Beylikten Devlete: Orhan Gazi Devrinde Kurumlaşmanın Boyutları
Total Page:16
File Type:pdf, Size:1020Kb
Beylikten Devlete: Orhan Gazi Devrinde Kurumlaşmanın Boyutları Mehmet ÖZ * abası Osman’ın yaşlılığında beyliğin başına geçen Orhan, 1326’da Bursa’yı fethetti. Osman Bey zamanın- Bda, önce vesayet altındaki Selçuklular vasıtasıyla sonra da valileri aracılığıyla İlhanlılara tâbi bir beylik konumunda olan Osmanlılar, Bursa gibi önemli bir kentin fethinin ardından Anadolu’da İlhanlı hakimiyetinin önce fiilen iyice gevşemesi (1328) ve ardından son hükümdar Ebu Said Bahadır Han’ın ölümüyle (1335) tama- men ortadan kalkması sayesinde bağımsızlıklarını perçinlediler. Orhan Gazi döneminde İznik’in alınması, diğer beylikler aleyhine sınırların genişletilmesi, Bizans’ın ve Balkan- lardaki devlet ve prensliklerin iç işlerine müdahale yoluyla Rumeli’ye geçiş ve Balkanlardaki sınırların geniş- letilmesi gibi siyasi gelişmelerin yanında devletin kurumlaşmasında atılan adımlar da çok dikkati çekicidir. Osmanlı topraklarında ilk medresenin açılmasında yaya ve müsellem teşkilatının kurulmasına, timar sistemi ve tahrir uygulamasından divanın ve bürokrasinin gelişmesine kadar bir dizi husus söz konudur. Ele geçirilen toprakların idari taksimatı ve bu çerçevede I. Murad’ın başa geçmesiyle Rumeli beylerbeyliğinin kurulması, Osmanlıların devlet teşkilatlanması ve yönetim anlayışı bakımından değerlendirilmeyi hak eden özelliklere sahiptir. İlhak edilen beyliklerden veya Anadolu içlerinden gelen ulema ve ümeranın kurumlaşma sürecindeki katkı ve etkileri olmuştur. Anadolu Selçuklu devlet kurumlarının, İlhanlı devlet sisteminin Osmanlıların kurumlaşma- sına katkıları ve yakın ilişkide bulunulan Bizans’ın bu kurumlaşma sürecindeki etkileri tartışılan konulardır. Osmanlıların uçtaki konumu, onların iç kesimlerden gelen ümera ve ulemadan yararlanmalarının yanında zaman içerisinde Bizans ve Balkan devletlerinden mühtedi veya devşirme devlet adamlarını da istihdam et- mişlerdir. Uçların siyasi açıdan olduğu kadar kültürel açıdan da geçişken ve hareketli yapısı Osmanlıları ve uçtaki diğer beylikleri etkileyen faktörlerin başında gelmiştir. Alpler’in/Gaziler’in Uc Beyliğinden Devlete Osman Gâzi ve arkadaşlarının Koyunhisarı muharebesi sonrasındaki faaliyetlerine baktığımızda İznik’in yanında Bursa ve İzmit gibi yörenin önemli kentlerinin çevrelenmesine yönelik bir strateji çerçevesinde hareket edildiği izlenimi doğmaktadır. Bunlardan Bursa, o zaman çevrenin ticarî ve sosyal bakımdan en büyük ve en gelişmiş şehri idi. Surları sağlam olduğundan önce çevresindeki kaleler zapt edilerek şehir abluka altına alındı.1 1321’de Bizans’ta iç savaş başlamış ve bu da Osman Bey’e daha rahat hareket etme imkânı vermiştir. Onun ölümünü müteakip beyliğin başına geçen oğlu Orhan Bursa’yı kuşatmış ve almıştır (1326); Orhan, daha sonra burasını başkenti haline getirdi. Osmanlı kaynaklarına göre, bu sırada Akçakoca ve Gazi Abdurrahman ise Kandıra ve Karamürsel’i ve Kartal civarındaki Aydos ve Samandıra kalelerini alarak sınırları İstanbul’a doğru genişlettiler. Gerçekten de Osman Gâzi’nin silah arkadaşlarından Akça Koca, Abdurrahman Gâzi, Konur Alp, Turgut Alp, Aykut Alp ve Samsa Çavuş kendilerine bağlı kuvvetlerle savaşlara katılmışlar ve Bizans toprakları- nın fethedilmesinde büyük rol oynamışlardır.2 * Prof. Dr. Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü. [email protected] 1 Bu konuda bkz. Halil İnalcık, “Osman Gazi’nin İznik (Nicae) Kuşatması ve Bafeus Savaşı”, Söğüt’ten İstanbul’a-Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu Üzerine Tartışmalar, der. Oktay Özel-Mehmet Öz, İmge Kitabevi, Ankara, 2015, 3. Bs. (ilk basım 2000), s. 301-339. 2 Bkz. Halil İnalcık, Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları (1302-1481), İSAM yayınları, İstanbul, 2010, s. 45 vd. Osmanlı kaynaklarında bu şahsiyetlerle ilgili anlatılara örnek olarak bkz. Âşıkpaşaoğlu Ahmed Aşıkî, Tevârih-i Âl-i Osman, yay. Çiftçioğlu N. Atsız, (Osmanlı Tarihleri I, İstanbul, 1949’un içinde) s. 108-110. (Osman Gazi’nin Orhan Gazi’yi Akça Koca, Konur Alp, Gazi Rahman ve Köse Mihal ile Akyazı’ya göndermesi). Aynı vaka için keza bkz., Mevlânâ Mehmed Neşrî, Cihânnümâ (Osmanlı Tarihi 1288-1485), haz. Necdet Öztürk, Çamlıca Basım Yayın, İstanbul, 2008, s. 58-59 (Osman’ın bu kişileri Orhan ile gazaya göndermesi anlatılıyor). 341 Mehmet ÖZ 1324-1362 arasında hükümdarlık yapan ve Kanunî’den sonra tahtta en uzun süre kalan padişah olan Orhan Beğ/Gazi’nin bilinen eşleri Nilüfer Hatun, Asporçe ve Theodora’dır. Çocukları ise Süleyman Paşa ve Murad (Nilüfer Hatundan); İbrahim ve Fatma (Asporçe’den); Halil (Theodora’dan), Sultan bey, Kasım bey’dir.3 Orhan Bey, babasından aldığı yöneticilik ve kumandanlığı başarıyla devam ettirir. Esasen o daha babasının sağlığın- da çeşitli seferlere katılmış ve babasının son yıllarında da beyliğin başına geçmiştir. Nitekim Osmanlı kay- nakları da babasının hastalığından ve/veya sağlığında oğlunun şevketini görmek istemesinden dolayı yerini ona bıraktığını ifade ederler. Bu bağlamda dikkat çeken bir husus da kardeşi Alâeddin (Anonim ve Oruç gibi kaynaklarda Ali) Paşa’nın kendi tercihiyle devlet işlerinden çekilmesi ve beylikte hak iddia etmemesidir: “Orhan tamâm memleketleri mukarrer itdi, pâdişâh oldı. Karındaşı Ali Paşa’yı katına okudı. Ayıtdı: “İy ka- rındaş, memleket bâbında ne dersin” dedi. Ali Paşa ayıtdı: “Memleket senün olsun. Bana beğlük gerekmez.” diyü bi’l-külliye beğliği terk idüp kendü bir köşeyi ihtiyâr idüp oturdı. Ol zamanda kardaş kardaşa hürmet iderlerdi.”. Yine Alaeddin/Ali Paşa’nın Orhan’a ak börk tavsiyesinden sonra Anonim yazarı şöyle der: “Ol zamanda beğler karındaşlarıyla meşveret iderler, bir yere cem’ olurlardı. Birbirin öldürmezlerdi, tâ Yıldırım Han zamanına değin. Kardaş kardaşı öldürmek Yıldırım han zamanından kaldı”.4 Beyliğin bu ilk dönemlerinde var olduğu anlaşılan ülüş anlayışının terk edilmesi süreci, kaynaklarda bu şekil- de meşrulaştırılmaktadır. Osman ve Orhan devrinde aile mensuplarına bazı yerlerin tahsisi ve en büyük oğula en önemli ucun tahsisi uygulaması var iken I. Murad devrinde bu husus daha da belirginleşir ve oğulların sancak beyliği dışında hanedan mensuplarının ülke yönetiminde söz sahibi olması söz konusu olmaz. Nitekim I. Murad tahtta hak iddia eden kardeşlerini bertaraf eder.5 Burada, Osmanlı Beyliğinin kuruluş devrindeki niteliği ve devletleşme sürecinde rol oynayan etkenler üze- rindeki tez ve tartışmalara ayrıntılı bir şekilde girmeksizin bu süreçte devletleşme/kurumlaşma bağlamında önemli gördüğümüz bazı belge, kitabe ve kaynaklardaki bilgilerin bir analizini yapmaya çalışacağız. Bilindiği üzere,Osmanlıların kuruluştan itibaren gaza idealini benimsedikleri ve devletin kuruluşunda gazanın muhar- rik güç olduğu görüşünü ileri süren Paul Wittek’in dönemin genel atmosferi dışında Osmanlılara dair iki te- mel kanıtından biri Bursa Şehadet Camii kitabesi, diğeri de Ahmedî’nin İskendername adlı eserinin sonundaki manzum Osmanlı tarihidir. Bu eser, bugün elimizde bulunan en eski Osmanlı tarihidir. Orhan Gazi’den gaziler sultanı olarak bahseden meşhur kitabe Wittek’e göre çok önemli ve farklı mahiyette- dir. Lowry ise bunun diğer beyliklerdeki benzerlerinden farkı olmadığı kanaatindedir. Şehâdet Camii duvarına sonradan konan 738 (1337) tarihli mescid kitâbesinde Orhan, “el-emîrü’l-kebîri’l-muazzam el-mücâhid sultânü’l-guzât ... şücâü’d-dünyâ ve’d-dîn ... bahâdır-ı zamân Orhan b. Osman” şeklinde anılmıştır. Sultâ- nü’l-a‘zam unvanını İlhanlı Ebû Said Bahadır’ın ölümünden (1335) önce hiçbir Türkmen beyi almaya cesaret edememişti. Bu kitabenin de gösterdiği gibi Orhan Bey sultanü’l-guzat ve emirü’l-kebir gibi unvanlarla anıl- mıştır. İbn Battuta onun İhtiyarüddin sanını kullandığını söylerse de gerek bu kitabede gerekse oğlu Süley- man Paşa için 1360’da tertip ettirdiği vakfiyede Şücaeddin sanını görmekteyiz.6 Osmanlıların “gaziler” olarak tarih sahnesinde yer aldığını vurgulayan ilk edebî kaynak olan İskendernâme’nin Dâstân ve Tevârih-i Mülûk-ı Âl-i Osman bölümünde, Bursa ve İznik’i almadan önce vefat eden Osman’ın yerine Orhan’ın başa geçişi ve Orhan’ın gazi karakteri şu şekilde vurgulanmaktadır7: “Ol ölücek aldı yerin Orhan/Ana dedi ehl-i keramet Ur, Han! Her yanadan yürüdüben bir çeri/Ruz u şeb târâc etdi kâfiri Avrat oğlan bulduğun etdi esir/Kırdılar bâkî ne var yigid ü pîr Kâfir üzre akdılar a’van-ı dîn [dinin yardımcıları]/ Andan etdiler gazâ adın akın 3 Bkz. Mustafa Cezar, Mufassal Osmanlı Tarihi, c. I, (İstanbul, 1957 (Tıpkıbasım, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2010, s. 68. 4 Necdet Öztürk (Haz.), Anonim Osmanlı Kroniği (1299-1512), Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul 2000, s. 18. Krş. Oruç Beğ Tarihi [Osmanlı Tarihi, 1288-1502], Çamlıca Basım Yayın, İstanbul, 2008, s. 17-18. Burada Ali Paşa’nın “Beğliği küllî terk idüp karındaşı Orhan”a ısmarladı”ğı ifade edildikten sonra ak börk hikayesine geçilir (bu mesele Hacı Bektaş’la ilişkilendirilir). O zamanda padişahların kardeşlerine danıştığı ve birbirlerini öldürmediğine dair cümleler Oruç’da da hemen hemen aynıdır (s. 18): “Ve ol zamanda olan pâdişâhlar ve begler ve beg oğlanları uluca kardaşla- rıyla bilece tanışık iderlerdi. Birbirine hürmet iderlerdi. Birbirini öldürmezlerdi, tâ Yıldırım Bâyezîd zamanına dek kardaş kardaşı öldürmek yogıdı, Yıldırım han zamânında oldı.” 5 Halil İnalcık, Devlet-i Aliyye-Osmanlı İmparatorluğu Üzerine Araştırmalar I, Türkiye İş Bankası Yay., İstanbul 2009, s. 27.Osmanlılarda şehzadelerin sancağa gönderilmesi ve genel olarak şehzadelik kurumu hakkında ayrıntılı bir araştırma için bkz. Haldun Eroğlu, Osmanlı Devletinde Şehzadelik Kurumu, Akçağ Yay., Ankara, 2004. Eroğlu, aşağıda ele alınacak Orhan Gazi vakfiyesinde Osman’ın oğulları arasında Alaeddin’in isminin olmayışı-