Nurten Altınok

- şiirler -

Yayın Tarihi: 15.05.2017

Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Yayın Hakkı Notu: Bu e-kitapta yer alan şiirlerin tüm yayın hakları şairin kendisine ve / veya yasal temsilcilerine aittir. Şiirlerin kopyalanması gerçek veya elektronik ortamlarda yayınlanması, dağıtılması Türkiye Cumhuriyeti yasaları ve uluslararası yasalarla korunmaktadır ve telif hakları temsilcisinin önceden yazılı iznini gerektirir. Bu doküman, şairin kendisi veya temsil hakkı verdiği kişinin isteği üzerine Antoloji.Com tarafından, şairin veya temsilcisinin beyanları doğrultusunda yayınlanmıştır. Bu dokümanın yayınlanması kullanılması dağıtılması kopyalanması ile ilgili husularda ve şiir içerikleri ile ilgili anlaşmazlıklarda Antoloji.Com hiç bir şekilde sorumlu ve taraf değildir. Nurten Altınok

Yunanistan Gümülcine doğumlu. İstanbul'da yaşıyor. İTÜ Mezunu Y. Mimar. Şair.

Nurten Altınok ve Şiirsel Dünyası

TAHLİL: 1 Nurten Altınok ve Şiirsel Dünyası Kayıt Tarihi: 12.06.2004; Ekleyen: Mustafa Ceylan 'Huzur Limanı' kitabı üzerine bir 'tahlil'

Irmak Şairi Nurten Altınok Ve “Huzur Limanı” Mustafa CEYLAN 17 veya 20 bin civarında şairin ve şiirin “tozu dumana kattığı” bir sanal ortamda tanıştım Nurten ALTINOK’ la… Bilgisayar ortamında tanışmak nasılsa öyle işte… “Huzur Limanı” isimli bir kitap yayınladığını öğrenmiştim. Adresimi verdim, istedim “Huzur Limanı” nı. Bir de baktım ki ertesi gün kitap kargodan elime tutuşturuldu. Hemen telefonuna mesaj attım.Dedim (dost, “HUZUR LİMANI” kitabınızı aldım.) Nurten Altınok’ u yemin ederim ki, tanımam! Ne sesini duydum, ne tokalaştım; kimdir, necidir, nasıldır inanın bilmem…Bana gönderdiği kitabını okuyunca sanki onunla yıllarca tanışıyormuşum gibi geldi bana… Nasıl olur dedim? Bu şair kim? Bugüne kadar neden farkına varamadım diye de kendimi sorguladım. Kitabını bir çırpıda okudum. Anladım ki o bir “IRMAK ŞAİRİ…” www.Antoloji.Com - kültür ve sanat “Irmak Şairi” de nedir diye sorarsanız, “şiirleri-mısraları su gibi akan”, “bir çırpıda okunan” demek oluyor. Sakın ola, “Allah, Allah; böyle bir şiir akımı mı var ki? ” diye sormayın bana. Bana göre var. İşte, o “bana göre” isimlendirdiğim akımın mensuplarından birisi Altınok… “IRMAK ŞAİRİ…” Eserinin ve eserindeki şiirlerinin analizine geçmeden peşinen şunu söylemeliyim: Ben bir Tv veya radyo program yapımcısı yada DJ olsam, Nurten Altınok’ un bu kitabını elimden düşürmem. Maşallah o işleri yapanlar Ümit Yaşar Oğuzcan, Nazım Hikmet vb ustaların eserlerinden başkasını görmüyorlar ya; neyse… Varsınlar, bir de “Huzur Limanı” nı okusunlar diyeceğim. Kimdir bu eseri yazan? Yaşam öyküsü nedir? Eserin arka kapağında “şiirsel bir söylem” den öğrendim merak ettiklerimi. Eserin arka kapağında yazılanlar “net” ortamındaki tanıtım yazısıyla aynıydı ve şöyle diyordu: “BU BENİM İŞTE Yunanistan’ ın Gümülcine kasabasında doğmuşum Yıl 1950 günlerden hıdrellezin 76’ sı Cumartesi Öyle kaydetmiş babam Hasan, babamın adı Ucu katlanmış, sararmış bir kitap kokusu Temmuzun 22’si… Bizim soyadımız yok ki! Bu da azınlık olmanın kaderi…” İşte bu noktada biraz durdum.” 22 Temmuz 1950 Gümülcine doğumlu Nurten Hasan, baba adı Hasan…Çünkü “azınlık” olmanın kaderini yaşadığını açıkça ifade ediyor” dedim. Yanımda, yakınımda olsaydı Nurten Altınok, “Asla azınlık değilsiniz. Oralar bizim! Bizim eller! ! ” der ve ağlardım mazlum millet olmanın kaderi üstüne… Ağladım da… Sonra… Sonrası şu, okudum o şiirsel söylemi, öğrendim nerede okumuş, ilk şiir ödülünü nerede almış, şiirleri nerede yayınlanmış ve hangi rumuzla? … Ardından, 1970’ de Türkiye’ye geldiğini İTÜ Mimarlık Fakültesi’nden mezun olduğunu, evlendiğini, “Özlem ve Onur” adında iki evladının olduğunu, İstanbul Avcılar’ da (Şu depremin vurduğu can evimizde) oturduğunu, şimdilerdeyse serbest “mimarlık” yapıp benim gibi şiir işçiliği yaptığını bir güzelce öğrendim… Ve girdim “Huzur Limanı” na… Serde “huzur” aramak var ya…Girdiğime pişman oldum desem yeri… Benim gibi limanı “deli fişek” bulutlarla dopdolu bir şairdi karşımdaki… Okudum şiirlerini, çevirdim kitabın arka kapağını resmine baktım. Okudum ve baktım… Haberi bile yoktu… Okudukça konuştum onunla… Konuştum sayın Nurten Altınok’ la… Dedim ki: Önce “negatiften” başladım. Dedim ona, “keşke şu şiirlerin altına “tarih” yazmasaydın! Yazmasaydın be dost! Gözüm kaçıyor işte… Aynı gün mü yazmış diye sorguluyor aklım… Madem tarih düşeceksin, kendi “cönk”ünde- kendi yazdığın defterde-çok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat özelinde- bulunsaydı ve okuyucu bilmeseydi… Şiirinin ağırlığı o tarihlerle kayboluyor. Evet, yürek gümbürtünü duyuyorum, ama şiir bir günde “birkaç tane yazılacak” kadar “kolay” olmamalı. Dostlarımdan birisi Ankara’ da çok ünlü bir “prof” u anlatmıştı, Keçiören’ den Kızılay’a gelene dek otobüste üç-dört şiir yazarmış diye.. O geldi aklıma… Var sen ne yap biliyor musun, o tarihleri alt alta yaz ve şiirin ana “tema” sına bir göz at hele… Zira “şiir “ başka, bana göre, “manzume” başka… Hadi seninkiler ölçülü-uyaklı-ayaklı değil, yani “manzume” değil diyelim, sonra; İngiltere’ de dost bir şair kardeşim var, adı Bülent Özcan, geçen gün telefonla konuştuk. Dedi ki. “İngiltere’ de şiir okulları açıldı. Adamlar gazetelere ilanlar veriyorlar. Şiir nasıl yazılır, ünlü bir şair olmak ister misiniz? ” diye dedi Ve ekledi, “burada, adam cebine yığınlarca “imge”, cümle, mısra, sözcük doldurmuş, “şans-talih-kısmet” gibi çekiyor ve arkasına tümceyi ekliyor, ona da şiir diyorlar” dedi. Senin tarih yazmandan “negatif” bakışımla bu geldi aklıma, “Hayır! Olamaz! Olmamalı! ” dedim. İyi ki demişim. “Huzur Limanı” nı okumaya devam ettim. Okudukça “Has Şiirin” limanına demir attığımı anladım. Tamam “samimi” olmak ve “doğru” olmak adına tarih yazmış olabilirsiniz, lâkin, “bir kelime kuyumculuğu olan şiir” i “gönül hazinenizde biraz mayalandırıp” öyle sunmanız, o’ nun üzerinde hassasiyetle durmanız gerekmez mi? Sanki Özlem ve Onur hemen mi büyüdüler? Neler çektiniz onların elinden, neler; düşünün hele… Şiir de şairin çocukları değil mi? ... Şair, en büyük ve en kutsal doğurganlardan birisi değil mi? Anadır şair. Evlatlarını kollayıp gözetmek ve onları beslemek, giydirmek, giyindirmek, aç-açıkta bırakmamak mecburiyetindedir. Siz bunu benden daha iyi bilirsiniz… Ancak, bugüne dek tanıdığım tüm “IRMAK ŞAİRLERİ” nde aynı özelliği gördüm…. Tıpkı bizim “OZAN” lar gibi. Sazın ile çal ve söyle… Ben de sıklıkla yapıyorum onu ya, neyse… N’olur bir daha tarih yazmayın kitaplarda şiir altlarına. O size “özel” kalsın… Hakkınızda bir araştırma yapan kişi olursa ona verin “cönk”leri-el yazmalarını,; Tarihleri o bilsin ki, ne gibi “duygu fırtınalarını yaşadığınızı” yorumlasın, yazsın…

İkinci, üçüncü konular çok basit. Bunlar “fiziksel inceleme” sadece. Unutmayın dost, matbaada her forma 16 sayfadır. Matbaalar “forma üzerine iş yaparlar, ona göre fiyat verirler.” Huzur Limanı 146 sayfa… Bir forma matbaacılıkta 16 sayfadır. 146 bölü 16 eşittir 9 forma artı 2 sayfa yapar. Bu da kitabı pahalıya “mal ettiğinizin” ilanıdır. Demem o ki, “ikinci emekliliği” düşünmeden, şu “forma” işini göz önünde tutsanız bir daha ki kitapta… 16 ile bölünen sayfalarla kitabınızı oluştursanız. Önsöz yok… İçindekiler yok… Kendi kendime de “Ya senin ilk kitabın nasıldı be adam? ” diye soramadan da edemiyorum. Bunlar, maalesef “dumanı üstünde ilk kitap heyecanı” ile yapılan “ihmaller.” Zaten ünlü şairlerimizden çoğu da ilk yayınladıkları kitapları “benim değil” diye “inkâr” etmediler mi? Ancak, sizin böyle bir yolu tercih etmenize gerek yok, “ırmak şairi” dostum… Şiirleriniz çoğunluğu “hakiki şiir”…

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Şiirlerinizin analizine gelince dost, şiirin şair sayısı kadar, hattâ yer yüzündeki insan sayısı kadar tarifi vardır. Sen şiire nereden ve nasıl bakarsan, şiirde sana oradan, o şekilde bakar. “Irmak Şairi”siniz dedim, dedim ya birazcık da bu “ekol” ün yapısına değindikten sonra, sizin şiirlerinizin ruh kökünü değerlendirmeye çalışalım, olmaz mı? Günümüz Türk Şiirinde herhangi bir ölçü veya vezne bağlı kalmadan, mısraları, suyun dalgaları gibi, suyun – ırmağın kendi mecrasında doğal akışı gibi dokuyan, asla bir duraksama ve zorlama-akışta bir mania ile karşılaşması bulunmayan, adeta “sözcük sihirbazlığı” yapan şairlerin izlediği yola ve metoda bu ismi koydum ben. Dış alemi kendi iç alemine doldurup, yerinde yaptığı muhteşem teşbihler ve iç ahenkle süsledikten sonra güzelim şiiri doğuranlar, işte “ırmak şairleri” onlar. Bazen de iç dünyalarını dış dünyanın sırtına yüklerler acımasızca. Bölüm başlarında veya sonlarında “şah beyit-en büyük vurgulamalardan” asla kaçınmazlar. Şiir örgülerinin can damarıdır oraları. Gizli ses benzeşimlerini orada sergilerler. Sade ve yalın, fakat sihirli bir söylemleri vardır. Sanki, söylenmemişi söylemek için bir koşuda gibidirler. Sanatkârlıkları söylenmemişi söylemedeki becerileriyle özdeştir. Bu “ekol”e mensup şairlerin bir bölümü de sadece bölüm başlarında büyük harf kullanırlar, mısra başlarında büyük harf kullanmazlar. Kimileri de dilimizdeki “inceltme” işaretleriyle, noktalama işaretlerine bile karşı durmuşlardır. “garip üçlüsü”nden bu yana gelişen şiir kuşağımızın yeni renkleridir onlar. Bu akımın bazı vazgeçilmezlerini şahsen ben tasvip etmiyorum. Noktalama işaretleri ve büyük harf gibi konularda ki tutumlarını mesela…Ama olsun, gene de onları okuyor, yakından da izlemeye çalışıyorum. “Huzur Limanı” kitabında şair Nurten ALTINOK, ırmak şairleri arasında bana en yakını diyebilirim. İnce bir hüzün, gecenin efsunkâr kara gözleri, yalnızlığın fırtınalı girdabı ve ölümüne, inadına sevda… Sabahtan akşama dek bir koşturmaca içinde çırpınan şair ruhu, kendi sığınağı olan şiirinin limanına girince, bulutun ağlaması benzeri sarılır mısralara, atar kendini iç dehlizlerinin dönüp duran uçurumlarına. Kendinde kendi olunca da yazmaya başlar kalemi. Altınok bu işte… “beynimdeki kalabalığı sabahtan kiraladım” der “kirli bir çıkın gibi zaman sandıkta naftalin kokan” dediğinde de sevgisini-aşkını-bitimsiz tutkusunu özler ve ona, “unutma beni göz yaşın olayım” diye de seslenir. “Saatler yine dört sıfır” olmuştur ve bu saatlerde “geçmişe açılan kapılar aralandıkça, sessizce bir şair can verir” onda…Zira, “özel rüyalar gibi gelen, gönlüne akran, gözüne yaşıt, sevdasına eşit, yalan içinde yalanı” olan, “başının en büyük belâsı” sevdiğiyle baş başadır o saatlerde. Sevdiği dağlar ardında, ötelerin ötesinde olsa da; can evinin içindedir şairin. Konuşur, dertleşir bir güzel… Altınok’ un şiirinin değişmezlerine gelince: İnce bir hüzün, gecenin efsunkâr kara gözleri, yalnızlığın fırtınalı girdabı ve ölümüne, inadına sevdadır demiştik. Baştan, bazı örnekler verelim: “Neden Gittin” şiirinde: “Öyle olsun, hadi git… Korkular pes etti zavallı karanlığımda Mum ışığında Kanadı kırık bir pervane Yalnızlığımı yazıyor gözyaşlarıyla..” …….. “Bekçi ağzında düdük Sesi gecede büyük bir delik ….her düdük sesinde balkona çıkıyorum sen mi geldin? ” ……………………… “Yıldızlardan utanıyorum Sessiz tanık

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Göz kırpmalarından Karanlık ayıbımı örtüyor” …………………….. “Ellerimde çaresizliğin teri Birden susuverdi karanlığın elleri Karanlığın elleri yağmur kadar küçük değil Gelemezdim” “Geceler Kurşun” şiirinde: “Gecelerin kurşun sağnağında Korumasız Sarmaş dolaş yaşadın mı yalnızlığı” …………………….. “Geceler hüzün ebesi Kan emici sülük misali Kırçıl saçlarda öfke geceler Göz altında mor halkaların belgesi Geceler… Günahların sis perdesi Geceler… ah geceler, ah…” “Böyle Sevda” şiirinde “…………………… Uykusuz geceler Yağmur yağıyor Kapımda sen Canımda sen” “Gidiyor musun? ” şiirinde: “……………………… Sıcaklığını kundakladığım sabah ezanlarında… KAL Gidiyor musun? Sensizliğin asılı bir gerdanlık gibi boynumda… KAL ………………………. Ve karanlığın iki eli boynumda Boğdu boğacak Kocaman gözlerimde korkular çaresiz Titreyen ellerimde yüreğim Kapım ağlıyor Çalınmayan ……………………….”

“Yalnız Geceler” şiirinde: “Yine yalnız geceleri oynuyorum kaderimle baş başa Yine sessizliği / parçalarcasına / bu kaçıncı Yine sen-siz-liği… ah! tutamadığım ……………………….. Zaman oyunu bizden yana kullanır Amorti gibi sığındığımız mutluluk ……………………….. Suskunluğum alabora Sabahlara sürgün gözlerimde Kör olmuşum Bulutlar ağlıyor bak yıldız kaymalarında ……………………….” Sanırım bu birkaç örnek yeterlidir düşüncelerimizi sunmaya. Ahmet Haşim kişiliğinin gecede sancılanarak şiirsel hıçkırık ve iç çağrılarının iz düşümü yok mu bu okuduklarımızda? Var elbette. İşte “Irmak şairleri” nin çıkış noktalarından birisi bu nokta. Altınok’ da aynı yolu izlemekte. Haşim,

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat kendince “çirkin ve kara” saydığı yüzü sebebiyle alaca karanlıktan itibaren tüm geceyi limanı sayardı. Kaçışlarının son noktası gecenin kara- zifiri örtüsüydü. Kardelenler ve günaydınlarla, eşine-işine ve yavrularına bağlı bir şair yüreği de o ışıltılı- pırıltılı-sevinçli vede bir o kadar da yorgunluk dolu saatler sonrasında kendi tüneline girivermektedir. O tünel, çağrılarla ve haykırışlarla dopdoludur Nurten’ de…O tünelde yapayalnızdır. Zaman, elbette geçecektir ama, yüreği rüzgârlara takılmıştır uçup gitmededir. Dilinden ses çıkmaz, suskundur fakat, canhıraş feryatlar içindedir. “Ayaz gecelerde üstümde gök ölüyor Yalnızlığım yağıyor ayaklarıma Kapatıp ellerimle yüzümü geceye inat Karanlıktan korkmuyorum / ağlamıyorum Ölüm kolay ayrılıktan” Diyen Altınok, ağlamıyorum dese de öyle güzel ağlayan bir şair ki… Çocuklar gibi ağlıyor hem de… Oyuncağı elinden alınmış bir çocuk benzeri yani… Hasretin şairi olan bir gönül bu tür kıvranır ikilemlerde… Ruhunun gel-gitlerini geceye inat elleriyle yüzünü kapatarak gizlemeye çalışır. Çünkü ağlıyordur, için için ağlıyordur… Esasında ağlayan-acı çeken yüreklerden fışkırır şiirin hası… Bal-kaymak tasında eli olanın kaleminden ne mısralar dökülür ki diye düşünmüşümdür hep…Çile içten arıtır mısra kuyumcusunu. Gözyaşı rahatlığıdır. Göz bulutları yanaklarından aşağıya damla damla süzüldüğünde, içi ve dışı ışıltılarla dolar…

“Hep çoğul yaşadım seninle Bir gözümde ben baktım, diğerinde sen Ben yattım karanlıklarda, uyandım büsbütün sen Bir gün ben yaşadım bedenimde Bir gün sen attın yüreğimde Nasıl kıyarım sana söylesene Seni nasıl sürüklerim bitmeyen gecelere Dedim ya, tek olsam iş kolay Ölmek işten bile değil Ah! İçimde sen varsın Sen varsın… Sen…” Diyerek şahane bir “altın vuruş” yapar Altınok… Gecelerde bilemezsiniz suyun feryadını. Bir fotoğraf seyreder gibi bakmayın sulara. İnin ırmak kıyısına yada deniz kıyısına, duyun çağrısını suyun, işitin kumsallara yapışan figanını. Korkmayın o size sizden yakındır. Hem o boynunuza taktığınız en güzel incilerin de su diplerinden çıkarıldığını bilin. Gecelerin şairi Nurten Altınok, “altın vuruş” şiirinde de bu tutkularından kurtulamıyor bir türlü… Ve ekliyor: “Çeker giderim gecenin bir kuytusunda Ölüm kolay ayrılıktan ………………………” Geceler, yalnızlığın emzirildiği zaman anası… Ölümün usul usul ıslık çalarak geldiği zaman dilimleridir. Karanlık hep ölümü anımsatır şaire… Ölüm ise ayrılıktan kolay. Ölmek basit, ayrılık zor… Ölmek, son nefesi vermekle, ayrılık ise araya zaman ve mesafe koymakla oluşur. Ölüm, tasavvuf şiirimizin ana teması. Ayrılık, halk şiirimizin temeli. Yunus Emre, ölümle ahirete ve ezel-ebed sevgiliye kavuşacağını söylerdi. Mevlâna, ölümü “şeb-i arus yani düğün gecesi olarak tariflerdi. Abdülhak Hamit’in “Makber” iyle ölüme isyan başlamıştır diyebiliriz. Peyami Safa, Necip Fazıl ve Ahmet Hamdi Tanpınar, insanı ve ölümü metafizik açıdan yorumlamışlardır. Cahit Sıtkı ve Orhan Veli, ölümü düşünmek yerine “yaşanılan an” dan faydalanmayı yeğlemişlerdi. Ölüme bir çare bulanamayacağına göre, yaşama zevkini doya doya tatmak gerekirdi.

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Huzur Limanı şairi Nurten Altınok, çaresi bulunmayan ölümün son bir nefesi vermekle kolay olacağını, (çaresizliğin kolay olduğunu) bilmekte ve ayrılığın ölümden zor, fakat bir çaresinin olduğunu, o çarenin de sevgilinin gelmesiyle- hasretin sona ermesiyle oluşacağının farkındadır. Cahit Sıtkı ve Orhan Veli son derece açık, sade ve yalın üslupla şiirlerini kaleme almışlardır. Yaşanılan hayatın net bir fotoğrafını çekip sunmuşlardır. Sunumlarını teşbih, istiare ve mecaz gibi edebi sanatlarla süsleyip değiştirmemişlerdir. Yaşadıkları dünyayı pek sevmeyen Divan Edebiyatı şairlerimiz ise, yaşantılarını baş vurdukları edebi sanatlarla masal haline getirmişlerdir. Teşbih sanatının pırlanta kelimesi “gibi-kadar” kelimeleridir. Benim “ırmak şairleri” adını verdiğim, günümüz Türk Edebiyatındaki şairler, “gibi ve kadar” kelimelerini kaldırmışlar, iç alemleriyle dış evreni harmanlamışlar, birbiri üzerine bindirmişlerdir. Nurten Altınok’un iki şiiri dikkatimi çekti. Bunlardan birisi ayrılığı anlatan ve Ankara Diyarbakır seferini yaparken şehit düşen 34 erimizin anısına yazdığı “Analar Ağlamasın” başlıklı şiiri, ötekisi de gene bir ayrılığın sonucuna nokta koyan rahmetli babasına “Babam Ben Geldim” diye seslendiği şiiri. Her ikisinde de Altınok, yüreğini konuşturmuş. Öyle samimi ve öyle sıcak ki… Babasının kabrini ziyaretinde; “……………………… Babam, ben geldim Erik ağacının altındayım Burası çok kalabalık be babam Bir o kadar da sessiz Yaban otlarını ayıkladım Güllerin çiçek açmamış Belki zamanı değil Biraz su döktüm Mezar taşını okşadım Saçın gibi bembeyaz Biliyor musun …………………… Ben seni çok özledim be babam” der. “Cennet mekânın olsun” dediği babasıyla arasında geçen tatlı zamanları anımsar önce. Şakalaşmalarını, “Kocaman kızım” deyişini, kahvenin önünde sandalyede oturuşunu, peynirle karışık lehim kokusunu, deri kasketini bir bir hatırlar. Babasına “anam iyi merak etme, kardeşimle kalıyor” der ve kendi çocukları olan Özlem ve Onur’ dan haber verir. Sonra da şair, “bu aralar kafam karışık biraz” baba, dedikten sonra, kendi iç dünyasına sarılır. Rahmetli babasına benzeyen, aynı kasketi giyen, iki elinde iki poşet olan bir adamın peşinden koştuğunu, yolunu kesip yüzüne baktığını belirtir. Ne yazık ki babası kabirdedir. Ve “hastanede olduğu gibi kuru ekmekleri ıslatır balkona koyar ve kuşlarla konuşur. Kuşların “çoktandır gözükmüyor, nerede” sorusuna cevap veremez, hiçbir şey diyemez. Bir torba yem alır çınar altındaki kumrulara-güvercinlere döker. Bayram şekeri almaya gelen çocukların sorusu karşısında suskundur.. Özetle şair, babasına bırakıp gittiği çevrenin fotoğrafını ince bir elemle takdim eder… Elemi, babasını çok özlemesinden kaynaklanır. Geri dönülmez ayrılıktan… Mistik şiirde “fanilik gömleği” insan ve doğanın üzerinde sürekli durur. Ve “fani, fenadır.” Bu alem geçicidir. Dünya misafirhane, insan baş koltukta, ölümü bekleyen konuktur. Huzur Limanı şairinde, ölüm bir gerçektir, ancak, hayat devam etmektedir. Kuşuyla, ağacıyla, çocuğuyla… Nurten Altınok, “Analar Ağlamasın” şiirinde, “En büyük asker bizim asker / Asker gidecek geri gelecek” diye davullu zurnalı alaylarla “asker uğurlama” geleneğimizle söze çok güzel girmiş. Gözlerinden kor bir ateşin, bağrının ortasına kor alev olarak çöreklendiği suskun bir ananın, askere uğurlanan oğlunun boynuna sarılırken; “-Aman ha oğul Sakın üşütme

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sırtın açık kalmasın Ayağın yalın-“ şeklinde fısıldamasını, “genizlerine kadar çektiği, halâ / Dünkü bebeğinin kokusu / Mis kokusu..” söylemiyle doruk noktaya çıkarır. Ana ile oğulun bu esnada konuşmalarını sıralar şair. İçi titreyen, avuçları terleyen, yiğidim, canım diyerek, dualarla oğluna sarılan anasına oğlun üzme kendini, vatan borcudur bu, şunun şurası nedir ki, gider gelirim deyişini anlatır ve oğulun içini bulut gibi boşaltır mısralara: “Sen değil miydin şarkılarında çoğu zaman Asker yolu beklediğin Günü güne eklediğin Sen değil miydin Vatan borcu can borcu dediğin Sen değil miydin ta ninnilerimde Asker oğlum diye sevdiğin Hudut kapılarını sen öğretmedin mi bana Sen öğretmedin mi bana Şehit düşecek kadar bu vatanı sevmeyi Bilirim hasret yakıyor içini Resimler gönderirim anam Selama durmuş askerin Çakı gibi Gururla duvarına asacağın Bağrına basacağın…” Ve oğul askerdedir, nöbettedir. Özlemiştir anasını, sıcak çorbasını. Babasını, kardeşlerini, yeğenlerini; tabii ki nazlısını da… Terhis vaktidir. “Terhis oldum anam / Geliyorum / Geliyorum / Boynuna sarılmaya” diye Mehmetçik, “Bu gün çok kalabalık olmalı evimiz / özlemlerle düştüm yollara / özlemlerimi yükledim de demir kanatlara / Geliyorum / Uçuyorum / Uçuyorum anam..” der. Ne yazık ki, özlemlerini yüklediği çelik kanatlar, onları taşıyamamıştır ve Mehmetçiklerin tabutlarını götürmüştür evlerine. Asker, anasına; “………………………… Son mektupta kendimi postaladım sana Çivilenmiş bir tabutta Bedenim Özlemlerim Söyleyemediğim şarkılarımla… Çivilediler beni ana Sonra, bir al bayrağa sardılar Allı pullu bir yazma almıştım sana Her saçını bağladığında Her özlem çöktüğünde bağrına Silersin diye gözyaşlarını bir ucuyla Bugün onu bağla saçına ana Kusura bakma Ne bilirdim ben olacağımı yazmana İlk düşecek acı damla Ağlama anam Anam ağlama Özlemlerim bulutlara takıldı Ellerim yıldızlara Yüreğim, Ah, Yüreğim Yüreğim rüzgarlara takıldı…” diye seslenir. Nurten Altınok’ un bu şiirini kime okudumsa yüzü- gözü ağlamaklı oldu, tutamadı göz yaşlarını. Sanki ben okurken, tutabildim mi ki? ... Ben de ağladım, ağladım… Kimileri, şiirin asli görevinin göz yaşı ve hıçkırık taşımak olduğunu söyler. Gurbet ve hüzün, bizim Anadolu insanının bitimsiz beslenme kaynağıdır. Kimileri de, mısra işçisi olan şairin, şiirinde misal olarak, bir elmanın yenilişini mi anlatıyor, şiiri okuyan dişlerini geçirdiğini hissetmeli der. Nurten Altınok, ruh girdabındaki hüznü, dış dünyanın unsurlarıyla boyar sanki… Önce ana

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat tema’nın etrafında birkaç tur atar, sonra, bir şahin edasıyla-hızla kendi yüreğini avuçlarına alarak, tema’nın ortasına dalar. Yüreğini teninden çıkarmakta zorlanırsa, çoğu şiirlerinde olduğu gibi parmak uçlarını ve tırnaklarını geçirir yüreğine ve öyle alır avuçlarına. Bu hareketi, acıyı önce kendi can evinde çiçeklendirmek, hissetmek için yapar.. Huzur Limanı kitabında şair, gece, yıldızlar, kor ateş, bulutlar, deniz, kapı, zaman, ayrılık elinden yanıktır ve kimi zaman da dertlenip içki içer. Sarılır kadehlere… Bir “sevda depremi” yaşayan gönül düşer yollara…Fırtına, lodos ve yağmurlu yolculukları sever. Kanadı kırık martılarla ağıt yakar kaderine. Kalbiyle beyninin savaşının arasında kalır. Irmak Şairi Nurten Altınok’ u bu güzel eserinden dolayı kutluyorum. O, şiir dünAmızda parlayan bir yıldızdır. Şiir dünyamızı “Kurtlar Sofrası” na benzetir ve; “Bir nefeslik satır ayırın bana da Bir diz bükümü oturmalık yer Geliyorum, ister; Tanrı misafiri deyin, ister; Kul hakkım Kalemime düştü duygularım Ben, sevdayım Ben, şiirim Ben, şarkıyım Kurtlar sofrasında ben de varım…” deyiverir. O, gelmiş ve gönül meclisinde, mısra ustalığı masasında yerini almış bir şairdir. Her ne kadar; “Boş ver… bu BEN’ im Bu kavga benim… Kimse okumasa da yazdıklarımı Eşe, dosta veririm…” diyerek, şiirinin ve kitabının kaderini çizmeye çalışsa da, bu mısralar artık o’ nun değil, bütün duygu dünyasının, edebiyat aleminin malıdır. Evet, imza o’ nun, ancak, şiiri görevini yapacak ve nice yüreklerde gümbürdeyecek, gözlerden yaş akıtacak, hasret trenlerinde okunacaktır. Temmuz 2001’ de İstanbul’ da yayınlanan Huzur Limanı isimli bu eseri, bütün dostlara tavsiye ediyorum. Kitap isteme adresi şöyle: “Belediye Cad. 21 / 38 Avcılar / İSTANBUL Kaynak: Mustafa Ceylan

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ****Bileceksin

______*

Değeri değer bilene vereceksin Kanasa da yüreğindeki sevgi Kendine ‘’dur’’ diyeceksin Umudun bütün ışıkları sönebilir Dünyanın hiç de sonu değil Bir mumu kendine güneş edeceksin İzi kalsa da yüreğinin bir kenarında Gururundur taşıyacak seni yarınlara Gidene güle güle diyeceksin Onurunu alma ayaklar altına Kıymet bilmeyene makam gerekmez Canına can olanı seveceksin Bilirim asidir yürek Laf dinlemez aşk, gözü kör edince İki el bir alkış eder bileceksin Varsa uzanan el daraldığında Sarılanın sevgiyle yatağında Kanından can vereceksin

Yaşamak nedir öğreneceksin...

Nurten Altınok

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ****Biline

Dostu dost bilenlerdenim Yoktur kusurum saygıya Ne ağrıyan yanım vardır Ne arsızım sözlerimde Sessiz kalamam yanlışa Suçlamalar mesnetsizse Özrün parası geçmez bu mecliste… _____Biline! .. Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ****Bir Daha Gelirsem Kapına

Bir daha gelirsem kapına bin bir olsun Bin iki de al bari içeri Kaldırımlar eskidi.... Gözlerin, gözlerimde büyüdü... Bıktım yıllarca gün saymaya; Bıktım adressiz mektuplar yazmaya...ama; Bıkmadım adını sayıklamaya ''Artık bu solan bahçede bülbüller... '' aramaya.. Nerdesin! ! ! Hangi kapıyı çalayım! söyler misin! ! ! Çıksam kırk yıl sonra karşına Olur ya, neden olmasın! Saçımdaki aklarımla Ayni bakışlarımla... İstemez misin? Bilmiyorum ki! hangi adrestesin Nerdesin! ! ! Neden bütün kapılarda senin adın yazılı Ve neden hep kapıyı açanlar sen değilsin Bir daha gelirsem kapına: bin bir olsun Bin iki de al bari içeri Kaldırımlar eskidi.... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ****Bir Yapabilsem

bir yapabilsem beynimi indiriversem yüreğime önce seni unutacağım tırnaklarımla kazıyacağım gölgeni tüm kokun sinmişleri aynalar paramparça geceler ışık seli akacak gözlerime bir yapabilsem ezberleyeceğim tüm küfürlerle zehir zıkkım seni yoğuracağım mayasız hamur kabaramayacaksın bir yapabilsem Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ****Bit Artık

Ah içimdeki sızı Çam sakızı çoban armağanı Al git başını diyor Dağ başında çal sazı Ah içimdeki sızı Leylek kanadında göçmenim Sürünün en son ferdi Teker meker kaç çeker Ah içimdeki sızı Ebedi mahkumiyet İmzalandı da azadın Dam üstünde saksağan Ah içimdeki sızı Sızım sızım sızılası Davetsizim yüzsüzüm Miadın tez dolası Ah içimdeki sızı Ah! ..

100407 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ****Böyle mi Olmalıydı

Önce sesler sustu Sonra dizeler Küs düştü kanadına şiirin Ağlar beyitler Böyle mi olmalıydı Böyle oluyor demek zamansız gitmeler...

180307 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ****Bu Gün Güzel Olmalıyım

Bu gün güzel olmalıyım süslenip püslenmeliyim Gözlerinde ben olmalıyım Çiçek açmalı tenim Ellerinde bir ürperti Bu gün güzel olmalıyım Seni sevdiğimi söylerken Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ****Cam Kırıkları

______Kızım Özlem'e

silah icat oldu mertlik bozuldu iletişim gelişti acılar bir tuş ötesi ”alo, orda mısın annem’’ beynimde depremler yüreğimde rüzgara kapılmış yağmursuz yangınlar gözlerimde çiy tomurcukları “Alo,orda mısın annem” cam kırıkları... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ****Çöz

Kramp girdi şiirlerime Dilimi çöz Ya kes at yüreğimi ateşlere Ya ateşlerini boğ yüreğimde Senli üşümeleri özledim / sarıl bana Senli düşünmeleri / ki yasak ettin bana Ne desen bana değil Kime yazsan O ben olmuyorum Olmuyorum da Gel de anlat işte Gel de anlat bana Şu deli yüreğime Kramp girdi dilime Gözlerimi çöz Çöz gözlerinle Rotasından şiir böyle şaşıyor işte... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ****DeliDost'a

kin tutar mı hiç seven Deli'ce sevilirken sözler vardı verilmiş hiç mi tutam demedin bilemezsin gözdeki heyecanı görmedin ellerden akan teri hiç mi öpem demedin yol uzak tren kara görünüyor Ankara var mı bekleyen garda hiç mi merak etmedin geceler yağlı kaytan sensiz dolandı boyna mutluluk oldu hüsran hiç mi neden demedin söyletme be DeliDost sevmek derttir her başa sırtımızda aşktan post hiç mi saram demedin şimdi sarıl kaleme de ki hatun kişiye sevdiğin kadar sevdim hiç mi akıl etmedin birşey gelirse başa aşktan olsun ölümüm güne kalmaz gelirim hiç mi teklif etmedin .


DeliDost'a...BirDeli'ye...Sevgilerimle. 19.06.2006
Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ****Dost NEYlerse güzel eyler





Ne ney kalmış ne neyzen günü batırdık tez elden hadi gel be DeliDost davul zurnaya desem davul ağlar, tokmak acısı ben ağlarım, yar sancısı sen neylersin Sarhoşum başım döner içmeden gönül vazgeçmiyor sevmeden ayrılık göründü bak tez elden hadi gel be DeliDost cenazeme yetiş desem ne imam anlar halimden ne de farkındadır hoca sen neylersin..

Dost n’eylerse güzel eyler. Dost NEYlerse güzel eyler





Muammer Çelik’in (DeliDost’um) ‘’Gül Uzatıp Gönlüme, Lâl’eylesen’’ şiirine naziredir.



Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ****Ellere Bir Şey Kalmasın

Sen aşk ol Ben sevda Gecelerin en güzelini besteleyelim Ellere bir şey kalmasın... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ****Erdem

Lodostan mıdır, poyrazdan mı? Açılıverir bazen yelkenleri yüreğin Fora yelken, uyarsın komuta Düşünmezsin Kabarır gözlerinde dalgaları hırçın bir kavganın Yabandan mıdır, dosttan mı? Gelen beklenmedik müjdesi ihanetin Yıkılır surları taş taş içindeki kalenin Düşersin Sığınak değildir küfürler sarf edilen Bilirsin Düşünemezsin Bilirsin Bir dosta giydiremezsin İçin acır Düğümlenirsin… Bilirsin Dostluktur en büyük nimet Bilirsin Sevmektir en büyük erdem…

190610 Nurten Altınok Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ****Geceler Vardır

Uzun gecelerde kasvet vardır Yalnızlık sinmiştir kokusuna Dört bir yanın hasret çeker Sabah gündoğumlarına Uzun gecelerde hasret vardır Saramadığın düşer aklına Üşür en soğuyan yanların Buz düşer de bakışlarına Uzun gecelerde özlem vardır Sakız gibi sabahı çektiğinde Sıcacık bir göğse yaslanmanın Uzun gecelerde yangını vardır Uzun gecelerde şiirler vardır Mavi duyguların şahlandığı Uzun gecelerde yalnızlık vardır Sessizlik kelepçeler uykularını... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ****Geceleri Bir Başka Olur

Geceleri bir başka olur yalnızlık Dozu biraz daha artar sanki sancının Burulur da yürek, dünün anısına düştüğünde Bir şeyler kanar içinde yaranın Isınır zaman, dağılır yalnızlığa Geceleri bir başka olur karanlık Bir masum korku çöker içine insanın Özlemem dediğin anlar, takılır da aklına Hangi pişmanlık hangi diyetle ödenir Yarılır yürek, savrulur karanlığa Geceleri bir başka olur suskunluk Arzulara düşer bir mavinin kokusu Ellerde başlar da üşüme, tepeden tırnağa Bir nefeste yanılır, soluk soluk Kavrulur yürek, sarılır boşluğa Geceleri bir başka olur Bir başka olur geceleri yalnızın... 141109 Nurten Altınok Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ****Geldin ya

Sen geldin ya Yıldızlarda şölen var Bulutlarda horon Sen geldin ya Çiçek açtı rüyalar Sesimde mutlu ton Sen geldin ya Bırak ağlayayım Ağlayabildiğim kadar Mutluluktandır Dizlerimde kalmadı derman… Sen geldin ya Sen geldin ya Gerisi hep yalan Sığamıyorum kendime! ..

140209 Nurten Altınok Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ****Gelin

- kızıma-

beşikte başladık umutları yeşertmeye tam çiçek açacakken kırağı vurdu Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ****Gözü Karam

Duygu yumağım Ne ‘Kara Dut'umsun Ne ‘Çatal Karam’ * Ak düşmüş saçlarına Sakalına Bıyığına Gece gözlüm Gözü karam Yürek yaram Şerefine kadeh kaldırdığımız Geçmiş yıllardan Bir buket kardelendir armağan Gece gözlüm Gözü karam Bize kalan …

*Bedri Rahmi Eyüboğlu'ndan Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ****Gurbette Bayram

İki ucu oklu değnek Ne tarafa gitsem, kalır ardımda gurbet Sarılırken, hoş geldin, diyenime Gülüyor sağ yanım yüreğimde Sol yanım el sallıyor, acıya bulanmış bal petek Gözyaşı ıslağı mendilimde Gel de gül şimdi Gel de ağla Yürek olmuş parça parça -bayram gelmiş neyime kan damlar yüreğime- Türküler dilimde Ben miyim gurbette Gurbet mi içimde Bilemedim! .. Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ****Merhaba Bahar _ Resim ve Şiir

Umut bu olmalı Cesaret Azim de Her yerin buza kestiği, kaskatı Beyaz artığı zamanların soluğu Donduğunu sandığın noktada Bir bakmışsın, sancılı bir sarı Nefes almak için Yarmış toprağın bağrını Merhaba bahar Şükürler olsun! İçimdeki umuda Can olduğuna Şükürler olsun! İçimdeki korkuya Törpü olduğuna Asi bir başkaldırışınla Beni bana sunduğuna Şükürler olsun! Merhaba bahar...

Nurten Altınok 101109

http://www.fotokritik.com/1587378#foto (Fotoğraf: (Yaka) İlker Akın) Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ****Musiki-i Şifa

Yumun gözlerinizi Ordasınız şimdi Olmak istediğiniz yerde Huzur, alabildiğine Bir nefes alın derinden Sesiniz dalgalara ulaşsın Martılar kıskansın hayallerinizi Bir sandal süzülüyor yakamozlara Bir yıldız kol atmış kıyıya Peşinden düşmüş ay bulutlara Hadi; Usul basın kumlara Uyandırmayın geceyi Ya da; Tutun elimden Ayni rüyaya çizelim ruhun resmini Yumun gözlerinizi Ordasınız şimdi Olmak istediğiniz yerde Huzur, alabildiğine...

Nurten Altınok 090310 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ****Papatya Tarlası

Uzanıp yatıvermek vardı şimdi koynuna Ağarmış saçlarına dolanıp toprağın ... ve susmak vardı ... ve dinlemek hiç bir şey düşünmemek vardı Çıktı; çıkacak Oldu; olacak Seviyor; sevmiyor Kilitlemek vardı falları umut sancılarında Umarsızca yaşamak vardı anı karıncaların ayak seslerinde arıların bal kokularında Uzanıp yatıvermek vardı şimdi koynuna Papatya saçlarına sarılıp toprağın... Nurten Altınok 280910 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ****Sarı Deniz _ Resim ve Şiir

Deniz yoktu bizim köyümüzde Biz, Kocaçay'da öğrendik çimmeyi Suyu tekmelemeyi çocukça Berrak, tertemiz, bembeyazdı Azmadığı zaman Ve de Taşmadığı Bir tek göğü bellemiştim mavi Bir de babamın gözlerini Hiç deniz görmemiştim ki! Göçünce dalgalarından güneş Böyle mi sararır denizin rengi? Nurten Altınok 071109 http://www.fotokritik.com/1930199#foto Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ****Sudenur

Seni mis gibi koklamak vardı şimdi Bastırmak vardı göğsümün ta içine Duymak için usulca nefesini Aç güzel gözlerini bebeğim Nurundan öpeceğim En güzel dilekleri senin için Tanrıdan dileyeceğim Hoş geldin SUDENUR'um benim Hoş geldin küçücüğüm benim Ömrün uzun olsun Mutluluk senin olsun Gülsün hep yüzün Çıkmasın yoluna hüzün Hoş geldin küçücüğüm Hoş geldin...

06.06.2009 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Açmaz Gönül

Hoşgeldiniz


Kurak düştü Toprak çöl Ağaç susuz Dal kuru Açmaz gönül...

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Adını Sen Koy

Biliyorum düştüğüm kuyu derin Beni yakar sadece suyun zehri Işımaz sana içimdeki güneş Oysa yangınım öyle büyük ki Sevdim seni Öylesine güzel sevdim Sanma Tenine ter olmak niyetim Sanma Bir yarının peşindeyim Sanma Her ışığın pervanesiyim Gecelerime ıslak bir b u s e Sabahıma g ü n a y d ı n ı m ol istedim Sevdim seni Öylesine güzel sevdim Sevdim işte... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Ağlamak İstiyorum

Hoşgeldiniz

Yılların yorgunluğu gözlerimde yoğunlaşmış Avutma beni Engelleme... Dizlerindeysem, Okşa saçımı Ağladığımı görme Utanırım! Şarkıda nakarat gibi yaşamım Umutsuzluklarım Unutamadıklarım Acılarım Nefretim Kinim

Bırak be güzelim Bırak da kırılsın bu düzen Ağır geliyor hiç’liğim Şarkıya geçelim Kopsun artık kemanın teli Hep ayni nakarat Hep ayni beste Ayni güfte Hüzzam makamından Yorgunum Avutma beni Omzundaysam Okşa saçımı Ağladığımı görme www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Utanırım...
Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Ah

Hoşgeldiniz

Kedi - ciğer meselesi Mundar değil Gözlerim, Dudaklarında Asılı kaldı Merdiven getireceğim...




Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Ah O Ses (Ses)

Sen hiç sokak sokak aradın mı bir sesi İçinde bir yangın; kor alev İçinde bir ateş; edepsiz Bilmediğin şehirlerin peşinden koşup Bilmediğin sevgilere kucak açtın mı Günaha sarılıp Ayıbı örttün mü göz kapaklarında Gönül dolusu kapıldın mı Yürek dolusu bağlandın mı bir sese Bir ses! Ah o ses! Neydi o ses! Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Andolsun

Öleceğim de ağlayanım yok Pisipisine gideceğim Hele bir arkamdan ağlayan olsun Kim tutar beni! 050506 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Anlasa Beni

uyandır beni ne olur ya da bırak yağmur ıslatsın kanatlarımı yoruldum uçmaya çalışmaktan yoruldum hep verici kan olmaktan ya yüreğim ağır geliyor bedenime ya bedenim yüreğimi taşıyamıyor değirmen taşında gibi övütüldüm acılarıma küllerimden kuleler yaptım ateş topu tutuştu bakışlarımdaki yarın umudu bir sessizliktir büyüyen şimdi göğüs kafesimde cevapsız soruları sol anahtarı açar mı hangi yelkenlidir ki o, gelir sevgi yüklü ve hangi limandır adı ben olan bilen var mı kalıyorsa uzanan ellerim havada sessiz ihanetidir bu sevginin yüreklere bilinmiyorsa kıymeti _seni seviyorum_ demenin ipi pazara çıkmış demektir sevginin bu kadar ucuza mı yaşadım dünleri zamlı yarınların diyetimiydi ödediğim oysa bir damla mutlu gözyaşına ömrümden ömür verirdim bir anlasa beni....

. . . .______Levent Saral'a teşekkürlerimle.. ______...... '' Bu Sen misin'' in'' söylettikleri 14/06/2005 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Arkadaş

Hoşgeldiniz

- Aygen Toruner'e- Şöyle seninle Adam gibi Kafa kafaya verip Oturamadık be arkadaş Tokuşturup yalnızlıklarımızı şerefe Bir duru suya sarhoş Olamadık be arkadaş Yılların paslanmış kimsesizliğini Meze gibi alıp ta ortamıza Çatallayamadık be arkadaş Nice acılar yaşadık Ağaran gümüşi saçlarımızda Nice ölümler / zamansız Nice ayrılıklar / beklemediğimiz Kırıldı belimiz Hep suskunluk sandığında Bohçaladık hüzünleri Kilitlemeyi bilemediğimiz Şöyle seninle Adam gibi oturup / dostça Dertleşemedik be arkadaş

Hadi bir fıkra anlatıver O umarsız tarafından Şen şakrak olsun Acılarla dalga geçelim Hadi Kendimize yaşamayı öğretelim Gülümse be arkadaş Gülümset..
Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Aşk

Kördür aşkın gözü Sesine ses bulunca Tutulur dili mısraların Aşkın gözü açılınca... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Aynaları Tersyüz Ettim

Hoşgeldiniz

Bir kibrit olacağım dünlerime Geçmişim çıradan gemi Avuçlarımı ısıtacağım inadına Yüreğimi yanarcasına Gözlerimde papatyalar açacak Falların aç çığlıklarında Bugün yeniden / yenibaştan Bugün en başından / sıfırdan İlk pembe renk ineceğim tuvale Ebemkuşağı açacak çiçeklere Aynaları tersyüz ettim Beni göremesinler diye...
Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Ayrık Otu

Hoşgeldiniz

Acımasız bir çarkın Dişlerine takılmışız her birimiz Çark döner Devran döner Bir şeyler ölüyor içimizde zamanla Ya öldürüyorlar Ya öldürüyoruz Neden hiçbir sevgi Ayni tazeliğinde kalmıyor Ayrık otları batıyor gözlerime Adını Ayrılık koyduğum Dört dörtlük başlayan Her aşkın yolculuğunda Bir de bakmışsınız Dört dörtlük bir yalnızlık ...... S a r ı l ı r s ı n ı z ...... S a r s ı l ı r s ı n ı z Acımasız bir çarkın Dişlerine takılmışız bir kere Çark döner Devran döner...

Etimden sökülüyor tırnağım... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Bas Bağrına

Ne et ne eyle Git gönlünü güzel eyle Ömür dediğin ne ki Ben diyeyim üç gün Sen beş gün belle Kap, kopar sevdiğini İki çift güzel kelam Küçücük bir armağan Ekle bir de sevgini Unutma yüreğini Kap kopar sevdiğini Bas bağrına Öp, okşa Sev, sevil Zindan olmasın bu dünya… 180309 Nurten Altınok Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Ben Batı Trakya'lıyım

Hoşgeldiniz

Ben Batı Trakyalıyım Sesimi duyabilir misin Ata’ m! Boğazım düğümlenir 10 Kasımlarda Ağlayamam! Nasıl susamışım 29 Ekimlere Anlatamam! Çocuğum hasret 23 Nisanlara Kutlatamam! Ben Batı Trakya ’lıyım Varmayın üstüme Daha fazla konuşamam Selam sana Ata'm Selam Batı Trakya’dan Bayrağına saramadığın Baba toprağından...

1985- Gümülcine Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Ben Ölürsem

Ben ölürsem Saatlerin 00.00 da ölmeliyim Ne dün olmalı ne bugün Ben ölürsem Enginlerde ölmeliyim Kimselere görünmeden Ne ağıt istiyorum ne gözyaşı Hüzünle de anmayın bu kadını Yapabiliyorsanız, nasihatimdir Avcılar’da Bir caddeye verin ‘Nurten Altınok’ adını Ekleyip başına ‘Mimar’ sıfatını Ben ölürsem Bir kağıtta saklayın benli anıları Kağıtta şiir olmalı...

Nurten Altınok 010801_180609

01/08/2001 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Ben Susuyorum Sen Gidince

Ben SUSuyorum sen gidince Sessizliğim giriyor devreye Avaz avaz Yorgunum Parmak izleri boğazımda gecenin Bir gül açıyor kan kırmızı Bir gül bir gül daha gözlerimde Umut takıyorum adını yarınların Ben susuyorum sen gidince Ben susuyorum sen gidince Özlemlerim giriyor devreye Yürek yürek Yorgunum Avuçlarımda zil takınmış bulutların sesi Ağır geliyor sensizlik prangası Büyüyor içimdeki yalnızlık Ben SUsuyorum sen gidince... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Bırakmadın

Bırakmadın! Şiirlerimin şifresi olacaktın Yalnızlığımda can simidim Açmazlarımda sevdam ...... Avuçlarım can veriyor şimdi Bırakmadın! Her durakta bekleyenin olacaktım Deli fişek ben Bırakmadın! Kapını çalanın olacaktım Deli yürek ben Bırakmadın! Kadının olacaktım Tepeden tırnağa ben ...... Canım yanıyor şimdi Bırakmadın! Seninle hep çoğul yaşamıştım Yanında olacaktım Rüzgara verdim küllerimi şimdi Estikçe Kor Alevleniyor... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Bil Bunu

Dedim ya Sevmenin nedeni yok Neden sen Neden sana aşık olmak Bilmiyorum Sensin işte Bildiğim bu Bil bunu...

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Bil ki

Yoksan İstanbul’da İstanbul öksüz Ben yetim Yoksam sende Hem öksüzüm Hem yetim Yoksan bende Bil ki Ben ölmüşüm... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Bir Anlatabilsem

Adressiz yollara düştüm Sesler sır kapılarının ardında Beynimde cevapsız sorular İçimde bitmemiş acılar Bir anlatabilsem Kurdu kuşu ağlatırdım Sen Seni kurşuna dizerdin Bir anlatabilsem... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Bir Ayrılığın Arkasından

Kaç gece ağladım farkında mısın Üşüdüm dondum titredim Bekledim / bir elimi tutmanı Saçlarıma neden hiç elin uzanmadı Gözlerimin rengini sorsam şimdi bilir misin Hiç mi fark etmedin / yanındaydım Okşanmak istedim Hiç mi fark etmedin / kadındım Kadınca sevilmek istedim Şımartılmak bir çocuk gibi / bazen Önemsenmek / yeri geldiğinde Kadındım / sen istediğinde sadece Yatağında / nefretimle Tapulu mal gibiydim / hor görülen Her duvarına bin bir çivi çaktığın Devre mülk satıldı Kalemime uzanamaz artık ellerin... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Bir Kapısı Olmalı Gözlerin

Bir kapısı olmalı gözlerin Fotoğraflardan bize bakan Açıp girebilmeliyim kendi bedenime Uzatıp sonra elimi Tutabilmeliyim babamın elini Anam okşayabilmeli saçımı Bir kapısı olmalı fotoğrafların Açıp girebilmeliyim Sonuna kadar açabilmeliyim o eski teybin sesini Tavada kızartılan balığın kokusunu duyabilmeliyim Ya da hissedebilmeliyim kardan donan çocuk ellerimin acısını Bir kapısı olmalı fotoğrafların O kapıdan girebilmeliyim Bir kapısı olmalı gözlerin Fotoğraflardan bize bakan Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Bir Resmin Bile Yok

Bir resmin bile yok elimde Efkarlı gecelerimde Hani Dalıp dalıp gidilir ya hülyalara Hani Saatler durur ya İşte o anda Gözlerini özlediğimde Bir resmin bile yok elimde Öpemediğim Koklayamadığım Konuşamadığım... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Bohçacı Hayat

Bir saat alacağım Alıp koluma takacağım Geri vitesle çalışan Tam zamanı Başka isteyen var mı? '' saatçi geldi hanımlar, beyler'' Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Bu Kaçıncı Son Gece

Bu kaçıncı son gece

Bu kaçıncı son gece Bu kaçıncı hançer batar gün doğumlarıma Çıkar da kınından hece Ağlar şiir bahtına Bu kaçıncı son gece Avuçlarda sıkışırken yürek Isınırken ten bir başka tende Uzun yollara bohçalanır ayrılıklar Bir daha ne zaman değecek başım ayni yastığa Sarılabilecek miyim onlara Ezberlediğim bu kaçıncı son gece Karanlığında kaybolduğum Nefret ettiğim Gözyaşlarımı yutkunduğum İçim kan olur gider Ben giderim Aklım kalır geride Yollarda soldu nefesim Şimdi Hasretin en oturaklı yerindeyim…

020509 Nurten Altınok Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Can

Yollar kavuşur bir yerde gün gelir Gönül Adressiz uçan bir deli kuş oysa Hangi pusulanın kuzeyinde Can verir Kim bilir? Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Çok

Pembe rüyalar Kara geceler içinde O güzelim gün ışığında Kapkaranlık gerçekler Nereye baksam Ağlar ellerimde gözlerim Neye dokunsam Tutuşur saç diplerim Yüreğim, Oturtamadım seni saraylara Çok üzgünüm... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Çözülebilsem

Bizi rahat koymazlar Her taraf kara diken Gel kaçalım desen Dünya ayaklarıma dolanmış Kördüğüm Elense Bir çözülebilsem... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Deli Gönül

Ah be deli gönül Al beynimi de Sürükle götür Götür de Rahat edeyim Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Doludizgin

Kalbim, Beynime İnat Beynim, Bedenime Biri; Sev! Der Alabildiğine Koş Sevdaların Peşine Doludizgin Biri; Dur! Topla Dizginleri Diğeri; Yanar Tutuşur Dizginsiz Doluya koydum almadı Boşa koydum dolmadı Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Dördün Bir Ucundan İşte

Dört dörtlük olmasa da Dördün bir ucundan Yakaladık belki hayatı Bir ucundan umutlandık Sevdik sevildik kıyısından Ucu ucuna ekmek kavgamız İki yakayı bir araya tam getirdik Çözüldü Diktik Söküldü Dört dörtlük olmasa bile Dördün bir ucundan işte O da kayıyor mu ne Asi bir çocuk olmuş Göğsümdeki ağrı Korkutuyor

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Elden başka ne gelir

Ayrılıklar hep ayni zehri salgılar Öldürmez ama süründürür Olmayacak bir zamanda Yıllanmış bir türkünün kanadından Düşüverir avuçlarına dün Yan be gönül Elden başka ne gelir..

060409 Nurten Altinok Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Elma Şekeri

O küçücük kıpırtı var ya Hani içimizde Titreten Ne sırlar gizlidir onda Ne umutlar yeşerir Kör kütük sarhoş sevgiden Nasıl da çiçek açıverir gözlerimiz Yaz ortasında Kardelen Gökten üç elma şekeri düştü Biri aşka Biri sevgiye Biri de size Şiir yüklü Üç elma şekeri düştü gökten O küçücük kıpırtıya Büyüsün diye sevgiyle Aşkla coğalsın diye Üç elma şekeri düştü yürekten... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Eyvallah

Dost darılmış Kristal sesler Sussun Selama kırılır mı kalemler Canın sağ olsun Sürç-i lisanımız yok ki Af ola Eyvallah... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Gel Demedim mi

gel demedim mi hüzünlere ben, tek başıma da bilirim göğüs germesini gözyaşlarım bilir akacak menzili geceler, nasıl kundakladığımı sessizliği sor istersen kağıtlara nasıl bilir kalemlerim şiirlerin intihar ettiğini gel demedim mi ayrılıklara ben, tek başıma da bilirim kalkan olmayı sensiz sokak sokak dolaşmayı İstanbul’u... elbette bilirim, bir simidi tek başıma yemeyi kaldırımları tekmelemeyi, kaderimdir niyetine... gel demedim mi sevinçleri ben tek başıma da bilirim karşılamayı türkülerim bilir, yanan mumlara şerefe adak sunmayı gel demedim mi sensiz nasıl yaşanır öğret demedim mi nasıl nefes alınır nasıl ölünür gel demedim mi gel de öğret demedim mi... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Gitme

Gitme Kal Her şeyimi çalmışsa da karanlıklar Olmasa da verecek hiçbir şeyim Yine de gitme Kal Umutlarım var...

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Güle Güle

Sen öldün Başka bir mezar bul kendine Gömülecek Bende yer kalmadı... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Gülümsemene Sar Beni

Kayıyor ayaklarımın altından Bastığım toprak Gidiyor Avuçlarımdan Boşalıyor Umutlar Tutunduğum dallar çürümüş Güvendiğim yürekler de Düşüyorum Karanlığımın peşine Üşüyorum yarınlarıma Gülümsemene sar beni yaşam Bakışlarınla okşa Kanatlarımda Umut Tükenmeden... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Gün Gelir

Gün gelir şairler de ölür Öksüz kalır kâğıt kaleme Duygular dizelere Gün gelir şairler de ölür Mezarı bir şiirdir anılar içinde Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Güne Merhaba

Gün mayalanmada toprağa Esner gecenin mahmur nefesi Gölgeler seğirir belirli belirsiz Derin bir uyku kıpırdanırken yatakta Düşer gözkapakların hayata Güne merhaba Uyanırsın isteksiz Düşler unutulur / zehirlenir çoğu kez Ani bir çalar saatin akrebinde Gelmiştir paydos saati uykuların Yastığın sıcacıktı başını koyduğun Ah bir de rüyaların yarım kalmasaydı Güne merhaba Susturun çanları Gün uzanır toprağa yenibaştan Ya bir dalın yeşilinde filiz sürer Ya doğar bir can ana candan Ya ayrılır canandan Devridaim bir pompa gibi durmadan Güne merhaba Başlar koşmaca Hadi uyan…

14062009 Nurten Altınok Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Güneş Suya Düştü

Denize gireceğim gece yarısı Gözler çekilmiş olacak dürbünlerden Kapılar kapalı Bir ben Bir deniz Bir de gecenin esrarı Yıldızlarda balıklar uçuşacak Kelebek kanatlarında renk Dudaklarda suyun tuzlu öpüşü Denize gireceğim gece yarısı Güneş suya düştü Marmara çırası... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Hadi Gidiyoruz

bu suskunluk seni aldatmasın sinsi bir deprem gibiyim n’olur beni kınama bir gün ansızın dayanacağım kapına kaçmaya vaktin olmayacak ne de yıkılan yanlarını toplamaya seni çalmaya geldim çaldıklarını almaya geldim hadi gidiyoruz hadi kalk hadi... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Hangi Takvim Yaprağı Eklenir Gidişime

Tarihler atılmış resimlerin arkasına Çiçekler arasında Avluda çektirdiğimiz Babam Annem Ve de gençliğim... Gülümsüyoruz Bilseydin 7 Aralığı babam Çok zor be kızım ölmek, dediğin Sen, anam 23 Ağustosu Korkundan Sala'ları dinleyemediğin Bir nefes çıkıverin şu resimlerden N’ olursunuz Size sormayı unuttum Nedir mutluluk Ya huzur Ve de dostun anlamı Söyleyeceklerim var Pişmanlığım Her gün tekrarlayamadığım Sizi çok seviyorum Tarihler atılmış resimlerin arkasına Gülümsüyoruz Hangi takvim yaprağı eklenir gidişime? Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Hay Hay

Hay hay Emrin olur Başım üstüne beyim İki üç adım geriden Yürür gelirim peşinden Başımı kaldırmam yerden hay hay emrin olur başım üstüne beyim aşını da pişiririm doğururum çocukları yıkarım çamaşırları hay hay emrin olur başım üstüne beyim sen konuş palavraları ben dinlerim yalanları sus deyince susmasını hay hay emrin olur başım üstüne beyim iki yetmezse üç olsun kuma dediğin ki nedir emret geçinir gideriz hay hay emrin olur başım üstüne beyim döveceksin çok kızınca aldırmadan gözyaşıma gitmek yok çarşı pazara hay hay emrin olur başım üstüne beyim seveceksin icabında gece canın çektiğinde sevişeceksin elbet de hay hay emrin olur başım üstüne beyim

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ha... ha...ha... ha...ha...ha... ha...ha...ha...ha...ha... güleyim

______8 mart 2005 ...... kadın erkek el ele, İnsanca yaşanılası bir dünya için

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Hayal

-I-

Bazen hayal ediyorum da / Şiir bu ya Olmazı olmaz hayalin / Çıkıp geliveriyorsun bir gün aniden Dudağında ıslık Dudağında gülümseme Elinde bir tek papatya Özlediğim kelimeleri söylüyorsun bana ...... Susuyoruz Susmanın çığlık olduğunu biliyoruz ...... Susuyoruz Susamanın yangın olduğunu biliyoruz Bütün sesleri duruyor işte o anda şehirlerin saygı duruşuna Geceye üç nokta koymanın Tam zamanında... Çıkıp geliveriyorsun bir gün aniden Tam zamanında Ne yarına geç Ne erken düne ...... hoş geldin sarılıyorum kokuna

-II-

Gün ışıdı Rutin sessizliğinde Yoksun... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Hiç Kendiniz İçin Ağladınız mı

Pek çok sevdiğimi Kara toprağa verdim Güllerle süslediğim Birini Uçağın Rotasında Gurbet ellere gönderdim Telli duvaklı gelinim Diğerinin Eli kulağında Selamlar yazacağım Asker ocağına Şanlı askerim Ya bilmediklerim Haberlerde izlediklerim Hiç kendiniz için ağladınız mı Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Hiç mi Sevmediniz

Ne akla uyar bu Ne mantığa İki kere ikiler bile dört etmez hani Habis bir ur gibi Yerleşmiştir yüreğinize Sökemezsiniz Hiç mi sevmediniz Hani, şöyle, yürekten Bütün şarkılarda bir hüzün vardır Sanki ayrılıklar size yazılmış Sanki sizi anlatıyorlardır Korkarsınız bütününüzden Geceler böler ikiye Dört duvar sağırdır Dört duvar insafsız Sabaha çok var Sabaha nasıl varılır Hiç mi sevmediniz Hani, şöyle, yürekten Hiç mi ıslanmadınız güneşte Hiç mi yıkanmadı duygularınız Efsunlu bir bakışta Anlayamazsınız o zaman Nasıl tapulanır bir şarkı Nasıl tapulanır bir kişi Anlayamazsınız Anlayamazsınız…

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Huzur

Acıktım Sevgi arası Mutluluk İstiyorum Yanında Bir bardak Huzur Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***İkilem

Ateş yakar Su boğarmış Kaçıncı katmanındayım ki Dünya’ nın Bir ayağımda buzullar Bir ayağımda yangınlar Başımda deli bir rüzgar Bir esse İzin versen de Bir esse var ya... Korkuyorum Adressizim coğrafyanda İklimlerine yaban Gelemiyorum Çek tut ellerimden Kurtar beni bu Kör ikilemden Yanmadan Boğulmadan Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***İm

(.....) ' im / siz öksüz kalır adın dudaklarımda Canımdan çekilir kanım Sıcacığım Üşürsün Korkarım Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***İnat Olsun Diye Geceye

İnat olsun diye geceye Kırılsın diye Karanın beli Gelin rengine bıraktım Saçlarımın telini Pamuk tarlalarına Kar yağıyor... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Kaçıncı Boyutundaydık

Parmak uçlarında büyüttük efsunlu bir rüyayı Aç kalmış duyguların filiziydi yeşeren Hoşumuza gidiyordu besbelli doyumu bedenin Saflığında çocuksu yönlerimizle Sevmeyi sevdik yeniden seninle Rezil bir dünyanın fare kapanında köşe kapmaca Sen miydin avcı Ben miydim tuzak Bu aşkın çapraz bulmacasında Ismarlama gecelerin fahişe duygularında Yitirilen bekaretiydi namusun Aç kalmış duygularımızdı celladımız Umarsızca yüreğimizi giyotine vurduğumuz Büyütürken nur tenimizde esmer bir ateşi Acemice mutlandık / unutup yılların acı izlerini Ödül gibi sunduk yüreklerimizi Kaç kişi arzuladı bizim gibi sevmeyi Kaç kişi ödedi teninde kanıyla sevişmeyi Açtık susamıştık yorgunduk bıkkın Mutlulukların bir nefeslik molasındaydık Kendi yağımızda kendimizi kavurduk Kaçıncı boyutundaydık bilinmezin Hiç umursamadık Mutluyduk İpi kopartılmış bir uçurtmanın kuyruğunda Gölgemizi uğurluyorduk

Biz kelebektik... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Kadehler Sarhoş

Sığdırabilsem seni Tütüne bir nefeslik Çekebilmek için içime Ses olurum Güftelik Sığdırabilsem seni Bir yudum içimlik Ya şaraba ya rakıya Sarhoş gezerim Küfelik Bundandır Dudak izlerinde Ayyaşa çıkmıştır adı Kadehlerin Kadehte dudak izleri sarhoş... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Kan Çekerde Dönersen Geri

Dilerim Ayaklarına dolanır yalanların Dilerim Kâbusun olurum Kan çeker de dönersen geri Bir gün Bil ki Katilin olurum Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Kanım Acıyor

Yorgunum Taşıyamıyor artık sahte gülüşlerin yükünü yüzümdeki maske Korkuyorum Kaynak tutmayan belim ayrılıverecek bir gün orta yerinden ikiye Gidiyorum Eser kalmamış eski dönüş sevinçlerimden hiç birşey geriye

Hoş geldin diyenim Şimdi kapı arkası kilitli odalarda Güle güle diyenim Uzanıp da yatıvermiş kara topraklarda Gidiyorum Bir ben Umutlarını bahar dallarında solduran Yorgun kadın Bir de ben Yıkılmışlığımla güçlü görünmeye çalışan Vurgun kadın Yorgunum Yüzümdeki maske isyan ediyor artık sahte gülüşlere Kanım acıyor…
Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Kankırmızı

Gül, rengini taşısa da ellerinde Kırmızı damlar battığı her yerde Seviyorsan bir çiçeği dikeniyle Elbette bulaşacaktır kan şiire Dikensiz bir gül müdür aradığın Hani nerde Engelsiz bir yarın mı? Buldunsa söyle Obamızı oraya kuralım... Hangi bahçıvanın elleri kanamaz Yarıyorken toprağı umut diye ikiye...

. Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Karanlığında Boğuldu Yalnızlık

Biz ne fırtınalar atlattık gülüm Ne gemiler batırdık karada Geceler yaşadık Karanlığında boğuldu yalnızlık Sevdik / sevildik Gözyaşı Unuttuk / unutulduk Sabır taşı Olmasını bildik Yeri geldi Ekmeğimizi batıracak suyumuza Yüreğimizi tas eyledik Yeri geldi Bir güle Bin dikeni Sineye çektik Sen hafif kalırsın gülüm Ne eski yaraya Tuz Olursun Ne yeniye Umut Varsa toprağın Git Ser bulutlarını oraya Varsa kapın Git Onu tıkla Sen hafif kalırsın gülüm Haydi, başka kapıya... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Koca Çınar

Sen koca çınar Sen, koca çınar altındaki çeşme Sen anlat Ezanlarla güneşin doğuşunu Sen, beni anlat Beni Batı Trakya’daki Türk’ü anlat. Güneş şahidimdir Ona sor Türklüğümü Yıldızlara sor okunan mevlitleri Okuldaki sıraya sor Tahtaya sor Yazılan ilk kelimeyi Sonra Gel de şu gözyaşıma sor Aktarılmayan çatıma sor... Sen koca çınar Sen koca çınar altındaki çeşme Dört yol ağzında Seni de söktüler Dalların kurudu Köklerin yeter. Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Körkuyu

Görünce bir ışık körkuyuda Balıklamasına Atıldık ortasına İnsanız ya! Gel sen beni Her ışığa kanma öyle Olma pervane her muma Döner döner de sonra Ağlarsın haline Nafile! 120107 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Kuşku

Hadi bir cevap ver Yanılt beni Bu kördüğüm çözülsün içimdeki Bu kuşku var ya Bu kuşku Yedi, yedi, yedi Yedi bitirdi beni Yanılt beni Asılı kaldı bak gözlerim boşluğa Asılı kaldım gözlerimle... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Kütük Köprü

Kütük Köprü

İnce uzun bir yoldayım Geçiyorum sırattan Yüküm bir candır, adı insan Dayan be kütük köprüm dayan Bekleyenim var karşı kıyıdan

Islığımda bir türkü ''köprüden geçti damat'' Gelini sormayın bana Derler ki düşmüş sırtımızdan Bebesini sarmış da koynuna Dayan be kütük köprüm dayan Şansımız varsa çelikten, betondan Bakarsın adaylardan bir bakan Derse oy toplama zamanımız Yolcum olur da geçer bir gün buradan Aha işte o zaman Kırıl beşe tam ortadan Kırıl beş bine her halkandan Kırıl beş milyon kere beş milyardan Acımazsa tırnağı ki o sana bakan Boşuna bekleme Umut yok ne betondan ne asmadan Köprüler geçmez bu diyardan Benim adım eşektir Aklım ancak bu kadar erir. Gerisini varın siz getirin... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Lodoslarda Tutuşunca Yürek

nasıl dayanıyorsun diye sormuyorlar bunca acıya nasıl katlanıyorsun tek başına neden iki paket içiyorsun diye sorguluyorlar sigara sağlığa zararlı cebimize de nasihat üstüne nasihat ediyorlar konuşuyorlar işte dersler bedava yaşamak çok acımasız oysa bilmiyor mu tuzu kurular yoksa dalgakıranlarınız kırılmışsa sığındığınız ağlar elbet huzur limanlarında her iki yarınız martılar beyazdı / karbeyazı kelebekler düşürdü renklerini / taşıyamadı lodoslara düşünce yürek yangını Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Mektup

''Can dostum Nermin Tel’e '' Gözlüğüm burnumun ucunda Ha düştü ha düşecek Gecenin titrek ıslığında Sana mektup yazacağım Havadan sudan bahsedeceğim Biraz kendi dertlerimden Biraz İstanbul’ dan Çocuklardan İçim sıkkın Karalayıp bir iki satır Hal hatırdan sonra Vazgeçiyorum Gözlüğüm burnumun ucunda Düştü düşecek Hala direniyorum Unutmuşum be arkadaşım Mektup kim yazmak kim ben kim Suç internetin Yazamadım Boşuna uğraşım Sesini özledim Telefona gitti elim Saat gecenin bir yarısı Vazgeçtim Kalem bana küskün Kâğıt kaleme Sesim ahizeye Yüreğim özlemlere Gözlüğüm düştü Gecenin karanlığına Kaldırıp koydum kenara Beni selamsız bırakma Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Mercimek

Acıkınca Çorba için… Çorba Mercimek iyidir Hele fırında olunca... Nurten Altınok 130107 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Meyhaneci

Oturmuşum içmeye yıldızlar arkadaşım Boşalan kadehlerde dertlerimdir sırdaşım Tek başıma gelmişim yıkılmışım sızmışım Doldur be meyhaneci doldur da ver içeyim Haber saldım güneşe bu sabah doğmayacak Yastığımdaki sensizlik beni boğmayacak Uzanan ellerimde umutlar solmayacak Doldur be meyhaneci doldur da ver içeyim Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Mimar

ben mimarım iki oda bir sofa mutluluğun resmini çizdim varsa suçum vurun boynumu yoksa bulun suçluları başka analar ağlamasın başka analar ardında öksüz bırakmasın. ben mimarım projelere astım mutluluğun resmini güneş girsin diye kapıyı pençereyi varsa suçum kırın kalemleri

03/ 05/ 2000 -Avcılar Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Mutluluk

A gönlümün kırık kanatları Almış ta ardına rüzgarları Çalı süpürgesi Uçmayı beğenmiyor. Bu, mutluluk olmalı Güneş bir avucumda Nar çiçeği Deniz bir avucumda Mor karanfil Kardelenler çiçek açtı Gece Tek hücresinde Sanık Yaş emeklisi gözlerim Güneş tomurcuğu Aritmik kalbim Ağustos böceği Çanlar çalıyor Kimin için! Çala kalem renkleri topladım da avuçlarımda Ver yansın ettim dünyanın postuna Gece Tek hücresinde Sanık İfade veriyor Hadi gel gidelim...

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Ne Güzel Seni Seviyorum Demek

Ne güzel Seni seviyorum demek Seni hapsetmek düşlere ne güzel Uyanmak seninle Sesinle çoğalmak Boşverebilmek Senden başka her şeye Tutunabilmek umutlara Sığınabilmek çaresizliğe Göğüs gerebilmek acıya El ele Göz göze Diz dize Ne güzel Seni seviyorum demek Ne güzel... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Ne Zaman Bahar Gelse

Ne zaman bahar gelse Rotasından şaşan gemi gibiyim Sahilsiz rıhtımlara demir atmanın hasreti Dalga dudaklarında yakamoz gibiyim Ne zaman bahar gelse Ana rahmine düşen cenin gibiyim... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Niyazi

—Çıkarttım da içimdeki çocuğu Oturdum Niyazi’nin karşısına Bir leğen dolusu su oldu dingin denizimiz İki kumandadan rotasız gemimiz Rüzgârı lodosu poyrazı nefesimiz. Bastırılmış duygularımız var ya hani, abdestbozan Bir türlü su üstüne çıkaramadığımız Ya ayıptır düşünmek ya günah Ya da ‘el âlem ne der’ e kurban Hani bitiremediğimiz işlerimiz var ya, hep yarım kalan Hani söyleyemediğimiz sözlerimiz, dilimizin ucuna takılan Cevaplayamadığımız sorularımız Çözemediğimiz problemlerimiz, uykukaçıran Anlatamadığımız kördüğüm sevdalarımız şiirlerde Karşılıksız sevmelerimiz maviyi delicesine Nefes almalarımız karageceler içinde Bütün bunları ve daha nicelerini Atıverdim bir leğen okyanusun içine Konuştum sorumsuzçocuk yüreğimle Oyunlar oynadım Niyazi’yle Günah çıkartır gibi acılardan Bir kelebek kondu omuzlarıma Yerçekimi kayınca ayaklarımdan Taş sektirdim yakamozlara Yelken açtım coğrafyasız dünyamdan... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***O Gün Gelecek / Vazgeçmeyeceğim

Kelimeler yetersiz İmgeler sağır Sözcükler anlamsız Beni yansıtmıyor yeterince Bir yerde bir şeyler eksik Yetemiyorum kendime En güzel şiiri En güzel tümcelerle süslemeliyim Sade ve duru Vazgeçemeyeceğim Bir atom çekirdeği olmalı bir yerlerde Bulmalıyım Yıldırımlarla düşmeliyim yüreklere Gözlere dillere dizelere İşte, o zaman siz Siz olacaksın Beni Ben yapan O gün gelecek Vazgeçmeyeceğim... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Olsaydı Yıkılırdı Karşı Dağlar

Yaşatmaktı tüm çaban bubam Yorgun ellerindi tek servetin ‘yarın’ öyle karanlıktı ki! İki dönüm toprağın yoktu ekeceğin Oturup umut edeceğin Ana yok, buba yok Bubaların en iyisi Benim öksüzüm Hasan agam Biz iki kızandık, bir de anam Bilirim acıydı çektiklerin bubam Bayram günlerini sorma Anlatamam Çocuktuk işte, istedik bir şeyler Bulamayınca ağladık belki Affeder misin bubam Bubaların en iyisi Benim canım Hasan agam Aç gezdin mi bizim için Bilemem Söylemedin ki O sessiz duruşun var ya Gözlerin bir noktaya çivili Önce ölümler yıktı seni Fakirlik kırdı belini Sonra evlat hasreti Hep içinde büyüttün derdini Sığındığın Bir: ‘’ Off! Off! ‘’ —Olsa da Yıkılsa karşı dağlar- Hepsi bu Yok ötesi Bubam Bubaların en iyisi Benim dertlim Hasan agam...

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Ölemezsin

Ölemezsin

Yüreğime koydum gözlerini Karanlıktan korkma diye Avuçlarımda sesin Üşümezsin Nefesime ekledim nefesini Çözemezsin Ben ölmeden Ölemezsin! Yalnız değilsin… Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Öyle mi



Mutluluğun resmi çizilmezmiş Öyle mi şair Bak gözlerime Sana bakıyorum… Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Özlemişim

Özlemişim İçimde kocaman bir kor Nefesimde yanar Tesadüflere kalmış senli zamanlar İşim çok zor Bu zaman beni aşar! Şiirler adamışım mutluluğa Adak ağaçlarına dizeler sunmuşum Donmuşum yerli yersiz Yanmışım mevsimsiz Özlemişim yar Bu ayrılık beni aşar… 110709 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Paylaş Benimle

En büyük fırtınalar hortumudur sessizliğin Kulakpatlatan İnme gibi iner sorular düğümgecelerimize arapsaçı Çöz, çözebilirsen formülünü aşkın Çöz Çözülebiliyor musun Çözülebiliyorsan Düş sesime yangınkıranım Yeniden alev alsın muştumavi yüreğimin gönderinde Varsın Böylesine vurdumduymaz olsun yaramız Varsın Böylesine pembe olsun yalanımız Yapabilirsen Yap Yapabiliyor musun Yapabiliyorsan Çık gözkamaştıran güneşin ardından Saklandığın duygu denizinin poyrazlarından Buğulu bir mehtapmavisidir sana sunacağım Bakışlarımdaki yosunyeşilinden armağan Ya da adına ne dersen de Mutluluk rengi gibi bir şey olur işte Bilebilirsen Bil Bilebiliyor musun Biliyorsan En büyük sessizliğin fırtına çığlığını Paylaş benimle sesini Paylaş benimle nefesini Paylaşabilirsen Paylaşabiliyor musun! .. Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Pir Deli Dokunuşun

___Muammer Çelik'e__

aşka durunca deli yürek serçelerden daha ürkek ısıt sevgiyi avuçlarında umarsızca göğsüne yasla hedef olmasın bir yaban kuşuna sev ki, sevginde huzur bulsun sev ki, bakışlarında aşkı bulsun sev ki, sana uzattığı elinde avuçlarında elini bulsun serçe ürkekliğindeki yüreği deli yüreğin mabedi olsun bırakma uzatılan elleri, tut bir güvercin yüreğidir duyduğun gözlerine vuruyorsa atardamarı aşkın susuyorsa beynindeki art bakışların sar sarmala öp okşa, en deli tarafın arşa sürüklüyordur bedenini haberin olsun...

...... Sevgili Muammer Çelik’e, şiirime esinti olan - Pir Deli Dokunuşumla Pır Diye Uçtun- adlı şiiri için sonsuz teşekkürler sevgilerimle Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Rüya

Hiç rüyanızda düştünüz mü Hani şöyle içiniz boşalırcasına Ben düştüm Acıdı canım Yandım Rüyam sendin Uyanamadım... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Sabah Olmuyor

Sessiz gecelerin Karanlık yalnızlığında Özlem ebe olursa Korkular Köşe kapmaca İstediği kadar ötsün vakitsiz horozlar Sabah olmuyor Olmuyor işte Olmuyor Nafile...

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Sarıl Bana




Al asi ruhumu da ekle ruhuna Öylesine hasretim ki huzuruna Çayır çimen yatağımız olsun Sarıl bana yıldızların altında Sevda gömleğini geçirmişim sırtıma...




Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Sen Arasana

______İnci Türkay'a Sıkıldım Birilerini arayacaktım Hal hatır bahane benimkisi Bir ses olsun istedim Bir ses Kahkaha gibi Çığ gibi büyüsün bende Alıp götürsün içimdekileri Paylaşsın yalnızlığımı Karanlığımı Sıkıldım Aklıma düştün Çoktandır sesin soluğun çıkmıyor Nerdesin Ne yaparsın Kümsüsün bana Geçenlerde aramıştım seni Duymadın Geri de dönmedin Merak ettim Kümsüsün deyişim ondan Sakın ha! Sonra ararım dedin içinden Unuttun gitti Bahanen hazır Kim bilir nerelerde yine kafan Hangi çıkılmaz kuyularda Seni özledim be Ben de inatçının tekiyim ha O aramadan aramam dedim ya bir kere Arasa da açmayacağım O da merak etsin Oh canıma değsin Seni özledim be Bakma böyle dediğime Bin fincan kahvenin kırk yıl hatırı varmış Biz kırk yılı da devirdik hatun Biz kahve de değildik Bir yudumluk Hadi gel Bir kahve yapalım da içelim Bir kırk yılı daha garanti edelim Kaç kişiyiz şunun şurasında Sen de alıp başını gittin Ne işin var Karacaahmet bekleme salonunda www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sıkıldım Birilerini arayacaktım Sen düştün aklıma Kalem düştü kâğıda Hadi Sen arasana 040309 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Sen Doğmadan

Sen doğmadan çocuğum Ben geceleri eskittim Korkuları Sevgileri yaşadım Yalan coşkuları Umutlar —Masal gibi Sen doğmadan Ben takvimleri eskittim Kaldırımları Kahpeliği yaşadım Kederi Ayrılık —Şaka gibi Sen doğmadan Ben hüznü eskittim Yalanları Hoyratça harcadım Renklerin karasını Gözyaşı —Sel gibi Sen doğmadan Ben acıyı eskittim Açlığı Hasreti bitirdim Savaşları Kavgalar —Nefret gibi Sen doğmadan Ben kötüyü eskittim Çirkini Bir gonca gül şimdi yaşam Sana sunduğum Bil kıymetini Şiir gibi Şarkı gibi Aşk gibi...

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Sevgiye Dair Ne Varsa

Paylaşmaktır yaşamı en güzeli Hangi devresinde olursa olsun Yaşamaktır sevgiyi seninle Yeter ki; o Koca yüreğinde Bir yerim olsun Acemi bir çocuk gibiyim şimdi Anaforlara tutuldu dilim / nutkum Bundandır suskunluğum İçimin titremesi bundan Avuçlarımdan akıyorsa mutluluk Ellerim ellerinde olduğundan Bırakma! Rüya olmadığını söyle bana Rüya olmadığımı Susma! Şimdi Konuşma zamanı Şimdi Anlatma Şimdi Paylaşma zamanı Sevgiye dair ne varsa

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Sıfır

gücüm kalmadı artık hayat yeter! 55 sıfır öndesin tebrik ederim tükendim 55 sıfır yenildim vurgunlarda yitirdim umut diye beslediğim bugünlerimi her çarpımın sonu sıfırmış meğer geç öğrendim her toplamın sonu sıfır toprak kayıyor temellerimden çek ellerini omzumdan hayat yeter! iki kere iki dört eder elde var sıfır... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Soru Bir

Bırakalım sürsün bu sevda böyle Yıpratmamak adına duyguları Görmesin bilmesin diye hiç kimse Yok ettim senli bütün kanıtları Oysa Yer gök şahidim Boğuluyorum kendi sesimde Bir adım atsan Bin adım gelirim gözlerine Bir ses versen Çoğalır çığlık olurum nefesine Yüreğine yürek Hele bir gel desen Ben bu sevginin neresindeyim Neresindeyim kalbinin Tek miyim? Yoksa Var mı evde bekleyenin Bırak bana yorumunu mutluluğun Ona ben karar vereyim... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Soru Dört

Gonca bir gülüm Dikenli dalım Budama Kırılırım Kırılır gecemi aydınlatan yalan Kırılır gecemde avuntu Şiire düşen pembe kırılır ki En çok buna yanarım Hiç kaldırımlara yazmadım kara yazı seni Hiç sormadım sokaklara Var mı uğrayan yaban bir ayak izi Var mı kokunun iksiri Yıkanmış olsun acemi bir yağmurda Düşersin şiirden ki mavi En çok buna yanarım Hangi yangınlardasın Açar mı içimdeki resim Nerdesin Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Soru İki

İşe yaramayan zamanlarını ayır bana ...... ’’Şimdi uzaklardasın gönül hicranla doldu’’ Ne güzel bir şarkıdır Zeki Müren’den değil mi bu Hadi gel devamını beraber söyleyelim Bize armağan edilen artık zamanlarımızda Salaş bir balıkçı lokantasında içelim seninle Deniz kenarı olsa da olur, olmasa da Mehtap da öyle Sobaya yakın olsun masamız Ben çok üşürüm, tutuşurken yüreğim Fazla bir şey olmasa da olur yanında Biraz öte beri, birkaç meze İlla da acılı ezme / vazgeçemediğim SU yu ben sek içerim Beyaz şarabı buz gibi Sen ne içersin peki? İşe yaramayan zamanlarımızı bize ayıralım ...... ‘’ hiç ayrılamam derken kavuşmak hayal oldu’’ Hayatın şarkısını söylemek için bir ömür boyu Sevda bahçelerinin çiçeklerini hiç soldurmayalım... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Soru Üç

Seni üzen ne Neş’ene hüzün sızmış görüyorum Sözlerine sitem Böyle dalıp dalıp gitmelerin uzaklara Boşuna değil bir tanem Bir başına Al beni yanına desem Yüreğinin sığınağında sakla desem Koru desem Sev desem Sevebilir misin Yoksa Var mı bir engelin? Ne kadar kırılgan oluyormuş yürekler aşka düşünce Bu ne biçim bir dert böyle Bu ne güzel bir dert böyle İçinde biz olunca Kaç gün oldu bilmiyorum Kaç ay Kaç yıl Senli geçen sensiz uykuların sayısını Günaydınım oldun her sabah farkında olmadan İyi gecelerim Gün geldi Karabasanlarda kıvrandım Seni kıskandım İtirafımdır...

Gün geldi Şamar gibi oturdu suratıma susmaların İçime dönükse bakışlarım Bundandır... Yargıla Hafifletici hiç bir nedenim yok Savunmam yok Yüreğimi zincire vur hapishanende Ömür boyu hücre cezasıyla Seni sevmem olsun en ağır suçum Sevmenin sebebi yok Öpsem dudağından Bağışlar mısın

Öper misin... Nurten Altınok www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Su

olsan da pişmiş aşa su son damla bardağı taşıran kalburla taşıdığım çok susadım Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Suçlular Nerdesiniz

Açlığa yenik düştü sevgilerimiz Yüreklerde kriz Hasreti bile içimize gömdük Buz kesti ateşimiz İki gönül bir olunca Seyranlık samanlığımız bile kalmadı Sustu seslerimiz Sustu bedenlerimiz Sustu hayallerimiz Suçlu ayağa kalk Suçlular neredesiniz... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Sus 2 (sayfa çalışması)



Sus..!

Bu gece yanımda olabilmeliydin Gölgeni seyredebilmeliydim holde gezinen Mutfaktan bir şeyler aramalıydın ve Kırılmadıydı bir bardak mermerde, en kıymetlisinden -Canın sağ olsun, seslenebilmeliydim, - boş ver aldırma Yüreğinin atışını duyabilmeliydim bu gece, dalga dalga Şekerini karıştıran bir kaşığın bardak sesine karışmalıydı sesin –Sen de ister misin? Bu gece yanımda olabilmeliydin Demleyebilmeliydik zamanı seninle Demlenebilmeliydik Korumasızdır yavruları kumruların / biraz saf, uçmaya hevesli Taşıyamaz kanatları oysa acemi uçuşları En uslu dokunuşlarım gezinebilmeliydi saçlarında / düşmeden önce Çenenden tutup yüzünü bana doğru kaldırabilmeliydim Körkuyu gözlerinde dibe vurabilmeliydim özlediğim Kozasında büyümeliydi mavi şafak renginde ipekten bir sevgi Ayrılık nedir bilmemeliydi ve öğrenmemeliydi Ölüme bir türlü sonsuzluk dendiğini

İbadetine diz çökmüş bir bekleyişin dualarında Kokun dokunuyor önce bam teline sızımın / pan flüt eşliğinde Arka fonda gözü kan çanağı yarasa geceler bekçim Resimlerinde flu bir bulut / kir beyazı, pamuk duman Çalmayın mavimi diyorum gözlerimin mayasından Acıtıyor dudaklarımı filtresinden yanan ateş Bu kaçıncı bilmem Bu kaçıncı sigaram Bu gece yanımda olabilmeliydin, çırılçıplak soyunup geçmişinden Harman yeri savrulmuş duygularıma yenik düşmüşlüğümde Küfürlerin binini bir paraya savurduğum bu yazgıya Öpebilmeliydin dudaklarımdan - Sus..! Bu gece yanımda olabilmeliydin

İmansız bir acının terkisinde kırbaç ıslığı sesim Sus / tura www.Antoloji.Com - kültür ve sanat bilmeliydin Sus / a bilmeliydim Bu gece yanımda olabilmeliydin




Nurten Altınok








Seslendiren: NEG Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Suskunum

Anlatılmaz yokluğun Bilemezsin sevmeyince Ağır gelir sessizlik Sensizlik geceye çökünce Boynu bükülür yetim dizelerin Kör karanlık resminde tutsak hece Bakakalırım maviye Suskunum! Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Şarkılara İnat

Sen gül ol ben bülbül Çiy gibi dudaklarında günaydın olayım Öper misin? Kıyar mısın? Kırar mısın kanadımı umutlarımı yüklediğim Gel gülüm ol En güzel şiirlerimi besteleyeyim Şarkılara inat... ”senden bilirim yok bana bir faide ey gül gül yağını eller sürünür çatlasa da bülbül’’ Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Şiir Ağlamamalı

bir gün biter elbet hasret acıları göçkelebeklerine yükle sarıları sancılar maviye boyanmalı acılar maviye çek elini yüreğinin fırçasondan şair şiir ağlamamalı sarı gelini yüreklere sarmalı... İhsan Arı’ya sevgilerimle Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Şok

Bir ses Ah o ses Neydi o ses!

sesler tenle birleşince eyvah! buz kesti gözlerdeki nur keşkeler başladı kahreden pişmanlıklar büyü kayboldu kaskatı bir rüzgar acımasız tokat gibi indi hayallere ağıtlar yakıldı yıkılmışlığa resimler ağladı düşlerde yeşeren sesler ağladı geceyi bölen dürtü ağladı umutlar öksüz şiirler yetim sesler tenle birleşince eyvah! Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Tek

Sen benim tek dizelik şiirimsin Yaz yaz bitmez Oku oku bitmezsin ''Canımsın'' Bilmezsin... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Yak Beni

ne mum kaldı, ne mumluk ne is kaldı, ne de sis... çoktan gönderdik adakları sevgiliye avuçlarımızda eridi mumlarımız sızısı bundan yüreğin yangını parmak uçlarımızın gelin tellerini saklamışım bir de not düşmüşüm sardığım kağıda 'borcum olsun telli baba bire bin getireyim sana sevdiğimi gönder bana' olur ya! umut işte... yolunu şaşırıp dönersin diye... sahi, sevmiş miydim ben unutulmuş muydum sonra bir adım var mıydı! .. dipsiz kuyulara mum niyetine kendimi adadım yak beni.... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Yapabilsem

bir yapabilsem beynimi indiriversem yüreğime önce seni unutacağım tırnaklarımla kazıyacağım gölgeni yakacağım tüm kokun sinmişleri aynalardasın paramparça geceler ışık seli akacak gözlerime bir yapabilsem ezberleyeceğim tüm küfürlerle zehir zıkkım seni yoğuracağım mayasız hamur kabaramayacaksın bir yapabilsem... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Yapamam

Bir şeyler geçer aklımdan Sana gelmek gibi mesela Mesela ellerini tutabilmek gibi Bakabilmek gibi gözlerinin ta içine Ve de sarılıp sımsıkı Öpebilmek gibi Yapamam Çaresizlik beynimde arkoz gibi Dizlerim titriyor Uyandır beni…

100302 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Yaşam Bu Olmalı

Hep yarınların özlemiydi Umutlar yarınlara odaklı Tükettikte bir ömrü Tüketemedik umutları Hala yarım sevdaların burukluğu Gecelere isyan sil baştan Beklenenlere susmadı çağrı Susturamadık çığlıkları Gönül yaşı baş yaşı değilmiş Nice sonbaharlar geçirdi de saçlarımız Yüreğimiz hala bir taze bahar dalı Boy attı budadıkça umutları

Yaşam bu olmalı… Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Yeminlerimi Pişmanlığıma Saydım

Korkutuyor yaşamak Yenileri denemek Vazgeçebilmek alışkanlıklardan Ürkütüyor Gözümde büyüyor işte Oysa Umarsızca Vurdumduymaz Ağrıma gidiyor Yaşamak Başıboş böyle Soğuktan yandım çoğu zaman Eridim sıcağından gecenin Koynunda düşlerimi sararken yalnızlık Hesaplaşmalarımda Bir ben bir de ben Karşı karşı Bana karşı Bir ben bir de sen şimdi Dün, yarına karşı Sorular Sorgular Suçlar Suçlamalar Yanıt: çok Yanıt: hiç yok Boğazıma diziliyor gülmeler Sahtekar Ağrıma gidiyor yaşamak böylesine Anlasana Oysa? Hadi, Ellerimi tutsana Yeminlerimi pişmanlığıma saydım Ha bir eksik ha bir fazla... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Yine Akşam Oldu

Yine akşam oldu Haciz gibi çöktü yüreğime yalnızlığım Kim kiraladı bu karanlığı odama Göz perdelerime uzanan eller kimin Bu kalkan son vapur mu? Kumrular diyarına Tek görevlisi ben miyim? Gece nöbetlerinin Kalemden düdüğüm… 02092004 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Yüreğin Sende Kalsın

Yüreğin sende kalsın İçinde ben oldukça Çıkınca, Çöpe atarsın... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***Yürek Yangını

Sormuyorlar, nasıl dayanıyorsun, diye Nasıl katlanıyorsun bunca acıya, tek başına Sormuyorlar! Akıllarına bile gelmiyor

Sorguluyorlar oysa Neden paket paket içiliyormuş diye

Zararlıymış Hem sağlığa, hem cebe Davetiyeymiş ecele Nasihat üstüne nasihat dinle Konuşuyorlar işte Dersler bedava ______Bilmez miyim

Yaşamak Çok acımasız oysa Can derdi, canan derdi Özlemi sermişiz gurbete halı misali Hele ki ekmek derdi, iş derdi Hele ki çoluk çocuk derdi Ekle üzerine bir de hasreti Tuzumuzu kurutamadık gitti ______Bilmez miyim

Dalgakıranlarınız vurmuşsa karaya zamansız Ağlar elbet tütün, sığındığı limanlarda

Martılar beyazdı / tozpembe umutlarda Kelebekler taşıyamadı rengini zamana

Parmaklarda tüten şimdi Yürek yangınıdır ______Bilmez miyim…

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **A Güzelim Demedim mi

A güzelim demedim mi Bu iş yürümez Yollar ayrı Eller ayrı Gözler ayrı Yürek ayni olsa ne çıkar A güzelim demedim mi Bu iş yürümez Yaş ayrı Baş ayrı İş ayrı Düş ayni olsa ne çıkar A güzelim demedim mi Bu iş yürümez Deniz ayrı Gök ayrı Toprak ayrı Vatan ayni olsa ne çıkar...

081200 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **A y r ı l ı k

Hoşgeldiniz

>
-I- Bazen, hiç sebepsiz, düşüveriyorsun aklıma birden, kor gibi Gecenin en umulmadık bir yerinde, uyku kaçıran firari Saatlerin sere serpe kuluçkaya yattığı, sevdanın koynunda Yalnızlığın başkaldırısında, isyanında, işte tam o anda Çatlatıverip yüreğimi perperişan, o en hassas yerinden Oturuyorsun beynimin hasret kıvrımlarına, yangın yeniden Konfeti yıldızlar dökülüyor teninden, hınzır duygularıma Boşalıveriyor renkarenk bir ışık, körmavi bakışlarıma Ilık bir su gibi akıp giriyorsun duyguların haramına İnce bir sızı oluyorsun da süzülüveriyorsun kasıklarıma

Usulca, tenimde dolaşıyor, bir türkünün nağmesinde ellerin Ellerin titrek, ellerin ürkek, ellerinde kocaman bir yürek Bir çift kumru süzülüyor avuçlarımıza yırtıp karanlığı Ürperiyorum, ürperiyor ta saç diplerim, gözlerim kapalı -II- Bir masal gibi başlamıştı her şey Hiç beklemediğim bir anda. Sağanak bir yağmurdu, altında ıslandığım duygular Çoktan kapatmıştım oysa yarına ait sayfaları Aralamasaydın Umut olmasaydın Cevap olmasaydın Ses olmasaydın İnkar eden olmasaydın Bir ucu yanık asker mektubu gibiyim şimdi Sağ üst köşesinde adın yazılı, yıldızlı ______Senin için * www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hiçbir zaman postalanmayacak ve hiç haberin olmayacak bendeki senden Özlemlerim, insanca zaaflarım olacaksın belki zaman zaman tekelimde Şimdi olduğu gibi, şiirlerimin öznesi Büsbütünüm Seninleyim Ya sonra!

-III- Toz pembe oluyor dudağımda açan gülümseme Gözlerin gözlerime değdiğinde Gözlerim büyür gözlerinde Nefesin nefesime değdiğinde Nefesim kesilir nefesinde Gitme! Canıma can ektiğinde Kal! Kızıl bir gül kanıyorsa da düşlerimde

Kızıl bir gül kanıyorsa da düşlerimde rüya bozan Prematüre sevdaların küvezinde bir umuttur kan Cana can katan Umut

-IV- Bazen hiç sebepsiz düşüveriyorsun aklıma, bir kor gibi Beynim göç ediyor o zaman sınır dışı bakışlarına kaçak Matematikler altüst oluyor, hesaplarım tutarsız Çalışmıyor hiç bir fizik kuralı hepsi mantıksız İsyanlarındayım Sözüm geçmiyor duygularıma Yapışıp yakamdan silkelemek gelir seni içimden Ellerimin düğümünü çözemem Seni düşünmek, seni istemek, seninle olmak Suç sa! .. Neden? Dönüp dolaşıp hep sana çıkıyor bütün yollar kayıtsız şartsız Sürgün edilmiş imge fakiri şiirlerin kanayan dizelerinde Bu şiir biter mi dersin Tutuklu bulunduğum sürgün mavilerde Ya da bu şarkı Ya da...

-V- Hangi şiiri kim bitirebildi www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hangi şarkıyı kim susturabildi, gönülden bestelenen Kurşun yarası gibidir aşk, yüreğe saplandığında İlk şoku atlatınca başlar ağrısı, sızısı Kurşun çıkar izi kalır bir yerlerde Kabuk bağlar yaralar Küle dönüşür içindeki yangın Yağmur öncesi romatizma sancısı gibidir a y r ı l ı k l a r Lodoslarda kendini ele verir Tırnaklanır işte o zaman bilmem kaçıncı kez Kabuklar kopartılır yenibaştan Sil baştan kurşun yağar yüreğine Alır götürür yağmurlar seni bir papatya falına Hani hep ‘seviyor’ çıkıyordu ya sonunda Ortasına bir türlü M koyamadığımız, yakıştıramadığımız S e v - M - i y o r Beynim göç ediyor yine bir yerlere Kime ne Bütün suç Papatya fallarındaki M de

______Rüzgara verdim küllerimi şimdi Estikçe, kor alevleniyor___

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Acılar

Hoşgeldiniz


Bizde acılar uzağa gitmez Çat kapı Davetsiz misafir Oynar oyununu Toplar da getirir Soyunu sopunu Gözyaşı Hüzün Sıkıntı Ölümü peşine takmasa Olmaz sanki Kapıyı yüzüne kapattım Defolası...

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Acının Rengi

Olsa da farklı Dinlerimiz Dillerimiz Rengimiz İnsanız hepimiz Aşkın rengi ayni Acının rengi ayni Gözyaşının rengi ayni Duanın rengi ayni ...... ölüm renksiz Neye bunca kavga Bunca gürültü Bu savaşlar neye? Çekiliyorsan köşene Kapatıyorsan duygularını Bin bir felakete Bir iğne batır eline Tutuver nefesini birkaç saniye İftarsız sahursuz oruçlara niyetlen Çık balkonunda yat bir gece Kar kış kıyamet olsun Hadi Hadi Sen yaşıyor musun Başını yastığa gömdüğünde Uyuyabiliyor musun Düştüğü yeri yakan ateş Sana uğramaz mı sanıyorsun

Acının rengi ayni Gözyaşının rengi ayni ...... ölüm renksiz Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Aç Düşlerini

img src='http://gruplar.antoloji.com/i/g/att/21/11486_26421_200512172359.JPG' Her teleğine bin bir şiir yüklediğim Her dizesine biraz mavi /Sen Her beyitine biraz yeşil /Gözlerim -Görmediğin Bu gece yine kanatlarınla uçuyorum Aç düşlerini Geliyorum Hangi deli rüzgar karışır aşık keyfime Hangi kalem yazar ölüm fermanımı Bu gece yine seninle büyütüyorum Gözlerine yüklediğim amansız sevdamı /Bilmediğin Bu gece yine kanatlarınla uçuyorum Aç düşlerini Düşüyorum... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Adam Gibi

Ya adamakıllı gir hayatıma Ya adam gibi Bil gitmesini Karanlıkta göz kırpmak Seninkisi... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Adam Gibi 02



YA ADAM GİBİ GİR HAYATIMA

YA ADAM GİBİ BİL GİTMESİNİ

KARANLIKTA GÖZ KIRPMAK

SENİNKİSİ

Sorry, your browser doesn't support Java(tm) .

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Adliye Koridorlarında

‘‘ Oy kaşına gözüne kurban olduğum Oy yüreğimin dört kapısı oğlum ’’ Mübaşirin sesi duyuldu Adı Hasan’dı birinin Diğerinin Hüseyin Çağırdığı. Soyadları yankılandı Adliye koridorlarında Bakırköy’ün Duyulmadı Duyamadım Sis kaplamıştı ayak seslerini Takım elbise altında gizlenmişti sanki İki gencecik fidan İki delikanlı yüreği Belliydi, Yüzlerine vurmuştu ayıbı İki demir kelepçenin Bileklerini hapsettiği Duyacaktım belki Kalp atışlarını Biraz daha yakınımdan geçselerdi Soramadım neydi suçları İki asker sağlı sollu İki asker İkisi de silahlı Görevleriydi... Görevliydiler besbelli Kaçmasın diye uçurtmalar umuda Tutmuşlardı iplerini

Bakışları birleşti ürkek Bakıştılar Kimbilir kaçıncı bin kez Sorularına yanıt aradılar Dipfrizde unuttukları canlarında / yarınlarına Soramadım neydi suçları Hafiften öksürdü birisi Diğeri sendeledi Ha düştü ha düşecek! Elim havada kaldı!

Güneşi aradım Rüzgarı, bulutları Betondu adliye duvarları www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Karanlıktı koridorları Kokunun acıydı rengi İçim acıdı Yandı ‘’Oy kaşına gözüne kurban olduğum Oy yüreğimin dört kapısı oğlum’’ Bakışlar, ok gibi ayni yöne fırladı Bir kadın! Nasıl toplanır bir gözde Ayni anda bu kadar nefret Kin özlem sevgi Kimeydi hıncı sesinde hapsettiği Koşmak istedi düzeltip başındaki tülbendi Elinin tersiyle silip gözlerini ‘’Oy kaşına gözüne kurban '' Bitiremedi Yığılıp kalıverdi Kelepçeler açılmadı! Mübaşirin sesi duyuldu Hasan Hüseyin Duruşma başladı Haydi içeri... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Al Götür Beni Üşümeye

Al götür beni uzaklara Hiç kimseyi tanımadığım Tanınmadığım yerlere /Senden gayri Çocuk halimi görmek istiyorsan Diz boyu karlara götür Ağlarsam göm beyaza beni Avuçlarımda çocuk yüreğim Hadi tut, attım sana Kartopu niyetine Koş yakala beni -Tutamazsın ki..! Beyazlara götür beni Öpeceksen moraran ellerimi İnat ettim ağlamayacağım Özlemişim üşümeyi Çok uzaklara al götür beni Bir odun sobası olsun odamızda Bir de yer döşeği Yıldızları toplayalım gökyüzünden Bitince odunumuz Kıvrılır gideriz ikimiz Isınırız değil mi

- Çay demledim, hadi kalk. Sobayı da yaktım. Bak sıcacık odamız. Taze yumurta haşladım seversin diye. Köy ekmeğimiz de var, peynirimiz de. Yeşil zeytin az kalmış. Yarın kasabaya iner alırız. Eee, hadi ama… Bakma öyle hınzır hınzır Üşürüm sonra Bahanem olursun Koynuna sığınmaya Al götür beni uzaklara Sana yakın neresi varsa Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Anam

Öksüzlüğüm ağır basıyor Kutlamalar Kurşun gibi Zehir zıkkım Dokunuyor yüreğime Anam Geçmiş En acıyan yanlarımda Sızım sızım Hasret kaynıyor yürekkazanımda Elim Hiç varmadı bu yüzden yazmaya Biraz daha Birazcık daha Yaşasaydın Olmaz mıydı Olamaz mıydı Anam Unutuyorum analığımı Öksüzlüğüm ağır basıyor Ellerin saçlarımı özlemez mi Dizlerin başımı Ben hiç büyümedim ki Büyüyemedim ki Ben hiç büyümedim Dert sektiriyor sadece Top yerine İçimdeki Koca çocuk şimdi

Anam! .. Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Anason Kokulu Sevdalar

...... Nurten Altınok -I- Zehir zıkkım bir kahve içeceğim İçeceğim ya Korkuyorum! Ayılır da, Seni bulamazsam yanımda! Sarhoşsam deli divane Hasretinden Sebebimsin Yangınlardayım Ayyaşa vurmuşsa yüreğim Sek gecelerimde Kadehimsin Bulutlardayım Tozpembe rüyasındaysam esrarın Örüyorsam karanlıklardan nefesimi Yüreğimsin Yalnızlardayım Yaşıyorsam / paslı kırık çarkımda Başım hoşsa aşktan yana Yaşamdan yana Benden yana Dokunma yalanıma! Dokunma Anason Kokulu Sevdalarıma Mutluysam kendi kandırmalarımda Dokunma! Gücüm kalmadı ayrılığa Zehir zıkkım bir panzehir içeceğim Bir başka sevdanın elinden İçeceğim de Korkuyorum! Ya ayılır da Seni bulamazsam yüreğimde! Ya ayılır da Yüreğimi bulamazsam yüreğimde! Kahveler sizin olsun En tatlısından panzehir aşklar da Zehir zıkkım sevdalar bana Zehir bana Zıkkım bana Sevdalar bana...

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat -II- Hadi anlat bana Zamanın durduğu o takvimleri anlat Hadi anlat bana gidişini Hiç mi sevmedin di Hiç mi Hiç mi beni Neden yanıyor hala içim İçimde gençliğim Gençliğimde sen Sende sevdalarım Sevdalarımda ilklerim İlklerimde Söyleyemediklerim Hadi anlat bana Hiç mi sızlamadı için Sevdayı sevdaya sattım kaç kere Olmadı Yangını yangınla söndürdüm kaç gece Olmadı Hep senden yana bir tarafım eksik Hep senden yana bir tarafım öksüz kaldı -III- Hadi sor bana ‘’Zehir bana Zıkkım bana Sevdalar bana’’ Hadi sor bana Neden? Hangi ağaç arkasındasın Ağaç kapmacalarda Hani çok küçüktü ya dünya Hani gidenler unutulurdu ya Hani yıllar yaraları kapatırdı ya Bu kanayan ne mısralarda? -IV- Beni kan tuttu yine Susuz içtiğim anılarda / dize dize Dize geldi şiir Dile geliyor ayyaş kalemimde Kıyamıyorum!

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kahveler sizin olsun En tatlısından panzehir aşklar da Zehir zıkkım sevdalar bana Zehir bana Zıkkım bana Sevdalar bana...... Nurten Altınok Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **ANASON KOKULU SEVDALAR şiir kitabım çıkmıştır

ANASON KOKULU SEVDALAR şiir kitabım çıkmıştır Huzur Limanı kitabımdan sonra 2. şiir kitabım Anason Kokulu Sevdalar kitabım çıkmıştır. İsteyen arkadaşlar özelime veya mail adresime yazarlarsa en kısa zamanda kitap size ulaştırılacaktır. Selam ve sevgilerimle. [email protected] Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Aşk mı?

Acı maya olmuş da ekmeğimize Başköşesine oturmuş gönül soframızın İnadına maviye çalar renklerde İnadına büyür özlemlerimizde Bir kelebek kanadıdır aşk Sol yanın terazisinde Asi bir çocuk gibi hırçın Taşar göz damlamızda Gün olur devleşir bir seste Gün olur bir şarkının bestesinde Gün olur bir kan, bir şiirde Alır götürür seni pembe_maviye Bir adsız zımpara taşıdır aşk Su olup damlar yüreğindeki çeliğe Kendi içinde yok oluşundur kendinin Devleşmesidir ya da kimliğinin Kor olup yangına döndüğünde Aynalardan geriye kalan sadece Gözlerinin renginde gizlenendir Söküp atamadığındır yüreğinde... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Aşkın Büyüsü

Kocaman bir mezar kazdım içime Yüz bin kere gömdüm seni Kocaman bir mezar kazdım içime Örtemedim üstünü. Karabasanlarım oldun geceler boyu ‘’Unut’’ dediğimde kendime Dilimde dolandı kaldı dizeler Yazamadım üstünü Küçücük bir kıvılcıma Dünden hazır ya beden kavrulmaya Bu kaçıncı kalemdir kırdığım yarıya Bilemedim üstünü Ben seni seviyorum be adam Bilsen de olur bilmesen de Canın sağ olsun, aşkın Çözemedim büyüsünü

250207 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Aşkın suyu-çalışma

Hoşgeldiniz



Bu gece uyuyamazsın Beyninde kemirgen olacağım / takıntı
Karabasan dudaklarında / fırtına Belinde zona / doğurgan sancılı
Bu gece uyuyamazsın Azadet ellerini paslı düşlerden
Coğrafyasında bütün aşklar sınırsız Uzanıversin suyun suyuma gizliden
Kuşatmasındaysak bir aşkın / tutkulu Islık sesine gizlenmişsek şiirin /yasaklı
Esaret kemerine dolanmışsa sevgimiz Gecenin mayası aşkın suyu olmalı
Bu gece uyuyamazsın Koynunda sevdiğin su olmalı...


Nurten Altınok www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Aşkın Suyu

Bu gece uyuyamazsın Beyninde kemirgen olacağım, takıntı Karabasan dudaklarında fırtına Belinde zona doğurgan sancılı Bu gece uyuyamazsın Azadet ellerini paslı düşlerden Coğrafyasında bütün aşklar sınırsız Uzanıversin suyun suyuma gizliden Kuşatmasındaysak bir aşkın, tutkulu Islık sesine gizlenmişsek şiirin, yasaklı Esaret kemerine dolanmışsa sevgimiz Gecenin mayası aşkın suyu olmalı Bu gece uyuyamazsın Koynunda sevdiğin su olmalı...


Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Bahane Baharlar

Nice baharlar gördük İçimizde açtı kış çiçekleri Nice baharlar gördük Soldurdular çiçekleri

Bahaneymiş sevmek için Beklemek her baharı Varsa bir karış yerin Bir avuç içi yüreğin Kendin yarat baharını Donat sevgilerin rengini El acımasızdır kıyar sana Sahip çıkacaksın sevdana Sevilmek de güzel amma Sevmek değer dünyaya...

100407 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Bana Müsaade

Bayram geliyormuş İzninizle Bana müsaade En akıllı yönlerimi bırakıyorum sizlere Dünyanın bütün servetini Harcayın durun Çözüm bulun Paraya İşsizliğe Birbirine vurdurun dostu düşmanı Doyurun karnı açları O gözü doymayanları Uykusuz gecelerimi bırakıyorum sizlere Karabasanlarımı Hasretlerimi Boğazımda düğümlenen sözlerimi Gözlerimi bırakıyorum sizlere Acıyı görün diye Yüreğimi bırakıyorum sizlere Kardeşliği kurun diye İyi niyetlerimi bırakıyorum sizlere Duyun diye

Sevdaya dokunmayın ama, n’olur! İçime oturuyor Bayram geliyormuş İzninizle Bana müsaade Deliler beni bekliyor... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Ben Kadınım

Sen ne diyorsun be adam Hangi devirdir bu devir Git o kafayı değiştir Elim bir iş tutuyorsa Ayağım basıyorsa yere Altınsa kolumdaki bileziğim Ben, kendi yolumu çizerim Elbet yürekten severim sevince Canımı bile veririm Canımı can bilene Ben kadınım... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Ben Kimim

Ne enim boyumu tutar Ne boyum kilomu Yaşım eş değil başıma Beynim dar geldiğinde tasına Girmeyin koluma Bir bakmışsınız esiyorum deli rüzgâr gibi Takmışım kanadıma şiirlerin ihanetini Düşmüşüm peşine susun dilimdeki Hiçbir renk güzel değildi oysa mavi gibi Önümde durmayın o zaman, girin koluma Kim bilir hangi yıldıza takılmıştır gözüm! Hangi buluta vardır sevda sözüm Kiralanmıştır iki gözüm Yağarım kuraklarınıza Girin koluma

Bir bakmışsınız küreğindeyim bir sandalın İpek kadar hafif sallanıyor gün, deniz ve bendeniz Bir ilhamın doğum sancısına ebeyimdir biliniz... Yırtılır yer gök dağ taş toprak deniz Zehir uçlu bir olta atılırsa ıslık sesinde, koluma girmeyiniz Kehribar gözlü balıkların kulaklarına su kaçar Ölümün ayak izleri düşer tezgâha sergilediğiniz Önümde set durmayın o zaman Zapt edemezsiniz Girmeyin koluma Bir bakmışsınız düşmüşümdür evrenin yollarına Oturur yüreğime taş gibi süt bakışı bir öksüzün Pıhtılaşırken kanı günahsız bir bebeğin kundağında Anlamsız bir savaşın yankısıdır içimdeki hüzün Karanlığıma korkular süzülürken, girin koluma Cesaretin armağanı değildir yalnızlıklar Gün ışıyana kadar Girin koluma Ben kimim Kimim ben! 220309 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Ben Kimim.

Ne enim boyumu tutar Ne boyum kilomu Yaşım eş değil başıma Beynim dar geldiğinde tasına Girmeyin koluma Bir bakmışsınız esiyorum deli rüzgâr gibi Takmışım kanadıma şiirlerin ihanetini Düşmüşüm peşine susun dilimdeki Hiçbir renk güzel değildi oysa mavi gibi Önümde durmayın o zaman, girin koluma Kim bilir hangi yıldıza takılmıştır gözüm! Hangi buluta vardır sevda sözüm Kiralanmıştır iki gözüm Yağarım kuraklarınıza Girin koluma

Bir bakmışsınız küreğindeyim bir sandalın İpek kadar hafif sallanıyor gün, deniz ve bendeniz Bir ilhamın doğum sancısına ebeyimdir biliniz... Yırtılır yer gök dağ taş toprak deniz Zehir uçlu bir olta atılırsa ıslık sesinde, koluma girmeyiniz Kehribar gözlü balıkların kulaklarına su kaçar Ölümün ayak izleri düşer tezgâha sergilediğiniz Önümde set durmayın o zaman Zapt edemezsiniz Girmeyin koluma Bir bakmışsınız düşmüşümdür evrenin yollarına Oturur yüreğime taş gibi süt bakışı bir öksüzün Pıhtılaşırken kanı günahsız bir bebeğin kundağında Anlamsız bir savaşın yankısıdır içimdeki hüzün Karanlığıma korkular süzülürken, girin koluma Cesaretin armağanı değildir yalnızlıklar Gün ışıyana kadar Girin koluma Ben kimim Kimim ben!

220309 Nurten Altınok Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Beni Sevmen Hoşuma Gidiyor

Hani son bir şans tanırlar ya İdam mahkûmlarına —ben olsam SU isterdim- Öylesine tutunmuştum Uçurum eteklerine Gardiyansız —olsaydı SU isterdim Cellat cübbesindeydi dünya SU su yor / um Bir yıldıza tutunuyorum Kan revan Umutlarım sehpada Yarınlarım da Bittim bitiyorum Derken Sen geliyorSUn Ve ellerin Ve yüreğin Geliyor Sorsalardı — SU olmak isterdim Yolunda Bir şiire yazılmak Ana kucağı sıcaklığında Bir de sana Anla işte!

Çekim alanındaydım denizin / SU Kraterinde bir yanardağın / ATEŞ Beni sevmen hoşuma gidiyor Uçurumlarda bıraktım gölgemi... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Benim Babam Yok ki

Reklâmlarda alt yazı geçiyor (babanızı sevindirmek için ona çiçek alın) Babam, bu, 5. yıl senden uzak kalışım Gönderemediğim çiçeklerim yüreğimde soluyor Mezarına bile gelemedim sınırlar var aramızda ama eminim Sen bir yerlerden alnıma düşen teri siliyorsundur Ben, her gün sana Kuran’dan solmayan güller gönderiyorum Cennet mekânın olsun BABAM. Bugün babalar günü Tüm babaları kutluyorum. Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **BenSeniSefiyomBeAdam

Sensessizkalhepemi? ? ? Amankonuşmanolur! ! ! İncilerindökülür Elinkalemtutmazbana Amanyazmanolur! ! ! İnadınabirşiiryazacağım Baştanaşağıyazımhatalarıolacak İnadınabirşiiryazacağımacemice Vesen; Dönüpokuyacaksın Vesen: İnadınahatalarımıyüzümevuracaksın Beninadınayazacağım Bensenisefiyombeadam?

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Bırak Kendini Sevmelerin Suyuna

Ateşi düşmüşse bir kere aşkın yüreğine Bırak kendini sevmelerin suyuna Dün dünde kalsın geçmişiyle Acısıyla Güzelliğiyle Gün, pişmanlık günü değil Dünün yanılgılarını sürdürmek hiç değil Bembeyaz bir sayfa aç şimdi kendine hiç kullanılmamış Rektifiye edilmiş bir yürekle Unuttuğun renkleri güneşin Canlanacaktır gözlerinde Göreceksin Delikanlı çağındaki o tatlı heyecanın hiç değişmediğini Acısı bile güzel gelecek özlemlerin Kavuşma anını düşündükçe Sıcacık bir eli kavramanın Bakabilmenin sevginin gözlerine İçindeki kelebek kozasından çıktı çıkacak Engelleme Kelebeğin sesini dinle O seste bestelen şarkı sensin Umutların Yarınların Sevdaların O seste bestelen şarkı sensin Kırma kanadını notaların İçindeki kelebek kozasından çıksın Bırak sarsın seni ipeğiyle Bembeyaz bir sayfa aç şimdi hiç kullanılmamış Kıvılcımı düşmüşse eğer aşkın yüreğine Yap bu iyiliği Yap kendine Kimsenin kendinden başka dostu yoktur kendine...

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Bir Saniyeni Ver Bana Kalan Ömrüme

bilir misin sevmeyi / umutsuzca ve de beklemeyi -belki’leri yeşertmeyi / yaşamın rotasında nasıl parçalanır yürek / paylaşımlarda saçına bile dokunmaya / kıyamadığın kişiyi bilir misin dünyanın çivisi nasıl sökülür karanlıklarda yalnızlık nasıl pıhtılaşır kalem gagasında bilir misin çaresizliğin kefen gibi seni kundaklayışında bir umuda umutlanmayı bilir misin bir ayak sesinin bestelenmesini anahtar çevirmelerinde gecelemeyi pencere köşelerinde -sokak başlarını sessizlik tutmuş korkuyorum- bilir misin bir elin hasretini / sıcacık bir tende gezinişini bir yüreğin beslenişini / dişlenen dil kanıyla bilebilir misin? ‘’.Gelsen kapıma / sarılsan boynuma kadınım desen / öpsen okşasan / hiçbir şey olmamışçasına... sofralar hazırlasam sana kuş tüyünden yastık yatak yorgan oturup televizyon seyretsek / eski Türk filmlerinden maziye sürükleyerek gençliğimizi işlerden bahsetsek / arabanın tamirinden -lastiklerin de değiştirilmesi lazım kışa kadar- hayat pahalılığından benzine yine zam gelmiş / iki milyonu geçmiş litresi, desek Fenerbahçe’nin üç yıldızından konuşsak / kızdırsam seni iktidardakilerden / iktidarsızlıklardan söz etsek. çekilsek odamıza sonra / el etek misali dolapta soğuk karpuz var daha karpuz kesecektik nereye? . bilir misin her gece her birinin farklı sonu olan bunun gibi bir sürü senaryonun beynimde nasıl şekillendiğini yaşattığı acıyı bilir misin

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat erkek olmak vardı şimdi -yakışmıyor kadın dilime- küfretmek için erkekçe gecesine / gündüzüne ah ulan ah! karpuz yediğimiz bile oluyordu buz gibi güldüğüm, gözbebeklerimle yalan değil o zaman ya da; öldüğüm! uçuyorsam beyaz kanatlı bir meleğin teleğinde yalan değil! ''varsa üç beş günlük ömrüm / al senin olsun bir saniyeni ver bana seninle olmaya ‘’ bir ömür artı bir saniyedeyim işte o zaman ‘’hele biraz sabret ‘’ her taraf katran karası parmaklarımda tütünün zifti / acısı en yakın boğaz benimkisi hayatın hangi makamına veriliyor ömür uzatma dilekçesi...

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Boş Ver***

Genel bir kutlama iletini Bana özel sanıp Harmanladım safça duygularımla Mutlanmıştım oysa Zannedip önemsendiğimi Alnımdan öpüyordun ya... Öyle olsun be gülüm Boş ver Aldırma Ellerimden özür diliyorum şimdi Kalem tutturduğum için Yüreğimden özür diliyorum A benim saf A benim acemi Cahil yüreğim Seni üzdüğüm için Dilimden özür diliyorum Bitmeyen mürekkebim Sana yalanı öğretemediğim için Mutlanmıştım oysa Zannedip önemsendiğimi Ellerinden öpecektim ya Öyle olsun be gülüm Boş ver Aldırma...
Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Bugün de Yoksun

Tarifsiz bir boşluktur geride bıraktığın Sarhoş kasırgaların dolaştığı saçlarımda Başıboş dönüyor saman yolunda yıldızlar ve Düşüyor başıma, rayından çıkmış koca dünya Bugün de yoksun! Adresini yitirmiş şiirlerin dizelerinde Tomurcuğa durmuştu mavi umut sevdalar Nefesten yakındın bana dualarımda Tanrıya yakardığım açılan avuçlarımda O sen miydin Tozu dumana katan rüyalarımda O sen miydin Uzanıp da tutamadığım Tutup da uyanamadığım O sen miydin Öpüp koklayamadığım! Hangi zamansız zamanlarda yakalandım sevgine Ki hazırlıksızdım Ki niyetsizdim sevmeye Dünden hazır gibiydim oysa yenilmeye O sen miydin İçimin paslı kilitlerini açan anahtar Ne zaman gelmiştin sen Habersiz ve de davetsiz Bulandırıp suyunu aşkın Ne zaman gitmiştin sen Gelişinle mi başlamıştı yangınlar Gidişinle mi alevlenmiştim Ne zaman geldin Ne zaman gittin Büyüyor içimdeki kara delik Bu gün de yoksun! Günleri saatlere böldüm Ayları çarptım saniyelerle Bir çizik daha attım yüreğime Gün uzadı gölgesinde Baş vermiş çıban gibiyim Bugün de yoksun!

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Canım Öyle İstiyor

Sen Bir şey yokmuş gibi devam et yoluna Tak, kimi istersen koluna Kimin için ağlarsan ağla ...... Bana ne Ben Hep sol yanında olacağım Görmediğin Duymadığın dualarımla Tekelime karışamazsın ya ...... Sana ne Sus başkalarına Canım öyle istiyor… Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Çıra Gibi***

Dağ dağa kavuşmaz derler Biz insandık oysa Sevebiliyorduk Hangi dağın adısın Hangi koca kayanın Hiç mi kıpırdamaz elin ayağın Hiç mi esmez poyrazın İçimdeki kelebek çıkıverse kozasından O dağı Yerle bir edeceğim Toz duman Dağ dağa kavuşmaz derler Biz insandık oysa Ağlayabiliyorduk Kurutulduk Çıra gibi Bir kıvılcıma bakar şimdi... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Çok şükür

Hoşgeldiniz

Ateş düştü Gelemediğim yollara kahroldum Ateş düştü Ölüm! Kolum kanadım kırık Dokunma O’na Dokunma canıma Uzansam kokuna Karabasanlar yıkar rüyalarımı Eşkiyalar pusu kurmuş gözlerime Nerdesin! Kelimeler hacizli dizelerimde Bilmez misin? Yakışmıyor ölüm maviye Hadi uyan gülüm Duyur nefesini nefesimde Bayram sevinçlerim olsun dönüşün Gelme Görme Bilme istersen - Bu kim? Başucundayım Dualarımla Başucundaydım Ateş düştü Düştü Ölüm Çok şükür…

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Deli Etme Beni







Mavi'ydi adı, benim taktığım Haberi bile olmadı Haberi bile olmadı sunulan cennetten Yazılan hiçbir şiirden Şimdi Dilini bağladım şiirlerin SUS'ta susuyorum! ‘' İbadetine diz çökmüş bir bekleyişin dualarında Kokun dokunuyor önce bam teline sızımın / pan flüt eşliğinde Arka fonda gözü kan çanağı yarasa geceler bekçim Resimlerinde flu bir bulut / kir beyazı, pamuk duman Çalmayın mavimi diyorum gözlerimin mayasından Acıtıyor dudaklarımı filtresinden yanan ateş Bu kaçıncı bilmem Bu kaçıncı sigaram ''


Ayrılıklar pek o kadar dokunmuyor adama Hamurun yoğrulmuşsa ıraklara Alışılır buna da zamanla

Hadi sen çiçekli mevsimlerinde oyalan biraz Ulaşamadım yıldıza ben Ya hedefe yanlıştım Ya yanlıştı hedef Zoru seçmiştim kendime Ruhum asidir benim Bir bakarsın Bir pula satarım dünyayı Bir bakarsın Bir şüpheye yakarım sevdayı Deli etme beni...


www.Antoloji.Com - kültür ve sanat


Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Desen ki

Bilsem ki Bekle diyeceğini Bilsem ki Geleceğini Bilsem ki Seveceğini Dünyanın tüm mavilerini Gözlerine sereceğim En büyük yangınları Ben çıkaracağım Bilsem ki Benimle üşüyeceğini Desen ki... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Dokunmayın Keyfime

İçim içime sığmıyor Bir telaş ki, o kadar güzel olur işte Kuzum geliyor bugün Anasının kınalısı Anasının yürek yarası Oy, başımın tacı benim. Oy, gurbet kuşum benim Yavrum geliyor ÖZLEM’im geliyor Kara gözlerini özlediğim Burnumun sızısı geliyor Dokunmayın keyfime… 23/12/2005
. Sürpriz yapayım demiş Anasına haber vermemiş İzin alıp komutanından ONUR’um da geldi Ankara’dan İstanbul’da kar var bugün Evimde bayram Dokunmayın keyfime...

24/12/2005

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Dönüş



soğanı bir yumrukta tuş ederdik bağdaş kurduğumuz yer sofrasında yanında bir tencere kurufasulye bir desti de soğuk yayıkayranı ayni tasta başlardı kaşık savaşı burası ninemin karpuz tarlası .....köyün çayı geçerdi yanıbaşından ...... yılanlar tıslardı ...... biz korkardık ...... çocuktuk karpuza bıçak değmezdi tadı kaçmasın diye tutup kulağından en büyüğünü vururduk yere çatlayınca ortasından ikiye göbeğinden başlanırdı elle yenmeye kabukları atılırdı ineklere burası ninemin karpuz tarlası .....köyün yolu geçerdi yanı başından ...... köpekler havlardı ...... biz korkardık ...... çocuktuk üzümlere ben düşerdi biz güneşten önce bağa -elimizde şırakokulu sepet her kütüğün bir adı vardı kimi çavuş'tu kimi hafızali her üzümün bir başka koruk tadı -bir başka gökkuşağı rengi burası ninemin yukarı mahalledeki bağı .....köyün mezarlığı vardı yanı başında ...... oynayamazdık yakınında ...... biz korkardık ...... çocuktuk

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat dam dolusu inek, öküz, dana ağıl dolusu koyun, kuzu maşrapayla içirirdi ninem taze sağılmış sıcacık sütü yayık sesleriyle başlardı gün, uyanırdık gaz lambalarıyla devam ederdi gece imece usulü soyulurdu mısır koçanları ayrılırdı taneleri gündöndülerin başlarından dövülerek gölle kokusu karışırdı yaz sıcağı terine kadınların maniler eşliğinde burası ninemin evi .....kocaman bir dut ağacı vardı avluda ...... çıkamazdık dallarına ...... biz korkardık ...... çocuktuk

büyüdük, okullu olduk / okuduk büyüdük koca adamlar olduk sonunda kimimiz mühendis / kimimiz doktor olduk sığamadık çocuk dünyamıza daraldık koptuk köyümüzden şehirli olduk memleketimizden olduk / ekmek kavgasına tezek kokularını mazota boyadık asfaltlar döşedik köyyolu çiçekyüreğimize ağaçsız topuklu ayakkabılarımızda unuttuk -yalınayak toprağa sıcacık basmasını unuttuk güneşin doğuşunu unuttuk batışını unuttuk bir baş soğanı toprağa dikmesini unuttuk bir folluktan taze yumurta alıp içmesini unuttuk bir meyveyi dalından koparmasını unuttuk ekmeklik hamurun mayalanmasını

-değer miydi? -diye, düşünüyorum şimdi sözlerimiz vardı verilmiş yarınlara, dönecektik / tutamadık çıkamadık yaşam kanunlarının dışına / kopamadık biz korkardık yılandan, köpekten, yalandan .....çocuktuk ...... büyüdük ...... korkak kaldık gidiyorum! çocukluğum; ...... asılı kaldı, ağustosböceği şarkılı incirin gevrek dallarında ...... gel, diyor

çocukellerim; ...... tutuklu kaldı, komşunun nar ağacında gecehırsızı www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ...... gel, diyor renklerim; ...... hıdrellez salıncağında uçuşan, çiçekli basmadan kloş entarimde ...... gel, diyor bacaklarım; ...... ısırganotu dağlamalı, papatya kokulu ...... gel, diyor ninemin yattığı; ...... köy girişindeki yeşilyalnızlık, köhne sessizçığlık ...... gel, diyor -karpuz tarlası hala yerinde midir?

.....gidiyorum! ...... yanımda iki kavak ağacı! ..





Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Dönüş...(sayfa çalışması)

soğanı bir yumrukta tuş ederdik bağdaş kurduğumuz yer sofrasında yanında bir tencere kurufasulye bir testi de soğuk yayıkayranı ayni tasta başlardı kaşık savaşı burası ninemin karpuz tarlası .....köyün çayı geçerdi yanıbaşından ...... yılanlar tıslardı ...... biz korkardık ...... çocuktuk karpuza bıçak değmezdi tadı kaçmasın diye tutup kulağından en büyüğünü vururduk yere çatlayınca ortasından ikiye göbeğinden başlanırdı elle yenmeye kabukları atılırdı ineklere burası ninemin karpuz tarlası .....köyün yolu geçerdi yanı başından ...... köpekler havlardı ...... biz korkardık ...... çocuktuk üzümlere ben düşerdi biz güneşten önce bağa -elimizde şırakokulu sepet her kütüğün bir adı vardı kimi çavuş'tu kimi hafızali her üzümün bir başka koruk tadı -bir başka gökkuşağı rengi burası ninemin yukarı mahalledeki bağı .....köyün mezarlığı vardı yanı başında ...... oynayamazdık yakınında ...... biz korkardık ...... çocuktuk dam dolusu inek, öküz, dana ağıl dolusu koyun, kuzu maşrapayla içirirdi ninem taze sağılmış sıcacık sütü yayık sesleriyle başlardı gün, uyanırdık gaz lambalarıyla devam ederdi gece imece usulü soyulurdu mısır koçanları ayrılırdı taneleri gündöndülerin başlarından dövülerek gölle kokusu karışırdı yaz sıcağı terine kadınların maniler eşliğinde

burası ninemin evi .....kocaman bir dut ağacı vardı avluda ...... çıkamazdık dallarına www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ...... biz korkardık ...... çocuktuk

büyüdük, okullu olduk / okuduk büyüdük koca adamlar olduk sonunda kimimiz mühendis / kimimiz doktor olduk sığamadık çocuk dünyamıza daraldık koptuk köyümüzden şehirli olduk memleketimizden olduk / ekmek kavgasına tezek kokularını mazota boyadık asfaltlar döşedik köyyolu çiçekyüreğimize ağaçsız topuklu ayakkabılarımızda unuttuk -yalınayak toprağa sıcacık basmasını unuttuk güneşin doğuşunu unuttuk batışını unuttuk bir baş soğanı toprağa dikmesini unuttuk bir folluktan taze yumurta alıp içmesini unuttuk bir meyveyi dalından koparmasını unuttuk ekmeklik hamurun mayalanmasını -değer miydi? -diye, düşünüyorum şimdi sözlerimiz vardı verilmiş yarınlara, dönecektik / tutamadık çıkamadık yaşam kanunlarının dışına / kopamadık biz korkardık yılandan, köpekten, yalandan .....çocuktuk ...... büyüdük ...... korkak kaldık gidiyorum!

çocukluğum; ...... asılı kaldı, ağustosböceği şarkılı incirin gevrek dallarında ...... gel, diyor çocukellerim; ...... tutuklu kaldı, komşunun nar ağacında, gecehırsızı ...... gel, diyor renklerim; ...... hıdrellez salıncağında uçuşan, çiçekli basmadan kloş entarimde ...... gel, diyor bacaklarım; ...... ısırganotu dağlamalı, papatya kokulu ...... gel, diyor

ninemin yattığı; ...... köy girişindeki yeşilyalnızlık, köhne sessizçığlık www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ...... gel, diyor -karpuz tarlası hala yerinde midir?

.....gidiyorum! ...... yanımda iki kavak ağacı! ..

290106 Nurten Altınok Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Ey Aşk

Bitmeyecek uğrunda yazılacaklar Ey aşk Ey sevgili Ey gözlerdeki nur / kör bakış Yürekten ruha akış Destan oldun Şarkı oldun Şiir oldun Tarih oldun Sanadır en büyük alkış... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Gelemesen de

Gitme Ben beni taşıyamam sensiz Gitme Bekle, de Belki çıkar gelirim bir gün, de Beni umutsuz koyma Gelemesen de... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Gelme

Gelme üstüme üstüme Dilime dolanırım Sözlerime düştüğünde Türkçe’mden utanırım Adımı sorsan Takılır kalırım sesinde -Unuttum Neydi benim adım Gelme Gelme üstüme üstüme -Korkarım Gideceksen Gelme… 13/07/2005 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Gözyaşım

Ne tarafa çevirsem başımı O yana akar gözyaşım Gülüyor muyum Ağlıyor muyum Şaşırmışım Ellerimi verin Verin ellerimi Mendil yapacağım

110701 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Hesaplaşmalar

Hoşgeldiniz

Varma üstüme Eşeleme küllerini zamanın Kolay olmadı esen rüzgarlara kafa tutmam Kolay olmadı poyrazlarda ayakta kalabilmem Sütliman bir denizin adasındayım şimdi Kocaman bir yanardağ içimde Patlamaya hazır gibi Varma üstüme Çocuktur yüreğim Tez kanar bir elma şekerine Sen değil miydin geri tepen umutları Sen değil miydin Elinin tersiyle iten Ve sen değil miydin Kendini başkalarına aşık bilen Ben’in Ben olmadığımı söyleyen Sen değil miydin? Oysa sen, hep o sen’din Biliyordun Sustun Üstüne gitmek olamazdı sevginin Biliyordum Sustum

Varma üstüme Çocuktur yüreğim Doğru söyler ne söylerse Yağmur kokusu var gözlerimde şimdi Korkuyor muyum ne! ..
Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Hiç Keyfim Yok Bu Gece

Yanımda değilsin ya Neş'e mi kalır adamda İki lafın belini kıramadıktan sonra Yanımda değilsin ya Uyku mu kalır adamda Sarılıp yatamadıktan sonra Hiç keyfim yok bu gece Şarkılar kanlım gibi Düşmüş peşime Şiirlerin tadı yok Avutmuyor nedense Yanımda değilsin ya Hiç keyfim yok bu gece...

110906 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Hiç Zamanı Değildi

Hiç zamanı değildi, hiç değildi gelmenin Durduk yere çözmenin, düğümlerini sevginin Yosun tutmuş renklere, maviyi sevdirmenin Hiç zamanı değildi, hiç değildi sevmenin Zamansız bir baharın, ipten dönüşü gibi Yenibaştan dalların, çiçek açması gibi Uyuyan bir düşmanı, ininden söker gibi Hiç zamanı değildi, hiç değildi görmenin Yokmuş aşkın zamanı, ne sevmenin zamanı Ayazında gecenin, bir alevin çıbanı Umut olup yarına, can katmaya canını Hiç zamanı değildi, hiç değildi bilmenin Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **İlk Sayfa

Pembe tül düşlerden üç boyuta Sırılsıklam aşk Çiçek açtı gecesefa bedenler Ten kokulu Kasıklarda ateş ve Doğurgan bir sancı Ellerim değince saçlarına Gerisi flu... Özlenecek bir dünün ilk sayfası bu Biliyorduk bunu Kıskıvrak kuşatılmış iki satır zamanda Bir ömrü sığdırmak istercesine İki dudak arasına: ...... '' seni seviyorum '' Gece çatladı kozasında Gerisi flu... Geçmişte ne varsa yaşanmış Gelecekte ne varsa yaşanacak Gün bugün Odağında gezinirken ıslaklığının Bir kumrunun ürkekliğinde Sonsuzluğunda bir arzunun Düğüm çözüldü Gerisi flu...

Ne zaman bir yangın düşse yüreğime Üç boyuttan düşlere Rengini sorma Gerisi flu...

11.02.2002

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **İnadına Sus

Kurşun geçirmez bu şiir... Vuracaksan vur dizlerime Yollar tökezlesin Çek tetiği Adreslerin yüreği titresin İnadına sus İnadına sus İnadına sus ki Ses, Hasrete kilitlensin Dizelere işlemez mermi Bilmez misin Kurşun geçirmez bu şiir... Nurten Altınok 271006-060208 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **İstanbul

İstanbul güzel İstanbul’da yaşamak güzel İstanbul İstanbul kadar güzel Varsa han hamam katın Varsa araban yatın Varsa doların markın İstanbul çok güzel İstanbul’da yaşamak güzel Bir de kurdun mu işini Umursamazsın krizini Ver elini Rumeli Hisarı Bebek Tarabya Sarıyer Hepsi inci inci Bir fincan çayda içilir Boğaziçi Bir kase yoğurtla mayalanır Kanlıca Eminönü bir bulut gibidir Yağar avuçlarına Baştan başa ayak sesi Sirkeci Tozlu raflardaki kitaptır Okunmayı bekleyen bab-ı ali Bitmez ki saymakla Boşuna mı demiş şair Bir semtini tanımaya Yetmez bir ömür diye İstanbul güzel İstanbul’da yaşamak güzel İstanbul, İstanbul kadar güzel

Varsın olmasın Han hamam kat yatın İstanbul’da Nefes almak bile güzel... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **İstanbul’un Orta Yerinde Gözlerim Vardı***

Üç beş baldırı çıplak Şam Şeytanı Vurdular İstanbul'u İstanbul'un orta yerinde.....! ’’ *

Naci Kasapoğlu

İSTANBUL'UN ORTA YERİNDE GÖZLERİM VARDI

İstanbul’un orta yerinde ben vardım Çemberlitaş’ta Çemberlitaş’ın yanıbaşında gölgesi hani uzanır ya Kapalıçarşı’ya su bulsa akacak ya Cağaloğlu’ ndan aşağıya ______İstanbul’un orta yerinde gözlerim vardı ______vuruldu, Mısır Çarşısı’nda...

İstanbul’un orta yerinde ben vardım Sulatanahmet’te, Dikilitaş’ın serinliğinde ezanlarında secdeye durunca yürekler camilerde sessiz kaldı güvercinler servilerin gölgesinde Murat çeşmesinin gözlerindeki tarihi nur yansıyordu Ayasofya’ dan Yerebatan’a ______İstanbul’un orta yerinde gözlerim vardı ______vuruldu, Topkapı Sarayı'nda...

İstanbul’un orta yerinde ben vardım Sirkeci Garı'ndan kalkan trenlerin hüznünde Büyük Postane'den gönderilen mektuptum Babıali' nin kitap kokusuydum zarflarda

______İstanbul’un orta yerinde gözlerim vardı ______vuruldu, Mahmutpaşa’da...

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat İstanbul’un orta yerinde ben vardım sahafların dar sokaklarında sararmış yaprak Çınaraltı’nda çay keyfindeki bardak Kapalıçarşı’nın altın vitrinlerinde barak ______İstanbul’un orta yerinde gözlerim vardı ______vuruldu, Teknik Üniversitesi’nde...

İstanbul’un orta yerinde ben vardım Haliç'in sularında altın boynuz asma köprüleinde inci gerdanlık Galata köprüsünden atılan oltaydım ______İstanbul’un orta yerinde ben vardım ______vuruldu yüreğim ah Piyerloti'de...

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Kaçıncı Şıktaydı Ayrılık

Hoşgeldiniz


Bu dünya böyledir can, böyle kurulmuş bu düzen Peşinden kovaladığın kaçar senden, düşer düşünden Zamansız bir hazandır beklemediğin, hazırlıksız yakalandığın poyrazlarda Kaçarsın kovalandığından oysa, ödemesini ertelemiş borçlu gibi Kesişemez açıları doğruların, hayat raylarında Hep bir yerlerde yeşerir ah’lar Hep bir yerlerde sulanır s u Ya sensindir boğulan karada Ya da ben, düşmüşümdür peşine, kırık kanatlarımın D ö k Dilinin eteklerinde birikmiş kanlı irin sözleri dizelerine ______r a h a t l a y a c a k s a n..! S ö k Gözlerinin karasına dikilmiş şafak rengine boyadığın feri ______h a t ı r l a y a c a k s a n..! Ç ö z Gelin kemeri kızılı bağlanmış sarı umut lüleyi parmağından ______s o l u k l a n a c a k s a n..!

Haydi yak yangınları / umut üşümüş Haydi sula suları / susamıştır balık Haydi sorgula soruları / kaçıncı şıktaydı ayrılık Sırça gönül tahtına oturttuğun sultanın anısına Yakıver bir ışık, en fazla, iki mumluk O da senin s a l t a n a t ı n olsun …

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Kadıköy Vapuru

Kadıköy vapuru dalga kokuyor Dalga dalga anı kokuyor Kadıköy vapuru kim bilir kaç kişinin Yüreğindeki aşka dokunuyor Atsam kendimi sulara Kıyamam Bulanır dalgalar Atmasam İçim yanar Kadıköy vapuru Kim bilir kaç yürekte Bitmemiş bir sevdanın Kilimini dokuyor Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Kalem Olsam***

Sözün bittiği yerde başlıyor söz Hangi kelamda Hangi sevdada Hangi kalem kırılır Ve de hangi davada Namert olunur Ben kalem olsam Kırılmam Gider yakarım bedenimi ateşlerde Gelir yıkarım sözlerimi dizelerde Belki bir bebenin ısınır diye avuçları Belki bir sevdanın Yaşanır diye anıları Susmam Umut bu ya! Ben kalem olsam Kırılmam Kendi ellerimle geçiririm Şiiri kendi boynuma Susmam Sevda bu ya!

010309 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Karaköy-Kadıköy Arası çalışma



AŞKIM!

SENİ ÇOK ÖZLEDİĞİMİ

BURNUMDA TÜTTÜĞÜNÜ

BİLESİN İSTEDİM.

Sorry, your browser doesn't support Java(tm) .

Karaköy-Kadıköy arası İstanbul vapuru Bir var/mış bir yok/muş şimdi Bir adın vardı / senle bütün Desem, Dağlanır dilim Söyleyemem Bir de aha bu can Kördüğüm Sana sevdalı Bir var bir yok / o zamanlar Çok mu gençtik ne Çok mu eskiyiz şimdi Karaköy-Kadıköy arası İki yakamızı bir araya getiren İstanbul vapuru Bin kez ölüyordum / yüreğimde vurgunlar www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ya yoksan iskelede! Bir kez uçuyordum / mesafesiz Ne bitmez bir yoldu bu Bir adın vardı Desem Keserler beni Demesem Bitirir bu dert beni Çok sevmiştim seni Sevdayı ezberlettim martılara susam susam Her duama amin’i / Ki dualarımdın Ve de sevdam Ve de sevdiğim Dinle şimdi; Dalgalar adın adın konuşuyor Rüzgar sen sen Kokunu taşıyor Karaköy - Kadıköy arası İstanbul vapuru Çarp üçle parmaklarını Sonra ekle bizi Bunca yıl özlem Bunca yıl sır Ne çok sevmiştim seni Çok mu gençtim ne Çok mu eskiyiz şimdi Adını Unuttum Desem İnanma Bu sevda ne zaman biter Biter mi Karaköy-Kadıköy arası İstanbul vapuru Bir var/mış, bir yok/muş şimdi... İntiharı yok duyguların Gerçek olan bu Bir de ölüm! .. Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Kimse Üzmesin Seni

kendim için bir şey istiyorsam namerdim Gel de; -yüreğim sevinsin Gör de; -gülsün gözlerim kendim için bir şey istiyorsam namerdim yaban aşklar yeter ki; seni üzmesin. Sana uzanan dilleri kırmazsam namerdim... 03/08/2005 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Kuşlara sor beni

bundan böyle kuşlara çiçeklere böceklere şiir yazacağım kuşları maviye çiçekleri maviye böcekleri maviye boyayacağım kuşlara mavi hırka çiçeklere mavi gömlek böceklere mavi çorap öreceğim ben sadece kuşlara çiçeklere böceklere ____seni seviyorum diyeceğim ve üzülmeyeceğim ve kahrolmayacağım ve beklemeyeceğim ve özlemeyeceğim yanmayacağım üşümeyeceğim ben sensiz ne yapacağım diye, düşünmeyeceğim

bu şiir: ______senin için* diye, yazmayacağım bundan böyle kuşlara çiçeklere böceklere şiir yazacağım aşkı yazmayacağım... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Londra

Londra'ya uçaklar kalkar buradan her gün gözyaşı camlarında puslu perde olmuş o kadar ağırdır ki taşıdığı hüzün valizleri tıka basa ayrılık dolmuş ya bir yavukludur ardında bıraktığı ki öpmeye koklamaya kıyamadığı ya bir ana yüreği aslanpençesinde kaderine durmadan ağıtlar yaktığı Londra'ya uçaklar kalkar bulutla yoldaş bir buluta buğu olamadık arkadaş...

140906 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Masal Bu ya

Masal Bu ya Susmuyorum Gönderilmemiş masallar yazıyorum Belki bir gün okursun Belki yırtarım okunmadan Evvel zaman içinde Develer tellallıktan bıkmış iken Pireler şair olmuş Bir varmışsın bir yokmuşsun Bir varmışım Bir yokmuşum Çok da önemli değil kim olduğum Saat on ikiyi vurduğunda Bozulur sihir masallarda Tekini bırakıyorum gözümün mısralarda Belki Bir Gün Arar Bulursun Diye Güneşin mavi açtığı cana gel Ben seni mavi sevdim Sen beni fark ettiğinde Külkedisiydim… Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Mavi Dev Geceler

...... Nazım Hikmet'in anısına.. “ebruliiii hanım eli açan” bir bahçeleri olmadı bir evleri oldu oysa derme çatma birkaç eşya oradan buradan toplama yola bakıyordu camları Nazım Hikmet ’i okuyordu “o mavi gözlü bir devdi minnacık bir kadın sevdi” kaderleri miydi “mavi dev” binlerce şiir arasından seçilen yarınları mıydı hey gidi koca Nazım Hikmet hey gel de gör şimdi nasıl ağlıyor bak bir kadın zengin bir cücenin koynunda yitirilen arkasından o adamın unutulur mu zamanla devleşen geceler her gün biraz daha büyürken yalnızlık her köşe başında duran sanki O dev adam dönüp bakacak diye umutlanıyor gecelerine bir ıslık ıslak bir mendil gibi yanan alnına dudak olacak sanıyor... mavi gözlü dev bir gecede yitirilen dev şimdi anlıyor ki sevdalara mezar oldu bahçesinde ebruli hanımeli açmayan ev... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Mavinin Dönüşü

Hoşgeldiniz

Gizem sinmiş dizelerine şiirin Mavinin her tonunda bir sır perdesi gibisin Açsam kollarımı saracak gibiyim yerine Yeri göğü sen diye Nerdesin! .. Bir yanım deniz mavisi Sen Bir yanım gök mavisi Yine sen Kavuşmuyor parmak uçlarım Çaresizliğim sarıp sarmalamış güneşi Konuş..! Ateş aşkına Gök düşmüş denize peşinde sis Yıldırımların çizdiği en büyük tuvaldesin Açsam kollarımı saracak gibiyim gürültüsünü gecenin Yetişmiyor nefesine nefesim Nerdesin! ... Yaşıyorken bir müziği ruhumda seninle bitimsiz Gözlerin olup bitenlerden habersiz Duruyor elvedaya günbatımlarında

Gitme! .. Aşk aşkına… Can verir bedenimde binlerce can Helalleşirim kendimle İki elim iki yakanda Kal...! Dua aşkına… Görmüyor musun Beden ateş olmuş geceye Arzular volkan Haydi yak şimdi yüreğini eteklerimdeki lavdan / Soğumadan Haydi yan şimdi avuçlarımdaki hardan / Korkmadan

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Büyük yangınların büyük olur dumanı…


Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Mevsimleri Ayaklarına Sereyim

Seni, senden çok yönetmek isteyenlere Dur diyebiliyor musun Yüreğini koyabiliyor musun avuçlarına Düşünme Ver o zaman Ver bana Bir çizgi çizebiliyor musun Dün ile yarın arasına Benden önce benden sonra diye Başını geri çevirme Gel o zaman Gel bana Yüreğinde bir şeyler kaynıyorsa Tereddütlerin zaman kaybıysa Merak ettiklerin seni aşıyorsa Çekinme Sor o zaman Sor bana Gün geliyor bütün yollarımı kapatıyorsun Cehennem çukurunda gözlerim Gün geliyor eşleşiyor duygular Adımı aradığım bütün ipuçlarında O B en miyim De o zaman De bana Bir şeyler varsa içinde benden yana Adımı fısılda bileyim Seviyorsan durma Hadi gel Gel o zama N Gel ban A Mevsimleri ayaklarına sereyim...

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Mutluluklar Yarına Ertelenmesin

zaman dar zaman acımasız yürekte ayaz bir sevda özlemi duyulan ve unutulan heyecanlarımız / gençliğe dair yedi yamalı bohça gibi gecelerde karabasan yalnızlığımız sessiziz bir o kadar aceleci yürek bir o kadar SUsuyoruz zaman dar zaman acımasız farkındayız zor olmamalı yeni anın zamanını yakalamak varsa bir sen yaşayan sen’de ve o sen ’de sevda kırıntıları çoktan tükendi sokak satıcıları kendi aşını kendin yapma zamanı bir gül sun sonsuzluğa hedefini bulsun...

not: Thusanami şiirine ithafen yazılmıştır. Teşekkürler sayın Oğuzkan Bölükbaşı Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Nisan

Kadın kadın Nisan kadın Beni engin denizlere atın 11 metre patiskaya kıymayın Mavi önlük dikin okuyana Pembe önlük süt kuzularına Ben patiskasız da yatarım Kadın kadın Nisan kadın Sevgiyle karşılandın...
Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Ok

Hoşgeldiniz


Elim ısınamadı yüreğinde / tutmadın Sesim sesine değmedi Bir Mavi’nin gölgesindeyim… / senden kalan Susuyorum şimdi Kör bıçaklara emanet ettim şiiri OK ’ lara kendimi Paramparçayım Can yangınım Yanıyor canım Sen yanmayı bilir misin! .. Ateşin mavisinde titremeyi? Kayboldun mu caddelerinde bir yüreğin Tanımadığın, bilmediğin / Bütün yollar çıkmaz sokak bana Tırnaklarınla geceye kuyu kazdın mı hiç Bir sese susadığında Bir bakışa Bir sarılışa Bir aşka Bin bir dua ile düştün mü rüyalara Sen yanmayı bilir misin! .. Bütün kapıların kilit bana Bütün yolların çıkmaz sokak Yüreğim ısınamadı yüreğinde / almadın Nefesim nefesine değmedi Tenim tenine Terim terine Bir Mavi’nin gölgesindeyim… / senden kalan Susuyorum şimdi Dinle!

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Olmadı Can

______*

Olmadı can Ardında özlemlerinle gelmeyecektin Hasret bir yürekle hiç değil Olmadı can Beklediğim gibi olmadı Ne çok özlemiştim seni Sökülüyor menteşesi yüreğin Kırılgan bir rüzgar Cıvatalarını zorluyor kanın Ne çok istemiştim seni Hangi duygu taşıyacak bu aşkı Ayaklar üstünde Çoktan çatladı sabır Gelmeliydin can İstediğim gibi Ne çok beklemiştim seni Olmadı can! ...

270806 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Olmayıversin

Ayağım sıcak Karnım tok Başım hoş Ağrım yok Üstüne üstlük Öyle de mutluyum ki Sebebi yok Olmayıversin Sıkıntım yok Hesabım yok Alacağım çok Borcum yok Üstüne üstlük Hiç bir derdim yok Olmayıversin Bugün de böyle geçti Yarına Allah kerim Bulunur elbet çaresi Bir lokma ekmeğin Derdim yok Tasam yok Kaygım yok Olmayıversin…

Nurten Altınok 200209 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Oysa Tam Zamanıydı

Biliyorum gözbebeğim yüreğinin sancısını Aşağısı sakal tükürsen yukarısı bıyık, nafile Bıçak değil ki acıtan yaramızı Bu bir yazgı En büyük çubuğu çekenin elinde kalıyor hüzünler Hangimiz çizebildik mutluluğun projesini Hangi tasarımızda vardı belimizin kırılması Biz miydik hep kabahatli Hiç mi suçu yoktu hırsızların İpotek koyarken yarınlarımıza Gençtik Yakıyordu ateşimiz bedenimizi Gençtik saftık acemiydik Gençtik Maşa gibi kullandık mazeretlerimizi Açtık sonuna kadar yüreklerimizi Kapatsak biz yanacaktık Yanacaktı tenimiz Açtık Susamıştık İnsandık Parantez içinde bir nottu mutluluğumuz Az öz ve kısacık Ya da bilinmeyen bir kelime idi aşk Bir türlü öğrenemediğimiz tadını Vermeyi bilemediğimizdi belki Belki almayı Belki adresler yanlıştı Belki kişiler Belki zamanı değildi sevmenin Oysa tam zamanıydı sevişmenin Acılara neden tam on ikiden vurulduk Daha ne kadar beklemeliyiz ve neyi Zaman aşımına az kaldı umutların Aşağısı sakal tükürsen yukarısı bıyık Kurt kapanına sıkıştı yüreğimiz...

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Sana diyeceklerim var

table width='%80' align='center'tr td width='100%' align='left'font color='#800000' centerimg src='http://gruplar.antoloji.com/i/g/att/70/11486_30270_2006492312.JPG' BR table width='%80' align='center'tr td width='100%' align='left'font color='#800000' Sana diyeceklerim var Diyemiyorum ele karşı Bekle beni Birazdan yakamozlara izi düşecek ayın Sana dalgalar göndereceğim / Ambarlı sahillerinden Mavisiz topraklarına Atla da gel birine Sahilde olacağım Atatürk Evi’nin oralarda Bir şey yemeden gel Önce bir çorba içeriz senden Balık ekmek yeriz bir kayıkçı sandalında benden Şiirlerini yanına al da gel Bir bardak çayda demlenirken Sana diyeceklerim var. ______* Saçlarım yüzümü örtüyor olmalı... BR embed src='http://gruplar.antoloji.com/i/g/att/50/11486_27850_20061201429.MID' width='0' height='0' hidden=0 'false' loop='true' Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Sen Her Şeysin

Sen Her Şeysin

Bu akşam bir başka türlü özledim seni Bu akşam gerçekten çok özledim seni Neşeli şarkılar söylüyorum Can sıkıntısından Bir görsen halimi Delirmiş diyeceksin Gülüyorum Seninle her şeye varım ben En çok da bu takılıyor dilime, ’dan Sen her şeysin Canıma canını katabilirsin Aynada seni görüyorum bakınca Aynalar dostum oluyor Ben sana benziyorum Sen bana / Sen pelin kokulu papatyalar açıyorsun Ben özlem çiçekleri kokluyorum Bu akşam iyi değilim Özlem Bir kahve içimlik zaman Şu masada Karşımda Oturuyor olabilseydin keşke yanımda Sen her şeysin Özlem

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Sen İstanbul’u Bilmezsin

Sen İstanbul’u bilmezsin a çocuk Hiç yaşamadın ki burada dört mevsimi Resimlerden tanırsın asma köprüleri Camileri çeşmeleri Şarkılardan Çamlıca ’yı Kanlıca’ yı Boğaziçi’ni İstanbul’da yağmur nasıl yağar sicim sicim Nasıl sele dönüşür caddelerde Nasıl çiğnenir ayaklar altında kar Umut umut Bilemezsin Bilemezsin denizin sarı-yeşil, mavi-mor rengini Hele bir de vurdu mu lodos Azdı mı köpük köpük dalgalar Tanıyamazsın martıların sesini Sen Beyoğlu’nu bilmezsin a çocuk Hiç yaşamadın ki burada dört mevsimi Tarihi, vitrinlerinde sergiler gibidir O Bir renk cümbüşüdür Bir insan seli, akar gider Arka sokaklarda yaşananları gizlercesine Sır perdesi Örtünce cibinlik gibi karabasan gece yürekleri Bir yerde birilerinin sızlar gözbebekleri Yitirilmiş gençlik midir Gelinlik midir O da bilmez ki Kimse sordu mu acaba İlk aşkı kimdi Ya da Yaşayabildi mi Sen İstanbul’u bilmezsin a çocuk Hiç yaşamadın ki burada dört mevsimi Ayağında delik deşik ayakkabısı bir çocuk çorapsız Sırtı donmuş tek gömlek kazaksız hırkasız Kim bilir hangi han kapısında sabahladı kaç gece Ya da hangi köprünün altında, rüzgarla koyun koyuna Bilemez sorsan Son yemeği hangi öğündü neydi kiminle Ve de en son sarılışı anasına ne zamandı şefkatle Kimse sordu mu acaba ilk oyuncağı neydi Tinerden önce Ya da neydi aradığı

Sen İstanbul’u bilmezsin a çocuk Hiç yaşamadın ki burada dört mevsimi

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Umutların nasıl bir gecede kondu ya döndüğünü Ve bir sabahın seherinde nasıl yıkıldığını gözyaşlarıyla Bilemezsin gökdelenlerde kimler yaşar ne yapar Caddelerde bu koşturmaca niye nereye Açılan pankartlarda ne yazar üniversiteli Ne ister memuru işçisi emeklisi işsizi Sen İstanbul’u bilmezsin çocuk Hiç yaşamadın ki burada dört mevsimi Bir büyük düştür İstanbul Bir büyük tiyatro sahnesi Taşı toprağı altın oldu mu bilemem ama Umutlar çoğu kez ayaklar altında ezildi Sen İstanbul’u bilmezsin a çocuk Hiç yaşamadın ki burada dört mevsimi... . Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Sen ki

Sen ki Umut diye bağlandığım Özlediğimsin Sen ki Yüreğime kalkan yaptığım Güvendiğimsin İçimi kemiren şüphe Beynimdeki kara nokta İzin ver Siliniversin Özün neyse Silkelen Dökülüversin Ünlem düşmesin şiirin yüreğine... 020607 Nurten Altınok Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Sen Olmalısın***

Bir duvara dayamalıyım sırtımı Başucumda kavak ağaçları esmeli Ayaklarımda balıkların dansı Yanımda sen Bir ağaca dayamalıyım sırtımı Rüzgarlar saçlarımı sevip okşamalı Avuçlarımda yüreğimin sesi Nefesimde sen Bir sevgiye dayamalıyım sırtımı Yüreğimde umut çiçekleri açmalı Bakışlarımda mutluluğun resmi Canımda sen Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Senli Benli

Geceler deli Sen deli Ben deli Delirelim mi? Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Sesinizi Duydukça

______canlarıma

Sulu gözlüm benim Ö z l e m’ im, kızım ...... O n u r’ um, oğlum ...... Şanlı askerim Yük olmak istemem hiç birinize Sevinçlerimi paylaşın yeter Ne düşüyorsa alın kıssadan hisse Dertlerim Kalsın benimle

Bir hatır sorun aradabir Bayramdan bayrama olsa da İyi olduğunuzu bileyim Ben hep iyiyim merak etmeyin Geceleri korkmuyorum artık karanlıktan Sabaha kadar açık evin tüm ışıkları Tanımadığım kişilere kapıyı açmıyorum Merak etmeyin ekmeksiz de kalmıyorum Geceleri korkmuyorum artık yalnızlıktan Dört duvar resimlerinizle konuşuyorum

Sulu gözlüm benim Ö z l e m’ im, kızım İyiyim merak etme güzeller güzelim Sardunyalarım çiçek açtı biliyor musun Elim takıldı Birinin kırıldı dalı Sesimdeki hüzün ondandır Dün yolda rastladım Seni sordular Selamı var arkadaşlarının Boynuma sarıldılar Tatilde yine gelecek dedim senden için Gelirsin değil mi G e l / irsin tabi
İşlerim iyi merak etme Sağlığım da O n u r’ um, oğlum Şanlı askerim www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yakışıklım benim, delikanlım Ne de yakışmış üstüne askeri forma Allah nazarlardan koruya Ne zaman büyüdünüz siz Ne zaman Yok be oğlum ağlamıyorum Muhabbet kuşumuzun bir teleği Düşmüş de kanadından Hüzünlendim işte Sen ananı bilmez misin Sesimdeki gariplik ondan İlk fırsatta geleceğim sana İ y i b a k c a n ı n a İzinlerinde yanıma Gelirsin değil mi G e l / irsin tabi

Ben hep iyiyim __Ben ____H e p ______İyi ______Olacağım Sesinizi duydukça... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Sessizlik Susamıştı Sesine

table width='%80' align='center'tr td width='100%' align='left'font color='#800000' centerimg src='http://gruplar.antoloji.com/i/g/att/69/11486_30269_2006492310.JPEG' BR table width='%80' align='center'tr td width='100%' align='left'font color='#800000'

Kar düştü Ambarlı sahillerine Toprak beyaza durdu Ayaz, vurdu şairi dilinden Hiç gelmedi o beklenen Hiç bilmedi Hiç öğrenemedi Kar yangınları değildi ki sızısı yüreğinin Sessizlik susamıştı sesine Azat edişi bundandır rüzgara Yüzünü örten her saç telini şimdi... Nurten Altınok

embed src='http://gruplar.antoloji.com/i/g/att/59/11870_28959_2006217546.MID' width='0' height='0' hidden=0 'false' loop='true' centerimg src='http://gruplar.antoloji.com/i/g/att/88/11870_28988_2006218316.JPG'/center centerimg src='http://gruplar.antoloji.com/i/g/att/89/11870_28989_2006218317.JPG'/center Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Sevmiyorum Toprağı Bugün




Gökkubbeler şenlensin Bulutların kara isyanı yağıyor şimdi yüreklere Toprak düğün bayram etsin sevincinden Yeşersin inadına Çaldığı umutların renginden açsın çiçekler Mutluysa bir öksüzün avazından Sulansın gözyaşlarıyla, doyasıya
Sevmiyorum toprağı bugün Hiç bir çiçeği ki rengi ana matemi Uzanıp giden servi yeşilliğini sevmiyorum
Ben Anamı Özlüyorum
14 mayıs 2006 Bugün Analar Günü







Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Sevseydin Beni

Hoşgeldiniz

Sevseydin beni Daha mı çok severdim seni Daha mı az yanardım Daha mı çok üşürdüm Sevseydin beni Bilemezsin sancısını Kendine söz geçirememenin Bilemezsin acizliğini Nasıl dolanır kelimeler boğazına yağlı kaytan Söylemek isteyip de yutkunduğun Yazmak isteyip de yazamadığın Nasıl yığılır üstüne şiirler çığ misali Ezilip kaldığın Bilemezsin Kalemler kırdı kalemleri Yıldızlar yağıyor her gece üzerime Parmaklarımla tarıyorum Saçların niyetine Yolcular uğurluyorum otogarlarda Hepsinin adı sen oluyor Sesleniyorum Hiç biri dönüp bakmıyor Bir benzerini bulsam gidip sarılacağım ya boynuna El sallıyorum Kelimeler kırdı kelimeleri Sevseydin beni Daha mı çok özlerdim seni Bilemiyorum...

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Su Gibi

...... Nehir66'ya sevgilerimle

Bu ne uykudur sınırsız tutup ta beni bir sallar mısınız?

deyin ki:! ne bileyim ben bir şeyler uydurun işte uyku kaçıran olun sürpriz olsun ya da bomba gibi patlasın yüzümde isterse bu sizin şamarınız olsun bu ne uykudur sınırsız beni uyandırır mısınız? döndüm baktım içime çıfıt çarşısına dönmüşüm ne ararsan var burada ne alırsan bir lira parası olmayana bedava baş ağrısı üç kuruş yılda 3-5 tutar tarife dışı indirimli iç sıkıntısı satılık değil sökemedim içimden

unutulmuş aşklara gelince taze bitti hem sizde de vardır onlardan hepinizde beklenenler mi? bedava özür dilerim yüzleri unutulmuş takvimlerde muşmula benzeri turşuluk sarı benizli alıp ta ne yapacaksınız koyun geri özlenenleri ah özlemlerimi sökseniz de içimi açılıverse gurbetten bir perde www.Antoloji.Com - kültür ve sanat sahne bir dense çıkıverse çıkabilse çıkarabilseniz üstüne eşeleyip toprağı tırnakla kazmayla deseniz: işte ana işte baba kurban olduğum satılır mı bir liraya ve de anason kokulum sevdalım dünüm dünümün dünü onun da dünü hangi gündü hangi gece kördüğüm ikimizi gördüğüm satsam da alamazsınız öyle bir büyü öyle bir büyüdü ki bitmedi vedasız ayrılıkların vefasız ölümü tek satır yazıda bitirdi koca bir ömrü O öldü ben yaşıyorum güya içim öldü yaşamak buysa

dersiniz ki: -bu ne uykudur sınırsız? derim ki: tutup ta beni bir sallar mısınız? deyin ki:! ne bileyim ben bir şeyler uydurun işte uyku kaçıran olsun sürpriz olsun ya da bomba gibi patlasın yüzümde isterse bu sizin şamarınız olsun anlatabildim mi susmanın sadece bir iki gerekçesi sınavındayım sabrın belki nekadar genleşir yürek bilemem ki www.Antoloji.Com - kültür ve sanat bir ayrılık bir ölüm şairin dediği gibi bir de yalnız karanlık girdabında sürüklendiğim su gibi bitecek bir gün papatyam var şimdi derde devam pelin kokulum ah! onu bulmalıyım koklamalıyım sarmalıyım sonra ufacığım dertlere deva yumuşacığım tatlım paşa bakışlım onat’ım ah! uyandırın beni yazmalıyım yazacak ne çok şey var şimdi...

191208

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Sus

Hoşgeldiniz

Bu gece yanımda olabilmeliydin Gölgeni seyredebilmeliydim holde gezinen Mutfaktan bir şeyler aramalıydın ve Kırılmadıydı bir bardak mermerde, en kıymetlisinden -Canın sağ olsun, seslenebilmeliydim, - boş ver aldırma Yüreğinin atışını duyabilmeliydim bu gece, dalga dalga Şekerini karıştıran bir kaşığın bardak sesine karışmalıydı sesin –Sen de ister misin? Bu gece yanımda olabilmeliydin Demleyebilmeliydik zamanı seninle Demlenebilmeliydik Korumasızdır yavruları kumruların / biraz saf, uçmaya hevesli Taşıyamaz kanatları oysa acemi uçuşları En uslu dokunuşlarım gezinebilmeliydi saçlarında / düşmeden önce Çenenden tutup yüzünü bana doğru kaldırabilmeliydim Körkuyu gözlerinde dibe vurabilmeliydim özlediğim Kozasında büyümeliydi mavi şafak renginde ipekten bir sevgi Ayrılık nedir bilmemeliydi ve öğrenmemeliydi Ölüme bir türlü sonsuzluk dendiğini

İbadetine diz çökmüş bir bekleyişin dualarında Kokun dokunuyor önce bam teline sızımın / pan flüt eşliğinde Arka fonda gözü kan çanağı yarasa geceler bekçim Resimlerinde flu bir bulut / kir beyazı, pamuk duman Çalmayın mavimi diyorum gözlerimin mayasından Acıtıyor dudaklarımı filtresinden yanan ateş Bu kaçıncı bilmem Bu kaçıncı sigaram

Bu gece yanımda olabilmeliydin, çırılçıplak soyunup geçmişinden Harman yeri savrulmuş duygularıma yenik düşmüşlüğümde Küfürlerin binini bir paraya savurduğum bu yazgıya Öpebilmeliydin dudaklarımdan - Sus..! Bu gece yanımda olabilmeliydin

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat İmansız bir acının terkisinde kırbaç ıslığı sesim ...... Sus / tura ...... bilmeliydin ...... Sus / a ...... bilmeliydim Bu gece yanımda olabilmeliydin...



Nurten Altınok





Seslendiren: NEG Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Sus 3 (sayfa çalışması)

Hoşgeldiniz

Bu gece yanımda olabilmeliydin Gölgeni seyredebilmeliydim holde gezinen Mutfaktan bir şeyler aramalıydın ve Kırılmalıydı bir bardak mermerde, en kıymetlisinden -Canın sağ olsun, seslenebilmeliydim, - boş ver aldırma Yüreğinin atışını duyabilmeliydim bu gece, dalga dalga Şekerini karıştıran bir kaşığın bardak sesine karışmalıydı sesin –Sen de ister misin? Bu gece yanımda olabilmeliydin Demleyebilmeliydik zamanı seninle Demlenebilmeliydik Korumasızdır yavruları kumruların / biraz saf, uçmaya hevesli Taşıyamaz kanatları oysa acemi uçuşları En uslu dokunuşlarım gezinebilmeliydi saçlarında / düşmeden önce Çenenden tutup yüzünü bana doğru kaldırabilmeliydim Körkuyu gözlerinde dibe vurabilmeliydim özlediğim Kozasında büyümeliydi mavi şafak renginde ipekten bir sevgi Ayrılık nedir bilmemeliydi ve öğrenmemeliydi Ölüme bir türlü sonsuzluk dendiğini

İbadetine diz çökmüş bir bekleyişin dualarında Kokun dokunuyor önce bam teline sızımın / pan flüt eşliğinde Arka fonda gözü kan çanağı yarasa geceler bekçim Resimlerinde flu bir bulut / kir beyazı, pamuk duman Çalmayın mavimi diyorum gözlerimin mayasından Acıtıyor dudaklarımı filtresinden yanan ateş Bu kaçıncı bilmem Bu kaçıncı sigaram

Bu gece yanımda olabilmeliydin, çırılçıplak soyunup geçmişinden Harman yeri savrulmuş duygularıma yenik düşmüşlüğümde Küfürlerin binini bir paraya savurduğum bu yazgıya Öpebilmeliydin dudaklarımdan - Sus..! Bu gece yanımda olabilmeliydin www.Antoloji.Com - kültür ve sanat İmansız bir acının terkisinde kırbaç ıslığı sesim ...... Sus / tura ...... bilmeliydin ...... Sus / a ...... bilmeliydim Bu gece yanımda olabilmeliydin... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Susma

Yaşıyorsan aşkı Konuşacaksın Gözlerinle Ellerinle Duygularınla Bedeninle Yaşıyorsan aşkı Yaşatacaksın Nefesinde Yüreğinde Susmak çözüm değil Çözüm sır değil Hürriyetini ver kendine Yaşıyorsan aşkı Anlatacaksın Gizleniyorsa duygular Ayıp sınırları içinde Bastırılıyorsa En güzel tümceler dudaklarında Seni yakar ateşin sadece Yarım kalmışlarında Yaşıyorsan aşkı Yazacaksın Henüz kırılmadı kalemler daha Yaşıyorsan aşkı Söyleyeceksin ‘‘ Seni seviyorum ’’la başla Arkası gelir nasıl olsa...

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Teşhis

bir bilsen anacığım bil bilsen acımı gurbet mi içimde ben miyim yabancı ne çok beklemişim hastane kapılarında ne çok sedye taşımışım ne çok serum ki her damlası binlerce dua idi sanki kaç kez ölüm terleri dökmüşüm girilmesi yasak bıçak odalarda kaç kez öldürüldüm ben ana kaç kez dirildim bir sınavdı belki sabrın denendiği etle kemiğin harmanında kaç kere savurdular beni ana kaç kere rüzgarlara bilir misin ayırmak için sapımdan tanelerimi ne çok beklemişim otobüs saatlerini uykusuz gecelerin sabahında neden ağlattın beni bu kadar ana ne çok sarılmışım sevdiklerime ne kadar güçlüymüşüm ben ana el sallarken arkamda kalanlara ne kadar güçlüymüşüm gel de sor kasaba çıkışlarına her ayrılış bir ölümdü oysa yaşadığım her ayrılık bir çizik şimdi alnımda

yorgunum yitirdiğim sevdalarımda korkuyorum yalnızlığımda geceler hep ayni geceler oysa biraz daha geç uyuduğum şimdi sabahları erken gelen geceler ne çok ağlatmışım ben geceleri ne çok suçlamışım yükleyip tüm kabahatleri bir tek onlar kaldı bak miras bir de acısı parmak uçlarımın yüreğime oturan terk etmeyen şimdi beni

bir bilsen anacığım bir bilsen bu ne sancı gurbet içimde kara çıban www.Antoloji.Com - kültür ve sanat sevdiğim bana yabancı çoktan kondu da hastalığın adı kim verecek A gurubu rh + kanı... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Türkülerde Memleketim

Türkülerine kurban olduğum Oyun havalarına Uzun havalarına Memleketim ______Malatya Malatya bulunmaz eşin Uçuyorsam bulutlarında Sazın tellerindendir ______Urfa’lıyım ezelden gönlüm geçmez güzelden Ağlıyorsam Ağıtlarındandır ______Hadi gel Erzurum’a gel, Erzurum yahşi güzel Acılarım Sevdalarım Ayrılıklar Ölümler Hep sendedir nağme nağme ______Sivasın yollarına çıkayım dağlarına Türkülerine kurban olduğum Memleketim ______Ay doğar aşar gider, kızlar Maraş’a gider Sazına Sözüne Sıra gecelerine Kına gecelerine kurban olduğum Memleketim... ______Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar ...... Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Varsa aşk

Böyledir bu işler oldum olası batar balık yan -ın suçu ne gitmelerde düşer yıldırım toprak: / hapşu -çok yaşa

ağacın gözyaşı kendini sular yangınlar su böyledir bu işler oldum olası taşar süt kaynamalar yüz üstü gitmeler var kalmalar yüzüstü

bir de sen altı üstü geceler kalbur üstü süzme su varsa eğer aşk varsan sen böyledir bu işler oldum olası... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Ve

sustu şiirler budandı dilin çiçeği oluşmadı meyveler kırılan filizlerde oysa sevmiştim yoktu nedeni adressiz mektuptun hedefsiz bir mermi vuruldum -mavi çıkar göğsümdeki ateşi ya da yak ateşle ateşi . . . 08. 03. 2005 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Yakıp Kül Etmeli***

Yıkıp atmalı aşkın önünden engelleri Yasakları Çaresizlikleri Koruk üzüm gibi değildir yaşamak Olmamalı Bakınca görmeli Tutunca okşamalı Özleyince bulmalı Yanınca tutuşmalı Yıkıp atmalı aşkın önünden engelleri Yakıp kül etmeli... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Yakıver İçelim Bir Sigaran Varsa

Bu gece Doğal dürtülerimle geldim sana Ne güneşe benzeteceğim bakışını Ne gözlerini dolunaya Süslü laflar yok Hiç bekleme / şairane Bu gece Doğal dürtülerimle geldim sana Boş ver yatağı örtüyü şimdi Şuraya bir minder atıver gitsin Aç emektar radyonun da sesini En güzel şarkılarımızı söylesin Odam kireç tutmuyor Ya da fallar tutalım şiirlerden okunan İstek üzerine Nisan'dan İlk şiir benim olsun Bahsediyorsa aşktan sevdadan Ayrılıkları bu gece okuma Nisan Kumunu katmayınca Bu gece Doğal dürtülerimle deldim sana Bu gece Doğal örtülerimle / sade Yaşatmak için ikimizi kendimizde Kimse dokunmasın keyfime Ellerinden başka hiç kimse Sevda baştan gitmiyor Söndürüver şu yanan mumu da Kadehleri kaldırıver kenara Yüzüme vurmuşsa şarabın rengi Ellerimde varsa ışığın titremesi Boş ver yatağı yorganı şimdi Şuraya bir minder atıver gitsin Şuraya sevdayı salıver gitsin

Sarılıp yatmayınca Bakma yüzüme utanırım sonra! www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yakıver içelim bir sigaran varsa...

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Yar

Tüm Martıların Seslerini doldurup Kocaman bir kovaya Islatacağım yumuşatıcıyla En güzel eserlerini Bestelesinler Diyerek Sana Yar Sen Tutup Notasından Şarkının birini Dizesinden bir şiiri Oturtmalısın diye Dudağına Sevgili Diye Yar O Şiir Benim Şiirim olmalı Öznesindeki adam sen Umutlarda ki var Yar olmalısın Şiirimde Yar 291008 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Yarın Geç Olabilir

bulutta kartal kanat yıldızlarda şahin göz olabilseydim çoktan dayanmıştım kapına çaresizliğim bundan isyanım da çelikten kelepçe kıramıyorum yalnızlığı yol bilmem yordam bilmiyorum bu yürek Hızır sofrası bu yürek Mevlana kapısı bin kere tövbe etsen de gel bir tas aşımız bulunur elbet bir yastık bir hırka ve gömlek yolum belli yordamım belli gel! .. yarın geç olabilir belki... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Yarınlarına Al Beni

Geç kalma Üşüyorum Yarınlarına sar beni Yıkıntılardan geriye ne kalmışsa Sen’inle güzelleşiyor Gün geliyor umudum oluyorsun Gün geliyor kara sevda Adını ezberlettim gözlerime Bir kare fotoğrafını Hiç haberin olmadı Geç kalma Üşüyorum Yarınlarına al beni Hep ben oluyorum o özlediğin Sanki bütün seslenişlerin bana Çağırdığın Beklediğin Yarım kalan ne varsa Her ne varsa içinde hep ben oluyorum... Seviniyorum! Asırlık volkan gibiydim oysa sönmüş Sen aklıma düşmeden önce Geç kalma Üşüyorum Yarınlarına çal beni... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Yıllar Sonra

Bir dosta rastladım yılar sonra Kadıköy’de bir toplantıda Kalabalıktık Tesadüfen bakıştık Hiç yabancı gelmedi yüzü Yanıma geldi Dedi ki: Hiç değişmemiş bakışı gözlerinin Sen O sun Usulca yanıma oturdu Adımı soyadımı sordu Baktım yüzü tanıdık Ama kim olduğunu çıkartamadım _ kimsin, dedim _konuş biraz daha, dedi. Sustu Bakarak gözlerime ellerimi tuttu Anladım ki amacı sesimi duymaktı Konuştum Boynuma sarıldı Dedi ki: Hiç değişmemiş vurgusu kelimelerinin Sen O sun Ayni okuldan ayni yıllarda mezun olmuşuz Şimdi profesörmüş bir üniversitede Hiç evlenmemiş Tanımadın beni değil mi, dedi Hayır, dedim, biraz mahcup

Ayaküstü geçmişi sorguladık Vefasızlığımızı Tanıdık isimleri andık, rahmetle Kulaklarını çınlattık bazılarının Beni sordu Çocuklar büyüdü dedim Mesleğe devam ediyorum Arada bir de şiir yazıyorum işte O zaman da yazıyordun, dedi Görüşmek üzere vedalaşırken Kartvizitimi verdim kendisine Çevirip arkasını Bir not düştü kurşunkalemle Ben, dedi, seni bu isimle tanıdım Yazarken arkasına kızlık soyadımı Yüzüme baktı

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Dedi ki: Hiç değişmemiş bakışın Sen Nurten Akpınar'sın Hiç değişmemiş gözlerin Gözlerin ele verdi seni Sarıldık Öpüştük Görüşmek üzere vedalaştık Üç adım sonra geri döndüm, baktım Beni izliyordu Bakışları ıslaktı Elinin tersiyle silerken gözlerini gülümsedi Vapurun hareket saati gelmişti... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Yoksa

Yazılmamış, Bir şeyler kalmış olmalı Karacaoğlan’dan bize Dağarcığından taşan birkaç tohum belki Belki; Yazmayı unuttuğu Sevgiye ve sevgiliye hitaben Birkaç dize Yoksa! Nasıl anlatırdım seni sevmeyi kendimce?

240305 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Yolculuk

düşmüşüm yollara yıldızlar geliyor peşim sıra kızıl bir gül demedi ay karanlığa inat ışığa gidiyor muyum geliyor musun zamansızım yabanım tükenen yollara sabırsızım gidiyor muyum geliyor musun belli değil! ayrılığa çanak tutan yollar sabahsız hüzzam geceler dargın değilim size kırgın değilim bu gece alkışlarken bir “merhaba”yı bir “günaydın”a selam verirken kardelen ’i tanıştırıyorum günebakan ’la usulca/usulca dudaklarım öpüyor bir karanfili sessizliğimi çırılçıplak soyunuyorum çığlık çığlığa ebruli saçları doğuyor güneşin avuçlarıma gece suspus yollar ıssız yıldızlar meydan okuyamıyor zamana

gidiyor muyum geliyor musun belli değil içimdeki telaş olmasa zamansızım Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat **Yüreğinin Adresini Söyle

Sana giden yolları Bilsem ne olur Bilmesem ne Sen Yüreğinin adresini söyle Ne olacaksa O zaman Olur Çıkar gelirim Belli mi olur...
Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Arayış

Nerede arasam seni Çiçeğin morunda mı Gecenin korunda mı Bu sessizlik boğuyor beni Umurunda mı Neye el atsam Sırçadan kafes Bileklerim kanıyor Neye göz koysam Mavi nazar boncuğu Yüreğimi çatlatıyor Ya bilemedim sevmeyi Ya da Hep bana hayatın çelmesi Sevgiyi yakaladım derken Isınıyorken umuda Şimdi tam zamanı Haydi! Durma! Dediğim anda Hepsi boş Hepsi kandırmaca Sen yoksun Gözlerin yok Ellerin yoktu Kırılıyor kolların kanadı! Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Ateş

Hoşgeldiniz

Ateş Ateşi körükler Duman Yalaza durur alaca karanlıkta Bir bedende iki nefes İki nefes bir birinden seçilmez Yanan ateş midir Sen misin Ben miyim Biz miyiz? Bilinmez...
Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Ayak İzi




Burası yine çok ıslak

Ben geçmişim anlaşılan Göz yaşlarımın ayak izi var...


Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Babam Ben Geldim-2


Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Babam Ben Geldim

Hoşgeldiniz

Babam Ben geldim kocaman kızın -İyi yaptın be kızım- Diyemedin bana Kahvenin önünden geçtim Her zaman oturduğun sandalyen boştu Karşılamaya da çıkamamıştın Eve gittim Kapıyı açmadın Babam ben geldim Kocaman kızın N'olur Bırak sarılayım boynuna Kokunu özledim Peynirle karışık lehim kokunu Gözlerini özledim Yeşil yeşil Ellerini özledim Babam Ben geldim Kocaman kızın Sana selam getiremedim kimseden Gizlice kaçtım geldim Anam iyi Merak etme Kardeşimle kalıyor Özlem işe başladı Onur okulda Ben bildiğin gibi Kafam bu aralar biraz karışık Babam Ben geldim Başıma yıkıldı sanki kasaba Yoksun Dün Yine bir adamın peşinden koştum İki elinde iki poşet Başında kasket Sana çok benziyordu babam Yolunu kestim Sen değildin babam www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Acayip acayip yüzüme baktı Anlamadı babam Anlayamadı Anlatamadım Boşuna çaldı telefonlar Kapı zilleri boşuna Biliyor musun Kuru ekmekleri ıslattım dün Hastanede olduğu gibi Sonra balkona koydum Kuşlar seni sordular babam Çoktandır görünmüyor dediler Nasıl söylerim babam Nasıl Bakkaldan bir torba yem aldım Çınar altında kumrulara döktüm Güvercinlere Önce çekindiler İnemediler Sonra Tek tek süzüldüler Hiçbir şey sormadılar Galiba anladılar Çocuklar geçti kapının önünden Hafif aralayıp bahçe kapısını Bir şeyler fısıldaşıp Birbirlerine baktılar Sonra biri Ürkek adımlarla girdi içeri Şeker kutusunu açtı Önce kendi aldı Sonra arkadaşları Gülümsediler yüzüme bakıp Seni sordular Babam Ben geldim Asmada üzüm yok bu sene Çiçekler kurumuş Boncuk ta yok ortalarda Çağırdım gelmedi Belki senin oralardadır Kimbilir Babam Ben geldim Erik ağacının altındayım Burası çok kalabalık be babam Bir o kadar da sessiz www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yaban otlarını ayıkladım Güller çiçek açmamış Belki zamanı değil Biraz su döktüm Mezar taşını okşadım Babam Adını bile yanlış yazmışlar Biliyor musun 7/12/1999 tarih doğru Biliyor musun Seni çok özledim Babam benim Canım babam.. Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Babam Ben Geldim...(sayfa çalışması)


Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Bana İnat***

Hoşgeldiniz

Boşa kürek sallamaktan Bu sandal yoruldu gülüm Kemirgen dalgalarındayım yılların İpsiz salıncak rüzgarlarında zamanın Tutunamıyorum Yaşamın son rakamlarında belki bir umut Belki bir yeşil ışık düşündeyim Benden kalan beni damıtıp Beni mayalıyorum Bu sandal yoruldu gülüm Köpek balıkları beynimi yalıyor Akrepler ipotek etmiş de ellerimi Yengeç savaşlarında galibi oynuyorum Benden kalan beni damıtım Beni mayalıyorum Bana inat... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Basamak

Bu saatlerden nefret ediyorum Duygu yüklü bulutların Başıma kangren yağdığı Şairliğim dört nala yılkı atı Beynimde eğreti bir bağ Bir koptu mu Kıyamet kopacak! Şakaklarımdaki basınç Yüreğime eğriliyor Yüreğim küskün Dost bakışlara Yüreğim kırgın Dostları basamak yapanlara Kırgınım Dost diye bağlandıklarıma Bu saatlerden nefret ediyorum İhanet yağıyor Korkuyorum Korkuyorum Korkuyorum Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Ben

Hoşgeldiniz

Boş ver! .. Bu ben’im işte Bu kavga benim Kimse okumasa da yazdıklarımı Eşe dosta veririm Boş ver! .. Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Biliyorsun

Doğan güne hükmüm geçmedi Halden anlayanım da olmadı Cahit Sıtkı misali Varsın olmasın Ben sevdalarımla yaşıyorum Sarmaş dolaş Et tırnak gibi Gözlerimi seviyorum / aynalardasın Ellerimi seviyorum / sıcacıksın Yüreğimi seviyorum / canımsın Seni seviyorum / günahımsın Yarınları seviyorum / huzurumsun Biliyorsun Biliyorsun... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Bitti

Bitti Virgülleri sıraladım da hep peşi sıra aşkların Yeni umutlarda Yeni pembelerdeydim Seslerde çoğaldım Parmaklarda büyülendim Bir çift göze kilitlendim Bitti İçimdeki sevgilere sehpa kurdum Haydi gelin İdamı var yüreğimin İlk tekmeyi kim vuracak Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Böyle Sevda

Böyle sevda Böyle sevda güç değil Gönlüme suç değil Sevmesini senden öğrendim bebeğim Uykusuz geceler Yağmur yağıyor Düş yollara Yıldızlar kucaklar seni Rüzgâra haber saldım O tutacak ellerini Düş yollara Kimse özlenmedi senin gibi Kimse sevmedi böylesine Deli gibi Uykusuz geceler Yağmur yağıyor Kapımda sen Canımda sen Canım da sen Canım sen atıyor Sen…

110201 Nurten Altınok Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Can Misali

Hasret yakınca gözlerim Kan misali Özlem tutuşunca içim Kor misali Dudağımı öper kadehler Yar misali Geliversen ne olur Can misali... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Canım Desen

çalsan gönül kapımı canım desen ...... canım bozbulanık sularda ...... kanatlı balık olurum çorak topraklarında ...... yayla esintisi bir avuç suda okyanus martılar yok ki benim memleketimde kanat kanat bulutlanamam güvercin gagasında bir yeşil zeytin dalı olsam olsam kırpıp kırpıp yolları gözlerine sersem yıldızlardan bir halı uzaklar erir mi bilemem daha da mı büyür yangınım saçlarımda tel tel özlemlerin tutuşur kirpiklerimde bir bestenin ilk notası çalsan gönül kapımı canım desen ...... canım parmak uçlarımda göğe uçarım çatlatıp bulutların ar damarını dudaklarına konarım Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Çaresizlik

yürek tutsak prangalarda kılıç sırtında gözyaşı sarkıt duygular fırdöndü hortumlarda iki dudak arası can bir sıkımlık avuçlarda tırnak kızıl yumruk yoksa bir omuz baş yaslayacak aynalar kırıldı tuz buz gözlerim... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Çığlık

ne, vakitsiz öten horoz oldum ne, bir çiçek / mevsimsiz açan ''böyle gelmiş böyle gider '' misali / zamanın çarkına çomak ol(a) madım bil(e) medim! avucumdan kaydı gitti zaman dönüp baktığımda; İki arpa boyu yol; kurşun kalem iki yazı / şiir adında anılarım duygularım aşklarım bir, şamar gibi / gerçeği vurdu yüzüme aynalar / neden sonra ben, bana bakınca gecenin bir yarısı kırıldı zincirleri isyanın gözlerim Neron'un Roma'sı ...... çiy oldum ...... sel oldum ...... ses oldum aynalara inat yediveren dal oldum

duyuyor(um) dum yaşıyor(um) dum... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Çık Gel Bir Akşamüstü

Çık gel bir akşamüstü, mevsimlerden sonbahar Çiçek açmış olacak bahçemdeki ağaçlar Bakma gözlerdeki yaşa, bakma saçlardaki aka Derman olabilir misin gönüldeki yaraya Çık gel bir akşamüstü, mevsimlerden sonbahar

01.04.1986 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Çivi

çivi çiviyi söker dedik sevmeyi bir daha denedik her şeyi göze alıp sevgiliye şarkılar söyledik yine uzadı ayrılıkta zaman yine yollar girdi araya yine gözlere kurbanlar adadık yine sözlere mevlütler okuttuk en güzel duyguları işledik de inci inci bir yürekte sunduk yare ömür gibi gün geldi uçtuk kumrulara nispet gün geldi bataklarda oynadık yine uykusuz kaldık yine bittik kimi umutlandık kimi sevindik çivi çiviyi söker dedik sevmeyi bir daha denedik ne çiviymiş be hala sökemedik Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Çocukluğum

Üşüyen ellerimi bana geri verin Kızarmış burnumu Titreyen ayaklarımı En güzelinden atkılar veririm size Eldivenler Ayakkabılar Sıcacık Kardan adamlarımı özledim Yağmur altında gezmeyi Çocukluğumu bana geri verin Bir nefes Çok özledim… Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Çok Şey mi İstedim

Çok şey mi istedim Alıştırmasaydın Kabahat sende Suç bende Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Çözemedim

Çözemedim Çözemiyorum Hiç iyi şeyler geçmiyor aklımdan Bir yerde bir hata var ya Bilemiyorum Bulamıyorum Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Darağacı Gecelerinde

Gecelerim son duasını ediyor darağacında Yağlı kaytan geçirdim sessizliğin boynuna Paramparça ellerimde lime lime ayrılık Nasıl da can çekişiyor giyotinde karanlık Hoş geldin bir tanem hoş geldin yüreğime Avuç avuç serptim seni odama güneş diye Yıldızlardan mumlar yaptım gözlerindir diye En güzel saatleri kucakladım geldin diye En güzelini sabahların benimlesin diye Hoş geldin bir tanem hoş geldin yüreğime Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Deli Divane

Bugün yine çok güzelim Allah kahretsin Aynalar çatladı fesadından Güneş paramparça Yürek pervane Bugün yine çok güzelim Deli divane Bu gün yine çok güzelim Allah kahretsin Gözlerimde gözlerini gördüm Ellerimi tuttu ellerin Ve en güzeli Beni sevdiğini söyledin Bugün yine çok güzelim Deli divane Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Deli Poyraz

Çöreklenince arzular En uç noktalara Sınır ihlali başlar Başka duygulara Yapmak (!) Yapabilmek (!) İşte hüner burada Zamana karşı İlk yengisidir aşkın Saatler beş para etmez Etse de kimin umurunda Kimin umurunda korkular Korkulacaklar Bir deli poyraz olmuşsa yürek Küreksiz bir sandalsa bindiğimiz Çöreklenir duygular En uç noktalara Vazgeçemediğimiz Bu kaçıncı bahardır Yaşayabildiğimiz Yaşayabileceğimiz Morlar içinde pembe analiz Yüreğin sürüklediği yolda Mutluysa ellerimiz Gülüyorsa gözlerimiz Canlanıyorsa bedenimiz Tabuları çoktan yıkmışız Farkında değil miyiz... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Deprem

...... 17 ağustos 1999 Avcılar...... Bir salladı Pir salladı Bebeler Ağlayamadı bile beşiğinde Gelinler Doyamadı yeniliğine Bir ana Sarılmış cansız bedenine - Canım sana emanet Allah'ım Koru yavrumu - diye Evlatlar / Umuttu Evlatlar / Yarındı / Gelecekti Bir salladı Pir salladı Sallamaz olası... Taş taş üstünde kaldı Taş altında umutlar Gözler / bom boş bakıyor Dudaklarda rahmet Korku çöreklenmiş hücrelere -Ha sallandık Ha sallanıyoruz - Yürekler elde Yürekler avuç dolusu artçı Kocaman gözlerde çöreklenmiş Deprem korkusu Ölüm korkusu... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Diken

Sen gül olamazsın Bakma sana GÜLÜM dediğime Ağız alışkanlığı işte Olsan olsan diken olursun Hem de katır tırnağı Gülü sevenin katlandığı Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Dilek***

Ölseydim geceleri Gündüzleri yaşamak için Yaşasaydım ölümden sonra da İnsanlar için.. Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Diyet

Bir yudum sevgi miydi Peşinden koştuğumuz Bir lokma ekmek mi Bilemem Gurbet yollarında mı aradık teselliyi Bir kaçış mıydı Neden Kimden Bu diyet niye Kime Ne için? Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Dokunsalar

Dokunsalar Ağlayacağım Dokunsalar Patlayacağım Dokunsalar Avazım çıktığı kadar bağıracağım Dokunsalar Dünyanın tozunu dumanına katacağım Dokunsalar Rahatlayacağım Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Dün-Bugün

Çocuk şiirlerimde hep melekler gibi uçmuşum Nedense pembe olmuş avuçlarımda bulutların rengi Papatyalardan fallar açmışım seviyor sevmiyor diye Çocuk aklımla oturup çocuk sevdalarıma yanmışım Ekmek derdi yok ekmek bekleyen yok karınlar tok Hasreti yaşamak bir yana gurbetten haberim yok İhaneti öğrenmeden sevmişim insanları insanca Kahpelik yok menfaat yok ikiyüzlülükten haberim yok Ufacık şeyleri dert etmişim de yine oturup ağlamışım Bir çift ayakkabıya kimbilir kaç geceler uykusuz kalmışım Kardan ellerim sızlamış soğuktan donmuş yüreğim ayaklarım Dünyanın sonu sanıp oturup şiirler yazmışım Zamanla kırıldı kelebeklerin kanadı uçamadılar Güneş ayni güneş mi rotası mı değişti yıldızların Neden ışıklar morardı rengini çalan kim rüyaların Nerde kaldı kolumuzu kaptırdığımız o eski dostlar En kutsal duygular şıra oldu ayaklarda acımadılar Tekme üstüne tekme tokat üstüne yumruk vurdular Bir parça ekmeğe bin dereden su getirtip yordular Gözün üstünde kaşın var mı diye hiç sormadılar Azaldı sayıları dostların her gün biraz daha Ölümü yaşadım hep cenaze namazlarında Umutları gömdümse de her girenle toprağa Yaşamayı başardım başım dik namusumla Çocuk şiirlerimde hep melekler gibi uçmuşum Kanatlarımı kaybettim nasıldı kelebeğin rengi Dostlarım nerede neydi sevginin diğer ismi Kahpelik menfaat ikiyüzlülük çok yordu beni Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Ekmek Arası

Sana neler edeceğim bir bilsen Hepsi bende saklı Önce elma şekeri alacağım Sonra da kağıt helvası Bütün gece kıvran dur Karşında ben Ekmek arası Acıkmadın mı Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Fondip

Zil zurna sarhoşum bu gece Kadehler hep sana kalktı Seni seninle tokuşturdum Şerefe, Fondip... Yalnızlığımı kendimle Şerefe, Fondip.. Zil zurna sarhoşum bu gece Kadehlerin dibi mi delik... Sokaklarında dolaşamadım İstanbul'un Yalnızlık Üstüme üstüme geliyor Şarkılarda aradım yoksun Resimlerde Yoksun Nefeslerde Yoksun Yalnızlık, Üstüme yükleniyor Zil zurna sarhoşum bu gece Neden yoksun? Başım hoş Başım dönüyor Bir kahkahaya takılıyor kulağım Bir curcuna almış başını gidiyor Ben Yalnızlar durağının bekçisi Kimsesizliğim geliyor da aklıma Sil baştan içiyorum Bu kadeh senin için; Elim boşlukta kalıyor... Şerefe, Fondip.... Bu kadeh benim için; Gözlerim karanlığı deliyor... Şerefe, Fondip.... Zil zurna sarhoşum bu gece Kadehlerin dibi mi delik Yoksun; Şarap ağladı Bardak ağladı Tırnaklarım sızladı... Zil zurna sarhoşum bu gece Saatler Yalnızlığıma ağladı Nurten Altınok www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Geceler Katilim Olacak

Geceler katilim olacak Avuçlarımdan deniz kayıyor Bir dala tutunuyorum Adı savaş oluyor Bir dala tutunuyorum Gözleri balık bakıyor Geceler katilim olacak Savaş yüreğimde büyüyor Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Geceler Kurşun

Gecelerin kurşun sağnağında Korumasız Sarmaş dolaş yaşadın mı hiç yalnızlığı Bir şamar yüzünde dost eli Umutların aynalarda kırıldığı Geceler hüzün ebesi Kan emici sülük misali Kırçıl saçlarda öfke geceler Göz altında mor halkaların belgesi Geceler Günahların sis perdesi Geceler... ah geceler, ah Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Geceler***

Ah, uzun geceler ah! sizi; Yar koynunda da yakalayacağım elbet, hadi Uzayın bakalım o zaman Uzayabildiğiniz kadar Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Gel de İçme

Gel de içme Saman altında su yürüyor Elde körük Köz, köz olmuş yüreğime dönük Yaralar açık Acı veriyor Vay namussuz Körükleyip duruyor Gel de içme... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Geldiğin Gibi Git

Geldiğin gibi git Ne varsa al götür / kalmasın Dingin denizlerimdeki dalga Fırtınalar sandalı yıpratmasın Geldiğin gibi git Ne varsa al götür / hatırlatmasın Ateşin kızıl kamçısı Kül altıda köz kalmasın Geldiğin gibi git Ne varsa al götür / ağlatmasın Gecemi bölen dürtü Nefesin tenimi yakmasın Geldiğin gibi git Ne varsa al götür / uyandırmasın Arzulardaki doruk nokta SEN, sensiz yaşanmasın Geldiğin gibi git Ne varsa al götür / BENsiz yaşanmasın Son seferin son durağı Son yolcu uğurlanmasın... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Geleceğim

Geleceğim Gecene bir ışık gibi Geleceğim Yıllarca beklediğin benmişim gibi Geleceğim Bir sevgili gibi Yar gibi Can gibi Geleceğim Ellerimde titreme Yüreğimde titreme Sesimde titreme Geri gönderme... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Geliyorum

MySpace Layouts

Kırıp yılların esaret zincirini Savurup rüzgara yüreğimin paslı kilidini Yarım asırlık ateşi sevgiyi Hasretimi bohçaladım Sana geliyorum Papatyalar açıyor avuçlarımda Papatyalardan fallar tutmuyorum Beni sevdiğini biliyorum Yorgun başım dizlerinde dingin Yüreğimle seninleyim Saçlarımı okşuyorsun usulca Usulca bir rüyadan uyanır korkusuyla Deniz gözlerindeyim İçimde şelaleler, devleşiyorum Yangın savaşları almış gidiyor başını Ellerini öpüyorum Tek tek parmaklarını Başım omzunda ise bulutlardayım Gözlerin deniz gözlüm Yüreğime daha yakın Nefesin yüreğimde yangın Tenin deniz kokuyor biliyor musun Dudaklarında tuz taşlarının lezzeti Başım dönüyor beni deniz tutuyor Beni deniz tutuyor da Tutuyor da bir denizatına fırlatıyor Kanatlanıyor denizatları Huzur’ a Yorgun bir savaşçının mutluluğuyla Geliyorum Ne yarının korkusu ayaklarımda tökez Ne bir tabunun tutsağıyım bu kez Geliyorum Nefes nefes Avuçlarımda papatyalar açıyor Papatyalardan fallar tut /u (mu) yorum Seviyor seviyorum seviyor seviyorum

En azından ben Öyle olsun istiyorum... www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Gelmeye Görsün

Ne yaşa bakar Ne başa Gelmeye görsün aşk başa Şaşkın ördek gibi dört döner de Aslan kesilirsin baştan başa En güzeli sensin sende En güzeli sende yaşar Gelmeye görsün aşk başa Kelimeler coşar da Şair kesilirsin baştan başa Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Gerçeğin Sesi

burcu burcu kokuyordu ateşin kızıl rengi / cezbedici umut ötesi, düş ötesi sarıp sarmalıyordu bedenimizi en zayıf noktasından ele geçirip hayallerimizi fırtınada demir atacak bir liman mıydı gönlümüzün beklentisi yaşanmamışları yaşamaktı belki korkak bedenlerde kaçak duyguların esiriydi ellerimiz bütünleşen seslerde kim bilir kimeydi hasretimiz kinimiz hıncımız belki kendimize belki aşksız sadece sevildiğimize belki; terk edilişimize, suskunluğumuza, kahredici burcu burcu kokuyordu ateşin kızıl rengi / cezbedici kapıldık, sen bir pervane ben deli divane lodos esintisi karaya oturunca geminin dibi burcu burcu yakıyordu ateşin kızıl rengi ellerimizde kor alev gözlerimizde gerçeğin sesi... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Gidiyor musun

Gidiyor musun Ellerim açık kıbleye dönük dualarımda... kal Gidiyor musun Sıcaklığını kundakladığım sabah ezanlarında... kal Gidiyor musun Sensizliğin asılı bir gerdanlık gibi boynumda... kal Gidiyor musun Peşin sıra sürüklediğin umutlar Ayaklar altında Dön de bir bak Dön de bir bak Sır duvarları nasıl yükseliyor yeni baştan ve Karanlığın iki eli nasıl boynumda Boğdu boğacak Kocam gözlerimde korkular çaresiz Titreyen ellerimde yüreğim Kapım ağlıyor Çalınmayan Yanmayan ışığım Soframda aşım Söyleyemediğim lafım İçim ağlıyor İçim Dön de bir bak Gidiyor musun Beni böyle bırakıp tek başıma Gidiyor musun Sevinçlerimi unufak eleyip Gidebiliyor musun?

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Gönül

Şu garip gönlüm yanar da yanar Ağlasam sesimi duyar mı anam Hani kardeşim, nerdesin babam Gurbet ellerde kalmışım aman

02.1987 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Görmediğim Gün Yüzünü

Görmediğim gün yüzünü güneş doğmuyor Yıldızlar hep bana küsmüş gecem bitmiyor Yollara sığmayan dağlar geçit vermiyor Ver elini sevdiceğim sevdan yetmiyor... 25.06.1987 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Gurbet-1

Akşam oluyor Davetsiz karabasanlarda anılar filizleniyor En keskin çığlıklarda sessizlik iki büklüm Yıldızlar ağlıyor samanyolunda Yolunu yitirmiş Miğferi düşmüş güneş can çekişiyor bir yerlerde Dalgaların sesi çok uzak Balıkların gözyaşı parmak ucumda sızı Akşam oluyor Korkular gizleniyor köşe başlarında Sokak lambalarında anılar ağlıyor Bir çocuk sesi Sıcacık bir koyunda uykuyu arıyor Devleşiyor yetimliğim Yetimliğim acı veriyor Kahroluyorum Yüreğimi bohçalayıp gözlerime Sırılsıklam Gidiyorum Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Gurbet -2

Şu gurbet ne kadar acıdır aman Yüreğim sızlıyor, kanıyor anam Gözyaşlarım da kurudu ağlamaktan Yüreğim sızlıyor, yanıyor aman 02.1984 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Gümülcine

Bir tek yalnızlığım bu sokaklarda Dibi delik ceplerde, bana kalan Budanmış ta koca çınarın dalları Hep ayni eltokmak, vurur kapıları Bayrak yarışı gibi zaman değişen tenlerde Bir çoğunun yitirişiyle ürperdim de Çocukluğum ağladı fırdöndü eteklerde Gençliğim ezilmiş ilk topuklu terliğimde Medeniyet belli ki uğramamış bazı semtlere Kat kat üstünde yükselmiş cephelerde Yine benimki mahsun beklemede Taş, kerpiç, tuğla kesitinde En çok öpemediğim ellere yandım Göremediğim yüzlere Sessiz kalan kapı zillerinde Duyamadığım ayak seslerine Ben bu yarışın neresindeyim? Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Gün Gelecek

Sen de Gün gelecek Çok uzaklardan Bir merhabayla Gönül alacaksın ...... Nasılsın? Sen de Gün gelecek Çok uzaklardan El bile öpemeden ...... Ben gidiyorum Diyeceksin ...... Hoşça kal Sevmiyorum uzakları Dağarcığımda Gurbet doldu taştı Hep yollara hasret verdim Dostu Arkadaşı Belki bir gün Olur ya, umut işte Kapımı çalacaksın ...... Ben geldim Diyeceksin ...... Hoş geldin

Boynuna sarılabilir miyim?

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Günaydınım

Dur gitme Söylenmemiş sözler var suskun dudaklarımda Çığlıklarımda hapsettiğim Tomurcuk tomurcuk sevgilerim / çatlamaya hazır Yeni baştan yaşanacak sevdalar / yüreğimde Günaydınım... Dur gitme Avuçlarımda kumruların şarkısını dinle Gözlerimde seher tazeliği Dur gitme Dinle Seni / beni anlatacağım Bendeki yapı taşlarını tek tek Günaydınım Lodoslarda balık oldum Dalga vuruşlarında sandal ağlaması Çakıllarda yakamozların suskunluğu Şekillendim bulut bulut Kimi gözün oldum Kimi elin, bedenin Sesin oldum yağmur damlalarında Arife sevinçlerini yaşadım gelişinle Ölüm sessizliğini gidişinde Günaydınım Dur gitme Son bir dinle Depreme döndü yüreğimdeki titreme İçimdeki sevgi ağlıyor Günaydınım...

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Güzel Olmaz mı

Güzel olmaz mı aşkı yaşamak Dolu dolu Dalıp dalıp gitmek Güzel olmaz mı Okşayabilmek bir saçı Bir pembe yanağa dokunabilmek Öpebilmek bir dudağı Güzel olmaz mı Güzel olmaz mı Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Hadi Gel

Hadi gel, En amansız dertlere derman gibi Hadi gel, Dudağımda son sigaramın filtresi gibi Hadi gel Gecemi bölen çığlıklarda yapayalnızım Hadi gel Çaresizliğin çıkmaz sokaklarındayım Hadi gel Sabır taşlarının son damlasındayım Saatler takıldı bak Hep 12 yi vuruyor... Ekledim de bin bir geceyi bir birine Bir sabahın seher esintisindeyim Bir çiğ damlası kır menekşesinde üşümüş Bir bakış aynalarda,parçalanmış gibiyim Hadi gel, Bir ödül gibi..şımarayım Saatler takıldı bak Hep 12 yi vuruyor Hep beni vuruyor Hep seni.... Hep bizi... Hadi gel. Gel hadi.... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Hiç Olmadın ki

Bu gün de yoksun Gelmedin... Bir telefon bile etmedin Parmaklarıma düştü yine yüreğimin acısı Gurbet kadar keskin kokuyorsa da içimdeki acı Denek taşı yüreğime yeniliyorum Yeniliyorum içimdeki sana Ve oturup sil baştan Hiçbir şey olmamışçasına Kağıda kaleme sarılıyorum Kırgınım yarınlara Her seferinde bu son olsun diyorum Bu seni son arayışım Bu sana son seslenişim Ve, son şiirim sana yazacağım Yeminler ediyorum Ekmek, Kur 'an adına Küfürlerin bini bir para Bu son Son Diyorum ya... Yapamıyorum Yeminlerin diyeti omzumda Yeniden yazıyorum... Beni bana bırakıp gidişin var ya hani Seninle dopdolu Hiçbir şey yaşanmamışçasına Gözlerini unuttun bende gülüm Hatırlasana Ellerini unuttun avuçlarımda Yüreğini... Yüreğimin yanında Seni unuttun gülüm...Seni Yanı başımda Gidebildin mi? Bu kadar kolay mı sırt dönmek anılara? İsyanım kabarıyor da azgın dalgalar gibi Yenik düşüyorum yalnızlığıma İçimdeki sevgiye acıyorum Gözlerin büyüyor gözlerimde..özlediğim Avuçlayıp yüzünü bakasım geliyor Öpesim geliyor Öpesim... öpesim... sonra, İki yanıma düşüyor yorgun kollarım Aynalar kırılıyor yüreğimde sızım sızım Aynalarda çaresizliğim Paramparçayım Umutlarım üşüyor göz pınarlarımda Dudaklarımda buz dağları karaya oturuyorum Donuyorum Yıldırımlardan bin volkan başımda www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yanıyorum Aldırmıyorum O gidişin var ya hani,beni bana bıraktığın O kadar kolay sandığın Gözlerin bende emanet kaldı be gülüm. Baksana Ellerin bende kaldı Yüreğin bende kaldı.. Alsana Alsana... Bu gün de yoksun Gelmedin... Bir telefon bile etmedin Parmaklarıma düştü yine yüreğimin acısı Bilmedin.... Bilemedin.... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Huzur Limanı

Bir fincan sütlü kahvem Bir paket sigaram acı tütün Bir telefonum Bir bilgisayarım Yüreğimde sevdalarım Ben, Huzur Limanı’ndayım Bu limanda toplanır gözyaşlarım Bu limanda gecelere isyanım Bu limanda çoğalmışım Bu limanda huzuru bulmuşum Ben Huzur Ben, Huzur Limanı’ndayım Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *İnceldiği Yerden

Bırakıver kadere ağlarını Belik belik örüversin Bir teli sen Bir teli ben Aldırma Kopuversin İnceldiği yerden Yaşanacaksa bu aşk yaşanmalı Korkular olmamalı engel Yollar set çekemez bedene Ateş ateş yanıyorken .....Sarılmalı ...... Öpüşmeli ...... Sevişmeli Hadi gel Kader ağlarını örüyor Bırak Kopsun inceldiği yerden... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *İnci

Kuş oldum daldan dala, uçurmadılar Çiçek oldum yapraklara, kondurmadılar Taş attılar, kolum kırık El attılar, kopardılar... Su oldum derya deniz, akıtmadılar Toprak oldum saksılara, doldurmadılar Set çektiler, bırakmadılar Sulamadılar, kuruttular...

Sevda oldum gönüllere, oturtmadılar Dost oldum yıllara, inanmadılar Ayırdılar, içim yanık Ezdiler, kalbim kırık Bir istiridyeyim şimdi, anlamadılar Bir engin denizdeyim, şaşırdılar En güzel inciyi sana getirdim En güzelini, çalamadılar... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Kalbim

Kalbim Beynime inat Beynim Bedenime Biri Sev der alabildiğine Koş sevdaların peşine Doludizgin Gönlünce Biri Dur hele Topla dizginleri Zamanı geçti Diğeri Yanar tutuşur Tutuşur kavrulur Kavrulur geceleri Doluya koydum almadı Boşa koydum dolmadı Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Kapım Çalınsa

Kapım çalınsa SEN gelsen KİM O, demeden açsam Boylu boyunca içeri girsen Sana, sıcacık sıcacık sarılsam Zor değil be adamım Olmayacak şey de değil Hadi gel, çal şu kapıyı Yaşam okadar uzun değil... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Kara Sevda

Tek kurşunla ölmem ben Yıldız yağmurlarına tutun bedenimi Bende bu yürek, lebiderya Yeşerdikçe kara sevda Nice rüzgarlara yaprak olurum Nice gecelere gözyaşı Nice şiirlerin o şuh kadını Kalbimi bana bırakın... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Karanlığı Peşimde Götüreceğim

Yıllarca umutların peşinden koştum Çırpındım ama yorulmadım Her gün biraz daha büyüdü mutluluğum Her gün biraz daha büyüdünüz Ne çok seviyorum sizi biliyor musunuz Kıyar mıyım sana üzüm gözlüm Nazlım Kızım Kıyar mıyım sana fidan boylum Delikanlım Oğlum Ben sizinle yakaladım yarını Sizden öğrendim var olmayı Özlemle Onurla yaşamayı Siz öğrettiniz bana ANA olmayı Özlem ’im Onur ’um Karanlığı peşimde götüreceğim Gülerse gözlerinizin içi Hiç üşümeyeceğim... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Kardelen Gülen

Hoşgeldiniz! Güzel Paylaşımlar Dileğiyle...

O, gelişin var ya Zamansız açan bahar çiçekleri Nasıl da ısıtıvermiştin yüreğimi Beklediğim sen miydin Sen miydin / ömrün hazan mevsimine Bir müjde Kardelen gülen Sen miydin O, gelişin var ya Özel rüyalar gibi Yoruma açık Yorumsuz Sen Gözlerimin gözdesi Yüreğimin özdesi Sen Gönlüme akran Gözüme yaşıt

Sen Sevdama eşit Gel, duy beni Gel de işit Sen Yalan içindeki yalanımsın Başıma gelebilecek en büyük Belamsım... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Kartpostal

İyi ki geldin arkadaşım Dost’ un Başına VEFA Ekledin Adım’ a HUZUR İyi ki varsın Canımsın... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Kavgam

Kavgam, seninle değil bir tanem Unutulmuş sevdaların oyununa geldim Mezar gibi kazdım da yıllarca kimsesizliğimi Gömemedim kendimi / göremedim kendimi Kavgam, seninle değil bir tanem Yıkılan sessizliğimle / kimsesizliğimle Açtım, susuzumdum aşka / sevgiye Kapını çalanın benim Tanrı misafiri diye Kavgam seninle değil bir tanem Unutulmuş sevdaların coşkusuyla geldim Toplayıp tüm sevgimi yüreğimde Sana vermeye geldim / senin olmaya geldim... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Koca Adam

uzanıp yatıvermiş boylu boyunca büyük dağları ben yarattım edasıyla kocaman yüreğiyle, kocaman elleriyle kocaman: yıkıverdi geceyi sesiyle... her sesleniş bir dokunuş oldu ellerinde her dokunuş bin çığlık bin çığlık üstüne yalnızlık; kahredip boyun büktü kaderine kocaman: yırtıverdi geceyi nefesiyle... uzanıp yatıvermiş boylu boyunca dört duvar hapis, yalnızlık oyununda bir de özlediği oluverseydi koynunda kocaman: sarıverdi geceyi kollarıyla Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Meyhane

benimle, meyhaneye gelir misin bu gece güzelim şöyle, kıytı köşe kenar bir masaya ilişelim kimseler fark etmesin orda olduğumuzu kimseler anlamasın bizim biz olduğumuzu beraber söyleyelim şarkıları en güzel sesimizle beraber indirelim yumruğu masanın dip ortasına süslü laflardan anlamam, sevgimi gözlerimden anla dumanlı kafalarla tokuşturalım sarhoş rakıyı ayyaş şarapla benimle meyhaneye gelir misin bu gece güzelim hadi, hayır deme.. rakılar öksüz kalmasın şaraplar yetim birayla cila çekelim. üstüne de bir acı kahve içelim benimle gel bu gece be güzelim; Seni çok özledim.... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Mim

Tek tek her damarıma yazdım adını Mim koydum Her nabızda sen atıyorsun Her nabızda ben yaşıyorum Zehir zemberek.... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Mühür

Yaşım Yıllara Başım Bana Kalemim Kağıda Yüreğim Sana Mühür Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Mümkün Değil

Nereden başlasak derken Bir de baktık ki Yolun sonuna gelmişiz bile Mümkün değil Yıllar Sildi süpürdü güzelliğimizi İçimizdeki sevgiyi Cesareti Sonra Boyalara sığındık Boyalar Patlıcan moruydu kimi Kimi siyah kahverengi Dolduramadık İçimizdeki boşluğu Bir türlü Ev dedik Araba dedik Para dedik Pul dedik Büyüttük bebeleri fidan ettik Didindik Çırpındık Çözüldük yıllar yılı İlmik İlmik

Nereden başlasak derken Bir de baktık ki Yolun sonuna gelmişiz bile Mümkün değil(!) Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Ne Açan Çiçekte Kaldı Sevgi

Ne açan çiçekte kaldı sevgi Ne boğdu gecenin karanlığı bizi Unuttuk Unutulandan öte Sevdik Sevilenden ziyade Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Ne İstiyorum Biliyor musun

Ne istiyorum biliyor musun Şöyle Kapatınca gözlerimi İçimdeki sessizlik Şölene dönüşmeli Bayram sabahında Çocuklar gibi El öpmeliyim bir şekere İp atlamalıyım delice Acıkınca Dalından koparmalıyım domatesi Üzümler Daha lezzetli kütüğünde Balık tutmalıyım köydeki çaydan Çocuk ellerimdeki mendille Birikmiş yağmur sularında Ayağımda lastik çizmelerle Dolaşmalıyım sokak sokak Bayramın ilk günü Tüm harçlığımı yatırmalıyım Kayık salıncaklara Ve oturup ağlamalıyım Kardan donan ellerime Bir maşrapa taze süt Yeni sağılmış İçmeliyim ninemin elinden Ne istiyorum biliyor musun Şöyle Kapatınca gözlerimi Geriye sarılan film gibi Yaşayabilmeliyim çocukluğumu... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Neden Gittin

Öyle olsun hadi git Korkular pes etti zavallı karanlığımda Mum ışığında Kanadı kırık bir pervane Yalnızlığımı yazıyor gözyaşlarıyla Ayak sesleri besteleniyor Anahtar çevirmelerinde Kapı eşiğinde çöküp kalmışım ...... SEN Mİ GELDİN Dilimde bir şiir dualaşmış: ...... '' kapım çalınsa sen gelsen ...... kim o demeden açsam ...... boylu boyunca içeri girsen ...... sana sıcacık sıcacık sarılsam '' Sokak başlarında köpek ulumaları Boş arsada kedilerin mart kutlamaları, hala devam ediyor Başı boş sarhoşların TAŞ' a tuttuğu Oynaşıyor Köşe başı cilvesi Bekçi, ağzında düdük Sesi, gecede büyük bir delik Her düdük sesinde balkona çıkıyorum ...... SEN Mİ GELDİN

...... ’' tövbeler tövbesi ...... yemin ediyorum ...... bir daha kimseyi sevmeyeceğim ...... peki ama ...... o zaman ben ...... kimi özleyeceğim '' Yıldızlardan utanıyorum Sessiz tanık Göz kırpmalarından Karanlık ayıbımı örtüyor Gittin Olması gereken en son şeydi oysa bu Nasıl yaptın Neden ...... '' tek tek her damarıma yazdım adını www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ...... mim koydum ...... her nabızda sen atıyorsun ...... her atışta ben yaşıyorum ...... zehir zemberek '' Bakışlarım dondu sesini duyunca O kadar uzaktan ve derin: -''BENİ BEKLEME'' Ağlamaklı sesime karıştı sesin Kulaklarım çınladı Kalbimde yerin Yandı, Yankılandı... Ellerimde çaresizliğin teri Birden susuverdi karanlığın elleri Karanlığın elleri YAĞMUR kadar küçük değil -''GELEMEZDİM'' Yığılıp kalmışım Bulutlar siper oldu yıldızlara Sesler seslere karıştı Bir kadının çığlığı Dudak boyasında yakalandı Sağa sola koşturdu Kediler, köpekler, yarasalar Hemcinslerinin peşinde Karanlığın elleri çelik bir yumruk - ''ÖZÜR DİLERİM ''

Gittin! Sen gittin, Yollar gitti... Sen gittin, Zaman gitti... Bir şeyler bitti içimde Tarifi yok Bir şeyler eridi Yok oldu tükendi Acıdım! ! ! Yapma be gülüm Gülüm Yapma... Kokun sinmiş yastığıma Duvarlara gölgen Aynadan söküp atamadığım yüzün Sabun köpüğünde hala elinin teri Oda oda seni aradım umut dolu www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ta en köşelerine kadar yatak altlarında Ne sen vardın Ne senden kalan bir şey geri Ne de dudağının izi Keşke yıkamasaydım o su içtiğin bardağı Kahve fincanını Yemek yediğin tabağı Keşke yıkamasaydım Keşke... Sıyrılırcasına bir düşten Kaçıyorum Kaçıyorum bu şehirden Gittin! Olması gereken en son şeydi oysa bu... En son şey! ... En son... En...

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Nereye

Bilinmeyen yolların Bilinmeyen yolcusu Ne şafak vakti Ne tan ağarması Boğmuyor beni artık Gecenin karanlığı

Bilinmeyen yolların Bilinmeyen yolcusu Elimde çıkın Çıkında Yığın Yığın Yalnızlığım Yürek yürek atar da gözbebeklerim Şimşek gibi kamçılanır dizlerim Bu yollar benim Elimde çıkın Çıkında Yığın Yığın Yalnızlığım... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Okadar mı Zor

O kadar mı zor Bir selam Bir kelam Bir nefes vermek O kadar mı zor Bir nasılsın demek O kadar mı zor... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Olayım

Gittiğin çöllere orman olayım Gürgen meşe söğüt çınar ek beni Dere tepe derya deniz dolayım Çiçek, çiçek gül açayım gör beni Tut elimden tut bırakma sev beni Gözlerimden anlasana sevgimi Gittiğin yollara köşe olayım Adım, adım her dönüşte bul beni Kağıt kalem şarkı şiir olayım Satır,satır oku beni yaz beni Tut elimden tut bırakma sev beni Gözlerimden anlasana sevgimi Gittiğin yerlere ışık olayım Gönül, gönül kandil gibi yak beni Dertli dudağında neş’en olayım Yürek,yürek şarkılarda bul beni Tut elimden tut bırakma sev beni Gözlerimden anlasana sevgimi... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Oldum Olası

Çocuk gibi çocuk ol dediler, oldum Saymadılar Kadın gibi kadın ol dediler, oldum Sevmediler Adam gibi adam ol dediler, oldum Beğenmediler Şair gibi şair ol dediler, oldum(!) Dinlemediler Mimar gibi mimar ol dediler, oldum Sorguladılar Hayvan gibi yaşa dediler Durdum Hadi canım sende Başaramadılar... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Olur ya

Olur ya Bir gün Sen de özlersen Yanarsan benim gibi Günahlara inat Tabulara inat Sana / Bana İnat Bize inat Gel Gelemeyenlere inat... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Resim

Bir resmin bile yok elimde Efkarlı gecelerimde Hani, Dalıp dalıp gidilir ya hülyalara... Hani, Saatler durur ya... İşte o anda, Gözlerini özlediğimde... Bir resmin bile yok elimde Öpemediğim... Koklayamadığım.... Konuşamadığım..... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Saatler 00.00

Saatler yine dört sıfır Dört duvar üzerime yürüyor yalnızlığı sırtlamış Peşinde karanlığın dört döndüğü... Göz göz olduğum: ...... ''Unutma beni göz yaşın olayım'' Şarkılar bile benden yana değil fal tuttuğum Tüm kutsal kitapların adına / içeriğine Tüm dillerin adına / konuşulan Tüm dinlerin adına / inanılan Ellerim duada... Avuçlarımda bir tutam ateş Dili çözülüyor bir şiirin Saatler yine dört sıfır Yapayalnızım... Sessizlik, yaşlı bir semer, oturmuş sırtımda Ahlar vahlar geçiyor ömrümden Hiç biri beş para etmeyen Kulağını çekiyorum, Bir şarkı ağlıyor / Tekmelediğim kaldırım taşlarında... Bir kahkaha gözlerimde ıslanıyor. Ve büyüyor Ve büyüyor yalnızlığım Saatler yine dört sıfır Yapayalnızım... Beynimdeki kalabalığı sabahtan kiraladım Ödüllü bulmacalara rüşveti Bu saatlerde öğrendim bir dj. nin telefon numarasını Nerdeyse akraba olduğum bir sesi Bir de sigaramın filtresine kadar yanan tütününü Odayı havalandırmam lazım Saatler yine dört sıfır Yapayalnızım... Kurşun karası çöküyor karga sessizliğine Dikey tatmini danslar yatay zevklere dönüşüyor El etek çekilmiş seslerde iki bedende aşk, şehvet Kapanan sayfalara ekleniyor, yalanmış meğer sevmek Desek de... unutulmuyor sildiğimizi sandığımız isimler, kişiler Bir kirli çıkın gibi zaman sandıkta naftalin kokan Hep bu saatlerde aralanır geçmişe açılan kapılar Hep bu saatlerde bir şair can verir bir şiire Hep bu saatlerde bir şair can verir sessizce Saatler yine dört sıfır Yapayalnızım yine...

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Sen

Güneşimsin Işığımsın Aydınlığımsın Başka bildiğin varsa söyle Adını o koyacağım Rozet yapıp Göğsüme takacağım....

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Sen Hiç

Sen hiç sokak sokak aradın mı bir sesi İçinde bir yangın kor alev İçinde bir ateş edepsiz Ağladın mı sebepsiz Kaderine lanet ederek Bilmediğin şehirlerin peşinden koşup Bilmediğin sevgilere kucak açtın mı Günaha sarılıp Ayıbı örttün mü göz kapaklarında Gönül dolusu kapıldın mı Yürek dolusu bağlandın mı bir sese Bir ses Ah o ses Neydi o ses Sen hiç sokak sokak aradın mı bir sesi Cadde cadde bilinmeyen adreslerde Kanadı kırık martılar gibi Ağıt yaktın mı kaderine Boş avuçlarında yüzüne vurdun mu çaresizliği Soğuk bir su gibi ayaz gecelerde Gönlünün sürüklediği yerlerde Bir sese uyandın mı ürpertilerde Bir sese esrar gibi bağlandın mı Gecenin bir yerinde Bir ses Ah o ses Neydi o ses Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Seni Arıyorum***

Kapkara gözlerin gibi bir gecede Gözbebeklerinde beni arıyorum Uzatıyorum ellerimi karanlığa Yıldızlar çok uzak, tutamıyorum Ben, beni kaybettim, arıyorum Senin kalbinin derinliklerinde Ben, seni arıyorum Senin gözbebeklerinde...

1968 Gümülcine Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Seni Sevmekten Korkuyorum

Gelme! Alışırım ellerinde yanmaya Yapamam Alışırım gözlerinde bakmaya Kaçamam Alışırım sevginde çoğalmaya Ayrılamam Seni ben, sensiz yaşamaya Dayanamam Gelme! Seni sevmekten korkuyorum İçimdeki benden korkuyorum Gelme! Her alışkanlık bir bıçak oluyor yüreğimde Çentik çentik yontulduğum ayrılıklarda Parmak uçlarımda kanatlarım kırılıyor da Her ayrılıkta katran karası oluyorum Her ayrılıkta baştan baştan kara sevda Gelme! Seni sevmekten korkuyorum İçimdeki benden korkuyorum Dansa gücüm kalmadı.... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Seni yazmalıyım şimdi

oturup seni yazmalıyım nefes nefes kumrular kıskanmalı gözlerimizi kumrular ellerimizi kumrular sevişmelerimizi oturup seni yazmalıyım şimdi sonra beni ve bizi oturup seni yazmalıyım şiir şiir öpüşen dalgalara çakıl taşlarıyla martı kanatlarında bulutlara yüklenmeliyim damla damla çiy tanesi düşmeliyim dudaklara girebilmeliyim aynadaki zamana oturup seni yazmalıyım şimdi sonra beni ve bizi oturup seni yazmalıyım duman duman rüzgarlar yolunu şaşırmış olmalı geceler kördüğüm yangınımdan göçmen kuşlar halaya katılmalı -mevsimleri kanatlarında taşıyan oturup seni yazmalıyım şimdi sonra beni ve bizi oturup seni yazmalıyım duman duman aslı gibi şirin gibi zühre gibi… oturup seni yazmalım şimdi kerem gibi tahir gibi ferhat gibi olamasan da sen gibi kendin gibi gelebilmeni çatlatıp göklerin gözbebeklerini avuçlarıma inebilmeni oturup seni yazmalıyım şimdi sonra beni ve bizi geldiğin gün bayram olmalı… Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Sessizlik

Yapma! Ucuz yalanlarda Dudağımda duman olma. Parmağımda izmarit sarısı Ne atılan taşta ol Ne kaçırılan bakışta Kanat taksan da bulutları Saysan da hiçe umutları/sevdaları Ayakların yere basmalı Toprağın cümbüşü avuçlarında Yapma! Kırdığın aynalarda ben varım Paramparça... Suskunluğunda ben varım Paçavra... Oysa; Yarını yaşamalıyım ben Canla Başla Baş başa.. Hadi konuş biraz Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Sevda

Sen bensiz yapamazsın sevdam Kalemim düşmedikçe parmaklarımdan Beni bırakamazsın Kelepçeledim seni mısralara kaçamazsın Sen bensiz yatamazsın sevdam Geceler yaşadıkça koynumda Beni unutamazsın Kilitledim seni umutlara Kıramazsın Sen bensiz olamazsın sevdam Bu yürek attıkça bu kafeste Çıkamazsın Azat etsem de tüm yanılgıları Beni bana bırakamazsın Benim sen olduğumu Unutamazsın Ben sevdayım Benim adım sevda Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Sevda Depremi

Alıp vursam başımı taşlara Taşlar dayanabilir mi başa Alıp vursam kendimi yollara Yollar bilmem katlanır mı bana Kavak yelleri de nereden çıktı Esmede zamansız ılgıt ılgıt Unutulmuş duygular canlandı Neredeydiler bilmem bunca yıl Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Sevdalandım Yar Sana

Bulut olsam bende yağar mısın Şimşek olsam bende çakar mısın Çiçek olsam bende açar mısın Yürek yürek sevdalandım yar sana Gözün olsam bende bakar mısın Dilin olsam bende susar mısın Sözün olsam bende çağlar mısın Yürek yürek sevdalandım yar sana… Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Sevdalar Bitmez

Sevdalar biter mi gün gelir de Uğrunda ölümü sevdiğimiz Kimi deniz mavisiydi kimi Zeytin siyahıydı gözlerimiz Sevdalar biter mi gün gelir de Aynaya sığmaz güzelliğimiz Kimi mısır püskülüydü kimi Gece mavisiydi saç telimiz Sevdalar biter mi gün gelir de Ateşle tanıştı bedenimiz Kanatlanıp gitti kuşlar gibi Geri dönmedi sevdiklerimiz Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Sevdalarım Uç Veriyor

kıt kanaat geçindiğim boyumu aşan sessizliğim sevdalarım uç veriyor bu ben miyim! deli bir poyraz olmuşsa yüreğim kınından çıkmışsa gecelerim tükenmeden beklediğim sevdalarım uç veriyor bu ben miyim! hayıflanmam; boşa geçen yıllara hıncım; tekdüzeliğe / yalnızlığa sevdalarım uç veriyorsa dört elle sarılmak yaşama güç değil yakalayabilmek bir ucundan mutluluğu geç değil kırışan alınlara inat akaran saçlara inat sevdalarım uç veriyor yüreğim bana inat bu ben miyim! yaşayabiiliyorsam ilk aşkın ilk tazeliğini yeniden pembeye çalıyorsa gecenin moru bir ürperti bir ses bir dokunuş zorluyorsa utanç duvarlarımı sevdalarım uç veriyor sevdalarım uç diyor bu ben miyim! yenik düştüm yüreğime acılardan özür dilemeliyim... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Sevgi

Ar damarı çatlamış Sevgi bulutta kanat Son sınıra dayanmış Gönül uçtu uçacak Geçiyor geçti derken Avuçlarda eriyen Gençlik umut seviler Bir o kadar derbeder Ar damarı çatlamış Sevgi bulutta kanat Gönül kondu konacak Bir çiçekli dal arar Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Sevgi Yaşanmalı

'' Uzaklarda aramam çünkü sen içimdesin' Şarkılar yalan söylüyor... inanma, Şarkılar eksik... kanma Sözlerin tadı tuzu kalmamış... aldanma Bence, Bire bir yaşanmalı sevgi Bire bir... El ele, göz göze, diz dize... Tutabilmelisin ellerini kör güğüm Bakabilmelisin gözlerine düğüm düğüm Sarılabilmelisin ölüm ölüm Sevişebilmelisin gülüm Yağmurun toprağa düştüğü ilk damla gibi Geceler karanlığından utanmalı Şarkılar yalnızlığından Sessizlik çiçek açmalı nefes nefes Saatler çıkarken çığrından Secdeye durmalı kutsallığınca zaman Sevgiye boyun eğmeli mutluluktan Bence, Bire bir yaşanmalı sevgi Bire bir Gözgöze, dizdize, elele... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Sevince

Sevince En güzelini sevmeli Sevişince En tazesiyle Uçmaların doruğunda Göz şenlensin Gönül şenlensin Yatak şenlensin... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Son Davet

Hadi düş yollara Bekleyenlere Özleyenlere Sevenlere Bir muştu gibi sun gözlerini Sıcaklığını Ellerini Nefesini Hadi düş yollara Bu davet son olabilir... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Son Olsun

Tövbeler tövbesi Yemin edeceğim Bir daha kimseyi sevmeyeceğim Peki ama O zaman Kimi özleyeceğim Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Taç

Kudurmuş hınzır duygulardan Hasretin son damlasından Sevginin doruğundan Bir ben yaptım sana armağan Şiirlerle süsleyip Şarkılarla şenlendim Çılgın benliğimi yüklenip Sana sunmaya geldim Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Taştım Taştım

Taştım taştım sel gibi değil Estim estim yel gibi değil Sana ben her şeyimi verdim Sevdim sevdim el gibi değil…

12.02.1986 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Tren

Sen Yine sen gözlerimde Bir hayal, bir rüya Bir hülya gibi Yemyeşil Tren saati yaklaşıyor Nemli gözlerimde belirsiz bir ışık Titreyen parmaklarımda canı acıyan iki karanfil Tren gelir ve durur Bir sürü yolcu Bir insan seli akar gider gözlerimden Al, dercesine uzatırım karanfilleri Nereye baktığım belli değil Ne işittiğim ne duygularım Mumya gibi kalakalırım Gözlerim çivilenmiş bir noktaya Boş… Yine boş geldi tren Yine sensin, sonra Tiz bir ses duyulur Tren kalkar Hızlanır kalbimin çarpıntılarında Ufukta bir noktada eriyip gider Ben bitkin Can verir ayaklarında bir çift karanfil İki yanıma düşer kollarım Bir adım daha yaklaştım ölüme sanki Bugün de yoksun, yine boş geldi vagonlar Kulaklarımda trenin sesi Birkaç mendil sallanır Birkaç hıçkırık duyulur Tren kaybolur O zaman Biraz daha artar yalnızlığım Gömülürüm karanlığın en koyusuna Gözlerimde yine sen Kim bilir kaçıncı kez Küçücük evimin kimsesiz köşesinde Dirseklerim masada Başım ellerim arasında Seni düşünürüm Yarın yine tren gelecek İki karanfil ayaklar altında ezilecek...

1970 Gümülcine Nurten Altınok www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Tut ki

Tut ki Tüm günahların bedelini Yükleseler omzuma Tüm hakaretleri Vursalar suratıma Yazsalar adımı Kara listelerin başına Tut ki Öldürseler beni Ne bu sevdadan geçerim Ne bu sevda bırakır beni...

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Umut

Umudu katık edip de yarınlara Sarıldık yalana kucak dolusu Ne sevdalar eskittik göz yaşlarında Ne aşklar yitirdik gelmeyen yollarda

Umudu umut edip de yarınlara Sarıldık yılana kandık oyunlara Ne senden öncesi ne senden sonrası Unutulmayan anılar şarkılarda Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Umutlardayım

Yıllarca umutların peşinden koştum Çırpındım yoruldum yıprandım Bir de baktım ki yapayalnızım Karanlık diz boyu almış başını gidiyor Ben hala umutlardayım Bu havalar var ya bahar kokan Boğuyor beni gün batımlarında Yalnızlığım ikiye katlanıyor da Gurbet geliyor aklıma Ben hala umutlardayım Ben miyim bana bakan aynalarda Ben miyim çocuk bakışlarımda Renk kalmadı rüyalarımda İçimdeki ışığa dargınım Ben hala umutlardayım Yıllarca umutların peşinden koştum Çırpındım yoruldum yıprandım ÖZLEM ’lerimi yaşadım ONUR doluyum Yılmadım yüreğimle savaştayım Ben hala umutlardayım Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Unutma

Senin adın güven kıran olmalı Senin adın dost kıran Senin adın dalga

Benim adım dalgakıran Unutma… Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Www

Bir parmağın ucunda ben Bir parmağın ucunda sen Hadi git Hadi git gidebilirsen Elektrikler kesilmeden Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Ya Ayılırsam

Ya Ayılırsam Zehir zıkkım ir kahve içeceğim İçeceğim ya Korkuyorum Ayılır da Seni bulamazsam yanımda! 30.01.2001 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Yağmur

Yarın yine yağmur yağacak Yine bir bahanem olacak / sana gelmemem için Fırtınalar çıkacak Lodoslar dalgaları yıkacak Trafik ana baba günü Köprüler kilitlenecek Yarın yine yağmur yağacak Ben yine sana gelemiyeceğim Unutup içimdeki yağmurları Güneşi bekliyeceğim Oysa! ... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Yakamoz-2

Toprak olsan; tırnakla kazırım Su olsan; kalburla taşırım Yel olsan; kanatla paylaşırım Alev alev savdasın Yanmaktayım Ne yapayım... Gece olsan; yalnız bozanım Nefes olsan; yanı başındayım Dalga olsan; dalga kıranım Deniz feneri gözlerin Yakamozlardayım Ne yapayım... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Yakamoz -1

Toprak değilsin tırnakla kazıyayım Su değilsin kalburla taşıyayım Yel değilsin kanatla paylaşayım Alev alev hasretin Nasıl yaşayayım Gecelere eş olsam yalnızlardayım Nefeslere ses olsam çığlıklardayım Denizlere dalga olsam fırtınadayım Deniz feneri gözlerin Yakamozlardayım... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Yalnız Geceler

Yine yalnız geceleri oynuyorum kaderimle baş başa Yine sessizliği / parçalarcasına / bu kaçıncı Yine sen-siz-liği.. ah! tutamadığım Paylaşmanın acısı birde / kıskanıyor muyum yoksa Dokunamadığım ellerin kimin avuçlarında Bana ne? İçim içimi yiyor oysa Bakamadığım gözlerin kimlere ayna Kırılası diyorum parça parça Gönlüm el vermiyor Hadi gel Hadi çık gel Bu ileti Bir davet değil Üç güne Beş güne Yaşanmamışlara Yaşanacaklara Yaşamın çatal ayrımında / kim bilir / dualar doğrultusunda Zaman oyunu bizden yana kullanır belki Amorti gibi sığındığımız mutluluk Hadi gel Bir çığlığa boğulmuşum Suskunluğum alabora Sabahlara sürgün gözlerimde Kör olmuşum

Bulutlar ağlıyor bak yıldız kaymalarında Hadi gel Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Yalnızlık Oyunu***

kendi kollarınla kendini sarıyorsan kokluyorsan yastıkları, yar gibi sağır duvarlardan cevap arıyorsan haykırıyorsan adını, dua gibi sen de oyundasın sen de, bir dama taşı gibi ben nerdeyim? bu oyunun adı yalnızlık bilir misin? düğüm değil bu, kördüğüm çözemezsin büyüdükçe özlemlerin büyür çaresizliğin bir o kadar sen büyürsün bir o kadar büyür yüreğin... ben nerdeyim? nerdeyim..! Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Yanıbaşındayım

ne zaman başın dara düşse bil ki; dualarım seninle bulutlara yükledim dinle çakıl taşlarındayım gözbebeklerindeyim karanlığın bak yalan dolan ışıklardayım tut bir bebeğin dudağında gülüm öp bir ananın gözyaşındayım sil ne zaman başın darda kalsa bil ki; yanıbaşındayım aynalardayım sır küpü... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Yapılır mı Bu Bana

Küçüğüm, Canımsın diye Doyurdum seni şiirlerle Koca adam oldun da Düşüverdin yollara Yapılır mı bu bana Benimsin bile diyemeden Bakamadan Gözlerinin içine Tutamadan elini Dokunamadan Sıcaklığına Düşüverdin yollara Yapılır mı bu bana Çekilmişken kabuğuna El etek Elek misali Un serip de urgana Çomak sokup arı kovanına Düşüverdin yollara Yapılır mı bu bana Yapılır mı? Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Yaşadığını Bilmek

Yaşadığını bilmek bile yetiyor bana Mutluyum... Ne şekilde Nerede Kiminle Olursan ol Korkuyorum Ya bir gün öldüğünü duyarsam Ölümüm olursun Biliyorum

. Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Yaşam

toprak kayıyor ayaklarımın altından taş yığınları boşalıyor avuçlarımdan tutunduğum dallar çürümüş düşüyorum kanatlarımın peşine üşüyorum umutlarımda gülümsemene sar beni yaşam bakışlarınla okşa Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Yemin

Ateşi yama yapıp göğsüme hamur gibi yoğuracağım alev kızılı güller kanayacak bitmemiş bir senfonide yeni baştan yaşama sancılarla doğacağım yeminlerime yemin ekledim ekmek gözüme dizime dursun seni aramayacağım ayaklarımda yorgun yollar kıvranacak hasretinden yanacağım sevişmelerin can çekişecek kahrolacağım sesin yüzümde şekillenecek katlanacağım yeminlerime yemin ekledim ekmek gözüme dizime dursun seni unutacağım Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Yeniden Sevda

dudaklarda açar güz çiçekleri / zamansız gözlerde, dünün mutluluğu yeşerir, tüyü bitmemiş damla damla göl olur da bir tene yüreklerdeki ateş yataklara sığamazsınız.... samanyolu dökülür avuçlarınıza / yıldız yıldız geçmişi, miadı dolmuş bir ömür gibi siler atarsınız bakışlarda doğar yeni bir güneş yeni bir başlangıç yüreklere sığamazsınız... bu gelen, O damla mı dır beklenen susuz yaza... kendinize sığamazsınız... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *Zaman İki Paslı Kelepçe

Zaman İki paslı kelepçe Vurulmuş bedenimize Davacı: Saçlardaki ak Burukluk: Alabildiğine Hüzne yelken Bir telaş Kuş göğsünde yürek Ha çıktı Ha çıkacak Sona yaklaşmanın paniği midir Yaşanamamış sevgilerde Oysa Zamana inat Büyür tene tenin açlığı Sesler Boyutlanır avuçlarda Sesler Alır götürür bizi Sesler Sürükler yollara Sona yaklaşmanın paniği midir Açlığı mıdır ruhun Sevgiye Aşka Dostluğa Korkusu mudur Yalnızlığa... Zaman İki paslı kelepçe Vurulmuşsa da bedenimize Olsun! Yürek: Keskin bir kılıç Yürek: Firar Yürek: İsyankar Yürek: Kaçakları yaşamakta Uzatmalarda...
Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat 1 Kurtlar Sofrası

Bir nefeslik satır ayırın bana da Bir diz bükümü oturmalık yer Geliyorum İster Tanrı misafiri deyin İster kul hakkım Kalemime düştü duygularım Ben sevdayım Ben şiirim Ben şarkıyım Kurtlar sofrasında ben de varım... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat 1 Unutsan da Sen Beni

Unutsan da sen beni, içimde bir yarasın Gelmesen de görmesen de alın yazımsın Bu duyguyu hiç tatmadın ki sen, anlayamazsın Gelmesen de görmesen de alın yazımsın Nurten Altınok 1985 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat 1Bitti

Bitti Virgülleri sıraladım da peşi sıra aşkın Yeni umutlarda yeni pembelerde yaşadım Seslerde çoğaldım Parmaklarda büyülendim Bir çift göze kilitlendim Bitti İçimdeki sevgilere sehpa kurdum şimdi Gelin İdamı var yüreğimin Son noktayı koyuyorum İlk tekmeyi kim vuracak Bekliyorum Gözlerinde siyah bant sevilerimin Ağlayamıyorum…

14.03.2001 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat 2- Anılar. Dışarda Kar Yağıyor

2- ANILAR Karla karışık yağmur yağıyor. Sevinçlere bürünüp kar toplamak var avuçlarda. Nurten Hanım camdan bakıyor. Sımsıkı giyinip sokağa çıkmak var şimdi. Kucaklamak gökyüzünü, sarılmak bulutlara. Dün, ne kadar içimde... ***** Bir tekerleme vardı çocukken söylediğimiz. ‘’Yağmur yağıyor, seller akıyor, Arap kızı camdan bakıyor’’ Dışarıda atışan karı görünce bu geldi aklıma. Oldum olası çok severim karla oynamayı da seyretmesini de. Arap kızı yağmuru seviyormuş, Olamaz mı? ***** Çocukluğum Gümülcine’de geçti. Lise sona kadar ordaydım. Sonra başladı İstanbul faslı. Üniversite, evlilik, iki çocuk, iş hayatı ve şimdi emeklilik. ***** Dedemler, babamın doğumundan birkaç yıl önce kaçmışlar Yunanistan’a, Bulgaristan’ın Akpınar köyünden. Hududa çok yakınmış. Halam: -Katır sırtına astıkları heybelerin içine saklayarak getirdiler bizi. Anam, bubam, amcam, yengem ve üç kızan. Ben, ablam bir de kardeşim Recep diye anlatıyordu. Babam Yunanistan’da doğmuş. Büyük dedem binbaşıymış. Babam henüz yeni doğmuşmuş, bu kendilerine ait eve taşındıklarında. Demek, senelerden 1626. Ben onları hiç tanımadım. Babasını kaybettiğinde dört, annesini kaybettiğinde altı yaşındaymış. Halalarım büyütmüşler babamı.) . ***** Kalın ve geniş taş temelli, sıvasız tuğla duvarlı, iki katlı bu ev bizim. Dedemler kendi elleriyle yapmışlar amcayla beraber. Alt katta üç oda var. Yan yana, sıralı. Önünde ‘saçak’ dediğimiz önü açık, üstü kapalı, bahçe kotundan 10-15 cm. yükseklikte bir alan. İki baştaki odalar büyük, ortadaki küçük. Binanın sol tarafından ahşap tek merdivenle yukarı çıkılırdı. Üst kat baştanbaşa bomboş. Bahçe ortak kullanılırdı önceleri. Sonra anlaşamadılar, kavgalar başladı, gelin-görümce ve kardeşler arasında. Tahtalarla bölündü bahçe, saçak ve yukarsı. Babamın, sol taraftaki büyük bir oda ve dar-uzun bir bahçe düşmüş. hakkına. 5-6 yaşlarında çocuktum o zamanlar. Annem, babam, ben ve kardeşim Burhan’la, yer yataklı, bir köşesinde yıkandığımız ‘hamam dolabı’ dediğimiz 50/50 ebadında banyo, odun sobalı tek odalı evde geçti epey bir senemiz. Sonra üst kata bir kapı ve bir pencere taktılar. Bizim de odamız oldu. Ayak ayağa konmuş iki tel somya vardı. Biri benim biri kardeşimin. Başucumda, basma perdeli tek kanatlı bir pencere. Uzaklarda dağlar. Gökyüzüne bakan bir kadın profiline benzetirdim hep o dağları. Nasıl da üzülürdüm kar yağdığında. Ya üşürse! Kırk beş sene olmuş evden ayrılalı. Annemi de babamı da kaybettim. Arada bir uğruyorum. Kıymet ablam var yanı başımızda. Halamın kızı. Nermin’im var. Halamın torunu. Konu komşu, kuzenler yeğenler, Hepsi orda. Her şey aynen bıraktığım gibi. Annemi, babamı kaybettikten sonra ne evimde ne odamda yatamadım. Alt katta bir hanım oturuyor şimdi. Avluya sonradan yapılan odada. Evde ışık sönmesin işte. Tek bir hanım. Ben yaşlarda. Gel diyor korkma yat evinde, ben buradayım. Ne istersen pişireyim sana. Babamın cenazesi geliyor gözümün önüne. Of… Şimdi değil… Başka zaman anlatırım. ***** www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kocaman bir bahçemiz vardı.(Bakmayın dili geçmiş cümleler kullandığıma. O gün neyse bugün de ev ayni. Ufak tefek tamiratların dışında. O gün neyse bugün de olmayan BENİM… Benim hallerim. Ev, iki katlı, kalın taş temeller üzerinde kalın tuğla duvarlı, kiremit çatılı. Dededen kalma. Üç tarafı yüksek duvarlarla örülmüş, arka bahçesi olmayan, çift kanatlı bir yol kapısı olan bir ev. Tuvalet bahçede. Odaya en uzak köşede. Sadece Türk evleri değildi böyle olan, Rum’ların evleri de böyleydi. Ama onların duvarları bizim gibi yüksek değildi. Şimdi çoğu apartmanlarda oturuyor. İki katlı evlere de ’hanay’ denirdi. *****

Komşularımızın çoğu da Rum’du. Bitişik komşumuz bir papaz ailesiydi. Türkiye’den çok seneler önce buraya gelmişler. Hep Türkçe konuşuyorlardı aralarında. ‘Yürü yavrum yürü Konya’lım yürü’ türküsünü söylüyordu hep komşu anne. Hiç unutmam Kıbrıs çıkartmasında bir gece hudutta trende bekletildikten sonra, Gümülcine’ye gitmiştim. Ne Yunan içeri alıyor, ne de Türk geri. Ortada kalakaldık. Annemi babamı koruyacağım ya! Neyse sabah olunca bıraktılar. Tam eve gittim, valizimi bile açamadan babam aynen otobüsle geri gönderdi İstanbul’a. -Biz, sen Türkiye’desin diye huzur içindeyiz. Ne işin var bu karışmalıkta burada? O ara komşuanne geldi. Papazın eşi. - Korkuyorsanız bize gelin biz sizi saklarız, dedi. Gitmedik. Bunu düşünmesi bile ne güzel! Papazların bitişiğindeki aile de Rum’du. Değirmenciler (Dirmenciler) diyorduk. Her gün görüştüğümüz konuştuğumuz insanlar. Atatürk’ten bahsetti bir gün Dirmenci Karısı.(herkes böyle diyordu onlara. Gerçek adını kimse bilmiyordu.) . Atatürk’ün bir askeri atla üstünden atlamış. Pek te sevimli değildi ses tonu. Trakya’da Vize’de oturuyorlarmış. Kızları Despina: -Git vre Nurten’imu, git, gör bizim memleketi, diyordu. Seneler sonra gittim, onların oturdukları yeri ve evi buldum, fotoğraflarını çektim, götürdüm. Yanında bir somun köy ekmeğiyle beraber. Bir gün babam, yine o çıkartma günlerinde, bahçe kapısının arkasına, açılmasın diye kalınca bir odun dayarken o komşunun oğlu (Ditmencinin oğlu) geçiyormuş kapının önünden. Babamı görmüş. Ne kadar tanırsan tanı insanları, herkes zor zamanda ne olduğunu belli ediyor. Şöyle demiş: -İstediğin kadar daya Hasan, önce seni ben keseceğim. Allah rahmet eylesin, babam eceliyle öldü. Dimitri 5. Kattan kendini atarak intihar etmiş. Çok üzüldüm.

***** Mahallemize karakol binası yaptılar. Tam dört katlı. Tam dört, dört kat. Adam balkondan düşse kafası yarılır. Çepeçevre de balkon. Gidip onu seyrederdim hayretler içinde. Bazen polisler olurdu kapısında. Şişt şişt şişt derler bir de kafa işareti yaparlardı gideyim diye. Korkardım o zaman, kaçardım. Bir o kadar daha kat çıkılsa, bulutlara erişir miydi acaba? Kafam bu soruya takılır kalırdı. Şimdi her gittiğimde önünden geçerken şöyle bir bakıyorum da: Hey Allah’ım diyorum. Bu bina bu kadar küçükmüymüş...Mimarlığa giriş miydi acaba bu merak...

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *****

Mimarlığı kazandığımda – bu bir itiraftır - ben mimarların ne iş yaptığını bile bilmiyordum. Kabahat benim mi? Televizyonu bile olmayan bir çağdan bahsediyorum. Telefon bile yoktu evlerde. Hocalarım hiç bahsetmediler. Matematiğim çok kuvvetliydi onun için seçmiştim o bölümü. Aramızda kalsın: İTÜ birinci sınıftaydım. Matematik 1'i ikinci hakta verdim. Matematik 2'de takıldım kaldım. Dersi anlamıyorum. Ben bütün liseye matematik dersi veren kişi değilim sanki. Meğer yurtdışında o konular okutulmuyormuş. Kopinezonlar mıydı neydi konu? Ne bileyim! Üçüncü mü dördüncü mü hakta imece usulü zar zor geçtim. İmtihan amfi şeklinde bir sınıfta oldu. Beş soru sordular. Zeynep asistan başımdan ayrılmıyor. Kopya çektirmeyecekmiş. Çektirmesin. Sınıf büyük. Bir tıkırtıda in aşağı çık yukarı, arada bul Zeynep Hanımı. Vallahi sorulardan birini ben yaptım. İkinci soruyu, sınıfa girerken yanıma oturttuğum çalışkan bir çocuğun kâğıdından kopya çektim. Üçüncü soruyu da sağ arkamda oturan Kıbrıslı Baki’den aldım. Sınıfa girerken: Matematikten anlıyor musun Baki? Diye sordum. Çok iyi biliyormuş. Hemen sağ arkama oturuverdi. 3. Sorunun çözümü de bir kâğıda yazılı gerdi. Dördüncü, beşinci soruları okumadım bile. Okusam ne olacak. Na to kefali na to mermeri (İşte kafa işte mermer, Kısacası bir şeyden anlamaz mermer kafalı) Ne yaparsam yapayım kafa almıyor. Kâğıdı teslim ettim çıktım. On üzerinden beş almışım. Yetti de arttı bile. Dördüncü hakta vize bitiyor, bir sene de derse devam mecburiyeti var. Altıncı hak son hak oluyor. Veremeyen okuldan atılıyor. Çok arkadaşım atıldı. Bunlardan biri de Orhan Pamuk (Nobel ödüllü yazarımız) Yazık oldu. Ne işimize yaradı ki gerçek hayatta bu matematik? Bir sürü arkadaşın hayatı karardı. Kırk yıllık mimarım. Hiçbir yerde bu matematik konuları karşıma çıkmadı. Bizim zamanımızda hesap makinesi da yoktu. Hesap cetveli diye bir alet vardı. Onu da çarpılması gerekeni bölüyordum, bölünmesi gerekeni çarpıyordum. Sonra hesap makineleri çıktı. Alacak param yok. Çelik dersini bir arkadaştan ödünç aldığım hesap makinesi sayesinde vermiştim. Bir de psikoloji dersimiz vardı. Edebiyat Fakültesinden soyadı Akpınar olan yaşlıca bir hoca geliyordu. Bütün soruları yapıyorum, aldığım not ya iki ya üç. Vize düştü düşecek. Odasına gittim, derdimi anlattım. Meğer hocanın bir kitabı varmış sorulan sorulara o kitapta ne yazıyorsa kelimesi kelimesine yazmak gerekiyormuş. *****

***** Dışarıda karla karışık yağmur İçeride Nurten Hanım Camdan bakmaya devam ediyor ***** Hava soğuk. Sımsıkı giyinip sokağa çıkmak var şimdi Kucaklamak gökyüzünü Sarılmak bulutlara Çocuksu sevinçlere bürünüp Kar toplamak var avuçlarda.

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Çocuk ellerimi çalan hırsız Hiçbir işine yaramaz senin onlar Elmaşekeri ister misin? Üç iste beş vereyim, ya da Keten helva Pamuk şeker Horoz şekeri, düdüklü Kaymaklı ekmek kadayıfı? Çocuk ellerimi çalan hırsız Sarılsam sana dostça, arkadaşça Şöyle oturalım bir fincan kahve içimi Ellerimi ver geri *****

Dün'e ne kadar yakınım! Dün, ne kadar içimde...

Ne zaman kar yağsa kendimi bahçede bulurdum. Ellerim donuncaya kadar kar toplar, kardan adam yapardım. Üşüyünce, ağlayarak kaçardım içeri, donan ellerimi ısıtmak için sobada. Patırdayıp dururdu annem. Hasta olacaksın yeter, diye. Şimdi,’’ Nurten Hanım camdan bakıyor’’ Ben cam silmesini hiç sevmem. Ama ne zaman kar yağsa evin camları bayram eder. Her taraf tertemiz olur, parlar pencereler. O gün benim kafadan izin günümdür. Ofisi arar, işim çıktığını ve gelemeyeceğimi bildiririm. Ya çıkar yolla gezerdim ya da ya da balkonda biriken karlardan adamlar yapardım. Ne kadar büyürsek büyüyelim içimizdeki çocuk bağlıyor bizi hayata. Bir de yağmur faslım vardı. Lastik çizmeleri giyer, (bileklerimde izi kalan) sokakta kaldırım kenarlarında biriken sularda dolaşırdım bütün gün. Annem mi? Yol kapısının arkasında beklerdi gelmemi fırçalamak için. Ben de babamın gelmesini. Bakışlarımdan anlardı beklendiğini. Şimdi içeri girebiliriz. Dışarıda kar yağıyor. Perdeler sonuna kadar açık. Balkondan, parkta oynayan çocukları seyrediyorum. Bir de ağlamaları olmasa, anneleri ellerinden tutup eve götürmeye çalışmasa. Kar, ilk gün yağmurla karışık yağmaya başladı. İkinci gün, lapa lapa. Tutmadı ama. Yerler çok ıslaktı. Birazcık çatılarda gösterdi rengini. Balkon parapetinde biriken karlar da ısınmaya başladı ellerimde. Perdeleri kapattım.

Nurten Altınok 24 Ocak 2015 Cumartesi / Esenyurt.

ANILAR 2

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sene 1970 Ağustos’un 30u Günlerden Pazar. Siz hiç babanızı ağlarken gördünüz mü? Benim yeşil gözlüm, sarı saçlım, Atatürk bakışlım… Babam! Nasıl yanıyor içim şimdi bir bilsen! Özlem ilk defa İngiltere’ye giderken okumaya -Gönderme be kızım. Bizim içimiz çok yandı, senin yanmasın bari demiştin ya! Yandı babam, çok yandı. Hiçbir yangına benzemiyor bu. -Gider de bir daha geri dönmez, demiştin ya! Onu da yaptı! *** İlkokuldan yeni mezun olmuştum. Gümülcine’de sadece bir tane Türk Lisesi var. Adı o zamanlar Celal Bayar Türk Lisesi idi. Ortaokulla lise ayni binada. Şimdi Müslüman Lisesi olmuş. Ortaokula sınavla alıyorlardı. Annem tutturmuş beni okutmayacakmış. Okuyup da ne olacakmışım. -Yarın çarşıya çıkalım sana feracelik kumaş alalım, Habiş abla diksin, diye tutturdu. Beni kapatacakmış. Yaşım daha 12 İlkokullar 6 yıllık eğitim veriyorlar. Ortaokul giriş sınavları 2 defa yapılıyordu. Annemden korkumdan babama ilk sınavı söyleyemedim. Feracelik kumaş da aldırmadım. Bir gün avluda çamaşır yıkıyorum. Büyüdüm ya artık. Kocaman bir ateş yakmış annem üstünde de kara bir kazan. Önümde bir çamaşır teknesi, anamın komutlarına göre yıkanıyor çamaşırlar. Babam geldi. Hızla yol kapısını açtı kapadı. -Sen Celal Bayar’a gitmeyecek misin? Dedi. -Gideceğim ama annem bırakmıyor. -Çabuk kalk bana ilkokul diplomanı getir. 2 gün sonra ikinci imtihan yapılacakmış. Sonra bize doğru gelen anneme bakarak: -Karışma kızana. O okuyacak. Koşarak, merdivenler ikişer ikişer atlayarak üst kata çıktım. Diplomamı sandığın ta dibine saklamıştım. Bir hamlede sandık boşaltıldı ve diplomamı buldum. Nasıl güzel naftalin kokuyor, mis gibi. -Al baba, derken annemin gözlerinden ateş fışkırıyordu. Avluda bir de tulumbamız vardı. Tulumbanın önünde koca bir kova, içi su dolu. Çamaşırları bu suyla durulacakmışım. Annem kovayı aldığı gibi başımdan aşağı döktü suyu. Kova kafamda kaldı. Okuyup ta ne olacakmışım. Bu ikinci sınav olduğundan sadece 7 kişi alacaklarmış. Nasıl korkuyorum. Elim ayağım titriyor. Bu sene kazanamazsam seneye girerim şansımın olup olmayacağı da belli değil. İşin gücün yoksa annemin hakaretlerini dinle. Ban olayları yaşadığım gibi yazıyorum. Aslında annem iyi bir kadındı. Arada bir bağırır, çok yaramazlık yaparsam bir cimdik atardı baldırıma ama o da acıtmazdı. Hiç beni dövdüğünü hatırlamıyorum.

Sınav günü babam götürdü beni okula. Biz Gümülcine’nin içinde oturduğumuz için benim Yunancam çok iyiydi. Bazen, Türk’müsün? Rum mu? Diye sordukları bile www.Antoloji.Com - kültür ve sanat oluyordu. Sınava katılan çocukların çoğu Türk köylerindenmiş. Rumca pek bilmezler. Sınavda ne sordular, nasıl yaptım hiç hatırlamıyorum. Sadece annemden korkuyorum. Birkaç gün sonra sınav sonuçları açıklandı. -Nurteeeeennnn, diye babam sevinçle bağırarak girdi avluya. -Birinci gelmişsin. Hadi kazandın. Ben senin hakkını nasıl öderim babammmm… Ninem (anneannem olur) geldi bir gün köyden. Annem yine başladı şikâyete. Yok efendim açık gezecekmişim de… de… -Bana bak Şadiye, dedi ninem. Bu kızan okuyacak. Okuyan kız kapanamaz. Bunu da kafana sok. -Aman anaaaa, sen de onun kafasındasın. Tıpkı sana çekmiş. (Beni göstererek) Ninem benden tam 60 yaş büyüktü. Ben ilk defa Atatürk adını ninemden duydum. Sonra annemden. Bir gün ninem ağlıyormuş. Annem neden ağladığını sormuş: -Mustafa Kemal’imiz ölmüş, demiş. Demek günlerden 10 Kasım Yıllardan 1938 miş. (Bir nineme bakın, bir de bugünkü zihniyete) Ben ninemi annem daha çok sevdim. Ama en çok babamı sevdim. ‘’Şimdi üç torunum var. Üçü de bana NİNE diyorlar. Hadi be sen de, diyor duyanlar. Neden nine dedirtiyorsun? O Nine’de neler gizli bir bilseler. O hiç bağırmadı bana. Hiç azarlamadı. Nereye gitse elimden tutar beni de götürürdü. Ondan önce girerdim onun yer yatağına. ‘’Gene mi burada uymuş bu’’ der, sarıldı sonra. ***** İlkokula gidinceye kadar biz köyde onların yanında kaldık. Gümülcine Yalanca (Galini) köyü. Türk köyü. Köyün ağasıydı ninem. Odacılar Derlerdi. Odacıların Minire’si. Ali Ağa’nın tek kızı. Bir sürü hizmetçi vardı evde. Tarlaların sınırı, hayvanların sayısı belli değildi. Yayık sesleriyle başlardı gün. Çok büyük bahçeli bir evde oturuyorduk. Bir sürü odası vardı. Orda doğmuşum. İki tane ekmek fırını vardı avluda, bir de kocaman dut ağacı. Bir gün koca bir ineği çekmiş dutun altına, oturmuş süt sağıyor. -Gel kızanım, dedi beni görünce. Yanına oturttu. Kocaman bir kupanın içine sağıyordu. Kupa dolmuş, üstü köpük köpük: -Al kızanım iç, dedi. Bayılırdım taze sıcacık süte. Liseye gidiyordum ninemi kaybettiğimde. Ninemin hayatı on roman eder. Hadi ninemin hayatını anlatayım bugün.

*****

Önce şu okul faslını bitirelim ama. Sınavı kazandım, okul kaydım yapıldı ve ben okullu olum. www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bize her sene 4 karne verirlerdi. Babalarımız gider alırdı, elimize vermezlerdi. İlk karnemi babam almış eve geldi. -Ben böyle karne istemiyorum, dedi fırlattı attı. Dondum kaldım. Ben hayatımda babamın yüksek sesle konuştuğunu bile duymadım. -Ne oldu? -Bak şu aritmetiğe. Notlar 20 üzerinden. Aritmetikten 9 almışım. Kırık yani. Yer yarılsa da girsem içine. -Benim kızım en iyisi yapar. Yaparsın değil mi? -Yaparım bubam. Lise sona kadar matematik, cebir, geometri, edebiyat ya 19 du ya 20. Yunancalar idare eder işte. Hele eski Yunanca. Tarih ve coğrafya derslerimiz de Rumcaydı. Yabancı dilimiz Fransızca idi. Faize vardı sınıf arkadaşım. Genç yaşta kaybettik sonra kendisini. Onlar İngilizce okuyorlardı. Bir gün bana, gel sana İngilizce öğreteyim, dedi. Biz derslere başladık. Gayet rahat konuşuyorum da yazıyorum da. Bir gün, sene sonuna doğru, lise sondayız, Fransızca, bitirme sınanımız var. Hoca geldi, soruları verdi. Bitice de topladı, gitti. Birkaç gün sonra sınav kâğıtlarıyla sınıfa geldi, aldığımız notları okumaya başladı. Nurten Hasan, dedi. Sıfır. Olacak gibi değil. İtiraz ettim, yanına çağırdı. Yoksa ikmale kalacağım. Sınav kâğıdımı açtı, -Oku ilk soruyu, dedi. Soruyu da okudum, verdiğim cevabı da.- -Hocam bu soru doğru. Neden sıfır verdiniz? -Devam et Ne kadar soru cevap varsa hepsini okudum, hepsi doğru, hepsi sıfır. -Anlamadın mı hala? -Anlamadım. -A benim akıllı kızım, sorular Fransızca cevaplar İngilizce, deyince benim köşeli jeton düştü. -Hadi hadi üzülme, sana şaka yaptım. Sen ne zaman öğrendin İngilizceyi? Bunca yıllık öğretmenim hiç böyle bir olayla karşılaşmadım. -Kaldım mı şimdi hocam? -Evet. 20 üzerinden 20 aldın, kaldın. Bazı olaylar yıllar geçse de unutulmuyor işte. Kullanılmayan dil, maalesef unutuluyor. Şimdi sık sık yurtdışına gidiyorum. İngiltere’ye, kızıma. Gümrükte beni göreceksiniz! El, kol, kaş, göz işaretleriyle öyle güzel anlatıyorum ki derdimi. Ben anlatıyorum da onlar anlıyorlar mı bakalım. Geç, geç hareketi yapıyorlar elleriyle. Geçiyorum. Şu İngilizceyi halletmem lazım. 60 yaşımdan sonra geçen sene İngilizce kursuna yazıldım. Sınıf arkadaşlarımın en büyüğü 17-18 yaşında. Bir sene gittim gerisi gelmedi. İlk derse girdiğim dün hoca: İngilizceniz hangi seviyede diye sordu. Sıfırdan başlıyorum dedim. Birkaç ders sonra: -Nurten Hanım geldiğiniz günden beri sizi takip ediyorum. Yazdığım bütün İngilizce cümlelere içinizden doğru cevap veriyorsunuz. Bu nasıl oluyor dedi. Tahtaya yazdığı bir cümle vardı. Bakın hocam dedim. Bu kelime Yunancadan geliyor, öteki Fransızcadan, bazısı Türkçeye geçmiş kelimeler oluyor, cümle yapısı yunaca gibi, Cümlenin yarısı zaten çözülüyor. Güldü…

***** Bize hiç Türk Tarihi okutmadılar. www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Biz hiç İstiklal Marşı’nı okuyamadık. Bizim duvarlarımızda hiç asılmadı Atatürk resimleri. Hiç Milli Bayram kutlamadık. Ah diyordum içimden bir Türkiye’ye gitsem, kapımdan Türk bayrağını hiç kaldırmayacağım. Lise 1 de okuldan 4 çalışkan kız öğrenci seçtiler ve Yunan Lisesine gönderdiler. Biri bendim. Tesadüfen bir sene önce Türk okulunda Rumca dersine gelen hoca, tayini çıkmış, bizim gittiğimiz okula gönderilmiş ve de bizim sınıfın hocası olmuş. Bir gün sınıfta bana:- İstanbul’u sizden alacağız- diye bağırdı. Ben de –İstanbul orda, git al, dedim. Sınıfta kaldım. Sadece bir arkadaşımız geçti. Biz üçümüz sonraki sene kös kös döndük kendi okulumuza. Kazasız belasız 3 senede lise bitti. Şimdi Üniversite. Ver elini İstanbul. Nurten Altınok 25.01.2015 Pazar

Üniversite ve Ninemin Hayatıyla yazı devam edecek… (Yarın ameliyatım var. Dr. Düşmüş gözkapakları baş ağrısı yapıyor, almamız iyi olacak dedi.) Yaşlıca kadının biri bir gün aynaya bakıyormuş. Bir de bakmış ki her tarafı buruş buruş. Bunu düzelte düzeltse kasap düzeltir deyip atlamış kasaba gitmiş, Derdini anlatmış. Kasap almış eline bıçağı başlamış deriyi yüzmeye. Bizim ki can vermiş: -Yüz kasap, yüz. Güzellik. Diye diye.

Sevgiyle kalın.

DÖNÜŞ -I- Soğanı bir yumrukta tuş ederdik bağdaş kurduğumuz yer sofrasında yanında bir tencere kuru fasulye bir testi de soğuk yayık ayranı ayni tasta başlardı kaşık savaşı Burası ninemin karpuz tarlası köyün çayı geçerdi yanı başından yılanlar tıslardı biz korkardık çocuktuk www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Karpuza bıçak değmezdi tadı kaçmasın diye tutup kulağından en büyüğünü vururduk yere çatlayınca ortasından ikiye göbeğinden başlanırdı elle yenmeye kabukları atılırdı ineklere Burası ninemin karpuz tarlası köyün yolu geçerdi yanı başından köpekler havlardı biz korkardık çocuktuk Üzümlere ben düşerdi biz güneşten önce bağa elimizde şıra kokulu sepet her kütüğün bir adı vardı kimi çavuş'tu kimi hafızali her üzümün bir başka koruk tadı bir başka gökkuşağı rengi Burası ninemin yukarı mahalledeki bağı köyün mezarlığı vardı yanı başında oynayamazdık yakınında biz korkardık çocuktuk Dam dolusu inek, öküz, dana ağıl dolusu koyun, kuzu maşrapayla içirirdi ninem taze sağılmış sıcacık sütü yayık sesleriyle başlardı gün, uyanırdık gaz lambalarıyla devam ederdi gece imece usulü soyulurdu mısır koçanları ayrılırdı taneleri gündöndülerin başlarından dövülerek gölle kokusu karışırdı, yaz sıcağı terine kadınların maniler eşliğinde Burası ninemin evi .kocaman bir dut ağacı vardı avluda çıkamazdık dallarına biz korkardık çocuktuk -II- Büyüdük, okullu olduk / okuduk büyüdük koca adamlar olduk sonunda kimimiz mühendis / kimimiz doktor olduk sığamadık çocuk dünyamıza, daraldık koptuk köyümüzden, şehirli olduk memleketimizden olduk / ekmek kavgasına tezek kokularını mazota boyadık asfaltlar döşedik köy yollarımıza, Çiçek yüreğimize, ağaçsız topuklu ayakkabılarımızda unuttuk yalınayak toprağa sıcacık basmasını Unuttuk güneşin doğuşunu unuttuk batışını unuttuk bir baş soğanı toprağa dikmesini www.Antoloji.Com - kültür ve sanat unuttuk bir folluktan taze yumurta alıp içmesini unuttuk bir meyveyi dalından koparmasını unuttuk ekmeklik hamurun mayalanmasını Değer miydi diye düşünüyorum şimdi Sözlerimiz vardı verilmiş yarınlara, dönecektik / tutamadık çıkamadık yaşam kanunlarının dışına / kopamadık biz korkardık yılandan, köpekten, yalandan çocuktuk büyüdük korkak kaldık Gidiyorum! Çocukluğum; asılı kaldı, Ağustosböceği şarkılı incirin gevrek dallarında gel, diyor Çocuk ellerim; tutuklu kaldı, komşunun nar ağacında gece hırsızı gel, diyor Renklerim; hıdrellez salıncağında uçuşan, çiçekli basmadan kloş entarimde gel, diyor Bacaklarım; ısırgan otu dağlamalı, papatya kokulu gel, diyor Ninemin yattığı; köy girişindeki yeşil yalnızlık, köhne sessiz çığlık .gel, diyor Karpuz tarlası hala yerinde midir? -III- Gidiyorum! Yanımda iki kavak ağacı!

Nurten ALTINOK

5- ANILAR Gözkapakları 26 Ocak 2015 Pazartesi Gözkapakları ameliyatı. Yazılacak. Bugün katarak ameliyatı olalı bir hafta oldu. Kontrol için hastaneye geldim. Cumartesi gecesi sol gözüm çok battı. Gözümü açıp kapatamıyorum. Hastanenin teflonunu internetten buldum ve aradım. Bir bey açtı telefonu: -Buyurun, dedi. Burası Dünya Göz Hastanesi. Nasıl yardımcı olabilirim? www.Antoloji.Com - kültür ve sanat -İyi geceler. (saat gece on ikiye geliyor) Ben Pazartesi günü hastanenizde katarakt ameliyatı oldum. Bu güne kadar bir şikâyetim olmadı ama bu gece gözüm çok batıyor. Ne yapabilirim? -Hangi semtte oldunuz? -Esenyurt -Bizim Esenyurt’ta şubemiz yok ki. Dünya Göz olduğundan emin misiniz? -Bir dakika reçeteye bakayım. Reçete masamın üstünde duruyor. Açtım. -Çok affedersiniz. Özür dilerim. Avrupa Göz’müş. Yıllarca babamı taşımıştım Dünya Göz’e. Nasıl yerleştiyse hafızama. -Önemli değil, dedi. -Bir şey sorabilir miyim, diye hemen söze girdim. Hastanenin teflonu bilmiyorum, sizinkini de internetten buldum. Yardım edebilir misiniz? Tabi dedi. Ben derdimi anlattım. Çok önemli olmadığını, 2-3 hafta böyle batmaların olabileceğini ve eğer çok rahatsızsam Devlet Hastanesine gidebileceğimi, orada nöbetçi doktorların olduğunu söyledi. Tekrar teşekkür ettim. Gecenin o saatinde hastane gitsem bile sıra bana gelinceye kadar zaten sabah olur. Yattım, uyudum. Sabah kalktığımda ne batma vardı ne ağrı. Saat ona doğru kontrol için hastaneye gittim. Her şey iyiymiş. -Hadi hazırlan, dedi Doktor Zafer bey. Şu gözkapaklarını da halledelim. Böyle bir şeyi bekliyordum zaten. Hastane çok kalabalık. Beşli oturma guruplarında oturan bir anne kızın yanına gittim, oturdum. Diğer başta da bir başka hanım oturuyordu. Beklemeye başladım. -Oooo merhabaaaaa, diye seslendi biri. Baktım, ayni gün ameliyat olduğumuz Ali Bey, selam verdi yanıma oturdu. Konu malum. O da kontrol için gelmiş. Ali bey 75 yaşlarında, iri yarı, babacan bir Anadolu adamı. Bir kaşları var tam 2 parmak kalınlığında. Kafam takıldı. Sanki hiç başka derdim yokmuş gibi (şeytan dürtüyor işte) -Ali Bey neye kesmiyorsunuz bu kaşlarınızı? Deyiverdim. Meğerse adamın lakabı ‘’Koca kaşlı’’ imiş. Hiç keser miymiş? Kaşla ilgili birkaç anısını anlattı. Ben gülüyorum, yanımdakiler gülüyor. Sırası gelince bizden kalktı gitti.

Bir saat bekledikten sonra nihayet adım okundu. -Sizi burada çok beklettik. Hadi üst kata çıkaralım sizi, dedi hemşirenin biri. Üst kata çıktık, Üst katın da alttan kalır tarafı yok. Neyse yine bir saat orada da oturduktan sonra hazırlandık, oradan ameliyathaneye. Burası geçen sefer girdiğim oda değil. Daha küçük ve fazla alet yok. Odanın ortasında bir ameliyat masası var. -Ameliyatınızı ben yapacağım. Diğerlerinde de bulundum. Korkacak bir şey yok. Ağzı burnu maskeyle kapatılmış olan mavi gömlekli, sonradan adının İsa olduğunu öğrendiğim kişinin sadece gözleri gözüküyordu. -Diğer ameliyatlarınızda da ben vardım. -Masaya yatabilir misiniz? Zafer Bey de gelecek. Masa çok yüksek. Denedim olmadı. Bir daha denedim, parmak uçlarıma basarak. I-ıh. Olmuyor. Gülerek yanıma geldi: -Bir dakika ben onu biraz indireyim, dedi, indirdi. Çıktım, yattım. -Bu ameliyatta ağzınızı kapatmayacağım. Rahat olun. Konuşabilirsiniz. Hiçbir şey de hissetmeyeceksiniz. Belki biraz gözkapaklarınıza iğne yaparken acı duyabilirsiniz. Başımın altındaki bölümü de yastık gibi yukarı kaldırdı. Rahatladım. www.Antoloji.Com - kültür ve sanat -Şimdi biraz canınız acıyabilir. İğneyi gözkapağıma soktu. Ne iğneymiş mübarek! Kemiklerime kadar işledi sancısı. -Tamaaaammmm… İşte bu kadaaar. Başka acı yok. Şimdi ameliyata başlayabiliriz. -Gözlerinizi kapatabilir misiniz? Bir kalemle kesilecek yerleri işaretlerdi. -Şimdi işaretli yerleri kesiyorum. -Her hangi bir ağrı var mı? Diye sordu biraz sonra. -Acı yok doktor bey ama yanık et kokuyor, dedim. Yanık et kokusunu duyunca. -Mangal sever misiniz? Dedi gülerek. -Kim sevmez? Severdim! Bu günden sonra pek seveceğimi sanmıyorum. Her mangal kokusu beni bu masaya yatıracak. Bundan sonra sevmem herhalde. Ameliyat boyunca hep konuştuk. -Hadi geçmiş olsun, dedi. İnebilirsiniz. Gözünüze su değdirmeyin. Damlalarınızı da zamanında kullanmayı unutmayın. Gözünüzdeki bantları çıkarmayın. Yarın pansumana gelin. Biz çıkartacağız. Masadan indim, teşekkür ettim. Yolda eve geliyorum baktım yeni bir kebapçı açılmış sitenin altında. Vitrinde çeşit çeşit kebaplar. Kahvaltı bile etmeden çıkmıştım yola. Saat de dörde geliyor. Karnım aç. İçeri girdim. Kocaman bir mangal, etrafında alçak sandalyeler. Kaç yıl oldu kim bilir böyle mangal başında oturmayalı? ***** Kızımın doğumuna sayılı günler kalmıştı. Yurttan, oda arkadaşım Esengül, Tıp Fakültesinden mezun olduktan sonra, kadın doğum uzmanı olmuştu. Her ay Beşiktaş’tan, İstanbul Üniversitesi Hastanesine kontrole gidiyorduk ona. Bu son kontroldü. Artık doğumda giderim diye hesap ediyordum. Esengül geldi, muayene etti -Hemen yatıyorsun, doğum başlamış, dedi -Daha 20 gün var. Nasıl olur? Ben gidiyorum. Beyim aşağıda bekliyor. -Tamam, git ama bak sancıların artınca, mutlaka gel. Kalktım, aşağı indim. -Ne oldu dedi Haluk. Yüzün bir acayip olmuş. -Yok bir şey. Hadi gidelim. Biz Aksaray’da İETT otobüsüne bindik Beyoğlu’ndaki ofise geldik. -Hani sen eve gidecektin, neden ofise geldin? -Canım eve gitmek istemedi. Hala ona Esengül’un ‘’doğum başlamış’’ lafını söylemedim. Hafiften hafiften bir sancı başladı. Sancılar 2 dakika arayla gelmeye başlayınca mutlaka gelin demişti Esengül. Durup durup saate bakıyorum. Şimdilik beş dakikada bir geliyor. Gittikçe sancı da artıyor. Korkmaya başladım. -Haluk bak ne diyeceğim sana. Esengül, doğum başlamış dedi. Hastaneye yatmam lazımmış. Ama ben korktum. Kaçtım. Sana da söyleyemedim beni orda bırakırsın diye. Şimdi sancılar artmaya başladı. Ne yapalım? Gidelim mi?

Aldı mı adamı bir telaş. Ofisin içinde bir aşağı bir yukarı oğlum geliyor, oğlum geliyor diyerek volta atıp duruyor. Sanki o doğuracak. Kayınbiradere telefon ettik. Evde doğum için hazırladığım valizi alıp getirdi. www.Antoloji.Com - kültür ve sanat O zamanlar Beyoğlu araba trafiğine açıktı. -Ne yapalım? Gidelim mi, dedi. -Ben acıktım. Yemek yiyelim ondan sonra gideriz. Beyoğlu’nun arka sokaklarında mangal başı yapan bir yer varmış. Oraya gittik. Acılı bir Adana’dan sonra Beyoğlu’na çıktık ve hastaneye bizi götürecek taksi seçmeye başladık. Taksi kırmızı olmalıydı ve de yeni. Beklediğimiz gibi bir arabayı görünce durdurduk, bindik. On altı saat çektiğim sancıdan ölüm öldüm dirildim. Sonunda forseps denilen bir aletin yardımıyla Özlem’im doğdu. Başının üstünde sanki bir baş daha var. Biraz daha zorlasalarmış ölebilirmiş. Yıl 1977 Aylardan Ekim. Ekimin 19 u. Günlerden Çarşamba. Unutulur mu hiç. Doğumdan sonra ebe, bahşiş koparmak için, dış kapıda bekleyenlerin yanına gitmiş ve Nurten Altınok’u bekleyen kim diye sormuş. Bizimki oğlum geliyor, oğlum geliyor diye volta atıyordu ya, fırlamış ortaya. -Ben bekliyorum. Ben. -Gözünüz aydın. Nur topu gibi bir kızınız oldu. Hemşireye vermek için hazırladığı bahşişi de aynen cebine geri sokmuş. Özlem’in yüzünü gördükten sonra ne erkek davası kaldı ne kız. Öyle güzel bakıyordu ki kocaman siyah gözleriyle. İşte en son mangal başına ben o zaman oturmuştum. *****

O sahne geldi gözümün önüne. Hiç düşünmeden daldım kebapçıya.

-Bir Adana alabilir miyim? Dürüm olsun lütfen. Bir an önce kendimi eve atmam lazımdı. Yorgundum. Kâğıda sarılı dürümü, evde yiyeceğim, diyerek aldım ve oradan ayrıldım. Dürüm bittikten sonra aklıma geldi o ameliyat masasında söylediklerim ve de et kokusu. Çoktan unutmuştum bile. Bir gün Özlem’le beraber gitmek şart oldu ocak başına.. Şimdi yüzüm gözüm şiş. Yarına da morarır herhalde. Gözlerimi zor açıp kapatıyorum. Pansuman için hastaneye giderken güneş gözlüğü takmak zorunda kaldım. Güneş bile yoktu ve yağmur çiseliyordu. Aynaya bakıyorum, kendimi tanıyamıyorum. Bir çocuk görse bu halimi ÖCÜ sanıp korkup kaçacak.

Nurten Altınok www.Antoloji.Com - kültür ve sanat 27.01.2015 Esenyurt.

Anılar 6 / Babam

Hastaneler neden bu kadar çok dikkatimi çekiyor ve neden oralı anılar dimağımda hep capcanlı bende. Bilmiyorum. Çocukken hep doktor olmak isterdim. Tıpla ilgili yazılar okur, bulduğum her broşürü saklardım? Sonra! Bugün, hala doktor olma isteği içimde kocaman bir yara işte. Olamadım. Belki de insanlara yardım etmeyi çok sevdiğimden kaynaklanıyor bu doktor olma hevesi. ***** Yine çocukluğum geldi aklıma. (Şimdi de öyle ya) Ne zaman yolun ortasında bir taş görsem veya başka bir engel, bir yaşlının düşmesine neden olur, bir çocuğun ayağına takılır hayalimde. Ya acırsa bir tarafı yaşlının, ya süzülürse yaşlar boncuk boncuk o minicik gözlerden! O taşın yeri orası değildir. Taşınır, olması gereken yere.

***** Nihayet liseden mezun oldum. O kadar çok istiyorum ki üniversiteye gitmeyi. ’ Anne ‘ engeli de yok bu sefer önümde. Arkadaşlarımın hemen hemen hepsi pasaportlarını çıkartmışlar, Türkiye’ye gidecekler. Benim kimsem yok Türkiye’de. (Pardon, bir amcam varmış ama kendisine hayrı yokmuş.) Nereye giderim, nerede kalırım?

Ne kadar zaman geçti aradan bilmiyorum. Bir gün bir mektup geldi adıma. Açtım, okudum. Bizim Türkçe ders gördüğümüz derslerin hocaları Türkiye’den gelirdi. Türkan Teker Hayatımda, bana dönüm noktası olan kişilerden biri. Matematik hocam. Bizim mezun olduğumuz sene onun da görevi bitmiş ve Türkiye’ye dönmüştü. Mektup ondan geliyordu. Açtım, bir nefeste okudum. Mektubunda, arkadaşlarımın çoğunun İstanbul’a gittiğini ve benim hala neden gitmediğimi soruyordu. ***** Babamın da halini biliyordu. Fakirdik. Bir el arabası vardı babamın üç tekerlekli. Etrafını ve üstünü camekânla kapatmıştı. Evimize yakın İdadiye Türk İlkokulu’nun ikinci kapısının önünde, (Demir parmaklıklı, 4 kanatlı, törenlerde ve büyük bir eşyanın içeri sokulması için açılan, yedek kapı) çocuklara, arabaya koyduğu şeker, kuruyemiş, ufak tefek oyuncaklar, defter, kalem ve buna benzer şeyler satıyordu. Birinci kapı ana giriş kapısıydı. Bunun önünde satış yapmak yasaktı. Yaklaşık üç metre www.Antoloji.Com - kültür ve sanat genişliğindeki demir kapının yerden 60-70 cm kadar olan kısmı tamamen kapalıydı. Ondan sonrası parmaklık halindeydi. Kapı genellikle hep kitli kalıyordu. Özel günler haricinde. Babamın üç tekerlekli arabası bu kapının önündeydi. Teneffüs olunca çocuklar kapıya gelir, parmaklıklara tutunur bir şeyler satın alırlardı. Araba sabah akşam evden okula, okuldan eve itilerek götürüp getiriliyordu. Ne kaldırım vardı yollarda ne doğru dürüst bir yol. Her taraf tümsek içindeydi. (Egnatias 108 Komotini) Arada bir kocaman kayalar çıkıyordu çamurların arasından. O zaman arabayı itmek daha zor oluyordu. Her an için devrilebilirdi. Babamla birlikte kalkar ona arabayı itmesine yardım ederdim. 7-8 yaşlarında bir çocuktum. Benim kuvvetimden ne olacak. Olsun. Üzülüyordum babamı öyle görünce. Bazen de o istemediğim taşlar çıkıveriyordu bir yerlerden. İt itebilirsen arabayı işte o zaman. Bir işe yaramak çok hoşuma gidiyordu. Engel olacak taşı her çektiğimde: -Hah, yaşa be kızım, deyince babam, gözlerimizin içi gülüyordu birbirimize bakışınca.

Aç değildik, açıkta değildik çok şükür. Anca karnımızı doyurabiliyordu benim öksüz babam. O, küçüğün de büyüğün de Hasan Aga’sıydı. Bir türlü öksüz büyümenin çekingenliğini, ezikliğini atamamıştı üstünden. Yüreği kocaman, elleri nasırlı, yamalı pantolonlu bu sarı kıvırcık saçlı, yeşil gözlü adam, benim babam. Benim bubam O… Dünyalar tatlısı bu çok yakışıklı adam, yemeyip yediren, içmeyip içiren, bu melek adam, benim babam. Her karşılaştığımızda ‘’Benim Kocaman Kızım’’deyip boynuma sarılan bu can adam, benim babam. Bana iyiyi, güzeli, sabrı, çalışmayı, sevip sayılmayı, güvenmeyi, iyilik adına, doğruluk adına ne varsa konuşmadan, bakışıyla öğreten, bu adam benim babam… ‘Bela Hasan’ lakaplı bu melek yürekli adam benim babam. Ben her zaman Bela’nın kızı olmaktan büyük gurur duydum. Gurur duyuyorum Amcam (anasına baltayla saldıracak kadar) çok kötü biriymiş. Bir gün Yunanistan’dan İstanbul’a kaçak gitmiş, bir daha da geri dönmemiş. Mahalleli o kadar bıkmış ki ‘’başımızdan bir bela gitti, kurtulduk’’ demeye başlamışlar. Babamı gördüklerinde de Bela’nın kardeşi diyorlarmış. Zamanla ‘’kardeşi ‘’ kelimesini kullanmaz olmuşlar’’ Babamın lakabı ‘’Bela’’ kalmış. ***** Gözümüzü karnımızdan önce doyurdu O. Bir gün, her zaman olduğu gibi, bir kasa portakal almış, eve geldi. Tek gözlü odamızın kapısını açtı, bütün portakalları odanın içine döktü. -Yapmasana öyle Hasan, dedi annem. Koy kenara, kızanlar oradan alsınlar, yesinler. Hiç unutmam. Şöyle bir baktı çakır gözleriyle anneme: www.Antoloji.Com - kültür ve sanat -Bana bak Şadiye, dedi. İnsanın karnını doyurmak çok kolaydır. Zor olan gözünü doyurmaktır. Onun için, önce gözünü doyuracaksın. Gerisi kolay. Yazları okullar kapalı olunca ayni arabayla babam evde yaptığımız dondurma, kırmızı şerbetli su muhallebisi, elma şekeri, susamlı dediğimiz bir çeşit tatlı ve bizim orada adına Şamali dediğimiz (Şambaba) tatlısı satıyordu. Bu tatlılar dikdörtgen şeklinde tepsilere konuluyordu, üstleri büyükçe bir şişeyle bastırılarak düzgün hale getiriliyordu sonra da uzunca tahtadan bir cetvelle muntazam bir şekilde şeritler halinde kesiliyordu. Susamlının, tepsinin kenarlarına gelen yerleri de muntazam olmalıydı. Önce onlar kesilip (kırıntılar) tepsiden çıkarılıyordu. Susamlı sıcacıktı. Ateşten yeni çıkmış şerbetiyle de mis gibi kokuyordu. -Nurten al bunları dağıt. Ciğerci kedisi gibi başında beklediğim kırıntıları alır arkadaşlara vermek için, sokağa kaçıyordum. Kazan dolusu su muhallebisi yapıyorduk. Bir kilo nişastaya 9 litre su. Annemle beraber yapıyorduk. Avluda kocaman bir ateş ve üzerinde kocaman bir kazan. Daha sonraları tek başıma yapmasını da öğrenmiştim. Muhallebi pişinse su bardaklarına, üstünde bir parmak boş kalacak şekilde dolduruyorduk. O boş kalan yer kırmızı şerbetin konacağı alandı. Satılırken bardağa önce şerbeti konur, tatlı kaşığıyla servis yapılırdı. Ben ilkokuldaydım bunları yaparken. Hiç aklıma gelmedi tariflerini bir yerlere kaydetmek.

*****

Dondurma

Babamın dondurmasının üstüne dondurma yoktu. Aradan 50 yıldan fazla geçti. Ben değil böyle güzel bir dondurma yemesini, benzerini bile bulamadım. Dondurmanın sütün içine şekeri de eklenip, avludaki kocaman ateşte, ateş çok kuvvetli olmayacak, kalaylı bakır kazanda karıştıra karıştıra, ağır ağır pişirilmesi gerekiyormuş. Ateş kuvvetli olursa süt yanık kokarmış. Öyle derdi babam. Pişen süt, tekrar bu sefer soğuması için karıştırılır ve bekletilirdi. Koyun sütüydü hatırladığım kadarıyla. Koyunları olan biri her gün kapıya getirirdi. İki üç sefer bir tülbentten geçirilerek süzülürdü. Bizim oralarda pek keçi yetişmezdi. Fiyatının çok pahalı olduğunu söylediği ve gramla satın aldığı açık sarı bir baharat karıştırıyordu süte. (Adını hatırlarsam ilerde yazarım. Sanki mahlep gibi bir adı vardı.) Süt soğuyunca 2 parmak kaymak tutardı. www.Antoloji.Com - kültür ve sanat -Bu gün gene sütü Nurten pişirmiş. Yaaa babam, bir gün de çakmasan olmaz mı sütün kaymağının tadına bakarken fark etmeden tamamını yediğimi! Babam bana hiç kızmadı. Bir gün olsun sesini yükseltmedi. Sitem ederken bile gözleriyle, iyi etmişsin, der gibi gülümsedi. -Bir dahaki sefere birazcık kaymak kalsın. Olur mu? Müşteriler, kaymaksız olmuş bu gün dondurma Hasan aga, derlermiş. Derlermiş de akşama kalmadan gene bitermiş Dondurmacı Hasan Aga’nın dondurması. Kaynayıp soğutulan süt 60-70 cm yüksekliğinde silindir şeklinde yine kalaylı bir kabın içine konur, büyükçe bir kulpu olan kapakla iyice kapatılırdı. Silindir bakır kabın çapından 15-20 cm kadar daha büyük ahşap bir fıçının ortasına konurdu. Fıçı ile kap arasındaki boşluk, kalıp halinde alınıp evde parçalanan buz parçalarıyla doldurulur, buzların üzerine de bolca kalın tuz dökülürdü. Hasır oturmalığı olan ahşap bir sandalye fıçının yanında yerini alırdı. Kapağın üstündeki tutamacın arasına bir sopa geçirilir ve elle süt döndürülmeye başlardı. Arada bir uzunca bir demir spatulayla dondurmanın kapağı açılır ya karıştırılırdı ya da ahşap kalınca sopayla dondurma dövülürdü. Ta ki dondurma kıvamını bulana kadar. Bu kıvama 1,5- 2 saatte varılırdı. Yenmeye hazır dondurma arabadaki buz dolu fıçının içinde yerini alırdı.

*****

Elma Şekeri

Öce elmalar bir güzel yıkanırdı. Daha sonra küçük küçük kesilen kargılar elmanın sapının olduğu yere saplanır ve büyükçe bir tencerede kaynayan kırmızı şerbete batırılıp, tepsilere soğuması için dizilirdi. El arabası 2 katlıydı. Ağırlar alt katta elma şekerleri üstte dururdu.

29.01.2015 Esenyurt

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *****

Koca Çınar

Bu sefer mekân mahallemizdeki kocaman bir çınar altıydı. Gümülcine, Kesikbaş Mahallesi Camii’nin yanında. Bir de küçük bir baraka vardı (büfe) hemen yanında. Sigara, ufak tefek atıştırmalık bir şey satıyordu Aliosman amca. Sabire’nin babası. Karşı sıradaki Hacer Ablanın oğlu, Ahmet Abinin kahvesindeki sandalyeler taşınırdı çınarın serin dalları altına. Bu çınar altının bir başka anısı daha var.

*****

Ben, Özlem, Onur YAZIYI SİL BAŞKASINI EKLE… ONUR’UN İLK TRAŞI Dondurmanın sütü çok kısık ateşte ve yavaş yavaş karıştırılarak pişiriliyordu. 70-80 cm yüksekliğinde 50 cm çapında bir fıçının ortasına konan çapı 40cm olan, kalaylı bir bakır silindir kabın içine konurdu. Fıçıyla süt kabının arasında kalan boşluk, üstüne bolca kalın tuz dökülen parça buzlarla doldurulurdu. Süt kabın üstünde bir kulp vardı. O kulpun içine bir sopa geçirilir ve süt kazanı buzların içinde başlanırdı bu sopayla elle çevrilmeye. Ta ki dondurma olana kadar. Ne güzeldi o dondurmanın sütü. Mahlep kokusu bir daha lezzet katıyordu lezzetine. Akşam babam (BUBAM) eve geldiğinde takılırdı anneme: -Bu gün sütü gene Nurten pişirmiş galiba. Süt, ben pişirdiğimde, soğuyunca, üstünde üç parmak kaymak tutardı. Kaymaktan şöyle bir kaşıkçık ayırır, yerdim. Tadına bakmak için. O bir kaşık iki olurdu, üç olurdu ta ki tamamı bitene kadar. Nerden bileyim babamın çakacağını. Bir daha yapmadım. Dondurma kaymaksız oluyormuş! Dondurma lezzetsiz oluyormuş. Akşama kadar yine de bitiyordu ama. O dondurmanın tadını ben hiç bir yerde bulamadım bir daha. ***** 29.01.2014 Nurten Altınok

______

Ver Elini İstanbul

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat *ANILAR * İSTANBUL'A DAİR Ağlamak geliyor bugün içimden. Her dokunduğum şeyde bir anım canlanıveriyor gözlerimde. Her ses, şarkılar, türküler efsunlu bugün. Ağlamak geliyor içimden. Onat’ım aradı telefonla. Şu akıllı telefonlar var ya, işte onunla aradı. Görüntülü. Onat’ımın kara gözlerini gördüm. Ninem diyen sesini duydum. Uras’ım girdi sonra ekrana. Sarı fırtınam benim. Ağlıyorum. Ay! Sabahtan beri pek bir gözü yaşlı, sulu kadın oldum.Ben çocuklarımı çok özledim. Altınoluk’tayım. Neden buradayım? Oksijeni bol, havası güzel dediler. Bir de arkadaşlarım var burada. Buradaki komşularımı seviyorum. Buradaki dostluğu seviyorum. Ben burada yalnız değilim. Gözümü açar açmaz tanıdık bir günaydın sesini cevaplıyorum. Zehra görünür birazdan. Nasılsın der. Gel çay içelim. Yasemin selam verir karşıdan. Hal hatır sorar. Feride hanım biraz önce bahçesindeki çiçekleri suluyordu. Ayşe elinde bir şeylerle Yasemin'e geldi. Yasemin’in acısı var bu bir iki gündür. En sevdiği bir arkadaşını kaybetmiş kanserden. Dün cenazesi vardı. Her halde bugün helvasını kavuracaklar. Henüz daha 30 lu yaşlardaymış. Allah gidene Cennet'ini, kalana da sabrını versin. Sıkıntılıyım bugün. Hiç bir nedeni yok. İnsanız işte. Sabah Fox Tv de sabah haberlerinde İsmail Küçükkaya çok güzel bir müzik dinletti. Müzik güzel, ses güzel! Zaten ben ne zaman bir müzik duysam kanatlanırım bir yerlere. Aşağıya o çok beğendiğim şarkının sözlerini ekledim. Bu 1

Hoş Geldin Bugün dağların dumanı aralandı, hoş geldin Ah ışıklar içinde kaldım, yandım efendim Sen bana yangın ol efendim, ben sana rüzgar Tutuşsun gün, yansın geceler, zamanımız dar Sen bana geç geldin, ben sana erken Tutuşsun gün, yansın geceler, vaktimiz varken Bugün günlerden güzellik, sefa geldin, hoş geldin Ah bu yağmur yalnızlığımmış, dindim efendim Sen bana yangın ol efendim, ben sana rüzgar Tutuşsun gün, yansın geceler, zamanımız dar Sen bana geç kaldın, ben sana erken www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Soyunsun gün, sarsın geceler, vaktimiz varken Hüsnü Arkan Bu 2 Arkadaşlardan biri de İstanbul’a gezmeye gitmiş, Antalya’da oturuyor. Safure Tonyalı. Ortaköy Camii'nin önünde çektirdiği bir fotoğrafı eklemiş bir paylaşım sitesine. Hah işte esas zincir burada koptu. Koptum. Sihirli bir nefes yıllar öncesine üfledi beni. Üniversiteye giderken her gün Çemberlitaş – Taksim T1 İEET otobüsüyle her gün önünden gelip geçiyordum. Tam soldan yukarı Taksim'e doğru dönünce İnönü Stadyumu görünüyordu. Hemen onun arkasında, tepede tüm haşmetiyle İ.T.Ü Taşkışla. Ne bileyim ben, o günler geldi işte aklıma. Salya sümük her şey kırbaçlıyor anıları. Hiç ummadığım kişiler, arkadaşlar, olaylar, boy sırasına bakmadan dizildikleri anı sayfasından çıkıverdiler su üstüne. Amcamın kızlarını bile hatırlattılar. Bir de Hüseyin’i. Bir de Mehmet’i. Orhan Gencebay’ın "Yağmurun Sesine Bak" şarkısını. Yürüdüm gittim yıllar öncesi oturduğum bir kır çay bahçesine. Önümde deniz, bir ağaç altında elimde bir fincan çayda demledim anıları. Yanımda kim vardı bilmiyorum. Dolmabahçe’den bir vapura atlayıp karşıya geçtim. Ne işim var Üsküdar’da. Gittim işte. Son susamına kadar martılarla paylaştım mis kokulu bir simidi. Ortaköy’e uğradım. Bir balıkçı lokantasında ilk defa yediğim ve sevdiğim roka boğazıma takıldı. Bir bardak suyla hallettim işi. Sonra çiğ köfte. Hiçbir acı bu kadar güzel gelmemişti. Boğaz köprüsü henüz yoktu o zamanlar. Sene 1971-72 olmalı. Köprünün temelleri atılıyordu. 5 senede bitecekmiş. O ooo dedim. Biz görebilecek miyiz acaba köprünün bittiğini? Görürsün, görürsün dedi Hüseyin. Daha ne köprüler görürsün sen. Dediği de çıktı. Şimdi 3. köprü inşaatı var. Köprüden geçemedim. Gelin değildim. Hani bir türküde köprüden geçer ya gelin. Sonra bir şiirim geldi aklıma. Galata köprüsünden geçirmiştim gelini. Eminönü sahilinde ilk balık ekmek yiyişim. Kapalı Çarşı'nın gürültüsünde buldum kendimi. Bir de piyango bileti aldım Nimet Abla’nın gişesinden. Amorti bile çıkmadı kısmetime. Sirkeci garında buldum kendimi. Yanımda Türkan Teker, matematik hocam vardı. Allah rahmet eylesin. Bu günlerime gelmeme sebep olan, yardım eden, hayatıma yön veren birkaç ender kişiden biri oldu. İlk defa, sırtında yük taşımak için taktığı semeriyle, bir adam gördüm Sirkeci Garı’nın önünde. Sırtındaki sepeti tıka basa doluydu. Adeta iki kat olmuştu yükün ağırlığından. Oturdum ağladım. Alışırsın kızım dedi hocam. Gün gelir görürsün de aldırmazsın bile. Ama ben hep aldırdım. Satıcının biri incir satıyordu garın önünde. Şaşırdım. Hocam dedim hiç incir satılır mı? Satılır tabi dedi. Burası İstanbul. Oysa ben incir ağaçlı bir evde büyümüştüm. Ne zaman çıksam tepesine annemin sesi gelirdi. Gene mi incirdesin? İn düşeceksin, derdi. Hiç düşmedim ağaçtan ama burada yüreğim düştü. Adım başı hayret ettiğim şeylerle karşılaştım. Ne çok insan vardı burada. Ne çok araba. Ne çok gürültülü yer burası. Oysa benim Gümülcine’m, Yalanca Köyüm öyle miydi ya? Bütün ağaçlardaki meyveler bedava. www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Köydeki yan komşunun birinden nar, diğerinden de kocaman siyah erik çalıyorduk çaktırmadan. Tam yumruk kadardı erikler. Narlar da futbol topu kadar. Bırak işte be adam. Çocuğun canı çekmiş. İki tane versen bir tarafın mı eksilir. Göz hakkı denen bir şey var. Ben o komşuları hiç sevmemiştim. Bir de köyün imamı olacaksın. Sözde bir de köyün en zenginlerindenmişler. Benim ninem hepsinden zengindi. 24 saat o kapılar hiç kapanmaz, sofradan misafir eksik olmazdı. Ninem… Yunanistan, Batı Trakya, Gümülcine, Yalanca Köyü'nden Odacılar’ın Minire’si ninem. Ahmet Ağa’nın kızı. Ne çok severdim seni ve de ne çok ağlamıştım sen ölünce. Nur içinde yat benim canım ninem. Acılı ninem. Gönlü bol ninem. Bana Atatürk’ü anlatırdın. Duvarda, Kur’an’ın yanında asılı duran fotoğrafa bakarken. Bak derdin. Bu Mustafa Kemal’imiz. O bizim Ata’mız. Düşmanlardan o kurtardı bizi. Bana Atatürk’ü ilk tanıtan ve sevdiren kadındın. Henüz 4-5 yaşlarındaydım. Bu gün bir acayibim işte. Üstüme, üstüme geliyor bütün anılar. Duygusallığım tüm ihtişamıyla yüreğimde. Anlaşılan benim İlham’ım, ilham perim unutmamış beni! Oturdum, bir şeyler karaladım şiire benzer. Baktım olacak gibi değil, daha da çok yoğunlaşıyorum, bıraktım. Eminönü’ndeyim şimdi. Bir alt geçitte. Bir oyuncak dükkânının camekânına alnını dayamış, annesinin elini çekiştiren, oyuncak isteyen o küçücük çocuğun yanındayım işte. Kadın, çantasından cüzdanını çıkardı içine baktı. Paramız yok oğlum, dedi. Başka zaman alırız. Benim de yoktu! Dokunamadım çocuk yüreğine evlat. Bağışla beni. Baharat kokularını çektim içime Mısır Çarşısı’nda gezinirken. Ne ararsan vardı burada. Çoğu da ilk defa gördüğüm otlardı. Adlarını bilmediğim. Altın varaklı vitrinlerini ayna gibi kullanarak kendimi ve etraftaki kalabalığı seyrederek gezdim Kapalı Çarşı’nın kuyumcularını. Sahi benim, sonradan sattığım bir alyanstan başka, hiç altın takım olmamıştı. Olmadı da. Olmasa da olurmuş. Gümüşsuyu yokuşuna döndüm tekrar. Yürüyerek çıktım o yokuşu. Yolun solunda İTÜ Makine ve Elektrik Fakültesi var. Sağdaki ilk sokakta da Sebahat ablanın evi. En sıkıntılı zamanımda bana maddi ve manevi el uzatan, bir Yunan Lisesinde Türkçe Öğretmenliği yapan bir öğretmendi. Arif Hoca (Gümülcine’den ilkokul öğretmenim) tanıştırmıştı beni. Gümülcine’de o zamanlar yayınlanan Azınlık Postası adında bir gazete vardı. Her hafta bir şiirim yayınlanıyordu. Bu orta 1 den lise sona kadar devam etti. O gazete Sebahat Hoca’ya gidiyormuş. Arif hocaya beni sormuş. Kim bu demiş. O da üniversiteye gelecek buraya o zaman tanıştırırım demiş. Bir gün beni aradı Arif Hoca, seni bir hanım öğretmenle tanıştıracağım dedi. Buluştuk ve Sabahat ablanın evine gittik. Bir apartmanın giriş katıydı Gümüşsuyu’nda. Zile bastık, orta boylu, tombulca, kısacık sarı saçlı, güler yüzlü bir hanım açtı kapıyı. -Hoş geldiniz hocam, dedi. www.Antoloji.Com - kültür ve sanat -Hoş bulduk. Bak sana kimi getirdim. Bana baktı: -Hoş geldin evladım. Sıcacık bir ses tonu vardı. -Hoş buldum, dedim. Uzandım elini öptüm. Arif hoca: -Bu kim biliyor musun? Dedi. -Tanıyamadım, dedi. Tanımak istermiş gibi daha dikkatli baktı yüzüme: -Çıkaramadım hocam. Gazetede şiirlerimin altına NUR mahlasını kullanıyordum. Arif Hoca başıyla beni göstererek: -İşte bu o bahsettiğimiz Nur. İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesini kazandı. Sana çok yakın okulu. Orada okuyacak. Gözlerini hayretle, sevinçle, merakla açarak bana baktı ve: -O koca şiirleri yazan bu çocuk mu? Kocaman açtı kollarını ve sarıldı bana bir ana gibi. Zamanla arkadaşım oldu, ablam oldu, sırdaşım oldu. Yıllar sonra vefat ettiğini öğrendim. Daha önce çok aradım onu. Telefonla konuşuyorduk. Yaşlı bir annesi vardı. Beraber kalıyorlardı. Annesini kaybedince yalnız kalmıştı. Seneler geçti. Okul bitti. Evlenmiştim. İki de çocuğum olmuştu. Çocuklarımla da ziyaretine gittim zaman zaman. Son aradığımda telefonu kimse açmadı. Belki evini değiştirdi. Bilemiyorum. O zamanlar cep telefonu yoktu. Nur içinde yat ablam. Hakkını helal et. O çay bahçesi var ya hani biraz önce bahsettiğim, o da hemen oralarda Sabahat Ablanın evinin hemen üst tarafında tepede bir yerdeydi. Boğaz ayaklar altında harikaydı. Gümüşsuyu’nun biraz ilerisi Taksim. Taksim’de, meydanda, heykelin tam karşında Taksim Postanesi var. Kime sorsan bilir. Taksim Parkının hemen köşesinde duruyor. Şimdi hala duruyor mu bilmiyorum. Çok oldu oralara gitmeyeli. En son gittiğimde eser yoktu o eski halinden. Buluşmalar için postanenin önü tam adres. Okul çıkışı ne zaman önünden geçsem, önünde heyecanla saatlerine bakanlar hiç eksik olmazdı. Ben de onun önünde bekledim O canı. Sonradan canım dediğim. Hala duruyor mu acaba yerinde? Kim bilir ne kadar oldu gitmeyeli. İstanbul’u özlüyorum arada bir aklıma gelince. Balığın denizde suyu özlediği gibi. İşte buyum bu gün. İstanbul anılarım depreşti. Beyoğlu’nu dolaşıyorum şimdi. İlk günümdeki gibi. Taksimden Galataray’a gidiyorum. Beyoğlu’ndayım. Sol tarafta küçücük bir büfe vardı. Kilo ile dilim, dilim bitter, acı çikolata satıyordu. Elimdeki para ya bir dilim almaya yetiyordu, ya da iki. Sağ tarafta meşhur Beyoğlu Muhallebicisi vardı.

Muhallebici dedim de aklıma geldi. Bir Taksim Muhallebicisi var, benim bildiğim, bir de Çemberlitaş Muhallebicisi. www.Antoloji.Com - kültür ve sanat İki muhallebici arasına gizlenen anılar var. Birinin başlattığını diğeri neye bitirdi? Bu iki mekân arasındaki bağlantıyı kuran kim? İkisi arasında yaşanan, iki kişinin yüreğine inme gibi inen, idam hükmünü onaylar gibi bu mührü vuran kim? Hayatın cilvesi bu olmalı. Taksim’de başlayan bitmişti Çemberlitaş’ta. Hayret! İlk defa aklıma geliyor bu seneler sonra. Tesadüf olabilir mi? Bilmem! Oluyormuş demek ki. Mukadderat mı dersiniz! Daha neler oluyor hayatımızda fark etmeden kim bilir? Hayat rotamıza yön veren bu sır ne? Anlatacak çok şey var daha. Çok… Çok... Bugün: Yıllardan 2015 /Aylardan Ağustos /Ağustosun 28i / Günlerden: Cuma / Yer Altınoluk Ben: Nurten Altınok Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat 2 Çıkmaya Gör - GNC

Bir canı bin canla da ödesen yine yakandadır elim, bekle de gör Sanma ki ey zalim, dizilmez boğazına lokmaları, yediğin ekmeğin Hangi haram sütle beslemiş seni doğuran, adına ana dediğin Boğacaktır bir gün seni, Allah’ın izniyle, Mehmet’im, İt ininden çıkmaya gör. Kılıç kınından... Pusuya yatmışsın karanlık yol boyu, bekle, güneşi de gör Kurda kuşa haramdır leşin, bu topraklarda yoktur yerin Bir damla gözyaşı akmaya görsün anasından Mehmet’imin Tanrıya verilen yemin, bir karışında vatanın kalamayacaktır itin Kılıç kından çıkmaya gör. İt ininden...

18.07.2006 / 08.8.2015 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat 2 Nazar - G

Ne zaman bir umut yeşerse gözlerimde Kendime nazarım değer Kara boncuk takacağım kirpiğime Yeter Allah’ım, yeter! Ne zaman bir ürperti üşüse yüreğimde Bir güvercin yeli teğet geçer Söker alır yerinden, atar gider Darası kalır ellerimde Kan revandan beter! Sel olur, sevgi gider Kumun izi kalır, sürünür İçimde su baskınları artığı Her ayrılık Laçka çamur Karabatak Kanım gövdeyi götürür Ayarlanmıyor eğimi sevginin Gölgem kafa tutuyor kendime Tepe taklak ha bire Bir ağlatır bir güldürür

Ne zaman bir umut yeşerse gözlerimde Bir ürperti üşüse yüreğimde...

Nurten Altınok 2006 Güncelleme 16.02.2016 Esenyurt

030806 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat 2 Veysel Ölmüş

Var ya Gök bin parçaya bölündü Yüreğim milyonlara Var ya Öldüm say!

Veysel ölmüş, diyorlar Yalan de Yazılanlar yalan de Veysel ölmüş, diyorlar Yalan de Yazılanlar yalan de Veysel ölmüş, diyorlar Yalan de Yazılanlar yalan de Hadi Hadi Hadi... 10.10.2006 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat 2Çocukluğum 02

Çocukluğumu bana geri verin Birkaç gün Birkaç saat Birkaç dakikacık /kısacık Kızarmış burnumu Titreyen ayaklarımı /ufacık En güzelinden atkılar veririm sizlere Eldivenler Bereler Ayakkabılar /sıcacık Kardan adamlarımı özledim Yağmur altında gezmeyi Ayağımda lastik çizmeler Suları çiğnemeyi /nasır tutuyordu ayak bileklerim Ellerim Kış çatlağı Unutmuşum limon sürmeyi Sırtımda Anamın el örgüsü Siyah yün hırka Ayni yünden patik Kış ortasında ayağımda terlik Kocaman bir top var elimde /fotoğraflar müzelik Bu ne güzellik

Ayağımda /pazenden Paçası lastikli Uzun bir don /pijama altı O zamanlar Adı pantolon Yüzümde gülümseme Sıraya dizilmişiz Poz veriyoruz bir resimciye İlkokul önünde Siyah önlük Beyaz yaka Ülkü öğretmen yanıma /fotoğraflar müzelik Bu ne güzellik! Çocukluğumu bana geri verin www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Birkaç gün Birkaç saat Birkaç dakikacık /kısacık En güzelinden Saraylar çizerim size Çocukluğumu bana geri verin Bir nefesçik Çok özledim… Nurten Altınok 04.01.2009 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat 2Sohbete Var mısın Benimle

Sohbete Var mısın Benimle .

. Hiç uykum yok bu gece -Sohbete var mısın benimle Konu, ne olursa olsun, hiç önemli değil Havadan sudan bahsederiz seninle İstanbul soğuk İstanbul’un sokakları ayaz kesiyor ayaz Gökte ne yıldız var, ne de ay Ne de yanımda yar Dizlerim titriyor /kar soğuğundan Yüreğim titriyor /yar yokluğundan Gözlerim köprü altı yatanlarda Satırbaşı bile olamamışlar gazete yazılarında Ana sıcaklığımı sırtlayıp düşüyorum peşlerine İki damla yaş süzülüyor çaresiz Beş para etmiyorum bu gece Saat olmuş gecenin ikisi Bir telefon etsem sana şimdi Desem ki: Ben falancanın kızı / büyük başlardan Falancanın yeğeni Falancanın falancası Sadrazam torunu, anlayacağın kısacası Çekmek için dikkatini Diyeceksin ki: -Bu kadın yemiş kafayı Ne paşası Ne sadrazamı -He vallahi Bahane benimkisi -Uyuyor muydun Dediler ki: O düştedir şimdi Beni görüyormuşsun Merak ettim sormaya geldim -Beni seviyor musun

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hiç uykum yok bu gece -Sohbete var mısın benimle Konu ne olursa olsun hiç önemli değil Havadan sudan bahsederiz seninle Ankara’da havalar nasıl Sular kesiliyor mu hala eskisi gibi Hava da bitti soru da Havanda dövdük suyu sonunda Sıra geldi ana konuya Eyvah! Uyudun mu yoksa! Yapma! Sana öğretmenleri anlatacaktım Hani dün Seslerini duyurmaya Baş başlara Baştaki en koca başlara İstanbul’dan Ankara’ya gitmişlerdiya yaya Hani bir harf öğretene Kırk yıl köle olun/anlar varya İşte onları anlatacaktım Sana bazı polisleri de anlatacaktım oysa Hani dün İkinci anaları babaları öğretmenleri oluyor/du ya Hani bugün Eğitmeleri için Çocuklarını onlara teslim ediyorlar ya

Ne oldu da Kaleme kan bulaştı bugün Cop’a öğretmen ah’ı Yıkıldı kaldı bir öğretmen kaldırımda Başında polis, copuyla Yarın, İstiklal Marşıyla Göndere çekilecek bayraklar okullarda Bugünki dersimiz çocuklar: /diye başlayacak öğretmen -Türkçe Konumuz: -İlk Öğretmen Mustafa Kemal Atatürk Tarih: 24 kasım 2005 Bugün Öğretmenler Günü Yer: Türkiye

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hiç uykum yok bu gece Biliyorum Uyumuyorsun sen de -Sohbete var mısın benimle?

Nurten ALTINOK 27.11.2005


Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat 3Ben Sevdim mi Ölümüne Severim

Hoşgeldiniz

Ben Sevdim mi Ölümüne Severim Bu nasıl bir kaçış Elle tutulur bir rüya gibi yaşadım seni Bir rüya gibi indi gök avuçlarıma Göğsüne sığındığım Batık bir gemi gibi yerinden memnun Demirlerimi sana attığım limanımdın Dilim oldun kalemimde Dize dize çözüldüğüm Gözüm oldun Kör gecelerimde güneşi bestelediğim Umudum oldun uçurum eteklerinde Yüreğine tutunduğum Gözyaşım oldun isyanlarımda Kadınlığımda kıskançlığım Yalnızlığımda Bir idam mangası tüm çıkmazlarıma Dünüm oldun Bugünüm oldun Eksik kalan yaşanmamışlarımda Balta girmemiş orman gibi saf Sevgilerimi sergiledim avuçlarına Yarınlarıma açılacak kapıların tüm Anahtarlarını bağışladım sana

Sevdim seni Kadınca duygularımın coşkusuyla Yaşanmamış özlemlerimin adına Sevdim seni Yer gök şahidim Tanrı adına Sevdim seni Karınca kararınca Değil Sevdim seni K A D I N C A Anlayabiliyor musun Adam gibi sen de Sevebiliyor musun? Ben sevdim mi ölümüne severim www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ölümüne severim Umut hep içimde Hep benimle Bu yürek zannettiğin kadar zayıf değil Bakma aynalardaki görüntüye Aldanma yalancı gülüşlerdeki sahte ilgiye Kanma ''seviyorum''diye Etrafında pervane geçinenlere Kaç kişi sana gecelerden çığlık oldu Kaç kişi sana çiy damlasından sevgi dokudu Kaç kişi kanat oldu rüzgarlarına Kaç kişi dua umutlarına Sevdim seni / denizle tuz gibi Sevdim seni / hamurla maya gibi Sevdim seni / bulutla yağmur gibi Torağın yağmuru sevdiği gibi Topraktaki koku gibi Taze ekmek gibi Ve de Sevdim seni Canım gibi Ben sevdim mi canına severim Ölümüne severim Ölümüne...

Ben Sevdim mi Ölümüne Severim

Bu nasıl bir kaçış Elle tutulur bir rüya gibi yaşadım seni Bir rüya gibi indi gök avuçlarıma Göğsüne sığındığım Batık bir gemi gibi yerinden memnun Demirlerimi sana attığım limanımdın Dilim oldun kalemimde Dize dize çözüldüğüm Gözüm oldun Kör gecelerimde güneşi bestelediğim Umudum oldun uçurum eteklerinde Yüreğine tutunduğum Gözyaşım oldun isyanlarımda Kadınlığımda kıskançlığım Yalnızlığımda Bir idam mangası tüm çıkmazlarıma Dünüm oldun www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bugünüm oldun Eksik kalan yaşanmamışlarımda Balta girmemiş orman gibi saf Sevgilerimi sergiledim avuçlarına Yarınlarıma açılacak kapıların tüm Anahtarlarını bağışladım sana Sevdim seni Kadınca duygularımın coşkusuyla Yaşanmamış özlemlerimin adına Sevdim seni Yer gök şahidim Tanrı adına Sevdim seni Karınca kararınca değil Sevdim seni K A D I N C A Anlayabiliyor musun? Adam gibi sen de Sevebiliyor musun? Ben sevdim mi ölümüne severim Ölümüne severim Umut hep içimde Hep benimle Bu yürek zannettiğin kadar zayıf değil Bakma aynalardaki görüntüye Aldanma yalancı gülüşlerdeki sahte ilgiye Kanma ''seviyorum''diye Etrafında pervane geçinenlere Kaç kişi sana gecelerden çığlık oldu Kaç kişi sana çiy damlasından sevgi dokudu Kaç kişi kanat oldu rüzgârlarına Kaç kişi dua umutlarına Sevdim seni / denizde tuz gibi Sevdim seni / hamurda maya gibi Sevdim seni / bulutta yağmur gibi Torağın yağmuru sevdiği gibi Topraktaki koku gibi Taze ekmek gibi Ve de Sevdim seni Canım gibi

Ben sevdim mi canına severim Ölümüne severim www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ölümüne...

Nurten Altınok I4.0I.20I2 ESENYURT Güncelleme Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat 3K Nerde Kalmıştık

Neden hep ben oldum ağlayan Ezilen Seven Bekleyen Karşıma çıkıversen de bir gün ''Nerde kalmıştık'' Deyiversen Tutuversen ellerimden... 220509 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat 4 Bitmiş bitmiştir

dost; dosttur, -dostun yeri sarsılmaz aşk; aşktır, -başka türlü yaşanmaz bitmiş aşklardan sakın ha dostluk umma dostun yeri başkadır, aşkın yeri bambaşka... --- Yenileme

Dost; Dosttur -Dostun yeri sarsılmaz Aşk; Aşktır -Başka türlü yaşanmaz Bitmiş aşklardan /Sakın ha Dostluk umma Dostun yeri başkadır Aşkın yeri bambaşka...

Nurten Altınok 30.04.2013

. .

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat 4 Biz Böyleyiz İşte

Seviniriz ağlarız Üzülürüz ağlarız Sora da Oturur güleriz Ağlanacak halimize Biz böyleyiz işte...

Nurten Altınok

200806 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat 4 Bugün

**** Bugün Hatırlar mısın? Ne çok sevmiştik birbirimizi Parmak uçlarımın ilk seviciydin çiçek açtıran Ayazını koynunda uyutan soğuk, kıskanırdı bizi Delikanlı baharların başımızda estiği zamanlar Ne çok sevmiştim seni Giyotin gibi biçmeden ayrılık ikimizi Şimdi Merhem niyetine yüreğime Şarkımızı sürüyorum Kahrından kırılıyor bir bardak...

Nurten Altınok 08.06.2005 23.03.2015 Güncelleme Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat 4 DeliMavi

Bir pusula ol yarınlarıma Yönümü şaşırdım Delimavi Bulutlar ayaklarıma serildi Sarhoş rüzgarlara eş başım Sığınırken kaçakbakışlarına Sessiz bir suçlu gibi Sıcacık bir sesin Engelleyemedim gelişini Bütün yollar sanadır yenibaştan Bitirmeye çalıştığım yerdeyim Sevgi değil bu inan Bütün düşlerde sensin Üç yolu da kapalı fal gibi Anla işte Aç beni Asıl acı şimdi başlıyor Adına ayrılık diyorlar ya hani Sökülüyor ya tırnak etinden İşte onun gibi İşte ondan Öylesine Kör acılar içindeyim Sensiz Kimsesiz Yakalandı zamanı gözlerde Gözler ki sessizdi Ve de çok Gözler ki çığlık çığlıktı Ha boğulduk ha boğulacak Ve öylesine bildik Öylesine aşına Bir el aradık tutunacak Söylenmiyor Sen anla Anla işte Bir pusula ol yarınlara Yön şaştı Delimavi Kelebekler şaha kalkmış Yüreğimden tut birini...

Nurten altınok 03.06.2013 Güncelleme www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bir pusula ol yarınlarıma, yönümü şaşırdım Delimavi Bulutlar ayaklarıma serildi, sarhoşrüzgarlara eş başım Sığınırken kaçakbakışlarına sessiz bir suçlu gibi Sıcacık bir ses oldun engelleyemedim gelişini Bütün yollar sana çekti beni Bitirmeye çalıştığım yerden başladım yenibaştan Sevgi değil bu inan, inan çok daha ötesi Bütün düşlerde sen çıkıyorsun karşıma Söyleyemiyorum sevdiğimi Anla işte Anla beni Asıl acı şimdi başlıyor içimde, adına ayrılık diyorlar ya hani… işte o Hani söküp atıyorlar ya tırnağını etinden… işte o Öylesine köracılar içindeyim… sensizim… kimsesizim Tutamadım zamanı gözlerinde Gözlerin sessizdi… sessiz Gözlerin çığlık çığlık Ve öylesine bildik Öylesine aşına Bana Söyleyemiyorum sevdiğimi Anla işte Anla beni

Bir pusula ol yarınlarıma, yönümü şaşırdım Delimavi

Kelebekler şaha kalkmış yüreğimde… Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat 4 Umuda Merhaba

Bir dal çiçek açar zamansız Mevsimler umurunda değil Güneşi görmüş ya Umurunda değil Yaprak yeşerir mi çiçekten sonra Kızarır mı meyva Bir dal çiçek açıyor ya Gecenin ayazına inat Günün lodosuna Poyrazına Umuda merhaba Merhaba Umut ekilen toprağa Hep böyle başlamadık mı hayata Kaç kere çiçek açtık Umutlandık Kaç kere kırıldı dalımız kim bilir Caymadık Sevdalarla sulandık da Gübrelendik karanlığa Baharlar bahane Bahane baharlar Kandırmaca Aşkın mevsimi olur mu Umuda merhaba Merhaba Uzatılan avuçlara Yitirdiklerimiz de oldu Unuttuklarımız da Üzüldük, nemlendi gözlerimiz Ağladık, kahkahalarca Boş verebildikse gelene gidene Acıya kedere Şükredebildikse verilene, çekilene Baharlar bahane Bahane baharlar Umuda merhaba Her sabah yeniden Doğar gün kuru bir dala Yağar pembe Yağar sarı mavi kırmızı Gökkuşağı lapa lapa Bir kardelen, kış ortasında Seslenir buluta Bu yıl da yırttık toprağı Umuda merhaba

Umuda merhaba Merhaba umuda www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Merhaba Nurten Altınok 06.07.2013 Güncelleme

______Bir dal çiçek açıyor Mevsimler umurunda değil Umurunda değil, yaprak verir mi çiçekten sonra Ya da meyve Bir dal çiçek açıyor ya Umuda merhaba Hep böyle başlamadık mı hayata Kaç kere çiçek açtık Kaç kere kırıldı dalımız umut yolunda Sevdalara sulandık da Gübrelendik gecelere Baharlar bahane Bahane baharlar Kandırmaca Yitirdiklerimiz de oldu Unuttuklarımız da Üzüldük, nemlendi gözlerimiz Ağladık, kahkahalarca Boş verebildikse gelene gidene Acıya kedere Şükredebildikse verilene, çekilene Baharlar bahane Bahane baharlar Umuda merhaba Her sabah yeniden doğar gün Kuru bir dala... 110610 Nurten Altınok Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat 4Geçmiş Unutulmuyor

bir tenin kokusu leylak sinmiş dört bir duvarıma bir izbe oda kilit vurulmuş güneşin camlarına anılara katil rüzgarlar acıtıyor canımı paslı zımpara esmeyin bir o kadar derinlerdeyim körkütük bir o kadar vurgunlarda yürek yarası göz ağrısı esmeyin bir şarkı hüzzam kalaysız bakır sini yerde çilingir sofra kapı zilindeki şifre ellerin gözlerin buluşmalar ayrılmalar susturun tüm sesleri takvimlerim ağlıyor yoğun bakımda gençliğim

kim getirebilir ilk sevgiliyi Beşiktaş’tan ki yasansin genclik yenibastan ...... Var git, Böyle ferman etti Cahit, Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaştan; Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan...... Cahit S. Taranci Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ağlamak Geliyor İçimden - Anı

Anılar- Ağlamak Geliyor İçimden Ağlamak geliyor bugün içimden. Her dokunduğum şeyde bir anım canlanıveriyor gözlerimde. Her ses, şarkılar, türküler efsunlu bugün. Ağlamak geliyor içimden. Onat’ım aradı telefonla. Şu akıllı telefonlar var ya, işte onunla aradı. Görüntülü. Onat’ımın kara gözlerini gördüm. Ninem diyen sesini duydum. Uras’ım girdi sonra ekrana. Sarı fırtınam benim. Ağlıyorum. Ay! Sabahtan beri pek bir gözü yaşlı, sulu kadın oldum. Ben çocuklarımı çok özledim. Altınoluk’tayım. Neden buradayım? Oksijeni bol, havası güzel dediler. Bir de arkadaşlarım var burada. İki sene önce Miyase’ye gelmiştim gezmeye İstanbul’dan. Aynur hanımı ziyaret edelim dedim. Ayni apartmanda oturuyorduk. Bitişik dairelerde. Aradık evini bulduk. Onlar tavsiye ettiler. Kısmetmiş. İstanbul’da da evde yalnızdım. Burada da yalnızım. Mesele yalnızlık değil. Buradaki komşularımı seviyorum. Buradaki dostluğu seviyorum. Ben burada yalnız değilim. Gözümü açar açmaz tanıdık bir günaydın sesini cevaplıyorum. Zehra görünür birazdan. Nasılsın der. Gel çay içelim der. Yasemin selam verir karşıdan. Hal hatır sorar. Feride hanım biraz önce bahçesindeki çiçekleri suluyordu. Ayşe elinde bir şeylerle Yasemine geldi. -2- Yasemin’in acısı var bu bir iki gündür. En sevdiği bir arkadaşını kaybetmiş kanserden. Dün cenazesi vardı. Her halde bugün helvasını kavuracaklar. Henüz daha 30 lu yaşlardaymış. Allah gidene cennetini, kalana da sabrını versin.

Sıkıntılıyım bugün. Hiç bir nedeni yok. İnsanız işte. Sabah Fox Tv de sabah haberlerinde İsmail (Küçük’lü bişeydi soyadı, şimdi aklıma gelmedi) Hatırladım. İsmail Küçükkaya. Çok güzel bir müzik dinletti. Müzik güzel, ses güzel! Zaten ben ne zaman bir müzik duysam kanatlanırım bir yerlere. Bu bir. Hoş Geldin Bugün dağların dumanı aralandı, hoş geldin Ah ışıklar içinde kaldım, yandım efendim Sen bana yangın ol efendim, ben sana rüzgar Tutuşsun gün, yansın geceler, zamanımız dar Sen bana geç geldin, ben sana erken www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Tutuşsun gün, yansın geceler, vaktimiz varken Bugün günlerden güzellik, sefa geldin, hoş geldin Ah bu yağmur yalnızlığımmış, dindim efendim Sen bana yangın ol efendim, ben sana rüzgar Tutuşsun gün, yansın geceler, zamanımız dar Sen bana geç kaldın, ben sana erken Soyunsun gün, sarsın geceler, vaktimiz varken Hüsnü Arkan **** Bu iki. Arkadaşlardan biri de İstanbul’a gezmeye gitmiş. Antalya’da oturuyor. Safure Tonlalı. Ortaköy Camiinin önünde çektirdiği bir fotoğrafı eklemiş bir paylaşım sitesine. Hah işte esas zincir burada koptu. Koptum. Sihirli bir nefes yıllar öncesine üfledi beni. Üniversiteye giderken her gün Çemberlitaş – Taksim T1 İEET otobüsüyle her gün önünden gelip geçiyordum. Tam soldan yukarı Taksime doğru dönünce İnönü Stadyum görünüyordu. Hemen onun arkasında, tepede tüm şehvetiyle İ.T.Ü Taşkışla. Ne bileyim ben o günler geldi işte aklıma. Salya sümük her şey kırbaçlıyor anıları. Hiç ummadığım kişiler, arkadaşlar, olaylar, boy sırasına bakmadan dizildikleri anı sayfasından çıkıverdiler su üstüne. Amcamın kızlarını bile hatırlattılar. Bir de Hüseyin’i. Bir de Mehmet’i. Orhan Gencebay’ın Yağmurun Sesine Bak şarkısını. Yürüdüm gittim yıllar öncesi oturduğum bir kır çay bahçesine. Önümde deniz, bir ağaç altında elimde bir fincan çayda demledim anıları. Yanımda kim vardı bilmiyorum. Dolmabahçe’den bir vapura atlayıp karşıya geçtim. Ne işim var Üsküdar’da. Gittim işte. Son susamına kadar martılarla paylaştım mis kokulu bir simidi. Ortaköy’e uğradım. Bir balıkçı lokantasında ilk defa yediğim ve sevdiğim roka boğazıma takıldı. Bir bardak suyla hallettim işin. Sonra çiğ köfte. Hiçbir acı bu kadar güzel gelmemişti. Boğaz köprüsü henüz yoktu o zamanlar. Sene 1971-72 olmalı. Köprünün temelleri atılıyordu. 5 senede bitecekmiş. O ooo dedim. Biz görebilecek miyiz acaba köprünün bittiğini? Görürsün, görürsün dedi Hüseyin. Daha ne köprüler görürsün sen. Dediği de çıktı. Şimdi 3.ü köprü inşaatı var. Köprüden geçemedim. Gelin değildim. Hani bir türküde köprüden geçer ya gelin. Sonra bir şiirim geldi aklıma. Galata köprüsünden geçirmiştim gelini. Eminönü sahilinde ilk balık ekmek yiyişim. Kapalı Çarşının gürültüsünde buldum kendim. Bir de piyango aldım Nimet Abla’nın gişesinden. Amorti bile çıkmadı kısmetime.

Sirkeci garında buldum kendimi. Yanımda Türkan Teker, matematik hocam vardı. Allah rahmet eylesin. Bu günlerime www.Antoloji.Com - kültür ve sanat gelmeme sebep olan, yardım eden, hayatıma yön veren birkaç ender kişilerden biri oldu. İlk defa, sırtında yük taşımak için taktığı semeriyle, bir adam gördüm Sirkeci Gar’ın önünde. Sırtındaki sepeti tıka basa doluydu. Adeta iki kat olmuştu yükün ağırlığından. Oturdum ağladım. Alışırsın kızım dedi hocam. Gün gelir görürsün de aldırmazsın bile. Ama ben hep aldırdım. Satıcının biri incir satıyordu garın önünde. Şaşırdım. Hocam dedim hiç incir satılır mı? Satılır tabi dedi. Burası İstanbul. Oysa ben incir ağaçlı bir evde büyümüştüm. Ne zaman çıksam tepesine annemin sesi gelirdi. Gene mi incirdesin. İn düşeceksin, derdi. Hiç düşmedim ağaçtan ama burada yüreğim düştü. Adımbaşı hayret ettiğim şeylerle karşılaştım. Ne çok insan vardı burada. Ne çok araba. Ne çok gürültülü yer burası. Oysa benim Gümülcine’m, Yalanca Köyüm öylemiydi ya! Bütün ağaçlardaki meyveler bedava. Köydeki yan komşunun birinden nar, diğerinden de kocaman siyah erik çalıyorduk çaktırmadan. Tam yumruk kadardı erikler. Narlar da futbol topu kadar. Bırak işte be adam. Çocuğun canı çekmiş. İki tane versen bir tarafın mı eksilir. Göz hakkı denen bir şey var. Ben o komşuları hiç sevmemiştim. Bir de köyün imamı olacaksın. Sözde bir de köyün en zenginlerindenmişler. Benim ninem hepsinden zengindi. 24 saat o kapılar hiç kapanmaz, sofradan misafir eksik olmazdı. Ninem… Yunanistan, Batı Trakya, Gümülcine, Yalanca Köyünden Odacılar’ın Minire’si ninem. Ahmet Ağa’nın kızı. Ne çok severdim seni ve de ne çok ağlamıştım sen ölünce. Nur içinde yat benim canım ninem. Acılı ninem. Gönlü bol ninem. Bana Atatürk’ü anlatırdın. Duvarda, Kur’an’ın yanında asılı duran fotoğrafa bakarken. Bak derdin. Bu Mustafa Kemal’imiz. O bizim Ata’mız. Düşmanlardan o kurtardı bizi. Bana ilk Atatürk’ü tanıtan ve sevdiren kadındın. Henüz 4-5 yaşlarındaydım. Bu gün bir acayibim işte. Üstüme, üstüme geliyor bütün anılar. Duygusallığım tüm ihtişamıyla üstümde. Anlaşılan benim İlham’ım, ilham perim unutmamış beni!

Oturdum, bir şeyler karaladım şiire benzer. Baktım olacak gibi değil, daha da çok yoğunlaşıyorum, bıraktım. Eminönü’ndeyim şimdi. Bir alt geçitteyim. Bir oyuncak dükkânın camekânına alnını dayamış, annesinin elini çekiştiren, oyuncak isteyen o küçücük çocuğun yanındayım işte. Kadın, çantasından cüzdanını çıkardı içine baktı. Paramız yok oğlum, dedi. Başka zaman alırız. Benim de yoktu! Dokunamadım çocuk yüreğine evlat. Bağışla beni. Baharat kokularını çektim içime Mısır Çarşısı’nda gezinirken. Ne ararsan vardı burada. Çoğu da ilk defa gördüğüm otlardı. Adlarını bilmediğim. Altın baraklı vitrinlerini ayna gibi kullanarak kendimi ve etraftaki kalabalığı seyrederek gezdim Kapalı Çarşı’nın kuyumcularını. Sahi, benim sonradan sattığım bir alyanstan başka, hiç altın takım olmamıştı. Olmadı da. Olmasa da olurmuş.

Gümüşsüyu yokuşuna döndüm tekrar. Yürüyerek çıktım o yokuşu. Yolun solunda İTÜ Makine ve Elektrik Fakültesi var. Sağdaki ilk sokakta da Sebahat www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ablanın evi. En sıkıntılı zamanımda bana maddi ve manevi el uzatan, Beyoğlu'nda Yunan Lisesinde Türkçe Öğretmenliği yapan bir hanımdı. Arif Hoca (Gümülcine’den ilkokul öğretmenim) tanıştırmıştı beni. Gümülcine’de o zamanlar yayınlanan Akın Postası adında bir gazete vardı. Her hafta bir şiirim yayınlanıyordu. Bu orta 1 den lise sona kadar devam etti. O gazete Sebahat Hoca’ya gidiyormuş. Bir gün Arif hocaya beni sormuş. Kim bu? O da ünversiteye gelecek buraya o zaman tanıştırırım demiş. Bir gün beni aradı Arif Hoca, seni bir hanım öğretmenle tanıştıracağım dedi. Buluştuk ve Sabahat ablanın evine gittik. Bir apartmanın giriş katıydı Gümüşsuyu’nda. Zile bastık, orta boylu, tombulca, kısacık sarı saçlı, güler yüzlü bir hanım açtı kapıyı. -Hoş geldiniz hocam, dedi. -Hoş bulduk. Bak, dedi sana kimi getirdim. Bana baktı: -Hoş geldin evladım. Sıcacık bir ses tonu vardı. -Hoş buldum, dedim. Uzandım elini öptüm. Arif hoca: -Bu kim biliyor musun? Dedi. -Tanıyamadım, dedi. Tanımak istermiş gibi daha dikkatli baktı yüzüme: -Çıkaramadım hocam. Gazetede şiirlerimin altına NUR mahlasını kullanıyordum. Arif Hoca başıyla beni göstererek: -İşte bu o bahsettiğimiz Nur. İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesini kazandı. Sana çok yakın olacak. Gözlerini hayretle, sevinçle, merakla açarak bana baktı ve: -O koca şiirleri yazan bu çocuk mu? Kocaman açtı kollarını ve sarıldı sonra bana bir ana gibi. Zamanla arkadaşım oldu, ablam oldu, sırdaşım oldu. Yıllar sonra vefat ettiğini öğrendim. Daha önce çok aradım onu. Telefonla konuşuyorduk. Yaşlı bir annesi vardı. Beraber kalıyorlardı. Annesini kaybedince yalnız kalmıştı. Seneler geçti. Okul bitti. Evlenmiştim. İki de çocuğum olmuştu. Çocuklarımla da ziyaretine gittim zaman zaman. Son aradığımda telefonu kimse açmadı. Belki evini değiştirdi. Bilemiyorum. O zamanlar cep telefonu yoktu. Nur içinde yat ablam. Hakkını helal et. O çay bahçesi var ya hani biraz önce bahsettiğim, o da hemen oralarda Sabahat Ablanın evinin hemen üst tarafında tepede bir yerdeydi. Boğaz ayaklar altında harikaydı. Gümüşsuyu’nun biraz ilerisi Taksim. Taksim’de, meydanda, heykelin tam karşında Taksim Postanesi var. Kime sorsan bilir. Taksim Parkının hemen köşesinde duruyor. Şimdi hala duruyor mu bilmiyorum. Çok oldu oralara gitmeyeli. En son gittiğimde eser yoktu o eski halinden. www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Buluşmalar için postanenin önü tam adres. Okul çıkışı ne zaman önünden geçsem, önünde heyecanla saatlerine bakanlar hiç eksik olmazdı. Ben de onun önünde bekledim O canı. Sonradan canım dediğim. Hala duruyor mu acaba yerinde? Kim bilir ne kadar oldu gitmeyeli. İstanbul’u özlüyorum arada bir aklıma gelince. Balığın denizde suyu özlediği gibi. İşte buyum bu gün. İstanbul anılarım depreşti. Beyoğlu’nu dolaşıyorum şimdi. İlk günümdeki gibi. Taksimden Galataray’a gidiyorum. Beyoğlu’ndayım. Sol tarafta küçücük bir büfe vardı. Kilo ile dilim, dilim bitter, acı çikolata stıyordu. Elimdeki para ya bir dilim almaya yetiyordu, ya da iki. Sağ tarafta meşhur Beyoğlu Muhallebici vardı. Muhallebici dedim de aklıma geldi. Bir Taksim Muhallebicisi var, benim bildiğim, bir de Çemberlitaş Muhallebicisi. İki muhallebici arasına gizlenen anılar var. Birinin başlattığını diğeri neye bitirdi? Bu iki mekân arasındaki bağlantıyı kuran kim? İkisi arasında yaşanan, iki kişinin yüreğine inme gibi inen, idam hükmünü onaylar gibi bu mührü vuran kim? Hayatın cilvesi bu olmalı. Taksim’de başlayan bitmişti Çemberlitaş’ta. Hayret! İlk defa aklıma geliyor bu seneler sonra. Tesadüf olabilir mi? Bilmem! Oluyormuş demek ki. Mukadderat mı dersiniz!

Daha neler oluyor hayatımızda fark etmeden kim bilir? Hayat rotamıza yön veren bu sır ne? Anlatacak çok şey var daha. Çok… Bugün: Yıllardan 2015 /Aylardan Ağustos /Ağustosun 28i / Günlerden Cuma / Yer Altınoluk

Ben? Bendeniz: Nurten Altınok Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Al Senin Olsun

Al Al, senin olsun Bana maviyi bırak Sevgi mi istedin En güzelinden Dünya mı istedin En temizinden Çiçeklerin bin türlü renginden Al senin olsun Bana maviyi bırak Benim göklerimde toplansın kara bulutlar Şimşekler, yıldırımlar gözlerimde çaksın Şan, şöhret, para, pul, makam Sen baharı seversin Bahar da senin olsun, al Ben zemheride de bilirim açmasını Al Al, senin olsun Bana maviyi bırak Bana Çorak sevdalar İçinde sen olsun...

03.04.2011 Esenyurt (düzenleme) ______

Al Senin olsun al Sevgi mi istedin En güzelinden Dünya mı istedin En pembesinden Çiçekler tomurcuk olsun Ben siyahı sevmişim Senin olsun al Bırak Benim göklerimde toplansın kara bulutlar Nisan yağmurları senin olsun Al Bu topraklar da senin olsun www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bin bir bereketli Bana Çorak yerleri bırak

050587 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Altın Vuruş -1-

Altın Vuruş Beynimde cevapsız sorular büyüyor Gözlerimi yüreğime bağladığım Ayaz gecelerde üstümde gök ölüyor Yalnızlığım yağıyor ayaklarıma Kapatıp ellerimle yüzümü geceye inat Karanlıktan korkmuyorum Ağlamıyorum da Ölüm kolay ayrılıktan Kimseye veda etmiyorum Tek elimde tek tabanca Tek tabancada tek mermi Kaderime hedefli Yüreğime kilitli Altın vuruş Ölüm Bir tetiklik ömürdeyim Şeytanın bol gezdiği sessizlik kan kusuyor Şeytan Ha bire elime dokunuyor Şeytanın gözleri kızıl Şeytanın dudakları kıpkızıl Gülüyor Ha bire üstüme geliyor Çek diyor Hadi çek be yüreksiz Çek be beceriksiz Çek be beş para etmez kişilik Çek de bu işi bitir

Tek tekil kendi başıma olsam iş kolay Can veririm solgun bedenimde Sessiz sedasız çeker giderim ışığın bittiği yere Kimsenin haberi olmaz Boynumda ömür terazisi iki kefe İki kefede sevaplarım ve günahlarımla sere serpe Hep çoğul yaşadım seninle Bir gözümle ben baktım diğeriyle sen Ben yattım karanlıklarda uyandım büsbütün sen Bir gün ben yaşadım bedenimde Bir gün sen attın yüreğimde Nasıl kıyarım sana söylesene Seni nasıl sürüklerim bitmeyen gecelere Dedim ya tek olsam iş kolay Ölmek işten bile değil Ah! İçimde sen varsın Sen varsın www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Şeytan ha bire yüzüme bakıyor Tek elimde tek tabanca Tek tabancada tek mermi Tek tabanca şakağımda Şakağımda sen varsın Çekemiyorum Gözlerin geliyor gözlerime Nasıl ortak ederim seni bir tetiğin acı fren sesine Ya saçının bir teli acırsa Ya kurşun yüreğinin sesine çarparsa Ya avuçlarından korku damlarsa Kendi ölümüme ağlamam Çeker giderim gecenin bir kuytusunda Ölüm kolay ayrılıktan Tek tabanca Tek kurşun Tek hamle Iskalamam ''Altın vuruş'' Sana kıyamam Şimdi ölü kuşların kanatlarında şeytan tüm kızıllığıyla Vaz geçiyorum Umut toplayarak yarınlarıma Öfke ve inatla Yaşamı seçiyorum... Nurten Altınok

11.01.2016 güncelleme Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Analar Ağlamasın

Ankara Diyarbakır seferini yaparken şehit düşen 34 erimizin anısına

Analar ağlamasın da kimler ağlasın Davullu zurnalı Asker uğurlama alaylarında En büyük asker bizim asker asker gidecek geri gelecek Nasılda çöküvermişti gözlerinden Bir kor ateş Ta bağrının ortasına Kor alev Yangın Acı feryatlar gibiydi Suskun Son defa sarılırken boynuna: - Aman ha oğul Sakın üşütme Sırtın açık kalmasın Ayağın yalın - Fısıldayıvermişti kulağına Sarılıvermişti sımsıcak Kucak dolusu Genizlerine kadar çektiği hala Dünkü bebeğinin kokusu Mis kokusu İçi titredi Avuçları terledi Yiğidim dedi Canım dedi Dudaklarından dökülen dua Vatan içindi Yapma anam dedi Üzme kendini Gider gelirim Vatan borcu Şunun şurası ne ki Sen değil miydin şarkılarında çoğu zaman Asker yolu beklediğin Günü güne eklediğin Sen değil miydin Vatan borcu can borcu dediğin Sen değil miydin ta ninnilerimde Asker oğlum diye sevdiğin Hudut kapılarını sen öğretmedin mi bana www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sen öğretmedin mi bana Şehit düşecek kadar bu vatanı sevmeyi Bilirim hasret yakıyor içini Resimler gönderirim anam Selama durmuş askerin Çakı gibi Gururla duvarına asacağın Bağrına basacağın Gider gelirim tasalanma ana Kader bu ya Gazi olursam vatan uğruna Şehit düşersem Akarsa canım toprağa Sakın ağlama Hakkını helal et ana Helal et Gövdemi siper ettim Geçit vermem ne haine ne düşmana Anam Nöbetteyim şimdi kışlamda Nöbetteyim bir dağ başında Nöbetteyim bir sınır kapısında Nöbetteyim bir denizin kıyısında Bir bulutun buğusunda Gövdemi siper ettim Mayın tarlalarında Geçit yok düşmana Rahat uyu diye sen Rahat ol diye ana

Anam Son mektupta kendimi postaladım sana Terhis oldu oğlun baksana Terhis oldum anam Geliyorum Geliyorum Boynuna sarılmaya Bir tas sıcacık çorbana kaşık sallamaya Sen bir çorbayla kalmazsın bilmez miyim Yorma be anam kendini Bu kadar yorma Bak Babama söyle İki kadeh bir şeyler hazırlasın Şöyle oturup karşı karşıya Karşılıklı Erkek erkeğe Erkekçe www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ne güzel olur değil mi be anam İlk defa bir şeyler içeriz Asker oğlun şerefine Bir de sigara yakarım değil mi anam Yakarım yaa Neden olmasın Bir de türkü patlatırım vallah Şöyle gurbet üstüne Askerlik üstüne Sevda üstüne of! of! Yandım be anam

Haber sal kardeşler yeğenler de gelsin Anam Haber sal Nazlım da gelsin / çok özledim Bu gün kalabalık olmalı evimiz Bu gün çok kalabalık anam Özlemlerimle düştüm yollara Özlemlerimi yükledim de demir kanatlara Geliyorum Uçuyorum Uçuyorum anam

Son mektupta kendimi postaladım sana Çivilenmiş bir tabutta Bedenim Özlemlerim Söyleyemediğim şarkılarımla Çivilediler beni ana Sonra al bir bayrağa sardılar Allı pullu bir yazma almıştım sana Her saçını bağladığında Her özlem çöktüğünde bağrına Silersin diye gözyaşını bir ucuyla Bugün onu bağla saçına ana Kusura bakma Nerden bilirdim ben olacağımı Yamana ilk düşecek acı damla

Ağlama anam Anam ağlama Özlemlerim bulutlara takıldı Ellerim yıldızlara Yüreğim Ah www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yüreğim Yüreğim rüzgarlara

Haber Sal Kardeşler yeğenler de gelsin Haber Sal Nazlım da gelsin Elinde bahar çiçekleri Bu gün kalabalık olmalı evimiz Bu gün çok kalabalık anam Özlemlerimle düştüm yollara Özlemlerimi yükledim de demir kanatlara Taşımadılar be anam Anam Taşıyamadılar Bulutlar kıskandı Analar ağlamasında kimler ağlasın Ağlama desem Ağlamaz mısın Anam Canım anam Ağlama! Analar ağlamasın! .. Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Anılar- Ağlamak Geliyor İçimden

Anılar- Ağlamak Geliyor İçimden Ağlamak geliyor bugün içimden. Her dokunduğum şeyde bir anım canlanıveriyor gözlerimde. Her ses, şarkılar, türküler efsunlu bugün. Ağlamak geliyor içimden. Onat’ım aradı telefonla. Şu akıllı telefonlar var ya, işte onunla aradı. Görüntülü. Onat’ımın kara gözlerini gördüm. Ninem diyen sesini duydum. Uras’ım girdi sonra ekrana. Sarı fırtınam benim. Ağlıyorum. Ay! Sabahtan beri pek bir gözü yaşlı, sulu kadın oldum. Ben çocuklarımı çok özledim. Altınoluk’tayım. Neden buradayım? Oksijeni bol, havası güzel dediler. Bir de arkadaşlarım var burada. İki sene önce Miyase’ye gelmiştim gezmeye İstanbul’dan. Aynur hanımı ziyaret edelim dedim. Ayni apartmanda oturuyorduk. Bitişik dairelerde. Aradık evini bulduk. Onlar tavsiye ettiler. Kısmetmiş. İstanbul’da da evde yalnızdım. Burada da yalnızım. Mesele yalnızlık değil. Buradaki komşularımı seviyorum. Buradaki dostluğu seviyorum. Ben burada yalnız değilim. Gözümü açar açmaz tanıdık bir günaydın sesini cevaplıyorum. Zehra görünür birazdan. Nasılsın der. Gel çay içelim der. Yasemin selam verir karşıdan. Hal hatır sorar. Feride hanım biraz önce bahçesindeki çiçekleri suluyordu. Ayşe elinde bir şeylerle Yasemine geldi. -2- Yasemin’in acısı var bu bir iki gündür. En sevdiği bir arkadaşını kaybetmiş kanserden. Dün cenazesi vardı. Her halde bugün helvasını kavuracaklar. Henüz daha 30 lu yaşlardaymış. Allah gidene cennetini, kalana da sabrını versin.

Sıkıntılıyım bugün. Hiç bir nedeni yok. İnsanız işte. Sabah Fox Tv de sabah haberlerinde İsmail (Küçük’lü bişeydi soyadı, şimdi aklıma gelmedi) Çok güzel bir müzik dinletti. Müzik güzel, ses güzel! Zaten ben ne zaman bir müzik duysam kanatlanırım bir yerlere. Bu bir: Hoş Geldin Bugün dağların dumanı aralandı, hoş geldin Ah ışıklar içinde kaldım, yandım efendim Sen bana yangın ol efendim, ben sana rüzgar Tutuşsun gün, yansın geceler, zamanımız dar Sen bana geç geldin, ben sana erken Tutuşsun gün, yansın geceler, vaktimiz varken Bugün günlerden güzellik, sefa geldin, hoş geldin www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ah bu yağmur yalnızlığımmış, dindim efendim Sen bana yangın ol efendim, ben sana rüzgar Tutuşsun gün, yansın geceler, zamanımız dar Sen bana geç kaldın, ben sana erken Soyunsun gün, sarsın geceler, vaktimiz varken Hüsnü Arkan -3- Bu iki. Arkadaşlardan biri de İstanbul’a gezmeye gitmiş, Antalya’da oturuyor. Safure Tonyalı. Ortaköy Camiinin önünde çektirdiği bir fotoğrafı eklemiş bir paylaşım sitesine. Hah işte esas zincir burada koptu. Koptum. Sihirli bir nefes yıllar öncesine üfledi beni. Üniversiteye giderken her gün Çemberlitaş – Taksim T1 İEET otobüsüyle her gün önünden gelip geçiyordum. Tam soldan yukarı Taksime doğru dönünce İnönü Stadyum görünüyordu. Hemen onun arkasında, tepede tüm şehvetiyle İ.T.Ü Taşkışla. Ne bileyim ben o günler geldi işte aklıma. Salya sümük her şey kırbaçlıyor anıları. Hiç ummadığım kişiler, arkadaşlar, olaylar, boy sırasına bakmadan dizildikleri anı sayfasından çıkıverdiler su üstüne. Amcamın kızlarını bile hatırlattılar. Bir de Hüseyin’i. Bir de Mehmet’i. Orhan Gencebay’ın Yağmurun Sesine Bak şarkısını. Yürüdüm gittim yıllar öncesi oturduğum bir kır çay bahçesine. Önümde deniz, bir ağaç altında elimde bir fincan çayda demledim anıları. Yanımda kim vardı bilmiyorum. Dolmabahçe’den bir vapura atlayıp karşıya geçtim. Ne işim var Üsküdar’da. Gittim işte. Son susamına kadar martılarla paylaştım mis kokulu bir simidi. Ortaköy’e uğradım. Bir balıkçı lokantasında ilk defa yediğim ve sevdiğim roka boğazıma takıldı. Bir bardak suyla hallettim işin. Sonra çiğ köfte. Hiçbir acı bu kadar güzel gelmemişti. Boğaz köprüsü henüz yoktu o zamanlar. Sene 1971-72 olmalı. Köprünün temelleri atılıyordu. 5 senede -3- Bitecekmiş. O ooo dedim. Biz görebilecek miyiz acaba köprünün bittiğini? Görürsün, görürsün dedi Hüseyin. Daha ne köprüler görürsün sen. Dediği de çıktı. Şimdi 3.ü köprü inşaatı var. Köprüden geçemedim. Gelin değildim. Hani bir türküde köprüden geçer ya gelin. Sonra bir şiirim geldi aklıma. Galata köprüsünden geçirmiştim gelini. Eminönü sahilinde ilk balık ekmek yiyişim. Kapalı Çarşının gürültüsünde buldum kendim. Bir de piyango aldım Nimet Abla’nın gişesinden. Amorti bile çıkmadı kısmetime.

Sirkeci garında buldum kendimi. Yanımda Türkan Teker, matematik hocam vardı. Allah rahmet eylesin. Bu günlerime www.Antoloji.Com - kültür ve sanat gelmeme sebep olan, yardım eden, hayatıma yön veren birkaç ender kişilerden biri oldu. İlk defa, sırtında yük taşımak için taktığı semeriyle, bir adam gördüm Sirkeci Gar’ın önünde. Sırtındaki sepeti tıka basa doluydu. Adeta iki kat olmuştu yükün ağırlığından. Oturdum ağladım. Alışırsın kızım dedi hocam. Gün gelir görürsün de aldırmazsın bile. Ama ben hep aldırdım. Satıcının biri incir satıyordu garın önünde. Şaşırdım. Hocam dedim hiç incir satılır mı? Satılır tabi dedi. Burası İstanbul. Oysa ben incir ağaçlı bir evde büyümüştüm. Ne zaman çıksam tepesine annemin sesi gelirdi. Gene mi incirdesin. İn düşeceksin, derdi. Hiç düşmedim ağaçtan ama burada yüreğim düştü. Adım başı hayret ettiğim şeylerle karşılaştım. Ne çok insan vardı burada. Ne çok araba. Ne çok gürültülü yer burası. Oysa benim Gümülcine’m, -4- Yalanca Köyüm öylemiydi ya! Bütün ağaçlardaki meyveler bedava. Köydeki yan komşunun birinden nar, diğerinden de kocaman siyah erik çalıyorduk çaktırmadan. Tam yumruk kadardı erikler. Narlar da futbol topu kadar. Bırak işte be adam. Çocuğun canı çekmiş. İki tane versen bir tarafın mı eksilir. Göz hakkı dene bir şey var. Ben o komşuları hiç sevmemiştim. Bir de köyün imamı olacaksın. Sözde bir de köyün en zenginlerindenmişler. Benim ninem hepsinden zengindi. 24 saat o kapılar hiç kapanmaz, sofradan misafir eksik olmazdı. Ninem… Yunanistan, Batı Trakya, Gümülcine, Yalanca Köyünden Odacılar’ın Minire’si ninem. Ahmet Ağa’nın kızı. Ne çok severdim seni ve de ne çok ağlamıştım sen ölünce. Nur içinde yat benim canım ninem. Acılı ninem. Gönlü bol ninem. Bana Atatürk’ü anlatırdın. Duvarda, Kur’an’ın yanında asılı duran fotoğrafa bakarken. Bak derdin. Bu Mustafa Kemal’imiz. O bizim Ata’mız. Düşmanlardan o kurtardı bizi. Bana ilk Atatürk’ü tanıtan ve sevdiren kadındın. Henüz 4-5 yaşlarındaydım. Bu gün bir acayibim işte. Üstüme, üstüme geliyor bütün anılar.

Duygusallığım tüm ihtişamıyla üstümde. Anlaşılan benim İlham’ım, ilham perim unutmamış beni! Oturdum, bir şeyler karaladım şiire benzer. Baktım olacak gibi değil, daha da çok yoğunlaşıyorum, bıraktım. Eminönü’ndeyim şimdi. Bir alt geçitteyim. -5- Bir oyuncak dükkânın camekânına alnını dayamış, annesinin elini çekiştiren, oyuncak isteyen o küçücük çocuğun yanındayım işte. Kadın, çantasından cüzdanını çıkardı içine baktı. Paramız yok oğlum, dedi. Başka zaman alırız. Benim de yoktu! Dokunamadım çocuk yüreğine evlat. Bağışla beni. Baharat kokularını çektim içime Mısır Çarşısı’nda gezinirken. Ne ararsan vardı burada. Çoğu da ilk defa gördüğüm otlardı. Adlarını bilmediğim.

Altın baraklı vitrinlerini ayna gibi kullanarak kendimi ve etraftaki kalabalığı seyrederek gezdim Kapalı Çarşı’nın kuyumcularını. www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sahi benim, sonradan sattığım bir alyanstan başka, hiç altın takım olmamıştı. Olmadı da. Olmasa da olurmuş. Gümüşsüyu yokuşuna döndüm tekrar. Yürüyerek çıktım o yokuşu. Yolun solunda İTÜ Makine ve Elektrik Fakültesi var. Sağdaki ilk sokakta da Sebahat ablanın evi. En sıkıntılı zamanımda bana maddi ve manevi el uzatan, bir Yunan Lisesinde Türkçe Öğretmenlik yapan bir öğretmendi. Arif Hoca (Gümülcine’den ilkokul öğretmenim) tanıştırmıştı beni. Gümülcine’de o zamanlar yayınlanan Akın Postası adında bir gazete vardı. Her hafta bir şiirim yayınlanıyordu. Bu orta 1 den lise sona kadar devam etti. O gazete Sebahat Hoca’ya gidiyormuş. Bir Arif hocaya beni sormuş. Kim bu demiş. O da üniversiteye gelecek buraya o zaman tanıştırırım demiş.

-6- Bir gün beni aradı Arif Hoca, seni bir hanım öğretmenle tanıştıracağım dedi. Buluştuk ve Sabahat ablanın evine gittik. Bir apartmanın giriş katıydı Gümüşsuyu’nda. Zile bastık, orta boylu, tombulca, kısacık sarı saçlı, güler yüzlü bir hanım açtı kapıyı. -Hoş geldiniz hocam, dedi. -Hoş bulduk. Bak sana kimi getirdim. Bana baktı: -Hoş geldin evladım. Sıcacık bir ses tonu vardı. -Hoş buldum, dedim. Uzandım elini öptüm. Arif hoca: -Bu kim biliyor musun? Dedi. -Tanıyamadım, dedi. Tanımak istermiş gibi daha dikkatli baktı yüzüme: -Çıkaramadım hocam. Gazetede şiirlerimin altına NUR mahlasını kullanıyordum. Arif Hoca başıyla beni göstererek: -İşte bu o bahsettiğimiz Nur. İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesini kazandı. Sana çok okuyacak. Gözlerini hayretle, sevinçle, merakla açarak bana baktı ve: -O koca şiirleri yazan bu çocuk mu? Kocaman açtı kollarını ve sarıldı sonra bana bir ana gibi. Zamanla arkadaşım oldu, ablam oldu, sırdaşım oldu. Yıllar sonra vefat ettiğini öğrendim. Daha önce çok aradım onu. Telefonla konuşuyorduk. Yaşlı bir annesi vardı. Beraber kalıyorlardı. Annesini kaybedince yalnız kalmıştı.

-7- Seneler geçti. Okul bitti. Evlenmiştim. İki de çocuğum olmuştu. Çocuklarımla da ziyaretine gittim zaman zaman. Son aradığımda telefonu kimse açmadı. Belki evini değiştirdi. Bilemiyorum. O zamanlar cep telefonu yoktu. Nur içinde yat ablam. Hakkını helal et. O çay bahçesi var ya hani biraz önce bahsettiğim, o da hemen oralarda Sabahat www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ablanın evinin hemen üst tarafında tepede bir yerdeydi. Boğaz ayaklar altında harikaydı. Gümüşsuyu’nun biraz ilerisi Taksim. Taksim’de, meydanda, heykelin tam karşında Taksim Postanesi var. Kime sorsan bilir. Taksim Parkının hemen köşesinde duruyor. Şimdi hala duruyor mu bilmiyorum. Çok oldu oralara gitmeyeli. En son gittiğimde eser yoktu o eski halinden. Buluşmalar için postanenin önü tam adres. Okul çıkışı ne zaman önünden geçsem, önünde heyecanla saatlerine bakanlar hiç eksik olmazdı. Ben de onun önünde bekledim O canı. Sonradan canım dediğim. Hala duruyor mu acaba yerinde? Kim bilir ne kadar oldu gitmeyeli. İstanbul’u özlüyorum arada bir aklıma gelince. Balığın denizde suyu özlediği gibi. İşte buyum bu gün. İstanbul anılarım depreşti. Beyoğlu’nu dolaşıyorum şimdi. İlk günümdeki gibi. Taksimden Galataray’a gidiyorum. Beyoğlu’ndayım. Sol tarafta küçücük bir büfe vardı. Kilo ile dilim, dilim bitter, acı çikolata -8- Satıyordu. Elimdeki para ya bir dilim almaya yetiyordu, ya da iki. Sağ tarafta meşhur Beyoğlu Muhallebici vardı. Muhallebici dedim de aklıma geldi. Bir Taksim Muhallebicisi var, benim bildiğim, bir de Çemberlitaş Muhallebicisi. İki muhallebici arasına gizlenen anılar var. Birinin başlattığını diğeri neye bitirdi? Bu iki mekân arasındaki bağlantıyı kuran kim? İkisi arasında yaşanan, iki kişinin yüreğine inme gibi inen, idam hükmünü onaylar gibi bu mührü vuran kim? Hayatın cilvesi bu olmalı. Taksim’de başlayan bitmişti Çemberlitaş’ta. Hayret! İlk defa aklıma geliyor bu seneler sonra. Tesadüf olabilir mi? Bilmem! Oluyormuş demek ki. Mukadderat mı dersiniz! Daha neler oluyor hayatımızda fark etmeden kim bilir? Hayat rotamıza yön veren bu sır ne? Anlatacak çok şey var daha. Çok… Bugün: www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yıllardan 2015 /Aylardan Ağustos /Ağustosun 28i / Günlerden Cuma / Yer Altınoluk Ben? Bendeniz: Nurten Altınok Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Anılar-Bizim Mahalle

Bizim Mahalle Bizim mahalle: Kocaman bir çınar ağacı vardı dört yolun ortasında. Altında kurbağa başlıklı bir çeşme... Küt diye vurunca tepesine, akardı su. Kuşlar üşüşürdü biriken sulara. Kediler, köpekler. Elini yüzünü yıkardı uzayan günler, bunalınca sıcaktan. Aşıkların, kaçak buluşmaların mekanıydı çınarın asırlık gövdesi. Yağmur suları birikirdi kaldırım kenarlarında. Annem açıp yol kapısını seslenirdi: Gene mi yağmurda, sularda geziyorsun? Üstün başın sırılsıklam olmuş.Hadi gir içeri. Dökülürdü sonbaharda çınarın yaprakları. Üzülürdüm, kar yağınca üşüyor diye dalları. Burası benim sokağım. Tütün aynaları dizilirdi iki taraflı yol boyu. Ya tütüne gidilirdi, ya da dönülürdü tarladan.Talikalar geçerdi, sepetleri tütün dolu. Her şey güzeldi. Ben güzeldim. Çocuktum. Akşam üstleri kapı önlerinde oturulan kaldırımlarını özledim şimdi. Komşularımızı, teklifsizce kapılarını çaldığımız. Mis gibi kahve kokusunu. Çocuklara kahve yapılmazdı nedense. (şimdi de yapılmıyor ya) Sonra ''kara çocuk'' olurmuşuz. Canım çekerdi. Söyleyemezdim. Bizim mahalle: Bağışla bizi. Gençleri uğurlarken gurbete sen de bilemedin değil mi geri dönmeyeceklerini? Ben de bilemedim. Bağışla beni; Dededen kalma yüzyıllık, taş duvarlı evim. Bağışla beni; Yol kapısının zili. Kim bilir kaç parmak izi biriktirdin, faili meçhullerden. Bizim mahalle. Bizim mahallede kalan üç beş aile. Arada bir çalıverin kapımın zilini. Allah rızası için. Sonra dayayın kulağınızı kapıya. Bir çift terliğin toprakta çıkarttığı sürtünme sesini duyarsınız belki. Belki de Cingöz'ün mırıltısını. -Kim o? Diye seslenir de birileri avludan sorarsa! -Kimsin? Ah! Nerde! Sormazlar! So ra maz lar...

19.12.2015 Nurten Altınok.

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Anladın mı

Ben, ben değilim o ben Sen, seni aradığın sende Öyle diyorsan öyledir / öyle olsun Sen, sen misin bendeki o sen Ne diyorsun Yargısız Sorgusuz İnfaz derler bunun adına Ağır gelir kelimeler Suçlamalar agir B i l m i y o r d u m Anlatabildim mi? '' Anladın mı'' Şimdi beni Anlatabildim mi? Sen yine O sen'sin Birşey değişmedi. Hamuru sevgiyle yogrulmus yuregin... 13.08.2012

Ben, ben değilim o ben Sen, seni aradığın sende Öyle diyorsan öyledir / öyle olsun Sen, sen misin bendeki o sen Ne diyorsun Yargısız Sorgusuz İnfaz derler bunun adına ''Anladın mı'' ...... dediğinde Çok ağır geldi kelimelerin Suçlama beni B i l m i y o r d u m öyle olduğunu Anlatabildim mi '' Anladın mı'' Şimdi beni www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Anlatabildim mi Sen yine O sen'sin bende Birşey değişmedi ki Hamuruna sevgi karışmış bir kere yüreğin... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Anlatabilsem

Adressiz yollara düştüm Sesler, sır kapılarının ardında Beynimde cevapsız sorular Yüreğimde bitmemiş sevdalar Bir anlatabilsem! Kurdu kuşu ağlatırdım Sen, Seni kurşuna dizerdin Bir anlatabilsem! > Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Antalya Gül ve Şiir

Antalya Gül ve Şiir Antalya’da şiirler açacak bugün Antalya’da mis kokulu tomurcuk gül Güllere sinecek şiirin kokusu Antalya’da şiir, şiir kokacak bugün Kimi tebessüm olacak dudaklarda Kimi seste, yükselecek kahkahada Kimi yürekte, gözyaşında akacak Antalya’da, şiir konuşacak bugün Kilim kilim döşenmiş, desen desen gül Mısra mısra okunmuş, kıt’a kıt’a gül Mavi / yeşil, deniz / bulut, gül bezenmiş Antalya’da, şiir dokunacak bugün Şiir olmuş şairinde ozanında Uzanmış bir eli kutsal destanlarda Söz olmuş gül, mızrabında sazında Antalya’da, şiir yaşanacak bugün Şair sese geldi, ozanım türküye Antalya da dile geldi GÜLLÜK diye... 01/08/2004 Mustafa Ceylan ’a Antalya Altın Portakal Şiir Festivali Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Aşk Dediğin

Sen sevmeyi bilir misin Umutsuzca beklemeyi Ömründen ömür vermeyi İstemek ne demektir Bilir misin Nasıl parçalanır bir yürek Saçına bile dokunmaya kıyamadığın kişiyi Kırk kat ellerle paylaşmayı Bilir misin Dünyanın çivisi nasıl sökülür Nasıl pıhtılaşır yalnızlık damarlarında Çaresizliğin kefen gibi seni kundakladığında Bir umuda sığınmayı Bilir misin Ayak seslerini anahtar sesiyle demleyip Kapı arkası el süpürgesi gibi Yeni gelin gibi el pençe Düşlerle bestelemeyi Bilir misin Sokak lambaları tuvalde Sendelenir alacakaranlık bir gölge Tekmeler pelesenk kaldırımları Acır taşların canı Acır canının sol yanı Geçin bunları Göğe merdiven dikmeyi Bilir misin Hadi anlat bana Hangi seçenektir çözüm Tepetaklak düşmeyi Bilir misin Format atsam yüreğime Çöker beynimdeki düğüm Anılar düşer çöp sepetine Kurtaramazsın Bilir misin Aşk dediğin Bildiğin Acı biber tadıdır Hem yanarsın Hem kanarsın Bilir misin

Bilirsin Bilirsin… www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Nurten Altınok 10.08.2015 Altınoluk Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Atam'a

Tanrım! İsteseydin, 45 milyon saati verirdik sana 45 milyon günü 45 milyon yılı Al, Ekle Uzat diye O ’ nun ömrünü...

Nurten Altınok Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Atam'a.

Tanrım! İsteseydin, 45 milyon saati verirdik 45 milyon günü 45 milyon yılı... Al, Ekle Uzat diye Atamın ömrünü...

Nurten Altınok Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Atam

O Büyük insan Sen O Borçlu olduğum bu günümü Sen O Bana bırakan özgürlüğümü Sen O Eşsiz insan Nasıl söylerler öldüğünü...

Nurten Altınok 1968 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ateşböceği

Bahar canlanıyor içimde Yaşıyor muyum ne! Bir saza tel olasım geldi Bir ney’e nefes Bir şarkıya ses Savur rüzgâr saçlarını Değsin etek topuğa Diz toprağa Türküler dile geldi Dizeler şiire Ah Ne güzel Ah Ne güzel Dokuz sekizlik makam olmuş dünya Dönüyor etrafımda Efsunlu bir el değmiş gibi geceye Yıldızların selamı ışıdı Başım üstüne Göz kırpmaları Başım üstüne Üfle gece nefesini Dua niyetine Pembe düşlere ulaşsın Bir şiire söz olasım geldi Bir türküde ateşböceği

Bahar kıvılcımlanıyor içimde Yaşıyor muyum ne?

Nurten Altınok Mart 2012 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bak Şimdi - Güncelleme

PELİN PAPATYA'm

Bak şimdi Hasret düştü içime Bir telefon açsam kızıma Hatırını sorsam kuzucuğumun İyiyim diyecek, biliyorum Sonra, Papatya'mı sorsam Susmayacak dakikalar boyu Bütün marifetlerini dökecek ortaya Rahatsızlanmıştı geçenlerde Şimdi sorsam; Nasıl oldu, diye Yutkunacak, konuşmayacak Üzülmeyeyim diye anlatmayacak Bilmem kaçıncı dişini çıkartmıştır Acısı vardır Kreşte düşmüştür belki Bak şimdi Vesvese düştü içime Çok mu ağrısı var acaba Üşütmüştü geçenlerde Doktora götürmüşler Şurup vermiş Şimdi iyi anne, demişti Demişti de! Hay Allah! Kafam takıldı işte Hasret düştü ya yüreğime Yanar da yanar Yakar da yakar...

Güncelleme 09.08.2013

______www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bak Şimdi

Bak şimdi Hasret düştü içime Bir telefon açsam Hatırını sorsam kınalı kuzumun İyiyim diyecek, biliyorum Sonra Papatyamı sorsam Susmayacak dakikalar boyu Ama İçinde kalacak sesi, konuşmayacak Üzülmeyeyim diye anlatmayacak Bilmem kaçıncı dişini çıkartmıştır Acısı vardır Kreşte düşmüştür belki Bak şimdi Vesvese düştü içime Çok mu ağrısı var acaba Üşütmüştü geçenlerde Doktora götürmüşler Şurup vermiş Şimdi iyi anne, demişti Hay Allah! Kafam takıldı işte Hasret düştü ya yüreğime...

Nurten Altınok 170209 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bana Bir Masal Anlat

Bir Masal Anlat Bana (Benim Adım Pembe - 2)

Bir masal anlat bana Gece uyanmasın Benim adım Pembe olsun Senin adın Mavi Pembe’yle Mavi’yi anlat bana Aramızda kalsın Kimse duymasın Pembe Mavi’ye yangın olsun Mavi Pembe'ye tutkun Aşk, Mutluluktan körkütük Yer gök şahit olsun Evet... Evet... Derken Meleklerin kanatlarında Nidalar semaya yükselirken Bulutlar secdeye dursun Kalplerin kıblesine Bir masal anlat bana İçinde ayrılık olmasın Bir masal anlat bana İçinde ölüm olmasın Dualarım geri getir mi seni Siler mi? Ölüm listelerinden ismini Bir masal anlat Pembe; Mutluluk olsun Mavi; Huzur Son sahneyi anlat bana masalında Hani ışıkları sönmüştü ya yaşamın Hani kapanmıştı ya zamansız perdeler Oynanmamıştı ya roller Gerisini anlat Suflörü anlat Elindeki kâğıtta ne yazdığını Neler fısıldadı kulağına Ezberim bozuldu!

Bir adın kaldı saklı Mühür gibi yapışmış dudağımda Ezberimde, içimdeki acı www.Antoloji.Com - kültür ve sanat İçimdeki acıda Son şarkı Bitmemiş bir roman gibi. SON'suz Hadi bir masal anlat bana Bizim olsun Mutlaka sonunda Al ama beni de yanına...

Nurten Altınok 160513 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bana Sevdiğini Söyle Suskunum

Anlatılmaz yokluğun Bilemezsin sevmeyince Ağır gelir sessizlik Sensizlik geceye çökünce Boynu bükülür yetim dizelerin Körkaranlık resminde tutsak hece Bakakalırım maviye Suskunum! Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Baş Tacı

Baş Tacı En acıtan yarayı en çok sevdik Gözyaşlarımızla suladık alevi Onun adı Aşk'tı Baş tacımız ettik...

Nurten Altınok 14.03.2013 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Baş Tacım

Hoşgeldiniz

Pişen aşımdasın Soframın baş tacı Bizim için doluyor bardaklar Beyaz şarap ve de bira Ekmeğimin tuzuna Yatağımın çarşafına Serdim adını Kokun uzak olsa da Bir okadar içimdesin Bir okadar yanımda Dört duvar binlerce göz Dört duvar binlerce dudaksın Uzatsam elimi Tutacak gibiyim sesini Saçının telini Okşayacak gibiyim Tenin uzak olsa da Bir okadar benimsin Bir okadar canımda

Bir yerde af çıkar elbet sevgiye Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Başa Çıkamıyorum Kendimle

Zamana dur diyemedik Garanti altındaydı sanki yarınlar Kendimizden öylesine emindik Sarhoş duygularda uçarken Bilemedik İlk aşkın esintisine kapıldık Sürüklendik Ne de iyi ettik Yıldönümlerinde zaman, hep geriye dönük Unutulmuyormuş meğer ilk heyecanlar İlk buluşmalar Hala titrer ayaklarım o günkü gibi Sana gelmenin telaşındayım Evde misin? Hadi say sende Dün dediğimizin günün üstünden Kırk yıl geçmiş Benden büyük şimdi çocuklarım Sen ne haldesin Neredesin kim bilir Her yıl dönümlerinde ben Nisan yağmurlarındayım Taksim’de seni bekliyorum hala Postanenin önünde Ya da Kadıköy vapurundan şimdi indim Suadiye otobüsüne bineceğim birazdan Evde misin? Sana geleceğim Adımlarımı saya saya Az kaldı diyeceğim Şu köşeyi dönünce görünecek ev Aralanacak bir perde Yüzünü göreceğim Gel diyeceksin Geleceğim… Çok büyüdük biliyor musun? Kafa tutamadık zamana Ah Şimdiki aklım olsa ‘’ İstanbul’un orta yerinde gözlerim vardı Vuruldu Piyerloti’de’’ Çemberlitaş’ta o gün Bırakır mıydım hiç ellerini O muhallebici masasında Ölümü bile bile Takılmaz mıydım peşine www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gurur neymiş Onur neymiş Çiğnemez miydim ayaklar altında Ben seni en saf duygularımla sevdim Namusumla sevdim…

Keşke bir resmini Bıraksaydın gitmeden Sadece bu geceye mahsus Göğsümde saklayabilseydim Düne hürmeten Anılar Zaman tribününde büyüyor Gittikçe O sen miydim? Kör kütük âşık O ben miydim? Kafam karışık O ben miydim? Heyecan denizinde boğulmuş Ve de O sen miydin? Gemisini kurtaran kaptan ‘’Acıtıyorsun bırak elimi Sakalların yüzüme batıyor’’ Gülmekle ağlamak arası bir yerdeyim Anla işte ne haldeyim

Yaşamayı özledim Büyümeye çalıştığım o yılları Çıkıp geliversen diyorum Hesap versen gönül mahkûmum Hep senden yana bir tarafım eksik/lere Hesap versen Hep senden yana bir tarafım öksüz/lere Çıkıp geliversen diyorum Bir selam versen İdare ederim bilirim Bir kırk yılı daha garanti ederim Beklerim Yapamazsın değil mi?

Vazgeçtim hesaplardan Genel af çıkarttım bu yaradan www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yeter ki gel Başa çıkamıyorum kendimle.

70406 / 130312 Nurten Altınok Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Başımı Yaslayıversem Göğsüne

başımı yaslayıversem göğsüne avuçlarımda sıcaklığın dudaklarımda mutluluk içimde huzur başımı yaslayıversem göğsüne tüm acılarım unutulur yok mu zamanın hapishanesi yok mu mutluluğun hücresi düğümleyiversem tüm geceyi kilitleyiversem, ah! kilitleyiversem her şeyi... başımı yaslayıversem göğsüne beynim durur gözlerim kapanır dilim tutulur nefesimde nefesin ateş kesilirim sırçadan saraya döner yıkık virane yüreğim başımı yaslayıversem göğsüne tüm acılarım unutulur

Nurten Altınok 2001 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Başka Lafa Ne Gerek

tırnağıma ''et''sin sen gözümdeki bebeğim gözbeğimsin benim başka lafa ne gerek tutuversem elinden gözlerin yeşilinden yüreğinin sesinden başka lafa ne gerek sıcacık gülüşünle o güzel bakışınla geliversen aşkınla başka lafa ne gerek yüreğimde nefessin damarlarımda nabız bedenimde tek cansın başka lafa ne gerek sevgi sevgi olmalı sevgin cana dolmalı bir bedende doğmalı başka lafa ne gerek 24.12.2001 Nurten Altınok | Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bebeğim

Bebeğim, Bir gün, sen de kanatlanıp uçarsın. Bilmez miyim? Bilirim ya! İşime gelmez. Şu yorgun yüreğime bir damla mutluluğu çok göremem. Çok görme sende. Gitme. Gözlerinin renginde sabah Gün doğuşu Gözlerinin renginde gece Gün batımı Gözlerin Gözlerim Ateşböceğim Kar yolları kapamış Anadolu bembeyaz Trakya kardan adam Uç da gel bebeğim Kanatlarında dua olayım nurten altınok 03/01/2002 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ben Almayayım

Soğuk bir nefes midir ensemizde hissettiğimiz Diken diken ürpermesi midir tenimizin Geçse de yıllar benimseyemediğimiz İçimizden atamadığımız bir korku mudur ölüm Kopup gitmek midir bilinmeze Karanlıkta yalnızlığın sonsuzluğumudur Suskunluğumudur dillerin lal ötesi Gözlerin kararması mıdır ışıkların donduğu Hiç birine yılgın değil içimdeki korku Toprak üstü severim çiçeği koklamayı Gideceksem severim güllü dikenli yolları Göreceksem yeşil ormanı Nöbet beklemeyi değil selvi altı Ağlayamaz ölüler Sevemez Sevilemez Gülemez Günah işleyemez boyunu aşan Acıkınca bir duru suya ekmek bile çalamaz Bir çalar saatleri yoktur Babah koşturmaya uyandıracak Cebinde bir hapı ağrısını unutacak Hesap kitap istemez Ay sonunu getirecek Gecekonduları yıkılamaz Karakışın ayaz gecelerinde Lodosları olamaz Bir kömür sobasının geri tepen isinde Halay çekemezler Davul zurna eşliğinde Oturup ağlayamazlar Yağmayan yağmura bereket niyetine Ninniler söyleyemezler Sallanmayan beşiğe Ve ağaçları ve böcekleri ve çiçekleri Bulutları ayı güneşi kayan yıldızları Seyredemezler Ufuk çizgisinde Bırakın beni ağlayayım Bırakın seveyim Bırakın konuşayım Yazayım, haykırayım

Ölüm bir huzur ise sunulan Bize altın sinide Bırakın beni ne olur www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bırakın Ben almayayım... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ben Hırsızım

Felekten gün çalıyorum Zaman çalıyorum Kapı çalıyorum Şarkı çalıyorum Islık çalıyorum Ben hırsızım Peşimde polisler Köşe bucak kaçıyorum... 21.02.2009 Nurten altınok Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ben Kadınım (sayfa çalışması)



Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ben Kimim

Ne enim boyumu tutar Ne boyum kilomu tartar Yaşım eş değil başıma Beynim dar geldiğinde tasına Taşarım telaşımdan Girmeyin koluma Bir bakmışsınız; Esiyorum deli bir rüzgâr gibi aniden Takıp kanatlarıma şiirin ihanetini Düşerim peşine o zaman dilimdeki Sus ’un Ya da; Zehir Zıkkım Sevdaların Anason Kokusuna Hiçbir renk güzel değildi gözlerinden Göçerim, özlemlerin zirve yaptığı o anlara Önümde yol engelleri değil ki beni tutan Ömrümden ömür veremediğim, Sen Kocaman bir soru bıraktın gidişinle Kocaman mermer yeşili bir ünlem Tutun şimdi çaresiz yüreğimden Korkuyorum Girin koluma Kim bilir; Hangi kayan yıldıza takılmıştır yine kafam Hangi buluta yağmur sözüm vardır Kiralanmıştır iki gözüm İki gözümde iki damla yaş Yağarım kuraklara yavaş yavaş Girin koluma Bir bakmışsınız; Küreğindeyim bir sandalın İpek kadar naif sallanıyor gün Sallanıyor deniz ve bendeniz Bir ilhamın doğum sancısındayımdır Yırtılır yer gök dağ taş toprak deniz Bir bakmışsınız; Dümenindeyim bir dümenin Zehir uçlu bir olta atılırsa ıslık sesinde Kabarır yüreği denizin her çığlıkta Koluma girmeyiniz Kehribar gözlü bir ananın su kaçar kulaklarına Ölümün ayak izleri düşer tezgâhlara Önümde set gibi durmayın o zaman Zapt edemezsiniz Girmeyin koluma

Bir bakmışsınız; Düşmüşümdür evrenin yollarına www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Oturur yüreğime taş gibi süt bakışı bir öksüzün Pıhtılaşırken kanı günahsız bir bebeğin kundağında Anlamsız bir savaşın yankısıdır içimdeki hüzün Karanlığıma korkular süzülürken Gitmeyin, korkuyorum Girin koluma Cesarete ödün değildir yalnızlık Gün ışıyana kadar kalın yanımda Kol kola Korkuyorum Girin koluma

Ben kimim Kimim ben!

Nurten Altınok 29.03.2015 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ben Mavi Sevdim

Bu akşam bir başka türlü özledim seni Bu akşam gerçekten çok özledim seni Bakmaya korktuğum gözlerin Hep gözlerin değiyor gözlerime can Bakışların Ellerin Ve titreyen sesindeki heyecan Özledim seni Özledim işte, öylesine çıkarsız Keşke yanımda olabilseydin! Keyfim yerinde Türküler söylüyorum En neşeli olanlarından Hem söylüyorum hem oynuyorum Bir görseler halimi, deli, diyecekler Desinler Kendi kendime gülüyorum Şarkılar mırıldanıyorum Şarkılar hüzünlü Makamlar hüzzam Sevemedim bu gece onları Bir özür olsun borcum Seninle her şeye varım ben En çok da bu takılıyor dilime, Kayahan’dan Seninle her şeye varım ben Sen her şeysin Canıma canını katabilirsin

Hiç öncesi olmadı bunun gibi Ayrılık mı yaktı içimi Özlem mi Bilemedim Çıkıp aniden geliversen, diyorum Ya da gelebilsem, habersiz Tesadüfen karşılaşıversek bir caddenin en işlek yerinde Bakışsak Selamlaşsak Sarılsak Dostça öpüşsek... Titriyorum! Olmuyor işte!

Bu akşam çok özledim seni Bir şiir okumalık zaman www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Dört dizelik Şu masada Karşımda Oturuyor olabilseydin! Dinleseydin... Mavi gömleğini giy de gel /bir gün gelirsen Ben sende sevdim maviyi Ben mavili sevdim seni Bu akşam bir başka türlü özledim seni Bu akşam gerçekten çok özledim seni... Nurten Altınok Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ben Mavi Sevdim Seni

Bir bakışmalık zaman Şu masada Karşımda Oturuyor olabilseydin keşke Mavi giyin de gel Bir gün bana gelirsen Ben mavi sevdim seni Ben mavili sevdim En çok maviyi sevdim Şiirler mavi kanar şimdi…

22.06.2006 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ben saçlarını okşuyordum gel o zaman

.....gel o zaman ...... bırak satır aralarında virgül gibi /saklanmayı ...... gel o zaman söylemesi kolay /yağmur gibi /sağanak gibi -işte aşk (ın) tarifi ...... bu kadar basit mi su nasıl buharlaşır bir tende deneye tut(alım) üç boyut nasıl buz olur .....gel o zaman ...... ben noktayım sen bakıyordun ben saçlarını okşuyordum -gözlerimle kar yangını (m) gel o zaman... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ben Seni Neden Özlüyorum

İsimsiz acıları seviyorum Sen varsan içinde Bütün şiirleri seviyorum Kokun bulaşmışsa dizelere Özledim desem uluorta Sormazlar mı adama Kimi Diye Neye Diye Utanıyorum Utanıyorum Susuyorum Adın yanıyor dudaklarımda Sahi Ben seni neden özlüyorum Ah! Sır tutmaz dilimi eşekarıları sokası Ah! Şu kin tutmaz yüreğim parçalanası Kocaman puntolarla yazmak var şimdi adını buraya Sayfanın tam ortasına Büyük harflerle Ne güzel olurdu..! Ne Güzel Olurdu..!

Korkarım Kan Tutacak yine _____senin için* li şiirleri Korkarım! Bir çocuk gibi Sahi Ben seni neden özlüyorum Ben seni neden... Hiç geçtiğin yolları gözlemedim ki Bilmedim ki..! Hangi rüzgar olabilir düşkıran mavi Sen kokan gülüşleri Getirmiş olsun bana anılardan Yok ki..!

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Neden bu kadar güzel söyletiyor bu acı öyleyse beni Bu acı ki paylaşımsız Ki yapayalnız Bu acı ki baştanbaşa öksüz Sahi Ben seni neden özlüyorum Ben seni neden... Başım dönüyor biliyor musun aklıma geldiğinde Dönme dolap gibiyim soruların merkezinde Sesin geliyor uzaklardan Çok uzaklardan Savaş artığı üç beş radyonun cızırtısından duyulan Sesin Gece Ve Sen Gülümsüyorum Benimlesin İçimin titremesi o gecenin mirası sanma Nedenini sorma Bilmiyorum Sahi Ben seni neden özlüyorum -izin ver üç noktaları tamamlayayım- Ben seni neden...

Hiç başka işim yokmuş gibi... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ben Seni Unutmaya Çalışıyorum

Sen beni unuttun Ben seni unutmaya çalışıyorum Sen yanıldın Ben yandım Ummadığın dağlara kar yağar mı? Yağmaz be gülüm Yağmaz Yağdıran olmazsa Olsa da fark etmez Biz ateşte unuttuk terimizi Biz güneşle aşıladık tenimizi Yılların imzasını kazıdık alnımıza Ayaklarımızda eski toprağın sesi Hatırlasana Bak, kızacağım yoksa! Hangi yağmur söndürebilir bu ateşi Hangi kalıplaşmış su Ve hangi korku Hangi çekince Alır götürür seni Hadi be sen de! Konuşsana Bak, küseceğim yoksa! Konuşsana Dokunsana dilime, sussun Kırsana şifresini, tutulsun Sokulsana, sana Sırtımı dayadığım koca dağ Huzurum Özlediğim Tutsana Bak düşeceğim yoksa! Yağdırma şu ak karları dağlara Estirme beynimdeki deli boranı Yüreğimdeki kör ateşi közleme Bilirsin kırılmışların zordur tamiri Hele yürek olunca Sarsana Bak üşüyeceğim yoksa!

Sen beni unutmuş olsan da Boşuna seni unutmaya çalışmam Boşuna… www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Nurten ALTINOK 250708

Sen beni unuttun Ben seni unutmaya çalışıyorum Ummadığın dağlara kar mı yağar Yağmaz be gülüm Yağmaz Yağdıranlar olmazsa / Olsa da; Biz ateşte unuttuk terimizi Biz güneşle aşıladık tenimizi Yılların imzasını kazıdık alnımıza Ayaklarımızda eski toprağın sesi Hatırlasana Kızacağım yoksa!

Hangi kar söndürebilir bu ateşi Hangi kalıplaşmış su Ve hangi korku www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hangi çekince Alır götürür seni Hadi be sen de! Konuşsana, Güleceğim yoksa! Konuşsana benimle Kırsana dilimin suskusunu Şifresini Konuşsana benimle Sırtımı dayadığım koca dağ Huzurum Özlediğim Konuşsana! Düşeceğim yoksa! Sen beni unutmuş olabilir misin! .. ! .. ! .. ? Yağdırma şu ak karları dağlara Estirme beynimdeki deli boranı Yüreğimdeki kör ateşi közleme Üşüyeceğim yoksa! Boşuna seni unutmaya çalışmam Boşuna Sen beni unutmuş olsan da...

Nurten Altınok 250708 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ben Varım...Güncelleme

Ben Varım (güncelleme)

Neden bu hüzün Kimin elinde var sihirli bir kalem Alın yazısını yeni baştan yazacak Senin mi Benim mi Uzun bir yol bildik yaşamı Kervana katıldık Birileri vardı yanımızda Mutluyuz sandık Sevdik mutlaka Sevildik de belki Düşünüyorum da şimdi Bu yaşamın hiç bir sahnesinde olmamış Hiç ben, ben olmamışım Ben nerdeyim! Yaşanan bir şeyler var Tükenen bir şeyler de Ben yokum, ben Hiç kendim için yaşamamışım Kendime yabancı bir ben Kendime ihanet eden ben Aynalarda çoğalınca kaz ayakları Derinleşince alın çizgileri Bir şamar gibi yüzümde patladı yaşım Yaş otuz beş yolun yarısı edermiş Orhan Veli’ye etmemiş. Aradım Buldum Çiçekli tenekeden sandığın dibindeymiş Çıkarttım benli albümleri Önce aldım tozlarını bir güzel Naftalin kokusu yayıldı odaya Dünün kokusu sindi üstüme Bayramlık elbiseme sığamadım Olsun! Güneşi gördüm sonra Ağacı gördüm, ağaçta çiçeği gördüm Acıktım İlk defa açlığımı hissettim Susadığımı Bir şeylerin eksikliğini Yaşanmamışlığını fark ettim Ne ilkiydi baharın önemli olan Ne ikincisi Ne de sonu Baharın kendiydi yaşanılası Ömür boyu İster şans de www.Antoloji.Com - kültür ve sanat İster kader Varsa çekilecek çile Çekiyorsun Varsa görülecek gün Görüyorsun Dedim ya Kimin elinde var kader kalemi Alın yazısını istediği gibi yazacak Suya yön verilmiyor işte Bir deryada buldum şimdi kendimi Akıntıya tutulmak şöyle dursun Rüzgârlar yarattım nefesimden kendime Öyle çok birikmiş ki içimdeki yorgun kül Elimi göğsüme attığımda fark ettim Yaşam denen ateşin henüz sönmediğini Biraz daha kızıl renklere boyandım Biraz daha vurdum duymaz oldum Biraz daha; Bana ne? Biraz daha; Amaaan, sende Dünyayı ben mi kurtaracağım? Neden olmasın! Boş ver aldırma İkinci bir yaşam şansı Verilmez kimseye bu dünyada Biraz daha lale, menekşe Gülü, sümbülü kokladım Hayatı koklar gibi Mis gibi Filizler yeşerttim yüreğimde Kimsenin ulaşamayacağı ...... Kendi adıma bu dünyada ...... Hayatı yeniden yaşamak gibi ...... İnadına ...... Ben varım! Anladım ki Hiç bir şeye geç kalınmış değildi İlk adımdı mühim olan Siyah yine siyahtı Pembe her zamanki gibi Bir kıvılcımdı eksik olan O da dudağımdaki gülümsemede bitti... İşte o zaman anladım ki Ben vardım Ben varım Anka kuşu gibi...

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Nurten Altınok Güncelleme 27.12.2015 Pazar Esenyurt

Neden bu hüzün Kimin elinde var sihirli bir kalem Alın yazısını yeni baştan yazacak Senin mi Benim mi Uzun bir yol bildik yaşamı Kervana katıldık Birileri vardı yanımızda Mutluyuz sandık Sevdik mutlaka Sevildik de belki Düşünüyorum da şimdi Hiç ben, ben olmamışım Ben nerdeyim! Yaşanan bir şeyler var Tükenen bir şeyler de Ben yokum, ben Hiç kendim için yaşamamışım Kendime yabancı bir ben Kendime ihanet eden ben Aynalarda çoğalınca kaz ayakları Derinleşince alın çizgileri Bir şamar gibi yüzümde patladı yaşım Yaş otuz beş yolun yarısı edermiş Orhan Veli’ye etmemiş.

Aradım Buldum Çiçekli tenekeden sandığın dibindeymiş Çıkarttım benli albümleri Önce aldım tozlarını bir güzel Naftalin kokusu yayıldı odaya Dünün kokusu sindi üstüme Bayramlık elbiseme sığamadım Olsun! Güneşi gördüm sonra Ağacı gördüm, ağaçta çiçeği gördüm Acıktım İlk defa açlığımı hissettim Susadığımı Bir şeylerin eksikliğini Yaşanmamışlığını fark ettim

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ne ilkiydi baharın önemli olan Ne ikincisi Ne de sonu Baharın kendiydi yaşanılası Ömür boyu İster şans de İster kader Varsa çekilecek çile Çekiyorsun Varsa görülecek gün Görüyorsun Dedim ya Kimin elinde var kader kalemi Alın yazısını istediği gibi yazacak Suya yön verilmiyor işte Bir deryada buldum şimdi kendimi Akıntıya tutulmak şöyle dursun Rüzgârlar yarattım nefesimden kendime Öyle çok birikmiş ki içimdeki yorgun kül Elimi göğsüme attığımda fark ettim Yaşam denen ateşin henüz sönmediğini Biraz daha kızıl renklere boyandım Biraz daha vurdum duymaz oldum Biraz daha: Bana ne? Biraz daha: Amaaan, sende Dünyayı ben mi kurtaracağım? Neden olmasın! Biraz daha lale, menekşe Gül, sümbül kokladım Hayatı koklar gibi Anladım ki Ben varım…

Nurten Altınok 041214 Y.Ş.16 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Beni Öyle Öp

Bekle Ay buluta girsin Ellerim avuçlarında Göğsünde başım Nefesindeyim Bekle Ay buluta girsin Beni öyle öp Kimseler görmesin Bulutların gözü kör... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Beni Sana Götür

Bir adın olsaydı Seslenebilseydim sana Ah içimdeki kara delik Irmak olsan da aksan Yıkansam paklansam Irmak olsan da sularına kapılsam Beni sana götürür mü dalgalar? Deniz gözlerim olur mu? Denize kavuşsam Bir salkım ağacına tutunsam ya da Saçlarını suda yıkamış salkımsöğüt Babam bakışlı Nazım’ım Ayaklarına sülükler yapışır bahtsızın Basamam Bir pusula olsam ya da Kuzeyinde kaybolsam Biliyorum Beni sana götürür yalanlar Düşlerimi gecelerde yitirdim Buz tuttuğum ağustoslar ağlar Şu kahpe dünyada Bir ben ağlayamıyorum Beni sana götür Boğuluyorum Ah içimdeki yorgunluğum Nerdesin ateş topum Neye böyle açıklardayım Çırılçıplağım Beş dizesizim Beni sana götür Çaresizim Varsın olmasın elimi tutan Hatırımı soran Olmasın yolumu kollayan Dilsizim Susmasını iyi bilirim Sessizim Beklemesini de bilirim Bir mum yak alevi umut olsun Sal şavkını yellere Geleceğini bilirim Beni sana götür Götür Sana Beni Gelirim www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Koyma umutsuz Yaralanırım Çürürüm Biterim Küserim Büyür içimdeki mezar Gömülür gider şiirlerim Beni sana götür Sana Götür Beni Dillenirim

Ah içimdeki kara delik Delik delik…

Nurten Altınok 280110 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Benim Adım Pembe.

Benim adım Pembe olsun Senin adın Mavi Anlat bana PEMBE ile MAVİ'yi

Bir masal anlat bana Gece uyanmasın Benim adım Pembe olsun Senin adın Mavi Pembe’yle Mavi’yi anlat bana Kimse duymasın Pembe Mavi’ye yangın olsun Mavi körkütük Bir masal anlat bana Bizim olsun Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bırakma Beni

Bırakma beni Ayaklarıma takılır eteklerim Düşerim Bir elimi uzatmışım semaya Toprağa bakar diğeri Rızkını esirgeme kullarından Rahmet ol Bereket ol Sevgi ol Barış ol Yağ da doyur bizi Allah’ım kapıldım senin rüzgârına Şebb-i aruz gecelerinde Gelin başında zümrüt taç gibiyim şimdi.

Nurten Altınok 18/12/2008 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bırakmadılar 4

Bırakmadılar Yolumu çizemedim Gönlümce Nakış Nakış İşleyemedigim duygular Hesap soruyor şimdi Ellerim dizelerde Alkis alkis Gözlerim şikâyet yumağı Sağır sevdalar Yüreğimin kördüğümü Bırakmadılar Boy verecekti umutlar Yıldızlar çiçek açacaktı gecelere Notasından bir rüzgar Düşecekti bir şiire Sen Sen yazamadigim son dize Sen dilimin ucunda mim Alacagin olsun ar 28.12.2012 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bir Daha Gelirsem Kapına 3.kitap

Bir daha gelirsem kapına Bin bir olsun Bin ikide al bari içeri Kaldırımlar eskidi Gözlerin büyüdü gözlerimde Yılları çarpınca günlerle Adressiz mektuplar gönderdim Artık bu solan bahçede bülbülleri Olmayan gazele Nerdesin Söyler misin Hangi kapıyı çalayım Bütün kapı zillerinde senin adın yazılı Neden kapıları açanlar hep başkaları Bir daha gelirsem kapına Bin ikide al bari içeri Kaldırımlar eskidi

Bir daha gelirsem kapına Bin bir olsun Bin iki de al bari içeri Kaldırımlar eskidi Gözlerin, gözlerimde büyüdü Bıktım yıllarca gün saymaya; Bıktım adressiz mektuplar yazmaya Bıkmadım ama adını sayıklamaya ''Artık bu solan bahçede bülbüller'' aramaya

Nerdesin Hangi kapıyı çalayım! Söyler misin? Çıksam kırk yıl sonra karşına Olur ya, neden olmasın Saçımdaki aklarımla Ayni bakışlarımla İstemez misin Bilmiyorum Hangi adrestesin Nerdesin Neden bütün kapılarda senin adın yazılı Ve neden hep kapıyı açanlar sen değilsin

Bir daha gelirsem kapına:Bin bir olsun Bin iki de al bari içeri Kaldırımlar eskidi… www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Nurten Altınok 12.12.2014 güncelleme Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bir Fotoğrafın Ardından

Bundan güzel gün mü olur! Bundan güzel kıyafet Bundan güzel hürriyet Bir Fotoğrafın Ardından

Ben, dayamışım sırtımı bubama Korkar mıyım hiç bir şeyden Elimde kocaman lastik bir top Ayağımda siyah lastik çizmeler (bileklerimde kalırdı izleri) Ayağımda paçaları lastikli, pazenden bir uzun don (pantolon niyetine) Yanı başımda ekmek teknemiz Çok şükür, aç değildik, açıkta değildik Zengin hiç değildik Hiç te özenmedik Karnımızdan önce gözümüzü doyurmuştun bubam Gönlümüzü doyurmuştun Bu yüzdendir yüreğimdeki mutluluk Kıskanmayı hiç bilmedik Paylaşmayı çok Çocuk korkularım vardı tabi Mesela karanlıktan korkmak gibi Yalnızlıktan korkmak gibi Sessizlikten korkmak gibi Kimsesizlikten korkmak gibi Ama; ''Bubbb'' demeye kalksam BUBAM ''Annn'' demeye kalksam ANAM Bitiverecekti yanımda biliyordum

Laf olsun diye yaktım evin bütün ışıklarını Avludakileri bile Laf olsun diye açtım radyonun sesini sonuna kadar Laf olsun diye ıslık çalmayı öğrendim Laf olsun diye ıslıkla besteler yapmayı Aslında çok korkuyordum Karanlıktan, yalnızlıktan, sessizlikten Sesimi duyamazsınız diye Hala korkuyorum Korkuyor içimdeki çocuk Dört duvarda yankılanan sesimden korkuyorum Bu kadar da varılmaz ya bir çocuğun üstüne!

Ah! ''Kocaman kızıııımmm'' derdin Uzata uzata www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gülerdi gözlerinin içi Sarılırdık her memlekete geldiğimde Kokunu çekerdim içime Otobüsün camından gülümserdim sana ayrılırken Üzüldüğümü fark edersen üzülürsün diye Ne uğurlayanım var, ne karşılayanım şimdi Rahatça ağlayabilirim değil mi? Topum patladı da!

Nurten Altınok 160116 Esenyurt

Not: Fotoğraf https://www.facebook.com/photo.php? fbid=974014272668111&set=a.126234090779471.22312.100001786434053&type=3 &theater¬if_t=like Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat bir Gözden Irak

Zaman Zehrini akıtır uzayan yollara Sesler sislere döner Canım eller Yaban ellere Sevdalar çözülür Kördüğüm gözlerde Ne sulara tanıklık eder köprüler Gözden ırak olan Olur mu gönülden de? Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bir Maraton mudur Yaşamak

Bir kapalı kutudaydık Aralandı kapak göründü ışık Büyüdük Üredik Çoğaldık Sevinçler yüklendik Acılarda boğulduk zaman zaman Yorulunca kollarımız kapanacak kapak yavaş yavaş. Bugün güneşe taktım kafayı Kollarımı güçlendirmem lazım İyice kaldırabilmeliyim kapağı Karanlıklar yutuyor beni Yalnızlık ürkütüyor En çok da gücümü kaybetmek korkutuyor Elden ayaktan kesilmeden Muhtaç olmadan ele güne Zamanı gelince bilmeliyim kapatmasını Yaşam denilen bu kutunun kapağını... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bir Masal Anlat Bana 2

Bir masal anlat bana Gece uyanmasın Benim adım Pembe olsun Senin adın Mavi Pembe’yle Mavi’yi anlat bana Aramızda kalsın Kimse duymasın Pembe Mavi’ye yangın olsun Mavi Pembe'ye tutkun Aşk Körkütük mutluluk Bir masal anlat bana İçinde ayrılık olmasın Bir masal anlat bana İçinde ölüm olmasın Dualarım geri getirsin seni Silsin Ölüm listelerinden İsmini Bir masal anlat bana Ne olursun Son sahneyi anlat bana Hani ışıkları sönünce yaşamın Kapanır ya perdeler Yarım kalan oyunu anlat bana Ne yazıyordu elindeki kağıtta Neler fısıldıyordu süflör kulağına Acelen neydi Acalen Neydi... Bir adın kaldı Dilimin ucunda saklı Mühür dudağımda Sonra o şarkı Sesin kadar hüzzamdı Bir masal anlat bana Seni ve beni anlat

Evvel zaman içinde Bir varmış bir yokmuş...

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Nurten Altınok 160513 11.11.2014 Esenyurt Güncelleme Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bir Sevdiğim Vardı

[renk=yesilton][ortala]Bir sevdiğim vardı yirmili yaşlarda İncecikti, fidan gibi Dokunsan kırılacaktı belki Bir sevdiğim vardı Yirmili yaşlarda

Yeni terlemişti bıyıkları Bir sevdiğim vardı Hey gidi be hey Ne güzel günlerdi! Kim getirecek şimdi Giden yılları geri

Bir toplantıda tanışmıştık Yanıma geldi Adımı sordu:

—Söyledim… Elim ayağım yaprak gibi Dilim damağım kurudu

Çekinerek sordum: — Seninki? Söyledi…

Daha dün gibi içimdeki korku hala Hiç tanıdığım kimse yoktu bu isimden Ya unutursam! Unutur muyum acaba? Derken Unuttum gitti Bir daha sordum, duymamış gibi Tekrarladı Bir ozanın adıydı, adı Aklıma geldi o anda O gün bu gün hep aklımda Hiç çıkmadı…

Bir sevdiğim vardı yirmili yaşlarda Ne çok sevmiştim onu Kara sevda dedikleri bu olmalı www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gün oldu Kanat oldu kollarıma Boğazı uçtum da geçtim Gün oldu Bıçak oldu damarıma Tuz biber ekti yarama

Onda öğrendim sevmeyi Onda terk edilmeyi Hiçbir şey söndüremedi içimdeki ateşi

Yıllar geçti aradan Beşiktaş’ta bir gün Benim karnım burnumda İner inmez bir otobüsten Arkamdan sarılıverdi biri boynuma Döndüm baktım O

Yıllarca aradım, dedi, seni Nerelerdeydin? Yıllarca bekledim, dedim, seni Nerelerdeydin?

Yer yarılsaydı da girseydik içine Toz toprak duman olsaydık da Göçüverseydik gökyüzüne

Beşiktaş yıkıldı başımıza Taş, taş Beşiktaş yağdı başımıza Yavaş, yavaş

Sen, evlendin mi? Dedi Bakınca karnıma www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ne çok yol almışız ikimiz de Kesişmeyen ayrı yönlerde Son sarılışımdı ona Veda ederken Yol ortasında

Tesadüfen karşılaştık bir gün yine On yıl sonra Yan yana iki otobüste Yan yana iki cam kenarında Trafiği tıkanmış Boğaz Köprüsünde Arabalar durdu Dünya durdu Ben durdum Zaman durdu gözlerimizde Ya sonra! Trafik açıldı Gitti

Bir sevdiğim vardı yirmili yaşlarda İncecikti, fidan gibi Dokunsan kırılacaktı belki Bir sevdiğim vardı Yirmili yaşlarda Asırlar, asırlar önceydi…

Aklıma düştü bir gece yarısı Bir şarkının nakaratında Nerdeydi, nasıldı, ne yapardı İnternet icat olmuştu ya şimdi Hay başıma taşlar düşesi Yıldırımlar yağası Her şey elimizin altında ya Nasıl oldu da hiç gelmedi Bu güne kadar aklıma!

Belki bir resmini bulurum umuduyla www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Belki de bir iki haberini Adını yazdım, arattım Bir sayfa açıldı Sevindim Buldum, dedim, sevinçle Sayfaya baktım Siyah, kocaman harflerle başlayan Upuzun bir isim listeydi Okuyamadım heyecandan Derin bir nefesten sonra O siyah kocaman harflerle yazılan O yazıyı okudum ‘Yitirdiğimiz Üyeler’ Yazıyordu!

Dondum kaldım! Gerisini okuyamadım! Bilmem kaç kere Açtım, kapattım bilgisayarı Hep ayni yazı çıktı Hep ayni liste ‘’ Yitirdiğimiz üyeler’’ Yazıyordu…

Şok dedikleri bu olmalıydı Sararmış bir film şeridi İki saniyede gelip geçti gözlerimden Bittim! Listenin sonunda onun adını okuyunca Ölümlerden ölüm beğendim Ölüm beni beğenmedi…

Kızıl bir demir düşer gibi buza Yarıldı beden baştanbaşa Bir nefes uçup gitti içimden Tutamadım Bir nefes ki ateş topu Yandım, kavruldum Bir nefes ki Yaşamla bağımı kopardı www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Dağıldım, kaldım Anlatılır gibi değil

Bu kadar mı acımasız olur hayat? Keşke hiç okumasaydım o sayfayı Keşke Yaşıyordur, umudu hep olsaydı içimde Göremesem de

Ne köy oldum ne kasaba Boş vermişliğim bundandır hayata

020310 20.05.2012

______Bir sevdiğim vardı yirmili yaşlarda İncecikti, fidan gibi Dokunsan kırılacaktı belki Bir sevdiğim vardı Yirmili yaşlarda Yeni terlemişti kirpikleri Bir sevdiğim vardı Hey be hey Kim getirecek şimdi Giden yılları geri Bir toplantıda tanışmıştık Yanıma geldi Adımı sordu Söyledim Sordum, söyledi Daha dün gibi içimdeki tasa Hiç kimse yoktu bu isimden etrafımda Unutur muydum acaba? Bir ozanın adını takmışlardı ona oysa www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Aklıma geldi o anda O gün bu gün hep aklımda Bir sevdiğim vardı yirmili yaşlarda Ne çok sevmiştim Gün oldu Kanat taktı kollarıma Boğazı uçtum Gün oldu Bıçak oldu Kırıldı kanatlarım Onda öğrendim sevmeyi Onda terkedilmeyi Hiçbir şey söndüremedi içimdeki ateşi Tesadüfen karşılaştık bir gün yolda Yıllar sonra Yan yana iki otobüste Yan yana iki cam kenarında Trafiği tıkanmış Boğaz Köprüsünde Arabalar durdu Dünya durdu Ben durdum Zaman durdu gözlerimizde Ya sonra! Bir sevdiğim vardı yirmili yaşlarda İncecikti, fidan gibi Dokunsan kırılacaktı belki Bir sevdiğim vardı Yirmili yaşlarda Çok sonra, Beşiktaş’ta bir gün Çıkıverdi karşıma Sarılıverdi boynuma Yıllarca aradım, dedi, seni Nerelerdeydin? Yıllarca bekledim, dedim, seni Nerelerdeydin? Yer yarılsaydı da girseydik içine Beşiktaş yıkıldı başımıza Taş taş Beşiktaş yağdı başımıza Yavaş yavaş Ne çok yol almışız ikimiz de Dönemezdik geriye Son sarılışımdı ona Veda ederken Yol ortasında

Sen hep vardın bende Hep en sevdiğim yanlarındı bende kalan www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ellerindi Sesindi Gözlerindi Yıllarca ölüm ilanlarını okudum gazetelerin Adını göremeyince Çocuklar gibiydim. Aklıma düştün yine bir gece Nerdesin, nasılsın, ne yaparsın Adını yazdım internete, seni arattım Bir haberin çıkar belki diye Bir sayfa açıldı ‘Yitirdiğimiz Üyeler’ yazıyordu Sayfanın en başında Dondum kaldım! Bilmem kaç kere kapattım açtım sayfayı okumadan Şok dedikleri bu olmalı Sararmış bir film şeridi İki saniyede gelip geçti gözlerimden Kapattım açtım sayfayı tekrar Kapattım açtım Kapattım açtım bilmiyorum kaç kere Hep ayni yazı Hep ayni kara yazı açıldı Ben bittim Ben bittim Elim kolum kesildi Dilim budandı Benim sulandı Uzayıp giden tren yolları gibi liste Son durakta adın yazılıydı Son satırda soyadın Son Film bitti! Kızıl bir demir düşer gibi buza Yarıldı beden baştan başa Bir nefes uçup gitti içimden Bir nefes ki ateş gibi Bir neffes ki yaşam bağı Sevincim, hüznüm, özlemlerim İsimsiz öznem ilhamlardaki Buharlaşıp gitti! Bu ne büyük bir boşluk Bu ne büyük bir sus Bu ne biçim bir acı süzülen yanağıma

Bir sevdiğim vardı yirmili yaşlarda İncecikti, fidan gibi www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Dokunsan kırılacaktı belki Bir sevdiğim vardı Yirmili yaşlarda Belimi kırdı gitti…

Nurten Altınok 020310 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bir Sigara Verin Bana

Bir sigara veri bana Ciğerlerime kadar çekeceğim Bir sigara verin bana Yalnızlığımı tüttüreceğim Bir elim de mi yok tutacak Bir fincan kahve içeceğim kapım Bir dostum, iki çift laf edecek Hangi leylek hangi kapıya attı beni Bir sigara verin bana Leyleği getireceğim

141200

Bir sigara verin bana Ciğerlerime kadar çekeceğim Bir de kibrit olsun yanında Yalnızlığıma tüttüreceğim Hangi leylek hangi kapıdan aldı beni Sordu mu bana! Bir dost elim de mi yok tutacak Bir fincan kahve içecek kapım Oturup iki lafın belini kırıp Gurbetten sıladan konuşacak Hangi leylek hangi kapıya attı beni Sordu mu bana! Bir sigara verin bana Sonra isterseniz buzlandırın bu şiiri Nefesimin izi düştü baksanıza O leyleği bulmaya gideceğim Yepyeni bir bohçada Yepyeni bir şiire düşeceğim Bir sigara verin Eyvallah! Kimse sordu mu bana! 07.01.2013 güncelleme Esenyurt Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bir Telefon Bile Etmedin

Bugün, yine seni bekledim Gelmedin Bir telefon bile etmedin Parmaklarıma düştü yüreğimin acısı Sancılar içindeyim Denektaşı yüreğimde fırtınalar Bu kaçıncı? Çakıltaşları gözlerimi yakıyor Dudağıma süzülüyorsun Silip atıyorum Birden alev alıyor içimdeki volkan Her seferinde bu son olsun diyorum Bu sana son seslenişim Sana yazdığım Son şiirim Yeminler ediyorum Yemin üsütne Tövbelerin bini bir para Yeminlerin diyeti omzumda Beni, bana bırakıp gidişin var ya Gözlerini unuttun gülüm Ellerini Yüreğini /yüreğimin yanında Seni unuttun gülüm / yanıbaşımda Bu kadar kolay mı? Yeniliyorum yalnızlığıma

Gözlerin büyüyor gözlerimde /özlediğim Avuçlayıp yüzünü Öpesim geliyor İki yanıma düşüyor kollarım / öksüz Paramparçayım Umutlarım / göz pınarlarımda Dudaklarımda buz dağları Karaya oturuyorum Donuyorum! Yıldırımlardan bin volkan başımda Yanıyorum! O gidişin var ya, beni bana bırakıp Gözlerin bende emanet kaldı be gülüm baksana Ellerin bende kaldı tutsana Yüreğin bende kaldı alsana Sensiz nasıl yaşanır anlatsana www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Anlatsana Bugün de yoksun Gelmedin Bir telefon bile etmedin Parmaklarıma düştü yine yüreğimin acısı Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bizim Ev Kalabalık

Bizim Ev Kalabalık Bizim ev kalabalık Bir ben varım Bir de dört sarı duvar Tavanda sallanır bir ampul Dokunsan ışık elinden kalır Bizim ev kalabalık Bir ben varım Bir sessizlik var Bir sessizlik daha Al sana kavga… Bir de Niyazi’m gelse Heybesinde taze ekmek kokusu Köy kokusu Çocukluğumun kokusu olsa Özlem Hayal Umut olsa Ah be Niyazi’m Bir dakikacık da olsa Şu bizim çok kalabalık ev var ya Bir kalabalık da nefesin dolsa Bizim ev çok kalabalık olmasa Yormasa Korkutmasa Bizim ev çok kalabalık Sağda solda oyuncaklar Kimi sağlam, kimi olmuş kırık Kapı arkalarında Torunların ayak sesi Duvarda büyüklerin resmi Bizim ev çok kalabalık Mutfakta üç beş günlük bulaşık Tabak, bardak, çatal, kaşık Karmakarışık, sıkışık Bir açılsa makinenin kapağı var ya Onlar panayırlık Ben bayramlık Yazlık, kışlık, baharlık Bizim ev çok kalabalık Hep kalabalık Kayboldu alabalık Bizim ev çok kalabalık Paketlenmiş koliler salonda üst üste Boşaltılmış vitrin, kitaplık, çekmece Sağa sola dağılmış gazete sayfaları www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sarılacak bir bardak, tabak, kâse Taşınırken eşyalar kırılmasın diye Koridorun sonunda bir yatak odası Misafirden misafire açılır kapısı Yeni değiştirdim yastığın kılıfını Örtmüşüm yatağımın üstünü Kirlenmesin diye nevresimi, çarşafı Kilitlemişim kapısını Kaçmasın diye torunların uykusu Bizim ev çok kalabalık Çocuk seslerini duyuyor musunuz? Anneanne, diyor Pelin Onat, çözmeye çalışıyor, babaanneyi Nine’yi Bizim ev çok kalabalık Dolapta kurumuş kaşar, beyaz peynir Zeytin, zeytinliğinden bezmiş Acı biber turşusu, yarım kavanoz, kapakta Poşette, iki dilim ekmek Son kullanım tarihi geçmiş Yumurtaları atmak gerek İşime gelmez zehirlenmek Bizim ev çok kalabalık Yasağı deldik yine bu gece folklor ekibiyle İzmaritler Karadeniz’i oynuyorlar Fırsattan istifade Hamsi, hamsi… Sigaramın dumanı salınır da gelir Kars’ta gelin gibi

Ah! Anılar, yazılmayan Gümbür gümbür davul seslerinde Kulağıma kazınan Çekiliyor halaylar Toplanıyor bavullar Büyüyor yollar Hasret kapladı yine her yeri Bizim ev çok kalabalık Bizim ev çok, çok kalabalık... Akrep de var, yelkovan da Sabun da var, şampuan da Küvet? _Delik Sıcak su? _Keyfe keder Kapılar? _Yandan çarklı Kimi sağa açılır, kimi sola www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gıcırdamalar bedava Bizim ev çok kalabalık Mutfakta, kış Odada, yaz Balkonda, sokak Açılınca camlar İnsan renkleri Araba gürültüleri Bitişik duvarın arkasında Komşunun öksürmesi Arada bir bebek sesi Tavanda, çocuk koşturmaları Bizim ev kalabalık Hem de çok kalabalık Her şey oturmuş yerli yerine de Bir tek şu sessizlik var ya! Karanlık kadar korktuğum Bir de şu kimsesizlik Tek olma hali uyku vakti Çalınmayan kapı zillerinde gece bekçisi Susturamadığım içimdeki ayak sesi Sığdıramadığım hiçbir yere Yüzyıllık kirasını peşin ödemişler gibi beynime Geçmişler karşıma Bey gibi Paşa gibi Oturmuşlar Fermanımı yazar gibi… Bizim ev kalabalık Bizim ev çok kalabalık Çok… Çok… Çok...

280210 Nurten Altınok Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bizim Mahalle

Bağışla bizi Gençleri uğurlarken gurbete Sen de bilemedin değil mi Geri dönmeyeceklerini Ben de bilemedim Bağışla beni Dededen kalma yüzyıllık taş duvarlı evim Bağışla beni Yol kapımın zili Kimbilir kaç parmak izi biriktirdin Faili meçhullerden Bizim mahalle Bizim mahallede kalan üç beş aile Arada bir çalıverin kapımın zilini Allah rızası için Sonra dayayın kulağınızı kapıya Bir çift terliğin Toprakta çıkarttığı sürtünme sesini Duyarsınız belki Belki de Cingöz'ün mırıltısını -Kim o? Diye seslenir de birileri avludan Sorarsa! -Kimsin? Ah! Nerde! Sormazlar! So ra maz lar... 19.12.2015 Nurten Altınok

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bomba

Pimi çekilmiş bomba gibiyim Avuçlarında patlayacağım Atamayacaksın Seni kaderim yapacağım Kurtulamayacaksın

170801 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Boş Ver

Söyler misin? Şimdiki aklın olsaydı Yine de gider miydin? Dedin ki: Gitmekti en doğrusu! Doğru dediğimiz ne? Kimin doğrusu Kime doğru Bıraksalardı da Yaşasaydık yanlışlarımızı Dosdoğru Dedin ki: Hiç aklımdan çıkmadın ki Ne de içimden Boş ver Dedim ki: Neyi değiştirir bu şimdi Düşüyorsam bugün dünün hesabına Bil ki alacağım var hayattan Sen benim kanadımdın Kanadımı kırdın Düşüyorsam bugün anıların kucağından Bil ki içim yanıyordur Daha az değil bu dünkü yangından Sen benim canımdın Canımı yaktın Boş ver…

Nurten Altınok 04.06.2012 // 20.11.2014 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Boş Veremem

Söyler misin Şimdiki aklın olsaydı Yine de gider miydin Dedin ki: Gitmekti en doğrusu Doğru dediğimiz ne Kimin doğrusu Kime doğru Bıraksalardı da Yaşasaydık yanlışlarımızı Dosdoğru Dedin ki: Hiç aklımdan çıkmadın ki Ne de içimden Boş ver Dedim ki: Neyi değiştirir bu şimdi Düşüyorsam bugün dünün hesabına Bil ki alacağım var hayattan Sen benim kanadımdın Kanadımı kırdın Düşüyorsam bugün anıların kucağından Bil ki içim yanıyordur Daha az değil bu dünkü yangından Sen benim canımdın Canımı yaktın Boş veremem…

Nurten Altınok 20.11.2014 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Boşuna

Boşuna bunca çaba Irağında olmaya çalışmak Yokmuş gibi davranmak Boşuna... Deli tekerlemeleri beyninde mayın Ne adını silebildin maviden Ne maviyi koparabildin kendinden Hasadı olmuyor yıldızların Sevda düşmeye görsün nefese bir kere Büyüyor içindeki kavga Ne gelebildi Ne gidebildin Rüzgarda mum gibi Işığın yönsüz Avuçlarında koruk acılar Gel, diyebilse/n! Nurten Altınok 05.10.2013 Güncelleme Y.Ş 21 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Böyle Sevda Güç Değil

Uykusuz geceler Yağmur yağıyor Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bu da Şiir Değil

Bu da Şiir Değil

Rüzgarı taktım kafama, bir türlü düşmedi gitti peşimden Hadi diyor çok oturdun evde, tam on gün oldu Kalk topla valizini, temizle evi Kapat şu pi si yi de. Perde falan yıkamam Bana ne! Bayram ola hayrola Evde olmayacağım nasıl olsa Vallahi yollar gözümde büyüyor Anam, sen benim göbeğimi sokağa mı attın? Yolculuk var yolculuk Nazım Hikmet'in dediği gibi: ''Akın var akın, Güneşi zapt edeceğiz, Güneşin zaptı yakın'' İyi de güneş zaten zapt edilmiş Öf be Nurten Bıktım senden Hadi kalk, kalk, kalk ''Ama benim canım dondurma istiyor Ev yapımı, dövme Bir de elmalı şeker Şam tatlısı Susamlı Su muhallebisi Kırmızı şerbetli''

Babamı çok özledim Ellerini özledim Mavi gözlerini özledim Kokusunu özledim Babam, Benim için bir daha yapar mısın bu üstte saydıklarımı? Söz, dondurma sütünün kaymağını yemeyeceğim bu defa Kaymaksız olmasın diye Bütün muhallebileri ben dolduracağım bardaklara Elma çubuklarını da hazırlarım Batırırım kırmızı şuruba İlk elma benim Bir kaşık da kaymak Lütfen! Babamı çok özledim Sırası mı şimdi ağlamanın Bıktım valiz toplamaktan Kırk yılın bile hatırı kalmamış www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kırkbeş, ondan farklı değil Bu da şiir değil Can sıkıntısı Sayıklama Eyvallah...

Nurten Altınok 03.06.2015 03.01.2016 Güncelleme Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bu Kan Ne Zaman Diner

Ben koparıyorum O kanıyor Canım acıyor Bırakıyorum Kabuk bağlıyor ertesi gün Ben yine koparıyorum Yine canım acıyor Yine bırakıyorum Ben koparıyorum O kanıyor Bıktım yürek yaram senden Tam unuttum derken Bir şarkı yükseliyor bir yerlerden Ya da bir şiir okunuyor yürekten Gizli bir el uzanıyor izinsiz Koparıyor bir şeyler benden …..Ben kanıyorum Bu kan ne zaman diner… Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bu Yangınlar Seni Büyütür

Ayrılıklar hep ayni zehri salgılar Öldürmez ama Süründürür Bu yangınlar seni büyütür Unutursun zamanla belki Siler, atarsın anıları belleğinden Yırtar, yakarsın fotoğrafları albümünden Rahatlarsın Unutursun! Unutursun anı Sinsidir oysa geceler kadar Kokular, sesler, nağmeler Beklerler sotada avlanmanı En zayıf anında yakalanırsın Silkeleyip, kopartırlar yüreğinden Yıllanmış bir türkünün sorumsuz notasından Kopuverir sol anahtarı civatasından Düşüverir avuçlarına dünün korkusu Düşüverir sol yanına kor, en alasından O ses O yüz O ten kokusu Avuçlarında patlar mayınlar Güldür güldür Dün; Bugündür Elden başka ne gelir Yan be gönül Bu yangınlar seni büyütür.... 18.05.2013 Nurten Altınok 22.03.2009 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bugün Doğanlara

Bugün senin doğum günün Gülsün güzel ak yüzün Mutlu yıllar diliyorum Neşene düşmesin hüzün Bugün denin doğum günün Bilirim önemsemezsin Hediyesizim üzgünüm Bir acı kahveye ne dersin?

Nurten Altınok 230313 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bugün Güzel Olmalıyım

Bugün güzel olmalıyım Allanıp, süslenip, pullanmalıyım Gözlerinde beni bulmalıyım içi gülen Nefesinde çiçek açmalı tenim Ellerinden bir ürperti sevgiden Bugün güzel olmalıyım Seni sevdiğimi söylerken… 13.04.2001 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bugün Senin Doğum Günün-19 ekim

Bugün doğum günün senin Bugün senin yavrucuğum Gül kokusu nefesini koklayamadım Gurbet denen yer, aldı götürdü seni Bugün doğum günün senin Korkutmasın hiç gözünü, yaşının sayıları Yüreğimde hala bebeğim gibisin Hasret büyür bu anlarda içim yanar Mazi gözümde canlanır Oysa bana ilk gülüşün daha dün gibi İlk adımının kollarımda bittiği bugün gibi Bugün doğum günün senin Bugün senin günün Özlem’im Büyüyor adın gibi içimde hasretin Özlem'im özlediğim benim Nice yıllar diliyorum sana Nice yıllar gülsün hep yüzün Acı keder göstermesin seni yaradan Bir gün gelir kalkar sınırlar aradan Bugün doğum günün senin İyi ki doğurdum seni, İyi ki doğdun Yüzün gibi güzel olsun hep kaderin Bugün Doğum Günün Senin Yavrum benim...

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bugün Senin Doğum Günün /19 Ekim.

Bugün doğum günün senin Bugün senin yavrucuğum Gül kokusu nefesini koklayamadım Gurbet denen yer, aldı götürdü seni Bugün doğum günün senin Korkutmasın hiç gözünü, yaşının sayıları Yüreğimde hala bebeğim gibisin Hasret büyür bu anlarda içim yanar Mazi gözümde canlanır Oysa bana ilk gülüşün daha dün gibi İlk adımının kollarımda bittiği bugün gibi Bugün doğum günün senin Bugün senin günün Özlem’im Büyüyor adın gibi içimde hasretin Özlem'im özlediğim benim Nice yıllar diliyorum sana Nice yıllar gülsün hep yüzün Acı keder göstermesin seni yaradan Bir gün gelir kalkar sınırlar aradan Bugün doğum günün senin İyi ki doğurdum seni, İyi ki doğdun Yüzün gibi güzel olsun hep kaderin Bugün Doğum Günün Senin Yavrum benim...

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Büyüdük Be Şeker

Büyüdük be şeker, büyüdük Kiraz küpelerimiz ihanetinde Meyve kurtlarını hiç hesaba katmadık Dedikodumuzu yapar şimdi hayat, Gördük Ne geçecekse eline! Sen ölü taklidinde Ben uyurgezer Büyüdük be şeker, büyüdük Nurten Altınok 28.05.2012 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Büyükadalıya

Benim için de çek bir nefes Çam kokusu bol olsun Denize hasret çekmedim Hiç anım olmadı suda Göğün mavisiydi ormanda Kuş seslerinde kaybolan Ah gençliğim Fakirliği beş kuruşa sattığım Elemi kederi bedava dağıttığım Ah gençliğim Biz ne güzeldik seninle Çayda balıklarla çimdiğim Sen adadan bahsedersin Denizden Çam kokularını Ekleyememişler haritalara Birleştiremedim Ihlamur deyince Sobanın üstünde kaynayan Çaydanlık gelir aklıma Zaman kıştır Yayılır koku dört bir yana Akasyalar, komşu bahçesi Gizlice dallarını kırdığım Çalma çiçek çabuk tutar derlerdi Ben suçsuzum Hiç birini de tutturamadım Benim için de çek bir nefes Adalık olsun Bir yunus uğrar belki balkonuna Bir selam gönder Kostaya Benden olsun Ona de ki: Yolun düşerse bu taraflara Uğrayıver Prigipoya Heretismus / selamlar Se filo.../ öptüm...

Feride Özmata sevgilerimle Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Çerçevelenmiş Bakışlar

korkuyorum biliyor musun pat diye konuşuverecekmişsin gibi hesap sorarcasına bakma veremeyecek hesabin yok oysa sobe süt dökmüş kedi gibi gizleniyorum mısraların şifresine ellerin uzanamıyor ellerime gözlerim gözlerinde kilitli oysa sobe korkuyorum biliyor musun pat diye çıkıverecekmişsin gibi söyleyiverecekmişsin gibi sevdiğini / sevmediğini adaklar adıyorum binbir çocuğu sevindireceğim ilk seçenekte korkutuyor son seçenek oysa hadi asma yüzünü gülümse çocuklar ağlar üzülünce kıyar mısın binbir çocuğun vebali üstünde... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Çocuk Ellerimi Çalan Hırsız

Dışarıda karla karışık yağmur İçeride Nurten Hanım Camdan bakmaya devam ediyor Hava soğuk Sımsıkı giyinip sokağa çıkmak var şimdi Kucaklamak gökyüzünü Sarılmak bulutlara Çocuksu sevinçlere bürünüp Kar toplamak var avuçlarda. Çocuk ellerimi çalan hırsız Hiçbir işine yaramaz senin onlar Elmaşekeri ister misin? Üç iste beş vereyim, ya da Keten helva Pamuk şeker Horoz şekeri, düdüklü Kaymaklı ekmek kadayıfı? Çocuk ellerimi çalan hırsız Sarılsam sana dostça, arkadaşça Şöyle oturalım bir fincan kahve içimi Ellerimi ver geri Dün'e ne kadar yakınım! Dün, ne kadar içimde... Nurten Altınok 25.01.2015

güncelleme: 18.09.2016 Akgün E-4 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Çorap Söküğü Gibi

Çorap söküğü gibi Çözülecek dizeler Dibe vuracak şiir Ağlayabilse gözler

Nurten Altınok 8/10/2009 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Darılmaz Kalbin

Varsın yorulsun kalbin, aşk budur işte Koşacak biri olsun, yeter peşinde Sanma ki sevemezsin, onurdur işte Sevecek biri olsun, yeter peşinde Nurten Altınok 20.02.2002 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Dizelerin Dansı.





Bazen insan kaçmak ister bir yerlere Belki yalnız kalmaktır amacı Belki soluklanmaktır bir süre Sığındığı bir dost evidir Bir dost yüreğinden Şiirler ikram edilir kendisine Hayat hikayeleri anlatılır Yaşamdan kesitler sunulur Bilge bir dille Bağdaş kurulmuştur ilim sofrasında Siyaset tartışılır Memleket sorunları araştırılır Yorumlar yazılır kalem kalem Haksızlıklara çareler aranır Problem çok Çözüm çok Problemi çözecek adam yok Anılar tazelenir kimi Anılar ki çoğumuzun ortak dili Alır getirir çocukluk günlerimizi Sanki Ayni mahallede büyümüşüz de Ayni kasabanın gençleriymişiz gibi Bir somun ekmeği paylaşırcasına Paylaşırız sevgiyi Sen aşık oğlanı oynarsın Ben utangaç sevgiliyi Kesişmeyen yolların hüznüdür Bugüne uzanan aşk şiirleri İşte, böyle bir yer burası NİCE YIILARA



Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Dost Sohbeti

Hoşgeldiniz


Sıradan dilekler dilenir, dökülür sayfalara Amaç bayramı kutlamaksa Gerek var mı bu kadar süslü laflara Yapmayacağım hiç birini Bilirsiniz siz benim içimi, dışımı Doğrumu, yanlışımı
Susarım dilime dolaşınca mısralarım En acemi yönümdür susmalarım
Sarılıyorum hepinize tek tek, yürek yürek Kimsiniz, nerdesiniz, ne yaparsınız, hiç önemli değil Şu an benimlesiniz Bendesiniz Elleriniz gözümdeki yaşa uzanmış, hissediyorum Yürekleriniz sarmış sarmalamış yalnızlığımı Siz hep buradaydınız Hep buradasınız Biliyorum Bayramınızı kutluyorum Sarılıyorum hepinize Kokluyorum
Tenin sesini dinle
Sunam, çok uzaklardan, Amerika'dan Kara İbo'm Ankara’dan Feride'm Üsküdar'dan İsveç’e yolcudur bugün Handan’ım Gurbet bayram dinlemiyor be canım

Susarım dilime dolaşınca mısralarım www.Antoloji.Com - kültür ve sanat En acıtan yanımdır susmalarım
Gelincikler gelir aklıma Nesrin’im Düşerler yola Antalya’dan Betül’üm gelir Düzce’den, Zafer’im Ellerinde yenigelin çiçekleri Ve de birilerinin İnci tanesi üşür yüzümde Aha şuramda, yanıbaşımda Avcılar’da Bırakmaz dost elleri ellerimi
Susarım dilime düşünce mısralarım En acıyan yanımdır yalnızlığım
Bayramınız bayramımız olsun Sarılırım tül titremesi yüreklerinize Sığınırım avuç içi sıcaklığınıza
Tenin sesini dinle



Nurten Altınok 09/01/2006 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Dost Sohbeti 01

Usulcacık aralandı kapınız Baktım Hepiniz derin uykudaydınız Öpmeye kıyamadım Vazoya bir çift karanfil bıraktım Rengi gül pembe O öpecek sizi uyandığınızda Benim yerime Usulcacık kapandı kapınız... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Dost Sohbeti 02

Hoş değil bu sessizlik, hiç sevemedim Bu ne uykusu böyle, ben bilemedim Küs müyüz dargın mıyız, deyin bileyim Ben bu işi sevmedim, dem veremedim Yaz rehavettir dedim, teselli ettim Hafta sonudur bildim, size küsmedim Kimi deniz kenarında, kimi adada Bol güneşli havada, nem sevemedim Ben geldim can dostlarım, uyanın diye Su serptim düşlerdeki, mavi sevgiye Bir dost gibi sizleri, görüp gitmeye Dokunmadan öpmeyi, hiç bilemedim... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Dost Sohbeti 03

Güneşte fazla kalmayın Güneş yanığı olmayın Kaşınır durursunuz bak Tedbiri elden komayın.... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Dünya Varmış

Bir dünya yaratmak isterdim Nüfusu çocuklar olsun Öfkeyi tatmamış Nefreti tatmamış Bir dünya yaratmak isterdim Acıdan ıslanmamış Ayni göğün altında Bakarken ayni güneşe ayni aya Basarken ayak ayni toprağa Sevgi tohumları atılmayı tarlaya Saygı olmalı anaya babaya ataya Bir dünya yaratmak isterim Sen ben hepsi biz olan Senin benim hepsi bizim Çiçek atmalıydı silahlar Karanfil kokmaydı gazlar Dinmeliydi acılar sızılar Bitmeliydi zamansız ayrılıklar Doymalıydı tüm karınlar Bir dünya yaratmak isterdim Hak adalet uygulanan Bir dünya yaratmak isterdim Güneşi çığlıklarla kapanmayan Gözyaşı olmayan Aş iş derdi olmayan Bir dünya yaratmak isterdim Çocuk gülümsemeleriyle uyanan Bir dünya yaratmak isterdim Masum Günahsız Hür Özgür Kavgasız Kaygısız Gürültüsüz Çekin ellerinizi silahlardan Hepimiz kardeşiz Ayni anadan ayni babadan Güler mi insan olan Sevinir mi Bir can uçarken yanıbaşından Bir dünya yaratmak isterdim Kaşıkları dolan ayni tastan Tüm halkı çocuklardan Kötüyü bilmeyen Öğretecek kimsesi de olmayan www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Böyle bir dünya yaratmak dileğiyle Var mısın ellerini ellerime uzatmaya Yüreğinde yüreğimi sevgiyle taşımaya Var mısın Katıl o zaman bu zincire Büyüsün bu halka Yayılsın dalga dalga Ben Sen Biz oluruz Büyür Bu Halka Yayılır halk/a Halka Dalga Dalga Oh be Oh! Dünya varmış...

Nurten Altınok 30.06.2013 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Elden başka ne gelir

Ayrılıklar hep ayni zehri salgılar Öldürmez ama süründürür Olmayacak bir zamanda Yıllanmış bir türkünün kanadından Düşüverir avuçlarına dün. Yan be gönül Elden başka ne gelir

Nurten Altınok 22.03.2009 Bu yangınlar seni büyütür... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat En İyisi BİR

En İyisi Beynimin deli tarafıyla yaşayacağım bu gece Göz bebeklerime sözüm var Bulutlar çıldıracak avuçlarımda Yediveren yıldızlar âşık Kör karanlığı güneşi kırptım Ipıslak, mühür mühür İstanbul Çılgınca yaşayacağım bu gece Çekin perdeleri, açın pencereleri Kapıları da sonuna kadar Sustuklarımı bağıracağım Adını yazacağım sevginin kuyruklu yıldıza Kimse anlamayacak Yıldızlar kayacak avuçlarına Bir meyhaneye gideceğim En ortadaki masada içeceğim Garson, bir büyük getir Tekirdağ olsun Biraz öte beri, salatalık, bir kaç meze Kalamar da getir, karides te Bir de acılı ezme Su katma rakıya usta, bulandırma bardağı sek olsun Şarap gözlü geceye haber sal Konuğum olsun Tek başımayım bu gece Afiyet olsun Deniz, kanıma kanıma işliyor Deniz günahıma giriyor Çırılçıplak suya gireceğim Çırılçıplak anadan doğma Balıklar ayda kanat açacak Çakıl taşları yakamozlarla öpüşecek Dudaklarında dalga İçimdeki ayna paramparça... Göğüs bağır açık sokaklarda dolaşacağım Kızakta kayacağım bir çocuk parkında Umuttan tepe yapacağım Göz göz üstüne kale Köstebeklerle konuşacağım Kertenkelelerle köşe kapmaca Küfürler savuracağım, erkekçe Bulutlar kulaklarını tıkayacak Ütüsüz gömlekler giyeceğim Kırışık etekler, kaçık çoraplar Deli tarafımdan yaşayacağım bu gece, mertçe Cömertçe, kapına dayanacağım Zil zurna sevgimle www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kapını yumruklayan benim, Kapını tekmeleyen de, aç Sana geldim Yüreğim aç, En ateşli sözleri söyleyeceğim Yıllarca dilimde kuluçka Sakın şaşırma! Deli tarafımdan geldim senin olmaya Sakın uyarma! Var mısın? Ateş gibi yanıp, köz gibi Kavrulmaya Var mısın? Benimle Delice yaşamaya Beynimin deli tarafıyla yaşayacağım bu gece Kendime sözüm var Yıldızlar gülecek deli tarafından Ben güleceğim Sen gülüyorsun… Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gel

Kimsenin eli uzanamaz artık Uzanamaz içimdeki sen*e Taşa tuttuğum kör gecelerde Sıcacığımsın Canımsın Kanımsın Sardım sarmaladım seni ben’e İçimdeki sesimsin / atamam Özlediğimsin / bırakamam Gecikme Kır zincirlerini yolların Akgüvercinler gönderiyorum bak sana Hadi; atla diye kanatlarına Gel diye bana Kimsenin eli uzanmasın Dokunmasın içimdeki sana İzin verme Öyle güzelsin ki benimle.. Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gelir Geçer

Koyudur garibin urbası Pantolon gömlek fanilası Kızmaya görsün bir kafası Beyazlar giyer kış ortası Ahmet Efendi'nin karısı Yoktur çamaşır makinası Ahmet Efendi'nin kafası Çalışır da yoktur parası Dikiş tutmaz olmuş yaması Nasır tutmuştur başparmağı Alacak yeni ayakkabı Bir tutturabilse hesabı Çoluk çocuk evin neşesi Varsa dönüşünde ekmeği Katık eder birkaç zeytini Var mıdır hiç ondan zengini Koyudur garibin urbası Gizlesin diye toz toprağı İç cebinde nüfus cüzdanı Yok ki bundan başka kâğıdı Kara gündür bu gelir geçer Umutlardan sağlığı seçer Sabrına şaşar, zaman biçer Kara gündür bu gelir geçer… 040513

Nurten Altınok Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gitmekti En Doğrusu

Gitmekti En Doğrusu

Ama niye Şimdiki aklın olsaydı Gider miydin yine Gitmekti En Doğrusu Doğru dediğimiz Kimin doğrusu Kime doğru Bıraksalardı da Yaşasaydık yanlışlarımızda Dosdoğru...

Nurten Altınok 04.06.2012 Demir Mutlugil’in Teninde Kara Ben şiirine nazire olarak yazılmıştır. Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gitmekti En İyisi

Boyun eğilmişti bir kere aşka Fizik kurallarını hiçe sayarken Dünü hesap edememiştik Yanan da bizdik Donan da Ayni anda uyurgezerdik Ayni anda uyurgezerdik Kanatlarımız kırılmamıştı henüz daha Bulutlarda dans ederken Dünyanın gökkuşağından Hangi rengi işliyorduk yarınlara İçinde ayrılık olmayan İçinde ayrılık olmayan Hangi şarkıydı gece bekçimiz Notasız ıslıklarda İzbemizi saray yapan Kutsal fısıltı Islıkla düşerken geceye Islıkla düşerken geceye Yarılırdı bir kabuk tırnakla ikiye Fıstık yeşiliydi ağızlar Ki sinerdi kokusu sineye Çatlardı gece Kırılırdı nazarından bir şişe Kırılırdı nazarından bir şişe Kör perdelerde çay rengi Kırılırdı ranzasında bir kiriş Sökülürdü bir dikiş Kutsal ten dokusunda ipeksi Gitmek miydi en iyisi Gitmek miydi en iyisi Gitmekti, o zaman için, en iyisi Sara nöbetlerini göze alıp Gurura ödün vermekti Pişmanlıklar şimdi Kangren bir sevdanın eseri... Nurten Altınok 300612 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat GNC - Anladık Abi, En Büyük Sensin

Anladık Abi En Büyük Sensin Üşüttük Kafayı İyice

Anladık abi, En büyük sensin Sataşmayacağım diyorum kimseye Kim ne yaparsa yapsın / bana ne Olmuyor işte Basıyorlar damarıma damarıma Eh, yeter ama... Üç, beş değil Belki yüz Üç yüz beş yüz kalem sahibi Meşhur olacaklar ya akıllarınca Yazıyorlar şiiri dize dize Kimi serbest kimi hece kimi vezinle İyi de be arkadaş Can arkadaş Candan arkadaş En güzel şiiri yazan arkadaş En büyük şair sensin arkadaş / kabul Ama ne olur Gel etme eyleme Aha kurbanım olam Ramazan bayramlarında sana kurbanlar adayam Hatta her şiirine mevlütler okutam Sokma yazdıklarını gözlerimin karasına Hemi vallah hemi billah Burnumun direğini sızlatma Yazdıklarına bir sözüm yok Dedim ya en büyük şair sensin Ne olur Yalvarıyorum bak Her yazdığını Tüm gruplara yollama Hele özelime Sakın ha..! Bir de mail modası çıktı son zamanlarda Yetmiyormuş gibi ayni kişinin yazdıklarını Hem ana sayfada okumaya Hem tüm guruplarda görmeye Hem özel mesajlarda zaman ve sayfa israfına Bir de maille çalışıyorlar okutmaya Mecbur muyum arkadaş Yazdıklarını okumaya? Canım isterse açarım sayfanı Hem okurum şiirini Hem yaparım yorumumu.

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sataşmayacağım diyorum kimseye Sataşmayacağım diyorum Sataşmayacağım Sataşmayaca Sataşma sataş sataş sataş diyor işte Şeytan İmdaatttttttt..! Yapmayın ne olursunuz..! 21 ekim 2005 SATAŞmayacağım / üşütme anları Ben şiir okumak istiyorum Zevkimce Kimi istersem 21 ekim 2005 SATAŞ mayacağım / isyan anları Ben şiir okumak istiyorum Anlıyor musunuz? Anlıyor musun? Heeeeyyyy Heeyyyy Hey hey…. Efeler hey hey Çıkıp şu dağlara yaslanmalıyım Selam olsun Bolu beyine Hey hey Bolu beyine Erzurum dağları kar ile boran Ankara'nın taşına bak Gözlerimin yaşına bak ''Gel güzelim Çamlıcaya bu gece Gün doğarken a canım görüşelim gizlice Bülbüllerin efkarını dinleyelim yan yana Kumru gibi a canım sevişelim can cana Beste: Faiz Kapancı '' Üşüttük kafayı iyice...

Nurten Altınok Güncelleme 16.02.2016 Esenyurt www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Günlerden Salı Göldeki Yansımalar / şiir zamanı / Mesut Kayabaş Radyo Programı. ______

Sataşmayacağım diyorum kimseye kim ne yaparsa yapsın / bana ne Olmuyor işte Basıyorlar damarıma damarıma Eh, yeter ama... Üç, beş değil Belki yüz üç,yüzbeş beş kalem sahibi Meşhur olacaklar ya akıllarınca Yazıyorlar şiiri dize dize Kimi serbest kimi hece kimi vezinle İyi de be arkadaş Can arkadaş Candan arkadaş En güzel şiiri yazan arkadaş En büyük şair sensin arkadaş / kabul Ama ne olur Gel etme eyleme Aha kurbanım olam Ramazan bayramlarında sana kurbanlar adayam Hatta her şiirine mevlütler okutam Sokma yazdıklarını gözlerimin karasına Hemi vallah hemi billah Burnumun direğini sızlatma Yazdıklarına bir sözüm yok Dedim ya en büyük şair sensin Ne olur Yalvarıyorum bak Her yazdığını Tüm gruplara yollama Hele özelime Sakın ha..! Bir de mail modası çıktı son zamanlarda Yetmiyormuş gibi ayni kişinin yazdıklarını Hem ana sayfada okumaya Hem tüm guruplarda görmeye Hem özel mesajlarda zaman ve sayfa israfına Bir de maille çalışıyorlar okutmaya Mecbur muyum arkadaş Yazdıklarını okumaya? www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Canım isterse açarım sayfanı Hem okurum şiirini Hem yaparım yorumumu. Sataşmayacağım diyorum kimseye Sataşmayacağım diyorum Sataşmayacağım Sataşmayaca Sataşma …sataş ……….sataş ……………sataş ………….imdaatttttttt..! Yapmayın ne olursunuz..! 21 ekim 2005 SATAŞmayacağım / üşütme anları Ben şiir okumak istiyorum… Zevkimce Kimi istersem… 21 ekim 2005 SATAŞ mayacağım / isyan anları Ben şiir okumak istiyorum Anlıyor musunuz? Anlıyor musun? Heeeeyyyy Heeyyyy Hey hey…. efeler hey hey Çıkıp şu dağlara yaslanmalıyım Selam olsun Bolu beyine Hey hey Bolu beyine… Erzurum dağları kar ile boran Ankaranın taşına bak, gözlerimin yaşına bak gel güzelim Çamlıcaya gel bu gece 21 ekim 2005 Sabişimin meleklerine ihtiyacım var zamanı 21 ekim 2005 www.Antoloji.Com - kültür ve sanat günlerden cuma, unutmuşum yazmaya...

Kalın sağlıcakla…


Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gönül Yarası

Gönül yarası Sarı kızın danası Kara kızın karası Gitti yarim gelmedi Oldu gönül yarası... Bir mum aldım üfledim Ateşinde titredim yangın düştü yüreğe oldu gönül yarası yaprağı sarmaladım pirinci kıymaladım yandı aşım ateşte oldu gönül yarası yârimi saramadım koynuma alamadım Eller girdi araya oldu gönül yarası kim demiş ayrılığa kuyu kazar yaraya ölüm girdi araya oldu gönül yarası 081010 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gördüm Onu

Gördüm onu İskelede tren bekliyordu Ambarlı'da üşümüştü sahilde Gölgesi denize düşmüş Düşünüyordu Kara mı Kara Bir uçak geçti havadan Bir martı düşürdü gülümsemesini Gagasıyla gokunarak saçların arasından Ürperdi! , yüreğinin en derin yerinden Belki de korkudan, kimseye diyemedi Atıverdi canını denize karadan Bir avuç yosunla çıktı kıyıya Dudaklarında bir gülümseme Dedim ki; Söyle Nedendir? Bu sevinç durduk yere Dedi ki; Beni dinle Gölgemi gördüm denizin dibinde Bir türkü tutturdu 0rdu tarafından Ünye'den sonra Of'tan selam gönderdi Dursun'a. Anaya babaya Samsından Hatırlayınca arkasından dünü Hani küsmüştü ya Dursun’a Geri aldı verdiği selamı da Efkârlandı sonra, bir ismi hatırlayınca Eğildi bir sigara paketi çıkardı Sırılsıklam çorabından Arandı, bulamadı Yoktu çakmağı Yakamazdı Olsa da Ucunda ateşi Bir sigara uzattım Bilmez miyim bir gölgeyi kaybetmenin sonsuz sancısını Görünce açılıverdi gözleri ateş ateş Bırakmıştım dedi bu naleti beş dakika önce Gölgemin bir cebine sokup atmıştım denizin dibine Diğer cebine de denizin kızını, anasını, babasını Sustu! Dudağını yakan bir isimdi Sigaranın ateşi değil Konuşamadı Uzaklaşrım

İki adım sonra geri baktım Güneşe sermişti kendini www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bana, gitme, der gibi Teşekkür eder gibi Ah! Bir de candan Gülüverseydi Olsaydı da Takati İskelede tren bekliyordu Ambarlı sahilinde gördüm O'nu Gölgesinin Düşmüş Peşine

Nurten Altınok 03.02.2015 Esenyurt / Güncelleme

Nurten Altınok 25.07.2010

Gördüm onu İskelede tren bekliyordu Ambarlı'da üşümüştü sahilde Gölgesi denize düşmüş Düşünüyordu Kara mı Kara Bir uçak geçti havadan Bir martı düşürdü gülümsemesini Gagasıyla gokunarak saçların arasından Ürperdi! , yüreğinin en derin yerinden Belki de korkudan, kimseye diyemedi Atıverdi canını denize karadan Bir avuç yosunla çıktı kıyıya Dudaklarında bir gülümseme Dedim ki; Söyle Nedendir? Bu sevinç durduk yere Dedi ki; Beni dinle Gölgemi gördüm denizin dibinde

Bir türkü tutturdu 0rdu tarafından Ünye'den sonra Of'tan selam gönderdi Dursun'a. Anaya babaya Samsından www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hatırlayınca arkasından dünü Hani küsmüştü ya Dursun’a Geri aldı verdiği selamı da Efkârlandı sonra, bir ismi hatırlayınca Eğildi bir sigara paketi çıkardı Sırılsıklam çorabından Arandı, bulamadı Yoktu çakmağı Yakamazdı Olsa da Ucunda ateşi Bir sigara uzattım Bilmez miyim bir gölgeyi kaybetmenin sonsuz sancısını Görünce açılıverdi gözleri ateş ateş Bırakmıştım dedi bu naleti beş dakika önce Gölgemin bir cebine sokup atmıştım denizin dibine Diğer cebine de denizin kızını, anasını, babasını Sustu! Dudağını yakan bir isimdi Sigaranın ateşi değil Konuşamadı Uzaklaşrım İki adım sonra geri baktım Güneşe sermişti kendini Bana, gitme, der gibi Teşekkür eder gibi Ah! Bir de candan Gülüverseydi Olsaydı da Takati

İskelede tren bekliyordu Ambarlı sahilinde Gördüm O'nu Gölgesinin Düşmüş Peşine...

Nurten Altınok 03.02.2015 Esenyurt / Güncelleme Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gül

Güldür gülleri bahçen gülsün Güldür güldür çağlasın dizeler Güldür en güzeli tomurcuğun Güldür dikeninde açar sevgiler

Nurten Altınok 28.11.2010 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gülüm

'' Bülbül aşıkmış güle Gül naz eder bülbüle'' gülün rengini unuttum sormaya sana hani dikenleri olur ya acısını batınca gülün kokusunu unuttum sormaya sana hani mis gibi kokar ya goncasını açınca gülün adını unuttum sormaya sana hani dudaklara mıhlanır ya sevdasını sarılınca gülün aşkını unuttum sormaya sana hani bülbül yanıktır ya ağlamasını ayrılınca gülüm seni unuttum sormaya sana hani gözlerin var ya dudaklarını okşayınca gülüm beni unuttum sormaya sana hani bendeki sevdan var ya yalnızlığımı kadınca...

''gel benim nazlı gülüm gel bitsin artık bu çile' Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gün Olur

Gün olur Bulutlar selama durur ayaklarıma Uçarım Gün olur Yığılır toprak anılarıma Altında ezilir kalırım Gün olur Yakar içimi özlemin Adressiz yollarda törpülenirim Gün olur Umutlar yitirilir Zamansız ölümü sezerim Neşem olursun gün olur Gün olur kederim Seninle şekillenir haritası yüzümün Tut ellerimden Bana yürümeyi öğret Bana konuşmayı öğret Öp dilimden Gün olur Her şey olur Belli mi olur!

Nurten Altınok

25.05.2006

2..... Gün olur Bulutlar selama durur Uçarım Gün olur Toprak kayar ayaklarımdan Yarılırım Gün olur Tutusur içimdeki o özlem Yanarım

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Adressiz yollarda törpülenirim Gün olur Umutlar yitirilir zamansız ölürüm y Neşem olursun gün olur Gün olur kederim haritası yüzümün Seninle şekillenir

Tut ellerimden Bana yürümeyi öğret Bana konuşmayı öğret Öp dilimden Gün olur Her şey olur Belli mi olur!

Nurten Altınok 25.12.2012 Londra Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Haberin Var mı

Haberin var mı En sevdiğim şarkılara astım sesini Gelemeyenim Özlediğim Rüyalarda yaşayabildiğim

Düşleri hayra yorarlar ______bilmez misin?

Seviliyor be adamım Sebepsiz de seviliyor ama Kaç yazar..! En sevdiğim tablolara astım yüzünü Sen mavilim Sen vazgeçilmezim Nedensizim Sebepsizim

Küf kokusu içimdeki ah’lar Bir çözebilsem kendimi Anlatacağım ya sana da sevmeyi Kördüğüm her şey Ne yazar..!

Yastığıma verdim adını Haberin var mı Sarılıp yattığım…

______* Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hadi / En İyisi

kendime sözüm var beynimin en deli tarafıyla beni yaşayacağım bu gece köşe bucak salkım saçak güneşe sattım karanlığı yıldızlar benimle olacak Daha sabaha çok var açın pencereleri açın kapıları içimi bağıracağım sonuna kadar bir yıldız kurşunlanacak sesimden kimseler anlamayacak düşecek avuçlarıma yalnızlığım Daha sabaha çok var bir meyhaneye gideceğim en ortadaki masada oturup garson, bir büyük getir, Tekirdağ olsun diyeceğim biraz da öte beri beyaz peynir kavun gibi kalamar da getir karides de unutma acılı ezmeyi su katma rakıya usta bulandırma bardağı hadi donat şu masayı iki kişilik olsun belki beklediğim de gelir diyeceğim umut bu ya! Daha sabaha çok var deniz kanıma giriyor canım denizi çekiyor çırılçıplak suya gireceğim çırılçıplak anadan doğma balıklar kapatıp gözlerini ayda kanat açacaklar çakıl taşları öpüşecek yakamozlarla dudaklarımda dalga izi içimdeki ayna paramparça Sabaha ne kadar var? www.Antoloji.Com - kültür ve sanat kızakta kayacağım bir çocuk parkında tek tek sallanacağım tüm salıncaklarda umuttan tepe yapacağım kum havuzunda yalnızlıktan kale köstebeklerle köşe kapmaca oynayacağım yarasalarla ip atlama zincirlerini savuracağım gece bekçilerine kopardığım salıncakların küfürler savuracağım çocukluğumu çalan zamana yalan yıllara sabaha ne kadar var? ütüsüz gömlekler giyeceğim kırışık etekler kaçık çoraplar gölgeleri kiraladım bir geceliğine ayıpların gözlerinden vuracaklar sabaha ne kaldı? deli tarafımdan yaşayacağım bu gece mertçe cömertçe kapına dayanacağım zil zurna sevgimle aç sana geldim! sabah oldu olacak!

aç yüreğim en ateşli sözlere sakın şaşırma! ve de uyarma! ve de uyandırma... var mısın benimle ateş gibi yanıp köz gibi kavrulmaya var mısın? hadi! güneş doğdu doğacak...

nurten altınok 240607

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hadi Islan Şimdi

Sağım solum belli olmaz benim Deli eyleme beni İfşa etme namımı ele güne Nazar değer sonra Bir bakmışsın yağmur olmuşum Seller sular götürür dünyayı Taş gibi doluya duramadım Acıdım da haline Hadi ıslan şimdi Adın, adın Daha sonra çakarsın…

Kaldırım kıyılarını bana bırak Hani çöreklenir ya çamurlu sular Sırtlamışım ayaklarımı, çocuk yüklü Yüzme öğreteceğim onlara Gülme Deli etme beni Çıkmış adım zaten dokuza İnse ne olur sekize Ha bir fazla ha bir eksik Huni dediğin ne ki Artanı da senin kafana Yağmur başladı bak Hadi ıslan şimdi Adın, adın Daha sonra çakarsın…

Sağım solum belli olmaz da Dilim tökezler arada sırada Cahildir kalem alafrangaya Konuşmaya gelince En büyük Tarzan benim Şak şak şak Seviyorum demek varken Ne gerek var aylavyuya Jöteme, sağapoya Doldum yine yağacağım Hadi ıslan şimdi Adın, adın Daha sonra çakarsın…

Deli etme beni Kazırım bütün çimenlerini Ne üflersin otları durduk yere O kadar mı kuvvetli nefesin www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sana ıslık çalmayı öğreteyim gel İki deli düşeriz yollara Sen çalarsın Ben oynarım Ben çalarım El oynasın Günü getiririz bedavaya Çaktırma…

Çakacaksa şimşek çaksın Çakacaksan sen çak be Yağsın yağmur Hadi ıslanalım şimdi Adın, adın…

Nurten Altınok 080612 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hadi Sen Gel 4

Gözün yolda olduğunu bilsem Bilsem beni özlediğini Kor ateşlerde yandığını Bilsem adımı besmele ettiğini Yıldızlara salıncak kurardım Rüzgârdan kanat takınır Kelebek misali renkli Düşerdim yollarına Süslerdim düşlerini Bilsem beni özlediğini Hadi sen gel bari Hadi Ha Di… Nurten Altınok 21.06.2013 Güncelleme Esenyurt ------

Gözün yolda olduğunu bilsem Bilsem beni özlediğini Kor ateşlerde yandığını Bilsem adımı besmele ettiğini Yıldızlardan salıncak kurardım Rüzgardan kanat Kelebek misali Süslerdim düşlerini Hadi sen gel bari... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hanımeli BİR

Hanımeli

Gözlerimin yürek yürek atışını aradım bu sokaklarda Arnavut kaldırımlarında çocukluğumun ayak izlerini Kurbağa başlıklı çeşme başında gençliğimin tazeliğini Hangi rüzgâr esti geçti buradan? Bu kadar acımasız . Dalından koparılmış bir hanımeli... . Yanıyor şimdi Kaç kez kırbaçladı yağmur, tırnak yazısı duvarlarımı, kim bilir? Kaç kez mahkûm edildim en yakın uzaklara Kaç kez törpülendi zincirlerim yarınlara Kaç kez doğumu yaşadım sıla sancılarında . Dalından koparılmış bir hanımeli . Kanıyor şimdi... Kilit vurulmuş kapılarda zamanın acımasız izi, paslı Omuzlarda kimler gitti kim bilir, kaç kişi, yıllar yılı Gecelerin karabasanlarını yaşadım, susturup içimdeki yalnızlığı Ne giden geri geldi, ne gidenin selamı Ne kalanın hayır duası . Dalından koparılmış bir hanımeli . Ağlıyor şimdi. Kaldırımlarda silinmiş, ayak izlerimin sesiyim Duvarlarda yüzüm asılmış, sararmış resim gibiyim Boşuna bekler avuçlarım, bir sıcacık eli, öpmek istediğim Boşuna bekler gözlerim, bir çift çakır gözü, görmek istediğim Hangi rüzgâr esti geçti buradan? Bu kadar acımasız! . Dalından koparılmış bir hanımeli . Soluyor şimdi

Nurten Altınok Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hapset Beni Dört Duvarına

dar geliyorsa koca dünya bana sığamıyorsam yer gök arasına ar geliyor işte sensizlik güllüm hapset beni dört duvarına yanıyorsa bedenim yasaklara ağlıyorsa gecelerim yokluğuna zor geliyor işte özlemin güllüm hapset beni dört duvarına al sök kopar yüreğimi parçala al sevgimi de sevginle mayala titriyorsa ayaklarım sev güllüm hapset beni dört duvarına Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hasat bir günceleme

Hasat

En büyük dramın son perdesi oynanan Sahne: Tekil gecelerin özlemlere diyeti Bir çift yürek başrolde, bayram sevinci Bu gece uzun olmalı Her şey yaşanmalı yeni baştan Satır sonunda nokta gibi durdu zaman Gözlerde başladı şölen: Trakya Karşılamasından Bursa kılıç kalkan, Adana'nın yolları taştan Bu gece uzun olmalı Her şey yaşanmalı yeni baştan Parmak uçlarında telaş, tohum gibi çatlayanı Çorak yüreklerde nadasa kalmış sevgilerin isyanı Bir ateş deryası hasat sonu, bir kıvılcımdan başlayan Bu gece uzun olmalı Her şey yaşanmalı yeni baştan Gözkapaklarında eridi zaman, sessiz Süzüldü dudaklardan şimşekler alevsiz Bir yüreğin iki yarısıydı bütünü oluşturan Bu gece uzun olmalı Her şey yaşanmalı yeni baştan Nurten Altınok 23.06.2013 Güncelleme

en büyük dramın son perdesi oynanan sahne: tekil gecelerin özlemlere diyeti ve,bir çift yürek baş rolde,bayram sevinci bu gece uzun olmalı her şey yeni baştan yaşanmalı satır sonunda nokta gibi durdu zaman önce, gözlerde başladı şölen: Trakya karşılamasından Bursa kılıç kalkan... Adana'nın yolları taştan bu gece uzun olmalı her şey yaşanmalı yeni baştan parmak uçlarında teleş tohum gibi çatlayan www.Antoloji.Com - kültür ve sanat çorak yüreklerde nadasa kalmış sevilerde isyan bir ateş deryası hasat sonu bir kıvılcımdan başlayan bu gece uzun olmalı her şey yaşanmalı yeni baştan gözler kapandıkça eridi zaman dudaklardan şimşekler sardı da bedeni yürekler mangal mangal bir yüreğin iki yarısı / mıydı bütünü oluşturan bu gece uzun olmalı her şey yaşanmalı yeni baştan Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hayatcan

Tut yolların tozunu, hata yaptığın yıllarından, Çek kulaklarından küpesini Sat A dan Z ye cümlesini Gelmişini geçmişini Boşver be Hayatcan Ne takılırsın küpeye Bir mavi boncuk tak parmağına, yüzük diye Baktıkça, hatırlatsın sana sevmeyi Aldığımız nefese şükretmeyi Teşekkür etmeyi, dünün hatalarına Ve de Hatıralarına Ah! Ne güzeldi o günler, demeyi Ah be Hayatcan Ah! Be! Hayat Ah! .. 06.09.2010 Hayatcan Öztürke Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hayatındaki Bir Sayfaya Beni de Ekleyebilsen

Üşüyorum Ellerim kollarımdan ayrıldı sanki Gözlerim koptu yüreğimden Gidiyor musun Girmeden yüreğine Gidiyor musun Kalsan olmaz mı! ... Çıkmaz sokaklarında kayboldum aşkın Şaşkınım Pusulaydın yönüme Gözlerime şavk Çekim alanlarında tutsak kaldığım Aradığın bendim Bana sandım Bize sandım Serde erkeklik olsa Bağırırdım caddelerinde Sağır sultanlar duysun diye sevdiğimi Kadınlık var ya Ağrıma gidiyor işte Gözlerinde susacağım biliyorum Tutulacak dilim Kıyamet kopuyor olacak Seni gördüğüm gün Kal, De...

Üşüyorum Tutunduğum bulutlar kayıyor ellerimden Kayboluyorsun Kimsin! Hayatındaki bir sayfaya beni ekler misin Üşüyorum Gelmeyen yolcuyu uğurlamak böyle bir şey olsa gerek Üşüyorum Çok üşüyorum... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Haydi Başka Kapıya

biz ne fırtınalar atlattık gülüm ne gemiler batırdık azgın dalgalarda ne geceler yaşadık karanlık içinde karanlık sevildik, unuttuk terk edildik, unutulduk. sen hafif kalırsın gülüm! ne eski yaraya tuz olursun ne yeniye umut varsa toprağın git bulutlarını oraya ser varsa kapın durma git onu tıkla sen hafif kalırsın gülüm haydi başka kapıya 12.12.2000 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hayret

Hayret! Saklandığı yerlerden çıkmakta direniyorsa birileri Vardır elbet bir sebebi İçini kemiren belirsizliklerden Yorulmuştur belki Neden! Tutup sımsıkı ellerinden Sığınağına almıyorsun Henüz gitmeden Bence İzin verme gitmesine Yap işte bir şeyler Ne bileyim ben Hayret! 05.06.2006 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hep Yanımda Ol İstiyorum

hep yanımda ol istiyorum sıcacık sımsıkı sarıl hep yanımda ol istiyorum böyle nemli böyle ıslak dokununca ateş gibi kıyametler kopmalı bedenimde kapat gözlerini öp beni hep yanımda ol istiyorum böyle ıslak böyle nemli... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hep Yanımda Ol İstiyorum.

Hep yanımda ol istiyorum Hep sıcacık kal Hep yanımda ol istiyorum Böyle nemli Böyle ıslak Dokununca ateş gibi Kıyametler kopmalı Okşayınca bedenimi Kapat gözlerini Öp beni Hep yanımda ol istiyorum Böyle ıslak Böyle nemli...

141101 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Her Geceye Bir Dize

Her Geceye Bir Dize

Bin bir geceye Bin bir dize Biri senden olsun Biri benden her gece Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hiç

Susmuyorum Gönderilmemiş mektuplar biriktiriyorum ______senin için* Kırılgan yüreğimden süzülen ______bizim için** Belki bir gün okursun Belki de Yırtar atarım kim bilir Bir varmışsın Bir yokmuşsun Bir varmışım Bir yokmuşum Kim olduğumu biliyorsun şimdi Saat onikiyi vurunca Bozulur sihir Tekini sende bırakıyorum Sarıya çalan yeşili bol gözlerimin Kahverengisi hiçbir gözde olmayan Belki Bir Gün Arar Bulursun Eşini Mavilerin bol olduğu Güneşin arkasında bekle beni Ben senin mavini sevdim Ben seni mavi sevdim Sen beni farkettiğinde Külkedisiydim Sevmemiştin oysa Hiç sevmemiştin Hiç Bir masal böyle bitti Ne varmış ne yokmuş Maviden geri kalan şimdi... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hikaye-Yıllar Sonra

YILLAR SONRA 23.12.2014 1- Size soruyorum diye tekrarladı nikâh memuru ikinci kez. -Şinasi beyle evlenmeyi kabul ediyor musunuz? Nikâh salonunun giriş kapısına çivilenmiş gözlerini bir türlü alamıyordu Perihan. Davetliler arasındaki homurtuları bile duymuyordu. İçinden defalarca tekrarladığı duayı bir daha etti. Ayağını sıkan topuklu ayakkabısının tekini çıkartmıştı otururken. Nasıl olsa gelinliği uzundu ve kimse göremezdi. Ne vardı sanki bu kadar yüksek topuklu almaya diye de kendine kızdı. Birden toparlandı. Ya gelirse, dedi ve hemen ayakkabısını tekrar giydi. Perihan, diye fısıldadı Şinasi kulağına. -Nikâh memurunun sorusunu duymuyor musun? Önce Şinasi’ye sonra evlendirme memuruna baktı. Sanki ilk defa yüzlerini görüyormuş gibi şaşırdı. -Perihan Hanım, Şinasi beyle evlenmeyi kabul ediyor musunuz? Bu sefer sesi daha yüksek ve azarlar gibiydi. Salonda meraklı bir bekleyiş başlamıştı ve kimseden çıt çıkmıyordu. Dışarısı soğuktu ve yağmur yağıyordu. Üşümesin diye omuzlarına attığı atkıyı çekti birden. Eğilip masanın altına attı. -Burası çok sıcak, dedi. Başını kaldırdığında ilk sırada oturan annesiyle göz göze geldi. Dudaklarından, yapma üşüyeceksin, dediğini okudu. -Cevap vermeyecek misiniz Perihan Hanım? Duydu ama duymamazlıktan geldi. Biraz daha uzamalıydı bu bekleyiş. Gözleri kapıda: - O gelecek, mutlaka gelmesi lazım. Benim bu masada işim ne? Gelemezdi oysa. Böyle bir nikâhtan haberi bile yoktu onun. Olsun. Tesadüf denen bir şey var. Belki bir sonraki nikâha davetlidir ve erken gelmiş olamaz mıydı? Dışarıda beklemektense arkalardan bir yerden bu töreni seyretmek isterdi ve…

2- Beş yıl önce Çok yorgundu, uykusuzdu. Günlerce dönem ödevini yetişmek için sabahlara kadar çalışmak zorunda kalmıştı. Nihayet bu gün ödevini teslim etti ve dosdoğru kaldığı öğrenci yurduna gitti. Arkadaşlarından hiç biri daha gelmemişti. Elini yüzünü yıkadı, bir bardak su içti, hemen yattı. Başı çatlayacak gibi ağrıyordu. Uyursa belki geçerdi ağrısı. (23.12.2014) Öyle de yaptı. Üstünü değiştirdi, yatağa girdi. Beyaz nevresimli battaniyeyi başının üstüne kadar çekti. Alt katta, asma katlı büyük çalışma etüdünden o kadar çok ses geliyordu ki. Sesten çok gürültü vardı, müzik sesi, davul sesi vardı. Kafasını iyice gömdü battaniyenin altına. -Perihan, hadi kalk. Bu saatte ne uykusu bu? Duymadı. Gülhan başucuna dikilmiş, üstündeki battaniyeyi çekiştiriyordu. Baktı olacak gibi değil, çekti aldı, ayakucuna oturdu, bir daha seslendi. www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Gözlerini açıp kapatmasıyla bir oldu. -Ne var. Ne oluyor? -Alt katta eğlence var. Herkes orda. Sanatçı da gelmiş. Çok eğleniyoruz. Hadi sen de gel. Açılırsın biraz. -Çok yorgunum. Sen git. Belki daha sonra inerim. Baktı olacak gibi değil Gülhan fazla üstelemedi, gitti. Sırasıyla oda arkadaşlarının hepsi geldi o gece onu aşağıya çağırmaya. -Tamam, siz gidin ben birazdan inerim. Uyuyunca biraz dinlenmişti. Baş ağrısı az da olsa devam ediyordu. Saate baktı akşam dokuza geliyordu. -Daha erkenmiş kalkıp gideyim bari, dedi. Üstüne bir şeyler giydi, iki kat aşağıdaki etüde indi. Yurt, hiç bu kadar kalabalık olmamıştı. Koridorlar tıklım tıklım doluydu. Lobide oyalandı bir süre sonra etüdün kapısına gitti. İçeri girmenin imkânı yoktu. Ayak parmaklarının üzerine basarak içeriye bakmaya çalıştı. İşte ne olduysa o anda oludu. Hayatının dönüm noktası olacağını bilemezdi. Sahnede Hümeyra şarkı söylüyor seyredenler alkış tutuyordu. Etüt çok kalabalıktı. En az binden fazla öğrenci vardı. Yıllar sonra karşılaştığımızda o günü dün yaşamış gibi bana anlatmaya başladı. Yüzü sarardı, sesi titriyordu. -Bir bardak su alabilir miyim? Masanın üstünde duran sürahiden bardağı doldurdum kendisine uzattım. -İyi misin Perihan? Gözleri dolmuş, ağlamaklı bir sesle: -Değilim. Yaprak gibi titriyordu. -Bazen ne düşünüyorum biliyor musun? O geceyi keşke hiç yaşamazdım diyorum. Çok acı çektim. Keşke beni hiç kaldırmasaydınız. Bazen de iyi ki yaşamışım diyorum. Aşkı tanıdım ve Allah’ıma bana bu duyguları yaşattığı için şükrettim. -Konuşmak istemiyorsan bırakalım. Başka zaman anlatırsın. -Yok, şimdi biraz daha iyiyim. -Eee ne oldu sonra? -Kapının tam karşında, kızların arasında 3-4 erkek vardı. Onlardan birisi oydu. Nasıl oldum biliyor musun? Sanki bin voltluk elektrikle çarpıldım. Yanındaki arkadaşı onu koluyla iterek, bak dedi, karşıdaki kız sana bakıyor. Kalabalıktan sadece gözlerim gözüküyordu. Önce arkadaşına baktı sonra bana. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Ne baş ağrım kaldı ne yorgunluğum ne uykusuzluğum. On dakika sonra eğlenceye ara verildi ve ben lobide pencerenin önünde durmuş dışarıya bakarak sigara içiyordum. Bir ‘merhaba’ ile geri döndüm. Arkamdaki oydu. - Merhaba Arkama döndüm, göz göze geldik. -Merhaba -Bir sigara istesem bana da verir misiniz? -Yanımda sigara yok, beklerseniz odaya çıkıp getireyim. - Zahmet olmaz mı? Cevap bile vermeden merdivenlere doğru gittim. İki kat merdiveni ikişer ikişer çıkarak ikinci kata nasıl çıktım, sigara paketini nasıl aldım, nasıl aşağı indim hiç hatırlamıyorum. -Buyurun. Paketi uzattım, içinden bir tane çıkardı, çakmak istedi, verdim. Yaktı. Teşekkür etti. -Ben Mehmet. Elini uzattı. -Ben Perihan. Uzatılan ele elimi uzattım, tokalaştık. www.Antoloji.Com - kültür ve sanat -Memnun oldum. -Ben de. İşte her şey böyle başladı.

Nurten Altınok Devam edecek (13.01.2015) Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hoptirinaynaynom

______Sabiha Rana’ya .....hoptaraleyylimmmm ...... kaydı gitti tekerim ...... nerde kaldı elmaşekerim susamlı ayçöreğim sevdiğimi görürsem gözlerinden öpeceğim hoptaraleyyliiimmmmmm

...... elma dersem çık (yeşil elma olacak ama bakmalı yeşil yeşil)

...... elmalara kurt düşmüş ne işin var kurdun işinde armut kaka dönüşmüş sivrisinek saz çalar karasinek dümbelek hoptaraleylimmmmm

ankaranın taşına takıldı ayaklarım bakmazlar gözyaşıma seviyom dedim be abi hemide çok özledim duyuramadım gitti duysa da duymadı etti bir mendil uzatsana ağlıyorum baksana - bu kadar insafsız olma

...... hoptaraleylimmmm ...... hoptaraleylimmmm ...... hoptaraleylimmmm -bak burası nakarat mutlaka mandolinle çalınacak-

...... hoptaralleeyliiimm -beş on kere tekrar et bakiiiimmmm-

kabahat bende değil yanlış çizdik projeyi karıştırma kafamı yarım kalmasın şiir

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat teker meker kaç çeker çaya koydum beş şeker -şeker komasına girecem- el ettim nazlı yare börek açtım gel diye

.....hoooppp ...... hooooopppp ...... taaa ta raaaa ...... tatatatatatataaaa leyy le le liiiimmmmmm (burada voltaj düştü)

yemeğe buyrun gelin bana -gecenin üçünde demedik ya- topla birkaç kişi de yanına şimdi isim saydırma bana

eyvah börekler yandı fırında sarma yaptım pişmemiş cacıkta sarımsak yok soğan koydum içine (kolonyalı mendilim var ama)

.....hop ...... hoop hoop ...... hooop hooop hooop cücükleri ayıklama

trinaynaynommmm hop trinaynaynom (bu başka makam-kuşdiili) kürdili murduli anlamam

sarı kurdelem sarı yarimi kimler sarı varın getirin yari -çamaşır makinesi bozulmuş tamir ediversin bari-

.....hoptirinaynaynooomm ...... hoptirinaynaynooomm vallahi ben akıllı kadındım bu havalar etti beni böyle www.Antoloji.Com - kültür ve sanat -hani benim çoraplarım nerede paltom berem ve atkım- gülmeeeee…… bitti işte… …. . . . Sabiş, ben ağlarım siz gülün halime... soracağım ben size.. -elbet bir gün ben de mutlu olacağım- ...... aç yüreğini gönderdim meleklerini..... -

GÜNCELLEME: 27.02.2012

Hoptaraleylim Kaydı gitti tekerim Nerde benim elma şekerim Susamlı ayçöreğim Sevdiğimi görürsem Gözlerinden öpeceğim Hoptaraleylim

Elma dersem çık —Yeşil elma olacak ama Bakmalı yeşil, yeşil Elmalara kurt düşmüş Ne işin var kurdun işinde Armut kaka dönüşmüş Sivrisinek saz çalar Karasinek dümbelek Hoptaraleylimmmmm

Ankara’nın taşına Takıldı ayaklarım Bakmazlar gözyaşıma Seviyorum dedim be abi Hem de çok özledim Duyuramadım gitti Duysa da duymadı etti www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bir mendil uzatsana Ağlıyorum baksana Bu kadar insafsız olmasana

‘’hoptaraleylimmmm hoptaraleylimmmm hoptaraleylimmmm’’ Not: Burası nakarat Mutlaka mandolinle çalınacak Hoptaralleeyliiimm Beş on kere tekrar edin bakim Kabahat bende değil Yanlış çizdik projeyi Karıştırma kafamı şimdi Yarım kalmasın şiir

Teker meker kaç çeker Çaya koydum beş şeker —şeker komasına gireceğim- El ettim nazlı yâre Börek açtım gel ye, diye Sormaz mı neyli diye Deli mi ne Fare zehri ne arar evde

hoooppp hooooopppp taaa ta raaaa tat at ata tat at aaaa leyy le le liiiimmmmmm (burada voltaj düştü)

Yemeğe buyur gel bana —gecenin üçünde demedik ya- Topla birkaç kişi de yanına Şimdi isim saydırma bana

Eyvah börekler yandı fırında Sarma yaptım pişmemiş www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Cacıkta sarımsak yok Soğan koydum yerine (Kolonyalı mendilim var ama Nefesiniz kokmasın diye)

Hop Hop hoop Hooop hooop hoooop Cücükleri ayıklama

Trinaynaynommmm Hop trinaynaynom (bu başka makam-kuşdili) Kürdiliden anlamam

Sarı kurdelem sarı Yârimi kimler sarı Varın getirin hadi -Çamaşır makinesi bozulmuş Tamir ediversin bari- Vallahi ben akıllı kadındım İnanmazsanız sorun imama Bu havalar var ya inadına Hasta etti yaz ortasında -Hani benim hunilerim Nerede paltom, berem, terliklerim- Gülme Bitti işte… Ben ağlarım siz gülün halime Soracağım ben size

Elbet bir gün mutlu olacağım ben de…

27.02.2012 27.02.2012 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hoş geldin bebeğim

Hoşgeldiniz


boynuna dolanmıştı ana bağın ciyerlerin acıyordu bunun adı hava bebeğim daha fazla ağlama diye kestiler sonra kordonunu ilk günaydını kim fısıldadı kulağına yanağına kim kondurdu ilk öpücüğü ilk ve son defa kim sevindi ağladığına? hoş geldin bebeğim burası dünya bu kucak ananın kucağı sıcacık sığınağın tanımışsındır kokusundan tanımışsındır kalp atışından hadi saldır şimdi memeye ilk savaşın başladı bile gözlerin mi kamaştı bunun adı ışık bebeğim yum güzel gözlerini hadi uyu dinleyerek ilk ninnilerini güneşi göreceksin biraz sonra bunun adı ateş bebeğim mesafeni iyi koru dokunursan yanarsın bunun adı acı bebeğim

hoş geldin bebeğim burası dünya

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat bu ilk banyon aldığın adına su derler tadına bakmadın daha onsuz olmuyor bu dünya toprağı öğreteceğim sana yalın ayak gezmeyi ağaçları göreceksin öğreneceksin dalından düşmeyi sevgiyi öğreteceğim sana kardeşliği dostluğu insanlığı sevmeyi öğreneceksin kavgalar öğretecekler sana savaşlar duyacaksın /kardeş kardeşe karşı dost düşmana karşı acından ölen çocuklara kahrolacaksın ki çocuklar günahsız ki masum en genç şehitleri savaşın ideallerin olacak belki bir kavganın içinde bulacaksın kendini doğrudan ayrılma bebeğim hoş geldin bebeğim burası dünya korkmasın gözün yolun doğruysa...

...... 23 eylül ve 19 ekimde doğanlara armağanımdır ...... ve de 2 ağustosta adı Levent olanlara.

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hoşgeldin Dedi İstanbul

din Dedi İstanbul

Bir adam gördüm Sirkeci garında Bundan çok yıllar önce Sırtında taşıdığı Eski ve kirli semerin rengi Yüzüne vurmuştu sanki Kahverengi desen değil, siyah desen hiç değil Yükü neydi ki böylesine bir ağustos günü Kendinden önce semerini terlettiği Bir adam gördüm Sirkeci garında Bundan yıllar öncesi İlk günleriydi İstanbul’a gelişimin Ve ilk günüydü Sirkeciye inişimin Nasıl da mutluydum anavatanımda (Bir günde hatim etmek istercesine İstanbul’u. Nasıl da heyecanlıydım) Bir adam gördüm Sirkeci garında o gün Kalabalığın, koşuşturmanın içinde ağır aksak Bir adam ki yaşını başını almış, geçkin Bir adam gördüm ki sırtında semeri, bitkin (Babamın, yolda bulup, acıyarak eve aldığı sıpa geldi aklıma. Bir türlü kıyıp semer takamamıştık sırtına. Koşamamıştık bir talikanın kollarına) Gar mı yıkıldı nedir üstüme o an İstanbul ’mu yağdı yoksa çakıl çakıl başıma Hayallerim miydi acaba İstanbul adına boğulan Yıllarca körüklendiğim yangınım mıydı soğuyan Bir adam gördüm sırtında semeri Sirkeci garında Dizlerine değdi değecek başı yükü altında Hayallerini taşıyordu besbelli pembe tuvalinde Acı ekmek tadı, adlandırdığı tablosunda Yorgundu, Elinin tersiyle sildi Alnındaki intihar artığı terlerini

(Bu muydu İstanbul? Böyle mi karşılanacaktım ilk günümde? Geride bıraktığım gözü yaşlı anama, babama bunları mı anlatacaktım? Bu muydu bana sunacağın ilk manzara İstanbul?)

Kalabalığı yara yara ilerledi adam www.Antoloji.Com - kültür ve sanat İstemeden sürtündüğü insanların Homurtuları arasında Kimse dönüp bakmadı Kimse bakıp görmedi Gözden kayboldu gitti adam Çivilendiğim kaldırım taşında Bırakıp beni gözyaşlarımla Hoş geldin, dedi İstanbul, alaycı tavrıyla Haydi, gez, dolaş, tanı beni gönül huzuruyla Uzanıver Eminönü’ne doğru şöyle bir nefes Deniz kenarından geçsin yolun, fazla yaklaşma Sen deniz nedir bilmezsin ki be çocuk

(Mis gibi kızartılmış balık kokusu karıştı ozon kokusuna Arabalar ardı sıra bindiler feribotlara Kartpostallardakinin ayniydi Galata Köprüsü Yeni Caminin önündeki güvercinlerin büyüsü Ne kadar çok insan vardı burada Ne kadar çok yaşam türküsü)

Balık ekmek yersin, dedi, belki de — Acıktım! Geçerse boğazından — Yutkundum! Bir ekmek parası be abla Deyince bir çocuk yalvaran bakışlarıyla Yalınayaklarına daldım — Boğuldum! Diğeri, seslendi biraz uzaktan: (Kaldırıp başını sabahladığı çimlerin arasından. Önce dizlerini gevşetti karnında topladığı Sonra ellerini hürriyetine kavuşturdu, Çarçabuk koltuk altı hapishanelerinden. Gerindi Biraz mahcup) — Ben de açım be abla

Hoş geldin, dedi İstanbul, alaycı tavrıyla Hadi gez, dolaş, tanı beni gönül rahatlığıyla Yeni baştan yaz bana özlem şiirlerini İstanbul koksun, bulut koksun, mavi koksun www.Antoloji.Com - kültür ve sanat (Bilge bir adam gibi oturdu karşıma İstanbul Gözleri maviydi, yeşildi gözleri Kirletilmiş, hüzünlü İki martı uçup geçti başımın üstünden Uzansam tutacaktım ellerini Tutsam öpecektim Vapurlar selamladı birbirlerini Bayraklar, bayrakları İnsanlar selamsızdı ve bir o kadar da yaban Yaban ki ne yaban Elinden çekerek sürükledi bir anne kızını Oyuncak dükkânından) Kirletmek istemiyorsan düşlerini Kapatma dedi gönül gözlerini Kör bakışlarda boğulur sevgiler Uzanan ellere uzat ellerini Uzat ki tutsunlar yüreğini Böyle kurulur aydınlık zinciri Böyle çözülür cehaletin ilmiği (Köprünün karşısı Karaköy, dedi biri, adres soran diğerine. Açılır bu köprü, altından vapurlar geçer her gece)

Hoş geldin, dedi İstanbul, alaycı tavrıyla Hadi gez, dolaş, tanı beni gönül rahatlığıyla

Köprüden geçti gelin...

Nurten Altınok Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hoşgeldin Yüreğime

ben düne bakmamayı öğrettim kendime yarınlarıma acı maya olmasın diye süzdüm de tüm anıları dağarcığımda gül kokulularını taktım göğsüme broş diye bu kan_yangını nereden geliyor sanıyorsun dikenlerini unutmuşum da koparmaya gülüm sımsıkı kapatmışım avuçlarımı / kaçma diye yüreğime vuruyor sancısı şimdi yüreğime mavisi ben düne bakmamayı bu yüzden ezberlettim kendime -ki miladımdın senden önce… .....hoş geldin can ...... hoş geldin kan_çiçeğim ...... hoş geldin yüreğime gitmeyeceksin /değil mi..! Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Işık

Ürkek bakışlarda yakalanan cesaret Kör kuyulardan fışkıran ışık Yaralara basılan tuz misali Zehir gibi Gör beni...

Nurten Altınok I30998

130998 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat İstanbul Anıları

İstanbul Anıları Ağlamak geliyor bugün içimden. Her dokunduğum şeyde bir anım canlanıveriyor gözlerimde. Her ses, şarkılar, türküler efsunlu bugün. Ağlamak geliyor içimden. Onat’ım aradı telefonla. Şu akıllı telefonlar var ya, işte onunla aradı. Görüntülü. Onat’ımın kara gözlerini gördüm. Ninem diyen sesini duydum. Uras’ım girdi sonra ekrana. Sarı fırtınam benim. Ağlıyorum. Ay! Sabahtan beri pek bir gözü yaşlı, sulu kadın oldum. Ben çocuklarımı çok özledim. Altınoluk’tayım. Neden buradayım? Oksijeni bol, havası güzel dediler. Bir de arkadaşlarım var burada. İki sene önce Miyase’ye gelmiştim gezmeye İstanbul’dan. Aynur hanımı ziyaret edelim dedim. Ayni apartmanda oturuyorduk. Bitişik dairelerde. Aradık evini bulduk. Onlar tavsiye ettiler. Kısmetmiş. İstanbul’da da evde yalnızdım. Burada da yalnızım. Mesele yalnızlık değil. Buradaki komşularımı seviyorum. Buradaki dostluğu seviyorum. Ben burada yalnız değilim. Gözümü açar açmaz tanıdık bir günaydın sesini cevaplıyorum. Zehra görünür birazdan. Nasılsın der. Gel çay içelim der. Yasemin selam verir karşıdan. Hal hatır sorar. Feride hanım biraz önce bahçesindeki çiçekleri suluyordu. Ayşe elinde bir şeylerle Yasemin'e geldi. Yasemin’in acısı var bu bir iki gündür. En sevdiği bir arkadaşını kaybetmiş kanserden. Dün cenazesi vardı. Her halde bugün helvasını kavuracaklar. Henüz daha 30 lu yaşlardaymış. Allah gidene Cennet'ini, kalana da sabrını versin. Sıkıntılıyım bugün. Hiç bir nedeni yok. İnsanız işte. Sabah Fox Tv de sabah haberlerinde İsmail Küçükkaya çok güzel bir müzik dinletti. Müzik güzel, ses güzel! Zaten ben ne zaman bir müzik duysam kanatlanırım bir yerlere. Aşağıya o çok beğendiğim şarkının sözlerini ekledim. Bu bir: Hoş Geldin Bugün dağların dumanı aralandı, hoş geldin Ah ışıklar içinde kaldım, yandım efendim Sen bana yangın ol efendim, ben sana rüzgar Tutuşsun gün, yansın geceler, zamanımız dar Sen bana geç geldin, ben sana erken Tutuşsun gün, yansın geceler, vaktimiz varken

Bugün günlerden güzellik, sefa geldin, hoş geldin Ah bu yağmur yalnızlığımmış, dindim efendim www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sen bana yangın ol efendim, ben sana rüzgar Tutuşsun gün, yansın geceler, zamanımız dar Sen bana geç kaldın, ben sana erken Soyunsun gün, sarsın geceler, vaktimiz varken Hüsnü Arkan Bu iki. Arkadaşlardan biri de İstanbul’a gezmeye gitmiş, Antalya’da oturuyor. Safure Tonyalı. Ortaköy Camii'nin önünde çektirdiği bir fotoğrafı eklemiş bir paylaşım sitesine. Hah işte esas zincir burada koptu. Koptum. Sihirli bir nefes yıllar öncesine üfledi beni. Üniversiteye giderken her gün Çemberlitaş – Taksim T1 İEET otobüsüyle her gün önünden gelip geçiyordum. Tam soldan yukarı Taksim'e doğru dönünce İnönü Stadyumu görünüyordu. Hemen onun arkasında, tepede tüm haşmetiyle İ.T.Ü Taşkışla. Ne bileyim ben, o günler geldi işte aklıma. Salya sümük her şey kırbaçlıyor anıları. Hiç ummadığım kişiler, arkadaşlar, olaylar, boy sırasına bakmadan dizildikleri anı sayfasından çıkıverdiler su üstüne. Amcamın kızlarını bile hatırlattılar. Bir de Hüseyin’i. Bir de Mehmet’i. Orhan Gencebay’ın "Yağmurun Sesine Bak" şarkısını. Yürüdüm gittim yıllar öncesi oturduğum bir kır çay bahçesine. Önümde deniz, bir ağaç altında elimde bir fincan çayda demledim anıları. Yanımda kim vardı bilmiyorum. Dolmabahçe’den bir vapura atlayıp karşıya geçtim. Ne işim var Üsküdar’da. Gittim işte. Son susamına kadar martılarla paylaştım mis kokulu bir simidi. Ortaköy’e uğradım. Bir balıkçı lokantasında ilk defa yediğim ve sevdiğim roka boğazıma takıldı. Bir bardak suyla hallettim işi. Sonra çiğ köfte. Hiçbir acı bu kadar güzel gelmemişti. Boğaz köprüsü henüz yoktu o zamanlar. Sene 1971-72 olmalı. Köprünün temelleri atılıyordu. 5 senede bitecekmiş. O ooo dedim. Biz görebilecek miyiz acaba köprünün bittiğini? Görürsün, görürsün dedi Hüseyin. Daha ne köprüler görürsün sen. Dediği de çıktı. Şimdi 3. köprü inşaatı var. Köprüden geçemedim. Gelin değildim. Hani bir türküde köprüden geçer ya gelin. Sonra bir şiirim geldi aklıma. Galata köprüsünden geçirmiştim gelini. Eminönü sahilinde ilk balık ekmek yiyişim. Kapalı Çarşı'nın gürültüsünde buldum kendimi. Bir de piyango bileti aldım Nimet Abla’nın gişesinden. Amorti bile çıkmadı kısmetime. Sirkeci garında buldum kendimi. Yanımda Türkan Teker, matematik hocam vardı. Allah rahmet eylesin. Bu günlerime gelmeme sebep olan, yardım eden, hayatıma yön veren birkaç ender kişiden biri oldu. İlk defa, sırtında yük taşımak için taktığı semeriyle, bir adam gördüm Sirkeci Garı’nın önünde. Sırtındaki sepeti tıka basa doluydu. Adeta iki kat olmuştu yükün ağırlığından. Oturdum ağladım. Alışırsın kızım dedi hocam. Gün gelir görürsün de aldırmazsın bile. Ama ben hep aldırdım. Satıcının biri incir satıyordu garın önünde. Şaşırdım. Hocam dedim hiç incir satılır mı? www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Satılır tabi dedi. Burası İstanbul. Oysa ben incir ağaçlı bir evde büyümüştüm. Ne zaman çıksam tepesine annemin sesi gelirdi. Gene mi incirdesin? İn düşeceksin, derdi. Hiç düşmedim ağaçtan ama burada yüreğim düştü. Adım başı hayret ettiğim şeylerle karşılaştım. Ne çok insan vardı burada. Ne çok araba. Ne çok gürültülü yer burası. Oysa benim Gümülcine’m, Yalanca Köyüm öyle miydi ya? Bütün ağaçlardaki meyveler bedava. Köydeki yan komşunun birinden nar, diğerinden de kocaman siyah erik çalıyorduk çaktırmadan. Tam yumruk kadardı erikler. Narlar da futbol topu kadar. Bırak işte be adam. Çocuğun canı çekmiş. İki tane versen bir tarafın mı eksilir. Göz hakkı denen bir şey var. Ben o komşuları hiç sevmemiştim. Bir de köyün imamı olacaksın. Sözde bir de köyün en zenginlerindenmişler. Benim ninem hepsinden zengindi. 24 saat o kapılar hiç kapanmaz, sofradan misafir eksik olmazdı. Ninem… Yunanistan, Batı Trakya, Gümülcine, Yalanca Köyü'nden Odacılar’ın Minire’si ninem. Ahmet Ağa’nın kızı. Ne çok severdim seni ve de ne çok ağlamıştım sen ölünce. Nur içinde yat benim canım ninem. Acılı ninem. Gönlü bol ninem. Bana Atatürk’ü anlatırdın. Duvarda, Kur’an’ın yanında asılı duran fotoğrafa bakarken. Bak derdin. Bu Mustafa Kemal’imiz. O bizim Ata’mız. Düşmanlardan o kurtardı bizi. Bana Atatürk’ü ilk tanıtan ve sevdiren kadındın. Henüz 4-5 yaşlarındaydım. Bu gün bir acayibim işte. Üstüme, üstüme geliyor bütün anılar. Duygusallığım tüm ihtişamıyla üstümde. Anlaşılan benim İlham’ım, ilham perim unutmamış beni! Oturdum, bir şeyler karaladım şiire benzer. Baktım olacak gibi değil, daha da çok yoğunlaşıyorum, bıraktım. Eminönü’ndeyim şimdi. Bir alt geçitteyim. Bir oyuncak dükkânının camekânına alnını dayamış, annesinin elini çekiştiren, oyuncak isteyen o küçücük çocuğun yanındayım işte. Kadın, çantasından cüzdanını çıkardı içine baktı. Paramız yok oğlum, dedi. Başka zaman alırız. Benim de yoktu! Dokunamadım çocuk yüreğine evlat. Bağışla beni.

Baharat kokularını çektim içime Mısır Çarşısı’nda gezinirken. Ne ararsan vardı burada. Çoğu da ilk defa gördüğüm otlardı. Adlarını bilmediğim. Altın varaklı vitrinlerini ayna gibi kullanarak kendimi ve etraftaki kalabalığı seyrederek gezdim Kapalı Çarşı’nın kuyumcularını. Sahi benim, sonradan sattığım bir alyanstan başka, hiç altın takım olmamıştı. Olmadı da. Olmasa da olurmuş. Gümüşsuyu yokuşuna döndüm tekrar. Yürüyerek çıktım o yokuşu. Yolun solunda İTÜ Makine ve Elektrik Fakültesi var. Sağdaki ilk sokakta da Sebahat ablanın evi. En sıkıntılı zamanımda bana maddi ve manevi el uzatan, bir Yunan Lisesinde Türkçe Öğretmenliği yapan bir öğretmendi. Arif Hoca (Gümülcine’den ilkokul öğretmenim) tanıştırmıştı beni. Gümülcine’de o zamanlar yayınlanan Azınlık Postası adında bir gazete vardı. Her hafta bir şiirim yayınlanıyordu. Bu orta 1 den lise sona kadar devam etti. O gazete Sebahat Hoca’ya gidiyormuş. Arif hocaya beni sormuş. Kim bu demiş. O da üniversiteye gelecek buraya o zaman tanıştırırım demiş. www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bir gün beni aradı Arif Hoca, seni bir hanım öğretmenle tanıştıracağım dedi. Buluştuk ve Sabahat ablanın evine gittik. Bir apartmanın giriş katıydı Gümüşsuyu’nda. Zile bastık, orta boylu, tombulca, kısacık sarı saçlı, güler yüzlü bir hanım açtı kapıyı. -Hoş geldiniz hocam, dedi. -Hoş bulduk. Bak sana kimi getirdim. Bana baktı: -Hoş geldin evladım. Sıcacık bir ses tonu vardı. -Hoş buldum, dedim. Uzandım elini öptüm. Arif hoca: -Bu kim biliyor musun? Dedi. -Tanıyamadım, dedi. Tanımak istermiş gibi daha dikkatli baktı yüzüme: -Çıkaramadım hocam. Gazetede şiirlerimin altına NUR mahlasını kullanıyordum. Arif Hoca başıyla beni göstererek: -İşte bu o bahsettiğimiz Nur. İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesini kazandı. Sana çok yakın okulu. Orada okuyacak. Gözlerini hayretle, sevinçle, merakla açarak bana baktı ve: -O koca şiirleri yazan bu çocuk mu? Kocaman açtı kollarını ve sarıldı bana bir ana gibi. Zamanla arkadaşım oldu, ablam oldu, sırdaşım oldu. Yıllar sonra vefat ettiğini öğrendim. Daha önce çok aradım onu. Telefonla konuşuyorduk. Yaşlı bir annesi vardı. Beraber kalıyorlardı. Annesini kaybedince yalnız kalmıştı. Seneler geçti. Okul bitti. Evlenmiştim. İki de çocuğum olmuştu. Çocuklarımla da ziyaretine gittim zaman zaman. Son aradığımda telefonu kimse açmadı. Belki evini değiştirdi. Bilemiyorum. O zamanlar cep telefonu yoktu. Nur içinde yat ablam. Hakkını helal et. O çay bahçesi var ya hani biraz önce bahsettiğim, o da hemen oralarda Sabahat Ablanın evinin hemen üst tarafında tepede bir yerdeydi. Boğaz ayaklar altında harikaydı. Gümüşsuyu’nun biraz ilerisi Taksim. Taksim’de, meydanda, heykelin tam karşında Taksim Postanesi var. Kime sorsan bilir. Taksim Parkının hemen köşesinde duruyor. Şimdi hala duruyor mu bilmiyorum. Çok oldu oralara gitmeyeli. En son gittiğimde eser yoktu o eski halinden. Buluşmalar için postanenin önü tam adres. Okul çıkışı ne zaman önünden geçsem, önünde heyecanla saatlerine bakanlar hiç eksik olmazdı. Ben de onun önünde bekledim O canı. Sonradan canım dediğim. Hala duruyor mu acaba yerinde? Kim bilir ne kadar oldu gitmeyeli. İstanbul’u özlüyorum arada bir aklıma gelince. Balığın denizde suyu özlediği gibi. İşte buyum bu gün. İstanbul anılarım depreşti.

Beyoğlu’nu dolaşıyorum şimdi. İlk günümdeki gibi. Taksimden Galataray’a gidiyorum. Beyoğlu’ndayım. Sol tarafta www.Antoloji.Com - kültür ve sanat küçücük bir büfe vardı. Kilo ile dilim, dilim bitter, acı çikolata satıyordu. Elimdeki para ya bir dilim almaya yetiyordu, ya da iki. Sağ tarafta meşhur Beyoğlu Muhallebicisi vardı. Muhallebici dedim de aklıma geldi. Bir Taksim Muhallebicisi var, benim bildiğim, bir de Çemberlitaş Muhallebicisi. İki muhallebici arasına gizlenen anılar var. Birinin başlattığını diğeri neye bitirdi? Bu iki mekân arasındaki bağlantıyı kuran kim? İkisi arasında yaşanan, iki kişinin yüreğine inme gibi inen, idam hükmünü onaylar gibi bu mührü vuran kim? Hayatın cilvesi bu olmalı. Taksim’de başlayan bitmişti Çemberlitaş’ta. Hayret! İlk defa aklıma geliyor bu seneler sonra. Tesadüf olabilir mi? Bilmem! Oluyormuş demek ki. Mukadderat mı dersiniz! Daha neler oluyor hayatımızda fark etmeden kim bilir? Hayat rotamıza yön veren bu sır ne? Anlatacak çok şey var daha. Çok… Çok... Bugün: Yıllardan 2015 /Aylardan Ağustos /Ağustosun 28i / Günlerden: Cuma / Yer Altınoluk Ben: Nurten Altınok

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat İstanbul Otogarı

Gitmenin sancısını Çeken bilir bu acıyı Yoksa uğurlayanı ‘’Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol’’ Bu gemi o ’’ Sessiz Gemi ‘’ değildir kalkan bu limandan Burası İstanbul Burası İstanbul Otogarı Burada boy atar hüzünler fark etmezsiniz Burada yaşlanır bulutun gözyaşı Burada alevlenir köz, yanarsınız Dudak ucundaki busedir kırılan Buğulanmış bir cama yaslanırsınız. Burası İstanbul Burası İstanbul Otogarı Gürültü sarmış dört bir tarafı İnsan sesi, motor sesi, ayak sesi Burası insan seli, ne yöne aktığı belli değil Telaşın sesi Veda kısacası ya da elvedanın nefesi. Satıcıların ellerinde pişmaniye tepsisi Neden pişmaniye Pişman niye? Giden mi? Kalan mı? Kim pişman! Gelen ağlar, giden ağlar Varsa bekleyeni / sevinçten Yoksa / kederden Kim pişman!

Gitmenin sancısını Çeken bilir bu acıyı Yoksa uğurlayanı Burası İstanbul Burası İstanbul Otogarı Burası kocaman bir yaşam kitabı…

Nurten Altınok

24.11.2014 Nurten Altınok www.Antoloji.Com - kültür ve sanat İstedim ki

MySpace Layouts

Merhaba arkadaşlar, Gruplar üzerinden yüzlerce bayram ve yılbaşı kutlaması aldım. Hepinize çok teşekkür ederim. Gruplara yazmamamın nedeni okadar çok ayni mesajlar yayınlanıyor ki kime cevap yazacağımı şaşırdım. İstedim ki benim kutlamam da böyle olsun. Buradan hepinizin bayramını en içten dileklerimle kutluyorum. Bu gece yılbaşı.

Huzurla, mutlulukla, sağlıkla ve sevgiyle yaşayabileceğiniz nice uzun yıllara. Hepinizi sevgiyle selamlıyor ve yanaklarınızdan öpüyorum. İyi eğlenceler... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat İşte Öyle

Ne akla uyar bu aşk Ne hesaba İki kere ikiler bile şaşkın Dört döner bakışın Habis bir ur gibi yerleşince yüreğe Sönmez bu yangın Bilmiyor musunuz? Hiç mi sevmediniz Hani şöyle yürekten Hani şöyle Gümbür gümbür İşte öyle... Bütün şarkılarda hüzün vardır Ayrılıklar hep size yazılmıştır Korkarsınız bütününüzden Geceler, Böler özlemlerinizi Parçalar hayallerinizi Tam orta yerinden Hiç mi sevmediniz Hani şöyle yürekten Hani şöyle Deli divane İşte öyle... Dört duvar sağırdır Duymaz sesinizi Dört duvar insafsızdır Bilmez tenin tene hasretini Sabaha daha çok var Sabaha sensiz nasıl varılır Hangi sineye sığınırsınız Hiç mi sevmediniz Hani şöyle yürekten Hani şöyle Sırıl sıklam İşte öyle... Hiç mi ıslanmadınız duygularınızda Hiç mi yanmadınız bir bakışta Kaleminiz takılmadı mı bir isimde Candan öte canınız bellemediniz mi Anlayamazsınız o zaman beni Nasıl tapulanır bir şarkı Nasıl tapulanır bir kişi

Hiç mi sevmediniz Hani şöyle yürekten www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hani şöyle Paldır küldür İşte öyle... Anlayamazsınız…

Nurten Altınok 19.07.2013 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kaan (öykü)

Gecenin sessizliğini bozmaktan korkarcasına parmak uçlarına basarak kapıya kadar yürüdü. Kalbi yerinden çıkacak gibiydi. Ellerini göğsüne bastırdı. Kalp atışlarını durdurmak istercesine. Derin bir nefes aldı. Sonra bir daha. Alnında boncuk boncuk soğuk terler birikmişti. Döndü, baştan sona otelin koridorunu gözden geçirdi. Hiç kimseler yoktu. Herkes uyumuş olmalıydı. Kimseye görünmek istemiyordu. Yanlış anlayabilirler diye çekindi. Birkaç saniye kapıda hareketsiz kaldıktan sonra, sağ elinin işaret parmağıyla, kendisinin bile zor duyabileceği bir sesle, kapıyı tıklattı. Cilvenaz, günün yorgunluğunu üstünden atmak için, duşunu almıştı. Yatağında, sızlayan ayak tabanlarını ovuşturdu ve tam uyumak için uzandığında, kapının vurulmasıyla doğruldu, ayağa kalktı. Sağ tarafındaki yatakta, ayni odayı paylaştığı Yosun’a baktı. Çoktan uyumuştu. Yanlış duydum herhalde, dedi. Tam yatmak üzereydi, kapı bir daha vuruldu. Yataktan kalktı. Saate baktı. Gecenin 2 sine geliyordu. Önemli olmalı, dedi. Biraz tedirgin ve ürkerek. Kısık bir sesle: -Kim o? Diyebildi. Yosun’a baktı, uyuyordu. - Bakar mısınız? Dedi kapıdaki ses. Cilvenaz hanım, benim. Kapıyı açar mısınız? O kadar az geliyordu ki ses, kim olduğunu çıkartamadı. Ama kendisine ismiyle hitap ettiğine göre tanıdık biri olmalıydı. Usulca kapıya gitti. Tam emin olmak için: -Kimsiniz? -Benim, Kaan. Açar mısınız? Kaan gezinin grup başkanıydı. Üç günden beri, tertipledikleri bir gezideydiler. Herhalde, yarınki programda bir değişiklik oldu, onu konuşmak için gelmiştir, diye düşündü. İyi de, neden gecenin bu saatinde! Merak etti. Cilvenaz, Yosun’u uyandırmaktan çekinerek kapıya gitti, usulca anahtarı çevirdi, kapıyı araladı. Fısıldayarak: -Hayırdır hocam, gecenin bu saatinde? Bir şey mi oldu? - Özür dilerim. Rahatsız olmazsanız girebilir miyim? Müsait misiniz? Fazla kalmayacağım. Üstüne başına baktı. Şu kıyafetimi değişmeliyim, diye düşündü. Pijamalarla ayıp olacak. - Müsaade ederseniz üstümü değiştirebilir miyim? Yatmak üzereydim de. - Girebilir miyim? Diye tekrarladı. Fazla kalmayacağım. Lütfen rahatsız olmayın. Pijamasını şöyle bir düzeltti, kapıyı açtı. - Buyurun hocam. Kaan bey, üzerinde pijamasıyla içeri girdi ve arkasından kapıyı kapattı. - Özür diliyorum tekrar, rahatsız etim. Yosun’la bir iki dakika görüşebilir miyim? Cilvenaz, Yosun’un tüm sırlarını paylaştığı eski bir arkadaşıydı. Kaan’a olan duygularını, ona karşı hissettiklerini çok iyi biliyordu. Biliyordu da Kaan’ın bundan haberi bile yoktu. Kaç kere: ''Boş ver kızım şu adamı. Takma kafana. Unut gitsin. Kendini boş hayallere kaptırıp, üzülme.'' Demesine rağmen sözünü geçiremiyordu. Ve şimdi Kaan, Yosun’la konuşmaya gelmişti! www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yosun’a baktı, her şeyden habersiz uyuyordu. Biraz ürkek: - Uyuyor ama hocam. Uyandırmamı ister misiniz? - Hayır. Uyandırmayın. Kaan, yatağın başına gitti, uyumakta olan Yosun’a baktı. - Deli kız, bütün gün çok koşturdu, yoruldu, uyur tabi. Sonra, usulca yatağın baş ucuna oturdu. Saçının ıslaklığı yastığına geçmişti. Saçlarına dokundu. Hala ıslak. - Saçını da kurutmadan yatmış. İnşallah hastalanmaz. Cilvenaz, ne olduğunu anlamak için, biraz da tedirgin, bir Kaan’a bir Yosun’a bakıyor, hiçbir şey konuşamıyordu. - Merak etmeyin hocam. Hava zaten çok sıcak. Yosun, Kaan’ın, alnında gezinen elini hissetmiş olmalı ki, tedirgin oldu, yatağın biraz ötesine gitti ve üstündeki pikeyi ayak uçlarına topladı. - Üşüyeceksin deli kız, açma üstünü. - Bu sıcakta mı? Dedi Yosun gözlerini açmadan. Allah aşkına Cilve yatsana sen. Sabah erken kalkılacak. Kapat şu ışığı da. Sivrisinekler kol geziyor bak. Kaan, üstündeki örtüyü düzeltmeye çalıştı. - Ört üstünü. Üşüteceksin. Saçın, başın da ıslak yatmışsın. - Hava çok sıcak, örtme üstümü. Üşütmem merak etme sen. Birden kendine geldi. Ses, bir erkek sesiydi. Cilvenaz’ın sesi değildi. Üstelik de Kaan’ın sesine benziyordu. Birden gözlerini açtı. Kaan’ı karşısında görünce ani bir hareketle örtüyü boğazına kadar çekti ve yatağın ortasına heykel gibi oturdu. Göz göze geldiler. Salak, dedi içinden kendine. Uyanıkken bile rüya görüyorsun. Gözlerini ovuşturdu kendine gelmek için. Cilvenaz, yatağın baş ucunda, ayakta, kendisine bakıyordu. Uyandığını görünce gülümsedi. - Bak, dedi. Seni ziyarete kim gelmiş. Kaan’ı işaret ederek. - Ben geldim, dedi Kaan. Sana geldim. Hala ne olduğu anlamaya çalışıyordu. - Seninle konuşmaya geldim ve de… Kalbi yerinden çıkacak gibiydi Yosun’un. Hiç bu kadar yakın olmamışlardı. Bir şeyler söylemeye çalıştı. Kelimeler boğazına takıldı kaldı. Nefesini yüzünde hissetti. Sıcacıktı. İçi bir hoş oldu. Yüzü kızardı. Kaan uzandı, alnına düşen ıslak saçlarını kaldırdı, arkaya attı. Ellerini tuttu. Odaya gelirken, kendisine neler söyleyeceğini kaç kere tekrar etmişti. Şimdi söylemeliyim diye geçirdi içinden. Aklına hiçbir şey gelmedi. Dersini ezber edememiş öğrenci mahcubiyetiyle: Şey, dedi. Durdu. Yaprak gibi titriyordu avuçlarında Yosun. - Acaba ona olan duygularımı mı fark etti? Ya bana kızarsa! Ya olmayacak sözler söylerse! İyi de, Cilvenaz’dan başkası onu sevdiğini bilmiyordu ki! O da kimseye söylemezdi. Kaan, düşüncelerini okumuş gibi, ani bir hareketle ellerini bıraktı, boynuna sarıldı. Tüm gücüyle kendine çekti, göğsüne bastırdı. - Her şeyin farkındayım Yosun'um. Ayni duygularla buraya geldim. Bu güne kadar kendimden ve senden emin olmak için bekledim. Yanlış bir karar verip seni üzmekten www.Antoloji.Com - kültür ve sanat korktum. Zaman durmuş gibiydi. Mutluluk bu olmalıydı. - Şimdi gitmeliyim, dedi Kaan. Gözü yastığa takıldı. -Bu yastık çok ıslak. Dolapta yedek yastık olmalı. Kalktı dolaptan yastık aldı. Yosu'nun yastığını değiştirdi. - Haydi, siz de yatın uyuyun. Bak, Cilvenaz da esneyip duruyor. Bu saatte rahatsız ettim sizleri. Cilvenaz biraz mahcup: -Estağfurullah hocam. Söyleyecek bir şeyleriniz olmalıydı ama. Yosuna baktı, ağlıyordu. Gözleri ıslandı. Kaan gülümsedi: -O kadar çok şey söyledim ki! dedi. Yosun’un gözlerinden akan yaşları silerken. Hiçbir söz sessizlik kadar ses getiremez. Yosun, sözlerini onaylar gibi başını salladı. Haklıydı.

Nurten Altınok 120906 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kader / Bırakmadılar

Bırakmadılar; Kendi yolumu çizemedim gönlümce İşleyemedim nakış nakış duyguları Ellerim hesap soruyor şimdi bana Gözlerim şikayet yumağı Yüreğim kör düğüm Sağır sevdalarda.... Bırakmadılar; Boy verecekti sevdalarım fidan fidan Yıldızlar çiçek açacaktı gecelerimde Avuçlarımda büyüyecekti seslerin en güzeli Ve en güzeli özlemlerin içimde saray olacaktı Bırakmadılar; Kesişen yollarımda sevda olacaktı Her durakta bekleyen deli fişek ben Her kapıyı çalan sen, zamanlı zamansız Ve, açan ben olacaktım Hani, sarılacaktım sana sıcacık sıcacık Hatırlasana Ve, Daha Neler... neler... Gitmesen olmaz mı? Kalsana Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kal Benimle

Kal Benimle

Sen varsan Anlam kazanıyor her şey Sen varsan Ben, ben’im, iyiyim Sen yoksan Salya sümük, şiirim Zaman anlam kazanıyor işte o zaman Yok eline şiir Yok gözüne şiir Oturdum şiir Kalktım şiir Şiir senden usandı Sen benden Ben şiirden Sen, iyisimi Kal benimle Gitme bu yerden Elbet şiiri yazan birileri Çıkar bir yerlerden...

270704 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kan

gözlerin iki okyanus okyanus tuzlu... derin su gözlerin iki damla su... iki damla su boğulduğum... dalgalanır fırtınalarında cam buğusu ellerim uzanamaz... ellerim uzanamaz haram bakışlarına dudaklarım kırk haramiler oysa dudaklarım dudaklarına yosma çözebilsem sesin şifresini pıhtılaşırdım O bir damla kanda... dokunabilsen duygularıma... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kan Davası

Bu sevda Kan davası gibi Sürüp gidecek Ne sen bileceksin Ne bende bitecek...

Nurten Altınok 130998 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kapılarını Kapatma Yüzüme

Sanma ki ağlarım Gözyaşı dökerim ardından Çoktan mürekkebe dönüştürdüm ben onları Hokkası sen Diviti sen Şiiri biz eden Vurulmuşsa kurşuna sözlerim kulak ardında Kör kuyularına düşmüşsem sessizliğin Geldiğim gibi gitmesini elbet bilirim Sessiz bir o kadar sakin ve sensiz Çıkınımda birkaç şiir sana dair Birkaç şiirde anılarını da götürürüm Bütün lambalarını söndürün şehirlerin Gölgem kalmasın duvarlarında asılı Ateşlerde yakın ki ateşleri buzlara dönüşsün Hasretimdin Bu böyle bilinsin Böyle yazılsın Böyle söylensin Yangınımdın Bütün şarkılarını susturun şehirlerin İçinde sen olmayan İçinde ben olmayan Bizim hiç şarkımız olmadı ki Biz hiç birbirimizi bulamadık ki Oyun içinde oyundu saklambaç Tekil yaşamların çoğul görüntüsüydü sergilediğim Öksüz bir sevgiydi büyüttüğüm Cevapsız kalan şimdi Sessizliğin hakim olduğu korkak gecelerde Konuş biraz Konuş kendinle Kapılarını kapatma yüzüme Sanma ki ayaklarına kapanırım Sanma ki dil dökerim ardından Çoktan mürekkebe dönüştürdüm ben onları Hokkası sen diviti sen Şiiri biz eden Kapılarını kapatma yüzüme Elbet te ağlarım! ! ! Öyle güzel ağlarım ki hem de

Konuş biraz Konuş benimle... www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kapını Çalan Benim

kapını çalan benim kapını çalan yüreğim açma yalnız değilsen yok olduğunu bileyim belki bir daha gelirim olmuyor be gülüm olmuyor be güzel gözlüm unut demesi ne kolay çekip gitmesi ne kolay şu şarkılar yok mu? ah! şu köşebaşları şu şiirler dokundukların geri tepen silah gibi yenibaştan vuruluyorum yaralarım, sil baştan sızım sızım şu koskoca kentte yapayalnızım... kapını çalan benim kapında bir yürek sızısı sen aç açmasın başkası yığılıp kalırım 16.12.2001 Nurten Altınok www.SiirDefteri.com Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kara Gece

Bir sevdiğim vardı yaşı yirmili İncecikti, fidan gibi Dokunsam kırılacaktı sanki Bir sevdiğim vardı Yaşı yirmili Ne çok sevmiştik birbirimiz Yeni terlemişti bıyıkları Bir sevdiğim vardı Hey gidi bre efeler hey Efelerin efesiydi Yaşımız yirmili Ne çok sevmiştik birbirimizi Bir toplantıda karşılaşmıştık Yanıma geldi Adımı sordu, söyledim Adını sordum, söyledi Yaşımız yirmili Ne çok sevmiştik birbirimizi Daha dün gibi içimdeki korku Ya unutursam derken adını Bir daha sordum, duymamış gibi Yaşımız yirmili Ne çok sevmiştik birbirimizi Bir sevdiğim vardı yaşı yirmili İnceciktik, fidan gibi Sevda değildi bu Karasevdaydı besbelli Yaşımız yirmili Ne çok sevmiştim seni

Gün oldu, kanat oldun kollarıma Boğazı uçtum da geçtim sanki Gün oldu, bıçak oldun damarıma Söndüremediler içimdeki ateşi Yaşımız yirmili Ne çok sevmiştim seni Kızıl bir demir düşer gibi buza Yarıldım paramparça Bir nefes uçup çıktı içimden Bu ne kara bir gece Yandım, kavruldum Nefesimdi, kesildi Amaçtı, bitti Umuttu, söndü Darmadağınım Okuyunca bir ilanda öldüğünü www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ne köy oldum ne kasaba Boş vermişliğim bundandır hayata…

Nurten Altınok 02.03.2016 Güncelleme Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Karaköy Kadıköy Arası

Karaköy-Kadıköy Arası

Karaköy-Kadıköy arası İstanbul Vapuru Bir var/mış bir yok/muş şimdi Bir adın vardı / senle bütün Desem Dağlanır dilim Bir de aha bu can Kördüğüm Sana sevdalı Bir var bir yok / o zamanlar Çok mu gençtik ne Çok mu eskidik şimdi Karaköy-Kadıköy arası İki yakayı bir araya getiren(!) İstanbul Vapuru Bin kez ölüyordum / yüreğimde vurgunlar Ya yoksan iskelede! Bir kez uçuyordum / mesafesiz Ne bitmez bir yoldu bu Bu ne işkence iş Bir adın vardı Desem Keserler beni Demesem Bu dert bitirir beni Çok sevmiştim seni

Sevdayı ezberlettim martılara, susam susam Her duaya, âmin’i / Ki dualarımdın Ve de sevdam Ve de sevdiğim Dinle şimdi; Dalgalar adın adın konuşuyor Rüzgâr sen sen Kokunu taşıyor Karaköy - Kadıköy arası İstanbul Vapuru Çarp üçle parmaklarını Sonra ekle bizi Bunca yıl özlem Bunca yıl sır Ne çok sevmiştim seni Çok mu gençtim ne www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Çok mu eskidim şimdi Adını unuttum desem İnanma Yüzünü İnan Karaköy-Kadıköy arası İstanbul Vapuru Bir var/mış bir yok/muş şimdi Evvel zaman içinde Başlar bütün masallar İntiharı yok duyguların Gerçek olan bu Bir de ölüm!

Nurten Altinok 13.06.04

211006 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kardelen Gülen...

Hoşgeldiniz


O gelişin var ya..! Zamansız açan bahar çiçekleri gibi... Nasıl da ısıtıvermiştin yüreğimi Beklediğim sen miydin Sen miydin / ömrün hazan mevsimine müjde Kardelen gülen Sen miydin O gelişin var ya..! Özel rüyalar gibi Yoruma açık Yorumsuz Sen Gözlerimin gözdesi Yüreğimin özdesi

Sen, Gönlüme akran Gözüme yaşıt Sen, Sevdama eşit Gel duy beni Gel de işit Sen, Yalan içindeki yalanımsın Başıma gelebilecek en büyük Belamsım...

Nurten Altınok www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Katarakt-1+2

Katarakt 1 Bu gün Pazar. Evdeyim. Sanki diğer günlerden bir farkı var. Yok, yok ama iş hayatının verdiği bir alışkanlıktan olacak seviyorum pazarları. Bu gün benim tatil günüm. Diğer günlerden hiç farlı yok ama öyle hissediyorum işte. Yarın ne yapabilirim diye düşündüm. Havalar soğuk. Sadece alışveriş için markete gitmekten başka bir şey yaptığım yok. Bir de sigaram bittiği zaman mecburen çıkmak zorundayım. Bankadan mesaj geldi. Uğramam lazımmış. Elde var bir. Önce bankaya uğramam lazım. Saçımın boyası gelmiş. Rengi açık olunca pek göze batmıyor beyazlar ama koyu olunca 3 haftada boya beni diyorlar. Elde var iki. Yatırılacak fatura var mı diye düşündüm. Hazır çıkmışken hepsini bitireyim. Otomatik ödemede oldukları aklıma geldi. İyi dedim. Bundan kurtulduk. Bu gün Pazar. Evde yapılacak birkaç iş var. Önce mutfağa gittim, tezgâhtaki bulaşıkları makineye yerleştirdim. Kahvemi yaptım, içine bolca da Baileys (Beylis) koydum. Böyle olunca da kahvenin tadı daha güzel oluyor. Yatağımı topladım. Dün akşam tezgâhta duran tencerenin cam kapağı elim takılarak yere düştü ve her taraf cam kırığı oldu. Büyük parçaları toplamıştım. Elektrik süpürgesiyle sağı solu iyice süpürdüm. Torunlar gelirse ayaklarına batmasın. İşler bitti. Yemek dert değil. Tek başıma yaşadığım için o an canım ne istiyorsa onu yapıyorum. Amaç karın doyurmak değil mi? Salonda oturuyorum. Bilgisayarda birkaç web sayfasını dolaştım, facebook’ta oyun oynadım. Beş tane hesap açmıştım. Hepsi de 765 te takıldı kaldı. Bir türlü açılmıyor. Akşam da okey oynadım. Orda da hep yenildim. Bir gün böyle geçti işte. Yatak odamın televizyonunu açtım, klimayı çalıştırdım ve yattım. Bugün Pazartesi. 19 Ocak 2015 Dünden planladığım işlerimi yapmam lazım. Bir dizi var kanal D de. Onu seyretmeden dışarı çıkmam. Alın Yazım. Zavallı Asya’nın başına gelmedik kalmadı. Ne biçim senaryo yazıyorlar? Kimsenin öğrenmemesi gereken şeyleri bir birleriyle konuşurken mutlaka biri çıkıp geliyor ve duyuyor. Eh ama. Arada bir başka bahane bulsunlar. Bu kadar da çocuk işi olmaz ya. Hadi bir defa oldu, ikinciye de amenna eh be kardeşim dizi baştan sona ayni bahanelerle ilerliyor. Başka bir şey gelmiyor mu aklınıza. Sanki çocuk kandırıyorlar. Oturup senaryo mu yazsam acaba? Yok ya… Herkes bildiği işi yapsın. Dizi bitti. Saat on birde dışarı çıktım. Önce bankaya gittim. Bankada da işimi bitirince sitenin 2. Etabın altında kuaför var. Zaten bütün bunlar 2 dakikalık mesafe içinde. Kuaförün orda olduğunu biliyorum. İki kere bütün dükkânların önünden geçtim, kuaför yok. Daha yeni taşınmıştı diğer gittiğim yerden. Demek ki burdan da taşındı diye düşündüm. Şimdi eve gitsem ne yapacağım. Biraz da çarşıyı dolaşayım dedim. Biraz ilerledim Hemen sağımda Avrupa Göz Hastanesi var. Sık sık gider gözlerimi muayene ettiririm. Son gittiğimde Dr. katarakt başlangıcı var ama daha erken. Birkaç ay sonra tekrar gelin demişti. Gözlük numaram değişmiş. Bir gözlük ve cam için reçete yazmıştı. Hastanenin önüne gelince o geldi aklıma. Hazır buraya kadar geldim (evle arası en fazla 5 dakika) hadi bir gireyim dedim. Girdim. Buyurun dedi orda çalışan eleman kızlar. www.Antoloji.Com - kültür ve sanat -Muayene olacağım. -Nüfus cüzdanınız lütfen. -TC numaramı söyleyebilirim. -Hanımefendi nüfus cüzdanınızı verir misiniz? -Benim nüfus cüzdanım yok. TC numaram şu dedim, söyledim. Sisteme girdiler. Kaydımı buldular. -Buyurun Nurten Hanım. Ne için gelmiştiniz? -Muayene olacağım. -Siz şöyle bir oturun, biz siz çağıracağız. İki dakika sonra adımı anons ettiler, veznenin hemen arkasında bir odada gözlerimi muayene etti gençten bir kız. -Çenenizi buraya, alnınızı da yukarıya iyice dayayın. Kıpırdamayın. Gözlerinizle ışığı takip edin gibi komutlardan sonra iki veya üç kere gördüklerini kayıt ettikten sonra: -Şimdi kalkabilirsiniz. Siz dışarıda oturun, bekleyin. Bizi sizi çağıracağız, dedi. Hastane girişindeki bekleme salonunda adım çağrılıncaya kadar bekledim. Sağdaki soldaki hastalarla konuştum. Sanki kırk yıl tanışıyormuşuz gibi. Dertler ortak olunca konu bulmak da zor olmuyor. Adım söylendi. Hemşirenin biri: -Benimle gelir misiniz? Dedi. Asansöre bindik 1. Kattaki göz doktorunun odasına gittik. Doktor gençten, güler yüzlü, sempatik bir delikanlı. - Şöyle bir oturun bakalım. Şikâyetiniz neydi? -Doktor bey ben daha önce de gelmiştim size, göz kapaklarımla ilgili. Siz de bana bunların alınması gerektiğini söylemiştiniz. Baş ağrısı yapar demiştiniz. Onun için geldim. -Hele önce gözlerinizi bir muayene edelim. Yine çenemi ve alnımı gerektiği gibi aletin içine yerleştirdim. Önce kırmızı ışığa baktım göz kırpmadan sonra yeşiline. -Kataraktınız gelmiş. Alınması lazım. Katarak hiç aklımda değil. Gözkapakları kalmış aklımda. -Ne yapmamız lazım? -Acil ameliyat. -Ne zaman? -Gelmişken bugün hemen alalım. Şimdi alırsak lazerle yapacağız ameliyatı, hiç ağrı hissetmeyeceksiniz ama eğer 2-3 ay sonra gelirseniz bıçakla kesmek zorunda kalırız. Sizin için daha zor olur. -Pekiyi o zaman. Hazır gelmişken bu işi de çıkaralım aradan. Hemşireye seslendi. 1. kat, 2. kat, 3. kat dolaştırdı, durdu. Bazı evraklar imzaladım. Ameliyat ücretsizmiş sadece mercek ücreti ödeyecekmişim. -Vezneye gideceksiniz, dedi. Vezne zemin Katta. Lens ücretini yatıracaksınız. Üç çeşit lens varmış. Birincisi 100 TL. Türk malıymış. İkincisi 250 TL Üçüncüsü 500 TL. Diğerleri başka ülkelerden mi geliyormuş ne. Eğer ayni işi görüyorsa neden Türkiye yurt ışından getirtiyor bunları diye sordum. Kızlar, biz anlamayız dediler. Göz bu şakaya gelmez ki! Önce Türk malı olanı alayım dedim ama içime bir pire düştü. Devlet demek ki kendi ürettiği malzemeye güvenmiyor da ithale mi başvuruyor diye düşündüm. 250 TL. Olanından aldım. İyi mi ettim kötü mü? Doktora sormayı da unuttum. İlk fırsatta soracağım ama. Ödemeyi yaptıktan sonra tekrar 3. kata çıktık. Gözüme damla damlattılar. Gözbebeğini büyütüyormuş. Şimdi burada oturun, arkadaşlar sizi hazırlayacak dediler. Burası büyükçe bir oda. L şeklinde sandalyeler sıralanmış pencerelerin olduğu cepheye. Kapı girişine yakın bir yerde sekreter masası var. Kapının tam karşısında köşede bir www.Antoloji.Com - kültür ve sanat paravanla çevrilmiş bir bölme var. Yanında eşya dolapları. Ameliyat olacaklar burada toplanıyorlar. İsmi okunan, köşedeki paravanın içinde bekleyen görevlinin yanına gidiyor. Üstünü değiştiriyor. Bu arada ameliyat olma kararı alınca hemen Ferhan’ı aradım. Ferhan gelinim olur. Durumu anlattım, gelir misin dedim. Yalnız kalmaktan korktum. Başıma bir hal gelse kim kimi arayacak? Beş dakika içinde geldi. Katlar arasında o da bizimle dolaşıyor. Sıra bana geldi. Paravanın arkasına çağrıldım. Ayakkabılar çıktı, plastik galoşlar, mavi terlikler giyildi. Mavi yumuşak kâğıttan önlük verdiler. "Hırka ve kazağınız varsa çıkarın ve bunu giyin." Dediler. Üstümüzden çıkanları da yandaki dolaplara koyduk. Başımıza da mavi bir bere taktılar. Tüm saçları içine sıkıştırdığımız. Ameliyata hazırlanma buymuş. Tekrar oturduğum sandalyeye gittim oturdum. Benden sonra bir bey girdi, o da ayni şekilde üstünü değiştirdi. Çıkarken baktım onun mavi önlüğü benimkinden daha güzel. -Sizin önlüğünüz neden daha güzel? Düğmeleri bile var. Üstelik de kumaş. (Bize verilen önlüğün ön tarafındaki iki bölüm üst üste getirilerek, belinden bir kuşakla bağlanıyor ve malzemesi kâğıttı) Bunları sadece hava birazcık yumuşasın diye şaka anlamında söylemiştim. İster istemez demek ki ameliyat stresi herkesin sinirlerini bozmuş, bir kahkahadır koptu odada. Karşımda oturan bir bey yanındaki hanıma beni göstererek "Bu hanım ne kadar insanlarla barışık, geldiğinden beri herkesle konuşuyor ve çok neşeli." dedi. Hoşuma gitmedi de değil hani. Ortam hiç olmazsa birazcık ısınmıştı. Ameliyat sırası geleni hemşireler alıp ameliyathaneye götürüyorlar.. Sıra bana geldi. Asansörle 4. en üst kata çıktık. Kocaman kırmızı renkli AMELİYATHANE yazılı kapının önünde biraz oturduktan sonra içeri alındım. Girmeden önce mavi terlikleri oradaki beyaz terliklerle değiştirdiler. En son 17 sene önce girmiştim böyle kapısı yazılı bir odaya. Onu da anlatırım. O da başka bir serüven. Önce etrafı şöyle bir gözden geçirdim. Duvar diplerinde birkaç masa, ortada hastanın yatacağı bir ameliyat masası, başucunda lambalar. -Şuraya yatar mısınız? Dedi doktor. Yattım. Elim ayağım titremeye başladı. Ben hiç sırtüstü yatamam ki! Aldı mı beni bir panik. ‘ -Sakin olun, korkacak bir şey yok. On dakikalık bir şey zaten. Dedi doktor. Dedi de 2,5 sene önce bir başka doktor benden beyin tomografisi istemişti. O geldi aklıma. Bunu da anlatırım bir ara. Unutmazsam tabi. Sakin olmaya çalışıyorum. Yüzüme bir mavi örtü örttüler. Ameliyat olacak gözün üstüne gelen kısmı kestiler. Durmadan sıvı bir şeyler döküyorlar gözüme. Ben ameliyattan falan vazgeçtim. Nefes alamıyorum. -Doktor boğuluyorum lütfen nefes alacak kadar bir delik açın şu örtüde. Ağzımın üstüne gelen bir yerden kestiler. Hava girince rahatladım. Sakinleştim. Bir şeyler oluyor gözümde. Görüyorum. Önce gözün üst tabakasını alttan yuvarlak bir şekilde kestiler, kesilen kısmı üst tarafa katladılar. Bir alette gözün üstüne geldiler, orada toplanan tortu gibi bir şeyleri bir tarafa topladılar bir başka aletle de o tortuları elektrik süpürgesi gibi emerek çektiler. Bir cımbız gördüm, ucunda lens. Onu yerleştirdiler gözbebeğin üstüne. En sonunda da o yukarı katladıkları katı tekrar yerine oturttular. İçimden, bildiğim tüm duaları da okumaya devam ediyorum. Bir şeyler sordular, ya da bana öyle geldi. Başladım konuşmaya. Konuşurken fark ettim ki dilim dönmüyor. Uyuşmuş. -Ben mimarım, dediğimi hatırlıyorum. Tıp fakültesini de kazandım ama gidemedim. -Neden gidemedin, diye sordu doktor. -Kayıt yaptıracak 100 liram yoktu, dedim. Doktor sustu, başka bir şey de sormadı. Sonra da bu söylediklerime pişman oldum. Benim özelimden onlara neydi? Sustum. Acaba özellikle mi beni konuşturdular. Bilmiyorum. Ameliyat olan gözümü bantladılar. www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Biraz sonra: -Geçmiş olsun. Hadi kalkalım şimdi. Ameliyatınız bitti. Hiç bir ağrı sızı duymadım. Duyduğum en güzel ses de doktorun bu "bitti" sözü oldu. Onların on dakikalık iş dedikleri ameliyat bana sanki on saat gibi geldi. Kalktım, doktora bir sarıldım, teşekkür ettim. Aşağıya indik. İki sarı hap verdiler. Dört saatte bir alacakmışım. Sonraki gün kontrole gittim. Gözümdeki bandajı çıkardılar. Muayene ettiler. İki çeşit damla verdiler. Saat başı birer damla koyacakmışım. Benimle gelen diğer hastalara: -Siz Cumartesi günü tekrar geleceksiniz. Bana: -Sizi Perşembe günü bu saatlerde yine bekliyoruz… Pekiyi anlamında başımı salladım, teşekkür edip eve döndüm. 22.01.2015 Perşembe Nurten Altınok Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Katarakt Ameliyatı 2

Katarakt 2 Bu gün Perşembe Tarih 22 Ocak 2015 Avrupa Göz Hastanesi Esenyurt / İstanbul Bugün için kontrole çağırmıştı doktor. Uyandığımda saat çok erkendi. Televizyonu açtım, yattığım yerden sabah haberlerini izledim bir kanalın. Haberler bitti dizi başladı. Şu bizim Asya’lı dizi. Düşünüyorum da nasıl bu kadar bir insan başkası için kötülük düşünebilir ve yapabilir. Dizi baştan sona, birine nasıl zarar veririm, nasıl hıncımı alırım. Hep kötüler kazanıyor. Kadın erkek ilişkileri, aldatmalar, kandırmalar, yalanlar. Holdingler, paralar ve nedense mübareklerin hepsi boğazda yalılarda yaşıyor. Orta tabaka yok. Diğerleri de kenar mahallelerde, gecekondularda. Neyse. Konumuz bu değil. Dizi bitti, kahvemi içtim ve hastaneye gittim. Müracaatta yine nüfus cüzdanımı istediler. Bu sefer fazla üstelemediler. Kontrole geldiğimi ve adımı söyledim. -Şöyle oturun, bekleyin. Biz sizi çağıracağız, dediler. Adımı duyunca kalktım. Yine oradaki bir muayene odasında çene ve alın ayni pozisyonda göz kontrolünden geçtim. -Şöyle oturun, bekleyin. Biz sizi çağıracağız, dediler. 75 yaşlarında olduklarını söyleyen iki adamın ortasında boş bir yer buldum, oturdum. Birine katarak teşhisi konmuş, ameliyat olacakmış. Korkma dedim. Kolay bir ameliyat. Tedirgindi. Arada bir kalktı salonda dolaştı tekrar oturdu. Diğeri de üniversitede okuyan oğlu için evrak hazırlıyormuş. Çoluk, çocuk, torunlardan açıldı konu. Hele torun konusu açılınca hepimizin neşesi yerine geldi. -Nurten Altınok, diye seslendi hemşire. Hadi yukarı doktorun yanına çıkıyoruz. Evden çıkmadan önce çantama 3 tane şiir kitabımı koydum doktora vermek için. Yukarı çıktık, doktor bizi bekliyormuş. Önce kitapları verdim. Beni anarsınız dedim. Teşekkür etti: -Benden de gözkapakları ameliyatınız size hediyem olsun. -Bugün kontrolüm var. Onun için geldim. Şuraya oturun demeden muayene sandalyesine oturdum. Çene, alın pozisyonları tam not. Doktora baktım, gülümsüyor. -Dersimi iyi çalışmışım değil mi? Cevap vermedi. Güldü. Kafasını salladı bir aşağı bir yukarı. 30 yaşlarında bir evlat işte. Adını bile bilmiyorum. Hakikaten öyle. Yarın, kapısında mutlaka yazılıdır, bakıp öğreneyim bari. Yine önce kırmızı ışığa baktım, sonra yeşile. Bir iki tık tık sesi. -Bir sorun yok değil mi Dr. Bey? -Yok. Hemşireye söyleyeyim de sizi hazırlasın. Bugün diğer gözünüzü de ameliyat edelim. Bu hiç hoşuma gitmedi. Şimdi tekrar ayni eziyetleri mi çekeceğim. Hiç olmazsa aradan bir hafta geçseydi. -Madem olması gerekiyor bir an önce olsun, bitsin. -Tamam, doktor bey. Hemşireyi çağırdı, diğer ameliyatta yapılan işlemlerin aynisinin yapılmasını söyledi. -Nurten Hanım, siz bekleme odasında bekleyin. Şimdi hemşire gözünüze ilaç dökmeye gelecek

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ***** ‘’Ben oldum bittim çok mecbur kalmadıkça günler öncesi bir iş için program yapmam. Bilirim ki o güne kadar huzursuz olacağım. Yapılacak bir şey varsa anında olmalı. Her an pişman olup vazgeçmek de var işin içinde. Bir yere mi gitmek istiyorum? Hadi hafta giderim diye kesinlikle gidip bilet almam. Direk otogara gider, ilk kalkan otobüs hangisiyse, kısmet onaymış der, atlar giderim. Mecburen erken bilet almak zorunda olduğum zamanlar da oluyor tabi. Şairler toplantısı gibi. Eğer gideceksem bir ay öncesinden gider biletimi ayırtırım. -Hangi saatte gitmek istersiniz? Diye sorar bilet kesen kişi. -Hangi saatte 3 numaralı koltuk boşsa o saati ver. Şimdi diyeceksiniz ki neden bu kadar erken bilet aldım. O Toplantıda mutlaka bulunmak istediğimden. Bu bir. İkincisi; Olur ya tembelliğim tutar da vazgeçmeyeyim diye. Boşuna gitmesin diye para. Konunun dışına taştık gibi biraz. Ne dersiniz? Üstümdeki ameliyat stresini birazcık atlatmak için işte. Yazarken bile yaşıyorum sanki.’’ ***** . Ferhan geldi aklıma. Onun da ameliyattan haberi yok. Hemen telefon ettim. Geliyorum anne, dedi. Beş dakika sonra da geldi. Bekleme odasında oturuyoruz. Hemşire geldi elinde küçük bir ilaç şişesi: -Gözünüzü açar mısınız? İlaç koyacağım. Üç gün önce ameliyat olduğum gözüme ilacı damlattı. Canım acıdı. -Ne yaptınız siz? Bu benim ameliyatlı gözüm. Yanlış göze döktünüz ilacı. -Hayır, yanlış göze dökmedim. Bak evraklarda sağ göz ameliyat oldu şimdi de sol göz olacak yazıyor. Başımdan aşağı sıcak sular döküldü. Başladım bağırmaya. Kadın dinlemiyor. İlla da sol göz ameliyat olacak diye bana bağırıyor. Ben ondan daha mı iyi biliyormuşum. Gel dedim doktora gidelim. Hala itiraz ediyor. Doktorun odasına gittim, içerde hasta var deyip içeri almıyorlar. Dinlemedim. Açtım kapıyı girdim. Odada kimse yok. -Doktor bey hemşire yanlış gözüme ilaç koydu. Ben sol gözümden ameliyat olmuştum şimdi sağ gözümden olacağım. Hemşire tutturmuş hayır diyor. Sağ gözden oldunuz şimdi sol gözden olacaksınız. Evraklar öyle yazıyormuş. Ben onlardan daha mı iyi bilecekmişim. Ben bilmez miyim hangi gözümden olduğunu? -Şöyle bir oturun Nurten Hanım bir kontrol delim. Kontrolden sonra: -Haklısınız. Kapıyı açtı dışarı çıktı, hemşireyi çağırdı. -Hemen bu yanlışı düzeltin. -Ama doktor bey! -Ne ama’sı? Kötü kötü baktı hemşire yüzüme. -Hadi çabuk ol, dedi doktor. Ben tekrar bekleme odasına gittim. Diğer gözüme ilaç konması lazım, Hemşireye söylüyorum, hala siz hata yapıyorsunuz, diyor. Deli olacağım. Sesimizi duyan doktor, tekrar ikaz edince, geldi gözüme ilaç koydu. Yine hazırlık odası, şu bu derken nihayet ameliyathanenin olduğu kata çıktık. Biraz bekledikten sonra içeri alındım. Masaya yattım. Diğer ameliyatımda kadın doktor var mıydı hiç hatırlamıyorum. Bu sefer var. Geldi www.Antoloji.Com - kültür ve sanat yüzümü mavi bir örtüyle örttü, gözün olduğu yeri kesip açtı. -Doktor Hanım, Örtüyü biraz aşağıdan aralar mısınız? Nefes alamıyorum. Sonradan öğrendim doktor falan değilmiş. Hemşireymiş. -Alırsınız, alırsınız. Bu örtü delikli. Yatar mısınız? Gözünüze ilaç koyacağım. Sinirli bir tipe benziyor bu. İlaçla yanıma geldi, dosdoğru ameliyatlı sol gözüme tam ilacı dökecek: Burası Dünya göz hastanesi. *****

‘’Allah Allah! Biliyor musunuz, Türkçe düşündüğüm zaman ben solumu sağımı hep karıştırırım. Elimde değil. Tamamen beyinle ilgili. Yabancı bir dilde düşündüğüm zaman problem yok. Mesela Yunanca, İngilizce veya Fransızca. Sorun yok. Sağ, sağdır, sol, sol. Kaç kere saatimi sağ koluma taktım hiç olmazsa SA-at –SA-ğ bağlantısını kurarsam şaşırmam diye. Onu da başaramadım. En büyük sıkıntı da arabada giderken oluyor. Ön koltukta şoförün yanında oturuyorsam ve biz bir adres arıyorsak topumuz yandık. 2 günde gidemeyiz gideceğimiz yere. Kolumla sağ tarafı gösterip sola dön diyorum. Bana adres tarif etmeyi yasakladılar. Ön koltukta oturmasını da. Hele bindiğim bir taksi ise! Sonunda onun da kolayını buldum. Hiç yön adı vermeden elimle bu tarafa dön, şu tarafa dön. Trafik polislerini bile geçtim bu marifetimle. Raporda sağ-sol karışmış ya 10 defa tekrarladım kendi kendime. Saat kolu sol, diğer kol sağ. Bende bir hata yok çok şükür bu sefer.’’ ***** -Sol gözüm ameliyat oldu. Şimdi sağ göz olacak. -Siz yanlış biliyorsunuz. Burada sol göz yazıyor. İlla da sol göze dökecek ilacı. Bunlar beni kör yapmaya niyetli galiba. Sabır diyorum, sakin ol diyorum, sinirlenme diyorum kendime ama yok. Bunlar taktılar sol göze. Üstümdeki örtüyü çektim attım, kalktım oturdum. -Ben doktorumu istiyorum. -Ben de biliyorum. -Doktorum gelmeden ameliyat olmam. Pek ağırına gitti hanımın. Sesini yükselterek konuşmaya başladı, azarlar gibi. Tam o arada doktorum geldi. Adı Zafer’miş -Hayırdır, sesiniz ta dışarıdan duyuluyor. Ne oluyor? Doktor hanım beni suçlarcasına şikâyet etmeye başladı. Ben onun işine karışıyormuşum. Doktor Bey raporun yanlış yazıldığını benim doğru söylediğimi söyle se de hanım anlamıyor. Gitti masasında duran evrakları aldı getirdi. -Bakın burada sol yazıyor. Sonunda ikna oldu. Tekrar yüzüm örtüldü. Tekrar göz üstü örtü kesildi. Tekrar nefesim kesildi. Kadın Nuh dedi Peygamber demedi. Nefes alacak yer açmadı bana. Doktor bey, eliyle alttan örtüyü araladı, rahatladım. Yine bildiğim bütün duaları okudum. Yarın kontrole gideceğim. Bandajı onların açması gerekiyormuş. Göz kapağı ameliyatına ister misiniz alsınlar beni. Bu göz ameliyatından daha uzun sürüyormuş. Of! www.Antoloji.Com - kültür ve sanat İki göz, iki kapak, etti dört ameliyat. İki de gözaltı torbaları. Etti mi altı ameliyat. 14 Şubatta İngiltere’ye gideceğimi söylemiş oldum ta ilk muayenede doktora. Gidip geleyim o zaman ameliyat olurum demek istemiştim oysa. Şimdi nerde karşılaşsak, O tarihe kadar ameliyatların hepsi bitecek, diyor. Sağ gözüm bantlı şimdi. Sol gözüme saat başı damla damlatıyorum. Yine bir çeyrek geçmişiz zamanı. Bir şey olmaz değil mi? İlk ameliyattan çıktıktan sonra, yolda Ferhan’ın koluna girerek eve kadar gittim. Kaldırım, tümsek, çukur hepsi bir birine karıştı gitti. O zaman kendi kendime dedim ki: -Allah’ım tek göz de yeter. Sen kimseyi karanlıklarda ışıksız bırakma. Nurten Altınok

22.01.2015 Perşembe Nurten Altınok Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Katarakt Ameliyatı 1

Katarakt 1 Bu gün Pazar. Evdeyim. Sanki diğer günlerden bir farkı var. Yok, yok ama iş hayatının verdiği bir alışkanlıktan olacak seviyorum pazarları. Bu gün benim tatil günüm. Diğer günlerden hiç farlı yok ama öyle hissediyorum işte. Yarın ne yapabilirim diye düşündüm. Havalar soğuk. Sadece alışveriş için markete gitmekten başka bir şey yaptığım yok. Bir de sigaram bittiği zaman mecburen çıkmak zorundayım. Bankadan mesaj geldi. Uğramam lazımmış. Elde var bir. Önce bankaya uğramam lazım. Saçımın boyası gelmiş. Rengi açık olunca pek göze batmıyor beyazlar ama koyu olunca 3 haftada boya beni diyorlar. Elde var iki. Yatırılacak fatura var mı diye düşündüm. Hazır çıkmışken hepsini bitireyim. Otomatik ödemede oldukları aklıma geldi. İyi dedim. Bundan kurtulduk. Bu gün Pazar. Evde yapılacak birkaç iş var. Önce mutfağa gittim, tezgâhtaki bulaşıkları makineye yerleştirdim. Kahvemi yaptım, içine bolca da Baileys (Beylis) koydum. Böyle olunca da kahvenin tadı daha güzel oluyor. Yatağımı topladım. Dün akşam tezgâhta duran tencerenin cam kapağı elim takılarak yere düştü ve her taraf cam kırığı oldu. Büyük parçaları toplamıştım. Elektrik süpürgesiyle sağı solu iyice süpürdüm. Torunlar gelirse ayaklarına batmasın. İşler bitti. Yemek dert değil. Tek başıma yaşadığım için o an canım ne istiyorsa onu yapıyorum. Amaç karın doyurmak değil mi? Salonda oturuyorum. Bilgisayarda birkaç web sayfasını dolaştım, facebook’ta oyun oynadım. Beş tane hesap açmıştım. Hepsi de 765 te takıldı kaldı. Bir türlü açılmıyor. Akşam da okey oynadım. Orda da hep yenildim. Bir gün böyle geçti işte. Yatak odamın televizyonunu açtım, klimayı çalıştırdım ve yattım. Bugün Pazartesi. 19 Ocak 2015 Dünden planladığım işlerimi yapmam lazım. Bir dizi var kanal D de. Onu seyretmeden dışarı çıkmam. Alın Yazım. Zavallı Asya’nın başına gelmedik kalmadı. Ne biçim senaryo yazıyorlar? Kimsenin öğrenmemesi gereken şeyleri bir birleriyle konuşurken mutlaka biri çıkıp geliyor ve duyuyor. Eh ama. Arada bir başka bahane bulsunlar. Bu kadar da çocuk işi olmaz ya. Hadi bir defa oldu, ikinciye de amenna eh be kardeşim dizi baştan sona ayni bahanelerle ilerliyor. Başka bir şey gelmiyor mu aklınıza. Sanki çocuk kandırıyorlar. Oturup senaryo mu yazsam acaba? Yok ya… Herkes bildiği işi yapsın. Dizi bitti. Saat on birde dışarı çıktım. Önce bankaya gittim. Bankada da işimi bitirince sitenin 2. Etabın altında kuaför var. Zaten bütün bunlar 2 dakikalık mesafe içinde. Kuaförün orda olduğunu biliyorum. İki kere bütün dükkânların önünden geçtim, kuaför yok. Daha yeni taşınmıştı diğer gittiğim yerden. Demek ki burdan da taşındı diye düşündüm. Şimdi eve gitsem ne yapacağım. Biraz da çarşıyı dolaşayım dedim. Biraz ilerledim Hemen sağımda Avrupa Göz Hastanesi var. Sık sık gider gözlerimi muayene ettiririm. Son gittiğimde Dr. katarakt başlangıcı var ama daha erken. Birkaç ay sonra tekrar gelin demişti. Gözlük numaram değişmiş. Bir gözlük ve cam için reçete yazmıştı. Hastanenin önüne gelince o geldi aklıma. Hazır buraya kadar geldim (evle arası en fazla 5 dakika) hadi bir gireyim dedim. Girdim. Buyurun dedi orda çalışan eleman kızlar. www.Antoloji.Com - kültür ve sanat -Muayene olacağım. -Nüfus cüzdanınız lütfen. -TC numaramı söyleyebilirim. -Hanımefendi nüfus cüzdanınızı verir misiniz? -Benim nüfus cüzdanım yok. TC numaram şu dedim, söyledim. Sisteme girdiler. Kaydımı buldular. -Buyurun Nurten Hanım. Ne için gelmiştiniz? -Muayene olacağım. -Siz şöyle bir oturun, biz siz çağıracağız. İki dakika sonra adımı anons ettiler, veznenin hemen arkasında bir odada gözlerimi muayene etti gençten bir kız. -Çenenizi buraya, alnınızı da yukarıya iyice dayayın. Kıpırdamayın. Gözlerinizle ışığı takip edin gibi komutlardan sonra iki veya üç kere gördüklerini kayıt ettikten sonra: -Şimdi kalkabilirsiniz. Siz dışarıda oturun, bekleyin. Bizi sizi çağıracağız, dedi. Hastane girişindeki bekleme salonunda adım çağrılıncaya kadar bekledim. Sağdaki soldaki hastalarla konuştum. Sanki kırk yıl tanışıyormuşuz gibi. Dertler ortak olunca konu bulmak da zor olmuyor. Adım söylendi. Hemşirenin biri: -Benimle gelir misiniz? Dedi. Asansöre bindik 1. Kattaki göz doktorunun odasına gittik. Doktor gençten, güler yüzlü, sempatik bir delikanlı. - Şöyle bir oturun bakalım. Şikâyetiniz neydi? -Doktor bey ben daha önce de gelmiştim size, göz kapaklarımla ilgili. Siz de bana bunların alınması gerektiğini söylemiştiniz. Baş ağrısı yapar demiştiniz. Onun için geldim. -Hele önce gözlerinizi bir muayene edelim. Yine çenemi ve alnımı gerektiği gibi aletin içine yerleştirdim. Önce kırmızı ışığa baktım göz kırpmadan sonra yeşiline. -Kataraktınız gelmiş. Alınması lazım. Katarak hiç aklımda değil. Gözkapakları kalmış aklımda. -Ne yapmamız lazım? -Acil ameliyat. -Ne zaman? -Gelmişken bugün hemen alalım. Şimdi alırsak lazerle yapacağız ameliyatı, hiç ağrı hissetmeyeceksiniz ama eğer 2-3 ay sonra gelirseniz bıçakla kesmek zorunda kalırız. Sizin için daha zor olur. -Pekiyi o zaman. Hazır gelmişken bu işi de çıkaralım aradan. Hemşireye seslendi. 1. kat, 2. kat, 3. kat dolaştırdı, durdu. Bazı evraklar imzaladım. Ameliyat ücretsizmiş sadece mercek ücreti ödeyecekmişim. -Vezneye gideceksiniz, dedi. Vezne zemin Katta. Lens ücretini yatıracaksınız. Üç çeşit lens varmış. Birincisi 100 TL. Türk malıymış. İkincisi 250 TL Üçüncüsü 500 TL. Diğerleri başka ülkelerden mi geliyormuş ne. Eğer ayni işi görüyorsa neden Türkiye yurt ışından getirtiyor bunları diye sordum. Kızlar, biz anlamayız dediler. Göz bu şakaya gelmez ki! Önce Türk malı olanı alayım dedim ama içime bir pire düştü. Devlet demek ki kendi ürettiği malzemeye güvenmiyor da ithale mi başvuruyor diye düşündüm. 250 TL. Olanından aldım. İyi mi ettim kötü mü? Doktora sormayı da unuttum. İlk fırsatta soracağım ama. Ödemeyi yaptıktan sonra tekrar 3. kata çıktık. Gözüme damla damlattılar. Gözbebeğini büyütüyormuş. Şimdi burada oturun, arkadaşlar sizi hazırlayacak dediler. Burası büyükçe bir oda. L şeklinde sandalyeler sıralanmış pencerelerin olduğu cepheye. Kapı girişine yakın bir yerde sekreter masası var. Kapının tam karşısında köşede bir www.Antoloji.Com - kültür ve sanat paravanla çevrilmiş bir bölme var. Yanında eşya dolapları. Ameliyat olacaklar burada toplanıyorlar. İsmi okunan, köşedeki paravanın içinde bekleyen görevlinin yanına gidiyor. Üstünü değiştiriyor. Bu arada ameliyat olma kararı alınca hemen Ferhan’ı aradım. Ferhan gelinim olur. Durumu anlattım, gelir misin dedim. Yalnız kalmaktan korktum. Başıma bir hal gelse kim kimi arayacak? Beş dakika içinde geldi. Katlar arasında o da bizimle dolaşıyor. Sıra bana geldi. Paravanın arkasına çağrıldım. Ayakkabılar çıktı, plastik galoşlar, mavi terlikler giyildi. Mavi yumuşak kâğıttan önlük verdiler. "Hırka ve kazağınız varsa çıkarın ve bunu giyin." Dediler. Üstümüzden çıkanları da yandaki dolaplara koyduk. Başımıza da mavi bir bere taktılar. Tüm saçları içine sıkıştırdığımız. Ameliyata hazırlanma buymuş. Tekrar oturduğum sandalyeye gittim oturdum. Benden sonra bir bey girdi, o da ayni şekilde üstünü değiştirdi. Çıkarken baktım onun mavi önlüğü benimkinden daha güzel. -Sizin önlüğünüz neden daha güzel? Düğmeleri bile var. Üstelik de kumaş. (Bize verilen önlüğün ön tarafındaki iki bölüm üst üste getirilerek, belinden bir kuşakla bağlanıyor ve malzemesi kâğıttı) Bunları sadece hava birazcık yumuşasın diye şaka anlamında söylemiştim. İster istemez demek ki ameliyat stresi herkesin sinirlerini bozmuş, bir kahkahadır koptu odada. Karşımda oturan bir bey yanındaki hanıma beni göstererek "Bu hanım ne kadar insanlarla barışık, geldiğinden beri herkesle konuşuyor ve çok neşeli." dedi. Hoşuma gitmedi de değil hani. Ortam hiç olmazsa birazcık ısınmıştı. Ameliyat sırası geleni hemşireler alıp ameliyathaneye götürüyorlar.. Sıra bana geldi. Asansörle 4. en üst kata çıktık. Kocaman kırmızı renkli AMELİYATHANE yazılı kapının önünde biraz oturduktan sonra içeri alındım. Girmeden önce mavi terlikleri oradaki beyaz terliklerle değiştirdiler. En son 17 sene önce girmiştim böyle kapısı yazılı bir odaya. Onu da anlatırım. O da başka bir serüven. Önce etrafı şöyle bir gözden geçirdim. Duvar diplerinde birkaç masa, ortada hastanın yatacağı bir ameliyat masası, başucunda lambalar. -Şuraya yatar mısınız? Dedi doktor. Yattım. Elim ayağım titremeye başladı. Ben hiç sırtüstü yatamam ki! Aldı mı beni bir panik. ‘ -Sakin olun, korkacak bir şey yok. On dakikalık bir şey zaten. Dedi doktor. Dedi de 2,5 sene önce bir başka doktor benden beyin tomografisi istemişti. O geldi aklıma. Bunu da anlatırım bir ara. Unutmazsam tabi. Sakin olmaya çalışıyorum. Yüzüme bir mavi örtü örttüler. Ameliyat olacak gözün üstüne gelen kısmı kestiler. Durmadan sıvı bir şeyler döküyorlar gözüme. Ben ameliyattan falan vazgeçtim. Nefes alamıyorum. -Doktor boğuluyorum lütfen nefes alacak kadar bir delik açın şu örtüde. Ağzımın üstüne gelen bir yerden kestiler. Hava girince rahatladım. Sakinleştim. Bir şeyler oluyor gözümde. Görüyorum. Önce gözün üst tabakasını alttan yuvarlak bir şekilde kestiler, kesilen kısmı üst tarafa katladılar. Bir alette gözün üstüne geldiler, orada toplanan tortu gibi bir şeyleri bir tarafa topladılar bir başka aletle de o tortuları elektrik süpürgesi gibi emerek çektiler. Bir cımbız gördüm, ucunda lens. Onu yerleştirdiler gözbebeğin üstüne. En sonunda da o yukarı katladıkları katı tekrar yerine oturttular. İçimden, bildiğim tüm duaları da okumaya devam ediyorum. Bir şeyler sordular, ya da bana öyle geldi. Başladım konuşmaya. Konuşurken fark ettim ki dilim dönmüyor. Uyuşmuş. -Ben mimarım, dediğimi hatırlıyorum. Tıp fakültesini de kazandım ama gidemedim. -Neden gidemedin, diye sordu doktor. -Kayıt yaptıracak 100 liram yoktu, dedim. Doktor sustu, başka bir şey de sormadı. Sonra da bu söylediklerime pişman oldum. Benim özelimden onlara neydi? Sustum. Acaba özellikle mi beni konuşturdular. Bilmiyorum. Ameliyat olan gözümü bantladılar. www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Biraz sonra: -Geçmiş olsun. Hadi kalkalım şimdi. Ameliyatınız bitti. Hiç bir ağrı sızı duymadım. Duyduğum en güzel ses de doktorun bu "bitti" sözü oldu. Onların on dakikalık iş dedikleri ameliyat bana sanki on saat gibi geldi. Kalktım, doktora bir sarıldım, teşekkür ettim. Aşağıya indik. İki sarı hap verdiler. Dört saatte bir alacakmışım. Sonraki gün kontrole gittim. Gözümdeki bandajı çıkardılar. Muayene ettiler. İki çeşit damla verdiler. Saat başı birer damla koyacakmışım. Benimle gelen diğer hastalara: -Siz Cumartesi günü tekrar geleceksiniz. Bana: -Sizi Perşembe günü bu saatlerde yine bekliyoruz… Pekiyi anlamında başımı salladım, teşekkür edip eve döndüm. 22.01.2015 Perşembe Nurten Altınok Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kırık Kanatlar

Siz hiç düşün/üzde düştünüz mü? Ben düş/tüm Hiç canım yanmadı Acımadı da Düş/üm sizdiniz Yüreğiniz düştü/ğüm/dü Düğüm düğüm D/üş/ün/düğüm…

Nurten Altınok

05.06.2012 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kırılacak Ne Kaldı

Ne umutlarla bağlandık yarınlara Solmasın diye Işığı ateşle suladık Kırdık Attık Canımızı yakan her şeyi /de; Bir yüreğe işlemedi emir Bir buna emredemedik Umutlar da solar gülüm Solar, Dedik / de; Dinletemedik Can! Uyanmanın zamanı mı şimdi Ve de Umutlanmanın Daha yeni temizlenmedi mi Başındaki kara dumanlar Ölüm tuzaklarından Can! Kırılırsın Kırarlar Kıyarlar sana Uyanmasana! Dedik / de; Dinletemedik

Tut umudun elinden öyleyse Büyüt içimdeki maviyi / yeni baştan Kırılacak ne kaldı Bu toz duman yaşamdan...

230308 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kırmızı Ayakkabı

2

Hiç kırmızı ayakkabım olmadı benim Arife geceleri yastık altına sakladığım Gidip, bir çift alsam şimdi Çocuk ayaklarımı nerede bulacağım Hiç aklıma gelmedi çocukluğumu Bayramlık bir elbise gibi asmak kapı arkasına Ya da kilitlemek bir sandığa Naftalin kokulu Alır geçirirdim şimdi sırtıma Giyerdim ayakkabılarımı da Bana her gün bayram Bulurdum öpecek bir el Nasıl olsa Hiç aklıma gelmedi! Neden hatırlatmadınız yıllar Hiç kırmızı ayakkabım olmadı benim Oysa çocuktum Hiç aklınıza gelmedi değil mi? Bir gün büyüyecektim Benim de gelmedi ki! Nurten Altınok

1

Hiç kırmızı ayakkabılarım olmadı benim Arife geceleri yastık altına sakladığım Gidip, bir çift alsam şimdi Çocuk ayaklarımı nerde bulacağım Hiç aklıma gelmedi çocukluğumu Bayramlık bir elbise gibi asmak kapı arkasına Ya da kilitlemek bir sandığa

Alır geçirirdim şimdi sırtıma Giyerdim ayakkabılarımı da

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hiç aklıma gelmedi! Neden hatırlatmadınız yıllar Hiç kırmızı ayakkabılarım olmadı benim Oysa çocuktum Hiç aklınıza gelmedi değil mi? Bir gün kocayacaktım... Benim de gelmedi ki!

200909 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kızılcık Şerbeti 2 yenileme

yenileme [ortala][B][renk=beyaz] * ''Sen başkasına umutken yanında kalamam’’ O.B Boşuna mı kızılcık şerbeti içiliyor zannediyorsunuz güllerin kızılı mı dudaktaki boya ya o gülümsemeler ya o mutlu oldum halleri hasretler neden idam edilir yüreklerde neden susulur zannediyorsunuz öyle zor ki insanın kendi kandilini söndürmesi unuttum, diyorsun boş ver, diyorsun küskünlüğünü kalemlere yüklüyorsun

susuyorsun şiirler susuyor yürek kusuyor

boşuna mı kızılcık şerbeti içiliyor zannediyorsunuz boşuna mı (?) dostum bile diyemiyorsunuz... umut var ya umut hiç vaat edilmemişlere bile bıçak sırtında yol alırken içindeki kan ya yağlı kaytandır geçirdiğin boğazına ya da denizde sarıldığın yılan bir kıvılcıma binlerce yıldız yağdıran ‘’Sen başkasına umutken yanında kalamam’’ varsın artsın sancısı gece yarısı saatlerinin özlemlerin arşa çıktığı tekil sohbetlerde duyguları yoldan çıkartan baş belası şiirin göm dizelerine acını şimdi o en şuh kahkahalardan bir dize patlat rengi saklı kalsın içinde sakız gibi yapışsın dudaklarına soyun yalnızlığını fahişe bir geceye seviş sevişebildiğince kime ne

boşuna mı kızılcık şerbeti içiliyor zannediyorsunuz kandır kustuğumuz www.Antoloji.Com - kültür ve sanat kimi kandırıyorsunuz şafaklar bile kızıl kanıyorken maviye yeni bir güne yalnızlığınızla uyanıyorsunuz...

Nurten Altınok 170107 / 220413

* ''Sen başkasına umutken yanında kalamam’’

boşuna mı kızılcık şerbeti içiliyor zannediyorsunuz güllerin kızılı mı dudaktaki boya ya o gülümsemeler ya o mutlu oldum halleri hasretler neden idam edilir yüreklerde neden susulur zannediyorsunuz öyle zor ki insanın kendi kandilini söndürmesi unuttum diyorsun boş ver diyorsun küskünlüğünü kalemlere yüklüyorsun susuyorsun şiirler susuyor yürek kusuyor boşuna mı kızılcık şerbeti içiliyor zannediyorsunuz boşuna mı dostum bile diyemiyorsunuz... umut var ya umut hiç vaat edilmemişlere bile bıçak sırtında yol alırken içindeki kan ya yağlı kaytandır geçirdiğin boğazına ya da denizde sarıldığın yılan bir kıvılcıma binlerce yıldız yağdıran ‘’Sen başkasına umutken yanında kalamam’’ varsın artsın sancısı gece yarısı saatlerinin özlemlerin arşa çıktığı tekil sohbetlerde duyguların yoldan çıktığı sokak kadını şiiri göm dizelerine acını o en şuh kahkahalardan bir dize patlat rengi içinde saklı www.Antoloji.Com - kültür ve sanat sakız gibi yapışsın dudaklarına acı soyun yalnızlığını fahişe bir geceye seviş sevişebildiğince kime ne boşuna mı kızılcık şerbeti içiliyor zannediyorsunuz şafaklar bile kızıl kanıyorken maviye yeni bir güne yalnızlığınızla başlıyorsunuz...

170107

* O.Bölükbaşı şiirinden Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kibrit

bir kibrit olacağım dünlerime geçmişim çıradan gemi avuçlarımı ısıtacağım inadına gözlerimde papatyalar falların aç çığlıkları ve yenibaştan ve sıfırdan tuvale ilk pembe renk düşeceğim ebem kuşağı gözlerim aynaları ters yüz ettim... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kime Ne

Laf lafı açar Şiir şiiri Göz göze değince Yürek yüreği Kim ne kazanmış Kendi kazanında Cadılar kaynayınca Vur ayağını efeler gibi yere Dağlar titresin Bağır sevdiğini Ankara dinlesin Dostu da var adamın Düşmanı da Seveni de var Fesadı var Aldırma Ele güne karşı Bağır sevdiğini İstanbul inlesin Kime ne? Nurten Altinok 190106 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kitaplarım

Merhaba arkadaşlar, Yıllarca yazmış olduğum şiirlerimi, benden geriye bir anı kalır umuduyla, kitaplaştırdım. Yayınlanmış 3 kitabım var. Huzur Limanı (2001 Temmuz) Anason Kokulu Sevdalar (2009 Mayıs) Bu Kaçıncı Son Gece (2009 Ekim) Kitaplarımdan edinmek isteyenler mail adresime yazarlarsa adreslerine postalarım. İlginize teşekkürler. mail adresim: nurten.altinokgmail.com Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kokuyor Bu Ayaklar

Kokuyor bu ayaklar Çoraplarınla yıka Hadi şimdi pirincin Taşlarını ayıkla İçme rakıyı susuz Kalacaksın uykusuz Düşeceksin balkondan Senin huyun kurusun Kilo vurmuş tavana Konuşursun palavra Şeker çıkmış ayyuka Hadi çabuk doktora Kokuyor bu ayaklar Sözlerin hep pazara Yolun ortasından git Taş düşmesin kafana

Nurten Altınok 26.07.2008 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Korkarım

Severim denizi Severim de Korkarım Ayaklarım yere bassın isterim Severim seni Severim de Korkarım Kanat olmuş Ayaklarımı Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Koruk Acılar

Boşuna bunca uğraş Uzağında olmaya çalışman Yokmuş gibi davranman Boşuna arkadaş Deli tekerlemeleri beyninde mayın Gökkuşağından merdiven Ne adını silebildin maviden Ne maviyi koparabildin kendinden Hasadı olmuyor yıldızların Kırılmaz kanadı olmayanın Sevda düşmeye görsün nefese Can çekişir damarlarında kanın Büyüyor içindeki kavga Ne gelebildi Ne gidebildin Gelemezdi Gidemezdin

Rüzgarda mum gibi Işığın yönsüz Avuçlarında koruk acılar Gel, diyebilse/n! Nurten Altınok 05.10.2013

.... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Koynunda Üşümek Vardı

Döner bakarsın ardına, Bir damla su olmuştur yaşananlar, buharlaşıp giden Tekilden çoğula koşmanın heyecanı Çoğuldan tekile ulaşmanın kasveti Bir kısır döngüdür işte yaşamak Sevmişsindir belki, aşık bile olmuşsundur O nerdedir kim bilir Sen nerdesin şimdi Hülyalarımız vardı bizim değil mi? Aç avuçlarını bir bak Neler kalmış geriye bir ömrü sığdırdığımız yaşlara Sevinçler mi hatırlanır, yoksa, acılar mı daha fazla? Unutulmayan bir tek şey vardır yaşanmışlarda İlk aşkın heyecanı Seneler tüketse de umutlarını Hala ilk sırada O’nu beklemenin hazzı Ve geceler Ah o geceler Nasıl da büyür sana inat, nasıl da uzar hınzırcasına Hele bir de kalmışsan tek başına, nasıl da dillenir bülbül misali Büyür burcu burcu yediverenkokular Büyür gizlendiği eski şarkılarda Büyür korkular karabasanlarda Gel de ağlama Gel de yanma Gel de küfretme şu yalan dünyaya Yarin koynunda yatmak vardı ya şimdi… Ve de… Geceler Ah o geceler Nasıl da kısalır sana inat, aşkın doruğunda yakalandığında Sözler yitirir anlamını yürek atışlarında Tek renge dönüşür bedende ateşin gölgesi Tek heceye kelimeler, lügatsiz Yarin koynunda sabahlamak vardı ya şimdi Ve de… Uzun gecelerde çakırkeyif molalar vardır Han da sen, hancı da sen Sohbetler vardır uzun gecelerde Sevmek vardır, sevilmek vardır www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Elbet sevişmek de vardır yürekten yüreğe sımsıcak Paylaşabiliyorsan bir gerçeği Yarin koynunda üşümek vardı ya şimdi Ve de… Uzun gecelerin diyetsabahı vardır yarına Her sabahın bir umuthorozu Hele bir yarın olsun! Hele … . . . . Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kuyu

Bırak, dönsün çıkrıkta kova kuyu derin insin göbek çukuruna dek suyun, kurşun gibi değdiğinde tenine nefesi titresin içi kuyu derin su serin ateş sıcak bırak dönsün çıkrıkta kova sönsün yangınlar...
Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Laf Olsun Diye Öpme 2.

Laf olsun diye öpme sevdiğin kişiyi Dostum diyebildiğini Sımsıkı sarıl önce İçinden geldiği gibi Su sızmamalı aranızdan Uzanmalı dudakların yanaklarına Gözlerinin içinde gözlerin Burnunu batırırcasına etine sokulmalısın Kokusunu ta ciğerlerinde hissedebilmek için teninin Bir nefes almalısın derinden Ta derinden Mis gibi Bir gülü koklar gibi __Bir ____Gülü ______Koklar ______Gibi Koklamalısın terini Su altında kalmış gibi Tutabilmelisin nefesini __Şap ____Diye ______Öpmelisin ______Şimdi ______Yanağından Şimdi; Bırak nefesini...

Oh! Nurten Altınok 02.03.2005 310313 (düzenleme) Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Leylim

Senin adını Unuttum soyadını Okumuyorum bak artık Meraklanma yazını Hop taraleylim Leylim ley Leylim Hey Hey He H . . 16.02.2012 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Lime Lime

Hangi satırlarda bilenmiş ışığım Kör talihim Yalnızlığım Ateş alamayan Islak bir kibrit Gibiyim Lime limeyim Yarama bıçak desem Nefesime can Avuçlarıma güneş istesem Yetişir mi vadem Ne kaldı bilemem! Çözümsüzüm Dilsizim!

081207 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Maç Bitti

Gece Kaynar kazanların buğusunda Nem Emanet bir urba sırtımızda Azrail Yanı başımızda Saat kapmacadır oyunun adı Belki dakika Belki saniye Korkusu (adı) çoktan düşmüş Dizelerine şiirin Ölümün Yaşamak istersin bir yandan Gönül aşkı çeker Güneşe inat bir nefes esinti Cisil cisil yağsın istersin Gözlerdeki sevgi Irmak olup Dolsun istersin yaşam yataklarına Yaşamak istersin bir yandan Daha yeni gelmişsindir Şiirine Kendine Bir şeyler öteler mutlulukları Kokusu sinmiştir bir kere korkuya Uyudum uyanamadım olur Şaire şairce Gece Kaynar kazanların buğusunda teslim Nem Emanet bir urba sırtımızda Ölüm Kahpe bir hırsız eli Uzanır nefeslere Uğrunda ölümleri göze aldığımız sevgiliye Emaneti vermeden Sormadan Söker alır bedenden Maç bitti...

280806

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Mavi Aşkına

Yeter veya yetmez vuslata Önemli değil ömür, biliyorsun Sayılı günler ver bana Sana kavuşmak adına Umut kokulu olsun Varsın ahtapot gibi vurulsun taşlara Çalınsın yüreğim yerden yere İçimdeki mavi aşkına Sayılı günler ver bana Umut kokulu olsun… Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Mavi Mani

Yüreğimde bir telaş Aşka hüsran düşecek Biliyorum başkası Bana hırsız diyecek Ne adında, sandayım Vurgun yemiş limanım Her şey unutulur da Neden mavi hep kanım Gitme desem kal desem Bilmedin ki kalasın Bir ömür seni sevsem Sen bir başka aşktasın Yüreğimde bir telaş Acemi çocuk gibi Günah sayılmaz şair Bu gönülde bu sevgi… Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Mezarım Belli Değil

Ben ölürsem Saatlerin 00.00 da ölmeliyim Ne dün olmalı Ne bugün Ben ölürsem Enginlerde ölmeliyim Kimseler beni bulmamalı Ne ağıt istiyorum Ne gözyaşı Bir kağıtta saklayın benli anıları Kâğıtta şiir olmalı Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Miras

Yemek listesi mutfak önlüğümü Öğrendiğim gün zeytinyağlı yaprak sarmasını Miras niyetine Bırakacağım çocuklarıma Bir de yemek kokulu şiirlerimi Okusunlar diye ______Az veren candan… Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Muammer Çelik

______doğum günün kutlu olsun dost

kim dedi sana doğ diye şubatın 29 unda ayların en ucuzunda bu sene 28 çekti üzülme kutlanmadığında anlamalıydılar buradan bu çocuk farklı doğdu farklı olacaktı bunun da bir hikmeti vardı beş yaşında yürüdü otuz yaşında okullu oldu gurbetin yüreğinde BirDeli şair oldu doğum günü gibi böldü dörde her safhasını hayatın bakmayın 45 olduğuna on birini yeni tamamladı iyi ki doğdun Muammer Çelik iyi ki doğdun Deli Dost doğum gününü kutluyorum yanağındaki gül benden bir öpücük yürekten... 09/03/2005 ... iyi ki varsın DeliDost... iyi ki seni tanıdım... nice yıllara... mutluluk seninle olsun...

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat N’olacak Şimdi

Karpuz kestim kankırmızı Temmuzun bilmem kaçı İçim yandı gecenin bir vakti Hava sıcak Karpuz sıcaktı Böyle de yenmez ki

Soğusun diye koydum dolaba Uyku galip geldi Unuttum gitti Buz tutmuş garibim Taş gibi Yenmez ki… Ama benim canım karpuz istiyor... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Nasıl Olsa

Bahar geldi Ondan mıdır havalanması güvercinlerin Kalpler arasında Ulak misali Sakın boş verme Tut kulağından birini Dök içindeki baharı gözlerine Yaşam Yaşanacak kadar uzun Sevecek kadar kısa Her zaman çıkmıyor adamın karşısına ''aha bu '' diyebileceğimiz sevda Bırak atsın taklasını Taklacı güvercinlerin Her şeyin sonu Toprak Nasıl olsa

Sevgili Naci Kasapoğlu’nun Tak Tak ‘ına... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ne Mutlu Bize!

Atam, benim adım Nurten Hüseyin Batı Trakyalıyım Yunanistan Gümülcine’li Hani şu bayrağına saramadığın Bir avuç Türk’ün bulunduğu Doğduğun toprakların sınırları içinde Kalan yer var ya İşte oralı Bizim soyadımız hiç olmadı… Adın yasaklıydı bize Resimlerin de İlk defa seni nerede duydum hatırlamıyorum Ne okulumda ne duvarlarımda Kitaplarımda resimlerin yoktu Yırtılıyordu senli sayfalar Bana hiç Atatürk şiirleri okutmadılar törenlerde Şarkılarımda hiç adın geçmedi Bu yüzdendir sana özlemim herkesten fazla Aydın hocalarımız vardı Türkiye’den gönderilmiş. Gizli gizli seni ve vatan için yaptıklarını anlatmaya başladılar. Göğüslerinde sakladıkları resimlerini gösterdiler korkarak. Önceleri anlam veremedim bu korkuya. Sonra, hırsım oldu bu gizlilik. Şimdi düşünüyorum da, galiba öğretmenlerimden önce ninem anlatmıştı seni bana. O, Mustafa Kemal diyordu, senden için. O Türk’lerin kurtarıcısı. O bizim Atamız. Çocuk aklım ermedi işte Hiçbir şey sormadım, soramadım nineme Kim bilir neler biliyordu hakkında! Görmüş geçirmiş bir kadındı ninem. İlk kocasını şehit vermiş vatan uğruna. Bir gün annem bana: - O gün anam hep ağlıyordu Mustafa Kemal’imiz ölmüş, dedi On kasımdı besbelli Yılların 1938 i. Kim bilir! Belki tanıyordu seni. Ayni toprakların çocuğuydunuz. Biz, adını, resimlerini yüreğimize kazıdık en büyük sevgiyle şimdi... Rahat uyu Atam

Tüm güçlüklere göğüs gererek, her şeye rağmen, yaşadığımız bu topraklar emin ellerde. Bekçisiyiz.

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat İzindeyiz. Ne mutlu bize! TÜRK’üz... 09.11.2006 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Necla’ya

Sen de mi küçüğüm Sen de mi düştün gurbet yollarına Bu acı öldürür adamı Bu acı yakar Yıkar Alışırım sanma zamanla Dudağındaki gülücüğü ben bilirim Bilirim Gözlerini kapatınca Neler düşündüğünü Ağlayamazsın Suçmuş gibi Öpünce ananın elini Bir de Sarılıverince boynuna Boş ver Azat et gözündeki yaşını Yüreğinin titremesi Parmaklarının ucundadır babanın Usulca Okşayınca saçlarını Bakınca gözlerine Çakır çakır Binlerce soru geçer aklından Binlerce soru cevapsız Sen de mi küçüğüm Sen de mi düştün gurbet yollarına Bu yollar bitmez Bu yollar Yer Bitirir adamı 20.05.2005 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Neden Bize Geç Kaldınız

Uzanabilseydi ellerim Kır düşmüş saçlarında olurdum Her yaşına bir ak ekleyen Yılların tutup yakasından Yağmalanmış düşlerin Hesabını sorardım -Neden bize geç kaldınız- Uzanabilseydi ellerim Gözlerinde olurdum Umurumda değil dünya Umurumda değil ne kış ne yaz ne bahar Kim ne derse desin Düşünsün istediğini Şikayetim yıllara -Neden bize geç kaldınız-

Rötarlı bir tren Var mıdır Bizi bekleyen...

14.01.2007 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Nerdesin

alıp başımı kaçmalıyım bu şehirden güneş nefesini tanımıyor denizler gözlerini bulutlar sesini alıp başımı kaçmalıyım bu şehirden rüzgarlar kokunu tanımıyor toprak terini zaman hasretini alıp başımı kaçmalıyım bu şehirden nerdesin? Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Neredesin Söyler misin

Ne bir düşte yaşadım gerçekleri Ne de bir düş yaşadığım Bir düşüş bu baştan aşağı Umutların kırıldığı

Bu kafes yoktu yüreğimde Böylesine kısır değildi duygularım Hani hiç solmayacaktı çiçekler Hani hiç olmayacaktı Ayrılıklar Ölümler Neden Şarkılarda soldurduk bahçeleri Neden Bahçelerde susturduk bülbülleri Neden Söyler misin Söyler misin Nerdesin

140493 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Niyazi 01 Hoşgeldin

NİYAZİ 01 / Hoşgeldin Bugün sigarayı bırakmaya karar verdim. Kaç yıl önce kıyılmıştı nikâhımız seninle, Çemberlitaş Kız Yurdunda, bilmiyorum. Önceleri güzeldi. Ufak ufak kaçamaklarla başlamıştık buluşmaya. Cep yok, cepken yok... Cepte para yok ki cep olsa ne olacak? En ucuzundan alıyordum, maddiyata fazla dokunmasın diye. Filtresiz Bafra sigarasıydı ya da Birinci o zaman içtiğim. Galiba Birinciydi. 20 kuruştu. Sonra zam geldi 25 oldu. Zamla tanışmamın da ilkiydi. Amma kızmıştım. Bafra biraz daha iyiydi ama pahalıydı. Samsun filtreliydi güzeldi de o da bize uymazdı. Ağzım burnum tütün içinde kalıyordu etütte sabahladığım çizim masasında. Bugün büyük gün. Sigarayı bırakmaya karar verdim. Şimdilik dakikaları sayıyorum. Nefesimi kontrol ettim, düzelmeye başlamış bile. Şöyle bir öksürdüm, boğazımı temizledim. Gerçekten bir ilerleme var. Bak öksürmem bile değişti. Kocaman bir kupa kahve yaptım kendime. Öyle bir çekmişim ki ilk yudumu, bademciklerime kadar yandım. Su aradım içmek için, ofiste su yok. Hay aksi! Bitmiş. Çalışma masamın çekmecesini açtım, bir şeyler karıştırdım. El alışkanlığı belki. Eksik bir şeyler var kahvenin yanında, gitmiyor mübarek tek başına. Açtım, kapadım, yeniden açtım çekmeceyi. Neden açtığımı unuttum, neden kapattığımı da. Çantamı karıştırdım sonra kaldırdım kenara koydum. Orda da aradığım şey yok. Fincanı elime aldım, kahve soğumuştu. Çekmeceyi tekrar açtım, sonra bilgisayarı. Çizim yapmam lazım. Gözlerim ekranda. Proje bana bakıyor ben projeye. Bakışıyoruz şimdilik ama bir türlü cesaret edip tanışamıyoruz. Bir sürü demir para var masanın üstünde. Üşenmedim saymaya başladım tek tek. Yüz, iki yüz, üç yüz, dört yüz... Çekmece geldi aklıma, paraların sayısını unuttum. Yeniden başladım saymaya. Kahve bir türlü geçmiyor boğazımdan. Niyetliyim ya bu gün sigarayı bırakmaya, elma getirdim yanımda. Bir tane aldım. Yıkamaya üşendim şöyle elimle öteberi sildim, kocaman bir ısırık aldım... İşte, ne olduysa ondan sonra oldu! Niyazi düştü aklıma. İlkokula gidiyordum onu tanıdığımda. Benden bir iki yaş büyük olmalıydı. Medresede okuyordu. Dağ köylerinden gelmişti. Yurttan okuluna gitmek için her gün kapımızın önünden geçiyordu. İncecik dal gibi bir çocuk. Yüzü kızarıyordu beni görünce. Bakışlarını kaçırıyordu. Şimdi Niyazinin ne var işi burada? www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bana, onun adı ne, o kim, diye sorsalardı 5 dakika önce 10 yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Peşime düşmüştü bir gün, aklınca konuşacak. Babam çıktı geldi. Niyazi korktu, gitti. Gidiş o gidiş. Bari sesini duysaydım be Niyazi. Şu çekmeceyi bir daha karıştırmam lazım. Galiba bir yerlerde bir sigara olacaktı, şimdi aklıma geldi. Sonuna kadar çektim çekmeceyi, rayından çıktı, elimde kaldı. Olsun. Çekmecenin en dibinde küçük, kapalı, kırmızı bir kutu var. Gün gelir lazım olur diye, elime geçen ufak tefek şeyleri içine atıyordum. Aldım, açtım. İçinde, ortasından kırılmış tek bir sigara duruyor. Kenarda her zaman bir iki kırık sigaram vardır. — Allaaahhhhhh! Diye bağırdım sevinçten. Kırılan yerinden bir güzel bantladım. Çakmak aramaya başladım. — Niyazi sen dur şimdi. Çık aradan. Çekmecede benden başka ne ararsan var. Mavi saplı bir falçata gördüm. Biraz ötede de ucu kırılmış bir kurşun kalem. Bir güzel kalemi açtım, ucu sipsivri oldu. Koca bir tüp de yapıştırıcı var. Bana lazım değil de Niyaziye lazım olabilir. Atmayayım kalsın. Kâğıt mendiller, makas, ayna, cımbız, ne ararsan... Çıfıt çarşısına dönmüş burası. Bir elimde cımbız bir elimde ayna. Dünya umurumda değil ama işin içinde Niyazi var şimdi. Güzel görünmem lazım. Yüzümü ışığa verip aynaya baktım. Kaşlarım hoşuma gitmedi. Gözlüğümü düzeltim, bir iki kıl çektim, canım yandı, bıraktım. — Amaaannn, sendeeeeeeee...

Yarım sigaramdan bir nefes çektim, duman yok. Bizim Niyazide de kibarlık. Adam kalkar yakar işte bir hanımın sigarasını. Aksilik bu ya çakmakların ikisi de yanmıyor. Bir yerlerde kibrit olması lazım. Küçük, kâğıt bir poşete takıldı elim benim çıfıt çarşısında, yırtıldı. Lokantadan gelen yemeğin yanına koydukları tuz poşetiymiş. Bir bu eksikti. Her taraf tuz oldu. — Niyazi uyudun mu ne yaptın? Sesin soluğun çıksın biraz. Bir başka poşette de kolonyalı mendil vardı. Açtım, gözlüğümün camlarını sildim. Sen misin silen? — Her yeeeer karanlııııık, pür nuuuuur o mevkiiiii... Gülme Niyazi. Bak zaten canım sıkılıyor. Ver şuradan bir peçete de temizleyeyim şu gözlükleri. Önümü göremiyorum. Üç paket kibrit çıktı disketlerin altından, bir de zımba. Sahi, ben geçen gün ne kadar çok aramıştım bu zımbayı da bulamamıştım. Sağ tarafımdaki dolabın rafından üstü şeffaf mavi bir dosyayı çektim aldım. Üç beş www.Antoloji.Com - kültür ve sanat dosya da peşinden intihar eti raftan aşağıya. Görünen ilk sayfasında küçük mavi gömlekli bir resim vardı ve birkaç sıra yazı, hayatını anlatan. Resimli kâğıdı, içi şiirlerle dolu dosyanın şeffaf kapağına zımbaladım. Bilmem kaçıncı kez okuduğum şiirlere şöyle bir göz attım. Kapattım. Niyazi başımda pür dikkat resmi inceliyor. Mavi mavi masmavi, şarkısını söylemeye başladı. Bizim Niyazi keyfe geldi, dedim içimden, Baksana, şarkılara bile başladı. Bırak şakısın. Dedim de gözlerine bakınca işin aslını anladım. Niyazinin bakışları değişti. — Kıskanma Niyazi. Şansa bak, kibrit kutuları ağzına kadar dolu. Birini açtım, bir kibrit çöpü çıkardım, tam yakacağım, ofisin telefonu romantik romantik çalmaya başladı. — Allah Allah! Bu telefonun sesi ne zaman değişti? Hiç böyle çalmıyordu. Tamam dedim, şimdi proje ne durumda diye soracaklar. Adamlara da söz vermiştim. Bu gün bitirecektim sözde. Bak şu Niyazinin yaptığı işe. Gelmenin sırası mıydı şimdi? Ahizeyi kaldırdım: — Alo, dedim, buyurun, Niyazi ben. — Ne yapıyorsun, dedi, Niyazi. Biraz şaşkın. Nurten desene, Nurten. Adını söylesene. — Sus, dedim, kafamı karıştırma daha fazla Niyazi. Ses gitmedi sandım, bu sefer sesimi daha da yükselterek: — Alo, buyurun efendim Niyazi ben, Niyazi. Siz kimi aramıştınız? Niyazi şaşkın. Yırtınıyor karşımda. — Şey, dedi, kekeledi ahizenin karşısındaki ses. Siz, adımın Niyazi olduğunu nereden biliyorsunuz? (Hayda bre efeler) — Anlamadım? Dedim, Kimsiniz beyefendi? Ben sizin adınızı nereden bileyim? — Niyazi Bey dediniz ya hanımefendi biraz önce. Teknoloji o kadar gelişti mi? Allah, Allah! Biz uyuyoruz galiba hala. Kayıtlı olmayan kişilerin adlarını da mı gösteriyor artık telefonlar? Nerede satılıyor o telefonlar? Kaça satılıyor? Birkaç tane alsak indirim yaparlar mı? Kredi kartına kaç taksit yapıyorlar? Şimdi bizim hanım tutturur illa da kırmızı telefon isterim diye. Kırmızı renklisini bulabilir miyim? Aman canım boş ver sen de, mavisi de olsa olur. Kırmızı renklisi yokmuş derim. Normal katta kaç oda var? Diye devam etti konuşmasına. Zemine dükkân da koyalım. Bizim hanım yatak odasında illa da banyo istiyor, dedi. — Çattık, dedim, içimden. Bu da kimin nesi? Benim Niyaziyi aradım yardımıma yetişsin diye, arkada keyif çatıyor. — Niyazi, tam lazım olacağın zamanda kayboluyorsun. Elma yemenin sırası mı şimdi? Koy o dosyayı yerine, karıştırma. Çek elini resimden, zımbaladım dokunma. Bak, o tarayıcıya, sabahtan beri 10 kere elini koydun, tarattın. Kaçak maçak olur makinede çarpılırsın sonra. Başıma iş çıkarma. El falına mı baktıracaksın? Ben anlamam öyle şeylerden. — Türk kahvesi olsa da içsek şimdi, şöyle köpüklü köpüklü. Bir de fal bakan olsa. Değil www.Antoloji.Com - kültür ve sanat mi be Niyazi? Niyazinin cevabını alamadan: — Ne kahvesi hanımefendi? Dedi, telefondaki, Orası mimarlık bürosu mu yoksa kahvehane mi? Neskafe de var mı? Çay? Kaça veriyorsunuz kahveyi? Üç beş fincan içsek indirim yapar mısınız kredi kartına? Ben şekerli severim ama ona göre, sonra demedi deme. Tamam, oğlum çekiştirme. Dur onu da soracağım. (Demek yanında oğlu da var, dedim, içimden) — Hanımefendi gazoz var mı gazoz? Bizim oğlan soruyor da. Gazozu kaça satıyorsunuz? Üç beş şişe alsak indirim yapar mısınız kredi kartına? — Var var, dedim. Hem de limonlusundan. Kola da var. Kek, poğaça, açma... Fal bakmasını biliyor musunuz? Benim Niyazi karşıdan işaret ediyor: — Kıymalı börek de var, de. Kıymalı, peynirli, ıspanaklı. — Sus, Niyazi kafamı karıştırma. Sen kıymanın kilosunun kaç YTL olduğunu biliyor musun? — Biz de tavuk kıyması kullanırız, dedi. Ben, kıymayı hangi kasaptan alsam, diye düşünürken: — Alo hanımefendi, dedi, kola ile fal da mı bakıyorlar ha? Ben anlamam da hanıma bir sorayım, belki o biliyordur. Sizin kahvehanede fal günleri de düzenleriz, uydururuz bir şeyler işte Maksat şenlik olsun — Niyaziiiiiiiiiiii yetiiiiiişşşşşşşşşşş... (Bu, benim Niyaziye seslenişimdi) Niyazi dalmış gitmiş dosyaya yine. — Kim bu mavili? — Sana ne Niyazi? Telefondaki: — Bana ne olur mu hanımefendi? — Eyvah, dedim. Şimdi bu da duydu söylediklerimi. — Her falı 5 milyona baksak, yani 5 YTLye (akıllı adama benziyor dedim içimden) günde 50 kişi gelse, beş çarpı elli ne eder? Beş kere beş, on beş, Yok ya yirmi beş eder. Bir de sıfır koy sonuna, etti iki yüz elli. Benim de kafamı karıştırdın. Hafta yedi gün, yedi kere iki yüz elli. Bir ay otuz gün, yıl üç yüz altmış beş. İki yüz elli kere iki bin iki yüz elli… — Dur, hesap makinesini çıkarayım. Kaçla kaçı çarpacaktım? — Sıkıştım, dedi, Niyazi. — Tam da sırasıydı, dedim. Ettin şimdi hesabın içine. Sular kesik handa. Hadi camiye git. — Bir havlu verir misin? — Ne yapacaksın havluyu? Gusül abdesti alıp namaz kılacakmış. — Niyazi, sokma beni günaha. — Kim bu mavili? — Niyazi, sana ne? — Tamam. Kim bu mavili? — Kaçla kaçı çarpacaktık beyefendi? Dedim. Kafam biraz dağıldı da. — Ne çarpması hanımefendi? Ben çoktan bölmeye geçtim. — Neye bölüyorsun kardeşim, yapma, etme. O bizim Niyazi, zararsızdır. Camiye gitti, gelir biraz sonra. — Camide de mi fal bakacağız? Müsaade ederler mi? Bizim hanıma bir sorayım, bir bildiği var mı? Bir de alaturka tuvalet koysun diyor hanım girişe. www.Antoloji.Com - kültür ve sanat — İmdaaaaaaatttttttttt... Sigara düştü ağzımdan, ahize elimden. — Aloooo, aloooooo... Kolanın yanında dondurma da satalım mı? Yazın iyi gider hanımefendi. Mutfağın balkonu biraz geniş olsun diyor hanım. Bir de barbekü koyarız köşesine, diye bağırıyordu telefondaki ses. Kazandibi, keşkül, aşure, et, köfte, balık pişiririz yazın balkonda. — Niyazi, al şu kibriti at çöpe. Kibrit parmaklarımı yakmaya başlamıştı. Ani bir hareketle ateşi üfledim, söndü. — Niyazi nerdesin? Niyazi dalmış yine dosyaya. — Kim bu mavili? — Niyazi, sana ne? — Tamam, tamam... Gizli bir hüzün vardı sesinde. Gözlerimin içine baktı. Kafasının içinde binlerce soru bakışlarından okunuyordu. Sustum. Anlamıştım. Hoşgeldin Niyazi.

—Devam edecek—

Nurten Altınok Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Niyazi 02 Tren GNC

''Niyazi, hadi kalk, saat ona geliyor, daha büroyu açmadık. Müşteriler kuyruk olmuş bizi bekliyorlardır şimdi. Şöyle delikanlı gibi bir gün de sen açsan şu büroyu ne olur sanki! İsteksiz isteksiz kalktı beynimin kıvrımlarında sabahladığı sıcacık minderinden. -Çay, kahve ne istersin? Gecenin yorgunluğuna ve uykusuzluğuna bir de moral bozukluğunu eklediğim günün sabahında Niyazinin nazını hiç de çekecek halim yoktu. -Sütlü nescafe isterim. Sütü ısıt ama. Öyle dolaptan çıkarttığın gibi soğuk soğuk dökme. Bol kaşarlı tost, kıymalı börek, kızartılmış ekmek, bal, tereyağı, kavurma, pastırma. Taze sıkılmış portakal suyu... -Hop... hop... Hani akşam yatmadan önce rejime karar vermiştin. Hovardalığın zamanı değil şimdi Niyazi. Biraz ekonomik olmamız lazım. Tamam mı? Bir taraftan da onu daha fazla kırmamak için ne yapmam gerekir diye düşünüyorum. Benim Niyazi var ya biraz küs bana o günden beri. -Sen beni dinlemedin, kafanın dikine gittin, diyor. Hadi çek şimdi cezasını. Ne oldu? Yazdın, çizdin sonra da oturdun sabahlara kadar. -Sus! Tamam. -Sustum. Demez olsaydım. Bıçak açmıyor ağzını şimdi. -Hadi kalk pazara gidelim Niyaziciiiğiiiiiiimm! Bu ‘ciğim sonradan aklıma geldi de Niyazinin sonuna ekleyeyim dedim. Ekledim de biraz geç kaldım galiba. Boş ver. Niyazi anlamaz nasıl olsa. Belki biraz yumuşatırım onu diye düşündüm. Yüzüme baktı gülümsedi. Rahatladım. -Tamam canımcığım. Vay hınzır vay! Hiçbir şey de gözünden kaçmıyor. Hadi be sen de. Ben nereden senin canıncığım oluyorum, diyecektim, demedim.. -Hadi kalk, önce büroya gidelim oradan da pazara gideriz. Ne istersen alacağım sana. Gönlünü almam lazım ya, demez olsaydım. Taktı bir kere kafaya. Bakışlarından anladım. Sormadan cevap verdim.

-Hadi bakalım hadi, havlu mavlu yok. Ben seni hamama gönderirim bir gün, gider bir güzel yıkanırsın. Göbek taşına da yatarsın. oldu mu? -Kim keseleyecek beni? -Devenin nalı. Düşündüğü şeye bak. Ben böyle mi yetiştirdim seni oğlum, Sen daha çocuksun, olur olmaz şeylere kafanı takma. Gel sana güzel bir top alalım git parkta oyna. Salıncakta da sallanırsın, kızakta da kayarsın. Fener bahçenin renklerinden olsun mu? Sarı lacivert? Bir de balon alırız istersen. Elektrikli tren isterim diye tutturdu. İki gözü iki çeşme. Yerlerde yuvarlanmaya başladı. Üstü başı çamur içinde. -Ne yapacaksın elektrikli treni? Parkta elektrik yok ki! -Olsun, memlekete gideceğim trenle. Kömürlü olsun isterse. Elektrikli olmasa da olur. Çuf çuf çuffff...Tren harekete geçmişti bile sıla yoluna doğru. İçime kocaman bir kor oturdu. Yaktı yüreğimi. Ciğerimi kavurdu memleket havası. -Kim kaldı Niyazi memlekette? Niyaziye alacağım trenin ilk vagonuna ondan önce oturmuştum bile. Haberi yoktu. Kara www.Antoloji.Com - kültür ve sanat trenlerin gecikmediği zaman tünelinde. -Dağın, taşın, toprağın var ya. Haksız da değildi. Özlediğimiz sadece eş, dost, hısım, akraba mıydı? Öyle olsaydı yolkapının ziline tüm gücümle basmayı özlemezdim ya da kapıyı tekmelemeyi. Ardından ‘kim o? diyen sese karışan, kapıya doğru bahçenin beton yolunda ilerleyen, ilerledikçe bir çift terliğin yeresürtünmesinin çıkardığı sesi özlemezdim. Kireç badanalı odamın, her yattığımda bir parçasını daha sadistçe ve zevkle tırnakladığım, koparttığım sıva artıklarını özlemezdim. -Kopartma şu sıvaları, diye bağıran annemin sesi geldi kulağıma sanki. Sonra babamın cevabı: -Dokunma kızana, bırak, nasıl olsa yeniden sıva yaptıracağız. Nurten, kızım, koparttıklarını kilimin altına saklama topla da çöpe at. Vay anam, vay babam, vay vay! Anamın çimdiklerini bile özlemiştim. Hiç uslu bir çocuk olmadım ki gittiğimiz misafir evlerinde. Bana ne, merak ediyordum işte. Dolapların içlerini, minderlerin altlarını, tencerede neyin kaynadığını, incir ağacının en tepesindeki, alttan çatlamış gibi görünen incirin olup olmadığını. Alttakiler hamdı. Ama tepedekiler güneşe yakındı. Belki olmuştur! Penceremden bakınca çok uzaklardan görünen, sanki göğe bakan kadın profillini andıran Yaka Köylerindeki dağın görüntüsünü özlemezdim. Kış olunca nasıl da üzülüyordum başındaki karları görünce. Yüzü gözü kar içinde kalıyordu. Ya saçları ağarmış oluyordu o zaman ya da donuyordu soğuktan, dağlarımı bekleyen o sihirli kadın başı. Nefesimle onu ısıtmaya çalışıyordum. Beni hiç yalnız bırakamamıştı yıllar yıllı. Ahşap merdivenlerin çıkarttığı çıtırtıyı özlemezdim. Kim bilir kaç kere tökezleyip kendimi avluda bulduğum. -Daldın yine, dedi, Niyazi. Gözlerime bak bakayım. Aaaa ne ayıp! Yakıştı mı şimdi ağlamak?

Kocaman bir tokat indirdi baldırıma, şaaakkkk diye. Ödüm koptu. -Elin de ne ağırmış Niyazi. Ne vardı o kadar hızlı vuracak. -Uyan uyan. Hadi Gümülcine'ye gidelim. -Gidelim deeee... İşte o deeeee olmasa! -Salı pazarına da çıkarız. -Çıkarız daaaa... -Seninle de hiç konuşulmuyor bu gün. Yerinden kalktı. Sağa sola bakındı. Aklınca beni neşelendirecek -Bak mavi, dedi. Şiir dosyasını almış gözüme sokacak neredeyse. -Boş ver Niyazi. -Bitti mi? -Şiir bitmez. -Anlamadım. -Anlamazsın. -Dövseydin bari. Ben sana o kadar takma kafana diye kaç kere söyledim. Alırsın işte böyle cevaplar. -Ne bileyim be Niyazi. Arada sırada yazıyorum işte. Sana da yazarım. -Mavi değil de kırmızı olsaydı ne olurdu? www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Dosyanın içindekilere değil de mavi rengine taktı. -Hiç düşünmedim! - Neden Mavi? -Aşkın rengi mavidir de ondan. - Şiir aşk mıdır? Dedi Niyazi. - Şiir aşkın dilidir. Anlamadı. Duvardaki boy aynasının karşısına geçti, kocam dilini çıkarı, kendine baktı. -Benim dilim mavi değil. -Sen daha çocuksun. Bilmez misin Niyazi: ‘Kördür aşkın gözü Sesine ses bulunca Tutulur dili mısraların Aşkın gözü açılınca Baktım, konu uzadıkça uzayacak, Niyazinin soruları bitmeyecek, konuyu değiştirmek için: -Hadi Niyazi kalk gidiyoruz. Sana tren alırız bana da lastik bir top. İzmirden Tülay Köse ablan da gazoz kapakları toplamış sana oynaman için. Onları da trenine yükler Ankara'ya götürürsün. - Ankaraya da gitmem. Abla gelsin istanbul'a. ''Sevda'' yazacağım topun üstüne kocaman yazılarla. ‘Kara'' yazısını da yazayım mı? Tekmele dur. Patlatıncaya kadar... -Aşk yazsan olmaz mı? -Yazarım da, onu da sen vurmazsın, O sana kıyar. Niyazi'yi konuşturmayı başarmıştım ya neşemiz de yavaş yavaş yerine gelmeye başlamıştı. Niyazi mutlu ben mutlu. Mutlu mutlu Niyazi'yle pazara çıkmaya tam karar verdik, hazırlandık, bürodan çıkacağız, yanında bir çocuk, iki adım arkasında bir hanım, üçüncü kat merdivenlerinin son basamağına gelmiş bir adam göründü. Nefes nefese kalmışlardı. - 38 numaralı büro hangisi acaba? diye, birbirlerine sorarken göz göze geldik. Benim Niyazi yerlerde sürünüyor gülmekten. Başıma gelecekleri kestirmiş olmalı. -Niyazi kalk yerden, ayıp oluyor bak. -Barbekü isterim diye bağırıyordu kadın. Bana ne otuzsekizden kırktan. -Gazoz, diyordu çocuk. Soğuk olsun. Bana ne barbeküden. -Kredi kartına kaç taksit yaparlar hanım? Diyordu adam. Bana ne gazozdan. -Niyazi, dedim. Çabuk hesap makinesini getir. Oturduğu yerden kalkmaya çalışırken parmaklarıyla hesap yapmaya başlamıştı bile. -Beş kere beş... -Niyaziiiiiiiii! .. Hadi çabuk! -Efendim, dedi adam. Gözlerimin içine bakarak. Karısı, merdivenlerin tırabzanlarına dayanmış, nefesleniyordu.

-Çufffff çuffffffff çuuuffffff... düüüttttttt düüüüttttt Niyazi, elinde hesap makinesi, oturmuş, betonda trenini yürütmeye çalışıyor. www.Antoloji.Com - kültür ve sanat -Hadi sen de gel dedi bana. Düşünmeden yanına oturdum. -Çuf... çuf... çuuuffff... çuuuuuuufffff... Yola çıkmıştı TREN ...... Devam edecek Nurten Altınok Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Niyazi 03

Çalıştığım iş hanının her katında on büro var. Bu bürolar geniş bir koridora açılıyor. Ben 3. kattayım. Bürom, merdivenlerin tam karşısında. Niyazi’yle ben dünyadan tüm bağlarımızı kopartmış trencilik oynuyoruz koridorda. Gelenden gidenden haberimiz yok. Bazen o öne geçiyor bazen ben. Önce, dizlerimizi dayadığımız betona daha sonra boylu boyunca uzanmıştık yarış heyecanıyla. Niyazi, elinde, tren yaptığı hesap makinesini durmadan yere sürtüyor, sürterek diğer büroların önüne doğru ilerliyor. Peşinden ben... Trenimiz hareke geçmişti. Kim tutar artık bizi: — Nereye gidiyoruz Niyazi? — Ankara’ya gitmem, abim gelsin Ankara’dan, dedi. Deli çocuk, n’olacak! Merdivenin son basamağında soluk soluğa kalan kadın acı bir çığlık attı. Gerisin geriye iki basamak aşağıya kaydı. — Önüne baksan be çocuk, neredeyse ayağımı kıracaktın, dedi. Bizimki hiç istifini bozmadan kadını takip etmeye başladı. — Çuf çuf. çuffffff... düüütttttt.... Tren, yokuşa gelmişti. Kadının ayaklarından gövdesine doğru tırmanmaya başladı. Uzandığım yerden doğruldum, ne oluyor, der gibi, bir Niyazi’ye bir kadına baktım. Çocuk, babasının pantolonunun paçasına yapışmış, durmadan çekiştiriyor: — Ben de tren istiyorum... Kadın bir basamak daha gerisin geriye aşağıya indi. Bizim Niyazi peşinden. Adam şaşkın. Paçasını çocuğunun elinden bir kurtarabilse! — Niyazi, yetiş. Düşeceğim bak şimdi. Şu çocuğu al başımdan, diyen, karısına yardıma gidecek ya, gidemiyor! — Niyaziiii, diye, bağırdı bir daha acıyla. Ben, tren niyetine yerde sürttüğüm, acıyan ellerimin kirini temizlemek için doğrulduğumda — Anneeeeee, ben de tren istiyorummmmm, diye bağıran çocuğun bakışlarıyla karşılaştım. Hemen ellerimi sakladım. — Bana bak çocuk, şimdi seni tuttuğum gibi merdivenlerden aşağı atarım. Can havliyle bağırdı oğluna. Canının yandığı sesinin tonundan belliydi. Niyazi’ye müdahale etmenin tam zamanı. Olmaz ki bu kadar da canım. Tamam, çocuktur dedik, bağrımıza bastık. Elimi uzattım, Niyazi’yi çekeceğim, hesap makinesi kadının çorabına takıldı. Kadın, çorabındaki deliğe bakakaldı. Dengesini kaybetti. Acı bir çığlıkla paldır kültür merdivenlerden aşağı yuvarlanmaya başladı. Çocuk: — Anneeeee tren istiyorummmm! Adam: — Hanıııııımm! Niyazi: — Çuf çuf çufffffff... Ben: — Niyaziiiiiii! Kadın: — Niyaziiiiiii! Diye bağırıyor. Sesi alt kattan geliyor.

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hep beraber, koro halinde, Türk sanat musikisinin, henüz adı konmamış bir makamın, Niyazi bestesinin, nakaratını seslendiriyorduk sanki. —Hanım dur! Dedi adam. Düşeceksin şimdi. Geç kalmıştı. Karısının yanına gitmek için koştu, ikinci adımda ayağı bizim Niyazi’ye takıldı. Niyazi’nin ayağı çocuğa. Biraz önce kadının merdivenlerden düşerken çıkarttığı sesin üç katı yankılandı koridorlarda. İş hanında ne kadar insan varsa, hepsi telaşla koridora çıktı. — Ne o, dedi biri. Deprem mi oluyor yine? —Yok ya, dedi diğeri. Ne depremi? Ne güneş tutulması? Thusanimi... Thusanami... Hadi çatıya çıkalım. Tuvalette, gürültüyü duyan biri, apar topar kendini merdivenlere attı. Bir taraftan, etrafında neler olduğunu anlamaya çalışıyor, diğer taraftan pantolonunun fermuarını kapatmaya. Merakla: —Rihter ölçeği kaçmış? Şiddeti ne? Bilen var mı? Diye yanındakine sordu. Yaşlıca bir bey: — Şimdi telefonlar da çalışmaz. Dur şu evi bir arayayım da merak etmesinler. Bunun artçıları da gelir şimdi. Hadi çabuk, çabuk. Dışarı atın kendinizi. —Bana ne, ben oynamıyorum işte sizinle, dedi Niyazi. Kızmıştı. Raydan çıkmış treninde hasar tespiti yapmaya çalışırken. Sessizce büroya girdim. 38 numaralı büro hangisi? diye aranıyordu adam. Elinde kartvizit, üstü başı toz içinde. Yaşlıca olan bey, kulağında telefonu, beni göstererek: — İşte burası. Bana döndü: — Sizi arıyorlar, dedi. Hiçbir şey olmamış gibi büronun kapısını açtım ve içeri girdim. Ayakkabısının bir teki ayağında, diğer teki elinde, kadın belirdi kapının önünde. Yanında eşi Niyazi bey. —38 numara yok beyefendi, dedim. Onları görünce. Serisi kalmadı elimizde. Sadece 40 ve üstü var. İşinize yarar mı? . —Allah Allah! Hanım, senin ayak kaç numara? Kadın burnundan soluyor. Üstünü başını düzeltti. Eliyle kirlenen yerleri silkeledi. Düşerken, ayağından çıkan ayakkabısını giymeye çalıştı. Vazgeçti. Fırlatıp bir kenara attı. —Ökçesi çıkmış bunun. Varsa topuksuzundan alalım, dedi. —Olur olur, dedi adam, bana bakıp. Çocuk mezarı kadar ayak var zaten bizimkinde. Kırk da olur, kırk bir de. Erkek ayakkabısı da var mı? Kredi kartına kaç taksit? —Beyefendi taksit yapmıyoruz. Peşin alsak. —Yara bandınız var mı? Dedi kadın. Barbeküye yapıştıracağım da. —Dur, dedim. İtfaiyeye telefon edelim. Baca mı tutuştu? —Ara ara, dedi adam. Sor bakalım ateşleri var mı? —N’olacak Ateşleri varsa? — Börekleri orada pişiririz daha ucuza gelir. www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Tam Niyazi’nin imdadıma yetişme zamanıydı. Bütün gücümle isminin sonundaki i harfini uzata uzata: —Niyaziiiiiiiiiii.... Diye bağırmaya başladım. —Efendim? Dedi adam. Eleriyle kulaklarını kapatarak. —Buyurun, dedim. —Ben, dedi, telefondaki Niyazi. Hani dün konuşmuştuk ya. Kıymalı, peynirli, ıspanaklı böreğiniz vardı? Cola, fal, gazoz... —Gazoz, dedi çocuk. Soğuk var mı? Kadın hala barbekünün hayallerini kuruyordu: —Girişte wc, yatak odasında duş olacak mı? Niyazi, karşımda, karnını tutmuş katıla katıla gülüyor. İkişer mum tutuşturdum kadınla adamın eline ve: —Merdiven otomatiği bozuk, ışıklar yanmıyor. Bunlarla aşağıya kadar inersiniz. Hadi siz şimdi gidin, yarın gelirsiniz. Gelirken tapuyu da getirmeyi unutmayın. Noterden vekaletname de lazım, dedim. Adam: — Kasap, vekaletname olmadan et vermiyor mu? Taahhütname versek olmaz mı? — Niyazi hadi kalk. İşler yine karışmaya başlamadan eve gidelim. Bu günlük bu kadar yeter. Çok çalıştık!

— Mavi mavi masmaviii... Yolda giderken, Niyazi, kafasından atamadığı rengin türküsüne başlamıştı bile. — O da nereden çıktı şimdi? Sırası mı? Yolda türkü söylenir mi? — Hiiiiçççç dedi. Aklıma geldi de. Cebinden düşürdüğü gazoz kapaklarını toplama telaşındaydı: — Bir, iki, üç... Beni duymuyordu. —Dört, beş, altı...

‘‘Beyaz giyme tanırlar Seni yolcu sanırlar Zaten bende talih yok Seni benden alırlar Salına da salına da gel Haydi yavrum Dön dolaş yine bana gel’’ Sonra yüzüme baktı. Mırıldandığım türküyü duymuştu. —Hani yolda türkü söylemek yoktu! _ Devam edecek_ Nurten Altınok

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Niyazi 04

Bir yerden başlamak lazım. Bu, ister konuşma olsun, ister iş, ister yazmak. Benim de en büyük sorunum söze nasıl ve nereden başlayacağım ve Niyazi’yi kırmadan onunla nasıl anlaşabileceğim. Niyazi yalandan uzak, temiz kalpli, saf ve çocuk ruhlu biri. Yeri geldiğinde de cin gibi akıllı. Bu gün evdeyiz. Tatil. İş yok. Biraz kafamızı dinleriz diye düşünüyordum. —Çok sıkıldım, Dedi Niyazi. Televizyonun karşısında oturduğu koltukta gerinerek. —Eyvah! Dedim. Macera başlıyor yine! Ben onu hiçbir yere gezmeye götürmüyormuşum. —Peki. Evdeki işleri boş ver şimdi. Nasıl olsa gece de yaparım temizliği. Bir yerlere gidelim seninle. Niyazi’yi nereye götüreyim, derdine düştüm. Geldiğinden beri hiçbir yere götürmedim. —Balık ekmek yer misin Niyazi? —Sen mi tutacaksın balıkları? —Heeee... Dedim. Alaycı bir ses tonuyla. Kabahat bende. Hala öğrenemedim şunun huyunu. Nereden bileyim doğru söylediğimi sandığını! —Tamam, o zaman. Ben hazırlanayım. Fırladı, kalktı gitti. —Ben de hazırlanayım bari. —Niyazi bak, dışarısı soğuk, üstüne kalın bir şeyler giy. Ambarlı sahilinde biraz da gezeriz seninle. Sana bir de çay ısmarlarım. —Salep var mıdır? —Bilemem! Bakarız. Hazırlandım, evden çıkacağız. Niyazi kayıp. Seslendim. Çıt yok. Bu yine mutfakta bir şeyler atıştırıyordur şimdi. Baktım, orda yok. Banyodadır dedim, orda da yok. Tamam, mutlaka tuvalettedir. Birkaç kere öksürdüm tuvaletin kapısının önünde, çabuk çıksın diye, duymadı. Kapıyı tıklattım. Cevap yok. —Eeeee ama hadiiiiiiiii. Çabuk ol. Yine ses yok. Kapıyı yavaşça açtım, tuvalet boş. Tuvaletin deliğine baktım, Niyazi’den küçük! Yok yaaa! dedim kendi kendime. Buradan sığar mı bizimki? Her ihtimale karşı eğildim birkaç kez seslendim. I-ıh... Bozuk musluktan damlayan su sesinden başka ses yok. Yattığı odaya girdim. Kapının arkasında yok. Çamaşır dolabını açtım, eşyaları elimle araladım belki şaka olsun diye saklanmıştır. Yok! Bir de şu yatağın altına bakayım dedim. Olur mu olur. Yatağın altına eğildim. Bir karaltı görür gibi oldum duvarın dibinde. Hah dedim. Galiba orda. Bana oyun yapıyor. Biraz daha ileriye bakmak için boylu boyunca uzandım, somyanın altına girdim. Somyanın ayakları istendiğinde içe doğru katlanan cinsten. Nasıl oldu anlamadım kolum somyanın ayağına takıldı. Ayak içeri doğru katlandı. Onu düzelteyim derken diğer ayak da katlandı. Somya üstündeki tüm yatak ve yorgan yüküyle üstüme düştü. Sıkıştım kaldım altında. Kıpırdayamıyorum. Kapının zili çalmaya başladı. Kendimi bir kurtarabilsem, yatakla döşeme arasından, açacağım da çıkamıyorum. Üstüne üstlük somyadan kopan bir yay da kazağıma kancasını geçirdi. —Kapı çalıyor duymuyor musun Niyazi? www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Diye bağırdım. —Ben açarım. Dedi. Hayret! Niyazi ses verdi. Nereden çıktı bu, nereye gizlenmişti acaba? —Neredesin Niyazi? Önce gel bana yardım et de buradan çıkayım. Boş ver şimdi kapıyı, çabuk gel. Hemen geldi. —Çek ayaklarımdan da kurtar beni buradan, çıkamıyorum. —Sahil orası mı? Balık ekmeği orada mı yiyeceğiz? Ayaklarımdan çekmeye başladı —Sen kaç kilosun? Dedi, gülerek. Bir de kocaman bir ‘’ Maşşallah’’ çekti. —Bana bak Niyazi, zaten sıkıştım canım acıyor nefes alamıyorum, çabuk çek beni buradan. Ayaklarımdan tuttu çekmeye başladı. Nerdeeeeeeeee! ..Kıpırdayamıyorum bile. —Olmuyor Niyazi, daha hızlı çek. Ben ona öyle dememişim. Çekmeyi bıraktı, yatağın altına girdi, yanıma geldi. Kafamı tuttu itmeye başladı. Tamam, dedim, şimdi ya boyun fıtığı olacağım ya da biraz daha iterse boyun kırılmasından felç. —N’apıyorsun Niyazi? Boynumu kıracaksın. Böyle olur mu? Başımdan itmeyi bıraktı, sağına soluna bakındı: —Dur, geliyorum. Yatağın altından çıktı gitti. Beş dakika sonra tekrar yatağın altına girdi. Elinde iki tabak, iki çatal ve ekmek sepeti var. —Aaaa! Tuzla suyu unutmuşum! Dur gidip getireyim. Balıklar nerede? —Sen şimdi tuzun yerini bulamazsın. Sofrayı hazırla. Ben tuzu alıp getireyim. Ama önce bana yardım et de çıkayım buradan. —Gidip kapıcıyı çağırayım, dedi. Ben çekemiyorum. Kapıda bekliyor. O gelsin çıkarsın. Tamam, apartmana da rezil edecek bu beni. Ayaklarından yakaladım can havliyle, kendini kurtarmaya çalışırken peşinden çıktım. Yatak olduğu gibi yere yattı. Canım acıdı. _ Ah be Niyazi, nedir senden çektiğim? Kendi kendime konuşurken, başımı çevirdim: —Bu ne hal Niyazi? Karşıma geçmiş hiçbir şey olmamış gibi bana bakıyor. —Hani balık yiyecektik? Dedi —Evet ama bu ne hal? Ayağında paletler, gözünde su gözlükleri, pantolonun üstünde mayo, belinde kocaman şişirilmiş araba tekerleğinin iç lastiği. Düşmesin diye de bir eliyle lastiği tutuyor. Bir yandan da: —Su yatağını kapının önüne çıkardım biraz önce. Kapıcıya da pompayı verdim. Şişiriyor. —Bu ne hal Niyazi? Dedim tekrar. Neye böyle giyindin? — Ben yüzme bilmiyorum. Balık tutarken ya boğulursam? Neme lazım! Tedbirli adam vesselam! —Niyazi, dışarıda kar yağıyor. Bu havada denize girilir mi? —Girilmez mi? www.Antoloji.Com - kültür ve sanat —Girilmez tabi. —Hamama gidelim o zaman. Eeeee, balıkları nasıl tutacağız suya dalmadan? Balıkları bizim tutacağımızı sanıyormuş meğer. Bildiğim duaları okumaya başladım. —Sabır duasını biliyor musun Niyazi? —Ya sabır çek, yeter. Kim getirecek peki balıkları? —Niyazi, İstersen bir davetiye bastıralım da balıklar kendileri soframıza pişip gelsinler. —Matbaacılar kapalıdır bu gün. —Neye? —Pazar bugün akıllım! Doğru ya işe gitmedik. Akıl mı bıraktın bende Niyazi! Günleri bile unuttum bak. Kapıcı kapıda, pompanın fıs fıs sesine nefes sesleri karışıyor. —Tamam, dedi Niyazi. Kafasını bana doğru çevirip. Su yatağı da şişiyor. —Bırak şu yatağı şişirtmeyi, dememe kalmadı. —Bu su yatağı patlak, dedi kapıcı. Şişmiyor daha fazla. Bende şişme kadın var. Almanya’dan getirmişlerdi. Onu getireyim mi? Denize gidiyorsunuz galiba. Benim hanıma, çoluk çocuğa da haber vereyim de beraber gidelim. Kapıcı da üşüttü. Aklı başında bir adamdı oysa. —Hayır hayır. Kadın falan lazım değil. Ne yapacağız şişme kadını? Duymadı. Üçer beşer merdivenlerden indi gitti. —Aldın mı Niyazi şimdi başına belayı. Çabuk git üstünü değiştir. Bir an önce evden kaçalım.

‘’Bu gün Pazar. Dükkanlar kapalı. Şişme yatak patlak. Balık ekmek Ambarlı sahil Çay, salep Kar yağıyor Kapıcı, şişme kadın’’ Kendi kendine söyleniyor Niyazi. Kapıcı belirdi kapıda. Elinde şemsiye. İki gözü mosmor olmuş. Ardında karısı, elinde merdane. —Abla ya, dedi kapıcı. Nefes nefese. Bizim şişme kadın da patlamış, şişmiyor. Karısı bas bas bağırıyor: -Bu havada denize mi gidilir heriiiiif? Sen delirdin mi? Bana dönerek: —Abla ya, ne yapacaksınız şişme kadını? —Ne kadını, ne denizi kızım? Yok öyle bir şey. Hadi, al şu kocanı da gidin işinize. Niyazi şaşkın, ne olduğunu anlamaya çalışırken bir taraftan da buğulanan gözlüklerini siliyor. Ter su içinde kalmış. Başındaki boneyi fırlattı attı. Yedi numaradaki hanım araladığı kapıdan başını uzatarak kapıcıya seslendi: -Niyazi efendi, nerede kaldı ekmekler? Daha gazeteleri de getirmedin. Hanım orda mı? Söyle de yarın temizliğe gelsin bize. —Tamam. www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bir numaradaki emekli: —- Fazla yakma şu kaloriferleri Niyazi efendi. — Yok, be amca. On sene oldu ben kaloriferleri yakmayalı. Yengeye söyle, kombiyi biraz kıssın. Karşı daireden bir hanım, kırıtarak kapıyı açtı, kapıcıya bir şeyler söyledi. Vallahi duymadım ne dediğini. Gözüm, seksi geceliğine takıldı kaldı. Her tarafı açıkta. Kapıcının karısı dirseğiyle kocasına dürtükledi ‘Bakma! ’ gibilerde. Kaşlarını çattı. Akşamdan kalan makyajını bile temizlememiş. Kalın, kıllı, kocaman bir erkek eli, çekti aldı kadını içeri, homurdanarak. — Niyazi Efendi, Niyazi Efendi. Üst kattan birileri bağırıyordu. Benim Niyazi’yi kolundan çektiğim gibi içeri aldım, kapıyı kapattım. Niyazi’ler yine karışmaya başlamıştı. Niyazi’ye: -Yarım saat sonra çıkarız, acele etme. Ortalık bir yatışsın. Hadi git şu üstünü başını değiştir şimdi. Gazoz kapaklarını da alabilirsin giderken. Gözleri parladı. —Treni de alabilir miyim? —Hayırrrrrrrrr. —Bak, söz veriyorum, çok uslu çocuk olacağım. Ankara’ya da giderim istersen. Sana hediye de getiririm. Alayım mı treni de? —Vay rüşvetçi vay! Bu rüşvet mi şimdi? —Aşk, bizi yaşama bağlayan bir rüşvet değil mi? Ara sıra böyle akıllı akıllı konuşmaları da olmasa! —Belki rüşvet belki de hayatın tam kendisi. Sen karıştırma şimdi konuyu. Hem o tren o gün büronun önünde oynarken bozulmuş. Ben sana uçak alayım daha çabuk gidersin istediğin yere. Sen, hani Ankara’ya gitmeyecektin? Neden fikir değiştirdin? Derin bir of çekti. —Tamam, tamam! Başlama yine. —Uçak kullanmasını biliyor mudur O? —O kim? Hem biliyorsa ne olacak? Sana ne? —Hiç! Belki askercilik oynar benimle. Canım sıkılıyor da. Savaş falan hani. —Ben öyle kanlı oyunlardan anlamam. İstersen kendisine sor Niyazi. Sana plastik askerler de alayım mı? Söylediklerimi duymadı bile. Kapının önünde artan seslere takılmıştı kafası. Bir hamle yaptı. —Niyazi, sakın açma o kapıyı! Devam edecek Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Niyazi 05

...... ‘’Sıcak su akmıyor ‘ diye seslendi Niyazi. Sesi banyodan geliyordu. Apartmandaki gürültüler yavaş yavaş azaldı. Kapının dürbününden dışarı baktım, karşı dairenin kapısı açıldı, on yaşlarında bir çocuk, içinde ekmek ve gazete olan poşeti kapıcıdan aldı, kapıyı kapattı. Kapıcı, bizim kapıya doğru ilerledi. Niyazi, zilin sesini duymasın diye, kapıyı hemen açtım. -Ne var yine Niyazi efendi? -Akşam saat sekizde toplantı varmış,dedi, yeni yönetici seçilecekmiş, onu haber vermeye geldim, varsa çöpü de alayım abla. ‘Bekle biraz’ dedim, büyükçe bir poşet alıp Niyazi’nin giydiği, sonra, zorla çıkarttığım ne kadar deniz malzemesi varsa toplayıp poşetin içine koydum, kapıcının eline tutuşturdum.: - At bunları, ama dikkat et bizim Niyazi görmesin. -Abla be, dedi, atmayayım da saklayayım. Bakarsın bir gün denize gideriz. Bizimkini de (şişme kadından bahsediyordu) aşağıdaki lastikçiye veririm de yapıştırır. Hangi denize gideceksiniz? Gözündeki morluğa gözüm takıldı, gülmeye başladım. Elliyle gözünü ovuşturdu ‘kapıya çarptım az önce’ dedi. Bir gürültü koptu içerde. Birkaç sandalye devrildi sanki, kapılar hızla açılıp kapandı. Arkamı döndüm, Niyazi nefes nefese: -Deniz mi? Denize mi gidiyoruz? Kocaman açmış gözlerini Niyazi bana bakıyor ve sevinçle bağırıyor. -Denize mi gidiyoruz? Yaşasın! -Çabuk banyoya, dedim. Yarıçıplaktı. Beline düğümlediği bir havluya sarınmıştı. Elimdeki çöp poşetini gördü, çöp poşetinin içinde biraz önce zorla çıkarttığım deniz giysilerini. Ani bir hareketle poşete uzandı, elimden kaptı. Havlunun düğümü çözüldü! -Allah, dedim, seni bildiği gibi yapsın Niyazi. Çabuk banyoya git ve yıkan. Bırak o poşeti yere. -Ne bağırıyorsun, dedi. Eğilmiş, yere düşen havlusunu almaya çalışırken. Mayo var altımda. Bedeninden birkaç numara büyük mayosu paçalarına doğru sarkıyordu. Utanmıştı. -Sıcak suyu açamıyorum işte, açar mısın? Yere düşen havlusunu aldı, beline sarmaya başladı, bir türlü düğüm atamadı. Poşeti kapıcının eline tutuşturdum. -Uzaktaki bir çöp bidonuna at, Niyazi görmesin, dedim. Yoksa gider alır. Sıcak suyu açmaya gittim. Niyazi iki saatten beri banyoda hala yıkanıyor. Kafam takıldı. Boğulmasın bu adam! Sesi soluğu da çıkmıyor! Bir daha banyo yaptığında bir düdük alayım bari. Ara sıra öttürsün de yaşadığını bileyim. -Niyazi, hadi çıkmıyor musun? Dedim, merakla. Akşam oldu. Biraz sonra kapıyı açtı. -Sıhhatler olsun Niyazi, dedim. Yüzü gözü parlamış, tertemiz giyinmiş, taranmış. Kapının açılmasıyla evin içine ağır bir parfüm kokusu yayıldı. -Kızlar seni kapacak Niyazi, bu ne yakışıklılık böyle? Hadi gel seni sinemaya götüreyim. Aynanın karşısına geçti, kendine bir daha baktı, gülümsedi. -Yakışıklı olmuşum değil mi? dedi. Ama kravatım yok. Varsa, Onur’ un kravatlarından bir tane verir misin takayım? Mavi olsun ama. Nasıl olsa o şimdi askere gidecek, ona kravat lazım olmaz. www.Antoloji.Com - kültür ve sanat -Evet, dedim. Haftaya gidiyor. Kalktım, mavi bir kravat aldım getirdim. Bir hüzün çöktü evin içine. Yüzüme baktı. Dudağındaki gülümseme titredi. -Üzülme, dedi. Sayılı gündür gelir geçer. Hadi kalk çıkalım, sinemaya gitmeyecek miyiz? O da üzülmüştü. Kravatı tüm uğraşmalarımıza rağmen bağlayamadık. Canım da hiçbir yere gitmek istemiyor ya, hadi gitmeyelim, desem, daha çok üzülecek. Üstündeki ceketini çıkarttı ani bir hareketle, sandalyenin üstüne koydu. -Ne oldu? Dedim. Vaz mı geçtin gitmekten? -Geç oldu şimdi, dedi, başka zaman gitsek! Hem akşam apartman toplantısı varmış, gitmeyecek miyiz? Gel televizyon seyredelim, gidinceye kadar. Kahve ister misin? -Sende mi geleceksin toplantıya? Olmaz öyle şey. Çocuklar evde oturur. Bir de toplantıyı karıştırmayalım şimdi? Apartman toplantısını çoktan unutmuştum oysa. Yarım saat televizyonda seyredecek bir şeyler aradık. Hiç birini beğenmedi. -Neden bu saatlerde hiç çizgi film koymazlar, anlamadım ki! ... Kendi kendine konuşmaya başladı. Kahve yapmak için mutfağa gittim. Döndüğümde, içi su dolu kocaman bir leğen salonun ortasında, televizyonun kumandası Niyazi’nin elinde gemi olmuş, yüzüyor leğende. Niyazi ikiseksen uzanmış yere. -Cuuufufuuuffff cuffff cuufffff.... ddüüüttttttt...düütttttt... -Eyvah! Boğuldu kumandalar! Eh be Niyazi! -Gel, dedi, beni görünce. Hadi otur yanıma. Elinde tuttuğu ikinci kumandayı da bana uzattı. -Yolculuk nereye Niyazi? -Denize, denize... -Benim gemim senin gemini geçer ama, dedim. Dirseklerime kadar kollarımı leğene daldırdım. -Geçemezsin -Geçerim -Geçemezsin -Geçerim Aaaaaa, dedi, gemiler karaya oturdu. Dur, ben banyodan bir kova daha su getireyim. Leğende su bitmiş !

-Çıkarttım da içimdeki çocuğu Oturdum Niyazi’nin karşısına Bir leğen dolusu su oldu dingin denizimiz İki kumandadan rotasız gemimiz Rüzgarı lodosu poyrazı nefesimiz.

Bastırılmış duygularımız var ya hani, abdestbozan Bir türlü su üstüne çıkaramadığımız Ya ayıptır düşünmek ya günah www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ya da ‘el alem ne der’ e kurban Hani bitiremediğimiz işlerimiz var ya, hep yarım kalan Hani söyleyemediğimiz sözlerimiz, dilimizin ucuna takılan Cevaplayamadığımız sorularımız Çözemediğimiz problemlerimiz, uykukaçıran Anlatamadığımız kördüğüm sevdalarımız şiirlerde Karşılıksız sevmelerimiz maviyi delicesine Nefes almalarımız karageceler içinde Bütün bunları ve daha nicelerini Atıverdim bir leğen okyanusun içine Konuştum sorumsuzçocuk yüreğimle Oyunlar oynadım Niyazi’ yle Günah çıkartır gibi acılardan Bir kelebek kondu omuzlarıma Yerçekimi kayınca ayaklarımdan Taş sektirdim yakamozlara Yelken açtım coğrafyasız dünyamdan Seviyorum içimdeki çocuk beni Seni de dert ortağım Niyazi Seni de seviyorum düşMavisi seni de masmavi Benim hiç olmadı ki oynayacak gemim Hep gerçek trenlerde ağladık ben ve bezbebeğim Ayaklarımı uçuramadım ki suda, suyayangın Bu yüzdendir boğulur mavilerde yüreğim Bir leğen su oldu da dingin denizimiz Bir avuç suda yol aldı rotasız gemimiz...

...... devam edecek... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Niyazi 06

Rejim-01

- Niyazi, hadi kalk doktora gidiyoruz. Önce duymamazlıktan geldi. - Hadi hadi, numara yapma. Yalnız gitmek istemiyorum işte. Kalk, gel benimle. Gözlerini açtı, yüzüme baktı. İlk defa o saf, o çocuksu yüzünde bir endişe gördüm. Hiçbir şey demeden kalktı, elini yüzünü yıkadı ve giyinmeye başladı. Hayret! Gömleğim pantolonum nerede? diye de sormadı. - Yatağımı toplayayım mı? - Allah Allah, sen ne zaman yatağını topladın ki? - Olsun! İstersen toplayayım. - Yok kalsın. Gelince toparlarız. Sen ayakkabılarını giy - Giydim - Tamam o zaman, hadi çıkıyoruz...

Bilgisayarda bir şeyler okuyorum. Uykum kaçtı. Masamda koca bir fincan kahve. Çoktan soğumuş. Evin telefonu çalmaya başladı. Saatime baktım, gecenin üçü. Yanlış olabilir diye duvardaki saate baktım, o da üçü gösteriyordu. Korktum, açmadım. Elim ayağım titremeye başladı. Kahveden bir yudum alayım dedim, elimden kaydı, masanın üstüne döküldü. Biraz sonra cep telefonum titremeye başladı. Kimin aradığına bile bakamıyorum. Oldum olası gece gelen telefonlardan korkarım. Ya annem hastalanmıştır yurt dışında ya da babam hastaneye kaldırılmıştır. Pasaportum geldi aklıma. Tamam dedim. Bir eksiğim yok. Daha uzatalı bir ay oldu. Hemen yola çıkabilirim. Birkaç parça eşya alırım yanıma, hemen taksiyi arar yola çıkarım. Babamın, mutlaka şekeri yükselmiştir yine. Annemin elinden de bir şey gelmez ki. İyi de! Babam öleli 6 sene oldu.! Annemi de 3 yıl önce kaybettim. Arayan onlar olamaz.

Eyvah! Özlem’ ime mi bir şey oldu! ... Londra’dan arıyorlarsa! Şimdi ben İngilizce konuşmasını da beceremem. Eyvah! Onur’um asker... ona bir şey olmasın sakın! Aklıma, kötü olabilecek ne varsa, hepsi geldi. 2 saniye içinde olabilecek tüm kötülükler beynimi kurşunladı geçti. Dur, dedim, yahu, ne oluyorum? Yoksa ben gideceğim gümbürtüye heyecandan. Aç şu telefonu. Telefonun yeşil düğmesine ne zaman bastım, ne zaman alo dedim, hiç hatırlamıyorum. - Dünyanın en güzel kadınııııııı.... nasılsın? Ablaların ablasıııııı.... Ablaların tatlısıııııııııııı.... Ses tanıdık. Korkudan konuşmadığımı anlayınca bir kahkaha patlattı. Nasıl gülüyor ama, katıla katıla. www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bütün sinirlerim boşaldı. - Benim, ben.. numaram çıkmadı mı? _ Numaraya bakacak hal mi kaldı bende? Başladı tekrar gülmeye - Sus kız, ödümü patlattın benim. Deliiiiiiiiiii.... İçin gücün yok mu senin? Uyusana. Bu saatte ne işin var? - Canım sıkıldı işte. Sen de bu saate kadar uyumazsın diye bir sesini duyayım dedim - İyi, duydun. Hadi git yat şimdi. - Ya dur kapatma. Bak ne anlatacağım sana - Sevimmmmmmmmmmmmmm.... Bak döverim seni. - Evi aradım, neden açmadın? - Sen miydin o? - Eveeettttt... - Of Allahım. Hadi anlat - Çok mu korktun? - Yok ya, sadece kalp krizi geçirmek üzereydim... Eee, anlat bakalım. N’oldu? - Ben rejime başladım - Eşhedüenlaaaaa..... - Tam dört kilo vermişim. - Hay senin kilolarına da şimdi. - Sahi, çok mu korktun? - Gülmeeeeeeeeeeeeeeeeee... Öyle de güzel gülüyor ki. İçinden gele gele... - Ablam ya, bak ne diycem sana. - Hadi, de - Sen neye rejime başlamıyorsun? Bak ben başladım. Bu gün tartıldım tam dört kilo vermişim. - S eeee v v v v iiiiiiiiiiiiiii mmmmmmmmmmm... Uykum var, yatacağım. Yarın konuşuruz. - Hayır olmaz. Bana, rejime başlayacağına dair söz vermezsen, sabaha kadar konuşurum ve uyutmam seni. - Eeee, n’apıyorsun daha daha? - İyiyim iyiyim...Sıra gecesine gittim bugün arkadaşlarla. Çok güzeldi. Çok eğlendik. Bir gün seni de götürürüm. - Tamam gideriz. - Hadi söz ver bana. Rejime başlayacağına dair. Kapatacağım sonra telefonu. - Tamam, tamam, tamam... Oldu mu? Bir an önce telefonu kapatsa da yatsam diye düşünüyorum. Hani kendisini sevmesem çat diye suratına kapatacağım ya, çok candan sevimli bir evlat. Sevildiğini de biliyor. - Olmadı. Söz veriyorum, de. - Tamam, söz. - Olmadı. - Söz veriyorum... oldu mu? - Hah, şimdi oldu... Hadi git uyu şimdi.

İyi geceler bile demeden, ya da, uyku sersemi, dedi de, ben mi anlamadım, telefonu kapattı gitti. Hadi şimdi, gel de uyu. Attı bir bire, kaşın dur. Yahu sana ne benim www.Antoloji.Com - kültür ve sanat kilolarımdan? Bir de utanmadan: - Kaç kilosun? diye, sormaz mı. - Elinin körü. Ben de ağzımdan kaçırmaz mıyım! - Ciddi misin? Öyle bir ciddi misin çekti ki, sanki yüz tane i koydu kelimenin sonuna. Tövbe Yarabbim ! - Sana neeeeee?

Evin içinde dolaşıyorum. O ayna senin bu ayna benim. Ne çok ayna varmış bu evde de. En ince nasıl görünürüm diye kendi kendime, numaralı pozlar vermeye başladım. Nereye dönersen dön. Faydasız. Mal ortada. - Amaaaaan sende... Gittim, yattım, uyudum... Sabah ola hayrola.. Kız Sevim, alacağın olsun... Sana ben bir tepsi baklava yedirmez miyim... Bol cevizli, tereyağlı, şerbeti o biçim...Memleket işi...

Niyazi yine ortalıklarda. Yalnız dra gitmek istemiyorum. Ne zaman dara düşsem Hızır gibi yetişir. Hiç gitmedi ki zaten. Öyle büyük bir iç ses ki O..!

...... devam edecek....

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Niyazi 07

Rejim 02

Ufak tefek bir şeyler var büroda çizilecek. Gideyim de bitireyim bari, dedim. Dedim demesine de akşamki söz geldi aklıma. Nasıl tufaya düşüm ben böyle. Olacak şey değil. Hastane uzak olsa bir bahane bulacağım ya, yolumun üstü. Uğramaya karar verdim. Belki diyetisyenleri yoktur. En azında sözümde durmuş olurum. Şimdi macera başlıyor....

Niyazi ve ben düştük yollara.

Hastane bu kadar yakın mıydı..! iki adımda sanki kapısına geldim. - Niyazi sen lobide otur, ben 5 dakika sonra geliyorum.

Danışmaya diyetisyenleri olup olmadığını sordum. Var, dediler. - Kendileriyle nasıl görüşebilirim? - 1. Kata çıkın, orda birilerine sorun, odasını size gösterirler. - Gittim, buldum. Kapıdaki hostes kız içeriye: - Birileri sizinle görüşmek istiyor, dedi. Müsait misiniz? - Evet, dedi. Bir hanım sesiydi. - İçeri girdim.

Bir afet diyetisyen...Oturduğu masadan sadece belden yukarısı gözüküyor. Kollarını masaya dayamış, öne doğru eğik oturuyor. İncecik, askılı bir elbise giymiş, göğüs bağır olduğu gibi açıkta. Beni görünce elbisesinin göğüs kısmını eliyle birazcık yukarı kaldırdı. Çok mu dikkatli baktım ne. Dikkat çekmeyecek gibi de değil hani. Adı diyetisyen ya, incecik birini bulacağım sanıyordum. Nerdeeeeeee... Benden aşağı kalır tarafı yok. Hah, dedim, tamam. Tam yerine gelmişim... Sen, ‘’dediğini yap, yaptığını yapma,’’ taktiğini uygula dedim kendi kendime. Selamlaştık. -Buyurun oturun. -Teşekkür ederim - Ne danışacaktınız? - Rejimle ilgili. - Rejim proğramlarınızla ilgili. Ücretiniz ne kadar? Başladı saymaya: - Bir aylık seanslarımızın fiyatı …. - İki aylık şu kadar, - . - . - Beş aylık şu kadar. - En uzun seansımız beş aylıktır. - Ne yapıyorsunuz siz, dedim. Kendimi tutamadım. Bu fiyatlar çok pahalı. Bir indirim midrimim yok mudur? İsterlerse indirim yapabildiklerini biliyordum. - Olmaz, bizim fiyatlarımız fikstir. Uzun uzun pazarlık yaptık. www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kadın nuh diyor peygamber demiyor. İstediği rakam büyük. Ben o parayı oraya verirsem zaten açlıktan zayıflayacağım. - Ben, şu Ahmet’le bir görüşeyim, dedim. Sonra tekrar size uğrarım. - İster Ahmet’le ister Mehmet’le, kiminle görüşürseniz görüşün hanfendi. Fiyatlarımız bu. İndirim yapamıyoruz.

Ahmet, hemşerim. Hastanede doktor. Başhekim yardımcısı. Odasında kendisini buldum. Saygılı çocuk. -Buyur abla, dedi, beni görünce. Ayağı kalktı, oturmam için yer gösterdi. - Fazla kalmayacağım, sana bir şey danışmaya geldim. Yanında iri yarı bir başka doktor daha vardı. Sohbet ediyorlardı. - Nasılsın? Çoluk çocuk, iş güç, hoşbeşten sonra asıl konuya geldim. - Ahmet, ben zayıflamaya karar verdim. - Hadi ya. O da nereden çıktı şimdi? Gülümsedi. - Birilerine söz verdim de. Sizin diyetisyenle konuştum, 5 aylık kür için benden bu kadar para istiyor. Ben o parayı oraya verirsem zaten parasızlıktan zayıflarım.... Bir kahkaha patlattı. Odasının kapısı açıktı, kalktı kapattı. İri yarı dr. tam odadan çıkmak üzereydi, baktı konu güzel, dikkatini çekti, tekrar yerine oturdu. Otururken o da gülmeye başladı... - haklısınız. Sonra: - Oooooo, ben kaç kere başladım diyete, hala böyleyim. Hadi sen de bir başla, dedi. Alaycı tavrıyla. Kolay gelsin. Şöööööyleeeeee bir süzdü beni baştan aşağı. Bıyık altından gülümsedi. - Sen otur, ben bir diyetisyenle konuşayım, dedi, dr. Ahmet. Peşinden ben de gittim, dayanamadım. Kapının dışında heyecanla beklemeye başladım. Birazdan Ahmet çıktı. - Ben konuştum, dedi. Gereken yapılacak. İçimden hem olsun istiyorum hem de olmasın. Şimdi, bu saatten sonra kalk, yemek listeleriyle uğraş, yok peynir bilmem ne kadar olacak, bilmem ne kaç gram olacak....Zeytini, peyniri, yağı- tuzu gitsin diye, akşamdan suya koymak lazım. Kepek ekmek lazım. light yoğurt, süt lazım Ooooooo. Uzun işler. Bir mini tartı alsam mı acaba? Ben bunları düşünürken, hostes kız kapıyı açtı: - Buyurun, dedi. Gayet nazik. On dakika önceki o kaba tavırları değişmişti. İçeri girdim. - Ahmet’in neden dr. Ahmet bey olduğunu söylemediniz Nurten hanım? dedi diyetisyen hanım. Adımı da öğrenmişti. - Mimarmışsınız öyle mi? Ne güzel.! Şiir de yazıyor muşsunuz. Kitabınızdan bir tane ben de isterim. İçimden, hadi sadete gel diyorum. Hani, fiyatta bir indirim yapamayız, dese sevineceğim. Alıp başımı gideceğim. Aslında fiyata da bir itirazım olmayacak ama mesele, olumsuz bir şeyler bulmak ve vazgeçmek. - Sizden, ücretin sadece yüzde kırkını alacağız, demez mi? - Tedavi boyunca tüm tahlilleriniz de ücretsiz olacak. - Bak bu iyi, dedim, içimden. Bilumum tahlilleri bedava getireceğiz. - Beş taksit yapsak size uyar mı? Dedi. www.Antoloji.Com - kültür ve sanat - Beş mi? Dedim. - Az mı? Dedi. Vay dr. Ahmet vay... Sen nelere kadirmişsin. Biraz daha üstelesem diyetisyen, gel bedava tedavi ol diyecek, - Yok yok, iyi. Beş taksitte öderim. - Biz aşağıdan kaydınızı yaptırırız siz zahmet etmeyin. Yarın başlayalım o zaman. Siz bu akşam saat sekizden sonra bir şey yemeyin, sabah aç karına gelin, tahlillere başlayalım. - Hangi tahliller? diyecektim, vazgeçtim. Düştük bir alamete gidiyoruz kıyamete. Hadi hayırlısı olsun - El sıkıştık, ayrıldım. Teşekkür de ettim. - Yarın ilk taksiti yatırabilir misiniz? Ona göre kart açtıralım? Dedi tam kapıdan çıkarken. - Yatırırım.. İyi günler. Döndüm: - Bir şey sorabilir miyim, dedim - Ben emekliyim de, ilaçları deftere yazdırabilir miyiz.? Şansımı sonuna kadar zorlamaya karar vermiştim bir kere. İlaca da para vermeyelim bari oldu olacak. - Tabi, dedi. Dahiliye dr. ile beraber çalışacağız. Gerektiğinde muayeneleriniz de bedava yapılacak. Bu arada ilaçları da yazdırırız. Kaçacak hiçbir delik yok. Tekrar iyi günler diledim ve hastaneden ayrıldım.

Doğru büroya gittim ve hemen Sevim’ e telefon açtım. - Sakın ha, dedim, bir daha bana gecenin üçünde telefon açıp benden söz alma... Öldüreceğim kız seni. Başıma gelmedik kalmadı. Meşhur kahkahasını patlattı olanları anlatınca. - Ablaların tatlısıııııı.... Sen harikasınnnnnn. Şu tatlı dilin de olmasa...

Ben, gece kuşu, bütün gün aç gezer sonra da sabahlara kadar buzdolabının başından ayrılmam. Aldı mı beni bir sıkıntı. Şimdi sabah nasıl olur! Mutfağa gidiyorum geliyorum,elim hep buzdolabının kapağında. Uyma şeytana, diyorum, kendi kendime. Bırak yeme, koy onu yerine. ………….- Niyazi, kilitlesene Allah aşkına şu mutfağın kapısını. ……..Niyazi’de tık yok... Kaldım bir başıma.

Sabah oldu. Büyük bir başarı elde etmişçesine, kırk gün oruç tutmuş gibi, hastanenin yolunu tuttum. - Önce tahlillerinizden başlayalım, dedi, diyetisyen hanım. Bir şeyler yazdı karaladı, kağıdı elime verdi. - Laboratuar en alt katta. Bunları yaptırın ve gelin. Biz de kaydınızı yaptıralım. Adımı, soyadımı, yaşımı bir yerlere not etti, ben aşağıya indim.

Kan aldılar, damardan. Bakamadım. - Çok almayın, biz o kanı kolay mı topluyoruz, diye de espri yapmaya çalıştım. Aklımca korkumu bastıracağım. www.Antoloji.Com - kültür ve sanat - Biraz bekleyin, neticesini hemen vereceğiz, dediler. Koridorda beklemeye başladım.

Laboratuarla ameliyathane ayni katta. İki kişi ameliyathanenin önünde, konuşmadan birbirlerine bakıyorlar. Arada bir de saatlerine. Yeşil giysili hemşireler koşuşturup duruyorlar bir yerlere. Tanıdık, bildik manzaralar bunlar hep. Sonra, buraya ne kadar çok geldiğimi düşündüm.

Oturduğum yerde, bir film şeridi gibi geçti olaylar gözlerimin önünden. Acil apandisit ameliyatı olmuştu oğlum en son geldiğimde. Ondan önce annemi yatırmıştım. Babamın komaya girişi ve benim yatışım. - Az daha kaybediyorduk hastayı, demiş dr.lar benden için. Tansiyon 3-4 e düşmüş. Zor toparlamışlar. Hesapladım, tam on yıl geçmiş aradan. Neyse.... - Buyurun, dedi, hemşire. Tahlilleriniz hazır. Ambulansın sesi yankılandı acı acı. Bu sesi hiç sevmiyorum. Koşuşturmalar başladı merdivenlerde. - Ne olmuş, dedi, bir hemşire diğerine. - Galiba trafik kazası...

Tahlillerin içinde olduğu zarfı elime tutuşturdular. Diyetisyene çıktım. Baktı, pek beğenmedi. - Gel bakalım boyunuzu ölçelim. Ayakkabılarınızı çıkartır mısınız? Ölçtü boyumuzu… Boyumuzun ölçüsünü aldık. Ne uzamışım ne kısalmış…. 40 seneden beri ayni. - Gel şimdi de kilonuza bakalım. Saatinizi çıkartır mısınız? Tarttı. Farklı bir tartıydı. - Kilonuz …… bu kadar. - Bunun bu kadarı yağ, dedi. Nerdeyse tamamını yağ diyecek… Kadına bak yaaaa. - Peki, dedim, benim kemiklerim nerde? - Geri kalan da kemik, dedi - Yani ben şimdi yağ ve kemik miyim? Dalak, ciğer, böbrek falan yok mudur? Bağırsaklar nereye gitti? Hani incesi var kalını var... Yüreğim nerede? O da mı yoktur? - Hesapta bunlar yoktur. - Vay kalpsiz vay, dedim, kendi kendime. Bari onu tartsaydınız. - O tartılmazmış... Öyle dedi... Gülüştük. - Gel, şimdi yemek listeni hazırlayalım. Yazılı bir kağıt çıkarttı, boş yerlerine bir şeyler yazdı. Bana uzattı. - Okur musunuz? Okudum. Daha doğrusu okumaya çalıştım. Yazısı okunmuyor. Sonra kendi, yazdıklarını bana okudu. Sabah, ara öğün, öğlen, ara öğün, akşam, ara öğün. Hepsinin altında üç dört satır yiyeceğim şeylerin adı yazıyordu. - Beğenmediniz galiba. www.Antoloji.Com - kültür ve sanat - Yooookkkk, dedim, iyi iyi… çoookkk iyiiii… Bazı şeyleri izah etti. - Harfiyen bunlara uyacaksınız. Saatleri sakın değiştirmeyin ve öğün kaçırmayın.

Haftaya ayni gün ayni saate randevulaştık. - Gitmeden önce bu tahlilleri dahiliye doktoruna da gösterin, bir de o baksın. Sonra yanındaki hostes kıza: - Hanımı Dr. Taner beye götür müsün? dedi. Bir alt katta dr. Taner beyin yanına indik. Tahlillere baktı. - Bazı değerler biraz yüksek çıkmış. Tıp dilinde bir şeyler söyledi. - Başka tahlillerde yaptırmanız lazım. -Haftaya aç gelin, dedi…Onları da yaptıralım. Ve benim rejim başladı. Ya Allah bismillah. Gazamız mübarek ola…. .

...... devam edecek Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Niyazi 08 Rejim 03

NİYAZİ 8

REJİM 3

Hastaneden tam çıkmak üzereydik, acilin kapısındaki kalabalık ve telaş dikkatimizi çekti. Kapı önündeki sandalyeye yaşlıca bir hanım oturmuş, daha doğrusu çökmüş kalmış. Başında bir hanım ‘Anne yapma bir de seninle uğraşmayalım şimdi. Topla kendi. Babam çok iyi merak etme. Birazdan çıkar eve gideriz’ diye teselli etmeye çalışıyordu. Neler, neler geçmedi aklımdan. Dizlerimin bağı çözüldü. Düşündüm. Ömrümün çeyreği hastanelerde geçmiş. Gece yarısı gelen telefonlar, apar topar yola çıkmalar. Babam hastalanmış. Yine kan lazım. Sıfır gurubu RH negatif. Benimki uymuyor. Eş, dost (ne hikmetse kan verince öleceklerini mi sanıyorlar ne) kimseden kan yok. Öyle bir çaresizlik ki anlatılır gibi değil. Ameliyathanenin kapısı önünde tedirgin bekleyişler. Ağızları bıçak açmıyor. Sığınmışız dualara. Siren seslerine bile tıkanmış kulaklar. Niyazi kolumdan tuttuğu gibi girişteki bir sandalyeye sürükler gibi götürdü beni. - Al, bir yudum su iç. Dedi. Verdiği suyla önce yüzümü ıslattım. Altı yedi yaşlarında, beyaz uzun gömlekli, iki erkek çocuğu, annesiyle babasının ellerinden tutmuşlar, ağlayarak önümüzden geçtiler. -Erkekler ağlamaz, diyordu babası. Annesi: - Oğlum eteğini kaldır, değmesin, acır.

Hemşirenin biri elindeki telefonu kapatır kapatmaz: -Mavi alarm, mavi alarm, diye bağırmaya başladı. Ne demek istediğini anlamaya çalışırken, birkaç dakika içinde hastanenin önüne bir ambulans geldi. Sedyeyle, kanı çarşafa bulaşmış, genç bir adamı indirdiler. Ardından bir ambulans daha geldi. Bir ambulans daha. Anında hastanenin içi ana baba gününe döndü. Kapının önüne çıktık. Giysilerinden inşaat işçisi oldukları belli olan, on, on beş kişi kendi aralarında tartışıyordu. Kalıp çökmüş. Kimisi altında kalmış, kimisi kattan düşmüş. İçim acıdı. Geçmiş olsun deyip uzaklaştık.

İnci telefon etti biraz sonra. Akşama bana yemeğe gelecekmiş. Niyazi pür neşe: -Yaşasın! Akşama ziyafet var. Rejime başladım diyemedim. - Yemekte ne var? - Gördebil. www.Antoloji.Com - kültür ve sanat - Gördebil ne demek? - Bilmem. Annem hep öyle diyordu da. Ondan dedim. Sahi, gördebil ne demekti? Sormak hiç aklıma gelmemişti. Her halde gör de bil demek oluyordu. İş dönüşü bakkal, manav, kasap derken ellerimiz poşetlerle eve döndük. On dakika sonra İnci geldi. - Hani kız sofra? Kurtlar gibi de açım. - Beklersen yapacağım, dedim. Bekleyemezmiş. - Yumurtalı ekmek yer misin? Çok severmiş. - Yanında salata, çay da isterim ama. - Otur bak ne anlatacağım sana. İki saat güldü benim rejim macerama.

Eve gelirken kocaman yuvarlak köy ekmeği almıştım. Listeye baktım. Bir dilim ekmek, 4 kaşık az yağlı sebze yemeği yazıyor. - İnci, şimdi ben bu ekmeği dilimleyeceğim. Ortası da bir dilim, kenarı da. Hangisini yiyeyim? - Boş veeerrr, dedi. Ortasından ye. Doktor nerden bilecek? - Sebze de yapmadık. - Et kızartıver. Rejime çok iyi başladık. - Ben doymadım, dedi Niyazi. - Ben de. - Ben rejimde değilim ki! Haklı. Kızartmalar pişti, yendi İnci dal gibi kadın. Elini bile sürmedi. - Ne arıyorsun inci? Buzdolabını açmış raflara bakıyor. - Bir kerecik olsun şu evde bir bardak içki bulunmaz mı? - Ben içmem ki! Yurt dışından yeni gelmiştim. Birine hediye ederim diye bir şişe şarap getirmiştim. O geldi aklıma. Bir göbek atmadığı kaldı sevinçten. Ne mi oldu? Listede şarap içilmez diye bir not yoktu ki! Niyazi mi? Çoktan uyumuştu bile.

Devam edecek… www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Nurten Altınok 010512 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Niyazi 09



Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Niyazi 11

Ambulansın acı siren sesiyle kendine geldi Adem. Gözlerini açmaktan korktu. El yordamıyla elbiselerini aradı. _ Kendine geliyor, dedi, karısı. Panige kapıldı Adem. _ Nerde pijamalarım yahu, dedi, içinden. İki elinin parmaklarını incir yaprağı biçiminde açıp gizledi yüzünü. Karısı tekrar, bu sefer daha heyecanlı bir şekilde bağırdı. _ Uyanıyor uyanıyooor... Kendine geliyoooorr. Çok şükür Allahım! _ Hay senin...., dedi, içinden. Şükrettiği şeye bak. İki hastabakıcı yorganı kaldırdı. _ Sedyeyi getirin, diye, bağırdı iri yarı olanı. _ Serum takalım mı, dedi, diğeri _Önce şu deli gömleğini giydirelim de bize saldırmasın, dedi, hemşire kırıtarak. _ Anneeeee, kolonya nerde? Babamın bileklerini ovalım biraz, belki iyi gelir. _ Sizden kolonya mı kalır, bittii... Limon getir limon. Limon koklatalım. Ah! dedi, içinden Adem. İncir ağacı ne de güzel kokuyordu. Şimdi nereden çıktı bu limon ağacı. Ademle Havva elma yememişler miydi? Yanlış mı hatırlıyordu yoksa. Yüzünü ekşitti. Limon hoşuna gitmedi. Elmaaa, elmaaa, diye sayıklamaya başladı. Karısı: _ Hayatım, elma ekşi mi olsun, tatlı mı? Hangisinden getirelim?

_ Kırmızı olsun dedi Niyazi! _ Niyazi, ne işin var senin orada. Çık aradan. Bu senaryoda sana yer yok (bu benim sesim) _Anne, ne konuşuyorsun kendi kendine? _Onur, sen de çık aradan. Adam öldü ölecek yahu. _ Hangi adam? _ Ne bileyim ben! Adamın teki işte. Cennete mi gitmiş napmış. _ Sana ne peki adamdan? _ Dur, karıştırma kafamı. _ Annnnnneeeeeeeeeee İyi misin?

_Siz hemşire misiniz? dedi, Ademin karısa bana dönerek. _ Yok,dedim. Ben hemşire değilim. Doktorum, doktor. _ Ne doktoru? _ Diyetisyen. Vallahi yalan. Aklıma birden öyle demek geldi işte. _Aaa, adresinizi veri misin? _ Niyazi ver şu adresi? (Niyazide burnunu sokmasa olmaz hiç bir hikayeye)

Niyazi şaşkın. Ne olduğunu anlamaya çalışıyor. Bana dönerek: _ Senin ne işin var bu hikayede? Neler karıştırıyorsun yine? Rahat bırak adamı. Bak ne güzel cenneti de bulmuş! www.Antoloji.Com - kültür ve sanat _ Bir biz bulamadık değil mi cenneti be Niyazi? _ Sen bu kafayla gidersen! _ Saçmaladın şimdi. _ Şimdi ben, kime ne kartı vereceğim? Şu senin diyetisyenin, neydi adı, onun kartını mı vereyim? _ Karıştırma fazla. _ Ben, bu cennete giden adamı tanıyorum. _ Hadi canım sen de! _ Sanki sen tanımıyorsun! _ Eeee, napalım şimdi? Oturduğu yerde kendi kendine söylenmeye başladı. _ Ben gidiyorum. Ne halin varsa gör. _ Dur, beni bekle.

İri yarı hastabakıcı sinirli sinirli, kendi kendine konuşmaya başladı. _ Birileri yardım etsin de şu gömleği giydirelim adama. Ellerini açamıyorum. Kapı çaldı. Cami imamı belirdi kapıda. Elinde bir kitap. Kuran olmalı. _ Hasta nerde, hasta? Bir yasin okuyalım bari. Adem, birden açtı gözlerini. Konu komşu kim duyduysa toplanmış başına. Önce yorganı çekti, örttü üstünü başını. Ağzı, damağı kurumuştu. Bir bardak su istedi sonra. Açın üstünü, dedi, hemşire. Ateşi çok yüksek. Ateşini düşürmemiz lazım. Niyazi hala patırdanıyor: _ Size ne adamın ateşinden. Ben neye geldim buraya.

_ Çabuk, soğuk suyla doldurun küveti. Varsa, buz da atın içine. Hemen banyoya sokalım, dedi, biri. Bir telaş ki evde sormayın. Herkez bir taraflara koşuşturuyor. Buzlar geldi konu komşudan. Buz gibi suyla dolduruldu küvet. Karga tulumba Ademi atılar içine. _ Anneeeee, babam elma istiyormuş, diye, seslendi Ademin kızı. _ Ben de istiyorum. _ Sana yok Niyazi. _ Neden durmadan elma istiyor bu adam. _ Elma hastalığına tutulmuş. _ O ne demek! _ Hocaya sor.

Sustu! Yine bir hinlik peşinde ya. Hadi hayırlısı... www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Devam edecek. 16.06.2006 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Niyazi 12 / Havaalanı



Söz verdim kendime. Niyazi’yi beraberimde götürmeyeceğim İngiltere’ye.

Yarın saat 12.00 de havaalanında olmam lazım. Bütün gün koşuşturmaktan hiç bir şey yapamadım. Gece geç saatte valizimi hazırlarken Niyazi odaya girdi. —Sen yatmadın mı daha Niyazi? Gözlerini ovuşturdu, yüzüme baktı. Hiçbir şey demedi, geçti karşıma oturdu, beni seyretmeye başladı. Ona geziden hiç bahsetmemiştim. —Hayrola? Yolculuk nereye? Kafasını uzattı, çantaya neler koyduğuma baktı. —Ne yolculuğu? —Mavi yolculuk mu? Maviye yolculuk mu? —O ne demek? —Bilmem. Hazırlanıyorsun da. Merak ettim. —Hadi, sen git yat uyu. Sabah konuşuruz. Hiçbir şey demeden kalktı gitti. Bir hüzün çöktü içime. Onu da mı götürseydim acaba. Tekin adam değil ki! Burnumdan getirir benim tatili. Dayanamadım, peşinden gittim. Yatmıştı. Odaya girdiğimi görünce yorganı başından yukarıya çekti ve bana sırtını döndü.

—Bak Niyazi, üzülürsün diye sana söyleyemedim. Birkaç günlüğüne gidiyorum. Biraz kafamı dinlemem lazım. —Ben ne yapacağım burada? —Eve göz kulak olursun ben yokken. Büroya da gidersin. Gelen giden olursa ilgilenirsin. —Evin göze kulağa ihtiyacı yok ki! Hem ben senin yarın gideceğini biliyordum. Konuşurken duydum. —Yapma be Niyazi, üzme beni şimdi. Çok sıkıldım. Çok kalmayacağım. — Beni de götüremez misin? —Tamam, tamam. Başka zaman beraber gideriz. Sen yat uyu şimdi. Ne getireyim sana Londra’dan? —Hiçbir şey. —Sen bilirsin. Sabah erken çıkacağım. Sen uyanma oldu mu? Hadi iyi geceler.

Havaalanı eve çok yakın. Sabah erken kaktım. Niyazi’nin odasına baktım, uyuyordu. Ses etmedim. İçimde bir telaş. İlk defa gitmiyorum ama ne bileyim ben sanki küçük çocuk gibi yolumu kaybedeceğimden korkuyorum. Ya yanlış bir uçağa binersem! Kim bilir kaç kere pasaportumu kontrol ettim. Yerindeydi. www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ne olur ne olmaz diye vaktinden önce yola çıktım ve Atatürk Hava Alanına geldim. Uçakların kalkış saatlerini gösteren panonun önünde, gideceğim uçağın pasaport işlemlerinin hangi masada yapılacağını gösterecek yazıyı beklerken telefonum çaldı. Bir arkadaş iyi yolculuklar dilemek için aramış. —Niyazi’yi de götürüyor musun? Diye sordu. —Yok, hayır. Dedim. Vedalaştık. Bir ara sanki adımın anons edildiğini duyar gibi oldum. Hadi canım sende, dedim. Kim arayacak beni. Telefonu kapattım tam çantama koyacağım önümden koşarak iki görevli geçti. —Kaçak yolcu var, yakalayın. Sesi duyan diğerleri de peşlerinden koşmaya başladı. Yüz metre koşusu yapılıyordu sanki. Yolcular da pek meraklıymış mübarekler. Görevlilerin peşinden onlar da gittiler. Aldı mı beni de bir merak. Bir gözüm ışıklı panoda diğeri koşanlarda. Hah, benim bineceğim uçağın ışığı yandı nihayet. 10 A no’lu masada pasaport işlemlerimiz yapılacakmış. Valizimi aldığım gibi masayı aramaya başladım. Bir anons daha. —Sayın Altınok, lütfen danışmaya... —Allah Allah! Hadi canım sen de. Bir tek sen misin bu adı taşıyan? Gitmedim. Bir anons daha. Bu sefer: —Sayın Nurten Altınok, lütfen danışmaya gelir misiniz? Hadi canım sen de.(takıldı bir kere bu kelime dilime) Bu kadarı da fazla. Hem isim hem soyadı ayni. Sakın bu gerçekten ben olmayayım? Kim, neye arasın ki beni! Görevliler geçti önümden. Biraz önce koşarak gidenler. —N’ olmuş, diye seslendi biri uzaktan diğerin. —Yok, bir şey. Biri koşarak kapıdan içeri kaçtı gitti. Onun peşindeydik. Epey uğraştırdı bizi. Şimdi kapıda bekletiliyormuş. Pasaportu, beraber gidecekleri bir hanımın yanındaymış mı neymiş. Onu aramak için girmiş içeri. Şimdi aradığı kişiyi anons ediyorlar ama o da duymuyor galiba. Kaynar kazanlar boşaldı başımdan aşağıya. Sakın bu Niyazi olmasın! Danışmaya kadar nasıl gittim hatırlamıyorum. Kapı girişindeki kontrol masasının yanına bir sandalye koymuşlar ve benim Niyazi’m iki gözü iki çeşme sandalyede oturuyor. Dondum kaldım. —Niyazi, ne arıyorsun sen burada? —Hah işte. Bak geldi, dedi Niyazi beni göstererek. Ben size yalan söylemiyorum. Kalktı yanıma geldi. —Al şu mendili elini yüzünü sil. Ne haltlar çeviriyorsun yine? —Hanımefendi, iki saattir adınızı anons ediyoruz, duymuyor musunuz? —Size soruyoruz bayan. Duymuyor musunuz? Hiç cevap vermedim. Yahu Niyazi, bir gün olay çıkarmasan olmaz mı? —İyice arayın bunların üstlerini, dedi diğeri. Valizlerine de bakın. —Allah Alah! Ne insanlar var be. —N’ olmuş? N’ olmuş? —Niyazi diye biri kaybolmuş. —Hadi ya! Sakın kaçırmış olmasınlar? www.Antoloji.Com - kültür ve sanat —Anarşisttir, anarşist. Tutacaksın bunlardan bir kaçını sallandıracaksın Taksim'in ortasında. Memleketin tadı tuzu kalmadı vallahi. Eyvah! Her kafadan bir ses çıkıyor. Ne tarafa bakacağımı şaşırdım. 10 A yı da bulmam lazım. Pasaportum nerede? Niyazi ne olacak? Uçağı da kaçıracağım bu gidişle. Gitti benim biletler. Elim ayağıma dolaştı. —Kardeş, bırak çantanı karışmayı şimdi. Hadi müdüriyete. Bunu tanıyor musun? Bir saatten beri bizi peşinden koşturuyor. Siz onun nesi oluyorsunuz? Niyazi’yle göz göze geldik. Kan ter içinde hala. —Neden beni uyandırmadın? Dedi. Bütün suç senin. Bunlar dövecek mi şimdi beni? Sakın Taksim’e gönderme beni. Acıdım haline. Yaprak gibi titriyor. —Merak etme. Sana kimse bir şey yapamaz. Biraz rahatladı. Sımsıkı elimi tuttu. Sonra döndüm: —Allah Allah! Neden seni uyandıracakmışım? Akşam vedalaşmadık mı seninle? Neden geldin buraya? Sorularıma soruyla yanıt vermeye başladı. —Pasaportun nerede? —Çantamda. —Biletin nerede? —O da çantamda. —Yok ya! Cebinden bir zarf çıkardı. Bana uzattı. —Biletler burada. Kalabalık dağılmaya başlamıştı. Memur pasaportumu istedi. Çıkardım, verdim. Tek tek bütün sayfalarına baktı. —Bu, Niyazi’nin pasaportu. Sizin ki nerede? Hoppala! Onun ne işi var ben çantamda! Çantayı iyice karıştırdım, pasaportum yok. —İyice bakın. Olacak şey değil. Elim ayağıma dolaştı. Soğuk soğuk terler dökmeye başladım. Çantada ne var ne yok hepsini oradaki masanın üstüne döktüm. Pasaportum yok. —Bir de ceplerinize bakar mısınız? Elimi cebime attım. Kontrolden sonra çantama koyacağım yerde cebime sokuvermişim. Çıkardım memura uzattım. Uzun uzun pasaportları inceledi. —Bu resimdeki siz misiniz? Dedi bana bakarak. Siz Türk müsünüz? —Evet dedim. Biz Yunanistan Batı Trakya Türklerindeniz. Gümülcine’liyiz. —Orası neresi? Nerde kalıyor? —İpsala’dan sonra. İpsala Gümrük kapısı var ya hani, hani Meriç nehrinin geçtiği yer. İşte o nehrin diğer yakasındayız. Gümrükten 100 km. kadar uzakta. —Haaaaa… Öyle mi? —Evet öyle. Hiç istifini bozmadan biletleri kontrol etmeye başladı. —Biraz çabuk olur musunuz memur bey? Pasaport kontrolüne gitmem gerekiyor da. —Hanımefendi, siz bugün uçacağınızdan emin misiniz? —Evet. www.Antoloji.Com - kültür ve sanat —Hayır —Nasıl hayır. —Sizin biletiniz yarın için. Tarihine bakar mısınız? —Bugün Çarşamba değil mi? —Salı, salı dedi, Niyazi Memur aynisini tekrar etti. Sonra, bugün ayın 18 i. Bilette 19 Temmuz yazıyor. —Bakabilir miyim? —İyi bak, dedi Niyazi. —Niyazi sakın sen ağzını açma.

—Niyazi neyiniz oluyor? —Başımın belası —Anlamadım! —Boş veeeer… Anlamasanız da olur.

Niyazi’yi kolundan yakaladığım gibi çıkış kapısına yöneldik. —Hadi Niyazi, yürü eve gidiyoruz. —Ben gelmiyorum seninle. Burada yatacağım bu gece. Sen yarın yine beni bırakırsın evde. —Bir dakika, gel bakayım buraya. Sen ne zaman kendine bilet aldın?

—Yakalayıııın... Niyazi kaçıyooooor. Birkaç görevli Niyazi’nin peşine düştü yine.

—Çok mu kızdın bana? Taksiyle eve dönüyoruz. Arka koltukta kapıya yanaşmış, yüzüme bakmadan konuşuyor. —Hemen o bileti şimdi geri iade ediyorsun. Anladın mı beni? —Ah! Karnım çok ağrıyor. (Kıvranmaya başladı.) Ben ölüyorum galiba. Çabuk beni hastane götürün. Midem de bulanıyor. Şoför, ani bir frenle sağa kırdı arabayı. —Siz devam edin beyefendi. Dinlemeyin onu. Eve de geldik zaten. Bizi şu karşıki lokantanın önünde indirebilir misiniz? Kaldırıma yanaştı, durdu.

—Ben kebap istiyorum. Dedi. Neden bu lokantaya geldik? —Bana bak Niyaziiiiiiiiiii... Şansını sakın daha fazla zorlama...

—Kardeeeeeşşş… Valizleri unuttunuz arabada.

101006 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Niyazi 13 /Çikolata

Benim canım çikolata istiyor. Bol fındıklı ya da Antepfıstıklı olanlarından. Bitter olursa hepsinden daha iyi olur. Hani şu sütsüz olanlardan. Benim canım çikolata istiyor işte. Benim canım çikolata istiyorrrrr.... Nazım da kimseye geçmiyor ki! .. Sesimi duyan mı var!

'' ANLATAMIYORUM Ağlasam sesimi duyar mısın mısralarımda Dokunabilir misiniz, Göz yaşlarıma,elinizle? Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel, Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu Bu derde düşmeden önce Bir yer var bilmiyorum; Her şeyi söylemek mümkün; Epeyce yaklaşmışım,duyuyorum; Anlatamıyorum. ORHAN VELİ ''

Anlatamıyorum ki Orhan Veli... Ben de anlatamıyorum! .. Ağlasam sesimi duyar mısın mısralarımda Niyazi? Duyarsın ya! Duyunca gelir misin Niyazi? Gelirsin elbet. Kırmaz beni, benim canımdır O. Benim canım çikolata istiyor Niyazi. Hadi, gidiver şu karşı ki markete de alıver birkaç çeşit. Sütlüsünden, sütsüzünden. Kaç çeşit varsa al hepsinden. - Çikolata krizin mi tuttu? - Evet. - Çikolata krizim tuttu bu gece. Yapma yaaaa! . Neye bu kadar naz ediyorsun? Üşeniyor musun? Üstünü değiştirmek mi zor geliyor? Tembel, sen de... Pijamalarınla git. Giyiver üstüne paltonu. Saat zaten gecenin dokuzu olmuş. Kim görecek seni. Görse n’olacak sanki. Market dediğin yer evin iki adım ötesi. Kimse fark etmez bile. Hadi çabuk ol. Birazdan kapanır market. Niyazi, gitmişken birkaç kutu da süt al. Evde kakaolu puding var. Sana puding yaparım. Efendim! Sütlaç mı? Yaparım tabi... Hiç yapmaz mıyım! Ne? Aşure de mi? İnsaf be Niyazi. Selam verdik borçlu çıktık. Kuru fasulyeyi pişireceksin. Nohudu pişireceksin. Buğdayı pişireceksin. O iş zor. Hem www.Antoloji.Com - kültür ve sanat onları bir gün önceden ıslatmak lazım. İçine fındık, fıstık, kuşüzümü bir sürü şey lazım. Ooooooo.... Zor iş o. Boş ver şimdi aşureyi. Niyazi, bakma öyle yüzüme. Ya konuş, ya da konuş. - Ya da? Vay be Niyazi konuştu nihayet. - Eeee, n’aber Niyazi? - Ben sana küstüm. -Niye? -Küstüm işte. -Barışalım mı? -Yok -Hadiiiiii -Yok dedim ya! - Peki. Bari neye küstüğünü söyle. Kıs şu televizyonun sesini. Ne diye açtın sonuna kadar. Bu kaçıncı kez Kemal Sunal filmi seyrettiğin. Ezberledin hepsini. Ay! Yine midem tuttu benim! - Hapın nerede? - Çantamda - Çantan nerede? - Yatağın üstünde. Kalktı çantamı getirdi. Birkaç dakika çantayı karıştırdıktan sonra nihayet hapı buldum. Etrafa bakındım odada su yok. Hiçbir şey demeden kalktı, mutfağa gitti, su getirdi. - Canım ya! Teşekkür ederim. Ne arıyorsun? - Pantolonumu. Markete gideceğim. - Sahi mi? Ama önce balkondan bir bak bakalım, açık mı hala. Odadan çıktı, diğer odanın, balkona gitti. Gitmesiyle gelmesi bir oldu. - Market kapanmış. Hadi kalk gidiyoruz. Hazırlan. - Nereye? - İşkembeciye. - Anlamadım. - Anladın, anladın. Dönüşte çikolata da alırız. - Dondurma? - Sade olsun değil mi? - Eveeeeeet... - En son ne zaman gittin sen sinemaya? - Bilmiyorum ki Niyazi. - Gidelim mi dönüşte? - Bakarız. Hazırlandık, yola çıktık. Hala bana neden küs olduğunu anlatmadı. Ben de sormaktan vazgeçtim. O bana küsmez ya! Biraz ihmal ettim onu. Naz yapıyor işte, naz.

‘’Bana bakar mısın’’ der gibi kolumdan tuttu ve yüzüme bakarak konuşmaya başladı, - Sen neden bıraktın kendini bu kadar? Hayata küsmüş gibi bir halin var. En son ne www.Antoloji.Com - kültür ve sanat zaman şiir yazdın? Benimle en son ne zaman konuştun? Ne oldu içindeki yaşama sevincine? - Beni sorguya mı çekiyorsun Niyazi? - Sorguya çekmiyorum ama üzülüyorum işte. Eski Nurten’e, sana ne oldu? - İçimdeki aşk bitti Niyazi. Özlemlerim bitti. Beklentilerim bitti. Kocaman bir boşluktayım sanki. Amaçsızım. - Biliyorum. Farkındayım. Ama unutma aşk bitmez. Hayat devam ediyor. Son günlerde çok yoruldun. Biraz zaman tanı kendine. Her şey yoluna girer. Girecek. Girmeli. Dostlarını iyi seçmesini bil. İçindeki sese kulak ver. O yalan söylemez. Kendine zorla hiç bir şeyi kabul ettiremezsin. Ben sana ta işin başında dememiş miydim! Ne demek istediğini gayet iyi anladım ama konu sadece o değildi. İçimdeki boş vermişliğe ben bile bir isim bulamıyorum. Hiçbir şeyden zevk alamaz oldum. Yalnız kalıyorum, sıkılıyorum. Kalabalığa giriyorum, yine sıkılıyorum. İçimdeki yalnızlığa sıkılıyorum. Kendi yarattığım fırtınalarımda kendimi savuruyorum. Umurumda değil. İçimdeki heyecana ne oldu benim? En son kendim için ne zaman güzel bir şey yaptım? Ne kadar çok oturuyorum iş icabı masa başında ve ne çok sigara içiyorum. Mutsuz olmamı gerektirecek ne var? Bilmiyorum.! Bilmiyorum işte... - Tamam Niyazi. Bak işkembeciye de geldik. Sen ne yersin? - Tuzlama. Bol sirkeli ve sarımsaklı. Yarım baş, bol kekikli. Bir tuzlama daha. Pul biber vardır değil mi? - Bir yarım baş daha? - Yok. Yeter. Bugün ocağın on ikisi. Gündüz hava yazdan kalma gibiydi. Mevsimler de şaşırdı kendini. Ama şimdi dışarısı epey soğuk. İşkembeciye girdik. İçerisi sıcacık geldi. Kapıdan uzak bir masaya oturduk. Yemek kokuları iştahımızı körükledi. Garsona siparişlerimizi verdik. - Hey! Nereye daldın yine? - Boş ver be Niyazi. Acıkmışız. Pek bir şey konuşmadık yemek esnasında. Sarımsaklı sirke kasesini masada bıraktı garson. - Yeter Niyazi. Biraz fazla olmadı mı o kadar pul biber ve sirke? - Sen fazla acı yeme. Bak miden yine ağrıyacak. Bir rehavet çöktü yemekten sonra üstümüze. Ücreti ödeyip, bir avuç da karanfil alıp işkembeciden çıktık. Sinemaya gitmekten vazgeçtik. On metreden sarımsak kokuyoruz. Benim canım hala çikolata istiyor. - Niyazi, mavi çikolata var mı? -Sen adam olmazsın. - Yok ya! - Niyazi, mavi çikolata var mı gerçekten? İşkembeden çikolata yapılsa nasıl olur?

Kendi kendine bir şeyler konuştuktan sonra: (ne dediğini duyamadım)

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat - Of! .. Of! .. Of! .. Var, var... Ama içi değil, ambalajı mavi olanlar var. Ambalaja aldanma. İçindeki maviye bak sen. Anladın mı beni? Anlatabildim mi? Duymuyor bile. Kimle konuşuyorum? - Şimdi senin canın çikolata istemiyor mu Niyazi? - Hayır, istemiyor. Başka sorun? Kolumdan tuttu, geri döndük. Köşe başındaki pastaneye girdik. - Garson, iki mavi aşure alabilir miyiz? Ağzında çiğnediği karanfillerin sesinden rahatsız olduğumu anladı. Çıkardı, çöpe attı. Cebinden sakız çıkardı. - Sakın ha Niyazi. Sok o sakızları cebine. -Sakız sesinden rahatsız oluyordun değil mi? - Evet. Garsonlar birbirlerine bakıştılar. ‘’ Ne istiyorlar? '’ der gibi işaretleştiler. - Ne yapıyorsun Niyazi? Duymadı beni. Tezgahta duran dilimlenmiş yaş pastadan kocaman bir dilim aldı. İki lokmada bitirdi. Çatallar garsonun elinde kaldı. Niyazi’nin gözleri tezgahtaki tatlılarda. - Gel şuraya oturalım. Oturduk. Garson başımızda siparişleri bekliyor. Niyazi, gayet rahat: - İki mavi aşure lütfen. İki de su. Dondurma var mı? Garson, '' Mavi mi? '' diye sorarken, bir bana bir Niyazi'ye baktı şaşkın şaşkın.

____Devam edecek. Nurten Altınok 120107 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Niyazi 14 Mektup

Niyazi - Mektup Merhaba Suna’m, Suna’m, sen bana Amerika’ya gel, demedin mi? Ben de gelirim dedim. Geldim işte. Elimde kazma kürek. Bahçeyi temizleyip çiçek ekecektik hani. Zar zor evini bulabildim. Buldum da ne oldu? İki saat kapıyı çaldım duyan olmadı. Ben de geldiğim gibi atladım uçağa İsveçe gittim. Ne yapacağım Türkiye’ye dönüp de birazcık tatil yapayım dedim. İyi demişim değil mi? Handan’ın adresini yanıma almayı unutmuşum. Programda Handan yoktu ki. Şarjım bitene kadar telefon ettim, bizim hanım açmadı. Bugün herkesin sağırlığı üstünde. Dövelim mi İnci Suna ile Handan’ı? İnci’den de ses yok. Al bir sağır daha. Öyle bir kızdım öyle bir kızdım ki. Oturdum kaldırıma başladım ağlamaya. Hava da buz gibi soğuk. Her taraf bembeyaz, kar. Gelen geçen bir şeyler soruyor ama dil bilmem yol bilmem yordam bilmem. Dedikleri hiçbir şeyi anlamıyorum. Yüzüm gözüm salya sümük. Dur dedim bari şu burnumu sileyim. Elimde mendili görünce, para istiyorum sandılar her halde, başladılar bozuk para atmaya. Bir utandım Bir utandım Bir utandım. Tam üç kere utandım. Karnım acıktı, el işaretiyle yemek nerede bulabilirim demeye çalıştım. Başladılar aralarında konuşmaya ve sonra da koşar adımlarla kaçtılar. Eyvah dedim şimdi polise haber verecekler. Casus sandılar beni. İyi de benim trafik cezam yok ki. Casus da değilim. Oturduğum yerde bakındım oturulmaz yazısı da yok. Bir ağladım Bir ağladım Cık cık... Üç kere ağlamadım. İki buçuk kere ağladım. Buçuk mu nasıl oluyor? Tam içimi çekiyordum, orda kaldı. Bu yarım ağlama oluyor. Ana! Polis geliyor karşıdan. Yanında da o giden kadınlar. Ne olur ne olmaz paraları hemen sakladım. Dilencilikten bir de içeri atmasınlar. Kalk ayağa dedi polis. Sadece el kol işaretlerinden anladım böyle dediğini. Ne zekiyim değil mi? Hemen kalktım. Ayağım sırt çantama takıldı kalkarken. Sırt çantamın kayışlarına dolandı kaldı. Kendimi kurtarayım derken diğer ayağımla da pantolonumun paçasına bastım. Küt diye dosdoğru polisin kucağına düştüm. Ay bir de yakışıklı polis. Sorma. Mis gibi lahmacun kokuyor. Acı mı diye sordum. Anlamadılar. www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Tarzanca, el kol hareketiyle acıyı ifade etmeye çalıştım. Bu arada da lahmacun yeme işaretleri yapıyorum. Lahmacunu açıyorum, içine yeşillikleri dolduruyorum. Güzelce kocaman bir de limonu sıkıyorum. Yüz ve el işaretlerimden limon sıktığımı anladılar galiba. Yüzlerini ekşitip, dudaklarını yaladılar. Acıkmışım. Adana, adana dedim. Var mı? I-ıh. Anlayan yok. Urfa da olur. Türkiş kebap. Bu arada hala polisin kucağındayım. Polis de pek memnun halinden. Bırakmıyor bir türlü. Kadının biri koştu geldi, ayırdı bizi. Ayaklarımı söktüler dolandığım sırt çantasının kayışlarından. Otur dedi polis. Oturdum. Bir işaretler yaptı. Kocaman açtım gözlerimi. Bir daha ayni işaretleri yaptı. Bir daha kocaman aptalca açtım gözlerimi. Bu arada ağzım da açılmış. Şapşal şapşal bakınıp duruyorum. Baktılar benle başa çıkamayacaklar, kocaman bir kesekâğı uzattılar bana. Meğer kokular buradan geliyormuş. Kocaman bir ekmek, arasında ne olduğunu anlamadım bir şeyler. Açlıktan gözlerim dönmüş. Ne olursa olsun içinde. Yiyeceğim. Ayran yok mu dememe kalmadı, bir kutu cola uzattılar. Laydı yok mu bunun? Anlamadılar. Ben de buldum da bunuyorum. Ye zıkkımlan işte. Acıya taktım ya kafayı. Pul biberiniz var mı? Ya da birazcık turşu Kuru soğan olur mu dedi biri. Hem de Türkçe konuştu. Cebinden kocaman bir soğan çıkardı, yanıma çömeldi, bir yumrukta kırdı soğanı. Hemen cücüğünü kaptım, aldım elinden. Sarımsak da var, dedi. Yok dedim, kalsın. Adam seyyar manav sanki. Hadi sana afiyet olsun, dedi. Kalktı gitti. Kim olduğunu bile söylemedi. Hop hop hemşerim nereye yahu, beni gurbet ellerde bir başıma bırakıp gidiyor musun? ‘Hayin yar Hınzır yar.’ Başladım türküler söylemeye. Ben kaldım yine İsveçlilerle baş başa. Başladım dövünmeye. Başladım ağlamaya. Hem de hıçkıra hıçkıra. Yatacak yer arıyorum sandılar herhalde kafama vurmamdan. Polis de pek nazik. Ben ağlıyorum o yüzümü gözümü siliyor. Şimdi bana otel bulacaklar. Telefon etti bir yerlere, iki dakika sora bir ambulans geldi. Önce korktular yanıma gelmeye ambulanstan inen beyaz gömlekli adamlar. www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sonra tuttular kollarımdan, arkadan bağlı bir gömlek giydirdiler bana. Ah kız Handan. Ne işler açtın başıma. Hele sen yok musun Suna. Alacağın olsun. Bütün bunlar senin başının altından çıkıyor... Esas kabahat Suna sende. Sağır suna. N’olurdu duysaydın o kapıyı çalışımı. Bunların hiç biri gelmeyecekti başıma. Şimdi size bunları hastaneden yazıyorum. Eyvah, elinde kocaman şırıngayla bir hemşire geliyor. Sımsıkı sarıldım pantolonumun kemer kısmına. Kalbura çevirecekler yoksa. Başladım tekmeler savurmaya sağa sola. Birden biri omuzlarımdan tuttu. Ben itiyorum o çekiyor. O itiyor ben çekiyorum. Bir kova su attılar başımdan aşağı. Az daha boğuluyordum. Baktım Niyazi başucumda. Durmadan yüzüme vurup duruyor. Niyazi sen ne arıyorsun burada, çabuk kaç sana da iğne yapacaklar, diye başladım bağırmaya. Uyan uyan dedi.. Üsküdar’a geldik. Feride bizi bekliyor. At nerede, dedim. Ne atı, dedi Hani dedim atı alan Üsküdar’ı geçiyordu ya, işte o at. Denize düştü dedi. Deniz nerde, dedim Mandalar içti, dedi Hadi canım, dedim, sen de yalancı. Mandalar tuzlu su içer mi? Bizim kasabada içerler, dedi. Bizim kasabada deniz yok ki. Suna, dövsene şu Niyazi. Yaşına başına bakmadan benimle dalga geçiyor. Kalk dedi, dışarı çıkalım da sana bir adana ısmarlayayım. İki saatten beri adana, urfa diye tepinip duruyorsun yatakta. Önce hele otur bakayım. Kalk şu elini yüzünü de yıka. Pul biber var mı dedim. Taktı kafaya pul bibere, dedi. Handan nerde, dedim Sunaya gitti, dedi Suna nerde, dedim Feride ye gitti, dedi. Feride nerde, dedim İbo’ya gitti, dedi İbo nerde, dedim Ankara’da, dedi. Hemen oturdum yatağa. Ankaramı dedin? Evet Hadi biz de gidiyoruz. Olmaaaz, dedi Neye, dedim. Sen yine boğulursun şimdi mavi şiirlerde. Götürmem seni Ankara’ya. Niyaziiiiiii çok konuşmaaaaaaaa. Bıktım senden.

Biri alsın şu çocuğu başımdan. Nurten Altınok www.Antoloji.Com - kültür ve sanat 13.03.2003 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Niyazi 15 Ankara

Ankara’ya gidiyorum. Macera başladı. Niyazi çok ısrar etti ama onu yanıma almadım. Saat gecenin 02:30 unda otobüs Ankara’ya hareket etti. Evden 12.30 da çıktım. Servisti şuydu buydu derken nihayet yola koyulduk. Nasıl da yorgun ve uykusuzum. Bir de beni otobüs çok tutar. Otobüse binmeden önce tutmasın diye bir hap aldım. Hap, tam uyku hapı. Otobüse bindim üç numaralı koltuğa oturdum. Oturduğumu hatırlıyorum da otobüs ne zaman hareket etti bilmiyorum. Yanıma bir Rus kız oturdu. Çat pat Türkçe konuşuyor. Ne dediğini hiç hatırlamıyorum. Rüya görmeye başladım bile. Bir ara gözümü açtım baktım muavin başucumda. Kahve dağıtmış boşları topluyor. - Abla uyuyorsun diye uyandırmadım, bir şey içer misin? Diye sordu. - Kahve alayım, dedim. Plastik bardağa su doldurdu sonra hazır poşetler içinde neskafe verdi. Kahveyi suya döktüm. Galiba karıştırdım da. Bir iki yudum aldım, ağzım yandı. Biraz soğusun diye bekledim. Ama bardağı da sımsıkı tutuyorum, düşmesin ve ya dökülmesin diye. Yanımdaki kız dürtükledi -Yaptın mı şimdi bu beğendiğini, dedi. Ne oldu dememe kalmadan kot pantolonunu gösterdi. Elimde kahve, ben gene uyumuşum. Kahveyi bir güzel kızın pantolonuna dökmüşüm. Plastik bardağı koltuğun önündeki tezgâha koydum. Tüh be, kahveyi bile içemedim. Yarım saat ihtiyaç molası, diye bağırdı kulağımın dibinde muavin. Nedense hep benim yanımda bağırıyor bu adam da. Rus kızı yine beni dürtüklüyor. —Geçebilir miyim? Apar topar kendimi aşağıya attım. Bolu yakınlarında bir yermiş. İndim, salak salak dolaştım. Bir sigara içtim. Biraz kendime geldim. Tekrar otobüse bindim. Kız bana kötü kötü bakıyor. O zaman kızdan özür dilemediğimi hatırladım, özür diledim Kızcağız gülümsedi. Sağıma soluma bakındım. Sol tarafımdaki koltukta tek başına bir bey oturuyor. Nedense her gözümü açtığımda adama baktım. Kıskandım mı ne, koltukta tek başına oturmasını. Hiç olmazsa kahve dökecek birileri yok yanında diye de düşündüm bir ara. Otobüsün hareket ettiğini fark edebildim bu sefer. Ana yola çıkmadan karşıdan gelen otobüslere baktı şoför ama önce biz mi çıktık yola o otobüsler mi geçti bilmiyorum. Ankara’ya hoş geldiniz. Seyahat firmamızı seçtiğiniz için teşekkür ederiz. Muavin yine kulağımın dibinde konuşuyor ve Rus kızı Yine beni dürtüklüyor. - Geldik, geldik. www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Montumu altım aşağı indim. Otobüsün bagaj kapakları açılmış herkes çantasını, valizini alıyor. Baktım bir kırmızı çanta var. Bu benim çantam dedim aldım ve kenara geçtim. Lavaboya gidip elimi yüzümü yıkayacağım da. Bir ayılabilsem. Sol tarafımda bir adam belirdi. Hani şaka olsun diye sol tarafta durulur da sağ omuza vurulur ya ters yöne baktırmak için. Aynen öyle oldu. Biri sağ omzuma dokundu. Sağa baktım kimse yok. Kendi etrafımda bir tur attım. Sol tarafımda adamla yüz yüze geldim. Yüzü hiç yabancı değil. Tanıyorum adamı. —Hanım efendi bu çanta sizin mi, dedi. Aaaa dedim. Bu bizi İbo olmalı. Kendisini resimlerinden tanıyorum. Şahsen hiç görüşmedik. Benden önce gelmiş otogara ve bana şaka yapıyor. Dikkatli dikkatli de adamın yüzüne bakıyorum. Dedim ya adam yabancı değil. İbo’ya hem benziyor hem benzemiyor. İbo’nun son resminde bıyıkları vardı. Bu bıyıksız. Herhalde bıyıklarını kesti, dedim. İbo iri yarı yakışıklı bir adam. Bu birazcık yağmurda çekmiş İbo taklidi. Adam bir daha sordu. Suratına aptal aptal bakışımdan ne dediğini anlamadım sandı her halde. -Hanım efendi, size soruyorum, bu kırmızı çanta sizin mi? Vay be İbo dedim içimden. Gelmiş de bana şaka yapıyor. İçimde bir tereddüt var ama sen İbo’musun diye de soramıyorum. Adama hiçbir şey demedim. Buraya geldiğimi bir İbo biliyor, ondan başkası olamaz dedim...

Kocaman açtım kollarımı adama sarılacağım. Üstüne üstüne yürüdüm. İboooooo… Sen misin? Dedim. Kollarım havada kaldı Adam göğsümün ortasından beni geri itti. Ben bir daha adama sarılmak için kollarımı açtım. Vazgeçer miyim hiç. Bu sefer kaçamazsın İbo. Sarılacağım sana dedim. Adama hücum ettim. Adam bir daha beni itti. İşte tam o anda uyandım. Ne yapıyorsun sen dedim, kendi kendime. -Evet, benim çantam, dedim. -Hayır, dedi, benim çantam. Hayır, dedim, benim çantam. Bak kırmızı işte. Gel muavine gidelim, dedi. Bagaj fişinizi verir misiniz? Neyse, beş dakika çantamda fiş aradıktan sonra buldum. Muavine uzattım, baktı -Sizin çantanız şu karşıdaki, dedi. Bir kırmızı çantayı işaret ederek. www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bir kırmızı çanta daha varmış. Ne bileyim ben. Kös kös çantamı aldım ve başladım kendi kendime gülmeye. Ulan adam, kendi kendime konuşmaya başladım, hazır kadın sana kollarını açmış, sarılacak, ne diye itekleyip durursun? Biraz sesli mi konuştum ne etraftakilerde bana bakıp gülmeye başladılar. Sonradan fark ettim. Şu sarılmak istediğim adam var ya, hani bana hiç yabancı gelmeyen, hani bıraksalar salya sümük öpeceğim meğer sağ tarafımdaki koltukta tek başına oturuyor diye kıskandığım adammış. Eee suç benim mi? Bütün yol boyunca üç kere açtım gözümü üçünde de adamı gördüm.

İbo’mu? Geldi, geldi. Tam resimdekine benziyor. Hikâyeyi ona da anlattım. Şimdi sen İbo’sun değil mi, dedim. Sütten ağzı yananın üfleyerek yoğurt yemesi gibi. Benim annem, dedi. Tanımadın mı? İyi dedim, gel o zaman sarılayım sana. Dönüşte bunları Niyazi’ye anlattım. Yerlerde sere serpe sürünüyor. Karnını tutuyor gülmekten. —Hadi bir kahve içelim mi? Yeter bu kadar güldüğün. —Sen bana sarılmadın ama. Velet, ne olacak...

Nurten Altınok

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Nurten Altınok ve Şiirsel Dünyası

TAHLİL: 1 Nurten Altınok ve Şiirsel Dünyası Kayıt Tarihi: 12.06.2004; Ekleyen: Mustafa Ceylan 'Huzur Limanı' kitabı üzerine bir 'tahlil' Irmak Şairi Nurten Altınok (0536 563 82 22 Kitap isteme GSM) Ve “Huzur Limanı” Mustafa CEYLAN 17 veya 20 bin civarında şairin ve şiirin “tozu dumana kattığı” bir sanal ortamda tanıştım Nurten ALTINOK’ la… Bilgisayar ortamında tanışmak nasılsa öyle işte… “Huzur Limanı” isimli bir kitap yayınladığını öğrenmiştim. Adresimi verdim, istedim “Huzur Limanı” nı. Bir de baktım ki ertesi gün kitap kargodan elime tutuşturuldu. Hemen telefonuna mesaj attım.Dedim (dost, “HUZUR LİMANI” kitabınızı aldım.) Nurten Altınok’ u yemin ederim ki, tanımam! Ne sesini duydum, ne tokalaştım; kimdir, necidir, nasıldır inanın bilmem…Bana gönderdiği kitabını okuyunca sanki onunla yıllarca tanışıyormuşum gibi geldi bana… Nasıl olur dedim? Bu şair kim? Bugüne kadar neden farkına varamadım diye de kendimi sorguladım. Kitabını bir çırpıda okudum. Anladım ki o bir “IRMAK ŞAİRİ…” “Irmak Şairi” de nedir diye sorarsanız, “şiirleri-mısraları su gibi akan”, “bir çırpıda okunan” demek oluyor. Sakın ola, “Allah, Allah; böyle bir şiir akımı mı var ki? ” diye sormayın bana. Bana göre var. İşte, o “bana göre” isimlendirdiğim akımın mensuplarından birisi Altınok… “IRMAK ŞAİRİ…”

Eserinin ve eserindeki şiirlerinin analizine geçmeden peşinen şunu söylemeliyim: Ben bir Tv veya radyo program yapımcısı yada DJ olsam, Nurten Altınok’ un bu kitabını elimden düşürmem. Maşallah o işleri yapanlar Ümit Yaşar Oğuzcan, Nazım Hikmet vb ustaların eserlerinden başkasını görmüyorlar ya; neyse… Varsınlar, bir de “Huzur Limanı” nı okusunlar diyeceğim. Kimdir bu eseri yazan? Yaşam öyküsü nedir? Eserin arka kapağında “şiirsel bir söylem” den öğrendim merak ettiklerimi. Eserin arka kapağında yazılanlar “net” ortamındaki tanıtım yazısıyla aynıydı ve şöyle diyordu: “BU BENİM İŞTE Yunanistan’ ın Gümülcine kasabasında doğmuşum Yıl 1950 günlerden hıdrellezin 76’ sı Cumartesi Öyle kaydetmiş babam Hasan, babamın adı Ucu katlanmış, sararmış bir kitap kokusu Temmuzun 22’si… www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bizim soyadımız yok ki! Bu da azınlık olmanın kaderi…” İşte bu noktada biraz durdum.” 22 Temmuz 1950 Gümülcine doğumlu Nurten Hasan, baba adı Hasan…Çünkü “azınlık” olmanın kaderini yaşadığını açıkça ifade ediyor” dedim. Yanımda, yakınımda olsaydı Nurten Altınok, “Asla azınlık değilsiniz. Oralar bizim! Bizim eller! ! ” der ve ağlardım mazlum millet olmanın kaderi üstüne… Ağladım da… Sonra… Sonrası şu, okudum o şiirsel söylemi, öğrendim nerede okumuş, ilk şiir ödülünü nerede almış, şiirleri nerede yayınlanmış ve hangi rumuzla? … Ardından, 1970’ de Türkiye’ye geldiğini İTÜ Mimarlık Fakültesi’nden mezun olduğunu, evlendiğini, “Özlem ve Onur” adında iki evladının olduğunu, İstanbul Avcılar’ da (Şu depremin vurduğu can evimizde) oturduğunu, şimdilerdeyse serbest “mimarlık” yapıp benim gibi şiir işçiliği yaptığını bir güzelce öğrendim… Ve girdim “Huzur Limanı” na… Serde “huzur” aramak var ya…Girdiğime pişman oldum desem yeri… Benim gibi limanı “deli fişek” bulutlarla dopdolu bir şairdi karşımdaki… Okudum şiirlerini, çevirdim kitabın arka kapağını resmine baktım. Okudum ve baktım… Haberi bile yoktu… Okudukça konuştum onunla… Konuştum sayın Nurten Altınok’ la… Dedim ki:

Önce “negatiften” başladım. Dedim ona, “keşke şu şiirlerin altına “tarih” yazmasaydın! Yazmasaydın be dost! Gözüm kaçıyor işte… Aynı gün mü yazmış diye sorguluyor aklım… Madem tarih düşeceksin, kendi “cönk”ünde- kendi yazdığın defterde-çok özelinde- bulunsaydı ve okuyucu bilmeseydi… Şiirinin ağırlığı o tarihlerle kayboluyor. Evet, yürek gümbürtünü duyuyorum, ama şiir bir günde “birkaç tane yazılacak” kadar “kolay” olmamalı. Dostlarımdan birisi Ankara’ da çok ünlü bir “prof” u anlatmıştı, Keçiören’ den Kızılay’a gelene dek otobüste üç-dört şiir yazarmış diye.. O geldi aklıma… Var sen ne yap biliyor musun, o tarihleri alt alta yaz ve şiirin ana “tema” sına bir göz at hele… Zira “şiir “ başka, bana göre, “manzume” başka… Hadi seninkiler ölçülü-uyaklı-ayaklı değil, yani “manzume” değil diyelim, sonra; İngiltere’ de dost bir şair kardeşim var, adı Bülent Özcan, geçen gün telefonla konuştuk. Dedi ki. “İngiltere’ de şiir okulları açıldı. Adamlar gazetelere ilanlar veriyorlar. www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Şiir nasıl yazılır, ünlü bir şair olmak ister misiniz? ” diye dedi Ve ekledi, “burada, adam cebine yığınlarca “imge”, cümle, mısra, sözcük doldurmuş, “şans-talih-kısmet” gibi çekiyor ve arkasına tümceyi ekliyor, ona da şiir diyorlar” dedi. Senin tarih yazmandan “negatif” bakışımla bu geldi aklıma, “Hayır! Olamaz! Olmamalı! ” dedim. İyi ki demişim. “Huzur Limanı” nı okumaya devam ettim. Okudukça “Has Şiirin” limanına demir attığımı anladım. Tamam “samimi” olmak ve “doğru” olmak adına tarih yazmış olabilirsiniz, lâkin, “bir kelime kuyumculuğu olan şiir” i “gönül hazinenizde biraz mayalandırıp” öyle sunmanız, o’ nun üzerinde hassasiyetle durmanız gerekmez mi? Sanki Özlem ve Onur hemen mi büyüdüler? Neler çektiniz onların elinden, neler; düşünün hele… Şiir de şairin çocukları değil mi? ... Şair, en büyük ve en kutsal doğurganlardan birisi değil mi? Anadır şair. Evlatlarını kollayıp gözetmek ve onları beslemek, giydirmek, giyindirmek, aç-açıkta bırakmamak mecburiyetindedir. Siz bunu benden daha iyi bilirsiniz… Ancak, bugüne dek tanıdığım tüm “IRMAK ŞAİRLERİ” nde aynı özelliği gördüm…. Tıpkı bizim “OZAN” lar gibi. Sazın ile çal ve söyle… Ben de sıklıkla yapıyorum onu ya, neyse… N’olur bir daha tarih yazmayın kitaplarda şiir altlarına. O size “özel” kalsın… Hakkınızda bir araştırma yapan kişi olursa ona verin “cönk”leri-el yazmalarını,; Tarihleri o bilsin ki, ne gibi “duygu fırtınalarını yaşadığınızı” yorumlasın, yazsın… İkinci, üçüncü konular çok basit. Bunlar “fiziksel inceleme” sadece. Unutmayın dost, matbaada her forma 16 sayfadır. Matbaalar “forma üzerine iş yaparlar, ona göre fiyat verirler.” Huzur Limanı 146 sayfa… Bir forma matbaacılıkta 16 sayfadır. 146 bölü 16 eşittir 9 forma artı 2 sayfa yapar. Bu da kitabı pahalıya “mal ettiğinizin” ilanıdır. Demem o ki, “ikinci emekliliği” düşünmeden, şu “forma” işini göz önünde tutsanız bir daha ki kitapta… 16 ile bölünen sayfalarla kitabınızı oluştursanız. Önsöz yok… İçindekiler yok… Kendi kendime de “Ya senin ilk kitabın nasıldı be adam? ” diye soramadan da edemiyorum. Bunlar, maalesef “dumanı üstünde ilk kitap heyecanı” ile yapılan “ihmaller.” Zaten ünlü şairlerimizden çoğu da ilk yayınladıkları kitapları “benim değil” diye “inkâr” etmediler mi? Ancak, sizin böyle bir yolu tercih etmenize gerek yok, “ırmak şairi” dostum… Şiirleriniz çoğunluğu “hakiki şiir”… Şiirlerinizin analizine gelince dost, şiirin şair sayısı kadar, hattâ yer yüzündeki insan sayısı kadar tarifi vardır. Sen şiire nereden ve nasıl bakarsan, şiirde sana oradan, o şekilde bakar. “Irmak Şairi”siniz dedim, dedim ya birazcık da bu “ekol” ün yapısına değindikten sonra, sizin şiirlerinizin ruh kökünü değerlendirmeye çalışalım, olmaz mı? Günümüz Türk Şiirinde herhangi bir ölçü veya vezne bağlı kalmadan, mısraları, suyun www.Antoloji.Com - kültür ve sanat dalgaları gibi, suyun – ırmağın kendi mecrasında doğal akışı gibi dokuyan, asla bir duraksama ve zorlama-akışta bir mania ile karşılaşması bulunmayan, adeta “sözcük sihirbazlığı” yapan şairlerin izlediği yola ve metoda bu ismi koydum ben. Dış alemi kendi iç alemine doldurup, yerinde yaptığı muhteşem teşbihler ve iç ahenkle süsledikten sonra güzelim şiiri doğuranlar, işte “ırmak şairleri” onlar. Bazen de iç dünyalarını dış dünyanın sırtına yüklerler acımasızca. Bölüm başlarında veya sonlarında “şah beyit-en büyük vurgulamalardan” asla kaçınmazlar. Şiir örgülerinin can damarıdır oraları. Gizli ses benzeşimlerini orada sergilerler. Sade ve yalın, fakat sihirli bir söylemleri vardır. Sanki, söylenmemişi söylemek için bir koşuda gibidirler. Sanatkârlıkları söylenmemişi söylemedeki becerileriyle özdeştir. Bu “ekol”e mensup şairlerin bir bölümü de sadece bölüm başlarında büyük harf kullanırlar, mısra başlarında büyük harf kullanmazlar. Kimileri de dilimizdeki “inceltme” işaretleriyle, noktalama işaretlerine bile karşı durmuşlardır. “garip üçlüsü”nden bu yana gelişen şiir kuşağımızın yeni renkleridir onlar. Bu akımın bazı vazgeçilmezlerini şahsen ben tasvip etmiyorum. Noktalama işaretleri ve büyük harf gibi konularda ki tutumlarını mesela…Ama olsun, gene de onları okuyor, yakından da izlemeye çalışıyorum. “Huzur Limanı” kitabında şair Nurten ALTINOK, ırmak şairleri arasında bana en yakını diyebilirim. İnce bir hüzün, gecenin efsunkâr kara gözleri, yalnızlığın fırtınalı girdabı ve ölümüne, inadına sevda… Sabahtan akşama dek bir koşturmaca içinde çırpınan şair ruhu, kendi sığınağı olan şiirinin limanına girince, bulutun ağlaması benzeri sarılır mısralara, atar kendini iç dehlizlerinin dönüp duran uçurumlarına. Kendinde kendi olunca da yazmaya başlar kalemi. Altınok bu işte… “beynimdeki kalabalığı sabahtan kiraladım” der “kirli bir çıkın gibi zaman sandıkta naftalin kokan” dediğinde de sevgisini-aşkını-bitimsiz tutkusunu özler ve ona, “unutma beni göz yaşın olayım” diye de seslenir. “Saatler yine dört sıfır” olmuştur ve bu saatlerde “geçmişe açılan kapılar aralandıkça, sessizce bir şair can verir” onda…Zira, “özel rüyalar gibi gelen, gönlüne akran, gözüne yaşıt, sevdasına eşit, yalan içinde yalanı” olan, “başının en büyük belâsı” sevdiğiyle baş başadır o saatlerde. Sevdiği dağlar ardında, ötelerin ötesinde olsa da; can evinin içindedir şairin. Konuşur, dertleşir bir güzel… Altınok’ un şiirinin değişmezlerine gelince: İnce bir hüzün, gecenin efsunkâr kara gözleri, yalnızlığın fırtınalı girdabı ve ölümüne, inadına sevdadır demiştik. Baştan, bazı örnekler verelim: “Neden Gittin” şiirinde: “Öyle olsun, hadi git… Korkular pes etti zavallı karanlığımda Mum ışığında Kanadı kırık bir pervane Yalnızlığımı yazıyor gözyaşlarıyla..” …….. “Bekçi ağzında düdük Sesi gecede büyük bir delik ….her düdük sesinde balkona çıkıyorum sen mi geldin? ” www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ……………………… “Yıldızlardan utanıyorum Sessiz tanık Göz kırpmalarından Karanlık ayıbımı örtüyor” …………………….. “Ellerimde çaresizliğin teri Birden susuverdi karanlığın elleri Karanlığın elleri yağmur kadar küçük değil Gelemezdim” “Geceler Kurşun” şiirinde: “Gecelerin kurşun sağnağında Korumasız Sarmaş dolaş yaşadın mı yalnızlığı” …………………….. “Geceler hüzün ebesi Kan emici sülük misali Kırçıl saçlarda öfke geceler Göz altında mor halkaların belgesi Geceler… Günahların sis perdesi Geceler… ah geceler, ah…” “Böyle Sevda” şiirinde “…………………… Uykusuz geceler Yağmur yağıyor Kapımda sen Canımda sen” “Gidiyor musun? ” şiirinde: “……………………… Sıcaklığını kundakladığım sabah ezanlarında… KAL Gidiyor musun? Sensizliğin asılı bir gerdanlık gibi boynumda… KAL ………………………. Ve karanlığın iki eli boynumda Boğdu boğacak Kocaman gözlerimde korkular çaresiz Titreyen ellerimde yüreğim Kapım ağlıyor Çalınmayan ……………………….” “Yalnız Geceler” şiirinde: www.Antoloji.Com - kültür ve sanat “Yine yalnız geceleri oynuyorum kaderimle baş başa Yine sessizliği / parçalarcasına / bu kaçıncı Yine sen-siz-liği… ah! tutamadığım ……………………….. Zaman oyunu bizden yana kullanır Amorti gibi sığındığımız mutluluk ……………………….. Suskunluğum alabora Sabahlara sürgün gözlerimde Kör olmuşum Bulutlar ağlıyor bak yıldız kaymalarında ……………………….” Sanırım bu birkaç örnek yeterlidir düşüncelerimizi sunmaya. Ahmet Haşim kişiliğinin gecede sancılanarak şiirsel hıçkırık ve iç çağrılarının iz düşümü yok mu bu okuduklarımızda? Var elbette. İşte “Irmak şairleri” nin çıkış noktalarından birisi bu nokta. Altınok’ da aynı yolu izlemekte. Haşim, kendince “çirkin ve kara” saydığı yüzü sebebiyle alaca karanlıktan itibaren tüm geceyi limanı sayardı. Kaçışlarının son noktası gecenin kara- zifiri örtüsüydü. Kardelenler ve günaydınlarla, eşine-işine ve yavrularına bağlı bir şair yüreği de o ışıltılı- pırıltılı-sevinçli vede bir o kadar da yorgunluk dolu saatler sonrasında kendi tüneline girivermektedir. O tünel, çağrılarla ve haykırışlarla dopdoludur Nurten’ de…O tünelde yapayalnızdır. Zaman, elbette geçecektir ama, yüreği rüzgârlara takılmıştır uçup gitmededir. Dilinden ses çıkmaz, suskundur fakat, canhıraş feryatlar içindedir. “Ayaz gecelerde üstümde gök ölüyor Yalnızlığım yağıyor ayaklarıma Kapatıp ellerimle yüzümü geceye inat Karanlıktan korkmuyorum / ağlamıyorum Ölüm kolay ayrılıktan” Diyen Altınok, ağlamıyorum dese de öyle güzel ağlayan bir şair ki… Çocuklar gibi ağlıyor hem de… Oyuncağı elinden alınmış bir çocuk benzeri yani… Hasretin şairi olan bir gönül bu tür kıvranır ikilemlerde… Ruhunun gel-gitlerini geceye inat elleriyle yüzünü kapatarak gizlemeye çalışır. Çünkü ağlıyordur, için için ağlıyordur… Esasında ağlayan-acı çeken yüreklerden fışkırır şiirin hası… Bal-kaymak tasında eli olanın kaleminden ne mısralar dökülür ki diye düşünmüşümdür hep…Çile içten arıtır mısra kuyumcusunu. Gözyaşı rahatlığıdır. Göz bulutları yanaklarından aşağıya damla damla süzüldüğünde, içi ve dışı ışıltılarla dolar…

“Hep çoğul yaşadım seninle Bir gözümde ben baktım, diğerinde sen Ben yattım karanlıklarda, uyandım büsbütün sen Bir gün ben yaşadım bedenimde Bir gün sen attın yüreğimde Nasıl kıyarım sana söylesene www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Seni nasıl sürüklerim bitmeyen gecelere Dedim ya, tek olsam iş kolay Ölmek işten bile değil Ah! İçimde sen varsın Sen varsın… Sen…” Diyerek şahane bir “altın vuruş” yapar Altınok… Gecelerde bilemezsiniz suyun feryadını. Bir fotoğraf seyreder gibi bakmayın sulara. İnin ırmak kıyısına yada deniz kıyısına, duyun çağrısını suyun, işitin kumsallara yapışan figanını. Korkmayın o size sizden yakındır. Hem o boynunuza taktığınız en güzel incilerin de su diplerinden çıkarıldığını bilin. Gecelerin şairi Nurten Altınok, “altın vuruş” şiirinde de bu tutkularından kurtulamıyor bir türlü… Ve ekliyor: “Çeker giderim gecenin bir kuytusunda Ölüm kolay ayrılıktan ………………………” Geceler, yalnızlığın emzirildiği zaman anası… Ölümün usul usul ıslık çalarak geldiği zaman dilimleridir. Karanlık hep ölümü anımsatır şaire… Ölüm ise ayrılıktan kolay. Ölmek basit, ayrılık zor… Ölmek, son nefesi vermekle, ayrılık ise araya zaman ve mesafe koymakla oluşur. Ölüm, tasavvuf şiirimizin ana teması. Ayrılık, halk şiirimizin temeli. Yunus Emre, ölümle ahirete ve ezel-ebed sevgiliye kavuşacağını söylerdi. Mevlâna, ölümü “şeb-i arus yani düğün gecesi olarak tariflerdi. Abdülhak Hamit’in “Makber” iyle ölüme isyan başlamıştır diyebiliriz. Peyami Safa, Necip Fazıl ve Ahmet Hamdi Tanpınar, insanı ve ölümü metafizik açıdan yorumlamışlardır. Cahit Sıtkı ve Orhan Veli, ölümü düşünmek yerine “yaşanılan an” dan faydalanmayı yeğlemişlerdi. Ölüme bir çare bulanamayacağına göre, yaşama zevkini doya doya tatmak gerekirdi. Huzur Limanı şairi Nurten Altınok, çaresi bulunmayan ölümün son bir nefesi vermekle kolay olacağını, (çaresizliğin kolay olduğunu) bilmekte ve ayrılığın ölümden zor, fakat bir çaresinin olduğunu, o çarenin de sevgilinin gelmesiyle- hasretin sona ermesiyle oluşacağının farkındadır. Cahit Sıtkı ve Orhan Veli son derece açık, sade ve yalın üslupla şiirlerini kaleme almışlardır. Yaşanılan hayatın net bir fotoğrafını çekip sunmuşlardır. Sunumlarını teşbih, istiare ve mecaz gibi edebi sanatlarla süsleyip değiştirmemişlerdir. Yaşadıkları dünyayı pek sevmeyen Divan Edebiyatı şairlerimiz ise, yaşantılarını baş vurdukları edebi sanatlarla masal haline getirmişlerdir. Teşbih sanatının pırlanta kelimesi “gibi-kadar” kelimeleridir. Benim “ırmak şairleri” adını verdiğim, günümüz Türk Edebiyatındaki şairler, “gibi ve kadar” kelimelerini kaldırmışlar, iç alemleriyle dış evreni harmanlamışlar, birbiri üzerine bindirmişlerdir. Nurten Altınok’un iki şiiri dikkatimi çekti. Bunlardan birisi ayrılığı anlatan ve Ankara Diyarbakır seferini yaparken şehit düşen 34 erimizin anısına yazdığı “Analar Ağlamasın” başlıklı şiiri, ötekisi de gene bir ayrılığın sonucuna nokta koyan rahmetli babasına “Babam Ben Geldim” diye seslendiği şiiri. Her ikisinde de Altınok, yüreğini konuşturmuş. Öyle samimi ve öyle sıcak ki… Babasının kabrini ziyaretinde;

“……………………… Babam, ben geldim www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Erik ağacının altındayım Burası çok kalabalık be babam Bir o kadar da sessiz Yaban otlarını ayıkladım Güllerin çiçek açmamış Belki zamanı değil Biraz su döktüm Mezar taşını okşadım Saçın gibi bembeyaz Biliyor musun …………………… Ben seni çok özledim be babam” der. “Cennet mekânın olsun” dediği babasıyla arasında geçen tatlı zamanları anımsar önce. Şakalaşmalarını, “Kocaman kızım” deyişini, kahvenin önünde sandalyede oturuşunu, peynirle karışık lehim kokusunu, deri kasketini bir bir hatırlar. Babasına “anam iyi merak etme, kardeşimle kalıyor” der ve kendi çocukları olan Özlem ve Onur’ dan haber verir. Sonra da şair, “bu aralar kafam karışık biraz” baba, dedikten sonra, kendi iç dünyasına sarılır. Rahmetli babasına benzeyen, aynı kasketi giyen, iki elinde iki poşet olan bir adamın peşinden koştuğunu, yolunu kesip yüzüne baktığını belirtir. Ne yazık ki babası kabirdedir. Ve “hastanede olduğu gibi kuru ekmekleri ıslatır balkona koyar ve kuşlarla konuşur. Kuşların “çoktandır gözükmüyor, nerede” sorusuna cevap veremez, hiçbir şey diyemez. Bir torba yem alır çınar altındaki kumrulara-güvercinlere döker. Bayram şekeri almaya gelen çocukların sorusu karşısında suskundur.. Özetle şair, babasına bırakıp gittiği çevrenin fotoğrafını ince bir elemle takdim eder… Elemi, babasını çok özlemesinden kaynaklanır. Geri dönülmez ayrılıktan… Mistik şiirde “fanilik gömleği” insan ve doğanın üzerinde sürekli durur. Ve “fani, fenadır.” Bu alem geçicidir. Dünya misafirhane, insan baş koltukta, ölümü bekleyen konuktur. Huzur Limanı şairinde, ölüm bir gerçektir, ancak, hayat devam etmektedir. Kuşuyla, ağacıyla, çocuğuyla… Nurten Altınok, “Analar Ağlamasın” şiirinde, “En büyük asker bizim asker / Asker gidecek geri gelecek” diye davullu zurnalı alaylarla “asker uğurlama” geleneğimizle söze çok güzel girmiş. Gözlerinden kor bir ateşin, bağrının ortasına kor alev olarak çöreklendiği suskun bir ananın, askere uğurlanan oğlunun boynuna sarılırken; “-Aman ha oğul Sakın üşütme Sırtın açık kalmasın Ayağın yalın-“ şeklinde fısıldamasını, “genizlerine kadar çektiği, halâ / Dünkü bebeğinin kokusu / Mis kokusu..” söylemiyle doruk noktaya çıkarır. Ana ile oğulun bu esnada konuşmalarını sıralar şair. İçi titreyen, avuçları terleyen, yiğidim, canım diyerek, dualarla oğluna sarılan anasına oğlun üzme kendini, vatan borcudur bu, şunun şurası nedir ki, gider gelirim deyişini anlatır ve oğulun içini bulut gibi boşaltır mısralara: “Sen değil miydin şarkılarında çoğu zaman Asker yolu beklediğin Günü güne eklediğin Sen değil miydin Vatan borcu can borcu dediğin Sen değil miydin ta ninnilerimde www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Asker oğlum diye sevdiğin Hudut kapılarını sen öğretmedin mi bana Sen öğretmedin mi bana Şehit düşecek kadar bu vatanı sevmeyi Bilirim hasret yakıyor içini Resimler gönderirim anam Selama durmuş askerin Çakı gibi Gururla duvarına asacağın Bağrına basacağın…” Ve oğul askerdedir, nöbettedir. Özlemiştir anasını, sıcak çorbasını. Babasını, kardeşlerini, yeğenlerini; tabii ki nazlısını da… Terhis vaktidir. “Terhis oldum anam / Geliyorum / Geliyorum / Boynuna sarılmaya” diye Mehmetçik, “Bu gün çok kalabalık olmalı evimiz / özlemlerle düştüm yollara / özlemlerimi yükledim de demir kanatlara / Geliyorum / Uçuyorum / Uçuyorum anam..” der. Ne yazık ki, özlemlerini yüklediği çelik kanatlar, onları taşıyamamıştır ve Mehmetçiklerin tabutlarını götürmüştür evlerine. Asker, anasına; “………………………… Son mektupta kendimi postaladım sana Çivilenmiş bir tabutta Bedenim Özlemlerim Söyleyemediğim şarkılarımla… Çivilediler beni ana Sonra, bir al bayrağa sardılar Allı pullu bir yazma almıştım sana Her saçını bağladığında Her özlem çöktüğünde bağrına Silersin diye gözyaşlarını bir ucuyla Bugün onu bağla saçına ana Kusura bakma Ne bilirdim ben olacağımı yazmana İlk düşecek acı damla Ağlama anam Anam ağlama Özlemlerim bulutlara takıldı Ellerim yıldızlara Yüreğim, Ah, Yüreğim Yüreğim rüzgarlara takıldı…” diye seslenir. Nurten Altınok’ un bu şiirini kime okudumsa yüzü- gözü ağlamaklı oldu, tutamadı göz yaşlarını. Sanki ben okurken, tutabildim mi ki? ... Ben de ağladım, ağladım… Kimileri, şiirin asli görevinin göz yaşı ve hıçkırık taşımak olduğunu söyler. Gurbet ve hüzün, bizim Anadolu insanının bitimsiz beslenme kaynağıdır. Kimileri de, mısra işçisi olan şairin, şiirinde misal olarak, bir elmanın yenilişini mi anlatıyor, şiiri okuyan dişlerini geçirdiğini hissetmeli der. Nurten Altınok, ruh girdabındaki hüznü, dış dünyanın www.Antoloji.Com - kültür ve sanat unsurlarıyla boyar sanki… Önce ana tema’nın etrafında birkaç tur atar, sonra, bir şahin edasıyla-hızla kendi yüreğini avuçlarına alarak, tema’nın ortasına dalar. Yüreğini teninden çıkarmakta zorlanırsa, çoğu şiirlerinde olduğu gibi parmak uçlarını ve tırnaklarını geçirir yüreğine ve öyle alır avuçlarına. Bu hareketi, acıyı önce kendi can evinde çiçeklendirmek, hissetmek için yapar.. Huzur Limanı kitabında şair, gece, yıldızlar, kor ateş, bulutlar, deniz, kapı, zaman, ayrılık elinden yanıktır ve kimi zaman da dertlenip içki içer. Sarılır kadehlere… Bir “sevda depremi” yaşayan gönül düşer yollara…Fırtına, lodos ve yağmurlu yolculukları sever. Kanadı kırık martılarla ağıt yakar kaderine. Kalbiyle beyninin savaşının arasında kalır. Irmak Şairi Nurten Altınok’ u bu güzel eserinden dolayı kutluyorum. O, şiir dünAmızda parlayan bir yıldızdır. Şiir dünyamızı “Kurtlar Sofrası” na benzetir ve; “Bir nefeslik satır ayırın bana da Bir diz bükümü oturmalık yer Geliyorum, ister; Tanrı misafiri deyin, ister; Kul hakkım Kalemime düştü duygularım Ben, sevdayım Ben, şiirim Ben, şarkıyım Kurtlar sofrasında ben de varım…” deyiverir. O, gelmiş ve gönül meclisinde, mısra ustalığı masasında yerini almış bir şairdir. Her ne kadar; “Boş ver… bu BEN’ im Bu kavga benim… Kimse okumasa da yazdıklarımı Eşe, dosta veririm…” diyerek, şiirinin ve kitabının kaderini çizmeye çalışsa da, bu mısralar artık o’ nun değil, bütün duygu dünyasının, edebiyat aleminin malıdır. Evet, imza o’ nun, ancak, şiiri görevini yapacak ve nice yüreklerde gümbürdeyecek, gözlerden yaş akıtacak, hasret trenlerinde okunacaktır. Temmuz 2001’ de İstanbul’ da yayınlanan Huzur Limanı isimli bu eseri, bütün dostlara tavsiye ediyorum. Kitap isteme adresi şöyle: “Belediye Cad. 21 / 38 Avcılar / İSTANBUL Kaynak: Mustafa Ceylan Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Olmak Vardı Şimdi

Gelir de gün Ardına döner bakarsın Buhar olup uçmuş gibidir yaşananlar Bir damla suda oysa can bulunca anılar Düşer avuçlarına dün Yanarsın Tekilden çoğula koşmanın heyecanıdır Sarar her yanını Çoğuldan tekile ulaşmanın kasveti Kırar kolunu kanadını Bir kısır döngüdür işte yaşamak Sevmişsindir O kadını ya da adamı Âşık bile olmuşsundur O nerdedir şimdi kim bilir Sen nerdesin Anarsın Hülyalarımız vardı bizim de Aç anılarını tazele Neler kalmış bir ömürden geriye Sevinçler midir hatırlanan Acılar mıdır daha fazla yıpratan Ağlarsın Tek şey vardır unutulmayan İlklerin telaşı Seneler tüketse bile umutları Onu yaşamanın heyecanı Anlarsın Ve geceler vardı Ah o geceler Nasıl da büyürdü sana inat Nasıl da uzardı hınzırcasına Hele bir de kalmışsan tek başına Nasıl da dillenirdi şarkılar notalarda Burcu burcu yediveren kokularla Her tarafını karabasan keser Kaçarsın Gel de ağlama Gel de yanma Gel de küfretme şu yalan dünyaya Yârin koynunda yatmak vardı şimdi Ve de Ah!

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ve geceler vardı Ah o geceler Nasıl da kısalırdı sana inat Aşkın doruğunda yakalandığında Sözler yitirirdi anlamını yürek atışlarında Tek renge dönüşürdü bedende ateşin gölgesi Tek heceye lügatsiz kelimeler Susarsın Yârin koynunda olmak vardı şimdi Ve de… Ah! Uzun gecelerde çakırkeyif molalar vardı Han da sendin, hancı da Sohbetler vardı uzun gecelerde Sevmek vardı Sevilmek vardı Paylaşabilmek miydi bir gerçeği Kanarsın Yârin koynunda üşümek vardı şimdi Ve de… Ah! Gelir de gün Ardına döner bakarsın Buhar olup uçmuş gibidir yaşananlar Bir damla suda kıyametler kopar Düşer avuçlarına dün Yanarsın Uzun gecelerin diyet sabahı vardı yarına Her sabahın bir umut horozu Hele bir yarın olsun! Hele… Yârin koynunda ölmek vardı şimdi Ve de… Ah!

Nurten Altınok 02 Şubat 2012 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Olmayıversin

Olmayıversin

Ayağım sıcak Karnım tok Başım hoş Ağrım yok Üstüne üstlük Öyle de mutluyum ki Sebebi yok O l m a y ı v e r s i n Sıkıntım yok Hesabım yok Alacağım yok Borcum yok Üstüne üstlük Nerde akşam orda sabah Hiç bir derdim yok O l m a y ı v e r s i n Bugün de böyle geçti Yarına Allah kerim Bulunur elbet çaresi Bir lokma ekmeğin Derdim yok Tasam yok Kaygım yok O l m a y ı v e r s i n…

Nurten ALTINOK 24.05.2012

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Öksüzüm Ata'm

Görebilseydim bir kere mavi gözlerini Güneş ışınlarını aratmayan bakışlarını Öpebilseydim saygı ile iki elini Öksüzlüğümü hissetmezdim Atam Dalgalansaydı benim de kapımda Ay yıldızlı bayrağım Gezebilseydim göğsümü gere gere Öksüzlüğümü hissetmezdim Atam Olsaydı benimde bir soyadım Niye ben buralarda kaldım Görebilseydim bir kere vatanı Öksüzlüğümü hissetmezdim Atam

Nurten Altınok 1965-Gümülcine / Yunanistan Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ölüm Hakkı

İnsan hakları Verilmeli insanlara Hangi hak Hangi vicdanla Hangi insana Ölen! Öldüren! Amaç! Sonuç! Farkı yok ‘Hakkımı istiyorum’ Ölümün hakkı yok

010309 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Öyle bir gün olsun işte

Olur da! Bir bayram sabahına rastlarsa vedam Duyurmayın dostlara Mim düşmesin kutlamalara Gecenin bir vaktiyse eğer Haber vermeyin komşulara Korku düşmesin uykulara Olur da! Karakışın ak karına rastlarsa gidişim Sessiz olsun aranızdan ayrılışım Islanmasın kar taneleri gözlerinizde Kıyamam hiç birinize Dallarda ne çiçek olsun ne de meyve Ne kar yağsın ne yağmur Ne rüzgar essin ne boran Öyle bir gün olsun ki Ne gece olsun ne sabah Ne kış ne bahar Öyle bir günde olsun ki gidişim Hiç kimse fark etmesin... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Öyle Kalabalığım ki İçimde

Kalbim, beynime inat Beynim, bedenime Kalbim; Sev! Der alabildiğine Koş sevdaların peşine Beynim; Dur! Topla dizginleri Dörttür hep iki artı iki Beden; Hasret bir elin sıcaklığına Sarılmaya bir dost cana Doluya koyuyorum Almıyor Boşa koyuyorum Dolmuyor Ah be deli gönül Al beynimi de sürükle düşlere Gelmezse zorla götür Kalbim, beynime inat Beynim, bedenime Öyle kalabalığım ki içimde Öylesine ki bir savaş içinde...

Nurten Altınok

02052013 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Özledim Seni

Özledim seni Özlemek buysa Baktığım her yerde, seni görüyorsam Özledim seni Yokluğunu her an hissediyorsam Özledim seni Adın bir ateş olmuş da, yanıyorsam Özledim seni Maviler ölümsüzleşiyor dizelerimde Farketmedin mi? Davetsiz bir misafir gibi bitiversem kapında Özledim seni Özlemek buysa Alıversen içeri... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Özlem ’im

-kızıma- şapkama siperdin gözüme ufuk fırtına koptu göz gözü görmüyor... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Özlemişim 2

Özlemişim 2

İçimde kocaman bir kor Nefesimde yanıyor Tesadüflere bile kalmadı, Senli zamanlar İşim, Zor mu zor Özlemişim yar Şiirler adamışım mutluluğa Adak ağaçlarına dizeler sunmuşum Donmuşum yerli yersiz Yanmışım mevsimsiz Özlemişim seni yar Yar Yar Yar yüreğimi de At şu yardan… Ey Yaradan! Nasıl kurtulurum bu yaradan… 270809 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Özleyecek Birileri Varsa

Özleyecek birileri varsa hayatınızda Yolunu beklediğiniz Ne mutlu size Yüreğiniz hala sıcacık demektir Hala atmaktadır karşı yüreğe Aşkla sevgiyle Hadi aç perdeleri Tanıdık bir ayak sesi Takılmışsa gölgesine Gözleri pencerede Ne mutlu size Sarıl boynuna Aşkla sevgiyle Özleyecek birileri varsa... Nurten Altınok 15.12.2015 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Palyaço

Umursamaz sanma! Acıyan yanlarımı Kahkaha resimlerine bulayıp Kırmızı dudaklarına ekledim diye Sırıtkan palyaçonun Yıkılmaz olur muyum hiç Kaç sevdayı gömmüşüm içimdeki göçükler Kaç özlemi sulamışım gözlerimde Kaç yolcumu uğurlamışım Uğurlanmışım ya da Güle, güle Acıyı kinin gibi aşılayıp yüreğime Fırtınalar kopar içimde; Görmezsiniz Küçücük bir fısıltıda Bir kokuda ki; Yaşımla akran Bir şarkıda ki; Solan bahçelerde Öksüz kalmış bülbüller Kor gibi oturur yüreğime Umursamaz sanma! Acıyan yanlarımı makyajlarım Hayatın tozpembe rengiyle Kahkaha tozuna bulayıp Sahte dudaklarına eklerim palyaçonun Dalga geçsin diye kendiyle. Ya sonra! Açılır kalem en saf yerinden Düşüverir dizelere Açar kendi renginde…

Nurten Altınok KIRMIZI …Güncelleme 08.08.2015 Altınoluk Her acı Kendi renginde kanar Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Patron da Ben, İşçi de

Bir gün ...... Patron ben Son vereceğim işime ...... işçi ben Ben de rahat Ben de Bitecek kavga… Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Perdeler Kapanınca

Umursamaz sanma beni Acıyan yanlarımı Kahkaha seslerine sarıp Sırıtkan palyaçonun Kırmızı dudaklarına Çaldım diye Umursamaz sanma Perdeler kapanınca Gel gör beni!

Yıkılmaz olur muyuz hiç Ne yanardağlar patladı içimizde Ne lavlara dönüştü kan Kan! Deli kan Çağ; Delikanlı Tarih: Fİ Eridik eridik donduk Donduk ki Ki! Dondukça yontulduk Ne demeli? İçimizdeki göçüklere Don bile biçemedik! Elimizden kaydı gitti Güle güle bile diyemedik Arkasından Sus! Olduk Sustuk Unuttuk sandık Unuturuz diye umutlandık Oysa! Umut Bizdik Yarındık

Unuturuz diye umutlandık ya Gün geldi unuttuğumuz da oldu Hayat bu Hiç hesapta yoktu Akıl edememiştik demek ki Yürekteki müsfette anıları silmeyi Küçücük bir fısıltıda Bir kokuda Korkuda Bir şarkıda Nakaratta Nasıl da oturuyor www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Kor gibi yüreklerimize Silemediklerimiz Ah! .. Düşüveriyor sonra kalem dizelere Ne çok merak etmiştim seni Nerdeydin Kimleydin Nasıldın '' Bir resmin bile yoktu elimde Efkarlı gecelerimde Hani Dalıp dalıp gidilir ya hülyalara Hani Saatler durur ya İşte o anda Gözlerini özlediğimde Bir resmin bile yoktu elimde Öpemediğim Koklayamadığım Konuşamadığım '' Düşüveriyor sonra kalem dizelere Ne çok merak etmiştim seni Ne çok özlemiştim Ne çok beklemiştim Aramışsın beni yıllarca Hani tesadüfen karşılaşmıştık ya Beşiktaş'ta bir gün Yıllar sonra Hani sarılmıştın ya boynuma Öyle demiştin: - Çok aradım seni nerdeydin? Öyle demiştim: Sen nerdeydin? Umursamaz sanma beni Acıyan yanlarımı Kahkaha seslerine sarıp Sırıtkan palyaçonun Kırmızı dudaklarına Çaldım diye Umursamaz sanma beni Şimdi, Ağzım kulaklarımda

Sohbetteyim seninle...

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Perdeleri kapanınca sahnenin Gel de gör beni Ne haldeyim! ..

12.6.2013 Nurten Altınok Esenyurt Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Pislik GCLM

Tutup yakasım geliyor dünyayı zaman zaman Bunca kirliliği bunca pisliği barıdırdırdığı için Tutup yıkasım geliyor bulutları zaman zaman Böyle pisliklere gölge böyle pisliklere su oldukları için Çocuklara dokunmayın Ne olur! Lağım kokan ellerinizde boğulsun nefesiniz...

Nurten Altınok

14.06.14

Pislik Tutup yakmak geliyor içimden dünyayı Bunca kirliliği bunca pisliği barındırdığı için Tutup parçalamak geçiyor içimden bulutları Böyle pisliklere gölge Böyle pisliklere su oldukları için Çocuklara dokunmayın efendiler Ne olur! Barut kokan ellerinizde boğulsun nefesiniz...

Nurten Altınok

14.06.14 / 15.03.2016 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Post

Hoşgeldiniz


Gözyaşımı mayalamaya gidiyorum Kimbilir, belki lazım olur yarına Yedeği olmalı bazı şeylerin diyorum Yerine konulabilmeli yokluğunda Yüreğimi mayalamaya gidiyorum Nefretle, kinle, hırsla doldurmaya Yedeği olmalı bazı şeylerin diyorum Sunulabilmeli post bürünmüş dostlara...
Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Postacı

POSTACI Bize postacı geliyor Geliyor da Sadece fatura getiriyor Evrak götürüyor Ne mektup yazacak yar kaldı Ne yolunu beklediğim yolcu Kokusu kalmamış eski zarfların Ne de renkli kâğıtların Kurumuş gül yaprakları Sararmış bir kitabın içinde Senesi belli değil Kim bilir kimden hediye Kim bilir ne derdi vardı kendince Gençtik işte Geçti işte Hangi kitap Hangi sırrımızı saklar Bizim bu gidişle Bize postacı geliyor, geliyor da sadece fatura getiriyor. Bize posta da geliyor, geliyor da Sanal Sadece maille geliyor

9.12.2003 Nurten Altınok

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat PTP ' ye

SENİ GETİREN LEYLEĞE TEŞEKKÜRLER İYİ Kİ SENİ TANIDIK İYİ Kİ BİZLERLESİN SENİ ÇOK SEVİYORUZ

''Dost_Sohbeti'' grubu adına DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN NİCE MUTLU YILLARA

26.01.2006 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Resmin

sevgiyle bakınca resmine gülümsüyorsun çiçekler açıyor yüzünde isimsiz bakışlarında o hınzır anlam / sessizlik dudaklarında davet /çaresizlik sevgiyle bakınca resmine konuşuyorsun odam nefesinle ısınıyor bundandır yangınlar gözlerin gel der gibi ya da bekle beni hep böyle kal böyle saf ve temiz sessiz Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Rüya

Hiç rüyanızda düştünüz mü Hani şöyle içiniz boşalırcasına Ben düştüm Acıdı canım Yandım ki ne yandım Rüyam sendin Uyanamadım Bütün acıları yok saydım Bütün acılara Sen, diye Katlandım Bu rüyaşiir bitmez burada Bir diyeti olmalı mutlaka Hangi isot katılır baklavaya Umurumda değil Sunan ellerin olduktan sonra Varsın desinler: ''Aşk iki kişiliktir'' diye Aşk tek kişiliktir Aşk, bencilliktir Aşk sahipliktir Yaşayan bilir...

10.07.2013 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Rüya Sadece

Ayağımda takunya Sabuna bastım banyoda Kaydım Merak etme Çok acımadı canım Bir kaç çatlak kafatasında Çatlak Sadece Kalkayım derken Gözüm döndü Tansiyon mu düştü ne Kazana tutunayım dedim Kaynar sular devrildi Merak etme Çok yanmadım Dörtte üçü yüreğimin Üçü Sadece Doğalgaz kesik Elektrik kesik Telefon kesik Avuçlarım buz kesik Bende bir şeyler eksik Merak etme El kol bacak tamam da Bakışın eksik can Bakışın Sadece... Bir kuş kondu düşüme Gagasında çiçek dalı Müjdeler gibi baharı Anladım ki o da sevdalı Ölünmüyor ölenle der gibi Uçup gitti Merak etme Suladım anıları Sesin eksikti can Sesin Sadece... Sadece sesin Ve de Nefesin...

Nurten Altınok 06.03.2013 www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sabiha Rana'dan haber getirdim

Sevgili Sabiha Rananın ani rahatsızlığı nedeniyle dün geceden beri kendisine ulaşmaya çalıştım, ama ulaşamadım. Cep telefonuna mesaj bıraktım. Bu sabah mesajıma cevap göndermişler. Sizlerle paylaşmak istedim. Mesaj şöyle: ...... Sabiş ablam şimdi çok şükür iyi. Kesin istirahatte. Bilginize. Şefkat dolu ilginize teşekkür ederiz. Kardeşi Emine.....

...... Umarım Sabişim en kısa zamanda sağlığına kavuşur ve aramıza dönersin.

______Kızım bayram geliyor Haberin yok mu? Kalaylanacak bir sürü kap var daha Seni bekliyoruz sokak başında Baryam nerelerde Onu da mı aldın götürdün oralara Koskoca İstanbulda hala nişadır mı arıyorsun? Gelseydin ben bulurdum be can sana Ne nişadırmış bu be yahu Sen fizana kaçmış olmayasın Hele ki de bana? Ne o? sadece hastane de mi varmış nişadır? Hadi canım sende Bu da yalanın daniskası işte Nişadırla mı tedaviye başlamış doktorlar yoksam sizin orada Kız nerelerini kalaylatıyon Profösörlerimin doktorlarına Estetik mestetik falan mı yaptırıyon yoksa

Öptüm senin o doktor amcalarını Ulaştırasın onlara bir selamcazımı

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat İyi de be gülüm neden çalmaya kalktın hapları Hemi de verilen ilaçları Adam gibi paranla satın alsana Tutarlar işte rehin böyle adamı Çek cezanı

Hadi yıka bakalım şimdi serum şişelerini İyice bir paspasla koridorları Ay sen şimdi o şişeleri de alır getirirsin eve Paspas kovasını da Doldurup nişadırları içine Sonra da gider satarsın gazete fiyatına Cingen gaçi, nolacak Namı diğer Sabiha Rana hanımefendiciğim Napacam kız ben senle Başıma belamısın söylesene Kardeş dedik bağrımıza bastık Ümmüğüme basmasana Çek ayağını Yüreğimin üstünden Hastanede ziyaretine gelemedim Kim bilir nerelerdesin, bildirmedin Sakın ölmeye kalkma kadın Sinirlendirme beni Bak öldürürüm sonra seni Günah benden gitti Demedi deme Anladın mı beni

Karakollara da düşme, Oralara hiç gelemem Bırak o çaldığın serumları yerine Koy dolaba battaniyeleri, yastıkları Hadi çiçeklere izin verdim Al götür evine Bayrama kadar sakla dip frizde Nasıl olsa bir yolunu bulur Satarsın onları da

Senden korkulur valla Sen karakollarıda soyarsın bu gidişle Hey polisler haberiniz ola Sakın almayın bu gaciyi oralara

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Taburcu ediverin Sabişi doktorlar bir an önce İstanbul'u soyup soğana çevirmeden Dönsün bir an önce evine Dedimya gelemem karakollara Korkarım be gacim Komiserinden polisinden, anlarsınya! Zaten aranıyorum bilmem hangi renk bültenlerle Adım yazılmış gazetalara En büyük puntolarla Başımı belaya sokma :)) Hadi gel, Gel hadi gel Fazla nazlanma Seviliyorsun işte, anladık Şımarmaaaaa...

Meleklerin hepsi başında toplanmış be Sabiş Selam gönderecek bir melek bulamadım Ben de kaptım kalemi Yok ya Ne kalemi Oturdum klavyemin başına Yazıyorum işte sana İşi de astık bu arada

Çabuk iyileş Bu bir emirdir UNUTMA..!

HADİ ÖPÜVEREM BARİ YÜREĞİNDEN.. :)

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Samanyolu 2K 1Ş - Neden Gittin -

***Samanyolu Grubunun 2K1Ş 'İki Kelime Bir Şiir' Aktivitesi için kaleme alınmıştır. Kelimeler: 'YAĞMUR' ve 'TAŞ'

Öyle olsun; hadi git Korkular pes etti zavallı karanlığımda Mum ışığında Kanadı kırık bir pervane Yalnızlığımı yazıyor gözyaşlarıyla Ayak sesleri besteleniyor Anahtar çevirmelerinde Kapı eşiğinde çöküp kalmışım ...... SEN Mİ GELDİN Dilimde bir şiir dualaşmış: ...... '' kapım çalınsa sen gelsen ...... kim o demeden açsam ...... boylu boyunca içeri girsen ...... sana sıcacık sıcacık sarılsam '' Sokak başlarında köpek ulumaları Boş arsada kedilerin mart kutlamaları, hala devam ediyor Başı boş sarhoşların TAŞ' a tuttuğu Oynaşıyor Köşe başı cilvesi Bekçi, ağzında düdük Sesi, gecede büyük bir delik Her düdük sesinde balkona çıkıyorum

...... SEN Mİ GELDİN ...... ’' tövbeler tövbesi ...... yemin ediyorum ...... bir daha kimseyi sevmeyeceğim ...... peki ama ...... o zaman ben ...... kimi özleyeceğim '' Yıldızlardan utanıyorum Sessiz tanık Göz kırpmalarından Karanlık ayıbımı örtüyor Gittin Olması gereken en son şeydi oysa bu Nasıl yaptın Neden www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ...... '' tek tek her damarıma yazdım adını ...... mim koydum ...... her nabızda sen atıyorsun ...... her atışta ben yaşıyorum ...... zehir zemberek '' Bakışlarım dondu sesini duyunca O kadar uzaktan ve derin: -''BENİ BEKLEME'' Ağlamaklı sesime karıştı sesin Kulaklarım çınladı Kalbimde yerin Yandı, Yankılandı... Ellerimde çaresizliğin teri Birden susuverdi karanlığın elleri Karanlığın elleri YAĞMUR kadar küçük değil -''GELEMEZDİM'' Yığılıp kalmışım Bulutlar siper oldu yıldızlara Sesler seslere karıştı Bir kadının çığlığı Dudak boyasında yakalandı Sağa sola koşturdu Kediler, köpekler, yarasalar Hemcinslerinin peşinde Karanlığın elleri çelik bir yumruk

- ''ÖZÜR DİLERİM '' Gittin! Sen gittin, Yollar gitti... Sen gittin, Zaman gitti... Bir şeyler bitti içimde Tarifi yok Bir şeyler eridi Yok oldu tükendi Acıdım! ! ! Yapma be gülüm Gülüm Yapma...

Kokun sinmiş yastığıma Duvarlara gölgen Aynadan söküp atamadığım yüzün www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sabun köpüğünde hala elinin teri Oda oda seni aradım umut dolu Ta en köşelerine kadar yatak altlarında Ne sen vardın Ne senden kalan bir şey geri Ne de dudağının izi Keşke yıkamasaydım o su içtiğin bardağı Kahve fincanını Yemek yediğin tabağı Keşke yıkamasaydım Keşke... Sıyrılırcasına bir düşten Kaçıyorum Kaçıyorum bu şehirden Gittin! Olması gereken en son şeydi oysa bu... En son şey! ... En son... En... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sen de Dene Sevmeyi

Ben böyle bir deliyim işte Ummadığın bir yerde üçboyut çıkıveririm karşına Sakın şaşırma Bir gün olur da sarılırsam boynuna Alırsam özlediğim yüzünü avuçlarıma Gözlerini kaçırma Öpeceğim karasından Kapat Ve Sus Sakın şaşırma Delidir de Ne yapsa yeridir de Sakın şaşırma Delidir de Beni seviyor, de Hadi sen de dene Tutulmasaydı dizlerim Titremeseydi sesim Ah Utanmasaydım bir de Tutabilseydim Okşayabilseydim Öperdim ellerinden Kaybolurdum acemice telaşında Sustum … Sevdim seni Ben böyle bir deliyim işte Hadi Sen de dene sevmeyi Susalım …

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sen Gel Bana Sor

Benden de bir sesse, istediğiniz En güzel dörtlüktür, beklediğiniz Acemidir kalem, teklediğiniz Serbestte şiiri, sen gel bana sor Ustamsın dedim sana, elbet pirimsin Sen bu işi benden, iyi bilirsin Hecenin asından, şiir dizersin Överim hep amma, sen gel bana sor Kadına gül uzat, gülümse ona Sar koynuna koru, dokunma ona Nazlı bir çiçektir, ekle kokuna Söylüyorum amma, sen gel bana sor Dost geldi haneye, hatrımı sorar Bir fincan çay koydum, şekeri arar Sohbet yarım kalmaz, muhabbeti artar Geliyorum amma, sen gel bana sor Toplanmış yarenler, adımız anar Dayanmaz bu yürek, canımız kanar Selam olsun size, şiir yazanlar Gönderirim amma,sen gel bana sor

22092005 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sen Geldin ya

Sen geldin ya Yıldızlarda şölen var Coşuyor bulutlar Sen geldin ya Çiçek açtı rüyalar Dilimde şarkılar Sen geldin ya Bırak ağlayayım Ağlayabildiğim kadar Mutluluktandır Dizlerimde Kalmadı derman Sen geldin ya Sen geldin ya Gerisi hep yalan Sığamıyorum kendime...

14.02.2009 Nurten Altınok ______Sen geldin ya Yıldızlarda şölen var Bulutlarda coşku Mutluluktandır

Sen geldin ya Çiçek açtı rüyalar Yarınlar umutlu Mutluluktandır Sen geldin ya Akmaz şimdi yaşlar Gözler kurudu Mutluluktandır Sen geldin ya Kapandı yaralar Dizlerim tutuldu Mutluluktandır Sen geldin ya Gerisi hep yalan Acılar unutuldu Mutluluktandır www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sığamıyorum kendime Mutluluktandır...

Nurten Altınok 14.02.2009 / 17.07.2013 Güncelleme

______Sen geldin ya Yıldızlarda şölen var Coşuyor bulutlar Sen geldin ya Çiçek açtı rüyalar Dilimde şarkılar Sen geldin ya Bırak ağlayayım Ağlayabildiğim kadar Mutluluktandır Dizlerimde Kalmadı derman Sen geldin ya Sen geldin ya Gerisi hep yalan Sığamıyorum kendime...

14.02.2009 Nurten Altınok Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sen Gideli

Sen Gideli

Kulağına küpe olsun ölüm Gelemeyene giderim Ölürüm Nedir ki yaşamak Nefes mi Ağlarken aldığımız Gülerken verdiğimiz Hangisinde daha çok çekilir of! Hangisinde çekilir kan Donar ya da Hangisinde coşar of offf Dünya yansa kimin umrunda Kulağına küpe olsun ölüm Ölmeden ölmüşlere de okunur Fatiha Yeğlenirsin Ölümlerden ölüm beğenirsin. Gelmiyor giden Ömürlerden ömür beğenirsin Kaç yıl oldu gideli? Nurten Altınok 200814/Altınoluk Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sen Olmasan da Olur

Gidenler bir geri gelse Gelebilse..! Adakların en güzelini adayacağım herkese -ucunda can acısı olmayan- Adayacağım ya, Kıyamam hiçbir canlıya En iyisi, beyaz gonca güller göndereyim hepinize Rengine siz karar verin, her yaprağını ayrı renge boyayın Aşkı ifade etsin, sinsin kokusu yüreklere Yeter ki mavi olsun bir köşesinde -benim için… Bahçelerimi kuruttu seneler Bülbüllerimi susturdular …….artık o solan bahçede bülbüllere yer yok….. Şarkılarda kaldı sesim / hicaz makamlarında esir Bir de, notalara düşmeyen yarım yamalak dizelerim nefesimde Kırıp zincirlerini zamanın, / bir bestenin güftesinde – gülüm’süyorsun..! Anılarımda sen,. - beynimin bir köşesinde… Gidenler bir geri gelse Gittikleri zamanları ceplerinde taşıyarak Ben dünkü yaşımdayım diyebilsem Başımda rüzgarsız esen kavak yelleri olsa … Ah! Kavak yelleri Ah, kavak yellerinin delikanlı esintileri Saçımın renginden ne istediniz Her yağmurda çekilmesi neden kemiklerimin Oysa! Ben yağmurları ne çok sevmiştim Gözlerimden süzülen gökkuşağı Toplanıyor şimdi, -yastığımın bir köşesinde… Yılları çağrıştıran sesleredir isyanım Sakın dönme, içimdeki aşk adına Ben onu ölümsüz kılanlardanım...
Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sen Vardın

______*‘’Zehir zıkkım bir kahve içeceğim İçeceğim ya Korkuyorum Ya ayılır da Seni bulamazsam yanımda! Kahveler sizin olsun Tüm panzehir aşklar da Zehir zıkkım sevdalar bana Zehir bana Zıkkım bana Sevdalar bana’’ . *‘. Anason Kokulu Sevdalar ______

Sen Vardın

Zehir zıkkım kahveleri İçsem ne olacak İçmesem ne olacak Hangi sihir getirir Yaşanan Bir demlik anı seninle geri Sarhoşum Susuz içtim ayrılığı Sarhoşum Sek içtim yalnızlığı Sarhoşum Dalga dalga geliyor üstüme Özlem rüzgârları Denizleri Kahve mayalasam Tutsa Balık olsam Sırt üstü dönemem Zehir olmuşum Tepe - tırnak Zıkkım olmuşum Hangi sevda avutur beni Hangi ses ayıltır adımı çağıran Hangi şiir anlatır Kördüğüm gecelerde www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Nefes nefese yazılan Umudum vardı senden yana Gözlerimi çivilediğim kapılardan Çıkıp gelecektin Hiç ısıtmadım ellerimi bu yüzden Tutacaktın Hiç aramadım kimseleri Dönecektin Ateşimdin Hayat bağımdın Gözlerimdin Gizemimdin Sesimdin Kokusuydun nefesimin Tenimdin Nerdesin Gençliğimi hapsettiğim Nerdesin! Nurten Altınok 130911 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sen Yetersin

İsteyen alsın istediğini Dünya çocuklara verilsin Bana Bir tek Sen yetersin... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sen Yine de Bilme


Sorry, your browser doesn't support Java(tm) .

Sen yine de bilme Sana olan zaafımı

Hep böyle vurdum duymaz say beni Rasgele bir tanıdık gibi işte Ya başınla bir selam ver gördüğünde İçinden gelirse gülümse Ya da uzat elini tokalaş benimle Vefalı bir dost gelmiş gibi Sen yine de bilme www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Elimin avuçlarında neden titrediğini

Sen yine de bilme Sana olan tutkumu

Nasıl sarılmak istediğimi boynuna Sen yine de bilme Sesinde neden kaybolduğumu da Hani ortaya konuşulur ya, bir konu atılır da Cevaplar ordan burdan şundan bundan Her kafadan bir ses çıkar ya Say ki acemisiyim her şeyin Say ki unutmuşum bildiğimi Yutmuşum dilimi Sesin olduğu yerde yitirmişim belleğimi Sen yine de bilme Sana nasıl kilitlendiğimi

Sen yine de bilme Seni nasıl kıskandığımı

Ben böylesine kötüyüm işte Böylesine zavallı kendine Böylesine bencil sevdasına Kalemine sözü geçmeyen aciz Ben böyleyim işte Kendi sesimde kötürüm Sevdana yatalak sevdalı Sen yine de bilme Sana nasıl saplandığımı Yılan olsam akıtırdım zehrimi yüreğime Elimde değil

Sen yine de bilme Seni hala sevdiğimi...

030107

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Seni Çok Özledim

gelsen kar yağar yangın yeri yüreğime üşürüm sıyrılıp karabasan gecelerden kandil gözlerine sığınırım ısınırım gelsen sırılsıklam boynuna sarılırım mıhlanmış dilimde şimşek olur tozu dumana katan lodoslarda adını poyrazlara haykırırım martı çığlıklarında kuzey yıldızı ağlar bulutların isyanında gök renkler boğulur mora her renkte bir fırça sen varsın saçının telinden gece avuçlarından güneş damlıyor gözlerinde ayazlamış dalgalar dudaklarında ...... Nazım Hikmet ...... Mavi Dev dudaklarında ...... Bir Elmanın Yarısı Sen Yarısı Ben dudaklarında ben olsam gelsen ilmik ilmik çözülür dizlerim çocuklar gibi sevinirim seni çok özledim Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Senin Adın Mavi

Anlamadın mı Bir tek sen varsın yangınım İçimden atamadığım Adını mavi koyduğum

Anlamadın mı Yalan değil sana tutkun oldum Çöz dilimin bağını Yalnızlığımı anlatayım
Anlamadın mı O güneşin sen olduğunu Boğduğunu karanlığımı Canıma cansuyu verenin ses olduğunu Alıp başımı gidesim gelir sana Çıkarsız / sevda adına Art niyetsiz / aşk adına Bırakıp arkamda yalnızlığımı

Karşıla beni Benim Adım Pembe



Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Senin İçin*

Ekmeğime katık değil Hamuruma maya olmanı istediğim Sen Ayak izlerin düşmüş şiirime Bakışların dizelerimde Bak gözlerime Oku beni Duy beni Biraz daha kal Biraz daha benimle Burası bizim evimiz Arınmış dünyanın tüm nikahlarından Tüm günahlarından Öylesine temiz Öylesine biz Hoş geldin evine Şiir giyindim Senin için Nasıl düştüm bu ateşe Ve neden bu kadar zifirkara bu aydınlık Tutup yakasından atıyorum dışarı ne varsa içimde Sana sözüm geçmiyor Haramlokma Diziliyorsun boğazıma Bu benim işte Boşuna unut demelerin Boşuna umut vermemelerin Mayan bulaşmış şiire bir kere

Oku beni Oku seni Hoş geldin evine Şiir soyunuyorum Senin için… Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Seninle Bir Ömür (ne kalmışsa geriye)

Günah olur seni şiirlerle sınırlamak Ömrüme ne dersin?

Günah olur seni şiirlere sığdırmak senin için Ömrüme ne dersin Bizim için Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ses 2

En büyük Sus’ umsun Ses’ e dönüşen En büyük özlemim, dizelere döşenen

Çaresizliğim, çelik pranga tenimde Sen usuma düştüğünde Ne sesime ‘gel ’ olabildin Ne yüreğime ‘gir’ Bilmedin, duymadın mı Yetim bir sevdayı büyütürken umudunla Hiç kendini suçlamadın mı İstemez miyim sanıyorsun Tuna boylarında kök salmışım Ekmeğimin kokusunu özünde taşıyanım Ata toprağımı vatan kılanım İstemez miyim sanıyorsun Dallarında çiçek olmayı Yüceltip sevdanın kutsallığını Dizelere yükledim günahları Gecenin kemendi değildi boğulduğum Avuçlarıma yığılırken gözyaşları İstemez miyim sanıyorsun sarılmayı Dudaklarında ses kalıp nefes olmayı

Yıkıldı korkunun taş surları Harç tutmaz artık bu ayrılığı...

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Ses Ver

İnlere cinlere seslendim Topları patlamış Çıt yok Alıp yüreğimi sana geldim / Özlediğim Ah içimde ki sen Resmedemediğim Kimseler görmedi Kimseler bilmedi Şiircennetinde gezindiğim Bir Sen Bir Ben Biz ikimiz Bizbizeyiz şimdi Öyle güzel bir dünya işte burası Sığındığımız Dingin / taşkın Sarayları dizeden Ah içimde ki sen Resmedemediğim Hangi notadan başlar sesin

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sesim

İçimi yükledim Kağıda düşen kaleme Oku beni Bir bomba gibi Gönderdim yüreğine Duy beni İyi günlerinde değil Kötü anlarında Bul beni...

Nurten Altınok 22.12.2015 Esenyurt Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sessiz Şiir

Bizim mahallede Körlerle sağırlar Birbirini ağırlar Sizin mahallede Neler var Ağalar Kulak zarlarım patladı Öğretmediler mi Okumayı yazmayı… Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sevim Tezel'den Nurten Altınok'a

Gönderen: Sevim E.Tezel Alan: (grup üzerinden) nurten altınok Tarih: 17.06.2006 13:10:00 Konu: [siir-perisi] NURTEN ALTINOK... -- Kalemini kıskandığım arkadaşım, dostum Nurten Altınok'a ithafen sizlerle paylaşıyorum...... NURTEN ALTINOK...

Anason kokulu sevdalarında Acı verdi çoğu kez altın ok Gerdiğinde yayını, hedef başlı başına of Kaldırabilir mi kalp bu atışı, hedef aşk, aman of Nenenin yaşadığı yerdeki anılarınla coştur yine, coş Şairim her şey gönlünce olsun dilerim Bir önceki gününden daha güzeline koş Kıskandığım kalemin arkadaş olmuş yalnızlığa Bir ömür sağlıcakla kal, yaz, okut coş Şiirlerine layık görülen ödüllerle Gönüllerimize sevi kilimleri dokun, renkleri hoş Nurten Altınok sen hep yaşa, yaz, konuş Dizeler arası maratonda en önde koş Ana yolda gidiyorsun, etme sükût Tali yoldan gelen var, el salla, benimki umut Ardına baktığında görürsün dost gözü, Sağlığından haber yolla, bekletme öz'ü

Yetmedi mi kalbine saplanan acı veren okların Kurdun gönüllerimize taht, şiirlerindir çokların Hele yok mu o Anason kokulu sevdaların, Satır aralarında gülümsüyor aşk'ların Hep böyle ol Nurten Altınok böyle kal Yaz şairim okuyayım, okut, alalım haz Seni seviyorum arkadaşım, dostum Bekletme Bursa'ya, bize, yine gel bu yaz Okuduğum şiirlerini yazmışım yüreğime Aldığım; kocaman Haziran boyu haz...... Selamlar Bursadan. Sevim.E. Tezel ______

çok teşekkür ederim Sevim... www.Antoloji.Com - kültür ve sanat şiirinin yeri burasıdır diye düşündüm ve sayfama ekliyorum. öpüyorum güzel yüreğinden... sevgiyle.. Nurten Altınok Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sığdırabilsem Seni

sığdırabilsem seni bir sigaranın içine her nefeste çekebilmek için içime ya da bir bardak şaraba bir kadeh rakıya dört mevsim yirmidört saat sarhoş gezerim küfelik kadehte dudak izlerim ayyaş Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sıkıldım / Sen Arasana

Sıkıldım Birilerini arayacağım Hal hatır bahane benimkisi Bir ses olsun istiyorum Bir ses ki Çığ gibi büyüsün bende Alıp götürsün içimdekileri Bir şamar gibi ya da Patlasın yüzümde Hadi sen arasana Özlediğim Beklediğim Canım ciğerim bildiğim Ana rahminden yeniden kulak gibi Avuçlarına doğacağım Göbek kordonumu asacağım dallara Cami duvarına anamın gömdüğü Gölgemi dilek ağaçlarına Hadi ara be adam Arasana Elektriğe tuttum ellerimi Saç diplerim acıdı... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sırılsıklam

...... her yıldönümlerinde ben, ayni yerdeyim her yıl dönümlerinde ben, ayni yaştayım her yıldönümlerinde ben körkütük aşığım aşk bu olmalı, derdim hep, kendi kendime kara sevda dedikleri bu olmalı sen, yağız delikanlı gözüne bakmaya kıyamadığım sevdalı sen, adını koyamadığım gittin! ne varsa güzel yaşama dair alıp götürdün beraberinde her yıldönümlerinde ben seninleyim her yıldönümlerinde ben sırılsıklam şairim...

060605 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sigara

Sigara 01

İki pakete çıkardım Sigarayı Gelen vurdu Giden vurdu Bana kalan Bir acı duman Hala suskunum Ciğerlerim isyanda

Geberip gideceğim bir gün Kimsenin haberi olmayacak Senden başka...

Nurten Altınok 30.04.2012 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sigara 01

İki pakete çıkardım sigarayı Ciğerlerim isyanda Gelen vurdu Giden vurdu Bana kalan Bir acı duman Hala suskunum
Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sigara 02

Geberip gideceğim bir gün Kimsenin haberi olmayacak Senden başka...

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sitem Dostadır

Mutluluk Ne İstanbul’dadır ne Ankara’da ‘’dostları olmalı insanın’’ gittiği diyarlarda En azından Hal hatır soracak kadar Kalabilmeli yanında Bir çay içimlik zaman ayrılabilmeli Dost dediğin dostlara Yanılıyor muyum yoksa! Sitem dostadır Selam da... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sorun

Sorun

Bana Şişmansın diyorlar Ağrıma gidiyor gitmesine de Taşıyan benim Sana ne! Ölünce Dört kişi taşıyacak nasıl olsa O da onların sorunu Bana ne!

Nurten Altınok 06.03.2013 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sözüm meclisten dışarı 4

Hoşgeldiniz


bakarsın da boyuna posuna koyarsın adam sınıfına aldanırsın sırtındaki yabasına ye kürküm ye namı almış yürümüş sözüm ona ______çok şükür Elhamdülillah

adı duyulmuşsa bir tazenin derler ya düşmüşse dara olur mu korumak adam olana ye kürküm ye bakacaktır elbet bir yoluna ______afiyet şükür Elhamdülillah

görenler anlamaz nasıl olsa atar havasını takar koluna büyük adam ne de olsa ye kürküm ye yağan yağmur olmasa da ______yarabbi şükür..! Elhamdülillah

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Şair

Şiir; Yürek artığı Sevgi yığınları Kırk yamalı Bohçaya sarılmış Değeri belli değil Şair; Sabırla örülen ömür Dizelere dökülen sır Anlayana Sır artık sır değil Sökülür teyelinden dikiş Kimsenin umurunda değil...

29.09.20 Nurten Altınok Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Şairler Aşılıdır Ayrılığa üç

Kaç mevsim geçti Kaç Nisan tükettim Sevdadan yana Kaç dize... Hiçbir şey değişmedi Damıtıldı özlemlerim Biraz daha Sadece bu Biraz daha Hepsi bu... Giden gelmiyor Şairler Aşılıdır acılara Yabanım! Artık dokunmuyor Artık dokunmuyor /dedim ya Yine de inceden bir sızı Çatlayıveriyor avuçlarımda Bazı bazı Sen misin özlediğim Dünün pembesi mi yoksa Yoksa Deli divane koşmak mı kavuşmalara Aldırma Şairler Aşılıdır ayrılıklara Yabanım Gelmesen de olur Bu saatten sonra İçimdeki bahar Ah! İçimdeki deli bahar Hala ‘’ ilk’’ bahar Sevdadan yana Yalnızlık oyuyor adamı Yabanım İki kişilik olmayınca... Nurten Altınok 22.03.2013 Yenileme

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Şapka

Hoşgeldiniz


Ağır geliyorum kendime Bölüp yüreğimi ikiye Parçalamak istiyorum yarısını lime lime Diğerini balıklara atacağım yem diye İyilik niyetine Hani nerde dost bildiğim yüzler Bir aynanın görüntüsünde gizlenenler nerde? Sırlar mı döküldü Kel mi bu görünen Şapka nerde?
Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Şemsiye Açtım Anılara




Sen gittin ya Dağlarına kar düştü adanın zamansız Ada vapurlarının nefesine sindi kokusu beyazın /şarap sarhoşu nara sesinde Barba Yargo’nun meyhanesinde rumca şarkılar ağlıyor Uzo eşliğinde Sokak ortasına kurulan masalarda Tepeköy’de gece öksüz Ağustos böceklerinde matem Tepeköy’de çan sesleri sustu Sen gittin ya Kalmadı adanın tadı tuzu...



Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Şerefine







Bir bardak soğuk su iç şimdi Bitmiş aşkların şerefine Sevabına bir de fatiha oku Yüzün gözün hürmetine Cennet mekânı olsun!








Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Şeytan Diyor ki

Hadi bir cevap ver Yanılt bendeki beni Çözülsün kördüğümüm Bu kuşku Bu şüphe Bu bekleyiş Her gün öldüğüm Hadi bir cevap ver Yanılt içimdeki sesi Denizlere atacağım Kör kuyulara Zincirlere vuracağım Bu altıncı hissimi Ne taşacak zamandayım / asi Ne delisindeyim suyun Susuyorum Şeytan diyor ki... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Şiir

.

Şiir Aşkın aynasıdır Varsa yürekte sevda Varsa sancı Kalem tercümandır Eller aracı Dizeler tanıktır İçindeki yangına Sözler verir sırını yabana Şiir Karanlığın gölgesidir Şiir rengin sesi Sen Aşkın Ta kendisi...

Nurten Altınok 161207 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Şiirler Tuttu Beni

Şarkılar tuttu beni Sarhoşum bu gece Andım da geçen günleri Ne sen geldin meclise Ne senden bir ses geri Şerefe! Bu şiir senin için* Hadi, dizeleri fon diple Arabesk olsun, boş ver Böyle takılalım bu gece Sarhoşum dedim ya Sek içitim de şiirleri Kıtalar hep senle doldu Dizeler boşaldı bizimle Şiirler tuttu beni Şairler ağlattı sonra Ah şu şarkıların bir dili olsa... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Şiirlerin Tadı Tuzu Kalmadı

Korkuyorum yazmaya Mürekkep bulaşır diye sevdaya Ah! Şiirlerde özlem Yürekte hasret Seni anlatabilmek var ya Ah şu şiirlerin insafı olsa Korkuyorum yazmaya Katran karası geceleri Sökün atın içimdeki zehiri Silinecekse sevdanın lekesi Alın götürün tüm renkleri Bir mavi nokta bırakın yeter Bir de Yıldızlı Şiirleri Öylesine boşum Öylesine hiç Öylesine pervasız ve sebepsiz Gittin gideli İzin ver Ya seni unutmaya Ya sana tutunmaya Şiirlerin tadı tuzu kalmadı Baksana...

270707 Londra

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Şimdi

Ne açan çiçekte kaldı sevgi Ne gecenin karanlığı boğdu bizi Unuttuk Unutulandan öte Sevdik Sevilenden ziyade Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Şimdi Uzaklardasın

ŞİMDİ UZAKLARDASIN Şimdi uzaklardasın Gönül hicranla doldu

Ah! Keşke! Çok uzaklarda olsaydın da Ömür boyu bekleseydim seni Dönülmez yolların yolcusu Neydi acelen bu kadar ecele Umutların hakkını Nasıl öderim şimdi! Hiç ayrılamam derken Kavuşmak hayal oldu

Nurten ALTINOK 17.09.2013 Güncelleme

Çok uzaklarda olsaydın da keşke Ömür boyu bekleseydim seni Dönülmez yolların yolcusu Neydi acelen bu kadar ecele Umutlarımın hesabını şimdi Kim verecek bana Hadi söyle Şarkılarda beden buluyor nefesin... İşte böyle... ''...... Şimdi uzaklardasın ...... gönül hicranla doldu ...... Hiç ayrılamam derken ...... Kavuşmak hayal oldu ''

Nurten Altınok 100809 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Şu iğrenç dünyaya lanet olsun / Kimin eli kimin cebinde / Belli değil..!

.....Of...... Ooff ...... Ooooofffffffffff

Balık boğuldu su / da... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Şüphe

Bu gece uyuyamazsın İçinde ben olacağım kemirgen Karabasan çiçeklerimle kirpiklerinde gezerken Parmaklarında dolama olacağım Kollarım belinde zona Bu gece uyuyamazsın Boşuna kendini zorlama Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Şüphe 02

Şüphe 02

Bu gece uyuyamazsın Beyninde olacağım / kemiren Karabasan çökeceğim / dudaklarına Parmaklarında dolama Belinde zona Diş ağrısı / bedava Sorma Bu gece uyuyamazsın Kendini zorlama

050401 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Tam Zamanı

En güzel şiiri gözler yazar aşık olunca En güzel sözler noktalanır dudaklarda Büyür yüreklerde masum yangınlar Aşka kaç var Kaç durak Zamanı mıdır! Sayma Sorma Bekleme Ne eski bayramların sevincidir bu Ne de bir başarının kutlaması Mayalanmış hamur gibidir yılların kabarması At ateşe yüreğini Ver fırına Mercimek pişedursun Ne duruyorsun A benim canım A içimin titremesi Dokunmaya kıyamadığım Canına kurbanım Oy yabanım benim Oy kanım Her gününe bin şiir adadığımsın En güzel şiiri gözler yazarmış Aşık olunca Bana bakar mısın...

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Tut Elimden 2k

Gittiğin çöllere orman olayım Gürgen, ardıç, söğüt, çam çınar ek beni Dere tepe derya deniz olayım Çiçek çiçek gül açayım sev beni Gittiğin yollarda köşen olayım Adım adım her dönüşte bul beni Kağıt kalem şarkı şiir olayım Satır satır oku beni yaz beni Gittiğin yerlere ışık olayım Gönül gönül kandillerde yak beni Dertli dudağında neşe olayım Yürek yürek şarkılarda bul beni Tut elimden tut bırakma sev beni Gözlerimden anlasana sevgimi... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Umrumda Değilsin 1

Kırdım bütün bardaklarını şiirin Tasam olmaz ne yazık Dolunun taşmasından Azın dolmamasından Adını suya yazdığım Umrumda değilsin artık Seni anmayacağım Kırdım bütün aynalarını şiirin Bütün dizelere tek tek Mayın gibi döşedim adını Bütün mayınlara ardı sıra Mühür gibi basacağım Umrumda değilsin artık Seni unutacağım

Nurten Altınok 05.10.2013 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Umrumda Değilsin 2

Umrumda Değilsin

Kırdım bütün dizelerini şiirin Tasam olmaz artık Ne dolunun taşmasından Ne azın dolmamasından Adını suya yazdığım Umrumda değilsin artık Seni anmayacağım Kırdım bütün aynaların sırrını Her öbeğe tek tek senin Mayın gibi döşedim adını Bütün mayınları peşin sıra Bomba gibi patlatacağım Umrumda değilsin artık Seni unutacağım İstersen hoşça kal Ardımda el sallayan ol İstersen güle güle Düşmem peşine emin ol Çevirme başını geri Umrumda değilsin artık Sana yanmayacağım…

Nurten Altınok 05.10.2013 /10.03.2015 Güncelleme

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Umuttur Beklemek

Umuttur Beklemek Seven bekler Umuttur Geri dönmeler Karşıma çıkıversen de bir gün ''Nerde kalmıştık'' Deyiversen Tutuversen ellerimden Seven bilir Unutulur Zamanla gitmeler…

Nurten Altınok 21.07.2015

. Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Uzun Gecelerde

Uzun gecelerde kasvet vardır Yalnızlık sinmiştir kokusuna Dört bir yanın hasret çeker Sabah gündoğumlarına Uzun gecelerde hasret vardır Saramadığın düşer aklına Üşür en soğuyan yanların Buz düşer de bakışların Uzun gecelerde özlem vardır Sakız gibi sabahı çektiğinde Sıcacık bir göğse yaslanmanın Uzun gecelerde yangını vardır Uzun gecelerde şiirler vardır Mavi duyguların şahlandığı Uzun gecelerde yalnızlık vardır Sessizlik kelepçeler uykularını 03.06.05 Nurten Altınok Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Üç maymun

Sana sataşmak hoşuma gidiyor işte Hani o, Hiç umursamazmış gibi görünen halin var ya …..Görmedim ……….Duymadım ……………Söylemedim der gibi… Sen bildiğini okuyorsun Ben seni Sana sataşmak hoşuma gidiyor işte Kızmıyorsun Biliyorsun Söylediğin an sevdiğini Şımarıp Çekip gideceğimi İnat işte! Sen bildiğini oku Ben çoktan ezberledim seni. Yine de söyle ama Belli mi olur! .. Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Üf

ne para ne pul ne mal ne mülk hiç bir şey kapatmıyor yürekteki boşluğu ne pasta istiyorum süslü püslü ne üstünde 64 mum / sissiz ÜFlenecek kesilir nefesim her aklıma düştüğünüzde gurbet yoğunlaşır evlat hasretinde büyür gözlerimde dün dün de yorgun bu gün de büyür gözlerimde yarın yorgunum yoğunum! bir (ÜF) gönderin yürekteki mumlar ağlamasın yarın benim doğum günüm...

Nurten Altınok 21.07.2014 Altınoluk Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Var mı

Benim de hoşuma gitmiyor bu susmalar Bu havada kalan sevgi sözcükleri yavan Gel be adamım Yırt bu şiirlerin açılmamış yakasını Gel de tut ellerimin sesinden Gel de sürü saçımın telinden Varsın yaban desinler Varsın kör cahil desinler Varsın ayıplasınlar, kime ne! Al kaçır beni Yüreğindeki töreye Ölümden öte yol var mı Ölüme kadar bu ömür bizim Gel be adamım Düşlerini peşine tak da gel Bundan öte söz var mı? Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Vazgeç

Aygen Toruner’e bir sessiz çığlık var duyamazsın bir yürek bilemezsin n’alet olsun böyle kadere çekip gidemezsin çok geç kalabalık sessizliklere vize verilmiyor vazgeç yalnız değilsin Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Vekil

ellerim günahkar kırılası ellerim ellerim isyankar ellerim ellerine vekil nefesim günahkar kesilesi nefesim nefesim ateş kokar nefesim nefesine vekil gözlerim günahkar kör olası gözlerim gözlerim aşk bakar gözlerim gözlerine vekil bedenim günahkar ateş topu bedenim bedenim sen kokar bedenim bedenine vekil yalnızlığı can evinden karanlığı şimşeğinden mutluluğu hüzünden silip süpürdü yüreğin yüreğim yüreğine vekil... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Vuruyorlar

ağlamayacağım diyorum hep acıyan yerlerime vuruyorlar gözlerimi koparamıyorum yüreğimden Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yalnızlar Rıhtımı’na

Yalnızlar Rıhtımı’na

Kulağımı verdim yüreğimin sesine Tık yok! Fişi çekilmiş hayat bağımın Haberim yok! Ben ölmüş müyüm ne? Kulağımı verdim yüreğimin sesine Tık yok Boşuna mı atmış bunca yıl Bu yıldırımlar boşuna mı düşmüş dört yanıma Ayrılıklar değil miydi gözümü sulayan Ölümlerde bin parçaya bölündüğüm Kulağımı verdim yüreğimin sesine Tık yok Hey gidi sağır hey Hey gidi sağır Çıkar tıkaçlarını da bir dinle Bir duy atan şu sesi Gün doğdu doğacak yarına, besbelli Asılmışım bir umudun kanadına Bir adım atsam Düşeceğim içimdeki havuza Lav olsa da yandığım! Bir tarafım yanar Bir tarafım da kanar Yansın be!

Kulağımı verdim yüreğimin sesine Usulca, Benden ayrılma, dedi! 051109 Düzenleme 16.09.2013

Nurten Altınok

Kulağımı verdim yüreğimin sesine Tık yok Fişi çekilmiş hayat bağımın www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Haberim yok Ben ölmüş müyüm ne? Kulağımı verdim yüreğimin sesine Tık yok Boşuna mı atmış bunca yıl Bu yıldırımlar boşuna mı düşmüş dört yanıma Ayrılıklar değil miydi gözümü sulayan Ölümlerde bin parçaya bölündüğüm Kulağımı verdim yüreğimin sesine Tık yok Hey gidi sağır hey Hey gidi sağır Çıkar tıkaçlarını da bir duy Bir duy atan şu sesi Gün doğdu doğacak yarına, besbelli Asılmışım bir umudun kanadına Bir adım atsam Düşeceğim içimdeki havuza Lav olsa da yandığım Bir tarafım yanar Bir tarafım da kanar Yansın be… Kulağımı verdim yüreğimin sesine… 051109 Nurten Altınok Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yaşam 02

toprak kayıyor ayaklarımın altından taş yığınları boşalıyor avuçlarımdan... tutunduğum dallar çürümüş düşüyorum kanatlarımın peşine üşüyorum umutlarımda gülümsemene sar beni yaşam bakışlarınla okşa...

16 ocak 2003 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yeni Baştan 1 GÜNCELLEME...4

ŞİİR Yürek artığı Sevgi yığınları Kırk yamalı bohçaya sarılmış Değeri belli değil Sabırla örülen ömür Dizelere dökülen sır Anlayana Sır artık sır değil Sökülür teyelinden dikiş Kimsenin umurunda değil...

29.09.20 Nurten Altınok

yürek artığı sevi yığınları mermiler namluya sürüldü yeni ellerde, yeni aynalar ya hedef şaşarsa! yaralı ceylanda göz yaşı büyür maral ağlıyor.... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yeni Yılınız Kutlu Olsun

Hoşgeldiniz


Merhaba, Keşke hepinizin ismini buraya yazabilseydim tek tek. Göndermiş olduğunuz yılbaşı kutlama iletilerinize tüm yüreğimle teşekkür ediyorum. Hepiniz sağolun, hatırladığınız ve saydığınız için. Hepiniz sağ olun düşündüğünüz ve aklınızdan geçirdiğiniz için Hatırlayan ve hatırlamayan, kutlayan ve kutlamayan ve sen bu iletiyi okuyan gönüldostu: Yeni yıl, ne istiyorsanız onu getirsin sizlere... 2006. şiiri yazacağınız bir yıl olsun... Herşeyden önemlisi sağlıkla gelsin, huzurla gelsin.. Dünyamızda ve Türkiye'mizde savaşsız, doğal felaketsiz, açlığın ve acının sona ereceği bir yıl olsun 2006

Allah dileyene dilediğini versin... Nice sağlıklı yıllara... Sevdiklerimizle...



Olmadı şikayetim
Varlığa, yokluğa

Olmadı şikayetim
Açlığa, tokluğa

Gurbeti sıla belledim
Yıldızlar yarattım gökyüzünde her bir bakışa
Umutlar, dar zamanlarda www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Elleriniz ellerimde varoldukça

Şükürler olsun Tanrım
İnsan yaratıldığıma

Şükürler olsun Tanrım
Yarattığın herşeye saygı duyduğuma

Baktığımı görmeyi sağladığına
İşittiğimi duymaya

Dar zamanlarımdaki HUZUR'una şükürker olsun

SANA ŞÜKRETMEMİ SAĞLA


Bana ve tüm dünyaya

Her yeni gelene umutla sarıldık
Dünyada mekan
Ahirette iman

Her yeni geleni
Güzel dileklerle karşıladık

SEN İNSANLIĞIMIZDAN UTANDIRMA....



Nice Yıllara
Sevgiyle
Barışla
Sağlıkla

2006 hayırlara vesile olsun...
NURTEN ALTINOK






Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yeter

Bırak da tutunayım ellerine Saçlarımı okşamasan da olur Oturayım dizlerinin dibine Gözlerime bakmasan da olur Nefesin nefesimde olsun yeter Nurten Altınok 16.12.2006 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yeter ki

Kulaklarım çınladı Bir dost adımı anmış Korkmam artık ölümden Yeter ki; Tek şiirim tek dizesi Düşsün yüreklere Bir fincan acı kahvenin kokusu Karışırken Anason Kokulu Sevdalar'a Sevgiyle... Bir dost adımı anmış Gel de; Mutlu olma...

Nurten Altınok 20.10.2013 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yıldızlı Şiirler 01 Beni


______*

Bir seni sevdim Bir sendeki beni Bir de maviyi Biliyorsun

Düşler diyarında gemsizdi zaman Seninle uyanmak gibi Koklamak gibi ayni şiiri her sabah Kalemini yüreğin bildiğim Yüreğime eklediğim coşku Hangi korkular böldü bizi Ki susumuzda boğulur olduk

İlk dize ben gibi şiire düştüğünde Bizdik düşen buzdan ateşe Ayni özlemlerin körük nefesiyle Biliyorduk

Bir seni sevdim Bir maviyi Biliyorum

Bir de sendeki b e n i... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yıldızlı Şiirler 02 Seni

______*

Bir gün ararsan beni Anıların solmuş yapraklarında Sebep ne olursa olsun Düş yollara

Bekliyor olacağım s e n i... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yıldızlı Şiirler 03 Bizi

______*

Aşk aşk aşk Aş aş aş A a a

Ne var bunda bu kadar hayret edilecek Hiç mi aşık olmadınız Hiç mi sayıklamadınız birinin adını Hiç mi rüyalarınıza girmedi Sarıp sarmalamadınız mı hiç Öpüp koklamadınız mı

Baş tacı etmediniz mi adını soyadını Gözlerinin rengini ezberlemediniz mi Sesinin tonunu Kokusuna teninin Eklemediniz mi

Neyin başı Ne bileyim ben neyin başı Olsa olsa Aşk olur başımın tacı Yüreğimin aşı

Bir de s e n varsın ya Başımın baş belası Ah! bir bilsen nasıl benimsin Baş ağrım olsan Ömür boyu başımda taşırdım seni Yürek yaramsın Yüreğimi yakansın

Anlamazsın ki Yoktur okuman yazman yasaklıya İyi belle A ile başlar alfabe aŞ ile dolar tencere aşK ile coşar yürek

Kafası giyotinlere vurulacak kadınım ben Tövbelerim bile iflas etti senin yüzünden

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yüz milyon kere akıl veriyorum kendime her gün İşin kötüsü Çok uslu bir çocuk gibi Dinliyorum da verilen aklı

Düşünmeyeceksin - Düşünmeyeceğim Hatırlamayacaksın - Hatırlamayacağım Unutacaksın - Efendim! Sevmeyeceksin - Bir şey mi dediniz! Kafası kesilecek kadınsın sen - Kafası kesilecek kadınım ben

Rahat bırakın bendeki b i z i... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yıldızlı Şiirler 04 İkimizi

______*

Kadere inanır mısın Ya da şansa Ya da tesadüflere

Neydi bizi yan yana getiren İmzaya açılmış defter gibi Resimli sayfalarda buluşturan Sen kimdin yanı başımdaki Bu a d ı g ü z e l a d a m Kimdin ve Neden bu kadar yakınımdın

Nasıl bir güçtü bu beni bağlayan çivit maviye Anaforlarından kurtulamadığım hala Ve hangi bahardı adını koyamadığım Alev açtıran kuru dallarımda Neyin muştusuydun Savıp savurduğum yaşamdan geri kalan artık yıllara

Neyin hüznü Neyin beklentisi

Azıksızdım yola düştüğümde Ansızındım Hazırlıksızdım Düşsüzdüm

Kırmızı halılar döşenmedi yüreğine giden engebelere Çiçekler atılmadı saçıma başıma, baştan ayağa Ödüller sunulmadı Verilmedi vaatler yarınlar adına

_____Müsterih ol _____Dil kırılır laf altında, kim uzatırsa sana

Bir başımaydım Umutluydum Bir o kadar yapayalnızdım Güneş filizlenirken içimde

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Sevmiş miydim seni ne Avuçlarımda yürek acımla Gözlerimdeki sır, kırık aynaların kanı

Kadere inanır mısın Ya da şansa Ya da tesadüflere

Neydi öyleyse bizi yan yana getiren İmzaya açılmış nikah defteri gibi Neydi

Kader mi Şans mı Tesadüf mü...! Neydi

Resimli sayfalarda buluşturan i k i m i z i... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yıldızlı Şiirler 05 Anlatıyorum


Seni görmekti asıl nedenim Bekle beni Diyemedim Takıldı tuşlarına parmaklarım telefonun Edemedim Çok özlemiştim Söyleyemedim Hiç vazgeçmedim ki... Seni sevmekten, Hiç yorulmadım ki... Neden bu kadar benimsin Neden bu kadar bende Neden bu kadar mutluyum Seni her düşündüğümde Ve neden her ayrılışında Yıkılıyorum baştan başa S ı c a c ı k t ı elin avuçlarımda Tutamadım Kayıp gitti Biraz daha kalsan olmaz mıydı

Dondurduğum karelerdeyim şimdi Yüzünü çizimlere a n l a t ı y o r u m...


Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yıldızlı şiirler 12 Gecenin Bir Vakti

______*

Aklım firarda Gönlüm serseri Bana Bağdat’ı sormayın gecenin bir vakti Tırnaklarımı dibinden kestim Etim acıdı __ Kanamadın mı?

Göğsümü yardım Parçalandı yüreğim __ Sızlamadın mı?

Aklım firarda Akıllara zarar Git diyor O'na diyor Söyle diyor Çok Sevdiğini Al oturt karşına Konuş adam gibi

Dedim gitti... Ohh! __ Anlamadın mı?

İlla da 'SEN' diyor şu kadarcık aklım...Ahh! Ne Nuh dinliyor ne peygamber Ne söz Ne haber __ Yapma’ dan Anlamıyor __ Etme’ den Hiç __ Sevmek’in Adını bile kondurmuyor Deli mi ne!

Aklım firarda Söz geçmiyor www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Asi'ye Bir daha kestim tırnaklarımı Et benim Tırnak benim Oturdu kerpeten acısı... Uff! İnadına bir daha Daha beter yandı canım bu defa...Off! Ayıramadım etinden __ Acımadın mı? Sana gönderiyorum şimdi Hem etimi Hem tırnağımı Hem etimi Hem kemiğimi Eti de senin olsun Kemiği de Kullan güle güle Ayıramadım eti tırnağından Canımdan seni Aklım firarda Gönlüm serseri Bana Bağdat’ı sormayın gecenin bir vakti... Belli mi olur! Nurten Altınok [/B][/ortala[/renk]]

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yıldızlı Şiirler 17 Geldim





______*

Neden bu hüzün söyler misin Kimin elinde alın kalemi kaderini yazacak Sen mi yazdın Ben mi yazabildim Uzun bir yol bildik yaşamı Kervana katıldık Birileri vardı yanımızda Mutluyduk sandık Sevdik belki Belki değil Mutlaka Kim bilir Sevildik de belki Ya şimdi! Düşünüyorum da Hiç ben olmamışım Yaşanan bir şeyler var Tükenen bir şeyler Ama Ben yokum Hiç kendim için yaşamamışım Aradım Buldum Çıkardım sandıkta kilitlenen beni Önce yudum bir güzel Naftalin kokuyordum Dün kokuyordum Nefret kokuyordum Güneşi gördüm sonra Ağacı gördüm çiçeği gördüm Açtım İlk defa acıktığımı hissettim Susadığımı Bir şeyler eksikti Yaşanmamıştı Ne ilki ne sonu Baharın kendiydi yaşanılası

İster şans de İster kader www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Dedim ya Kimin elinde alın kalemi kaderini yazacak Suya yön verilmiyor işte Bir deryada buldum sonra kendimi Akıntıya kafa tutmak şöyle dursun Rüzgarlar yarattım nefesimden Öyle çok birikmiş ki içimi kaplayan kül tabakası Bitti sandığım ateşi gördüm içimde Her rüzgar estiğinde Biraz daha Biraz daha kızıla boyandım Adına sen sevgi de Ben mavi diyeyim Ben maviyi çok sevdim Senin adın Mavi Ne hırkada gözümüz var Ne saltanatta Neyin hesabı var yapılacak Kime verilecek Korkacak neyimiz kaldı bundan sonra Neden Ve Kimden Herkes kendi yolunu çizmiş gidiyor işte Işığını çekme üstümden Hayallerim üşür Düşerim Tut elimden

Ben maviyi çok sevdim Senin adın Mavi ______* Ben geldim... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yıldızlı Şiirler 28 Ben Geçmeyeyim İçinden

yıldızlı şiirler / ben geçmeyeyim içinden

Boşunaymış bunca zaman Savaşım yalnızlığa Boşunaymış bunca yıl Yıldızlar yağdırmam saçına başına Gidiyorum Sımsıkı tutunup bir yıldıza Gidiyorum Çıkınımda düğümlü yalnızlığım Asi bir rüzgârdı aşk Girdi kanıma Kestim bileklerimi Ak şimdi Bir yıldız kaydı şiirden Ben bittim Şiir bitti Haydi, bir dilek tut şimdi Ben geçmeyeyim içinden...

Nurten ALTINOK Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yıldızlı Şiirler 29 Gün Geldi

Elim tutulsun Dilim değil Gün geldi Güneşi yaktım çıra gibi Tutuştu İstanbul Ben kavruldum sana Gün geldi Şiirler ektim yollara Deli divane açtılar Yediverendi bana Gün geldi Bir rengin tutkusunda Yıldızlar yağdırdım Bakışına kilitlendiğim sana Dilim sarhoştur benim Kalemim ayyaş Bakışım akşamdan kalma Ne varsa dilimde inan/sana Gün geldi Öptüm dikeni dilinden Çatladı söz orta belinden Nazardı mavide göz bana İstedim ki Tutulsun bir ucundan Yarına uzanan umudun İstedim ki Şiir öksüz kalmasın Kalem yetim İstedim ki! Elim tutulsun Dilim değil... Güncelleme (19.03.2015) Nurten Altınok Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yıldızlı şiirler* 05 / Anlatıyorum(sayfa çalışması)



Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yıldızlı şiirler* 06 / Şimdi


Yağmurlarına yükledim Tutup gözlerinden Bir İstanbul sabahına Sesini Umarsızca ve de sorumsuz Şemsiyesizim Islanıyorum mevsinlerinde Şimdi... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yıldızlı şiirler* 07 / Sevdim Seni

______*

Gülüyorsundur şimdi kim bilir Mutluluğun bıyık altı saklanmasında Kim bilir neler geçiyordur aklından Omuz silkeleyişlerinden düşen Haydi, dik zafer bayrağını En yüksek gönderine kelenin Zafer sandığın kör olmaksa Aşk kendini sergiliyor bak Beyaz teslim bayraklarında Ben yenilmedim ki! Sadece sevdim seni... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yıldızlı Şiirler* 08 / Rüya Gibi

______*

Bu gece rüyalarına geleceğim Kilitleme gözlerini Ya da sakla anahtarını kirpiklerinin altına Yerini bir tek benim bileceğim Dudaklarında konaklayıp Yüreğine izin isteyeceğim Nisanın en güzel yağmurlarını taşıyacağım avuçlarımda Ebem kuşağı sevgiler kuşanacağım Kuş dili şiirlerim olacak yanımda Sadece sana okuyacağım Bu gece kilitleme gözlerini Rüyalarına konuk olacağım Soyun dökün arın tüm düşüncelerinden Sana beni getireceğim Sakın uyanma yarı uykunda Sabahı bekle Seni öpüp öyle gideceğim Bu gece rüyalarına geleceğim Düşlediğin gibi... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yıldızlı Şiirler* 09 / Gün Olur

______*

Gün olur Bulutlar selama durur ayaklarıma Uçarım Gün olur Yığılır toprak Altında ezilir kalırım Gün olur Özlemin yakar içimi Adressiz yollara düşekalırım Gün olur Umutlar yitirilir Zamansız ölümü yaşarım Neşem olursun gün olur Gün olur kederim Seninle şekillenir haritası yüreğimin Tut ellerimden Bana yürümeyi öğret Bana konuşmayı öğret Öperek dilimden... Gün olur Her şey olur

Belli mi olur! Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yıldızlı Şiirler* 10 / Gidersen

______* Ya gidersen! Unutur muyum dersin zamanla...

Yapma bunu bana Yalan da olsa Yapma! Elimde değil Kanatlarım kırılıyor dizelerinde Düşlerimde yeni yeni başlamıştın filizlenmeye Ki Ne yarım ne çeyreğimdin Dopdolu bir ben Ya gidersen! Merak etme üşümem ben Hiç ısınmadım ki Öylesine büyüktü işte ateşim Ya gidersen! Merak etme ağlamam ben Kızılcık şerbetidir içtiğim Nedir bu başıma gelen Oysa Okadar çok sulamıştım ki içimdeki maviyi sevgiyle Hiç solmayacaktı Hangi eldir uzanır duygularına İçimden koparır alır seni Ya gidersen! Nasıl öderim vebalini bunca şiirin Nerelere sığarım Nerelere sığınırım göğsün niyetine Hangi cehennem kabul eder beni İçimdeki bu ateşle Hangi yatak yorgan Hangi döşek kuzu yünü Isıtır özlemlerimi Hangi el uzanır dudağıma Hangi dudak yanağıma Düşler dolusu Var mı bildiğin Varsa söyle

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ______* Ya gidersen! Beni de götürür müsün Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yıldızlı Şiirler* 11 / Bilmezsin

______* Bilmezsin Bilemezsin

Sen benim çocuk tarafımı bilmezsin Hiç yürümedik yan yana seninle Sevince nasıl ben olduğumu Bulutlara kanat kuşandığımı Sevilince şımardığımı Hiç görmedin Bilmezsin Tutup elimden içimdeki beni Çocuk vitrinlerinde oyuncak seçtiğimi Topuklu ayakkabılar giydiğimi gizlice En güvezinden rujlar süründüğümü Bilmezsin Sen benim çocuk tarafımı bilmezsin Hiç yürümedik el ele seninle Sevgisi elinden alınınca ağladığımı Şımarttığımı kendimi bir külah dondurmaya Korktuğumu gök gürültülerinden Yalnızlığımı şarkılarımla böldüğümü Bilmezsin Karanlık basınca odama bir de içime Evin tüm ışıklarını yaktığımı Bazen sesimden korkup sustuğumu Dualara sığındığımı Bilmezsin Sen benim çocuk tarafımı bilmezsin Hiç oturmadık ayni sofraya seninle Yüzüme bakılınca kızardığımı Aşktan konuşulduğunda utandığımı Nasıl şımarıp cilveler yaptığımı Huysuzlaştığımı ilgisiz kalınca Bilmezsin Nazlanırım gün gelir, küserim Özlerim, uzun yollara düşerim Üşenmem, şiirler döşerim Seni nasıl sevdiğimi Bilmezsin Sen benim çocuk tarafımı bilmezsin www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Hiç yatmadık yan yana seninle Ben böyleyim işte Kocaman bir çocuğum içimde Nasıl büyümek istediğimi seninle Ne hayaller kurduğumu Bilmezsin

Bilmezsin ______* Bilemezsin... Anlatamıyorum ki! Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yıldızlı Şiirler* 13 / Düşmeden Gel

______*

Ben en çok dondurmayı severim Sonra kirazı Sonra karpuzu Dondurmayı sade Kirazı çekirdeğiyle yerim -ayıklamaya kalkınca tadı kaçıyor mübareğin- Karpuzu göbeğinden kaşıkla -Küt diye oturtacaksın yere Çat diye ayrılacak ikiye- Sen benim al kirazlı dondurmamsın Karpuz kabuğu suya düşmeden gel Ben en çok günbatımlarını severim Maviyle kızılın serenat saatlerini Ilık bir melodidir rüzgar, mevsim yazsa Ninnisini söyler balıklara Hangi balık uyur anasının koynunda Ser verir sır vermez su Gömülür koyulara. Sen benim en koyu derinliğimsin Bakışım bulutlara düşmeden gel Ben en çok geceleri severim Kapı pencere duvar, sağır olur İrkilse de yüreğim ufacık bir sese Kendi sesimde huzuru bulurum Bir yerlerden gülümser Niyazi Kim bilir hangi öyküden huylanmıştır Kıskanıyor işte ikimizi Sen benim en son yalnızlığımsın Ateşim toprağa düşmeden gel Ben en çok kendime kızarım Kaç kişiyim ben bir bedende Bir okulun sınıfları gibi beynim Her sınıfta ayrı ses Her sınıfta ayrı ders Her sınıfta ayrı hoca

Herkesin doğrusu kendisine doğru Benim yanlışım bana doğru Bir terslik var bu işte www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Tarihin bütün aşk savaşlarında Hep yenilen ben oluyorum Bütün derslerden geçiyorum da Fizikten çakıp kalıyorum En boyu tutmuyor bir türlü Aynalara kızıyorum Aynalar Aynalar Dünü emanet ettiğim aynalar Emanete ihanet eden aynalar Bir fotoğraf karesi kadar olamadınız Belki ama Hiç de suskun kalmadınız Hiç pervasız Hiç vurdumduymaz olmadınız duygulara Çizgilerde hiç yanılmadınız Ah! anlatamadıklarım Kaçıncı şafaktır bu saydığım Sen benim en dayanılmaz yanımsın Kelimeler dizeden düşmeden gel... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yıldızlı Şiirler* 14 / Ne bekliyorsun

______*

El uzattım Tuttun mu Güneşi yaktım gün geldi Tutuştu İstanbul Yandım Gün geldi deli divane yollarına düştüm ay ayazında Bir mumun da mı yoktu göz kırpacak Gözbebeklerine kilitlendiğimde Dilim sarhoş, yalan söylemez Gönlümdekileri döktüm eteklerime Öpüştüm şiirlerinle Utanmadım Ulaklar gönderdim eş dost Sağır sultanlar duydu sevildiğini Ferman senindi Vuruldum kelimelerin en keskiniyle Doğrandım en ince yerimden dilim dilim Korkmadım Susmadım Yıldızlar döşüyorum şimdi adına bayrak bayrak Şiirin burcuna dikmek için Bir ses ver Adım olsun Bir şeyler kemiriyor içimi Rahatsızım Bir ses ver bu son olsun Bilirim gitmesini sevda koltukta İstedim ki Tutulsun bir ucundan yarına uzanan umudun İstedim ki Bilesin İstedim ki Sevesin İstedim ki Gel diyesin Buradayım işte Ne mazinin hesabını yaparım Ne sorgularım dünü Sözüm olmaz yaşanmışlara

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Bir tarih gerekiyorsa bir başlangıca Bugün miladımız olsun Buradayım işte Ne bekliyorsun... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yıldızlı Şiirler* 15 / Kelepçeli




______*

E tipi cezaevimdi yüreğin Açmadılar demir sürgüleri Gittim Almadılar içeri Çok sevmiştim Kanunda yokmuş yeri Azat ettiler sevgimi Bir ömrü adamaya hazırdım Ellerim kelepçeli...




Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yıldızlı Şiirler* 16 / Veda


______*

dönüşün sancısını çeken bilir bu acıyı yoksa uğurlayanı...
Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yıldızlı şiirler* 18 / Bir Yıldız Düşüyor


______*

______*

En ulaşılmazı yıldızlar bilirdim Hedefsiz düştüm güneşin izdüşümüne Avuçlarımın yangınıydı göğsümdeki yara Yıldızların yıldızıymışsın bilemedim Gözlerimde buzula dönmeni umduğumda Yeni fark ettim içimdeki cehennemin harını Gidemeyişim bundandı ırağına Maviye tutkunluğum da

Vakit geldi Şimdi veda zamanı

''Haydi Abbas vakit tamam Akşam diyordun işte oldu akşam''
Söndürün ışıklarını semanın Bir yıldız kayacak birazdan Sakın dilek tutmayın! 31.05






www.Antoloji.Com - kültür ve sanat
Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yıldızlı Şiirler* 19 / Terin İlaç Olmalı


______* ______*

Yollar mı ___Sevdiğine gittiğin Özlem mi __Dokunmak istediğin Yarın mı? __Düş dediğin Ek şimdi özlemi yollara Düş zamanı hasretten Bir omuz başı değil miydi istediğin İki dize sohbette Sarıl gönlünce

Şimdi Tam zamanı olmanın Şimdi Onunla (!)

‘’Odam kireçtir benim’’. Terin ilaç olmalı...



Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yıldızlı Şiirler* 20 / Hoşça kal


______* ______*

Zamana kafa tutmaktı Üvey şiirlerde avunmak Bir yıldız göz kırparak Kayıp gitti hayatımdan Rüya bitti Aşk bitti Hoşça kal... Suyu çekilmiş ırmaklar gibi sancılı Sustu içimdeki mavi Sen sustun Şiir sustu Ben susuyorum şimdi Hoşça kal...

''Her kışın bir yazı vardır Her baharın bir sonu''



Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yıldızlı şiirler* 21 / Mayın


Boşuna bu çabam, ırağında olmaya çalışmak Yokmuşsun gibi davranmak Bu deli tekerlemeleri beynimde mayın Ne adını silebildim maviden Ne maviyi koparabildim kendimden Hasadı olmuyor yıldızların Sevda düşmeye görsün bir kere nefese Büyüyor içimdeki kavga Ne gelebildim Ne gidebildim Rüzgarda mum gibiyim Işığım yönsüz Avuçlarında koru beni

Kırdım bütün bardaklarını şiirin Tasam olmaz artık dolunun taşmasından Azın dolmamasından Gel diyebilsen Bütün mayınlara tek tek basacağım Umurumda değil...



Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yıldızlı şiirler* 22 / Kanamıyorum Sana


______*

Boşuna değildi bunca zaman Savaşım yalnızlığa Boşuna değildi bunca şiir Yıldızlar yağdırmam saçına başına Gitmiyorum Sımsıkı tutundum bir yıldıza Gitmiyorum Yalnızlığımız kalsın anılarda Çılgın bir aşık gibi girdin kanıma Kesme bileklerimi Kanamıyorum sana...

260506 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yıldızlı Şiirler* 23 / Gidiyormuşsun


______* Duydum ki gidiyormuşsun Güneş olmak vardı şimdi peşinde Ya da deli bir rüzgar Dokunca tenini yakacak Duydum ki gidiyormuşsun Dalga olmak vardı şimdi saçında Ya da bir ayrılık şarkısı Diline dolanıp kalacak Duydum ki gidiyormuşsun Taş olmak vardı şimdi yollarına Ya da zamansız bir çığ Engelime takılıp kalacak Duydum ki gidiyormuşsun Hoş gelişlerin olsun can Soramadım biliyorsun Dönüşün ne zaman olacak 100806

Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yıldızlı Şiirler* 24 / Neden


______*

Rüzgarın sesini dinle şimdi Akşam serinliği düşmüş dalgalara Ellerim hasret ellerine biliyorsun Biliyorsun da Neden gidiyorsun Uzak diyarların gurbet gecelerine En büyük hüzündür sensizlik Gölgem gibi peşime düşüyorsun Düşüyorsun da Neden gelmiyorsun. Keman sesinin verdiği hüzün Aşk şarkılarında aranılan teselli Şerefe kadehler kaldırıyorsun Kaldırıyorsun da Neden susuyorsun Çığlıkların tutulduğu saatler Özlemin arşa çıktığı zaman Sevdiğini anlatıyorsun Anlatıyorsun da Neden söylemiyorsun

160806 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yıldızlı Şiirler* 25 / Seni Sevmek Var ya


______*

Seni sevmek var ya Zincire vurulan duyguların Azat edilişi Gibi bir şey Delice Seni sevmek var ya Duvarı yıkılmış bir barajın Sularının boşalması Gibi bir şey Çılgınca Seni sevmek var ya Mavilerde Yıldızlara Kanatsız uçmak Gibi bir şey Korkusuzca Seni sevmek var ya Uzat Dudaklarına söyleyeceğim

Böyle işte Çok güzel bir şey Çok güzel

Seni sevmek var ya! Anlatılır şey değil... www.Antoloji.Com - kültür ve sanat 060906 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yıldızlı şiirler* 26 / Bilseydin

Sessizliğin Acıtır gecelerimin düşünü Bir mavi üşür koynumda Bir resim ağlar öpüştüğüm Bilmediğin Bilseydin Gelir miydin? Kör karanlık bir perde miydi gözlerine set çektiğin Dalgakıran bakışlarının bir adım ötesinde Avuçlarına hasret büyütüyorken Sesine sığınmaya çalışan bendim Görmediğin Baksaydın Görür müydün? Dizelerdeki gizde aradım bize ait ne varsa Bana ait ne varsa Köşe bucak kendimi Renginde boğulmuşum şaşkın mavi Susuyorsam vardır bir hikmeti Yalnızlık dediğin ne ki Sevdim seni Bilmediğin Bilseydin Sever miydin? Seslenişlerim çığlığa eşdeğer Çok şey değildi oysa istediğim Bin bir dilek hakkı verilmiş Yaşamın dileklerinden birinde Olmak seninle Hangi bahardır beklediğin? Kılıç kesti kınını Nedir ki Sabır dediğin O da taşar gün gelir Bilmediğin

Bilseydin?

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat 240906

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yıldızlı Şiirler* 27 / Sevdiceğim

______*

Ben uçmaz mıyım bu gece Sevinçleri kanat takıp yüreğime Konmaz mıyım kalem tutan ellerine Sevdiceğim Ben ölmem bu gece Tüm zırhlarımdan soyundum Yağmurlardayım anadan doğma Bir avuç köz küredim yıldızlardan Sevdiceğim Ben üşümem bu gece

Nefesini duydum ya...

280906 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yıldönümleri 1+2

Şiir, kabuk tutmuş yarayı tırnakladı! Sesler yeşerdi gözlerimde yenibaştan daha dün gibi Anılar ki Kimi güzel kimi değildi Anılar ki Hepsi buruk bir tat şimdi Bir şeylere geç kalınmıştı Ben miydim geciken O muydu aceleci Alınyazısı gibi Yıldönümleri Her yıldönümlerinde ben, ayni yerdeyim Her yıl dönümlerinde ben, ayni yaştayım Her yıldönümlerinde ben körkütük aşığım Aşk bu olmalı, derdim hep, kendi kendime Karasevda dedikleri bu Sen, yağız delikanlı Gözüne bakmaya kıyamadığım Sen, adını koyamadığım Gittin Ne varsa güzel yaşama dair Alıp götürdün beraberinde Her yıldönümlerinde ben seninleyim Her yıldönümlerinde ben Sırılsıklam şairim...

21.03.2015 günceleme Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yıllar Sonra

Hadi diyelim gittin Hakkındı Beni bitirdin de gittin Ne hakkın vardı...

Nurten ALTINOK 21.06.2012 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yolda Yolcum Yok Benim 2

Harman yeri yüreğimde Tozu dumana katan ölüm! Es be deli rüzgâr Es be deli poyraz Ne kaldıysa benden geriye Kat önüne, koy ver gitsin Es be deli rüzgar Bir gömüydü yüreğimde sevda Yıllanmış şarap gibi Göğüs kafesimde sakladığım Ah başım! Dönme dolap gibiyim şimdi Lal olmuş dillerin çözdüm de kilini Suskunun yırttım kefenini Kaç para! Sen gittin Duyabilir misin beni Harman yeri yüreğim, dedim ya Essen ne olur be deli rüzgar Kırsan ne olur Bu saatten sonra Boran olsan ne olur Son bir iyilik yap hiç olmazsa gider ayak ‘’Hep senden yana bir tarafım öksüz kaldı’ larıma Zehir zıkkım sevdalarıma’’ Bir yığın kara toprağın sırrını Anlat bana

Kapı zillerinde aradım adını yıllarca Çıkmaz sokaklarında hayatın Yüzünü, şoför mahallerinde arabaların Umutlara umut bağladım Umutlara kara kurdele bağladım Dediler ki Veysel ölmüş Adını yazan sayfaları Kara listelere atadım Hangi taştır ki o yazar adını buzdan Ve hangi servi ağacıdır o -ki vardır başucunda Bülbül seslerini Fısıldamak için kulağına Nöbet bekler başucunda Söyle bana Varıp huzuruna www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Secdeye varsın ruhum Dualarımla Es be deli rüzgar Es be deli poyraz Yağ be yağmur Yolda yolcum yok benim! 101106 Nurten Altınok

Harman yeri yüreğimde Tozu dumana katan ölüm! Es be deli rüzgâr Es be deli poyraz Ne kaldıysa benden geriye Kat önüne koy ver gitsin Es be deli rüzgar

Bir gömüydü yüreğimde sevda Göğüs kafesimde sakladığım Ah başım Dönme dolap gibiyim şimdi Lal olmuş dillerin çözdüm de kilidini Suskunun yırttım kefenini Kaç para Sen gittin ya

Harman yeri yüreğim, dedim ya Essen ne olur Kırsan ne olur Bu saatten sonra Boran olsan ne olur Son bir iyilik yap hiç olmazsa gider ayak www.Antoloji.Com - kültür ve sanat ‘’Hep senden yana bir tarafım öksüz kaldı’ larıma Zehir zıkkım sevdalarıma’’ Bir yığın kara toprağın sırrını Anlat bana Dediler ki; Veysel ölmüş Umutlara kara kurdele bağladım Adını yazan sayfaları Kara listelere atadım Hangi taştır ki o yazar adını buzdan Ve hangi servi ağacıdır o -ki vardır başucunda Bülbül seslerini Fısıldamak için kulağına Nöbet bekler başucunda Söyle bana Varıp huzuruna Secdeye varsın ruhum Dualarımla Es be deli rüzgar Es be deli poyraz Yağ be yağmur Yolda yolcum yok benim!

101106 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yorgunum

Mevsimsiz açmış çiçekler gibi Kar yağdı yapraklarıma Aştım geçtim derken engelleri Dağlar çıktı karşıma Boğuldum Ezildim Yoruldum Tut desem ellerimi / kime? Tutanım yok Duy desem sesimi / kime? Duyanım yok! Boğuldum Ezildim Yorgunum

180194 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yüreğimden Tut Gülüm

Hadi doldur şu şarabı, buz rengi beyaz olsun Belki söner iç yangınım, hala ne duruyorsun Bir de canımda can olsan, uçarım biliyorsun Kolum kanadım kırılır, yüreğimden tut gülüm

Nurten Altınok 19.09.2006 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yürek Yangınım

Gülümser mi bir gün güneş gözlerinde Dudaklarında bir çift karanfil açar mı benim için Uzanır mı ellerin ellerime Tut Dercesine Ben ne Neron’lar gördüm Hiç biri yangın değildi Kimse yakamadı küllerini Benim gibi Islanırsam sana bakışlarımda Dudaklarımda adın açar Uzanır ellerim ellerine Tut Bırakma O zaman Al görür kelebek mevsimlerine Al götür bizi Yürek yangınım Mavinin doğduğu yere... Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat Yüreksiz

Yüreksiz

Kaçıp gittin çıkarların peşine Sesin Sözlerin Nefesin Yalanmış Yüreksiz Al götür sevgini de Bende kiri kalmasın… nurten altınok 190901 Nurten Altınok

www.Antoloji.Com - kültür ve sanat