Asri Gemlik

Raif Kaplanoğlu - Yusuf Oğuzoğlu

Gemlik Belediyesi Yayınları Yazarlar Raif Kaplanoğlu Prof. Dr. Yusuf Oğuzoğlu

Proje Ekibi Mehmet Fatih Güler Raif Kaplanoğlu Arşivi Prof. Dr. Yusuf Oğuzoğlu

Eski Fotoğraflar ve Haritalar Raif Kaplanoğlu Arşivi

Katkıda Bulunanlar Kadri Güler Zebercet Coşkun Bengü Çorum Hüseyin Ekim

Asri Gemlik ISBN xxxx xxxx xxxx

Grafik Tasarım & Baskı AKMAT Akınoğlu Matbaacılık A.Ş. OSB Ali Osman Sönmez Bulvarı 2. Sk. No:1 P.K. 16159 Nilüfer/BURSA www.akmat.com

Ocak 2011

Her hakkı saklıdır, izin alınmaksızın belge, bilgi ve fotoğraflar kullanılamaz. 03 Sunuş

ateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe öıhül iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe eşbavüpzlK v iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe iateavükzv übtsüişğe iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v

Mehmet Fatih Güler Gemlik Belediye Başkanı

04 Önsöz

ateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe öıhül iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe eşbavüpzlK v iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe iateavükzv übtsüişğe iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v iateavükzv übtsüişğe öıhül eşbavüpzl v

05 İçindekiler

Giriş Atatürk Gemlik’te

A- Gemlik’in Konumu ve Coğrafi Yapısı 1.Jeolojik Durumu ve Depremselliği 2.Coğrafî Yapısı 3.Dağlar 4.Gemlik Suları 5.İklimi 6.Bitki Topluluğu

B-Bursa’da Kurulan En Eski Şehir Gemlik’in Tarihi-Prof. Dr. Yusuf Oğuzoğlu 1. Antik Dönemde Kios/Gemlik 2. Gemlik’te Roma Egemenliği 3. Gemlik’in Gotlar Tarafından Yağmalanması 4. Bizans Döneminde Bursa ve Gemlik 5. Gemlik’te Türk Hâkimiyeti 6. Osmanlı Denizciliği ve Tersaneleri 6.a.Gemlik İskelesi ve Tersanesi 7. Eski Gemlik’te Enfiye Tiryakileri 8.Saray’ın Narları Gemlik’ten Giderdi 9.Sanayileşme Öncesinde Tuz Üretimi ve Dağıtımı 10.Kaynaklar

C-Asri Gemlik (Gemlik Monografisi) Raif Kaplanoğlu 1.Mitolojide Gemlik 2.Gemlik’in Adının Kaynağı 3.Yönetsel Örgütlenme 4.Ulaşım 5.Gemlik’te Felaketler 06 6.Şehirleşme 7.Nüfus 8.Gemlik’e Göçler 9.Tahrirat Defterlerine Göre Gemlik’te Sosyal ve Ekonomik Yapısı 10.Gemlik’te Etnik Yapı ve Gayrimüslimler 11.Dünya Savaşı ve Çanakkale Şehitleri 12.Kurtuluş Savaşı’nda Gemlik 13.Mübadele Göçmenleri 14.Cumhuriyet Döneminde Gemlik 15.Sanayi 16.Ticaret ve Sanayi Odası 17.Madenler 18.Tarım 19.Eğitim 20.Kültür 21.Çevre Sorunları ve Sağlık 22.Seyahatnamede Gemlik 23.Tarihi ve Kültürel Varlıklar 24.Gündelik Hayat 25.Spor 26.Gemlik Ünlüleri 27.Gemlik’te Değişim 28.Gemlik’in Köyleri 29.Gemlik’te Edebiyat 30.Folklor

Kaynaklar

07 08 09 Giriş

nlü Türk şairi Veli’nin bu ufak şiiri... Zaman gazetesin- v. Philoppos tarafından Kios tahrip edilerek, halkı da satıldı. Phillippos den sevgili Mustafa Armağan eleştirerek, “hiç böyle şiir olur mu?” Kios’u, müfettişi olan I. Prusias’a çeyiz olarak hediye verdi. O da bu ken- diyor. Oysa bu şiirin 1940’larda yazıldığı yıllarda, Bursa’dan ti onardı, hatta yeniden kurarak kendi adını, yani “Prusias” adını verdi. Yalova’yaÜ doğru giden otobüsünüz, zeytin ağaçları arasından sıçraya sıçraya Olimpus’un eteklerinde kurulmuş aynı adlı diğer Prusa’dan (Bugünkü tırmandığı yokuşu aştığında, aniden karşınıza çıkan güzellik insanı büyü- Bursa’dan) ayırmak için de: ‘Deniz Üzerindeki Prusa’ denildi. lerdi. Ayaklarınızın altında uzanan Gemlik Körfezi insanı etkilememesi, insanın şaşırtmaması mümkün değildir. Selçuklular döneminde Ebu’l-Kasım tarafından Türklerin eline geçen Gemlik’te, ilk Türk tersanesi kurulmuştu. Kısa süren Türk egemenliğinden Günümüz gençlerinin bu şiiri anlamaları elbet zor. Çünkü artık, Bursa’dan sonra ikinci kez Gemlik, 1333 yılında Kara Timurtaş Paşa’nın gayretiyle Gemlik’e doğru karşınıza deniz değil, Jandarma Karakolu çıkar. “Gemlik’e fethedildi. doğru” o eski gizemli manzara büyük ölçüde azaldı. Sadece denizin manza- rası değil, Gemlik de değişti, büyüdü. Fabrikalar, iri iri evler, apartmanlar Gemlik, Bursa’daki Yıldırım Cami ve medresesine vakfedilmişti. Osmanlı yapıldı. Sahilde sıra sıra dizilmiş o güzelim Gemlik döneminde kasabanın geliri, bu vakıflara yollanır- yalıları artık yok. Balıkpazarı’ndaki Giritli ve Serezli dı. Yine ilçeye bağlı birçok köy, donanmaya her yıl kır saçlı göçmenler de azaldı. Gemlik’te yıllar içinde “Gemlik’e doğru beş bin kürek verirlerdi. Rum kasabası olduğu için çok şeyler değişti... Gemlik’te şarap mukataası vardı ki, kadı sicillerine göre Gemlik’teki şarap satışlarından devlet 2 yük Gemlik’in ilk adı Kios/Cius’tur. Gemlik, Bursa böl- denizi göreceksin akçe gelir elde etmekteydi. gesinde kurulan en eski kent olup, kuruluşu İ.Ö. 12. yüzyılına kadar uzanır. Herodot’un ünlü Tarih’inde, sakın şaşırma!..” Asil bir kenttir Gemlik. Çok şirin bir körfezin kena- bölgemizden söz edilen tek kent de Gemlik’tir. Za- rında sıra sıra dizilmiş konakları, yüzyıllardır sahilde ten kalesinden günümüze kalan bölümü, Gemlik’in ne kadar eski bir tarihi elele tutuşup piyasa eden Rum kızlarıyla, hep Bursa’nın Batı yüzünü göste- olduğunu bize göstermektedir. Kalenin yapılış biçimi, bölgedeki en eski riyordu. Kentte çok sayıda Avrupalı tüccarın yaşaması da kentin kültürünü kale olduğunu gösterir. önemli ölçüde etkiliyordu.

I. yüzyılda yaşamış Strabon’a göre Gemlik, Jason’un arkadaşı Argonot Zebercet Coşkun’un çocukluğunda, halk arasında şöyle söylendiğini ya- Cius, Kolkhis dönüşünde bu kenti kurmuş ve kendi adını vermişti. Kios zıyor: “Yanık Orhangazi, Zümrüt Yalova, Yeşil Bursa, Asri Gemlik…” kurulduktan kısa süre içinde, önemli bir ambar olarak Rum göçmenleri Gemlik’in asaleti ise önce, Rum ve Avrupalı misyonerlerden, Cumhuri- kendine çekti ve gelişti. Bundan dolayı bir Milesien kolonisi gibi tanındı. yetten sonra da özellikle Girit ve Preveze göçmenlerinden geldi. Yazarın gözlemine göre 1940’lı yıllardaki Gemlik’i şöyle yorumlanıyor: Persler, İ.Ö. 4. yüzyılda Kios’a egemen oldu. İ.Ö. 337-302 yılları arasında II. Ariobarzanes’un egemenliğine, sonra da, tüm Marmara bölgesini ele “Bereket muhacirler geliyor da yeni bir görgü görenek geliyor, onlarla bera- geçiren Lysimachos’un egemenliğine geçti. Ardından Makedonya kralı ber. Giritli kadınlar bakmaya doyulmaz danteller örüyorlar. Eskiler diyor-

10 lar ki, sobayı bile bizim köylülerimiz bu yeni gelenlerden öğrenmişler... O Ancak her şeye karşın Gemlik süratle gelişiyor. Bursa’nın iki limanından tarihte Bursa daha tutucuymuş...” biri olan Gemlik, uzun süre Mudanya’nın gölgesinde kalmıştı. Bugün ge- rek devlet limanı, gerek özel limanı ile önemli bir ekonomik potansiyel Rahmetli Av. Ali Aksoy, Gemlik Körfez’de yazdığı bir yazısında, Gemlik oluşturmakta. Hele Serbest Bölge’nin kurulmasıyla Gemlik’in önemi daha için şöyle bir öneri getirdiğini hatırlıyorum: “Gemlik’i dozerle yıkalım, da arttı. yeni baştan kuralım.” Belki çok ağır bir görüş ama yıllar içinde Gemlik’te ne kadar önemli hatalar yapıldığı hatırlatılmıştı. Nitekim deprem kuşa- Bursa’ya 30 km. uzaklıkta bulunan Gemlik, bugün artık Bursa’nın bir ğı üzerindeki kentin çamurla dolan dere yataklarında, 5-6 katlı binaların semti. Yüzlerce kişi, Gemlik’te yaşayıp, her gün Bursa’daki işine gidiyor. yapılmadı mı? Sıra sıra dizilmiş o güzelim tarihi Rum evlerinin yerine, Akşam saatleri sahilde, Rum kızları yerine, Türkiye’nin dört bir yanından şimdi ruhsuz ve soğuk beton yığınları sırıtmyor mu? Gemlik’in en önemli gelen göçmen kızları piyasa ediyor. Gemlik, her şeye karşın yine de asale- mesiresi olan o güzelim Manastır nerede? tini koruyor!..

11 Atatürk Gemlik’te

12 6 Eylül 1924 Bursa’da bulunduğu sırada, devletimizin kurucusu Cumhurbaşkanı Mus- Zeytinci Mustafa, Zeytinci Sait, Bakkal Osman, Bakkal Halit. tafa Kemal Paşa’ya, Gemlik halkı adına Dr. Ziya (Kaya) bir tebrik telgrafı (Hakimiyeti Milliye: 29 Eylül 1928. Sayı: 2596. s.1; Cumhuriyet: 1 Ekim çekmişti. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı, 5-10 Eylül tarihleri arasında, 1929. Sayı: 1580, s.1.) olasılıkla 6 Eylül günü Gemlik’e kısa bir gezi yaptı. Önce Mudanya’ya, ora- Gemlik Esnafının Telgrafına Cevabı dan da “Söğütlü” gemisiyle Gemlik’e gelip akşama kadar Gemlik’te kaldı. Ankara: 27.9.1928 Akşama da Bursa’ya gedi döndü. Gemlik: 4 Ekim 1925 Gazozcu Haydar, Tuhafiyeci Yahya, Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa, Bursa gezisi sırasında Dr. Ziya Kaya Zahireci İsmail, Bekir Ali, Adil ve Hasan, başkanlığında bir kurul, kendisini ziyaret etti. Saat 17.00’de, Çekirge’deki Hüseyin, Zürradan Ethem, Zeytinci Mustafa, köşkünde yapılan bu ziyarette, Atatürk Gemlik’e devet edildi. 4 Ekim Sait, Bakkal Osman ve Halit Efendilere 1925 tarihinde Mustafa Kemal Paşa, bir günlük Gemlik’e bir gezi yaptı. Okuma ve yazmayı bir haftada öğrenmek gayretini gösterdiğinizden mem- Reisicumhur Hazretleri, Bursa’dan Hareketle saat 13.30 da Gemlik’e geldi. nun oldum, tebrik ederim. İlçe merkezine bir saat uzaklıkta Kaymakam ve Belediye Reisi ve Gemlik Arabî ve Farisî kelimelerde (k) ve (g)’nin önlerine (h) gelmesi meselesiyle girişinde Ali Sait ile Ali Hikmet Paşalar, Bursa Valisi, Fırka Kumandanı, zihinlerinizi işgal ve teşviş etmeyiniz. Cumhuriyet Halk Fırkası ilerigelenleri ve binlerce halk tarafından Tespit edilmekte olan lügat, bunu arzunuz veçhile hal edecektir, efendim. karşılandı. Doğruca Belediye Dairesine geçti. Burada ilçe memurları ve Reisicumhur Gazi M. Kemal Halk Fırkası üyelerini kabul etti. (Hakimiyeti Milliye: 29 Eylül 1923, Sayı; 2595, s.1; Cumhuriyet: 1 Ekim 1928) Saat 14.00’te Askeri dairede. Belediye’nin şerefine verdiği ziyafete katıldı. Saat 15.20 de Halk Fırkası binasını ziyaret etti. Saat 16.00 da otomobile 20 Ocak 1933 Cuma günü biinerek binlerce halkın sürekli alkışları arasında hareketle ve 16.30 da Menemen’de Kubilay’ın şehit edilmesinden bir yıl sonra, 1932 sonlarında, Bursa’ya döndü. (Hakimiyeti Milliye: 8 Ekim 1925, Sayı: 1547. s.1) Ezan’ın Türkçe okunması ve Kâmet’in Türkçe verilmesi uygulamasına; hatta namaz surelerinin Türkçe okunması denemelerine başlanmıştı. An- Gemlik Esnafının Atatürk’e Telgrafı cak 18 Aralık 1932 günü, Bursa’da bir camide, Türkçe ibadete karşı küçük Gemlik’ten bir kısım esnaf Atatürk’e bir telgraf gönderdi. Telgraf şöyleydi: bir gösteri yapıldı. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, bu olayın Gemlik: 24.9.1928 hemen üzerine gitmeye karar verdi. Bir yurt gezisinin devamı olarak, 17 Ocak 1933 günü Derince’den Gülcemal vapuruyla Mudanya’ya ve oradan Ankara’da Sevgili Gazi Babamıza da Bursa’ya geldi. 19 Ocak’ta ilkin Çelik Palas inşaatını denetledi, sonra Yeni Türk harfleriyle yaptığınız büyük inkılâba minnetle müteşekkiriz. Hiç Vali Fatin Bey’le (Güvendiren) birlikte Gemlik’e giderek zeytin üreticiler- okuyup yazma bilmeden yeni harflerle bir hafta zarfında okuma yazma inin sorunlarını dinledi. öğrendik. Son tâdilat hasebiyle bu inkılâbı tahkim buyurdunuz. Ancak, k (ka), k (ke) harfleri bizi şaşırtıyor. Buna da bir çare bulmak suretiyle bütün “Reisicumhur Hazretleri, beraberinde İktisat Vekili Celâl Bey olduğu milleti bu müşkülden de kurtarırsanız, bütün Türkler, pek az bir zamanda halde bugün otomobille saat 12.00’de Bursa’dan Gemlik’e hareket etti. okuryazar olacaklardır. Gemlik’te Tepederbent’te bir heyet tarafından karşılandı. Saat 13.30’da iskelede kendisini alkışlamak için toplanan halkın “Yaşa! Var ol! Yaşa, Ulu Cüretimizi hürmet ve muhabbetlerimize bağışlamanızı istirham eyleriz, Gazi!” sesleri arasında Maltepe Vapuruna bindi ve Gülcemal Vapuruna Sevgili Gazi Babamız. geçti. Gülcemal Vapuru saat 15.00’te Bandırma’ya hareket etti.” Gazozcu Haydar, Tuhafiyeci Yahya, Zahireci İsmail, Zurradan Hüseyin, (BCA, 2.11..6, Dos: 354, Fon: 30..10.0.0) Zahireci Adil, Zahireci Bekir Ali, Zahireci Hasan, Zurradan Ethem,

Atatürk Gemlik’te 13 4 Mayıs 1934 Cuma günü Yalova’da dinlenmekte olan Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, 4 “1.2.1938 Mayıs 1934 tarihinde, sabah saat sekizde, beraberinde Başbakan İsmet Sümerbank Sunğipek Fabrikası’nın ziyaretinden duyduğum bahtiyarlık Paşa (İnönü) olduğu halde Gemlik’e geldi. Gemlikliler Atatürk’ü büyük gösterilerle karşıladı. Bir süre yurttaşlarla söyleşide bulunduktan sonra aynı büyüktür. Bu değerli kurumun millet için kutlu olmasını dilerim. gün Bursa’ya geri gitti. Burada da bir süre dinlenerek ilgililerle görüştükten K. Atatürk” sonra, saat 16.00’da otomobille Gemlik üzerinden Yalova’ya döndü. Atatürk, fabrikayı gezdikten sonra saat 15.15’te Bursa’ya hareket etti.

9-11 Ağustos 1934 Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal, 30 Temmuz 1934 günü, Ertuğrul yatıyla Marmara’da yaptığı bir gezi sırasında Armutlu İskele Mahallesi’nde karaya çıkarak çevreyi dolaştı. Bunun üzerine Atatürk, Bursa Valisi Fazlı Bey’e (Güleç) birkaç gün sonra Armutlu kaplıcalarında konuk olmak istediğini söylemiş. Daha sonra 9 Ağustos 1934 tarihinde, o yıllarda Gemlik’e bağlı olan Armutlu’ya gelen Cumhurbaşkanı, 11 Ağustos’a değin kaplıca otelin- de kaldı. Daha sonra Ertuğrul yatıyla Yalova’ya döndü.

1-3 Şubat 1938 Gemlik’teki Sunğipek ve Bursa’daki Merinos fabrikalarının açılış törenleri- nin yapılacağı günler önceden saptanmış ve duyurular yapılmıştı. Atatürk, hastalığının pek de izin vermemesine karşın, yapılmasında özel katkıları olan ve adlarını bizzat kendisinin koymuş olduğu bu iki fabrikanın onur gününde bulunmak istedi. Oysa bu tarihte Atatürk’e yapılan sağlık kont- rollerinde siroz hastalığı teşhisi konulmuştu. Ancak bu sıkıntılı günlerde bile yurt gezilerini sürdürmekteydi.

Yalova’da Termal Oteli’nde dinlenen Cumhurbaşkanı Atatürk, 1 Şubat 1938 günü Yalova’dan hareket etti. Beraberinde Başbakan Celal Bayar, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, Bayındırlık Bakanı Ali Çetinkaya, Ekonomi Bakanı Şakir Kesebir, Orgeneral Fahrettin Altay ve Emekli General Ali Fuat Cebesoy vardı. Önce Orhangazi’ye uğrayarak, burada halkla kısa bir görüşme yaptı. Öğle yemeğinden sonra saat 13.30’da, Gemlik’e hareket edildi. Saat 14.50’de ilçe girişinde toplanan halk tarafından karşılanandı. Atatürk, yollara dökülen haik tarafından hararetle selâmlandı. Gemlikli- ler, Büyük Şefi şehir girişinde büyük tezahüratla karşıladılar ve hararetle selâmladılar. Daha sonra eski tersanenin bulunduğu yerde yapılmış olan Sunğipek Fabrikası’na gitti. Atatürk, önce fabrikanın açılışını yaptı, ardın- dan, üretimin çeşitli aşamalarını izledi. Daha sonra “şeref defterine” şunları yazdı:

14 Atatürk Gemlik’te 15 A

Gemlik’in Konumu ve Coğrafi Yapısı

16 emlik’in batısında Mudanya, güneyinde Bursa, doğusunda düzlüğü ikiye bölmüş vaziyettedir. Bursa-Yalova yolu güzergâhında olan İznik Gölü ve kuzeyinde Orhangazi ilçesi bulunur. Gemlik, ova, Karsak Boğazı’na kadar hem derenin kıvrıntıları ile hafif bir yükselme Marmara’nın en güzel ve şirin kasabalarından, aynı zamanda işlek gösterir, hem de yavaş yavaş daralır. Ova, Karsak Karakolu mevkiinde bir- Giskelelerinden biri olup her bakımdan modern bir ilçe halindedir. Gittikçe birine kol uzatan iki dağın çıkıntılarıyla ani olarak kesilir. yükselen sırtların eteğinde ve denize doğru alçalan hafif eğimli bir arazi 1946 yılında yayınlanan bir kitapta Gemlik için şunlar yazılmıştır: üzerinde kurulan Gemlik, son 30 yılda tüm ovaya yayılmıştır. “Marmara’nın bir köşesini süsleyen kasabanın evleri umumiyetle sahile Bursa’nın 30 kilometre kuzey batısında bulunan Gemlik, Marmara sıralanmıştır. İçlerinde 4 ve 5 katlıları da bulunan bu evlerin en güzelleri Denizi’nin en sakin kıyısında kurulmuştur. Bursa İline bağlı olan ilçe, 19 limana bakan kısımda toplanmıştır. Beyaz badanalı ve tamamıyla kiremitle derece 13 dakika doğu meridyeni ile 40 derece 12 dakika kuzey enlemle- örtülü olan evlerin sahil boyunca bir sıra inci gibi dizilişleri, insana İstan- ri üzerindedir. Doğusunda Katırlı Dağları ve Orhangazi, batısı Marmara bul Boğazı’ndan bir köşeyi hatırlatır. Doğanın yurdumuzun bu parçasına Denizi ve Gemlik Körfezi, kuzeyinde Samanlı Dağları, güneyinde ise alçak bahşettiği müstesna güzelliğe insan elinin da onarıcı ve yapıcı emeğini ilave tepelerle Bursa yer almaktadır. Gemlik’in batısı, Marmara’nın daima sakin edersek, Gemlik’in taşıdığı değeri anlamakta güçlük çekmeyiz.” (Orkun olan mavi sularına doğru açıktır. Kıyıdan başlayarak doğu istikametinde 1947) 60 yıl önceki Gemlik’in bu fantastik manzarası bugün büyük ölçüde uzanan 3-4 kilometre uzunluğunda ve 2-3 kilometre genişliğinde bulunan zedelenmiştir. ova, Gemlik’in tek düzlüğüdür. İznik gölünden gelen ufak, Sazlıdere bu

Gemlik’in Konumu ve Coğrafi Yapısı 17 1. Jeolojik Durumu ve Depremselliği Gemlik körfezi, 4. Zaman’ın sonlarında oluşmuştur. Bir çöküntü alanı Yağmur sularının aşındırdığı ufak oyuklar zamanla büyüyerek yamacın olup, Gemlik’in iç kısmında denize dökülen ve buna katılan İznik Gölü birçok yerlerinde yarıklar ve daracık vadiler meydana getirmiştir. Aşağıya çukurluğu ile içerilere kadar uzanır. Gemlik’in jeolojik oluşumu açısından doğru indikçe yayılan bu vadilerde yalı köyleri adı verilen Küçükkumla, eski ve yeni kayaçlardan ibaret olup uzun süre aşınmalara, çöküntülere ve Karacaali, Kapaklı, Fıstıklı, Narlı ve Armutlu gibi iskân noktaları kurul- kaymalara maruz kalmıştır. Gemlik körfezi genellikle sakin ve dalgasızdır. muştur. Köylerin bulunduğu yerler, Samanlı Dağları’nın yamaçlarından İznik Gölü’nden çıkan Karsak Deresi, taşıdığı alüvyonlarla binlerce yılda inen derelerin aşındırdığı çeşitli şekillerde ufak vadilerdir. Küçükkumla oluşmuş Gemlik Ovası, yumuşak zeminli olup fay üzerindedir. Uludağ’dan İskelesi’nden Gemlik’e doğru uzanan kıyı birçok yerlerde sert kayalıklarla ayrılan damarların batıya doğru uzanan silsileleri üzerinde bulunan Gem- arasında bulunan Hasanağa köyü ile Yanık Manastır girintisi, en sahilin lik arazisini daha çok karışık bir duruma sokmuştur. Yakın zamanlardaki güzel kumsallarını oluşturmuştur (Orkun 1947). sarsıntılar, Marmara kıyılarında bazı çökmelere ve kaymalara neden ol- muştur. Bu çöküntülerden ikisi kıyılarda, diğer ikisi de bunların doğrul- 2. Coğrafî Yapısı tusu üzerinde iç kısımda olmak üzere, dördü de önemlidir. Kıyıdakiler Gemlik ilçesinin, güneyinde Bursa merkez Osmangazi, Yıldırım ilçeleriyle İzmit ve Gemlik körfezlerini, içerdekiler ise Sapanca ile İznik gölleri gibi Kestel ilçesi, batısında Mudanya, doğusunda Yenişehir ve Orhangazi ilçe- denizden ayrılan fayları oluşturur. Vaktiyle İznik Gölü’ne kadar uzanmış leri, kuzeyinde de Yalova ili ile çevrelenmiştir. Gemlik şehri ise, Bursa’ya 29 olan Marmara; Gemlik topraklarının büyük bir kısmını suları altında bu- kilometre uzaklıkta olup 29 derece 8 dakika doğu boylamıyla, 40 derece lunduruyordu. Gemlik Ovası’nın bir metre derinliğinde kum tabakaları- 26 dakika kuzey enleminin kesişme noktası çevresinde yer alır. İlçe top- nın görülmesi, önceleri ovanın da sular altında olduğunu göstermektedir. raklarının yüzölçümü 413 km2’dir. 1987 yılında yüzölçümü 760 Km2’ydi. Gerek Samanlı yamaçlarında ve gerekse Katırlı sırtlarında deniz hayvanları Kuzeyden Samanlı; güneyden Katırlı Dağlarının batıya doğru uzanan fosillerinin bulunması, bu dağların Neojenden önceki devirlerde de suların damarları Gemlik Ovası’nı kapalı bir havza şekline sokmuştur. Boğazın altında kaldığını açıkça gösterir. Tersiyer ortalarında deniz seviyesine ya- arkasında kalan yüzey, Orhangazi ilçesine doğru hafif eğimli olup tarım kın bulunan ve kısmen deniz altında kalan bütün Anadolu’muzla birlikte alanları yer alır. Bu yörenin güneyinden Katırlı Dağları, dik yamaç ve siv- Gemlik de Neojen’den sonra denizlerden kurtulmuştur. Organik alanlar, ri doruklar ile birdenbire yükselir. Katırlı’dan ayrılan kolların bir kısmı ilçede önemli alanlar kaplamaktadır. Çoğu kilsi olan bu tabakaların zengin körfeze, diğerleri de güneye ve doğuya doğru uzar. Körfez istikametinde damarları Bursa yönüne düşen kısımla, Samanlı eteklerinde bulunur. gelen kollar, Karsak, Umurbey ve Engürücük köyleriyle alçak tepeler yer alır. Bazı yerlerde dar boğazlar, bazı yerlerde ise kapalı vadiler meydana getiren bu dağlar birbirine paralel olarak, Tuzla Çiftliği’ne kadar uzanır. Umurbey’den itibaren giderek alçalan tepeler, Kurtul ile Gençali köyleri- nin yüksek tepelerini oluşturur. Katırlı’dan itibaren dağlar güneye ve doğuya doğru uzanarak, karışık bir yüzey şekli almasına neden olur. Bir taraftan Gemiç Dağları’na, diğer ta- raftan da Bozören tepelerine kadar giden Katırlı Dağları, buradan Gemlik sınırını geçerek Bursa topraklarına ulaşır. Gemlik-Bursa yolunun geçtiği bölümdeki yüzey şekli, doğuya nazaran daha karışık bir durumdadır. Katırlı sırtları; Kavakdibi/Adliye köyü ya- kınında Yumurta Tepe’yi; Umurbey köyünün bulunduğu yerde Aytepe’yi ve Engürücük köyünün güneyinde de Hisar Tepe’yi meydana getirir. En- gürücük ile Gençali köyü arasında kalan Kocadere’nin aşındırma ve birik- tirmesiyle meydana gelen geniş bir düzlük vardır. Bu düzlüğün uzantısı olan Tuzla Çiftliği, Sazlıdere’nin suladığı Gemlik Ovası’nın 5-6 misli bü-

18 Gemlik’in Konumu ve Coğrafi Yapısı yüklüğündedir. Kurşunlu köyü ile Gençali tepelerinin eteklerinden başla- yan Tuzla Çiftliği, sahil boyunu takip ederek eski Tuzla madeni ve Gölova düzlüğünü de içine alır. Kıyıdan itibaren içeriye doğru hafif bir yükselme gösterip Engürücük’te yükseltiler artar. Tuzla Çiftliği’nde verimli toprakla- rı ve bol otlaklar ile tarım alanları yer almaktadır. Engürücük köyünden Bursa sınırına kadar olan bölgedeki yüzey şekli ise dar vadiler ile birbirini kesen küçük tepeler, az eğimli dağlardan ibaret- tir. Bir kısım yerlerde derelerin aşındırması ile meydana gelen dar vadiler görülür. Tepederbent adı verilen noktanın güneyinde yüksek tepeler yer alır. Rakımı 700 metreyi bulan bu mıntıkadaki dağların yamaçlarında bazı heyelan ve çöküntüler vardır. Kavakdibi köyü kuzeyinden geçerek yine Bursa yönünde devam eden sıradağlar da aynı şekilde küçük derelerin ve boğazların kesintileriyle Katırlı, Hamidiye, Feyziye ve Ericek’e kadar varır. Güney bölgesinde ise egemen olan yüzey şekli daha çok yaylalar yer al- Körfez sularının en sığ yerleri 1-10 metre, en derin noktaları da 35-60 maktadır. Bazen birbirine paralel duran dağlar, bazen da dikine kesişir. metre arasındadır.” (Orkun 1947) Dağların arasında, suların oyduğu derin vadilerle, çökmeyle meydana ge- len çukurlar bulunur. 3. Dağlar Gemlik Körfezi: Samanlı Dağlarının oluşturduğu Bozburun’un güneyinde Gemlik, Samanlı Dağları’nın denize doğru ilerlemesiyle meydana getir- Gemlik Körfezi bulunur. Körfez, Katırlı ve Samanlı Dağları arasında İzmit dikleri geniş bir körfezin sonundadır. Körfez, Katırlı ve Samanlı Dağları Körfezi’ne paralel bir depresyon bölgesidir. Adapazarı’ndan gelen ve İznik arasında İzmit Körfezi’ne paralel bir depresyondur. Gemlik, Marmara De- Gölü’nden geçen fay hattının oluşturduğu çöküntüyle oluşmuş Gemlik nizinin sakin bir kıyısında, üç tarafı sıradağlarla kuşatılmıştır. Yalnız batısı Körfezi’nde oldukça geniş kıyıları vardır. Üç tarafı dağlarla çevrili bulunan Marmara Denizine doğru açıktır. İznik Gölü’nden gelen Karsak Deresi bu körfezin uzunluğu 17 ve genişliği de 5 mil kadardır. Bozburun’un kuze- Gemlik’i ikiye bölmüştür. Kuzeyden Samanlı Dağlarıyla, güneyden Katırlı yinde Arnavutluk civarından başlayarak Bandırma Körfezi’nin doğusunda Dağlarının batıya doğru uzantıları Gemlik Körfezini kapalı bir havza ha- bulunan Yenice köyüne kadar uzanan bu kıyıların uzunluğu ortalama 135 line sokmuştur. Gemlik Körfezi’nde Göztepe Burnu, Kapaklı Burnu, Sarı km kadardır. Bu körfezin her tarafı dağlarla ve fundalıklarla çevrilmiştir. Burun ve Manastır Burnu gibi girintiler vardır. Sahile yakın ve sahilde birçok küçük köyler vardır. Körfezin çevresi çok verimli olan arazi zeytin ağaçları ile kaplıdır. Batı rüzgârlarına açık olup her tarafı derindir. “Eski Tersane adı verilen ve bugün Sunğipek Fabrikası’nın kurulduğu yer olan körfezin güney tarafı da hemen kemen karşısındaki sahilin ay- nısıdır. Harmankaya, Çukurdere ve Kırkpınar’a kadar kıyılar böyle sü- rer. Kırkpınar’dan sonra sahil Tuzla Çiftliği’ne ait eski tuz madenleri ile Çiftlikburnu’na kadar düz ve kumsaldır. Tuzla Burnu’ndan itibaren deniz boyu Kurşunlu yakınlarına varıncaya kadar düzdür. Gemlik körfezi genel- likle sakin ve dalgasızdır. Körfezin daima sakin olmasını sağlayan karşılıklı iki burundan birisi, Samanlı Dağları’ndan ayrılan kolun meydana getirdiği Kapaklı Burnu, diğeri ise Tuzla Çiftliği burnudur. Gemlik körfezi bu ne- denle adeta bir havuza benzer. Asırlarca birçok ulusların gemilerine sığı- nak olan bu şirin körfez, sessiz sularıyla bakanların gözlerini okşamaktadır.

Gemlik’in Konumu ve Coğrafi Yapısı 19 İzmit körfezinde Yalova’ya yakın, Bozburun’dan 25 Km. kuzeydoğu- Bu dağın deniz tarafında, Göztepe Burunu, Kapaklı Burunu, Sarı Burun da Arnavutköy civarından başlar. Bu kısım çok girintili ve çıkıntılıdır. ve Manastır Burunu oluşmuştur. (Orkun 1947) Keçikaya’dan Bozburun’a, oradan doğuya Gemlik körfezine döner. Kör- fez kuzey kıyısında Armutlu bucağı limandır, şiddetli lodos fırtınası es- 3.b.Katırlı Dağları tiği ve denizin çok kaba dalgalı zamanlarında vapurlar burada barınırlar. Güneydeki Katırlı uzantısı masif silsileler önce Umurbey, Adliye, Mura- Armutlu’dan doğuya doğru, Gemlik körfezinin kuzey kıyısında Kapaklı, doba, Katırlı, Şükriye, Fındıcak köylerinin bulunduğu, ilçenin güneydo- Narlı, Karacaali köyleri vardır. Bu köyler arası çok güzel kumsallar, plâj ğusundaki engebeli kesimleri oluşturur. Yumurtatepe, Aytepe ve Hisar yerleridir. Fıstıklı bunlardan biridir. tepe bu kesimin başlıca yükseltileridir. Silsile batıya doğru alçalarak devam Kıyı, Gemlik’ten batıya dönüp Tuzla Çiftliği’nde (Gemsas Plajı) küçük eder; burada Kocadere’nin taşıdığı alüvyonlar, Tuzla çiftliğine doğru ge- bir burun verir. Gençali köyüne döner. Bu arada Katırlı Dağı’ndan gelen nişleyerek uzanan ovayı meydana getirir. Batıya doğru Mudanya Dağları Parmaklar deresi denize dökülür. Sonra kıyı girinti ve çıkıntılarla batıya adıyla devam eden silsile, Kurşunlu’yu güneyden dik yamaçlarıyla kuşatır Bandırma’ya kadar uzanır. ve Altıntaş’tan itibaren Mu-Mu danya sınırlarına girer. KaKa- 3.a.Samanlı Dağları tırlı Dağları’nın yüksekliği İznik Gölü’nün kuzeyinde, 1000 metreye kadar yükyük- doğu-batı doğrultusun- selir. Bu sıradağların en da uzanan bölgenin ikinci yüksek noktaları Karlık, dağ silsilesidir. Antik dö- Taz, Samanlı, Benli, Fledar nemde adı, Arganthonion/ dağlarıdır. Argantonios’tur. Bu dağın İznik Gölü’nün güneyinde, en yüksek yeri, 1600 m yük- doğu-batı yönünde uzanan seklikteki Keltepe’dir. İzmit bu dağların en yüksek yeri Körfezi ile Gemlik Körfezi 1.283 metredir. İznik gögö- arasında yer alan bugün- lünün güneyini kaplayan kü Samanlı Dağları’nın bu dağ; doğuda, İznik- eski adıdır. İ.Ö. devirlerde Yenişehir arasında Avdan Strabon’un ünlü Coğraf- Dağı adını alır. Dağ adını, ya kitabında bu adla anı- üzerinde bulunan Katırlı lır. Gümüş veya parıltılı, köyünden almıştır. Ancak ışıldayan anlamından gel- günümüzde bu dağlara mektedir. Dağın üzerinde daha çok Gürle veya Gemiç Makilos ateş evi bulunması nedeniyle bu adı almış olmalıdır. Akdeniz’den Dağı denilmektedir. Dağın en yüksek tepesi, Gürle köyünün hemen üs- ’a kadar uzayan ateş haberleşmesinin son durağı olan Makilos ateş tünde bulunan Üçkayalar Tepesidir. Görünümü çok güzeldir. Kurban da- evi, bu dağın üzerinde idi. İstanbul’daki Saray’dan bu dağda yanan işaret ğının güney yamacında yer alır. Asıl kitle, gölün güneyinden batıya uzanır. ateşi görünüp okunurdu. Byzantion’lu Etien’e göre ise, bu dağ, Rhesus’un Müşküle, Dutluca, Karsak köyleri yamaçlarındadır. Dağ kitlesi Gemlik’in eşi Argontonius’un adı verilmiş. güneydoğusundaki Umurbey köyünden Üniversite yerleşkesinin olduğu Gemlik’in kuzeyini örten Samanlı Dağları, diğer bölgelere göre oldukça körfezin güney sırtlarına ulaşır. Buradan itibaren Mudanya Dağları adı- istikrarlıdır. Orhangazi ile Yalova sınırı üzerinden başlayan Samanlı silsi- nı alır. Dağın kuzey yüzü zeytinlik, yüksekleri her çeşit ağaçlı ormandır. lesi, Bozburun’a kadar arasız devam eder. Samanlı Dağları’nın ortalama Güney yüzü Bursa ovasına bakar. Meyvelik ormanlarla kaplıdır. Uludağ- yüksekliği 600 metre kadardır. Tek başına yükselen Duman Dağı 800 m, Katırlı arasında da bir dizi doğudan batı istikametine uzanır, aralarındaki Delmece Dağ 809 m. Karlık Dağı 800 m, Taz Dağı 930 m. rakımındadır. küçük sırtlarla birbirinden ayrıldığı için ayrı adlar alırlar.

20 Gemlik’in Konumu ve Coğrafi Yapısı 4. Gemlik Suları Gemlik’te akarsular az ve akışları düzensizdir. En önemli akarsu, İznik metre güneyinden körfeze dökülür. Kavuşum noktasını sürüklediği top- Gölü’nün batı kenarındaki plaj kumu ve çakılları arasından süzülen suları raklar sürekli denizi doldurmaktadır. Derenin ağzından 50 metre kuzeyde toplayarak Körfez’e boşaltan; bu arada Samanlı ve Katırlı yamaçlarından bulunan iskelenin de direklerini bu döküntü yüzünden sık sık değiştiril- gelen irili ufaklı derelerin sularını da toplayan Karsak deresidir. Bu dere, mişti. Çünkü sürüklediği toprakları iskelenin bulunduğu taraf sürekli bir Değirmen yöresinden batıya doğru açılan bir kanalla ikiye ayrılmıştır. Ana bataklık haline getiriyordu. kol niteliğindeki kanal, güneyde Gemlik girişinde denize ulaşırken; kuzey- Samanlı Dağları’nın körfeze bakan eğimlerinde bir kaç dere vardır. Bunları den akan ikincil kol Çarşı Deresi (Sazlıdere) adını alır. Samanlı eteklerin- genel olarak ikiye ayırmak mümkündür. Birinci bölüm Kapaklı Burnu’na den gelen ve yağmur mevsimleri dışında kuruyan Çakal Deresiyle, Ilıcaksu kadar devam eden yamaçlardaki suları toplayan derelerdir. Bunlardan deresinin sularını toplayıp Gemlik içinden geçerek Körfez’e dökülür. Çarşı önemlileri Küçükkumla, Büyük Kumla ve Kapaklı köylerinin bulunduğu Deresi’yle Karsak deresi vadisi son yıllarda düzenlenerek olası taşkınlar ön- vadilerdeki sulardır. İkinci kısımdakiler ise Bozburun’a doğru gittikçe daha lenmiştir. Kestanedibi ve evkaf suyu şehirde kullanılıyordu. Gemlik’e 10 geniş bir bölgenin sularını toplayan Fıstıklı, Oğulcuk ve Armutlu sularıdır. kilometre Samanlı Dağları’nın körfeze bakan yamaçlarında, Sulucak adını Bu derelerin hemen hepsinin suyu sonbahar ile kışın akar durumdadır. taşıyan bir kaynak suyu daha vardır. Yalnız Armutlu Deresi, Armutlu kaplıcalarından gelen bir kolla beslendiği Gemlik havzasında çok fazla dere bulunmaz. Gemlik Körfezi’nin kuze- için diğerlerine göre su seviyesini kısmen korurdu. yinde bulunan Kumla Deresi dışında, Gemlik Körfezi’nin İznik Gölü ile Bursa yönüne düşen güney bölümünde ise Engürücük köyünün biraz bağlantısını oluşturan Göl Dere vardır. Göl Dere’nin antik dönemdeki adı ilerisinden Kocadere adıyla bir su geçer. Katırlı Dağları’ndan çıkarı kay- Kius idi. Bu dere, düzenli olarak akmadığı için derenin her iki ayağında naklarla, yağmur birikintilerinden gelen kolların beslediği bu dere, Tuzla bataklık oluşmaktaydı. Bu nedenle Göl Dere’nin İznik ayağı temizlenerek Çiftliği’nin ortasından geçer. Koca Dere’den Engürücük köyüne ayrılan bu açılması için I. Dünya Savaşı sırasında bir girişim yapılmıştı. Bu Gem- dere, yağış mevsiminde suyu çoğaldığı için, yıllar önce iki taşlı bir un fabri- lik arazisi, akarsuları ve kaynak bakımından nispeten fakirdir. Düzenli bir kası kurulmuştu. Yağmurların yoğunlaştığı zamanlarda bu dere de yatağına akım rejimine tabi olmayan derelerin çoğu yağmur ve kaynak sular ile bes- sığamayarak taşıp, sel baskınına neden olurdu. Bursa-Gemlik yolu da bu lenmektedir. Dağlar arasına sıkışan vadilerle kıyı düzlüklerinde görülen bir dere üzerinden geçmektedir. kaç dereden başka önemli su yataklarına rastlanamaz. Yaz aylarında dere- Kavakdibi köyü yakınında kayalar arasından bir maden suyu kaynamakta- lerin tümü kuruyarak yerlerini kumlara bırakır. Zayıf kaynaklardan gelen dır. Ancak bu güne kadar ciddi bir tahlili yapılmadığından, bu su hakkın- kolların birleştiği ufak çaylar da çoğu kez birleşme noktalarına varmadan da geniş bilgi yoktur. Yalnız halk arasında solucan dökmeğe ve böbrekleri buharlaşarak kaybolurlar. Kasaba sınırları içinde bulunan akarsuların en temizlemeğe yaradığı söylenmektedir. önemlisi şehir içinden geçen Sazlıdere olup bir bölümünün üzeri kapalıdır İznik Gölü’nden gelen küçük bir kolla, etrafındaki yamaçlardan inen ufak Gemlik ilçesi sınırları içinde Samanlı dağları Naldöken tepesi eteklerinden sızıntıların beslediği Sazlı dere yağmur mevsiminde bol su taşır. İlkbahar- doğan Büyükkumla Deresi, Büyükkumla’dan geçip Marmara Denizi’ne da geniş bir alanın sularını toplayan bu dere bazen yatağına sığmaz olur. döküler. Derenin, yaz aylarında suyu çok azalır. Uzunluğu 9.150 km, yıl- Civardaki dağlara devamlı yağan yağmurların suları bu derenin yatağında lık ortalama debisi 0.271 metredir. Denize dökülmeden önce, çeşitli evsel toplanır. Artan sulara dar gelen yatağından taşarak civarındaki araziyi teh- atıklarla kirletilmektedir (Orkun 1947). likeye sokar. 1943 yılı Haziran ayında yağan bol yağmurlar sonunda büyük Karsak Boğazı: İznik Gölü ile Gemlik Körfezi arasında, Samanlı ile Gemiç taşmalar görülmüştü. O tarihte dere güzergâhında bulunan bütün bağ, Dağları arasında, derin ve uzun bir vadidir. Yaklaşık 8 km uzunluğunda- bahçe ve tarlaları hatta bazı köylerin evlerini sürükleyerek büyük zararlara dır. Vadinin dibinde, İznik Gölü’nün ayağından gelip, Gemlik Körfezi’ne neden oldu. Bu felâketten sonra halkın yardım ve çalışmalarıyla derenin akan Karsak deresi akmaktadır. Eskiden bu boğaz, çok önemli bir geçit yatağı genişletildi. Gemlik ovasının bitkilerine hayat veren Sazlıdere, Ha- yeri olup, boğazı koruyan derbentçiler bulunmaktaydı. 1097 yılında Haç- ziran ayından sonra suyunu azaltır. Sonbaharda yağmurların başlamasıyla lılar, İznik’i kuşatmak için bu boğazdan 100 parça gemiyi bir gecede İznik tekrar suları çoğalır. Kenarında önceleri üç değirmen vardı. Dere kasaba Gölü’ne geçirmişlerdi. Boğazın Orhangazi girişinde, 1960’lı yıllara kadar içeriden geçerek Belediye binasının arkasında eski Gemlik İskelesi’nin 50 bir Karakol bulunmaktaydı.

Gemlik’in Konumu ve Coğrafi Yapısı 21 5. İklimi 6. Bitki Topluluğu emlik’in iklimi tamamıyla Akdeniz ikliminin özelliklerini taşır. Ge- üzey şekilleri bakımından sıradağları, kapalı vadileri ve daracık alanla- Gnel olarak yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlı geçer. Denizin Yra sıkışan ovaları bulunan bitki örtüsü, bu araziye uymuştur. İklimin etkisi nedeniyle kışları oldukça ılıman geçmektedir. Kuzey rüzgârlarına etkisi nedeniyle Gemlik zengin bir bitki topluluğuna sahiptir. Gemlik’te karşı Samanlı Dağları ile kapalı bulunan Gemlik’te yılın hiç bir ayında doğal bitki örtüsü Akdeniz bitkileri olan makilerdir. Zeytin, defne vb. kı- sıcaklık devamlı olarak sıfırın altında uzun süreli olarak durmaz. Yalnız şın da yeşil kalabilen boyu bir-kaç metreyi geçmeyen ağaç ve fundalıklar Ocak ile Şubat aylarında, bir kaç gün ısı sıfırın altına düşer. En soğuk vardır. Bu iklime uygun en önemli ürün olan zeytin ağacı, Gemlik bölge- günlerde eksi 4’ü ancak bulur. Diğer kış günlerinde de ısı sıfırın üstünde sinde en yaygın biçiminde bulunmaktadır. Deniz kıyılarına kadar uzanan seyreder. Marttan itibaren günlük ısı mütemadiyen artıya doğru yükselir. vadilerin neredeyse tamamı zeytin ağaçları ile kaplıdır. Yaz mevsiminde gündüzleri 25-30 derece arasındadır. Sabaha karşı hafif Samanlı Dağları ise büyük ölçüde ormanlarla kaplıdır. Özellikle de Beşkar- bir serinlik düşse de güneş doğduktan sonra tekrar 20 derecenin üstüne deşler mevkisinde bulunan ormanlar oldukça gürdür. Gemlik ormanların- çıkar. İzotermler incelendiğinde Gemlik’te yılın 12 ayının hiç birinde su- da genellikle gürgen, nadiren meşe ve çam ağacı bulunmaktadır. yun donmasını devamlı tutacak soğuklar olmadığı tespit edilmiştir. Yıllık ısı ortalaması 10-12 aylık ortalamalar yazın 18-20, kışın ise 2- 4 derece arasında olduğu görülmüştür. Gemlik’te yıllık yağış ortalaması 700-800 milimetredir. Eylülden sonra başlayan yağmurlar en çok kış aylarında yağar. Mayıs ayından sonra yağış pek görülmez. Yağış grafikleri incelendiğinde, sonbahardan itibaren ya- ğışların çoğaldığı, kış sonlarında ise azaldığı görülür. Yağmurlar daha çok güneybatıdan gelmektedir. Deniz kenarında olan Gemlik’te fazla rutubet yoktur. Gemlik’te karın ömrü 2-3 günden fazla sürmez. Daha çok Ocak ve Şubat aylarında yağar. Ova ve şehirde kar yılda bir kaç yerde tutmaktadır. Etrafının dağlarla çevrili bulunması, şiddetli rüzgârların esmesine en- gel olmuştur. Genellikle yağmurdan önce başlayan batı rüzgârları deniz tarafından gelir. Pek az olarak esen kuzey rüzgârları, Katırlı ile Samanlı Dağları’nın birleşme noktası olan Karsak boğazından geçer. İlkbaharda ise lodos yaygın olarak eserken, yaz aylarında, öğleden sonra “imbat” ve “rumeli” adı verilen rüzgârlar esmektedir. Sonbahar ve kış aylarında ise daha çok karayel, poyraz ve yıldız gibi sert rüzgârlar esmektedir. Yazın sı- cak günlerinde, genellikle saat 16’dan sonra denizden karaya esen tatlı bir rüzgâr esmektedir. Bu rüzgâr, gece yarısına kadar esen deniz meltemidir. Bir de bunun aksine olarak karadan denize doğru bir hava akıntısı olur ki, buna da kara meltemi adı verilir. Altışar saat nöbetle esen bu deniz ve kara meltemleri, eski devirlerde yelkenlilerin en önemli gücünü oluşturmaktay- dı. Yazın sıcak günlerinde esen rüzgârların zeytin ürünlerine önemli yararı dokunduğu savunulmaktadır (Orkun 1947).

22 Gemlik’in Konumu ve Coğrafi Yapısı Philipson B

Bursa’nın En Eski Şehri Gemlik Prof. Dr. Yusuf Oğuzoğlu

24 Edward Wells Edward 1. Antik Dönemde Kios/Gemlik emlik yakınlarında İznik Gölü kıyısındaki Ilıpınar, günümüzden ile Roma zamanında yükselip daha sonra Hıristiyanlığın kutsal bir alanı G7000 yıl önce insanların avcılık-toplayıcılık sürecinden tarımsal- haline gelen Nikeia (İznik) için vazgeçilmez bir iskele (Dış dünyaya açılım yerleşik yaşama geçtikleri bir alandı. Demek ki Anadolu’nun (Gemlik’in) alanı) olmuştur. yerli sakinleri vardı. Gemlik’in Kios olarak ün kazanması günümüzden Kios, Makedonya Kralı Perseus’un babası V. Philippus tarafından ele ge- 2600 yıl önce oldu. Bu tarihlerde Anadolu’nun Ege kıyılarında Bergama, çirildikten sonra baştanbaşa yakılıp yıkıldı ve damadı, Ziaelas’ın oğlu, Smirna (Efes), Miletos (Milet), Halikarnassos (Bodrum), gibi liman kent- Bithynia Kralı Prusias’a verildi. O da önce bu kenti yeniden inşa etti, bu- leri kurulmuştu. Anadolu-Mezopotamya ve Mısır uygarlık alanlarından raya insanlar yerleştirdi ve adını da deniz kıyısındaki Prusa anlamına gelen gelen malların ticaretini yapan bu şehirler büyük bir refah içinde yaşıyor- “Prusias ad mare” koydu. Aynı adı taşıyan bir başka kent ise Hypios çayı- lardı. (Bugün bu antik kentlere ait müzeler bu uygarlığı yansıtan ürün- nın kıyısına yakın bir yerde bulunmaktaydı. Bu kent eskiden Kieros olarak lerle doludur) Ege-Akdeniz Dünyası’nın tüketim talebi üzerine Güney biliniyordu ve Prusias tarafından alındıktan sonra Hypios’un yakınındaki Marmara’da Kyzikos (Erdek), Apemeia (Mudanya) ve Kios birer iskele ola- Prusa anlamını taşıyan “Prusias ad Hypium” olarak adlandırıldı. Bugün rak ortay çıktılar. Gemlik yine bu sürecin ardından kurulan Prusa (Bursa) Üskübü (Düzce/Konuralp) adını taşımaktadır. Son olarak kurulan ve

Bursa’nın En Eski Şehri Gemlik 25 devletini düşmanlarının saldırılarından korumak için Olympos’un ete- ğinde kuzey bölgesi üzerinde doğal bir kale konumundaki yerin önemi- ni anladı. Kentin bulunduğu yer Ryndakos (Kocaçay-Orhaneli Çayı) ve Mekestos (M. Kemalpaşa ve Susurluk) çaylarının vadisinden oluşan geniş bir ovaya hakim bir konumdaydı ve karadan yapılan saldırılar için bu ova kullanılmaktaydı. Böylece Plinius’a göre bu şehir stratejik nedenlerle I. Prusias tarafından inşa edilerek tahkim edildi. Diğer taraftan Hannibal bu tahkim çalışmalarını nezaret ederek bunları yönetmekteydi. Şehir yapılan harcamaları karşılayan misafirperver kralın anısına “Prusa” olarak adlandı- rıldı. Yukarıdaki bilgilere göre şehrin kuruluş dönemi olarak Hannibal’ın Prusias’a sığındığı M.Ö. 185 tarihinden Prusias’ın nankörlük göstererek Bithynia’nın bir kıyı köyünde onu can düşmanı Romalılara teslim etmeyi amaçladığı bir sırada bu büyük insanın zehir içerek intihar ettiği M.Ö.183 yılına kadar geçen süreyi kabul etmek gerek.

2. Gemlik’te Roma Egemenliği ithynia Kralı Nikomedes M.Ö 84 yılında Romalıların yardımı ile tek- Brar tahtına geçen 10 yıl sonra yani M.Ö.74 yılında arkasında varis bırakmaksızın ölerek vasiyeti ile krallığını Romalılara bıraktı. Romalılar, Bithynia’yı bir eyaleti olarak hemen ilhak ettiler. Gemlik’in Roma sürecin- de nasıl bir düzen içinde yaşadığını Bursa’ya ilişkin kayıtlardan öğreniyo-

Hannibal ruz. Bursa, Bithynia’nın, başlangıçta Prokonsül tarafından, sonra Praetor Roma dönemiyle, sonraki yıllarda hepsinden daha çok meş- hur olan üçüncü Prusa ise Bithynia’nın yaşlı Olympos’unun (Uludağ) eteklerine yakın bir yerde inşa edilmiş olan kent- ti. Bu kent bulunduğu konumdan dolayı Olympos’a yakın ya da üzerindeki Prusa anlamına gelen Prusa ad Olympum olarak adlandırıldı. Gemlik tarihi eski kaynakları bol olan Bursa ve İznik tarihleri ile paralel olarak seyretmiştir. Bursa’nın kurucusu ve sahibi, Kios’u inşa eden ve Kieros’a karşı savaşmış olan I. Prusias idi. (M.Ö.228-180) Diğer taraftan yaşlı Plinius şehrin ilk temeli atanın Kartaca’nın büyük generali Hannibal olduğunu aktarmak- tadır. “İntus in Bithynia Prusa ab Hannibale sub Olympo condita.” Hannibal, Romalıların eline düşmekten korktuğu için, tanınmayacak bir şekilde kimliğini gizleyip, değişik şe- hir ve köyleri dolaştıktan sonra Bithynia kralı I. Prusias’ın sarayına sığınarak orada misafir edildi. Hannibal, Prusias’ın yanında kalarak öğütler, bilgileri ile sadece Bergama Kralı Eumenes’in denizde yenilgiye uğratıl- masına sebep olmakla kalmadı, üstelik karada da Prusias’ın

26 Bursa’nın En Eski Şehri Gemlik Romalılarca ilhak edildiği ve Bithynia’yı yönetsel açıdan örgütleyen Pompeius’un kurallarına göre yönetildiği tarihten beri vardı. Bursa’da yönetici sınıfından olan başka makam sahiplerine de rastlamaktayız. Bunların sayısını ve yetkilerini bilmiyoruz, ancak her yıl seçildikle-seçildikle rini biliyoruz. Böyle yöneticiler arasında Dion’un belirttiği belediye narh görevlileri bulunmaktadır. Bunlar piyasada malların daha pahalı satılmaması için denetimler yapmaktaydılar. Neron devrinden Valerianus devrine kadar (M.S.54-263) basılmış olan ve üzerlerinde Roma imparatorlarının ve eşlerinin yüzlerini gösteren madeni paralar serisinden çıkardığımız sonuca

Bursa - Gemlik yolu - Gemlik Bursa göre Bursa, hiç şüphe yok ki Hadrianus’tan sonraki tarafından ve daha sonra Sevatos’u (Tanrısal İmparatoru)temsilen ve Prae-Prae- imparatorlar devrinde de onların özel ilgisine sahip torun bir alt rütbesini taşıyan bir komutan (Legatus Augusti et Propraetor) olarak refah içinde varlığını sürdürmeye devam etti. tarafından yönetilen özgür kentleri arasına dâhil edilmişti. Bursa Traianus döneminde mutluluğun, hakça yönetimin ve eğitimle yazında ilerlemesinin zirvesine ulaşmıştır. İmparatorun döneminde yani M.S. yaklaşık I.yüzyılın sonlarına doğru Bursalı filozof Dion Chrysos- tomos ya da diğer adıyla Kokeianos saygın olma dönemindeydi. Bursa, Asya’nın büyük kentleri ile aynı düzeye yükseldi. Bithynia yöresini anla- tan Ksenophon döneminde ise kentlerin, kasabaların ve köylerin sakinleri Thrak kavimleri olduğunu ileri sürer. Bursa komşu şehirler, köyler ve kasabalar arasında yargılama yetkisine sahip olma onurunu da taşımaktaydı. Bu komşu şehir, köy ve kasabaların davala-davala rını bursa mahkemeleri görü-görü yordu ve bu nedenle buraya pek çok yabancı toplanmak-toplanmak taydı. Ancak biz bugün ne kentin yargısal sınırlarını, ne de ona tabi olan şehirleri bili-bili Herman Molli Herman yoruz. Kesin olan şu ki, Roma kolonisi olan ve Bursa’dan Bursa M.S. 259 yılında Valerianus ve Galienus’un imparatorlukları zama- 4 saatlik mesafede bulunan nında Gotların akınlarına ve yağmalamalarına maruz kaldı. Gotlar, Trakya Apemia’nın davalarının yanı (İstanbul) boğazından geçtikten sonra Bithynia’ya akın ettiler ve Bursa’yı sıra, yakındaki Çekirge’nin Kios’a (Gemlik) ile birlikte Nikomedeia’yı (İzmit), Nikaia’yı (İznik), davaları da burada görülmek-görülmek Apemia’yı (Mudanya) ve Kyzikos’u (Erdek) tümüyle yağmaladılar. teydi. Bursa Meclisi, şehrin Willem Janszoon Blaeu, AsiaMinor,1642 Blaeu, Willem Janszoon

Bursa’nın En Eski Şehri Gemlik 27 Göreceli özerklikten yoksun kalması ve sahip olduğu ayrıcalıkların geri alınması, halkın tüm sosyal ve kültürel yaşamının dayandığı antik ulusal dinin terk edilmesi ve ikinci yüzyılın başından itibaren daha da yaygın- laşan Hıristiyanlığın egemen olması, kavimlerin gerçekleştirdiği saldırılar ve yağmalar, büyük olasılıkla tüyler ürpertici ve çok büyük felaketlere yol açmış olan ve Anadolu’yu yerle bir eden depremler Bursa ve yöresinin dü- şüşüne ve yok olmasına vesile oldular. Filozofların, hatiplerin ve doktorların çıktığı felsefe okullarının kapılarına M.S.350 yılında kilit vuruldu. Buralardan daha önce mezun olmuş onlarla aynı eşiğe ayak basan Bursalı doktor Apsyrtos ve sofist Himerios felsefe okullarının kapısına şu yazıyı astılar: “Hiç kimse girmesin”. O tarihten sonra aldığı eğitim nedeniyle ün yapan ve seçkinleşen hiçbir Bursalıya

19. Yüzyılda elle çizilmiş Gemlik haritası elle çizilmiş Gemlik Yüzyılda 19. rastlamamaktayız. O tarihten sonra Bursa Stephanos Byzantios’a göre 3. Gemlik’in Gotlar Tarafından Yağmalanması “Bithynia’nın küçük bir kenti” haline geldi. M.S.257-258 yılında Gotlar güney Rusya üzerinden Karadeniz’i aşarak Hiorekles’in oğlu Synekdemos’a göre 4-6. yüzyıllarda Bursa, komşu şehir- Bosforos (İstanbul Boğazı) üzerinden Nikomedia, Nikaia, Kios, Apame- ler Nikomedeia (İzmit), Nikaia (İznik), Kios (Gemlik), Apamia (Mudan- ia ve Prusa gibi Bithynia kentlerine de saldırarak her yeri yakıp yıkarak ya), Daskylion, Ergili Köyü), (Manyas kıyısında bugünkü Kaisareia (Çe- yağmalarlar. Tarihçi Zozmios (M.S.5. yy.) olayı şöyle nakleder: (Gotlar) kirge), Apollonia (Gölyazı) ve Adrianes’le (Orhaneli) birlikte idari açıdan Pek büyük ve bayındır bir kent olan zenginliği ve her hususta elverişli ko- Bithynia’nın 31.kazasına bağlı idi. numuyla ün yapmış Nikomedia üzerine yürürler. Haberin duyulması üze- Kilise idaresi bakımından ise III.yüzyıldan itibaren piskoposluk tahtı ile rine buranın halkı daha önce davranarak eşyalarını taşıyabildikleri ölçüde onurlandırılan Bursa, Nikomedeia (İzmit) Metropolitliğine bağlıydı. Gem- yanlarına alıp kaçarlar. (Daha sonra Barbarlar) Nikaia, Kios, Apameia ve lik bu sıralar dinsel bakımdan aynı düzen içinde olmalıdır. Justinianus’un Prusa’ya yöenlip buralarda da benzeri şeyler yaptıktan sonra Kyzikos üzeri- halefleri zamanında “Asya Themata” olarak adlandırılan 17 daha küçük ne yürürler. Ancak yağışlardan dolayı kabarık olan Rhynda- kos (Kocadere) ırmağını geçemedikleri için geri dönerler. Nikomedia ve Nikaia’yı ateşe verirler. Ganimetlerini araba ve gemilere yükleyerek memleketlerine doğru yola çıkarlar.

4. Bizans Döneminde Bursa ve Gemlik u dönemi içine alan uzun yıllar boyunca (özellikle 4. Byüzyılın ortalarından 9. yüzyıla kadar) bu yöreyi derin bir sessizlik, unutulmuşluk ve koyu bir karanlık örtmektedir. Edindiğimiz bilgiye göre Justinianus döneminde, Bursa’da bir okul, yani askeri tabur bulunmaktaydı. İmparator 562 yılının Şubat ayında, bu okulla birlikte, daha 6 okulu ve Ni- komedia (İzmit), Kios (Gemlik), Kyzikos (Erdek), Kotyaios (Kütahya) ve Dorylaios’taki (Eskişehir) okulları, Trakya’daki Herakleia’ya (Marmara Ereğlisi) nakletti. (Theofanes 2000) Genel olarak Bursa’nın bu dönemde Romalılar zamanında sahip olduğu refah ve görkemi kaybettiğini gözlemekteyiz. Robert de Vaugondy Robert de

28 Bursa’nın En Eski Şehri Gemlik Gemlik - Orhangazi yolu - Orhangazi Gemlik idari bölgeye bölündüğünde eski Bithynia toprakları (Bursa, Gemlik, Mu-Mu ve Laskares tarafından inşa edilmiş olan sur ve hisarlarının içine dışarıdan danya, İznik ve İzmit) içindeydiler. gelen pek çok yeni yerleşimcileri kabul etmekteydi. Hisarlardan birini üs- Kral III. Aleksios Kommenos zamanında, 1204 yılında haçlılar İstanbul’u tüne konulan bir yazıtta Laskares’in ismi kurucu olarak belirtildi. ele geçirdikten 1 yıl sonra imparatorluğun tüm bölgeleri art arda onların Böylece Bizans Bursa’nın, yazgısındaki son günlerine ulaşmaktayız. Türk- kontrolü altına girdi. Bithynia da aynı kaderi paylaştı ve bu bölge İznik ve ler söz konusu süre içinde, o zamanda kadar büyük bir refah ve tembellik Bursa hariç Blois Kontu Louis’e verildi. içinde yaşayan Bizanslıları alt ederek her yerde zaferler kazanıp ilerlediler O tarihte imparator Aleksios’un, kızı Anna’yla evli olan damadı Theodoros ve Bursa’yı ele geçirdiler.” Böylece bu şehri Osmanlı imparatorluğunun LAskares o acınacak haldeki karışıklık ve ulusal parçalanmışlık içinde im- görkemli başkenti yaparak yücelttiler. parator tacını giydikten sonra, Latin esareti yıllarında durumdan memnun 1204-1261 yılları arasındaki imparatorluk dönemi İznik şehrine mer- olmayan Helenleri toplayıp yeni Helen devletine başkent yaptığı İznik’e kezi yatırımların sağlanmasına ve kentin nüfusunun artmasına yol açtı. geldi. Ayrıca Konya’daki sultanında yardımı ile kayınpederi Aleksios’un Doğu’da iktisadi çıkarları olan Venedik-Cenova ve Lükalı tacirler ilişkileri- kolonilerini koruma bahanesiyle Bursa’yı ele geçirdikten sonra, burayı yeni ni İznik’teki imparator aracılığı ile yürütüyorlardı. Ancak geç Bizans çağın- oluşan devletin sınırları içine kattı. Bu devlet başlangıçta İznik, Gemlik, da Bizans hanedanı ile yakınları olan Aristokrasi mensupları taşrada yaşam Bursa ve Philadelpheia (Alaşehir) ile çevresindeki bölgeden oluşmaktaydı. boyu sürecek mülkiyet halkları edinmişlerdi. Bu arada manastırlarda mali Bursa yeni başkente komşu olmasında dolayı devletin ikinci başkenti gi- ayrıcalıklar kanmıştı. Angaryalar ve ağır vergi yükü altında ezilen kiracı biydi. Bunun neticesinde pek çok kez imparatorlarını misafir etmekteydi köylüler toprağı işlemek bağlamında isteklerini kaybetmişlerdi. (Peter

Bursa’nın En Eski Şehri Gemlik 29 Charanis s.529-530) Bizans çağındaki iç kavgalar ve haçlı orduları İznik rator Alexios’un Türklerin eline geçmiş olan Karadeniz sahil şehirlerini ele çevresine çok zarar verdi. Metin Özbek tarafından incelenen iskelet bulun- almıştı. Sultan Melikşah ise İznik’i itaat altına almak üzere, emir Porsuk tuları bu dönemde İznik’te toplu kıyımların gerçekleştiğini gösterir. Bizans kumandasında 50 bin kişilik bir kuvvet göndermişti. İmparatoruna karşı 27 Temmuz 1302 Bapheus (Yalakova) zaferini kazanan Emir Porsuk’un başarısızlığı üzerine sultan Melikşah’ın İznik’in zaptından Osman Gazi yöreyi Türkmenlere açınca bölge şenlendi. Üretim arttı. vazgeçemediği ve buraya kıymetli kumandanlarından Emir Bozan’ı gön- derdiğini görüyoruz. Nitekim Emir Bozan, böylece İznik’i zapt edeme- 5. Gemlik’te Türk Hâkimiyeti yeceğini zaman kuşatmayı kaldırarak karargâhını Ulubat yakınında bulu- üleyman Şah İznik’i de fethedip burasını başkent yapmak suretiyle nan Lampe ırmağı kenarına nakletti. Süleyman Şah’ın ölümünden sonra, Türkiye Selçuklu Devleti’ni kurmayı başardı (1075). Süleyman Şah Antakya seferine giderken devlet işleri yürütmek üzere, başkent İznik’te bir süre daha Bizans ile işbirliğinde bulundu. Emir Porsuk’un ona bıraktığı emir Ebu’l-Kasım, derhal yönetimi tekelinde topladı. Bu arada Skarşı bir şey yapmamış olmasında belki de Bizans’ın desteğini görmüş ol- fethedilen Kios (Gemlik) kıyı kentindeki limanda, Bizans’la denizden de ması da rol oynamıştır. Türk Fetihleri 1079-1080 yıllarında Marmara ve mücadele amacıyla, gemi yapımına başladı. Bütün bunlardan başka onun Karadeniz sahillerine kadar uzanmış, bir yandan da Ege Denizi kıyılarına İzmir Türk Beyi Çaka ve Balkanlardaki Peçenek Türkleriyle Bizans’a karşı ulaşmıştı. Ancak Bizans’ta taht aşıkı kumandanların isyanlarının bir türlü ilişkiler kurduğu da rivayet edilmektedir. sonu gelmiyordu. Bundan yararlanan Süleyman Şah, devletin sınırlarını genişletme fırsatı buldu. İmparator Aleksios KomKom- Alexios Komnenos’un nenos ve Selçukluların lili- (1081-1118) tahta geç- deri Süleyman zamanında mesi Süleyman Şah’ı da, bursa Bizans egemenegemen- Bizans’a karşı daha serbest liği altında bulunmasına ve kaygısız davranma- rağmen sık sık (1081- ya sevk etti. Çünkü yeni 1097) Türklerin saldırılasaldırıla- imparator ile aralarında rına ve yağmalarına mama- hiç olmazsa önceden bir ruz kalmaktaydı. Türkler ittifak mevcut değildi. artık Kyzikos (Edincik) Bu sebeple Türkler, artık ve Nikaia’ya (İznik) kaka- Boğaziçi sahillerine kadar dar ilerledikten sonra ilerlediler, buradan geçen Bithynia’nın çevresindeki gemilerden haraç almak tüm yerleşim yerlerine üzere karakollar kurdular. saldırmaktaydı. “(Türk“(Türk- İmparator Alexios, önce ler) İznik Gölü’nün ve İstanbul şehrine rahat bir Bursa’nın çevresindeki nefes aldırmak maksadıy- tüm alanları Apollania la küçük gemilerle boğaz sahilinde bulunan Türk karargâhlarına korsan (Gölyazı) da dâhil, yağmaladıktan sonra, bu kentin çevresine yerleşmiş- baskınlar düzenletti ve bunları geri çekilmeye zorladı. Fakat Alexios’un bal- lerdir. kanlardaki durumu hiç de iyi değildi. O, balkanlardaki Peçenek ve Nor- İznik Selçuk Sultana Süleyman Bey Fırat havzası ve Antioch’un (Antak- man tehlikesini ortadan kaldırmak amacıyla Süleyman Şah ile anlaşmayı ya) ele geçirilmesi mücadelesi içinde de yer almıştır. 1086 yılında Antioch yeğledi (1081). Böylece batıda sınırlarını hemen hemen İstanbul civarına yakınlarında savaşta ölmüştür. Nikaia yardımcısı Ebu’l-Kasım’ın yöneti- kadar uzatmıştı. Antakya’nın fethi sırasında daha önce Çankırı’ya yerleş- mine girmiştir. Alexios’un kızı Anna Kommena Alexiad adlı kitabında bu miş olan Karatekin adında bir Türk beyi, Karadeniz kıyısında Sinop’u olayları anlatan Tatikios’un Nikaia’nın düşmemiş olmasıdır. Ebu’l-Kasım fethetti. (1085 başı). Ancak Süleyman Şah’ın ölümünden istifade impa- topraklarını Marmara deniz’e dek genişletmiş ve savaş gemileri yapımı-

30 Bursa’nın En Eski Şehri Gemlik na başlamıştır. Alexios Komnenos Türk önderi diplomasi yoluyla bir bi- ilerleyen çok sayıdaki bir haçlı ordusuna karşı yiğitçe savaştı. Emir Hasani çimde ağırlamıştır. Ancak bu göstermelik davranışın ardında Bizanslıların daha sonraki yıllarda, yine Haçlılar la, çekilmek zorunda kaldığı dağ etek- Nikaia’yı yeniden ele geçirebilmek amacıyla Gemlik’te bir üst kurabil- lerinde giriştiği çarpışmalarda şehit oldu. (Aşağı yukarı 1109/10). mek için zaman kazanma çabası saklıdır. Bu arada Selçuklu Sultanı Me- Sultan Kılıçarslan, Türkiye Selçuklu Devletini ciddi olarak sarsan Haç- likşah komutanlarından Bozan Bey’i Selçuk egemenliğini kurmak üzere lı harekâtının sona ermesinden sonra başkent İznik’in de Bizans’ın eline Anadolu’ya yollamıştır. Bozan Bey Nikaia’yı kuşatınca Ebu’l-Kasım yar- geçmesi sebebiyle Konya’yı başkent yapmış ve Türkleri Orta-Anadolu’da dım için Alexios Komnenos’a başvurmuş o da en iyi birliklerini savun- toplamaya başlamıştı. maya destek amacıyla Nikaia’ya yollamıştır. Bu da Emir Bozan’ın kuşat- mayı kaldırması için yeterli olmuştur. Anna Komnesos babasının kenti 1155 yılında Konya Selçuklu tahtına oturan II. Kılıçarslan Türkiye tarihin- ele geçirmek için bu fırsatı kullanmakta olduğunu kesinlemesine karşın de yeni bir süreç başlattı. Denizli yörelerine kadar olan Bizans topraklarını Bizans birlikleri daha sonra kentten ayrıldı. Kuşkusuz Ebu’l-Kasım’da ağır bir şekilde tahrip etti. Manuel, içinde, Frank, Peçenek, Macar ve Sırp Komnesos’a güvenmiyordu. Selçuk Sultan’ına bağlılığını belirtmek üzere kuvvetlerinin de bulunduğu büyük bir orduyla 1176 yılı ilkbaharında, ha- Selçuk Sarayı’na gitmeyi yeğledi. Ancak dönüşünde Bozan’ın adamlarınca rekete geçerek Denizli yönünde ilerledi; uçlarda bulunan kalabalık Türk- yakalandı. Ebu’l-Kasım kendi yerine Nikaia’da kardeşi Ebu’l-Hasan’ı bı- men kuvvetleri, Bizans ordusunu, dar ve sarp Miryokefalon (Kumdanlı, rakmıştı. Alexos Komnenos onun kendi kendine bırakacağını umuyor, o Düzbel) vadisinde pusuya düşürerek yaptığı büyük bir meydan savaşında, ise bu kadarı sürekli olarak erteliyordu. Belki de Kutalmış Oğlu Süleyman Bizans’a ağır bir darbe indirmiş, böylece Malazgirt’ten sonra Bizans’a karşı Bey’in oğlu Kılıçarslan’ın Nikaia’yı almak üzere yolda olduğunu biliyordu. ikinci kez büyük bir zafer kazanılmış oldu (Eylül 1176). Anna Komnenos, Kılıçarslan’ın Nikaia halkı tarafından coşkuyla karşılan- dığını belgelemektedir. 6. Osmanlı Denizciliği ve Tersaneleri Osmanlılar, Karasi Beyliği’ni kendi sınırları içine katarak (1347-48), de- Haçlı seferleri sırasında gelen ordularda Gemlik tarihinde iz bıraktı. Haç- nizlere ulaşınca bir donanmaya sahip olma ihtiyacını ilk defa ciddi bir lı ordusu İstanbul çevresinde toplanmaktaydı. Bu ordunun o devir için şekilde hissettiler. Orhan Bey zamanında, diğer ifadeyle Rumeli’ye geçiş hayli kabarık bir sayıya ulaştığı 50.000’i aştığı sanılmaktadır. 1097 Mayıs sürecinde Osmanlı donanması, büyük ölçüde Karasi Beyliği’nin mevcut başında haçlılar küçük Asya’ya geçerek Nikaia kentini kuşatmaya başla- donanmasına dayalı olarak tedrici bir şekilde büyüdü. Kısa zamanda Edin- dılar. Alexios Komnenos Pele Kanon’da (Gebze) kurduğu karargâhında kente güvenli bir uzaklıkta kaldı. İşin şaşılacak yanı imparator Nikaia surlarının dayanıklılığı nedeniyle Haçlıların kenti düşürmeyi asla başara- mayacaklarına inanıyordu. Haçlılar bir yandan da yardım gücüyle Doğu Anadolu’dan gelen Kılıçarslan’la savaşmak zorundaydılar. Kılıçarslan’ın 16 Mayıs 1097’de haçlılara saldırısı başarısızlıkla sonuçlandı. Bu durumda Kılıçarslan Alexios göle küçük bir filo gönderene değin Türklerin elindeki kuşatılmış şehre, İznik Gölü üzerinden asker, silah ve yiyecek yollamak- la yetindi. Filo’nun göle gelişiyle kentteki güçler tümüyle desteksiz kaldı. Kent son bir haçlı saldırısını beklemek yerine 19 Haziran 1097 tarihinde Alexios Komnenos’a boyun eğdi. Haçlıların İznik ve Gemlik’i ele geçirmesinden sonra Türkiye Selçuklula- rı, Marmara kıyı bölgesini bırakıp Orta-Anadolu’ya çekilerek toplanma- ya başladılar. Sultan Kılıçarslan, Eskişehir’den Konya’ya erişen ve zaman cik, Gemlik, Karamürsel ve özellikle İzmit’te tersaneler kurulup geliştirildi zaman Selçuklu kuvvetlerinin baskılarına uğrayan haçlılara karşı Daniş- ve bu sayede Osmanlı Deniz Kuvvetleri’nin ilk nüvesi oluşturuldu. Bu ça- mendli Gümüştekin Ahmet Gazi, emir Hasan ve diğer Selçuklu emirleriy- lışmaların içinde, meşhur Karamürsel Bey’in kendi icadı olup, onun adıyla le birlikte Ereğli yörelerinde yeni bir savaşa girişti ise de burada da başarılı anılan çektiri tipi küçük geminin yüzyıllarca Osmanlı denizinde kullanıl- olamadı. Bununla birlikte emir hasan, kuzeye yönelip Kayseri’ye doğru ması, ilk gayretlerin önemli ölçüde kalıcı olduğunu göstermektedir.

Bursa’nın En Eski Şehri Gemlik 31 100 yıl önce Gemlik Limanı 100 yıl önce Gemlik İnebahtı Savaşında (1573) donanmasının çok önemli bir kısmını kaybe- Limani, Midilli, Sisam, Bodrum, Rodos, Antalya Benderliği, Sinop ve So- den Osmanlı İmparatorluğu, savaşı takip eden kış mevsimini bütün tersa- hum gibi tersanelerde kalyon ve fırkateyinler inşa edilmiştir. nelerinde gemi inşa faaliyetleriyle geçirmek zorunda kaldı. Başta İstanbul, 1824’te korvetlere büyük ihtiyaç duyuluş olmalı ki Karadeniz’in Anadolu Gelibolu, İzmit ve Sinop tersaneleri olmak üzere Varna, Silistre, Semen- ve Rumeli sahillerindeki Bartın, Akçaşehir, Kidors, Ünye, Samsun, Mi- dere, Burgaz, İgneade, Vize, Ahyolu, Süzenbolu, Midye, Kefken, Bartın, sivri, Çingene İskelesi, Kemer, Gemlik ve Midilli’de bulunan gemi inşa Samsun,. Biga Gemlik, Rodos, Alanya, Antalya ve Sakarya nehri üzerinde tezgâhlarında on iki korvet inşa edildi. 1825 Aralık’ında İskenderiye’de gemi inşasına başlandı. Ellisi Rumeli ev ellisi Anadolu kıyılarında olmak tamir olan ve İskenderiye Kalesi’ndeki mühimmat ile donatılan donanma üzere yüz geminin inşası kararlaştırıldı. Nihayet İstanbul Tersanesi’nde gemileri arasında Mecra-yı Zafer karveti bulunmaktadır. Bu korvetten baş- yapılan gemilerle birlikte toplam yüz otuz dört gemi, beş altı ay içinde ka İskenderiye’den bulunan Osmanlı donanmasında Nasır-ı Bahri, Fevzi-i yeniden inşa edildi. Huda, Peyk-i Nusret, Zafer-güşa, Mazhar-ı Saadet, Bedr-i Zafer ve iki Ce- III. Selim’in Osmanlı Bahriyesi’ni yeniden düzenleme planları içinde yer zayir korveti ile isimsiz iki korvet olmak üzere on üç korvet bulunuyordu. alan önemli bir konu da İstanbul dışında gemi inşasına uygun olduğu hal- de pek fazla önem verilmeyen taşra tersanelerini ve gemi inşa tezgâhlarını 6.a.Gemlik İskelesi ve Tersanesi yeniden ele almasıdır. Bunun sonucu olarak adalarda ve Karadeniz sahil- alazgirt zaferinden sadece dört yıl sonra İznik ile birlikte Gemlik’te lerinde yer alan taşra tersaneleri için bir tespit yapılış ve uygun olmayanlar MTürkler tarafından fethedildi. Anadolu’daki ilk Türk Devleti’nin süratle gemi yapımına hazır hale getirilmiştir. Gemlik, Kale-i Sultaniye, İznik’te Sultan Alparslan’ın yeğeni Kutalmış Oğlu Süleyman Bey İznik’te

32 Bursa’nın En Eski Şehri Gemlik Sadrazamın Arzı (1829) “Hatt-ı Hümâyûn Tersâne Emîninin işbu takrîriyle defterler manzûr-ı hümâyûnum ol- muşdur. Meze gûğerte korvete Mazhar-ı Tevfîk tesmiye olunsun. An- cak Gemlik’te olan kapak ile Kemer’de olan firkateyn nasıl oldu. Bir de Bodrum’da bir kapak vardır. El-hâsıl şu taşra destgâhlarında olan süfün-i hümâyûnlarımızın bir an akdem mersâyı Tersâne-i Amiremize celblerine gayret olunsun.” (BOA, HH. nr. 28209) 1794’de Bursa’nın yedi aylık masrafı arasında Gemlik’te inşa olunan kal- yonun denize indirilmesinde ve yağmur duası yapan hocalara ve şeyhlere vs. 17.703 kuruş 24 para masraf yapıldığı. Gemlik’te oturur nüfuzlu ve tehdidini îkâya kâdir kudretli kimselerden Gemlik Kereste Nazırı tayin edilirdi. Ve donanma için kereste tedarik ve nakil ettirirlerdi. En mühim kereste nazırlarından bazıları şunlardır: 1830’da Celalettin Ağa, Kapıcıba şı Mustafa Bey, 1832’de tekrar Mehmet Celalettin Ağa, 1834’de Isparta mütesellimi Hasan Ağa, 1835’de Celalettin Ağa, 1835’de kapıcıbaşılardan Mustafa Bey senelerce bulunmuştur. (Kütük, III/115) Gemlik Tersanesi’nde Yapılan Kalyonlar

100 yıl önce Gemlik Limanında Yelkenli Gemiler Yelkenli Limanında 100 yıl önce Gemlik 1787 yılında Armutlu sahilinde Bursa Ayanı Cizyedarzâde Ahmet Bahaed- kurdu. Bugün İznik surlarında görülen kitabeler ve tarihler de bunu ka-ka- din Efendi tarafından dört, Bilecik’te Hacı Himmetzade tarafından 22’şer nıtlıyor. İznik ve çevresinin ekonomik ilişkileri ve dış dünyaya açılımı için zira’ tûlunda, 8 şalupe yapıldı. Gemlik son derece önemliydi. Gemlik adına yunanca Kios/Gemlik’ten al- dığı için antik çağdan beri hem iyi bir iskeleye hem de daha önemlisi bu çağların en iyi yelkenli ahşap teknelerinin yapıldığı tersaneye sahipti. Bi- zans döneminde de gemi inşa edilen bu tersane şimdi Selçuklu Türklerinin eline geçti. Kaynaklar Aklan Bey isimli denizcinin Gemlik’in ve Tersane’nin başına geçtiğine işaret eder. Aynı tarihlerde Ege’de İzmir Alaçatı’da Çaka Bey’in de bir deniz gazisi olarak başarılar kandığını görüyoruz. İşte gem- likliler eğer kimlik kazanmak istiyorlarsa Aklan Bey’i hatırlayıp, daha da önemlisi Tersane’yi gemici özellikleriyle yaşatmak durumundalar. Donanmadaki gemi sayısının çoğaltılarak güçlendirilmesi amacıyla taş- ra tez¬gâhlarında kalyon inşasının yeniden gündeme geldi. 1836’da Gemlik’te 48 m (63,5 zırâ) veya 49 m (65 zirâ) uzunluğunda bir kalyon yapılması planlandı. Bu kalyon için Tersanemden resim ve ölçü gönderildi ve civar bölgelerden kerestesinin teinin edilmesi istendi. Kalyonun inşasına başlandıktan sonra 1838’de çalışanların kalabilmesi için on altı oda, mü- himmat koymak için iki “üstü kapalı” demlen korunak, dört mahzen ve bir demirhane yaptırıldı. Kalyonun inşası devam ederken kızak yapımında kullanılacak otuz adet büyük gürgen kerestesine ihtiyaç duyuldu ve civar ormanlarda bulunmadığı için İzmit’ten temin edilmesine çalışıldı. Kalyon

Bursa’nın En Eski Şehri Gemlik 33 Eski Gemlik Tersanesinin bulunduğu alanın havadan görünümü bulunduğu alanın havadan Tersanesinin Gemlik Eski 1790 yılında Gemlik’te kapıcıbaşı Süleyman Bey tarafından 51,5 zira’ bir 1801 yılında Numan Bey tarafından 59 zira’ bir kalyon inşa ettirilmişti. kalyon yapıldı. (BABD, 5004) 1791 yılında Kapıcıbaşı Mustafa Ağa tarafından 57,5 zira’ kalyon ve 51 1805 yılında Numan Bey tarafından kalyon inşa ettirilmiş ve deryaya indi- zira’ bir kalyon ile tersanenin ıslahı yapıldı. rilmişti. (BABD, 9887) Bunun masrafı 62.500 kuruştu. 1792 yılında Kapıcıbaşı Ahmet Ağa tarafından 55 arşın firkateyn inşası 1809 yılında kapıcıbaşılardan Bilecik voyvodası ve Gemlik tersanesi emini yapıldı. Bunun masrafla¬rının bir kısmı muhasebe yapılırken kabul edil- Ali Ağa tarafından 55 zira’ bir kalyon inşası için 6.405 cins kereste lazım mediğinden kendisine zimmet kaydedildi. olduğundan ve bunlardan bu dağlarda bulunmadığından tersanenin (ke- 1793 yılında İnegöl âyanından Derviş Paşazade Numan Bey tarafından 55 reste) ambarından verilmişti. zira’lık kalyon inşasına memur edilmişti. Bursa’nın hissesine isabet eden Ahı Dağı’ndan Gemlik tersanesine tomruk taşıyan arabalarının geçecekleri 1.213 parça kerestenin, İnegöl dağlarından kesilip Gemlik’e nakli 33.667 Koyun Köprüsü ve Köprübaşı Köprüsü harap olduğundan 3.381 kuruş ile ku¬ruşa taahhüt ederek, bu parayı Bursa âyanı eski Filibe kadısı Abdullah esaslı surette tamir olunmuştu. Molla Efendi oğlu Hâdîzade Mehmet Efendi’den tamamen almıştı. 1822 yılında donanma için üç kıta küçük sefinelerden firkate inşası ya- 1793 yılında tekrar 57,5 zira’ bir kalyon inşasına başlanmıştı. pıldı. 14.6.1794’de Kaptan Bey hazır olduğu halde büyük törenle bu kalyon de- 1826 yılında Mustafa Bey masrafı ile korvet, kalyon inşa edilmişti. nize indirilmişti. 1828 yılında Gemlik’te inşa edilmekte olan 49 m (65 zirâ) uzunluğundaki 1794 yılında 59,5 zira’ bir kalyon inşasına Numan Bey memur edilmişti. bir kapakaçar, yapımı tamamlandıktan sonra İstanbul’a getirilmiş ve II. 1795 yılında Numan Bey ve Emin Efendi tarafından bir kalyon yapılmıştı. 1796 yılında İnegöllü Numan Bey 57,5 zira’ bir kalyon inşa ettirmiş, “Ejder-i Bahri” adı verilmişti. 1800 yılında İnegöllü Numan Paşa’nın başlayıp Süleyman Ağa’nın ikmal eylediği kalyonu masrafı 20.585 kuruşa çıkmıştır. (BABD, 7082) Numan Paşa’nın livalığı reddedilmişti. Gemlik’te inşa edilip İstanbul’a götürülen bu kalyonun masrafı 163.837,5 kuruştu.

Gemlik köylerinin ürettiği Saray Kürekleri

34 Bursa’nın En Eski Şehri Gemlik Uskuna Mahmut, büyüklüğü üç ambarlılara benzediği için buna da “Mansûriye” adını vermişti. 1835 yılında Mehmet Celâl Ağa tarafından kalyon inşa edilmiş ve tersa- neye gönderilmişti. 1835 yılında kereste emini kapıcıbaşı Mustafa Ağa tarafından “İclâliye Kalyonu” inşa edilmişti. Buhar kuvvetinin gemilere tatbikinden sonra da Gemlik tersanesi çalışma- larına devam eylemiş, tekneler Gem¬lik’te yapılıyor ve Avrupa’dan gelen makineler, kazanlar konuluyordu. 1861 yılında ahşap uskur firkateynlerden “Nasru’l-Aziz” firkatı denize in- dirilmişti. Bu geminin 30 topu ve 600 beygir kuvvetinde makinesi vardır. 2897 tonluk idi. 1863 yılında ahşap uskur nâvilerinden “Nâvi-i Merih” denize indirilmişti. 8 top ve 160 beygir kuvvetinde makinesi vardı, 609 tonilatoluktu. 1863 yılında “Cebel-i Lübnan” fırkateyni inşa edilmiş, denize indirilmişti. Bu törende Sultan Aziz de bulunmuştu. 1865 yılında ahşap uskur üskûnelerden ‘Üskûne-i Sipah” denize indirildi. 4 topu vardı, 220 tonilatoluktu. “Musul Üskûnesi” dahi aynı sene denize 3 kg. gelen nar vardı. Büyük dişli meyve vren bu narlar özellikle tercih indirildi. ediliyordu. (Bu gün, Gemliğin bu özelliğini kaybedip, eskileri islah ederek, 1871 yılında 1609 tonilatoluk Asîr vapuru denize indirildi. Gemiye 4 top yeni dikimler yaparak özel bir proje gerçekleştirilebilir.) kondu. Tersane nakliye vapurlarındandı. 1873 yılında 77 tonilatoluk Fındıklı ve Kasım Paşa vapurları denize indi- 9.Sanayileşme Öncesinde Tuz Üretimi ve Dağıtımı rildi. Makineleri 25’er beygir kuvvetinde idi. ski çağlardan itibaren insanlar yiyeceklerini çürümelere karşı korumak 1874 yılında “Mukaddime-i Şeref-i Korvet” denize indirildi. 2732 tonilato Eve tatlandırmak için tuza ihtiyaç duymuşlardır. Daha sonraki dönem- hacminde ve 200 beygir kuvvetinde makinesi vardı. (Kütük, II/132) lerde sanayide ve insan sağlığının korunmasında da işe yardığı anlaşılmış ve önemi daha da artmıştır. Bulmak için çoğu zaman çeşitli zahmetlere ve 8.Saray’ın Narları Gemlik’ten Giderdi tehlikelere katlanılmış uzak diyarlardan tuz getirilmiştir. Örneğin Çankırı ar çiçeği üzerine şarkılar yazılmıştır. Nar ise insanlık tarihi ile keşfe- kaya tuzlasının Mezopotamyalılar tarafından bilindiği, yakınında bulunan Ndilmiş, lezzetli ve şifalı bir meyvedir. Gemlik (Osmanlı Toprakların- çivi yazılı Sümer tabletlerinden anlaşılmıştır. da) Diyarı’nın en kaliteli narı yetiştirilirdi. Narlı ve Narlıca Tuz çok değerli olduğundan Romalılarda askerlere ücret olarak dağıtılırdı. köyleri bu ismi o zamanlar Anadolu’da da tuz benzer bir öneme sahipti. Nitekim 1258 yılında Mo- almıştı. Topkapı sarayında ğolların Malatya’yı muhasarası sırasında çıkan kıtlık yüzünden, bir merkep bulunan Matbah-ı Amire’ye yükü tuzun fiyatı 500 gümüş sikkeye ulaşmıştı. (Padişah Mutfağı’na) her yıl Tuz Avrupa ülkelerinde de önemli bir ticari maldı. Ticareti en yaygın mal- nar ekşisi, nar şerbeti ve nar ların başında gelmekte idi. Akdeniz’de tuz nakliyatı yapan tekneler gümrük gönderilirdi. Bunlar halktan vergisinden muaf tutulmuşlardı. Yük taşıyan tekne sahiplerine taşıma be- satın alınırdı. Parası Hassa deli olarak tuz verilmekte idi. Geçmişte tuz, dünyanın birçok yerinde satışı Harç Emiri denilen görevli devlet tekelinde olan mallar arsında yer almıştır. Bu yüzden kaçakçılığı en tarafından karşılanırdı. Bir fazla yapılan mallardan olmuştur. Tuzun elde edilmesi, işlenmesi, taşınma- kayda göre Gemlik’te tanesi sı, vergilendirilmesi, satılması, tuzlaların korunması ve denetlenmesi için

36 Bursa’nın En Eski Şehri Gemlik kurallar konulmuştur. Çok daha kaliteli Eflak tuzunun ise getürücü fiyatının 400 dirhemi 1 akçe, Osmanlı Devleti’nde deniz ve büyük göllerin kıyısında bulunan yerleşim mukim fiyatının 300 dirhemi 1 akçe idi. birimlerindeki tuzlalarda ve yer altı tuz yataklarında üretilen tuz, sanayi- İstanbul’a getirilen tuzlar tuz eminine teslim edilmekte sonra ilgili esnafa de, yiyecek maddelerinin uzun süre saklanmasında ve gündelik tüketimde dağıtılmakta idi. İstanbul’daki, tuzcu dükkânlarının dağıtım işletmecisi fazlasıyla ihtiyaç duyulan maddelerdendi. Gelirleri Osmanlı hazinesinin balık pazarında idi. Fındık ve ceviz büyüklüğünde tuzlar getirildiği gibi önemli kalemlerinden olan tuzlalar ülkenin birçok yerinde faaliyet göster- tek bir parçasının bir beygir yükü olacak kadar büyük olanları da vardı. mekte idiler. Başlıcaları Akdeniz sahillerinde, Kıbrıs, Milas, Becin, Batnos Evliya Çelebi’ye göre tuzcular ekmekçilerin yamakları idi. Aralık 1681 (Aydın Livası), İzmir, Menemen, Rodos, Çandarlı, Midilli, Edremit/Kı- tarihinde İstanbul’da 9 adet tuzcu dükkânı faaliyet göstermekte idi . Bu zılcatuzla, Enez Gümülcine, Selanik, Ağrıboz, Mora, İnebahtı Adriyatik dükkânlar miri devlete ait tuz ambarları dışında kalan ve tuz satan işyerleri sahillerinde Avlonya ve Delvine’de, Anadolu’da Koçhisar Gölü’nde, Hacı- idi. İstanbul’daki tuzcu dükkanları, iltizam usulü ile işletilirlerdi. bektaş ve Divriği’de, (Gemlik’te), bulunan tuzlaların gelirleri çoğunlukla ya padişah haslarının ya da yüksek görevlilerin dirliklerinin gelir kalemleri Tuzun, köy köy, kasaba kasaba dolaştırılması yasak olduğu için dağıtımı arasında yer almakta idi. “perakendeci devlet dükkânlarından” yapılmakta idi. Tuzlaların ürettikleri tuzun tamamını tüketmek amacıyla, tuzun tahsisatında kota konulmuş- Tuz, devlet için önemli gelir kalemlerindendi, Suriye ve İzmir limanla- tur. İşi gereği tuz kullanmak zorunda olan kimseler veya yerler belli bir rından Avrupa’ya ihraç edilmekte idi. Akarsular, madenler göller, denizler miktar tuz almak durumunda idiler. Osmanlı Devleti, ihtiyaç fazlası tuzu devlet malı sayıldıklarından tuzlaların mülkiyeti de devlete aitti. Tuzlaların tüketmek için gerektiğinde kanuni olmayan yolları dahi görmezden gele- öneminden dolayı tuzcular bazı vergilerden muaf tutulmuşlardı. Bu kap- bilmekteydi. Bu nedenle tuz ticareti ile uğraşan yabancı gemilerin kıyılara samda, hayvanlarıyla tuz nakliyatı yapan “Yörükler” hizmetlerine karşılık uğrayıp tuz almalarına göz yumulduğu da olurdu . 1646 tarihinde fırıncı- olarak tüm vergilerden muaftı. Tuz üretimi ve İstanbul’a getirilmesi ise lar almaları gereken tuzun bir bölümünü unculara vermek istedikleri için iltizama verilmişti. Küçük tuzlaların, özel şahısların mülkiyetine bırakıldığı tuzcularla fırıncılar ve uncular arasında tartışmalar çıkmış, mesele İstanbul da rastlanan bir durumdu. kadısına intikal etmiş, kadıdan sorunun çözümü istenmişti:. Öncelikle açılacak tuzlaların randımanlı ve kârlı olduğuna kanaat getirilir- Tuz Üretim Yöntemleri: Dünyadan tuz üretimi belli başlı iki kaynaktan se üretime izin verilirdi. Tuzlalar açıldıktan sonra, üretimden satışa kadar yapılmaktadır. Bunlar doğal tuzlu sular ve kaya tuzlarıdır. Dünyanın çe- bütün işlemler bir nizama bağlanırdı. Hangi tuzlanın hangi bölgelere tuz şitli bölgelerinde uygulanan tuz üretim yöntemleri, tuz kaynağına, iklim satabileceği (örü) tespit edilerek bunun dışında bir satışa izin verilmez- koşullarına, doğaya ve ekonomik koşullara bağlı olarak büyük değişiklik- di. Ancak herhangi bir tuzlanın mahsulü, kötü hava şartlarının etkisiyle örüsünün ihtiyacını karşılamayacak kadar azalmışsa, hükümetin onayı ile civar örünün tuzlasının mahsulü, bu söz konusu tuzlanın örüsünde satı- labilirdi. Tuz tüccarları, havaların tuz nakliyatına elverişli olduğu mevsimlerde tuz- lalardan, yerleşmiş kurallara uygun olarak belli şartlar ve fiyatla tuzu satın alırlardı. Tuzla veya giriş iskelelerinden tuz alan tüccarlar civarda bulunan örülere sapmadan tuzlanın kendi örüsü dâhilinde tuzunu satmak mecburiyetinde idiler. Aksi bir davranışta bulunan tüccar yakalandığında tuzu ve hayvanı müsadere edilir, kendilerine de çeşitli cezalar verilirdi. Tuz fiyatları yerine, kalitesine ve dönemine göre farklılıklar göstermekle birlikte, fiyat tespitinde asıl belirleyici olan unsur tuzun kalitesi idi. 1640 tarihli narh defterinde Kefe ve Tuzla tuzunun getürücü (toptancı) fiyatı 1 akçeye 700 dirhem, mukim (perakendeci) fiyatı ise 1 akçeye 600 dirhem, Gemlik’li Ali Cevat Borçbakan’ın Tuzlası Borçbakan’ın Cevat Ali Gemlik’li

Bursa’nın En Eski Şehri Gemlik 37 ler gösterir. Yöntemlerden biri doğal tuzlu sulara uygulanan buharlaştırma 10.Kaynaklar yöntemi, diğeri ise kaya tuzlarına uygulanan klasik madencilik ve eritme Vasileos I. Kandes, Bursa, Çev. Dimitri Demirci –İbrahim Kelaga Ahmet, yöntemidir. Gemlik tuzlalarında Buharlaştırma (Evoporasyon) Yöntemi Haz. Selahattin O. Tansel, Ankara 2006. uygulanmış olmalıdır. Deniz, göl ve diğer doğal tuzlu (kaynakların) suların Oğuzoğlu, Yusuf, Tarihsel Süreç İçinde İznik ve Yöresinin İktisadî Gelişi- güneş altında buharlaşması sonucu tuzun kristalleşmesini esasına dayanır. mi, Bursa Defteri, Sa: 6, Bursa 2006. Bu yöntemin uygulanabilmesi için aşağıdaki faktörlerin dikkate alınması Sevim, Ali- Erdoğan Merçil, Selçuklu Devletleri Tarihi, Ankara 1995. gerekir. Bostan, İdris, Osmanlılar ve Deniz, İstanbul 2007. -Eğilimi az olan geniş alanların varlığı, Şahin, Sencer, “Helenistik ve Roma Çağlarında İznik/Nikaia”, Tarih Bo- -Tuzlu su geçirgenliği düşük alt tabakanın bulunması, yunca İznik, Ed. İ. Akbaygil, H. İnalcık, O. Aslanapa, İstanbul 2004, ss. -Bölgede yağış miktarının azlığı, 3-23. -Net buharlaşmanın yüksek oluşu, Demirkent, Işın, “İznik’in Haçlılar Döneminde Kuşatılması”, Tarih Bo- -Kurutucu rüzgarların varlığı ( Gemlik’te fazlası ile mevcut), yunca İznik, Ed. İ. Akbaygil, H. İnalcık, O. Aslanapa, İstanbul 2004, ss. -Pazarın yakınlığı (Zeytincilik tuz ihtiyacını arttırıyor). 121-130. Gemlik Yakınındaki Tuzla: Yıldırım Bayezit Vakfı olan Bursa’daki Ebu İs- Kaplanoğlu, Raif, Meşrutiyetten Cumhuriyete Bursa (1876-1926), Bursa hak Kazeruni Camiine ve zaviyesine dâhil vakıflar arasında Gemlik yakı- 2006. nında bir tuzla da vardı.1400 yılına ait bu kayıtta “Tuzla Hisarı” ibaresi geçiyor. 1766 tarihli bir kayıtta bu İshak Kazeruni Camii ve zaviyesi Vakfı- na Gemlik kazasında Ereğlice ve Tuzhirası memlehası ve Kurşunlu ve nefs-i Gemlik dahildi. (BS. 331/36) Mudanya ile Gemlik arasında tuzlalar vardı. 1620’de Bursa’da tuzun vu- kiyyesi ikişer akçeye füruht olunagelip lâkin 1620’de çok yağmur yağdı- ğından memlahalar bozulmuş ve tuz az olmakla vukiyyesinin üç akçeye sa- tılmasına müsaade edildi. Bursalı hayırseverlerden Muslihiddin Efendi’nin Gemlik’e tabi Gençali köyünde tuzlası vardı. (1617) Bunu hayır işlerine vakfeylemiştir. (BS. 230/131; Kütük, III/428)

Gemlikli Cevat Boşbakan’ın tuz sağladığı Tuzla

38 Bursa’nın En Eski Şehri Gemlik

C

Asri Gemlik (Gemlik Monografisi) Raif Kaplanoğlu 1. Mitolojide Gemlik lik önceleri Milesien’lerin kolonisi olarak tanınmış... emlik’in Orta Çağ’daki adı Kius/Cius’tur. Bursa ve çevresinde 19. yüzyılda Gemlik’e gelen Charles Texier, yerli halkın bu olayı anımsa- kurulan en eski kent olup, kuruluşu İ.Ö. 12. yüzyılda Argonot- mak üzere meşalelerle dağa çıkıp; “Hylas!.. Hylas!..” diye bağırarak sembo- lara kadar uzanır. Herodot’un ünlü Tarih’inde bölgemizden söz lik törenler yaptığını yazar. Bu törenlere de “Oribazi” adı verilirmiş. Gedilen tek kent Gemlik’tir. Kios sözcüğünün anlamı, Luwi dilinde iyi, gü- zel, kutlu anlamında ‘Ana Tanrıça’ demektir. Texier, bu kasabaya Rumların 2. Gemlik’in Adının Kaynağı Kios yerine Ghio dediklerini yazar. Mitoloijed Kios’un adı, Argonotlara dayandırılmaktadır. Bunun hikâyesi, Gemlik Körfezi ile İznik gölü arasındaki Karsak Deresi’nin eski adlarından yukarıda anlatılmıştı. Bithinya Kralı II. Prusias, kendisine aramağan edilen biri Hylas idi. (S. Şahin, İznik Müzesi Antik Yazıtlar Katalogu, II-3 Bö- Gemlik’i yeniden imar edip kurarak, Prusias adını vermişti. Olimpos’un lüm, Bonn 1987, s.145) eteğinde bulunan günü- Bugünkü Karsak Suyuna müzdeki Bursa’dan ayır- Kios da denildiğini Plinius mak için de; “Prusias ad aktarmaktadır. Bu dereye Mare” (Denize bakan Askanios da denildiği gö- Prusa) olarak anılmıştır. rülmektedir. Strabon da, (Kaplanoğlu, 1997: 155) bu kentin Argonotlardan Plinius’un eserinde Mysia birisi tarafından kuruldu- ve Phrygia’dan sonra ge- ğunu yazar. Dereye Hylas len Bithynia başlıklı bö- adının verilme nedeni, lümde şu cümle vardır: Argonotlara dayandırı- “Bithynia’da, Kios’un iç lır. Polyphos’dan aktaran, tarafında, Olympos’un İ.Ö. 2. yüzyılda yaşamış eteklerinde, Hannibal ta- tarihçi Apollodoros’un rafından kurulan Prusa kitabında yer verdiği bir bulunmaktadır.” Sölch’ün Gemlik’te basılan paraların çoğunda kullanılan Argo Gemisini simgeleyen gemi ile kentin kurucusu bu bilgiyi makalesinde söylenceye göre bu ad; sayılan Heracles (Herkül)’ün asası yer almaktadır. Argonotlar’dan Herkül/ değerlendirmemiş olması Herakles’in genç dostu şaşırtıcıdır. Plinius bu iki Hylas’dan gelir. Mitolo- kenti iki ayrı başlık altında jide geçen ünlü ‘Argonot iki ayrı bölgeyi tanıtırken Seferi’ sırasında ‘altın aralarında hiçbir bağlantı postu’ aramaya çıkan Ar- I. Prusias tarafından İ.Ö. 202 yılında Gemlik’te bastırdığı para kurmadan anlatmaktadır. gonotlar, Yunanistan’a Bile Umar Gemlik sözcüğünün, Luwi dilindeki “Kama/Gama” sözcüğün- dönüşlerinde uğradıkları Gemlik Körfezi’nde bir mola verir. Bu sırada He- den geldiğini savunur. Kamila (Kam-İla), yani “Kama Yurdunun Körfezi”, rakles/Herkül’ün genç dostu Hylas, Karsak Deresi’nde veya bir pınardan Gemilia’ya dönüşebileceğini savunur. Bilge Umar, “Gemiç” doruğundan su almak için karaya çıkar. Ancak kendisine göz koyan nymphe/superileri yola çıkarak, adının “Kamitis”ten zamanla Gemlik’e dönüşebileceğini de tarafından kaçırılır. Bu olaydan sonra Herkül ve arkadaşları, güzel Hylas’ı öne sürmüştür. Kamitis’in, sonundaki “itis” takısıyla “kama yurdu” gibi günlerce aramasına karşın bulamaz. Bu nedenle dereye Hylas denilmiştir. anlam kazandığını; ayrıca kentin en eski adlarından birinin “Kamila” veya Starbon (ölümü İ.S 21) ise bu söylenceyi farklı bir biçimde aktarır. Yine “Kam(a) ila”, yani “anatanrıça boğazı/geçidi” olduğu savunur. Argonotlandan Jason’un arkadaşı Cius, Kolkhis (Kafkasya) ülkesinden dö- Bu savın bence tek savunulacak yanı, bölgemizdeki tüm kent ve kasabala- nüşünde bu kenti kurmuş ve kendi adını vermiştir. Ona göre, Kius/Gem- rın adları eski Rumca adlarından gelmiş olmasıdır. Oysa Gemlik’e Rumlar

Asri Gemlik 4143 bugün bile Kios adını kullanmaktalar. Gemlik adını Rumlar değil, Türkle- rin kullandığı bir addır. Ancak, bu yakıştırmanın yani Kam-İla’nın fonetik yapısı Kumla’ya daha çok uymaktadır. Olasılıkla Kumla sözcüğü buradan gelmiştir. Gemlik adının Türkçe olduğunu düşünüyorum. Çünkü hem kilise kayıt- larında, hem de Rumlarca Gemlik’e eski Rumca adı olan Cius/Kios de- nilmekteydi. Türkler de “Gemlik” adını kullanmaktaydı. Nitekim 1087 yılında Selçuklu komutanı Ebu’l-Kasım, Gemlik’i ele geçirip, burada do- nanma için bir tersane yaptırmıştı. Bu Türklerin ilk tersanesiydi. Gemlik adı da işte, tersane anlamına gelen “Gemilik” adından geldiği söylenmek- tedir ki, en doğru açıklama budur. Texier, Haçlılar devrinde Gemlik’e Ci- vitot adını verdiğini söylemesi ise bir yanlış anlamadır. Çünkü Haçlıların Civitot adını verdiği yer, aslında Gölcük’tü. Haçlı kaynaklarınca verilen bilgiler ışığında, bu Civitot adlı kentin, İzmit Körfezi kıyısında lokaliz edi- len Kibotos olması daha doğrudur. (S. Runciman, Haçlı Seferleri Tarihi, C.1, Ank. 1986, s.100, 117, 136) Kibotos Kalesi, Alexias I.. tarafından Türklere karşı güçlendirilmişti. Yine bu kalenin Sapanca Gölü civarında Sidera yakınlarında olduğu anlaşılıyor. Ancak Gemlik adı konuda çeşitli başka savlar da vardır. Charles Texier (1802-1871) ise, Bursa’nın gömlekleri Gemlik limanından ihraç edildiği için, bu adın “Gömlek”ten geldiğini savunur. Gemlik, 1333 yılında Kara Timurtaş Paşa’nın gayretiyle fethedilmişti. “Bithynia’nın zahire ambarı Gemlik alındı, bunu Armutlu ve Anahor’un alınması izledi.” (Uzunçarşılı 1982: I-122) Gemlik’te bir kazı sonucu ortaya kalıntısı çıkarılmış hipodrom Gemlik’te Kalesi duvarı bölgesinin en eski kalesi olan Gemlik Bursa

44 Asri Gemlik 3. Yönetsel Örgütlenme ios/Gemlik, Mudanya ile birlikte Bursa bölgesinin en eski şehir- leri olarak İ.Ö. 8. yüzyılda İon kolonisi olarak kurulduğu kabul edilir. İ.Ö. 750’den sonra, Kios/Gemlik gibi kent-kolonilerin ku- rulmasıylaK bölgede yavaş yavaş değişimler başladı. Elbette otonom olan Gemlik’te bir kent meclisi ve yönetimi vardı. Gemlik’in kuruluşu konu- sunda Byzanzlı Stephanos şunları yazmıştı. “Prusa ile Prusias farklıdır. Prusa Bithynia kentidir. Ziaelas’ın oğlu Prusias tarafından kurulmuştur. Eski adı Kios’tur. Bu kral Prusia, kral Kyros ile savaşmıştı.” (Corsten 1993: 22) I. yüzyılda yaşamış Plinius da şunları yazmaktaydı: “Kios’tan sonra Bithynia içlerinde Hannibal tarafından Olympos eteğinde kurulmuş olan Prusa gelir. Buradan Nikaia’ya, Askania gölü üzerinden 25 milia passuus’dur. (yak.37 km). Nikaia Askania körfezinin öbür ucunda olup, eskiden Olbia (denirdi) ve Prusias; keza bir diğer kent, Hypios dağı eteğinde başka bir Prusias şehri vardır.” (Naturel Historia, v. 148, s.47) Kios/Gemlik kenti, Askanios Gölü’yle yine aynı adı taşıyan ırmağı izle- yen güzel bir körfezin kıyısında bulunur. Bu kent, kurulduktan kısa süre içinde önemli bir ambar olarak Rum göçmenleri kendine çekti. Bundan dolayı bir Milesien kolonisi gibi tanındı. Bölge daha sonra Prigia’lıların egemenliğine geçmişti. Kimmer akınlarıyla Frigler zayıflayarak Lidyalıların eline geçmişti. (İ.Ö. 6. yüzyıl). Herodotos’a göre, Bithynia önce Frig’lerin ve daha sonra Kimmerlerin 80 yıl süreyle Küçük Asya’yı dehşete boğan Haritası Eyaleti Hüdavendigar istilaları sonucunda, Prig devletinin yıkılmasıyla Kroisos zamanında Lidya Bithynia’lılar, I. Artaxerxes (İ.Ö. 465-424) döneminde yerli bir prensin egemenliğine girmişti. yönetimi altında otonomi olarak yaşadığı, Kios gibi Yunan kolonilerine akınlar düzenledikleri görülmektedir. Bithynia’lıların bu otonom durum- Pers kralı II. Kros’un (İ.Ö. 559-528) Lidya kralı Kroisos’u yenmesinden larına rağmen en azından İskender’in Asya seferine kadar Pers etkisi altında sonra (İ.Ö. 546) Halys/Kızılırmak’tan Ege Denizi’ne kadar olan yerler Pers- kaldıkları görülmektedir. Nitekim Makedon yönetimi dışında kalan böl- lerin eline geçmişti. Pers Kralı I. Darius (İ.Ö. 522-486) Küçük Asya’nın gelerden biri de, o dönemde nüfusu Thrak kökenli olan Bithynia/Bithinya kuzeybatı bölümünü, üçüncü ve dokuzuncu satraplıklara bağlamıştı. Bith- idi. Astakos/Gölcük, Kios/Gemlik ve Herakleia/Ereğli’den oluşan kıyıdaki ynia şehirleri ise Dascyleion satraplığına bağlı idi. Bugünkü Eşkel’de ve üç Yunan kent-kolonisi istisna teşkil ediyordu. Pers egemenliği boyunca Manyas kıyısındaki Ergili’de kurulan iki Dascyleion adlı şehir Perslerin yö- ekonomisi güçlü kıyı kentleri ve o arada Kios, bir tür özerk konumlarını netim merkezleri idi. Ancak bu egemenlik süreci doğrudan egemenlik ye- korumuşlardır. İÖ. 334 dolaylarında İskender’in ortaya çıkması ve He- rine vasal bağlılık olarak sadece vergi verme biçimindeydi. Ancak Gemlik lenistik Çağ’ın başlamasıyla da, Perslerin bölgedeki etkinlikleri tümüyle gibi bazı Yunan kolonilerinin Perslerin egemenliğinde uzun süre kalmadığı sona ermişti. anlaşılmakta. Çünkü Gemlik, bir site devleti olarak kendi karar merkezleri olup, bağımsız şehirlerdi. Nitekim Kios/Gemlik, Atina’nın Perslere karşı Persler devrinde Bithynia’yı kısaca özetleyecek olursak karşımıza şu tablo kurmuş olduğu Attik-Dellos Deniz Birliğine üye olduğu anlaşılmaktadır. çıkmaktadır. Bu devirde Bithynia’nın en önemli merkezleri Nicomedia/ M.Ö. 5. yüzyıllarda Kios/Gemlik’in bağımsız bir şehir olduğu, Attik Vergi İzmit, Nikaia/İznik, Khalkedon/Kadıköy, Myrlea/Mudanya, Cius/Gem- Listelerinde 3 bin drahmi olan aidat/vergi verdiği görülmektedir. lik idi. Bu şehirler, Dascyleion’daki üçüncü satraplığında bulunan Perslere yıllık 100 gümüş talent vergi ödüyorlardı. Pers İmparatorluğunun zayıfla-

Asri Gemlik 45 ması ile Bithynia’nın yerli kralları bağımsızlığını sağladı. (İ.Ö. 435’lerde) ları savundu. Ancak sonunda yenilgiye uğrayarak çekilmek zorunda kaldı. Boiteiras (İ.Ö. 430-377) ve Bas’i (İ.Ö. 377-327) sömürge sıfatıyla anlaşma Mithridates’in İÖ 63’te ölümünden sonra da, Kios’un da içinde bulun- imzalamış olsalar da, Bithynia Krallığı’nın kurucuları olarak kabul etmek- duğu Bithynia bölgesi tümüyle Roma egemenliğini tanıdı. Bithinya’nın tedir. Ancak literatürde ilk Bithynia kralı Zipoites (İ.Ö. 327-279) olduğu bağımsızlığına Romalılar son verdi. Böylece Gemlik, Roma’nın “Pontus et ve krallığını İ.Ö. 298 yılında kurduğu kabul edilir. Antigon tarafından Bithynia” eyaletine bağlandı. Gemlik’te bir vali/prokonsili olduğu anlaşılı- Mithradates öldürülünce, akrabası kaçıp Pontus krallığını kurdu. Sonun- yor. Bölge ile ilgili belge ve kaynaklar Trianus döneminden sonra azalıyor. da Kios/Gemlik ile Myrleia/Mudanya Lysimachos’un egemenliğine geçti. Roma imparatorları zamanında tüm bu bölge Kyzikos’a ait idi. Bizans dev- (Corsten 1987: 9) Makedonlar, Pers egemenliğine son verdikten sonra, rinde ise kent Nikomedia metropolitliğine bağlı bir episkoplosluk idi. Bu İ.Ö. 297’de Bithinya’yı kral Zipoites’in hükümdarlığı altında bağımsız ayrıcalık 19. yüzyılda Ghio/Gemlik’e geçmişti. Apollonia da, hemen he- krallık olarak tanıdılar. Mudanya ile Kios, v. Philoppos tarafından harap men terk edilmiş denilecek derece boşalmıştı. 257 yılında Kios/Gemlik’le edilmişti. Strabon da İ.Ö. 202 yılında Kios, Makedonya kralı Phillippos beraber Nikaia, Apameia ve Prusa’da kalelerin olduğu belgelerden anlaşılı- tarafından tahrip edildiğini yazmakta. (Bak. Strabon, Coğrafya, İst. 1987, yor. 257 yılında Karadeniz bölgesini geçen Got’lar, birçok Bithynia kentini (A. Pekman) s. 24, 42) Kios/Gemlik daha sonra onun müfettişi olan I. aldı. “Nikaia/İznik, Kios/Gemlik, Apameia/Mudanya ve Prusa’ya saldırdı.” Prusias’a hediye edilmişti. O da Gemlik’e kendi adına izafeten “Prusias” Got’lar; 256 ve 258 yılında Kios’a, kısa dönem egemen oldu. (Zosimos, adını verdi. Historien I 35, 2; Corsten 1993: 50) Özellikle Romalı senatörlerin bu Bütün Bithynia gibi Kios da, İ.Ö. 74 yılında kral IV. Nikomedes’in vasiye- bölgede geniş arazileri olduğu anlaşılmaktadır. (Th. Corsten, “Bithynia’da ti gereğince Roma İmparatorluğu’na katıldı. Ancak Pontus Kralı Mithrida- Catıllı Ailesi” Epigraphica Anatolica, Bonn 1985, S. VI, s.132; Casis Dio tes vasiyeti tanımayarak Roma’ya karşı Kios’un içinde bulunduğu toprak- ve Bityhnia, S.4, 1984) Bizans döneminde Kios/Gemlik, Bursa ile birlikte, Opsikion teması sı- nırları içinde yer aldı. Thema, Bizans’ta askeri ve yönetsel bir birim idi. 603 yılında Sasani Kralı Hüsrev Perviz (salt. 591-628) önderliğindeki İran orduları Bizans’a saldırdı. Bu savaş sırasında kısa süreli olarak İranlılar Gemlik’e egemen oldu. 668-675 yıllarında ise Gemlik bölgesine Arap akınları oldu. Bu savaşlar sırasında da Araplar, kısa süreli olarak Gemlik ve çevresinde egemen oldu. 716-718 yılları arasında Araplar yine Kios/Gemlik bölgesine geldi. Bu dö- nemde de Arapların bölgede kısa süreli egemenlikleri oldu. 1081 yılında, Selçuklular devrinde İznik devletinin başkenti olurken, Gemlik de Türk egemenliğine geçti. Hatta Gemlik’te Ebu’l-Kasım’ın, ilk Türk deniz filosunu oluşturdu. 1097 yılında Haclıların bölgeye gelmesi ile Gemlik bölgesi kısa süreli Latinlerin egemenliğine geçti. Sonra yeniden Bizanslıların egemenliğine Gemlik, 1333 yılına kadar da Bizans’a bağlı bir tekfurluk merkezi olarak egemenliğini sürdürdü. Gemlik, bölgedeki diğer Bizans kaleleri gibi, son 2-3 asırdır yarı otonom, bir derebeylik yönetimi içinde idare edilmekteydi. 1204 yılında yeniden Haçlı egemenliğine girdi. Karşılıklı savaşlarla tahrip olduğu için Latinler şehri terk edince, Bizans İmparatoru loannes III Du- kas Vatatses (1222-1254), Kios’u yeniden ele geçirdi. Gemlik’e bağlı Pazarköy nahiyesinin kaza olmasına dair belge nahiyesinin bağlı Pazarköy Gemlik’e

46 Asri Gemlik 3.a. Osmanlı Yönetiminde Gemlik 1738 tarihinde Adranos, Bursa, Bayramiç, Beypazarı, Bergama, Nevah-i emlik 1333 yılında alındı. Osman Bey bu kaleyi alamamıştı. (Cante- Bergama, Ilıca-i Bergama, Harmancık, Domaniç, Söğüt, Soma ma Kır- Gmir 1979: 27) Hammer, Gemlik’in fethini şöyle anlatır: kağaç, Seferihisar, Kite, Gemlik, Kirmasti, Kepsut, Gökçedağ, Gölpazarı, “Bu hisar, Osman zamanında Akçakoca’nın, Kara Timurtaş’ın hücumları- Gönen, İnegöl, Edincik, Lefke, Nallı ma Korupazarı, Güllük Mihaliçi, na mukavemet göstermişti. Lâkin bu defa muhafızlar, şiddetli kıtlık içinde Günyüzü, Mudanya, Tuzla, Taraklı, Torbalı, Yenişehir, Yarhisar, Pazarcık kalarak, şehirle hiçbir ulaşım imkânları olmadığından, silâhlarını bırakıp, (BKS. 90-380; Kütük s.256) İznik ve Pazarköy/Orhangazi bu tarihte Ko- şehri İznik’in yeni sahiplerine terk etmeye mecbur oldular.” caeli Sancağı’na bağlı kazalar idi. (Karal 1943: 94-100) Gemlik Türklerce fethinden itibaren Kite/Ürünlü kazasına bağlı bir köy 1785 yılında Bursa, Mudanya, Gemlik, İnegöl, Yenişehir, Lefke, Söğüt, olarak varlığını sürdürdü. Büyük bir yerleşim alanı olmasına karşın, yoğun Gölpazarı, Taraklı, Göynük, Edincik, Gönen, Bergama, Bayramiç, Soma, Gayrimüslim varlığı nedeniyle Mudanya ile birlikte Gemlik, asırlarca bir Tuzla, Asi Mihaliç ma Beypazarı, Kepsut, Gökçedağ, Adranos, Kirmasti, köy statüsünde yönetildi. Nitekim 16. yüzyıl belgelerinde, Hüdavendigar Mihaliç, Domaniç. 1831 yılında Osmanlı Devleti’ndeki yerel yönetim- Sancağı 25 kazadan ve 31 tımar nahiyesinden oluşmasına karşın, bu kaza- de yeni bir düzenleme yapılınca, Hüdavendigâr Eyaletinin merkezi yine lar içinde Gemlik yoktu. Kütahya olmuştu. Bu tarihte Bursa Sanacağı’na bağlı bulunan kazalar şunlardı: Orhaneli/Adranos, Gemlik, Mihaliç/Karacabey, Kirmasti/M. Osman Gazi’den başlayarak ele geçirilen yerler, o toprakları alan Bey’lere Kemalpaşa, Mudanya, Yenişehir, İnegöl, Lefke, Gölpazarı, Taraklı, Tor- verilmişti. Daha sonra buraları sancak olarak savaşta asker başbuğu olanla- balı, Karamihal, Karahisar, Gümüşhisar, Nallıhan, Beypazarı, Küllük ra verilmeye başlanmıştı. Edirne başkent olunca Bursa’nın önemi azalma- Mihaliçi, Günyazı, Seferihisar, Söğüt, Yarhisar, Pazarcık, Domaniç, Har- mış, İstanbul’un fethine kadar aynı derecede önemini korumuştu. Devlet, mancık, Soma, Gönen, Gökçedağ, Kepsut, Aydıncık, Ayvacık, Bergama, Rumeli ve Anadolu Beylerbeyi olarak Eyaletlere ayrılınca da, Eyalet mer- Kete, Bayramiç ve Kozak. İznik ve Pazarköy/Orhangazi bu tarihte Kocaeli kezi Kütahya olmuştu. (İ.H. Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, Ank. 1982, C.I, Sancağı’na bağlı idi (Karal 1943: 94-100). 1855 yılında Hüdavendigar s.118, 122, 127, 504) Bursa da, bu süreç içinde Anadolu Eyaletine bağlı eyaleti 6 liva ve 124 kazadan ibaretti. Hüdavendigar kazaları şunlardı: Bur- bir sancak olarak 19. yüzyıla kadar varlığını sürdürmüştü. Bursa, bu geliş- sa, Kete ma Cebel-i atik, Mudanya, Trilye, Gemlik, Karacaşehir, Bilecik, me sürecinde Anadolu Eyaletine bağlı bir sancak olarak, 19. yüzyıla kadar Yenişehir, İznik, İnegöl, Söğüt, Domaniç, Kepsut ma Balat, Adranos ma varlığını sürdürmüştür. 15-16. yüzyılda Hüdavendigâr Livasına bağlı olan Cebel-i Cedid nahiyesi, Harmancık, Gökçedağ, Mihaliç ma Sincan, Kir- kazalar şunlardı: Kete, Yenişehir, İnegöl, Adranos/Orhaneli, Mihaliç/Kara- masti, Edincik/Karahisar-ı Biga, Pazarköy ma Gürle. cabey, Beypazarı, Söğüt, Ermenipazarı, Domaniç, Akhisar, Geyve, Yarhi- sar, Seferihisar, Kepsut, Yenice, Göynük, Akyazı, Gölpazarı, Aydıncık, Kı- 1858 ve 1867 yılında yapılan yerel yönetim reformları sonrasında oluş- zılcatuzla, Gönen, Bergama, Tırhala ve Fesleke. Bu tarihte İznik Kocaeli’ne turulan Hüdavendigar Livasının merkez sancağı Bursa olmuştu. 1868 yı- bağlı idi. Mudanya ve Gemlik ise Kete/Ürünlü’ye bağlı köy idi. lında da Hüdavendigar vilayeti 85 kazadan ibaretti. Hüdavendigar livası kazaları şunlardı: Bursa, Gemlik, Pazarköy, Mudanya, Yalova, Karamürsel, Gemlik’e bağlı Kumla, Armutlu, Kapaklı, Narlı, Fıstıklı, Karacaali ve Ar- Trilye, Bilecik, Lefke, Karacaşehir, Gölpazarı, Söğüt, Mihaliç, Kirmasti, navut köylerinin avarızları, doğudan Sultan’a giderdi. Bu köyler Samanlı İnegöl, Yenişehir, İznik, Pazarköy/Orhangazi, Domaniç, Adranos. (Kütük Dağları’ndan her yıl üç bin kürek yapmakla görevliydi. İstanbul’un ihti- s.256) 1870 yılında yapılan yerel yönetimdeki yeni düzenlemeye göre ise yaçlarının karşılanmasında Bursa ve çevresinin de önemli görevleri vardı. Bursa Sancağına bağlı şu ilçeler vardı; Gemlik, Mudanya, İnegöl, Yeni- Yalova ve Gemlik arasında kalan bölgede ormanın bir kısmı saray kayık- şehir, Karacabey, Harmancık ve Bilecik. Bu tarihte Pazarköy/Orhangazi larının ancak belli bir büyüklükteki ağaçlardan yapılabilen küreklerinin Gemlik’e bağlı birer nahiye(bucak) idi. 1885 yılında Bilecik’te Ertuğrul üretiminde kullanılmak için ayrılmıştı. Yine bahsedildiği üzere Bursa’da Sancağı kurulunca, İnegöl Ertuğrul Sancağı’na bağlandı. 1887 yılında üretim fazlası zahire İstanbul’a nakledilmekteydi. İşte bu özellik nedeniy- ise Yenişehir Bilecik’e bağlandı. Gemlik’e bağlı bir bucak olan Pazarköy/ le Gemlik, İstanbul’dan gönderilen Eminler tarafından Saray tarafından Orhangazi de, 1893 yılında yeniden kaza(ilçe) oldu. 1302/1884 yılında doğrudan yönetilmekteydi. Gemlik 1539-40’da Bursa’ya bağlı iken, 1592 Armutlu köyü bucak merkezi olmuştu. yılında nahiye veya kaza/ilçe merkezi oldu.

Asri Gemlik 47 1913 yılında Karasi/Balıkesir, 1915 yılında Kütahya ve Karahisar/Afyon, lik kazasına bağlı Teşvikiye köyü, Yalova kazasına bağlandı. 1338/1919 yı- 1918 yılında da Ertuğrul/Bilecik Hüdavendigar vilayetinden ayrıldı. 1918 lında da Gemlik kazasına bağlı Ericek ve Dışkaya köyleri, Bursa merkeze yılından sonra ise Hüdavendigar adı, Bursa Vilayeti olarak değiştirildi. bağlanması için çalışmaları yapıldı. Ancak 1932 yılında, Kestel’e bağlan- 1924 yılında çıkarılan yasalar ile yönetsel örgütlenmede livalar kaldırılıp dı. 1923 yılında ise İl Genel Meclisi’nin aldığı bir kararla Asayiş köyü, iller oluşturuldu. 1927 yılında Bursa’ya bağlı ilçeler; Mudanya, Gemlik, Gemlik’ten Orhangazi’ye bağlandı. (1339 zabıtları, s.5) Asayiş köyü, 1955 Orhangazi, M.Kemalpaşa, Karacabey ve Orhaneli idi. 2005 yılında ise yılında ise tekrar Gemlik ilçesine bağlandı. 1929 yılında Gemlik’in Sul- Gemlik, Bursa Büyükşehir bünyesine bağlandı. Halen Bursa Büyükşehir tanı kebir köyü (Kurtul), Mecidiye köyü (Soğan Çayırı), Hamidiye köyü Belediye sınırları içinde bir merkez ilçedir. (Araba Yatağı), Selimiye köyü (Soğuksu), Haydariye köyü (Eğriceova), 1870 yılında Gemlik’e 19 köy bağlı iken, 1892 yılında, bu kaza Gem- Adliye köyü (Kavakdibi) adlarıyla anılmasına ilişkin karar alındı. (1929 lik kasabasıyla 30 köy ve Pazarköy/Orhangazi nahiyesi vardı. Pazarköy’e Zabıtları s.49) Nitekim 1934 yılında Gemlik’in 9 köyü ile 4 mahallesinin de 14 köy bağlıydı. Bunun nedeni, ilçe alanın genişlemesi değil, göçmen adının değişmesi kararı verildi. (Zabıtlar, 1935: s.17) Daha sonra 1935 köylerinin kurulmasıydı. Nitekim 1880’li yıllarda 12 yeni göçmen köyü kurulmuştu. Gemlik’e bağlı olan köylerin adedi esasen 18 olduğu halde göçmenlerin iskânlarıyla kurulan 12 yeni kurulan köy ile bugün köy sayısı 30’a ulaşmıştı. Eski köyler şunlardı: Umurbey, Engürücük, Gençali, Kur- şunlu, Muratoba, Katırlı, Ericek, Fındıcak, Dışkaya, Küçükkumla, Büyük Kumla, Karacaali, Narlı, Kapaklı, Fıstıklı, Armutlu, Arnavut, Benli. Yeni- den kurulan köyler şunlardı: Adliye, Hamidiye, Fidye, Şükriye, Haydariye, Selimiye, İhsaniye, Sultaniye, Mecidiye, Tevfikiye, Lütfiye, Teşvikiye… 1275/1858 tarihli bir arşiv belgesine göre, Mudanya merkezi, Gemlik’e taşınmasıyla Mudanya nahiye oldu. Bu nedenle de, Mudanya’nın eski mühürlerin değiştirilmesi ve yeni mühürlerin kazıtılması istenmekteydi. Ancak Mudanya’nın ne kadar Gemlik’e bağlı kaldığı belirlenememiş- tir. 1306/1888 tarihli bir arşiv belgesinde ise, ilçe merkezinin bu kez de Gemlik’ten Pazarköy/Orhangazi’ye taşınması istenmişti. (BOA, DH.MKT. Gömlek No:64, Dosya No:1590) Bunun nedeni, Orhangazi’nin Türk ol- masıydı. Nitekim 1922 yılına kadar Orhangazi’de 1-2 bin nüfus yaşar- ken, Yeniköy’de 10 bini aşkın nüfus vardı. Ancak 1893 yılında Orhan- gazi Gemlik’ten ayrılıp ayrı bir ilçe merkezi oldu. Böylece Gemlik’e bağlı köy sayısı tekrar 21’e düşmüş oldu. 1908 yılında Gemlik’e bağlı köyler 32’ye çıktı. 1326/1908 yılında, Armutlu nahiye yapıldı. 1912 yılında alı- nan başka bir kararla Umurbey köyü, Gemlik’e bağlanıp mahalle oldu. Umurbey’in Gemlik’e bağlanma konusu, İl Genel Meclisi tarafından 1908 yılından itibaren tartışılmıştı. 1334/1915 yılında, daha önce Gemlik’e bağlı bir mahalle olan Umurbey Mahallesi’nin, bu durumdan dolayı bazı aksaklıklar ortaya çıkması üzerine, tekrar köy durumuna getirilmesi isten- diği belgelerden anlaşılmaktadır. (BOA. DH.İ.UM.EK. no 81, d.no. 15) Hüdavendigar Vilayeti Meclisi Umumi tarafından 1330/1912 yılında alı- nan bir kararla Bursa’ya bağlı Sultaniye(Kurtul) köyü, Gemlik’e daha yakın olduğu için Gemlik’e bağlandı. 1333/1914 tarihlinde, Bursa merkezine

bağlı Sultaniye köyü, Gemlik kazasına bağlandı. 1333/1914 yılında Gem- zapt edilmesi ayanı tarafından hamamın Gemlik Evkafı Ağa Solakbaşı Mehmed Gemlik’te

48 Asri Gemlik Kereste nazırı ve Gemlik ayanları arasındaki çatışmaya dair belge ayanları arasındaki Gemlik nazırı ve Kereste

yılında Gemlik’in 13 köyünün adı değiştirilme kararı verildi. (Zabıtlar, 3.b. Âyanlar Dönemi 1935: s.48; Zabıtlar, 1936: 10) Gemlik’in 1927 yılında 30, 1934 yılında smanlı döneminde dört belirgin sınıf olup; ulema, asker, tüccar ve 27, 1935-1944 yıllarında Armutlu bucağı ile 26 köyü vardı. Cumhuriyet Oreayadır. Ancak taşrada en güçlü sınıf her zaman toprak ağaları ve döneminde Hamidiye köyü bir süre bucak merkezi olmuştur. 1959 yılında derebeyleri olmuştu. Her ne kadar âyanlık ve toprak ağalığının 18. yüz- yeniden köy olmuştur. yılda yayıldığı bilinse de, Bursa’da da ilk yıllarından itibaren çok güçlü 1973 yılında 32, 1995 yılında ise 23 köyü vardı. Yalova ili kurulunca derebeyi aileleri vardı. Sened-i İttifak ile güçlenen yerel âyanlar, Tanzimat Gemlik’e bağlı Armutlu bucağı ile 5 köy, Yalova iline bağlanması nedeniy- dönemi öncesinde taşrada merkezi yönetimi büyük ölçüde ele geçirmişler- le Gemlik’e bağlı köy sayısı 17 oldu. Gemlik kazasına bağlı Dışkaya köyü di (İnalcık 2005: 82). Özellikle 1798-1894 yıllarında tüm taşrada olduğu halkı, Bursa kazasına bağlanmasını talep etti. (1932 Zabıtları) 3.4.1932 ta- gibi Bursa da âyan adı verilen derebeylerinin egemenliği altındaydı (Berkes rihinde, Dışkaya Köyü Kestel’e bağlandı. (BCA. Fon: 30..11.1.0, Yer No: 1978: 108). Bursa’da âyan sayılan müderrislerin vs’lerin her biri yirmişer 69.10..21, Sayı: 8567) otuzar kişilik adamları olan kişilerdi. Batılaşma hareketinin asıl itici gücünü, Osmanlı egemen güçleriyle, Batı Bugün Gemlik merkezde 23 mahallesi vardır. Gemlik’e bağlı köy statüsün- kapitalizminin kendisi oluşturmaktaydı. Başta sivil-asker bürokrasi, artık de 17 kurum bulunmaktadır. Bağlı köyler şunlardır: Adliye, Büyükkumla, üründen aldıkları paylarla biriktirilen servetleriyle canlarını güven altına Cihatlı; Engürücük, Fevziye, Fındıcak, Gençali, Güvenli, Hamidiye, Hay- almak istiyordu. İkinci olarak, temel üretim aracı olan toprağın yeni sa- dariye, Karacaali, Katırlı, Kurtul, Muratoba, Narlı, Şahinyurdu, Şükriye ve hipleri olan eşraf, âyan ve derebeyleri fiili olarak el koydukları toprağın Yeniköy. 6 Haziran 1995 günlü Resmi Gazete’de yayımlanan 1550 sayılı hukuksal olarak da mülkiyetini ister olmuştu. Batının özel mülkiyete iliş- Kanun Hükmünde Kararname gereği oluşturulan Yalova iline ilçe olarak kin hukuk kuralları da bunu sağlayacaktı. Üçüncü olarak, ticaret ve finans bağlanan Armutlu beldesi ile Kapaklı, Fıstıklı, Hayriye, Selimiye, Sultani- kesimleri ile bütünleşen azınlıklar, yabancı uyruklu tacirler, toplumda libe- ye (mahalle), Mecidiye ve İhsaniye (mahalle) köyleri Gemlik ilçe sınırları ral ekonominin tüm gereklerinin yerine getirmeye başlamıştı. Tanzimat’la dışına çıkarıldı. birlikte özel mülkiyetin güven altına alınmasından sonra tüm Osmanlı Devleti’nde olduğu gibi, Gemlik’te de yeni yeni zenginler oluşmuştu. Çün-

Asri Gemlik 49 kü bu fermanla, zenginlerin mal ve mülkleri garanti altına almıştı. Toprak 1233/1818 yılında ise Gemlik âyanlığı, silahşorlardan ve kapıcıbaşılık rüt- sisteminin değişmesiyle de devlete ait geniş arazilerin güçlü ailelerin elle- besi verilen Süleyman Ağa’ya verilmişti. Yaptığı resmi görevleri nedeniyle rine geçmeye başladı. Böylece âyan adı verilen güçlü zengin aileler kurul- de günlük 150 akça gibi yüksek bir para verildiği anlaşılmaktadır. Ancak du. Sözün öze; devlet, taşrada başa çıkamadığı ve kontrol edemediği yerel bu kişi, devletin elindeki arazileri zapt ettiği anlaşılmakla, iki yıl sonra tüm güçleri, devletin mekanizması içine alarak, fiili olarak yerel yönetimi baskı çiftlik, hayvanları ve ağır eşyalarının satılması, diğerlerinin İstanbul’a ge- gücüyle elinde bulunduran âyanlara, resmi olarak vermişti. Elbette bu du- tirilmesi istendi. Gemlik’teki büyük konağının bedeli mukabilinde halka rum, taşrada yönetim sorunu çözmediği gibi daha da kargaşaya sokmuştu. satılması kararı alındı. Gemlik Âyanı Süleyman’ın, devletin arazisine el Gemlik’te âyanların ilk varlığı 18. yüzyılın ortalarına rastlanmaktadır. Ni- koyup çiftlik yaptığı yer, Yenişehir’in Çardak köyünde idi. Gemlik Âyanı tekim 1177/1763 tarihli bir arşiv belgesinde, Gemlik’teki Solakbaşı Meh- ve Süleyman Ağa’nın, devletçe el konulan malları yüz bin kuruş mukabi- met Ağa vakfından olan hamamın, Gemlik âyan ve mütegallibesinden biri linde veresesine terkine karar verildi. Saray kapıcıbaşılığı rütbesini almış tarafından zapt edildiği ifade edilmişti. Yenişehir, Pazarköy/Orhangazi, Celâleddin Mehmet Ağa ise Gemlik voyvodası idi. Gemlik’te kereste nazırı Gemlik ve Gürle gibi merkezlerin âyanları, Bilecik âyanı olan Kalyoncu olmuştu. 1835 yılında bu görevde idi. Ali âyanın tayin ettiği kişilerdi. Kalyoncu Ali, etrafında çok sayıda adamı Devlet, taşrada da uzun süre vergi toplama işini, mültezim adı verilen ki- olan tam bir eşkıya olup bölgede büyük bozgunculuk yaptığı için, hakkın- şilere havale ediyordu. Bu nedenle yerel yöneticilerden biri de mültezim- dan gelinmişti. Daha sonra da, onun tayin ettiği Yenişehir ve Orhangazi ler olmuştu. Islahat Fermanı ile halkını mültezimin zulmünden korumak merkezlerin âyanları temizlendi (Şanizade Ataullah, İst. 1290, 137; Özka- için, devlet halkı incitmeden vergi toplama düşüncesiyle muhassıllık kuru- ya, 1994. 131). 1224/1809 tarihli bir arşiv belgesinde, Bilecik Âyanı Kal- munu getirilmişti. Muhasırlar kazalardaki mali ve mülki işleri üstlenmişti. yoncu Ali’nin Gemlik ve Mudanya’yı zabtettiği kayıtlıdır. Hatta Bursa’yı Herkesin gelirine göre vergi alınması için çalışıyordu. Bunun için gelirler almak fikrinde olduğu konusunda bilgiler alınmıştı. Bu âyanın en önemli inceleniyor, sulu, susuz diye tarlalar kayıt ettiriyor, ne kadar verim alındı- gücü, Ahı Dağı’ndaki ormanların idaresi idi. Nitekim 1229/1814 tarihli ğı yazılıyordu. Bu muhasırlara işlerinde yardımcı olmaları için 2 kâtip, 1 arşiv belgesinde, bölgedeki âyanlar Eskişehir’e gidip burada toplanıp Ku- muhzır, 1 kadı, 1 müftü, 1 zabit bir de bölgede ileri gelenlerden 2 kişi ve marcı Abdullah meselesini görüşmüştü. Sonra da, Ahı Dağı’ndan kesilen azınlıklardan 2 kişi olmak şartıyla 10 kişilik bir meclis kurulmuştu. Fakat kerestenin yarısı Gemlik’e gönderilmesi kararlaştırıldı. devletin iyi niyetlerine rağmen bu göreve gelenler de eski mültezimlerin Kasaba, hatta köylerin egemeni olan derebeyleri, kendi çıkarları için çatışı- yolunu tutmuş, halktan ne koparsak kârdır hesabıyla hareket etmişlerdi. yor, hatta toplarla köyleri basıp bombalıyordu. Pazarköy/Orhangazi’nin en Bu nedenle 1842’de kaldırılıp tekrar iltizam usulüne geçildi. Gemlik’i bu güçlü âyanı olan Esat Bey’in, 1810 yılında 200 adamı vardı. Hatta bu Esat tarihte Kaza Müdürü unvanı ile bir ağa’nın yönettiği anlaşılmaktadır. Ni- Bey, Pazarköy’e sığamayıp 300 adamıyla Yalova ve Gemlik’teki köylere sal- tekim 1265/1848 tarihli bir arşiv belgesinde, Gemlik’te yaşayan Avustur- dırmıştı (Kaplanoğlu 1988: 28). Yine Gemlik Kereste Nazırı İnegöl âyanı yalı tüccar Luka’nın Gemlik’e yanaşmış olan gemisindeki dört tayfa ile Numan Paşa, bir çatışma sırasında Gürle kazasını topa tutmuş, köydeki Gemlikliler arasında meydana gelen tartışmayı, dönemin Gemlik Kazası 40 ev ile Orhan Gazi’nin yaptırdığı camiyi yıkmıştı (Kaplanoğlu 1988: Müdürü Mustafa Ağa çözmeye çalışmıştı. 28-32). Ancak zaman zaman da âyanlar, Gemlik’i koruma gibi görevler üstlendiği anlaşılmaktadır. Nitekim 1216/1801 tarihli bir arşiv belgesinde, Gemlik’i, bölgede faaliyet gösteren eşkıya Deli Balta’dan korumak üzere, 3.c.Gemlik Kadılığı Kızkulesi önünde Gemlik Âyanı Ağazade İbrahim Bey’in adamları görev smanlı yönetiminde Kadılık Kurumu ve kaza idaresi, günümüzdeki yaptığı anlaşılmaktadır. Yine 1226/1811 tarihli bir başka arşiv belgesin- Oilçe yönetimini karşılamaktadır. Ancak Kadı’nın görevleri, günü- de, İstanbul halkı için bölgeden gönderilecek buğdayın süratle İstanbul’a müzdeki birçok görevlinin işini tek kurum olarak yönetmesi biçiminde gönderilmesi hakkında, Gemlik âyanına görev verildiği anlaşılmaktadır. gerçekleşmekteydi. Kadı, her şeyden önce bir yargıç idi. Kadı’nın yargı- 1230/1815 yılında Gemlik Âyanı Süleyman Ağa idi. Saray için her yıl yaz lama yetkisi alanına da “kaza” denilmekteydi. 1592 yılındaki bir belgede, günlerinde Buzcubaşı marifeti ile gönderilmekte olan kar ve buzun Katırlı Gemlik’te bir kadı bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle bu tarihten Dağları’ndan nakli için araba, hayvan ve işçi sağlama işini de Gemlik âyanı sonra Gemlik kaza merkezi olmuştur. üstlenmekteydi.

50 Asri Gemlik rin her yaptığı, yargıç (Kadı) denetiminden geçmekteydi. Aynı zamanda birer noter görevi görüp, kazadaki tüm sözleşme ve akitler, Kadı tarafın- dan tasdik ediliyordu. Hatta esnafların kendi aralarındaki verdikleri sözler bile Kadı’nın kayda geçtiği anlaşılmaktadır. Tüm bu işleri yürüten ve hat- ta denetleyen Kadı’ların hatalı davranmaları durumunda, üst denetleme kurulu olarak devrin hükümeti olan Divan yönetimi devreye girmektey- di. Örneğin 1197/1782 tarihli belgede, Gemlik naibi (kadı vekili) Öküz Mehmet’in zulmü nedeniyle şikâyetler Saray’a ulaşmış. Saray da, bu konu- da gerekeni yapmıştı.

3.d.Belediye Yönetimi “İhtisap ağası” veya “muhtesip”, İslam toplumsal düzeninde, kent ve ka- sabalarda belde hizmetlerini yürütmekle görevli olan kişiyi tanımlayan sözcüktür. Osmanlı devlet örgütlenmesinde bu kurumunun yer aldığı görülür. Kadı atanan her yerleşim birimine, ayrıca bir de “muhtesip” gö- revlendirilmeye başlandı. Muhtesip, görevli olduğu yerleşim biriminde Kadı’ya bağlı olarak belde hizmetlerinin görülmesiyle yükümlü tutulmuş- tu. Kadıların anlaşmazlıklardan doğan davalarda ancak yargılama sonucu bir karara varmaları olanaklı iken, muhtesip’ler “örfi” (yani geleneksel) ve yönetimle ilgili hızlı kararlar verme yetkisine de sahip idi. Kent ve kasabalarda belde hizmetlerinin maddi kaynağının yaratılabilmesi için herkesten ve her yerden “ihtisap rüsumu” adı verilen vergiler toplanır- dı. Bu vergilerin toplanması “iltizam” usulüyle bir yıllığına ihaleye çıkarılır, ihtisap ağalığı için başvuruda bulunanlardan “bedel-i mukataa” denilen miktarı en çok artıran, o yerin ihtisap ağalığını bir yıllığına alırdı. Artık beldenin her türlü hizmeti o kişi tarafından üstlenilir; böylece ihtisap ağası olan kişi, kendisine bağlı “koloğlanları” aracılığıyla o yerin ihtisap rüsumu- nu kendi adına toplatırdı. İhtisap işlerinin iltizam usulüyle ihtisap ağalarına verilmesi ve rüsumun koloğanları aracılığıyla toplatılması, pek çok yerde haksızlıklara ve baskıla- ra yol açmakta, yakınmalara neden olmaktaydı. Osmanlı Devleti’nde za- man içinde girişilen bir dizi reform hareketleri sırasında, giderek yozlaşan ihtisap işlerinin yeniden düzenlenmesi yoluna gidildi. Yeniçeri ocağının kaldırılmasından sonra, 1826’da bir “İhtisap Nizamnamesi” düzenlene- rek kent ve kasabalardaki ihtisap yolsuzluklarının önlenmesine çalışıldı.

Gemlik Naibi Öküz Mehmed’in zulmünden şeran haklarına bakılmasına dair halkın şikayet dilekçesi haklarına bakılmasına dair halkın şikayet zulmünden şeran Mehmed’in Öküz Naibi Gemlik Bu nizamnameye göre ihtisap ağasına “ihtisap nazırı” adı verildi, bunların merkezi yönetime bağlılığı artırıldı. İhtisap işlerinin iltizam usulüyle mu- Kadılar, aynı zamanda bugünkü belediye başkanlarının işlevini de yürüt- kataaya verilmesine son verildi. Koloğlanlığı kaldırılarak, bunların yerine mekteydi. Bu konuda kendisine bağlı, bir idare sistemi oluşmuştu. Asesler “ihtisap neferi” adıyla yeniden görevli kaydı yapıldı. Bu ihtisap neferleri, ve muhtesip denilen bugünkü belediye görevlerini üstlenen görevlilerin günümüzdeki “belediye zabıtası”nın temelini oluşturmuştu. tümü Kadı’ya bağlı işlev sürdürmekteydi. Daha doğrusu, yerel yöneticile-

Asri Gemlik 51 Tanzimat’tan sonra merkezi biraz daha güçlendirilmesi yönünde yeni adım- lar atıldı. Kent ve kasabaların yönetimi kadı’lardan alınarak, devlet tarafın- dan atanan görevlilere verilmeye başlandı. İhtisap nazırları, doğrudan doğ- ruya belde ve zabıta hizmetleriyle görevlendirildi. 1845’te İstanbul’da ilk polis örgütü oluşturuldu ve “Zaptiye Müşirliği”ne bağlandı. Bundan sonra ihtisap nazırları kent güvenliğiyle ilgili görevlerini bırakarak sadece narh, esnaf ve sanatkârla ilgili işlerden sorumlu tutuldu. İstanbul’da 1850/51’de ihtisap nazırlığı tamamen kaldırıldı ve bunun görevleri zaptiye müşirliğine devredildi. Böylece kısa bir süre başkentin güvenlik ve belde hizmetleri tek elde toplanmış oldu. Ancak olumlu sonuç alınamaması üzeri-üzeri- ne, bir yıl sonra ihtisap nazırlığı yeniden oluştu-oluştu- ruldu. Ardından 1854’te bir kez daha kaldırıldı ve yerine modern beledi-- yeciliğin öncü kurumu olan “şehir eminliği” (şehremaneti) kuruldu. Bu geçiş süreci, İstanbul’dan sonra az veya çok gecikmelerle imparatorluğun öteki kent ve kasabalarında da uygula-uygula- maya konuldu. 1873 Salnamesinde Gemlik Belediye Dairesi Belediye Gemlik Meclisi Eski Belediye Dairesi Belediye Eski

52 Asri Gemlik Çağdaş Belediye 1875 yılından sonraki yıllarda Gemlik Belediye başkanları şunlardı: 23 Ocak 1871 tarihli “İdare-i Umumiye-i vilayet” Nizamnamesi gereğin- Hüseyin Çavuş Ağa 1292/1875-1294/1877 ce, İstanbul dışındaki kentlerde de belediye kuruluşuna geçildi. İlk Os- Başkanvekili Dimitrati 1295/1878-1296/1879 manlı Meclis-i Mebusan’ın 23 Eylül 1293/1877 tarihinde kabul ettiği “Vi- Ligonidi Efendi 1296/1879-1304/1886 layet Belediye Kanunu” ile ülke ölçeğinde belediyelerin yasal dayanakları Mehmet Rüştü Efendi 1305/1887-1306/1888 da sağlanmış oldu. Bu yasaya göre, belediyelerin üç temel organı oluyordu: Nuri Bey 1306/1888-1308/1890 Mehmet Rüştü(2. Kez) 1308/1890-1310/1892 1- Belediye Başkanı: Belediye meclisi üyeleri arasından, mutasarrıflar tara- Dimitriyos Efendi 1310/1892-1313/1895 fından aday gösteriliyor, vali tarafından atanıyordu. Yavaş oğlu Corci Efendi 1318/1900-1321/1903 2- Belediye Meclisi: Kentin veya beldenin mahallelerindeki ihtiyar heyet- Andriko Efendi 1322/1904-1325/1907 leri tarafından belirleniyordu. Vasilaki Penyaci Efendi 1907-1910 3- Cemiyet-i Belediye: Belediye meclisi ile mahalli idare meclisinin (il ge- Şevket Bey 1910-1912 nel meclisi) ortak toplantısıyla oluşuyordu. Yavaş Oğlu Corci (2.Kez) 14 Haziran 1912-13 Mart 1914 Rüstem Kiryako 14 Mart 1914-13 Eylül 1914 Belediye meclisi üyeleri, 25 yaşını geçmiş, Türkçe bilen ve yılda en az 50 Ömer Efendi 14 Ağustos 1914-3 Haziran 1915 kuruş emlak vergisi veren kişiler arasından seçilirdi. Mevzuata göre bu ilk Kamil Efendi 4 Temmuz 1915-21 Kasım 1915 meclisler kazalarda 6 kişiden oluşmaktaydı. Üyelerin -kura ile belirlenen- Cevdet Efendi 23 Şubat 1916-13 Aralık 1916 yarısı, iki yılda bir yenileniyordu. Belediye başkanları, Vali tarafından, Galip Bey 14 Şubat 1917-31 Mart 1917 meclis içinden veya dışından atanmaktaydı. Belediye meclislerinin ayrıca Ömer Efendi (2. kez) 1 Nisan 1917-20 Mart 1919 mühendis, doktor, veteriner gibi danışman kadrolarıyla, kâtip, sandık emi- Galip Bey (2. kez) 21 Mart 1919-6 Temmuz 1920 ni (veznedar), kavas (belediye zabıta memuru) gibi görevlileri bulunuyor- Prinakis Efendi 6 Temmuz 1920-9 Ağustos 1920 du. Gemlik Belediyesinin ilk yıllarında doktor ve kâtip her zaman vardı. Anastas Yanyacı 9 Ağustos 1920-10 Eylül 1922 Meclisler yılda iki kez vilayet, liva veya kaza idare heyetleriyle birlikte top- lanıyor (Cemiyet-i Belediye) ve bütçeyi hazırlıyordu. 3 Nisan 1930 tarihinde çıkarılan 1580 sayılı Belediye Kanunu ile çağdaş belediyecilik anlayışına doğru önemli bir adım atıldı. Kadınlar bu yasa ile belediye meclislerine seçme ve seçilme hakkını elde etti. 1960’tan itibaren başlayan hızlı sanayileşme ile sanayi kentlerinin doğması sonucu, 1580 sa- yılı Yasa’nın yetersiz kaldı. 1963’te 1580 sayılı yasada yapılan değişiklikle, belediye başkanlarının halk tarafından doğrudan seçilmeleri esası getirildi. 1927 Salnamesi’ne göre Gemlik Belediyesi, 20 Nisan 1294/1877 tarihinde kurulduğu yazılmıştır. Eski belediye binası da, 1294/1877 yılında yapılmış- tı. Ancak gerçekte Gemlik Belediyesi’nin 1873 yılından itibaren kuruldu- ğu anlaşılmaktadır. Salname verilerine göre 1290/1873 yılında Gemlik’te bir belediye meclisi vardı. Ancak salnamede Belediye Başkanı’nın adı zik- redilmemişti. 1291/1874 yılında ise belediye seçimlerinin derdest olduğu yazılıdır. 1894 yılına ait bir arşiv belgesinden de belediye seçimlerinde bazı usulsüzlüklerin olduğu belirtilmektedir. Gemlik Belediyesine ait belge Belediyesine Gemlik

Asri Gemlik 53 Eski Belediye Başkanları Fotoğrafları Girecek

54 Asri Gemlik sonra bazı Rum şehirlerinde, vali ve kaymakamlara Rum yardımcı atan- maya başlandı. Nitekim 1322/1904 yılında görev yapan Gemlik Kayma- kam Muavini Yorgaki Efendi yerine Sokrat Harabambidi Efendi’nin tayin edilmişti. 1887 yılında başkan bir Türk olan Mehmet Rüştü Efendi başkan iken, diğer meclis üyeleri Andriko, Petraki, Corci, Karabet, Vasilaki idi. 1888 yılında ise başkan yine bir Türk olup Nuri Bey idi. Ancak üyeler Corci, Diyomidi, Vasilaki, Hacı Agop ve Hacı Rıza Bey’den oluşmaktaydı. 1892 yılından 1914 yılına kadar Gemlik Belediye başkanı ile tüm meclis üyeleri Gayrimüslim idi. 1912 yılında Umurbey köyü merkeze alınıp mahalle ol- ması ile 1914 yılındaki seçimde, Türk başkan olan Ömer Efendi (Çırgan) seçildi. 1927 Salnamesinde Gemlik Belediye Belediye Gemlik 1927 Salnamesinde başkanları

1910-1912 yıllarında belediye başkanını tam olarak belirleyemedik. Ancak 1335/1916 tarihli bir arşiv belgesinde, “Gemlik Belediyesi eski başkanı Şevket Bey ve ilişkide olduğu” arkadaşları- nın tutuklanmasına ilişkin bir bilgi vardır. Bu tarihten önce belediye başkanı olduğu- na göre 1910-12 yıllarındaki boşlukta bu görevi yapmış olmalıdır. Nitekim üç yıllık dönemi bitmeden görevinden ayrılmıştır. Çünkü hakkında, kendisini tutuklatacak kadar ciddi soruşturma bulunmaktaydı. 1290/1873 yılındaki ilk Belediye meclisin-

de 3 üye Müslüman, 3 üye de Gayrimüslim başkanlarından Hüsa- Belediye Çorum,Celal Eski ile mettin Öktem idi. İlk Belediye Meclisi’nde Mehmet Efen- di, Ethem Ağa, Mustafa Efendi, Nikolaki, 1292/1875 Salnamesinde yer Gemlik Eski Belediye başkanlarından Belediye Eski Gemlik Kemalettin Eşref alan Belediye Başkanı Hüseyin Kiryako, Dimitraki efendiler vardı. 1875- Çavuş Ağa ve Meclis Üyeleri 1877 yıllarında ise Hacı Sadettin Ağa, Bakırcıoğlu Dimitraki, Çamuroğlu Nikolaki, nalbant Pedros Ağa idi. 1878 yılından 1914 yılına kadar, iki üye dışındaki tüm meclis üyeleri Gayrimüslim’di. 1892-1895 yıllarında Beledi- ye Meclis üyeleri Petraki, Andriko, Diyomidi, Yorgaki Panas, Koskantyos Efendi idi. 1906 yılında Petraki, Sinodi, Armudiyus, Dikni ve Arkiyani efendiler, 1907 yılında Petraki, Sinodi, Papaz oğlu Ispro, Hacı oğlu Dio- midi ve Hristo Efendiler idi. Belediyedeki bu Rum hâkimiyeti, 18 Ağustos 1914 tarihli bir arşiv belgesinde görüldüğü gibi; Gemlik Belediyesi’nde bazı makbuzların Rumca basılmasına kadar ilerlemişti. Ertuğrul Gazetesi’nde fotoğrafı da yayınlanan bu Gemlik Belediyesi’ne ait Rumca makbuzun im- hası ve bundan sonra evrakların resmi lisanla yapılmasının sağlanmasına dair bir emir yollandığı, arşiv belgelerinden anlaşılmaktadır. Meşrutiyetten

Asri Gemlik 55 Cumhuriyet Belediyesinden Büyükşehir Belediyesi bağlı merkez belediyesi oldu. Son yerel seçimlerle birlikte 1994 yılında Dr. Ziya Bey (Kaya) 26 Aralık 1922-4 Şubat 1924 kurulan Kurşunlu, 1978 yılında kurulan Küçükkumla, 1977 yılında ku- Galipbeyzade Eşref Bey 5 Şubat 1924-28 Aralık 1924 rulan Küçükkumla, 1953 yılında kurulan Umurbey belediyeleri kaldırılıp Dr. Ziya (Kaya) (2. Kez) 29 Aralık 1924-1933 Gemlik belediyesi sınırları içine alındı. Eşref Kemalettin Dinçer 1933-1938 İzzettin Turhangil 1938-1939 3.e.1.Gemlik’in Eski Mahalleleri Nurettin Kumla 1939-1940 smanlı devletinde kentler, bugünkü anlamdan çok farklı bir konum- Eşref Dinçer (3. kez) 1940-1941 Oda idi. Osmanlı kentleri toplumsal bir bütün olmayıp, temel birim Muhtar Alemdar 1941-1942 mahalle idi. Osmanlı kentleri de, mahallelerden oluşan bir birleşim idi. Dr. A. Sami Arseven 1942-1946 Mahalleler, merkezin denetiminde ama onlardan ayrı birer özerk yönetim Daniş Ekim 1946-1950 gibiydi. Zaten Osmanlı yasaları, mahalle bireylerini birbirine zincirleme Dr. Ziya Kaya (3. kez) 1950-1953 sorumluluk biçiminde bağlanmıştı. Mahalleli, birbirine zincirleme ke- Hüsamettin Öktem 1953-1956 fildi. Özellikle avarız vergilerini, mahalleliden ortak olarak ödenmesinin Hüseyin Avni Beceren 1956-1958 istenmesi, bu birliğin temelini oluşturmuştur. Mahalleliler, vakıf akçası Necati Arda 1958-1959 denilen mahalle kasasına, gücü ve sorumluluğu ölçüsünde para koyardı. Hüsamettin Öktem (2. kez) 1959-1960 Mahallenin sandığında biriken bu para, mahallenin dayanışma ve ortak Binbaşı Süreyya İlker (At) 1960-1960 sorumluluğunun gelişmesinde çok önemli bir işlev üstlenmişti. Bazen bu Yarbay Reşat Kutat (At) 1960-1960 (10 Haziran- paradan, ihtiyacı olan mahalleliye ödünç verilir. Bazen de bu para, baş- Kemal Diniz 1960-1961 ka kişilere faizle verilip, mahalle sandığına gelir sağlanırdı. Bazı mahalleli M. Emin Dalkıran 1961-1972 ise, paralarını bu mahalle sandığına vakfederdi. Vakfedilen bu para, bazen İbrahim Onur 1972-1973 mahallenin çeşmesine, okuluna harcanması gibi özel istekler de yapılırdı. İbrahim Akıt 1973-1980 Örneğin 1088/1677 yılında Emine Hatun’un yaptırdığı bir ekmekçi fırı- Sahabettin Cantay 1980-1984 nı, bakkal dükkânı ve iki oda Demirsubaşı Mescidi’nde vakfetmişti. Bu İ. Hakkı Çakır 1984-1989 sandıktaki paradan avarız vergisi ödendiği gibi, mahallenin mescidi, çeş- Nezih Dimili 1989-1994 mesi gibi hizmetlerin yapımı ile mahalle imamı, öğretmeni ve bekçilerinin Nurettin Avcı 1994-1999 ücretleri de ödenirdi. Mahalle sözcüğü, Osmanlı döneminde kolektif bir Mehmet Turgut 1999-2009 kimliği ifade etmekteydi. Çünkü Osmanlı dönemi belgelerine göre mahal- Fatih Mehmet Güler 2009- leyi bütün olarak kabul edilmekteydi. Devlete karşı mahallenin kolektif olarak sorumlu tutulmaları, Osmanlı döneminde vergi konusu ile sınırlı 1980’den sonra belediye yönetiminde köklü değişiklikler oldu. Özellikle değildi. Osmanlı ceza hukuku da işlenen bir cinayetten, katilin bulunama- sanayileşme ve nüfusun hızla artmasıyla eskiyen belediyecilik mevzuatı, dığı hallerde tüm bir mahalle halkını sorumlu tutabiliyordu. Her mahalle büyükşehir belediyeleri kurulması ile çözülmeye çalışıldı. Kanun hükmün- halkı kendi mahallesinin güvenliğini sağlamakla da yükümlüydü. Her ma- de kararname ile İstanbul, Ankara ve İzmir’de ilk Büyükşehir belediyeleri halle kendi değerlerini korumaya özen gösterirdi. kuruldu. Daha sonra 27 Haziran 1984 tarih ve 3030 sayılı Büyükşehir Mahalleler, cemaat temeline dayalı bir yönetim olduğu için, cemaat yani Belediyelerinin Yönetimi Hakkın da Kanun Hükmünde Kararnamenin mahalle, mutlaka bir mescit/cami veya kilise ve havra çevresinde oluşmuş- Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun çıkarıldı ve üç büyük kentin dı- tu. Mescidi olmayan bir Müslüman mahallesi, kilisesi olmayan bir Hıristi- şındaki sanayi merkezlerinde de Büyükşehir statüsüne geçilmesinin yasal yan mahallesi olamazdı. Bu nedenle bir şehir ve kasabada mescit veya kilise altyapısı hazırlandı. 18 Haziran 1987 tarih ve 3391 sayılı yasa ile Bursa da sayısı kadar mahalle vardı. Bursa’daki mescit ve tekkeler, sadece namaz kı- büyükşehir belediyesi oldu. Bursa Büyükşehir Belediyesi sınırları, 2005 yı- lınıp ibadet edilen mekanlar olmayıp aynı zamanda mahallenin bir meclis lında yapılan değişiklikle genişleyerek Gemlik’i de sınırları içine aldı. Böy- binasıydı. Özellikle akşam ve yatsı namazında bir araya gelen mahallelerin lece Gemlik Belediyesi, bu tarihten sonra Bursa Büyükşehir Belediyesi’ne cemaatinin lideri, mahalle imamı veya papazıydı. Tanzimat’tan sonra Müs-

56 Asri Gemlik lüman mahallelerinde muhtarın karşılığı olmak üzere Rum mahallelerinde kocabaşların görev yaptığı temettuat defterleri kayıtlarından anlaşılmakta- dır. Mahallelerde; mahalle imamı, öğretmen, avarız mütevellisi, kethüda, şeyh, esnaf ve tüccarların ileri gelenlerinden oluşan bir tür mahalle meclisi de bulunduğu, kadı sicillerinden anlaşılıyor. Hatta 1258/1841 tarihli bir belgede, Arnavut köyü kocabaşısı Acı Panayot ve üç kardeşi, köy halkına zulüm ve hakaretleri nedeniyle Saray’a şikâyet ettikleri anlaşılmaktadır. Gemlik şehrinde, 16. yüzyıldan itibaren 9 mahallesi olduğu anlaşılmakta- dır. 1922 yılında, Rum ve Ermenilerin şehri terk edene kadar da bu mahal- le sayısı değişmemişti. 17. yüzyıl belgelerine göre Gemlik merkezinde, bir Müslüman mahallesi ile 8 Gayrimüslim mahallesi vardı. 1059/1649 tarihli bu belgede, Abdurrahman Efendi tarafından tespit edilen avarız hanelerine göre Gemlik’in mahalleleri ve hane sayıları şöyleydi: Müslüman mahallesinde 5 hanesi avarızdan hariç olmak üzere 94 hane, 17 reaya vardı. Papa Yani Mahallesi’nde 4 hanesi avarızdan hariç olmak üzere 96 nefer, 16 hane vardı. Papa Stukito? Mahallesi’nde 22’si avarızdan hariç olmak üzere toplam 61 hane/nefer vardı. Papa Metropolit Topofani? Mahallesi’nde 37 hanesi avarızdan hariç olmak üzere 78 hane/nefer vardı. Papa Leonidi Mahallesi’nde 5’i avarızdan hariç olmak üzere 5 hane, 29 nefer vardı. Papa Apastol Mahallesi’nde 29 hane/nefer vardı. Papa Pasoki? Mahallesi’nde 27 hane/nefer vardı. Papa Kostantin Mahallesi’nde 61 hane vardı. Papa Maksem Mahallesi’nde 34 hane vardı. 1103/1691 yılında Gemlik Hıristiyanların cizye vergilerinin tespitine iliş- kin belgeye göre Gemlikliler, gelirine göre üç kategoriye ayrılmıştı. Ela, evsat ve edna cizyesini toplayan Mustafa Ağa’nın cizye defteri sonunda Gemlik Müvellası Abdullah Efendi’nin de imzası ve mührü bulunmakta- dır. Bu 1691 yılına ait belgeye göre, Gemlik mahalleleri ve bu mahallelerde yaşayan Gayrimüslimlerin sayıları şöyleydi: Cedid Mahallesi’nde; 15 ala, 102 edna, 126 evsat toplam olarak 248 cizye veren vardı. Papa Partinyoz Mahallesi’nde; 2 ala, 21 edna, 23 vasat olmak üzere 46 Papa Topofani Mahallesi’nde; 2 ala, 21 edna, 25 vasat olmak üzere 48 150 Yıl önce hazırlanmış Gemlik Planı Gemlik Yıl önce hazırlanmış 150

Asri Gemlik 57 1922 Yılında Gemlikli Rumlar tarafından çizilmiş eski plan tarafından Rumlar Yılında Gemlikli 1922 Papa Flarkos Mahallesi’nde; 5 ala, 38 edna, 36 vasat olmak üzere 79 Mahalle adı hane gelir vergi zengin fak gelir vergi Papa Vartolomoz Mahallesi’nde; 25 edna, 32 vasat olmak üzere 57 Yeni Mahalle 340 370.590 67.807 130 - 1.090 199 Papa Kostantin Mahallesi’nde; 3 ala, 19 edna, 19 vasat olmak üzere 41 Demirsubaşı 37 50.640 4.150 14 1 1.369 112 Metropolit Mahallesi’nde; 3 ala, 18 edna, 26 vasat olmak üzere 47 Manastır (M) 32 ? ? - 4 - - Papa Yasef Mahallesi’nde; 5 ala, 25 edna, 7 vasat olmak üzere 37 nefer Atlıkilise 86 151.863 21.643 73 3 1.766 252 vardı. Azrail 49 94.950 20.050 31 4 1.938 409 Balıkpazarı 139 499.578 55.346 134 2 3.594 398 Metropolit 60 84.400 10.195 31 4 1.407 170 3.e.2.1844 yılında Gemlik Mahalleleri En az iki mahallesi eksik olan 7 Gemlik mahallesinde toplam 743 hane Gemlik’in en zengin mahallesi Balıkpazarı idi. Bu mahallede hane başına vardı. Bu mahalleler şunlardı: Yeni Mahalle, Demirsubaşı, Manastır, Atlı- ortalama yıllık gelir 3.594 kuruştu. Diğer zengin mahalleler Azrail (1.938 kilise, Azrail, Balıkpazarı, Metropolit. Bu mahalleler içinde en büyük ma- kuruş), Atlıkilise (1.766 kuruş), Metropolit (1.407 kuruş) idi. Gemlik’in halle, 340 haneli Yeni Mahalle idi. Bu mahallenin özet dokümanı olduğu en fakir mahalleleri Türk mahalleri olup Demirsubaşı 1,369 kuruş, Yeni için ne kadarının Türk, ne kadarının Rum olduğunu belirleyemiyoruz. Mahalle 1,090 kuruş idi. Gemlik’in en fazla vergi veren mahalleleri de Ancak 17-18. yüzyıl belgelerinde Türk mahallesi olarak kayıtlıdır. Sözlü Rum mahalleriydi. Yıllık toplam 55.346, kişi başına 398 kuruş vergi ile en kaynakların verilerine göre 1922 yılında Gemlik’te yaşayan ailelerin 100 yüksek vergi veren Balıkpazarı mahallesi idi. haneyi aşmadığı düşünüldüğünde, Yeni mahallenin çok azı Türk olduğu 19. yüzyılda, temettuat defterlerinde adı geçen mahalle adları, 17-18. yüz- anlaşılmaktadır. Oysa 17-18. yüzyıl belgelerindeki tek Türk mahallesi Yeni yıldaki adlarından farklı olduğu anlaşılmaktadır. Bunun nedeni, mahal- Mahalle idi. 1844 yılında en önemli Türk mahallesi Demirsubaşı idi. Ma- lelere resmi belgelerde farklı, Rumlar farklı adlar vermiş olabilir. Ancak nastır mahallesinde de Türkler yaşamaktaydı. 17-18. yüzyıldaki Osmanlı belgelerinde Gemlik mahalleleri Rum adları 7 Gemlik mahallesinin 1844 yılındaki hane sayıları, yıllık toplam gelirleri, aynen geçmektedir. Bu mahalle adlarının değişmesinin nedenini anlaya- yıllık toplam vergileri, mahalledeki zengin ve fakir hane sayıları ile hane madık. Nitekim 1922 yılında Yunanistan’a giden Gemlikli Rumlara göre başına en yüksek ortalama gelir ve vergi oranları aşağıda çıkarılmıştır: de, Gemlik mahalleleri içinde, bir-iki mahalle dışında temettuatlardaki mahalle adları Rumların benimsediği adlar olmadığı anlaşılmaktadır. Rum

58 Asri Gemlik mahallelerini muhtarı, yani yönetici olan kocabaşların mühürlerinde de Eski kent dokusu da, yukarıdaki mahalle adları geçmektedir. özellikle sahil kesimlerde giderek tahrip olmakta- 3.e.3.Göçmen Mahallerinin kuruluşu dır. İlçenin ana caddesi, 50 yıllık sürede bile Gemlik mahallelerinin adlarının değiştiği görülmek- Bursa-Yalova karayolun- tedir. 19. yüzyıla geldiğimizde ise mahalle adlarının resmi kayıtlarda ye- dan ayrılan ve kent mer- niden değiştiği görülmektedir. 1844 yılında hazırlanan temettuat defter- kezindeki Ahmet Dural lerinde, 7 mahallenin defteri bulunmuştur. 308/1892 tarihinde Ali Suat alanıyla sonlanan İstiklâl tarafından yayınlanan bir coğrafya kitapta da 9 mahalle olduğu kayıtlıdır. Caddesi’dir. Bunun dışın- Nitekim 1907 ve 1927 yıllarında da Gemlik’te 9 mahalle olduğu kayıt- da Küçükkumla-Armutlu lıdır. Gemlik’e eklenen iki mahalle, göçmen mahalleleri olan Osmaniye karayolu da, kentin yeni ile Hamidiye mahalleleriydi. Nitekim Gemlik’ten Yunanistan’a göç eden gelişmekte olan kuzeyba- Gemlikli Rumlara göre de 9 mahalle vardı. Cumhuriyet öncesinde Gemlik tı bölümleri için (Cum- 1844 yılında Azrail mahallesi Kocabaşı mühürü mahallesi Kocabaşı 1844 yılında Azrail mahallerinin Rumca adları şunlardı: Genemachalas, Agyia, Balukpazari, huriyet mahallesi) yeni Tsekouria, Palatia, Pazari, Konakiou, near the Bridge [Köprübaşı] adların- bir ana cadde özelliği kazanmış bulunmaktadır. Kentin körfez kıyısında da sekiz mahalle bulunmaktaydı. Tibel Oteli ile birbirinden ayrılan iki caddesinden güneydeki, Emin Dal- 1844 yılında 9 mahalleden 7’si şunlardı. Yenimahalle, Demirsubaşı, Ma- kıran Bulvarı (1. Kordon) ve kuzeydeki de Mustafa Kemal Atatürk Bulvarı nastır, Atlıkilise, Azrail, Balıkpazarı ve Metropolit... Bunlardan Yeni, De- (2. Kordon) adlarını taşır. Bursa-Yalova karayolundan bir kavşakla ayrılan mirsubaşı ve Manastır mahallelerinde Türklerin yaşadığı anlaşılmakta. Çevre Yolu da, kenti doğudan kuşatarak Cumhuriyet mahallesinde Küçük- Metropolit, Balıkpazarı, Azrail ve Atlıkilise mahalleleri ise Gayrimüslim kumla çıkışıyla birleşir.” mahalleleridir. Manastır’da da Rumların yaşadığı kabul edilse de, bu ma- Bugün Gemlik’e bağlı 23 mahalle vardır. Bu mahalleler şunlardır: Halitpa- hallenin de Rum defterini bulamadık. 17. yüzyıl belgelerinde Hisar’ı oluş- şa, Hisar, Dr. Ziyakaya, Hamidiye, Yeni Mahalle, Cumhuriyet, Demirsu- turan Yenimahalle’de bile Rumların yaşadığı anlaşılmaktadır. başı, Osmaniye, Balıkpazarı, Ata, Orhaniye, Kurşunlu Atatürk Mahallesi, Kurşunlu Cumhuriyet Mahallesi, Kurşunlu Şükrükaya Mahallesi, Küçük- Gemlikli Yerliler, Osmanlı İmparatorluğu zamanında Anadolu’dan ve kumla Şükrüalemdar Mahallesi, Küçükkumla Güzelyalı Mahallesi, Kü- Balkanlardan azar azar gelerek yerleşen Türk aileler idi. Ekseriyeti köylere çükkumla Siteler Mahallesi, Küçükkumla Memireyis Mahallesi, Umurbey dağılan bu ahaliden ilçe merkezine iskân edenleri pek azdı. Çünkü o de- Orhaniye Mahallesi, Umurbey Parsbey Mahallesi. virlerde şehre Bizans İmparatorluğundan kalan Rumlarla azınlık olarak Er- meniler egemendi. Türklerin Gemlik merkezine yerleşmeleri daha sonraki yüzyıllarda olmuştu. Köylerde mali durumu biraz iyileşen ve ticaret baya- tına başlayan bazı şahıslar şehrin kenar semtlerine Rumlardan müsaade almak suretiyle girebildi. 19. yüzyıldan itibaren merkezde sayıları çoğalan Türkler kasaba içinde Hamidiye ve Osmaniye, mahallelerini kurdu. Rumların Gemlik’i terk etmesinden sonra, mahalle sayısı düşmüştü. 1946 yılında ise mahalle sayısı 7’ye inmişti. Veli Orkun, 1940’lı yılların Gemlik’ini şöyle tasvir etmektedir: “Gemlik kenti, Bursa’nın kuzeyinde, adını verdiği körfezin batısında, Sa- manlı dağlarından inen bir sırt ve bunun oluşturduğu tepenin (eski Akro- pol) etekleriyle, denizden dolan kıyı düzlüklerinde yayılmış durumdadır. Son yıllarda iç ve dış göçlerin yol açtığı hızlı kentleşme nedeniyle, Körfez’in her iki yanında bulunan yamaçlarda yoğun yapılaşma gözlenmektedir.

1844 yılında Balıkpazarı mahallesinde yaşayanların listesini gösteren defter

Asri Gemlik 59 4.Ulaşım bugünkü yol şebekesine 4.a. Gemlik-Bursa Yolu bağlanırdı. Tepederbent’te ursa bölgesinin en eski kentleri Myrlia/Mudanya, Cios/Gemlik ile bulunan Selçukgazi’de bulu- Nikaia/İznik idi. İznik ile Gemlik arasındaki yol da çok önemli nan eski tekke, bir anlamda olup İmparator Neron tarafından burada geçit açılması buyrul- yolun güvenliğini sağlamak- Bmuştu. Yol Karsak/Hylas Çayı, Katırlı ile Samanlı dağlarının arasındaki taydı. çok dar ve dik bir vadinin arasından akarak Gemlik Körfezi’ne ulaşırdı. Osmanlı devrinde bu yol Tabula Peutingeriana’da Bursa ile Kios/Gemlik yol bağlantısı görülmek- üzerindeki Eskidere, Kırk- tedir. Hierokles yol haritasında da; Nikee/İznik, Basilinopolis/Orhangazi, dere ve Korkulu derbentleri- Cius/Gemlik, Apamee/Mudanya, Prusa/Bursa arasında gösterilmişti. (Te- ne yakın olduğu için eski bir xier 1997: 154) Rum köyü olan Demirtaş Orhan Bey devrinde Bursa’ya gelen ünlü Arap gezgini İbni Battuta, köyünde bir kısım hanelerin Bursa’dan İznik’e giderken, sadece Gürle’de bir ahinin evinde konuk kaldı- derbentçi olarak görevlen- ğını yazmıştı. Bu nedenle, Bursa ile Gürle arasında kestirme bir yol olduğu dirildiği belgelerden anlaşı- anlaşılmakta. Ancak Battuta’nın anlatısındaki topografik bilgiler dikkatli lıyor. Daha sonra bugünkü okunduğunda, Battuta’nın Gürle’de değil, Gemlik’te konakladığı tahmin yol şebekesiyle, Bursa’nın edilebilir. Nitekim Battuta, Gürle’den sonraki yolu şöyle tarif etmektedir: önemli bir limanı olan “Ertesi sabah bu köyden (Gürle’den) yola çıkarak iki tarafı da tatlı ve ekşi Gemlik’e gelinirdi. 1844 nar ağaçları ile örtülü bir ırmağın boyunca tam bir gün yol alarak sonuçta tarihli arşiv belgesine göre, içi kamışlarla örtülü bir (İznik) gölün kenarına vardık. Buradan kente se- Gemlik ile Bursa arasındaki kiz mil uzaklıkta olup, köprüyü andıran tek bir yol vardır.” (İbni Battuta derbent birbirine uzak oldu- Seyahatnamesi, Ank. 1981, s. 41) Oysa gezgin Gürle’de kalmış olsaydı, ğu için, eşkıyalar tarafından Gürle’deki evin penceresinden gölü görebilirdi. Çünkü çok eskiden beri, yolculara saldırıldığı ifade Prussa/Bursa-Nikaia/İznik arasındaki yol Gemlik üzerinden geçiyordu. edilerek, Seyyid Gazi adlı yere bir derbent kurularak Yol daha sonra Gemlik’ten bugünkü Bursa yolunu izleyerek, geniş bir ova yeterli miktarda zaptiye ve- kıyısında eski bir Rum köyü olan Engürücük’ten geçmekteydi. Texier 1834 rilmesi kararlaştırılmıştı. yılında geldiğinde burada, pelasjik tarzda yapılmış çok ilginç bir duvarın bulunduğu görmüştü. Bu duvarın ortası, yol geçirmek için yıkılmış olup, Kios-Nikaia yolu üzerinde, duvarın asıl şekli, sağdan ve soldan karşılıklı olarak tepelerin içlerine kadar Katırlı Dağları’nda birçok sürmekteymiş. Bu duvarın hangi amaçla yapıldığı bilinmiyor. Olasılıkla bu kale kalıntısının varlığı, bir yol kalıntısı idi, ancak bugün hiç bir iz yoktur. yolun önemini göstermesi açısından dikkat çekicidir. Osmanlı devrinde eski birer Rum köyü olan Demirtaş ve Engürücük isti- Gürle, hem Nikaia-Kios, kametinde giden yol, Gemlik’e yöneliyordu. Bu yolun kalıntıları Selçuk- hem de Prusa-Samanlı- gazi yakınlarında yüzeyden de görülmektedir. Bu yol üzerinde Demirtaş Yalakabad yolunu kontrol köyü yakınlarında bulunan eski Rum köyü Tepecik’te bulunan bir mil edebilecek noktadaydı. Sır- taşı, yolun buradan geçtiğine kuşku bırakmaz. Bursa’dan İnönü Caddesi tını dayadığı Katırlı Dağları boyunca Demirtaş’a doğru dimdik uzanan eski yol, Demirtaş’tan, bugün birden bire yükselerek uzan- baraj altında kalmış olan Doğlu Derbendi’nden geçerek, Selçukgazi yakı- ması, kalenin güvenliğini nındaki Tepederbent ile Katırlı Dağları aşarak, Kurtul Köyü yakınlarında artırmaktaydı.

Bursa-Gemlik yolunun yapılmasına 60 Asri Gemlik ilişkin belge yahova, Gemlik yolu için yabancı bir mühendis getirtmişgetirtmiş- ti. (KA, Beld. E/2-1, 798; 824, 826, 828) Bursa’da modern tarzda yapılan ilk karayolu Gemlik yolu idi. Gemlik yolunun mühendisliğini yapan Eflak mültecilerinden Badyano’ya Bursa Ovası’nın da haritasını çıkardığı anlaşılmaktadır. Baş-Baş bakanlık Arşivi’nde bu yolun planları da bulunmaktadır. Aslında Bursa-Gemlik yoluyla ilgili çalışmalar daha eski tata- rihlere kadar inmektedir. Nitekim 1.7.1852 tarihli bir arşiv belgesinde, Bursa ile Gemlik arasında yapılan yola dair Bay Nakis bir rapor sunmuştu. 1282/1865 yılında yolun yapımı sona erdi. Bursa-Gemlik Yolu’nun her iki başına, birer tarih ve saat sütunu ile on adet kuyu ve çeşme yapıldı. Yol Komisyonu Komiseri Mustafa Ağa ile Başmühendis Mösyö Bedyani, başarılarından doladola- yı terfi etti. Yolunun resmi açılışı da yapıldı. Bursa-Gemlik yolu, 1865-1904 yılları arasında stabilize olarak hizmet verver- di.

Bursa Yenişehir yolu Yenişehir Bursa Gezgin Mari de Launay, Gemlik yolunun 1282/1865 yıyı- Göl ile Gemlik Körfezi arasında bulunan Kios veya Askanios olarak anılan lında yapıldığını yazmaktadır: “Engürücük’ten geçilip, dere, bugün Garsak Derbendi olarak anılan dar bir boğazdan akmaktay- Kurtul Boğazı adı verilen yere gelinir. Daha sonra yol yükselerek Rızapa- dı. Burada Osmanlı döneminde Benli Derbendi vardı. (Dağlıoğlu, Age, şa Derbendi’ne gelinir. Burada yollar çok kavislidir. Daha sonra çıkılan s.124) 1097 yılında Haçlılar, Kios/Gemlik limanından, yaklaşık 10 km tepeden Keşiş Dağı ve Bursa görülmeye başlar. Rızapaşa Derbendi geçil- uzaklıktaki İznik Gölü’ne bir gecede 100 savaşçı alabilecek gemileri işte bu dikten sonra yol alçalmaya başlar. ve Eğiridere vadisini izleyerek Davul vadiden taşımışlardı. (Anna Kommena 1996: 328) 18-19. yüzyılda ise bu Derbendi’ne varır. Oradan Timurtaşpaşa’ya kadar 10 km vardır. Bağlık yol tamamen kullanılmaz duruma gelmiş, hatta Sultan IV. Murat, bu yol- ve bahçelik bir ovadan geçilerek Bursa’ya gidilir. Burada Bursa’dan gelen dan geçerken yolun çok bakımsız olduğunu görünce İznik Kadısı’nı idam eşyaların satıldığı görülür. Yolda yol tabelâsı asılıdır. 1850 yılında bu yolun ettirmişti. Orhangazi ile Gemlik arasındaki Karsak Deresi’ne ve derbendi- yapılması kararlaştırılmış ve güzergâhın belirlenmesi, teknik raporlar için ne Çınarlı Dere denildiği ve buranın korunması için 1845’te derbentçiler Bayındırlık Bakanlığı Bursa başmühendisi Pade Anope görevlendirilmişti. için bir oda yapıldığı belgelerde kayıtlıdır. Bununla birlikte Mudanya-Bursa hattının projesi, Bursa’nın süslemeleri ve 1265/1848 tarihli bir belgede Gemlik ile Bursa arasındaki derbent birbi- Tanzimat-ı belediyesine dair gerekli haritaları düzenlemiştir. Komiser Ve- rine uzak olduğu için eşkıyalar tarafından yolculara taarruz edildiği yazıl- fik Paşa özel ilgileriyle ortaya çıkan yol, hükümet konağı önünde Gemlik maktadır. Süleyman Gazi adlı yere bir derbent kurularak yeterli miktar- hattıyla Kütahya yolu birleştirilmiştir.” da zaptiye verilmişti. (BOA. A.}MKT.MHMN, Dosya:14, Gömlek:31,) Dr. Bernard da Gemlik’e giden bir başka yoldan söz etmektedir: Gemlik-Bursa yolu daha inşa edilmezden önce, 1268/1851 tarihli belgede “Bursa’da Gemlik’e başka bir yol daha vardır. İkinci gidişimde oradan geç- Gemlik ile Bursa arasında yük ve yolcu nakliyatı için Cilacı oğlu Serope’ye tim. Bu yoldan araba işlemez, atla gidilir. Dereçavuş, Armut köyleri solda imtiyaz verilmesi talebi vardı. (BOA, A. MKT. MVL, Dos:54, Göm:62) bırakılır. Akça köyünden geçilip Katırlı Dağı üstünde varıldığı zaman sol- 1861 yılında Sultan Abdülaziz’in ziyareti için Gemlik yolu inşa edilmişti. da Fledar ve Çavuş köyleri arkada ise Uludağ ve Bursa görünür. Samanlı Bu nedenle yolun yapımına 1856’da Vali Mehmet Namık Paşa zamanında köyleri arkada bağlarla tarlalara inilerek, Derbent’e gelinir. Gemlik yolu ile başlanmıştı. Ancak bir arşiv belgesine göre 1271/1854 Gemlik-Bursa yolu birleşir. Bu yol diğerinden hem daha güzel, hem de 1,5 saat kestirmedir.” Vefik Paşa döneminde tasarlanmıştı. Yol mühendisleri ise Bedyani, Zani, Gemlik’ten çıkan bir başka yol da; Muratoba, Katırlı ve Iğdır köylerin- Moburus, Makir adlı Eflâklı, Fransız, Beyoğlu Levanteni idi. Mösyö Bal-

Asri Gemlik 61 den geçerek Kestel’e ulaşırdı. Bursa’dan 4.b. Gemlik-Mudanya Yolu sonra yol, Osmanlı devrinde eski birer udanya’dan Burgaz yönüne giden yol, Rum köyü olan Demirtaş ve Engürücük MAltıntaş, Kurşunlu ve Tuzla Çiftliği istikametinden Gemlik’e yöneliyordu. yönüyle Gemlik’e ulaşırdı. Buradan batıya Bu yol, Katırlı altında ikiye ayrılarak doğru yönelen yol, Gemlik Körfezi’nin gü- biri Gürle’ye inmekteydi. Katırlı köyü neyinden kıyı boyunca Mudanya’ya kadar git- civarında antik yolun birçok yerinde mekteydi. Bu yol üzerinde, Roma ve Bizans de- kalıntıları bulunmaktadır. Gemlik ile virlerinde birçok yerleşim yeri vardı. Bunlardan Gemlik Posta Mühürleri tersane arasındaki üç ve Bursa caddesin- en önemlisi, Kurşunlu’da lokaliz edilen Elegmoi idi. de Kurtul’daki iki ahşap köprü, 1845’te (Th. Corsten, Die İns. Von Apameiaia und Pylai, Bonn 2.500 kuruş ile tamir edilmişti. 1987, s. 75-94; C. Mango, The Monestery of St. Aberkios at Kurşunlu/ 1869 yılındaki Hüdavendigar gazetesin- Elegami in Bithynia, DOP 22 (1968) s. 176; H. Buchwald, “The Church de, Çekirge yolunda bir araba postası of the Archangels in Sige near Mudanya, Wien-Köln-Graz 1969) Bu köy- işletilmesi hakkında bir yazı yer almak- den sonra yamaçlara doğru yükselen yol, tekrar Mudanya Ovası’nda kıyıyı ta olup, belediye meclis üyeleri ve kent izleyerek Mudanya’ya ulaşırdı. Mudanya-Gemlik yolu üzerinde, Kurşun- eşrafının katılacağı bir araba şirketi için lu civarında Catabole’de üç otel manastırı varmış. (Menthon, 1935: s.54) hisseler açılacağı haber verilmektedir. Bursa halkını, arabacıların gaddarlığın- dan kurtarılması için kurulmuş olan bu şirketin arabaları, Gemlik ve Mudanya’ya da işletilmesi planlanmıştı. Aynı yıl ya- yınlanan başka bir haberde: “Hükümet konağı içinde çok güzel bir posta arabası bulunduğu ve Avrupa’dakilere benzeyen bu benzersiz arabanın Bursa-Gemlik arasında çalışacağı yazılı- dır”. 1869 yılında ise, Bursa Gemlik arasında, 10 kişilik bir at arabası işle- tilmesi planlanmıştı. Gemlik-Bursa yolundan sonra Gemlik-Yenişehir yolu ilk yapılan yollar- dandı. Nitekim 1277/1860 tarihli bir belgede, Gemlik yoluna memur yolu Gemlik ve -Mudanya Bursa Mühendis Batyano’nun İznik Gölü’nden denize kadar olan yolun keşfi Gemlik ve Mudanya arasındaki kıyılarda bulunan köylerin büyük bölü- uzadığını ifade etmektedir. 1306/1888 tarihli bir belgede ise, Gemlik’ten münde Hıristiyanlar yaşamaktaydı. 15-19. yüzyıllarda ise Bithinya dağla- Yenişehir’e kadar önceden inşasına başlanıp henüz bitirilemeyen şose yo- rında çok az Rum köyünün varlığına tanık olmaktayız. lun tamamlanması ve Bayındırlık Bakanlığı’nın gereğini yapması istenmiş- ti. (BOA, DH.MKT. Gömlek:5 Dosya:1542) Bu yolun yapılma nedeni Eski menzilhane sisteminde, 1825 yılında Gemlik’in Bursa’ya 10 saat ise, İnegöl’den tersane için kereste nakli içindi. 1893 yılında, Yenişehir uzaklıkta olduğu kaydedilmiştir. Kurşunlu ise 4 saat uzaklıkta olduğu sınırına kadar, şose üzerinde 50 kârgir köprü yapılmıştı. (Kütük, II/136) ve Kurşunlu’ya da posta gittiği anlaşılmaktadır. Bu menzilhaneler için Hem Bursa-Gemlik, hem de Gemlik-Yenişehir arasında yapılması düşünü- Bursa’ya bir yıl için 3.711 beygir verilmiş, saat başına 20’şer paradan len yolların proje ve haritaları arşivde bulunmaktadır. Bu yol 1893’te yapıl- 15.669 kuruş kira ücreti alınmaktaydı. Bursa’dan Gemlik’e 230 para olarak mıştı. Yenişehir sınırına kadar yol üzerinde 50 kâgir ve metin köprü vardı. narh belirlenmişti. Bursa’dan Kurşunlu’ya 134, Gemlik’e 230 para olarak (Kütük, II/136) Ayrıca Hükümet, 19. yüzyılda ulusal demiryolu hattını narh belirlenmişti. Bu dönemde Bursa, fiyatların yüksek olduğu bir yerdi Gemlik üzerinden Mudanya’ya bağlamak için ciddi çalışmalar yapmıştı. (Çadırcı 1991: 77, 127).

62 Asri Gemlik Başbakanlık arşivinde bulunan Gemlik - Bursa yolunun harita ve planları (1850’li yıllarda hazırlanmıştır.)

4.c.Deniz Ulaşımı yıp bir vapur şirketi kurulmasını istemiş, böylece 7 bin altın toplanmıştı. 1280/1863 yılındaki bir arşiv belgesine göre, Bursa halkına İstanbul ile Mudanya’dan seferler ise 1871 yılında başlamıştı. Her hafta cuma ve salı Gemlik arasında vapur işlettirilmesi için ruhsat verilmişti. Gemlik-Bursa günleri İstanbul’dan sabah kalkan vapur, 5 saat sonra Mudanya iskelesine yolunu yapıp birlikte, Bursa’da üretilen ürünler, Gemlik limanı yoluyla ulaşıyor, yolcu yükünü boşalttıktan sonra akşamüzeri Gemlik iskelesine dünya pazarına gönderilmeye başlandı. 1865 yılında ise Gemlik’e düzenli gidiyordu. Pazar ve perşembe günleri burada kalan gemi yolcu ve yükü seferler yapılmaya başlandı. Tüm işlemler, Ahmet Vefik Paşa’nın müfet- aldıktan sonra tekrar Mudanya yolu ile İstanbul’a geri dönüyordu. (BOA, tişliği döneminde gerçekleşti. 1869 yılında Şirket-i Mahsusa kurulma- Meclisi Vala no 22714; Zeynep Abacı, s.168) dan önce, Gemlik-İstanbul arasında çalışmak üzere Gemlik Körfezi Va- 1893 yılında ise Şirketi Hayriye vapurları seferler düzenlemeye başladı. pur Şirketi kuruldu. (Hüdavendigar, 19 Mayıs 1869) Şirketin sermayesi Bursa, Mudanya ve Gemlik çevresinden elde edilen zeytin ve zeytinyağı başlangıçta 8.250 altın lira idi. Toplam 250 adet hisse senedi 33 liraya özellikle Karadeniz kıyıları ile Rusya’ya giderdi. Rusya’ya Gemlik limanın- satılmıştı. Fransız sermayesi ile kurulan bu şirketin yöneticisi Mösyö Go- dan gönderilen zeytinin miktarı 390 tonu bulmuştu. Belgelerden Bursa’nın riero Pavlo idi. Vefik Paşa kendi aralarında Müslümanlardan para topla- öncelikli limanının Gemlik olduğu anlaşılmaktadır. Bursa şirketine ait 2 ve

66 Asri Gemlik Arsenal şirketine ait 2 olmak üzere toplam 4 büyük yolcu ve nakliyat ge-ge Sonra da Hüdavendigar Seyr-i Sefain Şirketi vapurları, Gemlik İstanbul misi, İstanbul ile Gemlik arasında deniz taşımacılığı yapmaktaydı. Ancak arasında çalışmaktaydı. 1926 yılında, Hüdavendigar Seyr-i Sefain Türk 1864’te Ahmet Vefik Paşa’nın girişimleri ve Bursalı tüccarların desteğiyle Anonim Şirketi’nin sermayesi 30.000 Türk lirası olup, bu tarihte şirket, sa- İstanbul-Gemlik-Mudanya hattında buharlı gemilerle taşımacılık yapılma- dece 230 ton hacimli olan Sevinç vapuruna sahipti. Gemlik, Mudanya ve ya başlanabilmişti. (Zeynep Abacı, s.168) İstanbul arasında haftada iki defa sefer yapmaktaydı. Merkezi Bursa Koza 19. yüzyılda Gemlik’te iki iskele vardı. Bunlardan en önemlisi Eski Han’da idi. Gemlik, Mudanya ve İstanbul’da da şubeleri vardı. Sonraları Tersane’deki iskele, diğeri ise bugünkü iskelenin olduğu yerde idi. Bu- şirket başka gemiler de satın almasına karşın beklenen randımanı vereme- günkü İskele’nin olduğu yerdeki ufak bir iskele olup Han İskelesi adını diği için şirket tasfiye edilmek zorunda kalmıştı. taşıyordu. 1269/1852 yılında, ünlü hazine sarrafı olan Düzoğlu Bedros, 1946 yılında Mudanya ve Gemlik’e İstanbul’dan belirli günlerde Devlet Gemlik’teki bu Han İskelesi’nin tamir ettirmişti. Gemlik’teki eski tersane Denizyollarının muntazam posta vapurları işlemekteydi. ve limanı korunmak için bir karakol vapuru vardı. 1325/1907 yılında ise 1933 yılı Haziran ayından 1934 yılı Mart ayına kadar 10 ay süresince, Dostoni Veyonu Lato Kumpanyası, İstanbul’dan Armutlu, Mudanya ve Gemlik limanına gelip giden Türk gemileri 45.716 tonluk 75 adet motor, Gemlik’e vapur işletmekte idi. 290 yelkenli ise 7175 tonluk taşıma yapmıştı.

Asri Gemlik 67

1934 yılında, Gemlik Lima- nına kayıtlı 5,5 tonluk 11 motor, 10 büyük yelkenli, 35 sandal ve 32 balıkçı piyade vardı. 1946 yılında Gemlik’te 15 otomobil ile 60’a yakın de- nizde çalışan motorları vardı. Gemlik’te bir de askeri hava- alanı bulunmaktadır. Tuzla Çiftliği arazisinde, 1940 tari- hinde yapılacak havaalanları için arazi istimlâki yapılmış- tı. (BCA, 93.101.17. Sayı: 2/14597, Fon: 30.18.1.2) Pek işlek olmayan bu havaalanı olağanüstü koşularda kullanıl- mak üzere yapılmıştı. “İzmir-İstanbul arası çalışan Gülcemal adında bir tek vapur işliyordu. İstanbul-Mudanya- Gemlik arasında çalışanlar daha küçük vapurlardı. Mar- mara, Sevinç “batmıştır”, bir de Mudanya Zaferi adında daha küçük bir vapur çalışırdı. Yalova yolu yoktu. Bu vapur- lar haftada iki veya üç defa, sabah saat 6’da Gemlik’ten hareket eder, Bursa’nın yü- künü almak için 3-4 saat Mudanya’da kalır, sonra İstanbul’a, gecenin 11 veya 12’sinde varırdı. Daha son- ra 1938 ve 1945’te Trak, Süs, ki oturacak yerler tahtaydı. Daha sonra alınan gemiler Mudanya’ya güngün- Marakaz adında üç gemi daha de iki sefer yapmaya başladı. Denizde çok dalga olduğu zaman vapurlar alındı. Bunlar Bandırma’ya da Mudanya iskelesine yanaşamaz, yolcularını Gemlik’e boşaltırdı. Bu defa işliyordu. Gemilerde üç mevki da, otobüs ve taksiler az olduğu için Gemlik’te tanıdıkları olanlar bir gece vardı. Birinci mevki deri kaplı misafirimiz olurlardı. Bir defasında bize de bu şekilde bir misafir gelmişti koltuklar, ikinci mevki kumaş ve evcek bitlenmemize sebep olmuştu.” (Refet Ökter) kaplı sandalyeler, üçüncü mev-

Asri Gemlik Apobaura 69

5. Gemlik’te Felaketler larındaki bir yerleşim yerini ele geçirip, yakıp yıkmaları üzerine harekete geçen Selçuk kuvvetleri, İznik yakının- 5.a. İstila ve Yıkımlar da bir kale ile korunan yerleşim yerinde sıkıştırdıkları İ. Ö. 202 yılında Kios/Gemlik, Makedonya kralı v. Philoppos tarafından Teutonları yok etti. Bunun üzerine öç almak için Gau- Mudanya ile birlikte harap edildi. tier Sans-avoir komutasında 250 bin kişilik Haçlı ordusu İznik’e doğru harekete geçti. Bunu öğrenen Selçuklular 257 yılında Karadeniz bölgesini geçen Got’lar, birçok Bithinya kentini Haçlı kuvvetlerini gece pusuya düşürerek kılıçtan geçirdi. aldı. “Nikaia/İznik, Kios/Gemlik, Apameia/Mudanya ve Prusa’ya saldır- Pusudan kaçabilenler Kios/Gemlik Kalesi’ne sığındı. dı.” Got’lar; 256 ve sonra 258 yılında Kios’u Bursa ve Mudanya ile birlikte yağma etti. 1204’te Haçlılar dönemde Kios, haçlı komutanlarından Guilliom de Saince tarafından bir süre işgal edildi. İznik 7. yüzyılda Sasani Kralı Hüsrev Perviz (591-628) önderliğindeki Pers or- imparatoru, Kios’u Haçlıların elinden almak için uğraş duları Bizans’a saldırdı. 603’te başlayan savaşta, Perviz bütün Anadolu’yu verdi. 60 parçadan oluşan bir donanmayla denizden, ayrı- geçerek Khalkedon’da (Kadıköy) ordugâh kurdu. Bu savaş sırasında Kios/ ca İznik’ten getirdiği ordusuyla karadan Kios’u kuşatarak Gemlik de işgale uğradı. zapt etti. Ancak Latinler, çok daha güçlü bir donanmayla 668 yılında ise Gemlik bölgesine Arap akınları başladı. Bu savaşlar sırasın- Körfez’e geldi. İmparator Theodoros Laskaris’in (1204- da Araplar, Marmara’nın güney kıyılarını, bu arada Gemlik’i de tahrip etti. 1222) ordusuyla Latin ordusu arasında 1 Nisan 1207 716-718 yılları arasında Araplar, yeniden Kios/Gemlik’e saldırdı. Araplar günü yapılan savaşta, Latinler üstünlük sağladı. İmpa- tarafından Gemlik yeniden yıkıldı. Arapların saldırı ve tahripleri asrın son- rator, düşmanın eline geçmemesi için gemilerini karaya larına kadar sürdü. çektirerek yaktırdı. Ancak tüm bu savaşlar sırasında Kios 1081 yılında, Selçuklular devrinde bir süre Selçuklu egemenliğine girdi. kalesi harabe haline geldi. Bunun üzerine de Latinler, kısa Gemlik’te Ebu’l-Kasım, ilk Türk deniz filosunu oluşturdu. Ancak Bizans süre sonra kenti terk etti. donanması 1097’de bir baskınla Gemlik’teki Selçuklu donanmasını ve ter- saneyi yaktı. 5.b. Doğal Felaketler 5.b.1.Depremler 1095 yılında Gautier Sans-avoir ve Pierre L’ermit komutasında Kios/ ursa iline ilişkin raporlara bakıldığında, Gemlik Gemlik’e gelip ordugâh kuran Haçlı ordusu, Selçukluların çevredeki tüm Körfezi’nde doğu-batı yönlü aktif nitelikli faylar yerleşim yerlerini yağmalamaya başladı. Yöredeki Teutonlar’ın İznik yakın- B gözlenmektedir. Bunlar Kuzey Anadolu Fayı’nın uzantısı durumundadır. Makas- lama kuvvetlerinin yol açtığı her yönü etkileyen bir teknotizma günümüzde de sürmektedir. Ancak fay eksenlerinin doğ- rultularının ve yapısının ayrıntılı bir ince- leme sonucu belirlenmesi gerekmektedir. Gemlik birinci derece deprem bölgesidir. Gemlik; İznik gölü, Gemlik Körfezi ve Mudanya hattındaki fay, tarihi süreçte ciddi sarsıntılar yaratan depremler oldu. Ğemlik her zaman şiddetli ve yıkıcı bir deprem yaşayabilir. Bursa ve çevresindeki yıkıcı depremlerin genel olarak 150’şer yıllık dönemlerle seyir ettiğini anlıyoruz. Gemlik’i tahrip eden Kral Lysimachos’un Gemlik’te bastırdığı parada koç boynuzlu figürü

72 Asri Gemlik

İzmit’teki depremlerden sonra da tahminen 10-30 yıl sonrasında İznik ve tarihinde de Gemlik ve çevresinde şiddetli bir deprem meydana geldi. Gemlik’te depremlerin yaşandığı anlaşılıyor. Arşiv belgelerinde, bu deprem için hasarın tespiti çalışmaları yapılmıştı. Gemlik bölgesinde kayıtlara geçmiş en eski deprem 32 yılında idi. Şair Depremde Gemlik Tersanesi bile yıkılmıştı. Ardından da yangın çıktığı Phegon bu depremde tüm İznik’in yıkıldığını yazıyor. Bu büyük deprem anlaşılmaktadır. Bu yetmiyormuş gibi aynı yıl dolu yapınca, Gemlik halkı sonucunda, Plinius’a göre Besbikos olarak anılan İmralı Adası, karaya biti- vergiden bir süre muaf tutulma isteği olmuşsa da, Hükümet teklifi reddet- şik iken ayrılıp, ada olduğu savunulur... miş ancak, yardıma muhtaç olanların tespiti için bir defter hazırlanması kararlaştırılmıştı. En çok tahribat da Katırlı köyünde yaşanmıştı. Daha sonra bölgede 120 yılında büyük bir deprem yaşanmış, ardından 150 yılında ufak bir deprem olmuştu. Bölgede kısa aralıklarla 362 ve 368 1276/1860 yılında da Orhangazi, Yalova, Gemlik ve Mudanya’da etkili yıllarında büyük deprem felaketi yaşadı. Hele 11 Ekim 368 tarihindeki olan bir deprem olmuştu. Ancak pek yıkıntı olmadı. Yine 1278/1862 tari- depremde, İznik’teki ilk Hıristiyan konsülünün toplandığı Senatus Sarayı hinde Gemlik’te meydana gelen ciddi bir deprem olduğu arşiv belgelerin- denize gömüldü. İznik’ten 28 km uzaklıkta olan Karamürsel de, tümüyle den anlaşılmaktadır. (BOA, A.}MKT.UM.. Gömlek:43, Dosya:536) yok oldu. 5 Kasım 1863 tarihli dep-dep Ardından 740 ve 1065 dep-- reminde, Bursa merkezde remleriyle, İznik Gölü kıyı-- hasara neden olmamıştı. Bu sında bulunan iki önemli kent depremde Gemlik Hükümet olan Sölöz’deki Pthopolis ile Konağı duvarlarının çoğu Orhangazi yakınlarında bulu-- yıkılmış, yanındaki caminin nan Bassilinopolis kentleri ye-- minaresi yarılmıştı. İskelede raltına gömüldü. Bu deprem, bulunan cami île Umurbey Gemlik’in de yer aldığı fay köyü camiinin minarelerinin hattında olmasına karşın, ya-- yalnız şerefeleri yıkılmıştı. rattığı hasar belirlenememişti. Gemlik’te ise Müslüman ve Eylül ayındaki büyük deprem Hıristiyanlara ait evlerin çoğu ve ardından gelen diğer artçı zarar görmüş, bazılarının du-du depremlere İznik’teki tüm ya-- varları yıkılmıştı. Bu arada bir pılar gibi, surlar da yıkılmıştı. evin duvarı altında küçük bir Türklerin işte bu güçlü kale-- çocuk kalmış ise, de canlı olaola- yi 1081 yılında almasında, rak kurtarılmıştı. deprem tahribatı çok etkili olmuştu. Osmanlılar döneminde 1327, 1417, 1509, 1674 yıllarındaki şid- 1878 yılında Bursa’ya gelen detli depremlerle Gemlik de sarsılmıştı. Gezgin Hamlin, Gemlik’te bir depreme tanık olmuştu: “Görmeye gittiğimde binada ciddi sayılabilecek bir hasara rastlamadım. 25 Mayıs 1719 tarihinde, İzmit ve civarında ağır hasara neden olan dep- (Hamlin 1878) Hasarı teftiş etmek için yapılan bir günlük ziyaretin ardın- rem Gemlik’e de zarar vermişti. Gemlik ile birlikte Orhangazi’de çok zarar dan, Hamlin aynı akşam İstanbul’a giden gemiye binmek üzere Gemlik görüp, Orhangazi’deki Orhan Camii harap olmuştu. limanına döndü. Denizdeyken bahsi geçen büyük deprem oldu.” 1855 depreminde Gemlik’te de ciddi tahribat yaşandığını arşiv belgele- rinden anlaşılmaktadır. Özellikle artçı deprem olarak anılanları Gemlik’te Depremlerin yarattığı yıkıntıların onarılması için, 1891-1893 tarihleri ciddi tahribatlar yapmıştı. Özellikle 20 Şubat 1857, 27 Mart 1857 ve 25 arasındaki iki yıllık bir sürede gerçekleştirilen imar faaliyetlerini haber ve- Nisan 1857 tarihli artçı depremlerde Gemlik sarsılmıştı. Mudanya, Kur- ren bu defterde, Gemlik’te kent içindeki çarşılarda yeni olarak 1.820 zira şunlu ve Gemlik’teki tahribatlara bakılırsa, artı olarak nitelenen deprem- kaldırım döşendi. Hükümet binasından Askeriye kapısı önüne kadar 8,5 lerin aslında Gemlik fayının hareketlendiğini göstermektedir. 1274/1857 metre genişliğinde ve 150 metre uzunluğunda lağım yapıldı. Belediye San-

74 Asri Gemlik dığından 4.000 kuruş harcanarak mükemmel bir de şose yol inşa ettirildi. Gemlik kazası merkezinde bir depo, Askeri Daire ve bir cephane inşaatı tamamlandı.

5.b.2.1856 Yılında Gemlik’te Küçük Kıyamet 1273/1856 yılında Gemlik’te tarihin en büyük felaketlerinden birini yaşadı. Kepecioğlu’na göre yangın, 2 Eylül 1856 tarihinde, Pazartesi günü saat dörtte çıkmıştı. 1 Eylül 1856 tarihli bir Bulgar gazetesi, yangını haber verdiğine göre, yangın en iyi olasılıkla 1 Eylül gününden önce olmalıdır. Balıkpazarı’nda çıkan yangın, hava rüzgârlı olduğundan, söndürülemeyerek 500 kadar bina, han ve hayli eşya yanmıştı. Bu tarih-tarih- te yaşanan yangın felaketi sonunda, belge ve kaynakların verilerine göre Gemlik’te sadece 20 kadar ev, bir cami kalmıştı. Arşiv belgelerine göre, l i Devlet Gemlik Yangını’nı çok yakından izledi. Nitekim Saray, Gemlik’te Bulgar gaga-- yangında zarar görenlere tahsis olan çadırların bir an önce gönderilme-gönderilme- zetesine göre, “Korkunç si ve felaketzedeler için un sağlanarak, aynı vapurla gönderilmesi istendi. bir yangın Gemlik kasabasını bozguna Bir başka belgede ise yangın yerlerinin plan çizilmesi için bir mühendisin uğrattı” başlıklı haberde şu bilgiler vermekteydi: Gemlik kazasına “500 evden ancak 20 tanesi kaldı. Bu felâketin ortaya çıkışıyla ilgili art ni- gönderilmesi kararı yetli kişiler çeşitli dedikodular yaydılar, ancak bugün, yangının Balıkpazarı almıştı. Gemlik’te Mahallesi’nde, çamaşır yapan bir kadının evinde çıktığı kanıtlandı. Yangın yanan yerlerin öl-öl Pazartesi sabah Türk saatiyle 4’te başladı ve neredeyse akşam saat 7’ye dek çülüp resminin sürdü. Zarar anlatılacak gibi değil ve milyonlarca kuruşa çıkmakta. İpekler, hazırlanması için, kozalar, zeytinler vs. hepsi kül oldu. Valimiz Namık Paşa anında bir meclis Mühendishane’den üyesini evsiz kalan insanlara sığınacakları yer sağlaması emriyle zarar gö- Cemil Efendi gön-gön ren yere gönderdi. İhtiyacı olanlara dağıtılması için buradan 200 çadır ve derildi. Yangının 600–700 okka ekmek de gönderdi. Açık havada kalan bu zavallıların deniz etkisi Gemlik’te üzerinden kolayca yardım alabileceklerini ve hükümetin destek sağlamada yıllarca sürmüştü. geç kalmayacağını umut ederiz.” (Tsarigradski Vestnik (İstanbul Gazetesi), Nitekim 8 Nisan Sayı 292, Çev. Hüseyin Mevsim) 1859 tarihli bir Georges Perrot, 8 Mayıs 1860 tarihinde uğradığı Gemlik’te, 4 yıl önce arşiv belgesinde, geçirdiği yangının izlerine rastlamıştı: “Doğu’da çok sık rastlanan ve hiç Gemlik kazasındakazasında- bir şekilde anlayamadığımız bir tevekkülle boyun eğilen, büyük yangından ki yangından zarar birinde tümüyle harap olmuştu. Buna da insanlar, ne evlerinin yandığını görenlere ancak görmekten, ne de yanan evlerinin arsalarının kamulaştırıldığını öğrenmek- yardım yapılması ten hiç de şaşkınlığa düşmüyorlardı. Görünen oydu ki, insanlar evlerini kararlaştırılmıştı. olabildiğince ucuza yeniden yapmaya çalışmışlardı; Bu evleri, biraz sertçe (BOA İ..MVL. bir rüzgârın iskambil kâğıdı gibi devireceği çamurla sıvanmış, büyük ahşap Gömlek:17591, ve kafekeydi. Ortalıkta zaten enkaz ve yıkıntılardan geçilmiyordu. Kasaba- Dosya:405) daki 7 kiliseden yalnızca biri üç aşağı-beş yukarı eski haline getirilebilmişti. Burada da, tüm kıyı kesimlerde olduğu gibi, Hıristiyanlar büyük çoğun- 1 Eylül 1856 tarihtarih- luktaydı. 300 Yunan evine karşılık sadece 20 kadar Türk evi vardı. Büyük 1962 Gemlik Sular altında Sular 1962 Gemlik

Asri Gemlik 75 karantina altına alınacağını duyduğumda, birkaç yıl önce küçük kızımla seyahat etmekteydim. Kimileri bunun üç gün süreceğisüreceği- ni, bazılarıysa yedi günü bulacağını söylemişti. Şubat ayındaydık. Zemin karla kaplıydı. Fakat hepsinden öte bizi koruyabilecek bir karantina hazırlığı görünürde yoktu. Bursa’dan aşağı yukarı 15 mil mesafede bulunan Gemlik’te karaya çıktık. Karaya adımımızı atar atmaz daha önce kulağımıza çalınan karantinanın gerçekten olup olmadığını sordum. Bize sadece dezenfekte edileceğimiz tekrarlantekrarlan- dı. Bu doğrultuda dezenfekte kuruluşuna adımımı attım. Fakat görevli “hemen çık” diye haykırdı. Asayişe saygı gösterdiğimden, küçük kızımı da kutuya sokacaktım. Fakat ayakta duran merha-merha metli Türk, küçük kızın oraya girmesine ‘Yazık’ dedi. “Gerekli değil.” Böylelikle karantinanın sıkıntısını çekmeksizin geçmesine

1081 Hamidiye ve Osmaniye mahallerinin su basılması Osmaniye ve 1081 Hamidiye izin verildi. Ancak o an, bu sözcükle nitelendirilmeyi hiç de hak felaketten beri, Türkler de, Rumlarda sakin ve şikâyetçiler. Yangın cepleri etmemişti.” (Çev. Tankut Sözeri). doldurmadığı gibi zeytin hasadı da sürekli kötü gidiyordu.” Veba hastalığının yayılmasında gemilerin ve denizaşırı yolcuların etkili ol- duğu düşüncesiyle, 19. yüzyılda Gemlik’te bir “karantina” yapılmıştı. Ar- 5.b.3.Salgın Hastalıklar şiv belgelerine göre, Gemlik’teki karantinahane 1274/1857 yılında yapıldı. rtaçağ’ın en büyük felaketi veba salgını idi. Veba salgını, karanti- Uzun süre faaliyet gösteren Karantina’nın 6 Şubat 1906 tarihli bir belgede, na uygulaması yapmayan Türklerde sıklıkla yaşanmıştı. Bursa ve O kaldırılarak liman idaresi yapılmak üzere Bahriye’ye terk edilmesi istenmiş- Gemlik’te en şiddetli veba salgını 1429 yılında yaşanmıştı. Kaynaklarda ti (BOA, İ.BH. Gömlek:1323/Za-1, Dosya:6) Ancak bu konuda yapılan Bursa’da çok sayıda önemli kişinin bu yılki hastalıktan öldüğünü kaydeder. itirazlar sonunda karantina binasının kaldırılmadığı, özellikle 93 Göçmen- Bir liman şehri olması nedeniyle Gemlik, Bursa’dan daha fazla veba riski lerinin göçleri sırasında Gemlik’te yoğun olarak kullanıldığı bilinmektedir. altında idi. Ancak kayıtlara geçen Bursa ve civarında tespit edilen veba Sıtma hastalığı sıklıkla Gemlik’te yaşanırken, zaman zaman da başka salgın salgınları 1347/1348, 1361, 1491 ve 1492 yıllarında idi. Bu veba salgınları hastalıkların yaşandığı anlaşılmaktadır. Nitekim 7 Kasım 1909 tarihli bir Bursa’yı olduğu kadar Gemlik’i de etkilediği anlaşılmaktadır. Ancak veba belde, Gemlik kasabasında Kızıl Hastalığı’nın salgın olup alınacak tıbbi konusunda, Gemlik’te Bursa’dan daha riskli olduğu gezginlerin ifadelerin- tedbirler belirlenmesi istenmişti. 1277/1860 tarihli arşiv belgesine göre, den anlaşılmaktadır. Nitekim 1840 yılında misyoner Elizabeth Schneider, getirtilen bir mühendis ile o tarihte kapalı olan İznik Gölü’nün Gemlik Gemlik’te tanık olduğu veba hastalığı konusunda şunları yazmıştı: tarafındaki ayağının bulup açtırılmıştı. Böylece Gemlik Ovası’nın batak- “Vebanın bu ülkede belirli aralıklarla en korkutucu biçimde hüküm sür- lıkları kısmen kurutulmuş oldu. Bu işi de, Gemlik yolunu yapan, Eflak düğünü bilmeni isterim. Bu şehirde günde sekiz yüz kişinin öldüğü söyle- mültecisi Mühendis Batyano idi. Bu mühendisin çabalarıyla, Gemlik niyor. Hastalığın bulaşma şekline dair farklı görüşler var. Kimileri, vebanın Ovası’nda çok önemli arazisi bataklıktan kurtulup yeni araziler oluştuğu havayla bulaştığını, diğerleriyse iltihaplı kişi ve eşyalara temas edilmesi du- gibi, sıtma mücadelesi için de önemli bir başarı kazanılmış oldu. rumunda hastalığın bulaşacağını düşünüyorlar. (Bu çoğunluğun fikridir.) Son birkaç yıldır karantina sistemi kuruluydu, fakat sistem oldukça kusur- 1312/1894 tarihinde da Gemlik’te kolera salgını olup kent karantina altına lu bir plana dayanıyordu. Gerçi kusurlu olsa bile iş görüyordu. Zira son üç alındığı anlaşılmaktadır. Yine aynı yıl, bir başka arşiv belgesinde, Gemlik’te yıl boyunca şehir çevresinde çok az veba vakası görüldü. Karantina siste- bir kaç evde çiçek hastalığı görüldüğü anlaşılmaktadır. Dünya Savaşı sı- minin bazı yerlerde nasıl uygulandığına dair sana fikir sunması açısından rasında da tifüs salgınında Gemlik’te çok sayıda kişi ölmüştü. Nitekim bir örnek vereceğim. Bu konuyla ilgili olarak başıma gelen garip olayları Gemlikli tarihçi Rafet Ökter, anılarında şunları anlatmaktadır: “Balkan gayet iyi anımsıyorum. Konstantinopolis’e veba sorununun başgösterdiği ve I. Dünya Savası’nda tifüs salgınlarına neden olmuş, o devirde yaşayan ve bunun sonucunda gemideki yolcuların hepsinin Bursa limanı Gemlik’te insanların telef olmasına yol açmış. Hem annemin kardeşi Şahin dayım, hem de halamın oğlu Feyzullah amcam bu hastalıktan öldü.” (Refet Ökter)

76 Asri Gemlik Sahildeki eski Belediye Binası sular altında eski Belediye Sahildeki Zaman zaman ortaya çıkan çekirge saldırıları da bir doğal felaket olarak kınlarına değil, aynı zamanda kronik ve salgın olan sıtma hastalıklarına da görülür. Örneğin 1891 yılındaki bir belgede, Yalova’da başlayıp Pazarköy/ neden olmaktaydı. Özellikle Gemlik köylerindeki tüm Gürcü Göçmenler, Orhangazi’den Gemlik’e doğru gelen büyük bir çekirge saldırısı haber ve- önce merkeze yerleştiklerini ama sıtma sonucu yaşanan ölümler nedeniyle rilip, gerekli önlemler alınması konusunda yazışmalar yapılmıştı. (E/30 dağlara çıkıp köy kurduklarını anlatmaktadır. 1924 yılında alınan bir ka- B.164) rarla, Cumhuriyet yönetimi, Gemlik Ovası bataklıklarının koruması çalış- malarını gerçekleştirdi. Bataklıklara ve sellere neden olan Karsak Deresini 5.b.4. 1949 Sel Baskını ıslah ederek, bugünkü mecrasının çalışmaları yapıldı. Ancak tüm bu çalış- emlik Ovası, özellikle İznik Göl ayağından gelen derelerin taşıdığı malara karşın, 1949 yılında yaşanan sel felaketi önlenememişti. Gsular nedeniyle, Bursa Ovası gibi bataklıklar biçimindeydi. Gemlik 8 Eylül 1949 tarihinde meydana gelen sel baskınında, Gemlik’in özel- ile İznik Gölü arasındaki dere de, düzensiz olarak Gemlik Ovası’na yayıl- likle Orhangazi Caddesi bölgesindeki tüm ova mahalleleri sular altında maktaydı. Bu nedenle, asırlarca şehir, yüksek bir tepe olan Hisar bölgesin- kalmıştı. Günlerce su altında kalan evler nedeniyle, felakete uğrayanlara, de varlığını korudu. Ancak 93 Göçmenlerin Gemlik merkezde iskân edil- Gemlikli aileler sahip çıkıp haftalarca evlerinde ağırladı. Bu olayın üzerine me isteği ile ovada yerleşim yayıldı. Ancak Hamidiye Mahallesi ve sonra devlet İznik Gölü ile Gemlik körfezi arasındaki derede ıslah çalışmalarına Osmaniye Mahallesi kurulma girişimleri uzun süre etkili olmadı. Bunun yeniden başladı. Daha sonraki yıllarda da kısmen ufak sel baskınları olsa en önemli nedeni, bölgenin bataklık olmasıydı. Bataklıklar, sadece sel bas- da, 1949 yılı felaketi kadar etkili olamadı.

Asri Gemlik 77

6. Şehirleşme Ancak arşiv belgelerine göre, Gemlik’in ilk haritası, yani kent planı, tıpkı ursa’dan Gemlik’e iki yoldan gidilirdi. Demirtaş ve Engürücük Bursa’da olduğu gibi bir felaket sonrası yapılmıştı. 1856 yılında Gemlik yönünde bugün de kullanılan yol, önceleri Demirtaş’tan sonra tümüyle yanınca, 1273/1856 yılında, Gemlik kasabası haritasının süratle Muradoba istikametinden gitmekteydi. Trilye’den Mudanya’ya ve çıkarmak için Mühendishane’den üç mühendisi gönderilmişti. 1276/1859 Boradan da Gemlik’e giden bir sahil yolu vardı. Çok eski devirlerden beri yılındaki bir belgede, Gemlik’teki yangın sonucu yapılan yeni düzenleme- kullanılan bir yol, Mudanya’dan sonra Burgaz/Neokhoraki, Altıntaş, Kur- de arsaların bir miktarının sokak için ayrıldığı anlaşılmakta olup, bunun şunlu ve Tuzla Çiftliği yönüyle Gemlik’e ulaşırdı. Gemlik’ten çıkan bir yol; bir harita değil, bir kent planı olduğu anlaşılmaktadır. Ancak Mühendis Muratoba, Katırlı ve Iğdır köylerinden geçerek Kestel’e ulaşırken, diğer Cemil Efendi’nin bazı arsaları yol göstermesi üzerine yapılan şikâyetler bir yol da Pazarköy/Orhangazi Yeniköy ve Kızderbent üzerinden İzmit yö- nedeniyle görevden alınmış, projeleri uygulamak için yerine Arif Efendi nüne gitmekteydi. 1850’li yıllarda Gemlik’ten Bursa’da yapılan ilk yollar Gemlik’e gönderildi. Ancak, ne yazık ki, bu haritaya ulaşamadık. Gemlik-Bursa yolu ile Gemlik-Yenişehir yolu yapılmıştı. Bu iki yolun elle Cumhuriyet döneminde Gemlik’in ilk haritası 1937 yılında yaptırılmış- çizilmiş plan ve haritaları arşivde bulunmaktadır. Gemlik-Bursa karayolu tı. Bu tarihte imar plânı üzerindeki hazırlıkların da yürütülmekte oldu- 1856 yılında idi. Bu yolun yapılması ile Gemlik canlandı. Gemlik’in ge- ğu arşiv belgelerinden anlaşılmaktadır. Eski Gemlik, bugün Yeni Mahalle lişmesinde, en önemli bayındırlık hizmeti ise Bursa-Gemlik yolu olmuştu. olarak anılan Askerlik Şubesi ve Lise çevresinin oluşturduğu Hisar böl- Çünkü Gemlik limanı, yol olmadan pek işe yaramıyordu. Gemlik-Bursa gesiyle kaim idi. Asırlarca eski Gemlik, sadece bu alanda kurulmuştu. yolunun yapılmasıyla, Bursa ürünleri artık Gemlik limanından da taşın- Sahile doğru inen surları vardı. Elimizde, bir asır önce hazırlandığı an- maya başlanmasıyla, Gemlik’in önemi artmaya başladı. laşılan Gemlik planı bulunmaktadır. Bu planlara göre Gemlik caddeleri güneyden kuzeye doğru birbirine paralel olarak uzanmaktadır. Doğudan batıya doğru denize inen caddeleri, dikine kesmektedir. Aslında Osmanlı şehirlerin-şehirlerin de görülmeyen bu düzenli cadde yapısı, Bursa ve çevresindeki tüm Gayrimüslim yoğunluklu şehir ve semtlerde görmek mümkündür. Bunun en önemli nedeni, Müslüman halkın, mahremiyet duyguları nedeniyle bitişik nizam şehirleşme mode-mode lini benimsememiş olmalarıydı. Halkının çoğunluğu Müslüman olmayan Gemlik’te bitişik nizam, hatta çok katlı apartman-apartman ların yapılması mümkün olabilmişti. Mimari açıdan bir tez konusu olması gereken Gemlik’teki yapılaşma ve konut biçimini değerlendirirken, Müslüman ve Rum mahallelerini ayrı ayrı dikkate alınalın- malıdır. Nitekim Gemlik’teki Müslüman mahallelerindeki konaklar, çoğunlukla bitişik nizam olmayıp dağınık biçimde yapılmıştır. Rumların konutları ise bitişik nizam yapıldığı gibi, belki de Bursa’da ilk apartmanlaşma da Gemlik’te başlamıştı. Özellikle sahilde bulunan konakların bü-bü

80 Asri Gemlik istikametinde, zemini daha sağlam olan yamaçlara doğru yayılma politi- kası benimsendi. Gemlik’in fethinden sonra Timurtaş Paşa bir mescit yaptırmıştı. Demirsu- başı da 1555 bir mescit ve bazı eserler yapmıştı. Solaksubaşı Mehmet Ağa 1566 yılında da Gemlik’te bir külliye yaptırmıştı. Külliyede camii, han ve hamam vardı. (BOA, Cevdet Evkaf.18718) 19. yüzyılda şehirde yeni modern binalar yapılmaya başladı. 1845 yılında harap olan iskele, yeniden 2.500 kuruş sarfı ile tamir edildi. Ancak Gemlik vapur iskelesi şehre uzak olduğundan, yolcular bu iskeleden yarım saat kadar sandal ile bir yol almaya mecbur olduk-olduk ları gibi, kış günleri de

Adliye Suyu Adliye birçok sıkıntı çektik-çektik yük bölümü, aynı evin lerinden, bu iskelenin içinde, birçok ailenin iptaliyle şehir civarın-civarın barındığı yapı tarzında da bir iskele inşası, 16 olup, Osmanlı devrin-- Ağustos 1893 tarihinde de Müslümanların asla uygun görüldü. Bu ara-ara rağbet etmeyeceği bir da Tersane-i Âmire’nin yaşam biçimidir. malı olan iskele de Eski Gemlik’in planı, 1302/1884 yılında ta-ta olasılıkla 1856 yangı-- mir edildi. Bu iskele nından sonra değişmiş-- 1905 yılında bir kez ti. Belki de bugünkü daha tamir gördü. birbirini kesen sokak-- ların yapımını sağlayan 1856 felaketi olmuştu. Nitekim bu yangın sonrasında tüm şehrin yandığı, Gemlik’te sa-- Adliye Suyu dece 20 konut kaldığı belgelerde kayıtlıdır. Olasılıkla şehir, bu tarihten sonra yeniden planlanıp düzenlenmişti. 1880’li yıllarda ova istikametine doğru, göçmenlerin iskânı ile Hamidiye ve Osmaniye mahalleleri kuruldu. Bu mahallelere öncelikle cami ve okul yapıldı. Nitekim 1917 yılından önce Orhaniye Mahallesinde bir okul bu- lunmaktaydı. Şehir, 1970’li yıllardan sonra kıyı boyunca tüm ovayı kap- sayan bir yapılaşma yaşandı. Aslında bu alan, hem deprem fayı üzerinde, hem de bataklık olması nedeniyle son derece hatalı bir şehirleşme stratejisi olmuştu. Bu nedenle, özellikle son depremlerden sonra, şehrin Manastır Cihatlı Suyu

Asri Gemlik 81 kare kaldırım, 8.186 metrekare parke yapıldı. 7.925 metrekare kalkal- dırım da tamir edildi. Cumhuriyetin ilanından sonra Bursa vilayet merkezinde Gemlik’te 2 karakol açıldı. Ancak şehrin fiziksel yapısı 1970’li yıllara kadar değişmedi. 1972 yılında 18 km’lik şehiriçi yoyo- lunun 16 km’si kaldırım idi. Kasabada 600 ticarethane, dükkân ve işyeri, 6 lokanta, 220 yataklı 5 otel bulunmaktaydı. 1944 yılında yayınlanan bir kitapta şehir şöyle ifade edilmişti: “Marmara’nın bir köşesini süsleyen kasabanın evleri umumiyetle sahile sıralanmıştır. İçİç- lerinde 4-5 katlıları da bulunan bu evlerin en güzelleri limana bakan kısımda toplanmıştır. Beyaz badanalı ve tamamıyla kiremitle örtülü olan evlerin sahil boyunca bir sıra inci gibi dizilişleri, insana İstanbul Boğazı’ndan bir köşeyi hatırlatır. Tabiatın yurdumuzun bu parçasına bahşettiği müstesna güzelliğe insan elinin de onarıcı ve yapıcı emeeme-

Gemlik deresi Gemlik ğini ilâve edersek, Gemlik’in taşıdığı değeri anlamakta güçlük çekçek- İlçenin Eski Hükümet Konağı, şehrin yuka-yuka- meyiz. Kasabada İstiklâl, Hükümet, Balıkpazarı rısında, denize egemen düz bir tepe üzerine gibi geniş ve kaldırımla döşeli caddeler, deniz kurulmuştu. 1851 yılında, Gemlik Hükümet kenarında ve umumî toplantılara merkez olan Konağı ile müdür konağı 15.000 ve 1858’de Cumhuriyet Meydanı, halkın daimî istirahat 3.010 kuruş sarfı ile tamir edilmişti. Ancak yerlerinden biri olan Belediye Parkı sayılabilir. 1855 depremi ile yeniden yıkılan Hükümet ko- Belediye, Hükümet, CHP, Halkevi, Orta ve İlİl- nağı, 1858 yılında bir kez daha 3.010 kuruşa kokul binalarıyla, ipekli, zeytinyağı fabrikaları, tamir edildi. Gemlik Redif Taburu’nun inşaatı büyük depolar ve antrepolar belli başlı yapılaryapılar- da 27 Aralık 1892 tarihinde biterek açılış töreni dır. Belediye tarafından işletilen elektrik fabrifabri- yapıldı. (Kütük, II/136) 1855 depremi şehirde kasından; işletmeler, fabrikalar ve evler istifade ciddi hasar yarattı. Depremden sonra şehirde etmektedirler...” yıkılan yapılarda bazı onarımlar yapıldı. İki yıl Engürücük köyüne su getirilmesi süresince Gemlik içindeki çarşılarda 1.820 zira kaldırım döşenmişti. 187 zira uzunluğundaki kaldırım da onarıldı. 1855 Depremi sonrasında yapılan çalış- malar içinde, şehir kanalizasyonunun tamiratı da vardı. Gemlik merkezinde bir depo, Askeri Daire ve bir cephane inşaatı ta- mamlanarak hizmete hazır hale getirildi. 1888 yılında Gemlik’te 32 cami ve mescit ile 18 kilise vardı. Ay- rıca 2 tekke, 9 han, 565 dükkân, 48 okul, 33 hamam, 1 kaplıca ile 65 oda vardı. Cuinet’in 1894 yılında yayınladığı kitapta; kent merkezinde 242 Müslüman’a karşılık 4620 Rum, 107 Ermeni ve 178 yabancı olmak üzere toplam 5.147 kişinin yaşadığını ya- zar. Bu tarihte Gemlik merkezinde ise üç kilise varmış. Cumhuriyet sonrasında şehirde yoğun bir yenileme çalışması oldu. Cumhuriyetin ilk 15 yılı içinde, Gemlik 13.212 metre- Katırlı Suyu Katırlı

82 Asri Gemlik kaynağın birleşmesiyle elde eden su idi. Ancak bunun önemi Kestanedibi suyu kadar olamamıştı.” Bir diğer içme suyu da, Tersane yamaçlarından çıkardı. Hamidiye Mahallesi’nin ihtiyacı, yeni borularla buradan getirilen kaynak suları ile sağlanmıştı. Bir su da Yanık Manastır mevkiinde bulunur. Samanlı Dağları’nın körfeze bakan yamaçlarından çıkan kaynakların birleştirilme- siyle meydana gelen bir su idi. Şehre getirilmiş olan bu sular, Belediye ta- rafından belirli yerlere yapılan çeşmelerde toplanarak halkın ihtiyacını kar- şılamaktaydı. 2-3 yerde yapılan büyük su depoları, günün bazı saatlerinde açılan musluklar ile evlere ve diğer küçük çeşmelere su vermeyi sağlardı. Bir de; Ilıcak Suyu adı yerilen ve Sunğipek Fabrikası’nın su ihtiyacını karşı- layan bir başka kaynak vardı. Gemlik Ovası’nın kuzey bitim noktasındaki kayalar arasından düzensiz bir şekilde sızan bu sular, fabrika tarafından bir araya getirilip demir borularla fabrikaya kadar götürülmüştü. Cumhuriyetin 15. yılında Gemlik Belediyesi, 10 bin metreden ibaret ka- saba suyolları tesisatının, 6.218 metrelik bölümü yeniden, künk ve demir borularla yapmıştı. Bazı evlerde 1960’lı yıllara kadar kuyular vardı. Ancak

Umurbey Köyünde bir çeşme - 1934 Köyünde Umurbey Cumhuriyet döneminde, bu kuyulardan gerektiği gibi içme suyu ihtiya- 6.a.Hisar Bölgesi cını karşılayacak su sağlanamamıştı. 28.4.1967 tarihli bir arşiv belgesinde ski Gemlik’in kurulduğu alan da şöyle tarif edilmektedir; “Denize di- Gemlik ve Orhangazi kasabalarının içme suyu projeleri 1967 yılı progra- Ekey inen sırt ile bunun oluşturduğu yamaçlar, denizin çekilmesiyle mına alınarak çözüldü. meydana gelen dar kıyı düzlüklerinden ibarettir. Şehrin kıyıları, eski Ka- Benli Dağı’ndan çıkan maden suyu, borularla şehre getirilmiş olduğundan yıkhane Burnu ile Liman dairesinin bulunduğu yerdeki kayalıklı çıkıntılar su konusunda Gemlik sıkıntı çekmemiştir. (1937 yılı zabıtları) müstesna olmak üzere tamamıyla düzdür. Pek derin olmayan kıyılar, dere- lerin döküntüsü ile sürekli sığ haline gelmektedir. Özellikle Sazlıdere’nin 6.b. Elektriğin Gelmesi denize kavuşum noktası olan eski Belediye Binası önü, sürekli dolarak sahil umhuriyet 15. yılı içinde Gemlik elektrikle aydınlatılmıştı. Nitekim genişletilmiştir.” C1936 yılında Trakyalılar Şirketi tarafından Gemlik’te bir elektrik fab- Genellikle Gemlik sınırları içinde akan sular, araziyi sulamakta, pek az yer- rikası kurulmuştu. Sonradan Gemlik den de içme suyu ihtiyacını karşılamaktadır. “1960’lı yıllara kadar şehrin Belediyesi’nce satın alınan bu fabrika, içme su ihtiyacı 8-10 km. uzaklıktaki Samanlı yamaçlarından çıkan birçok kömür ile çalışmaktaydı. Şehrin aydın- kaynaktan sağlanmaktaydı. Bu kaynaklar içinde hem debisi, hem de içimi lanma ihtiyacını sağlayan motoru, yalnız iyi olan Kestanedibi kaynağı idi. Kışın saniyede 5-6, yazın ise 2-3 litre geceleri çalışabiliyordu. 1964 yılında su akmaktaydı. Madeni bakımından Kestane Suyu zengindir. Kestanedibi Gemlik elektriği ulusal hatta bağlandı. kaynağının akıttığı su az olduğundan, kasabaya getirilirken diğer kaynak- 1972 yılında yıllık elektrik tüketimi 3 ların sularıyla karıştırılmıştı. Bu civarda bulunan bütün kaynakların suları milyon kwh civarında olup abone sayısı son yıllarda bir kısmı yapılabilen beton künklerle kasaba içine kadar indi- 3.500 kadardı. Ancak Gemlik’e elektrik rilmişti. Halk arasında bu suya Eşrefbey suyu adı verilmekteydi. Belediye sağlanması için ilk projeler Cumhuriye- Başkanlığı yapmış olup Eşref Dinçer zamanında sular bir araya toplattı- tin hemen ertesinde başlamıştı. Nitekim rıldığından ötürü bu sulara bu ad verilmişti. Bu Kestanedibi suyu idi. Bu 10.3.1924 tarihli bir arşiv belgesinde, bölgede bulunan ikinci bir içme suyu da, Evkaf Suyu adını taşıyan, birçok İznik Gölü’nden elektrik üretimi, fab- 1960 - Elektrik Trafosu alınıyor. Trafosu 1960 - Elektrik

Asri Gemlik 83 rikalar kurulması ve Gemlik’in elektrikle aydınlatılması ile civarındaki bataklıkların kurutulmasına dair şartname mukavele hazırlanmıştı. (BCA, 15.59..4, Dos: 16G4, Fon: 230..0.0.0) Gemlik köyleri de elektriğe erken kavuştu. Örneğin Umurbey 1963 yılında, Engürücük 1967 yılında, Ha- midiye 1971 yılında, Mecidiye 1977 yılında ulusal elektrik ağına bağlana- rak, elektriğe kavuştu. 1961 İmar Planı hazırlanıyor Planı 1961 İmar 9-11-1950 Elektrik Mukavelesi 9-11-1950 Elektrik

“Bundan kırk yıl kadar önce yine bu tepeden Gemlik’e baktığımda daha küçük idi şehir, ama daha yakışıklıydı. Kıyı boyunda eskisinin ahşap yalı- ları vardı... Gemlik kıyı boyunca yayılmış, iki yerde de tepeye doğru üçgen biçiminde açılmıştı. Tek tek seçemesem de biliyordum hangi yerde neler var. Şehrin bütün evlerini, çok güzel olanları, görkemlilerini içimde taşı- yordum...” (Zebercet Coşkun) 1962 Terme Oteli inşaatı Oteli Terme 1962 Salname

84 Asri Gemlik Gemlik Planı Gemlik

Asri Gemlik 85 Gemlik-Yenişehir yolu Gemlik-Yenişehir 7. Nüfus 1059/1649 tarihli bu belgede, Abdurrahman Efendi tarafından tespit ediedi-- İ.Ö. 750’den sonra, Kios/Gemlik Bir İon kolonisi olarak kurulduğunda, len avarızhanelerine göre Gemlik’in merkezinde toplam olarak 435 ciz- bir Yunan şehri idi. Ardından çok faklı ulusların egemenliği ve iskânı ile yehane yaşamaktaydı. 1103/1691 yılında Gemlik Hıristiyanların cizye karşılaşan Gemlik; Frig, Lidya, Bithinya, Makedon, Pers, Roma ve Bizans vergilerinin tespitine ilişkin belgeye göre, Hıristiyanların gelirine göre üç devirlerinde çok farklı etnik gurupların iskânına uğradı. Gemlik surlarını kategoride vergi alınmıştı. Bu tarihte tüm Gemlik’teki Hıristiyanların top- dikkate alındığında, Roma ve öncesi dönemdeki Gemlik’te 500’e yakın lamı 714 hane, 1377 de nefer idi. Bu tarihte Ermeni olan Benli köyünde ev, 3 bine yakın insan yaşadığı tahmin edilebilir. İznik Gölü ve Gemlik 1691 yılında 5 ala, 43 edna, 38 evsat olmak üzere 86 cizye veren vardı. yöresinden çıkan yazıtlarda, yerleşim alanlarının yanı sıra bölgede yoğun Kurşunlu’da ise aynı tarihte 12 ala, 135 adna, 91 vasat olmak üzere 238 olarak çiftliklerin varlığına tanık olmaktayız. Özellikle Romalı senatörlerin cizye ödeyen kişi yaşamaktaydı. O tarihte Fındıcak köyünde de Gayrimüs- bu bölgede geniş arazileri olduğu anlaşılmaktadır. limlerin yaşadığı anlaşılmaktadır. Fındıcak’ta bu tarihte 17 edna, 28 vasat olmak üzere 45 cizye veren Gayrimüslim vardı. Perakende olarak da 66 ala, Selçuklu devrinde bir Türk şehri olarak Türk iskânı da yaşandı. 1333 yı- 157 edna, 32 evsat olmak üzere 255 cizye sahibi vardı. lında da Osmanlı egemenliğine girerek, bir Türk şehri oldu. Ancak deniz- lerden pek hoşlanmayan Türkler, Gemlik gibi bir liman kentinde yaşamak 1831 yılında Bursa Muhtesibi Hafız Ağa ve ortağı Hüseyin Bey tarafından için pek istekli olmamış, bu nedenle asırlarca Gemlik’te Gayrimüslim nü- yaptırılan, bir bakıma Osmanlı döneminin ilk nüfus sayımına göre, Gem- fus çoğunlukta olmuştu. lik ilçesinde vergi yükümlüsü erkek sayısı 2.999’du. Bu tarihte Orhangazi Kocaeli’ne bağlı olduğu için köy sayısı düşüktü. (Osmanlı İmparatorlu- 1521 tarihli tahrirat defterine göre (113 nolu defter) Kite kazasına bağlı ğunda İlk Nüfus Sayımı, 1831 Sayımı, E.Z. Karal, Ank. 1943, s.94-100) Gemlik’te ancak 135 hane kayıtlı idi. 37 hane de ilave olmak üzere toplam 1870 yılında Gemlik’in 19 köyü vardı. 1870 tarihli Bursa Salnamesine 172 hane gözükmektedir. 1530 tarihli tahrirat defterine (166 nolu defter) göre tüm Gemlik’teki Müslim ve Gayrimüslim vergi veren erkek dağılımı göre 161 hane Rum yaşamaktaydı. Kurşunlu’da ise 124 hane Rum vardı. şeyle idi: 2.268’i Müslim, 3.995’i Gayrimüslim olmak üzere 6.263 idi. Narlı’da 20, Kapaklı’da 16 hane vardı. 1649 yılına ait bir belgeye göre, 1875 yılında tüm Gemlik ilçesinde 3.505’i Müslüman, 3.754’i Gayrimüs- toplam olarak Gemlik’te 435 hane yaşamaktaydı. Gemlik’e bağlı; Kumla, lim olmak üzere toplam 7.349 erkek nüfus yaşamaktaydı. Armutlu, Kapaklı, Narlı, Fıstıklı, Karacaali ve Arnavut köylerinin avarız- ları, doğrudan Sultan’a giderdi. Bu köyler Samanlı Dağları’ndan her yıl üç 1294/1877 Salnamesi’ne göre Gemlik ilçesinde yaşayan aile reislerin sayı- bin kürek yapmakla görevliydi. (BOA. Saray Dairesi, 5685) sında Müslümanlarda bir azalma olduğu anlaşılmaktadır. Müslüman aile reislerinin sayısı 2.595’e düşerken, Gayrimüslimlerin sayısında sadece bir

86 Asri Gemlik hane artışı olmuştu. (s.136) Bunun en önemli nedeni, 93 Harbi denilen ni, 777 yabancı olmak üzere 60.543 kişi yaşardı. (Cuinet, 1894: 140). Osmanlı/Rus Savaşı sonunda, Müslümanların hayatlarını yitirmesiydi. 1892 tarihli bir kitapta; “Umurbey köyü, 400 haneyi aşkın bir köy olup Tüm ilçe açısından bakıldığında, kısmen Müslümanlar ile Gayrimüslim- Gemlik’e bir saat mesafede bulunur. Havası kasabadan daha latif ve manza- ler arasında bir denge varken, bu durum savaş nedeniyle Gayrimüslimler rası pek hoştur.” denilmektedir. Kurşunlu Köyü için ise; “300 haneyi aşkın lehine değişti. Bunun üzerine devlet, 93 Göçmenlerinin önemli bölümü- olup sahili deryada, Mudanya ile Gemlik arasındadır. Buranın havası pek nü Gemlik’e iskân etme isteği gözlenir. Nitekim 1296/1879 Salnamesi’ne latif olduğu gibi çeşitli yağhaneleri sahiptir. Merkez kasabaya üç saat mesa- göre Gemlik ilçesinde yaşayanların Müslüman hanelerin sayısı 3.359, fededir. Yeni kurulan köylerin en büyüğü Feyziye köyü olup 330 nüfus ve Rumların 3.129, Ermenilerin 969 idi. (1296 Salnamesi, s.181) 105 hanedir. Hamidiye köyü de 330 nüfus ve 95 hanedir. Kazanın sahip Gemlik’e bağlı eski köyler şunlardı: Umurbey, Engürücük, Gençali, Kur- olduğu arazi oldukça verimli ve mahsuldardır,” denilmektedir. 1893’te ya- şunlu, Muratoba, Katırlı, Arıcık, Fundacık, Dışkaya, Küçükkumla, Bü- pılan sayımına göre ise Gemlik ilçesinde 6.134’ü erkek ve 5.719’u kadın yük Kumla, Karacaali, olmak üzere toplam Narlı, Kapaklı, Fıstık- 11.853 Müslüman lı, Armutlu, Arnavut, yaşamaktaydı. 3.568’i Benli. Yeniden kuru- erkek ve 3.267’si kaka- lan göçmen köyleri dın olmak üzere 6.835 ise şunlardı: Adliye, Rum Ortodoks; 1.603 Hamidiye, Fidye, erkek ve 1.333 kadın Şükriye, Haydariye, olmak üzere 2.936 ErEr- Selimiye, İhsaniye, meni; 117 erkek ve 98 Sultaniye, Mecidiye, kadın olmak üzere 215 Tevfikiye, Lütfiye, başka din veya uyrukuyruk- Teşvikiye. 1892 yılın- lu yabancı olmak üzere da Gemlik’in 30 köyü toplam 21.829 nüfus ve Pazarköy nahiyesi yaşamaktaydı. vardı. Bu nahiyeye ay- 1312/1894 Salnamene rıca 14 köy bağlıydı. göre Gemlik’te ilçeilçe- Gemlik ilçe nüfusu sinde; 11.273’i MüsMüs- 37.611 olup bunun lüman, 6.675’i Rum, 15.012’i Müslüman 2.885’i Ermeni olmak ve gerisi ise Gayrimüs- üzere toplam 21.046 lim idi. nüfus vardı. 1892 yılında Gemlik merkez 9 mahalleden oluşmakta olup 5.147 nüfusu 1324/1906 tarihli Salnameye göre Gemlik’in toplam nüfusu 25.041 idi. vardı. Bunun 127’i erkek 115’i kadın olmak üzere toplam 242 Müslüman Bunların 14.516’ı Müslüman, 2.918’i Ermeni, 7.53’i Rum’du. vardı. 2.424’ü erkek, 2.196’sı kadın olmak üzere toplam 4.620 Rum, 66’sı erkek 41’i kadın olmak üzere toplam 107 Ermeni vardı. Ayrıca 178 de Sotiriadis’e göre Gemlik/Kios kazasında 1912 yılında 50.026 nüfus ya- yabancı uyruklu vardı. Gemlik’e bağlı eski köyler 18 idi. İskân olunan göç- şamaktaymış. Bu nüfusun 13.000’i Helen/Rum imiş. Rumlar nüfusun menler tarafından 12 köy yeniden kurulmasıyla köy sayısı 30’a ulaşmıştı. % 25,9’unu oluşturuyormuş. Çok garip ki, Ermeni nüfusu çok abartılı Köylerde 2.868 hane Müslüman ve Gayrimüslim olmak üzere 12.287 nü- gösterip 23.895 Ermeni nüfus olduğunu yazmaktadır. 1914 yılında ise fus mevcuttu. Yeni köylerde ise 643 hane ve 2.390 Müslüman nüfus vardı. 15.676’sı Müslüman, 8.231’i Rum, 3.283’ü Ermeni olmak toplam 27.190 (Hüdavendigar Vilayetinin Ahval-i Coğrafyası, s.28) Cuinet’e göre 1892 nüfus vardı. yılında Gemlik ilçesinde 19.612 Müslüman, 16.259 Rum, 24.925 Erme-

Asri Gemlik 87 Anagnostopulu da ilçede eşit sayıda Rum nüfustan söz etmektedir. “Eliog- lerin önemlice bir bölümü Gemlik ve çevresinde yerleştirildi. Böylelikle mi/Kurşunlu köyünde 200 Türk ve 1.600 Rum vardı. Bu köyün ilk sakin- Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren kentin nüfusu önce yavaş yavaş, leri oraya 16. yüzyılda Rumeli’den, yenileri ise Trakya’dan getirilmişlerdi; 1950’den sonra giderek yükselen bir ivmeyle artmaya başladı. Cumhuri- bu köylüler de ipekböcekçiliğiyle uğraşıyorlardı. Türkçe konuşan Ortodoks köylerinden 654 nüfuslu Arvanito- hori/Arnavutköy, 920 nüfuslu Armutlu’dan” söz eder. Hıristiyan sakinlerinin o köylere 15. yüzyıldan beri yer- leşik olduklarını bildirmektedir. Bu bilgi de, onların, Mali göçmeni değil de, büyük bir olasılıkla gerçekten yerli Bizanslıların torunları olan Anadolulular sınıfına ait olduklarını göstermektedir. Kent merkezinde ise Rumların her dönem belirgin bir üstünlüğü vardı. 19. yüzyıl sonunda Bursa ve çevresinde araştırmalar yapan Cuinet’e göre, Gemlik merkezinde yaşayanların 242’si Müslüman-Türk, 4.620’si Ortodoks- Rum, 107’si Ermeni ve 178’i çeşitli kökenli yabancı ol- mak üzere 5.147 nüfus bulunmaktaydı. (Cuinet, 1894: 140) Kent merkezindeki bu dengesizlik, 93 Göçmenleri ile Müslümanlar lehine biraz değişmiş olsa da, Rumlar her zaman kent merkezinde büyük bir ekseriyet oluş- turmaktaydı. Anagnostopulu da kent merkezinde 242 Türk ile birlikte 4.620 nüfus varmış. 1907 yılında Gem- lik merkezde nüfus 7.536’ya yükseldi. 1914 yılındaki bir arşiv belgesine göre ise Gemlik merkezde 690 Türk/ Müslüman, 5.195 Rum, 166 da Ermeni olmak üze- re toplam 6.051 nüfus vardı. Kent merkezindeki Türk nüfusun göçmen mahallelerinin kurulması ile arttığı gözlenmektedir. Ancak 1907 Salnamesindeki nüfusun biraz düşmüş olduğu gözlenir ki, savaş nedeniyle olmuş olmalıdır. 1910’lu yıllarda Gemlik’in 7 binli nüfusları- na, Cumhuriyet devrinde 1945 yılından sonra ulaşılmış- tı. Nitekim 1927 yılında kent nüfusu 6.050 iken; 1935 yılında 5.910’a, 1940 yılında 7.030’a, 1945 yılında ise 7.104’e yükselmişti.

7.a. Cumhuriyet Döneminde Nüfusun Gelişimi urtuluştan sonra Gemlik’in Hıristiyan çoğunluğu Kkasabayı terk ederek Yunanistan’a ve başka yerlere göç etti. Bunların yerine Lozan’da varılan “mübadele an- laşması” gereğince, Yunanistan’ın Selanik, Vodina, Yenice, Serez, Drama yetten sonra yapılan ilk sayım olan 1927 yılında Gemlik ilçesinin toplam ve çevresiyle Preveze ile Girit adasından gelen Müslüman-Türk göçmen- nüfusu 18.891 iken, 1950’de yüzde 37.44’lük bir artış göstererek 25.964’e

88 Asri Gemlik yükselmişti. Aynı dönemde Gemlik kent nüfusu yüzde 41.29’lik artışla lerdeki artış oranları ve sayım sonuçları ise şöyle olmuştu: 6.050’den 8.543’e çıkmıştı. Sunğipek Fabrikası’nın temelinin atılarak hiz- 1940 sayımına göre merkezde 3.440’ı kadın ve 3.590’ı erkek olmak üzere mete sunulduğu 1935-1938 döneminden itibaren yükselen bir ivmeyle 7.030 nüfus varken, ilçe nüfusu 22.301’di. 1950 ile 1960 arasında toplam nüfus yüzde 18.14’lük artışla 30.673’e, kent nüfusu yüz-yüz de 47.96’lık artışla 12.640’a çıkmıştı. 1960 ile 1970 arasında toplam nüfus yüzde 13.44’lük artışla 34.796’ya, kent nüfusu yüzde 33.82’lik artışla 16. 915’e, 1970 ile 1980 arasında toplam nüfus yüzde 38.25’lik artışla 48.106’ya, kent nüfusu yüzde 58.73’lük artışla 26.849’a çıkmıştı. 1980 ile 1990 arasında toplam nüfus yüzde 62.54’lük artışla 78.193’e, kent nüfusu yüzde 87.11’lik artışla 50.237’ye yükseldi. 1990 ile 1997 arasındaki yedi yıllık dönemde toplam nüfus yüzde 8.95’lik artışla 85.194’e, kent nüfusu ise yüzde 26,6’lık artışla 63-329’a yükselmişti. 2000 sayımı sonuçlarına göre kent nüfusu ortalama binde 0.78’lik bir artışla 63.703’e, toplam nüfus binde 9.81’lik artışla 89.197’ye yükselmişti. 1940 sayımına göre merkezde 3.440’ı kadın ve 3.590’ı erkek olmak üzere 7.030 nüfus vardı. 2000 genel nüfus sayımı sonuçlarına göre toplam nü-nü fusu 89.197’di. Kilometrekareye 216 kişi düşmekteydi. Nüfusunun 25.494’ü Umurbey, Kurşunlu ve Küçük-Küçük kumla beldeleriyle 19 köyde yaşamaktaydı. Cumhuriyet döneminde kent merkezinde nüfus, 1950 yılından sonra artmıştı. 1950 yılında Gemlik’in nü-nü fusu 8.543 iken; 1955 yılında 10.244’e, 1960 yılında 12.640’a, 1970 yılında 16.915’e, 1980 yılında 26.849’a, 1990 yılında 50.237’ye, 1997 yılında 63.329’a, 2000 yılında 63.703’e, 2010 yılında ise 90.834’e yükselmişti. 2009 Yılı Adrese Dayalı Nüfus Sayımına göre ilçenin nüfus dağılımı şöyledir: 45.846’i erkek, 44.988’i kadın olmak üzere şehir merkezinde toplam 90.834 kişi yaya- şarken, köylerin toplam nüfusu ancak 8.400 idi. Tüm Gemlik ilçesinde ise 99.234 nüfus yaşamaktadır. nüfus artmaya başladı. 1960’lardan sonra ise gelişen sanayi ile birlikte, nüfus artışı daha da belirgin bir nitelik kazandı. Sonraki on yıllık dönem-

Asri Gemlik 89

Gemlik’te yapılan ilk umumi hela (1936) Küçük Kumla (1936)

Narlı Köyü çeşmesi (1936) Umurbey Köyü çeşmesi (1936)

Muratoba Köyü çeşmesi (1936) Gemlik mezbahası (1934)

Küçük Kumla Köyü çeşmesi (1936) Gemlik Hükümet Konağı (1927) 7.b. Gemlik Köylerinde Nüfus Katırlı’da 166’sı kadın, 170’i erkek olmak üzere toplam 336 kişi yaşamak- 1914 yılında Gemlik köylerinin nüfusu şöyleydi: taydı. (1972 yılında 502’ye yükseldi) Köyün Adı İslam Rum Ermeni Cihatlı’da 90’ı kadın, 85’i erkek olmak üzere 175 nüfus yaşamaktaydı. Gemlik 690 5195 166 (1946 yılında 388’e, 1972 yılında 488’e yükseldi.) Yukarıbenli - - 2778 Şahinyurdu’nda 128’i kadın, 123’ü erkek olmak üzere 251 nüfus yaşamak- Aşağıbenli - - 339 taydı. (1946 yılında 389’a yükseldi.) Umurbey 2053 Adliye 557 Hamidiye’de 321’i kadın, 324’ü erkek olmak üze- Asayiş 161 re erkek olmak üzere 645 nüfus yaşamaktaydı. Katırlı 550 Fevziye’de 350’si kadın, 345’i erkek olmak üzere Hamidiye 605 erkek olmak üzere 704 nüfus yaşamaktaydı. 3’ü Feyziye 683 kadın 6’sı erkek 9 da yabancı vardı. (1972 yılında Şükriye 364 602’ye indi) Fındıcak 219 Şükriye’de 201’i kadın, 172’si erkek olmak üzere Ericek 175 erkek olmak üzere 374 nüfus yaşamaktaydı. (1946 Dışkaya 703 yılında 489’a yükseldi.)

Muratoba 425 mahallesi 1844 yılında Metropolit mührüKocabaşısının Engürücük 472 Ericek’te 98’i kadın, 79’u erkek olmak üzere erkek Gençali 376 olmak üzere 181 nüfus yaşamaktaydı. Tuzlaçiftliği 88 Fındıcak’ta 160’ı kadın, 119’u erkek olmak üzere erkek olmak üzere 285 Kurşunlu 94 1421 nüfus yaşamaktaydı. (1946 yılında 360’a yükseldi.) Küçükkumla 1690 Dışkaya’da 382’si kadın, 329’u erkek olmak üzere erkek olmak üzere 718 Haydariye 342 nüfus yaşamaktaydı. Büyük Kumla 642 Karacaali 662 Sultaniye kebir/Kurtul’da 197’si kadın, 194’ü erkek olmak üzere erkek ol- Narlı 369 mak üzere 391 nüfus yaşamaktaydı. (1946 yılında 609’a yükseldi, 1972 Selimiye 386 yılında ise 556’ya indi.) Lütfiye 129 Gençali’de 166’sı kadın, 150’si erkek olmak üzere erkek olmak üzere 326 Teşvikiye 372 nüfus yaşamaktaydı. (1972 yılında 471’e yükseldi) Armutlu(N) - 1264 Kurşunlu’da 68’i kadın, 65’i erkek olmak üzere erkek olmak üzere 135 Arnavut - 979 nüfus yaşamaktaydı. (1946 yılında 349’a,1972 yılında 472’ye yükseldi.) Fıstıklı 636 Tuzla Çiftliği’nde 16’sı kadın, 21’i erkek olmak üzere erkek olmak üzere Kapaklı 503 39 nüfus yaşamaktaydı. Hayriye 533 Sultaniye 223 Adliye’de 304’ü kadın, 276’sı erkek olmak üzere erkek olmak üzere 580 İhsaniye 64 nüfus yaşamaktaydı. (1972 yılında 523’e indi.) Mecidiye 134 Engürücük’te 214’ü kadın, 199’u erkek olmak üzere erkek olmak üzere 414 nüfus yaşamaktaydı. (1946 yılında 544’e, 1972 yılında 734’e yük- Cumhuriyet döneminde, 1927 yılından itibaren köy nüfusları şöyleydi: seldi.) Umurbey’de 862’si kız, 842’si erkek olmak üzere 1735 kişi yaşamaktaydı. Muradoba’da 219’u kadın, 218’i erkek olmak üzere erkek olmak üzere 436 (5’i kadın, 27 de yabancı vardı.) (1972 yılında 2.459’e yükseldi.) nüfus yaşamaktaydı. (1972 yılında 658’e yükseldi.)

92 Asri Gemlik nüfus yaşamaktaydı. (1946 yılında 317’ye düştü.) Küçükkumla’da 775’i kadın, Mecidiye’de 145’i kadın, 128’i erkek olmak üzere erkek olmak üzere 282 790’u erkek olmak üzere erkek nüfus yaşamaktaydı. (1946 yılında 408’e yükseldi.) olmak üzere 1.575 nüfus yaşa- Fıstıklı’da 263’ü kadın, 231’i erkek olmak üzere erkek olmak üzere 494 maktaydı. (1946 yılında 1.180’e nüfus yaşamaktaydı. (1946 yılında 651’e, 1972 yılında 916’ya yükseldi.) indi.1960’lerde yükselen nüfus, 1972 yılında 1.405’e yükseldi.) Armutlu’da Ericek’te 547’si kadın, 532’si erkek olmak üzere erkek olmak üzere 1.079 nüfus yaşamaktaydı. (1946 yılında 1.391’e, 1972 yılında Haydariye’de 174’ü kadın, 194’ü 1738’e yükseldi.) erkek olmak üzere erkek olmak üzere 336 nüfus yaşamaktaydı. (1946 yılında 540’a, 1972 yılında 1844 yılında Balıkpazarı Mahallesi Mahallesi 1844 yılında Balıkpazarı mührüKocabaşı 643’e yükseldi.) Büyükkumla’da 283’ü kadın, 276’sı erkek olmak üzere erkek olmak üzere 561 nüfus yaşamaktaydı. (1946 yılında 424’e indi. 1972 yılında yeniden yükselerek 500’e yükseldi) Karacaali’de 181’i kadın, 336’sı erkek olmak üzere erkek olmak üzere 628 nüfus yaşamaktaydı. Narlı’da 173’ü kadın, 156’sı erkek olmak üzere erkek olmak üzere 339 nüfus yaşamaktaydı. Kapaklı’da 273’ü kadın, 288’u erkek olmak üzere erkek olmak üzere 560 nüfus yaşamaktaydı. Hayriye’de 92’si kadın, 83’ü erkek olmak üzere erkek olmak üzere 175 nüfus yaşamaktaydı. (1946 yılında 242’ye yükseldi.) Selimiye’de 188’i kadın, 182’si erkek olmak üzere erkek olmak üzere 370 1844 yılında Metropolit Mahallesinde yaşayanların Mahallesinde 1844 yılında Metropolit defter listesini gösteren sayısı köy İlçelerin 1287 Salnamesinde

Asri Gemlik 93 Yerleşme yerleri 1940 1955 1970 Toplam Erkek Kadın Toplam Erkek Kadın Toplam Erkek Kadın Gemlik (merkez) 7.030 3.590 3.440 10.244 5.293 4.951 16.915 8.675 8.240 Adliye 631 302 329 608 307 301 410 190 220 Büyükkumla 430 212 18 511 262 249 509 238 271 Cihatlı 389 192 197 474 251 223 454 214 240 Engürücük 542 276 26 600 307 293 675 344 331 Fevziye 739 366 373 814 383 431 513 250 263 Fındıcak 360 195 165 380 177 203 307 136 171 Gençali 412 219 193 413 213 200 639 417 222 Güvenli 154 79 75 174 92 82 145 79 66 Hamidiye 694 341 353 723 371 352 650 318 332 Haydariye 538 275 263 656 356 300 435 213 222 Karacaali 545 262 283 699 344 355 684 324 360 Katırlı 305 157 148 451 222 229 564 276 288 Kurşunlu 339 166 173 374 191 18 426 692 750 Kurtul 609 287 322 694 365 329 932 221 205 Küçükkumla 1.180 573 667 1.295 639 56 1.442 466 466 Muratoba 459 222 237 592 289 303 665 336 329 Narlı 392 175 217 492 253 239 355 152 203 Şahinyurdu 488 241 247 422 229 193 516 251 265 Şükriye 488 243 245 541 276 265 431 206 225 Umurbey 1.891 891 1.000 2.413 1.174 1.239 2.865 1.428 1437 Yeniköy — — — — — — 319 164 155

Bugün Gemlik köylerdeki nüfus şöyledir; Adliye (252), B.Kumla (736), Cihatlı (391),Engürücük (1.983), Fevziye (105), Fındıcak (61), Güvenli (96), Hamidiye (216), Haydariye (363), Karacaali (607), Katırlı (507), Kurtul (999), Muratoba (575), Narlı (380), Şahinyurdu (539), Şükriye (129), Yeniköy (491) listesini gösteren defter listesini gösteren 1844 yılında Azrail 1844 yılında Azrail yaşayanların Mahallesinde defter listesini gösteren 1844 yılına ait Manastır mahallesi nüfus belgesi 1844 yılına ait Manastır

94 Asri Gemlik 8. Gemlik’e Göçler de Arnavut bulunmaktadır. Bu Arnavutlar, belirli bir tarihte bölgeye gel- emlik’e göçler, daha çok Yunanistan’dan olmuştu. Benli köyleri memiş, çeşitli tarihlerde, çalışmak üzere gelmişti. Bölgeye gelip yerleşen de sonradan Gemlik’e göç eden Ermeniler tarafından kurulmuş- Arnavutlar, kısa sürede köylü ile bütünleşmesine karşın, sözlü tanıkların tu. Olasılıkla 16. yüzyıldaki Büyük kaçgun sırasında Doğu’dan ifadelerine göre, Ggöç eden Ermeniler tarafından Benli kurulmuştu. Ermeni göçü 20. yüzyıla kadar sürdü. Hatta Aşağı Benli/Cihatlı köyü, 19. yüzyılda gerçekleşen yo- Kürt ailelerin bir kısmı yine eski köylerine geri dönmüştü. ğun Ermeni göçü nedeniyle, Benli köyünde yer kalmayınca kurulmuştu. 1856’lı yıllardan sonra Bursa ve Gemlik yöresinde Tatarların iskân edildiği Nitekim 1312/1894 yılına ait bir arşiv belgesinde, Benli köyü halkının bir anlaşılmaktadır. 30 Eylül 1860 tarihli bir belgede, Kırım Nogaylarından kısmı, köye yakın bir yerde, ruhsatsız olarak yaptıkları 30 haneye varan Sud ahalisinden Hoca Ceybullah Ahmet Giray Efendi takımından, 171 binası önce yıkım kararı alınmış, daha sonra gönderilen bir emir ile Aşağı hane 697 nüfuslu göçmen kafilesiydi. Bursa ve Gemlik’e salimen ulaştıkla- Benli adıyla bir köy kurulması kararlaştırılmıştı. Yine aynı belgede, rı, iskân ve gerekli masraflarına karşılık yevmiye verilmesi için Bursa Mu- köy muhtarı ve ihtiyar heyetinin kurulması istenmişti. Ancak köyün res- tasarrıfı ve Gemlik Müdürü’ne gerekli talimat verilmişti. 1276/1859 tarihli men kuruluşu 1908 yılını bulmuştu. bir arşiv belgesine göre, Gemlik’te Çerkes göçmenleri bulunduğu anlaşıl- maktadır. Ancak bu göçmenler sonra Eskişehir’e gönderilmiş-gönderilmiş- ti. 19. yüzyılda Gemlik köylerinde iskân edilmiş, 2 veya 3’er aile Kürt köken-köken- lilerin varlığını belirledik. 1844 yılındaki temettuat defterlerinde yer aldığına göre bu Kürtler, bu tarihten önce gelmiş olmalılar. Ancak bu yüzyılda Kürtlerin bir göçü veya sürgün olayı olmadığına göre, bu Kürtlerin neden ve ne şekilde köylerde Gemlik’e iskânının gerçek-gerçek- leştiğini bilemiyoruz. Kürtlerin köylere, toplu olarak değil de, 2-3’şer olarak iskân olunma-olunma- sı, bilinçli bir iskânı çağrıştırmaktadır. Ancak 1204/1789 tarihli bir belgede, Gemlik ve Yalova kazalarında bulunan Kürtlerin, bölge dışına çıka-çıka- rılanları ile bir süreden beri Bursa ve çevresinde çoğalarak eşkıyalığa cüret ettiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle, bölgedeki Kürtlerin gasp ettikleri eşyanın sahiplerine iadesi istenip, Kürtlerin tard ve tebid edilmeleri istenmişti. (BOA, C..ZB, Gömlek No:2358, Dosya:48) Bu belgeden anlaşıldığına göre Bir şekilde Gemlik ve Yalova böl-böl- gesine Kürtlerin izinsiz olarak geldiği, ancak bunların yarattığı sorunlar nedeniyle bölgeden çıkarılması isten-isten- diği anlaşılmaktadır. Olasılıkla Kürtlerin köylere iskânı 1885 yılındaki bir belgede Gemlik göçmen köyleri ve iskan nüfusları bu dönemde olmuştu. Geri dönmeyen Kürtlerin toplu yer- leşmesi yerine ufak gruplarla iskân edilme isteğinin de, yarattığı sorunlar olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim 1844 yılına ait temettuat defterlerine göre, başta Gemlik olmak üzere Orhangazi ve çevresinde de her köyde birkaç Kürt’ün iskân edildiği görülmektedir. Her köyde, mutlaka 2-3 hane

Asri Gemlik 95 8.a. 93 Göçmenleri olmalıdır. Ancak bu isimlerin bir kısmı halk nezdinde itibar görmeyip, emlik’e en yoğun göç 1880’li yıllardan sonra 93 göçmenleri ile ya- mevki adıyla anılması sürdü. 1321/1903 yılına ait bir arşiv belgesinde, Gşandı. Gemlik’e toplam 2.114 Batum göçmeni iskân olmuştu. Ayrıca Gemlik’e bağlı Adliye köyü civarında Osmanpazarı göçmenlerinin yerleş- 188 hane de müteferrik göçmen gelmişti. Gemlik’e gelen bu göçler, Osma- tirilmeleriyle oluşturulan köye ise Asayiş adı verilmişti. Bu köy, Gemlik’te niye ve Hamidiye mahalleleri ile 12 köy kurmuştu. 1307/1889 yılındaki Kafkas göçmeni olmayan tek göçmen köyü idi. Yine 1319/1901 yılına ait bir arşiv belgesine göre, Gemlik merkezde göçmenlerin yerleşip kurdukları bir gazete haberine göre, Karacaali köyü civarındaki Çakaldere adlı mev- mahalleye Osmaniye adı verildi. (KA. E/2 Karar Defteri, 1320/1904, 88) kide iskân olan Batum göçmenlerinin yerleştikleri köylere Osmaniye adı 1311/1893 tarihli bir arşiv belgesine göre Gemlik’teki Ermenilerin kullan- verildi. dığı mezarlığın askerî depoya katılması üzerine, Laledağı eteklerinde bir Göçmenlerin yoğun olarak gelmesi üzerine, 13 Ağustos 1877 tarihinde dönüm yerin göçmenlere verilmişti. Nüfuslarının azlığı nedeniyle Erme- yeniden Muhacirin Komisyonu kurulmasına karar verildi. 25 Ocak 1878 nilerin ölülerinin Rum mezarlığına defnedilerek yeni bir mezarlık isteği de tarihinde de bu komisyona bağlı olarak İzmit, Mudanya, Bandırma ve reddedildi. Fakat bunun üzerine, Rum metropoliti, mezarlıklarının ken- Gemlik’te birer memur bulundurulmasına karar verildi. (Hüdavendigar, dilerine yetmediği gerekçesiyle buna itiraz etmişti. 1305/1887 tarihli bir 20 Kânunuevvel 1911 (BOA. İra. Dah. 61522, 1146) Bu göçmen komis- arşiv belgesine göre ise; Gemlik Bayramyeri adlı mahalde esnaftan 35 hane yonlarında Türk üyeler ile birlikte Rum ve Ermeni üyelerin yer alması, göçmen iskânına izin verildiği anlaşılmaktadır. (BOA, DH.MKT Göm- bu göç süreci içersinde 93 Göçmenlerinin yanı sıra, Doğu’dan Ermeni, lek:28, Dos:1460) Yine 1322/1904 yılına ait arşiv belgesinde, Gemlik’te Yunanistan’dan da Rum göçleri olduğu anlaşılıyor. bulunan boş arsalarda evsiz göçmenlerin iskân edilmesi istenmişti. 1303/1886 tarihli Hüdavendigar Vilayeti Salnamesi’nde, bu tarihe kadar Gemlik’te yeni kurulan göçmen köyleri ile göçen eden hane sayıları şun- gelen tüm göçmenlerin ayrıntılı dökümü verilmişti. Bu veriye göre ise; lardı: İhsaniye (65 hane), Eldere (19 hane), Börekçe (9 hane), Soğançayırı Gemlik’e 3.873 göçmen yerleşmişti. Gemlik’e göçmen iskânı bilinçli bir (12 hane), Fevziye (105 hane), Adliye (50 hane, 175 nüfus), Hamidiye (95 politika idi. Özellikle Gemlik’in bir liman şehri olması ve İstanbul’a ya- hane, 330 nüfus), Feyziye (105 hane ve 335 nüfus), Şükriye (81 hane ve kınlığı nedeniyle merkezindeki Rum üstünlüğü ileride sıkıntı yaratabilir 253 nüfus), Haydariye (59 hane ve 225 nüfus), Selimiye (73 hane ve 290 düşüncesi ağır basıyordu. “Gemlik’te 200 hane Müslüman nüfus, Rum- nüfus), Sultaniye (25 hane ve 233 nüfus), Teşvikiye (32 hane ve 230 nüfus) ların baskısı ve hükümetin gafleti nedeniyle 1882-1883 tarihlerinde 8-10 Selimiye, Sultaniye (çiftlik) ve İhsaniye köyleri birer çiftlik arazisinde ku- haneye düşmüş ve kasabada asayiş bozulmuştu. Bunun için kasabaya, nü- rulduğu için Çiftlik olarak da anılmaktaydı. Nitekim 1312/1894 yılında fus dengesini sağlamak amacıyla 150 hane göçmen yerleştirilmişti.” (BOA. ait bir arşiv belgesine göre, Gemlik kazasının Selimiye’de iskân olan Batum İD. Nr. 69927, Arz tezkiresi (13 Şubat 1883) BOA. AD. Nr. 1278/8) Bu göçmenleri, Emin Beyefendi tarafından terk ve tahsis edilmiş olan çiftlik nedenle devlet, 93 Göçmenlerini, özellikle de Kafkas Göçmenlerini mer- arazisine nakletmişlerdi. Köye de Hayriye adı verilmişti. Bu yeni köyde, keze yerleştirmek istemekteydi. Ancak Gürcülerin şehirde sağlık sorunları yeniden cami ile okul, Emin Bey tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır. Bir yaşaması nedeniyle şehirden kaçmaları, planlan hedeflerin yerine getiril- başka belgede, “birkaç yıl önce Gemlik kazası Selimiye köyünde iskân edi- memesi sonucunu doğurdu. Merkeze çok az göçmen iskân oldu. Nitekim len Batum göçmenlerinin, buranın yüksek olmasından dolayı terk ederek, Gemlik’in girişindeki eski Hamidiye bugünkü Dr. Ziya Mahallesi’nde Emin Beyefendi tarafından terk edilen çiftlik arazisine iskân edilmiş.” de- iskân olan Batumlu göçmenler, önce Gemlik’te 1-2 yıl kalmış, ancak bu- nilmektedir. rada 8 kişi ölünce bugünkü Şükriye köyünün bulunduğu yere gelip köy Gemlik’teki yer adları içinde belirlemesi en kolay yerler, 93 Göçmeni olan kurmuşlar. 1307/1889 tarihinde Gemlik’te görülen salgın hastalığın halkı köylerdir. Görüldüğü gibi genellikle bir ismin sonuna “ye” veya “ya” eki etkilediği anlaşılmaktadır. Tersi bir gelişme de olmuştu. Nitekim alan köyler, 93 Göçmeni köyüdür. Peki, bu adlar neden verilmişti? Bir 1298/1881 yılındaki bir arşiv belgesine göre, Batum’dan Gemlik’e nakle- kısım göçmen köylerine Sultan’ların adı verildiği anlaşılıyor. Örneğin Ha- dilen göçmenler arasında sıtma hastalığına rastlanmıştı. midiye köyü, Sultan Hamit’e izafeten verilmişti. Ancak tüm 93 Göçmeni Batum göçmenlerinden, Müderris Ali Efendi takımından olup Gemlik köylerin adlarını bu şekilde Sultan’larının adıyla açıklamak oldukça zor. Tersanesi binalarında kalanlara yiyecek dağıtımı yapıldığı anlaşılmakta- Nitekim Teşvikiye, Lütfiye gibi isimler nereden gelmişti? Olasılıkla bu dır. Bu nedenle göçmenler, bu yeni şartlar uygun sağlamadığı için, kaç- adlar, köyleri kuran kişi veya köyün kurulduğu yerin vakıf sahibinin adı

96 Asri Gemlik mış olduğu topraklara geri dönmeyi ciddi olarak düşünmüşlerdi. Nitekim Nitekim Gemlik’in Kavakdibi Gürcüleri, 1915 yılı göçürmesinden sonra 1299/1882 tarihli bir arşiv belgesine göre; Gemlik’e yerleştirilen Batum Karsak köyündeki Ermeni evlerine yerleşmişti. Karsak’ın Ermenilerin çoğu göçmenlerinin vatanlarına dönmek için Rusya Sefareti’ne müracaat ettik- bir daha geri dönmemişti. Sadece İşgal yıllarında Ermeniler geri dönünce, leri, Gemlik’e yerleştirilen Batum göçmenlerin miktar ve isimleri ile iskân ailelerini köyde bulamamış, bunun üzerine mallarını satıp, köyü terk et- işlerinin düzensizliği nedeniyle mağdur olduklarından memleketlerine geri mişti. Ancak Benli köyü Ermenileri, Karsak daha zengin diye buraya gelip, dönmek için teşebbüse geçtikleri kayıtlıdır. Devlet, tüm bu olusuzluklara yerleşmişlerdi. Buradaki Gürcüler ve yerli Türkler de Kavakdibi köyüne karşın 1300/1882 yılında, göçmenler için Gemlik’te ev satın alınması ve göçmüş. Şevket İlhan Ermenilerin, yerli ve Gürcülerin eşyalarını, dağın inşasına dair çalışmalar yaptı. (BOA, İ..DH.. Dosya:876, Gömlek:69927) sırtına kadar taşımalarına yardım ettiklerini söyledi. Gemlik’e iskân olan 93 Göçmenleri’nin tamamına yakını Kafkas göçeni- dir. Asayiş ve Kurtul Rumeli göçmeni köyüdür. Kafkas göçmeni köylerden 8.b. Balkan Göçmenleri Fevziye ve Şükriye köyleri Laz köyüdür. Ayrıca Katırlı köyünde de kısmen 1912-13 yılı Balkan Savaşı sonunda, kendilerini güvenli bulmayan bazı Lazlar yerleşmişti. Hamidiye köyü Batum’daki adı Çoruheli, Feyziye köyü Müslümanlar, ufak gruplar olarak Anadolu’ya göç etti. Balkan göçmenleri ile aynı dönemde geldi. Fevziye köyünü kuranlar ise, Borçka Mamanati içinde daha çok Arnavut ve Boşnaklar çoğunluğu teşkil etmişti. Özellikle (Demirciler) adlı köyden gelmişlerdi. varlıklı olan bu aileler, göç ettikleri Gemlik’te geniş araziler alıp Gemlik’in Avusturyalı araştırmacı Gabri bu köyde uzun süre araştırma yapmıştı. ekonomisine önemli katkıları olmuştu. Bunların başında, Ekim ve Alem- Diğer göçmenler Gürcü olarak adlandırılır. Ancak bunların çoğuna, “dil dar ailesi gelmektedir. Ancak Arnavutların Gemlik bölgesinde yıllardan bilmez Gürcü” denilmekte olup, bunların Gürcülükle bir ilgisi yoktur. beri münferit olarak geldiği arşiv belgelerinden anlaşılmaktadır. Nitekim Ahıska Türkleridir. Bu halkın bir türü Batum, Tiflis ve Riyon havzasından 1182/1791 tarihli bir belgeden; Yalova, Gemlik ve Mudanya bahçelerinde galen Müslüman Gürcüler, diğer türü ise Dağıstan’dan gelen Lezgi, Çer- çalışan yoğun bir Arnavut tayfası olduğu anlaşılmaktadır. 1249/1833 ta- kez ve Çeçen gibi adlar taşıyan Türklerdi. Gemlik topraklarına yerleşen bu rihli bir belgeden ise, Tophane’ye kömür sağlamak üzere Elbasan Arnavut- Gürcülere yanlış olarak, halk dilinde Gürcü denilmekteydi. larının Gemlik ve Yalova dağlarına getirildiği ancak, kömür işinden başka bir yerde çalışmalarına izin verilmemesi istenmişti. Göçmenlerin ilk geldiği yıllarda, iskân olunan alanların bazı köy meraları- na isabet etmesi nedeniyle çeşitli sorunlar yaşanmıştı. Nitekim 1305/1887 Balkan Göçmenleri, savaşlar nedeniyle Devlet tarafından iskân edilmemiş tarihli bir arşiv belgesinde, Kumlukalanı ve Runguş köylerinde bulunan ve hiç bir yardım verilmemişti. Bu nedenle mübadele göçmenleri iskân göçmen bağ ve bahçeleri yerli halk tarafından tahrip edildiği, Gemlik olurken, ilave bir yasa ile Balkan göçmenlerine de, ülkeyi terk eden Rum ve Kaymakamı tarafından Selimiye köyü göçmenlerinin evlerinin ise yıkıl- Ermenilerin mallarından iskân verilmişti. Ancak bu yasadan çok az Balkan dığı belirtilmektedir.(BOA. DH.MKT. Gömlek:100, Dosya:1516) Ba- göçmeni yararlanabilmişti. Devlet sıklıkla gazetelere ilan verse de, Bal- zen de yerini beğenmeyen göçmenler, başka alanlara göç etti. Örneğin kan göçmenlerinin çok büyük bölümü böyle bir haktan haberleri olma- 1312/1894 yılında, Gemlik İhsaniye köyüne iskân edilen Gürcü göç- dığı için, belirli sürede gerekli müracaatlarını yapmadıklarından iskân menleri, Orhangazi’deki bir araziye yerleşmek istedikleri bildirmişlerdi. hakkından yararlanamadı. Bu yasadan yararlanıp Balkan göçmeni olarak Gemlik’e iskân edilmek istenen göçmenlerin sadece ormancılıkla geçin- Gemlik’te ancak 667 kişiye iskân verilmişti. mesi, geçimlerini sağlamak açısından ciddi sorunlara neden oldu. Nitekim 1297/1880 tarihli bir arşiv belgesinde, Batum’dan Gemlik’e nakledilen birkaç bin göçmenin, bağ ve bahçelere zarar vererek zeytin ağaçlarını söküp yaktığı gibi, halkı silahla tehdit ettikleri konusunda şikâyetler de olduğu anlaşılmaktadır. (BOA. DH.MKT. göm.46, no 1332) Göçmenlerin son derece kötü şartlar atında yaşaması, buna karşın yerli Rum ve Ermenilerin büyük bir refah içinde yaşamaları, göçmenlerin nefretine neden olmak- taydı. 1915 yılında, Gemlik’teki Rum ve Ermenilerin geçici olarak göç ettirilmesi sonrasında, göçmen köyleri devletin tüm müdahalelerine kar- şın bu köylere yerleşti. Bu da ileride daha ciddi sorunlara neden olacaktır.

Asri Gemlik 97 1870 Salnamesinde İlçelerin köy sayısı

1870 Salnamesinde Gemlik’in nüfusunu gösteren belge

Emir Sultan Evkafı mukataası mülhakatından Gemlik kazasına tabi Gençli yüz yirmi evli iken ahalisi dağılarak ancak yirmi otuz ev kaldı Yıl 1820 1915 yılında Gemlik’in bazı köylerinin nüfusları 9. Tahrirat ve Temettuat Defterlerine Göre Sosyal ve Gemlik sınırları içinde, 19. yüzyılda 650 Karakeçili aşireti olduğu ve Ka- Ekonomik Yapı tırlı Dağları’nda barındığı anlaşılmaktadır. Bu Yörükler, 1980’li yıllara ka- 9.a.Tahrirat Defterlerine Göre Gemlik’te Sosyal ve Ekonomik Yapı dar büyük ölçüde, klasik yaşam biçimlerini dağlarda sürdürdü. 1103/1691 emlik, Yıldırım Beyazıt’ın vakıf köyü idi. Geliri, Bursa’daki Yıldı- yılında Gemlik Hıristiyanların cizye vergilerinin tespitine ilişkin belgeye rım Camii ve medresesine harcanmaktaydı. Osmanlı döneminde göre (BOA, kk.2616), Hıristiyanların gelirine göre üç kategori vergi alın- Gemlik’e bağlı birçok köy devlete, her yıl beş bin kürek vermek- mıştı. Bu tarihte tüm Gemlik’teki Hıristiyanların toplamı 714 hane, 1377 Gteydi. Gemlikliler, 15. yüzyıldan itibaren ormanlardan elde edilen kereste de nefer idi. Bu tarihte Kurşunlu’da 124 nefer, 45 haneydi. Belgede “Ha- ile fıçıcılık, kürek ve tersanede gemi yapımı işlerini gerçekleştirdiği anla- nesi Mudanya’ya bağlı olup Gemlik’te oturmak üzerine kira verir” notu şılmaktadır. Gemlik’in geçim kaynakları içinde tahıl her zaman önemsiz düşülmüştü. Köyler ve reayetleri ise şunlardı: Narlı (33), Karacaali (35), kalmıştı. Bunun nedeni, arazi yapısından kaynaklanmaktaydı. Bu nedenle Büyükkumla (30), Kapaklı (41), Fıstıklı (54), Armutlu (47) olmak üzere asırlardır Gemlik’in en önemli, neredeyse tek geçim kaynağı zeytincilik toplam 290 reaya kayıtlıydı. Ayrıca Katırlı köyünde 20 hane, 56 nefer ka- olmuştu. Şehrin gayrimüslim yoğunlukta olması nedeniyle, şarapçılık da yıtlıydı. Katırlı köyü için, “Hanesi Yenişehir’e bağlı Gemlik’te kiracı verir,” önemli bir gelir kalemi idi. Nitekim Gemlik’teki şarap mukataası vardı ki, kaydı vardı. Tüm ilçenin avarızdan hariç nefer kayıtları ise 470 idi. Katır- kadı sicillerinde bu mukataasının 2 yük akçe gelir getirmekteydi. lı köyündeki “20 hanesi avarız ile 627 çeki odunu (Saray’daki) matbah-ı Amire’ye ocaklık olarak vermesi” kaydı ile avarızdan muaf tutulmuştu. An- Tersane ve limanı nedeniyle canlı bir ticaret yaşamı olan Gemlik’te, çok cak bu 20 hanenin çoğunun öldüğü, bazı ailelerin köyü terk ederek ovaya sayıda Avrupalı tüccar yaşamaktaydı. Bu da şehrin gelişmesinde önemli yerleştiği belirtilerek, bu yükümlüğün ağır olduğu ifade edilmişti. Bu ne- katkı yapmaktaydı. Gemlik’te meyvecilik, özellikle de Saray için nar üre- denle yeniden tahriri/sayılması istenirdi. “39 nefer Müslüman reayası bu- timinin yapıldığı, çok erken devir belgelerinde yer olmaktaydı. Gemlik lunup, her beş nefer ile 2 tane va’z olunduğu halde, 18 tane ile köy kıyas ile ekonomisinde, bir diğer önemli geçim kaynağı balıkçılık idi. 15. yüzyıldan 480 çeki odun (yükümlüğü) olmakla, 4,5 hane ile odunlarını keser olmuş 20. yüzyılındaki sanayileşme sürecine kadar Gemlik’in bu geçim koşulları olur. ve her üç neferine bir hane va’z olunduğu surette 13 hane olunmak pek değişmemişti. olur. 7 hane keser icab edip 224 çeki odun kesme edenleri gelmiş olur.” Her devirde Gemliklilerin, çevre kasaba ve şehirlere göre çok daha zengin olduğu anlaşılmaktadır. Bursa’ya gelip-giden malların nakliyatında deniz taşımacılığının da önemli bir yeri vardı. Gemlik ve çevresi, Osmanlı döne- minde İstanbul’daki Saray’a bazı yükümlükleri vardı. Bu yükümlülükleri karşılığında bazı olağanüstü vergilerden muaf tutulmuştu. Örneğin 16. yüzyıldaki bir belgeye göre, her yıl Ambar-ı Amire’ye 500 muzür kömür ve 500 çıra tomruğu gönderilmesi adet ve kanun olduğundan söz edil- mekteydi. 1614 yılında da adet olduğu üzere, bu ihtiyaçların gönderilmesi talep edilmişti. 1603 yılındaki bir belgeye göre ise, Gemlik ve bazı çevre köylerle birlikte 1.000 çeki çam odunu istenmişti. Devlet, Bursa’nın dışa- rıya bağlantısını sağlayan Armutlu, Büyük Kumla, Küçükkumla, Gemlik ve Kurşunlu iskelelerinden önemli miktarda gelir elde etmekteydi. Bu iske- lelerden elde edilen gelirler, sonraki yıllarda bazı kişilere mukataa denilen 1487 tarihli tahrirat defterlerine göre Kumla yöntemle devredilmişti. Bu iskele gelirleri ciddi bir değer taşımaktaydı. Nitekim 1576’dan itibaren, Gemlik, Kurşunlu ve Mudanya iskelesinde alınan gümrük gelirlerinden oluşmuş mukataanın üç yıllık hâsılatının yak- laşık 420.000 akçe civarında gerçekleşmesi, bu iskelelerin faal olduğunu açıkça kanıtlamaktaydı. Önceleri Gemlik’e bağlı olan Ericek ve Dışkaya dışındaki köylerde, tahıl üretimi ve hayvancılık yok derece azdı. Ancak

100 Asri Gemlik 1487 tarihli tahrirat defterlerine göre Benli Köyü

Asri Gemlik 101 9.b. 1844 Yılında Temettuat Defterlerine Göre Gemlik’te Sosyal ve Ekonomik Yapı smanlı döneminde, tüm vergi ödeyen kişi ve kurumlar ayrı defter- Olere kaydolunmaktaydı. “Tahrir Defterleri” olarak anılan bu kayıtlar dışında Vakıf Muhasebe Defterleri, Cizye Defterleri de devletin tuttuğu en önemli kayıtlar olmuştur. Osmanlı döneminde, kent ve köy yaşamına ilişkin en sağlıklı ve en geniş bilgiler kuşkusuz Tahrirat Defterleri adıyla anılan devletin tuttuğu bu kayıtlarda bulunmaktadır. Bu kayıtlarda kent ve mahalle yaşamı hakkında zengin bilgiler bulunmaktadır. Tanzimat döne- miyle birlikte gerçekleşen köklü sistem değişikliği sonunda, yeni anlayışa göre, yeni tahrirler yapılmıştı. 1260/1844 ve 1261/1845 tarihinde, Sultan 1521 tarihli tahrirat defterlerine göre Kapaklı Köyü Hane Reisleri Abdülmecit döneminde hazırlanan temettuat defterleri, bir bakıma klasik dönem Osmanlı tahrir defterlerinin yerini almıştı. Temettuat defterlerinde de, tahrirat defterlerinde olduğu gibi her köy veya mahalledeki vergiye tabi kişilerin ad, unvan ve yaptıkları işleri içeren bu kayıtlarda geniş bilgiler verilmekteydi. Kişinin daha önceki ödediği vergi ile gelecek yıllardaki tah- mini gelir kalemleri sıralanmıştı. 1844 yılında Gemlik’in en büyük köyü Umurbey idi. Daha sonra Küçük- kumla ve Kurşunlu köyleri gelirdi. Ermeni Benli köyü ile Gençali, Dışka- ya ve Karacaali köyleri diğer büyük köylerdi. Gemlik’in en ufak köyü 23 haneli Ericek’ti. Katırlı, Fıstıklı ve Fındıcak gibi köyler de 50 haneyi aşan ama ilçenin ufak köyleriydi. Dağ köylerinin, ova köylerine göre daha az geliri olduğu görülmektedir. Nitekim oran olarak en çok fakir Dışkaya köyünde bulunmaktaydı. Gemlik köyleri arasında hane başına en yüksek 1521 tarihli tahrirat defterlerine göre Kumla Köyü Hane Reisleri gelir. Büyükkumla köyünde idi. Sonra Fıstıklı, Umurbey, Gençali, Benli, Küçükkumla ve Kapaklı gelmekteydi. Bu köylerin hane başına ortalama geliri 1000 kuruşu aşmakta olup bu oran Bursa köyleri ve merkezdeki ma- halle gelirlerinin çok üzerindeydi. Bu açıdan Gemlik’in 19. yüzyılda çok zengin bir ilçe olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Gemlik’in hemen tüm köylerinde en önemli gelir kaleminden biri koza- cılık idi. Birkaç köy dışındaki diğer köylerin en önemli geliri de kuşkusuz zeytindi. Bu iki gelirin dışında, Bursa’nın diğer köylerinde görülen farklı gelir kalemlerinin hiç önem kazanmadığı görülür. Bazı köylerde yaygın olarak kestane üretiminin de olduğu anlaşılmaktadır. Tahıl ekimi veya sebze ekimi çok az yapılmaktaydı. Sadece, evlik olarak hemen hemen her hanenin yarım dönüm ile iki dönüm arasında bağı olduğu görülür. Gem- lik köylerinde tarla ziraatı ve hayvancılığın yok denecek kadar az olduğu hayretle görülmüştür. Köylünün çok az binek hayvanı, at, katır veya eşeği vardı.

1530 tarihli tahrirat defteri

102 Asri Gemlik 1530 tarihli tahrirat defterlerine göre Tuzhisar Köyü

1539 tarihli tahrirat defterlerine göre Gemlik Hristiyanları

1521 tarihli tahrirat defterlerine göre Narlı Köyü Hane Reisleri 1530 tarihli tahrirat defterlerine göre Narlı ve Kapaklı Köyü

Asri Gemlik 103 9.b.1. Gemlik Mahalleleri emlik merkeze ait ancak yedi mahalle temettuat defteri Gbulunmuştur. Bunlardan ikisi Müslüman’dır. Demirsubaşı Mahallesi, Gemlik’in İslam mahallelerinden biri olduğu anlaşıl- maktadır. Mahallede toplam 37 hane olup bir yılda 50.640 ku- ruş tahmini geliri vardı. Aynı mahalleden toplam ödenen toplam vergi 4.150 kuruş olup kişi başına ödenen vergi sadece 112 ku- ruştu. Hane başına ortalama gelir de 1.369 kuruştu. Mahalledeki 14 kişinin yıllık tahmini geliri 1000 kuruşu aştığı görülür. 1 kişi- nin ise hiçbir geliri olmadığı için başkalarının bakımına ihtiyacı vardı. Gemlik’in Yeni Mahallesi olasılıkla Müslüman ve Hıristiyanların birlikte yaşadığı mahallelerinden biri idi. Ancak bu defterin ay- rıntısı olmayıp sadece vergileri ve gelirlerin yer aldığı iki varaklık bir kayıt bulunmaktadır. Mahallede toplam 340 hane olup bir yılda 370.590 kuruş tahmini geliri vardı. Aynı mahalleden top- lam ödenen toplam vergi 67.807 kuruş olup kişi başına ödenen vergi sadece 199 kuruştu. Hane başına ortalama gelir de 1090 kuruştu. Mahalledeki 130 kişinin yıllık tahmini geliri 1000 ku- ruşu aştığı görülür. Mahalleden 2 aile reisinin geliri olmadığı için başkalarının bakımına ihtiyacı olduğu görülür. Gemlik’in en zengin mahallesi Balıkpazarı idi. Bu mahallede hane başına ortalama yıllık gelir 3.594 kuruştu. Diğer zengin mahalleler; Azrail (1.938 kuruş), Atlıkilise (1.766 kuruş), Metro- polit (1.407 kuruş) idi. Gemlik’in en fakir mahalleleri Türk ma- halleri olup Demirsubaşı 1.369 kuruş, Yeni Mahalle 1.090 kuruş idi. Gemlik’in en fazla vergi veren mahalleleri de Rum mahalleri idi. Yıllık toplam 55.346, kişi başına 398 kuruş vergi ile en yük- sek vergi veren Balıkpazarı mahallesi idi. Bursa’daki 4.247 toplam Müslüman hanesinin ortalama, mahalle başına yıllık gelir 23.015 kuruştu. Gemlik’te mevcut 743 hanenin toplam 1.252.021 ku- ruşluk toplam geliri, 179.191 kuruş vergi verdiği anlaşılmakta. Gemlik’te mahalle başına ortalama gelir 178 bin kuruşu aşmak- taydı. Buradan da mahalle bazında, Gemlik mahallelerinin Bursa mahallelerinden neredeyse 10 kat kadar daha büyük ve zengin olduğu görülmektedir. Aile başına yapılan hesaplamalarda da benzer bir sonuca varılabilir. Nitekim Gemlik’te toplan 395 aile reisinin yıllık geliri 1000 kuruşu aşmaktaydı. Böylece Gemliklile- rin yarıdan çoğu Bursalılara göre zengin olduğu anlaşılmaktadır. Hiçbir şeyi olmayıp başkalarının yardımına muhtaç olan Gem- 1521 tarihli tahrirat defterlerine göre Gemlik ve Orhan Vakfının Hane Reisleri likli 18 aile reisi vardı. Bursa’daki 126 Müslüman mahallesinde

104 Asri Gemlik yaşayanların ortalama kişi başına yıllık geliri 707 kuruştu. Oysa Gemlik’te Müslüman ve Gayrimüslimlerin kişi başı ortalama geliri 1.861 idi. Sadece Gayrimüslimlerin ortalama geliri ise hane başına 2.176 kuruş idi. Müs- lümanların hane başına ortalama yıllık geliri 1.230 kuruştu. Balıkpazarı Rumlarının hane başına düşen ortalama geliri ise 3.594 kuruş olup Bursalı Müslümanların ortalamasından beş kat daha büyük bir gelirdi. Bursa’daki Müslümanların ortalama hane başına yıllık vergisi 49 kuruş iken Gemlik- lilerin 257 kuruştu.

9.b.2. Gemlik’teki Gayrimüslim Köyler emlik’te bulunan Rum ve Müslümanların birlikte yaşadığı Kurşun- Glu köyü karşılaştırmalı olarak değerlendirmeye alınmıştır. Gemlik’in Rum ve Ermeni köyleri ile Müslüman köyleri arasında gelir açısında Hıris- tiyanlar lehinde bir fark vardı. Örneğin Kurşunlu köyündeki Müslümanla- rın hane başına ortama geliri 652 kuruş iken Rumların geliri 858 kuruştu. Yine bir dağ köyü olan Ericek’te 691, Fındıcak’ta 746, Dışkaya’da 598, Muratoba’da 770 kuruş hane başı ortalama gelir varken, tüm bu köylerden daha kötü bir coğrafyada yaşamak zorunda kalan Benli köyü Ermenileri- nin hane başına ortalama geliri 1.131 kuruştu. 1844 yılında Gemlik’teki Müslümanlarla Hıristiyanların vergilerinde bir fark olmadığı görülür. Nitekim Kurşunlu köyündeki Müslümanların hane başına 186, Rumlar 236 kuruş vergi veriyordu. Bu fark, Hıristiyan hane- lerin gelirlerinin fazlalığından gelmekte olup aslında oran olarak Müslü- manlara Hıristiyanların ödediği vergi oranında pek fark olmadığı görülür. Kurşunlu köyünün Müslümanları toplam 51 hane olup bir yılda 33.243 kuruş tahmini geliri vardı. Aynı köyden toplam ödenen toplam vergi 9.500 kuruş olup kişi başına ödenen vergi 186 kuruştu. Hane başına ortalama 652 kuruştu. Köydeki 14 kişinin yıllık tahmini geliri 1000 kuruşu aştığı görülür. 5 köylünün ise hiçbir geliri olmadığı için başkalarının bakımı- na ihtiyacı vardı. Kurşunlu köyünün Hıristiyanları toplam 191 hane olup bir yılda 163.924 kuruş tahmini geliri vardı. Aynı köyden toplam ödenen toplam vergi 45.105 kuruş olup kişi başına ödenen vergi 236 kuruş, hane başına ortalama 858 kuruştu. Köydeki 47 kişinin yıllık tahmini geliri 1000 kuruşu aştığı görülür. 5 köylünün ise hiçbir geliri olmadığı için başkala- rının bakımına ihtiyacı vardı. Benli köyü tümü Ermeni olmak üzere 139 haneydi. Tüm köyün ortak tahmini geliri 157.266 kuruştu. Kişi başına düşen yıllık ortalama gelir de 1.131 kuruştu. Köyde yıllık tahmini geliri 1.000 kuruşu geçen zengin sayısı 68, hiçbir geliri olmadığı için başkasının bakımına ihtiyacı olan hane sayısı ise sadece bir idi. Atlı Kilise Mahalesi Atlı

Asri Gemlik 105 Azrail Mahalesi Balıkpazarı Mahalesi 9.b.3. Gemlik’in Müslüman Köyleri Narlı köyünde toplam 71 hane olup bir yılda 68.145 kuruş tahmini geliri üçükkumla köyünde toplam 251 hane olup bir yılda 278.284 ku- vardı. Aynı köyden toplam ödenen toplam vergi 12.528 kuruş olup kişi Kruş tahmini geliri vardı. Aynı köyden toplam ödenen toplam vergi başına ödenen vergi 176, hane başına ortalama 960 kuruştu. Köydeki 33 59.501 kuruş olup kişi başına ödenen vergi 237 kuruştu. Hane başına kişinin yıllık tahmini geliri 1000 kuruşu aştığı görülür. 1 köylünün ise ortalama 1109 kuruştu. Köydeki 131 kişinin yıllık tahmini geliri 1000 ku- hiçbir geliri olmadığı için başkalarının bakımına ihtiyacı vardı. ruşu aştığı görülür. 14 köylünün ise hiçbir geliri olmadığı için başkalarının Engürücük köyünde toplam 131 hane olup bir yılda 97.598 kuruş tahmini bakımına ihtiyacı vardı. geliri vardı. Aynı köyden toplam ödenen toplam vergi 22.500 kuruş olup Büyükkumla köyünde toplam 57 hane olup bir yılda 97.685 kuruş tah- kişi başına ödenen vergi 172 kuruş, hane başına ortalama 745 kuruştu. mini geliri vardı. Aynı köyden toplam ödenen toplam vergi 23.714 kuruş Köydeki 35 kişinin yıllık tahmini geliri 1000 kuruşu aştığı görülür. 6 köy- olup kişi başına ödenen vergi 416 kuruştu. Hane başına ortalama gelir lünün ise hiçbir geliri olmadığı için başkalarının bakımına ihtiyacı vardı. 1714 kuruştu. Köydeki 43 kişinin yıllık tahmini geliri 1000 kuruşu aştığı Dışkaya köyünde toplam 103 hane olup bir yılda 61.598 kuruş tahmini görülür. 1 köylünün ise hiçbir geliri olmadığı için başkalarının bakımına geliri vardı. Aynı köyden toplam ödenen toplam vergi 15.731 kuruş olup ihtiyacı vardı. kişi başına ödenen vergi 152 kuruş, hane başına ortalama 598 kuruştu.

106 Asri Gemlik Köydeki 21 kişinin yıllık tahmini geliri 1000 kuruşu aştığı görülür. 18 Umurbey köyünde toplam 339 hane olup bir yılda 392.030 kuruş tahmini köylünün ise hiçbir geliri olmadığı için başkalarının bakımına ihtiyacı var- geliri vardı. Aynı köyden toplam ödenen toplam vergi 62.211 kuruş olup dı. kişi başına ödenen vergi 184 kuruş, hane başına ortalama 1156 kuruştu. Gençali köyünde toplam 103 hane olup bir yılda 121.498 kuruş tahmini geliri vardı. Aynı köyden toplam ödenen toplam vergi 22.000 kuruş olup kişi başına ödenen vergi 214 kuruş, hane başına ortalama 1180 kuruştu. Köydeki 34 kişinin yıllık tahmini geliri 1000 kuruşu aştığı görülür. 8 köy- lünün ise hiçbir geliri olmadığı için başkalarının bakımına ihtiyacı vardı. Karacaali köyünde toplam 101 hane olup bir yılda 93.750 kuruş tahmini geliri vardı. Aynı köyden toplam ödenen toplam vergi 15.293 kuruş olup kişi başına ödenen vergi 151 kuruş, hane başına ortalama 928 kuruştu. Köydeki 40 kişinin yıllık tahmini geliri 1000 kuruşu aştığı görülür. 1 köy- lünün ise hiçbir geliri olmadığı için başkalarının bakımına ihtiyacı vardı. Katırlı köyünde toplam 48 hane olup bir yılda 38.555 kuruş tahmini geliri vardı. Aynı köyden toplam ödenen toplam vergi 10.000 kuruş olup kişi başına ödenen vergi 208 kuruş, hane başına ortalama 803 kuruştu. Köyde- ki 13 kişinin yıllık tahmini geliri 1000 kuruşu aştığı görülür. 5 köylünün ise hiçbir geliri olmadığı için başkalarının bakımına ihtiyacı vardı. Kapaklı köyünde toplam 64 hane olup bir yılda 67.220 kuruş tahmini geliri vardı. Aynı köyden toplam ödenen toplam vergi 12.297 kuruş olup kişi başına ödenen vergi 192 kuruş, hane başına ortalama 1050 kuruştu. Köydeki 43 kişinin yıllık tahmini geliri 1000 kuruşu aştığı görülür. 1 köy- lünün ise hiçbir geliri olmadığı için başkalarının bakımına ihtiyacı vardı. Ericek köyünde toplam 23 hane olup bir yılda 15.879 kuruş tahmini geliri vardı. Aynı köyden toplam ödenen toplam vergi 3.000 kuruş olup kişi ba- şına ödenen vergi 130 kuruş, hane başına ortalama 691 kuruştu. Köydeki 5 kişinin yıllık tahmini geliri 1000 kuruşu aştığı görülür. Hiçbir köylünün, geliri olmadığı için başkalarının bakımına ihtiyacı yoktu. Muratoba köyünde toplam 75 hane olup bir yılda 57.746 kuruş tahmini geliri vardı. Aynı köyden toplam ödenen toplam vergi 16.000 kuruş olup kişi başına ödenen vergi 213 kuruş, hane başına ortalama 770 kuruştu. Köydeki 18 kişinin yıllık tahmini geliri 1000 kuruşu aştığı görülür. 4 köy- lünün, geliri olmadığı için başkalarının bakımına ihtiyacı yoktu. Fıstıklı köyünde toplam 55 hane olup bir yılda 75.740 kuruş tahmini ge- liri vardı. Aynı köyden toplam ödenen toplam vergi 11.592 kuruş olup kişi başına ödenen vergi 211 kuruş, hane başına ortalama 1377 kuruştu. Köydeki 35 kişinin yıllık tahmini geliri 1000 kuruşu aştığı görülür. 4 köy- lünün, geliri olmadığı için başkalarının bakımına ihtiyacı yoktu. Metropolit Mahalesi Metropolit

Asri Gemlik 10741 Manastır Mahallesi Yeni Mahallesi

Mahalle Adı Hane Yıllık Gelir Yıllık Vergi Zengin Fakir Kişi başına Kişi sayısı kuruş kuruş hane hane ortalama başına

Yeni Mahalle 340 370.590 67.807 130 - 1090 199 Demirsubaşı 37 50.640 4.150 14 1 1369 112 Manastır 32 ? ? - 4 - - Atlıkilise 86 151.863 21.643 55 3 1766 252 Azrail 49 94.950 20.050 31 4 1938 409 Balıkpazarı 139 499.578 55.346 134 2 3594 398 Metropolit 60 84.400 10.195 31 4 1407 170 Fındıcak 52 38.810 8.000 15 7 746 154 Engürücük 131 97.598 22.500 35 6 745 172 Fıstıklı 55 75.740 11.592 35 4 1377 211 Dışkaya 103 61.589 15.731 21 18 598 152 Gençali 103 121.498 22.000 34 8 1180 214 Muratoba 75 57.746 16.000 18 4 770 213 Kurşunlu 51 33.243 9.500 14 5 652 186 Umurbey 339 392.030 62.211 139 19 1156 184 Benli Ermeni 139 157.266 - 68 1 1131 - Kurşunlu Rum 191 163.924 45.105 47 5 858 236

108 Asri Gemlik 9.b.4. 1844 yılında Gemliklilerin Zenginlik Kaynakları emlik merkezde yaşayan- Gların toplam 38.263 ağaç zeytini vardı. Bu bilgilerden, Gemlik merkezde yaşayanların da, 1844 yılındaki en önemli geçim kaynağının zeytin oldu- ğunu göstermektedir. Köylerle birlikte Gemlik’te toplam 76.498 zeytin ağacı vardı. Balıkpazarı Mahallesi’nde 22.818, Atlıkili- se Mahallesi’nde 5.525, Azrail Mahallesi’nde 4.085 adet zey- tin ağacı vardı. Oysa Müslüman mahallesi olan Demirsubaşı’nda 1.295, Manastır’da 1.380 ağaç zeytin vardı. Ermeni Benli kö- yünde 3.410, Kurşunlu köyün- deki Rumların elinde ise 5.258 ağaç zeytin vardı. 1844 yılında Gemlik’te toplam zeytin ağacı 77.793 adet idi. Bunlara eksik mahalleleri kattığımızda, 100 bin dükkanı Terzi Çorum1940 - Celal 508 kıta kestane bulunmaktaydı. Sadece üç hanede toplam 551 keçi varvar-- ağacı geçtiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Kurşunlu köyündeki Hıristiyanlara dı. 80 baş da büyükbaş (sığır-düve-inek) beslemekteydi. Köyde 49 at, 65 ait 5.947 kıta zeytin bulunurken, Müslümanların 2.613 kıta toplam zeytin eşek olmak üzere toplam 114 binek hayvanı bulunmaktaydı. 1844 yılın- bulunmaktaydı. Köydeki Hıristiyanlara ait 542 dönüm bağ bulunurken, da tüm Gemlik ilçesinde 39.530 ağaç zeytin vardı. Müslüman mahallesi Müslümanlara ait bağ sadece 83 dönümdü. Tüm ilçede 274 dönüm bağ olan Demirsubaşı’nda 1.295, Manastır’da 1.380 ağaç zeytin vardı. Dışka- vardı. Köyde Hıristiyanlara ait 201 dönüm dut bulunurken, Müslüman- ya, Ericek ve Fındıcak köylerinde hiç zeytin ağacı yoktu. Muratoba kö- ların 43 dönüm dutluğu bulunmaktaydı. Tüm ilçede 702 dönüm dutluk yünde ise sadece 654 ağaç, Katırlı’da 455 ağaç vardı. Müslüman köyleri vardı. Kurşunlu’da toplam 63 dönüm sebzelik alanı bulunurken, Müs- içinde en zengin olanı Umurbey idi. Umurbeylilere 14.532 ağaç zeytin lümanlara ait 7 kıta kestane bakılmaktaydı. Köydeki Hıristiyanların 44, vardı. Küçükkumla’da 3.439, Engürücük’te 3.878 ağaç zeytin vardı. 1844 Müslümanların 3 adet büyükbaş hayvanı beslenmekteydi. Müslümanların yılında tüm ilçede 3.230 dönüm tarla işlenmişti. 2.710 dönüm tarla da sadece 3 keçisi varken, Hıristiyanların 72 keçisi vardı. Köydeki Hıristiyan- nadas bırakılmış olup toplam tarla 5.740 dönüm idi. En fazla tarla da lara ait 40 eşek, 32’si at olmak üzere toplam 72 binek hayvanı bulunurken, Umurbey’de vardı. 706 dönümü nadas olmak üzere, 1323 dönüm tarlası Müslümanların sadece 16 atı bulunmaktaydı. vardı. Sonra Muratoba köyünde, 446 dönümü nadas olmak üzere 931 dö- nüm tarlası vardı. Fındıcak’ın 359 dönümü nadasta olmak üzere 735 dö- 9.b.5. Müslümanların Geçim Kaynakları nüm, Dışkaya’da 286 dönümü nadasta olmak üzere 652 dönüm, Katırlı’da 1844 yılında Küçükkumla köyünde 3.297 kıta zeytin bulunmaktaydı. 292 dönümü nadasta olmak üzere 626 dönüm, Ericek’te 211 dönümü 444 dönüm bağ, 413 dönüm dutluk vardı. Küçükkumla köyünde diğer nadasta olmak üzere 489 dönüm, Gençali köyünde 148 dönümü nadas- köylerde pek görülmeyen farklı bir gelir vardı. O da kestaneydi. Köyde ta olmak üzere 432 dönüm tarlası vardı. Merkezde hiç kimsenin tarlası

Asri Gemlik 109

yoktu. Karacaali, Narlı, Kurşunlu, Fıstıklı, Büyükkumla, Küçükkumla, Kapaklı köylerinde tarla bulunmuyor veya ancak 3-5 dönüm tarlası vardı. Nadasa bırakma oranı da yaklaşık yüzde 50 civarında olup, oldukça yük- sektir. Bursa ve Gemlik’te bulunan arazilerin tarla tarımına uygun bulun- madığını göstermektedir. 1844 yılında tüm ilçede 2.061 dönüm dutluk vardı. En çok dut Küçük- kumla köyünde bulunmaktaydı. Köyde toplam 478 dönüm dutluk vardı. Balıkpazarı mahallesi sakinlerinin elinde 341, Umurbeylilerin elinde 253, Kurşunlu Rumların elin 220, Karacaalilerin elinde 152, Engürücüklerin elinde ise 150 dönüm dutluk vardı. Dışkayalıların elinde hiç dutluk bu- lunmazken, Ericek’te sadece 12, Fındıcak’ta 25, Katırlı’da 33 dönüm dut- luk vardı. Anlaşıldığı kadarıyla bu köylerde ipekçilik yeni başlamış, 1844 yılında çok az kozacılık yapılmakta olduğu görülmektedir. 1844 yılında tüm ilçede 2.425 dönüm bağ vardı. Gemlik’te en çok bağ, Kurşunlu Rumlarının elinde olduğu anlaşılmaktadır. Kurşunlu Rumların elinde 565 dönüm bağ vardı. 15. yüzyıldan beri Kurşunlulu Rumların Saray’ın “bağban kâfiri” olmaları, onların bağcılık konusunda uzmanlaş- ması ve esas işleri olmasını sağladı. Küçükkumlalıların elinde 392, Umur- beylilerin elinde 376, Fıstıklıların elinde 134, Büyükkumlalıların elinde 124, Gençalilerin elinde 122, Benli Ermenilerin elinde 113, Engürücük- lü ve Gençalilerin elinde 112 dönüm bağ bulunmaktaydı. 1844 yılında Gemlik ilçesinde; 20 ağaç şeftali, 893 ağaç kestane, 80 dönüm bostan- sebze bahçesi vardı. Umurbey’de 87’si at, 56’sı eşek olmak üzere toplam 143 binek hayvanı vardı. Binek hayvanı olarak hane başına en çok 96 at, katır ve eşek bulunan Benli idi. Küçükkumlalıların elinde 116, Kurşunlu Rumlarının elinde 74, Dışkayalıların elinde 60 binek hayvanı vardı. 1844 yılında Gemlik’te 550 adet at veya katır, 298 adet eşek olmak üzere toplam 848 binek hayvanı vardı. Küçükkumlalıların elinde 498, Benli Ermenilerin elinde 329, Karacaali- lerin elinde 53, Gençalilerin elinde 13 ağaç kestane vardı. Diğer köylerin elinde kestane ağacı yoktu. 1844 yılında sadece üç köyde koyun beslendiği anlaşılmaktadır. Dışkaya köyünde 698, Benli Rumlarının elinde 218, Eri- ceklilerin elinde ise 37 koyun vardı. Çok sayıda köy ise keçi bakmaktaydı. Bir dağ köyü olan Dışkaya köyünde çok keçi bakılmaktaydı. Dışkaya’da 1.980, Kapaklı’da 700, Küçükkumla’da 550, Fıstıklı’da 351, Muratoba’da 305, Büyükkumla’da 285, Narlı’da 220 keçi vardı. 1844 yılında tüm Gem- lik ilçesinde 5.299 adet keçi, 795 adet koyun olmak üzere toplam 6.094 küçükbaş hayvan beslenmekteydi.

2010 - Fevziye köyünde orakla hasat orakla köyünde 2010 - Fevziye Asri Gemlik 111 Büyükbaş olarak da en çok Dışkaya köyünde hayvan bulunuyordu. 100’ü öküz, 108’i inek olmak üzere 208 büyük baş hayvan vardı. Umurbey’de 117, Muratoba’da 112, Katırlı’da 100, Gençali’de 88, Fındıcak’ta 107, Ericek’te 66, Benli’de 81 büyük baş hayvan vardı. 1844 yılında Gemlik ilçesinde 522 adet inek, 552 adet öküz-manda, 441 adet buzağı-malak olmak üzere toplam 1.515 büyükbaş hayvan beslenmekteydi.

112 Asri Gemlik

1844 Yılında Gemlik merkez ve köylerinde tarımsal varlıkların dökümü

Köy Tarla Nadas Dut Bağ Zeytin Kestane Bostan At Eşek Adı Dönüm Tarla Dönüm Dönüm Ağaç Ağaç Sebze Katır

Demirsubaşı - - 59 13 1295 - - - - Yeni Mahalle ------Manastır - - 26 37 1380 - - - - Atlıkilise - - 110 50 5525 - - - - Azrail - - 86 35 4085 - - - - Balıkpazarı - - 341 109 22818 - - - - Metropolit - - 80 30 3160 - - - - Benli 289 173 103 113 3410 329 - 66 30 Büyükkumla 3 - 131 124 463 - - 33 8 Dışkaya 358 286 - 65 - - - 45 15 Engürücük 185 89 150 112 3878 - 15 20 5 Ericek 278 211 12 - - - - 10 - Fıstıklı - - 88 134 464 - - 19 9 Fındıcak 376 359 25 34 - - - 39 1 Gençali 286 148 77 122 1590 13 44 37 5 Karacaali - 152 112 1512 53 - 19 18 Katırlı 334 292 33 33 455 - - 23 4 Kapaklı 8 - 126 59 961 - - 11 28 Küçükkumla 6 478 392 3439 498 - 57 59 Kurşunlu-İslam - - 45 74 1765 - 6 18 - Kurşunlu-Rum 5 - 220 565 5258 - 15 32 42 Muratoba 485 446 72 64 654 - - 26 7 Narlı - - 96 46 1149 - - 8 11 Umurbey 617 706 253 376 14532 - - 87 56

1306/1888 Salnamesi’ne göre Gemlik’te 9.885 dönüm ekim alanı vardı. 9.b.6.Gemlik’te Sanat Sahipleri 2.510 dönüm bağ, 26.866 dönüm bahçe ve bostan tarlası bulunuyordu. emlik merkezde 3 papaz ile bir zangocun ismini belirledik. Bu papaz- Tuzla Çiftliği’nde ise 5.000 dönüm mera, 100 dönüm bahçe ve bostan, Glar şunlardı: Papas Hovakim/Yuvakim v. Yorgi, Çorbacı, Papas Di- 10 dönüm bağ, 300 dönüm ekilen arazi vardı. Emirbey Çiftliği’nde 2000 mitri v. Yorgi, Papas Save v. Apastol, Zangoç Yorgi v. Yani. Bir de Bursa’da dönüm mera, 15.000 dönüm bahçe ve bostan, 150 dönüm ekilen arazi sarraflık yapan Papasoğlu Ace Pedros vardı. Papazların hiç geliri olmayıp vardı. Armutlu’daki Hakkıbey Çiftliği’nde 1.500 dönüm mera, 10 dönüm başkaları tarafından bakımına ihtiyacı olan kişiler olduğu görülmektedir. bağ, 100 dönüm ekilen arazi vardı. Olasılıkla Gemlik’teki eksik mahallelerde de en az 2 papaz vardı. Gemlik merkezde 8 balıkçının adına rastladık. Ancak bu sayının en az 30’yi geçtiği söylenebilir. Çünkü belgelerde, sadece balıkçılıkla ge- çinenler için balıkçı ifadesi kullanılmıştı. Ancak bu 8 balıkçıdan sa- dece 4’ünün geliri 1000 kuruşu aşmaktaydı. Bu nedenle balıkçılığın

114 Asri Gemlik (860 kuruş), Kalyoncu oğlu olarak kayıtlı olan Yorgaki v. Yamandi, (1600 kuruş) ve Emin bin Mustafa (350 kuruş). Ayrıca Temettuat defterlerinde İnek Öküz Buzağı Keçi Koyun “Kaptanlar” başlığı açılarak üç Türk kaptanın adı yazılmıştır: Kadı Hüse- Manda yin bin Mustafa oğlu Ali (800 kuruş), Mehmet bin Sadık (1200 kuruş), Muhtar İsa oğlu Mustafa bin Hüseyin (300 kuruş). ------Gemlik’te 5 bakkal, 4 yağhaneci vardı. Bakkallar şunlardı: Palaşi v. Yorgi - - - - - (3700 kuruş), Panako v. Panayot (900 kuruş), Yorgaki v. Duri (2.380 ku------ruş), Panako v. (2.200 kuruş), Canoğlu Ace Dimitri v. Espahdre (2.890 - - - - - kuruş). Yağcı ve yağhaneciler ise şunlardı: Andon v. Monol (485 kuruş), - - - - - Hancıoğlu Dimitri v. Kostanti (4.200 kuruş), Ace Manoloğlu Tudorani - - - - - v. Zafirani (2080 kuruş), Premazeoğlu Yorgaki v. Panayot (3.330 kuruş), 8 44 37 218 - 4 dülger, 2 marangoz vardı. Dülgerler marangozlara göre daha iyi kazandı- 24 6 4 285 - ğı anlaşılmaktadır. Dülgerler Hristo v. Yani (1.500 kuruş), Zişo v. Dimitri 58 100 108 1980 698 (1.900 kuruş), Dülger Toma v. Yani (700 kuruş), Andon v. Kostanti (1.660 40 28 29 - - kuruş), Marangoz Save v. Yani (370 kuruş), Marangoz Kostaki v. Aleksan- 19 42 24 - 37 dır (300 kuruş). Duvarcı Ustası Panayot v. Filbozi 300 kuruş, Kiremitçi 36 - 3 435 - Yorgi 500’ü mesleğinden olmak üzere 1.000 kuruş geliri vardı. 4 de fıçıcı 23 72 35 351 - vardı. Gemlikli fıçıcılar şunlardı: Dimitri v. Yani (1.110 kuruş), Tanaş v. 23 60 28 30 - Kosti (950 kuruş), Dimitri v. Deli Foti, (1900 kuruş) ve Kosti v. Tanaş 32 2 6 20 - (800 kuruş) 39 58 42 130 - 9 çiftçi olup sadece Ace Nikole v. Tanaş 9.640 kuruş gelir sağlarken, diğer 37 - - 700 - çiftçilerin tümü 1000 kuruşun altında geliri vardı. 52 - 14 550 - Yani yetimi Kiryako, Tanaş v. Panayot (1180 kuruş), Darıcalı Halil bin 3 - - 12 - Mehmet (250 kuruş), Moralı Tosun İsmail bin Abdullah (340 kuruş), Kal- 28 12 63 - fası İsmail bin İbrahim, 100 kuruş), Yani v. Kostanti (300 kuruş), Sipahi- 33 68 46 305 - oğlu Hasan Molla (400 kuruş), Ali bin Mehmet Bey (200 kuruş) adlı 8 16 6 2 220 - berber vardı. 51 66 51 - - Kaponoğlu Dimitri v. Dimitri (1.580 kuruş), Vasil v. Kostanti (300 ku- 1844 yılında iyi gelir getirdiği söylenemez. Ancak bunlardan Balıkçı Apas- ruş), Manol v. Yani (800 kuruş), Papasoğlu Nikola v. Foti (1.625 kuruş) tol v. Flomi, 4.000 kuruşu balıkçılıktan olmak üzere 8.660 kuruş geliri var- adlı 4 çalgıcı vardı. dı ki, bu olasılıkla büyük bir balık şirketi sahibi olmalıdır. Balıkçı Anastasi v. Kostanti, 1000 kuruşu balıkçılıktan olmak üzere 4.600 kuruş, Balıkçı Kömürcü Manol v. Madridi (550 kuruş), atı ile kömür taşıyan Kulakoğu Lokari’nin 2.500 kuruş, Balıkçı Uncuoğlu Foti v. Madridi’nin 1.265 kuruş (1500 kuruş), Beygirci Ace Marko (1.800 kuruş), Katırcı Nikola v. Kos- geliri vardı. Diğer balıkçılar oldukça düşük gelirler elde etmekteydi: Balık- tanti (300 kuruş) kömürcülükten geçinmekteydi. çı Mihal v. Kostantini (500 kuruş). Apastol v. Blumi (850 kuruş), Dimitri Kostanti v. Yorgi (400 kuruş), Yani (2.920 kuruş), Hacı Apastol Eşi (300 v. Vasil (400 kuruş) ve Türk balıkçı Emin’in eşi Emine (450 kuruş). 7 kişi kuruş), Petro v. Yani (1270 kuruş) 4 adlı terzi, Aleko v. Zahari (7850 ku- de kayıkçı olarak adı geçmektedir. Bunların da geliri düşüktü. 3-4 de piya- ruş), Tacioğlu Hristo (790 kuruş) ve Nikola v. Franko (920 kuruş) adlı 3 de adı verilen 4-5 kürekle çekilen büyük balıkçı kayıkları, ayrıca kaydedil- kahveci vardı. mişti. Gemlikli kayıkçılar şunlardı: Hristo v. Nikol (860 kuruş), Hristo v. Beratlı Avrupa Tüccarı Kadınoğlu Hristo v. Niko (5875 kuruş) ile Senabi- (330 kuruş), İstrati (1.015 kuruş), Hristo v. (1.050 kuruş), Lazari v. Yani oğlu Mihail v. Dolabi, (3050 kuruş) ve Esyir v. Dimitri (2050 kuruş) adlı

Asri Gemlik 115 3 tüccar, Ace Panako v. Andorya (2050 kuruş) ve Aliko v. Apostol (600 9.b.7. Gemlik’teki dükkânlar sahipleri kuruş) adlı 2 tütüncü vardı. alıkpazarı Mahallesi’nde yaşayanların elinde; 23 zeytin deposu (2’si Zahariya v. Mihal (1220 kuruş), Panayot (1100 kuruş) ve Haffaf Mustafa Bkirada), 6 yağhane sahibi vardı. Ayrıca bu mahallede yaşayanların Efendi bin Yusuf (945 kuruş) adlı 3 kunduracı vardı. elinde 2 sandal, 4 adet de piyade kayığı vardı. 1 de gemi mağazası vardı ki, bu olasılıkla gemi şirketi bürosu idi. 3 dalyan olup biri kirada idi. 4 Mancanacı Kalyoncuoğlu Yani v. Manol 3700 kuruş, Kürkçü Panayot v. kirada ev, 3 meyhane sahibi olup bunların 2’si kirada idi. 1 kürkçü dükkânı Kılakoğlu Yorgaki 830 kuruş gelir sağlamaktaydı. vardı. 16 mağaza olup bunların 6’sı kiradadı. Bu mağazaların bir kısmı, 2 boyacıdan Estrati v. Takodoşi 400’ü boyacılıktan 1.200 kuruş, Kosti v. evlerinin altında bulunduğu anlaşılmaktadır. Bazı ailelerin elinde 3 ma- Kostanti, 800’ü boyacılıktan olmak üzere 4.230 kuruş geliri vardı. ğaza birden olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca 19 da böcek mağazası vardı. Bunların tamamı, mülk sahipleri tarafından kullanıldığı anlaşılmaktadır. Meyhaneci Dimitri v. Zaviri, Yanko 3800 kuruş, Meyhaneci Okçuoğlu Ayrıca 1 eskici, 1 terzi, 2 bakkal, 4’ü kirada olmak üzere 7 kahvehane, 1 Hristo v. Pandari, Oğlu Nikola, Aleksi 2.280 kuruş gelir sağlamaktaydı. dikici, 1 fıçıcı, 1 uncu dükkânı vardı. Yine biri evinin altında olmak üzere 2 halıhane, 2 kirada tütüncü, 1 kirada simitçi, biri kirada 2 kunduracı, 1 Gemlik’te o tarihte iki ekmekçi ile iki simitçi vardı. Bunlardan sadece biri- çilingir, biri kirada 2 berber, 1 kirada ekmekçi körüğü, 1 kirada fırın, 1 nin geliri 1000 kuruşu aşmaktaydı. 2 çobandan biri 700 diğeri 300 kuruş kirada demirci, 1 arabacı dükkânı vardı. Bu mahallede bir meyhane olup kazanmaktaydı. 2 balcının geliri de 300 kuruş, Tellak Ali bin İbrahim’in mülkü de kendisine aitti. Bu mahallenin elinde ikisi kirada olmak üzere 4 geliri ile Bekçi Hralombo’nun geliri 300 kuruştu. mağaza vardı. Bir kişi de yağhane sahibiydi. Ayrıca bu mahallelinin elinde 2 demircinin geliri de yüksek değildi. Sadece Demirci Avazanoğlu Meh- 1 bakkal, 1 kirada kahvehane, 1 mancılık, 1 kirada çilingir, 1 zeytin mağa- met Ağa bin Mustafa, 150 kuruşu sanatından olmak üzere 1250 kuruş zası ve 1 yemeni dükkânı vardı. geliri vardı. Testereci Hacı Hasan Molla bin Mehmet 470 kuruş, Burgucu Dimitri v. Hristo 1.890 kuruş yıllık gelir elde etmekteydi. Gemlik’te 2 Azrail Mahallesinde yaşayan Rumlara ait 4 mağaza, 1 böcek mağazası, 1 testereci olup bunların gelirleri düşüktü. 3 nalbandın sadece birinin geliri kiremithane, 2 yağhane, 2 bakkal dükkânı, kendi işlettiği 1 boyacı dükkânı 1000 kuruşu aşmaktaydı. vardı. Kirada bulunan Gümrük odası vardı. Azrail Mahallesinde yaşayan- ların elinde, biri kendisinin işlettiği 2 meyhane vardı. 3 sandal, 2 balık Meclis Üyesi Abdülkerimzade Mehmet Esat Ağa bin Hasan’ın 2.150 ku- dalyanı kirada bulunuyordu. ruş, 3 cebeciden Tudori v. Dimitri 400 kuruş, Onsekiz Yorgi v. Rabi 200 kuruş ve Hasırcıoğlu Estrati v. Yanyo 300 kuruş geliri vardı. İmam Seyyid Metropolit Mahallesinde yaşayanların elinde biri kirada, 4 meyhane sahibi bin İbrahim 1.500 kuruş, Müezzin Mustafa bin Mehmet 600 kuruş, Duacı vardı. Bunların üçü meyhaneleri kendi işletiyordu. Bir meyhane ise evinin Molla Hasan bin Ali 1.950 kuruş yıllıki gelir bulunmaktaydı. Gümrük altında bulunmaktaydı. 3 böcek mağazası, biri Ermenilere kiraya verilmiş hizmetkârı Said bin Halil Mehmet’in ise 965 kuruş, Kolcu İbrahim’in 4 mağaza, 1 bakkal dükkânı, ikisi Ermenilere ait 3 kahvehane, 2 tütüncü 2.100 kuruş geliri vardı. dükkânı, 1 kirada demirci dükkânı, 1 kendi işlettiği semerci dükkânı, 2 Ermeni sanatkarlar ise şunlardı: Ortaköylü Kahveci Takor v. Vartan (2000 zeytin mağazası vardı. kuruş), Kahveci Karabet v. Manasi (700 kuruş), Ortaköylü Semerci Kızıl (2680 kuruş), Berber Manok v. Manasi (800 kuruş), Çilingir Kabakula- Manastır mahallesinde oturan Müslümanların elinde sadece bir dükkân ile koğlu Mardiros v. Agop (500 kuruş) ve Çilingir Bagos v. Sarkiz (500 ku- bir zeytin mağazası vardı. Demirsubaşı Müslümanlarının en önemli gayri- ruş). menkul mülkü ise 5 kahvehane olup bunun ikisi kirada, 3’ü ise mülk sa- hibi tarafından işletiliyordu. Ayrıca 1 bakkal dükkânı, 1 nalbant dükkânı, 1 berber dükkânı, 1 boyacı dükkânı ile 2 testereci dükkânı sahibi olup bunların tümü başkaları tarafından işletilmekte olup kirada idi. 2 ev ile bir de vakıf hamamı kirada idi. Birer kişinin de kendisinin kullandığı bakkal dükkânı ve zeytin mağazası vardı.

116 Asri GemlikAsri Gemlik 10.Gemlik’te Etnik Yapı ve Gayrimüslimler emlik, bir İon kolonisi olarak kurulmuştu. Ancak sonraki devir- Bursa sancağının Rum nüfusu, kıyı şeridinde pek kalabalık olup, 41 köye lerde, çok farklı etnik gruplardan göçmenini kendine çekti. İ.S. yerleşikti. Bu köylerin nüfusu tamamen veya kısmen Ortodoks Hıristiyan- 6. yüzyıla dek Gemlik’in de içinde bulunduğu Bithinya’nın nü- lardan oluşuyordu. Bunlardan 5’i de Gemlik/Kios kazasında bulunuyordu. Gfusu Bithin-Thrak kökenli topluluklardan oluşuyordu; sınır bölgelerinde 1455 tarihli vakıf defterine göre, Kurşunlu köyünde 73 hane “bağbân ise Frigler, Galatlar ve Gotlar vardı. “Bithinya’da Yunan kökenli sakinler, gâvurlar” vardı. 1530 tarihli tahrirat defterine göre Gemlik, Kite/Ürünlü önemsiz sayıda bir topluluk oluşturuyor ve yalnızca Kios/Gemlik ve Mu- kazasına bağlı bir köy idi. Elbette bu oranda büyük bir yerleşim biriminin danya gibi Marmara Denizi kıyılarındaki kentlerde yaşıyorlardı. Bizans kendisinden çok uzak olan ve çok ufak olan bir yerleşim birimine bağlı ol- İmparatorları Gemlik’in de içinde olduğu alana zorla Slav göç ettirdi. İm- ması, Gemlik’in etnik yapısından kaynaklanmaktaydı. Zamanla Gemlik’te parator II. Konstantin’ın uygulattığı ilk Slav yerleşimi, İ.S. 642 ile 668 Türk iskânlarının giderek arttıysa da, 1922 yılına kadar Gemlik’te Rum yılları arasında gerçekleşti. İkinci bir Slav yerleşimi, İ.S. 688’de gerçekleşti. nüfusun ağırlığı sürmüştü. Özellikle Gemlik ve Mudanya arasındaki kıyı- O yıl imparator II. Jüstinyen, çok sayıda Slav ve Bulgar tutsağı Bithinya’ya larda bulunan köylerin büyük bölümünde Rumlar yaşamaktaydı. Rumlar taşıdı. Bizanslılar, Arap akınlarına karşı koymak amacıyla, bu Slavlardan Bursa’da oldukça rahat bir yaşam sürmekteydi. Dinsel inançlarında da son 30.000 kişilik asker topladı. Fakat bunlardan 20.000’i Arap şarlarına geçti derece serbestti. 1555 yılındaki bir kadı sicil belgesine göre Gemlik’te yüz ve geriye kalan 10.000’i öç için aileleriyle birlikte yok edildi. Çağdaş Yu- kadar kâfir evi olduğu hâlde 12 kilise mevcuttu. Kendi yöneticilerini ken- nanlı yazarlar, ilgili Bizans metninin bu yorumunu kabul etmeyip, Slavla- dileri seçerlerdi. Cemaat lideri ise papazdı. 19. yüzyıldaki Salname kayıtla- rın yok edilmediklerini ve komşu bir bölgeye taşınıp orada daha sonraları rına göre; Gemlik’teki Rum ve Ermenilerin, hem Belediye Meclisi’ne, hem başka Slav göçmenlerle takviye edildiklerini iddia etmekte. İstatistiklere de Belediye Başkanlığına seçildikleri görülür. Hatta Göçmen Komisyonu göre 30.000 kişilik bir asker toplulu-- ğu, yaklaşık olarak 200.000 kişilik bir nüfusa tekabül etmektedir. Bu veri, Bithinya nüfusunun nice büyük bir soy-budun değişikliğine uğradığını göstermektedir. Bithinya’ya üçün-- cü bir Slav yerleşimi İ.S. 765 tari-- hinde gerçekleşti. Patrik Nikolaos’a göre, o yıl imparator IV. Konstantin, Bithinya’daki Artana Çayı yakınlarına 208.000 Slav taşıdı. Bithinya kıyı-- larında bugün bile Slavca yer adları muhafaza edilmektedir.” (Georgios Nakkacas)

10.a. Osmanlı Döneminde Gemlik’te Gayrimüslimler smanlı döneminde, OAnadolu’daki birçok kıyı kenti gibi Gemlik de bir Rum kasabasıydı. 1530 tarihli tahrirat defterine göre, 161 haneli Gemlik’te hiç Türk yaşa-- mıyordu. Georgios Nakkacas’a göre; Gemlik’te Rvm Bandosu Gemlik’te

Asri Gemlik 117 Gemlik’te Rvm Kadınları çalışırken Gemlik’te ve Mahkeme gibi kurumlarda bile azınlıkların görev aldıkları görülür. 200 Türk ve 1.600 Rum yaşıyordu. Bu köyün ilk sakinleri oraya 16. yüz-yüz Ermeni olan Benli köyünde 1691 yılında 5 ala, 43 edna, 38 evsat olmak yılda Rumeli’den, yenileri ise Trakya’dan getirilmişlerdi; bu köylüler de üzere 86 cizye veren vardı. Kurşunlu’da ise aynı tarihte 12 ala, 135 adna, ipekböcekçiliğiyle uğraşıyorlardı. Türkçe konuşan Ortodoks köylerinden 91 vasat olmak üzere 238 cizye ödeyen kişi yaşamaktaydı. O tarihte Fındı- 654 nüfuslu Arvanitohori/Arnavut, 920 nüfuslu Armutlu ve 1.105 nü- cak köyünde de Gayrimüslimlerin yaşadığı anlaşılmaktadır. Fındıcak’ta bu fuslu Kalolimnos/İmralı ile ilgili olarak, Hıristiyan sakinlerinin o köylere tarihte 17 edna, 28 vasat olmak üzere 45 cizye veren Gayrimüslim vardı. 15. yüzyıldan beri yerleşik olduklarını bildirmektedir. Bu bilgi de, onların, Perakende olarak da 66 ala, 157 edna, 32 evsat olmak üzere 255 cizye Mali göçmen değil de, büyük bir olasılıkla gerçekten yerli Bizanslıların sahibi vardı. torunları olan Anadolulular sınıfına ait olduklarını göstermektedir. 1618 yılındaki bir belgede Gemlik Hıristiyanlarının ödeyecekleri ver- Gemlik’te Rum nüfusun üstünlüğü nedeniyle, 1880’li yıllardan sonra kent ginin, kadimden alına geldiği üzere 35 akçe cizye, 35 akçe ispence, 35 yöneticileri olan Belediye başkanı ve meclis üyelerinin tümü Rum idi. akçe çiftbozan vergileri alındığı anlaşılmaktadır. (BKS, B.118/332, 137a) 1864 yılında Gezgin Georges Perrot’a göre, “Gemlik’teki 7 kilise yangın “1099/1687 tarihli bir belgede, Sultan I. Murat; Yıldırım ve II. Murat sonrası tamir ettirilmiş ama sadece biri eski haline getirilebilmişti. Burada ile Orhan Vakıflarının Bursa, Üsküdar ve Gemlik Hıristiyanlarının gerekli da, tüm kıyı kesimlerde olduğu gibi, Hıristiyanlar büyük çoğunluktaydı. cizyeleri, 2.871 cizyehane imiş. Bu tahrir için 1.486 hanenin 187’şer akçe, Gemlik’te 300 Yunan evine karşılık sadece 20 kadar Türk evi vardı.” 1888 180 hane de 217 akçe, 210 haneden 177’şer akçe ve 140 haneden 207’şer yılında, tüm ilçede 18 de kilise vardı. 1311/1893 tarihli bir arşiv belgesine akçe ve 90 haneden 217’şer akçe alınması istenmişti.’’ (BKS, B.148/363, göre, Gemlik Kaymakamı Said Bey, Rum muhtarları toplayarak paskalya- 59/b) da silah atılmamasını konusunda uyardığı sırada kiliseye hakaret ettiğine dair, Rum Patrikliği’nin şikâyeti olmuştu. Yine 1325/1907 yılında, Balık- Georgios Nakkacas’e göre 20. yüzyılın başında; 4.620’si Rum, 242 Türk’le pazarı Mahallesi’ndeki Rum kilisesinin arkasındaki çan kulesinin yeniden birlikte Gemlik kentinde toplam 4.864 kişi yaşamaktaydı. İpekböcekçili- yapılmasına ruhsat verildi. Daha sonra bu kilisenin yıkılarak yeniden ya- ğiyle uğraşan bu Rumlardan eskileri Türkçe, oraya Trakya’dan gelip yeni pılmasına ruhsat verilmişti. 1317/1899 tarihli bir başka belgede, Balık- yerleşmiş olanları da Rumca konuşuyordu. Elogmi/Kurşunlu köyünde

118 Asri Gemlik 1885 tarihli bir belgede Bursa şehrindeki gayrimüslimler 1885 tarihli bir belgede Bursa pazarı Mahallesi’ndeki Böcekhane’nin Rum Mektebi olarak kullanılması için gerekli tamiratı ile okul öğretmenlerine ait ufak evin yapımına ruhsat verilmişti. Todoraki Zaferidi Efendi, bu böcekhane ve bahçeyi, okul olmak üzere Rum Cemaatine bağışlamıştı. Kent merkezindeki Rum çoğunluğu nedenle devlet, 93 Göçmenlerini kent merkezine iskân etme çabası gösterdi. Ancak büyük çoğunluğu Gürcü olan bu göçmenler, o tarihteki bataklıklardan gelen sıtma nedeniyle kent merke- zi yerine, yüksek dağlara iskân olmuştu. Yine Gemlik merkezinde Belediye yönetimini almak için, Umurbey köyünü merkeze bağlama çabası içine girmişti. Gemlik kitabının yazarı Veli Orkun, kaynak göstermeden Sul- tan Abdülhamit’in Müslüman nüfusu çoğaltmak için Kürtleri getirttiğini yazmaktadır. Doğu’dan getirtilen bu Kürtlerin bir kısmı, II. Meşrutiyet’le gelen serbesti sonucu geri, memleketlerine dönmüş.

10.b. Gemlik’te Rum Misyonerliği ve Milliyetçiliği emlik’te yoğun Rum’un varlığı 19. yüzyıla kadar bir sorun yaratma- 17. Yüzyılda Gemlik mahalleleri ve Rum hane reisleri Rum mahalleleri ve Gemlik Yüzyılda 17. 17. Yüzyılda Gemlik mahalleleri ve Rum hane reisleri Rum mahalleleri ve Gemlik Yüzyılda 17. Gmışsa da, özellikle Tanzimat sonrasında ayrılıkçı bir oluşumun yeşer- büyük bir salonu var. Yangından önce kızlar için de bir okul varmış ama mesine olanak sağlamıştı. Nitekim daha Tanzimat öncesinde, 1835 yılında bu, yangından sonra kasabanın uzlaşamadığı bir lüks olmuş ve şimdi her Amerikalılar, Gemlik ve Demirtaş’ta ilk misyon istasyonlarını kurmuştu. iki cinsiyet ilkokul öğrencileri gözetiminde sisteme geçmişler. Birinci kat- Oysa Gemlikli Rumlar da genellikle Türkçe konuşuyordu. Yunanistan’dan ta, piskoposun yanında, Helen Okulu var ama orayı göremiyorum. Çünkü gelen Rum göçmenler sayesinde, Rum dili Gemlik’te yaşamayı sürdürmüş- 50 kadar öğrencisi olan öğretmen, paskalya tatili nedeniyle burada değil. tü. Daha sonra bize, yörenin en bilgili adamı olduğu söylenen Peder Pavlos’u ziyarete gittik. Adam biraz eski Yunanca ve tarih biliyor. Avrupa sorunlarıy- 1864 yılında Gezgin Georges Perrot’a göre, Gemlik’te Tanzimat sonrasında la ilgili fikirleri var. Kafası çok iyi ve biraz okumuş. Rumeli’ndeki Yunanlı- Rum milliyetçiliği çok yayılmaya başladı: “Birkaç istisna dışında Rum din larda sıkça rastlanan tumturaklı bir konuşması var. Gemlik’teki Yunanlılara adamları zeki fakat katı ve zevksiz oluyorlar. Piskoposun evinden inerken Rumelili dediğim için beni azarlıyor. Onlara “Helen” dememi istiyor. Türk ilkokulu ziyaret ediyoruz. Zemin katta 400 kadar çocuğun toplanabileceği

Asri Gemlik 119 Oranın yayınlarını izler ve Yunan düşün-düşün cesi etkisi altında idi. Bursa’da olduğu gibi Gemlikli Rumlar da genellikle Türk-Türk çe konuşmaktaydı. Ancak Meşrutiyet’le birlikte Gemlik’te Rumca ve Ermenice yaygınlaşmaya başlamıştı. Gemlikli Rum-Rum ların çocuklarını okutmak üzere Atina’ya göndermeye başladıkları görülür. Gemlikli Rumların aşırı milliyetçiliği, sayısal üstün-üstün lüğünden de güç alarak, aşırı hareketlerde bulunmuştu. Giderek Gemlik’te Rumca o kadar yaygınlaştı ki, resmi evraklarda bile Rumcayı kullanmaya cüret etmişlerdi. Ni-Ni tekim Gemlik’teki belediye yönetimi adeta Gemlik’te ayrı bir bağımsız devlet kurmuş gibi uygulamalarda bulunmuştu. 1911 yılındaki bir başka gazetede ise res-res mi dairelerde mühür Türkçe olur diyerek, Türkçeden sonra Fransızca yazı yazılması eleştirilerek, mutlaka Türkçe olması isten-isten mişti (Ertuğrul, 28 Temmuz 1911). Yine Bayındırlığın resmi evrakının bir bölü-bölü münün Fransızca yazılmış olması da gaze-gaze telerde eleştirilmişti (Ertuğrul, 3 Ağustos 1911). 1912 yılında, Gemlikli tüccar Ara-Ara gel Sarkisyan’ın bir tarafı Türkçe, bir tarafı Rumca ve bir tarafı da Ermenice harfler-harfler

“Bir mahalden diğer mahalle nakledilecek Rumlar hakkında irsal olunan talimatname vürud etmediği; “Bir mahalden diğer mahalle nakledilecek Rumlar ne dair belge da nakli icab edip etmeyeceği” kasabalarındaki Rumların Tirilye ve Gemlik Mudanya, le gazetelerde ilan vermişti (Ertuğrul, 25 egemenliğini kötülüyor. Atina Müzesi’ne madalyaları gönderdiğini söylü-söylü Temmuz 1912). Gemlik Belediyesi’nin yor. Kuzeni de orada tıp eğitimi gördüğünü söylüyor. Sadece Atina’dan söz hazırladığı tanzifat/temizlik tahsildarı makbuzu da Rumca yayınlanmış- ediyor, Atina’yı hayal ediyor. Hindistan’dan Fas’a, Kırım’dan Sudan’a tüm tı. Gazetede şu ilginç tepki dile getirilmişti: “Gemlik Belediyesi kendisini Müslümanların namaz kılmak için kutsal kente dönmeleri gibi, Türklerin Atina’ya mı bağlı sanıyor?” (Ertuğrul, 19 Mart 1914). İşte bu tür neden- esiri de olsalar, ya da Batı’da bolluk içinde de olsalar, tüm Yunanlıların lerle hükümet bazı önlemler almıştı. gözleri Yunan Krallığı’na ve onun başkenti olan Atina’ya dikmiş.” (Çev. J. 1914 yılında, Gemlik’teki Rum ve Ermeni okulu için Türkçe öğretecek Louis Mattei) 1303/1885 yılındaki bir arşiv belgesine göre; Bursa, Gemlik öğretmen tahsis edildiği görülmektedir (1330 Vilayet Zabıtları, s.61). Yine ve Mudanya’da kıyafet değiştirerek dolaşan ve Rumları teşvik ederek Yu- bir başka belgede, 1332/1916 tarihli bir belgeye göre, Bursa’da, Gemlikli nanlılara yardım toplayan bazı rahip ve fesatçılar vardı. Rum Rahip Aleksandros Efendi’nin tutuklandığı görülmektedir. (BOA, 1872 yılındaki bir İngiliz raporuna göre; Bursa’daki özellikle inşaat sek- DH.KMS Dosya:19, Gömlek:54) töründe çalışanların büyük bölümü Yunanistan’ın Epiros ve Rumeli’nin Bunun tersi olarak, Rumların Müslümanlaşması için de bir çaba göste- dağlık bölgelerden gelen mevsimlik Rum işçileri imiş. (E. Türkcan, Tarih rildiği anlaşılmaktadır. Gemlik ve çevresinde azımsanmayacak kadar din Toplum Der, s.37) Rum ilerigelenleri, çocuklarını Atina’da okuturlardı.

120 Asri Gemlik Hükümet Caddesi dediğimiz yerin üstü. Annemler oradan geçerken Yu- nan çocukları kum torbasıyla toz atarlarmış üstüne. Rumlar gidince biz tekrar oraya gidiyoruz. Evi yıkıp 5-6 katlı apartman yaptık. Çok güzel, on iki odalı bir evdi.” (Mehmet Tevfik Solaksubaşı (D. 1926)

10.c. Gemlik’te Ermeni Varlığı emlik’in Benli köyünde 17. yüzyıldan bu yana Ermeni yaşamaktaydı. GBu Ermeniler, olasılıkla Dolu Benli derbendini korumak üzere iskân edilmişti. Merkezde ise çok az Ermeni vardı. 19. yüzyılda 93 Göçmenleri ile birlikte Ermeni göçmenleri de gelmekteydi. Gelen bu Ermeni göçmen- ler, Benli köyüne sığmayınca, bu kez Benli köyünün altında, Küçük Benli adıyla yeni bir Ermeni köyü kurulmuştu. Bir arşiv belgesindeşu bilgiler verilmekteydi; “Pazarköy/Orhangazi Kazası- nın nüfusunun büyük bölümü Ermeni milleti teşkil eder. İslâmlar 25 köy- de yaşarken, Ermeniler ise yalnız 7 köyde topludurlar. Ermeni köylerinin üçü Gemlik, Bursa, Yenişehir tarafında, 4’ü de Yalova, Karamürsel, İznik yönündedir.” (BOA, DH. KMS, 19/2_3). 10.d. Levantenler Osmanlı döneminde önemli bir liman kenti olduğu için, Gemlik’te Le- vantenlerin de olduğu anlaşılmaktadır. Bir liman kenti olduğu için birçok uluslararası şirketin temsilcilerinin bulunduğu Gemlik’te, Bursa’dan daha fazla yabancı bulunmaktaydı. 1890’lı yıllarda Cuinet’e göre Gemlik’te 178 Yabancı vardı. 1892 yılı Salnamesinde de 178 Yabancı kayıtlıydı. Ancak iki yıl sonra Yabancıla- rın sayısı 215’e çıkmıştı. 1893 yılındaki bu yabancıların 117’i erkek, 98’i kadın idi. Bu yabancıların bir kısmı sadece Avrupalı girişimcilerin aracısı veya memuru iken, bir kısmı ise Gemlik’te ciddi yatırımlar yaptığı anlaşıl- maktadır. Nitekim 1336/1917 tarihli bir arşiv belgesinde, İtalyan uyruklu Aleksandros Vallisi Covanni’nin Gemlik’teki un fabrikası olduğu anlaşıl- Gemlik Belediyesinin Rumca bastığı makbuz Rumca Belediyesinin Gemlik maktadır. Salname verilerinde bu Yabancılar için başka din veya uyruklu değiştiren Rum vardı. Nitekim Gemlik’te din değiştiren bir papazla ilgili yabancı olarak kayıtlıydı. Bu nedenle Gemlik’te çok sayıda konsolosluk arşivde bilgiler bulunmaktadır. (BOA, C. ADL. 12.795) vardı. 1880’li yıllarda Gemlik’te İngiltere ve Yunanistan’ın 2’şer konso- “Gemlik’te dört yol ağzı var. Oradan bu tarafı hep Yunan, Rum evleri, losluk görevlisi vardı (1296 Salnamesi, s.171). Daha sonraki yıllarda ise aşağısı ise Ermeni evleri idi. Yalnız Müslüman olarak yukarıda benim otur- konsolosluk sayısı arttırılmıştı. Bursa Yunan Konsolosu, Gemlikli İngiliz duğum mahalle vardı. Ne kadar güzel ev varsa hepsi Rum, Ermenilerindi. Apastol adında birini kavas, (Ertuğrul, 3 Ağustos 1911). 1276/1859 tarihli Gemlik’in her tarafı Rum’du.” (Narlılı İsmail Hakkı Kınay (D. 1921) bir belgede ise İngiltere tarafından İspridon Fankevari’nin Gemlik’e kon- “Annem anlatırdı. Bizim evimiz sahildeydi. Evimizi babam Tebakaridis solos vekili tayin edilmişti. isimli bir Rum’dan almış. İşgal döneminde Yunanlılar bizim oturduğumuz 1881 yılından sonra Gemlik ve köylerinde faaliyet gösteren Duyun-i evi hükümet binası yapıyorlar. Babamlar, annemler yukarı mahalleye gidi- Umumiye ile Reji yönetimi de Levantenlerin idaresi altında idi. Devle- yorlar. O zaman Türklerin daha fazla oturduğu yer yukarıdaki mahalleler. tin toplanması gereken vergileri artık yabancı alacakların oluşturduğu bu

Asri Gemlik 121

kuruluşlar yürütmekteydi. Bu nedenle Levantenlerin bu vesile ile tüm ül- kede olduğu gibi Gemlik’te de güçlendiği görülür. Hatta bu kuruluşların idaresi altında oluşan korucular, özerk bir silahlı güç oluşturmaktaydı. Ör- neğin 1305/1887 tarihli bir arşiv belgesine göre, Gemlik halkının tütün kaçakçılığıyla yapılan mücadele sırasında çok sayıda ölümler olduğu, yine 1306/1888 tarihli bir başka belgede ise Gemlik reji kolcuları tarafından bir tütün kaçakçısının öldürüldüğü kayıtlıdır. Gemlik’teki Levantenler içinde Yunan uyruklu yabancılar önemli bir yekûn oluşturmaktaydı. Bunlar Gemlik’te iş yapıp zengin olmuş Yunanlı- lardı. 1265/1849 tarihli bir arşiv belgesinde Gemlik ve Mudanya reayasın- dan olup Yunan uyruğundan olduklarını iddia ederek cizye vergisi verme- yenlerin asıl uyruklarına dönmelerinin sağlanması, eğer kabul etmezlerse Yunanistan’a gönderilmeleri istenmişti. Yine 1265/1849 tarihli bir arşiv belgesinde Gemlik ve Mudanya ilçeleriyle Trilye köyünde oturup Yunan uyruklu oldukları iddiasıyla Yunanistan’a gitmek isteyen kişilerin akrabala- rı üzerindeki mallarının satışının gerektiği bildirilmişti. 1277/1860 tarihli bir arşiv belgesine göre ise, Gemlik’e gelen Yunan uyruklu tüccarların iş- lerini görmek üzere Panayoti Todoridi Konsolos Memuru tayin edildiği bildirilmişti. 1844 tarihli bir arşiv belgesine göre de, Gemlik’te mahalle muhtarlığı yapan Nikolaki İstravometi, Yunan uyruklu ve Gemlik’te kun- duracılık yapan Zahariya’yı dövdürtüp ölümüne neden olmuştu. Bu so- runu çözmek isteyen Hükümet, “Gemlik ve Mudanya reayasından olup Yunan uyruklu olduklarını iddia ederek cizye vergi vermeyenlerin asıl uyruklarına dönmelerinin sağlanması, eğer kabul etmezlerse Yunanistan’a gönderilmeleri” konusunda bir karar aldı.

10.e.Gemlik’te Rum ve Ermeni Göçürmesi “Her şey o İngiliz gemilerinin bizim Gemlik’e gelmesiyle başladı.” 1821 yılında Yunan bağımsızlığından sonra, Batı’nın yardımıyla Anadolu’nun batısını da ülkesine katmak için yoğun bir çalışma başlatılmıştı. Bir ta- raftan Anadolu’daki Rum çocukları Yunanistan’daki okullarda eğitime başlarken, diğer yandan Anadolu’ya Yunan ulusalcılığını kışkırtmak üzere ekipler gönderilmekteydi. Nitekim 1304/1886 tarihli bir arşiv belgesinde, bazı rahip ve fesatçıların tebdili kıyafetle Bursa, Gemlik ve Mudanya’ya gelerek Rum halkını kışkırtıp, Yunan için yardım topladıkları belirlenmiş. Bu nedenle de, Gemlik ve Mudanya ile İstanbul arasında çalışan römor- körlerde birer hafiye ve polis memuru bulundurulması önerilmişti. Ayrıca, Anadolu Rumları içinde milliyetçilik duyguları en güçlü ilçe Gemlik idi. O günkü şartları, Zebercet Coşkun’un, o sıralarda 5-6 yaşlarında bir çocuk olan annesi Lütfiye Hanım’dan dinleyelim.

Gemlikli Rumların sitelerinde yer alan Eski Rum yalıları Asri Gemlik 123 bir çocuktum ama çocuklarda birçok şeyi biliyor ve anlıyorlar. Benim de bildiğim, şehrimizin daha ön-ön celeri böyle olmadığı idi. İnsanlar böyle değildi, gö-gö rüyordum. Kapı karşı komşumuz Avram Amca kurt gibi bakışlarla gözlemezdi ortalığı. Bize, biz çocuk-çocuk lara bakarken homurdanmazdı. Gündüzleri, aşağı üçü denize açılan Gemlik sokaklarında Rum kızla-kızla rı piyasa ederlerdi, kollarını birbirlerinin bellerine dolayarak, şen kahkahalar atarlardı. Ama o eski şen şakrak Rum kızları şımarık ve aç gözlü birer insan ol-ol muşlardı. Kocaman kocaman adamlar, kafes içinde yırtıcı hayvan misali, homurdanarak dolaşıyorlardı sokaklarda. Komşularımızdan çoğu Rum’du. Evi-Evi mizde çalışan aşçı kadın da Rum’du. Rum kızları si-si lip süpürüyordu odalarımızı, merdivenlerimizi. Ama o gemiler geleli, sokaklarda Yunan askerleri, İngiliz askerleri dolaşmaya başlayalı, dost bildiğimiz bakış-bakış lara garip pırıltılar geldi, oturdu. Yüzler durgunlaştı, gülüşüler dudaklarda donup kaldı. Aşçı kadın Mav-Mav ra eskisi gibi şevkle sarılmıyordu işine. Temizlikleri yapan Sultana, tırabzanların tozunu alırken eskiden olduğu gibi türküler mırıldanacağına hiç durmadan iç geçiriyordu. Bir grup Türk delikanlısını Yunan askerleri Ilıcak Suyun oralarda parçalamışlar. İşte o günden sonra Sultana bir daha gelmedi bizim eve, yüzünü de bir daha görmedik. Mavro ise topal ba-ba cağını sürükleyerek sabahın erken saatinde giriyordu mutfağa, işini bitirir bitirmez de yine geldiği gibi sessizce yok oluyordu. Evleri teker teker basmaya başladılar Yunan askerleri. Çoluk çocuk, kadın er-er kek, genç yaşlı kimi buldularsa sürükleyip çıkardılar, Topkapı Rum kilisesine ayininde vaftiz için çocuk getiren Zoyçe’nin fahişe olduğu için Zoyçe’nin için çocuk getiren kilisesine ayininde vaftiz Rum Topkapı Kızlar manastırına gönderilmesine dair belge Gemlik deniz kıyısına götürdüler. Bizim eve gelen olmadı. “Her şey o İngiliz gemilerinin bizim buraya gelmesiyle başladı. Deniz kı-kı Yerli Rumlar eski anılara saygılıydı. Bizim kapının yısındaki büyük bir evde hükümet memurları toplanmışlardı. Kaymakam, önüne dikildiler mahalle komşularımız. Aşçı kadın Mavra, kara başörtüsü şube reisi ve daha bir kaç kişi ile birlikte babam da vardı bu toplananların ile aşağı odanın penceresinde göründü. Yunan askerlerine bir şeyler söy- arasında. İngiliz gemileri ilk geldiklerinde gerisin geriye gitmişler, bizim ledi. Yağmacılar geçip gittiler bizim oradan, besbelli Rum evi sandılar. O çetelerden korkmuşlar. Ancak kısa bir süre sonra yine gelmişlerdi. Bu gün hemen bütün Gemlik halkı, sefil perişan sokaklara döküldü. “Kızılay defa Yunan askerleri de vardı aralarında. Denizden tarafta silah sesleri top gemileri gelip sizi kurtaracak!” diye bir ümit verilmişti. Evler boşalınca da sesleri oldu. Evlerimizin üzerinden İngiliz tayyareleri bile geçti... Biz alt içerleri yağmalamışlardı, ama 0rhangazi’de olduğu gibi ateşe vermediler. kattaki odalarda saklanıyoruz, bekliyoruz olacakları. Dışarıdaki gümbür- Çünkü evlerin çoğu Rumlara aitti.” tüleri işitiyoruz ama, dışarı çıkamıyoruz. Büyüklerin ağzını bıçak açmıyor da biz çocuklar pek korkmuyoruz. Oyun gibi geliyor her şey. Ben küçük

124 Asri Gemlik 93 Göçmenlerin Gemlik’te hiç de iyi olmayan koşullarda iskân olurken, bir başka belgede, Gemlik’teki Rum cemaatinden yüz kişinin İslam’ı seçti- Rumların büyük bir refah içinde yaşamaları, etnik çatışmalardan çok ği ve Rumeli’de oluşturulacak olan Orduyu Hümayun’a gönderildiklerine sosyal çatışmalara neden olmuştu. 1329/1911 tarihli bir belgede Ermeni dair çıkarılan haberlerin asılsız olduğu, bu tür haberleri çıkaran şahıslar Patrikhanesi, Gemlikli bir Ermeni’yi öldüren Gürcü Mehmet’in serbest hakkında gerekenin yapılması istenmişti. dolaştığını iddia etmişti. (SOA, DH. H. 29-1, 1) Dünya Savaşı ve İşgal yıllarında Gemlikli Rumlar ile Müslümanların ara- Tanzimat sonrasında Gemlikli Rumlar da askere alınmaya başlandı. sı açılmıştı. Nitekim Gemlik’te Rumların bir polis memurunu öldürerek, 1329/1911 tarihli bir belgede Bursa Redif Alayı’nın üçüncü Gemlik Ta- bir ölçüde bölgede ciddi bir gerginlik yaşanmıştı (KA, Beld, E/9, 1767). buru dairesinden askere celp edilen 304, 305, 306 tevellütlü Rum Mil- Arşiv’de; Yunanlıların silahlandırıp himaye ettikleri Rum ve Ermeni çetele- leti efradı hakkında, “hilaf-ı hakikat şahadetname verenlerin” cezalandı- rinin, Yalova ve Gemlik’te Müslüman halka karşı zülüm yaptıklarına ilişkin rıldığı anlaşılmaktadır. (BOA. DH.İD, Dosya No:29/-1, Göm- lek No:65) Dünya Savaşı yılla- rında, 1337/1918 tarihli belgeye göre Gemlik’te Hıristiyanların askere alınmaları için baskı ya- pıldığı iddia edilmişti. (BOA, DH. KMS. 3899, 50-2, 49) 1331/1915 yılına ait bir arşiv bel- gesinde ise Gemlik’te silâhaltına çağrılan Rumlardan 90’ının fi- rarda olduğu, bu firarların ön- lenmesi için çalışmalar yapılması istenmişti. Nitekim 1333/1914 yılında Gemlik’te gayrimüslim halkı askerlikten ayrılmaya tah- rik edecek beyanat ve telkinde bulunduğu sabit olan Midillili Kostanti oğlu Andon Kalfa’nın yedi sene müddetle kalebent edilmişti. Ancak, yine de bu dö- nemde, Gemlikli bazı Rumların sağduyulu davranarak Devlet’in Balkanlardaki savaşı, aktif olarak katılım girişimlerinde bulunduğu gözlenir. Nitekim 1321/1903 yı- lında Gemlikli Rum halk, Bulgar asilerine karşı sevk ve istihdam olunmalarını talep ederek, Mu- danya Posta Vapuru’yla Rum gö- nüllülerin Rumeli’ye geleceklerini bildirmişlerdi. Yine aynı tarihteki Gemlik’teki Rumların sürgünününe ilişkin belge Rumların Gemlik’teki

Asri Gemlik 125

Gemlikli Rumlar 1911-Gemlik’li Rumlar 1911-Gemlik’li

belgeler bulunmaktadır. (BOA, DH. KMS.602/55_2) 1312/1894 yılında- yıl içindeki bir başka belgede, Gemlik’te paskalyada kiliseye giden halk ki bir arşiv belgesinde, Gemlik Hıristiyanlarının Yunanlılara para yardımı tarafından hükümetin ikazına rağmen silah atılması üzerine, jandarmanın ile gönüllü Rumları kömür vapurlarıyla gizlice Yunanistan’a götürdükleri olaya müdahale etmişti. Halkın evlerde, kilise ve manastırda silah sakladık- bilgisi alınmıştı. Bir başka belgede, 1315/1897 yılında maden aramak için larının öğrenilmesi üzerine gerekli tahkikatın yapılması istenmişti. (BOA: Gemlik’e gelen ve Nuri Bey’in otelinde kalan altısı İtalyan ve İngiliz olan DH.H... Gömlek No:20, Dosya No:29/-1) kişilerin, Ermenilere para dağıttığı, 1330/1914 yılına ait bir arşiv belgesin- Tüm bu sorunlar nedeniyle Hükümet, Ermeniler dışında Gemlik, Ar- de, Gemlik’teki yerli Rum çetelerinin tehdit ve saldırılarının arttığı, devlet mutlu, Arnavutköy ve Kurşunlu köylerindeki Rumların da iç kısımlara dairelerine ve askeri merkezlere küçük çapta toplar ile diğer silahlarla ateş sürülmesi kararını aldı. (KA, Beld, E/9, 956) Gemlik sahilindeki bu Rum ettikleri, üzerlerine gelen jandarmalardan birini yaralayıp silahını aldıkla- köyleri, stratejik konumu nedeniyle I. Dünya Savaşı döneminde boşaltıl- rını anlaşılmaktadır. (BOA. DH.H... Gömlek No:19, Dosya No:29/-1) dığı anlaşılmaktadır. Belediye Arşivi belge- 1316/1898 tarihli belgede, Katırlı ve Koru lerine göre; boşaltılan Rum köyler; Gemlik İskelelerinde zabıta memuru olmadığından Armutlu, Arnavutköy ve Kurşunlu köyleriyle Gemlik köylerine tüfek, cephane götürül- (KA, Beld, E/9, 956), Mudanya’ya bağlı İm- düğü, (BOA. DH.TMIK.M.. Gömlek No:9 ralı Adası Rumları, Mudanya’nın Çamlıca ve Dosya No:62) 1335/1916 tarihli bir arşiv bel- Çeşnigir köyü idi. Bu Rum köylerinin, Gem- gesinde ise; Mudanya, Gemlik ve Orhangazi lik ve Mudanya sahilinde, stratejik konumu Rumlarının ihtilal hazırlıkları görüldüğüne nedeniyle boşaltıldığını ifade edilmektedir. ve Bursa’da Yunanlıların Rumları ayaklandır- Bir belgede ise Gemlik merkezdeki Rumları- mak amacıyla bir kaç bin silahla, kâfi mik- nın nakil edilmediği anlaşılmaktadır. (BOA. tarda cephane sağladığı belirlenmişti. (BOA. DH.ŞFR. no 107, d.no. 64) DH.ŞFR. no. 632, d. 105) 1337/1918 yılın- 93 Göçmenleri’nin ise çoğu yerlerini beğen- da bir belgede Gemlik’ten Yunan ordusuna miyordu. Ardından Balkan Savaşı sonunda iltihak etmeleri ihtimali olan 25-30 kadar gelen Boşnak ve Arnavutlar da tek-tük bu Rum delikanlının, marşlar söyleyerek Yunan köylere yerleşmeye başladı. I. Dünya Savaşı vapuruyla ayrıldıkları bildirilmişti. Yine aynı sırasında ise, asker kaçaklarının oluşturdukla- Gemlik’te paskalyada kiliseye giden halk ikaza rağman silah atılması üzerine jandarmanın müdahale ve halkın evlerinde kilise ve manastırda silah sakladıklarına dair belge-1914 128 Asri Gemlik rı sayısız çetenin en önemli hedefleri Rum ve Ermeni köyleri olmuştu. Bu aşamada; Türklerle, Rum ve Ermeniler arasında tam bir güvensizlik ortamı doğdu. Ardından Türk çetelerinin yanında Rum ve Ermeni çeteleri ortaya çıktı. Kurtuluş Savaşı sırasında bu çete saldırıları kontrol edilmez bir du- rum aldı. Dünya Savaşı sırasında, 1915 yılında hem ülkenin güvenliğini sağlama, hem de etnik çatışmaları önlemek üzere Ermeniler ile kıyılarda- ki stratejik bölgelerde bulunan Rumlar, geçici olarak sürüldü. Ancak bu sürgün, 3 yıl kadar sürmüş, sürülen Rum ve Ermenilerin malları özenle korunmaya çalışılmıştı. 8.2.1919 tarihli bir arşiv belgesinde Orhangazi ve Gemlik kazalarına geri dönen Ermeni ve Rumlardan yardıma muhtaç olanların iaşelerinin temini istenmişti. 19 Haziran 1924 tarihi akşamına kadar emval-i metrukeye ait binalardan Gemlik’te 358 ev tamir edilmişti” (Sayı 441, 23 Haziran 1924). 1331/1915 tarihli bir arşiv belgesinde, Gem- lik sahillerinden iç kısma nakledilmiş olan Rumların malları hakkındaki emir gereği, tali komisyonlarca Ermenilere dair olan yönetmelik aynen uy- kartı bir Levantenin Gemlikli gulanacağı bildirilmişti. Mudanya, Gemlik ve Karacabey kazaları sahilin- Gemlik’e 79 Rum geldiği, 12.12.1918 tarihli bir başka belgede ise KurKur- den on kadar Rum köyünün iç kısımlara alındığı, köylere yerleşmiş halkın şunlu köyü Rumlarının, tekrar buraya dönmek istemediklerini bildirmiş- yerlerine iadelerini istediği, ancak İslam muhacirlerin nereye iskân edilece- lerdi. 1337/1918 tarihli bir belgede Bursa, Mudanya, Gemlik ve Yeniköylü ğinin bilinemediği, ziraatla uğraşan yerleşik köylülerin uygun yerlere nakil Ermeni ve Rum göçmenlerin Mudanya ve Gemlik iskelelerine sevk edilip ve iskânları ile köylerin boşaltılması hususunun kaymakamlıklara tebliğ ona göre tertibat alınıp, hanelerine iskân etmeleri istendi. (BOA. DH. edilmişti. (BOA. DH.ŞFR. no 9, d.no. 603) 1334/1915 tarihli bir belge- ŞFR. 95, 88) Orhangazi ve Gemlik’e gelen Ermeni göçmenlerinin ev ve de ise Gemlik Ermenilerinden tahliye esnasında silah bulunmuştu. (BOA. mallarının teslim olunmadığı konusunda Bursa Valiliğine emir yollanmış- DH.EUM.2.şb no 53, d.no. 16; DH.ŞFR. no 94, d.no. 562; DH.ŞFR. no tı. (BOA. DH.ŞFR, dos:93, no:230). 253, d.no. 53) 21.12.1918 tarihli bir arşiv belgesine göre ise; Ermenilerin 1338/1920 tarihinde ise, Gemlik’in bir Rum köyünün Laz ve Gürcüler tehcirinden sonra Gemlik’te bulunan yük ve yatak takımlarının sahipleri tarafından basıldığı anlaşılmaktadır (BOA, DH. KMS. No. 4312, sıra 57- belli ise kendilerine teslim edilmek üzere korunması istenmişti. 24 Ara- 1). 1339/1921 yılındaki bir belgeye göre ise; Rum ve Ermeni çetelerin lık 1915 tarihli bir belgede, Gemlik Tasfiye Komisyonları Başkanlığının baskılarından kaçan Gemlik muhacirlerinin Galata’da ikamet ettikleri an- Ermenilerden metruk mallarının korunmasına ilişkin, İslâm kuruluşla- laşılmaktadır. (BOA, DH. KMS. 4767, 60-2, 19) Aynı yıl Yalova, Gemlik rının birleşerek şirketler kurulması önerildi. (BOA. DH. ŞFR, 59/239) ve Orhangazi’deki Rum ve Yunanlıların yaptıkları mezalimi araştıran İtilaf 6.3.1920 tarihinde, Gemlik Rum Emval-i Metruke Komisyonu Başkanı Devletleri heyetinin raporu yollanmıştı (BOA, DH. KMS. No. 4771, sıra eski Kaymakam olan Tahsin Bey olduğu anlaşılmaktadır. Resneli Mehmet 60-2). Ali Bey, Gemlik’teki Rumlardan kalma emlak-ı metrukeden zeytinleri ihale Daha önce kardeş gibi yaşayan Türklerle azınlıkların arası, Yunanlıların ile aldığı ve parasını da Belediyeye ve Göçmen komisyonuna verdiği an- Bursa’yı işgaliyle bozuldu. Kurtuluş Savaşı sürecinde hiç kuşku yok ki, her laşılmaktadır (KA, Beld, E/77, 115, 116). Gemlik’teki Rumlardan kalma iki taraf için üzücü olaylarla dolu anılar yaşandı. Sonunda Gemlik’in nüfu- emlak-i metrukeden zeytinleri ihale ile aldığı ve parasını da Belediyeye ve sun üçte ikisini aşan Rum ve Ermeniler, Bursa’yı terk etmek zorunda kaldı. göçmen komisyonunu verdiği anlaşılmaktadır (KA, Beld, E/77, 115, 116). Bursa ve çevresindeki çok sayıda köy ve kasaba yanmış, büyük can ve mal 1915 yılında Ermenilerin göçürülmesiyle, bu köylere bir kısım ‘93 kaybı olmuştu. Nitekim 1922 yılı Eylül ayında Yunan ve Ermeni güçlerin Göçmenleri’nin yerleşmesi, sorunu daha da çıkmaza sokmuştu. Yunan yarattığı olayları yerinde incelemek amacıyla bir araştırma ekibi gönderil- işgaliyle geri dönen Ermeniler, köylerinde göçmenleri bulması sorun ya- di. Heyette bir İtalyan da bulunuyordu. Fotoğrafçı Ali Sakıb Bey de gör- ratmıştı. Bu göçmenler, Ermeni köylerini boşaltmakta isteksiz davranma- dükleri acı sahnelerin fotoğraflarını çekmişti (Ertuğrul, 14 Eylül 1922). sı, sorunu daha da arttırmıştı. 1335/1916 tarihli bir belgede Edirne’den

Asri Gemlik 129 Gemlikli Rumların sitelerinde yayınlanan Gemlik manzarası

11. Dünya Savaşı ve Çanakkale Şehitleri I. Dünya Savaşı sırasında Gemlik ve köylerinden çok sayıda şehit vermişti. Piyade Er Hasan oğlu Abdullah (1302), 25 Mart 1915 tarihinde, Tekirdağ Ne yazık ki, bunların çok az bölümü Genelkurmay Arşivinde bulunmak- Merkez Hastanesi’nde şehit oldu. tadır. Genelkurmay Arşivi’nde yer alan ve Çanakkale Savaşı’nda şehit olan Piyade Er Osman oğlu Abdullah (1308), 19 Şubat 1915 tarihinde, Seddül- Gemliklilerin listesi şöyledir: bahir Muharebesi’nde şehit oldu. Piyade Er Hacı Halil oğlu Emin, 12 Nisan 1915 tarihinde, Arıburnu Selimiye köyünden Piyade Er Recep oğlu Abdullah, 15 Şubat 1915 tari- Muharebesi’nde şehit oldu. hinde, Çanakkale’de şehit oldu. Piyade Er Abdullah oğlu İsmail (1300), 6 Mayıs 1915 tarihinde, Arıburnu Büyükkumlalı Piyade Er Hacı Yusuf oğlu Ahmet (1308), 26 Şubat 1915 Muharebesi’nde şehit oldu. tarihinde, Seddülbahir Muharebesi’nde şehit oldu. Piyade Er Hasan oğlu Abdullah (1302), 25 Mayıs 1915 tarihinde, Tekir- Piyade Er Hasan oğlu Ahmet, (1301), 2 Ekim 1915 tarihinde, dağ Hastanesi’nde şehit oldu. Asmalıdere’nde şehit oldu.

130 Asri Gemlik Adliye köyünden Piyade Er İlyas oğlu Ahmet, 25 Şubat 1915 tarihinde, Arıburnu Muharebesi’nde şehit oldu. Armutlu köyünden Piyade Er Mehmet oğlu Ahmet, (1303) 18 Şubat 1915 tarihinde, Arıburnu Muharebesi’nde şehit oldu. Muratobalı Piyade Er Mustafa oğlu Ahmet (1300), 18 Şubat 1915 tarihin- de, Arıburnu Muharebesi’nde şehit oldu. Adliye köyünden Süleyman oğlu Ahmet, 12 Şubat 1915 tarihinde, Arıbur- nu Muharebesi’nde şehit oldu. Piyade Er Tahir oğlu Ahmet (1302), 7 Mart 1915 tarihinde, Meydan Harbi’nde şehit oldu. Umurbeyli Piyade Er Mehmet oğlu Ahmet (1290), 9 Mayıs 1915 tarihin- de, Kireç Tepesi’nde şehit oldu. Armutlulu İtfaiye Er İsmail oğlu Ahmet (1294), 4 Kasım 1915 tarihinde, Hastanede şehit oldu. Sahra Topçusu Er Muhsin oğlu Akif (1307) 30 Mart 1915 tarihinde, Şi- mal Gurubu Ağır Yaralı Hastanesi’nde şehit oldu. Mehmet oğlu Ali 1302 18 Haziran 1915’te şehit oldu.

Piyade Çavuş Hacı İsmail oğlu Ali (1303), 6 Haziran 1915 tarihinde, 5. belge gösteren hıristiyanların vergilerini Gemlikli Ordu 2 Numaralı Hastanesi’nde şehit oldu. Narlılı Piyade Çavuş Abdi Oğullarından Emin oğlu Ali Osman, 19 Şubat 1915 tarihinde, Seddülbahir Muharebesi’nde şehit oldu. Armutlulu Şakir oğlu Ali Piyade Çavuş (1302), 18 Şubat 1915 tarihinde, Seddülbahir Muharebesi’nde şehit oldu. Piyade Er Ali oğlu Bayram (1297), 5 Temmuz 1915 tarihinde, Yedikule Rum Hastanesi’nde şehit oldu. Piyade Er Karabey oğlu Ali (1291), 11 Eylül 1915 tarihinde, Cenup Gru- bu Sevk Yaralı Hastanesi’nde şehit oldu. Piyade Er Hacı Halil oğlu Bekir (1293), 8 Haziran 1915 tarihinde, Kireç Tepe’de şehit oldu. Haydariyeli Piyade Er Hasan oğlu Cemal (1302), 18 Piyade Er Mehmet oğlu Ali (1302), 16 Haziran 1915 tarihinde, Merkez Mayıs 1915 tarihinde, Merkeztepe’de şehit oldu. Tepesi’nde şehit oldu. İstihkâm Alayından Piyade Onbaşı Mustafa oğlu Cemal (1305) 6 Mart Piyade Er Mehmet oğlu Ali (1299), 6 Temmuz 1915 tarihinde, Şimal Gu- 1915 tarihinde, Arıburnu Muharebesi’nde şehit oldu. rubu Ağır Yaralı 1.Seyyar Hastanesinde şehit oldu. Piyade Er Süleyman oğlu Emrullah (1294), 4 Haziran 1915 tarihinde, Değirmenci Sarımehmet Mehmet oğlu Ali Er (1296), 23 Ekim 1915 tari- Kireçtepe Civarı’nda şehit oldu. hinde, Seddülbahir’in Kirte Muharebesinde şehit oldu. Katırlılı Piyade Er İbrahim oğlu Esat, 12 Nisan 1915 tarihinde, Arıburnu Piyade Er Osman Çavuş oğlu Ali (1299), 26 Eylül 1915 tarihinde, Arıbur- Muharebesi’nde şehit oldu. nu Muharebesi’nde şehit oldu. Piyade Er İbrahim oğlu Esat, 12 Şubat 1915 tarihinde, Arıburnu Piyade Er Ömer oğlu Ali, 12 Şubat 1915 tarihinde, Arıburnu Muharebesi’nde şehit oldu. Muharebesi’nde şehit oldu. Umurbeyli Piyade Er Hüseyin oğlu Galip (1293), B. 13 Mayıs 1915 tari- Piyade Er Süleyman oğlu Ali (1298), 26 Ekim 1915 tarihinde, Seddülba- hinde, Haydarpaşa Hastanesi’nde şehit oldu. hir ve Kirte Muharebesinde şehit oldu. Küçükkumlalı Piyade Er Cafer oğlu Halil (1295), 22 Nisan 1915 tarihin-

Asri Gemlik 131 Adliyeli Piyade Er Paşa Mustafa oğlu Hasan (1305), 24 Temmuz 1915 tarihinde, Merkez Tepesi’nde şehit oldu. Selimiyeli Piyade Er Hayri oğlu Hasan Vehbi Efendi (1306), 14 Nisan 1915 tarihinde, Arıburnu Muharebesi’nde şehit oldu. Umurbeyli Mustafa oğlu Hüseyin Çavuş (1297) B. 19 Temmuz 1915 tarihinde, Gümüşsuyu Hastanesi’nde şehit oldu. Küçükkumlalı Piyade Er Hekim Oğullarından Ahmet Hüseyin (1308) 19 Mayıs 1915 tarihinde, Kireçtepe civarında şehit oldu. Piyade Er Ali oğlu Hüseyin (1305), 25 Haziran 1915 tarihinde, Şimal Gurubu Ağır Yaralı 1.Seyyar Hastanesi’nde şehit oldu. Piyade Er Dede Oğullarından Halil oğlu Hüseyin (1292), 12 Nisan 1915 tarihinde, Sığındere’de şehit oldu. Piyade Er Halil Çavuş oğlu Hüseyin (1301), 18 Şubat 1915 ta-ta rihinde, Kirte Harbi’nde şehit oldu. Piyade Er İsmail oğlu Hüseyin, 6 Mayıs 1915 tarihinde, Arıbur-Arıbur nu Muharebesi’nde şehit oldu. Bursa’dan ve Gemlik’ten sürgünleri gösteren belge sürgünleri gösteren Gemlik’ten ve Bursa’dan de, Sığındere’de şehit oldu. Armutlulu Piyade Er İsmail oğlu Hüseyin, 1292 29 Ağustos Hamidiyeli Piyade Er Hasan oğlu Halil (1303) 19 Şubat 1915 tarihinde, 1915 tarihinde, Sığındere’de şehit oldu. Beylerbeyi Terbiye-i Bedeniyye Mektebi’nde şehit oldu. Piyade Er İsmail oğlu Hüseyin, 6 Mart 1915 tarihinde, Arıburnu Piyade Er Tahir oğlu Halil (1303), 2 Eylül 1915 tarihinde, Kireç Tepesi’nde Muharebesi’nde şehit oldu. Gençalili Piyade Er İsmail oğlu Hüseyin, 22 şehit oldu. Şubat 1915 tarihinde, Seddülbahir Muharebesi’nde şehit oldu. Piyade Er Kasap Ahmet oğlu Hamdi (1307), 26 Şubat 1915 tarihinde, Küçükkumlalı Piyade Er İzzet oğlu Hüseyin (1299), B. 18 Şubat 1915 Meydan Harbi’nde şehit oldu. tarihinde, Kanlıdere’de şehit oldu. Selimiyeli Süvari Taburundan Karaali Oğullarından Ali oğlu Harun Pi- Armutlulu Piyade Er Mehdi Ali oğlu Hüseyin, 12 Şubat 1915 tarihinde, yade Çavuş (1303), 18 Mart 1915 tarihinde, Arıburnu Muharebesi’nde Arıburnu Muharebesi’nde şehit oldu. şehit oldu. Piyade Er Torali Oğullarından Tahir oğlu Hüseyin (1303), 4 Mayıs 1915 Hacı Mehmet Oğulları Hüseyin oğlu Hasan (1305), 17 Mayıs 1915’te tarihinde, Kirte Harbi’nde şehit oldu. şehit oldu. Piyade Er Muhacir Ali oğlu Hüsnü (1304), 21 Şubat 1915 tarihinde, Sed- Peşe Mustafa oğlu Hasan (1304), 24 Mayıs 1915 tarihinde şehit oldu. dülbahir Muharebesi’nde şehit oldu. Piyade Er Celalettin oğlu Hasan (1299), 30 Ağustos 1915 tarihinde, Piyade Er Emin oğlu İbrahim (1299), 6 Haziran 1915 tarihinde, Meydan Kirte’de şehit oldu. Harbi’nde şehit oldu. Piyade Er Katırlılı Delimehmet Oğlu Halil Çavuş oğlu Hasan (1308), 29 Piyade Er Hacı Hasan oğlu İbrahim (1295), 29 Temmuz 1915 tarihinde, Şubat 1915 tarihinde, Kanlıdere’de şehit oldu. Göç Tepesi’nde şehit oldu. Büyükkumlalı Piyade Er İsmail oğlu Hasan, 14 Haziran 1915 tarihinde, Piyade Er Osman oğlu İbrahim (1302), 12 Temmuz 1915 tarihinde, 5. Ahmetlidere’de şehit oldu. Ordu Menzil Müfettişliği sırasında şehit oldu. Fıstıklılı Piyade Er Rıza oğlu İbrahim (1305), 25 Şubat 1915 tarihinde,

132 Asri Gemlik Kirte Tepesi’nde şehit oldu. Haydariyeli Piyade Er Osman oğlu Mehmet (1299), 19 Şubat 1915 tari- Armutlulu Halil oğlu İbrahim (1292), 31 Haziran 1915 tarihinde, Kireç hinde, Seddülbahir Muharebesi’nde şehit oldu. Tepesi’nde şehit oldu. Piyade Er Hacıhasan Oğullarından Tahir oğlu Mehmet, 12 Şubat 1915 Piyade Er Abdullah oğlu İsmail Nizamiye (1300), 6 Mart 1915 tarihinde, tarihinde, Soğanlı Dere’de şehit oldu. Arıburnu Muharebesi’nde şehit oldu. Büyükkumlalı Piyade Er Ali oğlu Mehmet (1288), 5 Haziran 1915 tari- Piyade Er Ali oğlu İsmail, 26 Nisan 1915 tarihinde, Arıburnu hinde, Kireç Tepesi’nde şehit oldu. Muharebesi’nde şehit oldu. Sahra Topçusu Er Kürt Mehmet Hasan oğlu Mehmet (1290), 1 Haziran Piyade Er Ali oğlu İsmail (1305), 25 Mayıs 1915 tarihinde, Merkez 1916 tarihinde, Anafartalar’da şehit oldu. Tepesi’nde şehit oldu. Katırlılı Onbaşı Latif Oğullarından Mustafa oğlu Mehmet Nizamiye Piyade Er Hüseyin oğlu İsmail (1297), 22 Mart 1915 tarihinde, (1308), 29 Şubat 1915 tarihinde, Soğanlı Dere’de şehit oldu. Sığındere’de şehit oldu. Şükriyeli Ağır Topçu Hüseyin oğlu Muhittin (1300), 20 Nisan 1915 tari- Umurbeyli Piyade Er Ömer oğlu İsmail (1305), 27 Mayıs 1915 tarihinde, hinde, Çanakkale Hastanesi’nde şehit oldu. Kemikburun Mıntıkası’nda şehit oldu. Piyade Er Uzun Oğullarından Mehmet oğlu Mümin (1302), 19 Şubat Piyade Er Raşit oğlu Kadir, 20 Şubat 1915 tarihinde, 5. Ordu Karabiga 1915 tarihinde, Kirte Harbi’nde şehit oldu. Mevki Hastanesi’nde şehit oldu. Karacaalili Piyade Er Ali oğlu Musa (1307), 28 Ağustos 1915 tarihinde, Armutlulu Piyade Er Mehmet oğlu Keğu (1302), 28 Haziran 1915 tari- Kerevizdere’de şehit oldu. hinde, Sülecikderesi’nde şehit oldu. Umurbeyli Piyade Er Ali oğlu Mustafa (1305), 30 Mayıs 1915 tarihinde, Piyade Çavuş Ali oğlu Mehmet (1298), 6 Mart 1915 tarihinde, 16. Fırka Damakçılık Mevkii’nde şehit oldu. Seyyar Hastanesi’nde şehit oldu. Armutlulu İsmail oğlu Mustafa (1299), 8 Mayıs 1915 tarihinde, Gümüş- Piyade Er Abdullah oğlu Mehmet, 9 Ağustos 1915 tarihinde, Arıburnu suyu Hastanesi’nde şehit oldu. Mersin Deresi’nde şehit oldu. Muratobalı Piyade Er Mehmet oğlu Mustafa (1306), 17 Nisan 1915 tari- Umurbeyli Piyade Er Akif oğlu Mehmet (1303), 23 Şubat 1915 tarihinde, hinde, Kerevizdere’de şehit oldu. Haydarpaşa Hastanesi’nde şehit oldu. Piyade Er Mehmet oğlu Mustafa (1290), 28 Ağustos 1915 tarihinde, Arı- Piyade Er Emir Ali oğlu Mehmet (1292), 1 Mart 1915 tarihinde, Kadırga burnu Mersin Deresi’nde şehit oldu. Kızılay Hastanesi’nde şehit oldu. Gençalili İhtiyat Er Mustafa oğlu Mustafa (1303) 2 Haziran 1915 tarihin- Piyade Er Mülazım Halil oğlu Mehmet (1301), 5 Nisan 1915 tarihinde, de, Şimal Gurubu Ağır Yaralı Hastanesi’nde şehit oldu. Kanlıdere’de şehit oldu. Küçükkumlalı Piyade Er Yusuf oğlu Mustafa (1290), 21 Eylül 1915 tari- Karacaalili Piyade Er Hüseyin oğlu Mehmet (1290), 22 Nisan 1915 tari- hinde, Anafartalar Muharebesi’nde şehit oldu. hinde, Sığındere’de şehit oldu. Piyade Er Mehmet oğlu Mustafa (1307), 20 Ağustos 1915 tarihinde, Ana- Umurbeyli Piyade Er Kürt Hasan oğlu Mehmet, 12 Şubat 1915 tarihinde, fartalar Muharebesi’nde şehit oldu. Arıburnu Muharebesi’nde şehit oldu. Piyade Er Ahmet oğlu Naim (1299), 10 Eylül 1915 tarihinde, Sığındere’de Piyade Er Mazlum oğlu Mehmet (1305), 26 Şubat 1915 tarihinde, Kirte’de şehit oldu. şehit oldu. Piyade Er Ali oğlu Necip (1302), 17 Temmuz 1915 tarihinde, Karayörük Piyade Er Mehmet oğlu Mehmet (1298), 9 Ağustos 1915 tarihinde, 11. Deresi’nde şehit oldu. Fırka Seyyar Hastanesi’nde şehit oldu. Armutlulu Piyade Er Mollaosman Ahmet oğlu Osman (1299), 21 Ağustos 1914 tarihinde, Seddülbahir Muharebesi’nde şehit oldu.

Asri Gemlik 133

Gemlik körfezinde Savaş Gemileri Piyade Er Ethem oğlu Osman (1308), 25 Mayıs 1915 tarihinde, Meydan Harbi’nde şehit oldu. Piyade Er Hasan oğlu Osman (1299), 1 Nisan 1915 tarihinde, Maltepe Hastanesi’nde şehit oldu. Fıstıklılı Piyade Er İbrahim oğlu Osman (1302), 24 Şubat 1915 tarihinde, Kirte’de şehit oldu. Piyade Er Koca Hasan oğlu Osman (1299), 1915 tarihinde, Meydan Harbi’nde şehit oldu. Haydariyeli Piyade Er Turan oğlu Os- man (1308), 27 Temmuz 1915 tarihinde, Merkeztepe’de şehit oldu. Katırlılı Piyade Er Hüseyin oğlu Ömer, 22 Mart 1915 tarihinde, Seddülbahir Muharebesi’nde şehit oldu. Piyade Er Ali oğlu Rıza, 19 Şubat 1915 tari- hinde, Seddülbahir Muharebesi’nde şehit oldu. Piyade Er Salih Oğullarından İbrahim oğlu Şa- ban (1302), 16 Haziran 1915 tarihinde, Bahri- ye Merkez Hastanesi’nde şehit oldu. Büyükkumlalı Piyade Er İzzet oğlu Şerif (1303), 6 Nisan 1915 tarihinde, 5. Ordu Menzil Geli- bolu Askeri Hastanesi’nde şehit oldu. Piyade Er Hacı Hafız oğlu Şevket (1293), 7 Nisan 1915 tarihinde, Biga 2 Nolu Hastanede şehit oldu. Gençalili Piyade Er Ahmet oğlu Tahir, 12 Şubat 1915 tarihinde, Arıburnu Muharebesi’nde şehit oldu. Küçükkumlalı Piyade Er Ali oğlu Yakup (1308), 24 Mart 1915 tarihinde, Meydan Harbi’nde şe- hit oldu. Ayrıca Gemlik Taburu’ndan olup nüfus kütüğü çevre köylere ait 95 asker de Çanakkale’de şehit olmuştu.

Umurbeyli Faik Arıdil 1919 yılında Mısır Seydibeşir esir kampında 12. Kurtuluş Savaşı’nda Gemlik çıktı. Bunlar, bizimkilerin ihbarından sonra, ilerigelen bazı Kemalistler I. Dünya Savaşı sonunda yenik sayılan Osmanlı Devleti ile İtilaf Devlet- leri arasında imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması’na dayanak, İtilaf/ tutuklanıp Malta’ya götürmek üzere gemilere bindirdi. İhtiyatlı davran- Anlaşma Devletleri Anadolu’da birçok bölgeyi işgale başlamıştı. Özellikle mayan kıyı şeridindeki soydaşlar arasında, Türk aleyhtarı gösteriler patlak İzmir’in Yunanlılar tarafından işgali tüm Anadolu’da büyük bir öfke ya- verdi. Yalnızca birkaç saat kaldıktan sonra Kemalistleri de alarak gemiler ratmıştı. Bu amaçla her şehir ve kasabada protesto gösterileri yapıldı, işgal uzaklaştı. … Bu garip taktik tek bir Gemlik’te uygulanmadı... Amiral, ora- güçlerine telgraflar çekilerek olay kınandı. da çıkarma hareketine girişmedi ve böylelikle Gemlikliler sıkıntı çekmedi.” (Georgios Nakkacas) Bir Rum şehir gibi görünen Gemlik’teki Müslüman nüfus da, İzmir’in işgalini protesto etmişti. Nitekim Müdafaa-i Hukuk şubesi başkanı Rüs- 6 Temmuz günü, İngilizler bu kez hem denizden, hem havadan Gemlik’in tem imzasıyla, 1920 yılı başlarında İstanbul’daki Son Osmanlı Meclis-i bazı bölgelerini bombaladı. Daha çok kullanılmayan binalara yapılan bu Mebusanı’na bir telgraf çekilmişti. Yine bu dönemde, tüm Anadolu’da saldırı sonucu oluşan yıkım, Gemlik’teki Müslümanların direncini kırdı. olduğu gibi, Rumların çoğunlukta olduğu Gemlik’te de Redd-i İlhak ve Gemlik İngilizlerce işgal edildi. Bu işgal, 8 Temmuz’da Bursa’nın Yunan- Müdafaayı Hukuk örgütlenmesi vardı. Bu örgütlenmede öncülük yapan- lılar tarafından işgalini kolaylaştırdı. Bu olayı, Dr. Ziya Kaya şöyle anlat- ların Dr. Ziya Kaya, Mustafa Necati (Kurtuluş) olduğu anlaşılmaktadır. maktadır: Bu faaliyetlere daha çok Küçükkumla ve Umurbeylilerin etkili olduğu “30 Haziran, Salı sabahı, saat altıda Mudanya istikametinden gelen biri görülmektedir. Celal Bayar bu tarihte Ege yöresinde faaliyet gösterse de, büyük, diğerleri küçük olmak üzere beş parçadan ibaret bir İngiliz do- Gemlik’teki örgütlenmede katkı gösterdiğine hiç kuşku yoktur. Dr. Ziya nanması körfeze demir attı. İlçe Kaymakamı olan Cemil Bey’le bir grup Kaya, bu faaliyetleri nedeniyle Bekirağa Bölüğü’ne kapatılmıştı. Gemlik arkadaş, sahilde bir binada toplanmıştık. Hepimizin de üzerlerimizde si- Müdafaayı Hukuk Cemiyeti Başkanı olan Rüstem adlı kişi, 1914 yılında lahlarımız vardı. Filodan karaya bir sandal geldi. İçinde bir deniz subayı ile kısa bir süre belediye başkanlığı yapan Rüstem Kiryako olmalıdır. Olası- Rum tercüman, filo kumandanının kaymakamı gemiye istediğini söyledi. lıkla ihtida bir Ermeni idi. Yine Meclise gönderiler telgrafın altında imza- Orada bulunan arkadaşlar aramızda gizli bir konuşma yaparak, kaymakam ları bulunan üyelerden Cavit ve Mehmet imzaları yer almaktadır. Bekirağa beye gitmemesini rica ettik. Gelen elçiye, “Kumandanına söyle, şehirde Bölüğü’nde tutuklu bulunan Hasan Rıza da bu örgütün üyesi olmalıdır. bulunan bütün Türk ahali köylere kaçmıştır. Kasabada sadece Rumlar ve Ancak Vilayet Zabıtları kayıtlarına göre, Gemlik Müdafaayı Hukuk Ce- Ermeniler kaldı. Aynı zamanda içerde birçok silahlı Türk çete var. Bu çe- miyeti Başkanı Orhangazili Refik (Atay) Bey idi. teler kiliselere, camilere, birçok yere gaz tenekeleri ve patlayıcı maddeler koymuşlardır. Eğer filo şehre ateş açmak isterse veya karaya asker çıkar- tacak olurlarsa, çeteler bu patlayıcı maddeleri ateşleyeceklerdir!.. “Tercü- 12.a. İngilizlerin Gemlik’i İşgali man bizim söylerimizi naklettikten sonra İngiliz donanması iki saat içinde İstanbul’a yakın olan ve stratejik olarak çok önemli bir noktada bulunan körfezden kalkıp, geldiği istikamete doğru gitti. Bundan bir hafta sonra, Mudanya ve Gemlik, büyük bir hararetle İngilizler tarafından işgal edil- yani 6 Temmuz 1920 tarihinde yine Salı günü, aynı filo yeniden şehre mek istendi. İngilizler önce Mudanya’yı işgal etmiş, ancak burada bazı ça- geldi ve demirledi. Bu defa asker çıkarma niyeti ile gelen İngilizler, tersane tışmalar yaşanmıştı. Daha sonra İngilizler, ilk kez 25 Haziran 1920 günü mıntıkasıyla, şehrin muayyen yerlerine sandallarla asker çıkardı.” (Coşkun Gemlik’e çıkarma girişiminde bulundu. Dr. Ziya Kaya, Kaymakam Meh- 1999: 118) met Cemil, Yüzbaşı İbrahim beylerle Askerlik Şubesi başkanının, İngiliz İşgal günlerde kaynaklara göre vali ve polis müdüründen başka tüm Müs- filo komutanına; “Kasabanın her yerine benzin tenekeleri yerleştirildi. lümanlar Gemlik’ten firar etti. Yunan Ordusu Leonardopulos komutasın- Eğer ısrar ederseniz Gemlik yakılacak” tehdidinde bulununca, bu girişim daki birliğin karargâhını Gemlik’te kurmuştu. Dönemin Rum Belediye sonuçsuz kalmıştı. Adamandiadis bir araştırmasında bu konuda şunlar an- Başkanı ise Prinakis idi. latılmaktadır: “...Amiral Cuithrop buyruğundaki İngiliz filosunun Gemlik Körfezinde dolaştığı öğrenildi. Mudanya’ya yanaşan filodan bahriye birlikleri karaya

Asri Gemlik 137 12.b. Yunanlıların Gemlik’i İşgali atışlarıyla karşılık verdi. Ancak İngilizler adam öldürmek istemiyorlardı. unan askerlerinin Gemlik’i işgalleri, yine o tarihlerde esaretten vatana Bu yüzden çürük binaları bombardımana tutuyorlardı. İki tane bomba Yyeni dönmüş olan Gedikli Başçavuş Mahmut Yaman’dan dinleyelim: attı, binalardan iki tanesi yıkıldı. ve sonunda Gemlik teslim oldu. İngi- “İngilizler Gemlik’e asker çıkardıklarında, şehirde bulunan Şube Reisi ile lizler ellerinde mavzerlerle gemilerden çıkarma yaptı. Çarşının içinden Jandarma Kumandanı Yüzbaşı İbrahim Bey silahlı sivilleri toplayarak, İn- geçti. Bizim ev çarşının içindeydi. Oradan askerler Aytepe’ye çıktı. Daha gilizlere mukabelede bulundu. Bir saat kadar bu çatışma devam etti. Bir sonra bizlerle hiç konuşmadan geri döndü. Birkaç gün sonra Umurbey’e kaç İngiliz uçağı şehir üstünde uçuş yaparak halkı korkuttu. Milli çeteler İngiliz’den sonra Yunan geldi. Kaymakam haber salmış, “Herkes toptansın, Katırlı’ya doğru çekilmeye mecbur oldu. Korumasız kalan şehre çıkan İn- Ankara’ya gitsin!’”demiş. Herkes toplandı, “Ankara... Ankara... “ diyor. giliz askerleri; önce Hükümet Konağı, sonra da Askerlik Şubesini işgal etti. Millet nereye? Nasıl gidiyor, malını-mülkünü bırakıp. Yunanlılar çok zu- Bir kısım İngiliz kuvvetleri de, Gemlik ovasına inerek oradaki barakaları lüm, baskı yapmışlar. Köyleri giderken hep yakmışlar. Burada her hafta Yu- kontrol altına aldı. Umurbey önlerine kadar varan İngilizler, kasabayı çem- nan askerleri tarafından köyün etrafı sarılıyordu. Evlere giriyorlardı, arama ber içine alarak içeri-dışarı, girip çıkmalarını yasakladı.” yapıyorlardı, silah arıyorlardı. Bir keresinde herkesi toplayıp camiye koy- dular, yakacaklardı. Kadın ve çocukları değil, sadece erkekleri topladılar. Belgelere göre; Gemlik’i işgal eden Yunan askeri, Müslümanların Gem- Bir gün bizim eve geldiler. Kumandan arıyor. Ararken buranın muhtarına, lik dışına çıkmalarının yasakladı, silah aramak bahanesiyle zorla evlere “şunun üstüne-başına bak” diyor. Muhtar, “ninem var, yaşlı” diyor. Babam girip soydu. Gemlik’in ilerigelenlerinden 13 kişi nedensiz yere tutukladı. öyle kurtuluyor. Sonradan öğrenmişler, babamı götürüp dövdüler. Bölük “İngilizlerin işgalinden bir hafta sonra gelen gemilerle de Yunan askerle- komutanı palaskası ile vurmuş. Bir daha babam öyle geç eve gelmedi. Hiç ri Gemlik’e çıktı. İngilizlerin işgal ettikleri bölgeleri, Yunanlılar devraldı. kimsenin evinde silah bulamadılar. Gemlik’te her taraf kül olmuştu.” Köylere ve Orhangazi’ye doğru dağılan Yunan askerleri, Türk halkının Umurbeyli Emine Erdem’in (D. 1916) İşgal Anıları: elinde silah olarak ne varsa topladı. Bu sıralarda Bursa’dan gelen Albayrak çetesi ile Cemal Bey kumandasındaki milli kuvvetler, Yunanlılarla bir kaç “İşgalden önce üstümüzden tayyareler geçti, gâvurlar havadan kâğıtlar attı. noktada çarpıştı. Ne ki bunlar da Yunan gücü karşısında tutunamayarak Ama ne yazıyordu bilemem. Sonra Yunan geldi, o zamanlar belediyenin Sölöz istikametine çekilip, Yenişehir’e doğru gitti. Yunanlıların gerek şehir olduğu yerde, okul vardı. Oraya atlarını, katırlarını bağladılar. Orada yatıp içinde, gerekse köylerde yaptıkları mezalime karşı ayaklanan bazı kahra- kalkmaya başladılar. Yani okulu karargâh yaptılar. Yunanlılar Gemlik’ten man Türk evlatları, İdris Kaptan namındaki bir şahsın idaresinde topla- çok kişiyi esir alıp götürdü. Babamı da esir götürürlerken, gece su doldura- narak Samanlı Dağları’na çıktı. Köylerde bir taraftan Ermenilerin, diğer cağım deyip, Yunanlıların elinden kaçıp köye geldi. Evde kimse olmadığını taraftan Rumların yaptıkları işkenceleri önlemek maksadıyla bu Gemlikli görünce, Kavakdibi’ne geldi. Biz de oraya kaçmıştık. Orada bir iki gece çeteler ara sıra onlara baskınlar yapmaya başladı. Fakat iaşeleri ve cephane- kaldıktan sonra köylüyle birlikte dağa çıktık. Köyümüze daha önceleri Yu- leri yeterli gelmeyince, uzun süre dağlarda tutunup kalamadı. Yalova taraf- nan yanlısı Çerkez çeteleri gelip koyunlarımızı kesip yerlerdi. Bize kötülük larında, kuvvetli birliklerle faaliyet gösteren İbo çetelerine iltihak ederek, yapmazlardı. Yunanlılar bozulunca o çeteler de kaçtı.” düşman kollarına baskınlar yapmayı sürdürdü.” (Orkun 1947: 119) Lütfiye Bursa’nın İşgal Anıları: Gökbayrak Cemal, çevredeki Yunan Kuvvetlerinin en yoğun olduğu Gem- “İşgal yıllarında Gemlik Yunan karargâhı olmuştu. Hükümet, şube ve lik Kavaklı Köyüne düzenlediği bir gece baskınında Yunan Kuvvetlerine jandarma dairesi Yunanlılara geçti. Türk mektebi kapandı. Ablamlar ar- büyük zayiat verdirdi. Düşmanın kendisini en büyük engel olarak gördü- tık gitmiyorlar mektebe, evde oturuyorlar. Kızılay’ın gemileri geliyor ikide ğünü belirtir. Gerçekten Gökbayrak Cemal adı, o sıralarda düşman için bir körfeze, demir atıp bekliyor. Köylerdeki Türk ahali iniyorlar akın akın bir korku timsaliydi. aşağı. Bu gemilere binip, İstanbul taraflarına gidiyorlar. Böyle işitiyoruz büyüklerden. Erkeklerin çoğu bir yolunu bulup, çetelere katılıyor. Gide- Umurbeyli Bahattin Çiğ (D. 1910) İşgali Anlatıyor: meyecek durumda olanlar kalıyorlar yerlerinde. Babam avukattı benim. “İşgalde ben 9 yaşındaydım. Önce İngilizler gemilerle geldi. İşgal sırasın- Hükümette resmi görevi de vardı. Gemlik ve Orhangazi’nin hazine avu- da Türkler, şimdi Gemlik’teki Hisar’ın olduğu yerde, kum torbalarından katlığını yapıyordu. Bu nedenle biz bir yana ayrılamadık.” (Coşkun 1999:) siperler yaptı. Ellerinde mavzerlerle gemilere “Tırak, tırak!” ateş ettiler ve siperlerin arkasından mavzerli İngiliz askerlerine saldırdı. İngilizler top

138 Asri Gemlik 12.c. Gemlik Köylerine Saldırılar İşgal yıllarında babası Kaymakam vekili olan Celal Çorum’un anıları: “Gemlik karargâhında bulunan Yunan komutanı, ilk olarak köylerde ve “İşgal öncesine ait ilk hatırladığım, körfeze giren bir Fransız denizaltısının kasabalarda oturan bütün Türklerin silahlarını getirip teslim etmelerini açtığı ateş sonucu bir kişinin yaralanmasıydı. Bu olay üzerine Mudanya’da emretti. Belirli bir güne kadar silahlarını vermeyenleri ağır cezalara çarp- askerlik yapan amcamı arayıp orada ne olup bittiğini sordum. Ertesi gün tıracağını bildirdi. Gemlik’ten kalkan Yunan kuvvetleri, iki kola ayrılarak Biga vapuruyla amcamı ziyarete gittik. Dönüşte vapur hep kıyıyı izleyerek bir kısmı Orhangazi, bir kısmı da Umurbey istikametinde harekete geçti. geldi. Duyduk ki Fransız denizaltısı, bir gün sonra Biga vapurunu Mudan- Yollarda rastladıkları Türkleri çetecidir diye, yakaladıkları yerde öldürmeye ya önlerinde torpilleyip batırmış. başladı. Bu sırada Ilıcak Suyu başında toplu olarak bulunan 8 Türk genci- İngiliz gemileri daha sonra geldi. Babamın sonradan bize anlattığı: Gem- ni süngü ile parçaladı. Çarşı Camii’ne giren bir Yunan müfrezesi, namaz lik açıklarında demirleyen gemilerden birine kaymakamı çağırmışlar. İlçe sırasında, ilçe müftüsü ile evkaf memurunu istedi. Onları bulamayınca na- ilerigelenleri kaymakamı göndermeyi sakıncalı bulmuşlar. Fakat bir kişinin maz kılanları dipçik ile dövmeye başladı. Kaçanlar canlarını zor kurtardı. de gidip konuşması gerekir. Babam, “Ben gideyim”, demiş. Bir Rum tercü- Camide kalan müezzin Şekip süngülenerek bir kaç yerinden ağır şekilde manla birlikte, sandalla gemiye çıkmışlar. yaralandı. Şehir ve köylerde evlere dalan Yunan askerleri, gözlerine kestir- dikleri her şeyi yağma etti.” (Orkun 1947: 120) İşgal döneminde Gemlik köyleri, Yunan askerlerinin koruması altında Foti, Yorgi ve Simon adlı sergerdelerin önderliğinde örgütlenen Rum çe- teleri tarafından basıldı. Umurbey ve çevresindeki bazı köylerden sonra; 1921 yılı bahar aylarında özellikle Küçükkumla, Karacaali Narlı, Kapaklı, Fıstıklı, Sultaniye, İhsaniye, Mecidiye, Hamidiye, Muratoba köyleriyle Ar- mutlu kasabası önemli ölçüde can ve mal kaybına uğradı. Yunan askerleri Gemlik’te karargâh kurduktan sonra, Rum ve Ermeni çeteleri Orhangazi ile çevre köylerde akıllara durgunluk verecek eziyetlere başladı. Gemlik iş- gal kuvvetleri kumandanlığı bu saldırılara bir dereceye kadar engel oldu. Rum ve Ermeni çetelerin saldırıları, çevre köylerde bulunan Müslümanlar Gemlik’e getirmişti. Bölgedeki Müslümanların bir kısmı ise dağlarda ya- şamaya başlamıştı. Bunların bir kısmı Kumla civarında toplanmıştı. Bu bölgedeki dağlarda binlerce Müslüman açlıktan ot yediği arşiv belgelerinde kayıtlıdır. Kimileri de Bursa ve İstanbul’a gitmeye çalışıyordu. Baskına uğ- Dr. Ziya Kaya Dr. rayıp evleri yanıp sürülen Orhangazi çevresindeki halk, Gemlik’e sığınmış- tı. Bu Türk halkı, İtilâf Devletleri tarafından oluşturulan uluslararası bir “Kamaradaki İngiliz subaylarından birisi babama: “Çıkarma yaparsak di- kurulun raporu üzerine İstanbul’a nakledildi. Açlıkla karşı karşıya kalan reniş olur mu?” diye soruyor. Babam: “Harp bu, belli olmaz,” diyor. Rum binlerce Türk ise zahire ve ekmeklik un ihtiyacını sağlamak amacıyla Kü- tercümanla da konuşan İngilizler, gelenleri tekrar geriye gönderip gece ka- çükkumla ihtiyar heyeti büyük bir mücadele veriyordu. (BOA. DH.İ.UM. ranlıkta körfezden ayrılıyorlar. Ertesi hafta tekrar gelen İngiliz gemileri, Ek. no 101, d.no. 25) Samanlı dağlarına sığınan bu mülteciler ise, ancak 6 Temmuz 1920 günü sabah erkenden kıyıya asker çıkartmaya başladı. kurtuluştan sonra köylerine dönebilmişti. Apansız beliren çift kanatlı bir düşman uçağı, deniz kıyısındaki iki gazi- Ermeni asker firarisi ve İslâm katillerinden teşkil bir Ermeni eşkıya çetesi, noyu, Nuri Paşa’nın hanını bombaladı. İşgal üzerine kaymakam ve ileri- Orhangazi-Gemlik sınırı üzerindeki bir köprüyü tutarak pusu kurmuş- gelen kimi şahıslar ilçeden ayrılınca, babam “Kaymakam vekili” oldu ve tu. Bilgisi olmaksızın Gemlik Jandarma Bölüğü’nden gelen bir müfreze, kurtuluşa kadar bu görevde kaldı. Düşman işgali üzerine, ilçe halkından Orhangazi’ye doğru, köprüye yaklaştığı sırada, pusuya düştü. (BOA, DH. Orhangazi’ye kaçan bazı kişileri, Cihatlı ve Şahinyurdu köylerindeki Er- KMS, 19/2-4). meniler, Kapıkayalar’da durdurup vurdular. Türk nüfus azdı Gemlik’te. Pek bir direniş olmadı. Yerli Rumların sevinç gösterileri arasında İngiliz

Asri Gemlik 139 askerleri, hükümet konağı (Bugün 15 gün tutup, birkaç ay arayla hapsedip saldılar. Orhangazi’den gelen yüz- Gemlik Lisesi’nin bulunduğu yer.) lerce göçmeni babam Türk evlerine taksim etti. Bu sıra İstanbul’a Kızılay’a önündeki ramazan topunu sökerek, haber saldı. Bir ay kadar sonra gelen bir vapur göçmenleri İstanbul’a gö- gemilerine götürdüler. Yunan askerleri türdü. Yerli Rumlar ayrıldıktan sonra ilçede 500 kadar Türk vardı. Çok daha sonra geldi ve ilçeyi Yunanlılara sürmedi iki yıl sonra; önce Girit’ten, peşinden Preveze ve Selanik’ten “Mü- teslim edince, İngilizler Gemlik’ten badil” göçmenler gelmeye başladı.” (Ali Aksoy, Gemlik Körfez) gitti. Yunanlılar geldiklerinin ilk günü Yunan işgali döneminde toplu öldürmelerin yaşandığı en önemli yerlerden Umurbey üzerinde vurdukları dört biri Küçükkumla idi. 11 Mayıs 1921 günü gerçekleşen bir saldırı oldu. Türk çetecinin ölüsünü atlara bağlayıp Bu olayın ardından, 24 Mayıs 1921 günü uluslararası araştırma kuruluna getirdiler. Kapımızın önünden geçer-geçer sunulan bir raporda olay özetle şöyle yer almaktadır: lerken, (Bugünkü Askerlik Şubesi’nin hemen altında), fesimi saklayıp peşle-peşle “11 Mayıs 1921 günü Küçükkumla’ya saldıran Yunan askerleri, halkın rindeki kalabalığa karıştım. Şubenin tüm paralarını ve değerli eşyasını gasp etti. Çevre köylerde yapılan saldı- arkasındaki eski redif kışlası önünde rılar ile gasp ve yağma olayları nedeniyle korku ve panik içinde kaçanlar Kumla civarında toplanmıştı. Bunlara karşı bir harekât yürütmek üzere, 12

Hasan Necati Kurtuluş Necati Hasan ölüleri atlardan indirdiler. ve sırayla resim çektirdiler. Biri ayakla ölülere Mayıs 1921 tarihinde saldırı düzenleyen Yunanlılar, makineli tüfek kulla- basarak ve mavzerlerine dayanarak resim çektirdi. Bunlar “Efsun” askeriy- narak çok sayıda kadın, erkek ve çocukları öldürmüşlerdir. Dağlara kaça- di. Ayaklarında çarık, dizleri bulan çoraplar ve omuzlarına sarkan serpuş bilenlerden altmış kişi de, bunların saldırı hedefi olarak, tümü yok edil- püskülleri vardı... Caddede uygun adım yürürken bir marş söylüyorlardı: mişlerdir. Küçükkumla’da canlarını yitirenlerden kimlikleri saptanabilenler şunlardı: Ballı Hüseyin eşi Naciye’nin annesi Nâdire, babası Ahmet, teyzesi “Biz İstanbul’u Canani, teyzesinin eşi Raşit, çocukları 11 yaşındaki Saadet, Nuri Paşa’nın aldık. kardeşi Mustafa Bey, Hüseyin Reisin Mehmet, Sandalcı Âsaf Ağa, Durali- Ayasofya’ya oğlu Mustafa, Mihaliçlioğlu Abdullah, Şaban oğlu Mustafa, Dombayoğlu çan takacağız Remzi, bunun damadı Raif oğlu Hasan, çoban Recep eşi Asiye, bunun kızı Bulduğumuz Bahriye, öteki kızı Sabite, öteki kızı Hikmet, öteki kızı Gülizar... (BOA, Türkleri kese-kese DH.KMS. no 55, d.no. 60/2) ceğiz Kalanları Yunan askerleri, Rum ve Ermeni çeteleriyle işbirliği halinde gerçekleştirdi- Kızılelma’ya ği toplu katliamlarından birini, 11 Mayıs 1921 günü Narlı’da yaptı. Kat- süreceğiz”. liamdan ancak 4 gün sonra “Bryony” adlı gemiyle Narlı açıklarına gelen Rumca söylü-söylü Bağlaşık Devletler Araştırma Kurulu, katliam ile ilgili hazırladığı raporun- yorlar elbet. da özetle şöyledir: Türkçe anlamı “11 Mayıs 1921 Çarşamba günü Narlı köyüne bir Yunan askeri müfreze- buydu. si ile Rum çeteciler geldi. Çetecilerden adı bilinenler; Gemlikli Bulgurcu Babamı üç sese- Vasso, Apostol, Hanıkımbo, Marangoz Yorgo idi. Köylünün elinde ne ka- fer hapsettiler. dar hayvanı varsa köy dışına çıkarmaları istenmiş. Hayvanları köy dışına Güya bizimkibizimki- çıkarmakta olduğu bir sırada, evlere saldırıp mal ve eşyası yağmalanmış, lerden bazıları kadınların ırzına tecavüze etmişlerdir. Hayvanları köy dışına çıkaranlar babamı “Ke“Ke- ise feci bir biçimde süngü ve kurşunla öldürmüş, evleri ateşe vermişlerdir. malci” diye ih-ih Narlı baskınında yaşamlarını yitirenlerden adları belirlenebilenler şunlar- bar etmiş. Her dır: Ali Reis’in oğlu Ahmet, Molla Mustafa’nın Paşa, Yaymacı Emin Efen- Gemlik Müdafayı Hukuk Reisi Refik Atay Refik Reisi Hukuk Müdafayı Gemlik Gemlik Müdafayı Hukuk Reisi Refik Atay Refik Reisi Hukuk Müdafayı Gemlik defasında 10- di, Ahmet oğlu İbrahim, Abdullah oğlu Arnavut, Galip Çavuş’un oğlu,

140 Asri Gemlik Esat, Arnavut Kâzım ve Halil Hüseyin. Uluslararası Araştırma Kurulu, ola- turmaya çalışıyorlardı. Bir gün, evleri ikinci kere arayacaklarını duyduk. yın hemen üzerine geldiği için olaya kısman tanık olduğu gibi, ağır yaralı Yunanlılar teker teker evleri geziyorlardı. Babam haberi alınca, anneme olan Kutbullah ve Kürt Mustafa adlı kişileri de gemiye alarak Gemlik’e “Hemen sandıkların içinde ne var, ne yoksa boşalt, yere yay!” dedi. Bir tane götürmüştür. Yaralılardan Kutbullah gemide ölmüştür. (BOA. DH.KMS. katırımız vardı. Babam onu ahırdan merdiven başına çekti. Ablama da bir no 20, d.no. 60/2) sopa verdi, “Arkadan vur, yukarı kata çıkart hayvanı!” dedi. Yukarı sofada yüznumara vardı, babam oraya hasır, kilim yaydı. Hayvanı soktuk oraya, Umurbeyli Mehmet Gümüş’ün (D. 1915) bağırmasın diye önüne de bir sandık yem koyduk. Bizi de, başına bekçi İşgal Anıları: yaptı. Kendisi de kiremitliğe çıktı, saklandı. 5-10 dakika sonra gâvurlar “Ben ufaktım, ablamla birlikte halama gitmeye çalışırdık ama bu meydan- geldi. Annem, babamın öğrettiği gibi, “Beyim evde yok, sabahleyin çek- dan geçemezdik. Teyzemin bir kızı vardı. Onlar da bizim gibi dağa kaçar- ti gitti. Nereye gittiğini bilmiyorum!” dedi. Hâlbuki babam kiremitlik- ken, teyzemin kızının elinde bir çocuk vardı. Mavzerle ateş ediyorlar, teyze- te saklanıyordu. 3-4 Yunan askeri eve girdi, aradı. Ahıra baktılar, katır min kızı orda ölüyor. Kucağındaki çocuğun da kolu kırıldı. Adı Osman’dı. yoktu. Yukarı çıktılar. Annem “Buraları arandı!” dedi. Bir Bizim de elimizden bir şey gelmiyordu, bir tepkimiz olmadı. İstediklerini şey bulamayınca git-git- tiler. Silah, tüfek, tabanca dövüyor, istediklerini vuruyorlardı. Ne silahlanabildik, ne karşı koyabil-koyabil- arıyor- lar, ahırlarda hayvan varsa, dik. Büyük bir orduyla gelmişlerdi, bizden çok üstündüler. Kimse ağzını ambarlarda erzak varsa el açamıyor, korkuyordu. O zaman “Ormancı” adında bir yerli koyuyorlardı. Vermez-Vermez Rum muhbir vardı. Şüphelendiği kişileri Yunan-Yunan- sen dövüyorlardı. Kara lılara ihbar ediyordu. Yunan askerleri Salih’in evinin altında de alıp götürüyor, dö-dö- bir adamı öldürdüler.” vüp konuş-konuş-

Armutlu’da açlıktan halkın ot yediği yazılı belge

Asri Gemlik 141

Gemlik’te Yunanlıların katlettikleri kişilerin dökümünü gösteren belge

Gemlik’te Yunan işgalinin dökümünü gösteren belge

Hıristiyanlar ve Müslümanlar Küçük Asya, özerklik 1920 bildirme Asri Gemlik 143 Yunanlılar tarafından yakılan köyleri gösteren Gemlik haritası

144 Asri Gemlik

Gemlik işgalinde Rum 1906 yılında 1906 yılında Çorum’un Çorum’un Şükrü Şükrü olan Mehmet olan Mehmet Kaymakam vekili Kaymakam vekili günlerinde Gemlik günlerinde Gemlik İşgal İşgal torunlarıyla çekilmiş fotoğrafı askerleri hükümet konağı önünde 31 Mart vakası Celal Bayar ve diğer gönüllüler diğer gönüllüler ve ve Bayar Bayar Celal Celal 31 Mart31 Mart vakası vakası Celal Bayar ve kuvvayi milliye ileri gelenleri milliye kuvvayi ve Bayar Celal

146 Asri Gemlik Gemlikli kuvayyi milliyeciler Yunanlılarca anne babaları öldürülmüş Yunanlılarca büyük ölçüde Gemlikli yetimler yakılan Umurbey

Küçük Kumla’da 550 ev, 2 fırın, 2 un fabrikası, 2 yağhane, 2 hamam, 2 cami, 2 okul, 1 tekke Yunanlılarca tümüyle yakılan bölgenin fotoğrafı

Yunanlılarca tümüyle yakılan Büyük Kumla

148 Asri Gemlik Yunanlılarca tümüyle yakılan Kumla İskelesi

Umurbeyli Raşit’in askerlik belgesi

Asri Gemlik 149 Mehmet Çorum, Hakkı Şengezer Nurettin Kumla Mehmet Tuncer Kuvayyı Milliyeciler Ali Selçuk-Şükrü Alemdar Bazı kaynaklara göire Gemlik’in işgalinde çekilmiş bir fotoğraf İşgal Dönemi haritası İşgal günlerinde Gemlik hükümet binasında Yunan bayrağı

Asri Gemlik 153 12.d. Uluslararası Araştırma Kurulu’nun İncelemeleri tarihinde Belediye binasında Rum ve Ermeni göçmenlerinin tanık olduk- unan işgali ile birlikte Orhangazi ve Gemlik’te yaşanan katliamlar so- ları olayları ve açıklamalarını dinledi. Müslüman mülteciler; 15 gün önce Ynucu, çok sayıda şikâyeti Uluslararası Kızılhaç örgütü ile İstanbul’daki 300 gönüllü Ermeni ve Rum’a silah verildiğini, iki gün önce ise duvarlara işgal kuvvetlerine iletilmişti. Ancak ne yazık ki, bu saldırıların büyük bir yapıştırılan ilanlarla, silahları olan Türklerin idama mahkûm edileceklerini katliama dönüştüğü, 1921 yılı Mayıs ayına kadar duyarsız kıldı. Gem- söylenmiş. Hatta Mösyö Gehri’ye; Büyükkumla, Küçükkumla ve Karacaa- lik bölgesinde Yunanlıların gasp ve saldırı yapması nedeniyle İstanbul’a li bölgesinin silahlı çeteler tarafından abluka altında olduğu, bölgeden hiç göç etmek zorunda kalan 27 Gemlikli, İstanbul Muhacirin Müdürlüğü kimsenin çıkmasına izin verilmediğini, kısa süre sonra bu bölgenin yok tarafından Gülhane’de iskân edildi. Bunlardan Sadıkoğlu Ahmet, Bira- edileceği konusundaki bilgiler verildi. (Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti deri Yusuf, Karye İmamı Kaşlızade İsmail Hakkı Efendi ve biraderi Ha- Mecmuası, No: 1, 15 Eylül 1921, s.8; Arslan 2003: 303) run Pamakoğlu, Said bin Ali adlı sığınmacılar, Orhangazi ve Gemlik’teki 15 Mayıs 1921 günü sahilde bazı köylerin yanmakta olduğunu haber alan tüm köylerin yakıldığı ve halkının öldürüldüğü konusunda tanıklık etti. Araştırma Kurulu, Gemlik’ten Karacaali köyü kıyısına gitti. İngiliz gemi- Kumla bölgesinden de bir kaç kişinin Kızılay Merkezi’ne başvurmaları si, sabaha kadar projektörle kıyıyı aydınlattı. Burada toplanmış binlerce üzerine, yaşanan bu zulmü durdurmak amacıyla Kızılay uluslararası bir mülteci, Yunan toplu kıyımından korunmaları için İstanbul’a göç etme girişim başlattı. Tarafsız gözlemcilerin Gemlik ve civarına gönderilmek isteğinde bulundu. Aynı gün öğleden sonra Araştırma Kurulu’nun Broyn üzere uluslararası bir inceleme kurulunun oluşturulması istendi. Kızılay, gemisindeki temsilcileri Karacaali sahiline geldi. Burada bir kaç saat önce İstanbul’daki Rus göçmenleri incelemekle görevli olan Uluslararası Kızıl- tüfek ve süngü ile öldürülmüş 11 Türk cesedi buldu. haç Cemiyeti temsilcisi General Tamson aracılığı ile Cenevre Uluslararası Kızılhaç Cemiyeti’ne de başvurarak, Uluslararası bir inceleme komisyonu “Dün Gemlik’e gelen Uluslararası Kızılhaç temsilcisi Gehri, kasabada ile Kızılhaç’tan bir temsilci rica etti. Bunun üzerine, İstanbul’da bulunan Yunan zulmüne uğramış olan mültecileri dinledi. Bunlar arasında ırzına Mösyö Mevris Gehri Kızılhaç temsilcisi olarak heyette görevlendirildi. Bu geçilmiş 12 yaşındaki bir kız ile 60 yaşlarında bir kadın da vardı. Kurul heyetin diğer üyeleri ise İngiliz General Frenks, Fransız Miralay Veyg ve üyeleri, yolda rastladıkları yanmakta olan köylerin, insan kemiklerinin fo- İtalyan Miralayı Roleto idi. Bu şekilde oluşturulan Uluslararası İnceleme toğraflarını çekti.” (Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti Mecmuası, No:l, 15 Kurulu, 12 Mayıs 1921’de İstanbul’dan hareket ederek aynı gün Gemlik’e Eylül 1921, s.8; Sarıhan 1995: 529) ulaştı. (Türkiye Hilal-i Ahmer Cemiyeti Merkezi Umumiyesi tarafından 16 Mayıs’ta Araştırma Kurulu, sahilde toplanan mültecilerden bilgi istedi. 1339 senesi Hilal-i Ahmer Meclis-i Umumisine takdim edilen 1335-1337 Bu bilgilere göre; bir aydan beri koşulların hiç iyi olmadığı, geçen Perşembe yıllarına ait raporu, 1339, s.107; Arslan 2003: 303) günü Gemlik’ten gelen 60-65 Yunan askeri ve bunlara katılan 40 Rum’un İsviçreli Gehri ile birlikte bir İngiliz generalinin başkanlığında; İngiliz, 3 erkek ile bir kadını öldürdüklerini söyledi. Daha sonra Araştırma Kurulu Fransız, İtalyan, Türk askeri temsilcilerinden oluşan bir Araştırma Kurulu, Karacaali’ye gitti. Karacaali’de de bir gün önce yüz kişilik bir Yunan müf- İngiliz bayrağını taşıyan bir gemi ile İstanbul’dan Gemlik’e gitti. Bay Gehri, rezesinin, 8-9 kişiyi öldürdüğü öğrenildi. (OHACM, No:l, 15 Eylül 1921, Yunan zulümlerinden Gemlik’e kaçmış halkı dinledi (Sarıhan 1995: 528). s.9) Kurul daha sonra Broyn gemisi ile 3 gündür yanmakta olan Kapaklı Uluslararası kurul, Gemlik’te çalışmalarına başladı. Gemlik’te toplanmış köyüne gitti. Enkaz altından, dördü kadın olmak üzere 8 ceset çıkardı. olan mültecilerle, Uluslararası Kızılhaç örgütü temsilcisi Mr. Maurice Cesetlerin daha önce katledildikleri anlaşıldı. Hayatta kalanların ifadesine Gehri ile görüşüp aldığı bilgileri kayda geçti. Kurul, 13 Mayıs 1921 tari- göre katiller Yunan askerleri idi. (OHACM, No:l, s.9; Arslan 2003: 303) hinde Çeltikçi, Gedelek ve Çengiler köylerini ziyaret ederek çalışmalarına Araştırma Kurulu’nun gittiği sırada, bu köyden halen alevler yükseliyordu. başladı. Bu köyler tamamen yakılmıştı. Bay Gehri’nin verdiği raporda; 16 Aynı günün akşamı Kumla’ya geri dönen Kurul, mültecilerin korunmasına köyün imha edildiğini, 6.000-6.500 insanın öldürülmüş olabileceğini bil- ilişkin telgrafına yanıt aldı. 15 Eylül 1921 tarihinde yazılan bir telgraf ile dirdi. Bu tür acı tabloları defalarca gören Mösyö Gehri; Gemlik’teki Rum Göçmenlerin İstanbul’a nakledilmelerinin uygun görülmeyerek, Ulusla- ve Ermeni sığınmacılara göre Türk sığınmacıların daha kötü koşullarda rarası askerler ile Kızılhaç memurlarının koruması altında, Kumla’da bir kaldığı tespit etmişti. Daha çok mescit avluları veya mezarlıklarda yattıkla- sığınma merkezi kurulması önerisi gündeme getirilmişti. Ancak Mösyö rını görmüş. Hatta Hükümet Konağı’nda 6 metre genişliğinde bir odada, Gehri bu önerinin aksini savundu. Araştırma Kurulu ile Kızılay’a gönder- 60 kadın ve çocuk kaldığını belirlemişti. Araştırma Kurulu, 14 Mayıs 1921 diği telgrafta; “Karacaali, Narlı, Kapaklı, Küçükkumla halkından bin kişi

154 Asri Gemlik Gemlik ve Orhangazi göçmenlerin çocukları İstanbul’da gözetim altında göçmenlerin çocukları İstanbul’da Orhangazi ve Gemlik telaş ve korku içinde sahilde toplanmıştı. 1.500 kişi alabilecek bir vapur da kendisinin kurşuna dizdirttiği dört Türk’ten ancak birini tanıyan Yani gönderilmesini” istedi. (OHACM, No:l, 15 Eylül 1921, s.10) Hatta bir Kosta, bu idamların nedeni sorulduğunda Mösyö Gehri’ye; “Canım öyle arşiv belgesinde, burada toplanan mültecilerin açlıktan ot yemeye başladı- istedi” yanıtını vermişti. Aynı gün Araştırma Kurulu Kumla’ya, Yunanlılar ğı kayıtlıdır. Bu telgraf üzerine Kızılay, İngiltere Büyükelçiliği’nin izni ile ise Gemlik’e döndü. Ali Macit Bey’in başkanlığında Celalettin Muhtar Bey ve Doktor Hikmet Kızılay’ın oluşturduğu kurul ise, Kumla’dan İstanbul vapuru ile aldığı Bey’den oluşan bir kurul, Gelibolu vapuruyla 18 Mayıs 1921’de Gemlik’e mültecileri İstanbul’a götürdü. Orada kalan mülteciler için ise Bay Gehri, geldi. Araştırma Kurulu Başkanı General Frenks ile görüşen Kızılay temsil- Uluslararası Kızılhaç Komitesi’nin malı olan ve halen İstanbul Limanı’nda cileri Kumla’da bulunan 1.300 kişiden başka, Gemlik ve civarındaki köy- bulunan “Wygbert” gemisinin Gemlik göçmenlerinin taşınmasını is- lerden kaçıp gelen 2.000 mültecinin bulunduğunu öğrendi. (Türkiye’de tedi. Çünkü bu gemi tüm mültecileri alabilecek büyüklükteydi. Fakat Yunan Fecayii II, s. 104) General Frenks; “Aç ve çıplak bulunan mülteci- “Wygbert” gemisinin Gemlik’e gelmesi bazı siyasi nedenlerden ötürü lerin biran önce sevk edilmedikleri takdirde yaşamlarının tehlikede olaca- gerçekleşemedi. Bu nedenle Kızılay; Gayret, Galata, İnebolu ve Gelibo- ğını” ifade etti. Bunun üzerine, 2.000 kişiyi içine alacak İnebolu Vapuru lu vapurlarını Gemlik’e gönderdi. (Ali Macit Bey’in 18 Mayıs 1921 tari- Kumla’ya gönderilerek, öncelikle buradaki 800 mülteci ile bunlara ait eşya hindeki Birinci Seyahatine Dair Raporu, OHACM, No:l, s. 12; Sarıhan vapura konularak İstanbul’a nakledildi. (Kızılay, 1335-1337 Yıllarına Ait 1995: 537) Bu gemiler 20 Mayıs sabahı Gemlik’teki “Brony” gemisinin Raporu, s.107; Sarıhan 1995: 529) yanına geldi. Kızılay heyeti, Uluslararası Araştırma Kurulu Başkanı İngi- Araştırma Kurulu, katliamların yapıldığı 12-15 Mayıs tarihleri arasında liz Generali Frenks’den, Gemlik’teki Yunan kumandanı Leonardopolis’in bu bölgede görev yapan 28. Piyade Alayı Kumandanı Yani Kosta, olaylar- ancak kadın, çocuk ve asker olamayacak erkeklerin taşınmasına izin ver- dan sorumlu tutulup Broyn gemisinde ifadesi alındı. Yunanlı komutanın diğini öğrendi. Bunun üzerine Kızılay Heyeti, Yunanlıların bu tutumu- verdiği bu ifadesinde olayları kısmen kabul etti. Daha sonra Yani Kosta ve nu protesto etti. Kızılhaç temsilcisi Mösyö Gehri de, aynı şekilde itirazını İtalyan tercüman ile beraber, Fıstıklı ve Armutlu köylerini gezildi. Bura- bildirdi. Fakat sonuç değişmedi. (Kızılay Raporu, s.108) Bu taşıma işlemi

Asri Gemlik 155 sırasında; Yunanlı komutan, Gemlik Liman Reisi ile Merkez Kumandanı Gemlik’in her tarafını bir müttefik komisyonu ile dolaşan Uluslararası Kı- da hazır bulunuyordu. Gemlik’teki göçmenlerin çoğunluğu Orhangazi ve zılhaç temsilcisi M. Gehri ile karşılaştık. M. Gehri bize Gemlik’te gördüğü köylerinden kurtulabilenler idi. Mültecilerin durumu oldukça kötüydü. ve inanılması güç şeyler anlattı. Gemlik’te bir Yunan subayı, M. Gehri’ye Gemilere bindirilme işine başlandığında, bazılarının Yunan subayları ta- katlettiği Türklerin cesetlerini göstermiş, kendisine bunların öldürülme rafından süngülerle ayrılarak başka bir yere konulması, kadın ve çocuklar nedeni sorulduğunda da; “Öldürmenin daha iyi olacağını düşündüm” şek- üzerinde çok kötü bir etki yaptı. Böylece babaları ve eşlerinden ayrılan linde cevap vermiş. Bay Gehri ayrıca yakılıp yıkılan köyleri bizzat görmüş kadın ve çocuklar da gemilere binip binmemekte tereddüt etti. (Ali Macit ve bunların failleri olan Yunan subayları ve çete liderleriyle karşılaşmıştı. Bey’in Birinci Gemlik Seferine Ait İkinci Raporu, OHACM, No:l, s. 14) Gehri, ılımlı ve güngörmüş bir insan olmasına rağmen, tüm Müslüman Kızılay’ın göndermiş olduğu erzakın vapurdan indirilmesine de izin ver- nüfusun sistemli ve şeytanca metotlarla imhasına şahit olduğu için altüst meyen Yunan yetkilileri, ancak General Frenks’in girişimi üzerine, Gemlik olmuştu. Kendisi bu ayın 30’unda Cenevre’ye dönüyor ve bir hafta sonra Belediye tabibi Mehmet Muzaffer Bey’e vapurdaki ilaçlar verildi. Kumla da raporunu yayınlamayı ümit ediyor.” Postası Birinci Seferde 300, İnebolu Postası 820, Üçüncü Sefer İnebolu “Yunan komutanı, mültecilerle görüşmemizi engelledi. Önce hiçbir mül- Postası 250 mülteci olmak üzere toplam 1370 kişi taşınmıştı. Gemlik Pos- teci olmadığını söyledi. Daha sonra sadece ‘yakılmış köylerden’, en sonun- tası ise Galata vapuruyla 250, Gayret vapuruyla 300, Gelibolu vapuruyla da da kendi listesinde işaretli birkaç köyden mülteci alabileceğimizi söy- 1200 kişi tanışmıştı. (Mösyö Gehri’nin Raporu, OHACM, No:l, 15 Eylül ledi. Gemlik’e 10. Tümen Komutanı General Leonardhapoulos’a iki defa 1921, s.1; Sarıhan 1995: 539) Tersane İskelesi’nden “Hale” vapuruyla da telgraf çekti. Gemlik’te Hükümet Konağı’nın karşısındaki kahvehanede 850 göçmen İstanbul’a taşındı. Kızılay ve Araştırma Kurulu’nun çalışma- sürekli oturan, mültecilerin arasında dolaşan, onları korkutup tehdit eden ları sonucunda Samanlıdağ bölgesinden 20 bini aşkın Türk İstanbul’a gön- ve Albay’a tavsiyelerde bulunan, hatta emirler veren çeteler değil, aynı za- derildi. Yunan zulmünden kurtulan bu mültecilerden 4 bin kişiye İstanbul manda Rum, Ermeni bütün Hıristiyan halk da yarı-insan haline gelmişti. Davutpaşa Kışlasında Kızılay tarafından bir aşhane açıldı. Göçmenlere kişi Sanki, kan içen korkunç vahşi bir hayvan yüzüne sahipti. Bütün halk bir başına bir kap yemek ve ekmek veriliyordu. Kızılay’ın yardımlarıyla bera- deliler topluluğunu andırıyordu. Sanki herkes tedricen bir hayvana dö- ber İstanbul’daki göçmenlere “İngiliz Muhacirin-i Müslümaniye Muavenet nüşmüş... Bay Gehri, Gemlik’te gördüklerinden yola çıkarak Yunanlılarda Heyeti” tarafından 47.547 lira bağışlandı. Diğer yandan Madam Dotivilli utanma duygusu kalmadığını, bizim onları katliam yapmaktan caydırma- isminde bir hayırsever de Cerrahpaşa Camii’nde iskân edilen 250 muha- yacağımızı, üstelik bizim hayatımızın da tehlikeye gireceğini söyledi.” cire bir aşhane açılması için 3.333 lira bağışladı (Arslan 2003: 303). Rum Bu olaylar sonunda Gemlik’teki Yunan Fırka Kumandanı, üç seferde 30 ve Ermeni çetelerinin zulmünden kaçan Gemlik mültecilerinin Galata’da kadar Rum ve Ermeni’yi tutuklayıp Gemlik’e sevk ederek, askeri mahke- kaldıklarına ilişkin bir arşiv belgesi bulunmaktadır (BOA. DH KMS. dos. meye teslim etti. 60-2. Göm) Araştırma Kurulu, aynı günün akşamı çete reisi Gemlikli Yorgo’nun ziya- 12.e. Gemlik’in Kurtuluşu retini de kabul etti. Tepeden tırnağa silahlı ve iki kişi tarafından korunan 30 Ağustos Başkumandanlık Zaferi ardından Yunan işgal güçleri, Yorgo, arkasında onu takip eden Yunan asker müfrezesiyle birlikte dola- Anadolu’dan çekilmeye başladı. “10 Eylül sabahı şafakla, takip harekâtı şıyordu. Bu çete reisi Kurul’a, köyleri ateşe verdiği için kendisiyle gurur başladı. Kocaeli Grubu iki kol halinde Gemlik-Umurbey-Tepederbent duyduğunu söyledi. (OHACM, No:l, 15 Eylül 1921, s.10) 18 Mayıs Çar- yönünde ve (Adliye-Muratoba) yönünde düşmana taarruz etti. 18. Fırka şamba günü ise Kurul, Türk mahallerinde dolaştı. Hükümet Konağı’ndaki Dışkaya Dağı’nda tutunmak isteyen düşmana taarruz için hazırlandı. Düş- Türk mültecilerin ifadelerini dinledi. man Gemlik’te ve güney sırtlarında, Dışkaya Dağı’nda bir süre tutunma- Ünlü tarihçi Toynbee’nin eşinin Batı Anadolu seyahati sırasında bazı not- ya çalıştı. Bir alay piyadesi, ağırlıklarla beraber İğdir ile Kazıklı arasından lar tutmuş ve bunların bir kısmını babası Gilbert Murray’e bir mektupla batıya doğru yürümeye, kaçmaya çalıştı. Dimboz-Kestel-Bursa karayolu göndermişti. 28 Mayıs 1921 tarihli mektupta şunlar yazılmıştı: ile ilerleyen 61. Alayı, İğdir-Kazıklı arasındaki düşman piyade alayının yo- lunu kesmek üzere Susığırlık üzerinden Kazıklı’ya gönderildi. Türk Süvari “Ertesi sabah Kızılay’ın bir vapuruna sağ salim ulaştık ve orada iki Kızılay Fırkası, verilen emir gereğince Ömerbey Köy-Panayır Köyü dolaylarında, görevlisi, hanımları, bir doktor, üç müttefik devlet subayı ve geçen hafta düşmanın otomobil kollarını durdurmuş ve Bursa’daki kolordusundan

156 Asri Gemlik Gemlik’teki fırkasına otomobille emir götüren bir kurmay subayı yaka- Deniz kıyıları ana-baba günüydü o sıralarda. Kızılhaç gemileri açıkta lamış, ondan düşman hakkında çok önemli bilgiler alındı. İmha edilmesi demirliyorlardı. Rum halk ise geceler boyu, hatta bir kaç gün önceden zorunlu olan Gemlik ve Deli Çay arasındaki düşman kuvveti idi. Bataklık kumsalda beklemeye başlıyordu. Denklerinin üzerine oturuyor, orada ile Gemlik arasında taarruzu şiddetlendirerek düşmanı itelemek, onu ka- uyuyor, ama gözlerini hiç denizden ayırmıyorlardı. Genellikle kadınlar çırtmaktan başka bir sonuç veremezdi. ve çocuklardı bu sahildekiler. Erkekler pek görünmüyorlardı ortalıklarda. 3. Kolordu, yorgun kuvvetleriyle Karaköy sırtlarına taarruz ederken, Koca- Görünseler bile, ağızlarını bıçak açmıyordu. Kaşlar çatık, boyunlar eğri, eli grubu kumandanı da bizzat kumanda ettiği özel bir müfreze ile Gemlik göz bebeklerde kin, en çok da korku.. Gemiler gelince, açıkta demirleyince ile İznik gölü arasındaki dar mıntıkada düşmanı şiddetli taarruzlarıyla bas- çıkıyorlardı bu adamlar ortalığa. Bu Rumların kimileri çok varlıklıydı. “ kı yaparak, Karaköy’e kadar uzanan düşmanın geri çekilmesini tehlikeye “Türk askerlerinin Gemlik’e girdiği günü hiç unutmam. Artık kimseler sokuyordu. Nihayet bütün bu cephede çekilmeye mecbur edilen düşman, yoktu şehirde, Türk ahaliden başka. Rum evlerinin kapıları açıktı, eşyalar uzun süredir tuttuğu Kazancı sırtlarından Gemlik hattındaki müstahkem ortalıkta, köylerden inen açgözlüler işe yarayan eşyaları toplayıp gitmişler. mevziine çekildi. Takip eden kuvvetlerimiz bu mevzilerde de düşman üze- Türk askerleri Gemlik’i kurtardı Yunan’dan. Bu kurtaranlar on-onbeş kişi rine atıldılar.” (Kardaş, 19 Eylül 1922) kadardı. Kapılarımızın önüne geliyorlar, yırtıklarını söküklerini diktiriyor, l. Türk Tümeni’nin 10 Eylül sabahı Kestel’e doğru başlattığı yürüyüş sı- sıcak yemeğimizi onlarla severek paylaşıyoruz. Kadındı, erkekti, öyle şeyler rasında, tüm komuta kademeleri büyük duyarlıkla Bursa’nın yakılmadan yoktu artık. Herkes kardeşti, sokaklarda çocuklar serbestçe dolaşıyor, kız kurtarılması yönünde çaba gösteriyordu. Aynı sabah Orhangazi, gece yarısı çocukları bile kumsala iniyorlar. Cesetler vardı kumsalda. Hiç unutamam. ise Gemlik işgalden kurtarıldı. Gemlik, 10/11 Eylül 1922 gece yarısı, kanlı Bu ölenler, son gemiye binemeyenler imiş. Kendilerini denize atmışlar, çatışmalardan sonra Halit Paşa (Karsıalan) komutasındaki Kocaeli Grubu Türk askerinin şehre indiğini görünce. Bu ölenlerin belki suçu bile yok, tarafından işgalden kurtarıldı. Bu kanlı çarpışmalarda şehit düşen Yüzbaşı ama muharebe olmuş, muharebenin çılgınlığı hala kol geziyor dağlarda, Cemal Bey’in mezarı Gemlik’tedir; ayrıca adına bir ilköğretim okulu ya- şehirlerde. Top sesleri hala gümbürdüyor, içerde bir tek Rum kalmadığı pılmıştı. halde. Canavar muharebe bu kez gâvurdan hiç bir iz kalmasın diye ki- liseleri, manastırları dinamitlerle havaya uçuruyor. Köylerden inen kimi Yunanlılar, Gemlik’ten kaçarken, bir kısım Müslümanları, kalkan olarak yağmacılar Rum evlerine giriyorlar. Laledağı’nın üzerindeki o görkemli kullanıp gemilere almıştı. 1341/1922 tarihli bir belgede, Yunanlılar tara- manastırların renkli camları paramparça yayılıyor çevreye. Şehirdeki ki- fından Gemlik civarındaki köylerden toplanıp Tekirdağ’a götürülen Müs- liseler dinamitleniyor, aylarca toprak eşeleyip cam kırığı topluyoruz. Al, lümanlar, orada serbest bırakımış. yeşil, sarı, mor camları güneye doğru tutup, renkli düşlere dalıyoruz. Ama çok güzel bir olay da vardır o günlerden aklımda kalan. Bunu da unuta- Lütfiye Bursa’nın Anıları mam. Sadece ben değil, o olayı yaşamış olanların hiç biri unutamaz. Rum “Kapı önlerinde cıvıldaşan Rum kızları, ellerini birbirlerinin bellerine do- ahalinin son takımı gidemedi, vapura binemedi ya, Samanlı üstlerinden layıp piyasa ediyorlardı, delikanlılarla şakalaşıyorlardı. Ama Yunan askeri Türk askeri iniyor. Derler ki, başlarındaki papazları, “Buradan dalacağız, geldi, o tatlı bakışlar yok oldu. Yerine küstah ve şımarık ifadeler geldi otur- Atina’da karaya çıkacağız!” diye telkinde bulunmuş da böylece bırakıver- du. Yırtıcı bir hayvan misali, aç gözlü bir bekleyiş içindeydiler sanki bu mişler kendilerini suya.. Ama bir tanesi kalmıştı geride. Bir bebek. Belki insanlar. Bir aşağı, bir yukarı dolaşıyorlardı sokaklarda. Gemiler geliyordu unutmuştu annesi onu, belki de denize atmaya kıyamadı, ya da yaşanacak körfezimize, demir atıp bekliyorlardı. Şimdi de Rumları taşıyordu gemi- bir ömür vardı önünde, gerçek neden bu idi... Mavi boyalı bir sandalın ler... Gün gün boşalıyordu Gemlik, giden Rumlar gidiyor, gidemeyenler içinde buldular bebeği. Pembe kundağının içinde ağlayıp duruyordu. Mo- yeniden yığılıyorlar deniz kıyısına, ufka bakarak yeni gemiyi bekliyorlardı. rarmıştı ağlamaktan. Leman ile İhsan adında iki kız kardeş gördüler onu Besbelli ki bir sırası vardı herkesin. Kapı önlerinde karalar bağlayıp fiskos önce. Kucakladıkları gibi evlerine götürdüler. Anneleri Remziye hanım, eden bu Rum kadınları bizim komşularımızdı, tanıdıklarımızdı. Evimiz- kendi çocuğu gibi kollarına aldı bebeği, öptü, bağrına bastı, acı kaderi için de çalışanlar bile olmuştu yoksul takımlarından. Muharebe olmadan önce gözyaşı döktü. Adını Huri koydular. Keçi sütü ile beslediler, büyüttüler. kardeş kardeş geçinen halklar, şimdi birbirlerine düşman gözle bakıyor, Huri kendisinin bir Rum kızı olduğunu öğrenmedi. Herkes biliyordu birbirlerinden her an kuşku duyuyorlardı. Gemlik’te, ama kimse bu güzelim kızın mutluluğunu bozmadı. Yani böyle

Asri Gemlik 157 bir onuru tüm Gemlik halkı paylaştı. Remziye hanım ise kendi öz kızla- yılında çeteler tarafından öldürüldü. rından has tutuyordu onu, mekteplere gönderdi, okuttu. Huri, öğretmen Osmaniye Mahallesinden Ali Çavuş oğlu Kadri Efendi, Orhangazi yo- oldu.” (Çoşkun 1999: 179) lunda, 1921 yılında Yunanlılar tarafından, Şerif oğlu Talib Ağa (40), Salih Erçek de, Rumların Gemlik’i terk edişini şöyle anlatıyordu: “Yunan Pazarköy’de Kurşuna dizilmek suretiyle 1920 yılında şehit edildi. gitmişti. Tersanenin orada, taştan yapılmış bir iskele vardı. Gâvur ölülerini Adliye Köyünde Şirin Ağa oğlu Muhammed Ali (72), Yeni Mahalle’de, o zaman, o iskelenin önünde ve üstünde gördüm. Üzerlerine saman dö- Ağustos 1920 tarihinde, Yunanlılar tarafından, Dursun oğlu Bekir Ağa küp yaktılar. Deniz ölü kaynıyordu. Gemiler geliyordu, iki üç günde bir. (55), köy civarında 5 Eylül 1922 tarihinde, Yunanlılar tarafımdan kur- Doldurup doldurup götürüyorlardı onları. Rum ahali deniz kıyısında bi- şunla, İbrahim oğlu Muhammed Ağa (50), 4 Haziran 1921 tarihinde, Er- rikti. Köşe başlarında toplanan kara örtülü Rum kadınları öfke ile baktılar meni ve Rum çeteleri tarafından, Ali oğlu Hasan (18) 3 Eylül tarihinde Müslüman evlerine, daha önce kardeş kardeş geçinen bu insanları muha- Ermeni çeteleri tarafından, Hasan oğlu Hüseyin (75) Bursa’da Yenişehir rebe birbirlerine kanlı düşman etti. Gemilere bindiler, gittiler. Gidemeyen yolu üzerinde, 4 Şubat 1922 tarihinde, Yunan askerleri tarafından şehit denize attı kendini... Telef oldu.” edildi.

12.f. Gemlik’in Kayıpları Fevziye köyünden Hacı Hasan oğlu Mehmet (25), köyde 13 Mayıs 1921 Bursa’da Yunan Fecayii adlı kitapta Gemlik’te şehit olanların listesi veril- tarihinde, Sölöz ve Gürle Ermenileri tarafından, Ali Usta oğlu Hasan, köy- miştir. İşgal sırasında, şehit olan Gemliklilerin ölüm yerleri ve failleriyle de 13 Ekim 1921 tarihinde, Sölöz ve Gürle Ermenileri tarafından, Hacı birlikte şöyledir: Mustafa oğlu Ali (35), köyde 11 Ekim 1921 tarihinde Ermeniler tarafın- dan, Osman oğlu Mustafa (27), köyde 10 Temmuz 1921 tarihinde, Çerkes İhsaniyeli Muhammed oğlu Hüseyin (27), Fıstıklı köyünde kurşunla, 17 çeteleri tarafından, yine adı belirlenemeyen bir kişi 1922 yılında Yunanlılar Mart 1921 tarihinde, Yunanlılar tarafından şehit edildi. Emin oğlu İbra- tarafından şehit edildi. him (70), Armutlu’da şehit edildi. Ali Efendi oğlu Ahmet Efendi (25), 13 Temmuz 1921 tarihinde, Demir- Umurbey köyünden Mahmut oğlu Kürt Ömer Dayı (50), 0rhangazi yo- taş köyü askerleri tarafından, Hacı Mehmet Efendi oğlu Abdullah Efendi lunda, 11 Eylül 1922 tarihinde, Yunan Komatanı Ruliş ve Pandali çetesi (43), Seç köyünde 13 Temmuz 1921 tarihinde, Sölöz Ermeni tarafından, tarafından şehit edildi. Yusuf oğlu Ali (31), köyde 3 Nisan 1921 tarihinde, Gürle Ermenileri ta- Demirsubaşı Mahallesinde Muzaffer Hanım Çeltikçi köyünde, Dağa kal- rafından, Mustafa kızı Ayşe (35), köyde 15 Temmuz 1921 tarihinde, darp dırılarak Ağustos ayında Benli adında bir Yunanlı tarafından, 1921 yılında sonucu Rum Pendeli ve Ermeni çeteleri tarafından şehit edildi. Ermem çeteleri tarafından, aynı mahalleden Bekçi Hüseyin oğlu Hasan, Katırlı köyünden Mahmut kızı ve Bekir’in eşi Şerife (40), Yunan askerleri 1920 yılı Temmuz ayında, Ermeni çeteleri tarafından, İmam Muhammed tarafından şehit edildi. Nail Efendi 3 Eylül 1922 tarihinde Rum ve Ermeni çeteleri tarafından, Muhammed Çavuş Eşi Fatma ile birlikte, köyde 1920 yılında, Rum ve Kapaklı köyünden Çakır Osman oğlu Abdulvahit (43), 1920 yılında Benli Ermeni çeteleri tarafından, Kardeşi Ahmet, oğlu Ali, kızı Fatma da Apossol ve Horolombu adlı çeteler tarafından, Hacı Muhammed Ağa oğlu aynı tarihte şehit edildi. Hüseyin (41), 1920 yılında Apossol ve Horolombu adlı çeteler tarafın- dan, Şerif Ağa oğlu Hüseyin (34), 1920 yılında Apossol ve Horolombu Dışkaya Köyünden Ahmet oğlu Ali (50), 16 Temmuz 1921 tarihinde, adlı çeteler tarafından, Kara Hüseyin oğlu Ahmet Reis (35), 1920 yılında Yunan askeri ve Abaza çeteleri tarafından, Mustafa oğlu Emin (30), 16 Apossol ve Horolombu adlı çeteler tarafından, Halil Ağa oğlu Feyzullah Temmuz 1921 tarihinde, Yunan askeri ve Abaza çeteleri tarafından, Ali (38), 1920 yılında Apossol ve Horolombu adlı çeteler tarafından, İbrahim kızı Ayşe (41), 16 Temmuz 1921 tarihinde, Yunan askeri ve Abaza çeteleri oğlu Kamil (50) 1920 yılında Apossol ve Horolombu adlı çeteler tarafın- tarafından kurşun ve bıçakla, Ali kızı Zekiye (21) 16 Temmuz 1921 Yunan dan şehit edildi. askeri ve Abaza çeteleri tarafından şehit edildi. Kurşunlu köyünden Ahmet oğlu Cilveli Hüseyin (31), 5 Eylül 1922 ta- Kurtul/Büyüksultaniye köyünden Mustafa oğlu İbrahim 18 Eylül, 16 rihinde, Yunan askerleri tarafından, Ahmet oğlu Yakup (70), aynı tarihte Temmuz 1921 Yunan asker ve çeteleri tarafından, yine başka biri 1922 Yunan askerleri tarafından şehit edildi.

158 Asri Gemlik Büyük Kumla köyünden Abdullah oğlu Kürt Muhammed eşi (50), Yeni Karacaali köyünden Eşref’in Ahmet eşi Pembe ifadesiyle öldürülen köylü- Mahallede Ekim 1921 tarihinde, Yunan askerleri tarafından, Haşim oğlu lerin adları şunlardı: İbrahim (48), Zağferanlık denilen yerde 10 Nisan 1921 tarihinde, Yunan 14 Mayıs 1920 tarihinde Tahsildar Hacı Mehmet, Bekâr İzzet, Fettah oğlu askeri ve Tavme çetesi tarafından, Hacı Derik oğlu Hüseyin (25), İsmail- Hacı Hüseyin, Narlılı Hacı Ali oğlu Ali, Kürt Bekir, Çavuş oğlu Abbas, dere Dağı’nda kurşun ve kama ile 1 Ekim 1921 tarihinde Yunan askerleri İmam Ali Galip Efendi, Korucu Mehmet Çavuş, Arif Ağa’nın Ömer, Halim tarafından, Ahmet oğlu Kasap Halil (60), köyde, darp sonunda 15 Nisan oğlu Hüseyin, Pilavcı Tahir eşi Saniye, Hurşit eşi Gül Hanım, Ali Hoca’nın 1921 tarihinde, Yunanlı ve Tavme çetesi tarafından, Süleyman oğlu Said annesi Emine, Narlılı Tahsin eşi Hanife, oğlu Yahya, kızı Yaşar, Narlılı Hacı (50), Burgucu Vasil tarafından, Kasap Hasan oğlu Hamdi (70), 20 Nisan Ali eşi, Narlılı Güllü, Narlılı Hacı Ali’nin üç çocuğu, Uzun İbrahim’in 1921 tarihinde Yunan askerleri tarafından camide yakılarak, Şakir kızı Şe- Hacı Mehmet, Tatar Kürt Molla, Çoban Mustafa. Ayrıca, Gemlikli olma- rife Hanım (70), 15 Nisan 1921 tarihinde evinde yakılarak, Osman Bey sa da, Gemlik’te öldürülenler de vardı. Şerafettinpaşa Mahallesi’nden Ali kızı Fatma Hanım (70), 15 Nisan 1921 yılında yakılarak, Hüseyin oğlu Efendi oğlu İmam Hafız Mehmet Efendi (40), Gemlik’te cami içinde 7 Ey- İsmail (60), aynı tarihte yakılarak, İbrahim’in eşi Ayşe Hanım (50), aynı lül 1922 tarihinde, kama ve süngü ile Yunan ve Ermeni çeteleri tarafından tarihte yakılarak şehit edildi. şehit edildi. Ovaakçalı Hasan oğlu Şakir’in amcası Süleyman (58), Ekim Gençali Köyünden Abdi Ağa oğlu Mustafa (45), 10 Eylül 1922 tarihinde 1921 yılında, Yunanlılarca darp sonucu Gemlik’te şehit edildi. Abdullah bilinmeden bin Yunan askeri tarafından, Ahmet Ağa oğlu Ahmet Ağa (50), oğlu Mecit Efendi (34), 1921 yılında Rum çeteleri tarafından kurşunla 8 Eylül 1922 tarihinde, bıçakla Yeniköy Ermenileri tarafından, Abdullah Gemlik’te şehit edildi. Samanlılı Ömer oğlu Mehmet (60), Kestel Kuman- oğlu Ahmet’in eşi (40) ve 6 ile 12 yaşındaki 2 çocuğu ile birlikte Yeniköy danlığı tarafından ağır işlerde çalıştırılması sebebiyle Mart 1921 yılında Ermenileri tarafından şehit edildi. Gemlik’te yaşamını yitirdi. Kumlalı Hoca Hüseyin Efendi ifadesine göre; 1920 yılında öldürülenler Çok sayıda Gemlikli de işgal yıllarında yaralandı ve hapse atılmıştı. Ha- şunlardı: 12 Mayıs’ta, köyden alınarak Gemlik yolunda Muhtar Mehmet midiye Mahallesi’nden 2 kişi hapse atıldı. Demirsubaşı Mahallesi’nden Ağa (40), Şaban Mustafa (35), Yoğurtçu Mustafa (60), Abdullah Çavuş 6 kişi sürgüne gönderildi, bir kişi yaralandı. Osmaniye Mahallesi’nden (55), Hasan Remzi (25), Sandalcı Âsaf (40), feci şekilde şehit edilmiştir. 3 kişi darp edildi, 2 kişi sürgüne gönderildi, 1 kişi yaralandı. Ericek kö- Gemlik’e heyete giderken, Boşnak Yusuf (35), Raif Hasan (27) tarlasında, yünden 16 kişi işkence gördü. İhsaniye köyünden 18 kişi işkence gördü. 10 Mayısta ise Tosyalı Hasan (50), yine tarlasında şehit edilmişti. Engürücük’ten 1 kişi işkence gördü, 24 kişi hapse atıldı, 1 kişi yaralandı. Umurbey’den 23 kişi işkence gördü, 10 kişi hapse atıldı, 3 kişi yaralandı, Kapaklı köyünden Süleyman Reis oğlu Ahmet Reis’in ifadesiyle de şu 2 kadının da ırzına saldırıldı. Dışkaya köyünden 1 kişiye işkence yapıldı, köylüler şehit edilmişti: Muhtar Hasan Ağa, Yabanovalı Hasan, Ömer kızı 2 kişi de yaralandı. Sultaniye köyünden 8 kişi, Kurtul’dan 9 kişi işkence İfâkat, Hoca Mehmet Ağa, Ali Dayı oğlu Ali, Kalafatçı oğlu Şerif, Kürt görürken, Selimiye köyünden 40 kişi dayak ve işkence gördü. Adliye kö- Mustafa, Koca Hüseyin oğlu Mehmet, Karadenizli Kâmil, Kürt Ali, Kara yünden 25 kişi dayak ve işkence gördü, 2 kişi yaralandı. Muratoba’dan 41 Ahmet oğlu Hüseyin, Kara Ahmet eşi Emine, Kara İbrahim eşi, Muhacir kişi dayak ve işkence gördü. Fevziye köyünden 2 kişi işkence gördü, 3 kişi Adem eşi Şerife, Hüseyin eşi Emine, oğlu İsmail, Mehmet eşi Sıdıka, Çakır hapse atıldı. Kapaklı köyünden 76 kişi dayak ve işkence gördü, 10 kişi Reis eşi Hüsniye. hapse atıldı, 26 kişi sürgün edildi. Kurşunlu köyünden 16 kişi dayak ve iş- Yunan kumandanı tarafından Gemlik ile Kumla arasında katledilenlerin kence gördü, 1 kişi sürgün edildi, 6 kişi yaralandı. Büyükkumla köyünden listesi şunlardı: 25 kişi dayak ve işkence gördü, 7 kişi hapse atıldı, 3 kişi sürgün edildi, 4 Ali Hoca’nın eşi, Ali kızı Hatice, Murat eşi Elmas, Murat kızı Emine, Mu- kişi yaralandı, 1 kadının ırzına saldırıldı. (Bursa’da Yunan Fecai) rat oğlu Ahmet, Mehmet eşi Hacer, (Beş çocuğu ile beraber), Hacı Nuri eşi Kapaklı köyünde namusa saldırılanların sayısı 12 idi. Bunların üçü bakire, Emine, oğlu Halit, İbrahim eşi Makbule (İki çocuğuyla beraber), Osman birini yaşı ise 11 idi. Karacaali köyünden ise 4’ü bakire olan ve yaşları 10- eşi Ayşe, oğlu Behçet, İmam eşi Ümmühan, Baldızı Server Hanım, Meh- 18 arasında değişen 5 çocuğa tecavüz edildi. Lütfiye’de 12, Sultaniye’de 38, met eşi Küçük Hanım (Dört çocuğu beraber), Mehmet eşi Şerife, Hacı Kumla’da 30, Kapaklı’da 19 kişi olmak üzere Gemlik’te toplam 272 kişi Mehmet eşi Şerife, Hacı Keleş(?) kızı Şâhende, Eşref kızı Elmas, Kutbullah yaşamanı yitirdi. kardeşi Zeliha ve Zeynep, Bekir kızı Hatice.

Asri Gemlik 159 İşgal yıllarında, çeteler ve Yunan askerleri tarafından çok sayıda köy ya- kılmıştı. Yukarıbenli tamamen, Aşağıköçek kısmen, Umurbey kısmen, Hamidiye tamamen, Engürücek tamamen, Kurşunlu tamamen, Küçük- kumla tamamen, Haydaroba tamamen, Büyükkumla tamamen, Karacaali tamamen, Narlı tamamen, Selimiye kısmen, Lütfiye tamamen, Sultani- yeikebir/Kurtul kısmen, Arnavut tamamen, Kapaklı kısmen, Hayriye ta- mamen, Sultaniyeisağir kısmen, İhsaniye tamamen, Mecidiye köyü kıs- men Yunanlılarca yakılmıştı. Başbakanlık Arşivinde, 1.3.1924 tarihli bir belgede Gemlik ilçesi ve Umurbey’de, Yunanlılar tarafından evleri yanan vatandaşların isimlerine ait cetveller bulunmaktadır. (BOA, 272..0.0.80, Yer: 3.4..1)

Gemlik’ten 2.478 Ermeni’nin sürüldüğünü gösteren belge Bursa, Mudanya, Gemlik ve Rum muhacirlerinin Mudanya ve Gemlik iskelelerine sevk edileceği ve bunların gerekli terti- Menkul ve Gayrimenkul ile Resmi Kurumların Hasarları Aşağıdadır; bat alınarak hanelerine iskan edilmelerine dair belge Mahalle/Köy Menkul Gayrimen. Kurum Hasarı(Lira) Hamidiye Mah 4.899 4.900 1.000 Demirsubaşı M. 52.889 169.990 - Osmaniye M. 218.005 3.080 10.000 Asayiş/Güvenli 29.906 - - Ericek 4.938 - - İhsaniye 33.570 44.600 6.100 Engüricek 929.800 22.380 - “Cumartesi günü Gülnihâl vapuruyla iki bin beş yüz Umurbey 100.392 270.500 8.190 kadar Bursa, Mudanya, Gemlik, Yeniköylü Ermeni ve Rum muhâcirleri Mudanya ve Gemlik iskelelerine sevkedi- Dışkaya 111.080 - - leceğinden gerek merkezde ve gerek mahallerince ona göre Sultaniye 27.840 5.400 1.000 tertîbât-ı lâzıme icrâsıyla hânelerine iskânları ve terfîh-i ahvâlleri mütemennâdır.” Kurtul 13.303 6.240 50 Selimiye 117.850 30.600 3.000 Tuzlaçiftliği 52.295 51.890 - Adliye 140.636 6.500 - Feyziye 100.369 - - Kapaklı 117.800 859.245 72.500 Kurşunlu 223.390 228.000 363.000 Büyükkumla 759.160 494.400 - Gençali 64.254 80.847 28.042 Mecidiye 18.300 45.599 1.650 Muratoba 26.345 - - Toplam 3.097.671 2.424.171 165.032

160 Asri Gemlik 13.Mübadele Göçmenleri Gemlik merkezdeki Rumlar ile Kurşunlulu Rumlar ve Benli köylerinde- ki Ermeniler, 1922 yılında Türkiye’ye terk edince, Yunanistan ile yapılan Mübadele Andlaşması gereği, yerlerine Yunanistan’daki Müslümanlar iskân edilmişti. Bu iskân işleminin çok büyük bölümü, 1923-1924 yılın- da tamamlanmıştı. Ancak bu andlaşma 1929 yılına kadar Yunanistan’dan gelen göçmenleri kapsamaktadır. Resmi belgelerde mübadele sonucu iskân verilen aileler üç guruba ayrılmıştı. Bunlardan biri 1923-1929 yılları ara- sında Batı Trakya dışında, Yunanistan’dan gelen Müslüman göçmenlerdi. Bu göçmenlere ‘mübadil’ denilmekteydi. Ancak devlet bu göçmenlerin dı- şında, 1913 yılından sonra 1923 yılına kadar olan dönemde Rumeli’den gelmiş olan göçmenlere de mübadil göçmenler ile birlikte iskân vermiş- ti. Çünkü bu göçmenler savaş çıktığı için iskân edilememişlerdi. “Balkan Göçmenleri” olarak adlandırılan bu göçmenlerin çoğu Arnavut ve Po- maklardan oluşmakta olup Bulgaristan ve Üsküp bölgesinden göçmüştü. Ayrıca “harikzede” olarak anılan, köyleri yanan Müslüman köylüleri de devletçe iskân olmuştu. Bu andlaşma gereği, Yunanistan’dan gelen göçmenler, Rumların yaşadığı köy ve kasabalara iskân edildi. Orada bıraktıkları mallarına karşılık olarak,

Türkiye’de aynı miktarda mal verilmesi planlanmıştı. Ancak uygulamada, Mübadele Gemlik çok zengin olanlar dışındaki göçmenlere aynı miktarda mal verilmişti. Bursa ve çevresine gelen göçmenler, Mudanya ve Gemlik limanlarına ine- rek, köylere dağılmıştı. Ancak Gemlik Limanı, göçmenler için daha uy- gun bir liman olmuştu. Nitekim 1924 yılına ait bir belgede, Mudanya limanının büyük vapurların yanaşmasına elverişli olmadığından mülteci sevkiyatının Gemlik limanından yapılması istenmişti. (BOA. 272..0.0.14, Yer: 76.30..7) Gemlik’in çok hamiyetli halkı, kazalarına gelecek göçmen- lerin 2-3 günlük iaşelerini sağlamak için yardım toplamışlardı. Bu amaçla Bursa’da 1922 yılında İskân Müdürlüğü kurulmuştu.

Göçmenleri taşıyan Galata Vapuru Göçmenleri taşıyan Gülcemal Vapuru

Asri Gemlik 161 Giritli Gemlik Mübadele göçmenleri Mübadele Giritli Gemlik 1927 yılı salnamesinde Gemlik Mübadele göçmenlerini gösteren belge göçmenlerini gösteren Mübadele 1927 yılı salnamesinde Gemlik kasabası Gemlik Yeni kurdukları Yunanistan’da Rumların Gemlikli

162 Asri Gemlik Gemlik’te iskân olan göçmenler genellikle Giritlidir. Girit adasından rıca Preveze ve Dramalılar da Gemlik merkezde iskân olmuştu. Gemlik’e Bursa’ya iki gemi göçmen gelmişti. Bunlardan Kırzade adlı gemiyle gelen gelen Prevezeliler içinde balıkçılık yapanlar çok olduğu için, Gemlik’te kal- 3.600 kadar Giritli göçmen, Gemlik ve Mudanya çevresine yerleştirilmiş- mayı tercih etmişlerdi. ti. Zengin Giritliler ise Ankara gemisiyle gelmişti. Aşağı Benli (Cihatlı) Mübadele ile Gemlik’e 4.340, Selanik ve Girit göçmeni yerleştirilmişti. köyünde ise çoğunlukla Serezli göçmenler iskân olmuşken, Yukarı Benli 1927 Salnamesi’ne göre, Gemlik’e toplam 797 hane, 837 aile ve 4.340 (Şahinyurdu) köyünde ise Pomak ve Filibeli göçmenler iskân olmuştu. nüfus mübadele kanunu gereği iskân olmuştu (1927 Salnamesi, 367-8). Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi belgelerine göre, Giritliler dışındaki göç- Bunların 3.645’i mübadil olup 699 hane, 722 aile idi. Bunlar doğrudan, menler ufak aile grupları halinde iskân olmuştu. Bu belgelere göre Gemlik 1923’ten sonra Yunanistan’dan gelen göçmenlerdi. 667 nüfus da Balkan merkezde en yoğun iskânın Preveze göçmenleri olduğu anlaşılmaktadır. göçmeni olarak iskân edilmişti. 91 hane, 97 aile olan bu göçmenler, 1912 Daha sonra Selanik, Vodina, Kılkış, Yenice Vardar, Drama ve Doryan’dan yılından sonra Balkanlardan gelip de, savaş nedeniyle iskân edilmemiş göç- gelenler vardı. menleri kapsamaktaydı. Kurşunlu köyüne ise çok az iskân olmuştu. Bu göçmenler de kısa süre-- 7 hane yani 28 nüfus da, harikzede de köyü terk etmişti. Bunun nedeni, olarak Gemlik’te iskân olmuştu. Oysa köydeki zeytinlik ve arazilerin, üç Gemlik köylerinde evleri yanan çok ailenin eline geçmesidi. Alemdarlar, sayıda köy vardı. Evleri yanan Gemlik-Gemlik Hacı Ömer Uslu ve Eski İçişleri Ba-- liler, devletten tazminat istemedikleri kanı Şükrü Kaya’nın elindeki zeytinlik için kendilerine bir şey verilmediği an-an miktarı, 50 bin ağacı geçmekteydi. Bu laşılmaktadır. Oysa yasa gereği, evleri nedenle, çoğunlukla Arnavut olan bu yanan yerli halk da, tazminat olarak, mülk sahipleri, çalışmak üzere Arna-- Rum ve Ermenilerin bıraktığı mallarmallar- vut ailelerini köye çalışmak üzere ge-- dan alma hakkına sahipti. Nitekim tirtmişti. Böylece eski bir Rum köyü 31.1.1924 tarihli bir belgede Gemlik, olan Kurşunlu köyü, mübadil göçme-- Orhangazi ve Karacabey kazalarında ni köyü olması gerekirken, bir Arna-- evleri harap olan kimselerin listesi çıçı- vut köyü olmuştu. Bir gazete haberine karılarak, yardıma muhtaç olanların göre; Kurşunlu ile Fledar köyleri ara-- acele bildirilmesi istenmişken, (BOA. sındaki zeytinliklerin Tasfiye Komis-- 272..0.0.80, Yer: 3.2..13) aynı yıl yonu tarafından satışının birkaç kez içindeki bir başka belgede; Gemlik, yapıldığı anlaşılmaktadır. (Arkadaş, 5 Orhangazi ve Karacabey kasabalakasabala- Eylül 1924) Olasılıkla bu tarihteki sa- Gemlikli Rumların Yunanistan’da kurdukları Yeni Gemlik kasabası rında düşman tarafından tahrip ediedi- tış sırasında, bu üç büyük çiftlik Kurşunlu’da kurulmuştu. len haneler hakkında bilgi verilmesi istenmişti. (BOA, 272..0.0.80, Yer: Bazı mübadiller, oldukça yüksek mallar aldığı anlaşılmaktadır. Preveze 3.3..19) 1.3.1924 tarihli bir başka belgede Gemlik kazasına bağlı köylerde göçmenlerinden Gemlikli Fuat Akçay, Yunanistan’da yağhanesi olana, bu- ve Umurbey’de Yunanlılar tarafından evleri yanan vatandaşların isimlerine rada yağhane veya fabrika verdiklerini söyledi. Gemlikli göçmenlere tarla ait cetveller çıkarılmıştı. (BOA. 272..0.0.80, Yer: 3.4..1) Tüm bu verilere ve bahçenin dışında iki kişiye bir pulluk ve öküz yardımı yapılmıştı. Ço- karşın, evleri yanan ve malları zarar gören Gemliklilere, neden “Harikze- ğunlukla göçmenler aynı yardım olarak değil, bu malların parasını nakden de” sıfatı ile iskân verilmediği anlaşılamamıştır. 26.12.1928 tarihli bir arşiv almışlardı. Hatta 1949 yılına ait bir belgede, Gemlik’te mübadil olarak 33 belgesinde ise, Gemlik harikzedelerinden emekli Ali Şükrü Bey’in otur- gayrimenkul aldığı Ahmet Faik anlaşılmaktadır. (BOA, 208.27..19, Sayı: makta olduğu evin kendisine verilmesinin uygun olmadığı belirtilmişti. 22739, Fon: 30..11.1.0) En çok iskân alan Vodinalılar olmuştu. Nitekim (BOA. 272..0.0.12, Yer: 61.177..14) Gemlik merkeze iskân olanların en zenginleri Vodinalı (Selanik) idi. Ay-

Asri Gemlik 163 Gemlik’ten giden Rumların malları, bir süre milli emlak tarafından kiraya Zeytinciliği de bilen Giritliler, Gemlik ve Mudanya’da zeytinciliğin geliş- verilmişti. Örneğin Gemlik’te, Rumlardan kalma 70 bin kg zeytin satışı mesini de sağlamışlardı. Gemlikli İbrahim Gürsoy, Girit’te kuruüzümü ve yer almaktadır. (Kardaş, 10 Ekim 1925) Emlakı Milliye’den, emvali met- greyfurtu da çokça yetiştirdiklerini söyledi. Tüm kaynak kişiler, Girit’in rukeden, Gemlik’te 75 kıyye zeytin, 1000 kıyye salamura zeytin satılığa çı- çok güzel ve verimli bir ada olduğunu, her tür meyve ve bitkinin yetiştiğini karılmıştı. (Ertuğrul, 29 Aralık 1924; Arkadaş, 11 Ekim 1925) İskânların söyledi. Gemlik’e gelen Girit göçmenleri daha çok Kandiya çevresinden ve çok uzun yıllar sürmesi nedeniyle, Rumların boş kalan evlerinin büyük biraz da Hanya’dan gelmişti. Kandiya’nın bir mahallesi Müslüman imiş. bölümü harap olmuştu. Bu nedenle Gemlik’te 19 Haziran 1924 tarihine Göçmenlerin Gemlik’e iskânı ve onlara malların dağıtılması son derece kadar “emval ve metrukeye” ait binalardan 358 ev tamir edildiğini, Yoldaş titiz biçimde yapılmaktaydı. Bu amaçla kurulan Göçmen komisyonları- gazetesi yazmaktaydı. (Yoldaş, 23 Haziran 1924) Yine bir gazete ilana göre, nın yöneticileri son derece özverili bir çalışma yürütüyordu. Nitekim 1924 iskân verilmeyen eski Rum köyü, Gemlik’e bağlı Arnavutköy’de 3.400 tarihli bir arşiv belgesinde Mudanya, Gemlik, İskân Kâtipliğine Mehmet dönüm arazi ile 5.475 zeytin, 1.417 kestane ve bir miktar meyve ağacı Refik Efendi tayin edilmişti. (BOA, 272..0.0.71, Yer: 33.43..15) ürünü müzayedeye konulmuştu. Değeri ise 25.000 kuruştu. (Arkadaş, 5 Yanyalı göçmenler, 1934 yılında ancak iskân alabilmişlerdi. Yanyalılar Eylül 1924) Yine Gemlik’te tamamlanmamış ve harap durumda olan yağ- Bursa’da sadece Gemlik, Mudanya kasabalarına yerleşmişlerdi. Yanya ve hanelerden Yorgani Laskaridis’in yağhanesi ile Kalematno, Lefterioğlu ve Pargalıların tümü esnaf ve meslek sahibi kişilerdi. Bu nedenle kasaba mer- Andon Candi’nin yağhaneleri kiraya verilmişti. (Arkadaş, 5 Eylül 1924) kezinde iskân edilmeleri isabetli olmuştu. Pargalıların bir bölümü müba- 26.5.1928 tarihli bir belgede Gemlik’te mübadeleye tabii şahıslardan met- dele sonrasında nasılsa orada kalmış, II. Dünya Savaşı’nda Yunanistan’da ruk zeytin deposu ile kahvehanelere hâlihazırda veya gelecekte talip olup- katliama uğramışlardı. olmayacağının araştırılması istenmişti. (BOA, 272..0.0.12, Yer: 59.160..7) “Gemlik’e; Vodinalı, Giritli, Prevezeli ve Dramalı dört bölgeden göçmen Bursa bölgesine, sadece Gemlik’e bir miktar Prevezeli yerleşmişti. Yanya’nın geldi. Vapurlarla geldiler. Gelince Rumlardan kalan boş evlere oturdular. Parga beldesi göçmenleriyle birlikte gelmişlerdi. Ancak gemideki Preveze- Devlet mal, mülk, mağaza ve zeytinlik verdi. Yani iskân oldular. Herkes lilerin iskân yeri Hatay Dörtyol olmasına karşın bir kısmı bu kasabada bir iş tutmaya başlayıp çalışmaya başladılar.” Gedelekli Hidayet Üngör (D. kalmıştı. Uzun süre bu nedenle iskân verilmemişti. Preveze göçmenlerinin 1913) Gemlik’e yerleşmeleri isabetli olmuştu. Çünkü bu göçmenler, Preveze’de de zeytincilik yapmışlardı. Gemlik’e yerleşen Prevezelilerin hemen tümünün Mübadele Kültürü meslek sahibi aileler olduğu ve bu nedenle Gemlik’in ekonomisine katkı übadele göçmenleri, Gemlik’teki eski kültürü kısmen sürdürdü. sağladığı söylenebilir. Preveze göçmenlerinden Necati Arda, Gemlik’te be- MGiritlilerin özellikle ot yemekleri çok ünlüydü. İşte bu Giritli ve lediye başkanlığı yapmıştı. Prevezeli arabacı Ali Karakuşi de, arabalarından Prevezeli kadınlar, gemilerden indikten sonra çevrede gördükleri güzel birini gemiyle Gemlik’e getirmişti. O tarihte getirdiği araba Gemlik’te bü- otları yemek yapmak üzere toplamaya başladı. Geldiklerinde kırlara da- yük ilgi görmüştü. ğılmış; yemeklik ebegümeci, ürüvez ve kuzukulağı toplarken gören yerli Gemlik’e yerleşen Preveze göçmenlerinden Lütfi Kırdar gemiye binerken, halk, önce göçmenlerin açlıktan ot yediklerini sanmıştı. Sonraki yıllarda kendilerine ait 100 koyunu gemiye almak istemişti. Kaptan ise ancak 30 ise Giritlilerin bu ot yemekleri merakından dolayı; “Giritliler, eşeklere ot koyunu alabileceğini söylemiş. Bunun üzerine Rum komşusu: “Sen ne bırakmadı!...” Ancak sonraları Gemlikliler, bu güzel ot yemeklerinin tadını kadar götürebilirsen götür, götüremediğini ben satın alırım” demiş. Rum alınca, Girit göçmenlerine yerliler ot bırakmadığından şikâyet etmeye baş- komşusu, Kırdar’ların 70 koyununu alıp, parasını oracıkça eline vermiş. ladı. Gemlik’e Vodinalılar hariç, gelenlerin hemen tümü o yıllarda Rumca Serez göçmenlerinden Salih Tufan da, Cihatlı köyüne öküz arabası getir- konuşmaktaydı. Bu nedenle, 1940’lı yıllara kadar Balıkpazarı kahvelerin- diklerini söyledi. de, Rumca konuşuluyordu. Preveze civarındaki Margrit köyünden 10 hane kadar Çingene de Gemlik’e Girit göçmenlerinin hemen tümü hiç Türkçe bilmiyordu. Türkiye’ye gel- gelmişti. Gemlik’te başka bölgelerden de 20 hane Çingene iskân edilmişti. diklerinde ekmek-su istemesini bile bilmeyen bu insanların çoğu, meslek Gemlik’teki tüm Çingeneler, mübadele ile Yunanistan’dan gelmişti. Halen sahibi veya esnaf idi. Kentlere yakın alanlarda yaşayan bu insanların Gem- Gemlikli Çingeneler, Rum mahallesinde yaşamaktadır. lik ve Mudanya gibi ilçe merkezlerine yerleştirilmesi ise büyük isabetti.

164 Asri Gemlik Asri Gemlik 165 1946 yılında Veli Orkun, Gemlik nüfusunu oluşturan insanları menşele- ken edinilmeye başlandı. Ama bir düzen içinde oluyordu bu yerleşim işi. rine göre beş guruba ayırmış. “Yerliler, Balkan, Kafkas ve mübadele göç- Giden Rumların yerine, hudutlarımız dışında kalmış yerlerdeki Türk aha- menleri ile Anadolu’nun bazı yerlerinden gelenler… Anadolu’dan gelenler, li geliyordu. Gelenlerin ellerindeki tapulara bakılıyor ve eş değerde mal Kurtuluş Savaşı sonunda ve daha çok da Cumhuriyet devrinde gelmiştir. mülk veriliyordu kendilerine. İlk önce Vodinalılar geldi Gemlik’e ve de- Daha çok İç Anadolu’dan gelen ailelerin sayıları, 1945 yılında ancak 15- niz kıyısındaki en güzel evleri seçme olanağını da önce onlar buldu. Yani, 20 ev kadardı. Bunların çoğu Sivaslı, Erzincanlı ve Malatyalı imiş. İkinci Vodina’nın en varlıklı olanları... Daha az varlıklı olanlar arka sıralara yer- Dünya Savaşı’nın doğurmuş olduğu ekonomik sıkıntı, köylerde oturan leştiler. Giritliler ve Prevezeliler daha sonra geldikleri için seçme haklarını bazı fakir ailelerin şehre inmelerine sebep olmuştu. Bu tarihten sonra daha sonra kullanabildiler. Girit’ten, Preveze’den gelen Türk asıllı ahalinin Gemlik’in ileri gelenlerinin büyük bölümü Küçükkumla ve Umurbey ol- birçoğu Türkçe konuşamıyordu. Sonradan geliştirdiler dillerini ama yaş- mak üzere köylüler oluşturmuştu.”(Orkun 1947) lı olanlar hiç öğrenmedi. Evlerde hep Rumca konuşuldu, Gemlik’in yerli ahalisi ile en az kaynaşan da, bu dil öğrenmek istemeyen Giritliler, Pre- İbrahim Turan’ın anıları: vezeliler oldu. Her ne kadar her grup kendi grubu ile haşır-neşir olmakta “Sokaklar şenlikli, akasya ağaçları, dut ağaçları, ıhlamur ağaçlarıyla süslü. idiyse de Atatürk sevgisi, Cumhuriyet Türkiyesi coşkusu, bu çeşitli yöreler- Bu ağaçlar Yunan zamanından kalma. Ama bizim onları korumak gibi, den gelmiş, çeşitli kültürlerin etkisi altında yetişmiş insanları birbirleriyle yenilerini yetiştirmek gibi bir düşüncemiz yok. Bereket muhacirler geliyor kaynaştırdı, sevdirdi, istekle ve çoşku ile yeni yurtlarına bağlandı, buralara da, yeni bir görgü görenek geliyor onlarla beraber. Giritli kadınlar bak-bak- alıştılar.” maya dolamaz danteller örüyorlar. Eski- ler diyorlar ki, sobayı bile bizim köylü- lerimiz bu yeni gelenlerden öğrenmişler. Bilmiyorum ne kadarı gerçek. Zaten o zaman Batı denilen bir düşünce de var insanların kafasında. Manto giyiliyor, şapka takılıyor… Atatürk sevgisi ve zafer kazanmış olmanın mutluluğu ile coşkusu ile her bir yeniliğe kucak açıyor Gemlik halkı. Bu arada Gemlik sokaklarını süsle- yen dut ağaçları, akasya ağaçları, ıhlamur ağaçları teker teker yok oluyorlar. Çınar ağaçları besbelli daha dayanıklı oldukla- rından, halen oldukları yerlerde duruyor. Kayıkhanenin çınarları yine püfür püfür serinletiyor, yine o buz gibi, kol gibi akan suyun yalağına kavunlar, karpuzlar konu- yor. İnsanlar yazın sıcağında serinlemek için yine çınar altlarına koşuyorlardı. Ya- nık Manastır’daki çınarların altı sarhoşla- rın yeri oldu.”

Salih Erçek’in Anıları “Deniz kıyısındaki o güzelim evler bir süre bomboş bekledi, sonra yeniden mes- 1949 Yılında Celal Bayar ve Umurbeyliler ve Bayar Yılında Celal 1949

166 Asri Gemlik “Kurtuluş Savaşı sonrasında Gemlik’in Hıristi-Hıristi yan nüfusu tümüyle kenti ve ülkeyi terk etti. Bunların yerini Yunanistan’dan gelen göçmengöçmen- ler aldı. 1923’le 1938 yılları arasında ilçede gege- leneksel zeytincilik, ipekböcekçiliği ve tarımın başka kollarına dayanan sınırlı bir ekonomik gelişme gözlendi. 1935’te temeli atılan ve 1 Şubat 1938’de üretime geçen Sunğipek fabrikafabrika- sı, Gemlik ve çevresinin ekonomik yaşamında önemli bir kavşak oluşturur. Dönemin İktisat Vekili Celâl Bayar’ın, Mudanya’da kurma dü-dü şüncesine karşın, Atatürk’e müdahale ederek, Gemlik’te karar kılınmasını sağlamıştı. 1938- 1950 yılları arasında Sunğipek’te müdür olarak görev yapan Osman Şükrü Edirne, fabrikayı salt bir ekonomik işletme olmanın ötesinde, bir sosyokültürel merkez haline getirmeyi de başarmıştı.” “Yunan gitti. Biz sanıyorduk ki, her şey eskisi gibi olacak… Ama gelen bir başka gündü. NeNe- ler neler olmadı ki bu gelen yeni günde. Önce Umurbey rüştüye mektebi ve Celal Bayar’ın doğduğu ev Bayar’ın Celal rüştüye mektebi ve Umurbey tekkeler kapandı, sonra da medreseler. Bir za-za 14. Cumhuriyet Dönesinde Gemlik man sonra mahalle mektepleri de ortadan kalktı. Dedem tekkelerin kapan- masına sevinmişti, mahalle mekteplerinin ve medreselerin kapanmasına da “Yanık Orhangazi, Zümrüt Yalova, Yeşil Bursa, Asri Gemlik” pek ses etmedi. Başındaki hacı sarığını çözüp, kalıpsız fesini sandık dibine umhuriyet ile birlikte, Gemlik’teki Rumlar şehri terk edip yerine kaldırırken kızmıştı, öfkelenmişti. Günlerce de homurdandı durdu. Başı göçmenler iskân olunca, şehirde bir süre duraklama yaşadı. Ge- açık gezmeyi yakıştıramadı kendine, fötr şapkayı ise hiç giymedi. Sonra len göçmenlerin Gemlik’te uyum sağlamaları 10 yıl sürmüştü. göre göre alıştı besbelli ki, günün birinde bir kasket şapka aldı. Babam fötr CSon derece becerikli ve iyi yetişmiş Rum halkının yerine Gemlik’e iskân şapka giyiyordu. Annemler, büyükannem çarşafı çıkardılar, manto dikin- olan göçmenlerin de nispeten esnaf ve tüccarlardan oluşması, kısa süre- diler. Kara bürümcükten başörtüler kestirdi, Kapalıçarşı’daki dükkânlara... de Gemlik’i yeniden eski görkemli günlere ulaşması sağlandı. Zebercet Artık dini bayramlarımızın yanısıra milli bayramlarımız da yapılıyordu. Coşkun’a göre; “Modern bir şehir Gemlik, asri bir şehir…” Halkın bir Resmigeçitler, geceleri fener alayları... Halk sokaklara dökülüyor böyle kısmı Rumlarla birlikte yaşamıştı. Onların görgülerini almışlardı. Rum- günlerde, kadın erkek bayram yerlerini dolduruyor. Sarıklarla, kara çar- lar gidince, Vodina, Girit, Preveze gibi yerlerden gelenler göçmenler de, şaflarla beraber kafamızın içini saran karanlıklarda yok oluyordu, yoklara Avrupa’dan başka bir görgü görenek getirmişlerdi. II. Dünya Savaşı sırasın- karışıyor günler geçtikçe...” da bir askeri birlik şehre gelip bir süre Gemlik’te kalmıştı. Askeri mahfelde alafranga toplantılar yapılmış, halk o eğlenceleri görüp yaşamıştı. Yeni bir “Umurbeyli kadınlar Irak feracelerinden giyerlerdi. Bir yere gittiler mi öyle kimlik gelmiş Gemlik üzerine oturmuş... Bursa’yı bile asrilikte geçmişti... giyinirlerdi. Bir de onların yakaları vardı, yakayı takıp tamamen kapamı- Düğünlerin çoğu alafranga yapılmaya başlanmıştı. Bu düğünlerde danslı, yorlardı. Öyle peçe yoktu. Bazı cahil kesimin dışında, giysi devrimi iyi cazlı olarak; kadın-erkek bir arada yapılırdı. Zebercet Coşkun’un babası karşılandı. Hemen hepimiz giydik. Bizim burası giyinmeyi sever, farklıdır İbrahim Turan ise bu konuda şunları anlatıyor: burası, Gemlik de karşı çıkanı duymadık.” “Devir devir değişiyor her bir şey. Kadınlar apartman topuklu ayakkabılar giyiyorlar, sonra mantar to-

Asri Gemlik 167 sosyal hayatta ve modernleşmodernleş- mede Sunğipek Fabrikası’nın çok etkili olduğunu düşü-düşü nüyoruz. Çünkü Merinos Fabrikası gibi kuruluşlarda sosyal ve kültürel hayat çok canlı idi. İlk kreş bu fabrikada kuruldu. Sinema ve ilk düğün salonu yine bu faaliyete geçti. Burada fabrikadaki salonda, 1940’lı yıllardan başlayarak balolar düzenlenirdi. ÖzellikÖzellik- le Pazar günleri tüm aileler, fabrikadaki sinemaya giderdi. Hatta biz, bu sinema için yılyıl- lık abonman alırdık. 1960’lı yıllarda da Tibel Otel’de momo- dern yaşamın yeni etkinlikleri yaşanmaya başlandı.” “Sahilde çok eskiden beri gaga- Celal Bayar Umurbey ziyaretinde sağında köy imamı ve Bursa valisi zinolar vardı. Bu gazinolarda, kadınlı-erkekli çay sohbetleri puklara geçiliyor. Delikanlılar üstlerinden kaçan ceketler giyiyorlar, “Bobs-“Bobs yapılabiliyordu. Bu çay bahbah- til” deniyor bu modanın adına.” (Coşkun 1999:) çeleri de, Gemlik’in modernleşmesinde önemli etkisi oldu. 1950’lerin başında Rıhtım yapıldı. Böylece sahil gazinoları daha modern hale geldi. Salih Erçek, Cumhuriyetin ilk günleri şöyle anlatıyor: Gemlik’in modernleşmesinde en önemli “Cumhuriyetin ilk yıllarında bolca meyhane vardı Gemlik’te. Bursa’da etkilerden biri, limana gelen gemilerdi. böyle şeyler olmaz. Olsa bile evlerin, ailelerin arasına giremez böyle yerler. Bu gemilerden inen Türk ve yabancılar, Gemlik’in yerli halkı, Rumlar zamanından bu gibi şeylere alışıktı. Rum- Gemlik’in sosyal yaşamında etkili oldu. larla bir arada yaşamışlar yıllar yılı, onların göreneklerine alışmışlar, yadır- Bu gemilerde balolar yapılırdı. Gemlik gamıyorlar. Paris modası yaşanmış bu şehrin sokaklarında bir zamanlar. halkı, Bursa’dan çok İstanbul ile ilişki Zengin Rumlar arasında her yıl Paris’e gidenler varmış. Müslüman halk içinde idi. Alış-verişlerini de genellikle onları göre göre gözleri alışmış. Meyhane de öyle… Halk yadırgamıyor. İstanbul’la yapardı. Bu nedenle GemGem-- Hatta Cumhuriyet’in ilk yıllarında Yahudi kızlar hizmet edermiş meyha- likliler, Bursalılardan daha moderndi. nelerde. Meyhanecinin biri, kız bulundurmazmış da, müşteri çekmek için Sahil kasabası olmak da modernleşmede ud çalar, şarkı söylermiş. Bir akşam sarhoşlardan biri elindeki tabanca ile etkili olmuştu. Her hafta sonu mutlaka bir meyhanenin lüks lambasına ateş etmiş, ortalık kararıvermiş. Maksadı sahilde pikniğe giderdi.” Yahudi sarhoşun kızını kaçırmakmış.”

Gemlik’in köklü ailelerinden Bengi Çorum (D. 1945) ve Sevgi Çorum (D. 1937) Gemlik’in modernleşme tarihini şöyle anlatıyorlar: “Gemlik’teki Eşref Dinçer

168 Asri Gemlik Gemlik Uçağı

Asri Gemlik 169 Cumhuriyet döneminde Gemlik

22.8.1954 - Osmaniye Mah. D.P. Ocağı

170 Asri Gemlik 15. Sanayi oğrafi konumu itibariyle Türkiye’nin önemli bir noktasında bu- lunan Gemlik, eskiden beri üstün bir ticaret hayatına sahipti. Bir taraftan hinterlandı ile olan düzenli ulaşım olanakları ve diğer ta- Craftan da deniz aşırı ülkelerle irtibatını sağlayan körfeze sahip bulunması, ekonomik faaliyetinin değerini daima arttırmıştı. M. Ö. 8. yüzyıllarda İyonların, daha sonraki devirlerde Lidya ve Bithinya devletlerin, Marmara Denizi’nden yaptıkları alış-verişin önemli bir merke- zi Gemlik olmuştu. Gemlik bu devirde Lidyalıların Marmara bölgesinde bir tür ithalât ve ihraç üssü görevini yapmıştı. Roma ve Bizans döneminde de Gemlik önemli bir liman olarak sürdürdü. 3. yüzyıldan itibaren İz- nik ve Bursa’nın inşa edilip, bu şehirlerle Gemlik arasında yol yapılması, Gemlik’in önemi daha da artmıştı. İznik’i kuşatan haçlı orduları, ancak Gemlik kıyılarına geldiklerinde iaşelerini sağlayabilmişti. Zengin ürünle- riyle haçlıların barınmalarını sağlamıştı. Gemlik, Bizanslılar döneminde de limanı ve tersanesi dışında zeytinciliği ve ipekçiliği dikkat çeken bir şehirdi. Gemlik, Bizans saraylarına büyük kazançlar sağlıyordu. Bizans döneminden 1880’li yıllara kadar faaliyetini sürdüren tersane, Gemlik’te canlı bir ticaret hayatını kazandırmıştı. Bir taraftan Uludağ’dan kereste nakli, diğer yandan yüzlerce işçinin tersanelerde çalışması, Gemlik’in sa- nayileşmede öncü kentlerden biri olmasını sağladı. Osmanlı sanayisinin ilk önemli işletmeleri tersane ve döküm demirha- neleri idi. Gemlik’te de 1208/1793 tarihinde, bir demirhane yapılması planlanmıştı. Bu nedenle uzman işçi iskânı için Kaptan Paşa’nın emri ile Hassa Mimar İbrahim Halife tayin olmuştu. Gemlik’te tersane olması, Gemlik’te sanatın ve ticaretin gelişimini arttırmıştı. 1212/1789 tarihli bir arşiv belgesinde ise, Devlet’in; Gemlik kasabasında tüccar ve ehl-i hıref taifesinin mimarlık cihetinin tevcih etmeleri istenmesi de anlamlı buluna- bilir. 1219/1796 tarihli bir arşiv belgesinde ise, Gemlik’te yapılmakta olan kalyon inşaatında kullanılmak üzere Bursa’dan kırk dülger işçisi istenmişti. 1322/1904 yılında, Gemlik’te oturan Kostanti Stefanidi ve Fotini Stefanidi tarafından pastör usulü seçilmiş buğday ve ipek tohumu üreterek, kutu- larına konulmak üzere Alamet-i Farika (marka) hakkı almıştı. Ancak bu kutular üzerinde kullanılan amblemde, İran hükümeti arması bulunduğu için değiştirilmesi istenmişti. 1323/1905 yılında Engürücük köyünde Ab- düllatif Efendi tarafından modern bir ipek fabrikası açıldı. Gemlik mer- kezde ise Nuri Paşa Fabrikası vardı. Ortağı da Ahmet Mithat Efendi idi. 1323/1905 yılında Gemlik’te ipek tohumlarını yurtdışına, özellikle Rusya ve İran’a satmak isteyen Mehrah Hancıyan izin verilmişti.

1956- Gemlik dokumacılık kursu Asri Gemlik 171 1956- Gemlik dokumacılık kursu

15.a.Cumhuriyet Döneminde Gemlik’te Sanayileşme gibi işadamları da vardı. Bu tarihte Cemil Avarkan, Muhittin İşgüderi ve umhuriyetin ilk yıllarında Gemlik’in ilerigelenleri ve zenginleri için- Ali Kadri adlarında üç avukat vardı. Cde çiftlik sahiplerinin ön planda olduğu görülmektedir. Örneğin Ah- Cumhuriyet döneminde sadece tarımsal faaliyetler değil, sanayi konusun- met Yörük, Ali Cafer Solak, Bahattin Çavdar, Şükrü Şenol ve Daniş Ekim da da atılımlar olmuştu. Ancak Gemlik’te sanayi de, tarıma dayalı idi. Bu çiftlik sahipleri olarak kasabanın en önemli girişimcileri idi. Ayrıca 1940’lı nedenle Gemlik’te kurulan sanayi kuruluşları öncelikle zeytine dayalı idi. yıllarda şu isimler geçmektedir: İbrahim Toprak (Tuhafiyeci), Kemal ve Ayrıca 1927 yılında Gemlik’te dört un fabrikası vardı (Köylerimiz, 1927: Emrullah Arda (Hırdavat ve boya), Muhittin Altınşeker (Şekerleme), Salih 525). Üçü Sazlıdere üzerinde, biri de Engürücük köyünde olmak üzere Aydın (Hazır elbiseci) ve Salih Ercik (Tuhafiyeci). Ayrıca Hasan Gürleli Gemlik’in 4 un değirmeni bulunmaktaydı. Engürücük köyündeki su ve Yemişliler, Osman Feyzi, Ali Çavuş, Osman Nuri Selçuk, Bekir Sancak mazotla çalışırken, diğer üçü, su gücüyle işlemekteydi. Diğer ikisi Agâh

172 Asri Gemlik Umurbeyli’ye, diğeri de Mustafa Çıpa’ya aitti. Şehir içinde iki gazoz fabrikası vardı. Aylık üretimi 30.000 şişeyi bulan bu fabrikalardan biri yakın zamanlara kadar faaliyetini sürdürmüştü.

1904 yılında belediye başkanı ve devlet memurları

Gemlik’ten baruthaneye kömür nakli

1956- Gemlik dokumacılık kursu Asri Gemlik 173 1925 Gemlik 1927 yılında Gemlik’teki eğitm çalışmalarına ilişkin rapor

1960 Kafoğlu modern bir fabrika kuruyor

174 Asri Gemlik Gemlik İskele

Asri Gemlik 175 Gemlik İskele

176 Asri Gemlik Gemlik İskele

Asri Gemlik 177 15.b. Zeytinyağı ve Sabun Üretimi emlik bölgesinin, bugün olduğu gibi tarih boyunca en önemli ürünü Gzeytin idi. Zeytinyağı üretimi açısından da eski bir geleneğe sahipti. Elbette zeytin ve zeytinyağına bağlı en önemli sanayi kuruluşu olan sabun imalathaneleri de Gemlik’in sanayisinde her zaman önemini korumuştur. Ticaret Odası kayıtlarına göre yakın zamanlara kadar Gemlik’te, 30’dan fazla yağhane ve fabrikası vardı. Yağhanelerle ufak çaptaki fabrikalar mah- sul zamanlarında çalışırlar. Şehirdeki fabrikalardan ikisi hem yağ hem de sabun üretir. Bunlardan birisi Alemdarlar’a, diğeri Kafoğulları’na aitti. Her tarafında beğenilen, Kerpeten markalı beyaz sabunlar Kafoğulları fabrika- sında yapılırdı. Gemlik yağhanelerinin yıllık zeytinyağı üretimi 2.500 tonu bulmaktaydı. 1906 Yılı Bursa Sanayi Sergisi’nde; Gemlik’te 5.387 kuruş, 38.494 kg, 740 m, 539 adet, 26 cins ürün satılmıştı. Sergiye Gemlik Belediyesi, nakit ola- rak 3.442 kuruş irsaliye verilip 3.443 kuruşluk tevzi yapılmıştı. Gemlik’ten 47 kişi ve kuruluşa belge verildi. Bunların 19’u fevkalade, 28’i ise birince ne ölçüde önemli bir noktada olduğunu göstermektedir. Bu sergide, sanayi dereceydi. Gemlik’ten Biyeli Biraderler Sabun Fabrikası tarafından getiri- gelişmediği için çoğunlukla kadınların el işlerinden oluşan bir tür bugün- len 274 kutu sabunun tümü sergide satılmıştı. Ayrıca 44 kutu tuvalet sa- kü Halk Eğitim Sergisi türünde bir sergi olmuştu. Bu nedenle 1906 Bursa bunu ile 744 kg sabunun da çok büyük bölümü satılmıştı. Toplam olarak Sergisi’ne daha çok Gemlikli kadınların el işleri ile katıldığı görülmektedir. sergide Gemlik’ten 5.387 krş’luk mal satışı yapılmıştı. Bursa ilçelerinden Ancak yine de, zeytin, sabun ve koza konusunda en ciddi girişimcilerin getirilip satılan malların toplamı, sergi için yapılan yardımları bile karşı- Gemlik’te olduğu bu sergiden anlaşılmaktadır. Örneğin Burgurcuoğlu lamaya yetmemiş, yapılan satışlarla, gelen yardımı aşan tek ilçe Gemlik Dimitri’nin 24’er şişe şarap ve zeytinyağı ile katılmıştı. Kayda değer sergi- olmuştu. Gemlikli Biyeli Kardeşler (sabun), Gemlikli Kaovanidis (ipekbö- lenme ürünlerinden biri Vasilaki Panaçı kızı Danayi’nin fotoğraf makinesi, ceği kutusu) madalya almıştı. Bu da Gemlik’in daha o yıllarda sanayisinde Giritli Lütfü Bey’in kızının ise fotoğraf levhası idi. Ayrıca Kunduracı Asti Oğlu Vasıl, Kunduracı Kantunzi Babudi, Kunduracı Pandari’nin iskarpin ve potin ile Kunduracı Kurşunlulu Vasıl ise İngiliz yapımı çarık ile katıl- mıştı. Andiriko Efendi kuru koza ile Vasilyos Efendi siyah zeytin ve terbi- yeli yeşil ve siyah zeytin ile katılmıştı. 1938-1946 yıllarında sabun üretimi, 60-300 ton arasında üretim ger- çekleşti. Gemlik’te tarih boyunca her zaman çeşitli zeytinyağı ve sabun fabrikalarıyla vardı. Cumhuriyetten sonra Kafoğlu Yağ, Sabun ve Prina Fabrikası, Hüseyin Trakyalı, Hüseyin Avcı, Necati, Alemdaroğulları, Agâh Umurbeyli, Ali Fuat Terzioğlu zeytinyağı fabrikaları en önemlileri idi. Bu fabrikalardan başka ayrıca köylerde birçok yağhaneler bulunmaktaydı. Gemlik’te balıkçılık ve zeytinyağcılık nedeniyle mumculuk da önemli bir iş kolu olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim 1618 tarihli bir kadı sicil belgesinde, Şemhane Mukataasına iltizam emini olan Nasrettin’e yollanan bir emirde; “Eskiden beri Mudanya ve Gemlik kazalarında Şemhane/Mumhanesi’nde başka yerde balmumum işlenmeyip ...” denilmektedir (BKS, B.118/332, 115a)

Tefik Solaksubaşı’na ait eski ve yeni yağhane

178 Asri Gemlik 15.c. Gemlik’te Tekstil Üretimi da Merinos ve Gemlik Sunğpek Fabrikası’nın birer örnek teşkil ettiği ra- emlik’te öteden beri ipekçilik ve özellikle ipek dokumacılığı yapıldı- hatlıkla söylenebilir. Bursa’da Devletçilik uygulamalarının sonucu olarak Gğı anlaşılmaktadır. Nitekim 1802 tarihli bir belgede: “Meşdud ipeği gerçekleşen iki temel dönüşüm, Bursa dokuma sanayisinin bugün kendi Bursa, Kite, Mudanya, Gemlik, Timurtaş ve havalisinde üretilmekte olup, ayakları üzerinde durabilen bir alt-sektör haline gelmesinde çok önemli Bursa Bedesteni’nde tüfe ile beyü-şira ve yine Bursa’da 2.400 telden ve 20 aşamalardır. Bunlardan birincisi, dokuma sanayisinin kullandığı iplik ham çile olmak üzere meşdud yapılıp 350 dirhemden 500 dirheme yarınca ya- maddesindeki değişimdir. Gemlik Sunğpek Fabrikası’nın kurulmasından pılan meşdud...” denilmektedir. Kepecioğlu’na göre Gemlik’e bağlı Dışka- sonra, Bursa dokuma sanayisi yüzyıllardan beri ilk defa ipekböceği koza- ya köyünde, yünden çorap, heybe, kilim ve çuval üretilmekteydi. Bursa’da sından çekilen tabii ipek ipliğine bağımlı olarak üretim yapmaktan kurtul- olduğu gibi Gemlik’te de boyacı ustaları vardı. Nitekim 1201/1786 tarihli muştu. Gemlik Sunğpek Fabrikası, kozadan çekilen doğal ipek ipliğinin bir arşiv belgesinde, Gemlik’te bulunan boyacı dükkânından başka yeni hâkimiyetinde çalışan Bursa ipekli dokuma sanayisinde, hammadde kulla- boyacı dükkânı açılması engellenmişti. nım biçimlerini değiştirdi. Selülozdan elde edilen ve dokumacılar arasında Gemlik’te 1860’lı yıllarda tekstil fabrikaları olduğu görülmektedir. Nite- ‘’floş’’ olarak bilinen suni ipek ipliği, 1940’Iardan itibaren önceleri doğal kim Gezin Perrot, 1864 yılında geldiği Gemlik’te, Gounaris adında bir ipekle karıştırılarak kullanıldı. Daha sonraki yıllarda ise Bursa küçük do- kumaş fabrikatörünün varlığını kaydetmektedir. Bu kişinin verdiği bilgiye kuma sanayisinin temel hammadde girdisi olarak 1970’Ierin sonuna kadar göre, Gemlik’te özellikle Sultan Selim döneminde işlerinin iyi olduğunu, egemenliğini sürdürdü. Küçük dokumacı firmaların sayısal artışı sonucu sonra giderek yoksullaştıklarını ve herkesin işlerinin bozukluğundan söz Gemlik Suni İpek Fabrikasının üretimi yükselen talebi karşılayamadı. Bu- etmiş: “Gemlik’i, hatta koca bir yöreyi geçindiren bölgesel endüstriler birer nun üzerine, gereken floş ithalat yolu ile temin edildi. (A. Aktar) birer yok oluyor. Doğu ekonomisi bir değişiklik geçiriyor ve Batı’nın itici 1937 tarihli bir belgeden Gemlik Sunğpek Fabrikası’nda yabancı uzman gücü, hızlı enerjisinden yoksun eski güçlü imparatorluğun zamana gerek- çalıştırıldığı anlaşılmaktadır. Çalışan uzmanların Polonyalı ve Çekoslo- sinimi vardı” (Kaplanoğlu 2000: 138 vd). vakyalı olduğu görülmektedir. (BCA,73.26..6, Sayı: 2/6301, Dos: 243- 1892 yılında yayınlan bir kitapta, “Kasabada pamuklu bir nevi’ oda döşe- 259, Fon: 30.18.1.2) Fabrika başlangıçta 350 ton/yıl reyon (yapay ipek) mesi dokunmakta ise de ahval-i mahsusunca terakki ettirilememiş olma- üretim kapasitesinde iken, 1949’da 500 ton/yıl kapasiteli viskoz (yapay sıyla kesb-i revac edememiş ve elyevm çıkarılan mamulât ancak kaza içinde yün), 1951’de 200 ton/yıl kapasiteli selon ve karbon sülfür üniteleri ek- sarf edilmekte bulunmuştur.” denilmektedir. Bu bilgiden, Gemlik’te, kasa- lendi. 1952’de ise, o zamana değin dış ülkelerden satın alınan ve viskoz baya özgü bir oda döşemesi dokunduğu anlaşılmaktadır. üretiminde yardımcı hammadde olan 450 ton/yıl kapasiteli karbon sülfür ünitesi eklendi. Ayrıca 1982’de yapımı tamamlanarak hizmete açılan selon Sunğipek Fabrikası tesislerinde, yılda toplam 4.360 ton laksız, nitro selüloz laklı ve kopolimer Gemlik’te tekstil üretiminin asıl atılımı Cumhuriyetten sonra gerçekleş- laklı selondan film üretimine geçilmiş bulunuyordu. Bu dönemde “Sü-“Sü- mişti. Türkiye’de ilk kez suni ipek üretmek üzere Gemlik’te kurulan bu fab- merbank Gemlik Sunğipek ve Viskoz Mamulleri Sanayi Müessesesi” adı rikanın adı bizzat Atatürk tarafından konulmuştu. Sümerbank tarafından verilen fabrikada çalışanların sayısı ortalama 700 dolayına ulaşmış bulunu-bulunu- kurulacak fabrikalardan ilki Bursa’da, ikincisi de Gemlik’te inşa edilecekti. yordu. Sunğipek Fabrikası’nın ekonomik katkısının ötesinde, Gemlik’in Temeli, 28 Kasım 1935’te dönemin Başbakanı İsmet İnönü ve Ekonomi toplumsal ve kültürel gelişmesine de önemli katkıları olmuştu. Bakanı Celal Bayar tarafından atıldı. Açılışı ise 1 Şubat 1938 tarihinde, bizzat Atatürk tarafından yapıldı. 500’e yakın insan çalıştıran fabrika, 1990’lı yılların ortalarında özelleştirme kapsamına alınan fabrika, Sümer Gemlik halkı için bir iş alanı olmuştu. 1940’larda ortalama 200 erkek ve Holding bünyesinde satışa sunuldu ise de, uygun alıcı bulunamayınca, 31 150 kadın işçinin çalışıyordu. Mart 1998’de Sümer Holding tarafından Tekel’e devredildi. Daha sonra da fabrika arazisi, Üniversite yapılmak üzere Uludağ Üniversitesi’ne devdev-- Gemlik Sunğpek Fabrikası, Bursa ipekli dokuma sanayisinde önemli bir redildi. dönüşümü gerçekleştirdi. Bugünkü yapısı ile Bursa’daki tüm dokumacı- ların çağdaş üretim organizasyonunu kendi bünyelerinde uyguladıkları pek iddia edilemez, ama Bursa’daki bütünleşmiş tesislerin ilk oluşumun-

Asri Gemlik 179

Asri Gemlik 181

Rıfat Minare Çiftliği 184 Asri Gemlik Rıfat Minare Çiftliği Asri Gemlik 185 15.d. Sanayi Kuruluşları 15.d.1.Borçelik Çelik Sanayi emlik’in en eski imalat sektörü, çevresindeki ormanlar nedeniyle ah- 1990 yılında 200 milyon USD ile Türkiye’nin ilk özel ve ikinci büyük Gşap işçiliği idi. Bu nedenle gemi sektörü yanında, özellikle zeytin tuz- yassı çelik üreticisi olarak Gemlik’te kuruldu. Borçelik Çelik San. Tic. A.S. lamak için ihtiyaç duyulan fıçı veya varillerin yapılması işiydi. 1790 yılında 1994 yılında “Soğuk haddelenmiş rulo ve levha sac” üretmek üzere faali- Akdeniz ve Karadeniz’e çıkacak donanma gemileri, varil ve fıçıların, zama- yetlerine başlamıştır. Borçelik, tamamı sektöründe ilk olmak üzere, 1997 nında yapılması ve ücretleri tersane vergisinden verilmek üzere Gemlik’ten yılında ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemi, 1998 yılında ISO 14001 Çevre üç varilcinin tersaneye gönderilmesi istenmişti. (BS. 1205/141) 1787 yı- Yönetim Sistemi, 2000 yılında OHSAS 18001 Is Sağlığı ve Is Güvenli- lında ise Gemlik’ten on varilci gönderilmesi emredilmişti. (BK, IV/327) ği Yönetim Sistemi, 2003 yılında ISO TS 16949: 2002 Kalite Yönetim Yine özellikle İstanbul baruthanelerinde üretilen siyah barutu koymak için Sistemi belgelerini, 2007 yılında ISO 10002 Müşteri Şikayetleri Yönetim yapılan fıçıların tahtaları Gemlik’ten sağlandığı, 1796 tarihli bir belgeden Sistemi belgesini almaya hak kazandı. Borçelik, bu belgeyi imalat sektö- anlaşılmaktadır. Buradaki tahtacı esnafı, yüz tahtayı kırk paraya ve kapak- ründe alan ilk, tüm sektörlerde ise 3. alan kuruluştu. 700 bin tonu soğuk lık tahtaların her birini bir paraya, Gemlik İskelesi’ne teslim etmek üzere haddelenmiş, 900 bin tonu sıcak daldırma galvanizli çelikler olmak üzere pazarlık etmiş, 30 bin fıçı, 10 bin dip tahtasının Küçük ve Büyükkumla yıllık toplam 1,6 milyon tonluk üretim kapasitesi bulunan Borçelik’in per- dağlarından kesilerek, Gemlik’teki baruthane varilcisine teslimi emredil- sonel sayısı 648 kişidir. mişti (BAAD. 19253). 1802’de bu tahtalar çok istenildiğinden, varil tah- talarının bahasının yüzünün ellişer paraya çıkarılması uygun görülmüştü. 15.d.2.Arcelormittal Ambalaj Sanayi (Kütük, IV/367) Teneke ambalaj çeliği üretim ve ticareti ile iştigal etmekte ve merkezi İs- Sanayisi, önceleri zeytinyağı ve sabun üretimiyle sınırlı olan Gemlik’te; tanbul olmak üzere Gemlik’te faaliyetini sürdürmektedir. Personel sayısı 1938’de üretime başlayan Sunğpek Fabrikası ile gerçek sanayileşme merkez 31, fabrika 126 olmak üzere toplam 157 kişidir. Yıllık işlem hacmi 1970’lerden itibaren, gübre, çelik eşya vb. önemli sanayi yatırımlarıyla yo- ortalama 180.000.000 USD’dir. ğunluk kazandı. Gemlik’te 7 büyük sanayi tesislerinin yanında, 100’den fazla irili ufaklı sanayisi ile sanayi ilçesi konumuna gelmiştir. İlçenin batı- 15.d.3.Çimtaş Çelik İmalat Montaj ve Tesisat Sanayi sında bulunan bölgede kimya sektöründe faaliyet gösteren sanayi tesisleri 1973 yılında ENKA bünyesinde kurulmuştur. Basınçlı kaplar, reaktörler, yer alırken, kentin Yalova karayolu üzerindeki bölge gıda sektöründeki te- silindirik ve küresel tanklar v.b. imalatı yapılabilmektedir. Yıllık üretim sislere açılmıştır. Kimya sektöründe üretilen ürünlerin ülke, gıda sektörün- kapasitesi 44.400 tondur. Fabrikada 43 mühendis ve is yoğunluğuna göre de üretilen ürünlerin de bölge genelinde önemli bir yeri vardır. Zeytincilik ortalama 600-800 isçi çalışmaktadır. Yurtiçi ve yurt dışı şantiyeler, Gemlik ve balıkçılık ağırlıklı olarak yerel iş alanlarının oluştuğu ilçedeki büyük Serbest Bölge ve Çin’deki boru fabrikalarıyla bu rakam 2000 kişiyi aşmak- sanayi tesislerinde çalışan sayısı 5.250 kişidir. Burada çalışan kişiler ge- tadır. Mühendislik ve montaj çalışmaları da yürütülmektedir. Ayrıca 1995 nelde Gemlik dışından gelmektedir. Gemlik’te etkinliğini sürdüren sanayi yılında ISO 9001, 2003 yılında OHSAS 18001 sertifikaları alınmıştır. ve ticaret işletmelerinden başlıcaları ve bunların kuruluş tarihleri şöyledir: Sunğipek Fabrikası (1938), Alemdarlar Sabun ve Yağ Fabrikası (1941), Di- 15.d.4.Gemlik Gübre Sanayi yabaz Mermer İşletmesi (1956), Kafoğlu Sabun Sanayii (1957), Borusan 1973 yılında kurulmuştur. Gemlik Gübre Sanayi A.Ş. tarımsal ürünlerin AŞ (1975), Naylon-tex (sonra Gökçenler, 1977), Marmara Entegre Sana- verim artışında önemli bir fonksiyona sahip olan kimyasal gübrelerden yii (1977), Tügsaş (Azot Sanayii, 1978), Baktat Konserve (1979), Çimtaş %26 azotlu kalsiyum amonyum nitrat (CAN) ve %33’lük amonyum nit- (1980), Helmersan Mermer Sanayii (1986), Marmosan Mermer Sanayii rat gübreleri ile bu gübrenin ana hammaddesini teşkil eden amonyak ve (1989), Gemport Liman İşletmesi (1992), Borçelik AŞ (1993), Gemlik nitrik asit kimyasallarının üretimini yapmaktadır. Toplam kurulu gücü 4,5 Konserve (1994). Bursa yolu üzerinde kurulan Gemlik Küçük Sanayi Mw’ı elektrik, 29,2 Mw’ı termal olmak üzere toplam 33,7 Mw’dir. Toplam Sitesi’nin açılışı 2 Nisan 1992’de yapıldı. 1980’lerin başlarında çıkarılan çalışan sayısı 441 kişidir. TÜGSAŞ’a ait Gemlik Gübre Sanayi satıldı. teşvik yasası anonim şirket kurulmasını kolaylaştırdığı için, ilçede kurulu şirketlerin sayısında hızlı bir artış gözlendi.

186 Asri Gemlik BP Dolum Tesisleri gitmeyi ve ünlü bir marka olmayı hedeflemişti. 1930’lu yıllarda henüz ül- 71.450 m2 alana kurulu olup; madeni yağ harmanlama ve üretimi, akarya- kemizde yetişmeyen bir kısım sebze ve meyvelerin tohum ve fidelerini ki- kıt depolama ve sevkiyatı olmak üzere iki ana faaliyet kolu bulunmaktadır. şisel gayretleriyle yurtdışından getirterek, bunların yurdumuzda üretimini Toplam 71 çalışanı mevcut olup, 1962 yılından itibaren Gemlik Küçükçu- sağladı. Rıfat Minare ilk alafranga turşu yaptıktan sonra, 1946’da dünyada kur mevkiinde faaliyetlerini sürdürmektedir. ilk soyulmuş enginar göbeği konservesini imal etmiş ve büyük beğeni top- lamıştı. İmalatında kullandığı ürünlerin tazeliği, kalitesi ve temizliği Rıfat 15.d.5.Borusan Mannesman Boru Sanayi Minare için çok önemliydi. Kaliteli malzeme kullanımından asla taviz ver- 1975 yılında faaliyete geçmiştir. Yıllık kapasitesi 400.000 ton/yıl’dır. mezdi. Rıfat Minare firmasının ürünleri bu bakımdan, yurt içinde ve yurt Toplam çalışan sayısı 569 kişidir. Su tesisat boruları, gaz boruları, petrol dışında büyük beğeni kazandı. Gerek direkt ve gerekse dolaylı yollardan boruları, otomotiv boruları, konstrüksiyon boruları üretilmektedir. 1993 yurt dışına yaptığı ihracatlarla takdir topladı. 1947’de Türkiye’nin dünyaya yılında ISO 9001 Kalite Güvence Belgesini sektöründe ilk alan kuruluştur. açılan ilk markası olmuştu. Talepleri karşılamada yetersiz kalındığından, Rıfat Minare Çiftliğinde 1960 yılında daha büyük kapasitede olan daha 15.d.6.Yazaki Otomotiv Yan Sanayi modern bir fabrika inşa edilerek faaliyetler burada günümüze kadar sür- 38 ülkede yaklaşık 175 fabrika ile dünya çapında bir şirkettir. Araçların dürülmüştür. Rıfat Minare enginar konserveleri Amerika’da çok tutulmuş, kablo donanımını yapan Yazaki’nin Türkiye organizasyonu Kuzuluk, Türk ihracatçılarına örnek olmuş ve ülkeye döviz kazandırmıştır. Rıfat Mi- Gemlik ve Mudanya olmak üzere 3 fabrikadan oluşmaktadır. Gemlik Fab- nare, ilk mantar konservesi de gerçekleştirilmiştir.’ rikası 2004 yılında faaliyet göstermeye başlamıştır. Tüm çalışan sayısı 1390 1972 yılında yaşamını yitiren Rıfat Minare, firmasını oğulları Adem Nev- kişi olup, yıllık işlem hacmi ortalama 200 milyon Euro’dur. Bu fabrikalar- zat Minare ve Ayhan Nurettin Minare’ye bırakmış olduğundan, firma bir da toplam 2.337 kişi çalışmaktadır. süre “Rıfat Minare ve Oğulları Adem ve Ayhan Minare Kolektif Şirke- ti” adı altında faaliyetini sürdürdü. Ancak daha sonra yine “Rıfat Mina- 15.d.7.Rıfat Minare Konserve re Konserve Fabrikası” adını aldı. Merhum Rıfat Minare’nin açtığı yolda 1923 yılından sonra ailesiyle birlikte mübadil olarak gelmiş olan Rıfat Mi- oğlu, torunları azim ve gayretle yürümektedirler. nare, iş hayatına Gemlik’te başladı. 1927 yılında da tuhafiyecilikten turşu ve konserveciliğe geçiş yaptı. “Minare-zâdeler” adı altında kurulan firma; zeytin ve turşu çeşitleri imalatı yapmaya başladı. Kardeşlerinin ayrılmala- rıyla Rıfat Minare’ye kalan firmanın adı Rıfat Minare Konserve Fabrikası olarak değişmiş, Gemlik Balık- pazarı Mahallesinde de bir fabrika kurulmuştu. ‘Rıfat Minare 1930’lu yıl- larda, İstanbul’da en iyi turşu yapımcısı Aymani Bey’den de yardım alarak işini geliştirdi. Yenilikçi ve girişimci bir karaktere sahip olan Rıfat Minare, mesleğinde daima ileriye

Asri Gemlik 187

Asri Gemlik 189 15.e.Bursa Serbest Bölgesi yapılmıştı. Bu tesisleriyle Gemlik limanı, Bursa ve yakın çevre sanayi ku- emlik’te Gemport ve Borusan Limanları bitişiğinde kurulmuş olan ruluşlarının ihracat ve ithalat merkezi özelliğini sağlamıştır. GBursa Serbest Bölgesi, 11 Mayıs 2001 tarihinde resmi açılışı yapılarak 1994 yılı verilerine göre toplam 168 motorlu balıkçı teknesi bulunmaktay- hizmete girmiştir. Bursa Serbest Bölgesi Türkiye’nin 18. Serbest Bölgesidir. dı. Belirlemelere göre su ürünleriyle geçimini sağlayan aile sayısı 642 olup, Gümrükler Genel Müdürlüğü’nün 26.03.2001 tarih ve 7693 sayılı yazı bunun 516’sı Gemlik, 70’i Karacabey ve 56’sı da Mudanya ilçe sınırlan ile Bursa Serbest Bölgesi’nde bir Serbest Bölge Gümrük Müdürlüğü’nün içinde oturmaktaydı. kurulması mümkün görülmediğinden, gümrük işlemlerinin Devlet Ba- kanlığı olurları ile Bursa Gümrük Müdürlüğü’nce uygun bulundu. Bursa 15.g.Gemlik Gümrüğü Gümrük Müdürlüğü’nün Serbest Bölgeye uzaklığı dolayısıyla, Gümrük 1930 yılında 2. sınıf Gümrük İdare Memurluğu olarak faaliyete başlamış, işlemlerinin Gemlik Gümrük Müdürlüğü’nden yapılması uygun görül- 1949 yılında Mudanya Gümrük Müdürlüğüne bağlı Gümrük Başmemur- müştür. 825.185 m2’lik bir alan üzerinde kurulmuştur. BUSEB A.Ş. tara- luğu olarak hizmet vermiş, 1980 yılından itibaren de 1. sınıf Gümrük fından alt ve üst yapı yatırımı yapılmıştır. Bölge 150 yerli, 12 yabancı ve 15 Müdürlüğü’ne yükselmiştir. 1987 yılında başmüdürlük faaliyete geçme- yerli-yabancı ortaklı firma olmak üzere toplam 177 adet firma tarafından siyle de, İzmit Gümrükleri Başmüdürlüğü bağlı iken Bursa Gümrükleri kullanılmaktadır. Bursa Serbest Bölgenin ticaret hacmi Türkiye’den bölge- Başmüdürlüğüne bağlanmıştır. ye 204 milyon dolar, bölgeden Türkiye’ye 135 milyon dolar, yurtdışından Gemlik’ten son yıllarda ithal edilen ürünler şunlardı: Demir çelik ürünü, bölgeye 337 milyon dolar, bölgeden yurtdışına 603 milyon dolar olmak plastik ve kauçuk hammaddesi, kimyevi madde, otomobil aksamı, iplik, üzere toplam 1 milyar 279 milyon dolardır. Bölgedeki toplam istihdam rulo saç, hurda demir, kâğıt hamuru, viskoz elyaf, tomruk, ateşe dayanıklı 6.341 kişidir. 2003 yılı toplam ticaret hacmi 1.100.000.000 ABD doları harç, kömür... iken 2004 yılı Aralık sonu itibari ile toplam ticaret hacmi 2.223.382.000 ABD doları olmuştu. İhraç edilen ürünler ise şunlardı: Binek oto, makine ve aksamı, demir çelik ürünü, hayvansal ürünler, iplik, muhtelif boru, çelik çubuk, çelik kütük, 15.f.Gemlik Limanı ve Gümrüğü seramik, fındık, muhtelif gıda ve konserve... evlet asırlardan beri, Bursa’nın dışarıya bağlantısını sağlayan Armut- Dlu, Büyükkumla, Küçükkumla, Mudanya, Gemlik ve Kurşunlu is- 15.g.1.Gemlik Gümrük Muhafaza Müdürlüğü: Gümrük koruma hizmet- kelelerinden önemli miktarda gelir elde etmekteydi. Bu iskeleler tarihin lerinin yerine getirilebilmesi için T.C. Başbakanlık Gümrük Müsteşarlı- her devrinde işlek idi. 968/1560 tarihli bir belgede, Gemlik ve Kumla is- ğı bünyesinde, Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğüne bağlı Gemlik kelelerinde yoğun bir iş potansiyeli olduğunu göstermektedir. Gemlik’te Gümrük Muhafaza Müdürlüğü olarak 3.6.1987 tarihli Maliye ve Güm- eski bir tersane olması da, iskelesinin önemini arttırmıştı. Tersane ve li- rük Bakanlığı onayı ile müdürlük olarak ihdas edilmiştir. Gemlik Limanı, manını korunması için Gemlik Körfezi’nde her zaman bir karakol vapuru 21.12.1998 tarih ve 6269 sayılı liman talimatı ile yönetilmektedir. bulunurdu. 1576’dan itibaren, Gemlik, Kurşunlu ve Mudanya iskelesinde 2006 yılı itibariyle Liman sınırlarda 925 adet Türk bayraklı ve 1756 adet alınan gümrük gelirlerinden oluşmuş mukataanın üç yıllık geliri yaklaşık de yabancı bayraklı olmak üzere toplam 2.681 adet gemi yükleme ve tah- 420.000 akçe civarında gerçekleşmesi, bu iskelelerin faal olduğunu açıkça liye yapmıştır. 2007 yılı Mart ayı itibariyle ise 294 adedi Türk bayraklı, kanıtlamaktadır. (BKS, A 105: 184a) 1840 yılında ipek kaçakçılığını ön- 422 yabancı bayraklı olmak üzere toplam 71,6 adet gemi ticari faaliyette lemek üzere Gemlik körfezinde tarassut gemileri dolaşmaktaydı. Bunların bulunmuştur. ihtiyaçlarını ise bu tarihte Hamdullah adlı kişi sağlıyordu. Cumhuriyet döneminde Gemlik’teki iskele sayısı artmış ve dolayısıyla iş 15.g.2.Gemport (Gemlik Liman ve Depolama İşletmeleri AŞ): Gemlik Kör- potansiyeli de yoğunlaşmıştı. Eski Tersane, Sunğipek Fabrikasının kapı- fezi kıyısında 140.000 metrekarelik alan üzerinde modern liman standart- sının bulunduğu alanda idi. Bugünkü kum iskelesinin bulunduğu yerde larına uygun olarak kurulan Türkiye’nin ilk özel liman tesisleri işletmesi- de tarihi eski iskele bulunmaktaydı. Daha sonra Belediye İskelesi yapıldı. dir. Sermayesinin yüzde 87’si BÎSAŞ Şirketler Grubu’na, yüzde 13’ü de Gemlik limanında, orta büyüklükte gemilerin yanaşabildiği 164 metre bo- Gemlik Belediyesi’ne aittir. Yapım çalışmalarına 1987’de başlanan liman, yundaki eski iskeleye ek olarak, güney kesimde Gemport liman tesisleri 1992’de işletmeye açıldı. Üç rıhtımının aylık gemi yükleme-boşaltma ka-

190 Asri Gemlik pasitesi 45’tir. 3.500 TEU’luk bir stoklama hacmi bulunan konteynır ter- madeni yağ ve akaryakıt tahliyesi yapılmakta olup, 2008 yılında toplam minali vardır. Kuzeybatı Anadolu’da Bursa, Bilecik, Eskişehir, Afyon ve 73 gemi, 2009 yılında toplam 81 gemi hareketi olmuştur. Kütahya ile bir bakıma Ankara’nın da deniz yolu ile ihracat ithalat bağlan- tılarını sağlamakta ana merkez konumundadır. Bünyesinde Gemtrans AŞ 15.g.6.Gemlik Belediye İskelesi: İskele uzunluğu 125 m. olup, aynı anda 2 ve Gemnak Ltd. adlı iki yan hizmet şirketi oluşturulmuştur. gemi yanaşma kapasitesindedir. 2008 yılında toplam 42 adet gemi hareketi İskele boyu 850 m. olup, aynı anda 8 gemi yanaşabilme kapasitesindedir. olmuştur. Gemport rıhtımlarına 1998 yılında 795 gemi yanaşmış; 1.054.000 ton boşaltma, 618.813 ton yükleme yapılmıştır. Yükleme ve boşaltmanın ih- 15.g.7.Roda Limanı: İskele uzunluğu 649 m. olup, aynı anda 6 gemi ya- racat olarak tutarı 480.000 dolar, ithalat olarak tutarı da 1.000.450.000 naşma kapasitesindedir. 2008 yılında toplam 448 gemi hareketi olmuştu. dolardır. 2008 yılında 751 gemi hareketi olmuştur. 2009 yılında 534 gemi 2008 yılında Gemlik Limanı sınırlarında mevcut liman, rıhtım ve iskelele- hareketi olmuştur. re yerli ve yabancı bayraklı 3.154 adet gemi hareketi olmuştur.

15.g.3.Borusan İskelesi: 2 adet iskelesi ile birlikte gemi kabul kapasitesi or- 15.g.8.Roda Lojistik: İskele uzunluğu 649 m. olup, aynı anda 6 gemi ya- talama 1000 civarındadır. İskelelerin toplam uzunlukları 680 m. ve derin- naşma kapasitesindedir. 2009 yılında toplam 625 gemi hareketi olmuştur. liği 11 m. olup, aynı anda 7 gemi yanaşma kapasitesindedir. 2008 yılında 1222 adet gemi hareketi olmuştur. 2009 yılında 1225 adet gemi hareketi olmuştur.

15.g.4.Gemlik Gübre Rıhtı- mı: Rıhtım boyu 300 m. olup, aynı anda 3 gemi yanaşabilecek kapasitededir. 2008 yılın- da 379 adet gemi, 2009 yı- lında 333 adet gemi hareketi olmuştu.

15.g.5.BP İs- kelesi: İskele boyu 65 m. olup, aynı anda sadece 1 gemi yanaşma kapasitesinde- dir. İskeleden 1936-Celal Çorum çarşıda

Asri Gemlik 191 Gemlik Adapazarı Bankası

16. Gemlik Ticaret ve Sanayi Odası Bu ekonomik potansiyel sonucu 1894 yılında, Gemlik’te ticaret odası ku- emlik’teki esnaf ve tüccar, Osmanlı döneminde de örgütlü idi. rulmuştu. Bu tarihte Kütahya’da bile ticaret odası yoktu. 30 Kasım 1897 Her esnaf grubu kendi yöneticilerini seçer, bunu yönetim onay- tarihli BTSO’nun oturumda, Gemlik Ticaret Odası adına gönderilmek lardı. Örneğin 1144/1733 tarihli bir arşiv belgesine göre, Gem- üzere gerekli resmi mührün, Bursa’da Kakmacı Mehmet Şerif Efendi tara- Glik Bakkallar Pazarbaşısı Manol adlı bir kişi idi. Yeni seçilen esnaf reisine, fından yaptırılmasına karar verilmişti. her padişah tarafından onaylanan bir berat verirdi. Yakın zamana kadar Uzun yıllar yeterli etkinlik gösteremeyen Gemlik Ticaret ve Sanayi Oda- ilçe merkezinde oturan nüfusun yüzde 80’i tuzlu zeytin, yağ, sabun tica- sı, 1950’den ve özellikle 1960’tan sonra hızlanan sanayileşme ile canlılık reti başta olmak üzere ticaretle uğraşırdı. Bu nedenle Gemlik’te güçlü bir kazandı. 1964’te Gemlik Ticaret ve Sanayi Odası ile Gemlik Belediyesi, Ticaret Odası vardı. Nitekim sanayileşme döneminde Gemlik, çok erken körfez kıyısında Tibel Oteli yaptırarak ilk turistik atılımı birlikte başlattı. dönemde bir endüstri şehri olmuştu. Bunun en önemli nedeni işlek bir Uzun süre İznik ve Orhangazi de Gemlik Sanayi ve Ticaret Odası’na bağlı limanı olmasıydı. Ayrıca nüfusunun büyük bölümünün Gayrimüslim ol- idi. 1967 yılında Bursa’da Gemlik, Yenişehir, İnegöl ilçelerinde ticaret ve ması nedeniyle Avrupalı tüccarları kendine çekmişti. sanayi odaları vardı. Gemlik’te Belediye ve Ticaret Odası tarafından yaptı- rılan modern, Gemlik Tibel Oteli, Ticaret odalarının ilginç faaliyetlerin- den biri olarak dikkat çekmektedir.

192 Asri Gemlik Gemlik Ticaret Odası

Gemlik Ticaret ve Sanayi Odası Mührü

Asri Gemlik 193 17.Madenler yarısı da Ebuishak Kazurini Vakfı’na aitti. 1334/1916 yılına kadar da emlik ürünleri içinde zeytinden sonra kasaba için ikinci bir gelir Gemlik’teki Tuzla kullanıldığı anlaşılmaktadır. 1620 yılında Bursa’da tu- kaynağı da madenlerdi. Gemlik’in iki önemli madeni vardı. Biri zun vukiyyesi ikişer akçeye iken 1620 yılında çok yağmur yağdığından tuz, diğeri ise kireçtaşı idi. Ayrıca Gemlik ve Orhangazi arasındaki tuzlalar bozulmuştu. Bu nedenle tuz üretimimin az olması nedeniyle vu- Gdağlardan ise Roma-Bizans döneminde mermer kesildiği anlaşılmaktadır. kiyyesinin üç akçeye satılmasına izin verilmişti. (BKS. 232/197; Kütük, Adliye köyü yakınındaki dağlardan çıkarılan alçı taşı, Gemlik için önemli IV/278) 1811 yılındaki bir belgede ise Gençali köyünde, Çetikçioğlu bir kaynağı idi. 1938-1946 yıllarında alçıtaşı üretimi, 330-2.000 ton ara- Tuzlası Kiremitçi Sinan Vakfına aitti. Bu tuzla Kazanasmaz gulamı Hacı sında üretim gerçekleşti. 1240/1824 tarihli bir arşiv belgesinde, Umurbey Ali’ye satılmış ise de çocuksuz olduğundan yeninden vakfa iade edilmiş- ve Katırlı köylerinden alçıtaşı çıkarıldığı belirtilmektedir. 1265/1849 yı- ti. (BAVD. 10983). 1890 yılında Gemlik eşrafından ve 1. sınıf tüccar- lındaki bir belgede ise, Umurbeyli iki kişinin köyleri civarındaki Katırlı dan Nuri Bey, Ortaköy ile Yeniköy arasında, kurşun ve kömür madenleri arazisinden çıkardıkları alçının çekisini devlete 9, esnafa 12 kuruşa sattığı, ruhsatı almıştı. İstanbullu Bediros Madiriko, Bursa’dan Artin Bahadıryan, esnafın da halka 15,5 kuruşa sattığı anlaşılmaktadır. Davit Papasoğlu, Karayorgioğlu adlı kişiler ise Küçükkumla köyü ile Gem- lik arasında manganez madeni çıkarmak için ruhsat almıştı. Adliye köyü civarında maden kömürü işletilmektey-işletilmektey di. Yine eski belgelere göre Gemlik’te karbonit madeni vardı. Önceleri Katırlı eteklerinde ve Kavakdibi köyü civarında maden kömürü ocakları vardı. Bölgenin önemli bir iş alanı da kömür-kömür cülüktü. İstanbul’daki haddadhanenin kömürlerini önemli bölümü Gemlik’ten gitmekteydi. 1938-1946 yıllarında odunkömürü üretimi, 3-15 ton arasında üretim gerçekleşti. 1941 yılından sonra odun kömürü ve odun üretimi azalmış, bugün tümüyle bitmiştir. Sarayın mut-mut fağında yakılan odunlar da Gemlik’ten gitmekteydi. Nitekim 1603’de Mudan-Mudan ya, Gemlik ve Kite kazalarıyla birlikte Bursa’dan 1.000 çeki çam odunu isten-isten Gemlik’te hem tarihi süreç içinde, hem bugün için kullanılan en yaygın miş ve bütün masrafları içinde olmak üzere, 12.000 akçe tutan bu odunla- maden mermer ve taş ocaklarıdır. Ayrıca alçı, bakır, demir, krom madenle- rın kısa zamanda İstanbul’a gönderilmesi emredilmişti. ri ve granit ihraç eden taş ocakları bulunmaktaydı. Karışık olarak kalkerin Katırlı ile Samanlı Dağları’ndan ayrılan bazı tepelerde, yer altı mağaraları tebeşir, kireçtaşı, litografya kalkeri, alçı taşı ve mermer gibi çeşitleri yay- vardır ki bunlarda kalker tabakalarının varlığını göstermektedir. Mağara- gındır. Önceleri Gemlik ocaklarından çıkarılan damarlı süs mermerleri, lardaki sarkıt ve dikitlerin oluşumu, toprak altına sızan suların kalsiyumlu Bizans ve Osmanlı mimarı tarzının en güzel süs malzemesi olarak kullanı- tabakalardan geçtiğini ifade eder. lırdı. 1960’lı yıllara kadar Gemlik, mermerden çok alçıtaşı ihraç etmektey- Samanlı yamaçlarında, Şahinyurdu köyü ile Cihatlı köyü arazisinde, krom di. Bu ocaklardan büyük bir gelir sağlamaktaydı. madeni vardı. Ayrıca Karacaali köyü yakınlarında demir madeni damarları Gemlik Tuzlası, 1400’lü yıllardan beri faaliyette olduğu anlaşılmaktadır. görülmüştü. Maden Tetkik ye Arama Enstitüsü tarafından bu madenlerin Nitekim bu tuzla, Yıldırım Beyazıt vakfına aitti. Gelirinin yarısı Yıldırım, yerleri tespit edilmişti.

194 Asri Gemlik 18. Tarım İstanbul ve Saray’ın ihtiyaçlarının karşı- lanmasında, Bursa ve çevresinin önemli görevleri vardı. Yalova ve Gemlik arasında kalan bölgede ormanın bir bölümü Saray kayıklarını üretmekteydi. Nitekim belli bir büyüklükteki ağaçlardan yapılabilen küreklerinin üretiminde kullanılmak için ayrılmıştı. Armutlu, Fıstıklı, Kabaklı, Narlı, Karacaali ve Büyükkumla, Arnavut köyleri de avarızları mukabilinde Saray kayıkları için 3.000 kürek verirlerdi. Büyükkumla, Armutlu, Kapaklı, Narlı, Fıstıklı, Karacaali, Arnavut köyleri avarız vergilerine karşılık Padişah’ın kendisine ait sandalları ile saray sandalları için, her yıl 3.000 kürek gönde- rilmekteydi (BASAD. 5685). 1703 yılında kürek kesen köylerin beyleri vardı ki, ilk orman bekçileri sayılabilir. 20.1.1791’de gönderilen 3.000 kürek, Tophane’deki kü- rekçi esnafına verilip yirmide biri iyi olup diğerleri işe yaramaz olduğundan yeniden gönderilmesi emredilmişti. Bursa’daki üre- tim fazlası tahıllar da, Gemlik’ten İstanbul’a nakledilmekteydi. Gemlik’te üretilen ürün- lerin vergileri ayni olarak toplanıp Yıldırım vakfı gelirleri için harcanmaktaydı. Gemlik kasabası ve civarı, vaktiyle Yıldırım Camii ve Medresesi vakıfları idi. Gemlik’teki reaya avarız ve bedel nüzulleri karşılığında saraya nar gönderirdi. Nitekim 16. yüzyılda Saray vakıflarına ait Gemlik’te nar bahçeleri vardı. (BOA. TS.MA.d Gömlek No:6960) Daha sonraki asırlarda bu gelirler mültezimlere mukataa denilen yöntemlerle kiralanmaya başlandı. 16. yüzyılda Mudanya, Gemlik ve Kite çevresi beytülmal mukataaları 80- 800 bin akçe arasında değişiyordu. (BKS, B-125/339 s. 6-7; B-148/363 10/b)

Rıfat Minare Çiftliği Asri Gemlik 195 Rıfat Minare Çiftliği Rıfat Minare Gemlik ve çevresinde enfiye üretimi için ürün elde edilmekteydi. Nitekim istenmişti. 1923 tarihinde Gemlik ve Orhangazi halkına zirai yardım ya-ya 1788 yılında; “Mirîden Bursa’da sarf olunmak üzere 650 kıyye enfiyenin pılması kararlaştırıldı. (BOA, 30..10.0.0, Dosya: 8110, Yer: 80.529..10) 200 kıyyesi Bursa ve civarında, 450 kıyyesi nefs-i Bursa’da sarf edilmesi ve Sattığı ürünler ise zeytin, zeytinyağı, sabun ve balık ile taze meyvedir. beher kıyyenin üçer kuruştan bahasının tahsili” konusunda emirler bulun- Gemlik, özellikle zeytin tarımına elverişli iklim ve arazi koşullarına sahip maktadır. 1804 yılında ise “İrad-ı cedid hazinesi tarafından zapt ve idare yamaçlarında üretilen sofralık zeytin, dünya çapında üne sahiptir. Bunun olmak üzere Seyyid Mehmet Efendi’ye verilmiş, nefs-i Bursa ve Mudanya dışında sebze, özellikle Engürücük dolaylarında enginar ve meyve üretimi ve Gemlik kazalarında serbest olarak enfiye satmak için tayin edilen Meh- ve balıkçılık gelişmişti. Özellikle Gemlik’te yetişen enginar türlerinin Os- met Efendi’nin adamlarına ait olduğu” belirtilmektedir. Gemlik’te beylik manlı döneminde toplanıp Saraya gönderilmekteydi. 1190/1776 tarihli enfiyesinden başka, başkaları tarafından enfiye üretip satması da yasaklan- bir arşiv belgesinden; Gemlik, Kurşunlu ve diğer Marmara sahilindeki is- mıştı. kelelerden İstanbul’a taze meyve getirildiği anlaşılmaktadır. Gemlik dışarıdan en çok tahıl alırdı. Çünkü arazisi tahıl üretime uygun 1924 yılında Gemlik ve civarındaki bataklıkların kurulması çalışmaları değildi. Nitekim 1234/1818 tarihli bir arşiv belgesinde, Gemlik kazasının yapılmaya başlandı. Böylece hem bataklık olarak kullanılan alanlar tarım dağlık, taşlık olduğu için çoğunlukla arazisi bağ ve bahçelik olduğundan, alanı olarak kazandırılırken, diğer yandan bataklıkların yarattığı sıtma halkının dışarıdan satın aldığı tahıl ürünleri için, “rayiç zahiresinin” affı hastalığı ile de mücadele edilmişti. 1924 tarihli bir başka belgede, İznik

196 Asri Gemlik Gölü’nden elektrik üretimi, fabrikalar tesisi ve Gemlik’in elektrikle ay- “1934 yılında 126.890 kg ayva, 28.650 kg şeftali üretilmişken, sırasına dınlatılması ile civarındaki bataklıkların kurutulmasına dair şartname yer göre armut, ceviz, kiraz ve erik üretimi yoğunlukla yapılmaktaydı. 1940’lı almaktadır. (BOA, 230..0.0.0, 15.59..4, Dosya: 16G4,) 1928 tarihli bir yıllarda Küçükkumla köyü ile Yalı boyu köylerinde elma ekimi yaygınlaşsa başka belgede de, İznik Gölü’nün Gemlik Körfezi’ne akıtılarak bataklıkla- da zeytinin geliri nedeniyle fazla yayılmadı. Cumhuriyetin ilk yıllarında rın kurutulması ve gölden elde edilecek elektriğin imtiyazına dair yazışma Gemlik’te en çok üretilen meyve şeftali idi. Her yıl İstanbul ve Bursa pa- ile mukavele, şartnameler yer almaktadır. zarlara gönderilen Gemlik şeftalileri, ilçe için önemli bir gelir kaynağı idi. Sebzecilik önceleri oldukça yaygındı. Gemlik’te 1946 yılında 660 dekar 18.a.Gemlik’te Arazinin Dağılımı alanda sebze ekilmekteydi. Nisanda bakla ile başlayan sebze hasadı, sıra 1927 yılında Bursa’da ziraat alan- ile enginar, kabak, fasulye, domates, ları şöyleydi: Bursa merkez- patlıcan, biber, bezelye ve bamya gibi de 3.120.000, M.Kemalpaşa’da çeşitler yaz boyunca yetiştirilmek 1.970.000, Orhaneli’nde 4.330.000, üzere İstanbul’a gönderilirdi. Elde Orhangazi’de 797.000, Gemlik’te edilen sebzelerin çoğu dış pazar olan 535.000, Mudanya’da 232.000, İstanbul’a gönderilirdi. Sebzenin bir Karacabey’de 2.462.000 dönüm idi. kısmı da bugün de halen kurulan Ancak bunların tümü de her yıl eki- Salı pazarında satılırdı. Meyveliklerle lebilecek nitelikte araziler değildi. sebze, bahçelerinin arasında kavun, (Cenubu Marmara, s.204) İlçede ko- karpuz ve salatalık gibi yaz yemişleri zacılık ve meyvecilik gelişmişti. Özel- de ekilmekteydi. 1938-1946 yıllarınyılların- likle kirazları ünlü imiş. Meyvecili- da sebze üretimi 100-200 ton, meyve ğin Gemlik’te eskiden beri yapıldığı üretimi 70-150 ton arasında gerçekgerçek- belgelerden anlaşılmaktadır Nitekim leşmişti. Gemlik ürünlerinin hemen 1625 yılında, has bahçeler mühim- hepsi motor ve gemilerle İstanbul’a matı için her yıl Bursa ve Gemlik’ten taşınırdı.” 3.000 adet meyve fidanı gönderil- “500 metre yüksekliğe kadar makiler mesi, eskidenberi âdet olduğundan, bulunmaktadır. Orman alanlarında değer bahası ile satın alınıp gönde- ise yeşil meşe, koca yemiş ve servi rilmesi emredilmişti (BS. 239/203). ağaçlarıdır. Katırlı ile Samanlı dağdağ- Görüldüğü 17. yüzyılda Gemlik’te larının kuzey yamaçlarında görülen sadece meyve üreticisi değil, meyve ormanlarda ise daha çok Karadeniz konusunda uzmanlaşarak fidan üreti- ikliminin etkisi güne çarpar. Buradaki cisi olunduğu görülmektedir. ağaçlar meşe, çam, gürgen, karaağaç, Gemlik’te; 1934 yılında 1.620.000 kg dişbudak, kestane, ıhlamur, çınar mısır, 706.000 kg buğday, 520.000 ve ceviz gibi iri cüsseli ağaçlardır. kg arpa, 295.000 kg yulaf üretimi yapılmıştı. 1946 yılında 35.000 de- 1946 yılında Gemlik ormanlarının işgal ettiği sahalar 376.400 dekardı. kar tahıl, 41.190 dekar zeytinlik, 376.400 dekar orman, 2.586 dekar dut, Gemlik’te, çoğunluğu gürgen ve meşe olmak üzere 138.000 metreküp ke- 2.400 dekar bağ, 660 dekar sebze, 4.000 dekar mera, 500 dekar çayır var- reste üretilmekteydi.” (Orkun 1947:) Gemlik’te bulunan mevcut koope- dı. İşlenmeyen tahmini arazi ise 30.000 dekardı. 1946 yılında Gemlik’te ratif sayısı 18’tir. Ayrıca 3 adet Tarım Kredi Kooperatifi vardır. Tarımsal 35.000 dekarı alanda tahıl ekilmekteydi. Bu da bütün ilçe topraklarının denetleme için 821 çiftçinin ÇKS, 521 çiftçinin MGD kaydı yapılmıştır. yüzde 7’sini oluşturmaktaydı. Gemlik’te 1946 yılında 4 bin ton otlak, 500 dekar çayır vardı.

Asri Gemlik 197

Refet Ökter’in anılarında buğday dövülmesi del traktör ve tarım aletleri sergilenmektedir. “Tarlalarımızdan gelen ürün, örneğin buğ- 1316/1898 tarihli bir arşiv belgesine göre; Şura-yı Devlet Mülkiye Dai- day önce deniz suyuyla temiz teknelerde resi üyesi merhum Akif Paşazade Reşit Beyefendi’nin mutasarrıf olduğu yıkanırdı. Evlerimizde su yoktu, sokak çeş- bu Tuzla Çiftliği’nin birikmiş vergileri bulunduğu anlaşılmaktadır. Daha melerinden taşınan tatlı suyla buğday yeni- sonra olasılıkla Reşit Bey’den çiftlik Ekim ve Kumla ailesinin dedeleri olan den yıkanır ve denize açılan kapılarımızın Seyfullah Efendi tarafından satın alındı. Şükrü Ekim’in çocukları olan önünde, kumsala yayılan hasırların üstüne Daniş ve Raife Kumla’nın çocukları Şükrü, Teoman, Tülin, Nuri ve Şule konan çarşaflara yayılarak kurutulurdu. Biz yönetiminde işletilen 15 bin dönümlük geniş bir araziden, bugün ancak çocuklar buğdaya kuşlar konmasın, yemesin 2 bin dönüm arazi kalmıştır. Arnavut Şükrü’nün babası Seyfullah Saray ve kirlenmesin diye buğdayın başında bek- muhafızı olup onbinlerce dönümden oluşan Yunanistan’da Niş Çiftliği letilirdik. Eğer buğday akşama kadar kuru- ile Arnavutluk’ta da büyük çiftlikleri yerine bu çiftliği satın almış. Çiftlik, mazsa toplanır ve ertesi gün tekrar aynı işle- bir Fransız kadından satın alınmış. 1945 yılında bir uçak çiftliğe düşmüş. me tabi tutulurdu. Nihayet kuruyan buğday Pilotu kurtaran Ekim ailesi, ona birkaç gün bakmış. Sonra bu pilot, dön- tepsilerle evlere taşınır, hamur tahtalarına ve düğünde burada bir havaalanı açılması için öneride bulunmuş. Bunun masalara yayılırdı. Sonra ayıklanır, ayıkla- üzerine 1948 yılında çiftlik arazisi içindeki 6 bin dönüm arazi istimlâk ma işinde de imece tarzında bütün komşu edilmişti. ve akraba hanımları çalışırdı. Bundan son- ra buğdayın değirmenlere götürülmesi, un 1966 yılında, Türk Silâhlı Kuvvetleri’nin gereksinme duyduğu binek, ko- haline getirilip her gün ekmek yoğurma işi şum ve başka nitelikli çeşitli hayvanların yetiştirilmesi amacıyla Tuzla Çift- vardı... Evlerde fırın olmadığı için sokak liği arazisinin bir kısmı istimlâk edilerek Askeri Hara kuruldu. Bu kurum, aralarındaki mahalle fırınlarında pişiriliyor- daha sonra veteriner hekim yedek subay okulu ve eğitim merkezi niteliğini du. Ekmek ve börek tepsilerini de başımızın kazandı; adı Askeri Veteriner Okulu ve Eğitim Merkezi olarak değiştirildi. üstünde götürmemiz gerekiyordu.” Burada özellikle cins atlar ve köpekler yetiştirilmektedir.

18.c.Tuzla çiftliği 1960’lı yıllara kadar Gemlik arazisinde eki- len tahıl çeşitlerinin başında buğday gelirdi. Arpa, çavdar, mısır, yulaf darı ve diğer tahıl nevileri de bolca ekilmekteydi. Tahıl ekimi- ne en uygun alan Tuzla Çiftliği idi. 15.000 dönüm büyüklüğünde olan bu çiftlik, Mar- mara mıntıkasında emsaline az rastlanır derecede verimli tarlalara sahipti. Her türlü bitkilerin yetişmesine elverişli olduğu gibi binlerce hayvanın beslenmesine de müsait güzel otlakları vardı. Tuzla Çiftliği’nin sahi- bi olan Daniş Ekin, 1940’lı yıllarda çiftliği örnek çiftlik haline getirdi. Modern tarım ve hayvancılık yaparak, çevre köylere ve köy- lülere örnek olmuştu. Bugün büyük ölçüde bölünmüş olan çiftlik arazisinde, 1952 mo- Rıfat Minare Çiftliği

Asri Gemlik 199 18.d. Uygarlığın Simgesi Kutsal Zeytin ugün ülkemizde “Gemlik zeytini” olarak anılan sofralık zeytin sadece BOrhangazi, Gemlik, Mudanya ve İznik ilçelerinde yetişmektedir. Bur- sa ve civarı, binlerce yıldır insanlığın bu kutsal ürünü sayesinde zengin ve refah içinde yaşamıştı. İnsanoğlunun ilk olarak kullandığı ürünlerden biri zeytin idi. Kuran dahil tüm kutsal kitaplarda söz edilen bu kutsal meyve, aslında uygarlığın sim- gesiydi. Viktor Henri’nin dediği gibi: Hiçbir şey, zeytinliklerin görüntüsü kadar, “kültür, huzur dolu düzen” uyandırmaz içimizde. Zeytin bahçele- riyle oluşan bu doğa manzarası, kültür manzarasına dönüşür. Şarap ve zey- tinyağı barbarlığı alt ediyor, “haşin tarımcıyı, ılımlı ve neşeli” kılarak, onu daha yüksek bir kültür oluşturma yeteneğiyle donatıyor. Osmanlı döneminde ordunun ihtiyacı olan zeytin ve zeytinyağları da Gemlik’ten gitmekteydi. Nitekim 17. yüzyıldaki bir belge, deniz askerine gerekli olan 100 bin kıyye zeytin, en alasından olmak üzere Mudanya ve Gemlik’ten alındığına ilişkindi... Orhangazi, Gemlik, Mudanya’ya gelen tüm gezginlerin hep aynı manzara ile karşılaşmışlardı. Gümüş renkli zeytin ormanı... 1839 yılında Bursa’ya gelen Von Moltke, Gemlik’ten geçerken “Bu vadi tümüyle zeytin ağaçla- rıyla bezenmiş. ve çiçekli çalılıklar bülbüller ile doluydu. Gün batarken büyük geniş bir göle vardık.” 1857 yılında gelen Perrot da aynı yoldan geçerken, “Göl boyunca yürümeye devam ederken, oldukça iyi işlenmiş ve zeytin bağlarıyla dikilmiş bir ülkeden geçiyoruz” demektedir. Ida Preiffer 1842 yılında geldiği Bursa’da ilk dikkatini çeken yine zeytin ağaçları olmuştu. “Yolda giderken zeytin ve dut ağaçları başka bir şey gö- Zeytin Budama Zeytin

200 Asri Gemlik zükmüyor. Ancak, buradaki zeytin ağaçları Sicilya’da görüldüğü gibi çirkin üretimi yapılıyordu. gözükmüyor”. Elde edilen üstün kaliteli Gemlik zeytinleri bütün dünya pazarlarına bübü-- Bugün Bursa civarında bulunan zeytin ağaçlarının çoğu, 80 yıl önce bu yük rağbet görmektedir. Uzun yıllar Romanya, Bulgaristan, Almanya ve topraklardan ayrılmak zorunda olan Rum ve Ermeniler tarafından ekilmiş- İngiltere’ye zeytin ve zeytinyağı ihraç yapıldı. “İlçe merkezine ait olan zeyzey-- ti. Bu yaşlı zeytin ağaçlarının kıvrımları, yüzlerce yıllık bir mazinin izlerini tinlikler halk dilinde şu bölgelere göre adlanmışlardı. Derinceler, Tersane taşıyor. 1920 yılında 17.600.000 kıyye zeytin üretimi yapılırken, Rumla- mevkii, Harmankaya, Liverya, Çakaldere, Mezarlıkaltı, Çukurbahçe, Ke- rın Bursa’yı terk etmeleri üzerine 1922 yılında 6.091.452, 1926 yılında merdere. Mersinli boğazı, Mermerağıl, Yanık Manastır, Taytüğdü, Hasa- ise 4.484.250 kıyyeye düşmüştü. 1926 yılında Bursa’da 82.250 dönüm nağa köyü, Yazırova, Çifteçeşme, Küçükçiftlik, Kuruçeşme ve Kurşunlu zeytinlik olup, 7.556 ton zeytin üretilmişti. Rumların yerine gelen müba- köyü semti. Köylerin zeytinciliğe en çok uygun olan arazileri, kıyıya yakın dele göçmenlerine, 65.968 adet zeytin ağacı verilmişti. Zeytini tanımayan bulunan yerleridir. Özellikle Samanlı Dağları’nın körfeze bakan yamaçları göçmenlerin, zeytin bölgesine yerleştirilmesi nedeniyle zeytin üretimi ön- 500 metre yüksekliğe kadar zeytin ağaçlar ile örtülüdür. Gemlik yakının- celeri çok gerilemişti. Bu köylerde bazı köylüler zeytin ağaçlarını sökmüş, dan Armutlu bucağına kadar uzanan yalıboyu, köylerinin tümü, neredeyse sobalarda odun niyetine yakmışlardı. Zeytinin köylüye para kazandırması, sadece zeytincilikle uğraşır. Güneybatı bölgesine düşen Kurşunlu, Gençali göçmenlerin zeytine ilgi duymasını sağlayınca, göçmenler kısa sürede iyi ve Engürücük gibi köylerin arazisinde yine diğer ürünlere nazaran zeytin birer zeytinci olup çıktı. Hatta o eski günlerden çok daha fazla ürün elde ağaçları fazladır. Yalnız ilçenin güney tarafında olan köylerden, Gemlik’ten ettiler. Nitekim daha 1928 yılında üretim yeniden 10.000 tona, zeytinyağı uzaklaştıkça zeytinlikler, tarlalara oranla azdır. Umurbey’den sonra Adliye, üretimi ise 1.000-2.000 tona çıkmıştı. Katırlı ve Muradoba’ya doğru zeytin ağaçları azalıp görünmez olur.” (Veli Gemlik’teki tarım arazisi 13 bin hektar (% 32), orman arazisi 21.632 hek- Orkun) Son yıllarda bu köylerde de giderek zeytin ağaçları ekilmiştir. tar (% 52), çayır-mera 6.257 hektar (%15), tarıma elverişsiz arazi ise 6.257 1934 yılında Gemlik’te 1.500.000 zeytin ağacı olup 4.500.000 kg ürün hektar (%15) olmak üzere 41.343 hektar arazisi vardı. Tarım arazilerinin elde edilmişti. Bu ürün bir yıl sonra 2.500.000 düşmüştü. Gemlik’te 1933- 4.856 hektarı tarla, 8.187 hektar bağ-bahçe idi. Bu bağ-bahçenin de 7.513 1934 yıllarında 400.000, 1934-1935 yıllarında 650.000 kg zeytinyağı hektarı zeytinlik, 474 hektarı meyve, 175 hektarı sebze ve 25 hektarı bağ üretimi yapılmıştı. 1938-1946 yıllarında sadece Gemlik’te zeytin ürünü idi. Ürün veren zeytin ağaç sayısı 2.254.000 idi. Ağaç başına ortalama 15 üretimi, 1.500-6.200 ton arasında gerçekleşti. Aynı yıllarında zeytinyağı kg’dır. Yılda 30 bin tonu aşkın sofralık olarak, 30 bin tonu aşkın da yağlık üretimi ise, 1.000-2.000 ton arasında gerçekleşti. 1940’lı yıllarda Gemlik- zeytin üretimi yapılmaktaydı. Bursa arasında 400.000 zeytin ağacı bulunup her birinin 70 kıyye zeytin 19. yüzyıldaki bir gezgin olan Mari de Launay; bu iki ilçede, 400 bin zey- danesi vererek, bunlardan yıllık 38.488.500 kg zeytin danesi ve zeytinyağı tin ağacı bulunduğunu yazar. Buradan yıllık 50-100 kıyyeye ürün elde üretimi yapılmıştı. Zeytinden sadece sofralık ürün elde edilmemekte, yağ edilip, toplam olarak yıllık 36 milyon kg zeytin üretilmektelmiş. Yıllık ve çekirdeğinden elde edilen pirinesi bile hem yakacak ihtiyacını karşılar, ürünün yarısı yağ olarak dışarıya satılıp yarısı da tuzlanırdı. Launay, 50 kg hem de sabun üretimine yaramaktadır. zeytinden 6 kg yağ üretildiğine göre Bursa’da yıllık 7.200.000 kg yağ üre- Yıllara Göre Zeytin Üretimi (Ton) tildiğini tahmin etmektedir: “Avrupa’da bilinen Kava’ad Gemyoye aracılığı Yıllar Sofralık Yağlık Toplam ile Bursa zeytinyağı makinelerinin bıraktıkları küspesinden daha çok yağ 2005 24.907 13.411 38.318 çıkarılabiliyor ve bu yağ sabun üretiminde, makine yağlamada ve benzeri 2006 26.570 2.930 29.300 yerlerde kullanılır. Hele Bursa’nın yeni treni bundan çok yararlanır. Şu 2007 23.064 1.736 24.800 ikinci baskıdan sonra kalan küspe, hem fışkılık edebilir ve hem de mahru- 2008 30.429 3.381 33.810 kat gibi kullanılabilir. Bundan başka dışa satılan yağın yüzde onu kadarı 2009 30.429 3.381 33.810 makinelerde kalıp fire vermektedir. Bu da başka bir şekilde değerlendirile- bilir” (Kaplanoğlu/Günaydın, 2000: 152 vd). Cuinet ise 1830’lu yıllarda Gemlik’te bugün toplam ağaç 2.200.000 olup yıllık üretim ortalama 33 Gemlik-Bursa arasında 400.000 zeytin ağacı bulunup her birinin 70 kıyye bin ton idi. Bunun 4 bin tonu yağlık, 29 bin tonu sofralıktır. 1 dekara zeytin danesi vererek bunlardan yıllık 38.488.500 kg zeytin danesi ve zey- ortalama 33 ağaç düşmekte olup, ağaç-Kg/ortalama verimi 15 kg’dır. tinyağı üretimi yapıldığını yazıyor. Yazara göre yıllık 57.732.750 kg zeytin

Asri Gemlik 201 18.f.İpekçilik smanlılar, ipekçiliğin ilk örneklerinin bir kısmını OGemlik’te uyguladı. Buradan elde olunan ipek tohumları İran’a, Afganistan’a, Irak ve Suriye’ye kadar gönderilmeye baş- landı. Gemlik’in ürettiği ipek tohumlarını yurtdışına, özellikle Rusya ve İran’a satan Mehrah Hancıyan ile arkadaşları vardı. (BOA, A.}MKT.MHM, Dosya:614, Gömlek:45) Dutluklar eskiden beri Gemlik arazisinde geniş alanlar işgal etmekteydi. Dutluklar bir gün tümüyle önemini yitirmiştir. Vaktiyle ipekçilikte çok ileri gitmişti. Bakımsız kalan dutlukla- rın yerini sebze bahçeleriyle zeytin ağaçları almıştır. 200 yıl ön- cesine kadar İran, Afganistan’a Gemlik’ten ipek tohumu gön- derilmekteydi. 1329/1911 yılında Gemlik’ten getirilip satılan yaş koza miktarı 516.450 kg iken, gittikçe düşmüş, 1338/1920 yılında 7.239 kg’a inmişti. 1919 yılında Gemlik’te 20.575 dö- nüm dutluk vardı. (Bursa Coğrafisi, s.199) 1946 yılında yıllık üretim 90.000 kg idi. 1946 yılında Gemlik’teki 2.586 dekar dutluk vardı. İpek üretimi ilk yıllarda düşük olmasına karşın, Gemlik İskelesi 1926 yılından sonra sürekli yükseldi. 1926 yılında 56.000 kg iken, 1933 yılında 100.000 kg olmuştu. 1921 yılında Gemlik’te 20.575 dönüm dutluk var-- dı. Duyun-i Umumiye yönetimi iplikçiliği teşvik etmiş, yeniden dut fidanlarını köylü-- ye dağıtmıştı. (Bursa Coğrafisi, 1927: 199). Gemlik’te üretilen kozaların bir kısmı Sü-- merbank tarafından Sunğipek Fabrikası’nda işletilmekte, bir kısmının da Bursa’ya gönde-- rilmekteydi. 1938-1946 yıllarında koza üre-- timi, 70-150 ton arasında üretim gerçekleşti. Bugün ilçede kozacılık tümüyle bitmiştir.

18.g. Balıkçılık emlik’te önemli bir gelir kaynağı da ba-- Glıkçılıktır. Poyraza kapalı bulunan Gem-- lik limanı, her tonajdaki gemiye asırlardır konak olmuştur. Daima sakin duran Gemlik Körfezi’nde her tür balık bulunur. “Gemlik’te avlanan ve yerli balıklar denilen balıklar, her zaman bu suluda yaşarlar. Yazın kıyılara yana-- şan, kışın derin sulara çekilen yerli batıklara örnek olarak; karagöz, mercan, pisi, hanos,

202 Asri Gemlik

lipsos, kırlangıç vs. gösterilebilir. Bu balıkların büyükleri 10-15 kg. ufak-ufak girer. Sardalye ile kolyoz Marmara’yı terk etmez. Balıkları avlamak için ağ-ağ lar da 50-100 gr. ağırlığındadır. Lezzetli ete sahip olduklarından fiyatla- lar ve olta kullanılır. Ağlarla avlama en yaygın olanı olup çok balık tutmayı rı yüksektir. Genellikle kayalıklar arasında yaşarlar. Göçmen balıklar ise sağlar.” (Orkun 1947: 35) Ancak Gemlik’in kolyoz ve sardalyesi ünlüdür. ilk ve sonbaharda Akdeniz’le Karadeniz arasında yer değiştiren balıklar Gemlik’ten, 45.000 kg’dan fazla balık elde edilir. Marmara’ya dağılarak, bir süre kalır. Bunlar içinde gümüş, kefal, istavrit, Gemlik’te önceleri daha çok dalyan ve olta avcılığı yapılırdı. Dalyancılık uskumru, kalkan, kılıç, barbunya, tekir, lüfer, palamut, mecit vs. idi. Bu Cumhuriyet devrinde neredeyse son ermişken, 1947 yılında, Yusuf Reis balıklar 45-50 gün Marmara’da konaklama sırasında yumurtalarını bıra- isminde bir balıkçı, Tuzla yakınında yeni bir dalyan kurmuştu. Balıkçılıkla kırlar. Torik ve hamsi gibi balıklar daha sonra boğazı geçerek Marmara’ya

204 Asri Gemlik ağlar, avlanacak balığa göre birbirinden farklıdır. Gemlik’te çoğunlukla gır- 1206/1791 tarihli bir belgede; İstanbul’da taze meyve pazarbaşısı vekili ve gır ile manyot ağaları yaygındı. 1940’lı yıllarda en ünlü balıkçı Ali Reis idi. manav esnafının çeyrekbaşıları Devlete müracaat ederek, sermayeci tabir Balıkçılar balıkların yarıdan çoğu motorlarla İstanbul’a gönderilip yarısı olunan iskele tüccarı, kabzımallar; Gemlik, Kurşunlu, Gençali, Umurbey da Gemlik’te satılır. Üretilen, avlanan balıklar, asırlardır, balıkhanede açık ve sair iskelelerden kendi sermayeleriyle çeşitli meyve satın alıp İstanbul’a getirdikleri anlaşılmaktadır. Bu kişiler, geçerli narh/te-narh/te kel fiyatı üzerinden satmakta iseler de, içlerinden on-on dalıkçı namıyla bazı sahtekâr ve madrabazların düzene aykırı olarak, ağzı açık küfeler icat edip, hevenk üzü-üzü mü vs. meyveleri toptan satın alıp, ham meyve kesip İstanbul’da pahalıya sattıkları belirlenmişti. 1880 yılında Bursa’ya gelen Mari de Launay da şarap-şarap ları değerlerine göre sınıflandırır. 1853 yılında Keşiş Dağı şarabının bir şişesi Bursa’da beş franga satıldığı halde, ova bağlarından üretilen şarapların bir kıyyesi 2 krş veya litresi 32 santime satılırdı. Keşiş Dağı şara-şara bının şişesi şimdi 3-4 frank, diğer şaraplar ve özellikle İstanbul’a gönderilen Mudanya ve Gemlik şarabının litresi 1-2 frank arasında satıldığını yazar.” Gemlik üzüm bağları açısından önemli bir mevkie sa-sa hip değildi. En çok bağı bulunan köy Umurbey idi. Gemlik’teki bağlardan elde edilen en önemli ürün şarap idi. Cumhuriyetin ilk yılarında Gemlik Şark Meskûkât Fabrikası’nda rakı, konyak ve bira üretilmekteydi. 1946 müzayede ile alıcılara satılırdı. Nitekim 1337/1917 tarihli bir arşiv belgeye yılında Gemlik’te meyve ağaçlarıyla birlikte bütün Gemlik üzümlükleri- göre, Gemlik Balıkhanesi’nden müzayede ile satılan balıklardan belediye nin kapladığı alan 2.400 dekar idi. Bugün ise sadece 25 hektar bağ vardır vergisi alınmakta olduğu anlaşılmaktadır. (%0,2).

18.h. Şarapçılık emlik ve çevresinde çok eski yıllardan beri şarap yapılıp içildiği bili- Gniyor. Ancak Gemlik’in arazi yapısından kaynaklanan nedenlerle, İz- nik ve Mudanya kadar bağcılık gelişmemişti. Nitekim 19. yüzyılda Gezgin Perrot’a göre Gemlik’te şarap üretimini ise tek kelimeyle berbat olduğunu yazıyor. Gemlik bölgesinde en yaygın bağcılık Kurşunlu köyünde yapıl- maktaydı. Nitekim Yıldırım Beyazıt Vakfı’na bağlı bağban kâfirleri vardı ki, Saray’ın üzüm ve şıra vb. ihtiyaçlarını karşılardı. Nitekim Gemlik’te şarap mukataası vardı ki, kadı sicillerinde bu mukataanın 2 yük akçe ettiği yazılır. 1164/1750 yılına ait bir arşiv belgesinde ise, Gemlik ve çevresin- deki bağlarında üretilen üzümlerin İstanbul’a götürülmeyip Ortaköy, Has- köy, Balat ve Kuzguncuk’taki Hıristiyan ve Yahudilere satılarak, ham sirke yapıldığı, bu nedenle İstanbul’da üzüm sıkıntısı çekildiği yazılmaktadır. Gemlikte harman yapımı Gemlikte

Asri Gemlik 205 18.ı. Hayvancılık eniş otlakları bulunmayan Gemlik’te asırlardır hayvan üretimi ba- ve Ericek idi. 1934 yılında Gemlik’te 5.290 koyun, 13.650 keçi, 12 deve, Gkımımdan fakirdi. Tuzla Çiftliğiyle Samanlı yamaçları ve Katırlı 355 manda, 4.096 sığır, 870 at, 1.141 eşek, 43 katır vardı. 1946 yılında etekleri otlakları dışındaki hiç bir yerde hayvan beslemeye imkân yoktu. Gemlik merkez ve köylerinde 14.759 keçi, 7.118 koyun, 4.190 sığır, 1.403 Sadece zeytin üreticileri binek hayvanı olarak at, eşek ve katır gibi hayvan at, 1.318 eşek ve 79 katır vardı. 1950’li yıllara kadar Katırlı ve Samanlı beslemişlerdi. 1940’lı yıllarda bile tüm kasabada, ne bir koyun ve ne de bir yamaçlarında göçebe hayatı yaşayan ve fazla keçi besleyen Yörükler, ilçenin sığır sürüsü yoktu. En çok koyun ve sığır besleyen köyler Katırlı güneyinde süt ihtiyacını sağlardı. Önceleri avcılık sonucu da ürün elde edilmekteydi. sıralanan köylerdi. Adliye, Fevziye, Muradoba, Kurtul, Şükriye, Fındıcak Örneğin 1938-1946 yıllarında 30-40 ton domuz üretimi yapılmıştı. ve Ericek köylerinde hayvancılığa nispeten önem vermişlerdi. Ancak en fazla hayvan besleyenler köyler, bugün Gemlik’e bağlı olmayan Dışkaya Gemlik yatı mektebi Gemlik

206 Asri Gemlik 19. Eğitim 19.a. Osmanlı Döneminde Eğitim Osmanlı Devleti’nde 19. yüzyılın ikinci yarısında, medrese eğitimi yerine yavaş yavaş çağın gereklerine uygun bir eğitim-öğretim sistemine bırakmış- tı. Bu gelişme, Bursa’nın merkezi dışındaki ilçelere de yansımıştı. Gemlik, öğretim ve eğitim bakımındın büyük başarılar göstermişti. Os- manlı İmparatorluğu zamanında merkezde bir, köylerde üç olmak üzere 4 rüştiye okulu vardı. Geniş kadrosu ve değerli hocalarıyla Umurbey Rüş- tiyesi, devrinin en ileri bir öğretim yuvası olarak tanınıyordu. Bu okul- dan yetişen Gemlikliler, önemli görevlerde bulundu. Umurbey Rüştiye- si 1867 yılında, oldukça erken bir devirde açılmıştı. 1315/1897 tarihli Hüdavendigâr Vilâyeti Salnamesi verilerine göre, Gemlik’te Umurbey Rüştiyesi’nde 36 öğrenci okumakta iken, Gemlik Rum Rüştiyesi’nde bu sayı 331 idi. Bir ara kapanan Gemlik rüştiyesinin, 1325/1908 yılında ye- niden resmi açılışı yapıldı. Gemlik merkezde, kız ve erkek okulu ayrı idi. Gemlik Rüştiyesi’nde 20, Kumla Rüştiyesi’nde de 32 öğrenci okumakta idi. Bu okulların kurulduğu ilk yıllardan itibaren Gemlik’te eğitim düze- yinin geliştiği anlaşılmaktadır. 1877 yılında Küçükkumla’da, bir yıl sonra da Armutlu Rüştiye Mektebi açıldı. 1878 yılındaki bir arşiv belgesinde ise Gemlik’te ıslahına başlanan sıbyan mekteplerinin, İstanbul’da örnek olarak kurulan “mekatib-i iptidaiye” gibi düzenlenerek, öğrencilerin okutulduğu kayıtlıdır. 1914 yılın-yılın da, Gemlik’te Rum ve Erme-Erme ni okulu için Türkçe öğrete-öğrete okulda yatılı olarak okurdu. Bir bölge okulu olarak faaliyetini göstermişti. cek öğretmen (Cenubu Marmara, s.115) Armutlu’daki dağ hamamının geliri de yerel tahsisi yapıl-yapıl eğitime ayrılmıştı. (1324 tarihli Zabıtlar, s.111) ması istenmiş-istenmiş ti. (Vilayet Za-Za 19.b. Cumhuriyet Döneminde Eğitim bıtları, 1324-5: 1926 yılında Bursa’da 278 okul, 496 öğretmen ve 18.484 öğrenciye ulaş- s.61) Aynı yıl-yıl mıştı. Merkez kazasına bağlı köylerde ise 47 iptidai okulunda 2.582 öğren- larda Büyük ci vardı. Gemlik’te 19 okul vardı (Vilayetlerimiz, 1927: 525). 1927 yılında Benli’nin dı-dı Gemlik Kazasında Maarif ve Vekâleti tarafından açılan Yatı Mektebi Özel şında Küçük İdare’ye devredilmişti. Armutlu Nahiyesi ile Kapaklı ve Hamidiye köyle- Benli köyünde de iki Ermeni okulu olduğu anlaşılmakta (1330/1914 za- rinde okul yapılmaktaydı. Her bakımdan uyanık ve çalışkan olan Gemlik bıtları, s.12) Gemlik ile Benli köyünde, önceleri kurulan iki Ermeni oku- halkı, Cumhuriyet devrinde çocuklarının gerek yurt içi ve gerekse yurt dışı lunun ruhsatnameye bağlanması da uygun bulunmuştu. öğretim için büyük bir çaba göstermişti. Bu nedenle çok sayıda Gemlikli Gemlik’te büyük yatı mektebi vardı. Köylerinde okul olmayan çocuklar bu genç, iyi eğitim görerek, başarılı olmuştu. Kurtuluş Savaşı sonunda ilçe

Asri Gemlik 207 öğretmen kadrosu tamamlanarak okul normale girdi. Açıldığı ilk yıllar- da, öğrencilerin yarısını köylerden gelen çocuklar oluşturuyordu. Ayrıca Orhangazi’de de ortaokul olmadığı için, çok sayıda Orhangazili öğrenci Gemlik Ortaokulu’na kaydedilmişti. İlkokulu bitirenlerin bir kısmı ilçede- ki ortaokula bir kısmı da diğer illerin okullarına devam ediyordu.

19.c. Bugün Gemlik’te Eğitim 1983 yılı verilerinde, Gemlik ilçesinde 34 ilk, 3 orta ve 5 lise düzeyinde eğitim veren okul bulunmakta idi. 2001-2002 öğretim yılında Gemlik il- çesinde etkinlik gösteren okullar ile bu okullardaki öğrenci, öğretmen ve derslik sayıları şöyleydi: İlköğretim aşamasında 1’i özel olmak üzere 23 okul, 12.137 öğrenci, 392 öğretmen ve 257 derslik, ortaöğretim aşamasında 6 okul, 3.463 öğrenci, 204 öğretmen ve 99 derslik vardı. merkezinde bir yatılı bölge okulu, bir de kız okulu vardı. Gemlik halkı Gemlik’te okul öncesi eğitimde 2009 yılında; merkez 1’i resmi, 1’i özel genellikle okumaya çok önem vermektedir. anaokulu olmak üzere iki anaokulu vardı. Ayrıca 14 resmi ilköğretim 1926 yılında Bursa’da maarife bağlı 190 iptidai okul mevcuttu. Bu tarihte okulu bünyesinde anasınıfı, 1 Anadolu Meslek Lisesi ve Kız Meslek Lisesi Gemlik merkezde 3, köylerde 13 okul vardı. Ancak bu okullar çok kötü bünyesinde, bir özel ilköğretim okulu bünyesinde, 2 de köy ilköğretim durumdaydı. 1931 tarihli zabıtlara göre Karacaali, Küçükkumla ve Katırlı okulu bünyesinde anasınıfı vardı. İlçe genelinde geçen yıl, anaokulu ve köy okullarının tamiri yapıldı. İkici Mektep de 1940 yılında kapsamlı bir anasınıflarında 790’ı kız, 409’u erkek olmak üzere toplam 1.199 öğrenci tamirattan geçirildi. 1940 yılı zabıtlarına göre ise Hamidiye Mahallesi’nde eğitim gördü. bir ilkokul yaptırıldı. Nitekim 1946 yılına kadar Gemlik’te biri orta ve ikisi Merkezde 15 resmi, 1’i özel toplam 16 ilköğretim okulu vardır. Köylerde ilkokul 3 okul vardı. Bunlardan başka tüm ilçede 14 ilkokul daha vardı. ise 2 adet 8 sınıflı okul vardır. Gemlik ilçesinde 19 İlköğretim Okulu bu- 5-6 okulun da yapımı sürmekteydi. 1946 yılında tüm Gemlik ilçesinde 21 lunmaktadır. Köy İlköğretim Okullarından Katırlı, 1, 2, 3 birleştirilmiş okul vardı. Bu okullardan ikisi merkezde idi. Bunlar Cumhuriyetten önce sınıf uygulaması yapılmaktadır. Merkez ilköğretim okullarından 9’unda Kız ve Erkek okulu iken, karma eğitime geçilmesi ile 1. Okul ve 2. Okul ikili öğretim, 4’ünde normal öğretim yapılmaktadır. İlçe genelinde 12.475 olarak adlandırılmıştı. İlk önce Kız Okulu’na Merkez Mektebi denirdi. öğrenci eğitim öğretim görmektedir. Derslik başına düşen öğrenci sayısı Dört sınıflı idi. Erkek Mektebi ise Atatürk Okulu adını taşımaktaydı. Gemlik’te yaptırılan Yatı Mektebi, köylerinde okul olmayan çocuk- lar için bir fırsat idi. Merkezde bir de Ortaokul vardı. Köylerde ise 18 eksiksiz okul binasında eğitim yapılmaktaydı. Umurbey, Ha- midiye, Fevziye, Engürücük, Gençali, Küçükkumla, Büyükkumla, Karacaali, Narlı, Kapaklı, Fıstıklı köylerindeki okullarda, Cumhu- riyetin ilk yıllarından itibaren eğitimini sürdürülmüştü. Kurşunlu ve Muradoba köylerinde ise okul binası olup öğretmeni bulunmu- yordu. 7 köyün ise okulu yoktu. Gemlik Ortaokulu 1939 öğretim yılında açıldı. 1938-1939 öğre- tim yılı açılan Gemlik Ortaokulu, ilk yıllarda bazı ders hocalarının bulunmaması ve savaş yıllarında erkek öğretmenlerin askere alın- ması nedeniyle, durumunu biraz sarsmıştı. 1944 yılından itibaren

208 Asri Gemlik 38’dir. 6 okul, taşıma ile merkez okuluna Gemlik’te 1965 yılında lise açıldı. Ayrıca çevre yolu üstünde 1, merkezde 615 öğrenci taşınmaktadır. 615 öğrenciye 2 ve Manastır’da da 2 olmak üzere toplam 5 ilköğretim okuluna ihtiyaç ol- kumanya verilmektedir. İlçe genelinde-genelinde duğu belirtilmektedir. İlçedeki derslik sıkıntısının 30 öğrenci baz alınarak ki 19 ilköğretim okulunda 2009 yılında; çözüme düşünüldüğünde; ilköğretim okullarında 117, ortaöğretim okulla- 6.085’i kız, 6.390’ı erkek olmak üzere top-top rında 50, toplamda 167 dersliğe ihtiyaç olduğu ifade edilmektedir. lam 12.475 öğrenci öğretim gördü. Gemlik’te; Celal Bayar Anadolu Lisesi, 19.c.1. Uludağ Üniversitesi Gemlik Sunğipek-Asım Kocabıyık Yerleşkesi Gemlik Lisesi, Gemlik İmam Hatip Lise-Lise Cumhuriyet döneminin simge sanayi kuruluşlarından biri olan Sunğipek si ve Anadolu İmam Hatip Lisesi, Gem-Gem Fabrikası’nın arazisi üzerine kuruludur. Sunğipek Fabrikası’na bu ad, 26 lik Anadolu Teknik Lisesi, Teknik Lise ve Kasım 1935 tarihinde Mustafa Kemal Atatürk tarafından verilmiştir. Sun- Endüstri Meslek Lisesi, Gemlik Ticaret ğipek Fabrikası, zamanla teknolojinin eskimesi sonucu üretimini durdur- ve Anadolu Ticaret Meslek Lisesi, Gemlik muştur. 1997 yılında özelleştirme kapsamında Sümer Holding bünyesin- Anadolu Meslek Lisesi ve Kız Meslek Li-Li de satışa sunulmuş, 1998’de Tekel’e devredilmişti. 2004 yılında da, 293 sesi, Umurbey Celal Bayar Sağlık Meslek dönümlük arazisi, Özelleştirme İdaresi tarafından Uludağ Üniversitesi’ne Lisesi olmak üzere toplam 7 orta öğretim devredilmiş ve Uludağ Üniversitesi Gemlik Yerleşkesi adını almıştı. Ulu- kurumu bulunmaktadır. Geçen yıl, ge- dağ Üniversitesi Senatosunun 21 Mayıs 2007 tarihinde aldığı kararla yer- nel liselerde 1.236, 5 meslek lisesinde ise 2.942 öğrenci vardı. Anadolu leşkenin adı, Asım Kocabıyık Kültür Eğitim Vakfının Üniversiteye yaptığı Lisesi’nde ise 554 öğrenci vardı. Bu kurumlarda 4.732 öğrenci öğretim katkılarından ötürü, Gemlik Sunğipek Asım Kocabıyık Yerleşkesi olarak görmektedir. Derslik başına düşen öğrenci sayısı 43’tür. Gemlik’teki top- değiştirilmiştir. lam 29 eğitim kurumunda 9.176’i kız, 9.230’u erkek olmak üzere toplam 18.406 öğrenci vardı. Yine 19 okul öncesi okulda 23’ü kadrolu, 6’sı sözleşmeli ve 12’si ücretli olmak üzere top- lam 51 öğretmen vardı. 19 ilköğretim okulunda 294’ü kadrolu, 47’si sözleşmeli ve 54’ü ücretli olmak üzere toplam 395 öğretmen vardı. 7 orta öğretim okulun- da 265’i kadrolu, 14’ü sözleşmeli ve 28’i ücretli olmak üzere toplam 307 öğretmen vardı. Toplam öğretmen sayısı ise 843 idi. Gemlik’te Halk Eğitimi Merkezi Müdürlüğü ile Mesle- ki Eğitim Merkezi Müdürlüğü olmak iki de yaygın eği- tim kurumu vardı. Ayrıca Gemlik’te Karacaali Gençlik ve İzcilik Eğitim Tesisi, Hasanağa Gençlik ve İzcilik Eğitim Tesisi, Daniş Ekim Öğretmen Evi ve Gemlik Rehberlik ve Araştırma Merkezi vardır. Gemlik ilçesinde geçen yıl 7 lisede toplam 4.732 öğ- renciye 109 derslikte, merkezde 12 ilköğretim oku- lunda toplam 10.952 öğrenciye, 265 derslikte eğitim öğretim verilmekteydi. Liselerde 1 dersliğe 43 öğrenci, ilköğretim okullarında 1 dersliğe 41 öğrenci düşmek- tedir. 1926-Melahat Çorum-İsmet Ekim ve okul arkadaşları ve Ekim Çorum-İsmet 1926-Melahat

Asri Gemlik 209 Adliye İlkokulu Adliye İlkokulu İlkokulu Fıstıklı Fıstıklı Armutlu İlkokulu Armutlu İlkokulu İlkokulu Hamidiye Hamidiye Engürücük İlkokulu Engürücük Gençali İlkokulu Gençali Gençali İlkokulu Gençali

210 Asri Gemlik Kapaklı İlkokulu İlkokulu İlkokulu Kurtul Kurtul Katırlı İlkokulu Katırlı İlkokulu K.Kumla Katırlı İlkokulu Katırlı İlkokulu K.Kumla Narlı İlkokulu Narlı Narlı İlkokulu Narlı Karacaali İlkokulu Karacaali

Asri Gemlik 211 2010 yılı itibariyle yerleşkede eğitim-öğretim faaliyeti, Hukuk Fakültesi ve Gemlik Asim Kocabıyık Meslek Yüksekokulu’nda devam etmekte olup, yapımına 2009 yılı içerisinde başlanan Denizcilik Yüksekokulu’nun inşaatı tamamlanmak üzeredir. Ayrıca yerleşkede 64 öğrenci kapasiteli Kız Öğren-Öğren- ci Yurdu 2009-2010 eğitim-öğretim yılında öğrenci barınma hizmetlerine açılmıştır, 110 öğrenci kapasiteli Erkek Yurdunun da 2010-2011 eğitim- öğretim yılı itibariyle öğrenci alması planlanmaktadır.

19.c.2.Hukuk Fakültesi ludağ Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 21 Temmuz 1995 tarih ve U22350 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 4 Temmuz 1995 tarih ve 95/7044 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla kurulmuştur. 1995’ten 2007 yılına kadar faaliyete geçmesi konusunda çeşitli hazırlık çalışmaları yapıl-yapıl- mış, Mayıs 2007’de Dekanlığına Prof. Dr. Mehmet Genç’in atanmasıyla resmen faaliyete geçmiştir. Uludağ Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 2007- 2008 öğretim yılında ilk öğrencilerini almış ve eğitim öğretime başlamış-başlamış- tır. Hukuk Fakültesi Dekanlık Binasının restorasyonu ile Eğitim Binasının renovasyonu Asim Kocabıyık Kültür Eğitim Vakfı tarafından yapılmış ve 24 Mayıs 2008 tarihinde törenle binaların açılışı yapılmıştır. Fakültede, 2009-2010 Eğitim-Öğretim yılı itibariyle 226 öğrenci eğitim-öğretime devam etmektedir.

19.c.3. Gemlik Asım Kocabıyık Meslek Yüksekokulu niversiteye bağlı Meslek Yüksekokulu çalışmaları, 1994 yılında baş-baş- lamış ve 2002 yılında Gemlik Meslek Yüksekokulu adıyla kurul-kurul-

Ü 1927 öğrenciler ve Kamil Erdem ması kararlaştırılmıştır. Tarihi Sunğipek Fabrikası alanının, 2004 yılında Üniversite’ye tahsis edilmesinden sonra hızla yapılaşma çalışmalarına başlanmış ve Gemlik Meslek Yüksekokulu adıyla kurulan yüksekokulda eğitim-öğretime başlanmıştır. Meslek Yüksekokulu’nun adı Asım Kocabı-Kocabı- yık Kültür Eğitim Vakfı’nın Yüksekokul’a yaptığı katkılardan dolayı 2005 yılında Yüksek Öğretim Kurulu tarafından Gemlik Asım Kocabıyık Mes-Mes- lek Yüksekokulu olarak değiştirilmiştir. Yüksekokulda 2010 yılı itibarıyla 488 öğrenci okumakta olup, açık olan bölüm ve programlar; Bahçe Tarı-Tarı- mı, Bilgisayar Programcılığı, Deniz ve Liman İşletmeciliği, Dış Ticaret, Gıda Teknolojisi, Harita Kadastro’dur. Umurbey İlkokulunun Temel Atma Töreni Atma Temel İlkokulunun Umurbey Umurbey İlkokulunun Temel Atma Töreni Atma Temel İlkokulunun Umurbey

212 Asri Gemlik Gemlik İskele meydanı Eğitim Seferberliği

Asri Gemlik 213 20. Kültür doğmuş olan Asklepiades, emlik’te kurulduğu yıllarda İon kültürünün etkisi vardı. Çok tan- Prusias ad Mare (Gemlik) rılı Yunan kültürü egemendi. Deniz kıyısında olduğu için, çok li olduğu tahmin savunul-- uzak alanlardan bile farklı kültürlerin etkisi altına girdiği anlaşıl- maktadır. (Corsten 1993; Gmaktadır. Bu tanrı kültleri denizciler tarafından Bithinya’nın içlerine kadar s.82) gelmişti. Bursa ve Gemlik’te, deniz tanrısı Posedion’un sembolünün bu- İznik Gölü ve Gemlik yö-- lunması bu açıdan ilginçtir. (Corsten 1993: s.71, 22 nolu yazıt) Hatta Mı- resinden çıkan yazıtlarda, sırlı tanrılar bile bu yolla, II. yüzyılda Bursa’ya Pantehoenon Tapınağı’na yerleşim alanlarının yanı gelmişti. (Corsten 1993: s.72) sıra bölgede yoğun olarak çiftliklerin varlığına ta-- Gemlik’te çok eskiden beri yoğun üzüm yetiştirildiği için olacak, tanı- nık olmaktayız. Özellikle lar içinde Dionisos Demeter’den de önde olduğu anlaşılmaktadır. Kios/ Romalı senatörlerin bu Gemlik’te önceleri Demeter en önemli tanrı iken, İmparatorluk devrinde bölgede geniş arazileri ol-- Artemis daha öne çıktığı görülür. Kios/Gemlik’teki Kalathos Şenliği adı duğu anlaşılmaktadır. Bu verilen bu şölenlerde, yine de Demeter şarkıları söylenmekteymiş. Kios/ nedenle çiftlik kültürü de Gemlik’te, bu şenliğin tüzüğü olan bir yazıt bulunmuştur. (E. Bosch, İst. gelişmiştir. Ünv. Tarih Der. S.17, s.57) İkinci gurupta yer alan yabancı tanrılar içinde Bizans ve Osmanlı döne-- de Yunan tanrıları ağırlıktadır. Helen ve Roma döneminde Bithinya’da en minde, yoğunlukla Hıris-- çok Zeus, Adler, Athena, Poseidon tanrıları, paraların arka yüzünde res- tiyan kültürünün egemen medilmişti. Bithinya bölgesinde iki Asklepiades vardı. Bu İ. Ö. 1. yüzyılda Gemlik Gazetesinin ilk sayısı Gazetesinin Gemlik

214 Asri Gemlik olduğu Gemlik merkezde İslam kültürü çok az etkili olabilmişti. Rumların Gemlik Halk Dansları ve Folklor Derneği tarafından 1992 yılından itiba- Odası Okuma Umurbey dinsel günlerinde şamatalar yapması Müslümanları rahatsız ettiği anlaşıl- ren düzenlenmeye başlanan “Gemlik Zeytin Dalı Halkoyunları Yarışması” maktadır. Hatta 1311/1893 tarihli bir arşiv belgesine göre, Gemlik Kay- da kentte yeni bir şenlik havası yaratmıştır. Gemlik’te mayıs ayının son makamı Said Bey, Rum muhtarları toplayarak paskalyada silah atılmama- haftasında, Marmara Bölgesi ve çevresi halkoyunları ekiplerinin katılımıy- sını konusunda uyardığı anlaşılmaktadır. la yapılmaktaydı. Folklor tutkunu Ahmet Süren’in girişimleri ve Gemlik Cumhuriyet devrinde tüm ülkemizde olduğu gibi Gemlik’te de Halkevi Belediyesi’nin de katkılarıyla düzenlenen bu yarışma bugün de kısmen açılarak, büyük bir kültür faaliyetine başlanmıştı. Cumhuriyet döneminin sürmemektedir. en önemli etkinliği, Cumhuriyet Bayramı ile Kabotaj Bayramı idi. Diğer Gemlik’in düşman işgalinden kurtuluş günü olan 11 Eylül tarihinde de, şehirlere göre, Kabotaj Bayramı Gemlik’te çok şenlikli bir biçimde kutla- “Gemlik Kurtuluş Günü Şenlikleri” yapılmaktadır. Çeşitli kültürel etkin- nırdı. Kabotaj bayramında, denizde çeşitli yarışma ve etkinlikler düzenle- likler ve halk dansları topluluklarının gösterileriyle halen sürdürülmekte- nirdi. Bu bayramların görkemi 1980’li yıllara kadar sürmüştü. dir. Ayrıca her yıl 13 Haziran kirazlarıyla ünlü Muradoba köyünde “Mura- 8 Temmuz 1972 yılında ilki yapılan “Gemlik Turizm Festivali”, yıllarca doba Köyü Kiraz Bayramı” aksaklıklara rağmen sürmektedir. Gemlik’in en önemli etkinliklerinin yapıldığı bir şenlik olmuştu. Bu fes- tival, Gemlik’in ilerigelenlerinden oluşan Gemlik Turizm Derneği tarafın- dan düzenlenmişti. Bu dernek ne yazık ki, 2008 yılında kapatıldı.

Asri Gemlik 215 Gemlik Halk Evi Halk Gemlik

216 Asri Gemlik 21. Çevre Sorunları ve Sağlık emlik, Karsak ve Sazlıdere’nin yarattığı bataklıklar nedeniy- binasının liman idaresi yapılmak üzere Deniz Bakanlığı’na terki istenmişti. le uzun yıllar sıtma hastalığı ile mücadele etmişti. Özellikle 93 (BOA, İ..BH.. Gömlek:1323/Za-1 Dosya:6) Ancak Gemlik karantinası Göçmenlerinin şehrin dere kenarı ve bataklıklar istikametinde varlığını Cumhuriyet dönemine kadar sürmüştü. Nitekim 1924 yılından Giskân edilmesi, sorunu kronikleştirmişti. Sözlü kaynakların ifadesine göre, sonra Bursa çevresine gelen mübadele göçmenlerin büyük bölümü Gem- buraya yerleşen Batum göçmenlerinden onlarcası sıtma hastalığı nedeniy- lik Limanı’na indirildiklerinde karantinadan geçirilmişti. Mübadele göç- le ölmüştü. Nitekim 1296/1879 tarihli Belediye meclis kararlarına göre, menlerinin, “ütü” olarak adlandırdığı bu karantinanın göçmenlerin, şehre göçmenler arasında salgın hastalığın yayıldığı anlaşılmaktadır. Gemlik salgın hastalık taşımalarını engellemişti. 1927 yılında da Gemlik’te bir kaymakamlığından gelen yazıda Batum göçmenlerinden gelen hastalı- dispanser bulunmaktaydı (Vilayetlerimiz 1927: 522). 1944 yılındaki bir ğın Gemlik’teki diğer göçmenlerde yayılmaya başladığı yazılmaktadır. kaynağa göre; “İlçenin civarında birkaç yıl önce bataklıkların bulunması (KA, E/2-1 Karar Defteri, s.776) 1307/1889 tarihli bir arşiv belgesinde, nedeniyle sıtma eksik değil iken, son zamanlarda alınan önlemler ve müca- Gemlik’te görülen hastalığın halkı etkilediği bildirilmiştir. Bu nedenle bu- deleler sayesinde bataklıklar kurutulmuş ve sıtma kalmamıştır.” denilmek- rada iskân olan göçmenler, dağların yüksek noktalarına çıkarak orada iskân tedir. 1944 yılında Gemlik’te bir muayene ve tedavi evi ile Ziya Kaya, Ali olmak suretiyle sıtma hastalığından kaçmıştı. Ancak 1924 yılından sonra Rıza Özden ve Seyfi adlarında 3 doktor vardı. Ali Hikmet Sevinç Eczanesi Gemlik bataklıklarının kurutulması için çalışmalar yapılarak, dere ıslah ile Ali Sami Arseven, Nuri Uysal adında 2 diş doktoru hizmet vermekteydi. edilmişti. Ayrıca Çarşı Deresi de, sıtma hastalığına neden olan başka bir Bu tarihte belediye ebesinden başka bir de serbest ebe vardı. Cumhuriyet alan olduğu için, bu derenin üzeri kapatılarak sıtma hastalığının yaygın- devrinde açılan Gemlik muayene ve tedavi evinde, tüm halk muayene ve laşması önlenmişti. Zaman zaman etkisi artan sıtma hastalığı kentteki en tedavi edilirken, fakir olanlara ilâç verilmekteydi. büyük yaygın hastalık olmuştu. Nitekim 1931 tarihli vilayet zabıtlarında bile Gemlik’te sıtma ile mücadele konusunda önlemler alındığı anlaşılmak- tadır. 1327/1909 tarihli bir belgede Gemlik kasabasında Kızıl Hastalığı salgını olduğu anlaşılmaktadır. Gemlik’te özellikle Rumlar içinde oldukça fazla doktor vardı. Ayrıca Rum eczacıların da yaygın olduğu anlaşılmaktadır. Türk doktorlar da vardı. Hatta 1684 yılında Kurşunlu köyünde bir Türk doktor olduğu anlaşıl- maktadır. Kurşunlu köyünde birkaç kişi mahkemeye müracaat ederek, Ta- bip Hüseyin oğlu Abdurrahman Efendi’yi dava etmişlerdi. Davacılar: “Bir yıl önce bize ilaç yapmak üzere paralarımızı alıp, bize ilaç vermedi” diye şikâyet etti. Tabip Abdurrahman Efendi de: “Bunlardan aldığım parayı yine kendilerinin marazlarına göre ilaç için sarf eyledim” demiş. Bu tarihte başhekim olan Mehmet oğlu Ali Efendi ve Mirza oğlu Halil Efendi; “Ab- durrahman Efendi gibi hekimlerin ücreti birer gümüş sikkedir ki, 30 para kıymetindedir.” diye ifade vermişler. (Kütük, II/238) Asırlardır doğum iş- lemlerini yaşlı ebe-nineler yaparken, 1912 yılında Gemlik’e diplomalı ebe gönderilmişti. (1329 yılı zabıtları, s.34) Bir liman kenti olan Gemlik’te sıklıkla bulaşıcı hastalıklar ortaya çıkmıştı. Bu nedenle, 19. yüzyılda gemiyle Gemlik’e gelenlerin sağlık taraması ya- pılması için bir karantina binası yapılmıştı. Böylece başka kent ve ülkeler- den gemilerle gelen yabancılar, önce sağlık kontrolünden geçirilip limana indirilmekteydi. 1323/1905 tarihli bir belgede Gemlik’teki karantinahane Gemlik Bataklıklarının Korunmasıra dair karar Korunmasıra Bataklıklarının Gemlik

Asri Gemlik 217 leri olanağı sağlanmıştır. Hüseyin Güvercin tarafından 2000 yılında yapıl- mış olan bir araştırmada, Gemlik’teki fakir ve yoksul kişilerin sahip olduğu yeşil kartlıların yüzde 51,8’i, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinden geldiği belirlenmiştir. Bu ailelerin yüzde 91,2’si ise Gemlik ilçe merkezinde yaşamaktadır. Bu ailelerin % 87,4’ünün önceden sosyal güvenceleri yok- tur. Gemlik’te iki önemli Ilıca vardır. Bunlardan biri Gemlik ve diğeri de Ar- mutlu ılıcasıdır. Bu ılıcalar yıkanma işlevinden çok, asırlarca sağlık so- runlarına tedavi amaçla kullanılmıştı. Gemlik Ilıcası; Karsak Deresi ke- narında, eski Umurbey yolu üzerindedir. Doğal lezzette olan bu su, yapı bakımından Bursa ılıcalarına benzemektedir. Küçük bir havuzu, bir banyo dairesi ve ufak bir oteli vardı. 1930 yılı İlgenel Meclisi kararı Meclisi 1930 yılı İlgenel

Bugün ilçe merkezinde bir Devlet Hastanesi, bir de devlet hastanesi ek bi- nası bulunmakta olup, 3 merkez Sağlık Ocağı ve bir Verem Savaş Dispan- seri bulunmaktadır. Manastır Bölgesinde yeni bir sağlık ocağı açılmıştır. Hastanenin 27.10.2000 tarihinde resmi açılısı yapılmış olup, 3 ambulans, 2 hizmet aracı bulunmaktadır. Devlet Hastanesi’nde yaklaşık 50 doktor, 115 hemşire-ebe, 30 hasta bakıcı, 100’ü aşkın da hizmet personeli bulun- maktadır. 130 kadar yatağı bulunan Gemlik Devlet Hastanesi’nde yılda 400 binin üzerinde ayakta tedavi, 8 bin kadar yataklı tedavi hizmetleri gö- rülmektedir. Gemlik’te ayrıca 30 kadar aile hekimi, bu kurumlarda görev yapan 20 kadar ebe/hemşire, 50 kadar hastabakıcı bulunmaktadır. Ayrıca 1 Nolu, 2 Nolu, 3 Nolu ve Manastır Merkez Sağlık Ocakları ile Küçükkumla ve Umurbey Sağlık Ocakları 01.10.2009 tarihinden itiba- ren Aile Sağlığı Merkezine dönüştürülmüştür. Kurşunlu ile Engürücük Köyü Sağlık Ocağı sağlıkevi niteliğinde görev yapmaktadır. Ayrıca Hami- diye ve Karacaali köylerinde sağlık evi bulunmaktadır. 2009 yılı içerisinde Gemlik’te 1.811 kişiye yeşil kart verilmek suretiyle ücretsiz sağlık hizmet- 1924 yılı Gemlik bataklıklarının kurutulmasına dair karar

218 Asri Gemlik 22. Seyahatnamede Gemlik on nefer bostancılar gelip sa’adetlü padişah-ı âlem-penâhın kilâr-ı amiresi 22.a.Evliya Çelebi’de Gemlik içün bu Gemleyik şehrinin yetmiş yedi bin dönüm bağlarından padişah “Bânisi İznik kalesini bina eden (—) bina edüp nice mülûkdan mülûka için yüz bin adet âdem kellesi kadar narların güzidesin alırlar kim güyâ [meliklerden meliklere] kalıp âhir-î kâr 734 tarihinde Orhan Gazi ibn Os- her biri diyâr-ı Bağdat kurbunda (yakınında) Şehribân’ın feyz narlarıdır. man Gazi Han fethidir. Andan vezire ve şeyhülislâma ve kadıaskerine ve valide sultana ve hasekile- re el-hâsıl der-i devlette ser-i kârda olanlara dahi yüz bin adet kelle kadar Hatta “Bu kaleyi inem-âbâdın fethinde Hazreti Hacı Bektaş Veli bile idi” lüffân narları koparırlar ve nice bin adet narları dane dane edip padişah deyu yazmışlar [Çelebi’nin kendine özgü yakıştırmalarından binj, ammâ için cenderelerde sıkıp lâ’l-gûn şırayı rümmân [kızıl renkli nar şırası] olup Rum keferesi bu kalede ceng-i azim etmek ile bâd-el feth [fetihten sonra] fıçılarla padişaha gidip defter ile cem’i narlan hâliyetü’l-hâliye olan yerlere kafasın câ-be-câ [yeryer] yıkmışlar. Kalası leb-i deryada [deniz kıyısında] bezi ederler. Bundan gayri İslâmbol’a beher sene bin pâre gemi nar gelip bir boğaz körfezi ağzında bir püşte-i âli [yüksek tepe] üzere şeddâdî çâr- rummân-ı Gemleyik [Gemlik nan] gelip İslâmbol’u vakt-i şitâda [kışın] kûşe [çok büyük ve sağlam dört köşeli] taş bina bir sûr-i rânâ [güzel bir sur] nar ile ganimet ederler.. imiş. Murad olunsa sehel şey ile amâr olmak mümkündür. İçinde Rum keferesi fukaraları sakinlerdir. İki tarafı bayırlar arazi bir vâsi* vadide bir Hakka ki meyve-i nar kış günlerinin meyvesidir kim kelâm-ı ekâbirde “En- mamur u müzeyyen [bayındır ve süslü] bagn iremli bir şirin şıralı kasaba-i naru fakihetuş-şitâ” [Nar “ateş” kış gününün meyvesidir] buyurmuşlardır. şirinkârli amâr rabta-i rânâdır kim der-i devlet bostancıbaşısı defteri üze- Bu mezkûr narlan tahsil eden bostancılar (bu şehre) hükm-i hükûmât re cümle yirmi altı bin bağ ü bahçe tahrir olunmuştur kim sicilde dahi ederler. Bir hâkim dahi yüz elli akçe kadıdır. Cümle (—) adet ma’mur-u mastûrdur, zirâ beher sene bostancıbaşı izniyle terekecibaşı tarafından beş abadan iremezâtü’l-imâd misillü kuraları (köyleri] vardır.

Asri Gemlik 219 Bir hâkimi dahi yeniçeri serdân ve kethüdâyeri (—) tarafından subaşı sı vardır. Kütahiyye eyaletinde Gazi Hüdavendigâr, yani Bursa sancağı hük- münde mamur rabta-i şirindir. Sitâyiş-i külliyât-ı Gemleyik: Bu şehr-i müzeyyen içre İznik gölünün ayağı cereyan edüp bu Gemlik körfezi içre Bahr-i Rum’a [Marmara] munsab olur [ulaşır] Hatta Sultan Süleyman aleyhi-rahmetü ve’r-ndvân hazretleri mezkûr İznik gölünün ayağın açup deryayı göle karışıp gemiler ta İznik’e yanaşıp iskele ola, andan arabalar ile beş altı konak yedenden gûnâ-gû meta’ ve kerasteler ve odunlar gelüp badehu İznik gölünden gemilerle İslâmbol’a her şey gelip ganimet ola deyü Süleyman Han bu rey-i ahseni eyledi, amma Rum tarafından Varadin (kalası) gazası- peydâ olup bu tedbir-i ahsenden / pek güzel önlem] feragat olundu, amma eğer böyle olsa İznik şehri bender iskele olup amr olurdu, zirâ mezkûr Gemleyik körfezi İznik canibine gir- miş hayli uzun körfezdir. Eyle olsa kasaba-i Gemleyik dahi amâr olurdu.”

220 Asri Gemlik Evliya Çelebi’de Engûrücük zamanı ise de ta uzaklardan eşya seçiliyor ve akşam yıldızı burada o kadar “Bir püşte-i âlî (yüksek tepe) üzre kal’asın Osman Hân-ı Evvel harap et- parıldıyor ki, ışığında cisimlerin gölgeleri vuruyor. Daha sabahın üçünde miştir. (—) Bursa sancağı hükmünde yüz elli akçe kazadır. (—) adet nahiye yeniden atlara bindik ve bir zamanlar Walther von Habeniçhts’in 12 bin (bucak) kuraları [köyleri] vardır. Serdarı ve kethüdâyeri ve (—) tarafından kişilik Haçlı ordusu ile geçtiği aynı yoldan yüksek dağlar arasında doğuya subaşısı vardır. Şehri bir hayırlı iniş ve yokuşlu dere ve tepeli yere vaki ol- uzanan vadiden ilerledik. Bu vadi zeytin ağaçlarıyla bezenmişti. ve çiçekli muş bayırlar Özre kat- ender-kat biri biri üzerine dar yerde ma murdarlar- çalılıklar bülbüller ile doluydu. Gün batarken büyük geniş bir göle vardık. dır kim cümle on bir mahalle ve bin adet tahtâni ve fevkani (büyük) cümle Gölün karşı ucunda bulunan muazzam surlar ve burçlar bu zamanlar Haçlı kırmızı kiremitli evlerdir. ordularının da almaya uğraştıkları muazzam bir kenti korurlardı. Bugün Ve cümle (—) camisidir. (—) ve beş adet hanları ve hamamları ve iki yüz bunlar yüzyıllarca bilgin piskoposu toplanarak ekanimi selasenin sırlarını adet müfid [yararlı] ü muhtasar dükkânları vardır. Amâ bezzazistanı yok- açıkladıkları ve kendi düşüncelerinden olmayanları yapmaya karar verdik- tur. Lâkin bağı ve bahçesi çoktur ve âb (suyu) havâsı gayet lâtiftir ve Bursa leri yer burasıydı. Kendilerine zengin kudretli şehirlerini bir harabe yığını ‘ya gider şâhrâh-ı işlek üzere mamur (bayındır) kasabadır.” kadedrallerini birinin bir Türk cami harabesi olacağı, Rum imparatoru- nun saltanatının söneceğini, dinlerinin bile bu ülkelerden silineceği yüz- 22.b.Richard Pockocke (1745) lerce mil çevrede ve yüzlerce yıl boyunca sadece Medineli deve çobanının “İpek tüccarlar tarafından Bursa’ya gönderiliyor veya Gemlik’e yollandık- adının anılacağı kehanetinde bulunulsaydı, acaba bu mağrur başpapazlar tan sonra deniz yoluyla İstanbul’a varıyor. O kendisi bana eşlik etsin diye ne derlerdi. Bütün tasvirlerden nefret eden Müslümanlar her yerde Rum gözdağı vermeye kalkıştı. Ayın 22’sinde gölün batı ucuna vardıktan son- kiliselerindeki resimleri beyaz badana ile örtmüşlerdi. Ünlü konsilin top- ra Bajariç/Bazarköy/Orhangazi denilen küçük bir köyden geçtik. Gölün lanmış olduğu İznik Katedralinde baş mihrabın yerinde bugün de beyaz güneyinde bulunan tepelerin çok iyi işlenmiş olduğunu gördüm. Batıya badananın altında İ. H.S. (İnhoçsigno) mağrur vaadi seçiliyor. Fakat onun saparak Ascanius deresinin aktığı vadiye girdik. Kenarında olan tepelerin üstünde boylu boyuna islamın ilkesi yazılı (Allah’tan başka tanrı yoktur) bu olduğu gibi bir ucundan öbür ucuna meyve ağaçları ve bağlarla kaplıdır.” silinmiş çizgilerde bir hoşgörü dersi saklı ve insana gök Credoyu da Lailahe “Gemlik, Gemlik Ovası’nın kuzeybatı ucunda bulunuyor. Hem iki küçük illahu da dinlemek istemiyor gibi geliyor. Derli toplu Türklerin en önemli tepede hem de deniz tarafında bulunan ovada uzanıyor. Makedonya kralı işlerinden biri de keyfetmek yani asude ve rahat bir yerde kahve ve tütün Philippos tarafından tahrip edilen kent ondan sonra da Prusias tarafından içmektir. Böyle bir yere mola verdiğimiz bir köyde bulduk. Bir çınar dü- tekrar yapıldı ve o günlerde kralın adını almış bulunuyordu. Burada bir şün ki, dev gibi kollarını hemen hemen yüz ayak uzaklığa kadar dümdüz kaç yazıt var. Bu kent İznik’e 24 millik bir uzaklıkta bulunuyor ve Başpis- uzatmış olsun. ve yakınındaki evler bunların karanlık gölgeleri altına gö- koposu bir saraya sahip. Orada barındım. Fakat Başpiskopos 12 başpisko- mülmüş bulunsunlar. Ağacın kökünü taştan küçük bir sed ile çevirmişler. posların beşincisi olduğuna göre, genelde İstanbul’da oturuyor. Kentin 600 Bunun altındaki 27 lüleden kol kalınlığında su fışkırıyor. ve güçlü bir dere Rum ailesi, 7 kilisesi ve birisi kızlar, diğeri de erkekler için olmak üzere üç oluşturuyor. Türkler işte orada bağdaş kurmuş oturuyor ve susuyorlar.” manastırı var. Erkek manastırları kente bakan doruğun üstündedir. Çoğu (Çev. J. Louis Mattei) batıdaki epede oturan yaklaşık 60 Türk ailesi ve iki cami var. Bu kent, İstanbul’a buğday, beyaz şarap ve meyve veriyor. O civarda, Cios/Gemlik ve Hylas. Adlı iki dere vardı Fakat Ascanius ırmağının iki kolu oldukları kesin gözle bakılıyor. Askanius kenarlarında, Herkül’ün yoldaşı Hylas or- man ve deniz perileri tarafından kaçırılmış.” “Ayın 13. günü akşamı Mudanya körfezinin sonundaki bir gemi tezgâhının bulunduğu Gemlik’e hareket ettik. Bu nokta gördüğüm yerlerin en güzel- lerinden biridir. Denizin berrak sathı burada yüksek ve dik dağların ara- sında son bulunuyor. ve bu dağlar sadece kasaba ile zeytin ormanlarına yer veriyor. Bu memlekette akşam alaca karanlık son derece kısa sürüyor. Biz daha kasabanın kapısına varmadan gece bastı. Her ne kadar henüz yeni ay

Asri Gemlik 221

ne tam faaliyette idi. Oliver’nin maceralarını anlattığı, Fransız mühendi- si Mösyö Toussaint’nin yönetmenliğinin altında 80 topla silahlanmış bir geminin inşası sona eriyordu. Bu günümüzde ise bu tersane çoktan terk edildi. Liman kendisi, koya adını veren Mudanya limanı tarafından geride bıra- kıldı. Şehirlerin kaderi nelere bağlı? Mudanya’nın yerine Bursa küçük şi- mendiferi Gemlik’te bitseydi, Cios (Cius’da denir) antik şehri efsanelere la- yık olan üstünlüğünü saklamış olurdu. Fakat çağdaş ilerleme, lokomotifin bıraktığı siyah dumanı izliyor. Mudanya, şimdiki zaman ve gelecek zaman demek. Gemlik ise artık sadece merhum geçmiştir.” (Çev. J. Louis Mattei)

22.d.C v. Cuinet (1833) “Bursa’da merkez kazasıyla birlikte altı kaza vardır. Gemlik kazasına bağlı

Gemlik İskelesi Gemlik Pazarköy ve Cedid bucaklarıyla 43 köy bağlıdır. Gemlik’teki tüm ilçede 22.c.Delbeuf (1793) 19.612 Müslüman, 16.259 Rum, 24.925 Ermeni, 777 yabancı olmak üze- “26 Kasım 1793, rüzgâr inatçı bir şekilde kuzeye doğru estiği için sabah re 60.543 kişi yaşar. Gemlik merkezde de 242 Müslüman, 4.620 Rum, saat yedide, Mudanya koyuna yelken açtık. Saat onda ise söz konusu koy 107 Ermeni ve 178 Yabancı olmak üzere toplam 5.147 kişi yaşamaktaydı. ve İzmit koyunun arasında bulunan kıyıya bir fersah mesafesinde idik. O tarihte Gemlik’e bağlı Pazarköy/Orhangazi’de ise; 4.348 Müslüman, Öğle vakti, Boz Burun’un önünden geçiyorduk. Ondan sonra da, şimdiye 13.427 Ermeni olmak üzere 17.785 kişi yaşamaktadır. Orhangazi’nin kadar uygun olan rüzgâr ters yöne üflemeye başlayıp bizi gecenin bir kısmı merkezinde ise 1400’ü Müslüman, 200’ü Ermeni olmak üzere 1600 kişi boyunca volta vurmaya mecbur etti. Güney sahilinde bulunan Gemlik kö- yaşamaktaydı. Cedid/Yeniköy bucağında ise 5.884 Ermeni yaşamaktaydı. yüne yarım fersah mesafesinde demir atmakta zorluk çektik.” Sölöz’de ise 4.700 Ermeni yaşamaktadır. (146) Soleus, mitolojik öykülerde geçen Thesee’nin kurduğu Pythopolis kentinin bulunduğu yerde olmalı. Önünden Argonotların geçtiği Posedion Burnu’dur meselâ. Veya koyun Gemlik’te 20-30 derece sıcaklıkta bir termal vardır.” (La Turquie D’asie, dibinde ve sol tarafta bulunan, Gemlik şehridir. Bu antik Kios/Gemlik’tir Paris 1894, s. 110) ve Kolkhis’ten dönen Argonotlardan biri tarafından kuruldu. Mitolo- jik zamanlardan beri bu sahil meşhurdur. Altın Post’a ulaşmak isteyen 22.e. Charles Texier (1833) Jason’un arkadaşlarına bin bir macera bu yerlerde oldu. Herakles’in ne- “Haçlılar 1095 tarihinde Bithynia’ya ulaştılar. Pierre L’ermit ve Gautier dimi olan genç Hylas Gemlik koyunda su almaya karaya inmişken, Su Sans-avoir’in önderliğinde İstanbul’dan hareket eden Haçlı Ordusu, Rum Perileri tarafından kaçırıldı. Bu efsanenin hatırası Cios sakinleri tarafından imparatorunun verdiği gemilere binerek Nikomedeia’ya vardı. Ancak Haç- saklandı ve onlar “Oribasia”* diye bir bayramı icat ettiler: Dağlarda ko- lılar Nikomedeia’da pek az oturdular. Haçlılar daha sonra, ordugâh kurmak şup meşaleler taşıyorlar ve “Hylas” diye bağırıyorlardı. Plinius ile Strabon, için bugün Rumların Ghio ve Haçlı tarihçilerin Civitot-Sivoyito adlarıyla genç Argonot’un kaybolduğu pınar ve derenin Hylas adını taşıdığını id- andıkları eski Kios yani Gemlik yakınlarına gitti. Haçlı Ordusu, gölün dia ediyor. Antik Coğrafyacıların “nehir” olarak adlandırdığı ne dereyi ne sahilini dolaşıp giderken, İznik çevresini çok çirkin bir şekilde yağma et- de pınarı kimsenin keşfettiğini ilave etmemiz gerekmez herhalde. Aslında miştiler. Bu askerler, Türklerin köleleri olan Rumlara ait büyük-küçük tüm tam tamına yerlerin bilinmesi o kadar önemli değil. Hylas’ın, Herakles’in, hayvanları sürüp götürdüler. O devirde ülkenin hükümdarı Süleyman oğlu Cios’un, Polyphemos’un (Cios’un başka bir muhtemel kurucusu) anıları, Kılıç Aslan Latinlerin başarısı, ona benzer bir hareket yapmak için Teu- bu yeri şiirsellik ve güzel yalanla süslemeye yeter. Şimdiki Gemlik şehri o tonlara cesaret verdi. 3 bin yaya asker toplayarak İznik üzerine yürüdüler. kadar ihtişamlı bir geçmişten uzak. Geçen yüzyılda şehre belirli bir önem İznik’e 4 mil uzaklıkta bir dağın eteğindeki kente saldırdılar. Guillaume veren tersane artık yok. Olimpos odunlarıyla burada büyük gemiler inşa de Tyr bu kentin adını söylemiyor. Sadece, bir saldırıya karşı koyacak ko- ediliyorlardı. Mösyö Olivier’nin 1793’te buradan geçtiğinde, açılan tersa- runmalı bir yer olduğuna işaret ediyor. Hemen hemen tüm halkı öldürül-

224 Asri Gemlik

müştür. Halkın direnişini kırmak için Teutonların büyük çabalarına gerek alma duygusu aldı. Gautier, kendi askerlerinin başına geçecek 250 bin kişi duyulmuştur. Süleyman Bey, Hıristiyanların bu başarısını işitince, 15 bin ile Süleyman’ın üzerine, İznik’e yürüdü. Olayı casusları aracılığı ile haber kişilik bir kuvvet toplayarak Teutonları işgal ettikleri bu kaleden kovmak alan Süleyman kentten çıkarak Olimpos Dağı’nın oyuklarında gizlendi. için İznik’e geldi. Cesaret açısından Türklerden aşağı kalmayan Teutonla- Bu şekilde Türkler tarafından pusuya düşürülen Haçlılar tümüyle kılıçtan rın işgal ettiği kalenin kapısını ateşe vererek kaleye girdiler. Kaleye giren geçirildi. Az sayıda kaçabilenler, Gemlik yakınlarındaki bir kaleye çekildi- Türkler olayların yaratıcılarını insafsızca boğazladılar. 200 genç tutsak, ler. Gautier de bu talihsiz olayda, 7 ok yarası alarak yaşamını yitirdi.” köle olmak üzere ayrılıp diğerleri kılıçtan geçirildi.” Cius/Ghio/Gemlik “İznik’ten Gemlik’e giden yol üzerinde Guillaume de Tyr’in de sözünü et- “Eskiden Ghio olarak anılan Cius beldesi, Katırlı Dağı’nın doğu yönün- tiği bu kaleden bugün hiç bir eser görülmez. Fakat Sakarya yönüne doğru deki bir tepenin yamacında ve deniz kenarındadır. Bu kent, eski beldenin büyük bir vadide, doğuya doğru 4 mil gidilirse Karadin Köyü yakınlarında ancak çok az bir bölümü üzerinde yer alır. Eski liman şimdiki durumda bulunan bölgede sözü edilen dört köşe, geniş bir orduyu alabilecek bir kale çok güzel bir yerde bulunuyordu. Bir de tersane vardır. Kenti, Argonot görülür. Teutonların bu seferinde İznik kentinden dolaşarak bu bölgeleri asıllı ve aynı adı taşıyan birisi tarafından kurulmuştur. Bu nedenle, bu kı- ele geçirmeye geldikleri sanılır. Doğudaki ülkelerle İznik arasındaki taşı- tanın en eski beldelerinden biridir. Askanius Gölü’yle yine aynı adı taşıyan macılık, gölün güney sahili yönünden gerçekleşmiştir. O devirde Neron ırmağı izleyen güzel bir körfezin kıyısında bulunan bu kent, kısa süre için- tarafından tamir ettirilmiş olan Nikaia–Apameia arasındaki Roma Büyük de önemli bir ambar olarak birçok Rum göçmeni kendine çekti. Bundan Caddesi elbette bugünkünden daha düzenli idi. Genellikle köyün sahilinde dolayı bir Milet kolonisi gibi tanındı. Hiçbir zaman bir ticaret merkezi bir koruma hattının izleri görülür. Oysa kuzey tarafından sahil, daha enge- olmamış olan bu Kios’un eski tarihine ait çok az şey biliniyor. Demetrius beli ve dağlar daha diktir. Teutonların yenilgi haberi Gemlik karargâhına oğlu Philippos, Kios ile yakınlarındaki Myrleia/Mudanya kentlerini tahrip varınca savaşçıları üzüntüye boğdu. Fakat daha sonra üzüntünün yerini öç ettikten sonra her ikisini de Zielus’un oğlu Prusias’a verdi. Prusias da ken-

226 Asri Gemlik ti yeniden kurarak Prusa adını vermiştir. Olimpos’un eteğinde bulunan “Rumlar bu Hylas söylencesini çok anlatırlar. Rumlar bu olayın anısına günümüzdeki Bursa’dan ayırmak için; Prusa ad Mare (Deniz üzerindeki olmak üzere “Oribasie” adını verdikleri bir bayram düzenlemektedirler. Bu Prusa) olarak anılır. Bu kent halkı Romalılarla iyi geçinerek bazı kazançlar bayram gecesinde ellerinde meşalelerle dağda koşarak Hylas’ı çağırırlar. Bu elde etmiştir.” genç Arganot’un kayıp olduğuna inanılan kaynak ve dereye de Hylas Dere- “Bununla beraber daha çok tanınmış olan adı bu Kios adıdır. Çünkü si adı verilir. Eski coğrafyacıların çoğunun ırmak diye nitelediği bu suyun Rumların Ghio dedikleri yeni isim, eski Kios sözcüğünden başka bir söy- bugün nerede olduğu bilinmiyor. lenişinden farklı bir şey değildir. Asya’ya asker taşımak için burasını önem- Kente egemen olan Arganthonius Dağı ise, Rhesus’un eşi Arganthonius’un li bir iskele olarak kullanan Haçlılar da, kente Civitot adını vermişlerdir. adını almıştır. Bu dağ, Marmara’nın güneyinde uzanan ve uzun vadilerle Çok eskiden beri çeşitli adlar alan bu kente, Türkler de gömlek anlamında ayrılmış, ormanlı bir yerdir. Gemlik Çayı, bu dağların arasındaki dik bir Gemlik adını vermişlerdir. Çünkü Bursa’da üretilen gömlekler hep bura- vadinin arasından akar. Gemlik kentine egemen kısımda serpintili sipulen dan dışarıya yollanırdı. Şimdiki Gemlik’in durumu çok güzel ve iyi bir mermeri damarları vardır. Buradan zamanında sütun keserlerdi.” durumdadır. Herakles/Herkül’ün genç dostu Hylas’ın Argo gemisiyle “Eski Kios kentinin en dikkat çekici noktası kuşkusuz antik kentin te- (Gemlik Körfezi’ne) yanaştıkları zaman, su bulmak için karaya çıktığında mellerini gösteren surlardır. Bu sur, bugün ‘Ağa’nın (Gemlik’in yöneticisi) su perilerince kaçırıldığı yer burasıdır. konağı olan akropolden, yani kentin en yüksek yeri ve kalesi olan mevkiin- Kios kentinin kuruluşuna ilişkin Polypheme görüşlerini aktaran Apollo- den aşağısına kadar sürer. Taşların, düzensiz aralıklarla işlenmiş bir peleşjik doros görüşü, Strabon’un söylencesinden farklıdır. Strabon’a göre Jason’un tarzda yapılması dikkat çeker. Her taşın boyutu bir metredir. Duvarın yü- diğer arkadaşı Arganot Cius, Kolkhis dönüşünde bu kenti kurmuş ve ken- zünde taşlar kabarık bırakılmış ve araları mala ile düzleştirilmiştir. Yalnız di adını vermiştir.” bu sıvanın harçsız olduğu anlaşılıyor. Çünkü Romalılar tarafından yapıl- dığına ilişkin bir bulgu yoktur. Romalılar zamanında duvarın içi tümüyle

Asri Gemlik 227 harç ile dolduruluyordu. Oysa en eski devirlerde yapılan duvarlarda hiçbir zaman harç kullanılmamıştır. Eldeki tariflerde, taşları düzensiz bir şekilde dizilen duvarlara peleşjik adı verilir. Buna başka bir fikir eklemeksizin yal- nız taşların şeklini önemle dikkate almalıyız.” “Roma devri yapıları tümüyle yok olmamıştır. Geçmişi korumuş olan tüm kentlerde hep böyledir. Fakat evler için yapılan kazılarda genellikle eski bir kavmin yapı kalıntılarını bulabilirsiniz. Kentin dışındaki bir bahçede yere yatmış bulunan sütunlar, damarlı mermerlerden üretilmiştir. Bu sütunlar 6.64 cm boyundadır. ‘Korint’ tarzındaki başlıkları beyaz mermerden yapıl- mıştır. Ne yazık ki halk, bu eski yapı malzemelerini kendi evlerinde kullan- maktadır. Bundan dolayı Kios yazıtları da çok azdır.”

228 Asri Gemlik

Asri Gemlik Asri Gemlik 231 “İmparator Andronikos’un uzlaşma konusundaki buyruğu geldi- ği zaman, kumandanı şiddetle direnmek için hazırlanıyordu. Bu amaçla Müslümanların avlanma yeri olan Gemlik’e gittiler. Roma imparatorları zamanında tüm bu bölge Kyzikos’a ait idi. Bizans devrinde ise kent Nikomedeia metropolitliğine bağlı bir episkop- losluk idi. Bu ayrıcalık bugün Ghio/Gemlik’e geçmiştir. Apollonia da, hemen hemen terk edilmiş denilecek derece boşalmıştır. Ger- çekten de bugün Orhangazi ve Gemlik’in üzerinde bulunduğu dağ- larda önemli mermer kayalar olup, halen çok sayıda ocak vardır. İncelemelerimiz sırasında, yazarın sözünü ettiği bölgede, Cihatlı ve Şahinyurdu köyleri arasında, antik bir mermer ve heykel atölyesine rastladık. Burada çok sayıda yarım kalmış sütun başlığı, sütun ve benzeri parçalara rastladık.”

22.f.Elizabeth Schneider (1840) “Vebanın bu ülkede belirli aralıklarla en korkutucu biçimde hüküm sürdüğünü bilmeni isterim. Bu şehirde günde sekiz yüz kişinin öl- Gemlik- Bursa Yolu düğü söyleniyor. Hastalığın bulaşma şekline dair farklı görüşler var. Kimi- “Gemlik’ten Bursa’ya giden yol güneye doğru gider. Çayı geçer geçmez leri, vebanın havayla bulaştığını, diğerleriyse enfeksiyonlu kişi ve eşyalara yokuş çıkılmaya başlar ve dağlık yerler artık terk olunur. Yol, düzenli ve temas edilmesi durumunda hastalığın bulaşacağını düşünüyorlar. (Bu ço- çok işlektir. Çünkü Gemlik tersanesine kereste taşıyan araçların yoludur. ğunluğun fikridir.) Son birkaç yıldır karantina sistemi kuruluydu, fakat Bunlara 14-16 öküz koşulur. Manda olursa yalnız altı hayvan yeterlidir. sistem oldukça kusurlu bir plana dayanıyordu. Gerçi kusurlu olsa bile iş Türkiye’deki mandalar, İtalya’dakilerden çok büyük ve güçlü oluyor.” görüyordu. Zira son üç yıl boyunca şehir çevresinde çok az veba vakası “Bu yolun her bölümünde ilginç doğa görüntüleri vardır. Yeşillik ve taşlık görüldü. Karantina sisteminin bazı yerlerde nasıl uygulandığına dair sana tepelerden aşılır. Kentten 3 km uzaklıktan sonra, peleşjik tarzda yapılmış fikir sunması açısından bir örnek vereceğim. Bu konuyla ilgili olarak ba- çok ilginç bir duvarın bulunduğu bir vadiye inilir. Bu duvarın ortası, yol şıma gelen garip olayları gayet iyi anımsıyorum. Konstantinopolis’de veba geçirmek için yıkılmıştır. Duvarın asıl şekli, sağdan ve soldan karşılıklı ola- rak tepelerin içlerine kadar sürer. Yapılış tarzı açısından büyük taşların yine düzensiz bir şekilde dizilmesi, yapının çok eski devirlerde yapıldığını gös- teriyor. Kentten böyle uzakta olmasına göre yapılış nedeni, belki de delion ve mizi kumlarını birbirinden ayırmak içindir. Böyle duvardan sınırlar, o zamanların yaygın bir geleneği idi. İkinci bir boğaz daha geçildikten sonra Nilüfer vadisine inilir ve tahta bir köprüden geçilir. Bu yol izlenirse belki bir şeyler keşfedilebilir. Olimpos tepeleri, tüm görkemiyle görünür. Bur- sa tepeleri, tüm görkemiyle görünür. Bursa’nın en güzel görünümü kuzey yönünden görülenidir. Bursa’ya kestirme yoldan ulaşılmasını sağlayan bu liman Gemlik’e tercih edilmiştir. Bu iki tarafın güçleri, Osman’ın yaşlana- rak tüm güçlerini Bursa’ya yöneltmelerine karar verinceye kadar tam 10 yıl, kent ile deniz arasındaki ticari harekete engel olmakla yetindiler. 1317 tarihinde Sultan, Edrenos’na taşıdı.”

232 Asri Gemlik sorununun başgösterdiği ve bunun sonucunda gemideki yolcuların hepsi-hepsi Fakat ayakta duran merhametli Türk, küçük kızın oraya girmesine ‘Yazık’ nin Bursa limanı Gemlik’te karantina altına alınacağını duyduğumda, bir- dedi. “Gerekli değil.” Böylelikle karantinanın sıkıntısını çekmeksizin geç- kaç yıl önce küçük kızımla seyahat etmekteydim. Kimileri bunun üç gün mesine izin verildi. Ancak o an, bu sözcükle nitelendirilmeyi hiç de hak süreceğini, bazılarıysa yedi günü bulacağını söylemişti. Şubat ayındaydık. etmemişti.” (Çev. Tankut Sözeri). Zemin karla kaplıydı. Fakat hepsinden öte bizi koruyabilecek bir karantina hazırlığı görünürde yoktu. Bursa’dan aşağı yukarı 15 mil mesafede bulunan 22.g. Ida Preiffer, (1842) Gemlik’te karaya çıktık. Burayı hatırlarsın belki. Karaya adımımızı atar at- “İki kardeş Brüder, Freiherren vb. bir ressam Maler Herrs kendisiyle birlik- maz daha önce kulağımıza çalınan karantinanın gerçekten olup olmadığını te dört kişi Bursa’ya gelmişler. Dört Alman kum yolculuk için ata binme- sordum. Bize sadece dezenfekte edileceğimiz tekrarlandı. Bu doğrultuda miz gerekiyordu. Yollar kötü idi. Ben hiç ata binmemiştim. Çok meraklı ve dezenfekte kuruluşuna adımımı attım. Fakat görevli hemen çık diye hay- işlek bir yoldu. Güzel Bursa’yı görmeyi çok istiyorduk. 1842 yılının Mayıs kırdı. Asayişe saygı gösterdiğimden, küçük kızımı da kutuya sokacaktım. ayının 13.de saat 6.30’da küçük ve 40 beygir gücündeki buharlı bir gemiy-

Asri Gemlik 233 le Gemlik’e doğru yola çıktık. Pres adalarını geçip 7 saat sonra Gemlik’e çevrelerini saran öbek öbek olmuş selvi ağaçları ile beraber, sağ tarafımızda geldik. Gemlik, İstanbul’a 34 deniz mili uzaklıktadır. Gemlik çok garip bir üç dört tane köy, sol tarafımızda ise dört tane küçük köy göründü. An- kent. Sarece limanı çok canlı. Tuna Deniz Şirketi yetkilileri bize Bursa’ya tik adı Nicaean olan körfezin sonundaki, güneşli güney sahilinde, gide- gitmemiz için iyi atlar ile bir de kılavuz verdi. Kılavuzumuzun kılıç ve si- ceğimiz yer, Ghio şehri, ya da Türkçedeki söylenişi ile Gemlik göründü. lahı vardı. Ayağında uzun botları var. Kafasında ise turbanı vardı. Bursa’ya Tüm güzelliği ile; kimi yerde kıyı şeridi boyunca ilerleyen, kimi yerde de götürecek atlar 2.30’da geldi. Daha sonra yolumuza devam ettik. İçimiz yukarılara, zeytin ağaçlarının, asmaların, dut ve mersin ağaçlarının yeşil- bir sevinç içindeydi. Ancak zorlu at yolculuğu buna değer. Bazı zaman lendirdiği tepelere doğru genişleyen. Öğleden sonra saat üçte karaya ayak attan düşeceğim diye korkuyordu. Keşke atla yolu nasıl davranılacağını bastık. Rehberimiz Bay J. ile beraber, sahilde yeni açılan bir hana gittik. sorsaydım. Bu nedenle arkalarda kaldım. Sonra benim atları tanımadığımı Tamamen mobilyasız, çıplak odalar yeni gibi görünüyordu. Beyaz badanalı anladılar. Üç saat sonra duvarlarında böceklerin tüm ovayı aşıp küçük varlığını şüpheye yer bir handa mola verdik. vermeyecek ölçüde ka-ka Han taştan yapılmış nıtlayan izler gördük. bir ev. Boş odaları var. Pera’dakinden daha Ziyaretçi için yapılan kötü bir lağım kokusu, gecede ve handa kahve bazı camların altında ikram ediyorlar.” da yol yapmış su izleri 22.h. Charles Mac Far- vardı. Yakınlarında ise lane (1847) ünlü Gemlik sıtmasına “Türk vapurumuz sebep olan tuvaletler süzülerek ilerliyoruz, ve bataklıklar vardı. Prenses Adaları’nı En sonunda, ilk yap-yap geçtik, sağlığımın ye- mamız gereken şeyi nilendiğini hissedi- yaptık, Buradaki İngi-İngi yordum. Çok güzel liz Konsülünün aracısı bir gündü, gökyüzü gibi hareket eden bir bulutsuz, Propontis çeşit yardımcı Konsül (Marmara Denizi) olan Rum’u aradık. mavi ve hareketsizdi. Sık sık küçük tekne-tekne Biraz sonra Anadolu leri ile bu ufak limana dağlarının ve kopkoyu uğrayan, bazen de çok burunların yanı ba- sayıda tekneyle gelen, şındaydık, derin derin İyonyalı Rum konula-konula havayı soluyor, çam, selvi, mersin kokularını içimize çekiyorduk. Şimdiki rımızla daha yakından ilgilenebilecek birisi. Adı Giovanni Vitali-Vitale idi, adıyla Kırık Burun (veya pek çok yerel teknenin burnu kırıldığı için, Boz- başta bir soyadı sahibi olmak isteyen herkes tarafından alınan bir isim gibi burun) olarak da bilinen Posidium Promontory’nin çevresinden dolaştık görünse de, asıl, herkes tarafından bilinen, gerçekte tüm ülkede ünlü olma- sonra Mudanya Körfezine girdik. Manzara koyu ve güzeldi, dağlar kahve- sını sağlayan ismi, Kıryani ya da Bay John’du. Bizi dostça karşıladı. Handa rengi, kuru ve yanık olmalarına rağmen, yamaçlarda tarıma elverişli görün- geçirdiğimiz geceyi duyar duymaz, hiçbir İngiliz beyefendisinin bu koşul- müyordu ve hiçbir yerleşim belirtisi yoktu. İç kesimlerdeki yaşlı Argantho- larda kalmasına izin veremeyeceğini söyledi, piposundaki külleri temizledi nius muazzam bir yüksekliğe ulaşmıştı, mersin ağaçları ile örtülüydü, en ve üçümüzün birden derhal onun evine taşınmamızı istedi. Şehrin iç ke- tepede çam ağaçlarıyla taçlandırılmıştı. İlerledikçe Mudanya ile beraber, simleri hatta tüm aşağı kesim, inanılmaz derecede kötü ve kirliydi. Daracık

234 Asri Gemlik

Kumla ana caddenin tam ortasında, yerli halkın sakin ve kayıtsız bir edayla çu- pırıl pırıl bir su akıyordu, diğer köşesinde ise 3.7x1.9 metre boylarında buklarını tüttürdükleri, uzun bir çamur yığını vardı. Kıryani’nin evi tamir üstü açık, düz bir kabın veya tepsinin içinde, yakınlardaki kovanlardan ediliyordu, biz yarı çiftlik evi, yarı ipek fabrikası görünümündeki bir yere toplanmış bolca balmumu, güneşten ve rüzgardan renginin açılması için yerleştirdi ve en iyi şekilde ağırladı. Biraz dinlendikten sonra, şehrin yuka- bekletiliyordu. Hiçbir kimyasal ile karıştırılmadığında balmumunun rengi rısına doğru yürüdük, evlerin birbirlerinden gittikçe daha çok uzaklaşarak neredeyse beyaz oluyordu. Bu neşeli insanlardan ayrılarak, şehrin kuzeyine sınırsızca yayılmış, her biri bahçe içinde, duvarları güzelce örülmüştü. Bir doğru uzanan tepelere çıktık, vaktiyle çok ünlü olan iki Manastır’dan bi- tanesinin kapısında, iyi görünümlü, iyi yaratılışlı Rum kadınlar vardı. Ke- rine doğru. Körfezin Körfezi ve dağlarla kuşatılmış manzarayı seyretmek, sinlikle güzeldiler, yerel kıyafetler giymişlerdi, bizi bahçeye davet ettiler, klasik dönemden kalmış olabileceğini tahmin ettiğimiz kalıntıları incelen- hala dalında duran olmuş incirlerden ve en iyi içkilerinden tattırdılar. Her mek için sık sık durduk. Yeryüzündeki diğer pek çok yerleşim yeri gibi, ikisi de harikaydı. Seyreltilerek içildiğinde likör, sıtmaya karşı koruyucu, Manastır da şu an bir çiftlikten başka bir şey değildi.” yavaş yavaş kıvrılarak sinsi bir yılan gibi düzlüğü kaplamaya başlayan, “Diğerinden daha fazla yaşlı insan yoktu burada. Karısı ve çocuklarıyla mavi, rengi kadar, hareket edişi de etkileyici akşam sisinin zararlı etkilerini yaşayan Rum peder, oranın yerel yöneticiliğini yapıyormuş gibi gözükü- yok eden birinci sınıf bir içkiydi. Bahçenin bir köşesindeki çeşmeden serin,

236 Asri Gemlik yordu. Gemlikli ev sahibimizin karısının erkek kardeşiydi, yakışıklı, temiz büyüyen dut ağaçlarını suluyordu. Geniş toprak bakın bir tarafında elimi yüzlü, topraklarının bakımlı olması konusunda hassas ve tarımın nasıl ya- yüzümü yıkarken, evdeki atlardan biri, sonra diğeri, sonrada haylaz katırı pılacağını öğretmeye hevesli biriydi. Onunda bahçesinin köşesinde, diğer gelip, kabın dışındaki sudan, sabahın ilk yudumlarını aldılar. Birbirimizi evdeki gibi pırıl pırıl, buz gibi bir suyun aktığı bir çeşmesi vardı. Manastı- şöyle bir süzdük ama kavga etmedik. Hanın avlusunda, her zamanki gibi rın büyük bölümü tahrip edilmişti; ama gün batımında bu yükseklikte bir bahşiş isteyenlerin hücumuna uğradık. Bursa’ya gidebilmek içi at getirme- yerden manzara çok güzel görünüyordu. Bahçesindeki, özenle budanmış lerini istedik ama yavaş oldukları için şehrin ticari kısmını tekrar dolaşma- ve sulanmış, canlı, yeşil dut ağaçları, sanki Gemlik’te çokça üretilen ipe- ya karar verdik.” ğin bir göstergesi gibiydi. Bursa’nın Paşalık Mevkii denilen bu güney batı “Festival süresince vapurlar İstanbul ile Üsküdar arası insan taşıdıkları için, kesiminde yetiştirilen en iyi ürün dut ağacıdır. Zeytin ağacı da çoktu ama devlet veya ticari bütün işler durmuş haldeydi ve hemen hemen bütün uygun yaşta değillerdi, yeterince iyi bakılmıyordu. Çok sık dikilmişlerdi, iletişimler kesilmiş durumdaydı. Vapurumuz Gemlik’e haftalardır uğra- seyrekleştirilmeleri gerekiyordu. Koyun doğusundaki köyün yukarısın- mamıştı. Bu çok sık yaşanan düzensizlikler büyük külfete ve zarara neden da, arkada kalan tepelerin alçak kesimlerinde, antik bir Yunan kenti olan olup yabancı vapur firmalarına geniş avantaj sağlıyordu. Ziyafette kulla- Akropolis’in yerinde, eski bir Türk kalesinin kalıntıları vardı. Sonra da sıra nılmak üzere şerbet ve buz yapmak için Olimpos’un donmuş karına ve zorba derebeylerine ve toprak ağalarına gelmişti. Buradaki Rumlar, sözü buzuna büyük talep vardı. Bir sabah Bursa’nın yukarıdaki kasabalarından geçen bağımsız, ne yapacağı belli olmayan ağalar hakkında korkunç anıları birinde yaşayan R.T--‘nin küçük temiz evinde otururken, at süren yoksul vardı. Daha üzerinden bir yüzyıl bile geçmemişti ki, buraya çok yakın olan bir Türk heyecanlı bir şekilde avluya girdi. İstanbul’dan haberciler gelmişti İstanbul’daki, Padişah’a bile meydan okumuşlardı. Baykuşlar uçmaya baş- ve Paşa’nın emriyle dağdan kar getirmesi ve Üsküdar’a gidecek olan karları ladığında, Manastır’dan ayrılıp, Kıryani’nin yerine doğru yol aldık. İpek Mudanya ya da Gemlik’e götürmesi için kasabadaki bütün atları ve katırla- atmak için kullanılan, 36,5 metre boyunda, 12 metre eninde bir odada ak- rı topluyorlardı. “Eğer benim atımı alırlarsa” dedi yoksul adam, “ona zarar şam yemeğimizi yedik. Ev sahibemiz çok zahmet ediyordu. Dün kocasının verecekler. Çelebi! Lütfen atımı sizin ahırınızda bırakmama izin verin; sen küçük çiftliklerinden birine gitmişti, eve akşam karanlığında ancak gele- bir Frank’sin, İngilizsin, senin kapından içeriye girmeye cesaret edemez- bilmişti. Haylaz katırı ürküp, sırtındaki eğere rağmen, onu fırlatıp atmıştı ler!” Atlar içeriye alındı. Diğerleri, Müslümanlar ve Rayahlar atları top- üzerinden. Ayağının aksasa bile yataklarımızın rahat, soframızın iyi olması layan Paşa’nın adamlarına rüşvet verdikleri için bu uygulamanın dışında için çok çaba sarf etmişti. İyi yürekli ve neşeliydi. Her zaman kibardı. Ço- kalmışlardı. Satıcılar atları acımasızca ve korku içinde bir aceleyle sürdük- cukları ise örnek olacak derecede sakin yaratılışlıydı. Karyola İstanbul ve leri için toplanan hayvanların çoğu zarar görmüştü.” (Çev. Olcay Sümer) bazı Frenk evleri hariç, nadiren kullanılıyordu. Buralarda pek yoktu. Bizim yataklarımızda geniş havadar bir koridorun sonunda, yerdeki bir minde- 22.ı. Dr. K. A. Bernard (1848) rin üzerine serilmişti. Koridordaki pencereler panjursuz ve camsızdı. Ama “Hele buralardaki eski eserleri düşünmek göz önünde öyle tablolar canlan- yataklar güzel ve temizdi, tepelerden gelen hoş kokular gibi kokuyordu, dırır ki, tasvir olunmaz. Ezcümle, Asyalıların Avrupalıların birbirlerine za- yeterince yumuşaktı. Böylece gayet güzel uyuduk. Kaldığımız altının bir man zaman nöbet saldırışlarını hatırlayınca; kah Sakızlıların (Kios/Gemlik bölümü ahır, bir bölümü mutfaktı, ama hiçbir kötü koku almıyorduk. Siv- olmalı) sarımsak ve asma dallarıyla sarılı mızraklarını ellerinde tutarak ve risinek yoktu, hiç böcek yoktu, Pera’daki gibi bağıran köpekler yoktu, taş Hylas Hylas!.. diye haykırarak Katırlı dağlarına giriştikleri kah da Darius döşeli sokaklardan takır takır sesler gelmiyordu, ‘Yangın Var’ çığlıkları yok- ile İskender’in savaşı, insanın hayalinde canlanır. Bunlara benzer nice ibret tu. Hemen alt katımızda duran atlar kuzu kadar sessizdi, haylaz katır bile vakaları sayılabilir. Bunları birer birer yazmak gerekçe ciltler dolar.” (ki dün akşam çok kötü davranmıştı) bu gece ketum bir hayvan olmuştu.” “Dağda fazla kalacak zamanımız yoktu. Sobran Yaylasına geldiğimiz yol- “Şafak sökerken uyandık. Tuvalete gitmek için dışarıya bahçeye, yani dut dan dönerek Gemlik’e hareket ettik. Sobran yayılası yolunda, doğu tarafın- arsasına çıkıyorduk. Orada da pırıl pırıl, buz gibi su akan bir çeşme var- da, İnegöl adında güzel bir yer görünür. Yine bu adı taşıyan gölde alabalık- dı. Musluğunun altında, sanki eskiden yapılmış ama artık yapılmayan, iyi lar vardır. Bursa’dan Uludağ’ın doruğuna varınca 12 saatlik uzaklıktadır.” tasarlanmış, son derece geniş, toprak bir kap vardı. Suyun bir bölümünü Bursa-Gemlik arası tutuyordu, pek çok amaç için kullanıldığı belliydi. Tertemiz suyun geri kalanı, küçük arklardan ve oyuklardan kendilerine bir yol bulmuşlar, az “Bursa’da umduğumuzdan çok yarar gördük. Sularından şifalandım. Civa- rındaki nefis ovaların, türlü türlü dağların, bağ ve bahçelerin manzarala-

Asri Gemlik 237 rından, düşündüğümün üzerende güzellikler ile karşılaştım. Sevinç içinde solda Fledar ve Çavuş köyleri arkada İstanbul’a dönmeye hazırlandım. Yolcuları İstanbul’a götürecek vapur, ise Uludağ ve Bursa görünür. Samanlı Gemlik körfezinde bulunduğundan, Bursa’dan bu körfeze indik. Bu Ulu- köyleri arkada bağlarla tarlalara inile- dağ gezimizin sonuydu. Bunun için ilk önce Bademlibahçe’den Nilüfer rek, Derbent’e gelinir. Gemlik yolu ile boyuna inilir. ve nehir iki yerinden geçilir. Buradan kentin görünüşü ve birleşir. Bu yol ötekinden hemen daha sulanan arazi çok güzeldir. Hele şarap ve ipeği ile dünyaca tanınmış olan güzel hem de 1,5 saat kestirmedir.” Demirtaş köyünün arkasında, Katırlı Dağları’nın latif vadilerinde bir yol 22.k.J. H. A Ubicini (1855) vardır. Derbent adı verilen bu yer yolun ortasındadır. Çınar ağaçlarıyla “Osmanlı sultanlarının eski başkenti, bülbüllerle dolu bir dinlenme yeridir. Küçük kahve dükkânında gelen ge- Marmara Denizi kıyısıyla Olimpos çen istirahat eder.” Dağı’nın eteklerindeki geniş düzlük- “Yol, burada dikleşmeye başlar. Arkaya bakınca Uludağ görülür. Sanırsı- te, otuz-otuz iki km. boyunca uza- nız ki doğa bu yokuşu, o yerlerden dönenlerin bu manzaraları bir daha nır. Olimpos Dağı’nın çıkıp kıyıları seyrederek ayrılmaları için yapmış. Çünkü bir kaç adım ilerde, artık bu yaseminler, hanımelileri ve zakkum manzaralar yoktur. Bu yüzden insana bir hüzün gelir. Fakat biraz daha iler- ağaçlarıyla süslü Nilüfer Çayına akan leyince bir tepeye varılır. Buradan Mudanya körfeziyle İzmit’i birbirinden sayısız akarsuların suladığı bu vadi- ayıran dağlar görülür. Yol bu civarda inişli çıkışlı bir şekilde dalgalı gibi nin güzelliğini ve verimliliğini ifade düzensizdir.” edecek kelime bulmak zordur. Sadece “Vadilerin dolana dolana Engürücük köyüne uğranır. Tuzla ve Kurşunlu atların ve araba denen arabeskler ve göllerinin görünüşü pek hoştur. Fakat Bursa’dan Gemlik’e ve Mudanya’ya bandrollerle süslü öküz arabalarının giden yollar, böyle düz gezintilere elverişli değildir. Köprüler de tehlikeli- işleyebileceği bir yol Gemlik’i Bursa’ya dir. İlerde padişahın sayesinde hepsinin düzeleceği umulur. Yolun bura- bağlar ve haftada bir gelen buharlı ge- da tekrar körfeze yakın bölümü yine yokuştur. Tepeden latif zeytinlikler, minin getirdiği yolcular bu araçlarla Gemlik ovası ve kasabası meydana çıkar.” bu yoldan Bursa’ya varırlar. Kış mevsi- minde tamamıyla kapandığında yolun “Putperestler zamanında Herakles’in sevgilisi olan Hylas isimli şen ve şuh bu sakıncasını gidermek için Osmanlı kadın bu ovaya çeşmeden su almak üzere geldiği zaman başka bir aşık kendi hükümetinin dört yıl önce aldığı bir cariyelerini gönderip kızı kaçırtmış. Her yıl o günde kasaba halkı ellerinde karar üzerine yeni bir yolun açılmasına mızraklarla Hylas!. Hylas!. diye seslenerek methiyeler okunurmuş. Bu eski başlanmıştı. Ama henüz yarısı tamam- tarihlerde yazılıdır. Körfezin dibindeki Gemlik kasabasını eski zamanlarda lanmıştır. Hepsi rahatça tamamlanmış Sakızlı Argonot bir seferden dönüşte kurduğundan Kios diye anılırdı. Son- olabilirdi, fakat Türkiye’de hiçbir şey radan Asya’nın bazı akınlarında harap olmuş ve eskiden Bithynia denilen aceleye koşulmaz; bu konuda bir de Prusa kralı Prusias tarafından tekrar imarı üzerine bu zatın adıyla anılmaya atasözü var: başlanmış fakat Bursa’dan ayırmak için “Pruias ad Meree” adını almıştır. O “Erişir menzil-i maksuduna aheste tarihten sonra Araplar ve Romalılar kasabaya saldırmışsa da Haçlı orduları giden buradan geçerken bir eser bırakmış olmak için Kiyut yada “Siyut” adı- Tiz zefdar olanın peyine namen dola- nı verdiler. Sonuçta Sultan Orhan zamanında iki kez kuşatılmadan sonra şır.’” 1304 yılında alındı ve adında Gemlik denildi. Şimdi 8 bin nüfuslu bir Gemlik yolunun açılmasından söz kasabadır. 28-29 derece sıcaklığı olan bir kaplıcası vardır.” etmiştim. Padişahın 1844 yılında “Bursa’da Gemlik’e başka bir yol daha vardır. İkinci gidişimde oradan geç- Bursa’yı ziyareti sırasında, onun buy- tim. Bu yoldan araba işlemez, atla gidilir. Dereçavuş, Armut köyleri sol- ruğu üzerine birçok amme hizmetleri da bırakılır. Akça köyünden geçilip Katırlı Dağı üstünde varıldığı zaman daha ele alındı. Yeni binalar yaptı-

238 Asri Gemlik

rıldı; eskiler onarıldı. Bunlardan biri de I. zeytin depoları bulunur. Bu körfezden yılda yaklaşık 10 milyon okka Mehmet’in Yeşil Camii diye anılan cami- zeytin dış ülkelere gönderilir. Bunların bir kısmı İskenderiye’ye, diğeri sidir. Cephelerinden birinde, İslamlığın Rusya’ya ve gayet az bir miktarı Bulgaristan’a gider. Balkapanı Hanı’nda pratik moralini özetleyen Kuran’ın şu ayeti bulunan Selcobalov ve Mahdumları ticarethanesi buralardan Odessa ve gümüş yazılarla yazılmıştır: “Hayırlı insan- Varna’ya zeytin dışsatımıyla uğraşır. Özellikle Gemlik’te üretilen odun yağı lar, hemcinsine yararlı olan kişidir” (1855’te çok değerlidir. İyi bir şekilde arındırılması koşuluyla en değerli Fransız Türkiye; Çev. A. Düz, I. İst. 1977, s. 43) Provans yağlarından eksik bir yanı yoktur. Mudanya çevresinde ve Siği/ Kumyaka Limanı’nda tarım ve hayvancılık oldukça zayıftır. Bundan dolayı 22.l. Andrey Muravyov (1856) gıda ve kesim hayvanları dışarıdan getirilir. Ekmeğin yanı sıra burada et “Korkunç bir yangın Gemlik kasabasını de İstanbul’dan daha pahalıdır. Bulgar unu, burada olduğu gibi Gemlik’te bozguna uğrattı. 500 evden ancak 20 tane- de ve hatta daha sonra göreceğimiz gibi Bursa’da da iyi kabul görebilir.” si kaldı. Bu felâketin ortaya çıkışıyla ilgili (Mevsim 2009; 70-71) art niyetli kişiler çeşitli dedikodular yay- ***** dılar, ancak bugün, yangının Balıkpazarı “Büyükdere, 21 Temmuz 1849 Prens Adalası’nı ziyaretinden birkaç gün Mahallesi’nde, çamaşır yapan bir kadının sonra, eski başkentler Bursa ile İznik’i görmek için haftada bir kez Ana- evinde çıktığı kanıtlandı. Yangın Pazartesi dolu kıyılarına giden hızlı gemiden yararlanmaya karar verdim. Denizde sabah Türk saatiyle 4’te başladı ve neredeyse bizi yaz fırtınası yakaladı, ama Bursa’nın limanı sayılabilecek kıyı kasabası akşam saat 7’ye dek sürdü. Zarar anlatılacak Gemlik’e veya Kios’a ulaşmamıza engel olamadı. Sözünü ettiğim Gem- gibi değil ve milyonlarca kuruşa çıkmakta. lik, eski şanım yitirmiş olan İznik metropolitlerinin de yaşadıkları yerdir- İpekler, kozalar, zeytinler vs. hepsi kül oldu.” epeyce bir zaman önce onlar, artık sadece kalıntılarıyla dikkatleri üzerine “Valimiz Namık Paşa anında bir meclis üye- çeken boş kürsülerini terk etmişler. Papaz Yosifi yoksul evinde ziyaret et- sini evsiz kalan insanlara sığınacakları yer tim, ama rahat bir şekilde sohbet edemedim onunla, çünkü yanında Bursa sağlaması emriyle zarar gören yere gönder- paşasının Türk memuru oturuyor ve ev sahibinin bundan kaynaklanan di. İhtiyacı olanlara dağıtılması için bura- huzursuzluğu açıkça belli oluyordu. Yosif bana İznik’teki kilise idare heyeti dan 200 çadır ve 600–700 okka ekmek de başkanına bir mektup verebildi sadece. Şirin vadi ve dar boğazları takip gönderdi. Açık havada kalan bu zavallıların ederek -buralar soygunculardan ötürü bazen epeyce tehlikelidir, ama şansı- deniz üzerinden kolayca yardım alabilecek- ma, yolculuğum sırasında sakindi- Bursa’ya bir an önce ulaşmak için acele lerini ve hükümetin destek sağlamada geç ettim.” kalmayacağını umut ederiz.” “Akşam geç saatlerde. Gemlik ve İznik Körfezi’nden altı saat uzaklıkta olan (Tsarigradski Vestnik (İstanbul Gazetesi), Bursa’ya vardık. Müslümanların oruç ayı olan Ramazan’ın törensel gece- Sayı 292, 1 Eylül 1856, Çeviren Hüseyin leriydi ve Osmanlıların eski başkenti. Uludağ eteklerinde kendini hiçbir Mevsim) zaman daha büyük parıltı ve ihtişam içinde sergileyemezdi. Çok sayıdaki ***** minareler aydınlatılmıştı.” “Ertesi gün köyün içinde gezdik. Öğle saat- “O yıllarda (1879) İstanbul’dan Mudanya ve Gemlik’e her salı, cuma ve lerinde yine İvan’lara toplandık. Bir ara dış pazar; oradan da İstanbul’a salı, perşembe ve pazar günleri posta vapuru se- kapı çalındı ve yakında bulunan Gemlik’te ferleri düzenlenmekteydi. Ertesi gün köyün içinde gezdik. Öğle saatlerinde abacılık yapan Kaloferli Stefan Savov çıka- yine İvan Dayılara toplandık. Bir ara dış kapı çalındı ve çok geçmeden geldi. Atıyla gelmişti.” (Mevsim, 2009; 29) karşımıza yakında bulunan Gemlik’te abacılık yapan Kaloferli Stefan Savov ***** çıkageldi. Atıyla gelmişti. Sofradaki diğer leziz yemekler yanında Mariya “Körfezin en iç kısmında konumlu olan Teyze Anadolu böreği de açmıştı. Hepimiz bu zengin sofrada neşeyle ye- Mudanya ve Gemlik kasabalarında büyük meğimizi yedik.” (Çev. Hüseyin Mevsim)

Asri Gemlik 241

22.m. Georges Perrot (1864) “Öyle yemeğinden sonra yağmur yağmaya başlıyor. Yağmur altında olduk- ça çıplak olan kötü havanın daha sevimli etmediği dağlardan ve hemen sonra güzel zeytin bağlarından geçip, saat altıda Gemlik limanına ulaşıyo- ruz. 8 Mayıs, sabahın altısında, Bursa ticaretinin bir bölümünün yapıldığı küçük liman Gemlik’teyiz artık. İlk saatlerdeki gözlemlerimiz bizi hüzün- lendiriyor; Size bu kentin 4 yıl önce geçirdiği, Doğu’da çok sık rastlanan ve hiç bir şekilde anlayamadığımız bir tevekkülle boyun eğilen, büyük yangından birinde tümüyle harap olmuştu. Buna da insanlar ne evlerinin yandığını görmekten, ne de yanan evlerinin arsalarının kamulaştırıldığını öğrenmekten hiç de şaşkınlığa düşmüyorlardı. Görünen oydu ki, insanlar evlerini olabildiğince ucuza yeniden yapmaya çalışmışlardı; bu evleri. Biraz sertçe bir rüzgarın iskambil kağıdı gibi devireceği çamurla sıvanmış büyük ahşap kafekelerdi. Ortalıkta zaten enkaz ve yıkıntılardan geçilmiyordu. Kasabadaki 7 kiliseden yalnızca biri üç aşağı-beş yukarı eski haline getirile- bilmişti. Burada da, tüm kıyı kesimlerde olduğu gibi, Hıristiyanlar büyük çoğunluktaydı. 300 Yunan evine karşılık sadece 20 kadar Türk evi vardı. Büyük felaketten beri, Türkler de, Rumlarda sakin ve şikayetçiler. Yangın cepleri doldurmadığı gibi zeytin hasadı da sürekli kötü gidiyordu. Şarap üretimi ise tek kelimeyle berbat.” “Gounaris adında bir kumaş fabrikatörünün evine yerleştik. Ev sahibimiz eskiden, özellikle Sultan Selim döneminde işlerinin ne denli iyi olduğu- nu, oysa giderek yoksullaştığından ve herkesin işlerinin bozukluğundan söz edip durdu. Bu yaşlının yakınmalarında gerçek payı yok değildi. Tabii. Avrupa’daki gelişmiş endüstrinin, yapılan ihracatlarla Türkiye’deki yerel küçük işletmeleri yok ettiğini, zenginliğin yer değiştirmeye başladığını, alışkanlıklarının değişmekte olduğunu, kapitalizmin özellikle Avrupa ka- pitalizminin Türkiye’de ayağı yere basmaya başladığını bu yaşlı adam pek fark edememişti henüz. Biz kenti, hatta koca bir yöreyi geçindiren böl- gesel endüstrilerin birer birer yok oluyor. Doğu ekonomisi bir değişiklik geçiriyordu ve Batı’nın itici gücü ve hızlı enerjisinden yoksun eski güçlü imparatorluğun zamana gereksinimi vardı. Delber ile Yunan piskoposunu ziyarete gidiyorum. Piskoposluk, kentin geri kalanı gibi yanmış ve hala hiç onarılmamış olduğundan, piskopos öğretmenler ve okul için kurulmuş büyük yeni binanın bir köşesinde kalıyordu.” “Bir ev yapmak için yeterli para bulununcaya kadar, ona burada geçici bir sığınak verilmişti. Onun, divanın kenarına dirseğini dayamış, iki güzel halı üzerinde yayılmış bir şekilde buluyoruz. Mürekkep hokkasının, kuş- tüyü kalemlerinin, mühürünün, parasının ve en önemli kağıtlarının içinde bulunduğu sedef kakmalı küçük sandığı yanında duruyor. Bizi nazik bir

Asri Gemlik 245 şekilde karşılıyor ve kahve ve pipo ikram ediyor. Halen genç ve düzgün Müslümanların namaz kılmak için kutsal kente dönmeleri gibi, Türklerin hatlı ama, iyilik ve açık kalplilikten yoksun bir Makedonyalı. Birkaç istis- esiri de olsalar, ya da Batı’da bolluk içinde de olsalar tüm Yunanlıların da na dışında Yunan din adamları zeki fakat katı ve zevksiz oluyorlar. Pisko- gözleri küçük Krallığa ve onun başkenti olan Atina’ya dikmiş.” (Çev. J. posun evinden inerken ilkokulu ziyaret ediyoruz. Zemin katta 400 kadar Louis Matte) çocuğun toplanabileceği büyük bir salonu var. Yangından önce kızlar için de bir okul varmış ama bu, yangından sonra kasabanın uzlaşamadığı bir 22.n.Hayrullah Efendi (1855-1863) lüks olmuş ve şimdi her iki cinsiyet ilkokul öğrencileri gözetiminde sisteme “Gerek Gemlik ve gerek Mudanya yollarından gelirken, yol kenarlarına geçmişler. Birinci katta, piskoposun yanında, Helen Okulu var ama orayı ağaç dikilmiş. Yollar geniş ve sağlam olarak yapıldığı için, büyük bir ken- göremiyorum. Çünkü 50 kadar öğrencisi olan öğretmen paskalya tatili ne- te girdiğini hemen anlıyorsunuz... 1855 yılı tekrar deprem olduğundan deniyle burada değil.” kentin tüm güzellikleri ve yapıları yok olmuştu. 1863 yılında, bu depre- “Daha sonra bize, yörenin en bilgili adamı olduğu söylenen Peder Pavlos’u min yaralarını sarmak için Anadolu’nun Sağ Kolu Müfettişliği’ne atanan ziyarete gittik. Adam biraz eski Yunanca ve tarih biliyor. Avrupa sorunla- Meclis-i ahkam-ı Adliye üyesi Ahmet Vefik Paşa Bursa’ya varıp, kentin ye- rıyla ilgili fikirleri var. Kafası çok iyi ve biraz okumuş. Rumeli’de Yunanlı- niden imarını sağladığını söyleyebilirim. Ceride-i havadis, 4 Teşrinievvel larda sıkça rastlanan tumturaklı bir konuşması var. Gemlik’teki Yunanlılara 1863 ve 1161 nolu sayısında Vefik Paşa’nın Yenişehir, İznik, Gemlik ve Rumelili dediğim için beni azarlıyor. Onlara Helen dememi istiyor. Türk cevre il ve ilçeleri denetledikten sonra yeni bir Bursa kurmaya başlamıştır, egemenliğini kötülüyor. Atina Müzesi’ne madalyaları gönderdiğini söylü- demektedir. Hergün birkaç yüz kişi çalışıyor. Ahmet Vefik Paşa’nın açtırdı- yor. Kuzeni de orada tıp eğitim gördüğünü söylüyor. Sadece Atina’dan söz ğı yollar şunlardı: Gemlik Caddesi, Bursa Hükümet Sarayı’ndan Gemlik’e ediyor, Atina’yı hayal ediyor. Hindistan’dan Fas’a, Kırım’dan Sudan’a tüm kadar beş bin zira tülündedir.”

246 Asri Gemlik 22.o. Hamlin (1878) Toplam olarak yıllık 36 milyon kg zeytin üretilir demektir. Yıllık ürünün “Hasarı teftiş etmek için yapılan bir günlük ziyaretin ardından, Hamlin yarısı yağ olarak dışarıya satılır. Yarısı da tuzlanır. 50 kg zeytinden 6 kg yağ aynı akşam İstanbul’a giden gemiye binmek üzere Gemlik limanına dön- üretildiğine göre Bursa Ovası’nda yıllık 7.200.000 kg yağ üretilir demektir. dü. Denizdeyken bahsi geçen büyük deprem oldu. İki hafta sonra Bursa’ya Bursa civarı ürünlerinden bazıları, Marmara ve özellikle Gemlik ve Bandır- geri döndü ve aşağıdaki izlenimlerim kaleme aldı: ma ve İzmit limanlarından dışarıya çıkarılır.” Görmeye gittiğimde binada ciddi sayılabilecek bir hasara rastlamadım. (Hamlin 1878) Hasarı teftiş etmek için yapılan bir günlük ziyaretin ardın- Gemlik Bursa Yolu: dan, Hamlin aynı akşam İstanbul’a giden gemiye binmek üzere Gemlik emlik, kendi adını taşıyan bir körfezin ucundadır. Eski kent, kentin limanına döndü. Denizdeyken bahsi geçen büyük deprem oldu. iki hafta Gbir bölümünü oluşturur. Eski liman zamanla dolmuş, bahçe halinde sonra Bursa’ya geri döndü.” (Lowri, 2007) kalmış. Yeni liman ile bir de tersane vardır. Myrileia kenti de Kios gibi kral Phillip’in tahribine uğramıştır. Daha sonra Prusias tarafından yeniden 22.p. Mari de Launay, (1298/1880) kurulmuştur. Eski eser olarak kale kalıntısından başka bir şey yoktur. Evler “Mudanya ve Gemlik şarabının litresi 1-2 frank arasında satılmaya başla- için temel kazılınca eski ya antik yapı kalıntıları çıkıyor. 1282 yılında bu mıştır. Bursa Ovasında yani, Gemlik ile Mudanya arasında tahminen 400 yol yapılmış. Engürücük’ten geçilip, Kurtul Boğaz adı verilen yere gelinir. bin zeytin ağacı vardır. Bunların yıllık üretimi 50-100 kıyyeye kadardır. Daha sonra yol yükselerek Rızapaşa Derbendi’ne gelinir. Burada yollar çok

Asri Gemlik 247 kavislidir. Daha sonra çıkılan tepeden Keşiş Dağı ve Bursa görülmeye baş- 22.u. Nafizzade Ahmet Fuad (1317/1899) lanır. Rızapaşa Derbendi geçildikten sonra yol alçalmaya başlar. ve Eğiri- “Gemlik limanı Bursa’dan 8 saattir. Gemlik, iki yıl önce, büyük bir yan- dere vadisini izleyerek Davul Derbendi’ne varır. gında harap olmuştu. Bizi İstanbul’a götürecek olan İdare-i Mahsusa’nın Oradan Timurtaşpaşa’ya kadar 10 km vardır. Bağlık ve bahçelik bir ovadan buharı gemisi, Gemlik’e gelecekti. Gemiyi beklerken kenti gezip dolaştık. geçilerek Bursa’ya gidilir. Burada Bursa’dan gelen eşyaların satıldığını görü- Antik dönemden kalma dikkat çekici kalıntılar gördük. Gemlikliler bu lür. Yolda yol tabelâsı asılıdır. 1850 yılında bu yolun yapılması kararlaştırıl- parçaları İngiliz gezginlere, çılgınca fiyatlarla satıp para kazanıyorlar. Bir mış. ve güzergahın belirlenmesi ve teknik raporlar için Bayındırlık Bakan- Faune başına 80 frank verdim. Geçen yıl bir İngiliz 300 frank verdiği- lığı Bursa baş mühendisi Pade Anope görevlendirilmiştir. Bununla birlikte ni söyleyerek reddettiler. Ertesi gün 20 Temmuz’da, buharlı bir gemi bizi Mudanya- Bursa hattının projesi, Bursa’nın süslemeleri ve Tanzimat-ı be- Gemlik’ten alıp İstanbul’a götürdü. 32 gün içinde 200 fersahlık bir gezi lediyesine dair gerekli haritaları düzenlemiştir. Komiser Vefik Paşa özel ilgi- yapmıştık.” leriyle ortaya çıkan yol, hükümet konağı önünde Gemlik hattıyla Kütahya yolu birleştirilmiştir.” 22.v. Verlag von Karl Baedeker, (1914) “İstanbul’dan kalkan buharlı, kayalık Oxia ve Plati ile dört büyük Prens 22.r. Kamusü’l-Âlâm (1892) adalarını solunda bırakarak güney batıya devamlı Bozburun’a (eski adı Po- “Hüdavendigâr vilâyetinin Bursa sancağına bağlı Gemlik, 5.147 nüfuslu seidion) varır. Burası yarımadanın batı ucu olup, 900 m.nin üzerinde yük- bir ilçedir. Nüfusunun çoğunluğu Rum’dur. Güzel ve sağlam bir limanı, seltiye sahip Samanlı Dağ’ın (eski adı Argonthonios) Mudanya Körfezi’ni tersaneye ait havuz ve el tezgâhlan, 1 camisi, 1 medresesi, 1 rüştiyesi, Rum- batıdan çevreleyen uzantısıdır. Bu karanlık (koyu) dağ silsilesinin arka ların özel kız ve erkek okulları, 3 kilisesi, 2 manastın ve pamuktan mamul planında zirvesi ekseriya karla kaplı Bitin’lerin Olympos’u uzanıyor. Aşağı bir cins döşemeliğe özgü el tezgâhlan vardır. İlçenin başlıca ihracatı (çıkışı yukarı 3 saat 45 dakika sonra İncir Limanı’na gelindiğinde Mudanya Kör- yapılan mal anlamına) krom külçesi ile krom tozudur. En önemli ithalatı fezi önünüze serilir. Bundan sonra, içeriye açılan bir açıyla Gemlik Körfezi da petroldür. Tarihi pek eski olan ilçe, tarihte Argonot adıyla da anılır. görülür. Küçük bir tersanesi olan 8.000 nüfuslu Gemlik (eski adı Kios, Nüfusu 30.000 dolayında olup yansına yakını İslâm, yandan fazlası aşağı İznik’in limanı), Adranos ve Karlıyer’in krom madenlerinin yüklemesinin yukarı eşit sayıda Rum ve Etmenidir. “ yapıldığı körfeze adını verir. Körfezin sağında Kalolimenos Adası vardır. Buharlı gemi bazen körfezin kuzey kıyısındaki Armutlu’ya, bazen de güney kıyısında bulunan Tirilye’ye uğrar. Böylece İstanbul’dan hareket ettikten 5 22.s. Memâlik-i Osmâniye (1895) saat sonra Mudanya’ya gelinebilir.” (Çev. Şaban Yalazı) “Hudavendigâr vilâyetinin Bursa sancağına bağlı bir ilçedir. Yörenin en eski kasabalarından biri olup, eski adı Kios’tur. Kasabanın eski tarihine ait 23. Tarihi ve Kültürel Varlıklar bilgi yok denecek kadar azdır. Şimdiki Gemlik adının, Bursa’da yapılan Gemlik, Bursa ve çevresinin en eski yerleşimi olduğu için, bölgede çok ve çoğu bu kasabada satılan ipek gömlekler dolayısıyla ‘gömlek’ sözünden sayıda kalıntı yer almaktadır. Bugün Orhangazi ve Gemlik’in üzerinde geldiği sanılmaktadır. İlçe 21 000 nüfuslu olup, birçok köyün birleşmesin- bulunduğu dağlarda önemli mermer kayalar olup, halen çok sayıda ocak den oluşmaktadır.” vardır. İncelemelerimiz sırasında, Cihatlı ve Şahinyurdu köyleri arasında, antik bir mermer ve heykel atölyesine rastladık. Burada çok sayıda yarım 22.t. Paul Lindau (1897) kalmış sütun başlığı, sütun ve benzeri parçalara rastladık. Bu mermer ya- “Bursa’da geçen yıl yaptığım deneyim bana gezi yazıları yazanlara çok takları sadece Gemlik’e değil, bölgedeki diğer şehirler için de bir kaynak dikkatli davranmaları öğüdü çıkarmama neden oldu. Geçen yıl Bursa’da oluşturduğu anlaşılmaktadır. Ancak antik dönemden bugüne çok az mal- geçirdiğim bir hafta boyunca yağmur yağmıştı. Bu nedenle Olimpos etek- zeme gelebilmişti. lerinden Mudanya Körfezi’ne kadar uzanan geniş ova sular altındaydı. Yol- cuların Osmanlı’nın bu eski başkentine ulaşmaları ancak Gemlik üzerin- 23.a. Gemlik Tümülüsü den, o da türlü zorluklarla yapılabilirdi.” (Çev. J. Louis Mattei) Gemlik Körfezi’nin güney kıyısında ve Gemlik’e 2 km. uzaklıkta, Kü- çükçukur denilen mevkii de bir yer altı mezarı(tümülüs) bulunmuştur.

Asri Gemlik 249 Gemlik’e 2,5 km kadar uzaklıktaki bu mezar alanda, 1964 yılında, BP tesislerinin yapımı sırasında ortaya çıkarılan bu gömüt, Mudanya tümülü- süne çok benzemektedir. Marmara Adası mermerlerinden yapılan bu gömütün bir kenarı, 2,11 met- re olan kare şeklindedir. Odanın yüksekliği 1,97 metredir. Bu yapı da, İ.Ö. IV. yüzyıla tarihlenmektedir. Taşları yerinden sökülüp taşınmıştır. (A.M. Mansel, Gemlik Tümülüs Mezarı Belleten C. XXXVIII Nisan 1974 sayı:150 s.181-189; N. Fıratlı, “Gemlik Tümülüsü”, İstanbul Arkeoloji Müzeleri Yıllığı 13-14, 1966, s.224)

23.b.Gemlik Kalesi Bursa’da bilinen en eskisi olan Gemlik kalesi, peleşjik tarzındaki kalıntıla- rın bir bölümü halen varlığını korumaktadır. Lisenin hemen altında bulu- nan kalıntılar bir bölümü, üzerine yapılan 6-7 katlı apartmanların baskısı- na dayanamayıp yıkılmıştır. Bu taş örgü ve yapı, Bursa’nın en eski kalesini oluşturmaktadır. (S. Runciman, Haçlı Seferleri Tarihi, C.1, Ank. 1986, s.100-2,136) Bu surların 50 metrelik bir bölümü yıkılmıştır. Gemlik Kalesi, eski Roma kentleri gibi iki kaleden oluşmaktaydı. Askerlik Şubesi’nin olduğu alan, akropol, yani idarecilerin bulunduğu alandı. Os- manlı döneminde de kentin yöneticilerin olduğu alan olmayı sürdürdü. Akropol, şehrin yüksek bir tepesinde kurulmuştu. Akropol, yuvarlak ve son derece ufak bir sur ile çevriliydi. Körfeze doğru sahile doğru ikinci bir sur vardı ki, buna polis deniliyordu. Burada ise şehir halkı oturmaktaydı. Halkın içinde bulunduğu sur, kuzey ve batısında, tepenin eteğinden düz bir hat ile denize doğru uzanmaktadır. Eski Hükümet Konağı’nın hemen batısından geçip eski Karantina binasında denize ulaşmaktadır. Güney surları ise Eski İskele ve Hal’den başlayıp Balıkpazarı’ndan kuzeydoğu isti- kametine gidip, Akropol çevresinde dönerdi. Eski surlar içinde, Aya Sofya Kilisesi vardı. Ayrıca Saint Nikola, Saint Theodoros, Saint Symeon, Saint Tarchis, Saint Spyridon ve Saint Marina adlı ufak şapeller vardı. Ayrıca bu surların güneydoğusunda Saint Joannis ile Saint Parasteyi şapelleri, sur- ların kuzeybatısında ise Saint Konstantinos Kilisesi ile Aziz Georgios ve Profitis İlias Manastırları vardı.

23.c.Gemlik Camileri Gemlik merkezde Müslümanların en eski mahallesi Cedid/Yeni Mahal- le idi. Bu Müslüman mahallesinin mescidi, Timurtaş Paşa’nın yaptırdığı mescit idi. Bu mescit, eski şehir içinde olduğu için, olasılıkla bir kiliseden devşirilmiş idi. Gemlik’in en eski Müslüman mahallelerinden biri de De- mirsubaşı idi. Osmanlı döneminde her mahallede bir cami veya mescit bu- lunmaktaydı. 18. yüzyılda en az iki Müslüman mahallesi olduğuna göre,

250 Asri Gemlik

bu tarihte iki cami vardı. Bunlardan biri kesinlikle Demirsubaşı Camii idi. İkincisi ise Timurtaş Paşa’nın yaptırdığı mescit olmalıdır.

23.c.1. Demirsubaşı/Alipaşa Camii Gemlik merkezinde Demirsubaşı Mahallesi’nde bulu- nan bir camidir. 1555 yılından önce yapılmıştı. Kamil Kepecioğlu bu mescide, Demirbey Mescidi demişti. Üç adım yanında bir Rum kilisesi varmış. Demir Bey Mescidi yanındaki bu kilise yıkılmış. 20-30 yıl boş ve harap kaldıktan sonra Gemlikli Rumlar bu kiliseyi tek- rar tamir edip çevresine sahip çıkmış. Oysa mescidin etrafı tamamıyla Müslüman evleriyle dolmuştu. Bu ne- denle mescide adeta bitişik olan bu kilisenin huzursuz- luk yaratacağı nedeniyle yıktırılması gerektiği Hükü- met tarafından bildirilmişti. (BS. 63/73; Kepecioğlu, I/358) Minaresinin doğusunda bulunan 1 m boyutlarında- ki yazıtında, Kaputan Ali Paşa tarafından 1275/1858 tarihinde yeniden yaptırıldığı belirtilmektedir. Halk arasında “Çarşı Camii” veya “Demirsubaşı Camisi” adıyla da anılır. Gemlik’te bulunan bu caminin ne za- man yapıldığı bilinmemektedir. 1963 yılında tümüyle yenilenen caminin vakfı halen varlığını korunmaktadır (BOA. Vakıflar 18996).

23.c.2. Solakbaşı Camii Camiyi, Solakbaşı Mehmet Ağa 1566 yılında yaptır- mıştı. Mehmet Ağa, Yusuf’un oğludur. Yedikule ağası idi. Gemlik’te doğu ve kuzeyi yol olan, batısı deniz, güneyi dere ile sınırlı olan Yıldırım vakfının bir arsası üzerine yaptırmış. Yıldırım Mütevellisi’nin izni ile va- kıfları için deniz kenarında 13 dükkân yaptırılmış. İki dükkânın üzerine ise bir muallimhane yapmış. Bunlar için birçok arazi ve dükkân vakfetmiştir. Oğlu Yusuf Çelebi’yi de mütevelli tayin etmiştir. Gemlik’i imar ve ihya eylemişti. (Kütük, III/241) Solakbaşı Meh- met Ağa’nın Gemlik’te yaptırdığı külliyesinde cami dışında han ve hamam da vardı. Bir de su getirmişti. 1132/1719 yılında Solakbaşı Camii harap olduğu için, İslamoğlu Mehmet tarafından onarılmıştı.

254 Asri Gemlik 23.c.3.Balıkpazarı Camii skiden bir kilise olarak yapılan bu cami, aynı adı taşıyan mahallede Ebulunur. Doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlıdır. Kapalı Yu- nan haçı şeklinde yapılmış olan yapı, 1923 yılında camiye dönüştürülmüş- tür. Duvarları düzgün kesme taş ile örülmüş olan cami, halen ibadete açık durumdadır. Kilise olarak Panagia Pazarıotisa adını taşıyan bu kilisenin duvarları sıvalıdır. 1923 yılında camiye dönüştürülmesi nedeniyle yapılan onarıma ait bir kitabesi vardır. Halen sağlam durumdadır.

23.c.5.Köylerdeki Anıtsal Yapılar emlik köylerinde çok sayıda cami ve tarihi hamam vardı. Hem ca- miler, hem de hamamlar, köylülerin düşüncesizliği nedeniyle yıkılıp

G Camii Kumla Küçük yerine betondan camiler yapılmıştır. Köylerde adını ve kurucunu belirledi- ğimiz tarihi camiler şunlardı: Bedreddin Pars Camii: Umurbey köyündeki eski cami, Bedreddin Pars Camii adını taşımaktadır (BOA. Vakıflar 12, 993) Köydeki ilginç tarihi yapısıyla bu cami bugün özenle korunmaktadır. Caminin özellikle iç teşri- fatını, 19. yüzyılda Şakir Ağa yapmıştır. Yapı, bugün de 19. yüzyıl özellik- lerini taşımaktadır. İçten ve dıştan sıvalıdır. Minaresi de kesme taştandır. Ana mekânın ortasında bir kubbe bulunmaktadır. Umurbey’de 53 adet sivil mimarlık örneği tescilli eski ev bulunmaktadır. Eski Camii (Küçükkumla): Küçükkumla köyündeki tarihi bir camidir. Sûfî Ömer Efendi’nin tarafından yapılan Eski Camii, terk edilmiş olan eski köyde bulunmaktadır. Cami bugün, büyük ölçüde tahrip olmuştur. Caminin minaresiyle bazı duvarları ayakta kalmıştır. Cami içinde kalem işi Camii Fındıcak süslemeler de vardır. Caminin minare gövdesinde belirli aralıklarla üç sıra çini friz görülür. 17. yüzyılda “Cami-i atik” olarak anılan yapının yanında İsmail oğlu Hüseyin Vakfına ait bir tekke vardı. İsmail oğlu Hüseyin Ağa Zaviyesi olan bu yapıdan hiç bir eser kalmamıştır (BAVD. 20828, 25504, 24501, 22054). “Malûl Emir” adını taşıyan müderris Mevlana Mehmet Efendi, (öl. 1555) Kumla köyünde bir mektep yaptırmıştı. Hacı Muhi Camii (Küçükkumla): Gemlik’e bağlı Küçükkumla Köyünde bulunan cami, olasılıkla 17. yüzyılda Muhiddin Efendi tarafından yaptı- rılmıştı. Dikdörtgen planlı olan bu yapı düz bir tavanla örtülüdür. Birçok onarım gören cami, büyük ölçüde özgünlüğünü yitirmişti. Bakkalpîrî Camii (Büyükkumla): Eski Büyükkumla köyündedir. 1728 yı- lında, Veli Dayı’nın oğlu Ali tarafından yaptırılmıştır. Sel nedeniyle terk edilen köyde bulunan caminin üzeri ahşap malzeme ile örtülmüştür. Ya- pının kalem nakışları bulunan duvarları düzgün moloz taşı ve bol harçla Umurbey Camii Umurbey

Asri Gemlik 255

örülmüştür. Terk edilen bu köy yerinde cilli olup, yakın zamanlara kadar kullanılmaktayken yenisi yapılınca depo ayrıca bir hamam da bulunmaktadır. Yer olarak kullanılmaya başlandı. Caminin kuzey cephesinde kitabesi vardı. 10 yer yıkılmış olan bu yapı mezbelelik du- yıl önce yanmıştır. rumuna gelmiştir. Terk edilen bu köyde bir de oldukça zarif kemerli tarihsel köp- 23.d.Gemlik Kaplıcası ve Hamamları rü bulunur. emlik sınırları içinde iki kaplıca ile bir maden suyu kaynağı bulun- Sel nedeniyle terk edilmiş bulunan köy- Gmaktadır. Gemlik’in güneydoğusunda, eski Umurbey köyü yolunun deki cami, kuzey-güney doğrultusun- kenarında bulunan kaplıca, önceleri zeytin ve büyük çınar ağaçları ara- da dikdörtgen planlı ve düz tavanlıdır. sındaydı. Sadece hamam binası değil, çevresiyle güzel bir mesire yeri idi. Batı duvarında, son Önceleri burada dört cemaat yeri ile ana odalı bir kaplıca bi-bi mekânın birleştiği nası varken, yapılan kısımda küp kai- yeni tesisi uzun süre deli, pahlı pabuçlu Belediye tarafından silindirik minaresi işletildikten sonra yer alır, külahı yı- otel olmuştu. Daha kılmıştır. Caminin sonra hizmet binası yazıtı yoktur. An- ile otel kısmı bir süre cak kuzeydoğudaki Devlet Hastanesi’ne nazirede bulunan dönüştürülmüştür. işlemeli mezar taş- Bu binalar yıkılmışyıkılmış- larının en eskisinde tır. Kaplıca kısmı ise “Veli dayının oğlu halen banyo olarak Ali 1141/1728” ya- hizmete devam etet- zısı vardır. Bu kita- mektedir. 36 derece beden caminin 1728 sıcaklıkta bulunan yılından önce yapıl- kaplıcanın suyu, dığı anlaşılmaktadır. büyük bir havuza Büyükkumla’da Os- akmaktadır. Ilıcanın man Çavuş Camii, suyunun siyatik ve mektebi ve tekkesi romatizma hastahasta- vardı. lıklarına iyi geldiği söylenir. Gençali Köyü Ca- mii: Gümüşçü Sinan Beyin yaptırdığı Şifası deneyle kanıtlanan bu kaplıca üzerine, Gemlik’in eski kereste nazırı tarihi cami, 1869 yılında yapılmıştı. tarafından, 1836’da tamir edilmişti. Kaplıcanın 1873 yılındaki durumu- Gençali köyünde bulunan caminin du- nu Kepecioğlu şöyle aktarmaktadır: “Belediye tarafından dört oda ve bir varları kesme taş ve tuğla ile örülmüş, soğukluğu bulunan yeni bir ılıca inşa edilmiş. İçerisinde bir havuzu ve bir üzeri kırma çatıyla örtülmüştü. Minaresi kurnası varmış. Suyu çok lâtif, berrak ve sıcaklığı ılımlı idi. Çeşitli hasta- tuğladan yapılmış olup orijinaldi. Cami lıkların tedavisinde başarılı olduğu tecrübe olunmuş. Belediye tarafından önünde bulunan orijinal çeşme ise bu- idare edilmekte idi.” (Kütük, II/136) Bu ılıcanın siyatik ve romatizma has- gün köreltilmişti. Ahşap olan cami tes- talıklarına iyi geldiği söylenir.

Umurbey Anıt Mezar Asri Gemlik 257 Gemlik Mapkios Belediyece yapılan tamir, kaplıcanın iç kısmını daha kullanımlı bir şekle sokmuştu. Ayrıca otele genişçe bir teras eklenerek hem bina güzelleştiril- miş, hem de müşteriler için havadar bir dinlenme yeri elde edilmişti. Ha- mam kısmında 3X4 m. genişliğinde 1, 66 m. derinliğinde olmak üzere bir havuzu ile bitişik ikinci edada 5 kurnalı yıkanma yeri vardır. ‘Sıcaklığı 37 C. derecesi vardır. Kokusuz ve çok az madenlidir. Bursa sularına benzer. Solakbaşı Hamamı: Solakbaşı Mehmet Ağa, Yıldırım Beyazıt Vakıfları üzerinde, mütevellinin izniyle külliye çevresinde bir hamam yaptırmıştır. 1566 yılında yaptırmıştı. Hamamda bir camekânı, iki halveti, iki sofası, bir helâsı ve külhanı bulunan bu hamam halen ayaktadır. Bu hamam ya- kınında 10 oda ile bir mağazayı 29.7.1566 tarihinde vakfetmişti. (Bursa Eski Vakıf Sicili, 55) Engürücük Hamamı Engürücük Büyükkumla Hamamları: Büyükkumla köyünde bulunan tarihi bir ha- mamdır. Bugün terk edilmiş eski köy yerinde bulunan hamam kötü du- rumdadır. Doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlıdır. Duvarları tuğla ve moloz taşı ile örülmüştür. Kubbeleri tuğla ile örtülmüştür. Köyde ikinci bir hamam kalıntısı daha vardır. Bu hamama da Küçük Hamam denilmek- tedir. Yapım tarihlerin; belirleyen yazıtları yoktur. Fındıcak Köyü Hamamı: Gemlik’e bağlı Fındıcak köyünde bulunan ha- mam, uzun süredir kullanılmasa da, 2004 yılında restore edilmiştir. Halen köy hamamları içinde son derece sağlam kalan ender hamamlardan biridir. Küçükkumla Hamamı: Küçükkumla köyündeki tarihi bir hamamdır. Emir Sultan vakfından olan hamam, köyün terk edilmesi üzerine harap durumda kalmıştır. Doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlıdır. Kub- beleri tuğla, duvarları moloz taşı ve tuğla ile örülmüştür. Beden duvarları dıştan sıvalıdır. Köyde ikinci bir hamam daha vardır. Bu hamam da terk edilmiş ve harabe halindedir. Köyde harap durumda olan iki hamamdan Hamamı Fındıcak biri Emirsultan vakfına aitti. Umurbey Hamamı: Büyükkumla köyünde bulunan tarihi bir hamamdır. Bugün terk edilmiş eski köy yerinde bulunan hamam kötü durumdadır. Doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen planlıdır. Duvarları tuğla ve moloz taşı ile örülmüştür. Kubbeleri tuğla ile örtülmüştür. Köyde ikinci bir ha- mam kalıntısı daha vardır. Bu hamama da Küçük Hamam denilmektedir. Yapım tarihlerin; belirleyen yazıtları yoktur. Gemlik Hamamı Gemlik

Asri Gemlik 259 Gemlik Ilıcası

Engürücük Suyu Umurbey Hamamı

Küçük Kumla Hamamı

Ericek Hamamı

Kurşunlu Hamamı 23.e. Anıtsal Çeşmeler yazmaktadır. Olasılıkla bu karışıklık, kent merkezinde bulunan üç büyük urşunlu Köyü Roma Çeşmesi: Kurşunlu köyü meydanındadır. Kur- kilisesi dışında şapel olarak varlığını 1922 yılına kadar koruyan ufak ibadet Kşunlu köyü meydanında bulunan kilisenin karşısındadır. Roma döne- mekânları kilise olarak sayılmasından kaynaklanmaktaydı. Nitekim 1920 minden kalma çeşme yolun doğusundadır. Üçgen alınlığı ile köşelerinde, yılında bir Rum’un hazırladığı haritada, ufak şapellerle birlikte kent mer- örneğini Apolyont kalesinin duvarında da gördüğümüz koç motifleri var- kezindeki kilise sayısı 12’dir. dır. Yanında da rozet motifleri ile defne tacı vardır. Hadrianus döneminde “Rumlar zamanında Gemlik şehrinin en büyük kilisesi olan Çarşı yapıldığını sandığım bu çeşme, son yıllarda yapılan tamirler ve boyama Kilisesi’ne aitmiş. Bu kilisenin az yukarısında, büyük bir çınarın arkasında nedeniyle tahrip olmuştur. Bursa’da ender olarak bulunan bu çeşmenin bir de Ermeni Kilisesi varmış. Rumlar gittikten sonra o ibadethaneler hep özenle korunması gerekir. 18. yüzyıla ait bir belgede, Kurşunlu köyündeki dinamitlerle havaya uçurulmuş. Çarşı Kilisesi’nin koskocaman bir çanı Sinanpaşa Camii olup, bu tarihte tamir edilmişti. varmış, o günleri bilenlerin anlata anlata bitiremedikleri bu çanı sonradan Zafer Çeşmesi: Gemlik kent merkezinde bulunan bir çeşmedir. 1923 yılın- gemi ile İstanbul’a götürülmüş.” (Coşkun 1999:) da yapılan çeşme tümüyle mermerden olup, uzun bir biçimde tasarlanmış- 19. yüzyılda, tüm ilçede 18 da kilise vardı. Bugünkü Balıkpazarı (Yeni tır. Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyetimizin anısına yapılmıştır. Bu nedenle Cami) Camisi ise aslında Panagia Pazariotissa Kilisesi idi. Ayrıca Koimesis, de Zafer Çeşmesi olarak anılmıştır. Hagios Taxiarches, Panagia Theoskepatos, Panagia Gorgoepikoss, Hagios Engürücük Çeşmeleri: Engürücük köyünde oldukça eski üç çeşme bulun- Ignatios, Hagios Georgios tes Kirizou, Christos Kiliseleri ile Theotokos maktadır. Bu çeşmelerin arkasında, büyük su hazneleri de bulunmaktadır. Hodegetria, Herakleion Manastırları varmış. Hagios Georgios Manas- Köy muhtarlığı, bunlardan birini güzel bir biçimde restore etmiştir. Ancak tırı ise kentin güneyinde imiş ki, bugün bir mahalle olan eski Manastır diğer iki çeşme de son derece eski ve anıtsal değerdedir. mesiresinin bulunduğu yerde olduğu sanılmaktadır. Burası belgelere göre 23.f.Redif Kışlası: Gemlik’te antik Akropol’un olduğu yerde, askerlik şube- Kızlar Manastırı olarak anılan yer olmalıdır. Belgelere göre Kızlar Ma- si olarak kanılan binadır. Kepecioğlu’nun aktardığı bilgiye göre, 27 Aralık nastırı, 1817 yılında harap durumda idi. (Kütük, III/82) Bu manastırda, 1892de yapımı tamamlanarak hizmete açılmıştı. tamamen ıslah için kızların kaldığı anlaşılmaktadır. Nitekim 1233/1817 tarihli bir arşiv belgesinde, İstanbul Rum Patriği Girilos, gayrimeşru ço- 23.g. Kiliseler cuk doğuran bir fahişeyi, Gemlik’teki kadınlara ait manastıra göndermişti. 1555 yılındaki bir kadı sicil belgesine göre Gemlik’te yüz kadar kâfir evi Yine 1233/1809 tarihli bir başka bir arşiv belgede; İstanbul’daki fahişelerin olduğu hâlde 12 kilise mevcut imiş. Hatta sonradan iki kilise daha kurduk- Gemlik’te kadınlara ait manastıra gönderildiği anlaşılmaktadır. Bu manas- ları, yine bu sicil belgesinde yer almaktadır. Nitekim Demirbey Mescidi, tırlar, Gemlik’in kuzeybatısında bulunan iki manastırdan biri olmalıdır. yapıldığı 1555 yılında, üç adım yanında bir Rum kilisesi varmış. Kadı Sicil Gemlik’teki manastırların bir tanesi ‘Agios Georgios’ diğeri ise rahibelerin belgelerine göre, bu kilise içine toplanan Rumların, kavga ve gürültü yap- devam ettiği ‘Profitis İlias’ idi. Bunların etrafında Rum mezarlıkları var- tığı savunulmuştu. dı. Bir başka belgede ise Kurşunlu’da Kızlar Kilisesi vardı. İkisi ayrı ku- rumlar idi. 1202/1787 yılındaki bir arşiv belgesine göre, Flaritos adında Demirbey Mescidi yanındaki bu kilise bakımsızlıktan yıkılmış, 20-30 yıl bir Rum rahip, ruhbana aykırı davrandığı gerekçesiyle Gemlik Aya Yorgi boş ve harap kalmışken, mescit yapıldıktan sonra Gemlikli Rumlar bu ki- Manastırı’nda bend edilmiş. Bu iki manastır; Laledağ’da imiş. Buradaki liseyi tekrar tamir ve ihya etmiş. Mescidin etrafı tamamıyla Müslüman manastırların adları “Agios Georgios” (Aya Yorgi) ve rahibelerin devam evleriyle çevreli olması nedeniyle bu kilisenin yıkılması istenmişti. (BS. ettiği “Profitis İlias” (Kızlar Manastırı) idi. Bu manastırların çevresi mezar- 63/73; Kütük, I/358) lıklarla doluymuş. Bir zamanlar dört bir yanları mezarlıklarla çevrili olan Ancak Cumhuriyetten önce Gemlik merkezde sadece üç kilise olduğu be- bu manastırların yerinde artık yıkık duvarlar da yok olmuştur. lirtilmektedir. Cuinet’in 1894 yılında yayınladığı kitaba göre de, Gemlik 1922 yılında Türkiye’yi terk eden Rumlara göre; Gemlik merkezde 13 ki- merkezinde üç kilise vardı. 1912 yılındaki bir kaynağa göre ise Gemlik’te lise ve şapel vardı. Bunlar; Koimese of Virgin (Metropolitan), Agios Ig- 5 rahip, 5 kilise vardı. Olasılıkla kent merkezindeki 3 kiliseye, Gemlik’in natios, Odigitria, Agios George, Profet Helias, Metamorphosis of Christ, kuzeybatısında yer alan 2 manastır da dâhil edilmişti. Ancak 1910 yı- Pazariotissa, Panagia Phaneromene or Theomanna, Evagelistria, Agios lında yayınladığı kitabında Mehmet Ziya, Gemlik’te 12 kilise olduğunu

262 Asri Gemlik Hamidiye Suyu

Spyridon, Agios Nikolaos, Agios Paraskeve (iki kilise), Agios Ioannis (dört kilise) idi. 1922 yılında, Rumların şehri terk etmeleri üzerine sağlam kalan kiliselerin büyük çoğunluğu yıkıldı. Tek sağlam kalan kilise, Balıkpazarı Kilisesi olup o da cami olarak kullanılması nedeniyle sağlam kalmıştı. Bu kilisenin özgün adının ‘Agios İgnatios’ olduğu savunulur. Devrin tanığı olan Salih Erçek, Gemlik kiliseleri hakkında hatırladıklarını şöyle anlatıyor: “Yapı Kredi Bankası’nın arka tarafındaki Kapalı Çarşı’nın bulunduğu yer- de, ulu çınarın hemen arkasında büyük bir Rum kilisesi vardı... Oranın adı Çarşı Kilisesi idi. Biz işte bu Çarşı Kilisesi’nin oralara iniyoruz. Çok büyük kalabalıklar oluyor kilisede. İlahiler söylüyorlar, kapı açıldıkça günlük ko- kuları yayılıyor etrafa. Çarşı Kilisesi’nin mahzeni, torbalarla insan kemiği doluymuş. Öyle söylerlerdi. Çukurbahçe Kilisesi’nin duvarlarında da üze- Engürücük Çeşmesi Engürücük

Asri Gemlik 263 rinde isimler yazılı insan kemiği dolu torbalar vardı. Cenazeler bir zaman toprakta kaldıktan sonra çıkartılır ve kemikler böyle torbalarda saklanır- mış. Böyle anlatırlardı. Çarşı Kilisesi’nin çanı görülmemiş büyüklükteydi. Yunan gittikten sonra bizimkiler dinamitlerde uçurdular bu kiliseleri, o büyük çan daha sonra İstanbul’a nakledilmiş. Rum kilisesinin az yukarı- sında, oradaki büyük çınarın arkasında ise bir Ermeni kilisesi var. Erme- ni kilisesi az daha küçük Rum kilisesinden. Çukurbahçe zeytinliklerinde, Atatürk ilkokulunun bulunduğu yerde bir büyük kilise vardı. Çukurbahçe zeytinlikleri içinde idi.” (Coşkun 1999:) Tarihçi M. Gedeon’a göre bu kiliselerin yapımında, Gemlik yöresinde bu- lunan arkeolojik kalıntılardan devrişme mermerler kullanılmıştı. Ancak Gemlik’te yapılan kilise ve anıtsal eserler için gerekli mermerler, Samanlı Dağları’ndan sağlanmaktaydı. Özellikle Benli köyü ile Cihatlı arasında, halen belirgin biçimde izleri görülen antik mermer ocakları vardır. Burada yapılmakta olan bazı yapı taşları yarım bırakılmış, çevrede bulunmaktadır.

23.g.1. Hagios Aberkios/Theotokos Manastırı Kilisesi Kurşunlu köyündeki bu yapı, Bursa’daki en eski manastırlardandır. Mar- mara Denizi’nin kıyısındadır. Kilisenin ilk yapılışı 5. asra indiği savunul- maktadır. Nitekim 1994 yılında, Kurşunlu Belediyesi tarafından yapılan resmi olmayan kazı çalışmaları sırasında çıkarılan lahit kapağı, 5–6. yüzyıl- lara tarihlenen başlıklar, bereket boynuzu motifli bitmemiş bir impost baş- lık, sırlı seramikler, apsis tarafında cam kandil parçaları ile yonca biçimli sırlı kâse bulunmuştur. Ancak manastır, 1162 tarihli bir vakfiyeden, Bizans İmparatoru I. Manuel Komnenos (1143–1180) döneminde Nikaphoros Mystikos tarafından onarıldığı anlaşılmaktadır. Bu yenileme ile “Güne- şin Altan” (sunak) adıyla Theotokos’a ithaf edildiği anlaşılmaktadır. Bu tarihten sonra da, daha çok Theotokos olarak anıldı. Vakfiye, Nikephoros Mystikos tarafından düzenlenmişti. M. Kaleonymas ve Chr. Papadopoulas adlı gezginler, gerek manastır ve gerekse kilisesinin Ortaçağ’dan kalma ola- bileceğini, Osmanlı yönetiminde önemini yitirdiğini ve sonra bu yeni adla tanınmaya başladığını belirtmişlerdir. Manastırın adı son kez 1306 tarihli bir Bizans kaynağında geçmektedir. Türklerin bu bölgeyi fethetmeleri ile manastır, bir süre etkinliğini kaybetti. 1652 yılında tekrar faaliyete geçtiği belgelerden anlaşılmaktadır. Yapının fresko bezemesinin 17–18. yüzyıllar- da yapıldığı sanılmaktadır. Yapı 1867 yılından kısa bir süre önce onarım geçirmiştir. Günümüzde metruk bir haldedir. Yapı doğu–batı doğrultusunda dikdörtgen planlı, kubbeli, kiberium14 planlı kiliseler grubuna girmektedir. Yapı dıştan 8.64 x 15.02 m. ölçüle- rinde olup, naos 4.73 m. çapında pandantif geçişli bir kubbeyle örtülüdür. Naosun merkezindeki kubbe, bugün pandantif geçişlerine kadar tümüy-

Balıkpazarı Kilisesi 264 Asri Gemlik le yıkılmış durumdadır. Naos dik eksenlerde kemerlerle genişletilmiştir. nastırı olarak tanımlanan yapının malzemesi, Orta Bizans Dönemi’nden Doğu, kuzey ve güney haç kolları yaklaşık eş derinlikte, batı haç kolu ise sonra yapıldığına işaret etmektedir. Yapı doğu–batı doğrultusunda dik- daha derindir. Yapıda bu dönemde çok yaygın olan gizli tuğla tekniğinin dörtgen planlı, dört serbest destekli, kapalı yunan haçı plan tipindedir. uygulanmıştır. Yapıda 1196 ve 1209 yıllarına ait iki mezar yazıtı bulun- C. Mango ve I. Sevcenko yapıda araştırma yaptıkları sırada manastırın muştur. Yapının 8.64 m. uzunluğundaki batı cephesinde bulunan narteks dikdörtgen planlı, kuzeyde ve güneyde üçer nişli giriş mekânının buraya 3.17x6.74 m. ölçülerinde olup, kuzey–güney doğrultusunda düzensiz dik- yerleşmiş olan Mehmet Köse’nin evine dâhil edildiğini tespit etmişlerdir. dörtgen planlıdır. Üzeri düzleştirilmiş çapraz tonoz ile örtülmüştür. Batı Kilise, en eski 1910 yılında B.A. Pantchenko tarafından görülüp değerlen- cephenin ekseninde 1.72 m. genişliğinde bugün büyük çapta yıkılmış olan dirilmiştir. C. Mango ve I. Sevcenko ise 1972 yılında yaptıkları araştırma çift kemerli niş içinde giriş kapısı ve yanlarında birbirine simetrik çift ba- sırasında yalnızca kuzey duvara bitişik olan şapelin kalıntılarını görebil- samaklı kör kemerler cepheye hareketlilik kazandırmıştır. Narteksin kuzey mişti. Yapının batı cephesinde bulunan ve yalnızca güney duvarının izle- cephesi bugün orijinal görünümünü yitirmiş durumda olan çift kemerli rine rastlanılan narteks kuzey–güney doğrultusunda dikdörtgen planlıdır. niş içinde bir kapı ile dışarı açılmaktadır. Güney cephenin doğu tarafında Kaynaklarda yapı’nın kuzey duvarının doğu ucunda muhtemelen bir lahit dikdörtgen bir niş yer alır. Güney duvarın bir bölümü günümüzde yıkıl- için açılmış tek kemerli bir girinti bulunduğu ve kuzey nefin batısında bir mış durumdadır. Narteksten naosa geçiş yuvarlak kemerli bir kapı ile sağ- kapı, kuzey duvarında ise doldurulmuş iki kemerin varlığından söz edil- lanmaktadır. mektedir. 1995 yılında, müze araştırmacısı Bengi Çorum’un başkanlığında oluştu- Kaynaklarda yapının girişi üzerinde, duvar örgüsünün içinde bir çift, yap- rulan bir ekiple, kilisenin bulunduğu yerde temizlik ve kazı çalışmaları rakla bezeli bir kabartmanın yer aldığı yazılmaktadır. Ayrıca bir rölyefte, yapıldı. Kazıda, çeşitli buluntulardan ayrı olarak 1196 tarihli bir mezar iki büst tasvirinin bulunduğu ve bu tasvirlerde baslıklı Hermes’in elinde taşı ile naosun güney duvarına yakın bir mezar içinde başı olmayan bir is- yılanlı bir asa tutup sola döndüğü ve sağında Frig baslığı giymiş sakalsız kelet bulundu. Ayrıca deniz kıyısında bir kayıkhane ile gemilere su verilen bir adam figürünün bulunduğu söylenmektedir. C. Mango ve I. Sevcenko bir sarnıcın izlerine rastlandı. Elde edilen buluntulardan mimari yapıtlar, kendilerine anlatılan Meryem ve Çocuk İsa kabartması ile yılan kabartma- Bursa Arkeoloji Müzesi’nde korunma altına alındı. Yapının dış cephesi çift sını görememiştir. Kaynaklarda kilisenin ana nefinde porfir, yeşil mermer kademeli yuvarlak kemerli pencere ve kapılarla hareketlendirilmeye çalışıl- ve sarı renklerin kullanıldığı, geometrik motifli mozaiğin bulunduğu söy- mıştır. Bunun dışında sade bir görünüm arz etmektedir. İç mekânda üst lenmektedir. Bu mozaik, ana eksende, nefin yaklaşık ortalarında paralel örtü profilli mermer silme ile sınırlanmaktadır. Apsis penceresinde kulla- zikzaklarla doldurulmuş bir daire ve bu daireyi çevreleyen bir kareden oluş- nılan mermer baslıklar küre üzerinde haç motifleri ile bezenmiştir. Yapı- maktadır. Kare, dairelerle çevrelenmiştir. Her bir dairenin içinde içbükey nın 17–18. yüzyıllarda fresko ile bezeli olduğu bilinmektedir. Günümüz- kenarlı eşkenar dörtgenler bulunmaktadır. de fresko bezemelerden hiçbir iz kalmamıştır. Narteks ve naosta bulunan opus sectile parçaları, zeminin opus sectile tekniğinde yapılmış mozaikler Kaynaklarda kilisenin duvar örgüsünde, pagan yapısından alınmış rölyef- ile döşenmiş olabileceğini düşündürmektedir. 1995 yılında yapılan kazı lerin kullanıldığı, bunlardan birinde, insan gövdeli bir canavarın olduğu çalışmalarında ise nartekste bir lahit içinde iskelet parçaları ve 30 kafatası ve vücudunun alt kısmının yılan biçiminde olduğu yazmaktadır. B. A. bulunmuştur. Ö. Özeren ve Bengi Çorum nartekste bulunan bu iskelet Pantchenko’nun 1910 yılında gördüğü bu rölyefler C. Mango ve I. Sevcen- parçaları ve kafataslarından yola çıkarak burasının bir kripta olarak kulla- ko tarafından yerinde bulunamamıştır. Kaynaklarda yapının duvarlarında nıldığını düşünmektedir. (Çorum. Bengi- Öcal Özeren, “Kurşunlu Hagios dört sıra kaba yontulmuş kireç tası ile beş sıra tuğlanın değişimli olarak Aberkios Manastırı Kilisesi 1995 Yılı Temizlik ve Kurtarma Kazısı Çalış- dizilmiş olduğu ve iç kısmının mermer kaplamalı olduğu söylenmektedir. maları”, 7. Müze Kurtarma Kazıları Semineri – 1996, Ankara, 1997, 153) 23.g.3. Balıkpazarı Camisi (Panagia Pazariotissa Kilisesi) 23.g.2.Theophanes Manastırı Kilisesi emlik’te Balıkpazarı mahallesinde kiliseden camiye dönüştürülmüş- Kurşunlu Köyü’nün yaklaşık 1,5 km. batısındadır. Theophanes Manastırı Gtür. Yapının kilise adı “Panagia Pazariotissa”dır. Halk arasında “Yeni Kilisesi de (Orta Bizans Dönemi Sonrası) bu plan tipinde inşa edilmiştir. Cami” adıyla da anılır. Kaynaklara göre bir adının ‘Agios İgnatios’ olduğu Yapılış tarihi belli değildir. B. A. Pantchenko tarafından Theophanes Ma- da belirtilmektedir. Yapım tarihini belirleyen yazıtı yoktur, sonradan ko-

Asri Gemlik 265 yansıtmaktadır.

23.g.4. Agios Taxiarc-Taxiarc hoi Kilisesi Kurşunlu köyünde üç kilise vardır. Biri köy meydanındadır. Kurşunlu’dan Gün-Gün doğdu yönünde giden yolun başlangıcında olup, 1803 yılında ya-ya pılmış olan bu kilise büyük ölçüde sağlam durumdadır. Kili-Kili senin adı belgelerde Agios Taxiarchoi ola-ola rak geçmektedir. Ki-Ki lise halen depo olarak kullanılmakta olup her geçen gün tahrip edilmektedir. Eskiden konut olarak kullanı-kullanı lan yapı, bugün depo olarak kullanılmakta-kullanılmakta Hagios Geogios Manastırı Geogios Hagios nulan Türkçe yazıtından 1922’de Gemlik’in kurtuluşunun ardından cami-cami dır. Dikdörtgen planlı ye dönüştürüldüğü anlaşılmaktadır. Doğu-batı doğrultusunda dikdörtgen ve çatılı bir yapıdır. İçindeki güzel ahşap süslemeleri büyük ölçüde yok planlı yapı, gelişmiş kapalı Yunan haçı şemasını yansıtır. İbadet mekânının olmuştur. Kilisenin karşısında, Roma döneminden kalma, köşelerinde, ör- orta bölümü dört serbest desteğe oturan pandantiflerle geçilen bir kubbe, neğini Apolyont kalesinin duvarında da gördüğümüz koç motifleri vardır. eş boyutlu dört haç kolu ise birer yarım kubbeyle; köşe hücreleriyle doğu- daki kare planlı pastoforium hücreleri ise çapraz tonozlarla örtülüdür. Do- 23.g.5. Benli Kilisesi ğudaki dışa çıkıntılı apsis yarım yuvarlaktır. Batıdaki narteks üç bölümlü Benli köyü merkezinde bulunan Ermeni kilisesi, bugün bütünüyle yıkıl- olup, bunlar beşik tonozla örtülüdür. Narteks, batı haç kolu, güneybatı ve mıştır. Sadece 2-3 metrelik dört duvarı kalmıştır. Halen şahıs malı olan bu kuzeybatı köşe odalarının üzerinde galeri katı bulunmaktadır. kilise hakkında kaynaklarda başka bir bilgi bulanmamaktadır.

Yapının batı cephesi, eksende büyük sağır kemerli geniş, yanlarda simetrik 23.h.Celal Bayar Müzesi (Umurbey) iki dar bölümden oluşmaktadır. Ortadaki geniş bölümün altı, dört mermer Umurbey’de, Türkiye’nin üçüncü Cumhurbaşkanı Mahmut Celal Bayar sütunu bulunan üçlü bir açıklık halinde düzenlenmiştir. Camiye dönüştü- adına, Celal Bayar Vakfı tarafından düzenlenen müze binasının temeli rülüşünden sonra, bu sütunların arası, kapı ve camlarla kapatılmıştır. Kapı 1967’de atıldı. Vakıf, 1968 yılında tescil edildi. Müze binası tamamlan- ve üstünde yer alan üçüz pencere grubu, saçak altına yükselen yuvarlak sa- dıktan sonra, açılış 26 Ağustos 1970’te yapıldı. Müzede, II. Meşrutiyet ğır bir kemerle çevrelenmiştir. Yan bölmeler, eksene simetrik, eş boyutlar- döneminden başlayarak Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet dönemleriyle iliş- da, altlı üstlü ve yuvarlak kemerli birer pencere ile dışa açılır. Kuzeybatıda, kili çeşitli anı eşyalarla belgeler bulunmakta; ayrıca 20 bin dolayında kitap, köşe odası ve narteks vardır. Güney cephe de, kuzey cephenin simetriğim

266 Asri Gemlik okuyucu ve araştırmacıların hiz- üzerinde 1.78 X 1.78 boyutla- metine sunulmaktadır. Bayar’ın rındaki kırmızı granit üzerine Atatürk’le ve milli mücadele altın kaplamalı pirinçten ya- arkadaşlarıyla çekilmiş tarihi fo- pılmış Cumhurbaşkanı forsu toğrafları da yer almaktadır. Mü- bulunmaktadır. Tören alanın- zede, Celal Bayar’ın Cumhurbaş- daki, yaklaşık 27’lik ve 4.10 kanlığı döneminde yerli yabancı metre yüksekliğinde rölyef du- pek çok kişi tarafından sunulmuş varı üzerindeki sanat çalışma- değerli armağanlar da sergilen- larını heykeltıraş Turhan Çetin mektedir. yapmıştır. Müze ve Kütüphane binalarının arasındaki kültür Celal Bayar Anıtmezarı mekânından Bayar’ın mezarı- Türkiye’nin üçüncü Cumhur- nın bulunduğu yerde yapılan başkanı Celal Bayar’ın ölü- çeşmeye inen merdivenin so- mü üzerine doğduğu köy olan lunda, doğal taşlarla oluştu- Umurbey’de bir anıtmezar ya- rulmuş bir çağlayan havuz yer Kurşunlu Kilisesi Planı Kurşunlu pılmıştır. Yapılan bir yarışma almaktadır. sonucu, 11 Mart 1990’da Yüksek Mimar Mustafa Aslan, Mimar Fatih Açıkalın, Mimar Salih Zeki Salalı ve Umur Bey Mezarı heykeltıraş Turhan Çetin’den oluşan ekibin hazırladığı proje birinci seçil- Gemlik’e bağlı Umurbey bel- di. 3 yıllık bir çalışmadan sonra tamamlanan anıtmezarın, Celal Bayar’ın desinde, Belediye Parkı için- yedinci ölüm yıldönümü olan 22 Ağustos 1993’te Cumhurbaşkanı Sü- deki iki mezardan yazıtlı olan, leyman Demirel tarafından açılışı yapıldı. Anıtmezar, yaklaşık olarak 14 Hacı Lala (veya Lala) oğlu dönümlü bir alanı üzerinde yapılmıştır. Bir taraftan Umurbey meydanına Musa Bey’in oğlu Umur Bey’e açılan anıtmezar, diğer yönden Bursa-Yalova yolundan görkemli bir gö- aittir. Ahmet Yaşar Ocak’ın rünüm sunmaktadır. Diğer taraftan Celal Bayar’ın doğduğu eve uzanan günümüz diline aktarımıyla, anıtmezar alanı içinde parklar, müze ve kütüphane de bulunmaktadır. Bu iki satırlık yazıt şöyledir: alanda, sonradan Tankut Öktem’in yaptığı Atatürk ile Celal Bayar’ın yan yana bulunan bir heykeli de bulunmaktadır. Ayrıca Anıtmezarda; Atatürk 1- Allah’ın rahmetine muhtaç portresi ve Atatürk’ün Bayar’la ilgili sözlerinin yer aldığı rölyef duvarı da Hacı Lala oğlu Muşu Bcg oğlu bulunmaktadır. Anıtmezar, geleneksel Türk mimarisindeki kümbet formu- Umur Beg nun çağdaş bir yorumu olarak daire planlı yapılmıştır. Bir baca formuna benzeyen anıt mezar yukarıya doğru 80 derecelik değişken açılarla yaklaşık 2- Sekiz yüz yetmiş dört sene- 25 yükselmektedir. Sekiz sütunun destek verdiği iki betonarme perdey- si Şaban ayının ilk günlerinde le simgelemektedir. Bu simgesel elemanların arasında Gemlik körfezine yazılmıştır (Şubat 1496]” bakan bir düşey boşluk bulunmakta, böylece anıta yönelişte gökyüzünün sonsuzluğu ve denizin algılanması öngörülmektedir. İkinci mezar taşında ise, yeni Türk harfleriyle “Umur Be- Alandan merdivenli ve ağaçlı bir yolla tören yerine ulaşılmaktadır. yoğlu Mehmet Bey” yazılıdır. Anıtmezar’ın önündeki alandaki duvarlarda, Kurtuluş Savaşı ve Cumhu- riyet başlıklı bir kompozisyon ile Bayar’ın sözlerinin bulunduğu rölyef vardır. Anıtmezar alanındaki platform, kırmızı granitten yapılmıştır. Anıt

st-macarius-of-kios 24. Gündelik Hayat Tarih öğretmeni Refet Ökter, Gemlik’teki eski gündelik hayata ilişkin şu onun dükkânının oralarda pek ses ve gürültü olmazdı. bilgileri vermektedir: “Gemlik sahil bölümünde sadece iki radyo vardı. Biri Hemen bitişiğindeki terzihane her zaman gürültülüydü, iskele bölgesinde Arnavut Şükrü beyin gazinosunda, öteki Balıkpazarı’nda her zaman şenlikliydi. Oraya gelenler de her nedense hep ‘T. C. Ziraat Bankasının müdürü” Bekir beyin evinde. Akşamüstü güneş neşeli, hep şen şakrak kişiler oluyordu. Gece yarılarına batınca serinlik çöktüğünde, sandal sefaları da başlardı. Kayıkçılar radyo kadar açık olan terzihanenin sahibinin adı Hüseyin Ta- dinleyebilmek için bu noktalarda duraklarlardı. Ama en büyük zevkimiz ran idi. Yunanlıların şehri terk etmesinden sonra Gemlik zırhlılar geldiğinde olurdu. Gündüzleri bembeyaz giysileriyle bahriyeliler Müftülüğü yapmış olan babası Hafız Sami Efendi’den papatyalar gibi sokakları ve sahili doldururlardı. Geceleri ise gemiler kendi ötürü ona Müftü’nün Hüseyin de derlerdi -Hafız Sami aralarında ışık yakıp söndürerek haberleşir, sonra projektörleriyle kasabayı Efendi Atatürkçü bir din adamı imiş; hatta kıyafet dev- aydınlatırlardı. Çünkü Gemlik’teki elektrikler gece 12’de sönerdi.” (Orkun riminden sonra hanımına ve yeni yetişmekte olan kızına 1947:) ilk şapkayı, ilk tayyörü giydiren o olmuş Gemlik’te...” (Coşkun 1999:) Zebercet Coşkun’un babası İbrahim Turan da şunları hatırlamaktadır: “Rumlar gitmişti işte... Ama onların bıraktıkları evlere dokunulmamıştı, ibadethaneler yerle bir edilmiş olsa da, evler kalmıştı. Evler artık Türk- lerindi. Şehir Türklerindi. Güzel mi güzel evleri, deniz kokan sokakları, denizle kucak kucağa olan yalıları, asırlık çınarları, tadına doyulmaz mesire yerleri ile Gemlik eski günlerin görkemini taşımıyorsa da, yine bir şeyler verebilmekteydi güzeli arayan gözlere... Benim çocukluğumda işte böyley- di Gemlik şehri. Bir kayıkhanesi vardı, her pazar giderdik. Buz gibi bir su akardı çeşmesinden, suyun akanına kavun karpuz koyardık. Bir de Yanık Manastır vardı. Pek çok çınar ağacının birbiriyle kucaklaştığı bir mesire yeri Yanık Manastır. Bir pınar ki çınarların hemen dibinde, gümbürtüsü uzaklardan işitilirdi. Burada, vakti zamanında bir kadınlar manastırı var- mış. Bizanslılar zamanında yapılmış bu manastır. Sonra devirden devire geçilirken istilalar, depremler, yangınlarla yok olmuş. Geriye buz gibi akan suyu ile koca koca çınar ağaçları kalmış eskilerden yadigâr. Bu çınarlar Yanık Manastır’ın bahçesini gölgelendirmeyi sürdürmüşler.” “O zamanlar evlerde buzdolabı yok, yiyecekler günlük almıyor. Kışın pek sorun olmaz, mutfağımızın arka bahçeye bakan duvarı hemen hemen tüm- den kafes, rüzgâr püfür püfür içerimizde olunca, tavandan akan çengele astığımız but günlerce taze kalıyor.” “Babamın dükkânı 1950 seçimleri sırasında parkın yakınındaki “Çifte Fırın”ın tam karşısındaki köşede idi. Önceki dükkân çarşı meydanının ortasında, şimdiki Yapı Kredi Bankası’nın olduğu yerde idi. Çarşının en işlek yerinde o eski dükkânımızın iki yanında iki manifaturacı vardı. Sol yanımızda boncuk bakışlı Yahudi bezzaz, sağda ise Muhittin Amca. (Avu- kat Nezihi Dimili’nin babası) Muhittin Dimili ağır oturaklı bir kişiydi. İyi de giyinirdi, alımlıydı. Dükkâncıdan çok bir devlet memurunu andırır, müşteri ile itişmeden, çekişmeden, sesini yükseltmeden alışverişini yapar, 1964 Sinema Açılışı

268 Asri Gemlik Yıl 1943 - Manastır Mesiresi

Asri Gemlik 269

25.a.Eğlence Kültürü 24.a.1. Sinema ve Tiyatro Gemlik’in Osmanlı döneminden bu yana en önemli eğlence mekânı gazi- Gemlik’te ilk sinema, Halkevi’nin yerindeki binada açılmış. Bu sinema nolardı. Bu durum Cumhuriyet döneminde de sürdü. Nitekim 1927 yı- Şevket Efendi tarafından işletiliyormuş. İlk yazlık sinema “Ses Aile Sine- lındaki bir derginin verdiği bilgiye göre Gemlik’te; Mustafa adlı bir kişinin ması” imiş. Gazhane Caddesi’ndeki bir arsada Mustafa Korkusuz’a aitmiş. işlettiği gazino vardı. Cumhuriyet Gazinosu adını taşıyan bu yer, deniz Tuzcu Hikmet Yıldırım, önce burasını bir tuz deposu yapmış. Sonra sine- kıyısında olup, lokantasında ince sazı olup kadınlar tarafından yönetilmek- maya dönüştürmüş. 1940’lı yıllarda ise Sunğipek Fabrikası’nda güzel bir teymiş. Bu tarihte bir de Sefa Gazinosu adını taşıyan Münir adlı bir kişinin sinema yapıldı. Yıllarca Gemlik’in tek sineması olarak faaliyet gösteren bu işlettiği gazino varmış. Demirsubaşı Mahallesi’ndeki bu gazinoda; oyun sinemada, çok kaliteli filmler gelirmiş. Hatta fabrika personeline maaşları dışında rakı, bira, likor vs. varmış. Oysa bu yıllarda Bursa’da gazino tabir ödenirken, bir aylık sinema kuponları da satılırmış. Sonraki yıllarda Dava- edilen başka bir yer yoktu. vekili/Avukat Ali Kadri Gürçay’ın açtığı “İnci Sineması” Gemlik’te bir olay “Gemlik önceleri şenlikli, çok şenlikliydi. Gazino dolu, masalar üzerinde olmuş. Gemlik’te yıllarca faaliyet gösteren iki sinema da Balıkpazarı’nda tepeleme kabak çekirdeği, sakız leblebi. Çay, kahve, gazoz… Nargile fo- idi. Atlas ve Alikadri’nin hem yazlık, hem de kışlık sineması vardı. kurdatanlar bile var. Karamela satan çocuklar masa aralarında dolanıyor. Kurşunlu Kazım Dalkılıç (D. 1933), 1963 yılından sonra satın aldığı bir Ağızda dağılıveriyor bu karamelalar. Çukurlata kokuyor ama çukurlata de- sinema makinesi ile sadece Kurşunlu’da değil, çevredeki tüm köylere si- ğil. Yepyeni bir tat, yepyeni bir ad. Yeni Hayat.” nema götürüp oynatmıştı. O tarihte sineme en önemli eğlence idi. Yaz kamplarında açıkta, köylerde ise kahvelerde oynatılan sinemalar, 1980’li “Yunan ordusuyla birlikte kaçan yerli Rumlar, geriye 13 piyano bırakırlar yıllara kadar köylerin en önemli eğlencesiydi. sahilde... ve sonra hoşgeldiniz Gürcüler, Giritliler, Prevezeliler!.. Cumhu- riyetimiz bugün 70 yaşında; nüfusumuz 70 bin dolayında ve biz ilçeyi ev 24.a.2. Mehter ve Gemlik Bandosu ev gezip toplamağa kalksak; acaba piyano, ut, keman, org, kanun hepsi 70 Gemlik’teki düğünlerde mehter çaldığı anlaşılmaktadır. Nitekim 1760 yı- tane çalgı aleti çıkar mı? Hiç sanmam. Cumhuriyetin onuncu yılı, Belediye lına ait bir arşiv belgesinde şunlar yazılmaktadır: “Bursa köylerindeki dü- önünde gece açık havada yapılan bir baloyla kutlanır. Dansa ilk kalkanlar, ğünlerde mehteran-ı tabl u alem-i hassalarda kös hammaliyesi mülhakatı Belediye Başkanı Dr. Ziya Bey ve eşi ile cümle askeri, mülki ve siyasi erkân olmak üzere zurna, davul çalan mehterlerin üzerlerine, çalıcı mehterbaşılı- ve eşleri!..” (Ali Aksoy) ğına talip olan Molla Mustafa, bir yıl tamamına değin Bursa’da vaki İnegöl, 1946 yılında ise sahilde bir gazino, çeşitli kıraathane ve kahveler vardı. Yenişehir, Gemlik, Mudanya, Kite’de yapılacak düğünlerde, bunlara mü- Kasaba içinde güzel bahçeler, parklar, sahildeki gazino ve ipek fabrikası racaat edilip bunun izni olmaksızın düğün yapmayalar ve izinsiz, taşrada içindeki sinema, halkın başlıca istirahat ve eğlence yerleri idi. 1 -1,5 Km. bu işe başlamayalar. Düşen işleri için buna müracaat ederler. Sonradan bir uzaklıktaki “Yanık Manastır” adıyla ünlü bir mesireydi. Kiraz Bayramı da kişi müdahale etmeye” diye, hassa başmehteri Ahmet Ağa tarafından Molla yapılan Kumla Köyü ve civarı da güzel mesirelerdi. Mustafa’ya temessük verilmiştir (BS. 1172/67; Kütük, III/317) Mehmet Tevfik Solaksubaşı’na (D. 1926) göre, eski belediye binasının 19. yüzyılda Gemlik’te bir bando olduğu bilinmektedir. Cumhuriyet önünde dans pisti varmış. Orada orkestra çalarmış. O günün yerlileri gelir, devrinde ise Belediye Bandosu uzun yıllar hizmet vermişti. Ancak Gem- cumartesi-pazar günleri burada dans edermiş. lik Bandosu önce, Halkevi bünyesinde faaliyetine başlamıştı. Belki de, “1950’li yıllarda Gemlik’te yaşanan ah o sandal sefaları… Küreklerden sa- Rumlardan kalan bando faaliyete sokuldu. Çünkü 1922 yılı öncesinde çılan yakamoz aydınlığı ile geceyi dolduran iyot kokusu. Bütün yaz gecele- 35 çalgı aleti, bir Musiki Kulübü vardı. 1936 yılında ise Gemlik Halkevi ri, Prevezeli Zeynel’in akordeonla çalıp söylediği tangolarla dolardı. Vakit bandosuna 250 lira yardım yapılmıştı. Belediye önünde akşam konserleri ilerleyince bu kez gazelhan Kâmil’in sesi yankılanır yamaçlarda. ve anlata yapılırdı. “Bando-mızıka yerini alınca çoluk çocuk usul usul toplanıyor- anlata bitirilemeyen balık, rakı ve muhabbet dolu bir sefa saltanatı!.. 15-20 lar bandocuların oraya, pistin çevresini sarardı. Önce İstiklal Marşı sonra metrekarelik çimento pistte teker teker oynamaya çıkıyorlar çocuklar. (Ali sırası ile marşlar, oyun havaları, zeybek, harmandalı hatta kazaska havaları Aksoy) çalardı…”

Asri Gemlik 271 Rıfat Minare bir baloda zeybek oynarken 272 Asri GemlikAsri Gemlik Sandal Sefası-Belediye Başkanı Hüsamettin Öktem, Melahat Çorum

1947 - Manastır Mesiresi

Asri GemlikAsri Gemlik 273 24.b.Mesire Kültürü 24.c. Sivil Örgütlenme (Dernek ve Vakıflar) Gemlik’in bir sahil kasabası olması, modernleşmede etkili olmuştu. Her 1922 yılında Gemlik’i terk eden Gemliklilerin hazırladığı siteye göre, bu hafta sonu Gemlikliler mutlaka sahilde pikniğe giderdi. Kurşunlu ve Kum- tarihte Gemlik’te bulunan dernek ve kuruluşlar şunlardı: 35’ten fazla ens- la sahillerinde, kızlı-erkekli denize girilmesi de, modernleşmede etkili ol- trümanı bulunan bir Müzik Kulübü, Mandolin Kulübü, fakirler içi Hayır muştu. Önceleri Manastır, Kumla ve Kurşunlu en önemli mesire ve piknik Birliği Derneği, Erkek Öncüleri Kulübü, Kadın Eğitimi Birliği Derneği, alanı idi. (Bengi Çorum (d. 1945) ve Sevgi Çorum (D. 1937) Jimnastik ve Spor Kulübü, Aya Yorgi Birliği ve Kitaplık Derneği.

“Yanık Manastır bahçesi eski bir mesire yeri idi. Bahçesindeki çınarların en 1934 yılında Gemlik’teki aktif dernekler ise şunlardı: Gençler Birliği, İd- görkemlileri, çevresindeki yapılaşmaya kurban gitmiş, kesilip yok edilmiş. man Yurdu, Musiki Cemiyeti, İktisat ve Tasarruf Cemiyeti. 1946 yılındaki Suyu da, yine o blok apartmanların kullanımına verilmiş. Manastır diye bir kitaba göre, spor kulüpleri dışında, Hava Kurumu, Kızılay, Çocuk Esir- anılan o yer artık içler acısı... Kayıkhaneye gelince... Orada 3-4 tane asırlık geme, Yardımsevenler Kurumları gibi dernekler de, o yıllarda Gemlik’in çınar ağacı vardı. Dalları birbirine karışırdı bu çınarların, serinlik verirdi, kültür ve sosyal hayatın gelişmesinde önemli hizmet göstermekteydi… gönülleri ferahlatırdı. Bu çınarlardan biri, önceleri Yelken Kulübü denilen Gemlik Turizm Derneği ile 1959 yılında kurulan Gemlik Flatelist Kulübü, yapının arka duvarları arasına sıkıştı. Ama küskün de olsa sıkış tepiş sürdü- kentte 1960’lı yıllardan sonra külüter faaliyetlerde imzası olan sivil toplum rüyordu yaşamını. Sonra, günün birinde yok oluverdi. ‘’Yandı’’ dediler. Ki- kuruluşları olmuştu. milerinin söylediğine göre, arkadaki apartmanların önünü kapatıyormuş da ondan yok edilmiş. O güzelim Gemlik’in muhteşem ahşap evleri, birer Gemlik Halkevi birer tarihe karışıyor...” Gemlik Halkevi 1933 yılında kurulmuştu. Halkevi, Gemlik kültürünün gelişmesinde ciddi katkılar yapmıştı. Örneğin Cumhuriyet Bayramı için

274 Asri Gemlik Bursa Halkevi Temsil Heyeti dışında, Gemlik öğretmenleri tarafından ayrı üç saat yemek üstü istiraha- bir Temsil Heyeti kurulmuştu. Eski Halkevi binası, 2008 yılına kadar Kü- tı, akşama doğru da Halkevi tüphane olarak kullanılan bina idi. Son derece özgün olan bu bina, bu ta- Temsil Kolu hazırlıkları gibi rihte yıkıldı. Bu binada, 1950’li yıllara kadar tiyatro oyunları sergilenirdi. şeyler. Bu halkevi çalışmala- Halkevi, Gemlik’in modernleşmesinde önemli katkıları oldu. Burada ban- rı sonraki yıllarda particilik do eşliğinde gösteriler yapılırdı. (Bengi Çorum (D. 1945) ve Sevgi Çorum sohbetlerine, parti çalışma- (D. 1937) Murat Akgün’ün (D. 1922) Gemlik Halkevi ile ilgili ilginç bir larına dönüştü. Bir Yahudi anısı bulunmaktadır: kızı, Gemlikli genç kızlara “Bir gece Gemlik Halkevi’nde oynayacağımız oyunun provası ile ilgili ko- nakış dersi veriyordu. Bir ay nuşuyorduk. O zamanlar temsil kollarında kadın oyuncu olmadığından süren kurs sonunda Halkevi erkekler kadın kılığına girerek, kadın rollerinde oynarlardı. Kaymakam salonunda bir sergi açılmış- geldi: “Çocuklar dedi size bir müjdem var. Kadın oyuncu işini hallettim” tı. 1950 yıllarında Halkevi deyince çok sevindik. Kadın oyuncuyu nasıl bulduğunu sorduğumuzda, çalışmaları durmuş, gençler Kaymakam Bey ilçeye gelen tuluat kumpanyasından verecekleri kadın akşam kurslarında değil, par- oyuncu karşılığı, gösterilerini sergileyecekleri salondan para almayacağını ticilik gibi yeni heyecanlar, söyledi. Biz, kadın oyuncu bulduğumuz için çok sevinmiştik, ancak bizden yeni bekleyişler içine girmiş- büyük bir zat ayağa kalktı ve Kaymakama şunu dedi: ti. Yine de şehir içinde kültür çalışmalarını sürdürenler var- Gemlik’in köklü ailelerinden Arkeolog Bengü Çorum Bengü sosyal hayatla köklü ailelerinden Arkeolog Gemlik’in ilgili zengin bilgiler vermiştir. “Kaymakam Bey teesür ederim. Halkevleri’nde, halkın içinden yetişmiş dı. Değerli hocamız Süley- kişileri oynatacağız biz. Yoksa profesyonel artist, ya da tiyatro artisti istemi- man Marş da Halkevindeki İngilizce kurslarını, kendi fotoğraf stüdyosuna yoruz. Eğer beceriniz varsa kadın oyuncuyu halkın içinden bulun getirin. taşıdı. Çevresinde üç beş kişi kalmış olsa da o, kendi kızlarına bildiği tüm Biz artist istemiyoruz. Kaymakam bu işe çok bozuldu. Ancak daha sonra değerleri aşıladı. Süleyman Öğretmenlerin Orhangazi’den kalkıp Gemlik’e biz, bu işe razı olmadık.” (Akgün 2002) gelmeleri bile bir yenilik. Onlar o dükkânı açtıktan sonra artık anne baba- Gemlik öğretmenleri tarafından ayrı bir Temsil Heyeti kurulmuştu. Hal- lar kızlarını, kocalar da eşlerini resim çektirmek için rahatça fotoğrafhane- kevleri kurulduğu zamanda çok faaldi. Bunların başında Tuzla Çiftliği’nin ye göndermeye başladılar.”(Coşkun 1999:) sahibi Danış Ekim vardı. Halkevinde çeşitli çalışma guruplar toplantı ya- pardı. Güzel bir kitaplığı ve güzel bir kütüphane salonu vardı. Yanında ise 24.d.Sosyal Etkinlikler tiyatro salonu vardı. Burada Gemlikli gençler tarafından düzenli olarak 2007-2008 öğretim yılı içerisinde Gemlik’teki okullarda tiyatro çalışma- tiyatrolar oynardı. Profesyonel tiyatro gurupları da önceleri sıklıkla gelirdi. ları, şiir dinletisi, okul geceleri, geziler, halk oyunları, müzik koroları, (Tevfik Solaksubaşı) izcilik ve çeşitli spor branşlarda spor yarışmaları yapılmıştır. Belirli gün, haftaların etkinlikleri ile milli bayramlarda etkinlikleri de düzenlenmekte- Gemlik’teki birçok köyde de Halk Odası açılmıştı. Bunlardan en önemlisi, dir. Gemlik’teki kültür faaliyetleri Kültür Merkezi’nde sürdürülmektedir. birçok kasabanın Halkevi’nden daha görkemli olanı Umurbey’de açılmıştı. Gemlik’te halen iki sinema bulunmaktadır. 2’si günlük, 2’si haftalık olmak Burada güzel bir kütüphane de açılmıştı. Halk Odası, son derece kültürlü üzere Gemlik’te 4 yerel gazete çıkmaktadır. olan Umurbeylilerin durağı olmuştu. Bizzat Valinin de katıldığı Umurbey 2009 yılından sonra Gemlik Belediyesi sanat ve kültür faaliyetleri çerçe- Halk Odası açılışı, 24 Mayıs 1937 tarihinde yapılmıştı. vesinde düzenli olarak yapılan edebiyat günleri, şehrin kültür faaliyetleri İbrahim Turan ise Hasan Yılmaz Ant ile Hüseyin Taran gibi arkadaşlarıy- konusunda yapılan en önemli etkinlik olmuştur. Bu etkinlikler çerçeve- la Halkevi kollarının üç numaralı şubesi olan “Temsil kolları” çalışmaları sinde, Gemlikliler çok sayıda ülke çapında önemli şair ve edebiyatçılarla içinde yer almış. “Halkevi sahnesi bir milli kültür sahnesi olarak, ortak buluşmuştur. çalışan, milli müdafaa için emek veren mücahitlerden sayılacaktır. Babam keyfine göre dükkânı açıp kapatıyordu. Sabahları saat on gibi, öğleyin iki

Asri Gemlik 275 1926 - Gemlik İdman Yurdu

276 Asri Gemlik 25. Spor emlik’te 1500 seyircili çim yüzeyli futbol sahası, 1500 seyirci ka- pasiteli spor salonu vardır. Ayrıca kayıkhane tesisleri, Gemlik Yelken Kulübüne 10 yıllığına Gkiralanmış olup, yaz ve kış sezonunda yelken çalışmaları devam etmektedir. 1973 Yılı Bursa Salnamesine göre, mevcut kulüpler içinde en eski kulüp Gemlik Güvenspor idi. Güvenspor 17.8.1931 tarihinde kuruldu. Gemlik Sümerspor ise 13. 9.1948 kuruldu. Gemlik Yelken Kulübü ise 26.6.1970 tarihinde kuruldu. 1946 yılında Gemlik’te iki spor kulübü vardı. Biri Hal- kevi, diğeri İpek Fabrikası gençleri tarafından kurulmuştu. Gemlik ilçesinde, Gençlik Spor İl Müdürlüğüne ait Hasanağa ve Karaca- ali Gençlik ve İzcilik kampları bulunmaktadır. Bunlar 175’er yataklı olup yaz aylarında 10’ar günlük 4 devre olarak Türkiye’nin her yerinden gelen gençlerin kamp yapmalarına olanak sağlamaktadır. Gemlik turizm bakımından I. derecede turistik hüviyete sahip bir ilçedir. Kurşunlu, Küçükkumla, Büyükkumla, Karacaali köylerindeki dinlenme evlerinde, turistik otel, motel, kamp ve pansiyonlarda gelen yerli ve yaban- cı turistler ağırlanmaktadır. Bu köylere kara ve deniz yoluyla gidilmektedir. Umurbey kasabasında Celal Bayar Vakfına ait Kütüphane ve Müze ayrıca Celal Bayar’ın anıt mezarı da hayli ilgi çekmektedir.

Asri Gemlik 277 278 Asri Gemlik 26. Gemlik Ünlüleri emlik’te, ülkeye hizmet eden çok sayıda ünlü vardır. Birçok kaynakta bu ünlü Gemliklilerin biyografileri bulunmaktadır. Ünlü yazarlardan Nezihe Meriç, Muzaffer Budak ve Zeber- Gcet Coşkun, şairler Dr. Ziya Kaya, Serdar Ünver, Abdullah Öztemiz Hacıtahiroğlu, Ali Akgün, Yücel İpek, Ali Aksoy, tiyatro sanatçısı Muammer Çıpa, seramik sanatçısı Gülsen Öktem Akınca, hocalardan Prof. Dr. Hasan Batmaz, Prof. Dr. Müfit Parlak, Gazetecilerden Rauf Tamer, Emin Bora, İhsan Bölük, Kadri Güler, Av. Cengiz Göral ve İnan Tamer, müzisyenlerden Sevim Deran ve Hasan Soysal Gemlik’in ünlülerinden başlıcalardır.

Celal Bayar Umurbeyli devlet adamı, Türkiye’nin 3. Cumhurbaşkanıdır. 1883 yı-yı lında Umurbey’de doğdu. Babası öğretmen ve Gemlik müftüsü Abdul-Abdul lah Fehmi olup Bulgaristan göçmenidir. İlköğrenimini Umurbey’de tamamlayan Bayar, bir Fransız okulundan dersler alarak kendini ye-ye tiştirmeye çalıştı. Bir süre Gemlik Rejisi ve bir yabancı bankanın me-me murluklarında çalıştı. Bursa’ya giderek Ziraat Bankası’nda görev aldı. Aynı zamanda İpekçilik Okulu’nda okudu. Bursa’daki Deuche Orient adlı Alman bankasında çalıştı. Genç yaşlarda siyasete atıldı. İttihat ve Terakki’ye girerek önemli görevlerde bulundu. Bu derneğin çıkardığı Halka Doğru adlı derginin sorumlu yönetmeni oldu. İttihat ve Terak-Terak ki örgütünün Bursa ve İzmir sorumluluğunu üstlendi. 31 Mart Olayı gerici girişimi sırasında, Bursa Gönüllü Birliğini kurup, liderliğini üst-üst lendi. 1914 yılında, Halka Doğru adıyla bir cemiyet (dernek) kurdu ve bunun yayın organı olan Halka Doğru’yu çıkardı, bu dergide “Turgut Alp” imzasıyla yazılar yayımladı. Kurtuluş Savaşı sırasında Galip Hoca lakabıyla, özellikle Ege’deki köyleri tek tek gezerek direnişin örgütlenörgütlen- mesinde katkıda bulundu. 1919 yılı Haziran ayı sonlarında Balıkesir Kongresi tarafından Akhisar Milli Cephesi komutanlığına getirildi. 1920 yılında, Son Osmanlı Meclisi’ne Saruhan Milletvekili olarak seçilseçil- di. Kurtuluş Savaşı’nda büyük yararlılıkları olan Bayar’ın Kurtuluş’tan sonraki katkıları çok daha fazladır. Yeni Cumhuriyetin ekonomisi adeade- ta ondan sorulurdu. İş Bankası’nı kurup ilk Genel Müdürlüğü’nü yapyap- tı. 1932 yılında Ekonomi Bakanı olan Bayar, 1937’de Başbakan oldu. 1939 yılında bu görevinden ayrılan Bayar, daha sonra Demokrat Parti hareketi içinde yer alıp, 1946 yılında Demokrat Parti’nin kurulması ile Türkiye’yi yeni bir sürece soktu. Çok partili sisteme geçilmesinde katkısı oldu. 1950 yılında Demokrat Parti’nin iktidara gelmesinden sonra Türkiye’nin üçüncü Cumhurbaşkanı oldu. 1960 Askeri YöneYöne-

Celal Bayar 1906 Yılında Bursa Deutsche Orient Bank personeli ile

Asri Gemlik 279 timi ile yargılanıp idam cezası müzeye çevril- verilmesine karşın, cezası hapse miştir. Bayar’ın dönüştürüldü. 1964 yılında ceza-ceza şu anıları ki- evinden çıkan Bayar, daha sonra taplaşmıştır. da siyasetle yakından ilgilendi. Celal Bayar’ın 12 Ağustos 1986 tarihinde, 103 Söylev ve De- yaşında yaşamını yitiren Bayar’ın meçleri (1921- köyünde görkemli bir Anıtmezarı 1928, Ank. vardır. Köyündeki evi, 1970 yı-yı 1938), Celal lında özel eşyalarından oluşan bir Bayar Diyor ki (1920-1950, 1951), Celal Bayar’ın Söy- lev ve Demeç- leri (1933-35, Dış Politika), Atatürk’ten Hatıralar (İst. 1955), C.Bayar’ın Söylev ve De- meçleri (1946- Demokrasi Şehidi Av. Mehmet Cengiz Göral Cengiz Mehmet Av. Şehidi Demokrasi 1950, Ank. 1956), Ben de Yazdım (8 cilt, İst. 1956-1972), Atatürk’ün Metodolojisi ve Günümüz (İst. 1969) Başvekilim Adnan Menderes (İ. Bozdağ ile, İst. 1986).

280 Asri Gemlik 27. Gemlik’te Değişim emlik 1950’li yıllardan sonra, kıyı şehri olmanın far- kına vararak, sahillerini değerlendirmeye başladı. Sa- hillerde açılan kamplar ve ardından siteler, Gemlik’te Gfarklı kültürlerin etkisi altına aldı. Bu dönemde Gemlik, değim ve modernleşme sürecinde bir hızlanma yaşadı. 1956 yılında ilk kamplar, Kurşunlu sahillerinde kuruldu. 1960’lı yıllarda sonra ise yaygınlaştı. Böylece köy ve Gemlik’in modernleşmesinde yeni bir sürece girildi. Ancak köyde yazılıkların yapılması köylüye bir katkı sağlamadı. Çünkü köylünün neredeyse hiç arazisi yoktu, sahilde ise hiç yeri yoktu. 1962 ise kurulan ilk yapı kooperatifi olan Gemsaz kuruldu. Bu- rası imara açılırdı. Ortakları içinde “Barış Gönüllüleri” de vardı. 1970’li yıllara kadar Gemsaz’dan Kurşunlu’ya kadar açılan kamp- ların yerini, yazlık siteler almaya başladı. 1970’li yıllardan sanra Kumla ve çevresindeki sahillerde turisttik tesisler artmaya başladı. Gemlik’te kıyı bölgelerde yaz kampların ve turisttik tesislerin ya- pılması, Gemlik’te sosyal yaşamı çok etkiledi. Kadın-erkek bir ara- da oturup çay içip sohbetler edebildiği sahil gazinolarından sonra, çevre şehir ve kasabalardan çok önce, kadınlı-erkekli mayo ile de- nize girilmesi, Gemlik’in sosyal yaşamında önemli değişikliklere neden oldu. Zebercet Coşkun ise şehrin kentleşmedeki hataları sonudaki ya- şanan sıkıntıları da şöyle aktarmaktadır: “Devir değişti şehir bile değişti. Şehirle beraber, her bir şey biçim değiştirdi. Eskinin o gü- zelim evleri hep yok oldu. Denizin kıyısındaki yalılar taş yığını apartmanlara, mahalle aralan ise birer ucubeye dönüştü. Çarşı içi bile o eski gönül okşayan çarşısı değil... Dere boyu, derenin iki yanındaki ağaçlar hep yok oldu. Çarşının orta yerinde, tam köprünün oradan başlayıp denize doğru kavis çizen yolun üze- rindeki sıra dükkânlar da yıkıldı. Şimdi orada Solaksubaşı Camisi var. Gösterişli ve büyük bir cami, ama gönül yine de eskiyi arıyor. Güzel mi güzel evleri, deniz kokan sokakları, denizle kucak ku- cağa olan yalıları, asırlık çınarları, tadına doyulmaz mesire yerleri ile Gemlik, eski günlerin görkemini taşımıyor artık... Gemlik’te o eski sandal sefaları, sandalcıların hışır hışır kürek çekişleri, gece ateşböceklerinin kıvılcımları, dalgaların kırıklarında yanıp sönen fosforlar, denizden akseden şen kahkahalar yok artık. Evlerin pen- cerelerinden denizi seyreden o güzel insanlar da çekip gitmişler... Biz geçmişimizin değerini hiç bilememişiz…”

Asri Gemlik 281 Karacaali Türk - Amerikan Kampı - Amerikan Türk Karacaali “Gemlik evleri, bilinçsizce yıkılmış, onca yapı ve bu yapıların altından çı-çı o güzelim evlerin, o eski yalıların derinliklerini, onların bize fısıldadığı giz-giz kartılan onca tarihi eser de yok oldu. Değer bilmezlerin elinde telef oldu. leri içlerinde duymuş olanlar ise, onları hiçbir zaman unutmazlar, unuta- Benim küçüklüğümde Gemlik sokakları ağaçlarla dolu idi. Evlerin kapılan mazlar. O eski güller...” önlerinde (ipekböceği için) bodur dut ağaçlan vardı, sonra ulu ulu çınarlar “Yıl 1950. O günlerde Gemlik şehri henüz kaçıp gitmemiş elden. Sokak- vardı sokak aralarında, ıhlamur ağaçlan vardı. Onlar da yok artık. Bilir lar, evler uygarlık seli dedikleri karmaşalara kapılmamışlar daha. Her bi- bilmezlerin elinde can verdi o ağaçların en görkemlileri. Ağaçlarımızı kes- rinin ayrı bir mimari özelliği olan o güzelim evlerimiz yerlerini taş yığını mişiz, kurutmuşuz, evlerimizi yerle bir etmişiz. Bir güzelliği yok etmişiz... apartmanlara bırakmamışlar. Şekerci dükkânları, mis gibi kokan sıcak sı- Evler de canlıdır oysa ağaçlar kadar, insanlar kadar. Duvarlarda soluk alır... cak sarı leblebiler, çuvallarda, camekânlı kutularda kabak çekirdeği, sakız Denizin mavisi, kırmızısı, sarısı, moru kadar duvarların sarısı, karası, moru leblebi, horoz şekeri, elma şekeri, leblebi şekeri, düdük şekeri, ‘Yeni hayat” da bir şeyler söyler dinlemesini bilene. Geçmiş zamanlardan haberler verir, dedikleri kâğıtlara sarılı kremalar. 1960’lardan sonra sanayi alanında hızlı devir devir yaşanmışları, çeşitli uygarlıkları gösterir. Her biri bir tarih olan gelişmeler sonucu, Gemlik, Karadeniz ve özellikle Doğu ve Güneydoğu

282 Asri Gemlik 1964 - Elektrik Ulusal Hatta Hatta Ulusal 1964 - Elektrik Kaplıca ve Otel bağlanacak.Ilıca oldu. belediyenin 1964 - Elektrik Ulusal Hatta Hatta Ulusal 1964 - Elektrik

Anadolu’dan önemli miktarlarda göç alarak büyümeye başladı. 1960’la- rın başlarında Körfez’in güneyinde Gemsaz burnunda, aralarında bazı “barışgönüllüleri”nin de bulunduğu bir grubun girişimiyle ilçede ilk yapı kooperatifi kuruldu. Bunu, yakın bölgede BP dolum tesislerinin kuruluşu izledi.” Her köyün giydiği giysiler, şiveleri farklı idi. Ancak önce radyo, sonra da TV’lerin girmesi ile tüm Gemlik’te tek kültürlü bir yaşama doğru bir deği- şim başladı. Köylere, 1940’lı yıllardan başlayarak radyo girdi. Bu radyolar genellikle köy kahvesi veya muhtarlıkta bulunmakta idi. Özellikle II. Dün-

1963 - Kumla’da Gazino açıldı Gazino 1963 - Kumla’da ya Savaşı sırasında tüm köylüler, köy kahvesinde toplanıp ajans dinlerdi. Kurşunlu’da ilk radyoyu 1938 yılında Rıfat Odman aldı. Gençali köyünde ise ilk radyo köy adına 1939 yılında, Hamidiye, Katırlı ve Adliye köyünde 1940’lı yıllarda köy kahvesine, Feyziye köyü de yine muhtarlığa 1950’li yıl-yıl larda alınmıştı. Bazı köylerde 1930’lu yıllardan itibaren gramofon kul-kul landıkları anlaşılmaktadır. O tarihte taş plaklarda sadece şarkılar değil, bazı konuşmalar ve şiirler de bu gramofongramofon- larda dinlenirdi. 1973 yılından sonra da TV’nin köylere girmesi ile köy yaşamı giderek şehirli kültürün etkisi altına girmeye başbaş- ladı. Konuşma ve şive farklılıkları değişmeye, herkesin İstanbul Türkçesiyle konuşmaya başladığı yıllar 1970’li yıllar olmuştu. Adliye köyünde ilk TV, köy kahvesine 1969 yılında alınmıştı. Feyziye köyünde, 1977 yılında Ahmet Geyik tarafından, Kurşunlu’da Almanya’dan gege- len Salih Kaya tarafından 1972 yılında alınmıştı. Katırlı köyünde ilk TV, 1973 yılında köy kahvesine, Şükriye kökö- yünde Kahveci Mehmet Kireç tarafından 1974 yılında alınmıştı.

Asri Gemlik 283 284 Asri Gemlik 28. Gemlik’in Köyleri Adliye/Kavakdibi emlik’in güneydoğusunda, Katırlı Dağları’nın yamacında kurul- muştur. İlçeden 7 km uzaklıkta olan köye Umurbey yolundan gidilmektedir. 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında gelen G“93 Göçmenleri” tarafından kurulmuştur. Gürcü köyü olarak anılmasına karşın, aslen Gürcü olmayıp olasılıkla Ahıska Türklerinden olmalılar. Ni- tekim bu köyler, “dil bilmez Gürcüler” olarak anılmaktadır. Köyün hemen üzerinde güneybatıda, 3 km uzaklıkta Tatarköy olarak anılan bir mevki, bugün yok olmuş eski bir köydür. Eski adı Kavakdibi’dir. Köylülerin geçim kaynakları zeytincilik ve tarımdır. 1895 ve 1908 Yıllığı’na göre 80 hane ya- şayan köyün nüfusu; 1927 yılına 870, 1940 yılında 631, 1955 yılında 608, 1970 yılında 410, 1980 yılında 430, 1990 yılında 338, 1997 yılında 480, 2009 yılında 252’dir. 1930 yılında alınan bir kararla Kavakdibi adını almış- tır. Ancak sonra adı tekrar Adliye olmuştur. Köyden Gemlik ve Bursa’ya yoğun göç yaşanmaktadır. Köyü kuran göçmenler, Artvin’in Borçka İrsa, Sin- kut ve Beşav köylerinden, 80 hane kadar göçmen iskân olmuştur. Köyüler önce merkezdeki Hamidi- ye Mahallesine (Dr. Ziya) Adliye Köyünde köylüye toprak dağıtılıyor. toprak köylüye Köyünde Adliye yerleşmiş, ancak bura- da sıtma hastalığından kırılmalar olunca, Hacı Efendi’nin öncülüğün- de, bugünkü yerine iskân oldu. Köyün kurulduğu yer, Umurbey köyüne bağ- lı “Eğrekyeri” imiş. Bu ne- denle uzun süre mahkeme oldu. İskân işlemi 1880’li yıllardan önce gerçekleş-

ti. Nitekim köydeki cami Köyü Adliye 1304/1887 tarihinde yapıldı. Cami onarımlarla özgün niteliği bozulsa da, orijinal kitabesi halen korunmaktadır. Köye elektrik 1967 yılında, evlere su 1973 yılında geldi. İlk traktörü ise 1960’lı yıllarda Şefik Tüner satın aldı.

Suni İpekte bir balo

Asri Gemlik 285 Adliye Köyü Cami Kitabesi Cami Köyü Adliye Adliye Köyü Adliye Adliye Köyü Adliye

Önce ormanı açıp tarla yapmış, ama diğer taraftan da ormancılığı sürdür- müşler. Köyün yakın zamanlara kadar en önemli gelir kaynağı ipekçilik ve odun-kömür işiymiş. Yakın zamanlara kadar da odun yakmışlar. Uzun yıl- lar köyde mısır, buğday ekilirdi... 1980’li yıllardan sonra ise köyde zeytin ekimi başladı. Bugün başlıca geçim kaynağı zeytinciliktir. Az da hayvancı- lık bulunmaktadır. Ayrıca emekli köyü durumunda olup köyde yaşayanlar işçi ve memur emeklileridir. Orgeneral Ahmet Ural, bu köylü olduğu için köye çok yardım yapmıştır. Köyden ayrıca Korgeneral Orhan Köse, Korgeneral Şevket Turan ve Şakir Paşa da bu köylüdür. Son Duyun-i Umumiye Genel Müdürü olan Cevat Borçbakan da bu köylüdür. Kaynak Kişi: Çetin Akın (D. 1942), Mehmet Karapınar (D. 1926)

Büyükkumla emlik Körfezi’nin kuzey sahilinde, Gemlik’e 9 km uzaklıktadır. GGemlik’e bağlı yan yana iki Kumla köyü vardır. Biri küçük, diğeri ise büyük ön adı ile anılmaktadır. Çok eski bir köy olan Büyükkumla kö- yünün adına, kadı sicillerinde sıkça rastladık. Yerli köyüdür. 1530 tarihli tahrirat defterinde Kumlu olarak anılmıştır. Ancak bu tarihte sadece bir köy olduğu görülmektedir. 15-16. yüzyılda Kite/Ürünlü’ye bağlı olup, 60 haneli iri bir köydü. Kaynaklara göre Hafsa Hatun Camii Vakfı ve Emir Sultan’ın vakıf köyüdür. Kepecioğlu’na göre Bursa’daki Bedreddinoğlu Mahallesi’ndeki Sultan Mehmet’in kızı Hafsa Hatun’un vakfıdır. 1791’de vakfın koruları da vardı. Daha önce köy, bugünkü yerinden 2 km kadar kıyıdan içerde idi. Sel sularının köye zarar vermesi nedeniyle deniz kıyısına yeni bir köy kurulmuştur. Gazete haberlerine göre eski köy, 11 Nisan 1956

Adliye Köyü Adliye tarihinde taşınmıştır. 5.4.1955 tarihli bir belgeden, Büyükkumla köyünde

286 Asri Gemlik Büyük Kumla Büyük büyük bir sel baskını olduğu ve bu sel tehlikesine maruz kalan 40 aileye Yalova yönünde çekildi. Saldırganlar eski köyü yaktı, köyde kalan hayvan-hayvan Devlet ormanlarından kereste veya tomruk verilmesine karar verildi. Eski lar öldürüldü. köy yerinde ise özellikle tarihi camisi ile hamamı mezbelelik içinde dur- 1895 ve 1908 Yıllığı’na göre 99 hane bulunan köyde; 1927 yılında 561, maktadır. Bu cami, Veli Dayı’nın Ali tarafından, 1729 yılında yapılmıştır. 1940 yılında 430, 1955 yılında 511, 1970 yılında 509, 1980 yılında 547, Ayrıca eski köy yerinde tarihi iki hamam kalıntısı vardır. Çok güzel tek 1990 yılında 742, 1997 yılında 736, 2009 yılında 736 kişi yaşamaktaydı. gözlü köprüsü 1990’lı yıllarda kısmen yıkılmıştır. Ne yazık ki, Eski Köy Yeni köy civarında yazlık konutlar bulunmakta olup bugün sayfiye köyü yerindeki tüm bu anıtsal eserler her geçen gün tahrip olmakta ve koru- olmuştur. Başlıca geçim kaynağı zeytincilik ve turizmdir. namamaktadır. Eski köyde en geç 18. yüzyılda yapıldığı anlaşılan Bakkal Pîrî Camii ve kullanılmayan iki tarihi hamam vardır. Caminin haziresinde 1844 yılında köyde vergi veren hane reisleri ve verdiği vergiler(Kuruş): çok sayıda eski mezar taşları vardır. Kurtuluş Savaşı sırasında büyük ölçüde 1-İmam Ömer Efendi b. İsmail 1030 yakılmıştır. Kurtuluş Savaşı’nda, Yunan askerleri ve yerli Rum çetecilerin 2-muhtar Duldu oğlu Ali Osman b. Hasan 1360 21 Mayıs 1921 günü giriştikleri saldırı üzerine köy boşaltıldı. Köylüler 3-2.muhtar Yusuf Ağa b. Ebubekir 1100 Yarbay Demir Bey komutasındaki Türk milis güçlerinin koruması altında 4-Mehmet oğlu Yetimi İbrahim bin Mehmet 1095

Asri Gemlik 287 5-Yenidünya oğlu Halil bin Halil 1000 46-Halil bin Ahmet 300 6-Hacı oğlu Osman bin Abdullah 1210 47-Sarı Mustafa oğlu Mehmet 215 7-Abdullah bin Mehmet 2080 48-Karayib oğlu İsmail bin Ali 700 8-Hasan bin Mustafa 1275 49-Beşe Mehmet bin Mustafa 920 9-Koca Halil oğlu İsmail 2125 50-Küçük Halil bin İbrahim 1250 10-Koca Halil oğlu Cafer 1770 51-Seyid Mehmet bin Hacı Salih 2200 11-Hacı Ömer oğlu İsmail 2500 52-Derviş Ali oğlu İbrahim bin Ahmet 2320 12-Seyyit Ali Molla bin Mustafa 1945 53-Hüseyin Kethüda bin İbrahim 3380 13-Ahmet Bey oğlu Ahmet 800 55-Kalyoncu oğlu Hasan bin Mehmet -- 14-Al bin Mehmet 630 54-Seyit Ali bin Ali Beşe 1700 15-Voyvodalı Mehmet bin Mustafa 1350 56-Ağaoğlu Halil bin Mehmet 1290 16-Hacı Mehmet bin Mehmet 2025 57-Yamucak oğlu Mustafa bin Halil 1930 17-Kara Balıklılı İsmail bin Halil 1255 Cihatlı/Küçükbenli 18-Kalyoncu oğlu Hasan bin Mehmet 825 Eski adı Küçük veya Aşağıbenli olarak anılan köy, Yukarıbenli gibi Ermeni 19-Tekaüd Bilal oğlu Seyid 1535 köyü idi. İlçenin hemen doğusunda, Gemlik’e sadece 3 km. uzaklıktadır. 20-Hamza oğlu Mehmet bin Mustafa 1370 1312/1894 yılında, Gemlik Benli adlı Ermeni köyü halkından bir kısmı, 21-Kahveci Ali bin Ömer 1850 köye yakın bir yerde, ruhsatsız olarak 30 hane yapmış. Bu binaların yıkıl- 22-Dudlu oğlu Hüseyin bin Mehmet 1110 masından vazgeçilip orada bir köy kurulmasına dair dilekçe yer almaktadır. 23-Uzun Ali bin Ebubekir 1630 Nitekim daha sonra gönderilen bir emir ile buranın Aşağı Benli adıyla 24-Ebu Musa bin Mehmet 1250 bir köy kurulması kararlaştırıldı. Bu belgeye göre, köy muhtarı ile ihtiyar 25-Kalyoncu oğlu İbrahim bin Mehmet 900 heyetinin teşkil edilmesi istendi. Böylece köyün resmen kuruluşu 1908 26-Çerağoğlu Ömer bin Ebubekir 950 yılını buldu. 27-Müezzin Seyyid Ali bin Ali 330 28-Yusuf Hoca bin Mehmet 967 Adı, 1934 yılında Cihatlı’ya dönüştürülmüştür. Kurtuluş Savaşı sırasında 29-Mehmet oğlu 1472 çetelerin saldırılarına uğrayan Ermeniler köyü terk etti. Göç eden Erme- 30-Kaba Hüseyin oğlu Mustafa bin Hüseyin 950 nilerin yerine 1924 yılında, Yunanistan’ın Drama ve Serez kasabasından 31-Keskin oğlu Ali bin Mehmet 1540 gelen göçmenler iskân edilmişlerdir. 1927 yılında 175, 1939 yılında 389, 32-Ali bin Kirton? 4350 1955 yılında 474, 1970 yılında 470, 1980 yılında 540, 1990 yılında 559, 33-Emir Mehmet oğlu Ali 1930 1997 yılında 466, 2009 yılında 391 kişinin yaşamaktaydı. Köyün bin dö- 34- Mehmet Emin bin Hacı Halil 1225 nüm kadar merası vardır. Köydeki eski kilise, 1960’lı yıllara kadar cami 35-İmam oğlu İbrahim bin Ali 2100 olarak kullanılmıştı. Bugün köyün en önemli geçim kaynağı zeytindir. 36-Hacı İbrahim oğlu Ali 2150 Çevresinde, eski mermer ve taş ocakları vardır. 37-Erenler Mehmet bin Osman 1700 38-Tirbalioğlu Ahmet bin Osman 2115 Engürücük 39-Hacı Mehmet oğlu Mehmet 1280 İlçenin hemen güneyinde, Gemlik’e 4 km uzaklıktadır. Bursa-Gemlik ka- 40-Kumaşçıoğlu Mehmet bin Mustafa 950 rayolunun üzerindedir. Eski yıllarda Mudanya’ya bağlı bir köy imiş. Adı- 41-Cacaoğlu Mehmet bin Ömer 2850 nın Engürü’den geldiğini sanıyorum. Anlamı ise Yüce Anka’dır (Ana Tanrı- 42-Sarı Mehmet oğlu Ahmet 1530 ça). Daha sonra küçük anlamına gelen Türkçe “cük” eki almıştır. Özellikle 43-Arnabut Veli bin Ömer 1160 enginarları ile ünlüdür. Osmanlı’nın son dönemlerine değin Saray’ın 44-Hüseyin bin Musa 1150 enginarları buradan gönderilirdi. Belki de adı “enginar”dan gelmişti. Bir 45-Altıparmakoğlu İbrahim bin Halil 2280 söylenceye göre ise; Gemiç’in beyleri danaların kaçırmış. Danayı kovalar- ken, Engürücük’e gelince, “ne gür”, “en gür” demiş, Dürdane’de danalarını

288 Asri Gemlik yakalamış. Bu nedenle “en-gür”den Ergürücük olduğu da söylenir. Köyün göre; “Beş hanı ve hamamları ile 200 dükkânı varmış. Bursa yolu üzerinde üst başında bulunan İsmail Çeşmesi’ne önce İsmail adlı bir Yörük gelip işlek ve bayındır bir kasabadır.” 1633’te bu köyün cebelûsünü eşmek üzere yerleşmiş. Köye ilk iskân bu çeşme kenarında olmuş. Sonra başka Yörükler padişah, Mahmut Bey kızı Fatma Hatun’a temlik etmiş. Fatma Hatun da bura gelip yerleşmiş Halen bu çeşme durmaktadır. Köyde çok eski tarihi 3 evlatlarına vakfeyleymiş. Bir başka belgede “Şıkk-ı evvel defterdarı” Hacı çeşme vardır. Bunlardan birini muhtarlık restore etmiştir. İbrahim Efendi’nin vakfıdır. Evlatlarına meşruttur. Bu İbrahim Efendi’ye 1487 yılı tahrirat defterinde adı geçen köy, Sultan Mahmut’un eşküncülü “Boz” veya “Bozoğlan” denilirdi. 1845’te köy yakınından kereste arabala- mülkü imiş. Daha sonra da kızı Fatma’ya geçen köydeki mülkiyet kalkarak rının geçtiği, kâgir köprülerin tamiri ve derelerin temizlenmesi için 3.000 tımara verilmiştir. Fatma Hatun’un köyde bir cami yaptırdığına ilişkin bel- kuruş sarf edilmiş.” (Kütük, II/39) 1674 yılında İshak Paşa adlı birinin gelerde bilgi vardır. Kepecioğlu’na göre Umur Bey sülâlesinden Mahmut çiftliği varken, borçlarının karşılığı devlet tarafından haczedilmiş. Bey’in 1599 yılında Katırlı, Engürücük, Umurbey köylerini evlâtlarına 1895 ve 1908 Yıllığı’na göre 118 hane bulunan köyde, 1927 yılında 414, vakfettiğini yazmakta. Mahmut Bey’in kızı olan bu Fatma Hatun’un 1940 yılında 542, 1955 yılında 600, 1980 yılında 859, 1990 yılında Mahmut Bey adlı bir oğlu varmış. (Kütük, III/187) 15. yüzyılda köyde 1.182, 1997 yılında 1.486 kişi yaşamaktaydı. Kurtuluş Savaşı’nda Yu- 32 hane yaşıyordu. 1618 yılında köyde gömülü bulunan Bâli Çelebi’nin nan askerleri korumasındaki çetelerin saldırısına uğrayıp tümüyle tahrip çocuklarından Mustafa oğlu Mehmet Efendi’nin Yanıkoğlu Bâli’nin güzel görmüştür. Köyde sadece tarihi bir yağhane kalıntısı ile değirmen kalmış. bir konağı varmış. Evliya Çelebi’ye göre bir kaza merkezi olduğu söylen- Tarihi cami ile hamam ise 1985 yılında yıkılmıştır. Karayolunun geçti- se de bunu kanıtlayacak elimizde belge yoktur. Köyün hemen üzerindeki ği köprünün bulunduğu yerde, bugün yol üzerinde Engürücük Hanı kalesinin harap olduğunu yazmaktadır. Bugün de bu kaleden çok az iz vardı. 1952 yılında kalıntıları yok edilmiştir. Köye elektrik 1965 yılında kalmıştır. Serdârı ve kethüdâyeri olup subaşısı varmış. Evliya Çelebi’ye geldi. Bugün yolun hemen kıyısında, yeni çift yolun altında kalan duvar göre 11 mahalle ve 1000 kırmızı kiremitli örtülü evleri varmış. Çelebi’ye kalıntısı hana aitmiş. Köy yakınlarında, 1976’lı yıllarda Erzurum, Kars, Muş, Samsun ve Artvin’den gelen ve günümüzde 500 kişinin yaşadığı İs- tanköy, Engürücük’e bağlı bir mahalle statüsü kazanmıştır. Bir de Sanayi Çarşısı’nın yanında, baraj nedeniyle köyleri boşaltılan Samsunlu göçmen- lerce kurulmuş Ataköy vardır. Yerli köyüdür. Bugünkü köy merkezinde bulunan alanda, 5 yıl önce kurumuş olan çınar ağacı, köy kurulduğunda dikilmiş. Yanına da bir kuyu açılmış. Köyü kuran İsmail Dede, köy kurucu olarak her zaman saygı görmektedir. Yatırı adak yeridir. Bu mezarın yanın- daki ağaçlar kesilmez, taşlarına dokunulmaz. Kabakulak hastalığı için ve çocuğu olmayan kadınlar için şifa verdiğine inanılmaktadır. Ekonomisi tarıma, yol üstü ticaret ve sanayi işçiliğine dayalı olup, Kur- şunlu yolu kavşağı üzerinde bulunması nedeniyle de gelişme göstermekte- dir. Başlıca geçimi zeytinciliktir. Köy arazisi orman dahil 10 bin dünümü bulmakta olup bunların ancak 5-6 bin dönümü ekilebilmektedir. Arazi üzerinde 150 bin kadar da zeytin ağacı vardır. Önceleri hayvancılık ve ko- zacılık da yapılırdı. 20 yıl öncesine kadar 5-6 koyun ve keçi sürüsü vardı. Köyden göç olmadığı gibi kısmen göç almaktadır. 1950 göçmenlerinden 4 hane, 5 hane de çevre köylerden Laz iskân olmuştur. Köyde çok sayıda yabancı içgüveysi damat da vardır.

Kaynak Kişi: Niyazi Bora (D. 1932) muhtar Osman Çelik (D. 1944) Ze- kai Demir (D. 1946)

Asri Gemlik 289

Engürücük Köyü Asri Gemlik 291 1844 yılında köyde vergi veren hane reisleri ve verdiği vergiler(Kuruş): 1-Tuzcuoğlu Mehmet Ağa bin Ebubekir 3415 38-Uzun Hasan bin Hüseyin 60 2-Sarı Hüseyin bin İsmail 2815 39-Seyyid Hasan bin Atai 1490 3-Safioğlu Hasan bin Mehmet 1200 40-Yetim İsmail, Mustafa, Emine... 1390 4-Seyyid İsmail bin İbrahim 1355 41-Tahir Ağa bin Mehmet 1260 5-Deli Mehmet bin Mustafa 1170 42-Mehmet bin Ali Molla 440 6-İmamoğlu Mehmet bin Mustafa 560 43-Mustafa bin Ali Molla 360 7-Delioğlu Mehmet bin Osman 1010 44-Deli Ömeroğlu Ali bin Ömer, Yetim Osman, Ahmet 945 8-Kürt İbrahim bin Yusuf 330 45-Seyyid İbrahim bin İsmail 230 9-Ali bin İbrahim 700 46-Halil Dai bin Hasan -- 10-Seyyid Mustafa bin Ahmet 230 47-Hüseyin, Salih bin Hüseyin 515 11-Zenci Selim bin Abdullah 955 48-Eğriboyunoğlu Ahmet bin Osman 330 12-Laz Hüseyin bin Süleyman 1155 49-Halil Kethüdaoğlu Ali, Halil bin İsmail 1980 13-Halil Kethüda oğlu bin Mustafa 1355 50-Veli bin Mustafa 275 14-Sağıroğlu Ahmet bin Mehmet 3215 51-Ali Bey bin Hacı Mehmet Ağa 3.520 15-Katırcıoğlu Mustafa bin Mehmet 1490 52-Hasan bin Ali 840 16-Halil bin Yakup 465 53-Seyyid Mehmet bin Halil 175 17-Küçük Emin bin Salih 930 54-İsmail bin Mustafa 430 18-Mustafa bin Mehmet 135 55-Salih bin Emin -- 19-Yetim Kalas ve annesi Habibe Hatun 160 56-Aşık Mehmet bin Hüseyin 690 -Yetimin üvey kardeşi Salih bin Yakup 125 57-Osman bin Salih 2255 20-Emir Ahmet bin Musa 1540 - Yeğeni Sahil, Ahmet, Fatma bin Hasan 1135 21-Ahmet bin Mehmet -- 58-İbrahim bin İbrahim 1615 22-Nalbantoğlu Ahmet bin Mehmet 480 59-Süleyman bin Hüseyin 1170 23-Mehmet Raşit bin Hacı Ali 1420 60-Mehmet bin Hamza -- 24-Köseailoğlu Mustafa bin Hasan 1540 61-Ebubekir bin Mehmet 95 25- Karaoğlanoğlu İbrahim bin Ahmet 320 62-Laz Mehmet bin Cevahir 650 26-Hacı Ali oğlu Ahmet bin Mustafa 1115 -üveyoğlu Mustafa bin Mustafa 390 27-Köseoğlu Mehmet bin Mustafa 625 63-Ahmetoğlu Abdullah bin Ahmet 2.450 28-Kabuncuoğlu Osman bin Mustafa 670 64-Ali bin Osman 1230 29-Ali Osman bin Mehmet 680 65-Hasan bin Hacı Ali 110 30-Koca Mehmetoğlu Seyyid Ali, Ahmet 2550 66-Solokoğlu Ahmet bin Süleyman 810 31-Kahveci Şaban Beyoğlu Mustafa bin Süleyman 230 67-Kahveci Seyyid Emin bin Mehmet 1095 -üvey kızı Nadire, Sıdıka Hatun 208 68-İbiş bin İbrahim 890 32-Eskişehirlioğlu Mustafa bin Ahmet 2070 69-Mehmet Ali bin Hasan 1485 33-Batmazoğlu Ali bin Hüseyin 180 70-İbrahim bin Halil 535 34-Süleyman, Fettah, Osman 198 71-Hamamcıoğlu Hüseyin bin Ali -- 35-Kethüdaoğlu Mustafa bin Mustafa 1470 -eşi Zaliha, üvey oğlu 845 36-İmamoğlu Halil bin Mustafa 1155 72-Berber Süleyman bin Mustafa 370 37-Hüseyin bin Mehmet 385 73-Osman bin İlyas 660

292 Asri Gemlik 74-Haçeroğlu Hüseyin bin Mehmet -- 112-Çomaroğlu Nikola 850 -eşi Halime Hatun 505 113-Oksivari v. Hacı Tanaşi 790 75-Hüseyin bin Ali 1995 114-Hacı İsbandoki v. Nikola 195 76-Hasırcı Pehlivan Mustafa bin Ahmet 350 115-Abustol damadı 755 77-Topal Seyyid Mustafa Pehlivan bin Ahmet 1295 116-Kostanti 150 78-Dedeoğlu Mehmet bin Ali 300 117-Berber Tomosti 195 79-Yetim Hasan, Emine annesi Ayşe Hatun 145 118-Kur 450 80-Yetim Mustafa bin Ahmet, Mehmet, Ahmet -- 119-Dalakoğlu Kara Yani 155 81-Kel Hasan bin Abdi 380 120-Kirbaki 450 82-Bosnacı oğlu eşi Fatma Hatun 1005 121-Duhancı Nebako -- 83-Halil Ağa bin Ali 905 122-Çömlekçi Kefere -- 84-Eskici Mustafa bin 860 123-Çakır Nebaboti -- 85-Ali Molla bin Ahmet Ali 935 124-Karagöz -- 86-Katırcı Hacı Ali bin 810 125-Yorgi -- 87-Arabacı Hacı İbrahim bin, Kurşunlu mahallesinde -- 126-Sağır Tomaoğlu -- 88-Berber Latif Ağa, Emirsultan’da sakin -- 127-Topçu eşi -- 89-Mehmet Şemsettin, Kurşunlu Mahallesinde sakin -- 128-Hacı Nikola v. Hacı Tanaşi -- 90-Dervişoğlu Mustafa, Selçukgazi’de sakin -- 129-Tamo -- 91-Abdülkadir bin, Selçikgazi’de sakin -- 130-Vanlı Mezru -- 92-Dervişoğlu Mehmet bin, Selçukgazi’de sakin -- -Köy imamı Hasan Efendi bin Ömer 450 93-Mehmet bin, Selçukgazi’de sakin -- 94-Sarı Emin bin Selçukgazi’de sakin -- Fevziye/Feyziye 95- Ömer’in eşi Gemiçli -- eyziye biçimiyle de anılmıştır. İlçenin güneydoğusunda, Gemlik’e 96-Şakir Ağa bin Memiş, Umurbey köyünden -- 23 km uzaklıktadır. 1880’li yıllarda 93 Göçmenleri tarafından ku- 97-Hasan Bey’in eşi Emine Hatun, Umurbeyli 190 rulmuştur. Umurbey yoluyla Katırlı Dağları arasındaki geniş bir 98-İzzet Ağa bin Hacı Osman, Umurbeyli -- vadideF yer alır. Bursa’nın en büyük göçmen köylerinden biri idi. Osmanlı- 99-Kamil Bey bin, Gençali’den -- Rus Savaşı nedeniyle yaşadıkları Batum’un Borçka kazasına bağlı Mama- 100-Sarı Mustafa bin, Muradoba’lı -- nati/Demirciler köyünde yaşayan Lazlar, topraklarının Rus sınırları içinde 101-Laz Cevahir bin Oflu -- 102-Kadir bin Mehmet, uzaktaymış -- 103-Koca Ali bin, -- 104-Kara Mehmet bin Mustafa, Gemlikli -- 105-Hasan Ağa, Bursa Hisarlı -- 106-Ekmekçi Amakosti v. Atnai 2340 107-Ekmekçi Yamandar v. Papas Dimitri 250 108-Dülger Tanaşi v. Yorgi 270 109-Tano v. Marko 360 110-Yorğaki v. Hacı Vasil -- 111-Fidanoğlu Salyo -- Fevziye

Asri Gemlik 293 kalması nedeniyle 1879-1881 idi. Şu anda köyde neredeyse sadece emekliler bulunmaktadır. Çok az da tarihlerinde Türkiye’ye göç et-et hayvancılık yapılmaktadır. 4 kişide toplam 450 kadar koyun, 350 kadar da mişler. Hopa Limanı’ndan kalkan keçi bulunmaktadır. 15-20 kadarda büyük baş hayvan vardır. gemilerle, Müderris Hocaefendi Kaynak Kişiler: Kemal Geyik (D. 1934), Şaker Semiz (D. 1943). önderliğinde önce İstanbul’a gel-gel mişler. İlk gelenler şu sekiz kabi-kabi leden oluşmaktaydı: Alihoca’lar (45), Kaka’lar (40), Kinkila’lar (45), Vace’ler (44), Tatu’lar (44), Ömeroğulları (44), Zonka’lar (43), Odabaşılar (41). 1881 yı-yı lından sonra da 17 sülale gelmiş ancak bunların 12’si daha sonra Gürle, Akharem, Sölöz gibi köy-köy lere göçmüştür. Köyün önderi olan Müderris Hocaefendi kö-kö yün yerini belirlendikten sonra ormandan yer açıp, köyün taksi-taksi matını yapmış. Ancak önce karşı yakadaki “Kozpınar” mevkiine iskân olmuşlar. Kuzeye baktığı için, sonra buraya gelip yerleş-yerleş mişler.

1895 ve 1908 Yıllığı’na göre 1965 - Fevziye Köyü naklediliyor... Köyü 1965 - Fevziye 129 hane ile 416 kişi yaşadığı anlaşılmaktadır. 1927 yılında 374, 1990 yılında 315, 1997 yılında 248 kişi yaşamaktaydı. Bursa’daki en önemli Laz köyüdür. Bu köy ile ilgili, Avusturya’dan Gabrielle Paleczek, bir doktora tezi hazırlamıştır (Der Wan- del der Tranditionellen Wirtschaft in einem Anatolischen Dorf, Wien 1987). Köyde Mahalle, Dep ve Beyoğlu adlı üç mahalle vardır. Köyün he- men yanında bulunan Şükriye köyü de Laz’dır. İznik’e bağlı olan Mecidiye ve Sultaniye köyü ile birlikte Bursa’da dört Laz köyü vardır. Bu köylerin, gerek köy düzeni ve gerekse evlerin mimari yapısı hemen hemen aynıdır. Özellikle iki ve üç katlı ahşap evlerin hatılları arasında kullanılan tuğlaların dizilişi ile hemen diğer köylerden ayrılmaktadır. Bugün köyde sadece 20- 25 hane kalmıştır. 1958 yılında Fevziye köyünde büyük bir toprak kayma- sına maruz kaldı. Bu nedenle köyü, ilçe hudutları içerisinde başka bir yere yerleştirilmeleri kararı alındı. Köye elektrik 1977 yılında, evlere su ise 1990 yılında geldi. İlk traktörü ise Mehmet Kayan 1971 yılında köye getirdi. Köyün kurulduğu yıldan bu yana başlıca geçimi ormancılık, tahıl ekimi Fevziye Köyü Köyü Fevziye Fevziye

294 Asri Gemlik Fevziye Köyü

Asri Gemlik 295 Fındıcak Köyü

Fındıcak değişen hane ve nüfus durumu şöyledir. 1530 yılında 9 hane, 1845 yılında emlik’in güneydoğusunda, Gemlik’e 28 km uzaklıktadır. Gemlik il- 52 hane, 1907 yılında 64 hane 200 kişi, 1927 yılında 64 hane 285 kişi, Gçesinin en uzak köyüdür. Yenişehir sınırı yakınında Katırlı (Gemiç) 1940 yılında 64 hane 360 kişi, 1955 yılında 380 kişi, 1970 yılında 307 dağları arasındaki bir vadide yerleşik, Bursa’ya 38 km. mesafededir. kişi, 1980 yılında 237 kişi, 1990 yılında 183 kişi, 1997 yılında 220 kişi, Kadı sicillerindeki, 16-17. yüzyıldaki belgelerde köyün adına rastladık. 17. 2000 yılında 40 hane 104 kişi, 2005 yılında 40 hane 90, 2009 yılında ise yüzyılda köyde çok sayıda Rum yaşamaktaydı. Ancak 19. yüzyıldan sonra sadece 61 kişi yaşamaktaydı. köyde Rumların bulunmadığı anlaşılmaktadır. Umurbey yoluyla gidilen Köyün genç nüfusu, değişen ekonomik şartlara göre Bursa merkez başta köy, Katırlı Dağları’ndaki derin bir vadinin ucunda kurulmuştur. Dağ kö- olmak üzere diğer illere yerleşmiştir. Köyde ekonomik geçim kaynağı ola- yüdür. 1895 ve 1908 Yıllığı’na göre 64 hane bulunan köyde 1927 yılında rak yapılan tarım, hayvancılık, meyve ve sebze üretimidir. 1990 yılından 285, 1990 yılında 183, 1997 yılında 220 kişi yaşamaktaydı. Halen 40 sonra devlet tarafından verilen orman kesimi başlamıştır ve halen 2005 hane olan köyde 90 kişi yaşamaktadır. Köyde yerlilerin dışında göçmenler yılında 90 kişi yaşamını bu yolla sağlamaktadır. Fındıcak Köy Derneği bu- de yaşamaktadır. lunmaktadır. Mayıs ayının son haftasında köy günü yapılmaktadır. Yapım 1530 tarihli Osmanlı kayıtlarında adı geçmektedir. Bu tarihte Fındıcak tarihi belli olmayan camii tahminen 150 yıllıktır. Sultan Reşat döneminde köyü; 9 hane, 8 mücerret (bekar) yaşamakta olup, toplam 1915 akçe vergi hayır sahibi Hüseyin Ağa tarafından yaptırılmış. Köyde tarihi bir hamam verdiği anlaşılmaktadır. Köyün üçüncü yerleşim yeri olduğu, bundan ön- bulunmaktadır. ceki iki yerleşim yeri daha olduğu savunulur. Fındıcak köyü, yıllara göre

296 Asri Gemlik 1844 yılında köyde vergi veren hane reisleri ve verdiği vergiler(Kuruş): 41-Mustafa bin Sarı Hasan 925 1-Sinekoğlu İbrahim bin Ali 3165 42-Ali bin Ahmet 575 2-Hacıoğlu Süleyman bin Halil 1260 43-Süleyman bin Ahmet 515 3-Kıçoğlu Ali bin Mehmet -- 44-Sinek oğlu Osman bin Ali 665 4-Seyyit Halil bin Kara İbrahim 1025 45-İbrahim bin Sarı Abdullah 835 5-Lütfullah bin Abdülbaki 1750 46-Sinekoğlu Mustafa bin İbrahim -- 6-Mehmet Said bin İbrahim 855 47-Sinekoğlu Ali bin İbrahim -- 7-İbiş bin Veli Hasan 375 48-Sinekoğlu Mehmet bin Ali 580 8-Molla Ali oğlu bin Mustafa 1430 49-Sinekoğlu Ali bin Mehmet -- 9-Mustafa bin Veli Hasan 1455 50-Musa bin Abdulbaki 150 10-Halil bin Bekir 1750 51-Dul Habibe Hatun 400 11-Gaffar oğlu Mustafa bin Memiş 55 12-Kıymetoğlu Emin bin Ali 300 Gençali/Gençlü 13-İbraim Veli bin Mustafa 630 İlçenin güneyinde, Gemlik’e 8 km uzaklıktadır. Gemlik-Mudanya yolu 14-Züber oğlu Said Ahmet bin Halil 680 üzerinde eski bir köydür. Eski kayıtlarda geçen Kite’ye bağlı Gençlü köyü 15-Sarı oğlu Mustafa bin Ali -- bu olmalıdır. 1530 tarihli tahrirat defteri ve 1593 tarihli bir kadı sicilin- 16-Fazıl oğlu Selim bin Musa 1025 de bu köyün adına rastladığımıza göre, köy oldukça eskidir. 1530 tarihli 17-Hacıoğlu Seyit Ali bin Halil 2520 tahrirat defterine göre 40 haneli irice bir köydür. 1687 tarihli bir kadı 18-Hacıoğlu İbrahim bin Halil 900 sicilindeki bilgiye göre ise köyde o tarihte Rumların yaşadığı anlaşılıyor. 19-İnceoğlu Seyit İbrahim bin Mustafa 955 Emir Sultan’ın vakıf köyüdür. Söylenceye göre Emir Sultan bir av sıra- 20-İnceoğlu Musa bin Mustafa 955 sında burasını beğenince istemiş. Yıldırım Beyazıt da, başlarında Ali adlı 21-Cengil oğlu Halil bin Salih 815 bir kişinin bulunduğu 25 kişilik avcı gurubunu köye yerleştirmiş. Köye 22-Kethüda Ali Said Ali bin Mehmet 1020 bu nedenle Gençali adı verilmiş. Gerçekten de Gemlik’in, Sultanların av 23-Seyit Söle bin Ali -- sahası olduğu birçok kaynakta yazılmaktadır. 1236/1821 tarihli bir arşiv 24-İbrahim bin Kara Hasan 1045 belgesine göre Gençli köyü, tahrir/yazım sırasında 120 evden çok iken, 25-Cengil oğlu Memiş bin -- 26-Osman bin Koca Ömer 215 27-Ahmet bin Kara İbrahim 430 28-Karaoğlan oğlu Mehmet bin Mustafa 1090 29-Ali bin Veli 870 30-Kethüda oğlu Seyyid Salih bin Mehmet 800 31-Züber oğlu Said Ömer bin Osman 1100 32-Keskin oğlu Salih bin İbrahim 1155 33-Mehmet oğlu Mustafa, Mehmet, Ömer 80 34-Eyüp bin Mehmet 315 35-Veli oğlu Esat bin Mehmet 390 36-Sufi oğlu Abdullah bin Hüseyin 760 37-Sufioğlu İsmail bin Hüseyin 690 38-Sarıoğlu Said Ali bin Mustafa 1470 39-Said Emrullah bin İsmail 430 40-Seyyid İsmail bin Emrullah 100 Gençali Köyü Gençali

Asri Gemlik 297 Gençali Köyü

şimdi ancak 20-30 ev kaldığı, bu nedenle eski hane sayılarına göre avarız/ 30 yıl öncesine kadar köyde hayvancılık yaygındı. 1.000 baş koyun vardı. olağanüstü vergileri vermeye gücü olmadığı belirtilmiştir. Bugünkü Kumsaz’ın olduğu yer köy merası idi. Önceleri 150 baş da sığır 1895 ve 1908 Yıllığı’na göre 104 hane bulunan köyde 1927 yılında 326, vardı. 40 çift de öküz bulunmaktaydı. 40-50 binek hayvanı bulunan köyde 1990 yılında 1.344, 1997 yılında 2.385 kişi yaşamaktaydı. Köyün 830 1980’li yıllara kadar ipekçilik yaygındı. Kumsaz’ın bulunduğu arazide tahıl dönüm merası vardır. Köyde tarihi bir cami vardı. Caminin önünde de, üretimi olup buğday, mısır, yulaf, arpa ekilirdi. 1973 yılında Kumsaz’da çok eski olduğu anlaşılan körelmiş bir çeşme vardır. Köy mezarlığı yanın- inşaatlar balayınca, hızla parselleşme yapıldı. Bugün bu alanda 3-4 bin ko- da Mum Dede adında bir yatır olup, adak yeri olarak kullanılmaktadır. nut bulunmaktadır. Önceleri Kumsaz’dan hem köylü ve hem de muhtarlık Köyün tescilli olan eski camisi harap durumdayken, 2008 yılında yandı. yararlanırken, Gemlik’in Büyükşehir’e geçilmesi nedeniyle hiçbir gelir elde Cami altında birçok devşirme taş çıkmıştır. Eski hamam ise 1970 yılında edilememektedir. Köylü parselli arazilerini satınca, köyden göç yaşandı. yıkılıp yerine yeni cami yapılmıştır. Mezarın sıtma hastalarına iyi geldiği Köyden 50-60 hane göç etti. Göçler daha çok Bursa ve Gemlik’e yaşandı. söylenir. Ayrıca Kurtul ile köy arasında Dede Mezarı denilen yer de, özel- 30 hane de Kumsaz’a indi. Bugün köyde sadece yaşlılar kalmakta olup likle Hıdrellez günleri gidilen bir adak yeridir. Yerli köyüdür. Köy meyda- sadece zeytin zamanı geri dönmektedir. nındaki çeşmeye Emir Çeşmesi denir. Köye elektrik 1972, su 1976 yılında geldi. İlk traktörü Ahmet Tan 1968 yılında aldı. Kaynak Kişi: Cemal Balcı (1933), Sadık Doğanaslan (D. 1937)

298 Asri Gemlik 1844 yılında köyde vergi veren hane reisleri ve verdiği vergiler(Kuruş): Köy imamı Seyyid Mahmut Efendi bin Ahmet 500 39-Ali bin Halil 395 1-Kadıoğlu Said Süleyman bin Ali 1335 40-Berber İbrahim bin Abdullah 1075 2-Kara Mehmet bin Salih 1650 41-Seyyid Mehmet bin Hüseyin 2240 3-Seyid Hafız Abdülkadir bin Salih 260 42-Salih bin Hüseyin(çoban) 200 4-Katırlılı Aİl Halil bin Ali 2145 43-Hamamcıoğlu Mustafa bin Osman 610 5-Halil bin Mustafa 2615 44-Hamamcıoğlu Mehmet bin Ahmet 670 6-Karavelioğlu Abdullah bin Mustafa 205 45-Halil bin Hüseyin 2060 7-Eyüp bin Mustafa 500 46-Osman bin Mehmetçik Veli 6215 8-Yetim Abdülhadi bin Mustafa, Azize 742 47-Halil bin Hacı İsmail 1505 9-Seyyid Ahmet bin Mustafa 295 48-Seyyid Osman bin Hasan 345 10-Hüseyin bin Mustafa 590 49-Karakalanoğlu Hüseyin bin Mustafa 1520 11-Seyyid Ak Mehmet bin Ali 2705 50-Seyyid Hasan bin İsmail 5450 12-Seyyid Emin bin İsmail 3770 51-Zenci Abdullah bin Abdullah(köle olmalı) 160 13-Hafız Mehmet Efendi bin Ahmet 3230 52-Kara Hasan bin Abdullah 2265 14-Hüseyin bin Hüseyin 555 53-Bektaşoğlu Mustafa bin Ahmet 735 15-Mehmet bin Bekir 395 54-Hüseyin bin Hamamcı Ahmet 345 16-Seyyid Ahmet bin Abdullah 1050 55-Seyyid Abdi Bey bin Mehmet Seyyid Efendi 600 17-Seyyid Hüseyin bin Osman 1040 55-Eşi Şerife Rakebe Hatun 1392 18-Şerif oğlu Ömer bin Ahmet Efendi 1475 56-Çakır Hüseyinoğlu Süleyman bin Mehmet 145 19-Seyid Mustafa bin Hacı Hüseyin 700 57-Seyyid Ömer bin Abdulkadir 275 20-Mehmet Kamil Bey bin Ramazan 3605 58-Tokatlıoğlu Emin bin Emin 550 21-Seyyid Ahmet Ağa bin İbrahim 985 59-Hüseyin bin Mehmet 810 22-Ali bin Hasan 1685 60-Mehmet Efendi bin Hafız Ali Efendi 870 23-Hacıoğlu İbrahim bin Mehmet 595 61-İsmail bin Ali 380 24-Koca Salih bin İnce Mehmet 415 62-Mustafa bin Ali 450 25-Paşa Mehmet bin Mehmet 165 63-Molla Halil bin Mehmet 200 26-Seyyid Süleyman bin Çakır Ahmet 960 64-Yakup bin Ahmet 1650 27-İbrahim bin Mehmet Şakir 240 65-İbrahim bin Mehmet 635 28-Yünceoğlu Mehmet bin İbrahim 2980 66-Ahmet ve kardeşi Osman, Ayşe 1950 29-Molla Osman bin Yusuf 750 67-Seyyid Süleyman bin Mehmet 330 30-Segman Ahmet bin Hüseyin 210 68-Yetim Hüseyin bin Selim yok 31-Hüseyin bin Segman Ahmet 410 69-Seyyid Hüseyin bin Ömer 800 32-Kürt Resul bin Ali 420 70-Emin bin Yusuf -- 33-Hatipoğlu Mehmet bin İsmail 310 71-Halil bin Ebubekir 4760 34-Hüsamoğlu Mustafa bin Ömer 2710 72-Seyyid Emin bin Mustafa 560 35-İbrahim bin Çoban Salih 130 73-Molla Mustafa bin İsmail 3495 36-Seyyid İbrahim bin Mehmet 2460 74-Seyyid Mehmet bin Ahmet 4295 37-Uzun Süleyman bin Emin -- 75-Seyyid Ahmet bin Ahmet -- 38-İbrahim bin Mehmet 710 76-Seyyid İbrahim bin Ahmet 3090 77-Hüseyin Pehlivan bin Ahmet 245

Asri Gemlik 299 77-İbrahim bin Mustafa başka yerde 78-bu evde oturan eşi, üvey oğlu... 3465 79-Mustafa bin Halil 3845 80-Ahmet bin Mahmut 1150 81-Mustafa bin Ahmet -- 82-Hüseyin bin Mustafa 375 83- Kürt Mehmet bin Hasan -- 84-Ali bin Hasan 455 85-Mustafa Dai bin Ali 181 86-Seyyid Ali ve Ferhat ve annesi Ayşe 8.280 87-Dul Zaliha Hatun 205 88-Çakal eşi Dul Fatma Hatun 45 89-Çakıroğlu eşi Hanife Hatun 195 90-İsmail bin Hasan 255 91-Halil Pehlivan bin Mehmet 150 92-Molla Mustafa bin Mehmet 500 92’den sonra parekende var. -- 93-Amucaoğlu eşi Dul Hatun -- 94-Kara Hüseyin bin Ebubekir 410 95-Ahmet Efendi, --

96-Boyacıoğlu Mustafa bin Ahmet, -- Köyü Güvenli 97-Erkekoğlu Mehmet bin Mustafa, -- 98-Kundakçı Ahmet bin, -- 99-Molla İsmail bin Emin, -- 100-Çubukçu Ömer Ağa, -- 101-Hatice Hatun, -- 102-Tavşanoğlu Süleyman bin Mustafa -- 103-Muradiyeli eşi Azime Hatun --

Güvenli/Asayiş ski adı Asayiş/Esayiş olan köyün adı, Türkçesi olan Güvenli’ye çev- Erilmiştir. Gemiç Dağları üzerinde kurulmuştur. 1880’li yıllarda 93 Göçmenleri tarafından kurulan köy bugün, Gürle Dağları’nda, yüksekçe yamaçlarında yer alır. 1321/1903 yılına ait bir arşiv belgesinde, Gemlik’e bağlı Adliye karyesi civarında Osmanpazarı muhacirlerinin yerleştirilme- leriyle oluşturulan köye Asayiş ve adı verildi. Umurbey yolundan gidilen köy, Gemlik’e 10 km uzaklıktadır. 1990 yılında 242, 1997 yılında 121, 2009 yılında 96 kişi yaşamaktaydı. Gemlik’in iki Rumeli göçmeni köyün- den biridir. Köy yakınlarında, Çulu Gölü adına taşıyan ufak bir göl vardır. Güvenli Köyü Güvenli Güvenli Köyü Güvenli

300 Asri Gemlik Hamidiye İlçenin güneydoğusunda, Gemlik’e 12 km uzaklıktadır. 1880’li yıllarda Başlangıçta tahıl üretimi, hayvancılıkla uğraşan köylü, daha sonraki yıllar- 93 Göçmenleri tarafından kurulmuş olan köy, Kurtuluş Savaşı sırasında da dut ağaçları ekip böcek bakmaya başladı. Ayrıca bağcılık, tütüncülük tümüyle yakılmıştır. Ancak sonra tekrar eski ismini almıştır. Rusya’nın esa- gibi çeşitli ürün üretimi ile uğraşmışlarsa da, gençlerin şehir ve kasabalara retinden kurtulmak isteyen Artvin’in Borçka köyleri olan Heba, Deviskel, göç etmeleri sonucu, köyde ürün çeşitleri azaldı. 1980’li yıllarda zeytin Adagül köylerinden yaklaşık 100 hane, eşraftan Hacı Hüseyin Efendi’nin ekilmeye başlandı. Bugün köyün başlıca geçimi zeytincilik ve meyvecilik- önderliğinde, 1878 yılında göç etmiştir. Padişahın yanında görevli olan, tir. kendisi de Adliye köyüne iskân edilen Müşir (General) Şakir Paşa, Sultan Kaynak Kişi: Cemal Çetinavcı (D. 1936), Kadir Bayrak (D. 1929) Abdülhamit’e başvurarak, Gemlik ilçesindeki bir yöreye iskân edinmele- rini talep etti. Sultan Abdülhamit, Gemlik Çarşı Deresi ile Yalova yolu arasındaki geniş ovaya yerleşmelerini emretmiş. Bu yöreye yerleşen göç- menler, padişahın ismini vermişler. Bu nedenle Hamidiye Mahallesi adını almış. Bu yörede bir müddet kalmışlar. Kuru ve bol oksijenli havaya alış- mış olan köylüler, rutubetli ve sivrisinek yuvası olan bu mahallede uzun müddet kalmamış, Artvin ili havasına uygun bir yere nakli için Şakir Paşa aracılığı ile Sultan Abdülhamit’e müracaat etmiş. Sultan Abdülhamit’in izni ile 1882 yılında Gemlik ilçesine 17 Km. mesafedeki dağlık ve yüksek alana tespit edilip buraya yerleşmiş. Hamidiye köylüleri Artvin, Borçka’nın Adagöl, Zituret, Heba, Besav muhtelif diğer köylerden, Katırlı köyüne komşu Kurbandağı, Belengür, Sıtmadere, Kocadere, Mehmetbey tarlala- rı arasında bulunan geniş yaylada, hazineye ait boş arazide yerleştirildi. Bu arazinin kısa zamanda yerleşim planı çizilerek, arazi taksimatı ayrı ayrı düzen ve program içinde yapıldı. Köylüler düzen içinde hızlı çalışmaları ile ihtiyaçlarını kısa zamanda temin edilip ilkokul, cami, çeşme ve yollar tamamen köylüler tarafından yapıldı. Mahalle mektebinde eski yazı ile öğ- renim gerçekleşti. Daha sonra mahalle mektebinin yanında rüştiye açılmış ve diğer köylerden de öğrencilerin eğitim ve öğretime devam etme imkânı sağlandı. Bu yerleşilen köye, yine Sultanın adı olmak üzere Hamidiye adı kavuştu. Suya 1966 Hamidiye verildi. 1304/1886 yılına ait bir arşiv belgesine göre; Hamidiye köyünde cami yapıldığı belirtilmektedir. Cami değişmiş olsa da kitabesi durmak- tadır. Köye 1973 yılında elektrik, 1995 yılında ise su gelmiştir. Köye ilk traktörü Şinasi Kaya 1973 yılında almıştır. 1895 ve 1908 Yıllığı’na göre 101 hane bulunan köyde 1927 yılında 330, 1990 yılında 417, 1997 yılında 445, 2009 yılında216 kişi yaşamaktaydı. Samanlı Dağlarında bulunan bir orman köyüdür. Köylülerin başlıca geçi- mi ormancılıktır. Orman içindeki köyde, ahşap güzel evleri vardır. Gürcü köyüdür. Geldiklerinde Türkçe biliyorlarmış. Bu nedenle Ahıska Türkü olma olasılıkları bulunmaktadır. 1971 Hamidiye Köyü elektrik aldı. Köyü 1971 Hamidiye

Asri Gemlik 301 Hamidiye Köyü Hamidiye

Hamidiye Köyü çeşmesi

302 Asri Gemlik Haydariye/Ericeova Hayriye/Çiftlik İlçenin kuzeyinde, Samanı Dağla- İlçenin batısında, Gemlik rı üzerinde bir dağ köyüdür. Eski Körfezi’nin kuzey kıyılarında uza- adı Eyriceova veya Haydaroba nan Samanlı Dağları üzerinde yer olup, halk arasında Erciva olarak alır. Gemlik’e 21 km uzaklıktadır. anılmaktadır. Eğri bir ovada ku- Dağ köyüdür. 1880’li yıllarda 93 rulduğu için bu adı almış. 1880’li Göçmenleri tarafından kurul- yıllarda Gürcü göçmenler tarafın- muştur. Gürcü köyüdür. Kurtu- dan kurulmuştur. Köyün başlıca luş Savaşı sırasında Yunanlılarca geçimi ormancılıktır. 1930 yılında kısmen yakılmıştır. 1895 ve 1908 alınan bir kararla adı Eyriceova olmasına karşın sonra tekrar Haydariye ola- Yıllığı’na göre 33 hane bulunan köyde 1927 yılında 1745, 990 yılında rak değiştirilmiştir. Gemlik’e 13 km uzaklıktadır. 1895 ve 1908 Yıllığı’na 250, 2009 yılında 363 kişi yaşamaktaydı. Köyde, Artvin’in Borçka kaza- göre 63 hane bulunan köyde 1927 yılında 336, 1990 yılında 297, 1997 sına bağlı Valas, Aravet, Deviskel ve Begin köylerinden gelen Gürcü göç- yılında 385 kişi yaşamaktaydı. Günümüzde büyük ölçüde boşalmış olan menler yaşamaktadır. köydeki evler tümüyle ahşap olup, ilginç mimari yapıları vardır. Gürcü köyüdür. Kapaklı Köyü

Asri Gemlik 303 Kapaklı Gemlik Körfezi’nin kuzey kıyısında, Narlı ve Fıstıklı köyleri arasındadır. Gemlik’e 23 km uzaklıkta, güzel bir sahil köyüdür. Orhan Gazi’nin vakıf köyüdür. Orhan Bey’den de oğlu İbrahim Bey’e verilen köyün denetimi önce torunlarından Fatma Hatun’a, sonra da onunun oğlu kızı olan Selçuk Hatun’a geçmiş. Köy bazı kayıtlarda, İbrahim’in annesi, Orhan Gazi’nin eşi olan Asporca Hatun Vakfı olarak kayıtlıdır. Fatma Hatunun bir mek- tep yaptırdığı yazılmıştır. Köyün geliri, kendi türbesinin giderine harcan- maktaydı. Eski bir köydür. Dağdan kestikleri funda kömürü ve mangal kömürü karşılığı, avarız vergilerinden muaf tutulmaktaydı. Kapaklılar, geçimlerini balıkçılık ve zeytincilik ile sağlar. İşgal yıllarında köy kısmen yakılmıştır. 1307/1889 yılında Kapaklı köyü civarında kurulan gömen kö- yüne Sultaniye adı verilip, imam ve muhtarlarının resmi mühürleri alına- rak resmi sıfatı almıştı. 1530 tarihli tahrirat defterine göre Kite/Ürünlü’ye bağlı idi. 1908 Yıllığı’na göre 77 hane bulunan köyde, 1927 yılında 560, 1990 yılında ise 778 kişi yaşamaktaydı. Köyde iki eski hamam kalıntısı bulunmaktadır. 1995 yılında Yalova iline bağlanmıştır. Kapaklı Köyü 1844 yılında köyde vergi veren hane reisleri ve verdiği vergiler(Kuruş): 1-Seyyit Ebubekir Efendi bin Mustafa 5510 23-Emir Ali bin Hasan 1200 2-Osman bin Mehmet-muhtar 1000 24-Halil bin Ahmet 1880 3-Kara Osman bin Ali 880 25-İbrahim Edhem bin Kalafatçı İsmail 355 4-Kara Halil oğlu Halil Ağa 4790 26-Emir Mehmet oğlu Hüseyin 1475 5-Mehmetoğlu Yusuf bin Hacı Mehmet 950 27-Kara Hüseyinoğlu Mehmet 1250 6-Arnavut Kara Ahmet bin Hüseyin 1180 29-Arnavut oğlu Hasan bin Ali 1275 7-Kara İbrahim oğlu Mustafa 550 30-Küçük Süleyman oğlu Şükrü 1290 8-Gemlikli Ahmet bin Mahmut -- 31-Yunatçı oğlu Haşim 250 9-Karamustafaoğlu Hüseyin bin Mustafa 930 32-Kirço bin Ömer 1340 10-Sarıoğlu Süleyman bin Mustafa 1220 33-Kadıoğlu Yahya bin İsmail 1250 11-Keleşoğlu İbrahim bin Ahmet 875 34-Hacı İbrahim bin Ömer oğlu 2480 12-Emir Ali oğlu Kara Ali 1105 35-Yahyaoğlu Ali bin Yahya 1500 13-Mustafa bin Hacı Mehmet 1610 36-Hacıoğlu Mustafa bin Mehmet 1350 14-Kerimoğlu Ahmet bin Osman 925 37-Ahmet Dai b. Mustafa 1630 16-Hüseyin bin Mustafa 700 38-Çavuşoğlu Ali bin İbrahim 255 17-Selanikli Ali bin İsmail 1150 39-Bedikoğlu Hasan bin Mustafa 1230 18-Piroğlu Ali bin Mehmet 1300 40-Kadıoğlu İsmail bin Mehmet 1830 19-Kadızade Hasan bin Mehmet 1230 41-Pazarcı oğlu Hüseyin bin Mehmet 1480 20-Derviş oğlu Hasan bin Mustafa 1165 42-Yazıcıoğlu Abdurrahman 1125 21-Emir Alioğlu Osman bin Ali 1120 43-Kuyucu Süleyman oğlu Deli Ahmet 1030 22-Kalafatçı Ahmet bin Mustafa 850 44-Ali bin Tokatlı Osman 1380 45-küçük oğlu 1230 46-Kırcani oğlu Kara Mustafa 1455

304 Asri Gemlik 47-Kahveci Kelesli Hasan bin Hasan 1230 olarak verilmiş. Bir sahil köyü olan 48-Ebubekir bin Mehmet Sadık 1105 Karacaali’nin başlıca geçim kaynağı 49-Şahin oğlu Ali 1225 zeytinciliktir. Kurtuluş Savaşı sırasın- 50-Kürt Ömer bin İbrahim 650 da kısmen yakılmıştır. 1895 ve 1908 51-Kürt Ahmet oğlu Hasan 1355 Yıllığı’na göre 93 hanenin bulunduğu 52-Kürt Ahmet oğlu Ali 925 köyde 1927 yılında 628, 1990 yılında 53-Eytam Mustafa bin Hamza 450 768, 1997 yılında 705, 2009 yılında 54-Seyit Ali bin 1205 607 kişi yaşamaktaydı. Yerli köyüdür. Karacaali Köyü Karacaali Karacaali Köyü Karacaali 55-Kalafatçı Osman bin Halil 1530 56-Hacıhaliloğlu Hüseyin bin Mehmet 1180 57-Topçu Hasan oğlu Ömer 525 58-Lazoğlu Hüseyin bin Ali 1280 59-Halaç reisi bin Ali 1380 60-Hacıhaliloğlu Hasan bin Mehmet 1080 61-Kara Hüseyin oğlu Ahmet 1060 62-Ayşe Hatun 350 63-Ayşe Hatun binti Ömer 275 -Hafize Hatun 425 64-Ömer nisvani 140

Karacaali Gemlik Körfezi’nin kuzey sahilinde bulunan köy, çok eskidir. Narlı ve Büyükkumla köyleri arasındadır. Başbakanlık Arşivindeki, 16. Yüzyıla ait belgelerde köyün adına rastladık. Daha eski bir belgeye göre ise, Gemlik’e bağlı birçok köyle birlikte Karacaali köyü de Donanmaya yılda 5 bin kü- rek yapmak ile görevliymiş. 1530 yılı tahrirat defterinden Hafsa Hatun vakfı olan 14 haneli, Kite/Ürünlü’ye bağlı Karaca köyü Karacaali’dir. 18. yüzyıl tahrirat defterlerine göre Kite/Ürünlü kazasına bağlı idi. Bu tarihte Kumla’nın bir mevkii olarak anılan Karacalar I. Murat’ın kulla- rından İlyas’ın elinde iken, I. Murat’ın kızkardeşi, Hafsa Hatun’a temlik Köyü Karacaali Karacaali Köyü Karacaali

Asri Gemlik 305 1844 yılında köyde vergi veren hane reisleri ve verdiği vergiler(Kuruş): 1-İmam İbrahim Efendi 1805 40-Seyyid Ömer bin Mustafa 690 2-Dede Salih bin Halil 800 41-Hacı Ahmet bin Ömer 1.550 3-Hacı Mustafa Bey bin Süleyman 1.630 42-Dervişoğlu Emin bin Ömer 1.360 4-Salih oğlu Ahmet bin Ahmet 1.115 43-Hacı Seyyid Halil bin Halil 700 5-Çinioğlu Halil bin Emin 500 44-Kara Hüseyin oğlu Halil bin Hüseyin 550 6-Bayezıtoğlu Ahmet bin Mustafa 750 45-Kara Hüseyin bin Mehmet 1.050 7-Kumlalı Mustafa Efendi bin Ali -- 46-Ömer bin Hasan 405 8-Bayezıtoğlu Muhsin bin Mehmet 650 47-Seyyid Hasan bin Halil 1.360 9-Derviş Mehmet oğlu Mehmet 850 48-Çalık Ahmet bin İbrahim 285 10-Kumcu Mustafa bin Ahmet 900 49-Hacıoğlu Mustafa bin Halil 1.180 11-Seyyid Mehmet bin İbrahim 220 50-Kalyoncuoğlu 825 12-Hacı İbrahim bin Halil 380 51-Seyyid Hacıoğlu Ömer bin Mehmet 850 13-Lazoğlu Mustafa bin Mehmet 1.950 52-Deli Mehmet bin Mustafa 240 14-Kara Ali bin Mustafa 730 53-Kalendaroğlu İbrahim bin Mehmet 780 15-Ali bin Yusuf 1.150 54-Kırlıoğlu Seyyid Ahmet bin Ali 400 16-Emir Mehmet bin Mustafa 1.910 55-Bilaloğlu Kara Mustafa bin Bilal 610 17-İmamoğlu Ahmet bin Mehmet 1.195 56-Kürt Ali bin Abdullah 975 18-Budalaoğlu Ali bin İbrahim 975 57-Seyyid Mehmet bin İsmail 1.730 19-Seyyid Ömer bin Mehmet 1.850 58-Arap Halil oğlu Mehmet 650 20-Hacı İbrahim oğlu Şerif 1.100 59-Arap Halil oğlu Ömer bin Halil 500 21-Seyyid Ahmet bin Abdurrahman 950 60-Babadağlı Ahmet bin Ahmet 650 22-Kaymak Mustafa bin Ali 200 61-Arapoğlu Mehmet bin Emin 460 23-Ahmet bin Ali 1.920 62-Hacıoğlu Çakır Ahmet bin Ahmet 715 24-Ortaoğlu Derviş İbrahim bin Mustafa 1.075 63-Küçük Halil oğlu Ahmet bin Halil 975 25-Dostoğlu Şerif Ahmet bin Mustafa 1.000 64-Laz Ahmet bin Halil 880 26-Kabasakal oğlu Ahmet bin Ahmet 1.495 65-Hacıalioğlu Mehmet İzzet bin Mustafa 1.100 27-Hacıoğlu Ahmet bin Ali 1.010 66-Hacı Alioğlu Hasan bin Mustafa 1.475 28-Seyyid Ahmet bin Hacı İbrahim 400 67-Zeyni oğlu Abdi bin İsmail 1.005 29-Mehmet Emin bin Abdullah 1.000 68-Bayezıtoğlu Hüseyin bin Mustafa 800 30-Nalbantoğlu Ahmet bin Süleyman 3.450 69-Tutmamışoğlu Emin bin Süleyman 785 31-Nalbantoğlu Said bin Süleyman 1.380 70-Zeynioğlu Ahmet bin İsmail 800 32-Cebecioğlu Mehmet Ali bin Mehmet 1.195 71-Seyyid Halil bin Abdurrahman 1.880 33-Emir Ahmet oğlu Mehmet 2.230 72-İsmail Ağa bin Ömer 1.325 34-Helvacıoğlu İbrahim bin Halil 1.625 73-Seyyid Mehmet bin İbrahim 1.125 35-Hocaoğlu Ahmet bin Ahmet 1.575 74-Kürt Mahmut bin Hasan 2.155 36-Karaoğlun İbrahim bin İbrahim 375 75-Yetim Seyyid Mustafa bin Abdullah 1.150 37-Kara Süleymanzade Mustafa 800 76-Kalafatçı Ali bin İbrahim 1.210 38-Kürtoğlu Süleyman bin Ali 1.200 77-Hazım eşi Hafize Hatun 625 39-Seyyid Mehmet bin Arif 875 78-Seyyid Mustafa bin Ömer 700 79-Seyyid Mehmet bin Süleyman 1.455

306 Asri Gemlik 80-Seyyid İbrahim’in kardeşi Ahmet 925 336, 1990 yılında 510, 1997 yılında 556, 2009 yılında 507 kişi yaşamak- 81-Dumanlıoğlu Ahmet bin Hüseyin 775 taydı. Köy yakınlarındaki Onaçlar mevkii eski bir köy idi. Köy yakınların- 82-Succa oğlu Ahmet bin Ömer 1.475 daki Badra Gölü ise önemli bir mesire yeri iken, bugün kurumuştur. Köye 83-İbin bin Ömer 200 elektrik 1972, evlere su ise 1983 yılında getirildi. İlk traktörü ise Ali Rıza 84-Köseoğlu Mehmet İzzet bin Ahmet 1.275 Yılancı 1966 yılında aldı. Köyün son halk dişçisi Mustafa Yıldırım (ölü), 85-Köseoğlu Arif bin Ahmet 580 ebeninesi Hacer Göral (ölü), kırıkçısı ise Fevzi Aydın (ölü) idi. 86-Seyyid Mehmet bin Hasan 750 Köy mezarlığı altında bulunan eski hanın sütunları, bugün Gemlik Asker- 87-Kara İsmail yetimi Hüseyin 475 lik şubesi bahçesindedir. Köydeki eski tarihi Derviş Çelebi Camii yıkılıp 88-Uzun Ali bin Mustafa 725 yerine yenisi yapılmıştır. Köyde üç mezarlık alanı bulunmaktadır. Bunlar- 89-Dervişabdioğlu Mustafa bin Abdullah 625 dan birinde eski mezar taşları da vardır. Köyde Ahmet Dede, Sıtma Dede, 90-Seyyid Mehmet bin Salih 300 Çamlık Dedesi, Emir Dede, Nalbant Dede yatırları bulunmaktadır. Çocu- 91-Ali Molla bin İbrahim -- ğu olmayan kadınlar, köy içinde bulunan bir kayanın çevresinde üç kez do- 92-Kürt Mustafa bin Mustafa 500 laşınca, çocuğu olacağına inanmaktadır. Adağı olanlar, sonra köyde mevlit 93-Odabaşoğlu eşi Naile Hatun 425 okutur. Çobantaşı denilen adak yeri, köy altında olup içine para atınca 94-Nalbant eşi Nefise Hatun 450 adağı oluyormuş. Köy meydanında, yaşlı bir çınar ağacı bulunmaktadır. 95-Emin Hatun 180 Önceleri köyde sadece tahıl ekimi bulunmakta iken, 1950’li yıllarda zeytin 96-Arnavut Hüseyin kethüda bin Ahmet 450 ekimleri başladı. 1960’lı yılarda ise yaygınlaştı. Bugün ise köyün başlıca 97-Süleyman Efendi bin Abdullah 280 geçimi zeytinciliktir. Köyde 2 de koyun sürüsü bulunmaktadır. Köyden 98-Sağır Veli bin Abdullah 250 göç yaşanmakta olup 50-60 hane Gemlik’e göç etmiştir. Yerli köyü olsa da, 99-Arnavut Derviş bin Abdullah 330 10 hane zaman içinde Gürcü iskân olmuştur. 100-Çelebioğlu Mustafa 800 101-Hacı Hüseyin oğlu Hüseyin 200 Kaynak Kişileri: Naim Seymen (D. 1924), İsmail Güngör (D. 1940)

Katırlı İlçenin güneyinde, Gemlik’e 12 km uzaklıktadır. Gemiç/Katırlı Dağları’nda kurulmuş bir dağ köyüdür. Dağların en yüksek noktasında kurulan köydür. Bu nedenle üzerinde bulunduğu dağa, Katırlı Dağı adı verilmiştir. Yol üzerinde önemli bir merkez olduğu için, yol üzerindeki bir handa yaşanan olay nedeniyle adının, Kayırlı’dan gelmiş olduğu söylenir. Eski Roma yolunun kalıntıları, köyün birçok yerinde vardır. Demirtaş, Katırlı Gemiç ve Gürle arasındaki bu yol üzerindeki “Kiremithane” olarak anılan kalıntılar, köye 1,5 km uzaklıktadır. Köyün adına en eski, 16. yüzyıla ait belgelerde rastladık. Belgelere göre Ebuishak Mescidi’nin vakıf köyüdür. Ancak Kepecioğlu’na göre Umur Bey sülâlesinden Mahmut Bey’in kızı Fatma Hatun, 1599 yılında Katırlı, Engürücük, Umurbey köylerini çocuklarına vakfettiğini yazmakta. Fatma Hatun’un Mahmut Bey adlı bir oğlu varmış. (Kütük, III/187) 1530 ta- rihli tahrirat defterinde geçen Kadı-yer köyü, Katırlı olmalıdır. Adı da bu isimden galat olmalıdır. Bu tarihte köyde sadece bir hane yaşamaktaydı. Dağlar arasında bulunan köyde sadece katır kullanıldığı için bu adı almış olmalı. 1895 ve 1908 Yıllığı’na göre 59 hane bulunan köyde; 1927 yılında Katırlı Köyü Katırlı

Asri Gemlik 307 Katırlı Köyü İlkokulu Köyü Katırlı Katırlı Köyü evleri Köyü Katırlı Katırlı Köyü evleri Köyü Katırlı

308 Asri Gemlik 1844 yılında köyde vergi veren hane reisleri ve verdiği vergiler(Kuruş): 1-Köy İmamı Seyyid İbrahim Ef. bin Ahmet 810 34-Seyyid Ömer bin Hasan 640 2-Salin bin Hüseyin 915 35-Bekir bin Ali 80 3-Hacıoğlu Mustafa bin Mehmet Ali 1045 36-Seyyid Abdullah bin Hasan 855 4-Arnavutoğlu Osman bin Musa 520 37-Şabanoğlu Çakır Hüseyin bin Ahmet 180 5-Seyyid Mehmet Esat bin Hüseyin 2095 38-Seyyid Ömer bin Hüseyin 240 6-Dedeoğlu Seyyid Veli bin Ahmet 1085 39-Köseoğlu Seyyid Ali bin Mustafa 360 7-Seyyid Ali bin İslam 830 40-Seyyid Osman bin Emin 930 8-Seyyid Osman bin Küçük Mehmet 935 41-Seyyid Ahmet bin Ahmet 245 -üvey oğlu Mehmet Raşit bin Ali 150 42-Seyyid Mustafa bin Osman 750 9-Sarı Hüseyin oğlu İsmail bin Osman 1045 43-Kadıoğlu Seyyid Osman bin Hüseyin 845 10-Seyyid Ali bin Kabak Ömer 2535 44-Kadı Hüseyin bin İbrahim 840 11-İbrahim bin İsmail 1025 45-Tuzluoğlu Salih bin Hasan 370 12-Sallabaşoğlu Ahmet -- 46-Emin bin Talib 155 13-Seyyid Mehmet bin Abdülvaki 1155 47-Seyyid Abdulkadir bin Mehmet 270 14-Hacıoğlu Ahmet bin Osman 1385 48-Şaban Efendi bin Mustafa -- 15-Çercioğlu Hüseyin bin Mustafa 1175 15-gelini 80 16-Kara Ahmet bin Ahmet 705 Kurşunlu 17-Nasuhoğlu Mehmet bin Nasuh 2.055 Gemlik Körfezi’nin güney sahilinde bulunan köy, Gemlik’e 15 km uzak- 18-Berberoğlu Esad Halil 830 lıktadır. Eski bir Rum köyüdür. Köyün kuruluşu, Roma dönemine kadar 19-Dervişoğlu İbrahim, Gemlik’te zabtiye 840 inmektedir. 9. yüzyıllardaki adı Elogmoi idi. Köyde bulunan yazıtlarda 20-Said Ahmet bin İsmail 805 Elogmoi kentinin Kurşunlu olduğu kesinleşmiştir. 787 yılındaki İznik 21-Said Osman bin Ömer 305 Konsülü’nde, Kurşunlu’dan temsilcilerin katıldığı anlaşılıyor. Rumların 22-Turnaoğlu Hüseyin bin İbrahim 605 dilinde köyün Elogmoi adının 20. yüzyıla kadar yaşadığı anlaşılmaktadır. 23-Köseoğlu Ahmet bin Emin 800 Köyde az sayıda Türk de vardı. Nitekim köyde Sinan Paşa’nın yaptırdığı 24-Veli Mehmet oğlu İbrahim bin Mehmet 1.175 25-Köseoğlu Mustafa bin Ali 480 -üvey oğlu Osman bin Emin 90 26-Mehmet bin Hüseyin 905 27-Çiloğlu Seyyid Ali bin İsmail 525 28-Seyyid Beşe Mehmet bin Ahmet 1.505 29-Emin oğlu Mehmet bin Ömer 625 -askerde imiş -üvey oğlu Yetim İbrahim bin İbrahim -- 30-Seyyid Musa bin Hacı Emin 800 31-Seyyid Emin bin Musa -- 32-Seyyid Mustafa bin Hüseyin 455 -Seyyid Bayram bin Sarı Hüseyin yok 33-Seyyid Bayram’ın üvey oğlu Osman bin İbrahim 1.390

Asri Gemlik 309 bir cami vardır. Sultan I. Murat’ın vakıf köyüdür. Köyde bağban kâfirleri olup, saraya üzüm ve şıra üretirlerdi. Kepecioğlu’na göre 1813’te bu köy hassa ocağı için avarız ve nüzul malından 393,5 kuruş tavuk ocaklığı idi. Önceleri Kite’ye bağlı olan Kurşunlu’da 1455 tarihinde 14.850, 1521 yı- lında 18.453, 1573 yılında 18.546, 1837 yılında 2.750 kuruş hâsılat elde edilmekteydi. 1455 tarihli defterde köyde 71 reaya, 73 çift vardı. 1530 tarihli tahrirat defterine göre Kite/Ürünlü kazasına bağlı, tümü Hıristiyan olan 123 haneli bir köydü. 1813 yılında icara verilmiştir. 1970’li yıllardan sonra yoğun olarak kamp ve piknik alanları artan köyde yapılaşma da art- mıştır. Cumhuriyet dönemi öncesi Rum ve Türklerin birlikte yaşadıkları köy, Kurtuluş Savaşı sırasında tümüyle yakılmıştır. 1895 ve 1908 Yıllığı’na göre 265 hane olan köyde 1990 yılında 3.475, 1997 yılında 2.075 kişi yaşamaktaydı. Köyde halen iki kilise kalıntısı vardır. Hagios Taxiarchoi Ki- lisesi, Gündoğdu köyü yönündedir. 1803 yılında yaptırıldığı belirtilen ki- lise, halen depo olarak kullanılmaktadır. İkinci kilise ise, belediyenin karşı- sındaki tepede olup, sadece temelleri vardır. Ancak köyün en önemli ve en eski kilisesi, sahildeki Aziz Aberkios veya Theotokos Manastır Kilisesi’dir. Bu kilisenin yapımı, kaynaklarda 9. yüzyıla kadar indirilmektedir. Bu da köyün tarihinin ne kadar eskilere gittiğini göstermektedir. 1251/1835 yılında Kurşunlu’daki Kızlar Kilisesi eski ve harap olduğu için tamiri is- tenmişti. 1218/1803 yılında Sinanpaşa Camii ve vakfı vardı. Yine köyde Hacıabdullah Vakfı’na ait zeytinlikler bulunmaktaydı. 1312/1894 yılında Gemlik’in Kurşunlu köyü papazı, muhtar ve diğer köylüler, Gemlik Kay- makamı Said Bey’den şikâyetçi olmuşlardı. Kaymakamı Saik Bey, Rumlara karşı zülüm ve hakarette bulunduğu savunulur. 1326/1908 yılında Fledar köyünden bir gurup, Kurşunlu köyüne gelerek Metropoliti sıkıştırmaları üzerine gönderilen jandarma kumandanı ile asker ile topluluğu dağıttığı anlaşılmaktadır. Kurşunlu 1994 yılında Belediye olmuş iken, 2009 yılında ise Gemlik’in bir mahallesi olmuştur. 1922 yılında köydeki Rumlar ülkeyi terk edince, yerine çok az Mübadil göçmeni olarak Selanikliler iskân oldu. Köydeki arazi ve zeytinlikler, üç büyük aile tarafından alındı. Köyün en önemli zengini Alemdarlar idi. Yaklaşık 30 bin ağaç zeytini vardı. Bu Selanikli Arnavutlardandı. Selanikli Hacı Ömer’in (oğlu Hüseyin Uslu) 14 bin ağaç zeytini vardı. İçişleri Ba- kanlığı yapan Şükrü Kaya’nın da bu köy arazisi içinde 20 bin ağaç zeytini vardı. Köyün çoğunluğunu oluşturan Arnavutlar ise, bu büyük çiftliklerde kâhyalık ve işçilik yapmak üzere gelen fakir insanlardı. Arnavutlar, işçi- likten kazandıklarıyla elde ettiği araziler çok ufaktı. Sahilde köylünün hiç yeri yoktu. Sonraki yıllarda beyler, arazilerinin çoğunu yabancılara sattı. En çok araziyi de Cavit Çağlar satın aldı. Kurşunlu köyündeki bu geniş zeytinlikler, olasılıkla Hacı Abdullah Evkafı’na aitti. 1956 yılında ise ilk Kurşunlu evleri Kurşunlu

310 Asri Gemlik kamplara kuruldu. Sonra 1960’lı yıllarda yaygınlaştı. Böylece köy modern- leşti. Köyde yazılıkların yapılması köylüye katkı sağlamadı, çünkü köylü- nün neredeyse hiç arazisi yoktu. Kurşunlu

Asri Gemlik 311 1844 yılında köyde vergi veren hane reisleri ve verdiği vergiler(Kuruş): 1-Muhtar Çelebi oğlu İsmail bin Ali 2.350 1-Papas Bartanabos v. Simos 2.145 2-2.muhtar Kırlıoğlu İsmail bin İbrahim 1.690 2-İstavros v. Sebadi 4.000 3-Ahmet Ağa in Halil 1.870 3-Yorgi V.Akli 1.720 4-Çelebioğlu Halil bin Halil 1.150 4-Dimitri v. Estranki 820 5-Tataroğlu Abdülbaki bin Halil 1.960 5-Vasil v. Yorgi 890 6-Halil bin Kara İbrahim 1.680 6-Papas Mihal v. Dimitri -- 7-Hüseyin bin Kara Halil -- 7- Petro v. Yorgi 2.320 8-Ahmet bin Yusuf 1.795 Kardeşi Estradi v. Yorgi 1.290 9-Kara İbrahim oğlu Ali bin Abdullah 2.290 8-Yani v. Yorgi 870 10-Yetim Ahmet bin Mehmet 350 9-Vasil v. Yorgi 1.800 11-Ömer bin Halil 1.600 10-İndeboz v. Yoraki 2.150 12-Ahmet bin Halil 845 11-Dimitri v. Yorgi 930 13-İbrahim bin Ahmet -- 12-Katırcı v. Anastos 1.755 14-Mehmet bin Mustafa 455 13-Yani v. Anastos 1.095 15-Hacı Mehmet Halit Bey bin Osman 1.650 14-Niko La V.. İstiradi, Yani 1.415 16-İbrahim bin Molla Süleyman 955 15-Vangel v. Balas 2.040 17-Seyyid Mehmet Emin bin Hüseyin 525 16-Vasil v. Dimitri 3.970 18-Salih bin Feyzullah 345 17-Panayot v. Estrati, Anastas 280 19-Mesut bin Vahab -- 18-Yorgi v. Vasil 925 20-Çelebioğlu Mehmet bin İsmail -- 19-Zahiri v. Vasil 250 21-Çafer damadı bin İbrahim 410 20-Yani v. Vasil 230 22-Kıtaoğlu İbrahim bin İsmail 280 21-Tatala v. Yani 510 23-Mehmet bin Ahmet 1.170 22-Zafiri v. Fotofal 450 24-Mehmet bin Ahmet 1.110 23-Estradi V, Panayot 370 25-Mehmet bin Halil 875 24-Kostanti v. Yorgi 815 26-Semercioğlu Hüseyin bin İbrahim 830 25-Monol v. İstradi 1.165 27-İdris bin Mehmet 1.420 26-Nikola v. Silahiri 360 28-Hasan bin Mustafa 315 27-Petro V.Kort 700 29-Hacı Hasan bin Osman 320 28-Yorgi v. Yani 450 30-Yetim Mehmet bin Kara Ahmet, Reşide 180 29-Yorgi v. Estavraki 520 31-Mollaoğlu Mustafa bin Halil 413 30-Sade v. Panako 200 32-Arnavut İbrahim bin Rumeli, Manstır 31-Andon v. Tanaş 225 Elbesan kazası Şenku köyünden gelmiş 1.540 32-Dimitri v. Estavraki 290 33-Hüseyin bin Hüseyin -- 33-Panarlı V.Esdara 520 34-Seyyid Ağa kızı Hatice Hatun 250 34-Dimitri v. Kostanti 920 35-Hacı İbrahim bin Halil 510 35-Yorgi v. Egsivori, Anastaş 465 36-Kurşunluzade Hacı Emin Bey bin Hacı Said Ağa 450 36-Simos v. Herdimis 1.245 -Köy imamı Ali Efendi bin Abdullah 250 37-Dimitri v. Kostanti 510 Kardeşi Panayot 170 38-Anastaş v. Yani 530

312 Asri Gemlik Kardeşi Hristo 420 78-Dimitraki v. Tanaş 770 39-Panayot v. Vasil 320 79-Apastol v. Nikohari -- 40-Yorgi v. Simon 330 80-Yogori v. Yani 80 41-Dimitri v. Tanaş 420 81-Sotiri v. Panayot 180 42-Kostandi v. Nikola 560 82-Tanaş v. Mihal 500 43-Dimitri v. Estradi 580 83-Nikala v. Anastas 680 44-Duromi v. Eşavarayi 610 84-Tanaş v. Kostanti 560 45-Yetim Yorgi v. Mulisi 690 85-Perşekova v. Kostanti 450 46-Yorgi v. Polonçeron 110 86-Estradi v. Nikola 680 47-Tanaş v. Yani 300 87-Hristo v. Sotiri 510 48-Nikola v. Estradi 600 88-Tudori v. Nikola 680 49-Nikola v. Estradi 500 89-İstiradi v. Erkiri 2410 50-Niko v. Sarandi 620 90-Yorgi v. Zabari 1.900 51-Kostanti v. Tuzari 350 91-Ligori v. Dimitri 715 52-Yorgi v. Kostanti 700 92-Estradi v. Yorgi 180 53-Estradi v. Nikola 400 93-Yetim Yezit v. Banko 1.520 54-Kostanti v. Dimitri 870 94-Avyanos v. Palaş 920 55-Dimitri v. Andon 560 -Oğlu Tanaş 260 56-Yorgi v. Kostanti 960 95-Dikitri v. Fetinto 1.220 57-Yorgi v. Estavri 600 -Oğlu Estradi 570 58-Hacı Masar v. İstovaki 4.610 96-Tanaş v. Yorgi 680 59-Yani v. Yorgi 555 97-Yorgi v. Dimitri 330 60-Dimitri v. Tanati 1.460 98-Anastaş v. Esteradi 550 61-Yorgi v. Vasilko 350 99-Panayot v. Anastaş 430 62-Petro v. Yorgi 480 100-Nikol v. Sakari 950 63-Anastaş v. Mihal 700 101-Anastaş v. Manol, Kardeşleri 650 64-Anastaş v. Yorgi 900 102-İstradi v. Katanti’nin Babası 1.040 65-Kostanti v. Anastaş 810 103-Apostol v. Panayot 260 66-Polinmaron v. Yorgi 370 104-Yorgi v. Dimitri 650 67-Yetim Panayot v. Yorgi -- 105-Yetim Tanaş, Dimitri 680 68-Kostanti v. Dimitri 950 106-Yorgi v. Tudori 250 69-Manol v. Kostanti 650 107-Petro v. Tanaş 1.480 70-Dimitri v. Kostanti 470 108-Yetim Mergi v. Anastaş 10 71-Zafiri v. Petro 670 109-Yamandi v. Mosko 550 72-Dimitri v. Balaban -- 110-Kostanti v. Dimitri 370 73-Andon v. Kostanti, Annesi 660 111-Nikola v. Panayot 225 74-Ligori v. Nikita 270 -Kardeşi Simo v. Panayot 280 75-Katandai V.Rebga 2.220 112-Papas Katanti v. Minayati 1.070 76-Nikola v. Nikohari 80 Kardeşi Panayot 940 77-Vasil v. Simon 580 113-Papas Palasi v. Hristo 940 -Yeğeni 380 -Hizmetkarı Apastol v. 150

Asri Gemlik 313 114-Kara Ryorgi v. Panayot 750 150-Tanaş v. İstradi 1.350 Oğlu 580 150-Kardeşi 1.410 Anastas v. Yorgi 580 151-Petro v. Tanaş 1.350 115-Petro v. Nikola 220 152-Yani v. Tanaş 300 116-Mergi v. Petro 350 153-Yamandi v. Paşaros 200 117-Panayot v. Dimitraki 1.190 154-Mermesi v. Yorgi 400 118-Tanaş v. Nikola 1.370 155-Pavli v. Estradi 150 119-Panayot v. Tanaş 1.220 156-Yorgi v. Kostanti 850 120-Nikola v. Kostanti 1.095 157-Yani v. Dimitri 450 Mihal’in Oğul Kostanti 550 Kardeşi Sotiri 360 121-Pavli, Yetim Anastaş 690 158-Kiryako v. Aleksi 630 122-Anastaş v. Nikola 600 159-Andon v. Astastaş 620 123-Panayot v. Oyakos 1.370 Oğlu Niko 570 124-Nikola v. Hristoli 880 160-Lazari v. Mihal 330 125-Dimitri v. Hritani 500 161-Dikitri v. Tanaş 380 126-Yorgi v. Panayot 850 162-İstradi v. Panayot, Yorgi 1.895 127-Mihael v. Nikola 1.350 163-Estradi v. Yani 380 128-Estradi v. Panako 500 -Evinde Kalan Yetim Nikola 450 Oğlu Panayot 900 164-Lazkari v. Dimitri 490 129-Kosti v. Nikola 430 -Kardeşi Anastaş v. Dimitri 320 130-Panayot v. Yani 1.530 165-Tanaş v. Kostantini 530 131-İstradi v. Danos 1.005 166-Tudori v. Liyoni 130 132-Riga v. Dimitri 1.610 167-Hristoni v. Panayot 65 133-Vasil v. Aleksandri 340 168-Tanaş v. Zafiri 450 134-Yani v. Estoraki 980 169-Andon v. Dimitri 1585 135-Kostanti v. Yorgi 1.100 170-Panako v. Estradi 600 136-Apustol v. Foti 1.030 171-Yorgi v. Vasil 400 137-İstradi’nin Kardeşi Panayot 1.230 172-Kosti v. Nikola -- 138-Dimitri v. Anastri 550 -Oğlu Dimitri, Estradi, Nikola 700 139-Nikola v. Estardi 960 173-Nikola v. Yani 450 -Kardeşi Tanaş 800 174-Tanaş v. Panako 970 140-Karaniyos v. Nikola 1.485 Kardeşi Hristo 350 141-Dimitri v. Yani 810 175-Ergiri v. Zafiri 450 142-Tanaş v. Yorgi 455 176-Velisari v. Tudori 1.080 143-Yorgi v. Zafiri 510 177-İstra v. Simon 3.440 144-Nikola v. Zafiri 350 178-Anastaş v. 550 145-Kosti v. Manol 300 179-Tanaş v. Simon 1.030 146-Petro v. Anastaş 1.000 180-Tanaş v. Sotiri 590 147-Yamandi v. Yorgi 650 Kardeşi Manol v. Sotiri 960 148-Nikola v. Yorgi 900 181-Semd v. Taşa 500 149-Hristo V..Yorgi 900 182-Musece v. Yorgi 980

314 Asri Gemlik 183-Metro v. Yorgi 1.220 Eski köy yerinde Kadiri tarikatı şeyhlerinden Abdullah Efendi’ye ait mezar, 184-Zersito v. Dimitri 2.300 bölgedeki en önemli adak yeridir. Özellikle erkek çocuk isteyen kadınlar 185-Yani V.Yorgi -- türbeye gelip, buradaki ağırlığı serçe parmaklarıyla kaldırdığı zaman dileği 186-Dimitri v. Dimitri 510 yerine gelmekteymiş. Küçükkuumla’da haftalık Kervan adlı bir gazete de 187-Anastaş v. Zafiri 440 yayınlanmıştı. 188-Yorgaki V. 1.260 Kurtuluş Savaşı’nda, birkaç kez Yunan askerlerinin korumasındaki Rum 189-Kosti v. Dimitri 150 çetelerinin saldırısına uğradı. 1921 yılı nisan ve mayıs aylarında Orhangazi 190-Dimitri v. Estvaraki -- ve Gemlik bölgesine yöneltilen soykırım saldırılarından kurtulabilenler, 191-Yorgi v. Yani 870 Uluslararası Kızılhaç’ın gözetiminde Küçükkumla iskelesinden gemilere bindirilerek İstanbul’a götürüldü. Küçükkumla Gemlik’e bağlı iki Kumla köyü vardır. Biri Küçük, diğeri Büyük Kumla İskele yöresi, deniz turizminin önem kazanmasıyla birlikte hızla gelişmiş ve olarak anılmıştır. Küçükkumla köyü, Büyükkumla ile Gemlik arasındadır. iç turizme dönük bir merkez konumunu kazanmıştır. Ancak bu hızlı geliş- Denizden 2 km içerde bulunan köyün sahilinde çok sayıda yazlık konut me doğa tahribine ve yoğun bir çevre kirlenmesine yol açmıştır. 1990’dan yapılmıştır. 6 kilometre uzaklıktadır. Eski adı “Kumla-i sağır” idi. Sahili bu yana, çevresel olumsuzlukların giderilmesi için yatırımlar yapılmakta- olması nedeniyle nüfusu sürekli artıp belde olmuş ve belediye örgütü ku- dır. Küçükkumla beldesinde belediye örgütlenmesi 1977’de gerçekleşti ve rulmuştur. Köy yeri sahilden içerdeyken, sahile doğru taşınmıştır. Bugün ilk seçim 11 Aralık 1977’de yapıldı. Küçükkumla, 2009 yılında Gemlik’in eski köy yerinde çok sayıda yapı kalıntısı bulunmaktadır. 16. yüzyılda ya- Büyükşehir sınırları içine alınmasıyla mahalle olmuştur. pılmış olan Hacımuhi Camii’nin dışında bugün büyük ölçüde yıkılmış olan Eski Camii vardır. Köyde ayrıca biri Arap Hamam adı taşıyan iki hamam vardır. Tahrirat defterleri ve kadı sicilleri- ne göre, Emir Sultan’ın vakıf köyüdür. 1530 tarihli tahrirat defterine göre Kite kazasına bağlı, 60 hane yaşayan iri bir köydür. 18. yüzyıl tahrirat defterleri- ne göre Hafsa Hatun’un vakfına ait olan Mahmut Kumluğu olarak anılan yer farklı olmalıdır. 1693 yılında Eşrefi tarikatından Eşrefisani Efendi oğlu Muhiddin Efendi burada tekke kurmuş. İşte köy- deki bu eski cami, İsmail oğlu Hasan tekkesidir. 1862 yılından önce de bu caminin varlığına tanık olduğumuza göre cami daha da eskidir. Köy yer- leşmesinin bulunduğu yerde tarihsel niteliği olan Hacımuhi Camii ile yıkıntı halindeki Eski Cami ve iki hamam kalıntısı bulunmaktadır. Ayrıca Eşrefiye tarikatına bağlı, günümüze kalmamış bir zaviye de bulunmaktaydı. 1895 ve 1908 yılında 301 hane bulunan köyde, 1927 yılında 1575, 1940 yılında 1.180, 1955 yılın- da 1.295, 1070 yılında 1.442, 1990 yılında 4.578, 1997 yılında 5.089 kişi yaşamaktaydı. Köyde, adak yeri olarak kullanılan Eşref Dede adlı yatır vardır. Kumla’da sandal sefası Kumla’da

Asri Gemlik 315 15 Mayıs 1976 K.Kumla’da belediye kuruldu. belediye 1976 K.Kumla’da 15 Mayıs başlandı. yoluna - Armutlu 1978 K.Kumla K.Kumla sahili K.Kumla

316 Asri Gemlik 1844 yılında köyde vergi veren hane reisleri ve verdiği vergiler(Kuruş): 1-İmam Hacı Ahmet Efendi bin Hüseyin 1325 79-İbrahim Ağa bin Ahmet 1345 2-Muhtar Osman bin İbrahim 1420 77-Mehmet Ali bin Mustafa 1400 3-2. Muhtar Mehmet bin Ömer 1650 81-Kambunoğlu Hüseyin bin Hüseyin 2940 4-Hasan Ağa bin Hacı Mehmet 6700 87-Kaymakçıoğlu Mehmet bin Hasan 1560 5-Değirmenci Ali oğlu Süleyman -- 88-Eskici Ali Baba bin Osman 1095 9-Nalbant İbrahim Usta bin Ahmet 1825 89-Tosyalı Osman bin İsmail 1050 13-Çavdaroğlu Halil bin Hüseyin 1400 91-Akkesi oğlu Osman bin Mehmet, oğlu 1525 16-Kuloğlu Ömer bin Ahmet 1025 92-Mehmet Ali bin Mehmet -- 23-Tokatlıoğlu Halil eşi Zahide 1100 93-Hacı Dostoğlu Ali bin Mustafa 2275 25-Samancıoğlu Halil bin Ali 1400 95-Lafçıoğlu Ali bin Hüseyin 1240 29-Kaim oğlu Hasan -- 97-Molla Süleyman oğlu Must bin Halil 1180 30-Şeyh Nurettin Efendi bin Şeyh Abdullah 1137 98-Yemenicioğlu Ahmet bin Halil 1820 33-Seyyit Mehmet bin Hacı Mehmet 1200 99-Aptullah oğlu Mustafa bin Halil 1475 36-Koca Ahmet bin 1315 100-Molla Hasan oğlu Mustafa Bey 1225 39-Arap Alioğlu Ali bin Ali 1820 101-Çakır Ahmet oğlu Ahmet 3050 41-Ali Beyin damadı Mehmet bin Mehmet 1320 103-Dür Ali bin Ali 1290 42-Cafer Ömer bin Mehmet 1470 104-Uzvani oğlu Mehmet bin Mehmet 1100 43-Kahveci Kara Ali bin Aptullah 1075 105-Emrullah bin Ali 1400 45-Çavdaroğlu Mustafa bin Hüseyin 1370 108-Hacı Mehmet oğlu Ahmet bin Mehmet 1180 49-Kürt Bekiroğlu Mehmet bin Aptullah 1250 109-Recepoğlu İsmail bin Mehmet 1305 50-Kürt Bekiroğlu Bekir bin Mehmet -- 110-Reşat bin İbrahim 1850 51-Bakkal Hacı Hüseyin bin Derviş Hasan 1720 111-Seyit Kürt Yusuf bin Mustafa 2150 53-Hacı Salih Efendi bin Ali 2150 112-Ali Ağa bin Hacı Hüseyin, damadı 1110 54-Kürt İbrahim bin Mehmet 2100 113-Ali Kalfa bin Aptullah 2000 55-Hacı Cafer bin Hüseyin 1915 115-Kerimoğlu Ali Bey bin Mustafa 1640 56-Yazıcıoğlu Seyit Musa bin Mehmet 1765 117-İnce Mehmet oğlu Mustafa bin Osman 1050 57-Hacı Ali Ağa bin Mehmet 3820 118-Uzun Mehmet oğlu Hüseyin bin Meh. 1260 58-Hüseyin bin Aptullah 1255 120-Külahlı oğlu Mustafa 1700 61-Yazıcıoğlu Mustafa bin Mehmet 2130 122-Karapaşazade Mustafa bin Mehmet 1450 63-Baltacıoğlu Ahmet bin Halil 1010 123-Çiftçioğlu İbrhim bin İbrahim 1125 64-Mehmet Kethüda bin Ömer 1530 124-Külahlıoğlu Mustafa bin Ali -- 66-Halil bin Sami 1000 125-Laz oğlu Mehmet 1550 70-Seyit Mehmet bin Hasan’ın kardeşi Ali 1050 126-Aptullah bin Halil 1290 72-Haydaroğlu Derviş Hüseyin bin Ahmet 1400 127-Berber Mehmet bin Abdullah 1500 73-Burdur Mustafa bin Ömer 1300 129-Dikicioğlu Mehmet bin Osman 1550 74-Kiraz Derviş Ahmet bin Halil ve oğlu 2000 131-Seyit Elvan bin Ali -- 75-İbrahim Kethüdaoğlu Esat bin Ahmet 1285 132-Kürt Hasan bin Bekir 1250 76-Süleyman oğlu Seyit Mehmet bin İbr 2095 133-İmamoğlu Hüseyin bin Hüseyin 1325 78-Musa oğlu Hüseyin bin Halil 1100 138-Bekir Ömerceoğlu Mustafa bin Osman 1450 139-Vanlıoğlu Arif bin Halil 1000

Asri Gemlik 317 140-Küçücük İbrahim bin Mehmet 1150 201-Hüseyin bin Hüseyin 1950 141-Hacı İbrahimoğlu Ahmet bin İbrahim 3050 209-Afyoncu oğlu İbrahim bin Mehmet -- 142-Debbağ oğlu Ali bin Halil 1100 210-Çiftçi Yusuf bin Aptullah -- 143-Kürt Mustafa bin Ebubekir 1700 205-Süleyman üveykardeşi 1100 145-Pir Halil oğlu 1000 213-Çotak oğlu Ömer bin Ali 1220 146-Pir Halil oğlu İsmail bin Mehmet 1350 214-Kahveci Mehmet İzzet bin Halil 1400 149-Çektioğlu Halil bin Halil 1980 216-Halitoğlu Zeynelabidin bin Halit 1220 150-Nazlıoğlu Halil bin Halil 1100 218-Canbazoğlu Hasan bin Ahmet 2000 151-Bekaroğlu Halil bin Ali 1440 219-Eskilikçi oğlu Ömer bin Mehmet 2250 152-Baba Ali oğlu Hasan bin Ali 1040 220-Bakanoğlu Hüseyin bin Mustafa 2100 153-Derviş Hüseyin 1050 221-Kirkor Ali oğlu Kara Mustafa bin Ali 1450 154-Sarı Ali oğlu Mehmet bin Ali 1450 230-Mirasyedi oğlu Halil bin Mehmet 1260 155-Osman bin İbrahim 1375 231-Hacı İbrahim oğlu Ali bin Osman 1300 156-Aptullahoğlu Osman bin Mehmet 2390 232-Bakanoğlu Mehmet bin Mustafa 1890 157-Hacı Abdi oğlu Alaattin 2270 233-Gökler oğlu Ali bin Ali 1450 158- Gencioğlu Osman bin Ömer 1250 224-Sağır Ali -- 163-Çakır Hasan bin Nuh 1400 235-Usta İbrahim oğlu Salih 1700 164-Maksutoğlu Hasan bin Mehmet 1500 236-Asiye Hatun 1650 165-Bahçelioğlu Osman bin Mehmet 1250 166-Kaymak Ahmet bin Mehmet 1300 Kurtul/Sultaniyesağir 168-Babdacı Arap oğlu Osman bin Hasan 1100 Gemlik’e 10 km uzaklıktadır. Bursa-Gemlik karayolunun üzerindedir. 169-Molla Sülo oğlu Ahmet bin Mustafa 2600 Köye, ‘Küçük Sultaniye’ anlamına gelen Sultaniyeisağir adı da verilmiştir. 170-Debbağ Ahmet bin Mustafa -- Çünkü Gemlik’e bağlı Samanlı Dağları’nda bir başka Sultaniye köyü vardır. 171-oğlu Osman bin Ahmet 1400 Buna ise ‘Büyük Sultaniye’ anlamına gelen Sultaniyekebir adı verilmektey- 172-Aşçıoğlu Ali bin Mustafa 1650 173-Kara Emin oğlu Ali bin Hüseyin 1275 174-Ali Evlin bin Mustafa ve kardeşi 1960 175-Öksüz Ömer oğlu Sülo bin Mehmet 1475 177-Nuh bin Kara Ömer 1155 178-Debbağ Ali bin Hüseyin 1150 179-Dürzü Ahmet bin Osman ve oğlu 1000 180-Seyit Mustafa bin Mehmet ve oğlu 1430 181-tarakçı Ali Ağa bin Ali 3940 189-İbrahim bin İbrahim ve Recep 1300 191-Ekşi Hacı oğlu Ahmet bin Mustafa 1140 192-Mezkepçi oğlu 2200 193-Tosyalı Mustafa Ağa bin Mustafa 1600 194-Kapakçıoğlu Halil bin Mustafa 1400 195-Seyit Mehmet bin İbrahim 1100 197-Seyit Hüseyin bin Hacı İbrahim 1700 198-Yazıcıoğlu Seyit Mehmet bin Mustafa 1000 Kurtul köyü Kurtul

318 Asri Gemlik di. Diğer Sultaniye, Samanlı Dağları’nda ve Fıstıklı köyü üstündedir. 1890 tarafındaki Sazlıçiftlik bölgesini de Kurşunlu köyünden satın almışlar. yılı Bursa gazetesindeki bir habere göre Bursa’ya bağlı Kavşakdere civarında İşgal yıllarında kısmen yakılmıştır. 1895 ve 1908 Yıllığı’na göre köyde 27 Çubezlik adıyla anılan yerde iskân olunan Batum göçmenlerinin kurduğu hane bulunan köyde, 1990 yılında 1.091, 1997 yılında 1.061, 2009 yılın- köye Sultaniye adı verilmiş. Köye iskân olan göçmenler Batum’dan gelmiş da 999 kişi yaşamaktaydı. Mehmet Ali adlı bir dede yatırı vardır. Önceleri olan Sultaniye, diğer Sultaniye’dir. Bu köyün bir diğer adının Çobuz veya köyün en önemli geçimi enginarmış. Şimdi ise sadece zeytin ürününden manda yavrusu anlamında Camızlık olduğu anlaşılıyor. gelir elde etmekteler. Kurtul köyü ise 93 göçmenleri tarafından kurulmuştur. Çoğunlukla Rus- Kaynak Kişiler: Nuri Çil (D. 1928), Mustafa Tuzlacı (D. 1930) çuklu olan bu göçmenler içinde Razgrat, Pazarcık İkizce ve Selanikliler de bulunmaktadır. Göçmenler yaya olarak 1,5 ayda gelmişler. Köyün kurucu aileleri şunlardı: Deveciler, Tarakçılar, Tüfekçiler, Haşimler, Arifler... Kuru- cu aileler önce, Panayır köyüne yerleşmiş. Oradan da kovulunca, buradaki ormanın içine gelip yerleşmişler. Kurulduğu yıllarda, köy alanı ormanmış. Muradoba Önce 5 Rusçuklu hane köyü kurmuş. Önce çınarı dikmişler. Bu çınar ha- İlçenin güneyinde, Gemlik’e 7 km uzaklıktadır. Köyün kuruluşuna iliş- len durmaktadır. Yanında da bugün yıkılan cami yapılmış. Köyün bulun- kin üç kardeş söylencesi anlatılır. Söylenceye göre üç Yörük kardeşten duğu alan Orhan Gazi vakfı olup halen tapularda gözükmektedir. Murat olanın kurduğu köye bu ad verilmiş. Diğerleri ise Kaymakoba ve Sultaniye adı, 1951 yılında alınan bir kararla Kurtul olarak değiştirilmiştir. Mirzaoba’dır. Eski bir köy olan Muradoba’da yerli halk yaşamaktadır. 1895 1912 yılında vilayetçe alınan bir karar ile Bursa’ya bağlı iken Gemlik’e ve 1908 Yıllığı’na göre 79 hane bulunan köyde, 1927 yılında 436, 1990 bağlanmıştır. Köy, Bursa-Gemlik yolu üzerinde olup, bir geçit yeridir. Es- yılında 652, 1997 yılında 656, 2009 yılında 575 kişi yaşamaktaydı. D. kiden köyde bir derbent=karakol vardı. Yolcular bu karakola kadar gelince Franch, köy yakınlarından çıkan bir mil taşı tespit etmiştir ki, bu da, köy kurtulduğu için, köye Kurtul adı verilmiş. Köy alanı çok geniş olup, deniz yakınlarından eski bir Roma yolunun geçtiğini göstermektedir. Muradoba Köyü Muradoba

Asri Gemlik 319 Muradoba Köyü

320 Asri Gemlik 1844 yılında köyde vergi veren hane reisleri ve verdiği vergiler(Kuruş): 1-Akça Mehmet oğlu Mustafa bin Mehmet 3.660 32-Cansızoğlu Mehmet bin Halil 630 1-gelini Hafize Hatun 50 33-Acem Emin bin Abdullah 560 2-Kara Ali oğlu Mustafa bin Ali 1855 34-Acemoğlu Seyyid Hüseyin bin Emin 380 3-Mustafa bin Hasan 4980 35-Acemoğlu Hasan bin Emin 210 4-Salih bin Mahmut -- -üvey oğlu yetim Seyyid Ali ve Mehmet 10 5-Kara İbrahim oğlu Ali bin İbrahim 1255 36-Molla Hüseyin oğlu Hüseyin bin İbiş 180 6-Eyüp bin Mahmut 800 37-Akçe Mahmut oğlu Seyyid Hüseyin bin Ali 1495 7-Seyyid Ahmet bin Kara İbrahim 1240 38-Abduoğlu Mustafa bin Abdi 125 8-Mehmet bin Deli İbrahim -- 39-Sadıkoğlu İbrahim bin Mehmet 100 9-Said Fetullah bin Mustafa 1200 -İbrahim’in üvey oğlu Ali 180 -evinde kalan Zeyniye Hatun 220 40-Kara Hüseyin bin Halil 405 10-Ali bin İbrahim 200 41-Bekar Osmanoğlu Mustafa bin Osman 120 11-Veli bin İbrahim 290 42-Deli Mehmet bin Falak 360 12-Acem oğlu Mehmet bin Abdullah 915 43-Mehmet bin Hasan 575 13-Şerif Mehmet bin Mustafa 1490 -eşi Fatma 90 14-Sadık oğlu Mehmet bin Mehmet 815 44-Ömer bin Sarı Mustafa 1770 15-Ali bin İnce Mehmet 800 45-Suhteoğlu Ahmet bin Falak 1300 16-Fındıklı oğlu Hüseyin bin Mustafa 700 46-Sarı Muhsin oğlu Mehmet bin Hüseyin -- -eşi Hanife Hatun 100 47-Bağcıoğlu Ahmet, İsmail ve Mehmet 1740 17-Hasan bin Ahmet -- 48-Kabakoğlu Ömer bin Mehmet 600 -üvey oğlu Yetim İsmail bin Mehmet 835 49-Koca Yusuf bin Osman 575 18-Fındıklıoğlu Mehmet bin Mustafa 955 50-İmamoğlu Kabzi bin Osman 1710 19-Seyyid Hasan bin Mustafa 930 51-Dervişoğlu Ali bin Ali 460 20-Kalyoncu oğlu İbrahim bin Mustafa 300 52-Mehmet Çavuş ve kardeşi Salih 1120 -üvey oğlu Mustafa bin Ali 100 53-Seyyid Ahmet bin Hüseyin 870 21-Derviş Halil bin Halil 150 -İsmail bin Hüseyin 75 22-Küçük Hüseyin oğlu Ahmet bin Hüseyin 305 54-Fındıklıoğlu Osman bin Mustafa 200 23-Macar damadı Halil bin Hüseyin -- 55-Hacı Muhsin oğlu Ahmet bin Ahmet 1480 -eşi Emine Hatun 100 56- Abdüllatif bin Hacı Hüseyin 4387 24-Dillioğlu Hüseyln bin Süleyman 505 57-Yetim Dervişoğlu Mustafa bin İsmail -- 25-Dillioğlu Mehmet bin Süleyman 770 58-Klebdancıoğlu Ahmet bin Mustafa 275 26-Emin oğlu Halil bin Hüseyin 1130 59-Klebdancıoğlu Mehmet bin Mustafa 445 -Kardeşi Ahmet bin Hasan -- 60-Kavakoğlu Abdullah, Osman, Mehmet -- 27-Deli Ali bin Ahmet 2439 61-Ali Efendi oğlu Hasan 1105 -eşi Aliye Hatun 80 62-İslam bin Ahmet 845 28-Mollaoğlu Ömer bin Ahmet 775 63-Küçükhüseyinoğlu Mehmet bin Ahmet 35 29-Mollaoğlu Mustafa 625 64-Dul Şerife Hatun 120 30-İmamoğlu Mehmet bin Ali 560 -Avdancıklı Mehmet bin Emin 100 31-Cansızoğlu Hüseyin bin Halil 400 -Soğanlılı Ahmet Bey bin Hacı Mehmet 80 -Ağlaşarlı Veli’nin babası Falan 120

Asri Gemlik 321 Ağlaşarlı Koca Memiş bin Halil 50 10-Seyyid Mehmet Şakir bin İsmail 655 Şeyh Köylü Ayşe Hatun 100 11-Müezzinoğlu Mustafa bin Ali 500 Akile Hatun 80 12-Pakoğlu Mustafa Reis bin Mehmet Ali 400 Ayşe Hatun 100 13-Mehmet bin Abdullah 200 - 40 14-Seyyid Hacı Ali bin Mehmet Said 935 -Ayşe Hatun 120 15-Botancıoğlu Şakir Hüseyin bin Hüseyin 850 -Ali bin Mehmet 100 16-Ahmet Çavuş bin İbrahim 1800 Köy imamı İspartalı Ahmet Efendi 300 17-Çeşnili Ahmet bin Mustafa 1325 18-İsmail Ağa bin Ali 1750 Narlı 19-Seyyid Mustafa bin Alaaddin 1080 Gemlik Körfezi’nin kuzey sahilinde, Karacaali ile Kapaklı köyleri arasında- 20-Kahveci Mehmet bin Abdullah, 1230 dır. Gemlik’e 13 km uzaklıkta bulunan köyde başlıca geçim kaynağı zey- 21-Aydınoğlu Abdullah bin Osman 920 tincilik ve balıkçılıktır. 1789 yılında Narlı ve Kapaklı dağlarından, tersane 22-Hacı Mehmet bin Mehmet 250 için funda kömürü sağlanması için buyruk gelmiştir. Köy, Orhan Gazi’nin 23-Hacı Hüseyinoğlu Hüseyin bin Mehmet 2100 eşi Aspurça Hatun’un vakfıdır. O da oğlu İbrahim için vakfetmiş. Bu ne- 24-Seyyid Mehmet Emin bin İsmail 575 denle köyün geçmişinin Orhan Bey dönemine kadar indiği anlaşılıyor. 25-Hatipoğlu Mehmet Efendi bin Abdullah 1460 1530 tarihli tahrirat defterine göre Kite/Ürünlü’ye bağlı olup, 20 hane ya- 26-Çamaşırcı İbrahim bin Hüseyin 330 şayan bir köydür. Bir kadı sicilinde ise köyün Hundi Hatun’un vakıf köyü 27-Arnavut Abdullah bin Halil 130 olarak belirtilmiştir. Başka bir belgede de köy, Osman Bey’in türbesinin 28-Arnavut Osman bin Selim 1000 vakıf köyü olarak gösterilmiştir. Belki de köy üç hisse idi. Dağdan kestik- 29-Seyyid Mustafa bin Halil 2370 leri funda kömürü ve mangal kömürü karşılığı, avarız vergilerinden muaf 30-Arnavut Uzun Osman bin Mehmet 220 tutulmaktaydı. İşgal yıllarında köyün tümüyle yakıldığı söylenmektedir. 31-Laz İsmail bin Mehmet 1550 Kurtuluş Savaşı sırasında Yunan askerlerinin koruması altındaki Rum çe- 32-Berberoğlu Süleyman bin Hüseyin 850 telerinin saldırısıyla can ve mal kaybına uğramıştır. 33-Mehmet bin Hüseyin 1100 1895 ve 1908 Yıllığı’na göre 68 hane bulunan köyde 1927 yılında 230, 34-Seyyid İbrahim bin Ali 630 1940 yılında 392, 1955 yılında 492, 1980 yılında 420, 1990 yılında 544, 35-Mustafa bin Hüseyin 460 1997 yılında 457, 2009 yılında 380 kişi yaşamaktaydı. Başlıca geçim kay- 36-Seyyid Ahmet bin Mehmet 1005 nağı zeytincilik ve hayvancılıktır. Kısmen de balıkçılık yapılmaktadır. Son 37-Süleyman bin Mustafa 1430 40 yılda Gemlik körfezi kuzey kıyısında yapılan tesisler ile bir tatil yöresi 38-İbrahim bin Mehmet 1100 olarak gelişmektedir. 39-Abdülkadiroğlu Said Mehmet Emin 900 40-Kutucu çırağı Hasan bin Mehmet -- 1844 yılında köyde vergi veren hane reisleri ve verdiği vergiler(Kuruş): 41-Kara İsmail bin Hasan 540 1- imam Hafız Mehmet Efendi 1125 42-Seyyid Ahmet bin Hacı Said 1050 2-Muhtar Abdullah bin Halil 1950 42-Arap Mercen bin Abdullah 300 3-2.muhtar Mehmet bin Hüseyin ve oğlu 1850 43-Hasan bin Hacı Said 2120 4-Seyyid İbrahim bin İbrahim 1430 44-Seyyid Mustafa bin Nuh ve oğlu 1130 5-Camgözoğlu Anmet bin Mehmet Efendi 1330 45-Hasan bin Mehmet ve oğlu 1550 6-Emiroğlu Abdullah bin Mehmet 650 46-Hasan bin Nuh Mehmet ve oğlu 1400 7-Azlettin bin Osman 955 47-Mehmet Ali bin Mehmet ve oğlu 1295 8-Küçücük Mustafa oğlu Yetim Mustafa 565 48-Kerimoğlu Mustafa bin İbrahim 1350 9-Seyid Hasan bin Abdullah 400 49-Molla Mustafa oğlu Molla Mustafa 80

322 Asri Gemlik 50-Seyyid İbrahim bin Mehmet 785 51-Seyyid Ahmet bin Mehmet 460 52-Seyyid İsmail bin Ahmet 1200 53-Çelebioğlu Mehmet bin Mustafa 1510 54-Çelebioğlu Mustafa bin Mustafa 1980 55-Türkmenoğlu Mehmet Ali bin Mehmet 980 56-Karakötekoğlu Mehmet bin Mahmut 1405 57-Molla Mehmet bin Halil 1740 58-Salih bin Halil 1790 59-Seyyid İsmail bin İsmail 880 60-Fındıkoğlu Mustafa bin Ahmet 880 61-Eşkellioğlu Mehmet bin İbrahim 500 62-Kene Mehemt’in eşi Ayşe Hatun 250 63-Çobanoğlu eşi Hatice Hatun bin Halil 500 64-Çakır Mehmet annesi Afife Hatun 1130 65-Tiryaki Mustafa eşi Emine Hatun 300 66-Lütfullah eşi Şerife bin Mustafa 550 67-Kürtoğlu eşi Hatice Hatun 210 -Ebubekir Efendi bin Mustafa 150 -Esirli Mehmet Efendi bin Abdullah -- -Ekmekçi Yaveyli veledi Kadri 900 -Hacı İbrahim oğlu Mehmet bin İbrahim 150 Gemlik - Narlı arası yol çalışması yol arası - Narlı Gemlik Narlı köyü Narlı

Asri Gemlik 323 Şahinyurdu/Yukarıbenli eski bir heykel taş atölyesi vardır. Bu atölye çevresinde çok sayıda yarım Eski adı Yukarıbenli’dir. Gemlik’e 13 km uzaklıktadır. Eski bir Ermeni kalmış heykellere rastladık. köyü idi. Eskiden Gemlik’e bağlı iki Benli köyü bulunuyordu. Yukarı ve Aşağıbenli olarak anılan köyler, Gemlik’in kuzeydoğusundaki Samanlı Şükriye Dağları’nın yüksek yamaçlarında yer almaktadır. Yukarı ve Aşağı Benli ola- Gemlik ilçesisin güneydoğusunda, Gemlik’e 17 km uzaklıktadır. Katır- rak anılan köyler, Şahinyurdu ve Cihatlı’dır. Küçük ve Büyük Benli olarak lı dağlarının kuzey eteklerinde bulunan köye, 1877-1878 Osmanlı Rus da anılmıştır. Yukarıbenli köyü, bugünkü Şahinyurdu’dur. 1934 yılında adı savaşı sonrasında Artvin’den göç edenler yerleştirilmiştir. 1880’li yıllar- Şahinyurdu olarak değiştirilmiştir. Aslanda köyün adı belgelerde, “Beyli” da Artvin’den gelen bu göçmenler Laz idi. Mohti Lazı olarak bilinirler. veya “Binli” biçiminde yazılmıştır. Olasılıkla Benli adı bu isimlerden ga- Bursa’daki 4 Laz köyünden ikisi, Gemlik’in iki köyü olan Şükriye ve lattır. Kepecioğlu’na göre Eski Sadrazam Mehmet Paşa’nın vakıf köyüdür. Fevziye’dir. Şükriye’nin Batum’daki adı Borçka’ya bağlı Kostaneti imiş. 1784’te Bursa mütesellimi Hafız İsmail, “bu köyde kan oldu” diye 240 Gelen göçmenler 1880’li yıllarda gelince önce Gemlik merkezde 1-2 yıl kuruş cereme aldığından, bunun iadesi emredilmişti. (Kü- tük, I/264) Köy olasılıkla 17. yüzyıldaki Celali olayları sırasında ya- şanan Kaçgun olayından sonra kurulmuştu. Nitekim 16. yüzyıldaki tahrirat defterlerinde köyün adına rastlayama- dık. Samanlı Dağları’ndaki köyde hayvancılık ve tarım başlıca geçim kaynağıdır. Kuzeye geniş bir görüş alanı sağ- layan ve halk arasında Papazuçtu tepesi adıyla anılan yük- seltisi, bir süre ABD tarafından radar üssü olarak değer- lendirilmiştir. Burası da aslında eski bir köy yeri idi. Şimdi ise birçok elektronik yansıtıcı bulunmaktadır. İşgal yılları sırasındaki çete savaşlarında köy tümüyle tahrip görmüş- tür. Köydeki Ermeniler göç edince yerlerine, 1924 yılında mübadele göçmenleri olarak Bulgaristan’ın Filibe bölge- sinin Balaban köyünden gelen Pomaklar yerleştirilmiştir. Ayrıca Yunanistan’ın Drama kazasının Pepeleç köyünden gelen Pomaklar da vardır. Kurtuluş Savaşı öncesi köyde 600 hane kadar Ermeni yaşamıştır. Bu tarihte Gemlik’in

en iri beldesiydi. 1895 yılında sadece bir Benli adı geç- köyü Şükriye mektedir. 1907 yılında ise iki Benli köyü vardır. 1895 ve 1908 Yıllığı’na göre 513 hane ve 2.690 kişinin yaşadığı bir kasabaydı. 1927 yılında 251, kalmıştır. Burada sıtmadan 8 kişi ölünce, eskiden olduğu gibi yine dağlara 1940 yılında 488, 1955 yılında 422, 1970 yılında 516, 1980 yılında 645, çıkarak, bugün ki köy yerine yerleşmişler. Köye ilk önce; Tovaze, Mehme- 1990 yılında 543, 1997 yılında 532, 2009 yılında 539 kişi yaşayan köyde, tali, Gedikoğlu, Piroğlu, Balyozi, Markozi, Koçala, Machale, Haliloğlu, büyük bir kilise kalıntısı bulunmaktadır. Kilisenin iki duvar örgüsü halen Karahasanoğlu aileleri yerleşmiş. Köyde çok iyi çalışan bir Kalkınma Koo- sağlamdır. Bir de hamam kalıntısı vardır. peratifi vardı. Bu kooperatifin başarıyla işlettiği bir de sunta fabrikası vardı. Ne yazık ki, Kooperatif tarafından işletilen bu sunta fabrikası 10 yıl önce Samanlı Dağları’nda bulunun bu köyler, Karsak Boğazı’na bakmaktaydı. kapandı. 20 yıl öncesine kadar köyün en önemli geçim kaynağı kömürcü- Olasılıkla köyler, Karsak Derbendini korumakla görevliydiler. Her iki köy lük idi. Köylüler, asırlardır bu kömürcülük işini sürdürmekteydi. Bugün civarında antik dönemden kalma çok sayıda kalıntılar bulunmaktadır. Yu- tümüyle terk edilmiştir. Ancak ormancılık yine de sürmektedir. Çünkü karıbenli/Şahinyurdu civarında, yeraltında yapılmış kiliselere rastladım. köy çevresi ormanlıktır. Önceleri tahıl ekilmekte olup özellikle mısır, tütün Bunlardan biri definecilerce tahrip olmuştu. Ayrıca, Cihatlı yakınlarında,

324 Asri Gemlik ekimi yapılırdı. Hayvancılık ve ormancılık da en önemli geçim kaynağı idi. 1970’li yıllarda ekilmeye başlayan zeytin de bugün köyde fazla yoktur. En yaygın iş ormancılıktır. Bugün bir emekli köyüdür. Köylüler sadece kendi hayvanları için 5-6 hane tahıl ekimi yapmaktadır. Köyde 1 kişide 50 kadar koyun, diğer köylülerde ise 10-15 kadar büyük baş hayvan bulunmaktadır. Köyden 200 hane kadar Bursa ve Gemlik’e göç etmiştir. Ancak daha çok da Bursa’ya göç olmuştur. Köye ilk elektrik 1977 yılında, evlere su ise 2007 yılında geldi. İlk traktörü 1980 yılında Gülhan Subaşı aldı. 1895 ve 1908 Yıllığı’na göre 82 hane bulunan köyde 1990 yılında 265, 1940 yılında 488, 1955 yılında 541, 1970 yılında 531, 1980 yılında 359, 1997 yılında 192, 2009 yılında 129 kişi yaşamaktaydı.

Tuzhisar/Tuzla Çiftliği Gemlik’e bağlı eski bir köy idi. Kadı sicillerinde sıklıkla rastladığımız köy, çok eski olmalıdır. Emir Sultan’ın vakıfları arasında gösterilmiştir. Yarı hissesi de, Yıldırım Beyazıt’ın Bursa’daki medresesine ait idi. Ayrıca bazı belgelerde, Gemlik’e bağlı Tuzla olarak anılan bir yerden de söz edilir ki, aynı yer olmalıdır. Ebuishak Kazurini vakıfları Tuzla’nın gelirini almaktay- dı. 1530 tarihli tahrirat defterine göre köy olarak kaydedilmiş olup köyde 6’sı Müslüman, 5’sı Hıristiyan 11 hane yaşamaktaydı. Sonraları neredeyse tamamen Hıristiyan köyü olmuştur. 1895 ve 1908 Yıllığı’na göre köyde 14 hane bulunuyordu. Kurtuluş Savaşı öncesinde de köyde Rumların ya- şadığı anlaşılıyor. Cumhuriyetten sonra köy statüsünden çıkıp uzun süre çiftlik olmuştur. Engürücük köyünün karşısında, deniz kıyısında bulunan ve halen aynı adı taşıyan çiftlik büyük ölçüde, Kumla ve Ekin ailelerine

aittir. Gemlik’in güneybatısında, Askeri Veteriner Okulu ve Eğitim Mer- Yeniköy kezi Komutanlığı ile BP ve Borusan tesislerinin bulunduğu yer de bu köy ve çiftliğin arazisi içinde idi. Savaş yıllarında gazyağı sıkıntısına dair Belediye Arşivi belgelerinde çokça belge bulunmaktadır. Bir ara da Bursa’da yoğun olarak tuz sıkıntısı çekil- meye başlandığı görülür. Belgelerde Bursa’ya gereken kadar tuz sağlanması için yoğun çalışmalar yapıldığı gözlenir. Daha sonra Gemlik Bayat Çiftliği yanındaki Tuz çiftliği faaliyete sokularak tuz sıkıntısı giderilmeye çalışıl- mıştır (KA, Beld, E/10, 351, 361, 391, 423, 495, 500).

Yeniköy/Cedid Gemlik’e 7 km uzaklıkta bulunan bu mevkiye, Bayat Çiftliği denilmektey- di. Köyün eski adı Darıdere’dir. İlçenin güneyinde, Bursa-Gemlik karayo- lunun 2 km doğusundadır. Bu köy yeri aslında Bayat köyü idi. Eski bir köy yeri idi. Bayat köyü 16. yüzyıl belgelerinde yarı yarıya Yıldırım Beyazıt ile Ebuishak vakfına aitti. 1487 tarihinde de adı geçen bu köy, Engürücük’e Yeniköy evleri Yeniköy Yeniköy evleri Yeniköy

Asri Gemlik 325 bir de Yaylacık Suyu denilen bir kaynak vardır. Ayrıca köyün altında da, Tuzlalar denilen tuz üretiminin ya-ya pıldığı bir su vardır. 1990 yılında 416, 1997 yılında 423 kişi yaşamaktaydı. Son otuz yıldır köy geçimini tümüyle zeytincilikle sağlamaktadır. Köyden göç yok olmadığı gibi, hiç de yabancı yoktur. Kaynak Kişiler. Ahmet Tosun (D. 1932) Ramazan Tosun (D. 1936)

Umurbey (Kozca) İlçenin hemen güneyinde, Gemlik’e 3 km uzaklıkta-uzaklıkta dır. Eskiden Kite/Ürünlü’ye bağlı imiş. Köy civarında Yazır, Balabanlar mevkileri olmasına nazaran köyün Balaban Bey tarafından kurulduğu söylenmektedir. Köylülerin verdiği bir bilgiye göre, 1468 yılında Lala Şahin Paşa’nın torunu Musa Bey oğlu Umur Bey, kendi malikânesi olan Balabancık, Kaşça, Akköy, YaYa- zır adlı dört küçük köyü bir araya toplamak suretiyle Umurbey köyünü kurmuş. Akköy mezrası, Osman Gazi Türbesi vakfından idi. Umur Bey’in Lala ŞaŞa- bağlı gözükmektedir. Sonra aynı asırda mezra olmuştur. 15-16 yüzyılda hin Paşa’nın torunu Bâli Bey’in oğlu olduğu da söysöy- köy, Murat oğlu Mahmut’un eşküncülü mülki imiş. Sonra da bu mezra lenmektedir. Nitekim Kepecioğlu da, Lala Şahin Paşa’nın torunu Umur Mahmut’un kızı Fatma Hatun’a intikal etmiş. 1573 tarihli bir belgede kö- Bey’in bu köye gömüldüğünü yazar. Tahrirat defterlerinde, bir adı da Koz- yün harap durumda olduğu ve beş kişinin köyde kaldığı anlaşılmaktadır. ca olarak yer alan Umur köyü budur. Kozca, Türkçe ‘cevizlik’ demektir. Bu kişiler de, Engürücük’e kayıtlı imiş. Bu tarihte köy yeri battal olup Halk arasındaki bir söylenceye göre ise; “I. Murat, kızı Erhundi Harun’a çiftliğe dönüşmüş. Uzun yıllar da çiftlik olarak faaliyet göstermiştir. çeyiz olarak vermiş. Erhundi Hatun, Umur Bey adındaki kumandanla evli imiş... Umur Bey, beş yerleşim merkezini bir araya toplayıp yeni bir köy 1952 yılında, Umurbey arazisinde olan ve Bayat çiftliği olarak anılan bu kurup kendi adını vermiş.” Kepecioğlu, Umur Bey’in, Yakup Çelebi, Ha- yeri, Sıdıka Hanım’dan Yörükler satın almıştır. Önceleri Yörük olarak san Çelebi ve Koca Mehmet Çelebi adlarında üç oğlu ile Döndü Hatun her çadırın, eski devirlerin tırları sayılan 5-6 devesi varmış. Bu devlerle adında bir kızının bulunduğunu ve bu kızının Bedrettin Pars Bey’in kar- Eskişehir’den Mihaliççik’ten kil alıp köylerde satarlarmış. Çünkü önceleri deşi oğlu ile evlenmiş olduğunu kaydetmektedir. Nitekim belgelerde geçen çamaşırlar, sadece bu kil ile yıkanıyormuş. Bu killer, eski devirlerin sabun- Kozca köyü, Yakupbey zaviyesi vakfına aittir. Daha sonra Yakup Bey’in ço- ları imiş. Ayrıca bu develeriyle bölgede taşıma işleri de yapmaktaymış. Ye- cuklarından, Umur Bey’in kızı Hundi Hatun’un yönetimine girmiş. Bazı nişehir, Marmaracık, Şahinyurdu ile Karacabey ve M.Kemalpaşa bölgesin- kaynaklar Hundi Hatun’un kızı değil karısı olduğunu söyler. Bu nedenle de gezen akraba obaların birleşip bu çiftliği satın alarak yerleşmişler. Köye köye Umurbey denilmiş. Umur Bey, köyde bir de hamam yaptırdığı belge- yerleşen bu Yörüklere Deveci Türkmeni denir. Önce 40 bin liraya, 16 hane lerde kayıtlıdır. Bir kayda göre ise köy, Umur Bey’in, Bursa’daki mescidinin bu çiftliği satın almış. Sonra akrabalar da gelmiş. Tüm arazi 4 bin dönümü vakıf köyü imiş. Pars Bey, bu köyü ve Gemlik perakendesini vakfetmiştir bulmaktadır. 1956 yılında ise köy tescil edilmiştir. Bu köye yerleşen Yörük- (BAVD. 12993, 24556) Kepecioğlu’na göre Umur Bey sülâlesinden Mah- lerin akrabaları Ekmekçi ve Arapçiftliği köylerine de yerleşmiş. Yörükler mut Bey’in kızı Fatma Hatun, 1599 yılında Katırlı, Engürücük, Umurbey köye yerleşince, tüm hayvanlarını satıp reçberlik yapmaya başlamış. Kö- köylerini evlatlarına vakfettiğini yazmaktadır. Fatma Hatun’un Mahmut yün hemen üzerindeki tepeye Maltepe denir. Köy ile bugünkü yol arasında Bey adlı bir oğlu varmış. (Kütük, III/187) Hisar tepesi denilen yerde de kale kalıntılarına rastlanılmıştır. Bu civarda,

326 Asri Gemlik Umurbey köyünden bir görüntü köyünden Umurbey Gemlik ve Bursa’nın en zengin köylerinden biridir. Çok önemli bir zeytin İşgal yılları sırasında köyde tahribat olmuş, ancak felaketi ucuz atlatmış-atlatmış üreticisidir. Gemlik’te Rumların çok olması nedeniyle sürekli belediye baş- tır. Umurbey’de, Pars Bey de bir cami yaptırmış. Bu Pars Bey, Şehreküstü kanları Rumlardan seçiliyordu. Bunu engellemek nedeniyle, 1912 yılında Camii’ni yaptıran Mahmut Bedrettin’in kardeşi Yakup Çelebi imiş. Ya- Umurbey, Cumhuriyet dönemine kadar Gemlik’in mahallesi oldu. Böy- kup Çelebi, Umur Bey’in torunu Hundi Hatun’un eşi imiş. Bu nedenle lece Gemlik’te, Umurbey’deki Türk seçmenlerin katkısıyla, Türk belediye köy Parsbey Vakfı içine alınmıştır. Bu vakfiye 1453 tarihlidir. Beldenin en başkanları seçilmesi sağlandı. İmamzâde Muslihuddin oğlu Hacı Abdur- önemli onuru, Cumhuriyetimizin kurucularından, ilk başbakanlardan biri rahman Çelebi, bu köydeki hamamı, Yeniyer mezarlığı yakınındaki Ulgar- ve Türkiye’nin 3. Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ı yetiştiren belde olmasıdır. lar Mahallesi’nde yaptığı camiye vakıf olmak üzere 1585’te yaptırmıştır. Celal Bayar’ın doğduğu ev, 1970 yılında kendi adına bir müze olmuştur. Müzede Bayar’ın özel eşyaları ve belgeleriyle, zengin kütüphanesi vardır. Köyde, Celal Bayar’ın bir de anıtmezarı vardır. Belediye Parkı, Beyler

Asri Gemlik 327 Umurbey Celal Bayar’ın doğduğu ev Bayar’ın Celal Umurbey

328 Asri Gemlik Mezarlığı’nda bulunan iki gömütten biri Umur Bey’e aittir. Ayrıca Ayte- pe denilen mevkide Ali Baba adlı, adak yeri olarak kullanılan yatırda ise, Umur Bey’in dedesi Kara Ali’nin yattığı söylenmektedir. Köydeki ilginç tarihi cami bugün özenle korunmaktadır. Caminin özellikle iç teşrifatını, 19. yüzyılda Şakir Ağa yapmıştır. Köyün üzerinde bulunan Aytepe güzel bir mesire yeridir. Köyde 53 adet sivil mimarlık örneği olan tescilli eski ev bulunmaktadır. 1908 Yıllığı’na göre 399 hane bulunan beldede 1927 yılında 1.735, 1940 yılında 1.891, 1955 yılında 2.413, 1980 yılında 2.944, 1990 yılında 3.479, 1997 yılında 3.147 kişi yaşıyordu. 1958 yılında, Müteahhit Reşit Şahin’in yaptığı Umurbey köyünde 260 mesken ve işletme binası ancak 1965’li yıllarda tamamlanıp sahiplerine verildi. Köye elektrik, Gemlik Sunğipek Fabrikası’ndan elektrik almakta iken, 1965 yılında ulusal elektrik hattına bağlanmıştır. Umurbey, Osmanlı döneminde de önemli bir merkez konumundaydı. Nitekim burada daha 1865 yılında bir rüştiye (ortaokul) açılmış bulunu- yordu. Bu rüştiyede 1897 salnamesine göre 36, 1907 salnamesine göre de 45 öğrenci bulunmaktaydı. Umurbey’de bölge okulu olan ve 1993 yılında kurulan Celal Bayar Kız Sağlık Meslek Lisesi vardır. 2001-2002 öğrenim yılında Celal Bayar’ın babasının adı verilen Abdullah Fehmi İlköğretim Okulu eğitim-öğretimini sürdürmektedir. Umurbey Belediyesi, 26 Eylül 1952 tarih ve 8217 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan kararla kuruldu. 1 Mart 1953’te ilk belediye seçimi yapıldı. Görev yapan belediye başkanları şunlardı: Zühtü Mehmet Çırgan (1953- 1954), İbrahim Beşli (1954-1955), Rıza Gülsün (1955-1960), Azmi Te- kinel (atama ile) (1960-1963), İbrahim Beşli (1963-1967), Rıfat Somer (1967-1973), Pars Dönmez (1973-1980), Ali Bolulu (atama ile) (1980- 1984), Hüseyin Karpat (1984-1989), Pars Dönmez (ikinci kez) (1989- 1994), Mete Okay (1994-1999), Mehmet Fatih Güler (1999-2009). 2009 yılındaki yerel seçimlerden sonra Umurbey Belediyesi kaldırılarak, Gemlik’in mahallesi olmuştur. Bugün Orhaniye ve Parsbey adında 2 ma- hallesi bulunmaktadır.

Asri Gemlik 329 330 Asri Gemlik 1844 yılında köyde vergi veren hane reisleri ve verdiği vergiler(Kuruş): 1-Ali Ağa İbrahim 7.410 Kuruş 35-Ahmet bin Hacı Kara Ahmet 995 Kuruş 2-Mahmut bin Ahmet Arif 5.660 Kuruş 36-Mustafa bin Feyzullah 690 Kuruş 3-İmamoğlu Ahmet bin Osman -- 37-Mustafa bin Ahmet 460 Kuruş Eşi Halime Hatun 2.700 Kuruş 38-Hüseyin bin Ahmet 2.550 Kuruş 3-Ali ve İbrahim bin Bin Halil Bey 3.700 Kuruş 39-Seyid Süleyman bin Hüseyin 600 Kuruş İbrahnimin Eşi 930 Kuruş 40-Kara Mehmet bin Mehmet 1.305 Kuruş 4-Said Mehmet Ağa bin Halil 1.845 Kuruş 41-Seyid Ali bin Süleyman 1.220 Kuruş 5-Hasan bin Uzun Osman 1.175 Kuruş 42-Ahmet bin Hacı Mustafa 100 Kuruş 6-Ahmet bin Hasan – Eşi 300 Kuruş 7-Hasan Bey bin Hacı Ali 1.510 Kuruş 43-Seyid Mustafa bin Ali 1.990 Kuruş 8-İbrahim bin Mustafa 200 Kuruş 44-Seyid Halil bin Ali 1.395 Kuruş Eşi Habibi Hatun 1.890 Kuruş 45-Arapoğlu Mehmet Ali bin Ömer 3.690 Kuruş 9-Said Molla Mehmet bin İbrahim 860 Kuruş 46-Hacı Halil bin Hacı Ahmet 2.490 Kuruş 10-Mustafa bin Osman 1.470 Kuruş 47-Şehbaz Ömer bin Süleyman 1.695 Kuruş 11-Kellioğlu Ali bin Mehmet 1.110 Kuruş 48-Said Hüseyin bin Ebubekir 1.250 Kuruş 12-Çelebi Mustafa bin Mustafa 810 Kuruş 49-İbrahim Ethem bin Ebubekir 1.395 Kuruş 13-Osman bin Hacı Mustafa 210 Kuruş 50-Mehemt Efendi bin Yusuf 2.755 Kuruş 14-İfooğlu Mustafa bin Mehmet 1909 Kuruş 51-Said Mehmet bin Hacı Süleyman 2.920 Kuruş 15-Gelini Hatice 1025 Kuruş 52- İbrahim Bey bin Hacı Süleyman 2.160 Kuruş 16-Halil bin Mustafa 250 Kuruş 53-Said Mustafa bin Mehmet 4.265 Kuruş 17-Halil bin Ali 1015 Kuruş -Canlıoğlu Halil bin Mustafa 2.030 Kuruş 18-Tahir bin Hacı Mustafa 1340 Kuruş 54-Said Ali bin Hüseyin 216 Kuruş 19-Said Hasan bin Mehmet 1.860 Kuruş 55-Said Osman bin Ahmet 770 Kuruş 20-Said Mustafa bin Ebubekir 830 Kuruş 56-Said Ali Bey bin Ebubekir 400 Kuruş 21-Ahmet, Abidin ve Kıran Ahmet 3.355 Kuruş -Damadı Halel bin Said 325 Kuruş 22-Mustafa bin İbrahim 2.020 Kuruş Eşi Medika Hanım 530 Kuruş 23-İbrahim bin Ali 460 Kuruş Yetim İbrahim, Osman, Ahmet Bey 1.200 Kuruş 24-Kasap Mehmet bin Recep 450 Kuruş 57-Said Ali .Bey bin Hacı Mehmet Bey -- 25-Mustafa bin Mehmet 980 Kuruş 58-Yusuf bin Ali 1.720 Kuruş 26-Hacı Osman bin Ali 7.530 Kuruş 58-Ahmet bin Çoba Ali 820 Kuruş Oğlu Halil 500 Kuruş 60-Osman Şükrü bin Memşi 1.090 Kuruş 27-İzzet bin Hacı Osman 1.550 Kuruş 61-İbrahim bin Memşi -- 28-Kara Mehmet bin Mehmet 850 Kuruş 62-Tahir bin Memşi 1.100 Kuruş 29-Said Ali, Mehmet Tahir, Mehmet 707 Kuruş 63-Said Ömer bin Yahya 1.480 Kuruş 30-Said Ahmet bin İbrahim 520 Kuruş 64-Emir Ali bin Mustafa 445 Kuruş 31-Said Mehmet bin Ömer 2.660 Kuruş 65-Said Halil bin İnci Mehmet 2.080 Kuruş 32-Said Hacı Halil bin Ebubekir 4.084 Kuruş 66-Said Osman bin İnce Mehmet 2.130 Kuruş 33-Ali bin Abdülkerim 3.025 Kuruş 67-İshakoğlu İsmail bin Mustafa 790 Kuruş 34-Bekar Koç Ali bin Ahmet 835 Kuruş 68-Damadı Mehmet Ali bin Mehmet 445 Kuruş 69-Sarı İbrahim Oğlu Mehmet bin Ali 375 Kuruş

Asri Gemlik 331 70-Feyzullah bin Hacı Husayin 5.033 Kuruş 109-Küçük Mustafa bin Osman 1.260 Kuruş 71-Said Mehmet bin Mehmet Emin 1.525 Kuruş 110-Selamoğlu İbrahim bin Halil 2.660 Kuruş 72-Said Ahmet bin Mehmet Emin 1.135 Kuruş 111-Müezzin Hacı Ali Efendi bin Hüseyin 1.280 Kuruş 73-Mustafa Biun Mehmet Elin 600 Kuruş 112-Hüseyin bin Mehmet Ali 400 Kuruş 74-Mehmet bin Hüseyin 167 Kuruş 113-Hüseyin bin Hasan 160 Kuruş 75-Mehmet Bir İsmail 700 Kuruş 114-Said Ahmet bin Ömer 1.350 Kuruş 76-Mustafa bin Hasan 210 Kuruş 115-İbrahim bin Hüseyin 530 Kuruş 77-Hacı Süleyman bin Habib Ağa 2.825 Kuruş 116-Yusuf bin Ali -- 78 Mehmet Arif bin Habib Ağa 325 Kuruş Üvey Oğlu Yetim Mustafa 375 Kuruş 79-Said İbrahim bin Osman 590 Kuruş 117-Abdullah bin Hasan 1.125 Kuruş 80-İmamoğlu Osman bin Mehmet 590 Kuruş 118-Zenci Abdullah bin Abdullah 415 Kuruş 81-Küçük İbrahim bin İsmail 1.950 Kuruş 119-Ethem Bey bin Hacı Halil Ağa 2.060 Kuruş 82-İsmail bin Küçük İbrahim 100 Kuruş 120-Hasan bin Mehmet 2.545 Kuruş 83-Zubaroğlu Hasan bin Ali 1.740 Kuruş 121-Said Hasan ve Mehmet, 985 Kuruş 84-Abdülkerim bin Ali 615 Kuruş 122-Osman bin Molla Hasan 1.505 Kuruş 85-Dali Mustafa bin Hüseyin -- 123-Mehmet Arif bin Ahmet Çavuş 2.130 Kuruş 86-Mustafa bin Ahmet 175 Kuruş 124-Said Ali Bey bin Ahmet Çavuş 1.705 Kuruş 87-İbrahnim bin Halil 920 Kuruş 125-İsmail bin Hacı Halil 805 Kuruş 88-Demirci Ahmet bin İsmail 300 Kuruş 126-Yetim İbrahim ve Ahmet bin Şemseddin -- 89-Said Ali bin Hacı Musa 5.630 Kuruş 127- Osman bin Osman 1.085 Kuruş 90-İbrahim bin Said Osman 655 Kuruş 128-Mehmet Raşit 2.060 Kuruş 91-Yetim Mehmet, Hüseyin bin Koca Ali -- 129-Hatib Ahmet Ef. bin Hacı Ömer 3.831 Kuruş 92-Balta Ali bin Mustafa 310 Kuruş 130-Talib bin Mustafa 710 Kuruş 93-Çakır Süleyman bin Salih 2.425 Kuruş 131-Şerif Mustafa bin Mehmet 775 Kuruş 94-Hacı Mehmet bin Abdullah 8.000 Kuruş 132-İsmail bin Ali 950 Kuruş 95-Emrullahoğlu Süleyman bin Hasan 2.375 Kuruş 133-Said Osman bin Mehmet Ali 775 Kuruş 96-Mehmet Raşit bin Mehmet 4.260 Kuruş 134-Ali bin Hasan 945 Kuruş 97-Uzunoğlu Osman bin Ömer 1.575 Kuruş 135-Said Ahmet bin Hasan 145 Kuruş 98-Gök Mehmet bin Ali 1.025 Kuruş 136-Emrullah bin Ahmet 1.035 Kuruş 99-Akıllıoğlu Mehmet bin Ahmet 280 Kuruş 137-Afyonoğlu İsmail bin Mehmet 1.750 Kuruş 100-İnce Mustafa bin Ali -- 138-Arap Ahmet Oğlu Ali bin Ahmet 605 Kuruş Oğlu Abdülkadir 6390 Kuruş 139-Said Mustafa bin Ebubekir 1.595 Kuruş 101-Hüseyin bin Hüseyin 360 Kuruş 140-Ali bin Kara Mehmet 490 Kuruş 102-Süleyman bin Ali 140 Kuruş 141-Said Mustafa ve Arif bin Mehmet Ail 950 Kuruş Üveyoğlu Osman bin Mustafa 1.088 Kuruş 142-Mustafa bin Ahmet 810 Kuruş 103-Kayışoğlu Hacı Ahmet bin Hüseyin 1.955 Kuruş 143-Emir Ahmet bin Mehmet 2.480 Kuruş 104-Hasan bin Osman 700 Kuruş 144-Musa Bey bin Mehmet 200 Kuruş 105-Said Ahmet bin Halil 2.305 Kuruş 145-Beyoğlu Mustafa bin Mehmet 1.945 Kuruş 106-Mehmet Ali bin Ömer 1.025 Kuruş 146-Said Ahmet Bey bin Ali Bey 4.935 Kuruş 107-Ahmet bin Mustafa 360 Kuruş 147-Seyyid Hacı Mehmet Bey bin Ali Bey 3.727 Kuruş 108-Halil bin Süleyman 2.810 Kuruş Eşi Ayşe Hatun 320 Kuruş

332 Asri Gemlik 148-Mehmet Raşit bin Ali 1.690 Kuruş 188-Emin bin Kız Musa 270 Kuruş 149-Said Mehmet bin Mehmet 1.025 Kuruş 189-Laz Ahmet bin Ali 650 Kuruş 150-Said Hüseyin bin Ahmet 605 Kuruş 190-Bosnancıoğlu Mehmet bin Mustafa 2.235 Kuruş 151-Asman bin Küçük Halil ve Mustafa 425 Kuruş 191-Eşi Refiye 925 Kuruş 152-Ahmet bin Osman 1.010 Kuruş 192-Ahmet bin Sarı Hüseyin 715 Kuruş 153-Ali bin Yusuf 230 Kuruş 193-İbrahim bin Ali 1.650 Kuruş 154-Osman bin Halil 495 Kuruş 194-Yusuf bin Ahmet Arif -- 155-Mehmet Said bin Ebubekir 2.405 Kuruş 195-Hacı Mustafa bin Mustafa 700 Kuruş 156-Said Mustafa bin Osman 1.850 Kuruş Damadı Mehmet bin Ali 250 Kuruş 157-Abidin bin Yakup 60 Kuruş 196-Said Mehmet Arif bin Halil 420 Kuruş 158-Abdulkterim ve Mehmet bin Osman 1.815 Kuruş 197-Küçük Hacı Mustafa bin Ahmet 2.600 Kuruş 159-Kara Ali Oğlu Hüseyin bin Hasan 460 Kuruş 198-Gazi Mehmet bin Ahmet 920 Kuruş 160-Salih bin İbrahim 625 Kuruş 199-Eyüpoğlu Feyzullah bin Mustafa 290 Kuruş 161-Çoban Mustafa bin Nebi 330 Kuruş 200-Mahmat Sadık bin Hacı Mehmet 525 Kuruş 162-Beyoğlu Mehmet Bey bin Süleyman 1.450 Kuruş 201-Latifoğlu Halil ve İsmail bin Mehmet 1.875 Kuruş 163-Karakadıoğlu Mustafa bin İbrahim 1.705 Kuruş 202-Said Ali bin Kara Mustafa 1.605 Kuruş 164-Said Mustafa bin Osman 1.120 Kuruş Annesi Kezban Hatun 720 Kuruş 165-Ali bin Kara Süleyman 280 Kuruş 203-Said Ömer bin Ebubekir 565 Kuruş 166-Felek/Kelek Ahmet bin Numan 455 Kuruş 204-Said Ahmet bin Osman 250 Kuruş 167-Said Yakup bin Halil 550 Kuruş 205-Yetim Ömer bin Abdülfettah 90 Kuruş 168-Çavioğlu Ahmet bin Mehmet 715 Kuruş 206-Osman bin Recep 660 Kuruş 169-Osman bin Arap Ali 100 Kuruş 207-Süleyman bin Ahmet 265 Kuruş 170-Süleyman bin Mehmet 250 Kuruş 208-Said Ali ve Hüseyin bin Mehmet 250 Kuruş Üvey Oğlu Ahmet bin Kara Mehmet, 165 Kuruş 209-Mehmet bin Süleyman 1.035 Kuruş 171-Kürt Ali bin Hasan 2.015 Kuruş 210-Süleyman bin Ali 350 Kuruş 172-Gemalmazoğlu Süleyman bin Mehmet 785 Kuruş 211-Said Kara Mustafa bin Ali 1.135 Kuruş 173-Said Ali bin Hacı Kara Ahmet 1.105 Kuruş 212-Karayakalı Mustafa bin Veliddin 410 Kuruş 174-Tiroğlu Yakup bin Mehmet 1.825 Kuruş 213-Said Halil bin Süleyman 175 Kuruş 175-Serhevasıoğlu Ali bin Ahmet 1.685 Kuruş 214-Ahmet bin Recep 210 Kuruş 176-Ali bin Mehmet 130 Kuruş 215-Said Mustafa bin Ahmet 240 Kuruş 177-Said Osman ve Kardeşi Tahir 1.065 Kuruş 216-Said Ali bin Abdüllatif 965 Kuruş 178-Şerif Mehmet bin Feyzullah 615 Kuruş 217-Said Mehmet bin Mehmet 375 Kuruş 179-Nalbant Molla Osman bin Molla Ömer 5.130 Kuruş 218-Mehmet bin İbrahim -- 180-Said Mustafa bin Mehmet 4.550 Kuruş Kardeşi Said Ali bin İbrahim 770 Kuruş 181-Said Mehmet bin Muhti 3.075 Kuruş 219-Said İbrahim bin Abdullah 3.350 Kuruş 182-Küçük Emir bin Osman 275 Kuruş 220-Said Mustafa bin Zeynelabidin 475 Kuruş 183-Said Mehmet bin Zeynelabidin 1.380 Kuruş 221-Said Sadettin bin İsmail 650 Kuruş 184-Said Molla İbrahim bin Ali 3.365 Kuruş 222-Çakal Halil bin Ahmet 200 Kuruş 185-Said Halil bin Ali 100 Kuruş 223-Caferoğlu Salih bin Ahmet 20 Kuruş 186-Said İbrahim bin İbrahim 1.930 Kuruş 224-Kocabaşıoğlu Mehmet bin Abdullah 190 Kuruş 187-Said Ahmet bin Yakup 1.550 Kuruş 225-Balta Arif bin Süleyman 725 Kuruş

Asri Gemlik 333 226-Kadıoğlu Ali ve Kardeşi Osman bin Süleyman -- 263-Duru Mustafa, Osman bin Mehmet 1.610 Kuruş 227-Halil bin Kız Musa, -- Üveyannesi 100 Kuruş 228-Es-Said Halil Efendi bin Hasan Efendi 755 Kuruş 264-Çoban Hasan bin Hasan 250 Kuruş 229-Kandazoğlu Ali bin İbrahim 700 Kuruş Eşi Ayşe Hatun 85 Kuruş Üveyoğlu Said Mehmet 3.950 Kuruş 265-Sedzazoğlu Ali bin Ahmet 650 Kuruş 230-Ahmet bin Ebubekir 905 Kuruş 266-Kara Ömer bin İbrahim 835 Kuruş 231-Bayırlıoğlu Abidin bin Ahmet 350 Kuruş 267-Mollaoğlu Abdullah bin Ebubekir 1.826 Kuruş Eşi Fatma Hatun -- 268-Said Ali bin Köse Abidin 905 Kuruş 232-Said Mustafa bin Eyüp 4.015 Kuruş 269-Şerif İsmail bin İbrahim 70 Kuruş 233-Derviş Hüseyin bin Mehmet 530 Kuruş Kaynı Mustafa bin Ahmet 220 Kuruş 234-Mustafa bin Yusuf 790 Kuruş 270-Said İbrahim bin Abdüllatif 1.540 Kuruş 235-Said Mustafa bin İbrahim 1.725 Kuruş Kardeşi Abidin -- 236-Sağıroğlu Ali bin Ali 1.915 Kuruş 271-Said Mehmet bin Deli Emin Mustafa 160 Kuruş 237-Berber Ahmet bin Hasan 2.450 Kuruş 272-Ali ve Kardeşi Mustafa 950 Kuruş 238-Said İbrahilm bin Ali 230 Kuruş 173-Bekar Osman bin Abdullah 840 Kuruş 239-Nacioğlu İbrahim bin Mehmet 765 Kuruş Eşi Zekiye Hatun 320 Kuruş 240-Habiboğlu Ali bin Süleyman, imam 2.791 Kuruş 274-Bahadıroğlu Sadettin bin Ahmet 1.410 Kuruş 241-Yetim Mehmet ve Kardeşi İsmail 815 Kuruş 275-İmamoğlu Ali bin Mehmet 285 Kuruş 242-Yetim Ömer ve Kardeşi Mehmet 125 Kuruş 276-Dervişoğlu Ömer bin İbrahim 320 Kuruş 243-Mehmet bin İsmail 360 Kuruş 277-İpekçi Ali bin İbrahim 110 Kuruş 244-Said Mehmet ve Kardeşi İbrahim 1.475 Kuruş 278-Receb bin Mustafa 310 Kuruş 245-Gözcü Ahmet ve Kardeşi Said Mehmet 195 Kuruş Eşi Saliha 490 Kuruş 246-Said Mustafa bin Osman 630 Kuruş 179-Mehmet Rıza bin Ali -- 247-Salihoğlu Mehmet Emin bin İbrahim 3.075 Kuruş 280-Hacı Ahmet bin Mustafa -- 248-Feslioğlu Mustafa bin İbrahim -- 281-Derviş Hacı Abdi bin Abdullah 430 Kuruş 249-İbrahim bin Yakup 1.090 Kuruş Dul Ümmügülşen Hatun 380 Kuruş 250 Said Molla Süleyman bin Salih 1.450 Kuruş 283-Dul Emine Hatun 95 Kuruş 251-Es-Said Hacı Osman bin Mehmet 4.645 Kuruş 284-Yamak Eşi Dul Fatma Hatun 120 Kuruş 252-Kasap Süleyman bin Mehmet 1.315 Kuruş 285 Kara İsmail Eşi Dul Ayşa Hatun 100 Kuruş 253-Nalbant Salih bin Salih 2.565 Kuruş 286-Aykıroğlu Mehmet Eşi Dul Emine Hatun -- 254-Ali bin Hacı Himmet 1.510 Kuruş 287-Aykıroğlu Eşi Dul Hanife Hatun 450 Kuruş 255-Said Ali bin Ebubekir 535 Kuruş 288-Kürtoğlu Mehmet Ali 825 Kuruş 256-Hasan bin Emrullah Maaştan 840 Kuruş 289-Hacı Halil Ağa Eşi Dul Selime Hatun 293 Kuruş Eşi Emine Hatun 720 Kuruş 290-Çalık Ahmet Eşi Şerife Hatun 245 Kuruş 257-Said Mehmet bin İslmail 820 Kuruş 291-Mehmet Ali Oğlu Osman Eşi Hanife Hatun -- 258-Molla İsmailoğlu bin Ali 145 Kuruş 292-Hamamcı Ahmet Eşi Harim 525 Kuruş Kardeşi Mehmet Emin bin Ali 310 Kuruş 293-Hamdullah Efendi Eşi Dul Samire 386 Kuruş 259-Gümüşoğlu Mustafa bin Halil 1.260 Kuruş 294-Hacı Mehmet bin Hacı Ömer 930 Kuruş 260-Said Hüseyin bin Himmet 2.060 Kuruş Annesi 980 Kuruş 261-Küçük Mehmet bin Salih 370 Kuruş 295-Ahmet Efendi bin Abdullah 300 Kuruş 262-Edhem bin Mehmet Efendi 210 Kuruş 296-Mehmet Efendi bin Abdullah 800 Kuruş

334 Asri Gemlik 297-Hüseyin bin Turubçu Ahmet 750 Kuruş 337-Kasap Ömer Ağa 1.200 Kuruş 298-Halil Efendi bin Abdullah 400 Kuruş 338-Cazkır Toroni Ömer 300 Kuruş 299-Hacı Muhtar Bey bin Arif Ağa 642 Kuruş Köy İmamı Said Ahmet Efendi -- Kaynanası 170 Kuruş 300-Canbazzade Rasih Ef. bin Mehmet Ef. 700 Kuruş Eski Gemlik Köyleri: 301-Muvufioğlu Said İbrahim bin Halil 1.050 Kuruş Armutlu: Bozburun’un güneydoğusunda ve Mudanya’nın karşısında olan 302-Cukadarzade Said Molla 150 Kuruş Armutlu iskelesi ve civarı kuzey rüzgârlarından muhafazalıdır. Gemlik’e 303-Selamizade İbrahim Efendi Eşi Emine 932 Kuruş 16 mil mesafededir. Joseph Von Hammer, ilçe merkezinde camiyle aynı 304-Kundakçı Emin Efendi Eşi 450 Kuruş yaşlarda bir han ve bir de hamam olduğunu kaydetmektedir. Bugün Yalova 305-Hacı Muhtar Bey bin Arif Ağa 550 Kuruş ilinin ilçesi olan Armutlu, 1995 yılına değin Gemlik’e bağlı bir belde idi. 306-Sağıroğlu Hacı Mustafa bin Osman 175 Kuruş Bu tarihte yapılan yasal düzenleme ile yeni oluşturulan Yalova iline ilçe 307-Tatar Halil Ağa Eşi 230 Kuruş statüsünde bağlandı. Gemlik’in Fıstıklı, Kapaklı, Mecidiye, Hayriye ve Se- 308-Said Mustafa bin Hacı Hasan Eşi 460 Kuruş limiye köyleri de, yeni oluşan Armutlu ilçesine devredildi. Orhan Gazi’nin 309-Hacı Mahmut Ağa bin Ahmet Ağa 400 Kuruş eşi Asporça ve oğlu İbrahim Bey vakfı idi. Orhan Gazi tarafından fethedil- 310-Çakır Osman Damadı Mehmet 160 Kuruş di. Köyün bir adı da, olasılıkla Burunhisar idi. 18. yüzyıl tahrirat defterle- 311-Kasap Hasan bin 350 Kuruş rine göre köy harap olup içindeki kâfirlerin Gemlik’e yerleştikleri yazılıdır. 312-Said Musa bin Kayalı Mehmet 800 Kuruş 1895 ve 1908 Yıllığı’na göre bu köyde 333 hane bulunmaktaydı. 1990 313-Ali bin Osman 190 Kuruş yılında beldenin merkez nüfusu 3.201, tüm bucakta ise 6.016’dır. Köyde 314-Ahmet bin Mehmet 200 Kuruş bulunan Hacıalipaşa/Pirahmedçelebi Camii, olasılıkla 17. yüzyılda yapıl- 315-Kara Ali bin İbrahim 40 Kuruş mıştır. Köy yakınlarındaki Bozburun mevkiinde Ayazma bulunmaktadır. 316-Kör Hasan bin Osman 540 Kuruş Eski Bursa gazetelerinden köyde yarı yarıya Rum yaşadığı anlaşılmaktadır. 317-Deli İbrahim bin Abdullah 130 Kuruş Belediye örgütü kurulmuştur. Beldede, yerli ve Yunanistan göçmenleri bu- 318-Mehmet bin Abdullah 400 Kuruş lunmaktadır. 1907 tarihli Salnamede 333 hane olduğu kayıtlıdır. 1028 yı- 319-Yörük Deli Mustafa bin Mehmet 50 Kuruş lında 1.079, 1940 yılında 1.420, 1955 yılında 1.540, 1970 yılında 1.845, 320-Mehmet bin Musadık 200 Kuruş 1990 yılında 3.201 kişi yaşamaktaydı. Armutlu’daki kaplıcanın, bazı sağlık 321-Hacıoğlu Hüsrev 575 Kuruş sorunlarının giderilmesine iyi geldiği belirtilmektedir. 322-Kadenoğlu Panayot 500 Kuruş Arnavutköy: Gemlik’e bağlı eski bir köy idi. Bir Rum köyü olan Arnavut 323-Çolakoğlu Aram v. Artin 150 Kuruş köy, bugünkü Armutlu Yarımadası’nda Muradiye Mahallesi civarında- 324-Dimitri ve Kardeşi Hristo, Yorgi.. 1000 Kuruş dır. Çoğunlukla Arnabut olarak anılmış olup, asıl adı da budur. Kurtuluş 325-Kaşıkçızade Emin Efendi, Zeyni Hatun 1.680 Kuruş Savaşı sırasında çetelerce büyük ölçüde tahrip görmüştür. 1895 ve 1908 326-Ekmekçi Peter, Papas, Yorgi, Kostante 1.200 Kuruş Yıllığı’na göre 140 hane olan köy, 1911 yılındaki “Bursa” gazetelerindeki 327-Yorgancı Hacı Emin Ağa 400 Kuruş bilgilere göre köy tümüyle Hıristiyan’dır. Köy halkı, Samanlı Dağları’ndan 328-Celal Efendi 400 Kuruş kestikleri kayın ağaçlarından kürek yapmakla görevli idi. Cumhuriyetten 329-Bahaddin Efendi 3.000 Kuruş sonra köy varlığını yitirmiştir. Köy yakınlarındaki Manastır Tepe’de, çok 330-Saatçi Ahmet Efendi 500 Kuruş eski bir tapınaktan çevrilme manastır vardır. Bu köyün adı, 1920 yılında 331-Boyacı Hacı Mustafa 500 Kuruş Nüsretiye olarak değiştirilmişti. 332-Miralay Emin Bey 400 Kuruş 333-Şahinzade Salih Bey 1000 Kuruş Fıstıklı: Gemlik ilçesine bağlı bir köy idi. Gemlik Körfezi’nin kuzey sahi- 334-Eskicizade Hacı Mustafa Efendi 200 Kuruş linde, Armutlu ve Kapaklı köyleri arasında bir sahil köyüdür. Gemlik’e 33 335-Kurşunluzade Ali Bey 200 Kuruş km uzaklıktadır. Çok güzel bir sahil köyüdür. Köyün başlıca görevi, çevre 336-Keskinzade Osman 200 Kuruş köyler ile birlikte yılda 5 bin kürek yapmaktı. 1530 tarihli tahrirat defter- lerine göre 60 haneden çok iken ve çok mamur bir köy iken, 1231/1815

Asri Gemlik 335 tarihli tahrir sırasında, 60 haneden ibaret olan Fıstıklı köyü halkının yarısı dağıldığından iki buçuk avarız hanesinin birisinin indirilmesi rica edil- Mecidiye/Soğançayır: Gemlik ilçesine bağlı bir köy idi. İlçenin batısında, mekteydi. Samanlı Dağları’nın üzerinde bir dağ köyüdür. Gemlik’e 31 km uzaklıkta 1895 ve 1908 Yıllığı’na göre 77 hane bulunan köyde 1927 yılında 286, olan köy, 1880’li yıllarda 93 Göçmenleri tarafından kurulmuştur. 1895 1937 yılında 286, 1990 yılında ise 1.248 kişi yaşamaktaydı. 1995 yılında ve 1908 Yıllığı’na göre köyde 39 hane yaşamaktadır. İşgal yılları sırasında Yalova iline bağlanmıştır. tahrip olmuştur. Ormancılık ve zeytincilik ile geçinen köyde, 1927 yılında 282, 1990 yılında 352 kişi yaşamaktaydı. Artvin göçmenlerinin kurduğu İhsaniye: Gemlik’e bağlı eski bir köy, Armutlu Yarımadası’ndaki dağlarda- bir köydür. 1930 yılında alınan bir kararla Soğançayırı olan adı Mecidiye dır. Bu köy, bugün sadece bir mahalle olmuştur. Kurtuluş Savaşı sırasında olarak değiştirilmiştir. Kendilerine Gürcü denmesine karşın Gürcüce ko- tümüyle yakılmıştır. 1895 ve 1908 Yıllığı’na göre bu köyde 67 hane bulun- nuşmamaları nedeniyle, olasılıkla Ahıska Türklerindendir. Köyü kuranlar maktaydı. Gürcü köyüdür. 1995 yılında Yalova ili sınırları içine alınmıştır. Artvin’in Berta, Sinkof, Ardanuç ve Arfain bölgelerinden gelmiştir. Lütfiye: Gemlik ilçesine bağlı bir köy idi. 1880’li yıllarda Gürcü göçmen- lerce kurulmuştur. Armutlu Yarımadası’ndaki Samanlı Dağları’nda bir or- Selimiye/Soğuksu: Gemlik ilçesine bağlı bir köy idi. Eski adı Soğuksu’dur. man köyüdür. 1898 yılında 98 kişi yaşayan köyde 1908 yılında 20 hane Armutlu Yarımadası’nda Samanlı Dağları üzerinde, Gemlik’e 22 km uzak- bulunmaktaydı. İşgal yıllarında tümüyle yakılmıştır. En azından belgelerde lıktadır. Olasılıkla Soğuksu adını, Ayazma mevkiinden almıştır. 1880’li bu yazıyor. Ancak yıllarda 93 Göçmenleri tarafından kurulan köyde, 1895 yılında 71 hane dağların üzerinde bulunduğu anlaşılıyor. Kurtuluş Savaşı sırasında kısmen yakılmış. 1930 bulunan çok sayıda yılında alınan bir kararla Soğuksu olan adı Selimiye olarak değiştirilmiştir. göçmen köyü, Er- 1990 yılında köyde 187 kişi yaşamaktaydı. Gürcü köyüdür. 1995 yılında meni ve Rumların Yalova iline bağlanmıştır. köyleri terk etmesi Teşvikiye: Gemlik ilçesine bağlı bir köy idi. Gemlik’e bağlı eski bir köy. üzerine bu zengin 1880’li yıllarda Gürcü göçmenlerce kurulmuştur. 1895 ve 1908 yılında 46 köylere yerleşmişti. haneli olan köy, Kurtuluş Savaşı sonunda ortadan kalkmış. Halen Samanlı 4-5 yıl kendi köy- Sağları’nda bir mahalledir. lerine uğramayınca Tevfikiye: Gemlik ilçesine bağlı bir köy idi. 1880’li yıllarda Gürcü göç- da köylerindeki menlerce kurulmuştur. 1895 ve 1908 Yıllığı’na göre 23 haneli olan köy kötü yapılmış evler Kurtuluş Savaşı sonunda yok olmuştur. harap olup yıkıl- mıştı. Bu nedenle birçok dağlardaki göçmen köyü gibi bu köy de, harikze- de sıfatıyla 1925’li yıllardan sonra Rum ve Ermeni köylerine iskân edilmişlerdi. Bu nedenle de köyleri boşalmıştır. Cum- huriyet döneminde çok ufalmış ve ma-

Fıstıklı Köyü çeşmesi 1936 Köyü Fıstıklı halle olmuştur.

336 Asri Gemlik 29. Gemlik’te Edebiyat Denizin Getirdikleri Gemlik İçin Mısralar “Denize doğru Gemlik’i göreceksiniz İstedi ki memleketin her tarafı bağ olsun Bir Gemlik akşamı tuzlu ve ıslak Sakın şaşırma...” Tez büyüsün tepeleri yüce yüce dağ olsun Gemlik kuşları zeytin yeşili Orhan Veli’nin bu iki dizeli şiiri, Gemlik kadar (Aşık Talibi Coşkun) Bahar bahçelere uzanan dudak ünlüdür. Gemlik üzerine edebiyatçılar yazılar, Körfez sularında ay çini çini şiirler yazmıştır. Örneğin Reşat Nuri’nin “Gizli El” romanında mekân Gemlik ve Bursa’dır. Aç Gemlik Körfezi Dar yüzlü evleri denize karşı kalmamak için Gemlik’te devlet memuru ola- On beş gün yattım uyudum Penceresinde yosun kokan tazeler rak göreve başlayan Şeref, bu küçük kasabayı Sırtüstü yattım uyudum Masmavi gülümser sokaklar çarşı başlangıçta itici bulunmaktadır. Burada karşı- Gemlik Körfezinde. Rüzgarın sevdalısı Kumla’dan eser laştığı bazı devlet memurları da, geceleri yaşa- dıkları sefahat hayatına onu da katma çabaları Dağların ortasında, ayağımın dibinde Bir özlem şarkısı dinmeyen ile Gemlik’i, Şeref için daha da çekilmez hale ge- Çocuk gibiydi oynaşan nazlı sular; Tenha bahçelerde rüya dolu yaz tirir. Bir süre sonra tanıştığı, Gemlik’e çok yakın Bir şiir mısraları hiç silinmeyen olan Narlı’da bir çiftlikte yaşayan aile ise onu bu Unuttuk, sevmesini çoktan unuttuk Dağlarını kucaklayan bulutlar beyaz kasabaya bağlar. Çiftliğin sahibi Aziz Paşa için Severse çocuklar sever. Gemlik, İstanbul’un kozmopolit havasından Alaca karanlıkta bir sarı demet uzak, sakin-huzurlu bir köşedir. Belki de beni değil Unutulmuş aşkları çağırır gibi Gemlik’e Dair Şiirler Dalgalar özgürlüğü seviyordu, Buğulu kadehlerden yansır gülüşü Zeytin Yeşili Dağlardan tarlalardan Biz döneriz, gönlümüz Gemlik’te kalır gibi Ak deyince ak sadeler gelir hayalime Gürleyip akmak istiyordu. (İlhan Geçer) Gelin say, güvercin say Kara deyince, sevda, Ama bu dağlar bizim dağlarımız Gemlik Ve şeftali çiçekleri açılır başucumda. Ayrısı gayrısı yok denizle, Bir tepeden görünce denizi Pul pul Yabancımız değil bağlar, bahçeler Orhan Veli’nin bir şiirini andım Pembe renk anılınca. Zeytin ağaçlarımız. avuç kadar mavi büyüdü, büyüdü Zeytin yeşilini seçmişimdir yeşiller içinde bir de baktım önümde Gemlik Zeytini seçmişimdir O ağaçlar ki şimdi soluk yeşil alanında bir güzel bahçe Gemlik’te, Sonra kömür gözlü kızlara benzer, güllerin ortasında Atatürk’üm Kibar, düşünceli, O ağaçlar ki anamız gibi öylesine soylu, yüce, dimdik Bakarsın duman duman Durmadan emzirirler. ah güzel Gemlik Bakarsın zümrüt 1948 yılı (İlhan Geçer) ah güzel deniz Havalar gibi. ah güzel bahçe Mesaj veriyor denizaltı alemlerinden Kanat kanat... Radar misali no -Rasgele!.. diyorlar balıkçılara suyundan içmek kısmetimmiş Martılar. insan dediğin ne ki- bir kuş Ya dağlar?.. bir bakarsın burda şimdi Dağlar yorulmuyorlar mı geviş getirmekten? bir bakarsın uçtu gitti Timsahlar gibi (1956) Denize hasret. (Ziya Kaya, 1932) Ali Püsküllüoğllu (1935)

Asri Gemlik 337 Körfezde Su Kıyıdaki Tekne Yüreğim Uğur Kökden’e Kıpır kıpır... “Mola!” dedi kendine Gemlik rıhtımından belini ovup doğrulurken... Demir alınca İzzet Kaptan, Üç gündür sülyendeydi. Gitti, Başlar Büyük Körfez Turu: kıyıdaki incirin gölgesine oturdu. Siftinip duran köpeği de Yolcular acıyla kanlı bıçaklı, ayaklarının dibine. Yolcular sevinçle sarmaş dolaş, İki dalga arası Sular oynak ezgilerle yıkanır. yarılamıştı bile cigarasını... Her siteye selam, Kaykılıp bir göğe baktı Her sallanan kola, bir denize Her iskeleye selam! bir göğe, bir denize Zincirler selamlarla kırılır, Duvarlar selamlarla yıkılır... Çalar/zaman mavi’yi öte güne kurar gibi... Yüreğim Kıpır kıpır... Duyduğu belki o sesti:

Zeytinlerin kararması, -Kalk ihtiyar, Çatlaması çam kozalaklarının, daha tarlakoz var sırada! Bir de bağbozumları. Serdar Ünver (2010) Yaprakların yeşiline Sarılar karışır, Kızıllar karışır;

Körfezde su Daha bir hırçınlasın…

Yüreğim Giden yazla sızılı, Gelecek yazla kıpır kıpır... Kemal İmer (Ağustos 1981)

338 Asri Gemlik 30. Folklor Gemlik’te çok eski yıllardan beri düğünler çok tantanalı geçerdi. Çünkü köylerdeki en önemli etkinlik düğünler olmaktaydı. Düğünler en az üç gün sürer, düğünlerde içkiler içilir, yemekler yenirdi. Yıllarca biriktirilen paralar, düğünlerde harcanırdı. Bu düğünlerde o kadar çok para harcanır oldu ki, devlet bu konuya el atmak zorunda kaldı. Nitekim 1844 yılındaki bir arşiv belgesinde; Gemlik’te nikâh ve düğün törenlerinde fuzuli masraf- lar yapıldığından şikâyet edilmekteydi. Bu nedenle, bu harcamaların bir düzene sokulmasına dair Bursa memleket memurları ile İmar Meclisi’nin tutanakları bulunmaktadır. Bu tutanaklara göre, düğün sahiplerini üç gu- ruba ayırarak, yapacakları masrafları sınıflamıştır. Hatta düğüne gelen ko- nukların bile getireceği hediyeler sınırlamış, aşırı harcamalar yapılmaması istenmiştir. 18. yüzyıldaki bir arşiv belgesine göre, Gemlik’te düğünlere mehter bile getirildiği anlaşılmaktadır. Düğünlerde silah atılması da yaygın bir adetti. Düğünlerde içilen içkiler nedeniyle, zaman zaman olaylar yaşanmaktaydı. İşte bu tür sorunlar nedeniyle, Gemlik köylerinde 30-40 yıl önce yavaş yavaş ince saz veya davul-zurnalı düğünler, zorlama olmadan kaldırılarak, yerine çok daha basit ve ucuz olan salon düğünleri yapılmaya başlanmıştır. Neredeyse bir haftaya yayılan düğün etkinlikleri de artık, salonlarda veya nikâh salonlarında 1-2 saatlik etkinliklerle yapılmaktadır. Yerli köylerindeki düğünler hamamda başlar, hamamda biterdi. Bu neden- le yerli köylerin hemen tümünde hamam vardı. Bazılarında ise iki hamam vardı. Ancak köy düğünlerinin kaldırılması ile hamamlar da kullanılmaz duruma gelip, çoğu yıkılıp yok olmuştur.

30.a. Gemlik’te Düğün Gelenekleri Fazıl Yenisey’in Ömer Aral, Mehmet Çırgan, Mahmut Seymen ile 23 30 Ağustos 1934 İsmail Celallettin -Melahat Çorum -Melahat Celallettin 1934 İsmail 30 Ağustos Ağustos 1955 tarihinde yaptığı söyleşisinde, Gemlik düğünleri ile ayrıntılı bilgiler bulunmaktadır. Ayrıca Zebercet Coşkun’un da anılarından yararla- ilişkiyi sağlardı. Kız istemeye gidildiğinde, kendilerine kahve, çay veya şer- nılmıştır. Bizim yaptığımız sözlü tarih çalışmalarımızın da ilave bilgileriyle bet getiren kız, mahcubiyetten renkten renge girerdi. Kızı daha yakından bugün artık tümüyle terk edilen bu gelenekleri kayda geçerek, gelecek ku- görüp, yürüyüşünden gülüşüne kadar her haline dikkat edilirdi. Kızı be- şaklara aktarmak istiyoruz. ğendikleri takdirde oğullarına isterlerdi. Kız anası: -”Bir yol da, babasına danışalım. Kısmetse olur inşallah” derdi. 30.a.1. Söz Kesme ve Nişanlanma Ertesi gün veya birkaç gün sonra oğlanın babası, kızın babasına gidip Genellikle Gemlik’te evlilikler görücü yöntemi ile olmaktaydı. Kız isteme- “Allah’ın emriyle, Peygamber’in kavliye” kızı, babasından isterdi. Mutaba- den önce, kızın vücudunda bir eksiklik ve hata olup olmadığını görmek kat hâsıl olduğu takdirde söz kesilir; nişan, nikâh ve düğün günleri karar- üzere, gelin adayını hamamda görmek adettendi. Evlendirilecek delikanlı- laştırılırdı. Ama oğlan babası mendili almadan gitmezdi. Mendil denilen nın annesi, yoksa hala, teyze gibi en yakınları, kız evine görücü giderlerdi. o çevre köyün ilk kuruluş yıllarından kalmadır. Çevreyi veren kişi bol- Çoğu zaman bu evliliklerde; aracı denen kadınlar, iki aile arasındaki bu ca kaynatadan bahşiş alırdı. Bu küçük tören, kız ile oğlan arasındaki söz

Asri Gemlik 339 kuaför yoktu. Telek, kızın elini tutar, sıra ile el öptürür, ondan sonra da oğlan annesi, gelin için aldıkları armağanları bir bohça içerisinde kız evi- ne sunardı. Takılar takılır, kız armağanları aldıktan sonra bir kere daha el öperdi... Sonra gelen konuklara şerbet ikram edilir, geç vakitlere kadar eğlenti ve sohbetler yapılırdı. Giderken, kız evinin hazırladığı bir bohça alınırdı.

30.a.2. Esvap Düzme Düğünün en önemli aşamalarından biri “çeyiz düzme”dir. Bu çok eski kültürlerden gelen bir gelenekti. Kurulacak olan yeni yuva için gerekli ev eşyalarıyla giyecek eşyaları alınmasıydı. Hatta eskiden çeyiz olarak tarla ve zeytinlik de verilirdi. Özellikle Ermeni ve Rumlarda drahoma denilen çe- yizi kadın hazırlayıp bunun için kadınlar yıllarca çalışırdı. Türk kızları da, ufak yaşlardan itibaren kanaviçe, oya vb. şeylerle yıllarca çeyizlik hazırlardı. Çeyiz masrafları, birçok yerlerde olduğu gibi, yalnız kız babasına yükle- tilmez. Her iki tarafın ortak fedakârlıklarıyla olurdu. Esvap düzme, kızın üretemeyeceği ve daha çok erkeğin yükümlü olduğu eşyaların alınmasıydı. Kadın daha çok mutfak ve yatak odasındaki ufak tefek eşyaları temin eder- ken, erkek tarafı mobilya vb. pahalı eşyaları alırdı. Gemlikliler çeyiz alma için İstanbul’a veya Bursa’ya giderdi. Gemlik’te buna genellikle “esvap düz- me” denirdi. Oğlan evi tarafından alınan çeyiz eşyası, yeni ve süslü çeyiz sandıklarına yerleştirilirdi. Çeyiz sandığının sembolik olarak varlığı yakın zamanlara kadar sürmüştür. Ancak esvap düzme sırasında, çeşitli sorunlar ve çatışmalar yaşanırdı. Bazen bu çatışmalarda sonunda yaşanan kavgalar nedeniyle ayrılmalar yaşanırdı. Erkek tarafının aldığı eşyalar, düğünden bir hafta önce, bir cuma sabahı (sonraları Pazar) hayvanlara sarılıp sokaklarda gezdirilerek törenle kız evine gönderilirdi. Buna “esvap verme” denirdi. Böylece düğün de fiili olarak başlanmış sayılırdı. Kız evi bu eşyayı, kendi aldıklarıyla birlikte ve eşyanın özelliklerine göre, evin bir-iki odasına uygun şekilde asıp yerleştirirdi. San- dıklar üst üste gelmemek üzere duvar kenarlarına sıralanır; yatak, yorgan ve yastıklarla kumaş topları, çok düzenli ve kenarlarından görülebilecek kesmedir. Söz’de, yüzük takılırken verilecek armağanlar da konuşulurdu. şekilde sandıkların üstüne sıralanırdı. Bir kısım eşya da duvarlara gerilen Varılan anlaşmaya göre, kıza beşibiryerde, küpe, bölmeli altın bilezik gibi çarşaflar üzerine asılırdı. Bu odaya “çeyiz odası” denirdi. Bu eşyanın tümü, hediyeler alınır, nişan yüzükleri yaptırılırdı. düğünün bir aşamasında oğlan evine gönderilirdi. Bu çeyiz, gelinin el be- Bundan sonraki uzun süren düğün etkinliklerini organize etme işi, “Telek” cerisini gösterdiği gibi, oğlan tarafının da ne ölçüde varlıklı olduğunun denilen kişiye havale edilirdi. Telek’ler, bugünün modern organizatörleri bir gösterisi idi. Çünkü tüm köy veya mahalleli dikkatle bu çeyizi izlerdi. idi. Önceleri düğünler, Salı yada Çarşamba günü başlar, Cuma günü sone Çeyiz asıldıktan sonra köylü veya mahalli düğüne davet edilirdi. Davet, ererdi. Sonraları Cuma günü kına ile başlar, Pazar günü sona ererdi. Cuma kapı kapı dolaşıp mum dağıtma biçiminde yapılmaktaydı. Mum dağıtmak gecesi oğlan tarafı, kız evine gider, kız süslenip püslenirdi. Gelinin süslen- davetiye vermek demekti. Onun arkasından da masraf düzme gelir. Masraf me işini her zaman “Telek” denilen bir kadın yapardı. Çünkü o dönemde düzme, kız evinin ve oğlan evinin düğünde harcayacakları parayı ortaya

340 Asri Gemlik nüdür. Burada kızlar yeyip-içer, şarkı, türkü, maniler söyler, gülüp eğle- nilirdi... Çünkü su uğur, bereket olarak görülürdü. Bu nedenle yemeğini yiyen kişi, gelinin başından bir tas su dökerdi. “Diller bülbül olur şakır, yanaklarda pembe pembe gül açardı. Güzeller güzeli kızlar çiçek açarlar dal 1934 Gemlik-Celal ve Melahat Çorum Melahat ve 1934 Gemlik-Celal koymaları anlamına gelirdi. Sonra da düğün lokması, dolma sarılması ve düdük hamurları hazırlanırdı. Önceleri düğünler; Cuma sabahı başlar, bir hafta devam eder ve Perşembe günü akşamı sona ererdi. Sonraları ise Pazar gününden Pazar güne, yine bir hafta yapılmaya başlandı. Son yıllarda ise Cuma’dan Pazar gününe kadar üç gün yapılmaktaydı.

30.a.3. Gelin Hamamı Düğünden bir-iki gün önce, kız tarafı hamama giderdi. Buna “gelin hama- mı” denirdi. İki tarafın yakınları ve komşuları katılırdı bu etkinliğe... Telek denilen kadın, evden getirilmiş olan yiyecekleri hamamın göbek-taşına sıralardı. Çünkü bu gün sadece yıkanma değil yiyip-içme ve eğlenme gü- Celal ve Melahpat Çorum nişanlandı 1929 Melahpat ve Celal

Asri Gemlik 341 gibi, dağlar taşlar kekik bal gibi kokardı. Dilekler dilenir, maniler türküler cek olan bu lokum, bildiğimiz lokumlardan değildi. Un ve zeytinyağından söylenir, hamamın soğukluğunda sini sini sofralar kurulurdu. Bir gün ön- yapılıp, güzel koku versin diye içine biraz da baharat karıştırılırdı. Düğün ceden pişirilmiş düdüklü hamurlar, cevizli lokumlar, yaprak sarmalar, tava- lokumu, mutlaka Pazartesi günü güveyi ve arkadaşları tarafından pişirilir- da kızartılmış kuru köfteler yenirdi.” Şarkı eşliğinde gelin yıkanırdı. Sonra di. Her iki evde de fırınlar yakılıp, kızdırılır ve önceden hazırlanmış olan da gelin tütsülerle ipek peştamallara sarılıp, soğukluğa çıkarılıp giydirilirdi. lokum tepsileri fırınlara atılırdı. Nefis bir zeytinyağı ve baharat kokusu Gelin el öpe öpe hamamdan çıkar, hatta yolda karşılaştıkları kadınların tüm köyü baştanbaşa sarardı... da ellerini öperdi. Şarkıların, türkülerin, manilerin ardı arkası kesilmezdi. Lokum çırpısına katılan gençlere damat, o akşam evinde, tatlısından tuz- ”Ceviz yaprağı yeşil lusuna kadar mükemmel bir “çırpı yemeği” ziyafeti verirdi. Yemekten son- Dibinde kahve pişir, ra da eğlenti yapılırdı. Çalgıları oğlan evi, çengileri de kız evi getirdi. Bu Beni yaratan Mevlâ’m eğlentiler gecenin geç saatlerine kadar sürerdi. Ertesi gün, her iki taraf da N’olur dengime düşür. yaklaşan “gelin çıkarma” gününe hazırlık yapardı. Sandık sandık üstüne Çıkmam sandık üstüne, 30.a.5. Söğüş Gezdirme ve Dürü Toplama Evde kalacağımı bilsem “Çarşamba günü güveyin arkadaşları, “söğüş gezdirme”ye ve “dürü Varmam ortak üstüne. topIama”ya çıkardı. Başlarının üzerinde birer tepsi ve tepsilerin içinde de Gökte yıldız yüz altmış düğün lokumu, zeytin, peynir, “daha eski zamanlarda belki de “söğüş et” Mevlâ’m neler yaratmış bulunduğu halde, bu gezdirmeye katılanlar, evlere uğrayıp gittikleri ev- Anası huri olmuş den, güveyi için; sahan, tencere, bakır mangal, bakır leğen, bakır ibrik vs. Kızın melek yaratmış.” gibi bakırdan mamul eşya hediye toplardı. Bu arada, bazı evlerden içki de Hamam gecesi hamama gelen davetliler kız evinde toplanırdı. Burada da verilirdi. Arzu edenler ayaküzeri hemen orada içerlerdi. Mezeleri de zaten eğlence sürerdi... “Oyunlar çıkartılır, zihinler gül olur açılır, diller bülbül tepsilerinde hazırdı. Bu gezdirmeye “soğuş gezdirmesi”, toplanan eşyaya da olur şakırdı.” “dürü” denirdi. Toplananlar akşamüstü oğlan evine götürülürdü.

30.a.4. Lokum Çırpısı 30.a.6. Kına Gecesi Pazartesi sabahı güveyi, öküzleri arabaya koşup yakın arkadaşlarını yanına Esas büyük nişan, görkemli bir biçimde sonra yapılırdı. Nişanı kız tarafı alarak “lokum çırpısına” giderdi. “Lokum çırpısı” sadece bu iş için, kır- yapardı. Önceleri Çarşamba günü akşamı hem kız evinde, hem de oğlan lardan çalı-çırpı toplanmasıydı. Çünkü bu lokmalar, çırpı ve fundalarla evinde “kınagecesi” yapılırdı. Balıkpazarı semtindeki böcek mağazaları ge- pişirildiği için bu adı almıştı. Bu yakacakların köye getirilmesi de ayrı bir nellikle kınalarda ve düğünlerde mekân olarak kullanılırdı. Köylerde ise merasime tabiydi. Kırlarda yenilir içilir, sohbetler edilir, ama sonra o arka- kızların evleri yada bahçesi kullanılırdı. daşlar güveyin üstünü başını paralardı. El birliğiyle, kısa zamanda toplanan “Kız evinden ayrı, oğlan evinden ayrı birer bohça hazırlanırdı. Oğlan evin- çalı çırpı arabaya yüklendikten sonra köyün yolu tutulurdu. Köye gelince den gelen bohçada geline iç çamaşırı, sabahlık, tuvalet takımı vb. şeyler, hep beraber durup beklenir. Bu sırada kız evine haber gidip “çırpı ara- kız evinden ise damada takım bir elbise, terlik, tıraş takımı, pijama, hırka basının” geldiği bildirilirdi. “Habercilere kız evi müjde olarak iki işlemeli vb. eşyalarla ev halkına ayrı ayrı armağanlar bulunurdu... Nişanın olmazsa çevre verirdi. Kenarları fırdolayı işlendiği için “ çevre” adı verilen bu olmazı, oğlan babası bir gümüş gondola çikolata doldurmasıydı. Damat- çevreler öküzlerin boynuzlarına bağlanırdı. Sonra araba köy sokaklarında tan ise kocaman bir çiçek sepetiydi. Erkek tarafından sadece yakın akraba gezdirilir. Lokum çırpısının getirilmekte olduğunu herkese duyursun diye ve komşular, kız evindeki bu kınaya davetliydi. Nişan gündüz yapılmaz, de, arabanın tekerleklerine kuru odunlar bağlanıp çırpıcılar öyle köye gi- mutlaka gece yapılırdı. Bu geceye “nişan gecesi” denirdi. “Telek” dedik- rerdi.” Düğün çırpısını oğlan evi yapardı, ama toplanan çalılar kız evine leri “usta” kadın, kızı giydirir, süsler, telli duvaklı gelin kıyafetine sokardı. de götürülürdü. Sonra elinden tutup önce kayınvalidesi ve annesinin, sonra da diğer bü- Hem kız evinde, hem de oğlan evinde aynı gün “düğün lokumu” yapılırdı. yüklerin ellerini öptürürdü. Evden çıkılacağı sırada oğlan annesi, gelinin Nitekim düğüne gelen konuklara, hatta bütün köy halkına ikram edile- ayağı dibine bir ipek elbiselik atması adettendi. Kız bu elbisenin üzerine

342 Asri Gemlik basarak gelir, kaynananın elini öperdi. Böylece gelinin ipek gibi uslu ola- kayınvalideye, görümce ve kayınbiraderlere de uygun hediyeler vardı. Ağız cağına inanılır. Ancak ondan sonra kaynana, esas armağanlarını sunardı. tatlılığına karşılık, oğlan evinden kız evine de çerez gönderilirdi. Bunlar genllikle beşibirlik, küpe, bilezik, değerli takılardı... Kayınvalide, müstakbel gelinine nişan hediyelerini ve nişan yüzüğünü takar, diğerleri de 30.a.7. Güveyi Tıraşı ve Hamamı getirdikleri hediyeleri verirlerdi. Sonra da kız orada bulunanların tek tek Önceleri Perşembe, sonraları da Pazar günü düğünün son günüdür. En ellerini öper ve orta yerde öylece dururdu. Davetliler, burada geline çeşitli civcivli, en curcunalı günü bugündür. Güvey tıraşı, genellikle köy meyda- armağanlar verirdi. Nişan şerbetleri içilip sohbet edilir, gülüp eğlenilirdi...” nında veya oğlan evinin önündeki boş bir alanda yapılırdı. Güvey tıraşının Gelini ortaya oturtup kına yakılmaya başlanırdı. Bu sırada hep ayrılığa ve yapıldığı alan asıl düğün alanıdır. Tıraştan önce köy kâhyası, sokak sokak hasrete dair yanık türküler söyleyerek gelini ağlatmak âdettendi. Çünkü dolanıp, “Tıraşa!.. Tıraşa!..” çağrısını yapardı. Bu tıraş, düğünün sonuna onun gözyaşlarından bereket hâsıl olacağına inanılırdı. Arada bir ağlayıp kadar sürerdi. Berber kendisini tıraş ederken sürekli çalgılar çalınır, oyun- ağlamadığına dikkat edilir, eğer ağlamıyorsa daha yanık türkülere geçilirdi. lar oynanırdı. Berbere arkadaşları para verip “kesme” diyerek tıraşı keser, Sonraki yıllarda “yüksek yüksek tepelere” gibi türküler söyleyerek, gelini önündeki önlükle oyuna kaldırılırdı. Son yıllarda tıraş önlüğünün önüne, ağlatmaya çalışılırdı. Gelin bir taraftan evleneceği için mutlu iken, diğer konuklar para takardı. Yüzü sabunlu, önünde önlüğü ile sık sık oyuna kal- yandan anne evinden gitmesinin hüznü kına gecesinde sembolize edilirdi. dırırdı. Gelinin ellerine, ayaklarına kına yakılırdı. Bu arada çalgılar çalınıp oyunlar Tıraştan sonra güveyi, sağdıcı ile berberini ve arkadaşlarıyla hamama gider- oynanırdı. Herkes teker teker oynardı. Telek, önce oğlan tarafı, sonra da di. Çalgılar da çalmaya devam ederdi. Güveyi hamamda yıkanırken, diğer kız tarafı genç kızları ve kadınlarını teker teker oyuna kaldırırdı. Eğlenti, arkadaşları, çalgı çalarak, türkü söyleyerek, topluca güveyin evine giderler, gittikçe artan bir neşe içinde, çok defa sabahlara kadar sürerdi. güveyilik elbiselerini ve çamaşırlarını alırdı. Dönüşte güveyin babası, diğer Zebercet Coşkun, bu kına göcelerini şöyle anlatıyor: “Gelinin hemen ya- büyükler ve köy imamı da yanlarına katılıp hep birlikte hamama giderler- nında, karşısında düğüncüler otururdu. En ortada oyuncular için genişçe di. O vakte kadar güveyi de yıkanmış ve hamamdan çıkmış olurdu. Berber, bir yer bırakılırdı. Bir kol çengi de gelinin hemen yanı başındaydı. Çengi kendisine güveyilik çamaşırlarını ve elbiselerini giydirirdi. Ancak bu sırada takımında tef çalan çirkin ve yaşlı görünüşlü bir Çingene kadın, bir de ke- bazı arkadaşları bahşiş almak üzere damadın eşyalarını saklarlardı. Giy- man çalan orta yaşlı yağ tulumu bir başka kadın olurdu. Üçüncü Çingene, dirme işlemi bittikten sonra İmam Efendi, kurulacak yeni yuvanın uzun her zaman genç ve güzel bir kızdı. Allı pullu, açık saçık giyinir, orta yerde ömürlü ve mesut olması için dua ederdi. Duayı müteakip güveyi, önce göbek dansı yapar, bolca da para toplardı. Oynamayanlar ortada dönenlere Hoca Efendiyle babasının, sonra da diğer büyüklerin ellerini öper, arka- para takar, o paralar da tef çalan çirkin Çingene kadının kucağında topla- daşlarıyla kucaklaşırdı. Bu törende kız tarafından hiç kimse bulunmazdı. nırdı. Çengi kızın parmaklarında ziller olurdu. Zilleri şangırdatarak döner, “Hamamdan çıkınca, önde yine çalgılar olduğu halde, yakın akrabaların davetlilerin önlerinde durur, onlara sırtını döner, başını arkaya doğru eğip, evlerine gidilirdi. Güveyi, büyüklerin ellerini öper. Buna “hamam dönüşü beklerdi para taksınlar diye... Gelin en son kalkardı oyuna. O kalkınca, bir gezdirmesi” denir ve öğleye kadar sürerdi. Bu sırada, güveyin sırtında “ka- iki döndükten sonra, keman çalan kadın yanaşırdı kulağı dibine ve hep zeke” denilen, uzun dar kollu, kısa ve dar etekli ceket bulunurdu. Belinde aynı makamda aynı şeyleri söylerdi. gayet kıymetli bir şal kuşak sarılırdı. Kuşağın üstünden tabancası ve bıçağı “Artık gelin oluyorsun, saçı telli duvaklı kız... görülmesi adettendi. Her iki omzuna ve “kazeke” sinin altına işlemeli birer Artık gelin oluyorsun saçı telli duvaklı kız... yağlık konmuş, uçları aşağı doğru sarkıtılmıştır. Güveyi, bu yağlıklardan Vay vay vay vay vay...” belli olurdu. Diğer delikanlıların hiçbirisinde bunlar yoktu. Güveyin ba- Aynı gece oğlan evinde, ya da kahvede, damadın yakın arkadaşları ve ak- şındaki “fes” de, oyalı bir çevre büküle büküle üzerine sarılmak suretiyle ranları toplanırdı. Buna da “erkek kınası” denirdi. Oğlana ayrı yerde nişan süslenirdi. Hısım akraba evleri dolaşılıp büyüklerin elleri öpüldükten son- yüzüğü takılırdı. Burada da nişan şerbetleri içilir, muhabbet edilirdi. Geç ra düğün alayı kahveye giderdi. Burası, güveyin öteden beri devam ettiği vakit herkes evlerine döner ve nişan gecesi bu suretle sona ererdi. kahveydi. Kahvede bir süre istirahat edilirdi. Bu arada yine düğün şerbet- Nişanın ertesi günü veya birkaç gün sonra kız evinden oğlan evine, “ağız leri içilip hep birlikle, önde çalgılar olduğu halde güveyin evine öğle yeme- tatlılığı” denilen büyük bir tepsi baklava ile dolmuş hindi veya tavuk ve ğine gidilirdi. Bu yemeğe bütün köy halkı davet edilirdi. Yemekten sonra bir de bohça gönderilirdi. Bohçada güveye iç çamaşırı, çorap, kayınpedere, tekrar kahveye gidilip gelin çıkarma zamanına kadar kahvede oturulurdu.”

Asri Gemlik 343 Gelin alıcılar ve düğün alayı, davullarla gelini almaya gider. Gelini, kayna- rak cami kapısında beklerdi. Güveyi, İmam Efendiyle birlikte en arkadan ta veya evin büyüğü almaya giderdi. Gelin, bir sandalye üzerine çıkarak, çıkar, Hoca Efendi, yeni evlilerin dirlik düzenlik içinde mesut yaşamaları kaynatasının da yardımıyla ata binerdi. Dizginin bir ucu gelinin, diğer için burada yine dua ederdi. Güveyi; imam, babası ve diğer büyüklerin ucu damadın en küçük kardeşinin elinde olurdu. Gelin cibinliğin içinde, ellerini öptükten sonra; önde meşale, arkada güveyi, sağdıcı, arkadaşları yine davullarla, oğlan evine doğru yola çıkardı. Gelin, köy sokaklarında ve cemaat olduğu halde, tekbir getirerek evin yolunu tutardı. Evin kapısı dolaştırılarak götürülürdü. Bu at dolaştırma işi, konukları gelin çıkarma önünde, Hoca Efendi burada yine dua eder, güveyi de, büyüklerin ellerini törenine davet etmek demekti. Tantanalarla, cümbüşler kız evinden erkek öperdi. Sonra sağdıcı ve yetişebilen diğer arkadaşları, güveyinin sırtına bi- evine doğru yol alırdı. Önde kalabalık, arkada gelin ile muhafızları olduğu rer yumruk indirirdi. Güveyi, daha fazla yumruk yememek için kendisini halde gelin alayı, oğlan evine gelirdi. Güveyi, avlu kapısında bekler, halk hemen içeri atardı. Güveyi, oda kapısının önünde yanmakta olan mumu iki tarafa açılarak geline yol verirdi. Gelin tam kapının önüne geldiği za- alıp içeri girip iki rekât namaz kılardı. Sonra, evlilik hayatında kendilerini man, güveyi, avuçlarındaki paraları, cibinliğin üzerinden etrafa saçardı... mesut etmesi ve hayırlı evlâtlar vermesi için Allah’a dua ederlerdi. Dua Önceleri buğday veya şeker atılırdı. Leblebiyle karışık olan bu paraları her- sonunda, kendileri için odaya konulmuş olan tavuğu ve kaymağı yer, tavu- kes kapışıp bereket parası olarak saklardı. Atı getiren delikanlı, dizginleri ğun “lâdes kemiği” ile lâdes tutuşurlardı... (Mehmet Çırgan) “ağabeylerine” teslim eder, güveyi, atı kapıdan içeri sokardı. Kayınvalide, görümceler, diğer akraba ve komşu kadınlar, gelini avluda karşılardı. At 30.a.8. Düğünlerde Modernleşme durdurulur. Güveyi, atın sağ tarafından gelini kucaklayarak yere indirip Gemlik’te 1950’li yıllarda, köylerde ise 1980’li yıllardan başlayarak modern duvağını açardı. Gelin, kocasının elini öper, kocası da kendisine “yüz salon düğünleri yapılmaya başlandı. Kurşunlu köyünde, Bursa’dan geti- görümlüğü”nü takıp koluna girerdi. Birlikte içeri doğru yürüyüp gelini rilen davullar, Cumartesi günü düğün alayı tarafından Gençali köyünde içeri sokardı. Güveyi sonra aynı ata binerek çarşıyı dolaşmaya giderdi. At karşılanırdı. Davullar çala çala, gençler oynaya oynaya köye gelirdi. Hatta üstünde güveyin, arakasında düğün alayı olduğu halde köy sokaklarında bazen, uzaktan dinamit atılıp köylüye davulların geldiği haber verilirdi. dolaşıp sonra çarşıya giderdi. Kahvede biraz istirahat ettikten sonra güveyi, 1960 yılından sonra ise artık salon düğünleri yapılmaya başlandı. Tüm yanına sağdıcını alıp, kırlara gezmeye giderdi. Çünkü güveyinin sağdıcı ile bu köylerde düğünler içkili olarak yapılırdı. Engürücük köyünde de yakın konuşacağı, ondan öğreneceği bazı mahrem hususlar vardı. Bu törenlerde zamanlara kadar düğünler, içkili ve sazlı-sözlü yapılırdı. Düğünler 2 gün en önemli görev sağdıca düşerdi. Evli bir arkadaşından olan güveyinin sağ- sürerdi. Gelin at üzerinde getirilirdi. Atı çeken ve cibinliği taşıyanlar beş dıcı, tüm ömrü boyunca damadın vefakâr dostu olmaktayı. kişi, gelini taşırdı. Gençali köyünde de, içkili ve davullu düğünlerini, 1974 Gelin, güvey evine girdikten sonra yüksek bir yere konulan sandalye üze- yılından sonra terk etmeye başladı. Katırlı köyünde ise incesazlı düğünler rinde oturtulup uzun süre bekletilir, bu arada konu-komşu gelini görme- son 10 yıl öncesine kadar yapılmaktaydı. ye gelirdi. Gelin, bu meraklı kalabalığın bakışları arasında bir saate yakın Göçmen köylerinin düğünleri ise farklı idi. Göçmen köylerinin tamamına orada “süzülür”dü. Zebercet Coşkun’un da uyguladığı bu geleneği şöyle yakını Gürcü veya Artvin kökenliydi. Bu nedenle bu köylerin düğünle- anlatıyor: rinde daha çok tulum veya akordeon kullanılırdı. Ancak köyde veya çevre “Yapılanlar ne kadar saçma geldiyse de bana, adetmiş, gelenek böyleymiş... köylerde tulum çalan yoksa yerli düğünleri gibi ince sazla yapılırdı. Son- Sandalyenin üzerinde öylece akşama kadar oturduydum. Evimizin kapısı raki yıllarda ise Göçmen köyleri de düğünleri yerli köyleri gibi yapmaya açık kaldı. Gelen-giden üç kat merdiveni çıkıp, üst kattaki misafir odasın- başladı. Örneğin Şükriye köyünde 2009 yılında ölen Mehmet Kireç, tüm daki gelini, yani beni seyrettiler. Çok sıkıldım, hem de utandım. Ama karşı düğünlerde tulum çalardı. Bu nedenle de düğünler genellikle tulumla olur- da gelemedim.” du. Bazen köyde davul ve zurnalı düğün de yapılırdı. Adliye köyünde de Güvey kapatma sırasında, doğacak çocuklarının oğlan olması için, yatak- 1960’lı yıllara kadar armoni ile düğünler yapılırdı. Sonra ince saz takımı larına 2-3 yaşlarında bir oğlan çocuğunu kısa süre yatırıp kaldırılırdı. Bu da gelmeye başladı. 1980’li yıllardan sonra da salon düğünleri yapılmaya oğlan çocuğuna da ufak bir hediye verilirdi. Böylece düğün bitmiş olurdu. başlandı. Bu Gürcü ve Laz köyleri dışarıya, yani yerlilere veya Rumeli göç- Güveyi evinde o akşam sadece yakın akrabalara özel bir ziyafet verilirdi. menlerine kız vermezlerdi. Hamidiye köyünde, 1960’lı yıllara kadar köy Yemekten sonra erkekler kahveye veya gezmeye giderlerdi. Yatsı namazını dışına kız verilmezken, Şükriye köyünde son 10 yıl öncesine kadar köyden kıldıktan sonra camiden çıkıldığında, köy kâhyası, elinde bir meşale tuta- dışarıya kız verilmezdi. Geleneksel düğünlerin yerine modern düğünlere

344 Asri Gemlik geçiş sürecinin başlangıcına tanık olan Zebercet Coşkun, bu gelişmeleri 30.b. Asker ve Hacı Uğurlaması şöyle anlatıyor: Gemlik’te askerlik önemliydi. Askere giden genç için de özel törenler yapı- “1950’li yıllarda Gemlik’in arka sokaklarında yine davullar zurnalar ça- lırdı. Bu törenlerin hikâyesini Zebercet Coşkun’un kaleminden dinleyelim: lınıp, yine sarhoşlar oynuyor, eski usul düğünler yapılıyordu. Ama daha “Paşaoğlu Mehmet’in asker torbasını hazırladılar. Hamiyet yeni doğmuş çok düğünler, kapalı yerlerde yapılıyordu. Nihal öğretmenin kına gecesi bebeği kucağında ip gibi gözyaşı döküyor. Asker torbasının içine yün ça- Atatürk İlkokulu’nun büyük bir sınıfında, Kerim Bey’in kızı Birsen’in dü- maşırlar koydular, pijama koydular, havlu, tıraş takımı, siyah-beyaz ma- ğünü de Sunğipek Fabrikası salonlarında yapılmıştı. Bugün artık düğünler, kara. Ayrıca para koymak için cepler diktiler fanilaların içine. Eşe dosta, dernekler büyük salonlarda yapılıyor, ama gelin götürme, gelin gezdirme akrabalara ziyafetler çekildi. Yemekler pişti, koca koca tencereler kaynadı. hep var. Özel arabalar ve taksiler düğüncüleri korna çala çala Gemlik so- Askerlik şöleni tam tekmil olsun, şanlarına yakışsın diye çalgıcı takımı kaklarında dolaştırıyorlar. Gelin arabaları çiçeklerle, kurdelelerle süsleni- bile getirdiler, oyuncular tuttular. Şenliğin ertesi günü yolcu etmek için yor. Araba aynalarına asılı işlemeli peşkirler “ince havlu”, caddelerden şa- Paşaoğulları’nın evinde toplanıldı. Arabalar tutulup gezinildi köyün için- matalarla geçerlerken gelinciler, ahali eskiden olduğu gibi durup bakmıyor de. Asker arabasının arkasına kırmızı kurdeleler bağlandı, peşkirler asıldı. arkalarından. Hele de gelini görmek, o keyfi yaşamak gibi bir heves yok Oğlan evden çıkarken birkaç koç kurban edildi, Mehmet üzerinden atla- insanlarda. Zaten eski günlerdeki gibi dostluklar, bağlılıklar da yok. Gelin- dı kurban kanının. Koçun eti olduğu gibi fakir fukaraya dağıtıldı. Meh- lerin saçlarını çalgı ile cümbüş ve telekler değil, kapalı odalarda kuaförler met de evden çıkarken havaya bir iki el ateş etti. Yolcu etmeye gelenlere süslüyor. Kaynatalar gelinin elini tutup atlara bindirmiyor, kayınbirader kıymalı pideler, şuruplar ikram edildi. Davul zurna bir yanda, orta yerde dizginin bir ucundan tutmuyor. Süs, saltanat eskisi gibi gani de olsa, o eski Mehmet’in arkadaşları oyunlar oynuyor, onu elleri üzerine alıp havalara sevdalar yok şimdi gönüllerde...” fırlatıyorlar. Bahşişler, hediyeler ve de gözyaşları... Mehmet böyle bindi

1937 Melahat ve Celal Çorum

Asri Gemlik 345 otobüse Gemlik’ten. Askerlik kâğıdını eline alıp onu yolcu etmeye gelenlere doğru el salladı. Ertesi günü de artık “Allah kavuştursun” ziyaretleri, haftasına da mek-- tubu geldi Mehmet’in. Mektup çivilerle duvara asıldı, gelen giden hep okudu bu mektupları.” Köylerde yaptığımız sözlü tarih çalışmasında, askere gidecekler için yapılan etkinliklerde, tıpkı düğün gibi çalgılı içkili yapıldığı söylenmiştir. Bazı aileler de mevlit okuturdu. Hacı uğurlamada da özel törenler yapılırdı. Ancak Hacı Karşılama daha görkemli yapılırdı. Hac’a giderken, köy dışındaki mezarlıkta dua yapılırdı. Karşılama ise genel-- likle Bursa’da yapılırdı. Karşılamaya gelenlerin boynuna keyfiye bağlamak adettendi. Evde hacı’ya “hayırlı olsun” demeye gelen konukları, mahallenin genç kızları ikram-- da bulunurdu. Gülsuyu döker, zemzem ikram ederdi. Genç kızların güzel giysiler giyerek, konukları karşıla-- masına “Hacı Tenhiyesi” denirdi. Bu tören sırasında, kaynana ve kaynatalar oğullarına kız da beğenirdi.

30.c. Doğum Gelenekleri

Doğumlar eskiden, şimdiki gibi hastanede olmuyordu. Meral-1930 Kemal Şükrü Çocuklar evde, köy veya mahalle ebesi tarafından do- yatırmadan önce, yıkanıp yatağa yatırırdı. Anne de 40 gün yataktan çık-çık ğurtulurdu. Bu kişiler yaşlı ve deneyimli kadınlar olup ebenine denirdi. mazdı. Bebek doğunca, başı çatlamasın diye takke giydirilirdi. Üç “kulu vallah” bir “elam” okunduktan sonra annesi süt verirdi. Bebek dünyaya geldikten 30.d. Sünnet Gelenekleri sonra aradan yedi gün geçip loğusa şerbeti kaynatıp, evde mevlit okunur- Sünnet törenleri için, çok önceden hazırlıklar yapılırdı. Sünnet düğünleri du. Mevlit bittikten sonra şerbet ve poğaça yenip, içilip bebeğe altın ya da önceleri iki-üç gün sürerdi. Törenlerde eğlenceler olmasına karşın, daha para takılırdı. Daha sonra herkes evlerine gider, bu işlemler bittikten sonra, çok dinsel ağırlıklı olarak yapılırdı. Sünnet törenlerinde mutlaka mevlit kimi doğduktan sonra, kimi de mevlitten sonra bebeğin adını koyardı. okunurdu. İkram olarak da tavuklu pilav ile ayran veya şerbet verilirdi. Evde ibadeti çok olan kimse varsa ya o, ya da eve hoca çağırılır ve bebeğin Bugün de bu tören aynen uygulanmaktadır. Köylerde ise daha çok içkili ve adı konulurdu. Çocuğa törenle ad konulurdu. Çocuğun ismi ezanla veri- daha tantanalı sünnet törenleri yapılırdı. lirdi. Kırkında “Kırklarlar”, yani yıkanıp uzak uzak gezmeye götürülürdü. Sünnet her şeyden önce sıhhi bir olay olmasına karşın, yakın zamanlara Yaşının uzun olması için kırkını uçurmaya gittiği ev sahibi yumurta verir- kadar sünnet kesimleri, babadan oğula, usta çırak ilişkisi içinde öğrenen di. 40 tane çörek otu alınıp 40 çörek otuna ihlâs süresi okunup, çocuğun kişiler tarafından yapılırdı. Sünnetçi olarak anılan bu kişilerin hiç bir sağlık omzuna asılırdı. Bunun nedeni nazar değmesini engellemekti. Kırkı içinde eğitimi olmadığı gibi, çoğu esnaf ve çiftçi idi. Önceleri sünnet çocuğunun iken, yatağa Kuranıkerim ve bıçak konulurdu. Bıçak koymanın nedeni şapkası, ailenin ve akrabaların elmaslarıyla süslenirdi. Böylece şapkadan cinlerin çocuğa yaklaşmamasını sağlamaktı. Çocuk hasta olduğu zaman ailenin zenginliği belli olurdu. Sünne çocuğu atla gezdirmek de âdete zo- koca karı ilaçları kullanılırdı. Sancılar başladığı zaman mahallenin ebesini runlu idi. (Bengi Çorum (d. 1945) ve Sevgi Çorum (D. 1937) çağırıp çocuk doğurtulurdu. Bebeğin göbeğini kesip tuzlu suda yıkayıp kundaklayıp gözlerini bağlarlardı. Yatağı minderle yıkanıp loğusayı yatağa

346 Asri Gemlik ramlıklar giyilip hısım akrabası olanlar, onlara gidip el öper. Aile reisinin camiden eve gelmeden kimse bayramı kutlamazdı. Gemlik Lisesi’nin ye- rinde, önceleri hükümet konağı olup burada Ramazan topu vardı. Özel günlerdeki top buradan atılırdı. Kurban Bayramı’nda ise; kesilecek hayvan eve getirilip kurban kesilirdi. Bu nedenle Kurban Bayramı biraz geç başlardı. Çünkü etlerle uğraşıldığı

Umurbeyli Ahmet Duran’ın sünneti 30.e. Ölüm Gelenekleri Ölümden sonra birçok ritüel yapılırdı. En yaygın uygulama ölünün üzeri- ne, karnı şişmesin diye bıçak konulması idi. Çenesi de çekilip bağlanırdı. Sonra ölüyü yıkayan kişi çağrılıp yakınılır, kefenliği giydirilip tabuta ko- nulurdu. Bu arada camide salası verilirdi. Cenaze namazı kılınıp helallik verildikten sonra tabut alınıp mezarlığa götürülürdü. Mezarın üzerine, getirilen bir ibrikle su sökülüp mezar üzerinde bırakılırdı. Akşam olunca da mukabelesi okunurdu. Bu böyle yedi gece devam eder, yedi gece sonra pilav, helva ve ayran verilirdi. Ölen kişi için taziyeye gelen akraba, komşu ve yakınları: “Allah geride kalanlara ömür versin”, “Ölenle ölünmez”, “O yattıkça, Allah evlatlarına ömür versin” gibi dileklerde bulunur. Bu gele- neklerin önemli bölümü halen sürmektedir. Gemlik’te sadece bir mezarlık vardı. Ancak önceleri, Karsak Camii çev- resi de eski bir mezarlık vardı. Rum Mezarlığı olan Meşatlık ise Devlet Hastanesi yanındaki Doktorlar Sitesi altında idi. Bu alanın altında da eski nekropol alanı vardı. Lale Dağ’da da ufak bir Ermeni Mezarlığı vardı.

30.f. Bayram Gelenekleri Bayramdan bir hafta önce evlerde temizlik yapılırdı. Ramazan’dan önce mantı ve yufka yapılırdı. Üzüm hoşafı da çokça yapılırdı. Bazı aileler, evlerine kadın hafız tutup her akşam mukabele okunurdu. Komşular da mukabele okunan eve gelip birlikte mukabele okurdu. Bayramlık giysiler için bayramın başlamasını da geciktirirdi. Nişanlı çiftlerden erkek tarafı, alınır, sonra da tatlılar açılırdı. Bayram sabahı herkes kocalarını, çocukla- Kurban Bayramı’nda kız evine koç gönderirdi. Bu koçun gözlerinin altına rını bayram namazına gönderir, camiden çıktıktan sonra herkes mezarlığa kalın sürmeler çekilip, alnının üzerinde bir kırmızı kurdele, kurdelenin giderdi. Büyükler mezarlıktan gelince, evde el öpme faslı başlardı. Sonra ucunda bir beşibirlik ile gümüşten bir nazarlık olurdu. Zebercet Coşkun, sofra kurulup ailece yemek yenirdi. Yemekten kalkınca, yeni alınan bay- bayram günlerindeki eğlence yaşamını şu satırlarla aktarmaktadır:

Asri Gemlik 347 30.g. Giysiler Umurbey ve Yerli köyleri ferace giyerdi. Umurbey ve dağ köylülerinin fe- raceleri kara iken, Kumlalılar feraceleri kahverengi idi. Biraz da kızıla çalan kahverengiydi. Yalı boyu köylüleri de kahverengi ferace giyerdi. Ama şehir- de, yani Gemlik’te oturanlar, manto giyerdi. Başlarında renk renk eşarplar, genç kızların başları açık, hatta entariyle şehirde dolaşırdı. Batum göçmen- lerini nferaceleri ile Rumeli’nden gelen Kurtul ve Asayiş köyü kadınları- nın faraceleri farklıdır. Bunların kadınları başlarına beyaz, genç kızları ise renkli örtü takardı.

“Oğlanlar daha çok çatapat gibi gürültülü oyunlara rağbet eder, heyecan ve ortalığın tozu dumanı arasında salıncak sallanmak daha eğlenceli ol- duğundan, biz de hiç sızlanmadan paralarımız bitene kadar salıncaklarda sallanarak eğlenirdik. Her yaştan, her boydan, her çeşit aileden bir sürü çocuk ve de salıncakçılar, bisikletçiler, macuncular, şekerciler... Hamam önünün orada faytoncular da olurdu. Faytona binip Gemlik sokaklarında tur atarız. Balıkpazarı Çarşısı, aşağı çarşı yolundan Lise Caddesi’nin oralar, sonra yukarı Kulaktaşı Mahallesi, sonra zeytinliklerin arasındaki toprak yoldan aşağı Çukurbahçe ve yine Balıkpazarı ve hamamın önü. Amma keyifti bayram günleri. O boş arsada lunapark kurulurdu. Bir keresinde; kocaman bir fıçının içinde çeşitli gösteriler yapan bir motosikletçi de gel- mişti. Cambazlar basıla basıla artık beton gibi olmuş arsanın zeminine di- rekleri çakar, sonra da bir direkten direğe iplerini gererlerdi. Esas cambaz, elindeki sırıkla ip üstünde direkten bir direğe kimi koşar adım, kimi yavaş yavaş gider gelirken şarkı falan da söyler, hem de çeşitli gösteriler yapar- dı. Biz artık aşağıda çığlık çığlığa kimi keyifli, kimi korku dolu dakikalar geçirirken, direğin hemen dibindeki saz takımı yukarıdakine moral verir, onu coştururdu. Biz de birbirimizin ellerine, omuzlarına keyifli şaplaklar indirerek, kahkahalar, çığlıklar atarak akşamı ederdik.” Gemlik’te Hıdrellez de özenle kutlanırdı. Daha çok Laledağ’a çıkılırdı. Daha önceleri de Sunğipek üzerindeki tepelerde Hıdrellez kutlanırdı. Hıdrellez’de, kızlar ağaçlarda kurulan salıncaklara binerdi. Akşamları da ateş üzerinde atlanırdı. (Bengi Çorum (D. 1945) ve Sevgi Çorum (D. 1937)

348 Asri Gemlik

30.h. Dedeler Tanrı’dan bir çocuk vermesi için dua ederler. Burada bulunan değirmen Ali Dede taşının yanına giderek, hayvanın yularını başına geçirip taşın çevresinde üç Ali Dede, aslında mezarı Umurbey’de bulunan Türk fatihlerindendir. Ken- kez dolaşır. Üç İhlas, bir Fatiha okur. Bu kayanın dibindeki toprağı kazarak disi Hereke’yi fetheden komutandı. Fetih sırasında düşmanın attığı bir ok çıkan böceği yer. Çocuğu kız olursa “Kaya”, erkek olursa “Kaya Ali” adı gözünün birine saplanmış, kanlar akmış. Bunu gören askerlerin morali bo- verilir. Ayrıca çocuğu olmayan kadınlar, kendilerini hocaya okutturur ve zulmuş... Kumandanlarını kucaklayıp geriye kaçmaya başlamış. Kuman- muska yazdırarak üzerlerinde taşırlar. dan askerlerine çıkışıp; şöyle söylemiş: Armutlu kaplıcası için de bir efsane anlatılır: Bir zamanlar, bir kral güzel “Bre ne telaş edersiniz? İnsanda iki göz olup, iri arka ya bakacağına tek kızı ile birlikte mutlu yaşarlarmış. Kızın devamlı yanında gezdirdiği sevim- gözü, olsun ama ileriye aksın yeter... Yiğit olana tek göz yeter de artar. “ li bir de köpeği varmış... demiş. ve gözündeki oku çekip çıkartmış... Askerlerin başında Hereke’yi Bir gün bu güzel kral kızı hastalanmış, yataklara düşmüş. Vücudunun her kuşatıp fethetmiş... Bursa fethinde de görev alıp sonra şehit olmuş. Mezarı tarafı yara olmuş. Durmak bilmeyen kaşıntı hastalığına yakalanmış. Kız’la Umurbey’deki Aytepe’dedir. birlikte sevdiği köpeği de aynı hastalığa yakalanmış... Köyün doğusunda ve hemen köy kenarında, etrafı demir parmaklıklarla çevrili, yan yana üç aziz ölü yatmaktadır: “Umur Bey, oğlu Mehmet Çelebi Kral, kızının tedavisi için ülkenin tüm doktorlarım çağırmış, kızını iyi ve köy eşrafından Hacı Ethem Ağa...” edecek olana büyük mükâfatlar vereceğini vaat etmiş. Fakat doktorların “İşgal yıllarında tecavüzkâr ve tahripkâr elleri, sadece dirilerin mallarına, çabaları boşuna hiç bir işe yaramamış... canlarına ve namuslarına kastetmekle kin ve gayzını söndürememiş, mu- Kız bu duruma çok üzülerek, köpeğini alıp evi terk etmiş. Dağlık bir böl- kaddesatımıza da uzanmış ve yüzlerce yıldan beri mezarlarında rahat ve geye gelip dinlenmek için konaklamış. Bu arada köpeği, bir su kaynağının müsterih uyuyan aziz ölülerimize de saldırmıştı. Bu nedenle mezar taşları- içine girip girip çıkmış. Bir kaç gün sonra köpeğinin yaralarının iyi oldu- nı kırmış, parçalamıştır. Bu kırık mezar taşları, nasılsa ayakta kalabilenle- ğunu fark etmiş. Sonra onu izlemiş. Köpeğin bir su kaynağında yıkandı- rin yanında şimdi birer medeniyet nişanesi halinde durmaktadır... Umur ğını görünce de kendisi de bu kaynakta yıkanmaya başlamış. Kısa zaman Bey’in kırık mezar taşında, eski harflerle şu ibare okunuyor: sonra yaralarının iyileştiğini görmüş. “Umur Bey İbn-i Musa Bey İbn-i Hacı Lala” Babasına geri dönen kız, durumu babasına anlatmış. Babası, bugünkü Yanında oğlu Mehmet Çelebi yatıyor. Onun mezar taşını da kırılmış... Armutlu Kaplıcaları’nın bulunduğu yere bir hamam yaptırmış. Sıcak su, Kurtuluştan sonra, köy halkı yeni bir mezartaşı yaptırıp buraya, eski ve havuza bir aslanağzı şeklinde yapılmış ve borudan akmaktadır. Havuzun yarısı kırık taşların yanına dikmişler. Bu taşta da yeni harflerle şu cümle dibinde ise, kral kızının resmi bulunduğuna inanılır. O gün gündür, dilden yazılı: dile söylenen bu hikâyeden sonra İren’in adı, Armutlu adını almış. “Saygı ile önünde eğildiğin mezar, bu köyü kuran ve 1469 yılında ölen Lala Şahin Paşa’nın torunu ve Musa Bey’in oğlu Umur Bey ile oğlu Meh- 30.k. Maniler met Çelebi’nin mezarıdır. 5.10.1934” Maniler, kız veya erkeklerin duygularını nazım olarak dile getiren dört Umur Bey’e ait mezarın bir tarafında da Hacı Ethem Ağa’nın mezarı olup dizeli sözlerdir. Çoğunlukla hece ölçüsünde bir, iki ve dördüncü satırları taşında şu cümle okunuyor: kafiyelidir. Maniler Gemlik’te her ortamda söylenirdi. Çocukluk ve gençlik “1867 tarihinde köyde Rüştiye Mektebini açtıran ve 1877 yılında ölen yıllarımızda genç sevgililer, kalabalık bir mekânda karşılıklı manilerle atış- Hacı Ethem Ağa’nın tırdı. Düğünlerde, sünnetlerde, özel günlerle özellikle de Hıdrellez günleri mezarıdır. 1934” mutlaka maniler söylenirdi. Gemlik yöresinde maniler daha çok, Gelin Hamamı ve Hıdrellez’de söylenirdi. Maniler, toplumumuzun estetik ve 30.ı. Batıl İnanışlar kültür düzeyini gösteren önemli bir işaretti. Gemlik manilerinden seçilmiş Gemlik yöresinde, diğer bölgelere göre batıl inanışlar daha etkisizdir. An- bazılarını kitabımıza aldık: cak yine de özellikle kadınlar arasında batıl inanışlar bugün bile sürmekte- Bir taş attım dir. Nitekim evlendikten sonra, belli bir zaman içinde çocuğu olmayanlar, zeytinin irisine Mudanya ile Gemlik arasında bulunan Ebekaya’ya gider, adak adayarak Anan seni büyütmüş

350 Asri Gemlik Oğlan kızlarının iyisine... teliksiz Tayfa...” diye bir nakarat tutturur, değişik bir makamda dakika- Kile kile unum var larca bağrışır, teneffüs saatlerini böyle geçirirlerdi. Eskiden evlerimizin Allah’tan umudum var kapısı önünde “Yağ satarım, bal satarım, ustam öldü ben satarım” ya da, Yâre kavuştuğum gün “Üşüdüm, üşüdüm, a benim canım üşüdüm!” gibi bir takıp grup oyunları Kara gözlü kurbanım var. oynardık “Tavşan kaç! Tazı tut!”. Bir takım makamlar, bir takım teker- lemeler… Ya da kaydırak kaydırırdık yere çizdiğimiz çizgiler arasında. Çarşının meydanında O oyunlar yine oynanıyordu mahalle aralarında ama artık yeni yeni teker- Geziniyor danalar lemeler türemektedir”. Kızların sevgisine “İsveç, Norveç, Danimarka. Ne karışır analar... Belçika, Felemek, Hollanda Minder üstünde pire Akdeniz, Karadeniz, Marmara Sıçradı gitti yere Türkiye’nin başkenti Ankara…” Subay beni gördü de Attı kendini yere... Esra girmiş yaşına Şapka ister başına Şapkasını ısmarladık Yârın gelir akşama Çatma yârim çimene Uyur uyanmazsın Verme beni ellere Görür de dayanamazsın Sarı saçı örmezler Beni sana vermezler Gel yârim buluşalım Su gelir lüle lüle Yâr gelir güle güle Elinde ipek mendil Terini sile sile... Değirmenin çarkına Düştüm senin aşkına Aşka düştüm düşeli Döndüm inan şaşkına...”

30.l. Sokak Oyunları Zebercet Coşkun’a göre; çocukluk yıllarında erkeklerle kızlar arasında görünmez bir çizgi olduğunu yazıyor. Birlikte oynasalar da, o çizgiyi hiç aşmaz, aşılmasına da izin vermez. “Bunu oğlanlar da bilirler, yanımıza an- cak gerektiği kadar yanaşırlardı. Zaten daha çok vurdulu-kırdılı şeylerdi onların oyunları. Bir oyunları daha vardı ki, havanın kapalı ya da yağmurlu, karlı olduğu günlerde kışlık teneffüshanenin bir köşesine yığılırlar, üzüm salkımı gibi istif istif, bir o yana bir bu yana sallanarak, “Hay Yallah, Me-

Asri Gemlik 351 352 Kaynaklar Makale, Tez ve Kitaplar Osmanlıca Kaynaklar Akkılıç, Yılmaz Kurtuluş Savaşı’nda Bursa, Bursa 1997 Başbakanlık Osmanlı Arşivi Aksoy, Ali Bursa’da Yaşam Dergisi, Olay Gazetesi eki, Bu arşivde bulunan merkez ve ilçelerine ait tüm tahrirat defterleri taran- Aktar, Ayhan “Bursa’da Ekonomi” Bir Masaldı Bursa, İst. 1996, ss.119- mıştır. 145 Bu arşivde bulunan merkez ve ilçelerine ait tüm temettuat defterleri okun- Altınlı, İ. Enver, 1908-Bandırma-Gemlik Arasındaki Kıyı Sıradağının Je- muş ve değerlendirilmiştir. olojik, 1943 Bu arşivde Gemlik’e ait bulunan önemli bulduğumuz 500’e yakın belge Ali Asaf Hüdavendigar Vilayetinin Ahval-i Coğrafyası Ahval-i Tebaiye, alınarak, değerlendirilmiştir. Bursa 1308/1892 Aslan, Nebahat Oran “Yalova, Gemlik, Orhangazi ve İzmit Bölgesinde Ya- Bursa Kadı Sicilleri şanan Yunan Mezalimi ve Bölgeye Gönderilen Uluslararası Tahkik Heyeti- Bursa Karı Sicilleri içinde son devre ait 10 Gemlik Kadı Sicil Defteri nin Çalışmaları” A.Ü. Türkiyat Arş. Enst. Dergisi, Sayı 22, E bulunmaktadır. 1000 kadar da Bursa Kadı Sicil Defteri bulunmaktadır. rzurum 2003, ss.303 Gemlik Kitabımızın içeriğine çok ciddi katkılar yapmayacağını düşünce- Barut, Erdoğan, Bursa’nın Gemlik Yöresindeki Zeytin Ağaçlarında Uygu- siyle bu defterler üzerinde yoğun bir çalışma yapılmamış, ancak yapılmış lanan Değişik Hasat Metotları Üzerine Bir İnceleme, 1985 etütler üzerinden bir değerlendirme yapılmıştır. Gemlik Askeri Hara Atlarında Saptanan Parazitler, Türkiye Parazitoloji Dergisi, 28/1-2004/1991 Bursa Salnameleri Barut, Erdoğan/Ertürk, Ümran, Gemlik Zeytin Çeşidinde Çiçek Tomur- 1869-1907 yıllarına ait 34 adet Hüdavendigar Salnamesi ile Osmanlıca cuğu Farklılaşması ve Gelişimi Üzerine Bir Araştırma, Uludağ Üniversitesi basılmış 1927 Bursa Salnamesi içinde yer alan Gemlik’le ilgili bilgiler de- Ziraat Fakültesi Dergisi, 16/1-2002/1983 ğerlendirmeye alınmıştır. Bayar, Celal Ben de Yazdım, 8 Cilt, İst. 1997 Bitmez, Şakir Hızlı sanayi gelişmelerinde yerleşme deseni sorunları ve Bo- Vilayet Zabıtları züyük (Bilecik), Gemlik (Bursa) örneklerinde irdelenmesi, Yüksek Lisans, 1890’lı yıllarda başlayarak 1940’lı yıllara kadar basılmış olan İl Genel Mec- 1990 lisi tutanaklarından oluşan bu kayıtların tümü taranmış ve Gemlik ile ilgili Ali Cevat Borçbakan’ın Hatıraları, Uludağ Ünv. Yayınları, Bursa 2006 olan bölümler değerlendirmeye alınmıştır. Canib, Bursa’da Yunan Fecai, Bursa 1924 Bursa Sergisi Rehberi, Dersaadet 1339 Kent Arşivi Bursa Sergisi Ta’limatname-i Mahsusidir, Hüdavendigar Vilayeti Matbaası Bursa Belediyesi Meclis Tutanaklarından oluşan yaklaşık 100 defter taran- 1325 mış, Gemlik ile ilgili bilgiler değerlendirmeye alınmıştır. Cemal Nadir, Bursa Broşürü, İst. 1926 Canubu Marmara Havzası, Bursa Vilayeti Coğrafisi, Haz. Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti Coğrafya Encümeni, İst. 1927 Coşkun, Zebercet. “Gemlik’te Düğün Dernek.” Bursa Defteri; Üç Aylık Kent Kültürü ve Düşün Dergisi. III.c. 200I/9. 121-130s. Coşkun, Zebercet. Kimler Geldi, Kimler Geçti; Tarih İçinde Gemlik. Bur- sa, 1998, Körfez Ofset. 256+XIVs. Corsten, Thomas Die Inschriften von Apameia (Bithynien) und Pylai. (1987). -Die Inschriften von Kios (1985). -Die Inschriften von Prusa ad Olympum (1991). Cyrıl Mango, “The Monostery of St. Abercius at Kurşunlu (Elegmi) in

Kaynaklar 353 Bithinya” DOP, XXII, Washington, 1968, 172. Kaplanoğlu, Raif, Bursa Yer Adları Ansiklopedisi, İst. 1943 Cyril Mango – Ihor Sevcenko, “Some Churches and Manasteries on the -“Bursa’da Ermeni Tehciri” Bursa Araştırmaları, Sayı 9, Bahar 2005 Southem Shore of the Sea of the Marmara”, DOP, XXVII, Washington, -Seyahatnamelerde Bursa, İst. 2000 1973, 257. -Bursa’da Mübadele, İst. 1999 Cumhuriyetimizin 75. Yılında Gemlik, Gemlik Belediyesi ...[1998?] -Osmanlı Devletinin Kuruluşu, İst. 1999 Curi, Kriton Gemlik Körfezinin Kirlenmesi, Bursa 1977 -”Temettuat Defterine Göre 1844 Yılında Gemlik’te Sosyal ve Ekonomik Çetin Atilla “Gemlik’te Rifat Minare Çiftliği ve Konserve Fabrikası” Bursa Hayat” Bursa Araştırmaları Dergisi, (2006-Güz/14) s. 15 Araştırmaları Dergisi, (2004/7) s.20 Karal, E. Z, Osmanlı İmparatorluğu’nda İlk Nüfus Sayımı, T.C.Başvekâlet Çorum, Bengi-Öcal Özeren, “Kurşunlu Hagios Aberkios Manastırı Kilise- İstatistik Müdürlüğü Ank. 1943 si 1995 Yılı Temizlik ve Kurtarma Kazısı Çalışmaları”, 7. Müze Kurtarma Kayacılar, Cengiz Gemlik Körfezi, İznik Gölü, Bursa ve Yenişehir ovaları Kazıları Semineri – 1996, Ankara, 1997, 153 arasında kalan sahanın jeomorfolojisi, Doktora Tezi, 1999 Çufalı, Dr. Mustafa İstiklal Harbi Döneminde Batı Anadolu’da Yunan Kodaman, Bayram Abdülhamit Devri Eğitim Sistemi, Ank. 1988 Zulmü, 1921 (Arnold Toynbee’nin eşi Bayan Rosalind Toynbee’nin İz- Kurter, Ajun Gemlik Körfezinin Güneyinde Deniz Kirliliği Araştırması lenimleri) The Western Question in Greece and . Second edition. 1987 London: Constable and Company Ltd., 1923 Koulinkas, Vasilēs, Kios: Anamnēseis Henos Mikrasiatē, 1912-1922, Erel, Levent Beşeri Coğrafya Açısından Gemlik ve Yakın Çevresi, 1996 Athēna: Dōdōnē, 1988 Erk, A. Suat Gemlik Mıntıkasının Jeolojik Tetkiki, İst 1939 Lowry, W. Heath Seyyahların Gözüyle Bursa, İst. 2004 Güran, Nural. “Bursa Gemlik Folkloru: Kapaklı’da Nişan Düğün ve Ma- Mansel, A.M. Gemlik Tümülüs Mezarı, Belleten, C.XXXVIII, 1974, niler.” Türk Folklor Araştırmaları. XVc. 1974/304 s. s.181-189 Gürsoy, Umur, Gemlik Bölgesinde Endemik Guatr Prevalansı Araştırılma- Mansel, A.M. Gemlik, DOP 22 (1968) s.176, sı, 1983 (Uzmanlık Tezi) Uludağ Üniversitesi, 1983 Mercan İrgil, Emel/Aytekin, Necla Tugay, “1992-1998 Yılları Arasında Güvercin, Cemal Hüseyin, Gemlik Eğitim ve Araştırma Bölgesi’nde Yeşil Gemlik Eğitim Araştırma Bölgesindeki Bebek Ölümlerinin Değerlendiril- Kart Sahiplerinin Bazı Özellikleri, Yeşil Kartların Kullanımı ve Bunu Etki- mesi” Sağlık ve Toplum, 10/3-7/9.2000/1990 leyen Etmenler (Uzmanlık Tezi) Uludağ Üniversitesi, 2000 Mevsim, Hüseyin Bulgar Gözüyle Bursa, İst 2010 Hakkı, Mustafa, 1954- Gemlik Armutlu kaplıcalarında ilmi tetkikat, Bur- Murat Akgün “Bursalıyım Ezelden” 2002 Bursa’da Yaşam sa 1977 Nakracas, Georgios Anadolu ve Rum Göçmenlerin Kökeni, (Çev. Hızlı, Mefail Osmanlı Klasik Dönemde İlköğretim ve Bursa Sıbyan Mek- İ.Onsunoğlu) İst. 2003 tepleri, Bursa 1999 Orkun, Veli Gemlik, Bursa 1947 - Osmanlı Klasik Dönemde Bursa Medreseleri, Bursa 1998 Öz, İlknur Gemlik (Bursa) Dolayının Neotektoniği ve Depremselliği, İleriye, Burhan, Gemlik İlçe ve Köylerinin Genel Sağlık Durumu (Uzman- Yüksek Lisans 2003 lık Tezi) Uludağ Üniversitesi, 1979 Özkaya, Mücahit Taha, Gemlik Zeytin (Olea europaea L.) Çeşidinde İnci, Abdullah, Gemlik Askeri Harası Atlarında Mikroskopik Muayeneyle Farklı Dönemlerde Uygulanan Bazı Yaprak Gübrelerinin Meyve Verim ve Saptanması, Türk Veterinerlik ve Hayvancılık Dergisi, 21/1-1997/1977 Kalitesi Üzerine Etkileri, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Bi- İnci, Abdullah/Babür, Cahit/Kalınbacak, Aslan, Gemlik Askeri Harası Kö- limleri Dergisi, 10/3-2004/1998 peklerinde Anti-Toxoplasma gondii Antikorlarının Sabin-Feldman Boya Pehlivan, Naci “Kervan Yolu’ndan İzler” Bursa Araştırmaları Dergisi, Testi ile Araştırılması, Türkiye Parazitoloji Dergisi, 20/3/4-1996/1991 (2007-Güz/18) s. 58 -Gemlik Askeri Köpeklerinde Visseral Leishmaniasis Seroprevalansı, Vete- -“Umurbey Rüştiyesi’nin Kuruluşu” Bursa Araştırmaları Dergisi, (2008- rinarium, 11/1/2-1/12.2000/1990 Kış/19) s.40 İnci, Abdullah/Babür, Cahit/Karaer, Zafer, Gemlik Askeri Harası Atların- -“Bir Köylü Çocuğunun Seferberlik Hatıraları” Bursa Araştırmaları Dergi- da Anti-Toxoplasma Gondii Antikorlarının Sabin-Feldman Boya Testi ile si, (2008-Bahar/20) s.58 Saptanması, Türkiye Parazitoloji Dergisi, 20/3/4-1996/1991 -“Umurbey Köyü’nde Okuma Odasının Açılışı” Bursa Araştırmaları Der-

354 Kaynaklar gisi, (2008-Yaz/21) s.56 -“Umurbey’de Pars Beyler’in Evi” Bursa Araştırmaları Dergisi, (2008- Güz/22) s.40 -“Şakir Paşa” Bursa Araştırmaları Dergisi, (2009-Kış/23) s. 49 Sarıhan, Zeki Kurtuluş Savaşı Günlüğü III, Ankara 1995 Soyergin, Serap Bursa yöresi Gemlik çeşidi zeytinlerinin bazı besin ele- mentleri içeriği ve bu elementlerin mevsimsel değişimleri Doktora 1993 Strabon, Coğrafya, İstanbul 1987, (Çev. A. Pekman) Tugay Aytekin, Necla/Mercan İrgil, Emel/Pala, Kayıhan, Gemlik Bölge- sindeki Gebelerin Kullandıkları Aile Planlaması Yöntemlerinin Değerlen- dirilmesi, Sağlık ve Toplum, 11/1-1-3.2001/1990 -Gemlik Gübre Sanayi A.Ş. Fabrikası Atık Sularından Tarımda Yararlanma Olanakları, Turkish Journal of Agriculture & Forestry (Türk Tarım ve Or- mancılık Dergisi) 20/6-1996/1977 -Gemlik İlçe Merkezindeki Sıhhi İşyerleri ile Bazı Gayri Sıhhi Kurumların Değerlendirilmesi, Sağlık ve Toplum, 11/4-10-12.2001/1990 Yıldız Ötüken –Hakkı Acun –Aynur Durukan –M. Sacit Pekak, Türkiye’de Vakıf Abideler ve Eski Eserler, (VGMY), IV, Ankara, 1986, 77 Yılmaz, Işık/Üstünkaya, Mehmet, Sürekli Doygun Koşulun Konsolidas- yon ve Makaslama Dayanımı Üzerindeki Etkisine Bir Örnek: Gemlik Kör- fezi Killi Deniz Zeminleri, Cumhuriyet Üniversitesi Mühendislik Fakülte- si Dergisi Yerbilimleri Seri-A, 17/1-12.2000/1991 Zabunoğlu, Sevim, Bursa ilinde yetiştirilen, sofralık Gemlik çeşidi ...1981 Sümerbank. Sungipek ve Viskoz ... Sümerbank Gemlik Sunğipek ve Vis- koz mamûlleri Sanayii ...[1976?]

Kaynaklar 355 356 357

359 360