Indirgenemez; Bunları Da Kapsar; Hattâ Aşar
Total Page:16
File Type:pdf, Size:1020Kb
! " ! ! # ! ! # # $ % ! # # & % ' # % ! # # & ()*+,-.! " / % 0 % 1 2 - 3 / % - ' 4 5 # - & ! . .! " / % 6 7 % " ! " # $ !% ! & $ ' ' ($ ' # % %) %* % ' $ ' + " % & ' !# $, ( $ - . .- . % . .-- / .- . 0/ ! -% % . - . -- # %% -% 1- -- 2 32 - -% 1 %12 - - 1- - - - -2 3. - - 42. 5+ 4- $$$ 6 7 .- - 8"8"#9:;" . .- -- <& ) 5 5& # = # &:8% >% % ?@AA % : # 9 9! B * & -. . - 5. ; -C#+ + . 5. ; -CDA@E<& ) ": * - -- & DA@E TARİHİN İNŞÂSI VE SİYASET -Yazılar 2 Tarihin İnşâsı ve Siyaset -Yazılar Mete K. KAYNAR 1. Baskı 2009 2. Baskı 2012 İÇİNDEKİLER Resmî İdeoloji, Ritüeller, Türkiye Solu ve Muhalefet ? 7 Nutuk’u Okumak 27 Beyaz Zambaklar Memleketi ve İhtilâlin Mantığı 101 Tarihsel Bir Kişilik Olarak Mustafa Kemal’den Popüler Kültür Metaı Olarak Atatürk’e 139 Osmanlı’da Devrim Oldu mu?: II Meşrutiyeti Okumak 181 Halkçılık 235 İnkılâpcılık 267 Bir ‘‘Resmî Tarih Mevlüdü’’: Şu Çılgın Türkler Üzerine Bir Değerlendirme 297 Tür Millî Talim ve Terbiye Sistemi 351 Sivil Toplumun Kavramsal Tarihi ve Sivil Toplumla İlgili Güncel Tartışmalar 373 Türkiye Solu, Öteki Milliyetçilik: Türkiye Solunda Milliyetçiliğin Üzerine Bir Tartışma 411 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve Türkiye’de Darbeler 451 Kaynakça 473 Tarihin İnşâsı ve Siyaset 2%3-ÄØÜ$%/,/*Ü Ø2Ü4e%,,%2 Ø4e2+Ü9%Ø3/,5Ø 6%Ø-5(!,%&%4 le avuca sığmaz bir kavram resmî ideoloji. Toplumsal kurumların tamamına nüfuz et- miş, toplumsal ilişkiler ağı içersinde kendini her gün yeniden üreten bir kavram. Eğitim sistemi,E siyasî sistem, din, ekonomi gibi toplumsal ku- rumların neredeyse tamamında yürütülen ilişkilerin içeri- sinde yer alır. Dinin “ulu’l emre itâat” düşüncesinden, eği- tim sistemindeki Andımıza, ekonomideki “millî burjuva yaratma” projesinden Anayasa’daki “devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü” düşüncesine kadar tüm toplumsal yapı içinde üretilir ve aktarılır resmî ideoloji. Resmî ideoloji sadece yalana, uydurmaya indirgenemez; bunları da kapsar; hattâ aşar. İnkâr, görmezden gelme, yok sayma ve tevil de resmî ideolojinin en önemli araç- larıdır. Toplumsal dokuda var olan ve/ya tarihte gerçek- te var olmuş olan kimi zaman görmezden gelinir; onun varlığından artık bahsedilmez olur yada bahsedilse de gerçekte oluğundan farklı şekillerde bahsedilir. Kimi za- man gerçekler inkâr edilir, çoğu zaman da o dokuda var 7 Mete K. Kaynar olanlar çarpıtılarak sunulur makbul vatandaşa ve makbul vatandaşın makbullüğü, kendisine sunulanların gerçeğin bizzat kendisi olduğuna canı gönülden inanması ve inan- dıklarını içselleştirebilme kapasitesi ile ilgilidir. Bunu yapamayanlar bu coğrafyada yaşamlarını devam ettirmele- rine rağmen, aynı coğrafya üzerindeki kamusal alanda yer almazlar; dışlanmışlar, öteki hâline getirilmişlerdir: Onlar yokturlar. Tabir-i câizse Hayalî’nin şiirinde olduğu gibi, onlar deryaya içredirler ama mâhî değildirler; denizin için- dedirler ama balıktan sayılmazlar. Resmî ideoloji, adın dan hareketle, sadece resmî ku- rumlarda (yani devlet kurumlarında) üretilen bir ideoloji değildir. Devletin resmî kurumları da resmî ideolojinin üretilmesi ve aktarılmasında çok önemli bir yere sahiptir, fakat resmî ideolojiyi sadece ve sadece resmî kurumlarda üretilen ideolojiye indirgeyerek düşünmek onun niteliğini anlamayı zorlaştırır. Aksine resmî ideoloji, medyada, eği- tim kurumlarında, üniversitelerde, romanlarda, şiirlerde, filmlerde üretilen ve bekli de en önemlisi dilin kendisinde üretilen ve aktarılan bir ideolojidir. Kürt dağda gezen bir “Türk boyu”dur; devlet “baba”dır, devlet “talih²tir, “Er- meni dölü” ya da “Rum çocuğu” ise birer küfürden iba- rettirler. Benzer şekilde, Atatürk Mevlüdü’nde “Gel dilersiz bu- lasız halktan necat/ Atatürk’e Atatürk’e Esselat” diyen Behçet Kemal Çağlar’sız, Çılgın TürklerØ ’in yazarı Tur- gut Özakmansız, korporate medyanın amirali Ertuğrul Özköksüz, olası bir Marmara depreminin yaratacağı hasarı azaltmak için o bölgede sıkıyönetim ilan edilmesini savu- nan jeoloji profesörü Celal Şengörsüz ya da Veda filminin yönetmeni Zülfü Livanelisiz bir resmî ideoloji düşünülme- si mümkün değildir. Hattâ, resmî ideoloji asıl buralarda üretilir ve aktarılır. Ancak, eğitim kurumu ve medyanın 8 Tarihin İnşâsı ve Siyaset resmî ideolojinin oluşturulması ve aktarılması konusun- da ayrıcalıklı bir rolü olduğunu belirtmeden geçmemek gerekiyor. Yapılan araştırmalara göre, ortalama Türkiye yurttaşının günde yaklaşık dört saatini karşısında geçirdi- ği televizyon ve siyasî gündemi belirleyen, yorumlayan ve aktaran gazeteler resmî ideolojinin aktarılmasındaki başlı- ca kaynaklardır. Eğitim sistemi, makbul vatandaşın zihni- nin inşâsında medyadan da derin bir etkiye sahiptir. He- pimizin anıları arasında yer alan, askeri düzen yürümeyi öğrendiğimiz beden eğitimi derslerini, varlığımızı Türk varlığına fedâ etmemizi öğütleyen andımızı ve yine askeri düzen tekmil verilerek başlanan Millî Güvenlik derslerini hesaba katmadan Türkiye’de eğitim sistemini tartışmak da mümkün değildir. Resmî ideoloji, ayrıca, geçmişi bugünün ihtiyaçlarına göre kurar şekillendirir; onu resmî tarih hâline getirir. Tarih, tarih bilimcisinin yaptığı bir bilim değil; aksine, artık, resmî ideolojinin ajanları, yani onun sinemacıları, şairleri, romancıları, gazetecileri heykeltraşları, ressamnla- rı, bürokratları, reklamcıları, müzisyenleri vb. tarafından üretilmiş bir KURGU, gerçek tarihten yararlanılarak yazıl- mış bir senaryodur; nitekim artık, tarih yok, resmî tarih vardır; tarihin kendisi sadece resmî tarihin bir MALZEME sidir; o, günümüzün siyasî ihtiyaçlarına göre yeniden kur- gulanabilir, şekillendirilebilir. Tarihçi tarihte olanı ifşâ ederken, resmî tarihçi tarihi inşâ eder; onu bugüne ular. Resmî tarihle birlikte, tarih inşâ edilmiş, üretilmiş, yara- tılmış, kurgulanmış ve bu şekliyle bugünkü resmî ideolo- jinin emrine sunulmuştur. Dün, artık bugünü inşânın bir malzemesi; bugünkü siyasî tartışmalara geçmişten verece- ğimiz bir misal, bugünkü siyasî tartışmalarda nerede dur- mamız gerektiği ile ilgili bir referans noktasıdır. Böylece makbul vatandaşlara, bir geçmiş, bir tarih de inşâ edilmiş 9 Mete K. Kaynar olur. Bir başka ifâde ile resmî ideoloji, bugünü “makbul vatandaşlar” ve “ötekiler” şeklinde bölerken, geçmişi de -resmî tarih yoluyla- “kahramanlar” ve “hâinler” olarak tasnif ve inşâ eder. Bunu yaparken de tarihi çarpıtır, dö- nüştürür, tevil eder. Kurtuluş Savaşı’nın Çılgın Türkler’i bugünün makbul vatandaşlarının fikir ataları iken, Mus- tafa Kemal’in bütün muhâlifleri de bugünkü ötekilerin fikrî akrabaları hâline sokulur: 31 Mart’ın Avcı Taburu ile bugünün “şeriat tehlikesi”, dünün Hareket Ordusu ile gü- nümüzün Kemalistleri arasında kopmaz bir bağ kurulur resmî tarih yoluyla. Resmî ideolojinin yurttaşların zihinlerini esir aldığı bir toplumda “siyaset” imkânı da ortadan kalkar. Bunu bizzat resmî ideoloji ve siyaset kavramlarının dayandıkları temel- lere baktığımızda da görmek mümkündür. Siyaset kav- ramı, son analizde, “bilmek”, “düşünmek”, “tartışmak”, gibi fiiller ile ilgilidir. Siyaseti nasıl tanımlarsak tanımla- yalım, bu fiillerin siyasetin nüvesini oluşturduğunu kabul etmek zorundayız. Siyasetin tersine, resmî ideoloji kavra- mı ise “inanmak”, “itâat etmek” fiilleriyle ve ritüellerle ilgilidir. Düşünmek, tartışmak, analiz etmek, eleştirmek, yorumlamak… türünden tüm kavramlar resmî ideoloji kavramının dışındadır. Resmî ideoloji, yukarıdaki türden tüm kavramları dışlar; çünkü varlık nedeni, bu kavramla- rın toplumsal hayattan dışlanması ile ilgilidir. Düşünen, düşündüğünü ötekileştirilme korkusu taşımadan ifâde eden, tartışan ve örgütlenebilen insanın, bir diğer ifâde ile siyasetin öznesi olan yurttaşın olduğu yerde resmî ideoloji, resmî ideolojinin insanların zihnini inşâ etmeyi başarabil- diği yerde de “SIYASET”ten ve siyasetin öznesi olan yurt- taştan bahsedilemez. Çünkü ikincisinde insanlar, resmî ideolojinin tahakkümü altındaki siyasî süreçlerin nesnesi hâline getirilmişlerdir. 10 Tarihin İnşâsı ve Siyaset Resmî ideolojinin zihinleri iğdiş ederek tartışmanın ye- rine itâati, düşünmenin yerine inanmayı koyduğu yerde siyaset, ancak, resmî ideolojinin farklı kutupları arasın- daki bir çekişme şeklinde tezâhür edebilir. Siyaset, resmî ideolojinin yurttaşları çepeçevre sardığı bir toplumda da (gerçek anlamıyla değilse de) mevcuttur, hattâ serbest- tir; ancak sadece resmî ideolojinin vazettiklerinin teren- nüm edilmesi koşuluyla. Ermeni soykırımının olmadığı yönündeki her türlü siyasî faaliyet serbesttir böylesi bir toplumda; ancak bunun tersini söylemek, söyleyeni yTEKI ve hâin kılar. Böylesi bir ortamda hâinlik, satılmışlık yaf- tasını taşımayı kabul etmeden, resmî ideolojinin vazettiği kavramlar setinin dışına çıkılarak siyaset yapmak müm- kün değildir: Resmî ideolojiye göre Ermeni soykırımı “sözde”dir. Siyaset imkânı sadece onun sözdeliğini teyit edecek faaliyetlerle sınırlıdır. Tersini söylemek, iddiâ et- mek, eğer söyleyen öteki ve hâin olmayı göğüsleyebilecek ve “denizden kovulmayı” göze alabilecek cesarette ise ka- nunen yasak değildir. Resmî ideolojinin gerçek anlamda siyaset kavramının içini boşaltarak siyaseti, kendi inşâ ettiği gerçeklikler âlemindeki bir oyuna,