AKADEMĐK BAKI DERG ĐSĐ Sayı: 48 Mart – Nisan 2015 Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi ISSN:1694-528X Đktisat ve Giri imcilik Üniversitesi, Türk Dünyası Kırgız – Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü, Celalabat – KIRGIZĐSTAN http:// www.akademikbakis.org
MODERN TÜRK ĐĐ RĐNDE SAVA KAR ITLI ĞI* Yrd. Doç. Dr. Erdo ğan KUL ** ÖZ Sava ın edebiyata yansımalarını bütüncül bir bakı la saptayabilmek açısından; do ğrudan somut olay, durum ya da ki ilerden yola çıkarak edebî anlatım olanakları içinde belirli sava ları i leyen, anlattı ğı döneme tanıklık etmesiyle bir ölçüde tarihsel ve sosyolojik belge gibi de yararlanabilecek olan yapıtların yanı sıra gerek belirli bir olay, ki i ya da durumdan hareket ederek gerekse salt kavramsal boyutta kalarak bu soruna “kar ı- söylem” perspektifinden bakan yapıtları da göz önünde bulundurmak gerekir. Hem dünya edebiyatında hem de Türk edebiyatında bu özelli ği ta ıyan çok sayıda roman, öykü ve iir örne ğine rastlanabilmektedir. Bunlar arasında sava kar ıtı bir söyleme dayanan iirlerin, özellikle dikkati çekti ği görülür. Öbür edebî türlere göre iirin daha yo ğun duygular barındırdı ğı ve okur üzerinde daha çabuk duygusal etki yarattığı kabul edilirse, söz konusu söylemi dillendirmede iirin öncelikle tercih edilmesi anla ılabilir bir durumdur. Tevfik Fikret ve Nâzım Hikmet’ten sonra Modern Türk edebiyatında sava ı olumsuz yönleriyle i leyen airlerin sayısında hızlı bir artı görülür. Bu iirlerde sava ın özellikle çocuklar üzerinde yarattı ğı ve yaratabilece ği tahribat, sava yoluyla hiçbir sorunun çözülemeyece ği, insan soyunun birbirini katletmesinin anlamsızlığı, sava ta ölen ki ilerin aslında sava ı çıkaranların çıkar çatı masıyla ilgisi bulunmayan birer kurban olu u gibi trajik gerçekler öne çıkarılır. Özellikle kar ıtı dünya görü leri açısından kapitalizm çözümlemelerinin ve ele tirilerinin yo ğunla tı ğı dönemlerde yazılan sava kar ıtı iirlerde, çe itli bahane ve kı kırtmalarla halk çocuklarına birbirlerini öldürten güçlerin bu kıyım üzerinden i leyen kâr düzene ğini sezdirmeye yönelik göndermeler de yer bulur. Bu yazıda, sava ı olumsuzlayan iirlerde öne çıkan ana noktalar, örneklerle saptanmaya çalı ılacaktır. Anahtar Sözcükler: Sava , Barı , Edebiyat, iir, Kar ı-Söylem.
OPPOSITION TO WAR IN CONTEMPORARY TURKISH POETRY
ABSTRACT In terms of establishing reflections of war onto the literature from an integrated viewpoint; starting directly from concrete cases, situations or persons, in addition to the works which deal with certain wars within literary narrative possibilities, which could be utilizable and enjoyable to a certain extent as historical and sociological document due to the fact that they bear witness to the period that has been narrated, starting either from a certain event, person or situation or staying at the sole conceptual dimension, It must be taken into consideration also the works of art which look at this problem from the perspective of "counter-discourse". Both in international literature and in Turkish literature a vast number of samples of novels, stories and poems could have been encountered. Among them poems which based on an anti-war discourse seem specifically remarkable. As it is considered that poem includes more strong emotions and creates rather quickest emotional impacts on reader, compared to other types of literature (literary genre), its primarily preference in expressing the said discourse is an understandable situation. After Tevfik Fikret and Nâzım Hikmet there has been a rapid increase in the number of poets who work on the war with its negative aspects in the Contemporary Turkish Literature. In these poems, such tragic realities as damage that was caused and that may be caused specifically on children, nothing could be solved by way of war, meaningless that human beings (mankind) have been murdering each other, those who died in the war have been in fact a victim of war who has nothing to do with the conflict of interest of those who started war have been highlighted. Particularly, in anti-war poems which were written at the periods wherein capitalism analyses and critisisms were intensified in terms of counter-world view, references to the implication of profit arrangement operating through such slaughtering of those forces who get the children of the nation killed by one another under various pretexts and provocations are also included. The main points which have been highlighted in the anti-war poems will be tried to be determined with examples in this essay. Key Words: War, Peace, Literature, Poetry, Counter-Discourses.
*Bu makale, 16-17 Aralık 2014 tarihlerinde Sakarya Üniversitesi tarafından düzenlenen I Uluslararası Sava ve Edebiyat Sempozyumu ’nda sunulmu olan bildirinin yeniden düzenlenmi biçimidir. ** Öğretim Üyesi; Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Co ğrafya Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, [email protected]
327 AKADEMĐK BAKI DERG ĐSĐ Sayı: 48 Mart – Nisan 2015 Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi ISSN:1694-528X Đktisat ve Giri imcilik Üniversitesi, Türk Dünyası Kırgız – Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü, Celalabat – KIRGIZĐSTAN http:// www.akademikbakis.org
GĐRĐ
Edebî eserlerin, bir dönemin sosyo-kültürel yapısına ve tarihine ili kin sundu ğu veriler yönünden incelendi ği pek çok akademik çalı mayla kar ıla mak mümkündür. Bu eserlerin söz konusu alanlar için birinci elden kaynak olarak de ğerlendirilip de ğerlendirilemeyece ği tartı malı olsa da ula ılan belge ve bulguları, varılan sonuçları desteklemede, çe itlendirmede ya da onlara de ği ik perspektiflerle bakılarak yeni/farklı yorum olanakları yaratmada sa ğlayaca ğı katkı yadsınamaz. Đnsanlı ğın ve insanlık tarihinin meselelerini çokboyutlu kavramanın kaçınılmaz u ğraklarından biridir edebî eserler; bu bakımdan, ula ılabilen belgelerden kalan bo lukları fark etmede ve bunlara tamamlayıcı yorumlar getirmede görece ği i lev, sosyolojik ya da tarihsel dikkatlerin dı ında tutulamaz. Gerçekli ği anlamada edebiyat, sınırları yalnızca “olan”la belirlenmi bulunan tarihe göre bize daha fazla yardım eder; çünkü o, “olan”la yetinmeyip “olabilir olan”ı da varlık alanına katar (Aristoteles, 1995: 30). Edebî eserler, “sava ve edebiyat” ba ğlamında da bize insanlık tarihinin salt vaka dökümünü yapmaz; olup bitenleri çokyönlü kavramamızı sa ğlayacak bir kurgu içinde vererek duygu ve dü ünce dünyamızı bunlara ili kin bir “anlam” sorgulamasına da yöneltir. Böylece geçmi i bugünde anlamaya çalı ırken gelece ği bu anlama içinde kurgulayıp “okur” niteli ğimizle “daha insani olan”ı belirginle tiren bir anlam evreninin payda ları olarak “sava sız bir dünya imkânı”nı imgelemimizde gerçeklememiz de ola ğanla ır. Böyle bir dünya tasarımında, ku kusuz, felsefi sorgulamalar kadar –belki onlardan daha fazla- edebî eserlerin de etkisi ve katkısı olmu tur/olacaktır.
1. AMAÇ, KAPSAM VE YÖNTEM
Bu çalı manın amacı, sava kar ıtı söylemin modern Türk iirinde hangi dü ünce ve duyarlılıklar üzerinden ekillendi ğini saptayarak bu özellikteki iirlerde öne çıkan ortak noktaları belirginle tirmek ve buna göre yapılabilecek bir sınıflandırma içinde söz konusu söylemin birbirini bütünleyen belli ba lı örneklerinden nesnel bulgular elde etmeye çalı maktır.
Sava kar ıtı tutumun, Modern Türk iirinde yalnızca “sergileme,” “hissettirme” ya da “telkin” boyutlarında kalmayıp do ğrudan söylemselle mesine dayanan çok sayıda örne ği vardır. Çe itli neden ve yollarla bu ba ğlamla ili kilendirilebilecek bütün örneklerin irdelenmesi, ku kusuz bir yazının boyutlarını a ar; o nedenle çalı manın kapsamı, konunun ana çizgilerini belirlemede tipik veriler sunabilecek örneklerle sınırlandırılmı tır. Bunun için, tarihsel bir olgu olarak belirli sava lar üzerine yo ğunla an iirler yerine sava ı bir sorun olarak daha çok kavramsal düzlemde sorgulayan, bu sorunun birey ve toplum açısından etkilerini tümel bir yakla ıma dayandıran iirler öncelenmi tir. Böylece kavramsal eksende bir seçim ve bölümlendirme yapılarak çalı manın kapsamı da açıklı ğa kavu turulmu tur.
Çalı mada; daraltılan kapsama uygun olarak yapılan taramalar sonucu belirlenen iirler arasında, kar ı söylem açısından öne çıkan temel vurgulara göre aynı ba lık altında yer
328 AKADEMĐK BAKI DERG ĐSĐ Sayı: 48 Mart – Nisan 2015 Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi ISSN:1694-528X Đktisat ve Giri imcilik Üniversitesi, Türk Dünyası Kırgız – Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü, Celalabat – KIRGIZĐSTAN http:// www.akademikbakis.org alabilecek olanlar, bu ba lıkların sınırları çerçevesinde sistematik olarak de ğerlendirilmeye çalı ılmı tır.
2. YA AM ĐÇĐN ÖLÜM PARADOKSUNUN TRAJ ĐK KAHRAMANLARI/ KURBANLARI
Sava , kendi içinde çe itli paradokslar barındırır; daha iyi bir gelecek umuduyla ölüme gitmek, öldürebildi ği oranda ya ayabilece ğine inanmak, varlı ğını ba kalarının yoklu ğuna ko ullu dü ünmek gibi. Sava anın, ya amayı mı ölmeyi mi öncelikle istedi ği, bunlardan hangisi için mücadele verdi ği belirsizdir: “Ya amayı istiyorum; ama bu, ölmemi isteyenleri ortadan kaldırmama ba ğlı. Bu nedenle, yoklu ğum pahasına onların varlıklarına son vermeye çalı ıyorum. Böylece hem ya amak hem de bunu sa ğlayabilmek için ölmek istiyorum.” Đki taraflı i leyen bu kar ılıklı paradoksal kabul, ba ka seçenekler öne çıkmaksızın tarihsel bir uzla ma biçiminde süregitmektedir. Elbette buna e lik eden ba ka trajik durumlar da söz konusudur: Tanı mayan, aralarında hiçbir ilgi ve ili ki olmayan, öznel planda hesapla ma gere ği ya da dü manca duygular do ğurabilecek herhangi bir neden bulunmayacak ki ilerin ölüm kalım mücadelesi vermeleri; kendi çıkarmadıkları bir sorunu, ölme-öldürülme üzerinden yürüyen bir sürece ba ğlı olarak üstlenip çözmeye çalı maları; görü leri sorulmadan, iradeleri hesaba katılmadan belirlenmi bir hedefin gerçekle mesi u ğruna kendi canlarını feda etmeyi onaylamaları… Üstelik, kar ı kar ıya gelen bu kitlelerin hemen hemen aynı sosyo-ekonomik ko ullara maruz bulunmaları, günlük ya amlarındaki dertlerin ve bunu çözüme kavu turacak yolların ortaklı ğı da i in ba ka bir trajik yanıdır. Sürüklendikleri eylem alanının, kendilerini ve kar ısındakileri “insan” olmaktan, anılarından, özlemlerinden, duygularından, ailevi ya antılarından, ili kilerinden soyutlamayı zorunlu kılmasıyla da “sava çılar”ın bir tür “yabancıla ma” içinde bulunmaları kaçınılmazdır. Sıraladı ğımız bu birkaç durum bile sava ın –özellikle kar ı kar ıya bırakılan kitleler için- anlamsızlı ğını ortaya koymada yeterli oldu ğu hâlde insanlık tarihi bir bakıma sava ların tarihi olarak kayda geçmi tir. Edebiyattaki sava kar ıtı söylemlerin, buna benzer paradoksal ve trajik durumlardan hareket ederek sava ın akıl dı ılı ğına, çözüm sunamayaca ğına ve gerçekte kazananının bulunmadı ğına dikkati çekmeye çalı tı ğı söylenebilir.
Bu anlamsız ve çıkı sız yolu terk etmek, ku kusuz bütün insanlı ğın ortak ve e zamanlı iradesiyle mümkündür. Aksi takdirde salt belli ulusların yok edilmesi ya da ma ğduriyetine hizmet edecek bir kar ı çıkı , i galci politikalara boyun e ğerek bu amaca yönelik saldırıların süreklili ğine geçit vermek anlamına da gelebilir. O nedenle sava kar ıtlı ğını, yurt ve ulus savunmasına da kar ı çıkı olarak de ğerlendirmek do ğru olmaz. Tarihin belli dönemlerinde yurduna, ailesine, yurtta larına düzenlenen saldırılar kar ısında insanlara mücadele etme, kar ı koyma azmi vermek amacıyla yazılan iirlerle böyle bir savunmayı zafere dönü türenleri öven iirleri “sava yanlısı” olarak görmek, meseleyi çarpıtmak anlamına gelir. Aynı duyarlılı ğın, ko ullara göre her iki söylemi (sava kar ıtlı ğı ve saldırıya kar ı koyma iradesi) de mümkün kılabilece ğini, dolayısıyla Türk ulusu gibi yurdu i gal görmü , kurtulu sava ı vermek zorunda kalmı toplulukların edebiyatında bu söylemlerin aynı duyarlılıkta birle ebilece ğini saptamak gerekir. Devletlerin ve ulusların sava ma nedenleri (i gal, saldırı,
329 AKADEMĐK BAKI DERG ĐSĐ Sayı: 48 Mart – Nisan 2015 Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi ISSN:1694-528X Đktisat ve Giri imcilik Üniversitesi, Türk Dünyası Kırgız – Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü, Celalabat – KIRGIZĐSTAN http:// www.akademikbakis.org kaynak sömürüsü ya da savunma, canını ve yurdunu kurtarmaya çalı ma) farklılık gösterdi ğinden, bunun edebiyata yansımalarını da kendi içinde nitelendirmek ve kategorize etmek gerekir.
Đnsanların, kendi dünyalarında ya ayıp giderken birden huzurunu bozan, ya am akı larını altüst eden bir sava ba langıcıyla kar ıla malarına Onat Kutlar, “Sava ve Barı ” iirinde gönderme yapar. Üstüne kocaman bir tavusku u oturmu yamaçtaki bir evin dar penceresinden, elinde çikolatası kendi hayal dünyasına dalıp giden ve etrafı kendi imgelemindeki kar ılıklarıyla algılayan küçük kızla ona gülümseyerek bakan, kendini de çiroz sanan dedenin o e ğlenceli dünyalarına ölümün beklenmedik sesi dü er:
“O anda duyuldu arka tarafta Ovaya bakarak gözcülük eden Arap o ğlanın sesi ve bembeyaz uğultusu pusudaki ölümün:
Tanklar geliyor” (Kutlar, 2010: 72)
Bahaettin Karakoç; hem insan ya amının hem de do ğanın akı ını bozan, baharı bahar olmaktan çıkaran, çiçekleri kirletip suları zehirleyen, ya am mekânlarını insansız bırakan hava saldırılarını “Birazdan O Katil Uçaklar Geçer” iirinde anlatır. Do ğadaki yeniden dirilmeye ve ya am ritmine inat, gökten zulüm ve ölüm ya ğdırmaktadır sava uçakları. Bunu gerçekten durduracak anahtar sözcü ğü de iirinin son dörtlü ğünde vurgular Karakoç:
“Yüre ğin mermiyse kalk namluya sür, Birazdan o katil uçaklar geçer… Derin bir açılım ince tefekkür, Ufku velveleye verir serçeler.” (Karakoç, 2004: 107,108)
Aslında do ğanın ritmine, ya amın ola ğan seyrine bu darbeyi indirenler de kendi iradelerinin dı ında hareket etmektedirler. Fazıl Hüsnü’nün “Yeni Er” iirinde dile getirdi ği gibi, sava nedeniyle orduya alınmı tır; ona tüfek, mermi, süngü, bomba, gaz maskesiyle birlikte tanımadı ğı, adını bilmedi ği bir sürü gereç verilerek cepheye sürülmü tür. Ba ını kaldırıp do ğaya baktı ğında kendini yadırgadı ğı, bu uyumsuz durumunu sorguladı ğı da olur:
“Baktı yeni er üstüne ba ına mırıldandı: Peki niye Bunca güzelliklere kar ı Böylesine çirkin giyinmek” (Da ğlarca, 2010: 1503)
Mehmet Ya ın, “Ermi Kahraman Masalı” iirinde, bulundu ğu hâlden utanan bir askerin kabul olunan duasına ironik bir üslupla yer verir:
330 AKADEMĐK BAKI DERG ĐSĐ Sayı: 48 Mart – Nisan 2015 Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi ISSN:1694-528X Đktisat ve Giri imcilik Üniversitesi, Türk Dünyası Kırgız – Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü, Celalabat – KIRGIZĐSTAN http:// www.akademikbakis.org
“Sava ta elleriyle yüzünü örten asker utanıyordu insanları görmekten utanıyordu insanlara görünmekten, - ‘Tanrım! yer yarılsa da dibine girsem.’
Kabul oldu duası” (Ya ın, 2007: 46)
“Haydi sava a” denerek ne olup bitti ğini anlamadan köyünden alınan, geride e ini, anasını ve üç çocu ğunu bırakıp davul zurnayla cepheye götürülen, girdiği ilk çatı mada da gö ğsünde bir oyuk, alnında üç delikle ya amını kaybeden bir askerin kendi gerçe ğine Ataol Behramo ğlu, Mehmet Akif’in “Çanakkale ehitlerine” iirindeki bazı dizelere de olumsuzlayıcı tonda göndermeler yaptı ğı “Topra ğa Dü en” iirinde dikkati çeker. Savundu ğu ve u ğruna öldü ğü bu topraklarda, ya arken bir karı lık hissesi bile yoktur:
" ‘Ey bu topraklar için Topra ğa dü en’ Bir karı topra ğın Var mıydı ya arken?” (Behramo ğlu, 2008: 230)
Cevat Çapan’ın “Asker” iirinde ifade etti ği gibi, uykusuz gecelerdedir artık o. “Sokaklarında kısık sesle arkılar söyledi ği” ehirle arasında a ılmaz engeller vardır; oraya dönü ü yoktur bir daha (Çapan, 2011: 99). A. Kadir’in “Ko ğu ” iirindeki gibi, ancak uyuyabildi ğinde, rüyalarında sürdürebilir yarıda kesilen ya amını. “Hüseyin onba ı, Bey ehirli Ahmet, nalbant Đsa, Maksut çavu , Merzifonlu, Çorumlu, Darendeli;” daldıkları rüyada, kimi “Avanos’un çıplak yolunda” yürüyerek, kimi “bir tas ayranla” yorgunlu ğunu çıkarmaya çalı arak, kimi “da ğ ortasında” oturup “köy ekme ği” yiyerek yahut “Karacao ğlan’dan bir türkü” söyleyerek belki o aralıkta yeniden kendilerine dönme olana ğı bulabilirler (Kadir, 1994: 31). Orada, Arif Damar’ın “ Đkinci Dünya Harbinden Portreler” iirinin 1. bölümünde ifadesini buldu ğu üzere, farklı zevk ve alı kanlıklardan gelmekle birlikte aynı uzaklıkta yabancılıklarını giderirler; aynı uzaklık, onları ortak kaderde yeniden biçimlendirirken aralarındaki ili kiyi de yeniden tanıma kavu turur:
“Belli söyledi ğin türküden yabancısısın bu toprakların. ‘Limanlar’ ‘kayıklar’ ve ‘balıkçılar’ ve ‘gece vakti ılık esen rüzgâr’ uzak buralara. (…) belki biz de birbirimizden uza ğız (…) Mısralarımın siperinde de dü mana kar ı yan yana ve omuz omuzayız.” (Damar, 1986: 9, 10)
331 AKADEMĐK BAKI DERG ĐSĐ Sayı: 48 Mart – Nisan 2015 Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi ISSN:1694-528X Đktisat ve Giri imcilik Üniversitesi, Türk Dünyası Kırgız – Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü, Celalabat – KIRGIZĐSTAN http:// www.akademikbakis.org
Bu duyarlılık, yazgı ortaklı ğının getirdi ği bu empati, ne yazık ki kar ısındaki askere yönelmez/yönelmemelidir. Sava ortamında asker, ne ölümü getirir aklına ne evi barkı; dü ünmesi gereken tek ey, hedefini nasıl vuraca ğıdır. Necati Cumalı, “Muharebe Görmü Bir Adam Anlatıyor” iirinde dillendirir bu gerçe ği:
“Artık kar ındaki sana benzemez O da küçük bir dükkân i letir memleketinde O da karısını sever Onun da senin gibi Küçük bir çocu ğu var Aklına bile gelmez Artık senin ya aman için Onun ölmesi lâzımdır .” (Cumalı, 2011: 59)
Sunay Akın’ın “Süngü” iirindeki nedenle uzatılmaz süngüler; mutlaka bir canı yok etmeyi hedefler:
“Karde payı yapmak için mi uzattın süngünü elimdeki elmaya” (Akın, 2013a: 36)
Yine aynı airin “Mi ğfer” iirinde oldu ğu gibi, kendilerinin ve kar ısındaki insanların ölümünü kanıksayan askerlere ölüm korkusunu, belki “ölü bir askerin ters dönmü mi ğferinden” su içen bir göçmen ku un silah sesinden kaçması yeniden telkin edebilir:
“Korkulacak bir ey olmazdı gözlerinde belki ölmek onca silah sesinden kaçmasaydı ku tela lı ve ürkek” (Akın, 2013b: 16-17)
Orhan Veli’nin “Bayrak” iirinde,
“Ey bir muharebe meydanında Avuçları kanımla dolu, Kafası gövdemin altında, Baca ğı kolumun üstünde, Cansız uyanan insan karde im! Ne adını biliyorum, Ne günahını.
332 AKADEMĐK BAKI DERG ĐSĐ Sayı: 48 Mart – Nisan 2015 Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi ISSN:1694-528X Đktisat ve Giri imcilik Üniversitesi, Türk Dünyası Kırgız – Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü, Celalabat – KIRGIZĐSTAN http:// www.akademikbakis.org
Đhtimal aynı ordunun neferleriyiz, Đhtimal dü man.” diyerek seslendi ği asker de ona seslenen kadar ölüm korkusundan, ya amsal ba ğlardan, insani ortaklıklardan kopuk bir ruh hâliyle sürdürmü tür o yok etme mücadelesini. Hatta yalnızca aynı cephede bulundu ğu ki ilerle de ğil, bu alınyazısını yazanlarla bile ne çok ortak zevkleri, zaafları, gereksinimleri, alı kanlıkları oldu ğunu bilir; ama “yirmi yıllık çalı ma”nın “bir kur unluk hükmü”nün geçerli oldu ğu o ortamda kimse kimseyi tanımaz, kimse kimsenin öyküsünü hesaba katmaz (Kanık, 1984: 71, 72).
Cahit Zarifo ğlu, “Daralan Vakitler” iirine, sava sahnelerinden bir kesitin görüntüsünü vererek ba lar: Zehirli gaz bombalarının yılan sokmu gibi gövdelerini yaladı ğı, yanakları, saçları, gözleri, a ğızları, küçücük dilleri yanmı çocukların ve ba ları paletlerle ezilmi babalarının, do ğranmı analarının görüntüleri insanın kanını öyle dondurur ki bu manzara kar ısında “sanki a ğlamak imkânsız”dır. Özellikle Ortado ğu co ğrafyası boyunca çocukların, kadınların, masum insanların üzerinde dönüp duran “bu ate bulutu”nun katliamlar ya ğdırmasını önlemek için gerekli duyarlılı ğı göstermeyenler ya da henüz kendisine u ğramadı ğını dü ünüp rahatına bakanlar ve onunla yüzle mekten kaçanlar aldanı tadır; i i ten geçmeden, toplu bir dirençle kar ı konulmalıdır emperyalizmin vah etine:
“Dönüyor burgaç Dünya üstten yanlardan daralıyor Ovalardan Dar geçitlere sürülen sı ğırlar gibi Bir gün ister istemez Kar ısında olacaksın kaçtıklarının
Dua et O gün henüz mah er olmasın (Zarifo ğlu, 1989: 383-385).
Nâzım Hikmet de vah et ve kıyımın ba ka bir yüzünü, “Memleketimden Đnsan Manzaraları”nın 4. kitap 2. kısmında, Atlantik’in dibinden yansıtır. Birbirine ölüm saçan denizaltılar ve gaz gemileri, denizin yüzeyindeki “kan ve alev deryası,” dibe do ğru süzülen batık gemiler ve insan cesetleri uzun uzun anlatılır bu dizelerde. Dirim ve ölüm, düzen ve kaos ögelerinin birbirine karı tı ğı o deh et atmosferinde; çarpı an taraflar, “Münihli Hans Müller”le “Liverpul Limanından Harri Tomson”un ki ili ğinde dipte bulu urlar. Sıradan dünyalarında kurdukları hayalleri ve kurtulu dü lerini gerçekle tirmek için çıktıkları bu sava yolculu ğu, ortak bir yanılsamanın kahramanları olarak okyanusun dibinden tekrar yüzeye çıkan cesetlere dönü mekle son bulmu tur:
“Tomson' la Müller'i yanyana yatırdım. i tiler yan yana,
333 AKADEMĐK BAKI DERG ĐSĐ Sayı: 48 Mart – Nisan 2015 Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi ISSN:1694-528X Đktisat ve Giri imcilik Üniversitesi, Türk Dünyası Kırgız – Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü, Celalabat – KIRGIZĐSTAN http:// www.akademikbakis.org
yan yana yükseldiler yukarı do ğru. Balıklar Tomson'u afiyetle yediler, fakat dokunmadılar ötekisine, Hans'ın etiyle zehirlenmekten korktular anla ılan. Hayvan deyip geçme, Hacıbaba, sen de hayvansın ama akıllı bir hayvan...” (Hikmet, 2002: 424-430)
Bu yanılsama kurbanlarını sava tıranlar ve sonuçtan asıl kazanç umanlar, Ülkü Tamer’in “Allen’de Đçin” iirinde tanıttı ğı ki ilerdir: “Sonradan bombalayabilmek için özgürlü ğü, demokrasiyi koruyanlar; uçaklarında yakıt yerine dolar kullananlar; ülkelerinin pıhtıdan kasaları olan villalara ve gizli bir kambiyo gibi çalı an havuzlara sahip olanlar; yurtta dedikleri kimselerin acılarından içki damıtanlar, bu ğdayından gül yeti tirenler” (Tamer, 1998: 206). Rıfat Ilgaz’ın “Çocuklarınız Đçin” iirinde “Zorumuz ne” diye sorup hiç de ğilse kendi çocuklarının gelece ğini dü ünmeleri bakımından ça ğrıda bulundu ğu, göstermelik barı toplantıları ile gerçekte nemalanıcısı oldukları sava sektöründen dikkatleri uzakla tırmak isteyenlerdir:
“Kolay de ğil, barı tan yana olmak Özveri gerek yüksek düzeylerde. Gene de bir nedeni olmalı, diyorum. Bu toplanıp toplanıp da ğılmaların. Phantom'ların pazarlanması de ğilse Denizaltıların sı ğınmasıdır Dost limanlara” (Ilgaz, 2010; 282).
Bu sektöre akan paralarla insanlı ğa yapılabilecek hizmetleri, sa ğlanabilecek maddi manevi refahı “Nedir Sava ?” iirinde sıralayan Fakir Baykurt, gençlere ve gelecek ku aklara bir vasiyet mektubu gibi tasarladı ğı iirini u soruyla bitirir:
“Bir dü ün serin kanla, ya da sor bir uzmana Yanıtla u küçük soruyu rica ederim Aptallık de ğil de nedir Nedir sava ?” (Baykurt, 1987)
Askerli ği “sava ”la özde le tiren, vatana hizmeti “onun u ğruna ölmek”le ölçen ve o yönde ifadelendiren egemen yakla ıma kar ı Tevfik Fikret’in “Küçük Asker” iiri, dönemine göre yeni, alı ılmadık bir savı barındırır. “Din ehid ister, âsmân kurban/ Her zaman her tarafta kan, kan kan!...” dizelerinin yer aldı ğı me hur “Tarih-i Kadîm” (Fikret, 1984: 202-220) iirindeki aykırı çıkı ları ve egemen paradigmalara topyekûn kar ı duru uyla bu konudaki tavrı bilinen air, “Küçük Asker”de de “vatani görev” tanımına farklı bir açıdan yakla ır. Vatanın önemi, de ğeri ve vatanda ların ona kar ı ödev ve sorumlulukları anımsatılan bu iirde Fikret; silahını bo a atmayıp kur ununu-kılıcını yalnızca haksızlı ğa kar ı saklamasını istedi ği
334 AKADEMĐK BAKI DERG ĐSĐ Sayı: 48 Mart – Nisan 2015 Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi ISSN:1694-528X Đktisat ve Giri imcilik Üniversitesi, Türk Dünyası Kırgız – Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü, Celalabat – KIRGIZĐSTAN http:// www.akademikbakis.org
“küçük asker”e, vatan u ğruna ya amanın vatan u ğruna ölmekten üstün oldu ğunu söyler. Bu, alı ılmı söylem düzeninden oldukça farklıdır:
“Vatan senden hayat umar, Sen ya arsan o canlanır; Vatan için ölmek de var, Fakat borcun ya amaktır...
Küçük asker, küçük asker! Vatan senden kuvvet ister.” (Fikret, 1984: 290)
3. GER ĐDE KALAN BOZGUNLAR
Sava meydanındaki ki i, sürekli birkaç olasılı ğa aynı anda muhataptır: Öldürmek, ölmek, yaralanmak, tutsak olmak, sakat kalmak, sa ğ salim dönmek... O süreçte geride bıraktıkları da bu olasılıkların hepsine birden hazır beklemenin getirdi ği bir psikolojiye alı mak zorundadır. Ortak bir noktaları ya da ba ğda tırılma yolu bulunmayan bu olasılıkların sancılı bir bekleyi teki baskısı, hem sava an ki i hem de onu bekleyenler için ayrı bir tahammül geli tirmeyi gerektirir. A. Kadir’in “Siperde” iiri, sava a giden askerin “ufuklarda hür” oldu ğunu hayal etmeye çalı tı ğı sırada, geride bıraktı ğı yakınlarının kötü bir haber alma tedirginli ği içindeki yasla karı ık böyle bir bekleyi ini imler. Ya antı alanlarından sahneler sunulan ve görünü te birbirinden tamamen farklı gibi duran iki konumlanı ın özneleri, aslında bu derin sancıyla aynı sava ım ve tahammül sürecini payla maktadırlar:
“de ğne ğine dayanmı , kolunda bir ba ğ sepeti, kilise yolundadır.
Baban; dudaklarında gemici türküsü, saçlarında rüzgâr, bir eyle me gul.
Bakarak ba ı üstünde uçan martılara, hiç kimsenin dü ünmedi ğini söyler mavi göklere do ğru ba ğıra ba ğıra, yuvarlak yüzlü bir çocuk.
Ve karın; deniz suyu ile taranmı ba ı, rüyalı bir gecenin sabahında siler evinin camlarını güne e kar ı.” (Kadir, 1943: 13-14)
335 AKADEMĐK BAKI DERG ĐSĐ Sayı: 48 Mart – Nisan 2015 Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi ISSN:1694-528X Đktisat ve Giri imcilik Üniversitesi, Türk Dünyası Kırgız – Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü, Celalabat – KIRGIZĐSTAN http:// www.akademikbakis.org
Daha mutlu yarınlarda ya amak amacıyla birbirini öldürmek üzere kar ı kar ıya gelmi insanların kar ılıklı kıyımlarından geriye gerçekte neler kalmaktadır? Kendisini ölümün gelip buldu ğu asker için bu, sadece bir yokluktur. Arif Damar, “ Đkinci Dünya Harbinden Portreler” iirinin 2, 3 ve 4. bölümlerinde bu acı gerçe ği anlatır. Vurulan asker, sava ın bütün iddetiyle sürdü ğü bir sırada, her eyin öylece kalaca ğı bir kesinti sürecine girer. Süngülerin karanlıkta parlayan so ğuk demiri bir türlü aklından çıkmazken, artık dönü ü olmayan bir fark edi ya ar:
“Harap olmu istihkâmda, apansız farkına vardın ki sıcak kanın teninde lezzetle sızıyordu.
Ah ellerin ne kadar so ğuk!..” (Damar, 1986: 26)
Sa ğ aya ğı yarım metre uzakta, sol kolu kırık vaziyette gömüldü ğü bu yokluk; ona artık her türlü endi eden uzak bir görünüm vermektedir. Kar da aynı sükûnette ya ğmaktadır; belki geride bıraktı ğı çocu ğu da babasının dondurulmu bir ba ka zamanına bakarken aynı ekilde sakindir:
“Yine belki ak am yeme ğini yerken duvardaki resmine bakıp gülümseyecektir çok uzaklarda bıraktı ğın mavi gözlü çocu ğun.” (Damar, 1986: 11)
“Bundan sonra bir hayal parçası” (Damar, 1986: 27) olmaktan öteye gidemeyecektir o; “Hissen Yok Bu Ak amda Senin” iirinde dile getirildi ği gibi, söylenen arkıların, i leyen zamanın, kendisiyle ilgili duygu ve ya antıların dı ında kalacaktır:
“Güne battı, yıldızlar do ğacak biraz sonra, imdi karnın acıkmı olacaktı. Çantanda tayının ve konserven var, cebinde, yemekten sonra içecek sigaran.
Dü man bozguna u ğratıldı arkada , mısralarımda olsun uyan!..” (Damar, 1986: 28, 29)
Necati Cumalı da “Karda Ayak Đzleri Var” iirinde vurgular bu gerçe ği. Artık anıları, uzak ehirlerde sevdikleri de yoktur onların; ne zaman, ne gece, ne yıldızlar, ne gelen güne onlar içindir. Açlık, susuzluk, kin, hepsi o yok olu la bitmi tir. Ba uçlarına gelen kurt mu, dost mu, dü man mı; bilemeyeceklerdir. Kendi hayalleri de geride bıraktıklarının hayalleri de bozguna u ğramı tır:
336 AKADEMĐK BAKI DERG ĐSĐ Sayı: 48 Mart – Nisan 2015 Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi ISSN:1694-528X Đktisat ve Giri imcilik Üniversitesi, Türk Dünyası Kırgız – Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü, Celalabat – KIRGIZĐSTAN http:// www.akademikbakis.org
“Artık ne tren, ne gemi Onları getirmez bir daha” (Cumalı, 2011: 50, 51) Mehmet Ya ın “Sessiz Anlatılan Masal” iirinde, böyle bir ölüm için umulan cennetin de yok oldu ğunu öne sürer:
“Đç geçirdi Tanrı: -Böylesine acı ölümle ölen insan cennete gider mutlaka cennetim olsa” (Ya ın, 2007: 53)
“Kafatası” ba lıklı iirinde Sunay Akın, yurdundan çok uzaklarda ölen bir askerin durumunu ince alayla verir. Kafatası, onu bulan çocukların ellerinde “hiç bilmedi ği oyunlara alet” olmaktadır, “ikinci defa” (Akın, 2013a: 37). Akın, “Ölü Asker” iirinde de aynı anlatım tarzına ba vurarak, sava a gitmeden önce sevgilisiyle evlenmeyi çok isteyen bir askeri yüzü ğünün çıkardı ğı sesin ele veri ini bir hayıflanmaya ba ğlayarak aktarır. Đki kar ıt durumu temsil eden iki madenî ögenin de “kaybeden”ini belirlemi tir sava :
“ama nereden bilebilirdim ki silahın demirine çarpıp saklandı ğım yeri belli edece ğini parma ğımdaki yüzü ğün...” (Akın, 2013a: 37)
Oktay Rifat “ ehitlik” ba lıklı üç bölümlük iirinde, ölüm sonrasını yer yer sava ölülerinin bakı ından ve onları konu turarak verir. Gözlerini balıklar yiyen bir bahriye neferine bir di ğer asker “ imdi bütün kapıların dı ında” kaldıklarını söylerken ba ka bir asker de “Biz yokuz” diye uyarmaktadır onları. Đkinci bölümde, anlatıcının odasına kolayca girebilmek için “akraba ölüleri kılı ğında” gelen farklı ulustan askerlerden söz edilir. Polonyalı bir gedikli çavu , ölen kızıyla öbür dünyada bulu masına kar ın içinin sıkıldı ğını; bir ba kası, dünya tela ından kurtuldu ğu için rahatının yerinde oldu ğunu; bir ses de karısını merak etti ğini ve öldü ğünde paltosu üzerinden alındı ğından, yakla makta olan kı ı dert edindi ğini söyler. Hep bir a ğızdan konu arak dü lerde, dü üncelerde ya amlarını sürdürürler; yarım kalmı ya amlarını, ba ka ya amlarda sürdürürler böylece:
“Bir bardaktan su içiyoruz Birlikte yemek yiyoruz ak amları Kimisi sevgilimize a ık Kimisi evlat olmak istiyor anamıza Sebepsiz gidip geliyorlar vapurlarda Tramvayda aramıza giriyorlar Yeniden uzun uzun ya amak istiyorlar Bizden ayrılmadıklarına bakılırsa” (Rifat, 1982: 21)
337 AKADEMĐK BAKI DERG ĐSĐ Sayı: 48 Mart – Nisan 2015 Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi ISSN:1694-528X Đktisat ve Giri imcilik Üniversitesi, Türk Dünyası Kırgız – Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü, Celalabat – KIRGIZĐSTAN http:// www.akademikbakis.org
Özdemir Asaf da “Bildiri” iirinde, kısa ama dü ündürücü ifadelerle sava ölülerini konu turur. Đki taraf da sava öncesi durumlarına dönmü tür; ama bedelini hayatlarıyla ödeyerek, “Sava ın kazananı yoktur” sözünü do ğrulayarak:
“Bizler sava ölüleriyiz Bundan böyle kar ı-kar ıya de ğiliz Bildiririz” (Asaf, 2000: 48)
Bir bakıma nihai gerçek, Muzaffer Tayyip Uslu’nun “Barı ” iirinde, “Ne olduysa sava ta ölene oldu” (Uslu, 2013: 29) dizesiyle vurguladığı ekildedir; ama geride kalanların ya adı ğı acı, peri anlık, yıkım da aslında bu ölümün “dirim”i kemiren ve onlarda süren yanıdır. Cahit Külebi, “Harp Đçinde” iirinde bunun bir yansımasını verir. “Sava anlardan ancak bir hatıra”nın kaldı ğı o atmosferde çöküntü ve peri anlık egemendir:
“Babalar evlerine mahçup döndü her ak am Harp içinde. Anaların sütü kesildi, Çocuklar a ğladı, Erkekler askere gitti. Kadınlar bir deri bir kemik. Harp içinde kızlar sarardı.” ( Külebi, 1991: 20)
Mehmet Ya ın, geride kalanların ya adı ğı bozgunu, sevgilisi ölen bir genç kızın duygularıyla aktarır. Bir zamanlar “sevgilisinin türküsü” olan deniz, bu ğday ve barı ; sava tarafından susturulmu tur. Yine de o, sevgilisinin türküsünü kendi içinde susturmamaya çalı ır:
“Duyuyorum sevgilimi türkü söylüyor ölü asker, evimizin kapısını çalıyor mavi türküler.
Duyuyorum, barı için en güzel türküleri söyler sava ta ölenler” (Ya ın, 2007: 17)
Ya ın, sava sonrasının bir ba ka dramına “Kolsuz Kahraman Masalı” iirinde e ğilir. iir, sava ta tek kolunu yitirmi birinin eskiden kollarıyla neler yaptı ğını anımsaması üzerine kurulmu tur. “Kolsuz kahraman;” bir zamanlar “tüfek tuttu ğu,” “en a ğır e yaları” kaldırdı ğı, “yanan lambayı” de ği tirdi ği, “karısını sardı ğı” kolundan yoksun kalı ının acısını, onu kaybedi nedeninin önemi anlatarak bastırmaya çalı ır:
“Đyi ni ancıydım kollarım varken Tetikler ne i e yarardı
338 AKADEMĐK BAKI DERG ĐSĐ Sayı: 48 Mart – Nisan 2015 Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi ISSN:1694-528X Đktisat ve Giri imcilik Üniversitesi, Türk Dünyası Kırgız – Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü, Celalabat – KIRGIZĐSTAN http:// www.akademikbakis.org
Benim kollarım olmasaydı - Tray lay lay la.” (Ya ın, 2007: 45)
Sunay Akın da “Madalya” iirinde; “ayakları kesilen bir gazi”nin, kentin kurtulu unun canlandırıldı ğı bayram yerinde koltuk de ğnekleriyle ayakta dururken hissettiklerini u dizelerle aktarır:
“Bayram yerinde canlandırılırken kentin kurtulu u ayakları kesilen gazi hiç dü ünmeden de ği ir madalyasını çorap kokusuna” (Akın, 2013a: 38, 39)
Cahit Irgat, “Rüzgârlarım Konu uyor” ba lıklı irinin ilk bölümünde, sava ta sakatlanan askerlerin sorgulamalarına yer verir. “Bir çılgınlık nöbeti” olarak niteledikleri sava a bir kere girip milyon kere can verdi ğini söyleyen askerler; elleri, gözleri, bacakları toprak oldu ğu hâlde imdi bu toprakların yabancısı durumuna dü ürülmelerine sitem ederler ve sonuçta ne kazandıklarını ironik bir dille sorgularlar:
“Birer birer dert yanıyor Gaziler: –Biz ne kazandık bu harpte?
–Bir çift pabuç kâr etti Kesilen ayaklarım, Ama siyah gözlük lazım Görmeyen gözlerime.” (Irgat, 1997: 77)
Sava an açısından onu bekleyen olasılıklardan biri de “tutsaklık”tır. “Yolda Esirler” iirinde A. Kadir, ortalı ğın “bir nöbetçi kürkü gibi simsiyah” oldu ğu “melun bir gecede” batıya do ğru götürülen sava tutsaklarını anlatır. Hepsini tanıdı ğını söyledi ği bu tutsakların, bir zamanlarki ya amlarından ve ki iliklerinden üzerlerinde bir iz kalmamı gibidir; eskiden ne kadar en, mutlu ve ya am doluysalar imdi ya amaktan o kadar bıkkındırlar. Kendilerinden, dü ünce dünyalarından ba ka medet umacak varlıkları da kalmamı tır:
“ imdi melûn bir gecedir. Ne gökte bir tek yıldız, ne yerde bir tutam ot var. Yalnız, o mavi gözleri, ve sarı ın yüzleriyle gençleri ve ihtiyarlarıyle insanlar, girmi ler içine sıcacık dü üncelerinin,
339 AKADEMĐK BAKI DERG ĐSĐ Sayı: 48 Mart – Nisan 2015 Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi ISSN:1694-528X Đktisat ve Giri imcilik Üniversitesi, Türk Dünyası Kırgız – Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü, Celalabat – KIRGIZĐSTAN http:// www.akademikbakis.org
garba gidiyorlar, garba giden yolda...” (Kadir, 1943: 11,12)
Tutsaklık teması, Cahit Irgat’ın “Rüzgârlarım Konu uyor” ba lıklı iirinin ikinci bölümünde de i lenir. Topra ğın altındaki sarma dola ölülerin nefret koktu ğunu söyleyen tutsak asker; özgürlü ğü, ya amayı sevdi ğini belirtir ve bunu dile getirdi ği için ödeyece ği olası bedeli öyle öngürür:
“Ve dilim var, söylüyorum: Benim de altçenemi Gözlerimi alacaklar belki de Ya amak ve hürriyet istedim diye Ve belki de bir sabah Gün do ğmadan az önce Heykelim dikilecek Bir dara ğacına.” (Irgat, 1997: 84)
“Harp Çocu ğu” iirinde, sava la birlikte devranın de ği ti ğine dikkati çeken O ğuz Tansel; gö ğsü kabaranları da gözü dolanları da sava ın “kötü” sonuçları arasında görür. Ölenleri, yetim ve öksüz kalan çocukları, bozulan dengeleri, sevgisizli ğin egemen olu unu dü ündükçe kötümserle ir; sava tan ona kalan dü kırıklı ğını ve umutsuzlu ğu gizleyemez:
“Devran de ği ti çocu ğum! Ekmek kokulu sevgi nerde? Masal dünyamız bu mu? Đki gözü iki çe me.” (Tansel, 2005: 20)
4. SAVA IN YASAKLADI ĞI ÇOCUKLUK/ ÜZER ĐNE ÖLÜM YA ĞDIRILAN ÇOCUKLAR
Sava ın anlamsızlı ğından, insanlı ğa verdi ği büyük zararlardan söz edilirken üzerinde durulan meselelerden biri de çocukların ya adı ğı ma ğduriyet olagelmi tir. Ne olup bitti ğinden habersiz çocukların sava sürecinde ya ayabilece ği tek durum, ba ına gelebileceklere maruz kalmaktan ibarettir. Ne sebebi ne de sürdürücüsü oldu ğu bu yıkım ve kıyım eyleminin bütün bedellerini öder, bütün olumsuz sonuçlarına katlanır çocuklar. Öldürülerek, sakat kalarak, kimsesiz bırakılarak dâhil edildi ği sava ın en a ğır faturası kesilen bu kitleye, ku kusuz sava kar ıtı airlerin de duyarsız kalması dü ünülemez.
Gülten Akın “Sava ı Beklerken” iirinde, çocuklara yönelen bu cinayete, “insan sorumlulu ğu”nu anımsatarak dikkati çeker:
“Aklım kırık, a ırdı eski beklentilerim Kimyasal korkular, kanlı gecelikler, dalgalı sirenler
340 AKADEMĐK BAKI DERG ĐSĐ Sayı: 48 Mart – Nisan 2015 Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi ISSN:1694-528X Đktisat ve Giri imcilik Üniversitesi, Türk Dünyası Kırgız – Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü, Celalabat – KIRGIZĐSTAN http:// www.akademikbakis.org
Çocukları koyver, nereye gitseler ne yapsalar Nasılsa füzeler bombalar onları buluyor Nergisten ben sorumluydum, ı gından ve çocuklardan Yanlı mı belledim, insan sorumluluktur." (Akın, 2008: 39)
“Bir Ninni ya da Türkü” iirinde Af ar Timuçin; sava ortamındaki kısa süreli bir dinginli ği fırsat bilerek çocu ğunu uyutmaya çalı an bir ebeveynin dilinden seslenir. Hazır “korkunç amcalar” göklerden ate akıtmaya biraz ara vermi ken, tank gürültüleri kesilmi ve makineli tüfek sesleri ya ğmur gibi dinmi ken çocu ğunu uyumaya ikna etmek için dil döken ebeveyn; ona unları söyler:
“Sanırım yarına kadar bizi Öldürmeyi dü ünmez kimseler Sen de bilirsin ki bir ak amla bir sabah Arasında ne güzel yüzyıllar vardır Uyu tadını çıkar ya amanın De ğil mi ki sava ların çocu ğusun Daha çok sevmelisin her eyi Çocu ğum bir güzel uyu imdi” (Timuçin, 1980: 70)
Sava sız bir ortamda, sava la ilintisiz bir dü ünü te “asker;” Ülkü Tamer’in “Ta tan Asker” iirindeki gibi, çocukların hayal dünyalarında oyuncaklarıyla ili kilendirebilece ği ve ondan babasını getirmesini isteyebilece ği kadar masum bir figürdür (Tamer, 1998: 216). Ancak üzerine ölüm ya ğdırılan çocuklar açısından asker de askerî araç ve gereçler de travmatik birer korku ögesine dönü ür. Cahit Irgat “Rüzgârım Konu uyor” ba lıklı iirinin ikinci bölümünde, -Đkinci Dünya Sava ı sırasında Almanya’da, Yahudi çocuklarına sava oyuncaklarıyla oynamalarının yasaklanmasına da gönderme yaparak- buna ili kin bir çocuk tepkisini anlatır:
“Anne girmem ben bu oyuncak dükkânına Orda toplar, tayyareler, tanklar var.
Seviyorum sö ğüt dalı atımı Tekme atmaz, ısırmaz.
Ben ya amak istiyorum Ağaç gibi sessiz, rahat. Karınca kararınca de ğil, Serile serpile boylu boyunca.
Anne girmem bu oyuncak dükkânına Orda toplar, tayyareler, tanklar var.” (Irgat, 1997: 89)
341 AKADEMĐK BAKI DERG ĐSĐ Sayı: 48 Mart – Nisan 2015 Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi ISSN:1694-528X Đktisat ve Giri imcilik Üniversitesi, Türk Dünyası Kırgız – Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü, Celalabat – KIRGIZĐSTAN http:// www.akademikbakis.org