TARİHİ SU YAPILARI KONUSUNDA BİLDİRİLERİM-YAZILARIM I (TÜRKÇE VE İNGİLİZCE)

MY PAPERS ON HISTORICAL WATER SUPPLY SYSTEMS I IN TURKISH AND ENGLISH

Giriş sayfa 1-6

1-Konya İçme ve Kullanma Suyu Düzay Özdemir Diploma Çalışması 1961 (Ankara Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi öğrencisi) 7-42

1.1-Konya’nın Su Durumu Düzay Özdemir 1961-2 43-48 Coğrafya Haberleri, Aralık 1961 s. 1-4

2-”Konya İçmesuyu Projesi ” 07.05.1986 Konya DSİ IV. Bölge Müdürü ve personeli önünde konuşma 49-56

3- "Konya İçmesuyu Projesi ve Tarihçesi" 1993 DSİ Genel Müdürlüğü semineri; Çamlıca 11-15 Ekim 1993 57-64

4- “Selçuklu dönemi Konya Sulaması” 1994-1 DSİ 40. Kuruluş yıldönümü kapsamında, Su ve toprak kaynaklarını geliştirme konferansı, (Ankara, 12-14 Nisan 1994), Konferans bildiriler kitabında 65-84 yayınlandı s. 37-46

5-“Roma dönemi su yapılarında taş borulu sistemler” 1994-3 DSİ bülteni 393 s.20-24 85-92

6-“Tarihi Su Yapıları Konusunda Çalışmalarımın Özeti” 1994-2 (DSİ Genel Müdürlüğüne sunuldu” 93-142

7-“Klasik çağda su iletiminde kullanılan borular” , (Ö.Bildirici ile) 1995 DSİ Genel Müdürlüğü semineri, Çamlıca- İstanbul 07.11.1995) 143-156

8-“The Project of Konya Plains” –Konya Ovaları Projeleri 1995 DSİ IV. Bölge Müdürü’ne İngilizce çeviri olarak sunuldu. 157-172 ENGLISH

9-“ Konya Ovası sulamasının Yapı Malzemesi yönünden incelenmesi” 1996-1 İMO Konya dergisi 10, s. 11-12 173-178

10-“Eski su temin sistemlerinde su ölçümü” 1996-2 DSİ Teknik Bülten sayı 85 s. 2-26 179-186

413

11-“Historical Irrigations in the Plain of Ereğli of Konya” 1996-3 (16th Congress of ICID, Cairo -Egypt. 1996) (Öztuğ Bildirici ile birlikte). İngilizce yayınlanan bildiriler kitabında (History seminar 1 G) s.179-194 187-202 ENGLISH

12-“Konya ve çevresinde çağlar boyu su yapıları” 1997 İzmir İnşaat Mühendisleri Odası 14.Teknik Kongresi 22-24 Ekim 1997. Bildiri kitabında yer aldı s. 1114-1128 203-218

13-“İstanbul Tuzla’da üretilen Çelik Gömlekli Ön gerilmeli beton borular” İstanbul 1998-1 (DSİ Bölge Müdürlüğüne sunuldu) 219-236

14-“Tarihi su yapılarında suyun ölçülmesi, iletilmesi ve yükseltilmesi” 1998 (DSİ Genel Müdürlüğü, Su mühendisliği problemleri semineri, Fethiye, Muğla, 21-23 Eylül 1998 Bildiriler kitabında yayınlandı 6.1 bölümü 15 sayfa 237-254

15-“Historical Irrigation in the Plain of Bayburt” (Ö.Bildirici ile) 1999 (17th international congress of ICID, Grenada-Spain, 1999) İngilizce History seminar 1J s. 71-86 (R8) 255-273 ENGLISH

16-“Historical irrigation systems in the region of Konya through ages” (Ö.Bildirici ile) 1999 (17th international congress of ICID, Grenada-Spain, 1999) İngilizce History seminar 1J s. 87-106 (R9) 274-295 ENGLISH

17-“Beyoğlu yakası çeşme ve su kaynakları” 2000 Doç. Dr. Halil Ürün ile İSKİ Osmanlı Medeniyeti sempozyumu, Feshane,İstanbul 5-8 Mayıs 2000 Sempozyum bildirileri s. 255-266 296-311

18-“Galata Eski Su Yolları” Şenlik kapsamında konuşma 2000 312-321

19-“Modern Irrigation system of Konya Plain- Konya Ovası Sulaması” 2000 (İngilizce- Türkçe) Çatalhöyük'ten bugüne Çumra , Çumra 15-16 Eylül 2000. s.161-168 322-339 ENGLISH

20-“Historical dams of Anatolia” 2001 11th International conference on water in antiquity, 7-12 May 2001, Israel Cura Aquarvm in Israel, (The proceedings, p. 137-144) Siesburg 2002, Germany s.137-143 340-349 ENGLISH

414

21-“The water supply system of ancient Galata” 2002 18th international congress of ICID, Montreal Canada, 1999) İngilizce History seminar 1D s. 159-173 (R13) s. 159-169 350-363 ENGLISH

22- “İstanbul Galata’da eski su yolları” 2002 İMO İstanbul şubesi bülteni sayı 62, 2002 364-369

23-“Klasik çağda su iletiminde basınçlı ve basınçsız borular” 2002 İMO Mühendislik Haberleri, 420-422, 2002, s.105-109 370-384

24- “The Cistern and the aqueduct of Ceramos in ancient Caria”, 2004 12th Cura Aquarvm in Ephesos, 2-10 October 2004, Kuşadası 385-398 ENGLISH

25- “Freiburg Tarihi Su Yolları toplantısı” 2006 Freiburg Almanya 399-402

26- “Kilyos water supply system with Suterazis” 2007 13th Cura Aquarvm in Jordan 01-19 April 2007 Poster 403-411 ENGLISH

415 TARİHİ SU YAPILARI KONUSUNDA BİLDİRİLERİM-YAZILARIM II (TÜRKÇE VE İNGİLİZCE)

MY PAPERS ON HISTORICAL WATER SUPPLY SYSTEMS II IN TURKISH AND ENGLISH

Giriş sayfa 413-416

27-Hititler Dönemi Su Yapıları İzmir Gümüldür Haziran 2008 417-426

28- Urartular Dönemi Su Yapıları İzmir Gümüldür Haziran 2008 427-450

29- Ferhat Su Kanalı (Yelgin Mesçi ) Gümüldür 2008 451-458

30- Hitit & Su yapıları (English) 2009 459-470 ENGLISH

31- Helenizm Dönemi ve su yapıları 2009 471-490

32- WWF5 Hazırlananlar Şubat 2009 491-498

33. Konya Meram Sulaması Haziran 2009 499-510

34- DSİ Dragos Kampı, Basınç altında çalışan borular 511-524

416

BU BİLDİRİ

PROF. DR ÜNAL ÖZİŞ’İN İSTEĞİ ÜZERİNE 2008 HAZİRANINDA İZMİR GÜMÜLDÜR’DE TOPLANAN TARİHİ SU YAPILARI KONGRESİNDE SUNULMUŞTUR

DAHA SONRA İNGİLİZCE’YE ÇEVRİLEREK 2009 MART AYINDA 5. DÜNYA SU FORMUNA GÖNDERİLMİŞTİR

417 HİTİT ÖNCESİ VE HİTİTLER DÖNEMİ TARİHİ SU YAPILARI

Mehmet Bildirici İnşaat Yüksek Mühendisi Fulya Mahallesi Belen Sok. 10/6 Şişli, İstanbul Telefon: 0 542 241 0302 [email protected]

ÖZET Suyun uygarlığın gelişmesinde çok önemli bir yeri vardır ve kültürümüzün çok önemli bir bölümünü kapsamaktadır. Uygarlığın beşiği Anadolu’da bu anıtsal değerlere pek çok örnek bulunmaktadır. Bu değerler araştırılmalı, ortaya konulmalı, restore edilerek, gerekirse güçlendirilerek ve belgelenerek ileri kuşaklara aktarılması gerekmektedir. İlaveten bu bilgilerin bugünün su ve toprak kaynaklarını değerlendirmede, dünün uygulamalarının bugünün projelerinde önemli bir yol gösterici unsur olduğu görülmektedir.

GİRİŞ Hitit İmparatorluğu Anadolu’da kurulmuş en eski devlettir. Ancak dünyada en eskisi de değildir. Uygarlık ve kültürün sınır tanımaz bir özelliği vardır. Daha önceki kültürler daha sonrakileri etkiler. Bu yönden daha önceki uygarlıklar ve buradaki tarihi su yapıları kısaca incelenmelidir.

HİTİT DÖNEMİ ÖNCESİ DÜNYA VE ANADOLU’DA TARİHİ SU YAPILARI Hitit dönemi öncesi Anadolu’da Neolitik dönem kentlerini görüyoruz. Neolitik dönem insanoğlunun başardığı en önemli bir devrimdir. Daha önce avcılıkla ve kendinden yetişen bitkilerden yaşamını sağlayan insanoğlu “Neolitik Devrim” ile toprağa bağlanmış, kent yaşamına geçmiş ve tarım ürünlerinin üretimi başlamıştır. Bu dönemde Anadolu ve Ortadoğu’da pek çok kentler kurulmuştur. Bunlar içinde en gelişmiş olanı Konya Çumra’da yer alan Çatalhöyük’tür. M.Ö 6500 yıllarına tarihlenen kentte ilk defa Ana Tanrıça, tavandan girilen evler, duvarlarda resimler görülmektedir. Çatalhöyük bugün Beyşehir Gölü’nün ve Çarşamba Çayı’nın sularını Konya Ovası’na taşıyan sulama kanallarının üzerine kalmaktadır. Çatalhöyük’te yapılan kazılardan bu buraya gelen derelerden su alan basit arklar yapıldığı ve tahıl ürünlerinin üretildiği belirlenmiştir. (Todd 1976), Bildirici 2004). Bu basit sulama tesisleri dünyadaki en eski su yapıları kabul edilebilir.

ANTİK DÜNYA’DA İLK SU YAPILARI Dünya’da ilk defa baraj, kanal gibi su yapıları Mısır ve Ortadoğu’da görülmüştür. Mısır’da Kosheis yada Menes Barajının M.Ö. 3.000 yıllarında, Seddel Kefere Barajının M.Ö. 2950- 2750 yıllarında yaptırıldığı bilinmektedir. Sümer kenti Nippur’da yaklaşık 5000 yıl önce yapılmış sulama kanallarının planını gösteren tabletler bulunmuştur. Bugün Ürdün’de bulunan Jawa barajının da yaklaşık M.Ö 3000 yıllarına yaptırıldığı bilinmektedir. (Bildirici 2005)

HİTİT DÖNEMİ SU YAPILARI Anadolu’da daha önce küçük beylik yönetimleri hüküm sürerken ilk defa devlet kuran

418 Hitit’lerdir. Kendilerini Nesi olarak adlandıran bu ulus Anadolu’ya Avrupa yönünden gelmişlerdir. Başkentleri Hattusas (Boğazköy-Çorum) olup 1660-1190 yılları arası hüküm sürmüşlerdir. Krallığın sınırları çıkan anıtsal kalıntılardan Çorum, Ankara, Kayseri, Niğde Konya’yı kapsıyordu. (Akurgal,1998, s 55-110). Hitit Krallığının ilk çağlarına ait su yapıları ile ilgili fazla bilgi bulunmamaktadır. İmparatorluğun son döneminin güçlü Kralı Tuthalya IV. (M.Ö 1250-1220) döneminde kült su yapıları yanında baraj yapımlarına geçildiği görülmektedir. Bu dönemde Anadolu’da büyük bir kuraklıktan söz edilmektedir. Bu konunun çok iyi araştırılması ve tartışılması gerektiğine inanıyorum. Büyük Kral IV.Tuthalya’nın ölümünden kısa bir süre sonra Hitit Krallığı son bulmuştur. Anadolu’da ilk su yapıları gerçekleştiren Büyük Kral Tuthalya IV hakkında bilinenler şöyledir.

TUTHALYA IV. (M.Ö 1250-1220) III. Hattusil’in oğludur. Prens iken ismi Hismisarruma’dır. Başkent Hattusas’ın 2 km uzağındaki Yazılıkaya’da tanrılar ve krallar arasında kendisinde röliyefi bulunmaktadır. Dönemi Hitit Krallığının son parlak dönemidir. Hemen hemen hepsinde büyük Kral IV. Tuthalya’nın imzası bulunan Hitit dönemi su yapıları şunlardır.

KAYSERİ-PINARBAŞI, KARAKUYU BARAJI Hitit imparatorluk döneminde yaptırılan Karakuyu Barajı, Kayseri, Pınarbaşı ilçesi Örenşehir beldesinin 6 km güneyinde yer almaktadır. Baraj Seyhan nehrinin bir kolu olan "Zamantı nehrini oluşturan küçük bir dere üzerindedir. Baraj 1931 yılında Arkeolog Hamit Zübeyr Koşay (1897-1984) ile H.H. Von der Osten'in birlikte aynı yörede bir Hitit kitabesinin bulunması sırasında farkına varılmıştır. Von der Osten 1933 yılında kitabenin ve barajın planını yayınlamıştır. Kayseri Müzesi’ne götürülen kitabenin bir kısmı yerinde kalmıştır. Bunun yerinde olup olmadığının kontrolu için Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya bölümünden Prof. Dr. Kutlu Emre tarafından kurtarma kazısı yapılmış, kalan kitabe (yazıt) de kurtarılmıştır. Bu kitabelerde büyük Hitit Kralı Tuthalya IV. güneş diski hemen fark edilmektedir. BARAJ Baraj gövdesi U şeklinde göl alanı ise dikdörtgendir. Dolu savağı kuzeyindedir. Durum Osten tarafından çizilen planda görülmektedir. Baraja ait fiziki bilgiler şöyledir. Kret uzunluğu (orta) : 185 m Kret uzunluğu (iki yanlar) : 2x 109 m Tüm kret uzunluğu : 403 m Kret genişliği : 20 m Baraj yüksekliği : 9,60 m Göl alanı : 46.250 m2 Göl hacmi : 323.750 m3 Von der Osten'e göre baraj yeri ve tekniği iyi seçilmiş, bugünkü mühendislik prensiplerine uymaktadır. Barajın hemen kuzeyine DSİ tarafından yeni bir gölet yaptırılmıştır. Köyde bulunan yaşlılar ifadesine göre bu gölet yapılıncaya kadar eski Hitit yapısında su toplanıyor, kurak yaz aylarında hayvanlar istifade ediyordu. SAVAKLAMA Planda görülen kuzey kısımda bir dip savak izine rastlanmamış su çıkısı üst savaktan yapılmıştır. Bir görüşte göl dışındaki kanalın başına, bir ahşap kondivi bir sistemle yapıldığıdır. Kutlu Emre'nin görüşü orijinal olarak aşağıya alınmıştır. (Emre 1993),

419 "Karakuyu'da yerinde (in-sitü) bulunan tamamlanmamış kitabenin bulunduğu bloğun altında su savağı için bir çıkış bulunmamakta idi. Büyük bir olasılıkla su savağı bu taşın üstünde idi. Gölün hacmi su savağının kuvvetli su gelişinde çalıştığını göstermektedir. Su savağı yazılı taşın başında bulunduğu dar ve uzun bir kanaldan sağlanmakta, böylece gelen su yazılı taşa da zarar vermeyecekti. Bittel'e göre de suyun bırakılması bir çeşit ahşap vana sistemi ile sağlanıyordu." ÇEVRENİN TARİHİ Çevrede bir Hitit yerleşimine rastlanılmamıştır. Baraja en yakın yerleşim yerlerinden Şerefiye Kafkas göçmenlerinin yerleştiği yeni bir yerleşim yeridir. Köyde Roma ve Bizans dönemlerinden kalma bir kale kalıntısı bulunmaktadır. W. Ramsay ise Zamantı nehrinin isminin Bizans tarihçilerince belirtilen Tsamandos kalesinden geldiğini, bunun Karmalas nehri ile aynı olduğunu, bu kalenin ise Aziziye (Pınarbaşı), ve Örenşehir'de bulunduğunu belirtmektedir. (Bildirici 2004)

BARAJIN YAPILIŞ DÖNEMİ Barajın büyük Hitit Kralı Tuthalya IV döneminde yaptırıldığı kabul edilmektedir. Barajı ilk gören Osten ve sonra yazıtı inceleyen B. Hrozni bu görüştedir.

ÇORUM GÖLPINAR GÖLETİ Gölpınar göleti, Çorum ili Alacahöyük’ün 1 km yakınındaki Karamahmut köyündedir. Burada pınardan çıkan suyu toplamak için arazinin çukur yerine kemer şeklinde bir bent yapılmıştır. Alacahöyük’te kazı yapan Hamit Zübeyr Koşay ve Remzi Oğuz Arık’a göre 110 m uzunluğunda yapılmış bu bent su toplama gayesi ile yapılmıştır. Göl alanı yaklaşık 10 000 m² dir. Bendin yüksekliği tam belirlenememiştir, kesiti ise su yüzeyi tarafında 4.5 m kalınlığında bir duvar iç tarafta 3.5 m uzunluğunda bir duvar ve arası dolgudur. Bendin duvarlar ve dolgu ile genişliği 14.45 m dir. Diğer Hitit dönemi su yapıların aksine bu tesisin çok yakınında çok önemli bir merkez Alacahöyük bulunmaktadır. Alacahöyük M.Ö. üçüncü binde madenciliğin çok ileri gittiği bir kenttir ve Hitit İmparatorluk döneminde de en önemli birkaç kent arasında yer almaktadır. Sözü edilen barajın ortaya çıkarılması için Prof. Dr. Aykut Çınaroğlu başkanlığında 1997 yılında kazı çalışmaları başlatıldı. 2002 yılı içinde baraj alanından yaklaşık 2,5 milyon m³ çamur dışarı atıldı ve baraj ortaya çıkarıldı, ve Gölet çalışır duruma getirilmiştir. Kazı sırasında buluna yazıttan Tanrıça Hepat adına yapıldığı ifade edilmektedir. (Çınaroğlu 2006)

KONYA-KADINHAN KÖYLÜTOLU BARAJI Konya ili Kadınhanı-Ilgın karayolunun ortalarında bulunan Köylütolu adlı köyde Hitit imparatorluk dönemine ait kalıntılar tespit edilmiştir. Bu çalışmalar sırasında 1884 yılında Anadolu’da araştırmalar yapmış Alman Lancoronski gurubundan Sokolowski tarafından bir sedde üzerinde Hitit imparatorluk dönemine ait bir yazıt bulmuş ve yayınlanmıştır. Buraya fotokopisi eklenmiş yazıt halen Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesindedir. Daha sonra Konya yöresinde uzun yıllar araştırma yapan İngiliz bilim adamı W. Ramsay (1851-1939) bunu bir savunma duvarı olarak kabul etmiş, daha sonraki Hogart ve Headlam gibi araştırmacılarda bu görüşü benimsemiştir. Cornel bunun bir su yapısı olabileceği görüşünü ileri sürmüş, sonuçta araştırmacı H.G. Guterbock (1908-29.03.2000) bunun bir su toplama yapısı olduğunu ortaya koymuştur. Hittilolog olan Güterbock ilk defa 1931 yılında Türkiye'ye gelmiş Ankara Üniversitesi Hititoloji Bölümünde dersler vermiş, Boğazköy de kazılarda bulunmuş bir bilim adamıdır.

420 Anadolu’da en eski ve büyük boyutlu bu baraja ait fiziki bilgiler şöyledir. Şekli: hafif konkav Kret uzunluğu : 900 m Yüksekliği : - Baraj gövdesi muhtemelen toprak dolgudur. Su kaynağı : Mevsimlik sular, Mahmut Hisar deresinden taşan sular Alman asıllı Amerikalı arkeolog, Hans Gustav Güterbock bu kitabede ismi geçen prensin adının Hattusas kaynaklarında da geçtiğini ve yazıtın imparatorluk çağına ait olduğunu belirlemiştir. Hititolog Bayan E. Masson kitabeyi tekrar incelemiş, yeniden okumuş ve burada ismi geçen prensin “SAUGA- RU(wa)-Ti” nin önemli görevler verilmiş krallık hanedanına mensup olduğunu ortaya çıkarmıştır. Prens “TİTARME” kentinin valisi ve koruyucusudur. Bu görev LABARNA olarak belirtilen Büyük Kral Tuthalya IV tarafından verilmiştir. (Emre 1993) Bu Titarme kenti neresidir ? bilinmemektedir. Bir mühendis gözü ile çevrede yaptığım gözlemler de şöyledir. Seddenin bulunduğu arazi çok hafif engebelidir. Çevresinde dere, pınar gibi sürekli su sağlayan bir kaynak yoktur. Muhtemelen toprak dolgu olan seddenin savunma veya su yapısı olduğu tartışma konusudur. O dönemde bir su kaynağının olup olmadığı bir araştırma konusudur.

HİTİT DÖNEMİ DİĞER SU YAPILARI HATTUSAS GÜNEYKALE’DE SU TOPLAMA YAPISI Hitit İmparatorluk başkenti Hattusas (Çorum-Boğazköy) Güneykale’de 1990 yılında daha önce ortaya çıkarılan bir yapının su toplamak amacı ile yapıldığı belirlenmiştir. Yapılan bu bent 100 m uzunluk ve 30 m genişlikte olup, meydana gelen göl alanı 92 m x 65 m= 5980 m2 dir. Ancak inceleme ve çalışmalar henüz sona ermemiştir. Ayrıca başkent Hattusas’ta bir pınar su derleme odası bulunmaktadır. (Öziş 1984)

YALBURT HAVUZU Konya-Ilgın-Yalburt yaylasında, bir pınarın suyunu toplamak için yapılmış bir havuz 1970 yılında ortaya çıkarılmıştır. Su havuzunun boyutları 12,70 m x 8,30 m = 105,40 m2 dir. Havuz çok düzgün taşlarla yapılmıştır. Kült amaçlı yapıldığı kabul edilmektedir. Çevrede Hitit dönemine ait bir yerleşim izine rastlanılmamaktadır. 22 parça büyük ebatlı taşlara yazılmış ve çevredeki en uzun kitabelere sahip olan havuz Hitit İmparatoru IV. Tuthalya zamanında yaptırıldığı kabul edilmektedir. Hitit İmparatoru Tuthalya IV güneş diski fark edilen bu uzun kitabeler okunmamıştır. (Bildirici 2004)

EFLATUN PINARI Konya-Beyşehir, Eflatun Pınar’da çıkan suları tutmak için çok basit bir gölet oluşturulmuştur. Göletin yanına üzerinde kabartma resimler (röliyef) bulunan bir anıt dikilmiştir. Yapımı ile ilgili bir kitabe bulunamamıştır. Hitit Kralı IV Tuthalya döneminde yaptırıldığı kabul edilmektedir. KONYA HATİP SU ANITI Konya’nın 17 km güneyinde Hatip'de su çıkan kayalıklarda Hitit kabartması tespit edilmiştir. Yazıtta KURUNTA ismi geçmektedir. Kurunta isimli bir kral görülmemekle birlikte İmparatorluk ailesinden olduğu kabul edilmektedir. (Bahar 1996)

421 KONYA İVRİZ SU ANITI Kaya kabartması şeklinde olan Anıt İvriz (Aydınkent) köyünde su pınarı üzerindedir. Hitit Tanrısı Tarhundas (Tarhunza) ile Tuvana Kralı Warpalawa ile birliktede görülmektedir. Warpalawa M.Ö 738-710 yılları arasında krallık yapmıştır. Warpalawa ismi başka Hitit anıtlarında da ismi geçmektedir.

SONUÇ Sonuç olarak Hititler döneminde su yapıları bakımından önemli gelişmelerin olduğu, araştırma yaptıkça ve yeni yazıtlar bulunması ile yeni bilgilerin bulunacağı görülmektedir. Bunları ileri kuşaklara bozulmadan aktarılması bizlere görev olmalıdır.

TEŞEKKÜR Dünya’da bu konudaki çalışma ve araştırmalar oldukça yenidir. Bu çalışmaları Türkiye’de başlatan ve Türkiye gündemine oturtan kişi Prof. Dr. Ünal Öziş’tir. Benim de bu konuda çalışmaya başlamamın sebebi kendilerinin güler yüzle ve yaptığı yayınlarla desteklemesi olmuştur. Kendisine teşekkürlerimi sunuyorum.

KAYNAKÇALAR Akurgal, E, 1998, Anadolu Kültür Tarihi, Tübitak Popüler Bilim kitapları s 55-110 Bahar H 1996 Konya Hatipte Bulunan Anıt, Arkeoloji ve Sanat sayı 73 Bildirici, 2004, Tarihi Sulama, Su depolama ve Taşkın Korunma, Ankara DSİ Gen.Müd. Çınaroğlu A, 2006 “internet ve basın” Emre K, 1993 Hittite dam of Karakuyu, Essays on Anatolien Archaeology , Wiesbaden Öziş Ü, 1984 Su Mühendisliği tarihi açısından Anadolu’da eski su Yapıları Dokuz Eylül Ün. İzmir Todd, I 1993, Çatalhöyük in perspective, London

Büyük Kral Tuthalya IV (M.Ö. 1250-1220)

422

Karakuyu Barajı yazıtı (www.hittitemonuments.com/karakuyu)

Karakuyu Barajı Planı (Von der Osten 1933)

423

Çorum Gölpınar Göleti (Foto; A. Çınaroğlu) (Arık, 1936)

Kadınhan Köylütolu barajı (www.hittitemonuments.com/koylutolu)

Yalburt anıtında Kral Tuthalya IV. kursu (www.hittitemonuments.com/yalburt)

Eflatun Pınar Anıtı Fasıllar Tanrı heykeli (yanda)

Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi (kopya)

424

Anıtın çizimi Konya Hatip su anıtı (www.hittitemonuments.com/hatip)

Konya Ereğli İvriz’de Hitit Tanrısı Tarhundas ile Tuvana Kralı Warpalawa (M.Ö. 738-710)

425

426

BU BİLDİRİ

DSİ II. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜNCE

DÜZENLENECEK OLAN

26-27 HAZİRAN 2008 TARİHİNDE YAPILACAL

TARİHİ SU YAPILARI KONFERANSI İÇİN HAZIRLANMIŞTIR

MEHMET BİLDİRİCİ

427 URARTULAR DÖNEMİ TARİHİ SU YAPILARI

Mehmet Bildirici İnşaat Yüksek Mühendisi Fulya Mahallesi Belen Sok. 10/6 Şişli, İstanbul Telefon: 0 542 241 0302 [email protected]

ÖZET Suyun uygarlığın gelişmesinde çok önemli bir yeri vardır ve kültürümüzün çok önemli bir bölümünü kapsamaktadır. Uygarlığın beşiği Anadolu’da bu anıtsal değerlere pek çok örnek bulunmaktadır. Bunların başında Urartular tarafından gerçekleştirilmiş Urartu su yapıları gelmektedir. Bu değerler araştırılmalı, ortaya konulmalı, restore edilerek, gerekirse güçlendirilerek ve belgelenerek ileri kuşaklara aktarılması gerekmektedir.

GİRİŞ Urartu Krallığı Doğu Anadolu’da kurulmuş en eski devlettir. Madencilikte ileri olduğu gibi başkentleri Van ve çevresinde kanallar ve barajlar yaparak bir hidrolik uygarlığı kurmuşlardır. Bu yapılar 28 yüzyıl sonra bugünde kullanılır durumdadır. Bu yönden dünya üzerinde başka bir örneği yoktur. Önce bu büyük hidrolik uygarlığı kuran Urartu devleti, Urartu kral hanedanı, arkasından yaptıkları su yapıları incelenecektir.

URARTU KRALLIĞI Urartu Krallığı, M.Ö. 840-590 yılları arasında, Van gölü çevresinde kurulmuş ve tarihte sulamaya büyük önem vermiş bir devlettir. Başkentleri eski ismi Tuşba olan Van kentidir. Urartular ülkelerine "Bianili" ismini vermiş idi. Bu isim zamanla VAN ismine dönüşmüştür. Sınırları doğuda İran'a, kuzeyde Ermenistan'a, batıda Erzincan'a, güneyde Urfa'ya kadar uzanıyordu. Başkent Van dışında bilinen önemli kentleri de şöyle: Sardurihinili (Van’ın 24 km güneyinde Çavuştepe), Alniunu (Van’ın 17 km güneyinde Edremit), Argistinili (Ermenistan, Armavir). Van kenti çevresindeki Urartu dönemi kaleleri şöyledir. Van Kalesi (tarihi kalenin içinde su pınarları mevcut, eski Van kenti de kalenin hemen altında idi, bugün, terk edilmiş), Rusahinili (Toprakkale-Van), Hoşap Kalesi (Van’ın güneyinde), Yukarı ve Aşağı Anzaf kaleleri, Yukarı ve Aşağı Zwistan (Elmalı) kaleleridir. Urartular politik üstünlük sağlamak, ve belki de artan nüfusa iş imkanları sağlamak ve onların ekonomik durumunu iyileştirmek için sulama projelerine yönelmişlerdir. Demircilik ve maden- cilikte de çok ileri olan Urartu devleti dünyanın ilk hidrolik uygarlığını kurmuşlardır. Ayrıca dünyada ilk defa karayoluna önem vermişler ve deniz olarak belirttikleri Van gölünde iskeleler yapmışlardır(Belli 1998). Urartuların yüzyıllar önce yaptığı ve çoğu bugün dahi kullanılmakta olan hidrolik anıtsal eserler hakkında çok çeşitli yayınlar bulunmaktadır. Urartular döneminde en önemli sulama sistemi, bugünde kullanılan "Şamran Kanalı"dır. Ancak Urartu sulama tesisleri bunlardan ibaret değildir. Çözümlenen Urartu dilindeki yazıtlardan Kral Menua'nın Van gölü kıyısında Ercis'te "Dainalı" (Zilan dere?) deresinde kanal kazdırarak sulama yaptırdığı bilinmektedir. (Burney 1972) Gene yazıtlardan Menua'nın ve kızı "Tariria"nın (Kadembastı mevkiinde) bahçeler yaptırdığı belirtilmektedir. Gene dört adet okunmuş yazıttan gelen bilgilere göre Bulanık (Muş) ve Malazgirt'te sulama tesisleri yapıldığı konusunda bilgiler vardır.

428 Urartu kralı Argisti (M.Ö.786-764) tarafından Aras vadisinde sulama tesisleri yaptırdığı yazıtlardan öğrenilmektedir. Ancak bunların neler olduğu konusunda bilgi yoktur. Asur kaynaklarına göre gene Urartu Kralı Rusa I (M.Ö. 735-714) Ulhu kentinde sulama tesisleri yaptırmıştır. Asur kralı Sargon (Krallığı M.Ö. 721-705) Ulhu kentini kuşatarak aldığında burada gördüğü sulama kanallarını hayretle izlemiş ve şöyle demiştir. "Suyun akışını sağlayan bir yer altı su yolu inşa edilmiş, su sanki Fırat nehrinde olduğu gibi akmaktadır. Bunlardan su sayısız küçük kanallara veriliyor ve sulama yapılıyor (Biswas 1970). Ancak Kral Sargon hayran kaldığı bu kanalları tahrip etmiştir. Bugün Ulhu kentinin neresi olduğu bilinmemektedir. (Lassoe 1951) Ayrıca yazıtları olmayan veya kaybolan, yerleri yeni belirlenen sulama tesisleri de bulunmaktadır. İleride incelenecek Doğu Beyazıt Ferhat Kanalı buna bir örnektir. Urartu dilinde bulunan yazıtlar bugün okunmaktadır. Urartu dili Kafkas dil ailesinden gelmekte ve ölü bir dildir. URARTU KRALLIK HANEDANI Tarihin ilk çağlarında sulamaya bu kadar önem vermiş Urartu krallık hanedanı hakkında bilgi vermek yerinde olacaktır.

SARDURI I ( M.Ö. 840-830) Urartu krallığının ve Tushpa (Van) kentinin kurucusudur. Babasının ismi "Lutipri" olarak geçmektedir. Van Kalesi Sardur Burcu'nda (Madır Burcu) bulunan Asur dilinde yazılmış kitabe Urartu krallığına ait bilinen en eski yazıttır. Bu yazıtta Sarduri’nin savaşlardan korkmadığı, krallardan vergi aldığı, Alniunu'dan blok taşları getirdiği anlatılmaktadır.

İSHPUINI (M.Ö. 830-810) Sarduri I'in oğludur. Krallığı döneminde çok önemli bayındırlık işleri gerçekleştirilmiştir. Dini bir merkez olan Ardini'de bu kralın dönemine ait yazıt bulunmuştur. Şamran kanalı yapılmadan önce Zivistan (Elmalı) mevkiinde İshpuini dönemine ait bulunan bir yazıtta : " "Sarduri oğlu İshpuini, bu üzüm ve meyve bahçelerini meydana getirdi" denilmektedir.

MENUA (M.Ö. 810-786) En büyük Urartu Kralı Menua'dır. Krallığı içinde sivil ve askeri yapılar yanında çok önemli sulama projeleri gerçekleştirilmiştir. Bunlar dünyada yapılmış mühendislik şaheserleridir. Diğerlerinden önemli bir üstünlüğü de hala kullanılır durumda olmalarıdır. Menua'nın en önemli eseri Şamran (Menua) kanalıdır, ancak bundan başka sulama projeleri de vardır. Erciş, Malazgirt, ve Muş-Bulanık'ta sulama tesisleri yaptırdığı yazıtlardan ortaya çıkmaktadır. Ayrıca Van kentine içme suyu getirmiş ve sarnıçlar inşa ettirmiştir. Doğu Anadolu'da ilk defa üzerinde tünellerin de yer aldığı karayollarını yaptırmıştır. Bu yollar da dünyada yapılmış ilk örneklerdir. Bu yollar üzerinde bulunan iki adet tünelin yerleri şöyledir: a) Deliklitaş (Şamran) tüneli : Van'ın yaklaşık 150 km güney batısında Tatvan-Bitlis arasında b) Sakaltutan tüneli : Van'ın 100 km güney doğusunda Van-Başkale arasında Bu dahi kralın yaptırdığı eserler bugüne kadar çok değişik din ve ırktan insanlara hizmet etmiş ve etmeye devam etmektedir. Prenses TARİRİA Büyük kral Menua'nın kızıdır. Babası gibi sulamaya ve yeşil hidrolik uygarlığa gönül vermiştir. Şamran kanalı üzerinde Kadembastı mevkiinde bağ ve bahçeler yaptırmıştır. Burada bulunan bir yazıtta şöyle denilmektedir. " Bu bağın mülkü Menua'nın kızı Tariria'dır. Tariria bağı olarak isimlendirilir"

429

Van Kalesi’nde Asur dilinde yazıt

430 ARGISHTI I. (M.Ö.786-764) Kral Menua'nın oğludur. Van kalesinde dönemine ait yazıt vardır. Aras vadisinde kurduğu kent Argishthinili'dir (Armavir, Ermenistan) . Burada sulamalar yaptırdığı bilinmektedir.

SARDURI II ( M.Ö. 764-735) Argishti I'in oğludur. Urartular Menua'nın bayındırlık hizmetleri sonucu en parlak dönemini bu kral zamanında yaşadı. Van kalesinde yaptıklarını anlatan yazıtlar vardır. Ancak Asur Kralı Tiglath-Pileser III ile Urfa yakınlarında yaptığı savaşı kaybetmiştir. Çavuştepe’de dönemine ait tapınak vardır.

RUSA I ( M.Ö. 735-714) Sarduri II'nin oğlu. Urartu-Asur sınırında Ulhu kentinde sulamalar yaptırdığı bilinmektedir. Asur kralı Sargon II ile M.Ö. 714 yılında yaptığı savaşı kaybetti. Esir düştü ve öldürüldü. Ülkesi yağmalandı.

ARGISHTI II (M.Ö. 714-685) Rusa I'in oğludur. Ülkenin toparlanması için çalıştı, kaleler yaptırdı.

RUSA II (M.Ö. 685-645) Argishti II'nin oğlu, bilinen son büyük Urartu kralıdır. Tushpa (Van) kentinden sonra ikinci başkent Rusahinili'yi (Toprakkale) kurdu. Keşişgölü veya Uzungöl olarak bilinen Rusa Barajını yaptırdı. Yeni başkente içme ve sulama suyu sağladı. Sulama tesisleri için " Theisbania" adlı yönetim birimini kurdu. Urartu devleti kısa bir zaman sonra M.Ö. 590 yılında ortadan kalktı. Sadece yaptığı eserler kaldı.

URARTU DÖNEMİ SULAMA KANALLARI ŞAMRAN (MENUA) KANALI Şamran kanalı Van'ın Gürpınar (Havasor) ilçesinin, Mecingir (Yukarı Kaymaz) köyünün 1.5 km güneyinde ki su kaynağından çıkan suyu Van kentine taşımaktadır. Çevrede Şamran kanalı olarak bilinen ve 28 yüzyıldan bu yana kullanılan kanal, Büyük Urartu kralı Menua tarafından açtırılmıştır. Şamran kanalı hakkında fiziki değerler şöyledir : Kaynakta başlangıç kotu : 1760 m Van ovasında son bulduğu yerde : 1700 m Van Gölü'nün (antik Thospitis gölü) kotu : 1646 m Suyun kimyası: Alkali bakımından 1.sınıf, kireç bakımından 3. sınıf Su alma yeri jeolojisi : Paleozoik kireç taşlarından çıkan doğal su Debisi : 4-10 m3/s Kanal genişliği : 3.50- 4.00 m Kanalda su yüksekliği : 1.50-2.00 m Uzunluğu : 50-53 km Ortalama eğimi : 0.0012 Sulama alanı : 5.000 - 6.000 ha

431 (Şamran kanalı hakkında, mühendisler, tarihçiler, arkeologlar tarafından yapılmış çok çeşitli yayınlar bulunmaktadır. Bu bakımdan burada alt ve üst limit değerler verilmiştir.) Şamram kanalı boyunca bu kanaldan faydalanan köylerin, bugünkü Türkçe ve eski isimleri aşağıya çıkarılmıştır. Durum DSİ Van-Engil Projesi “Mevcut Tesisler” de görülmektedir. Mecingir (Yukarı Kaymaz) Şamran kaynak pınarları bu köy yakınında Havasor (Gürpınar ) ilçe merkezi (Hoşap suyu kenarında yararlanmıyor) Gem (Köprüler) Hidroelektrik Santralı için su alınıyor. Koravanis Engil (Dönemeç) Meşgeldek (Gölkaşı) Suvartan (Kıyıcak) -- Anadolu azizi Surp Vartan isminden geliyor Kadembastı (Katepanktis) Edremit Zwistan (Elmalı) Zevek (Kavurma) Van Ovası 1915 yılına kadar Van ve köylerinde Türklerle birlikte Ermenilerde yaşıyordu. Eski isimlerin bir kısmı Ermenice'den gelmektedir. Urartu dilinden gelenler ise Van (Bianili-Urartu ülkesi), Tuşba (Van kenti), Alainili (Kurubaş deresi), Rusahinili (Toprakkale) isimleridir. Hoşap suyunun güneyinde yüksekte kaldığı için Hırç, Gödanis ve Tirkeşin köyleri Şamran arkından yararlanmamaktadır.

Şamran Kanalı Planı Şamran (Menua) Kanalı Planı 1 Şamran pınarları 2 Beyarkı Regülatörü 3 BETON KÖPRÜ 4 Gem köyü (Köprüler) 5 Kerevanis köyü 13 Engil köyü 6 Gödanis (Gölkaşı) 7 Engil H.E.S 8 Suvartan (Kıyıcak) 9 Kadembastı 10. EDREMİT 11 Zwistan (Elmalı) 12 Zevek (Kavurma) 14 Van Kalesi (Tushpa) 15 Toprakkale (Rusahinili) 16 GÜRPINAR (Havasor)

432

433

Gürpınar (Havasor) ilçesi Yukarıkaymaz (Mecingir) köyü yakınında Şamran pınarları

Şamran Kanalının, Engil (Hoşap) çayını beton köprü ile geçişi (Wasserbauten im Königreich Urartu, DWhG, Siegburg, 2004)

Şamran (Menua) kanalının 1898 yılındaki durumunu gösteren bir gravür (Wasserbauten im Königreich Urartu, DWhG, Siegburg, 2004)

434 KANAL BOYU İNCELEME- SU KÖPRÜSÜ Engil çayına (Hoşap deresi) kadar doğal derenin yatağından gitmektedir. Engil çayı bugün beton bir köprü ile aşılmıştır. Geçen yüzyılda burada ağaç bir köprü olduğu bilinmektedir. Şamran kanalının en can alıcı noktası budur. Bu dere Urartular döneminde nasıl aşıldığı bilinmemektedir. Bu dünyada yapılmış ilk su köprüsüdür. İlk su kemerinin bir yüzyıl sonra, Ninova'da yapıldığı görülmektedir. Bu konuda, bölge ile ilgili geniş araştırmaları bulunan Gunter Garbrecht, bu kitabın yazarına yazdığı 23.02.2001 tarihli mektubunda şöyle yazmaktadır. "Concerning the crossing of Hoşap Çayı by the Şamran Kanalı I expressed earlier the guess that it was achieved by means of a wooden bridge of the kind Lehmann-Haupt found in 1898. Today I am rather of the opinion that it may have been a bridge constructed of stones. A similar stone bridge (of smaller dimension) exists in the Gülo Deresi. However, that is only an opinion. "Hoşap çayı üzerinde Şamran Kanalı geçiş köprüsü konusunda Lehmann-Haupt'un 1898 yılında buldukları gibi bir ahşap köprüsü olduğu şeklinde görüş bildirdim. Ancak şimdi bunun taş bir köprü olabileceğini düşünüyorum. Daha küçük boyutlarda Gülo deresinde böyle bir taş köprü var. Tabii bu sadece bir görüş"

KANALIN DİĞER BÖLÜMLERİNDE İNCELEME Gem köyü (Köprüler) civarında kayalara oyulma kanallarla su iletilmektedir. Bugün bu nokta- dan yeni yapılan Hidroelektrik santralı için su alınmaktadır. Suvartan (Kıyıcak) köyü civarından tamamen Urartu yapısı kanala destek veren istinat duvarları bulunmaktadır. En düşük boyutu 1 m olan büyük taşlar kullanılmıştır. Destek duvarları semi-siklopen usulde yapılmıştır. Bu tarz yapılan duvarlarda taşlar her üst sırada biraz içeri çekilmektedir. Gülo deresi boğazında kayalara oyulmuştur ve derin vadilerden geçer. Kadembastı mevkiinde istinat duvarlarının derinlikleri 11.70 m ye kadar inmekte, ebatları 2 metreye varan büyük taş bloklar kullanılmıştır. Urartu dönemine ait 14 yazıttan 5 adedi burada bulunmuştur. Bahçelerin en güzelleri buradadır. Şamram kanalı daha sonra Edremit içinden geçerek Van'a ulaşır. Bu ise türkülere konu olmuştur. Edremit Van'a bakar / İçinden Şamran akar Şamran kanalı DSİ XVII. Bölge Müdürlüğü tarafından işletilmektedir. Kanala ait bu fiziki bilgiler DSİ Bölge Müdürlüğü tarafından 1991 yılında Genel Müdürlüğü gönderilmiş raporlardan alınmıştır. (Kılınçer 1991) Kanalın son durumu ile bilinenlerde şöyledir. Birinci dünya savaşı sırasında kanal çalışamaz duruma gelmiş ve yer yer süprüntü maddeleri ile dolmuştur. 1937 yıllarında yer yer temizlenmiş ve kanalın işletilmesi civar köylere verilmiştir. 1944-1946 yıllarında yeni bir onarıma gidilmiştir. 1950 yılında devlet tarafından ele alınmış ve suyun debisi 3.50 m3/s ye çıkarılmıştır. (DSİ 1962)

ŞAMRAN KANALININ TARİHÇESİ Şamran veya Şamiram kanalının tarihi hakkında bilinenler, bu kanal üzerinde bulunmuş ve 19. yüzyıl sonlarında okunmuş Urartu dilindeki yazıtlardan gelmektedir. Bu yazıtlar W.Belck, C. Lehmann, F. Haupt tarafından okunmuştur. (Lehman 1910). Dört metinde tekrarlanan ve Şamram kanalının Büyük kral Menua tarafından yaptırıldığını belirten yazıtın Türkçe şöyledir. "Isphuini oğlu Menua, tanrı Haldi'nin gücü sayesinde bu kanalı açtı. Adı Menua kanalıdır. Tanrı Haldi'nin büyüklüğü sayesinde, Menua güçlü Kral , büyük Kral, Biaini ülkelerinin Kralı, Tushpa kentinin efendisidir.

435 Menua derki: Kim bu yazıyı silerse, kim onu tahrip ederse, kim bunu görürse, kim başkasına "bu kanalı ben açtırdım derse" o, tanrı Haldi, tanrı Teisheba, tanrı Shivini, tarafından mahvedilsin. Güneş ışığından yoksun edilsin.

Dört yerdeki uzun ifadelerden başka kısa olarak diğer yazıtlarda şunlar yer almaktadır. " Ishpuini oğlu Menua, Haldi'nin gücü sayesinde bu kanalı açtırdı. Adı Menua kanalıdır."

ŞAMRAN KANALININ İSMİ NEREDEN GELİYOR Yukarıda okunan yazıtlarda Şamran kanalının Büyük Kral Menua tarafından açtırıldığı net olarak görülmektedir. Şamran, batı dillerinde Semiramis (Ermenice'de Şamiram, Asur dilinde Şammuramat) olarak geçmekte, aynı isimde Asur tanrıçası ve Asur kraliçesi bulunmaktadır. Tanrıça, Asur mitolojisine göre Suriye Balık tanrıçası Derceto'nun kızıdır. Babil ve Ninova kentlerinin kurucusudur. Önceleri Onnes isminde bir Asur generali ile evlenmiş, arkasından Asur kralı Ninus'a aşık olmuştur. Generalin kendisini öldürmesinden sonra Ninus ile evlenmiş ve onunda ölümü üzerine 40 yıl hüküm sürmüş İran, Habeşistan ve Libya'yı fethetmiştir. Ölünce bir güvercine dönüştüğüne inanılır. İkincisi, Asur Kralı Shamsi-Adad'ın (krallığı 823-811) ölümü üzerine kral olan Adadnirari'nin (Krallığı M.Ö. 810-783) küçük yaşta olması nedeni ile ölen kralın eşi ve genç kralın annesi olan dul kraliçe Semiramis olup M.Ö. 810-805 yıllarında naibe olarak ülkeyi yönetmiştir. Bu zamanda Urartu Kralı Menua'dır. Urartular ile Asurlular arasında daima düşmanlık ve rekabet vardır. Ama Asur Kraliçesi Şamiram ve onun ismi ile anılan kanal hakkında efsanevi bilgiler, 5. yüzyılda yaşamış Ermeni Tarihçi Khorene'li Movses'in kitabında yer almaktadır. Ermenice yazılmış kitabın konu ile ilgili bölümünün Türkçe özeti verilecektir. (Moses V. yüzyıl) Khorene Doğu Anadolu'da Muş yakınında eski bir yerleşim yeridir. "Ara kendi isminden dolayı Ararat olarak isimlendirilmiş ülkenin hakimidir. Burası Ağrı dağı civarı olup Van'ın daha kuzeyidir. Erkek düşkünü Şamiram Ara'nın güzelliğini duymuş ve onu elde etmek için her yola başvurmuştur. Ancak Ara her teklifi geri çevirmiştir. Bunun üzerine Şamiram Ara'nın ülkesi Ararat'a ordusu ile sefer düzenlemiştir. Ancak gayesi orayı almak değil Ara'yı sağ olarak elde etmektir. Ancak Ara yapılan savaşta ölür, Şamiram’ın tanrılara başvurması ile Ara tekrar hayata döner.

436 Şamiram Ararat bölgesini, havasını doğasını çok sever ve yaz aylarını burada diğer zamanları Ninova'da geçirmeye karar verir. Şamiram, Ararat ülkesinde bir çok yeri gezip dolaştıktan sonra bir gölün (Van Gölü) kenarına gelir, ve göl kıyısında uzunlamasına uzanan kayalığı (Van kalesi) görür. Bunun kuzey tarafı alçak olup güney tarafı göğe yükselecek şekilde diktir. Çevresinde temiz vadilerden akan nehirleri görür. Şamiram her şeyi iyice kontrol ettikten sonra, Asur ülkesinden 42000 işçi, mesleklerinde iyi yetişmiş, 6000 taşçı duvarcı, demirci ustalarını getiriri. Şamiram bir kaç yıl içinde bronz kapılı duvarlarla çevrili bir kent kurar, içine iki, üç katlı binalar yaptırır. (Van kenti ). Önce belli genişlik ve yükseklikteki büyük taş bloklardan su yolu yapılmasını emreder. Harç ve kum ile araları doldurulmuş sağlam yapılar bugüne kadar gelir. (Bunlar 5. yüzyılda yapılan tespit). Eğer bir kişi merak edip incelerse taşları bağlayan harcın eritilmiş yağdan elde edilmiş özel bir harç olduğunu görecektir (wax). Bu şekilde yapılmış su yolunun çok uzun olduğu görülür. Geniş güzel sokakları olan kentin ortasında halkın ihtiyacı için sanatsal değeri de olan hamamlar yaptırır. Su yolundan bir kolu kente, park, bahçeler üzüm bağları ve çiçeklikler için ayırır. Suyun kalan kısmını göl kıyısı boyunca çevreyi sulamak için sağa sola kollar ayırır. Bütün bölgeyi villalarla süsler. Üzüm bağları meydana getirir. Sonunda da sert kayalarının yüzeyini düzeltil- mesini sağlayarak kitabeler yazdırdığını belirtir”.

BİR YORUM VE DEĞERLENDİRME Urartu kralları bugünkü mühendisleri de hayrete düşürecek eserler yapmışlardır. Önce sadece Şamran kanalı incelenmiştir. Daha sonra bu dönemde Van ve çevresinde yapılmış barajlar da incelenecektir. Tüm bu eserler Urartu kralları tarafından, Urartu tanrıları ve başta Haldi'nin yardımı ile yapıldığı ifade edilmektedir. Urartu dilinde yazılmış kitabeler bunları açıklamaktadır. Urartu devleti yıkılınca bilinemeyen sebeplerle Urartu kültürü, dili ve dini kültü gerilemiş olmalıdır. Bunun üzerine ancak tanrıların yapabileceği bu işlerin yapımı başka bir kişiye mal edilmiştir. Bu ise Asur kraliçesi, erkek düşkünü Şammuramat'tır. Kendi dillerine Şamiram olarak gelir, her şey ona mal edilir. Ancak yörede Ermeni halkı yaşamaktadır, daha sonra bakımı onlar tarafından üstlenilir. Ermeni tarihçi Khorene'li Movses 5. yüzyılda, aradan 1300 yıl sonra bunları anlatmaktadır. Halkın bugün bildiği bu şekildedir. Aşıklar dönemin toplantı yerlerinde saz eşliğinde bunları anlatmaktadır. Urartu kültürü tamamen ortadan kalkmıştır. Dilini kullanan, yazısını okuyan yoktur. Ancak yapılan eserler, ve bunun belgeleri kitabeler gerçeklerin ortaya çıkacağı zamanı beklemektedir. Diğer ilginç bir gözlemimde vakıf geleneğinin Anadolu'da çok eski olduğu ve içeriğinin hemen hemen aynı olduğudur. Özel isimleri değiştirerek Menua'nın kitabesi bir Osmanlı Sultanının kitabesi de olabilir. İşte örnek "Sultan Selim oğlu Sultan Süleyman, Allah'ın gücü ve yardımı sayesinde bu su yolunu yaptırdı. Sultan Süleyman, Büyük Sultan, Osmanlı ülkesinin Sultanı, İstanbul kentinin efendisidir. Sultan Süleyman derki: Kim bu yazıları kitabeleri silerse, kim bu eserleri bozarsa, kim bu eseri ben yaptırdım derse, Allah onları mahvetsin, güneş ışığından yoksun bıraksın"

VAN VE YAKIN ÇEVRESİNDE KEHRİZ SULAMALARI Önce Türkçe "Kehriz" (İng. Qanat) olarak bilinen sistemin ne olduğu açıklanacaktır. Bu sistem açılan yer altı kanalları ile bir su kaynağından veya yer altı su tablasından alınan suyu dışarı taşır. Tabii bu durumda yer altı su seviyesi arazinin jeolojik yapısından dolayı yatay olmamalıdır. Bu sistem özellikle suyun az olduğu kurak yerlerde suyun buharlaşma dolayısıyla kaybını önlediği gibi, aynı zamanda suyun dıştan kirlenmemesini de sağlamaktadır. 437 Muqanni olarak isimlendirilen bir mühendis tarafından uygulandığı bilinen sistemin yapılışı da şöyledir. Önce su tablaları deney kuyularla tespit edilir, ve bir ana kuyu kazılar, belli uzaklıklarda diğer kuyular açılır ve kuyular tabandan birbirleri ile birleştirilir. Açılan kesit, bir kişi geçecek şekildedir. Kazılan malzeme torbalarla düşey kuyulardan dışarı atılır. Arazinin yapısına bağlı olarak açılan tünele kaplama da uygulanır. Kehriz sistemi bol uygulandığı için İran'dan ortaya çıktığı kabul ediliyordu. Son inceleme ve çalışmalar bunun Doğu Anadolu'dan dünyaya yayıldığını göstermektedir. Bu konuda Urartu su yollarının öncü olduğu kabul edilmektedir. (Biswas 1970)

KEHRİZLER Van’da Urartular sonrasında pek çok kehriz yapısı olduğu bilinmektedir. Bunların büyük olasılıkla çoğunun Urartular döneminden kalmadır. Ancak bu konuda belge gelmemektedir. Bugün yeri tespit edilemeyen Ulhu kentinde Asur Kralı Sargon’un yıktığı yer altı kanallarının kehriz olması gerekir (Lassoe 1951) Kehrizler hakkında daha fazla bilgiler DSİ tarafından yayınlanmış Tarihi Sulama, Su Depolama ve Taşkın Koruma Tesisleri (Bildirici 2004) yayınında yer almaktadır.

URARTULAR DÖNEMİNDEN BUGÜNESULAMA TESİSLERİNİN İŞLETİLMESİ Urartular döneminde işlerinin yapımı kadar bunların işletilmesine de özel bir önem verilmiştir. Güvenlik gerekçesi ile baraj ve kanalların çevresine kaleler yapılmıştır. "Teishebanie" adı verilen sulama amaçlı yönetim birimleri kurulmuştur. Bu kaleler Doğu Beyazıt Ferhat kanalında daha iyi görülmektedir. Büyük bir olasılıkla Urartular döneminin sulama geleneklerinin bir kısmının devam ettiği düşünülebilir. Bölgeyi 17. yüzyılda ziyaret eden Evliya Çelebi (Evliya Çelebi 17.yüzyıl) ilginç ancak abartılı bilgiler aktarmaktadır. "Van kalesinin kıble tarafındaki Hendek Aşırı mezarlığı geçince Edremit kasabasına kadar uzanan, uzunluğu ve genişliği sekizer saat olan Van sahrası ağaçlık ve gülistandır. Bağların hakimi mirab'ın (subeyi) defterinde 26000 adet (!) bahçe sahibinin adı kayıtlıdır. Sulama suyu alanlar su beyine su öşürü (bedeli) öderler. Bu bağların içine insan girse kaybolur. Her bağda bir kanal, havuz ve şadırvan bulunmaktadır. Her birinde güzel bir köşk vardır. "Oniki türlü al yanaklı, tekbani, cangülü, seylani, zafrani, şami adlı elmaları gayet leziz ve suludur. Sulu üzümü, Abbasi ve melece armutları meşhurdur. " Son dönemlerde kanal ve kehrizlerin "su nazırı" tarafından yönetildiği, bahçelere büyüklüğü oranında su verildiği, bunun sulama mevsimi öncesi belirlendiği bilinmektedir. Bahçe sahibine belirli verilen su süresine "ÇEST" adı verilirdi. Sulaması erken biten, su hakkını başkasına satabilirdi.

DOĞUBAYAZIT FERHAT KANALI Urartuların Doğu Anadolu'da yaptığı sulama kanalları ve barajlar sadece Van'da değildir. Bu dönemde yapılmış ve hala kullanılan bir başka tesis de "Ferhat Kanalı"dır (Belli 1997). Ferhat kanalının su kaynağı, Doğubayazıt ilçesinin 54 km kuzey batısındaki Balık Gölü'dür. Balık Gölü'ne Doğubayazıt-Ağrı karayolundan sapan bir yolla Musun (Suluçem), Gürgüre (Aktarla) üzerinden ulaşılabilir. Balık Gölünün alanı 34 km2, kotu ise 2.250 m dir. Balık Gölü'nün güneydoğu ucundan çıkan derenin önü iri taşlarla çevrilerek, Ferhat Kanalı'na su verilmektedir. Bugün burada 1962 yılında DSİ tarafından yaptırılmış beton bir duvar vardır.

438 Kanal önce doğuya, daha sonra kuzeye yönelerek, planında görüleceği gibi Kervansaray'a kadar uzamaktadır. Kanalın daha ileriye devam ettiği, Iğdır ovasına kadar gittiği sanılmaktadır. Kanalın geçtiği yerlerdeki yerleşim yerleri şöyledir : Gürgüre (Aktarla), Bezirhane, Sarıbıyık, Eskisu, Pirehale Mezrası, Karaşeyh, Güllüce, Kuyucak, Kervansaray… Kanal yer yer, sert kayalar oyularak geçirilmiştir. Bu kısımda kanal genişliği 2.00- 2.50 m, yüksekliği ise 1.00 -1.50 metredir. Kanalın geçtiği yamaçlar 11 m ye varan duvarlarla takviye edilmiştir. Bu yönden Şamran kanalına benzemektedir. Kanalın yapılışı belirten yazıtlar burada bulunamamıştır. Yapılış tarzından Urartu yapısı olduğu kabul edilebilir. Kanal, Şamran kanalı gibi hizmete devam etmektedir. FERHAT İLE ŞİRİN Kanalın ismi halk arasında ve haritalarda Ferhat Kanalı olarak geçmektedir. Doğu edebiyatında Ferhat sevgilisi Şirin'e kavuşabilmek için dağları delerek su getiren kişidir. Ünlü Azeri şair Ali Şir Nevai "Ferhat ü Şirin" adlı eserinde konuyu işler. Tarihte Ferhat ile Şirin var mıdır? Tarihi yönü nedir, şimdi de onu ortaya koymaya çalışalım. Ferhat mimar ve nakkaştır, soylu bir aileden, okumuş biridir. Tılsımlı aynada resmini gördüğü Şirin'e aşık olmuştur. Şirin ise Armen Beyi Mehmene'nin yeğenidir. Ferhat Armen diyarına doğru nakkaş Şapur ile yola çıkar. Yolda dağı kazmakta olan insanlar görürüler. Bu insanların Şirin'in kasrına su getirmek için çalıştıklarını öğrenir. Ferhat ikiyüz ustanın üç yılda bitiremediği su yolunu, bir günde kazarak Şirin'in kasrına suyu ulaştırır. Bu defa iki sevgili birbirini görür ve aşık olur. Ancak Şirin'i bir başkası, Hüsrev'de sevmektedir. Hüsrev sevgilisi Şirin'i elde etmek için ordusu ile Armen diyarına (Doğu Anadolu veya Ermenistan) saldırır, oraları kuşatır ve istemediği halde Şirin'le zorla evlenir. Şirin'in gönlü Ferhat'tadır. Bu evliliği duyunca Ferhat kendini öldürür, bunu duyan Şirin Ferhat'ın mezarı başına koşar ve orada o da canına kıyar… (Büyük Larousse cilt 8) Bu isimlere tarihte rastlamak mümkün mü? M.Ö. 3. yüzyıldan M.Ö 1. yüzyıla kadar İran'ı yöneten İskit kökenli Parth hanedanı içinde Ferhat (Phraates) isimli üç kral bilinmektedir. Daha sonra İran'ı yöneten Sasani hanedanında da Hüsrev ( Khosrau) ve Şapur (Shapur) isimli krallar vardır. Sonuç olarak Ferhat efsanevi de olsa su kültürümüzün önemli bir motifidir. Pek çok su kanalına ismi verilmiştir.

439

440 URARTU DÖNEMİ BARAJLARI GİRİŞ M.Ö. 840- M.Ö. 590 yılları arasında hüküm sürmüş olan Urartu Krallığı, bayındırlık konusunda çok önemli işler başarmıştır. Sulama bölümünde konu geniş şeklinde incelenmiştir. Sulamaya önem verilince baraj yapılarına yönelmeleri gayet doğaldır. Burada bu dönemde yapılan barajlar incelenecektir. Urartular arazinin topografyasını çok iyi değerlendirmişler, çanak şeklinde dağlar arasındaki çukurların uygun yerlerine bent yaparak rezervuar haline getirmişlerdir. Aradan geçen bunca yüzyıla rağmen bazıları hala kullanılır durumdadır. Bu yapılar ise şunlardır.

RUSA BARAJI-GENİŞ GÖL- KEŞİŞ GÖLÜ Van ovasının doğusunda 2544 m kotunda doğal bir göldür. Çevresindeki dağlardan beslenmektedir. Urartular zamanından beri iki tarafına bent yapılarak su depolama tesisi (baraj) olarak kullanılmıştır. 1961 yılı DSİ bültenine göre drenaj alanı, 100 km2 depolama hacmi 9 hm3 tür. (DSİ kayıtlarına göre 2006 yılı hacmi 17 hm³) Urartu Kralı Rusa II tarafından yaptırılmıştır. Baraj ile ilgili Belck tarafından bulunmuş yazıt, bugün Berlin Pergamon (Bergama) müzesindedir. 1891 yılında Belck tarafından baraj kıyısında bulunan sözü edilen yazıtta Keşiş gölü olarak bilinen bu barajın Kral Rusa tarafından yaptırıldığı yazılıdır. (Garbrect 1987) Burada özetle yazılanlar şöyledir. "1….dağlar, ve ben kanallar ve nehir yatakları için bol su temin ettim, onu Rusa gölü olarak isimlendirdim. Rusahinili (Toprakkale) ve kurak araziyi suya kavuşturan, daha önceleri ekilmeyen topraklar için kanal kazdırdım. 2. Rusa derki: Rusahinili'yi kurdum, bentlerle çevirerek bu gölü meydana getirdim. Daha önce ekilmemiş ve ihmal edilmiş, Rusahinili önündeki ve ekilebilir göl kenarındaki arazi tamamen yabani otlardan temizlenecektir. 3. Rusa derki: Üzüm asmaları, meyve ve sebze bahçeleri kurulmasına karar verdim. Bu göl Rusahinili'nin ihtiyaç duyduğu suyu ve refahı getirecektir, sular gölden aktıkça. Alaini deresini Rusahinili için böldüm., bu aynı zamanda Tushpa (Van) içinden akarak Rusahinili'ye ulaşacak. Genişgöl, Keşiş Gölü, Rusa Barajı olarak bilinir. Keşiş Gölü üzerinde iki tarafına iki bent yapılarak Van kenti ve ovasına sulama suyu verilmiştir. Bu bentler hakkında bilinenler de şöyledir.

Rusa Barajı’ndan (Genişgöl-Keşişgölü) beslenen Urartu Barajlar sistemi

441 İsim – No İsim – No İsim – No İsim – No 1. Rusa Barajı 2. Rusa bendi (çalışıyor) 3. Rusa bendi, iptal 4. Faruk bendi 5. Çoravanis -Kavuncu 6. Çoravanis regülatörü 7 Sikhe barajı 8. Lamizgert- Kıratlı 9Rusahinili-Toprakkale 10. Sikhe -Bostaniçi 11.Zırvandanis-Karpuz 12.Değiemenköy 13. Şuşanis- Kevenli 14 Van Kalesi 15. Döni bendi 16.Döni Barajı 17. Döni bendi-iptal 18. Döni köyü 19. Kurubaş 4. Faruk köyü

GÜNEY-BATI BENDİ Van’ın kuzeydoğu kısmına daha fazla su vermek için bu bent 1880 yılında devre dışı bırakılmıştır. Seddenin kalıntıları bugün görülebilmektedir. Bu bendden Doni Göletine su verilmekte idi. Bugün devre dışı olan bu bendin boyutları şöyledir : Yükseklik : - Genişlik : 27.40 m (İki tarafı 7.m kalınlığında taş duvar, arası taş doldu ) Kret Uzunluğu : 62 m Savak : 70 x 95 cm boyutunda savak

KUZEYDOĞU BENDİ Güneybatı bendinin devre dışına alınması ile tek bu bent kalmıştır. Bu defa suların çoğalması ile bu bent, 1891 yılında yıkılmıştır. Urartu dönemi taşları tekrar kullanılarak 1894-1895 yıllarında onarılmıştır. Daha sonra 1950 yılında yeni bir onarım yapılarak bugünkü şeklini almıştır. Bu bendin bugünkü boyutları ise : Kret Kotu : 2544 m Yükseklik : 4 m Kret Uzunluğu : 300 m Bu bendden alınan su doğal dere yatağında akmaktadır. Bu yatak üzerinde Faruk Bendi ve Çorovanis regülatörü bulunmaktadır. Çorovanis regülatöründen su Sikhe Göletine verilmektedir. Genişgöl çevresinde sulamanın güvenliği için Urartu döneminde kale yapıldığı kalıntılardan anlaşılmaktadır. Barajların konumu önceki bölümde verilmiştir.

FARUK BENDİ Urartu baraj sistemi içinde yer alan Faruk Bendi Roma döneminde yapılmış ve Osmanlı döneminde onarılmıştır. Taşkın Koruma amaçlı yapılmış bu bent hakkında Almanca (Garbrecht 1987) de, Türkçe olarak DSİ Genel Müdürlüğü yayını (Bildirici 2004) bilgiler bulunmaktadır.

SİKHE BENDİ-GÖLETİ Sikhe Göleti eskiden beri Genişgöl’den beslenmektedir. Gölet ağzına Urartular döneminde bir bent yaptırıldığı kabul edilmektedir. 1948 yılında antik bent yıkılmış ve su altında bırakılmış ve üzerine yeni bir bent yaptırılmıştır. Sikhe göletinin Genişgöl’e uzaklığı 17 km dir. Van’ın 3 km doğusundadır. Sikhe Göleti’nin depolama hacmı 1961 yılı DSİ kaynaklarına göre 1 hm³ tür. Boyutları da şöyledir. (DSİ 2006 yılı kayıtlarına göre 9 hm³) Kotu : 1768 m Yükseklik : 7 m Kret Uzunluğu : 7.5 m Sikhe bendinin dip savağından alınan sular sulamaya verilmektedir. DSİ tarafından yaptırılan “Van-Engil Planlama Raporu”na (DSİ 1967) göre sulanan arazi 500 ha civarındadır. Fazla sular Alaini -Göl deresi ile Vangölü’ne akmaktadır. Van ovasına su taşıyan kehrizlerin su kaynağı da Sikhe göleti civarındadır.

442 DONİ BENDİ-GÖLETİ Döni göleti eskiden Genişgöl’den beslenmekte idi. Şimdi çevreden gelen suları toplayan, 1.5 km uzunluğunda bir toprak kanalla beslenmektedir. Burada da Urartular döneminden geldiği kabul edilen bir bent bulunmakta idi. Bu tarihi bent yıktırılarak yerine DSİ tarafından yeni bir bent yaptırılmıştır. Bu bendin boyutları şöyledir. (DSİ 1967) Yükseklik : 6.9 m Kret Uzunluğu : 81 m 1961 yılı DSİ bültenine (2.12) göre göl alanı 5 ha ve göl hacmi 100.000 m3 tür. DSİ 1967 yılı Van-Engil Planlama raporuna göre (2.11) ise verimi 150.000 m3 civarındadır. Göletten alınan sular Kurubaş deresi ile sulamaya verilmektedir.

Döni barajı’ndan görüntü (Garbrecht, 2004)

Bu göllerden yararlanan çevre köylerin ve su tesislerinin eski ve yeni isimleri ile şöyledir. Doni barajı Kurubaş köyü Kurubaş deresi (Alaini=Urartu) (Döni Deresi) Değirkenköy Vankale (Tushpa) Toprakkale(Rusahinili) Faruk Bendi ve köyü Lamizgert Çoravanis köyü (Kavuncu) ve Regülatörü Zirvandanis (Karpuzalan) Sikhe (Bostaniçi) Şoşanis (Kevenli) Akköprü (Engusner çayı) Genişgöl= Keşiş gölü (Rusa Barajı)

ÖNEMLİ BİR HİDROLİK OLAY Rusa barajının kotu 2544 m, bunun beslediği Sikhe gölünün kotu ise 1768 m dir. Aradaki kot farkı 776 m dir. Aradaki uzaklıkta yaklaşık 17 km dir. Yaklaşık eğim % 5 olmaktadır. Suyun enerjisinin kırılması gerekir. Bu konuda bilgi gelmemektedir. Kayalık ve vahşi bir dere oluşu ile bu sağlanmış olmalıdır. Bu yükseklikteki bir barajdan bu kot farkında suyu aktarmak bugün için bile çok önemli bir hidrolik bilgisi gerektirdiği ortadadır. Urartu krallarını büyük hidrolik mühendisi kabul etmek gereklidir.

443

444 URARTULAR DÖNEMİNDE VAN İLİ ÇEVRESİNDE YAPILMIŞ BARAJLAR

ARGIT BARAJI Van-Muradiye ilçesinin 18 Km kuzey doğusunda Yukarı Argıt (Yukarı Pet) köyünün 3 km güney doğusundadır. Su kaynağı çevreden gelen kar, yağmur ve pınar sularıdır. Göl sahası, 2450 m kotunda bir çöküntü alanı içindedir. Göl alanı büyük çapta dolu durumdadır. Bent dar bir boğazda, kargir olarak yapılmıştır, genişlik 5 m ve uzunluk 91 m dir. Göl alanı büyük çapta dolu olduğu için yükseklik ölçülememektedir. 75 cm genişliğinde savak yapısı bulunmaktadır. Halen ot yetiştirme amacı ile kullanılmaktadır.

SÜPHAN BARAJI Van-Muradiye ilçesi kuzey doğusundaki Süphan veya Sultan gölüne yapılmış bir benttir. 1979 yılında Van Topraksu Bölge Müdürlüğünce yeni tesis yapılırken eski bent ortadan kalkmıştır. Ebatları bugün bilinmeyen bu bendin Kral Menua tarafından yaptırıldığı düşünülmektedir. Muradiye ovasının sulanmasında kullanılmaktadır. Kalıntıların incelenmesinden burada Osmanlı döneminde de bir onarım olduğu kanaatına varılmıştır. Oktay Belli’nin “ Van’da 2700 Yıllık Baraj,Gölet ve Sulama Kanalları” adlı makalesinde de açıklamalar bulunmaktadır. Deniz seviyesinden 2432 m yükseklikteki Süphan gölü 1.5 Km2 lik bir alanı kaplamaktadır. Baraj duvarı, kuzey güney doğrultusunda uzanan Süphan gölünün güney ucuna yapılmıştır. Bu yukarı Süphan olarak bilinir, bunun 500 m aşağısına ikinci bir baraj duvarı daha yapılmış ve aşağı Süphan olarak isimlendirilmiştir. Barajdan güneybatı yönüne doğru bir kanalla akıtılan sular 19 Km uzaklıktaki Muradiye ovasına akmaktadır. Ovada yapılan tarımdan elde edilen ürünler kral Menua tarafından yaptırılan Körzüt kalesinin yiyecek depolarında biriktirilmiştir. Sulama ortaçağ ve Osmanlı döneminde de devam etmiş ve önemini korumuştur. (Belli 1998)

ARÇ BARAJI Van ilinin 103 Km güneyinde, Yapraklı köyünün 4 km kuzeyinde Arç çayı üzerindedir. Urartu döneminde akar dere üzerine yapılmış Van ili çevresindeki tek barajdır. Yöresel olarak Dest barajı olarak bilinmektedir. Yakınında baraj güvenliği ile ilgili bir kale kalıntısı vardır. Van DSİ Bölge Müdürlüğü tarafından Arç çayı üzerine eski bendin 250 m kadar kuzeyine yeni bir baraj yapılmıştır. Eski bendin boyutları hakkında bilgi yoktur.

KIRMIZI DÜZLÜK BARAJI Arç barajının yaklaşık 1 km doğusundadır. Çevre halkı “Destesor Barajı” olarak isimlendirmiştir. Su kaynağı çevreden gelen yağmur ve kar sularıdır. Göl alanı büyük çapta dolu olduğu için bendin boyutları bilinmemektedir. Bugün ot yetiştirme maksadı ile kullanılmaktadır

ARPA YATAĞI GÖLETİ Van ilinin 97 km güneyinde Van Topçudeğirmeni (Şahmanis)-Topyıldız yol ayrımı üzerindedir. Çevre halkınca “Milla Göleti” olarak bilinmektedir. Bendin genişliği 4 m ve uzunluğu 89 m dir. Göl alanı büyük çapta dolmuş bulunmaktadır. Yaklaşık 60 cm genişlikte bir savaktan bırakılan su bir kanalla “Pirhizan” yayla yerleşiminin sulama ihtiyacını karşılamaktadır. Bu üç baraj (Arç Barajı, Kırmızı Düzlük barajı ve Arpa Yatağı Göleti) yazıtlarda geçen Kral Rusa I (M.Ö.735-714) tarafından yaptırılan tesisler olmalıdır. Asur yazıtları bu kralın, Urartu- Asur sınırında sulama tesisleri yaptırdığını belirtmektedirler.

445 GELİNCİK BARAJI Van’ın 140 km güney doğusunda Türkiye-İran sınırı yakınındaki Hanasar ovasında bulunmaktadır. Vandan gelen ve Urartular döneminde yapılan yol, Van, Çavuştepe, Hoşap Çuh gediğinden Zapbaşı (Albayrak) üzerinden Gelincik barajına ulaşırdı. Bent 2.5 m genişlikte ve 95 m uzunluğundadır. Göl alanı büyük çapta doludur. Bent duvarının Ortaçağda esaslı şekilde onarıldığı anlaşılmaktadır. Çanak şeklindeki göl alanı ot yetiştirmek maksadı ile kullanılmaktadır. Baraj çevresinde güvenlik amacı ile yapılmış kale kalıntısı bulunmaktadır. Bu bilgiler DSİ XVII.. Bölge Müdürlüğü tarafından hazırlanıp, DSİ Genel Müdürlüğüne gönderilmiş “Van Tarihi Su Yapıları” adlı rapordan alınmıştır. (Kılınçer 1991)

ADİLCEVAZ BARAJI Van Gölü’nün kuzeyinde Adicevaz’da Kırcagöl olarak bilinen bir baraj bulunmaktadır. Barajın kret uzunluğu 60 m, yüksekliği 5 m dir. (Çeçen 1995) – (Garbrecht 2004)

Kırcagöl Barajı’ndan görünüş (Garbrecht, 2004)

MEYDAN BOĞAZI BARAJI Van Gölü’nün kuzeyinde Erciş ilçesinin 35 km kuzey batısındadır. Yüksekliği 6 m, kret uzunluğu 70 m civarındadır. (Garbrect 2004) Bu barajlar dışında ortaya çıkarılmamış pek çok tesisi olduğu görüşü hakimdir.

URARTULAR DÖNEMİNDE SU TEMİN SİSTEMLERİ VE SARNIÇLAR Rusahinili olarak bilinen "Toprakkale" kenti Kral Rusa II tarafından kurulmuştur. Bu kral daha önce yaptırdığı barajdan kente su getirmiş ve bahçelere vermiştir. Bu kentin kalesi içinde kayalara oyma bir sarnıç kazılmış ve kent ihtiyacı için su depolanmıştır. Urartular döneminde yapıldığı kabul edilen diğer tespit edilebilen sarnıç yerleri şöyledir. Van Kalesinde sarnıç Toprakkale'de sarnıç Kalecik'te sarnıç (Van-Erciş yolunda 15 km de) Yukarı Zivistan Kalesinde sarnıç ( Van'ın 12 km güneyinde) Çavuştepe' de sarnıç ( Van-Hakkari yolunda 25 km de) Keklik Boğazı Kalesinde sarnıç ( Van'ın 6 km kuzeyinde) Amik Kalesi (Yeşilsu) (Van'ın 58 km kuzeyinde )

446 KAYNAKLAR Belli, O 1998 Van’da 2700 yıllık gölet ve sulama kanalları, Lider Dergisi Belli O 1986 The capital of Urartu Van, Net Turistik yayınları Bildirici M 2004 Tarihi Sulama, Depolama ve Taşkın Koruma Tesisleri, DSİ Genel Md. Ankara Burney C 1972 Urartian Irrigation Works, Anatolian Studies Çeçen K 1995 Urartian Water Supply Van Kültür Bakanlığı DSİ 1962 Şamran ve Beyarkı Sulaması Şebekesi Planlama Raporu DSİ 1967 Van-Engil Planlama Raporu Evliya Ç 17.yüzyıl Seyahatname (Sadeleştiren Danışman Z 1970, İstanbul) Garbrecht G 1987 Die Talsperren Urartuer , (Historische Talsperren s 144-145) Garbrecht G 2004 Historische Wasserbauten im Ost-Anatolien, DWhG, Siesburg Kılınçer S 1991 Urartu Dönemi Tarihi Su Yapıları (yayınlanmamış rapor) Büyük Larousse cilt 8 Lassoe J 1951 Irrigation system at Ulhu Journal of Cuneiform studies Lehman-Haupt 1910 Armenian Einst und Jetzs Berlin Moses H V.yüzyıl History of Armenians (Ermeni’den çeviri Robert Thomson 1978)

447

Şamran Kanalı

Şamran Kanalı Gem (Köprüler)

Şamran Kanalı Edremit (Foto Bildirici)

448

Sikhe Barajından görüntüler (Foto: Bildirici)

449

Berlin Müzesi’nde Rusa Barajı ile ilgili Urartu yazıtı

450 BU BİLDİRİ

İZMİR II. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ TARAFINDAN

26-27 HAZİRAN 2008 GÜNÜ YAPILACAK

TARİHİ SU YAPILARI TOPLANTISI İÇİN HAZIRLANMIŞTIR.

BU ŞEKİL ALIŞI

MEHMET BİLDİRİCİ

ÖNERİLERİ DOĞRULTUSUNDA OLMUŞTUR

451 AMASYA ROMA DÖNEMİ FERHAT SU KANALI

Yelgin MESCİ Hakkı GÖZTAŞ Celal ÖZDEMİR Muzaffer DOĞANBAŞ Zir. Yük.Müh. Mimar Arkeolog Sanat Tarihçisi ASTODD TMMO AT Amasya Müzesi Amasya Müzesi [email protected] [email protected]

1. GİRİŞ Anadolu’nun Orta Karadeniz bölümünde Karadeniz’e 120 km. mesafede yer alan Amasya; Kalkolitik Çağdan günümüze kadar 7500 yıllık bir zaman dilimi içerisinde 17 medeniyete ev sahipliği yapmış ender jeolojik yapısı ve bu yapıya eşlik eden bir nehre sahiptir. Hiç kuşkusuz bu medeniyetlerin oluşmasında su insanoğlunun hayatında çok önemli bir yere sahip olduğu gibi kentlerin ve şehirlerin hayatında önemli etkenlerden biri olmuştur. Ferhat Su Kanalı olarak isimlendirilen ve yöre halkı tarafından Ferhat ile Şirin efsanesine dayandırılan su kanalı, tarihi su yapıları içerisinde önemli bir yapıdır. Amasya Tarihi adlı eserin yazarı Hüseyin Hüsameddin Yasar; Ferhat Su Kanalı’nın Amasya Şehri’nin Akyazı Köyü’nün güneyinde bulunan Şahin Kayası mevkiinden başladığını, 22 km mesafede Amasya şehrine ulaştığı ve şehirde Beyazıtpaşa Mahallesinde Kibrithane denilen mevkiinde son bulduğunu ifade etmektedir. Ancak bu günkü buluntular Çekerek Çayı Kırkgöz Mevkii’nde de Ferhat Su Kanalı ile aynı özellikleri taşıyan, eski teknikle inşa edilmiş, Ferhat Su Kanalı mansabına 24 km de bir kanalın mevcudiyetini göstermektedir. Günümüzde “Ferhat Su Kanalı” olarak isimlendirilen antik dönem Amasya Şehri su kanalı; Amasya Kenti’nin batısında Ferhat Dağı’nın kuzey eteklerinde yer almakta ve Amasya –Tokat Devlet Karayolu güzergahı kenarına paralel; Helvacı Mahallesi’nden başlayıp Ferhat Arası Mevkiinde kayaya oyulmuş şekilde görsel kısımları yer yer gözükmekte, Amasya İmam Hatip Lisesi girişinde ise yer altından tünel şeklinde geçtiğini gösteren kalıntıları mevcuttur. Bunun dışında Amasya’nın Beyazıtpaşa Mahallesinde yer yer kayaya oyulmuş havuz ve kanallar seçilmektedir. Günümüz Amasya’sında şehri doğudan batıya kat ederek geçtiği anlaşıl- maktadır.

2. TARİHÇE Amasya kentinde onlarca uygarlığın kurulmasında en önemli etkenin suyun oluşturduğunu ve bu medeniyetlerin oluşmasında Yeşilırmak’ın direk etkisinin var olduğu bilinmektedir. Amasya 7500 yıllık tarihi geçmişi içerisinde barındırdığı uygarlıklardan biri de Helenistik çağda Pers kültürün de bir uzantısı olan Pontos Krallığı dönemidir. Akropol olan Amasya Kalesi’nin başkent yapılmasıyla birlikte sur duvarları içersindeki şehir güneye, Yeşilırmak’ın karşı kıyısına doğru gelişmiştir. M.Ö. 4. yüzyılın sonlarında (302-1) şehrin başkent olmasıyla birlikte akropolün karşı kıyısında yeni bir şehir inşa edilmeye başlanır. İlk zamanlarda Krallığın topraklarının geliştirerek büyümesiyle birlikte, ticaretin gelişmesiyle başkent Amasya’da gelişip büyümüştür. M.Ö. 1. yüzyılın sonlarına doğru gelindiğinde muhtemelen şehrin su ihtiyacı artmış ve bu artan su ihtiyacına karşı çeşitli tedbirler düşünülmüş olmalıdır. Günümüzde içmeye suyu olarak kullanılamayan Yeşilırmak, binlerce yıl önce şehirde açılan su kuyularını besliyor olmalıydı. Çünkü birinci yüzyıla kadar kenttin güney kesimine yapılmış herhangi antik döneme ait su yapısı günümüze kadar tespit edilmemiştir. M.Ö. 64 yılında Amasya’da doğan antik çağ coğrafyacısı Strabon, kendi kentinden, kaleden ve kral mezarlarından bahsetmiş, fakat şehrin su ihtiyacını karşılayan ve su getiren taşa oyulmuş su kanallarından hiç bahsetmemiştir. Bu da bize gösteriyor ki su kanalları muhtemelen bu tarihlerden sonra inşa edilmiş olmalıdır. M.Ö. 63 yılı Pontus Krallığının sona erdiği yıl olmuştur.

452 Pontus ile Roma arasında M.Ö. 86 yılından başlayan ve 63 yılına kadar devam eden tarihte kırk yıl savaşları olarak bilenen Mithridates Savaşları yapılmıştır. Su kanallarının bu yıllar arasında yapılması mümkün değildir. M.Ö. 63 yıllarından sonra Amasya Eyaleti önemini yitirmiş, Roma’ya tabi krallar tarafından yönetilen bir şehir olmuştur. M.S. 7 yılına kadar yerel krallar ve prensler tarafından yönetilen şehre Romalılar fiilen yönetmeye başlamışlardır. Roma döneminin 40 yıl savaşlarında özellikle Roma generalleri ( 71 yılında) Lukullus ve (69 yılındaki) Pompei’in şehri kuşatarak yıkmaları tahribatın büyüklüğünü göstermektedir. Akropolün güney yakasındaki kentin arkeolojik yapısına bakıldığında, Yeşilırmak üzerine kurulan köprülerin günümüze kadar ulaşabileni hem mimarisi hem de nehir kotuna göre de en düşük kotta yer alması nedeniyle Roma dönemine ait Alçak Köprü’dür. Diğer köprülerin Amasya’nın orta çağ dönemine Danişmentli, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait olduğunu görüyoruz. Roma İmparatorluğuna bağlı bir eyalet olan Amasia kentinde tüm eyaletlerde olduğu gibi İmparator Hadrian 117-138 yılları arasında imar faaliyetlerinde bulunulmuştur. Bu imarlaşma esnasında da Amasya kenti yeniden inşa edilmiştir. Kanalların kapalı olarak yer altından dehliz şeklindeki yapım tekniği Ferhat Su Kanalı’nın Roma Döneminde M.S.1-2. yüzyıllar arasında inşa edildiğini, M.S. 3’üncü yüzyılda ise Romalılar tarafından yeniden onarıldığını göstermektedir. Yeni Amasya şehir merkezinin Yeşilırmak Nehri sağ sahilinde bulunan kalıntılarından özellikle Roma Dönemi 2.-3’üncü yüzyıllarda yoğun bir şekilde iskana tabi olduğu anlaşılmaktadır. Roma dönemi akropolü ile iki kıyıdaki şehri birine bağlayan köprülerin bulunduğu zamanda şehir nüfusunun çok kalabalık, agorası, stadyumu, halk meclisi, diğer tüm antik kentlerde olan yapılarıyla klasik kent dokusuna ve statüsüne sahip olduğu görülmektedir.

3. İNŞA TEKNİĞİ 1997 yılında Müze Müdürlüğü tarafından yapılan kazı ve temizlik çalışması, kanalın yapısının ve inşa tekniğinin anlaşılması açısından son derece önemlidir. Şöyle ki; Amasya Merkez Helvacı Mahallesi, Ferhat arası mevkiinde, Amasya-Tokat Devlet Karayolunun kenarında yer alan ve Ankara Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu`nun 05.05.1992 gün ve 2364 sayılı kararının 73 sıra A.73 envanter numarası ile tespit ve tescili yapılarak koruma altına alınmış taşınmaz kültür varlığı olan Ferhat Su Kanalı`nı görsel olan 675 metrelik kısmındaki temizlik ve kazı çalışmalarına; Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğünü`nün kurtarma kazası ruhsatları ve Valilik Makamının olurları ile Müze Müdürlüğü başkanlığında teknik ekip ve 10 işçiyle yürütülen çalışmalar yaklaşık 30 gün çalışılmış, kazı ve temizlik çalışmalarının mali finansmanını Başkanlığını Amasya Valisinin yürüttüğü, Amasya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma ve Eğitim Vakfı (AKTAV) tarafından karşılanmıştır. Ferhat Su Kanalının; Helvacı Mahallesi, Cezaevi mevkiinden Eski Sanayi (Kibrithane) mevkiine kadar görsel olarak izlenilen yaklaşık 6 km.lik kısmın büyük bir bölümü, şehir yerleşkesinin altında tünel şeklinde devam etmekte, görsel olan kısmı ise kireç kayalarından oluşan ve Ferhat Dağı olarak bilinen dağın doğu eteklerinde, Amasya-Tokat Devlet Karayolu`na parelel olarak yer kıvrımları çizilerek şehre doğru uzanmaktadır. Kazı ve temizleme çalışmalarında moloz, taş ve diğer atıklarla dolu olan ve görsel kısımlarının yer aldığı Ferhat Arası Mevkiindeki 675 metrelik kısımda temizlik ve kazı çalışması yapılmıştır. Kazı çalışmalarına başlamadan önce GÜ Mimarlık ve Mühendislik Fakültesi Öğretim üyelerinden Işık Aksulu ve Gediz Urak tarafından rölöveleri çıkarılmış, 19 Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Ferhan Karaer tarafından bitki çeşitleri tespiti yapılmıştır. Yine kanalın kaya, sıva ve harçlarının kimyasal analizleri Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez Müdürlüğü, jeolojik analizleri ise jeolog Karahan Ökseloğlu tarafından yapılmıştır. Yapılan analiz ve kazılar neticesinde; kireç taşı ana kaya bloğu üzerine su terazisi sistemine göre antik Amasya kentine doğru Yeşilırmak nehrinde olduğu gibi menderes yaparak şehre girdiği

453 anlaşılmaktadır. Kanalın kireç taşına oyulan kısımlarının genişliğinin ortalama 87-97 cm genişliğinde, kanalın tonoz dahil iç yüksekliğinin 120 cm olduğu, iç zeminden 80 cm. yükseklikten sonra kanalın iki yanına 20’şer cm. genişliğinde ana kayaya oyulmuş küçük sekiler şekilde düzlüklerin oluşturulduğu gözlemlenmiştir. Bu düz kısımların kanalının üzerini örten mimari unsurun oturduğu tonoz ayaklarının başlangıcı olduğu anlaşılmıştır. Kanalın üzeri örten tonozların ise moloz taşların basit bindirme tekniğinde ve kilit sistemi uygulanarak yerleştirildiği aralarına ise kum kireç karışımı bir harç serpildiği anlaşılmaktadır. Yine kanalın iç kısımlarının taş oyulmuş olan iç taban yüzeyinde 3 cm. kalınlıkta tuğla tozu katkılı taban açığa çıkarılmıştır. Bu işleminde tabanda oluşabilecek kaya yarığı ve çatlağından suyun kaybının önlenmesi için yapıldığı anlaşılmıştır. Kanalın içerisinde suyun yüzlerce yıl akması sonunca kanalın her iki yan duvarından taban 90 cm. yüksekliğe kadar oluşmuş, (söngüt) traverten çökeltisi oluşmuştur. Kazı yapılan kısımda özellik sel tahribatına uğrayan kısımlardan kanalın onarım geçirdiği toprak olan kısımların kanalın dış yüzeyinden payandalarla desteklendiği anlaşılmaktadır. Kazı yapılan kısımda ise; bir adet küçük boyutlu geç Bizans dönemine 12. yüzyıla ait bir şapel (küçük kilise) kalıntısının apsisi açığa çıkarılmıştır. Bu apsisin tabanında oldukça tahripli, beyaz, kahve, firuze, sarı ve yeşil renkli taşlardan oluşturulmuş tessera tekniğinde geometrik desenli taban mozaiği açığa çıkarılmıştır. Mezar molozları arasında kanalı dikey kesen kanalı içerisine pişmiş toprak levha ile örtülü bir mezar ele geçmiştir. Erken Roma dönemine ok uçları Bizans dönemine ait kap, seramik parçaları, bozularak içerisine yapılan mimari oluşumlar, kanalın 12.yüzyıldan sonra işlevini yitirerek, kazı yapılan bölgenin iskana açıldığı anlaşılmıştır. Yine geç Bizans Çeşitli metal eşyalar çekiç, zincir vb. malzemeler ele geçmiştir. Kanalın tümünün üzerinin taşa oyulan veya yer altında tünel şeklinde giden kısımlarında dahi bindirme tekniğinde moloz taşların sıkıştırılmasıyla oluşturulmuş kaş şeklinde tonozla üzerinin kapatıldığı anlaşılmaktadır. Yer yer taş olan zeminde dikdörtgen formlu kanal zeminden 3-4 cm daha aşağıda dinlendirme ve çökertme havuzcukları yapılmış olduğu görülmüştür. Yine kanalın taşa oyulması sırasında ana kaya bloğundan kanal oyulduğunda esnada, kanala diyagonal 40-60 cm uzunluğunda murçların kayaya çakıldığı ve aynı hizada birkaç çivinin yerleştirilmesiyle kayanın parçalarının ana bloktan koparıldığı anlaşılmıştır.

4. SONUÇ Amasya’nın jeolojik yapısına bakıldığında etrafı nehir seviyesinden yaklaşık 400 ila 500 metre yükseklikte tepelerle çanak biçiminde çevrilmiş bir vadi kentidir. Dolayısıyla kalker kayalıkların oluşturduğu bu vadi kentte suyu getirmenin kolay olmadığı da bir gerçektir. 2000’li yıllarda 40-50 l/sn lik debiye sahip, şehre 24 km mesafede bulunan, Kırkgöz Su Kaynağı olarak isimlendirilen kaynağın, Çekerek nehri yatağında talveg düşmesi sonucu zeminden yaklaşık 5 m aşağıda açığa çıkan, içinden halen temiz kaynak suyu akan, bu gün “Ferhat Su Kanalı” olarak isimlendirilen, yapıldığı günden bu yana şehir girişinde göz önünde varlığını duyuran kanalın başlangıcı olduğu değerlendirilmektedir. Toplam 24 km uzunluğa sahip olan ve mühendislik harikası diyebileceğimiz, bazı kısımlarda kayalara oyulmuş, güzergahı boyunca diğer kaynak sularını da alarak bir su şebekesi özelliğine sahip kanal Antik Amasya kentinin su ihtiyacını karşılamak için eski teknikle inşa edilmiştir. Kanalın ortalama eğiminin % 0,07 olduğu hesaplanmış ve bu eğimin Yeşilırmak ve kolu olan Çekerek Çayı taban eğimi ile örtüştüğü tespit edilmiştir. Ancak kanalın şehre gelirken Yeşilırmak’ı hangi noktadan ve nasıl geçtiğine dair herhangi bir bulgu ve bilgiye rastlanamamıştır. Bir mühendislik harikası olan bu su şebekesinin gün ışığına çıkarılması için kazı çalışmalarının sürdürülmesi gereklidir. Sunduğumuz bu tebliğ; kültürel miras farkındalığının sağlanması, suyun ve insanlık tarihi boyunca medeniyetlerin buluşma noktası olan Amasya’da kültürlerin oluşmasında, gelecekte ülkelerin varlığını sürdürebilmesindeki önemini bir kez daha göz önüne sermesi açısından büyük önem taşımaktadır.

454

Şekil 1 : Ferhat Su Kanalı vaziyet planı

455

Şekil 2. Ferhat Kanalından görünüş

Şekil 3. Ferhat kanalı kesiti

Şekil 4. Ferhat kanalı kesiti

456

Şekil 5. Ferhat kanalı görünüş

KAYNAKLAR Amasya Müzesi Kayıtları Amasya Valiliği Amasya Kültür Envanteri .Amasya Valiliği Yayınları. 2007 Gediz URAK and Işık AKSULU DOCUMENTATION FOR PRESERVATION OF THE FERHAT WATER CANAL IN AMASYA EVLİYÂ ÇELEBİ (1898) Seyahatnâme, tr. by Ahmet Cevdet, İkdam Matbaası, İstanbul. GABRIEL, A. (1934) Monument Turcs D’Anatolie, 2, E.de Boccard Press, Paris. GOUZ, B. (1957) Les Voyages et Observations du Sieur de la Boullaye le Gouz, Gervars Clousier Press, Paris. HÜSÂMEDDÎN, H. (1911-12) Amasya Tarihi, 1, Hikmet Matbaa-i İslâmiyesi, İstanbul. İDİL, A. Ç. (1998) Visual and Technical Analyses, Damage Identification and Assessment Report, Amasya Ferhat Water Canal Preservation Proposals and the Environmental Reorganization Project Report, archived in Amasya Museum, KARAER, F. (1998) Report for Assessing the Botanical Plant Cover, Amasya Ferhat Water Canal Preservation Proposals and the Environmental Reorganization Project Report, Archieved in Amasya Museum, Amasya, Appendix 9. THE FERHAT WATER CANAL IN AMASYA METU JFA 2006/2 111 ÖKSELOĞLU, K. (1998) Geological Study and Rock Mechanics / Stabilization Project Report, Amasya Ferhat Water Canal Preservation PERROT, G. (1984) Souvenirs D’un Voyage, Asia Mineure, Michel Press, Paris.

457 SAĞIROĞLU, Ö. (2004) Yersel Fotogrametrik Rölöve Ölçüm Tekniğinin Ömer Duruk Evi Örneği Üzerinde Uygulanması ve Değerlendirilmesi, Unpublished Master’s Degree Thesis, Gazi University, Ankara. TURKISH MINISTRY OF CULTURE, THE HIGH COMMITTEE FOR ANCIENT REAL ESTATE AND MONUMENTS (1975) Decision Dated September 25, 1975, Numbered 8561- Inventory Numbered 05.00.0/1.1/112. TEXIER, C. (1921) Description de l’Asie Minor, v : 3, tr. by Ali Suat, Matba-i Âmire, İstanbul. YİNANÇ, M.H. (1940) Amasya, Ansiklopedisi, Milli Eğitim Yayınevi, İstanbul; 392-396. YÜCE, A. (1999) Ferhat Su Kanalı 1997 Yılı Temizlik Çalışmaları ve Kurtarma Kazısı, IX. Müze Kurtarma Kazıları Semineri, (April 27-29, 1998, Antalya), Ministry of Culture National Library Press, Ankara; 199-218. TUZCU Ali İlk Çağlardan Cumhuriyete Seyahatnamelerde Amasya, Amasya Belediyesi Kültür Yayınları 2007

458 BU İNGİLİZCE BİLDİRİ 5. DÜNYA SU FORUMU İÇİN HAZIRLANMIŞTIR

THIS PAPER WAS PREPARED FOR WORLD WATER FORUM 5 (WWF5) TO BE HELD IN MARCH 2009

HITTITE AND URARTIAN WATER SUPPLY SYSTEMS

MEHMET BİLDİRİCİ He was born on 24.02.1939 in Konya. He finished in 1957 Konya Lisesi and in 1962 Technical University of Istanbul as Civil Engineer (insaat yüksek mühendisi). 30 years he worked in Konya. In the years 1971-1982 he taught in Konya Academy, (now inside of Seljuk University), and gave Building Materials, and the Static of Construction. He worked furthermore from 1984-1996, in DSI IV. Regional Directorate and then was retired in1995. In 1996 he moved to Istanbul. In 1997-1998 he became Consultant (Müsavir) for Yeşilçay Water Supply Project of Istanbul in the DSİ XIV Regional Directorate in Istanbul. In addition, since 1997 he works as consultant (bilirkişi) for the courts in Istanbul. Since 1991 he works about historical water supply systems. His two books were published by DSI General Directorate in 1994 and 2004. He attended several national and international conferences on historical water supply systems. He is the author of several proceeding on the same subject. He lives in Istanbul, married, and the father of 3 children.

459 ABSTRACT

WATER SUPPLY SYSTEMS IN PRO HİTTİTE AND HİTTİTE PERİOD MEHMET Bildirici In Çatalhöyük (Konya-Çumra) the traces of irrigation tradition were found after excavation dated BC 6000. The site is now in the water network of Konya Irrigation Plain. (Todd, 1993) Earliest dams and water supply systems were constructed in Egypt and in the Middle East. Saddel Kefere dam (BC 2950-2750) in ancient Egypt, Jawa dam (BC 3000) in Jordan, Nippur irrigation canals (BC 3000) in Iraq are some of the samples. The established the first state in Anatolia. The Hittite kings reigned between 1660- 1190 BC in the modern provinces of Turkey, such as Çorum, Ankara, Kayseri, Niğde and Konya. (Akurgal 2001) In the reign of Great King Tuthalia IV (BC 1250-1220) many dams and religious cult water monuments were constructed. These monuments are as follows: Kayseri Pınarbaşı Karakuyu dam is on Zamantı creek that is one of the branches of Seyhan. The ruins and a Hittite inscription were found in 1931 by H. Zübeyr Koşay and Von der Osten. The shape of dam is like U. The height 9.60 m dam area 46 250 m² The cret width 401 m Volume of the dam 323 750 m³ Second excavating was realized by Prof. Dr. Kutlu Emre. Second dam is at Konya Kadınhanı Köylütolu. The position of dam is discussable. A Hittite inscription was found there too. (Bildirici, 2004) The third one is Çorum Gölpınar dam. Firstly it was found by H. Zübeyr Koşay and R. Oğuz Arık and excavated by Prof. Dr. Aykut Çınaroğlu in 2006. The spring is inside the dam and it has been used after centuries. The volume of dam is 10 000 m³. (Çınaroğlu, 2006) The religious water cult monuments are as follows: Konya Ilgın Yalburt water pool: The area of the pool is (12.70 m x 8.30 m) 105.40 m². Around the Pool 22 Hittite inscriptions of King Tuthalia IV were founded. Konya Beyşehir Eflatun Pınar: In front of a wall covered with a relief, there is a simple pool, probably was constructed in the reign of Tuthalia IV. Konya Hatip: the monument of King Kurunta (BC 13. century) was found recently. (Bahar H, 1996) Konya Ereğli Ivriz Monument: In the Ivriz spring there is a monument of God Tarhundas or Tarhunza and Warpalawa, King of Tyana (BC 8. century). There are some other monuments of King Warpalawa in the vicinity. Tyana was a vassal kingdom of Asur Empire in modern cities Niğde, Ereğli, Bor of Turkey.

References: Akurgal, 2001,”The Hattian and Hittite Civilizations”, Ministry of Culture Bahar, 1996 “Konya Hatip’te bulunan anıt, Arkeoloji ve Sanat Tarihi sayı 73 Bildirici, Tarihi Sulama, Su Depolama, Taşkın Koruma Tesisler, DSİ Ankara Çınaoğlu, 2006 internet Emre, 1993, “Hittite dam of Karakuyu”, Essays on Anatolian Archaeology, Wiesbaden Öziş, 1984, “Su Mühendisliği tarihi açısından Anadolu’da eski su yapıları” Todd, 1993 “Çatalhöyük in perspective”, London

460

Figure 1.1 The Great Hittite King, Tuthalia IV. (Hattusas, Yazılıkaya-Çorum)

Figure 1.2 The plan of Karakuyu dam (Kayseri Pınarbaşı) (Von der Osten, 1933)

461

Figure 1.3 Hittite Monument, Eflatunpınar (Konya Beyşehir)

462

Figure 1.4 Tyana King, Warpalawa prays to God Tarhundas (Konya Erağli Ivriz)

Figure 1.5 Hittite inscription in Yalburt pool (Konya Ilgın)

463 ABSTRACT WATER SUPPLY SYSTEMS IN URARTIAN TİMES Mehmet Bildirici Urartian Kingdom was established in 840 BC and collapsed in 590 BC in Eastern Anatolia. Their capital was Tushpa (today Van Castle). They called themselves as Bianili that survives today as name of Van city. Their boundaries expanded to Erzurum, Ağrı, Elazığ in Turkey, Yerevan in Armenia and some lands in Iran. Urartu kings constructed irrigation canals, dams and underground canals (kehriz or qanat) with the advanced technique of those days to improve their economy and getting jobs. The longest and earliest canal of the World, Şamran canal was dug in the reign of Great King Menua (810-786 BC). Spring water was carried to the Van plain. Physical and hydrological values of the canal are as follows: (Belli, 1998) (Bildirici, 2004) Altitude of the spring : 1760 m Altitude of Van Plain : 1700 m Altitude of Van Lake : 1646 m Capacity of the canal : 4-10 m³/s The length of the canal : 50-53 km The slope of canal : 0.0012 Width of the canal : 3.50 – 4 m Water depth in the canal : 1.50 – 2 m Irrigation area : 5000 – 6000 Hectares (DSİ 1962) (DSİ 1967) According to Armenian historian Movses of Khorene (5 century), Şamran canal was constructed by legendary Asur Queen Semiramis and the canal was named after her name. In his books there are stories how Queen Semiramis had constructed her canal and how Van ancient city had been founded by her. (Moses, 5 century) In fact, at the end of the 19 century, Urartian inscriptions were read by Belk, Lehman and Haupt. The inscriptions were on the wall of the canal pointed out that long canal had been constructed by Great King Menua by the help of God Haldi. Menua canal crosses over river of Hoşap by means of a water bridge. In the place of this bridge at the end of 19 century, there was a wooden bridge, according to Garbrecht it might have been a stone bridge in Urartian times. After 28 centuries Şamran or Menua canals are in use today. This is marvelous !!!!!! (Garbrecht 1987) (Garbrecht 2004) (Lehman-Haupt 1910) (Lassoe, 1951) The biggest Uratian Rusa or Keşiş dam was constructed by King Rusa (685-645 BC) at the altitude of 2544 m. The inscription of Rusa dam is now in Berlin Museum. In the inscription there are orders of King Rusa about irrigation process. Today the volume of Rusa dam is 9- 19 hm³. Rusa dam has fed Sikhe and Doni dams down in Urartian times. Now Sikhe dam is in use. This point is very important and requires advanced hydraulic knowledge. The altitude of Sikhe dam is 1768 m, the distance between two dams is 17 km, and so the slope of natural creek is 0.05. Keşiş or Rusa dam is the biggest one among Urartian dams. But there are several other dams in Van and in the vicinity. These are Argıt and Süphan dams in the northeastern of Van, Arpa Yatağı, Arç, Kırmızı Düzlük dams are in the southeastern of the Van. (Kılınçer 1991) The Kings of Urartu constructed earliest highways of the world. Two tunnels on the highways are known today. At the same time they had constructed underground canals called qanat or kehriz, and cisterns for domestic purposes. (Burney, 1972) Urartian water works are also seen out of their capital Van Castle in Turkey, in Armenia and even in Iran. Another irrigation canal, Ferhat was constructed in Ağrı Doğu Beyazıt by Urartian kings. Physical and hydrological values of the canal are as follows: (Belli o, 1998)

464 The altitude of the canal : 2250 m The width of the canal : 2- 2.50 m Water height : 1 – 1.50 m The length of the canal : 30-35 km Ferhat canal is fed by Balık Lake.

References Belli, 1998 “Van’da 2700 yıllık gölet ve sulama kanallar”ı, Lider Dergisi Bildirici, 2004 “Tarihi Sulamalar, Depolama ve Taşkın Koruma Tesisleri” DSİ Ankara Burney, 1972 “Urartian Irrigation works, Anatolian Studies, British Archaeology Çeçen, 1995 “Urartian Water supply systems” Van, Kültür Bakanlığı DSİ 1962 “Şamran ve Beyarkı Sulama Şebekesi Planlama Raporu” DSİ Ankara DSİ 1967 “Van- Engil Planlama Raporu” DSİ Ankara Garbrecht, 1987 “Die Talsperren Urartuer, Historische Talsperren Band I Garbrecht, 2004 „Historische Wasserbauten im Ost Anatolien“ DWhG Siesburg Kılınçer, 1991 „ Urartu Dönemi Tarihi Su Yapıları (Yayınlanmamış rapor) Lasso,1951 “Irrigation systems in Ulhu, Journal of Cuniform Studies Lehman-Haupt 1910 “Armenian Einst und Jets, Berlin Moses, 5 century „History of Armenians (From Armenian into English, Thomson 1978)

465

Figure 2.1 Şamran kanal cross on Hoşap creek (Wasserbauten im Königreich Urartu, DWhG, Siegburg, 2004)

Figure 2.2 Supposed Uratian walls supports Şamran Canal (Bildirici 2004)

466

Figure 2.3 Ferhat irrigation canal in Ağrı Doğubayazıt (Belli)

Figure 2.4 Irrigation systems and dams in Van Plain (Bildirici 2004) 1. Rusa lake (in use) 2.Rusa dam (in use) 3. Rusa dam 4. Faruk Bendi 5. Çoravanis (Kavuncu) 6. Çoravanis Regulator 7. Sikhe dam (in use) 8. Lamizgert (Kıratlı) 9. Rusahinili (Toprakkale) 10. Sikhe (Bostaniçi) 11. Zirvandanis (Karpuz) 12. Değirmenköy 13. Şuşanis (Kevenli) 14. Van Castle 15. Doni dam 16. Doni Lake 17. Doni dam 18. Doni 19. Kurubaş 20. Faruk village

467

Figure 2.5 Urartian dams, irrigation systems, highway and tunnels in the vicinity of Van

468

Figure 2.6 Şamran canal in Edremit (Bildirici 2006)

Figure 2.7 Sikhe dam that is fed by Rusa dam (Bildirici 2006)

469

Figure 2.8 The inscription of Rusa dam, now in Berlin Museum (Garbrect)

470

BU YAZI

A TALE OF WATER

SUYUN HİKAYESİ İSİMLİ KİTAP İÇİN

UNICOM TARAFINDAN YAZILI TALEP EDİLMİŞ

BUNA DAYANARAK

HELENİZM DÖNEMDE ROPÖRTAJ OLARAK ÇIKMIŞTIR.

471

ANADOLU’DA IYON & HELENİSTİK DÖNEM SU YAPILARI VE SU UYGARLIĞI

GENEL TARİHİ ÖZET Helen uygarlığı, Yunanistan’da ortaya çıkmış, başta o zamanki ismi Asya Minör olan Anadolu, Mısır, Suriye, … vs gibi komşu coğrafyalarda da etkili olmuştur. Edebiyatta, güzel sanatlarda, mimarlıkta, felsefe de özgün eserler verilmiş, ileride Batı uygarlığının da temelini oluşturmaktadır. Bu çok kapsamlı konuyu burada bırakarak, Helen uygarlığının Anadolu’ya nasıl geldiğini, ne kadar devam ettiğini, ve bu dönemde su uygarlığı ve hidrolik bilimi hakkında neler bilindiğini ve kentlerde nasıl bir uygulama yapıldığı konusunda açıklamalar yapılacaktır. Bu ise üç kısımda incelenecektir. a.) Anadolu karasına, İyonlar’ın, Aoller’in, Dorlar’ın gelişinden Pers İmparatorluğunun bölgeye sahip olmasına kadar bölüm (M.Ö. yaklaşık 1000 – M.Ö. 546) İYONYA DÖNEMİ olarak incelenecektir. b.) Pers İmparatorluğu dönemi ( M.Ö. 546 – 334) c.) Büyük İskender’in seferi ile tüm Anadolu’nun Helen uygarlığına girişi ile Anadolu’nun Roma egemenliğine geçişi (M.Ö. 334 – yaklaşık M.Ö. 30) HELENİSTİK DÖNEM olarak incelenecektir.

İYONLARIN GÖÇÜ – İYONYA DÖNEMİ Yaklaşık M.Ö. 10. yüzyıl ve daha sonraları Yunanistan’da Pelepones çevresinde yaşayan bir kısım Helenler, gene Helen olan Akalar (Achaeans) tarafından göçe zorlanmış, Yunanistan’dan ayrılarak, İyonlar İzmir ve güneyine, Aoller İzmir’in kuzeyine, daha sonra da Dorlar Aydın ve Muğla sahil şeridine yerleşmişlerdir. Zaman içinde özellikle İyonlar, başta Efes (Ephesus), Milet (Miletos), Foça (Phocea), Priene gibi çok gelişmiş kent devletlerini kurmuşlardır. Anadolu’nun çok ince bir kıyı şeridinde kurulan bu uygarlık ile Anadolu ve tüm insanlık altın çağlarından birini yaşamıştır. Bu kent devletleri iç işlerinde tamamen serbest olmasına karşı kültür değerlerinde (dil olarak Grekçe, din ve mitoloji) birlikte hareket etmişler, aynı tapınaklarda bir arada olmuşlardır. Didim’deki ünlü Apollo tapınağındaki kutlamalar buna çok güzel örneklerdir. Anadolu’ya yerleşen göçmenler kendi geleneksel kültür ve birikimlerine Anadolu ve çevresinde yaşayan uluslarla ticaret yaparak onların uygarlıklarından da yararlanmışlar ve yeni çok önemli bir sentez oluşturmuşlardır. Bu gelişmeler daha ileri uygarlıkların başlangıcı olmuştur. Anadolu ve dünya tarihinde çok önemi olan bu 12 kent devleti şöyledir. (Güneyden kuzeye doğru) MILETOS (Milet) Mysos Bafa Gölü civarı PRIENE EPHESOS (Efes) Lebedos İzmir Gümüldür Kolophon İzmir Değirmendere Teos İzmir Seferhisar Erythrai İzmir Çeşme (Ildırı) Klazomenai İzmir Urla (Klizman) PHOKAI On kent Anadolu karasında, Khios ve Samos adalardadır.

472

Miletos’da (yada Milet) yaşayan Thales (M.Ö. 624-548) bu uygarlığın en önde gelen kişisidir. Thales’in hayatı hakkında yazılanların aksine fazla bilgi gelmemektedir. Sadece ilk çağın yedi bilgesinden biri olduğunu biliyoruz. Thales burada ilk defa bir görüşü benimsemiştir. Doğal olayların tanrısal olmadığı, oluş biçimlerinin insan aklı ile incelenmesi gerektiğini savunmuştur. Bu düşünce yepyeni bir anlayıştır. Batı kültür ve uygarlığının Thales ile başladığı kabul edilir. Thales aynı zamanda filozof, matematikçi, mühendis ve hidrologdur. Thales suyu doğanın ana bileşenlerinden biri sayar, dünya karalarının denizler üzerinde yüzdüğü görüşünü ileri sürer. Thales’in başı çektiği Miletos Okulu’ndan diğer yetişenler de şöyledir. Anaksimandros (M.Ö. 610-547) güneş saatini bulmuş, doğa olaylarının akılcı bir düşünce ile araştırılmasını savunmuştur. Diğer bir doğa bilimcisi Miletoslu Anaksimenes (M.Ö. 585-528) dir. Miletos’dan çıkmış bir diğer önemli kişi de kent plancısı Hippodamus’tur. Anadolu’da ve Yunanistan’da pek çok kent Hippodamus (M.Ö. yaklaşık 500-?) planına göre inşa edilmiştir. (Miletos, Priene, Sinop,… vs). Bu planlamada tapınak yerleri, kentin su şebekesi, atık suların atılması , kentin korunması önceden planlanmıştır. Bir başka Miletoslu da Aspasia’dır (M.Ö. 470-400). Atina’da Pericles’le (M.Ö. 495-429) birlikte yaşamış yada eşi olmuştur. Onun görüşlerine etki ettiği, kadın hakları konusunda etkili olduğu kabul edilir. Miletos denizcilikte çok ileri gitmiş, Anadolu kıyılarında pek çok kent ilk onlar tarafından kurulmuştur. Samsun (Amisos), Trapezüs (Trabzon) bunlardan bir kaçıdır. Ephesoslu Herakletios (M.Ö. yaklaşık M.Ö. 550-480) Anaksimandros’un görüşlerini benimsemiştir. Doğanın devamlı değiştiğini savunur. Prieneli Bias (M.Ö. 575-545) Thales’ten sonra ilk çağın yedi bilgesinden biridir. Diğer kentlerden ise Kolophonlu Ksenophanes (M.Ö. 570-475) doğanın akılcı yöntemlerle incelenmesini savunur. Klazomenaili Anaksagoras (M.Ö. 500 ?- 428) evrende her şeyin yeniden doğmadığını var olduğunu ifade eder. Çok ilginç filozof da Sinoplu Diogenes (M.Ö. 411-324) dir. Babası ile küçük yaşta Sinop’tan Atina’ya sürgün gönderilmiş ve orada sefil ve yoksul bir hayat sürmüş ve maddeye değer vermeyen bu yaşam biçimini savunmuştur. Bu dönemde Anadolu’da ortaya çıkmış önemli kişiler de şöyledir. Halikarnassoslu (Bodrum) Herodotos (M.Ö.484-425), tarihin babası olarak bilinir. Dönemindeki olayları, Pers savaşlarını ve gezdiği yerleri “Tarih” isimli kitabında anlatır. Tüm insanlık için önemli bir kaynaktır. Bu dönemde çok önemli edebiyatçı ve şairler bulunmakta, bunların başında İzmir çevresinde yaşamış Homeros (M.Ö. yaklaşık 750-700) gelmektedir. Dünyanın ilk edebiyat eseri olan İlyada ve Odiseus destanlarının yazarıdır. Bu destanlarda Truva savaşları anlatılır. Bir diğer önemli yazar M.Ö 700 yıllarında yaşamış Hesidos’tur. (Ekrem Akurgal, 1998, Anadolu Kültür Tarihi, Tübitak s. 309-358) Bu bölümü Tıbbın babası İstanköy doğumlu Hippokrates (M.Ö. 460-370) ile bitireceğiz. Bugün mezun olan doktor adayları onun yeminini yaparlar. Hippokrates de diğer İyonyalı filozoflar gibi sağlık sorunlarında akılcı yolla doğa olaylarının incelenmesi gerektiğini vurgular. Vücutta mikrop varsa hastalık vardır, mikrop uzaklaştırılırsa kişi sağlığına kavuşur.

473 İLK ÇAĞIN YEDİ BİLGESİ

THALES MILETOS BIAS PRIENE PITTAKOS LESBOS KLEOBULOS LINDOS (RHODOS) KHILON SPARTA SOLON ATİNA PERIANDROS KORINT

İLK ÇAĞIN 7 HARİKASINDA OLDUĞU GİBİ İKİ KİŞİ ANADOLU’DANDIR

PERS İMPARATORLUĞU (M.Ö. 546-334) İran’da kuvvetli bir imparatorluk haline gelen Persler Lidya devletini ortadan kaldırınca tüm Anadolu ellerine geçti ve M.Ö. 546 yılından itibaren İyonya’daki kentlerle karşılaştılar ve onları da yönetimleri altına aldılar. Aslında büyük uygarlık kuran Anadolu’daki İyonya kentleri bu büyük kuvvet karşısında dayanamadı. Persler kültürel ve dini olarak yayılmacı değildir. Koyduğu kurallara uyulması koşuluyla onlara dini ve kültürel serbesti sağlamıştır. Yukarıda sayılan kişilerin bir kısmının Pers yönetimi döneminde yaşadığı görülmektedir.

474 HELENİSTİK DÖNEM (M.Ö. 334-30) Büyük İskender (Alexander the Great) M.Ö 333 yılında Anadolu’ya geçerek Pers hakimiyetine son vermiş ve yeni bir dönem başlamıştır. Anadolu’nun sadece batı kıyılarında etkili Helen uygarlığı tüm Anadolu, Suriye, Mısır’a yayılmıştır. Bu dönem Helenistik dönem olarak adlandırılmaktadır. Büyük İskender (M.Ö 356-323) ordusu ile Makedonya’dan Mısır’a ve oradan Hindistan’da Ganj nehrine kadar çok geniş alanı işgal etmiş, çok büyük bir imparatorluk kurmuş ve çok genç yaşta M.Ö. 323 yılında Babil kentinde ölmüştür. Onun ölümü ile generalleri tarafından topraklar bölünmüş, Suriye’de Seleucos krallığı, Mısır’da Ptoleme Krallığı ve Trakya’da Makedonya krallığı kurulmuştur. Anadolu bir süre Lysimachus ile Seleucos Krallığı yönetimi altına girmiştir.

LYSIMACHUS YÖNETİMİ (M.Ö. 323-281) Büyük İskender’in ölümünden sonra generallerinden Lysimachus Trakya ve kuzey batı Anadolu’yu yönetmiştir. Ephesos, yeni kurulan Kadıfekale’deki İzmir ve çevrede çeşitli eserleri yer almaktadır. Daha sonra Seleucos tarafından hakimiyetine son verilmiştir.

SELEUCOS KRALLIĞI M.Ö. 281-188 M.Ö. 312 yılında kurulan ve başkenti Antakya olan krallığın kurucusu İskender'in generallerinden Seleucos'tur. Anadolu M.Ö. 281 yılında onun kontroluna girdi ve M.Ö.281- 188 yılları arasında yönetti ve krallık Suriye'de M.Ö. 64 yılında son buldu. Kral Selefkos zamanında büyük bir imar hareketi başlatıldı ve oğlu Antiochus zamanında devam etti. Kral I. Selefkos'un babası Antiochus, annesi Laodice, İranlı eşi Apama, Makedonya kralının kızı diğer eşi Stratonice için pek çok kent kurulmuştur. Anadolu'yu Yöneten Selefkos Kralları şunlardır. I. Seleucos M.Ö. 312-280 Kurucu I. Antiochus M.Ö. 280-261 I. Seleucos'un oğlu II. Antiochus M.Ö. 261-246 I. Antiochus'un oğlu II.Seleucos M.Ö. 246-225 II. Antiochus'un oğlu III. Seleucos M.Ö. 225-223 II. Seleucos'un oğlu III. Antiochus M.Ö. 223-187 II. Seleucos'un oğlu Burada kurucu ve iki Kralın biyografileri onları daha yakından tanımak için verilmiştir.

I. SELEUCOS (M.Ö. 358-280) Makedonya'da doğmuş, Makedonya ordusunda asker, İskender'in generallerinden olup, onun bütün seferlerine katılmıştır. Onunla aynı yaşlardadır. Babası Antiochus, annesi Laodice'dir. Bilinen bir eşi İranlı Prenses Apama bir diğeri sonradan oğlu ile evlenen Makedonyalı prenses Stratonice'dir. Büyük İskender'in ölümünden sonra Babil Satrabı olmuş, diğer generallerle yapılan mücadeleler ve savaşlar sonucu başkenti Antakya (Antiocheia) olan kendi adi ile bilinen Seleucos Krallığı’nı kurmuştur. Kendisine Nicator (Fatih) unvanı verilmiştir. Çevremiz ölümünden hemen önce bu krallığa katılmıştır.

I. ANTIOCHUS (M.Ö. 324-261) Seleucos Nicator'un oğludur. Askeri alanda çok başarılı değildir, Anadolu'nun bazı yerleri zamanında kaybedilmiştir. Ancak bu zamanda Avrupa'dan gelip Ankara çevrelerine yerleşen Galatlara karşı zaferler kazanmış ve Soter (Kurtarıcı) unvanı verilmiştir. Babasından boşanan Stratonice ile evlenmiştir. Babası zamanında başlayan kuruluşu başlatılan kentlerde imar faaliyeti devam etmiştir.

475 III. ANTIOCHUS(M.Ö.241-187) II. Seleucos'un oğludur. Bütün hayatı savaşlarla geçti. Anadolu'da daha önce kaybedilen yerler geri alındı. M.Ö. 188 yılında yapılan Apameia Barış Anlaşması ile Akdeniz kıyılarına kadar bütün topraklar Bergama Krallığına bırakıldı, kendisi de sıkıntı içinde bir yıl sonra 54 yaşında öldü. Kendisine Büyük İskender'inde unvanı olan Megas (Büyük) unvanı verildi. Daha sonra doğuda kendisine Dakyanus takma adını verdiler. Ünlü Kartacalı Komutan Hannibal'i Anadolu'ya kabul etti. Dakyanus hakkında çeşitli söylence olan efsanevi bir kişidir.

BERGAMA KRALLIĞI (M.Ö. 263-133) Krallığın başkenti İzmir Bergama (Pergamon) kentidir. Önce Küçük bir krallık iken Kral Eumenes döneminde M.Ö 188 yılında Seleucos krallığı ile yapılan barış anlaşması Konya’ya kadar Anadolu’nun büyük kısmı Bergama krallığına katılmıştır. Krallık en görkemli günlerine Kral Eumenes II döneminde ulaşmıştır. En büyük eserler ve faaliyetler başkent Pergamon’da gerçekleştirilmiş olmakla yeni kentlerde kurulmuştur. Bunlardan en önemlisi Kral Attalos ismine Antalya kenti, Philadelphia (Manisa Alaşehir), Philomelium (Konya Akşehir) kentleri kurulmuştur. Bergama Kralları da şöyledir. Eumenes I (M.Ö. 263-241) Attalos I (M.Ö. 241-197) Eumenes II (M.Ö. 197-159) İlk kral unvanını kullandı Attalos II (M.Ö. 159-138) Attalos III (M.Ö. 138-133) Kral Eumenes II’nin hayat hikayesi şöyledir.

EUMENES II (Krallığı M.Ö. 197-160) Kral Attalos I’nin en büyük oğludur. Roma taraftarı bir politika izlemiştir. Krallığın gerek toprakları ve gelişmesi en yüksek seviyeye çıkmıştır. M.Ö. 188 yılında yapılan Apameia barış anlaşması ile Roma’nın desteği ile Konya’ya kadar topraklar Bergama yönetimine bırakılmıştır. Eumenes II, çeşitli tapınaklar, hizmet yapıları, daha önce gerçekleşmemiş su yapılarını inşa ettirmiş, kütüphane kurmuştur.

BITHYNIA KRALLIĞI (M.Ö. 327-74) Tarihte Bursa, İznik, İzmit Bithyinia bölgesi (Mysia) olarak tanınır. Bithynialıların Trakya’dan göç ettiği bilinir. Bu bölgede M.Ö. 327 yılında Bithynia Krallığı kurulmuştur. Bithynia kralları şunlardır. Nicomedes I (M.Ö 278-255) Ziaelas (M.Ö. 254 – 228) Prusias I (M.Ö. 228-182) (Kartacalı Hannibal sığındı) Prusias II (M.Ö. 182-149) Nicomedes II (M.Ö. 149-127) (Cornellius’un trajedisi bu kral hakkındadır) Nicomedes III (M.Ö. 127-94) Nicomedes IV (M.Ö. 94-74)

Bu krallık sınırları içinde Bursa (Prusia), İznik (Nicaea), İzmit (Nicomedia), Kieros (Prusias ad Hyium) Kalkedon (İstanbul Kadıköy) kentleri bulunuyordu. Bursa ve İzmit’in Bithynia Kralları tarafından kurulmuş ve onların ismini taşımaktadır.

476 Ünlü Astronom Hipparchus (M.Ö. 190-125) Nicomedia’da (İzmit) doğmuş, daha sonra Rodos ve İskenderiye’de yaşamıştır. Güneş ve ay tutulmalarını hesaplamış, Trigonometri’yi ilk defa kullanan kişi olmuştur. En önemli olay, Roma’nın düşman ilan ettiği Kartacalı Büyük Komutan Hannibal, Kral Prusias I’e sığınmasıdır.

PONTOS KRALLIĞI (M.Ö 302-64) Pontos Krallığı başkenti Amasya olmak üzere kurulmuştur. En gelişmiş dönemini Mithridates VI döneminde yaşamıştır. Bu krallık sınırları içinde Amasia (Amasya), Sinope (Sinop), Heraclea (Karadeniz Ereğli), Amisos (Samsun), Amastris (Amasra) bulunuyordu. Son Pontos kralı Mithridates VI krallığın ve Anadolu’nun tarihinde çok önemli bir yeri vardır.

MITHRIDATES VI (M.Ö.132-63) (Krallığı M.Ö.120-64) Devletin sınırlarını genişletmek ve yayılmak çevre devletlerin (Bithnia ve Kapadokya) başına kendine yakın adamlar getirmek istemiş ve daima karşısında Roma’yı bulmuştur. Büyük İskender’in Perslerden Helen kentlerini kurtardığı gibi bu defa Helen kentlerini Roma’dan kurtarmak için Roma’ya karşı üç defa savaş açmış batı Anadolu’da pek çok Roma yerleşimine girmiş, 80.000 Romalı öldürdüğü söylenir. Ancak sonunda devleti Roma tarafından ortadan kaldırılmıştır. Mithridates Anadolu’da aynı zamanda efsane olmuş bir kraldır. Babası öldürüldüğünde bir süre ormanda vahşi olarak yaşamış, vücudunu çeşitli zehirlenmelere karşı kendi yaptığı ilaçlarla koruduğu anlatılır. Aynı zamanda çeşitli doğal ilaçlar yaptığı bunun uzun yıllar eczacılıkta kullanıldığı kabul edilir. Osmanlı dönemine kadar gelen Mesir kuvvet macununun onun ismini taşıdığına inanılır. Krallığı içinde yaşayan 22 milletin dilini konuştuğu anlatılır. Sinop’a gömülmüştür.

KAPADOKYA KRALLIĞI M.Ö 255- M.S. 17 Kapadokya, bugünkü Niğde, Kayseri, Aksaray, Nevşehir illerinin bulunduğu bölgenin antik devirlerdeki ismidir. Bu isim bugün Melendiz Çayının, Kapadokya olan isminden gelmektedir. Kapadokya'da ilk bağımsız devlet kurma teşebbüsü M.Ö. 301 yılında Kapadokya Satrabı I.Ariarathos tarafından yapılmış ancak gerçekleştirilememiştir. Kapadokyalılar Anadolu’da farklı bir ulus kabul edilmektedir. M.Ö. 255 yılında aynı soydan III. Ariarathos (M.Ö.257-220) Selefkos Krallığının himayesinde bağımsızlık ilan etmiştir. Bu durum M.Ö.188 yılına kadar devam etmiş, bu tarihte Selefkosların Anadolu'dan çekilmeleri üzerine Roma himayesine girmiştir. Kapadokya Krallığının sınırları bugün tam bilinememektedir. Ancak iki önemli kenti Tyana ve Mazaka (Kayseri) dir. Kapadokya Krallığı en parlak günlerini V. Ariarathos (M.Ö. 163-130) gününde yaşamış, bu dönemde Grek kültür ve dilinin bölgeye girişi hızlanmıştır. Aydın bir kral olarak bilinmektedir. Krallık M.S. 17 yılında son bulmuştur. Bu krallık döneminde Archelas (Aksaray) kenti kurulmuştur.

HELENİSTİK DÖNEMİN SONU

Romalıların M.Ö 133 tarihinde Anadolu’ya gelmesi ile Helenistik krallıklar tek tek ortadan kalkmış, M.Ö 30 tarihinde son Mısır Kraliçesi Kleopatra’nın ölümü ile Helenistik dönem siyasi olarak sona ermiş ancak, Helenistik dönemde oluşan uygarlık ve kültür Roma dönemin de devam etmiştir.

477

2. BU DÖNEMDE HALKIN SUYU NE ÖLÇÜDE KULLANDIĞI

Gerek Yunanistan ve gerekse Anadolu’da Helen kentlerinde su getirilmesine çok önem verilmiş, taze pınar suları kentin gelişme seviyesi ile bir tutulmuştur. Pınar suları kentlere getirilmiş gelen sular sokak çeşmelerinde, kentin önemli yapılarında ve hamamlarda kullanılmıştır. Evlerin pek çoğunda banyo olduğu, bazı zengin evlerinin altında yağmur sularının depolandığı sarnıçlar yapıldığı bilinmektedir. Evlere su tesisatı girmemekte ve sokak çeşmelerinden su taşınmıştır. Pek çok evde kuyu sularından da yararlanılmıştır. Bu dönemde su ve hidroloji konusunda neler biliniyordu. Onu da inceleyelim. Suyun kentlere iletilmesinde genellikle pişmiş toprak künklerin ve üstü kapalı kanalların kullanıldığını biliyoruz. Su yollarında tüneller kazılmıştır. Ancak henüz su kemerleri yoktur. Gelen ve yağmur suları için kent içi ve kent dışı sarnıçlar yapılmıştır. Kentler bir plan dahilinde sokakların dik olarak kesiştiği planlar Hippodamus planları uygulanmıştır. Bu şekilde kurulan kentlere uzaklardan su getirilmiştir. Bu konuda Büyük Filozof Aristo Politika adlı eserinde şöyle demektedir. “İyi bir su temin sistemi kent yaşantısının devamı için en önemli etkendir. Priene M.Ö. 350 yıllarında Pers yönetimi altında Mousolos tarafından örnek bir kent olarak kuruluşuna başlanılmıştır. Kısa süre sonra Büyük İskender tarafından alınmış ve kentin kuruluşuna devam edilmiştir. Yapılan kazılarda Girit Adası Knossos sarayına M.Ö. 2200 yıllarında su getirildiği ve kullanılan borularda U borusu (sifon) metodunun kullanıldığı belirlenmiştir. Bir U borusunun bir ucundan su verilirse suyun öbür ucundan akmasının farkına varılmıştır. Knossos sarayında kullanılan sifonun derinliği birkaç metredir. Ancak bu sifonlar daha sonraları özellikle Bergama Krallığında kalın cidarlı toprak ve kurşun borularla uygulanmıştır.

478 3.KENTLERDE SU MÜHENDİSLİĞİ VE SU YAPILARI Helenistik dönemde kurulan kentler daha sonraki yaşamlardan, Roma döneminde üzerine yapılan yapılardan zaman içinde yok olmuş veya halen toprak altında kazılmayı ve incelenmeyi beklemektedir. Bu yönden tam olarak tespiti uzun araştırmalardan ve kazı çalışmalarından sonra ortaya çıkacaktır. Burada bilinen bazı tipik örneklere yer verilecektir.

İYONYA DÖNEMİ

SİSAM (SAMOS) ADASI EPALINUS TÜNELİ Bilindiği gibi Samos kenti 12 İyon kentinden biri olup halen Yunanistan sınırları içindedir. Ancak Anadolu kıyılarına çok yakındır. Antik dünyada bilinen ilk su getirme yapısı M.Ö. 540- 525 yılları arasında Sisam (Samos) adasında Tiran Policrates (M.Ö 522 de Persler tarafından öldürülmüştür.) tarafından yaptırılmıştır. Kente su getirmek için 1036 m uzunluğunda, 1,80 m x 1,80 m kesitinde tünel açılmıştır. Sistemin yapıcısı olarak Architekton Epalinus olarak geçmektedir. Epalinos’un Megara kentinden olduğu bilinmektedir. Burada Architecton (Mimar) unvanı ilk olarak kullanılmaktadır. Bu eserden tarihçi Herodotos “Tarih” isimli eserinde söz etmektedir. Tarihi tünel yaklaşık 1000 yıl hizmet vermiştir. (Kienast H,J, 1997, “Der tunnel des Epalinusauf Samos”

EFES (EPHESOS) KENTİ ARTEMİS TAPINAĞI KURŞUN BORULARI Efes kentinde İyonya döneminde yapılmış ARTEMİS tapınağı antik çağın 7 harikası arasında sayılmıştır. Sadece birkaç kolonu ve temelleri bugüne gelen ünlü Artemis tapınağı temellerinde kurşun borulara rastlanmıştır. Bu borulardan bir tanesi Efes Müzesi’nde sergilenmektedir. 1972 yılında yapılan kazılarda ortaya çıkan kurşun boruları yaklaşık M.Ö. 5. yüzyılda yapıldığı kabul edilmekle birlikte tapınak daha önce yapıldığı için daha eski de olabilir. Kurşun boru basınca dayanıklı olduğundan nereden gelen su yolunda kullanıldığı henüz belirlenememiştir. Su kültür tarihinde bir ilktir. İyonya döneminde ki su kültürünün boyutunu gösteren çok önemli bir örnektir.

PERS İMPARATORLUĞU DÖNEMİ Pers İmparatorluğu dini ve uygarlık olarak yayılmacı değildir. Din ve kültürü tamamen farklıdır. Kendi kurallarına bağlı kalmak kaydı ile İyonya’da ki gelişmelere karışmamış, gerekli durumlarda bundan yararlanmıştır. Pers İmparatorluğu’nun en büyük hizmeti Ephesus’dan Persepolis kentine ulaşan KRAL YOLU’nun yapımıdır. Bu dünyada yapılmış ilk uzun yoldur.

HALIKARNASSOS (BODRUM) KENTİNİN KURULUŞU KRAL MOUSOLOS (M.Ö. 377-353) & KRALİÇE II. ARTEMISIA (M.Ö. 353-351) Kral Mousolos Mylassa’da (Milas) Karia bölgesini yöneten hanedan mensubudur. Aslında bağımsız bir kral olmayıp Perslerin satrabıdır (Vali). Perslerle güzel diyalog kurarak Karia’yı bağımsız bir kral gibi yönetmiş, kendisi Karialı olduğu halde Karia’da Helen kültür ve uygarlığının yayılması için çaba sarfetmiş, başkentini Milas’tan yeniden kurduğu Halikarnassos’a (Bodrum) taşımıştır. Halikarnassos’u zamanının en görkemli kentlerinden biri haline gelmesini sağlamıştır. Eşi ve kardeşi II. Artemisia ile birlikte ilk çağın yedi harikası olarak kabul edilen Mouselum adı verilen anıt mezarı yaptırmıştır. Kendi yerine geçen eşi ve kardeşi II. Artemisia’da deniz savaşları kazanmış tarihin ilk amirallerindendir. Bodrum’da o dönemden aynı zamanda tiyatro yapısı geldiği halde, yeterli araştırma bulunmadığı için su yolları konusunda bilgi yoktur.

479 Kral Mousolos çevre kentlerin de gelişmesine katkıda bulunmuştur.

PRIENE Priene, 12 İon kentinden biri olarak kurulmuştur. Priene’de en önemli gelişmeler M.Ö 4. ve 3. yüzyıllarda olmuştur. Planı Hippodamos planına göredir. Priene diğer kentler arasında Helenistik özelliğini korumuş tek kenttir. Priene’nin yukarısında bulunan dağdan su getirilmiş, kent içine dağıtılmıştır. Bu konuda Prof. Dr. H. Fahlbusch ve Prof. Dr. Ü. Öziş’in yayınları bulunmaktadır. Su kentin yaslandığı tepeden getirilmiştir. Yakın zamana kadar Güllübahçe’nin suyunu karşılamıştır.

LYSIMACHUS DÖNEMİ (M.Ö. 323-281) EPHESUS SU YOLLARI Ephesus kentine daha sonra Roma döneminde çeşitli uzaklıklardan su kaynakları kente getirilmiştir. Daha önce Prof. Dr. Ünal Öziş ve arkadaşları tarafından incelenen konu 2004 yılında Qura Aquarum in Ephesus 2004 uluslar arası toplantısında Avusturya Arkeoloji Enstitüsü’den W. Giplinger tarafından incelenmiştir. Bu çalışmalar sırasında 2005 yılında yapılan çalışmalar sırasında kente ilk suyun Lysimachus tarafından kısa mesafeden getirildiği ortaya çıkmıştır. EFES’TE DİĞER SU YOLU Theroessitica Su yolu Efes’te 2. eski su yolu budur, M.Ö. 2. yüzyılda yapıldığı kabul edilmektedir. Bu su yoluna daha sonra eklemeler yapılmıştır. Polio kemeri sonradan bu su yoluna yapılmıştır. (Kaynak Wiplinger, G 2006, Wasser für Ephesos (Cura Aquarum in Ephesos)

DİĞER İYON KENTLERİ Miletos, Phokai (Foça) da eski su yolları bulunmaktadır. Miletos su yolu için Tuttahs ve Foça için Öziş’in yayınları vardır. Ancak bu su yollarının Helenistik dönemde olduğu konusunda şu an net bilgiler bulunmamaktadır.

SELEUCOS KRALLIĞI SU YAPILARI Büyük İskender’in ölümünden sonra başkenti Antakya olan Seleucos Krallığı Anadolu’nun büyük bir kısmını ve Suriye’yi sınırları içine almakta idi. Bu dönemde krallık ailesi adına Anadolu’da pek çok kentler kurulmuştur. Bunların sayısı bazı kaynaklarda 60 olarak belirtilir. Bunlar şöyledir. ANTİOCHEİA adlı kentler (5 adet) Başkent Antiocheia (Antakya) M.Ö. 300 yılında Seleucos Nicator tarafından kurulmuş, başkent olmuştur Pisidian Antioch (Isparta, Yalvaç) Seleucos Nicator kurucu Antiokheia on Meander Büyük Menderes üzerinde (Aydın Kuyucak yakınları) Antiokheia Anamur ile Selinus arasında Antiokheia Adana, Karataş yakınlarında kurulmuştur.

SELEUCEİA adlı kentler ( 6 adet ) Seleuceia on Calycadnos (Silifke) Seleuceia Pieria (Antakya, Samandağ) M.Ö yılında Seleucos tarafından

480 kurulmuş, başkent olmuştur Seleuceia on Tigris (Irak, Bağdat yakınlarında) Seleuceia on Eurymedon (Antalya, Side yakınlarında) Seleuceia (Selef Köyü) (Isparta, Atabey Bayat ) Seleuceia on Euprates Daha sonra ZEUGMA (Gaziantep)

LAODİEİA adlı kentler (4 adet) Laodiceia Lübnan'da Laodiceia Katakekaume (Konya'nın kuzeyinde Ladik Kasabası) Laodice Denizli-Pamukkale arasında, (Laodikya) Laodiceia (Lazkiye, Suriye)

APAMA adlı kentler Apameia (Afyon, Dinar yakınları) Apameia (Antakya, Türkiye-Suriye sınırı yakınında) Apameia on Euprates Gaziantep (ZEUGMA)

Stratonicea Muğla, Yatağan yakınında Eskihisar köyü

Apollonia Isparta, Uluborlu Apollonaia Salbakos Denizli Babadağ eteklerinde Aleksandretta İskenderun, Perslere karşı kazandığı zafer üzerine kurulmuştur. İssos İskenderun Erzin yakınlarında Büyük İskender burada Perslere karşı savaş kazanmıştır Edessa Şanlıurfa

Tüm bu kentlerde su yapılarına önem verilmiştir. Ancak burada yapılan su yapıları tam incelenememiştir. Ortaya çıkarılan su yapıları da Helenistik veya Roma döneminde yaptırıldığı tam ayırt edilememektedir. Bunlara bazı örnekler şöyledir.

LAODIKYA (DENİZLİ) Bugünde görülen çift sıra taş borulu sifonla kente su getirilmiştir. Kent bugün kazılarak ortaya çıkarılmaktadır. Burada ilk araştırmaları yapan Weber’e göre su yolu kentin kuruluşu iledir, Helenistik döneme aittir. Modern araştırmacılar Prof Ünal Öziş’e göre de Roma döneminde yapılmıştır. ANTIOCHIA ON MEANDER (AYDIN KUYUCAK) Burada araştırma yapan Weber ve Fahlbusch’a göre kentte basınçlı taş borulu sifon yapısı Helenistik dönemde yapılmıştır. Sifon derinliği 15 m dir.

PHİLADELPHIA (Manisa Alaşehir) Taş borulu sistem olup derinliği 20 m civarındadır (Weber)

Prymnessos (Afyon Sülün) Taş borulu sistem olup derinliği 20 m civarındadır (Weber)

481 Türkiye’de bu konuda çok özgün kentler ve özellikle onların su yapıları konusunda birkaç yabancı araştırmacı dışında çalışanlar çok azdır. Yeterli araştırma ve incelemeler de yok denecek ölçüdedir. Konu ile ilgili araştırmalar teşvik edilip çoğaldıkça Anadolu’nun su kültürünü açıklayan çok önemli bilgiler ortaya çıkacağına inanıyorum.

Helenistik dönem krallarından Pontos Kralı Mithridates VI

482 HELENİSTİK DÖNEMDEN ÖRNEKLER

BERGAMA KRALLIĞI DÖNEMİ SU YAPILARI BERGAMA (PERGAMON) SU YOLLARI BERGAMA ÇAYI (SELİNUS) VADİSİNDEN GETİRİLEN SU Kentin batısında bulunan vadideki pınarlardan kalın cidarlı toprak borularla sifon yapısı ile basınçlı borularla su getirilmiştir. Toprak borular Hititler ve Sümerler dönemlerinden beri kentlere su getirmede kullanılmıştır. Ancak yer çekimi ile suyun aktığı bu borularda iç çaplar 10 cm civarında, boru kalınlıkları 1-2 cm civarındadır. Burada kullanılanlarda pişmiş toprak borulardır. Ancak basınç altında çalıştığı için boru kalınlıkları 5-7 cm kalınlığındadır. Selinus vadisinden biri tek boru ile diğeri çift boru ile su getirilmiştir. Boru bağlantıları 50 cm kenarlı taş bloklarla yapılmıştır. İlk borunun debisi l/sn, boru iç çapının 10 cm, borunun et kalınlığı 5 cm (dış çap 20 cm). Bu sistem Selinus Attalos olarak bilinmektedir. Selinus Demophon olarak bilinen ikinci sistemde iç çap 18 cm, boru et kalınlığı 7 cm (dış çap 32 cm). Su yolunun uzunluğu yaklaşık 20 km, basınçlı kısımda vadi derinliği 25 m civarındadır. Borular 25 m su basıncı altında çalışmışlardır. Yaklaşık M.Ö 200 yıllarında yapıldığı sanılan sistem Attalos I döneminde başlamış, Eumenes II dönemimde tamamlanmıştır. Anadolu ve dünyada yapılmış ilk basınçlı sifon yapısıdır. Yaklaşık M.ö 200 yıllarında Kral Attalos I döneminde yapımına başladığı ve Kral Eumenes döneminde tamamlandığı kabul edilmektedir. (Öziş Ü, 1994, Türkiye’de tarihi su yapıları DSİ)

KURŞUN BORULU MADRADAĞ SU YOLUNDA SİFON YAPISI Helenistik dönemde Madradağ’dan gelen su yolu üzerinde Akropol girişinde kurşun borulu sifon yapılmıştır. Kurşun borulara rastlanmamıştır. Ancak bunları tespit eden taş halkalar arazide görülmüş ve yapılan incelemede kurşun boruların geçtiği alanda kurşun konsantrasyonun diğer taraflardan çok fazla olduğu belirlenmiştir. Kurşun boru geçen vadini uzunluğu 3250 m en derin yer ise 160 m derinliktedir. Kurşun borunun iç çapının 17,5 cm olduğu boru et kalınlığının ise 5,5 cm olduğu (dış çap 28,5) kabul edilmektedir. Kurşun borulu sifona kadar su 44 km den toprak borularla getirilmiş, daha sonra su kemerleri ile Roma döneminde su yolu yenilenmiştir. Bu konuda ilk çalışmaları başlatan değerli hidrolik hocası Günter Garbrecht (1925) ile öğrencisi Prof. Dr H. Fahlbusch’un çalışmaları vardır. Yapılan bu tesisin zamanında çok büyük bir proje olduğu ve 19 yüzyıla kadar böyle bir projenin uygulanmadığı bilinmektedir. Bu dev proje Kral Eumenes II döneminde yapılmıştır.

BERGAMA’DA KURULAN ZAMANINDA DÜNYANIN EN BÜYÜK KÜTÜPHANE Kitaba çok meraklı Attalos I ve Eumenes II, dönemindeki pek çok kitabı toplamış ve büyük bir kütüphane kurmuşlardır. O zamana değin kitaplar rulo şeklinde idi. Kral bundan hoşlanmıyor kolay okunması için sayfa şekline getirilmesini istiyor. Kitaplar parşümen (kitap sayfası) olarak düzenleniyor. Bugünde kullanılan parşümen kağıt Pergamon’dan geliyor. Dünyanın bu büyük kitaplığı daha sonraları Romalı Antonius tarafından Kraliçe Kleopatra’ya veriliyor (sanki okumaya zamanı var gibi !!!), Mısır’a taşınıyor. Yedinci yüzyılda Mısır’ı fetheden İslam Arap Komutanı, bu kitaplara gerek olmadığı gerekçesi ile !!! bu kitapları yakıyor !!!!

483 BİTHNİA KRALLIĞI DÖNEMİ Marmara bölgesinde kurulan bu krallık döneminde Bursa (Prusia), İzmit (Nicomedia), İznik gibi kentler kurulmuş ve çok gelişme göstermiştir. İzmit kentinde eski su yolları vardır. Ancak bunların Helenistik veya Roma döneminde yapıldığı konusunda ise yeterli bilgiler yoktur.

PONTOS KRALLIĞI DÖNEMİ

AMASYA (AMASIA) KALESİ SU YAPILARI Amasya Krallığın başkenti ve çok önemli bir kentidir. Ünlü Coğrafyacı Strabo bu kenttendir. Amasya kalesi üzerinde, kalenin doğusundan Karamandağı’ndan bir kanalla su getirlidiği bilinmektedir. Kapalı kanalın genişliği 30-40 cm, yüksekliği 40-50 cm, uzunluğu 3 km dir. Kaleye su getiren ikinci bir kanalda Helkis su kanalıdır, uzunluk 2 km ve kanal ebatları biraz daha küçüktür. Burada araştırma yapan Hakkı Göztaş’a göre bu yapılar M.Ö. 4. yüzyıla aittir. Gene Helenistik dönemde yapılan diğer bir yapı “Crimbolu Su Kuyusu”dur. 140 m uzunluğunda 70 m derinliğinde 5 m çapında merdivenle inilen bir kuyudur. Hava bacasıda bulunmaktadır. (Mesçi, Y,- Göztaş H, 2008, DSİ II. Bölge Tarihi Su bildirileri, Amasya kalesi Su Yolları) Amasya içinde Yeşilırmak (İris) nehri üzerinde bir köprünün taşıyıcı kemerleri Helenistik dönemdendir. Amasya’nın en ünlü su kanalı olan Ferhat Kanalı Roma dönemi yapısıdır.

SİNOP (SINOPE) Pontos Krallığı’nın önemli kenti Sinope’dir. M.Ö 7. yüzyılda Miletoslular tarafından kurulmuştur. Eski kentin Hippodamos planına göre kurulduğu görülmektedir. Kent içi bu döneme ait bazı yapı kalıntıları bulunmaktadır. Ancak yeterli çalışma bulunmadığından su yolları konusunda söylenecek fazla bir şey yoktur.

484 4. KUTSAL SAYILAN SU KAYNAKLARI VARMIDIR ? Helenistik dönemde insanlarla, tanrılar arasında geçtiğine inanılan olaylar belirli coğrafyalarda geçer. Bu yerler kutsal kabul edilir ve mitolojide yer alır. İlk çağda Yunan mitolojisi insanların inanışları üzerinde çok önemli rol oynamıştır. Mitoloji aynı zamanda insan zekası için bir eksersiz rolü oynamış bunun sanat dallarına uygulanması ile güzel sanatlarda büyük ilerlemelere yol açmıştır. Bu bağlamda tüm akarsular tanrısallaştırılmıştır. Bunlara Grekçe “potamoi” denilmiştir. Euprates (Fırat), Tigris (Dicle), Halys (Kızılırmak), Saggarios (Sakarya) hep tanrısal kabul edilmiştir. Bu tanrılar yapılan heykellerde genelde yatar şekilde erkek, bazen boğa başlı olarak ifade edilmiştir. Mitolojide yer almış iki su kaynağından örnekler verilecektir.

BODRUM SALMAKİS SU PINARI Bu pınar bugün Bodrum’da Bardakçı koyu olarak bilinir. Bardakçı koyunun antik çağlarda ismi Salmakis idi. Salmakis o çağlarda yaşadığına inanılan güzel bir su perisidir. Bu koyda yüzer ve bu koydaki pınardan su içer. Salmakis burada yüzerken genç güzel ve yakışıklı bir delikanlıya aşık olur. Ona tutulur ama aşkına karşılık bulamaz ve onun cezalandırılması için tanrılardan yardım ister. Tanrılar onun yakarışlarına kulak verir ve her ikisini bir bedende birleştirir. Erkeğin gücü ile kadının güzelliği bir vücutta olur. Hermafrodit ortaya çıkar. Tanrılar genç delikanlıyı ödüllendirmiş midir? yoksa cezalandırmış mıdır? bilinmez. Mitolojide övgü ile söz edilen yaratık aynı anda kadın ve erkeğin seks özelliklerini taşır, gerçekte Hermafrodit, gene mutsuzdur. Bugün ise Hermafrodit’lik (çift cinsellik) tedavi edilmesi gereken bir tıp olayıdır. Bardakçı koyunun suyu ve denize girmek için koyu çok ünlüdür. Son günlerini Bodrum’da geçiren ve onun tarihine renk katan, evi bugün Müze olan Sanat Güneşi ZEKİ MÜREN, ne hikmettir bilinmez en çok Bodrum’da Bardakçı koyunu, Bardakçı suyunu sever. Bugün antik hikayelerin anlatıldığı Bardakçı koyunda bir çeşme vardır ki çok dikkat çekicidir. Suyu akmayan “Zeki Müren Çeşmesi”.

SİLİFKE NARLIKUYU NUS ÇEŞMESİ Mersin Silifke, antik Corycos kentinin batısındaki Cennet Obruğu ucundaki yeraltı nehri, suyunu Narlıkuyu'ya vermektedir. Burada Poimenius Hamamı olarak bilinen ve bugün müze olan 4. yüzyıldan bir Roma Hamamı bulunmaktadır. Kalıntılarda bulunan kitabeden Poimenius, İmparatorların arkadaşı olarak belirtilmektedir. Bu hamamın mozaiklerinde mitolojide üç güzeller olarak bilinen Aglaia, Euphrosia ve Thalia'nın çıplak tam boy mozaikleri görülmektedir. Narlıkuyu'da halen bu hamam yanında yeri bilinmeyen NUS Çeşmesi olduğu eski yazarlarca belirtilmektedir. Antik yazarlara göre bu çeşmeden su içen insanların akıllarının arttığına inanılmaktadır.

485

5. KENTLERDE ATIK SU SORUNU VE ÇÖZÜMLERİ

Antik dünyada atık su sorununun çözümü ile ilgili projeler bulunmaktadır. Buna ilginç bir örnek bir Sümer kenti olan Nippur kentinden verilecektir. Daha sonra Helenistik dönemi kentlerinden Priene ve Ephesus’tan örnekler verilecektir. Nippur önemli bir Sümer kenti ve kültür merkezidir. Bağdat'ın 150 km güney batısındadır. Nippur kentinin Fırat nehrinin eski yatağı üzerinde olduğu uzmanlarca belirlenmiştir. Nippur kenti kalıntıları Fırat nehrinin bugünkü yatağından 30-40 km daha doğudadır. Zaman içinde Fırat yatağının değiştirmiştir. Burada inceleyeceğimiz tabletler de Nippur kentinin Fırat nehri kıyısında olduğunu göstermektedir. Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ'ın "Sümerli Ludingirra'nın Yaşam Öyküsü" adlı eserinde Nippur sulama kanalları hakkında ilginç bilgiler bulunmaktadır. Nippur kentinde zamanımızdan yaklaşık 4000 yıl önce Ludingırra isminde bir öğretmen yaşamış, kenti ailesi ve kendisi hakkındaki bilgileri "Ludingırra'nın Yaşam Öyküsü" adı altında Sümer dilinde kil tabletlere kaydetmiştir. Tablet 15 de ise pis su tesisatı hakkında şu bilgiler yer almaktadır. " Evlerde yukarı çıkan merdiven altında tabanı tuğla döşeli, ortasında büyük bir boşluk olan hela vardır. Pislikler künklerle başka yerde toplanarak bazı yöntemlerle zararsız hale getirilir" (Bildirici M, 2004, Tarihi Sulamalar, Su Depolama ve Taşkın Koruma Tesisileri- DSİ)

PRIENE Bilindiği gibi Priene kenti Helenistik dönemi kent özelliklerini gösteren tek antik kenttir. Kent planı Hippodamus planına göre yapılmış, atık sular için kent içi caddelerin altına kanallar konulmuştur.. Bu konuda D. Crouch & R.Ortloff’un yazısı aşağıdadır

At the distal western end of a main drainage canal running along West Gate Street in the Hellenistic city of Priene, an unusual masonry outlet structure has been found. The housed structure contains a doubly curvilinear, contracting rectangular cross-section flow passageway that allows drainage water flow through the city perimeter wall. A computer model of the complexly-shaped drainage structure has been hydraulically analysed in order to determine the function of the curvilinear passageway. Results indicate that the internal shaping of the structure hydraulically conditions the flow to create multiple circulatory mixing flows that agitate and entrain debris in the outflow stream sufficient to “self- clean” the outlet, thus preventing clogging. Further calculations of flow free surface shapes at different flow rates indicate the maximum flow capacity that can be processed by the drainage system without overspillage to provide a lower-bound estimate of the steady-state water supply to the city. The design of a self-cleaning, continuous flow urban wastewater system implies that Greek city planners maintained a high level of awareness about the hygienic conditions needed to maintain the health of the populace. The Greek attitude toward technical refinements necessary to improve the quality of urban life could therefore not be better represented than in attention to detail related to water supply and waste water drainage systems as a key to improved life standards.

EPHESUS (EFES) Efes kentinde de atık sular için kanallar bulunmaktadır. Ancak bunların Helenistik veya Roma döneminden mi kalma olduğu konusunda net bilgiler ve araştırmalar bulunmamaktadır.

486 ÇIKARILAN SONUÇ WWF5 hazırlıkları kapsamında bir Su almanağı çıkarmak ve konulara detaylı olarak eğilmek çok olumlu ve kutlanacak bir çalışmadır. İnceleme yaptığımız Helenistik Dönemi ve Su Yapıları ve Su Kültürü başta Türkiye olmak üzere tüm Avrupa ve dünya ülkelerini ilgilendirmektedir. Pek çok uygulamalar burada bir ilktir, ve sonraki uygarlıklar için temel oluşturmuştur. Batı uygarlığının ve felsefesinin temeli İyonya’da atılmıştır diyebiliriz. Bu ise üzerinde yaşadığımız Anadolu’nun bir kültür hazinesi olduğunun göstergesidir. Uygar bir kimse olarak üzerindeki yaşadığımız Anadolu’nun başta Türk olmak üzere her kökenden gelen insanların yaptıklarına sahip çıkmanın boynumuzun borcu olduğuna inanıyorum. Bugünün siyasi görüş ayrılıklarını 2000 yıl önceye taşımamalıyız ve buna hakkımız da yoktur. Esasen WWF5 ana hedefi de suda insanlar arasındaki farklılıkların giderilmesidir. Bunları belirtikten sonra Anadolu çok zengin kültürleri bağrında barındırmasına rağmen bu konudaki çalışmaların çok yetersiz olduğu açıktır. Bu çalışma ve incelemeler teşvik edilmeli arkeolog, mühendis ve tarihçilerin birlikte iğne ile kuyu kazar gibi bu eserleri ortaya çıkarmalıdır. Helenistik dönemdeki su uygarlığı buna değerdir ve ortaya çıkarılmayı beklemektedir. Konuyu Su mühendisi, eski DSİ Genel Müdürü ve 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in DSİ Genel Müdürlüğü’nün 40 kuruluş yıldönümünde yaptığı mealen bir konuşma ile noktalamak istiyorum. "Anadolu denilen ülke medeniyetler beşiğidir. Bu medeniyetler beşiğine iyi bakın. Mühendisliğe hevesi olan birisinin Anadolu'dan öğreneceği çok şey var. Bizden önceki Anadolu sakinleri kimlerse, bu topraklar üzerine mühendislik şaheserleri koymuşlardır. Bunlara sahip çıkmaya devam edin. Bu şaheserler ülkenin bir yerinde değil hemen hemen her yerinde mevcuttur."

Miletoslu Aspasia

487

Prien’de Helenistiik çeşme (Dora Crouch)

Efes Artemis tapınağında tarihte ilk görülen kurşun borular

488

489

Hierapolis antik kent Nekropolü’nde mermer kesme hizarı

Karaman’da su dağıtma yapısı (Helenistik veya Hitit ?)

490 PANELİST MEHMET BİLDİRİCİ’NİN 19.03.2009 GÜNÜ YAPILACAK OTURUM İÇİN 2 SORUSU KENDİSİNİN CEVAPLARI CEVAPLAR İÇİNDE SORULAR CEVAPLAR İÇİNDE ÖNERİLER

Bunlar 1991 yılından bu yaptığım araştırmaların bir sonucu ve benim görüşlerim. Umuyorum tartışarak bunlar içinde daha doğru sonuçlara varmak, sorulan sorularla tartışarak yeni bilgilere ulaşmak, bu toplantının bunun için çok önemli bir ortam yarattığı görüşündeyim.

491 Soru 1: Çağlar Boyu Anadolu’da yapılan Tarihi su yapılarından çeşitli açılardan çıkarılacak dersler var mıdır? varsa nelerdir?

CEVAPLAR Dünya’da ilk su yapıları, uygarlığında başlangıç noktaları olan Mısır, Sümer ve Ortadoğu’da görülmüştür. Mısırda M.Ö 3000’lere tarihlenen Menes Barajı, M.Ö 2970’lere tarihlenen Seddel Kefere barajı, Ürdün’de M.Ö 3000’lere tarihlenen Jawa barajı, …vs bilinmektedir. Çin de bu konuda önemli gelişmeler olmakla birlikte, o tarihlerde uygarlıklar birbirinden uzaklık dolayısıyla kopuktur.

HİTİT DÖNEMİ Anadolu’da ise ilk baraj yapımı, M.Ö 13 yüzyılda Hitit Kralı Tuthalia (M.Ö. 1250-1220) döneminde Hititler tarafından gerçekleştirilmiştir. Hititler’in Mısırlılarla ticari faaliyetleri, savaşlar, aralarında yapılmış Kadeş anlaşması, evlilik ilişkileri vardır. Baraj yapımında Mısır’dan yararlanmışlar mıdır? Üzerinde çalışacak bir konu !!!!!! Hititler de su çok kutsaldır. Pek çok su başlarına kült maksatlı küçük havuzlar yapmışlardır. Ancak burada nasıl bir tapınma olur? açıklığa kavuşmalıdır…..

URARTU DÖNEMİ Anadolu’da İkinci önemli su yapıları Urartular tarafından (M.Ö 9-6 yüzyıllar) gerçekleştirilmiştir. Urartuların Kafkas kökenli olduğu sanılmaktadır? Su yapıları konusunda Orta Doğu’da imparatorluk kuran Asurlar’dan yararlanmışlar mıdır?. Bana göre pek yararlanmadığı şeklindedir. Çünkü Asur Kralı, Urartu kenti Ulhu’yu (yeri tam bilinmemektedir?) aldığında, Kral kentin içinden akan kanalları görmüş ve kanalları Fırat nehrine benzetmiştir. Bu daha düşük bir su kültüründen geldiğini belirlemez mi?. Asur krallığında yeşile gönül veren ve Ninova’ya su getiren Kral Sennacherip (M.Ö 704-681) henüz daha ortada yoktur. Urartuların yaptığı barajlar, Şamran Kanalı onarımla bugün kullanılır durumdadır. Bu çok hayret verici bir durum olup bunun dünyada örneği yoktur. Şamran Kanalı Hoşap Suyunu üstten aşarak karşı sahile geçmektedir. Kemer yapının M.Ö 18 yüzyılda Babil’de bir köprüde uygulandığı bilinmektedir. 19. yüzyıl sonlarında araştırmacılar bu noktada ahşap bir köprü ile karşılaşmışlardır. Sayın Garbrect kendisine sorduğum soruya karşılık bana yazdığı mektupta bir olasılık olarak bu su köprüsünün taş kemer de olabileceğini yazmıştır. Geçen su mikarı da azımsanmayacak şekilde yaklaşık 4-6 m³/sn dir Urartu Kralı Menua (M.Ö 810-786) tarafından kazılan kanal, Şamran Kanalı olarak yüzyıllardır bilinmektedir. 20. yüzyıl içinde okunan Urartu yazıtlarında ise açık şekilde kanalın Kral Menua tarafından kazdırıldığı, kim farklı bir şey söylerse Tanrı Haldi’nin onu cezalandıracağını belirtilmektedir. Bu konuda 5. yüzyılda yaşayan Ermeni Tarihçi Movses’in tarihinde pek çok hikayeler anlatılmakta Asur Kraliçesi Sammumarat yada Semiramis tarafından yaptırıldığı ifade edilmektedir. Burada Urartu su kültürü ve uygarlığı adeta çalınmış başka bir uygarlığa mal edilmiştir. Tarihçi Movsep mi? bize yanlış şeyler söylemiştir. Movsep o dönemde arkeolojik verileri bilecek durumda değildir. Halk Aşıklarının kahvelerde saz eşliğinde söylediklerinden kitabında yararlanmıştır. Halkın o dönemde bildiklerini bize nakletmiştir. Burada benim düşündüğüm, bazı tarih yazarlarının da aynı sonuca vardığı bir gerçeği burada belirteceğim. Urartu Krallarının dilini kullanan halk Urartu Krallığında çok azdır. Urartu hanedanı ortadan kalkınca çevrede yaşayan halk daha sonra onların yaptığı eserlere de sahip çıkmıştır. Anadolu su kültürü için fevkalade önemi olan Movses’in tarihi de Türkçe’ye kazandırılmalıdır. Kehriz (qanat) olarak bilinen yer altı kanallarının uygulandığı ülke İran olarak bilinir. Son araştırmalarda bunun Doğu Anadolu olduğu daha ağırlık kazanmaktadır.

492

FRİKYA DÖNEMİ Anadolu’da çok farklı uygarlıklar görülmektedir. (Frikya) uygarlığı da çok önemlidir. Eskişehir Afyon çevrelerinde onlardan gelen sayısız kaya mezarlar ve arkeolojik vazo vs gibi arkeolojik objeler gelmektedir. Ancak bir merdivenli kuyu dışında su kültürü konusunda şimdilik bilinen yoktur.

LİDYA DÖNEMİ Diğer çok önemli bir uygarlık ta Lidya uygarlığıdır. Dünyada ilk defa parayı kullanan ve altına dayalı çok önemli ekonomileri olan Lidya ve son kralı Cyrus (Karun) hakkında çok şeyler anlatılmaktadır. Başkentleri, zamanın 3-5 önemli kentinden biri olan Sardes’de su kanalları ve sarnıçlara rastlanılmaktadır. Ancak bunların hangi dönemde yaptırıldığını ortaya çıkarmak için daha çok çalışılmalıdır.

HELENİZM DÖNEMİ Tarihi seyir incelendiğinde Helenizm kültürünün dalga dalga Anadolu’ya geldiği görülmektedir. Yunanistan karasından M.Ö 1000 yıllarında Anadolu kıyılarına yerleşen İyonlar döneminde, Thales ile başlayan ve tüm dünya uygarlığında önemli gelişmelere sebep olan kazanımlar meydana gelmiştir. Bu uygarlıkta su kültürü ve planlı kentlerin kurulması önemli yer tutmaktadır. İlk çağın büyük filozoflarından Aristo “Politika” isimli eserinde şöyle yazmaktadır. “İyi bir su sistemi kent yaşantısının devamı en önemli etkendir” Bunlara çok önemli 2 örnek vermek yerinde olacaktır; Efes’te ilkçağın 7 harikasından biri kabul edilen Artemis tapınağına su getiren ve Efes Müzesi’nde sergilenen kurşun borular bulunmuştur. Bunların en az M.Ö 500’lü veya daha önceki tarihte uygulandığı düşünülebilir. Bir diğeri gene bir İyon kenti olan Sisam (Samos) adasında Architekton Epalinus tarafından M.Ö 550-530 yıllarında Tiran Policrates tarafından yaptırılan ve 1036 m uzunluğundaki su tünelidir. Tarihin ilk büyük su getirme projesi olan bu tesiste Epalinus’un ilk defa Architekton (Mimar) olarak anılmasıdır. Konu Herodot Tarihi’nde de yer almaktadır. Helen uygarlığı çok hayret verici şekilde Pers işgalinde de (M.Ö 546- 334) gelişerek devam etmiştir. Ekonomik ve kültür olarak çok güçlü Efes Milet gibi kentlerle sıkı diyalog için Pers’ler Sardes’ten başlayıp Persepolis’e uzanan Ankara ve Malatya’dan geçen kral yolunu yapmışlardır. Diğer bir önemli gelişme Perslerin Satrabı (valisi) Mousolos’un (Karia kökenli) Halicarnassos (Bodrum) ve Priene kentini kurmasıdır. Priene kentinde bulunan su yolları da Helenistik döneme aittir. Büyük İskender’in Asya seferi ardından tüm Anadolu, Suriye, Mısır… Helen kültür etkisine girmiştir. Bunun ardından kurulan Bergama (Pergamon) Krallığı döneminde su kültürü çok ön plana çıkmış basınçlı toprak borularla Başkent Bergama’ya su getirilmiştir (M.Ö 2. yüzyıl). Bergama Kralı Eumenes II döneminde ise o zamana kadar gerçekleştirilen en büyük su projesi kabul edilen, kurşun borulu sistemle, 3250 m açıklıkta ve 200 m derinliğinde vadi aşılarak, su kentin Akropol’üne getirilmiştir. Basınçlı borunun (U borusu prensibi) ilk kullanımı M.Ö 2000’li yıllarda Girit adasında Knossos sarayına su getirilmesinde uygulanmıştır. Ancak su miktarı ve yüksekliği düşüktür. Gene Helenizm döneminde pek çok Anadolu kentinde taş borulu ters sifonların inşa edildiği (örnek Denizli Laodikya kenti) görülmektedir, ancak bunların Helenizm döneminde veya daha sonraki Roma döneminde mi? yapıldığı tam olarak saptanamamaktadır. Helenizm döneminde henüz su yollarında Sukemeri görülmemektedir.

ROMA DÖNEMİ Anadolu Roma egemenliğine M.Ö 133 tarihinde girmişse de her yere tam hakim olunamamış, bazı yerlere direk vali atamış (Örnek Tarsus Valisi ünlü Şair Çiçero), bazı yerleri kendine bağlı yerel krallarla (Örnek Konya ve çevresinde Krallık yapan Amintas gibi)

493 yönetebilmiştir. Ancak Roma İmparatorluğu’nun kurulması ile Anadolu’ya fevkalade önem verilmiş, yeniden kentler kurulmuş, eski kentlerde yeniden onarılmış aynı standartlara getirilmiştir. İlk İmparator August’tan itibaren yaklaşık 250 yılına kadar, Roma İmparatorluğu bünyesinde olan İngiltere’den Mısır’a, İspanya’dan Kuzey Afrika’ya, Türkiye’den Suriye’ye…. Pek çok coğrafyada aynı anda ve hemen hepsinde çok yoğun bir yapılaşma gerçekleştirilmiştir. Bunların içinde su yapıları da çok önemli bir yer tutmaktadır. Su kültürü konusunda açılımları olan ve Anadolu’da hizmet veren Frontinus bu konuda şöyle yazmaktadır. “Mısırlıların aptalca yaptıkları piramitler, Yunanlıların şahane ancak faydasız anıtları yanında biz Romalılar su yapılarına ve su kültürüne çok önem verdik, bol su ile onlara daha sofistike bir yaşam sağladık” Yapılan işler arasında 4 önemli baraj bilinmektedir. Bunlar Kütahya Aizonai kentinde taşkın koruma Barajı, Çorum’da Örükaya Barajı, Aksaray Böğet Barajı, Antakya’da Seleucos Pirieria (Çevlik) barajlarıdır. Kentlere, başta Efes, Bergama, İstanbul (Constantinopolis), Miletos… vs gibi pek çok kente su getirilmiştir. Burada bir örnek vermek gerekirse Roma döneminde dörtyüzün üzerine kente su getirildiği, sadece bunların yaklaşık % 10 hakkında su kültürü araştırması ve yayını yapılmış, geri kalanı ise araştırılmayı beklemektedir. Bu yönden yerli ve yabancı araştırmacılar için Anadolu dünyada çok az görülebilen bir açık hava Müzesi görünümündedir. Roma yönetiminin gelişi ile su tüneli, inverted sifon, su kemerleri devreye girmiştir. İlk su yolunun M.Ö 312 de Roma’da yapıldığı bilinmektedir (Aqua Appia, 16 km). Anadolu’da ilk yapılan Su kemeri, Efes su yolu üzerinde Polio (M.S. 14) su kemeridir. Pek çok kemeri yapılmıştır. Uzunluklarına göre Valens kemeri 1023 m (halen 623m), İstanbul Uzun kemer (711 m), Bergama’da depremler sonucu yıkılmış Madradağ kemeri (700 m), en önemli örneklerdir. Yüksekliklerine göre Nimes Pon du Gard (48 m Fransa), İstanbul Mavlova Kemeri (Mimar Sinan 36 m, İstanbul Kovuk kemer (35 m) ile güzel örneklerdir. Olba su yolu üzerinde Septimus Severus tüneli de önemlidir. Tek katlı kemerler ise sayılamayacak kadar çoktur. Bu arada sulama amaçlı kanallar olduğu da bilinmektedir. Buna örnek Amasya’daki muhteşem Ferhat su kanalları, Konya Ereğli’de 50 km uzunluktaki ALANARK Kanalı sayılabilir. Roma döneminde yapıldığı şimdilik bilinen yaklaşık 30 üzerinde basınçlı su yolu bilinmektedir. Çok ilginçtir, bunların yarısı Anadolu’da olup, gene çok ilginç Anadolu’nun her yerinde değildir. İzmir-Ankara-Mersin üçgeni içindedir. Araştırılınca çok ilginç bilgiler ortaya çıkacağına inanıyorum. Başkent Roma’da ise en gelişmiş su yolları yapılmıştır. Onbir su yolu ile Roma’ya gelen suyun debisi Prof. Fahlbusch tarafından saniyede 4 m³ olarak hesaplanmıştır. Günlük gelen su miktarı 0,35 milyon m³ tür…..!!!!!. Başkent Roma’da M.Ö 312 yılından M.S 226 yılına kadar 11 su yolu (aqueduct) inşa edilmiştir. Roma döneminde Vitrivius ve Frontinus’tan öğrendiğimize göre suyun debisi üzerinde ve borular üzerinde standartlara gidilmiştir. Örnek olarak çevresi 5 parmak olan borunun çapı yaklaşık 2,32 cm dir. Bu Qunaria olarak isimlendirilmiştir. Prof. Fahlbusch benim çalışmalarıma destek veren kişi olmuştur. Bu konuda bana yayınlarını gönderdi. Ben bunları kısmen bildirilerime, DSİ Genel Müdürlüğü’nce 1994 yayınlanan “Konya Tarihi Su Yapıları” kitabıma ve 2004 yılında yayınlanan “Tarihi Sulamalar, Su Depolama ve Taşkın Koruma Tesisleri isimli kitaplarıma koymaya çalıştım. Türkiye’de bu konularda çok az yayın var, bu konulardaki yayınlar desteklenmelidir diye düşünüyorum….!!!!! Roma döneminde genelde pınar suları kentlere getirilmiştir. Ama bunun istisnaları da vardır. Örnek Lamas çayından üç kademede su alınıp, Diocaesera, Olba ve Corycos kentlerine getirildiği gibi). Su yollarının uzunlukları genelde 20-25 km civarındadır. Ama bundan uzun olanları da vardır. Foça su yolu yaklaşık 100, Roma Aqua Marcia su yolu 91 km, Roma Anio

494 Venus 87 km uzunluğundadır. Ama en uzun Roma su yolu 242 km uzunluğunda Tekirdağ’dan İstanbul’a getirilen su yoludur. Bu halk arasında efsaneleşmiş Evliya Çelebi’de İmparator Bulgaristan’dan su getirdi haline dönüşmüştür.

BİZANS DÖNEMİNDE İmparator Justünien (525-565) döneminde sınırlar genişlemiş, Anadolu, Suriye, İtalya, Yunanistan’da çok önemli su yapıları gerçekleştirilmiştir. Tarsus çayının mecrası değiştirilmiş, Seleucos’lar döneminde kurulan Şanlıurfa’da (Edessa) bir bent yapılarak (halen Kaldırım olarak bilinmektedir) kentin su altında kalması (Kutsal İbrahim Makamı) önlenmiştir. Mardin Dara kentinde de çok ilginç taşkın koruma tesislerini gerçekleştirmiştir. Ünlü Ayasofya Kilisesi’nin (Camisi, Müzesi) yapımını gerçekleştirmiştir. Dünya’da o tarihlerde bu büyüklükte daha başka yapı yoktur. Justinyen’den sonra gelen imparatorlar döneminde önemli işler yok gibidir, sadece bazı onarımlar yapılabilmiştir.

SELÇUKLU Selçuklular döneminde önemli su yapılarının yapıldığı pek bilinmemektedir. Başkent Konya’daki Meram çayından su alan sulama kanalları, Aksaray’da Uluırmak’tan su alan kanallar sayılabilir. OSMANLI Osmanlı döneminde İstanbul’daki gelişme (Fatih’in aldığı İstanbul’da nüfus 40-50 bin iken Kanuni dönemine bu nüfus en az 3 katı artmış ve su ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Mimar olarak bilinen Sinan aynı zamanda çok iyi bir su mühendisidir. Padişah dizi dizi altın keseleri onun önüne koymuş o da eski kemerleri inceleyip onararak, yeniden yaparak İstanbul’u bol sulara kavuşturmuştur. Daha sonraki dönemlerde içmesuyu amaçlı anıtsal mermer barajlar yapılmış ve Sinan’ın yaptığı Kırkçeşme su yoluna verilmiştir. Osmanlı döneminde, anıtsal çeşmeler, şadırvanlar, hamamlar çok ayrı bir bölüm oluşturacak kapsamlı bir çalışma gerektirdiği için konu burada noktalanmıştır.

495 Soru 2 : Türkiye’de tarihi su yapıları yada Hidrolik bilimine dayalı su kültürü çalışmaları ne zaman başlamıştır? Ne gibi araştırmalar yapılmış ve bunları gerçekleştiren kimlerdir?

CEVAPLAR Tarihi su yapıları konusunda, ciddi araştırmalar Dünya’da 19. yüzyıl sonlarında başladığı kabul edilebilir. Bu konuda, Anadolu çok büyük bir zenginlik ortaya koymaktadır. Demiryolları veya başka kurumlarda, Türkiye’ye çalışmaya gelen Avrupalılar bu zenginliğin farkına varmaya başlamışlardır. Çünkü bu kişiler tatil ve buldukları boş zamanlarda çevreyi gezmekte çevredeki antik kentlerin kalıntıları yanında bu kentlere getirilen su tesisleri de incelenmeye ve merak uyandırmaya başlamıştır. Tabii biz burada hidrolik bilimine dayalı su tesislerini kast ediyoruz. Buna en yatkın disiplinin de inşaat mühendisliği olduğunu belirtiyoruz. Bu konuda ilk ciddi araştırma ve yayınlar Weber tarafından yapılmıştır. Bütün araştırmalarıma göre hayatı ve mesleği hakkında hiçbir bilgiye sahip olamadığım Weber’in sadece Demir Yollarında görevli olduğunu biliyorum. Başta İzmir, Laodikya olmak üzere 20 kadar Anadolu kentlerindeki araştırmalarını Almanca olarak yayınlamıştır. Tüm Almanca yayınlar halen elimizdedir. Weber’in inverted sifon bulunduğunu bildirdiği örnek olarak Afyon yakınında Prymnessos (Sülün) ve Dinar yakınında Apamea kentleri hakkında aradan geçen 100-120 yıl sonra hiç araştırma bulunmamaktadır. Weber’in yayınları Türkçe’ye çevrilmelidir. Burada bir diğer araştırma grubu Avusturyalı Langoronsy gurubudur. Genellikle Akdeniz kıyılarında ki antik kentlerde su araştırması yapan bu grubun yayınları da Türkçe’ye maalesef çevrilmemiştir. Diğer çok önemli bir araştırmacı da Avusturyalı Phlipp Forcheimer’dir. İstanbul Mühendislik Mektebi’nde (İstanbul Teknik Üniversitesi) hocalık yapan Forcheimer’in benim bildiğim çok önemli 2 yayını vardır. İlki İstanbul’da Bizans döneminden gelen kapalı ve açık sarnıçlardır. Efes kentinde de ilk su araştırması yapan Forcheimer’dir. Üzülerek onun kitaplarından da Türkçe’ye çevrileni yoktur. Halen hayatta ve Almanya’da yaşayan Gunter Garbrecht (1925). Hidrolik Profesörüdür. Türkiye’de bulunmuş, DSİ Genel Müdürlüğü’nde çalışmış, Anadolu’da rastladığı su kültürü ve su yapıları onu modern hidrolik yanında tarihi su yapılarına ait çalışma ve araştırmalar yapmaya yöneltmiştir. Aynı zamanda öğrencisi Prof. Dr. Henning Fahlbusch ile başta Bergama (Pergamon) üzerinde çok uzun çalışmış ve aşağıdaki yayını gerçekleştirmiştir. “GARBRECHT Günter, In zusammen arbeit mit Henning FAHLBUSCH, Kondrad HECHT (+), Harmen THIES, 2001, "Die Wasserversorgung von Pergamon" Deutsches Archaeologisches Institut, Stadt und Landschaft, Teil 4, Walter de Gruyter, Berlin, Newyork. (341 pages, 65 tafels, 40 Beilages). Bana göre bu yayın Anadolu da tarihi su yapıları konusunda en bilimsel ve kapsamlı olanıdır. İstanbul Alman Konsolosluğu kitaplığında bulunan bu eser incelenmeli ve Türkçe’ye kazandırılmalıdır. Garbrecht çok iyi araştırdığı diğer bölge Van bölgesi olup, Urartu su yapıları konusunda en öne gelen kişidir. Prof. Dr Kazım Çeçen’in yakın arkadaşı olan Garbrecht, Uluslar arası “Antik Çağda su” konferanslarını başlatmıştır. Bu toplantıların üçüncüsü 1979 yılında İstanbul’da yapılmıştır. Garbrect’in öğrencisi ve çok yakını olan Prof. Dr. Henning Fahlbusch bu toplantıları “Cura Aquarum” olarak devam ettirmekte, su kültürüne gönül veren dünyanın her yerinden bilim adamları buraya katılmaktadır. 2004 yılında 12ncisi “Cura aquarum in Ephesus” olarak gerçekleştirilmiş, 10 gün süren konferansta sunulan bildiriler 2 cilt olarak İngilizce & Almanca olarak Avusturya Arkeoloji Enstitüsü tarafından yayınlanmıştır. Bunun dışında 2001 yılında İsrail ve 2007 yılında Ürdün’de yapılan Cura Aquarum toplantılarına kendi olanakları ile katılan tek kişi benim. Bu toplantılarda Anadolu antik kentlere ait çok değerli bildiriler sunulmuş bulunmaktadır.

496 Prof. Dr. Henning Fahlbusch, bu çalışmaları yanında, Pergamon (Bergama), Priene kentleri su yapıları hakkında yayınlanmış incelemeleri bulunmaktadır. Yakından tanıdığım için Muğla Bafa Gölü kıyısında Heraklea antik kenti su yapıları için araştırma yapmakta olduğunu biliyorum. Prof. Dr. Fahlbusch tarafından Almanya’da “Deutsche Wasserhistorische Gesellschaft e. V) DWhG adında su araştırma Vakfı kurulmuş, bu konuda Almanya’da su kültürü ile toplantılar ve yayınlar yapılmaktadır. Bunların içinde hep Anadolu’daki antik kentlerin su yapıları daima vardır. Üyesi olduğum bu kurumun faaliyetleri bana da gelmekte ancak Almanca bilmediğimden yararlanamamaktayım. Sayın Hocalarıma buradan Sabancı ve Koç Üniversitesi veya Devlet Üniversitelerinde böyle bir Vakıf kuramaz mıyız?

Türkiye’de ise bu çalışmalara gönül vermiş ve bu sevgiyi Türkiye’de yaymaya çabalamış ve hala çabalayan iki değerli hocamı anacağım. Prof Dr. Kazım Çeçen (1919-1997) ve Prof Dr. Ünal Öziş (1934). Çeçen ağırlıklı olarak İstanbul Osmanlı Su Yolları üzerine çalışmış, Sayın Öziş ise çalışmalarını ekip çalışması şeklinde götürmüş, İngilizce Almanca ve Fransızca bildiğinden sayısız Uluslar arası toplantılara katılmış ve orada yayınlanan tüm bildirileri önümüze koymuştur. Özet olarak Anadolu’da 4 milenyumda ki tarihi su yapılarını en iyi bilen kişi olarak kabul etmekteyim. Ancak ben bu 4 milenyum’un, Çatalhöyük’te basit kanallarla sulama yapıldığı da göz önüne alındığın 8 milenyum olması gerektiği görüşündeyim. Türkiye’de Hidrolik Mühendisliğine dayalı çalışma yapan araştırmacılar bir elin parmaklarını geçmemektedir. Yaptırdığı diploma çalışmaları ile bunu genç nesillere aktaran, Denizli Pamukkale Üniversitesi’nden Prof. Dr. Orhan Baykan, ben, DSİ emeklisi, bu konuda yayınları olan Mehmet Bildirici ve Akdeniz antik kentlerinde çalışmaları ve yayınları olan DSİ emeklisi Galip Büyükyıldırım’ı burada belirtmek istiyorum.

497 Sayın hocam,

Değerlendirmeniz için çok teşekkür ederiz. Metin biraz uzun olduğundan hakkıyla okuyabilmek için zaman ayırmam gerekti, cevabım gecikti. Ellerinize sağlık.

Bu metnin kendisi bile tek başına bir tartışma zemini sağlamaktadır zaten. biz İbrahim Hocamla gönderdiğiniz değerlendirmelerden derlediğimiz soruları genelleştirip sizinle paylaşacağız efendim. Saygılarımla

Elif Erhan

----- Original Message ----- From: "Mehmet Bildirici"

To: "Elif Erhan" ; "Sayin Ibrahim Gurer"

Sent: Monday, March 09, 2009 10:59 AM

Subject: Toplantı 19.03.2009

> Sayın Prof Dr. Elif Erhan > Sayın Hocam Ibrahim Gurer'in 07.03.2009 tarihinde istenen hususlarla ilgili 2 adet soru ve bunlara benim cevaplarım ilişiktir. Sonucu hakkında bilgi sahibi olursam sevinirim. > Saygılarımla > Mehmet Bildirici > Tel: ++90-542-2410302

498

BU BİLDİRİ

KONYA’DA KOSKİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

TARAFINDAN 26-27 HAZİRAN 2009 GÜNLERİ

BERA OTELDE DÜZENLENEN

SEMPOZYUMDA SUNULMUŞTUR.

499 MERAM DERESİNDEN KONYA KENTİNE SULAMA VE İÇME SUYU TEMİNİ

1.MERAM DERESİ Meram deresi kentin 30 km batısında Tepeköy'ün 3 km güneyindeki bir pınar ile Dilekçi köyündeki başka bir pınardan başlamakta, ileride bunlar birleşip Başara köyünün güneyinden geçerek, yol boyunca diğer küçük kaynaklarla beslenmektedir. Aynı dere içinde bugün İçme suyu temin edilen, Meram ile Dereköy arasında Mukbil ve Beypınarı da bulunmaktadır. Kışın kar suları ile suyu çoğalan Meram deresinin yazın suyu azalmakta ama kurumamaktadır. Meram deresinin yağış alanı 589 km², yıllık verimi 35 milyon m³ civarındadır. Meram deresi tarih boyunca Konya’ya su taşımıştır. Bu sular bağ, bahçe ve tarlaların sulanmasında kullanılmıştır. Eski çağlarda kentin içme suyunu sağlamış, bugünde dere üzerinde içme suyu maksatlı yapılmış Altınapa Barajı’nda toplanan sular, kapalı borularla “Arıtma Tesisi’ne isale edilmiş ve arıtılan sular, Konya kentine verilmektedir. Meram Deresi üzerinde Dere Köyü yakınında kurulan ve 1929 yılında hizmete alınan “Dere Hidroelektrik Santralı” ile 1950’lere kadar kentin elektriği sağlanmıştır. Bu tesis bugün “Konya İçme suyu Projesi” kapsamında nostaljik olarak üretimini sürdürmektedir. Meram Deresi tarihi boyunca getirdiği sellerle Konya kentini tehdit etmiştir. “Konya’nın ölümü sudan” deyimi buradan gelmektedir. Şimdi kısaca bunlar bir bildiri çerçevesinde incelenmeye çalışılacaktır. Konu ile çok detaylı bilgiler, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan “Konya Tarihi Su Yapıları” isimli yayında bulunmaktadır. (Bildirici, 1994, Altıncı bölüm). Ayrıca benzer bir kopyasına “koski.gov.tr/kulturelfaaliyetler/Konya Tarihi Su Yapıları” ile ulaşmak mümkündür.

2.MERAM DERESİ SULAMA TESİSİNİN TANITILMASI Konya, batısındaki dağların eteğinde düz bir ovada kurulduğundan sulama tesisleri üzerinde sanat yapıları yoktur. Sadece elle açılmış toprak sulama kanalları (ırmakları) vardır. Yurdun pek çok yerinde bu kanallara “ark” ismi verilirken Konya’da bu kanallara IRMAK ismi verilmektedir. Bu basit su alma yapıları ile Meram deresinden su almışlardır. Sadece ırmakların geçtiği yollar üzerinde basit kemer köprüler vardır. Su alan ırmaklar şunlardır. 1. Şehir Irmağı sol sahilde 2. Yaka Irmağı sol sahilde 3. Sahip Irmağı sağ sahilde 4. Karahüyük Irmağı sağ sahilde 5. Lalebahçe Irmağı sağ sahilde 6. Bürümcek Irmağı sol sahilde

Müftü Gediğinden sonra ise sol sahilde Kovanağzı ve Gümüş Irmakları vardır. Irmakların planı burada verilmiştir. Şimdi bu Irmakları inceleyelim.

500 ŞEHİR IRMAĞI Meram merkezinin memba tarafında, Maarif Değirmeni olarak adlandırılan ve bugün fabrika olan binanın altındaki kayalıklardan su almaktadır. Meram merkezine, Aşkan yöresine, Sigorta Hastanesi çevresine ve Alaaddin tepesi kuzeyindeki Karma Orta okula kadar şehir bağlarına su taşıyordu. Bu ırmak isminden de anlaşılacağı gibi kentin içme suyunu da temin ediyordu.

YAKA IRMAĞI Bu ırmak, Dere Hidroelektrik Santralı ile un değirmenleri arasında sol sahilde Meram deresinden ilk su alan ırmaktır. Yaka semtini, Tıp Fakültesi civarlarını ve Hocacihan bağlarını halende sulamaktadır. Yaka yöresi Bizans ve Selçuklu döneminde önemli bir sayfiye yeri idi. Eski kayıtlarda ismi Gedekelas olarak geçmektedir. Bu ise Yaka yöresinin eski adıdır.

SAHİP IRMAĞI Meram merkezinin memba tarafında, sağ sahilden su almaktadır. Tavus Baba türbesinin önünden geçerek Meram bağlarının yukarı kısımlarını sulamakta, Anasultan Mezarlığı’nda son bulmaktadır. Bu ırmak Selçuklu devri vezirlerinden Sahip Ata Fahreddin Ali tarafından açılmış ve bugün de hizmet vermektedir.

KARAHÖYÜK IRMAĞI Meram merkezinde sağ sahilden Lalebahçe Irmağı ile eşit su almaktadır. Karahöyük Irmağı, Meram içinde yer yer bahçelerin içinden geçmekte, Yorgancı semtinde “Harafın Başı” denilen yerde ikiye ayrılmaktadır. Batıya ayrılan bölüm Konya-Hatip asfaltından önce diğer kol ile birleşmektedir. Diğer kol ise Pir Hasan semtini suladıktan sonra Karahöyük köyünün arazisine su vermekte ve ova içinde kaybolmaktadır. Karahöyük veya Karayüğ olarak da bilinen köy Osmanlı dönemi öncesine kadar gitmektedir.

LALEBAHÇE IRMAĞI Meram merkezinde Karahöyük Irmağı ile Meram Deresi’nden eşit su almaktadır. Meramda bahçelerin içinden geçerek Lalebahçe semtini, Konya-Hatip yolunu aşarak da Harmancık köyünün arazisini sulamakta ve ova içinde kaybolmaktadır.

BÜRÜMCEK IRMAĞI Meram merkezinin mansap tarafında, sol sahilden su almakta ve Bürümcek yöresini sulamaktadır.

MÜFTÜ GEDİĞİ REGÜLATÖRÜ Meram-Konya eski yolu üzerinde Müftü Gediği olarak bilinen yerde bugün bir su alma yapısı bulunmaktadır. Meram deresi 6 ırmağa su verdikten sonra bu noktada, kent merkezindeki bağ ve bahçelere su taşıyan iki ırmak daha ayrılmaktadır. Bunlar Gümüş ve Kovanağzı (Büyük Çay) ırmaklarıdır. Eski devirlerde her yerde olduğu gibi ağaçlarla bent bağlanıp su alınırdı. Burada gedik su alma yapısı karşılığı yerel bir terimdir. Yaklaşık 100 yıl öncesi taş duvarlarla basit bir

501 su alma yapısı inşa edilmiştir. Hemen güneyindeki tepede yıkıntı halinde bulunan Selver Kilisesi’nden kalan taşlar burada kullanılmıştır. Bugün aynı yere daha iyi hizmet verecek “Müftü Gediği Regülatörü” 1985 yılında DSİ tarafından yaptırılmış ve işletilmektedir.

GÜMÜŞ IRMAĞI Bu Irmak Konya-Hatip yolu üzerinde yanında sarnıçta bulunan köprü yanında ikiye ayrılmakta, Gümüş Irmağı olarak bilinen kol, Aydoğdu ve Çaybaşı üzerinden Mengeneye ulaşıyordu. Diğer kol Kömürcü Camii önünden geçerek Konya bahçelerini suladıktan sonra Konya-Karaman yolunu Şakalak Köprüsü mevkiinde kesip bir başka yoldan Mengeneye ulaşıyordu.

KOVANAĞZI IRMAĞI (BÜYÜK ÇAY) Müftü Gediği’nden ayrılan ve daha düşük kottaki bahçeleri sulayan bu Irmak Selver, Kovanağzı bağlarını sulayıp, Devlet Demir yollarını geçip Konya-Karaman yoluna ulaşıyordu.

2.1.KONYA SULAMASININ TARİHÇESİ Konya kenti Sulama Tesisleri Selçuklulardan önce mevcut idi. Ancak Selçukluların gelişi ile Konya çok büyümüş ve buna paralel olarak sulama sistemi de genişlemiştir. İngiliz Tarihçi ve Araştırmacısı William Ramsay "Anadolu'nun Tarihi Coğrafyası" adlı eserinde "Sulamanın oluşu Selçukluların Konya'yı Başkent seçmesini sağlamıştır." demektedir. Bu görüşün doğru kabul edilmesi gerekir. Konya 1., 2., ve 3. yüzyıllarda Roma döneminde önemli bir kenttir. (Ramsay, 1890) Buradan Şehir Irmağının Iconium (Konya) kentine su taşıdığı kabul edilebilir. Yaka Irmağının eski adı vakıf kayıtlarında Gedekelas'tır. Yaka Semtinin eski adı da Gedekelas olarak geçmektedir. Yaka ve Hocacihan yörelerinin Bizans devrinde yaşandığına dair bilgiler bulunmaktadır. Bu Irmağın da Bizans devrinde mevcut olduğu kabul edilebilir. Tüm bu ırmaklar aşağıda şekil 1 görülmektedir.

502

Şekil 1 Konya bahçelerini sulayan tarihi su ırmakları, (Bildirici M ve Bildirici, Ö, 2008)

503 2.2.SELÇUKLU DÖNEMİNDE KONYA SULAMASI

Kış aylarında üzüm bağları en az bir defa suyla doldurulurdu. Bu kış sulaması idi ve üzüm bağları için çok yararlı idi. Yaz aylarında ise su azalmakta ve çok kıymetlenmektedir. Sadece baş taraftaki kısımlar sudan yaralanabiliyordu. Selçuklu veziri Sahip Ata Fahrettin Ali, bu işin çözümü için bir su dağıtım planı hazırlamış ve bunu bir vakıf haline getirmiştir. Buna göre yaz aylarındaki, Meram çayındaki su miktarı 12 okka kabul edilmiş ve ırmakların hissesi aşağıdaki gibi belirlenmiştir. Buna "Sahip Su cetvelleri" ismi verilmektedir. Şehir ırmağı 4 okka Gedekelas (Yaka) ırmağı 2 okka Sahip Irmağı 2 okka Diğerleri 4 okka Vakfın aslı bugüne gelmemiştir. 1754 tarihli (H 1170) şeri mahkeme hükmü, sonradan açılan davalarda belge olarak mahkeme kayıtlarına geçmiştir. 1960 yılında Konya Barosu’ndan Avukat Mehmet Ali Apalı, Konya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açtığı,1960/1491 dosya numaralı davada, 25 Ramazan 1170 tarihli şeri mahkeme kaydını delil olarak vermiştir. Şair ve Edebiyatçı Abdülbaki Gölpınarlı (1901-1982) tarafından bugünkü Türkçe'ye çevrilmiş bu tarihi karar aynen şöyledir.

ŞERİ MAHKEME KARARI "Konya Kadısı Muhammet Alim oğlu Seyid Mustafa, Pirli Çelebi oğlu Seyid Abdullah, Hüseyin, Hasan vs müracaat ederek, Karaman Valisi Şehzuvarzade Mustafa Paşa'nın huzurunda, Meram'da akan ve Kavak değirmeni önünde ayrılıp yarısı Şehir ırmağı adını alan ve Kedekilas ırmağına akan, öbür yarısı kaya yarığı denen yere girip altıya ayrılarak dört kolu çaya, iki kolu merhum vakıf sahibi Sahip Ata'nın yukarıda ve aşağıdaki iki ırmağına karışan ve bağlarımızı ve tarlalarımızı sulayan ve yukarıda zikri geçen iki ayrılmış su, gelip geçen padişahlar zamanından beri müstakil suyumuzdur. Yüzonaltı (1704= H 1116) defteri Hakaniye kaydedilen elimizde bulunup size arz edilen şer-i hüccetle emirler mucibince de serbest olarak bu sudan faydalanır, bağlarımızı tarlalarımızı sulardık ki Mukataası Emini (Beylik Vergi memuru) tarafından müdahale ve taarruz edilmezdi. Şimdiki Emin Ahmet Ağa, su vergisi istemeye, bizi incitmeye başladı. Ellidokuz tarihinde (H 1159 =1746) bu zat ile şeri murafada bulunduk. Men edildi., elimize de hüccet verildi; fakat geçen yıl Abdullah Pirli'den 28 kuruş, dört yıl önce de Alim oğlu Seyid Mustafa'dan bir kerre 11, bir kerre de 8 okka kahve su vergisi adıyla aldı. Bu yıl ise sulama zamanında suyumuzu kesti, su vergisi istiyor dediler, menini istediler. Ellerindeki hüccetlerini ve emirlerini gösterdiler. Ahmet Ağa'ya sorulunca evvelki mürafayı ikrar, ancak aldığı vergiyi inkar etti. Davacılardan beyyine (delil) istendi, gösteremediler. Bunun üzerine Ahmet Ağa'ya yemin teklif edildi ise de etmedi. Bunun üzerine aldığı bildirilen paralar Ahmet Ağa'dan alındı, davacılara teslim edildi. Bir defada Sahip Ata vakfına akan 2 suya müdahale etmemesi ve halkı incitmemesi tembih edildi. Keyfiyet zapta geçti. 25 Ramazan 1170 Konya'da ser katip Seyid Mustafa, Karaman Eyaleti çavuşları Mahkeme katibi Seyyid Hüseyin, Konya Valisi Kapıcıları kethüdası Halil Ağa, Selman

504 2.3.GORDOYEVSKİ İNCELEMESİ Bu konuda ilginç bir çalışma 1936 yılında Konya'ya gelen Sovyetler Birliği Tarih Profesörü Gordolevsky tarafından yapılmış ve Konya Mecmuasında " Konya Sulaması Hakkında Tarihi Materyaller" adlı makalesinde yayınlanmıştır. Burada şu açıklamayı yapmak durumundayım. Bu yazıyı ben de çok iyi inceledim. Ancak makalede anılan yerlerden bazıları topoğrafya ile uyuşmuyordu. Bu makalenin aslı Rusça olup, Konya mecmuası için Türkçe’ye çevrilmiştir. Ben bu uyuşmazlıkların yazıyı Türkçe’ye çeviren kişinin konunun uzmanı olmamasına bağlamaktayım. Buradan Gordoleski’nin yazınının aslının bulunarak tekrar doğru olarak çevirisinin yapılmasını öneriyorum.

2.4.DEBİ ÖLÇÜ BİRİMİ Selçuklular döneminde çok ilgi çekici bir debi ölçümü yapılmıştır. Debi ölçüm birimi Okka'dır. Normal bir değirmeni döndüren su miktarı bir okka kabul edilmiştir. Meram deresinin o yıllarda yaz aylarındaki su miktarının ne olduğu da araştırılmıştır. DSİ Hidroloji Servisinin kayıtları incelendiğinde yaz aylarındaki su miktarı 0.11 milyon metreküp/ay ve 1.11 milyon metreküp/ay arasında değişmektedir. Derenin su rejimi de çok büyük değişiklikler göstermektedir. Yaklaşık 12 değirmenlik bu su miktarı, 30 l/s Mukbil Pınarından olmak üzere 80-100 l/s olarak kabul edilebilir. Ancak sonradan yaptığım araştırmalarda bu birimin, Roma su ölçümünde kullanılan QUNARIA, yada Osmanlı döneminde kullanılan LÜLE gibi bir ölçü tarzı olup olmadığı konusunda bir bilgiye ulaşamadım.

2.5.SULAMA SİSTEMİNİN İŞLETİLMESİ Su dağılımı Sahip Cetvelleri’ne göre yapılmakta, buna uyulmadığında burada gördüğümüz gibi konu şeri Mahkemeye gitmekte ve orada çözülmektedir. Su dağılımını mirab veya mirav adı verilen subeyi yapmakta, emrinde havalacı denen işçiler çalışmaktadır. Sulama yapandan genel masraflar için dönüm başı bir ücret alınmaktadır. Bu işleri yürüten resmi kurum var mı? idi en azından ben doyurucu bir bilgiye ulaşamadım.

2.6.TARİHİ KAYITLARDA SELÇUKLU SULAMASI Selçuklular günündeki sulama kanallarından bahseden tarihçiler bulunmaktadır. Bizanslı Tarihçi Nicotas Khonates 13. yüzyılın başlarında yazdığı kitabında Konya ırmaklarından bahsetmektedir. Ayrıca 1190 yılında Konya'dan geçen 3. Haçlı seferlerine katılan ve bu seferin tarihini yazan Tagenon bu sulamadan bahsetmekte ve yeşil çimenler içindeki sultanın bağına girdik demekte ve övgü ile söz etmektedir. (Tagenon, 1925)

2.7.SELÇUKLU VEZİRİ SAHİP ATA FAHREDDİN ALİ Bu tesisin kurumlaşmasını sağlayan ve su konusunda çok eser bırakmış bu Selçuklu vezirinin kısa hayat hikayesini de burada sunuyoruz. Çok eserleri olmasına karşı hayatı hakkında fazla bilgi yoktur.

505 Konya'da doğmuş, babasının adı Hüseyin, dedesinin ise Ebubekir'dir. Sultan II. Keykavus zamanında 1246 yılında Pervane (Ferman Bakanı) ve Emri Dat (Adalet Bakanı) olmuştur. Selçuklu Devletine büyük hizmetler vermiştir, özellikle su konusundaki eserleri o devrin hiç bir devlet adamı ile karşılaştırılamayacak boyuttadır. 1286 Yılında Akşehir'in Nadir Köyünde ölmüş ve Konya'ya getirilerek bugün Larende Caddesi’nde bulunan türbesine gömülmüştür. Türbede daha önceden ölmüş bulunan oğulları bulunuyordu. Soyundan gelenler yaklaşık 100 yıl daha devlet hizmetinde bulunmuştur. Konya Sulama Sisteminde incelediğimiz Sahip Irmağı, Larende Caddesi’nde kendi adı ile anılan ve türbesinin de bulunduğu külliyenin karşısında halen de kullanılan hamam. Konya-Meram Gazi Lisesinin bahçesinin kuzeyinde çeşme, (bugün mevcut değildir). Bu çeşme Kırkçeşme ve Kapı Çeşmesi olarak kayıtlarda geçmektedir.

3.MERAM DERESİ ÜZERİNE ALTINAPA BARAJININ YAPILMASI Selçuklu döneminden Altınapa barajının yapıldığı 1967 yılına kadar Meram’dan gelen sel suları ile kışları tüm bağlarda kış sulaması yapılmıştır. Konya’nın her semtine kadar uzayan ırmaklarla bağlar yaklaşık 1 m yükseklikte su ile doldurulurdu. Bu özellikle üzüm için çok yararlı oluyordu. Ben şahsen 10 yaşlarında iken dedemin bağımızı böyle suladığını hatırlıyorum. Aşırı kentleşmeden ve barajın yapılmasından sonra bunlar artık tarih olmuştur. Irmaklar dolmuşmuş, yol olmuştur.

ALTINAPA BARAJI Etüdü ve projesi 1955-1956 yıllarında yapılan Altınapa Barajı’nın inşası 1958 yılında başlamış, 1967 yılında bitirilmiştir. Yağış alanı : 589 km² Baraj yüksekliği : 23 m Su seviyesi : 1246,50 m Baraj Hacmi : 15 milyon m³ 1981-1984 yılları arasında baraja 3 kapak eklenmiştir. Bölgemizde bu türde ilk yapı olan kapaklar Bilsan A.Ş. tarafından yapılmıştır. Barajın depolama hacmi 37,6 milyon m³ olmuştur. Bu bilgiler Altınapa Barajı planlama raporlarından alınmıştır.

4.MERAM DERESİNDEN İÇME SUYU OLARAK YARARLANMASI Tarihte Konya kentine ilk su şehir ırmağı ile verilmiştir. Bu ırmaktan alınan su Havzan’da bir depoda toplanmış, buradan kentin batısından Şeyh Sadrettin Camii önünden kent surlarının karşısında bulunan depodan (Hoca Hasan Mescidinin 50 m batısı) buradan kente dağılmıştır. Ancak bu Osmanlı dönemi öncesi çalışamaz duruma gelmiştir. Özellikte bağ evlerinde halk küçük havuzlarında topladığı suyu kullanmıştır. Bağlarda gazel suyuna kadar kalınır, daha sonra kent duvarları içindeki kış evlerine göçülürdü. Çok lezzetli olan bu gazel suyunun hikayesini de Kovanağzı’nda bağ komşum Mustafa Karnıbüyük’ten dinlemiştim. Sonbaharda su havuzu üzerine dökülen yapraklar suya çok hoş bir koku ve lezzet verirmiş.

506 4.2.MUKBİL ve BEYPINAR PINARLARI Meram deresinde bulunan Mukbil ve Beypınar kaynaklarından galeri ile su alınmaktadır. Yerinde yapılan incelemede bunların çok eski olduğu anlaşılmaktadır. İkisinin debisinin toplamı 13 l/s ve Alaaddin Tepesi üzerindeki depoya (Halen kullanılmaktadır) uzaklığı 12 km dir. Bu kaynakların suyu, 1910 yılında Konya kentine getirilmesine başlanmış, savaş dolayısıyla 1924 yılında tamamlanabilmiştir. Belçika’dan getirilen 175 mm çapında LIEG marka pik borular kullanılmıştır. İçimi tercih edilen tatlı sudur.

5.DERE HİDRO ELEKTRİK SANTRALI 1926 yılında Konya Belediyesi’nin öncülüğünde “Konya Elektrik Anonim Şirketi” kurulmuştur. Şirketin ortakları Konya Belediyesi, Özel İdare ve Macar GANZ Şirketidir. Ortaklardan Macar Ganz Şirketinin görevi Meram Deresi üzerinde elektrik üreten bir santral kurmaktır. Bunun için Dereköy’ün yaklaşık 5 km batısında bir regülatör yapılmış, yaklaşık 1 m³ su, 2700 m uzunluğunda bir kanalla toplama havuzuna getirilmiş 70 m lik bir cebri boru ile düşü sağlanmış ve santral çalıştırılmıştır. Santralın kapasitesi 2 x 277 = 554 Kv dır. 1929 yılında Dere Santralı hizmete alınmıştır. Santral 1938 yılına kadar Macar Ganz şirketi tarafından çalıştırılmıştır. 1950’lere doğru artan elektrik ihtiyacını karşılayamadığından santral önemini kaybetmiştir. Benim de çalıştığım 1967-1969 yıllarında kanallar yol olmadığı için eşek sırtında kum taşıttırılarak yenilenmiş ve yeniden çalışır hale getirilmiştir. Halen Konya İçmesuyu Projesi kapsamında nostaljik olarak elektrik üretmeye devam etmektedir.

6.KAYNAKLAR Bildirici, 1994 “Tarihi Su Yapıları- Konya, Karaman, Niğde, Aksaray, Yalvaç, Side, Mut, Silifke” DSİ Genel Müdürlüğü, Ankara Gordolevski, 1936 “Konya Sulaması hakkında tarihi materyaller” Konya Mecmuası Ramsay, 1890 “Historical Geography of Asia Minor” (Tagenon, 1925 “Historie de la premiere Cruesades-Paris, sayfa 171)

507 MERAM DERESİNDEN KONYA KENTİNE SULAMA VE İÇME SUYU TEMİNİ

ÖZET Meram Deresi, Konya’nın tüm tarihi boyunca en önemli su kaynağıdır. Kentin 30 km batısındaki yüzeysel suları kente getirmektedir. En az Selçuklu döneminden bu yana elle açılan, ırmak ismi verilen toprak kanallarla Konya’nın bağ ve bahçelerini sulamıştır. Ayrıca tarihte kentin içme suyunu temin etmiştir. 1967 yılında yapılan Altınapa barajında toplanan sular Konya Arıtma Tesislerine getirilmekte, arıtıldıktan sonra Konya kentine verilmektedir. 1929 yılında yapılan Dere Hidroelektrik santralı ile de 1950’lere kadar Konya’nın elektrik tüketimi sağlanmıştır.

ABSTRACT IRRIGATION and DOMESTIC WATER from MERAM CREEK MERAM Creek is most important water sources of Konya since centuries. Irrigation canals that are called Irmaks were dug on the earth and used in the irrigation of the gardens of Konya. At the same time the waters of Meram creek were used for domestic purpose in history. Later a dam was constructed over creek in the years of 1967. Now the waters are being carried to Water Treatment Plant in the perspective of “Modern Konya Water Project.

508

MEHMET BİLDİRİCİ İnş.Yüksek Mühendisi Bilirkişi-Araştırmacı Yazar 1939 yılında Konya’da doğmuş, 1957 yılında Konya Lisesi’nden 1962 yılında İTÜ İnşaat Fakültesi’nden mezun olmuştur. 1967-1969 yılları arasında Konya Belediyesi ESO Müdürlüğü’nde (KOSKİ) 1972-1982 yılları arasında “Konya DMMA Akademisi’nde (Selçuk Üniversitesi Mühendislik Bölümü) Yapı Malzemesi ve Yapı Statiği derslerini yürütmüştür. 1984-1995 yılları arasında DSİ IV. Bölge Müdürlüğü’nde İçme suyu Başmühendisi olarak görev yapmıştır. 1995 yılı sonunda emekli olmuştur. Emeklilik sonrası İstanbul’a yerleşmiş 1997-1998 yılları arasında DSİ XIV. Bölge Müdürlüğü’nde YEŞİLÇAY İçme suyu projesinde müşavir olarak görev yapmıştır. Halen İstanbul’da bilirkişi ve araştırmacı yazar olarak çalışmalarını sürdürmektedir. 1991 yılından bu yana tarihi su yapıları konusunda araştırmalarına devam etmektedir. Tarihi su yapıları konusunda iki önemli yayını bulunmaktadır. a.).Tarihi Su Yapıları, Konya, Karaman, Niğde, Aksaray, Yalvaç, Side, Mut, Silifke, DSİ Genel Müdürlüğü 1994, Ankara b.). Tarihi Sulamalar, Depolama ve Taşkın Koruma Tesisleri, DSİ Genel Müdürlüğü, 2004, Ankara Bundan başka yayınları da olan Bildirici’nin 30 civarında katıldığı yurt içi ve yurt dışı toplantılarda verilmiş Türkçe ve İngilizce bildirileri ve Konya gazetelerinde yayınlanmış yazıları vardır. Iconium’un (Konya) antik çağdaki anıtsal kalıntılarını konu alan sergisi (Ağustos) 2008 açılmıştır.

509

Koski Genel Müdürü Ahmet Sorkun ile toplantıyı izlerken

Sille’de verilen geleneksel yemekte (yanımda Tuncer Baykara)

510

BU BİLDİRİ DSİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ TEKNİK ARAŞTIRMA ve KALİTE KONTROLU DAİRESİ BAŞKANLIĞINI TARAFINDAN 06-10 TEMMUZ 2009 TARİHLERİNDE DSİ XIV. BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN DRAGOS (ORHANTEPE) YAPILAN IV. ULUSAL SU MÜHENDİSLİĞİ SEMİNERİNDE SUNULMUŞTUR.

PROGRAMDA 07.07.2009 GÜNÜ OLMASINA RAĞMEN 06.07.2009 GÜNÜ AÇILIŞ VE GENEL MÜDÜR YARDIMCISI YUSUF BALCI TARAFINDAN YAPILAN AÇILIŞ KONUŞMASININ ARDINDAN BİR BUÇUK SÜRE VERİLMİŞ BU BİLDİRİ YANINDA TARİHİ SULAMALAR, BARAJLAR VE TAŞKIN KORUMA TESİSLERİ KİTABIM BİLGİSAYARDA TANITILMIŞTIR

BULUNANLAR DSİ GENEL MÜDÜR YARDIMCISI YUSUF BALCI TEKNİK ARAŞTIRMA VE KALİTE KONTROL DAİRESİ BAŞKANI RAHMİ ÇELİK DSİ XIV BÖLGE MÜDÜRÜ CÜNEYT GEREK TAKK YURDAGÜL KUMCU

511 ANTİK ÇAĞDA BASINÇLI SU GETİRME SİSTEMLERİ

GİRİŞ

Eski çağlarda kurulan kentlerin içme suları, kentlerin yakınında bulunan genellikle pınar ve diğer su kaynaklarından borular ve galerilerle kent içine taşınmıştır. Bu su getirme sistemlerinde iki alternatif karşımıza çıkmaktadır. a.)Suyun yer çekimi ile getirilmesi: Suyun iletimi için, toprak borular, ahşap borular, su galerileri, üzeri kapaklı su kanalları karşımıza çıkmaktadır. Bunlar içinde en eskisi toprak pişmiş borulardır. M.Ö 3000’lerde Sümer uygarlığında, M.Ö 1650’lerde Hitit uygarlığında toprak pişmiş borular kullanılmıştır. Hititlerin başkenti Hattusas Müzesi’nde arkeolojik kazılarda çıkmış pişmiş toprak borular sergilenmektedir. Boruların çapları 10-15 cm, boru uzunlukları genelde 50-70 cm, kalınlıkları 1-2 cm civarındadır. Uzun zaman diliminde kullanılan bu borularla yakın zamana kadar kentlerin su getirilmesinde kullanılmakta idi. Örnek olarak 1990’lı yıllarda Bayburt kenti içme suyu tesisleri üzerine yaptığım araştırmalarda hizmet veren bu borulu sistemlere rastlamış bulunuyorum. Buna başka örneklerde verilebilir. Bu boruların üretimi ise Türkiye’de 1950’li yıllara kadar devam etmiştir. Konuştuğum Sille’li testi yapım ustaları bu tarihe kadar küçük Belediyelerden boru siparişi alıyorduk demişlerdir. Bu borulara kil boru, pöhrek ismi de verilmektedir. Basınçsız su ileten diğer bir boru da ahşap borulardır. 2-4 m uzunluğunda düzgün ağaç gövdelerinin içi oyularak su borusu haline getirilmiştir. Bu borularda su yer çekimi ile akmaktadır. b.)Suyun basınç altında iletimi Kentlere su ileten hatların basınçsız iletimi için, arazinin topoğrafik yapısı her zaman uygun olmamaktadır. Çoğu zaman iletim hattının önüne vadiler çıkmaktadır. Bu vadiden geçmek için uzun uzun dolaşmak icap edebilir. Bu ise isale hattını çok uzatmakta ve maliyeti artırmaktadır. En pratiği vadiyi aşmaktır. Bugün bu işler, su pompaları ile çok kolay sağlanmaktadır. O tarihlerde pompaj olayı olmadığından, suyun kotunu düşürmemek gerekir. Bu ise su kemerlerinin yapımını gerektirmiştir. Su kemerleri veya su köprülerinin bazıları basit yapılardır. Bunların içinde Roma ve Osmanlı döneminde yapılmış anıtsal su kemerleri de bulunmaktadır. Anadolu’da ilk yapılan su kemeri Efes su yolunda M.S. 14 yılında yaptırılan Polio su kemeridir. Akdeniz kıyısındaki antik kentlerde yapılmış su kemerleri, Mimar Sinan’ın Roma temelleri üzerine inşa ettiği Mavlova kemeri gibi şahane su kemerleri vardır. Anadolu’da yaptırılan son su kemeri ise İstanbul Beyoğlu yakasının su ihtiyacı için yaptırılan Sarıyer’deki 1. Mahmut su kemeri sayılabilir. İşin en ilginç yanı bu kemerin halen hizmet üretmeye devam etmesidir. Dünyada halen çalışır başka kemer olduğu bilinme- mektedir. c)Vadileri aşmanın başka bir yolu Fizikten bildiğimiz U borusu örneğini hatırlayalım, U borusunun bir tarafından içine giren su, borunun öbür tarafında yükselir. Bu prensipten yararlanılarak toprak, taş ve kurşun malzemelerden U borusu yapılmış ve vadilerin aşılması sağlanmıştır. Bunlara ters sifon da (inverted siphon) denilmektedir. Bu sistemin, ilk defa M.Ö 2000’lerde Girit’te Knossos Sarayı’na su getirilmesinde kullanıldığı arkeolojik kazılarla belirlenmiştir. Bu uygulama daha sonraki yüzyıllarda Anadolu’da Efes (Ephesus), Bergama (Pergamon), gibi kentlerle birlikte güney batı Anadolu’da pek çok kentlerde görülmüştür.

512

Resim 1 Tipik Inverted sifon kesiti (Fahlbusch) Açık kanaldan (Freisplegelkanal) gelen su önce Havuza (Übergansbecken) alınır. Buradan su sifona verilir. Havuz ile vadinin en düşük yeri arası tablolarda yükseklik olarak verilmektedir. Sifonlar zemin üzerine, bazen duvar veya su kemeri üzerine de oturtulmaktadır.

BASINÇSIZ SU GETİRME SİSTEMLERİ Toprak boruların insan sağlığına uygun olduğu görülmüş ve basınçlı kullanılması halinde et kalınlığı artırılmıştır. M.Ö. 1. yüzyılda Roma'da yaşamış ve "De Architectura" adlı kitabın yazarı Vitrivius (M.Ö.80?-15 BC?) bu konuda şunları yazıyor. " Et kalınlığı en az iki parmak (digiti) kalınlığında olmalıdır. Bir digiti (Roma dönemi parmak) 1.85 cm olduğuna göre et kalınlığı 2 x 1.85= 3.7 cm olmalıdır. Boruların bir ucunda birleşmeleri için geçmeler yapılmalıdır. Birleşme yerleri, yağla karıştırılmış sönmemiş kireçle kaplanmalıdır. Sifon boruların dirsek olan yerlerine ortası delikli taştan bloklar yerleştirilmelidir. Bu şekilde dizilince inişte ve çıkışta meydana gelen basınç sebebiyle yerlerinden oynamamaları sağlanacaktır. Üzerinden geçtiği su kemerinde güçlü bir hava akımı oluştuğundan su genellikle kaynağından yavaşça ve azar azar verilmez ve sonra da dirsek dönüşlerinde kemerler veya kum engellerle yavaşlatılmaz ise tespit taşını bile söküp dışarı atar. Su kaynağından ilk verileceğinde önceden içerisine kil konmalıdır ki yeterince kaplanmamış birleşme yerleri varsa küllerle kapatılsın. Vitrivius toprak boruları tavsiye etmekte ve faydalarından bahsetmektedir. Önce yapıda ve boruda bir arıza olursa onarımı kolayca yapılabilir. İkincisi toprak borudan geçen su sağlıklıdır. Ayrıca suyun tadının toprak borularla iletildiğinde daha iyi korunduğunu günlük yaşantımızda kanıtlanabilir, çünkü masalarımız gümüş kaplarla donatıldığı halde, saf lezzet açısından herkes saf toprak kaplar (testi) kullanıyor” demektedir.

Resim 2 Toprak boru örnekleri (Fahlbusch) Arkaik, Helenistik, Roma

513 OSMANLI DÖNEMİ KÜNK BORULAR Künklerin iç çapları ZİRA denilen Mimar arşınınım 1/24 olan parmak ile ölçülürdü. 6 veya 7 lik künkler kullanılırdı. Birleşim yerleri LÖKÜN denilen bir çeşit macun ile sıvanırdı. Plastik olan macun bir süre sonra taşlaşırdı. Lökün 6 ölçü keten yağı, 8 ölçü kalker tozu, 1 ölçü pamuk karıştırılarak elde edilirdi. Aşağıdaki Tablo 1 de İstanbul Sarıyer Bahçeköy Vakıf Sular Müdürlüğünce İstanbul’un çeşitli yerlerinde bulunmuş toprak borular sergilenmektedir. Bu borular aynı yerde çalışan konuya duyarlı Cemal Kaya tarafından toplanmıştır.

BASINÇSIZ TOPRAK BORULAR İSTANBUL BAHÇEKÖY VAKIF SULAR MÜDÜRLÜĞÜNDE Bulunduğu yer Cinsi İç çapı cm Dış çap Uzunluğu cm İstanbul Sarıyer Pişmiş toprak 12 15 100 “ “ 19 22 - İstanbul Yedikule “ 13 16 Konya Gevrekli “ 8 10 Gökova Akyaka Pişmiş toprak 10 cm (sırlı) Kalınlık 0,5 cm Tablo 1

Resim 3 Konya-Seydişehir Gevrekli Toprak Boru Bu borulara Konya Seydişehir Gevrekli köyünde kanal kazımı sırasında rastlanılmıştır. Hangi dönem olduğu bilinmemektedir.

AĞAÇ BORU Romalılar içi oyulmuş ağaç boruları uç uca ekleyerek ve demir şerit ile sararak su iletiminde kullanmışlardır. (The Romans made pipes of hollowed elm trunks fitted end to end with taper- and- socket joints bound with iron band.) Uzun ve kalın gövdeli ağaçlardan (elm) oyulan ağaç borular su iletiminde 1700’lü yılların sonunda, 1800’lü yılların başlarında Avrupa ülkelerinde kullanılmıştır. Üzerine demir bandaj sarılmıştır. Amerika’da 1800’lü yıllarda Montreal ve Boston’da kullanılmıştır. Türkiye’de Tokat civarlarında kullanılmıştır. Yerel olarak buna ağaç pöhrek denilmektedir. Yeri iç çapı cm Uzunluk cm Referans – açıklama Zurich Müzesi K17 20 500 Çam ağaç boru (Canton Vaux) Tablo 2

514

BASINÇLI TOPRAK BORULU SİFONLAR Basınçlı toprak borulu sifonlara Anadolu’da ilk defa Bergama Krallığı döneminde başkent Bergama (Pergamon) da görülmektedir. Aşağı tablo 3 de görüleceği gibi sifonun derinliği 25- 30 m civarındadır. Anadolu’da uygulanmış basınçlı toprak borulu sifonlar ve borulara ait özellikler aşağıda Tablo 3 ve Tablo 4 dedir.

Antik kent Su yolu Kaynak Dönemi Yükseklik ismi m Bergama Selinus- Garbrect, Fahlbusch 2001 M.Ö 200 25-30 (Pergamon) Attalos Helenistik Bergama Selinus- Garbrect, Fahlbusch 2001 M.Ö. 200 25-30 Demophon Helenistik Magnesia Weber 1904 Helenistik- 30 Manisa Roma Philadelphia Weber 1904 Helenistik 20 Manisa Alaşehir Antioch Meander Weber 1904 Helenistik 15 Aydın-Karacasu Aliağa Çiftliği Gerga – Aydın Bildirici 2007 Çine, Ovacık Ariasos –Burdur Owens 2006 Bucak, Uçkapı Cremna Owens 1991 Burdur-Bucak Çamlık- Girme Kyzikos Dindimon Ertüzün 1999 Bandırma Tablo 4

TOPRAK BASINÇLI BORULAR BOYUTLARI Yeri iç çap Kalınlık Dış çap cm Uzunluk Referans-açıklama cm cm cm Pergamon 13 6 25 50-60 (İzmir Bergama) Attalos Garbrecht 2001 Pergamon 18 7 32 50-60 (İzmir- Bergama Dimifon Garbrecht 2001 Cremna 8 8 24 40 Owens 1991 Burdur-Bucak Çamlık-Girme Patara –Antalya 9 10 29 40 Büyükyıldırım 1994 Kaş-Ovagelemiş İzmir Halkalı 22 5 32 50 Weber 1899 DIANA Baths Cibyra Burdur- 18,5 4 50 Baykan 1997 Gölhisar

515 Bubon 12,5 7,5 27,5 - Baykan 1997 Burdur Gölhisar Altınyayla-İbecik Kyzikus 35 7 49 35-70 Ertüzün 1999 Bandırma Ariassos –Burdur Owens 1991 Bucak, Uçkapı Tablo 5

KURŞUN BORULU BASINÇLI SİSTEMLER Helenistik ve Roma döneminde kurşun borularda su getirme sistemlerinde kullanılmıştır. Kurşun borular iki şekilde üretilmiştir. Dökme kurşun olarak, dikdörtgen plakalar kıvrılarak boru haline getirilmiştir.

Efes Müzesi’nde kurşun boru ve taş manşonu Roma dönemi kurşun boru (kıvırma) (Fahlbusch) (dökme) (Öziş 1994) Resim 4-5 Solda görülen kurşun boru Efes Artemis Tapınağı zemininde görülmüştür. Tapınağın yapılışı ile M.Ö 500’lerde kullanıldığı sanılmaktadır. Dünyada görülen en eski kurşun boru özelliğini taşımaktadır. Ancak hangi su yolunda kullanıldığı belirlenememiştir.

KURŞUN BORU (LEAD PIPES) ÖRNEKLERİ Yeri Su yolu ismi Sifon ismi Dönemi Uzunluk Yükseklik m m Lyon (Fransa) Yzeron Craponne Roma 3600 91 Lyon Mont d’or d’Ecully “ 3500 70 Lyon Brevenne Grange-Blance “ 3500 90 Bergama Madradağ Madradağ Bergama 3200 190 Alatri (İtalya) Alatri Alatri Roma 3000 100 Efes Artemis Archaic Tablo 6

KURŞUN BORU EBATLARI Yeri İç çap Kalınlık Dış çap Uzunluk Referans- Açıklama cm cm Ephesus 8 4,5 17 60 Efes Müzesi “ 18 35 Taş manşon

516 Pergamon 17,5 5,5 28,5 120 Garbrecht, 2001 Standart 295 Roma İsviçre 8 100 Zürih Müzesi K17 Tablo 7

Resim 6 Pergamon (Bergama) kenti Kurşun Borulu Sistemi Bergama Krallığı döneminde Başkent Pergamon’a su getirmek amacıyla M.Ö. 200’lü yıllarda Kral Eumenes döneminde yapılmış bu sistem zamanın dev projelerinden biridir. 190 m derinlikteki vadi kurşun boru ile aşılmıştır. Ancak bu kurşun borular bugüne gelmemiş, kurşun boruların tespit edildiği taş manşonlar yerinde durmaktadır. Kimyasal analizlerle kurşun boru geçen yerdeki kurşun konsantrasyonu diğer taraflara göre çok fazla olduğu ölçülmüştür.

OSMANLI DÖNEMİ KURŞUN BORULAR Önce Avrupa’dan gelen çekme kurşun borular kullanılmıştır. Yerli kurşun borular eskiden olduğu gibi kurşun levhalar birbirine lehimsiz geçirilerek üzerleri “lökün” ile sarılırdı. Levha sayısına göre 1 üstüvaneden 6 üstüvaneye kadar isim alırdı. Kent içi şebekelerde kullanılan borular 1 atmosfer basınca (10 m) dayanırdı.

517 TAŞ BORULU SİFONLAR (STONE PIPES) Genellikle ebatları 0,60 – 1,00 olan kalker blokların içleri oyularak boru haline getirilmiştir. Bunlar arazide birbirine geçmeli olarak birleştirilerek sifon (U borusu) haline getirilmişti. Bu sistemlerin Anadolu’da nerede uygulandığı aşağıda tabloda görülmektedir.

Yeri Su yolu ismi Kaynak Dönemi Uzunluk Yükseklik m m İzmir Karapınar Weber 1899 Helenizm 3800- 158 Weber 1904 4400 Aspendos Antalya Kessener 2000 Roma 1670 45 Serik, Belkis Laodicea Eskihisar Weber 1898 Helenizm 817 50 Denizli Roma Tralles Weber 1904 Roma 75 Aydın Trapezopolis Weber 1904 Roma 40 Denizli Babadağ Prymnessos Weber 1904 40 Afyon , Sülün Apamea 28 Dinar-Afyon Antioch Pisidia Weber 1904 Roma 28 Isparta Yalvaç Burdy 1997 Ankara Elmadağ Fırat Roma 27 Akmonia Weber 1904 25 Uşak Banaz, Ahatköy Oionanda Antalya Stenton 1986 Roma 500 22 Seki, İncealiler Patara –Antalya, Kaş Delikkemer Öziş 1996 Roma 260 20 Kalkan, Ovagelemiş Afrodisias –Aydın Öziş, 1994 Karasu - Geyre Seleuceia Bildirici 1994 Silifke Mersin Tablo 8

TAŞ BORULAR BOYUTLARI

Yeri Boru iç çapı cm Uzunluk, Açıklama m Patara-Antalya- 30 Stenton 1986 Kaş- Ovagelemiş Antioch Isparta 28 Weber 1904 – Burdy 1997 (Yalvaç) Ankara 22-30 Fıratlı 1949 Aspendos, Antalya 28-30 Kessener 2004 Seki, Belkis Loodecia, Denizli 26-29 Çift boru Weber 1899

518 İzmir 13-22 Weber 1899, Weber 1904 Oionanda 17,5 Stenton 1986 İstanbul Sarıyer 30 Dış çap 55 100 Bahçeköy Vakıf sular- silindirik İstanbul Bayezit 30 Dış çap 55 80 İstanbul Arkeoloji Müzesi -silindirik Tablo 9

Roma döneminde 32 civarında basınçlı ters sifon yapıldığı tespit edilmiştir (Stenton 1986). Çok ilgi çekicidir. Bunların yarısı Anadolu’da yarısı da İtalya dahil imparatorluğun diğer bölgelerindedir. Gene çok ilgi çekicidir ki bu sistemler Anadolu’nun her yerinde değil, İzmir- Ankara-Mersin üçgeni içindedir. Örnek olarak İstanbul su getirme sistemleri arasında sifon yapısı bulunmamaktadır. Bu sistemler içinde en önemlisi Aspendos’da yapılan ve bugün muhteşem kalıntıları görülebilen iki su terazili (Su kulesi) olan sistemdir. Yaklaşık 4. yüzyılda yapılan bu sistem de döneminde dünyanın en önde gelen projesidir. Bir su mühendisliği harikasıdır. Sistemin kesiti aşağıdadır.

Resim 7 Aspendos su getirme sistemin kesiti (Kessener, 2000) 1 numaradan gelen su 3 nolu kuzey kule üzerine çıkmakta, daha sonra 3 nolu kuleden 5 nolu kuleye, buradan da 7 numarada Akropolis’teki açık kanala gelmektedir. Üç sifon uygulaması bir aradadır.

Resim 8-9 Solda Denizli Laodikya antik kentinden – sağda Aspendos antik kentinden taş su boruları

519

Resim 10 Laodikya (Denizli) çift sıralı taş borular (Bildirici 2004)

Resim 11 Patara kentine basınçlı su ileten (Delikkemer) (duvar üzerinde)

520

Resim 12 Ankara Ulus’ta yapı temellerinden çıkan taş borular, Roma Hamamı bahçesinde (M. Bildirici)

DÖKME DEMİR BORU Dökme demir borular (cast iron) ilk defa Almanya’da Dillenberk Kalesi’ne su getirilmesinde kullanılmıştır. İkinci olarak Paris’te Versailles Sarayı’na su getirilmesinde uygulanmıştır. Borunun çapı 40 cm, uzunluğu 8 km’dir. İngiltere’de ilk uygulama 1746 yılında Londra’da, Amerika Birleşik Devletleri’nde 1804 tarihlerinde görülmektedir. Türkiye’de ise 1886 yılında İzmir İçme suyu projesinde, aynı tarihlerde İstanbul Terkos Tesisleri’nde kullanıldıkları görülmektedir. İzmir’e font borular Belçika’dan getirilmiştir. Konya’da ise 19. yüzyılın sonunda Çayırbağı’ndan gelen su yolunda görülmektedir. Basınca dayanıklı olduğu için vadilerin aşılmasında büyük kolaylık sağlamıştır.

PLASTİK BORU (PVC) İlk defa 1935 yılında Almanya’da üretilmiş, ve kullanılmaya başlanmıştır. Amerika’da geniş olarak kullanılması 1955 başlamıştır.

ÇELİK BORU, BETON BORU VE ÖTESİ Sanayi ve teknolojide hızlı gelişmeler yeni imkanlar ortaya çıkarmış, donatılı beton boru, ilkel gerilmeli beton boru Türkiye’de üretilmeye ve uygulanmaya başlamıştır. İstanbul İçmesuyu projesi’nde Yeşilçay (Ağva) sisteminde “Çelik gömlekli, ilkel gerilmeli beton boru üretilmiş ve su getirme sisteminde kullanılmıştır.

521

Resim 13 İstanbul İçmesuyu Yeşilçay sisteminde çapı 3 m olan “Çelik Gömlekli, İlkel Gerilmeli Beton boru”

KAYNAKLAR BAYKAN, CANTİLAV,1997, Kibryatis Birliği Su İletimleri, İnşaat Mühendisleri 14. Teknik Kongresi, s. 1099-1114-İzmir BİLDİRİCİ, 1993, Konya İçmesuyu Projesi ve Tarihsel Gelişimi, DSİ Genel Müdürlüğü İçmesuyu Dairesi Başkanlığı Semineri Bildirileri 8 sayfa, Çamlıca, İstanbul BİLDİRİCİ 1994a, Tarihi Su yapıları, Konya, Karaman, Niğde, Aksaray, Yalvaç. Side, Mut, DSİ Genel Müdürlüğü 463 s, Ankara BİLDİRİCİ, 1994b, Selçuklu dönemi Konya Sulaması, DSİ Genel Müdürlüğü Su ve Toprak Kaynaklarının Geliştirilmesi Konferansı Bildirileri cilt 1 sayfa 37-46, Ankara BİLDİRİCİ, 1994c, Roma Dönemi Su Getirme Yapılarında Taş Borulu Sistemler, DSİ Bülteni Sayı 393- 398 sayfa. 20-24 Ankara BİLDİRİCİ Mehmet, BİLDİRİCİ Öztuğ, 1995, Klasik Çağda Su İletiminde Kullanılan Borular, DSİ Genel Müdürlüğü İçmesuyu Projelerinin Hazırlanması ve İnşaatı Semineri Bildirileri, 8 sayfa Çamlıca, İstanbul BİLDİRİCİ, 1996, Eski Su Temin sistemlerinde Debi Ölçümü, DSİ Genel Müdürlüğü Teknik Bülteni sayı 85, sayfa 23-26, Ankara BİLDİRİCİ Mehmet and BİLDİRİCİ Öztuğ, 1996, Historical Irrigation in the Plain of Ereğli of Konya, International Commission on Irrigation and Drainage, 16th Congress, History Seminar Vol. 1, R9, 21 pages, Cairo, Egypt BİLDİRİCİ Mehmet, BİLDİRİC Öztuğ 1997, Konya ve Çevresinde Çağlar Boyu Tarihi Su Yapıları, İnşaat Mühendisleri Teknik Kongresi Bildirileri, sayfa.1115-1128, İzmir BİLDİRİCİ, 1998, Tarihi Su Yapılarında Suyun Basınçla, İletilmesi,Ölçülmesi ve Yükseltilmesi, DSİ Su Mühendisliği Semineri Bildirileri, 6. Bölüm 13 sayfa- Fethiye, Muğla BİLDİRİCİ Mehmet -BİLDİRİCİ Öztuğ, 1999, Historical Irrigation of Bayburt, International Commission on Irrigation and Drainage, 17th Congress on Irrıgation and Drainage, History Seminer Volume 1 page.71-87, Granada, Spain

522 BİLDİRİCİ Mehmet-BİLDİRİCİ Öztuğ 1999, Historical Irrigation Systems in the Region of Konya through ages, International Commission on Irrigation and Drainage, 17th Congress on Irrigation and Drainage, History Seminar Volume 1 page.72-87, Granada, Spain BİLDİRİCİ M, 2006 “The cistern and the aqueduct of Ceramos in ancient Caria” “CAE BİLDİRİCİ ,2007 “Gerga Su yolu” (yayınlanmamış) BURDY, 1993 Lyon L'Aqueduc Romain BURDY Jean, BYRNE Maurice, ÖZTÜRK Jean and TAŞLIALAN Mehmet, 1997 "The Aqueduct, Nymphaeum, and Bath House" Pisidian Antioch chapter 6, p 175-199, Duckworth Büyükyıldırım, 1994, Antalya Tarihi Su Yapıları, DSİ Genel Müdürlüğü yayını, Ankara ERTÜZÜN, 1999 “Kapıdağ Yarımadası ve çevresindeki adalar” FAHLBUSCH . 1987a, Beispiele, Antiker Wasserversorgunsanlagen, Aspendos, Mainz s.172-175 FAHLBUSCH . 1987b, Vitrivius and Frontinus, in the Roman Period. International Association for FAHLBUSCH , 1987c Pressure conduits in Ancient Aqueducts FRONTINUS 1. yüzyıl, Des Aqueductu Urbis Romae, Latince, İngilizce çeviri Clemens Herschel, The Water Supply of the city of Rome FIRATLI Nezihi, 1949, Ankara'nın İlk Çağda Su Tesisatı, Türk Tarih Kurumu Belleten Dergisi GARBRECHT Günter, In zusammen arbeit mit Henning FAHLBUSCH, Kondrad HECHT (+), Harmen THIES, 2001, "Die Wasserversorgung von Pergamon" Deutsches Archaeologisches Institut, Stadt und Landschaft, Teil 4, Walter de Gruyter, Berlin, Newyork. (341 pages, 65 tafels, 40 Beilages) KESSENER Paul, 2000, "The aqueduct at Aspendos and its inverted siphon". Journal of Roman Archaeology vol.13 p.104- 132 LANSKORONSKI . 1880, Die Stadten Pamphyliens und Pisidiens, Wien, Almanca OWENS Eddie, 1991, Kremna Aqueduct and Water Supply System, Greece-Rome 1991 vol.38, s.41,59 OWENS, 2006 “The Ariassos aqueduct and the development of the Roman City, CAE Öziş, Arısoy 1987 “Mimar Sinan’ın Su Yolları” Dokuz Eylül Üniversitesi ÖZİŞ 1994, Mühendislik Tarihi Açısından Türkiye'de Eski Su Yapıları, DSİ Genel Müdürlüğü yayını Ankara 1994 Öziş 1995 “Çağlar Boyu Anadolu’da Su Mühendisliği, İMO İstanbul STENTON E.C. and COULTON J.J. 1986,Oionanda, The Water Supply and Aqueduct, Anatolian Studies WEBER 1899, Die Wasserleitungen von Smyrna Bant 13, Kaiserlich Deutschen Archaologischen Instituts (KDAI), Berlin, Almanca WEBER 1899 Die Wasserleitungen von Smyrna Bant 14, (KDAI), Berlin, Almanca WEBER 1904, Wasserleitungen in Kleinasiatischen Stadten, Bant 19, (KDAI), Berlin, Almanca WEBER 1905, Wasserleitungen in Kleinasiatischen Stadten, Bant 20, (KDAI), Berlin, Almanca (Orijinali Alman Kütüphanesi d1-238) VİTRİVİUS M.Ö. 1. Yüzyıl, Mimarlık Üzerine On Kitap, Suna Güven Çevirisi, Şevki Vanlı mimarlık Vakfı, İstanbul 1990

523

MEHMET BİLDİRİCİ 1939 yılında Konya’da doğdu. 1957 yılında Konya Lisesi’nden, 1962 yılında İTÜ İnşaat Fakültesi’nden mezun oldu. Askerlik dahil 30 yıl Konya’da resmi kurumlarda ve özel olarak çalıştı. Betonarme projeleri yaptı. 1971-1982 yılları arası Konya Devlet Mühendislik Mimarlık Akademisi’nde (Halen Selçuk Üniversitesi Mühendislik Fakültesi) Öğretim Görevlisi olarak görev yaptı, Yapı Statiği ve Yapı Malzemeleri derslerini yürüttü. DSİ IV. Bölge Müdürlüğü’nden 1996 yılı başında emekli oldu. İstanbul’a yerleşti. 1991 yılından bu yana Tarihi Su Yapıları (Su Kültür Tarihi) konusunda araştırmalarına devam etmektedir. Konu ile ilgili yayınlanmış kitapları, 30 civarında bildiri ve başta Konya gazetelerinde yayınlanmış 250 civarında yazısı vardır.Halen İstanbul’da yaşamını sürdüren ve aynı zamanda İstanbul Mahkemelerinde bilirkişi olarak görev yapan Bildirici evli ve üç çocuk babasıdır. Üç torun sahibidir.

524