Orhan Gazi ve Ümerasının Kuzey-Batı Anadolu’daki Fetihlerine Dair İzleri

Kenan Ziya TAŞ *

“Gördük kim, bir alay Boz atlular çıkageldiler heman biz onaları gördük. Takatımız tak oldu. Elimiz dutmaz oldu. Bize kılıç koydular. Bizi anlar kırdılar. Siz anları kanda pusuya komuşuz kim, biz anları görmedük, gökden mi indiler ve yerden mi çıkdılar kim heman ol arada be- lürdiler. Kâfirler, anları bizden sandılar. Anlar, hod gaib erenler imiş. Hak Te’âlâ, anları bize meded gönderdiler. Gelüb düşmanı helâk ettiler.”1 ncelikle bildiri başlığında kastedilen iki hususun daha iyi anlaşılması açısında belirginleştirmek gere- Okir. Bunlardan ilki, tarihi mekânın coğrafi sınırlarını, bu yazının muhtevası çerçevesinde, daha belirgin hale getirmektir Diğeri ise devrin ümerasının kimlerden müteşekkil olduğunu mümkün olduğunca tespit edebilmektir.

Resim 1: Paflagonya ve Bitinya

* Prof. Dr. Balıkesir Üniversitesi [email protected] 1 Anonim Osmalı Kroniği, hz. N. Öztürk, İstanbul 2000, s. 24.

309 Kenan Ziya TAŞ

Coğrafi mekânın belirginleştirilmesini kısaca şöyle ifade etmek mümkündür: Kuzey-batı Anadolu olarak ifade ettiğimiz coğrafi saha, Karadeniz sahilinde batıda Sakarya mansabından başlayarak doğuda Sinop’a kadar uzanan ve iç kesimlerde ormanlık, sulak dağlık alanların etkisini kaybettiği araziyi içine alır. Bu bölge kadim zamanların tarihi ifadesiyle Bitinya ve Paflagonya adı verilen bir coğrafyadır.2

Resim 2: Osmanlı Dönemi Paflagonya ve Bitinya (Kastamonu Vilayeti) Bu sahada Osmanlının kuruluşu döneminde adetâ onun arka bahçesini teşkil etmiştir. Daha sonra Os- manlının bütün Anadolu’da hâkimiyeti tesis ettiğinde idari mekanizmada Kocaeli, Hüdavendigâr, Bolu Çankırı ve Kastamonu sancaklarının ya tamamını veya önemli bir kısmını içine almaktadır. Biz bu yazıda özellikle bu sahanın merkezinde yer alan Bolu sancağı üzerinde odaklaşacağız. 16. Yüzyıl Bolu sancağı Bugünkü siyasi ve idari coğrafyamıza göre Bolu, Düzce, Zonguldak, Bartın ve Karabük olmak üzere beş ilin tamamını içine alır.3

Resim 3: Bolu Sancağı

2 Bizans imparatoru Theophilos (829-842), daha önce Bizans’ın Balkanlarda ve Anadolu’da ele geçirdiği yerleri idarî-askerî açıdan kolay yönetebilmek amacıyla oluşturduğu bir tür eyalet sistemi olan “thema”ları yaygınlaştırmış, bu çerçevede Bukellarion themasına ait bulunan arazinin kuzey doğu köşesini yani Kastamonu, Çankırı, Zonguldak çevrelerini Paflagonya (Paphlagonia) theması adıyla tesis etmiştir. Paflagonya tabirinin bir eyalet adı olarak IX. yüzyıldan itibaren kullanıldığı anlaşılmaktadır. Cevdet Yakupoğlu, Kuzeybatı Anadolu’nun Sosyo-Ekonomik Tarihi, Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Doktora Tezi, Ankara, 2007, 21. 3 Kenan Ziya Taş, Osmanlının Arka Bahçesi Bolu Sancağı 16. Yüzyılda Bolu-Düzce-Bartın-Karabük-Zonguldak, İstanbul 2017.

310 Gazi ve Ümerasının Kuzey-Batı Anadolu’daki Fetihlerine Dair İzleri

Orhan Gazi devrindeki ümera ise, Orhan Gazi ile beraber yukarıda işaret ettiğimiz coğrafyanın, Osmanlı mülkü haline gelmesinde bizzat rol oynamış veya etkili olmuş, daha sonra bir kısmı buralarda idare- cilik yapmış ve birçok eserin banisi veya müessisi olmuş kişilerdir. Ancak hemen şunu ifade etmeliyiz. Osmanlı Kuruluş dönemi ki, şimdiye kadar pek çok araştırma ve incelemenin konusu olmuş ve olmaya devam etmekte olan çalışmalarda karşılaşılan, kendine mahsus zorluklar sebebiyle, kesin tespitler yap- mak ve bu şekilde bir liste oluşturmak mümkün değildir. Bu kısıtlılıklar çerçevesinde konuyu ele alıp bazı belirlemeler yapmak mümkündür. Orhan Gazi (1281doğumu-1324-1362 beyliği) , daha babası Osman Gazi hayattayken onun uzun süren hastalığı sebebiyle beyliği fiilen ele almıştır.4 Bu sebeple tarih kaynaklarını ifadesi ile babasın “yoldaş- ları” onun da silah arkadaşları ve beyleri durumunda olmuşlardır. Bunlardan birçoğunun Selçukluların ilk zamanlarında belli bölgelere bağlı yörelerin askeri idarecilerine verilen “alp” unvanını taşıdıkları gö- rülmektedir. Bu beylerin bir kısmı haklarında çok ayrıntılı bilgi bulunmasa da kim oldukları isim ve şöh- retleri ile epeyce meşhurdur.5 Atıfta bulunduğumuz çalışmaların tespit ettiği isimler şunlardır: Osman Gazi’nin akrabaları, Saru Batı Savcı Bey, oğlu Bay Hoca Gündüz Bey, oğlu Aydoğdu ve Ak Temur. , Saltuk Alp, Samsa Çavuş ve Köse Mihal, Aygut (Aykut) Alp, Hasan Alp, Sülemiş, Akça Koca, Konur Alp, Gazi Rahman (Abdurrahman), Kara Mürsel, Targan (Tagan), Taz Ali, Akbaş, Yahşılu. Kısaca özetlersek Orhan Bey ilk yıllarından itibaren ona her konuda yardım ve “yoldaşlık” etmiş” olan; Kandıra’da Baba Tepesinde türbesi bulunan Kocaeli fatihi Akça Koca, Bolu ve civarını fatihi ve Düzce’de Türbesi olan Ko- nur Alp, Mudurnu’da Samsa Çavuş kardeşi Süle(miş), İzmit’in güney körfez kıyılarının hakimi ve Rum- ların denizdeki amansız rakibi Karamürsel, Kandıra ve Samandıra ve Aydos seferlerinde, sonra İzmit’in alınmasında rolü bulunan, İstanbul’da yaramaz çocukarı adı korkuttukları ve mezarı Samandıra’da olan , oğlu Kara Rahman, Kocaeli fetihlerini Akçakoca’nın ölümü sonrası devam ettiren İbn Kemal’in Subaşı rütbesine sahip bulunduğunu yazdığı Akbaş ile Yahşi Bey,Köse Mihal, Ak Temur. Orhan Bey’in başlangıçta babasının sağlığında yaptığı gibi aynı tarz ve usul ile bu sefer de oğlu Süleyman Paşa bu ümara ile irtabatlı omuştu.6 Zikredilen coğrafyanın Osmanlı hakimiyetine girişi işaret edildiği üzere Osmanlının kuruluş dönemine tesadüf eder ve fatihleri ile irtibatlı olarak daha ziyade bölgenin idari yapılanmasında ve yer adlarında kendini gösteren bazı özellikler arzeder. Bu dönemde ele geçirilen yerler, fetihlere kumanda edenlere veya önemli rol oynayanlara “ocaklık” olarak verilir ve bunlar “il” olarak adlandırılırdı.7 Beşincisi yapılan sempozyumlar dizisinin konusu olan Kocaeli bunun en müşahhas örneğidir.8 Kocaeli sempozyumları dizisinin üçüncüsü olan Süleyman Paşa Sempozyumu’nda Koceli ve Süleyman Paşa ile ilgili olarak şu satırları kaydetmiştim. “Bu tarihi ve coğrafi mekân üzerinde tebliğe konu olan Süleyman Paşayı ilk defa Gerede hâkimi olarak görüyoruz. Bu hâkimiyetin 1330’lu yıllara tesadüf ettiği anlaşılmaktadır. Ancak burada Osmanlı tarihlerinin verdiği bilgiler çok açık değildir. Burada Candaroğ- lu Süleyman Bey ile Süleyman Paşa karışmış görünüyor. Yine aynı dönemde İznik’in alınmasında da önemli bir rol oynamıştır. Bu yöre o tarihlerde Vilayet-i Orhan şeklinde adlandırılan idari birime dahildi. Bütün bu bilgiler yukarıda da işaret ettiğimiz üzere ilk Osmanlı tarihleri Aşıkpaşazâde, Neşri, Oruç Bey ve diğer anonim Osmanlı tarihleri -ki çoğu Süleyman Paşa’nın yaşadığı tarihten yüz sene sonra ortaya çıkmıştır- Süleyman Paşa’nın İznik’in alınmasındaki (1331) rolü ve İzmit’in fethinden (1337) sonra Tarak- lı, Yenice, Göynük, Mudurnu’nun onun tımarı olduğunu ifade ederler. Konuralp, Akçakoca gibi meşhur serhad beylerinin vefatları dolayısı ile onların vilayetleri sancak yolu ile Süleyman Paşa’ya verilmiştir.”9 Bizim bu yazıda üzerinde daha ziya yoğunlaştığımız coğrafyadak fatihler olarak karşımız çıkanlar Konur Alp, Hızır Bey, Saltuk Alp ve İfelfan (Eflegan) Bey olacak. Bunlarla ilgili tahrir defterlerindeki kayıtları esas alarak kısa değerlendirme ve tespitler yapılacaktır.

4 Orhan Bey (Gazi) ile ilgili şu iki ansiklopedi maddesindeki bilgiler ile bu maddelerin bibliyografyaları yeterlidir. Tayyip Gökbilgin, “Orhan”, MEBİA, Cilt 9, s. 399-408; Halil İnalcık, “Orhan”, TDVİA (2007), Cilt 33, s.375-386. 5 Faruk Sümer, “Osmanlı Devleti’nin Kurucusu Osman Gazi ve Devri ile İlgili Bazı Meseleler Hakkında Düşünceler”, Türk Dünyası Araştırmaları, Sayı 80 (1992, s. 6-26; Faruk Sümer, “Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu ile İlgili Bazı Meseleler Üzerinde Araştırmalar”, Türk Dünyası Tarih Dergisi, Sayı 51 (1991), s. 3-9; Ahmet Şimşirgil,“Osmanlı Devleti’nin Kuruluşunda Hizmeti Geçen Alpler ve Gaziler”, Türkler, IX, Ankara 2002, s. 99-106. 6 Konukçu, Süleyman Paşa, s. 211. 7 Enver Konukçu, Kocaeli’nin İlk Osmanlı Yöneticisi Süleyman Paşa, Kocaeli, 2008, s. 209-211. 8 Uluslararası Gazi Akça Koca ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu Bildirileri, Kocaeli 2015, 3 Cilt; Uluslararası Kara Mürsel Alp ve Kocaeli Tarihi Sempoz- yumu Bildirileri II, Kocaeli 2016, 3 Cilt; Uluslararası Gazi Süleyman Paşa ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu Bildirileri III, Kocaeli 2017, 4 Cilt . Bu seri ve basılmakta olan diğer iki seride söylenilen hususa ait çok zengin bilgiler bulunmaktadır. 9 Kenan Ziya Taş, “Gazi Süleyman Paşa’nın Kuzeybatı Anadolu’daki İzleri”, Uluslararası Gazi Süleyman Paşa ve Kocaeli Tarihi Sempozyumu Bildirileri III, Kocaeli 2017, s. 570.

311 Kenan Ziya TAŞ

Konur Alp: Konur Alp hayatı hakkında, dönemin bilinen özellikleri sebebiyle, ayrıntılı ve fazla bilgiye sahip değiliz. Konur sözü Türkçe de yanık al, yağızımsı al, kara ile kızı arası koyu kumral, kestane rengi için kullanılır.10 Buradan hareketle fiziki özelliklerine ait bir takım kestirmelerde bulunmak mümkündür. Ertuğrul Gazi’nin etrafındaki beyler arasında gösterildiğine bakılırsa uzun bir ömür sürdüğü anlaşılıyor.11 Ancak faaliyetleri itibariyle tarih- lerde adı ilk defa Orhan Bey’le birlikte geçer. Osman Gazi oğlu, Orhan’ın yanında görevlendirdiği kendi gaza arkadaşlarının arasında Konur Alp de bulunmaktadır. Kocaeli civarındaki akınlara katılmış fakat asıl fetih ha- reketlerini Bolu Düzce ve Mudurnu yöresinde gerçekleştirmiştir. Konur Alp, İznik fethinin hazırlıkları sırasında muhtemelen 1328 yılında vefat etti.12 Konuralp’in mezarı Hammer’in ifadesiyle Akyazı kasabasında bulunan Konurpa(!)’dadır. Yine Hammer’in belirttiğine göre onun zamanında (1774-1856) Müslümanların büyük hür- metlerine mazhar olup, birçok ziyaretçisi bulunmaktadır.13Türbe ve türbedarlıkla ilgili arşiv kaydına tesadüf edemedik. Tahrir Defterlerinde de açık bir kayıt yok. Hammer’in şahitliği ki, yaşadığı dönem ve sahip olduğu bilgi göz önüne getirildiğinde, kabul edilmelidir. Adı bugün Düzce ili merkezinde yer alan Konuralp beldesinde /bucağında /mahallesinde yaşamaktadır. Bu ad, Tahrir Defterlerinde Bolu Sancağı’nın bir nahiyesi olarak karşımıza çıkar. Tahrir defterlerinde Nefs-i Kon- rapa’nın bir diğer adı da Üskübü’dür. Konrapa kazaî idarede yüzyılın başında yevmi 25 akçalı bir kaza merkezi idi.14 Konrapa nahiyesine 1519 tahririnde 56 köy, 5 mezraa; 1568 tahririnde 63 köy, 2 mezraa bağlıydı.15

Saltuk Alp: Orhan Gazi’nin, babası Osman Gazi tarafından İn Önü (İnönü) beyi olarak tayin edildiğinde Saltuk alp ve Köse Mihal yanında onun hizmetine verilmişti.16 Bu durum dolayısı ile Saltuk Alp’in Osmanlılardaki ilk “Lala” olabi- leceğini ifade etmiştim.17 Karacahisar’ı yağmalayan Çavdar Tatarlarının Oynaşhisarı denilen mevkide dağılıp esir alınmasında baş rolü oynamışlardır. Saltuk Alp’in ’nın fethinde ve Osman gazinin son nefeslerinde yanında bulunduğu ifade edilmektedir.18 Yukarıda zikrettiğimiz gazi beylerin faaliyet sahası hesaba katıldığında, bu beylerle birlikte hareket eden Sal- tuk Alp’in de bu coğrafyada bir izi omalıdır şkelinde bir düşünceden hareketle, meseleye yaklaşıldığında bunu doğrulayacak ipucu olarak bazı bilgilere tesadüf ediyoruz. Bugün Zonguldak ilinin Çaycuma ilçesine bağlı Sal- tukova adlı bir beldenin varlığı kesin olmamakla birlikte Saltuk Alp ile irtibatı olabileceğini düşündürüyor. Ancak tarihte Balkanların İslamlaşmasındaki önder isimlerden Sarı Saltuk olarak bilinen yarı destanî şahsın varlığı ile bahse konu Sarı Saltuk’ın varlığı kesişmekdedir.19 Farklı iki Sarı Saltuk’un varlığını kabul etsek de her ikisinin varlığı, kimliği ve faaliyetlerine dair ayrıntılı ve belgelere ve tarihi kayıtlara sahip olmadığımız göz önüne alındığı meselenin muğlaklığını artırmakta ve tereddütleri de beslemektedir.

Hızır Bey: Hızır Bey’in adı Kemal Paşazâde’nin Tevârih-i Âl-i Osman’ında Konur Alp’in iki nâmdâr hizmetkârlarından biri olarak zikredilmektedir. Konur Alp’in yöredeki fetih hareketlerindeki beraberlikleri dışında hayatı ve faaliyet- lerine dair başka bilgiye sahip değiliz. Ancak yörede oldukça müessir olduğu adının yer adı olarak varlığından anlaşılmaktadır.20 Tahrir defterlerindeki kayıtlara nazaran varlığından haberâr olduğumuz Hızırbegeli nahi- yesinin yeri ile ilgili olarak “İbn-i Kemal’in Tevârih-i Al-i Osman’ında da Bolu’nun fethine dair anlattıklarını (bu ifadelerden biri: Konuralp hidmetkârlarından iki nâmdâr bege birine Hızır Beg ve birine İfelfan Beg dir-

10 Sümer,Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu ile İlgili Bazı Meseleler Üzerinde Araştırmalar, s. 9. 11 Fehamettin Başar, “Ertuğrul Gazi”, TDVİA, Cilt 11, s. 315. 12 Enver Konukçu, “Bolu ve Fatihleri”, Bolu’da Halk Kültürü ve Köroğlu Uluslararası Sempozyumu, Bolu 1998, s. 4; Şimşirgil, Osmanlı Devleti’nin Kuruluşunda Hizmeti Geçen Alpler ve Gaziler, s. 102. 13 Hammer (Baron Joseph Von Hammer Prgstall), Büyük Osmanlı Tarihi, Haz. Mümin Çevik-Erol Kılıç, İstanbul tarih yok, Cilt 1, s. 111. 14 BA TD 438, s.537 “Kaza-yı Konrapa cihet-i Kaza 25 akça yazar”. 15 Taş, Bolu Sancağı, s. 247-252. 16 Sümer, Osmanlı Devleti’nin Kurucusu Osman Gazi ve Devri ile İlgili Bazı Meseleler, s. 19. 17 Kenan Ziya Taş, Osmanlılarda Lalalık Kurumu, Ankar 2004, s. 48-49. 18 Şimşirgil, Osmanlı Devleti›nin Kuruluşunda Hizmeti Geçen Alpler ve Gaziler, s. 100. 19 Bu konuda daha önce hazırladığımız başka bir çalışmada şu bilgiyi vermiştik: “Bugün Zonguldak ilinin Çaycuma ilçesine bağlı Saltukova adlı bir beldenin varlığı ve yine bugün aynı ilçeye bağlı bir köy olan Kızılbel köyünde Saltuk Şeyh’e ait bir zaviyenin varlığını bildiren kayıt tarihi irtibatı açıkça destekleyen hususlardır. BOA TD 51 s 361’de geçen Saltuk Divanı, ilk fetih ve iskân devirlerinin izlerini taşıyan eski bir idari-iktisadi birim olan Divan’ı taşıması Saltuk bri Türkmen topluluğu beyi ve buna bağlı olarak askeri bir önder olduğunu akla getiriyor. En azından o hatırayı taşıyor. Sarı Saltık 1263-64 tarihinde Dobruca’ya göçen -Çepniler olması çok muhtemel- bu Türkmen aşiretinin içinde ne sıfatla bulunuyordu? F. Köprü- lü’nün çalışmalarından bu yana çok iyi tanıdığımız Türkmen babalarından biri olduğunda şüphe bulunmayan bu zatın, bu aşiretin içinde yaşadığı muhakkaktır. Onun sıradan bir tarikat şeyhi olmadığı da, Dobruca›ya vukû bulan göçü yönetmesinden anlaşıldığına göre, o kimdi?” Kenan Ziya Taş, “Yeni Belgeler Işığında Sarı Saltuk’un Anadolu Balkan Güzergâhında Kuzey-Batı Anadolu’daki İzleri (16. Yüzyıl Arşiv Kayıtlarına Göre)”, 2. Ulus- lararası Sarı Saltuk Gazi Sempozyumu Bildiriler, İstanbul 2015, s. 109-124. 20 BA TD 51, s.30 “Nahiye-i Hızırbegeli ma’a Devrek”; KK TD 19, v.35a “ Nahiye-i Hızırbegeli ma’a Çarşanba”; MC B/15,v.1a “Der-nahiye-i Hızırbegeli ‘an- kaza-yı Devrek, ‘an-kaza-yı Çarşanba”; KK TD 547, v.188b “Nahiye-i Hızırbegeli ma’a Devrek ve Çarşanba”.

312 Orhan Gazi ve Ümerasının Kuzey-Batı Anadolu’daki Fetihlerine Dair İzleri

lerdi akına gönderdi) değerlendiren notlarında nâşir şunları yazmaktadır: “Hızır Beg’in ele geçirdiği ve Bo- lu’ya çok yakın olması gereken bu yörenin bugün Bolu merkez bucağına bağlı Hıdırşeyhler (Hıdırşıhlar) köyü dolaylarında olduğunu sanıyoruz.”21 Ancak bu yorum çok isabetli durmamaktadır. Hızırbegeli, bugün Zonguldak iline bağlı Devrek ve Çaycuma ilçesi ile Merkez ilçenin bulunduğu coğrafi sahayı içine almaktadır. Kayıtlarda Hızırbegeli adı Çarşanba ve Devrek ile beraber geçmektedir. Elimizdeki iki farklı tarihe ait tahrirde Hızırbegeli ve Çarşanba adlarıyla bir yerleşim merkezi bulunmamaktadır. Devrek ise 1519 tahririnde 60 hane, 13 mücerred, 2 muaf; 1568 tahririnde 118 hane, 3 mücerred ve 3 muaf nüfusu bulunan bir köy olarak kaydedilmiştir. Ancak yine bu ifadelerin ortaya çıkardığı neticeye göre, Hızırbegeli nahiyesi Devrek ve Çarşanba adlarıyla iki kazaya taksim edilmiştir. Son tahrire ait mufassal deftere göre köylerin 19 tanesi Hızırbegeli’ne, 20 tanesi Çarşanba’ya, 12 tanesi Devrek’e tabidir. 1519 tahrine göre Hızırbegeli’ne 52 köy, 9 mezraa bağlıdır.22

İfelfan (Eflegan) Bey: Şahıs adı olarak İfelfan adına yukarıda Hızır Bey bahsinde zikrettiğimiz Kemal Paşazâde’nin Tevârih-i Âl-i Os- man’ında h. 827 (m.1326-27) olarak tarihlenen “Konuralp hidmetkârlarından iki nâmdâr bege birine Hızır Beg ve birine İfelfan Beg dirlerdi akına gönderdi” ifadesinde rastlıyoruz. Bu kaynak eserdeki bahsin başlığında ise “Konur Alp’in ikdâm ve ihtimâmıyla nehr-i gazâ yolu açılub şehr-i Bolu feth olduğunu Hızır Beg İli ve İfelfan İli...” ifadeleriyle de bir coğrafi yer adını zikreder ve daha sonra İfelfan’ın fetihleri başka bir ifade ile özellikle yörenin islâmlaştırılmasındaki gayretlerini anlatır.23 Kemalpaşa-zâde’nin, Konur Alp’in komutanlarından ol- duğunu belirttiği ve adını İfelfan okunacak biçimde harekeli olarak yazdığı İfelfan beyin kimliği tespit etmek çok kolay değil. Çünkü günümüze kadar ulaşan ilk Osmanlı kaynaklarının hiç birinde böyle bir komutanın adı geçmiyor. Ayrıca onomastik açıdan da Türk ve İslâm tarihinde böyle bir şahıs adına da tesadüf edilememesi durumu daha da belirsiz hale getirmektedir. O’nu Bolu yakınlarında ele geçirdiği. yörenin geleneğe uyarak kendi adıyla anıldığı anlaşılıyor. Biz bu konuda şu kadarını söylemekle iktifa edelim: Bugün Eflani adında da yaşayan bölgenin eski adı Paflagonya’nın Osmanlı belgelerindeki yazılışı olan Efligan veya İflegan kelimelerin yanlış yazılıp okunmasından kaynaklanan bir karışıklık olduğu anlaşılmaktadır.24 Sonuç olarak görüldüğü ezere, dört isimden ilk ikisi, Saltuk Alp ve Konur Alp, adetâ isinlerin bir parçası olarak kabul edilen “alp” unvanıyla, diğer ikisi de Hızır ve Efligan (İflegan-İfelfan-Eflegan)) ise “bey” un- vanıyla anılıyor. Çok fazla ayrıntısına sahip olmadığımız Osmanlının kuruluşunun ilk dönemlerine ait idari yapılanmanın etkisini veya izlerini bu isimler üzerinde de görüyoruz. Biraz önce tekraren işaret ettiğimiz; “Konuralp hidmetkârlarından iki nâmdâr bege birine Hızır Beg ve birine İfelfan Beg dirlerdi akına gönder- di” ifadeleri anlaşıldığı kadarıyla hem askeri hem de idari hiyerarşiyi yansıtmaktadır. Saltuk Alp ile Konur Alp konumları itibariyle daha geniş bir sahaya hükmedip daha üst bir komuta kademesine tesadüf eder- ken, Hızır Bey ve Efligan Bey nisbeten daha küçük bir sahaya hükmedip ve bir alt kumanda kademesine karşılık gelmektedir.

21 İbn-i Kemal, Tevârih-i Al-i Osman, Şerafettin Turan neşri, II.Defter, Ankara, 1991, s.XLIII, 23-26. 22 Taş, Bolu Sancağı, s. 50-51. 23 İbn-i Kemal, Tevârih-i Al-i Osman, s.23-26. 24 Taş, Bolu Sancağı, s. 50. Eflani’nin adı ile ilgili farklı görüş ve rivayetler için bkz. http://www.eflanim.com/eflani-adinin-kaynagi-nedir/ (25.02.2018 tarihli web sayfası)

313