T. C. PAMUKKALE ÜN İVERS İTES İ SOSYAL B İLİMLER ENST İTÜSÜ TAR İH ANAB İLİM DALI TÜRK İYE CUMHUR İYET İ B İLİM DALI

TÜRK İYE CUMHUR İYET İ HÜKÜMETLER İ PROGRAMLARINDA DI Ş POL İTİKA (1920-1980)

YÜKSEK L İSANS TEZ İ

Hazırlayan

Gökhan YILMAZ

Danı şman

Yard. Doç. Dr. Süleyman TÜZÜN

Denizli, 2006

ii

ÖZET

Cumhuriyetimiz bugüne kadar belli ba şlı dönemlerden geçmi ştir. Atatürk döneminde dı ş politika öncelikleri Lozan Antla şmasının genç Türk devletine sa ğladı ğı yeni uluslararası kimlik ve hakların uygulanarak peki şmesi, dı ş ili şkilerin geli ştirilip çe şitlendirilmesi, uluslararası çok taraflı siyasi faaliyetlere katılım, iktisadi hayatımızın ve silahlı kuvvetlerimizin modernle ştirilmesini hedefleyen çalı şmalar şeklinde özetlenebilir. Atatürk'ün vefatı üzerine Cumhurba şkanı olan İsmet İnönü, devleti otoriter ve duruma hakim bir şekilde yönetmi ş, Akdeniz'de Mussolini tehlikesi kar şısında ve çok yakınla şmı ş olan II. Dünya Sava şı öncesi İngiltere ve Fransa'yla dayanı şmaya do ğru bir dı ş politika çizgisine yönelmi ştir. İnönü'nün dikkatli ve ihtiyatlı tutumu Türkiye'yi sava şın dı şında tutmu ş ve altı yıla yakın süren ve özellikle Avrupa ve Asya için felaketli bu dönemde Türkiye, hem batılı müttefiklerin kendisini sava şa sürükleme taleplerini savu şturmu ş, Almanya ile çatı şma durumuna girmemi ş ve SSCB ile ili şkilerde zorluklar ya şanmasına mahal vermemi ştir. 1950 Mayıs'ındaki seçimlerde yirmi yedi yıldır süren tek parti iktidarı sona ermi ş ve Demokrat Parti'nin on yıl sürecek iktidarı ba şlamı ştır.Bu dönemde Cumhurba şkanı Celal Bayar ve Ba şbakan Hükümetleri'nin dı ş politikası batı dünyası ile ili şkilerin sıkıla ştırılması, güvenli ğimiz için NATO'ya girmek, dı ş yardımlardan azami istifade ile yetersiz ve köhnele şmi ş altyapıyı güçlendirecek yatırımları ve iktisadi kalkınmayı sa ğlamak şeklinde özetlenebilir. 27 Mayıs 1960 Askeri darbesi ile Demokrat Parti iktidardan uzakla ştırılmı ş ve bir süre askeri bir yönetim iktidarda kalmı ştır. Bu dönemde Türkiye uluslararası taahhütlerini sürdürmeye devam etmi ştir. 1961'de yeniden çok partili siyasi hayata geçilmi ştir. Kıbrıs sorunu artık Türkiye'nin dı ş politikasında devamlı ba ş kö şeye oturmu ş ve dı ş ili şkilerini hayli etkilemeye ba şlamı ştır. Özetle; Türkiyemiz jeostratejik konumu, jeopolitik önemi ve milli hedefleri ile çevresindeki kritik olaylara büyük bir duyarlılık içinde, problemlerle dolu dı ş ili şkilerinde büyük gayretler ve geli şmelerle Atatürk'ün yolunda azimle devam etmektedir. Anahtar Kelimeler: Uluslararası Politika, Hükümet Programları, TBMM iii

ABSTRACT

Türkiye has been passed through many important eras. In Atatürk's era, political priorities are strengthen the national identity and rights, which were taken in Loussane Treaty, improving international relatioans,take part in multinational activities, improving financial status and strengthen the army . After Atatürk's death, İnönü became president. He ruled the state very strictly and tough. With the threat of Mussolini and inevitable II. World War he built close relations with England and France. With İnönü's cautious international relations Türkiye avoided the II. World War, avoided the attempts to drag Türkiye to War by Allies, avoided the conflict with Germany and SSCB for six disastrous years for all Asia and Europe. In 1950's elections 27-year-single-ruling party era ended and began the 10 year era of Domocrat Party. President Celal Bayar and Vice President Adnan Menderes built close relations with western powers, took part in NATO, took international helps to modernize the country, modernized the old infrastructure and developed economy of the country. After military coup in 1960 military power, Democrat Party was abstained from ruling the country so the military power ruled the country for a while. In this period Türkiye announced that he will stick to international promises though. 1961 the country transform to multi-party democratic elections again. Cyprus became a main issue of our international relations from now on and effected our international relations severely. Türkiye with its geopolitik and geostrategic position, will keep its promises heading to Atatürk's path beware of critical issues, full of problems in international relations and events around him. Key Words: Foreign Policy, Government's Programmes, Turkish Great National Assembly iii

İÇİNDEK İLER

ÖZET……………………………………………………………………………..…..i ABSTRACT………………………………………………………………………....ii İÇİNDEK İLER……………………………………………………………………..iii TABLOLAR L İSTES İ……………………………………………..……………….x KISALTMALAR...... xi ÖNSÖZ...... xii GİRİŞ ...... 1

BİRİNC İ BÖLÜM MİLL İ MÜCADELE DÖNEM İ HÜKÜMETLER İNİN PROGRAMLARINDA DI Ş POL İTİKA (1920 -1923)

1.1. Dönemin Genel Özellikleri ve Hükümetleri...... 4 1.1.1. Dönemin genel özellikleri...... 4 1.1.2. Dönemin hükümetleri...... 8 1.2. Dönemin Hükümetlerinin Programlarında Dı ş Politika ...... 9 1.2.1. I. İcra Vekilleri Heyeti'nin ( 03 Mayıs 1923 - 23 Ocak 1921 ) programında dı ş politika...... 9 1.2.2. II. ( 24 Ocak 1921 - 18 Mayıs 1921), III. ( 19 Mayıs 1921 - 09 Temmuz 1922), IV. ( 12 Temmuz 1922 - 04 A ğustos 1923) İcra Vekilleri Heyeti'nin programında dı ş politika...... 9 1.2.3. V. İcra Vekilleri Heyeti'nin ( 14 A ğustos 1923 - 29 Ekim 1923 ) programında dı ş politika...... 9 1.3. Hükümet Programlarının Dı ş Politika Yakla şımlarının Uygulama Alanına Yansıması ...... 10

1.3.1. I. İcra Vekilleri Heyeti'nin programında dı ş politikanın uygulama alanına yansıması...... 11

1.3.2. II., III., IV. İcra Vekilleri Heyetleri'nin programlarında dı ş politikanın uygulama alanına yansıması...... 14 iv

1.3.3. V. İcra Vekilleri Heyeti'nin programında dı ş politikanın uygulama alanına yansıması...... 19

İKİNC İ BÖLÜM CUMHUR İYET HALK PART İSİ HÜKÜMETLER İNİN PROGRAMLARINDA DI Ş POL İTİKA (1923 - 1950)

2.1. Dönemin Genel Özellikleri ve Hükümetleri...... 22 2.1.1. Dönemin genel özellikleri...... 22 2.1.2. Dönemin hükümetleri...... 25 2. 2. Dönemin Hükümetlerinin Programlarında Dı ş Politika ...... 29 2.2.1. I. ve II. İsmet Pa şa ( İnönü) Hükümetleri ( 30 Ekim 1923 -06 Mart 1924 / 06 Mart 1924 - 22 Kasım 1924 ) programlarında dı ş politika...... 29 2.2.2. Hükümeti ( 22 Kasım 1924 - 03 Mart 1925 ) programında dı ş politika...... 30 2.2.3. III. İsmet Pa şa ( İnönü) Hükümeti (03 Mart 1925 -01 Kasım 1927) programında dı ş politika ...... 32 2.2.4. IV. İsmet Pa şa ( İnönü) Hükümeti ( 01 Kasım 1927 - 27 Eylül 1930 ) programında dı ş politika ...... 32 2.2.5. V. İsmet Pa şa ( İnönü) Hükümeti ( 27 Eylül 1930 - 04 Mayıs 1931 ) programında dı ş politika...... 33 2.2.6. VI. İsmet Pa şa ( İnönü) Hükümeti ( 04 Mayıs 1931- 01 Mart 1935 ) programında dı ş politika...... 33 2.2.7. VII. İsmet Pa şa ( İnönü) Hükümeti ( 01 Mart 1935 -01 Kasım 1937 ) programında dı ş politika...... 34 2.2.8. I. Celal Bayar Hükümeti ( 01 Kasım 1937 - 11 Kasım 1938 ) programında dı ş politika ...... 35 2.2.9. II Celal Bayar Hükümeti ( 11 Kasım 1938 - 25 Ocak 1939 ) programında dı ş politika...... 35

v

2.2.10. I. ve II. Hükümetleri ( 25 Ocak 1939- 03 Nisan 1939 / 03 Nisan 1939 - 09 Temmuz 1942 ) programlarında dı ş politika...... 36 2.2.11. I. Şükrü Saraço ğlu Hükümeti ( 09 Temmuz 1942-09 Mart 1943 ) programında dı ş politika ...... 36 2.2.12. II. Şükrü Saraço ğlu Hükümeti ( 09 Mart 1943- 07 A ğustos 1946 ) programında dı ş politika...... 36 2.2.13. Hükümeti ( 07 A ğustos 1946 - 10 Eylül 1947 ) programında dı ş politika...... 37 2.2.14. l. Hükümeti ( 10 Eylül 1947 -10 Haziran 1948 ) programında dı ş politika ...... 38 2.2.15. II. Hasan Saka Hükümeti ( 10 Haziran 1948 - 16 Ocak 1949 ) programında dı ş politika...... 38 2.2.16. Şemsettin Günaltay Hükümeti ( 16 Ocak 1949 - 22 Mayıs 1950) programında dı ş politika ...... 38 2.3. Hükümet Programlarının Dı ş politika Yakla şımlarının Uygulama Alanına Yansıması ...... 40 2.3.1. I. ve II. İsmet Pa şa ( İnönü) Hükümetleri programlarında dı ş politika yakla şımının uygulama alanına yansıması...... 40 2.3.2. Fethi Okyar Hükümeti programında dış politika yakla şımının uygulama alanına yansıması...... 41 2.3.3. III., IV., V., VI., VII. İsmet Pa şa ( İnönü) Hükümetleri programlarında dı ş politika yakla şımının uygulama alanına yansıması...... 41 2.3.4. I., II. Celal Bayar Hükümetleri programlarında dı ş politika yakla şımının uygulama alanına yansıması...... 43 2.3.5. I. ve II. Refik Saydam Hükümetleri programlarında dı ş politika yakla şımının uygulama alanına yansıması...... 43 2.3.6. I. ve II. Şükrü Saraço ğlu Hükümetleri programlarında dı ş politika yakla şımının uygulama alanına yansıması...... 44 2.3.7. Recep Peker Hükümeti programında dı ş politika yakla şımının uygulama alanına yansıması...... 45 2.3.8. I. ve II. Hasan Saka Hükümetleri programlarında dı ş politika yakla şımının uygulama alanına yansıması...... 46 vi

2.3.9. Şemsettin Günaltay Hükümeti programında dı ş politika yakla şımının uygulama alanına yansıması...... 46

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM DEMOKRAT PART İ HÜKÜMETLER İNİN PROGRAMLARINDA DI Ş POL İTİKA (1950-1960)

3.1. Dönemin Genel Özellikleri ve Hükümetleri...... 48 3.1.1. Dönemin genel özellikleri...... 48 3.1.2. Dönemin hükümetleri...... 49 3.2. Dönemin Hükümetlerinin Programlarında Dı ş Politika...... 49 3.2.1. I. Adnan Menderes Hükümeti ( 22 Mayıs 1950 - 09 Mart 1951 ) programında dı ş politika...... 49 3.2.2. II. Adnan Menderes Hükümeti ( 09 Mart 1951-17 Mayıs 1954 ) programında dı ş politika...... 51 3.2.3. III. Adnan Menderes Hükümeti (17 Mayıs 1954 - 09 Aralık 1955 ) programında dı ş politika...... 51 3.2.4. IV. Adnan Menderes Hükümeti (09 Aralık 1955 - 25 Kasım 1957) programında dı ş politika...... 53 3.2.5. V. Adnan Menderes Hükümeti ( 25 Kasım 1957 - 27 Mayıs 1960) programında dı ş politika...... 54 3.3. Hükümet Programlarının Dı ş Politika Yakla şımlarının Uygulama Alanına Yansıması...... 56 3.3.1. I., II., III., IV. ve V. Adnan Menderes Hükümetleri programlarında dı ş politika yakla şımının uygulama alanına yansıması...... 56

vii

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM 27 MAYIS ASKER İ DARBES İNDEN 12 EYLÜL ASKER İ DARBES İNE KADAR HÜKÜMET PROGRAMLARINDA DI Ş POL İTİKA (1960-1980)

4.1. Dönemin Genel Özellikleri ve Hükümetleri...... 66 4.1.1. Dönemin genel özellikleri...... 66 4.1.2. Dönemin hükümetleri...... 68 4.2. Dönemin Hükümet Programlarında Dı ş Politika...... 70 4.2.1. I. ve II. Cemal Gürsel Hükümetleri ( 30 Mayıs 1960 - 05 Ocak 1961 / 05 Ocak 1961- 20 Kasım 1961 ) programlarında dı ş politika...... 70 4.2.2. VIII. İsmet İnönü Hükümeti ( 20 Kasım 1961 - 25 Haziran 1962) programında dı ş politika...... 71 4.2.3. IX. İsmet İnönü Hükümeti ( 25 Haziran 1962 - 25 Aralık 1963 ) programında dı ş politika...... 72 4.2.4. X. İsmet İnönü Hükümeti ( 25 Aralık 1963 - 20 Şubat 1965 ) programında dı ş politika...... 73 4.2.5. Suat Hayri Ürgüplü Hükümeti ( 20 Şubat 1965 - 27 Ekim 1965 ) programında dı ş politika...... 74 4.2.6. I. Süleyman Demirel Hükümeti ( 27 Ekim 1965 - 03 Kasım 1970 ) programında dı ş politika...... 75 4.2.7. II. Süleyman Demirel Hükümeti ( 03 Kasım 1970 - 06 Mart 1970 ) programında dı ş politika...... 76 4.2.8. III. Süleyman Demirel Hükümeti ( 06 Mart 1970 - 26 Mart 1971) programında dı ş politika...... 77 4.2.9. I. Hükümeti ( 26 Mart 1971 - 11 Aralık 1971 ) programında dı ş politika...... 78 4.2.10. II. Nihat Erim Hükümeti ( 11 Aralık 1971 - 22 Mayıs 1972 ) programında dı ş politika...... 79 4.2.11. Hükümeti ( 22 Mayıs 1972 - 15 Nisan 1973 ) programında dı ş politika...... 80

viii

4.2.12. Hükümeti ( 15 Nisan 1973 - 26 Ocak 1974) programında dı ş politika...... 81 4.2.13. I. Bülent Ecevit Hükümeti ( 26 Ocak 1974 - 17 Kasım 1974) programında dı ş politika...... 82 4.2.14. Hükümeti ( 17 Kasım 1974 - 31 Mart 1975 ) programında dı ş politika...... 82 4.2.15. IV. Süleyman Demirel Hükümeti ( 31 Mart 1975 - 21 Haziran 1977 ) programında dı ş politika...... 85 4.2.16. II. Bülent Ecevit Hükümeti ( 21 Haziran 1977 - 21 Temmuz 1977) programında dı ş politika ...... 86 4.2.17. V. Süleyman Demirel Hükümeti ( 21 Temmuz 1977 - 05 Ocak 1978 ) programında dı ş politika...... 87 4.2.18. III. Bülent Ecevit Hükümeti ( 05 Ocak 1978 - 12 Kasım 1979 ) programında dı ş politika...... 88 4.2.19. VI. Süleyman Demirel Hükümeti ( 12 Kasım 1979 - 12 Eylül 1980) programında dı ş politika ...... 89 4.3. Hükümet Programlarının Dı ş Politika Yakla şımlarının Uygulama Alanına Yansıması...... 91 4.3.1. I. ve II. Cemal Gürsel Hükümetleri programlarında dı ş politika yakla şımının uygulama alanına yansıması...... 91 4.3.2. VIII.,IX., ve X. İsmet İnönü Hükümetleri programlarında dı ş politika yakla şımının uygulama alanına yansıması...... 91 4.3.3. Suat Hayri Ürgüplü Hükümeti programında dı ş politika yakla şımının uygulama alanına yansıması...... 92 4.3.4. I., II., III., IV.,V. ve VI. S. Demirel Hükümetleri programlarında dı ş politika yakla şımının uygulama alanına yansıması...... 93 4.3.5. I. ve II. Nihat Erim Hükümetleri programlarında dı ş politika yakla şımının uygulama alanına yansıması...... 94 4.3.6. Ferit Melen Hükümeti programında dı ş politika yakla şımının uygulama alanına yansıması...... 95 4.3.7. Naim Talu Hükümeti programında dı ş politika yakla şımının uygulama alanına yansıması...... 94 ix

4.3.8. I., II. ve III. Bülent Ecevit Hükümetleri programlarında dı ş politika yakla şımının uygulama alanına yansıması...... 94 4.3.9. Sadi Irmak Hükümeti programında dı ş politika yakla şımının uygulama alanına yansıması...... 95

DE ĞERLEND İRME VE SONUÇ...... 96 KAYNAKLAR……...... 98 ÖZGEÇM İŞ ...... 101

x

TABLOLAR L İSTES İ

Tablo 1 : 1920-1923 yılları arasındaki hükümetlerin listesi………………..…8 Tablo 2 : 1923-1950 yılları arasındaki hükümetlerin listesi…………………25 Tablo 3 : 1950-1960 yılları arasındaki hükümetlerin listesi…………………49 Tablo 4 : 1960-1980 yılları arasındaki hükümetlerin listesi…………………68

xi

KISALTMALAR

AET : Avrupa Ekonomik Toplulu ğu a. g. e. : Adı geçen eser AP : Adalet Partisi bkz. : Bakınız BM : Birle şmi ş Milletler C. : Cilt CENTO : Central Treaty Organization CGP : Cumhuriyet Güven Partisi CHF : Cumhuriyet Halk Fırkası CHP : Cumhuriyet Halk Partisi CKMP : Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Der. : Derleyen DP : Demokrat Parti Ed. : Editör MGP : Milli Güven Partisi MHP : Milliyetçi Hareket Partisi MSP : Milli Selamet Partisi NATO : Kuzey Atlantik Paktı (North Atlantic Treaty Organization) s. : sayfa S. : Sayı SSCB : Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birli ği TBMM : Türkiye Büyük Millet Meclisi TC : Türkiye Cumhuriyeti TTK : Türk Tarih Kurumu TSK : Türk Silahlı Kuvvetleri YTP : Yeni Türkiye Partisi yy. : Yüzyıl

xii

ÖNSÖZ

Genç Türkiye'nin kurulu şundan bu yana emeklemesi, yürümesi ve karakterinin olu şmasını sa ğlayan bu dönemin kısmen incelenmesi ve hataların ortaya konması ile gelecekte bu ya şananların tekrarlanmaması için önemli bir adım olaca ğı inancıyla bu tez ortaya konulmaya çalı şılmı ştır. Yeni Türk Devletinin kurulmasından ba şlayarak (1920) Kurtulu ş sava şı dönemi, ekonomide liberalizm siyasetini benimseyen çok partili dönemin ardından askeri darbenin ya şandı ğı 1980'li yıllara kadar hükümetlerin dı ş politika yakla şımları ve bu do ğrultuda hangi uygulamalara yer verdikleri tezimin asıl konusunu olu şturmaktadır. Hükümetlerin dı ş politika yakla şımları ile uygulamada hangi problem üzerinde etkili oldukları, uygulamaların söylenilenlerle aynı do ğrultuda geli şip geli şmedi ği ortaya konulmak istenmi ştir. İlk bölüm olan Milli Mücadele Dönemi'nin bir bütün halinde incelenmesi gerekti ğini dü şündü ğüm için programların uygulama alanına yansımasını kesin hatlar ile ayırmanın do ğru olmayaca ğı kanaatiyle bir bütün olarak de ğerlendirdim. İkinci bölümde ise hükümetler çok çe şitlilik göstermedi ğinden dı ş politikaların uygulama alanına yansımasını kesin hatlarıyla ayırmadım. Üçüncü bölümde ise; iktidar tamamen DP hükümetleri arasında el de ğiştirdi ği için dı ş politikanın uygulama alanına yansımasının bölümlere ayrılması oldukça zordu. Son bölümde ise önceki bölümlerden farklı olarak aynı hükümetler farklı zamanlarda iktidar oldukları için yine bunları kendi bütünlükleri içinde incelemeyi uygun gördüm. Şu ana kadar ya şadı ğım en büyük zorluk bu hükümetlerin dı ş politikalarının uygulama alanına yansımasının bölümlere ayrılması oldu. Takdir edilir ki konunun bir hayli karma şık olması ve mümkün oldu ğunca nesnel verilerden yararlanmak, tarihi olayları anlatırken yanlış anla şılmalara meydan vermemek, öznel yorumlar yaparken de nesnel dayanaklar göstermenin zorlu ğu beni konunun a ğırlı ğı altında ezdi. Fakat bir yandan da dı ş politikamız konusunda derinlemesine bilgi ve birikim kazanmama yol açması tesellim oldu. Tezimde mümkün oldu ğunca açık ve anla şılır bir şekilde olayları sentezlemeye çalı ştım. Elbette dı ş politika uzmanı olamamanın etkisiyle eksikliklerimin oldu ğunu do ğal olarak kabul ediyorum.Bu çalı şmalarım esnasında yardımını ve deste ğini benden esirgemeyen sevgili e şim Songül'e ve tezimin ortaya xiii

çıkmasında bilgi ve birikimi, ayrıca tavsiyeleri ile yardımcı olan Sayın hocam Yard. Doç. Dr. Süleyman TÜZÜN'e çabalarından dolayı te şekkür etmeyi bir borç bilirim. Gökhan YILMAZ

GİRİŞ

Bir milletin devamlılı ğı yine o milletin ya şadıklarını unutmaması, geçmi şinden ibret alması ve temel dinamiklerini olu ştururken bunlardan hareket etmesine ba ğlıdır. Geçmi şin tecrübelerinden ders alarak gelece ği planlayan diplomasi, temsilcisi oldu ğu devleti hem uluslararası platformda geri planda bırakmayacak hem de devletinin uzun süre var olmasına katkıda bulunacaktır. Türk milleti, istiklal mücadelesinden alnının akı ile çıkmı ş ve i şgalcileri topraklarından çıkarmakta ba şarılı olmu ştur. Bu dönemde (1920-1938) Cumhurba şkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve kurdu ğu tek parti CHF milletin ve devletin kaderine tam olarak hükmetmi ş, dı ş politika da Atatürk’ün "Yurtta barı ş, dünyada barı ş" ilkesi do ğrultusunda yürütülmü ştür. Ba ğımsızlık mücadelesi batılı devletlere kar şı verilmi ş olmasına ra ğmen bundan sonra da batıya arkasını dönmeyen bir dı ş politika yürütülmü ştür. Misak-ı Milli ilkeleri dı ş politikanın ruhunu ve temelini olu şturmu ştur. Bu dönemin ardından gelen İsmet İnönü Türkiye'sini kritik ve çalkantılı olaylar beklemektedir. 1938’de Atatürk’ün vefatının ardından cumhurba şkanı olan İsmet İnönü II. Dünya Sava şının patlak vermesi üzerine ya şanan sıkıntıları otoriter ve duruma hakim bir şekilde atlatmı ştır. İnönü, Akdeniz’de Mussolini tehlikesi ve çok yakla şmı ş olan II. Dünya Sava şı öncesi İngiltere ve Fransa ile dayanı şmaya do ğru bir dı ş politika anlayı şı geli ştirmi ştir. Bu arada II. Dünya Sava şı öncesi Atatürk’ün gerçekle şmesini çok istedi ği Hatay’ın vatan topra ğına katılması ba şarısını da elde etmi ştir. Yirmi yedi yıl süren CHP'nin tek parti dönemi, disiplinli bir demokrasi anlayı şı ile geçirildikten sonra yerini, DP'ye bırakmı ştır. Dönemin Cumhurba şkanı Celal Bayar ve Ba şbakan Adnan Menderes hükümetlerinin dı ş politikalarında öncelik verdikleri konuları özetlemek gerekirse: Batı dünyası ve özellikle Amerika ile ili şkileri arttırmak, güvenli ğimiz için NATO'ya girmek, ekonomik kalkınmayı arttırmak için dı ş yardımlardan mümkün mertebede istifade etmek ve yetersiz, eskimi ş alt yapıyı yenileyecek yatırımlarda bulunmak şeklinde kar şımıza çıkmaktadır. Bu dönemde Türkiye; SSCB tehdidine kar şı müttefik aramaya ba şlamı ştır. Bunun için 20 Haziran 1950’de patlak veren Kore Sava şına en aktif bir 2

şekilde cevap veren birkaç devletten biri olmu ştur. Bu hareket Türkiye’nin NATO ya alınmasında etkili olmu ş, 1953’te Türkiye, Yunanistan , Yugoslavya arasında Balkan Paktı imzalanmı ş, 1955’te Türkiye, İran, Irak, Pakistan arasında Ba ğdat Paktı kurulmu ştur. * Bu yıllarda ayrıca Amerika ile askeri i şbirli ği geli ştirilerek kar şılıklı taahhütlerde bulunulmu ştur. 1957’de Roma Antla şmasının imzalanmasıyla olu şturulan Ortak Pazar (bugünkü Avrupa Birli ğinin ilk şekli) ile NATO'ya üyeli ği hedefleyen giri şimlerimiz de gündeme gelmi ştir. Uzun yıllar dı ş ili şkilerimizi etkileyen Kıbrıs sorunu 1955’ten itibaren giderek önem kazanmıştır. On yıllık DP yönetiminin son veremedi ği kaos en sonunda askeri darbelere ve koalisyon hükümetlerinin kurulmasına yol açmı ştır. 27 Mayıs 1960 Askeri darbesi ile DP iktidardan uzakla ştırılmı ş ve bir süre askeri bir yönetim iktidar olmu ştur. Bu dönemde Türkiye uluslar arası taahhütlerini sürdürmeye devam etmi ştir. 1961’de yeniden çok partili siyasi hayata geçilerek, yeni seçimler yapılmı ştır. Seçimler sonrası İsmet İnönü ba şbakanlı ğa getirilerek ilk koalisyon hükümetleri devri açılmı ş ve İnönü tarafından üç kere koalisyon hükümeti kurulmu ştur. Bu dönemde AET ile müzakereler yo ğunla ştırılarak 1963 Eylül’ünde Türkiye’ye “ortak üye” statüsü veren Antla şması imzalanmı ştır. Buna göre bazı hazırlık ve i şbirli ği a şamalarından sonra 1995 yılından itibaren “tam üyeli ğe”yönelik son a şamaya girilece ği öngörülmü ştür. 1960'ta Türk- Rum siyasi ortaklı ğı temeli üzerine kurulmu ş Ba ğımsız Kıbrıs Cumhuriyeti iki yıl kadar devam etmi ş, sonra gittikçe artan dengesizlik ve çeki şmelere saplanarak silahlı çatı şmalara girecek kadar sosyal ve siyasal denge bozulmu ştur. 1963-1964 olayları Yunanistan ile krizlere yol açmı ştır. Kıbrıs sorunu artık Türkiye’nin dı ş politikasında devamlı ba ş kö şeye oturmu ş ve dı ş ili şkilerini bir hayli etkilemeye ba şlamı ştır. Amerika ile “Johnson Mektubu” gerilimi ya şanmı ştır. 1967’de Kıbrıs'ta artan Yunan askeri varlı ğı ve faaliyetleri Türkiye’yi askeri müdahale ve hatta bir Türk-Yunan sava şı e şiğine getirmi ş ise de çe şitli arabuluculuk faaliyetlerinden sonra bitmeyen müzakereler devri açılmı ştır. 1

* Ba ğdat Paktı daha sonra 1958'de Irak'ın ayrılması ile CENTO ismini almı ştır. 1 Ayrıca bkz. Melek Fırat, 1960-71 Arası Türk Dı ş Politikası ve Kıbrıs Sorunu , Ankara, 1997, s. 50- 51. 3

Bu geli şmeler ı şığında Türkiye’nin kom şu SSCB ile ili şkileri yeni bir politik sürece girmi ş üst düzey kar şılıklı ziyaretler ile Türkiye’ye krediler ve bazı sanayi tesisleri kurulması a şamasına geçilmi ştir. 1974’de Yunanistan'ın deste ğiyle Kıbrıs’ta bir hükümet darbesi yapılması üzerine Türkiye o sıradaki Bülent Ecevit hükümetinin kararıyla antlaşmalarda kendisine tanınmı ş garantörlük hakkını kullanarak adaya asker çıkarmı ştır. Türkiye Barı ş Harekatını yürüterek Kıbrıs’ın bir kısmında askeri kontrol kurup, iki toplumun kanlı çatı şmalarına son vermi ştir. Bu durum Yunanistan’da rejim krizine yol açmı ş, iktidardaki askeri cunta devrilmi ş ve sivil yönetim kurulmu ştur. Bütün bu geli şmeler Türkiye’nin dı ş ili şkilerinde yeni etkiler göstermi ştir. Özellikle de Türk-Yunan ili şkilerinde hem Kıbrıs hem de Ege ve Batı Trakya konularında halen de sürmekte olan güçlükler ve gerginlikleri arttırmı ştır. 1975 Şubatında Türk kesimi Kıbrıs’ta bir Federe Devlet kurdu ğunu ilan etmi ştir. Bu yıllarda Avrupa’da bloklar arası bir yumu şamaya yönelik muhtelif Avrupa Güvenlik ve İş birli ği Konferansı çalı şmaları da sonuçlanmı ş ve ortaya çıkan temel doküman olan “Helsinki Son Senedi” Finlandiya'da Temmuz 1975 zirve toplantısına katılan dünya liderleriyle Ba şbakan Süleyman Demirel tarafından Türkiye adına imzalanmı ştır. 2

2 William Hale , Türkiye'de Ordu ve Siyaset, , 1996, s. 72-73. ; Kemal Girgin, Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemleri Hariciye Tarihimiz , Ankara, 1994, s. 117 ; Ercüment Yavuzalp, Liderlerimiz ve Dı ş Politika , İstanbul, 1996, s. 81-82. BİRİNC İ BÖLÜM MİLL İ MÜCADELE DÖNEM İ HÜKÜMETLER İNİN PROGRAMLARINDA DI Ş POL İTİKA (1920-1923)

1.1. Dönemin Genel Özellikleri ve Hükümetleri

1.1.1. Dönemin genel özellikleri

Osmanlı Devleti'ne Sevr Antla şmasını kabul ettiren müttefikler her ne kadar güçlü gibi görünse de, Türk Kurtulu ş Sava şı'nın ba şlangıcında Anadolu’yu daha fazla sıkı ştıracak durumları kalmamı ştı. İngiltere; Hindistan, Mısır ve İrlanda’daki ba ğımsızlık hareketleri ve Orta Do ğu'da Araplara verdi ği ba ğımsızlık sözleri sebebiyle zorlanırken, aynı zamanda da kendi ülkesindeki i şçi hareketleriyle uğra şıyordu. Fransa gerek Katolik gerekse komünist yanlısı sendikaların eylemleri ve grevlerle u ğra şıyordu. İtalya ise yönetime el koyacak olan fa şistlerle mücadele ediyordu. Müttefikler kendi içlerinde bazı sorunlarla u ğra şırken aynı zamanda aralarında da çe şitli anla şmazlıklar ya şıyorlardı. İtalya, Adriyatik’te ve Antalya’da İngiltere’ye danı şmadan hareket ediyor, İngiltere İtalya’ya söz verilen İzmir’e Yunanistan’ı çıkarıyordu. Fransa bir taraftan Almanya konusunda kendisini frenleyen İngiltere’den rahatsız oluyor, bir yandan da kendisine söz verilen Musul’dan sonra Antep’in İngilizlerce i şgal edilmesine tepki gösteriyordu. Sonunda İtalya ve Fransa, İngiltere’yi Ankara kar şısında yalnız bıraktı. Aynı zamanda Yunanistan da yalnız kalmı ş oldu. Sevr Antla şması'nda hiç hesaba katılmayan SSCB, Bol şevik İhtilali'nden sonra tanınma gayretleri içerisinde Ankara’yla yakınla şıyordu. Orta Do ğu petrolleri üzerindeki emelleri u ğruna Fransa’yı bile küstüren İngiltere, bu konuda Türkleri bir hayli u ğra ştıracaktır: " İngiltere’nin Irak Kralı 5

Faysal I ile imzaladı ğı manda anla şmasının (10 Ekim 1922) Mudanya bırakı şmasıyla (11 Ekim 1922) çakı şmasını rastlantı saymak güçtür. 3" Bu dönem, Türk milletinin istiklal mücadelesini verdi ği hem askeri hem de siyasi anlamda sancılı bir dönemdir. Bir yandan i şgalci devletlere kar şı ba ğımsızlık mücadelesi verilirken öte yandan da kendi içinde İstanbul Hükümeti ve Milli Mücadele kar şıtlarına kar şı mücadele ediyordu. Yeni Türk devletinin temelleri bu mücadeleler sonucunda kazanılan ba şarıların üzerine kuruldu. Birinci Dünya Sava şının bitmesinin hemen ardından Mondros Mütarekesi ve ardından Sevr Antla şmasının hükümlerini İstanbul Hükümetine kabul ettiren müttefikler daha önce kendi aralarında yaptıkları payla şım planları do ğrultusunda Osmanlı topraklarını çoktan i şgallere ba şlamı şlardı. Buna kar şı Misak-ı Milli ile her şeyden önce milli ve bölünmez bir Türk vatanının sınırları çizilmi ş, Milli Mücadelenin ruhu olu şturulmu ş, Türk dı ş politikasının hedefleri belirlenmi ştir. Devletin ba ğımsızlı ğı, milletin gelece ği ve devamlı bir barı ş sa ğlanması için yapılabilecek en son fedakarlıklar tespit edilmi ştir. Denilebilir ki: " Misak-ı Milli Mondros Mütarekesi ve sonrasında geli şen olaylara tepki olarak do ğmu ştur. 4" Misak-ı Milli’nin esasları Amasya Tamimi, Erzurum ve Sivas Kongre kararları ve bütün geli şmeler içinde, milli hareket içinde yapılmı ş bütün tartı şmaların bir sonucudur. Misak-ı Milli, Türk milletinin temsilcilerinin kabul etti ği bir karardır. Meclisin kararı oldu ğundan, aynı zamanda Türk milletinin de kararı oldu ğu anlamına gelmekteydi. Bu açıdan Misak-ı Milli'nin kabulü ile Milli Mücadele Osmanlı Meclis- i Meb'usan'ı tarafından resmen kabul edilmi ş ve milletimize mal edilmi ştir. Dolayısıyla Misak-i Milli'nin kabulü ile daha sonraki yıllarda, İngiltere, Fransa ve di ğer devletlerle olan münasebetlerde Misak-ı Milli'den temel ilke olarak istifade edilmi ştir. Misak-i Milli gerek Milli Mücadele yıllarında, gerekse sonradan, Türk devletinin iç ve dı ş siyasetinde rehber olmu ştur. Özellikle Atatürk döneminde Türk dı ş politikasının ruhu ve ana hedefi olarak uygulanmaya çalı şılmı ştır.

Türk milletinin, gelecekte barı ş ve huzur içinde hayatını sürdürebilmek için taleplerin Misak-ı Milli adı altında tespit etti ğine, bütün milletin bu amacın etrafında

3 Baskın Oran, Türk Dı ş Politikası , C.I, İstanbul, 2001, s. 101 4 Fahir Armao ğlu, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi , İstanbul, 1984, s. 55 6

birle şti ğini söyleyebiliriz. Ayrıca Misak-ı Milli'nin kapsadı ğı bütün Türk topraklarını, Türkiye dahiline almayan bir anla şmayı kimsenin, hatta milli meclisin imzalamaya yetkili olmadı ğı görü şüne de yer verilmi ştir. 5 Misak-ı Milli ile ilgili olarak Mustafa Kemal Pa şa Türk milletinin takip edeceği milli siyasetin esaslarını ise şu şekilde açıklamı ştır: "Osmanlı Devleti’nin izledi ği siyaset milli olmadı ğı gibi aynı zamanda belirsiz ve istikrarsız bir siyasetti. Çe şitli milletleri ortak ve genel bir ad altında toplamak ve bu de ğişik ulustan e şit haklar ve ko şullar altında bulundurarak güçlü bir devlet kurmak parlak ve çekici bir siyasal görü ştür. Ama aldatmacadır. Dahası hiç bir sınır tanımayarak dünyadaki bütün Türkleri bir devlet olarak birle ştirmek, ula şılamayacak bir amaçtır. Bu, yüzyılların ve yüzyıllarca ya şamakta olan insanların çok acı, çok kanlı olaylar île ortaya koydu ğu bir gerçektir" diyen Mustafa Kemal Pa şa, Panislamizm ve Panturanizm politikalarının dünyada ba şarıya ula şamadı ğını vurgulamı ştır. Sözlerine daha sonra şöyle devam etmi ştir ”Bizim açıklık ve uygulanabilirlik gördü ğümüz siyasal yöntem ulusal siyasadır. Ulusumuzun güçlü mutlu ve sa ğlam bir düzen içinde ya şayabilmesi için devletin bütünüyle ulusal bir siyasa gütmesi ve bu siyasanın, iç örgütlerimize tam uyumlu ve dayalı olması gereklidir. Ulusal siyasa demekle anlatmak istedi ğimiz şudur; Ulusal sınırlarımız içinde her şeyden önce kendi gücümüze dayanarak varlı ğımızı koruyup ulusun ve yurdun gerçek mutlu ğuna ve bayındırlı ğına çalı şmak geli şigüzel ula şılmayacak istekler pe şinde ulusu u ğra ştırmamak ve zarara sokmamak, uygarlık dünyasının uygarca ve insanca davranı şını ve kar şılıklı dostlu ğunu beklemektir. Ulus ve devlet olarak ya şanılan acı gerçeklerin bir analizi olan bu konu şma yeni Türkiye Devletinin izleyece ği ulusal barı şçıl ve gerçekçi bir politikanın da temelini olu şturmu ştur. 6" Uğranılan yıkılma tehlikesi kar şısında devlet ve millet görevlerinin uzun süre "mercisiz" kalmasının yarataca ğı tehlikelere dikkati çeken Mustafa Kemal Pa şa, vatanı parçalanmaktan kurtarmak için alınacak önlemlerin artık meclise ait oldu ğunu bildirmi ş ve vakit geçirilmeden sorumlulu ğu takdir ve tespit edilecek bir hükümetin kurulmasını meclise önermi ştir. Bu öneride özetle şöyle deniliyordu:

5 Kültür Bakanlı ğı , Atatürk Dı ş Politikası , Ankara, 1992 s.130 6 Nimet Arslan (Der.), Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri , C.II, Ankara, 1961, s. 438. 7

• Hükümet kurmak zorunludur. • Geçici oldu ğu bildirilerek bir hükümet ba şkanı tanımak ya da bir padi şah vekili ortaya çıkarmak uygun de ğildir. • Meclis'te yo ğunla şan ulusal iradenin yurdun alın yazısına do ğrudan do ğruya el koymasını kabul etmek temel ilkedir. Millet Meclisi'nin üstünde bir güç yoktur. • TBMM yasama ve yürütme yetkilerini kendinde toplamı ştır. • Meclis’ten seçilecek ve vekil olarak görevlendirilecek bir kurul hükümet işlerine bakar. Meclis ba şkanı bu kurulun da ba şkanıdır.

Not: Padi şah ve Halife baskı ve zordan kurtuldu ğu zaman Meclis’in düzenleyece ği yasal ilkeler içinde durumunu alır. Böylece kuvvetler birli ğine dayanan bir hükümet önerilmekteydi. 7 Mustafa Kemal Pa şanın yeni bir hükümetin kurulması için bir öneride bulundu ğu zaman ülkenin gerçek bir hükümete ihtiyacı vardı. Zira İstanbul’un işgalinden sonra ülke topraklarının büyük bir bölümü denetimsiz bir duruma girmi şti. Yer yer karı şıklıklar, isyanlar çıkarılmaktaydı. Öyle ki Anadolu ba şsız bir vücut şekline dönü şmü ştü. Herkes kendini mutlak yetki sahibi olarak görüyordu. Nihayet 25 Nisan 1920'de TBMM'de sekiz ki şiden olu şan geçici bir hükümet kurulmu ştur. TBMM’nin özgür oylarıyla seçilen yeni Türkiye’nin bu ilk hükümeti izleyece ği politikayı belirlemek üzere bir hükümet programı hazırlamı ş 3 Mayıs 1920’de TBMM’nin onayına sunmu ştur.

7 M. Kemal Atatürk , Nutuk , C.II , Ankara, 2000, s.438 8

1.1.2. Dönemin hükümetleri 1920-1923 yılları arasında kurulan hükümetler a şağıda sunulmu ştur.

Tablo:1 1920-1923 yılları arasındaki hükümetlerin listesi

Devlet Ba şkanları Hükümetler Dı şişleri Bakanları

Muvakkat İcra Encümeni Reisi: M. Kemal Pa şa Bekir Sami Bey (25 Nisan 1920-02 Mayıs 1920) (25 Nisan 1920-12 Mayıs TBMM Reisi Mustafa I. İcra Vekilleri Heyeti Ba şvekil: 1921) Kemal Mustafa Fevzi Pa şa (24 Nisan 1920-29 Ekim (03 Mayıs 1920-23 Ocak 1921) 1923) II. İcra Vekilleri Heyeti Ba şvekil: M. Fevzi Pa şa (24 Ocak 1921-18 Mayıs 1921) III. İcra Vekilleri Heyeti Ba şvekil: M. Fevzi Pa şa (19 Mayıs 1921-09 Temmuz 1922) (16 Mayıs 1921-25 Ekim IV. İcra Vekilleri Heyeti Ba şvekil: 1922) Hüseyin Rauf Bey (12 Temmuz 1922-04 A ğustos 1923) V. İcra Vekilleri Heyeti Ba şvekil: Ali Mustafa İsmet Pa şa Fethi Bey (26 Ekim 1922-22 Kasım (14 A ğustos 1923-29 Ekim 1923) 1924)

9

1.2. Dönemin Hükümetlerinin Programlarında Dı ş Politika

1.2.1. I. İcra Vekilleri Heyeti'nin ( 03 Mayıs 1923 - 23 Ocak 1921 ) programında dı ş politika

Kurulan ilk hükümetin amacı öncelikle yabancı devletlere kar şı istiklal ve hürriyetimizi kanıtlamaya çalı şmak olmu ştur. Bu konuyla ilgili olarak maarif vekili Dr. Rıza Nur icra vekilleri görü şmelerinde şunları söylemi ştir. "Siyaseti hariciyemizde istihdaf etti ğimiz maksat, bugün payitahtımızı esaret ve tahakküm altında bulunduran devletleri evvelce İstanbul'da in'ikad etmi ş olan son Meclisi Meb'usanın müttefikan tanzim ve tesbit etti ği Ahd ve Misak-ı Milli dairesinde istiklalimize hürmetkar kılmaktır. 8"

1.2.2. II. ( 24 Ocak 1921 - 18 Mayıs 1921) , III. ( 19 Mayıs 1921 - 09 Temmuz 1922) , IV. ( 12 Temmuz 1922 - 04 A ğustos 1923) İcra Vekilleri Heyetleri'nin programlarında dı ş politika

Bu dönem heyetleri bir program getirmemekle beraber kendilerinden önceki İcra Vekilleri'nin programından sapmamı şlardır. Bilindi ği gibi bu dönem hükümetleri ola ğanüstü bir zamanda i ş ba şına gelmi ştir. İş galler kar şısında istiklal mücadelesi veren bir milletin icra vekilli ğini üstlenen bu heyetler kendi dönemlerinde Misak'ı Milli kararlarını yerine getirmeye çalı şmı şlardır.

1.2.3. V. İcra Vekilleri Heyeti'nin ( 14 A ğustos 1923 - 29 Ekim 1923 ) programında dı ş politika

Hükümet ülkenin refah ve bekasını sa ğlamak amacıyla öncelikle dı şarıya borçlarımızı ödemek ve ardından ülke içi üretimi ve ticareti sağlamak yolunda adımlar atmaya ba şlamı ştır. Bu konuyla ilgili olarak V. icra vekilleri heyeti reisi Ali Fethi Bey şunları söylemi ştir: "Bundan sonra her nevi şirketlerin te şekkülüne sühulet gösterilecek ve tüccarlarımızın do ğrudan do ğruya Avrupa ile temas yolları aranacaktır. Memleketin emniyet ve müdafaası, ordunun muhtaç oldu ğu malzemei harbiye ve mühimmatın memleket dahilinde imalini müstelzimdir.

8 Nuran Da ğlı-Belma Aktürk , Hükümetler ve Programları 1920-1960 , C.I, Ankara, 1988, s. 3. 10

Münasebat-ı hariciyemiz SSCB ile Moskova'da ve Düvel-i Müttefika ile Lozan'da akdeyledi ğimiz muahedat ile tanzim edilmi ştir. SSCB ile konsolosluk ve bahusus Ticaret Mukavelesi akdini münasebat-ı tarafeyni bütün teferruatına kadar hali intizamda bulunduracak tedabirden addediyoruz .9"

1.3. Hükümet Programlarında Dı ş Politika Yakla şımlarının Uygulama Alanına Yansıması

Ankara’da kurulan TBMM bir yandan müttefiklere kar şı askeri alanda milli ba ğımsızlık mücadelesi verirken di ğer yandan da içte gerek İstanbul hükümetinin destekledi ği gerekse i şgal kuvvetlerinin destekledi ği Milli Mücadele kar şıtı ayaklanmalarla u ğra şıyordu. TBMM hükümeti yürüttü ğü dı ş politikada Misak-ı Milli’yi temel alıyor ve bundan ödün vermemeye çalı şıyordu. Kurtulu ş Sava şı döneminde Türkiye’nin tavrı “Komünizme hayır, SSCB'ye evet” biçiminde özetlenebilirdi. Bu tavır sayesindedir ki Batı hem rahatlatıldı, hem de dengelendi. Londra Konferansı 21 Şubat 1921'de ba şladı ğında, TBMM heyeti Moskova’ya 17 Şubat'ta varmı ştı. 16 Mart'ta SSCB ile anla şma imzalandı, 14 Nisan'da İngiltere Yunanistan’a tarafsızlı ğını bildirdi ve arkasından da bu ülkeye silah satı şını yasakladı. Bu do ğrultuda Mustafa Kemal Pa şa batıya kar şı istiklal mücadelesini verirken bir yandan da eldeki imkanları akıllıca kullanmayı iyi biliyordu. Bizzat Mustafa Kemal Pa şa Ankara’da Ekim 1921’de Franklin-Bouillon ile yaptı ğı görü şmelerde Fransa’ya ek mektupla doksan dokuz yıllı ğına krom, demir, gümü ş imtiyazı önerdi. 10 Bütün bu yapılanların pek çok amacı olmakla birlikte temelde hem bu batı ittifakını çe şitli sebeplerle birbirinden ayırmak hem de bazı yönlerden kendimize çekmek oldu ğu görülüyor. Milli Mücadele'yi kolayla ştırmak için Fransızları, Amerika’yı yanımıza çekerken İngiltere’yi Anadolu’da yalnız bırakmak hedefleniyordu. Bununla birlikte Mustafa Kemal Pa şa’nın politikasının batı kar şıtı

9 Da ğlı - Aktürk, a.g.e ., s. 19. 10 Oran, a. g. e. , s.109. 11

bir politika oldu ğunu söylemek çok zor. Kurtulu ş Sava şı'nda batıya kar şı verilirken bir yandan da batıcılık reddedilmiyor, bilakis inkılaplarda batı örnek alınıyordu. 11

1.3.1. I. İcra Vekilleri Heyeti'nin programında dı ş politikanın uygulama alanına yansıması

Türkiye ba ğımsızlı ğını kazanmak ve sürdürmek için elinden geleni yapıyordu. Bu maksatla dü şman devletlerine kendi iradesini göstermek zorundaydı. Türkiye ile İngiltere ili şkilerinde İslam ö ğesi büyük önem ta şıyordu. Çünkü Hindistan, Musul, Mısır vs. Ortado ğu ülkeleri de Müslüman idi ve Halife Sultan ünvanı Osmanlılara aitti. Anadolu hareketi de Halife-Sultanı ve İslam’ı korumak amacıyla çe şitli fetvalar yayınlamı ştı. Bu durum İngilizleri elbette rahatsız ediyordu. “Anadolu hareketinin dinsel bir görünüm almasının Hindistan’da yarataca ğı etkilerden çekinen İngiltere, halifeli ğin Türklerin elinden alınmasını istiyordu. Hint Müslümanları, Anadolu’daki mücadelenin İslam adına yapıldı ğını dü şünüyorlardı ve bu amaçla bir de “Hindistan Hilafet Komitesi ” kurmu şlardı. Bu komite bir yandan Anadolu’daki harekete para yardımında bulunurken, bir yandan da M. Kemal’e destek veriyorlardı. 12 " Fakat daha sonra Saltanatın ve Hilafetin kaldırılması ile bu iki ülke arasındaki İslami etken ortadan kalkacaktı. Bu arada TBMM hükümeti Sevr Antla şmasını reddedecek ve dü şman devletlere meydan okuyacaktı. Şark Cephesi Kumandanı Kazım Karabekir Pa şa, 17 A ğustos 1920'de TBMM ba şkanlı ğına bir telgraf göndererek Sevr Antla şması'nın onaylanmasına saltanat sırasında karar verdi ğini bildiriyor ve şöyle diyordu: "Vatansız, vicdansız üç serserinin, yine kendileri gibi millet ve vatanla alakası olmayan bir kaç ki şi namına sulh muahedesini imza ettiklerini ajansta gördük. Mücadele-i Milliyemizde daha büyük bir azim ve imanla devamı tekiden ahdetti ğimizi arz eylerim, İstanbul'da te şekkülünü evvelce duydu ğumuz Şurayı Saltanatta Türkiye'nin hayatı mevcudiyetini söndüren bu zalim muahedenin imza edilmesine karar ve rey veren esamileri (isimleri) malum e şhasın ( şahısların) ve muahede nameyi imza edenlerin ihaneti

11 Turgut Özakman, 1881-1938 Atatürk, Kurtulu ş Sava şı ve Cumhuriyet Kronolojisi , Ankara, 1999, s. 37. ; Şerafettin Turan, Türk Devrim Tarihi , Ankara, 1992, s. 86. 12 Oran , a. g. e ., s. 141. 12

vataniye île itham olunmasını ve haklarında hükmü gıyabi verilmesin 'bu vatansızların isimlerinin her yerde lanetle yad edilmesinin ilan ve tamim olunmasın' arz ve teklif eylerim.”

17 A ğustos 1336 (1920)

Şark Cephesi Kumandanı

Kazım Karabekir

Meclis Ba şkanı, milletvekillerinden Kazım Pa şa'nın bu teklifini onaylayıp onaylamadıklarını sormu ştur. Onaylayanların ellerini kaldırmaları istenmi ş ve bu teklif milletvekillerince onaylanmı ştır. TBMM Sevr Antla şması'na ve onu tanıyanlara gösterdi ği tepkiyi böylece açıkça ortaya koymu ştur. 13

TBMM iradesini Ermenilere de gösterecektir. TBMM ordularının Do ğu Cephesi Komutanı Kazım Karabekir Pa şa, bir yandan Ermenilerin barı ş isteklerini Ankara'ya iletmi ş öbür yandan da hangi ko şullarda barı şın yapılabilece ğini bildiren bir belgeyi Ermenistan Hükümeti'ne sunmu ştur. Karabekir'in isteklerini kabul eden Ermeniler, Gümrü'yü bo şaltarak do ğuya çekilmi şlerdir. TBMM hükümeti 8 Kasım 1920'de Ermeni Hükümeti'ne verdi ği bir notada siyasi ve askeri isteklerini bildirmi ş. Ancak, Ermeniler bu istekleri kabul etmeyince yeniden çatı şma çıkmı ştır. TBMM ordularının kar şısında direnemeyen Ermeniler yeniden barı ş istemişler ve taraflar arasında 2 Aralık 1920'de Gümrü Antla şması imzalanarak iki devlet arasındaki sava şa son verilmi ştir. 14 Hükümetin Gürcüler ile temel sorunları ise SSCB'den kaynaklanıyordu. 1917'de SSCB'de ba şlayan Bol şevik Devriminden sonra Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan adı altında üç yeni devlet kuruldu. SSCB 1878 yılında ve Birinci Dünya Sava şı boyunca i şgal etti ği Osmanlı topraklarını Brest Litovsk antla şmasıyla geri verdi. Dolayısıyla Kars, Ardahan, Batum Osmanlılara geçti. Fakat İngilizler, Batum'u i şgal ettiler. Daha sonra da Gürcüler Batum'a girdi. TBMM

13 TBMM Zabıt Ceridesi, C.III, 3.Bölüm .Ankara 1981, s. 333. 14 Ayrıca bkz. Sabahattin Selek, Anadolu İhtilali , C. I, İstanbul, s. 65. ; Genelkurmay Ba şkanlı ğı, TSK Tarihi TBMM Hükümeti Dönemi (23 Nisan 1920- 29 Ekim 1923 ), C. IV, Ankara, s. 40-45. 13

hükümeti bunun iki ülke arasında yapılmı ş olan antla şmalara aykırı oldu ğunu bildirdi ve Gürcülerin Batum'a giri şini protesto etti. (16 Temmuz 1920). Anadolu'da 1919 yılında ba şlayan milli hareketi , İtilaf Devletleri durdurmak için Osmanlı yönetimi ile i şbirli ği yapmayı tercih etmi şlerse de, İtilaf devletlerinin bu tavır ve davranı şları Rus Bol şevikleriyle Anadolu'daki mücadelecileri birbirine yakla ştırmı ştır. Mustafa Kemal Pa şa Anadolu'ya geçtikten sonra SSCB'deki geli şmeleri yakından izlemi ş, yeni düzen hakkında sa ğlam bilgiler edinebilmek için SSCB'ye adamlarını göndermi ştir. TBMM açıldıktan sonra Türkiye - SSCB ili şkilerine daha da önem verilmi ştir. TBMM Ba şkanı Mustafa Kemal Pa şa, 26 Nisan 1920'de Rus Devlet Ba şkanı'na bir mektup yazmı ştır. 11 Mayıs 1920'de Bekir Sami Bey Ba şkanlı ğında bir heyet SSCB'ye gönderilmi ştir. Fakat SSCB’ye giden ilk heyet pek de ilgiyle kar şılanmamı ştır. 3 Haziran 1920'de Rus Dı şişleri halk Komiseri Çiçerin, Türk Hükümeti'nin dı ş politikadaki temel ilkelerini memnunlukla kar şıladıklarını, Ankara Hükümeti ile SSCB arasında diplomatik ili şkilerin kurularak diplomatik temsilcilerin gönderilmesini, Türkiye ile Ermenistan ve İran arasında çizilecek sınırın self determinasyon ilkesine göre saptanmasını istedi ğini bildirmi ştir. SSCB ile Türk -Rus heyetleri arasındaki görü şmeler ba şlangıçta oldukça iyi gitmi ş hatta 24 A ğustos 1920’de antla şmanın şekli belirlenmi ştir. 15 TBMM hükümetinin SSCB ile iyi ili şki kurmasına engellemek ve Sevr Barı ş Antla şmasını TBMM'ye kabul ettirmek için İtilaf Devletleri Londra'da bir konferans toplamaya karar vermi şlerdir. Konferansa İtilaf Devletleriyle Osmanlı Devleti, Yunanistan ve TBMM hükümetinin de katılması öngörülüyordu. İtilaf Devletleri’nin bu kararı 26 Ocak'ta Osmanlı Sadrazamı Tevfik Pa şaya iletildi. Tevfik Pa şa da İtilaf Devletleri'nin isteklerini Mustafa Kemal Pa şa'ya bildirdi. Ancak Mustafa Kemal Pa şa do ğrudan bir ça ğrı olmaz ise konferansa katılmayacaklarını belirtti. Konu TBMM'de de görü şüldü. İtilaf devletlerinin Türkler arasında ikilik çıkarmak amacıyla İstanbul Hükümetini ve Ankara Hükümetini ayrı ayrı ça ğırmasına kar şın İstanbul hükümeti temsilcisi Sadrazam Tevfik Pa şa konu şma sırası kendisine geldi ğinde sözü Ankara temsilcisi Bekir Sami Bey’e bıraktı. Bu geli şme Anadolu hareketi açısından önemli

15 Oran , a. g. e. , s. 170. 14

bir geli şmeydi fakat bu davranı şla İstanbul Hükümetinin de inisiyatifi üzerlerine almadıklarını gösteriyordu. “ İstanbul hükümetinin bu hareketinin altında, görü şmeler sonuçsuz kalırsa ya da Ankara temsilcileri ödün verirse bütün sorumlulu ğun Ankara hükümetine yıkılması gibi bir plan da yatmaktaydı 16 " Londra Konferansı inkılap tarihinde önemli bir yere sahiptir. Bu konferans ile İtilaf Devletleri TBMM Hükümeti'ni resmen tanımı şlardır. Resmi olarak Misak -ı Milli kararları İtilaf Devletlerine açıklanmı ştır. TBMM'nin hangi ko şullarda barı şın yapabilece ği belirtilmi ştir. Batılı devletlerin Sevr Antla şması’ndan taviz verebilecekleri ortaya çıkmı ştır. İstanbul'daki Osmanlı yönetimi de TBMM Hükümeti’nin gücünü anlamı ştır. Londra Konferansında anla şmaya varılmasa da Ankara Hükümetinin yani Milli Mücadelenin sesi duyurulmu ş oldu. Ankara Hükümetinin siyasal ba şarısı sayılan bu görü şmelerde İtilaf devletlerinin arasındaki görü ş ayrılıkları da su yüzüne çıkmı ştı. Aslında batılı devletler uzla şmaya varmaktan ziyade İnönü muharebesinde darbe alan Yunan kuvvetlerine zaman kazandırmayı dü şünmü şlerdir.

1.3.2. II., III., IV. İcra Vekilleri Heyetleri'nin programlarında dı ş politikanın uygulama alanına yansıması

Bu dönem İcra Vekilleri Heyetleri, önceki İcra Vekilleri heyetinden farklı olmayarak TBMM iradesini dü şman devletlerine göstermeye ve daha önce alınan Misak'ı Milli kararları do ğrultusunda çalı şmaya devam etmi ştir. II. İcra Vekilleri Heyet'i döneminde TBMM ile SSCB yakınla şması İngiltere ile ili şkileri de etkiliyordu. Ne zaman SSCB ile Ankara Hükümeti arasında bir yakınla şma ya şansa İngiltere de hemen bu olayın yanı ba şında bulunuyordu. Fakat İngiltere’ye yakla şıldı ğında Ruslarla ili şkiler bozuluyordu. “... Bol şevik yönetimi Türkiye’yi Batı’ya kar şı bir tampon olarak görürken ve bu yüzden desteklerken aynı gerekçeyi Ankara’daki hareket Batı’yla ili şkileri geli ştirmek için kullanmaktaydı. “Londra hükümeti 16 Mart 1921’de Türk-Sovyet antla şmasının imzalandı ğı gün SSCB ile bir ticaret anla şması imzalamı ştı... Yine aynı gün, Bekir Sami Bey ile

16 Oran, a. g. e . , s.144. 15

İngiliz yetkililer arasında bir de Malta’daki Türk tutsakların geri verilmesi anla şması yapılmı ştı .17 " TBMM Hükümeti'nin de Ermeni sorunuyla u ğra şması Gürcülerle ili şkilerin sertle şmesini engelledi. Gürcülerin de İtilaf Devletlerinden bekledi ği yardımı alamaması, buna kar şılık SSCB'nin Gürcistan'ı Sovyetle ştirici bir politika izlemesi Gürcüleri TBMM Hükümetine yakla ştırdı. Rusların Gürcistan'ı Sovyetle ştirmek üzere 1921 yılı Şubat'ında bir hareket ba şlatmaları üzerine TBMM Hükümeti de 22 Şubat 1921'de Gürcülere bir nota vererek Ardahan'ın Türkiye’ye verilmesini istedi. Fakat Gürcüler bu notayı reddettiler. Onun üzerine askeri harekat ba şladı ve Ardahan TBMM Hükümeti denetimi altına alındı. Türk ordusu Batum'a da girdi ve 17 Mart 1921 'de orada Türk idaresi kuruldu. Ancak bu kentte SSCB'nin de gözü vardı. 16 Mart 1921'de yapılan Moskova Anla şması’yla Batum Ruslara verildi ği için TBMM idaresi burada çok kısa sürdü. 18 TBMM heyeti 19 Şubat 1921 de Moskova’ya gitti ve ilkinin aksine büyük bir ilgiyle kar şılanıldı. Türk heyeti bu arada Moskova’da SSCB ile antla şma yapmak amacıyla orada bulunan Afgan temsilcisi Mehmet Velihan ile de 1 Mart 1921'de bir dostluk antla şması yapmı ştır. 19 Moskova'da bulunan TBMM Hükümeti temsilcileri bir yandan SSCB temsilcileri ile görü şürken di ğer yandan da Afganistan temsilcileriyle görü şerek bir anla şma zemini aramı şlardır. Nitekim 1 Mart 1921'de bir "Ahitname" imzalamı şlardır. Buna göre; TBMM ile Afganistan'ın karde ş oldu ğu, aralarındaki manevi birli ği politik alanda da sürdürmek istedikleri, her iki devletin de birbirlerinin ba ğımsızlı ğına saygı gösterecekleri, Do ğu uluslarının yönetim biçimlerini belirlemekte özgür oldukları, emperyalist güçlerin Do ğu uluslarından biri üzerine yapacakları saldırıya kendi ülkelerine yapılmı ş sayıp bu saldırıyı gidermek için çalı şacakları belirtilmi ştir. Türkiye, Afganistan'a kültürel bakımdan yardım etmeyi subay ve ö ğretmen göndermeyi taahhüt etmi ştir. Afganistan Hükümeti, Ankara’ya elçi göndererek TBMM Hükümeti'nin yanında yer aldı ğını göstermi ştir. Onun bu

17 Oran, a. g. e. , s.142. 18 Ayrıca bkz. İsmail Soysal , Türkiye'nin Siyasal Antla şmaları (1920-1945) , C.I, Ankara, 1989, s. 48- 61. 19 Oran, a. g. e. , s. 173. 16

hareketi ku şkusuz İslam dünyasında TBMM Hükümeti lehine önemli bir etki do ğurmu ştur. 20 "Ankara Hükümetinin hem Afganistan hem de Hint Müslümanlarıyla kurdu ğu İngiltere’yi rahatsız edici ili şkiler, bu dönemde Türk dı ş politikasının önemli ba şarısıdır. 21 " II. İcra Vekilleri Heyeti döneminde Ankara hükümeti ile İran arasındaki ili şkiler oldukça mesafeliydi. Ankara, İran ile ili şkilerin daha iyi olması için somut adımlar atmaya çalı şıyordu. Dönemin Dı şişleri Bakanı Yusuf Kemal 21 Haziran 1921’de Mecliste yaptı ğı konu şmada “ İran’la ili şkilerde somut bir adım atmak üzere olduklarını ” söyledi. İran 1922’de Ankara hükümetini tanıdı ğını açıkladı. 22 Birinci ve İkinci İnönü Sava şları’nın kazanılması, SSCB ile Moskova Antla şması'nın yapılması, Türklerin Anadolu'nun güney bölgelerinde Fransa'ya kar şı verdikleri güçlü mücadele Fransa'yı Türkiye'ye yakla ştırdı. Londra Konferansı arasında Bekir Semi Bey'in Fransız temsilcileri ile yaptığı ikili antla şma TBMM'nce onaylanmamı ş olmasına ra ğmen Fransa'nın TBMM Hükümeti ile anla şmak istedi ği görülmü ştür. Fransız Hükümeti Franklin Bouillion’u Ankara’ya göndermi ş ise de Eski şehir - Kütahya sava şları ile beklemeye geçmi ştir. Sakarya Sava şı öncesinde ( 9 Haziran 1921) Ankara'ya gelen Bouillion ile görü şmeleri Mustafa Kemal Pa şa yaptı. Zaman zaman Dı şişleri Bakanı Yusuf Kemal ile Genelkurmay Ba şkanı Fevzi Pa şa da görü şmelere katıldı. Mustafa Kemal Pa şa, Misak-ı Milli çerçevesi dı şında bir antla şma yapamayaca ğını belirtirken, Bouillion Sevr Antla şması ya da Bekir Sami Bey'in imzaladı ğı ikili antla şma çerçevesinde bir antla şma yapmayı istedi. Ancak Mustafa Kemal Pa şa kesin tavrını ortaya koyarak, Osmanlı Devleti'nin yerine yeni bir devletin kuruldu ğunu bu devletin temel politikasının siyasal, ekonomik, mali, yargısal, askeri ve kültürel alanda tam ba ğımsız olmayı hedef aldı ğını, bunlardan herhangi birini yaralayan bir barı ş antla şmasını kabul etmeyece ğini belirtti 23 .

20 Ayrıca bkz. Yusuf , Türkiye Devleti'nin Dı ş Siyasası , Ankara, 1973, s. 78-95. 21 Oran, a. g. e. , s. 209. 22 Oran, a. g. e. , s. 205. 23 Bayur, a. g. e. , s. 105-120.

17

IV. İcra Vekilleri Heyeti döneminde Mondros Mütarekesi'nin daha mürekkebi kurumadan İtilaf Devletleri'nin ba şlattıkları yurt topraklarını i şgal eylemi oldukça kanlı yeni bir sava ş ortamının do ğmasına sebep oldu. Kurtulu ş Sava şı Türk ulusunun bir yandan bu i şgalci güçlere, öbür yandan onlarla i şbirli ği içinde bulunan azınlık unsurlarına ve İstanbul Hükümeti yanlılarına kar şı verdi ği mücadelelerle noktalanıyordu. Ermenilerle yapılan mücadeleler sonucunda ba şarıya ula şılmı ş ve Gümrü Antla şması imzalanmı ştır. Yunanlılarla yapılan Birinci ve İkinci İnönü, Sakarya Sava şları galibiyetle sonuçlandırılarak, yurt toprakları Yunan i şgalinden kurtarılmı ştır. Bu askeri ba şarıların ardından siyasi anlamda mücadeleye devam edilerek Misak-ı Milli ilkeleri yerine getirilmeye çalı şılmı ştır. Ankara İtilafnamesi'yle Fransızlarla sava ş sona erdirilmi ş, fakat kesin bir dostluk kurulamamı ştı. İtalyan hükümeti ve kamuoyu ise, Türk ulusuna kar şı dü şmanca davranmıyordu. İngiliz ulusu sava şa kar şı olmasına ra ğmen, yönetim sava ş yanlısı gözüküyordu. Türk ulusunun gerçek temsilcisi olan TBMM Hükümeti Misak-ı Milli ile sınırları saptanan yurt topraklarından dü şman güçlerini temizlemek için hem askeri hem de diplomatik ili şkileri aralıksız olarak sürdürüyor ve Misak-ı Milliyi tanıyacak her devletle dost olabilece ğini açıklıyordu. Hatta bu amaçla Sakarya Sava şı'ndan sonra bile Avrupa'ya gözlemci göndererek, bu barı şçı tavrını sergiliyordu. 1922 baharında İtilaf Devletleri ile TBMM Hükümeti arasında çe şitli notala şmalar olmu ştur. İtilaf Devletleri bu notalarda TBMM ordularını uyu şuklu ğa dü şürmeyi, ulus ve hükümete ümit vererek onu bilinmeyen bekleyi ş içine itip, hükümeti ve orduyu gev şetmeyi amaçlamı ştır. Durumun oldukça ciddi oldu ğunu gören TBMM Hükümeti, büyük bir mücadeleye hazırlanmak ihtiyacını duymu ştur. Avrupa'da bulunan TBMM Hükümeti temsilcilerinin ulusal amaçların ancak silahlı bir sava ştan sonra kazanılabilece ğini belirten raporlar vermesinden sonra, askeri eylem hazırlıkları hızlandırılmı ş ve 26 Ağustos 1922'de her safhasıyla dü şünülmü ş, hazırlanmı ş, idare edilmi ş Büyük Taarruz ba şlatılmı ş ve 9 Eylül 1922'de Yunan askerlerinin İzmir’de denize dökülmesiyle İstiklal Mücadelesi ba şarıyla noktalanmı ştır. İtilaf Devletlerini temsil eden askeri temsilciler 2 Ekim 1922 günü ak şamı sava ş gemileriyle Mudanya'ya geldiler. Toplantı eski bir konsolosluk binasında 3 Ekim 1922 günü saat 15.00'te ba şladı, 11 Ekim 1922'de anla şmayla sonuçlandı. 18

Görü şmelerin ana noktasını Do ğu Trakya'nın boşaltılması olu şturuyordu. İlke olarak bu toprakların TBMM Hükümetine verilmesi konusunda görü ş birli ği sa ğlanmı ştır. Ancak yöntem tartı şmalara neden olmu ş ve İsmet Pa şa ( İnönü) i şgalci güçlerin vakit geçirilmeden topraklarımızı bo şaltmasını, Meriç nehrinin do ğusunda bulunan tüm yabancı askerlerin batı kıyısına çekilmesini, Trakya'nın bo şaltılması i şlemine hemen ba şlatılmasını istemi ştir. Mudanya'ya gelmi ş olan Yunan temsilcisi Mazarakis ise Meriç nehrinin batısına çekilmenin askeri de ğil, siyasi bir konu oldu ğunu belirterek, askeri temsilcilerin bu konuyu görü şemeyeceklerini bildirdi. İngiliz temsilcisi Harington da Trakya'nın hemen bo şaltılmasını kabul etmedi. Üstelik bo ğazlardaki tarafsız bölge olarak nitelendirdikleri yerlerdeki Türk kuvvetlerinin çekilmesini istedi. Londra'da bulunan Venizelos da Trakya hemen bo şaltırsa, Rumların katledilece ği gibi görü şler ortaya atmaya ba şladı. Bu propaganda İngiliz basınından destek görmedi. Görü şmeler tarafların beklentilerine cevap vermedi ği için kesildi. Görü şmeleri adım adım izleyen Mustafa Kemal Pa şa, Trakya'nın Türkiye’ye verilmesinin kabul edilmemesi neticesinde Türk ordusunun 6 Ekim 1922'de İstanbul’a yürümesi emrini verdi. Türklerle İngilizler bir kez daha yüz yüze geldiler. Fakat İngilizler, Çanakkale'yi savunabilecek güçte de ğillerdi. Fransa'nın giri şimiyle İtilaf Devletleri temsilcileri İstanbul’da kendi aralarında yaptıkları özel görü şmelerden sonra 9 Ekim'de görü şmeler yeniden ba şladı ve 11 Ekim sabah saat 06.00'da ate şkes antla şması imzalandı. Böylece sonucu belli olmayacak bir sava ş da önlenmi ş oldu. Bu antla şmaya göre: 1. Sözle şmenin yürürlü ğe girmesi üzerine Türk-Yunan silahlı kuvvetleri arasındaki çarpı şmalar durdurulacaktır. 2. Bu sözle şmenin yürürlü ğe girmesinden sonra Yunan kuvvetleri Adalar Denizi (Ege) a ğzından Trakya ile Bulgaristan sınırının kesi şti ği yere dek Meriç’in sol kıyısı gerisine çekilecekti. 3. Barı ş yapılıncaya de ğin her türlü karı şıklı ğın önlenebilmesi için Karaa ğaç da dahil olmak üzere Meriç’in sa ğ kıyısında İtilaf Devletlerince saptanacak yerlere İtilaf devletleri asker yerle ştirebilecektir. 4. Do ğu Trakya’nın Yunan askerleri tarafından bo şaltılmasına bu mütarekenin yürürlü ğe giri şinden itibaren ba şlanacaktır. Bo şaltma yakla şık on be ş gün içinde yapılacaktır. 19

5. Jandarma da dahil olmak üzere Yunan mülki memurları ivedi bir biçimde çekilecek ve çekildikleri yerleri İtilaf Devletlerinin temsilcilerine; onlar da vakit geçirmeden TBMM Hükümeti memurlarına terk edecektir. Bu i şlem otuz gün içinde tamamlanacaktır. 6. TBMM Hükümeti’ne devredilen yerlerin güvenli ğini sa ğlamak için ulusal jandarma güçleri gönderilecektir. Subaylar dahil jandarma gücü sekiz bin ki şi olacaktır. Barı ş antla şması yapılıncaya de ğin TBMM Hükümeti do ğu Trakya’ya Asker geçirmeyecektir. Barı ş konferansına kadar hatta konferans süresince Çanakkale ve Kocaeli bölgesinde belirlenen bir çizgide durulacaktır. 7. İtilaf Devletleri askerleri bulundukları yerlerde barı ş yapılıncaya kadar kalacaklardır. 8. Ate şkes antla şması 14-15 Ekim 1922 gece yarısı yürürlü ğe girecektir. Mudanya Ate şkes antla şması 15 Ekim'de yürürlü ğe kondu. Do ğu Trakya'nın teslim alınması görevi Ba şkomutan Mustafa Kemal Pa şa tarafından Refet Pa şa'ya verildi ve Refet Pa şa Do ğu Trakya Valili ğine atandı. 19 Ekim'de İstanbul'da göreve ba şlayan Refet Pa şa, barı ş sa ğlanıncaya kadar TBMM Hükümetinin bir temsilcisi olarak bu kentte görevini sürdürdü. 24

1.3.3. V. İcra Vekilleri Heyeti'nin programında dı ş politikanın uygulama alanına yansıması

Hükümet artık iradesini dü şman devletlerine kabul ettirmi ş ve bunu bir antla şmayla resmile ştirme a şamasına gelmi ştir. Bu antla şma Lozan Barı ş Antla şması olarak tarihe geçmi ştir. Lozan Üniversitesi'nde büyük bir törenle imzalanan Lozan Antla şması yalnızca yakın do ğudaki sıcak sava şı bitirmekle kalmamı ş, yeni Türkiye Devleti ile Batılı devletler arasındaki tüm ili şkileri yeni ba ştan düzenlemi ştir. Lozan Barı ş Antla şmasını şöyle özetleyebiliriz:

24 Kurtulu ş Sava şımız (1919-1922 ), Dı şişleri Bakanlı ğı, Ankara, 1973, s. 86-107. 20

1. Sınır sorunu. a. Güney Sınırı: 20 Ekim 1921 Ankara İtilafnamesiyle saptanmı ştı. b. Irak sınırı İngiltere’nin mandası altında bulunan Irak’la olan sınır sorunu Lozan'da çözülememi ştir. Buradaki anla şmazlık konusu Musul'du. İngiltere Musul'u bırakmak istemiyordu. Bu nedenle Irak sınırı sorunu İngiltere ile Türkiye arasında dokuz aylık bir süre içinde çözümlenmek üzere ertelenmi ştir. c Batı Sınırı: Batı sınırının Misak-ı Milli’ye göre çizildi. Kurtulu ş Sava şı öncesinde kaybedilen topraklar tüm çabalara kar şın alınamadı. Mudanya Mütarekesi ile saptanan Meriç Nehri iki ülke arasında sınır olarak kabul edildi. Karaa ğaç, sava ş tazminatı olarak Yunanistan'dan alındı. İmroz, Bozcaada ve Tav şan adası bizde kalırken Balkan Sava şları sırasında bizden alınan Ege Adaları Yunanistan ile İtalya’nın egemenli ğine bırakıldı. Ancak, Yunanistan'ın egemenli ği altına giren Midilli, Sisam, Sakız ve Nikarya adalarının askerden arındırılması ve buralarda herhangi bir askeri tesis kurulmaması kayıt altına alındı. 2. Kapitülasyonlar: Osmanlı Devleti'nin kimi batılı devletlere ekonomik nedenlerden dolayı verdi ği kapitülasyonlar daha sonra yargısal ve yönetsel alanlara da yayılmı ş ve yüzlerce yıl Osmanlı Devleti'nin geli şmesine, güçlenmesine engel olmu ştu. Lozan Antla şması'yla kapitülasyonlar tümüyle kaldırılmı ştır. Bu haklardan yararlanılarak ülkemizde kurulan yabancı ticaret kurulu şlarının da Türk yasalarına uyması zorunlulu ğu getirilmi ştir. 3. Azınlıklar: Yeni Türkiye Devleti'nin sınırları içinde ya şayan tüm azınlıkların Türk yurtta şı oldu ğu benimsenmi ştir. Do ğu Trakya'da Türklerle Anadolu'daki Rumların kar şılıklı olarak de ğiştirilmesi, İstanbul’daki Rumlar ile Trakya'da ki Türklerin bu de ğişimin dı şında tutulması saptanmı ştır. 4. Sava ş Tazminatı: Türkiye'nin kar şıtı bulunan devletler Osmanlı Devleti'nin Birinci Dünya Sava şı'na katılması ve sava ştan yenik olarak ayrılmı ş bulunması nedeniyle Türkiye'nin sava ş tazminatı ödemesini istemi şler, ancak Türkiye bunu kabul etmemi ştir. Anadolu'da büyük yıkımlara neden olan Yunanistan'ın sava ş tazminatı ödemesi gerekti ğini belirtmi ştir. Türkiye'nin bu 21

iste ği haklı bulunmu ştur. Yunanistan'ın ekonomik bakımdan çok zayıf durumda oldu ğunu gören Türkiye, Karaa ğaç ve çevresinin verilmesiyle bu iste ğinden vazgeçece ğini belirtmi ştir. Bu istek benimsenmi ş Karaa ğaç ve çevresi Türkiye'ye bırakılmı ştır. 5. Devlet Borçları: 1854 yılında ba şlayıp Birinci Dünya Sava şı sonuna kadar Batıdan alınan borçlar büyük bir miktar tutuyordu. Devlet ödeyemedi ği bu borçlar yüzünden Düyun - u Umumiye (Genel Borçlar Yönetimi) gibi yabancı bir kurumun ülkesinde kurulmasına bile izin vermi şti. Fransız İhtilalinin güçlendirdi ği milliyetçilik hareketleri sonucu Osmanlı Devletinde ya şayan bir çok ulus Batılıların da yardımıyla ba ğımsızlı ğını kazanmı ştı. Bu devletlerin egemen oldu ğu topraklara harcanan borçları yeni Türkiye Devleti'ne ödetmek hakkaniyete uymuyordu. Bu nedenle yeni Türkiye Devleti'nin temsilcileri, borçlarını Osmanlı Devleti'nden ayrılan devletler arasında pay edilmesini istemi ştir. Bu istek uzun tartı şmalara neden olmu ş ise de sonunda benimsenmi ştir. Türkiye'ye dü şen miktarın düzenli taksitlerle ödenmesi kararla ştırılmı ştır. Batılılar, Türkiye'nin ödeyece ği paranın altın ya da Sterlin olmasını istemi şlerdir. Türkiye temsilcileri Frank ya da Türk parasıyla borçlan ödeyebileceklerini belirtmi şlerdir. Türkiye'nin önerisi benimsenmi ştir. 6.Bo ğazlar: Asya ile Avrupa'yı bir birine ba ğlayan, oldukça stratejik bir konuma sahip olan Bo ğazlar, tarih boyunca güncelli ğini koruyan bir sorun olarak barı ş görü şmelerinde yer almı ştır. 25

25 Salahi R. Sonyel , Türk Kurtulu ş Sava şı ve Dı ş Politika , Ankara, 1973, s. 166-169. İKİNC İ BÖLÜM CUMHUR İYET HALK PART İSİ HÜKÜMETLER İNİN PROGRAMLARINDA DI Ş POL İTİKA (1923 - 1950)

2.1. Dönemin Genel Özellikleri ve Hükümetleri

2.1.1. Dönemin genel özellikleri

1923-1950 dönemi dı ş siyasetini Atatürk dönemi ve İsmet İnönü dönemi olmak üzere ikiye ayırmak mümkündür. 1923 -1938 arası Atatürk döneminde uluslar arası ortam birinci bölümde anlatılan konular do ğrultusunda geli şme göstermi ştir. 1938- 1950 arası İnönü dönemindeki uluslar arası ortama hakim olan konular ise genel anlamda İkinci Dünya Sava şı'nın gölgesinde geli şmi ştir. “Ankara hükümetinin dı ş politika anlayı şı, basit, somut ve kesindi: ulusal ba ğımsızlık, egemenlik ve güvenli ğin sa ğlanıp korunması. 26 " “1 Eylül 1939 günü Almanya’nın Polonya’ya saldırmasıyla İkinci dünya sava şı ba şladı ğında Türkiye’nin temel endi şesi ulusal egemenli ğine ve toprak bütünlü ğüne zarar gelmeden bu badireyi en güvenli şekilde atlatabilmekti. 27 " İş te bu çerçevede dönemin hükümeti ileride de görece ğiniz üzere sava şa girmekten kaçınmak ve zarar görmemek için büyük çaba sarf etti. İsmet İnönü’nün akıllıca yürüttü ğü politikayla ülkemiz i şgale u ğramadan ve en az zararla çıkmasını bildi. Dönemin ekonomi politikası 17-21 Şubat 1923-1930 İzmir İktisat kongresinde belirlenmi ş ve ’dı şa açık’, yabancı sermayeye ho şgörülü ve liberal ekonomi anlayı şı benimsenmi ştir. " Milliyetçi rejimin itirazı, kapitülasyonlara sırtını dayamı ş yabancı sermayeydi. Durum böyle olunca, bu dönemde çok sayıda yabancı şirkete tekel

26 Oral Sander , Türkiye’nin Dı ş Politikası , Ankara, 1998, s.154. 27 Oran, a. g. e. , s. 399. 23

niteli ğinde imtiyaz verildi ve ülkeye o zaman için önemli miktarda yabancı sermaye girdi. 28 " 1923-1930 dönemi dı ş siyasetinde, Mustafa Kemal Pa şa ve arkada şları tarafından Lozan’dan kalan sorunların çözümüyle u ğra şıldı. Bununla birlikte dı ş siyasetle ilgili olmasa da iç siyasette u ğra şılan konulardan şu şekilde söz edebiliriz. "Alternatif liderlerin ve Kurtulu ş sava şı koalisyonlarının tasfiyesiydi. Tamamen ittihatçılardan oluşan alternatif sivil ve askeri liderlerin tasfiyesi 1925 Şeyh Sait isyanından ve 1926 İzmir suikastından yararlanarak tamamlandı. ... İslamcılar açısından 1924’te halifeli ğin kaldırılmasıyla, komünistlerle ve Kürtler açısından da 1925 isyanıyla tamamlandı. 29 " 1930’a kadar batı örnek alınarak çe şitli reformlar yapıldı. 1930'da milliyetçi Kürt ayaklanmaları bastırılana kadar dönemin hükümeti önemli güvenlik sorunu ya şadı. Bu sorun ancak 1937 de Tunceli Harekatıyla Dersimdeki son direni ş bastırıldı ğında çözümlendi. II. İnönü Hükümeti döneminde Türkiye oldukça zor bir süreçten geçti. İkinci Dünya sava şı sadece sava şa giren ülkelerde de ğil Türkiye’de de siyasi, ekonomik problemler yarattı. Kurtulu ş Sava şından yeni çıkmı ş ve ekonomisi tarıma dayalı, belini daha yeni do ğrultmu ş olan ülkemiz tekrar bir sava ş durumunda elbette sıkıntılar ya şayacaktı. 1938 ‘de çıkarılmı ş Toprak Mahsulleri Ofisi Kanunu ve 18 Ocak 1940’ta çıkarılan Milli Korunma Kanunu hükümleri de i şe yaramayınca üretim dü ştü. Elinde ürünü olan çiftçi tahılını karaborsa satarken, 1945’lerde 1939’a göre ekonomide düşüş ya şandı. Devletçi planlar do ğrultusunda yapılan ekonomik faaliyetler sayesinde 1932-1939 döneminde yükselen sanayi üretimi bu dönemde dü ştü. 1923-1939 döneminde ulus-devletin temel dokusunu olu şturmak amacıyla olu şturulan toplumsal ve siyasal mutabakatlar bozuldu. 1940’ta köylü gençleri devrimin ilkeleriyle yeti ştirmek üzere açılan Köy Enstitüleri’nin 1947 de programı de ğiştirildi, sonra 1951 de normal okul haline getirildi ve en sonunda 1954’te kapatıldı. Ekonomide liberalizmi savunan Demokrat Parti kuruldu. 30

28 Oran, a. g. e ., s. 244. 29 Oran , a. g. e ., s. 245. 30 Oran , a. g. e. , s. 393. 24

Tüm bu geli şmelerin temelleri elbette Atatürk döneminde atılmı ş ve "Yurtta barı ş, dünyada barı ş" ilkesinin bir uzantısı olarak daha sonra çıkabilecek tehlikelere kar şı sınırları güvence altına alma çabalarının ürünüydü. Böylece Atatürk sadece askeri alanda de ğil siyasi alanda da ileri görü şlülü ğünü ortaya koymu ştu. Bu dönemde yapılan dostluk antla şmaları 1939-1945 İnönü hükümetlerinin, İkinci Dünya Sava şında büyük ülkelerin çıkar ve güç çatı şmaları kar şısında, sava şın dı şında kalma politikasının dayanak noktasıydı. Fransa’nın çabuk yenilgisi Türkiye’yi zor durumda bıraktı. İtalya’nın 1940’da sava şa girmesiyle sava ş Akdeniz’e indi ve Üçlü İttifak gere ğince Türkiye’nin sava şa girmesi zorunlulu ğu ortaya çıktı.Türkiye 1941 Martında Alman ordusunu kendi sınırlarına dayanmı ş buldu. Fakat Türkiye Fransa’nın çabuk yenilgisiyle sava şa girmemek için bir bahane bulmu ş oldu. İkinci Dünya Sava şında Türkiye için önemli bir olayda Almanya’nın SSCB’ne saldırması oldu. Bu olay aynı anda Türkiye’yi Almanya ile SSCB’nin ortak i şgaline u ğramaktan kurtardı. 1943’te Almanların SSCB tarafından yenilgiye u ğratılması sonucunda Türkiye, SSCB tehlikesinin tekrar do ğmasından endi şe duymaya ba şladı. “Sava ştan zaferle çıkacak ve Müttefiklerini sıkı ştırmak durumunda bulunacak bir SSCB Birli ği’nin Türkiye üzerinde muhakkak ciddi talepleri olacaktı. 31 " Türkiye’nin politikası “sava ş dı şı kalmak” olmasına ra ğmen “ sava şın çok sık ve çok keskin biçimde dalgalanması Türkiye’yi sürekli olarak büyük zora sokuyor ve durmadan farklı talep ve sorunlara çözüm bulmasını gerektiriyordu...1945 öncesine kadarki durumun aksine, sava ş sonu dünyasında artık çok keskin bir iki kutuplu düzen kuruluyordu ve Türkiye’nin jeostratejisine oturmu ş bir Orta Büyüklükte Devletin güç dengesine oynamaya devamı çok güçle şecekti... 32 "

31 Metin Toker, Tek Partiden Çok Partiye , İstanbul, 1970, s.74. 32 Oran , a. g. e . , s. 388. 25

2.1.2. Dönemin Hükümetleri 1923-1950 arasındaki kurulan hükümetler a şağıda sunulmu ştur . Tablo 2: 1923-1950 yılları arasındaki hükümetlerin listesi

Cumhurba şkanları Hükümetler Dı şişleri Bakanları

I. İsmet İNÖNÜ Hükümeti HF İsmet İNÖNÜ

(30 Ekim1923-06 Mart 1924) (26 Ekim 1922-22 Kasım 1924)

II. İsmet İNÖNÜ Hükümeti HF

(06 Mart 1924-22 Kasım 1924)

Mustafa Kemal (29 Ekim 1923- 10 Kasım 1938)

Şükrü KAYA Ali Fethi Okyar Hükümeti CHF (22 Kasım 1924-03 Mart 1925) (22 Kasım 1924-03 Mart 1925)

26

III. İsmet İNÖNÜ Hükümeti

CHF

(03 Mart 1925-01 Kasım 1927)

Tevfik Rü ştü ARAS

Mustafa Kemal IV. İsmet İNÖNÜ Hükümeti (04 Mart 1925-11 Kasım 1938) (29 Ekim 1923- CHF 10 Kasım 1938) (01 Kasım 1927-27 Eylül 1930)

V. İsmet İNÖNÜ Hükümeti

CHF

(27 Eylül 1930-04 Mayıs 1931)

VI. İsmet İNÖNÜ Hükümeti

CHF

(04 Mayıs 1931- 01 Mart 1935)

27

Tevfik Rü ştü ARAS Mustafa Kemal VII. İsmet İNÖNÜ Hükümeti (04 Mart 1925-11 Kasım 1938) (29 Ekim 1923- CHP 10 Kasım 1938) (01 Mart 1935- 01 Kasım 1937)

I. Celal BAYAR Hükümeti

CHP

(01 Kasım 1937-11 Kasım

1938)

II. Celal BAYAR Hükümeti CHP İsmet İNÖNÜ (11 Kasım 1938-25 Ocak 1939) (11 Kasım 1938-22 Mayıs 1950)

Şükrü SARAÇO ĞLU

(11 Kasım 1938-13 A ğustos

1943)

I. Refik Saydam Hükümeti CHP

(25 Ocak 1939-03 Nisan 1939)

28

II. Refik Saydam Hükümeti CHP (03 Nisan 1939-09 Temmuz 1942) İsmet İNÖNÜ Şükrü SARAÇO ĞLU (11 Kasım 1938-22 Mayıs (11 Kasım 1938-13 A ğustos 1950) 1943) I. Şükrü Saraço ğlu Hükümeti-

CHP

(09 Temmuz 1942-09 Mart 1943)

Numan F. Menemencio ğlu (01 Temmuz 1929-16 A ğustos II. Şükrü Saraço ğlu Hükümeti- 1943) CHP

(09 Mart 1943-07 A ğustos 1946)

Hasan Saka İsmet İNÖNÜ (13 Eylül 1944-10 Ekim 1947)

(11 Kasım 1938-22 Mayıs 1950) Recep Peker Hükümeti-CHP (07 A ğustos 1946-10 Eylül 1947)

I. Hasan Saka Hükümeti-CHP (10 Eylül 1947-10 Haziran 1948)

II. Hasan Saka Hükümeti-CHP

(10 Haziran 1948-16 Ocak 1949) (10 Ekim 1947-22 Mayıs 1950)

Şemsettin Günaltay Hükümeti- CHP (16 Ocak 1949-22 Mayıs 1950)

29

2. 2. Dönemin Hükümetlerinin Programlarında Dı ş Politika

Bu tarihler arasındaki dı ş politika Misak-ı Milli paralelinde devam etmektedir. Hükümet politikalarında dı ş ili şkiler açısından İstiklal Mücadelesinde gözetilen milli menfaatler aynen korunmaya çalı şılmı ştır. Atatürk'ün “Yurtta sulh, Cihanda sulh” ilkesi dönemin sonuna kadar dı ş politikanın temel dayana ğı olmu ştur. 1923-1938 arası Türk dı ş politikasının temelleri Milli Mücadele döneminde alınan Misak-ı Milli kararları ile atıldı ve bu temeller daha sonraki dönemlere de ı şık tuttu.

2.2.1. l. ve II. İsmet Pa şa ( İnönü) Hükümetleri ( 30 Ekim 1923 -06 Mart 1924 / 06 Mart 1924 - 22 Kasım 1924 ) programında dı ş politika

İsmet Pa şa bu dönemde iki hükümet kurmu ştur. Programı aynıdır.Türkiye Cumhuriyeti hayati menfaatlerini koruma hususunda hassasiyetini devam ettirirken kendine ittifak aramaya ba şlamı ştır: "Cumhuriyet Hükümetinin münasebeti hariciyede üç sülesası Türkiye Cumhuriyetinin mevcudiyetinin ve temamiyetinin sa ğlam tutarak menafii hayatiyesini göz önünden ayırmamak esası dahilinde müsalemeti, huzuru, hüsnü münasebatı mümkün oldu ğu kadar tevsi ve teyit etmekten ibarettir. Hem hudutlarımızla ve kendileri ile muahedatı imza edip safahatım tatbik etmekte oldu ğumuz ve di ğer taraftan ve henüz münasebata girmedi ğimiz devletlerle samimi bir dostluk tesis için bütün kuvvetimizi sarf edece ğiz. Görece ğimiz hüsnüniyete fazlasıyle mukabele edece ğiz. Bu esaslar dahilinde Türkiye Cumhuriyeti menafii hayatiyesini muhafaza etmek için son derecede dikkatli olacaktır. 33 " Bu do ğrultuda İsmet Pa şa'nın dı ş siyasette üç ana noktaya de ğindi ğini görüyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin milli birli ğini, varlı ğını, milli menfaatlerini göz önünde bulundurarak dı ş siyasette selamet, huzur, barı ş, iyi ili şkiler kurmaktır.

33 Kemal Girgin, TC Hükümetleri Programlarında Dı ş Politikamız , Ankara, 1998, s. 11. 30

Sınır kom şularımızla antla şmalar imzalayarak ili şkileri devam ettirmek ve öte yandan henüz ili şkiye girilmeyen devletlerle samimi bir dostluk kurmak için çaba harcanaca ğını belirtmi ştir. Türkiye Cumhuriyetinin milli menfaatlerini korumak için çok dikkatli olunaca ğı belirtilmektedir. Kurtulu ş Sava şından yeni çıkıldı ğı ve henüz Misak-ı Milli kararlarının tam olarak gerçekle ştirilemedi ği bu ortamda Atatürk’ün ileri görü şlülü ğü ve akıllıca politikası bu mücadeleyi tamamına erdirece ği vurgulanmaktadır.

2.2.2. Fethi Okyar Hükümeti ( 22 Kasım 1924 - 03 Mart 1925 ) programında dı ş politika

Bu hükümetin dı ş politika yakla şımı da öncekinin devamı niteli ğinde sayılabilir. Buna göre ikinci hükümetin dı ş siyasete yakla şımını dönemin dı şişleri bakanı şöyle ifade eder: "Takip edece ğimiz siyaseti hariciye derin bir fikri müsalemete müstenit ve mütekabil hukuk ile uhuda farti riayet esaslarından mülhem olacaktır. Muallik mesailin dostane ve müsalemetperverane hissiyatın tesiratı altında ve aynı zamanda milli hukukun mahfuziyetini temin edecek tarzda halline tehalükle çalı şaca ğız. SSCB Şuralar Cumhuriyeti Müttehidesiyle mücadele-i milliyenin ilk zamanlarından beri teessüs eden ve tarafeyn icin mucibi menfaat olan dostane münasebatı takviyede devam edece ğiz. Büyük Britanya Devleti ile aramızda hadis olan Irak hudutu meselesi bir aralık malumunuz oldu ğu veçhile had bir devreye dahil olmu ş iken her iki tarafın gösterdi ği basiret ve itilafperverlik sayesinde Musul meseleyi asliyesinin halline intizaren müsalemetperverane bir tariki tesviyeye dahil olmu ştur. Fransa île her sahadaki revabıtı muhadenet keranemizin tezyidi hususuna itinai mahsus gösterece ğiz. Aramızda henüz tesviye pezyir olmayan mesailin mucibi memnuniyet bir surette tasviye edilece ğine ümit varız. İtalya île Türkiye Cumhuriyeti arasında hiçbir ihtilaf mevcut olmadı ğım memnuniyetle kaydediyoruz.

31

Cemahiri Müttehide Amerika (A.B.D.) ile Lozan'da imza edilen muahedatın bu sene zarfında iktisabı meriyet etmesi için lazım gelen tedabire her iki tarafça tevessül edilece ği kaviyyen memuldur. Afgan ve İran Devletleri ile münasebetimizin gayet samimi bir mecrada devamına gayret edece ğiz. Cemiyeti Akvamın mesaisini Türkiye Cumhuriyeti öteden beri kemali itina ile takip etmektedir Şehbenderlerimizin vazife asliyeleri olan ticaretimizin tevsi ve inki şafı gayesine hasrı mesaileri, temin olunacaktır. 34 " Fethi Okyar Hükümetinin dı ş siyasette de ğindi ği temel konularını şöyle özetleyebiliriz: 1. Kabul edilen antla şmalar ve haklara uyulacak ve fikri barı şıklık içinde olunacaktır. 2. Milli haklar do ğrultusunda karara ba ğlanamayan konular barı şçı ve dostça yakla şımlarla çözülmeye çalı şılacak, 3. SSCB ile temeli Kurtulu ş sava şı döneminde atılan dostlu ğun artırılmasına devam edilecek, 4. İngiltere ile daha önce çözülemeyen Irak sınırı (Musul meselesi) Milletler Cemiyetinin arabuluculu ğuyla çözümlenmeye çalı şılacak, 5. Fransa ile henüz halledilemeyen meselelerin halline çalı şılacak, 6. İtalya ile daha önce de herhangi bir sorun ya şanmadı ğı gibi var olan dostluk ve birliktelik artırılacak, 7. Yunanistan ile geçmi şten gelen bazı sorunların iki tarafın da iste ği ile çözülmesine gayret edilecek, 8. Romanya hükümeti ile eskiden beri yerle şmi ş olan dostlu ğun yeniden kurulması memnuniyet vericidir. 9. Amerika ile Lozan’da imzalanan antla şma uygulanmaya ba şlanacaktır. 10. Afganistan ve İran ile dostluklara devam edilecektir

Üçüncü ve dördüncü hükümetlerin Dı şişleri bakanları dönemin dı ş politikalarını öncekilerden farklı olmayarak şöyle açıklamı şlardır:

34 Girgin, a. g. e. , s. 11-12. 32

2.2.3. III. İsmet Pa şa ( İnönü) Hükümeti (03 Mart 1925 - 01 Kasım 1927) programında dı ş politika

Ba şvekil İsmet Pa şa (Malatya): "Hükümetin siyaseti umumiyesi malumdur. Hariciyede ecnebi devletlerle hüsnü münasebetin muhafazası, ahden, mu ğlak bulunan mesailin hüsnü intacı. 35 "

2.2.4. IV. İsmet Pa şa ( İnönü) Hükümeti ( 01 Kasım 1927 - 27 Eylül 1930 ) programında dı ş politika

“SSCB ile münasebatımızda eski ve tecrübe geçirilmi ş dostluk; kuvvetini muhafaza etmektedir. Ticaret münasebetlerimizin düzeltilmesi için ciddi ve samimi gayretler sarf etmekteyiz. Müsbet neticelere varaca ğımızdan ümitliyim . İtalya ile münasebetımız cidden dostanedir. İki tarafta birbirimize itimat hissi esaslıdır Mütemadiyen inki şaf etmektedir. Fransızlarla olan muallak meseleler mesut neticelere ba ğlandı. Hudut tayini, Mersin-Adana şimendiferinin safın alınmasa iki tarafın muvafakatile nihayete erdirildi. Amerika Müttehit Cumhuriyetleriyle münasebatımız ticari ve iktisadi inki şafı ile eyi bir gidi ştedir. Bulgaristan ile münasebatımız eyi hissiyat ile me şbudur. Kom şu memleketin inki şaf ve saadeti bizim samimi dile ğimizdir. Macaristan dostlu ğu bizim için kıymetli bir münasebettir. İran ile münasebatımız normal ve dostanedir. Yunanistan ile muallak meselemizi halledemedik. Burada zikretmedi ğim beynelmilel münasebetlerimiz de umumi olarak normal ve arızasızdır. Sulh havasım kuvvetlendirmek, beynelmilel ihtilafları mutlaka sulh yolları ile halletmek için uzla şma ve hakem usullerini memnuniyetle kullanmak; dikkatle takip etti ğimiz bir harekettir. 36 "

35 Girgin , a. g. e ., s. 13. 36 Girgin, a. g. e ., s. 13-14. 33

Çevre ku şak ülkeler ile ili şkileri öncelikli olarak sa ğlıklı bir zemine oturtmanın üzerinde defalarca durmu ştur. Kısaca kendisine müttefik aramaktadır.

2.2.5. V. İsmet Pa şa ( İnönü) Hükümeti ( 27 Eylül 1930 - 04 Mayıs 1931 ) programında dı ş politika

Anla şılaca ğı üzere dı ş ili şkilerimiz problemsiz olarak devam etmektedir. Hükümetin barı ş yanlısı tutumu devam etmektedir. “Harici siyasetimizin vuzuhu dahilinde ve hariçte daha bariz oldu ğu kanaatindeyiz. Kom şularla dostluk rabıtalarının her muzmarden azade olan bir samimiyet ve dürüstlük ile takviyesini, Milli Mücadeleden beri teessüs eden dostluk münasebatının muhafaza ve takviyesini yeni dostlukların layık oldukları kıymetle takdir edilmesini, beynelmilel ihtilafların hakem usulü ile hallinin aranmasına velhasıl milli hak ve menfaat icabatının nazarda tutulmasına müstenittir. 37 "

2.2.6. VI. İsmet Pa şa ( İnönü) Hükümeti ( 04 Mayıs 1931- 01 Mart 1935 ) programında dı ş politika

İsmet Pa şa dı ş ili şkileri barı ş yanlısı olarak sürdürmeye devam etmi ştir. "Hükümetiniz memleketin dahili ve harici bir sulh ve huzur havası içinde ya şamasına birinci derecede ehemmiyet atfeder. Beynelmilel münasebetımızda bize hakim olan esas fikir budur. Türkiye’nin sulh ve emniyet havası içinde çalı şmasını temin ve teshil edecek tedbirleri ve elimizden geldi ği kadar beynelmilel sulh havasının ve imkanlarının takviyesini iltizam ederiz. Harici siyasetimizin dostluklar tesisinde, mukaveleler aktinde, beynelminel içtimalara ve te şekküllere i ştirakinde hattı hareketini bu suretle izah eylemek mümkündür. Sovyet ittihadile münasebetlerimiz her zamandan ziyade sıcak bir dostluk içindedir. Balkan Paktının uluslararası sulh için büyük kıymeti, her münasebetle parlak bir surette kendini göstermektedir

37 Girgin, a.g.e ., s. 14. 34

İran ile aramızda mevcut olan dostluk ve güven siyaseti mutlu bir surette ilerlemektedir. Afgan Devleti ile aramızda öteden beri devam edegelen samimi dostlu ğumuz tabii bir surette inki şaf etmektedir. Di ğer büyük devletler ve di ğer memleketlerle münasebetlerimiz dostane inki şafini takib etmektedir. 38 " Çevre ülkeler ile ili şkileri sa ğlıklı bir zemine oturtmak ve kar şılıklı iyi ili şkilerin devam ettirilece ği konuları üzerinde defalarca durulmu ştur.

2.2.7. VII. İsmet Pa şa ( İnönü) Hükümeti ( 01 Mart 1935 -01 Kasım 1937 ) programında dı ş politika

SSCB ile ili şkiler önceki hükümetlerde olmadı ğı kadar yakındır. Bunun nedeni ise sanayi alanında alt yapıya olan ihtiyacımız olarak yorumlanabilir. “Sovyet İttihadile münasebetlerimiz her zamandan ziyade sıcak bir dostluk içindedir. Sovyet sanayiinin güzel eserleri sanayile şme hayatımızda ebedi dostluk hatıraları olarak yükselmektedir. Büyük Sovyet İttihadile yakın ve samimi dostlu ğumuz, gerek siyaset alanında ve gerek di ğer her alanda her gün daha ziyade kuvvetlenmekte ve geni şlemektedir. Balkan paktının uluslararası sulh için büyük kıymeti, her münasebetle parlak bir surette kendini göstermektedir. İran ile aramızda mevcut olan dostluk ve güven siyaseti mutlu bir surette ilerlemektedir. Afgan Devleti ile aramızda öteden beri devam edegelen samimi dostlu ğumuz tabii bir surette inki şaf etmektedir. Di ğer büyük devletler ve di ğer memleketlerle münasebetlerimiz dostane inki şafım takip etmektedir. 39 " İnönü hükümetlerinin genel özelli ği denge politikasının ön planda olmasıdır. Bunun neticesi olarak hükümet, çevre ku şak ülkeler ile ili şkileri öncelikli olarak

38 Girgin, a. g. e ., s. 14-15. 39 Girgin, a. g. e ., s. 16. 35

sa ğlıklı bir zemine oturtmanın üzerinde defalarca durmu ştur. Ayrıca Milli Şef'in belirledi ği do ğrultuda ilerlemeye devam edilece ği belirtilmi ştir.

2.2.8. I. Celal Bayar Hükümeti ( 01 Kasım 1937 - 11 Kasım 1938 ) programında dı ş politika

Önceki hükümetlerin paralelinde bir tutum sergilemi ştir. “Mevcut kar şılıklı dostluklarımıza ve taahhüdlerimize her zamanki gibi ihtimam ve riayet dostluk dairemizin bu ahenk içinde inki şafına dikkat ba şlıca vazifemiz olacaktır. Şefin nutuklarında i şaret buyurdukları noktaların, takibine azami itina ve ihtimam ile çalı şılacaktır. Milletler Cemiyetine ba ğlılık harici siyasetimizin aynı zamanda mesnedlerinden ve tabii icabtarından birini te şkil eder. Bu ars-ı ulusal büyük müessesenin kendinden beklenen gayeleri temin edebilmesi, zamana intibak etmesi, geçirilen tecrübelerden lazım gelen pratik neticeleri çıkarması ile mümkün olabilir. Hükümetimiz bu yolda sarf edilecek mesaiyi elinden geldi ği kadar feshi etmeye çalı şacaktır. 40 " Önceki hükümetlerden farklı olarak ilk defa Milletler Cemiyeti'nin önemi vurgulanmı ş ve uluslar arası arenaya girmeye niyetimizin oldu ğu belirtilmi ştir.

2.2.9. II Celal Bayar Hükümeti ( 11 Kasım 1938 - 25 Ocak 1939 ) programında dı ş politika

Dı ş ili şkilerde de ğişen bir şey yoktur ve ittifaklarımıza sadık kalınmı ştır . “Haricî siyasetimizde. de ğişecek hiç bir şey yoktur. Anla şmalarımıza. dostluklarımıza, ittifaklarımıza bütün sadak atımızla ba ğlıyız. 41 "

40 Girgin , a. g. e . ,s. 17. 41 Girgin, a. g. e . , s. 18. 36

2.2.10. I. ve II. Refik Saydam Hükümetleri ( 25 Ocak 1939- 03 Nisan 1939 / 03 Nisan 1939 - 09 Temmuz 1942 ) programlarında dı ş politika

Dostane ili şkilere devam edilmi ştir. “Bu karga şalıklar önünde Cumhuriyet Hükümetinin büyük devletlerle aynı samimiyet ve dürüstlük altında dostane münasebetlerine devam etmekte bulunduğunu ve bundan sonra da idame edece ğini söyleyebilirim. 42 "

2.2.11. I. Şükrü Saraço ğlu Hükümeti ( 09 Temmuz 1942-09 Mart 1943 ) programında dı ş politika

Önceki hükümetler ile paralel olarak dostane ili şkiler sürdürülürken Almanya ile ilgilenilmeye ba şlanmı ştır. Sava şın dı şında kalmanın önemi vurgulanmı ştır. " Cumhuriyetimizin Lozan'da ba şlayan faal ve müsbet harici siyaseti bir çok imtihanlardan geçtikten sonra bugünkü duruma varmı ştır. Bu durum bugün en iyi istikrar kelimesiyle tavsif edilebilir. Hudutları haricinde hiç bir sergüze şt arkasında ko şmayan ve ko şmayacak olan Türkiye harbin dı şında kalmak imkanlarını aramı ş ve bu imkanları da şuurlu, müspet bitaraflık üzerinde yürümekte bulmu ştur. Yine o politikanın bariz ve samimi bir tezahürünü de Türkiye ile Almanya arasındaki kar şılıklı anlayı ş ve dostlu ğu yeniden tevsik eden Türk-Alman Anla şmasında görüyoruz. 43 "

2.2.12. II. Şükrü Saraço ğlu Hükümeti ( 09 Mart 1943- 07 A ğustos 1946 ) programında dı ş politika

Önceki hükümetlerden farklı olarak İngiltere ve Amerika’ya yakınla şmaya ba şlanmı ştır. Politikamızın umumi hatlarını gösteren bu sözlerden sonra bilhassa tebarüz ettirilmesi lazım olan bir cihet vardır ki, o da İngiliz - Türk dostlu ğudur.

42 Girgin , a. g. e ., s. 18-19. 43 Girgin, a. g.e., s. 19. 37

Şimdi ben de bu yüksek kürsüden sizin namımıza Cumhuriyetçi ve Demokrat Türkiye'nin Demokrat ve Cumhuriyetçi Amerika'ya selamlarım. sevgilerim ve saygılarım gönderiyorum. 44 "

2.2.13. Recep Peker Hükümeti ( 07 A ğustos 1946 - 10 Eylül 1947 ) programında dı ş politika

Hükümet, SSCB’ne kar şı Amerika ve İngiltere yanlısı bir politika gütmeye devam etmi ştir. “Türkiye-İngiltere ittifakı mazide oldu ğu gibi istikbalde de dı ş politikanın ba şlıca temeli olarak kalacaktır. Birle şik Amerika Devleti ile olan münasebetlerimiz kar şılıklı sevgi, saygı ve işbirli ği sayesinde mütemadi bir geli şme seyri takip etmektedir. Türkiye’nin uluslararası manzumede idame etti ği özel münasebetlerden SSCB herhangi bir zarar gelebilece ğini katiyyen kabul etmiyoruz. Türkiye’nin bütün milletlerle, bilhassa kom şu memleketlerle dostluk ba ğlarından ve kendi egemenli ğine ve toprak bütünlü ğüne riayetten ba şka hiçbir iste ği yoktur. Bizim büyük kom şumuza kar şı muhafazada devam etti ğimiz iyi niyet aynı duygularla kar şıla ştı ğı ve adalet hislerinin galip geldi ği gün güçlüklerin zail olaca ğına kani bulunuyoruz. Biz kendi hesabımıza, Türk - Sovyet münasebetlerinin geçmi şte oldu ğu gibi gelecekte de mütebarız dostluk ve kar şılıklı güvene dayanan güzel seyrini yeniden mü şahede etmekle ancak memnuniyet duyaca ğız. Müttefikler ile vesair ilgili devletlerle birlikte 1936 tarihli Montrö Antla şmasının tadili meselesini müzakereye hazır bulunmaktadır. Arap kom şularımıza kar şı sevgimiz ve dostlu ğumuz mutlaktır. Dünyanın en zengin medeniyetlerinden birinin varisleri olan Arap Birli ği Devletlerinin her biri île her sahada münasebetlerimizi her gün daha ziyade samimile ştirmek büyük emelimizdir. 45 " SSCB'nin Bo ğazlar ile ilgili verdi ği notaya ra ğmen hükümet so ğukkanlılı ğını koruyarak bu konuyu taraf devletlerle müzakere edece ğini taraflara iletmi ş ve

44 Girgin, a. g. e ., s. 20. 45 Girgin , a. g. e ., s. 21-24. 38

Milletler Cemiyeti’nin konu ile ilgilenmesine vurgu yapmı ştır. Orta Do ğu milletleri ile yakın ili şkilerin devamı sa ğlanacak, bu ili şkiler daha da artırılacaktır.

2.2.14. l. Hasan Saka Hükümeti ( 10 Eylül 1947 -10 Haziran 1948 ) programında dı ş politika

Çevresindeki ülkelerle olan dostane ili şkilerini önceki hükümetlere paralel devam ettirmeye çalı şmı ştır. "Hükümetlerin ve partilerin mü şterek malı olarak bir milli siyaset halini almı ş olan dı ş politikamız devam edecektir. 46 "

2.2.15. II. Hasan Saka Hükümeti ( 10 Haziran 1948 - 16 Ocak 1949 ) programında dı ş politika

İkinci Dünya Sava şı’nın bitmesini müteakip hükümetin dı ş siyasetinin de ğişmeyece ğini yinelemi şlerdir. "İkinci Cihan Harbinin sona ermesiyle ve karanlık bir sürünceme devresine girmi ş bulunan dünya ufuklarında herhangi bir iyile şme alameti henüz belirmemi ştir. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin dı ş siyasetinin de ğişmeyece ğini bu vesile ile bir kere daha teyid etmek isteriz. 47 "

2.2.16. Şemsettin Günaltay Hükümeti ( 16 Ocak 1949 - 22 Mayıs 1950) programında dı ş politika

Birle şmi ş Milletleri vurgulayarak barı şçıl politikalar izleyece ğini vurgulamı ştır. "Milletlerarasında iyi geçinmeyi, yeryüzünde sulh ve emniyete ula şmayı en büyük ideal saymakta devam edecek olan yeni hükümetimiz bu u ğurda kudretinin yetti ği kadar çalı şmaktan geri durmayacaktır. Samimi olarak ba ğlı bulundu ğumuz Birle şmi ş Milletler Kurulunu dünyayı bu neticeye ula ştıracak vasıtaların ba şında

46 Girgin, a .g. e., s. 25. 47 Girgin, a. g. e ., s. 26. 39

görüyoruz. Bu kurulun, bu güç ve asil vazifeyi ba şarır ve daha iyi i şler bir hale gelmesi emelimizdir. 48 " Bütün hükümetlerin dı ş politikalarını bildiren konu şmalara bakıldı ğında temel konuların aynen devam ettirildi ğini görüyoruz. Hepsini ayrı ayrı ele aldı ğımızda birbirinin devamı niteli ğinde oldu ğu görülür. Bu sebeple birle şilen noktaları belirterek, dönemler arasındaki anlayı ş farklılı ğına da genel hatlarıyla de ğinelim.

1.1927-1930 arası İsmet Pa şa hükümetinde : * SSCB’yle ticaret ili şkilerinin düzeltilmeye çalı şılması, * İtalya’yla iyi ili şkilerin devamı ve kar şılıklı güvenin devamı, * Fransa’yla sınırların belirlenmesi ve sınır bölgesinde kar şılıklı iyi ili şkilerin tayini için çaba gösterilmesi, * İngiliz donanmasının Türkiye’yi ziyareti sonucunda dostluk ve ticari ili şkilerin artırılması, * Almanya ile ticari, iktisadi ili şkilerin devamının sa ğlanması, * Amerika ile dostlu ğun artırılması, * Yunanistan ile hala devam eden problemler ve kom şu ülkedeki Türkiye aleyhine yayınlar iki ülke arasındaki ili şkileri önemli ölçüde etkilemektedir. Türkiye iyi ili şkiler kurma arzusundadır.

Görüldü ğü gibi dı ş politikada “barı ş ortamını devam ettirmek, uluslararası sorunları çözmekte barı şçı ve uzla şmacı yakla şımlar” gibi amaçlar takip edilmektedir. Ba şta ülkenin içte ve dı şta barı ş ve huzur içinde ya şaması temel hedef kabul edilmi ştir. Türkiye her dönemde dı ş ili şkilerinde önce milli hak ve menfaatler (Misak-ı Milli) istikametinde hareket etmeyi kendine görev bilmi ştir. Elbette sadece bu anlayı şı benimseyip yerinde durmamı ş, bu fikri destekleyecek tedbirlere ba şvurmayı ihmal etmemi ştir. Barışçı yakla şımı Türkiye’yi dünya barı şını sa ğlamak amacıyla kurulan Milletler Cemiyeti'ne üye olmasını sa ğlamı ş, milli birlik ve bütünlü ğü sa ğladıktan sonra gerek kom şularla gerek di ğer devletlerle hak ve hukuku koruyan antla şmalara da imza atmı ştır. Bu antla şmalarla milli haklarının da di ğer devletler tarafından tanınmasını sa ğlamı ştır. (Balkan Paktı- Sadabat Paktı vb.)

48 Girgin, a. g. e ., s. 25. 40

2. İkinci Dünya Sava şı gibi çok zor bir dönemde: (1938-45 arası) * Milletlerin çıkar çatı şmaları, antla şma, hak ve hukukun ihlal edildi ği bu dönemde bile Türkiye uluslar arası ortamda daha önce de sergiledi ği istikrarı korumu ş ve yapılan antla şmalara sadık kalaca ğına dair teminatlarda bulunmu ştur. * Barı şa hizmet, barı şı sa ğlama çabalarında bulunmu ştur. * Menfaat hırsına kapılmayaca ğı sözünü vermi ştir. * Bu dönemde sava şın dı şında kalmak do ğrultusunda tarafsızlık ilkesini gözetmi ştir. * Daha önce kurulan dostlukların devamına çalı şmı ştır. * Olası bir Sovyet veya her hangi bir tehlikeye kar şı dostluk ve saldırmazlık antla şmaları ile barı şçıl politikasını teyit etmi ştir. * Batı ile (Amerika; İngiltere,) dostlu ğu artırma gibi gayretlerle dı ş politikada milli birlik ve ba ğımsızlık do ğrultusunda barı şçı ve uzla şmacı tutum sergilemeyi amaç edinmi ştir.

2.3. Hükümet Programlarının Dı ş Politika Yakla şımlarının Uygulama Alanına Yansıması

2.3.1. l. ve II. İsmet Pa şa ( İnönü) Hükümetleri programlarında dı ş politika yakla şımının uygulama alanına yansıması

İnönü dönemi iç ve dı ş siyaset açısından oldukça hareketli günlerin ya şandı ğı bir dönemdir. İç siyasette yeni Türk Cumhuriyeti’nin de sosyal, ekonomik, siyasi alanda pek çok inkılaplar yapılmı ş büyük geli şmelere ya şanmı ştır. İç siyaset konumuz olmadı ğı için bundan söz etmeyece ğiz. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki gerek iç siyasette gerekse dı ş siyasette “ Atatürk’ün gerçekçi politikasının Batı yönünde oldu ğu ku şku götürmez. 49 " 1923-1930 arası dı ş politikanın gündemini Lozan’da çözümlenemeyen sorunların çözüme kavu şturulması almı ştır. Bunlardan ilki Musul meselesidir. Musul

49 Oran , a. g. e . , s. 251. 41

Misak-ı Milli’ye göre sınırlarımız içinde olmasına ra ğmen Lozan’da karara ba ğlanamamı ştır.

2.3.2. Fethi Okyar Hükümeti programında dı ş politika yakla şımının uygulama alanına yansıması

Dönemin ana sorunu olan Musul sorunu konusunda önemli adımlar atılmı ştır. Hükümet programında belirtildi ği şekliyle barı şçıl bir dı ş politika izlenmi ş; ancak milli hak ve menfaatlerden ödün verilmeyece ği de belirtilmi ştir. Musul Misak-ı Milli’ye göre sınırlarımız içinde olmasına ra ğmen Lozan’da karara ba ğlanamadı. Meselenin çözümü için ilk defa İngiliz ve Türk Heyetleri 1924’te Haliç Konferansı ile İstanbul’da görü şmelere ba şladı. İngiltere Hakkari’nin de Irak sınırları içinde oldu ğunu ileri sürdü. Uzla şmaya varılamayınca sorun Milletler Cemiyeti’ne götürüldü. Lahey Adalet Divanı’nda da görü şülen bu sorun İngilizlerin isteklerine göre ele alındı ğı için çözümlenemedi. İngiltere Musul meselesini kendi lehine sonuçlandırmak için do ğuda Şeyh Sait isyanını destekleyerek Türk hükümetini zor duruma dü şürdü. 50 Programda geçti ği gibi Musul sorununa dair çözüm yolları aranmaktadır.

2.3.3. III., IV., V., VI., VII. İsmet Pa şa ( İnönü) Hükümetleri programlarında dı ş politika yakla şımının uygulama alanına yansıması

Türkiye bu dönemde; kendi do ğusu ve güneyiyle ilgili olarak gerek ba ğımsız İran’la, Fransa ve İngiltere ile çe şitli dostluk, güvenlik, iyi kom şuluk, tarafsızlık, saldırmazlık, i şbirli ği antla şmaları ve protokolleri yaptı. Bunun yanı sıra; İran, Irak ve Afganistan’la birlikte Sadabat Paktını imzaladı. Musul verilerek İngiltere ile bütün pürüzler giderildi. Arkasından Yunanistan ile dostluk ili şkisi kurulması ve nihayet Milletler Cemiyetine girilmesiyle hükümet, programında geçen birçok konuyu gerçekle ştirdi. 51

50 Ayrıca bkz. Armao ğlu , a. g. e . , s. 321. 51 Oran, a. g. e . , s. 242. 42

Burada dikkat edilmesi gereken konu Musul’un verilerek Misak-ı Milli çerçevesinde ba şarısızlı ğa u ğranmı ş olmasıdır. Türkiye ile SSCB’nin ili şkileri 1930’lu yılların ba şında yakındı. İsmet İnönü’nün 25 Nisan-10 Mayıs 1932’de Moskova ziyareti sonucunda SSCB’yi Milletler Cemiyeti’ne üye olmaya ikna etmesi de iyi ili şkilerin bir sonucu olsa gerek, sanılanın aksine Türkiye ile SSCB Birli ği’nin ili şkilerinin bozulması Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne girmesi ile olmadı. Tam tersine 1934’te SSCB’nin örgüte katılmasının ardından iki devlet bu uluslar arası platformda da i şbirli ği içinde olmu ştur. Ayrıca SSCB Türkiye’ye kredi vermi ş ve Türkiye Birinci Be ş Yıllık Kalkınma Planında da SSCB’nden destek görmü ştür. 1935’te 1925 Dostluk ve Saldırmazlık Anla şmasının on yıl daha uzatılması iki devlet arasında uyumlu bir işbirli ğinin göstergesi olmu ştur. Ancak 1936 Montreux Bo ğazlar Sözle şmesi'nden sonra artık ili şkiler o kadar sıcak de ğildi. 52 Eskiden beri Bo ğazlar konusunda Rusya ile ya şanan gerginlik, bu dönemde de iki ülkenin dı ş siyasetinde gündemi olu şturmu ştur. “Türkiye SSCB ile olu şan dostluktan batıya kar şı a ğırlık olu şturmakta yararlanmı ştır. 53 " Böylece Türkiye SSCB ile ili şkisini batıya kar şı bir denge unsuru olarak kullanmı ştır. Dönemin dı ş siyasetinde önemli olabilecek bir ba şka konuda 1935’te İtalya’nın Habe şistan’a saldırması üzerine Do ğu Akdeniz’de ve Orta Do ğu da güvenli ğin tehlikeye dü şmesidir. Bunun sonucunda Türkiye, İran, Irak, Afganistan ile Sadabat Paktın'ı imzaladı. Antla şma ile bölgede barı ş ve güvenli ğin sa ğlanması amaçlanmı ş, ilgili devletler kar şılıklı sınırlarını korumayı , birbirlerinin iç i şlerine müdahale etmemeyi taahhüt etmi şlerdir .54 Ayrıca bu yıllar Yunanistan ile ili şkilerimizin ılımlı geçti ği yıllar olarak tarihe geçmi ştir.

52 Armao ğlu, a. g. e ., s. 343. 53 Armao ğlu, a. g. e ., s. 254. 54 Armao ğlu, a. g. e ., s. 252. 43

2.3.4. I., II. Celal Bayar Hükümetleri programlarında dı ş politika yakla şımının uygulama alanına yansıması

Hükümet programı ile uyumlu bir dı ş politika sergilenmi ştir. Misak-ı Milli ile ilgili Hatay ba şarısı bu döneme aittir. 1936’da Fransa’nın Suriye’den çekilmesi üzerine Suriye ba ğımsızlı ğına kavu ştu. Türkiye Cumhuriyeti’nin Misak-ı Milli kararlarından ödün verdi ği Hatay meselesi tekrar gündeme geldi. 1921 Ankara anla şması ile Hatay Fransız himayesinde fakat özerk bir yönetime kavu ştu. Suriye’nin ba ğımsızlı ğının ardından Hatay’da Milletler Cemiyeti gözetiminde yapılan seçimler sonucu 1938’de Hatay Ba ğımsız Devleti kuruldu. On aylık ba ğımsızlıktan sonra Hatay Meclisi 30 Nisan 1939'da Türkiye’ye katılma kararı aldı. Atatürk dönemi dı ş politikasının en son gerçekle şen olayıdır. Misak-ı Milli'den ödün verilen Hatay sınırlarımıza dahil edilerek Atatürk’ün son iste ği gerçekle ştirilmi ş oldu. Büyük devletler İkinci Dünya Sava şı ile u ğra ştıklarından bu olaya engel olamadılar. 55 Böylelikle Misak-ı Milli'de alınan dı ş siyasetimiz ile ilgili bu karar, Hatay'ın vatan topraklarına katılmasıyla ba şarıyla yerine getirilmi ştir.

2.3.5. I. ve II. Refik Saydam Hükümetleri programlarında dı ş politika yakla şımının uygulama alanına yansıması

Döneme bakılacak olursa Türkiye’nin İkinci Dünya Sava şında ikili politika yürüttü ğünü söylemek mümkündür. Bir yandan, 1923-1939 dönemi kalkınma çabaları ve yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti, batıyı kendine örnek aldığı için batılı devletlerin yanında yürüme yanlısı, bir yandan da her hangi bir sava ş tehlikesi kar şısında askeri ve ekonomik gücü olmadı ğını ileri sürüp güçsüzlü ğün gücünü kullanarak sava ş dı şı kalma çabaları içerisindedir. Bu dönem hükümeti İkinci Dünya sava şı tehlikesi do ğrultusunda İngiltere, Fransa ile saldırmazlık ve dostluk antla şmaları imzalarken SSCB ile de dostlu ğunu devam ettirmeye çalı şarak denge politikasını yürütme çabasındaydı. Ancak

55 Fahir Armao ğlu , 20.yy Siyasi Tarih, 1914 - 1980 , Ankara, 1987, s. 317-320. 44

Montrö’de bo ğazların yönetiminin Türkiye’ye verilmesinden ho şlanmayan SSCB her fırsatta bu ho şnutsuzlu ğunu gündeme getiriyordu. Nitekim dönemin Dı şişleri Bakanı Saraço ğlu’nun bir anla şmaya varmak niyetiyle gitti ği Moskova’dan, Molotov’un defalarca Bo ğazlar konusunda dönüp dola şıp Montrö’de de ğişiklik yapılması iste ğinden dolayı üç dört görü şme yapılmasına kar şın eli bo ş dönmesine sebep olacaktır. 56 Bu arada İngiltere, Fransa ve Türkiye arasında Üçlü İttifak yapılması üzerine SSCB bunu kendisine bir tehdit olarak görür ve Kurtulu ş sava şında temelleri atılan Türk- Sovyet dostlu ğu bu olaydan sonra yol ayrımına gelir. Görüldü ğü gibi, Türkiye her açıdan zor bir dönemdeydi. Bulundu ğu stratejik konumdan dolayı kimi devletler onu sava şa sokmaya çalı şırken kimileri de çıkarlarına uygun bulmayıp onun sava ş dı şı kalmasını istiyordu. Yeni kurulan Türkiye ekonomik, askeri zayıflı ğını müttefiklerin kendisini sava şa sokma çabalarına kar şı bir kalkan olarak kullanmakla dirayetli bir dı ş siyaset izliyordu. "1941 yılının sonlarına do ğru Türkiye bir ölçüde üzerindeki baskıları hafifletmi ş ve müttefiklerle ili şkilerini yumu şatmı ştı. Ancak Amerika’nın sava şa girmesi Almanların Türkiye üzerindeki baskılarını artırdı. “Almanya bu dönemde Türkiye’yi kendi tarafına çekebilmek için üç ayaklı bir taktik izlemi ştir. İlk olarak, olası bir Türk- Sovyet yakınla şmasını önlemek amacıyla Kasım 1940’ta Hitler- Molotov görü şmelerinde SSCBnin Almanya’yla anla şma yapmak için bo ğazlar üzerinde öne sürdükleri talepleri açıkladı. İkincisi, Türkiye’deki Turancı akımları te şvik etti. Üçüncüsü de, Ege adalarından bazılarını Türkiye’ye vermeyi teklif etti. 57 " Genel olarak hükümet programı çerçevesinde bir dı ş siyaset izlenmi ştir.

2.3.6. I. ve II. Şükrü Saraço ğlu Hükümetleri programlarında dı ş politika yakla şımının uygulama alanına yansıması

Bu dönem hükümeti, Türkiye’nin İkinci Dünya Sava şında “tarafsız” kalma de ğil “sava ş dı şı” kalma politikasını yürüttü. Sava ş dı şı kalma politikası İngiltere ba şta olmak üzere müttefiklerden yana bir tutumun sonucuydu. Tabii daha sonra

56 Armao ğlu, a. g. e ., s. 418. 57 Armao ğlu, a. g. e ., s. 449. 45

görece ğimiz üzere sava ş dı şı kalma Türkiye’nin milli çıkarlarını koruma do ğrultusunda yarar sa ğladıysa da sava ş sonrasında yalnız kalmasına da sebep olmu ştu. 1944 yılının Haziranına do ğru İkinci Dünya Sava şı sona yakla şmaktaydı. Bu arada Türkiye’ye Almanya ile bütün ticari ve diplomatik ba ğlantılarını kesmesi için İngiltere ve Amerika baskı yapmaktaydı. Bu durumda Türkiye; İngiltere ve Amerika’dan sonra SSCB ile arasını düzeltme yoluna gitti. Hükümetin SSCB ile ili şkileri iyile ştirme çabasının bir sonucu olarak bir resmi giri şimin ardından SSCB’nden gelen cevabın da Almanya ile ili şkilerinin kesilmesi yönündeydi. Bu çabalardan bir sonuç alınamadı. 58 Bu dönemde hükümet programı ile paralel bir politika izlenmeye çalı şılmı ştır. Gerek Türkiye gerekse dünya devletleri zor bir dönemeçten geçmi ştir. İkinci Dünya Sava şında Türk hükümetinin ikili politika izlemesi neticesinde Türkiye savaştan zarar görmeden bu durumu bertaraf etmesini bilmi ştir.

2.3.7. Recep Peker Hükümeti programında dı ş politika yakla şımının uygulama alanına yansıması

Amerika ile yardım programları sayesinde sıkı bir ili şkiye girmi ş olan hükümet SSCB’nin istekleri Montreux’ye indirgenerek reddedilmi ş ve ili şkilerimiz ürpertici bir hal almı ştır. Bununla birlikte İngiltere’nin Türkiye’ye deste ği devam etmektedir. Türkiye'nin SSCB ile batı arasında tampon bölge olmasından dolayı bu ülkelerden destek gördü ğü söylenebilir. Burada dikkat edilmesi gereken husus da programda SSCB ile dostluktan bahsedilirken krizlerin patlak vermesi olmu ştur.

58 Ayrıntı için bkz; Fahir Armao ğlu, " İkinci Dünya Harbinde Türkiye", Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi , S. 13, Ankara, 1958. s. 161-174 . 46

2.3.8. I. ve II. Hasan Saka Hükümetleri programlarında dı ş politika yakla şımının uygulama alanına yansıması

Bu dönem hükümeti bir yandan SSCB’nin notalarına kar şı kesin cevabını verirken öte yandan batı dünyasında kendisine destek arıyordu. Amerika’nın “kusursuz bir kurtarıcı ” olarak görüldü ğü bu dönemde Amerika’ya yakın olmaya çalı şılıyordu. Bu atmosferde 1947 Truman Doktrini ve 1948 Marshall yardımı büyük memnuniyet yarattı. Sava ş sonundan itibaren Amerika Türkiye’nin dı ş ticaretinde en önemli yere sahip oldu. Tabii hem ekonomik ili şkiler hem de sava ş sonunda yalnız kalma psikolojisinin yarattı ğı durumdan kurtulmak amacıyla Türkiye dı ş politikada kararlarını batının kararları ile aynı do ğrultuda tutmaya çalı şmı ştır. Türk dı ş politikasının uluslararası ortamda en önemli geli şmelerinden biri de NATO’ya üye olma konusuydu. " NATO ve Kore’den sonraki dı ş politika kararları, gittikçe kötüleyen bir ekonomik ve siyasal süreçte alındı. Daha önce Arapların yanında yer alan Türkiye, 1948’de Filistin Uzla ştırma Komitesine olumlu oy verdi, yine 48’de bir Amerika vatanda şını (Athinagoras) Fener Patri ği olarak getirtti; 49’da Asya Devletleri Kongresine katılmadı; 50’den itibaren Kıbrıs’ta İngiltere’yi destekledi. 59 " Truman Doktrini ile (12 Temmuz 1947) Türkiye’ye de yapılan ekonomik destek Türkiye- Amerika dostlu ğunu bir kat daha peki ştirdi. Sonuç olarak hükümet programında öngörülen konularla paralel bir dı ş politika sergilenmi ştir.

2.3.9. Şemsettin Günaltay Hükümeti programında dı ş politika yakla şımının uygulama alanına yansıması

Program çerçevesinde dostluk ili şkileri devam ederken Amerika eksenli bir dı ş politika izlenmeye devam edilmi ştir. İhtiyaç nedeniyle Amerika'dan alınan yardımlar döneme damgasını vurmu ştur.

59 Fahir Armao ğlu, 20.yy. Siyasi Tarihi , Ankara, 1987, s. 395. 47

"1947-1951 yılları arasında ise Türkiye'ye yapılan Amerikan askeri yardımının miktarı toplam 400.000.000 dolara ula şmı ştır. 60 " Döneme genel olarak bakarsak, Yunanistan ile ilgili problemler askıda bırakılmı ştır, Musul meselesi Misak-ı Milli çerçevesinde çözülememi ştir. SSCB ile sava ş öncesi iyi ili şkiler muhafaza edilmi ş ancak sava ş esnasında arzulanan seviye yakalanamamı ştır. Sava şın dı şında kalma çabalarımızın ba şarıya ula şmasından sonra SSCB’nin isteklerine maruz kalmı ş bir ülke olarak halen ayakta kalmaya çalı şan ve müttefik arayan bir ülke konumumuz de ğişmemi ştir. Amerika'nın yardımları ve deste ğiyle ekonomik kalkınma sa ğlanmaya çalı şılmı ş ancak farkına varılmadan bu ülkeye ba ğımlı hale gelinmi ştir. Öyle ki yardımlar dolaylı yollarla tekrar Amerika'ya dönmü ştür. Dönemin hükümeti bu yardımları ve deste ği sürekli hale getirmek için dı ş siyasetini batının dı ş siyasetiyle paralel bir biçimde yürütmü ştür.

60 Oran, a. g. e ., s. 535. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM DEMOKRAT PART İ HÜKÜMETLER İNİN PROGRAMLARINDA DI Ş POLİTİKA (1950-1960)

3.1. Dönemin Genel Özellikleri ve Hükümetleri

3.1.1. Dönemin genel özellikleri

Uluslararası ortamda bu dönemde pek çok de ğişiklik oldu. Bu de ğişiklikleri siyasal, ekonomik ve askeri alanda yapılan de ğişiklikler adı altında toplamak mümkün bulunmaktadır. 1945’te siyasal açıdan uluslar arası örgütlerin en evrenseli olan Birle şmi ş Milletler kuruldu. Fakat Birle şmi ş Milletler'de veto hakkı sadece büyük devletlerin o günkü dengesini yansıtacak nitelikte kurulmu ştu. Yani tamamen adil bir kurum de ğildi. Büyük devletlerden olu şan Genel Kurul da kendi lehine ağırlı ğını büyük oranda hissettirmekteydi. Askeri anlamda İkinci Dünya Sava şı'nın ardından SSCB ve Amerika ön plana çıktı ve do ğal olarak Avrupa’da sistemler bu iki devlet etrafında şekillendi. Bu iki kutuplu sistem yirmi yıl dünya siyasetine egemen oldu. Amerika’nın sava ş sonrasında hedefledi ği SSCB’ne Avrupa’nın do ğusunu kaptırdı ğı bir ortamda batısını da kaptırmamaktı. Batı Avrupa bir enkaz halindeydi. Amerika bu zengin pazarı kazanmak istiyordu. Ayrıca Yunanistan ve Türkiye’deki SSCB tehdidi Amerika'nın bu giri şimini kolayla ştırmı ştı. Amerika bu hedefini gerçekle ştirmek amacıyla psikolojik hazırlıklara ba şladı. Bu dönemde Amerika’nın kendi kıtasına kapanma anlayı şından sıyrılıp Avrupa içlerine girmesi ve kendine pazar araması gerekiyordu. Sonuç olarak Amerika uluslararası ortamda söz sahibi, ve ülkeleri yönlendiren büyük güç olma yolunda ilerledi. İkinci dünya sava şı do ğuda SSCB , batıda Amerika ve Batı Avrupa olmak üzere iki kutup olu şmasına sebep oldu. Bu ba ğlamda Türkiye her ikisinin ortasında, kritik bir noktadaydı. SSCB'nin Avrupa'ya açılan kapısı aynı zamanda batıya kar şı tampon bölge konumundaydı. Herhangi bir 49

saldırı kar şısında ilk i şgal edilecek yer olmasından dolayı da Amerika'nın SSCB kar şısında Türkiye'yi göz önünde bulundurmasında etkili olmu ştur. 61

3.1.2. Dönemin Hükümetleri 1950-1960 yılları arasında kurulan hükümetler a şağıda sunulmu ştur. Tablo 3: 1950-1960 yılları arasındaki hükümetlerin listesi

Cumhurba şkanı Hükümetler Dı şişleri Bakanları

I.Adnan Menderes Hükümeti- DP (22 Mayıs 1950-09 Mart 1951) Fuat Köprülü II.A.Menderes Hükümeti-DP (22 Mayıs 1950 (09 Mart 1951-17 Mayıs 1954) 20 Haziran 1956) Celal Bayar (22 Mayıs 1950 III.A.Menderes Hükümeti DP 27 Mayıs 1960) (17 Mayıs 1954-09 Aralık 1955)

IV. A.Menderes Hükümeti DP Fatin Rü ştü Zorlu (09 Aralık 1955-25 Kasım 1957) (25 Ekim 1957- V. A.Menderes Hükümeti DP 27 Mayıs 1960) (25 Kasım 1957-27 Mayıs 1960)

3.2. Dönemin Hükümetlerinin Programlarında Dı ş Politika

3.2.1. I. Adnan Menderes Hükümeti ( 22 Mayıs 1950 - 09 Mart 1951 ) programında dı ş politika

Dı şişleri Bakanı Fuat Köprülü dönemin hükümet programını şu şekilde ifade etmi ştir: "Bugün herhangi bir partinin de ğil bütün milletin mü şterek kanaatinin bir ifadesi olan dı ş siyasetimiz hakkında fazla bir şey söylemeye ve Birle şmi ş Milletler idealine olan samimi ba ğlılı ğımızı tekrara lüzum görmüyoruz Ananevi İngiliz ve Fransız

61 Aydın Alacakaptan , Atlantik İttifakı , Ankara, 1986, s.38- 110. ; Fahir Armao ğlu, Belgelerle Türk- Amerikan Münasebetleri , Ankara, 1991, s. 184-262. ; Türkkaya Ataöv, Amerika, NATO ve Türkiye , Ankara, 1969. s. 62- 78. 50

ittifakına ve Birle şik Amerika ile en sıkı dostluk ve i şbirli ğine dayanan. dostluklarına daima sadık kalan, uzak yakın ve büyük küçük bütün milletlerin istiklal ve toprak bütünlüklerine her zaman hürmetkar olan dı ş siyasetimizin sulhçu mahiyeti bütün dünyaca malumdur. Bu açık ve samimi siyasetimizin, co ğrafi durumumuzun ehemmiyet ve nezaketi ve milletimizin en a ğır şartlar altında dahi tebarüz eden yüksek ruhi kudreti itibariyle, demokrasi cephesi ve cihan sulhu için mühim bir amil oldu ğuna inanmaktayız. Truman doktrini ve Mar şhall yardımıyla bu sulhçu siyasetimizi destekledi ğinden dolayı kendisine milletçe samimi şükran hisleri besledi ğimiz büyük dostumuz Birle şik Amerika ile ve büyük müttefiklerimiz İngiltere ve Fransa ile siyasi, iktisadi, kültürel münasebetlerimizi, samimiyet ve anlayı ş havası içinde her gün daha kuvvetlendirmek en büyük emelimizdir. 62 "

Dı şişleri bakanı Fuat Köprülü'nün dı ş politika ile ilgili yaptı ğı açıklamada göz önünde bulundurulacak esasları kısaca şu şekilde ifade edecek olursak: 1. Birle şmi ş Milletler idealine ba ğlılık, 2. İngiliz ve Fransız İttifakına ve Amerika ile en sıkı dostluk ve i şbirli ğine dayanan dostlu ğuna sadakat. 3. Tüm milletlerin toprak bütünlü ğüne saygılı, barı şçıl politikanın devamı, bu barı şçı siyaset Truman Doktrini ve Marshall yardımı ile batılı devletler tarafından desteklendi ğinin göstergesi olarak kabul edilmi ştir. 4. Amerika "büyük dost" İngiltere ve Fransa "büyük müttefik" olarak görülmekte ve daha sonra da görece ğimiz üzere dı ş politikada hep bu devletlerin politikaları ile uyumlu politika izlenmektedir. 5. Do ğu Akdeniz güvenli ğini korumak için Amerika ve müttefiklerin dikkatini bu sorunlar üzerine çekmek ve sıkı dostlukla ba ğlı olunan Yakın Do ğu devletleriyle daha iyi ili şkiler kurarak bu bölgelerde adalet ve anlayı ş esaslarına dayanan bir dostluk havası yaratmak istemektedir. 6. Bu emelin gerçekle ştirilmesi ile sadece bu bölgelerin de ğil Orta Do ğu devletlerinin güvenli ği ve i şbirli ğinin olu şturulması dünyanın emniyeti için

62 Girgin, a. g. e , s. 25. 51

önemli oldu ğu belirtilmi ştir. Bunun temini için çaba gösterilece ği dı ş politika konularından birini olu şturmu ştur.

3.2.2. II. Adnan Menderes Hükümeti ( 09 Mart 1951-17 Mayıs 1954 ) programında dı ş politika

İkinci Menderes hükümetinin de dı ş politikası birinci hükümetin belirledi ği do ğrultudadır. İkinci hükümetin dı ş siyaseti için birinci hükümetin devamı demek de mümkündür. "Birle şmi ş Milletler idealine samimiyetle ba ğlı bulunan Hükümetimiz, umumi bir mü şterek emniyet sisteminin kuvvetle te şekkülüne kadar, ancak hür milletler cephesinde birbirini tamamlayacak ve arada gedik bırakmayacak mevzii emniyet anla şmaları sayesinde tecavüzleri önlemek kabil olaca ğına inanmaktadır. Bir taraftan eski dostlarımız İngiltere ve Fransa ile aramızda mevcut ittifakımızı, di ğer taraftan büyük dostumuz Birle şik Amerika ile her gün daha inki şaf eden samimi i ş birli ğimizi dı ş siyasetimizin iki mühim mesnedi addetmekteyiz. 63 "

3.2.3. III. Adnan Menderes Hükümeti (17 Mayıs 1954 - 09 Aralık 1955) programında dı ş politika

Üçüncü Menderes Hükümetinde dı ş politikada üzerine gidilecek konular daha öncekilerle paralellik göstermektedir. Ancak süreç içerisinde karşıla şılan sorunlar de ğişiklik gösterdi ği için dı ş politikanın gündem maddelerine yeni eklemelerde bulunulacaktır. "İktidara geldi ğimiz zaman, dünyanın yegane mü şterek emniyet te şkilatı olan Atlantik Paktı dı şında bırakılmı ş bulunan memleketimiz. iki yıldan az bir zaman zarfında bu te şkilat içinde yer almı ş, ve böylece, kendi emniyetini ve müdafaa imkanlarını çok geni ş nispette sa ğlamakla beraber NATO' ya da mühim bir kuvvet unsuru temin etmi ştir. Halbuki bizden evvelki iktidar, bu hususta sarf etti ği mesai

63 Girgin , a. g. e ., s. 26.

52

hiçbir netice vermeyince, Türkiye için bu pakta girmek imkanı olmadı ğını son ba şvekilinin lisanı ile itiraf zorunda kalmı ştı. Biz NATO Te şkilatı içinde, mü şterek dünya emniyetinin hususundaki faaliyetimizi devam ettirirken, di ğer taraftan da alınan şu tertiplerle temin ve takviyesi hususunda çatı şmaktan geri durmadık. Bu vesile île dost Yugoslavya'nın Sayın Devlet Reisi Mare şal Tito'nun memleketimize yaptı ğı ziyaretin mesut hatırasından bahsetmekten büyük bir memnuniyet duymaktayız. Şu son aylarda Pakistan ile de bir anla şma akdetmi ş bulunuyoruz. Bu anla şmalar Atlantik Paktı gibi, Birle şmi ş Milletlerin yüksek ideallerine dayanan mü şterek sulh ve emniyet tertipleridir. Dünya sulhunu ve medeniyetini tehdit eden umumi tehlike kar şısında, bunu kar şılayacak kudrette ve gediksiz bir emniyet sistemi veya birbirini tamamlayacak emniyet sistemleri kurmak, sulh ve hürriyet a şkı bütün milletler gibi bizim de ba şlıca gayemizdir. Bundan dört yıl evvel, Birle şmi ş Milletler tarafından Kore'de mü şterek emniyet cephelerinin kurulmasında Türkiye'nin takip etti ği faal ve dürüst siyaset o günden bugüne kadar her meselede tecelli etmi ş ve dı ş siyasetimizin sa ğlam ve insani prensiplere ba ğlı oldu ğu umumiyetle kabul edilmi ştir. Mü şterek emniyet meselesinden bahsederken, bu hususta şimdiye kadar maddi ve manevi büyük fedakarlıklar yapmı ş ve yapmakta olan Birle şik Amerika'ya kar şı şükran ve muhabbetlerimizi ifade etmek ve kar şılıklı itimat ve görü ş birli ğine dayanan bu münasebetlerin her gün daha kuvvetli inki şafından duydu ğumuz bahtiyarlı ğı belirtmek isteriz. 64 " Dolayısıyla üçüncü Menderes hükümetinin dı ş politika konularını şöyle sıralayabiliriz: 1. Daha önceki iktidarın dı ş politikada ba şaramadı ğı Atlantik Paktına katılmanın bu hükümet tarafından gerçekle ştirilmesi için çaba gösterilmi ştir. İki yıl içinde de bu te şkilata katılmı ş böylece kendi emniyetini geni ş nispette sa ğlamanın yanı sıra NATO'da önemli bir güç unsuru olu şturmu ştur.

64 Girgin , a. g. e . , s. 26-27. 53

2. NATO içinde dünya barı ş ve güvenli ği için faaliyetin devamına çalı şılmı ş ve buna da devam edilecektir. Bunun neticesinde Yugoslavya dostluk ili şkileri olu şturulmu ştur. 3. Pakistan ile yapılan antla şma, Birle şmi ş Milletler'in ideallerine dayanan mü şterek barı ş ve güvenli ğin düzenini sa ğlama hedefini gerçekle ştirmi ştir.

Dördüncü ve Be şinci hükümetin dı ş politika konuları dı şişleri bakanlarının açıklamalarında şöyle ifade edilmi ştir:

3.2.4. IV. Adnan Menderes Hükümeti (09 Aralık 1955 - 25 Kasım 1957) programında dı ş politika

Dördüncü hükümetin dı ş politika konuları dı şişleri bakanlarının açıklamalarında şöyle ifade edilmi ştir: "Harici siyasetimize gelince: Harici siyasetimiz şimdiye kadar oldu ğu gibi bundan sonra da mü şterek emniyet ve topyekün sulh esaslarına istinat edecektir. Sulh ve emniyet cephesinin müdafaasını sa ğlamak üzere dahil bulundu ğumuz ve kurdu ğumuz mıntakavi mü şterek müdafaa paktlarının gittikçe daha kuvvet bulmasına matuf gayretlerimize hızla devam edece ğiz. Bu maksatla bir yandan Birle şmi ş Milletlerdeki yapıcı faaliyetimize devam ederken di ğer taraftan da, kurucularından bulundu ğumuz Balkan Paktı ile Ba ğdat Anla şmasının her an biraz daha inki şafına çalı şaca ğız. Dı ş siyasetimizden bahsederken milletimizin üzerinde büyük bir hassasiyetle durmakta oldu ğu Kıbrıs meselesinden bahsetmemeye imkan yoktur Bu mesele hakkındaki görü şlerimizi oldu ğu gibi muhafaza etmekte oldu ğumuzu her hangi bir yanlı şlı ğa mahal bırakmamak üzere, burada açıkça ifade etmek isteriz. 65 " Kıbrıs konusuna hükümet programlarında de ğinilmeye ba şlanmı ştır.

65 Girgin, a. g. e ., s. 28. 54

3.2.5. V. Adnan Menderes Hükümeti ( 25 Kasım 1957 - 27 Mayıs 1960) programında dı ş politika

Dönemin Dı şişleri Bakanı Fatin Rü ştü Zorlu dı ş politika yakla şımını şu şekilde ortaya koymu ştur: "Şimdi harici siyasetimizi izaha çalı şaca ğım: İkinci Dünya Harbinin fiili olarak bitmesinden bugüne kadar uzun seneler geçmi ş olmasına ra ğmen. milletlerin istiklal ve hürriyetlerim teminat altında bulunduran ve adil prensiplere dayanan bir sulh nizaminin henüz teessüs etmedi ği, hatta teessüs etmek şöyle dursun, zaman ilerledikçe beynelmilel ihtilafların tehlikeli istikametlere do ğru yol alıp gitti ği görülüyor. Yüksek prensip ve gayeler, dı ş siyasetimizin istikametini tayin ve ona ilham kayna ğı te şkil etmektedir. Birle şmi ş Milletler Te şkilatının esas itibariyle dünyada sulh ve emniyetin teessüsü gayesine ehemmiyetli hizmetler ifade etmekte oldu ğuna kaaniyiz. Zaman zaman bu te şkilatı gayelerinden inhiraf ettirebilmek için bazı üyeler tarafından giri şilen hareket ve te şebbüslere ra ğmen Birle şmi ş Milletlerin dünya sulhüne hizmette devam etmekte bulunması memnuniyetle mü şahede etti ğimiz bir vakıadır. Dünya sulhüne hizmet maksadıyla vücuda getirilmi ş olan ikinci bir te şekkülden, NATO te şkilatından da bahsetmek isteriz. Tecavüze kar şı kendilerini müdafaa etmek isteyen Garp milletlerinin Birle şmi ş Milletler Anayasası'na uygun olarak vücuda getirdikleri bu te şekküle en halis niyetlerimizle ve sadakatle ba ğlıyız. NATO'nun milli emniyetimizin takviyesi bakımından olan tesiri büyüktür ve emniyet vericidir. Bilmukabele bizim de bu te şkilatı takviye hususundaki gayretlerimiz küçümsenecek derecede de ğildir. Ba ğdat Paktına gelince: Bu pakt Orta Şark'ta emniyet ve istikrarı temin bakımından kendisine ba ğlanan ümitleri bo şa çıkarmamı ştır. Bütün Arap milletlerine ve bu arada Suriye'ye kar şı tarihten gelen içtimai. tarihi, ciddi ve hakiki sebeplere istinaden karde şlik ba ğlarıyla merbutuz. Şüphesiz ki. Orta-Şark milletlerinin bilhassa karde ş saydı ğımız Arap Milletlerinin her birisinin 55

hürriyet ve istiklallerine sahip olarak refah ve saadete kavu şmaları aziz emelimiz oldu ğu kadar milli mevcudiyetimiz için de bir teminattır. SSCB ile olan münasebetlerimize gelince: Bu münasebetlerin mensup bulundu ğumuz müdafaa topluluklarından tecrit edilerek mütalaasına imkan yoktur. NATO ve Ba ğdat te şekkülleri azası olarak vaziyeti mütalaa edip hissedece ğimiz emniyet nispetinde ve müttefiklerimizle aynı seviyede olmak üzere SSCB ile olan münasebetlerimizi devam ettirmek kararındayız. 66 " Dı şişleri bakanların açıklamalarına bakılarak dı ş politikada gündemi olu şturan konuları şu şekilde sıralayabiliriz: 1. İkinci Dünya sava şının ardından ortaya çıkan ideolojik so ğuk sava ş ve devletlerin adaletli barı şı sa ğlayacak bir düzen olu şturamamaları sonucunda kendi aralarında grupla şarak kar şılıklı güven ve dostluk taahhütleri vermek durumunda kalmı şlardır. Türkiye dünyanın bu durumu kar şısında barı ş içinde ya şamayı amaç edinmi ştir. 2. Türkiye ba ğımsızlık içinde bütün iyi niyeti ve imkanları ile adil bir barı şa hizmet etmeyi hedeflemi ş ve dünya barı şına katkıda bulunmak için yerini almı ştır. (NATO, Birle şmi ş Milletler kastedilmektedir.) 3. Bu do ğrultuda Batılı devletlerin görevlendirmesiyle Orta Do ğu savunmasının liderli ğini üstlenmi ştir. Orta Do ğu da kendisinden beklenen emniyet ve istikrarı sa ğlam görevini Ba ğdat Paktını yaparak, yerine getirmi ştir. 4. Arap devletlerine ve ayrıca Suriye ile eskiden beri var olan karde şlik ba ğlarına dayanarak onların hürriyete ve refaha kavu şmaları için çaba gösterilmi ştir. 5. Türkiye kendi emniyetiyle birlikte mensup oldu ğu savunma cephesinin de emniyetini koruma gayesindedir. 6. SSCB ile ili şkilerin devamı istenmekte ve olu şturulan paktlara SSCB'nin de katılımı istenmektedir. 7. Filistin meselesinin BM tarafından çözüme kavu şturulması istenmektedir.

66 Girgin, a. .g .e . , s. 29-30. 56

Türkiye dı ş politikasının gayesi dünyada barı ş ve bulunduğu bölgede barı ş, huzur ve sükunet içinde ya şamayı temin etmektir. Bunun için kendisi gibi dü şünen milletler içinde çalı şmak yani NATO ve Birle şmi ş Milletler içinde yer almaktır. Batılı devletler arasında siyasi ve askeri anlamda i şbirli ğine gitmek ve iktisadi birle şmeyi geli ştirmek için olumlu adımlar atılmak için çalı şmalar yapılmaktadır. Dı şişleri bakanlarının yaptıkları açıklamalara dayanarak Türkiye'nin geli şme ve de ğişme sürecinde batıyı kendine örnek almakla kalmayıp bu dönemde tamamıyla Batı taraftarı politika izlenece ği anlamı çıkarılabilir. Tabi bunda yalnızlık bunalımının atılması ve müttefik arayı şı da etkili olmakla birlikte ekonomik, iktisadi, sosyal, askeri yardımların da payı büyüktür. Dönemin hükümetleri dı ş politika da çizdikleri yolda ne kadar ba şarılı oldu ğu ise bir sonraki konumuzda anlatılacaktır.

3.3. Hükümet Programlarının Dı ş Politika Yakla şımlarının Uygulama Alanına Yansıması

3.3.1. I., II., III., IV. ve V. Adnan Menderes Hükümetleri programlarında dı ş politika yakla şımlarının uygulama alanına yansıması

Dönemin dı ş politikasının ilk gündem maddesini NATO'ya üye olmak olu şturmaktadır. Tabii olarak Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulu şundan bu yana hep batı eksenli politika yürütülmeye çalı şılmı ş, bu do ğrultuda inkılaplar ve ilkeler belirlenerek Türk Milletinin ça ğda ş medeniyetler seviyesine ula şması hedef gösterilmi ştir. Bundan önceki hükümetlerin dı ş politikasında da oldu ğu gibi Menderes Hükümeti de adımlarını batıya göre fakat daha çok Amerika'ya göre atmı ştır. Türkiye'nin NATO'ya üye olmak istemesinin sebepleri arasında, İkinci Dünya Sava şı sonrası ya şanan yalnız kalma korkusu, Amerika'ya duyulan sempati ve en son SSCB'nin istekleri kar şısında Amerika'nın kendisine destek olması neticesinde bu deste ği devam ettirme çabası olarak gösterilebilir. Yine hep batı yanlısı politika 57

izleyen Türkiye, 1949'da da Avrupa Konseyinin kurulmasında rol oynamı ştı ve bunun do ğal neticesi olarak da üyeli ğinin kabul edilmesini bekliyordu. "Siyasal ve ekonomik liberalizmin Türkiye'de benimsenebilmesi için, ülkenin batının tüm kurumlarında yer alması gerekliydi. " 67 Fakat Türkiye'nin bu çabaları pek de olumlu sonuç vermedi. CHP hükümetinin giri şimlerini ba şlattı ğı NATO'ya üyelik ba şvurusunu Menderes Hükümeti devam ettirdi. BM'in Kore'ye asker gönderme kararı almasının ardından Türkiye de fırsatı NATO açısından de ğerlendirerek 25 Temmuz 1950'de Kore'ye asker gönderece ğini bildirdi. Ardından 1 A ğustos 1950'de tekrar ba şvurdu, fakat olumlu yanıt alamadı. Türkiye'nin ikinci ba şvurusunun reddedilmesinden sonra "Amerika Genelkurmay Ba şkanlı ğı tarafından hazırlanan ve Türkiye ve Yunanistan'ın NATO'ya alınmasının, örgütün geli şimini olumsuz yönde etkileyece ğini vurgulayan raporun önemli rolü vardı...Raporda , NATO üyeli ği yerine, Türkiye ve Yunanistan'a Akdeniz Paktının kurulması için ortak çalı şmalar yapma önerisinde bulunuldu. Türkiye bu öneriyi so ğuk kar şıladı. Çünkü tek yönlü bir taahhüt altına girmeye yana şmıyor, ba ğlayıcı hükümleri olan bir antla şmaya imza koymak istiyordu. 68 " Misak-ı Milli sınırları dı şında bir bölgeye askeri müdahalede bulunmamı ş olan Türkiye'nin Kore'ye asker göndermesiyle dı ş politikada büyük bir adım atılmı ş oldu. 15 Mayıs 1951'de Amerika, Türkiye ve Yunanistan'ın NATO'ya alınmasını önerdi. Çünkü SSCB 1949 da nükleer silahlara sahip oldu ğunu açıklamı ştı. 69 Dolayısıyla Amerika, SSCB'nin olası saldırısı kar şısında müdahale edebilmek için Türkiye'den üs istemi ş, Türkiye'nin NATO üyeli ği gerçekle şmeden iste ğin yerine getirilmeyece ği cevabını almı ştı. SSCB 'nin saldırısına kar şı ilk tehlikede olan Türkiye idi ve Türkiye'nin i şgal edilmesi demek Avrupa'nın güvenli ğinin tehlikeye girmesi demekti. Bununla birlikte Orta Do ğu petrollerine yakınlı ğı açısından da önemli bir konumda bulunan Türkiye'nin NATO kapsamına alınmasında etkili

67 Oran , a. g. e ., s. 544. 68 Oran, a. g. e., s. 546. 69 Oran, a. g. e ., s. 548. 58

olmu ştu. 16- 20 Eylül 1951'de yapılan NATO Bakanlar Konseyi toplantısına Türkiye ve Yunanistan davet edildi ve 18 Şubat 1952'de resmen NATO üyesi oldular. 70 "Türkiye ısrarla NATO’nun kurulu şundan itibaren NATO’ya girinceye kadar bu isteklerini tekrar etmi ştir. Nihayet 1952 yılında da Türkiye NATO’ya girmi ştir. 71 " Türkiye'nin NATO'ya alınmasından sonra Amerikan yardımlarında bir artı ş ya şandı. Bu yardımların amaçları arasında olası SSCB saldırısına kar şı savunma alanında Türkiye'yi güçlendirme hedefinin yattığına daha önce de ğinmi ştik. Bununla birlikte Türkiye'nin Amerika sempatisini kendi çıkarları do ğrultusunda kullanmak isteyen bu ülke yardımlarını devam ettirerek Türkiye'yi kendi tarafında tutmaya çalı şıyordu. SSCB’ne kar şı tampon bölgede olan Türkiye'nin kendi tarafında olması Amerika için vazgeçilmez bir unsur gibi görünmektedir. “Türkiye, özellikle askeri yapısını güçlendirmek ve böylece NATO içindeki rolünü daha iyi gerçekle ştirebilmek için, Amerika’dan sürekli olarak dı ş yardım aldı. 72 " Bu durum Türkiye'nin de i şine geliyordu. Çünkü batılıla şma ve batılı uluslar arasında yer almanın yolu dı ş politikasının, Amerika dı ş politikasıyla uyum içinde olmasından geçiyordu. Bu uyum ne kadar olursa o ölçüde Amerika yardımlarının devam edece ği hatta artaca ğı ümit ediliyordu. "Demokrat Parti iktidarı sırasında da, Türkiye'nin batılıla şması... için politikalar üretilmeye devam edildi. Fakat Demokrat Partinin batı anlayışı Amerika ile özde şle şmi şti. Ba şbakan Menderes Türkiye'yi "Küçük Amerika" yapmanın, ça ğda şla şmakla aynı anlamı ta şıdı ğını dü şünüyordu. 73 " Amerika'dan alınan yardımlar onların istedi ği alanlarda kullanıldı. Yardımlarla tarım makineleri ve yol yapım aletleri alındı. Bu makineler Amerika'dan alındı ğı için de yedek parçaları do ğal olarak oradan getirtilebiliyordu. Yani Amerika verdi ği yardımı dolaylı olarak geri almı ş oluyordu. Amerika ile olan ili şkilerimiz büyük oranda hükümet programımızla paralel gitmektedir. Yunanistan ile ilgili ili şkilerimizi açıklarsak;

70 Sezai Orkunt, Türkiye-Amerika Askeri İli şkileri , İstanbul, 1978, s. 78. 71 Selahattin Deniz, Dünya Siyasetinde Türkiye’nin Yeri ve NATO , Ankara, 1973, s. 74. 72 Ramazan Gözen, Türkiye’nin Dı ş Politika Gündemi , İstanbul, , 2001, s.79. 73 Oran, a. g. e. , s. 552. 59

1952'de Türkiye ve Yunanistan'ın NATO'ya üye olmasıyla iki ülke arasında yakınla şmalar ba şladı. 29 Ocak - 5 Şubat 1952'de Yunan Ba şbakanı Sofokles Venizelos Türkiye'yi ziyaret etti. Bu ziyaret esnasında Türk-Yunan Daimi Karma Komisyonu kurularak, ekonomik, ticari ve siyasal i şbirli ği sa ğlamak amacını gerçekle ştirdi. Türk- Yunan tütününün pazarlanması, Ege adaları ve Anadolu arasında karasularda ortak balıkçılık faaliyetlerinin geli ştirilmesi, kar şılıklı vize uygulamasının kaldırılması ve gümrük birli ğinin kurulması konusunda, ayrıca savunma konusunda da i şbirli ği yolları aranacaktı. İki ülke bölgesel güvenlik konusundan Yugoslavya ile de temasa geçecekti. Bu görü şmeler Balkan ittifakının habercisi oldu. 26 Nisan 1952'de Ba şbakan Menderes, Yunan ba şkanının ziyaretine kar şılık olarak Atina'yı ziyaret etti. Bu yakınla şmanın ardından 8 Haziran 1952 de ilk defa bir Yunan Kralı ve Kraliçesi Türkiye'yi ziyareti gerçekle şti. Arada Kıbrıs sorunu devam etse de bu yakınla şmaya gölge dü şürece ği dü şüncesiyle açıkça tartı şılmamı ştı. 1952 A ğustos'unda Türkiye iki ülke arasındaki vize uygulamasını kaldırma kararını bildirmesinin ardından pek çok Yunanlı turist Türkiye'yi ziyaret etti. Cumhurba şkanı Celal Bayar'ın Atina'yı ziyareti ve daha sonra Batı Trakya'ya gitmesi ile Gümülcine'de Celal Bayar Lisesini açılı şına katılması dostlu ğu daha da perçinledi. Tüm bu geli şmeler sonucundan Türkiye, Yunanistan ve Yugoslavya arasında "Türkiye Cumhuriyeti, Yunanistan Krallı ğı ve Yugoslavya Federatif Halk Cumhuriyeti Arasında Dostluk ve İş birli ği Antla şması" adı altında imzalanan Balkan Paktı, 25 Şubat 1953'te Atina'da parafe edilip üç dı şişleri bakanları tarafından Ankara'da imzalandı. 9 A ğustos 1954'te Bled kentinde imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti, Yunanistan Krallı ğı ve Yugoslavya Federatif Halk Cumhuriyeti arasında ittifak, Siyasal İş birli ği ve Kar şılıklı Yardım Antla şmaları" ile Balkan Paktı, Balkan İttifakına dönü ştü. 60

"Balkan İttifakı, SSCB 'den tehdit algılayan ve aralarında sorun bulunmayan üç Balkan ülkesinin batıdan aldıkları destekle olu şturdukları bir savunma mekanizmasıydı. 74 " Ancak SSCB'nde Stalin'in ölmesi üzerine yönetimin de ğişmesiyle dı ş politikada yumu şama ba şladı. Daha önceki yönetimin Yugoslavya'yı ekonomik abluka altına alması ve yeni yönetimin ablukayı kaldırması ve Yugoslavya'yı ziyaret etmesi ile ilişkiler yumu şadı. Daha önce tehlike olarak görülen Sovyetler Birli ği'nin Yugoslavya ile yakın ili şkilere girmesinin altında yatan nedenler arasında kendisine kar şı olu şturulan Balkan İttifakını kırmak oldu ğunu söyleyebiliriz. Bu geli şmeler ya şanırken öte yandan Kıbrıs meselesi tekrar gündeme geldi. 1954'ten itibaren Kıbrıs uluslararası bir nitelik kazanmı ş 1955'te Türkiye'nin soruna taraf olması ile anla şmazlık daha da artmı ştı. İli şkilerin bozulmasında 1955'te sürekli konseyin ikinci toplantısının Atina'da yapılmasını engelleyen Yunanistan, 6- 7 Eylül olaylarında olu şan hasarın Türkiye tarafından giderilmedikçe i şbirli ği yapmayaca ğı açıklamasında bulundu. Böylece Türkiye ile Yunanistan arasında ili şkilerin yumu şamasının ardından ortaya çıkan dostluk neticesinde olu şan Balkan İttifakı yine iki ülkenin aralarındaki sorunların tekrar gündeme gelmesiyle ili şkilerin bozulması bu ittifakın geçerlili ğini kaybetti ğini göstermektedir. 1950-1954 yılları arasında ortaya çıkan yakın ili şkiler, bundan sonra devam etmedi. Gerek Kıbrıs sorunu gerekse Ege sorunuyla, ili şkiler sıkıntılı bir döneme girdi. İli şkilerin kötüye gitmesi iki ülkedeki azınlıkları da etkiledi. Çünkü iki ülke de ili şkilerin iyi oldu ğu dönemde azınlıkların durumunda iyile ştirmeler yapmı ş fakat ili şkiler kötüye gidince azınlıklar da sıkıntı ya şamı şlardır. Azınlık sorunu iki ülkenin birbirine kar şı koz olarak kullandıkları bir mesele haline geldi. 75 Yunanistan ile ili şkilerimiz hükümet programlarımızda çok irdelenmemi ştir. Ancak uygulama alanında Yunanistan ile birçok konuda ili şki kurmak zorunda kalmı ş ve i şbirli ğinde bulunmu ş oldu ğumuz görülmektedir.

74 Oran, a. g. e ., s. 591. 75 Hüseyin Agun, Demokrat Parti İktidarının Kıbrıs Politikası 1950-1960 , Ankara, 1997, s. 98. ; Hüseyin Ba ğcı , Demokrat Parti Dönemi Dı ş Politikası , Ankara, 1990., s. 45. ; Murat Hatipo ğlu, Yakın Tarihte Türkiye ve Yunanistan 1923-1954 , Ankara, 1997, s. 66. ; Faruk Sönmezo ğlu, Türkiye- Yunanistan İli şkileri ve Büyük Güçler , İstanbul, 2000, s. 135-138. ; Metin Toker, Demokrasimizin İsmet Pa şa'lı Yılları (1944-1973), Ankara, 1991. s. 101-181. 61

Türkiye-Yunanistan ili şkilerinde Menderes Hükümetlerinin bir di ğer ana maddesi Kıbrıs sorunuydu. "NATO dı şında bir dı ş politika saptamayan ve batı ittifakı içinde gerek İngiltere gerekse Yunanistan'la dostlu ğuna öncelikli yer veren Türkiye Kıbrıs konusunda politikasızlı ğı ye ğleyerek, İngiltere'nin politikasını desteklemekle yetindi. Adada statükonun korunmasını, e ğer adanın statüsünde bir de ğişiklik olacaksa Türkiye'nin söz hakkı olması gerekti ğini açıklamakla yetindi. Ankara'nın Yunan hükümetini cesaretlendiren bu tutumu 1955'te İngiltere'nin Türkiye'yi soruna taraf yapmasına dek sürecekti. 76 " Yunan ba şbakanı 16 A ğustos 1954'te Birle şmi ş Milletler Genel Sekreterli ğine ba şvurarak "e şit haklar ve self determinasyon ilkelerinin, Birle şmi ş Milletler koruyuculu ğu altında Kıbrıs adasında ya şayan nüfusa uygulanması" maddesinin kurulun gündemine konulmasını istemesi üzerine ilk kez Kıbrıs sorunu uluslar arası sorun olarak dünya kamuoyunun gündemine ta şındı. 20 Haziran 1955'te İngiltere Yunan ve Türk hükümetlerine "Do ğu Akdeniz'in siyasal ve savunmaya ili şkin sorunlarının"görü şülece ği bir konferansın Londra'da toplanaca ğını bildirdi. Türkiye'nin ça ğrıyı olumlu kar şılamasının aksine Makarios itiraz etti. Türkiye'nin görü şlerini Dı şişleri Bakanı Fatin Rü ştü Zorlu "Co ğrafi yakınlık, Kıbrıslı Türklerin varlı ğı, statükodan memnun oldu ğu ancak durumda de ğişiklik yapılacaksa adanın eski sahibi olarak Kıbrıs'ın Türkiye'ye geri verilmesini" şeklinde belirterek daha önceki politikanın aksine bir politika izliyordu. Daha önce İngiltere'nin kararı do ğrultusunda politika izleyen Türkiye son geli şmeyle Yunanistan'la kar şı kar şıya geliyordu. İngiliz dı şişleri bakanının 6 Eylül'de yaptı ğı açıklamada Kıbrıs'ın kendini yönetme a şamasına geçebilece ğini belirmesi Türkiye ve Yunanistan tarafından reddedildi. Kıbrıs'ta 6-7 Eylül olaylarının ya şanmasının ardından dostlu ğun bundan sonra tekrar kurulmasının zorlu ğunu göstermenin yanında, Türkiye'nin de Kıbrıs politikasını belirledi.

76 Oran, a. g. e . , s. 598. 62

Öte yandan Kıbrıs'ta da gerginlikler hat safhaya ula şmı ş Türk- Rum silahlı mücadelesi iki ülkeyi sava şın e şiğine getirecek kadar artmı ştı. Ocak 1959'da Türk ve Yunan temsilciler arasında ba ğımsız Kıbrıs Cumhuriyetinin kurulmasına ili şkin Zürih'te görü şmeler ba şladı. Menderes, Karamanlis, Zorlu ve Averof 6 Şubat 1959'da bir araya geldiler. Görü şmeler "Türkiye'nin ortak bir komutanlık kurulması, adada üs edinmek istemesi ve adada bulundurulacak Türk askerlerinin sayısının arttırılması"nı istemesi üzerine da ğılma noktasına geldiyse de "Yunanistan'ın ortak komutanlı ğı kabul etmesi, Türkiye'nin üsten vazgeçmesi, asker sayısının azaltılmasıyla" sorun çözümlendi. 77 Böylece on be ş yıldır Türkiye Yunanistan arasında problem olan Kıbrıs sorununun ilk a şaması Ba ğımsız Kıbrıs Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla çözümlendi. Menderes Hükümetlerinin Orta Do ğu ili şkilerine bakacak olursak dostane denge politikaları güderek programında belirtti ği şekilde politikalar üretti ği görülmektedir. Amerika ve İngiltere'nin Orta Do ğu ile ilgili çıkarlarının korumak için eskiden beri bu bölgeye yakın ilkelerle ili şkileri de yakın tutmaya çalı şıyorlardı. Bu do ğrultuda batı yanlısı politika izleyen Türkiye ideal lider olarak görünüyordu. Ancak Türkiye'nin İsrail'i tanıması Arap dünyasının tepkilerini çekmi şti. Orta Do ğu savunmasının kurulması bütün Arap ülkelerinin katılımını gerektiriyordu. Türkiye - Mısır arasındaki ili şkilerin bozulması da 1954 'de diplomatik kriz sonucunda ya şandı ancak Türkiye Orta Do ğu savunmasının liderli ğini üstlenmi şti ve bu olayı fazla büyütmeyerek hasır altı etti . 78 "Türkiye-Mısır ili şkilerinde ya şanan bozulmanın nedeni bu diplomatik krizden çok daha önemli bir siyasal liderlik mücadelesinden kaynaklanıyordu. Orta Do ğu devletleri ikiye bölünmü şlerdi: Batıyla i şbirli ği içindeki devletlerin önderli ğini Türkiye; Batıya kar şı siyasal ve ekonomik ba ğımsızlıklarını korumaya çalı şan devletlerin önderli ğini Mısır yapıyordu. 79 " Türkiye ile Irak arasında imzalanan Kar şılıklı İş birli ği Anla şması ile Orta Do ğu liderli ği çalı şmalarına devam eden Türkiye aynı anla şmayı Suriye ve Lübnan'a

77 Oran, a. g. e. , s. 609. 78 Oran, a. g. e., s. 610. 79 Oran, a. g. e ., s. 621. 63

da teklif etti ise de ret cevabı almı ştır. Ba ğdat Paktı olarak bilinen Türkiye -Irak Kar şılıklı İş birli ği Antla şmasının amacı "Ba ğıtlı taraflar, güvenlik ve savunmaları için BM yasasının 51. maddesine uygun bir biçimde i şbirli ği yapacaklar" şeklinde ilk maddede ifade edilir. Ancak Irak'ın anla şmanın tüm Arap devletlerine açık olaca ğını, İsrail için bunun söz konusu olamayaca ğını bildirmesi İsrail tarafından tepkiyle kar şılandı. 80 Irak'la yakın ili şkilerinden dolayı Ürdün'ü de Ba ğdat paktına dahil etmek isteyen Türkiye 1955'te burayı ziyaret ederek İsrail'e kar şı Filistin sorununda Ürdün'ü destekleyeceklerine dair güvence verdi. Ancak Ürdün'de yönetim de ğişikli ğinin ardından bu ülkenin pakta katılmayaca ğı kesinle şti. 14 Temmuz 1958'de General Kasım liderli ğinde Irak'ta askeri darbenin gerçekle ştirilmesiyle monar şi yıkılmı ştı. Tabii bu durum bölge politikasını da etkilemi şti. Irak'ta ya şanan darbe kar şısında Türkiye, Amerika ve İngiltere'nin uyarısı ile hareketsiz kaldı. Di ğer Batılı devletlerin Irak'taki yeni yönetime ılımlı yakla şması neticesinde Türkiye de ılımlı bir politika izledi ve 31 Temmuz 1958'de Irak'taki yeni yönetimi resmen tanıdı ğını bildirdi. 81 Ba ğdat Paktı, Türkiye açısından bir ba şarısızlık oldu. Türkiye'nin Arap ülkelerine yakınla şma politikası ve onları SSCB'nden uzak tutmaya çalı şmasının aksine, Arap devletlerinin ba ğımsızlıklarına saygı gösterece ğini belirten, ekonomik gelişimleri için yardım önerilerinde bulunan, emperyalist politika gütmeyen SSCB'ne yakla şan Arap devletleri Türkiye'nin teklif ve giri şimlerini sonuçsuz bıraktı. Türkiye Arap devletlerini batıya yakla ştıramadı, Emperyalist politika izlemekle suçlandı ve batıdan istedi ği deste ği alamadı, İsrail'le arası bozuldu. Dolayısıyla bu "orta do ğuyu komünist tehlikeden koruma" ve "Batının çıkarlarını savunma" politikası güden DP, iktidarının sonuna kadar bu siyasetini sürdürdü. Türkiye'nin Arapların gözünde prestijini dü şüren bir ba şka olay da Süvey ş bunalımıydı. Süvey ş sorununu Türkiye'nin bo ğazlar meselesine benzeten Mısır, Türkiye'nin arabuluculuk yapmasını istedi. Fakat Türkiye her zamanki gibi batılı devletlerle birlikte hareket etti. Süvey ş sorununu İngiltere ve Fransa güç kullanarak halletme yoluna gittiler. İsrail ile anla şarak Mısır'a saldırı düzenlenmesi

80 Oran, a. g. e ., s. 624. 81 Oran, a. g. e ., s. 632. 64

kararla ştırıldı. 1956'da bu devletlerin saldırgan tutumunun uluslararası ortamda büyük tepkiyle kar şılanmasının ardından onlar da geri çekildiler. Türkiye; İngiltere ve Fransa'nın saldırısını uluslararası hukukun ihlali olarak görmesinin yanı sıra olaylardan Mısır'ı sorumlu tutarak ilginç bir tavır sergiledi. Batılı devletlere kar şı yumu şak tepki gösteren Türkiye İsrail'e kar şı sert tepki gösterdi ve İsrail'deki büyükelçisini çekti. 82 1 Şubat 1958'de Mısır ve Suriye birle şerek Birle şik Arap Cumhuriyetini kurduklarını açıklamaları üzerine Türkiye bu örgütü tanıdı ğını belirtmesine ra ğmen bu örgüt kar şısında Irak ile Ürdün 14 Şubat 1958'de bir federasyon kurma kararını da destekledi ğini belirterek ikili bir siyaset izledi ğini gösterdi. Türkiye; Arap - İsrail sava şında BM'nin kararı ile olu şturulan Filistin Uzla ştırma Komisyonu'nda yer aldı. Komisyonda Yahudi yanlısı Amerika, tarafsız Fransa , Arap yanlısı olarak da Türkiye bulunarak dengeli bir şekilde tarafların temsil edilece ği dü şünülmü ştü. Ancak Türkiye batı yanlısı bir politika izlemi ş ve Araplara kar şı tarafsız davranmı ştır. Çünkü bu dönemde Marshall Planı ve Truman Doktrininin yürürlü ğe sokulmu ş olması da Türkiye'nin, İsrail'in ba ğımsızlı ğına ili şkin tarafları uzla ştırma politikasını izlemesinde etkili oldu ğunu gösterir. 1949'da İsrail'i tanıyan ilk Müslüman ülke olan Türkiye ile İsrail arasında yakın ili şkiler ba şlamı ş ancak Ba ğdat Paktında bu ili şkiler zedelenmi şti. Çünkü Irak pakta katılmak isteyen Arap devletlerine paktın açık oldu ğunu bildirip, ancak İsrail'i bunun dı şında tutması, bu örgütün İsrail'in kendisine yönelik tehdit olarak algılamasına sebep olmu ştur. Ba ğdat Paktına çok önem veren Türkiye, İsrail'in bu Paktı ele ştirmesi üzerine Türkiye- İsrail ili şkileri gerildi. Son olarak Süvey ş bunalımı ile Türkiye'nin İsrail'den elçisini çekmesi iki ülke arasında so ğuklu ğun ba şlamasına neden oldu. 83 Bu dönemin dı ş politikalarını özetleyecek olursak batı dünyası ve Amerika ile ili şkilerin sıkıla ştırılması, güvenli ğimiz için NATO'ya girmemiz ve dı ş yardımlardan azami faydalanarak iktisadi kalkınmamızı sa ğlayıp ayakta durmaya çalı ştı ğımız

82 Oran , a. g. e ., s. 629. 83 Süha Bölükba şı, Türkiye ve İsrail: Mesafeli Yakınlıktan Stratejik Ortaklı ğa, Ankara, 1999, s. 138- 152. ; Ömer Kürkçüo ğlu, Türkiye'nin Arap Orta Do ğusu'na Kar şı Politikası (1945-1970) , Ankara, 1972, s. 37-81. ; Şaban H. Çalı ş-İhsan D. Da ğı, Türkiye'nin Dı ş Politika Gündemi , Ankara, 2001. s. 80-81. 65

görülmektedir. Türkiye; İngiltere ve Amerika'nın deste ğiyle Orta Do ğu liderli ğine soyunsa da , batı yanlısı politika izlemesi, Süvey ş bunalımında batı taraftarı bir politika izlemesi, İsrail'i tanıması ile Mısır ba şta olmak üzere Orta Do ğu devletlerinin güvenini sarsmı ştır. Böylece Orta Do ğu liderli ği hayali suya dü şmü ştür. Dolayısıyla dönemin hükümeti çe şitli sebepleri de göz önünde bulundurarak tercihini daima batıdan yana yapmı ştır. Türk- Amerikan ili şkilerini yönlendiren temel noktalara da de ğinmekte fayda görüyoruz. Amerika'nın Türkiye'yi desteklemesinde; Türkiye'nin jeopolitik açıdan önemli bir noktada olması, Basra Körfezinin güvenli ği açısından anahtar bir ülke olması ve bölgedeki dengeyi etkileyebilecek bir konumda olması, NATO'nun kuzey kanadını SSCB'ye kar şı koruyabilmesi için dı ş destek ve yardıma ihtiyaç duyması, Türkiye'nin limanlarını, bo ğazları, askeri üslerini Amerika'nın çıkarları do ğrultusunda kullandırması önemli bir etkiye sahiptir. Tüm bu niteliklere sahip ve batıya yakın, ekonomik anlamda zayıf bu ülke batının da i şine geldi ği gibi Türkiye de sahip oldu ğu bu niteliklerin farkına varıp daima bunları kullanmayı bilmi ştir.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM 27 MAYIS ASKER İ DARBES İNDEN 12 EYLÜL ASKER İ DARBES İNE KADAR HÜKÜMET PROGRAMLARINDA DI Ş POL İTİKA (1960 -1980)

4.1. Dönemin Genel Özellikleri ve Hükümetleri

4.1.1. Dönemin genel özellikleri

Bu dönem so ğuk sava şın devam etmesiyle beraber tarafların artık statükoyu kabullenmeleri sonucunda ili şkilerin yumu şaması ile ba şlamı ştır. Batı kanadını Amerika, do ğu kanadını ise SSCB'nin olu şturdu ğu İki blo ğun liderlerinin kendi bloklarındaki üyeleri tam olarak denetleyememeleri, bloklar arası rakip üyelerin birbirleriyle ili şkilerini geli ştirmesine yol açmı ş, rakip ülkeler arasında yumu şamaya hız kazandırmı ştır. Türkiye ise ba şlangıçta karma şık gözüken bu atmosferden genelde yararlanmasını bilen bir ülke konumunda olacaktır. Bu dönemin güçlü devletleri arasında olmasına kar şın Amerika'nın uluslar arası belirleyicili ği kısmen azalmı ştır. Bunun nedenlerinin ba şında; Amerikanın Vietnam sava şı ile beliren ekonomik sıkıntıları, siyasal ve politik arenada buhranlara yol açmı ş olması ve bunun kar şısında Sovyetler Birli ğinin dünya üzerindeki nüfuz bölgelerini arttırması olarak görebiliriz. Blokların kar şılıklı zayıflıklarından yararlanan üçüncü dünya ülkeleri ba ğlantısızlar hareketini ba şlatarak politik arenaya bir hareketlilik getirseler de ba şarılı olduklarını söylemek güç olacaktır. Dı ş politikamızı büyük ölçüde etkileyen unsurlardan biriside askeri darbelerdir. Türkiye 1960-1980 döneminde üç askeri darbe ya şayarak, demokratik ve siyasi anlamda çok çalkantılı bir dönem atlatır. Türkiye bu dönemde daha 27 Mayıs Askeri darbesi yeni yapıldı ğı halde, Kıbrıs sorunu devreye girmi ş, Türkiye dı ş politikada özerklik çı ğırını açmadı ğı halde, DP'nin her şeyine kar şı çıkıldı ğı bir ortamda Johnson Mektubuna kararlı bir 67

cevap verilmi ştir. Arap-İsrail sava şlarında ilk defa Arapları destekledi. 1974 yılında Amerika baskısıyla yasaklanan ha şha ş ekimini tekrar serbest bıraktı. Kıbrıs'ta bir de ğişiklik olmadı ğı halde, Amerika'nın silah ambargosunu 1978'de tamamen kaldırttı. Türkiye bu dönemde batıya olan ekonomik ve siyasal ba ğımlılı ğı azaltacak dı ş politika giri şimlerinde bulundu. Sanayinin alt yapısı ile ilgili batılı devletlerin beklenen yardımları gelmeyince 1967 yılından itibaren SSCB'ye yana ştı. SSCB'nin çok dü şük faizle ve uzun vadeli olarak verdi ği krediler Türkiye'nin hem ekonomik durumuna katkı sa ğladı, hem de batı kar şısında özerkli ğini arttırdı. Türkiye'nin bu kararlı politikaları ekonomik ve toplumsal kaos içinde oldu ğu, Dünya Bankası'na tam bir muhtaçlık içinde bulundu ğu bir dönemde gerçekle şti. 1960'lardan itibaren olu şan uluslararası denge, batıyı me şgul eden petrol bunalımı, SSCB ile ili şkilerin düzelmesi ve güçlenmesi dı ş politika açısından ümit verici olaylar arasındadır. Avrupa Ekonomik Toplulu ğu'nun yeni kuruluyor olması nedeniyle batının Türkiye'ye önem vermesi Türkiye açısından büyük olanak sa ğlamı ş ve yeniden denge gücü olu şturulmu ştur. Bu ortamda Türkiye'nin politikası Batı kar şısında göreli olarak özerkle şti, fakat temelde de ğişmedi. Türkiye 1970'lerin ortalarına kadar kolaylıkla batı yardım ve kredisi aldı. Türkiye istese bile artık batıdan ayrılabilecek durumda de ğildi. Ekonomik anlamda ba ğımlı bir döneme girilmi ştir. Türkiye İkinci Dünya Sava şı öncesinden beri ilk defa, ideolojik gözlük kullanmayan bir dı ş politika üretti. Bu kararlı dı ş politika ortamının en özerk ve önemli örne ği olan 1974 Kıbrıs çıkartması da günümüze kadar Türkiye'ye sürekli ba ş a ğrısı oldu. 84

84 Oran , a. g. e . , s. 670-680. 68

4.1.2. Dönemin hükümetleri 1960-1980 arasında kurulan hükümetler a şağıda sunulmu ştur. Tablo 4: 1960-1980 yılları arasındaki hükümetlerin listesi

Dı şişleri Cumhurba şkanları Hükümetler Bakanları

I.Cemal Gürsel Hükümeti (30 Mayıs 1960-05 Ocak 1961) Selim Rauf Sarper II.Cemal Gürsel Hükümeti (28 Mayıs1960-26 (05 Ocak 1961-20 Kasım 1961) Mart 1962)

VIII. İsmet İnönü Hükümeti CHP-AP (20 Kasım 1961-25 Haziran 1962)

Cemal Gürsel Feridun Cemal IX. İ.İnönü Hükümeti CHP-YTP (27 Mayıs 1960- Erkin (25 Haziran 1962-25 Aralık 1963) 15 Mart 1966) X. İ.İnönü Hükümeti CHP (26 Mart 1962-19 (25 Aralık 1963-20 Şubat 1965) Şubat 1965)

Suat Hayri Ürgüplü Hükümeti

AP-CKMP-YTP Hasan Esat I şık Ş (20 ubat 1965-27 Ekim 1965) (23 Şubat 1965-22 Ekim 1965)

İhsan Sabri I.Süleyman Demirel Hükümeti AP Ça ğlayangil Cevdet Sunay (27 Ekim 1965-03 Kasım 1970) (28 Mart 1966-28 Mart (27 Ekim 1965-12 1973) Mart 1971)

69

İhsan Sabri II.S.Demirel Hükümeti AP Ça ğlayangil (03 Kasım 1969-06 Mart 1970) (27 Ekim 1965-12 III. S.Demirel Hükümeti AP Mart 1971) Cevdet Sunay (06 Mart 1970-26 Mart 1971) (28 Mart1966- Osman Olcay I.Nihat Erim Hükümeti (26 Mart 1971-03 28 Mart 1973) (26 Mart 1971-11 Aralık 1971) Aralık 1971) II.N.Erim Hükümeti (11 Aralık 1971-22 Mayıs 1972) Ümit Haluk Ferit Melen Hükümeti AP-CHP-MGP Bayülken (22 Mayıs 1972-15 Nisan 1973) (11 Aralık 1971- 26 Ocak 1974) Naim Talu Hükümeti AP-CGP-MGP (15 Nisan 1973-26 Ocak 1974) Turan Güne ş I.Bülent Ecevit Hükümeti CHP-MSP (26 Ocak 1974-07 (26 Ocak 1974-17 Kasım 1974) Ekim 1974

Melih Esenbel Sadi Irmak Hükümeti (13 Ekim 1974- (17 Kasım 1974-31 Mart 1975) 31Mart 1975)

İhsan Sabri Ça ğlayangil IV. S.Demirel Hükümeti AP-CGP-MSP-MHP (31 Mart 1975-21 Fahri Korutürk (31 Mart 1975-21 Haziran 1977) Haziran 1977) (06 Nisan 1973- 06 Nisan 1980) Gündüz Ökçün II. B.Ecevit Hükümeti CHP (21 Haziran 1977- (21 Haziran 1977-21 Temmuz 1977) 21 Temmuz 1977)

İhsan Sabri Ça ğlayangil V. S.Demirel Hükümeti AP-MSP-MHP (21 Temmuz (21 Temmuz 1977- 05 Ocak 1978) 1977-05 Ocak 1978) Gündüz Ökçün III. B.Ecevit Hükümeti CHP-CGP-DP (05 Ocak 1978- 12 (05 Ocak 1978-12 Kasım 1979) Kasım 1979)

Hayrettin Erkmen VI. S.Demirel Hükümeti AP (12 Kasım 1979- (12 Kasım 1979-12 Eylül 1980) 12 Eylül 1980)

70

4.2. Dönemin Hükümet Programlarında Dı ş Politika

Dönemin hükümetlerinin dı ş politika gündeminin ortak noktaları oldu ğu gibi zaman zaman ortaya çıkan sorunlarla da dı ş politikaya bazı gündem maddelerinin eklendi ği görülür. Biz burada hükümetlerin yürütecekleri dı ş politikaya dair açıklamaları öncelikle dı şişleri bakanlarının konu şmalarıyla belirtece ğiz. Genel anlamda üzerinde durulan ana noktalar açıklamaların sonunda maddeler halinde sıralanacaktır. Dı şişleri bakanları hükümetlerinin dı ş politika yakla şımlarını şöyle belirtmi şlerdir:

4.2.1. I. ve II. Cemal Gürsel Hükümetleri ( 30 Mayıs 1960 - 05 Ocak 1961 / 05 Ocak 1961- 20 Kasım 1961 ) programlarında dı ş politika

27 Mayıs Askeri darbesinden sonra dı ş politikada barı şçıl yakla şımdan ödün verilmeyece ği ve önceki müttefiklerimiz ile ili şkilerimizin düzeyinin de ğişmeyece ği mesajı verilmi ştir. "Dı ş politikada, İnkılap Hükümetimizin, vazife ba şında bulundu ğu müddetçe takip edece ği siyasetin ana hatları, daha 27 Mayıs 1960 sabahının ilk saatlerinden itibaren Türkiye radyoları ile, memleket umumi efkarına ve bütün cihana ilan edilen prensiplere dayanmaktadır. Dı ş siyaset alanındaki gayemiz, her şeyden evvel Türk Milletine kar şı gösterilen hürmet ve itimada uygun bir siyaset takib etmektir. Türkiye, kimseye kar şı dü şmanlık hisleri beslemez. Uzatılan her dost eli sıkar kendisine karşı gösterilen hakiki ve samimi dostlu ğa aynen mukabele eder. İnsanlı ğın bugün kar şıla ştı ğı en önemli mesele, adil, devamlı ve sa ğlam bir barı şın kurulmasıdır. Böyle bir barı şın kurulması ancak devletlerin ba ğımsızlıklarına saygı göstermek ve milletlerin hürriyet ve istikrar içinde refah ve terakki yolunda ilerlemelerine imkan vermek suretiyle kabildir. NATO müttefiklerimizden bahsederken Amerika Birle şik Devletleri ile olan samimi ve ileri dostluk bağlarımıza i şaret etmemek mümkün de ğildir. Ba şkan Eisenhower'in Türkiye devlet ve hükümet ba şkanına gönderdi ği mesajında belirtilen 71

bu dostlu ğun kar şılıklı gayretler sayesinde ve mü şterek menfaatlerimiz istikametinde daha da inki şaf etmesi için elden gelenin yapılaca ğı tabiidir. Dost ve müttefik Yunanistan ile olan münasebetlerimize de i şaret etmek isteriz. Bu münasebetlerin Kıbrıs meselesinin hallinden sonra ananevi ba ğlarımıza ve mü şterek menfaatlerimize uygun olarak geli şti ğim memnuniyetle mü şahede ve bu geli şmenin ilerde daha da kuvvet bulmasını samimiyetle temenni etmekteyiz. Kıbrıs'taki cemaatimizin haklarının ve menfaatlerinin korunmasına ve Kıbrıslı soyda şlarımızın istikbalinin teminat altıma alınmasına imkan verecek olan Zürih ve Londra Anla şmalarının nihai tekemmül safhasına ula şmaktayız. Kıbrıslı soyda şlarımızın Kıbrıs Cumhuriyeti bünyesinde milletimizden ve Hükümetimizden daima görecekleri yakın alaka ve muhabbetle yürekleri ferah ve ba şları dik olarak şeref ve vakarla vazifelerim yerine getireceklerine, mesuliyetlerim alacaklarına ve refah ve saadet içinde yükselip ilerleyeceklerine inanıyoruz. Türkiye, mensup bulundu ğu ittifaklar haricinde kalan devletler ile de münasebetlerim Birle şmi ş Milletler prensiplerine uygun olarak ve giri şti ği taahhütler çerçevesinde geli ştirmek azmindedir. 85 " Tekrarlanan Kıbrıs sorunu artık dı ş politika programında yer almı ş Kıbrıs'taki soyda şlarımızın haklarının korunaca ğına dair teminat varılmı ştır. NATO müttefikleriyle ve Amerika ile iyi ili şkiler ve dostlu ğun devamının sa ğlanaca ğı belirtilmi ştir.

4.2.2. VIII. İsmet İnönü Hükümeti ( 20 Kasım 1961 - 25 Haziran 1962) programında dı ş politika

Dı ş politikamız şu şekilde ifade edilmi ştir: "Dı ş politikamızın temelini 'Yurtta Sulh, Cihanda Sulh,' ilkesi te şkil etmektedir. Birle şmi ş Milletler Yasasına uygun olarak. bütün milletler için barı ş, hürriyet, adalet ve hak e şitli ği esaslarına dayanan devamlı bir dünya nizaminin kurulması, ba şlıca hedefimizdir.

85 Girgin, a. g. e. , s. 31.

72

Her şeyin üstünde tuttu ğumuz ba ğımsızlı ğımızın ve bütün milli menfaatlerimizin, ancak böyle bir nizam içinde en iyi şekilde konulabilece ğine inanıyoruz. Bu ana hedefleri geli ştirme yolunda Türkiye Cumhuriyeti, kuruldu ğundan beri, milletlerarası i şbirli ğine, ortak güvenlik prensibine, taahhütlerimizin sadakatte yerine getirilmesine ve ihtilafların barı şçı yollarla halli usulüne önem verilmi ştir. NATO ittifakı dahilindeki ba ğlarımıza ilaveten, Amerika Birle şik Devletleri ve di ğer üye devletler ile iki taraflı olarak da samimi ve ileri dostluk münasebetlerimiz mevcuttur. Kom şumuz Yunanistan ile, Kıbrıs meselesinin hallinden sonra dostluk ve ittifak ba ğlarımıza ve mü şterek menfaatlerimize uygun olarak geli şen münasebetlerimizin daha da kuvvet bulmasına önem vermekteyiz. Sınır kom şularımız Irak ve Suriye ile aramızda mevcut dostluk ba ğlarının daha da kuvvetlenmesi hususunda, kar şılıklı anlayı ş içinde bulundu ğumuzu görmekten büyük memnuniyet duymaktayız. Afganistan ile mevcut ananevi dostluk münasebetlerimizin geli şmesine hususi bir önem veriyoruz. 86 " Dostane ili şkilerimize devam edilece ği söylenmekle beraber Yunanistan ile Kıbrıs sorununun barı şçıl yollardan çözüme ula şması yolunda adımlar atılmasının gerekti ği vurgulanmı ştır. Do ğu sınırımızdaki kom şularımızla da ili şkilerin daha iyiye gidece ği öngörülmektedir.

4.2.3. IX. İsmet İnönü Hükümeti ( 25 Haziran 1962 - 25 Aralık 1963 ) programında dı ş politika

Dı ş politika yakla şımı önceki hükümet programından farklı olarak şöyle ifade edilmi ştir: "Kom şumuz ve müttefikimiz Yunanistan ile münasebetlerimizdeki son geli şmeler arzu edilen seviyeye yönelme müjdesini ta şımaktadır. Mevcut pürüzlerin giderilerek, münasebetlerimizin mü şterek menfaatlerimize ve dostluk ve ittifak

86 Girgin , a. g. e . , s. 34.

73

ba ğlarımıza uygun bir seviyeye getirilmesi hususunda uydu ğumuz samimi ve kuvvetli arzunun Yunan Hükümetince de aynı tarzda payla şıldı ğım görmekle çok bahtiyarız. Bu yolda devam etmekte olan mü şterek gayret ve çalı şmalarımızın hem iki memleket, hem de mensup oldu ğumuz ittifak camiası menfaatleri bakımından çok verimli olaca ğına inanmaktayız. 1 Temmuz referandumu île mukadderatını bizzat tayin etmi ş olan Cezayir halkına kar şı mü şterek bir mazinin mahsulü olarak besledi ğimiz samimi dostluk hisleri malumdur. Büyük Kuzey kom şumuz SSCB ile münasebetlerimizi, mevcut Milletlerarası taahütlerimizle ahenkli olmak kılmak ve kar şılıklı saygı esasına dayanmak üzere, iyi kom şuluk münasebetleri çerçevesi içinde geli ştirmek arzumuzdur. 87 " Önceki hükümetten farklı olarak SSCB ile ili şkilerimizi geli ştirme arzumuz vurgulanmı ştır.

4.2.4. X. İsmet İnönü Hükümeti ( 25 Aralık 1963 - 20 Şubat 1965 ) programında dı ş politika

Dı ş politika yakla şımı önceki hükümet programından farklı olarak şöyle ifade edilmi ştir: "Türkiye Cumhuriyeti dı ş politikasının devamlı umdeleri arasında akitlere sadakat ba şta gelir. Bildi ğiniz gibi, Kıbrıs Cumhuriyeti ile aramızda özel ba ğlar kurulmu ştur. Bu Cumhuriyetin, imzalamı ş oldu ğu antla şmaların iyi niyetle tebrik ederek bütün vatanda şların refah ve saadete ula ştırılmasını daima temenni etmi şizdir.Fakat bir bütün te şkil eden Londra ve Zürih Anla şmaları yersiz ve mesnetsiz te şebbüslerle ortadan kaldırılmaya çalı şılmı ş bu konuda tarafımızdan yapılan bir çok uyarılar Kıbrıslı Rum idarecilere kaale alınmamı ş ve son facia bize büyük elem vermi ştir. Kendisinin ahitlere gösterdi ği sadakati ve riayeti ba şkalarından da aynı şekline bekler. Sorumsuzlukla giri şilen hareket kar şısına memleketimiz bir bütün olarak Kıbrıslı karde şlerimizin hukukunun korunması ve ahitlere riayet olunması hususundaki iradesini katiyetle izhar etmi ştir.

87 Girgin, a. g. e . , s. 37. 74

Türkiye'nin Batı Camiası ile ve bu arada Avrupa Konseyi ile i şbirli ğinin her sahada kuvvetlendirilmesi dı ş politikamızın temel hedeflerinden biridir. 12 Eylül 1963 de Ankara'da Ortak Pazarla Türkiye arasında imzalanan Ortaklık Anla şması bu bakımdan pek önemli bir geli şme olarak kaydetmek isterim. Bu anla şma, memleketimizi batı alemi ile kader birli ğine götürecek olan tarihi bir belge mahiyetindedir. Dile ğimiz, Anla şmanın biran evvel yürürlü ğe girerek fiiliyata intikal etmesidir. Hükümetimiz bu yolda gereken çalı şmaları yapacaktır. 88 " Kıbrıs konusu artık ciddile şmeye ba şlamı ştır. Bu arada Avrupa ile ekonomik olarak ili şkilerde bulunmanın önemi vurgulanmaya ba şlamı ştır.

4.2.5. Suat Hayri Ürgüplü Hükümeti ( 20 Şubat 1965 - 27 Ekim 1965 ) programında dı ş politika

Hükümetin dı ş politika yakla şımı şu şekilde açıklanmı ştır: "Büyük Atatürk'ün dı ş politikamıza verdi ği millilik vasfına bu politikanın şahsiyetli olmasına atfetti ğimiz ehemmiyet büyüktür. Hükümetimiz Türk dı ş siyasetinin tesir sahasını geni şletmek, bütün dünya milletleri ile ili şkilerimiz inki şaf ettirmek, Milletlerarası meselelerde yapıcı bir zihniyette hareket etmek, barı ş da vasi na kendi bölgemizde ve dünyada hizmet edecek te şebbüslerden kaçınmamak azmindeyiz. Avrupa Ekonomik Camiası ile Türkiye arasında akdedilmi ş olan Ortaklık Anla şmasının bütün icaplarım yerine getirmeye hususi bir ehemmiyet atfedeceğiz. SSCB ile iyi kom şuluk münasebetlerim idame ettirmeyi büyük bir samimiyetle arzu ediyoruz. SSCB ile münasebetlerimizde müspet bir inki şaf husule gelmi ş olmasını memnunlukta kar şılıyoruz. Türk-Sovyet münasebetlerinin daima iyi şartlar altında cereyan etmesini temin, dı ş politikamızda ehemmiyet atfedece ğimiz bir husus olacaktır. Türkiye'nin ve Kıbrıs'taki Türk Cemaatinin milletlerarası do ğan haklarımızın bütününü korumak, Türk cemaatini yeni tecavüz baskılardan masun tutmak için. milli

88 Girgin, a .g .e . , s. 41.

75

hasletlerimizden mülhem olan bir azimle hareket edece ğimizi derhal ifade etmek isteriz. Bu, bizim için, ahdi oldu ğu kadar milli ve insani bir vecibedir. Kıbrıs meselesinin Akdeniz Bölgesinde çok vahim bir ihtilaf yaratması ihtimalinin hala giderilemedi ği bir vakıadır. Meseleye barı şçı yollarla bir çözüm şekli bulunması samimi temennimizdir. Bunun için ilgililerle müzakereye daima amadeyiz. Bu tutumumuzu zaaf telakki etmek çok büyük hata olur. Kıbrıs meselesinin Lozan Antla şması ile Türkiye ve Yunanistan arasında Akdeniz'de tahakkuk etmi ş olan muvazeneyi vikaye edecek bir çözüm şekline ba ğlanması pek isabetli bir yol açacaktır. Biz dı ş politikamızda di ğer devletlerin haklarına riayeti kendimize şiar edinmi ş bir milletiz; kendi haklarımızın da son gücümüze kadar bekçisi olaca ğımızdan kimse şüphe etmemelidir. 89 " Önceki hükümetlerden farklı olarak Kıbrıs meselesinde artık haklarımızı korumaya azimli oldu ğumuz dile getirilmeye ba şlanmı ştır.

4.2.6. I. Süleyman Demirel Hükümeti ( 27 Ekim 1965 - 03 Kasım 1970) programında dı ş politika

Hükümetin dı ş politika görü şü şu şekilde ortaya konmu ştur. " Dı ş siyasetimizin hedefi Türkiye'nin bir kül halinde uzun vadeli milli menfaatlerim korumak oldu ğuna göre, bu siyasetin bütün milletin deste ğine mazhar olacak bir nitelik ta şıması lüzumuna inanıyoruz. Bu siyasetin ancak, milli birlik ve dayanı şmaya istinat etti ği takdirde ba şarılı olabilece ğim müdrik bulunan Hükümetimiz, icraatında bu temel görü şe daima ve titizlikle ba ğlı kalacaktır. Dı ş politikaya istikamet verirken, bir yandan bu temel prensiplere riayet etmek, di ğer yandan bugünkü milletlerarası realiteleri kaale almak zaruri olacaktır. Türkiye, ba şka alanlarda da birçok bölgesel vasıta te şekkülün üyesi bulunmaktadır. Ekonomik İş birli ği ve Geli şme Te şkilatının ve Avrupa Konseyi'nin üyesi bulunuyoruz. AET'nin ortak üyesiyiz. İran ve Pakistan île "Kalkınma için

89 Girgin, a. g. e . , s. 44.

76

Bölgesel İş birli ği" Te şkilatım kurmu ş bulunuyoruz. Bütün bu te şekküllerin faaliyetlerine yapıcı bir şekilde katılma ğa ve bunlar içindeki i şbirli ğini kar şılıklı bir tesanüt zihniyeti içinde geli ştirme ğe mecburuz. Bu prensipler dairesinde kom şu SSCB Birli ği ile iyi kom şuluk münasebetleri idame ettirmek arzusunu Türkiye daima beslemi ştir. Bu itibarla, iki memleket arasındaki münasebetlerdeki müspet geli şmeyi memnuniyetle kaydediyoruz. Biz bu esaslar çerçevesinde SSCB Birli ği ile iyi kom şuluk münasebetlerinin idamesine ve geli şmesine ehemmiyet atfediyoruz. Ve buna gayret edece ğiz. En büyük milli davamız olan Kıbrıs meselesinin, Türkiye'nin ve Kıbrıs'taki kahraman soyda şlarımızın hak ve menfaatleri uygun bir şekilde halledilmesi hükümetimizin de ğişmez hedefidir. Zürih ve Londra Antla şmalarının tesis etti ği statü malumdur. Kıbrıs meselesinin aynı zamanda, Lozan Antla şması ile Türkiye ve Yunanistan arasında Akdeniz'de tahakkuk etmi ş olan muvazenenin ihlal edilmemesi gerekti ği de bir vakıadır. 90 " Yunanistan ile aramızdaki Kıbrıs sorunu artık Akdeniz'e sirayet etti ği burada belirtilmi ştir. Önceki hükümetler gibi çevre ülkeler ile dostluk ili şkilerinin devam ettirilece ği vurgulanmı ştır.

4.2.7. II. Süleyman Demirel Hükümeti ( 03 Kasım 1970 - 06 Mart 1970 ) programında dı ş politika

Hükümetin dı ş politika yakla şımı şu şekilde ifade edilmi ştir: "Dünya barış ve istikrarım kurma ve koruma yolunda Birle şmi ş Milletler Te şkilatına bir bütün olarak verilmi ş bulunan görevlerin daha müessir bir şekilde yerine getirilmesi için sarf edilecek gayretlere katılaca ğız. Bu çalı şmaların sürekli olmasına yardımcı olaca ğız. Kıbrıs meselesinde son dört yıldan beri önemli sayılması gereken geli şmeler olmu ştur. Zorlamalar, kısıtlamalar yerine barı şçı arzuların uyandı ğı görülmektedir. ihtilafın en yakın taraflarını te şkil eden Türk ve Rum cemaatleri arasında ortaklık

90 Girgin, a. g. e. , s. 47.

77

şartlarını yeniden gözden geçirmek üzere bir buçuk yıldan beri görü şmeler yapılmaktadır. Kıbrıs'ta bugün geride kalan ortam dü şünüldü ğü taktirde bunun bir ilerleme te şkil etti ğini kabul etmeye imkan yoktur. Kıbrıs meselesi çok taraflı bir dava niteli ğindedir. Bu bakımdan taraflardan sadece birinin öne sürdü ğü dilekler ve kayıtlara göre ihtilafın çözümlenebilmesi mümkün de ğildir. Bu meselenin halli bütün tarafların haklarım ve me şru menfaatlerini ba ğda ştırmak suretiyle imkan dahilinde girebilir. Bunun yolu ise müzakere yoludur. Milletimizin en önemli davası olan Kıbrıs meselesinde, cemaatimizin haklarının korunmasında ve milli çıkarlarımızı aynı azimle takibe devam edece ğiz. Kıbrıs konusunda kaydedilecek ilerlemelerin son zamanlarda olumlu geli şme istidadı gösteren Türk-Yunan münasebetlerim de müspet yönde etkileyece ğinden şüphe yoktur.

Türkiye ile Avrupa Ekonomik Toplulu ğu arasındaki ortaklı ğı; milli menfaatlerimize ve plan hedeflerimize uygun bir yol olarak kabul ediyoruz.91 "

Önceki hükümet gibi çevre ülkeler ile dostane ili şkilere devam edilece ği vurgulanmı ş, Kıbrıs meselesinde haklarımızı koruyaca ğımız dile getirilmi ştir.

4.2.8. III. Süleyman Demirel Hükümeti ( 06 Mart 1970 - 26 Mart 1971) programında dı ş politika

Hükümetin dı ş politika yakla şımı şu şekilde dile getirilmi ştir:

"Devletler arasında barı şçı münasebetlerin geli şmesine ve i şbirli ği zihniyetinin yerle şmesine katkıda bulunmaya devam edece ğiz. Milletlerarası ili şkilerimizin geni şli ğine ve derinli ğine geli ştirilmesine gayret edece ğiz.

Arap-İsrail ihtilafında bugüne kadar takip edilen esaslara uygun bir politika izleme ğe devam edece ğiz. Orta Do ğuda her ülkenin yararına sürekli bir barı şın kurulabilmesi için, silah kuvvetiyle toprak kazancı sa ğlanması ve çözümlerin emrivakilerde aranması gibi metodlara iltifat edilmemesi gerekti ği görü şündeyiz.

91 Girgin , a. g. e. , s. 52.

78

Kıbrıs meselesinde çe şitli yollar denenmi ştir. Sonuç ve ba şarı sa ğlamayan baskı metotlarına avdet suretiyle netice almak niyetlerinin çıkar yol olmadı ğını açıklıkla anla şılmı ş olması gerekir. Ba ğımsız Kıbrıs Cumhuriyetinin kurulu ş esasları ve mevcut denge çerçevesinde bir çözüme ula şılması mümkündür. Hükümetimiz bu husustaki tutumunu sonuna kadar muhafaza edecektir.

Avrupa Ekonomik Toplulu ğu ile ortaklı ğımız yeni bir dönemin e şiğine varmı ş bulunmaktadır. Ekonomik, sosyal ve politika önemi gün geçtikçe kıymet kazanan bu ortaklı ğın menfaatlerimize en uygun şekilde geli ştirilmesinin gayreti içindeyiz. 92 "

Önceki hükümetlerden farklı olarak ilk defa Arap-İsrail anla şmazlıkları dı ş politika programımıza konu olmu ştur.

4.2.9. I. Nihat Erim Hükümeti ( 26 Mart 1971 - 11 Aralık 1971) programında dı ş politika

Dı ş politika yakla şımı şu şekilde dile getirilmi ştir:

"Hükümetimizin dı ş politikası büyük Atatürk'ün çizdi ği temel ilkeler gere ğince yürütülecektir.

Amerika Birle şik Devletleri ile kar şılıklı saygı ve anlayı şa dayanan sıkı dostluk ve ittifak ili şkileri içinde bulunuyoruz. Zaman zaman bazı meselelere farklı açılardan bakmakta olmamız ülkelerimiz arasında kar şılıklı anlayı ş ve samimiyete dayanan dostlu ğun tabii sayılması gereken bir tezahürü, sa ğlamlı ğının en açık delili ve her iki ülkenin mensup oldu ğu batı dünyasının siyasal felsefesinin icabıdır.

Kıbrıs Türk Toplumunun anla şmalarda sa ğlanan haklarına Rum idarecilerinin yeni bir saldırı şı kar şısında Türkiye elinde olan her imkanı kullanarak soyda şlarının güvenli ğini korumaya öteden beri oldu ğu gibi, bu gün de kararlıdır. 93 "

Amerika ile görü ş ayrılıkları ve yakla şan Kıbrıs müdahalesi artık programda kendini iyice hissettirmeye ba şlamı ştır.

92 Girgin, a. g. e . , s. 56. 93 Girgin, a. g. e. , s. 60.

79

4.2.10. II. Nihat Erim Hükümeti ( 11 Aralık 1971 - 22 Mayıs 1972 ) programında dı ş politika

Hükümetin dı ş politika yakla şımı şu şekilde dile getirilmi ştir:

"Ortak savunma örgütü olan Kuzey Atlantik İttifakının güvenli ğimizi artırmaktaki önemli rolü devam etmekte ve aynı zamanda Avrupa'da yumu şamanın gerçekle şmesine de etkili bir şekilde yardımcı olmaktadır Bu örgütün kar şıla ştı ğı sorunları amaçlarına uygun dü şünce birli ği içinde çözümlemeye çalı şmasa devamlılı ğının ve sa ğlamlı ğının gerçek teminatı olacaktır.

SSCB Birli ği ile ili şkilerimizi dış politikamızın ana ilkeleri şekilde geli ştirmek için iyi niyetle çaba harcamaktan geri kalmayaca ğız.

İran ve Pakistan ile mevcut yakın ve dostane ili şkilerimizi yürütmekte oldu ğumuz çok taraflı i şbirli ği ile daha ileri seviyede çalı şaca ğız.

Avrupa Toplulukları ile ili şkilerimizi 1963 Ankara anla şmasında yer alan amaçlara ula şacak şekilde geli ştirmek azmindeyiz Bu çerçevede iç planda da gerekli tedbiri en süratle ele almak ve kalkınma gayretlerimize buna göre yön vermek durumundayız.

Ortak Pazara tam üye olmadan önce Katma Protokolde ve di ğer anla şmalarda milli sanayimizin geli şmesine engel olacak mahiyette uygulamalarla kar şıla şılmaması için gerekti ğinde de ğişiklikler istenecektir.

Açıkça tekrarlamak isterim ki Türkiye'nin ve Kıbrıs Türk toplumunun antla şmalarla tanınmı ş bulunan haklarına yapılabilecek herhangi bir yeni saldırı, bir oldu bitti, Türk milletini tek vücut halinde ve bütün gücü ile kar şısında bulacaktır. 94 "

94 Girgin, a. g. e. , s. 62.

80

Amerika ile ili şkilerimiz artık programda çok fazla yer kaplamazken aynı oranda Kıbrıs sorunu dı ş politika programında fazlaca yer kaplamaya ba şlamı ştır. Avrupa ile ili şkilerimiz ise Amerika ile ili şkilerimize nazaran artmı ştır.

4.2.11. Ferit Melen Hükümeti ( 22 Mayıs 1972 - 15 Nisan 1973 ) programında dı ş politika

Dı ş politika yakla şımı şu şekilde dile getirilmi ştir:

"Bu cümleden olarak Birle şmi ş Milletler ve İhtisas Te şekkülleri gibi üyesi bulundu ğumuz milletlerarası örgütlerle ili şkilerimizin geti ştirilmesine özel bir itina gösterilecektir. Amerika Birle şik Devletleri ile yakın dostluk ve ittifak ba ğlarımız vardır. Son yıllarda geli şen kar şılıklı anlayı ş ve saygı esasları çerçevesinde daha sa ğlam temellere dayanan ili şkilerimizi geli ştirmeye hükümetimiz gayret sarf edecektir Hükümetimiz kuzey kom şumuz Sovyet SSCB ile kom şuluk ili şkilerinin sürdürülüp geli ştirilmesine de ğer vermektedir. İran ve Pakistan ile olan ili şkilerimiz çok dostanedir ve sa ğlam temellere dayanmaktadır. Bu ili şkilerimizi, aramızda esasen mevcut olan iki ve çok taraflı yakın i şbirli ği esasları çerçevesinde daha ileri seviyelere ula ştırmaya çalı şaca ğız. Ortado ğu anla şmazlı ğının Birle şmi ş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 22 Kasım 1967 tarihli kararı çerçevesinde adil bir çözüme ba ğlanması samimi dile ğimizdir.

Kıbrıs Devleti, milletlerarası bir antla şma neticesinde kurulmu ştur. Bunun yanında bir de Türkiye Devleti için bazı hak ve vecibeler do ğuran bir Garanti Antla şması vardır.

Hükümetimiz antla şmalarla tanınmı ş hukukuna ve Adadaki Türk toplumunun Kıbrıs devletine ortak olma vasfından do ğan haklarına halel gelmemesi kaydıyla Kıbrıs sorununun ilgili tarafların hak ve menfaatlerim ba ğda ştıracak şekilde barı şçı yollarla çözümlenmesine gayret sarf edecektir. 95 "

95 Girgin , a. g. e. , s. 64.

81

Önceki hükümetlerden farklı bir programı yoktur. Kıbrıs artık programların ayrı bir bölümünü te şkil etmeye ba şlamı ştır.

4.2.12. Naim Talu Hükümeti ( 15 Nisan 1973 - 26 Ocak 1974) programında dı ş politika

Dı ş politika yakla şımı şu şekilde dile getirilmi ştir:

"Bu itibarla, NATO'nun geli şmekte olan dünya şartları kar şısında hem savunma gücüne hem de üyeleri arasında e şitlik prensibine istinat eden dayanı şmayı muhafazaya büyük önem atfediyoruz.

Orta Do ğu anla şmazlı ğının basından beri gayet açık bir siyaset izlemekte olan Türkiye, kuvvet kullanılması veya tehdidiyle toprak ve siyasi avantaj kazancı sa ğlanmasına kar şıdır.

Amerika Birle şik Devletleriyle dostluk ve ittifak ba ğlarımız mevcuttur.

Hükümetimiz, kuzey kom şumuz SSCB ile olan iyi ili şkilerimize de ğer vermektedir.

AET (Avrupa Ekonomik Toplulu ğu) ile girmi ş uludu ğumuz ortaklık ili şkisine büyük önem verme ğe Hükümetimiz de devam edecektir.

Türkiye'nin Kıbrıs sorununu daima barı şçı yoldan çözümlenmesini teyit etti ği malumdur. Bu nedenle de şimdiye kadar bu yönde bütün olumlu te şebbüslere ya ön ayak olmu ş ya da onları desteklemi ştir. 96 "

Önceki hükümetlerden farklı bir programı yoktur. Aynı şekilde Kıbrıs ayrı bir bölüm şeklinde vurgulanmı ştır.

96 Girgin, a. g. e. , s. 67.

82

4.2.13. I. Bülent Ecevit Hükümeti ( 26 Ocak 1974 - 17 Kasım 1974) programında dı ş politika

Dı ş politika yakla şımı şu şekilde dile getirilmi ştir:

"Dı ş politikada amacımız Atatürk'ün kurdu ğu temeller üzerinde Devletler Hukuku kurallarına saygılı, Türkiye'nin ba ğımsızlı ğını gösteren bir politika izlemektir.

Birle şmi ş Milletlerin kurulu şundan beri üyesi olan Türkiye, devletlerarası ili şkilerde her şeyden önce bu örgütün yasasındaki ilkelere uymayı dı ş politikasında açıklık ve samimiyetten uzakla şmamayı amaç edinmi ştir.

Orta do ğuda adil ve devamlı bir barı şın gerçekle şmesi içten dile ğimizdir

İki cemaatten olu şan Kıbrıs'ta, Türk Toplumunun e şit egemenlik statüsünün korunması ve Devlet yönetiminde iki cemaat arasında her yönü ile huzurlu bir i şbirli ğinin sa ğlanması için en isabetli çözüm şeklinin federatif bir sistemde bulunaca ğına inanıyoruz. 97 "

Kıbrıs Barı ş Harekatı'ndan önce okunan bu dı ş politika programında Kıbrıs için federatif çözüm şekli önerilmesi dikkat çekmektedir.

4.2.14. Sadi Irmak Hükümeti ( 17 Kasım 1974 - 31 Mart 1975 ) programında dış politika

Dı ş politika yakla şımı şu şekilde dile getirilmi ştir:

"Yumu şama havasının askeri ve siyasî alanlarda kurulan hassas ve nazik bir dengeye dayandı ğım biliyoruz. Dolayısıyla gerçekçi bir davranı şla bu dengenin muhafazasının gerektirdi ği fedakarlıklardan kaçınmayaca ğız. Bu nazik yumu şama ko şulları içinde Kuzey Atlantik İttifakının savunma azim ve gücünün muhafazası gere ğine inanıyoruz- Türkiye bu yönde kendisine dü şen sorumlulukları üye ülkeler

97 Girgin, a. g. e . , s. 70.

83

arasında savunma i şbirli ğinin kar şılıklı ve dengeli vecibelere dayanması gerekti ği anlayı şı çerçevesinde yerine getirmeye devam edecektir

Amerika Birle şik Devletleri île ili şkilerimizin bugünkü ko şullarda kar şılıklı anlayı ş, saygı ve dengeli i şbirli ği anlayı şı içinde devam edece ğini ve giderek daha da güçlenece ğini ümit ediyoruz.

AET ile ili şkilerimiz katma ve tamamlayıcı protokol çerçevesi içinde yürütülmektedir.

Orta Do ğu ihtilafında Arap Ülkelerinin haklı gördü ğümüz davalarım destekleme ğe devam edece ğiz

Türkiye'nin bütün dünya ülkelerine kar şı barı şçı bir dı ş siyaset izlemesine ra ğmen kom şularından bir Yunanistan ile maalesef halledilmemi ş bulunan birtakım sorunları bulundu ğunu biliyorsunuz. Bunların basında gayet çetin bir nitelik arz eden Kıbrıs ihtilafı ciddiyetini muhafaza etmektedir. Ege Kıta Sahanlı ğı ile ilgili anla şmazlık da öneminden kaybetmemi ştir. 98 "

Kıbrıs harekatından sonra artık Yunanistan ile ilgili problemlerimizin uluslar arası platformlarda dile getirilmeye ba şlandı ğı anla şılıyor.

4.2.15. IV. Süleyman Demirel Hükümeti ( 31 Mart 1975 - 21 Haziran 1977 ) programında dı ş politika

Dı ş politika yakla şımı şu şekilde dile getirilmi ştir:

"Türkiye Cumhuriyetinin barı şçı akitlerine ve ittifaklarına sadık kar şılıklı haklara saygı esasına dayalı iyi kom şuluk ve dostluk münasebetleri kurma ğa önem veren millî dı ş politikası dikkatle devam ettirilecektir. Bununla beraber milletlerarası ortamın hızla de ğişen şartlarına uyabilmek üzere gerekli kararlar» ve tedbirleri zamanında almakta büyük dikkat ve titizlik gösterece ğiz.

98 Girgin, a .g e . , s. 72.

84

Hükümetimiz dünya barı şım hedef tutan ve bütün dünya ülkelerine kar şı iyi niyet ve dostluk duygularından ilham alan bir dı ş siyaset izleyecektir. Milletlerarasında sa ğlam bir i şbirli ği tesisinin bu günkü şartların bir gere ği oldu ğuna inanıyoruz. Her ülkenin haklarına, me şru menfaatlerine kar şı saygılı davranırken, iyi ili şkilerle ba ğlı bulundu ğumuz her ülkeden de bize kar şı aynı duygular ve aynı davranı şları bekleyece ğiz.

Bir taraftan milletlerarası alandaki çok yönlü ve de ğişik ili şkilerimizi bu genel şartlar içinde daha da geli ştirmek üzere çalı şacak öte yandan bölgemizde ve dünyadaki barı ş dengesinin korunmasını da ön planda tutaca ğız.

Hükümetimiz dünyadaki genel yumu şama (detente) ortamının korunmasına ve geli ştirilmesine katkıda bulunma ğa devam etmek kararındadır.

SSCB ile izlenen iyi kom şuluk siyaseti kar şılıklı saygı ve kar şılıklı anlayı ş içinde olumlu geli şmeler kaydetmi ştir. Bu geli şmelerin aynı şartlar içinde devamım samimiyetle dilemekteyiz.

Kıbrıs Devletini meydana getiren iki milli toplumun adada sulh ve sükun içinde, haklarım ve menfaatlerim uzla ştırarak ya şamalarına ve ekonomik refahlarına hizmet edecek böyle bir çözüm şekline müzakere yoluyla ula şılmasın bir taraftan te şvik ederken, öbür yandan da Kıbrıs'ın bulundu ğu bölgede mevcut dengenin ve istikrarın muhafazasına ters dü şebilecek geli şmelere meydan verilmemesi için gerekli tedbirlerin ittihazına Hükümetimizce gereken dikkat ve itina gösterilecektir.

Türk-Yunan ili şkilerim olumsuz yönde etkileyen di ğer bir konu, Ege Denizi sorunlarıdır. Ege Denizinde mevcut karasuları rejiminin kom şumuz tarafından tek taraflı ve sorumsuz bir kararla de ğiştirilmesine kalkı şıldı ğı takdirde bu davranı şının kesinlikle kar şısında yer almak zorunlulu ğu do ğar.

AET ile aramızdaki ekonomik i şbirli ğinin milli yararlarımıza uygun bir şekilde yürütülmesine çalı şılacaktır. 99 "

99 Girgin , a. g. e. , s. 75.

85

Önceki hükümetlerden farklı olarak artık Kıbrıs sorununun yanında artık Yunanistan ile Ege sorunlarımızda dile getirilmi ştir.

4.2.16. II. Bülent Ecevit Hükümeti ( 21 Haziran 1977 - 21 Temmuz 1977) programında dı ş politika

Dı ş politika yakla şımı şu şekilde dile getirilmi ştir:

"Türkiye ve Amerika son otuz yıl içinde yakın dostluk ili şkilerini sürdürmü şler ve kar şılıklı güvenlikleri gerek dünya barı şı için yararlı olan sıkı bir i şbirli ği ve yardımla şma içinde bulunmu şlardır. Bu i şbirli ğinin yararı ve etkili olması aradaki menfaat dengesine itina ve ili şkilerde e şitlik ve kar şılıklı saygı esasına riayet edilmi ş olmasına geni ş ölçüde ba ğlı olagelmi ştir. Bunun aynı düzeyde devamı da bu esaslara kar şılıklı ve aynı şekilde saygılı olmakla mümkündür.

Kongrenin aldı ğı, son silah ambargosu kararı, bu ili şkilerin ve i şbirli ğinin dayandı ğı temel felsefeyi farklı anlayan bir zihniyetin ifadesidir. Bu karar Amerika' nın kendi yararları arasında bir öncelik de ğerlendirmesi bakımından da isabetli sayılamayaca ğı gibi, gerçekle ştirmeye yöneldi ği amaç bakımından da tamamen ters bir netice vermeye mahkumdur. Baskı yoluyla netice almanın Türk milletine kar şı denenecek bir yol olmadı ğım tarih göstermektedir.

Kom şumuz Yunanistan île aramızdaki bütün ili şkilerin her iki ülkenin uzun vadeli menfaatlerine uygun bir düzeye çıkarılmasını arzu etmekteyiz. Milli bir dava olan Kıbrıs konusunda Türkiye ve Türk milleti olarak elde edilmek istenen sonuç üzerinde, dı şta ve içte hiçbir tereddüt do ğurmayacak bir siyaset izlemek ba ş amacımızdır.

Cumhuriyet hükümeti dı ş politikanın ulusal savunma politikasından ayrılamayaca ğına inanır. Bu inançla, Türkiye'nin savunmasını a şırı ölçüde dı ş deste ğe ve belirti bir kayna ğa ba ğımlılıktan esirgeyici bir ulusal güvenlik kavramı olu ştururken, dı ş politikada da bunun gere ği olan düzenlemeleri yapacaktır. 86

Cumhuriyet Hükümeti 1974' teki Türk Barı ş Harekatıyla özgürlü ğe ve güvenli ğe kavu şan Kıbrıs Türklerinin özgürlüklerini ve güvenliklerini sürekli kılmak, Kıbrıs Ulusal Türk Toplulu ğunun her alanda geli şmesini hızlandıran ve kendi kendini yönetme hakkını güvence altına alan çözümlere katkıda bulunmak üzere her çabayı gösterecektir. 100 " Önceki hükümetlerden farklı olarak Kıbrıs Harekatı'ndan sonra Amerika tarafından uygulanan silah ambargosuna de ğinilmekte ve bununla ilgili olarak milli savunma anlayı şının ilk adımları vurgulanmaya ba şlanmı ştır.

4.2.17. V. Süleyman Demirel Hükümeti ( 21 Temmuz 1977 - 05 Ocak 1978) programında dı ş politika

Dı ş politika yakla şımı şu şekilde dile getirilmi ştir:

"Dı ş ili şkilerimizi bu genel ilkelere dayalı olarak yürütür ve geli ştirirken , dünyadaki ve özellikle bölgemizdeki yumu şama ortamının yerle şip, geni şlemesine katkıda bulunmaya devam edece ğiz.

AET (Avrupa Ekonomik Toplulu ğu) ile ili şkilerimizin olu şan yeni şartlarla ahenkle ştirilmesi için giri şilmi ş olan faaliyetlere azim ve kararlılıkla devam olunacaktır.

SSCB île mevcut iyi kom şuluk ili şkilerimizin, gerçekçi ilkelere dayalı olarak geli ştirilmesinin, bölge istikrarına ve bölgedeki dostane i şbirli ğine önemli katkısı oldu ğu kanısındayız.

Kom şumuz Yunanistan ile aramızdaki ili şkilerin, iki ülkenin uzun süreli menfaatlerine uygun bir düzeye çıkartılmasını arzu etmekteyiz. Aramızda mevcut bütün anla şmazlık konularına, iyi niyetle ve yapıcı bir zihniyetle yürütülecek görü şmelerle, iki tarafı da tatmin edecek çözümler bulunabilece ğine inanıyoruz. Ege denizinde milli haklarımızı korumaya kararlıyız. Bu haklarımıza saygı gösterilmesi halinde sunî olarak çıkartılan ihtilafların ortadan kalkaca ğına kaniyiz.

100 Girgin, a. g. e . , s. 76.

87

Hükümetimizin, bu dü şünceler çerçevesinde, Ege Kıta sahanlı ğı konusunda, müzakere yolu ile bu denizin özel şartlarına ve Lozan dengesine uygun siyasî, ekonomik menfaatlerimiz ve güvenlik gereklerimizle ba ğda şan ve kar şılıklı rızaya dayanan bir çözüm bulmak için gayret sarf edecektir.

Türkiye olarak Kıbrıs'da adil ve kalıcı bir çözüm getirecek olan, iki bölgeli iki toplumlu, ba ğımsız ve ba ğlantısız bir federal devletin varlık kazanması için riayetle gereken her türlü çabayı göstermeye devam edece ğiz. 101 "

Önceki hükümetler ile paralel bir dı ş politika programı sunmu ştur.

4.2.18. III. Bülent Ecevit Hükümeti ( 05 Ocak 1978 - 12 Kasım 1979) programında dı ş politika

Dı ş politika yakla şımı şu şekilde dile getirilmi ştir: "Hükümetimiz dı ş politikanın ulusal savunma politikasından ayrılamayaca ğına inanır. Bu inançla, Türkiye'nin savunmasını a şırı ölçüde dı ş deste ğe ve belirli bir kaynağa ba ğımlılıktan esirgeyici bir ulusal güvenlik kavramı olu ştururken, dı ş politikada da bunun gere ği olan düzenlemeleri yapacaklar 1974'deki Türk Barı ş Harekatıyla özgürlü ğe ve güvenli ğe kavu şan Kıbrıs Türklerinin özgürlüklerim ve güvenliklerim sürekli kılmak, Kıbrıs Ulusal Türk Toplumunun her alanda geli şmesini hızlandıran ve kendi kendini yönetme hakkını güvence altına alan çözümlere katkıda bulunmak üzere her çaba zaman yitirmeksizin gösterilecektir. Avrupa Ekonomik Toplulu ğu ile dü ğümlenen ili şkilerimizi, Ulusumuzun, sınaile şmemizin ve ekonomimizin yararına bir çözüme ula ştırmak için gereken giri şimleri derhal yapacaktır. 102 " Daha çok milli savunma ve kalkınma ile ilgili konular dile getirilmeye ba şlanmı ştır.

101 Girgin, a. g. e. , s. 78. 102 Girgin , a. g. e . , s. 82.

88

4.2.19. VI. Süleyman Demirel Hükümeti ( 12 Kasım 1979 - 12 Eylül 1980 ) programında dı ş politika

Dı ş politika yakla şımı şu şekilde dile getirilmi ştir: "Türkiye, Kıbrıs meselesinin müzakere yolu ile. yegane adil çözüm yolu olan, iki bölgeli, iki toplumlu federasyon çözümüne varabilmesi için iyi niyetli ve anlayı şlı her türlü gayreti sarf edecektir. Yunanistan ile aramızda çözüm bekleyen ve hiçbirinin çıkarılmasından Türkiye'nin sorumlu olmadı ğı meselelerin, iyi niyetli, barı şçı müzakerelerle, her iki ülkenin menfaatine uygun olarak bir an önce halini arzu etmekteyiz. Ege Kıt'a Sahanlı ğı üzerindeki haklarımızdan. vazgeçmemiz söz konu şu olamaz. Ege adalarının milletlerarası anla şmalara aykırı olarak silahlandırılmasına ve tahkimine bigane kalamayız. Batı Trakya Türklerine kar şı giri şilen baskı hareketlerine hassasiyet ve tepki duymaktayız. Yunanistan'ın karasuları ile ilgili olarak bir emri vakiye kalkı şmasına fevkalade ciddî sonuçları olaca ğını bilmemek mümkün de ğildir. 103 " Önceki hükümetlerden farklı olarak, Yunanistan ile ilgili olarak adaların silahlandırılması, karasuları problemleri vurgulanmaya ba şlanmı ştır. Hükümetlerin dı ş politika yakla şımlarını şöyle özetleyebiliriz:

1."Yurtta sulh, Cihanda sulh" ilkesi ili şkilerde temel olacak, ülkemizde ve dünyada istikrar ve barı şı sa ğlayıcı şartların gelişmesine gayret edilecektir. 2. Atatürk inkılapları do ğrultusunda milli politika esas kabul edilmi ş ve bu do ğrultuda hareket edilece ği belirtilmi ştir. 3. Uluslararası i şbirli ği anlayı şının geli şmesine yardımcı ve destek olunacaktır. 4. Batı ve do ğu milletleri arasında güvenli ğe dayanan ili şkilerin geli ştirilmesi ve Avrupa'da huzur ve güveni sa ğlayacak çalı şmalarda bulunulacaktır. 5. Amerika, İngiltere, Fransa, Almanya İtalya ve di ğer Batılı devletler ile yakın dostluk, i şbirli ği,ittifak ve ortaklık esasları çerçevesinde ili şkilere önem verilmeye devam edilecektir.

103 Girgin, a. g. e . , s. 86.

89

6. Arap ülkeleri, Asya, Afrika, ve Latin Amerika ülkeleri ile i şbirli ği ve iyi ili şkiler geli ştirilmeye devam edilecektir. 7. SSCB ile ve di ğer kom şu ülkelerle ili şkileri ba ğımsızlık, egemenlik ve toprak bütünlü ğüne saygı, hak etti ği e şitli ği, iç i şlerine karı şmama dahilinde ortaya çıkan geli şmeler kuvvetlendirilecektir. 8. Ticari, iktisadi, alanda AET (Avrupa Ekonomik Toplulu ğu) ile ortaklı ğa daha da önem verilecektir. 9. Kıbrıs sorununun ve Yunanistan ile ili şkilerin Türk topluluklarının haklarını gözetme çerçevesinde çözüme ula ştırılması temel gaye edilecektir. 10. Yurtdı şındaki Türklerin uluslararası antla şmalarda kendilerine tanınan haklarına riayet edilmesi ve Türk kültürünün ya şatılması için çalı şmalara hız verilecektir. 11. Türkiye di ğer devletlerle yaptı ğı taahhütlerine sadık kalacaktır. 12.Türk ekonomisini Ortak Pazar'la ili şkilerinde ezilmeyecek, Türkiye'nin ba ğımsızlı ğını güçlendirecek bir yapıya kavu şturmaya çalı şılacaktır. 13. Türkiye'nin geli şmi ş ülkeler kar şısında ekonomik ve siyasal çıkarlarına uygun bir dı ş ticaret politikası izlemekte kararlı olunacaktır. 14. Türkiye maceracı politikalara girmeyecek, dı ş politikada aklına geleni yapmayacaktır. 15. Ege Kıta sahanlı ğı üzerindeki haklardan vazgeçilmeyecek. Ege adalarının milletlerarası anla şmalara aykırı olarak silahlandırılmasına ve tahkimine kayıtsız kalınmayacaktır. 16.Yunanistan'ın karasuları ile ilgili olarak tek taraflı kararlar alması onaylanmayacaktır. 17. Türk devletini, sözü dinlenen, dostlu ğu aranan, dü şmanlı ğından korkulan bir devlet olarak yüceltme yolunda her türlü gayret gösterilecektir. 18. Hedef Birle şmi ş Milletler Yasasına uygun olarak bütün milletler için barı ş, hürriyet, adalet, ve hak e şitli ği esaslarına dayanan devamlı bir dünya düzeninin kurulması için çalı şılacaktır.

90

4.3. Hükümet Programlarının Dı ş Politika Yakla şımlarının Uygulama Alanına Yansıması

4.3.1. I. ve II. Cemal Gürsel Hükümetleri programlarında dı ş politika yakla şımının uygulama alanına yansıması

27 Mayıs 1960’ta Askeri darbe ile yönetime el koyan askerler hemen bir açıklama yaparak Türkiye’nin NATO ve CENTO’ya ba ğlı kalaca ğını, bu ittifaklara üye olmanın gerektirdi ği sorumluluklarını yerine getirmeye devam edece ğini bildirdiler. Bu açıklamanın temel nedeni, gerçekle ştirilen darbeye Amerika’nın çe şitli nedenlerle kar şı çıkabilece ğinden duyulan edi şeydi. Amerikalıları me şgul eden Menderes döneminde meclise getirilmeden imzalanan ve yürürlü ğe sokulan ikili anla şmaların ne olaca ğıydı.Yeni Dışişleri Bakanı eski dönemde yapılan tüm anla şmalara sadık kalınaca ğını açıklaması Amerika tarafını rahatlattı. Öte yandan Türkiye’nin borçlarına sadık kalaca ğını açıklayan dönemin Cumhurba şkanı Cemal Gürsel bu borçların ödenirken NATO içinde savunma harcamalarının askıya alınabilece ğini hatırlatarak Amerika’dan yapılan yardımların arttırılması gerekti ği mesajını vermi ş oluyordu. 104 Kıbrıs ile ilgili olarak Yunanistan ile aramızda bir durgunluk olu şmu ştu. AET ile ili şkilerimiz geli şmektedir.

4.3.2. VIII.,IX., ve X. İsmet İnönü Hükümetleri programlarında dı ş politika yakla şımının uygulama alanına yansıması

Hükümetin dı ş politikada en önemli problemi olan Kıbrıs konusunda yapılanlara bakacak olursak: Aralık 1963’ten itibaren Kıbrıs’ta 1960 Anayasası hükümlerini uygulamak istemeyen Rumların Türklere yönelik saldırıları hız kazandı. 21 Aralık 1963’te

104 Ayrıntı için bkz. Ahmet An, Kıbrıs'ta Fırtınalı Yıllar(1942-1962 ), Lefko şe, 1996, s. 112. ; M. Ali Birand, 30 Sıcak Gün , İstanbul, 1980, s. 155-158.

91

Rumların gerçekle ştirdi ği ve “Kanlı Noel” olarak anılan saldırıdan sonra, Cumhurba şkanı Cemal Gürsel Amerika ba şkanına bir mektup göndererek Rum tarafına baskı yapılmasını istedi. Amerika’dan bekledi ği deste ği alamayan Türkiye, meclisin kendisine verdi ği yetkiyle adaya üç kez müdahale te şebbüsünde bulundu ancak çe şitli nedenlerle bu te şebbüsler sonuçsuz kaldı. Amerika ba şkanı Johnson’dan İnönü’ye yollanan bir mektup Türkiye’nin müdahale fikrinden uzun süre vazgeçmesine neden olmu ştur. İnönü bu olayların üzerine Amerika’ya giderek ba şkan Johnson ile görü ştü. İnönü bu görü şmelerin sonunda yayınladı ğı bildiride Kıbrıs konusundaki tezlerinin dayanak noktası olan Londra ve Zürih anla şmalarının devam etti ğini kabul etti. Böylelikle Johnson’un mektubu Türkiye’nin tek yönlü dı ş politikasını sorgulamasını sa ğladı ve çok yönlü dı ş politikaya geçi şin bir ba şlangıcı oldu. Aynı zamanda Türk ordusundaki silahların çoğunun Amerika men şeli olmasının olumsuz yönleri böylelikle ortaya çıkmı ş oldu. 105 AET ile Ankara Antla şması imzalanarak Avrupa Toplulu ğu yolunda ilk adımlar atılmaya ba şlanmı ştır. Bunların dı şında program çerçevesinde bir politika izlenmi ştir.

4.3.3. Suat Hayri Ürgüplü Hükümeti programında dı ş politika yakla şımının uygulama alanına yansıması Amerika ile iyi ili şkiler sürdürülmü ş ve Kıbrıs konusunda SSCB'nin deste ği aranmı ştır. "Böylece Moskova, Türkiye'yle ili şkileri geli ştirme iste ğini öne çıkararak siyasal platformda Makarios'a verdi ği deste ği çekmeye ve adada iki toplumun varlı ğını, dolayısıyla federasyonu kabul eden bir tezi savunmaya ba şlıyordu." 106 "SSCB-Türkiye ili şkileri 1965'ten ba şlayarak, 1979'da SSCB'nin Afganistan'a müdahalesine kadar kar şılıklı üst düzey ziyaretler ve SSCB'den sa ğlanan ekonomik yardımlarla tam anlamıyla i şbirli ği içerisinde geçti. 107 " Hükümet programıyla paralel bir politika uygulanmı ştır.

105 Orkunt, a. g. e ., İstanbul, 1978, s. 78. ; Oral Sander, Siyasi Tarih 1918-1994, Ankara, 1994, s. 156-157. 106 Oran, a. g. e . , s. 731. 107 Oran, a. g. e. , s. 776. 92

4.3.4. I., II., III., IV.,V. ve VI. Süleyman Demirel Hükümetleri programlarında dı ş politika yakla şımının uygulama alanına yansıması

27 Ekim 1965’te iktidara gelen Süleyman Demirel ba şkanlı ğındaki hükümet ordunun ve kamuoyunun duydu ğu rahatsızlıktan etkilenerek çok sayıdaki ikili anla şmaların bir metin içinde toplanmasından ve Amerikalı personelin statüsünü rahatsızlıkları giderecek şekilde yeniden düzenlenmesi iste ğini Amerikalı yetkililerle görü şmeye ba şladı. Sonuçta Amerikan askeri personelinin yargılanması sırasında Türk makamlarının müdahale yetkisine getirilen kısıtlamalar hafifletildi. 1969’da o güne kadar yapılan ikili anla şmaları bir metin içinde toplayan Ortak Savunma ve İş birli ği Anla şması imzalandı. Demirel’in açıklamalarına göre Türkiye’nin rızası alınmadan Amerikan üslerinden herhangi bir üçüncü ülkeye yönelik bir operasyon düzenlenemeyecekti. Ülkemizde bulunan Amerikan üslerinin mülkiyeti Türkiye’ye aitti ve Türk makamları bu üsleri denetleyebilecekti. 108 Amerika ile ili şkilerin gerginle şmeye ba şladı ğı bir dönem olmakla beraber uluslar arası ittifaklara olan ba ğlılı ğımız devam etmi ştir. SSCB ile ili şkilerimiz devam etmi ştir. "Türkiye 1967 den ba şlayarak SSCB'den gelen kredi ve yardımları kabul etmeye ba şladı. 25 Mart 1967 de imzalanan Ekonomik Teknolojik İş birli ği Anla şması yedi sanayi kompleksinin kurulmasını öngörüyordu.Bunların arasında Alia ğa Petrol Rafinerisi, Seydi şehir Alüminyum Fabrikası, Bandırma Sülfirik Asit Fabrikası, Artvin Kereste Fabrikası, İskenderun Demir Çelik Fabrikası da vardı. 109 " Yunanistan ile Kıbrıs hususunda mutabakata varılamamı ştır. Avrupa ile ekonomik ortaklık anla şmaları yapılmaya ba şlanmı ştır. Genel olarak hükümet programına paralel bir politika izlenmi ştir.

108 Oran, a. g. e. , s.760. 109 Oran , a. g. e. , s.776.

93

4.3.5. I. ve II. Nihat Erim Hükümetleri programlarında dı ş politika yakla şımının uygulama alanına yansıması

Amerika ile ili şkiler gerginle şmeye devam ediyordu. İkinci Dünya Sava şından sonra Amerika’da uyu şturucu maddelerin kullanımında büyük bir artı ş gözlendi. Tüketimin 1960'ların ba şlarında artması Amerika yönetimini bu konuda etkili önlemler almaya itti. Amerika ülkesine giren ha şha şın bir bölümünün Türkiye’de üretilen ha şha şlardan geldi ğini biliyordu. Bu konu ile ilgili olarak Türkiye’de ha şha ş ekiminin yasaklanması ile ilgili Türkiye’ye baskı yapıyordu. Amerika ha şhas üretiminin yasaklanması yüzünden üreticilerin u ğrayaca ğı zararın kar şılanması için Türkiye’ye 30.000.000 dolar vermeyi önerdi. Erim hükümeti bunu kabul ederek Haziran 1971 den itibaren ha şhas ekimini ve afyon üretimini durdurdu. Fakat Amerika'nın söz verdi ği yardımın üçte birini yollaması 100.000 köylünün zarar görmesine sebep oldu. 110 Bu dönemde Kıbrıs sorunu ile ilgili müdahalede bulunulmamı ştır. SSCB muhtıra sonrasında kurulan bu hükümet ile Amerika'dan çekindi ği için bekle ve gör politikası izlemi ştir. Hükümet programına paralel bir dı ş politika izlenmi ştir.

4.3.6. Ferit Melen Hükümeti programında dı ş politika yakla şımının uygulama alanına yansıması

Amerika ile ha şha ş krizi dolayısıyla ili şkilerimiz hükümet programındaki kadar paralel yürümemi ştir. Kıbrıs sorunu gittikçe ciddile şiyor ve Yunanistan ile ili şkilerimiz krize girmi ştir. Hükümet programıyla paralel bir politika izlenmi ştir.

110 Oran, a .g .e . , s. 780. 94

4.3.7. Naim Talu Hükümeti programında dı ş politika yakla şımının uygulama alanına yansıması

Orta do ğu da Arap-İsrail sava şları dolayısıyla ortaya çıkan krizlerde Arapların tarafını tutan hükümet programıyla çeli şmemi ştir. Amerika ve SSCB ile ili şkiler devam ettirilmi ştir. Kıbrıs problemi devam etmektedir. AET ile ili şkiler devam etmektedir. Hükümet programıyla paralel bir politika izlenmi ştir.

4.3.8. I., II. ve III. Bülent Ecevit Hükümetleri programlarında dı ş politika yakla şımının uygulama alanına yansıması

Önceki hükümetten farklı olarak artık Amerika ile kriz son safhaya girmi ştir. 1973 seçimlerinden sonra iktidara gelen Ecevit liderli ğindeki koalisyon hükümeti üreticilerin zararını gidermek için 1 Temmuz 1974 de ha şha ş ekimini tekrar serbest bıraktı. Türkiye’nin Kıbrıs harekatı sonucunda Amerika tarafından maruz kaldı ğı ambargo sonucunda Milli Savunma Bakanlı ğı'mızdan yapılan bir açıklama ile Türkiye’deki Amerikan üslerinin kapatılaca ğı uyarısında bulunuldu ve ardından 1975'te üsler kapatıldı. Ardından Türkiye ambargo kararına 13 Şubat 1975'te Kıbrıs Türk Federe Devletinin kurulmasıyla kar şılık vermi şti. 1979 yılı sonunda İran ile Amerika arasında meydana gelen rehineler krizi esnasında Türkiye Amerika ye destek vermekteydi. Ancak İran'a kar şı Amerika güdümünde çe şitli önlemler alma hususunda istekli de ğildi lakin bu İran'ı SSCB'ye kaydırabilirdi. Türkiye yaptırımlara katılmama konusunda aldı ğı karardan geri dönmedi ve Amerika'ya bu krizle ilgili kullanmak istedi ği İncirlik hava üssünü kullanmasına izin vermedi. 111 Hükümet programından farklı bir politika ortaya koymamı ştır.

111 Orkunt , a. g. e., İstanbul, 1978. s. 173. ; Sander, a. g. e., s. 158-159. 95

4.3.9. Sadi Irmak Hükümeti programında dı ş politika yakla şımının uygulama alanına yansıması

Kıbrıs Harekatından kaynaklanan gergin ortamı yumu şatıcı ılımlı bir politika izlenmi ştir. Yunanistan ile ilgili problemlerimiz halen sürmektedir. İsrail'e kar şı Arap devletleri destekleyici politikalar uygulanmı ştır. Amerikanın ambargosundan kaynaklanan milli savunma politikası hayata geçirilmeye çalı şılmı ştır. Genel olarak hükümet programı ile paralel bir politika ortaya konmu ştur. Bu dönem genel olarak de ğerlendirildi ğinde, 1960 ihtilali olmu ş, ardından çok partili hayata geçildi ği, AET ile müzakerelerin yapıldı ğı, Kıbrıs sorununun dı ş politikamızda ba ş kö şeye oturdu ğu, SSCB ile ili şkilerin geli ştirildi ği görülmektedir.

DE ĞERLEND İRME VE SONUÇ

1920 ile 1923 arası dı ş politika Türkiye için bir hayli çeki şmeli geçti. Birinci dünya sava şından müttefiki yenildi ği için yenik çıkan Osmanlı Devleti'nin topraklarını, ate şkes anla şmaları bahane edilerek, daha önce bu topraklarda gözü olan devletlerce i şgale ba şlandı. Her ne kadar bu i şgallere Padi şah göz yumsa da asırlarca esaret altında ya şamamı ş Türk milleti bölgesel direni şlerle vatan topraklarına dü şmanın aya ğını bastırmamaya gayret gösterdiler. İş te İstanbul hükümetinin milleti sahipsiz bırakmasıyla ve i şgalci devletlerin dört bir yandan i şgale ba şlamasıyla Milli Mücadele ba şlamı ş oldu. Türk milletinin ebedi önderi kabul edilen Atatürk'ün Samsuna çıkı şıyla milli direni ş ba şladı. TBMM'nin ilk dönem hükümeti i şte bu ola ğanüstü bir zamanda kuruldu ve milli çıkarlar do ğrultusunda dı ş politika ilkelerini Misak-ı Milli'yle ortaya koydu. Ortaya konulan dı ş politikanın temeli milli birlik ve ba ğımsızlı ğa dayanıyordu. Ola ğanüstü zamanda ola ğanüstü çabalarla milli kararlar büyük ölçüde yerine getirildi. Ancak Misak-ı Milli'den Musul, Hatay meselesinden ödün verilmek zorunda kalınsa da daha sonra Hatay'ın ana vatana katılmasıyla Misak-ı Milli'den verilen ödün lehimize sonuçlandı. Lozan'da artık yeni Türk devleti olarak anla şmaya imza attı. 1923'te Cumhuriyetin ilanıyla da ulusal ba ğımsızlı ğının adını koydu. Türkiye 1923'ten sonra da Lozan'da yarım kalan meselelerin çözümü için uğra ştı. Bu dönem için " Haysiyetli dı ş politika " deyimi kullanılmı ştır. Sava ştan yeni çıkmı ş ve kurulma a şamasında olan genç ülke tüm olumsuzluklara ra ğmen dı ş ticaretini gerçekle ştirdi. İçte "komünizme hayır" diyen Türkiye dı şta SSCB ile ili şkilerini sıcak tutarak denge politikası izledi. Aldı ğı dı ş borçları akıllıca kullanarak ekonomisinde geli şme kaydetti. İkinci Dünya Sava şında ise Türkiye ulusal çıkarlarını göz önünde bulundurarak bu dünya devletlerinin karı ştı ğı, menfaatlerin çakıştı ğı ortamda İnönü'nün akıllıca siyasetiyle zarar görmeden çıkmayı bildi. Fakat sava ş dı şı kalma politikası sava şın sonunda Türkiye'nin uluslararası ortamda yalnız kalmasına sebep oldu. Bu yalnızlık, SSCB'nin Türkiye'yi kendinden uzakla ştırması ile artsa da , Amerika'nın Türkiye ile yakın ili şkiler kurması ile sona erdi. 97

1950-1960 dönemi dı ş politika için daha önceki iki dönemin anti-tezi niteli ğinde oldu ğu söylenebilir. Bu dönem bir sava ş sonrası dönemin getirdi ği olumsuzlukların ya şandı ğı bir dönemdir. Sava şın getirdi ği a ğır ekonomik sıkıntılar ekonomide dı şa ba ğımlılı ğı getirmi ştir. Menderes Türk dı ş politikasında daha önceden beri süregelen batıcılık çizgisinde yürümeye devam etmi ş, bununla birlikte dengecilik çizgisinde de sapma göstermi ştir. Her yönden Amerika'ya ba ğlılık göstermi ş ve uluslararası konularda da Amerika'ya paralel olarak hareket etmi ştir. Menderes dönemi aktif bir dı ş politika izlemi ş ancak me şruiyet ve ihtiyat politikalarını da göz ardı etmi ştir. Türkiye İkinci Dünya sava şından sonra ilk defa 1960-1980 arası dönemde ideolojik anlayı ş içermeyen bir dı ş politika ortaya koydu. SSCB konusunda komünizm ile SSCB'yi ayrı ştırarak ekonomik ve siyasal yarar sa ğladı. Türkiye'nin içte sol kamuoyunun etkilili ği konusu veya özgürlü ğün olup olmaması dı ş politikayı da etkiledi. Sonuçta 12 Mart olayıyla sol grupları sildi ve Amerika'nın yasaklamasıyla ha şha ş ekiminden vazgeçti. Askeri darbeyle içte demokrasinin kaybolması da dı ş politikanın temelini kaydırdı. Ekonomide dı ş kaynaklara ba ğımlılık ya şanması bir sonraki dönemin de ekonomisinin uluslararası ekonomiye teslim olması ortamını getirdi. 1974 Kıbrıs harekatı ile Türkiye Orta büyüklükte bir devlet olarak Büyük Güç'ün onaylamadı ğı radikal bir davranı ş sergiledi. Daha sonra bu hareket Türkiye'nin gündemine zaman zaman gelerek ba ş a ğrısı oldu. Sonuç olarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri kurulu şundan (1920-1980) günümüze kadar imkanları ölçüsünde Atatürk'ün çizdi ği "Yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesi do ğrultusunda dı ş politikasını yürütmü ştür. Çe şitli dönemlerde içinden çıkılması zor durumlarda kalınmı ş , fakat milli ruh ve anlayı ş çerçevesinde bu zorlukları da a şmayı bilmi ştir. Batı egemenli ğinden kurtularak, batılı devletlerin ula ştı ğı ça ğda şlık çizgisini yakalamayı hedeflemi ş ve bu do ğrultuda ba şarılı bir dı ş siyaset yürütülmü ştür.

KAYNAKLAR

Agun, H. (1997). Demokrat Parti İktidarının Kıbrıs Politikası 1950-1960 , Ankara: Demokratlar Kulübü Yayınları.

Alacakaptan, A. (1986). Atlantik İttifakı , Ankara: Türk-Atlantik Antla şması Derne ği Yayınları.

An, A.(1996). Kıbrıs'ta Fırtınalı Yıllar(1942-1962) , Lefko şa: Galeri Kültür Yayınları.

Armao ğlu, F.(1991). Belgelerle Türk-Amerikan Münasebetleri , Ankara: TTK.

Armao ğlu, F.(1987). 20.yy . Siyasi Tarihi, 1914-80 , 4. Basım, Ankara: Türkiye İş Bankası Yayınları.

Armao ğlu, F.(1958). " İkinci Dünya Harbinde Türkiye", Ankara: Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi , S. 13.

Armao ğlu, F.(1984). 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi 1914-1995 , İstanbul: Alkım Yayınevi.

Arslan, N.(1961). Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, C. I, 2. Basım, Ankara: Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü.

Atatürk, M. K.(2000). Nutuk , , Ankara : Atatürk Ara ştırma Merkezi.

Ataöv, T.(1969). Amerika, NATO ve Türkiye , Ankara: Aydınlık Yayınları.

Ba ğcı, H.(1990). Demokrat Parti Dönemi Dı ş Politikası , Ankara : İmge Kitabevi.

Bayur, Y. H.(1973). Türkiye Devleti'nin Dı ş Siyasası , Ankara : TTK.

Bölükba şı, S.(Kı ş 1999). Türkiye ve İsrail: Mesafeli Yakınlıktan Stratejik Ortaklı ğa, Ankara : Liberal Dü şünce Yayınları.

Birand, M. A.(1980). 30 Sıcak Gün , İstanbul: Milliyet Yayınları.

Çalı ş, H. Ş. - Da ğı, D. İ.(2001). Türkiye'nin Dı ş Politika Gündemi , Ankara: Liberte Kitabevi.

Da ğlı, N. - Aktürk, B.(1988). Hükümetler ve Programları 1920-1960 , C.I, Ankara: TBMM Basımevi. 99

Deniz, S.(1973). Dünya Siyasetinde Türkiye’nin Yeri ve NATO , Ankara: Do ğuş Matbaası.

Dı şişleri Bakanlı ğı Yayınları(1973). Kurtulu ş Sava şımız (1919-1922), Ankara.

Fırat, M.(1997). 1960-71 Arası Türk Dı ş Politikası ve Kıbrıs Sorunu , Ankara : Siyasal Kitabevi.

Genelkurmay Ba şkanlı ğı(1984). TSK Tarihi TBMM Hükümeti Dönemi (23 Nisan 1920- 29 Ekim 1923), C. IV, Ankara.

Girgin, K(1994). Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemleri Hariciye Tarihimiz , Ankara : TTK.

Girgin, K.(1998). TC Hükümetleri Programlarında Dı ş Politikamız , Ankara: Dı şişleri Bakanlı ğı Yayınları.

Gözen, R.(2001), Türkiye’nin Dı ş Politika Gündemi , İstanbul: Liberte Kitabevi.

Hale, W.(1996). Türkiye'de Ordu ve Siyaset , İstanbul: Hil Yayınları.

Hatipo ğlu, M.(1997). Yakın Tarihte Türkiye ve Yunanistan 1923-1954 , Ankara: Siyasal Yayınları.

Kültür Bakanlı ğı (1992). Atatürk Dı ş Politikası , Ankara.

Kürkçüo ğlu, Ö.(1972). Türkiye'nin Arap Orta Do ğusu'na Kar şı Politikası (1945- 1970) , Ankara : Sevinç Matbaası.

Oran, B. (Ed.)(2001). Türk Dı ş Politikası , C.I, 1919-1980, 5. Baskı, , İstanbul: İleti şim Yayınları.

Orkunt, S.(1978). Türkiye-Amerika Askeri İli şkileri , İstanbul: Milliyet Yayınevi.

Özakman, T.(1999). 1881-1938 Atatürk, Kurtulu ş Sava şı ve Cumhuriyet Kronolojisi , Ankara : Bilgi Yayınevi.

Sander, O.(1998). Türkiye’nin Dı ş Politikası , Ankara: İmge Kitabevi.

Sander, O.(1994). Siyasi Tarihi 1918-1994 , Ankara: İmge Kitabevi.

Selek, S.(1990). Anadolu İhtilali , C.I, İstanbul: Burçak Yayınevi.

Sonyel, S. R.(1973). Türk Kurtulu ş Sava şı ve Dı ş Politika , Ankara: TTK.

Soysal, İ.(1989). Türkiye'nin Siyasal Antla şmaları , C.I, Ankara: TTK.

100

Sönmezo ğlu, F.(2000). Türkiye-Yunanistan İli şkileri ve Büyük Güçler , İstanbul : Der Yayınları.

Toker, M.(1970). Tek Partiden Çok Partiye , İstanbul : Milliyet Yayınları.

Toker, M.(1991). Demokrasimizin İsmet Pa şalı Yılları (1944-1973) , Ankara: Bilgi Yayınevi.

TBMM Zabıt Ceridesi C.III, 3.Bölüm(1981), Ankara.

Turan, Ş.(1992). Türk Devrim Tarihi , Ankara : Bilgi Yayınevi.

Yavuzalp, E.(1996). Liderlerimiz ve Dı ş Politika , İstanbul : Bilgi Yayınevi.

ÖZGEÇM İŞ

1978 yılında İzmit ilinde do ğdu. İlk ve Orta ö ğrenimini İstanbul’da tamamladı. 1997 yılında Kuleli Askeri Lisesi’ni, ardından 2001 yılında Kara Harp Okulu’nu bitirdi. 2002 yılında Tankçı subay okulundan mezun olarak Türk Silahlı Kuvvetleri'ne katıldı. Isparta Da ğ ve Komando Okulu’nda Temel Komando Kursu gördü. 2002 Temmuz ayında Denizli Tank Taburuna atandı. 2004 Temmuz'unda evlendi. 2005 yılında Amerika’nın Kentucky eyaletinde Tank Subay Temel Kursu gördü. 2002 yılından atandı ğı Denizli 11. Piyade Tugayı'nda görevine devam etmektedir.