T.C. DOKUZ EYLÜL ÜNĐVERSĐTESĐ EĞĐTĐM BĐLĐMLERĐ ENSTĐTÜSÜ TÜRKÇE EĞĐTĐMĐ ANABĐLĐM DALI TÜRKÇE ÖĞRETMENLĐĞĐ PROGRAMI YÜKSEK LĐSANS TEZĐ

ĐĐRDE “GĐBĐ” EDATININ ĐLEVĐ VE ĐLKÖĞRETĐM II. KADEME TÜRKÇE ÖĞRETĐMĐNDE KULLANILMA BOYUTU

Selma ISLIOĞLU

Đzmir

2008

T.C. DOKUZ EYLÜL ÜNĐVERSĐTESĐ EĞĐTĐM BĐLĐMLERĐ ENSTĐTÜSÜ TÜRKÇE EĞĐTĐMĐ ANABĐLĐM DALI TÜRKÇE ÖĞRETMENLĐĞĐ PROGRAMI YÜKSEK LĐSANS TEZĐ

ĐĐRDE “GĐBĐ” EDATININ ĐLEVĐ VE ĐLKÖĞRETĐM II. KADEME TÜRKÇE ÖĞRETĐMĐNDE KULLANILMA BOYUTU

Selma ISLIOĞLU

Danıman Yrd. Doç. Dr. Mehmet AKKAYA

Đzmir 2008

YÜKSEKÖĞRETĐM KURULU DÖKÜMANTASYON MERKEZĐ TEZ VERĐ FORMU YAZARIN Bu Bölüm Merkezimizde Doldurulacaktır Soyadı : ISLIOĞLU Tez No :

Adı : Selma Tez kodu :

Üniversite kodu : TEZĐN ADI Türkçe : ĐĐRDE “GĐBĐ” EDATININ ĐLEVĐ VE ĐLKÖĞRETĐM II. KADEME TÜRKÇE ÖĞRETĐMĐNDE KULLANILMA BOYUTU

Yabancı Dil : THE FUNCTION OF THE PREPOSITION “LIKE” IN POETRY AND THE DIMENSION OF THE USE OF “SUCH AS” IN THE TURKISH SECOND PHASE OF PRIMARY EDUCATION TEZĐN TÜRÜ Yüksek Lisans Doktora Tıpta Uzmanlık Sanatta Yeterlilik [x] [] [] []

TEZĐN Yazıldığı Dil : Türkçe

Sayfa Sayısı :251

Kaynak Sayısı : 74 TEZĐN KABUL EDĐLDĐĞĐ Üniversite : Dokuz Eylül Üniversitesi Enstitü : Eğitim Bilimleri Enstitüsü

Yıl :2008

TEZ DANIMANLARININ Unvanı, Adı ve Soyadı : Yrd. Doç. Dr. Mehmet AKKAYA Unvanı, Adı ve Soyadı : TÜRKÇE ANAHTAR KELĐMELER YABANCI DĐL ANAHTAR 1 Gibi edatı KELĐMELER 2 iir 1 Preposition “like” 3 Đlev 2 Poem 4 Çocuk 3 Function 5 Somut/soyut/özel/cins 4Child 5 Concrete/ abstract/ proper/ common

Tarih : Đmza : Enstitü Müdürü i

ÖNSÖZ

iir edebi bir tür olarak yıllarca aratırmacılara konu olmutur. Çeitli dönemler, akımlar airleri iiri farklı tanımlamaya itmitir. “iir nedir, hangi unsurlardan oluur, iirin sınırlılıkları nelerdir?” gibi sorulara birçok kaynakta değinilmi ve bu sorulara cevaplar aranmıtır.

iir öncelikli olarak bir dilin uzantısıdır. iirde kullanılan bir sözcük iirin anlam değerini artıracağı gibi azaltabilir de. Öyle dilsel unsurlar vardır ki her dönem iirde az ya da çok kullanılmıtır. Bunlardan birisi tek baına anlamı olmayan ama anlatımda ilev kazanan “gibi” edatıdır. Daha önce bu konuyla ilgili kapsamlı bir aratırmanın olmaması çalıma konumuzun, “iirde gibi edatının ilevi” olmasında etkili oldu.

Birinci bölümde edatlar hakkında kısaca bilgi verilmi, aratırmanın amacı ve önemi üzerinde durulmutur. Ayrıca çalımamızın sınırlılıkları açıklanmı, gerekli tanımlar yapılmı, problem durumu ortaya konmu ve alt problemler belirlenmitir.

Đkinci bölümde, aratırmamız sırasında yararlandığımız edebiyat, tarih, eğitim vb. alanlara ait balıca kaynaklar, kısaca tanıtılarak bunların hangi bölümlerinden hangi amaçla yararlanıldığı belirtilmitir. Çalımamızla yakın ilikisi bulunan diğer tez vb. çalımalardan da ne ölçüde yararlanıldığı açıklanmıtır.

Üçüncü bölümde, aratırmanın yöntemi açıklanmı; modeli, evren ve örneklemi, veri toplama araçları ile veri çözümleme teknikleri üzerine açıklamalar yapılmıtır.

Dördüncü bölüm, çalımamızın verilerinin değerlendirildiği ve sunulduğu asıl bölüm olan “Bulgu ve Yorumlar” bölümüdür. Bu bölümde, öncelikle gibi edatı ve iir üzerinde durulmutur. Đncelenen airler ve iirleri hakkında bilgi verilmi, tespit edilen gibiler tablolar halinde sunulmutur. Gibi edatına bağlanan sözcüklerin somut, soyut, özel, cins olma durumları incelenmi ve çıkan sonuçlar grafiklere aktarılmıtır. Ayrıca ilköğretimin ikinci kademesinde okutulan Türkçe ders kitaplarındaki iirler de incelenerek, eğitim yönünden de ilevi ortaya koyulmutur. iirlere kolay ii

ulaılabilmesi için, içinde “gibi”yi tespit ettiğimiz iirler de çalımamızın sonuna eklenmitir.

Son bölüm olan beinci bölümde, çalımamızda elde ettiğimiz sonuçlar ve aratırmanın kaynakçası verilmitir.

Üniversite öğrenimim boyunca bilgi ve deneyimlerinden faydalandığım tüm hocalarıma, hem üniversite yıllarında hem de yüksek lisans ders aamasında biz öğrencilerine desteğini esirgemeyen Yrd. Doç. Dr. Nevin AKKAYA’ya, divan iirini sevdirerek, çalımalarımda desteğini içtenlikle hissettiğim, çok kıymetli danıman hocam Yrd. Doç. Dr. Mehmet AKKAYA’ya ve eğitimimi çok önemseyen aileme gönülden teekkür ederim.

SELMA ISLIOĞLU

iii

ÖNSÖZ……………………………………………………………………. i ĐÇĐNDEKĐLER……………………………………………………………. iii TABLO LĐSTESĐ…………………………………………………………. vi GRAFĐK LĐSTESĐ……………………………………………………….. vii ÖZET……………………………………………………………………… viii ABSTRACT………………………………………………………………. ix

BÖLÜM I GĐRĐ 1.1.Giri ………………………………………………………………….. 1 1.2. Problem Durumu…………………………………………………….. 3 1.3. Aratırmanın Amacı ve Önemi………………………………………. 3 1.4. Problem Cümlesi…………………………………………………….. 4 1.5. Alt Problemler……………………………………………………….. 4 1.7. Sınırlılıklar…………………………………………………………… 6

BÖLÜM II ĐLGĐLĐ YAYIN VE ARATIRMALAR 2.1. Đlgili Yayın ve Aratırmalar…………………………………………. 8

BÖLÜM III YÖNTEM 3.1. Aratırma Modeli……………………………………………………. 11 3.2. Evren ve Örneklem………………………………………………….. 11 3.3. Veri Toplama Araçları………………………………………………. 12 3.4. Veri Çözümleme Teknikleri………………………………………… 12

BÖLÜM IV BULGULAR VE YORUMLAR 4.1. Gibi Edatı……………………………………………………………… 13 4.2. iirde Gibi Edatının Đlevi…………………...... 17 4.2.1. iir …………………………………………………….. 17 iv

4.2.2. Divan iirinde Gibi Edatının Đlevi ve Kullanılma Boyutu………………………………………………… 18 4.2.2.1. Divan iiri……………………………………. 18 4.2.2.2. Necâtî Beğ’in Hayatı ve iir Anlayıı…………. 23 4.2.2.2.1.Necâtî Beğ’in Gazellerinde Gibi Edatıyla Birlikte Kullanılan Kelimelerin Đncelenmesi ve Gibi Edatının Kullanılma Yüzdesi……… 24 4.2.2.3. Nedim’in Hayatı ve iir Anlayıı…………….. 33 4.2.2.3.1. Nedim’in Gazellerinde Gibi Edatıyla Birlikte Kullanılan Kelimelerin Đncelenmesi ve Gibi Edatının Kullanılma Yüzdesi……… 37 4.2.3. Âık iirinde Gibi Edatının Đlevi ve Kullanılma Boyutu... 40 4.2.3.1.Âık iiri………………………………………… 40 4.2.3.2. Karacaoğlan’ın Hayatı ve iir Anlayıı…...... 45 4.2.3.2.1. Karacaoğlan’ın iirlerinde Gibi Edatıyla Birlikte Kullanılan Kelimelerin Đncelenmesi ve Gibi Edatının Kullanılma Yüzdesi…….. 52 4.2.3.3. Erzurumlu Emrah’ın Hayatı ve iir Anlayıı ...... 56 4.2.3.3.1. Erzurumlu Emrah’ın iirlerinde Gibi Edatıyla Birlikte Kullanılan Kelimelerin Đncelenmesi ve Gibi Edatının Kullanılma Yüzdesi …………………………………. 61 4.2.4. Đkinci Yeni iirinde Gibi Edatının Đlevi ve Kullanılma Boyutu…………………………………………………. 65 4.2.4.1. Đkinci Yeni iiri ………………………………… 65 4.2.4.2.Ahmet ’ın Hayatı ve iir Anlayıı. 70 4.2.4.2.1. Turgut Uyar’ın iirlerinde Gibi Edatıyla Birlikte Kullanılan Kelimelerin Đncelenmesi ve Gibi Edatının Kullanılma Yüzdesi ……. 73 4.2.5. Bağımsız airlerden Fazıl Hüsnü Dağlarca…………… 84 4.2.5.1. Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın iirlerinde Gibi Edatıyla Birlikte Kullanılan Kelimelerin v

Đncelenmesi ve Gibi Edatının Kullanılma Oranı.. 89 4.3. Đlköğretimin Đkinci Kademesinde Đlenen iirlerde Gibi Edatının Kullanımı………………………………………………….. 95 4.3.1. Çocuk ve iir………………………………………………… 95 4.3.2. Đlköğretimin Đkinci Kademesinde Okutulmu Olan Türkçe Ders Kitaplarında Yer Alan iirlerde Gibi Edatının Kullanımı…………………………………………………… 99 4.3.2.1.Benzetme Edatına (Gibi) Bağlanan Kelimelerin Somut, Soyut, Özel, Cins Olmaları Bakımından Đncelenmesi…….. 106 BÖLÜM V SONUÇ VE DEĞERLENDĐRME 5.1. Sonuç ve Değerlendirme…………………………………………………. 109

KAYNAKÇA…………………………………………………...... 116 EKLER………………………………………………………………………. 122

vi

TABLOLAR Tablo 1: Necâtî Beğ Divanında Yer Alan Gazellerde Gibiye Bağlanmı Durumdaki Sözcüklerin Somut/ Soyut/ Özel/Cins Olularının Đncelenmesi…………………... 24 Tablo 2: Nedim Divanında Yer Alan Gazellerde Gibiye Bağlanmı Durumdaki Sözcüklerin Somut/ Soyut/ Özel/ Cins Olularının Đncelenmesi………………………………. 37 Tablo 3: Karacaoğlan’ın iirlerinde Gibiye Bağlanmı Durumdaki Sözcüklerin Somut/ Soyut/ Özel/ Cins Olularının Đncelenmesi……………………………….. 52 Tablo 4: Erzurumlu Emrah’ın iirlerinde Gibiye Bağlanmı Durumdaki Sözcüklerin Somut/ Soyut/ Özel/ Cins Olularının Đncelenmesi………………………………… 61 Tablo 5: Turgut Uyar’ın iirlerinde Gibiye Bağlanmı Durumdaki Sözcüklerin Somut/ Soyut/ Özel/ Cins Olularının Đncelenmesi……………………………….. 73 Tablo 6: Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın iirlerinde Gibiye Bağlanma Durumdaki Sözcüklerin Somut/ Soyut/ Özel/ Cins Olularının Đncelenmesi…………………………… 89 Tablo 7: Türkçe Ders Kitaplarında Benzetme Edatı Gibiye Bağlanan Kelimelerin Somut/Soyut/ ve Cins/Özel Olmaları Bakımından Đncelenmesi……………………. 106 Tablo 8: airlerin Benzetme Edatı Gibiyle Birlikte Ortak Kullandığı Sözcükler……………………………….. 111 Tablo 9: airlerin Somut Sözcükleri En Çoktan En Aza Kullanmalarına Göre Sıralanıı……………………… 112 Tablo 10: airlerin Soyut Sözcükleri En Çoktan En Aza Kullanmalarına Göre Sıralanıı…………………….. 113 Tablo 11: airlerin Cins Sözcükleri En Çoktan En Aza Kullanmalarına Göre Sıralanıı…………………… 114 Tablo 12: airlerin Özel Sözcükleri En Çoktan En Aza Kullanmalarına Göre Sıralanıı…………………… 114 vii

GRAFĐKLER

Grafik 1: Necâtî Beğ’in Gazellerinde Gibi Edatının Kullanılma 32 Yüzdesini Gösterir Grafik……………………………. Grafik 2: Nedim’in Gazellerinde Gibi Edatının Kullanılma 40 Yüzdesini Gösterir Grafik…………………………. Grafik 3: Karacaoğlan’ın iirlerinde Gibi Edatının Kullanılma 55 Yüzdesini Gösterir Grafik………………………….. Grafik 4: Erzurumlu Emrah’ın iirlerinde Gibi Edatının Kullanılma Yüzdesini Gösterir Grafik …………… 64 Grafik 5: Turgut Uyar’ın iirlerinde Gibi Edatının Kullanılma Yüzdesini Gösterir Grafik………………………….. 83 Grafik 6: Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın iirlerinde Gibi Edatının Kullanılma Yüzdesini Gösterir Grafik…………….. 92 Grafik 7: Necâtî Beğ’in, Nedim’in, Karacaoğlan’ın, Erzurumlu Emrah’ın, Turgut Uyar’ın ve Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın iirlerinde Gibi Edatının Kullanılma Oranları Karılatıran Grafik………………………………… 93 Grafik 8: Đncelenen Türkçe Ders Kitaplarında Gibi Edatının Kullanılma Yüzdesini Gösterir Grafik………. 108

viii

ÖZET

Aratırmamız iirde gibi edatının ilevi ve gibinin ilköğretim ikinci kademe Türkçe eğitiminde kullanılma boyutu ile ilgilidir.

Yaptığımız çalımada gibinin halk iirinde, divan iirinde, çağda iirde ve ilköğretimin ikinci kademesinde okutulan Türkçe ders kitaplarında yer alan iirlerde, ne görev yaptığı incelenmitir. Bunun için Necâtî ile Nedim’in gazelleri, Karacaoğlan, Erzurumlu Emrah, Turgut Uyar ve Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın iirleri ele alınmıtır. Bu altı airin iirlerinde, gibi hususunda ortak kullanımlar tespit edildiği gibi farklı kullanımlar da ortaya konmutur.

Çalımamızın baında, yaptığımız değerlendirmelerin dayandığı temeller ortaya konmu, edatlar ve gibi hakkında bilgi verilmi, iirlerin incelemesine geçilmeden önce airlerin hayatlarına değinilmi ve edebiyat anlayıları açıklanmıtır.

iirlerin incelenmesinde ilk önce gibi edatının geçtiği yerler tespit edilmi, “gibi” nin anlatıma olan katkısı incelenmi, gibinin benzetme öğesi olma özelliği üzerine durulmutur. Daha sonra bu benzetmelerde gibiye bağlanan sözcüklerin somut/ soyut/ cins/ özel olma durumları incelenerek, gibinin iirdeki ilevi ortaya konmutur. Đlköğretimin ikinci kademesinde okutulmu olan Türkçe ders kitaplarındaki iirler için de aynı inceleme yapılarak “çocuk, iir, benzetme, gibi” arasındaki bağ ortaya konmu, çocuğun bilisel geliim süreci dikkate alınarak okutulan iirlerdeki benzetmelerin somut/ soyut algılayılarına uygun olup olmadıkları ortaya konmutur.

Çalımamızda ulatığımız sonuçlar, tüm bu bilgi ve değerlendirmeler sonucu elde edilmitir.

Anahtar kelimeler: gibi edatı, iir, ilev, çocuk, somut, soyut, özel, cins

ix

ABSTRACT

Our research is related to the function of the preposition “like” in poetry and the dimensions of the use of “such as” in the Turkish second phase of primary education.

The function of “like” in folk poetry, Divan poetry, contemporary poetry, and in poems taught in Turkish course books of the second phase of primary education have been analyzed in our study. For this purpose, the lyric poems of Necâtî and Nedim, and poems of Karacaoğlan, Erzurumlu Emrah, Turgut Uyar and Fazıl Hüsnü Dağlarca have been discussed. Common ways of usage as well as the differences in usage have been determined with respect to “like” in the poems of these six poets.

In the beginning of our study, the bases of our evaluations were defined; information was provided on the prepositions and “like”; lives of poets were mentioned and their conceptions about literature were represented prior to examining the poems.

During the analyses on poems, firstly the locations where the preposition “like” are used were determined; the contribution of “like” in expressions was examined; and the feature of “like” being an element of simile was emphasized. Then the states of words, which are connected to “like” in such similes, being concrete / abstract / common / proper were analyzed and the function of “like” in poetry was defined. The same analyses was performed on the poems taught in Turkish course books in the second phase of primary education; the connection between “child, poem, simile, like” was stated; and it was determined as to whether the similes in these poems were suitable for the concrete/ abstract perception of children in consideration of their cognitive development process.

x

The results of our study have been obtained in conclusion to all these information and evaluations.

Key words: preposition “like”, poem, function, child, concrete, abstract, proper, common.

1

BÖLÜM I

GĐRĐ

1.1. Giri:

Edebiyatta önemli bir yer tutan iir, airlerin iir anlayılarına ve ortaya koydukları iirlere göre değiik ekilde tanımlanabilir. Türkçe sözlükte iirin üç ayrı tanımıyla karılaırız. Buna göre, iir: “1. Zengin sembollerle, ritimli sözlerle, seslerin uyumlu kullanımıyla ortaya çıkan, edebî anlatım biçimi, manzume, nazım, 2.Bir airin, bir dönemin bu sanatı kullandığı özel biçim, 3.Dü gücüne, hayale, imgeye, gönle seslenen, anı, duygu, coku uyandıran, etkileyen ey” dir. (TDK, 2005:1867)

iir ve dil arasında çok sıkı bir münasebet vardır. Bu münasebetten iir dili hâsıl olmutur. iir diline göre her kelimenin olur olmaz iire girmesi kabul edilemez. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ifadesiyle “…berikilerde sırf delâlet ettikleri uzak, yakın mânaları için kullanılan kelime, iire büsbütün baka hususiyetleri için girer. O artık iirde yalnız kamusda mevcut falan veya filân mânaların sahibi olan kelime değil, bir hâleti ruhiyenin malzemesini kendinde bulmu olduğu bir sanat malzemesidir…”(Tanpınar, 2000: 18)

iire bu sanatsal değeri kazandıran unsurlardan birisi benzetmelerdir. “Benzetme, anlatıma canlılık ve imge değeri katmak içindir. Ondan yazı dilinde de konuma dilinde de sık sık yararlanırız.” (Gencan,2001: 545) Bilhassa iirde, benzetme birçok dönemde vazgeçilmez bir unsurdur. Benzetmelerde bazı kelimeler kalıplaır. Öyle kelimeler var ki benzetmenin parçası olarak daima iirde yer alır. Örneğin, “gül, rüya, su, hayal” gibi kelimelerin var oluu adeta iir içindir.

Bazı kelimeler ise tek baına bir anlam taımasa da anlatımda yaptığı görevle daima iirde yer alır. Bunlardan en önemlisi “gibi” edatıdır. Edatlar, 2

“Tek balarına anlamları olmayan, anlatım içerisinde, kelimeler, öbekler ve cümleler arasında çeitli ilgiler kurma ve onları birbirine bağlama görevi yapan kelimelerdir.” (Kahraman,1996: 139) Gibi edatı çoğunlukla benzetilen ile benzeyen arasındaki ilikiyi tamamlayarak çok zaman iirde yer almayı baarır. Yapılan benzetmelerde gibi edatının kullanım alanını ve sıklığını ortaya koymak, bu çalımanın balıca amacıdır. Benzetmelerde gibi edatıyla birlikte kullanılan kelimeler, bu kelimelerin somut, soyut, özel, cins olarak incelenmesi airlerin kelimelere bakıını açıklamada, airler arasındaki ortak benzetme unsurlarını ve airlerin imge gücünü ortaya koymada önemlidir.

Çocuk ve iir arasında da sıkı bir bağlantı vardır. “… iirlerin, çocuğa güzellik duygusu kazandırmada ve yüce erdemler aılamada önemli bir rolü vardır. Bu da açık bir ekilde, çocuğa belirli düzeylerde uygun düecek iirlerin okutulması gerektiği gerçeğini ortaya koymaktadır.” (Yardımcı ve Tuncer, 2002: 185)

Çocuk ana dilini daha etkili kullanmayı edebi ürünleri okuyarak öğrenir, dilini bu ürünlerle zenginletirir ve ilk estetik değerleri kavramaya, kazanmaya balar. Dolayısıyla çocukların iirlerde karılatıkları benzetmeler çocuğun somut ve soyut algılayıının gelimesinde, edebi kavramların oluumunda etkilidir. Bu yüzden Türkçe ders kitaplarındaki iirlerin çocukların bilisel geliim düzeyine uygunluğu göz önünde tutulurken, aynı zamanda bu iirlerde yer alan benzetmelerin ve gibi edatının kullanımının iirin anlamına ve ahengine olan etkisinin ne olduğu, dilbilgisi çalımalarında somut, soyut, özel, cins kavramları ile benzetmeler arasında bir bağlantı kurulup kurulamayacağı üzerinde de durulması gerekmektedir.

Çocuklar, küçük yalardan itibaren bilerek ya da bilmeyerek benzetmeler yapmaya balar ve yaamı boyunca günlük yaamda bir takım benzetmeler yaparak kendilerini ifade ederler. Çocukların iirlerde karılatıkları benzetmeler çocukta benzetme kavramının yerlemesi açısından önemlidir. Bu 3

açıdan çocuk benzetme öğelerini tanımalı ve gibi edatının ilevini sezebilmelidir.

1.2. Problem Durumu

Edatlar tek baına anlamı olmayan ama anlatımda görev yapan sözcüklerdir ve sözcük türü olarak dilin bir parçası konumundadırlar. iir de hem dilin uzantısı hem de edebi bir tür olarak varlığını asırlarca sürdürür.

Gibi edatı özellikle benzetme öğesi olarak iirde sıkça kullanılan bir öğedir. “airlerce gibi iirde ne maksatla kullanılmıtır?” sorusuna çeitli kaynaklarda değinilse de bu konuda ayrıntılı iir incelemeleriyle sayısal verilere ulaılmamıtır. “airlerin gibi edatını kullanma oranları nasıldır, gibi edatı iirde daha çok hangi kelimeler arasında bağ kurmakta, hangi kelimelerle birlikte kullanılmaktadır, gibi edatı iirin vazgeçilmez bir öğesi olma konumunda mıdır?” vb. sorulara sayısal olarak ulaarak bir değerlendirme yapma, bu çalımanın problem durumunu ortaya koymaktadır. Gibi ile iir arasındaki bağı ortaya koyarak gibinin iirdeki ilevini belirlemek konumuzun temelini oluturmaktadır.

1.3. Aratırmanın Amacı ve Önemi

Çocuklar, eğitimlerinin ilk yıllarından itibaren anlama ve anlatma çalımalarında çeitli edebi türlerle karı karıya gelmektedirler. Bu edebi türlerden biri de iirdir. Çocuğun okuduğu iiri anlaması için, iiri oluturan sözcükler arasındaki bağı kavraması gerekir. Bu bağı kavrayan çocuk, metnin özünü ve yapısını çözebileceği gibi daha sonraki eğitimöğretim süreci içinde ve yetikinlik dönemlerinde daha zor metinleri analiz edebileceği gibi derin okuma sürecinde metni anlamlandırabilecektir.

4

Yeni gelitirilen Đlköğretim Türkçe müfredatına göre dilbilgisi konuları çocuklara ezber yöntemi ile aktarılmaya yönelik değil, metinlerin içinde sezdirilerek onların kavrama ve algılamalarını gelitirmeye yöneliktir. Bu açıdan hem edebi bir tür olan iiri hem de dilbilgisi kapsamında yer alan “gibi” yi bu çalımamızda birletirerek bir sonuca varma gereği duyduk.

Çocuk ilköğrenimden itibaren iir türüyle karılaır ve bu türe dair estetik beğeniler, kazanımlar elde eder. Dilbilgisi kapsamında öğrendikleri ile de bu kazanımları birletirerek, edindiği dil kavramı ve becerisi ile iletiim kurarak, yeni metinler meydana getirir.

Bu yüzden hem öğrencilerin anlama ve anlatma becerilerini, hem de estetik anlayılarını gelitirmede önemli yeri olan, duygu geliimlerine fayda sağlayan edebi bir türün tanıtılarak, bu metinler içinde gibi edatının özelliklerinin ve görevlerinin tespiti için “iirde Gibi Edatının Đlevi ve Đlköğretimin Đkinci Kademesinde Kullanılma Boyutu” konulu çalımamızın yapılma amacı doğmutur.

1.4. Problem Cümlesi

iirde gibi edatının ilevi ve ilköğretimin ikinci kademesinde kullanılma boyutu nedir?

1.5 Alt Problemler

1.5.1.Edat nedir? 1.5.1.1.Gibi edatının ilevleri nelerdir? 1.5.1.2.Gibi sözcükleri bağlama göreviyle anlamı hangi yönlerden etkiler? 1.5.1.3. Benzetme ve gibi arasında ne gibi bir bağ vardır? 1.5.1.4.“Gibi” nin imge yaratma gücü var mıdır? 5

1.5.1.5.Gibiye bağlanan sözcükler somut, soyut, özel, cins olma durumları nelerdir? 1.5.1.6.Gibi iirde en çok kullanılan sözcüklerden birisi konumuna gelmi midir? 1.5.1.6.iirde gibi edatı ile birlikte en çok hangi kelimeler kullanılmıtır? 1.5.2.iir nedir? 1.5.2.1.iirin unsurları nelerdir? 1.5.2.2.iirde benzetmenin yeri nedir? 1.5.2.3.Benzetmenin unsurları nelerdir? 1.5.2.4.Eski edebiyatta iir anlayıı nasıldır? 1.5.2.4.1.Divan iirinde gibi edatının ilevi ve kullanılma boyutu nedir? 1.5.2.4.2.Necâtî Beg kimdir ve iir anlayıı nasıldır? 1.5.2.4.2.1.Necâtî Beg’in iirlerinde gibi edatının kullanılma oranı nedir? 1.5.2.4.2.2.Necâtî Beg’in iirlerinde gibi edatı ile beraber kullanılan kelimelerin somut, soyut, özel, cins olma yüzdeleri nasıldır? 1.5.2.4.3.Nedim kimdir ve iir anlayıı nasıldır? 1.5.2.4.3.1.Nedim’in gazellerinde gibi edatının ilevi ve kullanılma boyutu nedir? 1.5.2.4.3.2.Nedim’in gazellerinde gibi edatı ile beraber kullanılan kelimelerin somut, soyut, özel, cins olma yüzdeleri nasıldır? 1.5.2.5.Âık iirinin özellikleri nelerdir? 1.5.2.5.1.Âık kime denir? 1.5.2.5.2.Âık iirinde gibi edatının ilevi ve kullanılma boyutu nedir? 1.5.2.5.3.Karacaoğlan kimdir? 1.5.2.5.3.1.Karacaoğlan’ın iir anlayıı nasıldır? 1.5.2.5.3.2.Karacaoğlan gibiyi iirlerinde ne oranda kullanmıtır? 1.5.2.5.3.3.Karacaoğlan gibiyi ağırlıklı olarak hangi kelimelerle kullanmıtır? 1.5.2.5.4.Erzurumlu Emrah’ın yaamı ve iir anlayıı nasıldır? 1.5.2.5.4.1.Erzurumlu Emrah’ın iirlerinde klasik iirin etkileri görülmekte midir? 6

1.5.2.5.4.2.Erzurumlu Emrah klasik iirin etkisinde kaldıysa bu etki iirlerinde “gibi” yi kullanma oranını etkilemi midir? 1.5.2.6.Đkinci Yeni iirinin özellikleri nelerdir? 1.5.2.6.1.Turgut Uyar kimdir, iir anlayıı nelere göre ekillenmitir? 1.5.2.6.1.1.Turgut Uyar’ın iirlerinde gibinin ilevi ve kullanılma boyutu nedir? 1.5.2.6.1.2.Turgut Uyar’ın iirlerinde gibiye bağlanan sözcüklerin somut, soyut, özel, cins olma durumları nelerdir? 1.5.2.6.2.Bağımsız airlerden Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın iir anlayıı nedir? 1.5.2.6.2.1.Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın iirlerinde gibinin ilevi ve kullanılma boyutu nedir? 1.5.2.6.2.2.Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın iirlerinde gibi ne oranda benzetme ve imge öğesi olarak kullanılmıtır? 1.5.3.airlerin yaadığı yüzyıllar, toplumsal olaylar, sanat akımları airlerin iirlerinde gibi kullanımlarını etkilemi midir? 1.5.4.Đlköğretimin ikinci kademesinde gibi edatının kullanımı ve ilenii ne düzeydedir?

1.6.Sınırlılıklar

Aratırmamız “iir” ve “gibi” sözcüklerine bağlı kalarak sınırlandırılmıtır. iir konusu çok kapsamlı olduğundan âık iiri, divan iiri ve yeni Türk iiri olmak üzere her alandan iki air belirlenmitir. Bunlar Necâti Beg, Nedim, Karacaoğlan, Erzurumlu Emrah, Turgut Uyar ve Fazıl Hüsnü Dağlarca’dır. Sınırlandırma yapılırken alanlarında ve dönemlerinde, önde gelen airler olmasına dikkat edilmitir.

Çalımamızda Necati Beg ve Nedim’in gazelleri, Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın, Daha ve çocuklar için hazırlanmı Arkaüstü Uçsuz Bucaksız adlı iir kitaplarındaki iirler incelenmitir. Bunların dıında u kitaplarda yer alan iirler de aratırmamızın içeriği kapsamındadır: Turgut Uyar’ın Bütün iirlerini 7

içeren Büyük Saat, Cahit Öztelli’nin hazırladığı Karacaoğlan ve Metin Karadağ’ın hazırladığı Erzurumlu Emrah Yaamı Sanatı ve iirleri.

Đlköğretimin ikinci kademesinde okutulan Türkçe ders kitaplarındaki iirler de incelenmi, her sınıftan ikier Türkçe dersi kitabı belirlenerek sınırlandırılmaya gidilmitir.

Ayrıca tablolar düzenlenirken de kelime sınırlamasına gidilmitir. Gibiden önce gelen her kelime incelenmemitir. Kelime incelemelerinde daha çok benzetme ilgisi kurulan dizeler ele alınmıtır. Gibinin ben, sen zamirlerine bağlanma durumları da, ben ve sen kiisinin belirsizliğinden dolayı tablo incelemelerinde ele alınmamıtır.

8

BÖLÜM II

ĐLGĐLĐ YAYIN VE ARATIRMALAR

2.1. Đlgili Yayın ve Aratırmalar

Çalımamızda çeitli alanlardaki değiik kaynaklardan yararlanılmı, her konu için en az üç farklı kaynak incelenmitir. Bazı kaynaklar doğrudan, bazıları ise dolaylı olarak çalımamıza dahil edilmitir.

Maksadımız “ gibi edatının iirdeki ilevini” ortaya koymak olduğu için kaynak aratırmamız öncelikle iiri ve gibi edatını konu olan yayınlar üzerine oldu. iir konusu çok kapsamlı olduğu için sınırlandırma yoluna gidilmesi gerekti ve belirlediğimiz altı airin iir kitapları ana kaynağımız durumuna geldi. Bunlar Necâtî Beg Divanı, Nedim Divanı, Metin Karadağ’ın yazarı olduğu Erzurumlu Emrah, Yaamı, Sanatı, iirleri, Cahit Öztelli’nin yazdığı Karacaoğlan, Bütün iirleri ve Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın Arkaüstü Uçsuz Bucaksız, Daha ve Turgut Uyar ‘ın bütün iirlerini kapsayan Büyük Saat’tir.

Böylece çalımamız kendi içinde Eski Türk edebiyatı, Halk edebiyatı ve Yeni Türk edebiyatı olarak da bölümlere ayrılmı oldu ve bu sınırlama faydalanılacak kaynakların belirlenmesinde etkili oldu.

Eski Türk edebiyatı airlerinden Necâti ve Nedim’i inceleyip, hayatları hakkında bilgi verirken ve klâsik iir anlayıını ortaya koymaya çalıırken balıca faydalandığımız kaynaklar, Ahmet Atilla entürk’ün Osmanlı iiri Antolojisi, Hasibe Mazıoğlu’nun Nedim üzerine yaptığı aratırmaları, Eski Türk edebiyatı aratırmalarını kapsayan Türk iiri Özel Sayısı, Türk Dili dergilerinde yer alan M. Çavuoğlu’nun ve M. Deligönül’ün çalımaları oldu.

9

Çalımamızın içeriğine bağlı olarak âık iiri ve âıklarımız hakkında bilgi toplamak maksadıyla bavurduğumuz kaynaklar Mehmet Yardımcı’nın Âık Edebiyatı Aratırmaları, Halk iiri Âık iiri Tekke iiri, P. N. Boratav’ın Đzahlı Halk iiri Antolojisi, 100 Soruda Türk Halk Edebiyatı, Doğan Aksan’ın Halk iirimizin Gücü, Đlhan Bagöz’ün Karacaoğlan, Öner Yağcı’nın Karacaoğlan ve M. Turan’ın Ozanlık Gelenekleri ve Türk Saz iiri’dir.

Yeni Türk edebiyatı kapsamında F. Hüsnü Dağlarca’yı incelerken en çok bavurduğumuz kaynak, A. Kabacalı’nın hazırladığı “Türkçenin Ses Bayrağı Fazıl Hüsnü Dağlarca” oldu. Bunun haricinde Tacettin imek’in “Çocuk iirinde Bir Öncü Duyarlık: Dağlarca” balıklı yazısını da çalımamıza dahil ettik. Çağda Türk edebiyatı kapsamında konumuzun içeriğine bağlı olarak Đnci Enginün’ün, Hüseyin Tuncer’in, ükran Kurdakul’un ve H. Altınkaynak’ın kitaplarını inceledik.

Đncelediğimiz airlerden T. Uyar Đkinci Yeni airi olduğu için Đkinci Yeni üzerine yazılmı olan çeitli kitaplardan da faydalandık. Bu alanda Attila Đlhan’ın Đkinci Yeni Savaı, Asım Bezircinin Đkinci Yeni Olayı, Hüseyin Tuncer’in Đkinci Yeni(ci)ler sıkı airler adlı kitaplarına ulaılmı, bu kaynaklar Đkinci Yeninin iir anlayıını ortaya koymada bize büyük yarar sağlamıtır. Ayrıca M. Fuat ve M. Erdost’un aratırmaları tezimizin oluumuna katkı sağlamıtır.

Edebiyatla ilgili birçok konuda bavurulan Mehmet Kaplan’ın iir Tahlilleri, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Edebiyat üzerine makaleleri, M. Fuat Köprülü’nün Edebiyat Aratırmaları, Cevdet Kudret’in Örneklerle Edebiyat Bilgileri yararlandığımız kaynaklar arasındadır.

Bununla birlikte Veysel Çolak’ın iir Nedir ve Nasıl Yazılır Yaratıcı Yazma Derslerin’den, Đsa Kocakaplan’ın Edebi sanatlar adlı kitabından, air Uçar’ın iir ve Marifet adlı makalesinden edindiğimiz bilgiler tezimizi zenginletirmitir.

Türk Dili ve Hece dergisinin “ iir ” üzerine hazırlamı olduğu özel sayılar ise tezimizin ana kaynakları arasında yer aldı. 10

Tezimizin konusu “gibi” edatına bağlı olarak ekillendiği için dilbilgisi kaynaklarına da bavurma gereksinimi duyduk. Gibi edatıyla ilgili en geni bilgilere N. Hacıeminoğlu’nun “Türk Dilinde Edatlar” adlı kitabından ulatık. Konuyla ilgili faydalandığımız diğer kitaplar ise unlardır: Tahir Kahraman’ın Çağda Türkiye Türkçesi Dilbilgisi, Doğan Aksan yönetiminde N. Atabay, Đ. Kutluk ve S. Özel’in hazırladığı Sözcük Türleri, Tahir Nejat Gencan’ın Dilbilgisi.

Türk Dili dergisinin çeitli sayılarında da bu konuyla ilgili makalelere ulatık. T. Nejat Gencan’ın Edatlar ve Edat Tümleçleri, E. Ekici’nin Đlgeçler ve Bağlaçlar Üzerine, O. Bolulu’nun Đlgeç ve Bağlaçların Anlatım Değeri adlı makalelerde söylediklerini göz önünde bulundurduk.

Đlköğretimin ikinci kademesinde gibi edatının kullanılma boyutunu ilerken, altı, yedi ve sekizinci sınıflarda kullanılan Türkçe ders kitaplarını inceledik. Mary J. Gander, Harry W. Gardiner’in Çocuk ve Ergen Geliimi adlı kitabı, çocuğun bilisel geliim sürecini açıklamada, çalımamıza katkıda bulundu. Çocuk ve iir balıklı bölümlerde Mustafa Ruhi irin tarafından hazırlanan Çocuk Edebiyatı Yıllığı 1987 ve Hece dergisinin çocuk edebiyatı üzerine hazırladığı özel sayısında yer alan makaleler, A.Ferhan Oğuzkan’ın Çocuk Edebiyatı adlı kitabı ve Hüseyin Tuncer ile Mehmet Yardımcı’nın birlikte hazırladığı Çocuk Edebiyatı, Aklın ve Bilimin Aydınlığında Eğitim Dergileri tezimizin ekillenmesinde etkili oldu.

11

BÖLÜM III

YÖNTEM

3.1.Aratırma Modeli

Aratırmalarımızda içeriğe göre bazı bölümlerde niteliksel, bazı bölümlerde ise niceliksel aratırma yöntemi kullanılmıtır. airlerin iir görüleri, yaamları, kiilikleri, sosyal olayların aire ve iirlerine yansımaları açıklanırken niteliksel aratırma modelinden, iirlerde yer alan gibi edatının sayısal olarak kullanılma oranlarının, gibi edatına bağlanmı sözcüklerin somut, soyut, özel, cins olma durumlarının yüzdelik olarak hesaplanması sırasında ise niceliksel aratırma metodundan faydalanılmıtır.

Eski Türk iiri, airleri ve âık iiri ile âıklarla ilgili bölümlerde ikincil kaynak aratırması çalımaya yön vermitir. Bütün airleri ve iirleri incelemek imkânsız olduğundan evrenimizi temsil edecek altı airin iirleri ve altı Türkçe ders kitabında yer alan iirler incelenerek, genelleme yapılıp öyle sonuca varıldığından betimsel model, aratırmanın temel modeli olmutur.

Veri ve bilgiler kitaplardan, süreli yayınlardan, tezlerden vb. kaynaklardan elde edilerek, incelenmi ve değerlendirilmitir.

3.2.Evren ve Örneklem

Çalımamızın evrenini gibi edatı, iir ve bu alanda yazılmı kitaplar oluturmaktadır. Necâtî Beg, Nedim’in gazelleri, Turgut Uyar’ın, Karacaoğlan, Erzurumlu Emrah’ın tüm iirleri, Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın Daha ve Arkaüstü Uçsuz Bucaksız adlı kitaplarında yer alan iirleri ise evrenimizin örneklemidir. Örneklemimiz evreni iyi ekilde yansıtacak yeterlilikte seçilmitir.

12

3.3.Veri Toplama Araçları

Aratırmamızda döküman inceleme yöntemi kullanılmıtır. Đncelenecek airler ve iirler belirlendikten sonra konu ile ilgili kitaplardan, tezlerden, dergilerde yazılmı makalelerden, antolojilerden yararlanılmıtır. Seçilen kaynaklar aracılığıyla elde edilen bilgiler elde ettiğimiz verilerle birletirilerek bir sonuca varılmıtır.

3.4.Veri Çözümleme Teknikleri

Aratırma sonucunda elde edilen veriler betimsel ve içerik analizi yöntemleri ile çözümlenmitir.

13

BÖLÜM IV

BULGULAR VE YORUMLAR

4.1.Gibi Edatı

Edatlar tek baına anlamı olmayan sözcüklerdir. Edatlar anlatımda sözcükler, sözcük öbekleri ve cümleler arasında bağ kurarlar. Edat Arapça bir kelimedir ve “âlet”, “vasıta” anlamına gelmektedir. Öncelikle bazı dilcilerimizin bu konuda yapmı olduğu tanımlara bakalım.

Sözcükler, kavramlar arasında anlam ilgisi kurmaya yarayan ve ancak bu görevleri için kullanılan sözcüklere ĐLGEÇ denir. (Gencan, 2001: 473)

Edatlar tek balarına mânâları olmayıp, ancak cümledeki diğer kelime ve kelime grupları arasında çeitli münasebetler kurmağa yarayan “âlet sözler” dir, “vasıtalar”dır. (Hacıeminoğlu, 1992: V)

Tek balarına anlamları olmayan; anlatım içerisinde, kelimeler, öbekler ve cümleler arasında çeitli ilgiler kurma ve onları birbirine bağlama görevi yapan kelimelerdir. (Kahraman, 1996: 139)

Dilcilerimiz ilgeci farklı sözcüklerle tanımlama yoluna gitseler de tanımlarda ortaya çıkan ortak özellikler unlardır:

1 Edatlar tek baına anlam taımazlar. 2 Edatlar anlatımda çeitli öğeler arasında bağ kurarlar.

Erhan Ekici (1991: 30) ise Türk Dili Dergi’sinde bir sözcüğün edat sayılabilmesi için ayırt edici sekiz özellikten bahseder.

14

Bunlar; 1 Tek baına anlamlı olmaması 2 Sözcükler arasında anlam ilgisi kurması 3 Söz öbeği (sıfat ya da belirteç öbeği) oluturması 4 Cümleden atıldığında anlamı bozması ya da köklü anlam değiikliği yaratması 5 Cümleden atıldığında doğan anlam eksilmesinin ses tonuyla giderilememesi 6 Cümle baında yer almaması 7 Ad ya da adıldan sonra gelmesi 8 Tek baına cümle öğesi olmaması eklindedir.

Biz bu çalımamızda tüm edatlar üzerinde değil, sadece gibi edatının iirdeki ilevi üzerinde duracağımız için bu kısa bilgilerden sonra gibi edatına geçiyoruz.

“Gibi edatı eski yazında karımıza bigi olarak çıkar. Eski Türkçe devresinden beri mevcut olan kipi edatının metatez ile aldığı ekildir. Kullanı ve mânâ bakımından gibinin aynıdır.” (Hacıeminoğlu, 1992:16) Bigi< gibi

Eski Türkçede misal, örnek anlamına gelen kip, iyelik eki +i ekini alarak kipi biçimine girer ve Orta Türkçe döneminde çekim edatı olarak kullanılır. Benzetme kurar ya da cümlede bağlandığı sözcüklerle zarf tümleci görevinde bulunur.

Kipi Batı Türkçesinde gibi ekliyle karımıza çıkar. Hacıeminoğlu (1992: 41) “Đsimlerin yalın ve iyelik ekili halleri ile, zamirlerin de hem yalın, hem de ilgi hali ile kullanılan gibi, bazen benzetme edatı, bazen da cümlenin zarfı olur.” diyerek kullanım ekillerini u örneklerle açıklar.

a Yalın hâl ile: Tavan gibi korkak uykular vardır. (Benzetme edatı olarak) Memleketinin bir otelinde turist gibi oturuyor. (Cümlenin zarfı olarak) b Đyelik ekili sözlerle: Çiçek bozuğu gibi beni terk etmeyip c Âidiyet ekinden sonra 15

Evet bugünki gibi hâtırımdadır. d Đsim fillerle: Uyanır gibi oluyor. Uçar gibi kumlar çemenler üstünde. eArka arkaya gelerek, bağlama edatı vazifesinde: Hasta sormak gibi, nebiye sa’avat getürmek gibi … f Zamirlerin yalın hâli ile: Sanma ki biz sen gibi oglan severüz. g Zamirlerin ilgi hâli ile: Ben sizin gibi düünmüyorum.

Çağda Türkiye Türkçesinde de gibi edatının kullanımı yaygındır. Tahir Kahraman (1996: 140) gibi edatını çekim ilgeçleri balığı altında inceler ve gibi edatının anlatımda kullanılma biçimini ve anlatımdaki ilevlerini u ekilde belirtir.

1Yalın durumdaki adların ve belirten durumundaki adların sonlarına gelerek ilgeç öbekleri olutururlar. 2 Gibi ilgeci adlar arasında karılatırma ve benzetme ilgisi kurarak sıfat öbekleri oluturur. 3 Cümle içinde iyelik ve durum ekleriyle çekimlenerek ad görevinde kullanılabilirler.

Tahir Nejat Gencan (2001: 473) gibiyi benzetme ilgeçleri balığı altında inceler. Gibi ilgecine dair değindiği bir diğer bilgi ise “gibi ve yüklem arasında kurulan anlam ilikisi” ile ilgilidir:

“gibi” tümcelerin sonlarına gelerek yüklemlerine “denilebilir ki, öyle sanılır ki, sanki..” anlamlı kuku ya da olabilirlik ayırtısı katar; baka bir deyile: “gibi”, sonuna geldiği eylemin tam değil; tam olmaya yakın bir durumda yapıldığını ya da o eylemin yapılır göründüğünü anlatmaya yarar. Örneğin, Yaz bitti gibi. (Gencan, 2001:474)

Doğan Aksan Yönetiminde hazırlanan Sözcük Türleri adlı çalımada gibinin anlatımda daha çok benzetme ve karılatırma yapan bir ilgeç olduğu üzerinde durulur: Gibi edatı birlikte kullanıldığı sözcüğe, benzetme, karılatırma anlamı katan bir ilgeçtir.(Atabay ve diğer., 1983: 139)

16

Ayrıca gibi edatının tamlama oluturduğu üzerinde durulur. Buna göre gibi edatı yalın ve tamlayan durumu eki almı ad, adıl ve ortaçlarla tamlama oluturur.

Gibi edatının ilevine yönelik yukarıdaki bilgileri özetleyecek olursak u sonuçlara varırız:

1 Gibi edatı adlar arasında karılatırma ve benzetme ilgisi kurar. 2 Bazı dilcilerce gibi edatının oluturduğu kimi öbekler cümle içinde durum zarfı görevinde kullanılır. 3 Gibi edatı oluturduğu sözcük öbeğiyle birlikte cümle öğelerinden ilgeçli tümleç olur. Bu durumda ilgeçli tümleç cümleye kattığı anlam ve üstlendiği görev açısından zarflara benzer. Đkisi arasındaki ayrımı Tahir Kahraman, “Đlgeçli tümleçler, çekimsiz bir kelime türü ve çekimsiz birer cümle öğesi olan zarflardan çekim ilgeçleri ile yükleme bağlanma özellikleri bakımından ayrılır.” diyerek belirtir. (Kahraman, 1996: 191)

Bu konuda değiik görüler vardır. Örneğin Erhan Ekici (1991: 32) “Bize göre ilgeç tümleci yoktur. Yüklemi, zaman, yön, azlık çokluk, durum, neden, araç gibi türlü yönlerden tamamlayan tüm sözcük ya da sözcük öbekleri belirteç tümlecidir.” diyerek bu konudaki tavrını ortaya koyar.

Tahir Nejat Gencan (1968:681) Edatlar ve Edat Tümleçleri adlı makalesinde, “Edatlar, yüklemle sözcükler arasında ilgi kurunca; yani türlü yönlerden yüklemi tamamlayınca edat tümleci olur.” eklinde düüncesini ifade eder. Dilbilgisi adlı kitabında belirttiğine göre de gibi ilgeciyle öbekleen sözcükler benzetme anlamlı tümleçler oluturur.

4 Gibi eylemlerin sonuna gelebilir. O zaman eylem gerçeklemese de eylemin gerçeklemeye yaklatığı anlamı ortaya çıkar. Örnek: Ödevim bitti gibi.(Tam bitmedi ama yakında bitecek anlamı var.)

17

Bazen de gibi cümlelerin sonuna gelerek “sanki” anlamı taır. Gözlerimiz uzaktan uzağa anlatı gibi.

5 Ad, adıl ve sıfatlarla birlikte tamlama kurar. 6 Cümle içinde durum ve iyelik eklerini alarak ad görevini üstlenir.

4.2.iirde Gibi Edatının Đlevi

4.2.1. iir

Gibi edatının ilevleri yukarıda belirtildiği gibidir. Peki, “iirde yoğun olarak gibi nasıl kullanılmaktadır ve ne ilev görmektedir?” bunun üzerinde duracağız.

iir çok eski uluslardan beri yaamını sürdürmü bir edebi üründür, yaratıdır. iir sözlük anlamı itibarıyla uûra dayanmaktadır. uûr sözcüğünün sözlük anlamı ise anlam, anlayı, hissetme ve duymadır. (Devellioğlu, 2005:1004) Öyleyse iir bir anlama, hissedi ve duyu iidir. Anlama, hissedi ve duyu insanı bilmeye, bilgi edinmeye sevk eder. ahin Uçar (1991: 27) iir ve Marifet adlı yazısında iir sözcüğünün kökeninden yola çıkarak, iir ve bilgi arasında bir bağ kurarak, iirin tanımına böylece varır:

“iir kelimesi bizim dilimize Arapça’dan geçmitir. uur kelimesi de aynı köktendir. iir kelimesinin kökü olan “eara” fiili Arapça lügatlerde kısaca “bilmek” diye tarif edilir. Kamus’ul Muhit’e göre “bilmek” demektir, bundan türeyen iir de “bilhassa vezinli ve kafiyeli olarak ifade edilmi malum edebî türdür… Kısaca “iir sezgi vasıtası ile elde edilen bilgi çeididir..”

Günümüzde kullanılan iir kelimesinin yerine divan airlerinin iirlerinde ear kelimesine rastlanır. E’âr kafiyeli ve vezinli söz anlamına gelir. Divan iirinin estetik boyutları içinde airler inci değerindeki iirlerini övmüler ve bazı beyitlerinde umumiyetle e’âr sözcüğüne yer vermilerdir. Kukusuz divan iirinin belirli kalıpları içinde, hele de iirin en küçük biriminin kafiyeli ve vezinli iki mısradan olutuğu düünülürse, iir için kafiyeli ve vezinli söz tanımlaması doğru 18

sayılır. Fakat devirler, bir ulusun sosyal, ekonomik ve kültürel yapısı değitikçe airlerin de iire bakı açısı değiir, o döneme özgü kurallar yıkılır, yerine baka bir iir estetiği yerleir, iir devinimini sürdürür. Bu durumda vezinsiz ve kafiyesiz ama manalı ve yoğun, hissedi gücü taıyan sözler de iir tanımının dıına itilemez. Öyleyse iir: “Gerek içerik, gerek öz, gerekse söze dönütürme, sunulu açısından özgün, etkilemeye, duygulandırmaya yönelik, yaratı niteliği taıyan bir söz sanatı ürünüdür.” (Aksan,1999: 8)

iir bu güne değin birçok kere birçok kii tarafından çeitli ekillerde tanımlanır. Her air iiri yeniden yaratır, yeniden tanımlar. Bununla birlikte ’ın “Çıkar yol, iiri tanımlamaktan vazgeçmektir. Tanım akıl iidir, iir ise akıl dııdır.”, Kleeber Haedens’in “iir tarif edilebilseydi yüz türlü değil bir türlü iir tarifi olurdu.” demesi gibi iirin tanımlanamaz olduğunu düünenler de vardır.(Çolak, 2004: 7’deki alıntı) Neticede iir, en özüyle edebi bir yaratıdır.

Böylesine önemli bir sanat ürünü sayılan iirde “gibi” ne kadar yer kaplıyor ve ne gibi bir önem taıyor, dönemlere göre ne gibi farklılıklar gösteriyor, divan edebiyatından, halk edebiyatından ve çağda edebiyattan ikier tane olmak üzere seçtiğimiz altı airin iirlerini inceleyip görelim.

4.2.2.Divan Edebiyatında Gibi Edatının Đlevi Ve Kullanılma Boyutu

4.2.2.1. Divan iiri

Divan edebiyatı için, Osmanlı iiri, klasik edebiyat, yüksek zümre edebiyatı, Đslâmî Türk edebiyatı ifadeleri de kullanılmaktadır. Divan edebiyatı 11. yüzyıldan balayıp yaamını 19. yüzyılın ortalarına kadar sürdürür. Divan, büyük meclis, airlerin iirlerini topladıkları kitap, mahkeme, kayıt defteri gibi anlamlar taır. Kukusuz edebiyat çerçevesinde ele aldığımızda, doğrudan airlerin iirlerinden oluan kitaplar aklımıza gelir.

19

Divan edebiyatı Arap ve Fars edebiyatlarının estetik kaideleri üzerine kurulmu olan bir edebiyattır. (Çavuoğlu,1986: 1) On birinci yüzyılda Anadolu’ya gelen Türkler hem coğrafi konumun etkisiyle hem de sava, göç gibi toplumsal olguların etkileriyle Arap ve Fars kültürünü yakından tanıyıp, bunlardan etkilenirler. Selçuklular döneminde devlet dili olarak Arapça, ilim dili olarak Farsça kabul edilir. Bu durum edebiyata yansır, Arap ve Fars edebiyatlarına özgü estetik anlayılar, türler, konular, Arapça ve Farsça sözcükler, divan edebiyatının ortaya çıkıını sağlar.

Divan edebiyatında söz önemlidir. Sözden maksat lâf değil kelâmdır. Divan airlerine göre, edebi sohbette sözün üst derecesi olan kelâm makbuldür. Onlar için sözcükler değerli talar gibidir. Maharetli bir kuyumcu titizliğiyle çalııp her sözcüğü özenle ilerler ve değerli bir ta kuyumcu tarafından bir yüzüğe nasıl yerletirilirse sözcükler de airler tarafından iirdeki beyitlere o özenle yerletirilirler. Sözcükler semada yıldızsa air en ııyanı, en güzelini, en göz alıcısını seçer ve en güzel biçimde iire sokmaya çalıır. Đskender Pala’nın deyiiyle Osmanlı airine göre, sözü güzelletirmedikten sonra onu söylemenin ne anlamı olabilir ki? Öyleyse söz söylemenin Osmanlı’ya ait kuralları

“1 Sözün önünü ardını gözetmek 2 Her sözü inceden inceye düünmek 3 Çok susup az söylemek 4 Ağza gelen her sözü (lâf) dillendirmemek, dir.” (Pala, 2004: 9)

Bu kurallar gereğince iirde anlam hatta anlamların olması, gereksiz kelime kullanımından kaçınılması, kullanılan kelimelerin belirli bir bölgeye has olmaması, bunların yanında da söylenenlerin gönlü, kulağı okayıp hoa gitmesi gerekmektedir.

Öyleyse sözcükler asıl, manayı güzel sunuta önem kazanırlar. Bu iir anlayıında her beyitte mana ve manaların bulunması gerekir. Divan edebiyatı belirli estetik kurallara dayalı olduğu için hem biçim hem de içerik olarak airleri belirli kalıplar içinde yazmaya zorlar. airin hem belirli, herkesçe bilinen kelimeleri kullanması hem de özgün (ilk kez söylenmi) bir mazmun bulması gerekir ki iyi air kabul edilsin. airin bunu baarabilmesi için dilde ustalaması, kendini yetitirmesi 20

ve edebî sanatları bilmesi arttır. Mânâ ve edebî sanatlar arasındaki bağı Mehmet Çavuoğlu (1986: 34) “Belâgatçiler mânâyı bir dilbere, edebî sanatları da onun giyinip kuandıklarına, takındıklarına ve süründüklerine benzetmilerdir… Divan iiri iki hüneri yeni mazmûn bulmakta, mânâ yaratmakta çok kullanmıtır: Hüsni ta’lîl ve tebih.” diyerek açıklamıtır.

Görüldüğü üzere Divan edebiyatındaki en önemli söz sanatlarından birisi tebihtir. Tebih bir mânâ sanatıdır.

Aağıda çeitli kaynaklardan aldığımız tebih tanımları var. Farklı kitaplarda farklı söyleyilerle yer alan, özünde ise aynı anlama gelen tanımlara bir bakalım:

1Aralarında çeitli yönlerden benzerlik bulunan iki varlıktan zayıfını kuvvetlisine benzetme sanatına tebih denir. (Kocakaplan, 1992: 161)

2Tebih söz sanatlarının temeli sayılmaktadır. Edebiyatta bir varlığı baka bir varlığın/ kavramın yardımı ile anlatma, aktarma diye tanımlayabiliriz. Aslında günlük konuma dilinin de ayrılmaz bir parçasıdır. (Karadağ, 2000: 222)

3Tebih bir durumu, bir oluu, bir varlığı mükemmel, daha güzel bir duruma, bir olua bir varlığa benzetmektir. Fakat burada benzetme yönü, benzeyenle benzetilen arasında ortak yanlar çok önemliydi.(Çavuoğlu, 1986: 4) 4Benzetme (Tebih), iki eyin ya da iki takımın bir ya da birkaç vasıfta (nitelikte ) karılatırılmasıdır. (Kudret, 2003: 441)

5 Anlama güç katmak için, aralarında çeitli yönlerden ilgi, benzerlik bulunan en az iki varlıktan ya da eylemden birinin diğeri için örnek olarak öne çıkartılmasıdır. (Çolak, 2004: 63)

21

Aslında her tebih airin ortaya koyduğu bir imgedir. Đmge insanın gözlemlediği nesne, olay ve nitelikleri, kendi zihninin süzgecinden geçirerek oluturduğu, airin de aynı eğilimle iire aktardığı tasarımlar, kiiye özgü izlenimlerdir.(Aksan, 2003: 30) Đmge hayal ve resimdir. air yaptığı benzetmelerle okuyucunun kafasında övmek istediği varlığa, nesneye, olaya ait bir imge yaratır. Đmgeyi yaratan bu benzetmelerdir. Doğan Aksan’ın iir Dili ve Türk iir Dili adlı kitabında imgenin örnek gösterildiği bir beyite bakalım.

“ Turfe Mecnûnum ki peyderpey hayâli çemi yâr Dolaur etrâfımı sergete âhûlar gibi”

(Öylesine acayip bir Mecnun’um ki, sevgilinin gözünün hayali, çevremde baıbo dönmü ceylanlar gibi durmadan dolaır.)

Beyitte özgün bir imge vardır bu imgeyi yaratan sözcükler arsındaki bağ, mecazlı anlatım ve benzetmedir. Nâilî’nin bu beyitinde sevgilinin gözünün hayali, âhûlar gibidir. Bu durumda benzetmeyi meydana getiren öğelerin her biri manaya zenginlik katmakta, bir değer taımaktadır.

Đlhan Genç (2006: 73) de imge yaratmada benzetmenin önemli bir unsur olduğunu düünür. Ona göre, “…Tebih yoluyla imge yaratılır ve dilin ifade gücü kullanılır. Bu ekilde yapılan tasvire dayalı söylemler, gösterimi gerçekletirir ve asla sembolik bir mana taımamakla birlikte açıkça söylenemeyen anlamları çağrıtırırlar.”

Tanımlara göre mutlaka iki varlık, iki durum, ya da oluun bir özellik bakımından karılatırılması bu iki öğeden birinin diğerine benzetilmesi söz konusudur. Bu karılatırılma yapılırken dört unsur göze çarpar:

22

1 Benzeyen 2 Kendisine benzetilen 3 Benzetme yönü 4 Benzetme edatı

Bu öğeleri bir örnek üzerinde gösterelim: Yâr yâr!.. Seni kara saplı bir bıçak gibi sineme sapladılar. (Eyüboğlu,1956: 82) Bu dizede yâr, kara saplı bıçağa benzer.

Benzeyen: Yâr Kendisine benzetilen: Kara saplı bıçak Benzetme yönü: Saplanması. Benzetme edatı: Gibi

Tebihte bir canlılık heyecan vardır. Yukarıdaki dizede imgenin bu derece etkili olması benzetmenin varlığından ve bu benzetmenin kurulu biçiminden kaynaklanmaktadır. air bir durum, olay ya da varlık karısında heyecanlanır ya da onlardan etkilenir. Bunu anlatmak için benzetmeye ve gerektiğinde benzetme öğesi olarak gibiye bavurur. Örneğin, sevgilinin güzel yumuak elini övmek isteyen air için çok güzel, bembeyaz yumuak bir el demek yeterli olmayacaktır. air bu elin güzelliği karısında mecazlı bir anlatıma bavurup el için pamuk gibi ifadesini kullanacaktır.

Bu benzetmeler konusunda bizim üzerinde duracağımız esas öğe benzetme edatıdır. Gibi edatı, aağıda Necâtî ve Nedim divanında inceleyeceğimiz gazellerde görüleceği gibi iirde genellikle benzetme maksadıyla kullanılır. Örneklerde de görüldüğü gibi “gibi” edatı benzeyen, kendisine benzetilen ve benzetme yönü görevindeki sözcükler arasında bir anlam ilikisi kurarak benzetmeyi tamamlayan bir unsurdur. Necâtî Beg ve Nedim divanındaki gazellerde gibi edatının yer aldığı beyitlere geçmeden önce airlerimizin kim olduğu üzerinde duracağız.

23

4.2.2.2. Necâtî Beg’in Hayatı ve iir Anlayıı ( Edirne 14515?1509 Đstanbul)

Necâtî’nin asıl adı Îsâ ve bir diğer rivâyete göre Nûh’tur... Latîfi onun Edirne’de Sa’ili namında bir airin, Aık Çelebi ise Edirneli bir kadının kölesi ve oğulluğu olduğunu bildirir. (entürk, 1999: 47) Çocukluk yıllarının burada geçtiği sanılmaktadır. Edirneli olmakla birlikte asıl, ününü hattatlık yaptığı öne sürülen Kastamonu’da kazanmıtır. Anlatılanlara göre oradan gelen bir kervan, Necâti’nin “döne döne” redifli iki gazelini Bursa’ya getirir. Dönemin en önemli airlerinden Ahmed Paa gazeli çok beğenir, Necâti ismi böylece duyulur. Daha sonra Đstanbul’a gelir ve Fatih’e iirler sunar, kaynaklardan edindiğimiz bilgilere göre Necâti bir gazelini Fatih’in Yorgi adlı bir nediminin sarığına sokar. Fatih Yorgi ile satranç oynarken kağıdı alıp okur ve aire yedi akçe ulûfe bağlatarak onu divan kâtibi yapar. Đstanbul’da yüksek devlet mensuplarına kasideler sunarak geçen yaklaık yirmi yıllık bir zamandan sonra, 1504’te Manisa Sancağına çıkarılan ehzade Mahmud’un yanına niancı olarak gönderilir. O güne kadar hayatı sıkıntı ile geçtiği anlaılan air bu vazife ile kısmen refaha kavuur. ehzade Mahmud Manisa’da vefat edince büyük üzüntü yaar. Necâtî Bey daha sonraları kendisine bağlanan aylık bin akçe ile geçinir, bundan sonra devlet kapısından bir vazife kabul etmez. Ali Nihat Tarlan’dan (1992: 21) öğrendiğimize göre eyh Vefa zaviyesi civarında bir ev alır, orada yakın dostlarından Sehî Beg, damadı Abdül’aziz Çelebî ve Nakka Bayram’ın ziyaret ve sohbetleri ile vakit geçirir, 27 Mart 1509’da vefat eder.

Necâti yaadığı dönemin Ahmed Paa ile önde gelen airlerindendir. Onun iiri canlı, insana can veren, zevk bağılayan bir iirdir. Özellikle gazel türünde ün yapmıtır. Gazel türünün en büyük airi olarak anılmaktadır. Necâtî’nin en büyük özelliği, Arap ve Fars kültürünün temeline dayanan divan edebiyatına mensup bir air olmasına rağmen Türkçeye ve Türk zevkine bağlı kalmasıdır. Đlhan Genç’in ( 2007: 334 )belirttiğine göre “Türkçe kelimelerden oluturduğu ilgi çekici redif ve kafiyeleri Divân iirine bu yüzyılda açılım kazandırmıtır.” Konuma dilini iire ustaca sokmayı baarır. Necâtî, iirlerinde kendine özgü imgeler yaratarak, halkın 24

kullandığı sözcükleri, atasözleri ve deyimleri kullanarak, anlaılır bir iir dili oluturur. Fakat “Necâtî gazellerinde atasözü ve deyimleri geliigüzel kullanmamıtır. Bir kavramı anlatırken, o eyin benzediği nesnelerle ilgili ekil; gelenek ve göreneklerden, deyim ve atasözlerinden yararlanmı, bunlarla benzetilen ve benzetmelik arasında ince ilikiler kurmutur.” (Dilçin, 1986: 168’deki alıntı) Đte biz de Necâti’nin gibiyi benzetilenle benzeyen arasındaki ilikiyi kurmada ne oranda kullandığına ve daha çok hangi sözcükler arasında benzetme ilgisi kurduğuna bakacağız.

4.2.2.2.1.Necâtî Beğ’in Gazellerinde Gibi Edatıyla Birlikte Kullanılan Kelimelerin Đncelenmesi ve Gibi Edatının Kullanılma Yüzdesi

Tablo 1 Necâti Beg Divanında Yer Alan Gazellerde, Gibiye Bağlanmı Durumdaki Sözcüklerin Somut/Soyut ve Özel/Cins Olularının Đncelenmesi

Sıra Gibi Edatı iir No Somut Soyut Özel Cins No 1 Ay gibi 96 Somut Özel 2 Ahû gibi 560, 602 Somut Cins 3 Alaü’d devle 222 Soyut Cins gibi 4 Altın gibi 606 Somut Cins 5 Âsitânı mey 300 Somut Cins kede gibi

6 Âhir zamân 577 Soyut Cins gibi 7 Âyine gibi 314, 316, Somut Cins 404,473, 595 8 Âfet gibi 403 Soyut Cins 9 Ankâ gibi 407 Soyut Özel 10 Âdem gibi 438 Somut Cins (kul) 11 Ayın on dördü 496 Somut Cins gibi 12 Ayağın tozu 501, 619 Soyut Cins gibi 25

13 Aksi kamer 520 Somut Cins gibidir 14 Anberbû gibi 560 Somut Cins 15 Âıkı eydâ 593 Soyut Cins gibi 16 Âinâ gibi 602 Soyut Cins 17 Ashab gibi 614 Somut Özel 18 Anun gibi 645 Somut Cins 19 Bülbül gibi 15, 154, 356, Somut Cins 408, 433, 520, 628 20 Bâdı sabâ 170 Somut Cins gibi 21 Bigâne gibi 298 Soyut Cins 22 Bâğı Rıdvân 473 Soyut Özel gibi 23 Bursacık gibi 473 Somut Özel 24 Bûyi müg 541 Somut Cins gibi 25 Bülbüli mest 561 Soyut Cins gibi 26 Belâ gibi 602 Soyut Cins 27 Bahı gâyip 342 Soyut Cins gibidir 28 Bu gün gibi 389 Soyut Cins 29 Beğ gibi 333 Soyut Cins 30 Cânım gibi 5, 310 Soyut Cins 31 Cânâne gibi 110, 489, 626 Soyut Cins cânan gibi 32 Cânı gibi 402 Soyut Cins 33 Cân gibi 148, 178, Soyut Cins 382, 476, 577, 589 34 Cehennem 250 Soyut Özel gibi 35 Câm gibicam 372,557 Somut Cins gibi 36 Cür’a gibi 396 Somut Cins 37 Cihân gibi 57 Somut Cins 38 Cennet’ül 593 Soyut Özel Me’vâ gibi 39 Câmiler gibi 616 Somut Cins 40 Çarh oku gibi 449 Soyut Cins 41 Dost gibi 20 Soyut Cins 42 Dünyâ gibi 31, 64 Somut Özel 43 Dehhak – 43, 153 Somut Özel Dahhâk gibi 26

44 Dolâp – 65, 210, 610, Somut Cins Dolap, Tolâb 614 gibi 45 Diken gibi 75 Somut Cins 46 Dilberler gibi 85 Somut Cins 47 Dağı hasret 99 Soyut Cins gibidir 48 Dilâver gibi 150 Somut Cins 49 Du’â gibi 332, 602 Soyut Cins 50 Dağlar gibi 344 Somut Cins 51 Dem gibi 367 Soyut Cins 52 Derd gibi 486 Soyut Cins 53 Deryâ gibi 593 Somut Cins 54 Dümenin gibi 645 Soyut Cins 55 Dârüsselâmi 616 Somut Özel ler gibi 56 Dermân gibi 626 Soyut Cins 57 Ejder gibi 80 Soyut Cins 58 Ebr gibidir 121 Somut Cins 59 Ehli dünyâ 162 Soyut Cins gibi 60 Güzellik gibi 27 Soyut Cins 61 Gönlüm gibi 39, 302 Soyut Cins 62 Gülen gibidir 76 Somut Cins 63 Güne gibi 130, 354, Somut Özel 489, 539 64 Gözyaı gibi 137, 410, 487 Somut Cins 65 Güzeller gibi 168, 264 Somut Cins 66 Gülbe eker 199 Somut Cins gibi 67 Güher gibi 255 Somut Cins 68 Gamzeler gibi 335 Somut Cins 69 Gonca gibi 347, 423 Somut Cins 70 Gûei 353, 458 Somut Cins meyhâne gibi 71 Güller gibi 353, 458 Somut Cins 72 Güli cennet 387 Soyut Cins gibidir

73 Gögercin gibi 394 Somut Cins 74 Gedâ gibi 396, 514 Somut Cins 75 Genc gibi 402 Somut Cins 76 Gavgâ gibidir 481 Soyut Cins 77 Ecel gibi 290 Soyut Cins 78 Ev gibi 329 Somut Cins 79 Elma gibi 451, 593 Somut Cins 80 Elif gibi 478, 481, 49 Soyut Özel 27

81 Er gibi 564 Soyut Cins 82 Fedâyî gibi 151 Soyut Cins 83 Ferhâd gibi 276 Somut Özel 84 Gün gibi 3, 63, 83, Somut Özel Cins 109, 121, 161, 178, 331, 382, 428, 344, 551, 645 85 Gül gibi 11, 43, 57, Somut Cins 75, 132, 153, 211,271, 320, 347, 357, 366, 408, 476, 504, 520, 528, 542 578, 579, 50, 637,628, 438, 587 86 Gönül gibi 546 Soyut Cins 87 Güli hodru 560 Somut Cins 88 Gisû gibi 560 Somut Cins 89 Hızr gibi 100 Soyut Özel 90 Hastalar, hasta 122, 316 Soyut Cins gibi 91 Hasretler gibi 194 Soyut Cins 92 Halkai bezm 224 Soyut Cins gibi 93 Hâlin gibi 355 Somut Cins 94 Halka gibi 374, 557 Somut Cins 95 Halilullâh gibi 473 Soyut Özel 96 Hayâlin gibi 580 Soyut Cins 97 Himmetii 593 Cins vâlâ gibi 98 Hâb gibi 614 Soyut Cins 99 Harâmiler gibi 616 Somut Cins 100 Đmânım gibi 23 Soyut Cins 101 Đtler, it gibi 65, 533, 181, Somut Cins 184, 538, 552, 562 102 Đbriim gibi 194 Somut Cins 103 Đsi gibi 314 Somut Özel 104 Đhyâ gibi 360 Soyut Cins 105 Đç edük gibi 583 Somut Cins 106 Iyd ayı gibi 182 Somut Cins 107 Iıklar gibi 542 Somut Cins 108 Đ’râb gibi 614 Soyut Cins 28

109 Kâ’be gibi 44, 63, 235, Somut Özel 602, 645

110 Kul gibi, 122, 628, 466 Soyut Cins kulların gibi 111 Karacadağ 147 Somut Özel gibidir 112 Kullâb gibi 335 Somut Cins 113 Kıblenümâ 467 Somut Cins gibi 114 Kumru gibi 536 Somut Cins 115 Bahtım gibi 538 Soyut Cins 116 Kurbân gibi 556 Soyut Cins 117 Kanlu gibi 560 Soyut Cins 118 Kölesi gibi 583 Soyut Cins 119 Kaun gibi 610 Somut Cins 120 Kimyâ gibi 602 Soyut Cins 121 Kâkül gibi 628 Somut Cins 122 Kân gibi 626 Somut Cins 123 Kâfûr ile 628 Somut Cins fülfül gibi 124 Lebin gibi 154 Somut Cins 125 Lâle gibi 197, 168, 574 Somut Cins 126 Lâm gibi 523 Soyut Özel 127 Mecnûn gibi 36, 461 Somut Özel 128 Mey gibi 201, 476, 317 Somut Cins 129 Mekes gibi 266 Somut Cins 130 Mevt gibi 277 Soyut Cins 131 Mahlâs gibi 380 Soyut Cins 132 Mesihâ, 401, 635 Somut Özel Mesîhâ gibi

133 Mıstar gibi 431 Somut Cins 134 Meryem gibi 475 Somut Özel 135 Merdüm 568 Somut Cins zâdeler gibi 136 Meyi ergavân 577 Somut Cins gibi 137 Mehi âsumân 577 Somut Cins gibi

138 Mustafâ Paa 593 Somut Özel gibi 139 Meclisi mey 589 Soyut Cins gibidir 140 Müntehâ gibi 602 Soyut Cins 141 Mihrâb gibi 614 Somut Cins 29

142 Mansûr gibi 633 Somut Özel 143 Mül gibi 628 Somut Cins 144 Mercân gibi 626 Somut Cins 145 Necatî gibi, 533, 36, 39, Somut Özel Necâtî gibi, 532, 170, Necâti gibi 483, 487, 540 146 Nergîs gibi, 68, 78, 128, Somut Cins nergis gibi 320 147 Nergisı ehlâ, 186, 593 Soyut Cins nergisı ehla gibi 148 Neyeker gibi 241 Somut Cins 149 Nây gibi 319 Somut Cins 150 Nesim ü sabâ 602 Somut Cins gibi 151 Nizâmiler gibi 616 Soyut Özel 152 Ok gibi 143, 123, Somut Cins 262, 496, 610, 620 153 Oğlan, oğul 438, 628 Somut Cins gibi 154 Ömr gibi 28 Soyut 155 Piyâle gibi 44 Somut Cins 156 Pehlivân gibi 216 Soyut Cins 157 Piri Ken’ân 447 Somut Özel gibi 158 Pervâne gibi 530, 576 Somut Cins 159 Ruhı dilber 173 Somut Cins gibi 160 Rakib gibi 238 Soyut Cins 161 Ravzai cennet 305 Soyut Özel gibi

162 Râmiler gibi 616 Soyut Cins 163 Sabâ gibi 24, 193, 270, Somut Cins 273, 381, 475 164 Serv gibi 30, 100, 128, Somut Cins 219, 273, 320, 321, 344, 565, 626 165 Su gibi 42, 128, 183, Somut Cins 264, 371, 514, 543, 552, 560, 574 166 Senin gibi 221, 239, Somut Cins 503, 522, 545, 645 30

167 Saçın gibi 221 Somut Cins 168 Sûfi gibi 342 Soyut Cins 169 Sürâhi gibi 381 Somut Cins 170 Sâye gibi 415 Soyut Cins 171 Sûrei Kevser 564 Somut Özel gibi 172 Sâgar gibi 564 Somut Cins 173 Servi revân 577 Soyut Cins gibi 174 Sîb ü turunc 585 Somut Cins gibi 175 Sit ü sadâyı 592 Soyut Cins eh gibi

176 Sana gibi 602 Somut Cins 177 Sanev’ber gibi 603 Somut Cins 178 Sertahta gibi 606 Somut Cins 179 Seri zülfü 639 Somut Cins gibi

180 Sultân gibi 626 Soyut Cins 181 em’ , em 9, 139, 200, Somut Cins gibi 237, 287, 238, 314, 331, 416, 424, 505, 570, 641

182 eytan gibi 52 Soyut Özel 183 ie, ieler 640, 57 Somut Cins gibi

184 âd gibi 491 Soyut Cins 185 eyhi gibi 182 Somut Özel 186 eker gibi 199 Somut Cins 187 ehperi 252 Somut Cins tâvûs gibi

188 erer gibi 255 Somut Cins 189 arâbı nâb ile 564 Somut Cins eker gibi

190 âmiler gibi 616 Soyut Özel 191 ebi mehtâb 614 Soyut Cins gibi

192 Tûba gibi 42 Soyut Özel 31

193 Tatarlar gibi 165 Somut Özel 194 Ten derdi gibi 444 Soyut Cins 195 Ten gibidir 476 Somut Cins 196 Tûtîyâ gibi 573 Somut Cins 197 Vâ’iz gibi 154 Soyut Cins 198 Vefâların, vefâ 282, 602 Soyut Cins gibi

199 Yâr, yârân gibi 108, 626 Soyut Cins 200 Ya gibi 260, 493 Soyut Özel 201 Yây, yay gibi 314, 496 Somut Cins 202 Yârı gülçihre 321 Somut Cins gibi

203 Yaım gibi 353, 458, 369 Somut Cins 204 Yaprak gibi 543 Somut Cins 205 Yazu gibi 560 Somut Cins 206 Yalan gibi 577, 626 Soyut Cins 207 Yetimler gibi 163 Soyut Cins 208 Zıh gibi 94, 557 Somut Cins 209 Zerre gibi 121, 177 Soyut Cins 210 Zülfün, zülfü, 197, 328, Somut Cins zülf gibi 363, 409

211 Zer gibi 226 Somut Cins 212 Zerrât ile 269 Soyut Cins (güne) gibi

213 Zevrakın mâhi 321 Somut Cins gibi 214 Zindân gibi 502 Somut Cins 215 Ziyân gibi 577 Soyut Cins 216 Sidreve 13 Soyut Özel 217 Züleyhâve 36 Somut Özel 218 Tâvûsve 103 Somut Cins 219 emve* 134 Somut Cins 220 Tûbâve* 215 Soyut Özel 221 Mâhvein, 286, 590, 644 Somut Özel mâhvei

222 Goncave 542, 347, Somut Cins 317, 305 223 Dolâbve* 315 Somut Cins

32

Yukarıda yer alan beyitlerde ve tabloda görüldüğü gibi Necati gibi edatını çok fazla kullanmıtır.

Beyitlere ve tabloya göre ortaya çıkan sonuçlar unlardır: 1 Necati gazellerinde yer alan beyitlerin çoğunda gibiyi tebih (benzetme) yapma maksadıyla kullanmıtır. 2 Necati’nin divanında 650 gazel yer alırken 421 beytinde toplam 445 kere gibi, 13 kere de ve kullanılmıtır. 3 Tabloda gibi edatından önce yer alan 223 sözcükten 133’ü somut, 90’ı soyut, 40’ı özel, 183’ü cins addır. 4 Buna göre Necati Beg divanında yer alan gazellerde, gibi edatının kullanılma yüzdeleri ve gibi edatından önce kendisine benzetilen konumunda olan adların, somut, soyut, özel, cins olma durumu grafikte yüzde olarak u ekildedir.

Grafik 1 Necati Beğ’in Gazellerinde Gibi Edatının Kullanılma Yüzdesini Gösterir Grafik

90% 80% 70% 60% 50% 40% 30% 20% 10% 0% gibi edatı somut soyut cins özel

33

5 Gibi edatından önce gelen ve onunla birlikte en çok kullanılan sözcükler gibi edatıyla birlikte u ekildedir.

Gül gibi 25 kere em’ gibi, em gibi 14 kere Gün gibi 13 kere Serv gibi 10 kere Su gibi 10 kere Benim gibi, benim gibiyi, 10 kere benim gibileri Necâti, Necâtî gibi, Necatî gibi 8 kere Bülbül gibi 7 kere Đt, itler gibi 7 kere Cân gibi 6 kere Sabâ gibi 6 kere Ok gibi 6 kere Kâ’be gibi 5 kere Ayine gibi 5 kere

4.2.2.3.Nedim’in Hayatı ve iir Anlayıı (Đstanbul 1681 Đstanbul 1730)

Nedim’in asıl adı Ahmet’tir. Babası Muslihüddin Efendinin oğlu Mehmet Efendi, annesi Karaçelebizâde ailesinden Sâliha Hatun’dur. Dedesi olan Muslihüddin Efendi Sultan Đbrahim devrinde kazaskerlik yapmı, 1648’de sultan Đbrahim’in tahtan indirilmesinden sonra çıkan isyanda linç edilmitir. “Mülakkap” lakabıyla ünlenen dedesinden dolayı Nedim de çağdaları tarafından “mülakkapzâde” olarak anılmıtır. Einin ismi Ümmügülsüm, kızının ismi Lebâbe’dir.

Nedim kültürlü bir ailenin mensubu olarak yetiti. “Đyi bir medrese eğitimi gördükten sonra Ebezâde Abdullah Efendi zamanında açılan bir imtihanı kazanarak Hâric Medresesi müderrisleri arasına girdi. Önceleri ehid Ali Paa’ya kasideler sunduysa da beklediği 34

karılığı göremeyen air, asıl hak ettiği ilgiyi Nevehirli Đbrahim Paa’dan gördü.” (entürk, 1999: 597)

Nedim de Lale devrinin ünlü sadrazamı Đbrahim Paaya karı olan sevgisini ve onun himayesinden oldukça memnun olduğunu kasidelerinde sık sık dile getirdi.

Daha sonraları Sahâifü’l ahbâr’ı tercümeye memur edildi, Đbrahim Paa’nın kütüphanesinde görevlendirildi. Böylece devlet davetlerine ve sohbetlerine katılabildi. Paa tarafından üçüncü Ahmet’e takdim edildi. Mahmut Paa Mahkemesine getirilen Nedim, bu görevinden kısa bir süre sonra Molla Kırımî Medresesine ve Sâdî Efendi Medresesine atandı. Devamında Niancı Paa ve Sahni Seman medreselerinde bulundu. Mesleki yaamında sürekli yükseli gerçekleti. 1730 yılında çıkan Patrona Halil Đsyanında öldü.

Nedim’in ölümü konusunda farklı görüler öne sürülmektedir. Bir rivayete göre 1730 tarihinde çıkan Patrona Halil Đsyanında paniğe kapılır ve evinin damından kaçmaya çalıırken düüp ölür. Baka bir rivayete göre de cinnet geçirerek ömrü nihayet bulur. Çok içki içtiği için titreme hastalığına tutulup öldüğü rivayetler arasındadır.

Nedim 18. yüzyılın en önemli airlerinden biridir. Bu yüzyıldan sonra giderek son bulan bir edebiyatın airi olmakla birlikte, kendinden sonra yetien birçok aire ilham verir, Yeni Türk iiri anlayıı içinde yer alan Cahit Sıtkı, Oktay Rifat, Sezai Karakoç gibi airlerin iirlerinde adı anılan, bazen de onların üsluplarına etki eden bir air olur. Kalben ve bedenen eğlenceye, rahata dükün bir kiiliğe sahiptir. Bu ruh rahatlığı ve kayıtsızlığı gazellerine divan edebiyatının estetik anlayıına yakıacak biçimde yansır. entürk’e (1999: 597) göre Nedim, “Revan’ın fethini hiç görülmemi biçimde arkı ile dile getirecek kadar kendisini kaidelere kayıtsız tutar. Yerine göre alabildiğince serbest tavır takınabilen bir air olmakla birlikte en lâubalî iirlerinde dahi bayağılığa dümeyen bir ahsiyet sergiler.”

35

Her ne kadar Gülenî veya Hamzavî tarikatlarına girmi olduğu söylense de onun hayat anlayıını, zevke ve eğlenceye dükünlüğünü Mehmet Çavuoğlu’ndan öğrenelim: “O, bir ak yolcusu idi. Akının türü ne olursa olsun, ak yolcusunun birine bağlanması lazımdı. O biri de bir olgun ihtiyar, bir eyh değilse bir genç güzeldir. Nedim sonuncuya bağlandığını bütün divanında çığlıklarla ilân etmitir. Onun mezarına Hamzavî taının dikilmi olması bu gerçeği değitirmez. Tasavvufun, o merebin büyükleri tarafından yapılmı pek çok tarifi vardır. Nefahâtü’lüns’te, Kueyrî’nin Risâle’sinde bunların çoğunu bulmak mümkün. Mazmunu aynı fakat ifadesi farklı olan bu tariflerden biri de udur: Bu dünyadan alâkayı kesmek ve öbür dünyayı da isteyenlerine bırakmak. Bütün divan edebiyatında yalnız Nedim bu dünyaya dört elle –mümkün olsa sekiz elle yapıan ve öbürünün varlığını hatırına bile getirmeyen airdir… Birçok divan airi arabı mecazî anlamda, herhangi bir eyin benzetileni veya istiaresi olarak kullanmılardır. Nedim’de arap araptır. Benzetilen olduğu zaman bile arabı çağrıtırır.” (Çavuoğlu, 1987: 331)

Belirli kaideler içinde yazılma mecburiyeti olan bir iir devresinde, airlerin arasından sıyrılarak devrinin önde gelenlerinden olmak için kukusuz mensubu olduğu divan iirine, çok ters dümeyen bazı yenilikleri iire sokarak, bir özgünlük yaratması gerekir. Nedim giderek önemini yitirmeye balayan divan edebiyatına yeniden bir bahar havası getirir. Bu yüzden de “Divan iiri geleneği ve anlayıı açısından airleri eletirip değerlendiren tezkire yazarları Nedim’i beğenmiler, övmüler onda bir yenilik bulmular ve gazele yeni bir eda getirdiğini “Nedimi taze zeban” diye belirtmilerdir.” (Dilçin, 1986: 188) Kendisi de gazellerindeki bu yeniliğin farkındadır ki aağıdaki beyti söyler: “Nazmım görüp dir imi o mükilpesendi nâz Tarzı Nedîmi tâzeedâmız budur”

Hülya Bulut (2001: 41) NedimLevnî ve Eserlerindeki Sevgili Figürleri adlı tezinde Nedimi diğer airlerden ayıran farkları be grupta inceler:

1 Bireyselcilik 2 Akehvet 3 Mimari ve doğa 4 iirlerinde duru Türkçe 5 Gerçekçilik 36

Bireysellik olarak kastedilen özellik bir bakıma öznellik olsa gerek. Nedim de birçok divan airi gibi gazellerinde sevgiliyi, ona duyulan arzuyu ve onun özelliklerini; dudağını, kaını, boyunu, saçını vb..ilemitir.Fakat sevgiliye bakıı ve onu tabiat içinde algılayıı diğer airlerin aksine bir rüya içinde değildir. Nedim’de sevgililer hayal âleminin ürünü olmaktan çıkıp soyut âlemden somut âleme geçmi izlenimini yaratırlar. Divan edebiyatında airlerin bahsettiği güzel, ok kirpikli, keman kalı, kıl belli, nokta dudaklı, yılan saçlı, ta kalpli soyut bir güzeldir. Böyle bir güzeli hayal etmek bile fikren büyük bir çaba gerektirir. Böylece samimiyet kavramı iir dıı bir unsur haline gelir. Özellikle bu hayali anlayı sebebiyle samimiyetsizlikle suçlanan Divan airleri, Diyarıbekirli Sait Paa tarafından, MûzânûlEdeb’in Mukaddimesinde “Eskiler güzeller üzerine söyledikleri nitelikleri ile anlatılan bir kii zihinde öyle bir tasarlansa tasarlayan kimse o kiiyi gulyabani sanarak korkar.” diyerek de yermitir. (Kudret, 2003: 357) Nedim yine aktan, sevgiliden, ona duyulan arzudan bahseder, ama onunki gerçek ak, gerçek sevgili, gerçek arzudur. airin duyduğu arzu, heyecan, nee, çektiği ızdırap, içinde bulunduğu çapkın hal açıkça sezilir. Tanpınar (2000: 174) Nedim’in iirlerindeki bu özelliği öyle ifade eder:

Eski hayatın iirimize giren akislerini ki tahminimizden çok fazladır, Nedim’den evvelki airlerde bazen bir minyatürde ve çok defa bir halı deseninde seyreder gibi beğeniriz. Nedim’de ise geni tabiata bir pencere açılmı gibi, kısa bir an için olsa da, yer yer büyük resmin hususiliğini veren eylere, mesafeye genilik hissine, üç buut vehmine çıkarız. Onun bahsettiği güzeller, bir derinliğin ortasında ve bir zemin üzerinde, güne ıığında kımıldanırlar. Gölgenin yerini, gölgesini beraberinde taıyan yaratık alır. O kadar ki, bazı mısra ve beyitler, zihniyetimize resim veya heykeltıralıktaki kardeleriyle beraber gelirler.

Nedim’in en dikkate değer özelliklerinden birisi de sade, duru, akıcı bir Türkçe kullanmı olmasıdır. Necâtî ile belirginleen, Bâkî, eyhülislam Yahyâ gibi airlerin elinde mükemmelleen mahallîleme cereyanı, 18. yüzyılda en büyük temsilcisini bulur. O, air Nedim’dir. (Macit, 1997: XXI)Nedim Đstanbul Türkçesini ustaca kullanır. Deyimlere, söz kalıplarına yer verir. Konuma dili iirlerine yansır. Söz sanatlarına aırı bir bağlılığı olmasa da gazellerinde mazmunlara, iirinde mübalâğlı anlatıma yer verir. 37

4.2.2.3.1. Nedim’in Gazellerinde Gibi Edatıyla Birlikte Kullanılan Kelimelerin Đncelenmesi ve Gibi Edatının Kullanılma Yüzdesi

Tablo 2 Nedim Divanında Yer Alan Gazellerde Gibiye Bağlanmı Durumdaki Sözcüklerin Somut/Soyut ve Özel/Cins Olularının Đncelenmesi

Sıra Gibi Edatı iir No Somut Soyut Özel Cins No 1 Âb gibi 17 Somut Cins 2 Âyine gibi 104 Somut Cins 3 Bülbül, 91 Somut Cins bülbüller gibi 4 Billûr gibi 150 Somut Cins 5 Büti mûm 151 Somut Cins gibi 6 Cevher gibi 57 Somut Cins 7 Cânım gibi 159 Soyut Cins 8 Ceres gibi 37 Somut Cins 9 Çemin gibi 46 Somut Cins 10 Dümen gibi 50 Soyut Cins 11 Def gibi 162 Somut Cins 12 Derd ü mihnet 146 Soyut Cins gibi 13 Gamze gibi 23 Somut Cins 14 Gül gibi 65, 90, 150 Somut Cins 15 Gönül hâli 128 Soyut Cins gibi

16 Gözün gibi 128 Somut Cins 17 Girîbânım 159 Somut Cins gibi 18 Hattın gibi 46 Somut Cins

19 Hüdhüd gibi 46 Somut Özel 20 Hayâl gibi 51 Soyut Cins 21 Hâli 76 Soyut Cins mükînin gibi 22 Hâbı 159 Soyut Cins perîânım gibi 23 Ka’bı 129 Somut Cins muhannâ gibi 38

24 Kâfûr gibi 150 Soyut Cins 25 Lânegehi 151 Somut Cins bûm gibi 26 Lerzii 151 Soyut Cins mahmûm gibi 27 Me ‘alei 78 Somut Cins kârban gibi

28 Mahmûr gibi 150 Soyut Cins 29 Mersûm gibi 151 Somut Cins 30 Mecnûn gibi 137 Somut Özel 31 Müjgânum 159 Somut Cins gibi 32 Nakı gülen 116 Soyut Cins gibi 33 Nûr gibi 150 Soyut Cins 34 Ömri 159 Soyut Cins itâbanım gibi

35 Pabuç gibi 65 Somut Cins 36 Pîrâheni 151 Somut Cins mesmûm gibi

37 Riei reyhan 85 Somut Cins gibi 38 Reki yâkût 114 Soyut Cins gibi 39 Tâvûslar, 81, 133 Somut Cins Tâvûs gibi 40 Tuğra gibi 93 Somut Cins

41 Tâiri me’ûm 151 Soyut Cins gibi 42 Sâgar gibi 13 Somut Cins 43 Sînei sâfım 112 Somut Cins gibi 44 Sabâ gibi 121 Somut Cins 45 Sünbül gibi 149 Somut Cins 46 Semmûr gibi 150 Somut Cins 47 Sultânım gibi 159 Soyut Cins 48 Zer gibi 57 Somut Cins 49 Âyineve 165/2 Somut Cins

50 Âyinei 48 Somut Cins endâmve

51 Bâdeve 84 Somut Cins 39

52 Bûyı 20 Soyut Cins sahbâve 53 Ebri 165 Somut Cins mükinve 54 Hümâve 77 Soyut Özel 55 Kebki âhin 108 Somut Cins dîdeve

56 Lâleve 142 Somut Cins 57 Perîveimin 123 Soyut Cins 58 âneve 55 Somut Cins 59 tîrve 164 Somut Cins 60 zerreve 20 Soyut Cins 61 zülfeve 3 Somut Cins

Nedim gazellerinin büyük çoğunluğunda gibi edatını tebih( benzetme) yapma maksadıyla kullanır. Bununla birlikte 124. gazelde çekmi gibi ifadesini görürüz. Gibi bu gazelde, çekmi eyleminin önüne gelerek sanki anlamına bürünmütür. 47. gazelde ise gibi olmak eylemsisinin önüne gelmi ve ek fiil çekimine girmitir.

Beyitlere ve tabloya göre ortaya çıkan sonuçlar unlardır:

1 Nedim gazellerinde yer alan beyitlerin çoğunda geçen gibiyi tebih (benzetme) yapma amacıyla kullanır. 2 Nedim divanında 166 gazele yer verirken 42 beyitte toplam 63 kere gibiyi, 16 kere de vei kullanır. 3 Tabloda gibi edatından önce yer alan 61 sözcükten 41’i somut, 20’ si soyut, 3’ü özel, 58’si cins addır. 4 Buna göre Nedim’in divanında yer alan gazellerde gibi edatının kullanılma yüzdeleri ve gibi edatından önce kendisine benzetilen öğe durumunda olan adların, somut, soyut, özel, cins olma yüzdeleri grafikte u ekildedir:

40

Grafik 2 Nedim’in Gazellerinde Gibi Edatının Kullanılma Yüzdesini Gösterir Grafik

100% 90% 80% 70% 60% 50% 40% 30% 20% 10% 0% gibi somut soyut cins özel edatı

5 Nedim divanında gibi edatından önce gelen ve onunla birlikte en çok kullanılan sözcük gibi edatıyla birlikte gül gibidir. Üç yerde “gül gibi” ifadesi bulunmaktadır. Nedim divanında Necati Beg divanında olduğu gibi aynı sözcüğe çok fazla rastlanmaz. Nedim çoğunlukla gibi ile birlikte farklı beyitlerde farklı adlar kullanır. Gül gibinin dıında “tâvûs gibi” ve “ayna gibi” ifadelerine ikier kez rastlarız.

4.2.3. Âık iirinde Gibi Edatının Đlevi ve Kullanılma Boyutu

4.2.3.1. Âık iiri

16. yüzyılda divan edebiyatı geliimini sürdürürken, kaynağı Orta Asya’ya kadar uzanan âık edebiyatı da halk arasında hızla yayılmaya balar.

Edebiyat tarihçileri Anadolu’daki âık edebiyatının balangıcını 16. yüzyıl olarak kabul eder. Bu edebiyat aslında Đslamiyet öncesi sözlü edebiyatın bir nevi uzantısıdır. Kaynağında Đslamiyet öncesi sözlü edebiyatın doğuunu hazırlayan kutsal törenler yatmaktadır. Bu törenlerin balıcaları sığır, yuğ ve ölenlerdir. Bu 41

törenlerle sözlü edebiyat arasındaki bağı Rauf Mutluay’dan (1979: 133) u ekilde öğreniyoruz:

“Yazılı belgeler öncesinde sığır denilen av törenleri, ölen adı verilen kalabalık ziyafetler, yug diye anılan yas toplantılarında ozanların saygı gösterilen kiilikleriyle kopuz çalıp kouk’lar, yır’lar, sagu’lar söyledikleri tahmin edilmektedir. Çoğu epik destanî karakterdeki bu sözlü ürünlerin hepsinin elimize geçmemesi tabi’dir; çünkü Türkler yerleik site hayatına çok geç alımı, yazıyı çok geç kullanmılardı. Divanı Lûgatıt Türk’de koug diye geçen kouk(anlamı iir, nazım, beyit), sonraları << arkı , oynarken söylenen koma >>anlamına kullanılan en genel terimdir. Altay Türkçesinde kojon (arkı, türkü) ve kojan, Uygurlar arasında takut, takmak, Divanı Lûgatit Türk’de ır ve yır, küğ, Uygur metinlerinde Sanskritçenin etkisiyle kullanılan lok, padak…gibi kelimelerin hemen hepsinin anlamı aynıdır: iir, nazım, manzume, nağme ile okunan ey, ölçülü söz, türkü, makamlı iir. Kelimelerin anlamlarından ele geçen küçük metin parçalarından çıkarılan sonuç, bu çağ Türk sanatçıların saz gibi bir müzik aracı eliğinde, dörtlük nazım birimi ve hece ölçüsüyle dinsel inançlar, doğa güzellikleri, yiğitlik övgüleri, ölüm acı.. üzerine iirler söyledikleridir.”

15. yüzyıldan sonra Anadolu’da ozanın yerini âık, kopuzun yerini de saz almıtır. Bu yüzden âıklara saz airi de denir. Bu konuda Pertev Naili Boratav (1988: 20) “ ‘Âık’ deyiminin özel anlamı nedir?”, sorusuna öyle cevap verir:

“Âık” kelimesinin, genel anlamı yanında, dilimizde özel bir anlamı var; son yıllarda bu kelime yerine halk ozanı sözü kullanılır oldu; daha önceleri de saz airi, halk airi deyimleri vardı. …Kelimenin halk geleneğinde bir inanıla ilgisini de unutmamak gerekir. Âık’ın airlik gücünü ve yetkisini, düünde kendisine Pirinin sunduğu << ak badesi>> içmekle ve << ideal sevgili>>nin hayalini görmekle kazandığına inanılır. Böyle bir olağanüstü olayla airlik niteliğini kazanmı sanatçıları daha da kukusuz ayırt etmek isteyenler, onları bâdeli âık, hak âığı sözleriyle nitelendirirler… Âık, Türk halk edebiyatında, aağı yukarı XVI’ıncı yüzyılın balarından bu yana beliren bir sanatçı tipidir… Bir yönüyle eski destan geleneğini sürdüren; ama baka bir yönüyle, adının da belirttiği gibi <> söylemekle görevlenmi bir sanatçıdır.

Âık edebiyatı din dıı halk edebiyatının bir koludur. Âıklar 16. yüzyılda tekkelerin dıında iir söyleme olanağı bulurlar. Âık kahvelerinin bu oluumda önemli payı vardır. 42

“ Bu yeni ortamda tekkelerindeki ibadetin bir parçası görünümündeki dinî içerikli toplu eğlenmeler kahvelerde tamamen din dıı bir çehreye bürünmütür. Temeli ozanlık geleneği olan bu yeni oluum, biçimsel özelliği koruyup içerik olarak çeitlenen yeni bir iir tarzını, âık edebiyatını doğurmutur. Bu yeni oluumla biçimlenen Anadolu Âıklık geleneği Orta Asya kökenli ozanlık geleneğinin yeni gereksinmelere göre değimi, yeni unsurlarla zenginlemi devamından baka bir ey değil. (Yardımcı, 2003: 12)

Âıklar iirlerini yazı ile değil, sözlü gelenek yoluyla ve çoğunlukla da saz eliğinde halka sunarlar. Saz airleri içinde bulundukları ortama, koullara göre irticalen iirlerini söyledikleri için iirin aslını koruması ve aratırmacıların iirin aslına ulaabilmeleri çok zordur. iirler usta –çırak ilikisine bağlı olarak yaatılabilir ve günümüze varabilir ya da biz bu iirlere, cönk adı verdiğimiz halk iirlerin yazıldığı defterlerden ulaabiliriz.

Âık edebiyatı gelenekleri olan bir edebiyattır. Bir âıkta bu geleneklerin hepsi bulunabildiği gibi bir kaçı da bulunabilir. Mehmet Yardımcı’nın (2002: 163) sıralamasıyla bunlar;

A Saz çalma B Mahlâs alma C Rüya sonrası âık olma Ç Usta çırak D Âık Karılamaları a Atıma karılama b Talama – takılma c Soru cevap ç Çözümlü muamma, muamma atıma d Barıma, övme, uğurlama E Leb değmez. F Askı G Dedim dedi tarzı söyle Ğ Tarih bildirme H Nazire söylemedir.

Halk airleri halkın duyu ve düünülerini samimi bir ekilde dile getirirler. Ele aldıkları konular bakımından, halkın yaantısından kopuk değildirler.

43

“Halk airleri mücerret ve kitabi konulardan çok, günlük hayata sıkı sıkıya bağlı konuları ilerler. Bu onların dinleyici muhitlerine bağlı bir olaydır… Halk airleri eserlerini, yazılı edebiyat gibi, ayrı ayrı ahıslara vermezler, topluluğa verirler, birçok insanı bir anda ve bir yerde birden memnun etmek zorundadırlar.” (Boratav, 2000: 21)

Saz airleri, ürünlerini sundukları halk tarafından, kolayca benimsenir ve sevilirler. iirleri dilden dile yayılarak, farklı yörelerde kimi zaman değierek, yaamını sürdürür. Saz airlerinin halk tarafından bu kadar sevilmelerinin sebeplerini u ekilde açıklayabiliriz:

1 Açık anlatım: Göçebe kültürünün izlerini taıyan bir toplumun uzun, abartılı cümleler kurmak için çaba sarf etmesi beklenemez. Göçebe geleneğinden gelen bir toplumun hareketle bütünleen kiiliklerin karmaık cümleleri çözümlemek için ya da sözlüklerden uzan uzadıya iirine sözcük aramak için vakti yoktur. O kısa ve duru, zihinlerinde kalıı kolay olan iiri sever. Saz airleri iirlerini halkın anlayabileceği bir dille söylemilerdir. Zaman zaman divan edebiyatı ile birlikte ortak kaynaklardan beslenmeleri halktan uzaklamaları için bir sebep olmaz. Özellikle de 19. yüzyılda divân iirinin etkisinde kalarak Arapça ve Farsça sözcükleri kullanan âıklar dahi, bir noktada iirlerinde halkın anlayabileceği sözcükleri, deyimleri, konuulan dile özgü kalıpları kullanmayı ihmal etmezler. Böylece halk iiri geni kitlelerce benimsenir.

2 Saz airlerinin biçim olarak halkın beğenisine hitap eden ölçütleri yakalayabilmeleri, iirlerini saz eliğinde ve hece ölçüsüyle, uyağa önem vererek söylemeleri, iirlerinin uzun süre yaamasına olanak verir. Bu üç unsur (saz, uyak, hece ölçüsü) birleince açığa çıkan tını, iirlerin halkın zihninde daha kolay kalmasını ve hatırlanmasını sağlar. Divan iirinin etkilerine kapılıp aruz vezniyle yazan halk airleri çıksa da halkın diline yerleip yaayanlar daha çok hece ölçüsüyle yazanlar olur.

3Đçtenlik (Samimiyet): Âık iirinin en önemli özelliklerinden birisi, airlerin üzüntülerini, sevinçlerini, sevgilerini, yergilerini, övgülerini samimiyetle sunularıdır. Halk ifadesiyle bu iirlerde airlerin içi dıı birdir, airler yapmacıktan uzaktırlar. Bu içtenlik kullandıkları dile yansır. Onların mutlaka tebih, mecaz gibi 44

söz sanatlarını kullanma kaygıları yoktur. Bulundukları çevreye göre doğaçlama iir okur, içlerinden geldikleri gibi iirlerini düzerler.

“Gözlemlediğimiz kadarıyla bu iirin her türü, yazıldıktan sonra üzerinde tekrar tekrar durulan, uyak bulma ve sanat yapma kaygısıyla sözcükleri üzerinde oynanan Divan iiri ve sonrasındaki pek çok iirden farklı olarak, airin içinden doğduğu gibi içten geldiği gibi söylemitir. Zorlamalardan, içtenlik taımayan anlatımlardan genel olarak uzak kalmıtır. Bu iirin güçlü temsilcileri sözü iire dönütüren ustalıkları edinmiler, bunları özümseyerek iiri söylerken ortaya koymulardır.” (Aksan, 1999: 19 )

4Đlenen konuların geni halk kitlelerine hitap etmesi: Daha önce de değindiğimiz gibi, halk airleri halkın duyu ve düünülerini ilemiler, duygu ve düünü olarak halktan aldıklarını, halka iir olarak sunmu, onların hislerine tercüman olmulardır. Halkı ilgilendiren birçok konuda sanat değeri taıyan ürünler meydana getirmilerdir.

Boratav (2000: 21) halk airlerinin eserlerini konuları bakımından balıca yedi çeide ayırır. Bunlar: A Destanlar: Bir vaka üzerine söylenmi uzun manzumelerdir. B Güzelleme: Ak iirlerine, methiyelere, tabiat tasvirleri içinde airin duygularını anlatan manzumelerdir. C Talamalar: Hiciv ve sosyal tenkit iirleridir. D Koçaklamalar: Cenk ve kavga iirleridir. E Muammalar: Bilmece niteliği taıyan manzumelerdir F Didaktik iirler: Nasihat veren iirlerdir.

Yazılan iirler bunlardan hangi kategoriye girerse girsin her halükarda halka yöneli gözlenir.

imdi halk iirinde iki önemli âık olan Karacaoğlan’ı ve Erzurumlu Emrah’ı tanıyalım, iirlerindeki gibi edatlarını inceleyelim.

45

4.2.3.2. Karacaoğlan’ın Hayatı ve iir Anlayıı

Karacaoğlan halk tarafından benimsenen bir airdir. Âık iirinin en büyük lirizm ustası olmasına rağmen, yaamı hakkında yeterli bilgilere sahip değiliz. Yaadığı yüzyıl dahi tartıma konusudur. iirlerinden yola çıkarak yaadığı dönem tespit edilmeye çalıılır. Fakat halk iiri sözlü geleneğe dayandığı için, iirlerin tam aslına bazen ulaılması mümkün olamamakta, tahmini değerlendirmeler yapılmaktadır. Gerçi daha önce değinmi olduğumuz cönklerden de bilgi edinilebilmekteyiz.

Ama son elli yıla gelene kadar, bunların hiçbiri âığın kendi kaleminden çıkmı değil. Bunların çoğu, 18. yüzyıldan sonra okuryazarlık halk arasında yaygınlamaya balayınca, meraklılar tarafından yazıya geçirilmiler. Onların da asıl kaynağı sözlü gelenek. Sözlü gelenekte yayılma sürdükçe, kaynağı isterse yazılı olsun, halk iiri değiir olmak niteliğini sürdürecektir. Bu nedenle Karac’oğlan iirleri, çeitli Karaca’oğlanların ve halkın elbirliğiyle dokuduğu bir kuma, imece ile yapılmı bir halk kilimi sayılmalıdır. (Bagöz, 1992: 12)

Bu durumda halk airleri hakkında kesinlikle doğru dediğimiz bilgilere ulamak, tezkirelerden hayatlarını öğrendiğimiz divân airlerine göre çok daha zordur.

Yine de çeitli kaynakların yardımıyla Karacaoğlan’ın yaamını ve sanatını inceleyelim. Đlhan Bagöz (1992: 11) Karac’oğlan adlı kitabında “Karacaoğlan” ismini taıyan be farklı kiiden bahseder.

Bunlardan birisi 16. yüzyılda yaamı, Yozgatlı olduğu öne sürülen, Kanuni Sultan Sülayman’ın 542’de yaptığı Budin Seferine ve Yavuz Sultan Selim’in 1514 ve 1517 seferlerine katıldığı tespit edilen bir ordu airidir.

Bizim üzerinde duracağımız Karacaoğlan ise Âık Ömer ve Gevheri’yle aynı dönemde, yani 17. yüzyılda yaamı olduğu varsayılan, iirlerinde Türkmen konargöçerlerin yaam izlerini barındırmı olan airdir. Aratırmacılar, Âık Ömer’in: 46

Aratırmacılar, “Öksüz âık deyileri aseldir/ Karac’oğlan ise eski meseldir/ Ezgisi çağrılır keyfe keseldir/ Biz air saymayız öyle ozanı” dizelerinden yola çıkarak Karac’oğlan’ın 17. yüzyılda yaadığına kanaat getirirler. Bagöz de bahsedilen Karacaoğlan’nın 17. yüzyılda yaadığını kabul etmekle birlikte dörtlükten çıkarılan bu görüü yadırgıyor: “Biz öyle sanmıyoruz. Âık Ömer Karac’oğlan için “eski meseldir” diyor. Kendi devrinde yaayan âıkların içine Karac’oğlan’ı katmak, sonra da ona eski meseldir demek kolay yorumlanan bir ey değildir.” (Bagöz, 1992: 69)

Yardımcı ( 2003: 96)da “ Halep’i Osmanlı alıcak Dağı taa katar bir gün” dizeleri göz önünde bulundurulunca, Halep valisi Abaza Hasan Paa’nın 1658 yılındaki ba kaldırısı yıllarında sağ olduğu anlaılmaktadır.” dedikten sonra 17. yüzyıla ait bir cönkte “Aldı Gevherî ” ve “Aldı Karacaoğlan” diye balayan türkülerin arka arkaya bulunması yaadığı çağı açıklamak açısından önemli bir kanıt olarak görülmektedir.” diyerek bu konudaki yargısını tamamlar.

Cahit Öztelli de iki âığın karılamalarından Karacaoğlan’ın yaadığı yüzyılı tespit etmeye çalıır.

Yine Karacaoğlan’ın yaadığı çevrelerde elde edilen ve içinde Kerem, Zülâloğlu, Köroğlu , Âık Ömer, Gevherî, Âık Mehmet gibi 17. yüzyılda yaadıkları kesin olarak bilinen saz airlerinin manzumeleri de bulunan baka bir cönkte arka arkaya << aldı Gevherî>>, <> balıkları altında altı iir vardır. bunlardan dördü Gevherî’nindir. Hepsi de koma olan bu manzumelerden ikisi Karaca Oğlan’a benzektir. u durumdan anlaılıyor ki, iki âık karılamıtır. Gevherî’nin yaadığı çağın 17. yüzyıl olduğunu biliyoruz. (Öztelli, 2005: 17,18)

Bagöz bu görüe de katılmayarak Gevherî ile Karacaoğlan’ın karılamı olduklarını, bu ifadelere bakarak söyleyemeyeceğimiz kanısındadır:

Öztelli’nin yayınladığı iirler iki âığın karılatığını göstermekten uzak. Kesinlikle uzak. Karılama iirleri arasında geleneğin çizdiği belli bir sıra ve iliki vardır. Karılaan âıklarda biri ayak açar, öteki aynı 47

ayakla karılık verir; biri türkü ile sorular sorar, öteki benzer bir türkü ile soruları çözer, nihayet yermeler ve birbirine kara çalmalar gelir. Öztelli’nin gördüğü iirlerde bunların hiçbirinde eser yok.” (Bagöz, 1992: 63 )

Karacaoğlan ve Gevherî’nin karılaması hakkında değiik yorumlar yapılsa da 17. yüzyılda Güneyli olduğu kesin olan bir Karacaoğlan yaamıtır. Sözlü gelenekte mutlak doğrulara ulamak bir noktadan sonra imkânsız olduğuna göre yaadığı yüzyılı aağıda yer verdiğimiz, dizelerden tespit etmek durumundayız:

Karacaoğlan dendi ünüm duyuldu Bin on bete göbek adım koyuldu Çingiroğlu beniz özce soyumdu imdi kaldım garib baıma

Bin on bete beratçığım yazıldı Seksen bete bel kemiğim bozuldu Bin doksanda mezarcığım kazıldı Döner bayku öter bülbül baımda

Saz airleri halk tarafından çok sevilirler. Gezgin olarak yaamlarını sürdürdükleri için değiik yerlerde bulunurlar ve halk tarafından kendi yörelerine mal edilirler. Karacaoğlan da bunlardan biridir. Bu hususta Karacaoğlan’la ilgili en eski bilgileri Akehirli Ahmet Efendinin hatıra defterinden öğrenmekteyiz. Kendisi de air olan Ahmet Efendi anlaıldığına göre Karacaoğlan’ın köyüne varmı, edindiği bilgileri defterine yazmıtır. Karacaoğlan üzerine önemli bilgiler vermesi açısından Ahmet Efendinin yazdıklarına bir bakalım.

“ Garip illerde, hasetsen dilrübâ yaylalarda bülbüller, sünbüller ve nice uh airet dilberleri meyanında getü güzar eyleyen fıtraten mâderden âık gülü gülan Karaca Oğlan’ın Maskatı re’si olan Varsak karyesinde behasbel tesadüf yolum uğrayıp gurbet türküleri begayet hûumu cû eden bu âıkı hosaz ve sözün, esnâyi mükâlemede ahvalin konuup tarzı hayat ve ensâline ıttılâ husul bulmağla gurbette 48

ben dahi bu garip ibu âıkı saf nerîmin menâkıbin bu mahalle kaydı âyan gördüm, zîrde muharrer gurbet türkisiyle birlikte kaydeyledim.”

“Mâlum ola ki, Karaca Oğlan Varsak karyesinde dünyaya gelüp babası Türkmen airetinden Kara Đlyas, fakirel hal olmağla sayd ü ikârla taayyu eder olup bin on üç (1604) tarihinde Kozan derebeylerinden Hüsam Beyin sayıl nâmiyle tutkap asker devirdiği hengâmde Đlyas dahi tutulup götürülerek orada gaip olduğu içün lâkapları Sayıl Oğlu kaldığı ve elyevm karyei mezbur hânedanı Sayıl Zade Mehmet Efendiden anlaılmıtır.”

“Karaca Oğlan’ın ismi Hasan olup öksüz büyümü. Vechen karayağız ve fakir çocuğu olduğu içün buna Karaca oğlan denilüp böylece anıldığı. Karaca Oğlan delikanlı iken mûnis ve zeyrekliği hasebiyle ol vaktın karye ağalarından serdengeçti Osman Ağa Karaca Oğlan’ı evlâtlık ekliyle diğer fakir bir aile kızıyla teehhül ettirmi ise de kız hor ve çirkin olduğundan Karaca Oğlan babası gibi Sayıl askerliğine tutulacağını anlayıp yirmi dört yaında Varsak’tan firarla mekânın gaip ederek, encam Mara’ta Zülgar Oğlu (Zülkadır olacak) Hüsam Beyin himayesinde altı sene teehhül ümidiyle kalıp, teehhül ümidi münkesir olunca oradan mufarekatla yine geti diyara derbân olduğu ve Tarsus Suyu baında u türküyü söylediği,

Benden selâm söylen Kozan iline Top kara zülüflü mayalarına Bizim ilde çakır doğan olmaz Yavru ahin konar sarp kayalarına …

KARAC’OĞLAN der ki, ben de ben olsam Güzeller üstüne serdâr ben olsam Mevlâ izin verse bir top gül olsam Sokulsam zülüfler aralarına

“Bundan sonra Karaca Oğlan Engürü, Niğde, Kayseri, Sivas’a geçüp Türkmen airetleri meyanında gezüp bir daha dönmediği ve Mara’ın yeni beğlerinden Ali Beyle Taylan Yaylasında buluup divanın seyir ile bu türküyü söylemekle orada bir eyyam kaldığı.” … “Ve nice Türkmen airetleri meyanlarında gezüp Mara civarında Cezel yaylasında doksan altı yaında iken vefat eyleyüp vasiyeti üzerine tenha bir pınar baına defn olunup sazı çürüyünceye kadar ba ucunda ağaçta asılı durduğu tevatüren mervidir. Karaca Oğlan kendisi karayağız, 49

seyrek sakallı, uh merep, uzunca boylu levend bir adam imi. Mevlâ rahmet eyleye, âmin.1292”(Öztelli, 2005: 22,23,24)

“Kozan Dağından neslimiz Arı Türkmen’dir aslımız Varsak’tır durak yerimiz Gurbet ilde yâr eğler bizi” dizeleri de Ahmet Efendi’yi doğrular niteliktedir.

Karacaoğlan iirlerinde en çok doğa ve sevgi konularını iler. Güney coğrafyasının tüm güzellikleri onun iirine yansır. “Doğa onun iirlerinde seyredilen bir manzara değil, içinde doğup büyüdüğü yaanan bir mekândır. Her türlü bitki onun duygularının dilidir. Onun iirleri canlı bir doğa dekoru içinde sevda pınarı gibi akıp gider. Đçinde göçebe bir yaam sürdüğü Çukurova doğası edebi kiiliğini biçimlendirmitir.” (Yardımcı, 2003: 100)

Doğa onun iirlerinin ayrılmaz bir parçasıdır: Cennet dense sana yakıır dağlar/ Ovalar ovalar engin ovalar/ Lâlesi sünbülü boynun eğiin/ Rahiyası tatlı gülü yaylanın, derken hep doğa iirlerinde vardır. Karacaoğlan’ın doğası kurak, cansız, ruhsuz, hayali bir doğa değildir. Onun doğasında esen rüzgâr hissedilir, açan çiçeğin kokusu duyulur. Karacaoğlan doğayı sever, doğa da ona kucak açar. Đlhan Bagöz Karacaoğlan’ın doğayla olan bu ilikisini öyle yorumlar:

Konar göçer toplumunda, insan doğa ile alı veriinde asalaktır, sömürücüdür. Doğa tek yanlı boyuna verir, insan doğaya hiçbir ey vermez; ne bilgi ne de emek. Tek yanlı boyuna doğadan alır. Yayla ve ova otunu çimenini yitirir; il halkı hayvanını otarır; orman ağacını bitirir, insan keser götürür; pınar suyunu getirir, Türkmenin kendi de hayvanı da içer oturur. Güneyde pek seyrek görülen kuraklık vurmadıkça, bu düzen böyle tek yanlı iler. Otun bitmediği yıl ise, airete sadece “ O dağ olmaz bu dağ olsun”, barhanasını yükletip göçmek düer. Đnsan bu düzende toprağı tarla tarla bölüp mal edinmemitir daha. Toprakla savaa balamamıtır. Çünkü toprak henüz kiinin malı değildir. Göçebe düzeninde toprakta kiisel mülkiyet yoktur. Yayla ve kılak ise bütün airetin malı sayılmaktadır. Göğsü kabaca otlu yaylalarda herkes hayvanını otlatabilir. Hayvan kiilerin malıdır ve konargöçerin serveti hayvanın sayısı ile ölçülür. Bir kiiye mal olan toprakla didime daha balamı değildir. Bütün vaktini ve gücünü topraktan ürün sökmeye veren, emeğinin karılığını alamayınca da elleri böğründe kalan köylü ekinci insanı, konar –göçerlerin belirgin tipi değildir. Bunun için iirde 50

“zalım toprak, kara toprak” gibi deyimler daha görülmez. Yerleik köylü kültürünün temeli olan öküz ve çift Karac’oğlan iirine girmez… Doğa, Karac’oğlan’ın iirinde bu nedenlerle, istemeden, zora komadan veren cömert bir ana gibidir. (Bagöz, 1992: 27)

Karaca’oğlan’nın iirlerinde genel olarak doğa güzel, iyi olarak betimlenmekle birlikte ara sıra da kendisine kızılan bir insan olarak karımıza çıkar.

Yüce dağlar ne kararıp pusarsın Atı derler nazlı yâri baından Oturmu derdime dert mi karsın Âlem sele gitti gözüm yaından

Balta değsin, ormanların kurusun Gazel olsun, yaprakların çürüsün Top top olsun geyiklerin yürüsün Avcıların avın alsın peinden

Sarp kayalarını taçılar delsin Tomurcuk güllerin yad eller dersin Yârin emaneti var, senin olsun Sakla dağlar boranından, kıından

Fenasından da KARAC’OĞLAN fenasın Od düe de döne döne yanasın Yüce dağlar sen de bana dönesin Ayrılasın yâreninden einden (Öztelli, 2005; 158)

Karacaoğlan’ın iirlerinde sevgi, kadın ve cinsellik doğayla birlikte ilenen en önemli konulardır. Karacaoğlan gezip gördüğü her ilde güzellere vurulur, tek bir kadınla, tek bir sevdayla yetinmez. Anlattığı kadınlar anlattığı doğa kadar canlı, gerçektirler. O platonik sevgiye iirlerinde hiç yer varmaz. Onun kadınları etiyle kanıyla yaayan Elif’tir, Sema’dır, Zeynep’tir. O sevme ve sevilme isteğini,

“Çağır Karaca oğlan çağır Ta dütüğü yerde ağır Güzel sevmek günah değil Dört kitapta yerin gördüm” diyerek belirtir.

51

Nitekim çoğu zaman belirtmekle de kalmaz, o güzellerle birlikte olmak ister. “Ben güzele güzel demem/ Güzel benim olmayınca/ Soyunup koynuna girmeye geldim”, dizeleriyle de sevime isteğini açıkça dile getirir. Öner Yağcı’ya göre Karacaoğlan’ın yeni, özgün ve en önemli özelliği burada ortaya çıkar:

“Karacaoğlan iirinde düten, bilinmezden kurtulmu olan sevgili, ete kemiğe bürününce sevgi anlayıına cinselliğin de eklenmesi Karacaoğlan iirinde en canlı, en can alıcı bir özellik oluyor. Sevginin bölünmez bir parçası olan cinsel istek, olanca açıklığı ve çıplaklığıyla Karacaoğlan’ın iirlerine konuk oluyor. Hem de vazgeçilmez, onsuz olunamayan bir konuk. Öyle bir konuk ki, Karacaoğlan hangi kızı, hangi gelini görse hemen gönlünü aktarıveriyor ve o güzeli cinsel olarak istiyor. Üstelik bu isteğini öyle dolambaçlı yollardan değil açıkça söylüyor. Hiç bitmeyen, hiç tükenmeyen bir istek olarak iirlerinin temelini oluturuyor. Nerde bir güzel varsa Karacaoğlan ordadır ve iiri hemen o yeni güzele yönelmitir de. unu eklemek gerekir ki Karacaoğlan’ın güzelleri, öyle hep naz eden, hep sevdiğinden kaçan, hep acı çektiren güzeller de değildir. Çoğu Karacaoğlan’ın sevgisine, isteğine karı durmazlar. Karacaoğlan da iirlerinde bu güzellerle olan cinsel akını anlatır. Gerdanlarını, göğüslerini, kollarını, yanaklarını, bellerini gördüğünü, kokladığını, sardığını hatta emdiğini söyler durur. (Yağcı, 2001: 85)

Bunların dıında hayat, ölüm, gurbet gibi konuları da ilese en çok iledikleri yukarıda belirttiğimiz gibi “ak ve doğa” olur, tasavvuf anlayıına hiç kapılmaz.

Karacaoğlan çağdalarının aksine divan edebiyatının etkisine kapılmayıp, güzel, duru bir Türkçe ile baka bir deyile halk dili ile iirlerini söyler, özenti ve yersiz süslemelerden uzak kalır. Söz sanatlarını ustalıkla kullanır, özgün benzetmelerle günümüze ulaır. Aruz ölçüsünü hiç kullanmaz, 11’li ve 8’li hece ölçüsünü kullanır. iir ahengini sağlamak için hezele, hey gibi sözcüklere yer verir. iirlerinde çoğunlukla yarım uyak kullanır.

Neticede Karacaoğlan Güney illerindeki airetlerde, Türkmen köylerinde türkü söylemek yerine “ Karacaoğlan çağırmak” dedirtecek kadar halkın diline yerlemi bir saz airimizdir.

52

4.2.3.2.1. Karacaoğlan’ın iirlerinde Gibi Edatıyla Birlikte Kullanılan Kelimelerin Đncelenmesi ve Gibi Edatının Kullanılma Yüzdesi

Tablo 3 Karacaoğlan’ın iirlerinde Benzetme Edatı Gibiye Bağlanmı Durumdaki Sözcüklerin Somut/Soyut ve Özel/Cins Olularının Đncelenmesi

Sıra Gibi Edatı iir No Somut Soyut Özel Cins No 1 Al gibi 60 Somut Cins 2 Alma gibi 89 Somut Cins 3 Abı Kevser 181 Soyut Özel gibi 4 Ay, gün, 285 Somut Cins yıldız gibi 5 Arı gibi 434 Somut Cins 6 Bülbül, Büller 99, 126, 130, Somut Cins gibi 5, 133, 173, 218, 426, 427, 378 7 Bal gibi 59, 60, 109, Somut Cins Ekler 17 8 Baz gibi 67 Somut Cins 9 Balık gibi 136 Somut Cins 10 Balaban gibi 60 Somut Cins 11 Bayku gibi 144 Somut Cins 12 Bahri gibi 291 Soyut Cins 13 Billur gibi 325 Soyut Cins 14 Bıçak gibi 353 Somut Cins 15 Bozkurt gibi 425 Somut Özel 16 Bulut gibi Ekler 52 Somut Cins 17 Çiçek gibi 358 Somut Cins 18 Ceren gibi 236 Somut Cins 19 Ceylân gibi Ekler 41 Somut Cins 20 Dere suyu 11 Somut Cins gibi 21 Dal gibi 52, 378, Ekler Somut Cins 617 22 Deve gibi Ekler 50 Somut Cins 23 Dert gibi 367 Soyut Cins 24 Dervi gibi 159 Soyut Cins 25 Düman gibi 343 Soyut Cins 26 El gibi Ekler 62 Soyut Cins 27 Edâ naz gibi Ekler 6 Soyut Cins 53

28 Fidan gibi 72 Somut Cins 29 Gazel gibi 239, 240 Soyut Cins 30 Geyik gibi 24, 115 Somut Cins 31 Gül, Güller 52, 218, 62, Somut Cins gibi 111 32 Gonca gül 59, 60, 426, Somut Cins gibi 451 33 Gün gibi Ekler 8 Somut Özel 34 Gövel ördek 82 Somut Cins gibi 35 Güne gibi 125, 165 Somut Özel 36 Hüma, Hüma 122, 255,346 Soyut Özel Kuu gibi 37 Hardal gibi 142 Somut Cins 38 Hûblar gibi 186 Soyut Cins 39 Hazan gibi 243 Soyut Cins 40 Hecin gibi 406 Somut Cins 41 Đspir gibi 276 Somut Cins 42 Ku gibi 120 Somut Cins 43 Kul gibi 52, 63, 426 Soyut Cins 44 Kavak gibi 206 Somut Cins 45 Kar gibi gibi 53, 254 Somut Cins 46 Kor gibi gibi 53 Somut Cins 47 Keklik gibi 77, 120, 144, Somut Cins 123 48 Kaz gibi 53 Somut Cins 49 Kan gibi 141, Ekler 8 Somut Cins 50 Kargı kamı 186, 467 Somut Cins gibi 51 Kıl gibi 63, 93 Somut Cins 52 Kurt gibi 40, 367, Somut Cins 53 Koçak gibi 358 Soyut Cins 54 Mal gibi 52 Somut Cins 55 Maya gibi 165 Somut Cins 56 Misk gibi 178 Somut Cins 57 Mum gibi 230, 232 Somut Cins 58 Mercan gibi 187 Somut Cins 59 Mert gibi 425 Soyut Cins 60 Nerkis gibi 67 Somut Cins 61 Nar gibi 152 Somut Cins 62 Od gibi 367, 425 Somut Cins 63 Öksüz gibi 64 Soyut Cins 64 Poyraz gibi 240 Somut Cins 65 Sulu sepken 24 Somut gibi 66 Sel gibi 73, 426 Somut Cins 67 Sicim gibi 406 Somut Cins 54

68 Su, Sular gibi 278, 376, 34, Somut Cins 434, 57, 134, 148, 209, 239, 357,354 69 Sırma gibi 315 Somut Cins 70 Selvi gibi 376 Somut Cins 71 Saz gibi Ekler 6 Somut Cins 72 ahin gibi 77, 152 Somut Cins 73 eyda bülbül 125 Somut Cins gibi 74 Sofu gibi Ekler 39 Soyut Cins 75 ehrî (ehirli) 291 Soyut Cins gibi 76 Tor gibi gibi Somut Cins 77 Tilki Ekler 39 Somut Cins 78 Tel gibi 62, 59 Somut Cins 79 Yârim gibi 25 Somut Cins 80 Yaz baharın 64 Somut Cins suyu gibi 81 Yağmur gibi 463 Somut Cins 82 Yel gibi 93, 109 Somut Cins

iirlere ve tabloya göre ortaya çıkan sonuçlar unlardır:

1 Karacaoğlan’ın iirlerinde gibi çoğunlukla benzetme edatı ilevi görür. 2 Karacaoğlan’ın toplam 547 iiri incelendi. Bu iirlerde toplam 192 kere gibi ile karılatık. Necâtî Beğ ve Nedim’den farklı olarak Karacaoğlan’da bala batmı gibi, turna geçmi gibi, çaya batmı gibi, zehir yemi gibi, doğduğu gibi kullanımlar görülür. Böylece gibi eyleme ya da eylem soyundan bir sözcüğe bağlanmı olur. Özellikle yemi gibi, batmı gibi ifadelerinde, gibi eyleme yaklama anlamı katar. Gibi edatından önce yer alan 82 sözcükten 64’i somut, 18’i soyut, 5’i özel, 77’si cins addır. 3 Buna göre Karacaoğlan’ın gibi edatını kullanma yüzdesi ve gibi edatından önce kendisine benzetilen öğe durumunda olan adların, somut, soyut, özel, cins olma yüzdeleri u ekildedir. 55

Grafik 3 Karacaoğlan’ın iirlerinde Gibi Edatının Kullanılma Yüzdesini gösterir Grafik

100% 90% 80% 70% 60% 50% 40% 30% 20% 10% 0% gibi edatı somut soyut cins özel

4 Karacaoğlan’ın iirlerinde gibi edatından önce gelen ve onunla birlikte en çok kullanılan sözcük gibi edatıyla birlikte su gibidir. 11 yerde su gibi yer almaktadır. Bunun dıında Karacaoğlan’ın iirlerinde doğaya ait sözcüklerin, doğada bulunan hayvan isimlerinin gibi edatıyla çok fazla kullanıldığı görülür. Gibi edatıyla en çok kullandığı sözcükleri u ekilde gösterebiliriz:

Su gibi, sular gibi 11 kere Bülbül gibi, bülbüller gibi 10 kere Ben gibi, benim gibi 8 kere Sen gibi, senin gibi 5 kere Gül gibi 4 kere Bal gibi 4 kere Dal gibi 4 kere Gonca gül gibi 4 kere Keklik gibi 4 kere

56

4.2.3.3.Erzurumlu Emrah’ın Hayatı ve iir Anlayıı

19. yüzyılda yaamı önemli halk airlerimizdendir. Doğum tarihi üzerine değiik görüler öne sürülmütür. Aratırmacıların bazıları 1230, 1235 gibi kesin tarihler verirken, bazıları net bir tarih vermektense yaadığı yüzyılı söylemenin daha doğru olduğunu belirtirler. Pertev Naili Boratav ( 1991: 42)Erzurumlu Emrah’ın doğumuna ilikin “Erzurum’da doğmutur. Elli yaını geçtiği halde 1855 senesinde öldüğüne göre, on sekizinci asrın sonlarında doğmu olsa gerektir.” yorumunu getirir. Eflatun Cem Güney de 18. asrın son yıllarında doğduğu görüüne katılır, Vehbi Cem Akun da yaadığı yüzyılı belirtmekten yana olarak 19. yüzyılda yaamı bir halk airidir eklinde yorumunu yapar. (Güney, 12; Akun, 7: Karadağ, 1992: 23)

Âığın ölüm tarihi de tartıma konusudur. Bu konuda derin aratırmaların yer aldığı ve aratırmacıların görülerine yer verdiği Metin Karadağ’ın kitabından faydalanacağız. Metin Karadağ’dan (Onay, 16; Karadağ, 1992: 29) öğrendiğimize göre Ahmet Talat Onay Erzurumlu Emrah’ın mezar taında yazılı olan tarihin tahminen yazıldığı görüündedir. Đbrahim Aslanoğlu’nun da belirttiğine göre mezar bulunduğunda mezarın üzerinde bir tarih yoktur. Bu durumda mezarın üzerinde yer alan tarih âığın hemen ölümünden sonra atılmı olan bir tarih değildir. Bununla birlikte yine Karadağ’ın kitabından aktaracağımız Necâtî Turgut Göksel’in yaklaımı ise bu doğrultuda değildir:

“Biz ise Âık’ın doğum ve ölüm tarihlerini öylece tesbit etmi bulunuyoruz. Âık Cemâlî, Emrah’ın öldüğü zamanki yaının 85 olduğunu not etmiti. Tokat ve Niksar çevrelerindeki yalılar da bunu te’yid etmektedir. Ölüm yılına gelince, gerek Arap ve gerek Türk harfleriyle mezar talarına yazılan kitabelerde ölüm tarihi 1271 H. gösterilmitir. Âık Sabri’nin ölümü üzerine Emrah’ın yazdığı manzumenin son mısrası Ebced hesabıyla 1277 çıkar. u hâle göre Âık Emrah 1277 h. sağdır. Tokatlı Nuri’de ustası Emrah’ın ölümüne ait uzun bir Bahariye tertiplemi.(son mısradan 1277 tarihi çıkarılıyor) bu vesikalar realiteyi dillendirdiklerine göre Emrah’ın doğum ve ölüm tarihlerini böylece beyan edebiliriz. Doğumu 1192/1776 ölümü de 1277/1861’dir.” (Göksel; Karadağ, 1996: s. 32’deki alıntı).

57

Halk airlerinin yaamları, doğum ve ölüm tarihleri çoğunlukla tartımalı olduğu için, biz de en genel yargıyı doğru kabul edip Erzurumlu Emrah için 18. yüzyılın sonlarında doğmu ve 19. yüzyılda yaamı bir âıktır diyeceğiz.

Đsminde de belirtildiği gibi Emrah Erzurum doğumludur. Kendisi Erzurumlu oluunu: “Ne âıklar çıkıptur Erzurum’dan lîk Emrahî Bu esnada hakikat bezminin üstadı ben çıktım” dizeleriyle ispatlar.

Emrah uzun süre yaamını Erzurum’da geçirmez. Âığın tabiatına uygun ekilde bir gezgin yaamı sürer, Trabzon, Konya, Nevehir, Niğde, Sivas, Tokat gibi Anadolu’nun değiik illerinde bulunur.

Divan iiri ile halk iirinin kaynamaya baladığı bir dönemde yaayan Erzurumlu Emrah medrese eğitimi görür, bu eğitim onu divan iirine daha çok yaklatırır. Kaynakların çoğunluğunda medrese eğitimini Erzurum’da gördüğü açıklanır. “Medrese yıllarında devrin geleneğine bağlı olarak tarikat mensubu olmu, Nakibendi tarikatının Halidiye koluna girmitir.” (Karadağ, 1992: 25) Metin Turan ( 1997: 289) ise Ozanlık Geleneği ve Türk Saz iiri adlı kitabında “Tokat’ın Niksar ilçesine gitmi. Burada Nakibendi tarikatının Halidiyye koluna girmitir.” diyerek tarikata giriini Erzurum’dan ayrılıından sonraya bağlasa da, diğer kaynaklarda Emrah’ın tarikat mensubu oluu medrese yılları olarak belirtilir.

Âığın Erzurum’dan ayrılıı bir kız yüzünden olur. Emrah nianlandığı kız için balık parası bulmakta zorlanınca Erzurum’u terk ederek, Trabzon’a gelir. Burada Güleser adında bir göçer kızına gönlünü kaptırır. Kızın babası durumu anlayınca kızını alıp gider. Emrah da kızın ardından gitmek ister. Đkinci durak yeri Kastamonu olur. Bu arada baından bir evlilik geçer. Gerisini Artun (1997: 289) öyle anlatır:

Ancak çok geçmeden sıkılır. Tekrar yollara düer. Köy köy kent kent dolaarak Sivas’a ulaır. Burası dervi ve âık yatağıdır. Emrah halk kültürü zengin olan bu yerde gönül çokunluğunu buluverir. Eskilerin anlattığına göre, postunu Bengilerde Saatçioğlu hanesine serip, sazını da Havuzlu Kahveye asar. Kente yeni bir aığın geldiğini duyan gelir. Emrah hem koup gelenlerin kalbini hem de kendi kalbini açmakta 58

beceriklidir. Kimi zaman gerçek dilden, kimi zaman mecazi telden söyler. Gelenleri duygulandırır. Güçlü kiiliği ile geni bir çevre yaratır. Emrah, Sivas’taki yaantısından memnunken bu kez gönlü zorlu bir aka çarpar… Bu güzelin adı Mahi’dir. Emrah’ın tezgahında sitem üzerine sitem dokutan bir cefanın haksızlık olacağını düünen hatırı sayılır kiiler araya girmi, Mahi ile evlenmesini sağlamılardır.

Erzurumlu Emrah bir süre sonra burada da gönlünü eyleyemez olur. Mesleği âıklık olan Emrah yine gezmeye balar. Ömrünün son yıllarını Tokat’ın Niksar ilçesinde geçirir. “Acın kızı” denilen yalı bir kadınla evlenir ve ölümü de burada gerçekleir.

Erzurumlu Emrah divan iirinin etkisinde kalan bir airdir. Bunda yaadığı yüzyılda görülen halk iiri ile divan iiri arasındaki yakınlama etkilidir. “Âık tarzı bilhassa 18. asırdan sonra, divân edebiyatı ile halk edebiyatı ve tekke edebiyatı unsurlarının karımasından hâsıl olmu muhtelit bir mahsuldür.” (Köprülü, 1999: 180) Çağının özellikleri yanında Emrah bir de medrese eğitimi görünce iirlerinde divan iiri unsurlarını görmek kaçınılmaz olur. Divan iirinin etkisiyle aruzlu iirler yazdığı, tarih düürdüğü, nazire yazdığı görülür.

Kendisi divan edebiyatına özgü mazmunları kullanarak, dini ve efsanevi ahsiyetlere iirlerinde yer vererek, çağdalarına göre daha ağır bir dil kullanarak divan iirinin yansımalarını açıkça ortaya koyar.

Emrah, divan edebiyatının etkisinde kalarak yazdığı bu aruzlu iirlerde baarılı görülmez. “Aruz veznine hakkıyla hakim olmadığından, Emrah’ın iirlerinde zorlayıcılık ve kapalılık, hemen göze çarpar. Çokça görülen imâle, zihâf gibi vezin bozuklukları, zorlamalar ve dil yanlıları, O’nun bu sahadaki iirlerinin küçümsenmesine yol açmıtır.” ( Karadağ, 1992: 50)

Onun asıl baarısı hece vezniyle yazdığı iirlerde ortaya çıkar. Orhan Ural klasik edebiyatın etkisinde kalııyla ve o etkiden sıyrılabilseydi daha baarılı olabileceğiyle ilgili u yorumu yapar: “Bir halk ozanı da olsa, bellediği o karmaık sözcükleri kullanmadan çocuksu bir sevinç duymutur. Onun için en büyük yitik de 59

buradadır. Bir , bir Karacaoğlan, ya da Dadaloğlu gibi seslenseydi halk iirine çok değiik katkılarda bulunurdu. Erzurum’un Tanbura köyünde doğan ve üç kot arpa be kot çavdar eken bir ortamın adamı oluunu, Emrah, iirinin söz konusunda genellikle unutmutur. Bu karmaık sözcüklere yöneli, onu halk gözünde “Ne bilgili!” diye belki de avutmutur. Böyle bir gereksinmeyi duymasa, böyle bir özentiye yeltenmese ne güzel olurdu!..” (Ural; Turan, 1997: s.288’deki alıntı)

Bir halk airi olarak aruzlu iirler yazması, mensubu olduğu edebiyat anlayıına ters düen bir davranı olarak karımıza çıkıyor. Batan divan iiri kültürünü almamı olması da bu alanda verdiği eserlerin yetersiz kalmasına neden olur. Hece vezniyle yazdığı iirleri daha baarılı bulanlardan birisi de Köprülü’dür.

Emrah’ın aruzlu iirlerinde ilediği temel konular tasavvuf ve aktır. Bu konular hece ölçüsüyle yazdığı iirlerde de görülür. Öğretici nitelik taıyan iirleri de vardır. Diyar diyar dolaan bir air olarak, gurbet iirlerinin bir parçası olur. Çoğu iirinde acılı yaamının izleri görülür. Çektiği sıkıntılar iirine yansır.

Erzurumlu Emrah, Âıklık geleneğinin önemli bir geleneği olan usta çırak ilikisini en iyi yaatan airlerdendir. “Âıklıkta yol vardır, erkân vardır. Bu gelenektir. Bu gelenekte âıklar genellikle bir usta âığın önüne diz çöküp onun çırağı olarak yetenekleri ölçüsünde olgunluğa erimenin güç yollarından geçerler. Gelenek gereği icracılık, âığın airlikteki ustalığı için üstad da denilen usta bir âığın yanında uzun süre ders alması benimsenmitir.”(Yardımcı, 2002: 209)

Bu geleneğe göre usta, genç âığı yanından ayırmaz. Nereye giderse onu da götürür. Genç âık da ustasının sazını taır, iirlerini ezberler, saygıda ona karı en ufak bir kusur ilemez. Ustanın çırağına itimadı tam olduğunda sazını eline verip, nasibini araması için ona yol verir. Âık dilinde buna çıraklama denir. Genç âık ustasını hiç unutmaz, ona ait dil, konu, uyak, ezgi anlayıını sürdürür ve öylece âık kolları oluur. Bu âık kollarından birisi Emrah koludur. Emrah kolunun oluumunu Yardımcı’dan (2003: 116) u ekilde öğreniyoruz:

60

Emrah ustası Erbabî’den aldığı saz, söz ve belagattaki feyzini Anadolu’yu adım adım dolaarak gelitirmitir, adına Emrah Kolu denen âık kolu olumutur. Bilindiği gibi ustaçırak geleneği içinde, birbiri ardınca yetien âıklar tarafından odak hüviyetindeki âığa bağlılık duyarak, ona ait üslup, dil, ayak, ezgi, konu ve anıları devam ettiren gruba âık grubu denmektedir. Çırağın ustasında hakim olan tavır kendisinde yaadığı gibi, bu eda kendisinin yetitirdiği çırağına da sirayet eder. Zamanla bu gelenek zinciri içinde aynı tarzda söyleyen bir âık grubu oluur. Emrah kolunda Tokatlı âıklardan üç önemli isim âık edebiyatında kendine özgü yer edinmi sima olarak görülür. Bunlar Tokatlı Gedaî, Tokatlı Nurî ve Zileli Ceyhunî’dir. Bunların yanı sıra Tokatlı âıklardan Tokatlı Cemalî, Zileli Mevcî, Zileli ermî, Niksarlı Bedrî, Niksarlı Cesurî gibi Emrah kolunun diğer âıklarından da söz etmek mümkündür.

Erzurumlu Emrah Erbabî’ye çırak olup, bir çok yer gördükten sonra Nurî ve Gedaî’yi Tokat’ta kendine çırak alır, ustaçırak ilikisine uygun ekilde onları yetitirir. Özellikle Tokatlı Nurî ustasına büyük hayranlık duymu, onun çırağı olduğu için övünür, çok fazla etkisinde kalır. “ Bu etkilenme o denli ileri düzeyde olmutur ki, Nuri’nin bazı iirleri de Emrah’a mal edilivermitir.” ( Karadağ,1992: 35)

Tokatlı Nuri’nin asıl adı Mahmut’tur. Ona Nuri mahlasını ustası, “Emrah sel ilham ile mahlas dedi Nuri Nuri gibi isminle müsemmâ olasın” diyerek verir.

Nuri ustasını çok sevdiği gibi ustası da Nuri’yi çok sevmi olmalı ki ölmeden evvel sazını ve sözünü Nuri’ye bırakır. O da ustasının ismini, üslubunu yetitirdiği çıraklara aktarır, yaatır. Neticede âık geleneklerini yaatan ve halk tarafından sevilen bir âık olarak günümüze adı eriir, sanatı kalır.

61

4.2.3.3.1. Erzurumlu Emrah’ın iirlerinde Gibi Edatıyla Birlikte Kullanılan Kelimelerin Đncelenmesi ve Gibi Edatının Kullanılma Yüzdesi Tablo 4 Erzurumlu Emrah’ın iirlerinde Gibiye Bağlanmı Durumdaki Sözcüklerin Somut/Soyut ve Özel/Cins Olularının Đncelenmesi

Sıra Gibi Edatı iir No Somut Soyut Özel Cins No 1 Âhû gibi 174 Somut Cins 2 ‘Ârifan gibi 260 Soyut Cins 3 Bülbül, 33, 35,50, Somut Cins Bülbüller gibi 72, 130, 227, 242, 290, 325, 329, 417, 91 4 Bahar seli gibi 89 Somut Cins 5 Bahtum gibi 206 Soyut Cins 6 Bârân gibi 351 Somut Cins 7 Cânum gibi 206, 218, Soyut Cins 244 8 Cânânum gibi 217 Soyut Cins 9 Cennet gibi 71 Soyut Özel 10 Çemün gibi 263 Somut Cins 11 Deryâ gibi 341 Somut Cins 12 Güney gibi 30/a Soyut Cins 13 Gül, Güller 35, 173, Somut Cins gibi 198, 298, 310, 158, 193, 303, 311, 342, 349 14 Güne gibi 67 Soyut Özel 15 Gün gibi 169, 198, Somut Özel 207, 297 16 Güzeller gibi 233 Soyut Cins 17bak Gamzen gibi 289/a Somut Cins 18 Gulguli mînâ 290 Somut Cins gibi 19 Hakikat gibi 126 Soyut Cins 20 Hûbrûlar gibi 289 Somut Cins 21 Hüsnün gibi 192, 197 Soyut Cins 22 Haymei âhı 264 Somut Cins gibi 62

23 Hûrîdi Enver 278 Somut Cins gibi 24 Đsrâfil gibi 331 Soyut Özel 25 Kays gibi 51 Somut Özel 26 Kaun gibi 168 Somut Cins 27 Kâfûr, Kâfir 188, 285 Soyut Cins gibi 28 Kızlar gibi 218 Somut Cins 29 Kul gibi 238 Soyut Cins 30 Kiver gibi 278 Soyut Cins 31 La’li lebin 97 Somut Cins gibi 32 La’li cânum 253 Soyut Cins gibi 33 Mir’âtı 338 Somut Cins mücellâ gibi 34 Mâder gibi 278 Somut Cins 35 Mûsâ, Mûsa 244, 186 Somut Özel gibi 36 Mecnûn, 228, 274, Somut Özel Mecnun gibi 349, 23

37 Mansur gibi 72 Somut Özel 38 Ney gibi 76, 116 Somut Cins 39 Necâset gibi 154 Soyut Cins 40 Nakka gibi 296 Somut Cins 41 Pervâneler, 72, 135, 83 Somut Cins Pervâne, gibi

42 Pûtei zer gibi 112 Somut Cins 43 Pul gibi 167 Somut Cins 44 Su, Sular gibi 3, 7, 121, Somut Cins 232, 258, 260, 263, 290, 326, 363, 176, 257

45 Sim, Sîm gibi 114, 218, Somut Cins 241

46 Servi gibi 326 Somut Cins 47 ebnem gibi 265 Somut Cins 48 eriât gibi 126 Soyut Cins 49 Tarikat gibi 126 Soyut Cins 50 Tûtî gibi 212 Somut Cins 51 Yaver gibi 278 Soyut Cins 63

52 Yârenler gibi 278 Soyut Cins 53 Yûsuf gibi 282 Somut Özel 54 Zülfün, zülfi 192, 197, Somut Cins gibi 250, 263, 288, 205

55 Âvâreve 320 Soyut Cins 56 Âyineve 162 Somut Cins 57 Bülbülve 167 Somut Cins 58 Bahrve 351 Somut Cins 59 Devrânve 204 Soyut Cins 60 Ferhadve 294 Somut Özel 61 Gülberk ve 14 Somut Cins 62 Hûrîdve 313 Somut Özel 63 Kûhve 232 Somut Cins 64 Kaysve 273 Somut Özel 65 Mehve 11 Somut Özel 66 Mestâneve 211 Soyut Cins 67 Mihrve 177, 281 Somut Özel 68 Nâkûsve 245 Somut Cins 69 Pervâne, 56, 95, 116, Somut Cins Pervane ve 252, 276, 283, 297, 325, 104 70 Sûretimve 220 Soyut Cins 71 Sûzanve 273 Somut Cins 72 Seylve 281 Somut Cins 73 Tûtîve 223 Somut Cins 74 Râhve 273 Somut Cins 75 Yevmve 349 Soyut Cins 76 Zerreve 173, 220 Soyut Cins

Erzurumlu Emrah iirlerinin tamamında gibi edatını tebih (benzetme) yapma amacıyla kullanır. Hiç bir iirinde gibi eylemden sonra gelmemitir. Divan iirinin etkisiyle, Karacaoğlan’da hiç görülmeyen ve, Erzurumlu Emrah’ın iirlerinde çokça karımıza çıkar. iirlere bağlı olarak tabloda ortaya çıkan sonuçlar u ekildedir: 1 Erzurumlu Emrah iirlerinde gibiyi daha çok tebih yapma amacıyla kullanır. Bu çalımada Erzurumlu Emrah’ın 364 iirini inceledik, 364 iirde 155 kere gibiyi, 40 kere de vei 64

kullandığını gördük. Özellikle ve sayısının fazla olması dikkat çekicidir. Daha önce incelediğimiz Necati Beğ divanında olsun Nedim divanında olsun ve kullanımı bu kadar çok değildir. 2 Yukarıdaki tabloda gibi edatından önce yer alan 76 sözcükten 50’si somut, 26’si soyut, 14’ü özel, 62’si cins addır. 3 Buna göre Erzurumlu Emrah’ın iirlerinde gibi edatının kullanılma yüzdeleri ve gibi edatından önce kendisine benzetilen öğe durumunda olan adların, somut, soyut, özel, cins olma yüzdeleri u ekildedir.

Grafik 4 Erzurumlu Emrah’ın iirlerinde Gibi Edatının Kullanılma Yüzdesini Gösterir Grafik

90% 80% 70% 60% 50% 40% 30% 20% 10% 0% gibi edatı somut soyut cins özel

4 Erzurumlu Emrah’ın iirlerinde gibi edatından önce gelen ve onunla birlikte en çok kullanılan sözcük gibi edatıyla birlikte Emrah, Emrâh, Emrâhî gibi ve sen, senin gibidir (Ve edatıyla kullanılanları da dâhildir.).

65

En çok gibi ile birlikte kullanılan sözcükleri tabloda gösterelim.

Emrah gibi, Emrâh gibi, Emrâhî gibi 17 kere

Sen gibi, senin gibi 17 kere Bülbül gibi, bülbüller gibi 13 kere Su gibi, sular gibi 12 kere Pervane gibi, pervâneler gibi 12 kere Gül gibi, güller gibi 11 kere Ben gibi, benim gibi 8 kere Zülfün gibi, zülfi gibi 6 kere

4.2.4. Đkinci Yeni iirinde Gibi Edatının Đlevi ve Kullanılma Boyutu

4.2.4.1. Đkinci Yeni iiri

Cumhuriyet Devri Türk edebiyatında, tarihi, siyasi, sosyal, ekonomik koullara bağlı olarak çeitli dönemler ve akımlar görülür.

Hüseyin Tuncer (2001: 713) Cumhuriyet Devri Türk edebiyatını ana çizgileriyle 19231940, 19401960, 19601980 yıllarını kapsamak üzere üç bölümde inceler ve Đkinci Yeni hareketine 1940 1960 yılları arasında değinerek, “19551966 yılları arasında “Đkinci Yeni” diye anılan yeni bir hareket ortaya çıkar.” der.

Đnci Enginün (1992: 568) de Cumhuriyet Devri Türk Edebiyatında 1923– 1940 arasını kapsayan dönemi birinci dönem, 1940–1960 yıllarını kapsayan dönemi de ikinci dönem olarak kabul eder ve öyle bir sınıflama yapar.

66

1 1923–1940 Dönemi 1 Eskiler 2 Memleket Edebiyatı 3 Öz iir a Yedi Mealeciler b Belirli bir akıma Sokulmayan müstakil ahsiyetler 2 1940–1960 Dönemi a Garip (Birinci Yeni) b Hisar airleri c Nazım Hikmet’i devam ettirenler d Đkinci Yeni

Đnci Enginün, (1992: 608) Đkinci Yeni’yi 1940 1960 döneminde inceler ve “1995 1965” yılları arasında kendisini gösteren, ortak nitelikleriyle beliren bir akım değil” diyerek tanımlar.

Đkinci yeni hareketinin oluumunda, dönemin siyasi özellikleri etkilidir. Đkinci yeni için kaçak, anlamsız, kapalı iir ifadeleri kullanılır. Özellikle kapalı iir denilmesinde,1950’li yıllarda yaanan siyasi olaylar ve iktidarın tutumu etkili olur:

“Đkinci Yeni hareketi, 1950’liyıllarda Demokrat Parti’nin iktidarı döneminde (1950–1960) kendini gösterir. 1938’de Atatürk’ün ölümünden sonra ülkenin kaderi üzerinde söz sahibi olan Đsmet Đnönü’dür. 1946’da çok partili hayat geçinceye kadar ef odur, hem de Millî ef… 1950’de Demokrat Parti seçimle yönetimi ele alır. O günün değiik durumlarına paralel olarak baskıcı bir yol izler. Kimi zaman da politik bir yaklaımla bazı kesimlere ödünler verir. Muhalefeti sindirmeye çalıırken, bir takım dergi ve gazeteleri kapatmaya, bir kısım air ve yazarları susturmaya çalıır. Bu tutumlar, toplum hayatında iç huzursuzluklara neden olur. 1950’li yıllar, bazı kesimlere göre, bir dikta dönemidir. Bu durum, sanatçılar üzerinde etkili olur. Toplumcu airler (…)baskı nedeniyle zorunlu bir kapalılığa yönelir, kelimelerin anlamlarını ve cümle yapılarını zorlamaya balarlar.” (Tuncer, 2005: 1)

Bu ortamda yetien airler sembollere ve imgelere çokça yer vermeyi, iirlerini kapalılık esasına göre yazmayı ilke edinirler. 67

Đkinci yeninin oluumunda Garip hareketine duyulan tepki de etkili olur. M.H. Doğan (2001: 93)“Türk iirinde Đkinci Yeni Dönemeci” adlı yazısında “ Açıkça, toplu bir biçimde gösterilen bir tepkinin iiri olmasa da açık ya da üstü örtülü karı çıkmalarıyla, konuma ve yazı dilinin aleyhine ileyen bir iir dili kurma çabasıyla, sonuç olarak da iiri kolaycı kalabalıkların, yüzeysel duyarlığın elinden kurtarııyla, niteliksiz iir okuruna sırt çeviriiyle, onun bir tepkiden yola çıkan bir iir olduğu söylenebilir.” diyerek Đkinci Yeni’yi açıkça bir tepki iiri olarak tanımlar.

Muzaffer Erdost ise Đkinci Yeni’nin doğuunu bir arayıın sonucu olarak görür:

“Artık kii kendini açıklamak istediği zaman eski ve o denli basit açıklama biçimlerinin yeterli olmadığını kavrar. Önce kendini bir ağıtla açıklayabilirken, gün gelir masalla açıklar, gün gelir din ile, felsefe ile açıklar. Gün gelir bütün bunlar yetmez olur. Bilimi arar, felsefede bilimsel olanı arar. Yeni anlatım biçimleri aramakla yetinmez. Var olan anlatım biçimleri de kendi içlerinde değiikliğe uğrar. iir ile kendisini açıklar ama artık yeni kendisini, eski iirin anlatım biçimiyle anlatamaz, açıklayamaz olur. Bu gelien insan özü, yeni bir biçim arar ve o zaman sözcük ile söz arasındaki dengeyi yeniden zorlar. Bu dengenin, sözcük ve söz arasındaki dengenin, düünce ile duygu arasındaki dengenin, anlamın, sözcük çıkarma bozulması olarak ortaya çıkmıtır Đkinci Yeni.” (Erdost, 1977: 530)

Bu hareketin öncüleri Đlhan Berk, Cemal Süreyya, Turgut Uyar, , Ece Ayhan’dır. Bu airler Pazar Postası, Yeditepe, Yenilik gibi dergilerde birbirlerinden habersiz ve bağımsız olarak iirlerini yayımlarlar. Böylece Đkinci Yeni oluumu balar. Kaynaklara göre Đkinci Yeni hareketini balatan air Đlhan Berk’tir. airin ubat 1954’te Yenilik dergisinde yayımlanan “Saint Antoine’ın Güvercinleri” adlı iiri bu hareketi balatır. iirdeki bu değiim edebiyatta bir akım olarak görülmez. Çünkü bu iiri oluturanlar belirli bir sistem, program dâhilinde ortaya çıkmaz, herhangi bir bildiri yayımlamazlar, birbirlerinden habersiz ve bağımsız olarak hareket ederler. Daha sonra, iirlerdeki ortak özellikler tespit edilerek Đkinci Yeni’nin özellikleri belirlenir.

68

Hem bu yönüyle hem de anlam konusunda, Đkinci Yeni özellikle Attila Đlhan tarafından çok eletiri alır. Attila Đlhan, “Đkinci Yeni Savaı” adlı kitabında yer alan bir yazıda, Đkinci Yeni’yi anlamsızlıklar sirki olarak tanıtır ve çelikilerle dolu, tutarsız bir hareket olduğunun üzerinde durarak, Đkinci Yeni öncülerinin iir anlayılarına, bu anlayılardaki çelikilere değinir, iirlerden örnekler vererek bu tutarsızlıkları ispatlamaya çalıır. Söz konusu yazının son paragrafını konuyu özetlemesi açısından aağıya alıyoruz.

“ Sözü bağlayalım. Yukardan beri aldığımız parçalar, sıraladığımız örnekler yeni bir iir hareketini temsil iddiasıyla ortaya çıkan kalemlerin tutarsızlıklarını, metodu ve sistemi olmayan gelii güzel çıkılar yaptıklarını aağı yukarı göstermektedir. Üenmeyen bir meraklı biraz daha kurcalasa bir sürü baka çelime, aykırılık, karılık bulur çıkarır. Bu muhakkak. Oysa bizim bildiğimiz bir sanat davranıı, bir iir tutumu öncenin öncesi bir felsefe yolundan gelir bir estetik metoda bağlanır. Bir iiri “götürmeye” niyetlenenler hiç olmazsa kendi aralarında ne yana götüreceklerini ve nasıl götüreceklerini kararlatırmı olurlar. Yoksa önüne gelenin rasgele meydana çıkıp pala salladığı böyle bir curcuna, bir anlamsızlıklar sirki olmaktan öteye gidemez, iiri de hiçbir tarafa götüremez. Birtakım kabiliyetli, değerli airleri bozar, ezer, ufalar ve dağıtır. Bu olur yalnız.(Đlhan, 1996: 47)

Đkinci yeni’nin önde gelen bazı airleri de Đkinci Yeni’nin bir akım olmadığı görüündedirler.

“Hiçbir iir anlayıı bir ozanın yoktan var ettiği bir olgu değildir. Geni kapsamlı bir gereksemenin, bir genel toplamın sonucudur. Ozan bu genel toplamın sezicisidir yalnızca. Yirmi yıldır üstünde konuulduğuna göre Đkinci Yeni için de böyle düünebiliriz. Dediğimi doğrulayan bir baka nokta da, ikinci yeninin bir bildiri (manifesto) ile ortaya çıkmamı olmasıdır, kendiliğinden olumasıdır. … Sonuçta, eksiği artığı ile Đkinci Yeni de bir olgudur, bir dönemdir iirimizde. Ama bana sorarsanız bir iirin biyografisi, bir akımın değil, ozanların biyografisidir.” (Uyar, 1977: 529)

Đkinci Yeni airleri iirlerin unsurlarını değitirmeye çalıtılar ve bu hususta da yadırgandılar. Đkinci yeni iirinde en çok tartıılan konu anlam sorunudur. Yeni bir söz dizimle ortaya çıkmaları, birbiriyle ilikisiz gibi görünen dizeleri, sözcükleri arka 69

arkaya sıralamaları, okuyucunun iirde bir anlam yakalamasını zorlatırır. Kimi zaman sadece harflerden meydana gelen dizeler dahi iirde yer almıtır. Bu yüzden Đkinci yeni iiri kapalı, anlamsızlık sıfatı yüklenen bir iirdir. Garip akımına tepki olarak ortaya çıkan Đkinci Yeni airleri özellikle halkın anlayamayacağı bir iir dili kullanarak anlaılmazlığı uç noktalara taırlar. Bu durum M. H. Doğan’ın (2000: 6) “Garip iirindeki günlük konuma dilinin tersine, dilde alıılmı kalıplar zorlanmaya, söz diziminde değitirmelere, bazen aırıya kaçan bozmalara gidiliyordu.” sözleriyle açıklanabilir.

Đkinci yeni iiri çağrıım gücü olan bir iir hareketidir. Çağrıımların bu kadar yoğun olması, değiik imgelerin iirde ağırlıklı olarak kullanılmasına olanak verir. H. Doğan’a (2000: 6) göre Garip iirinin kovduğu imge baköeye oturtuluyor, iirde soyutlamaların, imgelem yoluyla elde edilecek çağrıımların iirde ne denli önemli olduğu apaçık ortaya konuluyordu.

Đkinci yeninin bir diğer özelliği de insanı ele alı biçimidir. “Garip ve uzantısı iirde kendini çırılçıplak ortaya koyan zayıf korumasız, sıradan insan, Küçük Adam, Đkinci Yeni’de airin kendi içinde aratırmaya baladığı, derinlemesine yakalamaya çalıtığı bir kimliğe bürünür. Böylece Đkinci Yeni bir yandan iirin, bir yandan da airin kendi içine dönüü, bireyi arayıı” dır. (Doğan, 2001: 95)

Bu arayı içerisinde Đkinci Yeni airleri iirlerinde geçmile bağ kurarlar, çocukluk günlerine dönerler. Balıca ele aldıkları konular kadın, cinsellik, ak, yalnızlıktır. Soyut konuları ilerler. Baskı sebebiyle toplumsal konulardan uzak kaldıkları görülür.

Đkinci Yeniciler iirin bütün unsurlarıyla oynasalar da gelenekle bağlarını koparmazlar. Zaman zaman halk iirinin söyleyilerini, divan edebiyatının bazı unsurlarını iirlerine sokarlar. Her ne kadar bu unsurları oldukları gibi olmasalar da biçimsel olarak değiikliklere gitseler de öz olarak halk ve divan edebiyatından faydalanırlar. Örneğin, bizim ele alacağımız Turgut Uyar hem halk iirinden faydalanmı hem de “Divan” adlı bir iir kitabıyla eski iire ilgisiz kalmadığını 70

göstermitir. Genel olarak Đkinci Yeni anlayıının özelliklerini Asım Bezirci’nin (2005: 19) sıralamasıyla öyle özetleyebiliriz:

• Gelenekten kopma • Biçimciliğe kayma • Değitirim • Karıtırım • Özgür çağrıım • Soyutlama • Anlamsızlık • Đmgeleme • Us dıına çıkma • Güç anlaılma • Okurdan uzaklama • Halka sırt çevirme • Çevreden ayrılma ve kaçı

Bu özellikleriyle Đkinci Yeni uzun süre yaayamaz. 1960’tan sonra iirde etkisini yitirmeye balar. Đkinci Yeni etkisinde yazan airler veya balangıçta Đkinci Yeni anlayıını benimseyenler toplumcu iire yönelirler. Yine de Đkinci Yeninin izleri daha sonra yetien airlerde görülür, zamanını dolduran bir hareket olarak, yeni kuağa etki etmeyi baarır.

4.2.4.2 Ahmet Turgut Uyar’ın Hayatı ve iir Anlayıı

Turgut Uyar 4 Ağustos 1927’de Ankara’da doğar. Babası Hayri Bey, annesi Fatma Hanım’dır. Babası harita üzerine çalımı bir binbaıdır. Babası emekli olduktan sonra Đstanbul’a taınırlar. Đlköğrenimine Hırkai erif Đlkokul’unda balar. 1946 yılında Bursa Iıklar Askerî lisesini, 1947 yılında Askeri Memurlar Okul’unu bitirir. 1948’de kura usulü tayinle ilk görev yeri olan Kars’ın Posof ilçesine gider. O 71

sırada evli ve bir çocuk babasıdır. 1952 1954 yılları arasında Samsun’un Terme ilçesinde personel subayı olarak görev yapar. Daha sonra Ankara’ya atanır. 1958 yılında ordudan ayrılır, Türkiye Kâğıt ve Selüloz Fabrikaları Ankara ubesinde 10 yıl memur olarak çalıtıktan sonra emekli olur. Đstanbul’a taınır. 1969 yılında önemli öykü yazarlarımızdan R. Tomris ile evlenir. Bundan sonra da hayatının sonuna kadar iirle ilgilenir. Alkole bağımlıdır. Bu yüzden sağlığı bozulur ve 22 Ağustos 1985’te Đstanbul’da ölür, Aiyan Mezarlığı’na gömülür.

Turgut Uyar’ın ilk iiri Askeri Memurlar Okul’unda öğrenciyken, Yedigün dergisinde yayımlanan “Yad” dır. Arzı Hal iiriyle 1948 yılında Kaynak dergisinin düzenlediği iir yarımasında ikincilik ödülü alır ve tanınmaya balar. 1950–1955 yıllar arasında sürekli olarak Varlık dergisinde iirleri çıkar. Eletirileri, denemeleri, iirleri Pazar Postası, Yeditepe, Forum, Değiim, Türk Dili, Dönem, Yeni Dergi, Gösteri, Papirüs gibi dergilerde de yayımlanır. Kendisi de 1963–1965 yılları arasında Asım Bezirci ve Hüseyin Cöntürk ile “Dönem” dergisini çıkarır.

Turgut Uyar ilkokul yıllarında nesir yazmaya heves etse de daha sonraki yıllarda iir yazmaya yönelir. Çocukluk döneminde hem doğu edebiyatının, hem batı edebiyatının önemli yapıtlarını, hem de edebiyatımızın Cumhuriyet döneminde ele alınan önemli air ve yazarların eserlerini okur. Bu yüzden iirlerinde farklı alanların etkileri göze çarpar.

airin ilk iir kitabı Arzı Hal’dir. Onun arkasından “Türkiyem” gelir. Đlk iirlerinde Garip akımın izleri görülür. Dil bakımından dönemin genel iir dilini benimser. Đlk iirleri ölçülü ve uyaklıdır. Bu iirlerde airane bir üslup göze çarpar. Bununla birlikte daha sonra basılacak olan iir kitaplarıyla kıyaslandığında imgelere çok yer vermediği söylenebilir. Bu eserlerinde Halk iirinin izlerini de görmek mümkündür. Toplumsal nitelikli iirler yazar. Đlk kitaplarında Anadolu’da görev yaptığı yerlerden edindikleri izlenimleri iire aktarırken, bir taraftan da kiisel yaantısını iler, duygularını, isteklerini hayallerini dile getirir, birçok air gibi o da ak, ayrılık ve ölüm temalarına değinir.

72

Uyar’ın en önemli yapıtlarından biri “Dünyanın En Güzel Arabistanı” adlı iir kitabıdır. Bu bir değiimin kitabıdır ve onun için dönüm noktası kabul edilir. Turgut Uyar “Dünyanın En Güzel Arabistanı” adlı iir kitabıyla, 1995 sonrası gelien Đkinci Yeni hareketinin öncüleri arasında gösterilir. Đkinci Yeni iirinin özelliklerini benimser, kapalılığa yönelir. iirlerinde yoğun ve karmaık imgelerle karılaırız. Anlatı tekniğine ve uzun dizelere bavurur.

Türünler Islak ve Her Pazartesi’nde de imge yoğunluğu devam eder. O insanı ve toplumu iirden dılamaz. Türünler Islak ve Her Pazartesi’de insanı yorumlamaya, anlamaya çalıır. Toplumsal değiimler, bu değiimin içinde kalan bireyin karıık iç dünyası iirin parçası olur.

Uyar iirlerinde çoğu zaman öykü anlatımlarından faydalanır. Öykü ile iir arasında bağ kurarak, iirlerinde öyküler anlatır. Öykü ve iir arasında kurduğu bağ iirinin biçimsel özelliklerine de etki eder. iirlerinde düzyazıya eğilim gösterir.

Uyar’ın iirinin bir diğer özelliği halk ve divan iiri unsurlarını yadsımamasıdır. Bu bakımdan gelenekle bağını koparmaz. Ancak halk ve divan iiri kalıplarından olduğu gibi değil, onları değitirerek, çağına uyarlayarak faydalanır. Divan adlı eserinde divan iirinin içiliğinden yararlanarak çağda yaamı, güncel sorunları anlattığı görülür. Böylece divan iirinin olanaklarıyla iirini besler, gelitirir.

Daha sonraki dönemlerde, Đkinci Yeninin zayıflamasıyla o da Đkinci Yeninin ömrünü tamamladığını ve iirin daha baka daha yeni eğilimlere doğru kayması gerektiğine inanır.

73

4.2.4.2.1. Turgut Uyar’ın iirlerinde Gibi Edatıyla Birlikte Kullanılan Kelimelerin Đncelenmesi ve Gibi Edatının Kullanılma Yüzdesi

Tablo 5 Turgut Uyar’ın iirlerinde Gibiye Bağlanmı Durumdaki Sözcüklerin Somut/Soyut ve Özel/Cins Olularının Đncelenmesi

iir Gibi edatı iirler Somut Soyut Özel Cins No 1 Arpa tanesi Turnam Seninle Somut Cins gibi 2 Ağaçlar gibi Göğe Bakma Durağı Somut Cins 3 Ak, akmı Sular Karardığında Soyut Cins gibigibidir Yekta’nın mezmurudur, Sonsuz Biçimle, Yenilgi Günlüğü, Her Gece, Çorba 4 Aksak gibi Sular Karardığında Soyut Cins Yekta’nın Mezmurudur 5 Akam, Telefonda Đyi Lo Oda, Soyut Cins akamlar gibi Ölü Yıkayıcılar, gibiydi Tayyar Beyin Dünyaya Alıkanlığı, Kar Erimedi, Tut Ki Ben 6 Anlam gibi Son Üçü Bo Soyut Cins 7 Aklık gibi Çağda Yeri Mızrağın, Soyut Cins Büyüyüp Giden Hüzün’e 8 Adam gibi Ölü Yıkayıcılar, Onlar Somut Cins Öyle Đki Göründü Birbiriyle Çakımıyor Bir Türlü, Hangi Soruyu Niye, Đhbar (1)

9 Akı gibi Büyük Saat Soyut Cins 10 Alkı gibi Büyük Saat Soyut Cins 11 Askerler gibi Hemofili Somut Cins 12 Ağlayı Büyük Gurbetçi Soyut Cins gibisin 13 Alet gibi Malatyalı Abdo Đçin Somut Cins Bir Konuma

74

14 At gibi Bir Hazine Tüketimi Somut Cins Üstüne, Ölüm Yıkanması 15 Adım gibi Yeile Geçit, Senin Sol Somut Cins Yanında 16 Ayın on biri Yeile Geçit Soyut Cins gibi 17 Anı gibi Yaralı Olduğunu Sanan Soyut Cins Birisinin Hüznüne Gazel, Gazete 3 18 Alıkanlık Su Yorumcuları’na Soyut Cins gibi 19 Avcılık gibi Bir Oda Günei’ne Soyut Cins 20 Anne gibi Delta’da Somut Cins 21 Ağıt gibi Baharat Yolu Soyut Cins 22 Avcılar gibi Baharat Yolu Somut Cins 23 (Altın) yüzük Bir Yılın En Soğuk Somut Cins gibi Akamında Ak Övgüsü 24 Ate gibi Sözlük, Vaktin Çağrısı, Somut Cins Sunak 25 Asyayla Denize Önsöz Somut Özel amerika gibi 26 Anahtarlar Anlatı Somut Cins gibi 27 Alfa gibi Karılıklı Çekilmiti Soyut Özel Duvarlar 28 Açlık gibi Karılıklı Çekilmiti Soyut Cins Duvarlar 29 Avanos Hayri Bey Somut Cins Testileri Gibi 30 Ay gibi Hayri Bey, Senin Sol Somut Özel Yanında 31 Akam göğü Parlak ve Kara Soyut Cins gibi 32 Ahmet gibi VS… VS… Somut Özel 33 Alacakaranlık Sularda Ürkü Soyut Cins gibi 34 Akam sazları Kim Varsa Soyut Cins gibi 35 Aralık Gibi Kim Varsa Soyut Özel 36 Bal gibi Turnam, Bir Ay Doğar Somut Cins Pasın’dan 37 Bozkır gibi Nutuk Somut Cins 38 Bulutlarda Bitmemi iirler, Somut Cins gibiyim, bulut gibi Ahdi Atik 75

39 Bitkiler Akçaburgazlı Somut Cins gibiydi Yekta’nın Mahkeme Kararını aldığında sözlediği Mezmurdur. 40 Balıkları, Toprak Çömlek Somut Cins balık gibi Hikâyesi, Sular Karardığında Yekta’nın Mezmurudur, Hayri Bey 41 Baston sapı Toprak Çömlek Somut Cins gibi Hikâyesi 42 Balık Sular Karardığında Somut Cins yavruları gibi Yekta’nın Mezmurudur 43 Bıçak sapları Kadırga Somut Cins gibi 44 Buğular gibi Yenilgi Günlüğü Somut Cins 45 Berber çırağı Yenilgi Günlüğü Somut Cins gibi 46 Biralar gibi Açıklamalar 4 Somut Cins 47 Balkıma gibi Büyük Saat Soyut Cins 48 Börklüce gibi Büyük Gurbetçi Somut Özel 49 Beyazlık gibi Đyimser Bir Sonuç’a Soyut Cins 50 Bulgu gibi Düzünbaz’a Soyut Cins 51 Bahar gibi Terleyen’e Somut Cins 52 Beygirler, Hadi Đzmir’e, Kar Sesi Somut Cins beygir gibi 53 Buz gibi Hayri Bey Soyut Cins 54 Boluk gibi Birçok Ölüm Đçin Soyut Cins Rastlantı 55 Bugünyarın Gazete 2 Soyut Cins gibi 56 Bilmece gibi Yapı Somut Cins 57 Bavullar gibi Rasgele Değil, Somut Cins Kar Ödülü 58 Boru sesi gibi Unutulmaz Sözler Somut Cins 59 Boncuk ve Yalnız At Somut Cins zincir gibi 60 Bayrak gibi Kim Nasıl Somut Cins 61 Civan gibi Bitmemi iirler Soyut Cins 62 Cigara gibi Beklemi Bir Paket Somut Cins Cigaranın Son Umudu’na 63 Coğrafya gibi Söylenir Soyut Cins 64 Canlılar gibi Toprak Çömlek Somut Cins Hikâyesi 65 Çalgılar gibi (Bir Kantar Memuru Somut Cins Đçin), Đncil 76

66 Çığ gibi ehitler Somut Cins 67 Çocuk, Çağrılmı’a, Eski Somut Cins Çocuklar gibi Bahçenin Bir Evi, Bitmemi iirler, Geyikli Çocuk, Kavakta 68 Çanta gibi Hemofili Somut Cins 69 Çayır gibi Gecenindir Somut Cins 70 Çatı Acının Tarihi Somut Cins merdiveni gibi 71 Çırpıntı gibi Vaktin Çağrısı Soyut Cins 72 Çığlık gibi Yanık Tarlalar’a Somut Cins 73 Çıplaklık gibi Gazete 2 Soyut Cins 74 Çukurlar gibi Eski Bahçenin Bir Evi Somut Cins 75 Çoban Sularda Ürkü Somut Cins kepeneği gibi 76 Dü gibiydi, Bahar Balangıcında Soyut Cins Dümü gibi Düünceler, (Bir Kantar Memuru Đçin), Đncil 77 Derdinmiim Turnam Seninle Soyut Cins gibi 78 Darı taneleri Kantar Köprü Destanı Somut Cins gibi 79 Düz gibi Nutuk Soyut Cins 80 Deniz Toprak Çömlek Soyut Cins akamları gibi Hikâyesi 81 Deniz gibi Yeil Badanada Somut Cins Kurtulmak, Đçeri Giren’e, Bir eyle Mukayyetiz Serbest Değiliz Efendim 82 Dereler gibi Ölümlü Yaamaya Somut Cins Hergünkü Çağrı 83 Donlar gibi Islaktı Tütünler Somut Cins Sülünler 84 Deliler, Deli Bir Đntihar Akamı Soyut Cins gibi Üstüne Söylenti, Eski Bahçenin Bir Evi 85 Dirim gibi Yeile Geçit Soyut Cins 86 Döner gibi Terleyen’e Somut Cins 87 Doğum gibi Gecenindir Soyut Cins 88 Dünya gibi Gemi, Gemi Somut Özel 89 Domuz gibi Senin Sol Yanında Somut Cins 90 Defne dalı Eski Bahçenin Bir Evi Somut Cins gibi 91 Duygular gibi Bir Çay Bahçesinde Soyut Cins 77

92 Damacanalar Binlerce Somut Cins gibi 93 Ekmek gibi Turnam, Bir Ay Doğar Somut Cins Pasın’dan, 94 Evlerin içi (Hemofili) Somut Cins gibi 95 Ergen gibi Çağrılmı’a Soyut Cins 96 Eksik gibi Bombo Bir Sayfaya Soyut Cins Fahriye 97 Elif gibi Karılıklı Çekilmiti Soyut Özel Duvarlar 98 Elma, Elmalar Yapı Somut Cins gibi 99 Ellerim, Dünyada Dün Yoktur Somut Cins ayaklarım gibi 100 Fener gibi Terleyen’e Somut Cins 101 Fanus gibi Ne Var Ki Avucunda Somut Cins 102 Gök gibi Çorba Somut Özel 103 Gümü gibi Turnam Bir Ay Doğar Somut Cins Pasın’dan 104 Gün gibi Yapı Soyut Cins 105 Gündüz gibi Nutuk Soyut Cins 106 Güneler gibi Günei Kötü O Evler Somut Cins 107 Gerdanlıklar Toprak çömlek Somut Cins gibi Hikâyesi 108 Güller, Gül Büyük Saat, urdan Somut Cins gibi Burdan Hazırlanma’ya, Sonsuz Biçim’e 109 Güvercin gibi Büyük Gurbetçi Somut Cins 110 Gökyüzü gibi Ağıtlar Toplamı Somut Cins 111 Gazete gibi Yeile Geçit Somut Cins 112 Gübre gibi Anlatı Somut Cins 113 Gazel gibi Senin Sol Yanında Soyut Cins 114 Güz gibi Son Günlerde Soyut Cins 115 Hatıra gibi Ölüme Dair Soyut Cins Konumalar 116 Hançerleri Geyikli Gece Somut Cins gibi 117 Haha gibi Bilirim Bir Kıa Somut Cins Hazırlanmayı 118 Hamut gibi Sonsuz Biçim’e Somut Cins 119 Hüzün gibidir Kıındır Soyut Cins 120 Hayat gibi Çokluk Senindir Soyut Cins 121 Haz gibi Gazete 3 Soyut Cins 122 Hüsam gibi Uzun Kavak Somut Özel 123 Havan kalıbı Kalıp Duruyoruz Somut Cins gibi 78

124 Irmağın Hemofili Somut Cins karısı gibi 125 Đmparatorlar Gazete 1 Soyut Cins gibi 126 Đnsan gibi Bir Anadolu Vardır Somut Cins 127 Đmdat ateleri Geyikli Gece Soyut Cins gibi 128 Đhanet gibi Kavakta Soyut Cins 129 Đlkbahar gibi Son Günlerde Soyut Özel 130 Đlâç gibi VS… Vs… Somut Cins 131 Đvme gibi Yalnız At Soyut Cins 132 Kaygusuz gibi (Bir Kantar Memuru Soyut Cins Đçin), Đncil 133 Kuyemi gibi Yalaguz Somut Cins 134 Köy gibi Bahar Balangıcında Somut Cins Düünceler 135 Kerem gibi Turnam Seninle Somut Özel 136 Karaca gibi Af Kanunu Somut Cins 137 Karde gibi Yalnız Dürdanecik Soyut Cins 138 Kemer gibi Bitmemi iirler Somut Cins 139 Kedi gibi Bitmemi iirler Somut Cins 140 Kutsal gibi, Akçaburgazlı Soyut Cins gibiliği 141 Kır hayvanları Akçaburgazlı Somut Cins gibi 142 Kan gibi Đncil, Bağlı Kalmanın Somut Cins Yeri, Ağıtlar Toplamı 143 Kumlar gibi Toprak Çömlek Somut Cins Hikâyesi 144 Kayalar gibi Toprak Çömlek Somut Cins Hikâyesi 145 Karpuz Sigma Somut Cins marpuz gibi 146 Koyun gibi Övgü Somut Cins 147 Kuduz Bilirim Bir Kıa Soyut Cins korkusu gibi Hazırlanması 148 Kavga gibi Malatyalı Abdo Đçin Soyut Cins Bir Konuma 149 Kesit gibi Hızla Geliecek Soyut Cins Kalbimiz 150 Kıyı gibi Biraz Daha Somut Cins 151 Kar adam gibi Meclisi mebusa’na Somut Cins 152 Kinemesi Kalmak Đçin Bir Yazı Soyut Cins gibi 153 Kı gibi Sunak, Çorba Somut Özel 154 Kahramanlar Ölüm Yıkanması Soyut Cins gibi 79

155 Korku gibi Kar Erimedi Soyut Cins 156 Kırmızıyla Gazete 2 Somut Cins yeil gibi 157 Karanlık gibi Gazete 3 Soyut Cins 158 (Tüfekteki) Senin Sol Yanında Somut Cins kayı gibi 159 Kıların kı Yapı Soyut Cins sıcaklığı gibi 160 Kiremit gibi Yapı Somut Cins 161 Körük Son Günlerde Somut Cins 162 Kasaba Acıyor Somut Cins meyhanesi gibi 163 Kıvılcım Bir Yazı Anlamak Somut Cins gibiydim 164 Kadın gibi Rasgele Değil, Kar Somut Cins Ödülü, Ölümlü Yaamaya Hergünkü Çağrı 165 Küre gibi Ne Var Ki Avucumda Somut Cins 166 Kent gibi Bin Yıl Somut Cins 167 Kalıp gibi Kalıp Duruyoruz Somut Cins 168 Kamyon gibi Baharda Somut Cins 169 Limon gibi Yapı Somut Cins 170 Mis gibi Bahar Balangıcında Soyut Cins Düünceler 171 Mecnun gibi Turnam Seninle Somut Özel 172 Mürekkep gibi Ayrılıklardan Somut Cins 173 Midyeler gibi Toprak Çömlek Somut Cins Hikâyesi 174 Muz gibi Ölümlü Yaamaya Somut Cins Hergünkü Çağrı 175 Mayıs Büyük Gurbetçi Soyut Cins serpintisi gibi 176 Memur gibi Bir Đntihar Akamı Soyut Cins Üstüne SöBir Đntihar Akamı Üstüne Söylenti 177 Marangoz gibi Her Đki Adımda Bir Somut Cins Uygunsuzluğumu Algılayan Birisine Gazel 178 Mega gibi Karılıklı Çekilmiti Soyut Cins Duvarlar 179 Masal gibi Hayri Bey Soyut Cins 180 Mekkâri Çılgın Hüzünlü Somut Cins katırları gibi 80

181 Mavi gibi Kalbindir Somut Cins 182 Mor gibi Ekinoks Somut Cins 183 Meksikalı gibi Yalnız At Soyut Özel 184 (Çelik) Bıktım Böyle Somut Cins miğferi gibi 185 Nasır gibidir Ölüm Yıkanması Somut Cins 186 Orman gibi Meymenet Sokağı’na Somut Cins Vardım, Feride’ye Ninni 187 Otlar gibi Islaktı Tütünlerle Somut Cins Sülünler 188 Ormanın sözü Unutulmaz Sözler Soyut Cins gibi 189 Örümcekler Toprak Çömlek Somut Cins gibi Hikâyesi 190 Ölüler gibi (Bir Kantar Memuru Soyut Cins Đçin), Đncil 191 Ölüm gibi Karılıklı Çekilmiti Soyut Cins Duvarlar, Basınç, imdi Biz 192 Öküz gibi Bir Amcanın Ve Onun Somut Cins Karısının Ölümüne Ağıt, Durmak 193 Örtü gibi Kırmızı Örtü Somut Cins 194 Papatya gibi Yalaguz Somut Cins 195 Palazınmıım Turnam Seninle Somut Cins gibi 196 Parmak gibi Kantar Köprü Destanı Somut Cins 197 Pufla gibi Müstehcen iir Somut Cins 198 Paalar gibi Elâlem Soyut Cins 199 Pul gibi Ağıtlar Toplamı Somut Cins 200 Paspas gibi Altı Parmaklı Çocuk’a Somut Cins 201 (Gümü) para Bir Metin Nasıl Somut Cins gibi Yazılmalı 202 Pazartesi gibi Denizin Yanları Soyut Özel 203 Rüzgâr gibi Eski Bahçenin Bir Evi Somut Cins 204 Sevda gibi Bahar Balangıcından Soyut Cins Düünceler 205 Su, Sular, Gecelerde, Günei Somut Cins Suyun gibi Kötü O Evler, Hızla Geliecek Kalbimiz, Hadi Đzmir’e, Bıktım Böyle, Bir Gülün 206 Sardunyalar Yalınız Dürdanecik Somut Cins gibi 207 Sarmaıklar Bitmemi iirler Somut Cins Gibi 81

208 Surlar gibi Toprak Çömlek Somut Cins Hikâyesi 209 Savalar gibi Yorgundum Yoktum Soyut Cins 210 Sülünler gibi Islaktı Tütünlerle Somut Cins Sülünler 211 Sucu gibi Ölü Yıkayıcılar Somut Cins 212 Sekstant gibi Büyük Saat Soyut Cins 213 Sancı gibi Bilirim Bir Kıa Soyut Cins Hazırlanmayı 214 Sandal gibi Malatyalı Abdo Đçin Somut Cins Bir Konuma 215 Sabah gibi Yeile Geçit Soyut Cins 216 Sokak köpeği Rubai Somut Cins gibi 217 Silâh gibi Çokluk Senindir Somut Cins 218 Susam gibi Acının Tarihi Somut Cins 219 Sürahi gibi Sunak Somut Cins 220 Serçe gibi Kalbindir Somut Cins 221 Süleyman gibi Uzun Kavak Somut Özel 222 Sonbahar gibi Söylenir Soyut Özel 223 Su borusu gibi Đhbar (2) Somut Cins 224 Saat gibi Sulardan Ürkü Somut Cins 225 Saray gibiydi Unutulmaz Sözler Somut Cins 226 SS20’ler gibi imdi Biz Somut Cins 227 (Kuzey) Aramızdaki Soyut Cins sanrısı gibidir 228 eftali gibi Ölümlü Yaamaya Somut Cins Hergünkü Çağrı 229 afak artığı Kadırga Soyut Cins gibi 230 arkı gibi Bilirim Bir Kıa Soyut Cins Hazırlanmayı 231 arkıcılar gibi Hemofili Somut Cins 232 ehzade gibi Büyük Gurbetçi Soyut Cins 233 Tren gibi Yeile Geçit Somut Cins 234 Tuz gibi Karmaık Saatler’e Somut Cins 235 Türkü gibi Su Yorumcuları’na Soyut Cins 236 Tay, Taylar Altı Parmaklı Çocuk’a, Somut Cins gibi ÇılgınHüzünlü, (Bir Kantar Memuru Đçin), Đncil 237 Topaç gibi Baharat Yolu Somut Cins 238 Topuz Kavak’ta Somut Cins gibiymi 239 Tatar gölgesi Acının Tarihi Somut Cins gibi

82

240 Tavuk gibi Anlatı Somut Cins 241 Tarih gibi Hayri Bey Soyut Cins 242 Tarlalar gibi Kıtan Kalan Soğukluk Somut Cins 243 Tırnak gibi Umuttur Somut Cins 244 Tüfek gibi Hangi SoruyuNiye Somut Cins 245 Toz gibi Kimsede Görmediğim Somut Cins 246 Tren bileti Dünyada Dün Yoktur Somut Cins gibi 247 Umut gibi Toprak Çömlek Soyut Cins Hikâyesi 248 Uyanı gibi Çağda Yeri Mızrağın Soyut Cins 249 Utku gibi Hızla Geliecek Soyut Cins Kalbimiz

250 Uyku ve öfke Đlkin Soyut Cins gibi 251 Üzüm gibi Yanık Talalar’a Somut Cins 252 Üçgen gibi Denizin Yanları Soyut Cins 253 Uçurtma gibi Size Olmayan Somut Cins 254 Yıldız, Yalınız Dürdanecik, Somut Cins Yıldızlar gibi imdi Gelsem Ki 255 Yağmur gibi Bitmemi iirler, Bir Somut Cins Süregen Đlkbahar 256 Yeil gibi Üçyüzbin Somut Cins 257 Yara gibi Hemofili Somut Cins 258 Yaprak gibi Bir Haziran Tüketimi Somut Cins Üstüne 259 Yalık gibidir Sultafa’ya Soyut Cins 260 Yenilgi gibi Baharat Yolu Soyut Cins 261 Yemin gibi Hayri Bey Soyut Cins 262 Yunus gibi Ne Var Ki Avucunda Somut Cins 263 Yaz gibi Bir Anglo Sakson Soyut Özel Ölçüsü Üzerine Güzelleme

264 Yaz teri gibi Đlkyaz mı Somut Cins 265 Zina gibi Yenilgi Günlüğü Soyut Cins 266 Zehir gibi Kim Çağırıyor Maviyi Somut Cins 267 Zulüm gibi Karılıklı Çekilmiti Soyut Cins Duvarlar 268 Zonguldak aıyorum Gözyaına Somut Özel gibi 269 Zımpara taı Alıntılarla Somut Cins gibi

83

iirlere bağlı olarak tabloda ortaya çıkan sonuçlar u ekildedir:

1 Turgut Uyar da iirlerinde gibi edatını çoğunlukla benzetme amacıyla kullanır. Bununla birlikte fiillere bağlanan gibi sayısı da incelediğimiz diğer airlerin iirlerindeki gibi sayılarına kıyasla oldukça fazladır. Örnek olarak unları sayabiliriz: yatar gibi, yapımı gibidir, yaratılmı gibi, tutmu gibi, sürer gibi, okar gibi… Bazı iirlerde gibi edatının filimsilerle kullanıldığını görürüz. Buna örnek olarak da yaaman gibi, olduğu gibi ifadelerini gösterebiliriz. Uyar’ın bu çalımada toplam 315 iirini inceledik. Uyar iirlerinde 446 kere gibiyi kullanır. 2 Yukarıdaki tabloda gibi edatından önce yer alan 269 sözcükten 171’si somut, 98’i soyut, 20’si özel, 249’u cins addır. 3 Buna göre Turgut Uyar’ın iirlerinde gibi edatının kullanılma yüzdeleri ve gibi edatından önce kendisine benzetilen öğe durumunda olan adların, somut, soyut, özel, cins olma yüzdeleri u ekildedir.

Grafik 5 Turgut Uyar’ın iirlerinde Gibi Edatının Kullanılma Yüzdesini Gösterir Grafik

160% 140% 120% 100% 80% 60% 40% 20% 0% gibi edatı somut soyut cins özel

84

4 Turgut Uyar daha önce incelediğimiz airlere kıyasla gibiyi çok daha farklı sözcüklerle birlikte kullanarak değiik benzetmeler kurar. Daha önceleri su gibi, bülbül gibi, gül gibi benzetmeler sistemli bir ekilde görülürken, Turgut Uyar bu kalıpları yıkarak gibi ile birlikte çok sayıda farklı sözcük kullanır.

4.2.5.Bağımsız airlerden Fazıl Hüsnü Dağlarca

4.2.5.1. Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın Hayatı ve iir Anlayıı

Cumhuriyet Devri Türk edebiyatının dönemlerini incelerken, 1940’lı yıllarda Garip akımının ortaya çıktığını söylemitik. Bu akım eski iirin geleneklerini yıkmaya çalıır. Ama döneme tek hâkim olan Garipçiler değildir. Aynı zamanda dönemin yüklediği sorumluluğu taıyan, düzene muhalefet olan toplumcu airlerle karılaırız. Bir de bu iki akımdan da bağımsız hareket eden, kendi özgünlükleriyle edebiyatımızda varlığını ortaya koymu airler vardır. Bunlardan birisi bizim ele alacağımız Fazıl Hüsnü Dağlarca’dır.

Fazıl Hüsnü dağlarca 1914 yılında Đstanbul’da doğar. Asıl adı Mehmet Fazıl Dağlarca’dır. Babası süvari yarbayı Hüsnü Bey’dir. Çocukluğu Pozantı ve Konya’da geçer. Ortaokulu Adana ve Tarsus’ta okur. O yıllarda yazdığı öykü ve manzum oyunlar okul dergilerinde yer alır. Orta öğrenimini Kuleli Askeri Lisesinde görür. Lise son sınıfta iken Đstanbul dergisinde ilk kez iiri yayınlanır. 1935 yılında Harb Okulunu bitirir. Subay olarak orduya katılır. Mesleği gereği Doğu ve Orta Anadolu’nun birçok ilini görme imkânı bulur. 1950 yılında, on be yıl askeri görevde bulunduktan sonra, kendi isteğiyle askerlikten ayrılır. BasınYayın ve Turizm Genel Müdürlüğünde çalıır. Son olarak Đstanbul’da Çalıma Bakanlığı Đ Müfettii olarak görev yapar ve oradan emekli olur. Bundan sonra hayatına edebiyat yön verir. Kitap adlı bir kitapevi kurar ardından Türkçe dergisini çıkarır, yoğun olarak iirle uğraır. 12 Eylül 1980 askeri müdahalesinde yönetim kurulu üyesi olduğu Türk Dil Kurumu kapatılınca Çağda Türk dergisini çıkaranlar arasında yer alır.

85

Fazıl Hüsnü Dağlarca elliyi geçen yapıtıyla ve aldığı birçok ödülle, en üretken airlerden biridir. Bu üretkenlik içinde sürekli yenilenir, geliir, kendi özünü oluturur. “Dağlarca’nın iiri sürekli olarak kendini yenileyen, kendi düünce yapısını kendi kuran iirdir.” Onun sanat eseri karısında takındığı tavır da bunu gerekli kılar. öyle der Dağlarca: “ Sanat eseri hem bir saat gibi içinde bulunduğumuz zamanı, hem de bir pusula gibi gidilmesi gereken yönü iaret etmelidir.” (Altınkaynak, 2003: 175)

Onun iir anlayıında tek bir iir tanımı yoktur; ne kadar air varsa evrende o kadar iir tanımı vardır. Hatta ne kadar iir varsa o kadar iir tanımıyla karı karıya kalırız. “Kii her iiri için baka bir tanımlama da yapabilir. Bir tanımlama içinde kalmak bizi ikiz, üçüz, beiz iirler yazmaya götürür. Yazı yazarken (iir yazarken demek istiyorum) o yazının da kendine özgü iir tanımı vardır. Bu iir tanımlarının bitmez tükenmezliği yeryüzüne gelmi gelecek bütün ozanların yazılmı, yazılacak bütün iirlerin sayısıncadır. iirin tanımı, o iirdeki anlam yapıtalarının, ses yapıtalarının düzenlenmesini anlatmaktadır.” ( Kabacalı, 1987: 27)

Dağlarca için iir dil iidir. Türkçenin Ses Bayrağı olacak kadar, Türkçe yazmaya önem verir, kendisiyle yapılan röportajlarda özellikle bu konunun üzerinde durur. Öz Türkçeyle iirlerini yazma düüncesine bağlı kalarak bunu bir disipline dönütürür. Dağlarca bir söyleide öz Türkçeye nasıl yöneldiğini öyle anlatır: “Ben undan öz Türkçeci oldum. Yeri gelmiken anlatayım: iir yaza yaza, bir gün bana iirlerim, iirlerimdeki Türkçe sözcükler dedi ki:

“Arkada sen hem burada ıık diyorsun, hem de orda müselles diyorsun, hem hitam diyorsun, hem anne diyorsun. Biz o yabancı sözcükle aramızda bir anlam dolaımı yapamıyoruz. Bugün ıık sözcüğüyle su sözcüğünün, anne sözcüğüyle uzak sözcüğünün çağrıımları ile bunların hepsinin bir dil salkımı olduğu gözüküyor. Bir anlam bütünlüğü veriyor. Dizelerin içine bir yabancı sözcük koyarsak, bu dil salkımı olmuyor. Dinle, olmuyor. Ya bizi seç, ya onları. Ben de baladım ayırmaya. Ayıra ayıra u gerçeğe vardım ki, iir bir dil olayıdır, bunu dikkatle izlersek birçok yanlı söylemelerden, dar söylemelerden, az söylemelerden kurtuluruz. Benim iirimde bir baarı varsa, bu Türkçemize duyduğum saygının ürünüdür.” ( Kabacalı, 1987: 28)

86

Kendisiyle yapılan bir söyleinin sonunda da kendisine “Eklemek istediğiniz bir ey var mı?” sorusuna üstüne basa basa öyle cevap verir:

“Genç ozanlarımıza artık Türkçemize dönmelerini Türkçemiz içinden iir üretmelerini öneririm. Dilimiz yeryüzünün en zengin dilidir. Bugün sözcük sıkıntısı çekiyorsak, bu bizim yüzyıllar süren uykumuzdandır. Geçen gün bana Finlandiya’lı bir hanım Türkolog gelmiti. Yaptığı konumanın son sorusu uydu: “Niçin iir yazıyorsunuz?” Yanıtım budur: Türkçe’nin yeryüzündeki en büyük dil olduğunu göstermek için. Bu andı ben uygulamasam da gençlerimizin gerçekletireceğinden kukum yok.” (Altınkaynak, 2003: 181)

ükran Kurdakul (2002: 188) Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın değiik dönemlerinde iirine kaynak olan duyarlıkların üç yönde gelitiğini belirtir. Bunlar:

1Tek olarak insanın evren karısındaki akınlığını, yalnızlığını, korkularını ölüm gerçeğine karın yaarken duyduğu bunalımları, doğasal görkemin yansımalarını ilemeye çalıtığı içe dönük iirler.

2 Đnsanın doğa ve aykırı toplum güçleri, kurulu düzenin görünen görünmeyen yasaları içinde günlük yaamlarını saran sıkıntı ve acıları, yoksulluk ve yoksunlukları, buhran ve patlamaları ilediği dıa açık, toplumsal iirler.

3 Destanlar ve Çocuk iirleri.

Dağlarca’nın ilk iir kitabı Havaya Çizilen Dünya’dır. Dağlarca ilk zamanlarda Faruk Nafız Çamlıbel’den etkilenir. Daha sonraları iirinde Necip Fazıl’ın etkileri görülür. Bu dönemde kâinat, ölüm, zaman, rüya sözcüklerini iirlerinde çok sık kullanır. Mehmet Kaplan (2005: 143) Dağlarca’nın Havaya Çizilen Dünya ile kendisini yıllarca besleyecek olan ilham kaynağını bulduğu düüncesindedir. Ona göre bu kaynak, airin kendi varlığı ile münasebetin derinden hissettiği kozmik âlem ve onun gizlediği sır, metod ise 1950’den sonra bize bir hayli gecikmi olarak gelen “gerçeküstücülük” akımının moda haline getirdiği, serbest çağrıım yoludur.

Serbest çağrııma bağlı olarak Dağlarca iirlerinde geni bir hayal ve rüya dünyasından dı âleme açılır. Onunla bağlantısını koparmaz. Đç dünya ile dı dünya arasında bir denge yaratır. Tam içe kapanık olmadığı gibi tam dıa dönük de değildir. 87

O bu hayal gücünü kozmik âlemle insan arasındaki münasebetten alır. “Daha ilk iirlerinden itibaren Dağlarca’nın eserlerinde kozmik âlem mühim bir yer tutar. Türk edebiyatında hiçbir air, insanla kozmik âlem arasındaki münasebeti onun kadar derinden hissetmemi, zengin ve muhteem hayallerle anlatmamıtır. (Kaplan, 2005: 145)

Haydi, Aç Yazı, Daha, Uzay, Aylam’da insan evren doğa ilikilerini ele alırken, Asu’da ölüm, Tanrı temini iler. Çocuk ve Allah airin ikinci kitabıdır. Bu kitap airin kiiliğini bulma çabasının bir ürünüdür. Çocuk ve Allah’ta insanın dünya ve evrendeki yeri çocuksu bir yaklaımla ele alınır.

“Bu iirlerde çocuk hayat ve insanın esiz en yüksek sembolü olarak bulunmaktadır. Bu bakımdan çocuğun küçücük varlığı o kadar büyümekte ve o kadar sonsuzluğa erimektedir ki Allah’la yan yana görülüyor. Bunun içindir ki sanatçı, kâinat karısındaki hayretlerini, endielerini ve sevgisini anlatırken hep ona, Allah kadar büyük ve tam gördüğü çocuğun aziz varlığına hitap eder.” (Yücel,101;Kabacalı, 1987: s.55’teki alıntı)

Evren, rüya ve uyku âleminin yansımaları olarak karımıza çıkar. Çocuk ve Allah’taki sözcükler Daha’da daha da belirginleir. Âsû da ise ölümle birlikte gelen ölümsüzlük fikri vardır. “Fazıl Hüsnü Dağlarca, Âsû ile yeni bir yoruma girimitir. Ölümsüz bir yaam zinciri içinde bir çeit insanlık destanıdır yapmak isteğidir. “Âsû uygarlığımızın nedenidir. Niceliğidir Âsû varlığımızın…” Sanki atom yapısının o karıık ama düzenli yörüngeleri gibi iki sonsuzda da insanlığın sürüp giden serüvenidir anlatmak istediği. Ölüler Âsûyla balar, ama Âsû ölü değildir, dirilere çıkar o. ( Mutluay; Kabacalı, 1987: s.70’deki alıntı) Dağlarca ölüm düüncesinde ölümsüzlüğü yakalamaya çalıır.

Dağlarca toplumsal konulara ilgisiz değildir. Toplumsal konuları ilediği balıca yapıtları Toprak Ana, Aç Yazı, Dıardan Gazel, YerYağ, Kazmalama’dır. Metafiziki konuları ilemesi toplumsal konulara duyarsız kalmasını gerektirmemitir. Dağlarca için toplumcu iir, “Günümüzün, ulusumuzun yaama koullarına, yaama biçimine yön verme çabası güden bir eylemi kapsamalıdır. Ya da tolumu geri 88

bırakmı yasaların sürdürülmesini önleyen, onların toplum yararına değimesini öneren bir çabayı, toplumu uyandırmayı, bilinçli kılmayı öneren çalımaları kapsayan, ileriye dönük, belki de yeryüzü ileriliğine dönük bir çaba.” olmalıdır. ( Kabacalı, 1987: 31)

O hem kendi ulusunun sorunlarıyla hem de diğer ulusların sorunlarıyla ilgilenir. Bunun en güzel örneği Vietnam Savaımız adlı iir kitabıdır. Bu iir kitabıyla savaa karı duyarsız kalınamayacağını gösterir. “Dağlarca iiri, edebiyat akımları ve olayları dıında bütün olan bitene tanıklık eden bir iir niteliği taır. Geni anlamda çağının, dar anlamda bütün ulusunun, hele toplumsal olayların tanığı olmak kendince kaçınılmaz gördüğü ilevlerinden biridir.” diyen Doğan Hızlan onun bu toplumculuğunu insana olan saygısına, hümanizmasına bağlar. (Hızlan, 6467; Tüyap, 1987: s.65’ deki alıntı)

Toprak Ana’da toplumsal bir bakı açısı görülür. Bu eserde yurt sevgisi ön plâna çıkar. Anadolu köylerini, Anadolu insanını iire sokar. Parça parça yazılmı öküz ardında/ Parmağı üç pare, tırnağı ak değil/utanır elin, ayağın/ korkarsın yakından görsen/Eli el değil, ayağı ayak değil…/Öyle dalmı ki yüzyıllar süren uykusuna/ Uyandırmazsan uyanacak değil, dizelerinden anlaılacağı gibi Anadolu köylüsü ezik tanıtılır. Anlattığı köyler susuz, ııksız, yolsuz, umutsuzdur. Yaar Nabi’ye göre Toprak Ana Dağlarca’nın yaamında çok önemli bir yapıttır.

“Gerçekçi yöntemi, sağlam ekil yapısı, köylerin halini anlatır ve köy insanını konutururken yer yer köy diline yaklaan ive değitirmeleri, ana yurdun acı gerçeklerini dile getirirken kurulu düzeni hicvetmekte gösterdiği baarı ile Toprak Ana, Dağlarca’nın eserleri arasında ayrı ve önemli bir yer tutar, bir köe taı olur.” (Nayır, 2327; Kabacalı, 1987: 68’deki alıntı)

Destan türündeki ilk eseri Üç ehitler Destanı’dır. Üç ehitler Destan’ını Đstiklâl Savaı Samsundan Ankara’ya, Đstiklâl Savaı (Đnönüler), Yedi Memetler, Sakarya Kıyıları ve 30 Ağustos izler. Dağlarca bu yapıtlarında tarihimizi destanlatırır. Mustafa Kemal, Sakarya savaları, cepheler destansı bir ekilde anlatılır. Fakat Dağlarca tarihsel bilgileri sunu açısından eletirilir. Olayları ve 89

tarihsel bilgileri sergileme kaygısının ağır bastığı kesimlerde, savaan insanın varlığını belirleyerek öğelerin zayıflığının destanın özünü yaraladığına inanılır.

Daha önce de belirttiğimiz gibi Dağlarca hep biraz çocuktur, çocuk ruhundan beslenmi, onlar için de iir kitapları yazmıtır. Bizim de içinde gibi edatını incelediğimiz Arka Üstü Uçsuz Bucaksız adlı iir kitabı, Dağlarca’nın çocuklar için yazdığı ilk iir kitabıdır. Đmge yönünden çok güçlü bir yapıt sayılır. Çocuğun imgeleriyle soyut bir evren anlayıı dile getirilir. Mandalina, Yaramaz Sözcük, Göz Masalı, Yanık Çocuklar Koçaklaması, Yeryüzü Çocukları çocuklar için yazılmı olduğu diğer eselerinden bazılarıdır.

Neticede Fazıl Hüsnü için diyebiliriz ki, edebiyatımıza çok sayıda eser kazandıran önemli airlerinden biridir.

4.2.5.1.2. Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın iirlerinde Gibi Edatıyla Birlikte Kullanılan Kelimelerin Đncelenmesi ve Gibi Edatının Kullanılma Oranı

Tablo 6 Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın iirlerinde Gibiye Bağlanmı Durumdaki Sözcüklerin Somut/Soyut ve Özel/Cins Olularının Đncelenmesi

iir Gibi Edatı iir Adı Somut Soyut Özel Cins No 1 Altın gibi Davet Somut Cins 2 Asker uykusu gibi Baak Soyut Cins 3 Ay gibi Dağ Uykusu Somut Özel 4 Ateler gibi Orman Somut Cins 5 Ağaçlar gibi Eski Nazar Somut Cins 6 Bal gibi Sinekler, En Somut Cins Evvel 7 Buğday gibi Baak Somut Cins 8 Bıçak gibi Boy Ölçüme Somut Cins Müzesi 90

9 Bezek gibi Yeni Çiftlik Somut Cins 10 Buzul gibi Karlangıç Somut Cins 11 Çocuk gibi Vatan Uyumaz, Somut Cins Dedi Ki 12 Çiçek, Çiçekler Elii, Sesten Somut Cins gibiydi Çiçekler 13 Deve gibi Kümes Uydusu Somut Cins 14 Devlerin Salkım Soyut Cins zıpzıpları gibi 15 Deliler gibi Orman Soyut Cins 16 Dal gibi Daha Daha Somut Cins Mavi 17 Dere gibi Boy Somut Cins 18 Efsaneler gibi Ayıığı Soyut Cins 19 Evimiz gibi Asker Ve Somut Cins Gömlek 20 Evler gibi Evler Somut Cins 21 Fidan gibi Dağ Uykusu Somut Cins 22 Fil gibi Kümes Uydusu Somut Cins 23 Gece gibi Nöbetçi Soyut Cins 24 Güller gibi Sihirbazın Somut Cins Elleri 25 Gezegen gibi Doğu Somut Cins Gezegenleri 26 Hastalar gibi Yumurta Soyut Cins 27 Hayvan gibi Hayvanların Somut Cins Padiahı Gecedir 28 Iık gibi Daha Daha Somut Cins Mavi 29 Irmağın Ağaç Irmakları Soyut Cins …..akması gibi 30 Đskemleler gibi Yeni Đskemleler Somut Cins 31 Karanlığın……. Harcamak Soyut Cins geçmesi gibi 32 Kan gibi Uludu, ehit, Somut Cins Eski Bir Muharebenin Yerinde 33 Kuğular gibi Ayıığı Somut Cins 34 Ku gibi Nöbetçi, Uçan Somut Cins Sevinç, Sevinç 35 Körler gibi Kaybettiğim Somut Cins Ağırlık, Görünmek 36 Kılıç gibi Kurban Somut Cins Bayramı 91

37 Koyun sürüleri Kocaman Somut Cins gibi

38 Kurbağalar gibi Masal Somut Cins Yaratıkları 39 Kertenkeleler gibi Masal Somut Cins Yaratıkları 40 Mektup gibi Mektup Somut Cins 41 Masallar gibi Tekmil Soyut Cins 42 Meyve gibi En Evvel Somut Cins 43 Muz ekeri gibi Uykularla Somut Cins Yıldızlar 44 Nazar gibi Vuzuh Soyut Cins 45 Pabuç gibi Dağla Ayak Somut Cins 46 Rüya gibi Sihirbazın Soyut Cins Çalgısı 47 Oyun gibi Anneannemin Soyut Cins Terliği, Kolay Diyor, Öğretmenimin Babası 48 Ördekler gibi Masal Somut Cins Yaratıkları 49 Su, Sular gibi Baak, Somut Cins Sihirbazın Daveti, Arka, Evler, Görünmek, Daha Daha Mavi

50 Süt gibi Eski Nazar, En Somut Cins Evvel 51 Silahlar gibi ehit Somut Cins 52 Selam gibi Eski ey Soyut Cins 53 Talih gibi Madenlerle Soyut Cins Beraber 54 Uykular gibi Çıplak Soyut Cins 55 Uçurtma gibiyim Oh Somut Cins

56 Vezir gibi Ağaç Soyut Cins 57 Yaprak gibi Arkaüstü Gün Somut Cins

58 Yaratıkları gibi Sözlük Soyut Cins Gezegeni

92

iirlere bağlı olarak tabloda ortaya çıkan sonuçlar u ekildedir:

1 Dağlarca da iirlerinde gibi edatını çoğunlukla benzetme amacıyla kullanır. Bununla birlikte iirlerde akar gibi, çağırır gibi, döner gibi ifadeler de bulunmaktadır. Bu ekilde fiillerle birlikte kullanılan gibi sayısı benzetme yapan gibilerle kıyaslandığında çok azdır. Dağlarca’nın bu çalımada toplam 372 iirini inceledik. Dağlarca’nın bu iirlerinde 83 kere gibiyi kullandığını gördük. 2 Yukarıdaki tabloda gibi edatından önce yer alan 58 sözcükten 41’ı somut, 17’si soyut, 1’i özel, 57’si cins addır. 3 Buna göre Dağlarca’nın iirlerinde gibi edatının kullanılma yüzdeleri ve gibi edatından önce kendisine benzetilen öğe durumunda olan adların, somut, soyut, özel, cins olma yüzdeleri u ekildedir. Grafik 6 Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın iirlerinde Gibi Edatının Kullanılma Yüzdesini Gösterir Grafik

100% 90% 80% 70% 60% 50% 40% 30% 20% 10% 0% gibi edatı somut soyut cins özel

93

4 Dağlarca, gibi edatını halk ve divan airleri gibi belirli kelimelerle kullanmaz. Onlardan farklı olarak gibi ile birlikte kullandığı sözcükleri çeitlendirmitir. Đncelediğimiz iirlerde en çok gibi ile kullandığı sözcükler ise, su, oyun, ku, çocuk, kandır.

Grafik 7 GENEL GRAFĐK Necati Beğ’in, Nedim’in Karacaoğlan’ın, Erzurumlu Emrah’ın, Turgut Uyar’ın, Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın iirlerinde Gibi Edatının Kullanılma Oranlarını Karılatıran Grafik

160%

140%

120%

100%

80%

60%

40%

20%

0% airlerin gibiyi somut soyut cins özel kullanma oranı

Necati B. Nedim Karacaoğlan E. Emrah T.Uyar F.H.Dağlarca

94

Genel grafiği yorumlayacak olursak u sonuçlara ulamı oluruz:

1 Tüm airler iirlerinde gibiyi kullanmılardır. 2 Gibi edatını incelediğimiz altı air içinden en fazla kullanan air %140 oranıyla Turgut Uyar, gibi edatını en az kullanan air ise %20 oranıyla Fazıl Hüsnü Dağlarca’dır. 3 Gibi edatını Necati Beğ %70, Nedim ve Erzurumlu Emrah %45, Karacaoğlan ise %30 civarında kullanmıtır. 4 Gibiden önce Karacaoğlan %78, Fazıl Hüsnü Dağlarca %70, Nedim %67, E. Emrah %66, Turgut Uyar %64, Necati Beğ %60 oranında somut öğe kullanmıtır. 5 Bu durumda gibiden önce somut öğeleri en fazla kullanan air Karacaoğlan’dır. 6 Bu durumda gibiden önce somut öğeleri en az kullanan air Necati Beğ’dir. 7 Gibiden önce Fazıl Hüsnü Dağlarca %98, Nedim %95, Karacaoğlan %94, Turgut Uyar %92, Erzurumlu Emrah %82, Necati Beğ %82 oranında cins öğe kullanmıtır. 8 Bu durumda gibiden önce en fazla cins öğe kullanan air Fazıl Hüsnü Dağlarca’dır. 9 Gibiden önce E. Emrah ve Necati Beğ %18, Turgut Uyar %8, Karacaoğlan %6, Nedim %5, Fazıl Hüsnü Dağlarca %2 oranında özel isim kullanmıtır. 10 Bu durumda gibiden önce en fazla özel isim kullanan airler Necati Beğ ve Nedim’dir.

95

4.3. ĐLKÖĞRETĐMĐN ĐKĐNCĐ KADEMESĐNDE GĐBĐ EDATININ KULLANILMA BOYUTU

4.3.1. Çocuk ve iir:

Đnsan, yaamı boyunca en genel ekliyle üç dönem geçirir. Bunlar, çocukluk, yetikinlik ve yalılıktır. Çocukluk çağı dediğimiz dönem insan yaamın ilk yıllarını kapsar. Hayata dair ilk değerlerin ve alıkanlıkların kazanımı bu yıllarda gerçekleir.

“Đnsanlar yaamı, doğayı sevmeyi, düzenli olmayı, sorumlulukların bilincine varmayı, çalıma ve daha pek çok önemli olguyu çocukken öğrenir. Bu nedenle insan yaamında en önemli dönemlerden birini çocukluk çağı oluturur. Çocukların dünyası yetikinlerin sandığından daha genitir, içlerindeki çocuğu öldürmemi yetikinler dıında pek az anne babanın aklına gelir, bir marketin otomatik olarak açılıp kapanan kapısının karısında “Açıl susam, açıl!” sözlerini söylemek.( Arsever, 2005, sayı 50)

“iir ve çocuk ” kavramlarını bütünletirmek için öncelikle çocuk dünyasını ve çocuğun evrene bakıını bilmek, çocuk nedir sorusuna yanıt bulmak gerekir. Çocuk, Türkçe sözlükte ; “1. Küçük yataki oğlan veya kız. 2. Soy bakımından oğul veya kız evlat. 3.Bebeklik ile ergenlik arasındaki gelime döneminde bulunan oğlan veya kız, uak” tanımlarıyla yer almaktadır.(TDK, 2005: 444)

Bununla birlikte yaı itibariyle yetikin saydığımız bazı kiilerin de kendilerine “ çocukça davranmak, çocuklamak, çocukluk etmek, çocuk ruhlu” ifadelerini söylettirdiklerine çokça tanık olmuuzdur. Bu açıdan Ayta’ın çocuk tanımı da çocukluk kavramını açıklamada önemlidir.

“Genellikle insan hayatının 0–16 ya dönemi çocuk olarak nitelendirilmektedir. Ancak bu dönem, kimi zaman biyolojik gelime ile psikolojik gelimesi eit düzeyde gerçeklemeyebilir. Biyolojik açıdan çocuk ancak anlama ve algılama düzeyi açısından yetikin, bedenen olgun olmakla birlikte, anlama ve algılama düzeyi açısından çocuk olanlara da rastlayabiliriz. Bu noktadan hareketle çocuğu u ekilde tanımlamak mümkündür: Duygu, düünce, hayal ve zevklerin, olgun insanlardan farklı bir ekilde algılandığı dönemdir.(Ayta, 2001: 390) 96

Çocuk dünyası hayal âlemiyle iç içedir. Çocukların kendine özgü bir algılayıları ve yaratıcılıkları vardır. Özellikle çocukluğun ilk evrelerinde, çocukların doğayı ve nesneleri hayal güçlerine bağlı olarak algıladıklarını görürüz. Bizim dinlenirken, otururken yaslandığımız kanepenin baı küçük bir çocuk için at olabilmektedir, ya da kollarını açarak koturan çocuk, artık bir ku olmutur. Onun için bu süreçte mantık yoktur. Safça ve doğal olarak yaar, çevreyi öyle algılar. Mantıksal tepkilerden çok duygusal tepkiler gösterir. Bu bakımdan Dr.Turinay (1987: 235) çocukla büyük arsındaki farkı “ seviye farkından” ziyade , “idrak, algılama farkı” olarak düünmenin daha uygun olacağını düünmekte ve “ Büyük; insanı ve çevreyi akıl mantık boyutunda kavramaya çalıırken, çocukta kavrama melekesi tamamen duyguya; sevgi, efkat ve korkuya dayanır. Bu ise masala, iire… açılan bir kapı demektir.” diyerek çocuk dünyasından edebi türlere geçii dile getirir.

Edebi bir tür olan iir ve çocuk arasında sıkı bir bağ vardır. Daha bebek iken çocuk, ana kucağında dinlediği ninnilerle birlikte iirsel ritimle tanıır. Daha sonra oyunlarda söyledikleri ve masallarda karılatıkları tekerlemeler, çocukları iir dünyasına gittikçe yakınlatırır.

Aytaç’a (2001: 390) göre de iir ve çocuk arsındaki bağ çok kuvvetlidir: “ Çocuk ve iir, bu iki kavram birbirine ancak bu kadar yaklaabilir ve yakıabilir. Ruh dünyasının derinliklerinde ekillenen ve kelimelerle adlandırılan iir, çocuğun hayal dünyasındaki zenginlikle edeğerdir. Bu yüzden iirin özünde, çocuğun ve çocukça bir dünyanın saflığı ve temizliği vardır.”

Çocuk için iir ilk balarda ölçülü ve uyaklı, dolayısıyla ahengin ön plana çıktığı metinlerdir. Ya düzeyi arttıkça, çocuğun ruhsal ve geliim düzeyine göre de iirde yapı ve içerik ayrıca ekillenmeye balar. Özellikle kavramların olutuğu ve kiiliğin ekillenip alıkanlıkların yerletiği bir dönem olan çocuklukta, iirler çocuğa kazandırdığı estetik değer ve iletiim becerisi yönünden oldukça önemlidir. Yalnız bu iirler çocuğun bilisel ve ruhsal geliimine uygun bir yapı ve öz taımalı ki çocuğa hitap edebilsin. Bunun için de çocuk iirleri ve ilköğretim okul kitaplarında yer alan iirler çocuğun bilisel geliim düzeyi göz önüne alınarak yazılmalıdır. 97

Jean Piaget, bilisel geliim denildiğinde ilk akla gelen isimdir. Piaget düüncenin geliimine dair dört dönemden bahseder. Bunlar, duyuhareket(02 ) ilem öncesi(26 ya da 7 yalar), somut ilemler ( 711 ya da 12 yalar) ve soyut ilemler (12 ya ve üzeri) dönemidir.

Đlem öncesi dönemde çocuklar mantıklı düünemezler ve bir durumun yalnızca bir yönünü ele alabilirler. Bilgiyi sistemli bir biçimde örgütleyemez ve iletemezler.

Somut ilemler döneminde çocuk ağırlıklı olarak ilköğretimin birinci kademesinde eğitim görür. Bu dönemde çocuğa verilen bilgi somut olduğundan, çocuk bilgiyi mantıklı ve sistemli biçimde ileyebilir, soyut bilgiler verildiğinde algılamakta ve yorumlamakta zorlanır.

Soyut ilemler döneminde çocuk ergenliğe eriir. Đlköğretimin ikinci kademesinde eğitimine devam eden çocuk, varsayımlar kurar, soyut bilgileri iler, karmaık problemleri çözer. Bu dönemde çocuklar karmaık kavramları algılamada, sembolleri anlamlandırmada daha yetenekli olurlar, bilisel olarak da yetikinin iletiim çevresine girerler.

Çocuğun bilisel geliimi göz önüne alındığında, ilköğretimin birinci kademesinde okutulan çocuk iirlerinde yalın bir dil kullanılma zorunluluğu ortaya çıkar. Çocuğun iire yakınlık duymasında, onu anlamlandırmasında, dil balıca etkendir.

“iirin ekli kadar içeriğinin ve estetik değerinin de çocuklar tarafından takdir edilmesi, onların düzeyine yaklama oranına bağlıdır. Dilin yalın olması, birinci derecede önemlidir. Çocuklar iirden yetikinler gibi duygulanmaz ve etkilenmezler. iir önce sesiyle çocukları yakalar. Tam bir anlama ve duygulanma için ruhun çağrıımları anlama kabiliyeti olmalıdır. Zengin çağrıımlar zaman ve tecrübeyle elde edilecek, dil birikimiyle ilgilidir. Çocuklar çağrıım dünyaları itibarıyla zengin sayılmazlar.” ( imek, 2005: 226 )

98

Bununla birlikte dilin kurallarını bilmeden de ortaya koydukları metinlerde doğal imgeler, mecazlar oluturabilmektedirler. Bilisel geliim süreci içinde imge kullanımı, kavramların olumasıyla ilem öncesi dönemde balasa bile ilköğretimin ilk kademesinde okuyan öğrenciler bu imgeleri, benzetme öğelerini vb. unsurları dilin yapısı içinde çözümleyemez ve bilerek dilsel yapılar meydana getiremezler. Đlköğretimin ikinci kademesinde bulunan öğrenciler ise somut ilemler düzeyinden soyut ilemler düzeyine geçi aamasındadırlar. Dil yapıları bu geçile birlikte daha gelimitir. Artık iir niteliğinde karılatığı metinde, iire anlam veren yapıları çözümleyerek sembollerin farkına varırlar. “ Yaprak gibi savruldum.” cümlesinde sözcükler arasında bağ kurarak benzetme yapıldığını, neyin neye benzetildiğini, hangi öğelerin benzetme kurduğunu kavrayabilir. Buna göre ilköğretimin ikinci kademesinde ilenecek iirlerin dili ve iirlerde yer alan benzetme unsurları, birinci kademede ilenecek iirlerin diline ve benzetme unsurlarına göre daha karmaık ve gelimi düzeyde olabilir. Đmge, çağrıım ve edebi sanatlar bakımında da daha zengindir. Öğrenciler bu iirlerde karılatıkları edebi sanatlar hakkında bilgi sahibi olmasalar bile bu sanatların oluumunu sağlayan dilsel öğeler arasındaki bağıntıyı ve iirdeki anlamı sezebilirler.

Çocuk dünyası yetikinin dünyasından farklı olduğu için çocuk iirlerinde aranan bir takım özellikler vardır. Çocuk iirlerinde aranan balıca özellikleri Ferhan Oğuzkan, (2006: 266) “ Çocuk iirleri” adlı kitabında u ekilde belirtir:

a) Kafiyeler eğer varsa belirli olmalı ve birbirlerine yakın mısraların sonlarında bulunmalıdır. b) Düünceler açık olarak ve bir beyit veya bir dörtlük sınırları içinde anlatılmalıdır. c) Tasvirler yalın ve kısa olmalıdır. ç) Benzetme, istiare, mecaz gibi edebi sanatlara ölçülü ekilde yer verilmelidir. d) Hayal ve duygular çocukların yaantılarıyla ilgili olmalı, bu unsurlarla olaylar arasında sıkı bir bağlantı kurulmalıdır. e) Mısralar kısa, cümle düzeni doğal ve seçilen sözcükler sade olmalıdır. f) Tam ve yarım kafiyelerden, ölçüden ve bazı mısraların tekrarından yararlanılarak ahenk zenginliği sağlanmalıdır. 99

g) Konu yaama sevinci, aile sevgisi, doğa, yurt, ulus sevgisi, güzellik duygusu gibi olumlu duygu ve davranılar kazandırıcı, gelitirici ve pekitirici bir nitelik taımalıdır.

4.3.2. Đlköğretimin Đkinci Kademesinde Okutulan Türkçe Ders Kitaplarında Yer Alan iirlerde Gibi Edatının Kullanımı

Daha önceki bölümlerde halk edebiyatı, divan edebiyatı ve Cumhuriyet Devri Türk edebiyatından ikier air seçerek, iirlerinde yer alan gibileri tespit etmi ve gibi edatının kullanımı üzerinde durmutuk.

Bu bölümde ilköğretimin ikinci kademesi için hazırlanmı olan Türkçe ders kitaplarındaki iirleri inceleyerek, gibi edatının kullanılma boyutunu, ilköğretimin ikinci kademesinde okuyan öğrencilerin karılatığı, gibi edatı ile yapılan benzetmeleri tespit edecek ve değerlendireceğiz.

Bu çalıma için 6, 7 ve 8. sınıflarda son iki yılda okutulmu olan her sınıfa ait iki Türkçe ders kitabı seçerek, bu kitaplarda yer alan iirleri incelemeyi doğru bulduk.

Buna göre altıncı sınıf kitaplarında yer alan iirler:

A ) Meral Ünal, M. Yavuz Öner, Nevin Bayrak’ın hazırlamı olduğu Türkçe ders kitabında yer alan iirler ve bu iirlerde gibi edatının kullanımı:

1 Atatürk Okulu (Bu iirde gibi edatı yoktur.) 2 Çocukluk ( Bu iirde gibi edatı yoktur.) 3 Onuncu Yıl Marı 4 Uzun Đnce Bir Yoldayım ( Bu iirde gibi edatı yoktur.) 5 Vatan (Bu iirde gibi edatı yoktur.) 100

6 Yüksek Evde Oturanların Türküsü (Bu iirde gibi edatı yoktur.) 7 Uçun Kular 8 Atatürk Kurtulu Savaında 9 Yeni Gelen Güne Türkü (Bu iirde gibi edatı yoktur.)

Gibi Edatının Yer Aldığı Dizeler:

1 Karanlığın üstüne güne gibi doğarız. (Onuncu Yıl Marı)

2 O çay ağır akar, yorgun mu bilmem, Mehtabı hasta mı, solgun mu bilmem, Yaslı gelin gibi mahzun mu bilmem, Yüce dağ baında siyah tül vardır. (Uçun Kular)

3 Hey Rıza! Kederin baından akın; Bitip tükenmiyor elemi akın; Sende derya gibi daima takın. Daima çalkalanır bir gönül vardır.(Uçun Kular)

4 … Anası, bacısı, kızı, kızanı, Bizim millet gibi görülmemitir. (Vatan)

5 Sağdıçlarım! Sizin gibi yiğitleri oldukça, Bu millet yaar.(Vatan)

Kitapta yer alan dokuz iirden altısında gibi edatı yer almazken, üçünde gibi edatı bulunmaktadır. Üç iirde de yer alan gibi edatı dizelerde benzetme öğesi olarak karımıza çıkar. Bu iirlerin incelenmesi sırasında anlama, anlatma ve dilbilgisi bölümlerinde gibi edatına değinilmemitir. Benzetme kurduğunu öğrenciye sezdirecek uyarıcılar verilmemitir. 101

B Güldane Altınta ve Yeliz Busalıoğlu’nun hazırlamı olduğu Türkçe ders kitabında yer alan iirler ve bu iirlerde gibi edatının kullanımı:

1 Atatürk Kurtulu Savaı’nda 2 Türkiye (Bu iirde gibi edatı yoktur.) 3 Kızılırmak ( Bu iirde gibi edatı yoktur.)

Gibi Edatının Yer Aldığı Dizeler:

1 Kemal Paa, yenilmez yiğit, anlı komutan! Savaa girer gibi yeti bize! (Atatürk Kurtulu Savaı’nda)

2 Bir selam gibi gitti Erzurum’a, Bir selam gibi geldi Sivas’a Erzurum’dan. (Atatürk Kurtulu Savaı’nda)

3 Hayın düman, sarho gibi sallana sallana On be günde Đzmir’i dar buldu, …(Atatürk Kurtulu Savaı’nda)

Bu kitapta toplam üç iir yer alır. Gibi edatı yalnız bir iirde bulunur. O da Atatürk Kurtulu Savaı’nda adlı iirdir. Bu iirde üç kere gibiye rastlarız. Bunlardan ikisi benzetme ilgisi kurarken diğeri eylemden sonra gelir ve yeti eylemini durum yönünden etkileyerek zarf tümleci olarak görev yapar. Öğretmen kılavuz kitabında ve öğrenci alıtırma kitabında gibi edatının benzetme kurduğuna ilikin bir açıklama yapılmamı, bu konu üzerinde durulmamıtır.

102

Yedinci Sınıf Kitaplarında Yer Alan iirler:

A) Melahat Koyuncu ve Mustafa Koyuncu’nun hazırlamı olduğu yedinci sınıf Türkçe ders kitabında yer alan iirler ve bu iirlerde gibi edatının kullanımı:

1 Böyle Bir Günde ( Bu iirde gibi edatı yoktur.) 2 Bu Vatan Kimin? 3 Issız Bahçe ( Bu iirde gibi edatı yoktur.) 4 Nasihat ( Bu iirde gibi edatı yoktur.) 5 Atlıların Türküsü 6Mustafa Kemal’in Kağnısı

Gibi Edatının Yer Aldığı Dizeler:

1 Bu vatan toprağın kara bağrında Sıra dağlar gibi duranlarındır. (Bu Vatan Kimin?)

2 Ardına bakmadan yollara düen, imek gibi çakan, sel gibi coan, … (Bu Vatan Kimin ?)

3 … Atımız gönlümüz gibi kanatlı, Dağları ovaya serer geçeriz. (Atlıların Türküsü)

4 Öküzleriyle karde gibiydi Elif, …( Mustafa Kemalin Kağnısı )

Kitapta yer alan altı iirden dördünde gibi edatı yer almaktadır. iirlerde gibi edatı benzetme öğesi olarak karımıza çıkmaktadır. Sadece “Karde gibiydi Elif” derken gibinin çekime girerek isimletiğini görürüz. Bu Vatan Kimin adlı iirin tür, 103

ekil ve plân çalımalarında benzetmeler konusuna yer verilmi ve gibi edatı ile yapılan benzetmeler açıklanmı, benzetilen ve benzeyen öğeleri üzerinde durulmu, gibi edatının üzerinde ise durulmamıtır.

B ) Mustafa Uyar ve Tülay Filtekin’nin hazırlamı olduğu yedinci sınıf Türkçe ders kitabında yer alan iirler ve bu iirlerde gibi edatının kullanımı: 1 Đnsanla Güzel 2 Tarlam ( Bu iirde gibi edatı yoktur.) 3 Dünyanın Bütün ÇiçeklerĐ ( Bu iirde gibi edatı yoktur.)

Gibi Edatının Yer Aldığı Dizeler:

1 Her ey insanla güzel Doğan güne karı gerinen evler Mavi rüzgârların kotuğu sokak. Đnsansız olursa, sevimsiz resim gibi Dal uçlarında göveren bahar, Tarlada boy veren o altın baak. (Đnsanla Güzel)

Kitapta yer alan üç iirden birinde gibi edatı geçmektedir. O da iirde benzetme göreviyle yer almıtır. Anlama ve anlatma çalımalarında benzetme üzerinde durulmamıtır.

Sekizinci Sınıf Kitaplarında Yer Alan iirler:

A ) Veysel Yıldırım’ın hazırlamı olduğu sekizinci sınıf Türkçe ders kitabında yer alan iirler ve bu iirlerde gibi edatının kullanımı:

1 Yurdum 2 Uyusun Da Büyüsün ( Bu iirde gibi edatı yoktur.) 3 Cumhuriyet Bayramı’nda 104

4 Nutuk ( Bu iirde gibi edatı yoktur.) 5Sen Bir Ceylân Olsan Ben De Bir Avcı ( Bu iirde gibi edatı yoktur.) 6 Anacığım ( Bu iirde gibi edatı yoktur.) 7 Bozgun 8 Bu Sabah ( Bu iirde gibi edatı yoktur.)

Gibi Edatının Yer Aldığı Dizeler:

1 Bir andız fidanı gibi büyümüüm Topraklarının üzerinde (Yurdum)

2 Ağladığım senin içindir! Güldüğüm senin için; Öpüp baıma koyduğum Ekmek gibisin (Yurdum)

3 Gökte yanan günei koparıp tan yerinden Elimizde me’ale gibi taımaktayız. (Cumhuriyet Bayramı’nda)

4 Bir zafer takı gibi yurdun üstünde kurduk, En yalı bir tarihin en genç inkılâbını. (Cumhuriyet Bayramı’nda)

5 Gazi, kartal gibi üstüne kanat gerdi. Ve Türk, bir mucizeyle durdurdu akılları. (Cumhuriyet Bayramı’nda)

6 Đte dev akisleri bu ebedî minnetin, Bakın bir tek ses gibi sarıyor memleketi. (Cumhuriyet Bayramı’nda)

7 “Bunlar geldikleri gibi gidecekler!..” (Bozgun)

105

Kitapta yer alan sekiz iirden üçünde gibi edatı yer almaktadır. Toplam yedi kere gibi edatına rastlarız. Bunlardan altısında gibi benzetme öğesi olarak karımıza çıkar. Özellikle Cumhuriyet Bayramı’nda adlı metnin, Tür ve ekil Üstünde Çalıalım bölümünde benzetmelere değinilerek gibi edatı, benzetme ilgeci olarak ele alınır.

B ) Muhsin Köktürk ve Metin Gül’ün hazırlamı olduğu sekizinci sınıf Türkçe ders kitabında yer alan iirler ve bu iirlerde gibi edatının kullanımı:

1 Deniz Hasreti 2 Birlikte (Bu iirde gibi edatı yok) 3 Tarlam (Bu iirde gibi edatı yok ) 4 Bu Sabah Hava Berrak

Gibi Edatının Yer Aldığı Dizeler:

1 Çöllerde kalmı gibi yanıyor, yanıyorum. (Deniz Hasreti)

2 Yanıp sönüyor gibi gözlerimde fenerin! ( Deniz Hasreti)

3 Bir gün nehirler gibi çağlayarak derinden, Dağlardan, ormanlardan sana akacak mıyım? (Deniz Hasreti)

4 Bu sabah hava berrak, Bu sabah her ey billurdan gibi. (2 kere, Bu Sabah Hava Berrak)

Kitapta yer alan dört iirden ikisinde toplam dört kere gibi edatı bulunmaktadır. Bunlardan ikisi eyleme bağlanırken ikisi isme bağlanmıtır. Anlama ve anlatma çalımasında gibinin cümleye kattığı anlamlar üzerinde durulmamıtır.

106

4.3.2.1. Türkçe Ders Kitaplarındaki iirlere Gibiden Önce Yer Alan Sözcüklerin Đncelenmesi

Tablo 7 Benzetme edatına(gibi) bağlanan kelimelerin somut, soyut, özel ve cins olmaları bakımından incelenmesi:

Sıra Gibi edatı iir Adı air Adı Somut Soyut Cins no

1 Selam gibi Atatürk Kurtulu Cahit Soyut Cins Savaı’nda Külebi

2 Sarho Atatürk Kurtulu Cahit Soyut Cins gibi Savaı’nda Külebi

3 Derya gibi Uçun Kular Rıza Somut Cins Tevfik Bölükba

4 Gelin gibi Uçun Kular Rıza Somut Cins Tevfik Bölükba

5 Güne gibi Onuncu Yıl B.K. Somut Cins Marı Çağlar

F.N. Çamlıbel

6 Nehirler Deniz Hasreti Orhan Somut Cins gibi Seyfi Orhan

7 Ses gibi Cumhuriyet Yaar Somut Cins Bayramı’nda Nabi Nayır

107

8 Kartal gibi Cumhuriyet Yaar Somut Cins Bayramı’nda Nabi Nayır

9 Zafer takı Cumhuriyet Yaar Somut Cins gibi Bayramı’nda Nabi Nayır

10 Me’ale Cumhuriyet Yaar Somut Cins gibi Bayramı’nda Nabi Nayır

11 Ekmek Yurdum Cahit Somut Cins gibisin Külebi

12 Andız Yurdum Cahit Somut Cins fidanı gibi Külebi

13 Resim gibi Đnsanla Güzel Đlhan Somut Cins Geçer

14 Karde Mustafa Fazıl Somut Cins gibiydi Kemal’in Kağnısı Hüsnü Dağlarca

15 Gönlümüz Atlıların Türküsü Faruk Soyut Cins gibi Nafiz Çamlıbel

16 Sel gibi Bu Vatan Kimin Orhan Somut Cins aik Gökyay

17 imek Bu Vatan Kimin Orhan Somut Cins gibi aik Gökyay

18 Dağlar Bu Vatan Kimin Orhan Somut Cins gibi aik Gökyay

108

Grafik 8 Đncelenen Türkçe Ders Kitaplarında Gibi Edatının Kullanılma Yüzdesi

100%

80%

60%

40%

20%

0% Gibi somut soyut özel cins edatı

6,7,8. Sınıf Türkçe Kitaplarında

Grafiğe göre:

1 Đncelediğimiz iirlerde kullanılan gibi oranı % 80 geçmitir. 2 Gibiden önce kullanılan öğelerin somut olma yüzdesi soyut olma yüzdesinden fazladır. 3 Gibiden önce hiç özel isim kullanılmamıtır. 4 Gibiden önce benzetme maksatlı kullanılan sözcüklerin tamamı cinstir.

109

BÖLÜM V

SONUÇ

Yaptığımız çalıma gösterir ki “gibi” edatı tek baına bir anlam taımasa da iirde yoğun olarak kullanılmaktadır. “Gibi” iirde çoğunlukla benzetme (tebih) unsuru olarak karımıza çıkar. Az sayıda da olsa, eylemden sonra kullanılarak, eylemin gerçeklemesine yaklama anlamı verecek ekilde de kullanılır. Bu kullanım daha çok Turgut Uyar ve Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın iirlerinde görülür. Đncelediğimiz tüm airler iirlerinde “gibi” edatını kullanır. Đncelenen iirlerin çoğunda “gibi” edatının çok kere kullanılması “gibi”yi iirin ayrılmaz bir parçası durumuna getirir.

Gibi edatını %140’lık bir oranla en fazla kullanan air incelediklerimiz arasında Turgut Uyar’dır. T. Uyar’dan sonra “gibi” yi en fazla kullanan airler sırasıyla Necâtî, Nedim, Erzurumlu Emrah, Karacaoğlan ve Fazıl Hüsnü Dağlarca’dır. Turgut Uyar iirlerinde “gibiyi” % 140 civarında kullanırken Necâtî % 70, Nedim ve Erzurumlu Emrah % 45, Karacaoğlan %30, Fazıl Hüsnü Dağlarca % 20 civarında kullanır.

airlerin “ gibi” edatını ne oranda kullandıkları, bağlı oldukları iir anlayııyla ve yaadıkları yüzyılların özellikleriyle doğrudan ilikilidir. Đncelememiz sonucunda divan iiri anlayıına bağlı olan ve divan iirinden etkilenen airlerin “gibi” yi iirlerinde daha çok kullandıkları görülür. Divan iiri daha önce de bahsi geçtiği gibi benzetmeye (tebih sanatına) değer verir. Bu da airlerin “ gibi” yi kullanma oranını etkiler. Benzetmelerin bu kadar yoğun olarak kullanıldığı divan iirinde “ gibi” kaçınılmaz olarak sürekli karımıza çıkar. Turgut Uyar, Đkinci Yeni airi olmakla birlikte divan iirinin etkilerine kapalı kalmaz, o iirin imkânlarından faydalanır. Necâtî ve Nedim ise divan iirine mensup olan airlerdir. Gibi hem Necâtî hem de Nedim’in gazellerinde “redif” olarak kullanılmakta bu da “gibi”nin kullanılma yüzdesini artırmaktadır.

110

Erzurumlu Emrah’ın iirlerini ve Nedim’in gazellerini incelendiğimizde bu iki airin “gibi” yi aynı oranda kullandıklarını görürüz. Erzurumlu Emrah halk airi, Nedim ise divan airidir. Bu bir tezatlık olutursa da her ikisinin de aynı çağda yaamı olmaları, birbirlerinin iir anlayılarından etkilenmelerine yol açar. Nedim Lâle devri airi olarak mahallileme hareketi içinde yer alırken, Erzurumlu Emrah divan iirine özenerek aruzlu iirler yazar, divan iirinin benzetmelerinden faydalanır.

Karacaoğlan divan airlerine ve Erzurumlu Emrah’a kıyasla “gibi”yi daha az kullanmıtır. Karacaoğlan da Erzurumlu Emrah gibi bir halk airidir, ama onun iirlerinde Erzurumlu Emrah’ın iirlerinde olduğu gibi divan iirinin etkilerine rastlanmaz. Halk dili ile iirlerini söyleyen Karacaoğlan, iirlerinde “gibi” ifadesini, daha çok halkın yaamında yer alan doğa unsurlarıyla birlikte kullanır. Diğer airlerden farklı olarak Karacaoğlan, “gibi”yi birçok hayvan ismiyle birlikte kullanır: balık gibi, bayku gibi, deve gibi, geyik gibi, gövel ördek gibi, ku gibi, kaz gibi, bülbül gibi, kurt gibi…” . Alma gibi, dal gibi, çiçek gibi, gül gibi, bulut gibi, kargı kamı gibi, kavak gibi benzetmeler de Karacaoğlan’ın diğer doğa unsurlarına, iirlerinde çokça yer verdiğinin bir göstergesidir.

Đncelediğimiz iirlerde bazı sözcükler gibi edatıyla birlikte bir kez kullanılmakla birlikte, bazıları da birçok kez karımıza çıkar. airlerimiz yaptıkları benzetmelerde belli sözcükleri çok kere tekrar ederler. Bu tekrarlar en çok Necâtî Beğ’in gazellerinde, Erzurumlu Emrah ve Karacaoğlan’ın iirlerinde görülür. Buna göre Necâtî en çok “gül gibi (25 kere), em gibi (14 kere), gün gibi (13 kere), serv gibi ve su gibi (10 kere), benim gibiye (10 kere), Karacaoğlan en çok su(lar) gibi (11 kere), bülbül(ler) gibi (10 kere), ben(im) gibi (8 kere)’ye Erzurumlu Emrah ise Emrah(Emrâh) gibi (17 kere), sen(in) gibi (17 kere), bülbül(ler) gibi (13 kere), su(lar) gibi (12 kere), pervane gibi (12 kere), gül(ler) gibiye (11 kere) iirde yer verir.

111

Fazıl Hüsnü Dağlarca, Turgut Uyar ve Nedim’in iirlerinde de gibi edatına bağlanan kelimelerin tekrar edildiği görülse de bu Necâtî Beğ’in, Erzurumlu Emrah ve Karacaoğlan’ın iirlerinde olduğu kadar sistemli değildir. Karacaoğlan, Erzurumlu Emrah ve Necâtî Beğ’in iirlerinde gibi edatının da yer aldığı benzetmeler, belirli kelimeler üzerine kurulurken, Fazıl Hüsnü Dağlarca’da ve özellikle Turgut Uyar’da bu sınırlama ortadan kalkar, çok farklı kelimeler üzerine benzetmeler kurulur.

Divan iirinden ve halk iirinden çağda iire geçite gibi edatının yer aldığı benzetmelerde kelime çeitliliğinin arttığı gözlenir. Bununla birlikte incelediğimiz iirlerde karılatığımız bazı kelimeler hem divan, hem halk hem de çağda iirde gibi edatıyla kullanılarak benzetmenin bir parçası olur, iirde kendine her dönemde yer bulur. “Su gibi, ay (meh) gibi,” ve “gül gibi” ifadesine incelediğimiz altı airin iirlerinde de rastladık. airlerin ortaklaa kullandıkları sözcükleri tabloda gösterirsek u sonuç ortaya çıkar:

Tablo 8

airlerin Yaptıkları Benzetmelerde Gibi Edatıyla Birlikte Kullandıkları (Benzetilen Öğe) Ortak Kelimeler

Sözcük airler

Ay gibi Necâtî Nedim Karacaoğlan E.Emrah T. Uyar F.H. Dağlarca

Su(âb) gibi Necâtî Nedim Karacaoğlan E.Emrah T.Uyar F.H.Dağlarca

Gül gibi Necâtî Nedim Karacaoğlan E.Emrah T.Uyar F.H.Dağlarca

Ben(im) gibi Necâtî Nedim Karacaoğlan E.Emrah

Bülbül gibi Necâtî Nedim Karacaoğlan E.Emrah

112

Benzetmede benzetilen öğenin üstün özellikleri olması gerekir. Bu bakımdan “ay gibi, su gibi ve gül gibi” ifadelerinin tüm airlerimizce ortaklaa kullanılması çok doğaldır. Ayın, suyun ve gülün çeitli özellikleri (vasıfları), özgün ve güzel benzetmeler (tebihler) yaratmaya elverilidir. Gül rengiyle, kokusuyla, açmadan önceki gonca haliyle, su hayat verici özelliğiyle, saf(duru) görünüüyle, Ay parlaklığıyla, hilal ve dolunay ekliyle airlere ilham verir.

Bülbül ile gül mazmunu iirde çok kullanılır. Bülbül güle âık olduğuna göre, gülün olduğu iirde, bülbül de mutlaka iirde kendine yer bulacaktır. Ayrıca bülbülün aığın yerine kullanılmasının yanı sıra, güzel sesli bir ku olması da “bülbül gibi” ifadesinin çokça kullanılmasına sebep olur.

Gibi edatından önce yer alan sözcüklerin somut/soyut incelemesini yaptığımızda, airlerin somut sözcükleri daha çok kullandığı ortaya çıkar. “Gibi” den önce en fazla somut sözcük kullanan air Karacaoğlan’dır. Ondan sonra sırasıyla en fazla kullananları ekil üzerinde sıralarsak ortaya çıkan sonuç udur.

Tablo 9 airlerin Somut Sözcükleri En Çoktan En Aza Kullanmalarına Göre Sıralanıı

Karacaoğlan %78 Fazıl Hüsnü Dağlarca % 70 Nedim %67 E.Emrah % 66

T.Uyar %64

Necâtî%60

113

Tablo 10

airlerin Soyut Sözcükleri En Çoktan En Aza Kullanmalarına Göre Sıralanıı

Necâtî %40 T.Uyar %36 E. Emrah %34 Nedim %33

F.H.Dağlarca % 30

Karacaoğlan%22

Bu durumda halk iirinde somut bir anlayıla karılaırken, divan airlerinin daha soyut benzetmeler yaptığı sonucuna varabiliriz. Bu halk iiri ve divan iirinin özelliklerine de uygunluk gösterir. Divan iirinde soyut güzeller karımıza çıkarken, halk iirinde somut güzellerin, somut doğanın iire girmesi bunun balıca sebebidir. Sıralamada Erzurumlu Emrah’ın Nedim’den daha fazla soyut sözcük kullandığı dikkat çekicidir. Bunun sebebini de Erzurumlu Emrah ve Nedim’in birbirlerinin iir anlayılarına yakınlamalarına bağlayabiliriz.

Đncelediğimiz iirlerin çoğunda gibi edatından önce gelen sözcüklerin çoğunluğu cinstir. En fazla gibi edatından önce özel isim kullanan airler % 18 oranıyla Erzurumlu Emrah ve Necâtî’dir. Hiyerarik olarak sıralarsak karımıza u tablolar çıkar.

114

Tablo 11

airlerin Cins Sözcükleri En Çoktan En Aza Kullanmalarına göre Sıralanıı

F.H. Dağlarca % 98 Nedim % 95 Karacaoğlan %94 T. Uyar %92

E.Emrah % 82

Necâtî % 82

Tablo 12 airlerin Özel Sözcükleri En Çoktan En Aza Kullanmalarına Göre Sıralanıı

E.Emrah %18 Necâtî %18 T. Uyar %8 Karacaoğlan %6

Nedim % 5

F.H.Dağlarca % 2

115

Halk ve divan iirinde airler iirlerinde mahlaslarını kullanırlar. Hem Emrah hem de Necâtî, iirlerinde mahlaslarıyla birlikte gibi edatını çokça kullanırlar. Özellikle Erzurumlu, “Emrah gibi” ifadesini 17 kez kullanır. Emrah, mahlasıyla birlikte “gibi”yi en fazla kullanan airdir. Đnsan isimleri airlerin mahlasları dıında gibi edatıyla çok fazla kullanılmaz. Kullanılan insan isimleri daha çok herkesçe bilinen peygamber isimleridir. Divan iirinde gibi edatıyla birlikte en çok adı geçen peygamber Đsa gibidir. Kâbe gibi yer isimleri ile Karacadağ gibi dağ isimleri de incelenen iirlerde gibi edatına bağlanır.

Türkçe ders kitaplarında incelediğimiz iirlerde gibi edatının kullanımı % 80’i geçmektedir. Bu da göstermektedir ki Türkçe ders kitaplarına konulan iirler çocuklara “benzetme” konusunu sezdirmek açısından zengindir. Đlköğretimin birinci kademesinde eğitim ve öğrenim gören öğrenciler için aırı benzetmeler olan iirlerin okutulması uygun olmamakla birlikte, ilköğretimin ikinci kademesinde okuyan öğrenciler soyut zeka düzeyine olutuğu için, karılatıkları iirlerde uygun benzetmelerin olmasında sakınca yoktur.

Đncelenen iirlerde gibi edatından önce yer alan sözcüklerin % 83’si somut, % 17’si soyut çıkmıtır. Bu da çocukların zihinsel geliimine uygunluk göstermektedir. Đncelediğimiz kitaplarda yer alan iirlerde gibi edatından önce hiç özel isim kullanılmamıtır. Yapılan benzetmeler daha çok ya doğa unsurları üzerine, ya da kahramanlığı dile getiren iirlerden dolayı, daha çok coku ifade eden kelimeler üzerine kurulmutur: nehirler gibi, sel gibi, andız fidanı gibi,güne gibi, derya gibi. Bunların yanı sıra gönül gibi, karde gibi çocuğun ruhsal yönden geliimini sağlayacak olan benzetmeler de yer almaktadır.

Sonuç olarak diyebiliriz ki “gibi edatı” birçok dönemde iirin ayrılmaz bir parçası olmu, iirde özellikle benzetme unsuru olarak görev yapmı ve eğitim öğretimde de büyük oranda benzetmelerin sezdirilmesi görevini üstlenmitir.

116

KAYNAKÇA

Aksan, D. (2004). Cumhuriyet Döneminden Bugüne Örneklerle iir Çözümlemeleri. Ankara: Bilgi Yayınevi

Aksan, D. (1999). iir Dili ve Türk iir Dili. Ankara: Engin Yayınevi

Aksan, D. (1999). Halk iirimizin Gücü. Ankara: Bilgi Yayınevi

Altınkaynak, H. (2003). Çağda Türk iiri 1 . Đstanbul: Toroslu Kitaplığı

Altınta, G. ve Bursalıoğlu, Y. (2006). Đlköğretim Türkçe Ders Kitabı 6. Ankara: Özgün Matbaacılık

Ana Britannica. (1990). Uyar,Turgut. Cilt 21,Đstanbul: Ana Yayıncılık A. .

Arseven, Tülin. (2004). Çocuk iirleri. Aklın ve Bilimin Aydınlığında Eğitim Dergisi. Sayı 50 (Nisan 2004)

Atabay N., Kutluk Đ. Ve Özel S. (1983). Sözcük Türleri. Ankara: Olgaç Basımevi

Ayta, G. (2001). Çocuk ve iir. Hece Aylık Edebiyat Dergisi. Sayı 53/ 54/ 55 (Mayıs, Haziran, Temmuz 2001)

Bagöz, Đ. (1992). Karac’oğlan. Đstanbul: Pan Yayıncılık

Bezirci, A. (2005). Đkinci Yeni Olayı. Đstanbul. Evrensel Basım Yayın

Bolulu, O. (1990). Đlgeç ve Bağlaçların Anlatım Değeri. Türk Dili Dergisi. Sayı 20.(Eylül 1990)

117

Boratav, P. N. (2000). Đzahlı Halk iiri Antolojisi. Đstanbul: Tarih Vakfı Yayınları

Boratav, P.N. (1991). Folklor ve Edebiyat 2 1982. Đstanbul: Adam Yayınları

Boratav, P.N. (1988). 100 Soruda Türk Halk Edebiyatı. Đstanbul: Gerçek Yayınevi

Bulut, H. (2001). Yeniliklerle Dolu Yüzyıldan Đki ‘Yeni’ Đsim: Nedim – Levnî ve Eserlerindeki Sevgili Figürleri. http:// www.thesis.bilkent.edu.tr/0001688.pdf (04.04.2008 18:36)

Çavuoğlu, M. (1987). Nedim’e Dair. Türk Dili Dergisi. Sayı 426.(Haziran 1987)

Çavuoğlu, M. (1986). Divan iiri. Türk Dili Dergisi Türk iiri Özel Sayısı II (Divan iiri). Sayı 415, 416, 417.(Temmuz, Ağustos, Eylül 1986)

Çolak, V. (2004). iir Nedir ve Nasıl Yazılır Yaratıcı Yazma Dersleri. Đstanbul: Papirüs Yayınevi

Deligönül, M. (1978). Divan iirimizden Günümüze. Türk Dili Dergisi. Sayı 317.(ubat 1978)

Dağlarca, F.H. (1999). Daha Çakırın Destanı. Đstanbul: Doğan Kitapçılık

Dağlarca, F.H. (1974). ArkaüstüUçsuz Bucaksız Yaama. Đstanbul: Cem Yayınları

Devellioğlu, F. (2005). Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Lûgat. Ankara: Aydın Kitabevi Yayınları

Dilçin, C. (1986). Divan iirinde Gazel. Türk Dili Dergisi Türk iiri Özel Sayısı II (Divan iiri). Sayı 415, 416, 417.(Temmuz, Ağustos, Eylül 1986) 118

Doğan, M.H. (2001). Türk iirinde II. Yeni Dönemeci. Hece Dergisi Türk iiri Özel Sayısı. Sayı 53 54 55 (Mayıs, Haziran, Temmuz 2001)

Ekici, E. (1991). Đlgeçler ve Bağlaçlar Üzerine. Türk Dili Dergisi. Sayı 22(Ocak, ubat 1991)

Enginün, Đ. (2003). Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı. Đstanbul: Dergâh Yayınları

Enginün, Đ. (1992). Cumhuriyet Dönemi Türk iiri. Türk Dili Dergisi Türk iiri Özel Sayısı IV Çağda Türk iiri. Sayı 481 482 (Ocak, ubat 1992)

Erdost, M.Đ. (1977). “Đkinci Yeni Üzerine Muzaffer Erdost’la Bir Konuma”. Türk Dili Dergisi. Sayı 309(Haziran 1977)

Eyüboğlu, B. (1956). Dördü Birden . Đstanbul: Varlık Yayınları Ekin Basımevi

Genç, Đ. (2006). Edebiyat Bilimi. Đstanbul: ûle Yayınları

Genç, Đ. (2007). Örneklerle Eski Türk Edebiyatı Tarihi. Đzmir: Kanyılmaz Matbaası

Fuat, M. (2000). Đkinci Yeni Tartıması. Đstanbul: Adam Yayınları

Gander, J.M., Gardiner,W. (1995). Çocuk ve Ergen Geliimi. Ankara: Đmge Yayınevi

Gencan, T.N. (2001). Dilbilgisi. Ankara: Ayraç Yayınevi

Gencan, T. N. (1968). Edatlar ve Edat Tümleçleri. Türk Dili Dergisi. Sayı 198(Mart 1968)

119

Hacıeminoğlu, N. (1992). Türk Dilinde Edatlar. Đstanbul: Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları

Đlhan, A. (1996). ‘Đkinci Yeni’ Savaı. Ankara: Bilgi Yayınevi

Kabacalı, A(Haz.). (1982). Türkçenin Ses Bayrağı Fazıl Hüsnü Dağlarca. Đstanbul: Tüyap Tüm Fuarcılık Yayım A.. Ana Basım Sanayi

Kahraman, T. (1996). Çağda Türkiye Türkçesi Dilbilgisi. Ankara: Dumat Basım evi

Kaplan, M. (2005). iir Tahlilleri 2 Cumhuriyet Devri Türk iiri. Đstanbul: Dergâh Yayınları

Karadağ, M. (2000). Edebiyat Bilgi ve Kuramları. Đzmir: Ürün Yayınları

Karadağ, M. (1996). Erzurumlu Emrah Yaamı Sanatı iirleri. Ankara: Ayyıldız Yayınları

Kocakaplan, Đ. (1992). Açıklamalı Edebî Sanatlar. Đstanbul: Milli Eğitim Basım evi

Koyuncu, M. ve Koyuncu, M. (2004). Đlköğretim Türkçe 7 Ders Kitabı. Ankara: Tubitay Yayınları

Köktürk, M. ve Gül, M. (2001). Đlköğretim Türkçe 8. Ankara: Yıldırım Yayınları

Köprülü, F. (1999). Edebiyat Aratırmaları. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi

Kudret, C. (2003). Örneklerle Edebiyat Bilgileri 1 . Đstanbul: Đnkilâp Kitabevi

Kurdakul, . (2002). Çağda Türk Edebiyatı 3. Cumhuriyet Dönemi iir 1. Đstanbul: Evrensel Basım Yayın 120

Macit, M. (1997). Nedim Divânı. Ankara: Akçağ Yayınları

Mazıoğlu, H. (1988). Nedim. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları. Babakanlık Basımevi

Mutluay, R. (1979). 100 Soruda Edebiyat Bilgileri. Đstanbul: Gerçek Yayınevi

Oğuzkan, A. F. (2006). Çocuk Edebiyatı. Ankara: Anı Yayıncılık

Öztelli, C. (2005). Karacaoğlan, Bütün iirleri. Đstanbul: Özgür Yayınları

Pala, Đ. (2004). Ah mine’lAk. Đstanbul: Kapı Yayınları

entürk , A.A. (1999). Osmanlı iiri Antolojisi. Đstanbul: Yapı Kredi Yayınları

imek, T. (2005). Çocuk iirleri. Hece Aylık Edebiyat Dergisi Çocuk Edebiyatı Özel Sayısı. Sayı 104105. (Ağustos, Eylül 2005)

imek, T. (2005). Çocuk iirinde Bir Öncü Duyarlık: Dağlarca. Hece Aylık Edebiyat Dergisi Çocuk Edebiyatı Özel Sayısı. Sayı 104105. (Ağustos, Eylül 2005)

Tanpınar, A. H. (2000). Edebiyat Üzerine Makaleler. Đstanbul: Dergâh Yayınları

Tarlan, A.N. (1992). Necatî Beg Divanı. Ankara: Akçağ Yayınları

Tuncer, H. (2001). Cumhuriyet Devri Türk Edebiyatı. Đstanbul: Ders Kitapları Anonim irketi

Tuncer, H. (2005). Đkinci Yeni(ci)ler sıkı airler . Đzmir: Orkun Kitabevi

121

Turan, M. (1997). Ozanlık Gelenekleri ve Türk Saz iiri. Ankara: Bakent Matbaacılık

Türkçe Sözlük. (2005). Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları

Turinay, Dr. Necmeddin. (1987). Çocuk, Masal ve iir. Çocuk Edebiyatı Yıllığı. (Haz. irin, M.R.).Đstanbul: Gökyüzü yayınları

Uçar, . (1991). iir ve Marifet. Đlim ve Sanat. Sayı:28( ubat 1991)

Uyar, T. (2005). Büyük Saat Bütün iirleri. Đstanbul: Yapı Kredi Yayınları

Uyar, M. ve Filtekin, T. (2006). Đlköğretim Türkçe Ders Kitabı 7 . Ankara: Tutku Yayıncılık

Ünal, M., Öner, M.Y. ve Bayrak, N. (2005). Đlköğretim Ders Kitabı Türkçe 6. Đstanbul: Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları Ders Kitapları. Ilıcak Gazetecilik Matbaacılık

Yağcı, Öner. (2001). Karacaoğlan Yaamı ve Bütün iirleri. Đstanbul: Gün Yayıncılık

Yardımcı, M. (2003). Âık Edebiyatı Aratırmaları . Ankara , Ürün Yayınları

Yardımcı, M. (2002). Balangıçtan Günümüze Halk iiri Âık iiri Tekke iiri. Ankara: Ürün Yayınları

Yardımcı, M. ve Tuncer, H. (2002). Eğitim Fakülteleri Đçin Çocuk Edebiyatı. Ürün Yayınları

Yıldırım, V. (2004). Đlköğretim Türkçe Ders Kitabı 8. Ankara: Elit Yayıncılık

122

EKLER

NECÂTÎ BEG DĐVANINDA YER ALAN GAZELLERDE GĐBĐ EDATI GEÇEN BEYĐTLER

1 Ermesin dersen cemâli ber kemâle bir zeval Gün gibi ey âhı âlem gitme tenha bir yana (gazel 3, beyit 2, s.152)

2 Pâdiahım kulunum demek düer mi bana hiç Ben kimim yüz bin benim gibi gulâm olsun(gazel 4, beyit 2, s. 152)

3 Dil lebi irinin anıp nola atsa cân ana Kim göricek kendi cânım gibi kaynar ana (gazel 5, beyit 1, s.152)

4 Kimdir ki bezmi hüsnüne cân ile ba ile Bir em’ gibi yanmağa pervâne olmaya (gazel 9, beyit 2, s.154)

5 Meclisler içre gül gibi beâ olur arâb Giydirse aksi ârızı dildâr al ana (gazel 11, beyit 3, s.155)

6 Dembedem bülbül gibi ben zâr zâr ağlayayım Sen ferâgat güleninde âlemi güldür bana ( gazel 15, beyit 2, s.157)

7 Didâr ehli cennete sapmaz ale’lhusus Zülfi dırâzı dost gibi âhrâh ola (gazel 20, beyit 4, s.159)

8 Saklaram dilde hâyâli zülfün imânım gibi Aka uyan tan mıdır koyunda götürse salîb (gazel 23, beyit 3, s.160)

9 Helâk eder hat u hâlin nice benim gibiyi Selâmet ol ki komazsın beni inen de garib (gazel 24, beyit 2, s.161)

10 Sabâ gibi yüzü üzre görüp Necâtî’yi dost Dedi nice sürünürsün kapımda sen de garib (gazel 24, beyit 8, s.161)

123

11 Pirler pendini tut serkelik etme âıka Pâydâr olmaz güzellik gibi bu dünya yiğit (gazel 27, beyit 4, s.162)

12 Ey cemâli Ferruhi ferhundezât Bir güzelsin ömr gibi bîsebat (gazel 28, beyit 1, s.162)

13 Ol boyu imâda yarın yapıırsa dâdhâh Serv gibi her taraftan dest ola dâmânı dost (gazel 30, beyit 2, s. 163)

14 Cânâ Necati çok seni dünya kadar sever Dünyâ gibi gel imdi yeter bîvefâlığ et (gazel 31, beyit 7, s. 164)

15 Dedi baın kâsei Mecnûn gibi sınmak nice Dedim ey âıkların dini ve imanı dürüst (gazel 36, beyit 5, s. 166)

16 Olamaz tabı Necâtî gibi bülbül bezlegûy Filmesel hıfz etse ebyâtı gülüstânı dürüst (gazel 36, beyit 6, s. 166)

17 Etmeğe ağyardan pinhan bu akın gencini Bu yıkık gönlüm gibi virâneler gördün mü hiç (gazel 39, beyit 3, s.167)

18 Bezmi hüsnünde Necâtî gibi yüzün em’ine Bâl ü perler yandırır pervâneler gördün mü hiç (gazel 39, beyit 5, s.167)

19 Sanavber ayağın öpmeğe Tûba gibi ba eğmi Su gibi bir kez ey servi revân sahnı çemenden geç (gazel 42, beyit 5, s.168)

20 Dehhak gibi bin yaamak arzû ise Gül gibi gül hemie geçirir her demi ferah (gazel 43, beyit 2, s.169)

21 Niçin yabanda kalan Ka’be gibi her mahcûb Piyâle gibi el üzre tutula her güstâh (gazel 44, beyit 4, s.169)

22 Rum illerinde gibi hem alır hem öldürür Yollar basıcı kâküli gümrâhdan meded (gazel 52, beyit 5, s.173)

124

23 Kendiyi gördü cenneti kûyunda ol rakib eytan gibi sürülmedi dergâhdan meded (gazel 52, beyit 6, s.173)

24 Meclisde sâki desti ile el bir eyleyip ol gül gibi arâbı ayağa düürdüler (gazel 57, beyit 3, s.175)

25 Mecliste ieler gibi miskin Necâtî’nin Kan doldurup yüreğini boynunu burdular (gazel 57, beyit 5, s.175)

26 Gün gibi seyre çıkıp arzı cemâl eyler iken Eyledin Kâ’be gibi ah ki bir yerde karâr (gazel 63, beyit 4, s.178)

27 Bizi dünya gibi ey dost yalancı sanma Bu gün ihlâs ile gerçek kulunuz ah bilir (gazel 64, beyit 2, s.178)

28 Yâr eiğinden alayım gideyim baımı u K’olur olmaz yere itler gibi âzâr eyler (gazel 65, beyit 5, s.179)

29 Yine dolâb gibi inlediğim bu ki rakîb Güleni kûyuna gelmeğe beni zâr eyler (gazel 65, beyit 6, s.179)

30 Zülfü katında bûse uğurlamağa gönül Etme heves ki duyduğu gibi hemân asar (gazel 70, beyit 4, s.181)

31 Gören düünde bir gece mestâne gözlerin Nergîs gibi humâr ile bir yılda uyanır (gazel 68, beyit 2, s.180)

32 Gördün kadi nigârı eyâ bağıbânı lûtf Var sende bir unun gibi servi revân asar (gazel 70, beyit 6, s.181)

33 Ağyâr diken gibidir andan üzülürsen Ey goncadehen gül gibi ba üzre yerin var (gazel 75, beyit 3, s. 184)

34 Bir dahi benim sencileyin pâdiehim yok Ey dost senin nice benim gibilerin var (gazel 75, beyit 2, s.184)

125

35 Nergîs gibi göz dikmi idim izi tozuna Bir kez demedi sûhte hakkı nazarın var (gazel 75, beyit 4, s.184)

36 Bezmimiz gülen gibidir câmı mâla mâl gül Mest olanlara sürâhi kulkulü bülbül yeter (gazel 76, beyit 3, s.184)

37 Đki zülfün iki ejder gibi göründüğü için Orta yerinde lebin mühri Süleymân görünür (gazel 80, beyit 3, s.186)

38 Dilberler içre gün gibi çün bînazirsin Göster cemâlini görelim biz de bir nazar (gazel 83, beyit 2, s.187)

39 Gayrı dilberler gibi cânâ vefâsız olma kim Âıka lutf eyleyen dilberlerin ra’nâsıdır (gazel 85, beyit 3, s.188)

40 Sinemden aldı cânı eliyle komu gibi Gamhânemi bucak bucak ol dilrübâ (gazel 87, beyit3, s.189)

41 Çemende bağladığınca çiçekler karına saflar Gülüm nergis senin ol âd gibi aynına (gazel 91, beyit 1, s.190)

42 Gel ya kaına zıh gibi çek ritei dili Gören desin ki ah nice dilke kemân olur (gazel 94, beyit 4, s.192)

43 Hâcibi dost dil rübâ görünür Doğar ay gibi vakteha görünür (gazel 96, beyit 1, s.193)

44 Çemi âhû gibi dağı hasret gibi dir Leyli olmayınca Mecnûna ikar (gazel 99, beyit 5, s.194)

45 Dildâra yapıırsa kıyâmette dâdhâh Dâmânı serv gibi serâpây dest olur (gazel 100, beyit 3, s.195)

46 Dersin ki beni sarmağa cânâ ne verirler Billâhi bunun gibi yalana ne verirler (gazel 104, beyit 1, s.197)

126

47 Ey çarh sen de yâr gibi olma bivefâ Zirâ bu denli âleme bir bivefâ yeter (gazel 108, beyit 5, s.199)

48 Gözü kanım dökicek gül gibi dürür ol güzeller gibi kim içer iken nâzlanır (gazel 109, beyit 5, s.199)

49 Bize cânâne gibi hüsni cihângir gerek Yârı dildâr gerekdir bize dilber çoğ olur (gazel 110, beyit 3, s.199)

50 Olagör Hızr gibi sâhipi iklimi hayât Yoksa devlet bulunur milki Skender çoğ olur (gazel 110, beyit 5, s.200)

51 Gün yüzünde zülfi anberbârı miskâsâyı dost Ebr gibidir ki cismi Mustafâ üstündedir (gazel 121, beyit 2, s.204)

52 Zerre gibi ben mezellet toprağında pâymâl Gün gibi dilber sihipri Kibriyâ üstüdedir (gazel 121, beyit 4, s.204)

53 Ger ikeste olmadıysa zülfün ucından nesim Her nefesde hastalar gibi niçin düer durur ( gazel 122, beyit 3, s.205)

54 Bâğa gel kimmesnedi hüsne geçip sultânı gül Karısına kul gibi el kavurup arlar durur (gazel 122, beyit 5, s.205)

55 Serv gibi seyrederken yâri gördür bir nazar Bakmadı benden yana yalvarı gördüm bir nazar (gazel 128, beyit 1, s.207)

56 Güeni kûyun yüz üzre su gibi dolandığım Bu ki nâgeh ol safâdidarı gördüm (gazel 128, beyit 5, s.207)

57 Ölmü idim nevbahârı ak erip verdi hayât Göz açıp nergis gibi gülzârı gördümbir nazar (gazel 128, beyit 6, s.208)

58 Dedim ruhun güne gibi ehri araladı Didi metâı hüsn dem olur aralanır (gazel 130, beyit 2, s.208)

127

59 Sâyem rakib ola deyüben gece varırım Gün yüzlümün benim gibi bin mübtelâsı var (gazel 131, beyit 4, s.209)

60 Ey Necâti sâkiler handân olupdur gül gibi U bu bezm içinde kim sahni gülistan imrenir ( gazel 132, beyit 7, s.209)

61 Görecik gözyaı gibi akar her servi bâlâya Necâti bu gönül gönül değildir bir akarsudur (gazel 137, beyit 6, s.212)

62 Ey Necâti çıkma yoldan aldanıp güzellere em gibi sanma kim dâ’im önünce varalar (gazel 139, beyit 5, s. 212)

63 Durup gidicek ok gibi yabana giderler Durup gelecek lûtf ile çok câna girerler (gazel 143, beyit 3, s.214)

64 Gamı hâlin Karaca Dağ gibidir Kanlı yaım Kızılca Irmaktır (gazel 147, beyit 3, s.216)

65 Cânâne gelir sohbete gelmez ammâ Kendisini cân gibi nihân eylemek ister (gazel 148, beyit 3, s.216)

66 Gamzesine çemi hâbâlûdı dilber yasdanur ol dilâver gibi kim yattıkça hançer yasdanır (gazel 150, beyit 1, s.217)

67 Kâmgârâ umaram kapında ben de yer bulam Eiğinde bende gibi anca çâker yasdanur ( gazel 150, beyit 5, s.217)

68 Akına mâlik olmağı ister yegâne dil ol bir fedâyî gibi ki sultâna kasd eder (gazel 151, beyit 6, s.218)

69 Fâni cihânda gerçi ki çok goncaleb güler Her kim gülerse gül gibi hep bî sebep güler ( gazel 153, beyit 1, s.219)

70 Ba gütürürken iki omzunda mârzülf Dahhâk gibi lebleri nice aceb güler (gazel 153, beyit 2, s.219)

128

71 Ne gördü ne iitti lebin gibi bir güher Gönlüm gözüm ki bahr ile kândan haber verir (gazel 154, beyit 2, s.219)

72 Bülbül gibi çemende dil ü cân hurû edip Sen servkadd ü goncadehândan haber verir (gazel 154, beyit 9, s220)

73 Dâ’im Necâti Güleni kûyun anar durur Vâ’iz gibi ki bâğı cinândan haber verir (gazel 154, beyit10, s.220)

74 Hüsnünün çavı bütün ‘âlemi tuttu sânemâ Gün gibi kim yedi iklime değin nûru varır (gazel 161, beyit 5, s.223)

75 âd olur olsa Necâti eiğinde rûyı mâl Ehli dünyâ gibi kim gönlünü rûyı mâl açar (gazel 162,beyit 7, s.223)

76 Yetimler gibi âha iki gözüm bebeği Mahallen içre oturmu türâb ile oynar (gazel 163, beyit 3, s.224)

77 irin lebinle germ olur ol çemi hâbnâk Tatarlar gibi ki meyi engebin tutar (gazel 165, 4.beyit, s.225)

78 Cû edip kanlı yaı lâle gibî Ferhâdın Kızarıpdır yine dağlar eteğiyle yakalar (gazel 168, beyit 2, s.226)

79 Sevinir ellerini kana boyadıkça Nigâr ol güzeller gibi kim eline hınnâ yakalar (gazel 168, beyit 4, s.226)

80 Sünbül saçınla nergisi bîmârın özleyen Bâdı Sabâ gibi kamu yoldan esen gelir (gazel 170, beyit 3, s.227)

81 Meyl ederiz Necâti gibi tevbeye velî Ey hâce korkarız yine vakti çemen gelir (gazel 170, beyit 6, s.227)

82 Ey Necâti bu cihânda açılır çok güli ter Ruh dilber gibi gül lîkin inen az açılır (gazel 173, beyit 5, s.228)

129

83 Zerre gibi revzeninden her seher düer güne öyle benzer k’afiâbhüsn sergerdânıdır (gazel 177,beyit 4, s.230)

84 Müdde’iler korkusundan dilberi âıknevâz Gün gibi ruendir ammâ cân gibi pinhân gelir (gazel 178, beyit 4, s.230)

85 Dedi kimdir u it gibi dolaan Dedim ey dost u rakibindir (gazel 181, beyit 6, s.232)

86 Yâ Rab ne cemâl olur bu çihre ki mütâki Iyd ayı gibi dâ’im her merd ü zen olmutur (gazel 182, beyit 3, s.232)

87 Hüsrev edeli himmet bîçâre Necâti’ye eyhi gibi e’arı hûb ü hasen olmudur (gazel 182, beyit 6, s.232)

88 Müntehâ kaddine çün âlinazarlar baktılar Su gibi ol servi nâzın ayağına aktılar (gazel 183, beyit 1, s.232)

89 Kapına it gibi varırdım ulumasa rakip Korkum oldur bana bir gün ol segi kâfer sunar (gazel 184, beyit 7, s.233)

90 Kani ol âlinazar kim sim ü zer dediklerin Nergisi ehlâ gibi gözü görürken dağıdır (gazel 186, beyit 2, s.234)

91 Safâ’yı âh ile bulur havâ’yı âk ferâh Sabâ gibi kim ola tâze nevbahâr ilebir (gazel 193, beyit 6, s.237)

92 Kâmet ü zülfün nesimi ile hasretler gibi Koca koca görüür imâd ü reyhân sarmaır (gazel 194, beyit 3, s.238)

93 Yâra hasretnâme yazsam bilesince gitmeğe Sarı ibriim gibi bu cismi bîcân sarmaır (gazel 194, beyit 8, s.238)

94 Dolanır âüfte diller künci ruhsârın senin Bir gün ol bîçâreler zülfün gibi badan çıkar (gazel 197, beyit 5, s.239)

130

95 Gönlümü nem edegör hüsnü bahârı geçmeden Ey Necâti lâle gibi rızkı tatan çıkar (gazel 197, beyit 6, s.239)

96 Aslı serbâz ana derler ki eker gibi gelip Baın ortaya koyup lâ’line andan ezilir (gazel 199, beyit 3, s.240)

97 Karıır gülbe eker gibi olur anun için ekerin leblerine goncei handan ezilir (gazel 199, beyit 5, s.240)

98 Bezmi akından benim gussa vü gamdır yiğidim em’ gibi bir adum var ki yidiğim beni yer (gazel 200, beyit 5, s.241)

99 Sakiyâ sohbet emânet sırrımız fâ etmesin Mey gibi bezmi safâbaha u kim hemrâz olur (gazel 201, beyit 2, s.241)

100 Ekevüz gibi rakibi gelicek hattlebin Div redd olmağ için möhri Süleymân yazalar (gazel 206, beyit 5, s.206)

101 Đnlediğim dilberâ dolap gibi subh ü âm Bu ki cismim dem be dem yaımla âb üstündedir (gazel 210, beyit 6, s.245)

102 Ben bülbülünü göre yüzün gül gibi dürer Benzer Necâti sevdiğin ol iveger sezer (gazel 211, beyit 6, s.246)

103 Zamân mı var ki bu dehri acûze vü mekkâr u pehlivân gibi meydâna girip er dilemez (gazel 216, beyit 5,s. 248)

104 Dikildim serv gibi doğru geldim Eiğinden bir adım gitsem olmaz (gazel 219, beyit 6, s.249)

105 Bilâdı Çine senin gibi bir sanem heyhât Diyârı Rûma saçı gibi bir salib olmaz (gazel 221, beyit 3, s.250)

106 Gönül sultân olur akın siyâsetgâhını anmaz Alaü’ddevle gibi kim hücûmı âhdan korkmaz (gazel 222, beyit 2, s.250)

131

107 ol ki tecrid olamz tâc ü kabâdan geçemez Halkai bezm gibi ehli safâdan geçemez (gazel 224, beyit 1, s.251)

108 Mısrı izzette el üzre tutmalıdır Yûsufu Zer gibi tesbihi tekrar etmeyince yâ Aziz (gazel 226, beyit 5, s.252)

109 Mahmûr gözler olalı mesti arâbı nâz Her gûede benim gibi bin var harâbnâz (gazel 234, beyit 1, s.255)

110 Nice bir böyle yabandan gelene izzet ü nâz Hele ey Kâ’be gibi eiği bigânenevâz (gazel 235, beyit 1, s.256)

111 Diri tutup geceyi subh olunca ağlarım Ölürüm olamazım em’ gibi sohbetsiz (gazel 237, beyit 4, s.257)

112 Rakib gibi ne var aklı âlet ettim ise Bu ak san’atıdır baa varmaz âletsiz (gazel 238, beyit 4, s.257)

113 Ciger kanı dolusu ol Nigâr için içelim Necâti olamazız em gibi sohbetsiz (gazel 238, beyit 7, s.257)

114 Ferhâd san’âtıyla akı iletti baa Senin gibi Necâti yoktur iini bilmez (gazel 239, beyit 9, s.258)

115 Bir peripeyker semen simâyi teshir etmeğe Neyeker gibi irinlik toludur tûmârımız (gazel 241, beyit 8, s.259)

116 Muhabbet sebzezârında biter çok laleler ammâ Bulunmaya benim gibi cefâdan bağrı dağ olmu (gazel 247, beyit 2, s.261)

117 Eğer didâr ümidi olmayaydı bağı cennette Cehennem gibi olaydı gül ile ergâvân âte (gazel 250, beyit 4, s.263)

118 Halka halka ehperi tâvûs gibi saçların Mushafı hüsnün kitâbın serbeser zeyn eylemi (gazel 252, beyit 5, s.264)

132

119 Güzeller gibi bayram ile nevrûz Bezenmi birbirinden yegrek olmu (gazel 254, beyit 2, s.264)

120 Güzeller gibi bayram ile nevrûz Semenler sebzede gönlekcek omu (gazel 254, beyit 3, s.264)

121 Duhânı âh ile oldum erer gibi rakkâs Siriki çem ile oldum güher gibi gavvâs (gazel 255, beyit 1, s. 265)

122 Ya gibi bükdün Necâti’nin belin Bâri ayrıldıkda etme imtinâ (gazel 260, beyit 6, s.267)

123 Kara bağrıma çekeyim ok gibi Öpe koca eyleyeyim elvidâ’ (gazel 260, beyit 7, s.267)

124 Kâmetim ya ettiğine etmezem hergiz nizâ’ Ok gibi bir kez çekersem bağrıma rûzi vidâ’(gazel 262, beyit 1, s.268)

125 Teneyem kandır visâlin çemesârından beni Çün geçer serv revânım su gibi bu çağçağ (gazel 264, beyit 3, s.269)

126 Döğeyim kendi elimle leblerinçün baımı ol mekes gibi kim ola tengi ekkerden ırağ (gazel 266, beyit 3, s.270)

127 Zerrât ile güne gibidir geldi bâvücûd Senden cihâna her ne kadar der isen eref (gazel 269, beyit 4, s.271)

128 Sabâ gibi seri zülfüni kim eder ta’rif Hemie nâfei çini nesîm eder ta’rif (gazel 270, beyit 1, s.271)

129 Var mı Necâti gül gibi gülende berg Kim her dem ana bülbüli nâlân olur harif (gazel 271, beyit 5, s.272)

130 Korkarım ola serv gibi dâmenin hep el ol günde kim gele bir ayağ üzre bin ayak (gazel 273, beyit 3, s.273)

133

131 Yüz sürmez isem eiği tozuna sıdk ile Bin kez sabâ gibi varayım Kâ’be’ye yayak (gazel 273, beyit 4, s.273)

132 Ey Necâti olamaz Ferhâd gibi piegâr Her kime kim san’atinde olmadı üstâd ak (gazel 276, beyit 8, s.274)

133 Derd ile öldüm gider bir kimsenin âgâhı yok Mevt gibi râhı akın ah kim hemrâhı yok (gazel 277, beyit 1, s.274)

134 Dehânın ile miyânın durur eğer var ise Vefâların gibi bir adı var kendisi yok (gazel 282, beyit 3, s.277)

135 em’ gibi ak oduna yanayım kon yanayım Mahv olunca dünyede nâm ü niânı kendimin (gazel 287, beyit 4, s.287)

136 Kapladım Rûyi zemini dane ane ek ile Eyleyem gibi gelir cev cev cihânı kendimin (gazel 287, beyit 6, s.279)

137 Gâh leb geh kad anar dil hasta cânım gezidirir Kim ecel gibi erer nâgâh emirin senin (gazel 290, beyit 4, s.280)

138 Bigâne gibi bakdığın oldur Necâti’ye Kim var hezâr bencileyin âinaların (gazel 298, beyit 5, s.284)

139 Den Necâti gussadan gam çekmesin kim yok durur Âsitânı meykede gibi penâhı kimsenin (gazel 300, beyit 7, s.285)

140 Tâ ki hattı ârzın geldi kararıbaladı Kalmadı gönlüm gibi gitti karârı çemimin (gazel 302, beyit 4, s.286)

141 Pâydâr olmaz güzellik ravzai cennet gibi Sen bilirsen ey yüzü cennet hele benden demek (gazel 305, beyit 4, s.287)

142 Ucu bulunmaz periânrûzigârımdır saçın Ağza gelmi benim cânım gibi cândır lebin (gazel 310, beyit 4, s.289)

134

143 Ey peri âyinede kim göre tasvirin senin Âsumân olmu sanır Đsi gibi yerin senin (gazel 314, beyit 2, s.291)

144 Yây gibi kara bağrıma çekersem yaraır Çâr ebrû bir güzel mânendidir tîrin senin (gazel 314, beyit 3, s.291)

145 Sâkiyâ peymâme el verip alırsa destyâr em gibi tutua molam miyângîrin senin (gazel 314, beyit 4, s.291)

146 Donadırsa karı karı ehrinin dilberlerin Var imi âyine gibi hüsni tedbirinsenin (gazel 314, beyit 6, s.291)

147 Her kimi görse çeker bir sûret ile bağrına Görmedim âlemde âyine gibi bir yüzü pek (gazel 316, beyit 5, s.292)

148 em’i meclis lâfı hüsn etmezdi ammâ bu sabâh Ölecek hasta gibi azıttı sözüm giderek (gazel 316, beyit 9, s.293)

149 Mey gibi el üzre tutulmak umanlar kendüyi Pâymâli hıdmeti piri mugân etmek gerek (gazel 317, beyit 2, s.293)

150 Hey ne bilsin ive, reftârı servi hâmdest Bir çok elif bî gibi ol harfi revân etmek gerek (gazel 317, beyit 4, s.293)

151 Beni ölüm okuna uğradıp durur gamzen Delindi nây gibi sorma hâlini ciğerin (gazel 319, beyit 3, s.294)

152 Bir dem içinde bin yaamak ârzû ise Bir lâhza serv gibi çemende karâr idin (gazel 320, beyit 2, s.294)

153 Nergis gibi cihânda gözünüz bakar iken Bir serv ayağına zer ü simi nisâr idin (gazel 320, beyit 3, s.294)

154 Özrünü gül diler gibi cümle cerâ’imin Bir gûei çemende gelin ihtiyâr idin (gazel 320, beyit 5, s.294)

135

155 Bir yıl idi ki gül gibi pinhân idi kadeh Vakti durur Necâti gelin âikâr idin (gazel 320, beyit 7, s.294)

156 Doğrusun mu diyelim cân ü gönülden kuluyuz Serv gibi yerini bekleyen âzadelerin (gazel 321, beyit 2, s.295)

157 Yârı gülçihre gibi kırmızı vü al giyer ‘Aklı âciz döyemez ivesine bâdelerin (gazel 321, beyit 4, s.295)

158 Dağılmasın diye zülfü sınık gönlümü sardıkça Necâti ney gibi dahi ziyâde oldu efgânım (gazel 325, beyit 7, s.296)

159 Zülfin gibi eteğine sarmak gerek baın Ermek dilerse ol Ruhı zibâya perçemin (gazel 328, beyit 4, s.298)

160 Müjganın ile evki derûnum olur ziyâd ol ev gibi sûzeni hurid ede duhûl (gazel 329, beyit 2, s.298)

161 Âsûmâniler giyip gün gibi mâhım gitme gel Göklere boyanmasın feryâd ü âhım gitme gel (gazel 331, beyit 1, s.299)

162 em gibi bir nefes bâlinim üzre kıl karar U adem sahrâsına doğruldu râhım gitme gel (gazel 331, beyit 6, s.299)

163 Ma’ûkayı el üzre tutarlar du’â gibi Âıklar arasında budur müddel’â gönül (gazel 333, beyit 5, s.300)

164 Bayram eriti her kii beğ gibi âdumân Miskin Necâti mu’tekifi gûei melâl (gazel 333, beyit 5, s.300)

165 Kullâb gibi kendiye çekmek durur ii Mestâne gamzeler gibi zülfün atak değil (gazel 335, beyit 4, s.301)

166 Ba salar sûfi gibi yeil murakka’lar giyip öyle benzer serv gülende sabâdan aldı el (gazel 342, beyit 5, s.304)

136

167 Hânı hüsnünde dehânın bahı gâyip gibidir Ana bu miskin Necâti müstahiktir lâakal (gazel 342, beyit 7, s.304)

168 Nâleye âheng edersen ey gönül Ferhâd’a gel Bağrına talar basıp dağlar gibi feryâda gel (gazel 344, beyit 1, s.304)

169 Çekmek istersen bugün bârı ta’allukan elin Serv gibi sebzezârı âleme gel (gazel 344, beyit 3, s.304)

170 Dermi ol gülruh ki yoktur gonca gibi ağzı berk Pisteler dilden düürmez lâ’li handânım benim (gazel 347, beyit 6, s.306)

171 Ey Necâti ömre sürer nitekim Âbı Hayât Gül gibi pejmürde olmaz tâze divânım benim (gazel 347, beyit 7, s.306)

172 Đki çeme su iletmek gibidir Kâ’be ehrine Kapında bir kez anılsa yaımdan mâcerâ kıblem (gazel 306, beyit 4, s.306)

173 Gönül eğlencem idi derdimi yanardım ana Gideli sûhte dil yok gibidir bir yanım (gazel 351, beyit 5, s.307)

174 Hamdü billâh dostlar gam dümanından kaçmağa Gûei meyhâne gibi bir hisârım var benim (gazel 353, beyit 3, s.308)

175 Kana boyanmı iken gönlüm açar güller gibi Bir cemâli âlemârâ nevbahârım var benim (gazel 353, beyit 4, s.308)

176 Çıkdı yaım gibi gözümden cihân gevherleri ol necâti’yem ki dürri âhvârım var benim (gazel 353, beyit 5, s.308)

177 Geçer kalmaz zamândır bu güne gibi ayândır bu Vefâsı yok cihândır bu öpül ömrüm kocul cânım (gazel 354, beyit 4, s.308)

178 Gözlerin ırmaya hâlin gibi ruhsârından Ger bu hüsn ile göre hâlini Đbni Edhem (gazel 355, beyit 3, s.309)

137

179 Gül yüzü dağıttı sabrım nakdini bülbül gibi Nevbahâr eriti hengâmı cünûnumdur benim (gazel 356, beyit 2, s.309)

180 Çâr divârı cesed kaıdını terk eyleyelim Bağı tedride bu gün gül gibi handân gidelim (gazel 357, beyit 5, s.310)

181 Hiç ede bile mi lebinin ivesin Mesih Ağızdan öğrenile mi Đhyâ gibi ulûm (gazel 360, beyit 4, s.311)

182 Yolunda ömrünü sarf eyleyeni zülfü gibi Ayaklara salar ol uhı dilsitân bilirim (gazel 363, beyit 2, s.312)

183 Nice rengin demeyen lâle ruhun mehdini kim Gül gibi hurrem olur her kim okursa gazelim (gazel 366, beyit 6, s.314)

184 Necâti ağlama bir dem ki yâr ile etmedin bir dem Bu kim bir ya akar bir dem ola bir dem gibi bir dem (gazel 367, beyit 5, s.314)

185 Yerde kaldı kanlı yaım gibi âhı derdnâk Yıldızım yok mu aceb göklerde Allâhım benim (gazel 369, beyit 3, s.315)

186 Gördüm yüzünü dîdei giryândan el yudum Su gibi gönlüm aktı revân andan el yudum (gazel 371, beyit 1, s.315)

187 em’vâr ortaya atılmayalım Câm gibi kenârı gözleyelim (gazel 372, beyit 4, s.316)

188 Halka gibi gözlerim kapında kaldı dostum Fethi bâb ola diye ol âsitânı gözlerim (gazel 374, beyit 4, s.317)

189 Mahlâs gibi Necâti’nin alçakda kaldığı E’ârım ile defter ü divâna yanayın (gazel 380, beyit 8, s.320)

190 Sabâ gibi nice âh ettim ey gül Alınca dâmenini hâr elinden (gazel 381, beyit 2, s.320)

138

191 Sürâhi gibi ben kanlar yutam Đçersen sen ayağ ağ yâr elinden (gazel 381, beyit 7, s.320)

192 Ey hâtırı âüfte ol iki gözüm aydın Cân gibi gönül ehrine gelmi gözün aydın (gazel 382, beyit 1, s.320)

193 Meh bürcüne çık gün gibi dog lûtf yüzünden Zulmet gecesinde koma uâkı ay aydın (gazel 382, beyit 2, s.320)

194 Sergete benim gibi ne yerde ve ne gökte Zülfün gamıyla oldu seher yelleri miskin (gazel 382, beyit 3, s.320)

195 i’rinde ruhun vasfını ettikçe Necâti Mecmû’ai gül gibi olur sözleri rengin (gazel 382, beyit 6, s.321)

196 Kaların çâhı zekandan rismânı zülf ile Çekti gönlüm zevrakın mâhi gibi girdâbdan (gazel 383, beyit 3, s.321)

197 Güli cennet gibidir dermek ile eksilmez Bûse lûtf eyle bize goncai handânından (gazel 387, beyit 2, s.323)

198 Himmetinde yine hicrân görünür cân ü dile Ben senin kurtulmayım gibi hicrânından (gazel 387, beyit 6, s.323)

199 Đtlerden bugün ön andı Necâti seni yâr Yine mümtâz olasan gibi hep akrânından (gazel 387, beyit 7, s.323)

200 Ben gedâ çok bu gün gibi bilirim K’erteden tiz erer belâ bir gün (gazel 389, beyit 6, s.324)

201 Dahi mukluf iken il gözedirsin Gögercin gibi pervâz öğrenirsin (gazel 394, beyit 5, s.326)

202 Dökmedin devr yere cür’a gibi kanımızı Sâkiyâ nû edelim al beri ol kanlıkdan (gazel 396, beyit 2, s.327)

139

203 Bürüse kanlı yaım cismimi cânım sevinir ol gedâ gibi k’alur câmeyi sultanlıkdan (gazel 396, beyit 4, s.327)

204 Derler lebine halk Mesihâ küçücükten Kim oldu Mesihâ gibi gûyâ küçücükten (Gazel 401, beyit 1, s.329)

205 Cânı gibi saklasın dünyâ beni kim hiç olur Genc gibi ülfet etmezsem bu virân ile ben (gazel 402, beyit 5, s.329)

206 Cehennem hâlini görmü gibi erh etti bir vâ’iz Firâkı dostân âfet gibi geldi cehennemden (gazel 403, beyit 2, s.330)

207 Ah eyle gönül ki yâr her dem Âyine gibi olur nevâyin (gazel 404, beyit 3, s.330)

208 Ey Necâti ekk eder âlem vücûdundan senin Varlığın Ânka gibi bir ad kalmıtır hemân (gazel 407, beyit 5, s.332)

209 Al ele âyine ol hüsni cihânefrûza bak Gül gibi çâki giribân eylemezsen ite ben (gazel 408, beyit 2, s.332)

210 Ol güle eydâlanırsın ey gönül bülbül gibi Gece gündüz âh ü efgân eylemezsen ite ben (gazel 408, beyit 4, s.332)

211 Ortadan alıp ey hat öte yanına dili Sen dahi zülf gibi kenâra çıkar mısın (gazel 409, beyit 4, s.332)

212 Bu Necâti nazara gelmedi gözyaı gibi Yere geçti tutalı çemi güherbâr eteğin (gazel 410, beyit 8, s.333)

213 ükr edip yerlere sürer yüzünü sâye gibi Âfitâb olduğuna hüsn ile dildâra yakın (gazel 415, beyit 3, s.335)

214 Ey mâhı hüsn mihri felek bezmine gelip Ger em gibi karına yanmazsa uda ben (gazel 416, beyit 3, s.335)

140

215 Leblerin öptükçe sagar acısın cân acısın Kimseler görmü değil bunun gibi cân acısın (gazel 420, beyit 1, s.337)

216 Dedim hezâra ki bin söyleyen ölür derler Dedi ne üphe yiğer gönca gibi epsem olan (gazel 423, beyit 6, s.339)

217 Kesse mıkrazı gamın baımı ger em gibi Yine bir ba çıka evk ile giribânımdan (gazel 424, beyit 4, s.339)

218 Balamıtır gün gibi hüsnün cihangir olmağa Hep senindir âlem içinde olan gavgâ bugün (gazel 428,beyit 4, s.341)

219 Yoksa hat yazmağ içün mecmu’asına hüsnünün Yer eder mıstar gibi ol turai anber feân (gazel 431, beyit 4, s.343)

220 Ey kelâmın vahyı münzel gibi nâ’i sağ u sol Hiç çıkmazlar sözünden iki pââlar bugün (gazel 432, beyit 4, s.343)

221 Ey sa’âdet mend edersen zerre denli iltifât Tabı Rûen gün gibi dünyâyı aralar bugün (gazel 344, beyit 7, s.344)

222 Bir yüzü gül gonceleb dildâr dersen ite sen Sen güle bülbül gibi kim zâr dersen ite ben (gazel 433, beyit 1, s.344)

223 Gözüm ağlar o sîmendâma karı Yetim oğlan gibi bayrama karı (gazel 438, beyit 1, s.346)

224 Yakamı yırtarım açma yakanı Kızıl gül gibi ben bednâma karı (gazel 438, beyit 2, s.346)

225 Gönül kâküllerinden oldu gamgîn Garip âdem gibi ahama karı (gazel 438, beyit 3, s.346)

226 Ten derdi gibi olmaz imi derdi dil ü cân Eyyûp dahi döymeye ben denli belâya (gazel 444, beyit 2, s.348)

141

227 Atılır çarh oku gibi tiri âhım göklere Ey hilâlebrû sakın kim attığım dümez yere (gazel 449, beyit 1, s.350)

228 Mihr ü mâhı bir eliyle oynadan elma gibi Nârı fürkatde geçirdi günümü eyvâ gibi (gazel 451, beyit 2, s.351)

229 Hamdü billâh dostlar gam dümanından kaçmağa Gûei meyhâne gibi bir hisârım var yine (gazel 458, beyit 3, s.354)

230 Kana boyanmı iken gönlüm açar güller gibi Bir cemâli âlemârâ nevbahârım var yine (gazel 458, beyit 4, s.354)

231 Çıktı yaım gibi çemimden cihân gevherleri ol Necâti’yim ki dürri âhvârım var yine (gazel 458, beyit 5, s.354)

232 Nola ger u gibi ta yasdanu toprak döenem Böyle olmak yaraır âıkı didâr olana (gazel 459, beyit 2, s.354)

233 Dağlara düüp yürürdüm dâ’imâ Mecnûn gibi Ol saçı Leyli eğer bir dem bana râm olmasa (gazel 461, beyit 2, s.355)

234 Kulların gibi dolanır eiğin mihr ile mâh Beklemek adet durur âhı cihânı her gece (gazel 466, beyit 6, s.358)

235 Gözlerim kıblenümâ gibi olupdur nola ger Eiğin cânibine kılsanazar döne döne (gazel 467, beyit 3, s.358)

236 Pâdiâhı vakt olam gibi gelir kim dün gece Sâye saldı düde ol zülf –i hümâyûn üstüne (gazel 468, beyit 2, s.358)

237 Ey servi nâz ettin elinden gelenleri Bir dahi u benim gibi bîçâre bulana (gazel 471, beyit 3, s.360)

238 Âyine gibi peripeyker semensimâları Ho safâlarlaçeker bağrına uryân Kaplıca (gazel 473, beyit 3, s.361)

142

239 ükr kim sakallıya cennette yer yoktur demez Dopdoludur Bâğı Rıdvân gibi gılmân Kaplıca (gazel 473, beyit 5, s.361)

240 Kendiyi vakf eyleyip yollar gözetmezdi müdâm Ger Halilullâh gibi sevmese mihmân Kaplıca (gazel 473, beyit 6, s.361)

241 Kâ’inât içinde Bursacık gibi bir dânesin Dâm eder gerçi seni erbâbı irfân Kaplıca (gazel 473, beyit 10, s.361)

242 O zülfi siyehpûı sabâ yeli götürsün Meryem gibi dâmânını yerde sürüyene (gazel 475, beyit 5, s.362)

243 Hamdü lillâh okur ol goncadehânım gizlice Gül gibi mecmûasından dâsitânım gizlice (gazel 476, beyit 1, s.362)

244 Ata ana dahi yârın bilmez iken içtiğin Kana kana mey gibi nû etti kanım gizlice (gazel 476, beyit 2, s.362)

245 Bezmimiz bir ten gibidir kanı mey cânı güzel Cân gibi otursam ol nâzigmiyânım gizlice (gazel 476, beyit 3, s.362)

246 Gördü hûninpirehen gül Yusufunu lâcerem Piri Ken’ân gibi eder andelib efgân yine (gazel 477, beyit 3, s.363)

247 Ahım hikâyet eyledi sûzı derûnumu Tutulmadı elif gibi doğru güvâh âh (gazel 478, beyit 5, s.363)

248 Hattın ruh ile zülfi periân arasında Gavgâ gibidir küfr ile imân arasında (gazel 481, beyit 1, s.364)

249 Gamzen okunu çekti gönül bağrına bastı Tursun ko elif gibi begim cân arasında (gazel 481, beyit 4, s.365)

250 Sevmek ey dost günâh ise eğer sen sanemi Yok Necâti gibi bir dahi günahkârlığa (gazel 483, beyit 5, s.365)

143

251 Tâlibi cânân olanlar mübtelâ olmak gerek Derd gibi nesne yok dünyâda dermân hakkına (gazel 486, beyit 4, s.367)

252 Ey âhı cihân süreli hım ile nazardan Göz yaı gibi ah ki dütüm yüzüm üzre (gazel 487, beyit 3, s.367)

253 Sevdim demiem seni Necâti gibi sevdim Yoktur dönüüm ba veririm bu sözüm üzre (gazel 487, beyit 7, s.367)

254 Cânâne gibi cevr eder oldun kulun muyuz Ey rûzigâr sen de ne saydın behâmıza (gazel 489, beyit 3, s.368)

255 Sen göğe çık güne gibi geçsin yere rakib Âmin ede felekde melekler du’mıza (gazel 489, beyit 5, s.368)

256 Doğar ya gibi tulû’ etti Necâti ruhi dost Çehi Yûsuf demeli oldu o eh yakasına (gazel 493, beyit 7, s.370)

257 Büktü belimi yay gibi desti hecr ile Ok gibi gitti bakmadı bir kez gerisine (gazel 496, beyit 5, s.371)

258 Kemâlin buldu ol hüsn âfitabı Ayın on dördü gibi on beinde (gazel 497, beyit 2, s.372)

259 Mahmûra mey nenin gibidir bildiniz mi hiç ol erbeti hâkim ki bîmâra yaraya (gazel 498, beyit 7, s.372)

260 Bakmayam kuhli Safâhâna iki gözüm için Ayağın tozu gibi derdime dermân değil’a (gazel 501, beyit 5, s.373)

261 Çünkü koynundan yemek öğrendi ol zindân gibi Kimse ayrık girmesin çâhı zenahdân koynuna (gazel 502, beyit 6, s.374)

262 Âlemde bir senin gibi mekkâre kopmaya Dünyâya bir benim gibi âvâre gelmeye (gazel 503, beyit 4, s.374)

144

263 Ey Necâti ol ekerleb gülmeyince gül gibi Muttali olmadı kimse ağzının esrârına (gazel 504, beyit 8, s.375)

264 Kimdir ki bezmi hüsnü cân ile ba ile Bir em gibi yanmağa pervâne olmaya (gazel 505, beyit 2, s.375)

265 Gül devri diye durmaz içersinNecâtî’ya Đçmek buyurdu gibi sana gül kitâb ile (gazel 510, beyit 7, s.378)

266 Giydi nemed gedâ gibi geldi eiğine Senden safâ nazar umar ey dilber âyine (gazel 513, beyit 7, s.379)

267 Servkadler kademinde döke saça su gibi Göz yaın harcanalım ko bizi a divâne (gazel 514, beyit 5, s.379)

268 Gün yüzünün hayâli peyveste cân içinde Aksi kamer gibidir âbı revân içinde (gazel 520, beyit 1, s.382)

269 Sen gül gibi efendi elden ele revân ol Bülbül gibi Necâti kalsın figân içinde (gazel 520, beyit 8, s.382)

270 Gülün bu ârıza rengin görüp aldanma ey bülbül Kim ol anca senin gibi garibin girdi kanına (gazel 522, beyit 4, s.382)

271 Gönülde zülfü gamı lâm gibi kalb içre Gözümde kameti aksi elifdir âb üzre (gazel 523, beyit 2, s.383)

272 Kocalmağ ile Necâtî halâs olam sanma Ki bir salım gibidir ak eh ü âb üzre (gazel 523, beyit 6, s.383)

273 Mey diye eğer devr elinden yutasın kan Gül gibi gül ey nâfei Çin yüzünü dürme (gazel 528, beyit 2, s.385)

274 Eğer pervâne gibi eylemezsen yanmadan pervâ Dili eydâyi yalın yüzlülerle âinâ eyle (gazel 530, beyit 3, s.386)

145

275 Kim duyardı remzini ak ehlinin Bir Necâtî gibi kurnaz olmasa (gazel 532, beyit 5, s.387)

276 Eiğinde subh olunca uludum itler gibi Ermedi bir kimse bîçârenin feryâdına (gazel 533, beyit 3, s.387)

277 Sûfî andak tevbeden yurdun Necatî gibi el Gülenin bir kez kadem bassabehitâbâdına (gazel 533, beyit 5, s.388)

278 Kaddini öğrenmek Necâtî’nin değil haddi velî Söylenir kumru gibi servi hırâmân üstüne (gazel 536, beyit 7, s.389)

279 Ey dost değme der ile çıkmaz gibi gelir öyledi yer edindi belâlı cigerde âh (gazel 537, beyit 3, s.389)

280 Bulutlar yağar açılır geceler subhgâh olur Kara bahtım gibi dâ’im siyehgâr olmasın kimse (gazel 538, beyit 5, s.390)

281 Uyuyanlar görür düde bu ben bîçâre mahrûmem Đlâhi it gibi her gece bîdâr olmasın kimse (gazel 538, beyit 7, s.390)

282 Gece zülfünden inlerdim Necâtîdir dediler hep Benim gibi periân ü dilifgâr olmasın kimse (gazel 538, beyit 8, s.390)

283 Güne gibi eiğinde yüzün düüp sürünen Hezâr bencileyin zârı ermsârı ger’e (gazel 539, beyit 2, s.390)

284 Yiğit oldum kocaldım görmedim hiç Necâti gibi eyh ü âb içinde (gazel 540, beyit 6, s.391)

285 Akı bûyı müg gibi etme dersen âikâr Ak u müg etme gözün ucuyla pinhân kimseye (gazel 541, beyit 3, s.391)

286 Revâdır goncave baın çekersen hırkaya ey dil Gülüp gül gibi açılmaz gelenler bu gülistâna (gazel 542, beyit 5, s.392)

146

287 Muhabbet em’ini yer yer önünde yakmağa sâki Iıklar gibi âıklar ba açtı girdi meydana (gazel 542, beyit 6, s.392)

288 Ere diye korkarım bâdı sabâdan soğuk el Titrerîm yaprak gibi ol bergi nesrin üstüne (gazel 543, beyit 3, s.392)

289 Su gibi titrer letâfette nigârâ ârızın Anun için nak olmaz hattı mügin üstüne (gazel 543, beyit 4, s.392)

299 Yıllarla âfitâbı felek doğa dolana Gelmeye bir senin gibi mehpâre âleme (gazel 545, beyit 13, s.393)

291 Gavgâyi akı dilbere olmaz idim sebeb Yanımda bir gönül gibi bîkârım olmasa (gazel 546, beyit 6, s.394)

292 Gün gibi sâki hilâli kadehi bedr ede gör Yürü mey sohbetini verme Necâti feleke (gazel 551, beyit 7, s.396)

293 Dirgürem demi didin gamzenin öldürdüğünü Yine bir buseni alam gibi ikrârın ile (gazel 552, beyit 2, s.396)

294 Sürünüp su gibi yüz üzre gelir kanlı yaım Garazı bu kî müerref ola didârın ile (gazel 552, beyit 3, s.396)

295 Đt gibi hâr ü hacil olsun iki âlemde Seri kûyun itini bir gören ağyârın ile (gazel 552, beyit 5, s.396)

296 Ka’bede kurbân gibi ben kanımı ettim halâl Ol harîmi valsını bana harâm etmi yine (gazel 556, beyit 3, s.398)

297 Dembedem yakamı çâk etmemek için dikeyim Zülfünün ritesini zıh gibi pirâhenime (gazel 557, beyit 4, s.399)

298 Kulağı halka gibi hiç kapımdan gitmez Dikilir cam gibi iki gözü revzenime (gazel 557, beyit 6, s.339)

147

299 Âfeti din olan ol gisûyi anberbû gibi Gâret eden gönlünü ben mübtelânın bu gibi (gazel 560, beyit 1, s.400)

300 Oldu ben divâneye mûnis hayaliçemi yâr Gam beyâbânında ol Mecnûn ile ahû gibi (gazel 560, beyit 2, s.400)

301 Buncadan hûni ciğerle beslediğim göz yaı Dembedem sıçrar yüzüme yapıır kanlı gibi (gazel 560, beyit 3, s.400)

302 Ben mu’allimden dahi doğru elif öğrenmedim Servi kaddin vasfını ezber okurdum su gibi (gazel 560, beyit 4, s.400)

303 ol kadar sürdüm yüzümü itlerin izine kim Al olupdur kanlı yaımdan güli hodru gibi (gazel 560, beyit 5, s.400)

304 Zülfün ucundan ne miskin oldu bâdı subh kim Dağıdıpdır kendüyi ol anberin gisû gibi (gazel 560, beyit 6, s.400)

305 Olmadın gittin Necâti tîri mihnetten halâs Ol kemânebrû cefâsı alnına yazu gibi (gazel 560, beyit 7, s.400)

306 Bülbüli mest gibi bata dilâ zârlığa San’at edindi çün ol gonca dilâzârlığı (gazel 561, beyit 8, s.401)

307 imdi uludu düman ilerlerde Necâti Her kande dilerse anı it gibi sürürdü (gazel 562, beyit 7, s.401)

308 Ey kamer hûrid bir gün hüsnüne iner gibi Kim yere bakıp gezer dünyâyı uğrular gibi (gazel 564, beyit 1, s.402)

309 Âyeti hüsnü yüzüne bakabilmezmüdde’i Ben revân ettim cemâli mushafın ezber gibi (gazel 564, beyit 2, s.402)

310 Lâ’lin üstünde hatun gûyâ hatı Yâkûttur Bir satırda âhir olmu Sûrei Kevser gibi (gazel 564, beyit 3, s.402)

148

311 ive ile va’de etmitir beni öldürmeğe Kimse mi var içi acır anlara sâgar gibi (gazel 564, beyit 5, s.402)

312 Sâkiyâ yipar sularla içmeli olduğuçün Bûseni yerler arâbı nâb ile eker gibi (gazel 564, beyit 6, s.402)

313 Pâkbâz ü merd olagör kim ne avrettir Er gibi çok sevdiğim cânım Necâti er gibi (gazel 564, beyit 7, s.402)

314 Serv gibi çekmeyen bârı ta’allukdan elin Bûtsânı dehr içinde gamdan âzâd olmadı (gazel 565, beyit 2, s.402)

315 Giydi merdümzâdeler gibi donandı rûzı ıyd Eylemek lâzım değil ibrâmı bayram ertesi (gazel 568, beyit 2, s.403)

316 em gibi gelse bir hüsni dilefrûz ortaya Ey gönül pervânelerden ilk atarsın cânını (gazel 570, beyit 2, s.404)

317 Ayağın değdi diye her rehgüzerden dostum Tûtîya gibi kopar bâd sabâ hâki rehi (gazel 573, beyit 2, s.406)

318 Ahım yeline mâyil olsa o gül budağı Çekmezdi lâle gibi dilsûhte bu dâğı (gazel 574, beyit 1, s.406)

319 Fürkat susuzlarını kandır zülâli valsa Çünkim geçer bilirsin su gibi hüsn çağı (gazel 574, beyit 6, s.406)

320 Pervâne gibi diller yansa nola ey dilber Çün hüsn çerâğını Kudret sana yandırdı (gazel 576, beyit 4, s.407)

321 Bana kim ola al boyu servi revân gibi Kim cânda bir elif gibidir tende cân gibi (gazel 577, beyit 1, s.408)

322 Bir yana zülf ü gamze vü bir yana hatt ü hâl Çoğaldı fitne ey kamer âhir zamân gibi (gazel 577, beyit 2, s.408)

149

323 Gamzen anılsa bir kii cân kurtarır değil La’line baksa dünyada ölmek yalan gibi (gazel 577, beyit 3, s.408)

324 Kanıma bir kez acır isen hûnbahâ yeter Nû eyle tatlı tatlı meyi ergavân gibi (gazel 577, beyit 4,s.408)

325 Altına aldı hecr dön ey ehsüvâr dön Hâki hakîrin üzre mehi âsumân gibi (gazel 577, beyit 5, s.408)

326 Bir cân idi benim dediğim imdi ol dahi Cânâne cânibini tutuptur cihân gibi (gazel 577, beyit 6, s.408)

327 Akım ziyâd olur telef oldukça cân ü dil Aklı Necâti artırır olmaz ziyân gibi (gazel 577, beyit 7, s.408)

328 Ol gözüm nuru ırakdan âinâlık gösterip Gül gibi güldü ve gamgîn gönlümü âd eyledi (gazel 578, beyit 3, s.408)

329 Meclisleri müzeyyen eder reng ü bûy ile Gül gibi anılırsa fülânın güzelliği (gazel 579, beyit 5, s.409)

330 Çünkü bildin ey gönül ol çizmecinin anını Unayın dersen kölesi gibi bekle yanını (gazel 583, beyit 1, s.410)

331 Ayağın öpmek dilersen iç edük gibi müdâm Karısında asılıp bekle anun dükkânını (gazel 583, beyit 2, s.410)

332 Sâyeyi zülfünden istersen Necâti destres Pazvalı gibi dü ayağa tut dâmânını (gazel 583, beyit 8, s.411)

333 Atar havâya desti cefâ ile gönlümü Sîb ü turunc gibi u gabgab dedikleri (gazel 585, beyit 6, s.411)

334 Olupdur zülfüne ba koalı dil Hayâlin gibi bir gece konuğu (gazel 586, beyit 6, s.412)

150

335 Hâe lillâh çâkdâmen olasın sen gül gibi Yusufı gülpirehensin pâkdâmen gül gibi (gazel 587, beyit 1, s.412)

336 Sâkıyâ doldur beri câmı sürûrencâmı kim Güldü dünyanın yüzü açıldı gülen gül gibi (gazel 587, beyit 2, s.412)

337 Bende mahmur u dudağın sâkii bezmi cemâl Hâlimiz ey emi meclis sana rûen gül gibi (gazel 587, beyit 3, s.412)

338 Yiğit oldun dostum nû eyle câmı lâlereng Pîr elinden gel beri bir san’at öğren gül gibi (gazel 587, beyit 4, s.412)

339 Halkı âlem hep el üstüne tutarlardı seni Bir kezin yüz döndürü bilsen dikenden gül gibi (gazel 587, beyit 5, s.412)

340 Sensiz açmaz gönlümü gülen ki didâr olmaya Cennet ehlinin yeri olurdu diken gül gibi (gazel 587, beyit 6, s.413)

341 Gülmek olmazsa Necâti ağlamak hod hâzırın Gülen olmazsa müyesser uda külhan gül gibi (gazel 587, beyit 7, s.413)

342 Hâkileriz biz özleriz ol servkâmeti K’ehli kubûr cân gibi ister kıyâmeti (gazel 589, beyit 1, s.413)

343 Akı mecâzi meclisi mey gibidir hemân Eksik değil sonunda kiiye nedâmeti (gazel 589, beyit 6, s.413)

344 Tuttu Necâti sözleri tiği zebân ile Sit ü Sadâyi eh gibi etrâfı âlemi (gazel 592, beyit 5, s.415)

345 Dilgüâdır ârızın mihri cihânâra gibi Cânfezâdır âsitânın Cennetü’l Mevâ gibi (gazel 593, beyit 1, s.415)

346 Yoluna sürünmeğe cân vermez ise âfitâb Yâ ne bekler kapını bir aıkı eydâ gibi (gazel 593, beyit 2, s.415)

151

347 Dâ’iremden göz yaı hâli değildir bir nefes ehi Kostantini çevre kuayan deryâ gibi (gazel 593, beyit 3, s.415)

348 Dilnevâz ü serferâz ol mübtelâlar hakkına Kâmeti bâlâ ile ol himmeti vâlâ gibi (gazel 593, beyit 4, s.415)

349 Nar u eyvây ile ol gabgab yakar gönlüm benim Mihr ü mâhı bir eliyle oynadır elma gibi (gazel 593, beyit 5, s.415)

350 Mâyil isen tâcı zerrîn almağa ey bülheves Gözünü gözünde tut ol nergisi ehla gibi (gazel 593, beyit 6, s.415)

351 Âlemi yıkardı gamzen zumla mâni olmasa Bir perirû nîksiret Mustafâ Paa gibi (gazel 593, beyit 7, s.415)

352 Bir bağrı katı yüzü açılmı güzel gerek Âyine gibi göstere âhım sana seni (gazel 595, beyit 5, s.416)

353 Sen servi biz el üzre tutarız du’â gibi Girme vebâle kaçma du’âdan belâ gibi (gazel 602, beyit 1, s.419)

354 Ka’be gibi garipnevâz olalı kapın Bigâneler de secde eder âinâ gibi (gazel 602, beyit 2, s.419)

355 Verdi gamın gedâya gınâ gerçi hâki ak Eder fakîr sahibini kimyâ gibi (gazel 602, beyit 3, s.419)

356 Gönlüm hümâsı uçtu eder zülfün ârzû Ne yerdeyim ne gökde nesim ü sabâ gibi (gazel 602, beyit 4, s.419)

357 Ayrıma kaddi yâr ile kendinde tut elin Ey serv imdi Sidreden ol Müntehâ gibi (gazel 602, beyit 5, s.419)

358 Âhu gibi ko vaheti gel itin olayım Cânâ cihânda nesne mi vardır vefâ gibi (gazel 602, beyit 6, s.419)

152

359 Müftih değil mülâzemeti bâbı meykede Sanma gönül ki her kii sûfi ola gibi (gazel 602, beyit 7, s.419)

360 Oldu nazar Necâti göz ucundan olana Göz ucu ile yine iâret sana gibi (gazel 602, beyit 8, s.419)

361 Sen sanevber gibi bir serv hırâmân olmadı Râstı ol kaddi dilke cân alıp cân olmadı (gazel 603, beyit 1, s.420)

362 Ah kim sînemi sertahta gibi delmek için Tîri müjgânı drefine kemân oldu kaı (gazel 606, beyit 2, s.421)

363 Tûtei gamda Necâtî kılalı kalbini sâf Sırma altın gibi hâlisdir anun için taı (gazel 606, beyit 5, s.421)

364 Đzin tozuna dökdüm ü saçdım gözüm yaın Tâlib gibi ki harc ede iksire varını (gazel 607, beyit 2, s.421)

365 Doğru iken ok gibi yolunda dili hâkî Aldı ele ol kaı keman çekti çevirdi (gazel 610, beyit 2, s.423)

366 Tolâb gibi inleyip ağladığım için Kûyunda beni dün u fülân çekti çevirdi (gazel 610, beyit 3, s.423)

367 Tevkîi refî olmaya mensûri cemâle Kaın gibi kendiyi nian çekti çevirdi (gazel 610, beyit 8, s.423)

368 Ârızın âyeti lûtf u hatun i’râb gibi Yanağın nûrı Nebî benlerin ashab gibi (gazel 614, beyit 1, s.425)

369 Nice bir inlede vü ağlada ey servi çemen Hasreti Güleni kûyun beni tolâb gibi (gazel 614, beyit 2, s.425)

370 Ba urup tâ’at ederler ileyinde ol kim Bir azize dayana Kâ’beye mihrâb gibi (gazel 614, beyit 3, s.425)

153

371 Karadır zülfi dilâvizi nigârın ammâ Gözünün nur u ruhundan ebi mehtâb gibi (gazel 614, beyit 4, s.425)

372 Seni düünde görem derdi Necâtî lîkin Dü de gözünde uçar imdi anun hâb gibi (gazel 614, beyit 5, s.425)

373 Kaların ol gamzei hûnrîz râmiler gibi Kim saçın derbendini kesti harâmiler (gazel 616, beyit 1, s.426)

374 Ba koyup ta eiğinde cân verenle dostum Ömri sermed kesb eder Dârüsselâmiler gibi (gazel 616, beyit 2, s.426)

375 Ruhların devrinde Rum üstüne lekerler çekip Zülfi pürçinin zırıhlar giydi âmiler gibi (gazel 616, beyit 3, s.426)

376 Yakma ben derviini kim baım üzre dûdı âh Pîçpîç olmu durur meftûl câmiler gibi (gazel 616, beyit 4, s.426)

377 Ol cihetten kim Necâtî’ye Atâyidir kemâl Nazm içinde mahir olmutur Nizâmiler gibi (gazel 616, beyit 5, s.426)

378 Görmedi görmeyiserlerdir iki gözüm için Ayağın tozu gibi kuhl Safâhan ehli (gazel 619, beyit 3, s.427)

379 Kâmetim yay olduğuna kimse ayb etmez beni Ok gibi bir kez çekersem kara bağrıma seni (gazel 620, beyit 1, s.427)

380 Kim getirir yüzüne mâhın kosun hôdbinligi Kim güzeller istemez bunun gibi çirkinliği (gazel 623, beyit 1, s.429)

381 Kendi gibi yârdan uâkı mahrûm eyledi Ey müselmânlar rakibi kâfirin bîdinliği (gazel 623, beyit 4, s.429)

382 Serhô idim bâdeden geçtim demisin âh ki Söyletir bunun gibiler kiiye geçkinliği (gazel 623, beyit 5, s.429)

154

383 Kimse mi var âıka cânlar verir canan gibi Bûse anılsa uzadır lâ’lini mercân gibi (gazel 626, beyit 1, s.430)

384 Her kime yalan ise derdin bana gerçek durur Her kime gerçek ise valsın bana yalan gibi (gazel 626, beyit 2, s.430)

385 Mihnetâbâdı belâ darü’ifâdır bendeye Devletinde âdmânam derdime dermân gibi (gazel 626, beyit 3, s.430)

386 Merebi hâki olanlar nû edicek cû eder Yere sinmez cür’ai câmı mahabbet kân gibi (gazel 626, beyit 4, s.430)

387 Serv gibi karına kavursun el mahbûblar Sen güzellik tahtgâhında otur sultân gibi (gazel 626, beyit 5, s.430)

388 Hadden aırdı bu devri bîvefâ çirkinliği Sen güzelsin bîvefâ olma beğim devrân gibi (gazel 626, beyit 6, s.430)

389 Eiğinde kendiye kaldı rakibin itliği Đtlerin ile Necâtî seyr eder yârân gibi (gazel 626, beyit 7, s.431)

390 Gerçi sertâpâ vücudum yandı geçti gül gibi Saklaram ak âteini sînede bülbül gibi (gazel 628, beyit 1, s.431)

391 Bûse cerr eder girip hegâmei aka gönül Yok mudur bir goncaleb kendin belirde gül gibi (gazel 628, beyit 2, s.431)

392 Bûtsânı hüsn içinde sen nihâli tâzeyi Beslemitir bağbânı rûzigâr oğul gibi (gazel 628, beyit 3, s.431)

393 Dôstum çok balıdır zülfi siyehkârın velî Fitne bâbında serâmed olmaya kâkül gibi (gazel 628, beyit 4, s.431)

394 Dest olur bâlâyi dest anun için servkad Karına kol kavurup durur sanevber kul gibi (gazel 628, beyit 5, s.431)

155

395 Kametinle îve fitneyle kıyâmettir hemîn Ârızınla benlerin kâfûr ile fülfül gibi (gazel 628, beyit 6, s.431)

396 Ey Necâtî leblerinin söğdüğine kalma kim Acı ağızlığı tatlı sohbeti var mül gibi (gazel 628, beyit 7, s.431)

397 Tende her kılım Ene’l Hak diye Mansûr gibi Zülfünün ucuna ger eyleyesin dâr beni (gazel 633, beyit 4, s.433)

398 Tecerrüd ile Mesîhâ gibi felekde bulun Zemâne götüremez çünkü mâlı Kârunı (gazel 635, beyit 4, s.434)

399 Mübtelâyi hârı mihnet desti gamda yaka çâk Dahi gül gibi güler oynar sanmı eh beni (gazel 637, beyit 4, s.435)

400 Necâtî ol gülün çünkim gönülden bendesi oldun Seri zülfü gibi anun senin ömrün uzun oldu (gazel 639, beyit 5, s.436)

401 Dil ie gibi nâzig ü safiydidiriğa Lâ’lin meyini içmeyeli bozdu mizâcı (gazel 640, beyit 2, s.436)

402 Ey Necâtî sen değil fürkat ebinde niceler em gibi çıktılar rûzune erteye (gazel 641, beyit 5, s.437)

403 Yaktı cihânı mest güzeller nenin gibi Gönlüm evini gamzei îrefgenin gibi (gazel 645, beyit 1, s.438)

404 Doğdun cihâna gün gibi bir yüzden ey perî Dünya yüzüne gelmedi âdem senin gibi (gazel 645, beyit 2, s.438)

405 Kâ’be gibi garibnevâz iken eiğim Sürer rakîb dostları dümenin gibi (gazel 645, beyit 3, s.438)

406 Aklımı gamzen aldı dil ü cânı hatt u hâl Đklîmi hüsn içinde alan alanın gibi (gazel 645, beyit 4, s.438)

156

407 Kûyı belâya varanı hecr öldürür imi Gördüm Necâti nesne yok ancak anun gibi (gazel 645, beyit 5, s.438)

408 Ey boyu servim elif gibi yolunda doğruyum Râ kaınla dal zülfün etmesinler beni red (gazel 49, beyit 3, s.172)

409 Gülmek sana yaraır eyâ huri mehnijâd Kim güldüğünce gül gibi hüsnün olur ziyâd (gazel 50, beyit 1, s.172)

410 Cennet içre Sidreve Tûbâ kadin Batan ayağa görünür müntehâ (gazel 13, beyit 4, s.156)

411 öyle kim ardıncadır dâ’im Züleyhâve Sabâ Sezmezem gül Yûsufunun kala dâmânı dürüst (gazel 36, beyit 2, s.166)

412 Dilberâ kuyun senin gûya ki cennet bağıdır Cilve kıl tâvûsve salın ki hüsnün çağıdır (gazel 103, beyit 1, s.196)

413 ol ki ak âteinin evkine pervâne geçer emve ömrü anın yana gelir yana geçer (gazel 134, beyit 1, s.210)

414 Göreyim Tûbâve olsun iller içre sernigûn Müntehâ kaddin nihâlin kim görüp Tûbâ demez (gazel 215, beyit 6, s.247)

415 Oda atarsa seni hasreti ol mâhvein Gönül ah eyleme kim yakdığı tütmez günein (gazel 286, beyit 1, s.278)

416 Göncave cân ü sürâhi hep ağız bir ettiler Đç diye Sûfi Necâti’ye ne lâzım sen demek (gazel 305, beyit 7, s.287)

417 Ey Necâti çünkü sersebz olmaz imi bâğı vasl Nice bir dolâbve giryeyle efgân eylemek (gazel 315, beyit 7, s.292)

418 Goncave dervi olanlar tercemân etmek gerek Hırkada pinhân olanı dermiyân etmek gerek (gazel 317, beyit 1, s.293)

157

419 Serv tek el olmasın maherde dâmânın senin Goncave çâk eyleme her dem giribânım benim (gazel 347, beyit 2, s.305)

420 Deli olma görücek nâz ile bir mâhvei Saçı zincirine ey dil dolaı gör dolaı (gazel 590, beyit 1, s.414)

421 Her ki pehlûda bula bir gece ol mâhvei Đstemez yıllar ile doğmaya hergiz günei (gazel 644, beyit 1, s.438)

NEDÎM DĐVÂNINDAKĐ GAZELLERDE GĐBĐ EDATININ BULUNDUĞU BEYĐTLER

1 Nedîmi zâr gibi derherâs olur ‘âlem Olunca dîdei mestin lebâlebi âûb (gazel 8, beyit 5, s.277)

2 Dümekde ciğerpâreleri dâmına çün gird Derkâr gibi sînede cârûyı mahabbet (gazel 11, beyit 5, s.279)

3 Sâgar gibi bahânei nûı arâb ile Bûsı dehânı yâri taleb merebimcedir (gazel 13, beyit 5, s.280)

4 Böyle âtele gelüp âb gibi geçmekden Kasdın âzâre mi tatyîbi dili zâre midir (gazel 17, beyit 2, s.281)

5 Ne havf eylersin ey dil sırrı akın inkiâfından Benim ol gamze gibi mu’temed bir râzdâım var (gazel 23, beyit 3, s.285)

6 Dûîne mülki hüsne giden kârbânı hû Gördüm seher ceres gibi nâlân olup gider (gazel 37, beyit 4, s.292)

7 Çemin gibi bir sâhiri ürganc bulunmaz Hattın gibi bir nüshai nirenc bulunmaz (gazel 46, beyit 1, s.297)

8 Hüdhüd gibi binâ gerek anı arayanlar Virâneye bûm olmağ ile genc bulunmaz (gazel 46, beyit 2, s.297)

158

9 Sevdâyı ikest ol nigehi Zühreikâfa Olmak gibidir tîri kazâya siperendâz (gazel 47, beyit 3, s.298)

10 Çok zamandır peykeri tiği zebânından Nedîm Hûnı nazmı tâze deryâlar gibi cû eylemez (gazel 48, beyit 7, s.298)

11 Râkibi nâmüselmânın da yâ âb olmasın hasmı O kâfirbeççei Đslam dümen gibi îmansız (gazel 50, beyit 2, s.299)

12 Miyan hayâl gibi ince kâmeti mevzûn Nianlayacak beyti intihâb olmu (gazel 51, beyit 3, s.300)

13 Sözü az söyle ağır söyle Nedîmâ ki sühan Zer gibi sayılı gevher gibi sencîde gerek (gazel 57, beyit 6, s.304)

14 Mâmelek eyhim bütün hammâra rehn olmu gibi Delkı peminden müzehheb nüshai evrâda dek (gazel 60, beyit 3, s.306)

15 Tutar göbek borusu gonceyi açıldıkça ikâfı pîreheninden o gül gibi nâfın (gazel 65, beyit 2, s.308)

16 Topukların göricek mest olup safâsından Pabuç gibi açılup kaldı ağzı haffâfın (gazel 65, beyit 3, s.308)

17 Ey büti ‘attâr bana hâli mükînin gibi Anber olsun da biraz hâm olsa da mâni’ değil (gazel 76, beyit 5, s.313)

18 Gül mevsiminde tevbei meyden benim gibi Zannım budur ki sen de peîmansın ey gönül (gazel 78, beyit 2, s.314)

19 Hac yollarında me ‘alei kârban gibi Erbâbı ak içinde nümâyansın ey gönül (gazel 78, beyit 7, s.315)

20 Nedîmânın sözü ancak budur ey âfeti devrân Gözün gibi beni bîmâr kıldın sen de bîmâr ol (gazel 79, beyit 7, s.315)

159

21 Tâvûslar gibi çemenistâna çık yürü Ey men fedâyı hâleti cevlânın olduğum (gazel 81, beyit 2, s.316)

22 Ben de ey ûh Nedîmâ gibi bi’llah senin Bendi gîsûyı girîhdârına kurbân olayım (gazel 82, beyit 5, s.317)

23 Hayâl etdikçe rûyun tâ seher ol dâmeni zülfe Sarıldı rîei reyhan gibi hâbı perîânım (gazel 85, beyit 3, s.318)

24 Sen gülersin gül gibi ben bülbüli nâlânınam Mesti medhûı temââyı güli handânınam (gazel 90, beyit 1, s.320)

25 Eylerem bülbül gibi âm u seher feryâd u zâr Güleni hüsnüne bülbüller gibi nâlânınam (gazel 91, beyit 2, s.321)

26 Bu nazmı müsellem yine ‘âlemde Nedîmâ Tuğrâ gibi serdefteri dîvâne çekilsin (gazel 93, beyit 4, s.322)

27 Âyîne gibi sîr olamam hânı vuslata Âgûa yârimin bütün endâmın olmadan (gazel 104, beyit 4, s.327)

28 Đstemez mi kendi hüsnün görmegi söylen o ûh Sînei sâfım gibi mir’âtı tekdîr etmesin (gazel 112, beyit 4, s.331)

29 Görünür rengi perîde reki yâkût gibi Oldu ol denlü havâ rengpezîrâyı çemen (gazel 114, beyit 3, s.332)

30 Dili pür nâlei âıkda hayâli rûyun Nakı gülen gibidir kâsei fagfûr üzre (gazel 116, beyit 5, s.333)

31 Kanı sabâ gibi bir dilnüvâz kim gâhî Dili nizârımı kûyı nigâra vare göre (gazel 121, beyit 2, s.336)

32 evk ile yine gevremi îmânı rakîbin Çekmi gibi kâfir o bütü ürbi Yahûde (gazel 124, beyit 5, s.337)

160

33 Mu’tekif perdei zülfünde gönül hâli gibi Rûbemihrâb dü ebrû seher ü âmında (gazel 128, beyit 5, s.340)

34 Biz topuk çalmada siz zevk u safâda her eb Kaldırup ka’bımuhannâ gibi câmı bâde (gazel 129, beyit 6, s.341)

35 Bak heman cünbii dünbâline tâvûs gibi Etme nezzâre siyeh mûzelere pâyında (gazel 133, beyit 3, s.343)

36 Nigâh et âıkâzârîi çarhı bîgünehgîre Ki çekmi bîdi Mecnûn gibi tarfı cûda zincire (gazel 137, beyit 1, s.345)

37 Geçüp gitmekde ‘ömrüm derd ü mihnet gibi eylerle Müerref olmadı kasrı emel ferhundepeylerle (gazel 146, beyit 1, s.350)

38 Ben bu gün bir nevbahârı hüsn ü ân seyreyledim Tarfı destârında sünbül gibi mûlar var idi (gazel 149, beyit 3, s.352)

39 Gerdeni sâfı beyâz öyle ki kâfûr gibi Çem ü ebrûsu siyâh öyle ki semmûr gibi (gazel 150, beyit 1, s.352)

40 u’lei hüsnüne gözler kamaır bakdıkca Gâh u bîgâh gelüp öyle dura nûr gibi (gazel 150, beyit 2, s.352)

41 Cismi pâkin dediler hem ter imi hem berrak Tepeden tırnağa dek gül gibi billûr gibi (gazel 150, beyit 3, s.352)

42 Nigehin böyle neden hastadır ey ûh senin Gözlerin bezmi ezelden beri mehmûr gibi (gazel 150, beyit 4, s.353)

43 Sûyı zanneyleyemem gayrilere ammâ kim Derdı akınla Nedîmâ hele rencûr gibi (gazel 150, beyit 5, s.353)

44 Bezm sensiz görünür lânegehi bûm gibi Batı mey gam getirir tâiri me ‘ûm gibi (gazel 151, beyit 1, s.353)

161

45 Kesbi yedir denilir baa gelen insânın Safhai kefde hatı cebhesi mersûm gibi (gazel 151, beyit 2, s.353)

46 Sensiz ey Yûsufı gülpîrehenim câmei feth Zahm urur cismime pîrâheni mesmûm gibi (gazel 151, beyit 3, s.353)

47 Görse ol barıkai hüsnü bütânı Kemîr Tâbı hayretle erirlerdi büti mûm gibi (gazel 151, beyit 4, s.353)

48 Bînemekdir lebi hecrinde bize ey sâkî Gerdii sâgarı mey lerzii mahmûm gibi (gazel 151, beyit 5, s.353)

49 Yine bu nazmı bülend ile Nedîm ümîdin Lahzai ‘âtıfeti bâkı’ai Rûm gibi (gazel 151, beyit 6, s.353)

50 Var mıdır bilmem Nedîmâ bir dahı anun gibi Dîn ü dil hasmı riyâ cellâdı takvâ hırsızı (gazel 158, beyit 5, s.357)

51 Sînede bir lahza ârâm eyle gel cânım gibi Geçme ey rûhı revan ‘ömri itâbanım gibi (gazel 159, beyit 1, s.357)

52 Perdedâr anlardım elhak gonceyi gördüm seher Ol dahı lebrîzi çâk olmu girîbânım gibi (gazel 159, beyit 2, s.357)

53 Reki Çin olmakda fikrim gelmedi ta’bîre lîk Vasfı ol gîsûların hâbı perîânım gibi (gazel 159, beyit 3, s.357)

54 Geçmem ol gülden gülâb almazdan evvel mûyunun Her biri inbîki zehrâb olsa müjgânım gibi (gazel 159, beyit 4, s.357)

55 Cüst ü cû etdim yine cânâ Nedîmâ bendene Bir efendi bulmadım devletlü sultânım gibi (gazel 159, beyit 5, s357)

56 Âsmanda bırakup Zühre elinden çengi Def gibi kızdı yüzü dâireden çekdi eli (gazel 162, beyit 5, s.359)

162

57 Peygân gibi lebinde götür anı tîrve Akın cerîde tayy edegör rehgüzârını (gazel 164, beyit 3, s.360)

58 Hamdır dü zülfi zülfeve anunla bil hemân Ey bâdı subh ite nian söylerim sana (gazel 3, beyit 6, s.274)

59 Zerreve dil pençei mihri dırahânındadır Cân u ten çün mevc desti kahrı ‘ummânındadır (gazel 20, beyit 1, s.283)

60 Dûr olur mu hiç ey pîri mugan dâ’im senin Bûyı sahbâve dili hunkete dâmânındadır (gazel 20, beyit 5, s.283)

61 Edemez kesbi safâ âyînei endâmve Ol ki bir kez yâri sertâpâ derâgû eylemez (gazel 48, beyit 3, 298)

62 Hemçün makas dehânını hamyâzegâh edip Çâk etdi âneve dili hallâkı zülf ü hat (gazel 55, beyit 12, s.302)

63 Tezervi hohırâmım sînem olsun cilvegâhın gel Hümâve sâye salsın baıma zülfi siyâhın gel (gazel 77, beyit 1, 314)

64 Bir siyehmesti serendahte etmek dilerim Bâdeve geldi Nedîmâ yine vakti cûum (gazel 84, beyit 6, s.318)

65 Aceb mi kebki âhindîde ve dil pîç ü tâb olsa Süzüp ol nergisi pürkârı bir kez geçdi yanımdan (gazel 108, beyit 3, s.329)

66 Benim cünûnuma bilmem ne bahâne bulur Bakan perîveimin hüsni bîbahânesine (gazel 123, beyit 4, s.337)

67 Böyle sermest ü harâb etme Nedîmi zârve Nîm sun peymâneyi sâkî tamâm etdin beni (gazel 161, beyit 5, s.358)

68 Dil yine serketedir tîri hevâyîve Nedîm Bir kemânebrûnun olmudur meger âvâresi (gazel 163, beyit 7, s.359)

163

69 Cûy gösterdi yine âyîneve rûyı güli Pençei mihr açdı hemçün âne zülfi sünbüli (gazel 165, beyit 1, s.360)

40 Güleni hüsnün görün sünbülhevâyı gülenin Ebri mükinve dağıtdıkca nesîm ol kâküli (gazel 165, beyit 4, s.360)

41 Tâze ma’nî rûnümâ nazmı selîsinden Nedîm Cûy gösterdi yine âyîneve rûyı güli (gazel 165, beyit 5, s.361)

42 Gayre sâgar sunduğun sâkî görüp kâil midir Lâleve câmım ciger kanıyla rengîn olmaya (gazel 142, beyit 7, s.348)

KARACAOĞLAN ĐĐRLERĐNDE GĐBĐ EDATININ GEÇTĐĞĐ DÖRTLÜKLER

1 Beni görüp yönün öte dönersin Bülbül gibi daldan dala konarsın Sen de benden daha beter yanarsın Utanıyon, bildirmiyon ne fayda (iir 5, kıta 3, s.53)

2 Gene dumanlandı dağların baı Acep yavrumun da ili kı m’ola Küçücükten sevdasını çektiğim O da benim gibi gözü ya m’ola (iir 6, kıta 1, s.54)

3 Dere suyu gibi çağlayıp akma Çevrilip çevrilip önüne bakma Ben senin olurum kasavet çekme Yeter ağladığın, gül dedi bana (iir 11, kıta 3, s.57)

4 Eğdirme kaını, bakmam yüzüne Ben gibi atalar düsün özüne Yemesem,içmesem baksam yüzüne ekerden,kaymaktan, baldan ziyade (iir 19, kıta 2, s.62)

164

5 Ala bulut gibi göğe ağarım Sulu sepken gibi yere yağarım Olanca ömrümü sende sınarım Kız seni boarım âhu isen de (iir 24, kıta 3, s.67)

6 KARAC’OĞLAN der ki, iim zâr m’ola Ak kemendi boynumuza dar m’ola Acap yârim gibi güzel var m’ola Hakk’ın yarattığı kullar içinde (iir 25, kıta 5, s.68)

7 Takın sular gibi akıp çağlarım Didârın görüben gönül eğlerim Dünyaya geleli her dem ağlarım Çemim karımadık seller mi kaldı (iir 34, kıta 2, s.74)

8 Yiğit olan yiğit kurt gibi bakar Dümanı görünce ayağa kalkar Kapar mızrağını meydana çıkar Yiğidin ardında duran olmalı (iir 40, kıta 3, s.78)

9 Ataım yanmadan tütünüm tüter Bulutun havaya ağdığı gibi Yârin bahçesinde bülbüller öter Ayın on dördünde doğduğu gibi (iir 51, kıta 1, s.86)

10 O yâr bize yine nâme yollamı Ârif olan sözlerinden anlamı Al yanaklar domur domur terlemi Rahmetin güllere yağdığı gibi (iir 51, kıta 2, s.86)

11 KARAC’OĞLAN eydür, baların tacı Ayrılık erbeti zehirden acı Kıvrım kıvrım olmu zülfünün ucu Mor meneve boynun eğdiği gibi (iir 51, kıta 3, s.86)

12 Okur derler bir güzle uğradım Siyah zülfü mâh yüzünde gül gibi Boyu kısa amma kendi münasip Uzar gider, bir ıvgacık dal gibi (iir 52, kıta 1, s.86)

165

13 Geydireyim yeil ile al ile Besleyeyim kaymak ile bal ile Anan bana versin unca mal ile Kokulayım bir tomurcuk gül gibi (iir 52, kıta 2, s.86)

14 Kalem aldın kaın gözün çatmaya Hicab ettim adın sual etmeye Seni satan çok bahaya satmaya Bakıp durur yüz altınlık mal gibi (iir 52, kıta 3, s.87)

15 Hezere de KARAC’OĞLAN hezere Bir mehlem yap,yararlım tezele Bir saray yaptırdım öyle güzele On halayık hizmet etsin kul gibi (iir 52, kıta 4, s.87)

16 Yüce dağ baında duran güzeller Ne parlaırsınız kar gibi gibi Sizin sevdanıza dütüm düeli Yanıyor yüreğim kor gibi gibi (iir 53, kıta 1, s. 87)

17 Ak eline al kınalar yakarsın Mor beliği koluncuna dökersin Ka altından melil melil bakarsın Azıcık da gönlün var gibi gibi (iir 53, kıta 2, s.87)

18 Bülbülün figânı ol gonca güle Sineme vurdular bir azgın yara Çaldım cırnağımı, getirdim ele Çekinme sevdiğim, tor gibi gibi (iir 53, kıta 3, s.87)

19 Her gelip geçeni âık sanırsın Âık olsan ataıma yanarsın Her ne dersem yüzün öte dönersin Bir baka sevdiğin var gibi gibi (iir 53, kıta 4, s.87)

20 KARAC’OĞLAN der, ya ben ne derim Đkrar verdim, ikrarımı güderim Sabah bir gün burada kalmaz giderim Gel gitme sevdiğim, der gibi gibi (iir 53, kıta 5, s.88) 166

21 KARAC’OĞLAN der de nettim, neyledim Çokun sular gibi aktım, çağladım Vefasız dilbere gönlümü verdim Ayrıldı yollarım göresim geldi (iir 57, kıta 4, s.91)

22 KARACA OĞLAN der, lebin bal gibi Geydiğin elbise sırma tel gibi Reyhana karımı gonca gül gibi Kokup gider, bir gözleri sürmeli (iir 59, kıta 5, s.92)

23 Yaz günleri çayır çimen üstünde Seken dilber beni mecnun eyledi Üsküfün aldırmı balaban gibi Bakan dilber beni mecnun eyledi (iir 60, kıta 1, s.92)

24 KARAC’OĞLAN her sözleri bal gibi Geydiğin baına vala, al gibi Sevdiğim kara kalı, gönca gül gibi Kokan dilber beni mecnun eyledi (iir 60, kıta 5, s.93)

25 KARAC’OĞLAN kapınızda kul gibi Gönül küsüverse ince kıl gibi Seherde açılmı gonca gül gibi Kokar gider, bir gözleri sürmeli (iir 63, kıta 4, s.95)

26 Gel deyi deyi de getirdin beni Bana kâr eyliyor kaın, sürmeli Öksüz gibi boyuncuğum bükerim Houna mı gitti iin, sürmeli (iir 64, kıta 1, s.95)

27 Yaz baharın suyu gibi bulandım Heybe taktım, kapı kapı dilendim Yedi iklim dört köeyi dolandım Vallahi görmedim ein, sürmeli (iir 64, kıta 2, s.95)

28 Kolda götürürüm yavru baz gibi Yüzerim göllerde tombul kaz gibi Bahçende saçılan top nerkis gibi Toplar toplar, zülfüne dizer mi (iir 67, kıta 3, s.97) 167

29 unda güzel olan sultan sayılır Fidan gibi sevdiğine sarılır Allı morlu türlü libas giyinir Yeilin üstüne al incinir mi (iir 72, kıta 2, s.100)

30 KARAC’OĞLAN, tutma beni el gibi Akıttım gözümden yaı sel gibi Bahçende açılan gonca gül gibi Dizip al yanağa, soldurma beni (iir 77, kıta 3, s.101)

31 ahin gibi yükseğinde uçarken Keklik gibi engininden geçerken Âbı Kevser ırmağından içerken Susuz pınarlardan kandırdı beni (iir 77, kıta 2, s.104)

32 KARAC’OĞLAN der ki, ilden illere Akam gidem boz bulanık sellere Gövel ördek gibi gölden göllere Çırpına çırpına yüzer ikisi (iir 82, kıta 4, s.108)

33 Bir çift bülbül geldi kondu çimene Baı yeil, ayakları kırmızı Bal akıyor lisanından, lebinden Al yanaklar alma gibi kırmızı (iir 89, kıta 1, s.111)

34 Her sabah her sabah çekilen göçler Katarın çeker mi oldun küçücek Yel gibi geldin geçtin de buradan Rahvanlı tatar mı oldun küçücek (iir 93, kıta 1, s.114)

35 KARACA oğlan der, yandım kül oldum Gönlümün köprüsü ince kıl gibi Yanağın açılmı gonca gül gibi Burcu burcu kokar m’oldun küçücek (iir 93, kıta 4, s.115)

36 Ala gözlerini sevdiğim dilber Dünya baıma dar oldu da tez gel Garip bülbül gibi artıyor âhım Göğsünde din, iman var ise tez gel (iir 99, kıta 1, s.118) 168

37 KARACA OĞLAN der, gez ili yurtları Konualım baa gelen dertleri Sevmeseydim senin gibi sertleri Ah neyleyim, akıl baa yâr değil (iir 104, kıta 4, s.122)

38 KARAC’OĞLAN der, gezelim yurtları Söyleyelim baa gelen dertleri Sevmeseydim senin gibi sertleri Ah neyleyim, aklım baa yâr değil (iir 107, kıta 4, s.124)

39 Yiğitliğim elden gitti yel gibi Damağımda dadı kaldı da bal gibi Hoyrat eli değmi gonca gül gibi Bozulmu bağlara döndün mü gönül (iir 109, kıta 2, s.125)

40 Taramı zülfünü, açmı aynını Eğmi kametini, bükmü boynunu Ayva, turunç mekân tutmu koynunu Kokar güller gibi , teri mi bilmem (iir 111, kıta 3, s.127)

41 Bıktım, usandım da acı dillerden ………………………………… Đmdat umar iken akan sellerden Kendim gibi akan sel bulamadım (iir 112, kıta 2, s.127)

42 Çaylak çılgın gibi göllerden kalkar Ala geyik gibi yüksekten bakar Ayvası, turuncu burnumda koka Soyunup koynuna girmek muradım (iir 115, kıta 2, s.129/9)

43 Keklik gibi tatan taa sekersin Top ku gibi geri dönmü bakarsın Beni görsen kaın, gözün yıkarsın Gül, kara zülfüne kullar olayım (iir 120, kıta 3, s.133)

44 Hüma kuu gibi yüksek uçarsın Pervaz vurup Tercüman’ı geçersin Bin bir türlü dala konup göçersin Gönül sana mekân bulduramadım (iir 122, kıta 2, s.135) 169

45 Yavru keklik gibi oynar eğlenir Mis kokulu yağlar ile yağlanır Sabah akam türlü yazma bağlanır Eğip geçer, yeil baı sevdiğim (iir 123, kıta 2, s.135)

46 Dinle sevdiceğim, mehdin eyleyim Açılmı baharda gülün, sevdiğim irin’in akına söylen sözünü eydâ bülbül gibi dilin sevdiğim (iir 125, kıta 1, s.137)

47 Bedirlendin, doğdun yüce felekten Cemâlin seçilmez hörü melekten Meles gömleğini attın bilekten Güne gibi parlar kolun, sevdiğim (iir 125, kıta 2, s.137)

48 Garip bülbül gibi dala konarım Ağlamaktan gayrı yoktur hünerim irinim gitti, oduma yanarım Kimseye bakmağa kadir değilim (iir 126, kıta 3, s.138)

49 Yüküm kumatandır, satamaz oldum Garip bülbül gibi ötemez oldum Kınaman komular, yatamaz oldum Giriyor sevdiğim, düüme benim (iir 130, kıta 2, s.141)

50 Bülbül gibi dalda ötemez oldum, Dürüldü her dengim, satamaz oldum Geceler, halimde yatamaz oldum Sevdası baımda, ağlar gezerim (iir 133, kıta 2, s.143)

51 Elim ile yıktım, boandı bendim Çokun sular gibi çağlar gezerim Yitirdim kendimi, bulamadım gitti Sevdası baımda, ağlar gezerim (iir 134, kıta 1, s.143)

52 Yâr bana göndermi bir gizli selâm Balık gibi gayrı umana dolam Verseler cihanı istemem kalan imdi ben elimi felekten çektim (iir 136, kıta 2, s.145/10) 170

53 Güvercin durulu, keklik sekili Kıl ördek boyunlu, ceyran bakılı Tavus kuu gibi göğsü nakılı öyle bir güzel ver gönlüm eğleyim (iir 138, kıta 3, s.146)

54 Dostumun bağında alma var m’ola O da benim gibi intizar m’ola Yârimin köyünden gelen yâr m’ola Sorup dertlolmadan, sormam neyleyim (iir 139, kıta 2, s.147)

55 KARAC’OĞLAN der ki, sen de ben gibi Ak eline kına yakmı kan gibi Bir tepede yeni doğan gün gibi Akam sabah erken atı neyneyim (iir 141, kıta 4, s.148)

56 Dolatırdın beni Urum’u, am’ı Bilmez o cahıllar, terk eder seni Evvel gül dalında beklerdin beni imdi hardal gibi kokan ben oldum (iir 142, kıta 3, s.149)

57 Keklik gibi tatan taa sekersin Bayku gibi azgın azgın bakarsın Beni görsen kaın gözün yıkarsın ol, kara zülfüne kullar olduğum (iir 144, kıta 1, s.150)

58 KARAC’OĞLAN der ki, Hasanpaalı Ak sevdası gönlümüzden taalı Sen gibi güzele gönlüm düeli Uyuyup uykuya kanamıyorum (iir 147, kıta 4, s.152)

59 KARAC’OĞLAN der ki, kendim öğmeyim Çokun sular gibi bendim döğmeyim Güzel sevme derler, nasıl sevmeyim Sevsem öldürürler, sevmesem öldüm (iir 148, kıta 3, s.153)

60 Sabah seherinde çıkıp salınma Yavru ahin gibi bas, kara gözlüm Kaın kalem olmu, lebin mürekkep Ak beyaz üstüne yaz, kara gözlüm (iir 152, kıta 1, s.155) 171

61 Ol kiraz dudaklar, nar gibi yüzler Kız beni anlıyor, sendeki gözler Çok olur güzelde noktalı sözler Bu zülüf gerdana az, kara gözlüm (iir 152, kıta 2, s.155)

62 KARAC’OĞLAN eydür, ahu zârımdır Bu dünyada hasret benim yârimdir Gâhi bir bulanmak kisbi kârımdır Tuna seli gibi akar yürürüm (iir 153, kıta 4, s.156)

63 Nasıl vazgeçeyim u irin candan Adam vazgeçer mi böyle civandan Ben güzelim, diyor kaçıyor benden O da benim gibi kuldur, Yaradan (iir 155, kıta 3, s.157)

64 KARAC’OĞLAN der ki, okur yazarım Tomurcuk memede kaldı nazarım Hırka geyer dervi gibi gezerim Yâr için abdala uyarım kalan (iir 159, kıta 4, s.160)

65 Hey ağalar gelin seyran edelim Gövel ördek gölden uçtu sabahtan Al geyinmi de çiçekler sokunmu Doğan güne gibi doğdu sabahtan (iir 165, kıta 1, s.164)

66 u yavrunun annnacında durulmaz Huri midir, melek midir bilinmez Azca baha ile satın alınmaz Beylik maya gibi geçti sabahtan(iir 165, kıta 2, s.164)

67 Sabah olsun ben bu yerden gideyim Garip güller gibi feryad edeyim Sen dururken derdim kime dökeyim Uyan ey gözünü sevdiğim uyan (iir 167, kıta 1, s.165)

68 Dosta doğru gider yollarım olsa Bülbül gibi akır dillerim olsa Kayık oynatacak göllerim olsa Đçi dolu ördek ilen, kaz ilen (iir 173, kıta 2, s.169) 172

69 Gidi rakib bize kasd ile bakar Biz öksüz kulları odlara yakar Her sabah her sabah misk gibi kokar Kayası, toprağı, taı sılanın (iir 178, kıta 3, s.173)

70 KARAC’OĞLAN der ki, güzelin huyu Hezaran çubuğuna benziyor boyu Âbı Kevser gibi lebinin suyu Peynirdir dilleri, inci dilinin (iir 181, kıta 4, s.175)

71 Hûblar gibi gözlerini süzersin Siyah zülfü ak gerdana düzersin Kargı kamı gibi durmaz uzarsın Cennetin selvinden, dalından mısın (iir 186, kıta 2, s.178)

72 Dün gece dün gece gördüm düümde Göçün çekmi gider ili Zeyneb’in Đnci, mercan gibi ufak diinde Tatlı tatlı söyler dili Zeyneb’in (iir 187, kıta 1, s.179)

73 Sen asla kötüynen eyleme Pazar Hamaylılar takın, değmesin nazar Akça veren gibi çölde ne gezer Tülü maya gibi sallan gez gelin (iir 204, kıta 3, s.191)

74 Güzel olan elvanesin bağlanır Güzelin yanında yiğit eğlenir Garbi değmi kavak gibi sallanır Yürüyüü ne ho olur güzelin (iir 206, kıta 3, s.192)

75 Çokun sular gibi akar su isen Ararlar, bulurlar asıl soy isen Gayetle severle, malı çoğ isen Đsterim akl ile hergiz olmasın (iir 209, kıta 3, s.194)

76 Hazreti Mevlâ’dan dileğim budur Bülbül gibi iin ahü zâr olsun Beddua eylemem sana sitemkâr Gül gibi meskenin diken, hâr olsun (iir 218, kıta 1, s.200) 173

77 Türkmen evleri de çevrilir konar Güzeller suyundan içer de kanar Altın küpe kulakta mum gibi yanar Görüün, efkârım artıyor dağlar (iir 230, kıta 3, s.208)

78 Yaz gelir, illerin çözülür konar Güzeller suyundan içip de kanar Küpeler kulakta mum gibi yanar Gördükçe, artıyor imanım dağlar (iir 232, kıta 4, s.219/14)

79 Çokun sular gibi akıp durulma Kuru gazel gibi esip savrulma Nerde güzel görsen ona çevrilme Bizim elde cana kıyar beğler var (iir 239, kıta 2, s.214)

80 Kuru gazel gibi göğe savrulma Acı poyraz gibi esip yorulma Nerde güzel görsen gönül çevrilme Bizim ilde cana kıyan beğler var (iir 240, kıta 2, s.214)

81 Tuna suyu gibi çağlar, akarım Yel estikçe hazan gibi solarım Bir gün güler isem be gün ağlarım Đte güzel adam, öyle halim var (iir 243, kıta 2, s.217)

82 KARAC’OĞLAN dost bağına girmedim El uzatıp gonca gülün dermedim Çok gördüm de senin gibi görmedim Bulamadım hüsnüne bahane dilber (iir 244, kıta 4, s.218)

83 Kadir Mevlâ’m seni öğmü yaratmı Kemalini bulmu o gül memeler Bürüncek göğnek altında kar gibi Kimden kime kısmet o gül memeler (iir 254, kıta 1, s.224)

84 Hüma kuu gibi yüksek uçucak Bölük bölük kanatların açacak Fırsat bulup yârim ile kaçıcak Duman ver, hey güzel Allah duman (iir 255, kıta 2, s.225/15) 174

85 Ben bilirim sen ezelden güzelsin Ceren gibi yâd avcıdan tezersin Niçin böyle melül, mahzun gezersin Boynun eğri, zülüflerin bozgundur (iir 236, kıta 2, s.236)

86 Kargıcak’ta bir güzele uğradım Ala gözler ispir gibi bakıyor Görmeden de görmemesi yeğ imi Akı dütü yüreğimi yakıyor (iir 276, kıta 1, s.239)

87 Alnına bağlamı altından akça Koltuğuna çalmı bir ipek bohça Seherde kalkıp da gezerken bohça Sanırsın su gibi akıp gidiyor (iir 278, kıta 2, s.240)

88 KARAC’OĞLAN der ki, nedir ne derler Hak olan ileri beyan ederler Zemanede doğru eğri söylerler Ay, gün, yıldız gibi dürülüp durur (iir 285, kıta 4, s.246)

89 Her nereden baksam parlayıp gezer Sunam gözyaını göle düürür ehrî gibi mor beliğin parlatır Atar sünbül, saçın bele düürür (iir 291, 1.kıta, s.249)

90 KARAC’OĞLAN diyor böyle kalırsa Bahri gibi Ummanlara dalarsa Her ne zaman gönül yârin dilerse Irak yakın demez yola düürür (iir 291, kıta 4, s.250)

91 Ala göz üstüne hilâl kaları Sırma gibi yanar yârin saçları Kirazdır dudağı, inci dileri Selvi suna’m gibi gül fidan olmaz (iir 315, kıta 3, s.266)

175

SEMAĐLER

92 KARAC’OĞLAN böyle sandık Ağız fincan, burun fındık Billur gibi peyaz pambuk Beyaz gövden kar mı yoksa (iir 325, kıta 5, s.276)

93 Hasta dütüm hey ağalar Halim bilmez dağlar imdi Düman gibi dost karımda Zülüflerin bağlar imdi (iir 343, kıta 1, s.288)

94 Yıkılıp bag ile bostan Ne umarsın bu nefisten Hüma gibi ol kafesten Bir gün uçar, demedim mi (iir 346, kıta 2, s.291)

95 Çok sevdiğim Hasan Dağı u dumanın hal olma mı Senin gibi yüce dağın Eğlim eğlim yol(u) olma mı (iir 353, kıta 1, s.296)

96 Deli gönül, var günahın Onun için geçmez âhın Senin gibi padiahın Benim gibi kul(u) olma mı (iir 353, kıta 6, s.297)

97 Dolan deli gönül dolan Akan sular gibi bulan Dostumun yüzünde olan Benler, ben olsam, ben olsam (iir 357, kıta 2, s.299)

98 Keskin idim bıçak gibi Salınırdım koçak gibi Vaktı geçmi çiçek gibi Sarardım soldum Allahım (iir 358, kıta 2, s.300)

176

99 Hiç dert olmaz bu dert gibi Yanar yüreğim od gibi Einden azmı kurt gibi (iir 367, kıta 3, s.307)

100 Seherinen kalktım baktım Ceren inmi düze,gelin Eridim su gibi aktım Can dayanmaz, söze gelin (iir 376, kıta 1, s.313)

101 Boyu uzun selvi gibi Beli incedir, dal gibi Bahçede bülbüller gibi Ötmesin, kerem eylesin (iir 378, kıta 3, s.315)

102 Kır at gelir hecin gibi Yağmur yağar sicim gibi Anam kızı bacım gibi Gelir de karımda durur (iir 406, kıta 2, s.335)

TÜRKÜLER

103 Ala gözlü nazlı dilber Sen d’olasın benim gibi

Zülfü dökük, boynu bükük Sen d’olasın benim gibi (iir 425, kıta 1, 2, 3, s.352)

104 KARAC’OĞLAN der, mert gibi Yanar yüreğim od gibi Bir ok yemi bozkurt gibi Sen d’olasın benim gibi (iir 425, kıta 4, s.352)

105 Açup gönlümün kaygusun Mushafı ver de okusun Bülbül gibi akısın Sevdiğim Bosna güzeli (iir 426, kıta 2, s.353/23)

177

106 Bendesi oldum kul gibi Göz yaı akar sel gibi Açılmı gonca gül gibi Sevdiğim firenk güzeli (iir 426, kıta 3, s.353/23)

107 Arzum vardır karlı dağlar amaya Bülbül gibi derdim vardır demeğe Komazlar yâr ile bir söylemeğe Hiç, bir yiğit sevdiğinden geçer mi (iir 427, kıta 1, s. 353/23)

108 Bulanık su gibi taam da çoam Varam da ulu deryaya kavuam Bir, baına gelmi yok, varam danıam Hiç, yiğit sevdiğinden geçer mi (iir 354, kıta 2, s.354)

109 Deli gönül, gezer gezer gelirsin Arı gibi her çiçekten alırsın Nerde güzel görsen orda kalırsın Ben senin derdini çekemem gönül (iir 434, kıta 2, s.358)

110 Çıkıp yücelere bakmak istersin Çokun sular gibi akmak istersin Her güzelle yatıp kalkmak istersin Ben senin derdini çekemem gönül (iir 434, kıta 3, s.358)

111 Tavus kuu gibi göğsü nakılı Güvercin durulu, keklik ötülü Üsküfün aldırmı ahin bakılı Ver bana bir güzel, gönlüm eğleyim (iir 442, kıta 3, s.364)

112 Geçen gün karında durdum el gibi Bahçelerde açılmı gonca gül gibi Bencileyin sen de dertli il gibi Nazlı Sunam, Han Aslı’ya benzersin (iir 451, kıta 1, s.370)

178

DESTANLAR

113 Kurunlarım yağmur gibi yağarken Tütünlerim gök yüzünde dönerken Yıkılası Bağdat seni döğerken ehitlere serdâr oldu, Genç Osman (iir 463, Genç Osman Destanı, kıta 2, s.386)

114 On üçünde gözün süzer Zülfünü gerdana düzer Kargı kamı gibi uzar Boyu selvi dala benzer (iir 467, kıta 2, s.390)

115 Günde düğün bayram etmi gib ’olur (iir 473, kıta 2, dize 4, s.396)

116 Kuru ağaçtan meyve bitmi gib’ olur (iir 473, kıta 1, dize 2, s.395)

117 Cevahirden yükün tutmu gib ’olur (iir 473, kıta 1, dize 4, s.395)

118 Gök yüzünde turna uçmu gib’ olur (iir 473, kıta 3, dize 4, s.396)

119 Boz bulanım çaya akmı gib ’olur (iir 473, kıta 4, dize 4, s.396)

120 Taze yağı, bala katmı gib’ olur (iir 473, kıta 5, dize 4, s.396)

121 Đki elle zehir yemi gib ’olur (iir 473, kıta 6, dize 4, s.396)

EKLER

122 Al valayla bağlamılar baını Hilâl sandım kirpiğini kaını Uzatmı boynunu arar eini Gövel ördek gibi göl kenarında (iir 2, kıta 3, s.404)

123 Göğsü telli turna gibi dölektir Gözler kara, dolgun beyaz bilektir Kura yayla irin, yeri gölektir Kendi melek, benzer yayla geline (iir 4, kıta 2, s.406) 179

124 Bir ho bir ho durur edâ naz gibi Arkasında saçı tel tel saz gibi Has bahçe içinde top nerkis gibi Karalar mı geydin alın üstüne (iir 6, kıta 2, s.407)

125 Elma elma yanakların al gibi Boyu uzar gider selvi dal gibi Seherde açılan gonca gül gibi Sandım kan damlamı karın üstüne (iir 6, kıta 3, s.407)

126 KARACAOĞLAN der, sen de ben gibi Đkimizde bir tepede gün gibi Yâr eline kına yakmı kan gibi Boyasın yarama sürmeyesiye (iir 8, kıta 5, s.409)

127 KARACA OĞLAN der, lebin bal gibi Boynunu uzatmı selvi dal gibi Karımı reyhana gonca gül gibi Kokar gider bir gözleri sürmeli (iir 17, kıta 4, s.415)

128 Kaba sofu gibi meydana çıkar Yanaman yanına nefesi kokar Tilki gibi her deliğe ba sokar Hemen camide hattab istiyor (iir 39, kıta 4, s.434)

129 Bilirim herkeslerden de güzelsin Ceylân gibi yâd avcıyı sezersin Niçin dilber öyle böyle gezersin Beir yana, zülüfleri bozgundur (iir 41, kıta 4, s.435)

130 Recep Oğlu der ki, ben de nâçarım Sağ olursam Karaçay’ı geçerim Girgin deve gibi köpük saçarım Yurdum lâle gülü, konarım demi (iir 50, kıta 2, s.443)

131 Kara bulut gibi havaya ağarım Sulu sepkenleyin yere yağarım Đki ayağı düz ispir doğanım Avlatması zordur hası dilberin (iir 57, kıta 4, s.449/29)

180

132 Siyah zülfün mâh yüzünde tel gibi Acap biz de gület miyik el gibi Bir yeğit yâr sevse o da gül gibi Ayrılınca solmaları yakındır (iir 62, kıta 3, s.453)

ERZURUMLU EMRAH’IN ĐĐRLERĐNDE GĐBĐ EDATININ GEÇTĐĞĐ BEYĐTLER VE KITALAR

HECELĐ ĐĐRLER

1 Dehirde ne gülüm ne mûrad aldım Hemen bir su gibi doldum boandım Ne kara günlerde kapandım kaldım Zindan oldı mülki âdilâh bana (iir 3, kıta 2, s.66)

2 Herkese meyl edüb su gibi akmam Vücûdum ehrini atee yakmam Senden gayrı gülüm cemâle bakmam Karımda Yusufi Kenan olursa (iir 7, kıta 2, s.70)

3 Emrahî derdinle sararıp solsun Sana kemlik iden Tanrı’dan bulsun Olursa sevdiğim sen gibi olsun ‘Âıka dünyada cânan olursa (iir 7, kıta 3, s.70)

4 Aksine çevirdi devrânım felek Hep hebâya gitti çekdiğim emek Sevdâ çöllerinde Leylâ diyerek Mecnûn da ben gibi gezer mi böyle (iir 19, kıta 2, s.83)

5 Dehrin siteminde ak belâsından Mecnun gibi mesken oldı bana dağ Ağyârın elinden hicranı gamdan Đnsâf et eridi yüreğimde kan (iir 23, kıta 1, s.87)

6 Ol kâifi esrâr ol dürri ehvâr Güney gibi dinin eyledi izhar Dahi mestur iken ol’sırrıi settâr Anın dergahında derbânda idim (iir 30, kıta 22, s.98)

181

7 Emrah bülbül gibi gel düme zâra Perr ü bâlin açıp konma gülzâra Varma bîtekellüf visali yâra Yakmaz ate olmaz pervânesini (iir 33, kıta 3, s.102)

8 Evvelden gül gibi olurdum handan imdi bülbül gibi kalmıım giryân Ya nice ağlayıp etmeyem efgân Yârim sadâkatli yâr idi gitti (iir 35, kıta 2, s.1049

9 Mithâtını fâikini Sohbetinin lâyıkını Ben gibi bin aıkını Eylemi akıyla deli (iir 41, kıta 2, s.110)

10 Emrâh bülbül gibi sevme gülleri Gözinden akıtma kanlu selleri Güz gelince eser hazan yelleri Geçer gülistandan zamânın bülbül (iir 50, kıta 3, s.120)

11 Senin de benim gibi meftûnun mu var Nedir her dem bu figanın a bülbül Yine bugün aka cünûnun mu var Gül dolanır çevre yanın a bülbül (iir 51, kıta 1, s.121)

12 Dedim Emrah gibi var mı ‘âıkın Dedi var ara bul senin lâyıkın Dedim hâlinden bil bağrı yanığın Dedi bilmez idim anca inandım (iir 58, kıta 4, s.128)

13 Emrah’ı zâr iden nihayetsiz yâr Görmedim sen gibi merhametsiz yâr Behey mürüvvetsiz sadâkatsız yâr Firâkın çekmeden candan usandım (iir 60, kıta 3, s.130)

14 Sen saçı Leylâya ben oldum Mecnûn Sen gibi görmedim kaddi mevzun Bu Emrâh garibi eyleme mahzûn Râzı olmaz buna Hüdâ efendim (iir 61, kıta 3, s.131)

182

15 Sakınma âıktan kıblegâh yüzin Geda görmek ister padiah yüzin Bezmi Asümânda döner mâh yüzin Doğsa güne gibi cemâlin senin (iir 67, kıta 2, s.137)

16 ‘Âkın derûnumde itdi vâveylâ Dünyada âhımdan var olan eyâ Benim gibi rüsvâ olmamı eydâ Dehr içinde ‘itibârın var senin(nazal n) (iir 68, kıta 2, s.138)

17 Hayf ki feryâdınla oldum nâtüvân Atei ‘akını eyledin pinhân Sanma tehî yere eyledim efgân Emrâh gibi guvârın var senin (iir 68, kıta 3, s.138)

18 Söyle sabâ yâre ne sebeb ağlar Gelsin bizim ilde devrân eylesin Oldu cennet gibi bağçeler bağlar Çıksın gülistanı devrân eylesin (iir 71, kıta 1, s.141)

19 Cânânım Mevlâdan budur niyâzım Pervâneler gibi nâra düesin Dilerim derdine derman olmasın eydâ bülbül gibi zâre düesin (iir 72, kıta 1, s.142)

20 Đki yakan bir araya gelmesin Seni gören hiç merhamet kılmasın Ağlamakdan dâim yüzin gülmesin Garip Mansûr gibi dâre düesin (iir 72,kıta 2, s.142)

21 Bağlanan sen gibi zülfi Leylâya Elbet Mecnûn olur düer sahraya Öyle dümüüm ki nârı sevdâya Yanmada farkım yok pervânelerden (iir 76, kıta 3, s.146)

22 Ey Emrâh gönlini dertliler dinler Bağrın delik delik ney gibi inler Akın derûnundan sub ı âm çınlar Sanki çan seslenir büthânelerden (iir 76, kıta 4, s.146)

183

23 Kime dil vermi ki ol ivekâre Dil veren âkıbet tutulur zâre Mârı giysûlardan genci ruhsâra Dümi gibi fesi kenarından (iir 79, kıta 2, s.148)

24 Ben böyle bilseydim ey melek simâ Sen gibi yâre yâr olmaz idim ben Gizli akın çeküp ummazdım vefâ Hercaî olduğın bilmez idim ben (iir 81, kıta 1, s.150)

25 Elâ gözlerine kurban olduğum Niçin beni böyle giryan edersin em’i visâline pervâne gibi Yakıp ciğerimi büryân edersin (iir 83, kıta 1, s.152)

26 Ne muhrîk atetir akın atei Gittikçe arttırır dilde savaı Yâr senin elinden çemimin yaı Bahar seli gibi çağlar da gezer (iir 89, kıta 2, s.158)

27 Vâiz Allah içün dinle kelâmım Gider isen nâzlı yâre haber ver Anın hasretinde bülbüller gibi Dü olmuam ah ü zâre haber ver (iir 91, kıta 2, s.160)

28 Nice Emrah gibi sahibsühânım Takıldı boynuna zülfi semenin Ezel böyle miydi ikrarın senin Ocaklar batırıp evler yakar yâr (iir 96, kıta 3, s.165)

29 Bu hüsnı suratin ey melek simâ Ne vasfı huride ne gılmanda var La’li lebin gibi erbeti ihyâ Ne abı hayatta ne lokmada var (iir 97, kıta 1, s.166)

30 Emrâhî meftûnun olmudur ezel Öğmü de yaratmı seni lemyezel Hasılı sen gibi bir dânâ güzel Ne cennet içinde ne cihânda var (iir 97, kıta 3, s.166)

184

31 Emrah gibi nutkunda kâmil olanlar Ni’meti valsına nâil olanlar Ey servi sa’yine dâhil olanlar Güleni cennetde tûbayı neyler (iir 107, kıta 3, s.176)

32 Nice Emrah gibi sâhibsühânın Takıldı boynuna zülfü semenin Evvel böyle miydi ikrârın senin Ocaklar batırıp evler yıkan yâr (iir 108, kıta 3, s.177)

33 Emrah açılsa idi bahtı siyâhın Elbet eriirdi o gonce dehanın Nice senin gibi ol ehinâhın Zinciri zülfünde peyvendeler var (iir 109, kıta 3, s.178)

34 Bu nâz u nezâket nedir bu sende ‘Akıl dil kalır mı seni sevende Bu cemâlda bu kemâlde bu tende Yoktur anın gibi bir dahi derler (iir 111, kıta 2, s.180)

35 evki visâlinle külbei gönlüm Pûtei zer gibi Suzân eritir Firkatinle pür derûni siyahım Hazinei bağrım hicrân yeridir (iir 112, kıta 1, s.181)

36 Sofi müsellesdir içer arâbı Gelir o hâl ile nasihat verir Sim gibi agûa çeker dilberi Sorsan(nazal n) âna baka bir sûret verir (iir 114, kıta 1, s.181)

37 Pervâne ve sûzı ererden söyler Ney gibi ah edip ciğerden söyler Gahi hevâ gahi kederden söyler Nağme bilen ehli irfân da dinler (iir 116, kıta 2, s.185)

38 Her nâre kendini yakmaz gönlümüz Su gibi her yana akmaz gönlümüz Dünyâ güzeli olsa bakmaz gönlümüz Bir peri peykenin divânesidir (iir 121, kıta 2, s.190)

185

39 Emrahın sözleri hakikat gibi Sahibi irâde tarikat gibi Berât menûyı eriât gibi Destimizde emr ü irâdemiz var (iir 126, kıta 3, s.195)

40 Bülbül gibi kaldık güller içinde Çemim kan yar döker seller içinde Biz ehli yezdânız iller içinde Bizi na’musı gayrıdan ar eğlendirir (iir 130, kıta 2, s.198)

41 Tahammül eyleyen bunca rindlere Kavsi muhabbetten çıkan oklara Vefasız yellere yanan odlara Var mıdır ben gibi bir ‘âıkı hâs (iir 135, kıta 2, s.203)

42 Bülbül olup Emrahî vatanda udi Can atup cemâlin em’ine düdi Pervâneler gibi yandı dududı Merhamet edüp de kılmadın halâs (iir 135, kıta 3, s.203)

43 Hadengi müjgânım ciğerden geçer Meğer gamzelerin kara susamı Lebin suvarınca derûnum içer Var mıdır sen gibi bana susamı (iir 137, kıta 1, s.205)

44 Melâhat mülkinde ey ahı hûban Senin gibi zâtı sultân bulunmaz Hakk sana bu hüsnü eylemi ihsân Cemâli pâkinde noksan bulunmaz (iir 147, kıta 1, s.215)

45 Get ü güzâr etdümdâr u kiveri Bulmadım sen gibi nâz perveri Ya meleksin ya hurisin y peri Zirâ bu hüsünde insan bulunmaz (iir 147, kıta 2, s.215)

46 Mecnun olup çıksam fezâyı aka Ahım sadâsından sara dayanmaz Düse benim gibi belâyı aka Tahammül eyleyip Leylâ dayanmaz (iir 153, kıta 1, s.221)

186

47 Necâset gibi pistir anın ii Kör olsun da çemi dökülsün dii “Rabbiyesir” de var sekiz yanlıı dersi medresede ma’nâ beğenmez (iir 154, kıta 2, s.222)

48 Emrâh ne savadır yâr kalem kadır Hâyıf bağrı tadır gözlerim yadır Rûhları hâhadır akın atetir Cemâlin mehve dir mislin afitab (iir 11, kıta 4, s.74)

49 Gülberk ve ol gonceiter Kaderim gam içre mû ‘teber Gösterdi sihriden eser Yüzâfitabım bu gece (iir 14, kıta 5, s.77)

50 Emrâhi Kaysve dümü fezâya Râzıyım Mevlâdan gelen kazayâ Đntisâb eyledim bâbı rızâya Kurbı Hakkda râhı niyetim benim (iir 51, kıta 6, s.122)

51 ‘Âığı bend olan zülfin târına Bir mûyin değimem cihân bağına Pervâneve senin hinsin nârına Sezâ mı Emrah’ın yana sevdiğim (iir 56, kıta 4, s.126)

52 Tutula canlar o zülfin dârına Bir kılca meyletmez dünya vârına Emrah pervâneve akın nârına Yansız yakılsın mı böyle sensiz yâr (iir 95, kıta 3, s.164)

53 Ah ü peymânına sakın inanma Varup pervaneve nârına yanma Andına aldanıp sadâkat sanma Zamane hûbûnda sadâkat mi var (iir 104, kıta 2, s.173)

ARUZLU ĐĐRLER

54 Açılıp güller gibi râzı derunum bilseler Gulgull Mînâ degül peymâneler ağlar bana (iir 158, beyit 3, s.226) 187

55 Nakdı ‘ömrüm hasreti ‘akında saçdum pul gibi Böyle hasret çekmeden cân vermek âsândır bana (iir 167, beyit 2, s.235)

56 Kaun gibi kaddin bükülüp derd ile inler Hüzn ile bakarsa sana bir dîdei binâ (iir 168, beyit 4, s.236)

57 Sevdüğüm bir ân tecellî itse bîpervâ bana Gün gibi zâhir olur dünyâ değil ukbâ bana (iir 169, beyit 1, s.237)

58 ehâ bir verdi ra’nâsun zamânun gülsitânında Anun gün medh olırsun gül gibi bülbül lisânında (iir 173, beyit 1, s.241)

59 Te’âl Allah seni hıfz eylesün ekdârı dünyâdan Bulınmaz sen gibi ekrem bu dehrun hânkânında (iir 173, beyit 9, s.241)

60 ‘Âlem bu gibi nâfeye hep müterîlerdür Bari bana sat eylemesün kimse ‘alâka (iir 174, beyit 4, s.243)

61 Âhû gibi gözler ile gösterdi bogazın Mislin bulamam sa’yile varsam da ırâka (iir 174, beyit 5, s.243)

62 Ey dîde sakın sen de o kaddi servden elin çek Sular gibi her gördigine meyl idüp akma (iir 176, beyit 6, s.245)

63 Yok ben gibi bir mücrim olan ‘abdı siyâhrû Noksanum ile görmedüm emsâlümi Yâ Râb (iir 178, beyit 5, s.247)

64 Cânumu Musâ gibi saldum tecellî em’ine Gönlümi pervâneve yakdun sebebsüz nâra âh (iir 186, beyit 2, s.255)

65 Efendüm göricek seni divâne eyledün beni Kâfûr gibi beyaz teni sîneden çeksem olmaz mı (iir 188, beyit 4, s.257)

66 Söyle güzelüm sen gibi ra’na bulınur mı Dehr içre sana bir dahî hemtâ bulınur mu (iir 192, beyit 1, s.261)

188

67 Zülfün gibi hobû hele dünyâda bulınmaz Bilmem ki cihân içre usârâ bulınur mı (iir 192, beyit 2,s.261)

68 Gözün ile âyinei ruhsârı nazar kıl Seyr eyle ki hüsnün gibi hüsnâ bulınur mı (iir 192, beyit 3, s.261)

69 ‘Âkunla gülistânı visâlünde gazelhân Emrâh gibi bir bülbüli eydâ bulınur mı (iir 192, beyit 5, s.261)

70 Güller gibi gülzârda ol gülsün açılsın Ben eyliyeyüm zâr u figân acımaz mı (iir 193, beyit 6, s.262)

71 Eyâ güzelüm sen gibi ra’nâ bulunır mı ‘Âlemde sana bir dahî hemtâ bulunır mı (iir 197, beyit 1, s.266)

72 Zülfün gibi hûrîd hele dünyâda bulınmaz Bilmem ki cihân içre o sârâ bulunır mı (iir 197, beyit 2, s.266)

73 Çemün ile âyinei ruhsâra nazar kıl Seyr eyle ki hüsnün gibi hüsnâ bulunır mı (iir 197, beyit 3, s.266)

74 Çokdur senün ‘akunla bu gülende civâr Emrâh gibi bir bülbüli eyda bulunır mı (iir 197, beyit 5, s.266)

75 Gül gibi handân olan gözler güzel gözler seni Tâlibi cânân olan gözler güzel gözler seni (iir 198, beyit 1, s.267)

76 Râhı ‘akunda yazık güzelez cânum bendemi Gün gibi Rahân olan gözler güzel gözler seni (iir 198, beyit 3, s.267)

77 Gönlüm ki demâ dem kûyundadur anun Zülfi gibi ânı da perîân idecek mi (iir 205, beyit 2, s.274)

78 Leb kızıl ruhlar beyâz bahtum gibi gözler siyâh ‘Âkıla ya hû çeküp yagmaya virdüm gönlü mi (iir 206, beyit 2, s.275)

189

79 ‘Âkıla rüsvâlıgum ta’n itme Emrâh epsem ol Hâsılı cânum gibi zîbâya virdüm gönlümi (iir 206, beyit 4, s.275)

80 Öyle mihri mücellâdur sıfâtun gün gibi Yûsufı dîdâra ‘arz eyler cemâlün ekseri (iir 207, beyit 2, s.276)

81 Görmedük bir dinleyen tûtî gibi güftârı ile Söyledür mi yok cihânda bilmezem söyler mi yok (iir 212, beyit 3,s.281)

82 Niçün inkârı ma’ânî bilemez erbâbı ak Yoksa Emrâh gibi üstâdı sühânperver mi yok (iir 212, beyit 5, s.281)

83 Đksîri hakîkatle kılup kalbüni hâlis Emrâh gibi var yine da’vâdan elin çek (iir 215, beyit 5, s.284)

84 Çok güzel gördüm cihân mülkinde amma ey gönül Görmedüm anun gibi hüsnâ güzellerden güzel (iir 216, beyit 2, s.215)

85 Gonceden zibâlanup geldükçe cânânum gibi Derd ile düçâr ider bülbülleri hemzâra gül (iir 217, beyit 2, s.286)

86 Püsküldeki var bunca yüzi rütbei erâfet Kimde bulınur dehride bu ‘izz ü sa’âdet âh olsa da baında anun n’eyler ikâmet Bilmem ne zerâfet ne letâfet ne halâvet Kesdükce serin nâzile mikrası nezâket Durmaz sarılur sîm gibi gerdânına püskül (iir 218, 2.altılık, s.287)

87 Cânum gibi kâküllere sarmı serârun Sevdâ düürüp baına her ûhnigârun Olmı yine püsküle belası dildarun Almı nice ûrîdelerün sabr ü karârun Sîm gerdâni kâfûrına düdükce o yârun Cân bah ider üftâdelerün cânına püskül (iir 218, 3.altılık, s.287)

190

88 Olmı seri iklîmde seraskeri hünkâr Etrâfa perâkende idüp turai tarâr Her mûyına bin böyle gazel dinse sezâvâr Can bu ne îve bu ne ive bu ne etvâr Nâz ile sevüp okayıcak âne –i güftâr Kızlar gibi süslenür virür elvânına püskül (iir 218, 5.altılık, s.288)

89 Gülzâra girüp bir güli ruhsâr içün Emrah Murgı dili bülbül gibi efgâna düürdüm (iir 227, beyit 5, s.297)

90 Dil peykini cânâ yine sahrâya yürütdüm Mecnûn gibi ‘aklum rehi sevdâya yürüttüm (iir 228, beyit 1, s.298)

91 Lebi’ âli zülâlün lezzetinden nergisi metsem Bir içim su gibi deryâyı yandurdum tututurdum(iir 232, beyit 2, s.302)

92 Hakk ayırmasın bizi Emrâhî her dem gülmeden âd olup güzeller gibi gülmek merâkumdur benüm (iir 233, beyit 5, s.303)

93 Bezmi istikbâli ikbâlünle terîf eyledün Kim kul olmaz sen gibi sultâna kurbân olduğum (iir 234, beyit 2, s.304)

94 Varup divânını yüz tuta geldüm kul gibi Ok senün sîne benüm ihsan senündür sen benüm (iir 238, beyit 5, s.308)

95 … ‘Arz eyleye dilberlere reftârını perçem Bâzâra salup sîm gibi simsârını perçem Fâ eylemi ‘âlemlere esrârını perçem (iir 241, 1.altılık, s.312)

96 Bülbül gibi efgân iderüm bunca zamândur Yok hâlüme bir rahmider âh cânum efendüm (iir 242, beyit 2, s.314)

97 Mûsâ gibi düdüm cân atup âtei ‘aka Ey em’i külli rûhı gül nâruna yandum (iir 244, beyit 3, s.316)

191

98 Cânum gibi sevdüm seni âh cânum efendüm Pervânesıfât ârei ruhsârına yandum (iir 244, beyit 3, s.316)

99 Görmezdüm dehri fenâda sen gibi bir nevcivân Hakk ta’âlâ çemi dümenden aman kılsun nihân Kanlar içer kan saçar ‘âıklara virmaz aman Ey güzeller serfirâzı bu belâlı perçemün (iir 249, kıta 2, s.321)

100 Zülfün gibi zulmetle geçürdün ebi hicrüm Vuslat gününün evkını rü’yâlara saldun (iir 250, s.322)

101 L’ali cânum gibi handân olınca gonceler Giryesinden rek ider bagrında kanı bülbülün (iir 253, beyit 3, s.325)

102 Sular gibi her yana sakın çağlayup akma Hasretle gönül ehrini âtelere yakma (iir 257, beyit 4, s.329)

103 Ey dil su gibi her yere akma yorılırsun Geçdükde bulanuklıgın elbet durılursun (iir 258, beyit 1, s.330)

104 Geçdi ‘ömrüm ey denî dehri fenâdan geçmedün Nice ‘ârifân gibi hubbı mâsivâdan geçmedün (iir 260, beyit 1, s.332)

105 Hep gelenler su gibi dolâbı devri geçdiler Sen niçün bilmem ki bu çarhı bîvefâdan geçmedün (iir 260, beyit 2, s.332)

106 Ey perî zülfün gibi gönlüm perîân eyledün Gûyiyâ dil mülkini aldun da hûbistân eyledün (iir 263, beyit 1, s.335)

107 Bunca kim nerm olmadun bagrum eritdün su gibi Taa döndün korkaram sen terki imân eyledün (iir 263, beyit 2, s.335)

108 Oka tutdun sînemi çemün gibi bîmâr iken Kanlu zâlim yine mi kan üstüne kan eyledün (iir 263, beyit 3, s.335)

192

109 Ey kemân ebrû kurup telden duzağı perçemün Bağlamı bir mûyıla bin kara tagı perçemün Kiveri ruhsâra sarkıtmı sacağı perçemün Haymei âhı gibi kurmı otagı perçemün (iir 264, kıta 1, s.336)

110 Hicâbından ‘araklar damladurnebnem gibi güller Görince tarfı ruhsârında inciyi ‘ârakçînün (iir 265, beyit 2, s.338)

111 Emrâh gibi bir kâifi ma’nâ ele girse Mekûf olurdı o zamân hâli bu bâbun (iir 266, beyit 6, s.339)

112 Hüsnün câhında devrânı efendüm oldı müstesnâ Gelüp Emrâh gibi bir ehli râz evketnümâ sevsin (iir 269, beyit 6, s.342)

113 Mecnûn gibi seyretmeyen iklimi cünûnı Sahrâyı muhabbetde dilârâyı ne bilsün (iir 274, beyit 2, s.347)

114 ehirler ehri ol kiver gibi ehri ramazân Cümle âilere yâver gibi ehri ramazân Subhdem pertevi hâver gibi ehri ramazân Dogdı bir hûrîdi Enver gibi ehri ramazân Vardı mendûha yârenler gibi ehri ramazân (iir 278, 1. belik, s.351)

115 ‘Ârifün sırrına mahrem idi her bir gicesi ‘Âıkın derdine hemdem idi her bir gicesi Mihribânı benîÂdem idi her bir gicesi Vâlidi müfiki âlem idi her bir gicesi Her güni cânlara mâder gibi ehri ramazân (iir 278, 2. belik, s.351)

116 Anun için kıldı eref ânı Hallâkı Kerîm Olavuz onunıla dergâhi izzetde mukîm Ne makâmda bulınur anda olan ecri ‘azîm Gûyiyâ kalbi eb kalbi mübârekdür kim Cümleden hürmetün ister gibi ehri ramazân (iir 278, 3.belik, s.351)

193

117 Söyle ey nutkı îrîn h’âcei kilk iidelüm Ramazân gitdi ayâ biz ne tarîke gidelüm Kalaruz hâki mezelletde Emrâh n’idelüm Zühdi sittei evvâle riâyet idelüm Bilesince ola çeker gibi ehri ramazân (iir 278, 4. belik, s.351)

118 Sanmasun dünyâda yokdur dilrûbâ kendü gibi Çok felek mereb cefâcû âinâ kendü gibi Bir vefâsuz yâre olsın mübtelâ kendü gibi Tâ kıyâmet hare dek yansun tutusun aglasun (iir 281, kıta 3, s.354)

119 ehâ Emrâh sensüz ziyneti dünyâya meyl itmez Seri kûyundan ayrı devleti Dârâya meyl itmez Cemâlün var iken Yûsuf gibi hüsnâya meyl itmez Visâlün olmayınca cennetü’l – me’vâya meyl itmez Enîsüm… Bilürsün…(iir 282, 4.altılık, s.355)

120 Kanda görse bir sanem secde kılar kâfir gibi Sümme vechullâhı rûyetden haberdâr olmayan (iir 285, beyit 4, s.358)

121 Rahmet olsun Emrâh Hakk rûzi kıyâmet cânuna Sen gibi âhı cihânâfet dolar mı ‘âneden (iir 286, beyit 7, s.359)

122 Zülfün gibi oldıysa açar hüsnine ‘arâz Al gönlümi Mansûr ehakk(BAKK) zülfi telünden (iir 288, beyit 4, s.361)

123 i’rüm Emrâh selâsetsizlügünden sorma hiç Zülfi hûbrûlar gibi gönlüm perîândur (iir 289, beyit 8, s.362)

124 Đçdün mi a cânum yine mestâne turırsun Gamzen gibi ‘âıklara bîgâne turırsun (iir 289, beyit 1, s.363)

125 Nice feryâd itmesün bülbül gibi üftâdeler Ol melâhat ma’deni sâhibzamânun zevkı var (iir 290, beyit 2, s.365)

126 Gene yüz virmi öyle gülzârı dehre su gibi Rek ider âyinei ‘âlemnümânun zevkı var (iir 290, beyit 3, s.365) 194

127 Gulguli mînâ gibi bir na’ra –i yâhû ile Nagmesâz olmı gelür Emrâh gedânun zevkı var (iir 290, beyit 5, s.365)

128 Kadr ü ünvânumda bir â’ir eref bulmı gibi Yokdur indümde benüm dünyâ vü mâfihâ kadar (iir 293, beyit 4, s.368)

129 Yâd eyleyicek nakı sıfâtun senün Emrâhî Nakka gibi endîei tasvîr ile oynar (iir 296, beyit 5, s.371)

130 Cevheri maksûdum gün gibi rûendür bizüm Ol hakîkatden bilüp pinhânum anlar var mıdır (iir 297, beyit 3, s.372)

131 Gönüller açıldı cân u kahâne olmaz yanılur Ehli diller gül gibi handâne olmaz yanılur (iir 298, beyit 1, s.373)

132 Nevküâdi goncei bagı letâfetdür sözün Gû iden Emrâh seni güller gibi handân olur (iir 303, beyit 6, s.378)

133 Gül yüzün güldükde cânâ gül gibi al al olur Seyr iden üftâdeler ah bir ‘acâib olur (iir 310, beyit 1, s.385)

134 Var mıdır Emrâhî gibi ‘âık ayâ dünyâda bir Gitdügince dehride ’irile bîemsâl olur (iir 310, beyit 5, s.385)

135 Lâtifâne gazeller söyleyüp cânâna ‘arz itsem Sürûrundan gelür güller gibi ammâ pesend eyler (iir 311, beyit 3, s.386)

136 Seni medh eylemek mümkin midür Emrâh gibi ‘âsî Senün na’tı erîfün dört kitaâb içre hüveydâdur (iir 323, beyit 5, s.399)

137 Gidüp agyâr ile zevku safâyı nevcivân itme Đüm bülbül gibi hârı sitemle pürfenâ itme Za’îfem takatum yokdur cefâyı elamân itme Đdersen de habîbüm gizlice it her zaman itme (iir 325, mısra 45, s.402)

195

138 u nezâketli gülen dîdesi âfet mi gelür Su gibi oldı revân ol seher kâmet mi gelür (iir 326, beyit 1, s.405)

139 Yıkılur servi gibi kâhküli iki tarafa Đçince câmı meyi sôfî bu hâlet mi gelür (iir 326, beyit 3, s.405)

140 Bülbül gibi nagme ile nâme ki Emrâh Dilden dile ner itmekle ‘akun sebebümdür (iir 329, beyit 5, s.408)

141 Bana kim sor Đsrâfil gibi dem urma ey nâsih Bu demde bana hemdem tuhfei zülfi kemendümdür (iir 331, beyit 2, s.410)

142 Emrah sana bülbül gibi ey rûhları gülgûn Bin canla meftûn (iir 337, s.417)

143 Mir’âtı mücellâ gibi ‘arz eylese ‘izârın evkında hezârân rûhı ma’nâyı ider mest (iir 338, beyit 4, s.418)

144 Mevc eyleyerek hâbı tegâfülden uyandım Cû eyledi deryâ gibi deryâyı hakîkat (iir 341, beyit 5, s.421)

145 Güller gibi handân olarak subhı bâzârdan Ey ûh n’ola gezsen bu gün ‘adâlara nisbet (iir 342, beyit 4, s.422)

146 Zâhidâ ‘ıydı visâli yâr içündür sormamuz ‘Iyd olınca açılur güller gibi her enhârımuz (iir 349, beyit 1, s.429)

147 ‘Âıkuz matlûbımuz Leylâ degül Mecnûn gibi Rûz u eb Emrâhî Mevlâdan rızâdur revmimüz (iir 349, beyit 5, s.429)

148 Derûnum mevc idüp bârân gibi çemüm döker yalıdur Habîbüm ra’d u berk urılsun nâhâk türâc olmaz (iir 351, beyit 3, s.431)

149 Her sâhibi i’r kendüye magrûr olur ammâ Emrâh gibi bir nazmıle güftârını bilmez (iir360, beyit 5, s.440)

196

150 Çıkup kürside kâlellâh diyüp halka nidâ eyler Velî kendü harâmı su gibi tas tas içer vâ’iz (iir 363, beyit 4, s.443)

151 Leyli Emrâh kalem eridür beni âyineve Hamdülillah ârzûyı meyli ûh olmaz bana (iir 162, beyit 6, s.230)

152 Emrâh bülbülve ki vasfında gazelhânum bugün Kande olsam âhı ül seyri gülistandur bana (iir 167, beyit 7, s.235)

153 Beni fahrı ‘âlem oldugın fehm itdi Emrâhî Güneden zerreve medh itdi ânun âsitânında (iir 173, beyit 13, s.242)

154 Delîli ‘akl istidlâl idüp bu hakkı ey gâfil Tefekkür kıl u’âsı mihrve zâhir ü eyâda (iir 177, beyit 2, s.246)

155 Bir makamda durmayup döndükçe devrânve döner Bilmezem ki kangı mezhepdür o ûhun mezhebi (iir 204, beyit 2, s.273)

156 Mescidi meyhânede büthânede kaânede Kande olsam eylerem mestâneve izhârı ‘ak (iir 211, beyit 2, s.280)

157 Sevdigüm ‘ârif isen bir gül yeter Emrâhve Kokmaya ayeste dirsen lâli sükkerbâra (iir 217, beyit 5, s.286)

158 Zâhidâ gönlüm evi Beyti Mükerremdür benüm Sûretimve sîretüm ma’nâda Âdemdür benim (iir 220, beyit 1, s.290)

159 Zerreve gelmez bana nârı cehennemün iddeti Ehli isyânum velî ma’bûdum erhâmdur benüm (iir 220, beyit 3, s.290)

160 Tûtîve sükker ikenlik isterüz sohbetdeyüz Bîtelezzüz bîmeâl güfti Melîhi n’iylerüm (iir 223, beyit 4, s.293)

161 Sâkıyâ düün meyi mestâneyi Emrâhîve ‘Akı cânân ile mest oldum fesîhi n’iylerüm (iir 223, beyit 6, s.293)

197

162 Serümde kûhve âte Yakup Leylâyı firkatde Bir âh ile bütün dünyayı yandurdum tututurdum (iir 232, beyit 6, s.302)

163 Açup baın temââ eyledüm nâkûsve Emrâh Figânum kubbei minâda Îsâ’ya uladurdum (iir 245, beyit 7, s.317)

164 Hasretinden rûz u eb âtelere pervâneve Yandıgum o tal’âtı rûhsâra söyle aglasun (iir 252, beyit 4, s.324)

165 ‘Âkıla Emrâhive bir demde ârâm eylemez âhı güldür dâmeni sünbüldür mekânı bülbülün(iir 253, beyit 4, s.325)

166 Sabâ var söyle mehrû benimve mehlikâ sevsin Bulup bir hüsn ü ân nevcivân bir hûbârâ sevsin (iir 269, beyit 1, s.342)

167 Gülistânı muhabbet bülbülinden nagmeler aldun Benümve subhdem feryâd iken yanuk sedâ sevsin (iir 269, beyit 4, s.342)

168 Cânı teslîm eyleyüp ıydı viâlün ‘akına Kaysve üftâdeler cânâ zebîh olmı bugün (iir 273, beyit 5, s.346)

169 Râhve ruhsâruna karu ebi tarîk gibi Hamdülillah çehrei dümân kabîh olmı bugün (iir 273, beyit 6, s.346)

170 evki ruhsârundan Emrâh vasf ider sûzânve Tûtîi dîdâriden nutkum fasîh olmı bugün (iir 273, beyit 7, s.346)

171 Rûz u eb pervâneve yandum firâki nârına Rûyı Enver rûhları hamrâ nigârı görmeden (iir 276, beyit 4, s.349)

172 Kâsıdâ var söyle ol dildâre kara baglasun Hasretiyle imden gerü cân ü ciger taglasun Gözlerinden seylve al kanlar aksun çağlasun Tâ kıyâmet hare dek yansun tutısun aglasun (iir 281, kıta 1, s.354)

198

173 Mihrve tâbân iken gönlimdeki bedrüm benüm Meclisi ‘uâkîde ‘âlâ idi sadrım benüm Çünkî Emrâhî bilmedi ol bîvefâ kadrüm benüm Tâ kıyâmet hare dek yansun tutısun aglasun (iir 281, kıta 5, s.354)

174 Hasretinde rûz ü eb âtelere pervâneve Yana yana tal’âti ruhsâra söyle aglasun (iir 283, beyit 4, s.356)

175 Âkıbet Ferhadve irin düer il ugrına Bîsütûnda kimler hasret çekmede üstâd olur (iir 294, beyit 5, s.369)

176 Eylerem pervâneve sûzi atele ‘akum ‘âikâr Bagrı yanmı ‘akıle sûzânum anlar mıdur (iir 297, beyit 2, s.372)

177 Nârı ‘akum sertâser ihrâk ider bu ‘âlemi Her kaçan hûrîdve âfâkı matlâ’dan çıkar (iir 313, beyit 2, s.388)

178 Ben ol âvâreve hayrân cüst ü cû istemem Sözüm dâdı Hüdâdan öz özümden güft u gû istemem Güzellükde ehâ evkı cihâne ‘arzû istemem Muhassal ben selâtîni zamâna serfürû istemem (iir 320, beyit 4, s.396)

179 Beni Mecnûn idüp pervâneve akunla yandurma Takup sevdâyı zülfün bauma dehri dolandırma Firâkun zehrini nû itdürüp gönlüm bulandurma Visâlün erbetin sun ‘âıkun derdin uyandurma (iir 325, 7. dörtlük, 48.mısra, s.403)

180 Dilimüzde yevmve hû zikri der tâ subha dek Ol sebebdendür ki pinhân oldı bezmi kavmimüz (iir 349, beyit 2, s.429)

181 Senün çün hep aglamakla gözyaum garbı Fırat oldı Su dâim kalmayınca bahrve milhi ücâc olmaz (iir 351, beyit 4, s.431)

182 Sühan iklîmi olsa ehri Sıvas fahr itme Emrâhî Senünve âirân merd ü sühendân binde bir çıkmaz (iir 357, beyit 7, s.437)

199

TURGUT UYAR’IN ĐĐRLERĐNDE GĐBĐ EDATININ YER ALDIĞI BÖLÜMLER

ARZHAL

1 Benim gibi (2 kere) kulun çok dünyada,Allahım!..(Arzı Hal, s.16)

2 Artık pek yarattığın gibi değil dünya (Arzı Hal, s.16

3 Papatya gibi yalnızdı, ku yemi gibi yalnızdı… (Yalağuz, s.19)

4 Ölüm bir hatıra gibi dir insanda (Ölüme Dair Konumalar, s.25)

5 Canlı bir çığ gibi komu yorulmu (ehitler, s.28)

6 Ne laflar söyler büyük insan gibi , Hayret edersiniz (Bir Anadolu Vardır, s.30)

TÜRKĐYEM

7 Yol bulmu da, kar suları toprağa Đnce bir sevda gibi ilemektedir (Bahar Balangıcında Düünceler, s.37)

8 Sanki rahat bir toprakmıım da, içime Bir cemre dümü gibi ısındım (Bahar Balangıcında Düünceler, s.37)

9 Gün ağarır, tren yavalar, pencerelerden Đnsan mis gibi bir ekmek kokusu alır (Bahar Balangıcında Düünceler, s.38)

10 Hepsi o Geyve’deki köy gibi olsa derim (Bahar Balangıcında Düünceler, s.38)

11 Mecnun gibi mi dersiniz, Kerem gibi mi? Bir telli turnanın peinde? (Turnam Seninle, s.40)

200

12 Derdinmiim gibi taı, palazınmıım gibi (Turnam Seninle, s.40)

13 Bir arpa tanesi gibi kursağında…(Turnam Seninle, s.41)

14 Vatanım tuz biber gibi kalbimde ama Bu sevda baka sevda…(Turnam, Bir Gün Bırakmayacağım, s.42)

15 Ne denmise yalan hayat için, Đte o, yaandığı gibi sokaklarda (Turnam, Bir Gün Bırakmayacağım, s.43)

16 Tepsi gibi m’olur, yâre mi benzer? Bir ay doğar Pasın’dan ekmek gibi .(Turnam, Bir Ay Doğar Pasın’dan, s.49)

17 Bir ay doğar gümü gibi , bal gibi (Turnam, Bir ay Doğar Pasın’dan, s.50)

18 Parmak gibi dere üstünde üç değirmen (Kantar Köprü Destanı, s.53)

19 Köyler darı taneleri gibi serpilmi (Kantar Köprü Destanı, s.54)

20 Đte ben böyle bildiğin gibi (2 kere) Kaderi öpüp baıma komuum (Kadere ve Gönlüme Dair, s.60)

21 Gözleri pabuçlarında, mahçup Ellerine yapımı gibi dir (Ayrılıklardan, s.61)

22 O, kırmızı mürekkep gibi dudaklarıyla, zoruna Utanarak gülümsemeye çalıır (Ayrılıklardan, s.61)

23 Đnsanlar hergünkü gibi en akrak Tabutum Merkez Efendiye giderken Üç be kiinin omzunda gıcırdayarak (Bir Garip Ölmü Diyeler, s. 62)

24 Geceler karaca gibi ürkek (Af Kanunu, s.64)

201

25 Bir yalnız miras kalsın, türkü gibi (Yatağım Simsiyah Olmalıydı, s.66)

26 Ömür dedikleri gitti gider Bir avuç su gibi parmaklarından (Gecelerde, s.63)

27 Bir define çıkarır gibi kayalardan, Âdemden beri Sımsıcak sevgilere muhtacım (Uzak kaderler Đçin, s.69)

28 Sonra bir eski arkı hatırlar gibi Bir ses, yabancı ve güzel, uzaklardan (imdi Bir Ürüzgâr Geçer, s.77)

29 Yan gelip pufla gibi (2kere) karyolaya (Müstehcen iir, s.80)

30 ıkır ıkır gecelerde gündüz gibi (Nutuk, s.81)

31 Hoyrat ellerde körfe karanfil Pencerelerde sardunyalar gibi yalnız Kocası kahvede o evde (Yalınız Dürdanecik, s.88)

32 Bozkırım bozkır gibi , düzüm düz gibi (Nutuk, s.81)

33 Ayrı kadirden iki yıldız gibi uzaktılar (Yalınız Dürdanecik, s.88)

34 Yalnız gecelerinde Dürdaneciği Karde gibi sevmek okamak isterim. (Yalınız Dürdanecik, s.89)

35 Beyler paalar gibi kadınlı kızlı Đpe sapa gelmez hayaller kuracağım (Elâlem, s.90)

36 Koçak atlılar dolu dizgin Civan gibi güzeller terkilerde (Bitmemi iirler 3, s.93)

37 Kollarında bulutlarda gibi yim…(Bitmemi iirler 4, s.95

202

38 Titrek kollarımı beline Bir hoyrat kemer gibi bağlamıım (Bitmemi iirler 5, s.97)

39 imdi sarmaıklar gibi kollarımız. (Bitmemi iirler 6, s.99)

40 Bırak bir kedi gibi yatağım kucağında (Bitmemi iirler 6, s.99)

41 Buğu ardından yıldızlar gibi Parmak uçların pembelemi. (imdi Gelsem Ki, s.100)

42 Ömrüne balıyan tomurcuk gibi , baharda(Đthaf 1, s.101

43 Çocuklar gibi gülmütürk, hatırlarsın (Bitmemi iirler 7, s.103)

44 Kurumu kirpiklerime bir yağmur gibi dökül…(Bitmemi iirler 7, s.103)

DÜNYANIN EN GÜZEL ARABĐSTANI

45 Hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk. (Geyikli Gece, s.111)

46 Đmdat ateleri gibi ürkek telâlı (Geyikli Gece, s.113)

47 Sultan hancerleri gibi ayıığında (Geyikli Gece, s.113)

48 Siyah arabın tadını bilirim orman gibi (Meymenet Sokağı’na Vardım, s.125)

49 Üç sokak ötede bir ev var yeil gibi sana onu gösteririm. (Üçyüzbin, s.127)

50 Soğuk güneler gibi soğuk seviirlerdi (Günei Kötü O Evler, s.130)

51 Sular gibi dururum. (Günei Kötü O Evler, s.130)

203

52 Bu enin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi (Göğe Bakma Durağı, s.133)

53 Süregeldikçe kutsal gibi (Akçaburgazlı Yekta’nın Mahkeme Kararını Aldığında Söylediği Mezmurdur, s.137)

54 Kutsal gibi liği üç gece dört gündüz kurtlar gibi bizi kovaladı (Akçaburgazlı Yekta’nın Mahkeme Kararını Aldığında Söylediği Mezmurdur, s.137)

55 geni yapraklarının salıntısı ile tamamlayan gizli bitkiler gibi ydik. (Akçaburgazlı Yekta’nın Mahkeme Kararını Aldığında Söylediği Mezmurdur, s.138)

56 Akamüstleri yakıcı kırlardan suvata inen kır hayvanları gibi gidiyordum. (Akçaburgazlı Yekta’nın Mahkeme Kararını Aldığında Söylediği Mezmurdur, s.138)

57 Suvata inen yanık kır hayvanları gibi gitmemeliydim. (Akçaburgazlı Yekta’nın Mahkeme Kararını Aldığında Söylediği Mezmurdur, s.138)

58 Karpuzları böleriz kan gibi (Đncil Bir Kantar Memuru Đçin, s.148)

59 Birinin balıklar gibi diri,…(Toprak Çömlek Hikâyesi, s.154)

60 Deli örümcekler gibi yalnızlığa vurgun (Toprak Çömlerk Hikâyesi, s.156 )

61 Midyeler gibi kapanıyor mutluluğa ister istemez (Toprak Çömlek Hikâyesi, s.156)

62 O duvarlara dönünce surlar gibi surlar gibi (Toprak Çömlek Hikâyesi, s.157)

63 ehirleri bir bir bırakıp gider gibi (Toprak Çömlek Hikâyesi, s.157)

64 …hayvanlara gider gibi (Toprak Çömlek Hikâyesi, s. 157)

204

65 Kumlar gibi canlılar gibi öyle gibi (Toprak Çömlek Hikâyesi, s. 157)

66 …istekle takılan gerdanlıklar gibi boyunda göğüste pırıl pırıl, bizi.. (Toprak Çömlek Hikâyesi, s. 157)

67 Sevdiğimi söylemek kayalar gibi (Toprak Çömlek Hikâyesi, s. 159)

68 Nuh’un gemisine çıkar gibi sevdiğimi söylemek (Toprak Çömlek Hikâyesi, s. 159)

69 Đsteğe uygun bir deniz boaltır gibi (Toprak Çömlek Hikâyesi, s. 159)

70 Deniz akamları gibi rahatım (Toprak Çömlek Hikâyesi, s. 160)

71 Avuçlar bir eyden boalmı gibi güçsüz tenha (Toprak Çömlek Hikâyesi, s.161)

72 Gizli bir umut gibi (Toprak Çömlek Hikâyesi, s.161)

73 Buz kayalarda baston sapı gibi (Toprak Çömlek Hikâyesi, s.161)

74 Karısına gider gibi (Toprak Çömlek Hikâyesi, s.162)

75 Bir denizi boaltır gibi diyordu. (Toprak Çömlek Hikâyesi, s.162)

76 Sığlarda balık yavruları gibi kukusuz (Sular Karardığında Yekta’nın Mezmurudur, s.167)

77 …bir çeit ak gibi sarıyordu onu. (Sular Karardığında Yekta’nın Mezmurudur, s.168)

78 Güneler soluk günlerde aksak gibi (Sular Karardığında Yekta’nın Mezmurudur, s.169)

205

79 Öksüz oğlan balıkları gibi kuyulara kaçıyorum (Sular Karardığında Yekta’nın Mezmurudur, s.169)

80 Tel cambazı istiyordu ki dünya istediği gibi olsun (Atlıkarınca s.172)

81 Bir kalabalık bir kalabalık deniz gibi (Yeil Badanada Kurtulmak, s.175)

82 Bildiğimiz gibi değil (Yeil Badanada Kurtulmak, s.175)

83 Tıpkı ölmü gibi (Ölümlü Yaamaya Hergünkü Çağrı, s.177)

84 Muz gibi , tüylü tüylü eftali gibi , sıcacık kadın gibi (Ölümlü Yaamaya Hergünkü Çağrı, s.177)

85 Mavi tulumbalar gibi (Ölümlü Yaamaya Hergünkü Çağrı, s.178)

86 Bir bildiği var gibi ydi (Ölümlü Yaamaya Hergünkü Çağrı, s.180)

87 Yıldızlı yüzler hava fiekleri dereler gibi akıp giden sevgi (Ölümlü Yaamaya Hergünkü Çağrı, s.180)

88 Sizin lo evlerinize bayılıyorum akam gibi lo Bir eyler bekler gibi öyle ho bakkk(Telefonda Đyi Lo Oda, s.183)

89 Yalnızdı, güçsüzdü herkesler gibi ydi (Büyük Ev Ablukada, s.187)

90 Đlk çağların bakır kuakları gibi sağlam savalar gibi önünde durulmaz delici (Yorgundum Yoktum…, s.188)

91 Mrs. Aldattım hepinizi dinlermi gibi yapıp kravatları. (Kanada Menekeli Đyi Uzun Balkon, s.195)

92 Karpuz marpuz gibi yemileri düünüp rahatlayan (Sigma, s.196)

206

93 Anlaılır gibi değildi adamın (Maya 199)

94 Bavurduğum bir eydin, yalnızlığım gibi (Dünyada, s.198)

TÜTÜNLER ISLAK

95 Otlar gibi kal, sülünler gibi kal, ıslak donlar gibi kal!..( Islaktı Tütünlerle S Lünler…, s.210)

96 Büyük denize bakmak, mavi kalmak gibi (Ay Ölür Yılgınlıktan, s.215)

97 sen bir koyun gibi tuzların kokusunu sanırdın (Övgü,Ölüye, s.222)

HER PAZARTESĐ

98 Akıyor kan gibi , büyük arkısı, kan gibi (Bağlı Kalmanın Yeri, s.232)

99 Sonra bir tutku gibi girince akam, oraya (Bağlı Kalmanın Yeri, s.233)

100 Bu böyle bir karanlıkiyi. Her ey ölü!.. Gibi Çizmelerin (Son Üçü Be, s.235)

101 Kovuturulan bir kan gibi (Bağlı Kalmanın Yeri, s.232)

102 Yok gibi vardılar (Son Üçü Be, s.236)

103 Öfkenin sonsuz bir anlam gibi göründüğü (Son Üçü Be, s.236)

104 Aklık gibi , ayırt edilmeden taınan. (Çağda Yeri Mızrağın, s.239)

105 Bir uyanı gibi kendiliğinden taınan. (Çağda Yeri Mızrağın, s.239)

106 Bir yanlı gibi kendiliğinden taınan. (Çağda Yeri Mızrağın, s.239) 207

107 Büyük bir eye geliyoruz bulut gibi (Ahdi Atik, s.249)

108 Bir afak artığı gibi sanki yoktu (Kadırga, s.253)

109 Pirinç çivili bıçak sapları gibi . (Kadırga, s.255)

110 bir arap ısmarlar gibi yahut kuruna dizer gibi , kesir (Kadırga, s.255)

111 her eyim biraz su içer gibi öyle kolay, biraz da ier gibi , sonsuzluğa. (Ölü Yıkayıcılar, s.260)

112 O mermerden hatırlanır artık, bir dağ evinden çıkan evli bir adam gibi (Ölü Yıkayıcılar, s.263)

113 O gece trende sendikalar ve ölüm Karıık bir akam gibi ydi lokanta vagonunda (Ölü Yıkayıcılar, s.264)

114 Çok uzaklardan gelen bir sucu gibi (Ölü Yıkayıcılar, s.265)

115 “Bir pencere kapanır gibi , öyle, her yanım…” (Ölü Yıkayıcılar, s.269)

116 yersiz, ürkek, yeni yaratılmı gibi (Yenilgi Günlüğü, s.272)

117 çünkü –onlar gibi ydim biraz yenildi (Yenilgi Günlüğü, s.272)

118 siner buğular gibi düüncemize (Yenilgi Günlüğü, s.273)

119 Bir köpekle yatar gibi kendi kendimle (Ölü Yıkayıcıları, s.269)

120 bir çeit zina gibi yaratılıla (Yenilgi Günlüğü, 273)

208

121 sinek kovalayan bir berber çırağı gibi (Yenilgi Günlüğü, s.275)

122 hızım bir araba dolusu ak gibi dir (Yenilgi Günlüğü, s.276)

123 Köpüren biralar gibi ağardığı (Açıklamalar 4, s.286)

124 Tarihi bir olmaz akı gibi (2 kere) , (Büyük Saat, s.288)

125 Kuru güller gibi yersiz ve inceydim biraz. (Büyük saat, s.288)

126 …, okar gibi sildim camlarını (Büyük Saat, s.289)

127 Okar gibi siliyorum (Büyük Saat, s.289)

128 Tarihi yersiz bir alkı gibi (Büyük Saat, s.289)

129 Hatalı bir sekstant gibi (Büyük Saat, s.289)

130 Tarihi bir hazin balkıma gibi (Büyük Saat, s.290)

131 Kimilerine bir arkı gibi gelir bütün bunlar. (Bilirim Bir Kıa Hazırlanmayı, s.291)

132 Kuduz korkusu gibi sudan (Bilirim Bir Kıa Hazırlanmayı, s.291)

133 bir sancı gibi dolanır içimizi (Bilirim Bir Kıa Hazırlanmayı, 291)

134 Bir haha gibi sanki. Bir acı su. (Bilirim Bir Kıa Hazırlanmayı, s.292)

135 Birini düünür gibi oluruz. (Bilirim Bir Kıa Hazırlanmayı, s.292)

136 gezgin ve ihtiyar arkıcılar gibi (Hemofili, s.293)

209

137 Bir tarih çarısı gibi (2 kere) (Hemofili, s.293)

138 Bir ırmağın karısı gibi . (Hemofili, s.293)

139 Evlerin içi gibi (Hemofili, s.293)

140 Kimi askerler gibi (Hemofili, s.293)

141 Bir kıyı pastanesinde mektup atar gibi (Hemofili, s.293)

142 Karısı gibi …(Hemofili, s.293)

143 Ve herkes bir sessiz çanta gibi taınırken (Hemofili, s.295)

144 Kanattığım bir yara gibi . (Hemofili, s.296)

145 Kendini bir kurtulu sanıı gibi (Hemofili, s.296) 146 Bir ırmağın Karısı gibi …(Hemofili, s.296)

147 Bir kara tavan gibi (Herkes, s.297)

148 Günee çıkmak gibi , alınteri bilinir. (Büyük Gurbetçi, s.301)

149 Bir türkü gibi öfkede söylenen Her ülkede söylenen bir türkü gibi (Büyük Gurbetçi, s.301)

150 Sen bir ağlayı gibi sin neden (Büyük Gurbetçi, s.302)

151 Bir güvercin gibi parlar akınlığın (Büyük Gurbetçi, s.302)

152 Eskimezsin bir mayıs serpintisi gibi (Büyük Gurbetçi, s.303) 210

153 Kalebent bir ehzade gibi mahzun (Büyük Gurbetçi, s.303)

154 bir kavga gibi girmeli aramıza (Malatyalı Abdo Đçin Bir Konuma, s.304)

155 bir kıyıda bir sandal gibi bağlanan. (Malatayalı Abdo Đçin Bir Konuma, s. 307)

156 Börklüce gibi sabırsız haklılığında (Büyük Gurbetçi, s.303)

157 ve kadınını bir alet gibi güzel kullanan (Malatyalı Abdo Đçin Bir Konuma, s.308)

158 Tutar bizi kan gibi tutar eksikliğimiz (Ağıtlar Toplamı, s.314)

159 Sadece gökyüzü gibi (Ağıtlar Toplamı, s.316)

160 Bir kuytuya bir pul gibi yapıtırılan (Ağıtlar Toplamı, s.316)

161 Yaaman gibi sakin, sessiz, kendiliğinden (Ağıtlar Toplamı, s.317)

162 bir günü, bir yaprak gibi yaadığını. (Bir Haziran Tüketimi Üstüne, s.319)

163 bir ince sızı damıtır gibi denizden (Ağıtlar Toplamı, s.317)

164 O güvercin bir at gibi bitirdi haziranı (Bir Haziran Tüketimi Üstüne, s.319)

165 bana bir memur gibi davrandılar hastenelerde (Bir Đntihar Akamı Üstüne Söylenti, s.320)

166 Her ey bir unutkanlıktı arada bir deliler gibi kavutuğumuz (Bir Đntihar Akamı Üstüne Söylenti, s.321)

167 Bir anlı adım gibi ordan oraya (Yeile Geçit, s.322) 211

168 O ehirler ve sular bir güçlü dirim gibi (Yeile Geçit, s.322)

169 Eskimi bir gazete gibi berberdeki (Yeile Geçit, s.323)

170 Baka hiçbir ey tutmamı gibi (Yeile Geçit, s.323)

171 Tren gibi bir eylerde Kaçtığımı sandım (Yeile Geçit, s.324)

172 ayın on biri gibi (Yeile Geçit, s.325)

173 Bir sabah gibi (Yeile Geçit, s.325)

174 Bir marangoz gibi kulağımın arkasında (Her Đki Adımda Bir Uygunsuzluğunu (Yalnızlığını) Algılayan Birisine Gazel, s.327)

175 Bir yitik gibi yüceden, bir anı gibi bir sancıdan ve onun hüznü vardı (Yaralı Olduğunu Sanan Birisinin Hüznüne Gazel, s.328)

176 Bir kötü romanda beinci gibi yim filân (Yaralı Olduğunu Sanan Birisinin Hüznüne Gazel, s.329)

177 Ağlattığı bir ey gibi tombul çocukların (Hızla Geliecek Kalbimiz, s.333)

178 Bir kesit gibi ölümden Bir utku gibi aktan (Hızla Geliecek Kalbimiz, s.333)

179 Diri bir su gibi gidenleri hatırlarım (Hızla Geliecek Kalbimiz, s.335)

180 Doldurulan bir kıyı gibi (Biraz Daha, s.335)

212

DĐVAN

181 öyle ki bir kırgın çocuk gibi Konyalı bayramlara hep bayram ertesi çağrılmı (çağrılmı’a, beyit 2, s.344)

182 Konyalı bir çocuk gibi , Konyalı bir ergen gibi , Konyalı bir adam (çağrılmı’a, beyit 3, s.344)

183 Konyalı bir kocamı gibi kırda kendisi konmu kırda gölgesi çağrılmıa (Çağrılmı’a, beyit 4, s.344)

184 her yerlerim bir yalık gibi dir denizden bulantım yanlılıkta…(Sultafa’ya, beyit 2, s.345)

185 Seni taırım artık bir gül gibi beyazsın oh becerikli parmakların en doğru eyleri yazsın (urdan Buradan Hazırlanma’ya, beyit 6, s.347)

186 yaamam bir beyazlık gibi sanki eksik bıraktığım her eyim kalır (Đyimser Bir Sonuç’a, s.348)

187 Sen bir aklık gibi sin sırasında Boynun ve dediklerin büyür gider (Büyüyüp Giden Hüzün’e, beyit 4, s.350)

188 karııklık! Keçileri seviyorum tuz gibi Susuzlukta mı, öyle akamlarda mı bilmiyorum (Karıık Saatler’e, beyit 3, s.351)

189 saatler bir açık deniz gibi kimseden yana değil her zaman süslü püslü her zaman oldukça geri (Đçeri Giren’e, beyit 2, s.352)

190 sarsıldım son uykusunu uyuyunca arabistanın her eylem bir hamut gibi yerli yerinde kalınca (Sonsuz Biçim’e, beyit 1, s.354)

191 durdum sarı güller gibi ilk yazına bir hastanın biraz askerce, biraz ak gibi , biraz kalınca (Sonsuz Biçim’e, beyit 4,s. 354)

213

192 ellerimiz bir türkü gibi öyle, kendiliğinden uzun bir gündüzü fark edenlerin en sonuncusuyuz (Su Yorumcuları’na 2, beyit 2, s.356)

193 sezgilerimiz ve ellerimiz sonsuz bir alıkanlık gibi ilerde akın ve tüberkülozun ve uranyumun bulucusuyuz (Su Yorumcuları’na 2, beyit 3, s.356)

194 senle ben eskiyen bir paspas gibi biteriz yağmurla yala (Altı Parmaklı Çocuk’a, kıta 2, s.357)

195 altı parmaklı çocuk doğumun tamdır tay gibi (Altı Parmaklı Çocuk’a, kıta 4, s.357)

196 bir akam bir bulgu gibi sunulur bize oysa bir yanıklık birini ezer kalır (Düzenbaz’a, beyit 7, s.361)

197 adına hatırlama dediğimiz o metal parıltılıdır, avcılık gibi bir eylere karıır (Bir Oda Günei’ne, beyit 1, s.366)

198 tatil bitti apkamı değitim bir bıçakla o bıçak bir güzel cigara gibi ileyerek (Beklemi Bir Paket Cigaranın Son Umudu’na, beyit 20, s.369)

199 Senin baktığın tez olsun, sen akını belirleyen Kı ortasında her eyden yanar gibi terleyen (Terleyen’e, beyit 1, s.370)

200 bahar gibi terleyez (Terleyen’e, beyit 2, s.370)

201 döner gibi terleyez (Terleyen’e, beyit 3, s.370)

202 anar gibi terleyez (Terleyen’e, beyit 4, s.370)

203 fener gibi terleyen (Terleyen’e, beyit 5, s.370)

214

204 biner gibi terleyen (Terleyen’e, beyit 6, s.370)

205 kanar gibi terleyen (Terleyen’e, beyit 7, s.370)

206 iner gibi terleyen (Terleyen’e, beyit 8, s.370)

207 ağzında bir su tadı, yitik bir anne gibi sanki ellerini ve akını pazar pazar veriyor (Delta’da, beyit 10, s.373)

208 aklar telef olup gider sokak köpeği gibi (Rubai, s.376)

209 Kervanlar gümü bir ağıt gibi Đllirya’dan Anadolu’dan atlar, tüccarlar ve kılıçlar hiç köprüsüz geçerlerdi sudan (Baharat Yolu, beyit 4, s.377)

210 Aktarın büyükbabası da kendi gibi aktardı Ahap bir dükkânda bir yol bulmayı satardı.. (Baharat Yolu, beyit 15, s.378)

211 Ve kervanlar ordu olarak dörtnala Ortadoğu’dan azgın bir yenilgi gibi köprülerle geçerdi sudan (Baharat Yolu, beyit 35, s.380)

212 Bir aktar vardı bir topaç gibi Sakız imirinden kaytanı Đngiliz, dönüü Hindistan güneinden (Baharat Yolu, beyit 39, s.380)

213 Büyük avcılar gibi kaplan dii ve Pazar toplayan bir ülkenin sıcağını azar azar toplayan (Baharat Yolu, beyit 40, s.380)

214 kar adam gibi yağar , kar, Đstanbul karı inceden meyyit yokuu alaturkası ve pera düzmecesinden (Meclisi Mebusa’na, beyit 2, s.384)

215 Anneler Kaçar Gibi dir (balık, s.387)

215

216 bir kıyının beslerliği bir elmadan ayrılmaz gibi ama elma soğuk bir kı akamında bile yenir ısıra ısıra (Kıyıdaki Elma’ya Bir Ses, beyit 4, s.390)

217 imdi bu kıa giriin hüznü müdür o mudur? benim her duygum biraz hüzün gibi dir. Meselâ (Kıındır, beyit 7,s.391)

218 sabahın seher vakti var gecenin nesi var üstelik ağması bir doğum gibi zor gecenin (Gecenindir, beyit 2, s.392)

219 ister mi kararsın bir yalnız çayır gibi bilirim karanlık içine ağır ağır kor gecenin (Gecenindir, beyit 3, s.392)

220 ayağa kalkarsan, adına uygunsun ve haklısın kararan dünya bildiğin gibi sık sık senindir (Çokluk Senindir, beyit 3, s.394)

221 çünkü bir silâh gibi tutarsın tuttuğun her eyi her yeri bir uyarma diye tutan ıslık senindir (Çokluk Senindir, beyit 7, s.394)

222 senindir ey sonsuz veren ne varsa hayat gibi tutma soluğunu, genile, öz ve kabuk senindir (Çokluk Senindir, beyit 8, s.394)

223 etrafta yangınla yeni bir dünya gibi bir tüfek ağlayan bir çocuktu ara sıra (Gemi, Gemi, beyit 7, s.395)

224 her eyim tamamdı öyle ki mataram eksik gibi ama ellerim silâhı sever korkarım sakardır durmaz (Bombo Bir Sayfaya Fahriye, s.398)

TOPLANDILAR (7073 NOTLARI)

225 uyku ve öfke gibi vardır (Đlkin, s.405)

226 nerden baksan zehir gibi kapkara (Kim Çağırıyor Maviyi, s.406)

227 uramda bir sancı, uramda, atların kinemesi gibi asî (Kalmak Đçin Bir Yazı, s.407) 216

228 kanı çekilir gibi dir eski dünyanın (Bir Yılın En Soğuk Akamında Ak Övgüsü, s.408)

229 bir altın yüzük gibi sıyırmak ta bebeklerden (Bir Yılın En Soğuk Akamında Ak Övgüsü, s.408)

230 sular gibi karıık olan uykumuzda (Hadi Đzmir’e, s.409)

231 bir uzun yaamayı beygirler gibi kotuğumuzda (Hadi Đzmir’e, s.409)

232 sonra girdi apansız. arpasız beygir gibi (Kar Sesi, s.411)

233 freni patlayınca bir ağır kamyonun, oförün ağzında cigara gibi dumanlı (Sözcük, s.412)

234 diri kalsın ate gibi yakıp geçen arkası (Sözcük, s.412)

235 eskiden büyük adamlar geçmi topuz gibi ymi her biri (Kavakta, s.415)

236 ağaçlara ve otlara çocuklar gibi baktım (Kavakta, s. 416)

237 derken bir ihanet gibi vurdu gözüme her ey (Kavakta, s.416)

238 asyayla amerika gibi iki kıyı (Denize Önsöz, s.417)

239 bir bardaktan bir bardağa soğuk bir süt aktarır gibi (Denize, s. 418)

240 Sevmenin, umudun, mutluluğun, bir ağustos perembesi olduğu gibi köe balarında (ehirden Biri, s.422)

241 kalın ve karanlık bir çatı merdiveni gibi (Acının Tarihi, s.423)

217

242 suyun bardakta duruu gibi (Acının Tarihi, s.423)

243 bir susam gibi boyuna sulamak umutsuzluğu (Acının Tarihi, s.424)

244 artık yeminimiz bir tatar gölgesi gibi (Acının Coğrafyası, s.426)

245 aynı kolaylıkla tutmu gibi olurum günein yedi renk ayasını (Acının Coğrafyası, s.426)

246 arada bir ate gibi yakıp geçmeden tarihin kundurası (Vaktin Çağrısı, s.427)

247 bir çırpıntı gibi gelip gider dülerinin kumlarda yattığı (Vaktin Çağrısı, s.427)

248 bir çiçeğin sağını birlikte diledik günei gübre gibi emen (Anlatı, s.429)

249 kapıların arkasında kaldık yanlı anahtarlar gibi (Anlatı, s.429)

250 iyi pimi bir tavuk gibi böldüğümüzü (Anlatı, s.431)

251 oysa ay bir ate gibi yağıyor (Sunak, s.432)

252 herkes gibi bir avuç bedenimle (Sunak, s.432)

253 ağzı tıkalı bir sürahi gibi (Sunak, s.432)

254 cepte tabanca da sigara paketi arar gibi aranır adamoğlu hırçın bir kı gibi dir (Sunak 2, s.434)

255 Yedi dokuz , ikiyüzüç, yüzton gibi bir eydin (Karılıklı Çekilmiti Duvarlar , s.438)

218

256 Ama nerde o bilgelik! bin ton gibi bir eydin (Karılıklı Çekilmiti Duvarlar, s.438)

257 Alfa gibi , elif gibi , mega gibi bir eydin Ölüm gibi , zulüm gibi , açlık gibi olanlar (Karılıklı Çekilmiti Duvarlar, s. 438)

258 “…pera’da buz gibi , tabancanla ve soğuk ikliminde aksızlığın, sana bir tarih gibi geldiğini hayri bey.” (Hayri Bey, s.440)

259 yüreğin akıntıda bir balık gibi diri uzar durur bir yemin gibi karanlıkta (Hayri Bey, s.440)

260 Avanos testileri gibi terler durursun (Hayri Bey, s.440)

261 ay gibi taptaze atlarla uzaktan (Hayri Bey, s.440)

262 sonu çok değitirilmi bir masal gibi (Hayri Bey, s.442)

263 ben bu gece ölürsem hayri bey senin gibi ölürsem (Hayri Bey, s.443)

264 verdik ya bir öküz gibi yorulduktan sonra (Bir Amcanın Ve Onun Karısının Ölümüne Ağıt, s.444)

265 Ellerin bir üzüm gibi iler sessiz çalıkan (Yanık Tarlalar’a, s.447)

266 Olmamak gibi ehirlerden olma gibi dağlardan (Yanık Tarlalar’a, s.447)

267 Dağlardan birer çığlık gibi geldiler (Yanık Tarlalar’a, s.447)

268 ehir bir ihanet gibi karımda (Yanık Tarlalar’a, s.448)

269 Pazardan kârsız dönen köylüler gibi (Kıtan Kalan Soğukluk, s.453)

219

270 orman kanunu evlenmek filân gibi (Ölüm Yıkanması, s. 456)

271 imdi bunların hepsi olur, nasır gibi dir (Ölüm Yıkanması, s.456)

272 bak olduğu gibi söyle elin nerelerde (Ölüm Yıkanması, s.456)

273 öyleyse, hiç değilse ölen o gözüpekler gibi kahramanlar gibi demiyorum (Ölüm Yıkanması, s.457)

274 nallanmaya hazırlanan at gibi (Ölüm Yıkanması, s.457)

275 akaklarım Zonguldak gibi uğuldarken (aıyorum Gözyaına, s.460)

276 beyaz bir örtü gibi üstümüzde daha kötüsü kırmızı bir örtü gibi (Bir Kırmızı Örtü, s.465)

277 çünkü yaamak gibi bir eydi yaptığı anasız bir tay gibi çokun ve hüzünlü (Çılgın Hüzünlü, s.466)

278 kahırçeker mekkâri katırları gibi (Çılgın Hüzünlü, s.467)

279 için suçlu bir deniz gibi dokunma yüreğime (Bir eyle Mukayyetiz Serbest Değiliz Efendim, s.468)

280 kararlı bir öküz gibi karısında. (Durmak, s.470)

281 içki bile içtim bolca bir boluk gibi (Birçok Ölüm Đçin Raslantı, s.471)

282 kokusunu bir korku gibi uzatarak (Kar Erimedi, s.473)

283 uzun süren akamlar gibi (Kar Erimedi, s.473) 220

284 sokaklar orman gibi (Feride’ye Ninni, s.473)

285 gelecek günler için iyi konumadı bütün imparatorlar gibi giysileri görkemli olan (Gazete 1, s.481)

286 kırmızıyla yeil gibi uzun bir ey (Gazete 2, s.486)

287 gitgide kısalan bir ey oluryeni dilde bugünyarın gibi bir ey (Gazete 2, s.486)

288 gökyüzü orda da var, bu kesin o gökyüzü ki çıplaklık gibi (Gazete 2, s.486)

289 hiç utanmazlar yokluklarında bir anı gibi dir yaamları geçmiin uzak boyutlarından. (Gazete 3, s.491)

290 ıık olmanın tadını alan karanlık gibi bir köylükten bir kente göçerken bir yorhanın duyduğu haz gibi (Gazete 3, s.493)

291 nisansız bir serçe gibi (Kalbindir, s.498)

292 bir yerden bir mavi gibi (Kalbindir, s.499)

293 çünkü hüsam gibi neeli, süleyman gibi deli (Uzun Kavak, s.500)

294 gözlerin gene öyledir dokuz beyitli bir gazel gibi (Senin Sol Yanında, s.505)

295 ay gibi parlar ormanını sayıklarken bir kolcu (Senin Sol Yanında, s.506)

221

296 günlerim hep böyle geçti domuz gibi alıkın ve acımasız (Senin Sol Yanında, s. 506)

297 bir kara mandanın hırsını adım gibi ezberledim (Senin Sol Yanında, s.506)

298 tüfekteki bir kayı gibi uzun bir eydi (Senin Sol Yanında, s.506)

299 akır akır bir yağmur gibi belleklerde kalan (Bir Süregen lkbahar, s.510)

300 bir tırnak gibi büyü domuz bir tırnak gibi (Umuttur, s.514)

KAYAYI DELEN ĐNCĐR

301 ölümler sahipsizdir yoldaki kötü çukurlar gibi (Eski Bahçenin Bir Evi, s.521)

302 çocuk gibi defne dalı gibi rüzgâr gibi bir ey olarak (Eski Bahçenin Bir Evi, s. 522)

303 deli gibi vuruyordu ahap kaplamalara (Eski Bahçenin Bir Evi, s.522)

304 bir metropolün akam göğü gibi (Parlak Ve Kara, s.527)

305 bir sonbahar gibi köpüren temmuza benzese de (Söylenir, s.528)

306 solgun bir coğrafya gibi belleğimde (Söylenir, s.528)

307 neyi kanıtlasam bilmiyorum azgın bir tüfek gibi (Hangi Soruyu, Niye, s.531)

308 tek baına ayaklanan bir adam gibi ııksız bir sahnede mim oynayan (Hangi Soruyu, Niye, s.531)

222

309 tıpkı atın acıktığı gibi (Yapı, s.534)

310 geçmite yaadığı bir gün gibi fark ediyordu ama (Yapı, s.534)

311 kuların kı sıcaklığı gibi (Yapı, s.534)

312 kiremit gibi bir duygu turuncu (Yapı, s.535)

313 tambilinen bir bilmece gibi (Yapı, s.537)

314 bir limon gibi kendiliğinden bir elma gibi tatlanarak bütün elmalar gibi tatlanarak elbirliğiyle (Yapı, s.537)

315 gümü para gibi eski ama Güzel bir öykü nasıl yazılır Đte bir soru (Bir Metin Nasıl Yazılmalı, s.541)

316 bir çiçekle bir kuun varlığı gibi (Bir Metin Nasıl Yazılmalı, s.542)

317 bundan bana ne öyle mi ilkbahar gibi yalvaç güz gibi din değitiren (Son Günlerde, s.545)

318 hangi ehrin bağbanıdır insan soluğunu körük gibi koyvermediyse (Son Günlerde, s.545)

319 En bata mutsuzluk elbet Kasaba meyhanesi gibi (Acıyor, s.546)

320 görkemli bir kente bakar gibi bakarım bağıla (Yaza Girmeden Yazda, s.548)

321 kıvılcım gibi ydim cigaraydım (Bir Yazı Anlamak, s.549) 223

322 ayağa kaldırdığı duygular gibi (Bir Çay Bahçesinde, s.557)

323 herkesin bildiği gibi bir otelden bir otele taınan bavullar gibi (Rasgele Değil, Kar Ödülü, s.559)

324 çok Müslüman bir kadın gibi (2 kere) (Rasgele Değil, Kar Ödülü, s.559)

325 bir gökdelenin yetmibirinci katında yer yatağında uyur gibi (Rasgele Değil, Kar Ödülü, s.559)

326 bir sevdikle karılaıp hemen ayrılmı gibi rasgele değil (Rasgele Değil, Kar Ödülü, s.559)

327 gökler bir fanus gibi (Ne Var Ki Avucunda, s.562)

328 çılgın bir küre gibi gidip her yanımızı bo bırakınca (Ne Var Ki Avucunda, s.562)

329 bombo bırakınca yalnızlık çoğalan bir yunus gibi etrafını sarınca (Ne Var Ki Avucunda, s.562)

330 baharda oturduk adam gibi konutuk (Đhbar (1), s.567)

331 yıldım su borusu gibi dayanıklı olmaktan (Đhbar (2), s.570)

332 zımpara taı gibi acımasız (Alıntılarla, s.570)

333 darmadağınık saçma sapan toz gibi (Đte Herkes Yüzyüze, s.573)

224

334 benim mi, ahmet gibi bir addır adım (Vs… Vs…,s. 574)

335 kocamı biri gibi her eyi bildiğini bir ilâç gibi duydum kanımda (Vs… Vs…, s.574)

336 hem öyle bir öldüler ki toz gibi (Vs… Vs…, s.574)

337 sıcak bir Pazar sabahları gönendiriyordu bin yıllık kent gibi (Bin Yıl, s.576)

338 akasya çürür tren hızlanır eller ufalır gibi (Ekinoks, s.577)

339 ne bırakmıdım orda sahi mor gibi soylu bir ey mi bir eziklik mi yoksa (Ekinoks, s.578)

340 alacakaranlık gibi anlamsız bir ey (Sulardan Ürkü, s.579)

341 bir çoban kepeneği gibi ya da gelip çakılıyor aklıma (Sulardan Ürkü, s.579)

342 sonra hiçbir eye benzemiyor bir saat iki saat üç saat gibi eyler oluyor (Sulardan Ürkü s.579)

343 eski bir tanrı gibi kendi dininde (Kimsede Görmediğim, s.583)

344 bir ülke! denizden arınmı bir durum! ölüm gibi bir ses! uzunluk değerinde (Basınç, s.584)

345 gülyaprağı, gülün çocuğu özbeöz yaarmı gibi hep kendi okanan (Gülün Kanından, s.587)

346 akam sazları gibi su içinde ya da dıında (Kim Varsa, s.588) 225

347 ister mayıs kadar genç ister aralık gibi yala (Kim Varsa, s.588)

DÜN YOK MU

348 bilmem ki sanki güzel bir akam gibi (Tut Ki Ben, s.595)

349 yaz gibi bile değil, öyle anki kendi baına bir ey “ Bir AngloSakson Ölçüsü Üzerine Güzelleme, s.597)

350 öyle kalıp gibi duruyoruz ve ikence bir naylon havan kalıbı gibi (Kalıp Duruyoruz….599)

351 bekleyen kapital harflerin durduğu gibi (Kalıp Duruyoruz…, s.599)

352 peinde üçgen gibi kan kokusuyla (Denizin Yanları, s.601)

353 gitsin bir pazartesi gibi (Denizin Yanları, s.601)

354 bir boru sesi gibi varolan (Unutulmaz Sözler, s.602)

355 meselâ akamın kuytusunda ya da bir kenarda duran ormanın sözü gibi (Unutulmaz Sözler, s.602)

356 dünkü ellerim ayaklarım gibi vardılar dünkü bir tren bileti gibi (Dünyada Dün Yoktur, s.604)

357 bir ivme gibi kendiliğinden olmadık otlakları dolaır (Yalnız At, s.605)

358 boncuk ve zincir gibi (Yalnız At, s.605)

226

359 eyersizdir pançosuz bir Meksikalı gibi (Yalnız At, s.605)

360 herkesin sular gibi dağıldığı ama herkesin (Bıktım Böyle, s.607)

361 çelik miğferi gibi dipte ııltısını görüyorum yalnız (Bıktım Böyle, s.607)

362 kendi kendiliğinden bir saray gibi ydi güne (Unutulmaz Sözler, s.602)

363 birbiriyle dövüürken yer örümcekleri pershinglerle SS20’ler gibi (imdi Biz, s.608)

364 sen de varsın ey hayat tıpkı ölüm gibi (imdi Biz, s.608)

365 suyun gibi gözlerinden kapılan (Bir Gülün, s.611)

366 çökmü bir devletin burçlara çektiği bayrak gibi (Kim Nasıl, s.615)

367 bir çocuğun yaz teri gibi (Đlkyaz Mı, s.616)

368 ne güzeldi akmı gibi (Her Gece, s.618)

369 damacanalar gibi içim kabarıyor (Binlerce, s.619)

SON ĐĐRLER

370 yani kı gibi uygar, dokunaklı ( Çorba, s.623)

371 kim neyi isterse verme elinden bildiğin gibi gök gibi belki (Çorba, s.624) 227

372 inanır mısın hüzünlü bir ak gibi (Çorba, s.625)

373 kuyruksuz uçurtma gibi sokaktan biri geçiyormu gibi (Size Olmayan, s. 628)

374 karpuz taıyan bir kamyon gibi aceleciyim (Baharda, s.632)

375 Sevgilim sevgilim kuzey sanrısı gibi dir (Aramızdaki, s.634)

376 kimi zaman bir japon gibi uykusuz kaldım (Aramızdaki, s.634)

377 bir orman gibi çoğal aramızda (Aramızdaki, s.634)

378 yeil bir ey gibi gider gelir insana (Dörtlüler, Yeil Üstüne, s.635)

379 Yaralı taylar gibi tepindim ((Bir Kantar Memuru Đçin) Đncil, s.144)

380 Sürek avında ürkek ince dört ayaklılar sürer gibi … ((Bir Kantar Memuru Đçin) Đncil, s.144)

381 …oysa bir bitmez sepet örermi gibi göl hasırlarından ilmek ilmek ilmek ((Bir Kantar Memuru Đçin) Đncil, s.144)

391 Kaygusuz gibi rahat gibi ilmek ilmek ((Bir Kantar Memuru Đçin) Đncil, s.145)

400 …sevmek gelir gider bir dü gibi ydi ((Bir Kantar Memuru Đçin) Đncil, s.146)

401 Karanlık çalgılar gibi susacaktım ((Bir Kantar Memuru Đçin) Đncil, s.147)

402 Sürüm sürüm dökük saçık çürük ölüler gibi ardımda ((Bir Kantar Memuru Đçin) Đncil, s.150)

228

403 Bunları bilince kolayca atıyorum sürgün kıralar gibi umurumda olmuyorlar ((Bir Kantar Memuru Đçin) Đncil, s.151)

404 terledin, akın sularla su gibi aktı ama tükenmedi (terleyen’e, s.370)

405 ….bırakır gider gibi (Toprak Çömlek Hikâyesi, s.157)

406 Üzümden sıkılmı bir su gibi kendiliğinden (Kimin Adını, s.617)

FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA’NIN DAHA VE ARKAÜSTÜ ADLI ĐĐR KĐTAPLARINDA GĐBĐ EDATININ YER ALDIĞI DĐZELER VE BÖLÜMLER

1 Vakti altın gibi serpiyorum Kapııyor, genç, ihtiyar Suların ve kuların sesleri yanım sıra: “Mağrur olma Padiahım, sende büyük Allah var..” (Davet, kıta 2, s.18)

2 Akıllı bir vezir gibi bana ahadet eyler, Hayatta, ölümde muhteem Havaya , yani en güzele, Yaklaır dallarıyla düüncem (Ağaç, kıta 6, s.20)

3 Ben senin kardein değilim, çekil git, Kurt ve kuzu halinde hayvan Büyük bir aydınlık görür gibi , Ne bakıyorsun yüzüme hayran? (Terk, kıta 1, s.38)

4 Uykusu bal gibi tatlı, Yüzünde gezelim, yorgun bir fakirin. Kanını emelim alnında Ölüm hakkındaki fikrin (Sinekler 1, Kıta 2, s.43)

5 Parlarken kan gibi dileri Karanlıklara açık ağızlarından, Hayatla büyük aikâr Yaamakla eğri (Uludu, kıta 2, s. 48) 229

6 Bana ait büyürsün Buğday gibi su gibi . ehirler uzağında Asker uykusu gibi (Baak, kıta 1, s. 53)

7 Ağaçların suların çizgisinde Efsaneler gibi bir ıık. Serinlikle serpilir içimize Gök ve toprak, karıık. (Ayıığı, kıta 1, s.57)

8 Esrarlı kuğular gibi gelmi Dağın ehre selamı. Vehm içinde nefes nefes, Aklın ve rüzgârın hitamı (Ayıığı, kıta 2, s.57)

9 Çoban anlattı yalan yanlı “Ay gibi beyaz, fidan gibi uzun, Köpek kadar cesur, koyun kadar iyi.” Çoban anlattı yalan yanlı Dağda gördüğü periyi (Dağ Uykusu, ikinci belik, s.61)

10 Yârim havalar boaldı Ku gibi geçti günümüz. Bırak, kılınsın gayrı, Çocuk oyunlarında düğünümüz. (Nöbetçi, kıta 2, s.69)

11 Kaplar ayrılığın dağları Gece gibi gelir yasın Yârim, yat borusu çaldı Yatasın (Nöbetçi, kıta 3, s.69)

12 Sabah, mavi bir gök, Belki havada belki dağda Geldi beklenen mektup gibi Anadan evlada (Mektup, kıta 3, s.70)

13 Karanlıkta, en uzak fikirlerden, Atee ve rüzgâra ait. Meçhul bir talih gibi parlıyor, 230

Askerlerimin silahları, (Madenlerle Beraber, kıta 3, s.72)

14 Beyaz gömlek bakadır karanlıkta Nian verir, sonsuzluktan. Anamız ve sevgilimiz Evimiz gibi kalan. (Asker ve Gömlek, kıta 3, s.74)

15 Masallar gibi iç içe, Uzun bir ekil. Silahları üpheleri Eksik değil. (Tekmil, kıta 2, s.76)

16 Toprağın deliler gibi fıkırdığı, Topraktan. Devam eden efkat Senelerce senelerce uyumaktan (Orman, kıta 2, s.80)

17 Bir uzanma, kendiliğinden, Belki aka, belki havaya, Büyük geceler hali Ateler gibi parlamaya (Orman, kıta 4, s.81)

18 Uzanır avuçları hülya demine Yabanî bahçelerden. Açılır bazen güller gibi , Deliler âlemine (Sihirbazın Elleri, kıta 5, s.95)

19 Açtık göğsümüzün beyazlığını, Bir rüya gibi aka. Sihirbazın çalgısı (Sihirbazın Çalgısı, s.96)

20 Sıcak bir karanlıkta Su gibi parlıyor beden. Zaferle ve ehvetle yorgunuz eytanlar dünyasında muharebeden. (Sihirbazın Daveti, kıta 5, s.98)

21 Öyle göller ki rüyasından geçeyim, Sıcaktan, soğuktan habersiz. Körler gibi lezzetleriyle bulsun Günei ehirleri dağları, nefis. (Kaybettiğim Ağırlık, kıta 2, s.109) 231

22 Havada beyazı var Evlerin, evlerin. Akmayan sular gibi Aydınlık ve derin (Evler, kıta 4, s.118)

23 ekilleri çok sade Birkaç köeli. Đçi baka evler gibi Halı kilim döeli (Evler, kıta 4, s.118)

24 ahitlik etti, beyaz talar üstünden, Sessizliğe ve beyaza Acayip bir kılıç gibi Havada parlayan lahza (Kurban Bayramı, Kıta 1, s.121)

25 Cinsimize doğru uzanır Havadan taze. Talip olduk cevherinden Hastalar gibi kepaze (Yumurta, kıta 1, s.123)

26 Aynı kanı emerlerdi bazen Olurlardı süt gibi karde Ruhtaki meçhullere vuzuh verirdi, Diz çöktükleri ate. (Eski Nazar, kıta 5,s.129)

27 Yalnız idiler büyük ağaçlar gibi Yaamaktan baka bir ey. Geceyi fikrederlerdi, Uzundu saçları (Eski Nazar, kıta 6, s.129)

28 Ben hazinemi sarf ediyorum, Karanlığın havadan geçmesi gibi çabuk. Hazin olsa da güzel Fanilerle yolculuk (Harcamak, kıta 1, s.130)

29 Kuzularla dolmu koyun sürüleri gibi , Gittikçe beyaz zaman. Ayaklarım dağlarla, ellerim rüzgârlarla, Kocaman! (Kocaman, kıta 3, s.139) 232

30 Büyür, serapa manzaradan, Hafif ve dalgın, Tarih içinde sular gibi , Simsiyah uyanıklığım. (Görünmek, kıta 2, s.140)

31 Körler gibi arkılar veriyorum El yardımıyla beyaz ekillerine. Geliyor karanlığın affı, Meçhul yaamam üzerine. (Görünmek, kıta 5, s.141)

32 Bal gibi süt gibi meyve gibi , Yahut sadece kan. Gelir, sahip olduğumuz yerde, Lahzalara uzaklardan. (En Evvel, kıta 3, s.145)

33 Hayvanların padiahı gecedir Simsiyah tüylü gece. Dii bir hayvan gibi bana cesaret verir Yârimi düündükçe (Hayvanların Padiahı Gecedir, kıta 1, s.147)

34 Vuzuh yok, gecemin vuzuhu yok Bir nazar gibi açılır uykum. Meçhul âlemler erefine Çırılçıplak soyunurum! (Vuzuh, kıta 5, s.150)

35 Cihanın siyahlığında çiçek. Uykular gibi tamam. Gece nakılarıyla sularda Nian verir, hülyam. (Çıplak , kıta 3, s.154)

36 Parlıyor, ölüm gibi uzaktan, Eski Türklerin yurdu, (Anavatan, s.157)

37 Parlıyor uzak günlerden ruhum Aka, dümana ver her eye. Ecdattan kalmı silahlar gibi , Unuttuğum (ehit, kıta 1, s. 162)

233

38 Kimdir bunca ate arasında Nesillerin rüyasında yükselen. Kan gibi sıcak, havalar kadar hafif, Nesillerin rüyasında yükselen. (ehit, kıta 3, s.163)

39 Eski bir muharebenin yerinde, Bahar üstünde akan Kan gibi gelmi sonsuzluklardan, Öyle güller ki mazi değerinde. (Eski Bir Muharebenin Yerinde, kıta 1, s.167)

40 Sular mıdır akan içimden, Bir ağaç mıdır vücut olan imdi Nereye yükseliyorum, Yıldızlara döner gibi . (Seferberlik, kıta 5, s.172)

41 Ovada beyazlıktan eser yok Rüya dolu siperin gibi Karanlığın biri gelir, biri gider, Mektuptaki selam gibi (Eski ey, kıta 3, s.173)

42 Esmer vücudumuz yok, sarı saçlarımız yok, Yaıyoruz, bir çocuk gibi bele. Biraz öteye gider misin, Toprak karde. (Vatan Uyumaz, kıta 3, s.175)

ARKAÜSTÜ (UÇSUZ BUCAKSIZ YAAMA)

43 Bir varmı bir yokmu gibiydim biraz. (Geceleyin 1, s.7)

44 Yeniden aktım hemen su gibi . (Arka, s.15)

45 Üstüme geçiyor sonra iri bir yaprak gibi (Arkaüstü Gün, s.20)

46 Ben dolaırken ku gibi Bütün evlerin yolların ağaçların üstünde yava yava Parladı uzaklarda ilkin bir incecik yıldız. (Sevinç, s.22)

234

47 Giymiim sanki günele Bir oyun gibi gökyüzü terliğimi. (Anneannemin Terliği, s.37)

48 Dedi ki anneannem Arkaüstü giderken Çocuk gibi oluyormu babaanneler. (Dedi Ki, s.40)

49 Bir papuç gibi sımsıcak Yeryüzünün dağları. (Dağla Ayak, s.45)

50 Hemen ulatım da batıya yıldız gibi Sessizliği dinledim ne var ne yok (Gün, s.56)

51 Ağzımız uçarken Sesten çiçekler gibiydi sözlerimiz Gökyüzünde. (Sesten Çiçekler, s.66)

52 Masmavi çıkmak akar gibi En dıarılara. (Daha Aydınlık, s.83)

53 Bir mavi dal gibi uzarken Bir mavi su gibi uzarken Bir mavi ıık gibi uzarken Đçim dıım alıtı göğe benim. (Daha Daha Mavi, s.86)

54 Dere gibi akıyorduk yaamdan sanki (Boy, s.93)

55 Girdim ya oh Đçine göğün Kaçmı bir uçurtma gibiyim . (Oh, s.96)

56 Havlayan köpeklerden bile tiksiniyordu herkes Sevmiyordu kimse o bıçak gibi sesleri. (Boy Ölçüme Müzesi, s.103)

57 Gezerken giriveriyorum Yok olmu bir uykunun içine dolar gibi (Eski Yerler, s.108)

235

58 Biraz istiyorum Eski iskemleler gibi oluyor hemen, (Yeni Đskemleler, s.128)

59 Oturmu çiftçiler yeil makinelere Tarlayı bir bezek gibi çiziyor ne güzel (Yeni Çiftlik, s.131)

60 Yüreğim imdi Dümdüz yaamasında dümdüz. Ta dudaklarıma ta ayaklarıma Gönderiyor, alıyor sevgisini Bir oyun gibi daha kolay. (Kolay Diyor, Öğretmenin Babası, s.143)

61 Küçük bir buzul gibi gelmekte bize doğru. (Karlangıç, s.151)

62 Binbir gece öykülerince gider Yalanmı o muz ekeri gibi Dümdüz, upuzun. (Uykularla Yıldızlar, s.180)

63 Irmağın Denize akması gibi ırıl ırıl. (Ağaç Irmakları, s.187)

64 Gök oyunlarından, Daha ötelere Çağırır gibi beni: Cik cik cik cik, (Bir Ku, s.194)

65 Geçmi masallardan gelecek masallara Dev ördekler gibi Dev kurabağalar gibi Dev kertenkeleler gibi (Masal Yaratıkları, s.195)

66 Alıyorum bir çiçek gibi göklerden Koyuyorum ite Đçine elii defterimin, yava yava. (Elii, s.196)

67 Salkımlarda binlerce üzüm varmı Devlerin zıpzıpları gibi ipiri (Salkım, s.224)

236

68 Bir uydu gördüm oralarda Ağaçları ku gibi ötüyor. (Uçan Sevinç, s.226)

69 Bir uydu gördüm ta oralarda Ağaçları senin benim gibi konuuyor. (Uçan Sevinç, s.226)

70 Kümes uydusu hepsinden güzel Deve gibi tavuklarla Fil gibi hindilerle dolu hep. (Kümes Uydusu, s.228)

71 Đkincisi sarıymı, üçüncüsü yeil Đlk gezegen gibi kendi renklerini yaarlarmı (Doğu Gezegenleri, s.231)

72 Yaradılıın o ilk yaratıkları gibi büyümü sözler (Sözlük Gezegeni, s.2) 237