<<

B.1950 – 1980 YILLARINDA TÜRK ROMANI

Dönemi Türk edebiyatında 1950’den sonra romancılık alanında ülke sorunlarını farklı bakış açılarıyla irdeleyen birçok roman örneği ortaya çıkmıştır.  Bu dönemde köy yaşamına yönelen romanlar, kaybolan değerlere duyduğu özlemleri anlatan romanlar, milli, dini ve tarihi hassasiyeti ön plana çıkaran romanlar, toplumcu-gerçekçi bir anlayışla köylülerin ve yoksulların yaşamını ele alan romanlar ve modernizmin etkisiyle oluşan romanlar kaleme alınmıştır.  1950’li yıllarda İkinci Dünya Savaşı’nın çizdiği bir dünya vardır ve bu yıllarda Köy Enstitülerinden yetişen yazarların köy ve kasaba yaşamını yansıttıkları eserler yayımlanmaya başlar.  Yaşar Kemal, , Talip Apaydın, , , Orhan Hançerlioğlu, Tarık Buğra, Oktay Akbal dönemin önde gelen isimleridir.  1960’lı yıllarda toplumu gerçekçiliğin yanı sıra konularda çeşitlenme ve roman tekniğinde gelişme de gözlemlenir.  Siyasal, toplumsal ve ekonomik gelişim ve değişimler ve bunların sonuçları, bu yıllarda üzerinde durulan konulardır.  Hasan İzzettin Dinamo, Yusuf Atılgan, Rıfat Ilgaz, Yaman Koray, Nezihe Meriç, Emine Işınsu, Peride Celal 1960’lı yılların sanatçılarıdır.  1970 – 1980 arasında roman yazarı sayımızda büyük bir artış gözlemlenir.  Konular daha da çeşitlenir, toplum sorunlarına eğilişte artış gerçekleşir.  Köy gerçeğinin yanı sıra 27 Mayıs, 12 Mart gibi siyasi ve toplumsal olaylar ele alınır. Bir diğer konu da Almanya’ya göç ve bu göçün doğurduğu dil sorunları, sıla özlemi, çalışma yaşamının sıkıntıları, uyum sorunlarıdır.  Abbas Sayar, Erol Toy, Bekir Yıldız, Muzaffer İzgü, Oğuz Atay, Selim İleri, Melih Cevdet, Erdal Öz, Çetin Altan, Oktay Rıfat, Vedat Türkali, Ferit Edgü, Sevgi Soysal, Adalet Ağaoğlu, Pınar Kür 1970 - 1980 yılları arasında ve sonrasında da Türk romanında etkin bir yere sahip yazarlardır.

1950-1980 ROMANINDA ORTAYA ÇIKAN FARKLI DÜŞÜNCELER VE TEMSİLCİLERİ

1. Köy Yaşamına Yönelen Romancılar: Mahmut Makal, Dursun Akçam, Talip Apaydın, Fakir Baykurt

2. Kaybolan Değerlere Özlemi Ele Alan Romancılar: Tarık Buğra, Ahmet Hamdi Tanpınar

3. Milli, Dini Ve Tarihi Hassasiyeti Ön Plana Çıkaran Romancılar: Mustafa Necati Sepetçioğlu, Hüseyin Nihal Atsız, Sâmiha Ayverdi, Yahya Akengin, Emine Işınsu, Sevinç Çokum, Mustafa Miyasoğlu

4. Toplumcu – Gerçekçi Romancılar: Kemal Tahir, Rıfat Ilgaz, Yaşar Kemal, Orhan Kemal

5. Modernist Anlayışla Eser Yazan Romancılar: Yusuf Atılgan, Adalet Ağaoğlu, Ferit Edgü, Pınar Kür, Oğuz Atay, Nazlı Eray

YAŞAR KEMAL (1923- 2015 ) HAYATI Ailesi Ve Çocukluğu Asıl adı Kemal Sadık Gökçeli olan Yaşar Kemal, Çukurova'da Hemite (Gökçedam) köyünde doğar. Annesi Nigar Hanım ile babası Sadık Bey, Van'ın Muradiye ilçesine bağlı şimdiki adı Günseli kasabası olan Ernis köyündendir. Sadık Bey, 1915 Van savaşlarını yaşamış, Erciş yöresinin tanınmış Luvan aşiretine mensuptur. 1915 yılında Rus ordusunun Van civarına gelmesi üzerine ailenin Çukurova'ya kadar sürecek bir buçuk senelik göç yolculuğu başlar. İlk olarak Diyarbakır'a gelen aile, Urfa'ya, daha sonra da İslahiye'ye gelir. Buraya gelene kadar yaşadıkları zorluklardan sonra, Yaşar Kemal'in annesine burası adeta bir cennet gibi gelmiştir.

"Anam, İslahiye'nin ormanlıklı serin dağlarına ulaştıklarında sevincinden düğün bayram ettiklerini söylüyordu. Orada, pınarın başında sıcak sularla yıkanmış, çamaşırlarını yıkamışlar, dört başı mamur bir şölene oturmuşlar."

Aile bir süre burada ikâmet ettikten sonra Çukurova'ya doğru yola koyulur. Bu yolculuk esnasında çocukları çok seven babası, yolda Yusuf adlı yaralı bir çocukla karşılaşır. Bu çocuk ileride Yaşar Kemal ve ailesine büyük acılar yaşatacaktır. 'ye gelen aile, İskan Komisyonu başkanı Arif Bey tarafından Hemite (Gökçedam) Türkmen köyüne yerleştirilir. Doğumuyla ilgili Yaşar Kemal, şu bilgileri verir:

"Ben Hemite köyünde 1923'te doğduğumu sanıyorum. Bana nüfûs kağıdım ilkokulu bitirdikten sonra verildi. Nüfûs kâğıdımda 1926'da doğduğum yazılı. Yanlış olduğunu biliyorum, Sonradan uğraşarak doğum tarihimin 1923 olduğunu saptadım. Belki de tam olarak doğru değil ama ne yapayım, yaşımı doğru saptayacak elimde hiçbir belge yok. Bir de köylüler yayladan geldiklerinde doğmuşum. Bizim Çukurovalılar o zamanlar yayladan ekim sonlarında dönerlerdi bu kesin."

Babası Sadık Yaşar, geç ve biraz zor, bir çocuk sahibi olduğundan dolayı oğluna her vesileyle kurbanlar kestirir. Öldürülmesinden bir yıl önce de at arabasından düşüp yaralanan oğlu Yaşar Kemal için Hacı Ağa'ya kurban kestirirken Hacı Ağa'nın elinden firlayan bıçak, küçük Kemal'in sağ gözünü kör eder. Babası, Yaşar Kemal 4.5 yaşındayken Hemite Camii'nde namaz kılarken evlatlığı' Yusuf tarafindan hançerlenerek öldürülür. Bu olaya tanık olan Yaşar Kemal'in 12 yaşına kadar dili bağlanır, kekeme olur. Babasının ölümü onu derinden etkiler. Babasının ölümüne uzun yıllar inanamaz. Uzun yıllar mezarlığın yanına uğramaz. Bu kırgınlığını,

"Herkesin babası yaşarken benim babam neden öldürülmüştü, bunu bir türlü anlayamıyordum. Öldüğünden dolayı ona derinden kırıldım, küstüm." diyerek dile getirir.

Babası Sadık Yaşar öldürülünce Yaşar Kemal'in annesi Nigar Hanım'la amcası Tahir evlenir. Annesinin bu evliliğe razı olmasının nedeni, Tahir'in Sadık Yaşar'ın intikamım alacağına inanmasıdır. İyi bir çoban olmasına rağmen iyi bir ev reisi olmayan Tahir, kısa zamanda ağabeyi Sadık Yaşar'dan kalan mal varlığını tüketir. Servetinin çoğunu da Yaşar Kemal'in Kimsecik adlı eserinde Salman adıyla anlatılan ve ağabeyini vuran Yusuf'un öldürülmesi için harcar. Yaşar Kemal, 8 yaşına bastığında artık köyün en fakir ailelerinden biri olduklarının farkına varmaya başlar.

Yazıyla İlk Tanışma Yaşar Kemal, bir gün köye bir çerçinin geldiğini görür. Çerçinin köylü kadınlara istediklerini verdiğini ve bunları bir deftere kaydettiğini görür. Bu yaptığı şeyin yazı olduğunu ve okuyup unutmamaya yaradığını öğrenir. Yazıyla tanışan Yaşar Kemal'in halk şairleri gibi şiir söyleme ünü, yakın köylere yayılmaya başlamıştır. 'Âşık Kemal' mahlasıyla söylediği şiirler dillerdedir. Köyüne Toroslar'dan iki gözden yoksun Âşık Ali gelir. Sabaha kadar onunla atışan Kemal'e Âşık Ali, "Sen bu yaşta bu kadarsan sonunda Karacaoğlan gibi olacaksın." der. Çocukluk yılları Yaşar Kemal'in, türküler söyleyip ağıtlar yaktığı yıllardır. Babasının koruyucusu olan 'Zalanın oğlu' adlı eşkıya öldürüldüğünde yaktığı ağıt onun için unutulmaz bir başlangıç olur. Önceleri oğlunun bu işlerle uğraşmasından rahatsızlık duyan annesi, bu ağıtı çok beğenir ve oğlunun uğraşısına artık ses çıkarmaz.

Eğitim Hayatı

9 yaşındayken arkadaşı Mehmet'le Burhanlı köyüne okuma-yazma öğrenmek için gider. 3 ayda gazete okuyacak seviyeye gelir. Burada Âşık Mecit adlı sınıf arkadaşının çıraklığını kabul eder ve ondan saz çalmayı öğrenir; ancak bu arkadaşının beşinci sınıfta ölmesine çok üzülür. Bu konuda babasının ölümünden sonra en büyük acıyla karşılaştığını dile getirir. 1938 tarihinde ilkokulu bitiren Yaşar Kemal ya Âşık Rahmi'nin köyüne gidip çırağı olacak ya da Adana'ya giderek eğitimini sürdürecektir. Adana'da bütün bir yaz çırçır fabrikasında çalışarak ortaokul için gerekli malzemeleri alır. Artık yazları çeşitli işlerde çalışmış hatta bostanlarda bekçilik yaparak okul masraflarım karşılamaktadır. Bekçilik yaparken doğayı enine boyuna incelemiştir. El yapımı kilimler, çarşıda marangozların ve demircilerin yaptıkları onun gözlem alanı olmuştur. Çukurova'yla içli dışlı bir yaşamı ilerideki eserlerinde kendini gösterecektir. Hemen hemen her romanında rastlayacağımız demirci, marangoz imgesi biraz da çocukluk yıllarına dayalı gözlemleri içselleştirilmesine bağlıdır. 1939'da 16 yaşındaki sanatçının ilk şiiri Seyhan, Adana Halkevi Dergisinde yayımlanır. Aynı zamanda Çukurova'nın köylerini dolaşarak Köroğlu Destan'ını anlatıp folklor ürünleri derlemektedir.

Ortaokul ikinci sınıfta sınavla Türk Maarif Cemiyeti'nin yatılı öğrencisi olan Yaşar Kemal, son sınıfta hastalandığından ve kendini daha fazla edebiyata verdiğinden dolayı okulu aksatmaya başlar. Devamsızlığının 3 ayı bulmasından dolayı yatılı öğrencilik hakkını kaybeder. Hayatını idâme ettirmek zorunda olduğundan ortaokul son sınıfta okulu bitirmeden okuldan ayrılır.

Çalışma Hayatı

Yaşar Kemal, 1950'ye kadar inşaat kontrol memurluğu, ırgat kâtipliği, arzuhalcilik, pamuk tarlalarında amelebaşılık, pirinç tarlalarında su bekçiliği, çiftliklerde kâtiplik, Kadirli'nin Bahçe Köyü'nde öğretmen vekilliği gibi sayısı kırkı bulan değişik işlerle uğraşır. Diğer yandan da Adana'da bulunan edebiyatçı aydınlarla tanışarak kendini yetiştirmeye çakşır. 1950 yılı Nisanında arzuhalcilik yaptığı yıllarda Çukurova Komünist Partisi kurucuları arasında bilindiğinden 15 gün hapishanede yatar. Yaşar Kemal bu süreci şöyle aktarır:

"1950'yılı nisanında hapse girdim. Adana'da Kadirlili bir çocuk komünist propagandası yaparken yakalanmış. Ben o zamanlar Kadirli'deydim. Arzuhalcilik yapıyordum. Küçük bir tahta kulübeydi dükkânım. Çocuğu çok dövmüşler. Oda bildiği adların hepsiyle bir olmuş Çukurova'da Komünist Partisi kurmuş. Ben de o kurucular arasındaydım. Bir sabah candarmalar geldiler. Şangır şungur, ellerinde kelepçeler, birini bana taktılar; savcıya, sorgu yargıcına götürdüler, oradan da doğru hapishaneye. Kadirli Hapishanesinde on beş gün kaldım."

Yaşar Kemal, 'dan Adana'ya sürgün edilen Abidin Dino vesilesiyle okuduğu Don Kişot'tan çok etkilenir. Bu yıllar yazarın Batı edebiyatıyla tanıştığı yıllardır. Homeros, Moliere, Faulkner, Balzac, Tolstoy, Çehov, Stendhal, Dostoyevski; yerli edebiyattan Nazım Hikmet, Karacaoğlan, Orhan Veli, Dadaloğlu, Sait Faik hayran kaldığı, dilinden ve anlatımından etkilendiği yazarların başında gelmektedir. İlk folklor denemesi olan Ağıtlar derlemesini bu yıllarda yapar. Kadirli'de evinin jandarma tarafından aranıp bazı derlemelerine el konulmasından sonra başına ne geleceğini bilemediğinden adı Kemal Sadık'ı, Yaşar Kemal diye değiştirir.

İstanbul

Cezaevinden çıktıktan sonra 1951 yılında İstanbul'a gelir. Bebek hikâyesini Nadir Nadi'ye gönderir. Hikâyeyi beğenen Nadi, Yaşar Kemal'i röportaj yazarı olarak işe alır. 1952 yılında Sarı Sıcak yayımlanır. Müstakbel eşi Thilda Serrero'yla tanışması da bu yılda olur. İngilizce ve İspanyolca bilen Thilda, Yaşar Kemal'in eserlerini İngilizceye çevirerek onun yurtdışında tanınmasına yardımcı olacaktır. Bir manada Thilda, Yaşar Kemal'in yabancı dili olur. Eşi onun romanlarını sadece tercüme etmekle kalmaz, yayınevleriyle ilişkileri nedeniyle Yaşar Kemal'in Avrupa'da daha çabuk tanınmasını sağlar.

Gazetedeki ilk röportaj dizisi olan Sünger Avcıları büyük ilgi toplar (1953). 1955 yılında kendisine büyük ün kazandıran İnce Memed'i yayımlayan Yaşar Kemal, Varlık dergisinin 1955 Roman Armağanı'nı kazanır. Yanan Ormanlarda Elli Gün gibi dizi röportajlarını da bir yandan yayımlamaya devam eder. Edebî ve siyasî faaliyetlerine devam eden yazar, dönemin en popüler haftalık siyasî dergilerinden olan Ant'ın (Doğan Özgülen ve Fethi Naci ile birlikte) kurucuları arasında yerini alır. (3 Ocak 1967-Mayıs 1971) Sorumlusu olduğu Ant Yayınevi'nin yayımladığı Marksizmin Temel Kitabı adlı yapıttan dolayı 18 ay hüküm giyer. Karar, Yargıtay tarafından bozulur. Yazar, 1974-1975 yılları arasında Türkiye Yazarlar Sendikası'nın ilk genel başkanı olur. 1988 yılında da PEN Yazarlar Derneği'nin ilk başkanlığını üstlenen Yaşar Kemal, ilerleyen yıllarda yazıları nedeniyle defalarca yargılanır. Birçok sanatçıyla (Orhan Kemal, Abidin Dino, Güzin Dino, Pertev Naili Boratav, vs.) olan münasebeti, onun sanatçı kişiliğini olumlu yönde etkiler. Sanat hayatına ilk olarak şiir ile başlayan Yaşar Kemal, daha sonra öykücülüğe ve romancılığa yönelir. Romanları birçok dile çevrilip ödüller almıştır.

1952 yılından bu tarafa hayat arkadaşı olan Thilda 2001 yılında vefat eder. Thilda'nın vefatından sonra 2002 yılında Ayşe Semiha Baban'la evlenir.

Tilda'dan Raşit Gökçeli adında bir oğlu olan yazar, yaşamını ve edebî faaliyetlerini İstanbul Basınköy'deki evinde sürdürmekteydi.

İlk eserini 1939 yılında veren Yaşar Kemal'in 40'tan fazla eseri mevcuttur. Yaşar Kemal şiir, öykü, roman, anı, röportaj, derleme, söyleşi, deneme, oyun, fıkra, makale, senaryo gibi birçok edebî türde eser vermiştir.

4 Ocak 2015'te solunum yetmezliği şikayetiyle İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi'ne kaldırılan Yaşar Kemal yoğun bakımda tedavi altındaydı. Yapay solunum desteği uygulanan Kemal'in, çoklu organ yetersizliği de ortaya çıkmıştı. Kemal tedavi altına alındıktan 1.5 ay sonra 28 Şubat 2015 tarihinde 92 yaşında hayata gözlerini yumdu.

EDEBİ KİŞİLİĞİ

Eğitimini düzenli bir biçimde tamamlama imkânı bulamayan Yaşar Kemal, hayat okulunda kendi kendini yetiştirmiş biridir. Daha çok küçük yaşta doğaya, insanlara ve topluma karşı ruhunda uyanan ilgi, eserlerinin temelini oluşturur. İçinde yetiştiği Çukurova'da saf, el değmemiş doğayı, karıncadan kartala kadar tüm canlıları gözlemlemiş ve incelemiştir. Yazar doğayla, bitkiler ve hayvanlarla iç içe yetişmiştir. Eserlerindeki bitki adlarının tercüme edilen dilde bulunamıyor olması, eserlerini yabancı dillere çevirenlerin en çok yakındıkları konuların başında gelmektedir. Halk kültürü açısından çok zengin bir bölge olan Çukurova'da büyüyen sanatçı için, folklor vazgeçilmezdir. Folkloru kendisinin köken kültürü saymaktadır. Sadece Çukurova'yı değil, Anadolu'nun birçok bölgesini de sonradan değişik vesilelerle dolaşan Yaşar Kemal'in en büyük merakı yine buraların folkloru olmuştur. Halkın içinde yer alıyor, onları çok iyi tanıyor olması, sanatını en iyi şekillendiren unsurların başında gelir.

1942-1944 yıllan arasında Ramazanoğlu Kütüphanesinde çalışırken okuduğu yüzlerce klasik eser sanatını oluşturan diğer bir unsurdur. Seçilmiş eserleri okumasında Arif, Abidin ve Güzin Dino'ların yardımları olur. Hatta Güzin Dino, yazara okuması gereken kitapları gösteren ve Fransız klasiklerinden oluşan bir liste verir. Üzerinde derin etkiler bırakmış biri de, gözleri görmeyen ve hayatı halk arasında efsaneleşmiş bir dengbej olan Abdale Zeynikî'dir. Adana'da 1940'lı yıllardaki mevcut kültür çevreleri ve aydınları da sanatının oluşmasında önemli unsurlardandır.

Yaşar Kemal, kendini bir geçiş döneminin tanığı olarak nitelendirir:

"Bu yüzyılın olağanüstü olaylarından birini yaşadım. Çukurova'nın geçirdiği büyük değişimleri yaşamak, daha sonra da bunları gözlemlemek ve yazmak firsatı buldum. Kendimi seve seve, beraberinde getirdiği tüm sorunlarıyla eski ile yeninin bir arada varolduğu bir geçiş döneminin tanığı olarak nitelendirebilirim."

Her kitabında kişiler arasında en azından bir çocuğun bulunmasını, bazı romanlarının tümüyle çocuklara yönelik olmasını, yazar şu cümlelerle açıklar:

"Çocukların benim zayıf yanım olduğunu söylemeliyim, çocukların yapıtlarımda birinci sırayı tutması böyle açıklanabilir şüphesiz. Evet, onları çok seviyorum; çünkü doğa karşısında davranışları hep duygusaldır. Onların sonsuz bir sevgi, neşe yeteneği vardır; ama bir o kadar da korkuları."

Yaşar Kemal, "Her sanat eseri bütünüyle bir düşünceyi savunur. O düşünce bize göre faydalı ya da zararlıdır. Sanat eserlerinin bir kısmı devrinde savaşçı olur. Toplumu zorlar. Toplumda bazı yönlerde bazı kimselere birlik olur." diyerek romanda tezli romanı savunur. Fethi Naci'ye göre; romanımızda köylüyü olduğu gibi gösteren, yaşantısına ve tanıklığına bağlı kalmış tek kaynak Yaşar Kemal'dir. Sosyalist duruşunu eserlerine yansıtmaktan kaçınmaz. Yaşar Kemal, verdiği mücadeleyi şu şekilde açıklar:

"Bu bütün bir savaştır, bir dünyayı kurtarma savaşıdır. İnsanoğlunun alın terini kurtarmaya, insanoğlunun insanlığını, insanoğlunun insani değerlerini kurtarmaya çalışırken insanoğlunun üstünde yaşadığı doğayı da kurtarmaya çalışıyoruz."

Yaşar Kemal, toplum gerçeğine, insan gerçeğine, kendi kültürüne eğilişte sanatsal duruşunu net tutan gerçeklere bakmasını, nüfuz etmesini, toplum gerçeğini bir oluş halinde görmesini bilen bir yazardır.

KISACA EDEBİ KİŞİLİĞİ

 Cumhuriyet Dönemi Türk edebiyatının en önemli toplumcu – gerçekçi yazarlarından biridir.  Asıl adı Kemal Sadık Gökçeli’dir.  İlk önce edebiyata şiirle başlamış, daha sonra da roman ve hikâyeye yönelmiştir.  Çukurova ve Toros bölgelerinde yaşayan yoksul insanların sorunlarını ele almıştır.  Nobel’e aday gösterilen ilk yazarımızdır. Hem Türkiye’de hem de Türkiye dışında birçok ödül almıştır.  Ele aldığı kahramanlar vasıtasıyla sesini tüm dünyaya duyuran bir yazardır.  Şiir, öykü, roman, anı, röportaj, derleme, söyleşi, deneme, oyun, fıkra, makale, senaryo gibi türlerde eser vermiştir.  Folklor ve halk edebiyatından ustaca yararlanan sanatçı Türk romancılığına büyük bir katkı sunmuştur.  Türk edebiyatının en üretken yazarlarından olup birçok şaheser bırakmıştır.

YAŞAR KEMAL'İN ESERLERİ

Yaşar Kemal 40'a yakın eser vermiş olan velud bir yazardır. Değişik edebî türlerdeki bu eserlerin 23'ü roman türündedir. Uzun yıllar gazeteciliği de sürdürdüğünden eserlerinin bir kısmı, gazete-dergi yazılan, folklor derleme ve araştırmalarından oluşmaktadır.

Röportajları

1955 yılında Gazeteciler Cemiyeti'nin Röportaj Armağanı'nı kazanan Yaşar Kemal, röportajlarını uzun araştırmalar sonucunda gerçekleştirmiştir. Röportaj yaptığı bölgenin ağacı, kuşu, folkloruyla yakından ilgilenir; yörenin şivelerini konuşur, onlar gibi olmaya çalışır.

Yanan Ormanlarda Elli Gün (1955), Çukurova Yana Yana (1955), Peri Bacaları (1957) adlarıyla yayımlanmıştır. Bunların hepsini Bu Diyar Baştan Başa (1971) adlı eserinde toplamıştır. 1971'den sonraki röportajlarını Bir Bulut Kaynıyor kitabında toplamıştır. Allahın Askerleri, 1978 Röportaj Yazarlığında 60 Yıl, 2011 Çocuklar İnsandır, 2013.

Hikâyeleri Yaşar Kemal ilk uzun hikâyesini askerlik yıllarında 1943'te kaleme alır: Pis Hikaye, Bebek, Dükkancı, Memet ile Memet adlı öyküleri de ilk hikâyeleri arasında gösterilir. 1950'den itibaren yayımlanan hikâyeler, 1952'da Sarı Sıcak adıyla bir kitapta toplanmıştır. 1965'te sonra yazdığı bazı hikâyelerini de ilk kitabına ekleyerek 1967'de adı daha sonra Sarı Sıcak Bütün Hikayeler olacak Bütün Hikayeleri yayımlar. 22 hikâyeden oluşan bu eserde; yoksulluk, şiddet, dayanışma, yozlaşma, doğa tutkusu, cinsellik, insan- doğa çatışması gibi temalar işlenir.

ROMANLARI Yaşar Kemal, romanın bir mimarisi, anlatımın bir kurgusu olduğunu, anlatımın kurguyu belirlediğini ve kendi romanlarının Anadolu türkülerine çok benzediğini ifade eder. Onun romancılığını evrensel ölçülere ulaştıran öğelerin illa insanoğlunun serüvenini gözlemden değil, yaratıcılıktan ve düşlerden çıkaran yaratma edimi; ikincisi de doğanın benzersiz anlatıcısı oluşundan gelir. Anadolu romanının toplumsal düzene başkaldırı ve halk edebiyatından, folklorundan yararlanma olarak iki özelliği vardır. Bu iki özelliğin en belirgin biçimde görüldüğü yapıtlar, kuşkusuz, başkaldıran insanın romanını yazmak isteyen ve yazarken çok iyi bildiğimiz folklorumuzdan, sözlü edebiyatımızdan yararlanan Yaşar Kemal'in yapıtlarıdır.

İnce Memed (1955, 1969, 1984, 1987): 16. yüzyıldan beri edebiyatımızda var olan eşkıyalık hikâyeleri, 20. yüzyılda da yazarlarımıza ilham kaynağı olmuştur. 1953-1954 yıllarında Cumhuriyette dizi olarak yayımlanan ince Memed 1956 yılında Varlık dergisi tarafından verilen Roman Armağanı'nı kazanır. Yazar ince Memed'i başkaldıran bir insan olarak nitelendirir. Ona göre Memed, Anadolu'daki başkaldıranların mirasçısıdır. Berna Moran yazarın ince Memed gibi bir tipi seçmesinin kişisel bir nedeni olduğunu söyler:

"On sekiz yaşımdan beri 'mecbur' insanlar beni çok ilgilendirdi." diyen Yaşar Kemal, anlatı edebiyatında soylu eşkıya kategorisine soktuğu İnce Memed de yazarın 'mecbur' insanlara kendi kattığı kurmaca bir örnektir."

32 yıllık bir diliminde yazılan ince Memed dörtlüsü, düzene başkaldıran Memed'in ve insan ilişkileri, doğası ve renkleriyle Çukurova anlatısıdır. İnce Memed'de olaylar Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında geçer. Anadolu halkının geri kalmışlığı, cahil bırakılmışlığı, köy hayatının sefaleti ve ağaların tüm yöreye tamamen hâkim olması üzerine, bu duruma karşı bir isyan öyküsüdür.

Teneke (1955): İnce Memed'den sonra yayımladığı ikinci romanıdır. Bir Anadolu kasabasında, çeltikçi ağaların yönetmenliklere karşı gelerek ektikleri çeltik sıtmaya neden olur. İdealist ve genç kaymakam Fikret, tüm tecrübesizliğiyle, sıtmaya tutulan kasaba halkı adına ağalarla mücadeleye girişir. Ancak kaymakam kasabadan, ardından çalınarak sürülür. Teneke idealizm ile baskın güç arasındaki mücadelenin romanıdır.

Höyükteki Nar Ağacı (1982): İstanbul'a gelmeden önce yazdığı romanlarındandır. Yazılışından çok zaman sonra yayımlanmıştır. 1940'lı yıllarda traktörün tarıma girmesiyle birlikte ekonomik sıkıntılar ve işsizlik nedeniyle köylerinden Çukurova'ya inerek iş arayan mevsimlik işçilerin dramını anlatır.

Ortadirek/Dağın Öte Yüzü 1 (1960): Dağın Öte Yüzü üçlüsünün ilk kitabı Ortadirek’ te, uzun ve zorlu yolda verilen mücadele anlatılır. Bazı semboller üzerine kurulmuş bir eserdir. Çukurova'ya inmek için geçilen yol, insanoğlunun aşması gereken engellerle dolu yaşamın simgesidir.

Yer Demir Gök Bakır/Dağın Öte Yüzü 2 (1963): Üçlünün ikici kitabı Yer Demir Gök Bakır bütün mümkünlerini yitirmiş köylülerin kendi yarattıkları ermişin işaret ettiklerine bakarak hayatta kalmalarını anlatır.

Ölmez Otu/Dağın öte Yüzü 3 (1968): Dağın öte Yüzü üçlüsünün üçüncü kitabı olan ölmez Otu ilk olarak 1968'de yayımlanır. Çevirisinin Fransa'da yayımlandığı yıl ise en iyi yabancı romanı ödülü alır. Yalak köylüsünün içinde bulunduğu yoksulluğu, çalışma şartlarının güçlüğünü anlatmayı sürdürür.

DİĞER ROMANLARI :

Demirciler Çarşısı Cinayeti (1974), Yusufçuk Yusuf (1975) Yılanı Öldürseler (1976), Al Gözüm Seyreyle Salih (1976), Kuşlar da Gitti (1978), Deniz Küstü (1978), Yağmurcuk Kuşu (1980), Kale Kapısı (1985) Kanın Sesi (1991), Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana (1997), Karıncanın Su İçtiği (2002), Tanyeri Horozları (2002) Çıplak Deniz Çıplak Ada / Bir Ada Hikayesi IV, 2012 Tek Kanatlı Bir Kuş, 2013.

Destansı Roman: Üç Anadolu Efsanesi (1967), Ağrıdağı Efsanesi (1970), Binboğalar Efsanesi (1971), Çakırcalı Efe (1912)

Çocuk Romanı Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca (1977)

ROMANLARININ EN BELİRGİN ÖZELLİĞİ  Yaşar Kemal'in romanlarının ana mekanı Çukurova'dır. Çukurova'yı anlatırken sadece gözlemlerini değil o bölgede anlatıla gelen destanlardan, efsanelerden, halk hikayelerinden bahsederek zengin bir anlatı zemini oluşturmuştur.

 Yaşar Kemal romanının en karakteristik özelliği, doğa kavramına dair yaptığı güçlü tasvirlerdir. Anlatımda kısa ve yalın cümleler kullanmayı tercih eden Yaşar Kemal'in en meşhur romanı, 4 cilt olarak yayımlanan ince Memed adlı eseridir, ince Memed 1955 yılında Varlık Dergisi Roman ödülü'nü almış ve günümüzde tam 23 dile çevrilmiştir. Bu romanın ana karakterleri; Hatçe, Abdi Ağa ve Memed'dir. Olaylar Dikenlidüzü köyünde cereyan etmiştir. Abdi Ağa'dan zulüm görüp dağlara çıkan İnce Memed'in başkaldırısı anlatılmıştır.  Yaşar Kemal romanında üçleme ve dörtleme geleneği vardır. Üçleme ve dörtlemeyi oluşturan eserleri:

Dağın Öte Yüzü Üçlemesini Oluşturan Eserler: Orta Direk Ölmez Otu Yer Demir Gök Bakır

Bir Ada Hikayesi Dörtlemesini Oluşturan Eserler: Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana Karıncanın Su İçtiği Tanyeri Horozları Çıplak Deniz Çıplak Ada

Akçasazın Ağaları: Demirciler Çarşısı Cinayeti Yusufçuk Yusuf Kimsecik Üçlemesini Oluşturan Eserler:

Yağmurcuk Kuşu Kale Kapısı Kanın Sesi

Derleme/Deneme Ağıtlar (1943), Taş Çatlasa (1961), Baldaki Tuz (1974), Gökyüzü Mavi Kaldı (1977), Ağacın Çürüğü (1980) Sarı Defterdekiler (1997) Ustadır Arı (1995) Zulmün Artsın (1995)

Çeviri Ayışığı Kuyumcuları (A. Vidalie; Thilda Kemal ile, 1977)

YAŞAR KEMAL'İN ESERLERİNE DAİR KISA KISA BİLGİLER:

 Dağın Öte Yüzü üçlemesinde, mevsimlik işçilerin hikayesi anlatılmıştır.  Yer Demir Gök Bakır romanı, halk inanışlarını ele almaktadır. Romandaki karakterler, Taşbaşoğlu, Muhtar Sefer, Meryemce, Adil Ağa'dır.  Demirciler Çarşısı Cinayeti, Osmanlı'nın zorunlu iskan politikasından hareketle kaleme alınmış olup bu süreçte Toroslardaki iki aşiret arasında yaşanan güç mücadelesini anlatmaktadır.  Bir Ada Hikayesi adlı roman serisinde mübadele konusunu anlatılmıştır.  Yaşar Kemal'de ana mekan Çukurova idi fakat sanatçının Deniz Küstü adlı eserinde ana mekan İstanbul'dur.  Yaşar Kemal'in yayımlanan son romanı ise "Tek Kanatlı Bir Kuş"tur.  Ağrı Dağı Efsanesi adlı eser, Abidin Dino tarafından resimlenmiştir.  Yaşar Kemal'in hikaye türündeki tek eseri ise Sarı Sıcak'tır.  Yaşar Kemal tiyatro türünde eser vermemiştir.  Yaşar Kemal'in en yetkin olduğu dallardan biri de röportajdır. Zaten yazı hayatına da röportajla başlamıştır.

ÖDÜLLERİ

 1955 Gazeteciler Cemiyeti Başarı Armağanı ("Dünyanın En Büyük Çiftliğinde Yedi Gün" adlı röportaj dizisi ile)  1956 Varlık Roman Armağanı (İnce Memed ile)  1966 İlhan İskender Armağanı (Teneke'den aynı adla uyarlanan oyunu ile)  1966 Uluslararası Nancy Tiyatro Festivali Birincilik Ödülü ("Teneke" oyunu ile)  1974 Madaralı Roman Armağanı (Demirciler Çarşısı Cinayeti ile)  1977 Fransa Eleştirmenler Sendikası En İyi Yabancı Roman Ödülü (Yer Demir Gök Bakır ile)  1978 Fransa'da En İyi Yabancı Kitap Ödülü (Ölmez Otu ile)  1979 Fransa "Büyük Jüri" En İyi Kitap Ödülü (Binboğalar Efsanesi ile)  1982 Uluslararası Cino Del Duca Ödülü  1984 Fransız Legion d'Honneur Ödülü Commandeur payesi  1984 TÜYAP Kitap Fuarı Halk Ödülü  1985 Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü  1986 Orhan Kemal Roman Ödülü (Kale Kapısı ile)  1988 TÜYAP Kitap Fuarı Halk Ödülü  1988 Fransa Kültür Bakanlığı Commandeur des Arts et des Lettres Nişanı  1991 Fransa Strasbourg Üniversitesi Onur Doktorası  1992 11. TÜYAP Kitap Fuarı Onur Yazarı  1992 Antalya Akdeniz Üniversitesi Onur Doktorası  1993 Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü  1994 Mülkiyeliler Birliği Rüştü Koray Armağanı  1995 Morgenavissen Jylaand-Pösten Ödülü (Danimarka)  1996 Türkiye Yayıncılar Birliği Düşünce Özgürlüğü Ödülü  1996 Kanın Sesi ile Akdeniz Yabancı Kitap Ödülü (Perpignan, Fransa)  1996 VIII Katalunya Uluslararası Ödülü (Barcelona, İspanya)  1996 Lillian Hellman/Dashiell Hammett Baskıya Karşı Cesaret Ödülü, İnsan Hakları İhlallerini İzleme Örgütü, New York  1997 Toplu eserleri için Premio Internazionale Nonino Ödülü, İtalya  1997 Kenne Vakfı Düşünce ve Söz Özgürlüğü Ödülü (Uppsala, İsveç)  1997 Norveç Yazarlar Birliği ödülü, Wole Soyinka ile ortak  1997 Kitap Fuarı Alman Yayıncalar Birliği Ödülü  1998 Frei Üniversitesi Berlin Fahri Doktora  1998 Bordeaux Yayıncılar Birliği Yabancı Edebiyat Ödülü  2002 Bilkent Üniversitesi Fahri Doktora  2003 Z. Homerus Şiir Ödülü  2003 Savanos Ödülü (Selanik)  2003 Türkiye Yayıncılar Birliği Yayıncılık Emek Ödülü.  2008 Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük ödülü  2009 Çukurova Üniversitesi, Fahri Doktora  2011 Légion d'honneur  2013 Krikor Naregatsi Nişanı

ORHAN KEMAL(1914- 1970) HAYATI  5 Eylül 1914'te Adana'nın Ceyhan ilçesinde doğdu. 2 Haziran 1970'te yaşamını yitirdi. Toplumsal gerçekçi romanın usta kalemi, öykü ve roman yazarı. Asıl ismi Mehmet Raşit Öğütçü.

 İlk Büyük Millet Meclisi'nde Kastamonu Mebusu olan ve seçildiği Adalet Bakanlığı'ndan 3 gün sonra istifa ettirilip nerdeyse tüm İstiklal Mahkemeleri'nde yargılanan Abdülkadir Kemali Bey'in oğlu. Babasının, 1930'da Ahrar Fırkası'nı kurmak ve gazete çıkarmak yüzünden öldürülme korkusuyla Suriye'ye geçmesi üzerine, ortaokul son sınıfta öğrenimini yarıda bırakmak zorunda kaldı. Bir süre Suriye ve Lübnan'da yaşadı. 1932'de Adana'ya döndü. İşçilik, dokumacılık, ambar memurluğu, katiplik yaptı.

 1939'da ilk şiirlerini de yazdığı askerliği esnasında, komünizm propagandası yapmak suçlamasıyla 5 yıl hapse mahkum oldu. , Adana ve Bursa cezaevlerinde yattı.

 Bursa Cezaevi'nde Nâzım Hikmet'le tanışması yaşamının ve yazarlığının dönüm noktası oldu. 1943'te salıverildikten sonra Adana'ya döndü. Amelelik, sebze nakliyeciliği, Adana Verem Savaş Derneği'nde katiplik yaptı.

 1950'de İstanbul'a yerleşti, hayatını yazılarıyla kazandı. 1966'da bir lokantadaki konuşmasında komünizm propagandası yaptığı suçlamasıyla yargılandı, beraat etti.

 Yaşamının son döneminde Bulgaristan ve Romanya Yazarlar Birliği'nin davetlisi olarak, daha çok da tedavi amacıyla Soyfa'ya gitti. 2 Haziran 1970'te Sofya'da tedavi edildiği hastanede beyin kanamasından öldü. İstanbul'da Zincirlikuyu Mezarlığı'nda toprağa verildi.

EDEBİ KİŞİLİĞİ

 Hece ölçüsüyle Kayseri Cezaevi'nden yazıp gönderdiği ilk şiiri "Duvarlar" 1939'da Yedigün dergisinde "Reşad Kemal" imzasıyla yayınlandı. "Raşid Kemali" takma adıyla yazdığı şiirler Yedigün ve Yeni Mecmua'da çıktı. İlk romanı "Babaevi"nin bir bölümünü oluşturan "Balık" öyküsü, Yeni Edebiyat dergisinde 1940'ta yayınlandı. Bundan sonra çalışmalarını öyküde yoğunlaştırdı. "Orhan Kemal" adını ilk kez 1942'de "Yürüyüş" dergisinde yayınlanan şiir ve öykülerinde kullandı. Öyküleri, Varlık, Seçilmiş Hikayeler, Yeditepe başta olmak üzere dönemin tüm dergilerinde yer aldı. Gazetelere tefrika romanlar ve film senaryoları yazdı. Geçimini sağlamak, para kazanmak amacıyla durmadan yazdı.

 "72. Koğuş, Murtaza, Eskici ve Oğulları, Kardeş Payı" adlı eserleri tiyatroya uyarlandı. Doğrudan oyun olarak 1964'te yazdığı tek eseri "İspinozlar", "Yalova Kaymakamı" adıyla sahnelendi.

 Öykü ve romanlarında günlük yaşamın değişik yönlerini işledi. Kahramanlarını çoğunlukla sömürülen, yoksul insanlardan seçti. Bu insanların yaşamlarını, sorunlarını, iç dünyalarını yansıtırken kinsiz, sevecen, umutlu bir yaklaşım benimsedi. "Babaevi"nde çocukluk yıllarını, "Avare Yıllar"da gençliğini anlattı. Eserlerinin hemen hepsinde toplumsal yapıdaki çelişkileri ustaca vurguladı. Güçlü gözlem gücüyle, özgün ve yalın anlatımıyla hâlâ çok okunan ve sevilen eserler yarattı. Eselerinde hızlı bir olay akışı ve devingenliğin yanı sıra "diyaloglara" ağırlık verdiği dikkat çeker. Sanatının olgun döneminde daha çok Adana yöresindeki toprak ve fabrika işçilerini konu aldı. Çukurova'nın toplumsal ekonomik yapısındaki değişimin yöre halkı üzerindeki etkilerini inceledi. Ailesi 1971'den itibaren adına "Orhan Kemal Roman Armağanı" vermeye başladı. ESERLERİ ÖYKÜ: Ekmek Kavgası 1949, Sarhoşlar 1951, Çamaşırcının Kızı 1952, 72. Koğuş 1954, Grev 1954, Arka Sokak 1956, Kardeş Payı 1957, Babil Kulesi 1957, Dünyada Harp Vardı 1963, Mahalle Kavgası 1963, İşsiz 1966, Önce Ekmek 1968, Küçükler ve Büyükler (ölümünden sonra) 1971. Öykülerinden yapılan derlemeler Bilgi Yayınevi'nce dört cilt olarak yayınlandı: 1. Yağmur Yüklü Bulutlar 1974; 2. Kırmızı Küpeler 1974; 3. Oyuncu Kadın 1975; 4. Serseri Milyoner/İki Damla Gözyaşı 1976. Arslan Tomson, (ö.s.) 1976; İnci'nin Maceraları (ö.s.) 1979.

ROMAN: Baba Evi 1949, Avare Yıllar 1950, Murtaza 1952, Cemile 1952, Bereketli Topraklar Üzerinde 1954, Suçlu 1957, Devlet Kuşu 1958, Vukuat Var 1958, Gavurun Kızı 1959, Küçücük 1960, Dünya Evi 1960, El Kızı 1960, Hanımın Çiftliği 1961, Eskici ve Oğulları 1962 (Eskici Dükkanı adıyla 1970), Gurbet Kuşları 1962, Sokakların Çocuğu 1963, Kanlı Topraklar 1963, Bir Filiz Vardı 1965, Müfettişler Müfettişi 1966, Yalancı Dünya 1966, Evlerden Biri 1966, Arkadaş Islıkları 1968, Sokaklardan Bir Kız 1968, Üç Kağıtçı 1969, Kötü Yol 1969, Kaçak (ö.s.) 1970, Tersine Dünya (ö.s.) 1986. OYUN: İspinozlar 1965, 72. Koğuş 1967 ANI: Nazım Hikmet'le Üç buçuk Yıl 1965 İNCELEME: Senaryo Tekniği ve Senaryoculuğumuzla İlgili Notlar 1963 RÖPORTAJ: İstanbul'dan Çizgiler (ö.s.) 1971 ÖDÜLLERİ: 1958 Sait Faik Hikaye Armağanı Kardeş Payı ile 1967 Ankara Sanatseverler Derneği Yılın En İyi Öykücüsü ödülü 1969 Sait Faik Hikaye Armağanı Önce Ekmek ile 1969 Türk Dil Kurumu Öykü Ödülü Önce Ekmek ile KEMAL TAHİR(1910- 1973) HAYATI Asıl adı İsmail Kemalettin Demir’dir. Deniz subayı olan babası, Sultan II. Abdulhamid’in yaverlerindendi. İlkokulu çeşitli okullarda, rüştiyeyi Kasımpaşa’daki Cezayirli Haşan Paşa Rüştiyesi’nde okudu. Galatasaray Lisesi’ndeyken öğrenimini yarım bırakıp çalışmaya başladı. Avukat kâtipliği (1928-1932), Fransızların yönetimindeki Zonguldak Kömür İşletmeleri’nde ambar memurluğu, İstanbul’da Vakit, Haber, Son Posta gazetelerinde düzeltmenlik, muhabirlik, çevirmenlik yaptı. Yedigün, Karikatür dergilerinde sayfa sekreteri oldu, Karagöz gazetesinde başyazardı, Tan gazetesinin yazı işleri müdürlüğünü (1932-1938) üstlendi.

Nâzım Hikmet’le birlikte Donanma Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nde “askeri isyana teşvik” suçlamasıyla yargılandı. 15 yıl hapse mahkûm oldu. Çankırı, Çorum, Kırşehir, Malatya ve Nevşehir cezaevlerinde 12 yıl hapis yattı (1938-1950). 1950’de genel afla özgürlüğüne kavuştu.

İstanbul’a döndükten sonra bir süre İzmir Ticaret gazetesinin İstanbul temsilciliğini yürüttü. 6-7 Eylül 1955 olayları sırasında yeniden gözaltına alındı, Harbiye Cezaevi’nde 6 ay tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakıldı.

EDEBİ KİŞİLİĞİ  ’le Düşün Yayınevi’ni kurdu (1957-1960), bir yılı aşkın bir süre yönetti. Edebiyata, İçtihad (1931), Yeni Kültür, Geçit (1932-1934), Karikatür, Yedigün (1936-1938) dergilerinde çıkan şiir ve öyküleriyle başladı. Daha çok 1955’ten sonra yayımladığı romanlarıyla tanındı.

 1960’tan sonra tümüyle edebiyata yöneldi ve tek uğraşı yazarlık oldu, hayatını romanlarının geliriyle sürdürdü.

 M. Kemalettin imzasıyla Türkçe taklit Mayk Hammer ve Sherlock Holmes romanları yazdı (1952). Karikatür ile Yedigün'de TİPİ ve TA-KA takma adlarını kullandı. Burada yayımlanan öyküleri Üstadın Ölümü adıyla 2006’da kitaplaştırıldı. Ayrıca Hürriyet gazetesinde Bedri Eser takma adıyla serüven romanları yayımladı. Bu kitaplarda Kemal Tahir; F.M. İkinci takma adını kullandı. Yorgun Savaşçı’yla 1967-1968 Yunus Nadi Roman Armağanı ’nı, Devlet Ana'yla da 1968 TDK Roman Ödülü’nü aldı. Yorgun Savaşçı TV’ye uyarlanarak film yapıldı, ancak gösterilmedi, Kurumca yakıldı.

 Kemal Tahir, halkı hapishanede tanıyan yazarlardan oldu. Romanlarında ele aldığı konular bir toplumbilimcinin belirleyeceği konulardan farksızdır. Bu nedenle de yayımlanan her romanı beraberinde tartışma da getirdi.

 Osmanlı dönemi, Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemi, tek parti iktidarı, köy enstitüleri ve Asya tipi üretim tarzı gibi konular onun romanlarında işlediği başlıca konular oldu.

ESİR ŞEHRİN İNSANLARI

Anlatacağı çok şey olduğundan bir romana sığdıramadı. Örneğin Esir Şehrin İnsanları bir üçlemenin ya da nehir romanın birincisidir. İkincisi Esir Şehrin Mahpusu, üçüncüsü de Yol Ayrımı’dır.

Olayları derinliğine ele alıyor olması onu yeni eserlere taşıdı. Kişiler ve olaylar yeni eserlerle ve yeni kimlikleriyle canlılıklarını korudu. Kemal Tahir, kuşaktaşlarına göre, Türkçeyi çok yalın kullanan bir yazardı. Öte yandan ayrıntılara da son derece özen gösterdi. Aynı kitabın yeni basımlarında, romana ters gelen bölümler, anlatımlar onu rahatsız ediyorsa, bunu düzeltmekten kaçınmadı. Özellikle Esir Şehrin İnsanları’nın ikinci baskısı gözden kaçırdığı birçok çelişkinin düzeltildiği bir örnek olarak gösterildi.

Esir Şehrin İnsanları’nda, Anadolu’yu destekleyen, kurtuluş için çalışan, romanın başında anlattığı Kâmil Bey’le Galatasaray’dan arkadaşı Ahmet Bey’le karşılaştıktan sonra değişen Kâmil Bey arasında yüzde yüz fark vardır. Yazar burada bir Osmanlı aristokratının da değişebileceğini, olumlu bir kişilik olabileceğini gösterir. Kâmil Bey değişir, Fethi Naci bu değişikliği bir cümlede özetler: “Kemal Tahir, Kamil Bey’in mapusane yaşamını Esir Şehrin Mahpusu’nda anlatır. Eski paşazade Kamil Bey artık ‘Millici abi’dir. Esir Şehrin Mahpusu, Kâmil Bey’in, karısı Nermin Hanım’ı boşamasıyla sona erer.” (Fethi Naci, 50 Türk Romanı, 1997).

Kemal Tahir’in romanları Halit Refiğ’in dediği gibi, bize Türkiye’yi tanıtan kesitler sundu: “Türkiye’yi, Türkleri sahiden tanımak isteyen yerli yabancı herkes Kemal Tahir’i okumak, anlamak zorundadır.”

Bu bakımdan Dr. Aytekin Yakar da şu yargıya vardı: “Roman, asker-çete-halk karışımı ilk teşkilatlanma ve karşı koyma çabalarına ışık tutuyor.” (Dr. Aytekin Yakar, Türk Romanında Milli Mücadele, 1973). Bütün bunlardan sonra şu yargıya katılmamak olası değildir:

“İlk altı eserinde Türk köylüsü ve köy gerçeklerinin üzerinde duran Kemal Tahir, daha sonra Kurtuluş Savaşımızın hazırlık dönemini inceleyen romanlara geçer; Esir Şehrin İnsanları (1956) ve Esir Şehrin Mahpusu (1962) romanları bu yönelişin ilk iki temsilcisidir.

YORGUN SAVAŞÇI

Yorgun Savaşçı, bir bocalama dönemini ele alır; Mondros Mütarekesi peşinden İstanbul’un işgaliyle Anadolu’da başsız, lidersiz milli kuvvetlerin birleşip Kurtuluş Savaşı’nı başlatmalarına kadarki zamanı kapsar. 1908 Meşrutiyeti ile Mütareke Devri (1908-1922) arasındaki olaylardan, Balkan ve Birinci Dünya Savaşlarının türlü bozgunlarından acılı, yorgun savaşçıların toparlanıp örgütlenmesinin tarihi gözüyle bakılabilecek romanın olayları İttihatçılar’dan ‘Cehennem Yüzbaşı Cemil’ ekseninde toplanır. İşgal altındaki İstanbul’da Yüzbaşı Cemil’in, teyze kızı Neriman’la aşkına, evlenmelerine paralel başlayan hareketli olaylar, bunalımdan kurtulmak isteyen yorgun savaşçıların Anadolu’ya geçmeleriyle gelişir; Ankara Hükümeti’ne, Mustafa Kemal saflarına katılmalarıyla güçlenir, bilinçlenir ve Kurtuluş Savaşı’nın kesinlikle müjdeleyen milli bir güven duygusu içinde sona erer.”

KEMAL TAHİR'İN ESERLERİNE DAİR KISA BİLGİLER

 Sağırdere, Körduman, Köyün Kamburu: Köy sorunlarını ele aldığı eserlerdir.  Rahmet Yolları Kesti ve Yedi Çınar Yaylası: Ağalık-eşkıyalık meseleleri ele alınmıştır.  Yorgun Savaşçı: Başkarakter Cehennem topçu olarak nam yapmış Yüzbaşı Cemil’dir. Bu eser bir Kurtuluş Savaşı romanıdır.  Devlet Ana: Tarihî bir romandır. Osmanlı Devleti’nin kuruluş süreci anlatılmıştır. Bu eserde verilmek istenen esas mesaj, Osmanlı toplum yapısının feodalizm ya da köleciliğe dayanmadığıdır. Devlet Ana, 1968 yılında TDK Roman Ödülü’ne layık görülmüştür.  Kurt Kanunu: Yakın tarihin önemli olaylarından biri olarak değerlendirilen Atatürk'e düzenlenen İzmir suikastinden esinlenilerek oluşturulmuş bir romandır.  Yol Ayrımı: Serbest Fırka’nın kuruluş süreci ve bu süreçteki toplumsal atmosfer ve politik mücadeleler anlatılmıştır.  Öykülerini daha önce Tan gazetesinde yayımlayan Kemal Tahir, bu öykülerini “Göl İnsanları” adlı eserinde bir araya getirmiştir.  Bozkırdaki Çekirdek: Köy Enstitüleri üzerine yazılmış bir romandır.

ESERLERİ

ROMAN: Sağırdere (1955) Esir Şehrin İnsanları (1956) Körduman (1957) Rahmet Yolları Kesti (1957) Yedi Çınar Yaylası (1958) Köyün Kamburu (1959) Esir Şehrin Mahpusu (1961) Bozkırdaki Çekirdek (1962) Kelleci Memet (1962) Yorgun Savaşçı (1965) Devlet Ana (1967) Kurt Kanunu (1969) Büyük Mal (1970) Yol Ayrımı (1971) Namusçular (1974) Karılar Koğuşu (1974) Hür Şehrin İnsanları (1976) Damağası (1977) Bir Mülkiyet Kalesi I-II (1977) Öykü: Göl İnsanları (1955) Notlar: Kemal Tahir’in Notları 1-13 (haz. Cengiz Yazoğlu, 1989-1992). Sohbet: Kemal Fahir’in Sohbetleri (haz. İsmet Bozdağ, 1980). Mektup: Kemal Tahir'den Fatma İrfan'a Mektuplar (ilk eşine mektuplar, 1979)

ÖDÜLLERİ: 1960 Dost dergisi anketi: Yılın en iyi romancısı 1967-1968 Yunus Nadi Roman Armağanı Yorgun Savaşçı ile 1968 Türk Dil Kurumu Roman Ödülü Devlet Ana ile

ROMANDA MODERNİZM

•Roman anlayışı 17. yüzyıldan beri var olan ve sürekli gelişme gösteren bir türdür. Özellikle 19. yüzyılda hızla büyümeye başlayan geleneksel roman anlayış, 20. yüzyıla gelindiğinde yeni anlayışlarla gelişme göstermeye başlamıştır. •20. yüzyılın başlarında ortaya çıkan modern roman anlayışı bu dönemin en etkili anlayışlarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır. •Özellikle modernizmin etkisiyle demokratik ve hümanist bir anlayış çerçevesinde yükselen bu düşünce hareketi romanlarda da yerini almaya başlamıştır. •Modernizm birçok alanda etkili olmuştur. Bu alanlar içerisinde yer alan roman da bu anlayıştan oldukça etkilenmiştir. •Modernizmin oluşmasını sağlayan en önemli olaylar kuşkusuz I. ve II. Dünya Savaşları’dır. Bu savaşların insanlar üzerindeki olumsuz etkileri modernizmin oluşmasına zemin hazırlamıştır.

MODERNİST ROMAN VE ROMANCILARIN ÖZELLİKLERİ

1. Modernist romancılar “İnsan, yaşadığı dünyada hep acılarıyla baş başa kalmış ve yalnızlıktan kurtulamamıştır. Öyleyse insanın bu durumunu anlatmak gerekir.” görüşünden hareket etmişlerdir. 2. Geleneksel romandan farklı olarak insanın iç dünyalarını romana katmışlardır. 3. Geleneksel romanda görülen zaman zincirini kırmayı amaçlamışlardır. 4. Romanlarında bilinç akışı, iç konuşma ve geriye dönüş gibi teknikleri kullanarak roman kahramanlarının iç dünyalarını, anılarını, zihninden geçenleri okura aktarmak istemişlerdir. 5. Bilinç akışı, iç konuşma ve geriye dönüş gibi teknikler vasıtasıyla okura roman kahramanları hakkında daha doğru bilgiler sunmak istemişlerdir. 6. Modernist romanlarda klasik vaka akışı değiştirilmiş, olayların belli bir başlangıç ve bitişle sonlanması kuralı ortadan kaldırılmıştır. 7. Bu romanlarda neden–sonuç ilişkisi ortadan kalkmıştır. 8. Modernist romanlarda başı ve sonu belli olan bir olay yoktur. 9. Geleneksel romanlardaki mekân, kişi, olay yerine bireyin iç dünyasına yönelme söz konusudur. 10. Tek bir anlatıcı yerine bu romanlarda birden fazla anlatıcı ve bakış açısı kullanılmıştır.

Modernist Romanlarda Bilinç Akışı Tekniği

Bilinç akışı tekniği bireyin gizli yönlerini ortaya koymaya yaran bir teknik olduğu için özellikle psikolojik romanlarda kullanılmaktadır. Bu teknik vasıtasıyla roman kahramanının düşünceleri olduğu gibi aktarılmaya çalışılır.

Modernist Romanlarda Bilinç Akışı Tekniğinin özellikleri

1. Olaylar kronolojik zamana bağlı kalınmadan aktarılır. 2. Kahramanın bilinçaltının derinliklerine inmek için zamanda geçmişe dönülür. 3. Bir bütünlük içermeyen kesik cümleler kullanılır. 4. Bu tarz romanlarda çoğu zaman mantıksal bir çizginin dışına çıkılır. 5. Roman kahramanı çoğu zaman kendi kendisiyle iç konuşmalar yapar. 6. Kahramanın kafasından geçenler düzensiz bir şekilde, çağrışımlarla farklı yönlere gider. 7. Roman karakterinin anlattıklarında geçmişle şimdiki zaman, hayal ile gerçek ve kahramanın iç muhasebeleri bir aradadır. 8. Bu teknikte dikkat çeken en önemli unsur kahramanın içinde bulunduğu duygu ve düşüncelerdeki karmaşıklıktır.

Modernist Romanlarda İç Çözümleme Tekniği • Modernist romanlarda kahramanların iç dünyasının, duygu, düşünce ve hayallerinin yazar tarafından ifade edildiği bir anlatım tekniğidir. • Yazar bu anlatım türünde objektif olmak zorundadır. • Bu teknik kahramanların tanıtımına olanak sağlar. •Anlatımın gerçekliğe daha çok yakın olmasını sağlar. Modernist Romanlarda Geriye Dönüş Tekniği • Bu teknikle geleneksel romanlarda görülen kronolojik zaman anlayışı değişmiştir. • Bu teknikteki asıl amaç kahramanın geçmişte yaşadığı olayları aktararak kahraman hakkında bilgi vermektir. • Bu teknikle şimdiki zamandan önceki zamanlara geri dönüş yapılır.

Önemli: Geriye dönüş tekniği, konunun daha iyi anlaşılmasında, kahramanların tanıtılmasında ve olayların sebeplerinin ortaya konmasında anlatıcıya yardımcı olur.

OĞUZ ATAY(1934-1977)

HAYATI VE EDEBİ KİŞİLİĞİ

 12 Ekim 1934'te Kastamonu İnebolu'da doğdu. 13 Aralık 1977'de İstanbul'da yaşamını yitirdi. Romancı, öykü ve oyun yazarı. Ortaöğrenimini 1951'de Ankara Maarif Koleji'nde tamamladı. 1957'de İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi'ni bitirdi. 1960'ta İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi İnşaat Bölümü'nde (Bugün Yıldız Üniversitesi) öğretim görevlisi oldu. 1975'te doçentliğe yükseldi.

 Topografya adlı bir de mesleki kitap yazdı. Öykü ve yazıları 1971'den sonra Yeni Dergi ve Soyut'ta yayınlandı. Beyninde çıkan bir tümör nedeniyle, bir süre Londra'da tedavi gördü ama sağlığına kavuşamadı.

 İlk romanı "Tutunamayanlar"da küçük burjuva dünyasına ironiyle yaklaştı. Kitapta olaylar, küçük burjuva dünyasının değerlerinden ölümüne nefret eden bir gencin, kendisini öldürmesiyle noktalanır. Bu eserinde yenilikçi ve çağdaş Batı romanının bazı tekniklerinden ustaca yararlandı.

 İç konuşma, bilinç akışı, düşler ve değişik söylemlerden oluşan metinler düzleminde karmaşık bir gerçeklik kurdu. Romanın içinde dağılmış ayrıntı, gözlem ve çağrışımlar, bütüne egemen olan bilinçli bir kurgunun öğeleridir. Öykü kitabı "Korkuyu Beklerken"de de psikolojik çözümlemelere ağırlık verdi. ESERLERİ Roman: Tutunamayanlar (1971-1972'de iki cilt, yeni basımı tek cilt 1984) Tehlikeli Oyunlar (1973) Bir Bilim Adamının Romanı (1975) Eylembilim (1998, tamamlanmamış roman) Öykü: Korkuyu Beklerken (1975) Tiyatro:

Oyunlarla Yaşayanlar (1985) Ödülleri: 1970 TRT Sanat Ödülleri Yarışması Başarı Ödülü, Tutunamayanlar ile

OĞUZ ATAY ‘IN ROMANLARININ ÖZELLİKLERİ

1. Roman ve hikâye türünde kaleme aldığı eserlerle Cumhuriyet Dönemi romancılığının önemli isimlerinden biri olmuştur. 2. Modern romanın Türk edebiyatındaki en önemli ismidir. 3. En önemli eserleri Tutunamayanlar ve Bir Bilim Adamının Romanı’dır. 4. Romancılık anlayışında yaptığı yeniliklerle birçok sanatçıyı etkilemiştir. 5. , Ahmet Hamdi Tanpınar, Yusuf Atılgan gibi sanatçılarla başlayan Modernist roman anlayışının sağlam temellere oturmasını sağlamıştır. 6. Romanda yaptığı yenilikleri içerikten biçimsel estetiğe taşıyan bir romancıdır. 7. Romanlarında kullandığı kendine özgü üslupla son derece etkili roman kahramanları oluşturmuştur. 8. Romanlarında aydın kişilerin toplum kurallarıyla çatışan iç dünyalarını ele almıştır.

FERİT EDGÜ ( İstanbul 1936- ) HAYATI İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü'nde başladığı eğitimini Paris'te sürdürdü (1959- 1964). Acedemie du Feu'de seramik öğrenimi gördü. Sorbonne'da felsefe, Louvre'da sanat tarihi kurslarına katıldı. Yedek subay öğretmen olarak Hakkari ve Beypazarı'nda askerlikten sonra (1967), bir yıl daha Paris'te kalıp İstanbul'a yerleşti (1968). Man Ajans'ta reklam yazarlığı yaptı. Buradan ayrılıp kendi reklam şirketini kurdu.

EDEBİ KİŞİLİĞİ Öykü yazarlığının yanı sıra, resim eleştirileri ve denemeleriyle ün yaptı. 1977 'den beri Ada Yayınları'nı yönetiyor. Kaynak dergisinde edebiyata adım attı. 1952-1953 yıllarında şiirler yazdı. Ama ilk öyküsü ocak 1954'te Yeni Ufuklar dergisinde çıktı . Aynı yıllarda Şairler Yaprağı (1954), Mavi'de de şiirleri yayımlandı (1954). Daha sonraları Yeni Ufuklar, Vatan Sanat Eki, Mavi, Pazar Postası, Dost'taki öyküleriyle (1954-1959); Ataç, Yeni Dergi, Eylem, Papirüs, Ant, Soyut, Milliyet Sanat, Hürriyet Gösteri dergilerindeki deneme ve incelemeleriyle tanındı.

Bir Gemide kitabıyla 1979 Sait Faik Hikaye Armağanı, Ders Notları'yla 1979 TDK Deneme Ödülü, Eylül'ün Gölgesinde Bir Yazdı adlı seriyle Sedat Simavi 1988 Edebiya Ödülü'nü aldı. Ayrıca O adlı romanı Hakkari'de Bir Mevsim adıyla ve Onat Kutlar'ın senaryosuyla sinemaya uyarlandı. 33. Berlin Film Festivali'nde (1983) ve 2. Akdeniz Kültürleri Film Festivali'nde ödüller aldı (1984).

FERİT EDGÜ ESERLERİ Roman Kimse (1976) O/Hakkari'de Bir Mevsim (1977) Eylülün Gölgesinde Bir Yazdı (1988)

Öykü Kaçkınlar (1959) Bozgun (1962) Av (1968) Bir Gemide (1978) Çığlık (1982) Binbir Hece (1991) Doğu Öyküleri (1995) İşte Deniz, Maria (1999) Do Sesi (2002) Avara Kasnak (2005) Nijinski Öyküleri (2007)

Senaryo Hakkâri'de Bir Mevsim (O adlı romanından senaryo, Onat Kutlar ile birlikte)

Deneme Tüm Ders Notları (1978) Yazmak Eylemi (1980) Şimdi Saat Kaç? (1986) Yeni Ders Notları (1991) Seyir Sözcükleri (1996) Devam (2001) Sözlü/ Yazılı (2003) İnsanlık Halleri (2003)

Şiir Ah Minel Aşk (1978) Dağ Şiirleri (1999)

Anı Görsel Yolculuklar (2003) Biyografi

Abidin (2003) Avni Arbaş (2001) Osman Hamdi-Bilinmeyen Resimleri (1986)

Çocuk Kitabı Doğa Dostları (2004)

Çeviri Düşüş (Albert Camus, 1961), Godot'yu Beklerken (Samuel Beckett, 1963), Bugünün Dünyasında Felsefe (Jean Wahl, 1965), A Aydınlar ve Toplum, (Antonio Gramsci, V. Günyol , B. Onaran'la, 1967), Amerika: Şiirler (Allen Ginsberg, Lawrence Ferlinghetti, 1976).

Monografi Bunların dışında Abidin Dino, Yüksel Arslan, Van Gogh, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Eren Eyüboğlu, Füreya, Aliye Berger, Ergin İnan, Fikret Mualla, Avni Arbaş üzerine yayımlanmış monografileri var.

Ödülleri Sait Faik Hikâye Armağanı 1979 (Bir Gemide) Türk Dil Kurumu Deneme Ödülü 1979 (Tüm Ders Notları) Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü 1988 (Eylülün Gölgesinde Bir Yazdı)

ADALET AĞAOĞLU ( 13 EKİM 1929 -14 TEMMUZ 2020)

 Adalet Ağaoğlu 13 Ekim 1929'da Ankara'nın Nallıhan ilçesinde doğdu. Ortaöğrenimini 1946'da Ankara Kız Lisesi'nde tamamladı. 1950'de Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'nin Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi.

 Açılan bir sınavla Ankara Radyosu'na girdi. 1951-1971 arasında TRT'de çeşitli görevlerde bulundu. TRT Radyo Dairesi Başkanlığı'ndan, kurumun özerkliğine el konulması sonucu istifa etti.

 Yazmaya 1946'da Ulus gazetesinde yayınlanan tiyatro eleştirileriyle başladı. 1948-1950 arasında Kaynak dergisinde şiirleri yayınlandı.

 Sevim Uzgören'le birlikte yazdığı "Bir Oyun Yazalım" adlı oyun 1953'da Ankara Küçük Tiyatro'da sahnelendi. İlk romanının yayınladığı 1973'e kadar sadece tiyatro yazırlığıyla ilgilendi.

 1973'ten sonra çalışmalarını öykü ve romanda yoğunlaştırdı. Eserlerinde toplumun çalkantılı dönemlerini ve bu dönemlerin bireyler üzerindeki etkilerini irdeledi.

 Konularının yanı sıra eserlerinin biçimsel yetkinliğiyle, özellikle ayrıntıları değerlendirişiyle, geriye dönüşler iç monologlar gibi değişik tekniklerden yararlanmadaki başarısıyla dikkat çekti.

 İlk romanı "Ölmeye Yatmak" 1973'te basıldı. Doğa, toplum, zaman ilişkilerinin insanın iç dünyasındaki yansımalarını düşünce üretebilecek boyutlarda irdeledi.

 Değişimler karşısında edebiyatın yapısal durumu bakımından da arayışçı davrandı, kendine özgü anlatım biçimleri geliştirdi. İstanbul'da yaşıyor.

EDEBİ KİŞİLİĞİ VE ESERLERİ HAKKINDA GENEL DEĞERLENDİRME

 İlk romanı Ölmeye Yatmak olan Ağaoğlu, bilinç akışı ve iç monologun ilk ustasıdır. Bir Düğün Gecesi Türk edebiyatında ilk kez "bağımsız iç konuşma tekniği"nin denendiği ilk eserdir.

 Yazarın bizzat kendisi, romancılığını şu ifadelerle açıklamıştır: "Tek anlatıcıya son vermek; an'ların anlatıcısı olmak; yer zaman öğelerine değişiklik getirmek" onun romancılığının ayırt edici yönüdür.

 Aydın kimliği, aydın sorumluluğu, aydın bunalımı, özümsenmemiş modernizm, slogancılık esasına dayanan fikrî yapılar, sosyal ve siyasal alanda yaşanan tüm değişim süreçleri, kadın erkek ilişkileri, kadın kimliği, toplumsal baskı unsurları, cinsel konular romanlarında ele aldığı ana başlıklardır.

 Ruh Üşümesi ve Bir Düğün Gecesi 12 Mart'ı ele alan dönemsel romanlardır. Siyasi bir çözümlemeden ziyade siyasi atmosferin bireysel düzlemdeki etkisi esastır. Fikrimin İnce Gülü dışındaki bütün romanları aydınlarla ilişkili olarak kaleme alınmıştır.

 Ağaoğlu'nun Dar Zamanlar adlı üçlemesi, edebiyatımızda oldukça meşhurdur. Bu üçleme şu romanlardan oluşmaktadır. Ölmeye Yatmak, Bir Düğün Gecesi, Hayır

ESERLERİ Roman:

Ölmeye Yatmak (1973) Fikrimin İnce Gülü (1976) Bir Düğün Gecesi (1979) Yazsonu (1980) Üç Beş Kişi (1984) Hayır (1987) Ruh Üşümesi (1991) Romantik Bir Viyana Yazı (1993) Dert Dinleme Uzmanı (2014)

Öykü: Yüksek Gerilim (1974) Sessizliğin İlk Sesi (1978) Hadi Gidelim (1982) Hayatı Savunma Biçimleri (1997)

Tiyatro: Evcilik Oyunu (1964) Çatıdaki Çatlak (1965) Tombala (1967) Sınırlarda (1970) Üç Oyun: Bir Kahramanın Ölümü, Çıkış, Kozalar (1973) Kendini Yazan Şarkı (1976) Çok Uzak-Fazla Yakın (1991) Duvar Öyküsü (1992) Fikrimin İnce Gülü (1996) Çağımızın Tellalı (2011)

Hatıra (Anı): Göç Temizliği (1985) Gece Hayatım (Rüya Anlatısı, 1991)

Deneme: Güner Sümer Toplu Eserleri (1983) Adalet Ağaoğlu Seçmeler (1993) Karşılaşmalar (1993) Geçerken (1996) Başka Karşılaşmalar (1996) Öyle Kargaşada Böyle Karşılaşmalar (2002) Yeni Karşılaşmalar (2011)

Günce (Günlük): Damla Damla Günler (2004) Damla Damla Günler I-II-III (2007)

Mektup: Mektuplaşmalar (Mehmet Baydur ile birlikte) (2005)

Antoloji: Seçmeler (Kendi Seçtikleri) Ekim 1993

Ödülleri: 1974 Türk Dil Kurumu Tiyatro Ödülü Üç Oyun'la 1975 Sait Faik Hikaye Armağanı Yüksek Gerilim'le 1979 Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü Bir Düğün Gecesi ile 1980 Orhan Kemal Roman Armağanı Bir Düğün Gecesi ile 1980 Madaralı Roman Ödülü Çok Uzak-Fazla Yakın'la 1992 Türkiye İş Bankası Edebiyat Büyük Ödülü (Tiyatro) 1997 Aydın Doğan Vakfı Roman Ödülü Romantik Bir Viyana Yazı ile 1995 Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat (Edebiyat) Büyük Ödülü 1997- Aydın Doğan Roman Ödülü, Romantik Bir Viyana Yazı ile 2018- Erdal Öz Edebiyat Ödülü

Heinrich Böll (1917 - 1985)