Sanat Tarihi Araştırmaları Dergisi

ARKEOLOJİ- RÖLÖVE- RESTORASYON İÇİNDEKİLER EPİGRAFİ-ANTROPOLOJİ-MÜZİK-TİYATRO * Friedrich Barbarossa'nm Üçüncü Haçlı Seferi ve TEOLOJi - FOLKLOR Savaşı ile Sibilia Kalesi Prof.Dr. Sernavi EYİCE ...... :... 2-15 Sa) ı : 1-t \ıl: I'J'J7-1998 1998 * Refik Komut Seranderindeki Mimari Süsleme Suat İskender ...... :...... 16~17 Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü : Enis KARAKAYA * imar Faaliyetlerine Kurban Giden Bir Sinan Yapıtı: Beşiktaş Sinan Paşa Hamarnı Teknik Müdür : Tolunay TİMUÇİN Enis KARAKAYA (M.A.) ...... 18-2 Koordinatör : Haluk KARGI 'Haber Sorumlusu : Haluk ÇETiNKAYA * Peribleptos Manastırı (Sulu Manastır) Yayın Kurulu : Dr. Şebnem AKALIN Dr. Ferudun ÖZGÜMÜŞ ...... 21-3 Dr. Alırnet Vefa ÇOBANOGLU Boğaziçi'nin Yitirdiği Tarihi Eserlerden: Dr. Üzlifat ÖZGÜMÜŞ * Hasib Paşa Yalısı Yavuz TİRYAKİ (M.A.) Haluk KARGI (M.A.) ...... 33-3 Danışmanlar : Prof. Dr. Sernavi EYİCE Prof. Dr. Al-a ALTUN * Kuyiıcu Murad Paşa Kililiyesi Dr. Ahmet Vefa ÇOBANOÖLU ...... 37-4 Prof. Dr. Selçuk MÜLAYİM Prof. Dr. M. Baba TANMAN * Sürmeli Çukuruoda Y_apılan Bir Yüzey Doç. Dr. Hüsamettin AKSU Araştırmasına Ait Notlar Enis KARAKAYA (M.A.) ...... 44-5 Dizgi-Mizampaj , :Metin KARAKAYA 281 64 31 * İstanbiıl'dan Arkeotojik İki Haber Film : CMYK Grafik 212 99 80 Haluk ÇETİNKAYA (M.A.) ...... 51-S.

İRTİBAT : Ahmet Vefa ÇOBANOGLU * İznik'te Bulunan Duvarları İstanbul Üniversitesi Edebiyat Resimli· Bir Mezar Odası Fakültesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Enis KARAKAYA (M.A.) ...... 55-5 Bölümü PTT Fen 34459 * Halep Ulucamii RisaJesi Beyazıt/İstarbul Doç. Dr. Büsarnettin AKSU ...... ~ 59-6 Tel 1Fax : O 212 517 03 ~8 Tolunay TİMUÇİN * Bosnalı İbrahim Paşa Türbesi ve · Yardımlaiıııdan dolayı Uzman Fotoğrafçı Ahmet AKMAN'a, Bu Türbeye Ait İki Çini Pano Hakkında dergiılıizin bilgisayar sistemine katkılarından dolayı sayın İsmail ORMAN ...... 64-6 Sevgi ATABEY' e ve film çıkışianınıza sponsor olan CMYK · * Burgazadas.ı Metamorphosis Manastırı Grafik Şü:keti sahibi Hakan BERBER'e teşekkür ederiz. Hatice ÖZYlJRT ~zc~ (M.A.) ...... 69-7

Dergide yayınl_anan makalelerin sorumlulUkları yazınna * Traklar ve Vize aittir. Kaynak gösterilmek kaydı ile yararlanılabilir. , Yard. Doç. Dr. A. Engin BEKSAÇ ...... 74-7

* A~alık-Cunda Adası'ndan Arkeotojik Notlar Kapak : Peribleptos Manastırı (Sulu Manastır) .Gökhan IÖDJR...... :...... :...... 78-7 alt yapısının güney duvarı. SANAT TARİHİ ARAŞT IRM_ALARI D ERGİSİ ı ·

FRIEDRİCH BARBAROSSA'NIN ÜÇÜNCÜ HAÇLI SEFERİ · VE KONYA SAVAŞI İLE SİBİLİA KALESi (*)

Prof. Dr. Sem avi EYİCE

Haç lıl arm K onya savaş ıriı (18 Mayı s 1190) tas­ n sorunu çözürnlenemerniştir. Tamir işi bittiğinde, Al­ vir eden bir tablo man imparatoru I. Wilhelm yanında veliaht Prens Fried­ rich ile 15 Ağustos 1875 de sarayı ziyaret etmiş ve çıp­ Almanya'da Goslar'da Roman devrine ait bir im­ lak duvarları gözüne batmıştı . Sarayın bu geriiş rnekam­ paratorluk sarayı (Kaiserpfalz) bulunmaktadır (1). Bu nı süşlemek üzere duvarların resiırtlerle kaplanması uy­ yapının büyük tören ve toplantılara mahsus Reichssaal gun' görüldü ve 1977 de açılan yarışınada Düsseldorf'lu denilen salonunun (muayede salonu) duvarları geçen ressam'Prof. Hermann Wislicenus'un projesi birinciliği yüzyılın sonlarına kadar boş olarak duruyordu. Bu du·­ kazandı (2). varlarda evvelce resim veya başka bir süsleme olduğunu gösteren bir iz veya kalıntı tesp1t edilememiştir. Yüzey Prof. Wislicenus, duvarların aslında resimli gob­ ölçüsü ortalama 500 m2 yi bulan duvarların aslında re­ lenlerle süslenmiş olabileceğini düşünmüş ve bu nokta­ sirnlerle kaplı olup olmadığuu belli edecek bir kaynak da dan hareket ederek. duvarları goblen desenlerini andıran ele geçmemiştir. Hatta duvarların Çıplak olmayıp belki resimlerle kaplamayı tasıirlarnıştı. Salonun bu resirnle~ de değerli halılar veya goblenlerle kaplanmış olab4eceği rinde Alman tarihinin büyük olaylarını aksettirmeleri is­ dÜşünülmüştür. Geçen yüzyılın ikinci yarısı içinde, Gos­ tenmişti. XI. yy. ortalarından XIII. yy. ortalarına, ll. He­ lar sarayının tamirine girişiimiş ve bu tıirih.i yapı eski inrich'den (1014- 1024) II. Friedrich'e (1 197- 1250) ka­ şekline sokulmuştur. Fakat muayede salonunun duvarla- dar Ortaçağ Alman tarihinin büyük olaylan, salonun

Resim 1: Almanya'da Goslar'da Friedrich Barbarossa'run ~onya önündeki savaşıru tasvir eden resim. SANAT TARİHİ ARAŞTIRMALARI.DERGİSİ 3

uztin "e penceresiz duvarlarına işlenmiştir. Dar duvarlar­ da ise karşılıklı olarak Büyük Karl'ın Hıristiyanlığın ya­ yılışına hizmetiyle V. Karl zamanında Martin Luter'in Reformlan tasvir edilmiştir. Resmi yapan Prof. Wislice­ nus 20·Eylül 1825 de Eisenach' da doğmuş, 25 Nisan 1899 da Goslar'da ölmüştür. Bu duvar resimlerini 1877 de tasarlamış ve 1879 da işe başlayarak ölümüne kadar tam 20 yıl bu işle uğraşmıştır. 1891 den itibaren oğlu Max Wislicenus ve ·ressam Franz Weinack (ölümü 7 Ekim 1915) kendişine yardun etmişlerdir (3).

Bu resimler arasında bir tanesi İrnparator I. Fri­ edrich Barbarossa'nın (1152- 1190) Konya surları önünde Selçuklular ile savaşuu tasv4" etmektedir. O sı ­ rada 70 yaşlarında olan Friedrich 1189 da Üçüncü Haç• lı ordusunun başında Doğu ' ya doğru ilerlemiş ve Ana­ dolu'ya girerek Konya önünde Selçuklu Sultanı İzzed­ din II. Kılıç Arslan (1155- 1192) ile çarpışmış ve pek anlaşılınayan bir şekilde Türk Ordusunu yenerek yoluna devarn etmi~tir (4).

Konya savaşını tasvir eden tablo, bu çeşit eserle­ rin hemen hepsi gibi hayal mahsülüdür. Resmiiı ortasın­ da şahlanrnış bir bey~ at üzerinde uzun sakalıyla Fried­ rich Barbarossa tasvir edilntiştir. Atının ayaklan dibinde devrilen ;ıttan düşmüş bir ölü "Selçuklu"(!) yatmaktadır. Ön planda garip kıyafetli ve daha az acaip olmayan teç­ hizat ve silahlı Türkler görülüi. Bunlardan arkası seyirci­ ye dönük olanın elindeki iri kalkan Türk silah tipine ne Resim 2: İnıparator. Friedrich'in Göksu'da ölümünü tasvir kadar yabancı ise, onun hemen yanındakinin kavuğunda­ eden ve J.J. Kirchhoff tarafından yapilan gravür (1843) . ki acaip hilal de sadece operet "Doğulu" lannın kıyafet­ lerinde rastlanan bir unsurdur. Sağ kenarda bir Al­ m~'ın, Osmanlı tuğrası"biçiminde bir tuğ taşıyan bir gibi bir zafer ~ahi olduğu çok şüpheli garip bir karşılaş ­ bayrakdarın göğsüne rruzrağuu sapladığı görülür. Bay­ madan başka birşey değildir. rakdarın yanında şahlanrnış bir at üstünde elinde yata­ ğanla bir zenci yer almaktadır. Arka planda dumanlar Friedrich Barbarossa başkanlığındaki Haçlı sefe­ arasında gfiya yanan Konya 'yı temsil eden bir kale moti­ ri ll Mayıs 1189 da.Ratisbonne'dan yola çıkmıştı. Bazı­ fi yerleştiiilın!ştir. ları bu sefere katılanların sayıs ının yüz bin kadar olduğu­ nu söylerler (6). Alman imparatoru kumandasındaki bu Konya savaşını temsil etmek iddiasındaki bu tab­ seferin benzerleri arasında en kalabalığı ve en düzenli lo, XD:C yy.da moda olan kahramanlık ve savaş tablola­ olanı olduğu kabul edilir. Disiplirıli bir kuvvet halinde rının .bir temsilcisidir (5). Yalnız şu var ki, burada res­ Orta Avrupa'dan Doğu'ya, Filistin'e kadar.giden bu or­ sam, Almanlar'ı gerçeğe uygun k:ı.yafet ve teçhizat için• dunun başında ihtiyar hükümdar olduğu müddetçe bu di­ de tasvir ederken, onları en had derecede idealleştirrniş, siplini koruyabilrniştir. Haçlı ordusu Bizans'la münase­ bu arada Friedrich Barbarossa'yı yüceleştirmeye de aza­ betlerinin pek iyi olmamasına karşılık Selçuklular'a gü­ mi derecede dikkat harcamıştır. İrnparator şahlanrnış be­ veniyordu. Seferin hikayesini anlatan Alman kronikçile­ yaz atı üzerinde uzun sakallı , haşmetli edası ve havaya rinin yollarda, bilhassa Anadolu içlerinde çekilen sıkın ­ kalkmış elinde sıktığı kılıcıyla bir efsane kahramanı gö• tıları belki de olduğundan da fazla göstererek anlatmala­ rünüşündedir. Onunla eşit değil , şöyle böyle de olsa bi­ rına bir mana verilemez. Selçuklular'ın da disiplinli fa­ raz gösterişli bir duruşta tek bir Türk'ün olmayışı, öte• kat yorgun ve önünde daha çok tehlikeli ve uzun yol olan denberi BatıWar'a hllim olan Türk allerjisinin bir belir­ ordunun Konya'ya saidırmasına niçin meydan verdiği, tisi olmalıdır. Halbuki Konya savaşı, büyük bii macera hatta Haçlı kuvvetlerinin şehrin dış surunu aşıp da şehre· olan bu seferin gidişatına tesir edebilecek çapta bir çar• girerek burasuu tahrip ve yağmalarnalarına niçin göz pışma ve zafer sayılrnazdı. Hatta aşağıda da belirtileceği yumduklan da anlaşılmaz. SANAT TARİHİ ARAŞTIRMA-LARI DERGİSİ 4

güç geçit vermesi, Türkler'in devamlı akınlan ve çektik• leri yiyecek sıkıntısı yüzünden Konya'ya doğru gitmeye karar vermişlerdir. İlk işleri şehrin dışındaki iki Selçuk• lu kasrını tahrip etmek olur. 'Geceyi şiddetli bir yağmur altında geçirdikten sonra 18 Mayıs günü şehrin kapılan­ na (veya bir kapısına) dayanan Almanlar'a karşı 600 su­ variyle çıkan Selçuklular çarpışmadan geri çekilip iç ka­ leye kaparurlar. Zaten halk da o sırada iç kaleye sığın­ rnıştır. Almanlar Herzög'ün idaresinde dış surdan içeri girerler ve iÇkale kapısına dayarurlar. Fakat Alman tarih­ çitere göre onbeş gündür aç ve susuz olmasalar bütün ge­ ce ısianmasalar şehri kolayca ele geçirecekken, Haçlı­ lar'in " ... Köln şehri büyüklüğünde ... " olduğunu fark et­ tikleri Konya'nın iç kalesini ele geçiremezler. Bu sırada dışanda Selçuklular 200.000 kişi olarak toplanmışlardır ve imparatoru bütün kuvvetiyle imha edecekleri tehdi­ dinde bulunmaktadırlar. Haçlı ordusunda korku o dere­ ceyi bulur ki, din adamları , dini alametlerini ölüm sıra­ sında üzerlerinde olması için boyunlanna asarlar ve İm­ parator eğer bu tehlikeden kurtıılur ve Antakya'yı bulur-. sa adaklar yapmaya söz verirler. Sonra bu kadar çöküntü halinde olan Haçlılar hücuma geçerler, Türkler'i dağıtır­ lar ve şehri yağmaya girişerek, eşsiz değerde bazineler elde ederler, hatta rivayete göre SaHi.haddin'in Selçuklu Sultam'na gelin gelen kızının çeyiz hazinesini bile ele geçirirler. Ertesi gün 19 Mayıs ' da da zafer. şenliği dijzen­ Resim 3: Mut-Silifke yolu kenannda Barbarossa arutının kitabesi lerler. Bu sırada gelen Selçuklu elçileriyle anlaşma yapı­ Haçlı seferlerini, Alİnan kaynaklannın yardımıy­ lır. Ve Haçlılar 23 mayıs günü Konya'dan çıkarlar. Ön­ la çok etraflı suiette . araştıran Alman Haçlı Seferleri ta­ ce şehrin dışında, Sultan bahçesinde kurulan bir pazar­ rihçisi Reinhold Röhricht, bu seferin Anadolu içlerinde• dan gayet yüksek fiatiara alışveriş yaparlar. Bu pazarda ki hikayesini anlatırken hiç de parlak bir tablo çizmez Haçlılar altı bin at ve katır ile ekmek, et, yağ ve peynir (7). Haçlılar, yolda rastladıkları herkesle çarpışarak, ken­ alırlar. 26 Mayıs'da bazı Selçuklu rehinelen beraberinde dilerini kuvvetli hissetiklerinde kadınları, çocuklan bile olarak yola çıkan Haçlılar, evvela kırk pınarlı bir düzlü­ öldürerek, kasabalan yakarak (mesela: Philomeium= ğe gelirler. Nihayet bağlık fakat suyu az bir şehre gelir­ Akşehir) ve açlıktan hatta susuzluktan korkunç sıkıntılar ler; buradan da Pyrgos denilen şehre ulaşırlar (10). Bir çekerek ilerliyordu. Yolda kayıplara uğruyor, ölenleri gün dinlenip alışveriş yaptıktan sonra ertesi gün Laranda orada göpıerek yoUanna devam ediyorlardı. Birçoğu ise yani Karaınan'a varular. Tanınmış bir Alman ·Haçlı se­ artık ümitlerini kaybederek, kendilerini kollan açık bi­ ferleri tarihçisi olan Reinhold Röhricht'in 1874'de, yani çimde yani haç biçiminde yere atıyorlar ve öylece ölümü ressam Wislicenus'un Qoslar'daki tabloları yapmaya bekliyorlardı. Birçoklan -onlar da ancak varlıklılardı­ başlamasından 4 yıl önce yayınlanan kitabından çıkartı­ için, suda kaynarnış hayvan derileri, köseleler en mü• lan bu özet, Konya savaşının tabloda tasvir edildiği gibi kemmel yemek yerine geçiyordu (8). Yaptıklan çarpış­ olmadığını, hatta burada Haçlılar'ın bir başarılan olma­ malarda ise Türkler'i inanılmaz sayılarda (mesela makla beraber büyük bir zaferleri bulunmadığını göster­ 300.000 !) .olarak gösteren Alman kronikçileri, her çar• mektedir. Bilinmeyen bir sebepten, Almarılar'ın dış sur­ pışmada Selçuklular'ı yüksek sayıda öldürdüklerini ve dan içeri girmelerine imkan verilmiş, fakat onlann bir hatta kayıplannın pek az veya hiç olmadığını yazarlar ki, zaferi olmamıştır. Sultan İzzedd4ı n. Kılıç Arslan iyi ve bu da onlann seferi olduğu gibi anlatmadıklannı belli çok dirayetli olmakla beraber (ll) artık, biı sıralarda ya­ eder (9). Bu zaferierin (!) hemen arkasından sis içinde şı 80 'e yaklaşmıştı ve oğluMelik Şah ' ın baskısı altında birbirini kaybeden, susuzluktan kendi idrarlannı, atıan­ bulunuyordu (12). Herzog'un kuvvetlerinin dış surdan nın kanını içen, hayvan pisliklerini yiyen ateş elde ede­ içeri girebilrnesinin ve şehirde yağma ve tahribat yapa­ bilmek için örtülerini, elbiselerini bile yakan Haçlılar ni­ bilmesjnin gerçek sebebini belki bu sıradaki taht çekiş- · hayet Konya ön}ine gelirler, burada suyu ve çayın bol, mesinde aramak yerinde olur. Zira n. Kılıç Arslan artık bahçeli bir yerde konaklarlar. Aslında Haçlılar Konya'ya devletinin politikasına hakim değildi, oğluMelik Şah ·ise hiç yaklaşmadan, güneye ineceklerdi. Fakat diğer yolun fiilen hala hükümdarlığı işgal eden babasını adeta göz al- SANAT TARİH İ AR AŞTIRMALAR I DERGİSİ 5

tında tutm~aydı. İşte bu krizden faydalanan HaçWar'ın yakmışlar veya yollarda bırakmışlardı. Nihayet Kılıç dış şehri bir an için işgal ettikleri ve yağmaladıklanna ih­ Arslan b. MesOd'un ülkesine dayandılar. Onun ülkesine timal verilebilir. Zaten Friedrich, HaçWar'ı Anadolu içi• giren yollar askerleri tarafından tutulmuş değildi. Kılıç ne sevkederken, II. Kılıç Arslan ile arasındaki dostluğa Arslan ise oğlu Kutb al-Din Melikşah'ın tahakkümü al- güvenmiş ve onun serbest geçiş vereceği vaadine inan­ . tında bulunuyordu. Devlet işlerini bu oğlu görüyor, ona nuştı (13). Kılıç Arslan'ın Üçüncü Haçlı seferini Edir­ istediğini kabul ettiriyordu. HaçWar yaklaşınca, Ku tb al­ ne'de karşılayan elçileriyle Sultan ve Friedrich arasında Din çarpışmak için onlara karşı çıktı. İlerlemelerine ma­ bir anlaşma yapılmıştı. İslam tarihçilerinden İmad al-din, ni olmak istedi. Sonra önlerinden çekildi. Bunun üzerine, Friedrich Barborossa'nın seferini hemen hemen Alman Haçlılar Mas'Odiyye ülkesinin başşehri Konya'ya girdi­ kronikcilerinin tasvirlerine uygun şekilde anlatır: (14) ler. Kılıç Arslan şehrin kalesine çekildi. Onunla Alman " ... Buralardaki (Anadolu'da) ovalarda başına büyük be­ imparatoru arasında elçiler teati edildi.' Yeminleşerek lruar gelmişti. Ordusuyla geçilmesi güç geçitiere vannış, gizlice anlaştılar ... Halka, onlara istedikleri şeyleri sat­ yürüyüşleri esnasında felaketlerle karşılaşrnışlard.ır. Ri­ rnalarını, istedikleri kadar at vermelerini emretti. Onlar vayete göre, bir ay kimsesiz bozkırl arda kalmışlar, yiye­ için çarşılar kuruldu. Satın almaları için eşya ve kıymet­ cek bularnaıruşlar, çok güçlükler çekmişlerdir.Yollan li mallar gösterdi. Onlar da rahat ve huzur içinde yolları­ üzerine çıkan uç Türkmenleri onların doğuya ilerlemele­ na devam ettiler". İmad al-Din, bu.rada Konya savaşın­ rine mfuıi. oluyorlardı. Bunun üzerine binbir güçlük ve sı­ dan·ruç bahsetmemekte, fakat az ileride Katolikos'un (?) kıntıyla oralarda kalmak mecburiyetinde kalmışlardı. bir mektubunu tekrarlarken Konya savaşından.da bahset­ Atiarını kesip yemişler, yakacak bulamadıkları için mektedi.r: " ... Nihayet Haçlılar Konya'ya yaklaŞtilar. Al­ kunt'ariyya'lerini (mızrak saplarını) kırarak yakmışlar­ man imparatoru Kılıç Arslan'ın oğlu Kutb al-Dm ordu­ dı. Soğuk ve karın hüküm sürdüğü bir sırada içlerinden suyla birlikte karşıladı. İki taraf arasında meydana gelen binlereesi yaya yürümek zorunda kalmışlar. Kimi don­ muharebede İmparator, Kutb al-Din'i yendi. Konya ova­ muş, kimi mahvolmuş. Eşyalarını asken teçhizatlarını sına geldiği sırada şehirde bulunan kuvvetler ona karşı yükleyecek hayvan bulamamışlar, onları gömmüşler,

Resim 4: Vatikan'da bulunan 1188 yılına ait bir minyatürde Resim S: Fulda-Landesbibliothek'de bulunan 1180'e doğru Barbarossa yapılmış bir minyatürde Barbarossa iki oğlu ile - SANAT TARİHİ ARA-ŞTIRMALARI DERGİSİ 6

cıktı. İki taraf arasında meydana gelen muharebede Kon­ dar yaşadı. ..". Aynı kaynakta şu tamamlayıcı bilgi de ve­ ya kuvvetleri yenildiler ve geri çekildiler. İmparator rilmektedir:" ... Bu konuda bir Hrristiyanın şunları söyle• Konya 'ya hücum ederek yağmalattı. Orada 5 gün kaldı. diğini duydum: Öldüğü sırada onun yanındaydım. Şöyle Nihayet Kılıç Arslan'la onun arasında iki tarafın menfa­ ki, nehirde ancak bir geçit vardı .. Askerler burdan· geç• atlerine uygun bir anlaşma imzalandı ... ". mek için sıkışıyorlardı. İrnparator, "Burada güvenle ge­ çebilecek başka bir yer biliyor musunuz ?" diye sordu. Böylece gerek Alman gerek İslam kaynakların­ Oradakilerden biri ona" Şurada bir kimsenin geçebilece• dan anlaşıldığına göre, Haçlılar ile Selçuklular arasında ği kadar dar sığ yer var, sağa sola sapılmazsa oradan ge­ Konya önünde bir savaş olmuş ve Haçlılar Konya'nın dış çilebilir dedi, İmparatör çok akıntılı olan bu sığ yere yü• kalesine girerek şehri yağmalarnışlarsa da iki taraf sonra rüdü. Suya gömüldü. Akılltı onu bir ağaca çarptı ve al­ anlaşmışlardır. Friedrich Barbarossa'ya karşı dostça bir nından yaralandı. Oradakiler onu sudan güç bela çıkara­ siyaset izleyen Kılıç Arslan'ın oğlu tarafından baskı al­ bildiler. iyileşmesinden umudu kestiler ...": Aynı kay­ t ında tutulması, pek mahiyeti açıklığa kavuşmayan bir nak; Iınad al-Dm, yukarıda bahsi geçen Katholikos'un takım entrikalara yol açmış olmalıdır. Bu çarpışmadan mektubundan naklen ise ölümü şu surette arılatınaktadır: bir kaç gün sonra Konya dışında, belki deMeram'da ku­ " ... 'a varınca birnehir kıyısına indi. Yemek ye­ rulan pazarda Haçlılar'ın alış veriş yapmaları ve kendi,n­ dikten sonra biraz uyudu. Uyanınca yıkaııniak istedi. So­ den istenen yüksek ücretleri ·öd.emeleri buralarda pek ğuk su olan gizli hastalığı meydana çıkardı . Birkaç gün muzaffer bir ordu durumunda olmadıklarının delili olsa hasta yattıktan sonra öldü·... ". Her ne olursa olsun ecel gerekir. Ressam Wislicenus, tablosunu yaparken kolay­ Friedrich Barbarossa'yı, G~ney Anadolu'nun birırmağı­ lıkla faydalanabileceği tarihlere bakmarınş ve eğer bak­ nın soğuk suyunda yakalamıştır (17). mış ise, herhalde ezilen Türkler'i. tasvir etmenin o çağ Avrupası'na cazip geleceğini düşünmüş olmalıdır. Almanlar öteden beri Friedrich Barbarossa'nın Göksu'yıiordusuyla geçmeye çalıştığı ve dolayısıyla öl• Friedrich Barbarossa ve ordusuyla diğer Haçlılar, düğü yeri tesbite çalışırlar (18). Bu konuda son olarak Laranda'dan () 31 Mayıs'da çıktıktan sonra Dr. E. Eickhoff etraflı bir araştırma yapmış ve bu mace­ Küçük Ermenistan sınırına ulaşmışla:r, burada dağlar ara­ ralı sefer hakkında, 25-29 Eylül1970'de Ankara'da top­ sına girdiklerine Sibilia ad.tpdaki bir Ermeni kalesi ete­ lanan VII. Türk Tarih kongresinde bir bildiri sunduktan ğinde konaklarnı_şlardrr (15). başka İstanbul'da Alman Arkeoloji Enstitüsü'nde de 1971 kışında bir konferans vermiştir (19). Üçüncü Haçlı Bu kale dik ve·sarp bir dağın tepesindeydi ve ete­ seferinin izlediği güzergaru inceden ineeye araştırıp tes­ ği çayırlarla kaplıydı. Burada iki gün dinlenen Haçlılar pit ~den Eickhoff, Karaman- Mut- Silifke yolu üstünde yine yiyecek sıkıntısıyla karşılaşmışlardı. Yollarına Ha­ Tekeler çukurunun tarifiere en uygun yer olduğu sonucu­ ziran' ın ilk haftası içinde Göksu ırmağı boyunca devam na varmış tır. Yolun yukarı kesiminde geçidin adı Medet­ eden Haçlılar'ın sıkıntıları arttı ve hiÇ eksilmedi. Fried­ siz mevkiidir. Yazar, Barbarossa'yı anacak bir kitabeniıi rich 10 Haziran günü, Göksu vadisinin dibine kadar in­ buraya konulmasını teklif etmektedir. miş, burada kahvaltısını yaptıktan sonra ırmağı geçmek istemişti ..Y arJ..I!ldakiİerin karşı koymalarına aldırış etme­ Bugün Silifke'ye 13 km. kadar uzaklıkta olan bu yen hükümdar suya girmiş ve o anda akıntıya kapılrnış, yerde yolun kenarında açılan bir düzlükte 1.50 X 1 m. öl• adamları 9nu sudan ölü olarak çıkartmışlardı (16). Bun­ çüsünde bir kaide üstünd~ 1.62 m. yükseklikte, 1.15 m. dan anlaşıldığına göre, zaten yaşlı olan Barbarossa, dolu genişliğinde ve 0.32 m. kalınlığında pembe renkte bir taş mideyle girdiği _ Göksu ırmağından, Toroslar'dan akan dikili bulunmaktadır (20). Bu taşın sathına şu yazılar oy­ tüm akarsularda olduğu gibi, son derece soğuk olan su­ ma harflerle işlenmiştir: yun meydana getirdiği krampla ölmüştür. Imad al- · Din'de ve diğer İslam kaynaklaruida İrnparatorun gök• SELÇUKLU SULTANI KILIÇ ARSLAN ll İLE su.' da değil Tarsus çayında öldüğü bildirilmektedir. Bu ÜLKESiNDEN BARIŞ İÇİN])E SERBEST GEÇİŞ değişik bilginin neden olduğu anlaşılmamaktadrr. Imact İÇİN BİR ANLAŞMA YAPMIŞ OLAN al-Din, Friedrich Barbarossa'nın ölümünü şöyle anlatır: ROMA-GERMENTIMPARATORU " ... Tarsus'a varınca Haçlılar dinleornek için konakladı­ FRİEDRİCH I. BARBAROSSA . lar. Söylendiğine göre, bu sı.ı:ada Alıiıan imparatoru ne­ 10 HAZİRAN 1190 TARİHİNDE ORDUSUNUN birde yüzrnek ve yıkanmak istedi. Çok yaşlıydı. Yüzerek BAŞINDA FİLİSTİN'E GiDERKEN BU rahatlayacağını sandı. Halbuki felaketinin-bu yüzden ol­ CİVARDA GÖKSU IRMAÖINDA BOGOLMUŞTUR duğunu bilmiyordu. Soğuk suda yıkandı ve nehirde teh­ UNWEİT DIESER STELLE . likeli bir girdaba yakalandı. Nehirden çıktıktan sonra, ERTRANK AM 10. JUNI 1190 vücut elbisesinden çıkıp, yokluk avlusuna göçüneeye ka- DER RÖMISCH DEUTSCHE KAlSER SANAT TARİHİ ARAŞTIRMALARI DERGİSİ 7 ·

FRIEDRICH I. BARBA.p.OSSA niz'e döküldüğü yerin az doğusunda bulunmaktadır. IM GÖKSU AN ı;:>ER SP11ZE SEINES HEERES AUF DEM WEGE NACH PALASTmA NACH DEM Avrupa'dan yüzbin kişilik, mükemmel teçhizatlı . ER. MIT DEM SELDSCHUKISCHEN SULTAN bir kuvvet halinde yola çıkan Haçlıların ancak beşbin ka­ KILIÇ ARSLAN ll. DEN FRIEDLICHEN darı Filistin'e uiaşabilmişti. R.Grosset'nin de dediği gi­ DURCHMARSCH DURCH DESSEN LANDE bi, bu orduyu Barbarossa'nın disiplini ayakta tutmuştu. VEREINBART HATTE Onun ölümüyle oğlu kuvvet üzerinde hakimiyet kurama­ dı. Üçüncü haçlı seferi ordusu başsız bir kalabalık haline Taşın aynı yüzünde altta Hitince olarak ltinerarium Pe­ gelivermişti. Friedrich'in ordusunun artıklarını daha An­ regrinorum ' dan aluuna şu cümle bulunmaktadır: takya'da gören Ermeni katolik~s·u, onları "~. atiarını kesip yediklerinden yaya, mızraklarının sapalarını yak­ ILLE ROMANI MODERATOR IMPERll SEMPER tıklarından, ellerinde sadece çoban deynekleri olan ... " AUGUSTUS teçhizatsız, yorgun aç ve çıplak bir kalabalık olarak gö• PER QUEM ROME VETERIS REFLO- RUIT GLO­ rerek hayret etmişti. RIA, REVIXIT HONOS- POTESTAS EXCREVIT, HEU, Haçlı seferinin Konya çevreşindeki bu macerası, AQUIS Friedrich Barbarossa idaresindeki bu Haçlı kalabalığının DEPERIT INTER- CEPTUS düzenli ve kendinden emin bir askeri kuvvet manzarası (ITINERARIUM PEREGRINORUM CAP. 24) göstermekten çok uzak bulunı.juğunu açıkça belli eder. Kısacası Goslar Sarayı'nın bir duvarını süsleyen bu bü• 1978'de aynı yerden geçtiğimizde bu taşui değiş­ yük tablo, Konya savaşının, gerçeğe çok uzak, aşırı dere­ ticilmiş olduğunu gördük. Zaten önceki pembe renkli taş cede idealleştirilmiş ve tamamen fantezi malısütü bir tas­ hava tesirlerine dayanıksız bir cinsten olduğundan bir virindeo ibarettir. Bu yüzden de tarihi gerçekçiliği olma­ kaç yıl içinde ufalanrnaya başlamıştı. Yeni anıt daha sa­ dığı kesinlikle söylenebilir. Prof. Wislicenus'un, Alman de olup, yola bakan yüzünemermer üzerine işlenmiş yan tarihinin büyük olaylarını aksettirmek gayesiyle meyda­ yana türkçe ve almanca iki kitabe yapıştırılmıştır. Bunla­ na getirdiği bu büyük seri içinde hiçbir azarnet ve tarihi rın metinleri, eski kitabedeki metinlerin aynıdır. kalıcılığı olmayan mevzii bir çatış~ayı, bu kadar haş­ metli bir eda vererek ebedileştirmesinin hik.metiyse ania­ Aosbert'in ifadesine göre Friedrich Barbaros­ şılamaz veya belki de geçen yüzyılda Alman kültürüne sa'nın ölümü, etrafındakilerden bazılarını öyle ürnitsizli• hakim olan W agner müziği gibi milli tarihlerinin herşe­ ğe düşürmüştü ki, intihar etmiştir, bazıları da Tarırı 'nın yini yücelten bir tutumun belirtisi olarak görülebilir. kendilerini unuttuğuna hükmederek Hıristiyanlığa gü• venlerini kaybettiler ve İsliirniyet'e geçtiler. Haçlı ordu­ Sibilia kalesi Mavga kalesi midir ? sunun bir kısmı Korykos'a (Kara Gorgos) doğru ilerle­ Alman imparatoru Friedrich Barbarossa idaresin­ miş, buradan 14 Haziran'da gernilere binmiş, bir kısmı deki üçilncü seferi ordusu Laranda'dan (Karaman) da Tarsus yönünde karadan yollarına devam etmiştir Haçlı (21). Bu b_ilgi ölüm olayının Göksu ırmağında olduğunu çıktıktan sonra güneye doğru yollarına devam ederken "dağlar arasında" bulunan bir Ermeni sırur kalesine ­ doğrulamaktadır. Çünkü Korykos, Göksu'nun Akde- şırlar, sarp ve dik bir dağın tepesinde bulunan bu kalenin eteğİndeki çayırlıkta iki gün konaklarlar. Adı Sibila, Si­ bilia, Sibelela, Sibyla, Sibelia şekillerinde de yazılabilen bu kale hakkında bir araştırma yapan Dr.E. Eickhoff, Si­ bilia kalesinin, Karaman'ın güneyinde bugün Dağpazarı olarak adlandırılan Kestel;den Mut'a inen dağ yolunun sağ tarafında görülen Mavga kalesi olduğunu ileri sür• mektedir (22). Yazımızın bu bölümünde Mavga kalesi hakkındaki incelemelerirnizi ve bu hipotezin doğruluk derecesini ortaya koyacağız. ·

Eickhoff, Selçuklu- Küçük Ermenistan (veya Ki­ likia Ermenistanı) sınınnda bulunan Sibilia kalesi hak­ kında etraflı bir araştırma yapmıştır. Haçlı seferi yazan Ansbert'in "Biline ki Sibilia çok iyi tahkim edilmiş bir Resim 6: Mavga Kalesi ve kayalığırun 1875'deki görünüşü (= (E. J. Davis, Life in Asiatic [l879]'daki gravür) kaledir Est autem Sibilia castellum munitissirnum) SANAT TARİHİ ARAŞTIRMALARI DERGiSi 8

cümlesi ile çok zorlu bir kale olarak tarif ettiği ve sarp, ya kitlesine uzanır. Bütün kale işte bu burçla yanındaki dik bir tepede olan, eteğinde ise büyük ordunun konakla­ duvar parçasından ibarettir. Kalenin girişi de burcun he­ yabileceği çayırlıklı düzlük uzanan bu müstalık.em yer men yanında, bu duvarda açılmıştır. Kaya kitlesinin di­ bir "güçlü ve saygıdeğer"(= vir potens honoratus) pren­ ğer yanları o derece yüksek ·ve diktir ki, bunların bir sur sin idaresindeydi. Eickhoff, "Sibilia'run Mut'un kuze­ duvarıyla korunmasına lüzum görülmemiştir. Zaten di­ yindeki yüksek dağlık bölgede ve Büyük Eğri Dağ'ın sır­ ğer taraflarda kaya kitlesi çevre arazisinden derin can­ tının güneyinde bulunan Mavga kalesi yıkısının yerinde yon 'larla ayrılmış olduğundan bu taraflardan herhangi aranması gerektiğinde hiç kuşkurn yoktur" demektedir. bir tehlikenin gelmesine imkan yoktur. Kaya kitlesinin Prof. Dr. Kudret Ayıter ile bu bölgeyi dolaşan bu Alman en tepesinde uzaklardan da görülen kule gibi çıkıntıysa tarihçi aynca Haçhlar'ın izlediği yolu da araştırarak, or­ bir burç değil sadece kaya parçasıdır. Bu duruma göre dunun, hemen hemen bugünkü kara yolunun yerinde Mavga kalesi, gerçek anlamda bir kale olmayıp, erişiie­ olan aşağı yoldan değil, çok daha dolambaçlı ve zor olan bilmesi imkansız derecede zor bir kaya kitlesinin tek za­ dağ yolundan güneye doğru indiği sonucuna varınalcta­ yıf ve tehlikeli olan bir köşesine oturtulınuş bir burçla kı­ dır. Gerçekten, eski adı Kestel olan Dağpazarı'ndan sa bir duvar parçasından.ibarettir. Buradaki talık.inıatın Mut'a inen eski bir Roma yolu (adı şimdi Kozlu yoludur) önünde evvelce ahşap köprüyü ve düzlüğü koruyalı bir bu kalenin solundan geçer. Burada akarsular, dağı oya- sistemin de varlığı, aşağıda bahsi geçecek olan bir İngi­ . rak ,çok derin ve son derece dik ve ·korkunç derinlikte liz seyyahı tarafından ı875'de görülmüştür. Köprünün uçurumlar meydana getirmiştir. Bu uçurumların ortasın­ mzasındaki düzlüğün, içinde bir kapı olan bir duvarla ve da bir kaya kitlesi adeta bir ada gibi, ayrı ve dik bir par­ bir de kuleyle korunduğupu bu İngiliz bildirir. Böylece ça halinde kalmıştır. Halkın Mavga kalesi dediği talık.i- . kaya kitlesinin tek geçit veren tarafından, Dağpazarı­ mat, bu sadece kuzeydoğu tarafında küçük bir teras biçi• Mut yoluna bakan kenarının ve köprüsünün talık.inı edil­ minde düzlüğü olan, diğer taraflan aşağılara kadar dim­ miş olduğu anlaşılır. Bugün düzlüğün kenanndaki bu du­ dik inen kaya kitlesinin üstündedir. Yolun geçtiği dağ vardan az bir iz vardır. Kapıyla küçük burç ise kaybol­ yamacı, meyilli bir çıkıntı halinde bu kalenin bulunduğu muştur. kitleye doğru uzanarak, oraya erişmeyi sağlar. Üzerinde Burayı yaklaşık yüzyıl önce gören İngiliz seyya­ yer yer düzlükler olan bu çıkıni:ı, kaya kitlesinden derin hı rahip E.J. Davis, 1877'de yayınlanan kitabında Mav­ bir yarıkla aynlrnıştır. Bugün bunun üstünden, köylüle• ga kayasının renkli bir gravürünü yayınladığı gibi, seya­ rin yatırdıkları bir ağaç gövdesinden yürümek suretiyle hatnamesinde bu yeri de kısaca tasvir etmiştir (23). 23 geçmek kabildir. Herhalde aslında evvelce burada kalkıp Haziran ı875'de Kestel'den Mut'a doğru dağ yolunu iz~ inen veya ileri sürülüp geri çekilebilen ahşap bir köprü leyerek inen Davis, Mavga'da durmuş ve burayı etraflı­ vardı. ca incelemiştir. Buradan ovaya ve Göksu 'ya haicim man­ . Kaya kitlesinin yukarısında büyük bir parça aşa­ zarının başınetine işaret eden seyyah, esas kaya kitlesine ğıya nazaran daha dardır. Bu parçanın kuzeydoğusunda geÇit veren tek yerin bir düzlük olduğunu beli.rtiİ. Bu ve evvelce varlığı anlaşılan ahşap köprü yerine hillcim bir düzlükte bir duvarla bir burç vardır ve duvarda bir kapı kaya çıkıntısı üstünde, iyi durumda bir burç yükselir. açılmıştır. Bu düzlüğe geçen Davis burayı dolaşmış, bu­ Burcun bir yanından üibaren, kısa bir duvar arkadaki ka- radaki kovuk şeklinde kayaya oyulmuş evlerin içlerine girip çıkmış fakat daha yukarılara tırmanmak iÇin bir yol bulamamıştır. İleri taşan bir burun üstünde ve aşağıdaki burcun gerisinde yükselen ikinci kuleyi görür ve bunun dibindeki girişi keşfeder. Fakat düzlüğün 40 ayak (ı2.20 m.) kadar üstünde olan bu kapıya ancak ipierin yardımıy­ la ulaşmanın mümkün olabileceğini yazan seyyah, kapı­ run söve taşlarında evvelce kullanılan halatların izle~ açıkçagörüldüğünede işaret eder. Bu kapı yıkıntı mo­ lozlarla dolduğundan zaten buradan geçmek de artık im­ kansız olmuştur. Dav_is'in görüşüne göre ~avga evvelce Kilikya eşkiyalarının yuvası olmalıdır. Burasını Bizans­ War'ın elinden Selçuklular almış olmalıdır. Yüksek bur­ cun cephesinde arapça bir kimbenin varlığını da tespit eden Davis bunu, yanındaki tercumanma okutrnak ister. Hayli uzun süre uğraşarak tercümanınancak bir kısmını sökebildiği bu kitabede, Sultan Mohammed adıyla H.586 (=ı ı 90) tarihinin okunabildiğini (It bore the name Resim 7: Mavga kayalığı ve üzerindeki burç of Sultan Malıarnmed and the date 586= about A.D. SANAT TARİHİ ARAŞTIRMALARI DERGiSi 9

1190. Probably this was one of the sultans of Koniah) kubad'ca (1219- 1236) fethedildiği yazılıdır" demekte­ yazmaktadır. dir. Bunu neye dayanarak ileri sürdüğünü bilmiyoruz. Bugünkü durumla karşılaştıracak olursak Da­ Mersin Tevfık Sım Gür Lis~si Müdürü Mustafa H. Çıp ­ vis'in müşahedelerinin çok iyi olduğunu söyleyebiliriz. lak ta_rafından yazılan bölge tarihinde, Mavga'dan da kı­ Yalnız kitabe hususunda şüphelerimiz vardır. Bugün alt­ saca bahsedilerek, kimbe şu surette verilmektedir: Fi ey­ taki duvardan az bir kalıntı durmakta, kapıyla köprüyü yam Sultan- el azam Alhaeddin'e veddin ebülfethi Key­ koruyan hatta belki de içinden köprünün mekanizması­ kubad ibni Keyhüsrev Tuğrul Bey senete ... " ancak tarih nın bulunduğu burç artık yoktur. Fakat yukandaki burç kısmı okunamamıştır denilmektedir (24). Mut'ta büyük ve yanındaki kapı hala durmaktadır. Küçük kare yontma yardımlannı gördüğümüz, Belediye Elektrik İşfet:ffiesin­ taşlardan yapılıruş olan burcun duvar örgüsünde daha de sayın Sıtkı Soylu tarafından sağlanan bir kopya ise da­ ha tamamdır. Dürbünle alındığını sandığımız, biraz dü• zelterek ve şüpheli gördüğüpıüz kısımlannı [ ] içine alarak burada tekrarladığııruz bu kopyayı maalesef kont­ rol edemediğimizden, ne dereceye kadar doğru olduğunu · bilemiyoruz:

Aslında transkripsiyonlu olarak burada yazılması gereken ve müsveddemizde de öyle olan kimbe, basıme­ vinde gerekli işaretler bulunmadığından düz olarak dizil­ rniştir. . 1. el- 'irniiretu fi eyyiirni's- sultani 2. l'a'zam 'Alau'd- dünya ve'd- din 3. Ebu'!- feth Keykubact b. Keyhüsrev ['azze nasruhu el­ 'Abdu'l-fakir] Tuğrul fi [tiirih şehr Şevviil] senete seb'a ve iştin ve sitte rni'a [el- beden] ? [Şevval627= Ağustos 1230]

Bu kopyanın doğurluğuna güvenmemekle ve pek çok şüphe li hususun varlığına inanmalda beraber ihtiyat Resim 8: Burcun cephesindeki Selçuklu kitfibesi kaydıyla şimdilik bu metni buraya geçirirken bu kit~be­ nin yalnışsız ve eksiksiz bir kopyasının alınmasının ge­ düzgün taşlardan yapılıruş kuşak görülür. Daha yukan­ rektiğine işaret etmek isteriz. Çok kuVvetli teleobjektif­ da, yine taştan, dışan taşan kenan profilli bir komij sil­ li bir fotoğraf makinesiyle elde edilecek resim sayesinde roesi dolaşmaktadır. Bunun da yukansında burç biraz da­ hem Anadolu Selçuklu epigrafyasına malzeme sağlaya­ ha yükselmektedir. Böylece bu tek burcun, itinalı bir iş­ cak, hem de alışılmış kalelerden farklı talikimatın tarih­ çiliğe sahip olduğu söylenebilir. Bu tam yuvarlak bir ku­ çesi aydınlanmış olacaktır. Bu vesileyle Şuna da işaret le değildir. Yanı ve cepbesi yuvarlak olmakla ber!iber ka­ edelim ki, Alacahan (veya Alahan) ile Dağpazan 'nda pıya komşu olan tarafında duvan hafifçe bombelidir. araştırma ve kazılar yapan M.Gough, 1~62 yılında Mav­ Burcun kuzeydoğuya bakan yüzünde, tam ortada Sel­ ga ile de ilgilenmiş ve yanındaki yardımcılarından R.I.L. çuklu sülüsüyle yazılıruş üç satırlık büyük bir kimbe lev­ Guthrie ile mimar A. Harrison, özel demir pitonlar yap­ hası görülmektedir. Dikdörtgen bir çerçeve içinde, sivri tınnak suretiyle kayanın yuk:an kısmına tırmanmışlar, kemerli birnişe yerleştirilen bu kitabe uzaktan görülebil• bir plan lcrokisi, fotoğraflar ve çanak- çömlek kınklany­ mekte fakat okunamamaktadır. 12 Eylül 1973 ve 21 la dönmüşlerdir (25). Bu malzemenin yayuılandı ğına da­ Ekim 1975'de iki defa gidip, değjşik ışık şartlan altında ir elimizde bir bilgi yoktur. Kitabeyi ise Mut'ta Bay N eş­ resmini çekmeye çalıştığımız bu burcun kimbesinin ma­ ri Atlay'a okutarak bunun Alaeddin Keykfibad adına ol­ alesef bir fotosunu almak mümkün olmadı. Karşı yamaç• duğu ve 1420 tarihini verdiğini bildirmişlerdir. Bu hu­ ta yolun alt tarafındaki mağara evlerinin (ki en yakın me­ susta Gough sadece bir kaç satırlık bir haber yayınladı­ safe buradadır) içinden burç yine de çok uzak kalmakta, ğından kimbenin okunaklı bir fotoğrafını çekip çekmedi- düzlüğe geçilip burcun dibine vanldığındaysa kimbeyi ğini bilmiyoruz. · görmek mümkün olmamaktadır. Tek çare, çok kuvvetli bir teleobjektifle resmini almaktır ki, bu imkana sahip ol­ Bu satırlan yazdıktan ve makalemizi teslim ettik­ madığımızdan böyle bir res~ el~e edemedik. Eickhoff ten hayli sonra 1977 yılı sonlarında a.S istanımız Birol İ. makalesinde kitabede " ... Konya Sultanı Alaeddin K ey- Alpay'ı bir defa daha Mavga'ya göndererek bu kitabenin SANAT TARİHİ ARAŞTIRMALARI DERGİSİ 10

daha iyi bir resmini elde etmeye çalıştık. Teleobjektifle Herhalde burada bütün yerleşme mağara meskenler için• uzaktan çekilen bu yeni fotoğraf, makalemizin resimleri deydi. Netice olarak Mavga'da kalabalık ve marnur bir arasında bulunmaktadır. Kirabenin ilk satırlanrun. hayli şehir veya kasabanın varlığından bahsedilemez. Sadece düzgün ve okunaklı oluşuna karşılık en önemli kısmında burası evlerini kayaya oymuş ' bir köydü. Yukarı tabaka­ harfler hem küçük, hem şaşılacak derecede grift ve oku­ lara çıkmak inıkfuıı elde edildiği takdirde; burada bazı naksızdır. Herhalde daha iyi ışık şartlan ve daha kuvvet­ ufak buluntulara rastlanması beklenir. Bilhassa çanak li bir teleobjektifle daha iyi bir netice elde edilebilecek­ çömlek kırıklan yardımıyle Mavga 'nın insanlara barınak tir, Bu vesileyle bilhassa şu noktaya işaret edelim ki, ki­ olduğu devrrleri aydınlığa çıkarmak, burarun tarihçesine tabenin gölgeye girmemesi için burcun üzerine sabah gü• ışık tutacak ip uçları yakalamak mümkündür. neşinin iyice vurduğu erken saatlerde bu denemeyi yap­ mak gerekir. Buranın Selçuklu çağından beri Mavga olduğu hemen hemen kesinlikle aniaşılmakla beraber, Eick­ Eğer kitabenin üstündeki ad gerçekten Sultan hof'tin burayı Sibilia kalesi olarak teşhisi ne ·dereceye Alaeddin Keykfibad ise, bu husus İbni Bibl'deki bir not­ kadar inandıncıdır ? Biz bu hususta aynı görüşü paylaş­ la bağdaşır. Hüsameddin Eınlr Çoban Soğdak'a, Müba• madığımızı belirtmek isteriz. Eldeki bilgilere göre Sibi­ rezüddin Çavlı ise Ennenistan'a sefer yaptıklan sırada lia büyükçe bir yerdir (27). En azından önemli bir kale­ Ertokuş Atabey'de sahil taraflarına yollanmış ve "Maf­ dir. Eğer Bizans çağındaki bazı Piskoposluk listelerinde ga, Aydos, Şenç, Anamur gibi 40 parça kaleyi fethetmiş­ adı geçen Lykaonia'ya bağlı Psibilon ile aynı ise (28), o tir" (26). Bu kısa bilgi Mavga'run Sultan AHl.eddin Key­ takdirde hiç değilse piskopqsluk kilisesine sahip bir şehir kl1bad yıllannda Selçuklu ülkesine katıldığını ve o sıra­ karakterinde olması gerekir. Sibilia, 1156'da Selçuklu da da adırun Mavga (veya Mafga) olduğunu göstermek• Sultanı ll. Kılıç Arslan tarafından Punura adında bir köy• tedir. Kalenin çok ufak ve askeri mimari bakınundan le birlikte Bizanslılar'ın elinden alınmıştır (29). Fakat gösterişsiz yapısına aykın düşen bu büyük ve itinalı kira­ 1190'da Sabilia adındaki yer bir Ermeni Prensi'nin kale­ be, buranın Güney Anadolu'daki Selçuklu tahkirnat zin­ sidir ve tam Karaman' ın güneyinde Selçuklu- Ermeni sı­ cirinin bir halkası olduğunu işaret eder. Bu kirabeninin nınndadır. 80 yıl önce yazılmış olmasına rağmen hala evvelden mevcut bir burca sonradan yapıştırıldığına ihti­ geçerlliiğini kaybetmeyen, Bizans çağındaki Anadolu mal verilemez. Çok büY.ük ~orluklarla yapılabilecek bu coğrafyası h~daki büyük eserinde Sir W. Ramsay, işe lüzum görülmesi yersizdir. Bu kitabe ancak burç ya­ Sibyla veya Sibilia'run (30) Laranda ile Mut arasında ol­ pılırken konulmuŞ olabilir. Bu durull}a göre de Mav­ ması gerektiğine işaretle, bunun Koropissos yakırunda ga'run görülen burcu bir Selçuklu eseridir. Mavga'da bulunması gerektiğini hatta belki de Koropissos'un geç Selçuklu öncesi bir yerleşme vardır. Ancak bu, duvar ör• devirde Sibilia olabileceğini yazar (It was either near gülü evlerle değil, kayayı oyarak elde edilen mekantarla Koropissos or posibly alate name given to that city) (31). sağlanmıştır. Kes tel- Mut yolunun geçtiği yamacın kale-. Bu herhalde derhal·geri itilmemesi gereken bir tezdir. Bi­ ye bakan tarafında, bir pınar çeşmesinin az aşağısında bir zans kaynaklarında adı geçen ve bilhassa İmparator Ma­ mağara meskenlerden bir çoğu görülür. Hatta bunların nuel Kornnenos devrinde önemli bir yer olan Soublion bazılarının içinden aşağıdaki derin uçurumun ve karşı­ ise Sibilja Ve _aynı değildir (32). Soublion'un çok uzak­ sındaki burcuiı güzel görüntüleri vardır. Fakat esas iskan larda, kı.ız~yiioğuda bugünkü Dinar ile Çivril arasında burcun bulunduğu kaya kitlesinin yukarı bölümündedir. Homa 'n.ui.yerinde olduğu artık kesinleşmiş tir. Haçlı or­ Tabakalar halinde (str~tifie) olan bu kaya kitlesinin her dusu Konya'dan çıktıktan sonra Silifke'ye inerken tekrar katı oyularak bunların içine meskenler yapılmıştır. Bun­ batıya inilmeyeceğine göre Soublion ile Sibilia'nın aynı ların girişleri ve pencereleri uzaktan da fark edilir. Ma­ olması mümkün görülemez (33). ğara meskenler büyük düzlükten aşağıda da vardır. Her­ halde evvelce bütün bu katlar arasında bağiantıyı sağla­ Sibilia ile Mavga'nın aynı yer olamayacağı hak­ yan yollar veya kaya içine oyulmuş, İç Anadolu' daki ba­ kında ise bir Ermeni kaynağından bilgi elde etmek müm• zı yerleşme yerlerinde de görüldüğü gibi dörtköşe kuyu kündür. Sembad'ın Ermeni kroniğinin 1198 yılına ait bö• biçiminde irıiş- çıkış hacalan vardı. Ancak bugün, bur­ lümünde, Kilikya Ermenistanı 'ndaki başlıca piskopos­ cundibindeki küçük düzlük erişilebilen t~k yerdir. Bura­ luklar ve arkasından derebeyler (baronlar) idaresindeki dan na aşağıya inmek ne de yukanya çıkmak mümkün• kaleler sayılma1.'1adır (34). Doğu'dan Batı'ya doğru sıra­ dür. Bu yüzden burcun yaruna uJaşmak veya kaya kitle­ lanarak adları verilen bu kalelerden bir tanesi Ogin adın­ sinin tepesine kadar tırmanmak ancak dağcıların başara­ daki bir prensin idaresinde bulunan Sivila'<4r. Bunu Gu­ bilecekleri bir iştir. Burçtan itibaren daha yukanlarda ne rigos (yani Korykos- Gorgos) ve Selevgia (yani Silifke) olduğunu bilmiyoruz. Uzaktan ve karşıdan görülebildiği izler. Aynı listede daha sonra ise Gersag adlı derebeyinin kadarıyla, bu kayanın hiç bir yerinde burç ve küçük du­ idaresinde Mavga, Sig ve Balabol bulunmaktadır. Şu ,. var parçasından başka örgülü duvarlı ·hiç bir yapı yoktur. halde bu listeden açıkça anlaşıldığına göre Sivila- ki bu"" SANAT TARİHİ ARAŞTIRMALARI DERGiSi ı ı .

herhalde Sibilia olmalıdtr- Mavga'dan tamamen ayn bir yerdir. Adı, Anazarba- Anavarza veya Dehli- Delhi ör• neklerinde olduğu gibi takdirntehirle Mavga veya Mag­ va şeklinde de söylenen yer, diğer iki yerle birlikte, bu yıllarda Gersag adlı bir kimsenin idaresindedir. Mavga­ Magva- Mafga bir derebeyin merkezi değil, geniş bir sa­ haya yayılan bir arazinin parçasıdtr. Mavga'nın' yerini bu ad günümüze kadar geldiğine göre biliyoruz. Sig ise meçhuldür (35). Fakat Balabol kesin olarak bilinen bir yerdir. Çünkü burası adını, olarak bugün de ko­ rumaktadır. Mut'un 30 km. kadar kuzeybatısında, Mut­ Ermenek yolu üstünde, dağlık bir bölgede, bir yamacın çok geniş bir kısmını kaplayan büyük bir ören yeridir. İlkçağın Adross'u olduğu sanılan bu yeri 13 Eylül 1973 'de ziyaret ettiğimizde burada Antik bir şehrin izle­ riyle etrafta çok geneş bir nekropolun en azından dört ay­ Resim 9: Burç ile yanındaki duvar ve kapı yeri n tipde mezarlarını görmüştük. Herhalde esas şehrin üzerine kurulduğu k-üçük bir tepe'nin eteğinde ise bir ki­ Mut'a, Göksu kıyılarına indiyse muhakkak surette Kes­ lise kalıntısıyla karşılaşmıştık Böylece buradaki yerleş­ tel- Dağpazarı 'ndan geçmiş olması gerekir. Eski adı, ka­ menin Hıristiyan çağında da devam ettiği arılaşılıyordu le anlamına gelen castel'den bozulmuş Kestel olan Dağ­ (36). Balabolu ile Mavga arası oldukça uzun bir mesafe pazarı köyünün yerinde İlkçağda Koropissos şehrinin olup, ortada Magras (Adras da denilir) dağı ile Gök• bulunduğu sanılmaktadtr (37). Büyük ve pek çok binala­ su'nun aktığı ova bulunmaktadtr. Belki de Sig denilen n olan eski bir şehrin izleri burada el' an görülebilmekte• yer bu Magras dağındadtr hatta belki de doğrudan doğru­ dir. Bir tanesi köyün içinde ve çok iyi durumda olan en ya Mut'tıır. Bu duruma göre Mafga- Sıg- Balabolu'yu azından dört büyük kilise harabesine sahip bulunduğuna yöneten Ermeni derebeyi, Mut'un kuzeyinde oldukçe ge­ göre bu şehir Bizans çağında da yaşamış önemli bir mer­ rriş bir araziye sahip bulunuyor ve büyük ihtimalle, şim­ kezdir (38). Dağpazarı 'nın dışında ve su kemerlerinin ol­ dilik kesinlikle teşhis edemediğimiz Sig'de veya çok gü• duğu tarafta bir ordunun konaklaması için yeterli geniş­ zel bir yerde kurulmuş olan Balabol'da yaşıyordu. Böy• likte çayır lı düzlükler vardtr. Barbarossa gerçekten yuka­ lece Mavga ' nın Sibilia ile aynı yer olması ihtimali orta­ n yoldan Göksu'ya indiyse, konakladığı yerin Dağpaza­ dan -kalkmaktadtr. Bizim görüşümüze göre Sibilia, Mav­ n olması, vaktiyle Ramsay'in ileri sürdüğü gibi mümkün ga ile aynı değildir. Çünkü : görülebilir. Bu takdirde de Bizans çağı içinde, Dağpaza­ rı'nın eski adı Koropissps'un Sibilia'ya çevrilmiş oldu­ 1. Burada bir Ermeni uç baronunun oturacağı, yerleşece­ ğuna inanmak gerekir. Veya ikinci bir ihtimal de, Sibi­ ği bir yerleşme yeri yoktur. lia'yı bu bölg~de henüz incelenmemiş bir yerde aramak 2. Mavga adının Sibilia ile bir ilgisi yoktur. Ve Mavga gerekir. Fakat herhalde Sibilia Mavga ile aynı değildir. adının Selçuklu devrine kadar indiği açıkça bilinmekte­ dir. Bu küçük araştınnamızı bitirirken şuna da işaret 3. Mavga'nın eteklerinde çaytrlı düzlükler hayli uzaktır. edelim Id, aşağıdaki ovanın ortasında, Karaman- Mut yo­ Haçlılar'ın konakladıklan yer halbuki sarp bir tepedeki lunun sağında 1390 m. yüksekliğindeki dağın üstünde kale eteğidir. Magras olarak adiandıolan sivri bir tepenin zirvesinde de 4. Mavga'daki tahkim at kısa bir duvarla sadece bir burç• eski kalıntılar olduğu söylemnektedir. Aynca Dağpazan dan ibarettir. O da Selçuklu eseridir. Eğer Mavga' da Sel­ çevresinde de kesinlikle bulunmeyen bir yerde bazı hara­ çuklu öncesi bir kale varsa, o da herhalde bir gözetierne belerin varlığwdan söz edilmektedir (39). Çevre daha et­ yeri ve mağara köyü koruyan bir karakoldan ibaret olma­ raflı araştırıldığında. ve Mavga kayası geniş irnkfuılarla lıdtr. incelendiğinde daha aydınlatıcı bilgilerin elde edileceği 5. Ermeni kaynağı Sembad'ın kroniğindeki listede hem muhakkaktır. Sibilia hem Mavga adları olduğuna ve bunlar ayn ayrı baronların idaresinde bulunduğuna göre, bu iki yer aynı NOTLAR olamaz. (*) Bu makalenin oldukça garip bir hikayesi vardır. Çok yıl ön• ce Ankara'da, benim de üyesi olduğum. bir Selçuklu Araştırma­ Friedrich Barbarossa anlaşılmaz bir sebeble çok ları Enstitüsü kurulmuştu. Bu enstitünün, içinde ilmi makalele­ daha kolay ve rahat aşağı yolu almadan, Laranda'dan ri olan dolgun bir de yıllığı vardı. Benden bu yıllık için bir ma­ (=Karaman) sarp ve zorluklarla dolu dağ yolundan kale istenildiğinde hazırladığını bir çalışmayı dergi yayın ko- · Jllll ___s _A___NA _T_ T_A_R_i_H_i _A_R_A_Ş_T_r_R_M_~_L_A_R__ I_D_E_R_G_i_sr_· ______ı _ı mitesine gönderdim. Ve yıllığın dizimine başlandı. Ankara'da­ Hist.- Scriptorum germanicorum, nova series, V (Berlin ki basım evi bana bir- iki defa provalan gönderdi. Ve ondan 1928). sonra büyük bir sessizlik başladı. Yıllığın ve makalenin duru­ (8) Bu haçlı seferinin genel bibliyografyası için bkz. H.E. Ma­ munun araştınlrnasıru Ankara'daki meslekdaşlarımdan rica et­ yer, Bibliographie zur Gescbichte der Kreuzzüge, Hannaver tiğirnde, yıllığın basım evi masraflannın ödenmediğinden işle­ 1960. belli başlı bütün Haçlı seferleri tarihinde bu sefer de an­ rin durdurolduğunu haber verdi. Az sonra da, uzun süredir ya­ latılmıştır, bkz. J. Michaud, Historir~ des Croisades, Paris tan kurşunlan leurtarmak için basımevi bütün dizgileri bozdur­ 1849 (7. baskı), ll, s.80- 88 (ilk baskısı: 1811- 22); N. Iorga, du. Ancak Ankara'daki meslekdaşunın hatır gönül yardınuyla Hisitoire des Croisades, Paris 1924, s. 123 vd.; L. Brehier, basım evinin sahibinden dizgisi bitmiş olan makalemden 20- L'Eglise et !'Orient au_Moyen Age (5. baskı) Paris 1928, s. 30 kadar ayrı basım yaptırdı ve bunlan bana gönderdi. Resim­ 121- 124; R. Grousset, Historire des Croisades et du Roya­ lerin ise orijinallerinin ne olduğunu öğrenemedirn . Kısacası ume franc de J eruselam, Paris 1936, III, s. 8- 17; St. Runci­ makalem hiç bir vakit baskısı tamamlanmamış ve hiçbir yerde man, A history of the Crusades (Penguin Books) London bulunmayan bir derginin ayrı basımı halinde kaldı. Bu defa ay­ 1971 (ilk baskı: 1951) s. ll- 15. nı makaleyi hiç değiştirmeksizin yalnız resimlerinden bazı (9) Friedrich ve Arslan ve bu azaltınalar yaparak tekrar yayınlamayı ve böylece unutulmuş­ Kılıç arasındaki ilişkiler sırada Anadolu'da Türkmenler'in faaliyetleri şu yazıda özetlenmiştir, luktan çıkarmayı uygun gördüm. C. Cahen, Selgııkides, Turcomans et Allemands au temps de (1) Goslar'da Kaiserpfalz'ı Almanya'da bulunduğumuz sırada, la troiseme croisade, ''Wiener Zeitschrift für die Kıınde des 1959 İlkbaharında ziyaret ederek bu resmin aslını inceleıniştik. Morgenlandes, LVI (1960) s. 21-31. (2) Hans G. Uhl, Die histarisebeb Wandgemaelde in der Ka­ (10) W.M. Ramsay, The historical geograpby ofAs ia Minor, iserpfalz Goslar, Goslar tz. (bro~ür). Resmin bir reprodüksi• London 1890, s. 345- 346, türkçesi Anadolu'nun taribi coğ­ yonu tam ortadaki iki sayfayı kaplamaktadır. Diğer reprodük• r afyas ı , çev. Mihri Pektaş, İstanbul 1960, s. 382- 383, Ramsay, siyonlar ise tek sayfa balinde basılnuştır. Pyrgos denilen yerin, - İlconion (Konya) arasında Ob­ (3) Wislicenus (Hermann) maddesi, ~erne- Becker, Künst­ ruk denilen yer olabileceğini Karaman'ın kuzeyinde Kasa­ lerlexikon, XXXVI (1947) s. 107- 108; Wislecenus (Max) ba'nın ye(i olması ihtimallerini inceler, s. 448 (türkçesinde s. maddesi aynı yerde; Weinack maddesi, aynı yerde XXXV 305)'deki ek notte ise Pyrgos'un İlisra ile aynı olması ihtimali (1942) s. 286. üzerinde durur. Bu vesileyle pyrgos teriminin, kule, burç anla­ mına geldiğine ve dilimize de nadir olarak pirgos veya purgos (4) Bu haçlı seferi hakkında şu monografyalar yazılmı~tır: K. şeklinde, fakat daha yaygın olarak burgaz olarak girdiğine de Fischer, Geschichte des Kreuzzuges Kaiser Friedrichs I, Le­ işaret edebiliriz. Böylece Pyrgos adlı yerin bir kule veya burca ipzig 1870; S.O. Reizlen, Der Kreuzzug Kaiser Friedrichs I, sahip yer olduğu tahmin edilebilir. Haçlı ordusu Karadağ'ın ba­ Göttingen 1870; E.N. Johnson, The Crusades of Fredericb tısından geçtiği takdirde Pyrgos, İlisra'da (veya İlisire) arana­ Barbarossa and Henry VI, şu eserde: K.M. Setton, A History bilir. Fakat ordu, Karadağ'ın dibinden ve doğusundan geçmiş­ of the Crusades, Plıiladelphia 1962, n. Bu makalemiz hayli yıl se Pyrgos başka bir yerde ·aranmalıdır. VI. Leon .(886- 9 ll) önce yazılmış ve Selçuklu Araştırmalan Enstitüsünde basılmak devrine ait bir Piskoposluk listesinde adına r~ tl andığına göre üzere teslim edilmişti ki, bu arada Friedrich Berberossa'nın bu tarihte önemlice bir yerleşme yeri olmaJ..ıdır. Bu bölgedeki Anadolu'daki seferi ve izlediği yol hakkında çok etraflı bir eser K~adağ üstündeki ör~n yerlerinden biri çılması dahi düşün~le­ yayınlandı, bkz. E. Eickhoff, Friedrich Barbarossa im Ori­ bilir. Bu eski yerleşme yerleri için bkz. S. Eyice, Karadağ ent, Kreuzzug und Tod Friedrichs I, (Istanbuler Mitteilun­ (Binbirkilise) ve Karaman çevresinde arkeotojik inceleme­ gen- Beiheft 17) Tübingen 1977. Konya savaşı hakkında bkz. ler (İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Yayınlan, no. 1587) İstanbul 1971. s.l32- 136. Eickhoff, Pyrgos denilen yerin bugünkü Kazımkarabekir (eski (S) Bu çeşit tablolar bilhassa geçen yüzyılda hemen her mem­ adı Gaferyat veya Kasaba) ile aynı olduğu görüşündedir, bkz. lekette yapılmıştır. Bunların gerçeğe uygunluk bakınundan ba­ s. 138. Ilisra ile Kazımkarabekir arası pek uzak olmadığından, şarılı olanlarına rastlandığı gibi, aşın derecede fantezi~e yer bu pek önemli bir fark sayılmaz. verenleri de vardır. Oldukça iyi sayılabilecek bir seri Istan­ (ll) Osman Turan, Kılıç Arslan II. maddesi İslam Ansiklope­ bul'da Askeri Müze'de görülmektedir. Bu yağlıboya tablolar- disi, VI, s. 688- 703, Üçüncü Haçlı seferi hakkında bkz. s. 697- da büyük Türk savaşlan konu olarak alırımıştır. · · 699, ay.yz. Selçuklp.l ar zamanında Türkiye, İstanbul1971, s. (6) Haçlı ordulanrun insan sayısı hakkında vaktiyle bir dokto­ 223-224. ra tezLyapılmıştır, H. Jahn, Die Heereszahlen in den Kreuz­ (12) Selçuklu Sultanı n.Kılıç Arslan'ın o çağın Hıristiyan çev• zügen, Berlin 1907 (görülemedi). Ayrıca bkz. F.Lot, L'art mi: relerinde de, şövalye olarak parlak bir şöhteti olduğu anlaşıl­ litaire et les armees au moyen age en Eıırope et dans le maktadır: Bizans tarihçilerinnden-Kinoamos'a göre (Bonn bas­ Proche Orient, Paris 1946 (2 cilt). kısı s. 266- 267) Bizans imparatoru Manuel Komnenos'un (7) R. Röhricht, Beitraege zur Geschicte der Kr eıızz üge , (1143- 1180) bir yeğeni İstanbul'daki sarayının duvarlanru " ... Berlin 1874- 1878, n, s.164- 167. Bu eserde bilhassa Üçüncü ne Yunan mitologyasından sahneler, ne ileri gelenlende usul­ Haçlı seferinin çağdaşı Alman kronikleri kullanılnuştır. Fried­ den olduğu gibi İmparatorun seferleri, ne de kendi savaş ve av rich Aosbert'in ruznrunesi hakiondaki bir k;ıyiıak 1928'de ya­ maceralarını tasvir eden resimlerle süslenmişti. Unutulması ge­ yınlanmıştır, Historia de expeditione Frederici imperatoris, reken konular, Konya Sultanını seferlerini anlatan resimlerle et quidam alii gestarum fontes ejustum expeditonis (yayın­ süsletmeyi tercih etmişti...", kşl. Ch. Diebl, Manuel d'art Isyan A. Chtoust) şu külliyatta: Monomentum Germaniae byzantin, Paris 1925- 1~26, I, s. 404- 405. SANAT TARİHİ ARAŞTIRMALARI DERGİSİ 13

(13} Kılıç Arslan'ın Üçüncü Haçlı seferini Edirne'de karşıla­ İslam kaynaklarından Imad al-Din, Barbarossa'nın sudan çıka- . yan elçile.riyle Sultan ve Barbarossa arasında bir anlaşma yapıl­ nldıktan sonra daha bir süre yaşadığını bildirınektedir. mıştır. Kılıç Arslan'ın oğluMelik Şah da, Edirne'ye aynca bir (17) E. de Muralt, Essai de cbronographie byzantine, St Pe­ elçilik heyeti göndennişti. kşl. Cahen, a dı gç. yazı, s. 27. Al­ tersburg 1871 (npkıbasun. Arnsterdam 1965) n, s. 239- 240'da man kuvveti Selçuklular'ın bir hücumuna uğramaksızın Ana­ İınparator Friedrich'in ölümü hususunda kaynaklann verdiği geçeceğinden dolu'dan emin bulunuyordu. Zaten daha öncele• değişik bilgileri özetlemektedir. Tıkanma, suyun girdabına ka­ ri de Kılıç Arslan ile Barbarossa arasında bir mektuplaşma ol­ pılma, ırmağın akınnsına kapılarak boğulma ve hatta futınaya duğu kabul edilmektedir. H. von Kap- Herr, Die Abendlaen­ (!) tutulma gibi sebepler ileri sürülmüştür. Bu arada suyu at üs• discbe Politik Kaiser Manuels mit besanderer Rücksicbt tünde yüzerek geçerken, devrildiği ve üstündeki zırh batırdı­ auf Deutschland, Strassburg 1881 (npkı basımı, Arnsterdam ğından boğulduğu da söylenmiştir. İslam kaynaklarına göre yayınlanan, aslı 1966) s. 156- 157'de Viyana'da Hofbibliot­ Barbarossa'run ölümü hakkında bkz. P. Kawerau, Barbaras­ hek'deki latince mektubun Friedrich'den Bizans İmparatoruna sas Tod nacb lmad al-Din und Michael Syrius, "Oriens veya Selçuklu Sultaruna yazıldığı sanılmaktadır. Christianus" (1946) s. 135 vd. İmparatorun ölümünün çeşitli (14) Ramazan Şeşen, " Imad al-din Al Katib Al-lsfaharu'nin ibtirnalleri, Haçlı seferleri hakkındaki bütün yayınlarda ele eserlerindeki Anadolu tarihiyle ilgili bahisler", Selçuklu Araş­ alınmıştır. Raşid Erer, Türklere karşı Haçlı seferleri , İstanbul tırmaları Dergisi, ID (1971) s. 249- 369, bilhassa 350 vd. 1948, s. 64'te: "A~palılar Frederik'in yıkanırken boğulduğu­ nu iddia ediyorlar. Fakat o sıralarda Avrupa'da yıkanmak usu­ (15) Sibilia kalesi hakkında bkz. aşağıda makalemizin ikinci lü yoktu. Yıkanmak iddiası, imparatorun Türkler'den kaçarken bölümü. Friedrich Barbarossa 'nin Anadolu 'ya geldiği sıralarda boğulduğunu örtrnek için olsa gerekir" denilmektedir ki ciddi eski Kili.kia bölgesi Baron n. Leon'nn idaresindeydi. Leon ta­ sayılamayacak bir iddiadır. cını Alman imparatorundan alarak kral ünvanını almış ve 1219'a kadar Küçük Ennenistan'ı idare etmiştir. Bkz. J de (18) Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu BeUeteni, sy. 275 Morgan, Histoire du peuple a rın e nien , Nancy- Pariş Strasbo­ (Aralık 1964) s. 29'da çıkan bir haberden öğrenildiğine göre o urg 1919, s. 183, N. Iorga, Breve histoire de la Petite Arıne­ sıralarda iki Alman kadını, Syhille Rauch ve Helga Gishberg, nie- 1' Armenie Cilicienne, Paris 1930, s. 29 vd. taçlandırılrna­ Barbarossa'nın öldüğü yeri tesbit için Göksu kıyılarında, bil­ s ı için bkz. s. 31 taç 1199'da Alman imparatoru Heinrich tara­ hassa Değirmenköyü h~valisinde araştırmalar yapıyorlardı. fından gönderilmiştir. Leon hakkında başlıbaşına bir monog­ (19) E. Eickhoff, "Friedrich Barbarossa Anadolu'da Sibilia ka­ rafya da yayınlanmıştır. L.M. Alishan, Leon le Magnifique, lesi ve İnıparatorun ölümü", Vll. Türk Tarih Kongresi, 25- Premier roi de Sissouan ou de I' Armenie- Cilicie, çev. P.G. 29 Eylül 1970, Bildiriler, Ankara 1972, s. 269- 280; aynca Baian, Venedik 1888. Malazgirt savaşından sonra Anado­ bkz. yukanda not 4'deki eseri, s. 180- 183. lu'nun güneyinde 1:urulan Ermeni devletine, Küçük Ermenis­ tan veya Kilikya Ermenistaru gibi adlar ve~ştir. Alishan ise (20) Buraya 1971 yılında dikilen kitabenin pembe renkli taşı­ merkezinin Sis (Kozan) o l duğundan hareketle burayı Sissouan nın cinsi dış tesiriere karşı dayanıksız olduğundan iki yıl için• olarak ad l andırrnıştır. Bütün bu ad l arın yeterli olmadığını iddia de çatlamaya ve ufalanmaya başlamıştır. · eden J. de Morgan buraya Yeni Ennenistan adının daha uygun (21) Friedrich Barbarossa'nın cenazesinin ne olduğu hususu da düşeceğini iddia etmiştir, kşl. J. de Morgan, Essal sur les nati­ pek aydınlanmarnıştır. Ölümü üzerine Göksu kıyısında bir tö• onalites, Paris- Nancy 1917, s. 121. Fakat bu teklifhiçbirvakit ren yapıldıktan sonra, bir rivayete göre herhalde alışası ve kal­ tutarlı olmamıştır. bi Tarsus'dagömülmüştür. Antakya'da kemiklerinden ayırdık­ (16) Haçlı seferlerine dair eski ve az tanınan alınanca bir tarih Jan eti, oradaki Petrus kilisesi önünde menner bir lahde konul­ kitabında basılan J. Kirchboff adında bir ressam tarafından ya­ muştur. Kemikleri rölik sayıldığından HaçWar onlan muhak­ pılmış bir gravürde, Friedrich Barbarossa'nın Göksu'da boğu ­ kak surette Kudüs'e götürüp orada gömrneyi tasarlıyorlardı. lu şu tasvir edilmiştir. bkz. J. Sporschil, Geschicbte der Kre­ Hatta belki de bu gayenin Kudüs'ün ele geçirilmesi için mane­ uzüge, Leipzig 1843, s. 339-360 arasında Üçüncü Haçlı seferi vi bir güç vereceğine inanıyorlardı. Fakat Haçlı ordusu Ku­ anlatılmış, s. 357- 358'de Konya savaşından bahsedilmiş, s. düs'ü alamamıştır. Kemiklerin, bazılarına göre, o sıralarda 359'da HaçWar' ın tam Göksu'yu geçecekleri sırada bir deprem Tyrus'da Venedikliler'e ait olan Marcus Kilisesi'ne gömüldü­ olduğu ve akarsu üstünde.ki köprüden geçilirken kalabalıktan ğü söylendiği gibi, bazı kaynaklar da Akkon •a kadar götürüldü­ buraİıın nkandığı, bunun üzerine annı suya süren imparatorun ğünü yazarlar. Şurası muhakkak ki, Kudüs'ün alınamayacağı bundan öldüğü bildirilmiştir. Hiçbir bibliyografyada adına anlaşılınca, oralarda bir yere gömülmüştür. Bu hususta bkz. E. rastlanmayan bu kitabı haber veren ve kendisine ait nüshayı Heyck, Die Kreuzzüge und des Heilige Land (Monographien kuJİanmamız için bize ödünç veren Prof. Dr. Fikret Iş ıltan' a te­ zur Weltgescbichte, Xll) Bielefeld- Leipzig 1900, s. 109- 110. şekkür ederim. Bu gravürü yapan ressam Johann Jakob Kirc­ (22) E. Eickhoff,Friedrich Barbarossa Anadolu'da, s. 273. hoff, 1786'da doğmuş 30 Aralık 1848'de ölmüştür. Ressam ve Ayru araştıncı Üçüncü Haçlı seferinin Anadolu'daki güzergaru taşhasmacı (litograt) olarak tanınan Kirchoff'un bilhassa Al­ hakkında yeni basılan büyük kitabında (bkz. E. EiC

ğundan hareket etmektedir. Halbı.ıki Soublion, bugünkü Dinar tar zırhla kalkan bulunduğu da öğreniliyor. ile Çivril arasında bulunmaktadır. Mavga'nın niçin Sibilia ola­ (25) M. Gough, "Excavetioos at Alahan Monastery, Second mayacağı ise bu xazımızda açıklanmaya çalışılacaktır. . Preliminary Report", Anatolian. Studies, . XIII (1963) s. 115. (23) E.J. Davis, Life in Aslatic Turkey, A journal of Travel (26) İbni B ibi, Anadolu Selçuki Devleti Tarihi (Anadolu Sel­ in Cilicia, Isaura and parts of and Cappadocia, çukileri gününde tarih bitikleri, I) çev. M. Nuri Gençosman, Lo.ndon 1879, s. ~27- 329, renkli gravür 328- 329. arasında s: Arıkar 1941, s. 130- 131. Bu hususda aynca bkz. Histoire des metin dışı Iev ha halinde. Ayru gravür yine renkli olarak şu· eser­ Seldjoucides d'Asie Mineure d' apres I' abrege du Seld­ de tekrar basılınıştır. />.. Alishan, Sissouan ou 1 Armeno- Cli­ jouknameh d'İbn- Bibi (Receuil de textes relatifs a1' histoire cie; Venedik 1899; s. 288'de rs. 97. Alishan'ın burarun Bizans­ des Seldjoucides, IV) yay. M. Th. Houtsma, Leiden 1902, s. War'ın Melous kalesiyle aynı olduğu yolundaki iddiası inandı­ 142; ve almarica tercümesi, H. W. Duda, Die Seltschukengesc­ ncı değildir. Arap- Bizans mücadeleleri sırasında adı geçen ve hichte des İbn Bibi, Kopenhagen 1959, s. 142. Buradaki bir güneyden Laranda- Karaman'a çıkan yol üzerinde bir geçidi dipnotta Mafga'nın Grekçe Manaua veya. Manavga kontrol ettiği anlaşılan Melouos kalesi Ramsay tarafından, Ka­ olabileceği bir soru işaretiyle ileri sürülmüştür. Bütün bu baskı raman~m 30mil (48 km. 300) güneybatısında Melis tepe olarak ve tercümeler Paris'de Bibliotheque Natioİlale' de bulunan İbn­ teşhis edilmiştir. . Ramsay, The histarical geography of Asia Bibi 'nin ki saltılmış metnindendir. İstanbul'.da Ayasofya kütüp• Minor, s. 354, 367. Türkçesi, A_nadolu'nun taribi coğrafya­ hanesine ait mufassal nüshada ise Mavga veya Mafga adı sı, s. 392, 407. Metis tepe denilen yerde gerçekten bir kale ha­ bulunmaktadır, kşl. İbn-i Bibi, el- evamirü'l- Ala'iyye fi'l­ rabesi olup olmadığını bilmiyoruz. umuri'l- Ala'iyye (yay. Adnan Sadık Erzi) I; Tıpkıbasım, An­ (24) Mustafa Hadi Çıplak, İçel Tarihi, tarihi, turistik zengin­ kara 1956, s. 343, satır 5.-Bu arada şuna işaret edelim ki, Os­ likleriyle, Arıkara 1968, s. 384. Başka bir monografyada Mav­ man Turan, Selçuklular zamanında Türkiye, İstanbull97I, ga'dan kısaca bahsedilerek bu kalenin "Hititlerden kaldığı sa­ s. 344'de Antalya sü- başısı. Mübarizüddin Ertokuş'un kıyı . nılmaktadır" denilmektedir, bkz. Ali Demirbaş, İçel İli, yakın boyunca feth ettiği kaleler arasında Mavga (veya Mafga) çevre incelemeleri, baskı yeri ve tarihi yok, s. 141. Bu kitabe yerine Manavgad'ı kabul kabul etmiştir. Kıyıda olması kopyası Sait Uğıır\ın küçük kitabından alınnuş gibi görünüyor. bakırnından Mafga'yı Manavgad olarak okumak daha inan~ Bkz. S. Uğur, İçel Tarihi, Mersin 1943-45, II, s. 154- 156. Bu­ dıncı gibi görünmekte ise de, Küçük Ermenistan sınınnın rada Mavga'run tarihi Hitit çağına kadar çıkanlmakta, bahsi Manavgad çayı kıyısına kadar ne vakte kadar 1:1zandığı kesin geçen kitabenin kapının üstünde(!) olduğıi bildirilmektedir. S. olarak bilinmemektedir. J. de Morgan, Historie du peuple ar­ Uğur'un kitabında Mavga ile ilgili olarak verilen bilgi ar~sında menien, Paris 1919, s. 32'de Kilikya Ermenistaru'nın batı yalnız bir tanesi ilgi çekicidir: ";Buradaki bir mağara (da) taştan sınınnın Manavgat (Manargai- tchai, şeklinde yazar) çayına izgiıra üzerinde Selçuklular yahut Karamaıılılar devirlerinden dayandığını bildirmektedir. Ermeni yazarı Sembad'ın kalma bir çok ok merrnileri (ok uçlan olacak) bulunmuş, bun­ kroniğindeki listede; 1198'de Manavgad ile Alara, Mihail adın­ ların bir kısmı 937 yılında Maarif V~k§leti'ne, bir kısrru da da bir Ermeni derebeyinin idaresinde gösterilmektedir. Bu Mersin Halkevi'ne gönderilmiştir". Mavga burcunun bir fotoğ­ konu hakkında içinde bilgi olabileceğini tahmin ettiğimiz .yeni rafı ş u dergide de yayınlanmıştır: "Mut'1u Olmak", Mut Tu­ bir yayını ise bulmamız ve görmemiz mümkün Ôlmadı, Ter rizm ve Tanıtma Derneği Dergisi, I, sayı 5- 6 (1972) s. 18. Ghazarian, Hajkakan Kilikia Tekhagrthjuo (=Kilikya Er­ Mesud Koman tarafından yayınlanan Şikari'nin Karamano­ meriistanı- Topografya) Antelias (Lübnan) 1966. · ğulları Tarihi, (Konya Halkevi- Tarih ve Müze Komitesi ya­ (27) C. Ritter, Die Erdkunde von Asieo, Kleinasien II, B~r­ yınJarından, seri I, sayı 2) Konya 1946, sondaki resimler bölü• lin 1859, s. 317'de bir Ermeni prensine ait olan Sibilakalesinin münde, s. 47'de burarun çok kötü basılmış birresmi bulunmak­ yerinin nerede olduğunun bilinmediğini yazar (seine Lage ist tadır. Altındaki açıklamada, burasının Mut- Kozan yaylasında unbekarınt geblieben). · Mokan kalesi olduğu bildirilerek, Karamanoğlu Pir Ahmed Bey'in Gedik Ahmed Paşa eline düşmernek için kendisini. bu (28) H. Gelzer, Unğedruckte und uogenügend veröffentlich• kalenin surlanndan aşağı attığı bildirilmekted~r. Şikari te Texte der Notitiae episcopatüum, Eiri Beitrag zur byzan­ Tarihi'nde bu hususda hiçbir kayıt olmadığına göre bu bilginin tinischen Kirchen-und Verwaltungsgeschichte, "Abh. d. k. nereden alındığı anlaşılmaz. Ancak şuna işaret edelim ki, P"ır bayer. Akademie, I. Classe, XXI, Bd. 3, Abh.", München Ahmed Bey'in kendisini attığı fakat kurtarıl.dığı kalenin Men- . 1900, s. 556, no. 420, ayru listedePemphylia II'nin Selepukia nan kalesi olduğu ve bunun Erik deresi ile Ermenek suyunun başpiskoposluğuna bağlı bir de Sybilon vardır s. 551, no. 517. bi,rleştiği yerdeki bir tepe üstünde bulunduğu kabul edilmek­ (29) Ioarınes Kirınamos, Bonn baskısı, s. 176. Ancak Chalan­ tedir. Bu kale hakkında bkz. Halit Bardakçı, - Bütün Yönleriy• don Siblia ile Soublaio.n 'u aynı yer olarak kabul etmiştir, kşl. F. le Ermenek, [baskı yeri yok] 1976, s. 44- 45 bilhassa s. 173- Chalandon, Les Comnene: Jean II Comnene et Manuel I 177 .. Başbakanlık Arşivi, 387 sayılı İlyazıcı Defteri'ndeki Comnene, Paris 1912 (tipkı basımı, New York· ız.) II, s. 504, Kanuru Sultan Süleyman (1520- 1566) yılianna ait bir kayıtta· 507,512,513, Manuel, Myriokephalon savaşından önce Soub­ ise (kşl. İbrahim Hakkı Konyalı, Abideleri ve Kitabeleri ile lion kalesini tamir ettirmiş fakat 1 176'daki yenilgisi üzerine Karam;ın Tarihi, Ermenek ve Mut abideleri, İstanbul 1967, buradaki ııurlan yıktırmak zorunda kalmıştır. s. 736- 737), Mavga kalesi o sıralarda, senelik yevmiyeleri 36 (30) Sibylia veya Sibilia, Sibela, Sibila denilen yerin bu adı, Er­ 108 akçe nııan, bir Dizdar, bir Kethüda, bir İrnain, bir topçu, on Varsak n eferi ve 53 Kal' a erinden ibaret personele sahiptir. Ay­ meni baronu sonra Küçük Ermenistan kralı olan Levon'un ikinci kansı, Kıbns kralı Arnaury de Lusignan'ın kızi Syhel­ nı yerde, bu kalede 4 Pirango topu, 500 taş top güllesi, 15 kese le'den alabileceği düşünülürse de buna iki bakımdan ilıtimal barut, 45 tüfek, 2880 tüfek fin'dığı, 3 mızrak, 59 yay ve bir mik- SANAT TARİHİ ARAŞT IRMALARI DERGiSi ı s.

verilemez. Leon'un bu evliliği 1210'da olmuştur, halbuki görüşümüze göre Mavga- Balabolu- Softa kalesi üçgeni çok 1190'da Sibilia adı mevcuttur. geniş bir sahaya yayıJmaktadır. Belki Sig'i Anamur yakınında değil, daha yukarılarda Mut dolaylarında aramak daha yerinde (31) Ramsay, The'historical geography of Asia Minor, s.' olacaktır. · 344- 345, türkçesi: s.382. Rus coğrafyacısı P. de Tchihatchef, Softa kalesini Soflat kalesi (32) Bkz. yukarıda not 29. olarak adlandırmakta ve bunun oval bir aviuyu çeviren duvar­ (33) Anadolu'nun eski yer adlarıru gösteren en yeni haritada bu lardan meydana geldiğini, bu duvara bitişik yuvarlak kuleler husus gpz önünde tutulımimış ve şimdiki Homa'run yerinde · oluduğunu yazmaktadır. Tchitachef burayı gördüğünde beş Siblia adı yazılmıştır, kşl. W.~. Calder ve G. E. B ean, A cias­ burç çok iyi durumda buiJnuyordu, kşl. P. de Tchihatchef, sical M ap of Asia Minor, London 1958, D-e karesinde. "Lettre sur !es antiquites de 1' Asia Mineure", Journal (34) Bu liste çok yıl önce, Ermenistan'da Eç~yazin'deki (Aç• Asiatique, Se şerie, IV (1854) s. ı 17. miyazin) yazma nüshalardan alınarak fransızca tercümesiyle (36) Burad~ Davis, Life in Asiatic Turkey, s. 342- 344'de yayınlanmıştır, bkz. Connetable Sempad, Chronique du bahsetmiştir. Alishan, Sissolian (erm.) s. 64 ve 289'da onun Royaume de la Petite Armenie, şu külliyatta: Recueil des verdiği bilgileri aynen tekrarlaouştır. Bu arada Balabolu'nun . Jiistor!ens des Croisades-· Documents armeniens, I, Paris evvelce Beleopolis olabileceğine de işaret eder. Fakat öneDili · ··ı869, s. 634- 639."Ancak bu listede s. 638'de Bacon Gersak'ın · olan husus, Alishan'ın, Sempad'ın Recueil'de yazıJmayan bir (veya Gersahag) adı Kyr Isaac olarak çevrilmiş ve Bizans asıl­ noktayı, Girsag'ın bucanın da sahibi oJduğunu bildirmesidir lı olduğu ileri sürülmüş, idaresindeki kaleler ise Vagh'a (er­ (kşl. Sissouan, s. 289). Balabolu hakkında ayrıca bkz. menice ~etinde okunuşu Vağv) ise Siga (erm. metinde Elisabeth Al.földi- Rosenbaurn, "Survey of Roman Cemeteries okunusu Sig veya Sag) olarak gösterilmiştir. Balabolu'dan in Asia Minor", Anatolian Studies, XIII (19.63) s. 9- 10, yazar bahsedilmerniştir. Fakat bir notta A ve C elyazma nüslialarında burada ikisi kesin, biri muhtemel üç kilise kalıntısı gördüklerini . Vagh'run Mağv(a) olduğuna da işaret olunmuştur. Bu listede bildirmektedir; aynı yazar, "Laıe Antique Sarcopbagi in Adras· Sibilia adı yoktur. Sadece s. 637'de Sioida baronu Joss'elin kay­ sus", şu eserde: Mansel'e Armağan - Melanges Mansel,, An­ dı vardır. Beşnazır (connetable) Sempad'ın k.roniği yakın kara 1974,1, s. 483- 492, lev. 153 vd.; O. Feld, "Bericht über tarililerde P. S. Akelian tarafından (Venedik San Lazzaro, eine Reise durch ~en", Istanbuler Mitteilungen, XIII­ 1956) yeniden yayınlanmıştır. Bu yeni ve herhalde eskisine . XIV (1963/64) s. 95- 96, lev. 48-49. Bayan Al.földi- Rosseh­ nazaran daha iyi ve daha doğru baskıyı elde edip göremedik. baum burada bir kaç yıl süreyle etraflı iiıcelemeler yapmıştır. Fakat bu baskıda s. 208- 210'da olan bu liste son yıllarda al­ Balabolu hakkında büyük yayın yapacağını bildirmekteyse de, manca olarak aynen yayınlanmıştır, kşl. H. Hellenkemper, bunün şimdiye kadar basılıp hasılİnadığı hakkında bir bilgi?tiz Burgen der Kreuıritterzeit in der Grafschaft und yoktur. · im Königreicb Kleioarmenieo, (Geographica Historica, I) Bonn 1976, s. 16- 17. Bu en yeni listede yukanda işaret et­ (37) Bu şehir hakkıoda bkz. Ruge, Koropissos road. Pauly­ tiğimiz gibi Bacon Osin idaresinde Sivila ve Bacon Gersag Wissova, Realenıyklopaedie , XI (1922) süt. 1437- 1438, idaresinde Mavga, Sig ve Balabol kaydı görülmektedir. Koropissos'uq yeri kesinlikle anla!iılamıın,uştır (Die Lage isr Gorigos (Korykos) kontu Hethoum'un kroniğinde ise 1216- 17 ganz unbestirnrnbar) denilmektedir. Ramsay, ay. esr. s. 366'da yıJı olaylan arasında Selçuklu Sultanı Keykavus'un Gaban'ı Koropissos'dan bahsederken, bucanın Biıarıs çağında ad değiş­ ele geçirirken ba!jkalanyla birlik'te Mamgb'a baronu Gersag'ı tirmiş olabileceğine dikkat çeker, hatta Hieropolis'i de burada (Kyr lsaac) esir aldığı bildirilmektedir, bkz. T able arar. Nitekim haritasında da, Koropissos,.Hieropolis ve Sibilia chronologique de Hethoum, comte de Gor!igos, Recueil des adlarını yan yana aynı yerde göstermiştir. Piskoposluk lis­ Historiens des Craisades Documents armeniens, I, s. 483. telerinde Koropissos adı bulunrnadığına göre, buranın Bizans Gaban şimdiki Keb~ olarak teşhis edilir. Bkz. H~llenkemper, devri içlerinde ad değiştirdiğine kesinlikle inanıt'! ak gerekir. Bu ay. esr. s. 14, 15 ve 263. Sempaq'da Recuell, I, s. 644'de Ger­ kadar büyük ve bu kadar çok kiliseye sahip ~ir yerleşme sag'ın Siga baronu olduğunu yazmaktadır. Böylece Gersag yerinin bir piskoposluğu olmamasına ihtimal verilemez. · veya Gersahag'ın Mavga, Sig ve Balabol baronu olduğu ve (3~) Dağpazarı hakkında en eıraflı araştırmalar M. Gough 1216 yılında Selçuklular'a esir . düştüğü kesinleşmektedir. L . . tarafından yapılmıştır, . bu hususta bkz. S. Eyice, Karadağ ve Alishan, Sissouan ou 1' Armeno- Cilicie, Yenerlik 1899; er­ Karaman çevresi, s. 105- 122. menicesi Venedik 1885, s. 63- 67'deki liste ise artık yetı:rsiz­ dir. K.ilik)ıa Ermeni Kralı Hetum'un kardeşi' olan Sembad'ın (39) I853'de Rus coğrafyacısı P. de Tschibatscheff, Mut'un 3 (1208- 1276) k.rooiğioin Alishan tarafından l876'da İstan­ saat kuzeyinde bir ba!j kulesi (donjon) ile dört burcu olan bii 'bul'da satın alınarak San Lazzaro kütüphanesine (ho.l308) kale görmüştür, kşl. H. Kiepert, "P. von Tschihatscheff's verilen XIII.yy. başlarına ait ba!jka bir elyazmasırun baskısı R~isen in K.leinasien und Armenien", Pet~rmann 's Mitteilun­ münasebetiyle (S. Akelian, Smpada Sbarabedi Darekirk, gen- Ergaenıungshe ft , IV, 20, Gotha 1867, s. Kşl. Eickhoff, Veoedik- San Lazzaro 1956) yayınlanan makalede bu listeye ad ı gç. yazı, s.ı73. Aynca Mut ile Silifke arasında hemen temas edilmemiştir, bkz. Sirarpie der Nersessian, "The Ar­ hemen tam ortalarda, evvelce adı Alakilise olan bir köyde de meDian Cronicle of the Constable Smpad or of the Royal His­ eski bir yerleşme yeri tesbit ederek burada Bizans çağına ait bir torian", Dumbarton Oaks Papers, XIII (1959) s. 143- 168. de kilise kalıntısı görmüştür, kşl. S. Guyer, "Ala Kilise, ein kleinasiatischer Bau des V. Jahrhunderts", Zeitschrift für (35) Alishan, Sissouan (erm.) 322'de Sig'i Anamur'un Geschichte der Arcqitektur, ID (1909- 10) s. 192- 199. O yıl­ doğusunda Softa çayı olarak teşhis etmektedir. Hei.ıenkemper, larda Karadeniz kıyılarından hicret eden Rumlar'ın ya!jadıklan ay. esr . s. 16'da da bu teşhisi kabul etmiştir. Fakat bizim