<<

M E K T U P

Arnavutluk Müslüman Forum Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatına Arnavutluk’taki İslâmofobi ve ﺑِﺴۡﻢِ ٱﷲِ ﱠٱﻟﺮﺣۡﻤَـٰﻦِ ٱﻟ ﱠﺮﺣِﯿﻢِ ırkçılığa karşı mücadelede yardım için başvurur. Sizleri, Müslüman Arnavutluk’un haftalık bülteni Muştu’nun onbirinci sayısı ile selamlıyoruz.

Bültenimize Arnavutluk’taki Sosyalist Partinin önde gelen isimlerinden ’nin Peygamber Aleyhisselâma yönelik hakaretlerini Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı gündemine taşıyan Arnavutluk Müslüman Forumunun konuya ilişkin 3 Haziran 2008 mektubunu yayımlayarak başlıyoruz. Saygıdeğer Elçi Robert Bosch AGİT Arnavutluk Misyon Şefi Arnavut edebiyatını inceleyen “Ana Hatlarıyla Arnavut Edebiyatı” isimli yazımız bu hafta Sayın Elçi, altıncı bölümüyle devam ediyor. Yine Üsküp Müslümanları hakkında hazırlanmış bir tez Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı çalışmasının dördüncü bölümünü sunuyoruz Başkanlığının Avrupadaki şefi Miguel sizlere. Bulgaristan’daki Türklerin sosyal Angel Moratinos’un 10 Ekim 2007 tarihli haklarını ele alan çalışma ise bu hafta son buluyor. Cordova Deklarasyonu ile AGİT Bakanlar Kurulunun olduğu kadar diğer Çameria bölümünde 1913 yılında konferansların da ilke kararları temelinde, Arnavutluk’un hâlini tasvir eden bir karikatür ki organizasyonunuz Müslümanlara karşı ile Çameria için söylenen bir türkü hoşgörüsüzlük ve ayrımcılık hakkında bulacaksınız. endişelerini açıkça seslendirmişti, bu mektubu Arnavutluk’taki tansiyonu Son sayfamızda ise geçtiğimiz hafta Rahman’a yükselten ve tartışmaları ateşleyen, yazılı uğurladığımız üstad Erdem Beyazıt’ın Veda ve elektronik medyadaki en son şiirini sunuyoruz sizlere, kendisini bir kez daha gelişmelerin bazılarını doğrudan sizin ve rahmetle anarken. temsilcisi olduğunuz organizasyonun dikkatine sunmak için yazıyoruz. Hepinize hayırlar dilerken gerek bülten çalışmamıza ve gerekse Bildiğiniz gibi, Arnavutluk’un yazılı ve www.muslumanarnavutluk.com sitesine yönelik müspet-menfi görüşlerinizi elektronik medyası geçtiğimiz haftalarda [email protected] Sosyalist Partinin önemli üyelerinden Ben elektronik posta adresine Blushi tarafından yazılan bir roman gönderebiliceğinizi hatırlatmak istiyoruz. sebebiyle ateşlenen bir dizi tartışmanın içine girmişti. Roman “Adada Yaşam” Selâm ile… ismindeydi. Piro Misha tarafından gözden geçirilen ve TOENA yayınevi tarafından

1 basılan bu roman İslâm’ı olduğu kadar Forumumuzun en büyük endişesi şu ki, Arnavut Müslümanların kimliğini de güçlü birçok yorum yakın yıllarda Arnavutluk’ta bir şekilde negatif renklerle resmediyordu. yapıldı ve İslâm Avrupanın zıddına giden Bu romanda Arnavutluk Müslümanları, ve bilinenin aksine Arnavutlara Türkler Asyalılar, genel olarak Müslümanlar, tarafından empoze edilen bir din olarak Türkler, Mısırlılar (Aşkali) Muhammed tanımlandı. Müslümanları, Türkiye’yi (as) Peygamber ve İslâm’ın ilkeleri aşağılayan ve Arnavutları zorla İslâm’a karanlık imgelerle hikâye ediliyordu. döndürülen Hıristiyanlar olarak tasvir eden Müslümanlar zorba, ahlâksız, yorumlar maalesef geçmiş yıllardaki okul Hıristiyanlığa ihanet edenler olarak kitaplarında da yer buluyordu. Forumumuz resmediliyor, onların dini aşağılayıcı toplumumuz içindeki bu saldırıların kelimelerle tarif ediliyor ve sonuç olarak Avrupa adına yapılıyor olmasından onların dinî pratiklerini serbestçe yerine endişelidir. Biz, bizimki gibi demokratik getirme hak ve özgürlükleri şiddetli bir bir toplumda Avrupanın ismi, ahlâkı ve şekilde kötüleniyordu. Romanda Türkler değerlerinin bu şekilde suiistimal edilme- barbar ve zorba Asyalı suçlular olarak sinden derin bir endişe duymaktayız. Arna- tanımlanıyor, Mısırlılar iğrenç bedeviler vutluk Müslümanları kendilerini tarihsel olarak gösteriliyordu. İslâm ve olarak Avrupa değerlerine ve ahlâkına ina- Müslümanlar, ki Arnavutluk nüfusunun nanlar olarak gösterirken bazı yorumcular çoğunluğunu oluştururlar, bu yolla ve politikacılar onları kendilerine yabancı ülkemizdeki dinî harmoninin altını kazma hissettirmeyi deniyor ve Avrupa’yı sadece amacıyla hoş karşılanmayan unsurlar Hıristiyanları kabul eden bir içerikte tasvir olarak kabul ediliyordu. ediyorlar.

Abartılı medya reklamlarıyla birlikte Arnavutluk Müslümanları kendilerini Av- pazarlanan bu romanı basılı medyada rupalı, bizim ortak medeniyet mozaiğimi- olduğu kadar elektronik medyada da yer zin büyük bir kültürel parçası hissetti- alan birtakım yorumlar izliyordu ki bazı ğinden ve AGİT de ırkçılık, İslâmofobi ve yorumcular İslâm’ı Arnavutlara zorla yabancı düşmanlığı hususlarında bizim ile benimsetilmiş bir din olarak tanımlıyor ve aynı endişeleri paylaştığından dolayı Arna- onları yeniden Hıristiyanlığa dönmeye, vutluk Müslüman Forumu bu mektubu, Batı Medeniyetinin bir parçası olmaya ülkemizdeki İslâmofobi ve ırkçılığa yöne- çağırıyorlardı. Bazıları daha da ileri gidip lik söylemleri yakından takip ederek aşağı- İslâm’ın bizim Avrupa Birliğinin bir lama, ayrımcılık ve psikolojik suiisti- parçası olma çabalarımıza engel teşkil mallerin -ki halkın bir kısmı bu ülkenin ettiğini iddia ediyorlardı. Müslüman toplumuna karşı periyodik olarak yapmaktadır- önlenmesi için düzenli Bizim forumumuz ifade ve sanat tavsiyelerde bulunan, temsilcisi olduğunuz hürriyetine saygı göstermesine rağmen biz, AGİT’e ve de bizzat size sunar. bu özgürlük suiistimal edildiğinde Arnavutluk’taki dinî harmoni ve hoşgörü- Biz umuyoruz ki sizin organizasyonunuz, nün geleceği hakkında endişelenmekteyiz. insan hak ve özgürlükleri ve her türlü ay- Bizi daha da endişelendiren şey birtakım rımcılığın önlenmesini yayma çabalarını- yüksek dereceli politikacıların ve medya zın ışığında, yardımcı olacak ve bu ciddi patronlarının ülkemizde birlikte yaşamı ve endişelerimizle ilişkili tedbirleri almayı dinî harmoniyi desteklemek yerine bunun garanti edecektir. tersini yaparak romanın içeriğini “ancak edebi bir eser” olarak doğrulamalarıdır. Şimdiden Teşekkürler… Fisnik KRUJA Başkan

2 ANA HATLARIYLA ARNAVUT yaşayan Arnavutluk sanatçıları rejim EDEBİYATI TARİHİ baskısıyla "propagandist edebiyat”ı veya “parti edebiyatı"nı öne çıkaracak biçimde Mustafa BALCI eserler ortaya koymuş veya koymaya mecbur bırakılmış olduklarından bu dönem Necip KARAEVLİ edebiyatı hayli kısır kalmıştır.

6. Bölüm Parti çizgisine yaklaşmadan ürün vermeye çalışanların başında Komünist Dönem Edebiyatı gelmektedir. 1958 yılında propagandist çizginin dışına çıkarak Hastala Vista adlı Bölgede 2. Cihan Harbine kadar bir romanıyla farklı bir soluk olmaya, farklı belirsizlik hakimdir. Kosova ve bir yol açmaya gayret eder. Hemen Makedonya Sırbistan Krallığı yönetiminde ardından Quteti I Fundit (Son Şehir) adlı iken Arnavutluk ’den sonra romanı yayımlanır. Ama rejim daha fazla iktidara gelen Ahmet Zogu tarafından ileri gitmesine müsaade etmez. krallık hâline dönüştürülmüştü1. Ancak Krallık uzun sürmez ve 1939’da İtalya ülkeyi işgal eder. 1944 senesinde işgalin sona ermesinden sonra ülke yönetimi partizanların eline geçer. Bu keşmekeşten edebî faaliyetler de nasibini alır. , P. Marko için “Arnavutça Partizanların iktidara gelmesiyle romanı milletler arası zemine taşıdı” propagandist bir edebiyat başlar. Enver demiştir. Enver Hoxha rejimince baskı, Hoxha’nın (Hoca) ülkeyi demir yumrukla sürgün, hapisle cezalandırılan ve yönetmeye başlaması ile birlikte basın bazılarının bir yolunu bularak ülkelerini yayın ve sanatsal faaliyetler üzerinde çok terk etmek zorunda kalan sanatçılara şu yoğun bir sansür başlar. Haliyle bu dönem isimler örnek olarak verilebilir: edebiyatı için muayyen basmakalıp ifadeler dışında bir şeyler söylemek zordur. Seyfullah Malşova, rejime açıkça meydan Rejimi övmeyenler veya eleştirel okumuş, hatta kendini poeti rebel yani yaklaşanlar karşı devrimci kabul edilip “isyan şairi” olarak vasıflandırmıştır. Daha yoğun baskılara tabi tutulmakta, ileri giderek Arnavutluk’un içine hapishaneler, sürgünler ve zaman zaman kapanmak yerine, Balkanlar, Sovyetler da akıbeti meçhul kayıp vak’aları sıradan Birliği, hatta İngiltere ve Amerika gibi hadiseler hâline gelmektedir. Netice demokratik ülkelerle ilişkiler kurması itibariyle bu dönemin tek sanat akımı gerektiğini savunmuştur. O devirde takip toplumculuk, toplumsal gerçekcilik vs. edilen siyasetin en büyük zararı olacaktır. Bu şartlar altında uzun yıllar çok Arnavutluk halkına vereceğini, insanların katı bir sosyalizm uygulaması altında ferdî veya toplumsal olarak ruh sağlığını bozacağını, tedavisi imkânsız manevî 1 Ahmet Zogu’nun saltanatı hakkında Türk tarafında fıkra gibi hastalıkların ortaya çıkacağını ve benzeri bir hadise anlatılır: Galatasaray Lisesini bitirdikten sonra “Rumeli Gazetesi, Tanin Gazetesi, Tercüman-ı Hakikat ya da birçok meseleyi ihtiva eden bir mektubu Tasvir-i Efkar gazetelerinden birinde muhabir olarak çalışmaya doğrudan Enver Hoca’ya yazar, aldığı başlar. 1912’de Arnavutluk müstakil bir devlet olarak tanınınca gazetesi muhabir olarak Ahmet Zogu’yu Arnavutluk’a gönderir. cevap, tecrit, sürgün, sansür ve hapishane Tam 16 sene sonra ilk haberi gazeteye telgırafla ulaşır: “İyiyim. olur. Ahmet Müftiu adlı bir başka muhalif Arnavutluk'tayım. Kral benim. Tafsilatı postadan gönderiyorum.” Türkçeyi çok mükemmel olarak kullanabilen aydın da 1960 yılında yazdığı bir romanda Zogu, Türkiye’nin Arnavutluk’taki ikinci Elçisi olan Yakup rejim için tabu kabul edilen meselelere Kadri’nin de iyi bir okurudur (bk. Yakup Kadri, Zoraki Diplomat). temas ettiğinden ötürü dışlanır, hapsedilir.

3 Bilal Caferi adlı bir başka yazar, lirik bir Fedakârlık, diğergamlık, merhamet, üslûpla kaleme aldığı ve insanın acizliğini, yalnızlık gibi duygular şiirlerinde çok fakirliğini, kırılgan yönlerini anlatan bir yoğun olarak işlenir. Demokratik romanı yüzünden tecrit ve sansüre uğrar. tavırlarıyla bilinen bir aydın olduğundan Trifon Cacıkis adlı bir şair ise 1963’te asla rejimi övmemiştir. Bu sebeple rejim ölmüş olmasına rağmen kitabı Çıplak tarafından görmezlikten gelinmiş, Ülkem ancak 1994’te basılabilmiştir. yalnızlığa mahkum edilmiştir. Pogrates’te Kitabın basıldığı yıl, kitabın adına uygun Ohri Gölü kıyınsında tam bir tecrite tabi olarak belki de Arnavutluk’un ve Arnavut tutulmuştur. Bu tecritin beraberinde maddî halkının en zor (çıplak?) yıllarından biridir. sıkıntılar bir ömür boyu peşini bırakmamış, ama namuslu bir aydın tavrını terk Rejimle yıldızı barışmadığı için gönüllü etmemiş ve münzevî bir hayat sürerek olarak tecridi kabul eden bir şairdir Lasguş hayatını tamamlamıştır. Poradeci (1899-1987). Arnavut edebiyatına harikulade iki şiir kitabı hediye Komünist rejimin şair ve yazarı olarak iki etmiştir: Vallja e yjve “Yıldızların Raksı” isim öne çıkar: İlki şair Dritëro Agolli ve Ylli i zemrës “Gönül Yıldızı”. Son (Doğumu: 1931). Arnavut şair ve romancı. derece lirik ve coşkun bir şairdir. Asıl adı Agolli Korça’da doğar. 1957'de Leningrad Lazar Guşo’dur. Doğduğu şehir olan Üniversitesinden mezun olur. O dönemde Pogrates hayatında ve sanatında ayrı bir sosyalist rejimle yönetilen Arnavutluk'a yer tutar. Ohri Gölü ile hemdem olmuş, bu dönerek Zëri i Popullit (Halkın Sesi) gölün fevkalade doğası şiirlerindeki gazetesinde yazmaya başlar. Aynı zamanda lirizmin ve tutkunun kaynağını teşkil Tiran Üniversitesinde dersler verir. 1973- etmiştir. Şiirlerinden biri evrensel bir 1992 arasında Arnavutluk Yazarlar ve duygu olan anneliği Vdekja e nositit Sanatçılar Birliğinin başkanlığını da “Nosisitin Ölümü” şiirinde, Pogrates yürütmüştür. Partiye yakın kalmanın Gölü’nde nesli tükenmiş Nosisit kuşunun semeresi olarak Halk Meclisi üyeliğine yok oluşunu şöyle yorumlamıştır. Havanın seçilir. soğuk, gölün çok karışık ve dalgalı, yer ve gök alabildiğine kurşunî renkte iken, anne kuş, yavrularını besleyecek bir şey bulamaz. Bütün çabalarına rağmen çocukları açlıktan ölmek üzeredir, nihayetinde başka bir çaresi kalmayınca, gagasıyla göğsünü parçalayıp kendi etiyle yavrularını besler. Böylece kendisi yavrularından önce ölerek büyük bir fedakârlık örneği sergilemiş olur. Dritëro Agolli

Agolli, toplumcu gerçekçilik akımının öncülerinden biri olarak bilinir. Türkçe'ye Komiser Memo adlı romanı çevrilmiştir. Agolli şiirlerinde kendine has bir kafiye anlayışı geliştirmiştir, imgelere bol bol yer verir. Şiirlerinin temasını insan hayatı, sorunları ve tabiat oluşturur.

1985-1988 senelerinde Türkiye’nin Arnavutluk Büyükelçiliğini deruhte etmiş

4 olan Bilâl Şimşir, o 3,5 senelik devri tür araştırmayı yapabilmiş ve sanatını anlatan Türkiye-Arnavutluk İlişkileri adlı geliştirmiştir. kitabında mezkûr şairden bahseder2. Asıl adı Nuri Ağaoğlu’dur, rejime sadakat göstergesi olarak gericiliği simgeleyen adını değiştirir ve “nuri”nin anlamına yakın bir kelimeyi kendine isim seçer (drita, ‘ışık’ demektir).

Kadare ve Enver Hoxha

İsmail Kadere şiirde ve nesirde Arnavutluk’ta tam bir otoritedir ve haklı bir şöhretin sahibidir. Tarihî romanları ile de dünyada isim yapmıştır. Onun ilk büyük eseri, belki bugün hâlâ o unvana sahip olan Gjenerali i ushtrisë e vdekur “Ölü Ordunun Serdarı” (1963-Tiran) adlı romanıdır. Bir İtalyan generalinin yirmi yıl Bilal Şimşir’in Tiran anıları evvel ölen askerlerin kemiklerini, konulduğu yerden almak vazifesini İsmail Kadere üstlenmesi ile başlar. Bu eser birçok dünya diline tercüme edilmiş ve Kadare’nin dünyaca tanınmasını sağlamıştır.

İlk romanın başarısından sonra Perbindshë “Canavar” adlı kısa bir roman yazar, bu romanda zamanımızdan çok evvel yaşamış

kahramanlar anlatılır, ancak yazıldığı Komünizmin getirdiği bütün sınırlılıklara dönemi yansıttığından rejimi çok rahatsız rağmen uluslar arası bir ünvana sahip olan etmiştir. 1990’da Pirizren’de baskısı Arnavut yazar İsmail Kadare’dir. Gerek yapılabilmiş. nazım gerekse nesirde kendine has bir dil oluşturmayı başarmıştır.

Kadare de Agolli gibi Sovyetler Birliği’nde akedemik eğitim alır. Enver Hoca ile çok yakın olmuştur. Hatta yaygın bir fısıltıya göre Enver Hoca imzasını taşıyan birçok eserin perde gerisindeki muharriri Kadare’dir. Rejim tarafından böylesine ayrıcalıklı muameleye mazhar olmanın Dasma “Düğün” (1968-Tiran) konu olarak nimetlerinden Kadare on yıllar boyunca Müslüman bir ailenin, komünizmin alabildiğine faydalanmış ve diğer birçok gelmesiyle dinî değerlerin kayboluşunu ve sanatçı sürgünlerde veya hapishanelerde buna bağlı olarak kadının toplumdaki yatarken, bazısı öldürülürken o istediği her yerinin nasıl değiştiğini anlatan bir romandır. Edebî bir eser olarak değil, o devri anlatan bir belgesel niteliğini 2 Bilâl Şimşir, Türkiye-Arnavutluk İlişkileri, Ank., 2001 taşımasıyla önem kazanmıştır. İngilizceye

5 propaganda niyetiyle tercüme edilmiştir. Arnavutluk’ta Müslümanlığı terk etmeyi Kadere, 70’lerden sonra daha çok tarihî asla kabul etmeyen ve dindarlık yönü ağır nitelikli romanlar kaleme almıştır. Tarihî basan Arnavutlara “Türk çocukları” diye roman konusundaki yetkinliği alanın hakaretler etmektedir. Arnavutluk’ta yetkelerince teslim edilir. güncel bir tartışma olan nereden ve nasıl çıktığı belli olmayan ve ne anlama geldiği Artikull në gurë “Taştaki Makale” 2. de belli olmayan “Arnavutlar eski dinlerine Cihan Harbinde Gjirokastra şehrinin dönsün”5 sloganıyla ve basın yayın resmedilişidir. Kështjella3 “Kale” (1970- organlarınca sürdürülen ağır bir Tiran) ondördüncü yüzyılda Arnavutların kampanyanın entellektüel ayağını İsmail millî kahramanı şeklinde gösterilen Kadare oluşturmaktadır. İskender Beğ devrindeki Osmanlı akınları ve bir Türk paşasının gözünden Arnavutluk Kadare, süregiden bu tartışmalara bazı anlatılmaktadır. romanlarını yeniden yazarak çok ciddi katkılarda bulunmaktadır. Komünist rejim Nentor nje kryqytet “Kasımda Bir Başkent” döneminde kaleme alınmış ve birçok yeri (1975-Tiran): Partizanlarla Almanlar sansür korkusuyla yazılmamış veya arasındaki mücadeleden bahseden siyasî basılmamış eserlerinin noksansız bir romandır. yayımlarını yapmaktadır. Bu ilâvelerde daha çok yoğun bir Hıristiyanlık Dimri i madh “Büyük Kış”: Arnavutluk’un propagandasının varlığı dikkati komünist olan Çin ile münasebetlerinden çekmektedir. rahatsız olan Rusya’nın eskinden göndermiş olduğu tahıl ve besin Komünist dönemde ve daha sonraki yardımlarını kesmesiyle halk arasında Arnavutluk edebiyatını temsil eden bazı oluşan travmayı işlemektedir. şair ve yazarlarını şöyle sıralayabiliriz:

Ernest KOLIQI, , , , Flutura ÇKA, Ülyet ALIÇKA, , , , Stefan ÇAPALIKU Gentian ÇOÇOLI, Romeo ÇOLAKU, Rıdvan DIBRA , Gızim HAYDARI, Mihal HANCARI, , , , Arnavutluk ile Çin’in yakınlaştığı dönemden bir Gazmend KRASNIQI, Teodor LAÇO, Nataşa fotoğraf LAKO, Arian LEKA, Lulyeta LEŞANAKU, Bardül LONDO, Isuf LUZAY, Jamarber Kadare’de Arnavutluk’taki Osmanlı MARKO, Rudolf MARKU, Besnik asırlarının getirdiği ve yok edilemeyen; MUSTAFAJ, Arşi PIPA, Rita PETRO, Frederik REŞPYA, Dhori QIRIAZI, Primo toplumsal, düşünsel ve kültürel ŞLAKU, Brikena SMAYLI, Cevahir etkilenmenin silinemezliğine duyduğu SPAHIU, Parid TEFERIÇI, Kasım öfkeden kaynaklanan iflah olmaz bir Türk 4 TREBEŞINA, Agron TUFA, Olimbi VELAY, ve İslâm düşmanlığı vardır . Bugünkü Moikom ZEQO, Visar ZHITI, Preç ZOGAY, Zef ZORBA. 3 Kale kelimesinin Arnavutçası aslında “Kalaja”dır. Kadare ve benzerleri, ne garip tesadüf, bizdeki Arapça kelimelere karşı gösterilen tutumun benzerini bütün şark kökenli kelimelere karşı gösterirler. Onlardaki fark, kelime uydurmak yerine batı 5 Ne anlama geldiği belli değildir, çünkü Arnavutların eski din dillerindeki bir kelimeyi Arnavutçanın ses dizgesine uygun bir ve kültürlerine dönmelerinin gerekçesi yoktur. Dünyada eski imlâ ile yazmaktan ibarettir. Böylece, ne tesadüf, orada da halkın kültürlere dönüş modası mı çıkmıştır, Araplar putperestliğe, diliyle aydın takımınıın dili apayrı iki lehçe şeklinde yaşayıp İtalyanlar eski Roma dinine, Yunanlılar çok tanrılı zamanlardaki gider! inanışları, Türkler Şamanlığa mı dönmektedirler de Arnavutlar 4 Nedim Gürsel, “’da Tango 2”, Radikal, 26/07/2004. eski dinlerine dönmelidir?!

6 ÇAMERİA GÜNLERİ YAKLAŞIYOR

27 Haziran Çameria Soykırım Günü

Arnavutluk’u tasvir eden 1913 tarihli bir karikatür.

Kjo kenge ben fjale per debimin me dhune te cameve nga trojet e tyre stergjyshore ne vitin 1945 prej shovinisteve greke

Mu te trapi trepe-trepe shkuan Salica* me djepe, ca me djepe, ca pa djepe, une e zeza ka do vete! Shkuan camete rremuje, Çameria muhacirleri s'kish njeri t'u ipi uje, grate i mori lemeria, po shkojne nga Shqiperia,

mbeti shkrete Cameria!

Salica- fshat i Gumenices

7 ÜSKÜB’DE YAŞAYAN MÜSLÜMAN yönelik kötü muameleler ve hapis cezaları TOPLULUKLARIN DEĞERLER bunun en çarpıcı örneğidir. Kamuda DÜNYASI ÜZERİNE SOSYOLOJİK çalışan herkesin komünist ideolojiyi kabul BİR DEĞERLENDİRME etmeye zorlanması ve komünist partisine kayıt olma şartı bu uygulamalardan sadece Enez İdris ikisidir. Üsküp’te Müslüman halk bu şartlar yüzünden komünistlerin 4. Bölüm yararlandıkları birçok devlet imkânından yararlanmayı kabul etmemişlerdir8. Toplumsal Hayatta İslâm ve Bazı Dinî Pratikler Üsküp’te yaşayan Arnavutlar, Türkler, Torbeşler, Boşnaklar, Çingeneler Eski Yugoslavya’da yapılan dinî vb. topluluklar geleneksel olarak dine bağlı çalışmalara bakıldığında üzerinde ittifak topluluklardı. Bu yüzden komünizmin tüm edilen nokta; 1945 ile 1988 yılları arasında baskılarına rağmen, buradaki din genel olarak tüm Yugoslavya topraklarında adamlarının da etkisiyle, dinî hayat -büyük klasik dindarlığın düşüş trendi içerisinde ölçüde gizli de olsa- canlı tutulmaya olduğudur. Fakat bu trendin, dönemsel çalışılmıştır. Bu yüzden 1991 yılında olarak ve bölgeler açısından değişiklik yapılan bir ankette “Kendinizi dindar gösterdiği belirtilmektedir. Geleneksel hissediyor musunuz?” sorusuna Makedon dinîn hâkim olduğu bölgelerde dine ilginin Hıristiyanların % 48.6’ sı, Arnavut ve Türk Müslümanların ise % 90’ı olumlu cevap daha fazla olduğu dikkati çeken bir 9 husustur6. Bazı sosyal-psikologlara göre vermiştir . dine karşı ilginin azalması yetmişli yılların ortalarına kadar devam etmiş, seksenli yıllara gelindiğinde bu toprakların genelinde dine karşı ilgi ve yakınlaşma çok hızlı bir şekilde artmıştır7.

Bilindiği gibi Yugoslavya, Federal Sosyalist bir ülkeydi. Bunun bir sonucu olarak devlet kendi ideolojisini halka empoze etmekte, kendi ideolojisine ters her türlü faaliyeti ise, tamamen yasaklamakta veya sansür uygulayarak engellemekteydi. Komünist rejimle yönetilen diğer devletlere nazaran, Tito’nun bazı Arap Üsküp’te bir camide yer alan Şecere-i Nesl-i Pak-i ülkeleriyle olan birtakım anlaşma ve iyi Muhammediye şeması ilişkilerinden dolayı Yugoslavya’da dine Her dinîn kendine özgü bir inanç ve karşı nispeten daha liberal davranıldığı ibadet sistemi vardır. İmanın nazarî söylenebilir. Fakat buna rağmen dinî tasdikinde ifadesini bulan şey, din hayata dair her türlü kısıtlayıcı ve caydırıcı tarafından emredilen fiillerde yerine önlemler alınmıştır. Özellikle 1945 ile getirilir. Daha geniş bir anlamda bakılacak 1970 yılları arasında din adamlarına

6 Musai, Musa, Balkan Müslümanlarında Din- Kimlik 8 Komünist rejimin dine karşı tutumu için bkz. İbrahimi, Nexhat Bütünleşmesi (Yayınlanmamış Doktora Tezi), M.Ü. Sosyal S. , Paragjykimet Ndaj İslamit Gjate Shekujve, Zeri İslam Bilimler Enstütüsü, İst., 2004, s. 72. Yay., Prizren, 2000; Basha, Ali M., İslami Ne Shqipri Gjate 7 Paniç, J. Dragomir, Klansa i Svetovna Seligioznost; Socialno- Shekujve, Biblioteka İslame Yay., Tirane, 2000. Psiholojko İstrazivanje Stanovnika Beogradskog Regiona, 9 Aceski, İlija, “Etnocentrizmot, Konfesionalnata, Pripadnost i Univerzitet u Beogradu- İnstitut Druştvenih Nauka, Centar za Opşestvenata Dezintegracija”, Bezbednost, revija za Politikoloşka İstrajivanja i Javno Menje Yay., Beograd, 1988., kriminalistiçki, kriminologi i kriviçnopravo, Skopje, 1993, s. s. 42. 156.

8 olursa, dinî tecrübeden hâsıl olan ve onun yaşayan Müslüman halkın bazı dinî tarafından belirlenmiş bulunan bütün ibadetleriyle bazı dine dayalı ameller, onun pratik anlatımı, yani ibadet uygulamalarını ele almakla yetineceğiz. olarak değerlendirilir10. Üsküp’te dinî hayata dair Özel anlamda İslâm’dan söz tutumların bölgede hâkim olan Komünizm ettiğimizde ise hedeflenen ve istenilen rejiminin uygulamalarının etkisi altında şeyin bir iman ve amel bütünlüğünün kaldığı, inkâr edilemez bir gerçektir. sağlanması olduğunu görürüz. İstenilen, Komünizmin tüm olumsuz etkilerine kalbimizdeki imanın amellerimizle dışa rağmen, yaşlılarda, o dönemde dinî hayatın vurması ve hayatımıza yansımasıdır. Fakat daha yoğun yaşandığı ve insanların daha söz konusu edilen Üsküp toplumunda dindar oldukları inancı hâkimdir. Onların birtakım toplumsal ve siyasî baskılar ibadet olarak kastettikleri şeyler genelde; yüzünden dinî pratiklerde birtakım mevlit okutmak, yâsîn okumak ya da aksaklıkların olduğu ve tam olarak yerine okutmak, geleneksel giyinme biçimi, beyaz getirilemediği gözlenmektedir. Tüm bu takke takmak gibi dinî uygulamalar toplumsal ve siyasî baskılara rağmen, yanında, hocalara saygı göstermek gibi buradaki halk, vicdanındaki imanı ahlâki ahlâkî olarak değerlendirilebilecek davranışlarıyla ve örflerle dışa vurma ve şeylerdir. Zaten geleneksel toplumlarda yaşama gayreti içinde olmuştur. Bu genellikle dinî davranışlarla ahlâkî bağlamda, ibadetler veya dinî pratiklerin davranışların sıkı bir biçimde birbirine Üsküp’teki Müslümanların imanının bağlı oldukları; ahlâkî davranışlarda dinî korunması ve muhafaza edilmesindeki inançların, ahlâkî normların ve değerlerin rolünü ortaya koymak hiç de kolay büyük bir rol oynadığı ve bunları değildir. Çünkü dinî pratiklere az ilgi birbirinden ayırt etmenin çok zor olduğu duyduğu veya tamamen ilgisiz davrandığı kabul edilmektedir12. Normatif ve bütüncül hâlde, iman duygusunu taşıyan ve koruyan özelliği dolayısıyla, toplumsal hayatın kişilere de rastlamak mümkündür11. hemen her safhasını düzenleyici kurallar ortaya koyan İslâm dini mensupları için bu durum daha da aşikârdır. Nitekim böyle bir durumda, ahlâkî yaşayış alanı bir emir ve yasaklar manzumesi içinde takdim edilmekte; bazı şeyler yapmak, bazılarından da sakınmak kişiye düşen dinî bir görev olduğu kadar, ahlâkî bir ödev olarak da görülmektedir13. Bu sebepten ilk bakışta şeklen onların söylediği bir durum söz konusu ise de, bizim yaptığımız gözlem ve araştırmalar sonucu edindiğimiz Üsküp’te kürsüler halkı irşad vazifesini sürdürüyor izlenim, bu düşüncenin tam olarak gerçeği yansıtmadığı ve kuşkuyla bakılması İman genelde bir vicdan meselesi gerektiği yönündedir. Fakat şu kadarını olduğu ve kul ile Allah arasında yaşandığı söyleyebiliriz ki, daha yaşlı nesillerin için, bizim insanların imanını sorgulamak İslâm’a karşı gösterdikleri hassasiyetler ve veya değerlendirmek gibi bir imkânımız onu koruma çabaları, bugün Üsküp’te bulunmamaktadır. Biz burada Üsküp’te giderek artan dinî bilinçlenmeye ve dinî uygulamalarda görülen artışa vesile 10 Wach, Joachim, Din Sosyolojisi (Çev. Ünver Günay), İFAV Yay., İst., 1995, s. 51. 11 Günay, Ünver, Erzurum ve Çevre Köylerinde Dinî Hayat, 12 Günay, “Erzurum ve Çevre”, s. 196. Erzurum Kitaplığı Yay., İst., 1999, s. 88. (Bundan sonra bu 13 Günay, Ünver. Eğitim Sosyolojisi, Erciyes Üniversitesi, Yay., kaynak “Erzurum ve Çevre” şeklinde verilecektir). Kayseri, 1992, s. 198.

9 olmuştur. Bu gelişme, onların bu samimi b) Bayram namazlarını kılmakla ve gayretli çalışmalarının bir semeresidir. beraber, cuma namazlarını da kılanlar,

c) Buna ek olarak büyük gün ve gecelerde akşam ve yatsı namazlarını da kılanlar,

d) Teravih namazlarını da devamlı kılıp vakit namazlarına ara sıra gidenler,

e) Bunlara ilaveten sadece ramazanda beş vakit namaz kılanlar,

f) Düzenli olarak beş vakit namaz 14 Tetova’da Kur’an talebeleri kılanlar .

Bilindiği gibi İslâm’da ifâ edilişleri Üsküp’te hayatında namaz bakımından ibadetler üç çeşittir: kılmamış Müslüman’dan söz etmek mümkün görünmemektedir. Müslüman a) Bedenle yapılan ibadetler; olduğunu söyleyen bir kişi, çocukluk namaz, oruç, dua ve Kur’an okuma gibi. döneminde de olsa, babasıyla ya da başka büyükleriyle beraber en azından bayram b) Para ve malla yapılan ibadetler; namazına mutlaka gitmiştir. Çünkü bayram zekât, fitre, sadaka vb. namazı Üsküp Müslümanları nezdinde dinî bir emir olmakla beraber, aynı zamanda c) Hem beden hem de malla yapılan yerleşmiş bir gelenektir. Sadece bayram ibadetler; hac gibi. namazı için camiye gidenlerin sayısı azdır. Genelde herkes cuma namazı, teravih Genel olarak Üsküp ve civarına namazları ile mübarek gün ve gecelerde baktığımızda, ibadetlere yönelik ilginin, namaz kılmaya özen gösterir. “Kim önemsemeyerek üç cumayı terk ederse son zamanlarda giderek bir artış 15 göstermesiyle beraber, eskiden beri bu Allah onun kalbini mühürler” şeklindeki ilginin var olduğunu söylemek hadis-i şerif’e dayanarak oluşan, “üst üste mümkündür. üç cuma kılınmazsa dinden çıkılacağı” anlayışı özellikle cuma namazlarına azami İslâm’ın en temel ibadetlerinden önem gösterilmesine sebep olmuştur. Beş biri olan namaza olan ilgiyi vakit namazını kılanların sayısı da yüksek değerlendirdiğimizde, A. Lutov’un orandadır. Beş vakit namaz kılanların, ara Bulgaristan Müslümanlarının namaz sıra evde kılmalarına rağmen, genelde konusundaki eğilimlerini dile getirirken namazlarını camide cemaatle kılmaya özen yaptığı tasnifi, Üsküp Müslümanlarının gösterdikleri söylenebilir. Cuma günleri aynı konudaki eğilimlerini dile getirirken camiler tamamen doludur. En son gelenler de yapmanın mümkün olduğunu cami dışında serilen karton veya başka bir söyleyebiliriz. Bu durumda şöyle bir şeyin üzerinde namaz kılarlar. Üsküp’te kategorik ayrım yapılabilir: devlet kademelerinde çalışan Müslüman

a) Sadece bayram namazlarını 14 Lutov, Ahmet, Bulgaristan Müslümanlarının Dinî ve Sosyal Hayatı (Yayınlanmamış Y.L. Tezi), UÜ Sosyal Bilimler kılanlar; Enstitüsü, Bursa, 2006, s. 69. 15 Ebu Dâvut Süleyman b. Eş’as es- Sicistani, Sünen-i Ebu Davud, Tercüme ve Şerhi, Hazırlayan: Necati Yeniyel, Hüseyin Kayapınar, Şamil Yay., İst.,1988, c.4., s. 135.

10 memurların Cuma namazını kılabilmeleri iftar vaktinden yarım saat önce için, belirli camilerde memurların işten bitirilmektedir. Okulun toplantı salonunda çıkış saatlerine denk getirilecek şekilde ise haftada iki-üç kez teravih sonrasında ikinci kez cuma namazı kıldırılmaktadır. çay sohbetleri düzenlenmektedir.

Mustafa Paşa Camii’nde Cuma namazı

Üsküp’te dinî hayatın en yoğun ve coşkulu yaşandığı aylar ramazan aylarıdır. Şüphesiz ramazan aylarının en önemli ibadetlerinden biri de oruç tutmaktır. Her Makedonya’daki etnik dağılım yıl ramazan ayı boyunca sabahtan akşama kadar belirli şartlara uyarak yerine getirilen Makedonya'da çeşitli kurumlar oruç ibadeti, sırf dinî bir ibadet olmasının tarafından iftar yemeği verme âdeti yanı sıra, toplumsal hayatın büyük ölçüde olmadığı için, Müslümanlar genellikle dinsel bir atmosfere bürünmesine de vesile 16 teravihlerden sonra gerçekleştirilen çay olmaktadır . sohbetlerinde toplanmaktadırlar. Devlet desteğiyle faaliyet gösterseler de yazılı ve Üsküp’te Müslümanların büyük görsel medyada, radyo-tv programlarında çoğunluğunun oruç tuttuğunu Müslümanlar için dinî yayınlar yapılmakta, söyleyebiliriz. Hatta oruç tutmayanların gazetelerde Ramazan sayfaları sayısı yok denecek kadar azdır. Üsküp, yayımlanmaktadır. Balkanlarda ramazanların geleneksel olarak en coşkulu yaşandığı şehirlerden Ramazan ve kurban bayramları da biridir. Bugün şehir ve civarında büyüklü geleneksel olarak yoğun bir biçimde küçüklü 22 cami mevcuttur. Bu aylarda kutlanmaktadır. Bayramlaşma, bayram tüm camilerde ramazan boyunca namazı kılındıktan hemen sonra cemaat Arnavutça ve Türkçe olmak üzere değişik arasında başlar. Bayram namazlarına dillerde vaazlar verilmekte; sohbetler sadece erkekler katılmaktadır. edilmektedir. Akşam namazından sonra Bayramlarda, namazdan sonra kabristana sabaha kadar ışıkları yanan şerefeler, gidilerek yakınların mezarları ziyaret şehrin ufuklarına ayrı bir güzellik edilir, dua edilir. Erkekler eve dönükten katmaktadır. Yönetim, Hıristiyan ağırlıklı sonra ailece “bayram kuşluğu” yenir. olmasına rağmen, Müslüman azınlıklara ait Yemek yendikten sonra hane halkı müesseselerde iftar vakitlerine göre mesai aralarında bayramlaşırlar. Evin küçük saatleri ayarlanmasına izin verilmektedir. olanlarına hediyeler (genellikle para) Mesela Üsküp'te bulunan Makedon Eğitim verilir. Bayramın ilk iki günü boyunca Bakanlığına bağlı Tefeyyüz adlı 8 yıllık yoğun akraba ziyaretleri yapılır. Bu Türkçe öğretim veren ilkokulda dersler günlerde genelde Müslüman esnaf, resmî bir zorunluluk olmamakla birlikte,

16 Taştan, age, s. 94 dükkânını açmamaktadır. Memurlar da

11 tatillerini bu günlere göre ayarlamaya Zekât hem dinî hayatın idame çalışırlar. ettirilmesinde hem de yoksullukla mücadelede önemli bir gelir kaynağıdır. İslâm ibadet esaslarından biri olan Zekât son yıllara kadar genellikle M.İ.D.B hac Makedonya Müslümanları tarafından tarafından toplanmaktaydı. Fakat yeni çok önemsenmektedir. Komünizm açılan birtakım yardımlaşma ve dayanışma döneminde yaygın olan “hacca dermeklerinin de zekât toplaması, son yaşlandıktan sonra gitme” geleneği, bugün zamanlarda bu tekeli ortadan kaldırmıştır. büyük ölçüde yıkılmış, genç yaşta hacı Ancak bazen aralarındaki rekabetten olanların sayısı azımsanmayacak kadar dolayı, bazı kuruluşların zaman zaman artmıştır. Hac yolculuğu hava ve kara birbirlerini yolsuzlukla suçlamaları halkın yoluyla yapılmaktadır. Hac organizasyonu kafasının karışmasına sebep olmaktadır. Makedonya İslâm Birliği tarafından Bu yüzden zekât verenler artık zekâtlarını organize edilmektedir. Son dönemlerde ihtiyaç sahiplerine veya öğrencilere ilk kara yoluyla yapılan seferlerde özel sektöre elden vermeyi tercih etmektedirler. de organizasyon yetkisi verilmiştir. Hacı adayları hacca gitmeden önce evine akraba Hemen hemen hiçbir toplumda ve dostları ziyarete gelip kutsal beldede dinin, o toplumun inanışlarını ve yaşayış kendileri için de dua etmesini isterler. Hacı tarzını ifade eden kültürden bütünüyle adayının hac yolculuğu öncesinde “helallik bağımsız olarak varlığını sürdürmesi alma” geleneği yaygındır. Hac çok ciddi düşünülemez. Aynı şekilde toplumun sorumluluk gerektiren bir ibadet olarak kültürel yapısı ile dinî yaşayışın dinamizmi görülür. Hacca gitmiş herkesten beş vakit arasındaki ilişkinin, halkın inanışlara namaz, doğruluk, sözünde durma, yalandan yaklaşım tarzını etkilemesi söz konusudur. kaçınma gibi dinî ve ahlâkî konularda Mesela kapalı toplumlarda, dinin hurafe azamî ölçüde hassasiyet göstermesi sayılabilecek alanlarla ilişki içinde beklenir. algılanması ihtimali, açık toplum olarak nitelendirilen modern toplumlara nazaran Bütün semavî dinlerde olduğu gibi, daha fazladır17. İslâm dini de sosyal yardımlaşma ve dayanışmaya büyük önem vermiştir. Üsküp’te yaşayan toplulukları Sosyal yardımlaşmanın en önemli özellikle de Müslümanları kapalı toplumlar toplumsal fonksiyonlarından biri de, olarak görmek mümkündür. Üsküp’te fal, toplum içerisinde yaşayan fertleri büyü, nazar, muska gibi inanışlar birleştirip kaynaştırmak suretiyle toplumu yaygındır. Özellikle büyü olayları sıklıkla ayakta tutmaktır. Makedonlar tarafından rastlanan olaylardır. Çoğunlukla yaşlı yönetilen Üsküp’teki Müslümanlar, kadınlar bir halsizlik veya rahatsızlık işverenlerin haklarını yemesi, maaşların karşısında dahi kişiye “sana büyü yapıldı” zamanında ödenmemesi, tüccarlara yönelik şeklinde telkinlerde bulunurlar. Buralarda bürokratik engeller ve buna benzer devlet özellikle son zamanlarda “Cinci Hoca” politikaları doğrultusunda birtakım diye adlandırılan çoğu kötü niyetli insanlar mahrumiyetlere maruz kalmaktadırlar. ortaya çıkmıştır ve tedavi karşılığı halkı Makedon hükümeti tarafından haksızlığa sömürmektedirler. Üsküp’te ilginç bir ve zulme uğrayan Müslümanların genel durum, Hıristiyanların da belli bir olarak gelirleri düşüktür ve fakirlikle karşı rahatsızlık karşısında bu “Cinci Hocalara” karşıyadırlar. Bu yüzden zekât buralarda başvurmak suretiyle çareler aramalarıdır. büyük bir toplumsal fonksiyon icra (Devam edecek) etmektedir.

17 Taştan, age, s. 84.

12 Bulgaristan'da Yaşayan veya Türkiye'ye hususlar çifte vatandaş olanlar için de Dönüş Yapan Türklerin AB Sosyal geçerlidir. Hukuksal açıdan bu kişilerin Güvenlik Hukukunda Bulgaristan’ın topluluklar hukukunu ihlal Yararlanabilecekleri Haklar ettiği gerekçesiyle AB Komisyonuna ve Ombudsman’a şikayette bulunma hakları Doç. Dr. Kamuran REÇBER her zaman vardır. Ancak belirttiğimiz gibi bu yoldan olumlu bir sonuç elde etmek de Uludağ Üniversitesi güç gözükmektedir.

İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Türkiye’nin Bulgaristan’ı ikna ederek Türkiye’ye yerleşmiş gerek Türk Uluslararası İlişkiler Bölümü gerek Bulgar vatandaşı olan kişilerin 3. Bölüm sosyal güvenlikle ilgili kazanılan haklarını Türkiye’ye transfer ettirmeye çalışması, 3.2. Bulgaristan ve Türk Vatandaşı Olan benimsenmesi gereken klasik bir Gerçek Kişiler (Çifte Vatandaş Olanlar) yöntemdir. 04.10.1998 tarihinde imzalanan ve 1999 yılının ilk yarısında yürürlüğe Bu kategoride bulunan kişiler de giren Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve yukarıda açıkladığımız gibi Bulgaristan Bulgaristan Cumhuriyeti Arasında vatandaşı olmaları nedeniyle topluluklar Bulgaristan Emekli Aylıklarının hukukunun sosyal politika veya güvenlik Türkiye’de Ödenmesine İlişkin Anlaşma konusunda öngördüğü haklardan bu konuda verilebilecek önemli bir yararlanabilirler. Zira, bu kişiler Türk örnektir. Bu tür uluslar arası hukuk vatandaşı olmalarına rağmen aynı zamanda işlemlerinin sosyal güvenliğin diğer Bulgaristan vatandaşlığına sahip olmaları unsurlarını kapsayacak şekilde yapılması nedeniyle bu haklarını yukarıda da gerekli olmaktadır. Bahsi geçen belirttiğimiz kural dışılıklar saklı kalmak anlaşmaya istinaden Bulgaristan tarafı, kaydıyla kullanabilmektedirler. 01.05.1989 tarihinden sonra Türkiye'ye göç etmiş kişilere görev süresi, yaşlılık, 3.2.1. Bu Kategoride Bulunan Kişilerin malullük ve iş kazasından veya meslek Bulgaristan Aleyhine Başvurabilecekleri hastalığından dolayı malullük emekli Hukuki Yollar aylıkları ile Bulgaristan emeklilik mevzuatına göre söz konusu türlerden Her ne kadar uluslar arası özel ölüm aylıklarını da Türkiye’ye ödemeyi hukuk itibarıyla her ferdin tek vatandaşlığı üstlenmiştir. Bulgaristan Emeklilik olmalıdır ilkesi genel olarak benimsenmiş Kanunu’na göre, 01.05.1989 tarihinden de olsa, bu ilkeye aykırı olabilecek sonra emeklilik hakkını kazanmış, ancak nitelikte çifte vatandaşlık veya çok henüz kendilerine aylık bağlanmamış vatandaşlık olgusuna sıklıkla kişiler, iki dilde düzenlenen form-dilekçe rastlanabilmektedir. Bu anlamda hem Türk ve aylık bağlanması gerekli tüm hem de Bulgar vatandaşı olan gerçek Bulgaristan belgelerinin asıllarını ibraz kişilerin Türkiye’de ikamet etmeleri veya etmeleri hâlinde, emekli maaşı ikametgah sahibi olmaları hâlinde, bağlanabilmektedir. Bulgaristan’da iken kazanmış oldukları sosyal güvenlik haklarını Türkiye’ye iade 3.3. Daha Önceden Bulgaristan etmeleri hususu büyük boyutlarda Vatandaşı Olup Sonradan Türk Bulgaristan’ın göstereceği olumlu irade ile Vatandaşlığını Kazanan Gerçek Kişiler mümkün olabilir. Zira, yukarıda sadece Bulgaristan vatandaşı olup Türk soylu Bu kategoride bulunan kişilerin kişiler için açıklamaya çalıştığımız topluklular hukukunun yukarıda kısaca

13 açıklamaya çalıştığımız düzenlemelerinden tasarrufların bu davaya tatbik edilmesi yararlanmaları mümkün değildir. Ancak bu hâlinde, işbu tasarruflara yönelik kişilerin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ATKA’nın 234. maddesine istinaden olmaları nedeniyle Türkiye ile AT arasında ATAD’ndan önkarar isteminde Ankara Anlaşması ile kurulan ve daha bulunulabilir. sonra Katma Protokol, 1/95 Sayılı Gümrük Birliği Kararı vb. tasarruflarla geliştirilen Topluluklar hukuku itibarıyla, ortaklık mevzuatından yararlanmaları ATAD, önkarar yönteminde kendi yargı mümkündür. yetkisinde olan konulara, sadece kurucu andlaşmaların ilgili hükümlerini değil, aynı Daha önceden Bulgaristan zamanda kurucu andlaşmaların eklerinin, vatandaşı olup Türkiye’ye gelen ve şu anda protokollerin, AB’ye, dolayısıyla Avrupa sadece Türk vatandaşı olan gerçek kişilerin topluluklarına katılım andlaşmalarının, Bulgaristan’da bulundukları sırada yasal topluluklarla üçüncü tarafların yaptıkları olarak kazanmış oldukları sosyal güvenlik andlaşmaların (ticaret ve gümrük haklarının Türkiye’ye iade edilebilmesinin andlaşmaları vb.), kurucu andlaşmalarda metotlarından en önemlisi Türkiye ile değişiklik yaratan andlaşmaların (örneğin Bulgaristan’ın kendi aralarında uluslar Fusion Andlaşması) düzenlemelerini de arası hukukun öngördüğü şekil ve şartlara dahil etmektedir. Ayrıca, topluluklar göre anlaşmalarıdır. Türkiye ile kurumları tarafından tesis edilen tasarruflar Bulgaristan yapacakları bir uluslar arası da, önkarar yöntemi itibarıyla ATAD hukuk işlemiyle (anlaşma, sözleşme vb.) tarafından yorumlanabilirler. Hatta kimi bu hakların Türkiye’ye transferini durumlarda, ATAD, ortaklık sağlayabilirler. Ancak, bu hususun antlaşmalarının ve katma protokollerin gerçekleşebilmesi için Bulgaristan’ın kimi düzenlemelerini, topluluklar olumlu bir irade içerisinde olması gerekir. kurumlarının tasarruflarının yorumu ve geçerliliği kapsamında değerlendirerek, Bu kategoride veya yukarıda önkarara ilişkin yetkisini bu düzenlemelere bahsettiğimiz hem Türk hem de Bulgar de teşmil etmektedir. Ayrıca, Avrupa vatandaşı olan gerçek kişilerin, ortaklık toplulukları kurumlarının, kendi aralarında mevzuatı, Avrupa Toplulukları hukukunda yaptıkları sözleşmelerin yorumu, ilkesel benimsenen önkarar yöntemini bazda önkarar yönteminin dışında öngörmemesine rağmen, belirli durumlarda kalmasına rağmen, işbu sözleşmeler ortaklık mevzuatına muhatap olan gerçek itibarıyla ATAD’nın yetkilendirilmesi ve tüzel kişilerin bu önkarar yöntemine durumunda ATAD, önkarar yöntemi ile müracaatı mümkün hale gelmiştir. Ankara yargı yetkisini kullanabilir. Anlaşması ve Katma Protokol’ün ortaklık mevzuatı olarak, ATKA’nın 300. ve 310. ATKA’nın 234. maddesi maddeleri gereğince bağıtlı devletlerin düzenlemeleri uyarınca belirlenen yanı sıra, AT adına AB Bakanlar konularda Topluluk hukukunun Konseyinin de tasarrufu ile yapılmış ve uygulanması, geçerliliği veya Topluluk yürürlüğe girmiş hukuki işlemler olması hukukuna ait herhangi bir sorunun veya nedeniyle, Avrupa toplulukları uyuşmazlığın ulusal yargı organları önünde hukukundan ayrı düşünülmemesi gerekir. ileri sürülmesi halinde, ilgili ulusal yargı Bu anlamda, Türkiye Cumhuriyeti organı ATAD’nın önkararına başvurabilir. uyrukluğundaki gerçek ve tüzel kişilerinin Sorunun veya uyuşmazlığın bir üye Avrupa Toplulukları üyesi devletlerin devletin ilk derece veya istinaf ülkelerindeki ulusal yargı organları önünde mahkemesinin önünde açılan davada söz muhatap oldukları davalarda, ortaklık konusu olması halinde, bu ulusal yargı mevzuatına istinaden tesis edilen organı, davaya ilişkin kararını tesis

14 edebilmek için önkarara gereksinim konudaki bağlayıcı olan görüşünü aldıktan duyarsa, bu konuda ATAD’nın önkarar sonra soruna veya uyuşmazlığa ilişkin yöntemiyle yorum kararına başvurabilir. kararını vermektedir. Burada, üye devletin ulusal yargı organı, sorunu önkarar yöntemine sunmada bir Yukarıda kısaca açıklamaya serbestliğe sahiptir. çalıştığımız yöntemin yanı sıra, uygulanması mümkün olabilen, ancak Bir üye devletin, bir üst derece pozitif sonuç alma konusunda teminat yargı organı, yani kararlarına karşı veremeyeceğimiz bir yöntemin daha yolu kapalı olan organ, kendi önünde olduğunu ileri sürebiliriz. Özellikle gerçek devam eden davada, önkarara ilişkin bir kişilerin bu yöntemi denemeleri veya durumun ortaya çıkmasıyla birlikte, sorunu zorlamaları gerekmektedir. Bu yöntem, kesinlikle ATAD’nın önkarar yetkisine Türkiye Cumhuriyeti Devlet ülkesi götürmek zorundadır. Burada, üst üzerinde yaşayan Türkiye Cumhuriyeti derecedeki ulusal yargı organının, kendi vatandaşı her fert tarafından kullanılabilir. önünde süren bir davada ortaya çıkan Bu yöntemi hayal ürünü olan bir örnekle problemi, ATAD’nın önkarar prosedürüne açıklamaya çalışalım: sunma zorunluluğu, aslında davaya taraf olanlara hukuksal bir güvence de Bursa’da ikamet eden ve aynı sağlamaktadır. Zira, bu yargı organının zamanda ikametgahı Bursa’da olan kararı, iç hukuk itibarıyla temyizi kabil Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı 23 değildir. yaşındaki Nurgül Özcan, Fransa’ya çalışmak amacıyla gitmek istemektedir. Bu Bu yöntem, bir yandan üye amaçla, Fransa Cumhuriyeti’nin devletlerin gerçek ve tüzel kişileri İstanbul’daki Konsolosluğuna müracaat tarafından, diğer yandan da Topluluklar ederek vize almayı amaçlamış, ancak hukukuna üçüncü kişi durumunda olan Konsolosluk kendisine çeşitli nedenler ileri üçüncü devletlerin gerçek ve tüzel kişileri sürerek vize verilmeyeceğini yazılı olarak tarafından kullanılabilmektedir. Bu beyan etmiştir. Burada yazılı olarak beyan yöntemi, AB üyesi devletlerin ülkelerinde edilen işlem, sonuçta bir idari tasarruftur. yasal prosedüre uygun olarak yaşayan Bu işlemi tesis eden, Fransa Cumhuriyeti Türkiye Cumhuriyeti Devleti uyrukluğunu Dışişleri Bakanlığına bağlı bir birim olan taşıyan gerçek kişiler sıkça Fransız Konsolosluğudur. Bu işlem, kullanmaktadırlar. Türkiye Cumhuriyeti Nurgül Özcan’ın Fransa’ya gitme istemine Devleti uyrukluğunu taşıyan gerçek kişiler, karşılık menfi anlamda tesis edilmiştir. ortaklık mevzuatından kaynaklanan Nurgül Özcan’ın, çıkarları bu işlem haklarına yönelik bulundukları Devlet nedeniyle menfi yönde etkilenmiştir. tarafından hukuka aykırı işlem yapılması Nurgül Özcan, eğer Fransa’da bu devletin veya eylemde bulunulması hâlinde, iç hukuk düzenlemelerine uygun olarak haklarını koruma amaçlı olarak ikamet ikamet etseydi veya yaşasaydı, yukarıda ettikleri yerdeki yetkili ulusal yargı verdiğimiz dava örneklerinde olduğu gibi, organlarına müracaat etmektedirler. yetkili İdari Mahkemeye müracaat ederek Ortaklık mevzuatı, ATAD tarafından bu işlemin iptalini isteyebilirdi. Ancak, biz topluluklar hukukunun bir parçası olarak biraz zorlama da olsa bu yolun açık kabul edildiğinden, bu mevzuatın olduğunu iddia etmekteyiz. Zira, Nurgül yorumlanması ve uygulanması hususunda Özcan, aleyhine tesis edilen bu işlemin bir sorunun veya uyuşmazlığın AB üyesi iptali için, yetkilendireceği AB üyesi devletin ulusal yargı organının önüne devletlerinin birinin uyrukluğunda olan bir gelmesi halinde, bu yargı organı sorunu gerçek kişi veya pratik çözüm sağlamak ATAD’na göndermekte ve ATAD’nın bu gayesiyle, Fransa Cumhuriyeti

15 uyrukluğundaki bir avukat aracılığıyla, ortaya koyar” görüşünü benimsemiştir. Bu yetkili bir Fransız İdare Mahkemesine görüş itibarıyla diyebiliriz ki, büyük müracaat edebilir. olasılıkla bu kapsamda açılacak davalara istinaden ATAD, tesis edeceği Nurgül Özcan’ın müracaat önkararında, bu hususu tekrarlama yoluna dilekçesinde, ATAD tarafından topluluklar gidecektir. Diğer yandan, davanın takibi hukukunun bir parçası olarak kabul edilen, için, avukat tutulması vb. hususların örneğin Katma Protokol’ün 36. maddesi getireceği mali külfetler de bu tür davaların gerekçe olarak sunulabilir. Katma açılması konusunda engelleyici unsurlar Protokol’ün 36. maddesi şu şekildedir: olarak değerlendirilebilir. “Türkiye ile Topluluk üyesi devletler arasında işçilerin serbest dolaşımı, Diğer yandan, özellikle özel hukuk Ortaklık Anlaşması'nın 12. maddesinde yer kişilerinin, bu bağlamda Türk özel hukuk alan ilkelere uygun şekilde, Anlaşma'nın kişilerinin de hak aramalarında önemli bir yürürlüğe girişinden sonraki onikinci yılın dava yolu, AB organlarının andlaşmalara sonu ile yirmiikinci yılın sonu arasında istinaden kullandıkları genel karakterli, kademeli olarak gerçekleştirilecektir. yani muhataplarının hukuki durumları Ortaklık Konseyi bu konuda gerekli üzerinde zorunlu etki yaratan tüzük, usulleri kararlaştıracaktır”. Her ne kadar, direktif, karar gibi bağlayıcı tasarruflara belirttiğimiz 36. maddeye ilişkin işçilerin karşı, ATKA’nın 230. maddesinin ikinci serbest dolaşımının yürürlük kazanması bendi uyarınca, ATİDM nezdinde; “esaslı konusunda, Ortaklık Konseyi gerekli veya şekil sakatlığı, andlaşmanın veya onun yeterli kararları tesis etmemişte olsa, dava uygulanmasına ilişkin bir kuralın ihlali, dilekçesinde bu husus ileri sürülebilir. yetkisizlik veya yetki saptırması” gibi Örnek olay kapsamında, yetkili Fransız gerekçelerle iptal davası veya davalarını İdare Mahkemesi, ATKA’nın 234. açabilmeleri mümkün gözükmektedir. Zira, maddesine istinaden ATAD’ndan veya bu maddede, dava açabilme ehliyetine yeni 225. maddesinin 3. paragrafı itibarıyla sahip gerçek ve tüzel kişilerin mutlaka üye yetkilendirilme hâlinde Avrupa Devletlerin uyrukluğunda olmaları toplulukları İlk Derece Mahkemesi gerektiğine dair herhangi bir düzenleme (ATİDM)’nden önkarar isteminde mevcut değildir. Özel hukuk kişilerinin bulunabilir. Önkarar yöntemine iptal davası açabilmesinin belirli özel başvurulmamasının çeşitli nedenleri şartlara ve hak düşürücü nitelikte süre olabilir. şartına bağlanmış olması, Türk özel hukuk kişilerinin, ortaklık mevzuatının Ortaklık Konseyi, Katma uygulanmasında etkin olabilecek AT Protokol’ün 36. maddesinde bahsi geçen türeme normlarına karşı denetim davası işçilerin serbest dolaşımı konusunda açma yetkisini son derece sınırlamaktadır. gerekli kararları tesis etmemiş veya edememiştir. Bu nedenle, ATAD’nın ATKA’nın 230. maddesinin önkararında menfi bir görüş vermesi güçlü dördüncü bendi ve AAET Kurucu bir ihtimal olarak düşünülebilir. Bu Anlaşması’nın 146. maddesinin üçüncü konuda, yukarıda belirttiğimiz Meryem bendine istinaden “her gerçek veya tüzel Demirel kararının 23 No’lu paragrafında kişi, aynı şartlar altında, kendisine ATAD, Ankara Anlaşması’nın “12. ve yöneltilen ve başka bir kişi için alınmış bir Katma Protokol’ün 36. maddelerinin karar veya tüzük görünümünde olup da, incelenmesi, bunların esas itibarıyla kendisini kişisel ve doğrudan ilgilendiren program belirleyici olduklarını, işçilerin kararlara karşı dava açabilir”. İşbu dolaşımını kesin ve şarta bağlı olmaksızın bentlerde benimsenen “her gerçek veya düzenleme hususunda yeterli olmadıklarını tüzel kişi” cümlesinin, sadece topluluklar

16 üyesi devletlerin uyrukluğundaki gerçek ve kaynaklık ettiği Gümrük Birliğinin tüzel kişilileri değil, aynı zamanda, üçüncü yürürlüğe girişi nedeniyle maruz kaldığı devletlerin gerçek ve tüzel kişilerini de zararları gerekçe göstererek açtığı davayı kapsadığını belirtmek gerekir. Bu anlamda, da kabul etmiştir. 02.12.2003 tarihinde örneğin, AB’nin üçüncü devletlere yönelik otomotiv yan sanayi ürünü rulman üreten uygulamaya koyduğu ortak ticaret Yedaş Tarım ve Otomotiv Sanayi ve politikası tasarruflarının somutlaştırılması Ticaret AŞ tarafından AB Bakanlar yoluna gidildiğinde özellikle anti-damping Konseyi ve Komisyona karşı dava açılmış kararlarının muhatabı olan üçüncü ve ATİDM, bu davayı T-367/03 numara ve devletlerin uyrukluğundaki gerçek ve tüzel “Yedas Tarim ve Otomotiv Sanayi ve kişilerin bu kararlara karşı iptal davası Ticaret/Conseil” ismiyle kabul etmiştir. açmaları mümkündür. Lüksemburg’da ikamet eden Avukat R. Sinner’in temsil ettiği Yedaş AŞ’nin açmış Bu kapsamda, Türkiye Cumhuriyeti olduğu bu dava, diğer tüzel kişileri de uyruklu gerçek ve özellikle tüzel kişileri cesaretlendireceği gibi, onların açacağı muhatap alan tasarrufların, bu süjelerin davalara da emsal oluşturabilir. Bu çıkarlarını olumsuz etkilemeleri nedenle, dava Türkiye Cumhuriyeti durumunda, ATKA’nın 230. maddesinin uyrukluğundaki tüzel kişileri, özellikle ikinci bendi itibarıyla iptal davası ortaklık mevzuatından menfi yönde açılabilir. Şimdiye kadar bu yola etkilenenleri doğrudan ilgilendirmektedir. başvurulmamasının nedenleri olarak Dava, ATİDM tarafından Türkiye Cumhuriyeti uyruklu gerçek ve sonuçlandırıldığında, tesis edilecek olan tüzel kişilerin: kararın da önemi büyük olacaktır. ATİDM tarafından Yedaş’ın haklı bulunması 1. Konu hakkında yeterince bilgi sahibi durumunda, diğer Türk firmalarının da olmamaları veya yeterince Gümrük Birliğinin yarattığı sonuçlardan bilgilendirilmemeleri; menfi yönde etkilendikleri iddiasıyla ATİDM önünde dava açmaları söz konusu 2. Dava açmanın kendilerine yaratacağı olabilecektir. Ancak, burada dikkat külfete katlanmayı göze alamamaları, edilmesi gereken husus, açılacak davaya örnek verilebilir. Özellikle ikinci hususa ilişkin Topluluklar hukukunun öngördüğü yönelik gerçek ve tüzel kişilerin hak düşürücü sürelerin kaçırılmamasıdır. tereddütte kalmalarını da doğal karşılamak gerekir. Zira, Davanın SONUÇ Avrupa toplulukları üyesi devletlerin resmi dillerinden birinin aracılığıyla AB bünyesinde yukarıda kısaca yürütülmesinin gerekirliliği, davanın açıklamaya çalıştığımız asli ve türeme takibi için Avrupa toplulukları üyesi normlar aracılığıyla sosyal politika veya devletlerin uyrukluğundaki bir avukata sosyal güvenlik konuları üye devletlerdeki veya danışmanlık şirketine müracaat gerçek kişiler açısından haklar yaratacak etmenin getireceği mali külfetlerin veya yükümlülükler getirecek şekilde varlığı ve davanın sonucundan emin düzenlenmiştir. Bulgaristan’ın da AB’ne olamama gibi hususlar, Türkiye 01.01.2007 tarihinden itibaren tam üye Cumhuriyeti uyruklu gerçek ve tüzel olması düşünüldüğünde, yıllardır Türkiye kişiler açısından menfi yönde ile bu Devlet arasında büyük bir sorun olan değerlendirilebilecek unsurlardır. Türk soylu kişilerin (kimisi çifte vatandaş- hem Bulgar hem Türk vatandaşı-kimisi de Ayrıca, belirtmek gerekir ki, sadece Türk vatandaşıdır) sosyal güvenlik ATİDM, Türkiye Cumhuriyeti uyruklu bir hakları meselesi AB dolayısıyla tüzel kişinin, ortaklık mevzuatının Topluluklar hukuku baz alınarak

17 çözülebilir mi sorusunu da gündeme getirmiştir.

Bulgaristan’dan gelip Türkiye’ye yerleşen Türk soylu kişilerin Bulgaristan’da kazandıkları sosyal güvenlik haklarının Türkiye ile Bulgaristan arasında düzenlenecek bir uluslararası hukuk işlemiyle çözülmesi en kolay bir yöntemdir. Ancak bu konuda maalesef Bulgaristan olumlu bir irade göstermemektedir (sosyal güvenlik haklarının transferi kendisine doğal olarak mali bir yük getirmektedir). Diğer bir yöntem veya yöntemler ise yukarıda sunmaya gayret gösterdiğimiz AB bünyesindeki hukuki yollar olmaktadır. Bu yolların özellikle bu konuda mağdur olan kişi veya kişiler tarafından denenmesi Bulgaristan Başmüftülüğünün yayımladığı gerekmektedir. Müslümanlar dergisi

Bulgaristan’da bir mezar taşı

18

Üstad’a Allah’tan rahmet ve tüm yarenlerine sabırlar diliyoruz.

www.muslumanarnavutluk.com

19