Düzce'de Tarih ve Kültür

Editör: Yrd. Doç. Dr. Ali Ertuğrul

Gaye Kitabevi Düzce Yöresinde Fetihler Dönemine Nispet Edilen Camiler

Ali Ertuğrul* irfan Dursun**

sias ad Hypium)'de üç Prusias şehri kur.~ldu . Il. Giriş : Tarihi Arka Plan · Nikomedes Epiphanes zamanınd~ (M.O. 149- 120) 'da Henenizmin tesiri a~.ttı; III. Ni­ · Osmanlı Beyliği'nin kurulduğu ve ilk geniş­ komedes Eugergetes döneminde (M.O. 120-92) lediği yer olan Bithynia bölgesini', .kuzeyden Ka­ ise Bithynia'da önce Pontuslular, sonra da Roma­ radeniz, batıdan Bağazı ile Marmara lılar söz sahibi oldu. M.Ö. 94-74' de saltanat süren Denizi, güneyden Orhaneli Çayı (Adırnaz) ile IV. Nikomedes Philopator, ölümÜnden önce vasi­ Uludağ, doğudan da Filyos Çayı (Billaios) kuşat­ yetname ile Bithynia'yı Romahiara bıraktı. Ro­ makta idi. Bugünkü , ~ocaeli, Sakarya, Bile­ ma'nın ikiye bölünmesinden sonra Bithynia, Do­ cik, İznik, Düzce, Yalov.a, Bolu, Kastamonu, Bartın ğu Roma (Bizans)'nın sınırları 'içinde ka~ dı. ve Zonguldak illerini1 içine alan bu bölge, bilindi­ İlki 670'de olmak üzere yedi kez Istanbul'u ği kadarıyla milattan önce 1200-800 yılları ara­ muhasara eden Müslüman Araplar, denizden ve sında Ege göç kavimleri ile bir ~.hracian kabilesi­ karadan yaptıkları 674 yılındaki ikinci kuşatma­ nin yaşam alanıydı. Frigler M.O. 560 yıllarında da başarılı alamayınca, dönüş yolunda Bithy­ Kral Croesus tarafından mağl up' edilince, 'bölge nia'da ağır bir mağlubiyete uğratıldılar . 1071 Lidyahların hakimiyetine geçti; ~.ö. SSOyılları~­ Malazgirt Meydan Ml;lharebesi'nin hemen sonra­ da .da Perslere bağlandı. Büyük Iskenderin, M. O. sında Bithynia bölgesi doğudan ve batıdan Sel­ 334'te Persleri yenmesiyle kısmen bağ ı msız ka­ çuklu saldırılarına maruz kaldı. Bunun neticesin­ lan bölge, M.Ö. 326 yılında Zipoetes zamanında de 1075 senesinde Süleyman Şah tarafından ele Bithynia Krallığı adıyla bağımsız bir birim haline geçirilen İznik, Anadolu Selçuklularının ilk ba~­ geldi. Bithynler, M.Ö. 279'da İzmit Körfezi'nin kenti oldu. Ancak 1096'daki ilk Haçlı seferinın bitim yerinde Nikomedia'yı kurmuş ve başkent hedefi olunca Bizans'a terkedilmek zorunda kal­ yapmış olan I. Nikomedes zamanında, bölgedeki dı. Bithynia'nın doğu ucunda bulunan Claudiopo-· hakimiyeti ele geçirdiler. Bithyn kralı I. Prusias lis (Bolu) ise Selçuklu kuşatmasından bizzat Im­ (238-183) zamanında, Bursa (Prusa ad Olym­ parator Manuel Komnenos'un (1143-1180) ha- pium), Gemlik (Prusias .ad Mare) ve Düzce (Pru- . rekete geçmesiyle kurtuldu. Bununla birlikte Bolu'nun doğusundaki Kastamonu, Çankırı ve • Yrd. Doç. Dr., Düzce Üniversitesi Fen-Edebiyat Ankara Selçuklu hakimiyeti altına girdi? Fakültesi Tarih Bölümü. •• Mimar. Osmanlı tarihçileri arasındaki hakim anlatıya 1 Zaman içinde sınırlarında genişleyip daralmalar göre Horasan'da Mahan Dağı civarında iken olmuşsa da Bithynia içinde yer alan şehirden b_azıları · 1220'de Harezmşahlar devletinin Moğollar tara­ şunlardır: Chalcedon (Kadıköy), Nikomedia (Izmi9, . fından sarsıntiya uğratılması üzerine Anadolu'ya Nikaia (İznik), Gemlik (Kios), Adranos (Orhanelı), geçen Oğuz kabileler birliğine mensup Kayılar, Prainetos (Karaınürsel), Apaıneia (Mudanya), Pro~sa nihayet Bithynia ucuna gelip yer l eşmişlerdi. On­ (Bursa), Dakibyze (Gebze), Kabaia (Geyve), Leukam lardan bir guı·up, Anadolu içlerine doğru ilerle­ (Lefke), Pantichion (Pendik), Kantalimen (Kartal), diklerinde, önce Selçukiu sultanı I. Alaeddin Key- Galakrene (Hereke), Kanzeres (Kandıra), Daphnusıa (Kefgen), Tersia (Tersiye), Agrillon (Beşikta.ş/ 2 Bilecik), Diapolis (Akçakoca), Heracleia (Ereğlı), Kamil Doğancı, Roma Principatus Dönemi (MO. 27- Filyos (Zonguldak)~ Hadrianopolis (Esk~paza~/ MS. 284) Bithynia Eya/eti Valileri (Prosopografik Bir Karabük), Prusias (Üskübü/Konuralp), Claudıopolıs inceleme), Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Ensti­ (Bolu) Cratia (Gerede), Mudurnu (Modrene). Daha tUsü, Ankara 2007 (Yayınlanınamış Doktora Tezi), s. detayi; bir liste için bkz. W. M. Raınsay, The Hisfori­ 1-16, 90-92, 116-157; Bolu Livası Sel/namesi (1338- cal Geography of Asia Minor, Londra 1890, s. 179- 1339/1922-1923), Bolu HükUmet Matbaası, s. 220- 197. 233,235-241,513-514.

392 DÜZCE YÖRES INDE FETIHLER DÖNEMINENISPET EDILEN CAMILER

Tabula Peutingeriana (M.S. 500 yılında çizilmiş orijinal yol haritasının 1265 yılındaki kopyasında Bithynia Bölgesi) kubad (1220-1237) tarafından Ankara civarın­ Kaynaklara dayansıdığı üzere 1318'den itiba­ daki Karaca Dağ'a iskan edildiler, sonra da daha ren Sarnsa Çavuş İznik (Nikaia) yönünde akın l ar batıya ilerleyerek Kütahya ile Bilecik arasındaki yapmak, Akça Koca İzmit (Nikomedia) taraflarını Domaniç'e geçtiler. Bir müddet sonra liderleri vurmak, de beyliğin sınırlarını kuzeye Ertuğrul (ö. 1281)'un refakatinde Sakarya (San­ doğru, Karadeniz'e kadar geniş letmek üzere gö• garios) nehri kenarındaki Söğüt'e indiler ve böy• rev l endirilmişlerdi. Nitekim Konur Alp, bu tarih­ lece Bizans'ın tekfur qenilen taşradaki idarecile­ ten itibaren Akova'nın Kerem-Ali dağları eteğin­ riyle temasa geçmiş oldular. Kışlak ve yazlak şek­ deki Aleyazı'yı üst edinerek yaptığı akınlarla Can­ lindeki yarı-göçebe hayat tarzı uyarınca kışları daroğlu Beyliği sınırlarına kadar sadece hisariar­ Sakarya kıyılarında, yazları da Uludağ'ın arkasın­ da tutunabilen Bizanshlara boyun eğdirmişti. Bu da ve özellikle Domaniç'te · bulunurken, Osman seferleri esnasında Hypios (Melen) nehrinin aktı­ Gazi (ö. 1326) önderliğinde, bölgedeki Bizans ğı Prusias Ovası'n a da · uzanmış ve nihayet tekfu.rları, 1258 yılı civarında Kütahya bölgesine 1323'te denilen Üskübü/ Ka­ gelm i ş olan Germiyanlılar ve İlhanlıların uzantı­ saba'yı4 ele geçirmişti. Osman Bey döneminde ları olan yöredeki Tatarlar arasındaki ilişkiler ağı~a dahil oldular? 4 Bugün halk arasında hala Kasaba ya da ÜskübU deni­ Osman Gazi'nin tekfurlara karşı yürüttüğü len bu yerin Osmanlılar döneminde kullanılan Üskll- sindirme ve toprak ilhal<ı harekatına, 1299'da bll!Üskübl (..s..,S:.... I) ismini, "Üsküblll", "Üskllb' e men­ esir edilen Yarhisar teldUrunun kızı Holofiraj sup" anlamı~da Üskllp kelimesine nispet ye (!.$)'sinin. . Nilufer Hatun'fa evli olan Gazi de 1317'den bi r leşmesiyle ya da doğrudan doğruya Skupi (Skopie, itibaren komutan olarak, 1320'den sonra davekil Skopija) kelimesinin başına Türkçe fonetiğine uygun sıfatıyla katılmıştır. Osman Gazi, · oğlu Orhan'a, olarak u/U eklenmesiyle aldığını düşünüyoruz. Bu ci­ Konur Alp, Akçakoca, , Akte­ hetle teleskop, miluoskop, steteskop ve endoskop gibi gözetleme aletleri tanımlanırken kullanılan skope mür, Köse Mihal ve Sarnsa Çavuş gibi komu­ (scopy) kelimesinin Latince'de ifade ettiği anlam ile tanlarını yoldaş olarak vermiş; o da gerek babası · diğer Üsküpler gibi ovanın kenarında ovayı gören, gerekse kendi döneminde tarihi Bithynia arazisi­ ovaya bakan bir konumda bulunan Üskübü'nün coğrafi nin pek çok yerini bu komutanları eliyle fethede­ konumunun örtllştllğllnU de belirtmek gerekir. Bu is­ rek "kayd-ı hayat şartıyla" onlara "ocaklık" olarak min "Üç Küp" ya da "Eski Bağ"ın bozularak değişme­ bağışlamıştır. siyle ortaya çıktığı hususunda bkz. Cevdet Canbulat, "Düzce'de Tarihi Bir Köy: Üskübü (Prusyas)", Diizce: Haftairk Miistakil Siyasi Gazete, Say ı 7, 7 Nisan 1949, s. 3; Enver Konukçu, Konur Alp İli, Türkiyat Mecmu­ 3 Mükriınin Halil Yınanç, "Ertuğrul Gazi", İslam Ansik­ ası, c. 24/Bahar,·2o 14, s. ı 8. Başlangıçta Konur Alp İli lopedisi, c. IV, Eskişehir 1997, s. 332-334; M. Tayyib ya da Konrapa ismiyle, ÜskllbU şehrini ve Dllzce ova­ Gökbilgin, "Osman 1", Isitim Ansiklopedisi, c. IX, Es- sını içine alan yörenin kastedildiği anlaşılınaktadır kişehir 1997, s. 433-442. · (Konur Alp, Ak Yazuyı ve Konur Apa Elini ve Bolı ve

393 DÜZCE'DE TARiH VE KÜLTÜR

gerçekleşen bu fetih neticesi de yöre kayd-ı hayat ald ılar. Yakalandığı hastalıktan dolayı Bursa mu- şartıyla kendisine verilmişti. Böylece o, Bithy- ·hasarasına katıl amayan Osman Bey'in 1326'daki . nia'daki üç Prusias'tan birini hakimiyeti altına · vefatından az bir zaman sonra, Orhan Bey'in bey­ almış; zaman zaman da burada oturmuştur. Sun­ liğinin ilk senelerinde, 1328'de önce Akçakoca gur Bey Şems, Hızır ve Eflagan Beylerin yardım­ Kandıra'da, akabinde Konur Alp de Konrapa'da .larıyla da Mudurnu, Bolu, Mengen, Gerede ve vefat ettiler. Bunun üzerine Orhan Bey de Koca Efiani taraflarında yeni arazi ilhakl arında bulun­ İli'ni oğlu Süleyman'a, Konur Alp İli'ni de diğer muştur.5 oğlu Murad'a bağladı. Devrinin sonunda Orhan Akçakoca ve Konur Alp Beyler, son olarak Bey, beyliğinin sınırlarını batıda Gelibolu yarı­ Bithynia'nın ikinci Prusias'ı olan Olympium/ madası ile Karasioğullarına ait Balıkesir tarafla­ Uludağ eteğindeki Bursa~nın muhasarasında yer rına, güneyde Germiyanoğullarına ait Kütahya ve çevresine, kuzey-doğuda da Candaroğullarıyla sınır olan Gerede'ye kadar genişletmeyi başar- . 6 Mudurnı vilayetini mukarrer etdi ve döndi (Bkz. Aşık­ mıştı. . paşaoğlu, Tevarih-i Al-i Osman, haz. N. Atsız, İstanbul Böylece Osman Gazi zamanında (1280-1326) ı949, s. 112, I ı7). Konur Alp, Akyazı•yı ve Komırpa temeli atılan Osmanlı devleti, Orhan Gazi döne• İli'ni ve Mutırnı'yı tarnarnet musahhar idUp, ili tamam minde (1326-1362) bir taraftan sınırlarını Ana­ kendüye döndUrdi (Mehmed Neşri, Cihanniima: Os­ manlı Tarihi (6. K1sım), haz. Necdet Öztürk, c. I, is­ dolu'dan Rumeli'ye doğru gen i şleterek büyürken tanbul 2008, s. 65). Konur Alp bir nice y ı l Konarpa diğer taraftan da hızla fethedilen yerlerde kalıcı şehrinde ikamet idUb Gerede ilini zabt eyledi. Akça o lmasını sağ l ayacak müesseseleri oluşturma yo­ Koca ile Konur Alp birisi.Koca İli'nde ve birisi Gere­ luna gitti. Yavaş yavaş eski aşiret usul ve kaidele­ de vilayetinde birkaç yıl imaret itdiler {İbn Kemal, Te- rini, göçebe Türkmen törelerini terk ederek yer­ . varih-i Al-i .Osman {ll Dejte1), haz. Şerafettİn Turan, leşik ve istikrarlı bir hükümet için gerekli olan Ankara 1983, s. 27). Konarpa ilinin fiitihi ve bu ile idari, adil ve askeri alanla ilgili teşkilatlar vücuda kendi adını veren Konur Alp'ın ... (Bkz. Hoca Saded­ getirdi; divan dairesini kurdu ve parasın ı bastı. din Efendi, Tacü 't-Tevarih, haz. İ sınet Parmaksızoğlu, c. I, Ankara 1999, s. 59-60). Ayrıca bkz. Bolu Livası Bu dönemde inşa edilip vak ı ftarla desteklenm i ş Salnamesi {1337-1338//921-1922), s. 514-515). Bu­ ve davamhhkları sağla nmış eserler arasında, iba­ nunla birlikte zamanla belli bir yerleşimi tanımlamak det mekanı olan mescitler ve camiler, talim­ için kullanıldığı görUlınekte dir. Nitekim geç döneme terbiye vazifesini üstlenen mektepler ve medre­ ait arşiv kay ı tlarında, "nahiye-i Konrapa nam- ı diğer seler, temizlik i h t iyacın ı gideren hamamlar, su Üskübü" (Bkz. BOA Evkaf Dairesi, No: 15792, s. 2b ihtiyacını karş ı layan çeşmeler, yolculuğu ve geliş­ {1271 -1276/ 1855-1860 tarihli)) ve "DUzce nam-ı diğer gidişle ri kolaylaştıran köprüler, yol ve mınt ı ka Konrapa kazası" (Bkz. BOA Cevdet EvkafEvrakı, No: güven liğini sağlayan hisarlar ve derbendler, fa­ ı 17/8820 (1252/1837 tarihli); BOA Cevdet Evkaf Ev­ rakı, No: 491/24845 (1252/1837 tarihli)) şeklindeki kirleri doyuran aşhaneler, aynı zamanda misafir­ kullanırnlara rastlanınaktadır. Ayrıca Konrapa isminin hane işl evi de gören dervişlere ve sufilere mah­ de Konrapa (41.f_,;) (BOA Evkaf Dairesi, No: ı 5792, s. sus tel

394 DÜZCE YÖRES INDE FETIHLER DÖNEMINENISPET EDILEN CAMILER canlandıran hanlar ve anbarl ar, hayırla yad · edi­ malzeme, hem mimari form, hem de insan kay- len geçmiş i ere hürmetin bir ifadesi olan türbeler, nağı olarak yerel unsurl arın etkisine ve bu' etki- künbedler ve kabirler ve de pek çok yap ı l ar top­ nin devamlılığına işaret eder. Burada vurgulan­ luluğunu bünyesinde . barındıran imaretler (külli• ması gereken husus, hem bölgenin eski hakimle­ yeler) göze çarpmaktadır. Ayrıca idari bir birim rinin hem de bölgenin yeni sakinlerinin yönetim­ olan beysarayı ve mali sistemin önemli bir unsu­ leri altın daki şehirlerin tümünde etkileİıme ve 7 ru olan darphane de dikkati çeken binalardır. kullanım benzerliği veya dönemin beğeni düzeyi Bu yapılaşma faaliyetleri sırasında "fonk­ ya da yetkin insan unsuru nedeniyle benzer mal­ siyonel uygunluk" sebebiyle bazen mevcut bina­ zemelerden inşa edilmiş birbirini tekrar eden lar ve malzemeler aynen ya öa kullanım amacı form ve üslupların var olabileceğini kabul etmek değiştirHip yeni bir düzenlemeye tabi tutularak kadar, şeh irl ere ve araziye göre çeşitle .nen ve istifadeye açı lı rken, bazen de mevcut yapılara farldılaşaı:ı bazı mahalli tercihierin de söz konusu benzer veya farklı formda yeni binalar inşa edil­ olabileceğini gözden kaçırmamakt ı r. me yoluna gidilmişt ir. Yine gerek yerli gerekse dışarıdan celp edilen ustalar ve işçilerden fayda­ Orh.an Gazi (Cuma) Camileri ve l anılmış olmasının da bir çeşitlilik doğurması Çandı Sistemi kaçınılmazdır. Böyle bir durum tabii olarak bir NeŞri Tarih'inde mevcut bulunan ve fetihler taraftan bölgede hakim mevcut malzeme ve dönemine ait bir geleneği yansıtan: "Orhan oglı formlarla üretilen binaların varlığının devamını Süleyman Paşa'yı İznikmid'de koyup, kelfseleri sağlarken, diğer taraftan da yeni işverenin ve 10 mescidler idip, bir d/f kelfseyi medrese itdi." şek­ kullanıcıların beklenti ve beğeni düzeyini ya da lindeki ifadeden de anlaşılacağı üzere, Orhan Gazi dışarıdan gelm i ş ustaların alışkanlıklarını yansı­ dönemindeki camilerden bir kısrpı önceden kilise tan yapı l arın ve uslüpların belirmesini mümkün iken fethi müteakip camiye tahvil edilen binalar­ kılacaktır. Nitekim Beyliğin ilk yapı topluluğu dan oluşmaktayd ı. Bunun yanında şehirlerde ve olan Bursa Orhan Külliye'sindeki Zaviye'nin inşa­ kırsal alanlarda Orhan Gazi devrinde inşa edilip sında kullanılan malzeme ve tercih edilen mimari zamanla tamirat ve tadilat görmüş pek çok camii uslüpla ilgili değerlendirmeler de bu durumu ve mescidin varlığından da hab erdarız . Niteİcim destekler mahiyettedir.8 Yine dini müesseselerin Ekrem Hakkı Ayverdi tarafından 1966 yı lın da inşası da dahil olmak üzere mimarinin muhtelif yayınlanan Osmanlı mimarisinin ilk devriyle ilgili kollarında yerli Hıristiyan ustalardan, daha son­ çalışmada, Orhan Gazi devrinde inşa edildiği tes­ raları da ihtida etmiş kimselerden istifade edildi­ 9 pit edilmiş 139 yapının içinde 76 camii ve mes­ ğine dair kaynaklarda yer alan bilgiler , hem cid, 16 türbe ve kabir, 14 medrese ·ve mekteb, 13 zaviye ve tekke• . 10 hamam, 2 imaret, 2 han, 2 7 M. Tayyib Gökbilgin, "Orhan", İslam Ansiklopedisi, c. hisar, 1 saray, 1 a~hane, 1 köprü ve 1 çeşmen in IX, s. 404-407; Sezai Sevim, "Orhan Gazi'nin yer aldığı görülür. 1 Bu eserler içinde 76 adetle Vakıfları", Orhan Gazi ve Dönemi, ed. İsmail Seli­ moğlu, Bursa 201 ı, s. 238-248; Hicabi Gülgen, "Or­ han Gazi Devri Mimari Eserlerinin Tahlili", Orhan verdi, Osmanlı Mi'marisinin lik Devri (Ertuğrul, Os­ Gazi ve Dönemi,. s. 514-523; Saadet Maydaer, "Orhan man, Orhan Gazi/er, Hiidtivendigar ve Yıldmm Baye­ Gazi Döneminde Hisar", Orhan Gazi ve Dönemi, s. zid 630-805 {1230-1402): istanbul Mi 'm ari Çağının 88-1 17; Doğan Yavaş , "Orhan Gazi Dönemi Bursa Menşei, c. I, İstanbul 1989, s. 304. Yine Çelebi Eserleri", Orhan Gazi ve Donemi, s. 498-5 ı3. Mehmed'in Yeşil Cami'i yaptırdığı sırada Caıni'e 8 Bkz. Sema KUskü Gündüz, "Bursa Orhan Zaviyesinin yönelik hizmetlerde istihdam edilmek üzere on hanelik Cephe DUzenlemeleri ve Çevre KUltürlerle İlişkil eri", bir Ermeni gurubu getirttiği bilinmektedir. Bkz. Kamil Orhan Gazi ve Dönemi, s. 524-545. Kepecio ğhı, Bursa Kütüğü, haz. Hüseyin AlgUI-Osman 9 Hoca Sadeddin, I. Murad, Bizans Tekfuru'na karşı Çetin vd., c. ll, Bursa 2009, s. 41. 10 Yalova'da kazandığı savaşta ele geçirilen esirler ara­ Mehıned Neşrl, Cihtinniima: Os1110nlı Tarihi (6. Kı­ sında bazı sanatç ı ların ve becerikti bir mimarın bulun­ sım), s. 72. Ayrıca bkz. Aşıkpaşaoğlu, Tevarih-i Al-i duğunu öğrenince, bu kişiyi azad ederek yaptırıhnakta Osman, s. 103, ı ı9; Hoca Sadeddin Efendi, Tiicii't­ olan hayır binalarma mimar ve ustabaşı tayin ettiğini Tevarih, s. 6 1-62. 11 söylemektedir. Bkz. Tticü't-Tevarih, s. 129 - ı30.l. Mu­ Ekrem Hakkı Ayverdi, Osmanlı Mi'marisinin İlk Dev­ rad devrinde yaptırı lan Hacı Bektaş Veli Türbesi'nin ri, s. 120-133. Ayrıca bkz. Hicabi Gülgen, "Orhan Ga­ mimarının da Niko Madiyan isimli bir gayrimUslim zi Devri Mimari Eserlerinin Tahlili", Orhan Gazi ve olduğu nakledilınektedir. Bkz. Abdülbaki Gölpınarlı , Dönemi, s. 520-523. Başbakanlık Osman lı Arşİ­ Meniikıb-ı Hacı Bektaş-ı Veli "Vilayetname", İstanbul vi'ndeki 937/1530 tarihli "Defter-i Muhasebe-i Vila­ ı958, s. 91. Gebze'deki Malkoçoğlu Mehmed Bey yet-i Anadolu" adlı defterin ı. cildi (No: 438) ve 2. Türbesi'nin inşa kitabesinde de "amel-i Usta İstafa­ cildi (No: 166)'ndeki kayıtlarda da Orhan Gazi'nin te­ nos" şeklinde bir kayıd vardır. Bkz. Ekrem Hakkı Ay- sis ettiği vakıfların ya da vakıf ve temlik yoluyla des-

395 DÜZCE' DETARiH VE KÜLTÜR

ağırlığı teşkil eden camii ve mescidlerin 40 kada­ Orhan Bey zamanındaki Beyliğin hudutları rı ise "Orhan Gazi· Camii" adını taş ı r. "Sultan Or­ dahilinde olan bu şehirlerden, tabii sosyal şartla­ ~an Gazi Hazret/eri'nin ihyakerdesi olan Cdmi'-i rı, nüfus yoğunluğu ve yetkin usta ve mimarları Şerif' veya "Sultan Orhan Hazret/eri'nin bind bu­ bakımından uygun durumda olan Bursa ve İzmit yurdul

396 DÜZCE YÖRESINDE FETIHLER DÖNEMINENISPET EDILEN CAMILER

bu camiierin bir başka genel özelliği de "çantı" adı verilen bir teknikle ahşaptan yapı lmış olma­ "Samsun'da Ahşap Bir Osmanlı Eseri: Ayvacık/ Tir­ larıdır. Bu inşa usülüne göre camii temelini, 0.50- yakioğlu Camii" adlı makalede (Ondokuz Mayıs Uni­ 1 metre yüksekliğindeki büyük taşlar veya ahşap versilesi ilahiyat Fakültesi Dergisi, S. 28 (20ıO), s. ayaklar oluşturur. Bunların üzerine oturtulan ı52-153) oluşturulan liste birkaç ilaveyle birlikte şu cepheler ise, köşelerde "kurt boğazı" denilen bir şekildedir: yöntemle birbirine geçirilerek çivi kullanılmadan Artvin'deki ahşap eserler için bkz. O. · Aytekin, birleştirilen 8-10 cm kalınlığında ve 30-50 cm Ortaçağ'dan Osmanlı Dönemi Sonuna Kadar genişliğindeki yontulmuş kütüklerin üst üste Artvin'deki Mimari Eser/er,· Ankara, ı999, ss. ı60, yığılmasıyla teşkil · edilir. Cuma ve Bayram na­ ı69. Rize'deki ahşap eserler için bkz. H. Karpuz, "Rize mazları ile umumu ilgilendiren merasimlerde bir Çayeli Ormancık Köyü Camii", S. Ü Selçuklu toplanma mekanı olan bu camiierin sınırlı kulla­ Araştırma Merkezi Prof Dr. Yılmaz Önge Armağanı, nımı, onların şekil ve müştemilat açısından da · Konya, 1993, ss. 253-262. sade olmalarına yol açmış olmalıdır. Nitekim Trabzon' daki ahşap eserler için bkz. H. Karpuz, mevcut örneklerde mihrap ve minher sade ve "Trabzon'un Çaykara İlçesi Köylerinde Bulunan Bazı yine ahşap malzemedendir. Dikdörtgen planlı ya Camiler", Vakıflar Dergisi, S. XXI, İstanbul ı 990, ss. da kareye yakın ölçüleri bulunan bu camilerin, 28ı-298; M. Yavuz, Çaykara Dernekpazan ve Köyle• kuzey ya da yan cephelerinde çeşitli amaçlarla rinde Osmanlı Dönemi Cami/eri, Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi (Basılmamış Lisans Tezi), Er­ kullanılmak üzere sundurmalar bulunmakta; zurum ı 993; Çaykara ve Dernekpazarı 'nda Gelenek­ bazen de yan cephe duvarları boyunca uzanan sel Köy Cami/eri, Ankara 2009; M. iren, "Trabzon mahfiller yer almaktadır . Günümüzde kiremitle Çaykara Dernekpazarı Gtiney Kondu Mahallesi Ca­ örtülü çatıları ise muhtemelen eskiden "yırtma" mii", Rölöve ve Restorasyon Dergisi, S. 5, Ankara 14 ya da Yığılca'daki ismiyl.e "bedarva" denilen 1983, s. 165- ı 74; D. Zeren, Of ve Köylerindeki Os­ birbiri üzerine bindirilmiş ahşap kaplamalardan manlı · Dönemi Ahşap Cami/eri, Atattirk Üniversitesi oluşmaktaydı. Arşiv belgelerinde bu camilere Fen-Edebiyat Faktiltesi (Yayınlanmamış Lisans Tezi), tayin edilen vazifeiiierden genellikle "hatip" ola­ Erzurum 1994. Giresun yöresindeki ahşap camiler için bkz. Eyüp rak söz edilmesi de, onların asıl işlevleriyle, yani 15 Nefes, "Giresun'da Yeni Tespit Edilen Bir Ahşap Curha camii fonksiyonlarıyla ilgili olmalıdır. Camii, Çaldağ Beldesi Melikli Mahallesi Tahtalı İsimleri "Orhan Gazi Camii" olmasa da ve plan Camii", Din Bilimleri Akademik Araştırma Dergisi, yapıları itibariyle farklılıklar gösterseler de ah­ Samsun 2009, ss. 187-209. şaptan yapılmış Cuma cami'lerinin sadece de­ Ordu yöresi ahşap eserleri için bkz. A. A. Bayhan, ğinmeye çalıştığımız Marmara ve Batı Karadeniz "Ordu/İkizce'den Bir Ahşap Camii: Laleli (Eski) bölgesine mahsus olmadığı, benzer bir iklime ve Camii", Güzel Sanatlar Enstitüsü Dergisi, S. 14, tabiiat dokusuna sahip olan Batum'a kadarki Erzurum 2005, ss. 1-22; "Ordu'da Yeni Tespit Edilen Ahşap Camiler", Güzel Sanatlar Enstitüsü Dergisi, S. bütün Karadeniz salıili boyunca inşa edildikleri 16 ı6, Erzurum 2006, ss. 33-48; "Ordu'dan .Bazı Tarihi yapılan çalışmalardan da anlaşılmaktadır. Hatta Ahşap (Çantı) Camiler", Uluslararası Sosyal Araştır­ malar Dergisi, c. 217 (2009), s. 55-84. 14 Y u'tma ya da bedarva: M eşe, köknar ya da ladin ağa­ Samsun' daki ahşap camiler için bkz. H. H. Günhan cından yapılan ince tahta şeklindeki çatı örtüsü. Danışman, "Samsun Yöresi Ahşap Mimarisinin Gele­ Takriben bir metre uzunluğundaki iki geniş tahtanın nekselliği - Bafra, İkiztepe Arkeolojik Verilerinin yan yana konup, birleşme yerleri ortada kalacak ışığında Çarşamba Gökçeli Camii'nin incelenmesi", şekilde geniş bir tahtanın da bunların üzerine yerleşti­ IX. Türk Tarih Kongresi Bildiri/eri, C. I, Ankara, rilmesiyle oluşturulan çatı örtüsü. Ayrıca bu tahtaların 1998, ss. 135-144; Y. Can, Samsun Yöresinde Bulunan uçmamaları ve hareket etmemeleri için de üzerlerine Ahşap Cami/er, İstanbul 2004; "Samsun'da Bulunan ağırca taşların konması gerekiyordu. İki Önemli Ahşap Eser Gökçeli ve Bekdemir Cami­ 15 Ekrem Hakkı Ayverdi, Osmanlı Mi 'marisinin İlk Dev­ leri", Geçmişten Geleceğe Samsun 2. Kitap, Samsun, ri, s. 120-122. Yusuf Çetin, "Kuruluş Dönemi Osmanlı 2007, ss. 509-527; C. Nemlioğlu, "Göçeli (Gökçeli) Mimarisine Ait İki Çantı Camii: Sakarya Büyük Tersi­ Camii", I. Uluslararası Selçuklu Kültür ve Medeniyeti ye (Büyük Esence) Köyü Orhan Gazi Camii ve Büyilk Kongresi Bildiriler, C. Il, Konya, 200ı, ss. ı 17-136; Kaynarca (Topçu) Köyü Şeyh Muslihiddin Camii", Emine Yılmaz, "Tacüddinoğulları Beyliği'nden Atatürk Oniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Dergisi, Günümüze Açılan Pencere Ordu KöyU", Barış S. ı8, Erzurum 2007, s. 8-10; Yusuf Çetin, "Sakar­ Gazetesi, Samsun, 2001, s. 2; M. K. Şahin, "Samsun­ ya'da Erken Dönem Türk Eserlerinden Çandı Cami­ Çarşamba/Yaycılar Köyü -Şehy Habil Köyü- Camii", ler", Orhan Gazi ve Dönemi, s. 487-489. Ayrıca bkz. Atatürk ü Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, C. 4, S. Hicabi Gülgen, "Orhan Gazi Devri Mimari Eserlerinin 2, Erzurum, 2oo4, ss. 15-36; M.S. Bayraktar, Samsım Tahlili", Orhan Gazi ve Dönemi, s. 516. ve İlçelerinde Türk Mimari Eserleri, Atatürk 16 Karadeniz sahili boyunca inşa edilen ahşap camilerle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enst. (Yayınlanmamış ilgili yapılan yayınlara dair Eyüp ·Nefes · tarafından Doktora Tezi), Erzurum,. 2005; "Samsun'da TUrk

397 DÜZCE'DE TARiH VE KÜLTÜR

dendrokronoloji u.zmanı P.İ Kuniholm'un ağaç var olm~sı, bu nevi cami'lerin kargir daha sonra halkalarından tarihlendirme metoduyla elde etti­ da betonarme. cami'lerin ortaya çılaŞına kadar 18 ği sonuçlara göre Samsun'daki Çarşamba/Gökçeli yapılmaya devam ettiğini gösterir. Öyle görü• Camii'nin 1206'da, Yayiacılar Köyü Şeyh Habil nüyor ki günümüzde nufusun artmasına bağlı Camii'nin de 1211 yılında inşa . edilmiş olması olarak her köyün Cuma namazı kılınabilme özel• 17 lazım gelir. Bu durumda 1185 yılından önceki liğini kazanması ve köylülerin Cuma namazlarını bir tarihte Selçuklu hakimiyeti altına giren Sam­ artık kendi köylerinde eda etmeye ·başlamasıyla sun'da da Bithynia bölgesinde olduğu gibi fethin ekseriyeti Cuma cami'i fonksiyonlu olan bu yapı­ hemen ardından ahşap, çivisiz ve çandı tekniğiyle ların bazıları kullanım dışı kalarak kaderlerine inşa edilmiş basit ve sade cami'lerin inşa edildi­ terk edilmişlerdir. ğini kabul etmek gerekecektir. Bunun yanında Orta ve Doğu Karadeniz bölgesinde ekseriyeti Düzce Yöresindeki Orhan Gazi (Cuma) XVIII. ve XIX. yüzyıla ait pek çok ahşap cami'in Cami'leri 1323'teki fethinden sonra Konur Alp İli adını Mimarisinin Gelişimi", Geçmişten Geleceğe Samsım alan ve 1328'de de Şehzade Murad'a bağlanan I. Kitap, Samsun, 2006, ss. 399-425; "Samsun Çar­ şamba'da Taceddinoğulları ve Osmanlı Dönemine Ait Düzce'nin de içinde bulunduğu ınıntıkaya Orhan İki Ahşap Eser; Ordu ve Porsuk Köyü Camileri", Bey'in bizzat geldiğine dair görebildiğimiz kada­ Geçmişten Geleceğe Samsun 2. Kitap, Samsun, 2007, rıyl~ kaynaklarda herhangi bir a.çık ifade mevcut ss, 529-557; "Samsun'da Anadolu Selçuklu ve İlh anlı değild i r . Bununla birlikte Akçakoca'nın güneyin• Döneminden Kalan Tarihi Yapılar", http://www.sosyal deki Orhan Dağları ve Akçakoca Yalı Mahalle­ arastirmalar.com/cilt2/sayi7pdf/ bayraktar_sami.pdf, si'ndeki Orhan Deresi gibi yer isimleri, vakıf ka­ ss. 85-l 18; E. Emine Naza Dönmez, Wooden Mosques yıtların'da geçen "Akçaşehir kazasında Merhum of the Samsun Region, from the Past to the Sultan Orhan Hazret/eri'nin bina buyurduk/arı Present, England 2008; E. Nefes, Samsım Yöresindeki Şerif' ile "Akçaşehir kazasının Son DtJnem Ahşap Cami/er, Samsun 2009; "Sam­ Cami'-i Hiciz Dere­ sun'da Ahşap Bir Osmanlı Eseri: Ayvacık!firyakioğlu si'nde Sultan Orhan Hazret/eri'nin bina ve ihya 19 Camii", Ondokıtz Mayts Üniversitesi llahiyat Fakültesi buyurduk/arı Hiciz Köprüsü vakfı" gibi ifadeler , Dergisi, S. 28 (2010), s. 151-174; "Çarşamba'da Yı­ mezkur Cami'-i Şerif için Orhan Bey tarafından kılmak Üzere Olan Ahşap Camilerden Biri: Paşayazı KöyU Cami", http://www.sosyalarastirmalar.com/ cilt3/sayi 14pdf/ nefes_ eyup.pdf (20 lO); "Sam­ sun/Çarşamba'da Çantı Tekniğinde İnşa Edilmi ş İki 18 Ahşap Camii: Ustaca lı ·Köyü · Camii ve Kocakavak Düzce'de bulunan Hemşin Köyü Cami'i, takriben 130 KöyU Camii", Vakiflar Dergisi, S: 38 (2012), s. 155- yıllık bir geçmişe sahip çandı tekniğiyle iki katlı olarak 163. yapılmış bir binadır. Köy halkı, göçmUş olduğu Art­ Kastanionu ve Sinop yöresindeki ahşap camiler için vin-Hopa (.Hemşin)'daki Cami'i yeni geldikleri yerde bkz. Y. <:;an, "Kastamonu ve Sinop Yöresinde Bulunan aynıyla inşa etmişlerdir. Ahşap Camiler'', OMÜ İlahiyat Fa,killtesi Dergisi, S. 19 Bkz. BOA Evkaf Dairesi, No: I 5792 (I 271 -1276/l 855- 14-15, Samsun 2003, ss. 117-134. 1860 tarihli), v. 7a; BOA Cevdet Belediye Evrakı, No: Sakarya'daki ahşap camiler için bk. Y. Çetin, "Kuru­ 27/1314 (1275/1859 tarihli); BOA Bdb-ı Ali Evrak luş Dönemi Osmanlı Mimarisine Ait İki Çantı Camii: Odası, No: 1406/105413 (1317/1899 tarihli); BOA Sakarya BüyUk Tersiye (Büyük Esence) KöyU Orhan İradeler Evkaf, No: 23/1317 (1317/1899 tarihli); BOA Gazi Camii ve BilyUk Kaynarca (Topçu) Köyü Şeyh Cevdet N afla Evrakı, No: 53/2605 (I 189/ 1775). Ayrıca Muslihiddin Camii", Atatürk Üniversitesi Güzel Sanat­ "Akçaşehir 'in Çukallıt Çarşusu 'nun Hükümet Konağt lar Enstitüsü Dergisi, S. 18, Erzurum 2007, s. 1-15; Caddesi 'nde Sultan Orhan Gazi Hazretleri 'nin "Sakarya'da Erken Dönem Türk Eserlerinden Çandı ihyakerdesi olan Cami '-i Şerif hitôbetine terk ve tahsis Caıniler", Orhan Gazi ve Dönemi, ed. İsınail Selimoğ­ kılman arazi-yi vakjiye" için bkz. BOA Dahiliye Neza­ lu, Bursa 2011, s. 474-497; E.T. SUlüngür, Sakatya reti Mektubu Kalemi, No: 587/25 (1318/1900 ve Büyük Kaynarca (l'opçu) Köyü Şeyh Muslihiddin Ca­ 1320/ 1902 tarihli). Yine Orhan Gazi'nin aynı Cami'i mii ve Hazires i, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversi• için Aftun Deresi'nden Orhan Deresi'ne kadarki geniş tesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Basılmamış Yüksek Li­ araziyi hayrat olarak bağışladığı ve bu ınıntıkaya tapu sans Tezi), İstanbul 2000. kayıtlarında "Orhan Gazi vakjindandtr" denildiği nak­ 17 Eyüp Nefes, "Samsun'da Ahşap Bir Osmanlı Eseri: ledilir (Bkz. İbrahim Tuzcu, Diizce Hakkında Her Şey, Ayvacık!firyakioğlu Camii", s. 153'den naklen P. I. http://www.ibrahimtuzcu.net/kitaplar/duzcetarihi.pdf, Kuniholm, "A 1503- Year Chronology For The Bron­ s. 49-50). Düzce ile aynı havalide yer alan Göynilk ve ze And Iran Ages: 1990-1991 Progrest Report of The Yenice-i Taraklı'da Orhan Gazi'nin nişanıyla vakfedi­ Aegean Dendrochronology Project", Vll Arkeomeiri Jen yerler için ise bkz. BOA Tapu Tahrir Defteri, No: Sonuçları Toplantısı, Ankara, 1992, s. 127; "Aegean 453; Sema Toprakeşenler, XVl Yüzyılda Göyniik ve Dencı'rochronoloji Project: 1993-1994", Xl. Arke­ Yenice-i Taraklı Kazaları, Eskişehir 1994 (Yayınlan­ omeiri Sonuç/G/.'ı Toplantısı! Ankara, 1996, s. 183. mamış Yüksek Lisans Tezi), s. 81-82,97.

398 DÜZCE YÖRESINDE FETI HLER DÖNEMINE NISPET EDILEN CAMILER

20 tayin edilen vakıflar ve de bölgede "Orhan Gazi tartışmayı kesin olarak sonuca bağlamaktan, zi- Cami'i" adıyla var olan aşağıda zikredeceğimiz yade yeni tartışmalara kapı aralayacak nitelikte- cami'ler silsilesi ile bunlar hakkında halk arasın­ dirler. da Orh~m Gazi'ye nispetle şuyu' bulmuş rivayet­ Takriben yüz yıl kadar önce, 1337-ı338/ ler21, bir yönüyle bölgenin Orhan Gazi dönemin­ ı92ı-ı922 tarihinde yazılm ı ş olan Bolu Livas1 de fethedildiğine dair kaynaklardaki malumatı Salnamesi'ndeki şu malumat, arşiv kayıtlarına destekleyen sahadaki veriler olarak görülebile­ yansımamış bazı yeni bilgileri içerir: "Osmanli cekken, diğer yönüyle de onun bizzat bölgeye, en Türiderinin liva dahilindeki eserleri ise Orhan Gazi azından Akçakoca'ya geldiğine dair önemli ipuç• devrinden başlar. Düzce'de Orhan Gazi ndmma ları olarak değerlendirilebilirler. izafetle onu mütecaviz cami' ve mescidin mevcudi­ Öyle görülüyor ki konumuzu teşkil eden Düz­ yeti, en ma'ruflarmm "Beçi, Gümüşova, Hasan/ar, ce yöresindeki Orhan Gazi Cami'leriyle ilgili elde Geriş, Çayır/ı, Yığılca'da Hoca Köyü" karyelerinde 23 edeb ildiğimiz hemen hemen tüm arşiv kayıtları, bulunduğu söylenmektedir." Aynı Salname'nin sadece bir tek cami'iyle, Akçakoca'da bugün Ça­ ileriki sayfa l arında mevcut bulunan şu cümleler yağzı denilen Aftun-ı Süfla (Aşağı Aftun)'daki ise arşiv kayıtlarındald ifadelerle uygunluk arz Orhan Gazi Cami'i'yle ilgilidir ve bu cami'in bizzat ederler: "Akçaşehir nahiyesinde yirmi dört cdmi'-i Orhan Gazi tarafından yaptırıldığını dile getirir­ şerif vardır. Cevdmi'-i şerifeden biri Aftun-1 Süfla ler?2 Oysa Düzce yöresinde sadece bu Cami'-i karyesinde Sultan Orhan Gazi Hazret/eri'nin 24 Şerif değil, bir düzineden fazla cami' Orhan Ga­ binakerdesidir." Böylece sayısı onu geçmesi zi'ye nispet edilir. Bu nispetin ne ifade ettiği bir gereken yöredeld "Orhan Gazi Cami'i" adlı yapı­ yana, bu cami'lerin nerelerde inşa olunduldan ve lardan yedisinin nerede inşa edilmiş oldukları "Orhan Gazi Cami'i" ismini taşıyan yöredeki her açığa çı lan ış olur.· İsimleri verilen bu yerlerde cami'in bu sınıfa dahil edilip edilerneyeceği husu­ haldkaten "Orhan Gazi Cami'i" isimli bir yapı bu­ su ise gerek tarihi kaynaldar gerekse saha çalış­ lunup bulunmadığı ve isimleri sayı lmayan diğer maları ışığında ve de dendrokronoloji de dahil yerlerin nereleri olabileceği ise yapmış olduğu­ olmak üzere ilgili disiplinlerin sağlayacağı veriler muz saha çalışmasının konusunu teşkil edecektir. çerçevesinde tartışılıp karara bağlanmalıdır . Zira bugün itibariyle mevcut bulunan mahdut veriler ı. Çayağz ı (Aşağı Aftun Dere) Köyü Orhan Gazi Cami'i 20 BOA Cevdet Evkaf Evrakt, 608/30668 (l ı98/1784 Akçakoca ilçesine bağlı olan Çayağzı Köyü, Ak­ tarihli); BOA Cevdet Evkaf Evrakı, No: 225/ı 1 2ı4 çal\OCa-Ereğli karayolunun ıs. km.'sinde, yoldan (ı 23911824 tarihli); BOA Evkaf Dairesi, No: ı 5792 (1271 -1276/1855-1860 tarihli), v. 7a; BOA Dahiliye 2 km. l~adar içeride yer alır. Köyün alt tarafındald Nezareti Mektubu Kalemi, No: 587/25 (1318/1900 ve eski bir mezarlık içinde, Aftun Deresi kenarında 1320/ı902 tarihli); BOA Şura-yt Devlet Evrakt, No: kurulu olan Orhan Gazi Cami'i, 8.40 x 11.50 m. 435/35 (Maliye ı 8/560) (1326/1 908 tarihli). ebatlarında olup oldukça basit bir dikdörtgen 21 Halk arasında dolaşan rivayetlerden biri şöyledir: Or­ plan şemasına sahiptir ve bir giriş kısmı ile harim han Gazi, veliaht iken Prusias (Üskübü)'ı ele geçirmek bölümünden müreld

399 DÜZCE'DETARiH VE KÜLTÜR

bulunuyarsa da, yazısız olan ·mezar taşlarının daha eski bir zamana ait olduldarı aşikardır. Ge­ rek arşiv kayıtları, gerekse halk arasında anlatı­ lan menlahevi rivayetler, Cami'in ilk yapıldığı tarihi yörenin Osmanlı hakimiyetine girdi ğ i ı323 yılına kadar geri götürür. Bir rivayete göre Orhan Gazi, veliaht iken Üskübü'yü kuşatmak için 40 turka kiremitle örtülüdür. Cami'in minaresi ve atlıyla birlikte Akçaşar'a gelm i şt i r. O yıl k ı ş çok mahfili bulunmamaktad ı r. soğuk geçtiği için, askerlerini soğuktan korumak Cami'e, son cemaat yerindeki çift kanatlı kapı­ amacıyla Çayağzı Köyü'ne inmiş, Aftun Deresi dan girilir. Yine çift kanatlı bir kapıdan harim kenarında ordugahın ı kurmuştur. Burada asker­ bolümüne geçilir. Sekizi harim bölümünde, sekizi leri için bir cami ve bir hamam yaptırmış; Çayağzı de son cemaat yerinde olmak üzere 75 x ıoo cm. Köyü'nden Akçakoca'daki Orhan Deresi'ne ka­ ebadındaki toplam ı6 adet pencere, Cami'in iç darki çok geniş alanı Cami' lçin hayrat olarak mekanını oldukça aydınlık kılmaktadır. Kıble bağışlamıştı r. Orhan Gazi'nin Akçakoca Çuhallı duvarının ortasında yer alan ahşaıı mihrabın, çarsısındaki bazı yerleri de Cami' için vakfettiği bunun solundaki ahşap minberin ve sağındaki arşiv kayıtlarından anlaşılmaktadır.26 ahşap kürsünün orijinal olmadığı anlaşılmakta­ dır. Son ce!ftaat yeri bölünerek ayrı bir oda oluş­ Yoğurtcu oğlu merhOm ve mağ fO r İsına ' il Ağa'nın turulmuştur. ruhuna fatiha. Sene 1189. 2007 yılında Vakİflar Bölge Müdürlüğü ve Ak­ Beni kıl mağfıret ey Rabbi Yezdiin, bi-hakki arşi çakoca Kaymakamhğı tarafından ya ptırılan res­ a'zami nuri Kur'an, gelub kabriın ziyaret iden ihvan, torasyondan sonra oldukça bakımlı hale gelen ve ide ruhuma bir fatiha ihsan, Emir oğlu Hacı Ahmed'in hal-i hazırda Cuma ve Bayram namazlarında Ça­ kızı Fatıma Kadın, ruhuna fatiha. Sene 1 I 87. 26 yağzı köylüleri tarafından kullanılan Cami', Kay­ Mesela bkz. BOA Şura-yı Devlet Evrakı, No: 435/35 (Maliye ı8/5 60) (132611908 tarihli): "Ma'ruz-i çaker-i naştı Karaçalı'daki Orhan Gazi Cami'i ile birlikte kemineleridir. DUzce kazasının Aftun-ı SUfla divanının yöredeki asli yapısını korumuş en eski çandı ca­ Fasıllar karyesinde kain Sultan Orhan Hazretleri arasında alır. Hazİresindeki yazılı beş miler yer Cami'-i Şerifı hitabet cihetine meşrfıt Akçaşehir nalli­ mezar taşının üzerinde 11 71/ı 7 58 ila ı ı89 / yesinde Çukallu Çarştı d!lkkanları mukata'a-i zeminiy­ 25 ı 775 yılları arasında değişen muhtelif tarihler le Camelli mevki'i mezra'asının seksan üç senesinden seksan yedi senesi nihayetine kadar hasılat-ı öşriyyesi bi't-tahmis-i senevisiı1e sekiz yoz otuz beş guruş isabet ıs Nev-civanım uçdı cennet bağına, fırkati kaldı anasının eylediği ve mezkfır seksan Oç senesinden üç yüz on altı canına, meiMm Faz! BeşrO ruhuna, fatiha. Sene ı L7ı. senesi nihayetine kadar vakf-ı mezbfır canibine otuz MerhOın ve mağfılr, el-muhtac ila rahmeti Rabbihi ~ l­ iki bin Oç y!lz sekiz guruş te'diyyat vukfı' bulduğu Gafur, merhOm Mustafa Ağa'nın rOhuna fatiha. Sene beyanıyla iktizasının ifası Bolu Sancağı İdare Mecli­ 1173. si'nden milressel ı 7 Ağustos [ı ]3 18 tarihli tahmis Yogurtcu oğlu merhum ve mağffır es-Seyyid Ali mazbatasıilda inha olunmuş ve evkaf-ı ınülhakadan Ağa'nın ruhuna fatiha. Sene ı ı77. Akçaşehir kazasına tabi' Aftun-ı SUfla divanında vaki'

400 DÜZCE YÖRESINDE FETIHLER DÖNEMINEN ISPET EDILEN CAMILER

2. Altunçay (Yukarı Aftun Dere) Köyü 1 Cuma Cami'i ' E. H. Ayverdi'nin 1961'deki seyahatisırasında tesadüf edemediği ve "Bir de defterin aynı -sahife­ sinde Aftun-ı U/ya divanında bir Orhan Cami'i bil­ dirilmektedir. Ancak bugün köy de, cami' de mev­ cut değildir." şeklinde not düşmek durumunda kaldığı Aftun-ı Ulya (Yukarı Aftun) Köyü ve Cuma Cami'iyle ilgili bazı tespitlerde bulunmak müm• kündür. Aftun Deresi, Çayağzı Köyü'nden itibaren yukarı doğru takip edildiğinde 10 km. kadar ile­ ride bir vadiye açılır. -Bu vadinin baş tarafında Aftun Deresi'nin ana kaynağı yer alır. Bugün Su­ başı denilen buradaki köyün geçmişteki ismi Baş Aftun'dur. Bunun bir miktar altında geçmişte ismi Aftun Dere Köyü olan, sonra Hekimoğlu Kö• yü olarak adlandırılan, bugün de Altunçay Köyü denen meskün mahal bulunur. Bu yerin SOO m. kadar kuzey-batısında Soğuk Su adlı çayın dön• dürdüğü değirmen sebebiyle Değirmen Köyü denilen, ancak bugün yerleşim yeri olmaktan çıkmış olan bir mevki' mevcuttur. Altunçay Köyü'nden 1932 doğumlu Ali Yılmaz, 1940 doğumlu Ahmet Uslu ve 1965 doğumlu 1961 yılında çandı cami'lerle ilgili inceleme­ Muhtar Hüseyin Devrim'le Köy Kahvesi'nde lerde bulunan E. H. Ayverdi, bu cami' ve bulun- · yapmış olduğumuz mülakatta, vakıf kayıtlarında duğu yerle ilgili olarak şunları kaydetmiştir: "Ak­ geçen ve Merhum Ayverdi'nin işaret etmiş oldu­ çakoca'nm 15 km. kadar şarkmda Ereğliyolu üze• ğu Cami'in işte bu Değirm en Köyü denilen mev­ rinde Aftun Dere Köyü'ndedir. Çandı cami'lerin en ki'de olduğunu öğrendik. Adı geçen şahısların küçüklerindendir. Mahallen Orhan Gazi Cami'i anlattıldarına göre, Değirmen Köyü aslında 9-10 olarak. bilindiği ·gibi vakıf kayıtlarmda da hanelik küçük bir mahal idi. Bununla birlikte "Nezaret-i EvledJ-ı Hümayuna mü/hak evkafdan çevredeki Tepeköy, Dereköy ve Hekimoğlu Köyü Akçaşehir-i Bolu Kazası'na tabi' Aftun-ı Süjla diva­ ile bugün mevcut olmayan Yukarı Köy, Topçuoğlu · nmda val

Sultan-ı mUşartin ileyhin Cami'-i Şerifi'nde vakıfmez­ ra'anın öşUr mahsOiiyle hitabet ciheti 2 S[afer] [1]308 tarihinde Mustafa Asım Efendi'ye tevcih kılındığ ını mutazammın berat-ı 'all verildiği an l aşılub tevliyyet ve vakfıyesine dair kayıd bulamadığı Evkaf-ı HUmayun ve ber-mı1cib kuyud-ı Hakani Çukallu karyesinde Tu­ rasan Hacıyeri dimekle ma'rOfyerin hasılatı Aftuni'de olan Cami'-i Şerırın hatibi tarafından zabt olunmak iktiza edeceği defter-i Hakani nezaret-i celilelerinin te~kir-i cevabİyesiyle ol babda ... ". Ayrıca · bkz. BOA Cevdet Evkaf Evrakı, 608/30668 {I 198/1784 tarihli); BOA Evkaf Dairesi, No: '15792 (1271-1276/1855-1860 tarihli), v. 7a; BOA Dahiliye Nezareti Mektubu Kalemi, No: 587/25 (1318/1900 ve 1320/1902 tarihli). 27 Ekrem Hakkı Ayverdi, Osmanlı Mi'm_arisinin İlk Dev­ ri, s. 122.

401 DÜZCE'DE TARIH VE KÜLTÜR

bir 'yapı mevcut değildir. Cami'in arazisi bugün köy tüzel ldşiliğinin m ülkü halindedir?8

3. Göktepe Köyü (Cuma Yanı) Evliya Carni'i Akçakoca şehir merkezinin 3 km. kadar güne• yinde, Akçakoca'dan Karasu'ya giqen yolun üze• rinde bulunan Gölct:epe Köyü sınırları dahilindeki Cami', haziresinde yatan Esldci Şecaattin Ebu Ahmed Dede vesilesiyle Evliya Cami'i, eskiden. meydanında kurulan pazarı sebebiyle Cuma Yanı Cami'i olarak bilinir. Köy merkezinden uzakta, Çay Deresi'nin hemen yanında yer alan bu Cami', bahçesindeki asırlık çınarları, harap haldeki esld hamamı, pugün artık neredeyse kaybolmuş olan

lediklerine göre 1910'larda yanmış; bunun yeri­ ne 30 m. kadar doğuya kayılarak takriben 10 x 12 m. ebatlarında eskisinden daha bÜyük bir cami' yapılmıştı. Bir üst kat mahfıli de bulunan bu yeni cami', ahşap direkli idi. Hızar biçmesi çam tahta­ lar içten ve dıştan bu direkierin üzerine çakılmış­ tl. Yağınurda etraftaki irili ufaldı derelerin taş­ ması, karlı havalarda yolların kapanması ve hem köydeki hem de Cuma Cami'indeki imarnın maa­ şını karşılamanın halka ağır gelmesi gibi sebep­ lerle 1950'lerde cami'e daha uzak olan Tepeköy ve Dereköy halla Cuma namazlarını kendi köyle• rindeki cami'lerde kılmaya başlayınca, Değirmen Köyü Cuma Cami'inin cemaati' azalmış; ardından çok da uzak olmayan, ancak nüfus olarak daha kalabalık ve daha merkezi olan Aftun Dere/He-· kimoğlu Köyü halkının da aynı yolu izlemesiyle 28 Eğer "Aftun Deresi" ile Aftun-ı Süfla kastedilmiyorsa, 1960'larda Cami' neredeyse cemaatsiz kalmıştır. şu belge (BOA Cevdet Evkaf Evrakı, 608/30668 1960'tan sonra çok da kalabalık olmayan Değir­ (119811784 tarihli)) bu Cami'le ilgili olmalıdır: "Dev­ men Köyü hallanın Aftun Dere Köyü'ne taşınarak letlü, iniiyetlil, merhametli! Sultanım Hazretleri sağ ol­ yerlerini terk etmeleri ise, cami'i tümüyle kulla­ sun. Arz-ı Ml-i kulları. Akçaşehir-i Bolu Kazası'nda nılmaz hale getirmiştir. Cami' bu şeldlde de olsa Aftun Deresi nam mahalde vaki' merhum ve mağfılrun ayakta .varlığını devam ettirirken 1990'da köylü• leh Sultan Orhan -tabe serah-in Cami'-i Şerif'inde ler tarafından sökülmüştür. Geçmişte Değirmen imam ve hatib olub Cami'-i Şerif'in mürtezika ve tek­ lifleri (?) muhtel [ve] müşevveş olub defterhanesi Köyü, Hekimoğlu Köyü, Dereköy ve Yukarı Köy ihaca (?) muhtac olmağla merahim-i aleyhlerinde tarafından kullanılan bir hayli büyük mezarlıktan mercildur ki Defterhane-i Amire'de Cami'-i ve değirmenin yerini işaret eden su oluğundan Mezkfir'un vaktiyesi kayd ı derkenar olmmak babında başka. bugün etrafta. Cuma Cami'ini hatırlatacak emr u ferman devletin ve himmetin Sultan ı m J Haztretlerinindür. Bende Mustafa Halife, İmam ve Hatib. 8 C. [1]198."

402 DÜZCE YÖRESINDE FETIHLER DÖNEMINE NISPET EDILEN CAMILER

0 etrafındaki kabirieri ğında . duvarlara sahip Cami'i gayet aydınhlqlalan ve geride hiçbir izi ·bu kemerli pencerelere, yöredeki Cuma ca­ kalmamış olan Çay mi'lerinde pek rastlanılmaz. 9.30 m. gelen harim kenarındaki değirme­ açıklığının hiç sütun kullanılmadan kapatılmış ni yönüyle de konu­ olması da, Cami'in resmi heratı ald ığı 1830 yılın­ muz açısından dikkat dan daha sonraki bir tarihte tümüyle yıkılıp ye­ çekiCidir. Akçakoca niden yapıldığını ya da farldı zamanlarda ·cami'in Müftülüğü tarafından · esaslı tamiratlar geçirip tadilata uğradığını göste• ana gırış kapısının ren bir delil olabilir. Cuma ve Bayram namazları­ üzerine asılan tabela­ nın yanında vakit namazları için de kullanıma da, Cami'in ismi Gök• açık olan Cami'in halen bir minaresi yoktur. tepe Köyü Evliya Ca- Son olarak yukarıda Aşağı Aftun Dere Köyü mi'i olarak kaydedil­ Orhan Gazi Cami'ine dair aktarılan rivayetin, Ak­ miş; Cuma ve Bayram çakoca'ya daha yalan olması, yanından Çay adlı namazlarının kıhnabileceğini bildiren resmi be­ bir derenin geçmesi· ve hemen yanı başında bir ratın verild i ği tarih olarak 1830 yı lı yazılmıştır. hamam kahntısının bulunması gibi sebeplerle bu Muhtemelen bu tabii, tarihi ve kültürel dokusuna· Cami'le ilgili olabileceğini de belirtmek isteriz?9 binaen Cami'in etra fı Akçakoca Belediyesi tara­ fından mesire yeri olarak düzenlenmiştir. 4. Konuralp Cami'i Kargir olarak inşa edilmiş ve içten ve dıştan Diğer cami'ler gibi Orhan Gazi veya Cuma Ca­ çimonto-kireçle sıvanmış olan mevcut Cami', 9.30 mi'i adını taşımıyorsa da, şehrin fatihinin ismini x 10.00 m. ebadında olup dikdörtgen bir plan taşıyan, dolayısıyla da fetihler dönemiyle alakah şemasına sahiptir. Cami'in yalan zamanlarda olan Konuralp Cami'i, muhtemelen Orhan Gazi esaslı bir tamirat gördüğü anlaşılmaktadır. Muh­ döneminde cami'e. çevrilmiş devşirme yapılar- temelen bu tamirat sırasında asıl itibariyle sade­ ce harim lo sınından oluşan yapıya bir son cemaat yeri ve bu yerin üstüne ahşap bir üst kat mahfili ilave edilmiştir. Harime giriş kapısının üzerindeki nişler de bunun bir işareti olmalıdır. Harim los­ mında 1.10 x 2.10 m. ebadında 10 adet kemerli pencere bulunmaktadır. Takriben 60 cm. kahnh-

29 Mesela bkz. BOA Dahiliye Nezareli Mektubu Kalemi, 587/25 (1319/1903 tarihli): "Beriyye Nezaret-i Celile­ sine: 5 Eylül [1]308 tarihli ve seksan üç numara lı tezkire-i 'aliyye-i asalanelerin cevabıdır. Akçaşehirli Yaranzade Hacı Mustafa'nın Çukallu Çarşusu'nda Hükümet Caddesi'nde buld-i aşiyan Sultan Orhan Gazi -tabe serahu- Hazretleri;nin ihyakerdesi olan Cami'-i Şerif hitabetine terk ve tahsis kılınan arazi-yi vakfıye dahilinde eben 'an ceddin kendüsine müntakil olub merakib-i bahriyyeye çekek mahalli ittihazıyla ticareti sekterlar ed ildiği ni . iddi'a itdiği arsa fi'l-hakika kendüsine irsen intikal idüb tasarrufunı leff-i (?) yedinde sened-i Hakani olduğu ve kayık keşidesine elverişli bu.ndan başka civarında ayruca mahal bulunduğu Düzce Kazası Meclisi iradesi mazbata s ını muhakkıkan Bolu tasarrufluğundan bildirildiğin e dair 'Kastamonu Vilayet-i Celilesi'nden cevab olunan 23 Şubat (13]1 1 tarihli ve dört yüz elli üç numaralı (?) tahririne (?) leffen sfib-ı ali dildilerine irsal kılınan ecvab.

403 DÜZÇE'DE TARiH VE KÜLTÜR

binaen, Konur Alp Gazi'­ nin bugün kendi ismini taşıyan mahalde ve ca­ mi'de medfun olduğunu 32 ı'dd' ıa etmeı

30 Türkiye 'de Vakıf Ab.ideler ve Eski Eserler II, haz. Se­ Kunur.ılı• Cıımll miha Yıldız Ötüken vd., Ankara 1977, s. 350-351; Diizce Taşmmaz Kültür Varlıkları EI'Jvanteri, haz. Yu- . nus Reyhan Taşçıoğlu-Ayşe Kaya. vd., Düzce 2014 (Düzce Valiliği Kültür Yayınları), s. 43; Cevdet Canbulat, "Düzce'de Tarihi Bir Köy: Üskübü (Prusyas)", Diizce: Haftalık Miistakil Siyasi Gazete, Sayı 7, 7 Nisan 1949, s. 3. 31 Kocail'inAkçakoca açmış idi 1 Ecel irüp cihandan geçmiş idi 1 Yanında Kandıra'nın, tağ içinde 1 Mezarı vardur, durur, yaylag içinde (Bkz. Enver Konukçu, "Konur. Alp İli", s. 17'den naklen Hadldl, Tewirih-i Al­ i Osman (1299-1523), haz. N. Öztürk, İstanbul 1991, s. 65). Bu hinde Akca Koca dahı dünyeyi terk etti. Kan­ dırı ne.vahisinde bir dağda mezarı var. Konur Alp dahı anun gibi oldı (Bkz. Aşıkpaşaoğlu, Tevarih-i Al-i Os­ 166. R. · Kıındıro'do Qr.hon Gıınzl Cılnil'l man, s. 116). Akça Koca dahı ahirete intikal itdi. Kan­ dırı nevahisinde bir tag arası!fda yatur. Andan sonra 32 Konur Alp dahı dünyasın degştirdi (Bkz. Mehmed Cevdet Canbulat, "Konuralp Üsktibti'de mi Yatıyor" , Neşrl, Cihannüma: Osmanlı Tarihi (6. Kısim), s. 71. Düzce: Haftalık Müstalcil Siyasi Gazete, Sayı 20, 7 Ayrıca bkz. Hoca Sadeddin Efendi, Ta cü 't-Tevarih, s. ·Temmuz 1949, s. 3. 33 59-60). Evvel Akça Koca öldi. Zindan-ı cihandan Cevdet Canbulat, "Düzce'de Tarihi Bir Köy: Üskübü halas buldı. Kandırı nevahisinde bir tağ arasında defn (Prusyas)", Düzce: Haftalık Miistakil Siyasi Gazete, old ı. .. Akça Koca öldtikden sonra çok zaman geçmed i Sayı 7, 7 Nisan 1949, s. 3. Mevcut türbenin giriş kapı­ Kohur .Alp dahi dar- ı gurubdan saray-ı sürura gitdi sına yapıştırılmıŞ olan bir kağıtta da şöyle yazmakta­ (Bkz. İbn Kemal, Tevarih-i Al-i Osman (II. Defter), s. dır: Yetmez mi bu beldeye 1 Böyle bir erenler yeri 1 28). Bağdadh Necmi Gazi 1 Şeyh Şibli Hacı Ali (1323).

404 DÜZCE YÖRESINDE FETIHLER DÖNEMINENISPET EDILEN CAMILER

5. Beçi-Yörükler Köyü Orhan Gazi Cami'i 1 Düzce ili Merkez ilçesine bağlı bulunan Beçi• Yörükler Köyü, Beçi ve Yörükler adındaki iki ma­ halleden oluşur. Tarihi Orhan Gazi Cami'i de, Düzce Üniversitesi Konuralp Yerleşkesi'nin he­ men doğusunda yer alan Beçi Mahallesi. içinde, Kurtsuyu Deresi'nin hemen kenarında yer alır. Cami'in bahçesindeki asırlık çınar ağacının yaşı, tahminen 700 yıl olarak tescil edilmiştir. Düzce Müftülüğü tarafından giriş kapısının Kandıı·a ' da Akça Koca Cami'i ve Türbesi · ana üzerine asılan tabelada, fatihi Konur'Alp Bey (ö. 1323); Konur Alp Bey'in mevcut cami'in yaveri (ö. 1323)" (kitabedeki imla aynen. kayde­ ismi Yörük Köyü dilmiştir) yazılarak mesele çözülmeye çalışılmış­ Aşağı Mahalle tır. Ancak bu şekilde muhtemel bütün şahısları Cami'i olarak be­ lirtilmiş; ·cuma ve bir. araya getirip. bir terkip yapmak meseleyi çözmediği gibi daha da karmaşık hale getirmiştir. Bayram namazla­ rının kılınabilece­

Halk arasında bir çok menkıbenin dağınasına ğini bildiren resını da kaynaldık eden bu yatırların34 sandukalah, heratın verildiği tarih olarak 1915 yine Cami'in yanında gömülü bulunan ve Bağ­ dad'dan Üskübü'ye gelerek elli sene burada otu­ yılı kaydedilmiştir . Cami'in haziresin­ ran BağdadlHacı Yasin Efendi tarafından değişti­ rilmiş. ve yenilenmiştir.35 Celal Dikmen, 1956 de yer alan dört kabirden yazılı yılında, gayet harap durumda olan bu kabirieri olan ikisinin me­ içine alan yapının günün icaplarına uygun olarak zar taşlarında37 ise asri bir şekilde yenilenerek türbe haline getiri!- . rnek istendiğini haber vermektedir.36 Öyle görü• 37 iki kız kardeşe ait olan bu mezartarla ilgili şöyle bir nüyor ki Düzce Müftülüğü tarafından ana giriş rivayet mevcuttur: Çakırlar Köyü'nden olan kız kar­ kapısının üzerine asılan tabelada da yazdığı üze• deşler zaman zaman Beçi'ye akrabalarını ziyarete gi­ re Cami', yanındaki türbeyle birlikte 1986-1988 dip-gelirken Cami'in haziresinde medfun bulunan ve yılları arasında da esaslı bir tamirat ve yenileme Orhan Gazi' nin askerlerinden oldukları söylenen il{i işleminden geçmiş ve eski otantik halini kaybe­ askerin mezarını da görmekteydiler. Bir gün vefat et­ derek betonarme bir yapıya dönüşmüştür. tilderinde kendilerinin de bu iki mezarın yanma gö• mülmek istediklerini babalarına söylediler. 1333/1917 senesinin Eylül'linde birer gün arayla genç yaşta ani­ den ölüm şerbetini içtiklerinde de, babaları kızlarının vasiyetlerini yerine getirip onları gömühnek istedilderi yere defneder. Bugünkü ismiyle Rize İli'nin Fındıklı İlçesi ' nin Çağlayan Köyü'nden Çakırlar Köyü'ne 34 Cevdet Canbulat'ın Üskübülü bir vatandaştan dinlediği göçmUş olan babanın kızları için diktiği mezar taşla­ menkıbelerden biri şöylediJ·: "Bu yatu·Jardan izin al­ rında şunlar yazılıdır: madan köytimüzden kimse ayrılamaz. Ayrıldığı tak­ HUve'I-Baki. On dört yaşında ah benim sevgili dirde bir daha geri dönemez. Birinci Dünya Savaşı'nda evladım, Nazik vUcfidı.in dtişdi toprağa, Rfiz [u] şeb yatırlardan izin alarak cepheye gidenlerden her biri validen c.iğer tağlar, Durmaz kan dökerim düşdüm me­ sapsaglaın geri döndü. Fakat bir talihi kara yatırlarda11 raka. Lazistan Sancağı dahilinde Viçe Nahiyesi'nin izin · almadığı için bir daha dönemedi." Bkz. Cevdet · Absu Fedi Karyesi eşrafından Bolu ceza riyasetinde Canbulat, "Konuralp Üskübü'de mi Yatıyor" , Diizce: bulunmuş olan Gümüşzade Mustafa Vasfi Beğ'in Haftalık Müstakil Siyasi Gazete, Sayı 20, 7 Temmuz biraderi Hasan Tahsin Beğ'in kerimesi Nuriye 1949, s. 3: Ayrıca bkz. Cevdet Canbulat, "Düzce'de H~nırri'ın ruhuna fatiha. Tarih-i vefatı: ll Eylül, Sene Halk Bilgisi Araştırmaları", Düzce: Haftalık Müstakil 1333. Siyasi Gazete, Sayı 2, 3 Mart 1949, s. 2. Ah mine'l-mevt. Yigirmi yaşında nişanlı iken bir 35 Cevdet Canbulat, "Kom:ıra E p Üskübü'de ıni Yatıyor", derde oldum mübtela, Valideynim itdi bin dürlü deva, Diizce: Haftalık Miistakil Siyasi Gazete, Sayı 20, 7 Vakt irişdi çareolmaz kim ana, Kabrimi bağ-ı cinan it Temmuz 1949, s. 3. ya rabbena. Lazistan Sancağı dahilinde Viçe Nahiye­ 36 Celal Dikmen, "Maarifçilerin Gözüyle Düzcemizi si'nin Ab-ı 'Uiya Karyesi eşrafından Bolu ceza.riyase­ Tanıyalım: Üskübü Köyü", Diizce H.akilcat: Giinlülc Si­ tinde bulunmuş olan Gümüşzade Mustafa Vasfi Beğ'in yasi Gazete, Yıl: 3, Sayı 174, 14 Kasım)956, s. 2. b iraderi Hasan Tahsin Beğ' in kerimesi · Asi ye

405 . DÜZCE'DE TARiH VE KÜLTÜR

1333/1917 tarihi hakkediimiş ··vaziyettedir. Bu­ nunla birlikte hadine giriş kapısının üzerinde yer alan bir tamir kitabesinde: "Sahibü'l-hayrat ve !t~ · · ta'mfrdt Üskubf Hdcf Muhammed Efendi b. Halfl Necc~r Ahmed. 7' ŞevvaZ 1297" (12 Eylül '1880) ibareleri kayıthdır. E. H. Ayverdi de 1961'de bu. cami'le ilgili olarak bEmzer hususlara değinmiştir: "Düzce'den Üskübi'ye giden yolun 5. kilometresin­ de olan .bu köyün cami'i çandı iken yikrllp kargir yapılmrştrr. Yeriizde ve bütün civarda Orhan Cami'i olarak maruftur:· Bolu· Salnamesi böylece bildir­ inektedir.''38 · . · · Verilen maluriıattan da anlaşılacağı üzere ' çandı olması muhtemel olan en eski cami' birkaç aşamadan geçmiş olmalıdır. Eğer 1964'teki yeni­ lernede başka bir yerden alınıp buraya konul­ mamışsa, Üsküb1 Hacı Muhammed Efendi'nin bitişik vaziyette iken, 1964'te Çakırlar Kôyü~ nden mermere kazınmış tamir · kitabesinde ·geçen 7 Hanuk Usta'nın rehberliğin de köylüler tarafından Şevval1297 /12 Eylül1880 tarihi, bu eski cami'in · · mevcut yerinden hafifçe · doğuya kaydırılarak . tamir edilip ya da yıkılıp yenilend i ği zarrianı işa­ bugünkü şeldiyle yeniden inşa edilmiştir. ret edebilir. Zira ahşap bir cami'e mermer bir Hal-i hazırdaki Cami', 9.20 x 11.60 m. ebatla­ kitabe konulması pek münasip düşmeyecektir. rında olup dikdörtgem bir ·-pian şe inasına sahiptir ve harim• . son cemaat yeri ..,.,_,... .,...... ,._ 1337-1338/1921-1922 tarihli Siilname'de ve 8 '1991' de yörede bulunan Ay-Verdi'nin kitabında · ve iki iı::nam . odasından ..,...""'-' ------...,. kargir cami'in yapılış tarihiyle ilgili herhangi bir · olu'şmaktadır. Betonarme tahmin ya da rivayetin yer almamış olması da, olan son cemaat yeri ·ve Cami'in bir hayli zaman önc·e kargire dönüştüğü­ imam odalarının cami'e nun bir işareti olabilir. Bugürikü cami'in yığına sonradan ilave. edildiideri tuğlah kargir yapısı ve içten ve dıştan çimanto• anl~şılmaktadır. Caminin kireç karışımıyla sıvalı . olması, onun Ayverdi'nin. . çinko kaph tek şerefeli bir i 96l · yılındaki ziyaretinden sorira da tamirat ve minaresi · v~ .ahşap bir . Üst · 'tadilat geçirdiğini· göstermektedir. Nitekim 24 . kat mahfili bulunmaktadır. yıldan be?ri Cami'de imamlık yapan Halil Varal'un Çami', .. mahall~ dahilinde · da ifade ettiği üzere, Cami',. önceleri bahçe kapı .: .bulunduğundan, 'Cuma ve . · . sının yarimdaki dört· kabirden · oluşan hazireye · Bayram nainazlarının yanı sı ra vakit namazl~rı· için de Hfuum'ın ruhu~a· fatiha. Tarih-i ve fatı : 12 Eyİül ,. Sene ·. . k~llanıma açıktır. · 1333. (ll Eylül tarihli ilk mezar taşında · köy ·ismi olarak 6 ~· Nalbantoğiu' Köyü.Orhan Gazi cami'i Absu Fera (1) .J-P '-:'T/Uzak Absu), 12 Eylül tarihli .ikin- · Bugün D'üzce Belediyesi sinırları ·içinqe. bir .ci mezar taşında işe birnun yerine "Ab ~ı ~ U İya" ( ~T . mahalle olan . Nalbantoğlu Köyü, 1999 · Düzce ~-/Yukarı Su) yazinaktadir. iki kız kardeşe ait olan bu ·· Depreİp.i . ·sonrası inŞa ·edilen kalıcı _· konutların mezar taşlarını aynı kişinin yaptırdığı belli olduğuna hemen· kuz·eybatı ucunda yer alır. Orhan ·Gazi . göre, birbiriyle 'hemen hemen aynı anlamı taşıyan bu · . 'cami'i ise ·köy merkezinin doğusunda, ·Dlizce . kel4n.eler bilerek farklı şekilde kullamlmı ş olmalıdır. . Ovasına nazır bir konumdadır. Cami'e güneybatı 38 Elcrem Hakkı Ayverdi, Osmanlı J:.1i 'marisinin İik . Dev- . . ucundan. bitişik ·türbede köye ismini veren ve ri, s.l23. . . ·

406 DÜZCE. YÖRESINDE FETIHLER DÖNEMINE NISPET EDILEN CAMILER

• yine bu genişletme sırasınpa Cami'e 1.60 ;m. ge­ nişliğinde bir giriş holü He bir abctestlik elden­ miştir. Tavan. ve döşemeleri ahşaptan olan Ca­ mi'in sade bir mihrabı vardır . · carrii'de bir minher ve kürsünün yer almaması, onun hal-i hazırda mescid olarak kullanıldığını ve Cuma ve Bayra·m · namazları laldırma işlevinin bulunmadığını gös• . terir. Türbeniri duvarına iliştirilen panoda Ca­ . mi'in çandı tekniğiyle yapılmış olduğu ifade edili­ yorsa da; kastedilen bina bugünkü mevcut yapı olmamalıdır. Hakikaten böyle bir durum söz ko­ nusu·ise, bu durumda dağın eteğinde yer alan ilk çandı yapı zamanla sökülmüş ve yerine bugünkü kargir bina yapılmıştır: ·Etrafta gayet iyi bilinen Cami', Nalbant Cabbar Türbesi ile bir bütünlük oluşturmakta ve ruhanı ve tarih! havas ıyla pek çok ziyaretçiyi kendisine çekmek±edir. Halk arasında Cami'le irtibath oia­ rak Orhan Gazi ile Nalbant Cabb.ar'ı bir araya getiren birkaç rivayet dolaşmaktadır. Bir rivayete göre Orhan Gazi'nin Düzce ve yöresiiii fethetmek için görevlendirdiği · kumandan, ordusundaki atl arın nallarını çakması, askerlerine moral ver­ mesi ve fethedilecek yörelerdeki halka din! bilgi­ ler anlatması amacıyla Nalbant Cabbar'ı ve ~lim oğlunu da · yanına almış . Nitekim Nalbantoğlu Köyü'ne inşa edilen Cuma· Cami'inde, Nalbant'ın oğlu· civar halkına dersler vermeye başlamış . Bu evliyaullahtan (Allah dostlarından) olduğu kabul derse· gidenlere halk, "nereye gidiyorsunuz?" edilen "Cabbar. Nalbant" yatmaktadır. dediklerinde, bunlar "Nalbant' ın oğluna derse" Benzer tarzda yapılmış diğer örnelderde ol­ derleriniş. Böylece zamanla " Nalbant'ın oğlu" duğu gibi taş temeller üzerine oturan Cami', kar­ if~desi, "Nalbantoğlu" olarak köye isim olmuş. gir bir yapıda olup 5.40 x 14.75 m. ebadında, ga­ Başka bir ri vayete göre ise, Orhan Bey bölgeye yet mütevazi ölçülerdedir. Çamurla sıvah duvar­ yaptığı sefer sırasında Nalbantoğlu Köyü'nün larının üzerine .son. zamanlarda çekildiği anlaşı­ bulunduğu yere de gelmiştir . Bu yerden ayrılır­ lan ince çimonto sıva nedeniyle tam.olarak tespit ken en · gözde subaylarından olan Nalbant Cab­ edilememişse de muhtemelen ahşap ve kerpiç bar'ı burada bıraisır . O da buradaki askerlere karışımıyla, hımış denilen teknikle inşa edilmiş­ önderlik yapar, yöreyi düşmandan korur. Boş tir. Dikdörtgen · şeldindeki harim kısmında yer .vakitlerinde; de atların nallarını çakar, askerleri­ 8 alan 7 adet 80 x ne dini sohbetlerde bulunur. Bir müddet sonra .100 cm. ve bir şehit düşer ve turbesi de Şehit düştüğü yere yapı­ adet 60 x 90 cm. lır. Ardından burada. bir Cuma Cami'i inşa edilir ebadındaki . pen~ cereler, ·harimin iyi derecede · ışık almasını . · sağla- .· maktadır: · Hari­ min arka kısmın­ ... ·. da. açıkta ·bulunan ahşap karkas yapı ise, son ·cemaat . yerinin ka~dırılı p · ·. · mekanın genişle- · tildiğine · işaret · . · eq~r. Muhtemelen

407 DÜZCE'DE TARiH VE I<ÜLTÜR

tM•Ç-ou ~fth'>'t:t\1:1:\.ti<\ ve halkın etrafında toplanması sağlanarak köyün sına sahiptir. Giriş ı:.w:ı . temelleri atılmış olur. Köy de Osmanlı dönemin• kapısının önünde• de adına uygun olarak han ve · at değişim yeri ki sundurma ile n n olarak hizmet verir?9 harim, Cami'in iki ana unsurudur.

7. Kaynaşlı Karaça lı Mahallesi Orhan Gazi Eski Cami'de, ya­ (Cuma) Cami'i pının yerden bağ­ lantısını kesip ru­ Kaynaşlı İlçesi'ne bağlı Karaçalı Mahallesi sı­ tubete mani olan nırları dahilinde, D-100 Karayolu'nun kuzey tara~ cephe gövdeleri• fmda, Kaynaşlı Şehir Stadı'nın hemen yanında yer İıin üzerine otur­ alan Cami'i, otantik yapısına ve geçmişte ve ha.H duğu takriben 1 ~­ hazırda anayol güzergahı üzerinde bulunmasma yüksekliğindeki rağmen görebildiğimiz kadarıyla ne Salname temel taşları, oluş­ müellifınin ilgisini çekmiş ne de arşivlere yansı­ turulan yeni temel ma imkanı bulmuştur. Yörede Orhan Gazi Cuma blogunun içinde Cami'i olarak bilinmesinin ve sureten eski olma­ kalmış; bu durum .. sının dışında Cami', yapılışma işaret edebilecek da yapının alttan şekilde bünyesinde herhangi bir tarih kaydı ya da hava almasına engel olarak yağışlar sonucunda ilgili diğer cami'lerden farklı olarak bahçesinde tabanda oluşacak n.ıtubetin cami'nin yerle temas harhangi bir kabri de içermez. Cami', Vakıflar eden kısımlarma zarar vermesinin önünü açmış Genel Müdürlüğü tarafından 2012'nin Aralık gözükmektedir. Tamamen ahşap olan cepheler, ayında başlatılan restorasyon çalışmaları netice­ 7-10 cm. kalınlığında ve 20-30 cm. genişliğindeki sinde aslına sadık bir şekilde elden geçirilmiş ve yontulmuş kütükterin birbirinin üzerine bindi­ 29.06.2013 tarihinde düzenlenen bir merasimle rilmesi ve köşelerde kertme-geçirme şeklinde tekrar ibadete açılmıştır. çivisiz olarak birbirine bağlanması .suretiyle, Görmüş olduğu tamirattan sonra gayet bakım­ çandı denen teknikle inşa edilmiştir. Döşeme, h hale gelen mevcut Cami', 9.30 x 14. .90 m. eba­ duvar ve tavan, meşe ağacından hızar biçmesi dm~a olup gayet b;:ısit bir dikdörtgen plan şema- şeklinde yapılmış tahtatarla kaplıdır. Kırma çatı yeni tip alaturka kiremitle örtüludür. Son cemaat yeri olarak da kullanılmaya mü• sait olan üç tarafı açık sundurmanın üzerinde, 4 adet 20 x 20 cm.lik ahşap sütünün taş ı d ı ğı saçaklı bir çatı vardır. Diğer benzerlerine göre yapı açık­ lığı fazla olmamasma rağmen harime giriş l

408 DÜZCE YÖRESINDE FETIHLER DÖNEMIN E.NISPET EDILE N CAMILER

ve Bayram namazların da bir araya geldikleri bir toplanma merkeziydi. Bugün sadece Hasanlar Köyü halkı tarafından Cuma ve Bayram namaz­ larında kullanılan Cami', işlevlerini yitirmiş diğer benzerlerine göre gayet iyi durumdadır. Dikdörtgen bir plan · şemasına sahip olan Ca­ mi'in, ilk haliyle 6.55 x 9.80 in. ebadındaki bir harim ile bir son cemaat "' yeri ve üst kat mahfilin- den oluştuğu anlaşılmaktadır. Ancak sonraki ila­ velerde son cemaat yeri, pencereleri ve kapısı sökülerek harime dahil edilmiş ve Cami'in boyut­ ları 6.55 x .13.80 m.ye yükseltilmiştir. Harime . dahil edilen bu l~ısinın işlevini görmesi için de betonarme olarak 3.90 m.lik bir giriş bölümü yapılı:nıştı r. Orijinal görünümünü koruyan üst kat mahfıli 2 adet 14 x 14 cm. ebadındaki ahşap di­ rekle güçlendirilmiş; ahşap sutünlar ve ahşap korkuluk çeşitli motiflerle işlenerek hareketli nitelikteki Aşağı Aftun Deresi Orhan Gazi Cami'i ile birlikte, yöredeki fetihler dönemine nispetli hale getirilmiştir . Harim kısmında yer alan 85 x 120 cm. ebadındaki 7 adet pencere, yapıya yeterli asliyetini korumuş nadir eserler arasında yer. alır. ışığı ~ağlamaktadır. Hal-i hazırda Cuma ve Bayram namazlarının Geniş taş kütlelerinin üzerine oturtulmuş olan yanında vakit namazları için ~e mahalle sakinleri yontulmuş ahşap kirişler, Carrii'in temelini o luş- tarafından kullanılan Cami'in kuzeyinden Asar Deresi'nin bir kolu geçer. Rivayete göre Cami'in ilk inşası sırasında nereye yapılacağı hususunda bir tartışma çıkar. Neticede Cami'in, Dere'nin kuzeyine yapı lm asıp.a karar verilir ve kesilmiş olan kütükler qerenin kuzey cihetine taşınır. An­ cak ertesi gün kütüklerin Dere'nin güney cihetine taşındığı görülür. Bunun üzerine kütükler tekrar Dere'nin kuzeyine taşınır . Ancak ertesi gün aynı şey tekrcır eder. Üçüncü gün de aynı manzara ile karşılaşılınca, Cami' bugünkü olduğu yere in şa edilir.

8. Hasanlar Köyü Orhan Gazi (Cuma) Cami'i Düzce-Yığılca yolunun 12. lan'sinde yer alan Hasanlaı~ Köyü, 1972'de tamamlanan Hasanlar Barajı'nın hemen altında yer alır. Üzerindeki son­ radan iliştirildiği belli olan merrnet kitabede "Ta­ rihi Orhan Gazi Cuma Cami'i" yazılı yapı da, bu köyün meskı1n alanının dışında, köyün güneyba• tısında, Küçük .Melen Deresi'nin hemen dibinde­ dir. Anlatılanlara göre etrafındaki Hasanlar, He­ cinler, Nuhlar ve Gürcü Çiftlik köylerinde muh­ tarhldar kurulup Cuma namazı kılınabilir heratı alınıncaya kadar bu Cami', mezkfır köylerin Cuma

409 DÜZCE'DETARiH VE KÜLTÜR

turur. Bu temel blogunun etrafı bugün .toprakla cihetine mutasarrıjlar olan İsmail ve Nuru/lah ve dolmuş olduğundan ahşap kirişler su ve neme Seyfullah Halife İbna ...... ndm karındaş/ardan maruz kalarak aşınmaktadırlar . .Duvarlar ahşap İsmail ve Seyfullah bild-ve/ed fevt olup karmdaş/a­ ve kerpiç karış.ııriıyla, hım.ış denilen ·yöntemle rı bulunan Nurullah da cühelddan olub Fatiha-i kargir olarak inşa edilmiş; üzerieri de toprakla Şerif tildvet ve kırd~tına ad~m-i iktidarından yer­ sıvanmıştır. Günümüzde iÇten ve. dıştan dökül• leri hali ve hidmet-i ldzimeleri mu'attal kalmağla mekte olan kısımlar, çimantoyla sıvanarak kapa­ · işbu bd'is-i havz-ı ubQdiyet Hdfiz Veliyüddin b. tılmcıktadır. Tavan . ve döşemede hızar b içmesi Hasan bendeleri mücevvid-i ehl-i Kur'an olduğun­ tahtalar kullanılmıştır. Mihrap sade tutulmuş, · ·dan md'add cami'-i diydnet ve saldh ve caiz-i ver' kürsüye ise yer verilmemiştir. Topaloğlu Bayram ve takvd olub min külli'l-vücQh hidmet-i hitdbete Usta imzası taşıyan 1359/1940 tarihli ahşap müstahak olduğun sikdt-ı ahbdr-ı eimmeleriyle minher ise çeşitli geometrik şekillerle süslenmiş­ hitab'et-i merkama vazife-i mevsamalarıyla müte• tir. Kırma çatılı olan ve çinko kaplı bir minaresi · veffayan-ı mezkaranın mah/alünden ve Nurul­ bulunan Cami'in önünde, Hacı Yeli adlı hatibe ait lah'm adem-i iktidar ve cehdletinden Hdfiz Veli­ kabir bulunmaktadır. yüddin bendelerine ·tevcfh ve yedine herdt-ı şerif-i . 1961 yılındaki incelemeleri sırasında Hasan­ dlfşdnm sadaka ve ihsan huyurulmak ricdsı.na lar Köyü'ne uğramış olan E. H. Ayverdi'ilin kay­ paye-i serfr-i a'ldya arz ve i'ldm olundu. Baki emr dettiği bazı hususlar da Cami'in yapım ve tami­ limen /ehu'l-emrindir. H_urrire fi-yevrtıi's-Sdbi' ve'/­ riyle ilgili dikkate değer hususları içerir: "Düz• 'Işrfn min şehri Zilka'deti'ş-ş-Şerff,- es-sene isna ve 111 ce'den Yığılca ve Karadere'ye giden şösenin üze­ hamsfn-ve mieteyn ve elf{27 Zilkfl'de 1252).'' rinde, Melen Deresi'nin Büyük Köprüsü· başındaki Bu belgeye itimad edecek olursak, bugün Ha- . Hasanlar Köyü'nde Orhan Gazi Cami'i olduğu, sanlar Köyü'nün dJşında, köyün Düzce tarafında salnameden öğrenildiği gibi yerinde de herkes yer alan ve halk tarafından Orhan Gazi Cuma tarafindan bilinmektedir. Yerinde yapılan tahki­ Cami'i olarak bilinen yapıyı, haz.iresinde medfun katta, 30 sene kadar evvel yıkılıp birkaç yüz metre bulunan Hatib Hacı Veli'yi de dikkate aldığımız­ aşağıda, köyün içinde kargir yapıldığı anlaşılmış­ da, Meh~ed Ağa isimli birinin yaptırdığını söy• tır."40 lememiz gerekir. Eğer Hatib'in ı:nezarı daha son,ra Görüldüğü üzere E. H. Ayverdi, 1337--1338/ buraya nakledilmediyse, Ayverdi'nin tahminiyle 1921-1922 tarihli Bolu Livası Sdlndmesi'nde ismi 1930'da veya minberdekf kayıtla 1359/1940'da geçen ve köy halkı tarafından bilinen Orhan Gazi sökülüp kargir olarak, birkaç yüz metre aşağıya Cami'inin 1930 yılı civarında yıkılıp birl.

40 Ekrem ' Hakkı Ayverdi, Osmanlı Mi'marisinin ilk Dev ~ ri, s. 129. · 41 BOA Cevdet EvkafEvrak.ı, 117/8820.

410 DÜZCE YÖRESINDE FETIHLER DÖNEMINE NISPET EDILEN CAMILER

isimle bu~unamadı. Cami~ nev'in in . te'siri en kuvvetli olanlarmdandır. 1 O m. boyunda 14-15 cm. ka/m­ lık, 25-30 cm. genişlikte meşe kalaslarıyla yapılmış­ tır \le hiç bozulmadan za- . manımıza erişmiştir. Maz­ gallan içeriye doğru geniş­ leyen basit deliklerdir. Bina önü sundurmalı, yanı saçak• lı ·nev'idendir. Saçaklar pa­ yanda/ara müsteniddir. Bir köşenin ittihadı resimde görülmektedir. . Kütükler E. H. Ayverdi, bugün artık mevcut olmayan bu yarım kertilerek geçirilmiş, ::.o--=-'___ _.s. n•~ ııt. ı OHft Qfr-. Ottı•• Ce.u1 a ....n ,ur cami" ve bulurid.uğu yerle ilgili olarak şunları ujkf kuvvetiere karşı koy- . 11 kaydetmektedir: Düzce-Akçakoca yolu_ndan sapı­ mak için uçları kafi derecede dışarıda bırakılmış­ /ıp Yıgılca ve Karadere'ye giden şose listünde üç tır. Orhan Gazi Carhi'i vardır.- Bunlardan birisi Geriş Cami'de bir: iç mahfi/ ile cumbası ve ayrıca ·bir Köyü'nden ayrılıp yeni bir topluluk teşkili ile ucu­ yan mahfi/ vardır. .. Minher resimde görülmektedir. ma Yanıli ismini alan henfiz Dahiliye Vekaleti'nce cedvele kaydı yapıİmamcş köyün yakmmdadı r. Cenneti andıran koruluklar içinde, suyu bol Melen Deresi'nin bir dirseğindedir. Şose yoldan karşı sa­ hile, iki başından asma pitoresk bir kütük köprü ile geçilir. · · Bu cami'in Orhan .Gazi'ye aid olmasıyla iftihar eden köylüler, ağaçlarzni satın almak için yapılan müracaatı reddetmektedirler. Cami'in kaydı yalnız Bolu Stilntimesi'nde vardır: Va/af kayıd/armda bu

tU R . Ctrlt Kovu'tıd l Otl'ıln o ..ı ı CAml'l blr ~lite l ttlhtd ı

· Ut, R. : Gtrlt•di Ortı•"' Ou at 'c•mt•t

~60 . ·R. : G~rlfde Orhan Cimi'l

411 . DÜZCE'DE TARiH VE KÜLTÜR

161 R. : Gn lt Ortıan Ga u l C6ml'l uça lı f t rı 10. Orhan Gazi (Sansar) Köyü Cuma Cami'i Bugün Orhan Gazi Köyü adını taşıyan yerleşim yeri, eskiden Hoşafoğlu Köyü'ne bağlı "Sansar Mahall~si" adını taşım11ktaydı. Köy, ayrı muhtar­ hk haline gelince, içindeki Orhan Gazi Cami'ine nispetle Orhan Gazi Köyü ismini' almiştı r. Köyün yaşlılarının an l attıldarına göre, çandı tekniğiyle yap ı lmış olan küçük ölçeldi en eski ahşap cami'i, şimdiki cami'inin biraz daha altında dereye daha yakın bir yerde bulunmaktaydı. Zamanla yıpran­ mış olan bu cami'i, sökülerek biraz daha yukarı taşınm ı ş ve ahşap direkli ve çamur sıvalı olarak kerpiçten kargir olarak yapılmıştı. 1999'daki HJ R . G~rlı'de Orhan Guıi C.\mi'l mlhrAb vo yan mahflll. Düzce depreminde bunun da duvarl arı çatlayın­ ca, cami'i tümüyle yıkılmış ve betonarme olarak Bun.un ve mihrabın bazı yerlerinde hafif oyma bugünkü yapı inşa edilmiştir. d işler, topuzlar ve ok/ar vardır. "42 Cami'in ilk yapımıyla ilgili olarak yöre hal kı 11. Çayırh (Y~ğılca) Mahallesi Orhan Gazi arasında şöyle bir rivayet mevcuttur: Bizzat Or­ Cami'i han Gazi, cami'in derenin güneyine yapılmasını 1337-1338/1921-1922 tarihli Bolu Livası işaret buyurmuş, ancak köylüler yerleşim malıal­ Sdlnamesi'nde, Düzce'ye bağlı bulunan Yığ ı lca lerine daha yakın olacağı düşüncesiyle cami'i der.enin kuzey cihetine yapmaya niyetlenerek nahiyesinde 24 köy. ve 725 hane bulunduğu; kesilmiş kütükleri derenin kuzeyine taşıinışlar­ 2.218 erkek 2.066 kadın olmak üzere toplam 4.284 nüfusu ihtiva ettiği kayıtlıdır. Ayrıca nahi­ dır. Ertesi sabah geldiklerinde ise kütüklerin ge.: yenin merkezinin "Çayır lı " isimli mevki' olduğu eeleyin derenin güneyine taşındığını görmüş l er­ dir. Verdikleri karara binaen kütükleri tekrar ve burada hükümet konağı ile bir mekteb ve bir cami'-i şerifin mevcut bulunduğu belirtilir. Hane­ derenin kuzeyine taşımışlar, ancal< ertesi gün lerin yüksek mahalde inşa edildikleri gibi pek yine· aynı manzara ile karşı l aşmışlardır. Bunun üzerine kütükleri yeniden derenin kuzeyine ta­ dağınık oldukları; büyük bir kısm ı ziraatle meş­ gul olan ahalinin, arazinin dağlık-taşlık, arızalı ve şımışlar, ancak bu sefer durumu anlamak için ziraate elver i şli olmaması sebebiyle fakr u zaru­ gece gözetlerneye kalmışlardır. Gece olduğunda ret içinde dile getirilir.43 Bugün geyiklere binniş aksakalı dedelerin gelip kütükle• bulundukl arı ri derenin güneyine çektiklerini görünce, bunda Yığılca ilçe merkezinde Orhan Gazi Cami'i karş ı ­ bir -hikmet var diyerek cami'i ,Orhan Çazi'nin işa­ sında esnaflık eden .ve uzun yıllar ad ı geçen ca­ ret ettiği yere, Melen Deresi'nin güneyine yap­ mi' de fahri olarak müe~zinlik ve cami' derneğin­ Yılmaz adlı m ı şlardır. de vazife yapan Hasan Hüseyin 1940 doğumlu yaşlı amcanın anlattıklarına göre de, 1946'da Yığılca nahiye iken Çayırh sadece 15 haneden mürekkep bir yer idi. Ancak etraftaki

42 Ekrem Hakkı Ayverdi, Osmanlı Mi'marisinin İlk Dev­ 43 Bolu Livası Sôlniimesi (1337-1338/ 1921-1922), s. 522. ri, s. 125, 128-129. Ayrıca bkz. Aynı eser, s. 288.

412 DÜZCE YÖRESINDE FETIHLER DÖNEMINENISPET EDILEN CAMILER

cami' yaptırma derneği kurulmuştur.44 D~rneğin faaliyetleri neticesinde de, 01.01.1 959'da, 308 mZ'lik içalana sahip, 250 kişilik, ahşap direkli, yığına tuğlah, .üzeri kiremitle örtülü ve minaresi tek şerefeli bugünkü cami'i tamamlanmış ve 01.10.1 960'ta ibadete açılmıştır. 1961 yılında Cami'i görmek için ilçeye gelen E. H. Ayverdi, konuyla ilgili tutmuş olduğu kayıtlar­ da, aradaki kargir yapıyı gözden kaçırıp en eski çandı cami' ile şimdiki cami'i mukayese etme cihetine gitmiş; bu durum da cami'in ölçüleri ve malzemesine dair hatalı yorumlarda bulunması ­ na sebebiyet vermiştir: "Buras! Melen vadisi ve Karadere'ye giden yol üzerinde, Düzce'den 37 km. mesafedeki bir kazadır. Şimdi .kazanm meydanm­ da olan cami'in yerinde, yakm vakit/ere kadar eski ve· ahşap Orhan Gazi Cami'i var idi; mahallinde Orhan Gazi'ye aid bilinmekt'e ve bu husus salname il~ de te'kid olunmaktadır. Şimdiki cami'in eski eb'adda ve hatta dire/derin bir kısmı muhafaza edilerek, araları tuğla ile örülmek suretiyle yapıl ­ dığı halk ve İmam Efendi tarafindan söylenmiştir. Esasen eski direkler açıkça görülmektedir. H.içbir hususiyeti ve cazibesi kalmamalda beraber, bize eski cami'in büyüklüğü ve şe/di hakkında bir fikir vermektedir. Binadan anlaşıldığma göre Orhan diğer köylerin ortasında yer alması bakımından Cami'i diğer çandı/ardan daha büyük ve binaima­ merkezi bir konumu vardı. Muhtemelen bu ko­ leyh tel~ kütük/e atlanamayacak uzunlukta oldu­ numuna binaen de burada, Ahmetçiler tarafından ğundan, ortaya şakulf ve 25 x 25 eb'admda direk­ gelen Dere ile Homruz ve Yoğunpelit tarafından ler ilavesine lüzum 45 gelen Melen'i,n birleşerek "Melen Deresi" adını hasıl olmuştur. " aldığı yerin hemen üstünde mütevazi bir "Orhan Gazi Cami 'i" bulunmaktaydı. 1 955'te bu eski kar­ gir cami' yıkılmış ve Kasaba (Üskübü)'dan gelen Çakaloğlu lakaplı bir usta tarafından bugünkü cami' yapılmıştır. Bir kısmı fındık dallarının ya­ rılmasıyla elde edilen çı taların ahşap direkler arasına ·örülüp çamurla sıvanması, bir kısmı da çingen tuğlasının örülmesiyle yapılmış olan eski cami'den çıkan malzeme ise ihtiyaç sahipleri ve çevredeki köylüler tarafından alınıp götürülmüş; eski cami'in malzemesi yeni cami'de kullanılma­ mıştır. Eski cami'in etrafmda birkaç kabrin bu­ lunduğu da hatırında olan yaşlı amca, muhteme­ len çandı sistemiyle ahşaptan yapılmış olan en 1975'li Yıllarda Yığılca Orhan Gazi Cami' i Yakı­ eski cami'le ilgili hiçbir malumata sahip olmadı­ nında Hacca Y ole u Etme Merasim i ğını söylemektedir. Öyle anlaşılıyor ki 07.03.1954 tarih ve 6324 sayılı kararla Yı ğı !ca Kazası (ilçe) teşkil edildiğin­ 44 "Yığılca Kaza Merkezinde Kurulan Cami Yapt ı rma de, kaza merkezindeki Orhan· Gazi . Cami'i artık Derneği Nizamnamesi", Diizce Hakikat: Pazartesi ve ihtiyaçlara cevap verememeye başlamıştır. Bu­ Perşembe Günleri Çıkar, Y ı l: ı, Sayı 42, 25 Nisan nun üzerine bald{al Ahmet Demir, bakkal Meh­ ı955 , s. 2. Ayrıca bkz. Osman Kayalar, "07.03.ı954 met Çam, bakkal Tahir Kaya, halktan Mehmet ·Tarih ve 6324 Sayılı Kararla Teşkil Edilen Yığılca Ka­ Eren ve halktan Süleyman Öztürk adlı kurucu zası", Düzce Hakikat: Pazartesi ve Perşembe Günleri. üyelerin teşebbüsleriyle 12.02.1 9SŞ·tarihinde bu Çıkar, Yıl: ı, Sayı45, 5 Mayıs 1955, s. 4. 45 cami'i yeniden yapmak ve ihya etmek üzere bir Ekrem Hakkı Ayverdi, Os'manlı Mi 'marisinin İlk Dev­ ri, s. 133.

413 OÜZCE'DE TARiH VE KÜLTÜR

12. Hacılar Köyü Cuma Cami'i . Yığılca ilçe merkezinin 10 km. kadar kuzeydo­ ğusunda yer alan Hacı l ar Köyü, aşağıda ele alaca­ ğımız Hoca Köyü yolundan sola sapılıp Melen vadisinden ayrılarak çıkılan etrafa hakim bir te­ penin sırtındadır. Aşağı ve Yukarı Mahalle şek­ linde ikiye ayrılan köyün güneybat~ ucunda bulu­ nan ve bugün sadece Bayram namazlarında kul­ lanılan Cami'in kapısına 2005'te köy muhtarı Orhan Artırmak tarafından, yöredeki diğer ör• nelderiyle üslup, malzeme ve an i atı benzerliği bulunması yönüyle mermerden "Orhan Gazi Ca­ önce, bugün köyün yaşlılarının da bilmediği bir mi'i'' tabelası asılmıştır. Yöre halkı tarafından tarihte, halen köydeki samanlık ve ahırlarda var­ Cuma cami'i olarak bilinen bu yapının doğu tara­ lığı gözlenen çandı tekniğiyle inşa edilmiş .. bir fındaki tepeciğin etrafında yer alan oldukça geniş Cuma cami'inin varlığına işaret edebilir. Oyle ve eski mezarlık ile asırlık ağaçlar, 1980'de yı­ görünüyor ki 6.75 x 7.70 m. ebadındaki Cami', kılmak üzere iken köy muhtarı Seyfettin Yazı­ evvelason cemaat yeri sökülerek 3.10 m. geriye cı'nın önderliğinde, önden ve arkadan ilaveler doğru, sonra da ön duvar kaldırılarak S m. ileriye yapılmak ve dıştan çimonto sıvayla kaplanmak · doğru büyütülmüş ve bugünkü 6.75 x 15.80 m. suretiyle tamir edilen kargir yapının hakikaten ölçülerine ulaşılmıştır. Bu arada Cami'e bir üst göründüğünden daha eski bir tarihi olduğuna kat mahfili de eklenmiştir. Son olarak sökülen delalet edebilir. son cemaat yerinin işlevini görmesi niyetiyle 1980'deki ilaveler sırasında sökülen ön cephe Cami'in giriş kısmına 6.75 x 3.50 m.lik metalden duvarının karkas yapısı ile harime dahil edilen yapılmış bir sundurma konulmuştur . son cemaat yerinin ahşap direkleri dikkate alın­ K ı rma bir çatısı bulunan Cami'in bütün duvar­ dığında, hal-i hazırdaki Cami'in başlangıçtaki ları bugün çimonto-l~reçle sıvalıdır . Eski Cami'in ölçülerinin 6.75 x 7.70 m. olduğu açığa çıkar. Bu geniş taşlardan oluşan temel blogunun üzerine mutev~zi ölçüler, Cami'in kargire dönüşmeden oturtulmuş ahşap Idrişlerinde el yapımı mıhlar kullanılmıştır. Tavan ve döşeme hızar biçmesi tahtalarla örtülmüştür . Cami'de 7 adet 120 x 120 cm. ebadında pvc pencere mevcuttur. Oldukça sade bir görünüme sahip olan Cami'in, ahşap bir minherden başka her­ hangi bir mihrabı, kür• süsü ve minaresi bu­ lunmamaktadır. Köyün • mevcut muhtarı Sezai Bıçaldı'nın an l attığına göre, Cami' içinde mu­ hafaza edilen şimşir ağacından iki tane 999'luk tespih, yüz yıl kadar önce başka bir yere nakledilmiş; ancak tespihin ertesi gün tek­ rar Cami'e döndüğü ya da bırakıldığı müşahede edilmiştir. Bunun üzeri• ne köy halkı, tespihin Cami'lerine mahsus özel bir emanet olduğunu düşünerek bugüne ka­ dar muhafaza etm iştir.

414 DÜZCE·YÖRESINDE FETIHLER DÖNEMINE NISPET EDILEN CAMILER

13. Hoca Köyü Orhan Gazi Cami'i Hoca Köyü Cami'i avlusunda ikindi namazını l

415 DÜZCE'DE TARiH VE KÜLTÜR

ıı.04.20ı2 tarihinde ikinci grup anıt eser sonradan eldenmiş gibi """"""-,oı.~c.... uıd

416 DÜZCE YÖRES INDE FETIHLER DÖNEMINENISPET EDILEN CAMILER

şaat malzemeleri de buraya taşınır. Ancak sabah tuğla ile doldu- olup köylüler inşaata başlamak için tespit ettikle­ rulmuş olması, ri yere gidince, inşaat malzemelerinin geceleyin yapının zaman şu anki cami'in bulunduğu yere taşındığını görür• içinde geçirdiği ler. Bu hadise birkaç defe tekrar eder. Bunun tamiratlarla ilgili üzerine bunda bir hikmet olduğunu kavrayan olmalıdır. Tavan köylüler cami'i şu anki bulunduğu yere yaparlar. ve döşemede hı­ Ayrıca Cami'in etrafındaki mezarlıkta bir velinin zar biçmesi tahta­ medfun bulunduğu söyleniyorsa da, bugün buna lar kullanılmıştır. işaret eden herhangi bir taş ya da türbe yoktur. Cami'in güney cephesindeki 2 ıs. Ça lı Cuma Köyü Cuma Cami'i adet, doğu ve batı cephesindeki Düzce Ovası'ndaki merkeze bağlı köylerden birer adet pence­ olan ve D 100 Karayolu'nun S km kadar güneyin• re 80 x160 cm. de yer alan Çalı Cuma Köyü, aynı zamanda ebadında; üst kat 1280/1863 yılında Kafkasya'dan muhacir olarak gelen Müderris Hasan el-Kevsert (ö. 134S/1926) mahfılini aydınla­ tan 3 adet pence­ vesilesiyle de Hacı Hasan Efendi Köyü olarak re ise SO x 60 cm. bilinir. Hacı Hasan Efendi'nin 19SO'de Kahire'de · ebadındadır. 4 adet 20 x 9'1=... _,.,.. .,,..,., Q vefat etmiş olan meşhur Düzceli alim Muhammed 20. cm. ebadındald ahşap Zahid el-Kevsert'nin babası olduğu da malumdur. direğin taşıdığı üst kat Köy merkezinin SOO m. kadar batısındaki bugün mahfıli, muhtemelen Ca­ bile etrafı çalıhldarla kaplı bir düzlükte, büyük mi'e sonradan ilave edil­ bir mezarlığın içinde yer alan Cuma Cami'i, geç• miş ya da yenilenmiştir. mişte çevredeki Çalı Cuma, Küçük Ahmetler, Si­ Mihrap ve minher sade nirci, Duraklar (Tahirağa) ve Çalmıanlar köyleri görünümlüdür. Kürsü ise halkı tarafından Cuma ve Bayram namazları için daha yalan bir tarihin kullanılmışsa da, bugün sınırları dahilinde bu­ izlerini taşır. Giriş kapısı­ lunduğu Çalı Cuma Köyü halkı bile köyün içindeki nın önüne sonradan ilave cami'i tercih etmeye meyilli haldedir. edilen sundurma iki ah- Dikdörtgen bir plan şemasına sahip olan Ca­ şap dilmı.eyle destelden- mi'i, 9.40 x 12.60 m. ebadındadır. Geniş taş kütle• miştir. Geçmişte abdest suyunun temin edildiği . l~r~nin üzerine oturtulmuş olan yontulmuş ahşap derin kuyu bugün deldurularak kapatılmıştır. kırışler, Cami'in temelini oluşturur. Bu temel Cami', larma çatılı olup çirikoyla kaplı bir mina­ blogunun etrafı bugün dolmuş o l duğundan ahşap reye sahiptir. kirişler su ve neme maruz kalarak aşınmaktadır­ Halk arasında dolaşan rivayete göre, Orhan lar. Bu tahribatı önlemek için Cami'in kuzey ve Gazi'nin askerleri ovadan geçerken burada ko­ doğu cepheleri yaldaşık 1 m. kadar tahtalarla naldamışlar ve yoğun bir dikenli çalı örtüsüne diğer cepheleri ise 20 cm.lik plastik bördürl~ sahip olan arazideki bir ınıntıkayı temizleyip kapatılmıştır. Bu duvarlar ahşap ve kerpiç karı­ orada Cuma namazı lalmışlardır. Askerlerin Cu­ şımıyla, hımış · denilen yöntemle kargir olarak ma namazı kıldığı bu yerde daha sonraları bir inşa edilmiş; üzerieri de toprakla sıvanarak ki­ Cuma cami'i inşa edilmiştir. Cuma ve Bayram reçle boyanmıştır. Güney ve batı cephelerinin

417 DÜZCE'DE TARiH VE KÜLTÜR

namazlarını burada eda etmeye başlayan köylü• 13.00 m. oli.m ve içten .._..,...... , e ler de burayı hakim bitki dokusunua binaen Çalı ve dıştan çamurla sı­ Cuma diye isimlendirmişlerdir. vanmış olan harim l

418 DÜZCE YÖRESINDE FETIHLER DÖNEMINENISPET EDILEN CAMILER mevcuttur.47 Ancak Cami'in de içinde yer aldığı büyük mezarlıkta mevcut bulunan yazısız diğer mezar taşları daha eski bir tarihe işaret ediyor gibidir. Son cemaat yerinin girişindeki beton eşikte yazdığı üzere Cami', en son 31.01.1960 yılında tamirat görmüştür. Düzlükte kurulmuş olan camiin sağ ve sol yanlarında suyu toplayıp cami'i rutebetten koruması amacıyla vakt-i za­ manında açılmış olan derin ve geniş hendekler, bugün de mezarlık olarak kullanılan araziyi dü• zeltmek adına doldurulunca, yağan yağmur ve kar sularının cami'in altında rutubetlenmelere sebebiyet verdiği anlaşılmaktadır. Halk arasında bu Cami'in de Bakraz'daki benzeri gibi evvela askeri askeri laşla olarak yapıldığı, sonradan cami'e tahvil edildiği rivayetleri dolaşmaktadır.

17. Gölyah:a Cuma Kın Mahallesi Orhan Gazi Cami'i Şuanki Gölyaka'nın 2 km. kadar batısında, tak­ riben 30 dönümlük bir arazi üzerinde ve büyük bir mezarlık içinde yer alan Cuma Kın Cuma Ca­ mi'i, bugüne kadar bir çok tamirattan ve yeni­ lenmeden geçmiş görünmektedir. 1963 yılında Cuma Kın Mahallesi'nde doğmuş olan ve 24 yıl­ dan beri de mezkfır Cami'de imamlık vazifesini yürüten Hasan Cerrah'ın anlattıldarına göre, muhtemelen tahtadan olan en eski Cami' 1950'lerde yıkılmış ve yerine ahşap direkli yığına tuğlalı kargir bir bina yapılmıştır. 1997 yılına kadar hizmet veren bu bina, bu tarihte köylüler tarafından yıkılmış ve 80 m. kadar güneye kayı l a­ rak kubbeli betonarme bir Cami' inşa edilmiştir. · Bu yeni Cami' 1999 depreminde hasar görüp yıkılınca da 2001-2002'de bugünkü Cami' inşa edilmiş ve adı Cuma Kın Mahallesi Orhan Gazi Cami'i olarak tespit edilm i ştir. Cami'in önündeki 1212/1797 tarihli dört mezar taşından48 başka tün köylerin Cuma ve Bayram namazlarını birlik­ arka bahçede yazısız olmakla birlikte hayli eski te eda ettikleri bir merkez olma hüviyetine sahip­ oldukları anlaşılan pek çok dikili mezar taşı mev­ ti. cuttur. Bugün mahalle cami'i olarak hizmet veren Cuma Kın'ndaki bu Cami', anlatılanlara göre 18. Gümüşova'da Orhan Gazi Cami'i geçmişte Gölyaka Ovası'ndaki hemen hemen bü- 1987'de · Cumayeri ile ·birleşerek Cumaova adını alan, 1993'te de ayrılıp müstakil ilçe haline 47 Hüve'l-Halliiku'l-Baki, Sarı Bayramzade merhum Şeyh gelen Gümüşova'da ya .da daha eski isimleriyle Mulu1ınıned Efendi'nin rfıhi-çun fatiha. Sene 1190, GümüşabM veya Kışla'da, 1337-1338/1921- 48 İki s i sağlam, diğer ikisinden biri baş diğeri de alt 1922 tarihli Sdlndme'nin işaret ettiğinin aksine, tarafından kırık olan dört.mezar taşında sırasıyla şunlar geçmişte Orhan Gazi ya da Cuma Cami'i adıyla yazınaktadır: · tanınan çandı tekniğiyle yapılmış bir bina olduğu Merlıume ve mağfUre Muradiye Rabi'a'nın irıneyen bilinmemektedir. Nitekim E. H. Ayverdi'nin 1961 ruhuna fatiha. Sene 12 12. yılındaki şu ifadeleri, o gün bile SQ/name'de var Hilve'l-Hayyu'l-Baki. .. olduğu söylenen bu cami'le ilgili kesin bir malu­ MerhGme ve mağffıre Aişe'nin ruhuna fatiha. Sene 1212. matın bulunmadığını göstermektedir: "Düzce'den Gençliğine doymıyan ınerhı1me v~ ınağfüre Mer­ 10 km. mesafedeki nahiyede de bir cami' bulundu­ yem'in rühuna fatiha. Sene 1212. ğu salnarnede mezlwrdur. Fakat mahallen bu ca-

419 OÜZCE'DE TARiH VE KÜLTÜR

mi' bilinmemektedir. Başka bir vesikada da rast­ -Senün bu hazar elinde, alırnun mı var kim ak­ lanmadı. Ancak nahiyenin 1 km. şimalinde, birkaç ça istersin? vadinin birleştiği, Kışla ve Çevrik köyleri yakınında -Hanum! Bu türedür. Cemi' vilayetlerde var­ bir çandı cami' olduğu ·ve şi'mdi yıkı/dığı söylen• dur kim pad i şah olanlar alur. mektedir. Belki Gümüşova nahiye olmak itibarıyla -Tanrı mı buyurdı veya begler kendüleri mi o nam altında salnameye konmuştur."49 etdi? Son olarak "Cumayeri" ilçesinin adının da işa­ -Türedür hanum! Ezelden kalmışdur. ret ettiği üzere Düzce yöresinde Cuma namazı -Bir kişi kim kazana, gayrınun m ı olur? Kendi- kılmak için teşkil olunmuş daha başka ortak top­ nün mülki olur. Ben anun malında ne kodum ki lanma mekanlarına da tesadüf etmek mümkün• bana akça ver deyem. Bire kişi! Var, git. Artuk bu dür. Ancak bu makaledeki ana hedefimiz Cuma sözi bana söyleme kim sana ziyanum deger." . cami'i fonksiyonunun yanında inşa tarihi olarak Bununla birlikte Osman Bey, etrafındakilerin Orhan Gazi dönemine nispet edilen yapıları ince­ kendisini uyarması ve bunun bir adet olduğunu lemek olduğundan, tarih, isim ve.nispet itibariyla hatırlatmaları üzerine durumu kabullenmiş ve böyle bir niteliği bulunmayan eserleri kapsam kendi kanununu vaz' etmiştir. dışında bırakmak durumunda kaldık Yine yörede Osman Bey'in önüne gelen meselelerden biri söz konusu nitelilderiyle meşhur olmuş ca­ de görüldüğü kadarıyla yeterli cemaat oluştu­ mi.'lerin yanında, gizli kalmış, yakın çevresi dı­ ğunda "Cuma namazı kılınınasma izin vermek" şında tanınmayan veya işlevi ve eski olması yö• hususu olmuştur. Yine .Aşıkpaşazade'nin alatı­ nüyle yakın zamanda Orhan Gazi Caİni'i adını mıyla (s: 103, 104) mesele şöyle gelişir: almış eseriere rastlamanın mümkün olduğunu "Kaçan kiJTI Karaca Hisarı ald ı, şehirün evleri not etmek istiyoruz. boş kaldı. Germiyan vilayetinden ve gayrı vilayet­ ten haylı adamlar geldiler. Osman Gazi'den evler Sonuç dilediler; Osman Gazi dahı verdi. Ve sehl zaman­ da ma'mur oldı . Ve bir niçe kiliseler dahı verdi Takriben 12SO'lerde Söğüt'e gelmiş olan Er­ kim mescid ettiler. Ve hazar dahı durgurdılar. Ve tuğrul Gazi (ö. 1281)'den torunu Orhan Gazi (ö . . bu kavım ittifak etdiler kim Cuma namazın kıla­ 1362)'ye kadar aşağı yukarı bir asırlık sürede lum ve hem bir kad ı dah ı dileyelüm dediler. Dur­ tarihi Bithynia arazisi üzerinde teşkilatlanıp ku­ sun Fakı derler idi bir aziz var idi. Ve ol kavma rumsallaşan Osmanoğulları, camiler, mescidler, imamlık eder idi. Halların ona söylediler ... Osman medreseler, . mektepler, tekkeler, zaviyeler ve Gazi geldi, sordı. Muradlarını bildi. Osman Gazi türbelerle örgülenen ve üretilen dini anlayışları eyidür: "Her ne kim size gerekdür, anı edün" der. ve geçmişten ananevi olarak getirdilderi örfi yak­ Dursun Fakı eyidür: "Hanum! Sultan'dan izin laşımları yanında, şeriatın z ı mmi hukuku ile gerekdür" dedi. Osman Gazi eyidür: "Bu şehiri müsamaha, müdara ve istimalet prensipleri çer• ben hod kendü kılıcım ile aldum. Bunda sultanun çevesinde şekillenen tutumlarıyl a erken bir tarih­ ne dalıli var kim andan izin alam. Ona sultanlık ten itibaren müslim ve gayrimüslim hallan bir veren Allah bana dahı gazayile hanlık verdi." de- arada yaşadıkları sosyal ve siyasi bir düzeni ., dı. kurmayı başarmışlardır. Aynı zamanda fetihler ve ardından gelen göç .Aşıkpaşazade, "kuru l uş dönemi" dediğimiz bu dalgasını gösteren ve iskan ·meselesinin eldeki zaman zarfında Osmanlıların, müesses bir niza­ imkanların kullanılıp çözüme bağlanmaya çalışıl­ mın kapları hususunda yapmaları gereken şeyle­ dığını aksettiren bu ifadeler içinde Dursun Fa­ ri bazen ehlinden sorup soruşturarak, bazen kih'in Cuma herat ı almak için işaret ettiği üst geçmişin tecrübelerinden faydalanarak, bazen de otorite dönemin Selçuklu sultanıd ı r. Hakikaten kendilerine yapılan tekliflerden hedeflerine ve Cuma namazı kılma izni verilmesinin dini olma­ menfaatlerine uygun olanı benimseyerek çözüme nı n yanında siyasi bir mesele olarak da görüldü• kavuşturduldarını söylemektedir. Mesela Osman ğü bir gerçektir. Nitekim Büyük Selçuklu hüküm• Bey, pazarın hacının (vergisinin) kendisine satıl­ dan Melikşah (1072-1092)'ın da, fetihl~ri ta­ masını isteyen Germiyanlı birine "bac nedir" de­ mamlanmış olan Anadolu'nun muhtelif şehirleri­ diğinde aral arında şöyle bir konuşma geçer: ne hakimiyetini ve meş ru otoriteyi temsil ettiğini "-Bazara her ne kim gelse ben andan akca alu­ gösteren bir sembol olarak hatiplerin Cuma vaaz­ rm. ların ı verirken ku ll anacakları "minber"ler gön• dermesi büyük oranda bu hususla ilgilidir. Bu durumda zayıflamış Selçuldu idaresi karşısında 49 Ekr~m Hakkı Ayverdi, Osmanlt Mi'marisinin İlk Dev­ kendisinde böyle bir yetki gören Osman Bey gibi ri, s. 128. Orhan Bey'in de beyliğe yeni katılmış daha önce

420 DÜZCE YÖRES INDE FETIHLER DÖNEMINENISPET EDILEN CAMILER

Bizans tekfurlarının elinde bulunan mınbkalara rak Kandıra civarında bulunduğunu" söy,lemesi silsile halinde Cuma cami'leri inşa etme politika­ konumuz açısından da dikate değerdir. O, aynı s ını bu bağlamda değerlendirmek gerekir. zamanda bu ·cami'lerin muayyen ·bir devrede, Öyle görünüyor ki bu şekilde Orhan Bey, daha yani Orhan Gazi zamanında yapıldıklarını belirtir. önce darülküfr (küfür diyarı) olan bu yerlerin Bu şekilde belli bir ınıntıkaya ve zamana mahsus artık darülislam (İslam yurdu) haline geldiğini, olmalarından hareketle de bunların Akça Koca'ya bölgenin emniyet ve huzurunu sağlama vazifesini ve onun fethettiği coğrafyaya özgü oldukları id­ artık ıninber gönderen ya ·da Cuma cami'i in şa diasında bulunur. Hatta kimin tarafından fethe­ eden devletin/beyliğin üstlendiğini ve Müslü• dildikleri pek sarih olmayan Karasu'dan Akçaşar manların herhangi bir korkuya veya tehlikeye = Akçaşehir'den ileride Ereğli'ye kadar olan sa­ maruz kalmadan bir araya gelip namazlarını eda hilde ve Düzce civarında bu tür yapıların bulun­ edebileceklerini ilan etmiş oluyordu. İlave olarak masını, buraların Akça Koca tarafından alındığını Cuma hutbelerinde bölgenin idaresini elinde tu­ gösteren bir ipucu olarak değerlendirir. tan sultanın/beyin isminin de anılmas ı , zaten E. H. Ayverdi gibi söz konusu ınıntıkayla ilgili siyasi hakimiyetin geleneksel tezahür yollarından detaylı bir incelemede bulunmadığımızdan, bu biri idi. Arşiv belgelerine de yansıdığı üzere son­ tespite aykırı bir şey söylemek istemiyoruz. Böl• raki dönemlerde de idarecilerin, cami'lerde vazi­ geyle ve ilgili diğer yerlerle alakah saha çalışma­ fe yapan imamların durumlarıyla pek ilgilenmez­ ları derinleştikçe bu teodnin geçerli olup olmadı­ ken Cuma hutbelerini veren "hatib"lerin tayini ğ ı daha açık bir şekilde sınanacaktır. Ancak Düzce meselesine dikkat göstermeleri, bu durumun bağlamında söyleyecek olursak, Kaynaşlı gibi hassasiyetiyle irtibatlı olmalıdır. çizilen coğrafyanın dışında kalan bir yerde çandı Cuma cami'lerinin siyaseti ilgilendiren bu yön• sistemli bir cami'in bulunması, daima sahada bir lerinin yanında bir başka yönünün de nüfus yapı­ takım istisnatarla karşılaşma ihtimali bulundu­ sıyla alakah dini ya da fıkhl bir mesele olduğunu ğunu gösterir. İlave olarak bugün mevcut bulu­ hatırlatmak gerekir. Kaç kişilik bir gruba cemaat nan cami'lerin de ilk olarak ne zaman yapıldıkla­ deneceği ya da Cuma namazı kılahilrnek için ce­ rını tespit etmek önemlidir. Zira zamanla bu sı­ maatin en az kaç kişi olması gerektiği hususu bir nırların dışında kalan yerlerde de benzer tarzda hayli tartışmalı ise de, kırk kişiden oluşan bir aynı isimlerle cami'ler yapılmış; halkın ihtiyacını grubun cemaat kabul edilebileceği ve Cuma na­ karşılayan ve beğeni .d:üzeyini yansıtan bu tür mazı için yeter sayıya ulaşacakları anlaşılmakta­ cami'ler tüm bölgeye yayılmıştır. Öyle anlaşılıyor dır. Bu durum, henüz sınırlarını genişletme ve ki bu yayılış sırasında cami'ler şekil ve malzeme kurumlarını oluşturma çabasında olan mütevazi bakımından o.lduğu kadar isim bakımından da bir beyliğin, şehir merkezlerinin haricindeki kır­ kendileriili tekrar etmişler ve Düzce'de olduğu sal alanlarda ve merkeze uzak uç bölgelerde, ge­ gibi Orhan Gazi Cami'i ismini taşıyan pek çok nellilde birkaç köyün ortasında kolayca temin yapı ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte yine de edilebilen bir malzemeden küçük çaplı Cuma Düzce bağlamında söyleyecek olursak, bu ca­ cami'leri inşa etmesini anlaşılır kılacaktır. Öyle mi'ler aynı zamanda fetihler dönemi ve sonrasın­ görünüyor ki bu Cuma cami'leri, inşa edildikleri da yöremizdeki ilk Müslüman Türk yerleşimleri­ sırada beyliğin ya da yörenin sahip olduğu mali nin nereleri olduğuna i şaret etmektedirler ve imkanların yanında ınıntıkada var olan takribi yazılı kaynakların konuyla ilgili vermiş olduğu Müslüman nüfusunu ve yerleşim yerlerini de bilgilere sahadan önemli katkılar sunmaktadırlar. işaret etmektedirler. Bu durumda ilgili köylerin Düzce'deki cami'lerle ilgili değerlendirmeler nüfus yoğunluğunun düşük ve de maddi imkanla­ yapmaya geçmeden önce son bir hatırlatınada rının sınırlı olduğunu söylemek gerekir. Bu husus bulunmak istiyoruz. Taş ve tuğladan üretilen bu yapıların niçin rahat, bol ve dolayısıyla ucuz malzemelerin daha yoğun olarak kullanıldığı olarak bulunabilir bir malzemeden, yani ahşap­ Anadolu Selçulduları döneminde, Konya Sahip tan inşa edildiklerini ve sade bir mimariye sahip Ata (Larende) Camii (1258), Afyon Ulu Camii olduklarını da açıklar mahiyettedir. (1273), Sivrihisar Ulu Camii (1274), Beyşehir E. H. Ayverdi'nin, "Orhan Gazi Cami'leri içinde Eşrefoğlu Süleyman Bey Camii (1297) ve Kasta­ "çandı sistemli" olanların İzmit yakınındaki Kay­ monu Kasaba Köyü Mahmut Bey Camii (1336) maklı _ Çiftliği ve Sapanca Gölü'nün SO lan. şarkın­ gibi bazı camilerde, sütün ve tavan aksamında daki Büyük ve Küçük Tersiye köylerinde, Düz• ahşap malzemeden istifade edilmiş olmasından ce'nin 10 km. Şark-ı . şimalinde, Melen üzerindeki hareketle, ele aldığımız bölgedeki camileri de Hasanlar Köyü'nden itibaren vadiyi takip ile gidi­ mimari olarak mezkur geleneğin bir devamı ola­ len Karadeniz sahilindekh.Aftun Ağzı'nda oradan rak görmek yerine, aynı mimari tarzın benzer Ağva'ya kadar uzanan ınıntıkada ve en kesif ola- iklim ve tabiiat dokusuna sahip başka yörelerde

421 OÜZCE'DETARiH VE KÜLTÜR

de üretilmiş olabileceğini göz ardı etmeden, bu kişilerin medfun olduğu bir veya birkaç kabir mimariyi bölgeye mahsus basit, sade ve pratik mevcuttur (Cumayanı, Konuralp, Beçi, Nalbant­ amaçları öncelleyen bir tarz olarak değerlendir­ oğ l u, Hasanlar, Geriş, Çay ı r lı ). Bu mezar taşları mek kanaatimizce daha uygun olacaktır. arasında sınırlı sayıda da olsa Osmanlı döne• E. H. Ayverdi, daha önceleri tamirattarla de­ minden kalma yazılı taş l ar vard ı r . Kaynaşlı'dald vamlılığı sağlanan çandı cami'lerindeki yapısal cami'de ise hiçbir mezara tesadüf edilememiştir. değişimin 1925'ten sonra başladığını söylemek• Plan balamından bütün camiler ortak bir tedir. Hakikaten ele aldığ ı mız Düzce yöresinde de özellik gösterirler. Ekseriyeti bir harim, son ce­ 2 cami'in (Aşağı Aftun ve Kaynaşlı) dı şında asli maat yeri ve üst kat mahfilinden oluşur. Üst kata yapısını ve suretini koruyan bir cami' bulun­ bazılarında harimden, bazı l arında ise son cemaat mamaktadır. Bu iki cami', son yıllarda geçir• yerinden ç ı kı lı r. Kaynaş lı 'da son cemaat yerinde dikleri başarılı tamirat ve restorasyonla asli hü• bir sundurma vard ı r. Kaynaşlı, Nalbantoğlu ve viyetlerini koruyarak varlıklarını devam ettirme­ Çayırlı'da bir üst kat mahfıli bulunmaz. Çandı yi başarm ı şlardır. Görüldüğü kadarıyl a diğer ca­ sistemli olanlar dahil kargir yapılı camilerde me­ mi'lerdeki yenilenme ve dönüşümün ahşap çandı, şe ağacından mamul malzemeler kullanı l m ı şt ı r. kerpiçli kargir (ahşap karkas-kerpiç), tuğlalı ka.r­ Süsleme bak ı mın dan cami'ler, muhtemelen gir (ahşap karkas-tuğ l a), betonanne (beton di­ yerleşim birimlerinin dışında, birkaç köyün or­ rekli-tuğlalı ya da kubbeli) şeklinde dört evresi taklaşa kullana bileeelderi konumda, Cuma. ve mevcuttur. Kimi cami'ler bu dönüşümün her ev­ Bayram namazları gibi sınırlı bir kullanım ama­ resini tecrübe etmiş iken (Sansar Köyü, Hoca c ıy l a i nşa edilmiş oldukl arından dolayı hayli sa­ Köyü, Cumakırı), bir kısmı ikinci (Nalbantoğlu, dedilerler. Ahşap minher ve kürsüler de bu sade­ Hasanlar, Hacılar, Çalıcuma) veya üçüncü (Beçi, likten nasiplerini al mış l ard ı r. Bir köy cami'i ola­ · Çayırlı) aşamadadır. Muhtelif sebeplerle yıkılıp rak ölçüler itibariyle de halen mütevaziliklerini tümüyle ortadan ka l kmış Yukarı Aftun, Geriş ve korumaktadır l ar . Gümüşova'daki cami'lerin ise artık hatıralarının Son olarak bir kısmı eski otantik havasında ve da silinmekte olduğu bir gerçektir. Kerpiçle inşa bir kısmı yenilenmiş olsa da, fetihler döneminin edilmeleri yönüyle ayrı bir. kategoride yer alan Düzcemizdeki en önemli yansımaları olan bu Bakraz ve Ozanlar'daki cami'ler ise işlevlerin i cami'lerin mevcut durumlarının iyileştirilmesi, yitirip terk edildiklerinden mukadder sonlarını Ozanlardaki gibi yılalmaya yüz tutanlara acilen belder vaziyettedirler. Cuma Yanı ve Konuralp müdahele edilmesi ve çevre düzenlemeleriyle Cami'leri kalın duvarlarıyla daha eski bir dönem• birlikte bu cami'lerin yanlızlıktan kurtarılıp baş­ de yapılm ı ş tamiratın izlerini taşırlar. Asli .şek li ni l angıç ta il içi turizmin önemli bir halkası haline kaybedip ikinci veya üçüncü evrede olan yap ı lar­ getirilmesi ve zamanla markalaştırılmas ı , hepi­ dan bir k ı smı da yerleşim yerlerinin içinde kal­ mizin o l duğu gibi en başta yetkili kurum l arım ı zın dıklarından mevcut ihtiyaca cevap verememekte; ve mülki amirlerimizin üzerine düşen bir vazife bU: sebeple de yıkı lı p ya da ta'dil edilip daha bü• o l duğunu hatırlatmak isterim. yük ölçekli kubbeli betonarme yapılar haline dönüşme baslası altındadırlar. Aşağı Aftun, Beçi, Na l bantoğlu, Kaynaşlı, Ge r iş, Bakraz ve Çalıcuma'dald cami'lerle ilgili mahal­ linde an l atılan hikayelerde, bu yapılar bir şekilde doğrudan doğruya Orhan Gazi'nin şahsına ya da onun askerlerine bağlanmaktad ı r. Hatta bazı­ la rı yla ilgili hikayelerde aynı kaynaktan çık­ ınışeasma bir an iatı birliği bile söz konudur. Cami'lerin büyük bir lasmı dağ etelderinde ve bir derenin kenarında ve halen kullanılmakta olan bir mezarlığın içinde yer almaktadırlar. Bak­ raz, Çahcuma, Ozanlar ve Cumakın ise ovada olup su ihtiyacını kuyular vesilesiyle karşılarlar. Mezarlıklarda var olan kabir taşlarından esld olanlar yazısız büyük taş l ar iken, yenileri ekseri­ yetle yazılı ve mermerdendir (Aşağı ve Yukarı Aftun,, Hacılar, Bakraz, Çalıcuma, Ozanlar, Cuma­ kın). 'Bir mezarlığın içinde yer almayan ca­ mi'lerin ekseriyetle önünde yine cami'le ilgili

422 \

BOLU

---.....____--.. 1 i

DUzce yöresindeki Orhan Gazi (Cuma) Cami' lerinin bulunduğu yerler ile BOA Haritalar Fonu, No: 871 (130611889 tarihli)'de bulunan haritadaki yerleşim yerleri. Birinci haritadaki Orhan Gazi (Cuma) Cami'lerinin bulunduğu köyleı· ile Kafkaslar, Balkanlar ve diğer yerlerden gelenle­ rin henUz işlerunediği ikinci haritadaki köylerin hemen hemen aynı ınıntıkada olduğu dikkat Çekmektedir. ·

423 .