TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ARKEOLOJİ ANABİLİM DALI KLASİK ARKEOLOJİ BİLİM DALI

LYDİA BÖLGESİ HELLENİSTİK DÖNEM MEZAR STELLERİ

DOKTORA TEZİ

ABDULLAH KASIM SONKAYA

Ankara-2019 TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ARKEOLOJİ ANABİLİM DALI KLASİK ARKEOLOJİ BİLİM DALI

LYDİA BÖLGESİ HELLENİSTİK DÖNEM MEZAR STELLERİ

DOKTORA TEZİ

ABDULLAH KASIM SONKAYA

TEZ DANIŞMANI

PROF. DR. ERHAN ÖZTEPE

Ankara-2019

İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER ...... i ÖNSÖZ ...... iii KISALTMALAR ...... iv 1. GİRİŞ ...... 1 1.1. Konu, Kapsam, Amaç ve Yöntem ...... 1 1.2. Lydia Tarihçesi ...... 5 1.3. Araştırma Tarihçesi ...... 17 2. İKONOGRAFİ ...... 24 2.1. Symposium Sahnesi ...... 25 2.2. Dexiosis Sahnesi ...... 33 2.3. Atlı Sahneler ...... 40 2.4. Kadın ve Erkek Betimli Sahneler ...... 46 2.5. Birden Fazla Betimli Sahneler ...... 57 3. TİPOLOJİ ...... 60 3.1. Stel Tipleri ...... 60 3.1.1. Alınlıklı Steller ...... 64 3.1.1.1. A Tipi ...... 66 3.1.1.2. B Tipi ...... 68 3.1.1.3. C Tipi ...... 71 3.1.2. Çerçevesiz Steller ...... 74 3.2. Figür Tipleri ...... 76 3.2.1. Kadınlar ...... 80 3.2.1.1.Protopudicitia Tipi ...... 82 3.2.1.2.Pudicitia Saufeia Tipi ...... 83 3.2.1.3.Pudicitia Philista Tipi ...... 85 3.2.1.4.Polla Valeria Tipi...... 86 3.2.1.5.Penelope Tipi ...... 90 3.2.1.6. Küçük Herculaneumlu Kız Tipi ...... 91 3.2.1.7. Venedikli Mousa Tipi ...... 93 3.2.2. Erkekler ...... 93 3.2.2.1.Dioskurides I Tipi ...... 94 3.2.2.2.Dioskurides II Tipi...... 97 3.2.2.3.Demosthenes I Tipi ...... 98 i

3.2.2.4.Demosthenes II Tipi ...... 99 3.2.2.5. Hippokrates Tipi ...... 100 3.2.2.6. Hades Tipi...... 101 3.2.3. Çocuk ve Hizmetçi Tipleri ...... 102 4. STİL VE TARİHLENDİRME...... 110 5. MALZEME ve TEKNİK ...... 187 6. OLASI ATÖLYELER ...... 193 6.1. A Atölyesi ...... 195 6.2. B Atölyesi ...... 205 6.3. C Atölyesi ...... 207 6.4. D Atölyesi ...... 208 6.5. E Atölyesi ...... 212 6.6. F Atölyesi ...... 214 7. SONUÇ ...... 219 8. TERMİNOLOJİ ...... 232 9. KATALOG ...... 238 10. KAYNAKÇA ...... 334 11. GRAFİK VE TABLOLAR ...... 359 12. ÇİZİMLER ...... 363 13. HARİTA ...... 369 14. RESİMLER ...... 371 ÖZET ...... 420 ABSTRACT ...... 422

ii

ÖNSÖZ

Tarih boyunca kültürel ve sosyo-ekonomik alanlarda uygarlığın gelişimine

önemli katkılar yapmış olan Lydia Bölgesi, Arkaik Dönem’den itibaren ürettiği zengin mezar stelleriyle de arkeoloji biliminde dikkat çekici bir konum elde etmiştir. Bölgenin

Hellenistik Dönem sanatı ve kültürünü aydınlatma çalışmalarına katkı yapması umulan bu araştırmada 95 adet mezar steli ikonografik, tipolojik, stilistik ve kronolojik bakımdan incelenmiş; olası üretim merkezleri saptanmaya çalışılmış ve Hellenistik

Dönem Lydia’sının mezar steli endüstrisine ilişkin bölgesel durumunun ortaya konulması amaçlanmıştır.

Bu amaçla gerçekleştirdiğim araştırma süresince pek çok dost ve bilim insanının desteğini yanımda hissettiğimi belirtmeliyim. En başta, çalışmam boyunca pozitif yaklaşımı ve değerli fikirleriyle daima desteğini aldığım tez danışmanım Prof. Dr.

Erhan Öztepe’ye teşekkür etmek isterim. Değerli önerileriyle tezin şekillenmesine

önemli katkılarda bulunan Prof. Dr. Ayşe Emel Erten ve Prof. Dr. Veli Köse’ye;

çizimler konusundaki desteği için Doç Dr. Yasin Topaloğlu’ya; yazıtlar konusunda

Prof. Dr. Hasan Malay ve Dr. Şengül Dilek Ful’e; kaynak temini konusundaki yardımları için Doç Dr. Ali Yalçın Tavukçu, Doç Dr. Korkmaz Meral, Doç. Dr. Murat

Çekilmez ve Dr. Fahri Yıldırım’a; gözden geçirme ve son düzenlemedeki desteklerinden ötürü Dr. İsa Yayla, Dr. Dumuş Ersun ve Arş. Gör. İnan Kopçuk’a; müze çalışmalarıma desteklerinden ötürü başta Zeynep Kızıltan ve Emin Torunlar olmak üzere , İzmir, , Tire, Ödemiş, Bergama, Uşak, Paris Louvre ve

Varşova Ulusal Müzelerinin tüm çalışanlarına içtenlikle teşekkür ederim. Son olarak, zor zamanlarda beni sürekli teşvik eden sevgili eşim Suzan’a ve bu çalışmayla yaşıt olan biricik kızım Ayşe Betül’e en derin sevgi ve şükranlarımı sunarım.

Abdullah Kasım SONKAYA Ankara 2019 iii

KISALTMALAR

Arkeolojik süreli yayımlar ve kitap serileri için yapılan kısaltmalarda American

Journal of Archaeology (AJA) tarafından https://www.ajaonline.org/submissions

/abbreviations web adresinde yayımlanan kısaltmalar, antik kaynaklar için yapılan kısaltmalarda PERSEUS Project tarafından http://www.perseus.tufts.edu

/hopper/abbrevhelp web adresinde yayımlanan kısaltmalar kullanılmış; Türkçe sözcüklerde Türk Dil Kurumu (TDK) kısaltmalar dizini, diğer sözcüklerde ise arkeoloji literatüründe yaygın olarak kullanılan kısaltmalar dikkate alınmıştır.

Abb. Abbildung (Resim) age. Adı Geçen Eser agm. Adı Geçen Makale agy. Adı Geçen Yer/Yayın

AST Araştırma Sonuçları Toplantısı

Bd. Band (Cilt)

Beil. Beiliegend (Ek)

Bk. Bakınız

C. Cilt ca. Circa (yaklaşık) cm Santimetre

Çev. Çeviren

Çiz. Çizim

D. Derinlik dn. Dipnot ed. Editör

Fig. Figür iv

G. Genişlik

Grf. Grafik

Hrt. Harita

Ins. Inscription (yazıt)

K. Katalog Numarası

Kl. Kalınlık km Kilometre krş. Karşılaştırınız

KST Kazı Sonuçları Toplantısı

Lev. Levha m. metre

MÖ Milattan Önce

MS Milattan Sonra

No: Numara

Nr. Numara

Pl. Plate (Levha)

Res. Resim s. Sayfa

Taf. Tafel (Levha)

Tbl. Tablo

TTK Türk Tarih Kurumu vd. ve devamı/ve diğerleri

Y. Yükseklik

v

1. GİRİŞ

1.1. Konu, Kapsam, Amaç ve Yöntem

Geçmişin mezar stelleri bizlere ait oldukları dönemin insanlarının hayatına dair pek çok ayrıntıyı verir. Bir stel üzerinde betimlenen sahne, mezar ve sahibine ilişkin sıradan bilgilerin ötesinde, bunların ardındaki yaşanmışlıkları, kişilerin sosyal hayatlarını, insani ilişkilerini, umutlarını, içinde yaşadıkları toplumsal kültürü ve daha pek çok bilinmeyeni açığa vurur. Bu bakımdan mezar stellerinin her biri, esasen kendine ait hikâyesi olan gizemli ve yenilenemez birer sanat eseridir. Dolayısıyla bu eserlerin korunmasının yanı sıra ayrıntılarıyla incelenerek değerlendirilmesi ve insanlığın belleğine sunulması, kültürel mirasın bütünüyle yok olmasının önüne geçilmesi ve gelecek nesillere aktarılması açısından büyük önem taşımaktadır.

Bu anlayıştan hareketle ele alınan bu çalışmanın amacı; Lydia Bölgesi

Hellenistik Dönem Mezar Stelleri’nin ikonografik, tipolojik, stilistik ve teknik

özellikleri bakımından bir bütün halinde incelenerek bunların bölge arkeolojisindeki yeri, bölgenin kültürel ve sanatsal durumu, mezar stellerinin serbest yontuculukla etkileşimi ve bölgelerarası ilişkilere ayna tutması açısından taşıdıkları önemi kavramaya

çalışmaktır. Bugüne kadar Lydia’da yapılan arkeolojik kazılar, yüzey araştırmaları ve bunlardan beslenen yayımlar genellikle Lydia Krallığı ve Pers egemenliği dönemleri ağırlıklı olmak üzere Sardes ve çevresi ile bölgenin Demir Çağı öncesi erken dönemlerini keşfetmeye yönelik çalışmalar olarak öne çıkmaktadır. Buna karşın bölgenin yakın dönem heykeltıraşlık eserleri de dâhil, Hellenistik Dönem heykeltıraşlığını ve bu kapsamda mezar stellerini ele alan yayımlar az sayıdadır ve konuyu sınırlı yönleriyle irdeler. Nispeten daha kapsamlı içeriğe sahip az sayıdaki

çalışma ise genelde inceledikleri malzeme bakımından güncel değildir.

1

Lydia buluntusu mezar stellerinin konu edildiği bilimsel disiplinlerden biri de epigrafidir. Lydia’nın yazıtlı taşları bakımından Anadolu’nun en zengin rezervlerinden birine sahip olması, bölgenin epigraflar için birincil derecede önem taşıyan araştırma sahalarından biri olmasını sağlamıştır. Ancak bu alandaki çalışmaların da yalnızca yazıtları incelemesi ve eserleri arkeolojik özellikleri bakımından değerlendirmemesi

çalışma kapsamındaki mezar stellerinin ikonografik, tipolojik ve stilistik yönlerinin geri planda kalmasına neden olmaktadır. Oysa müzelerde karşılaşılan malzemeden anlaşıldığı kadarıyla, Roma Dönemi’nde seri bir mezar steli üretim endüstrisine sahip olduğu görülen Lydia, Krallık Dönemi’nden gelen zengin gömü geleneğine paralel olarak Hellenistik Dönem mezar stelleri ve bunlar üzerindeki kabartmalar konusunda da araştırılmaya değer bir malzeme sunmaktadır.

Bu amaçla gerçekleştirilen çalışma kapsamında ilk olarak Kültür ve Turizm

Bakanlığı’nın izniyle Manisa, İzmir, Tire, Ödemiş, Uşak, Bergama, Afyon Müzelerinde araştırmalar yapılmış; yurtdışında Varşova Ulusal Müzesi, Berlin Müzesi ve

Paris Louvre Müzesi taş eserler seksiyonlarında incelemelerde bulunulmuştur. Buna göre çalışmada yer verilen eserler, Manisa Müzesi başta olmak üzere Tire, Ödemiş,

İzmir, Paris Louvre ve Stockholm Milli Müzelerinde korunan mezar stellerinden oluşmaktadır. Yalnızca yazıt işli olup figüratif betim içermeyen ve bu yönleriyle heykeltıraşlık sanatının dışında kalıp epigrafi biliminin çalışma alanına giren steller doğallıkla araştırmaya dâhil edilmemiştir. Kabartmalı mezar stelleri üzerindeki epigrafik ve onomastik konularda ise ayrıntıya girilmeksizin yalnızca epigraflarca yapılmış çeviri ve yorumlar dikkate alınmıştır.1

1Keil-Premerstein 1906, 7-8, Nr. 15, Abb. 6; Keil-Premerstein 1911, 91, Nr. 122;Keil-Premerstein 1914, 74-75, Nr. 101, Abb. 40; Peek1931, 125, Nr. 9 b; Buckler-Robinson 1932, 109, Fig. 101; Gschnitzer-Keil 1957, 220, Taf.1, Nr. 1; Malay 1983, 25-28, Taf. 3 a-b; Malay-Petzl 1985, 55-57, Nr. 1, Taf. 2; Petzl 1991, 89, Taf. 3; 1994, 89, Ins. 245, Fig. 88; Smith 2002, 192-193, Res. 222; Aytaçlar 2004, 187-188, Fig. 3 Malay-Ricl, 2006, 73, Nr. 50; Çekilmez 2015, 108, Lev. 18. Ayrıca tez kapsamındaki yayımlanmamış steller üzerinde yer alan yazıtları çevirip gönderen Sn Prof. Dr. Hasan Malay ve Sn Doç. Dr. Ş. Dilek Ful’e teşekkürü borç bilirim. 2

Müze sergi ve depolarındaki envanter kayıtlarının alınması, fotoğraflama ve

ölçümleme çalışmalarının tamamlanmasının ardından başta Ankara İngiliz Arkeoloji

Enstitüsü ve İstanbul Alman Arkeoloji Enstitüsü ile Türk Tarih Kurumu, Ankara

Üniversitesi DTCF, Atatürk Üniversitesi ve Bilkent Üniversitesi olmak üzere çeşitli kurumların kütüphanelerinde yer alan konuya ilişkin kaynaklar üzerinde okuma vetaramalar gerçekleştirilmiş; bu esnada bölgeye ilişkin tüm kazı ve araştırma raporları dahil olmak üzere, özellikle Hellenistik Dönem heykeltıraşlık eserleri ve mezar stellerini konu edinen yayımlara ulaşılması hedeflenmiştir.

Literatür taramasının ardından elde edilen görsel ve yazılı bilgiler bir arada değerlendirilerek mezar stelleri farklı özellikleri bakımından gruplandırılmış, sundukları ikonografi, tipolojik çeşitlilik ve kesintileriyle birlikte stilistik gelişim gözlemlenmeye

çalışılmıştır. İkonografik gruplarına ayrılan steller kendi içlerinde tarihlendirilerek kronolojik sıraya konulmuştur. İkonografik anlatımın ardından steller ve figürler tipolojik açıdan değerlendirilmiş; ana figürler ve sahnedeki diğer figür ve motiflerin sembolik manalarına İkonografi bölümünde yer verilmiştir. Stellerin tarihlendirilmesi kendi içinde ve çevre bölge eserleriyle karşılaştırmalı olarak Stil ve Tarihlendirme bölümünde yapılmıştır. Diğer bölümlerde steller için geçen tüm tarihler bu bölümde yapılan karşılaştırmalı analize dayalıdır. Kullanılan malzeme ve tekniğe ilişkin bilgi ve bulgular ilgili bölümde verilmiştir. Daha sonra ikonografik, tipolojik ve teknik bulgulara dayalı olarak bölgede faaliyet göstermiş olması muhtemel atölyeler, Olası

Atölyeler başlıklı bölümde ele alınmıştır. Sonuç bölümünde çalışma boyunca elde edilen bulguların bir özeti sunulmuştur. Katalog ve resim numaraları aynı olduğundan metin içinde yalnızca katalog numarası kısaltma olarak verilmiştir. Stellerin buluntu noktaları ve atölyeler bölge haritası üzerinde gösterilmiş olup stel ve figür tipleri

3

çizimlerle desteklenmiştir. Bazı stellerin 2 buluntu yerlerinin bilinmemesi ve büyük

çoğunluğunun doğal sebepler ya da yasa dışı faaliyetler, bilimsel olmayan çalışmalar ve sonradan başka yapılarda kullanılmış olmaları gibi beşeri nedenlerle tahrip olmuş durumları, bunları incelerken daha net sonuçlar elde edilmesini güçleştiren önemli sorunlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Aşırı tahribata uğramış stellerin bazılarının buluntu noktalarının kesin olarak bilinmemesi de bu stellerin Lydia eseri olup olmadığı sorununu doğurmaktadır. Bunların tespiti konusunda Lydia stellerinin şimdiye dek yapılan araştırmalarla belirlenen genel özellikleri (çoğunda görülen bir motif olan

çelenk kabartması ve Hermos Vadisi’nin taş ustalarına özgü rozet ve yaprak motiflerine sahip üçgen alınlıklar ile bu çalışmada karşılaştırmalı olarak saptanan stil özellikleri) ve epigrafik değerlendirmelerden yararlanılmıştır.

Lydia Bölgesi Hellenistik Dönem Mezar Stelleri içinde İzmir stelleriyle benzeşen bazı örneklerin kökeninin saptanması konusu da çözüm gerektiren diğer bir

önemli sorundur. Bunların anılan kentten ithal edilmiş eserler mi yoksa Lydia’daki bir atölyenin üretimleri olarak mı değerlendirilmeleri gerektiği hususu Atölyeler başlığı altındaki H Atölyesi bağlamında irdelenmiştir.

Farklı formlarla karşımıza çıkan bazı özgün stel tipleri için, alandaki benzer

çalışmalar da dikkate alınarak bilimsel disiplin çerçevesinde stellerin belirgin

özelliklerine göre en uygun gruplandırmanın yapılması amaçlanmıştır. Zira tipolojik farklılıkların yanı sıra ölçüleri açısından da steller irili ufaklıdır. Katalog oluşturulurken steller öncelikle kabartma alanında işlenen ikonografiye göre gruplandırılmış ve bunlar kendi içlerinde stil bakımından kronolojik sıraya göre dizilmiştir. Bu çerçevede konunun daha kolay takip edilebilmesini teminen eserlere aynı katalog ve resim numaraları verilmiştir. İkonografik açıdan yapılan incelemelerde, kabartmalarda

2 K9, K18, K6, K29, K34, K36, K39, K44, K48, K49, K52, K53, K55, K63, K64, K76, K78, K80, K94. 4 işlenmiş symposium (ziyafet), dexiosis (el sıkışma) ve atlı sahneler gibi belirli bir olaya atıfta bulunan genel konular köken ve gelişimleri açısından ele alınmış, bu sahnelerdeki gelişim ve Lydia’ya özgü kompozisyonel nitelikler tespit edilmiştir. Bölge stellerinde kullanılan figür tipleri de giysi ve hareket tarzlarında gözlenen ortak özelliklerine göre gruplandırılmış; Lydia’da yoğun olarak kullanılan tiplere ve hangi tiplerin hangi dönemlerde daha çok kullanıldığına ilişkin saptamalarda bulunulmuştur.

Kompozisyonlarda zamanla görülen dönüşüm ve gelişimler ile sahneye yeni eklenen nesneler ve varsa yabancı unsurların belirlenmesi amacı da çalışma kapsamına dâhil edilmiştir.

Çalışmanın en temel içeriklerinden birini stile dayalı tarihlendirme konusu oluşturmaktadır. Tarihi kesin olarak bilinen bir eserle (K1) başlatılan stil gelişimi kesintileriyle birlikte takip edilmeye çalışılmış; tarihlendirmede etkili olan dönem stillerinin malzeme üzerindeki yansımaları ile yerel özellikler ve epigrafik tarihlendirmeler de değerlendirilmiştir. Karşılaştırmalar yapılırken kabartmalarla birlikte stil gelişimi açısından önem taşıyan serbest yontular da dikkate alınmıştır.

Yazıtlarda, bir stel (K37) dışında, atölye ve ustalara ilişkin yeterince bilgi olmaması dolayısıyla ikonografi, tipoloji, stil, kompozisyon, kullanılan bezeksel nesnelere dayalı ortak özellikler ve benzerlikler üzerinden bölgede faaliyet göstermiş olması muhtemel atölyelerin belirlenmesi yoluna gidilmiştir. Son olarak sonuç bölümünde tüm çalışmaya ilişkin edinilen genel görüşler, gelişim ve özellikle yapılan saptamalar özetle ortaya konulmuştur.

1.2. Lydia Tarihçesi

Antikçağda Lydia olarak bilinen bölge, Anadolu’nun batısında, ana hatlarıyla kuzeyinde Mysia, doğusunda Phrygia, güneyinde Karia, batısında Ionia ve Aeolia ile

çevrili alanı kaplar. Günümüzde Gediz (Hermos) ve Küçük Menderes (Kaistros) ile 5 bunların Manisa, İzmir ve Uşak’taki kollarının oluşturduğu geniş vadilerden meydana gelen topraklar Lydia’nın anayurdunu meydana getirir. 3 Sınırları farklı dönemlerde kültürel, siyasal ve sosyo-ekonomik gelişmelere bağlı olarak değişkenlik gösteren bölge hakkında kaynaklarda çeşitli bilgilere rastlanmaktadır. Strabon bölgenin Karia ile sınırını Maeandros (Menderes) Nehri’nin oluşturduğunu belirtir.4 Homeros ise, bölgenin

Lydialılardan önce Maeonia olarak adlandırıldığını belirtir.5 Heredotos da aynı şekilde bu bölgede yaşayan halkın önceleri Maeonialılar adını taşıdığını, ayrıca Lydia adını

Atys’in oğlu Lydos’tan aldıklarını belirtir6. Strabon ise Lydialılar ile Maeonalıların aynı halk olduğunu ifade etmektedir7. Maeonia aynı zamanda Katakekaumene yöresi (Kula) yakınlarındaki Gökçeören Köyü civarında yer alan bir antik kentin adıdır 8 . Antik kaynaklar ve seyyahlardaki bu bilgiler Lydia dili konuşan toplukların bölgeye ne zaman geldiklerini saptama ve bunların kültürel bileşimini ortaya koyma konusunda yetersiz kalmaktadır.

Lydia bölgesindeki tarih öncesi arkeolojik bulgular seyrek olmakla birlikte

Paleolitik Dönem’e kadar iner. Bu bulgular, Manisa (Spylos) Dağı’nın yamaçlarındaki mağaralarda ele geçmiş Paleolitik aletler ve Küçük Menderes Vadisi’nin güney kıyısındaki kaya resimleri ile (Gyges) Gölü’nün güneyindeki, Demir Çağı tümülüsleriyle ünlü Bintepe’de bulunan Bozyer adlı açık hava yerleşmesinde ortaya

çıkarılmıştır. Hermos Vadisi’nde yer alan Sindel Köyü yakınındaki ayak izleri ise bölgede uzun zamandır Paleolitik insanların varlığını gösteren en çarpıcı kanıt olarak kabul edilmektedir.9

3 Roosevelt 2010, 37; Roosevelt 2017, 59 vd. Şekil 3.1-3.7. 4 Strabon XII, 577. 5 Homeros, Ilıada, III, 401; XVIII, 391. 6 Herodotos, VII, 74. 7 Strabon XIII, 625. 8 Ramsay, XXXII, 106. 9 Roosevelt 2010, 37 vd. Res. 1-5. 6

Lydia’da Anadolu’nun diğer bölgelerine göre daha geç başlamış olan Neolotik

Dönem’in izleri 7. binyıl sonlarına yerleştirilmektedir. Bölgede Ulucakhöyük dışında

Manisa, Akhisar ve Alaşehir Vadilerinde ondan fazla Neolitik yerleşim alanı daha saptanmıştır. 6. binyılın ikinci yarısında Batı Anadolu’nun büyük bir kısmıyla paralel olarak terk edildiği anlaşılan bölgede, Geç Kalkolitik sonlarında, 5. binyılın ikinci yarısında yerleşimler verimli alanlarda yeniden ortaya çıkmıştır.10 Bu dönemdeki en dikkat çekici merkez Batı Anadolu’da yaygın olarak görülen Kilia tipi mermer figürin ve vazoların Lydia’daki üretim merkezi olan Akhisar yakınındaki Kulaksızlar yerleşimidir.11

Bölgedeki kültürel sürekliliğin büyük ölçüde devam ettiği Tunç Çağı M.Ö. 3000 civarında başlar. Gelenbe’nin kuzeyindeki Yortan (Bostancı), Gyges (Marmara)

Gölü’nün güney kıyısındaki Ahlatlı Tepecik ile Eski Balıkhane, Alaşehir Gavurtepe ve

Kemalpaşa Ulucak en iyi Erken Tunç Çağı (3000-2000) buluntuları veren yerleşimlerdir.12 Orta Tunç Çağı’nda (2000-1600), M.Ö. 1700’lerde Gediz Nehri Vadisi boyunca aşağı şehirlere sahip tahkimatlı büyük kaleler (citadel) dikkati çeker.

Bunlardan Kaymakçı ve Asartepe, Batı Anadolu’daki çağdaş citadellerin hepsinden daha büyük bir alanı kaplamalarıyla öne çıkar. Geç Tunç Çağı’nda bölgenin Hititlerin bir parçası olduğu savı, Manisa Dağı’nın kuzey bitimindeki Akpınar’daki ve Kemalpaşa

Vadisi’nin güney kenarında, Bozdağ’daki Karabel Geçidi’nin güneye bakan yüzündeki

Hitit üslubunda işlenmiş yazılı kaya anıtlarına dayandırılır.13

Geç Tunç Çağı krallıkları Mira ve Seha Nehri Ülkeleri’nin14 yıkılışı ile Sardes’te

Lydia Krallığı’nın yükselişi arasındaki dönemi aydınlatabilecek tarihi veriler yetersizdir. Lydialıların esasen Anadolu’ya Demir Çağı öncesinde, 2. binyılın

10 Neolitik ve Kalkolitik dönemlerdeki yerleşimleri gösteren haritalar için bkz Roosevelt 2003, Fig. 3.1-3. 11 Roosevelt 2010, 42, 44-46, dn. 19, Res. 4, 5; ay. 2003, 92-94. 12 Roosevelt 2010, 97 vd. 13Güterbock 1956, 54; Roosevelt 2010, 51-53. 14 Greenewalt 2010, 24. 7 başlarında gelen Hint-Avrupa kökenli kavimlerden biri olarak Erken Demir Çağı’nda, belki de Kuzeybatı Anadolu’dan göç ederek Hermos ile Maiandros Nehirleri arasına yerleştikleri ve bu halkın sonradan Lydialılar olarak adlandırıldığı kabul edilmektedir.15

Demir Çağı’nda Lydia’da üç sülale hüküm sürmüştür: Atyadlar, Heraklidler ve

Mermnadlar. Heredot’a göre Atyadlar sülalesi Atys’in oğlu Lydos tarafından kurulan krallıkla başlar. Atys zamanında ülkede baş gösteren bir kıtlık sonucunda Lydialıların bir kısmı Etruria’ya göç etmiş, bunlara başlarındaki Tyrsenos’dan dolayı Tyrsenler adı verilmiştir. 16 Yine Herodot’un ifadelerinden 17 ikinci sülale olan ve 22 nesil hüküm süren Heraklidlerin yaklaşık M.Ö. 1185’te iktidarı ele geçirdiği ve bundan 505 yıl sonra

Heraklid Kralı Kandaules’i öldüren Gyges önderliğindeki Mermnadlar devrinin başladığı anlaşılmaktadır.18

Öte yandan Erken Demir Çağı ile Lydia dilinin konuşulduğu M.Ö. 7. ve 6. yüzyıllardaki Mermnadlar (680-546) Dönemi arasında, Sardes’teki erken tabakalarda da görüldüğü üzere kültürel sürekliliğin büyük oranda devam etmesi dolayısıyla, Lydia dili konuşanların buraya Mermnadlardan çok daha önce gelmiş olabilecekleri kabul edilmektedir.19

Mermnadlar Dönemi’nden itibaren Lydia tarihi konusunda efsanelerden arınmış daha net bilgilerle karşılaşılmaktadır. Kral Gyges zamanında altınıyla ün kazanan Lydia,

Kimmer ve Asur tehlikelerine karşı Hellen dünyasını yanına çekmek amacıyla, o zamana kadar hiçbir hükümdarın sunmadığı oranda altın ve gümüşü Delphoi’ye bağışlamıştır. Güçlü bir Tyran olarak topraklarını genişleten Gyges’in yerine 663

15 Hanfmann-Foss 1983, 68; Roosevelt 2010, 57, 60. 16 Heredotos I, 94; VII, 74. 17 Heredotos I, 7-15. 18 Hanfmann-Foss 1983, 15. 19 Lydia dili konuşan halkların Lydia’ya tam olarak ne zaman geldikleri konusu, Lydia arkeolojisinin ya da en azından Lydia’ya ait bugünkü arkeolojik verilerin cevaplayamadığı bir gizem olarak kabul edilmektedir: Roosevelt 2010, 58. 8 yılında oğlu Ardys (664-627) tahta çıkar.20 Bu dönemde Sardes’in, akropolü dışında

Kimmer istilasına uğradığı; Ardys’in ’yi alıp Miletos üzerine asker gönderdiği bilinmektedir.21 Ardys’ten sonra yerine geçen oğlu Sadyattes (615-610) Dönemi’nde de devam eden Miletos ile savaş, onunoğlu Alyattes (610-560) tarafından Delphoi’nin etkisi ve yaklaşan Med tehdidi nedeniyle sona erdirilmiştir.22 Daha sonra Alyattes’in

Medler’le Halys Irmağı kıyılarında yaptığı bir savaş sırasında, 28 Mayıs 585 tarihinde, meydana gelen bir güneş tutulması tanrısal bir işaret olarak algılanarak savaşa son verilmesine neden olmuştur.23

Ardys ve Alyattes iktidarları arasındaki (yaklaşık 663-563) en önemli tarihi gelişmelerden bir diğeri uygarlık tarihinde bilinen ilk sikkelerin bu dönemde basılmış olmasıdır. 24 Yine bu dönemdeki en dikkat çekici arkeolojik kalıntılardan birisi

Herodot’un sözünü ettiği, Alyattes’in Hermos Ovası’ndaki kendi yaptırdığı tümülüsüdür. Herodot bu tümülüsün Mısır ve Babil’dekiler dışında bilinen tüm diğer anıtları aştığını belirtir.25

Lydia Krallığı en parlak devrini Alyattes’in oğlu Kroisos döneminde yaşamıştır.

Hükümdarlığı döneminde Miletos dışındaki Ion kentlerini Lydia topraklarına dâhil etmiş olan Kroisos krallık sınırlarını Ege Denizi’nden Kızılırmak (Halys) ve Propontis

(Marmara) kıyılarına kadar genişletmiştir. Delphi ve Thebai Apollon tapınaklarına bağışlarda bulunan, Ephesos Artemis Tapınağı’na kabartmalı sütunlar hediye eden

Kroisos, Delphili kâhinlere danıştıktan sonra Persleri ortadan kaldırma umuduyla M.Ö.

547’de Halys’in ötesinde Pers Kralı II. Kyros’a karşı giriştiği savaşı kaybetmiştir. M.Ö.

20 Demir 2014, 188, 207. 21 Herodotos I, 15. 22 Demir 2014, 212 vd. 23 Herodotos I, 74. 24 Hanfmann-Foss 1983, 16. 25 Herodotos I, 93. 9

546 yılında Sardes kenti yakınlarında gerçekleşen ikinci karşılaşmayı da Kyros’un kazanmasıyla Sardes düşmüş ve Lydia Krallığı son bulmuştur.26

Bölge Sardes’in düştüğü 546 yılından İskender’in gelişine kadar Perslerin egemenliği altında kalır. Bu dönemde gerçekleşen Ionia Ayaklanması27 sırasında, 499 yılında Sardes kenti akropolü dışında tamamen yıkılır. Ayaklanma daha sonra 493 yılında Persler tarafından bastırılır. Persler II. Kyros’tan itibaren sınırlarını sürekli genişletmişlerdir. 28 Efes’ten başlayıp Sardes ve ’yı geçerek ’a, oradan Mezopotamya üzerinden Susa’ya kadar uzanan, güzergâh boyunca kraliyet konutları ve kervansarayların bulunduğu güvenli bir yol olan “Kral Yolu” bu dönemde

Persler tarafından yapılmıştır.29

Pers egemenliği döneminde Anadolu, sınırları tam olarak netleşmemiş satraplıklara bölünerek yönetilmiştir. Bu organizasyonda Sardes, Ionia ve Karia’yı da içine alan Sparda (Lydia)30 satraplığının merkezi olur. Lydia dili zamanla unutulur. Bu dönemde Sardes dışındaki Lydia yerleşimleri hakkında Magnesia, Kallatebos

(Philadelphia) ve bazı küçük kasabalar dışında Kyros’un kolonileri olarak Hyrkanis,

Hierokaisereia, Hierokome ve ortaya çıkar.31 Persler tarafından ele geçirildikten sonra Sardes, her ne kadar artık bağımsız bir devletin başkenti olmasa da Lydia’nın en

önemli şehri olarak bin yıldan fazla bir süre daha önemini korumuştur. Pers-Yunan diplomatik ilişkileri için bir merkez konumunda olan kent Pers kralları tarafından da zaman zaman ziyaret edilmiştir.32

26 Heredotos I, 46, 53-56, 69-71, 76-86. 27 Heredotos V, 28 vd. 28 Şahin 1998, 24. 29 Heredotos V, 52-54. 30 Akhaemenid metinlerinde Lydia “Sparda” olarak adlandırılmaktadır: Dusinberre 2003, 7. 31 Magie 1950 vd; Işık 1998, 24. 32 Greenewalt 2010a, 24. 10

Lydia kültürü genel anlamda yakın doğu ve Mezopotamya’yı da içine alan doğu ile batı (Grek) kültürlerinin bir karışımı olarak kabul edilir. 33 Akhaemenid sülalesi tarafından yönetilen Pers İmparatorluğu’nun egemenliği Lydia’da sosyal, kültürel ve sanatsal hayatta da kısmen gözlenebilmektedir. Bununla birlikte bölgedeki Pers egemenliği, bir dereceye kadar çeşitli maddi kalıntılarla kendini gösteriyorsa da, bu köklü Anadolu kültürünü bütünüyle etkisi altına alamamıştır: Sardes’in işgali öncesinde

Lydialı sanatçılar Pasargada ve Susa merkezli Akhaemenid imparatorluk sanatında etkili olmuş; işgalden sonra bu etki doğal olarak ters yönde gelişmiştir. 34 Yine de satraplıklar döneminde Lydia sivil mimarisinin çeşitli kamu binaları dışında

Akhaemenid mimarisinden çok fazla etkilendiği söylenemez. Akhaemenid etkisi Lydia kültürel yaşamında Grek etkisi kadar yaygın ve temel değişikliklere neden olmayan, nispeten halktan izole kalmış bir kültürel ilişkidir. 5. yüzyılın sonlarından itibaren

Lydia’da Hellen kültürü hızla gelişmeye başlamış ve Lydialı sanatçılar daha çok Ion sanatının etkisi altına girmişlerdir. Hellenistik Dönem’e gelindiğinde ise Lydia sanatı

üzerindeki Akhaemenid etkisi küçük ve spesifik dini kültler dışında neredeyse tamamen ortadan kalkmıştır.35

Hellenistik Dönem Lydia’sı Küçük Asia’da savaşlar ve çatışmaların daha yoğun olarak yaşandığı bir devre şahit olur. 334 yılında Büyük İskender komutasındaki

Makedonyalıların Perslere galip geldikleri Granikos Savaşı’nda Lydia Satrabı

Spithridates de öldürülür. Daskyleion’un teslim alınmasından sonra İskender Sardes’e doğru ilerler. Sardes’e 13 km kaldığında kentin ileri gelenleri ve kale komutanı

Mithrines huzuruna gelerek şehri ve hazinesini İskender’e teslim ederler. İskender

Sardes’e 4 km. mesafedeki Hermos (Gediz) Nehri kıyısında konaklar. Mithrines’i kendi tarafına aldıktan sonra Lydialılara eski Lydia yasalarına göre hareket etmelerine izin

33 Greenewalt 1973, 37. 34 Hanfmann 1973, 27. 35 Hanfmann 1973, 27 vd. 31. 11 vererek hürriyetlerini bağışlar. Bu sırada Sardes kalesinde, akropolde bir Pers birliği bulunmaktadır ve kale üç surla tahkim edilmiştir. Bu durum Sardes’in önemini göstermesi açısından kayda değerdir. İskender Lydia’nın eski Lydia yasalarına göre yönetilmesine izin vermiş olmasına karşın Sardes’e kendi komutanlarından Pausanias’ı yerel komutan olarak görevlendirir, Lydia ve Spithridates’in satraplığına dâhil olan yerlerin idaresini de Asandros’a bırakır. Kendisine gösterdikleri davranışlara karşı bir lütuf olarak İskender’in Lydialılar’a kendi yasalarıyla idare edilme hakkı tanıması her

şeye rağmen Lydialıların Pers idaresinden daha iyi şartlara kavuştuklarını göstermektedir. İskender’in imparatorluğunu düzenlemesi sırasında ikinci satraplığa dâhil edilen Lydia zaman zaman doğudaki sefer ordusuna takviye birlikler gönderir. Bu sırada Lydia satraplığının başkenti yine Sardes olarak kalmıştır. Buradaki satrap, kralın naibi gibi hareket etmiş ve başkentte tam bir saray yaşantısı sürmüştür.36

İskender’in M.Ö. 323 yazında Babil’de ölmesi üzerine komutanlar arasında bir

çekişme başlar. Sonunda II. Philippos’un ikinci karısından olma oğlu Arhidaios

Babil’de Makedonya ordusu tarafından kral ilan edilir. Kısa süre sonra İskender’in karısı Roxane bir erkek çocuk doğurunca bu çocuk da İskender IV adıyla kral ilan edilir.

Arhidaios’un zayıf karakterli biri olması ve İskender IV’ün de çok küçük olması dolayısıyla krallık görevini yerine getiremediklerinden Büyük İskender’in daha önce mühür yüzüğünü vermiş olduğu ve her iki kralı da elinde bulunduran Perdikkas bu durumdan yararlanarak satraplıkları yakın arkadaşları arasında bölüştürür. Lydia

Menandros’un payına düşer. Perdikkas başkomutan ve kral naibi olarak tüm satraplar

üzerinde nüfuza sahiptir. Fakat satraplıkları paylaşan komutanlar artık kendilerini

İskender İmparatorluğu’nun birer idarecisi olmaktan çok onun halefi olarak görmeye başlarlar. Bundan dolayı kendilerine “Diadochlar” (Halefler) denilir.37

36 Akşit 1983, 55 vd. 37 Bosch 1942, 133; Akşit 1983, 58-59. 12

M.Ö. 321 yılında Lydia, Phrygia ile birlikte Asia başkomutanlığına gelen

Antigonos’un egemenliği altına girer. M.Ö. 319 yılında neredeyse tüm Anadolu’yu yönetimi altına almış olması ve bunu paylaşmamasından rahatsızlık duyan diğer komutanlarla arasında çıkan Ipsos Savaşı (M.Ö. 301) Antigonus Monophtalmos’un 82 yaşında savaş meydanında hayatını kaybetmesine neden olur. Bu savaşın ardından

Mezopotamya ve Suriye’de Seleukoslar, Mısır’da Prolemaioslar, Makedonia’da

Antigonoslar ve Küçük Asya ve Trakya’da Lysimakhoslar olmak üzere dört büyük

Hellenistik devlet kurulur. Lydia toprakları Phrygia, Lykia ve Pamphylia ile birlikte

Trakia Kralı Lysimakhoslara bırakılan bölgeler arasında yer alır.38 Ancak özellikle Batı

Anadolu’da İskender’in ölümüyle başlayan ve Roma Dönemi’ne değin süren askeri ve siyasal alandaki Hellenistik karmaşa 39 hali ortadan kalkmaz. Antigonos’un oğlu

Demetrios Poliorketes M.Ö. 288 yılında Milethos’u alarak Sardes’e doğru ilerler; ancak

Toroslar’da Seleukos’a esir düşer ve M.Ö. 283 yılında Apameia (Dinar)’da ölür. Bu arada Seleukos I Sardes içlerine kadar, Lysimakhos da Hellespontos’u geçerek güneye doğru ilerler. İki ordu arasında M.Ö. 281 yılında Kurupedion Ovası’nda yapılan savaşta

Lysimakhos ölür. Sardes’in hazinesiyle birlikte Seleukos I’in eline geçmesi Küçük

Asia’da yaklaşık 100 yıl sürecek olan Suriye Krallığı’nın egemenliğini başlatmış olur.40

Batı Anadolu’yu egemenlikleri altına alan Seleukoslar, bölgeyi kontrol altında tutmak amacıyla çeşitli askeri koloniler kurma yoluna gitmişlerdir. Bunlardan biri

Seleukos I’in yaşamının son yıllarında kurulan Lydia kenti Thyateira’dır.41 Ayrıca M.Ö.

3. yüzyılın ortalarında Antiokhos I tarafından Magnesia kentine daha sonra eski kent ile birleşen askeri bir koloni yerleştirildiği bilinmektedir.42

38 Magie 1950, 67, 70. 39 Chaniotis 2005, 5. 40 Şahin 1998, 25-56. 41 Hansen 1971, 174. 42 Akşit 1983, 65-66. 13

Lysimakhos öldükten sonraki kargaşa sırasında Philetairos (280-263) tarafından

Batı Anadolu’da bağımsız Pergamon Devleti kurulur. Philetairos ölünce yerine geçen

Eumenes I (263-241) Mısır Kralı Ptolemaios II ile savaş halindeki Suriyelilerin zayıf düşmesinden yararlanarak Antiokhos I ile Sardes yakınlarında giriştiği savaşı kazanır.

Savaşın ardından yeni topraklar edinen Eumenes I, Kuzey Lydia’da Attaleia (Selçikli) adlı askeri bir koloni kurar. Galatları yenerek kral ünvanını alan Attalos I (241-197) döneminde krallık toprakları daha da genişler; Phrygia ve Lykaonia ile birlikte Lydia toprakları Pergamon Krallığı hâkimiyetine girer. Onun döneminde Anadolu ilk kez

Romalılarla ilişki kurar. Öte yandan Suriye Kralı Antiokhos III Anadolu’daki egemenliğini artırmak için M.Ö. 197 yılında başlattığı seferle Kilikia’dan

Hellespontos’a (Çanakkale Boğazı) kadar Mısır ve Makedonia egemenliğindeki tüm kentleri ve Khersonnesos (Gelibolu) yarımadasındaki birçok kenti ele geçirir. Bu durum ve ardından Phokaia ve Pergamon çevresinde yaşanan çatışmalar üzerine 189 yılında

Pergamon ve Roma ordusunun yanı sıra Tralles ve Giritli askerlerden oluşan bir ordu ile

Antiokhos III’ün ordusu arasında Magnesia ad Spylum kentinin kuzeyinde Magnesia

Savaşı gerçekleşir. Savaşı Pergamon’un dâhil olduğu Roma ordusu kazanır. Bu savaşın ardından Roma senatosunun kararıyla Phrygia, Mysia ve Lykaonia ile birlikte Lydia

Pergamon Krallığı’na bağlanır. Bu kararla Pergamon egemenlik alanını belirleyen hatlar, krallığın devrine kadar değişmeyen sınırlar olmuştur.

Eumenes II’nin ölümü üzerine tahta çıkan kardeşi Attalos II (Philadelphos) döneminde Trakia’nın önemli bir bölümü Pergamon egemenliğine girer. Lydia bölgesinin Sardes’ten sonraki en önemli kentlerinden biri olan Philadelphia (Alaşehir) da bu dönemde kurulur. 43 Lydia’da bu şekilde yeni kentler kurulması veya geliştirilmesi, Pers egemenliği döneminden bu yana karşılaşılan kolonileşme hareketinin

Pergamon Krallığı döneminde de devam ettiğinin bir göstergesidir.

43 Işık 1998, 58. 14

Devlet işleriyle pek alakadar olmayan ve daha çok dini konularla meşgul olan son kral Attalos III’ün M.Ö. 133 yılında ölmesi üzerine vasiyetinin gereği olarak krallık toprakları Roma’ya bırakılır. Ancak vasiyetin gerçek olmayıp Romalıların bir sahtekârlığı olduğunu ileri süren Aristonikhos beş yıl sürecek bir ayaklanma başlatır ve

öncelikle Thyateira (Akhisar) ve ’i (Mecidiyeköy) ele geçirir. M.Ö. 131 yılında Crassus önderliğindeki Roma ordusunu mağlup eder. Ancak daha sonra gönderilen Konsül Perperna’ya yenik düşer ve Stratonikeia’da (Gelenbe) esir alınarak

Roma’ya gönderilir.

Attalos III’ün ölümünün ardından Romalılar Anadolu’nun idari-organizasyon yapısında değişikliğe giderler ve Perslerden bu yana bilinen “Satraplık Sistemi” yerini

M.Ö. 188 yılında imzalanan Apameia Barışı’ndan sonra yer yer uygulamaya konulmuş 44 “prokonsüller” (valiler) tarafından idare edilen “Eyaletler Sistemi”ne bırakır. Bu sistemde her eyalet kendi içinde “conventus” adlı alt birimlere ayrılır. Bu yönetim organizasyonu içinde Lydia toprakları Pergamon’dan yönetilen Asia

Eyaleti’nin bir bölgesi olarak Karia Mysia ve Phrygia ile birlikte Roma egemenliğine girer. Roma dönemi boyunca Sardes bir conventusluk merkezi özelliğini korur. Bagis,

Daldis, Iulia Gordos, Kharakipolis, Lora, Maeonia, Philadelphia, Saittai, Silandos ve

Tabala gibi Lydia kentleri Sardes Conventusu’na bağlanır. Bununla birlikte Hyrkanis ve

Mostene gibi bazı Lydia kentleri Conventusu’na; Dioshieron, Hypaipa ve

Nikaia gibi bazılarıysa Ephesos Conventusu’na bağlıdır.45

M.Ö. 1. yüzyılda da Lydia kentleri Roma’nın Asia Eyaleti içerisinde yer alır. Bu yüzyılın ilk yarısında Asia Eyaleti Mithridates Savaşlarına, ikinci yarısında ise Romalı yöneticilerin iç çekişmelerine sahne olur.46 Asia Eyaleti’nin diğer Roma eyaletlerine göre doğal kaynakları açısından daha zengin olması Romalı vali ve tüccarların

44 Malay 1987, 20 vd. 45 Işık 1998, 32-33. 46 Magie 1950 199 vd. 379 vd. 15 sömürüsüne yol açar. Bu durum Pontos Kralı VI. Mithridates ve Anadolu halkı tarafından büyük bir isyan başlatılmasına neden olur.47 Esasen topraklarını genişletmeyi isteyen Mithridates Roma’nın Bithynia Kralını kendisiyle savaşa teşvik etmesi üzerine

M.Ö. 88 yılında Roma’ya savaş açarak Roma ordusunu müttefikleriyle birlikte mağlup eder. Lydia’nın da içinde bulunduğu Asia Eyaleti’ndeki kentler Romalıların koyduğu ağır vergi yükünden bunalmış olduklarından Mithridates’i bir kurtarıcı olarak görmüşlerdir. 48 Bununla birlikte Lydia’nın güneyindeki Hypaipa (Ödemiş) gibi

Mithridates’a karşı ayaklanma girişiminde bulunan bazı kentler de olmuştur.

Mithridates’le yapılan ilk savaşta alınan yenilgi üzerine Roma, M.Ö. 87 yılında

Cornelius Sulla yönetiminde bir ordu gönderir; ancak daha sonra Roma’daki iktidar değişikliği sırasında vatan haini ilan edilen Sulla’nın görevi Valerius Flaccus’a verilir.

Bununla birlikte Sulla harekâtına devam eder ve Asia eyaletini geri kazanır. M.Ö. 85 yılında Asia Eyaleti’nde vergi reformları yapılır. Eyaletlerin yönetimi imparator ile senato arasında paylaşılırken Asia Eyaleti’nin yönetimi senatoya verilir. M.Ö. 83 yılında Asia Valisi Licinius Murena zamanında Pontos Krallığı ile Roma arasında gerçekleşen II. Mithridates Savaşı Sulla’nın müdahalesiyle sonlandırılır. Ancak bir süre sonra aynı kuvvetler arasında III. Mithridates Savaşı yaşanır ve bu kez Roma ordusunun başındaki Pompeius M.Ö. 64 yılında savaşı Roma lehine sonuçlandırır. Pompeius doğuda Pontus-Bithynia, Suriye ve Kilikia eyaletlerini yeniden organize eder. Böylece artık Hellenistik Seleukos Devleti parçalanmış ve Romalılar Küçük Asia’daki egemenliklerini Fırat’a kadar sağlamlaştırmış olur.

Bundan sonra Roma Pompeius ve Julius Caesar arasındaki mücadeleye tanık olur. Roma Devleti’ne yeni bir düzen kazandırmayı amaçlayan Caesar’ın M.Ö. 44 yılında cumhuriyetçiler tarafından öldürülmesiyle yeni bir iç savaş dönemi yaşanır.

47 Işık 1998, 34. 48 Akşit 1983, 102. 16

M.Ö. 27 yılında Augustus ile başlayan İmparatorluk Dönemi devletin anayasal kurumlarını değiştirmenin yanında Akdeniz dünyasında bir iç barış (Pax Romana) dönemini başlatır.49

Sonuç olarak, Lydia Bölgesine ilişkin kaynaklarda işlenen tarihsel sürece bakıldığında Lydia Krallığı ve Pers egemenliği sırasında Küçük Asia’nın siyasi, sosyal ve kültürel bakımdan en önemli merkezleri arasında olan Lydia Bölgesi’nin Hellenistik

Dönem’in ilk iki asrında bu önemini kısmen koruyabildiği fakat kargaşanın daha da yoğunlaştığı M.Ö. 1. yüzyılda buözelliğini kaybettiği söylenebilir.

1.3. Araştırma Tarihçesi

Antikçağdan bu yana kaynaklarda bahsedilen Lydia Bölgesi’nin tarihi coğrafyasını ve arkeolojisini konu edinen pek çok araştırma bulunmaktadır. Bununla birlikte tüm bu araştırmalara burada yer vermek imkânı bulunmadığından bu bölümde

öncelikle Lydia’da gerçekleştirilmiş kazı ve yüzey araştırmalarına değinilmiş; ardından

çalışma kapsamı doğrultusunda ele alınan ve mezar stelleri konusuyla doğrudan ilişkili olan araştırma ve yayımlara yer verilmiştir.

Lydia’daki arkeolojik araştırmaların geçmişi 15. yüzyıla değin uzanır. 1444 yılında Sardes’i ziyaret eden Anconalı Cyriacus(L. 6: 4-6), burada gördüğü bazı yazıtları kaydetmesinin yanı sıra, Kroisos’un servetinde payı olan altın kumlu Pactolos

Çayı’ndan ve Artemis Tapınağı sütunlarından söz eder. 50 Ardından 1750’de Robert

Wood ekibiyle birlikte bölgeye bir ziyaret gerçekleştirir ve Sardes Artemis Tapınağı’nın bir sütununun kazılması ile bu alandaki ilk çalışmalar başlar. Bintepelerdeki tümülüs mezarlarda 1854’te L. Spiegelthal, 1863-1869 ve 1882’de George Dennis ve 1875’te

49 Işık 1998, 34. 50 Cyriac of Ancona 2004, 26 vd. 17

August Choisy tarafından kazılar gerçekleştirilmiştir.51 Daha sonra 1910-1914 ve 1922 yıllarında Butler 52 , 1958-1976 yıllarında Hanfmann 53 1976-2007 yıllarında

Greenewalt54 başkanlığında yürütülen kazılar 2008 yılından itibaren Cahill55 tarafından sürdürülmektedir. Sardes kazıları dışında 1962 yılında Boysal’ın Thyateira’daki Tepe

Mezarlığı olarak bilinen bölgede yaptığı kazılara dair herhangi bir sonuç yayımlanmamış; 1968-1971 yıllarında aynı yerdeki araştırmalar Duyuran56 önderliğinde sürdürülmüştür. Thyateira kazıları 2011 yılından itibaren Akdeniz57 tarafından yeniden başlatılmıştır. Meriç’in 1980 ve 1990’lı yıllarda Manisa’da yaptığı yüzey araştırmaları ve Philadelphia’da aralıklarla gerçekleştirdiği kazılar58 da Lydia arkeolojisine önemli katkılarda bulunmuştur. Meriç’in ardından Önder-Bilgin59 kentte bir nekropol kazısı gerçekleştirmiş; Tavukçu bir sezon yüzey araştırması 60 yapmıştır. Son yıllarda ise

Roosevelt 61 bölgede gerçekleştirdiği geniş çaplı yüzey araştırmaları sonucunda

Kaymakçı Yerleşimi’nde kazılarını sürdürmektedir.

Görüldüğü gibi Lydia’da bugüne kadar gerçekleştirilen uzun soluklu kazı ve araştırmalar Sardes çevresinde yoğunlaşmış; son yıllarda Thyateira kazılarında da benzer bir istikrar yakalanmıştır. Philadelphia’daki Hellenistik ve Roma yerleşiminin modern kent altında kalmış olmasından dolayı -kısmen Meriç’in kentsel yerleşim dışındaki kazıları haricinde-, yapılan tüm kazı ve araştırmalar kamulaştırma vb sorunlar nedeniyle kısa süreli veya kesintili çalışmalar olarak kalmıştır.

Lydia Bölgesi konusunda yapılan ilk yayımlarla, Batılı gezginlerin 19. yüzyıldaki seyahatleriyle birlikte karşılaşılmaya başlanır. Bunlar genellikle yazıtlı

51 Greenewalt 2010, 27-28. 52 Butler 1922. 53 Hanfmann 1983. 54 Greenewalt 2010. 55 Cahill 2010. 56 Duyuran 1974. 57 Akdeniz 2013. 58 Meriç 1983; Meriç 1986; Meriç 1988, Meriç 1989, Meriç 1991. 59 Önder-Bilgin 1995. 60 Tavukçu-Aydın Tavukçu, 2014. 61 Roosevelt 2014, 2017. 18 stellere yoğunlaşan epigrafik yayımlardır. İlk olarak Buresch’in 1898 yılında yayımladığı ve bölgedeki yazıtlı stelleri incelediği “Aus Lydien: Epigraphisch- geographische Reisefrüchte” adlı çalışması62 dikkat çekmektedir. Keil ve Premerstein

19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başlarında Lydia’ya yaptıkları seyahatleri yayımladıkları eselerinde 63 Lydia’dan kabartmalı mezar stellerine yer vermişlerdir. Butler, 1910’da

Sardes’te başladığı ve aralıklarla sürdürdüğü kazıların genel sonuçlarını 1922 yılında yayımlamıştır. 64 Yine 20. yüzyılın ilk çeyreğinde Littmann ve Buckler’in ayrı ayrı yayımladıkları eserlerde65 Lydia’dan kabartma ve yazıtlara sahip steller ele alınmıştır.

Bu eserlerde, 1913^te Paktolos yakınlarında bulunmuş, Lydia dilindeki yazıtında tarihi de verilen ve bu özelliğiyle çalışmamızın ve dolayısıyla Hellenistik stellerin başlangıcı olarak kabul edebileceğimiz önemli bir stele (K1) yer vermişlerdir. Bir yıl sonraki kataloğunda Mendel, bugün İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde bulunan Lydia kökenli bazı stelleri yayımlamıştır. 66 Buckler ve Robinson 1926 ve 1932 yıllarında yayımladıkları eserlerinde Lydia’dan Grek ve Roma yazıtlarının yanı sıra iki mezar stelini ilk kez yayımlamışlardır.

Akıncı tarafından 1949 yılında yayımlanan ve esasen Alaşehir tarihini anlatan kitapta, aynı yıl Philadelphia’da eski adakların gömüldüğü bir “bothros” çukurunda bulunmuş 9 parça heykeltıraşlık eseri ilk kez yayımlanmıştır 67 . Akıncı burada yayımladığı eserleri arkeolojik açıdan tek tek incelememişse de; bunların buluntu yerlerini ve şekillerini fotoğraflarıyla vermesi nedeniyle bazı Lydia heykeltıraşlık eserlerinin belgelenmesi açısından araştırmacılar için bugün müzelerde dahi bulunamayan bilgileri içeren önemli bir çalışmaya imza atmıştır. 1957’de Gschnitzer-

62 Buresch 1898. 63 Keil-Premerstein 1906-1914. 64 Butler 1922. 65 Littmann 1916, 54, L. 26; Buckler 1924, 7. 66 Mendel 1914. 67 Akıncı 1949. 19

Keil’in yayımladığı bir makaledeki68 eserler arasında da Lydia’dan yazıtlı ve kabartmalı stellere yer verilmiştir.

1958 ve 1976 yılları arasında Sardes kazıları başkanlığını yürüten Hanfmann, yaptığı kazıların sonuçlarına dayanarak hazırladığı yayımında 69 Sardes’in başlangıcından Roma Dönemi’ne değin ele geçmiş ve heykeltıraşlık eserlerini de içeren arkeolojik malzemeyi incelemiştir. Hanfmann’ın Ramage ile birlikte, bir grup stel de dâhil olmak üzere Lydia heykeltıraşlık eserlerini konu edinen “Sculpture From :

The Finds Through 1975” başlıklı yayımı ise halen Lydia heykeltıraşlığında yazılmış en kapsamlı eserlerden biridir. Bu eserlerinin yanı sıra Hanfmann, bazıları diğer araştırmacılarla birlikte, Lydia’da bulunmuş mezar stellerini incelediği makaleler70 de kaleme almıştır. Ramage’nin ayrıca 1972 yılında yayımladığı bir makalede 71 Sardes kazılarında önceki yıl elde edilen steller dâhil kapsamlı bir arkeolojik malzeme incelenmiştir. Bununla birlikte Hanfmann ve Ramage’nin yayımlarında tipoloji ve karşılaştırmalı stil analizinden çok münferit değerlendirmeler yapılmıştır.

Pfuhl ve Mobius’un 1977-1979 yıllarında hazırladığı Batı Anadolu ve adalarda ele geçmiş mezar stelleri konusundaki en kapsamlı eser olan “Die Ostgriechischen

Grabreliefs” adlı iki ciltlik corpusta72 o zamana kadar ele geçmiş Lydia mezar stelleri de ikonografileri bakımından değerlendirilmiştir. 1988 yılında Işık’ın gerçekleştirdiği

“Lydia Mezar Stelleri” adlı doktora tez çalışması73 bölgenin Roma Dönemi eserlerini incelemiş; Hellenistik Dönem stelleri konusuna ise değinmemiştir. İncelediği malzeme

Hellenistik Dönem mezar stellerinden farklı olarak, ince bloklardan oluşan, alttan yukarıya doğru daralan, belirli bir serinin üretimi olarak kabartmalarında kalitenin

68 Gschnitzer-Keil 1957. 69 Hanfmann 1983. 70 Hanfmann 1960; ay. 1966; ay.-Polatkan 1960; Hanfmann-Waldbaum 1969. 71 Ramage 1972. 72 Pfuhl-Mobius 1977-1979. 73 Işık 1988. 20 düştüğü üçgen alınlıklı stellerden oluşur ki bu tip stellerle bölge müzelerinde sıkça karşılaşılmaktadır.

Meriç’in, 1980 ve 1990’lı yıllarda Philadelphia’da aralıklarla gerçekleştirdiği araştırma ve kazılar74 Lydia arkeolojisine önemli katkılarda bulunmuştur. Çalışmamız açısından en önemli kabul edebileceğimiz eseri ise Lydia’dan 16 adet Hellenistik

Dönem mezar stelini yayımladığı makaledir75.

19. yüzyıldan bu yana Lydia’da gerçekleştirilen epigrafik çalışmaların çağdaş

öncüleri arasında yer alan Malay, 1985 yılında Petzl ile birlikte bazıları figürlü Maionia yazıtlarını incelemiş, aynı yıl Philadelphia’daki Meter Phileis kültüne ilişkin yazıtları ele almıştır. 76 Malay’ın kabartmalı mezar stelleri de dâhil olmak üzere Manisa

Müzesi’ndeki Lydia eserlerine yönelik en kapsamlı epigrafik çalışmalarından biri olarak dikkat çeken eseri, 1994 yılında yayımladığı “Greek and Latin Inscriptions in the

Manisa Museum” adlı çalışmasıdır.77 Lydia’dan yazıtlı ve kabartmalı stelleri ele aldığı diğer yayımları78 da bölge arkeolojisi açısından önem taşımaktadır.

1991 yılında Petzl’in kuzeydoğu Lydia’daki Yiğitler’den bir mezar steli

üzerindeki yazıtı çevirmesiyle79, bölgede ilk kez ustası bilinen bir mezar steli dikkatleri

çekmiştir. Aytaçlar’ın gerçekleştirdiği bir diğer epigrafik çalışmada 80 kabartmalı bir

Lydia Hellenistik steline daha yer verilmiştir.

Dusinberre’nin, Akhaemenid Dönemi’nin Anadolu ve Lydia sanatına etkisine değinen iki kitabı81 da bu alanda anılmaya değer eserler arasındadır. 2005 yılında Polat

74 Meriç 1983; ay., 1986; ay., 1988, ay., 1989, ay. 1991. 75 Meriç 1993. 76 Malay-Petzl, 1985; Malay 1985. 77 Malay 1994. 78 Malay 1983; Malay 1999; Malay 2007. 79 Petzl 1991. 80 Aytaçlar 2004. 81 Dusinberre 2003, ay., 2013. 21

82 da aynı döneme ait bazı Lydia kabartmalarını yayımlamıştır. Doğan’ın 2007 yılında tamamladığı yüksek lisans tezinde83 Magnesia ad Spylum’da bulunmuş erken ve geç dönem mezar steli ve adak kabartmalarına da yer verilmiştir. Çekilmez, 2008 yılında gerçekleştirdiği “Tire Mezar Stelleri” adlı yüksek lisans çalışmasında 84 , Meriç’in yayımladıklarının bir kısmı da dâhil olmak üzere Tire Müzesi’ndeki Hellenistik ve

Roma Dönemi mezar stellerini tipoloji ve symposium ikonografisi açısından incelemiş; ardından çalışmasını 2015 yılında yayımlamıştır85.

2008 yılında gerçekleştirdiğimiz “Manisa Müzesi’ndeki Philadelphia

Heykeltıraşlık Eserleri” konulu yüksek lisans tez çalışmamızda Philadelphia’nın mezar stelleri ve adak kabartmaları, tanrı/tanrıça ve mitolojik (fantastik) yaratık heykelleri, erkek ve kadın heykelleri ile portrelerini tipoloji ve stil bakımından incelemiştik86. Bu

çalışmada ele alınan eserler daha sonra müzedeki kalan diğer heykeltıraşlık eserleriyle birlikte Durugönül editörlüğünde hazırlanan bir kitapla “Manisa Müzesi Heykeltıraşlık

Eserleri” adıyla87 yayımlanmıştır. 2010 yılında, şimdiki Sardes kazıları başkanı Cahill editörlüğünde hazırlanan “Lydialılar ve Dünyaları (The Lydians and Their World)” adlı kitap88 başta Sardes olmak üzere Lydia’nın daha çok Krallık ve Pers dönemleri ile

öncesi hakkında mimariden çömlekçiliğe, dilden din ve gömü geleneklerine değin pek

çok konuyu ele alan bölümleri içermekle birlikte mezar stelleri konusuna temas etmemiştir.

Buraya kadar bahsedilen yayımlardan anlaşıldığı üzere, Lydia Bölgesi’nin

Hellenistik Dönem’e ait mezar stelleri konusunda kapsamlı ve bütüncül bir çalışma yapılmamıştır. Yukarıda bahsi geçen yüksek lisans tez çalışmamızın bir devamı

82 Polat 2005. 83 Doğan 2007. 84 Çekilmez 2008. 85 Çekilmez 2015. 86 Sonkaya 2008. 87 Durugönül 2015. 88 Cahill 2010. 22 niteliğinde görülebilecek bu araştırmada, bu güne kadarki yayımlar üzerinde gerekli

çalışmalar yapıldıktan sonra Lydia’da son yıllarda ele geçen eserler de dahil olmak

üzere ulaşılabilen tüm Hellenistik Dönem mezar stelleri ikonografik, tipolojik ve stilistik bakımdan incelenerek konuya ilişkin bölgesel durumun ortaya konulması amaçlanmaktadır. Bu amaca yönelik olarak mezar stelleri anılan yönleri açısından çevre kentlerde bulunmuş stellerle karşılaştırılarak tarihlendirilmeye ve kendi içlerinde çapraz karşılaştırmalarla makul bir kronolojik düzen içinde sunulmaya çalışılmıştır. Bunun sonucunda ilgili bölümlerde yer verileceği üzere, özellikle ikonografi ve tipolojideki gelişmeleri görebilme imkânı doğmuş, buluntular Hellenistik Dönem’in tümüne yayılmadığından, özellikle 2. yüzyıl ortalarından sonraki dönem için belirli düzeyde stil takibi yapılabilmiştir.

23

2. İKONOGRAFİ

Çoğu rastlantısal buluntu olan Lydia Bölgesi Hellenistik Dönem Mezar Stelleri,

çalışmamızda stel ve figür tipleri açısından da incelenmiş olmakla birlikte, eserlerin tasnifi ve katalog sıralaması öncelikle işlenen ikonografiye göre yapılmış; daha sonra steller kendi içlerinde stilistik değerlendirmeye alınarak kronolojik sıraya dizilmiştir.

Dolayısıyla bu bölümde steller üzerinde işli ikonografiler; kökenlerinin yanı sıra bölgedeki dağılımları, dönemleri, gelişimleri, diğer bölgelerle ilişkileri ve sembolik anlamları açısından ele alınacaktır.

Lydia bölgesinde bulunmuş mezar stellerini, işlenen betimler açısından incelediğimizde Batı Anadolu’nun diğer bölge ve kentleriyle benzer ikonografilerin uygulandığını görmekteyiz. Bunlar başta symposium (ziyafet/şölen) sahneleri 89 , dexiosis (el sıkışma) sahneleri90, atlı sahneler gibi sembolizmin daha fazla hissedildiği ve belirli bir eylemin gerçekleştirildiği süreçsel bir olayı anlatan ikonografiler ile serbest heykellerden esinlenilmiş91 farklı sayılarda erkek ve/veya kadınların ayakta ve bazen

çocuklarla bir ara verildiği sahneler92 olarak karşımıza çıkmaktadır. Yüzeyi birden fazla betim alanına ayrılmış stellerde ise biri mutlaka ziyafet sahnesi olmak üzere birden fazla konunun işlendiği görülür (Grf. 1).

89 Pfuhl-Möbius 1979, 457, Taf. 274, Nr. 1906; Meriç 1993, 57-75; Çekilmez 2015, 114 vd. Lev. 1-23. 90 Keil-Premerstein 1914, 74-75, Nr. 101, Abb. 40; Mendel 1914, 248-249, Nr. 1033; Pfuhl-Möbius 1977, 266-267, Taf. 161, Nr. 1070; Petzl 1991, 89, Taf. 3; Meriç 1993, 68, Abb. 19. 91 Zanker 1993, 215. 92 Buckler-Robinson 1932, 109, Fig. 101;Pfuhl-Möbius 1977, 141, Taf. 69, Nr. 418; Hanfmann-Ramage 1978, Fig. 425; Yaylalı 1979, 32, 213-214, Lev. 66; Smith 2002, 192-193, Res. 222; Çekilmez 2011, 107 vd. Fig. 1, 2. 24

2.1. Symposium Sahnesi

Symposium sahneleri Lydia stellerinde 37 örnekle93 en fazla işlenen konu olarak ilk sırada gelmektedir. Ölü gömme gelenekleriyle ilgili bilgiler de sunan bu ikonografi köken olarak Doğu ile ilişkilendirilir. 94 Orta Lydia’da da görülmekle birlikte bu ikonografi en yoğun olarak Güney Lydia’da işlenmiştir.

“Accubitum” olarak da adlandırılan symposium ikonografisinin bilinen en erken

örneğine Ninive’de bulunmuş ve Assurbanipal’in karısı ile birlikte betimlendiği bir kabartmada (672-630) rastlanır.95 Assurbanipal’in sol dirseğine dayalı olarak uzanmış, sağ elinde bir lotus çiçeği, sol elinde ağzına götürdüğü bir kap ile betimlendiği kabartmada görülen kompozisyon; Anadolu, Adalar ve Yunanistan’da Roma

Dönemi’ne kadar benzer şekilde uygulanmıştır: Ninive kabartmasıyla başlayan ve

özellikle ölen kişin daima solu üzerine yaslanması ve sağa bakması geleneğinin değişmeden devam ettiği kabul edilir.96 Klinedeki uzanan erkekten ayrı ve daha alçak bir kolçaklı iskemlede oturan kadın, öndeki yiyecek masası, hizmetçiler ve servis masası da daha sonra Anadolu’da görülecek symposium sahnelerinin öncü unsurlarını oluşturur.97Ziyafet ve şölenler statü ve soyluluk göstergesi olma açısından Akhamenid yaşamında önemli bir yere sahiptir.98

Ninive kabartmasının ardından symposium betimi Geç Hitit döneminin orthostat kabartmalarında99, Korinth seramiğinde100 ve Atina vazolarında101, görülür. Batıdaki en erken plastik örnek olarak Tegea’dan520 civarına ait bir kabartma parçası görülür.

93 K1-K33, K91, K92-K95 94 Fıratlı 1965, 281 vd.;Baughan 2013, 177; Dusinberre 2013, 22 vd. 95 Thönges-Stringaris 1965, 6; P. Albenda,”Landscape Bas-Reliefs in the Bit-Hilani of Ashurbanipal”, BASOR 224, 1976, 49 vd. Fig. 1. 96 Atalay 1988, 20. 97 Fıratlı 1965, 282 98 Dusinberre 2013, 119 vd. 99 Akurgal 1961b, 103, Lev. 143. 100 Payne 1931, Fig. 27; Çekilmez 2008, 11, dn 57 101 Boardmann 2002, 17, Fig.11 25

Ardından Paros’tan 500’lere ve Taşoz’dan 460’lara tarihli iki kabartma gelmektedir.102

Symposium sahnesi Klasik dönemle birlikte, 5. yüzyıl sonlarından itibaren mezar stellerinde 103 görülmeye başlar. Atika bölgesinde 5. yüzyıl sonlarında adak kabartmalarında 104 ve 4. yüzyıldan itibaren mezar stellerinde 105 ortaya çıkar. 106

Anadolu’da 5 ve 4.yüzyıl lahitleri üzerinde ve 4. yüzyıl Lykia kaya mezarlarında görülür. 107 Anadolu’da özellikle Rhodos 108 , Samos 109 , Byzantion 110 , Ephesos 111 ,

Miletopolis 112 , Kyzikos 113 ve bu kentler çevresinde yoğun olarak kullanılmıştır.

Byzantion çevresi, Karadeniz’in kuzeybatısı ve Odessos için bu ikonografi karakteristiktik bir uygulama olarak kabul edilir. 114 Symposium ikonografisi Roma

çağıyla birlikte tüm antik dünyaya yayılmıştır.115

Fıratlı, symposiumun daha eski örnekleriyle Anadolu ve Ege adalarında karşılaşıldığını belirterek, Batı Anadolu’da özellikle Kyzikos ve Daskleion civarında yoğun olarak bu betime rastlanılmasını Pers etkisine yorar.116 Bununla birlikte kline- mezar geleneğinin Pers işgali öncesinde Anadolu’da uzun bir geçmişe sahip olduğu da düşünülmektedir.117 Dusinberre, Lydia’da önceden var olan ölü yemeği geleneğinin,

ölünün zemin üzerinde yükseltilmesi ve şölen adetlerinin Pers soylularının Zerdüştlük geleneklerine uygun şekilde, öncelikle gücü elinde bulunduran Perslerle yakın ilişkilerini vurgulamak isteyen Lydialı soylularca benimsenmesi ile değişime uğradığını

102 Thönges-Stringaris 1965, 3 vd. Nr. 33, 34, 201; W. Fuchs, DieSkulptur der Griechen, 1969, 478, Nr. 561. 103 Johansen 1951, 163 104 Hausmann 1960, 31, Abb. 15; Fabricius 1999, 21 vd. 105 Johansen 1951, 163, Fig. 83; Scholl 1996, 262 vd, Taf. 18, 40-41, Kat. 136, 148, 151 vd; Himmelmann 1999, 83 vd, Abb. 41. 106 Conze 1882, Nr. 1163; Thönges-Stringaris 1965, 23, Beil. 24 vd; Atalay 1988, 20. 107 Thönges-Stringaris 1965, 38 vd. 108 Fraser 1977, 23, Fig. 47b, 52a, 55, 109 Horn 1972, 163 vd. Taf. 84-93, Nr. 141-171. 110 Pfuhl-Möbius 1979, 287, 379, Nr. 1167, 1539, Taf. 174, 222. 111 Atalay 1988, 20 vd, Lev. 31-48, Kat. 50-73. 112 Şahin 2000, 21 vd. Lev. 1 vd. 113 Pfuhl-Möbius 1979, 292, Nr. 1187, Taf. 179. 114 Fıratlı 1965, 284. 115 Fıratlı 1965, 284-285. 116 Fıratlı 1965, 279 vd. 283. 117 Baughan2013, 177 26 ifade eder.118 Lydia’da symposium sahnesi Hermos Vadisi’nde de bulunmakla birlikte daha ziyade Kaistros Vadisi kapsamındaki güney yörelerde hâkim bir ikonografidir.

Hellenistik Dönem’de Lydia’da, üçü, birden fazla kabartma alanına sahip stellerde olmak üzere 37 adet mezar steli üzerinde ziyafet sahnesi ikonografisiyle karşılaşılır. 119 Bölgede bilinen en erken ziyafet sahneli kabartma Hypaipa’dan ele geçmiştir.120 Pfuhl-Möbius’un yerel kaynaklı olduğunu belirttiği, araştırmamız sırasında

İzmir Müzesi deposunda 4338 envanter numarasıyla gördüğümüz, iki frizden oluşan ve muhtemelen daha geniş bir mezar anıtına ait121 bu parçada üstte bir kline sahnesi, altta ise iki aslanın geyik avı işlenmiştir. İşçiliği dolayısıyla 5. yüzyılın ilk yarısına verilen kabartmanın Batı Anadolu’daki en erken ziyafet sahneli kabartma; Adalar ve

Yunanistan dâhil edildiğinde ise, yukarıda sözü edilen Tegea ve Paros kabartmalarının ardından gelenerken bir örnek olduğu anlaşılmaktadır.122

Lydia buluntusu stellerdeki symposium ikonografisi örnekleri kronolojik olarak sıralandığında, Hypaipa kabartmasının ardından yaklaşık olarak Klasik Dönem sonları ile Hellenistik Dönem başlarına tarihlenen, çalışmamız kapsamındaki ilk iki stel; K1 ve

K2 gelir. Çerçevesiz bir formda olan bu örneklerde, sonraki yüzyılların stellerinden farklı olarak yalın bir ikonografi görülür: Buna göre klinede uzanan erkeğin ayakucu tarafında bir kadın betimi yer alır. Her ikisi de khiton ve khimation giyimlidir. Kadın betimi erken dönem stellerinde erkekle aynı kline üzerine oturmuş halde, yani aynı hizada yer alır.123 Bu durum aşağıda ele alınacak örneklerde görüleceği üzere sonraki yüzyıllarda değişecektir. Erken dönem stellerindekiuygulamalar arasında khimationun

118 Dusinberre 2013, 22 vd. 119 K1-K33, K91, K93-K95. 120 Pfuhl-Möbius 1977, 10, Taf. 2, Nr. 6. 121 Roosevelt 2017, 211, Şek. 6.20. 122 Klineli anlatımları konu alan yayınlarda ve özellikle Thönges-Stringaris’in çalışmasında Ninive kabartmasını takip eden örnekler arasında Thasos kabartmasından daha erken bir tarihe verilmesine rağmen Hypaipa kabartmasına değinilmemiştir: Bkz. Thönges-Stringaris 1965, 3 vd, 73; Atalay 1988, 20; Başaran 1997, 54, dn. 3. 123 Bu durum K2’deki kadının ayağını bastığı dikdörtgen taburenin çapraz duruşundan daha net anlaşılabilir. 27 kadınların başlarını örtmemesi ve sahnede yiyecek masası bulunmaması dikkat çeker.

Beş stelde124 ise kadın betimine yer verilmediği görülür.

K2 numaralı stelde hizmetçilere yer verilmiş ise de bunlar sahnenin merkezine dâhil edilmemiş olup Akhamenid etkisinde125, farklı giyim kuşamdadırlar. Klinelerde görülen düz ve ağır örtünün erken dönem Lydia kabartmalarına hâkim bir uygulama olduğu açıktır.126 Erken Hellenistik Dönem symposium örneklerinde arka duvara asılı herhangi bir nesne bulunmamaktadır. Bu uygulama 2. yüzyılın başlarından K3 ile birlikte değişecek, yüzyılın ikinci yarısından itibaren dönem sonuna kadar arka duvar yeniden yalın bırakılacaktır. Bu durumun betimlerin sembolik önemlerini yitirmelerinden ziyade dönem stellerine hâkim olan basitlik ve özensizlik127 ile ilişkili olması muhtemeldir.

Lydia’da az sayıda eserin ele geçtiği 3. yüzyılda görülmeyen symposium ikonografisi 2. yüzyılla birlikte yeniden, daha yoğun ve canlı bir görünümle karşımıza

çıkar. Bu yüzyılın ilk yarısının örneklerinde128, arka duvardaki, heroslaştırma sembolleri olarak kabul edilen129 kalkan, miğfer ve yılan betimleri dikkat çekicidir. Stellerdeki at, kalkan, miğfer ve taç gibi betimler heroize etme amaçlı olarak Roma İmparatorluk

Dönemi içlerine kadar kullanılan ve 2. yüzyılda yoğun görülen Hellenistik heroslaştırma unsurları olarak kabul edilir.130

2. yüzyılın ilk yarısında arka duvarda anılan betimlerle bir kompozisyon yoğunluğu oluşturulmuşken, aynı yüzyılın ortalarından itibaren arka fon sadeleşmiş ve yoğunluk kline önüne taşınmıştır. 2. yüzyılın ilk yarısı stellerinde dikkat çeken bir diğer

124 K5, K6, K20, K21, K32. 125 Erken dönem Lydia stelleri konusundaki Yakın Doğu Akhamenid etkileri için bkz. Pfuhl-Möbius 1977, 32, Nr. 76, Taf. 19; Hanfmann-Ramage 1978, 158; Durugönül 2015, 133. 126 Söz konusu örnekler için bkz. Roosevelt 2017, 212 vd. Şek. 6.22-24. 127 Atalay 1988, 22; Özgan 2016b, 33. 128 K3, K4, K5, K6. 129 Fıratlı 1965, 304 vd.;Pfuhl-Mobius 1977, 358 vd. 130 Fıratlı 1965, 304 vd.;Pfuhl-Mobius 1977, 358 vd. 28 kompozisyon ögesi de, K4 ve K5’te rastlanan kraterlerdir. Orta yükseklikte boyun ve karna sahip, genişçe dudaklı bu tip kraterler 3. yüzyılın sonları ile 2. yüzyılın ilk yarısında gözlenen131 özelliklerdendir.

Lydia’nın ziyafet sahnesi ikonografisinin işlendiği Hellenistik Dönem mezar stellerinde esasen Klasik Dönem’in bir yansıması olan çıplaklık, yukarıda belirttiğimiz gibi K3 dışında, klinede uzanan figürler için söz konusu değildir. Ancak 2. yüzyılın ilk yarısı ve ortalarına ait K5, K6 ve K8’de gibi Kaystros stellerinde sakilerin çıplak olarak resmedildiği görülür. Çıplak sakilerin erken örnekleri 5. yüzyılın başlarından itibaren

Paros ve Taşoz kabartmalarında 132 görülür. K4’teki sakinin giyinik olması ise kompozisyon ögeleri ve stil farkından da anlaşıldığı üzere değişik yöre ve atölye eseri olmaktan kaynaklanan bir uygulama farklılığıdır.

4. yüzyılın ikinci yarısıyla birlikte çıplak saki betiminin yanı sıra kompozisyonda at protomu da görülmeye başlar.133 Atina ve civarında Klasik dönemde kullanıldığı anlaşılan bu betim Hellenistik dönemde, 3. yüzyılın sonları ile 2. yüzyılın ilk çeyreğinde Chios, Samos ve Nisyros’ta görülür. 134 K5 ile aynı tipte krater ve

özellikle göğsü de kapsayan yüksek at protomu ise 2. yüzyılın ilk yarısından Kyzikos stellerinde 135 yaygındır. 136 Aynı bölgede yüzyılın ortalarına tarihli stellerde çıplak sakiler de gözlenir.137 Bu saki figürleri yerel tercihler ve dönemsel özelliklere bağlı olarak klinenin sağ ya da sol tarafında, kylikeionların yanında içki hazırlayıp sunma işiyle meşgul olurlar, 2. yüzyılın sonlarındaki K20 ve K21 numaralı stellerde giyinik olarak karşımıza çıkarlar.

131 Pfuhl-Möbius 1979, 442, Taf. 264, Nr. 1841. 132 Thönges-Stringaris 1965, 73-74, Nr. 34, Beil. 5. 133 Thönges-Stringaris 1965, 80, 86, 89, Nr. 82, Beil. 15:2, Nr. 127-128, Beil. 12:2, 15:1, Nr. 143, Beil. 16:2. 134 Pfuhl-Möbius 1979, 372-373, 491-492, Taf. 218, 296, 297, Nr. 1511, 2042, 2044, 2045. 135 Pfuhl-Möbius 1979, 380, 382-383, Taf. 223, Nr. 1545, Taf. 225, Nr. 1555. 136 Atın bu şekilde uzun boyunlu olarak işlenmesi 2. yüzyılın çok görülen bir özelliği olarak kabul edilmektedir: Atalay 1988, 29. 137 Pfuhl-Möbius 1979, 381, Tf. 276, Nr. 1918; Taf. 224, Nr. 1548-1549; Heroize etmenin egemen olduğu Klasik dönem stellerinde ana figürler gibi sakiler de çıplaktır. Hellenistik dönemle birlikte genellikle giyinik, nadiren de çıplak biçimde işlenmişlerdir: Thönges-Stringaris 1965, Beil. 27, Nr. 13 (Klasik); Horn 1972, 196, Beil. 18, Nr. 166d (Hellenistik). 29

Symposium ikonografisinin baskın olduğu Kaistros Vadisi buluntusu stellerde 2. yüzyılın ortalarından sonlarına değin genelde aynı kompozisyonun işlendiği görülür. Bu düzenlemede klinede khiton ve khimation giyimli bir erkek ve ayakucu tarafındaki iskemlede bir kadın yer alır. Erkek figürü genelde sağ elini yiyecek masasına doğru uzatmıştır. Erkeğin yanında bir erkek hizmetçi, kadının yanında bir kız hizmetçi figürü yer alır. Klinedeki erkek her zaman sol koluna dayandığı, yani sahnenin izleyiciye göre sağında olduğu için erkek hizmetçi de sağda; kadın solda olduğu için kız hizmetçi soldadır. Hizmetçi figürleri Geç Hellenistik Dönem’in bir özelliği olarak138 her zaman ana figürlere kıyasla küçük boyutlarda işlenmiştir. Çocuk figürüne ise yalnızca K15’te rastlanır. Khimation giyimli bir çocuk figürü olması bakımından bu tür betimlerin evin

çocuğunu temsil ettiği kabul edilir.139

2. yüzyılın symposiumlu stellerinde, kline önünde üç hayvan ayaklı yiyecek masası yer alır. Üzerinde ortada büyükçe bir ekmek, yanlarda daha küçük boyutlarda meyve uygulaması yüzyılın ikinci yarısındaki Lydia symposium sahnelerinin karakteristiğidir. Bu uygulamanın K10’dan K21’e değin sürdürüldüğü dikkati çeker. 1. yüzyılda ise K24 ve K25 örneklerinde de görüldüğü gibi yiyecek sayısı ve çeşitleri artmıştır.140

Tire yöresi stellerinin erken örneklerinde kline önünde kadın figürü görülmemektedir. Bu figürün yerine saki, krater ve kylikeion gibi içki âlemini yansıtan objelerin yer alması bu stellerin henüz yörenin ziyafet ikonografisini ele alan erken eserleri olmaları ve hâkim bir andron kültü ile açıklanabilir. Nitekim Pfuhl-Möbius krater ve üzerine içkilerin yerleştirildiği kylikeionun yanında elinde kepçeyle bir sakinin de bulunduğu betimlerin içki âlemini belirtmek için yeterli bir durum olduğunu ve bu

138 Atalay 1973, 234. 139 Pfuhl-Möbius 1977, 68. 140 Kaistros Vadisi kapsamındaki Tire yöresine ait symposium ikonografisine sahip steller hakkında geniş bilgi için ayrıca bkz. Çekilmez 2015. 30 tür ortamlarda kadınların yer almadığını belirtmektedir.141 Bu yargı, arkeolojik verilerin yanı sıra Vitruvius’un (VI, 7, 5) sözünü ettiği, erkeklere has yemekli eğlencelerin düzenlendiği ve kadınların giremediği “Andrones” adı verilen odalardan kaynaklanmış olabilir. Çalışma kapsamındaki symposium sahneli stellerden kylikeion veya krater betimli olan dört örneğin 142 hiçbirinde kadın betiminin bulunmayışı, söz konusu durumun Hellenistik Lydia için de geçerli olduğunu ve bu sahnelerin erkeklerin içkili eğlence ortamlarının betimlendiği Andron kültünden kaynaklandığı düşüncesini doğrulamaktadır. 2. yüzyılın ilk yarısından ve nispeten erken olan K5 ve K6’daki sakilerin çıplak oluşu da kadınlara yer verilmeyen steller bağlamında dikkat çekici bir durumdur. Kylikeion, çalışma kapsamındaki eserler içinde yalnızca Güney Lydia stellerinde görülmekte olup daha sonraki, kabartma alanı kemerli bir grup Tire stelinde

önemli bir betim halini alacaktır.

Lydia’da 3. yüzyılda artan Hellenistik kültürün etkisiyle stellerdeki Krallık ve

Akhaemenid Dönemlerinin izleri kaybolmuştur. 143 Bu yüzyılın ikonografisinde yukarıda anılan kalkan ve yılan gibi kahramanlaştırma unsurları sahneye dâhil olur.

Uzanan figürlerin ellerinde görülen rython gibi bazı objeler 2. ve 1. Yüzyıllarda K32’de olduğu gibi nadiren görülür. 2. yüzyıl ortalarında kaybolan Hermos civarının yılan ve kalkan motifi ile symposiumlu stellerin kabartma alanlarında bir daha karşılaşılmaz.

Hermos Vadisi stellerinde yoğun olarak görülen yaprak çelenk ve rozetlere Kaistros yöresinde rastlanmaz. Buna mukabil Kaistros yöresi kemerli stellerinde ise merkezi

Lydia’da hiç görülmeyen sfenksler ve kanatlı melek gibi fantastik yaratıklarla karşılaşılır. Dolayısıyla Kaistros yöresi stellerinde görülen ikonografinin Hermos civarının bölgesel stilleri takip eden atölyelerinin daha özenli stellerinden farklı bir anlayışla, yerel üslupta ele alındığı düşünülebilir.

141 Pfuhl-Möbius 1979, 365, 366 142 K5, K6, K20, K21 143 Hanfmann-Polatkan 1960, 49 vd. Hanfmann 1973, 27 vd. 31. 31

Hellenistik Dönem’in başlarından itibaren klinede her zaman tek erkek figürü yer alırken 2. yüzyılın sonlarıyla birlikte ilk defa iki veya üç figür görülmeye başlar.

Zira bu dönem Lydia Bölgesi mezar stellerinde hem tipolojik hem de ikonografik açıdan köklü değişimlerin yaşandığı evredir: Pergamon ile birlikte Lydia’nın da bir vasiyetle Roma’ya devredilmesinden144 sonraki döneme rastlayan bu dönemde Lydia

Bölgesi stellerinde145 kemerlerin ortaya çıkması dikkat çekicidir. Kemerli steller aynı dönemlerde Batı Anadolu’da Mysia ve Bithynia civarında yaygın değilken Ionia ve

Lydia gibi Pergamon’a komşu bölgelerin kentlerinde daha sık görülür.146 İkonografiyi

çevreleyen kemerin sahneye çıkmasının yanı sıra değişim klinedeki figür sayısının artmaya başlamasıyla da kendini gösterir. Önceleri yiyecek masasına uzanan klinedeki erkek figürünün sayısının artmasıyla alan daralmasına bağlı olarak kol hareketleri yeniden düzenlenir; soldaki figürlerin sağ elleri havaya kaldırılmıştır. Figürler bu elleriyle K19-K23 örneklerinde görüldüğü gibi kendilerini taçlandırır yahut bir rulo ya da kadeh tutarlar.

2. yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıkan bu tipolojik ve ikonografik yeniliklerin

önce Pergamon’a bağlı kentlerde görülmesi, muhtemelen siyasi ve askeri gelişmelerin bir sonucu olarak Roma’nın etkisine dayandırılabilir. Söz konusu stellerde ayrıca, yüzyılın ikinci yarısı boyunca görülmeyen saki ve kylikeion betimi tekrar ortaya

çıkmışsa da 1. yüzyıl stellerinde yeniden kaybolmuştur. En son 2. yüzyılın ortalarından

K6’da görülen rython betiminin ise 1. yüzyılın ikinci yarısından K29-K32 örneklerinde yeniden ortaya çıktığı görülür. 3. yüzyılın sonlarından K3’teki kline üzerinde görülen

çıplak gövdeli ve elinde rython tutan erkek figürü, Hellenistik Dönem’in sonlarına ait

144 Magie 1950, 3 vd. 145 K20, K21, K22, K53, K60, K87. 146 Atalay 1988, Lev. 6 Kat. No. 10. 32

K29’da adeta yeniden işlenmiştir. Bu gelişmeler yozlaşmanın egemen olduğu 1. yüzyılın, önceki evreleri üstünkörü tekrar eden genel özelliği147 ile alakalı olmalıdır.

1. yüzyıl stellerinde, düşen kalite ile birlikte ziyafet sahnesi ikonografisi de artık

şematik bir hal almıştır. Kompozisyon ögeleri mevcudiyetini koruyorsa da işçilikteki kalitenin oldukça düşmesi, ziyafet sahnelerinin de salt sembolik anlamlarını yaşatmaktan öteye geçmediğinin işareti olarak kabul edilebilir.

2.2. Dexiosis Sahnesi

Dexiosis betiminin kökeni ve sembolik anlamının ne olduğu konusunda kesin bir ortak görüş bulunmayıp çeşitli fikirler ileri sürülmüştür: Kökeni Arkaik Dönem Atina vazo resimlerine dayandırılan motifin Klasik Dönemle birlikte yaygınlaştığı, ardından salt mitolojik bir eleman olmaktan çıkıp günlük yaşam konularına dâhil edildiği kabul edilir.148 Motifin ilk olarak kabartma dekorasyona sahip kamusal anıtlar üzerinde siyasi bir anlaşmayı sembolize etmek üzere kullanıldığı, daha sonra mezar stellerine aktarıldığı düşünülmektedir. Mezar stelleri üzerindeki ikonografinin sembolik anlamına dair en yaygın görüşlerden biri selamlaşma, yakın bağ ve ilişkiyi gösteren bir betim olduğu yönündedir.149 Hrouda, bu ikonografinin doğudan alınmış bir motif olduğunu belirtir. 150 Diepolder ve Atalay, Klasik Dönem başlarından sonra stellerde sıkça uygulanan bu betimin ölenin yakınlarına veda edişini sembolize ettiğini ifade etmektedir.151 Biesantz, Diepolder’in aksine bu betimin hiçbir zaman vedalaşma ya da cennette yeniden görüşme anlamına gelmediğini ileri sürer. 152 Pfuhl-Möbius ise vedalaşma olarak görülen tek örneğin, yazıtında bilgi bulunması dolayısıyla, üzerinde

üç kişinin el sıkıştığı, 2. yüzyıla ait bir Smyrna steli olduğunu; bununla birlikte betimin

147 Bieber 1961, 157 vd. 166; Zanker 1993, 212 vd; Ridgway 2002, 218. 148 Neumann 1965, 49. 149 Novakova-Pagakova 2016, 208. 150 Hrouda 1993, 293 vd. 151 Diepolder 1965, 7 vd. Lev. 1-3; Atalay 1988, 17-18. 152 Biesantz 1965, 94. 33 işlendiği sahnelerin vedalaşma olmadığı yönünde genelleştirme yapmanın da tutarlı olmayacağını belirtmektedir153. Zanker ise sahnedeki figürlerin sembolik anlamlarına yönelik olarak duruş ve el hareketlerinin toplumun ahlaki normlarının örnekleri olduğunu, ayakta durma ya da oturmanın figürlerin statülerine göre düzenlendiğini belirtir ve bunun özel anlamlara sahip olduğunu kabul eder.154 Örneğin oturan kadın figürü ailenin sürekliliğinden sorumlu evli bir kadının mana ve sembolizmini yansıtan bir ikonografi olarak kabul edilir.155

Genel olarak el sıkışma ikonografisinin hem cinsiyetler düzeyinde hem de farklı kombinasyonlarda insanlar arasındaki ilişkileri gösterdiğine inanılır. 156 Bu bilgilere dayanarak, araştırmacılarda söz konusu betimin öteki dünyaya yönelik bir vedalaşma ya da yeniden buluşma anlamı taşıdığına dair bir kanı olduğu anlaşılmaktadır.

El sıkışma betimleri Klasik Dönem’de yoğun olarak görülürken157 Hellenistik dönemde oldukça azalmıştır.158 Delos, Rhodos ve Samos’un yanı sıra Batı Anadolu’da

Smyrna, Pergamon ve Kyzikos başta olmak üzere Mysia civarında çok sık olmamakla birlikte bu ikonografiyle karşılaşılır.159 Lydia’da bu betimbiri katlı stelde ikincil konu olmak üzere 6 stelde160işlenmiştir. Bu stellerin bazılarında sahnede at figürü de yer almasına karşın sahnenin merkezinde yer alan ana konu el sıkışma betimidir.

Dexiosis ikonografisi aynı veya farklı cinsiyetlerin bir araya gelmesiyle oluşturulan bir kombinasyondur. Buna göre iki veya daha fazla figürlü kabartma betimlerinde genelde yalnızca bir figür oturur haldedir. Oturan figür ilk bakışta dikkati

153 Pfuhl-Möbius 1977, 45, dn. 58, Taf. 164, Nr. 1096; burada yazar 693, 721 ve özellikle üzerinde Hermes’in de bulunduğu 1105 numaralı stellerin “vedalaşma” olabileceği konusundaki önemine dikkat çeker. Başka bir bölümde ise yazar, el sıkışmanın vedalaşmanın ve iş birliğinin bir işareti olduğunu; Hellenistik dönemde bu betimin eski ifade gücünden uzak ve eskiye göre sayıca çok az olduğunu ifade eder: age. 60. 154 Zanker 1993, 215. 155 Burton 2003, 20-35. 156 Novakova-Pagacova 2016, 215. 157 Himmelmann 1999, 35, Abb. 12 vd; Diepolder 1965, 7 vd. Taf. 1 vd. 158 Pfuhl-Möbius 1977, 60. 159 Pfuhl-Möbius 1977, 190 vd. Taf. 104-107, Nr. 693-714; Atalay 1988, 17. 160 K34, K35, K36, K37, K38, K95. 34

çekendir ve daha fazla alan işgal eder. Oturan bir figürün bulunduğu en yaygın dexiosis betimi, oturan bir kadın ile karşısında ayakta duran bir erkeği gösteren sahnedir ki bu steller tüm dexiosis betimlerinin yaklaşık üçte ikisini oluşturur. Bunu bir oturan bir ayakta duran olmak üzere iki kadının oluşturduğu sahne takip eder.161

Dexiosis betimleri iki kişi arasındaki resmi ya da özel düzeydeki ilişkileri sembolize eder. Sahnede yaş ve cinsiyetlerine bakmaksızın farklı kombinasyonlarda tüm aile üyeleri betimlenebilir. Ebeveyn-evlat, çocuklarıyla aileler, karı-koca ilişkileri yaygın işlenen sahnelerdir. En sık görülen sahne toplumun temel direği olan evlilik bağının bir sembolü anlamındaki karı-koca ikonografisidir 162 ki Lydia’daki tüm

örnekler bu kapsama dâhil edilebilir.

Dexiosis betimlerindeki oturan kadın figürü evden (oikos) ve ailenin sürekliliğinden sorumlu evli bir kadının mana ve sembolizmini yansıtan bir ikonografi olarak kabul edilir.163 4. yüzyıldan itibaren sahnenin bir yarısında ilave figürler daha sık görülmeye başlar. 164 Lydia Bölgesi’nde bulunmuş K34’te işli ikonografi bunun bir yansımasıdır. K36 dışındaki tüm el sıkışma betimli stellerde karşılaştığımız küçük figürlerin bu dönem için tipik olarak ev halkını, çocukları ve hizmetçileri temsil ettiği, bunların el sıkışanlara nazaran küçükfakat ölü açısından önemli olabileceği kabul edilmektedir.165

Çok figürlü sahnelerde en yaygın betim arka planda bir kadının bulunduğu üç figürlü sahnedir. 166 Üç yahut daha fazla figürlü kabartmaların genellikle iki jenerasyonu gösterdiği, kadının bir anneyi, eşi yahut bir kardeşi temsil ediyor olabileceği kabul

161 Breuer 1995, 26; Novakova-Pagacova 2016, 214, Fig. 2. 162 Novakova-Pagacova 2016, 219. 163 Burton 2003, 20-35. 164 Scholl 1996, 167. 165 Davies 1985, 628. 166 Schmaltzand Salta 2004, 146. 35 edilir.167 Dexiosis betimli K34, K37 ve K38’de olduğu gibi sahnede kız hizmetçi figürü görülmesi de yaygındır. Bununla birlikte K36 gibi hizmetçilerin bulunmadığı daha sade stellere de rastlanmaktadır. Üçüncü figür genellikle ana figürlerden birinin ya K34, K35 ve K38’de görüldüğü gibi arkasına yahut tokalaşan ellerin arkasında, sahnenin ortasına konumlandırılır. Bu figürler canlılık ve iletişim kazandırmak için sahneye dâhil edilmiş olmalıdır. K37’de kompozisyonu hareketlendiren, ortadaki küçük çocuk figürü bunun bir örneğini oluşturuyor olsa gerektir. El sıkışan figürler sahnedeki tüm gruba baskındır ve oturan her kimse sahnenin en vurgulanmış olanıdır. Lüks naiskos stellerinde aile imajının gelişiminin, kabartmaların yaygın bir şekilde dört ve daha fazla figüre sahip oldukları 4. yüzyılın ortalarında, muhtemelen bu dönemin çok figürlü adak kabartmalarının etkisiyle doruğa çıktığı kabul edilir.168 Lydia’nın yerel niteliğe sahip buluntularında dört figürden daha fazlasının bulunduğu zengin ikonografilerle karşılaşılmamaktadır.

Dexiosis sahnesindeki küçük, ikincil figürler şefkat ve muhabbet sembolü olarak algılanır.169 Bu düşünceye göre el sıkışma halindekileri rahatsız etmeksizin figürlerin duygularını açığa vurduğu kabul edilse de, Lydia Bölgesi’nde bulunmuş örneklerde bu durum sezilmez. Söz konusu figürler K34 ve K35’te görüldüğü gibi daha çok anlatımı destekleyici unsurlar olarak yansıtılmıştır. Ancak K37’deki olasılıkla annesi ve babasının ellerine uzanmış olan çocuk, yukarıdaki görüşü destekler biçimde şefkat ve vedalaşma olgusundaki hüzün duygularını pekiştiren bir istisnadır.

Dexiosis sahnesinde oturan figürün genellikle evin sorumlusu olan ölüyü temsil ettiği kabul edilir.170 Lydia’da bulunmuş stellerden her iki figürün de ayakta olduğu K37 dışındaki örneklerde görülen oturan figürlerin tümü kadındır. Buna göre K34-K36 ve

167 Bergemann 1997, 87. 168 Grossman 2011, 13; Novakova-Pagacova 2016, 215. 169 Novakova-Pagacova 2016, 216. 170 Novakova-Pagacova 2016, 216. 36

K38 numaralı stellerin kadınlara ait olduğu anlaşılabilir. Esasen K37’nin yazıtı da, kadın figürü ayakta olmasına rağmen, stelin bir kadına adandığını ortaya koymaktadır.

Ancak verilen örneklerde arkasında at, seis veya hizmetçisiyle bazen erkek figürünün sahneye kadından daha hâkim olması dolayısıyla, oturan kadınların olduğu stelde vedalaşan tarafın erkek olabileceği hususu da göz ardı edilmemelidir.

Lydia’da bulunmuş dexiosis betimli stellerin genel kompozisyonu incelendiğinde; ayakta yahut oturur halde olsun, kadınların stellerin tümünde solda, erkeklerin sağda yer aldığı görülür. Bu durum Batı Anadolu genelinde de geçerli olmakla birlikte nadiren bu kompozisyonun tersi de görülebilir.171

K34’te ayakta duran kadın ve hizmetçi figürleri, K35 ve K38 numaralı stellerde seis ve çocuk figürü gibi örnekler gerçekten de kendi hallerinde, ana figürleri rahatsız etmeyen bir hareket tarzındadır. K36 numaralı stel yalnızca tokalaşan kadın ve erkeğin bulunduğu yalın bir ikonografiyle işlenmişken; K37 numaralı stelde el sıkışan ana figürlerin ortasında, tokalaşan ellerin hemen altında küçük bir çocuk figürü işlendiği görülmektedir. Nadir görülen172 bu durumda, kadın ve erkeğe ilaveten çocuğun da yer alması sembolik açıdan bunun vedalaşan bir aileyi betimliyor olabileceği ihtimalini kuvvetlendirmektedir. İkonografiyi daha da ilgi çekici kılan ise söz konusu steli, adını bildiğimiz tek usta Asklepiades’in yapmış olmasıdır.173 Bölgenin Mysia ile komşu olan en kuzey yöresinden gelen bu steldeki yorumunda Asklepiades, bir çiftin vedalaşma atmosferini bir çocuk betimiyle dramatize ederek pekiştirmiş olabilir. Yöreye komşu

Mysia Bölgesi’nde el sıkışan iki figürün arasına bir çocuğun işlendiği herhangi bir

örneğe rastlanmamaktadır; bu da Lydialı ustaların işi olarak kabul edilen yaprak

171 Yaylalı 1978, Lev. 35, Kat. No: 69. 172 Novakova-Pagacova 2016, 216. 173 Petzl 1991, 89, Taf. 3; Meriç 1993, 68, Abb. 19. 37

çelenkler 174 gibi, Asklepiades’in Mysialı olmasına karşın Lydialı unsurları benimseyerek işlediğini gösteren bir diğer durumdur.

Öte yandan, Lydia’da dexiosis betimi K95 dışındaki diğer beş stelde sahnedeki ana konuyu oluştururken Mysia’da durum farklıdır. Burada az sayıda örnekte 175 karşılaşılan dexiosis ikonografisi, kabartmanın ana konusunu oluşturmaz; symposium gibi diğer betimlerin yanında ikincil bir tema olarak ele alınmıştır. Dexiosisin en yaygın kombinasyonu olan yetişkin bir kadınla erkeğin tokalaştığı örneklere de Mysia’da rastlanmaz. Çoğu sahnede el sıkışan figürlerin her ikisi de Bithynia örneklerinde olduğu gibi erkektir. Bir örnekte 176 kadının bir çocukla tokalaştığı görülür. Mysia ve

Bithynia’da görülen177 bu ikonografik özelliklerin hiçbirisi mevcut steller bakımından

Lydia için geçerli değildir. Genellikle baba ve oğlu simgelediği kabul edilen iki erkeğin olduğu dexiosis örneklerine de Mysia gibi çevre bölgelerde rastlanırken Lydia’da bunun

örneği bulunmamaktadır. Dolayısıyla Lydia ile anılan iki bölge buluntuları temelde aynı manayı içeren ikonografiye sahip olsalar da bunların ayrıntıda önemli farklılıklar gösterdikleri izlenmektedir. Bu farklar sipariş sahibinin sosyo-kültürel geleneğinden kaynaklı bir talep olabileceği gibi sanatçı veya atölyenin tercihi de olabilir.

Dexiosis betimli Lydia stelleri Efes’te bulunmuş dexiosis betimli stellerle de178 el sıkışma olgusu dışında, ne tokalaşan çiftin kombinasyonunda ne de ayrıntıdaki objelerde benzerlik gösterir; ayakta erkek-küçük çocuk, oturan erkek-ayakta kadın veya klinede oturan erkekle kadının tokalaşması gibi Efes’te görülen eşleşmeler Lydia’ya yabancı uygulamalardır. Lydia buluntusu stellerde karşılaşılan dexiosis sahneleri Efes’in yanı sıra Mysia ve Bithynia kentlerinden örneklere kıyasla ikonografik açıdan daha çok

174 Malay 2006, 98. 175 Cremer 1991, 163, Taf. 10, Taf. 16, KF Dem 1. 176 Şahin 2000, 154, Lev. XII, TA 24. 177 Cremer 1992, 126, Taf. 1, NS 10. 178 Atalay 1988, 17-18, Kat. No: 27-34. 38

İzmir çevresinden gelen ayakta yahut biri oturan kadın ve erkeklerin tokalaştığı sahnelerle179 benzeşir.

Dexiosis betimli Lydia buluntusu stellerde bazı özgün uygulamalarla da karşılaşılır. Bunlardan biri, beş stelden korunmuş iki alınlıkta da koruyucu bir figür olduğu kabul edilen 180 yılanlı meduza başının işlenmiş olmasıdır. K37’deki meduza başının pencere yahut tablo benzeri bir çerçeve içinde olduğu gözlenirken K38

örneğinde yalın bir meduza figürü işlendiği görülür. Bu steller dexiosis örneklerinin 2. yüzyılın sonlarından geç örnekleridir. Alınlık ile kabartma alanındaki betimler arasında belirli bir ilişki olup olmadığı konusunda net bir yargıya varmak güçtür. Steller

üzerindeki meduza başı sembolik olarak koruyucu bir anlam taşımaktadır. Dikkat çekici nokta ise çok sayıdaki symposiumlu stellerde istisnai olarak yalnızca K26’da görülen meduza başının, beş adet örneği olan dexiosisli stellerden ikisinin alınlığına işlenmiş olmasıdır ki bu durum meduzanın dexiosis ikonografisi ile daha sık eşleştirildiğini göstermektedir. Çevre bölge stellerinde karşılaşılmayan bu eşleşme Lydia ustalarının bir tercihi olabilir.

Dexiosis sahnelerinde küçük, tamamlayıcı elemanlar olarak günlük yaşam objelerine de rastlanır. Kadın figürleri ellerinde mücevher kutuları, aynalar ve küçük kutular tutarlar. Bazen bunları K34 ve K37’de görüldüğü gibi hanımı için kız hizmetçi tutar. Bu betimler ailenin zenginliğine işaret olarak kabul edilir. Kadının elinde veya kabartmanın herhangi bir yerinde ayna bulunması ölen kadının gençliği ve güzelliğine yapılan bir atıf olarak kabul edilir.181 Lydia buluntusu dexiosis betimli mezar stellerinde daha çok Atika stellerinde yaygın olan köpek figürlerine182 ise rastlanmaz.

179 Yaylalı 1978, Lev. 15, Kat. No: 30, Lev. 34, Kat. No: 67; Lev. 35, Kat. No: 69, Lev. 44, Kat. No: 87, Lev. 45, Kat. No: 88, Lev. 46, Kat. No: 90, Lev. 52, Kat. No: 103, Lev. 53, Kat. No: 104, Lev. 55, Kat. No: 107, Lev. 66, Kat. No: 129. 180 Anabolu 1984, 2-3, Res. 15. 181 Breuer 1995, 26; Novakova-Pagacova 2016, 214, Fig. 2. 182 Zlotogorska 1997, 149, Taf. 8, Kat.Nr. 61. 39

2.3. Atlı Sahneler

Batı Anadolu’da atlı steller dexiosis betimli stellerde olduğu gibi Hellenistik

Dönem’de azdır.183 Hellenistik Dönem Lydia Mezar Stelleri içinde binicilerin atları

üzerinde yürüyüş halinde, dörtnala koşarken yahut atından inmiş vaziyette betimlendiği steller ziyafet sahneli stellere oranla daha az sayıda, 6 adettir. 184 Yine de Lydia’da

Hellenistik Dönem öncesine ait çok fazla mezar steli ele geçmemiş olmasına karşın, mevcutlar 185 arasında atlı stel örnekleri bulunmaktadır. Roosevelt, Lydia’da tümü

Klasik Dönem’e verilen, atlı figür ve/veya av sahnelerinin betimlendiği bu kabartmalardan beş adet bulunduğunu belirtir.186 Buna göre Lydia’da en erken at figürlü kabartma Bintepe’de bulunmuş, 6. yüzyıl ortaları veya sonlarına verilen bir kabartmadır. 187 At protomu ve yılanlı ağaç, İmparatorluk Dönemi içlerine değin kullanılan merkezi İstanbul çevresi olan motiflerdir: Bu betimler Bithynia, Mysia,

Phrygia Epiktetos, Yunanistan’ın kuzeyi ve özellikle Trakya’daçok fazla görülür.188

Bölgede bulunmuş bu erken dönem eserlerinden mezar steli yahut kabartması olarak tanımlanabilen ikisi üzerinde, çalışmamız kapsamındaki K42’de görüldüğü gibi, dörtnala koşan atı üzerinde mızrak fırlatan figür görülür. İki kat kabartma alanına sahip bu stellerden Manisa’da bulunmuş, Bergama Müzesi bahçesinde gördüğümüz 21.1 envanter numaralı, 5. yüzyılın sonu ya da 4. yüzyılın başlarına tarihli stelin189 alt kat kabartma alanında görülen betim 2. yüzyılın ortalarından K39 ve 1. yüzyılın başlarından

K43’te tekrar edilmiştir: Yaklaşık üç yüz yıl arayla yapılmış bu stellerdeki betimlerde figür, yürüyüş halindeki atı üzerindeyken arkada bir seis yer alır ki buradan Lydia’da bulunmuş Hellenistik Dönem atlı mezar stellerinin öncüllerinin ikonografik açıdan aynı

183 Atalay 1988, 19. 184 K39, K40, K41, K42, K43, K94. 185 Pfuhl-Möbius 1977, 13 vd. Taf: 2, No: 6, Taf: 4, No: 12, Taf: 13, No: 53, Taf: 16, No: 62; Hanfmann 1978,Fig. 403; Doksanaltı-Özgan 2007, 4 vd. Res. 5. Roosevelt 2017, 208 vd. Şek. 6.19, 6.26. 186 Roosevelt 2017, 217, Şek. 6.27-6.30. 187 Hanfmann-Ramage 1978, 156, No. 231, Fig. 401. 188 Kazarow 1938, 189; Pfuhl-Möbius 1979, 358. 189 Roosevelt 2017, 217, Şek. 6.28. 40 bölgede olduğu anlaşılmaktadır. Özellikle de yukarıda geçen Bergama Müzesi’ndeki stel Hellenistik örneklere kaynaklık etmiş olabilir. Bu durumda Bergama Müzesi’ndeki

Klasik Dönem steli üzerindeki iki ayrı atlı kabartma betimi, birbirinden ayrılarak Geç

Hellenistik Dönem’de iki farklı stel üzerinde tek betim olarak ele alınmıştır. Bu veriler atlı kabartma betimlerinin Lydia’da 6. yüzyıldan itibaren bilindiğini ortaya koymaktadır. Ancak çalışmamız kapsamındaki K39, K42 ve K43 numaralı üç stel sırasıyla 2. yüzyılın ortaları, sonları ve 1. yüzyılın başlarından olup Lydia’da erken

Hellenistik Dönem’e ait olabilecek örnek bulunmamaktadır.

K42’deki arka ayakları sabit halde şaha kalkmış atların bulunduğu steller 4. ve 3. yüzyıllarda Mysia Bölgesinde190 ve 150 civarından itibaren Bithynia’daki katlı stellerde görülür.191 Bu motif esasen kuzeybatıda geç tip Trakya örneklerinde biraz daha fazla

öneme sahiptir. Bunların çok küçük ve yüzeysel örnekleri çoğu kez adak olarak yapılmış olmakla birlikte, söz konusu kabartmalar sıradan mezar taşları olarak da işlev görebilmektedir. Kabartmaların büyük çoğunluğu, binici yürürken, ayaktayken, at ayağını sertçe yere vururken ya da sakince dururken işlenmiştir.192 Atın sunağa doğru sol bacağını kaldırmış haldeki pozisyonu bir selam duruşu olarak da nitelendirilmektedir.193

K39, K42 ve K43’te görülen süvari betimli stellerdeki ağaca sarılı yılan motifinin mezar stellerinde yer altı ile ilgili (khtonik) bir anlam taşıdığı kabul edilir. 194 Atlı kahramanlar taşıdıkları atribülere göre Ares, Apollon, Asklepios gibi tanrılarla özdeşleştirilebilmektedir. 195 Thrakların süvarilere Asklepios özellikleri yüklemelerinden ve Asklepios’un atribüsü yılan olmasından dolayı ağaca sarılı yılan

190 Pfuhl-Möbius 1977, 30-31, Taf. 19, Nr. 73; Cremer 1991, 123, Taf. 1, K8 191 Cremer 1992, 124-127, Taf. 5-7, NS 4, 7, 12, 13. 192 Pfuhl-Möbius 1977, 74. 193 Aybek 2004, 305. 194 Dimitrova 2002, 34 195 Delemen 1999, 65. 41 betimi Asklepios’la ilişkilendirilir.196 Atlı figürlerle Anadolu’da kötülükle mücadeleyi sembolize ettiğine inanılan atlı tanrı Kakasbos’la da bağlantı kurulur.197 Sonuç olarak

Batı Anadolu’da da yaygın olan atlı kahraman betimi198 ölen kişiyi kahramanlaştırma amacıyla mezar stellerine işlenmiştir. Bu stellerin Geç Hellenistik Dönem’de yoğun olarak ele geçtiği kentler arasında Pergamon başta olmak üzere , Kyzikos,

Samos, Smyrna, Kyme, Ephesos ve Rhodos sayılabilir.199 Lydia’nın Thyateira kentinde bulunan örnekler200 ise süvari betimli stel geleneğinin bölgede Roma Dönemi’nde de sürdüğüne işaret eder.

Esasen eskiden beri bilinen ve adak kabartmalarının özel biri türü olan at betimli bu kabartmalar, Hellenistik dönemde de insanlar tarafından tanrılara veya heroslara adanmıştır. Ancak Hellenistik Dönem’de yapılan kabartmaların çoğunun mezar kabartmaları olduğu kabul edilir. 201 Bu kabartmalardaki at yaşam süresince ihtiyaç duyulan binek hayvanını, efendi ise öldükten sonra heroslaştırılmış bir savaşçı ya da avcıyı betimliyor olmalıdır. Bu tip stellerin genel ikonografisinde bir erkek, delikanlı,

çocuk veya bir kadın bulunabilir. Yazıtın bulunmadığı, buluntu durumunun bilinmediği veya kabartma içeriğinin açıklanamadığı durumlarda bu stellerdeki ana karakterin tanrısal ya da mitolojik bir karakter veya heroslaştırılmış bir ölü olup olmadığını anlamak güçtür.202 Bununla birlikte sahnede başka ana figür olmadığından dolayı atlı stellerde ölen kişiyi belirlemek çok figürlü dexiosis betimli stellere göre çok daha kolaydır.

196 Hoddinott 1981, 108 vd. Fig. 158 vd; Aybek 2004, 306. 197 Delemen 1999, 5 vd. 198 Aybek 2004, 306. 199 Pfuhl-Möbius 1979, Taf. 190 vd. Nr. 1298-1299, 1377 (Miletopolis); Nr. 1301 (Kyzikos); Nr. 1314 (Samos); Nr. 1360(Smyrna); Nr. 1364 (Kyme); Nr. 1338, 1376(Ephesos); Nr. 1381, 1386(Rhodos); Nr. 1336, 1339, 1346, 1347, 1355, 1363, 1366, 1367(Pergamon) 200 Pfuhl-Möbius 1979, Nr. 1368, 1369) 201 Horn 1972, 54-55 202 Horn 1972, 55 42

Bu durum atlı stellerde sunak, ağaç veya yılanın bulunduğu Lydia buluntuları

K42 ve K43’le örneklenebilir. Anılan stellerde, mezar sahibi erkek figürünün yanında kadın yer almazken, diğer figürler olarak seisler, hizmetçiler ve çocuklar bulunur. K39,

K42, K43 ve K94’te seisler süvariyi arkadan takip ederken, ana figürün atın üzerinde olmadığı K40 numaralı stelde seisin atla ilgilendiği görülür. K41’de ise seis bulunmaz; onun yerine biri normal ölçülerde delikanlı, diğeri küçük bir çocuk figürü işlenmiştir.

Neticede hiçbir stelde kadına yer verilmemiş olması bu stellerin erkeklere adandığını ortaya koymaktadır. K41 ve K43 numaralı stellerin yazıtları 203 da bunu destekler manadadır.

Atlı stellerde işçilik 2. yüzyılda K39 örneğinde de izlendiği üzere çoğu kez sadedir. Bunlarda at genelde sunak, ağaç ve yılana doğru yürürken görülür; ata binmiş binicilerde daima sağa, atından inmişler olanlar da ise sola yönelme, söz konusu ikonografilerin kendi içindeki düzenini ortaya koyan bir durumdur. 204 Ancak Doğu

Lydia’daki Kula’nın Saraçlar Köyü’nde bulunmuş olan K40 numaralı stelde bu genellemeye aykırı bir durum söz konusudur; burada atından inmiş binici atıyla birlikte sağa doğru yönelmiştir.

Atlı stellerin Lydia’nın dört farklı yönünde de bulunmuş olması bu ikonografinin bölge genelinde tanınıp uygulandığını göstermektedir. Stilistik değerlendirmeye göre 2. yüzyıl ortaları ile 1. yüzyılın ilk çeyreği arasında dağılım gösterdiği anlaşılan Lydia buluntusu atlı stellerin başlangıcı (K39) dexiosisli stellerden daha erkene gider. Bu stellerdeki betimler kendi içinde değişiklikler gösterebilmekle birlikte bazı farklı uygulamalar özellikle dikkat çekicidir. K39 numaralı stelde, rahvan yürüyen bir at

üzerinde, pelerini eğer üzerine dökülmüş, sol eliyle dizginleri kavramış bir süvari betimi yer alır. Arkada yürür vaziyetteki seis efendisinin eşyasını taşırken görülmektedir.

203 Malay 1983, 25-28, Taf. 3 a-b; Meriç 1993, 68-69, Abb. 20. 204 Pfuhl-Möbius 1977, 74. 43

Sonraki atlı stellerden daha kaliteli bir işçiliğe sahip olduğu anlaşılan ve bu yönüyle olasılıkla 2. yüzyılın ortalarına ait bu steldeki betimde yaygın ikonografinin dışına

çıkılmadığı görülmektedir. Bununla birlikte 120 civarından K40’da ise yukarıda bahsedilen, genel uygulamanın aksine, atından inmiş binicinin sağa yönelmesinin yanı sıra dikkat çekici başka bir uygulama daha vardır: Burada ana figür ile başı yukarıya, ata dönük haldeki seis Batı Anadolu stellerinde görülen seislerle benzer bir fizyonomi ve giyim içindeyken binicinin sağındaki hizmetçisi aynı bakımlardan doğulu özellikler gösterir. 205 Önceleri Lydia’lılarca soyluluk göstergesi olarak benimsenen doğulu fizyonominin burada bir hizmetçide uygulanmış olması, Dusinberre’nin sözünü ettiği, 5. ve 4. yüzyıllarda Lydia soyluları üzerinde hâkimolan Akhamenid etkilerinin 206 3. yüzyıldaki Hellen kültürel yayılımının (Hellenizasyon) 207 ardından artık

önemsenmediği, hatta küçümsendiği düşüncesini akla getirmektedir.

Lydia buluntusu az sayıdaki stele göre 2. yüzyılın ortalarında Klasik Dönem’den bu yana bilinen atlı stellerin genel ikonografisinin yalın bir biçimde fakat daha kaliteli bir işçilikle tekrar edildiği, ancak kalitenin yüzyılın sonlarına doğru düştüğü gözlenir.

Bu durum Hellenistik Dönem sanatçılarının özellikle 2. yüzyıldan itibaren Klasik

Dönem’den esinlendikleri Klasisizm akımının208 bir etkisi olarak kabul edilir.

Bölgenin farklı noktalarından gelmiş atlı stellerde, genel uygulamaların yanında birbirinden farklılık gösteren ayrıntılar da mevcuttur. Örneğin mezar sahibinin atı

üzerinde olduğu stellerden K43’te yılan betimine kabartma alanında ağaca sarılı olarak yer verilmişken, ana figürün ön planda ayakta durduğu örneklerde yılan betimi görülmemesi söz konusu ikonografinin yaygın kompozisyonuna uygundur. Buna

205 Pfuhl-Mobius 1977, 368-369, 478, Taf. 287, Nr. 1992. 206 Dusinberre 2013, 22 vd. 133-135, Fig. 62, 64. 207 Hanfmann-Polatkan 1960, 49 vd. 208 Zanker 1993, 212. 44 rağmen K41’de alınlığa da olsa bir yılan motifinin işlendiğini belirtmek gerekir. Bu betim yer altı ve ölüler diyarına ilişkin bir sembolizme işaret eder.209

K41 numaralı stelde daha dikkat çekici bir özellik olarak sahnede bir çocuk betimi görülür. Sahneye hareketlilik kazandıran ve çevre bölgelerde bulunmuş atlı stellerde rastlanmayan bu figüre benzer şekilde, bir elini havaya kaldıranbir diğer çocuk betiminin dexiosisli stellerden K37’dede işlenmiş olması, doğal olarak Kuzey

Lydia’daki bir atölyenin veya sanatçı Asklepiades’in kişisel bir uygulaması olarak görülebilir. K41’in mezar sahibini onurlandırma amacıyla dört kent tarafından ithaf edilmiş olması bunlardaki çocuk figürünün mezar sahibi tarafından talep edilmiş olması ihtimalini zayıflatmaktadır. Anılan iki eserin de aynı atölye veya sanatçının elinden

çıkmış olmasının kuvvetle muhtemel olduğu düşüncesi atölyeler, stil ve tarihlendirmeye ilişkin bölümlerde ele alınmıştır.

Figürlerin atı üzerinde bulunduğu betimlerden K39, K42 ve K43 numaralı stellerde işlenen kabartmalar, yukarıda diğer bölge örnekleri için anılan, sağa yönelmenin uygulandığı genellemeye tabidir. Bunlardan son iki stel at ve binicinin yanı sıra ağaç ve yılan motifiyle de ikonografik açıdan Efes stellerini 210 anımsatır. Efes stellerinde süvarinin elinde mızrak tutması onun savaşçı yahut avcı olduğu şeklinde yorumlanır. 211 Fakat mızrak tutan süvari betimi erken dönem Lydia örneklerinde 212 mevcut iken Hellenistik malzeme içinde örneği yoktur. Bu stellerdeki tüm at figürlerinin en azından bir ayağı hareketli olup, bunlar yürür yahut koşar vaziyettedirler.

K43’teki ağaca sarılı ve süvariye yönelmiş yılan betimi de Efes stelleriyle aynı şablonu yansıtır. Yılanın etrafına sarıldığı tamamlayıcı bir eleman olarak sunağa Efes stellerinde yer verilmişken, Lydia buluntularından yalnızca K42’de aşınmış bir sunağa ait

209 Dimitrova 2002, 34 210 Atalay 1988, 62, Lev. 27, Kat. No: 43, Lev. 28, Kat. No: 44. 211 Atalay 1988, 19. 212 Roosevelt 2017, 216-217, Şek. 6.27, 6.28. 45 olabilecek izler görülmektedir.213 K39, K40 ve K41’de ise ne sunak ne de ağaç yer alır.

Bu durum stelleri yerleştirdiğimiz tarihlerle birlikte değerlendirildiğinde, ağaç ve yılan motifinin Lydia’da 1. yüzyıla geçişle birlikte, K41 ve K42 örnekleriyle ortaya çıktığı anlaşılmaktadır.

Atlı stellerde karşılaşılan küçük boyutlardaki seis, hizmetçi ve çocuk betimleri

önceki dönemlerden beri kullanılmıştır.214 Hizmetçi ve çocukların yerleri değişmekle birlikte seisler K39, K42 ve K43’te gözlendiği gibi, kökeni Klasik Dönem’e uzanan bir ikonografi215 geleneği içinde, binici atının üzerindeyse mutlaka efendisini takip edecek

şekilde arkada konumlandırılmıştır. Bu stellerdeki at ve kalkan gibi betimler ise

Hellenistik Dönem’de, özellikle 2. yüzyılda yoğun olarak görülen ve İmparatorluk dönemi içlerine kadar kullanılan heroslaştırma unsurları olarak kabul edilir.216

2.4. Kadın ve Erkek Betimli Sahneler

Symposium ve dexiosis sahneleri ile atlı steller gibi belirli bir konunun anlatıldığı mezar stelleri dışında Hellenistik Dönem Lydia örneklerinde karşılaşılan diğer betimler, Batı Anadolu’da yaygın olarak görülen kadın ve erkeklerin yalnız veya bir arada, ayakta yahut oturur halde yansıtıldığı sahnelerdir. Figür sayıları veya duruşları bakımından kendi içinde farklılık gösteren bu tip sahneler yüksek kalitede ve en yaygın biçimde İzmir civarında ele geçmiştir ve bunlar daha önce Yaylalı ve Zanker tarafından incelenmiştir. 217 Bunlar üzerinde en güzel kıyafetleri içinde betimlenmiş

ölümlüler genellikle kişinin Hellenistik toplumdaki yeri ve değerini gösteren sembollerle desteklenmiştir. Bu semboller dağınık bir halde olmaktan ziyade arka plandaki raf yahut payeler üzerinde gösterilmiştir. 218 En geniş alan mezar sahibinin

213 Bununla birlikte sunağa sarılı yılan motifi farklı bir ikonografinin işlendiği K72’de net olarak izlenmektedir. 214 Pfuhl-Möbius 1977, 30-31, Taf. 19, Nr. 73. 215 Roosevelt 2017, 217, Şek. 6.28. 216 Fıratlı 1965, 304 vd.;Pfuhl-Mobius 1977, 358 vd. 217 Yaylalı 1978, Lev. 1 vd; Zanker 1993, 212 vd. Fig. 1 vd. 218 Pfuhl-Möbius 1977, 80 vd. Taf. 26 vd. 46 niteliklerini belirtmede kullanılırken kadınlar güzel giysilerle, K51’in yazıtında anlatıldığı gibi zenginlik mücevher kutusu veya bereket boynuzuyla, kadının evdeki meziyetleri iğ ve yün sepeti ile ve rahibe görevi çelenk gibi simgelerle anlatılmıştır.219

Daha az açıklayıcı sembollerle gösterilen erkekler ise khiton ve khimation giyerek

şehirli Aischynes tarzında ya da yalnız khimation giyimli olarak entelektüel anlamda

Demosthenes/filozof tarzında yansıtılmışlardır. 220 Erkek figürlerinin khiton ve khimation giyimiyle filozofik bir duruşa sahip olmasının kişinin kentli, önemli biri olduğunu gösterdiği kabul edilir.221

Hellenistik Dönem mezar stellerinde Roma stellerinde yaygın olan meslek araç ve gereçleri pek kullanılmamıştır. Zira bu dönemde kent zenginleri arasında henüz el işçiliğiyle bir yerlere gelme anlayışı yerleşmemiştir.222 Bir başka deyişle bu stellerin en azından kaliteli işçiliğe sahip maliyetli olanlarının kentli zenginlere ait olduğu dikkate alınırsa, stellerde meslek araç-gereçlerinin bulunmayışı zenginlerin emek gerektiren zanaatlarla pek iştigal etmedikleri sonucunu da verebilir. Bununla birlikte kadın ve erkeklere ait, onların niteliklerini ifade eden eşyalar görülebilir. Lydia’da K51’de olduğu gibi kadın stellerinde ev işleri yahut rahibelikle ilgili semboller ya daen güzel

örneğini K47’de gördüğümüz mücevher kutuları yoğun olarak kullanılmıştır. Lydia’nın kuyumculukta gelişmiş olduğu, tarımsal ürünleri ve kaliteli şaraplarıyla ün yaptığı antik yazarlarca da vurgulanır.223 Birbiriyle aynı anlama sahip kıvrımlı sarmaşık dalları ve stilize kıvrıkdallar ise Hellenistik Dönem’de verimliliğin sembolü olarak doğrudan

Dionysos ile ilişkili dinsel motifler olarakda kabul edilir. 224 Dolayısıyla mücevher kutuları ile genellikle alınlıklarda görülen asma/sarmaşık dalları ile figürlerin ellerinde

219 Smith 2002, 192-193, Res. 222. 220 Smith 2002, 192 vd. Res. 218, 219. 221 Atalay 1988, 17. 222 Malay 1983, 51-52. 223 Plinius NH, v, 110, XIV, 75; Strabon IX, 440, XIII, 650. 224 Köse 2008, 753. 47 tuttuğu üzüm salkımları Lydia Bölgesi’nin zenginliğinin steller üzerindeki sembolik göstergeleri olarak değerlendirilebilir.

Kadın ve erkeklerin önceki ikonografilere kıyasla daha durağan, fotografik bir biçimde betimlendiği bu sahnfelerde bir dönem özelliği olarak küçük boyutlarda hizmetçi ve çocuk figürleri de yer alır. Yine bu stellerde çoğu symposium ve dexiosisli sahnelerde bulunmayan köpek, kaz gibi diğer canlılar ve arkadaki raflarda mücevher kutusu, sandık, ayna, yün sepeti, iğ, buhurdan, yazı rulosu, cista, diptychon, patera, unguentarium, kalathos, aryballos, gibi kişilerin sosyal statülerine ilişkin fikir yürütülmesine imkân sağlayan eşyalar ve kap formları bulunmaktadır.225 Bunlar belirli dönemlerde226 steller üzerine mezar sahibinin cinsiyetine göre işlenmiştir.227

Lydia’da ayakta veya oturur halde kadın ve erkeklerin betimlendiği ikonografiye sahip stellerden ayakta tek kadın betimliler 14 örnekle en fazla ele geçmiş olanlardır

(K44-K57). Daha çok Ionia bölgesi stellerinde uygulanan bu ikonografi Lydia’da 2. yüzyılla birlikte görülmeye başlar ve dönem sonuna değin devam eder. Ancak eldeki stellerin büyük çoğunluğu parça halinde ve oldukça aşınmış vaziyette ele geçmiştir. Bu stellerde genel ikonografi sahnenin merkezinde, ortada bir kadın ve bunun karşısında yahut bir ya da iki yanında birer çocuk veya hizmetçi bulunması anlayışına dayalıdır.

Bu ikonografideki kadın betimlerinde genellikle serbest yontulardan

öykünülmüş olan Pudicitianın Saufeia ve Philista ile Polla Valeria tipleri uygulanmıştır. İlk oluşumunda, 4. yüzyıl Attika mezar stellerinde üzüntüyle ilişkilendirilen228 Pudicitia tipinin daha sonra özellikle 1. yüzyıldan sonra yaygınlaşması ve kraliçe yontuları ile sikkeler üzerindeki tanrıça betimlerine örnek teşkil etmesi,

225 Saraçoğlu 2004, 156-157. 226 Örneğin Klasik Dönem’de cenaze törenleriyle ilişkili olarak lekhytoslar görülürken Hellenistik Dönem’de unguentarium ve kalathos gibi kap formları görülür ve bunlar mezar stellerine de yansımıştır: Civelek 2012, 78-80, 86-87, S1-S6. 227 Fıratlı 1965, 298 vd. 228 Diepolder 1965, 53 vd; Taf. 51:1-2; Schmaltz 1983, 195, 202 vd. Taf. 12-13; Himmelman 1999, 64 vd. Abb. 30. 48

Hellenistik dönemle birlikte artık eski anlamını kaybettiğini gösterir. 229 Öte yandan,

Pudicitianın üzüntüyle ilgili olmadığı ve fakat kadınlar için hayâ ve çekimserliği sembolize ettiği yönündeki görüşlerin230 yanında kadının soyluluğu, zenginliği, kültürü ve alçak gönüllülüğü gibi değerlerini anlatmak için kullanılmış olabileceğini düşünenler231 de vardır.232

İkonografide uygulanan küçük motifler açısından tek kadın betimli örnekler içinde en dikkat çekeni K51 numaralı steldir. Bu eser, üzerindeki yazıtta stellere işlenmiş bazı nesnelerin sembolik anlamlarını açıklaması bakımından yalnızca Lydia için değil arkeoloji bilimi açısından da ayrı bir önem taşımaktadır. Yazıtında tıpkı bugün araştırmacıların yapmaya çalıştığı gibi stel üzerinde işli nesnelere ilişkin sorular sorularak bunlara cevap verilmektedir: “Bu taş onun dürüstlüğünü ve güzelliğini anlatır

/ Kimdir bu kadın? / Musaların harfleri bize Menophila olduğunu söyler / Steldeki zambak ve bir ‘alpha’ rakamı nedendir? / Kitap, yün sepeti ve çelenk nedendir? / Kitap akıllı olduğu içindir / Çelenk, onun (rahibe) atribüsüdür / ‘A’, onun tek çocuk olduğunu gösterir / Sepet, pek çok meziyetine işaret eder / Çiçek, çalınan gençliğini simgeler /

Mezarımın üzerinde hafifçe yatayım / Gözyaşları içinde pek çok insan bıraktın /

Evlenmeden, anne-babasız öldün.”233

Kısaca özetlenecek olursa kitap mezar sahibesi kadının akıllılığını, çelenk rahibe olduğunu (dindarlığını), “A” harfi tek çocuk olduğunu, sepet çok meziyetli bir kadın olduğunu, çiçek çalınan gençliğini yani erken yaşta ölmüş olduğunu sembolize etmektedir. Stelin bu önemli özelliği dolayısıyla, üzerinde aynı nesneler işlenmiş olan diğer steller de bu bilgiler ışığında değerlendirilebilir.

229 Eule 2001, 222; Cremer 1991, 82 dn 395; Şahin 2000, 61. 230 Zanker 1993, 225. 231 Işın 2007, 17 vd. 232 Çalışma kapsamındaki stellerde görülen kadın ve erkek figürleri ve bunların sembolik manaları “Tipoloji” başlığı altında daha ayrıntılı ele alınmıştır. 233 Smith 2002, 192-193, Res. 222. 49

Hellenistik Dönem Lydia’sında kesin olarak çocuklar için yapılmış olduğu söylenebilecek mezar steline rastlanmamaktadır. 234 Dolayısıyla karşılaşılan çocuk ve hizmetçi figürleri büyüklere ithaf edilmiş mezar stellerinde ikincil düzeydeki betimlerdir. Mezar stellerinde çocuk ve hizmetçi figürlerinin erken örnekleri ile

Atika’da karşılaşılır.235Yoğun olarak görüldükleri Geç Hellenistik Dönem stellerinde

özellikle hizmetçi figürlerinde bir cüceleşme olduğu kabul edilir.236 Bununla birlikte

K52’de olduğu gibi çocukların da olduğu stellerde hizmetçilerin çocuklara oranla çok daha küçük işlenmesi çocukların yaşları ile alakalı olmalıdır. Nitekim K44’te çocuk, hizmetçiden küçük işlenmiştir. Dolayısıyla Lydia’da bu konuda bir birliğin olmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca kadınların çocuklarına karşı ilgisiz duruşları ve çocukların başka yönlere dönük hareketleri Hellenistik Dönem mezar stellerinde figürler arası duygusal ilişkinin Klasik Dönem örneklerine 237 nazaran oldukça zayıf olduğunu gösterir. Bu durum kompozisyonlara donuk ve cansız bir atmosferin hâkim olmasına da neden olmaktadır.

Ayakta tek kadın betimli stellerden K47’de bir çocuk elini hizmetçinin tuttuğu mücevher kutusuna doğru uzatmaktadır. Buradaki gibi figürün izleyiciye sırtını döndüğü durumlarla sakilerde ve kendi halindeki çocuklarda karşılaşılabilmekte olup bu tür özellikler Hellenistik Dönem’in canlı işçiliğini gösterir.238 Bazen çocuklarla birlikte küçük hayvan figürlerine de rastlanır.239 K44 ve K56’da olduğu gibi stellere çocuklarla birlikte bir köpeğin ya da bir kazın işlenmesi, oyun yahut koruyuculuk anlamında değerlendirilmektedir.240 K44 ve K95’te kız çocuğu bir köpeği, K56 ve K72’de bir kazı beslerken ya da hayvanla oynarken görülür. Köpekli stellerle Batı Anadolu’da 2.

234 Yalnızca aşağıda ele alınacak olan ve kabartma alanında çocuk figürü bulunan K95’in yazıtında da çocuklara değinilmesi Geç Dönem’e ait bu steli bir istisna olarak görmeyi gerektirmektedir. Bu durum ile çocuk ve hizmetçiler konusu için bkz. “Çocuk ve Hizmetçi Figürleri” başlıklı bölüm. 235 Hanfmann-Robert 1960, 49. 236 Atalay 1973, 234.;Saraçoğlu 2004, 155. 237 Johansen 1951, 18, 24, Fig. 4, 10; Diepolder 1965, 43 vd. Taf. 40; Atalay 1990, 285, Res. 1, 2. 238 Pfuh-Möbius 1977, 69. 239 K44, K56, K72, K95 240 Saraçoğlu 2004, 155, dn. 21. 50 yüzyılın ortalarından dönem sonuna değin yoğun olarak karşılaşılır. 241 Çocukların hayvanlarla ilgilenmesine ilişkin duygular K44’teki çocuğun yüzüne yansıyan tebessümde izlenebilmektedir. Duygusal ifadeler stel sahibi ana figürlerde ise görülmez.

Nitekim Hellenistik Dönem’de üzüntü ifadesinin yalnızca kız ve erkek hizmetçilerde vurgulandığı, asıl figürlerin güzel ve ifadesiz yüzlerle ve ideal oranlarla betimlendiği kabul edilir.242 Buna uygun olarak, ana figürler içinde yüzün korunduğu tek örnek olan

K75’te kadın figüründe belirli bir noktaya bakan ciddi bir yüz ifadesi ve uzuvlarda ideal oranlarla karşılaşılmaktadır.

Karşısında hizmetçisi olmak üzere oturan kadın figürlü steller (K58-K63)

Lydia’da 3. yüzyıldan 1. yüzyıl içlerine değin aralıklarla devam etmiştir. Bu stellerin erken örnekleri Atika’da 5 ve 4. yüzyıllara gider.243 Sahnedeki tek ana figür olarak görülen kadın betimleri yazıtlarla da desteklendiği üzere244 bu stellerin kadınlara ithaf edildiğini ortaya koyar. Oturan kadınların yönünde belirli bir düzen bulunmamaktadır.

Sağa, sola dönük olduğu gibi cepheden yahut ¾ profilden verilmiş olabilirler.

Oturdukları iskemleler symposium sahneleri başta olmak üzere diğer ikonografilerde görülenlerden nispeten daha ayrıntılı işçiliklidir ve bazıları K60’taki gibi daha yüksek bir kathedra (taht) niteliğindedir. Karşılarında bulunan hizmetçileri ellerinde K58’de olduğu gibi bir mücevher sandığı veya kutu, K60’ta görüldüğü gibi bir yelpaze ya da

K61’deki gibi iğ vb. kadınlara özgü eşyalar tutarlar.

Oturan tek kadın betimli stellerden ilki ve en dikkat çekici olanı Matis’e adanmış

K58 numaralı steldir. 245 Burada bir kadın ve ona mücevher getiren hizmetçinin

241 Pfuhl-Möbius 1977, 197, Taf. 109 vd., Nr. 726 vd. 242 Pfuhl-Möbius 1977, 74-75; Zanker 1993, 215. 243 Johansen 1951, 13 vd. Fig. 2, 4, 5, 6. 244 Pfuhl 1905, 57, Nr. 39; Mendel 1914, 144, Nr. 929; Hanfmann-Polatkan 1960, 49-52; Hanfmann-Ramage 1978, 114-115, Fig. 267-268; Pfuhl-Möbius 1977, 27-28, Nr. 62; Hanfmann 1983, 48 vd. Fig. 29; Malay 1994, 89-90, 118, Taf. 35, Fig. 89, Ins. 247, Taf. 53, Fig. 143, Ins. 402; Merkelbach-Stauber 1998, 407, Nr. 04/02/010; Ricl 2009, 447, 450, Fig. 4. 245 Hanfmann-Polatkan 1960, 49-52; Pfuhl-Möbius 1977, 27-28, Nr. 62; Hanfmann-Ramage 1978, 114-115, Fig. 267- 268; Hanfmann 1983, 48 vd.,Fig. 29; Merkelbach-Stauber 1998, 407, Nr. 04/02/010. 51 betimlendiği sakin sahne Yüksek Klasik resmin bir icadı olarak kabul edilir. 246

Sahnedeki kadın figürü, Atika’dan 400’lere tarihli Hegeso Steli’nde 247 olduğu gibi hizmetçinin tuttuğu kutudan bir takı almak üzere elini uzatmıştır. Bu nedenle

Hanfmann-Polatkan bu sahneye başka stellerden daha fazla anlam yüklenebileceğini belirtir:248 Onlara göre mücevherat karşı konulmaz güzelliğin zirvesidir; ölen kadın da

Aphrodite kadar güzeldir.

K58’in Lydia’da karşılaşılan üçgen alınlıklı ilk mezar steli örneği olması, Geç 5. ve 4. yüzyıl Attika stellerinde karşılaşıldığı gibi249 bu stelde de küçük ve bitirilmemiş

şematik başlıklarla çevrelenmiş kabartma alanının stel yüzeyi ortasına açılmış küçük bir niş biçiminde olması bu stelin ikonografik öneminin yanında bölgede Hellen kültürünün gelişiminin tipolojik bir göstergesi olarak önemini artırmaktadır. Bu özelliklere dayanarak Hanfmann-Polatkan250, K58’i Grek dili ve sanatının Lydia’ya yerleştiğinin bir göstergesi olarak kabul eder.3. yüzyıla aitbu stel dışında Lydia’dabaşka sağlam

örnek bulunmaması dolayısıyla oturan bir kadın ikonografisi ancak 2. yüzyıldan itibaren tekrar izlenebilmektedir.

Bu ikonografiyi yansıtan stellerde zamanla bazı değişimler gerçekleşmiştir.

Örneğin 3. yüzyıl ortalarına ait bahse konu K58’deki boğa bacaklı diphros ile aynı yüzyılın sonlarından K59’daki tornalı ayaklı iskemlenin minderli, arkalıksız ve özellikle

örtüsüz olduğu dikkat çekerken; 2. yüzyılın ikinci yarısından K60 ve K61’de daha yüksek ve kathedra özelliğinde oturaklar kullanıldığı görülmektedir. Ayrıca 3. yüzyıl stellerinde hizmetçi figürleri Yüksek Hellenistik Dönem’in bir özelliği251 olarak K60 ve

K62’deki gibi henüz cüceleşmemiştir. Esasen Geç Hellenistik Dönem’de bazen

246 Hanfmann-Polatkan 1960, 49-52; Hanfmann-Ramage 1978, 114-115, Fig. 267-268. 247 Johansen 1951, 17-18, Fig. 5 248 Hanfmann-Polatkan 1960, 50. 249 Scholl 1996, 249, 253, Taf. 1, Nr. 101, Taf. 4, Nr. 85; Hanfmann-Polatkan 1960, 49 vd. 250 Hanfmann-Polatkan 1960, 50 vd. 251 Saraçoğlu 2004, 159. 52 hizmetçinin boyunun efendisininki kadar olduğu kabul edilse252 de Lydia buluntusu stellerde bu durum 3. yüzyıldan sonra görülmez.

Ayakta bir kadın betimliler ile oturan bir kadın betimli stellerin üst örtü tipleri değişkenlik gösterdiğinden bu noktada ikonografi ile tipoloji arasında net bir bağ yoktur. Üst örtünün formu, kenar çerçeveleri, paye başlığı veya zıvana gibi elemanların dağılımı ikonografi ile tipoloji ilişkisine dair herhangi bir ipucu vermemektedir.

Ayakta bir erkeğin işlendiği stellerde (K64-K69) de esasen tek kadın figürlü stellerdeki kompozisyon uygulanmıştır. Aralarındaki fark yanlarında kızlar yerine erkek hizmetçilerin yer alması ve eşya olarak ellerinde veya paye üzerinde erkeklere özgü kitap rulosu, kalathos, kutu veya cista (evrak sandığı), Helenistik Dönem’in bir alameti olarak kabul edilen ve İzmir stellerinde tipik olan herme gibi objelerin253 yer almasıdır.

Bu tipteki erkek stellerinde dikkat çeken asıl nokta, kadın stellerinden farklı olarak hiçbir stelde çocuk betimine yer verilmemiş olmasıdır. K64-K67 numaralı stellerde görüldüğü gibi bu ikonografide figür tipi olarak Dioskurides I’in tercih edildiği dikkat

çeker. Bu şekilde khiton ve khimation giyimli figürler Aischynes254 tarzında, şehirli ve

önemli bir karakter yansıtmak için kullanılmıştır.255 K64’te olduğu gibi ellerinde bir rulo tutuyor olmaları bunların eğitimli ve kültürlü kişiler olduklarını pekiştiren bir unsurdur.

Bu gruptaki bir erkek betimli stellerde ana figürün iki yanında simetriyle ilişkilendirilebilecek şekilde birer hizmetçi yer alırken iki erkek figürlü stellerde hizmetçi sayısı bire düşer. Hizmetçilerin görüldüğü K64 ve K66 numaralı stellerde bu küçük figürler kenar çerçevelerine dayanırken bir ayak diğerinin önüne atılmıştır. Pfuhl-

252 Pfuhl-Möibius 1977, 67. 253 Pfuhl-Möbius 1977, 93 vd., Taf. 33, Nr. 149 vd; Yaylalı 1978, 19-20, 95-96, Lev. 7, Kat. No: 13, Lev. 48, Kat. No. 95. 254 Richter 1965, Fig. 1369; Smith 2002, 39, Res. 38; Boll 2007, 21 vd, Abb. 24 a-b. 255 Atalay 1988, 17; Smith 2002, 192 vd. Res. 218, 219. 53

Möbius bunumu bir dinlenme anı olarak yorumlar. 256 Elleri önde bağlı veya bir el

çeneye dayalı, düşünür vaziyettedirler. Geç Hellenistik Dönem’in hizmetçi figürlerinin boyutlarında bazen hizmetçinin boyunun efendisininki kadar olduğu gelişigüzel işlemeye rastlanılabildiği ve 2. yüzyılın K64 ve K66 örneklerindeki gibi nispeten nitelikli kabartmalarda hizmetçi figürlerinin abartılı biçimde küçültüldüğü kabul edilir.257 Ancak Lydia buluntusu Geç Hellenistik Dönem stellerinde efendisi ile aynı boyda erkek hizmetçi figürüne rastlanmaz. Bir erkek betimli steller tarih olarak 140-

130’larda başlayıp dönem sonuna değin gider.

Ayakta bir kadın ve bir erkek betimli stellerde (K74-K80) belli bir tip üzerinde yoğunlaşılmamış; hem kadın hem erkek figürleri farklı tiplerde ele alınmıştır. Bunlardan

K78 ve K79 numaralı stellerde olasılıkla figürlerin karı-koca olmalarından dolayı hizmetçilerin yanı sıra çocuklar da görülür ve bu şekilde bir aile fotoğrafı ortaya

çıkmıştır. Nitekim bu stellerde görülen sahnelerde hizmetçiler ana figürlerin cinsiyetine göre yanlara yerleştirilmişken ergen çocuklar anne-baba arasındadır. Pfuhl-Möbius bu tür bir ikonografide hizmetçilerin asla kalabalık oluşturan aile bireyleri arasına yerleştirilmediğini belirtir.258 K74’te kadının yanında elinde mızrağıyla çıplak bir genç erkek figürü görülmektedir. Bu tip çıplak figürler atlet olsun ya da olmasın,

ölümsüzleştirme yahut kahramanlaştırma amacıyla stellere işlenmiştir.259

Bir kadın-bir erkek betimli stellerden K75’te hizmetçilerin istisnai bir uygulama olarak kadın ve erkek figürlerinin arasına işlenmesi çalışma kapsamındaki steller için istisnai bir durumdur. Dolayısıyla bu kompozisyon uygulaması K75 dışındaki Lydia buluntusu tüm stellerde, figürlerin konumlarına dayanılarak hizmetçilerle çocukları ayırt etmede bir belirleyici özellik olarak yorumlanabilir. Bu ikonografideki stellerde de stel

256 Pfuhl-Möbius 1977, 68. 257 Pfuhl-Möbius 1977, 67. 258 Pfuhl-Möbius 1977, 68. 259 Durugönül 2012, 160. 54 tipolojisi açısından birlik yoktur; K75 ve K76’daki korunmuş iki üçgen alınlık A ve B tipi olarak alt gruplara dâhildir. Bu iki stelden Sardes yakınındaki Mersindere buluntusu olan K75’te baştaban bölümünde ortası yazıtlı onur çelenkleri işlenmişken Tire buluntusu K76’da çelenk görülmez. Bu farklılık çelenk betimli stellerin Kaistros

Vadisi’nde görülmediğini, bölgenin orta ve kuzey kesimlerinde bu betimin kullanıldığının bir göstergesidir.

Figür sayılarının arttığı, iki erkek ve bir kadının bulunduğu steller (K81-K83)

140-130 ile 1. yüzyılın ilk çeyreği arasında görülmektedir. Bunlarda kabartma alanı genişlemiş ve buna uygun olarak arkada oluşan boşluğa, en belirginleri İzmir stellerinde görülen260 raf ve onun üzerine çeşitli eşyalar yerleştirilmiştir. Sahnede hem kadın hem erkek bulunmasına bağlı olarak raflarda da her iki cinsiyete uygun eşyalar yer almaktadır. Çok figürlü bu tip stellerde figürler arası akrabalık ilişkisini ve ölülerle yaşayanları saptamak zordur. 261 Nitekim K81’in kabartma alanında hizmetçileri saymazsak üç figür bulunmakta; ancak yazıtında stelin beş figüre adandığı ifade edilmektedir.262

Bu ikonografiye sahip sahnelerde bezeme elemanları da artmıştır. K81 ve

K82’nin baştabanında onur çelenkleri, K83’te bir girland motifi yer alır. Bu girlandlar bir Hellenistik Dönem özelliği olarak ince yapılıdır ve orta bölümde kalınlaşma ve aşağıya doğru sarkma azdır.263 En az üç kez kullanım görmüş olan K82’nin alınlığında ise tüm Lydia’da tek bir örnek olarak kelebek figürü yer alır. Bu figürün ruhun

özgürlüğe kavuşması ileyeniden doğuşu sembolize ettiği kabul edilir.264

260 Pfuhl-Möbius 1977, 93 vd., Taf. 33, Nr. 149 vd; Yaylalı 1978, 196-197, 206-208, Lev. 55, Kat. No: 108, Lev. 62, Kat. No. 121, 122. 261 Saraçoğlu 2004, 155. 262 Gschnitzer-Keil 1957, 220, Taf.1, Nr. 1; Yaylalı 1979, 32, 213-214, Lev. 66. 263 Anabolu 1984, 2. Res. 17. 264 Accardo 2002, 54. “Psykhe” Grekçe’de ruh ve kelebek anlamlarına gelir ve Latin yazarı Apuleius’un “Metamorphosis” isimli eserinde geçen “Eros’la Psykhe” masalının kahramanıdır: Erhat 1999, 258. 55

İncelediğimiz örnekler 2. yüzyılın ikinci yarısında, özellikle son çeyreğine doğru

Lydia buluntusu mezar stellerinde stellerde figür sayılarının arttığını, buna koşut olarak uygulanan figür tiplerinin ve anlatımı tamamlayıcı bezeme elemanlarının sayısının artarak çeşitlendiğini göstermektedir. Bununla birlikte steller yüzyılın ikinci yarısından itibaren sayıca artarken nitelikteki düşüş ve stildeki yozlaşma süreci hızlanarak dönem sonuna değin devam eder.

2. yüzyılın üçüncü çeyreğinden başlayarak sonraki yüzyılın başlarına değin devam ettiği anlaşılan iki kadın betimli steller (K84-K87) ikonografik ayrıntıları bakımından oldukça tahrip olmuş vaziyettedir. 265 Bunlarda genelde figürlerin biri otururken diğeri ayaktadır. En iyi korunmuş olan ve her iki figürün de ayakta olduğu

K87’de kadınlardan biri daha genç, arkalıklı ve gösterişli bir koltukta oturan diğeri ise daha yaşlı bir fizyonomi yansıtmaktadır. Her iki hizmetçinin de bu ikinci figürün yanında bulunması ana karakterin bahsekonu figürle temsil edildiğini düşündürmektedir. Her ne kadar sahnede baskın bir figür bulunsa da stelin yazıtında üç ardıl nesilden birer kadının isminin anılması 266 ikonografi ile epigrafi arasında her zaman uyum olmadığını ortaya koyan bir örnektir. Steldeki figürlerden geriye kalan geniş alanı kısmen dolduran, arkadaki raf üzerine bir kalathos ve bir sandık yerleştirilmiş, rafın kalan geniş kısmı boş bırakılmıştır. Stelin kemer üst tablalarına

(spandrel/faculia) Lydia’da yalnızca bu stele özgü olarak birer Eros figürü işlenmiştir.

Aşk, birleşme ve üremeyi sembolize eden Eros’un mitolojide anlatılan efsanelerinden birinin Psykhe (kelebek) ile olması, K82’deki kelebek motifini de akla getirmektedir.

Ruhun sembolü kelebekle sevgiyi temsil eden Eros’un hikâyesi, sembolik açıdan sevgi ile ruhun ayrılmaz bir bütün olduğu şeklinde yorumlanır.267

265 Meriç 1987, 247-248, 254, Res. 5; Meriç 1993, 66, Abb. 17; Çekilmez 2015, 131-132, Lev. 22. 266 Çekilmez 2015, 131-132, Lev. 22. 267 Erhat 1999, 106-107, 258. 56

Stellerin kemer tablası yahut arşitrav bölümlerine figür işleme Lydia buluntusu stellerde yaygın değildir. Bu durumla K87 dışında yalnızca symposiumlu stellerden ve anılan stelle yaklaşık aynı çeyrekten K21 ve K22’de karşılaşılır. Bu kez aynı yere sfenkslerin işlendiği bu steller ile K87 kemerli yapısıyla da benzeşir. Bu durum bize tipolojik açıdan stellerdeki kemer uygulaması ile kemer tablalarının fantastik ve mitolojik figürlerle ikonografiye dâhil edilmesinin yukarıda köklü bir değişim sürecinin yaşandığını belirttiğimiz 1. yüzyıla geçişle birlikte gerçekleştiğini gösterir.

İki kadınla bir erkeğin işlendiği steller (K88-K90) de önceki grup gibi bölgede bulunmuş stellerin en fazla yoğunlaştığı 2. yüzyılın ikinci yarısı ile 1. yüzyılın ilk

çeyreği arasında üretilmiştir.268 Bunlardan K88 ve K90’da biri oturan iki kadın arasında bir erkek figürü yer alır. K89’da ise tüm figürler ayaktadır. Figür tipleri Pudicitia

Saufeia, Polla Valeria, Küçük Herculaneumlu Kız ve Dioskurides I olarak çeşitlilik göstermektedir. Daha iyi korunmuş olan K90’da kabartma alanı kemerlidir. Bu

özelliğiyle eser, ilk örneklerini 1. yüzyıla geçişte gördüğümüz kabartma alanı kemerli stellerin bir devamı niteliğindedir. Bu steldeki figürlerin arkasında aynı dönemden, 1. yüzyılın ilk çeyreğinden K87’de olduğu gibi paye başlıkları arasında uzanan raf ve

üzerinde sandık ve kutu bulunur. Dikkat çekici bir diğer özellik de geç dönemlerde

çerçeve kenarına sıkıştığı kabul edilen269 hizmetçi figürünün burada çerçeve üzerine işlenmiş olmasıdır. Ana figür sayısı ve tiplerinin artması ile hizmetçi figürlerinin

çerçeve üzerine taşması 1. yüzyıl ikonografisi özelliklerine270 uyan bir durumdur.

2.5. Birden Fazla Betimli Sahneler

Lydia’da bulunmuş “katlı stellerde” (K92-K95) ise her bir kabartma alanında farklı ikonografinin yansıtıldığı görülür. Bu özellikteki steller özellikle Mysia

268 Ramage 1972, 9, Fig. 22; Pfuhl-Möbius 1977, Taf.100 Nr. 666, Hanfmann-Ramage 1978, 117-118, 186, Fig. 276; Meriç 1993, 68, Abb. 18; Malay-Ricl 2006, 71, Nr. 45. 269 Saraçoğlu 2004, 156. 270 Atalay 1988, 22. 57

Bölgesi’nde yoğundur.271 Kabartma alanının dikey bir çerçeveyle ikiye bölündüğü K91 bu yapısıyla özgün bir niteliğe sahiptir. Nadiren görülen bu uygulamayla erken dönemlerde, 4. yüzyıl Atina stellerinde karşılaşılmaktadır. 272 K91’de iki yanda birbirinden farklı anlatımlar işlenmiştir: Solda gövdeyi çıplak bırakan khimationa sarılı yaşlı bir erkek figürü elindeki yazı rulosuyla bilge bir filozof görünümündedir. Sağ bölümdeki symposium sahnesinde önde yiyecek masası bulunmaması, K2’deki gibi dar alana sıkışmış kompozisyon, figürlerin iri, klinelerin alçak yapısı ve bu şekilde figürlerin Arkaik Dönem’den beri görüldüğü gibi kabartma alanını büyük oranda kaplaması 273 dikkati ziyafet olgusundan çok figürlere çekmektedir. Kadınların dik oturuşları ile kline örtülerinin düz ve ağır bir görünümde olması 4. yüzyıl dönem stellerinde görülen ikonografiye274 uygun özelliklerdir.

Diğer katlı stellerin kabartma alanlarında önceki stellerde ele alınmış olan symposium, atlı kabartma ve ayakta tek kadın figürü gibi betimler işlenmiştir. K92 numaralı stel üzerinde işlenen, sola doğru yürür haldeki figürlerin oluşturduğu sahneler de Hellenistik Dönem’de görülen ikonografiler arasındadır. Lydia’da bu ikonografinin işlendiği tek örnek olan K92, Efes’te yoğun olarak karşılaşılan ikonografilere benzer

şekilde275, cenaze töreni ortamında dua eden kişileri hatırlatan seromonik bir atmosfer yansıtır. Hem ikonografi hem de stil bakımından da daha çok Efes’teki 3. yüzyıla verilen bir sahneyle276 benzeşir.

Çalışma kapsamında ikonografi başlığı altında, kişileştirme ve sembolizm açısından dikkat çeken son eser K95 numaralı steldir. Bölgede bulunmuş üç kat kabartma alanına sahip tek stel olması bu eseri tipolojik anlamda ayrıca özgün kılar.

271 Cremer 1991, 17 vd. Taf. 1 vd.; Şahin 2000, 189 vd. Lev. XLVI vd. 272 Scholl 1996, 259, Taf. 41:3, Kat. Nr. 123. 273 Himmelmann 1999, 10 vd. Abb. 1 vd; Brueckner 1886, 26 vd. Abb.1-6. 274 Meriç 1993, 64, Abb. 14; Çekilmez, 2008, 114, Lev. 1. 275 Atalay 1988, 21, 65 vd. Lev. 33, Kat. No. 53, 54, Lev. 34, Kat. No. 55, 56, Lev. 35, Kat. No. 58. 276 Atalay 1988, 68-69, Lev. 35, Kat. No. 58. 58

Batı Anadolu’da 1. yüzyılda sayıları artan bu tip katlı stellerde277 symposium ve dexiosis ikonografileri, Geç Hellenistik Dönem özelliği olarak bir arada verilmiştir. 278

Sahnelerdeki figürlerde geç dönem eseri olmanın bir özelliği olarak şematikleşmenin yanında herhangi bir tipe uydurma kaygısının güdülmediği de anlaşılır.279 Üst kattaki dar alanda bir aslanın boğa avı sahnesi işlenmiştir. Karşılıklı duran aslan ve sfenks gibi krali hayvan figürleri ile otlayan, avlanan ya da birbiriyle dövüşen hayvan sahneleri bölgede, Ödemiş’te bulunmuş 5. yüzyılın ilk yarısına ait bir stelden 280 bilinen bir ikonografidir ve bunlar K95’in yanı sıra K83’te de görülen ve artık izleri büyük ölçüde ortadan kalkmış Yakın Doğu-Akhaemenid özellikleri olarak görülür. 281 Önceki dönemleri tekrar eden bu uygulamalar Hellenistik toplumun Roma ile birlikte gelen güçlü politik egemenliğin gölgesi altıda geçmişin kutsiyet atfedilen kimliğini koruma gayreti olarak yorumlanır.282 Orta kattaki symposium sahnesi de figürlerin ellerindeki nesneler dışında geleneksel ikonografiyi tekrar eder. En alt katta, sağa eğimli bir zemin

üzerinde, olasılıkla açık havada genç bir yetişkin ile bir çocuğun dexiosis sahnesi vardır ki bunun bölgede başka örneği yoktur. Dexiosis ikonografisinin sembolik manaları hakkında verilen görüşler283 dikkate alındığında burada bir çocukla vedalaşma yahut

çocuğun vedalaşması söz konusu olabilir. Bu sahnenin hemen yanında köpekle oynar halde, izleyiciye dönük iki çocuk betimi yer alır. Bu özelliklerin yanı sıra yazıtında da yalnızca çocuklardan söz ediliyor olması284, K95 numaralı son stelin çocuklara ithaf edilmiş bölgedeki tek stel olma ihtimalini akla getirmektedir.

277 Cremer 1991, 189 vd. Taf. 25, 26. 278 Pfuhl-Möbius 1977, 195, Taf. 107, Nr. 717. 279 Pfuhl-Möbius 1977, 74; Atalay 1988, 22; Özgan 2016b, 33. 280 Roosevelt 2017, 209, Şek. 6.20. 281 Dusinberre 2013, 162 vd. Fig. 87. 282 Zanker 1993, 212. 283 Diepolder 1965, 7 vd. Lev. 1-3; Atalay 1988, 17-18. 284 Pfuhl 1905, 51; Pfuhl-Möbius 1977, Taf. 105, Nr. 701. 59

3. TİPOLOJİ

3.1. Stel Tipleri

Fıratlı’ya göre bir stelin üst örtüsünün şekli ona ana özelliğini verir. Mezar stelleri sıklıkla, alınlıklı biçimleriyle bir mimari yapının ön cephesini, alınlıksız, düz veya baştabanlı biçimleriyle de yan cephesini yansıtmaktadır.285 Lydia buluntusu steller arasında burada sözü edilen, üzerinde antefikslerin yer aldığı yan cepheyi temsil eden stellere rastlanmamıştır. Ön cepheyi yansıtan stellerde bulunan mimari elemanlar ise yukarıdan aşağıya doğru; akroterler, alınlık (tympanon), baştaban (epistyl/architrav), sütun başlıkları; sütun veya payeler, bunlar arasındaki kabartma alanı, en altta ise podyum ve zıvana olarak sıralanabilir. Alınlıklı veya alınlıksız stellerden iki kenarı başlıklı sütun ya da payelerle çevrili olanlar “naiskos” stel olarak adlandırılmaya en elverişli tiplerdir.

Mimariden aktarılmış olan “naiskos” formunun hangi stellerde geçerli olduğuna dair çeşitli fikirler ileri sürülmüştür: Pfuhl-Möbius, karışık yapıda olan stellerde naiskos formundan söz etmenin doğru olmadığını, yalın stellerde alınlığın kabartmanın yan

çerçeveleri üzerine oturduğunu ve bu durumun normal yapılmış sütunlu naiskos kadar

önemli olmadığını ifade eder.286 Saraçoğlu naiskos olarak nitelenmeyen stellerde niş kenarlarında alınlığı taşıyan sütun, plaster gibi mimari elemanlara yer verilmediğini, alınlığın doğrudan çerçeve üzerine oturtulduğunu ve böylelikle naiskos mimarisi oluşturacak tamamlayıcı elemanların işlenmemiş olduğunu belirtir. 287 Şahin’in

Miletopolis stelleri konulu çalışmasında da “naiskos” olarak nitelenen tüm stellerde başlık adeta bir zorunluluk olarak yer almaktadır.288 Yine Pfuhl-Möbius’un bahsettiği

“Korinth düzeninde naiskos” gibi, başlıkların temel nitelemesini oluşturduğu mimari

285 Fıratlı1965, 271. 286 Pfuhl-Möbius 1977, 51 vd. 287 Saraçoğlu 1997, 23. 288 Şahin 2000, 10, dn. 45 60 düzene dayalı ifadeler de plaster başlıklarının naiskos formunu belirlemedeki önemini ortaya koymaktadır. 289 Sonuç olarak “naiskos” terimi mimariden alınmıştır. Mimari düzenler ise en başta sütun başlıklarına göre belirlenir. Dolayısıyla bir stelin naiskos olabilmesi, sütun başlığı bulundurmasını gerektirir.

Hellenistik Dönem Lydia mezar stelleri tapınak mimarisini birebir yansıtmayıp belki de yerel üretim olmaları dolayısıyla basit yapılıdır ve bazen bu mimari elemanların bir ya da birkaçından yoksundur. Çok sayıda örneği bulunan ve tek bir kent ya da atölye kökenli olan, homojenik özellikli büyük stel gruplarının aksine Lydia stelleri, farklı kentlerden ve farklı yöresel atölyelerden gelmiş eserler olmaları dolayısıyla, özellikle formları açısından belirli bir kurala uymazlar. Bir grup altında değerlendirilen stel aynı zamanda başka gruba ait stellerin özelliklerini de gösterebilmektedir. Bu nedenle

çalışma kapsamında stel tipleri için yapılan gruplandırmada usul olarak, eserin en belirgin ve dikkat çeken yönü temel ölçüt olarak kabul edilmiş, varsa ikincil nitelikli ortak yönlere ise eser özelinde değinilmiştir.

Lydia Bölgesi Hellenistik Dönem mezar stellerinin tamamına yakını bağış, satın alma, müsadere ya da inşaat kazısı gibi bilimsel kazı dışı yollardan ele geçmiştir.290 Bu nedenle az sayıda örnek haricinde stellerin eksik parçası çoktur ve günümüze iyi koruna gelmiş değillerdir. Bu da pek çok eserin formu hakkında net bilgi sahibi olmamızı zorlaştırmakta ve stelleri tiplerine ayırma konusunda ikinci bir güçlüğe neden olmaktadır.291

Önemli bölge içi kültürel farklılıklar yansıttığı gözlenen bu stellerde tipoloji açısından ilginç örnekler yer alır: Dış konturlarıyla üçgen alınlıklıymış gibi biçimlendirilip bu alınlık içerisinde düz bir hat üzerinde dizilmiş akroter düzenlemesi ve

289 Pfuhl-Möbius 1977, 51 vd. 290 Bu stellerden 19 adedinin buluntu noktası veya bölgesi bilinmemektedir. Buluntu yeri bilinmeyen steller: K9, K18, K6, K29, K34, K36, K39, K44, K48, K49, K52, K53, K55, K63, K64, K76, K78, K80, K94. 291 Bu nedenle kataloglama stel tiplerine göre değil; malzemenin ortaya koyduğu duruma en uygun yöntem olarak Pfuhl-Möbius’un mezar stelleri korpusunda yaptığı gibi stellerde işlenen konu ve betimlere göre yapılmıştır. 61

çok geniş bir kabartma alanına çok küçük boyutlu figürlerin yerleştirilmesiyle dikkat

çeken güneydeki Rahmanlar buluntusu K70, kuzeyden gelen anıtsal görünümlü Yiğitler buluntuları K37 ve K41 gibi steller bu zengin çeşitliliğin yansıdığı örneklerin birkaçını oluşturur.

Farklı ölçülerde olan stellerin boyları küçük parçalardan başlayıp iki metreyi aşan anıtsal nitelikte örneklere kadar uzanır. Nitelik olarak sıradan, özensiz işçiliğe sahip, yerel imkânlarla yapılmış olanların yanı sıra kaliteli stellere de rastlanmaktadır.

Özellikle yerel özellik gösteren stellerde, yöresel kültür, din ve sanat anlayışları, atölye prensipleri, sanatçı tercih ve yeteneği ile müşteri talepleri etkili olmuş olmalıdır.

Büyük boyutlu steller geniş alana sahip olmalarına karşın tek katlı kabartma alanına sahip olabilmektedir. Kabartma alanı dışında kalan geniş yüzeyler yukarıda

çelenkler ya da iki örnekte292 görüldüğü gibi girland ile süslenmiş, kabartma alanı alt kısmında kalan podyum yüzeyi ise boş bırakılmış ya da buraya yazıt işlenmiştir.

Üçgen alınlıklı steller içerisinde yedi adet stelin 293 kabartma alanı dörtgen olmayıp kemerli niş biçimindedir. Parça halindeki stellerden de iki stelin294 kabartma alanının kemer örtülü olduğu anlaşılabilmektedir. Kaba çerçeveli steller ise mimari formun gerektirdiği üst yapı ögelerini yansıtmamaları dolayısıyla bir mimari yapının ön ya da yan cephesini temsil eden steller olarak nitelendirilemez.295

Mezar stellerin kalite açısından farklılık göstermesi, özensiz işlenmiş eserlerde mimari form verme kaygısı güdülmemiş olması, yöresel sanat anlayışı, atölye ve sanatçı tercihleri, malzeme özelliği ve teknik imkânlar dolayısıyla olsa gerek, bugüne kadar mezar stelleri üzerinde yapılan çalışmalarda çok farklı başlıklar altında gruplandırmalar

292 K63, K83. 293 K19, K26, K53, K73, K83, K87, K90. 294 K19, K40. 295 Çalışma kapsamındaki steller Fıratlı’nın Byzantion stelleri için yaptığı gruplandırmadaki “Yan Cepheyi Temsil Eden Steller”in gösterdiği üst yapı özelliklerine sahip değildir: Fıratlı 1965, 272 vd. 62 yapılmıştır.296 Stel formlarına dayalı bu gruplandırmalara daha çok yerli çalışmalarda rastlanmaktadır. 297 Lydia’da birden fazla kabartma (konu anlatımı) alanı bulunan

(mehrfeldrige) ya da diğer bir bakış açısıyla iki katlı stellerin (stockwerkstele) sayısı ise yalnızca güney yörelerde bulunmuş birkaç örnekle298 sınırlıdır. Baştabanlı, kenarı kırık bir örnek (K3) dışında hiçbir stel enine bir biçime sahip olduğu izlenimini vermez.

Bu veriler ışığında, Lydia Bölgesi Hellenistik Dönem mezar stelleri “Alınlıklı

Steller” ve “Çerçevesiz Steller”olarak iki grupta ele alınmıştır (Grf. 2). Alınlıklı steller

üst bitişlerine göre kendi içinde “A Tipi”, “B Tipi” ve “C Tipi” steller olarak alt başlıklar halinde incelenmiştir. İki grup dışında kalan ve en fazla sayıyı oluşturan kırık parçalar için ise; kesin yargıda bulunmamakla birlikte, kabartma alanı, çerçeve ve podyum gibi mevcut malzemesi belirli tiplere işaret ediyorsa yorumlamaya gidilmiş ve bu parçalar söz konusu iki gruptan birine dâhil edilmiştir.

Öte yandan, esasen üçgen alınlıklı stellerin tümü genel görünümleri itibarıyla bir mimari yapının cephe görüntüsünden esinlenilmiş iken bazı steller yukarıda açıklanan mantık kapsamında “naiskos” olarak nitelendirilebilmekte; bazılarıysa bu mimarinin tüm ögelerine sahip olmadıkları için naiskos olarak adlandırılamamaktadır. Nitekim karışık yapıdaki steller için naiskos steli olarak nitelenen formdan söz etmenin doğru olmadığı kabul edilmektedir.299 Bir stelin naiskos olarak tanımlanabilmesinde en fazla ihtiyaç duyulan ögenin sütun başlığı olduğu dikkat çeker; ya da tersinden bakıldığında,

296 Bunlar arasında, “ön cepheyi temsil eden steller-yan cepheyi temsil eden steller” (Fıratlı 1965 271-274); “alınlıklı steller-baştabanlı steller, enine işlenmiş steller-boyuna işlenmiş steller” (Atalay 1988, 11); “tek resim alanlı steller-katlı steller” (Şahin 2000, 8 vd.); “üçgen alınlıklı steller-kemerli steller-kemer alınlıklı steller” (Işık 1988, 10 vd.); “üçgen alınlıklı steller-kemer alınlıklı steller-alınlıksız steller-diğerleri” (Saraçoğlu 1997, 18 vd.) şeklinde yapılan gruplandırmalar dikkat çeker. Alınlıklıların kendi içinde “naiskos biçimli steller-normal alınlıklı steller” şeklinde ve kabartma alanı formuna göre “dikdörtgen nişli steller-kemer nişli steller” (Saraçoğlu 1997, 18 vd.) gibi farklı alt gruplandırmalara tabi tutulduğu da görülmektedir. 297 Bölge eserlerine ilişkin, Araştırma Tarihçesi başlığı altında verdiğimiz yabancı kaynaklarda bu tür bir gruplandırmaya gidilmemiş ve tarihlemede stel formlarının etkisinden söz edilmemiştir. Yalnızca erken dönem Lydia’sında görülen ve kaya mezarlarıyla ilişkilendirilen Anthemion tipli stellerin incelenmesi ve tarihlenmesinde üstteki büyük plastik palmetin de dikkate alınması bu duruma bir istisna teşkil eder. Söz konusu Anthemion tipli steller için bkz. Pfuhl-Möbius 1977, Taf: 4, Nr: 12; Doksanaltı-Özgan 2007, 4 vd. Res. 5, dn. 17; Roosevelt 2017, 208-209, Şekil 6.19. 298 K91, 92, 93, 94, 95. 299 Pfuhl-Möbius 1977, 52. 63 naiskos formunu bozan temel eksiklik genelde sütun başlığı ögesi olarak karşımıza

çıkar.300 Bu şekilde oluşan naiskos formunun, tipi tam olarak belirlenemeyen, parça halinde korunmuş bazı stellerde de görülüyor olması ve bunların alt grup oluşturamayacak kadar az sayıda olmaları nedeniyle, karmaşaya fırsat vermemek için naiskos stellerine başlıklar altındaki ilgili yerlerde değinilmiş, bunlar için ayrıca başlık açılmamıştır.

3.1.1. Alınlıklı Steller

Alınlığın mezar stellerinde ilk kez kullanımına Arkaik dönemde rastlanırken301, bunun bir kural haline gelmesi Parthenon’un yapım döneminden sonra gerçekleşir.

Kabartma alanını sınırlayan kenar çerçeveleri ise M.Ö. 420 yılından itibaren alınlığı taşımak için kullanılır.302 Tapınak cephelerinden esinlenilmiş olan303 alınlıklı stellerde bulunan ögeler yukarıdan aşağıya doğru akroterler, alınlık, baştaban, başlıklar, sütunlar, payeler ya da çerçevelerden herhangi biri, bunlar arasındaki kabartma alanı, bunun altında ise podyum ve zıvana olarak sıralanabilir. Bu grubun belirleyici özelliği olan

üçgen alınlıklar bazı stellerde kabartma alanının bulunduğu gövdeye nispeten, tepede

öne ve yanlara doğru genişler. Bu yapıdaki alınlıklar ait oldukları stellere estetik ve anıtsal bir görünüm kazandırmıştır. Lydia’da karşılaşılan üçgen alınlıklı ilk örnek 3. yüzyılın ortalarına tarihlenen K58’deki Sardes buluntusu Matis Steli’dir.304 Geç 5. ve 4. yüzyıl Attika stellerinde karşılaşıldığı gibi305 bu stelde, küçük ve “bitirilmemiş” şematik başlıklarla çevrelenmiş kabartma alanı, stel yüzeyi ortasına açılmış küçük bir niş biçimindedir. 3. yüzyıldan K58 dışında başka sağlam örnek bulunmaması dolayısıyla,

üçgen alınlıklı steller, ancak ikinci yüzyıldan itibaren tekrar takip edilebilmektedir.

300 Stel tiplerine göre gruplandırmalar ve naiskoslu steller için bkz. Fıratlı 1965, 269 vd; Atalay 1988, 11-14; Cremer 1991, 29 vd; Saraçoğlu 1997, 22; Şahin 2000, 10, 16. 301 Neumann 1979, 31, Taf. 17a. 302 Neumann 1979, 48. 303 Fıratlı 1965, 271. 304 Hanfmann-Polatkan 1960, 49-52; Hanfmann-Ramage 1978, 114-115, Fig. 267-268; Pfuhl-Möbius 1977, 27-28, Nr. 62; Hanfmann 1983, 48 vd., Fig. 29; Merkelbach-Stauber 1998, 407, Nr. 04/02/010. 305 Scholl 1996, 249, 253, Taf. 1, Nr. 101, Taf. 4, Nr. 85; Hanfmann-Polatkan 1960, 49 vd. 64

Çalışmamız kapsamında 33 adet 306 alınlıklı stel bulunmaktadır. Alınlıktan kabartma alanına geçişte baştaban olarak nitelenebilecek, silmesiz bir boş alan mevcuttur. Kabartma alanı kemerli olan stellerde307 bu alan, ortada kemer kavisinden dolayı biraz daralmıştır.

Kabartma alanı bütün örneklerde çerçevelenmiş olan alınlıklı steller, alınlık yapılarına göre kendi içinde üç alt gruba ayrılır: Gerçek bir tapınak cephesindeki çatı görüntüsünü veren, akroter aralarının yontularak alınlık bloğundan bağımsız biçimde, plastik bir yapı kazandığı normal alınlıklı steller A Tipi; akroterlerin tepede üçgen

şeklinde sonlanan stel bloğu üzerine değil, yüzeyine, tympanonu çevreleyen çerçeveler

(geisonlar) ile birlikte kabartma olarak işlendiği kabartma alınlıklı steller B Tipi ve diğer iki grupta olduğundan farklı olarak üçgen formun vazgeçilmez olmadığı, buna karşın akroterlerin varlığını koruduğu, fakat alınlığın üçgen çatısı üzerine değil, içerisine, düz bir hat üzerinde yerleştirilerek alınlık yapısının iyice şematize edildiği alınlıklı steller C Tipi olarak adlandırılmıştır.

Alınlıklı stellerde ziyafet ve tokalaşma sahnesi ile ayakta değişik sayılarda figürlerin işlendiği farklı kompozisyonlar görülür. Bazı stellerde tipoloji ile kabartmada işlenen konu arasında bir ilişki olduğu anlaşılmaktadır. Örneğin, ziyafet sahneli stellerde308 figürlerin uzanması ve oturması dolayısıyla kabartma alanı enli ve basık, ayaktaki heykel görünümlü figürlerin işlendiği stellerde309 ise kabartma alanı ile birlikte stel bloğu da dikey ve yüksek yapılıdır. Dolayısıyla bu iki gruptaki eserlerde stel tipolojisinin ikonografiye göre şekillendiği söylenebilir.

306 K5, K16, K17, K26, K37, K44, K53, K58, K64, K76, K81, K82, K87, K95; K6, K22, K28, K38, K51, K61, K62, K63, K73, K75, K83, K84, K86, K90; K20, K41, K56, K60, K70. 307 K20, K56. K21 ve K22’de ise daralan baştaban bölümü yükseltilerek buraya figürler işlenmiştir. 308 K3, K5-K15, K19-24, K27, K29-33. 309 K44, K52, K53, K73, K75, K76, K81, K82, K83. 65

3.1.1.1. A Tipi

Bu tip stellerde alınlık dış konturları ve bloktan yukarıya doğru yükselen akroterler bağımsız, plastik bir yapıya sahiptir (Çiz. 1). Çalışmamız kapsamında bu kümede 14 adet stel310 bulunmaktadır. Bunlardan kuzeydeki Yiğitler’de bulunan K37 dışında kalanların tümü orta ve güney, yani Hermos ve Kaistros havzası kökenlidir. Bu durum esasen Kuzey Lydia’da yalnızca iki stel bulunmasndan kaynaklanmaktadır.

Stellerde üçgen alınlıklar sütun, paye veya çerçevelerin üzerine ya da bunların taşıdığı baştaban üzerine oturtulmuştur. A Tipi steller yukarıdan aşağıya doğru incelendiğinde; kapalı palmet bezeli K37 ve derin bir kanalla çevrili ve ortasında mızrak ucu işli K53 dışında akroter yüzeylerinin yalın bırakıldığı görülmektedir.

Tympanonlarında kalkan ve çiçek rozetler yer alır. K26 ve K37’de başı yılanlı meduza görülürken K53 ve K58’de bu alan boş bırakılmıştır. Oturan ve uzanan figürlerin olduğu symposium sahnelerinin tümünde, tympanonda kalkan motifi kullanılmış iken ayakta erkek ve kadın figürlerinin işlendiği stellerden K44 dışında çiçek rozetlerin betimlenmiş olması ilginçtir. Tek bir örnek olarak dikkat çeken bir diğer nokta ise K82’nin tympanonunda kelebek işlenmiş olmasıdır.

Baştaban bölümü 2. yüzyılın ikinci çeyreğinden K5’te halen yüksektir ve yüzyıl boyunca varlığını korur. Yüzyılın sonlarında K26, K53 ve K87 gibi kabartma alanı kemerli stellerde daralıp alınlıkla kabartma alanı arasına sıkışan baştaban 1. yüzyıl içlerine tarihlenen K95’te artık yok olmuştur. Baştaban kısımları K16 ve K17 gibi bazı stellerde boş bırakılmışken K37, K44 ve K642’te yazıtın veya çelenkle doldurulmuştur.

Bu gruptaki hiçbir stelin baştabanında silme (fasciae) bulunmaz. İlginç olan, merkezi

Lydia’nın karakteristiği olan çelenklerin Tire ve Ödemiş çevresinden gelen güneydeki

Kaistros Vadisi kökenli stellerin hiçbirinde bulunmamasıdır. Buna karşın sfenksler ve

310 K5, K16, K17, K26, K37, K44, K53, K58, K64, K76, K81, K82, K87, K95. 66 kanatlı melek gibi fantastik yaratıklar ise Hermos Havzası’nda bulunmayıp, sadece

Tire’den kemerli K18, K19 ve K87 numaralı stellerin kemer üst kenarlarında görülür.

Hanfmann-Polatkan’ın 3. yüzyıla verdiği K58’de311 kabartma alanı kareye yakın küçük bir niş görünümünde iken 2. yüzyılda dört yönde genişleyip derinleşir. Figürlerin ayakta betimlendiği stellerde kabartma alanı genelde ziyafet sahneli stellere oranla daha yüksektir ve bu yükseklik podyumun alçalmasına neden olur. Yine bu tipteki yalnızca bir örnekte (K95) kabartma alanı birden fazla katlıdır. K63’teki tamamen şematize edilmiş, naiskos formlu stelin ince, Ion sütunları üzerindeki başlıkları profilden işlenmiştir. Bu durum ve sütunların altlarında görülen kaide ögesine başka hiçbir alınlıklı stelde rastlanmaması stele özgün bir nitelik kazandırmaktadır.

Bu gruptan 7 adet stelin312 alt kısmı kırık olduğu için yalnız 4 stelde313 zemine oturtma amaçlı dar zıvanalar olduğu görülmektedir. Üç kez kullanım görmüş olduğu anlaşılan K26’nın podyum bölümünün yeniden kullanım sırasında bilinçli bir şekilde kesilmiş olması ve en büyük boyutlu stellerden K37 ve 58’in normal bir zıvana yerine kenetlerle kaidesine oturtulmuş olması kuvvetle muhtemeldir.

A Tipi stellerin 6’sında314 Pfuhl-Möbius’un özellikle Lydia mezar stelleri için vurguladığı 315 aşağıdan yukarıya doğru fark edilebilir bir daralma mevcuttur. Bu stellerin ortak yanları alınlığa gelince yeniden hacim kazanarak öne ve yanlara doğru hafifçe genişlemeleri ve daralmanın en belirgin olduğu 4 örneğin316 Sardes buluntusu olmasıdır.317 Bununla birlikte bu steller üzerinde dikkat çeken başkaca belirli bir düzen

311 Hanfmann-Polatkan 1960, 51-52. 312 K5, K26, K44, K53, K64, K76, K81, K82. 313 K16, K17, K87, K95. 314 K5, K26, K44, K53, K64, K76. 315 Hellenistik dönemde bölge merkezinde az sayıda da olsa görülen yukarıya doğru daralma özelliğiyle ilgili olarak Pfuhl-Möbius, “bir grup geç dönem Lydia stelinin fazlaca daralmış gövdeleriyle dikkat çektiklerini” belirtir: Pfuhl-Möbius 1977, 51, 52; Bu geç dönem stelleri Işık’ın doktora tez çalışması kapsamında ele alınmış Roma stelleri olmalıdır: Işık 1988, Lev. 1 vd. 316 K26, K51, K75, K82. 317 Pfuhl-Möbius 1977, 51, 52; Yukarıya doğru daralma esasen bölgenin Roma Dönemi mezar stellerine özgü bir uygulamadır: Bkz. Işık 1988, Lev. 1 vd. 67 yoktur. Tarihsel açıdan belirli bir döneme yoğunlaşmazlar; 2. yüzyılın ikinci yarısından

1. yüzyıl içlerine değin dağılırlar.

3.1.1.2. B Tipi

Tepede üçgen şekilde sonlanan alınlık bloğu yüzeyine, sima ve akroterlerin alçak kabartma olarak işlendiği (Çiz. 2) bu stellerdenelimizde 14 adet318 bulunmaktadır.

Tümü 2. ve 1. yüzyıldan olan B Tipi stellerin akroterlerinin kabartma olarak işlenip konturlarının düz bırakılması bunların belirli stel yuvalarına oturtulmuş olabileceklerini akla getirir. Genel tipolojileri açısından birçok konuda birbirlerinden farklılık gösterirler. Boyutları 55-186 cm arasında değişir. Tipolojik açıdan aynı serinin ürünü olabilecek birbirinin birebir aynısı iki örnek bile yoktur. Çoğunluğu 1m’nin üzerinde olan steller arasında K83 gibi büyük boyutlarda, anıtsal görünümlü olanlar dikkat

çekicidir.

Alınlık çerçeveleri ve akroterlerin ayrıntıdan yoksun, kabartma olarak verildiği bu tipteki stellerde ayrıntıların boya ile vurgulandığı düşünülmektedir.319 Lydia’daki bu grup steller genel tipolojileri açısından incelendiğinde birçok açıdan birbirinden farklı oldukları gözlenir. Akroterleri kymalı olup akroter yüzeyleri işlenmiş B Tipi steller, A

Tipi’ndeki normal üçgen alınlıklı stellere oranla daha fazladır. Tympanonlarında kalkan, başı yılanlı meduza, çiçek rozet, yuvarlak rozet, iki yanda düzensiz yerleştirilmiş çiçek rozetler arasında otlayan boğa ve sarmaşık veya stilize edilmiş kıvrıkdalı andıran bitkisel bezeme örgeleri320 steller arasındaki dikkat çeken uygulama farklılıklarındandır.

Bu uygulamalardan birbiriyle aynı anlama sahip kıvrımlı sarmaşık dalları ve stilize

318 K6, K22, K28, K38, K51, K61, K62, K63, K73, K75, K83, K84, K86, K90. 319 Fıratlı 1965, 271; Çalışma kapsamında yalnızca K1 üzerinde boya izlerine rastlanmaktadır. 320 Stellerde görülen örneklere benzer şekilde genelde yaprakları olmayan, stilize edilmiş kıvrıkdal biçimindeki bitkisel bezeme örneklerine Lydia’nın Hellenistik Dönem seramiğinde de rastlanır. Rotroff-Oliver 2003, 47, Pl. 19: 115. 68 kıvrıkdalların Hellenistik Dönem’de Dionysiak unsurlar içerdiği ve verimliliğin sembolü olarak doğrudan Dionysos ile ilişkili motifler olduğu kabul edilir.321

Bu gruptaki stellerin 8’inde322 tympanon boş bırakılmıştır. Alınlıklarda gövdeye göre öne ve yanlara doğru genişleyen yapı büyük boydaki stellerde323 daha belirgindir.

Bunlardan K73’te bu durum abartılı bir hal almış, alınlığa oldukça dışa taşkın, kaba bir görünüm verilmiştir. Kabartma alınlıklı stellerde geisonların birbirlerine olan açıları 15-

30 derece arasındadır. Yalnızca K90’da bu genel uygulamadan farklı olarak alınlık basık yapılıdır.

Stellerde kabartma alanları da farklı ölçülere sahiptir. 4 adet stelde324 kabartma alanı kemer örtülüdür. Bunlardan basık alınlığıyla diğer tüm stellerden ayrılan K90’da kabartma alanı kemer örtülü olmasına karşın payeler kemeri de aşarak alınlığa kadar uzanır ve stilize edilmiş Korinth benzeri başlıklarla sonlanır. Bu ilginç mimari A Tipi stellerden K26 için de geçerlidir. İnce uzun yapılı K28 ise alınlıktan baştabana geçişte diş sırası (geisipodes) işlenmiş olmasıyla Lydia’daki hiçbir stelde karşılaşılmayan özgün bir niteliğe sahiptir. Diş sırası da yumurta mızrak ucu (Ion Kymationu) ve inci dizisi

(astragalus) gibi bir Ion Klasistik karakteri olarak İÖ. 1. yüzyılda görülür325.

B Tipi alınlıklı stellerde baştabanlar genellikle yalın bırakılmıştır. Bezemeli olanlarda çelenkliler öne çıkmakla beraber her birinin farklı bir anlayışla ele alındığı görülmektedir. K19’da,-aynı yerde bulunmuş K18’de olduğu gibi- alttaki silme ile

çukurlaştırılmış bir kuşak üzerinde antitetik duruşlu ve oldukça benzer anatomide iki sfenks yer alır. Baştabanın kemerli bir kabartma alanı üzerinde bir kabartma kuşağı gibi işlenmesi bu iki esere özgü bir Uzgur yöresi özelliği olmalıdır. Bir kuşak üzerinde olmasa da, yine kemerli bir kabartma alanı üzerinde, köşelerine simetrik olarak kanatlı

321 Köse 2008, 753. 322 K6, K28, K62, K73, K75, K84, K86, K90. 323 K51, K73, K83. 324 K19, K73, K83, K90. 325 Pfuhl-Mobius 1977, 51. 69 melekler yerleştirilmiş olmasıyla A Tipi stellerden K87, Uzgur stellerinin tek benzeridir.

Yapımı sırasında üzerindeki objelerin neyi sembolize ettikleri konusunda açıklamalara yer verilmiş olması dolayısıyla, arkeoloji biliminde mezar stellerini yorumlama açısından önemli bir yeri olan “Menophila’nın steli”326 K51’de baştaban farklı bir üslupla, üstteki yazıtın altında boydan boya, açılmış çelenk görünümünde bir zeytin dalı ile kaplıdır. K83’ün baştabanında ise uçları iki yanda aşağıya sarkan bir girland327 yer alır. Bu stelde kabartma alanı etrafına, baştabandaki girlandı da tahrip edecek şekilde, sonradan 18 adet dörtgen delik açılmıştır.

B Tipi stellerde de figürlerin işlendiği alanlar önceki grupta olduğu gibi farklı yapılara sahiptir. 4 stelde kabartma alanı kemerlidir.328 K51 ve K75 numaralı steller,

İzmir stelleriyle 329 benzer özellikteki heykel görünümlü figürlerine uygun şekilde yüksek ve derin kabartma alanlarına sahiptir. Bu alanlarda, ziyafet, el sıkışma sahneleri ile ayakta veya oturan kadınlar, ayakta kadın ve erkekler gibi kompozisyonlar işlenmiştir.

Podyumlar çevre bölgelerde de görüldüğü gibi genellikle yazıtların işlenmesi için kullanılmıştır. K51 ve K75’te baştabanlara da kısa yazıtlar işlenmiştir. Anlatılacak konunun uzunluğuyla podyum alanının yükseklik ilişkisi değerlendirildiğinde, bazı yazıtların küçük puntolarla sığdırılmış olmasından ve parça halinde korunmuş stellerden

K35 ve K52’de gözlendiği gibi bazı stellerde yazıtların yanında büyük boş alanların

326 Menophila’nın stelinin kabartma alanında işli objelerin açıklamalarıyla verilmiş olması dolayısıyla günümüzde pek çok mezar steli ve kabartmanın yorumlanmasında önemli bir etki yaptığı söylenebilir. Kabartma kalitesiyle değilse de bahsekonu özelliğiyle bir başyapıt niteliğine sahiptir ve araştırmacılar tarafından bu konu ele alınmıştır: Buckler-Robinson 1932, 109, Fig. 101; Pfuhl-Möbius 1977, 141, Taf. 69, Nr: 418; Hanfmann-Ramage 1978, Fig. 425; Karagöz 1984, 11, Res. 7; Smith 2002, 192-193, Res. 222. 327 Tam olarak benzerini tespit edemediğimiz bu özgün aksesuar dürülmüş bir perdeye de benzer. Aksesuarların belirli bir amaca yönelik olmayıp stellere rastgele yerleştirildiğini belirtenler (Pfuhl 1905, 151) olduğu gibi perde olarak değerlendirilirse bunların izleyicide açık hava izlenimi uyandırmak için stellere işlendiğini düşünen araştırmacılar (Littrow 1968, 111) da vardır. 328 K19, K73, K83, K90. 329 Yaylalı 1979, Lev. 3 vd. 70 kalmış olması podyumun yazıta göre şekillendirilmediğini, yazıtların stel tipolojisine göre yerleştirildiğini göstermektedir. K61’de podyumun K90’da ise baştabanın, yeni bir yazıt işlemek veya yalnızca eski yazıtı ortadan kaldırmak amacıyla kazınmış olması farklı bir uygulamadır.

B Tipi stellerin korunabilmiş olanlarında zıvana olduğu gözlenir. Günümüze tabanları düz bir biçimde ulaşmış olan büyük boyutlu stellerin farklı yöntemlerle sabitlenmiş olmaları gerekmektedir. Üçgen alınlıklı stelleri incelediğimiz iki grup içindeki bazı örnekler330 büyük boyutlarıyla, masif ve anıtsal görünümleriyle dikkat

çekerler. Bu stellerden K38 ve K53 dışındakilerde zıvana bulunmayışı bunların ayakta durmalarını güçleştireceğinden, sabitlemede daha ağır ve sarsılmaz kaidelerin kullanılmış olması kuvvetle muhtemeldir. Bu yüksek olasılığa koşut olarak bu stellerin mezar yapılarının da diğer stellerin ait olduğu mezar yapılarına oranla daha anıtsal olmaları beklenebilir.

3.1.1.3. C Tipi

Elimizde 5 adet örneği 331 bulunan C Tipi stellerin bir grup altında toplanmasındaki en önemli faktör akroterlerinin yerleştirilme şemasıdır (Çiz. 3). Üst bitişi kabaca üçgen formlu olan iki örnek dışında332 bu gruptaki stellerde akroterler diğer üçgen alınlıklı gruplardan farklı olarak, üçgen bir çatı üzerine değil, alınlık yüzeyine düz bir hat üzerinde yerleştirilmiştir. Akroterlerin bu konumu C tipi stellere

çevre bölgelerde karşılaşılmayan özgün bir nitelik kazandırmaktadır. Stel tasarımında alınlığın üçgen yapısının temel bir tipolojik özellik olarak dikkate alınmadığı; buna karşın akroterlerin belirleyici ve vazgeçilmez öge olarak varlığını sürdürdüğü bu

330 K37, K38, K53, K58, K75, K83. 331 K20, K41, K56, K60, K70. 332 K41, K70 71

örnekler söz konusu özellikleriyle üzerine antefikslerin yerleştirildiği, enine biçimlendirilmiş, tapınak yan cephesini temsil eden stel tiplerinden333 de ayrılır.

Stellerin tümünde üst bölüm belirgin biçimde dışa taşkındır. K41 ve K70 numaralı stellerde bu genişleyen yapı silmelerle kademeli olarak sağlanmış diğerlerinde doğrudan dışa taşırılmıştır. Bahse konu iki stel bölgenin birbirine en uzak yörelerinden olmalarına karşın ilk bakışta gerek büyük boyutları gerekse benzer tipleri ile dikkat

çekerler. Fakat malzeme ve bezeme ayrıntıları aralarındaki belirgin farklılığı ortaya koymaktadır.

Geç Hellenistik dönemin basit yapılı stellerinde, alışılagelmiş palmet bezeli akroterler yoktur.334 Bu durum çalışma kapsamındaki steller için de geçerlidir. Naiskos biçimli olan K56’da kymalı akroterlerin gövdeleri üçgen formlarıyla dikkat çekerken, genel tipolojileriyle de birbirlerine benzer olan K60 ve K70’te kymalı akroterler daha oval yapılıdır. K41’de ise tamamen stilize edilmiş akroterler ince bir kıvrıkdal motifiyle birbirine bağlanmıştır.

C Tipi stellerde yalnızca K41’in kabartma alanının üst tarafında bezeme bulunur.

Burada dört kentin stel sahibine adadığı335 çelenkler yer alır. Bu çelenklere yer açmak amacıyla kabartma alanı Lydia’daki başka hiçbir stelde karşılaşmadığımız biçimde oldukça aşağıya kaydırılmıştır. Kabartma alanları K41’de kare, K70’te ise kareye yakın dikdörtgen iken K17 ve K56’da silmeli kemer örtülüdür. K60’ta ise kare bir kabartma alanı içinde, içerisine ana figürün yerleştirildiği ikinci bir kemerli niş daha bulunur ki bu da Hellenistik Dönem Lydia stelleri için tekil bir örnek olarak göze çarpar. K17 ve

K56’da kenarlarda başlık bulunmasından dolayı yalnızca bu steller naiskos olarak nitelendirilebilir. Bu iki örnekte de olduğu gibi, kabartma alanı kemer örtülü stellerin,

333 Fıratlı 1965, 272 vd. 334 Pfuhl-Mobius 1977, 51 335 Meriç 1983a, Res. 2; Malay 1983, 25-28, Taf. 3 a-b; Meriç 1993, 68-69, Abb. 20. 72 kenarlarında vazgeçilmez bir öge olarak taşıdıkları plaster başlıklarıyla naiskos formunu verdikleri görülmektedir. Bu durum tüm kemerli Lydia stelleri için önemli bir ortak

özelliktir. Bu şekilde, Lydia stellerini biçimlendirmede esasen mimari kaygı güdülmüş olmasına karşın pek çoğunda kabartma alanı kenarlarının kaba çerçeveler şeklinde bırakılmasına, ince işçilik gerektirmeyen basit işlerin daha ekonomik olması etki etmiş olmalıdır. Figürleri kaliteli olan stellerde ise bu durum stel tipolojisinin ikonografinin yanında ikinci planda kalmış olmasıyla açıklanabilir.

C Tipi stellerin tümünde anlatılan konular birbirinden farklıdır. Bu da stel tipolojisiyle kabartma alanında işlenen konu arasında herhangi bir ilişki olmadığını ortaya koymaktadır. K41 ve K70’in podyum alt kısımlarının düz kesilmiş olması bunların zıvanalılardan farklı bir yöntemle sabitlendiğinin göstergesidir. K17’nin kırık alt tarafında görülen çerçeveli alan ve bir insan başı kalıntısı ise bu eserinbölgedeki iki katlı stellerden biri olduğuna işaret eder.

Kırık veya eksik parçalı stellerden bazıları mevcut tipolojik elemanları dolayısıyla alınlıklı steller grubuna dâhil edilebilir. Örneğin, altta zıvanalı olan stellerden üst örtüsü korunmuş olanların tümünün336 alınlıklı olması, üst kısmı eksik zıvanalı stellerin337 de, hangi alt gruba ait olduğu belirsiz olmakla birlikte, alınlıklı bir from yansıtıyor olabileceğine işaret etmektedir. 6 adet stel338 ise kenar çerçevelerinin ayaktaki figürlerden veya zeminle yaptığı iç açıdan anlaşıldığı kadarıyla yukarıya doğru bariz bir şekilde daralıyordu ve bu steller de olasılıkla üçgen alınlığa sahipti. Yine K20 ve K22 ile çok benzer ikonografi ve tipolojiye sahip K21’in de alt ve üst kısımları kırık olmasına karşın alınlıklı steller grubundan olma ihtimali güçlüdür.

336 K16, K17, K51, K53, K60, K61, K62, K73, K84, K87, K90, K95. 337 K18, K25, K48, K59, K72, K78, K79, K80. 338 K32, K46, K49, K67, K79, K94. 73

3.1.2. Çerçevesiz Steller

En önemli özellikleri kabartma alanı kenarlarında çerçeve bulundurmamaları olan steller bu grupta değerlendirilmiştir (Çiz. 4). Esasen erken dönemlerin tipik formu olan çerçevesiz stellerden elimizde 12 örnek339 bulunmaktadır. Bunlar önemli derecede tahrip olmuş, kırılmış ya da kesilmişlerdir. Aşağıdan yukarıya doğru daralma bu stellerin hiçbirinde olmadığı gibi, temel özelliği olan çerçevesiz formunun doğal sonucu olarak naiskos yapısını da yansıtmazlar. Bazı steller üstten bir pervazla sınırlandırılmış340, kabartma alanları genellikle altta bir podyum üzerine oturtulmuştur.

Kenarları çerçevesiz olan bu stellerde başka farklı özellikler de görülür. K1 ve K43’te yazıtlar kabartma alanı içerisine, diğerlerinde podyuma işlenmiştir. Kabartma alanındaki betimler dışında hiçbir bezeksel unsura rastlanmaz. Yine, çerçevesiz hiçbir örnekte,

üçgen alınlıklı stellerde görülen dar zıvana bulunmamaktadır. Yalnızca K2’de podyum alt bölümü ön yüzden kabaca inceltilerek buraya podyumla aynı genişlikte, zıvana işlevi görmesi amacıyla oldukça alçak bir bölüm işlenmiştir. Diğer stellerde alt kısımlar düz bırakılmış ya da kırıktır.

Çerçevesiz steller grubunda görülen bu genel özelliklerin yanı sıra bazı stellerde

özgün niteliklerle de karşılaşılmaktadır: K1’de tepedeki geniş pervaz üzerindeki yumurta-mızrak ucu bezemesi (sarı renkle) boyalı olmasıyla tekil bir örnektir. Mezar stellerinde betim ve bezemelerin bu şekilde boya ile işlenmesi olağandır 341 . K2’yi tipolojik açıdan diğerlerinden ayıran bir özellik kabartma alanı zemininde, öne doğru

çıkıntı yapan ince bir profile sahip olmasıdır. Kline ve hizmetçi figürünün arkasına yerleştirilmiş olan paye ise kenar çerçevesiymiş gibi bir algı oluşturmasıyla dikkat

çeker. Benzer bir durum K45 için de geçerlidir. Ana figürün stel yüzeyini boydan boya

339 K1, K2, K4, K35, K39, K42, K43, K45, K50, K55, K88, K91. 340 K1, K39, K42, K91. 341 Pfuhl-Möbius 1977, Taf. 331; Fıratlı 1965, 278; Fıratlı burada boyalı stellerin Phaleronlu Demetrios’un lüks yasağından sonra başlamış olduğunu belirtir. 74 kapladığı K50’de, altta öne doğru çıkıntı yapan platform, bir yandan üzerinde figürleri taşırken diğer yandan düztabanıyla stelin ayakta durmasını sağlamaktadır. Bu stelin en

üst kısmını baştanbaşa sınırlayan iki silmeli ince pervaz, en güzel örneğiyle K82’de karşılaştığımız ve üzerinde çeşitli objelerin bulunduğu bir raf formunu verir. Bu durum

üstte devam eden stelin sonradan kırılmış ya da kesilmiş olabileceğini de akla getirmektedir. Yukarıdan sarkan yılan figürü bu düşünceyi destekler. Bu steldeki olasılığa benzer bir durumun K45’te gerçekleştiği görülmektedir. Bu stelin üst örtüsü,

Malay’ın yazıtını yayımladığı dönemde çerçevesiz kemerli iken342 daha sonra silmeli bölümden düz bir şekilde kırılmıştır.343

Çerçevesiz, erken örneklerden biri olan K91’de kabartma alanı “T” biçimi oluşturan bir paye ve kirişle yan yana, iki kapalı mekân halinde düzenlenmiştir. Bu

özelliği stele çalışma kapsamındaki tüm eserler içerisinde özgün bir nitelik kazandırır.

Kabartma alanları çerçevesiz olduğu için bu grupta incelenen K39 ve K42 aynı zamanda alınlıklı stellerde karşılaşılan bazı özellikleri de yansıtır. K39, öne doğru hacimlenerek genişleyen, düz üst örtüsü üzerine akroter işlenmiş olmasıyla C Tipi stellerin özelliğini de verir. K42 ise düz biçimlendirilmiş üst bölümü yüzeyine çizgisel bir sima işlenmiş olmasıyla B Tipi stelleri anımsatır. Yan yüzlerinden anlaşıldığı kadarıyla bir Dor sütunundan kesilmiş olan bu son stelde podyum, özgün bir şekilde alttan ve üstten konkav silmelerle sınırlandırılmıştır.

Buraya kadar Alınlıklı ve Çerçevesiz steller başlığı altında değerlendirilen stellerin dışında kalan steller eksik parçalar halinde günümüze ulaşmıştır. Tipleri hakkında kesin yargıya varmak olanaksız ise de bazı özellikleri dikkat çekicidir.

342 Malay 1994, 100, Fig. 106. 343 Manisa Müzesi deposundaki yoğunluk ve yetersiz aydınlatma imkânları elverdiğince yaptığımız araştırmada bu stelin bahsekonu kırık üst parçasını bulamadık. 75

Bunlardan 12 adedi344 plaster başlığına sahip olmasıyla naiskos formuna sahiptir. Dört adet stelin345 iki katlı olduğu, üç stelde346 kabartma alanının kemerli olduğu görülür.

Beş stelde347 ise özgün bir özellik olarak yanlardaki payelerin iç konturları aşağıya kadar inmektedir. Bu çizgilerin yalnızca Kaistros Vadisi’ne dağılan kentler civarında bulunmuş stellerde görülüyor olması bunun yörede faaliyet gösteren bir atölye özelliği olabileceğine işaret eder.

3.2. Figür Tipleri

Hellenistik Dönem’de, özellikle 2. yüzyıldan itibaren Batı Anadolu yeniden bir ekonomik canlanma yaşıyor, bu dönemde kentler önce Bergama Krallığı’nın, sonra

Roma’nın sağladığı koruma ve patronaj altında istikrarlı bir yaşam sürdürüyordu. Ancak kentler güzelleştikçe şehirli yaşamı da kuralcı, dini ve geleneksel bir biçime doğru eğilim göstermeye başladı. Güçlü yöneticilerin gölgesinde yaşamaya çalışan halk geçmişin özlem ve kutsiyetine yönelerek kimliklerini korumaya çalıştı. Sanatçılar ve yazarlar Klasik öncüllerinden esinleniyorlardı. Bir yandan da özel hayatta günlük yaşam hiç olmadığı kadar zenginleşti. Evlerin donatımı ve süslenmesine büyük önem veriliyor, kadınlar şık giysiler giyip değerli mücevherat takıyordu. Toplum bu şekilde adeta politik yaşamdaki yeni kısıtlamalara karşı bir avuntu arıyordu.348

Bu toplumsal şartların etkisiyle şekillenen Hellenistik Dönem Lydia’sına ait mezar stelleri, bir bölge için sayıca az olmalarına karşın figür tipleri açısından yeterli zenginliğe sahiptir. Söz konusu zenginlik gerek erkek figürlerinde gerekse kadın figürlerindeki çeşitlilikle kendini gösterir. Kabartmaya yerleştirilecek figürlerin saptanmasında belirli bir konunun anlatıldığı sahneler ile kadın ve erkeklerin yalnız

344 K3, K13, K14, K16, K18, K20, K27, K40, K69, K78, K79, K94; KK78’de üst kısım kırık olmakla beraber başlık olduğu çıkarımına kaidelerden ulaşılmaktadır. 345 K27, K92, K93, K94. 346 K19, K27, K40. 347 K9, K11, K19, K26, K32. 348 Zanker 1993, 212. 76 yahut bir arada verildiği, daha hareketsiz kompozisyonların oluşturduğu iki farklı stel grubu vardır. Birinci gruptaki figürler stel üzerinde işlenen symposium, dexiosis veya atlılar gibi süreç içeren olayların ele alındığı, bir eylemin gerçekleştirildiği belirli bir konuya dayalı olmak üzere; uzanan erkekler, el sıkışanlar veya süvariler olarak karşımıza çıkar. İkinci gruptaki figürler ise bir konunun tamamlayıcı parçası olan süreçsel bir olayı yansıtmaktan öte daha durağan atmosferde bir anın vurgulandığı, izleyiciye dönük, fotografik bir duruşa sahiptirler. Serbest heykellerle ilişkili olarak,

öncekilere oranla daha yüksek kabartma biçiminde yontulmuş bu gruptaki figürler diğerlerinde olmayan bir özelliğe, tipolojileri açısından bazen adı bilinen serbest yontulara dayalı belirli bir terminolojiye sahiptir.

Batı Anadolu’da tiplerin yayılımına bakıldığında belli kent ve bölgelerin belli ikonografileri ve belli tipleri tercih ettikleri görülmektedir. Örneğin İzmir eserlerinden boyuna dikdörtgen kabartma alanında kadın ya da erkeğin tek başına veya bir arada betimlendiği stellerde figürler çoğunlukla ayaktadır. Dolayısıyla figür tipleri de doğrudan ayakta duran serbest yontulardan esinlenilmiştir349. Mysia Bölgesi stellerinde ise tek veya çok katlı stellerin enine düzenlenmiş kabartma alanlarında kadın figürleri symposium sahnelerinde oturur haldedir350. Bu figürlerden, Penelope tipi gibi oturan heykellerde benzeri bulunanlar dışında kalanların kökeni de yine yuvarlak yontulara uzanır. Lydia bölgesi için de bu geçerlidir. Bununla birlikte figür tiplerinin tümünün serbest yontularda veya kabartmalarda adı bilinen bir öncülünün bulunmaması, stel tiplerinde de olduğu gibi bunların nasıl adlandırılacağı hususunda bir belirsizliğe yol açmaktadır. Bu nedenle araştırmacılar mezar stelleri üzerindeki tipleri farklı şekillerde gruplandırma ve adlandırma yoluna gitmişlerdir. Adı bilinen serbest yontulara göre adlandırma351 sayılarla numaralandırma352, harflerle sıralama353 yazıtlarda geçen stel

349 Yaylalı 1979, 36 vd. 350 Cremer 1991, 81 vd. 351 Pinkwart 1973, 153 dn. 21; Linfert 1976, 148; Cremer 1991, 81 vd. 77 sahibesinin adını kullanma 354 veya hem serbest yontulardaki adları hem de tipi tanımlayıcı ifadeleri kullanma355 gibi yöntemler bunlardan bazılarıdır. Son yöntemde

örnek olarak Eule, ayaktaki kadın tiplerini giysi sarılışına göre beş ana tip altında toplamış ve bunları Pudicitia, Nikokleia, “kalça üzerinde khimation tomarı tipi”,

“khimationun göğsü çapraz olarak geçtiği tip” ve genç kızlar için “Polla Valeria tipi” olarak sıralayarak356, öncülünü bulamadığı tipleri açıklayıcı ifadelerle adlandırmıştır.

Buradan anlaşıldığı üzere figür tiplerinin tanımlanması çalışılan malzemenin

özelliklerine, tiplerin sayısı ise çeşitliliğine göre değişkenlik göstermektedir.

Figür tiplerini saptama konusundaki diğer bir sorun neyin belirleyici olduğu konusudur. Tipleri adlandırmadaki temel kıstas (1) kol hareketleri mi yoksa (2) khimation sarılışı mıdır? Ya da (3) bacakların duruşu da bunlar arasına dâhil edilebilir mi? Bu sorulara yanıt bulmak için önceki yayımlar üzerinde yaptığımız çalışmada bu konuda belirli bir sistemin olmadığı; eserin özelliğine göre araştırmacıların farklı görüşler ileri sürerek gruplandırmalarını yaptığı ve her tipin serbest heykeltıraşlıktan adı bilinen ve üzerinde uzlaşılan bir öncülü bulunmaması dolayısıyla bunun bir ölçüde haklı bir yöntem olduğu gözlemlenmiştir. Yaptıkları gruplandırmalarda araştırmacılar kendi görüşleri doğrultusunda tipleri belirleyebilmekte, bir araştırmacının Saufeia olarak adlandırdığı tipi başka bir araştırmacı farklı bir adla anabilmektedir. Bu nedenle bir tipi tüm özellikleriyle yansıtan figürlerde yukarıda zikredilen her üç kıstas da dikkate alınmakta; tipolojik eksikliklerin bulunduğu figürleri adlandırmada en yakın tipe yönelinmektedir. Bacakların devinimi ise tipi belirlemede en düşük öneme sahip olması bakımından kolaylıkla göz ardı edilebilmektedir. Ayrıca çalışmamızda gerek erkek, gerekse ve özellikle kadın tiplerini belirlemede katı kurallar uygulanmasının karmaşanın

352 Lewerentz 1993, 18 vd. 353 Yaylalı 1979, 46 vd. 354 Şahin 2000, 59 vd. 355 Eule 2000, 15 vd. 221 vd. 356 Eule 2000, 15 vd. 78

çok daha fazla artmasına neden olduğu görülmüş; bu nedenle, öncelikle kolların duruşu ve hareketi, ardından khimation sarılışı ve son olarak da ayaktaki figürler için ayak hareketlerinin ikincil seviyede dikkate alındığı bir öncelik sırası belirlenmiştir.

Öte yandan çalışma kapsamındaki bazı steller üzerinde görülen kabartma figürler heykel görünümüne sahip olmalarıyla ayrı bir önem taşırlar. Bu nedenle tiplere geçmeden önce, figürlerin kökenlerine ilişkin heykel-kabartma eksenli gelişen bir tartışmaya da burada kısaca değinmek gerekir: Kabartmalardaki heykel görünümlü figür yapısı 3. yüzyılın sıradan kabartmalarında henüz olgunluğa erişmemiş olmakla birlikte mezar stellerine ilk kez 2. yüzyılla birlikte giriş yapmıştır.357 Bu dönemde Batı Anadolu mezar stellerinde de figürler genellikle heykel karakterindedir. Nitekim Zanker 358 bunların serbest heykellerden esinlenildiğini belirtir. Atalay 359 , stellerdeki heykel görünümlü özelliğin mezar heykellerinden alındığını ileri sürmüşse de Yaylalı360 bunun

Hellenistik Dönem kabartmalarının tümünde olduğunu belirterek figürlerin kaynağını mezar heykelleriyle sınırlanmaktan öteye taşımıştır. Yine Atalay mezar stellerindeki figürlerin mezar heykellerinin etkisiyle ya da onlara özenilerek heykel karakterinde işlendiklerini belirtirken; Yaylalı Deloslu Kleopatra361 ve Dioskurides362 heykelleri gibi mezar stellerinde heykellerin kopya edilmiş olduğunu; ancak kabartmalardaki figürlerin heykel görünümünde olmalarının Hellenistik dönemin belki de en önemli

özelliklerinden biri olduğunu, kabartmalardaki derinliğin de bu devrin özelliği olduğunu ve derinlik sayesinde figürlerin zeminden kopma durumuna geldiğini, bunun da figürlere heykel karakteri verdirdiğini; dolayısıyla kabartmalardaki figürlerin kökeninin tümüyle heykellere bağlanmasının doğru olamayacağını belirtir. 363 Pfuhl-Möbius ise

Hellenistik dönemin heykel tipli mezar kabartmalarının arka planında bir heykel veya

357 Pfuhl-Möbius 1977, 60. 358 Zanker 1993, 215. 359 Atalay 1973a, 234. 360 Yaylalı 1978, 36. 361 Eule 2000, 186-187, Abb. 2. 362 Fuchs 1969, 375, Taf. 137, Abb. 416. 363 Krş. Atalay 1973, 234; Yaylalı 1979, 36, 93 dn. 1. 79 heykel dizisinin olduğunu belirtir. 364 Aynı şekilde Hanfmann-Polatkan da kabartmalardaki figürlerin heykellerden esinlenildiği düşüncesini genel kabul olarak görür.365 Bu bilgiler ışığında stellerdeki figürlerin kökeninin öncül serbest heykellere dayandırılması makul gözükmekle birlikte; bunlar yalnızca mezar heykelleri olarak sınırlandırılmaksızın tanrısal figürler, filozof ve yöneticiler gibi önemli farklı karakterleri içeren geniş bir yelpazeden esinlenilmiş olmalıdır.

3.2.1. Kadınlar

Hellenistik Dönem Anadolu’sunda kadınlar belli değer yargıları ekseninde değerlendiriliyor, onlardan aileleri ve çevrelerinin sosyo-kültürel seviyesine uygun bir

şekilde alçak gönüllü, erdemli ve vakur olmaları bekleniyordu.366 Bu durum dönemin salt sosyal hayatına değil kuşkusuz sanatına da etki ediyordu. Bu çerçevede heykeltıraşlık sanatında karşılaşılan kadın betimleri toplumsal kural ve geleneklere uygun bir yorumla, çeşitli tiplerde ele alınıyordu (Grf. 3). Hellenistik dönemdeki kadın figürlerinin genelde yaşlarını belli etmediği ve organik yapının bu dönemin sonunda tümüyle bezeksel görünüme dönüştüğü kabul edilmektedir367.

Lydia buluntusu Hellenistik Dönem mezar stellerinde alçak kabartma olarak yapılmış olan symposium sahnelerindeki kadın figürleri genellikle pudicitianın varyasyonlarını yansıtırlar. Bu tip orijinalinde ayaktaki heykellerden öykünülmüş olsa da khimation sarılımı ve kolların devinimi bakımından oturan figürlere de uygulanmıştır. Pudicitia tipindeki oturan tüm kadın figürleri symposium sahneli steller

üzerindedir. Daha genel bir ifade kullanılacak olursa, “bu stellerde ayakta duran kadın olmadığı için pudicitia tipi yalnız oturan kadınlara işlenmiştir” denilebilir. Stellerde

364 Pfuhl-Möbius 1977, 61. 365 Hanfmann-Polatkan 1960, 52. 366 Smith 2002, 86 vd. 367 Pfuhl-Möbius 1977, 61, dn. 214. 80 görülen en yaygın kadın tipi olan “pudicitia”368 için ilk olarak Pinkwart beş alt tip belirlemiştir. 369 Linfert “hangi bacağın hareketli, hangi kolun karında olduğu, diğer kolun dik mi yoksa eğik mi durduğu belli değil” diyerek tiplerin belirlenmesinde daha kapsayıcı bir yaklaşım ortaya koymuştur. 370 Yaylalı ise bu tipin tanımını “bir kolu karnında diğerinin dirseği ona dayalı, eli çenenin yanında, başa kadar çekilen khimationun kenarından tutan kadın tiplerine verilen genel bir kavram” şeklinde açıklar371. Bu tanımdan çıkan sonuca göre mantonun sarılışı ve ona bağlı olarak kol hareketlerinin birbiriyle değişmesi alt tipler için belirleyicidir.

Pudicitia tipinin ilk örnekleri 4. yüzyıl lahit, adak kabartmaları ve mezar stellerine uzanmaktadır. 372 3. yüzyılın terrakotalarında da bu tipin varlığı belirlenmiştir.373 Pudicitia tipinin yaygın olarak kullanımı Hellenistik Dönem’de, 170-

160 sonrasında başlar. 374 En tipik örneği olarak 138-137’ye tarihlenen Delos’ta bulunmuş Kleopatra heykeli gösterilir. 375 İlk oluşumunda, 4. yüzyıl Attika mezar stellerinde376 üzüntüyle ilişkilendirilen bu duruşun daha sonra özellikle 1. yüzyıldan sonra yaygınlaşması ve kraliçe yontuları ile sikkeler üzerindeki tanrıça betimlerine

örnek teşkil etmesi, Hellenistik dönemle birlikte artık eski anlamını kaybettiğini gösterir.377 Pudicitianın muhtemelen üzüntüyle ilgili olmadığı ve fakat kadınlar için hayâ ve çekimserliği sembolize ettiği yönündeki görüşlerin 378 yanında kadının soyluluğu, zenginliği, kültürü ve alçak gönüllülüğü gibi değerlerini anlatmak için

368 1819 yılında G.u.E. Visconti’nin yapmış olduğu Museo Pio Clementino kataloğunda tipi “kraliçeye saygı” anlamında “pudicitia” olarak adlandırmasıyla bu isim kullanılagelmiştir. Şahin 2000, 60, dn. 377. 369 Pinkwart 1973, 149 vd. 153, dn 21. 370 Linfert 1976, 147. 371 Yaylalı 1979, 36. 372 Lippold 1950, 231, dn. 9 Taf. 82:1; Hausmann 1960, 60-61, Abb. 30; Diepolder 1965, 53, Taf. 51:1-2; Sholl 1996, 245, Taf. 21:2, Nr 74; Esasen başı sarmamakla birlikte sırttan gelen himationu çenesinin sol yanında tutan, sağ eli karnı üzerinde, ayakta duran ve bu şema ile pudicitiayı anımsatan geç 5. yüzyıla tarihli kabartmalar da bulunmaktadır: Scholl 1996, 304, Taf. 46:2. 373 Kleiner 1942, 116 vd. Taf. 20 c-d. 374 Krahmer 1923, 142 vd; ay. 1927, 53 vd; Horn 1931, 63; ay. 1972, 182, Nr. 5 vd; Pinkwart 1973, 153, dn. 21; Linfert 1976, 147 vd; Yaylalı 1979, 37; Saraçoğlu 1997, 48 vd; Şahin 2000, 61. 375 Linfert 1976, 114 vd. Abb 273; Eule 2001, 16, Abb. 2. 376 Diepolder 1965, 53 vd; Taf. 51:1-2; Schmaltz 1983, 195, 202 vd. Taf. 12-13; Himmelman 1999, 64 vd. Abb. 30. 377 Eule 2001, 222; Cremer 1991, 82 dn 395; Şahin 2000, 61. 378 Zanker 1993, 225. 81 kullanılmış olabileceğini düşünenler379 de mevcuttur. Bu tip, kadın figürlerinde yaygın olmakla birlikte, Hellenistik dönem mezar stellerindeki erkek figürlerinde ve hizmetçilerde de bununla karşılaşılan istisnai durumlar vardır.380

3.2.1.1.Protopudicitia Tipi

Pudicitia tiplerinin prototipi olarak kabul edilebilecek bu tip yalnızca oturan kadın figürlerine uygulanmıştır (Çiz. 5). Pudicitia tipindeki kadın figürlerinin Geç

Hellenistik Dönem’de geçirdikleri değişimden 381 Cremer’in Protopudicitia adını verdiği382 bu tipteki figürler etkilenmemiş, bunlar adeta 4. yüzyıl eserlerinin kopyaları olarak kalmışlardır. Pudicitianın diğer tiplerinde görülen üst gövdenin khimation tarafından sarılması durumuna bu tipte rastlanmaz. Göğsü açıkta bırakan khimation kolları kısmen içine alarak aşağıya dökülür. İçteki göğüs altından kemerli khiton burada görülebilmektedir. Yukarıdaki sol el başı örten khimationun kenarını açıkta tutar; diğer tiplerdeki gibi çene veya boynun hemen kenarında khimation demetini tutmaz. Figür bu

şekilde adeta başörtüsünü açar veya kapatır bir görünümdedir. Sağ kol sola destek olabileceği gibi kucak üzerinde serbest de olabilir.

Bu tipin öncülleri Attika mezar stellerinde, oturan figürlerde geç 5. yüzyıl383 ve erken 4. yüzyılda 384 , ayaktaki figürlerde ise erken 4. yüzyılda 385 görülmektedir.

Doğu’daki benzerleri 4. yüzyıl ortalarından Ağlayan Kadınlar Lahti üzerinde 386 ve

Lykia’da 387 görülmektedir. Protopudicitia tipi daha sonra Hellenistik Dönem’de

379 Işın 2007, 17 vd. 380 Atalay 1988, 16; Pfuhl-Möbius 1977, 63-64 dn. 235, 237, Nr, 102, 671, 830, 831, 861, 862, 1028,1039; Pudicitia duruşlu hizmetçi figürleri için için bkz: Yaylalı 1979, 112, 121, 135, Lev. 3, No: 6, Lev. 8, No: 15, Lev. 16, No: 31: Yaylalı’nın “düşünür durumda” diye açıkladığı bu figürler kendi tanımı kapsamında değerlendirilirse kuşkusuz kollarının duruşu itibarıyla birer pudicitia örneğidirler. 381 Yaylalı 1979, 41. 382 Cremer 1991, 87-88. 383 Scholl 1996, 253, Taf. 1, Kat. Nr. 101. 384 Diepolder 1965, 25, 31, Taf 18; Himmelmann 1999, 63, Abb. 29; Scholl 1996, 341, Taf. 9, Kat. Nr. 445. 385 Conze 1900, Taf. 73, Nr. 306, Taf. 108, Nr. 454, Taf. 154, Nr. 859, Taf. 260, Nr. 1179; Himmelmann 1999, 37, Abb. 14. 386 Fleischer 1983, Taf. 20.A3, Taf. 23.A6. 387 Cremer 1991, 87, dn. 419. 82

Mysia’da388 görülür. Lydia’da 4. yüzyıl son çeyreğinden K2’de bir örneği bulunan bu tip, diğerleri Geç Hellenistik Dönem’den olmak üzere 8 adet stelde 389 görülür.

Bunlardan K61 dışındaki tüm figürler profilden işlenmiştir. İlginç olan bunların genellikle ¾ cepheden verilen diğer pudicitia tiplerinden farklı olarak tam profile yakın bir açıdan verilmeleri ve dik bir oturuşa sahip olmalarıdır.

3.2.1.2.Pudicitia Saufeia Tipi

Pinkwart ve Linfert’in Menderes Magnesia’sında bulunmuş Saufeia heykeline390 dayanarak “Saufeia” olarak adlandırdıkları 391 tiptir. 392 Vücut ağırlığını sağ bacağın taşıdığı bu tipte sol kol karın üzerinde, ondan destek alan sağ kol çenenin sağında khimationun kenarından tutar. Sağ omuzdan gelen khimation sağ kolu bileğe kadar sararak sol omuzdan sırta doğru iner. Buradan devam eden khimation sol kalça üzerinde yeniden yukarıya yönelir; sol bileğe sarılıp öne açılarak içten aşağıya dökülür (Çiz.7).

2. yüzyılın ortalarına doğru işlenmeye başlanan393 bu tip Anadolu’da özellikle

Ionia bölgesinde yaygındır.394 Rodos ve Kos adalarında, Karadeniz’in kuzeyinde, Mysia ve Bithynia bölgelerinde (özellikle oturan kadın figürlerinde) görülür.395 Tipin en erken

örneği olan Tegea heykelini Krahmer 3. yüzyıla vermişse de sonraki araştırmacılar

özellikle stilistik bakımdan daha geç bir tarihten olması gerektiğini belirtirler.396 Yaylalı

Tegea heykelinin erken tarihli olması durumunda Saufeia tipinin kıta Yunanistan’da

388 Şahin 2000, 64-65, dn. 435 (Roma Dönemi eserlerini de içerir). 389 K2, K28, K29, K30, K31, K61, K62, K86. 390 Kern 1890, Nr. 145; Mendel (III) 1914, Nr. 822, Horn 1931, 65, dn 5; Alscher 1957, 212, 7; Pinkwart 1973, 150 vd; Linfert 1978, 30, Taf. 4, 23; Tuchelt 1979, 176; Yaylalı 1979, 37 vd. dn. 11; Şahin 2000, 60 vd. dn. 387; Eule 2000, 170-171, Abb. 13. 391 Pinkwart 1973, 153, dn. 21; Linfert 1978, 148 392 Magnesia’da bulunmuş Roma Dönemi Anadolu’sunun valilerinden L. Valerius Flaccus’un ailesini betimleyen 1. yüzyıla ait heykel grubu mezar stellerindeki figür tiplerini adlandırma açısından önemli bir yere sahiptir: Smith 2002, 88; Cremer 1991, 87; Zira Flaccus’un annesi Baebia, karısı Saufeia ve kızı Polla Valeria heykelleri çalışmamız kapsamındaki figür tiplerini de içeren adlandırmalara kaynaklık etmektedir. 393 Pinkwart 1973, 153, dn. 21 394 Linfert 1976, 148 vd. dn. 589 395 Pfuhl-Mobius 1977-1979, 254, 478, Taf. 152, Nr. 1008, Taf. 287, Nr. 1991; Cremer 1991, 87, KSt 43-47; Şahin, Cremer’in Kyzikos’tan vermiş olduğu örneklerin Saufeia tipi ile ilişkisinin olmadığını belirtir: Şahin 2000, 62, dn. 393, 400. 396 Linfert 1976, 149; Yaylalı 1979, 37. 83 yaygın olması gerektiğini, oysa anılan bölgede Saufeia tipinin yok denecek kadar az olduğunu belirtir ve köken olarak Batı Anadolu’ya ve tipin en yaygın olarak görüldüğü

Magnesia-İzmir arasına işaret eder.397

Hellenistik Dönem Lydia’sında 12 stelde398 ayakta duran 14 figürde karşılaşılan bu tipin kullanımı symposium sahneli stellerde kline yanında oturan kadının bulunduğu

K17 de eklendiğinde Lydia’daki Saufeia tipli figür sayısı Yaylalı’nın tipin kökeni olabileceğini belirttiği İzmir stelleriyle eşitlenmektedir. Saufeia Lydia’da kadın figürlerinde en yaygın olan tiptir. Bölgede bu denli yoğun bulunması öncelikle kökeni konusunda Ionia’nın yanı sıra Lydia’nın da dikkate alınabileceğini düşündürtse de,

Lydia’da bulunmuş olabilecek Saufeia tipli tek serbest plastik örneğin Manisa

Müzesi’nde korunan envanter bilgileri yetersiz bir Roma Dönemi heykeli399 olması bu ihtimali zayıflatmaktadır.

Saufeia tipindeki figürlerin hareketlerinde veya khimation sarılımında bazı küçük değişiklikler de bulunmaktadır. Gövdesi eksik olan K55’teki figürün khimation sarılımı Saufeia tipinin gereğini ortaya koyarken şematik yapılı K56’da figürün bacak hareketindeki değişiklik geç dönem eseri olmasıyla ilişkili olmalıdır. Tipin eksiksiz uygulandığı örneklerden 400 anlaşıldığı kadarıyla bölge stellerindeki Saufeia tipli figürlerde baş hafifçe sağa yatık, yüz sola dönük haldedir. Bu tipte genellikle kalçanın iki yanındaki khimation kıvrımlarında simetrik olarak “V” biçimli birbirine yakın şema görülür. Sol kola sarılan khimation tüm figürlerde kolun üzerinden gelip içten aşağıya dökülürken K53’te kolun altından gelip üzerinden aşağıya dökülmektedir.

Öte yandan Saufeia tipinin çalışma kapsamındaki stellerde işli oturan figürlerde yalnızca bir tane olması (Çiz.6), K17 dışında tüm oturanların klinenin ayakucu

397 Yaylalı 1979, 37-38. 398 K50, K51, K53, K54, K55, K56, K75, K76, K78, K81, K89 (2 örnek), K90. 399 Durugönül 2015, 47-48, Kat. Nr. 12. 400 K50, K51, K75, K76. 84 tarafında, solda olmasından dolayıdır. Zira soldaki bu figürlerde Saufeia şeması uygulanmış olsaydı sağ kol yukarıda olacak ve figürün yüzü başta olmak üzere izleyicinin görüntü açısını kapatmış olacaktı. 401 Göllüce buluntusu K17’de ise bu düşünceye uygun olarak sağda konumlandırma, Saufeia şemasını uygulamaya imkân vermiştir. Ancak Lydia’da karşılaşılmayan bu ters kompozisyonun işlendiği stelin aynı yerde bulunmuş çok yakın bir benzeri (K16) mevcuttur. Dolayısıyla K17, olasılıkla

Yaylalı’nın sözünü ettiği 402 Magnesia-İzmir arasındaki bölge örneklerine aşina bir atölyenin sanatçısı tarafından yontulmuş istisnai bir uygulamadır.

3.2.1.3.Pudicitia Philista Tipi

Pinkwart’ın Kleopatra Philista403, Linfert’in Philista404 olarak adlandırdığı bu tipteki figürler Saufeia tipinde görülen kol (ve Lydia örneğinde bacak) deviniminin tam tersine sahiptir. Bu kez sağ kol karında ve sol kol ona dayalı halde dik durur. Sol el

çenenin solunda khimationun kenarını tutar. Sağ omuzdan gelen khimation ucu sağ kolu sararak öne dökülür. Sola doğru devam eden uç ise omuzdan yana sarkar. Lydia mezar stellerinde bu tipte 9 örnek 405 bulunmaktadır. Philista tipi Lydia stellerinde oturan figürlerde en yaygın tip (Çiz. 8) olmasına karşın ayaktaki figürlerde yalnızca aşınmış haldeki K52’de görülür (Çiz. 9). Lydia’da Saufeia tipinin salt bir tane oturan figürde;

Philista tipinin ise tam tersi bir durumda, bir tane ayaktaki figürde uygulandığı gözlenmektedir. Diğer yörelerde de karşılaşılan, belli stellere uygulanmış bu tipolojik tercih 406 atölye uygulamalarına ilişkin önemli bir ayrım olmalıdır. Linfert Philista tipinin sadece mezar stellerinde uygulandığını ve Batı Anadolu’da yaygın olduğunu ve

401 Saufeia tipinin Lydia’daki bu uygulama biçine aykırı, diğer bölge örnekleri için bkz. Şahin 2000,142-145, Lev. II- III; Temür 2018, 937, Kat. Nr. 6. 402 Yaylalı 1979, 37-38. 403 Pinkwart 1965, 153, dn. 21. 404 Linfert 1976, 152 vd. 405 K4, K15, K16, K18, K19, K24, K52 (ayakta), K94. 406 Örneğin Philista tipi İzmir yöresinde ayaktaki figürlere, Mysia civarında ise klinenin solunda (izleyiciye göre sağda) oturan figürlere işlenmiştir. Yaylalı 1979, 38, Lev. 2 vd. Kat. No: 3 vd. Cremer 1991, Taf. 13, 15, 20, KSt 32, 39, MiSt 16; Şahin 2000, 62-63, dn. 411. 85 tipi işleyen iki atölyeden birinin Ephesos’ta407 yer aldığını belirtir. Diğer atölyenin ise

İzmir’de olduğu kabul edilir.408 Buna göre Lydia örnekleri de bu atölye stellerinden esinlenilmiş olabilir.

Batı Anadolu’da 2. yüzyılın ortalarından itibaren mezar stellerine yaygın olarak işlenen Philista tipi aynı yüzyılın sonlarına doğru azalmıştır. 409 Lydia buluntusu stellerde kullanımı ise 2. yüzyılın sonlarından K16 ve K17 numaralı stellerle başlar. Bu dönemde, özellikle Güney Lydia’da 140’lara ait K10’dan itibaren kullanılan Küçük

Herculaneumlu Kız tipinin yerini Pudicitia Philista tipi almıştır. Bu figür tipi K19, K24 ve K28’de görüldüğü gibi Lydia’da 1. yüzyılın symposiumlu stellerindekien sık uygulanan kadın tipi olacaktır.

3.2.1.4.Polla Valeria Tipi

Polla Valeria tipi Roma Dönemi’nde Anadolu’da valilik yapmış olan L.

Valerius Flaccus’un ailesini tasvir eden heykel grubundaki, valinin genç kızından adını almıştır.410 Annesi Saufeia ve babaannesi Baebia’da olduğu gibi bu heykel tipine de tasviri bu şekilde yapılmış olan kızın adı verilmiştir. Khimationun tüm vücudu sardığı

Polla Valeria tiplerinde her iki kol da giysi kıvrımlarına dâhil edilmiştir. Sağ kol yanda, giysi altında belirgindir. Yana doğru hafifçe açılan bu kol (kaymaması için) içeriden khimationu tutarak yukarıya çeker. Sol kol göğüs üzerinde khimationa sarılıdır. Sağ bacak sabit dururken sol bacak yana atılmıştır (Çiz. 10). Ridgway, MÖ 1. yüzyıl heykeltıraşlığını incelerken Magnesia Polla Valeria örneklerinin aynı atölye geleneğine ait olabileceğini belirtir.411 Waelkens-Herz ise bu tipin Küçük Herculaneumlu tipler412

407 Linfert 1976, 153. 408 Yaylalı 1979, 38. 409 Linfert 1976, 153; Yaylalı 1979, 38 dn. 25. 410 Smith 2002, 88. 411 Ridgway 2002, 135. 412 Bieber 1962, 112 vd. Fig. 2 a-b. 86 gibi kısa ve kalın yapıda olduğunu vurgularlar. 413 Ya da tersinden bakıldığında bu

ölçülerdeki figür tiplerinin genç kızları yansıttığına inanılır 414 . Polla Valeria tipine aşağıda bahsi geçecek Bergama ve Magnesia heykellerinin yanı sıra Smyrna’da 415 ,

Metropolis’te416 ve Roma Dönemi’nde Perge417 ve ’de418 rastlanır.

Polla Valeria tipi her ne kadar adını Magnesia’da bulunmuş ve geç 2. yüzyıl ile

1. yüzyılın ilk yarısında farklı tarihlere verilen kızın heykelinden alıyorsa da419 daha erken bir örneği olarak Bergama’dan 180 civarına verilen bir heykel420 mevcuttur. Bu heykelde khimation her iki omzu sarmasına karşın sol omzun arkasına atılacak kadar yeterli uzunluğa sahip değildir ve sol el ile yana çekilerek koltuk altında bastırılır.

Sonraki örneklerde ise khimation sol omzu arkadan dolanarak sol kol altından sarkıtılır.

Kolların içte kaldığı giyim tarzının harekete yüklediği zorluğu aşabilmek amacıyla bu tipin heykelleri arasında dikkat çekecek kadar çok farklılıklar bulunabilmektedir. 421

Özellikle yerel nitelikli Lydia kabartmalarında bu esnekliği görmek mümkündür.422

Genç ve bekâr kızlar için kullanılan423 Polla Valeria tipinde giysi sistemine sahip ele geçmiş heykel sayısı azdır.424 Philadelphia yakınındaki Araplı’da bulunmuş K77’deki

Polla Valeria tipli kadın figürü425 Bergama heykelinin kabartmaya uyarlanmış birebir kopyası görünümündedir. Her iki figürde hâkim, öne düşük omuzlu çelimsiz yapı, bol

413 Waelkens-Herz 1992, 122, 123, Tbl. I-III. 414 Kane-Carrier 1992, 122, Tbl. 1, 3, 5. 415 Yaylalı 1979, 44-45, Kat. 43, 81, Lev. 22, 41. 416 Buradaki bitişik heykel grubunda yer alan figürde de K44’teki gibi sağ bacak hareketlidir ve bu tip Linfert tarafından Polla Valeria şeması içinde değerlendirilmiştir. Linfert 1976, 49 vd.,Taf. 15, Abb. 76-81. 417 İnan-Rosenbaum 1966, Nr. 223; İnan 1975, 129, Taf. 67, Nr. 71; Linfert 42, Taf. 12, Abb. 62. 418 Mansel 1967, 105, Res. 4; Linfert 1978, 42-43, 103. 419 Linfert 1976, 48 vd.,Taf. 5, Abb. 24; Eule 2000, 171, Taf. XIV, Abb. 79. 420 Eule 2000, 177, Taf. XIII, Abb. 76. 421 Eule 2000, 224. 422 Ayrıca figür tiplerinin mezar stellerindeki uygulamalarında Küçük Herkulaneumlu Kızlar örneğinde görüldüğü gibi zaman zaman orjinalden farklı yorumlar ortaya çıkabilmektedir. Bu farklılık orijinal şemadan tamamen uzaklaşıp tanınmayacak kadar değildir; Geç Hellenistik stellerde hareketli bacağın değişmesi, kollardaki küçük değişimler ya da yarım kalan hareketler düzeyinde kalmıştır: Pfuhl-Möbius 1977, 65, dn. 256. 423 Masseglia 2015, 11. 424 Eule 2000, 49 vd.,142, 223-224. 425 Yazıtında belirtilene göre bu steli Menekrates’in dul kalmış karısı Tatias yaptırmıştır. Bu durumda yazıta göre “uzun süre başka birini eş olarak almayıp yatağında yalnızlığı seçen, eşi vefat ettiğinde hamile olan ve çocuklarını tek başına yetiştiren” Tatias, belli ki genç kabul edilebilecek bir yaşta dul kalmıştır. Bu bağlamda kabartmaya işli veya işlenecek model olarak Polla Valeria tipini -şayet yukarıda belirtildiği gibi genç kızları yansıtıyorsa- çocuklu bir dul olan Tatias’ın kendisinin seçmiş olması makul bir düşünce olarak gözükmektedir. 87 giysiyle daha da perçinlenmiştir. Bu ise aslında genç kızlara uygun bir fiziksel yapı ve duruş değildir. Dolayısıyla Smith’in Magnesia heykelinin “daha edepli genç kız giysileri giydiği” yönündeki görüşü426 doğruluk kazanmaktadır. Hatta K77’deki figürün bu haliyle Polla Valeria’nın annesi Saufeia ve babaannesi Baebia’dan bile daha yaşlı bir fiziki görünüm yansıttığı söylenebilir. Bu durum Pfuhl-Mobius’un Hellenistik dönemde kadın figürlerinin yaşlarını genellikle belli etmedikleri saptamasını 427 da destekler niteliktedir.

Yaylalı Smyrna’daki Polla Valeria kabartma örneklerini 428 Menderes

Magnesia’sından erken bir heykele429 dayandırır ve stelleri öncülleri olarak kabul ettiği heykelle stil açısından aynı tarihe 160-140’a verir.430 Sonraki çalışmasında431 tipe ilişkin olarak “Polla Valeria” adından da söz eder. Ayrıca o da Polla Valeria tipinin yalnız birkaç örnekle bilinen nadir bir tip olduğunu; serbest heykellerde pek karşılaşılmayan bu tipin genellikle mezar stellerinde işlendiğini ve bu stellerin de sayısının, üçü

Smyrna’dan biri Philadelphia’dan olmak üzere yalnızca dört olduğunu belirtir.

Çalışma kapsamında Lydia buluntusu mezar stelleri arasında Polla Valeria tipinin işlendiği 6 örnek432 tespit edilmiştir. Bunların dördünde Magnesia ve Bergama

örnekleriyle uyumlu bir şekilde sol bacak hareketlidir. Grubun en erkeni olarak 2. yüzyıl başlarına verdiğimiz K44 ve K79’da sağ bacak hareketli, sol el tam göğüs hizasında değildir; K44’te biraz aşağıya, karna doğru yerleştirilmiş, K79’da 433 ise yana bırakılmıştır. Bununla birlikte tipin oluşumunu sağlayan asıl unsurlar olarak dikkat

426 Smith 2002, 88. 427 Pfuhl-Möbius 1977, 61, dn. 214. 428 Yaylalı 1979, 44-45, Kat. 43, 81, Lev. 22, 41. 429 Bieber 1961, 131 vd. Fig. 520; Pinkwart 1973, 157 vd. Taf. 63 vd. 430 Yaylalı 1979, 44 vd. 431 Yaylalı 1989, 471-472; Philadelphia’dan olduğunu belirttiği Polla Valeria figürü muhtemelen çalışmamız kapsamındaki K77 numaralı stel üzerindeki kadın figürüdür. 432 K44, K45, K77, K79, K86, K88. 433 Bu stelde bir aile betimi işlenmiş olması dolayısıyla anne pozisyonundaki kadın figürü, Polla Valeria tipinin bekâr kızlara uygulandığı düşüncesine aykırı bir durumu ortaya koyar. Ayrıca K77’deki (dul kadın) Tatias’ın ve Bergama heykelinin de fizyonomileri esasen pek de genç görünmemektedir. Dolayısıyla bu saptamalar bize tipin bekâr kızlara özgü olduğu yaygın görüşün revizyona muhtaç olduğunu düşündürtür. 88

çeken, kolları içine alan giysi sarılışı ve sağ kolun giysiyi yukarıya doğru çekme hareketinde bir farklılık söz konusu değildir. Sol kol ise zaten tipin oluşumunda belirleyici değildir. Dolayısıyla küçük değişimler, K44 ve K79 numaralı stelleri Polla

Valeria karakteristiğinde değerlendirmemize engel değildir. Nitekim bu tipteki figürler arasında giysinin harekette neden olduğu zorluktan dolayı belirgin farklılıklar bulunabileceği araştırmacılar434 tarafından kabul görmüştür.

Lydia’da bugüne kadar saptanmış 1 örneğe ilave olarak bulunmuş 5 yeni örnekle

Yaylalı’nın verdiği Polla Valeria tipli figür sayısı iki katını aşmaktadır. Stellerin buluntu noktaları da ilginç bir durumu ortaya koyar: Toplamda 6 stelden buluntu yeri bilinmeyen biri dışında tümü Philadelphia civarında; bunların üçü Sarıgöl arazisinde ikisi Alaşehir’de (Philadelphia) ele geçmiştir. Bu bilgilere göre, şu ana kadar serbest yontu olarak az sayıda bulunduğu bilinen435 Polla Valeria tipiyle mezar stellerine ilişkin yayınlarda yaptığımız araştırmaya da dayanarak kabartmalarda en yaygın biçimde Lydia mezar stellerinde karşılaşıldığı söylenebilir. Bu tipin kaynağı olabilecek yerlerin başında ise 160-140 arasına verilen Magnesia Polla Valeria heykelinden436 daha erken olan, 2. yüzyılın ilk çeyreğine tarihli heykelin 437 bulunduğu Pergamon gelir. Tipin mezar stellerindeki en fazla örneğinin bulunduğu yöredeki Philadelphia kenti de aynı yüzyıldan bir Pergamon kuruluşudur.438 Bu ilişki heykeltıraşlık sanatında, Pergamon heykelinin birebir kopyasının işlendiği K77 numaralı stelde açıkça görülmektedir.

Dolayısıyla buradan, Pergamon Polla Valeria heykelini yapan bir sanatçı ekolünün

Lydia’da mezar stelleri üzerinde devam ettirildiği ve Philadelphia’nın konumlandığı

Kogamos Vadisi civarında bu tipi kabartmalara işleyen muhtemel bir atölyenin olabileceği anlaşılabilir.

434 Eule 2000, 224; Yaylalı da İzmir’den bu tipteki iki örneği ayak hareketlerindeki değişikliklere rağmen birbirinden ayırmamıştır: Yaylalı 1979, 44, Lev. 22, 41, Kat. No: 43, 81. 435 Yaylalı 1979, 44 vd; Eule 2000, 49 vd. 142, 223-224. 436 Yaylalı 1979, 44 vd. 437 Eule 2000, 177, Taf. XIII, Abb. 76. 438 Magie 1950, 42. 89

3.2.1.5.Penelope Tipi

Bu tipte figür genellikle arkalıksız diphros üzerinde, bazen gövdesi hafifçe geriye doğru meyilli halde otururken, döneceği tarafa bağlı olarak; sola dönükse sağ, sağa dönükse sol eliyle oturağa yaslanır. Diğer el K25’te olduğu gibi genelde kucak

üzerine bırakılmakla birlikte K59’daki gibi değişkenlik de gösterebilir. Ayaklarda ise dıştaki ayak ileri uzatılmışken içte kalan ayak geriye çekilir ve izleyici tarafından görülmez (Çiz. 11).

Bu tip için Cremer, mantonun başı ve vücudu tümüyle sardığını, figürün ¾ cepheden verildiğini ve sağ eline dayandığını belirtir. 439 Ancak genel hatlarıyla bu tipteki figürlerin sağa veya sola dönük oturuş yönlerine bağlı olarak dayandıkları elleri de değişebilmektedir. 440 Lydia’dan bu tipte 2 stel 441 mevcuttur. Bunlar üzerindeki figürlerde muhtemelen dönemsel bazı küçük farklılıklar da vardır: Vücudu tümüyle saran khimationun bir ucu figürün sağından gelip sol omuzdan arkaya döküldüğü

K25’te figür yaklaşık cepheden bir açıyla sahneye yerleştirilmişken; ön gövdeyi açıkta bırakan khimationun bir ucunun demet halinde figürün sağ arkasından gelip kalça

üzerinden sola yöneldiği K59’da ise bacaklar profilden, gövde ¾ cepheden verilmiştir.

Bu tipe ilişkin bugüne kadar araştırmacılar tarafından öncül görülen heykellere ya da kendi görüşleri veya çalışmalarındaki eserlerde bulunan figürlerin isimlerine göre farklı adlandırmalar yapılmıştır: Antiokheia Tykhesi’nde 442 olduğu gibi oturaktan destek alan figürü Horn, Yaylalı ve Saraçoğlu Tyche Tipi 443 ; kocası Odysseus’u bekleyen Penelope heykeline benzerliğinden dolayı Ridgway ve Cremer Penelope

439 Cremer 1991, 88. 440 Horn 1972, 58, Beil. 1, 106.c (sağına dönük), Beil. 13, 114, 116.b, 111a (soluna dönük). 441 K25, K59. 442 Okan 2016, 8, Res. 3; Mandel 2007, 129, Textabb. 40 a-b, 41 a-b, Pfuhl-Mobius 1979, Taf. 264, Nr. 1840. 443 Horn 1972, 58; Saraçoğlu 1997, 54; Yaylalı tam bir adlandırma yapmaktan kaçınmakla birlikte Antiocheia Tykhe’sinin bu tipi etkilemiş olabileceğini belirtir: Yaylalı 1979, 44. 90

Tipi444 olarak adlandırır. Şahin ise bu konuda, elin oturağa dayanması dışında vücut hareketi, giysi sarılışı ve üzüntü bakımından Miletopolis kökenli stellerin farklı olmasından yola çıkarak tipi incelediği eserlerden TA 28 numaralı stelin sahibesinden hareketle Melissa Tipi 445 adıyla ele almıştır. Sonuç olarak, oturağa yaslanan bu tip figürlerin diğer hareketler ve giysi sarılışındaki değişkenliğe rağmen kökeni neresi olursa olsun Hellenistik Dönem’de yoğunlaşan Tykhe tipi ve/veya Penelope tipinden etkilenmiş olabileceği muhtemeldir.446

3.2.1.6. Küçük Herculaneumlu Kız Tipi

Cremer’in Saufeia 447 , Şahin’in Nikaia kökenli bir steldeki kadının adından hareketle Fausta olarak adlandırdığı448 bu tip, esasen kol hareketleriyle Saufeia tipinden epeyce uzak olmasından dolayı söz konusu adla anılmaya elverişli değildir. Aynı

şekilde Lydia’da örneği varken Bithynia yöresinden bir stelde betimlenen kadının adıyla da tipi adlandırmak uygun gözükmemektedir. Bu nedenle bahse konu tip serbest heykellerdeki en benzer öncülü olan ve orijinali geç 4. yüzyıldan Küçük Herculaneumlu

Kız449 tipi kapsamında değerlendirilebilir.

Bu tipte başı örterek gelen khimation göğüs üzerindeki sağ kolu sarıp sol omuz

üzerinden arkaya gider. Dışarıda kalan sağ el khimation demetini tutabilir. Sol arkadan gelen khimation önde, kucak üzerine bırakılmış sol kolu sarar (Çiz. 12). Fausta tipi için belirtildiği450 gibi 3. yüzyıla tarihlenen bir Kyzikos steli üzerindeki cepheden işlenmiş kadın figürü451 bu tipin steller üzerindeki en erken örneği olabilir. Hellenistik Dönem’de

444 Ridgway 1990, 236; Cemer 1991, 88 vd. 445 Şahin 2000, 66. 446 Tipe ilişkin oturmuş, kesin bir adlandırma olmadığından Şahin’in yaptığı “Melissa” adlandırması da Miletopolis stelleri özelinde doğru bir yaklaşım olarak görülebilir. 447 Cremer 1991, 87. 448 Şahin 2000, 66. 449 Bieber 1961, Fig. 751-752; ay. 1962, 112, Fig. 2 a-b; Eule 2000, 187, Abb. 36; Smith 2002, Res 89. 450 Şahin 2000, 66. 451 Pfuhl-Mobius 1977, 229, Taf. 130, Nr. 882. 91

Efes, Kos, Tashoz gibi merkezlerde452, 2. yüzyıldan itibaren ise Byzantion, Nikomedia,

Kyzikos, Nikaia ve Miletopolis gibi merkezlerdeki steller453 üzerinde görülür.

Bu tiple Lydia’dan 9 adet stel 454 üzerinde karşılaşılır. Tümü symposium sahnelerinde oturan figürlere işlenmiştir. Öte yandan Lydia’daki Küçük Herculaneumlu

Kız tipli figürlerin bazılarında yerel uygulamalar olarak değerlendirilebilecek bazı değişimler görülebilmektedir. Esasen yalnız bu bölgeye özgü olmayan bu değişim

çerçevesinde sağ ve sol ellerin hareketlerini değiştirdiği, farklı dönemlerin kopyalarında ayrıntıların her zaman aynı olmadığı ve bölgeler arasında değişiklikler görüldüğü kabul edilmektedir.455 Bu düşüncenin doğruluğundan hareketle bize göre bu tipin en önemli belirteci kol hareketleri, yani bir kolun khimationa sarılı olarak göğüs üzerinde durması, diğerinin de mutlaka önde, aşağıda olmasıdır. K10 dışında fazlaca aşınmış Lydia stellerinde açıkta kalan sağ elin sol omuzdan gelen khimationu tutup tutmadığı tam olarak görülememektedir. Ayrıca K90’da göğüs üzerindeki sağ kol mantoya sarılı değildir; baştan gelen khimation yandan aşağıya dökülür. Kolların duruşuyla Küçük

Herculaneumlu Kız tipinde olan figür sol omuzdan aşağıya doğrudan dökülen khimation açısından bakıldığında ise Pudicitia Braccio Nuovo 456 tipini anımsatır. Dolayısıyla steller üzerindeki figürler her zaman belli tipleri birebir takip etmemekte ve çeşitli yerel farklılıkları da ortaya koyabilmektedir. Bu durumda Braccio Nuovo tipinin kol hareketlerinden ziyade khimation sarılışına göre belirlendiği 457 dikkate alınırsa, K90

üzerindeki figür bu grupta değerlendiremeyeceğinden, kol hareketlerine göre en yakın benzerlik gösterdiği Küçük Herculaneumlu Kız tipindeki figürler grubuna dâhil edilebilir.

452 Linfert 1976, Taf. 19, Abb. 99 (Efes), Taf. 30, Abb. 157-159 (Kos), Taf. 58, Abb. 312-313 (Thasos), Taf. 59, Abb. 318-319. 453 Fıratlı 1964, Pl. 8.33, Pl. 10.36, Pl. 11.41, Pl. 41.168; Pfuhl-Mobius 1979, 150 vd. 383 vd. Taf. 77, 86, 96, 102, 224, 238, Nr. 466, 548, 624, 675, 1556, 1628; Cremer 1991, 92, Taf. 16, KF Dem I; Cremer 1992, Taf. 4, 5, 9, 12, NSA 5, N 7, NS 5, NK 14; Şahin 2000, 66, dn. 447. 454 K7, K10, K11, K12, K13, K26, K60, K87, K90. 455 Saraçoğlu 1997, 53. 456 Horn 1931, 65, Taf. 23; Linfert 1976, 155; Pfuhl-Mobius 1977, 162; Yaylalı 1979, 130 vd. Lev. 13, Nr. 26. 457 Cremer 1991, 83. 92

3.2.1.7. Venedikli Mousa Tipi

Lydia’da iki örnekle458 temsil edilen Venedikli Mousa tipinde459 mantoyu geren sağ el göğüs üzerinde, khimation altındaki sol kol kenarda bir destek üzerindedir. Tipin kaliteli örneklerinde460 khimation göğüs üzerinde bileğe kadar sarılı olan elle tutulurken;

Lydia örneğinde el kumaşa sarılı değildir. Vücut hareketi sonucunda khimation eteklerinde çapraz uzanan kıvrımlar ince kumaş yapısı dolayısıyla alttaki khiton kıvrımlarını vermeleri de bu tipteki figürlerde görülen belirleyici özelliklerden biridir.

K83’teki örnekte figürün kothornos benzeri, yüksek tabanlı bir ayakkabı giydiği görülmektedir (Çiz. 13).

K83’te işli tipin benzeri bir İzmir steli 461 üzerinde görülür. Esasen bu figür

Venedikli Mousa tipine uyuyor olmakla birlikte sağ kolun yukarıya kalkık olmayışıyla ondan ayrılmaktadır. Aynı farklılık İzmir örneği için de geçerlidir. Yaylalı462 Venedikli

Mousa tipinin özgünü ile kabartmalar arasındaki farklılıkların kabartmanın gereği olduğunu, tip için Geç Klasik veya Erken Hellenistik Dönemlerde öncül aramaya gerek bulunmadığını ve Philiskos’un Mousalarından kopya edildikleri için tipin tüm

örneklerinin Pinkwart’ın yaptığı 160-150 tarihlemesinden sonra olduğunu belirtmektedir.

3.2.2. Erkekler

Kabartmalar üzerindeki kadın figürleri gibi erkekler de esasen belirli öncül heykellere dayandırılarak onların adlarıyla anılır. Bununla birlikte Hellenistik Dönem

Lydia mezar stellerindeki erkek tiplerinin esinlenmiş olabileceği heykel tipleri konusunda kadınlar kadar yaygın bir çeşitlilik söz konusu değildir (Grf. 4). Bugüne

458 K83, K93. 459 Pinkwart 1973, Taf. 2 vd. 460 Yaylalı 1979, 45, Lev. 49, Kat. 97. 461 Pfuhl-Möbius I, 131, Nr. 382, Taf. 62; Yaylalı 1979, 45, Lev. 49-2. 462 Yaylalı 1979, 45. 93 kadar yapılmış çalışmalarda, daha çok erkek tiplerinden kaynaklanan durumdan dolayı tipler bazen harflerle ya da rakamlarla belirlenmiştir.463 Bu çalışma kapsamında 4 öncül heykelden esinlenilmiş olması muhtemel 6 erkek tipinden söz edilebilmektedir.

Dolayısıyla bunları harflerle ya da rakamlarla gruplandırmak mümkün olsa da en uygun seçenek olarak doğrudan öncül heykelin vurgulanması tipolojinin daha somut olarak kavranmasına imkân vermektedir. Öte yandan Dioskurides ve Demosthenes tiplerinde ise, vücut hareketi aynı olup giysi sarılışında birbirinden farklılıklar gösteren fakat gövde yönelimi ve kol hareketinde izlenen şema açısından birbirine benzer olan tiplerin aynı öncül heykelden kaynaklanmış olabileceğinden hareketle, bunlaraynı tipin iki ayrı versiyonu olarak değerlendirilmiştir.

3.2.2.1.Dioskurides I Tipi

Erken dönem mezar stellerinde, duran veya yürüyen figürler heykel görünümüne sahip değilken 2. yüzyıldan itibaren cepheden verilmiş heykel görünümlü figürler erkek betimlerinde de yaygınlaşır. 464 Bunlar arasındaki en yaygın görülen erkek tipi

Dioskurides I, Grek kıyafetinin tam ve gelenekselleşmiş, anıtsal bir görünümü olarak kabul edilir.465 Bu tipi Bieber “Palliatus”466, Pfuhl-Möbius “Normal” Tip467, Yaylalı “A

Tipi”468 olarak ele alır. Genellikle bir (çoğu zaman sol) bacağın yana doğru açıldığı bu tipte sağ omuz arkasından gelen khimation demeti göğüs üzerindeki sağ kola sıkıca sarıldıktan sonra sol omuzdan arkaya dökülür. Buradan açılarak gelen uç dirsekten hafifçe bükülmüş olan sol kola sarılır. Bileği dolanan kumaş tomarı sol bacak üzerinde elle sıkıca tutulduktan sonra aşağıya, dize kadar dökülür (Çiz. 14).

463 Lewerentz 1993, 18 vd. Yaylalı 1979, 46 vd. 464 Pfuhl-Mobius 1977, 60. 465 Pfuhl-Möbius 1977, 60-61, 156 vd. 466 Bieber 1959, 374 vd: Palliatus, Roma dönemi için kullanılan ve önceki devirlerin khimationunu karşılayan bir terimdir. Bu nedenle Bieber’in anılan yayındaki bu kullanımı tipi daha çok Roma perspektifinden yaklaşarak ele almasından kaynaklanır. Ayrıca Şahin de tip için aynı adı kullanır: Şahin 2000, 71. 467 Pfuhl-Möbius 1977, 90. 468 Yaylalı 1979, 46. 94

4. yüzyılın ikinci yarısına verilen Sophokles469 ve Aischynes470 portreleri, kol ve bacak hareketlerindeki küçük değişiklikler dışında temel giysi formu açısından bu tipin serbest heykeltıraşlıktaki ilk örnekleridir. Dolayısıyla incelediğimiz tipin ilk olarak filozof ve hatipler için kullanıldığı kabul edilir. 471 Dioskurides I’in en güzel ve kabartmalardakine en yakın örneği olarak, ayaklardaki hareket değişimine rağmen

Delos grubundaki Dioskurides Heykeli gösterilir.472 Bu tip 2. yüzyılda kabartmalarda473

1. yüzyılda ise heykellerde yaygın olarak görülür.

Batı Anadolu’da en yaygın tip olarak bilinen bu şemadaki erkekler474 ile Lydia

Bölgesi mezar stellerinde de karşılaşılır. Lydia’daki ilk örneklerinin Hellenistik

Dönem’de, 2. yüzyılın ikinci yarısından itibaren başladığı görülen Dioskurides I,

çalışma kapsamındaki mezar stelleri içinde en fazla karşılaşılan tiptir. 14 stelde 17 figürle temsil edilir.475 Benzer örnekleriyle Smyrna mezar stellerinde476 karşılaşılan K64 numaralı stelde figür, duruşu açısından daha hareketsizdir ve burada sağ kalçanın kaybolduğu dikkati çeker. Çıplak sağ dizin üst kısmında görülen tek parçalı katlanma

Dioskurides I tipolojisine sahip figürlerin giysilerinde aynı şemanın uygulandığını gösteren biçimsel bir özelliktir. K64 ve K68 numaralı stellerde, önemli bir özellik daha bulunur. Khimation üzerinde, Erken Hellenistik Dönem’den beri dokuma deseni olarak yaygın bir şekilde kullanılan477 ve belirli aralıklarla izlenen birbirine paralel çift çizgiler görülmektedir. “Press folds” ya da “liegefalten” olarak bilinen bu çizgiler 478

Dioskurides I şemasındaki Deloslu Dioskurides heykelinde de gözlenen teknik bir

özelliktir.

469 Richter 1965, Fig. 680; Yayalı 1979, 47-48 dn 74; Bieber 1981, 175 vd; Şahin 2000, 72 dn 496; Boll 2007, 4, Textabb. 1. 470 Richter 1965, Fig. 1369; Smith 2002, 39, Res. 38; Boll 2007, 21 vd, Abb. 24 a-b. 471 Bieber 1977, 129 vd. 472 Fuchs, 375, Abb. 416, Taf. 137; Zanker 1993, 215, Fig. 3. 473 Pfuhl-Möbius 1977, 91, Taf. 34 vd. 474 Polaschek 1969, 20 vd; Pfuhl-Möbius 1977, 90 vd, Nr 156 vd, Taf. 34 vd; Yaylalı 1979, 46-47 dn 67; Şahin 2000, 71-73. 475 K64, K65, K66, K67, K69, K77, K78, K79 (iki figür), K82 (iki figür), K83 (iki figür), K88, K89, K90, K15. 476 Yaylalı 1979, 74, Lev. 34, No: 66. 477 Özgan 2018, 16. 478 Öztepe 2004a, 209 vd. 95

Bu tipin en karakteristik örneğinde esasen çalışma kapsamındaki stellerde de olduğu gibi vücut hangi ayak tarafından taşınıyorsa aynı kol göğüs üzerinde khimationa sarılıdır. Genelde ağır bir kumaştan oluşan khimationa sarılı bu kol sağ koldur; sol kol aşağıdadır ve bileğinden aşağıya khimation demeti dökülür. Dikkat çekici bir farklılık olarak bazı figürler khimationu tutup yukarıya doğru çekerken479, 1. yüzyıla ait kimi geç dönem örneklerinde giysinin serbest bırakıldığı gözlenir.480 K79 numaralı stelde, solda görülen büyük figür ise ayak hareketi dışında sol elini belinin arkasına doğru yönlendirmesiyle daha çok Aischynes şemasını yansıtır. Bu değişik hareket diğer 1. yüzyıl örneklerinde olduğu gibi stilin yanında tipolojide de farklı uygulamaların bir arada verildiği bir geç dönem özelliği olmalıdır. Aynı steldeki genç erkek figürü bu duruma bir örnek olarak gösterilebilir.

Dioskurides I şemasındaki figürlerin sol ellerine zaman zaman çeşitli nesneler tutturulabilmektedir. K64 numaralı steldeki figürün elinde görülen rulo, ona filozofik bir görünüm kazandırmaktadır. Tipin 2. yüzyıl örneklerinde481 diagonal bir kontrapost hareket tüm vücutta izlenen dönme ve yaylanmayla verilmeye çalışılırken, 1. yüzyıl

örneklerinde 482 bu yalnızca başın sağına yatırılmasıyla sağlanmaya çalışılmıştır. Bu tipin Lydia stellerinde uygulanmasında yaşlı, genç veya delikanlı ayrımı yapılmamıştır.

Figürler bazen symposium sahneli K15 numaralı stelde görüldüğü gibi farklı konuların betimlendiği stellerde de tercih edilebilmiştir. Ancak malzeme ve işçilik açısından bölge içinde symposiumlu stellere nazaran daha kaliteli malzeme ve işçilikleriyle öne çıkan stellerde bunun pek tercih edilmemiş olduğu görülür.

479 K64, K66, K77, K83, K90. 480 K67, K69. 481 K64, K65, K66. 482 K79, K89. 96

3.2.2.2.Dioskurides II Tipi

Pfuhl-Mobius’un “Normal tipteki erkeğin değişik şekli” olarak tanımladığı483 tip ile Yaylalı’nın “B tipi” olarak tanımladığı 484 Lydia’da örneği bulunmayan bir tipin karışımıdır. Dioskurides II adı altında ele aldığımız bu karışımı Yaylalı “C Tipi” olarak ele almıştır.485 Bu tipte göğüs üzerindeki sağ kol Dioskurides I’de olduğu gibi sağ omuzdan gelen khimationa sarılıdır. Sol omuzdan gelen khimation demeti, yandan kayıp düşmemesi için sağ el ile göğüs üzerinde tutulur ve buradan aşağıya sarkar. Sol kol yana bırakılmıştır. Sol el serbest, yumruk şeklinde kapalı veya bir nesne tutar halde bulunabilir.

Dioskurides II tipi çalışma kapsamındaki 3 stelde 486 tespit edilebilmiştir.

Bunlardaki her üç figür de ağırlığını sağ bacak üzerine bindirmiştir. Figürlerde hafif bir sağına dönme hareketi fark edilmektedir. Sol omuzdan gelen khimationun sağ elle

çekilmesine karşılık sol ayağın yana atılması sonucunda bir zıt hareketler dengesi oluşturulmuştur (Çiz. 15). K75 dışındakilerde başların gövdelerle farklı yönlere bakması da bu dengeli duruşa katkı olarak değerlendirilebilir. Bu zıt yönlü hareketler K71’de487 kumaş kıvrımlarında uygulanmış stilde de görülür; kıvrım dizileri birbirini kesen bir yapıya sahiptir. K75’te khimation demeti sol omuz üzerinde daralıp toplanarak öne, aşağıya; diğer örneklerde ise pazuları da içine alarak göğse yönelir. K75’in khimationu vücuda daha gergin bir şekilde sarılmış olmasına karşın diğerlerinden daha kısa olduğu izlenimini verir. Zira sol bacak üzerinde yukarıya doğru gerilen khimation sol omuzdan

öne doğru dökülürken karından aşağıya ulaşmaz. K71 ve K81’de 488 ise uzun khimationlar vücuda daha bol bir şekilde sarılmıştır. Bunlar olasılıkla stellerdeki usta farklılığından kaynaklanan detaylar olmalıdır.

483 Pfuhl-Mobius 1977, 107, Nr. 250 vd. Taf. 48 vd. 484 Yaylalı 1979, 47, Lev. 1 vd, Kat. No: 2, 22, 27, 28, 48, 58, 62, 93, 116, 122. 485 Yaylalı 1979, 47, Lev. 15, 21, 33, 55, 66; Kat. No: 29, 42, 64, 108, 130. 486 K71, K75, K81. 487 Keil-Premerstein 1906, 7-8, Nr. 15, Abb. 6; Pfuhl-Möbius, 1977, Taf: 57, Nr: 342. 488 Yaylalı 1979, 32, 213-214, Lev. 66. 97

3.2.2.3.Demosthenes I Tipi

Hellenistik Dönem Lydia mezar stelleri içinde 2 stelde üç figürle489 karşımıza

çıkan bu tipi Yaylalı “E tipi” başlığı altında gruplandırırken490, Şahin “Demosthenes

Tipi” adıyla inceler. Bu tipte de erkek figürü khiton üzerine khimation giyer. Vücut ağırlığı herhangi bir bacak üzerinde olabilir. Nitekim K73’teki iki figürde vücut ağırlığını farklı bacakların taşıdığı görülmektedir. Tipin en belirleyici özelliği ellerin karın üzerinde birbirine bağlanmasıdır (Çiz. 16). Sol omuzdan gelen khimationun ucu

önde bileklere sarılarak ya da bileklerin altından geçerek sol kalça üzerinden aşağıya dökülür. Bu tipin öncülü çapraz yönlerdeki omuz ve bacakların ters hareketi ile giysinin sadeliği dolayısıyla Erken Hellenistik Dönem’de aranır. 491 Bu öncül tipin Erken

Hellenistik Dönem’deki en benzeri olan Demosthenes heykeli492 olmalıdır. 280 yılına tarihlenen bu orjinalde khiton bulunmaz. Sağ üst gövde çıplaktır. Khimationun belden gelen ucu sol omuz veya koltuk altından arkaya giderken, Lydia’dakileri de içeren sonraki örneklerde, ön solda kollara sarılarak ya da kolların üzerinden geçerek aşağıya dökülür. Khimation sarılışının yanı sıra Lydia örneklerinde Demosthenes’ten farklı olarak khiton bulunur. Ellerin birbirini tutma şekli gibi ayrıntılarda da orjinalden farklı yorumlarla karşılaşılabilmektedir. 493 Demosthenes I bağlamında incelediğimiz Lydia stellerindeki figürlerin yüzeyleri oldukça tahrip olmuş durumdadır. K73’teki figürler yerel özellikler gösterirken K76’daki figür İzmir örnekleriyle494 daha fazla benzerlik içindedir. Olasılıkla bu tipin doğal duruşundan kaynaklı olarak figürlere cansız ve katı bir yapı egemendir. Eldeki örnekler bu tipin Lydia’da 2. yüzyılın son çeyreği ile 1. yüzyılın ilk yarısında kullanıldığını ortaya koymaktadır.

489 K73 (iki örnek), K76. 490 Yaylalı 1979, 48 vd. 491 Yaylalı 1979, 48, dn. 88; Horn 1931, 3 vd. 492 Horn 1931, 3 vd. Taf. 1: 2, 3; Bieber 1961, 42 vd. Fig. 218-225; Richter 1965, Fig. 1397 vd; Smith 2002, 41 vd, Res. 39; Özgan 2016 (b) 86 vd. Res. 67 a-b. 493 Şahin 2000, 73. 494 Yaylalı 1979, 48-49, Lev. 50, Kat. No: 98, 99. 98

3.2.2.4.Demosthenes II Tipi

Demosthenes I tipinde olduğu gibi en belirleyici özellik olarak ellerin önde, göbek üzerinde bağlanmış olması dikkat çeker. Khimationun önde sol kol üzerinden sarkıtılışı da ellerin duruşundan kaynaklanır. Demosthenes I tipinde ayak devinimi değişebilmekteyken burada figürün ağırlığı sol bacak tarafından taşınır, sağ bacak yana doğru fazlaca açılmıştır. Bu hareketten dolayı vücutta soluna doğru eğimli bir duruş söz konusudur. Vücudu sıkıca saran khimationun sağ omuzdan gelen ucu sol omuzdan arkaya gider, sol kolun arkasından gelen bu uç önde kola sarılarak aşağıya uzun bir demet halinde dökülür. Vücut boyna kadar giysiye sarılmış haldedir (Çiz. 17).

Heykellerde birebir öncülü bulunmayan bu tipin Geç Hellenistik Devir’de ortaya

çıkmadıysa Erken Hellenistik Dönem’den bir heykelin etkisi altında yapılmış olabileceği düşünülmektedir 495 . Söz konusu Hellenistik heykelin burada ele alınan giyinik tipte de uygulandığı üzere, ellerin önde bağlandığı modellerin en tipik örneği olan ve orijinali 280 yılına tarihli Demosthenes heykeli496 olması kuvvetle muhtemeldir.

Lydia stellerinden Karaoğlanlı Kasabası’ndaki Mostene yerleşiminde bulunmuş olan K 81 numaralı stelde Demosthenes II tipinin bir örneğiyle karşılaşılmaktadır. Her ne kadar bu stel, benzerliği dolayısıyla İzmir stellerine497 dâhil edilmek istenmişse de; buluntu yerinin bir Lydia kenti olmasının yanı sıra ortalama bir İzmir stelinden daha alçak kabartma olması, figürlerin tavandan oldukça aşağıda kalan alçak boyları, arkalarında paye bulunmaması ve bunun yerine bir raf işlenmiş olması, küçük figürlerin kompozisyona yerleştiriliş noktaları ve rozet ve çelenkler başta olmak üzere bezemelerdeki ayrıntıların daha özensiz oluşuyla onlardan farklı bir teknik ve işçiliği

495 Yaylalı 1979, 49, dn. 88; Horn 1931, 3 vd. 496 Smith 2002, 41 vd. Res. 39. 497 Yaylalı 1979, 3 vd. Levha No. 1-67. 99 gözler önüne sermektedir. 498 Bu da steli H atölyesi bağlamında tartışıldığı gibi

Lydia’nın yerel bir eseri olarak kabul etmemizi gerektirir.

3.2.2.5. Hippokrates Tipi

Pfuhl-Möbius’un “Kos Tipindeki Erkek” olarak adlandırdığı499 tipi Yaylalı “D

Tipi” başlığı altında incelerken500 Şahin “Hippokrates Tipi” adıyla ele almıştır501. Bu tipte genelde khimationun altında khiton bulunmakla birlikte gövdenin khitonsuz, çıplak bırakıldığı örnekler502 de vardır. Khimation gövdenin sağ üst kısmını açıkta bırakır.

Khimationun sol omuzdan inen ucu göğüs veya karın üzerinde sol kola sarılarak dökülürken bel hizasından gelen kumaş tomarı da aynı bilek üzerinden aşağıya dökülür.

Sol omuzdan gelen kumaş demeti bazen kola sarılmadan da aşağıya dökülebilir. Bu tipteki figürler hafifçe sağlarına dönüktür (Çiz. 18).

Kabartma olarak ilk örnekleri 5. yüzyıla kadar giden503 tip ilk kez 4. yüzyılda yaygınlaşmaya başlar. 504 Geç 4. yüzyılda Kos Adası’nda tıbbın babası sayılan

Hippokrates’e adanmış bir heykel, serbest yontular içindeki öncülü olarak kabul edilir.505 En güzel örnekleri ise Erken Hellenistik dönemde ortaya çıkar.506

Hippokrates tipinin Lydia’da üç örneği507 bulunur. 1. yüzyıla tarihlenebilecek bu stellerde figür kısa kollu khiton üzerine khimation almıştır. Hem sol omzundan hem de sağından gelen khimation demetleri K36 ve K38’de sol kola sarılmazken K68’de sol kola sarılarak aşağıya dökülür. K68’de figürün sol elinde tuttuğu rulo onun bir kamu

498 Ayrıca Manisa Müzesi’ndeki envanter kayıtlarında K81’in buluntu yeri Mostene olarak belirtilmişken Demosthenes II tipi ile karşılaşılan diğer dört stelden yalnızca birinin buluntu yeri net olarak belirtilmiştir. Dolayısıyla bu stellerin de İzmir steli oldukları kesin değildir. Söz konusu steller için bkz. Yaylalı 1979, 49, Lev. 6, 13, 14, 51, Kat. No: 11, 26, 28, 100. 499 Pfuhl-Möbius 1977, 111, Taf. 50 vd. 500 Yaylalı 1979, 47 vd. Lev. 18 vd. Kat. No: 35, 51, 72, 96, 118, 126, 127, 129. 501 Şahin 2000, 74. 502 Pfuhl-Mobius 1977, 110, Taf. 50, Nr. 266. 503 Şahin 2000, 74, dn. 515. 504 Diepolder 1965, Taf. 53; Fuchs 1969, 126, Abb. 116. 505 Kabus-Preisshofen 1989, 186 vd. Taf. 16. 506 Yaylalı 1979, 48, dn. 83; Linfert 1976, 33, Nr. 175; Fuchs 1969, 130 vd.,Abb. 119 vd. 507 K36, K38, K68. 100 görevlisi veya bilge bir kişi olabileceğine işaret eder. Her üç figürde de sol bacak hafifçe yana açılmıştır. K68’in kayıp parçası üzerinde kalmış olan sağ kol yana bırakılmış olabileceği gibi yandaki bir başka figürle el sıkışıyor durumda da olabilir.

Nitekim K36 ve K38’in yanı sıra bu tipin dexiosis sahnelerinde uygulandığını kanıtlayan Lydia dışında başka örnekler508 de mevcuttur.

3.2.2.6. Hades Tipi

Lewerentz’in Tip VI başlığı altında ele aldığı bu figür tipi özellikle 2. yüzyılın ortalarından itibaren yoğun olarak kullanılmaya başlanır ve 1. yüzyılda da devam eder. 509 Gövdenin çıplak bırakıldığı bu tipte khimation belden aşağıda, bacakları sararken bir ucu arkadan yukarıya gider ve katlanmış olarak sol omzun üzerinde bırakılır (Çiz. 19).

Bu tipin Lydia’daki tek örneği olarak kabul edebileceğimiz K70 numaralı steldeki figür oldukça aşınmış olduğundan tipi belirlemede önemli bir kıstas olan omuz

üzerindeki kumaş tomarı ancak izlerinden tespit edilebilmektedir. Bu tipin öncülü tam olarak belirlenememiş olmakla birlikte Geç Klasik Dönem Hades ve Serapis betimlerinin buna kaynaklık etmiş olabileceği; bununla birlikte Hellenistik Dönem’de geliştirilmiş olan bu tipte khiton bulunmamasının söz konusu öncüllerden önemli bir fark olduğu kabul edilmektedir.510 Ayrıca khimation tomarının yukarıya kaldırılan kol tarafında değil, diğer omuz üzerinde olmasını da bir başka farklılık olarak belirtmek gerekir. Tipin genel şemasıyla Hades ve Serapis’in yanı sıra kol hareketleri ile omuz

üzerindeki khimation tomarı açısından Apollon ve Poseidon betimlerine511 de benzerlik göstermesi tanrısal formları tekrar eden bir betim olduğunu ortaya koymaktadır.

508 Yaylalı 1979, 48, Lev. 25.1, 25.2, 45.1; Kat. No: 49, 50, 88. 509 Lewerentz 1993, 238. 510 Lewerentz 1993, 147. 511 Smith 2002, 67, 245, Res. 76, 304. 101

Lewerentz’in çalışmasındaki Tip VI’da figür sağ kolunu mızrak tutan figürlere benzer şekilde yukarıya kaldırmış iken K70’te daha çok başına bir taç yerleştirdiği anlaşılmaktadır. Bunun dışında gövdenin çıplak oluşu, khimationun sarılışı ve sol omuz

üzerinde toplanması ile sağ kolun havada olması açısından K70’teki figür Lewerentz’in bahse konu tiplemesiyle aynı şemadadır.

3.2.3. Çocuk ve Hizmetçi Tipleri

Helenistik Dönem Lydia mezar stellerindeki çocuk ve hizmetçi figürleri birkaç erkek çocuk örneği 512 dışında büyük figürlerden farklı duruşlara sahiptir. Çocuklar oynarken veya anne ve babalarının yanlarında onlara benzer veya onları taklit eder duruşlardadır. 513 Lydia stelleri arasında kesin olarak çocuklara adanmış bir örnek bulunmamaktadır. Yalnızca üç kat kabartma alanına sahip K95 numaralı stelin en alt kat kabartma alanında yetişkinler gibi giyinmiş halde ve karşısındaki bir yetişkinle tokalaşan bir çocuk ve oynayan diğer çocukların betimlenmiş olması ile stelin yazıtında da çocuklardan söz edilmesi, üst kattaki symposium sahnesine rağmen bu stelin çocuklar için yapılmış bir stel olabileceğine işaret eder. Bu durumda bölgenin çocuk ve hizmetçi figürleri ancak, çoğunlukla yetişkinlere adanmış stellerde karşılaşılan betimlere göre değerlendirilebilmektedir.

Lydia stellerindeki çocuk figürleri kompozisyon içerisindeki konumları, daha

çok da davranışları ve giysileri sayesinde hizmetçi figürlerinden ayırt edilebilmektedir.

Sayıca hizmetçi figürlerinden daha az olan çocuklar onlardan farklı olarak konuya göre sahnenin herhangi bir yerinde bulunabilmektedir. Her biri farklı bir hareket tarzına sahip olan çocuk figürleriyle en çok annesi veya babasının ilgisini çekmeye çalışırken

512 K15, K48, K70, K78, K79. 513 Boubou’ya göre Hellenistik dönem mezar stelleri üzerindeki çocuk betimleri fiziksel açıdan yetişkinlerden daha küçüktür ve bir figür ne kadar genç ise o kadar küçük boyuttadır. Anatomik yönden ele alındığında çocukların vücut uzuvlarının birbirinden farklı olduğu görülür. Yazıtlar çocukların aile ve sosyal yaşamdaki rollerini vurgulamak açısından önemli olmakla birlikte, çocuk betimlerine ilişkin yazılı metinlerin yaşlarından pek bahsetmemesi karşılaşılan önemli eksikliklerden biridir: Bobou 2015, 34, 41. 102 karşılaşılır.514 Bunlar bazen ellerini ebeveynlerine doğru uzatırken bazen de onlar için açılan kutulara yönelirler. Bu şekilde verilen çocuklar en güzel örneği K47 örneğinde görüldüğü gibi durağan sahnelere büyük hareketlilik kazandırmaktadır. Yaşça daha büyük olduğu anlaşılan genç bir kız figürü yalnızca K79’daki aile betiminde, grubun en arkasında görülür.

Klasik Dönem stellerdeki çıplak genç erkek figürleriyle Hellenistik Dönem’de nadiren karşılaşılır. Böylelikle Klasik Dönem’deki atletik eğitimin yerini Hellenistik

Dönem’de entelektüel eğitim almış olur.515 Çıplak figürler daha çok atlet veya saki olarak tanımlanır.516 Genelde kemerle bağlı khiton giyen çocuklar bazen de khimationa sarılı olarak görülebilirler. Özellikle de delikanlı çağındaki çocuk figürleri517 khimationa yetişkinler gibi sarılmış olmalarıyla dikkat çekerler.518 Bunlardan K15 numaralı stelde klinenin önünde görülen khimationlu figür, küçük boyutlu olmasıyla delikanlı figürüne bir örnek olarak gösterilebilir. Vücut ağırlığını sol bacağın taşıdığı figür büyüklerde olduğu gibi Dioskurides I formunda işlenmiştir. Bu örnek dışında Lydia’daki hiçbir klineli stelde, delikanlı çağındakiler de dâhil, çocuk figürüne rastlanmaz. Atlı bir sahnenin işlendiği K41 numaralı stelde delikanlı ve küçük çocuk figürüne aynı karede rastlanır. Ortadaki ana figürün solunda yer alan daha küçük boydaki erkek betimi, belki de babası olan yanındaki figür ile aynı şekilde süvarilere özgü kemerli, kısa khiton

üzerinde omuzdan tutturulmuş khlamis giyimlidir. Ana figürün sağ bacağının hemen dibinde görülen, cepheden verilmiş, küçük çocuk figürünün khimationa sarılı olması ve elini ana figürdeki gibi havaya kaldırmış olması dikkate değer bir durumdur. Şöyle ki, büyüklere özgü kıyafetlerle, onlar gibi betimlenme genelde delikanlı çağındaki

514 K37, K41, K47, K52, K56, K57, K80, K87. 515 Zanker 1993, 220. 516 Pfuhl-Mobius 1977, 67, dn. 280; Öte yandan Atalay, Hellenistik Dönem’deki erkek çocukların çıplak verildiğini, giysi varsa bunun khiton vekhlamis olduğunu belirtir. Pfuhl-Mobius’un saptamasının tersine olan bu düşünce Atalay’ın bir Efes stelindeki uygulamayı genellemesinden kaynaklanmış olmalıdır: Atalay 1988, Kat. No: 12; Ay. 1990, 288. 517 K15, K41, K48, K70, K71, K78, K79. 518 Yaylalı 1979, 51, Lev. 19, Kat. No: 39, 40. 103

çocuklarda görülebilir.519 Bu nedenle K41’de yetişkinlere özgü bir giyim tarzının henüz oldukça küçük yaşta olduğu anlaşılan bir çocuğa uygulanmış olması ilginçtir. Öte yandan buradaki khimation aynı zamanda evin çocuğunu bizlere göstermesi açısından da önemlidir. Böylelikle küçük çocuğun ortadaki mezar sahibinin oğlu olduğu kanısına varılabilir. K48 numaralı kırık ve aşınmış parçalardan müteşekkil stel üzerinde de mezar sahibesinin yanlarında biri daha büyük boylarda olmak üzere, yetişkin kıyafetleri içinde, khimationlu ve Dioskurides I şemasını yansıtan delikanlı çağında iki erkek çocuk figürü bulunur. K95’te kabartmanın en alt katında görülen khimationlu çocuk figürü ise karşısındaki büyük erkek figürüyle tokalaşmaktadır. Bu sahne yazıtıyla birlikte stelin

çocuklara adanmış olduğuna işaret ediyor olsa gerektir. K37 numaralı stelde ise kadının

önünde, khimationlu küçük bir erkek çocuğun annesine doğru elini uzattığı görülür.

Annesinin ilgisizliği ise bu Hellenistik steli Klasik Dönem eserlerinden520 ayıran önemli bir özelliktir.

Lydia stellerinde görülen bir diğer figür tipi köpek veya kazla oynayan

çocuklardır.521 K44 numaralı stelde, tepede topuz yapılmış saç stiliyle bir kız çocuğunun elindeki objeyi kendisine doğru sıçrayan köpeğe uzatarak onunla samimiyet içinde oynadığı anlaşılmaktadır. Hareketinin yanı sıra yüzündeki gülümsemeyle de çocuğun kendisini oyuna verdiği görülür. Bu hareketi ve saç stili çocuğun diğer kenardaki hizmetçiden ayırt edilebilmesini kolaylaştırmaktadır. K56, K72 ve K95 numaralı stellerden ilkinde bir kız diğerlerinde ise erkek çocuğunun bir kazı beslediği görülmektedir. Kaz besleyen çocuklar köpekle oynayan çocuk figüründen farklı olarak cepheden verilmişlerdir ve hayvana karşı davranışlarında yapaylık söz konusudur.

Bunlar dışında heroslaştırmanın etkin olduğu K41 numaralı stelde bir adet khlamisli

çocuk olasılıkla babası olan mezar sahibinin yanında onunla aynı giysiler içinde

519 Pfuhl-Mobius 1977, 67 vd; Yaylalı 1979, 51. 520 Atalay 1990, 285, Res. 1, 2. 521 K44, K56, K72, K95. 104 verilmiştir. Çocuklara adandığı yazıtından anlaşılan K95 numaralı stelde ise oynayan

çocukların yanında bir de yetişkinle tokalaşan bir çocuk figürü yer alır.

Hizmetçiler stellerde ele alınan farklı konulara rağmen efendilerinin ayrılmaz birer parçası olarak çocuklardan daha fazla işlenmişlerdir. Lydia mezar stellerindeki

Hellenistik Dönem figürlerinde cüceleştirme özelliği esasen çocuklarda çok fazla gözlenmez. Onlar zaten çocuk olmalarından dolayı küçük boyutlarda doğal halleriyle işlenmişlerdir. Cüceleştirme asıl kız ya da erkek hizmetçilerde görülen ve özellikle 2. yüzyıldan itibaren daha yoğun bir şekilde uygulanan bir özelliktir.522 Bu durum büyük olasılıkla onların hizmetçi veya köle olmalarından dolayı sanatsal perspektifte küçümsenmeleriyle alakalı olabilir. Nitekim Pfuhl-Mobius bir stelde normalde hizmetçi betiminin işlendiği çerçeve dibine, üzerinde maymun bulunan bir sütun yerleştirilmiş olmasını bir anlamda hizmetçinin maymunla bir tutulması olarak yorumlamıştır523. Yine de pek çok stelde özellikle erkek hizmetçilerin dinlenen rahat tavırlarda verilmiş olmaları, efendilerine hizmet etmekten kalan zamanlarında hizmetçi ve kölelerin de kendilerine ait bir dünyalarının var olduğunu yansıtmayı amaçlamış olmalıdır. Bu, yazıtlarda hakkında bilgi bulunmayan efendi-hizmetçi ilişkisini anlayabilmek ve yorumlayabilmek açısından önemli bir ipucudur.

Hizmetçiler evin çocuklarından giysileriyle rahatlıkla ayırt edilebilirler. Boyut ve yaşlarında da farklılıklara rastlanılabilir. Geç Hellenistik Dönem’in hizmetçi figürlerinde gelişigüzel işlenme de söz konusudur. Bazen hizmetçinin boyu efendisininki kadar olabilir. 524 Ancak Lydia stellerinde bunun bir örneğine rastlanmamaktadır.

522 Atalay 1973, 234. 523 Pfuhl-Mobius 1977, 67. 524 Pfuhl-Mobius 1977, 67. 105

En çok görülen figür olması bakımından kompozisyonların vazgeçilmez bir tamamlayıcısı olduğu anlaşılan, mücevher kutusu veya sandık taşıyan kız hizmetçi figürlerinden kabartma alanlarının farklı yerlerine dağılmış halde 39 örnek bulunur. 525 Bunların yerleri kompozisyonun dizilişine bağlı olarak symposium sahnelerinde bir örnek dışında her zaman solda, diğer stellerde ise genelde yine hanımefendinin pozisyonuna göre sağda veya soldadır. Yalnızca K75 numaralı stelde hem kız hem de erkek hizmetçi ortada, adeta ana figürlerin arasına sıkıştırılmıştır.

Mezar sahibesinin eşyalarını taşıma görevini üstlenen bu hizmetçilere ayna, yelpaze,

çanta, çiçek, iğ gibi nesneler tutan figürleri526 de eklemek gerekir.

4. yüzyıla verilen erken stellerden K2 ve K91’de görülen hizmetçiler yürür haldedir. Hellenistik Dönem içlerine doğru gidildikçe bu figürlere daha durağan bir yapı hâkim olmuştur. En fazla görülen erkek hizmetçi figürleri, elleri dolu veya boş halde, cepheden, çoğunluğu symposium sahneli stellerde ve her zaman kabartmanın sağında görülenlerdir.527 Bir ayağını diğer ayağının önüne getirmiş halde plastere dayanan erkek hizmetçi figürleri 528 dinlenen bir görüntü içindedir. Bunların bazıları aynı zamanda ellerini çenelerine götürerek pudicitia tipli kadınlarda olduğu gibi düşünceli bir hal yansıtırlar. Beş stelde529 Demosthenes tipine benzer şekilde ayakta, cepheden ve ellerini

önde birbirine bağlamış halde duran figürler dikkat çeker. Hellenistk Dönem’de ellerinde herhangi bir figür tutmayan kız ya da erkek hizmetçi figürleri kapalı, içe dönük bir duruştadır; ellerini önde bağlamış yahut çenesine destek yapmış halde ve bir ayağını diğerinin önüne atmış bir duruş yansıtır.530 Ellerinde bir kutu veya çanta tutan erkek

525 Soldakiler: K9, K10, K11, K12, K13, K25, K19, K24, K25, K27, K37, K38, K47, K49, K50, K58, K63, K77, K90, K93, K94, K95 Sağdakiler: K34, K44, K45, K47, K49, K50, K51, K53, K54, K59, K60, K79, K83, K87, K93; Ortadakiler: K75. 526 K2, K7, K16, K51, K55, K60, K61. 527 K9, K10, K11, K12, K13, K14, K16, K19, K27. 528 K15, K24, K64, K80, K81, K83. 529 K17, K28, K66, K72, K75. 530 Messeglia 2015, 197, Fig. 4.24. 106 hizmetçi figürleriyle nadiren de olsa karşılaşılmaktadır.531 Erkek hizmetçiler bazen de

K37’de olduğu gibi efendisinin kalkanını taşırken karşımıza çıkar.

K2 numaralı stelde, henüz Hellenistik etkinin bölgede tam olarak hissedilmediği

4. yüzyılın bir eseri olmasından dolayı hizmetçi figürlerinde Akhaemenid etkileri532 de gözlenir. Bu etki Hellenistik sanatta neredeyse tamamen ortadan kalkmıştır.533 Sağdaki profilden işlenmiş erkek hizmetçinin dizüstüne kadar dökülen kemersiz giysisinde ve elinde taşıdığı geniş kâsede; soldaki daha büyük boyutta ve özenli bir işçilikle ele alındığı gözlenen kız hizmetçi figürünün saç stili ve giyim tarzında bu etki fark edilebilir. Pantolon giymiş halde, doğulu formda verilen ve barbar köleler olarak kabul edilen hizmetçi veya sakilere 534 Lydia’da rastlanmamaktadır. Buna karşın K2’de sağdaki erkek hizmetçi figürünün profilden yürür vaziyette ve elindeki kâseyle efendisine hizmet ederken ortaya koyduğu görüntü ve bununla sonraki hiçbir stelde karşılaşılmaması bu figürün bahsi geçen köle-hizmetçi kavramına uygun bir izlenim bıraktığı düşüncesini doğurmaktadır.

Mezar stellerine kalabalık ailelerin sıkışık halde resmedildiği sahnelerde grup içerisine bir hizmetçi figürünün dâhil edilmediği düşünülmüşse535 de, kadınla çocuğu arasına kapağı açık bir kutu tutan kız hizmetçinin girdiği K47 numaralı stel bir istisna olarak görülebilir. Bu steldeki diğer kız hizmetçi tipi tüm özellikleriyle 2. yüzyıl geleneğinin bir temsilcisidir. 2. yüzyıl mezar stellerinde kız hizmetçiler genelde yukarıya doğru bakarlar. Cepheden verilen figürlerde hareketli bacak tarafına doğru

531 K40, K77, K79, K91. 532 Akhaemenid şölenindeki hizmetçiler ve Akhaemenid etkili Lydia kâseleri için bkz. Dusinberre 2013, 133-135, Fig. 62, 64. 533 Önceleri Lydia’nın Pers kültürü üzerinde ve Pasargade ve Susa’daki krali Akhaemenid sanatının oluşturulmasında Ionia ile birlikte etkili olmasına karşın Perslerin Lydia’yı işgalinin ardından ters yönlü bir etki söz konusu olmuştur. Bu etki sonucunda Pers ve Grek sanatı elemanlarının bir araya geldiği karma bir sanatsal etki ortaya çıkmıştır. Ancak Pers etkisi Grek etkisi kadar yaygınlaşmamış, sınırlı bir düzeyde kalmış; Lydia’nın kültürel yaşamında çok önemli değişikler oluşturacak düzeye ulaşmamıştır. 5. yüzyılın sonlarında Lydia’da Hellen kültürünün hızla gelişmesiyle Atina etkisi hissedilmeye başlamıştır. Hellenistik Dönem sanatında ise Akhaemenid etkisi bazı dini kültler dışında neredeyse tamamen ortadan kalkmıştır. Hanfmann 1973, 27. 534 Pfuhl-Mobius 1977, 368-369, 478, Taf. 287, Nr. 1992. 535 Pfuhl-Mobius 1977, 68. 107 yapılan güçlü dönme ve kolların bu duruşa göre pozisyon alarak mücevher kutusunu diğer kalça üzerinde tutması sonucunda diagonal-kontrapost bir hareket oluşur.536 En erken örneğini K44’te bulduğumuz bu figür tipi 2. yüzyıla ait tek kadın betimli Lydia stellerinin 537 vazgeçilmez bir özelliğidir. Bu stellerde her zaman mezar sahibesinin solunda, çerçeve dibinde yer alan kız hizmetçi figürü hafifçe dışa dönük durmasına karşın başını geriye, yukarıya, hanımefendisine doğru çevirmekte, sağ bacağını yana doğru uzatmışken mücevher kutusunu sol kalçası üzerinde tutmaktadır. Bir kadının yanında aynı sahnede çocuk ile hizmetçi bir arada yer alıyorsa bunların yerlerinin neresi olacağına ilişkin herhangi bir kural yoktur.538

Sakiler bazen539 solda ve çıplak, bazen de540 sağda ve diz üzerine kadar gelen khiton giyimlidir. Kylikeionun olduğu stellerde saki her zaman soldadır.541 Kadının da olduğu halde bir symposium sahnesinde çıplak saki figürünün işlendiği tek örnek

K8’dir. 2. yüzyıl içerisinde, symposium sahneli erken stellerde542 genelde çıplak olan sakiler yüzyılın sonlarında ve sonraki asırda giyiniktirler.543 Bu sakiler tüm stellerde ellerini kylikeiona veya kratere uzatmış olarak görülürken; K8’de nispeten büyük boyutlu çıplak bir figür solda, sağ ayağını solun önüne getirerek plastere dayanmaktadır.

Üzerinde kylikeion veya krater bulunmaması dolayısıyla bu steldeki figürün saki olmama ihtimali de bulunmaktadır. Öte yandan Pfuhl-Mobius’un symposiumlu stellerden ölünün bir taçla yüceltildiği sahnelerin çoğunda krater ve sakiye yer verilmemiş olabileceği düşüncesinin544 Lydia açısından geçerli olmadığını K5 numaralı stel kanıtlamaktadır.

536 Pfuhl-Mobius 1977, 69, Taf.72, 73, 83, Nr. 435, 440, 538. 537 K44, K45, K47, K49, K51, K79. 538 K44, K47, K48, K49. 539 K5, K6, K8. 540 K4, K20, K21. 541 K20, K21. 542 K5, K6, K8. 543 K20, K21. 544 Pfuhl-Mobius 1977, 368. 108

Stellerde görülen bir diğer figür ise seislerdir. 7 stelde545 karşılaşılan bu figürler efendilerinin yanında genelde atlarıyla ilgilenirken veya binicisiyle yürüyen atın arkasında resmedilmişlerdir. K5’teki seisin kemerli, uzun khiton giymiş kısa saçlı bir kadın olması ilginçtir. Bu figürün başı tavana değecek kadar yukarıda ve klinenin arkasında verilmiş olması ise derinlik sağlamaya yönelik bir uygulama olabilir. K5

Lydia’da seislerin bir sakiyle birlikte betimlendiği tek stel olarak da dikkat çeker.

545 K5, K35, K38, K39, K40, K43, K94. 109

4. STİL VE TARİHLENDİRME

Bu çalışmada Lydia Bölgesi’nde bulunmuş mezar stellerini tarihlemede bazen tipoloji ve teknik, çoğu zaman da stilistik yapı temel belirleyici faktör olarak öne

çıkmaktadır. Ayakta erkek ve kadınların betimlendiği, nispeten daha kaliteli işçilik ile daha fazla ayrıntı içeren stelleri tarihlendirmede kumaş kıvrımları, plastik yapı ve hareketlerdeki dengeler vazgeçilmez öneme sahip iken; symposium sahnesinin işlendiği stelleri tarihlemede figür tipolojisi, ikonografik değişim ve kompozisyonel gelişim de devreye girer. Symposium sahneli steller heykel görünümlü erkek ve kadın betimli stellerdeki kalite ve stili birebir takip etmeyebilir. Hellenistik Dönem Lydia mezar stellerinde gözlenen gelişim, tarihsel olaylara ve sanatın çevre bölgelerle birlikte genel gelişime paralel ilerler. 2. yüzyıla kadar olan süreçte oldukça az sayıda olmalarından dolayı seyrek dağılım gösteren stellerin bu yüzyılla birlikte yoğunlaştığı görülür. 1. yüzyılda ise bu artış nitelik kaybederek devam eder. Stellerde yer alan figürler genellikle bağımsız heykellerden kopya edilmiş546 olmakla birlikte yontulardaki kalite ve işçiliği kabartmalardan beklemek güçtür. Gerek malzeme gerekse boyutları ve tekniği itibarıyla mezar stelleri üzerindeki figürleri serbest yontularda yapıldığı gibi giysi kıvrımları ayrıntılarına göre tarihlendirmek ve bunlar üzerinde bir stil gelişimi takip etmek her zaman için mümkün değildir. Stelleri yazıtlarla da tarihlemenin sorunlu olduğu kabul edilmektedir 547 . Bu nedenle stelleri yapım tarihlerine göre sıralarken tarihleri belirlenmiş ya da üzerinde uzlaşılan tarihlere sahip benzer eserlerden yola

çıkılarak bir kronoloji oluşturulmuştur (Tbl. 1).

Çok geniş bir alandan toplanmış mezar stelleri arasında kesin tarihli ya da belli bir tarih konusunda üzerinde uzlaşılan, birbirine benzer örnekler sınırlı sayıdadır. Bu da stil kritiğine dayalı ve süreklilik arz eden bir kronoloji oluşturmayı güçleştirmektedir.

546 Şahin 2000, 57, dn 365. 547 Corsten 1987, 187-199. 110

Lydia bölgesinin kültürel farklılılar içeren değişik noktalarından gelmiş olmaları stellerin birbirinden farklı boyutlarda, farklı tip, teknik, konu ve figürlere sahip olmalarında en az farklı atölye ve usta ürünü olmaları kadar önemli bir etken olmalıdır.

Ele alacağımız ilk örnek, yazıtında548 geçen “İskender’in yönetiminin 5. yılında

(…) yaptırıldı” ifadesinden dolayı kesin olarak 330-329 yılları dolaylarına tarihlenen549

Sard buluntusu, çerçevesiz ve üst kısmı kalınca bir pervazla kapatılmış bir mezar stelidir

(K1)550. Bu stelin yapıldığı İ.Ö. 4. yüzyılın ikinci yarısında Karia’dan Aeolia’ya kadar uzanan bölgeyi etkisi altına almış olan mimarideki “Ionia Rönesansı” 551 ve bunun heykeltıraşlık sanatındaki yansıması “Mausoleum Stili” Lydia sanatı üzerinde pek etkili olmaz. Bu dönemde, Pers İmparatorluğu nezdindeki öneminin gittikçe azalmasının da etkisiyle Sardes’te sanat yerel bir sıradanlığa doğru hızla geriler.552

Stili ve özellikle yazıtından dolayı Hanfmann’ın deyimiyle dönemin “Lydialı” olarak adlandırılabilen son heykeltıraşlık eseri 553 K1 numaralı steldir. Tek odalı bir mezarın girişini kapatan duvarda bulunmuş olan stel, teknik açıdan üzerinde farklı yönlerde çalışıldığını gösteren kısa keski izleri taşımaktadır. Bugün yüzeyi tamamen kırılmış stel üst pervazının554 alt kenarından anlaşıldığı kadarıyla buraya sarı renkle boyalı yumurta-mızrak ucu bezemesi (Ion kymationu) işlenmiştir. Pervazın alt kısmındaki kabartma alanına işlenmiş beş satır yazıtın harflerinde ve kabartma alanı yüzeyinde de kırmızı boya kullanıldığı anlaşılmaktadır. 555 Timles oğlu Atrastas için yaptırılmış bu stelde görülen keski izleri, eserin perdahlanmadan, boyanarak

548 Gusmani 1975, 272. 549 Littmann 1916, 54-55, L. 26. 550 Littmann 1916, 54, L. 26; Buckler 1924, 7; Bossert 1942, Abb. 193; Gusmani 1975, 272; Pfuhl-Möbius 1977, 32, Taf. 19, Nr. 76; Hanfmann-Ramage 1978, 158, Nr 234, Fig. 404. 551 Waywell 1994, 58. 552 Hanfmann 1973, 34. 553 Hanfmann 1973, 34. 554 Bölgede genişçe bir pervazla sonlandırılmış yazıtlı taş tipinin yaygın olduğu anlaşılmaktadır: Buckler 1924, 25, 35, Pl. V:12, VII:16. 555 Hanfmann-Ramage 1978, 158. 111 kullanıldığını ortaya koymaktadır. Bu özellikleriyle malzememiz içinde özel bir yere sahip olan stel üzerinde konu olarak bir ziyafet sahnesi (symposium) işlenmiştir.

K1 üzerinde işlenen sahneye bakıldığında, çevresinden bağımsız, ayakucuna doğru alçalan bir kline üzerinde sol dirseğini sert bir yastığa dayayarak uzanmış haldeki erkeğin, sol elinde bir içki kabı sağında muhtemelen bir yiyecek (but) veya çiçek tuttuğunu ve tüm vücudunun kolları açıkta bırakan bir khimationla sarılı olduğunu görmekteyiz.556 Sırtından aşağıya yönelen khimationun ucuna ait kıvrımların sol kolun altından yastık üzerine dökülmesi buradaki kıvrımların yuvarlak sırtlı kesitlerinden de izlenebilmektedir. Bacakların hareket ettirilebileceği ölçüde esnek bırakılan khimation, diğer yandan yukarıda gövdeyi dikkat çekici bir biçimde sıkıca sarar. Erkeğin hemen karşısında ona doğru oturmuş halde, khiton ve khimation giyimli, elinde alabastron tutan bir kadın yer alır. Zeminden kopartma amacıyla konturları derince yontulmuş olan kadın figürünün khimation kıvrımları, başı üzerinde ve göğüsleri ayırırken yalnızca çizgisel kanallarla işaretlenmiş; kol ve bacaklar üzerinde ise, erkeğin khimationunda olduğu gibi oval yüzeyli ve birbirine paralel biçimde vurgulanmıştır. Saçları omzuna dökülen kadın ellerinde bazı nesneler tutar.557

Sardes’ten bir küçük alınlık 558 üzerinde betimli aile-kline sahnesine göre buradaki ziyafet sahnesi iki figüre indirgenmiş ve Hellenistik betimlere daha da yaklaşılmıştır. Bununla birlikte kabartma grubu çoğu Hellenistik stelin tersine

çerçevelenmemiştir. Bu durum stel üzerindeki Klasik etki olarak görülebilir. Çünkü

Hellenistik Dönem’de de Lyda’da çerçevesiz steller bulunmakla birlikte bu uygulama

Klasik Dönem’e göre çok daha seyrektir.559

556 Hanfmann-Ramage bunun Pers-Palmyra giysilerini andıran çizgisel kıvrımlara sahip olduğunu ileri sürer: Hanfmann-Ramage, 1978, 158. 557 Littmann bu sahneyi kadının erkekle konuşur halde olduğu şeklinde yorumlar: Littmann 1916, 55. 558 Hanfmann 1974, 296, Pl. 102b. 559 Çalışma sırasında karşılaşılan Arkaik ve Klasik Dönem’den 6 adet stel ve bunlar dışındaki yazıtlı taşlar arasında çerçeveli bir yapıya rastlanmamıştır. Bahsekonu erken dönem Lydia stelleri için bkz. Pfuhl-Möbius, 1977, Taf: 2, 112

Stiliyle yerel ve acemi bir işçiliği yansıttığı, çizgisel kıvrım yapısıyla da Yakın

Doğu-İran bağlantılarına işaret ediyor olabileceği düşünülen 560 stel üzerinde, erkek figürünün bacakları arasındaki yay gibi uzanan yumuşak kıvrımlar Manisa Müzesi’nden

4. yüzyılın ortalarına tarihlenen, Lydia Satrabı Autophradates ile Orontes arasında geçen savaşın betimlendiği anıt parçası561 üzerinde görülen klinede uzanmış erkek figürünün giysisindeki kıvrımların devamı niteliğindedir. Kadın figürü ile aynı düzenlemeye sahip bir figür ise Rodos’tan MÖ 4. yüzyılın son çeyreğine tarihlenen bir mezar stelinde562 karşımıza çıkar. Daha büyük boyutta ve yüksek kabartma olarak, nispeten geniş bir

çalışma alanında rahat bir işçilikle daha kaliteli yontulmuş olması gerektiğini düşündüğümüz Rodos stelinde K1 ile aynı şekilde, ¾ profilden oturan kadının giysi kıvrımları doğal yapıdadır. Her iki figürde de içte kalan sol ayak hafifçe geriye

çekilmiştir ki ayakların bu hareketiyle sonraki yüzyıllarda daha fazla cepheye dönük olan örneklerde563 karşılaşılmaktadır. Sardes steli bu özellikleriyle, Autophradates anıtı ile yüzyılın son çeyreğine tarihli Rodos steli arasında bir yere, yazıtında belirtildiği gibi stiliyle de 330-329 yılları civarına yerleştirilebilir.

Ziyafet sahnesininişlendiği bir diğer erken eser K2 564 Philadelphia yakınlarındaki Hayallı’da bulunmuştur. Bu kez kalın örtülü, tornalı ayaklı bir kline

üzerinde, sol elinde phiale, sağ elinde yuvarlak formundan anlaşıldığı kadarıyla bir meyve tutan erkek figürü sol kolunu çift yastığa dayayarak uzanmıştır. Erkeğin khimationunun arkadan gelen ucu önde klineden aşağıya dökülür. K4’te de görülüyor olması dolayısıyla erken dönem symposium sahnelerinin karakteristiği olduğu anlaşılan, klineden aşağıya dökülen khimation buklesine sonraki dönemlerde Kaistros

No: 6, Taf: 4, No: 12; Taf: 16, No: 62; Taf: 13, No: 53; Hanfmann 1978, Fig. 403; Doksanaltı-Özgan 2007, 4 vd. Res. 5; Roosevelt 2017, 212 vd. Şekil 6.22, 23, 25, 28. 560 Hanfmann-Ramage bu steli konu ve heykeltıraşlık stili açısından “yerel ve doğu etkili” olarak nitelendirirken Pfuhl-Möbius bunu “yöresel Lydia-Grek işi” şeklinde açıklar. krş: Pfuhl-Möbius 1977, 32, Nr. 76, Taf. 19; Hanfmann-Ramage 1978, 158. 561 Polat 2005, 57 vd. Abb. 4. 562 Pfuhl-Möbius 1977, 30, Taf. 18, Nr. 72. 563 K4, K9, K17, K24, K29. 564 Meriç 1993, 64, Abb. 14. 113 havzasından, birbiriyle aynı atölye üretimi olabileceğini varsaydığımız yalnız üç stelde 565 rastlanmaktadır. K2’de izlediğimiz kompozisyonda yer alan erkek figürü cepheden verilen gövdesi, kolların hareketi ve her iki elinin de dolu olması açısından

Manisa Müzesi’ndeki 4. yüzyıl ortalarına verilen 172 envanter numaralı symposium sahneli bir kabartma parçasındaki566 figürü taklid eder. Hiçbir kıvrım yapmadan aşağıya dökülen kalın kline örtüsü ile yukarıda bahsi geçen klineden aşağıya dökülen khimation buklesi de K2’nin Manisa Müzesi’nde yer alan ve üzerindeki hizmetçi figürünün de etkisiyle Pers mezar ikonografisini devam ettirdiği vurgulanan 172 envanter numaralı eserin devamı niteliğinde olduğunu ortaya koyar. K2’de diğerinden farklı olarak hizmetçi figürünün küçüldüğü dikkat çeker ki bu durum Hellenistik dönemde, özellikle

2. yüzyılda Batı Anadolu stellerinin temel özellikleri567 arasında yer alacaktır.

4. yüzyılın ikinci yarısında Batı Anadolu’da görülen genel stil özellikleri arasında kalın ve oldukça hacimli giysilerin altında vücut hatlarının kaybolması, ayrıntıların gerçekçi verilişi ve ışık-gölge etkisinin vurgulanması sayılabilir. 568 K2 tipolojik ve stilistik açıdan K1 ile de yakın benzerlikler içerir. Her iki eserdeki kadın figürlerinin açık bırakılmış başları ile kalın kline örtüsü benzerdir. Alabastron tutan hizmetçi figürünün Hellenistik Dönem öncesinde yaygın olduğu 569 düşüncesinden hareketle K2’nin 4. yüzyılın ortasında ya da son çeyreğinde yapılmış olabileceği; bu stelin, Lydia bölgesi özelliklerini taşıyan ve büyük olasılıkla Sardes’te bulunan bir merkezde üretilip çevre köylere satılan stellerden biri ya da Hayallı yakınlarında antik mermer ocakları bulunmasından dolayı, Sardes etkisinde eserler veren yerel bir atölye

ürünü olabileceği fikri ileri sürülmüştür.570 Sıradan bir işçilik yansıtan K2 için ikinci görüşün daha uygun olduğu ve yukarıda ele aldığımız dönem özelliklerinin yanı sıra K1

565 K22, K23, K25. 566 Polat 2005, 57 vd., Abb. 1, 2. 567 Atalay 1973, 234; Atalay 1988, 20-21, Lev. 32-44; Saraçoğlu 2000, 188, Fig. 1-3; Şahin 2000, 81 vd. 568 Bağdatlı 2009, 36. 569 Pfuhl-Möbius 1977, Nr. 61-63. 570 Meriç 1991, 121-122, Lev. 27. 114 ile olan benzerliği dolayısıyla da tarih olarak 4. yüzyılın son çeyreğinden olması muhtemeldir.

Daha önce de 4. yüzyılın ortası ya da son çeyreğine571 tarihlenmiş olan K2 numaralı stelin ele alındığı son çalışmada572 tarih olarak 2. yüzyılın sonu önerilmiştir.

Söz konusu çalışmada ayrıca, oturan kadının arka tarafındaki figürün ailenin oğlu ya da resmi bir görevli olabilecek sakallı bir erkek olduğu, zira bunun Persepolis

Alayı’ndaki 573 figürlere benzediği ve elinde tuttuğu alabastronun ölümsüzlüğün ve refahın sembolü olan lotus çiçeği olabileceği ileri sürülmüştür. Bununla birlikte, söz konusu figürün sakalsız yüzü ve kadınlara özgü khiton ve khimation giymiş olmasının yanı sıra kadın olduğunu ortaya koyan başka işaretler de bulunmaktadır: Atölyeler başlığı altında da belirttiğimiz gibi Lydia’daki symposium sahneli stellerin 19’unda erkek ve kadının yanı sıra iki yanda birer küçük hizmetçi figürü bulunur. Bunlardan biri erkek ise diğeri mutlaka kız olur. Bu stellerin K17 hariç tamamında erkek sağda iken kız hizmetçi solda yer alır. Stilde bozulmanın yaşandığı, kompozisyonların değişime uğradığı, genel olarak stellerin yozlaştığı 1. yüzyılda bile bu böyle uygulanmıştır.

Esasen erkek hizmetçinin sağda olması efendisi olan klinedeki erkeğin sağda olmasıyla, kız hizmetçinin solda olması hanımının solda olmasıyla ilişkilidir. K17’de ise istisnai bir şekilde574 kadın figürü sağa, yani erkeğin ayakucuna değil, önüne alınmış; hizmetçisi de hanımından ayrılmamış ve onun yanına sağa geçmek zorunda kalmıştır. Hellenistik

Dönem Lydia stellerinde bir hanımın yanında küçük figür olarak -çocuğu olmadığı takdirde- hizmetçi de olsa hiçbir zaman bir erkeğin bulunması söz konusu değildir.

Dolayısıyla K2’deki kadının arkasında yer alan figür de bir kız hizmetçi olmalıdır; evin oğlu ya da resmi bir erkek görevli olması ihtimali oldukça zayıftır.

571 Meriç 1991, 122. Roosevelt 2017, 211, Şekil 6.21. 572 Durugönül 2015, 133, Kat. Nr. 74. 573 Olmstead 1948, Pl. 27 vd. 574 K17 ile tamamen aynı malzeme, işçilik ve stili yansıtan ve dolayısıyla aynı atölye hatta aynı sanatçı ürünü olması kuvvetle muhtemel olan K16’da kadın ve hizmetçisi yine olmaları gereken yerde, klinenin ayakucunda, soldadırlar. Bu da K17’deki, hangi saikle yapıldığını bilemediğimiz müstesna uygulamanın yalnızca bir denemeden öteye geçmediğini gösterir. 115

Figür tipolojisi ve elinde tuttuğu nesneye gelince; K2’deki hizmetçi figürünün genel olarak duruşu ve elinde tuttuğu nesnenin dış konturları ve bunu tutuş tarzı bakımından Persepolis Alayı’ndaki figürlere benzetilmesi olağandır. Ancak figür, uzun sakallı, kısa tunikli erkeklerden oldukça farklı bir görünümdedir. Elindekinin de

Persepolis Alayı figürlerindekiler gibi lotus çiçeği olma ihtimali düşüktür. Zira bilekten sarkan parça alabastronun içine konulduğu deri kılıfa ait olmalı, K1’deki kadının elinde de görülen alabastronun Lydia’nın sembollerinden bir kap formu olduğu unutulmamalıdır. Öte yandan söz konusu objenin lotus çiçeği olarak kabul edilmesi stelde Akhaemenid izleri olduğu düşüncesini akla getirir ki bu da verilen575 2. yüzyıl sonları tarihiyle örtüşmez. Lydia sanatında Akhamemenid etkisi Hanfman’ın belirttiği576 gibi Hellenistik Dönem’le birlikte ortadan kalkmıştor. Bu bilgiler çerçevesinde K2’deki hizmetçi figürünün elinde alabastron tutan belki bakımlı ve iyi giyimli bir kız hizmetçi olduğu söylenebilir. Öte yandan eser tipoloji ve stilistik açıdan da 2. yüzyıl sonlarına uymaz. 2. yüzyıl sonlarındaki ziyafet sahneli stellerin tümünde (K13-18) kadınlar pudicitia varyasyonlarında otururken burada protopudicitia olarak değerlendirilebilecek farklı bir oturuştadır. Aynı figürler ¾ veya ½ oranında cepheye dönük iken buradaki figür daha çok K1’deki örneğe benzer şekilde yaklaşık profilden ve sırtı düz bir biçimde işlenmiştir. Kline tipolojisi de söz konusu dönemin stellerinden döşeksiz (görünümde) ve kaba örtülü olmasıyla ayrılırken daha çok yukarıda karşılaştırma örneği olarak verdiğimiz Manisa Müzesi’ndeki 172 envanter numaralı stelde 577 ve K92’de karşılaşılan, erken dönemlerin uygulamasıdır. Dolayısıyla ayrıntısıyla ele aldığımız K2 numaralı stel 2. yüzyıldan değil, 4. yüzyılın son çeyreğinden olmalıdır.

575 Durugönül 2015, 133 576 Hanfmann 1973, 24 vd. 577 Polat 2005, 57 vd. Abb. 1-2. 116

Symposium sahneli steller içinde uzanan erkeklerin çıplak betimlendiği iki stelden biri olan K3578 Pfuhl-Möbius tarafından 2. yüzyılın kaliteli işçiliğine bir örnek olarak kabul edilir. 579 Büyük bölümünün eksik olması stile dayalı tarihlendirmeyi zorlaştırsa da K3’ün 3. yüzyılın ikinci yarısından stellerde 580 gözlenen, uzanan erkeklerde çıplaklığın betimlendiği az sayıdaki Lydia örneğinden biri olması, bu steli anılan yüzyılın sonlarına veya en azından Pfuh-Möbius’un kaliteli işçiliğiyle verdiği 2. yüzyıl içinde erken bir tarihe çekmek gerektiğine işaret eder. İzmir Müzesi’ndeki buluntu yeri bilinmeyen ancak stil yoluyla kent civarına verilen 3. yüzyılın sonlarına tarihli bir stelde 581 görülen uzanan erkek figürü, duruşu ve gövde yapısıyla K3’e benzerdir. Erkek figüründe görülen, başın kabartma alanı üst çerçevesine değdiği durumun 3. yüzyılda Efes atölyelerinde de uygulandığı kabul edilir.582 Efes’ten 200’ler civarına ve 2. yüzyılın ilk yarısına tarihli iki steldeki 583 uzanan erkeklerde görülen khitonsuz, çıplak üst gövde yapısı da K3’ü 3. yüzyılın sonları ile 2. yüzyılın başları arasında bir yere tarihlemede aydınlatıcı örnekler olarak değerlendirilebilir.

3. yüzyılın ikinci yarısına ait Kynik filozof yontularını akla getiren çıplak yapı584

Lydia stellerinde K3’ün yanı sıra farklı bir konunun işlendiği, oldukça kaliteli işçiliğe sahip olan ve 3. yüzyıl sonları ile 2. yüzyıl başları arasına tarihlediğimiz K74’teki ayaktaki genç atlet kabartmasında ve 2. yüzyılın ikinci çeyreğinden K5’teki saki figüründe kendini göstermektedir.

K3 ile Pfuhl-Möbius’un yetersiz gördüğü işçiliğine karşın 2. yüzyılın ilk yarısına verdiği K4 585 ve üzerindeki objeler açısından bölge için önemli bir stel olarak değerlendirdiğimiz K5’te dikkat çekici ortak özellikler görülmektedir. Arka duvara asılı

578 Keil-Premerstein 1911, 91, Nr. 122; Pfuhl-Möbius, 1979, 427, Nr: 1773, Taf. 256. 579 Pfuhl-Möbius 1977-1979, 427, Nr. 1773, Taf. 256. 580 Şahin 2000, 159-160, Lev. XIX, TB1; Pfuhl-Möbius 1979, 491, Taf. 296, Nr. 2044. 581 Pful-Möbius 1979, 379-380, Taf. 223, Nr. 1543. 582 Atalay 1988, 32. 583 Atalay 1988, 65-66, Lev. 32-33, Kat. 52, 54. 584 Özgan 2017, 45, Res. 41, 43, 46. 585 Pfuhl-Möbius 1979, 382, Taf. 224, Nr. 1553. 117 kalkan uygulaması benzerdir. Özellikle K3 ve K4’teki kalkanlar dış bükey işlenmiş iç halkalarıyla tamamen aynı tipolojidedir. Dik ve cepheye tam dönük duruşlarıyla sakin bir hava yansıtan erkek figürlerindeki sakallı yüz ve diri, kaslı gövde yapısı ile kadın figürlerinin gövdelerinin cepheye dönük duruşları önemli benzerliklerdir. Özellikle erkeklerde ideal vücut anlayışının benimsendiğini gösteren sakallı yüz ile diri ve kaslı vücut yapısı, bu eserlerin buluntu yerleri de dikkate alındığında, gerek Hermos gerekse

Kaistros Vadisi için 2. yüzyılın ilk yarısında yaygın bir eğilim olarak ortaya çıkar.

Ayrıca diğer stellerdeki üst üste iki yastık uygulaması yerine, yalnızca K4 ve K5’te tek yastık, uçları dışa dönük halde ikiye katlanarak işlenmiştir. Bu özgün işleniş de yine 2. yüzyılın ilk yarısında bölge stelleri için öne çıkan bir uygulama olabilir. K4’te dirseğin baskısının yastığı ezmemiş olması Pfuhl-Möbius’un sıradan işçilik önerisini haklı

çıkarır. Erkek figürünün kol hareketleri ve karındaki khimation tomarında görülen kıvrım yapısı Kyzikos’tan 2. yüzyılın ilk yarısından bir steldeki figürle benzerdir. Bu steldeki en önemli özelliklerden biri de erken stellere özgü bir nitelik olarak kadının da klinede oturuyor olmasıdır. Zira geç dönemlerden düşük kalitedeki K29 dışında, sonraki hiçbir Lydia stelinde kadın erkekle aynı seviyede, aynı kline üzerinde oturmaz586; ayrı ve daha alçak bir oturakta kendine yer bulur. Bu uygulama sanatçının kabartmaya derinlik kazandırma isteğinden kaynaklanmış olabilir. Kadının arkasındaki at protomu

K4’ün K5 ile ortak olan özelliğidir. Yastık üzerinde görülen para torbası ise mesleki bir unsur olarak değerlendirilmektedir587. Yukarıda yapılan değerlendirmeye ve K3 ve K5 ile olan yakın benzerliğe dayanarak K4’ü 2. yüzyılın ilk çeyreğine tarihlendirebiliriz.

Klinede bir erkeğin tek başına betimlendiği588 Rahmanlar buluntusu K5589 de

önceki iki steldeki gibi 2. yüzyılın ilk yarısı özelliklerini yansıtır. Üçgen alınlıklı stel

586 K29’da kadının aynı seviyedeki bir zeminde oturması olasılıkla bir dönem özelliği olmayıp ayrıntıdan yoksun kalitesiz işçiliğin yanı sıra alan darlığından da kaynaklanmış olmalıdır. 587 Pfuhl-Möbius 1977, 74, Nr. 1142. 588 Yaylalı 2007, 125. 589 Meriç 1993, 57, Abb. 1; Çekilmez 2015, 97-98, Lev. 2. 118

üzerinde başında ve elinde birer taç590 bulunan erkek figürü, atla meşgul olan, göğüs altından kemerli giysiye sahip, genel uygulamadan farklı olarak kadın görünümünde bir seis, bir elini kratere daldırmış diğeriyle efendisine içki sunan saki, arka fonda bir kalkan ve kline önünde, üzerinde yiyeceklerle gergili üç aslan ayaklı masa, mensa tripes yer alır. Sahnede bu kez kadına yer verilmemiştir. Taşıdığı betimler açısından zengin bir görünüm yansıtan K5 Kaistros Vadisi’nde bulunmuş kendisinden sonraki symposium sahneli bir dizi stel için de öncü özellikler gösterir. Bu nedenle üzerindeki betimlere ve kullanıldıkları dönemlere göz atmakta yarar görülmektedir.

Stellerdeki at, kalkan ve taç gibi betimler heroize etme amaçlı olarak

İmparatorluk dönemi içlerine kadar kullanılan ve 2. yüzyılda yoğun görülen Hellenistik heroslaştırma unsurları olarak kabul edilir.591 Erken örneklerini 5. yüzyılın başlarından itibaren Paros ve Taşoz kabartmalarında592 gördüğümüz ziyafet sahnesindeki çıplak saki ve krater düzenlemesine 4. yüzyılın ikinci yarısıyla birlikte at protomu da eklenir.593

Atina ve civarında Klasik dönemde kullanıldığı anlaşılan bu betim Hellenistik dönemde,

3. yüzyılın sonları ile 2. yüzyılın ilk çeyreğinde Chios, Samos ve Nisyros’ta594 görülür.

K5 ile aynı tipte krater ve özellikle göğsü de kapsayan yüksek at protomu ise 2. yüzyılın ilk yarısından Kyzikos stellerinde 595 yaygındır. 596 Aynı bölgede yüzyılın ortalarına tarihli stellerde çıplak sakiler de gözlenir. 597 Bu saki figürleri yerel tercihler ve dönemsel özelliklere bağlı olarak klinenin sağ ya da sol tarafında içki hazırlayıp sunma işiyle meşgul olurlar. Klinedeki erkeklerin dayandığı üst üste ya da ikiye katlanmış

590 K5, 6, K17 ve K18 örneklerinden anlaşıldığı üzere taç, uzanan erkek figürünün sağ elinde, cepheden; içki kabı (phiale) ise sol elinde, profilden işlenir. Aşınmış betimleri tanımlayabilmek açısından bu önemli bir kriterdir. 591 Fıratlı 1965, 304 vd.; Pfuhl-Mobius 1977, 358 vd. 592 Thönges-Stringaris 1965, 73-74, Nr. 34, Beil. 5. 593 Thönges-Stringaris 1965, 80, 86, 89, Nr. 82, Beil. 15:2, Nr. 127-128, Beil. 12:2, 15:1, Nr. 143, Beil. 16:2. 594 Pfuhl-Möbius 1979, 372-373, 491-492, Taf. 218, 296, 297, Nr. 1511, 2042, 2044, 2045. 595 Pfuhl-Möbius 1979, 380, 382-383, Taf. 223, Nr. 1545, Taf. 225, Nr. 1555. 596 Atın bu şekilde uzun boyunlu olarak işlenmesi 2. yüzyılın çok görülen bir özelliği olarak kabul edilmektedir: Atalay 1988, 29. 597 Pfuhl-Möbius 1979, 381, Tf. 276, Nr. 1918; Taf. 224, Nr. 1548-1549; Heroize etmenin egemen olduğu Klasik dönem stellerinde ana figürler gibi sakiler de çıplaktır. Hellenistik dönemle birlikte genellikle giyinik, nadiren de çıplak biçimde işlenmişlerdir: Thönges-Stringaris 1965, Beil. 27, Nr. 13 (Klasik); Horn 1972, 196, Beil. 18, Nr. 166d (Hellenistik). 119 yastığa Hellenistik dönemde sıkça rastlanır.598 Mezar stelleri üzerinde orta yükseklikte boyun ve karna sahip genişçe dudaklı kraterler ise 2. yüzyılın ilk yarısında gözlenen599

özelliklerdendir.

İçerdiği betimlere ilişkin bu dönemsel özelliklerin yanı sıra K5, erkeğin klinede tek başına işlendiği Kyzikos’tan 2. yüzyılın ortalarından biraz daha önceye tarihlenen bir stelle 600 dikkat çekici benzerlikler içerir. Bizdekinin podyum bölümünün kırık olduğu düşünülür ve arşitravın yüksekliği dikkate alınırsa, her iki stelin de ziyafet sahnesi konusunun işlendiği steller için oldukça yüksek boyutlarda olduğu ve yaklaşık aynı formu yansıttıkları anlaşılacaktır. Stellerdeki bu tipolojik benzerliğe ilaveten tek erkek betimli kompozisyon; ince, sert döşekli kline ve üzerindeki iki katlı yastığın biçimsel özellikleri ile kline üzerindeki yay görünümlü ve ayaklar arasındaki kıvrımların stilistik yapısı da iki eseri birbirine yaklaştıran temel özelliklerdir. Bununla birlikte at, kalkan, taç ve çıplak saki gibi heroize etme unsurlarını daha yoğun barındıran K5’e karşı Kyzikos stelinde zeminden kopuş daha belirgin; karında görülen burgulu kumaş tomarındaki ve bacaklar arasındaki kıvrımlar daha canlı ve yumuşaktır.

Bu özellikleriyle K5 Kyzikos örneğinden biraz daha erkene, 2. yüzyılın ikinci çeyreği içerisine yerleştirilebilir. Meriç 601 ve Çekilmez’in 602 yaptıkları 2. yüzyılın ilk yarısı tarihlemeleri de aynı aralıktadır.

K6603 numaralı stel de Kyzikos steliyle ve K5 ile olan benzerliğinden dolayı yaklaşık aynı tarihlerden olmalıdır. K5 ile aynı tür malzemeden, benzer tipolojide yapılmış olan steldeki khiton üzerine bol khimationa sarılı erkek figürü hareket olarak sol elindeki phiale ve sağ elindeki, 4. yüzyılın ikinci yarısından itibaren görülen bir

598 Şahin 2000, 185 vd., Lev. XLII:1-2; Yaylalı 2007, 124. 599 Pfuhl-Möbius 1979, 442, Taf. 264, Nr. 1841. 600 Yaylalı 2007, 123 vd., Res. 1-2. 601 Meriç 1993, 57-58, Abb. 1. 602 Çekilmez 2015, 97-98, Lev. 2. 603 Çekilmez 2015, 102-103, Lev. 10. 120 motif 604 olan rython ile K3’ü taklid ederken, yılanlı ağaç betimi ve giysi kıvrım yapısıyla yukarıda bahsi geçen Kyzikos steline benzer. Burada yine Kyzikos steli ve

K5’te olduğu gibi kadına yer verilmezken sahnede ilk kez kylikeion görülür. Kylikeion,

çalışma kapsamındaki eserler içinde yalnızca Güney Lydia stellerinde görülmekte olup daha sonraki, kabartma alanı kemerli bir grup Tire stelinde belirleyici obje halini alacaktır. K6’daki kylikeionun yanındaki çıplak saki figürü de K5’i takip eden diğer bir

özelliktir. Giysi kıvrımları açısından K6’daki figürün göğüs ve karın bölgesindeki yuvarlak hatlar çizen kıvrımlar K5’te görülenlere oranla biraz sert bir yapı kazanmıştır.

Yine de bu eserde khimationun etek kısmında yüksek Hellenistik dönemin birbiri içine giren veya birbirini kesen canlı ve hareketli kıvrımları yer alır. Bacaklar üzerindeki

çatallanan kıvrımlar ise Smyrna’dan 2. yüzyılın ortalarına tarihli bir steldeki605 figürde görülen iç içe geçmiş kıvrımları anımsatır. Sağ bacaktan gelip sol bacak üzerinde birbirlerini kesmelerine rağmen bozulmadan iki yana devam eden doğallığını kaybetmiş kıvrım yapısı K6’yı 2. yüzyılın ikinci çeyreği sonlarına çekerken, bunlar artık symposium sahneleri için Yüksek Hellenistiğin sonlarına gelindiğinin de bir işareti olsa gerektir.

Küçük, kız hizmetçi figürlerinin ayakta, bir ayağını diğerinin önüne atar halde bekleyen pozisyonları esasen daha yoğun olarak erkek hizmetçilerde ve Geç Hellenistik dönemde karşımıza çıkan606 bir duruştur. Aşınmış olmasına karşın K7 üzerinde yer alan söz konusu tipteki hizmetçi figürünün başarılı zıt yönlü hareketleri ile ¾ cepheye dönük kadın figürü uzuvlarının orantılı yapıda, doğallığını korumakta olması ve giysi kıvrımlarının plastik yapısı bu stelin 2. yüzyılın ortalarından daha geç olamayacağına işaret eder. K7 esasen K10’un devamındaki bir grup stelde görülen kompozisyonla

604 Thönges-Stringaris 1965, 16. 605 Thönges-Stringaris 1965, 71, Beil. 29, Nr. 15. 606 Pfuhl-Möbius 1979, 397, Taf. 236, Nr. 1619, 1620. 121 benzeşse de; bahsekonu stellerdeki hizmetçi figürleri K7’deki kontrapost hareketli figürün canlı stilinden oldukça uzaktır.

Aynı dönemlere ait fakat K7’deki yerelliğe nazaran bütünü itibarıyla daha kaliteli bir işçilikle karşımıza çıkan Hisarlık buluntusu K8’de buraya kadar işlenen symposium sahnelerinde görülmeyen yeni uygulamalar yer alır. Klinede ilk kez birden fazla kişi (biklinium) uzanmaktadır. 607 Stelin farklı bir yaklaşımla ele alındığını gösteren yenilikler arasında sahnenin sağındaki izleyiciye dönük oturan kadın, efendisine dönük olarak sağ ayağını diğerinin önüne atmış çıplak saki, gergili kline ayakları ve mensa tripesin bir ayağına sarılı yılan sıralanabilir. Kalabalık bir kompozisyonda kadın figürünün klinenin sağ veya solunda cepheden betimlenmesi daha

çok 2. yüzyıl Mysia uygulaması608 olarak öne çıkar. Bu türde zengin kompozisyona sahip stellerin kalite açısından da diğer symposium konulu stellerden üst düzeyde olduğu açıktır.

Kompozisyon açısından değerlendirildiğinde K8’deki uzanan erkeğin solunda izleyiciye dönük oturan kadın figürüne Efes’ten 2. yüzyılın üçüncü çeyreği sonlarına verilen bir stelde 609 , buna çıplak sakinin de eklendiği sahneye ise Bergama

Müzesi’ndeki 2. yüzyılın ikinci yarısından bir stelde 610 rastlanır. Stilistik olarak ise

K8’in zeminden yükseltilmiş heykel görünümüne yakın kadın figürü her iki steldeki figürlerden de daha plastik ve hareketli kıvrımlara sahiptir. Bu kıvrımlar hareketteki gerilmeye göre bazen bıçak sırtı gibi keskin, bazen de zemine serbest dökülenlerde olduğu gibi daha yuvarlak sırtlı işlenmiştir. Kadının yere basan ayağının iki yanındaki

607 Pfuhl-Möbius bu steli “uzanan üç erkek ve yanında oturan kadın” grubunda değerlendirmesine karşın Çekilmez yastık detayına dayanarak klinede iki erkek olması gerektiğini savunmuştur: Krş. Pfuhl-Möbius 1979, 478 vd, Taf. 289, Nr. 1999; Çekilmez 2015, 103 dn. 479-480, Lev. 11. Kline genişliği, yastıklar ve figür uzuvları dikkate alınarak yapılan oranlamaya göre sahneye üç figürün sığdırılmış olması zordur. Üçüncü kişi kadın figürünün arkasına düşeceğinden dolayı bu olasılık dâhilinde gözükmemektedir. Bununla birlikte yazıtta üç erkeğe ithafta bulunulması kabartmada kabul edilen figür sayısıyla örtüşmeyen bir karışıklığa neden olmaktadır. 608 Cremer 1991, 143, Taf. 9, KM 1; Pfuhl-Möbius 1979, 470, 477-478, 483-484, Taf. 282, 287, 291, Nr. 1961, 1990, 1991, 2009. 609 Atalay 1988, 69-70, Lev. 36, Kat. 59. 610 Pfuhl-Möbius 1979, 470, Taf. 282, Nr. 1961. 122 zemine dökülen giysi kıvrımları 130-120 civarına tarihli Karacabey buluntusu bir stel611 ile benzeşir. Ayağın iki yanında zemine döküldükten sonra bilek üzerinden geçen ve

140-130’lar civarında yaygın olduğu bilinen bu şemadaki kıvrımlar, K8’deki kadında aşınmış olmasına rağmen yine de daha derin kanallı ve plastik bir görünüm yansıtır.

Karacabey civarında bulunmuş, önceki karşılaştırma örneğiyle aynı tarihlerden bir diğer stelde612 gözlenen, bacağın öne uzatılmasıyla gerilerek katmanlaşmış kıvrım yapısı ve zeminden dönüp ayak bileği üzerine yönelen geniş ve derin kanallı, boru biçimli düz kıvrımlar da K8’deki kucaktan dökülen daha plastik görünümlü kıvrım stilini zaman bakımından geride bırakmıştır. Bu özellikleriyle K8 verdiğimiz örneklerden daha erken bir tarihten, yaklaşık 140-130 civarından olmalıdır.

Buluntu yeri bilinmeyen ve tamamlanmamış kabartma yüzeyinin bir kısmı zaman içinde patinayla kaplanarak bozulmuş olan K9, zemine kadar uzanan yanlardaki paye konturlarına sahip tipolojisiyle aynı özellikteki K10, K16 ve K32 gibi Kaistros civarından olabilir.613

Nadir rastlanan bir kompozisyonun betimlendiği bu stelde kadın ile uzanan erkek arasında kline önünde ayakta cepheden bir erkek daha sahneye dâhil olmuş; böylelikle kabartmada symposium sahnesi ile oturan kadın-ayakta erkek betiminin bileşimi işlenmiştir. Bu kompozisyonun Roma Dönemi örneklerinde614 ortadaki genç normal tipte duruşa sahipken Hellenistik örneklerde 615 yandaki kadınla alışverişte bulunur veya el sıkışır vaziyette de betimlenmiştir. Üzerindeki izlerden K9’daki figürün el sıkışmaya müsait tarafı olan sağ kolunun karın üzerinde tutulduğu anlaşılmaktadır.

611 Şahin 2000, 182, Lev. XXXIX, TB 41. 612 Şahin 2000, 212-213, Lev. LXIII, KB 1. 613 Kabartma üzerindeki çukur alanları dolduran kabuklanmanın yanı sıra sağ çerçeve tarafından ve kadının eteğinden stelin tamamlanmadığı anlaşılmaktadır. Bu durum stelin yerel üretim olma ihtimalini güçlendirmektedir. 614 Roma döneminde birkaç örneği bulunan bu kompozisyon İstanbul ve Marmara civarında görülür. Bunlarda ortadaki erkek her zaman gençtir. Bkz. Pfuhl-Möbius 1979, 412, 434 vd., Taf. 247, 261, Nr. 1691, 1812, 1815. 615 Pfuhl-Möbius 1979, 434, 468, Taf. 261, 281, Nr. 1804, 1948; Cremer 1991, 132, Taf. 5, KN 19. 123

K9 ile benzer kompozisyona 110-100 tarih aralığına verilen ve tipin en yaygın görüldüğü bölge kentlerinden Mustafakemalpaşa’da bulunmuş bir stelde616 rastlanır. Stil açısından Mustafakemalpaşa stelinde ortadaki erkeğin bacakları üzerindeki tek yönlü kıvrımlar ile kadının dizleri arkasındaki etek kıvrımlarında K9 ile benzerlik olsa da; K9

Mustafakemalpaşa stelinden daha canlı ve plastik bir stil yansıtır. Bu da stelin diğeri gibi yüzyılın sonlarından olması ihtimalini ortadan kaldırır. Bu durumda giysi kıvrımlarında gözlenen, henüz sertleşmeye başlamış stilin daha çok Smyrna’dan yüzyılın üçüncü çeyreğine verilen bir stelle617 benzeştiği dikkati çeker. Ayaktaki figürün khimationundaki kıvrımlar aşınmaya rağmen ana hatlarıyla bizlere Delos’tan 138/137 tarihli Dioskurides heykelini 618 de hatırlatır. Bu değerlendirmeler çerçevesinde K9,

önceki K8 gibi 2. yüzyılın üçüncü çeyreği içine, yaklaşık olarak 140-130 yılları arasına yerleştirilebilir.

Buradan itibaren ele alacağımız symposium sahneli stellerin birbirlerine benzer tipolojik ve stilistik özellikleriyle doğal kümeler oluşturduğu dikkati çekmektedir. Bu kapsamda K10’dan K15’e kadar olan stellerde aynı konunun yanı sıra serinin sonundaki

K15 hariç tüm kadın figürlerinin Küçük Herculaneumlu Kız tipinde olması ve figürlerin yerleştirilmesi bakımından aynı şema işlenmiş; stellerde figürler birbirinin kopyasıymışçasına aynı stille yontulmuştur. Bu nedenle bu stelleri ayrı ayrı ele almadan, bir arada ve araya başka stel sokmadan değerlendireceğiz.

Tire civarında bulunmuş söz konusu kümenin tümünde yalın bir symposium ikonografisine uygun olarak klinede bir erkek bulunur ve çift yastığa yaslanarak uzanır.

Ayakucu tarafında ¾ cepheden oturan bir kadın, onun arkasında kız hizmetçi, kline

önünde mensa tripes ve en sağda erkek hizmetçi yer alır. Kadın figürlerinin hepsi de ¾

616 Şahin 2000, 225 vd., Lev. LXXIV, KX 2; Cremer 1991, 132, Taf. 5, KN 19; Pfuhl-Möbius 1979, 468, Taf. 281, Nr. 1948. 617 Yaylalı 1979, 74 vd., Lev. 38, Kat. 75. 618 Lewerentz 1993, 241, Abb. 1. 124 cepheye dönük olarak işlenmişlerdir. Tüm stellerde masa üzerinde üç parça yiyecek bulunur. Uzanan erkekler sağ ellerini yiyecek masasına doğru uzatır. Değişiklik yalnızca ayrıntılarda; kadın figürlerinin alt tiplerinde, erkek hizmetçilerin dönüşümlü kol hareketlerinde gözlenebilmektedir. Bu bakımdan söz konusu altı stelin Tire civarındaki yerel bir atölyede üretilmiş olması kuvvetle muhtemeldir.

Yanısttıkları özellikleriyle symposiumun en yaygın işlendiği bölgelerden Mysia stelleriyle karşılaştırılabilecek olan K10 ve devamındaki beş stelin tümü 2. yüzyılın ikinci yarısı içinde çok uzun olmayan bir periyodda yontulmuş olmalıdır. Figürler ve giysi yüzeyleri oldukça aşınmış olan stellerden ilki ve en erkeni giysi kıvrımlarının iyi korunmuş olmasıyla karşılaştırmaya en elverişli olan K10’dur. Burada kadın figürünün khitonu üzerinde görülen hareketli ve plastik kıvrımlar Karacabey’de bulunmuş

Miletopolis kökenli ve 2. yüzyılın ikinci yarısı başlarına verilen bir stelde619 görülen figürle ortak yanlara sahiptir. Ancak aynı figürün karın ve bacakları üzerindeki daha ince ve ıslak görünümlü khimation kumaş yapısı Karacabey stelini biraz aşar. K10 bu haliyle Delos’ta bulunmuş, 138-137’ye tarihli Kleopatra heykelinin khitonundaki ince kumaş yapısıyla daha fazla benzerlik içindedir. Erkeğin giysi kıvrımları da aynı

özellikte, ince ve yuvarlak sırtlı bir yapıdadır. Ayrıca klinenin tornalı ayağında da izlenen özenli işçilik, tekdüze olmayan canlı kıvrımların sürdürülmesi ve figürlerin ince yapılarıyla erkek hizmetçinin atletik vücudu 140-130’ların stiline işaret eder.

Özenle düzenlenmiş bir başka stel olan K11620, tipolojisinin yanı sıra ince, uzun ve zarif görünümlü figürleriyle grup içinde ikinci sıraya yerleştirilebilir. Kadının ve hizmetçi kızın khitonunda görülen zemine dökülen eşit, derin ve geniş kanallı kıvrımlar

K10’da görülenlerden farklıdır. Bunlar, tarih olarak 130-120 civarını önerdiğimiz K50 ve K51’de karşılaşılan derin kanallı kıvrım yapısını hatırlatır. K12’de, kadının sağ

619 Şahin 2000, 163, XXII, TB 8. 620 Meriç 1993, 60, Abb. 4. 125 bacağı üzerinde görülen yuvarlak sırtlı, yoğun kıvrımlar Bursa Arkeoloji Müzesi’ndeki

140-130 tarihli bir stelle621 benzeşirse de; K11’de de görülen, yere dökülen eşit aralıklı, boru biçimli, tekdüze khiton kıvrımları Bursa stelinin plastik yapısını aşar ve yine

K50’nin stiline yaklaşır. Bu özellikleriyle K11 ve K12 numaralı steller için 130-120/110 tarihleri uygun düşer.

İnce ve zarif figürlerinin yanı sıra erkeğin khimationu ile kadının mantosu ve khitonunda gözlenen yuvarlak sırtlı, eşit aralıklı kıvrımlarıyla K13622 ile mevcut küçük parçasından anlaşıldığı kadarıyla kalın kline döşeği, düzgün çift yastığıyla aynı ikonografiyi ve ince, zarif yapılı hizmetçi figürüyle benzer stili yansıtan K14623 de

önceki iki stelin devamı olarak 120-110/100 tarihlerine verilebilir. Nitekim Meriç de bu son stelin yukarıdakilerle aynı atölyeden olması gerektiğini belirtmektedir 624 . Aynı ikonografide ve fakat sahneye, kline önünde khimationlu bir çocuk figürünün ilave edildiği ve üzerine iki kişinin rahat sığabileceği halde tek erkeğin betimlendiği klinenin ayak tarafına doğru alçaldığı625 K15 ise, yerel atölye üretimi olan bu grubun yüzyılın sonlarından daha özensiz işçilikli son eseri olmalıdır.626

Göllüce’de bulunmuş, yiyeceklere varana kadar benzer stilin uygulanması dolayısıyla aynı atölye üretimi olduğunu düşündüğümüz ve kaliteli malzemenin yanı sıra düzgün işçilikleriyle de dikkat çeken, nispeten iyi korunmuş iki stel627 (K16, K17) vardır. Naiskos görünümlü bu stellerle birlikte symposium sahneli kabartma alanlarındaki genel yatay görünüm algısı, kenarlardan adeta sıkıştırılmışçasına dikey bir

621 Şahin 2000, 167, Lev. XXVI, TB 15. 622 Meriç 1993, 63, Abb. 9. 623 Meriç 1993, 62, Abb. 8. 624 Meriç 1993, 62, Abb. 8 krş: Abb. 4, 5. 625 Mezarlarda karşılaşılan klinelerde genellikle figürün baş tarafına gelen kısımlar, olasılıkla konfor amaçlı-başın aşağıda kalmamasına yönelik olarak hafifçe yüksek bırakılmıştır: Pritchett-Pipin 1956, 229. Steldeki uygulama bu tür mezarlardan esinlenilmiş olabilir. 626 Kaistros Vadisi’nde bulunmuş ve incelediğimiz örneklere benzer, Roma Dönemi’ne tarihlenen, benzer ikonografideki bir stel, yazıtı sonradan işlenmediyse bahsettiğimiz MÖ 2. yüzyılın ikinci yarısında faal olan atölyenin Roma Dönemi’nde hala aktif olduğuna bir işaret olarak kabul edilebilir. Anılan stel için Bk: Malay-Ricl 2006, 75, Nr. 56. 627 Meriç 1993, 60, 62, Abb. 6, 7. 126 algıya dönüşmüştür. Bir diğer dikkat çekici özellik ise K17’de, ilk ve tek deneme olmak

üzere, klinedeki erkek dışında tüm kompozisyonun ters yerleştirilmesidir; bu aykırı düzenlemede kadın ve kız hizmetçi sağa, erkek hizmetçi sola alınmış, bu değişimden dolayı mensa tripes biraz sola kaydırılmıştır. Bilinen ikonografiyi bozan ve başka

örneğine sahip olmadığımız bu uygulamadan muhtemelen çok geçmeden vazgeçilmiş olmalıdır.

Tarihleme konusunda K16 ve K17 ilk bakışta kaliteli görünümleriyle izleyiciyi

140-130’lar gibi erken bir döneme götürse de; dikkatlice bakıldığında verdikleri ilk izlenim dağılmakta, stilistik açıdan doğallığı bozan matkap kanalları, sert kıvrımlar, abartılı uzuvlar (aşırı ince bilekler) ve uzanan erkeğin ayağının nişe sığdırılamamış olması ile kadının sağ kolunun anormal uzunluğu gibi bazı hareketlerdeki başarısızlık, stellerin yüzyılın sonlarından pek de önce olamayacağını ortaya koymaktadır.

Yere dökülen, derin kanallı ve genişleyen khiton kıvrımları 1. yüzyılın ilk yarısında Samos’ta 628 ve Efes’te 629 görülür. Buluntu yeri bilinmeyen İzmir

Müzesi’ndeki Geç Hellenistik Dönem’den bir eser630 bu iki stelin stiliyle benzerdir.

Ayrıca Samos’tan 2. yüzyıl sonları-1. yüzyıl başlarına verilen bir steldeki631 giysilerde görülen sert kıvrımlar ile kadın figürünün açılan khiton kıvrımları ve kız hizmetçinin başı arkasında küçük topuzlu saç stili, biraz aşmak kaydıyla K16’yla benzerlik gösterir.

K17’nin katılaşmış stili ise İnegöl ve Karacabey’de bulunmuş 1. yüzyılın ilk yarısından stellerdeki632 kadınların giysilerinde görülen tekdüze, şematik kıvrım yapısından biraz daha erken olmalıdır. Bu özellikleriyle birbirinin kopyasıymışçasına aynı işçiliği yansıtan son iki stel, 2. yüzyıl sonlarında yontulmuş, aynı atölye eserleri olarak değerlendirilebilir. Symposium sahneli steller içinde bu ikiliye en yakın stildeki eser

628 Fabricius 1999, Taf. 37b; Horn 1972, 197 vd., Taf. 85, Nr. 167. 629 Atalay 1988, 72, Lev. 41, Kat. No: 64. 630 Aybek-Tuna-Atıcı 2009, 160, Nr. 141. 631 Horn 1972, 61, 164-165, Taf. 86, Nr. 142. 632 Cremer 1991, 135, 137-138, Taf. 6, KH 5, KH 9. 127 olan K18’i de genel ikonografisi, dönem stiline uygun yuvarlak yüzlü, iri göz

çukurlarına sahip figürleri ve kadının khitonunda izlenen geniş yüzeyli, eşit aralıklı, ayrıntıdan yoksun, katılaşmış kıvrımları vesilesiyle aynı tarihe eklemek gerekir.

Göllüce’de bulunmuş olmasına karşın stel tipolojisi ve işçiliği açısından aynı yerin diğer buluntularından biraz farklı olan K19633, daha ziyade K15’in takipçisi, K20 ve devamındaki iki stelin öncülü niteliğindedir. Tipoloji başlığı altında da vurgulandığı gibi, kemerli yapısıyla ardıllarıyla, tabana kadar inen paye iç çizgileriyle K9, K11, K26 ve K32 ile ortak özeliğe sahip stel, bölgede uygulanan standart ikonografiyi devam ettirir. Kalın kline döşeğindeki çift yastığa yaslanan iki erkek, oturan kadın, hizmetçiler ve mensa tripes betimleri K10’la başlayıp K15 ile sonlanan grubu yapan atölyenin kompozisyonel özelliklerini yansıtır. Pfuhl-Möbius bu steli ölünün kendisini taçlandırdığı çok az sayıdaki örnekler arasında sayar634. Ender görülen bu uygulamanın

K20’yi de eklediğimizde Uzgur’dan iki stelde görülüyor olması dikkat çekici bir durumu ortaya çıkarmaktadır.

Oturan kadının giysi kıvrımları 2. yüzyılın sonlarına verdiğimiz K15’in stilini

çağrıştırırken erkeklerde görülen şile bezi benzeri, birbirine koşut ince çizgilerle

şematize olmuş kumaş yapısı Daskleion’dan 1. yüzyıla tarihlenen bir stelle635 benzerdir.

Bu durumda K19 için en uygun tarih 1. yüzyılın başları olmalıdır.

Uzgur’da bulunmuş K20 636 , K21 ve K22 637 numaralı steller tipolojileri, ikonorafileri ve stilleri ile öylesine benzerdir ki bunları birbirinden ayırmak ve farklı atölye eseri olarak değerlendirebilmek oldukça zordur. Üst örtüleri her üçünde de farklı olmasına karşın bu eserlerde kabartma alanının silmeli kemerle bitişi ortaktır. Kalın

633 Meriç 1993, 61, Abb. 5; Pfuhl-Möbius 1979, 467, Taf. 280, Nr. 1940. 634 Pfuhl-Möbius 1979, 359, Nr. 1488, 1571, 1940. 635 Pfuhl-Möbius 1979, 467-468, Taf. 280, Nr. 1944: Burada araştırmacıların yüzyıl geneline tarihledikleri stel yüzyılın başlarından olmalıdır. Nitekim Meriç bu steli 2. yüzyıl sonları ve 1. yüzyıl başlarından steller ile birlikte değerlendirmiştir: Meriç 1993, 61, Abb. 5. 636 Çekilmez 2015, 107, Lev. 16, Kat. No. 16; Pfuhl-Möbius 1979, 457, Taf. 274, Nr. 1906. 637 Pfuhl-Möbius 1979, 539, Taf. 319, Nr. 2255. 128 kline döşeği üzerinde iki veya üç erkek 638 bulunurken ön ortada üzerinde üç parça yiyecekle hayvan bacaklı mensa tripes yer alır. Erkeklerin ayakları Göllüce

örneklerindeki gibi kabartma alanına sığdırılamamıştır. Kompozisyona ilk kez kylikeion dâhil edilmiştir. Yanındaki kısa khitonlu saki sağ elini klikeiona uzatmıştır. Kylikeion ve bir kuşak halinde düşünülmüş baştabanın iki ucundaki antitetik duruşlu sfenksler,

Lydia’da yalnızca bu stellerde görülen, atölyeye veya seriye has ve belirli anlamları olan betimler olmalıdır. Birebir aynı uygulama olmasa da kabartma alanının iki yanında cepheden verilmiş fantastik yaratıklara İstanbul’da 639 rastlanır. Sahnede kadın bulunmaması da bu dönem bölge stelleri için aykırı bir durumdur. K22’nin kabartma alanı eksik olmasına karşın mevcut parçasından bu stelden de aynı durumu beklemek makul gözükmektedir. Bu steldeki silmeli kemer yapısı 1. yüzyılın ikinci çeyreğinde

Efes’te640 görülür.

Figür ve motiflerde görülen hareket ve stil birbirlerine oldukça benzerdir.

Figürlerin el ve yüzleri tamamen aşınmış, giysi kıvrımları K20’de kısmen sağlam kalabilmiştir. Bunlar da stilistik açıdan K19’u takip eden şile bezi benzeri, eşit aralıklı pililer şeklindeki çizgisel kıvrım yapısına sahiptir. Geç Hellenistik Dönem’in 1. yüzyıldaki doğallıktan uzaklaşmış, şematik betimleme anlayışı artık stellere iyice hâkim olmaya başlamıştır. K20’de gözlenen giysi kıvrımları bu kapsamda Kyzikos’tan 1. yüzyıla tarihlenen bir stelle641 benzeştirilebilir. Daskleion stelini de bu karşılaştırmaya dâhil ettiğimizde ele aldığımız üçlü642 için 1. yüzyılın ilk çeyreği tarihi öne çıkmaktadır.

Aşınmış haldeki, klinede iki erkek betimli K23 de benzer stiliyle bu stellerle aynı tarihten olmalıdır 643 . Bu stelle birlikte symposium sahneli stellerin ortalama boyutlarında 2. yüzyıldaki stellere oranla bir düşüşün olduğu göze çarpar. Bu küçülme

638 Lydia mezar stellerinde üç erkeğin uzandığı klineye (triklinium) yalnızca K21’de rastlanır. 639 Pfuhl-Möbius 1979, 489, Taf. 294, Nr. 2034. 640 Atalay 1978, 615, No: 5, Lev. 182; Atalay 1988, 12, 33, 44, Kat. No: 10, Lev. 6. 641 Pfuhl-Möbius 1979, 457, Taf. 274, Nr. 1905. 642 K20, K21, K22. 643 Nitekim Meriç de, Tire buluntusu, elinde rython tutan erkek figürlü K23’le Göllüce buluntusu K19 arasında benzerlik kurar: Meriç 1993, 62, Abb. 10. 129

1. yüzyıl stellerinin düşük kaliteyle birlikte göze çarpan bir özelliğidir. Bu durum bölgesel özellikleri ayırt etmede önemli güçlüğe neden olmaktadır644. Stel boyutuyla birlikte figürlerin de küçülmesi ve kötü korunma durumu bu dönem Lydia mezar stellerini tarihlemedeki önemli bir diğer sorundur.

Benzer yönleriyle birbirlerini takip eden incelediğimiz üç grup stelin ardından, stiliyle Geç Hellenistik Dönem’den olabileceğini düşündüğümüz Philadelphia buluntusu, symposium sahneli bir stel (K24)645 karşımıza çıkmaktadır. Buradaki gibi erkeğin elindeki tacı kadının başına uzattığı sahnelere MÖ. 1. yüzyılda Bithynia ve

Mysia bölgelerinde yoğun olarak rastlanmaktadır.646 Birbirine biraz daha yakınlaşmış olan figürlerin yüz hatlarındaki oval yapı 1. yüzyılın ikinci çeyreğinde Bursa ve civarından stellerde647 görülmektedir. Bu yapı K25’te görülen ve iri göz çukurları ile birlikte daha önce K18’de de sözü edilen stilin devamı niteliğindedir. Mensa tripes tipi de K24’te biraz değişmekte; bacaklar Geç Hellenistik dönemde Kyzikos’ta648 görüldüğü gibi iyice dış bükey bir biçim kazanmaktadır. Bu stelde yiyecek düzenlemesi de değişmiş, ilk kez ortada, yayvan bir tabak ve içerisinde üzüm betimlenmiştir.

K24’ün tornalı kline ayakları ve yiyecek masası, K25’in zengin yiyecek ve yastık düzenlemesi başta olmak üzere bu stellerin genelinde döneme göre dikkatli bir işçilik uygulanmaya çalışılmış gibi bir izlenim edinilse de; giysi kıvrımları bunlarda da yüzeyselliğini ve sıradanlığını devam ettirmektedir. Her ikisinde de yere dökülen khiton kıvrımları anılan Kyzikos örneğiyle benzerdir. K24’teki erkeğin khimationunda gözlenen kıvrımlar Mustafakemalpaşa’dan 60-50 civarına verilen bir steldeki

644 Ridgway 2002, 217. 645 Malay, kesin olmamakla birlikte yazıtının M.S. 1. yüzyıldan olabileceğini belirtir: Malay 1994, 89, Ins. 245, Fig. 88. 646 Pfuhl-Möbius 1979, 358, Taf. 241, Nr. 1647 vd. 647 Şahin 2000, 40, 170, 198-199, Lev. XXVIII, LIII, TB 20, KA 14, KA 15. 648 Pfuhl-Möbius 1979, 396, Taf. 235, Nr. 1613. 130 kıvrımlarla649 yaklaşık çağdaş, belki biraz erken olmalıdır. Kadınların giysilerindeki yere dökülen khiton kıvrımları açısından da stilde bir benzerlik kurulabilir.

Bu çerçevede K25’deki belirgin ıslak yapı 2. yüzyılın ikinci yarısının kaliteli stellerinden 650 bu yana görebildiğimiz bir uygulamadır. Bu ise stilin artık takip edilemediği ve kendine özgü gelişmiş bir tarzı bulunmayan 1. yüzyılda yaygın olan,

önceki dönemlerin uygulamalarının başarısız bir tekrarından başka birşey değildir.

K25’in kompozisyonu ve giysilerde gözlenen stili Karacabey’den yine 60-50’ye tarihlenen bir steldekiyle651 benzerdir. Soldaki kız hizmetçi de 1. yüzyılın stiline uygun olarak kısa boyu, tıknaz yapısı ve büyükçe başıyla dikkat çeker. Sonuç olarak K24 ve

K25 numaralı stellerin 1. yüzyılın ikinci çeyreğinden olmaları muhtemeldir.

Buluntu yeri bilinmeyen K26’nın stel tipolojisi ve tympanonundaki yılanbaşlı meduza, K27’de652 kabartma alanının iki katlı oluşu ve K28’de653 görülen at protomu bu steller için farklı atölye özelliklerine işaret etse de; dikey yönlü kabartma alanı ile figürlerin birbirine yaklaştığı hissini uyandıran daraltılmış sahne ile basit, klasik symposium kompozisyonu nedeniyle bu üç steli bir arada ve aynı dönem içinde değerlendirmek yanlış olmaz. Lydia stellerinin karakteristiği olarak kabul edilen 654 yaprak çelengin ilk kez K26 ve K27’de görülmesi bu betimin symposium sahneli stellere diğerlerinden daha sonra aktarıldığını ortaya koymaktadır. K26’daki sehpa

üzerinde ortada kadeh ve yanlarda ekmeklerden oluşan ve ortada ters, yanlarda düz

üçgen formlarıyla birbirleriyle simetri oluşturan yiyecekler ise ilk K18’de görülen ve

K28’de devam eden biçimsel uygulamanın aynısıdır. K27’de ise üste symposium, alttadeksiosis sahnesinin betimlendiği iki katlı bir yapı söz konusudur.

649 Şahin 2000, 169-170, Lev. XXVIII, TB 19. 650 Pfuhl-Möbius 1979, 382, Taf. 225, Nr. 1554. 651 Şahin 2000, 170, Lev. XXVIII, Nr. TB 20. 652 Keil-Premerstein 1911, 63-64, Nr. 81, Abb. 32; Pfuhl-Möbius 1977, 190-191, Abb. 53, Nr. 698. 653 Meriç 1993, 64, Abb. 11, 12. 654 Malay 2006, 97-98. 131

İncelediğimiz üç stelde de kabartma yüzeyleri aşınmış durumdadır. Buna rağmen kıvrımlardaki çizgisellik açıkça görülebilmektedir. Birbirleriyle benzerlikleri olduğu gibi stellerin özellikle giysi kıvrımlarında farklı yönler de olması 1. yüzyılın tipik bir özelliğidir. K26’da kıvrımlar bir dereceye kadar kendinden önceki steli devam ettirirken tipolojik açıdan Geç Hellenistik genel tarihli, muhtemelen 1. yüzyıl içlerinden olması gereken Smyrna’dan alınlıklı ve kabartma alanı kemerli bir stelde görülen kline sahnesi 655 ile benzerdir. Gerek stilistik gerekse tipolojik açıdan stel oldukça stilize edilmiş bir yapı yansıtır. Bu da stelin yüzyılın ortalarına kadar gitmesi ihtimalini güçlendirmektedir.

K26’nın kullanım sayısı ve biçimlerine bakılacak olursa; tabana kadar uzanan paye çizgilerinin birden sona ermesi, kabartma alanının hemen altındaki yazıtın sonradan kazınarak yok edilmesi, en altta bir satırı görülen ters yazıt ve bunun da aşağıya doğru tamamlayıcı nitelikte bir devamının (kabartma) olması gereği, stelin farklı zamanlarda mükerrer kullanımlara tabi tutulduğunun izleridir. Stel muhtemelen en az ikiden fazla kullanım görmüştür. Şöyle ki: sahnenin altındaki yok edilmiş orjinal yazıt ilk kullanımdandır. Daha sonraki bir devirde bu kazınarak stel yeniden kullanılmış olmalıdır. En alttaki ters yazıtın ne önceki yazıtla ne de kabartmayla ilişkisinin bulunmayışı stelin üçüncü bir kullanımına işaret eder. Muhtemelen bu kullanım başaşağı çevrilen stelin “Stratonike” adındaki bir kadının mezar taşı olması şeklinde gerçekleşmiştir. Eğer ters bir yazıtın tek başına başka bir anlamı yoksa bu yazıtın yeniden dikilen stelin en üstünde tek satırlık yazıt olarak kalması, dar da olsa aşağıya doğru tamamlayıcı bir kabartmanın daha olması gerektiğini ortaya koymaktadır. Bunun için de stelin başlangıçta oldukça yüksek bir podyuma sahip olması gerekir.

655 Aybek-Tuna-Atıcı 162, No: 143. 132

2. yüzyılın sonlarındaki K17 ve 18’den bu yana aralıklarla karşılaştığımız aşağıya doğru genişleyen şematik khiton kıvrımları K27’de zirveye ulaşmış ve artık tam bir yelpaze biçimine dönüşmüştür. Kadın ve erkeğin tüm giysi kıvrımları bu stelde tamamen şematikleşmiştir. Bu durumda stel Pfuhl-Möbius’un 1. yüzyıl genel tarihlemesine656 uygun olarak yüzyılın ortalarından olabilir.

K28’de ise döneme uygun olarak oval yüz, iri göz çukurları ile kadının khimationunda ıslak kumaşı andıran yüzeye sonradan eklenmiş gibi, ince, damar benzeri

çizgisel kıvrımlar görülebilmektedir. Erkeğin belini saran ve omzundan dökülen khimation kıvrımları metalik sertlikte, kesilmeden devam eder. Bu özellikleri K28’in 2. yüzyılın son çeyreği gibi oldukça erken bir tarihe çekilmesini657 imkânsız kılar; dahası onu büyük tipolojik benzerlik içinde olduğu, aynı yöre buluntusu bir Erken

İmparatorluk Dönemi steline658 yaklaştırır. Meriç de K28’in çizgisel ve metalik kıvrım stili ile ikonografi bakımından Pfuhl-Möbius’un erken Roma eseri olarak kabul ettiği

Hypaipa buluntusu stelle659 benzerlik kurmuştur.660 Buna göre K28 Meriç’in yaptığı gibi 1. yüzyıldan, daha dar bir aralıkla belki önceki iki stel gibi yüzyılın ortalarından olabilir.

Buradan itibaren göreceğimiz symposium sahneli stellerin eksik parçalı ve yüzeylerinin fazlasıyla aşınmış olması bunların ayrıntılı değerlendirilmesini engellemektedir. İlk bakışta yerel işçilikleri farkedilen K29 ve K30 numaralı stellerde klinedeki figürler dik oturuşları ve belin kaybolmuş olmasıyla dikkat çekerler. Nitekim

Hellenistik dönemin geç örneklerinde yatan figürler burada olduğu gibi güç bir pozisyonda uzanırlar 661 . Kadınların daha fazlaca profilden oturduğu kabartmalarda derinlik kaygısı ortadan kalkmıştır. K29’da öne eğilen kadın figürü hareketi bakımından

656 Pfuhl-Möbius 1977, 190-191, Abb. 53, Nr. 698. 657 Çekilmez 2015, 98, Lev. 3. 658 Meriç 1993, 64, Abb. 13. 659 Pfuhl-Möbius 1979, 466, Taf. 29, Nr. 1937; Meriç 1993, 64-65, Abb. 13. 660 Meriç 1993, 64. 661 Pfuhl-Möbius 1977, 74. 133 doğallıktan uzaklaşmış, daha önceleri yere dökülen khiton kıvrımları burada gergin biçimde havada bırakılmıştır. Dik duran erkek figürünün gövdesi de ayrı yontulup sonradan monte edilmiş gibi doğallıktan uzaktır. Erkeğin khimationundaki katılaşmış kıvrımlar İstanbul’dan yüzyılın ortalarına tarihli bir steldeki 662 kıvrımların yumuşaklığını aşmıştır. Steldeki mensa tripesin bacakları da burada kalınlaşmış, üzerine basit üçgen formlu yiyecekler yerleştirilmiştir. Kadının eteğinde tek noktadan çıkıp dağılan, çizgisel kıvrım stili Samos’tan 1. yüzyıla verilen bir stelle663 benzerdir. K30’da ise figürlerdeki orantı iyice bozulmuş; başlar uzamıştır. Dolayısıyla K29’dan biraz daha sonra olmalıdır. Erkeğin belini saran derin kanallı kıvrımlar burada da katılığını korumaktadır. Figür ayrıntıları tamamen aşınmış, parça haldeki K31’de oval yüz yapısı ve yalın kompozisyon dönem stiline uygun işlenmiştir.

Yazıt stiliyle Geç Hellenistik Dönem’e tarihlenen K32 664 ve K33 de yalın kompozisyonları ve artık son derece basitleştirilmiş yerel işçilikleriyle dönem sonlarından olmalı. K32’de esasen kline yoktur; kenarlardaki payelerin aşağıya doğru biraz uzatılmasıyla zemine kline görüntüsü verilmiş, kabartma alanındaki tek betim olan figürün ayakları işlenmemiştir. Bu türde tek erkekli, yalın kompozisyonlara Geç

Hellenistik dönemden Roma dönemi içlerine değin rastlanır665. Bu sonuçla K32 ve biri symposium sahnesi olmak üzere iki yüzü de kullanım görmüş basit ve yerel işçiliğiyle

öne çıkan K33666 artık Geç Hellenistik Dönem’in Roma Dönemi ile iç içe geçtiği 1. yüzyılın üçüncü çeyreği sonlarında bir tarihte yontulmuş olsa gerektir.

Böylelikle symposium sahnelerini stil ve tarihlendirme açısından incelemiş olduk. Sırada deksiosis (el sıkışma) betimli beş adet stel bulunmaktadır. İlk örnek olan ve oldukça fazla yıpranmış haldeki stel parçası K34 üzerinde en solda oturan bir kadın

662 Pfuhl-Möbius 1979, 489-190, Taf. 295, Nr. 2035. 663 Horn 1972, 178, Beil. 22, Nr. 155a. 664 Malay-Ricl, 2006, 73, Nr. 50. 665 Pfuhl-Möbius 1979, 370, 372, Taf. 216, 217, Nr. 1488, 1491, 1492, 1509. 666 Malay 1994, 164, Taf. 95, Fig. 248, Ins. 546. 134

(?) ve onunla el sıkışan bir erkek, arkasında cepheden, göğsü hizasındaki eliyle bir yılan

(?) tutan kadın figürü ve en sağda ona dönük ve elinde cista benzeri bir nesneyle küçük kız hizmetçi bulunmaktadır. Klasik Dönem’de yaygın bir ikonografi olan dexiosisin stelde uygulanmış olması ilk bakışta Geç Hellenistik Dönem Klasisizmini 667 akla getirmektedir. Enine düzenlenmiş sahnede figürler arasında bir kopukluk söz konusudur: Özellikle ayaktaki kadın ile erkek arasındaki ilişkisizlik çalışma kapsamındaki diğer stellerde gözlenen figürler arası ilişki açısından değerlendirildiğinde sahnenin adeta iki farklı konuya ayrıldığı izlenimine neden olmaktadır. Figürlerin başlarının tavanla birleşik olması stilden ziyade atölyeyle ya da teknik açıdan bakıldığında önceden sınırlandırılmış kabartma alanıyla ilgili bir durum olmalıdır.

Kabartma ayrıntıları ayaktaki kadın ve hizmetçinin kısmen korunmuş etek kıvrımları dışında belirsizdir. Bu kıvrımlar 2. yüzyılın üçüncü çeyreğine tarihlediğimiz K48 ve

K49 numaralı stellerdeki kadınların khitonlarında da görülen parçalı yapının devam ettiği, hareketliliğin azalmakla birlikte tam olarak kaybolmadığı bir stildedir. Erkek figürünün giysi sarılışı dışında en yakın benzerleri Smyrna’dan 2. yüzyılın ikinci yarısına verilen stellerde668 bulunmaktadır. 2. yüzyılın son çeyreğinden bir Stratonikeia stelinde 669 de belin kaybolduğu benzer figürler karşımıza çıkar. Ayaktaki kadın ise hafifçe yukarıya çekilmiş güçlü kalça yapısıyla 130 civarına uygun düşen K50’yi akla getirir. Bu değerlendirmeler çerçevesinde K34 için en uygun tarih aralığı 2. yüzyılın

üçüncü çeyreği sonlarıdır.

Keil-Premerstein’ın 2. yüzyılın ilk yarısına, Pfuhl-Möbius’un aynı yüzyılın ikinci yarısı ya da sonlarına tarihlediği K35 numaralı stel670 ise kıvrım stili açısından yüzyılın son çeyreği civarından olmalıdır. Buradaki erkek figürü hareketi ve vücut

667 Ridgway 2002, 218; Bieber 1961, 157 vd. 668 Yaylalı 1979, 180-181, Lev. 46, Kat. 90; Pfuhl-Möbius 1977, 226, Taf. 128, Nr. 868. 669 Özgan 1999, 146, Taf. 50a. 670 Keil-Premerstein 1914, 74-75, Nr. 101, Abb. 40; Pfuhl-Möbius 1977, 270, Nr: 1089, Taf: 164. 135 işlenişi bakımından benzerlerini yüzyılın ikinci yarısında Rodos’ta671 ve üçüncü çeyreği sonlarında Efes’te672 bulur. Kadının khitonundaki derin kanallı kıvrımlar ise daha sert yapılarıyla K16 ve K17’de ele aldığımız kıvrım yapısına yaklaşır. Buna göre stel yukarıda belirtildiği gibi yüzyılın son çeyreği başlarından olabilir.

Kıvrımlardaki sertlik K36’da daha fazla dikkat çeker. Erkek figürü hareketi ve giysi sarılışı bakımından Smyrna’dan 2. yüzyılın ikinci yarısına verilen bir stelde karşılığını bulurken khimation kıvrımları burada daha sert ve bezeksel görünümüyle doğal yapısını kaybetmiş; figürde kalça yükselerek gövde kısalmıştır. Kadının sağ kolundan da anlaşıldığı gibi hareketleri yansıtmada ve vücut ponderasyonunda artık bir yapaylık ortaya çıkmıştır. Kadının khiton ve khimationunda görülen aynı tipteki yuvarlak sırtlı, birbirine koşut, tekdüze kıvrımlar korunma durumu daha kötü olan K37 numaralı steldeki kadın figüründe de görülebilmektedir. Petzl ve Meriç’in aynı yer buluntusu K41 ile beraber yüzyılın son çeyreğine verdikleri673 bu stelde de anatomik oranlamada sorunlar göze çarpar: Kadın figürünün bacakları kısa işlenmişken erkeğin gövdesi hafifçe geriye doğru esnetilerek kabartma üst çerçevesine zorla sığdırılmış gibidir. “Mysialı Asklepiades” isimli bir sanatçı tarafından yapılmış olmasıyla çalışma kapsamındaki eserler içinde ustası bilinen tek stel olan K37’de saptadığımız ve K41’de de ele alacağımız mezkûr özellikler 2. yüzyıl sonlarından önce pek kolay karşılaşılamayacak niteliklerdir. Nitekim ikinci yüzyıl kabartmalarında hizmetçilerin abartılı biçimde küçültüldüğü kabul edilirken674 burada soldaki kız hizmetçi figüründe bu uygulamanın geçerli olmadığı görülür. Abartılı küçültme daha çok anılan yüzyılın sonları ve 1. yüzyılda devam eden bir Geç Hellenistik özelliktir.

671 Pfuhl-Möbius 1977, 193-194, Taf. 106, Nr. 710. 672 Atalay 1988, 60, Kat. 39. 673 Petzl 1991, 89, Taf. 3; Meriç 1993, 68, Abb. 19. 674 Pfuhl-Mobius 1977, 67. 136

Dexiosis betimli grubun sonuncusu Hypaipa buluntusu K38’de675 bezeksellik iyice ön plana çıkmıştır. Bu stelde K36’daki kadın figürünün sağ kolunda gözlenen doğallıktan uzaklaşmış işçilik daha belirgindir. Küçük boyutlu at ve seis ile kabartmaya perspektif kazandırılmaya çalışılmışsa da; kadının iskemleye dökülen yuvarlak sırtlı, tekdüze giysi kıvrımları ile erkeğin khimationundaki kesilmeden devam eden katı kıvrım yapısı steli sonraki yüzyıl içlerine çeker. Bu özellikteki kıvrımlara 1. yüzyıla verilen Samos, Smyrna ve Chios’tan bazı stellerde676 rastlanır ki bu da K38 için 1. yüzyılın ilk çeyreğine işaret eder.

Diğer bir sahne olan atıyla birlikte süvarilerin betimlendiği stellerde işçilik, 2. yüzyılda çoğu kez sadedir. Atlar genelde sunak, ağaç ve yılana doğru yürürken görülürler. Binicilerde daima sağa; atından inmiş olanlarda ise sola yönelme söz konusudur.677 Bu steller içinde kronolojik olarak ilk sırada gelen K39 numaralı stelde de bu genelleştirilmiş kaideye uyulduğu görülür. Yüzeyi aşınmış olmasına karşın yürüyen atın ve arkasındaki seisin hareketinde sağlanan başarı stelin Yüksek Hellenistiğin izlerini taşıyor olmasının yanı sıra yetenekli bir sanatçı tarafından yontulduğunun da bir işareti olsa gerektir. Steldeki canlı ve hareketli yapı 2. yüzyılın ortalarındaki heykellerde678 görülen hareketli merkezkaç yapıyı da akla getirir. Koşum takımları gibi detaylara verilen önem ve canlı ve hareketli yapısıyla K39 2. yüzyılın ortalarından

Bergama’dan benzer stildeki iki stelle679 benzerdir ve onlarla çağdaş olmalıdır.

Süvarinin atının yanında veya önünde ayakta betimlendiği kompozisyonlarda yukarıda da dile getirildiği gibi genelde sola yönelme hâkimken 680 K40 üzerindeki betimde önemli bir ayrım olarak sağa yönelme söz konusudur. Stilistik açıdan ilk bakışta sertliğiyle dikkat çeken stel, İstanbul Arkeoloji Müzesi’ndeki Smyrna veya

675 Mendel (III) 1914, 248-249 Nr. 1033; Pfuhl-Möbius 1977, 266-267, Taf. 161, Nr. 1070; Altınoluk 2013, Fig. 122. 676 Pfuhl-Möbius 1977, 271-272, Taf. 160, 165, Nr. 1069, 1097, 1099. 677 Pfuhl-Möbius 1977, 74. 678 Fuchs 1969, 135, Abb. 124, 125. 679 Pfuhl-Möbius 1979, 327, 328, Taf. 198, 199, Nr. 1361, 1366. 680 Pfuhl-Mobius 197, 74. 137

Pergamon ustalarına verilen ve genel bir tarihlemeyle 2. yüzyılın ikinci yarısına tarihlendirilen bir stelle 681 oldukça benzerdir. Ana figürün khimationu üzerindeki omuzdan sağ bacağa diagonal uzanan, 130’lar civarında yaygın olan kıvrımlar ve yüzeysel işleniş bu stellerin öne çıkan diğer benzerlikleridir. Koldan sarkarak çapraz dökülen kıvrımlarla ise 2. yüzyılın ikinci yarısında ve 1. yüzyılda Smyrna ve Chios stellerinde682 karşılaşılır. K40 numaralı stelde uygulanan stil için 1. yüzyıl tarihi çok geç olacaktır. Başın sağa hafifçe döndürülüşü ve canlı ve hareketli yapının hizmetçilerde halen devam ediyor oluşu 2. yüzyılın sonlarına da götürülemeyeceğini gösterir. Bu

çerçevede en uygun dönem DelosluDioskurides’in sertleşmiş stilini takip eden K64’ün hemen ardından gelen 130-120/110 civarı olmalıdır.

Dört demos tarafından onurlandırılan bir kahramana ait olmasıyla dikkat çeken

K41 numaralı stel 683 özgün tipolojisinin yanı sıra stiliyle de Yiğitler’de birlikte bulunduğu 2. yüzyılın sonlarına tarihlediğimiz K37 ile oldukça benzerdir. Buradaki gibi atın, ayakta izleyiciye dönük halde duran mezar sahibinin arkasına yerleştirilerek perspektif kazandırıldığı kompozisyonlara 2. yüzyılda yaygın olarak Smyrna civarında 684 ve ’te685 rastlanır. Eser, kaliteli Smyrna örneklerinden ziyade

Prusa ad Olympum’dan 2. yüzyılın sonlarına tarihlenen bir steldeki kompozisyonla ve aynı döneme tarihli bir Daskleion steliyle 686 benzerlik içindedir. Her üç stelde de arkasına yerleştirilmiş atının başına doğru elini uzatmış kısa giysili bir erkek figürü yer alır. K41’deki ana figürün omzundaki ve yanındaki gencin khlamisinde görülen sert, eşit aralıklı, tekdüze kıvrımlar ile khimationa sarılı küçük erkek figürü üzerindeki derin kanallı sert kıvrım yapısı stelin K37 gibi 2. yüzyılın sonlarından olduğunu ortaya koyar.

Vücut ponderasyonunda başarının tam olarak sağlanamadığını gösteren nispeten kısa

681 Pfuhl-Möbius 1979, 341, Taf. 209, Nr. 1437. 682 Pfuhl-Möbius 1977, 169, 182, 183, Taf. 88, 98, 99, Nr. 558, 646, 648. 683 Meriç 1983a, Res. 2; Malay 1983, 25-28, Taf. 3 a-b; Meriç 1993, 68-69, Abb. 20. 684 Pfuhl-Möbius 1979, 340 vd, Taf. 208 vd, Nr. 1430-1441. 685 Aybek 2004, 312-315, Lev. XCII. 686 Pfuhl-Möbius 1979, 339-340, Taf. 208, Nr. 1429. 138 bacaklar da bu dönem stiline uygundur. Bu tarihleme Meriç687 ve Malay’ın688 stelin yazıtına dayanarak yaptıkları Geç Hellenistik dönem tarihlemesiyle de örtüşür.

Kuzey Lydia buluntuları olan K37 ve K41’de gözlenen tipolojik, teknik ve stilistik özellikler gerçekten de bunların aynı sanatçı tarafından yapılmış olabileceğine ve Lydia’nın sanat alanında Mysia ile olan ilişkilerine dair izler sunar: Bu izler kareye yakın küçük ve basık kabartma alanına sığdırılmış figürlerdeki gövdeye nazaran kısa bacaklarda, yuvarlak başlarda, yuvarlak ve geniş omuzlar ile kol yapılarında ve kıvrımlarda gözlenebilir. Stelleri yapan sanatçının adı K37’deki yazıtta geçtiğine göre

Mysialı Asklepiades’tir. Mysialı olması Lydia stelleri içinde özellikle tipolojileriyle farklılık gösteren Kuzey Lydia buluntusu bu iki stel için şaşırtıcı değildir. Bununla birlikte anılan stelleri Mysia stellerinden ayıran ve Lydialı yapan asıl özellik bulundukları bölgenin de ötesinde Lydia atölyelerinin yaygın bir geleneği olan

çelenklerdir. Buna göre sanatçı steller üzerinde Lydia motifleriyle Mysia özelliklerini harmanlamış gözükmektedir.

K42’ye689 tipolojik ve teknik açıdan bakıldığında, blok yan yüzlerinin bir dor sütunundan kesildiği ve kabartma alanı sınırlarının belirli bir yüzeye sığdırılmak zorunluluğunun ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Bu çerçevede stelde atı üzerinde hareket halinde bir süvari betimi işlenmiştir. 4. yüzyıl Atika stellerinde690 yaygın olan arkasında seisle birlikte süvari betiminin yer aldığı av/savaş sahnesi motifi ile geç 4. yüzyıl adak kabartmalarında 691 da karşılaşılır. Heroize etmenin uygulandığı bu erken dönem stellerinde buradaki gibi ağaç ve yılan motifi yer almaz. Mysia bölgesinde de 3. yüzyıldan, arka ayakları sabit halde şaha kalkmış atların bulunduğu steller692 vardır.

Öne doğru atılmış at ve üzerinde binicinin yer aldığı betimlere Bithynia’dan 150

687 Meriç 1983a, Res. 2. 688 Malay 1983, 28, Taf. 3, a-b. 689 Bieber 1961, 646-647, Fig. 539; Hanfmann 1978, 118, Fig. 277-279. 690 Scholl 1996, 241-242, 321, 338-339, Taf. 47:2-4. 691 Hausmann 1960, 81, Abb. 49. 692 Cremer 1991, 123, Taf. 1, K8. 139 civarında başlayan katlı stellerde rastlanır.693 Bunlar arasında hareket olarak K42’ye en yakın stel Bursa Müzesi’nden Geç Hellenistik olarak tarihlenmiş bir stel ile MÖ 150 civarına tarihlenen İnegöl Deydinler buluntusu bir diğer steldir. Miletopolis’ten 130-120 tarihleri arasına verilen bir stelde694 de alt kat kabartma alanında bizdekiyle aynı şemada atlı ve mızrak atan, khlamis giymiş bir figür yer alır. Ancak K42 buraya kadarki karşılaştırma örneklerinden daha katı bir özellik gösterir. 1. yüzyıla tarihli Nikomedia buluntusu bir steldeki 695 atlı figürün mızrak tutuşu ve duruşu K42 ile daha fazla benzerdir.

K42 numaralı stelde atın öne doğru atılmış olması şaha kalkmış bir görüntüden

çok koşar halde olduğunu gösterir. Buna karşın arka iki ayağın zemine çakılı gibi durması ve hızlı koşmaya rağmen pelerinin geriye doğru süzülmek yerine aşağıya dökülmesi doğallıktan uzak bir durumdur. Bu da steli 2. yüzyılın sonları ile 1. yüzyılın başları arasında bir yere koymayı gerektirir. Nitekim Hanfmann-Ramage de Geç

Hellenistik mezar anıtlarının iyi bilinen bir sınıfına ait kabul ettiği K42’yi aynı tarihe verir ve sahnede izlenen canlılık ile yüzeysel fakat becerikli bulduğu işçiliği

Pergamon’un Geç Hellenistik stiline oturtur 696 . Bununla birlikte 1. yüzyıl kabartmalarının sınıflandırılması Hellenistik Dönem’in önceki evrelerinden çok daha zordur. Çoğu mezar stelinin sadece stilistik zeminde tarihlendirilebilmesi bunların seçilen dönem aralığından daha erken ya da geç olabileceğini de gösterir. 697 Lydia mezar stellerinde ise bu sorun özellikle 2. yüzyıldan 1. yüzyıla geçiş ile Geç Hellenistik

Dönem sonundan Roma Dönemi’ne geçiş süreçlerinde daha güçlü hissedilir.

693 Cremer 1992, 124-127, Taf. 5-7, NS 4, 7, 12, 13. 694 Şahin 2000, 191-192, KA 5, Lev. XLVIII. 695 Cremer 1992, 124-127, Taf. 5-7, NS 13. 696 Hanfmann-Ramage 1978, 118, Fig. 277-279. 697 Ridgway 2002, 216. 140

K43’te698 olduğu gibi, üzerinde yılan bulunan bir sunak ya da bir ağaca doğru yönelmiş atlı süvari betimli steller Hellenistik Dönem’de Miletopolis, Kyzikos, Samos,

Smyrna, Kyme, Ephesos, Rhodos ve en yoğun biçimde Pergamon’da kullanılmış olup bunlar Geç Hellenistik Dönem’de yoğunlaşmaktadır.699 Thyateira’daki örnekler700 ise süvari betimli stel geleneğinin Lydia’da Roma döneminde de sürdüğüne işaret eder.

Buluntu yeri bilinmeyen K43 numaradaki süvari betimli stel ad Olympum’dan

Geç Hellenistik Dönem’e tarihli kaba işçiliğe sahip bir stelle 701 yakın benzerlik içindedir. Yılan ve ağaç gibi betimlerin yanı sıra figürlerde uygulanan kaba ve yüzeysel işçiliğiyle de Pergamon’dan Geç Hellenistik Dönem’e ait bir stel 702 ile benzerdir.

Yüzeysel işçiliği K41 ve K42’ye göre daha ileri olan K43 numaralı stelin 1. yüzyıl başlarında yontulmuş olması muhtemeldir.

Ayakta kadın betimli örneklerin ilki olan K44703 numaralı stelde figür, sol bacak yerine sağın geriye atılışını saymazsak, hareketi itibarıyla genç kızlar için uygulanan704

Polla Valeria tipini705 yansıtır. Polla Valeria ve Küçük Herculaneumlu Kız gibi kısa, kalın ölçülerdeki tiplerin genç kızları yansıttığına inanılır706 ve bunlar daha az ele geçen figür tipleridir. Bu kapsamda K44’te görülen figürün de, hareketli ayağın değişmesiyle birlikte, genç görünümünün yanında kısa ve genişçe yapısıyla 2. yüzyılın ilk yarısından bazı steller707 gibi söz konusu nitelemeye uyduğu anlaşılmaktadır. Buradaki figürle aynı tip duruş ve giysi sarılışına sahip kadın figürüne Tarsos’ta bulunmuş, 2. yüzyılın ilk yarısına verilen bir mezar stelinde708 rastlanır. Tarsos steli Polla Valeria şemasının en

698 Armağan 1946, 43; Doğan 2007, 315-316. 699 Pfuhl-Mobius 1979, Nr. 1298-1299, 1377 (Miletopolis); Nr. 1301 (Kyzikos); Nr. 1314 (Samos); Nr. 1360 (Smyrna); Nr. 1364 (Kyme); Nr. 1338, 1376 (Ephesos); Nr. 1381, 1386 (Rhodos); Nr. 1336, 1339, 1346, 1347, 1355, 1363, 1366, 1367 (Pergamon). 700 Pfuhl-Mobius 1979, Nr. 1368, 1369). 701 Pfuhl-Möbius 1977, 157, Nr. 509, Taf. 79. 702 Pfuhl-Möbius 1979, 325, Nr. 1347, Taf. 196. 703 Malay 1994, Fig. 74, Ins. 221. 704 Messeglia 2015, 11. 705 Eule 2000, 171, Taf. XIV, Abb. 79. 706 Kane-Carrier 1992, 122, Tbl. 1, 3, 5. 707 Pfuhl-Möbius 1977, 134-135, Taf. 64, 65, Nr. 398-399. 708 Pfuhl-Möbius 1977, 134, Taf. 64, Nr: 395. 141 belirgin özelliği olan kolun manto içinde kalması kriterine uymasa da genel hareket tarzıyla K44’e oldukça benzerdir. Bununla birlikte sağ bacağın hafifçe geriye ve yana atılması ve khimationun yukarıya çekilmesiyle oluşturulan dönme hareketi Lydia eserinde biraz daha belirgindir. Giysi kıvrımlarının işlenişi bakımından da K44 Tarsos stelinden daha başarılı bir işçilik ve erken bir stil yansıtır. Kıvrımlar daha doğal görünümde, yanlardaki hizmetçi ve çocuk figürleri orantılı anatomik yapıdadır.

Ayaklara dökülen kıvrımların stili K50’de gözlenen geç Hellenistik özelliklerden uzaktır. Yüzlerinin iyi korunduğu bu stelde hizmetçiler, hareketleriyle oldukça uyumlu bir yüz ifadesine sahiptirler. Kadın figürünün eliyle topladığı khimationdan farklı yönlere doğru açılan kıvrımlar stil olarak Chios’tan bir stelde709 de görüldüğü gibi 2. yüzyılın başlarına gider. Ayrıca elin khimation altından kumaşı tutması 3. yüzyılın sonları ve 2. yüzyıl başlarındaki terrakottalarda karşılaşılan bir özelliktir 710 . Aynı döneme tarihlediğimiz K74 numaralı Hyrkanis stelindeki başarılı barok dönme hareketinin burada devam etmesi de K44’ü 2. yüzyılın başlarına çekmemizin bir diğer nedenidir. Öte yandan K44’ün, stil farklılığına karşın malzeme ve stel tipi açısından aynı atölye ürünü olabileceğini düşündüğümüz K64’te görülen çizgisel hatlara711 sahip olmayışı bunun teknik olarak, Geç Hellenistik Dönem’de başladığı kabul edilen

Klasisizm hareketinden 712 uzak olduğunu ortaya koymaktadır. Ayak hareketlerinin değişmesi dışında aynı duruş ve harekete sahip K45’te de önceki stelin devamı niteliğinde bir stil göze çarpar. Sağ kalça üzerinden dağılan khiton ve khimation kıvrımlarının ışık-gölge etkisi ile vücuttaki barok dönme Büyük Sunak dönemiyle ilişkilendirilebilecek özelliklerdir.

709 Pfuhl-Möbius 1977, 134, Taf. 64, Nr. 396. 710 Kleiner 1942, 112, Taf. 19-21; Mandel 2007, 127 vd., Abb. 146-149. 711 Öztepe 2004a, 209 vd. 712 Ridgway 2002, 217. 142

Pfuhl-Möbius kaliteli işçiliğinden dolayı K46 numaralı stel parçası için 2. yüzyılın ilk yarısı, Hanfmann-Ramage ise ikinci yarısı tarihini önermiştir.713 Elimizde yalnızca bahsekonu yayınlardaki fotoğrafı bulunan, Sardes buluntusu bu stelde işlenen kadın figürü, bacak ve kol hareketleri, özellikle de sağ kol altından gelip karnı boydan boya geçerek sol kol üzerinden aşağıya dökülen khimation demetiyle ilk bakışta aynı kentten Rahibe Moschine heykelini714 hatırlatır. Bununla birlikte khitonu da dikkate alındığında, kabartmadaki figürün daha çok Moschine tipinin 3. yüzyıl başlarından itibaren görülen Delphi şemasına 715 yakın olduğu anlaşılır. Viyana Grinzinger mezarlığındaki, Yaylalı’nın yüzyılın ortalarından hemen sonraya verdiği bir steldeki

Demeter Rahibesi 716 de, Sard eseriyle benzer harekete sahip oluşu açısından bize karşılaştırma imkânı verir. Vücudun üstünün alta göre daha ince ve kıvrımların halen doğallığını korumakta olması iki stelin benzer ve Delos’taki 138/137 tarihli Kleopatra heykeline 717 göre erken özellikleridir. Yine de Sard figürünün giysisinde görülen kıvrımlar diğerine göre daha hareketli ve canlıdır. Figürde zıt hareketler de halen devam etmektedir. Bu nedenle K46, Viyana’daki örnekten biraz daha erken olmalıdır. Canlı ve hareketli kıvrım yapısı steli İzmir’den yüzyılın ilk yarısına verilen bir steldeki718 figüre daha fazla yaklaştırır. Zıt yönlere dönük hareketleri ve sağ bacaktan yukarıya doğru

çapraz uzanan incelmiş khimation kıvrımları bu iki figürü birbirine yaklaşıtıran

özelliklerdir. İncelmiş khimation kıvrımlarıyla 2. yüzyılın ilk yarısı sonlarından bir

713 Pfuhl-Möbius’un 2. yüzyılın ilk yarısına, Hanfmann-Ramage’nin önce 3. yüzyılın sonu veya 2. yüzyılın başına daha sonra 2. yüzyılın ikinci yarısına tarihlediği bu eser üzerinde, üçüncü bir kişi olduğu önerisi Hanfmann- Ramage’nin belirttiğine göre 26 Nisan 1971 tarihli bir mektupla Möbius’tan gelmiş ve tarihleme de onun tarafından yapılmıştır. Dolayısıyla buradan Möbius’un 1971’de yüzyılın ikinci yarısına verdiği eseri daha sonra 1977’deki yayınında ilk yarısına verdiğini anlıyoruz. Yayımlarının yakın tarihlere rastlaması ise Hanfmann- Ramage’nin Möbius’un bu fikir değişikliğinden en azından o gün için haberdar olmayabileceğini ortaya koymaktadır: Hanfmann 1966, 45, Fig. 36; Pfuhl-Möbius 1977, 156, Taf: 78, Nr: 503; Hanfmann-Ramage 1978, 116, Nr. 136, Fig. 271. Öte yandan stel çerçevesinin genişliğine dayanılarak mevcut parçanın kabartma alanının küçük bir bölümü olduğu düşünülürse, Möbius’un stelde bir üçüncü kişi önerisinin makul olduğu anlaşılır. Kadının sağ eli yanındaki çocuğun omzunda olduğuna göre stelde K78 ve K79’da olduğu gibi bir aile betiminin işlenmiş olması da muhtemeldir. 714 Hanfmann-Ramage 1978, 164-165, Nr. 246, Fig. 426-427; Eule 2000, 182-183, Nr. 51, Abb. 53. 715 Eule 2000, 184, Abb. 54. 716 Yaylalı 1979, 70, Lev. 16, No: 32. 717 Eule 2000, 186-187, Abb. 2. 718 Yaylalı 1979, 159-160, Lev. 33, No: 65; Pfuhl-Möbius 1977, 137, Taf. 66, Nr. 407. 143

Chios steli719 de Sardes stelini tarihlemede aydınlatıcıdır. Bu veriler ışığında Sardes buluntusu K46’nın 2. yüzyılın ortalarından hemen önce, yaklaşık 160-150 civarında yontulmuş olabileceği ileri sürülebilir.

Aynı dönemden olduğunu düşündüğümüz Philadelphia’dan ele geçmiş olan K47 numaralı stel de 720 Smyrna mezar stelleriyle benzer özeliklere sahiptir. İki yanda, ellerinde kutu tutan hizmetçi figürlerinin yanı sıra bir eliyle eteğini tutarken diğer eliyle arkadaki hizmetçinin tuttuğu kutuya uzanan çocuk figürü sahneye büyük bir canlılık kazandırmaktadır. Kadın figürünün de zıt hareketlerdeki başarıyı sürdürdüğü görülmektedir. Bu figürde izlenen khiton kıvrımları Smyrna’dan yüzyılın ortasına tarihlenen bir steldeki721 kadın figürü üzerindeki zemine dökülen kıvrımlarla benzerdir.

Sol kolundan dökülen ve etek üzerinde zigzag yapan kıvrımlarıyla da yine Smyrna’dan

2. yüzyılın ortasına verilen bir steldeki722 figür ile benzer özellikler taşır. Kıvrımlar arasındaki geniş yüzeyler bu dönemde görülen klasistik özellikler olarak kabul edilmektedir723. Ayaklara dökülen khiton kıvrımlarının harekete uyumlu plastik stili ayrıca Smyrna’dan yüzyılın ortalarından bir stelle724 de benzeşir. Ancak Philadelphia stelinin kıvrımları daha hareketli ve doğal yapılarıyla bu son iki stelden biraz daha erken olmalıdır. Canlı ve plastik kıvrımları ile çocuk ve hizmetçilerin zarif, ince ve uzun yapıları da K47 numaralı Philadelphia steli için Yüksek Hellenistik dönemin sonlarına, yaklaşık 160-150 civarına işaret etmektedir. Stelde gözlenen özelliklerden çocuk figüründe yüksek kemerli ve kolsuz giysi işlenişi, hizmetçi figürünün çerçeveye

719 Pfuhl-Möbius 1977, 145-146, Taf. 73, Nr. 440. 720 Akıncı 1949, 98; Malay 1994, 83, Taf. 30, Fig. 76; Sonkaya 2008, Lev. 1, 15 vd; Durugönül 2015, 122-123, Kat. Nr. 65. 721 Pfuhl-Möbius 1977, 144, Taf. 72, Nr: 434. 722 Yaylalı 1979, 198-199, Lev 56, No: 110. 723 Atalay 1988, 24. 724 Pfuhl-Möbius 1977, 139, Taf. 68, Nr. 413. 144 dayanması ve küçük, “m” biçimli dudak yapısı 2. yüzyılda başladığı kabul edilen725

Klasistik ikonografi anlayışının göstergeleri olarak sayılabilir.

Parçalar halinde ve kısmen ele geçmiş olan K48 ve Roma Dönemi’nde arka yüzü yeniden kullanım görmüş olan K49726 numaralı steller doğallığın azalarak devam ettiği parçalanmış, hareketli kıvrım stilleriyle K47’yi takip ederler. K48’de ortadaki kadın figürünün yana açılan bacağı üzerinde giysinin yalın bırakılmayıp doğal, sığ kıvrımlarla işlenmiş olması 150’ler civarına verdiğimiz K75’teki heykel görünümlü figür ile ortak bir özelliktir. Ancak K48’in stili şematize olmaya başlamış olduğu için diğerinin dönemi kadar erkene gitmez. İnce khimationu da steli 138/137’den Deloslu

Kleopatra heykeline yakınlaştıran bir özelliğidir. Benzer durum K49 için de geçerlidir.

Burada ana figürün parçalı ve kırılgan kıvrımlara sahip ağır khitonu ve hafif ve ince kumaştan khimation yapısı K75’i takip eden özellikleridir. Bununla birlikte o da K48 gibi henüz Kleopatra heykelinin seviyesine gelmemiştir. Buna göre incelediğimiz son iki stel 150-140 arasına verilmelidir.

Sancaklıbozköy’de bulunmuş olan K50 numaralı stel 727 giysi kıvrımlarının nispeten iyi korunduğu heykel görünümlü figürüyle çalışmamız içinde önemli bir yere sahiptir. Pudicitia Saufeia tipindeki kadın figürü üzerinde khiton ve ince bir khimation yer alır ki Hellenistik dönemde Klasik dönemin tersine, zarif ithal kumaşlar için çağdaş bir zevk olarak benimsenen, ağır khiton üzerine ince khimationun tercih edildiği bir trendortaya çıkmıştır. 728 Buradaki kadın figürünün giysisi Efes’ten MÖ 2. yüzyılın

üçüncü çeyreği sonlarına tarihlenen bir stel729 üzerinde yer alan kadın figürünün zemine dökülen khiton kıvrımlarıyla büyük benzerlik gösterir. Her iki figürde de benzer şekilde sol ayak bileğine dökülmeden önce figürün bastığı zemine inen yuvarlak sırtlı kıvrımlar

725 Ridgway 2002, 217. 726 Malay-Ricl 2006, 79. 727 Schmidt 1991, 85 vd, Abb. 17. 728 Messeglia 2015, 11, dn. 60. 729 Atalay (1988) 16, 34, Kat. 20, Lev. 11. 145 daha sonra yeniden bilek üzerine yönelir. Khitonun aşağıya dökülen derin kanallı ve yuvarlak sırtlarıyla boru şeklini almış kıvrımları, yere dökülürken alan daralmasına bağlı olarak birleşip genişçe tek parça haline dönen ikiz kıvrımlar ve khimationun sol bilek ile gerdirilen iki katlı kıvrım yapısı Efes steliyle aynı özellikler olarak dikkat

çeker. Khimationun altından khitonun kıvrımlarının farkedilmesi de bu karşılaştırmaya dâhil edilebilir.

K50 numaralı stel üzerindeki kadın figürünün bazı heykellerle de benzerliği dikkat çeker. Yere dökülüp ayak bileği üzerinden diğer yana uzanan derin kanallı, yuvarlak sırtlı kıvrımlar ve alttan kıvrımların gözüktüğü şeffaf kumaş yapısı Kos I ve

Kos II adlı eserlerden bilinen özelliklerdir. Derin kanallarla ayrılmış, kalın, yuvarlak sırtlı khiton kıvrımları Delos’tan 140-130 civarına tarihli Diodora heykelinde730 ve daha yakın merkez olarak Philadelphia’dan 130-120 arasına verilen bir kadın heykelinde731 de görülmektedir. Deloslu Kleopatra’nın eteğindekinden daha tekdüze görünümlü olan bu yuvarlak kıvrımlar arasındaki kanallar, en belirgini K50’de olmak üzere öylesine derinleştirilmiştir ki adeta birbirinden kopmuş yuvarlak çubukları andırırlar. Alt giysinin kıvrımlarını açığa vuran şeffaf khimationun yapısı da K50’nin Delos ve

Philadelphia heykellerine yakınlığını ortaya koymaktadır. Yalnız bizim stelimizdeki

şeffaf khimationun kıvrımları Philadelphia heykelinden nispeten daha doğal görünümlüdür. Bu durum K50’nin genel olarak kıvrımlardaki canlılık ve doğallığın kaybolma sürecinde olduğu eserlerden biri olduğunu söylememize engel değildir.

K50’nin heykellerle olan bu benzerliklerine ayrıca Smyrna’dan yüzyılın ikinci yarısına verilen iki stelde de732 rastlanmaktadır.733 Yana doğru atılmış ayak üzerindeki,

730 Eule 2000, 186, Taf. I, Abb. 3. 731 Eule 2000, 179, Taf. VII, Abb. 41. 732 Pfuhl-Möbius 1977, 136-137, Taf. 66, Nr: 405, 406. 733 İzmir mezar stellerinde çerçevesiz formun çerçeveli olanlara nispeten oldukça az sayıda oluşu ve K50’nin çerçevesiz yontulmuş yapısı ile bölgede, çalışma kapsamında ele alınan başka örneklerin de varlığı dolayısıyla, söz konusu stelin kökeninin de diğerleri gibi Lydia olması kuvvetle muhtemeldir. İzmir stelleri için bkz: Yaylalı 1979. 146 yukarıdan dökülen kıvrımlar ile zemine varıp ayak bileği üzerine dönenlerin oluşturduğu üstüste binen kıvrım yapısı ve bunlar arasında sıkışıp arka planda yok olan kıvrımların oluşturduğu yapı, gerek anılan heykellerde gerekse stellerde dikkat çekici bir benzerliktir. Bacaklar arasındaki kıvrım demetinde görülen, birleşip tekrar ayrılan yuvarlak sırtlı kıvrımlar da yine bu eserlerin ortak stilistik yanlarıdır. Ana figürdeki stil hizmetçi figürlerinde de izlenebilmektedir. Bu özellikleriyle K50 numaradaki stel 130 civarından olmalıdır.

K51 numaradaki ünlü Menophila steli734, yazıtında mezar stelleri üzerindeki eşya ve işaretlerin ne anlama geldiğini açıklamasıyla, yalnızca Lydia stelleri içinde değil tüm arkeoloji biliminde önemli bir konum elde etmiştir. Bununla birlikte stel üzerindeki figürlerin işçiliği için de aynı şeyi söylemek güçtür. Smith’e göre ise Menophila steli 2. yüzyıldan kaliteli bir eserdir. Stel için Pfuhl-Möbius’un yüzyılın sonları önerisi735 biraz geç bir tarih olmalıdır. Buradaki Pudicitia Saufeia tipindeki kadın figürü, Efes’ten 2. yüzyılın ikinci yarısına tarihli bir stelde736 görülen kadın figürüyle aynı tiptedir. Stilistik açıdan ise Deloslu Kleopatra heykelinden oldukça uzaklaştığı ve K50’yi aştığı gözlenen stel, Smyrna’dan Yaylalı’nın yüzyılın son çeyreğine verdiği bir steldeki737 figürle de benzerdir. Bunlarda, önceki canlı kıvrımların sertleştiği, plastik görünümü kaybedip hareketsiz bir yapı aldığı, khimation saçaklarının sadece şeklen var olduğu katı bir yapı egemendir.738 Bu dönemdeki katılık işçilikten kaynaklı değil dönemin stili gereğidir.739

Menophila steli Pfuhl-Möbius’un yaptığı gibi tam yüzyılın sonlarına olmasa da

Yaylalı’nın Smyrna steli için verdiği son çeyrek içinde erken bir tarihe yerleştirilebilir.

734 Buckler-Robinson 1932, 109, Fig. 101;Pfuhl-Möbius 1977, 141, Taf. 69, Nr. 418; Hanfmann 1978, Fig. 425; Karagöz 1984, 11, Res. 7; Smith 2002, 192-193, Res. 222. 735 Pfuhl-Möbius 1977, 141, Taf. 69, Nr: 418. 736 Atalay 1988, 46, Lev. 8, No: 14. 737 Yaylalı 1979, 79, Lev. 40:1, No: 78. 738 Lydia’da bulunmuş steller içinde köken sorunu olabilecek diğer bir stel olan K50’nin stil olarak İzmir eserleriyle olan benzerliği K74 örneğinde olduğu gibi, şayet ithal değilse, yine İzmir etkisinde kalmış bir atölye veya sanatçı tarafından yontulmuş olmasıyla açıklanabilir. K50’nin çerçevesiz oluşu da onu çok az sayıda çerçevesiz stel üretmiş İzmir geleneğinden bir nebze farklı kılar. Çerçevesiz İzmir stelleri için bkz. Yaylalı 1979, Lev. 62, 63. 739 Yaylalı 1979, 79. 147

Büyük bölümü eksik, iki kırık parça halindeki K52’de işli Pudicitia Philista tipindeki figürde görülen kıvrım stili, önceki stele göre daha sert ve tekdüze bir yapıyla karşımıza çıkar. Kıvrımlar burada da keskinleşmeye devam ederken, derin fakat daha geniş kanallı işlenmiştir. Khimation üzerinde sol bacaktan karına doğru yönelen tek yönlü sert kıvrımlar görülmektedir. Ağır khitona ait şematikleşmiş kıvrımlar kadının sağındaki figürün ayakları üzerine dökülen giysisinde daha belirgin olarak izlenebilmektedir.

Bu özellikleriyle K52’yi Oxford Ashmolean Müzesi’ndeki, stil yoluyla Batı

Anadolu’ya verilen, 2. yüzyılın ikinci yarısına tarihli bir mezar steli740 üzerindeki kadın figürüyle karşılaştırabiliriz. Khimationlarının aşınmış olması figürlerin benzer hareketlerini farketmemize engel değildir. Her iki figürde de vücudun hafifçe sol yana eğilip sağ ayağın da yana açılmasıyla bir dönme hareketinin oluşturulmak istendiği ancak bunda tam olarak başarı sağlanamadığı açıktır. Khitonları üzerinde görülen aynı yönlü, yuvarlak sırtlı, tekdüze kıvrım yapısı bu stellerdeki stilistik benzerliğin bir diğer göstergesidir. Yere değip yukarıya dönerek ayak bileği üzerinden diğer yana yönelen khiton kıvrımları da yine stili itibarıyla Batı Anadolu’dan olması kuvvetle muhtemel olan ve 2. yüzyılın sonlarına tarihli bir stelde, aynı tipteki kadın figüründe görülür. Bu benzerlikler K52 numaralı stel için önceki stel gibi 2. yüzyılın son çeyreğinde bir yer bulmamızı gerektirir.

Buraya kadar yapıldığı gibi steller üzerindeki figürleri tarihlemede serbest heykellerden de yararlanılmaktadır. Bununla birlikte serbest heykellere oranla kabartmalarda ayrıntıları vermenin güçlüğünden kaynaklı olarak daha yüzeysel bir işçiliğin normal karşılanması gerektiğini ve bu nedenle kabartmalarda heykellerle birebir aynı eserin beklenemeyeceğini belirtmekte yarar vardır. Bu düşünce kapsamında

740 Pfuhl-Möbius 1977, 169, Taf. 88, Nr: 558. 148

K53’te yer alan farklı malzeme ve tipolojiyle ele alınmış yüksekçe stel üzerindeki figür, uygulanan şeması ve stiliyle Magnesia Prytaneionu’ndaki geç 2. yüzyıla verilen, tipin adını aldığı Saufeia heykeliyle 741 karşılaştırılabilir. Stil olarak benzer durumdaki kıvrımlar, Sufeia’da serbest yontu olmadan dolayı sayıca daha yoğun ve ayrıntılı ele alınmış ve sol bacak daha fazla yana açılarak kalçadaki yaylanmanın daha etkili olması sağlanmıştır. K53’te vücudu sıkıca saran khimationun iki yandaki yukarıya çekilen gergin kumaş kıvrımları plastikliğini kaybetmiş, sert ve keskin kenarlı yapılarıyla dikkat

çeker. Böylelikle aynı stildeki kıvrımlar uygulamada K53’te sayıca azalmış yuvarlak sırtlı kıvrım yapısı Saufeia’ya göre daha keskin kenarlı bir hal almıştır. Bu da K53’ün

Saufeia heykelinden biraz daha geç olabileceğine işaret eder. K53 stili itibarıyla malzememiz içindeki K83 numarada incelediğimiz steldeki kadın figürünün baş işlenişi ile kalçası üzerindeki kıvrımlar ve ayaklar arasındaki khiton kıvrımlarıyla geç 2. erken

1. yüzyıl aralığında çağdaş olmalıdır. Pfuhl-Möbius vasıtasıyla yalnızca çizimi elimizde bulunan Philadelphia kökenli K54 numaralı stelde 742 gözlenen Saufeia şemasındaki figür de anılan ikiliyle aynı döneme tarihlenebilir. Zira -çizim bizi yanıltmıyorsa-

özellikle yukarıya doğru çekilen khimationda oluşan gergin ve sert kıvrımlar birbirini taklid eder durumdadır. 743 Bununla birlikte K53’teki giysi şemasında dikkat çeken

özgün yapıyı da belirtmek gerekir. Kıvrımların bacaklar arasında, genellikle hizmetçi giysilerinde karşılaşıldığı gibi, yere kadar dökülen demetli yapısı, eğer figürlerin deforme olduğu ve eski akımların yenilenerek birbirine karıştığı manieristik stille744 ilgili değilse, ancak atölyeye özgü bir uygulama olarak açıklanabilir. Raf üzerinde görülen unguentarium formu da tarihlendirmede bize yardımcı olmaktadır.

Unguentariumlarda önceleri ayak kısmı kısayken zamanla uzayarak 1. yüzyılda boyun

741 Linfert 1976, 31 vd., 48, Abb. 23; Eule 2000, 170-171, Abb. 19. 742 Pfuhl-Möbius 1977, 142, Nr. 423, Abb. 34. 743 Manisa’nın Şehzadeler İlçesi, Akpınar Mahallesi’nde bulunan ve yazıtıyla Geç Hellenistik ya da Erken İmparatorluk tarihi verilen Zeus Tarigyenos adak steli üzerindeki Zeus figürü ile yanındaki kadın figürünün himationları ve özellikle sabit sağ bacakları üzerinde görülen cep kıvrımlar da burada ele aldığımız stellerdeki yapıyla benzerlik gösterir. Adak steli olması dolayısıyla çalışmamıza dâhil etmediğimiz bu stel için bkz: Akkan- Malay 2007, 18-19, No: 2. 744 Yaylalı 1979, 76. 149 ile eşit yüksekliğe ulaştığı kabul edilir.745 Buna göre K54’teki kap formunda ayağın boyun yüksekliğine yaklaşmış yapısı bahsekonu stelin 1. yüzyıl başlarından olabileceğini gösterir.

Ayakta tek kadın betimli stellerin kalan üçünün 1. yüzyıldan olduğunu söylemek zor değil. Bunlarda gerek hareketteki donukluk, gerekse kıvrımlardaki sertlik önceki ikiliden ve K16 ve K17’den daha fazladır. K55’teki746 kadın figürünün sol bacağının yana açılması oldukça sembolik bir düzeydedir. Vücuttaki hareketliliğin azalmasına koşut biçimde kıvrımlar da durağandır. Ağır giysisinde K53 ve K54 numaradaki figürlerin bacaklarının iki yanında görülen, iç içe “V” biçimli, sert kıvrımlarla karşılaşılır. Önceki yüzyılda yaygın olarak karşılaşılan hareketli ve plastik kıvrımlar

K55’te yoktur. Özellikle ayaklara dökülen kıvrımların bilek üzerinde toplanma gereği duyulmamış tekdüze yapısı dikkat çekicidir. Ana figürde gözlenen stilin Taşoz’dan erken 1. yüzyıla ait Kleopatra heykelinin747 giysisinde görülen kıvrım stilini takip ettiği söylenebilir. Bu stilde özellikle K50’de net bir örneği gözlenen, yere dökülüp bilek

üzerinden ayağın diğer tarafına geçen, plastikliği vurgulamaya yönelik kıvrımlar görülmez. Zigzag yaparak sarkan khimation kıvrımları Stratonikeia’dan 1. yüzyıla tarihli bir heykel parçasındaki748 metalik kıvrımları hatırlatmaktadır. Ana figürdekilerle aynı özelliklerdeki kıvrımlar yandaki hizmetçide de mevcuttur. Hizmetçinin bacaklarının kısalığı da Geç Hellenistik Dönem’in daha önce K37 ve K41’de karşılaşılan kaydadeğer, genel özelliklerinden biridir. Tüm bu değerlendirmeler kapsamında K55 Durugönül’ün 2. yüzyılın sonları tarihlendirmesine yakın bir aralığa,

1. yüzyılın ilk çeyreği sonlarına yerleştirilebilir.

745 Civelek 2012, 87. 746 Durugönül 2015, 125, Kat. Nr. 67. 747 Lippold 1950, 348, Anm. 5; Linfert 1976, 130, Abb. 330-332. 748 Özgan 1999, 77-78, Taf. 23 a-b. 150

Pfuhl-Mobius tarafından 1. yüzyılın kötü işçiliğine bir örnek olarak gösterilen

K56 numaralı stel 749 Kaistros yöresinde, aynı yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren

üretilmeye başlanmış ve nişi kemerli tipolojileriyle öne çıkan K19-K22 numaralı stelleri akla getirmektedir. Ancak farklı malzemeden olmasının yanında doğallıktan uzaklaşarak, iyice şematize olmuş figürleri ve katılaşmış kıvrım yapısıyla da onlardan epey geç olmalıdır. Bu özelliği son yüzyılın ilk çeyreği sonlarına verdiğimiz K55 ile de aralarında belirli bir zaman farkı olması gerektiğini gösterir. Buradaki kompozisyonda görülen kız ya da erkek çocukların kaz, horoz, yavru köpek gibi küçük hayvanları beslediği sahnelere 2. yüzyıl ortalarından sonra ve 1. yüzyılda Kyzikos, Samos, Smyrna ve Ephesos’ta sıkça rastlanır. 750 Kadın figürü gerek uzuvlarındaki orantısız yapısı, gerekse birbirine paralel uzanan sembolik giysi kıvrımlarıyla Attaleia’dan yüzyılın sonlarına tarihli bir stelle oldukça benzerdir. Bu benzerlik ve sayılan diğer özellikleriyle

K56 yüzyılın üçüncü çeyreğine yerleştirilebilir. K56 gibi, üzerinde kadının yanında farklı giysisi ve rahat tavırlarıyla dikkat çeken bir çocuk betimi bulunan ve yazıtıyla

Geç Hellenistik Dönem’e tarihlenen751 K57 numaralı stelin de son derece katı işçiliği ve

şematize olmuş güçlü yerel özelliğiyle yüzyılın üçüncü çeyreği civarında bir tarihten olması muhtemeldir.

Oturan kadın betimli steller içinde Erken Hellenistik Dönem’den elimizdeki ilk

örnek “Matis Steli” olarak bilinen K58’dir.752 Bu stel, yerel özelliğine rağmen Geç

Klasik Dönem’den beri kullanılan bir kompozisyonun753 Erken Hellenistik Dönem’den iyi bir uygulaması olması ve Bergama baroğunun geliştirilmesinden önce Anadolu’daki

Erken Hellenistik mezar stellerinin nadir örneklerinden biri olması açısından önemlidir.

Akroterli, normal bir alınlığa sahip stel uzun, ince bir yapıyla gövdesi ortasında kareye

749 Pfuhl-Möbius 1977, 141, Taf. 69, Nr. 420. 750 Pfuhl-Möbius 1977, 197, Taf. 109 vd., Nr. 726 vd. 751 Aytaçlar 2004, 187-188, Fig. 3. 752 Hanfmann-Polatkan 1960, 49-52; Pfuhl-Möbius 1977, 27-28, Nr. 62; Hanfmann-Ramage 1978, 114-115, Fig. 267- 268; Hanfmann 1983, 48 vd., Fig. 29; Merkelbach-Stauber 1998, 407, Nr. 04/02/010. 753 Scholl 1996, 255, Nr. 110; 323, Nr. 374; 360-361, Nr. 516. 151 yakın bir kabartma nişine sahiptir. Üzerinde mezar sahibesi Matis, oturur halde ve karşısındaki hizmetçisinin tuttuğu mücevher kutusundan bir şey alırken betimlenmiştir.

Göğüs altından kemerli khimationu bir yandan başını örterken sağ arkadan gelen tomar kucakta sol elle tutulmuştur. Hanfmann-Polatkan, Matis stelini Batı Anadolu üzerindeki

Geç Klasik-Attik stil etkisinin güçlü bir ifadesi ve sanat alanında Lydia başkenti

üzerinde, MÖ 3. yüzyıl esnasındaki hızlı Hellen kültürünün yayılımının bir kanıtı olarak görür. Bu görüşünü dikdörtgen bir çukura sahip uzun stel yapısı ile niş üst köşelerindeki, geç 5. yüzyıldan 4. yüzyıl içlerine kadar Atina’da kullanılmış olan

“bitirilmemiş başlıklar”a dayandırır754, örnek verdiği çift rozetli stelde farklı bir konu, symposium sahnesi işlenmiş olmasına rağmen.

Stel tipolojisi üzerinden yapılmış ve öncülünü Attika mezar stellerinde arayan bu değerlendirme daha sonra yayımlanmış olan ve tartışmaya konu Matis steliyle aynı konunun işlendiği bir başka stel dolayısıyla revize edilmeye muhtaçtır. Şöyle ki:

Karşısında ayakta duran hizmetçisi veya kızıyla verilen oturan kadın kompozisyonunun

Lydia’daki ilk örneğine, Sardes’in çok yakınındaki Kula, Gölde’de bulunmuş 5. yüzyılın son çeyreğine tarihlenen çerçevesiz bir stelde 755 rastlanır. Batıda 420-410 civarına verilen Philostrate stelinde756 ve 400’lere tarihli Hegeso stelinde 757 de aynı konu ile karşılaşılıyorsa da Gölde steli bunlardan daha geç değildir. Dolayısıyla stel tipolojisinin Attika örnekleriyle benzerliği yadsınamazsa da, K58 numaralı Matis steli konu olarak öncülünü daha erken dönemde, Lydia’da bulabilmektedir.

Öte yandan 317’de Phaleronlu Demetrios tarafından Atika mezar stelleri

üretiminin durdurulmasına ve bunun da etkisiyle 3. yüzyılda üretimin azalmasına758 karşın, stellerdeki tip ve ikonografiler göç eden sanatçılar tarafından Atika dışındaki

754 Hanfmann-Polatkan 1960, 49 vd. 755 Pfuhl-Möbius 1977, 27-28, Nr. 62. 756 Diepolder 1965, 19-20, Taf. 13/2 757 Johansen 1951, 17-18, Fig. 5 758 Atalay 1988, 37. 152 yeni Hellenistik merkezlerde sürdürülmüştür. Matis stelini de içeren bu dönem stellerinin öne çıkan özellikleri arasında daha fazla alan elde edilmesi, çapraz duruşlara ve küçültmeye özen gösterilmesi, mimari ve manzara elemanlarına yer verilmesi

şeklinde sıralanabilir. Son özellik Ephesos, Smyrna, Bergama ve Sardes gibi Anadolu kentlerinde de görülür. Batı Anadolu stellerinde figürlü sahneler için çerçeve olarak kullanılan dikdörtgen nişli stel tipi devam eder; fakat zamanla gövdeleri Matis’inkine göre alçalıp genişleyecektir.759

Matis steli Hanfmann-Polatkan tarafından Aleksandria ve Smyrna’nın aynı kompozisyondaki iki yüksek Hellenistik kabartmasından760 stilistik olarak daha erken nitelikte ve “gergin” stil açısından “Atika etkili erken Hellenistik örnek” olarak değerlendirilmektedir. Robert’in 3. yüzyılın ortalarına yaptığı epigrafik tarihlemeyi

Hanfman-Polatkan da destekler. Onlara göre 3. yüzyılda hızla Hellenize olmasına karşın; Sardis halen Grek heykeltıraşları için bir dereceye kadar öncü bir merkezdir.761

Kompozisyon ve figürlerin hareketleri bakımından K58, Mesembria’dan anılan yüzyıldan bir stelle 762 de oldukça benzerdir. Stratonikea’dan bir stelde 763 de kayarmışçasına oturağın ucuna doğru oturmuş, benzer stilde hizmetçisiyle birlikte bir kadın figürü yer alır.

Hanfman-Polatkan’ın yaptığı analize göre; Hellen kültürünün yayılımı sürecinde

Grekli ada sahip Andromenes’in Grek kökenli olmayan bir ada sahip olabilecek karısının Grekli kadınlar gibi anılmasını istemesi ilginç bulunurken; stelin Lydialılar tarafından daha önce kullanılan stellerle çok az ortaklığa sahip olduğu, dolayısıyla

Andromedes’in bu farklı steli yapabilecek kapasitede bir heykeltıraşı Sardis’te

759 Hanfmann-Polatkan 1960, 49-52. 760 Hanfmann-Polatkan 1960, 52, Fig. 6-7. 761 Hanfmann-Polatkan 1960, 52. 762 Pfuhl-Möbius 1977, 247, Taf. 145, Nr. 967. 763 Pfuhl-Möbius 1977, 248, Taf. 146, Nr. 972; Schmidt 1991, 58 vd. Abb. 9; Özgan 1999, 157, Taf. 52c. 153 bulabilmesinin kayda değer olduğu ve belki de bu ustanın daha önce başlamış olan

Artemis Tapınağı’nı inşa eden ustalardan biri olabileceği düşünülmektedir.764

Matis Steli’nin ardından oturan kadın betimli steller içinde Yüksek Hellenistik

Dönem’in ilk örneği olarak K59 numaralı stel765 gelir. Üst yarısı kırık stel üzerinde kadın figürü bu kez sağ eliyle geriye doğru, oturduğu mindere dayanırken sol eliyle Geç

Hellenistik örneklere nispeten daha büyük boydaki peploslu hizmetçisinin uzattığı nesneyi alır. Üzerine göğüs altından kemerli bir khiton ve başı örten bir khimation almıştır. Bu şemada verilmiş, gövdesi hafifçe geriye doğru meylederek bir eliyle arkadaki mindere dayanan kadınlar Tykhe, Penelope, Melissa gibi farklı tipojik adlandırmalarla766 karşımıza çıkmaktadır. Stel, tornalı ayaklara sahip oturak modeli ve kadın figüründe gövdenin cepheye döndürülmesi açısından Smyrna’dan 3. yüzyılın ikinci yarısı eserlerini767 hatırlatmaktadır. Figürün bir eliyle geriye, oturak minderine yaslandığı şemayla 2. yüzyılın ilk yarısından Smyrna mezar stellerinde768 de karşılaşılır.

Bunlardaki ince gövde yapısı, göğüs altından kemerli khiton ile belin yukarıya çekilmiş görüntüsü, giysinin karın ve kucakta vücuda yapışarak göbeğin ortaya çıkarılması ve henüz tam olarak küçülmemiş hizmetçilerin duruş ve giysileri benzer özelliklerdir.

Bununla birlikte steldeki kompozisyon ve stilistik bakımdan daha yakın benzerleri 3. yüzyıl sonlarında mevcuttur. Kadının baldırı altında sıkışıp ayaklara doğru gerilerek,

çapraz yönde uzanan kıvrımlar ve hizmetçinin eteğinde görülen birbirine paralel, düz kıvrımlarla aynı sahnenin konu edildiği Rodos’tan 3. yüzyıla verilen bir stelde karşılaşılmaktadır. Aynı yüzyılın son çeyreğine ait Samos’tan bir stelde769 de sağ eliyle oturağa yaslanırken sol eliyle karşısındaki figürden bir şey alan benzer duruşta bir figür görülür. K59’daki figürlerde gözlenen giysi yapıları ve hizmetçi figürünün henüz fazla

764 Hanfmann-Polatkan 1960, 51-52. 765 Malay 1994, 89-90, Ins. 247, Fig. 89. 766 Penelope için bkz. Ridgway 1990, 36, Cremer 1991, 88 vd; Tykhe için bkz. Saraçoğlu 1997, 54; Melissa için bkz. Şahin 2000, 66. 767 Pfuhl-Möbius 1977, 235, Taf. 136, Nr. 907. 768 Pfuhl-Möbius 1977, 210, Taf. 116, Nr. 798, 800. 769 Horn 1972, 138, Beil. 13, Nr. 114. 154 küçülmemiş boyu K58’dekilerle de benzer bir görünümdedir. Tarihlemede önemli bir etken değilse bile çalışma kapsamımızdaki eserler arasında bu iki stelin aynı malzemeden üretildiğini belirtmek gerekir. Sonuçta K59 numaralı eser figürlerin giysi yapıları ve stiliyle 3. yüzyılın ikinci yarısı, belki son çeyreği içinde bir yere yerleştirilebilir.

Dörtgen kabartma içerisine kemerli bir niş yerleştirilmiş olmasıyla dikkat çeken

K60 numaralı stel üzerinde, kemerli alana Küçük Herculaneumlu Kız tipinde bir kadın figürü yerleştirilmiştir. Serbest heykellerde 4. yüzyılın sonlarında görülen bu tipin steller üzerindeki ilk örneğinin 3. yüzyıldan bir Kyzikos steli olabileceği kabul edilir770.

Yüksek iskemleli ve kolçaklı, geniş kenarlı, ağır, taht benzeri bir oturak üzerinde ¾ cepheden verilmiş olan figürün dökümlü khimationu dizler arasında “V” biçimli cepler oluşturmaktadır. Bu yönüyle 140-130 civarına verdiğimiz K10’daki aynı tipteki kadında ve ayrıca erkek figüründe karşılaştığımız yapıyı hatırlatan kıvrımlar, daha cansız ve donuklaşmış, yuvarlak sırtlı yapılarıyla söz konusu eseri stil olarak biraz aşar. Bacaklar arasındaki derin kanallı khiton kıvrımları 130’ların K50 numaralı stelini akla getirir.

Benzer bir stil uygulaması İstanbul’da771 ve Ephesos’ta772 bulunmuş 2. yüzyılın ikinci yarısına verilen iki stelde, yüksek ayaklıklı birer taht üzerinde, biri aynı tipteki oturan kadın figürlerinde de görülür. Söz konusu eserlerdeki stil 2. yüzyıl içinde çok geç olamayacağı gibi 130’ların pek de öncesine gitmez. Bacaklar arasındaki kıvrım yapısının benzeri Karacabey’de bulunmuş 130-120 arasından bir steldeki 773 oturan kadın figüründe de görülür. Bu benzerliğin yanı sıra doğallığını henüz yitirmemiş, ince kıyafetli, hareketli hizmetçi figürleri ve plastik kıvrımların Ephesos steliyle olan benzerliği K60 numaralı stelin 130’lar civarında yontulmuş olabileceğini gösterir.

770 Şahin 2000, 60 dn. 442. 771 Pfuhl-Möbius 1977, 231, Taf. 132, Nr. 891. 772 Atalay 1988, 34, 59-60, Lev. 23, Kat. No. 38. 773 Şahin 2000, 212-213, Lev. LXIII, KB 1. 155

Stilistik açıdan K60’ı, ana tanrıça betimlerini andırır şekilde kathedra (taht)

üzerinde cepheden işlenmiş bir kadın figürünün bulunduğu Hypaipa buluntusu K61774 takip eder. Buradaki gibi kadınların cepheden verilmesine Hellenistik dönem mezar stellerinde sıkça rastlanmaz.775 Dor başlıklı sütunlarla çevrelenmiş stelde ilk bakışta ağır bir görünüm sezilmektedir. Yüksek arkalıklı, tornalı ayaklı bir taht üzerindeki figür, başı ve bacakları örtüp gövdeyi açıkta bırakan khimation ve göğüs altınden sıkıca bağlı bir khiton giymiştir. Kolların gövdeden ayrılmasında ve elinde iğ tutan hizmetçi figürü dâhil giysilerin işlenişinde derin kanalların etkili olduğu bir uygulama stel geneline hâkimdir. Sağ kol hattı ve sol kol altından öne gelen kıvrımlar ile kucaktaki khimation kıvrımları, karın üzerinde yapay, yuvarlak bir alan oluşturur. Khimation kıvrımları daha sert, katlanmış khiton kıvrımları kemer altında keskindir. Ayaklara dökülen derin kanallı khiton kıvrımları 130’lardan Ephesos stelini ve aynı tarihteki K50’deki kıvrımları daha sert ve metalik oluşlarıyla biraz aşar ve 130-120/110 aralığına verdiğimiz K12’deki stille yaklaşık çağdaş olmalıdır.

Oturan kadınların betimlendiği steller 2. yüzyılda K61’den sonra devam etmez.

Belirli bir süre kesilen bu steller 1. yüzyılda ’den K62 numaralı stelle yeniden ortaya çıkar. Zira sivri uçlu ayaklara sahip örtülü diphrosta oturan kadın figürü ve diphrosa gerilmiş kumaş üzerindeki aynı stilde işlenmiş kıvrımlar sertlikleriyle 2. yüzyıldaki yapıdan oldukça uzak; 1. yüzyılın ortalarından K27’de ve K28’deki kadın figürünün bacağı altındaki bir noktadan çıkıp farklı yönlere sertçe uzanan şematik yapıyla yakındır. K62, yine Koloe’den K90 ile tympanonu yalın, ortadan ikiye ayrılan akroterleriyle aynı kabartma alınlık tipolojisine sahiptir. Akroterleri ve şematik alınlığıyla Manisa Müzesi’ndeki Sarıgöl’de bulunmuş K86 numaralı Geç Hellenistik stelle de benzerdir. K62’nin kompozisyon düzenlemesi 1. yüzyıl eserlerinde sıkça

774 Mendel 1914, 144, Nr. 929; Pfuhl-Möbius, Taf. 134, Nr. 897. 775 Pfuhl-Möbius 1977, 69. 156 karşılaştığımız bazı teknik problemlere işaret eder. Başın tavanla birleşik olması ve alan yetersizliğinin ortaya çıkmış olması bunlardan bir tanesidir. Figürlerin başlarının üst

çerçeveye dayandığı bu tür bir uygulamanın Ephesos’ta 1. yüzyılın ilk çeyreği ortalarından üçüncü çeyreğine değin stellerde776 yaygın olarak devam ettiği görülür.

K62 söz konusu Ephesos stellerinden 1. yüzyılın ikinci çeyreğine verilen K68 numaralı stelde görülen katı ve keskin sırtlı kıvrım stiliyle oldukça benzerdir. 1. yüzyılın ortalarından hemen sonraya tarihli K70 numaralı Ephesos stelinde oturan kadının khimationunda görülen kıvrımlar da stilistik bakımdan Koloe steliyle benzer nitelikte katılaşmış fakat daha keskin görünüm kazanmıştır. Bu da K62’nin anılan yüzyılın

üçüncü çeyreğine gitmeyeceğine ve bu özellikleriyle ikinci çeyreğin ikinci dilimine tarihlendirilebileceğine işaret etmektedir.

Genel tipolojisi ve üzerindeki bezemeleriyle yerel, kabartma stiliyle oldukça sıradan özellikler gösteren K63777, oturan kadın betimli steller grubunun sonuncusudur.

Akroter yapıları ve tympanondaki bitkisel bezeme, kabartma alanının iki yanında Atik-

Ion tipi (?) altlıklar üzerinde yükselen yivli uzun, ince sütunlar ve bunlar üzerinde bakışımlı Ion başlıkları, sütunlar arasındaki girland motifi ve en altta zıvanaya geçmeden öne doğru çıkıntılı geniş bir profil eserde görülen nadir rastlanan

özelliklerdir. Stel üzerinde sağda, kathedra üzerinde yaklaşık cepheden oturan, başı

örtüp göğsü açıkta bırakan bir kadın figürü ve onun sağında yere kadar inen uzun khitonlu hizmetçi yer alır. Malay’ın Geç Hellenistik Dönem’e tarihlediği stelin karşılaştırılabileceği, aynı konuyu içeren en uygun eserlerden biri ’tan 1. yüzyıla tarihli bir steldir778. Aspendos stelinde Korinth başlıklı sütunlar arasında oturan kadın figürünün vücut uzuvlarındaki orantısızlık K63’te olduğu gibi doğallığın tamamen yitirildiği bir aşamaya gelindiğini göstermektedir. Hizmetçiler de dâhil olmak

776 Atalay 1988, 34, 72 vd., Lev. 42, 43, 46, Kat. No: 65, 66, 70. 777 Malay 1994, Fig. 143, Ins. 402. 778 Pfuhl-Möbius 1977, 230-231, Taf. 132, Nr. 889. 157

üzere kıvrımlar artık tamamen sembolik bir hale gelmiştir. Girland motifi Ephesos’tan

1. yüzyılın ilk çeyreğinden bir stel779 üzerinde görülse de bu stel K63’ten erken bir stilde yontulmuştur. Malzeme içinde ise yalnızca 2. yüzyıldan K61’deki figürün bacakları arasında görülen benzer biçimdeki khimation kıvrımları K63’te tamamen

şematize olmuştur. Doğallıktan uzak, şematik kıvrımlar ve hizmetçi figüründe bacakların kısalmış yapısı stil olarak en yakın benzerini 1. yüzyılın üçüncü çeyreğini

önerdiğimiz K56’da bulur. Bu özellikleriyle zengin fakat başarısız bir işçiliğe sahip olan

K63’ün K56 ile çağdaş olduğunu belirtmek yanlış olmaz.

Ayakta erkek betimli steller arasındaki ilk örneğimiz K64 numaralı steldir. Bu stel üzerinde, oldukça küçük boyutlu hizmetçileri arasında tüm vücudu khimationa sarılı, ayakta, normal tipte bir erkek betimi yer alır. Bu tipin Lydia mezar stellerindeki

örnekleri 2. yüzyılın ikinci yarısında başlar. K64’teki figür üzerinde plastikliğini henüz tamamen kaybetmemiş, az sayıda fakat etkili, hacimli kıvrımlar görülmektedir. Benzer stildeki figürlerle Smyrna mezar stellerinde karşılaşılmaktadır. Stili dolayısıyla K64, tipinin en erken örneği olarak 2. yüzyılın üçüncü çeyreği başlarına verilen, Paris Louvre

Müzesi’ndeki bir Smyrna stelinde 780 yer alan figür ile karşılaştırıldığında, K64’teki figürün duruş açısından daha hareketsiz kaldığı ve sağ kalçanın kaybolduğu dikkati

çeker. Paris’teki eserde hizmetçiler de daha ince ve uzun yapıdadır. Bu nedenle K64, 2. yüzyılın üçüncü çeyreği başlarından daha sonraki bir tarihten olmalıdır. Yüzyılın son

çeyreğinden bir Efes mezar steli781 üzerinde yer alan normal tipteki bir erkek figüründe, sol omuzdan sağ bacağa çapraz uzanan kıvrımların K64’ten daha tekdüze ve sert olması

K64’ü yüzyılın son çeyreğine tarihlememize de engel oluşturur. Bu durumda stelin

İzmir Müzesi’ndeki Smyrna buluntusu bir stelde 782 yer alan ve 140’lar civarına tarihlenen figürle daha yakın benzerlikler gösterdiği ortaya çıkmaktadır. Çıplak

779 Atalay 1988, Kat. No: 63, Lev. 40. 780 Yaylalı 1979, 74, 78, Lev. 31, 34, No: 60, 66. 781 Atalay 1988, 49-50, Kat. 20, Lev. 11. 782 Yaylalı 1979, 78, Lev. 31, No: 60. 158 bırakılan sağ diz üzerindeki tek parça katlanma bu stellerde aynı şemanın uygulandığını gösteren bir biçimsel özelliktir. Her iki figürün sol kolları üzerinde iç içe geçmiş kıvrımlar ve sağ bacak üzerindeki ikiye veya üçe ayrılan yuvarlak sırtlı kıvrım yapıları benzerdir. Bu nedenle K64 numaralı stel, Paris’teki örnekle farklılığından dolayı yüzyılın üçüncü çeyreği başlarına çekilemediği gibi üçüncü çeyrek sonlarına da gitmez.

Söz konusu eser için en uygun tarih aralığı 140-130 civarıdır.

K64 numaralı stelde, incelediğimiz eserlerde pek karşılaşılmayan önemli bir

özellik bulunur: Ana figürün khimationu üzerinde Öztepe’nin sözünü ettiği ve literatürde “press folds” ya da “liegefalten” olarak adlandırılan çizgisel hatlara rastlanır783. Khimation üzerinde belirli aralıklarla işli ve klasistik ikonografinin bir etkisi olarak görülen 784 bu hatlar, birbirine paralel çift çizgiler halinde devamlılık göstermektedir. Figür bu özelliğiyle yukarıda verdiğimiz tarihe uygun olarak Delos’tan

138/137’ye tarihli Dioskurides heykeliyle ortak bir yöne daha sahip olmaktadır.

Ödemiş’te bulunmuş olan ve oldukça aşınmış haldeki yüksek kabartma parçası

K65’in henüz sertleşmemiş görüntüdeki kıvrımları ve üst gövde ve baştan anlaşıldığı kadarıyla barok dönmenin devam ettiği canlı figür yapısı bunun da K64 ile yaklaşık aynı tarihlerden olabileceğini ortaya koyar. Sonraki eser, kabartma alanına ait bir parçası elimizde bulunan Adala buluntusu K66’dır. Stel, ele aldığımız aynı tipteki benzer örnekler ışığında K64 ve K65 ile yakın tarihlerden fakat onlardan daha sonra olmalıdır. Ana figürün kolu ve karnı üzerindeki bazı kıvrım hatları ile hizmetçi figürlerinin duruş ve boyutlarındaki benzerlik dolayısıyla stel K64’e yaklaşır ancak kıvrım sırtlarının daha keskin oluşu ve katı, hareketsiz yapısı ondan geç olmasını gerektirir. Fakat kıvrımlarda halen tam bir şematize olma söz konusu değildir. Yine de

783 Öztepe 2004a 209 vd. 784 Ridgway 2002, 217. 159

K66’nın Smyrna’dan yüzyılın üçüncü çeyreği sonuna verilen bir figürde785 karşılaşılan kıvrım yapısını daha katı ve keskin stiliyle aştığı söylenebilir. Sağ bacak üzerinde görülen ve bacağın arkasında devam etmesi gereken cep kıvrımlar Geç 2. yüzyıldaki

K53 ve K54 numaralı stellerde karşılaştığımız şematize olmuş keskin kıvrımlara doğru gidişe işaret eder. Bununla birlikte henüz o seviyeye uzak olan kıvrımlar Yaylalı’nın

140-130’un geç safhasına tarihlediği stelde786 (K81), ortadaki figürün khimationunda gözlenen az fakat etkili, sertleşmiş kıvrımların stilini henüz aşmıştır. Buraya kadar anılan özellikleri stelin K64’ten sonra 130-120 arasında yontulmuş olabileceğini gösterir.

Öte yandan incelediğimiz figürün hafifçe şişkin göbekli yapısı orta yaşın

üzerinde bir kişinin fizyonomisini yansıtır. Paye üzerindeki, envantere “herme” olarak kaydedilen nesne ise esasen bir kalathostur. Tek figür yerleştirmeye yetecek şekilde dar, uzun tasarlandığı görülen kabartma alanında karşılaşılan bu paye ve üzerine herme, sandık, kalathos, kitara vb objelerin yerleştirilmesi uygulaması bir Hellenistik dönem

özelliği olup bunlar normal tipli figürler içeren İzmir stellerinde 787 tipiktir. Bu uygulamanın bir benzeri K67 numaralı stelde görülür. K66 gibi normal tipte tek erkek figürünün ayakta betimlendiği stelde solda bir herme yer alır. Bu yönüyle özgün olan steldeki figürün üzerinde bol, dökümlü bir khimation bulunmaktadır. Sağ bacak hareketli olmasına karşın bu hareket vücut geneline canlı bir şekilde yansıtılamamıştır.

Kıvrımlar düz bir yüzeye işlenmiş birbirine paralel, tekdüze bir yapıdadır. Kıvrım aralarındaki alanlarda kumaş yüzeyinde harakete dair canlı bir yapıya rastlanmamaktadır. Bunun yanı sıra sol kol altından başlayıp sağ ayak bileğine kadar hiç kesilmeden devam eden, doğallıktan uzaklaşmış kıvrım yapısı ve sağ kola sarılı sert khimation kıvrımları stelin K66’dan daha geç olmasını gerektirirken metalik

785 Yaylalı 1979, 75, Lev. 27, No: 54. 786 Yaylalı 1979, 71, Lev. 66, Kat. No: 130. 787 Pfuhl-Möbius 1977, 93 vd., Taf. 33, Nr. 149 vd. 160 kıvrımlarıyla yüzyılın sonlarından K53 ve K54’te karşılaştrığımız stile daha yakın bir nitelik yansıtır. Bu özelliğiyle eser 2. yüzyılın sonları ya da 1. yüzyılın başlarından olabilir.

Mevcut haliyle bile büyük boyutlu bir kabartma788 olan Tire buluntusu K68’de, sol elinde bir rulo tutan erkek figürünün khimationunda da tamamen birbirine koşut, sert kıvrımlar devam eder. Oldukça katılaşmış bu kıvrımlar Kuşadası’ndan ve

Byzantium’dan 1. yüzyıla tarihli iki benzer steldeki789 stilistik yapıyla yakınlık gösterir.

Sağ bacak üzerindeki cep oluşturan khimation kıvrımları ise önceki yüzyılın ikinci yarısından bu yana karşılaştığımız stilin 1. yüzyıl içlerindeki (olasılıkla ikinci çeyreği) devamı niteliğindedir. Pfuhl-Möbius’un Hellenistik Dönem sonlarına tarihlediği790 ve bugün elimizde yalnızca yayımlardaki791 fotoğrafı bulunan K69 numaralı yüzeyi tahrip olmuş stel parçası, üzerinde işli normal tipte ve hareketsiz yapıdaki erkek figürünün omzunda gözlenen bant biçimli, keskin kenarlı kıvrım yapısı ve sol koldan sarkan sert khimation kıvrımlarıyla K67 ve K68’i oldukça aşmıştır. Pfuhl-Möbius’un yaptığı gibi 1. yüzyıl içinde, dönem sonuna yerleştirilebilecek olan eser, sert stiliyle Erken

İmparatorluk Dönemi eserlerine792 de benzerlik gösterir.

Rahmanlar civarından bir nekropol buluntusu olan K70’te kompozisyonun kabartma alanına yerleştirilmesinde en dikkat çekici özellik başta kabartma alanı üst kısmı olmak üzere çok fazla boş alan bırakılmış olmasıdır. Bu boşluk figürler arasında da sezilir. Meriç, mezar stellerinde Metropolis’ten verdiği bir örnek dışında pek rastlanmadığını belirttiği bu durumun boyadan tasarruf amaçlı olduğunu düşünmüştür.793 Yeterince kaliteli işçiliğe sahip olmasına karşın; figürlerin geniş alanda,

788 Bu eser bir mezar steli değilse bile en azından bir mezara ait kabartma olduğu kabul edilir: Pfuhl-Möbius 1977, 80, Taf. 26, Nr. 110. 789 Pfuhl-Möbius 1977, 97, Taf. 40, Nr. 193, 195. 790 Pfuhl-Möbius 1977, Taf. 44, Nr. 228. 791 Hanfmann-Ramage 1978, 117, Fig. 273; Pfuhl-Möbius 1977, 103, Taf: 44, Nr: 228. 792 Pfuhl-Möbius 1977, 103, Taf. 45, Nr. 229, 230. 793 Meriç 1993, 58. 161 küçük boyutlu ve seyrek dağılımının ve kabartma alanının en az yarısını oluşturan üst bölümünün boş bırakılmasının nedeni olarak kompozisyonda açık hava (hypaethral) görüntüsü algısı oluşturma amacı olabileceği794 ihtimalini de göz ardı etmemek gerekir.

Ortadaki aşınmış haldeki khimationlu figürün giysi sarılışı belirgin değildir. Yine de benzerine İzmir ve Efes stellerinde rastlanmaz. Bu da eserin kökenine ilişkin buluntu yeri civarını işaret eden bir özellik olsa gerektir. Ayrıca K70’in Kaistros bölgesi içindeki diğer stellere nazaran farklı malzemeden yapılmış olması ve tipolojisi bölgede bu forma yoğunlaşmış ayrı bir atölye olabileceği fikrini doğurmaktadır. Bu da büyük boyutlardaki eserlerin yalnızca kuzeydeki Yiğitler gibi merkezlerde değil, güney yörelerde de yapıldığının bir göstergesi olacaktır.

Öte yandan Lydia’nın merkezi Sardes civarı ve Gediz havzasında ziyafet sahneli steller oldukça az sayıda (ve erken dönem eserleri) iken Kaistros havzasında yoğun olarak ele geçmiştir ki bu dikkat çekici durum bölge içi tercih farklılıklarını ortaya koyar. K70’te ise farklı bir durum söz konusudur. Bir Kaistros Vadisi buluntusu olmasına rağmen bu stelde K72’de olduğu gibi bir istisna olarak farklı, gündelik bir konu ele alınmıştır.

Tarihleme konusuna gelince; Çekilmez K70’i 150-125 arasına tarihlendirmiştir 795 . Meriç, kabartmaları fazlaca aşınmış da olsa, ince ve plastik figürlerinden dolayı stelin Pfuhl-Möbius’un 2. yüzyıla tarihlediği K72 numaralı stelden796 daha erken olması gerektiğini belirtir.797 Buna sahnedeki hareketli yapıyı ve figürlerdeki canlı ve dengeli hareketleri eklediğimizde stel için 2. yüzyılın üçüncü

794 Pfuhl-Mobius 1977, 60 vd. 795 Çekilmez 2015, 108. 796 Pfuhl-Möbius 1977, 124, Taf. 58, Nr. 346. 797 Meriç 1993, 58. 162

çeyreği en uygun tarih olarak gözükmektedir. Nitekim solda yer alan figür tipi 2. yüzyılın ortalarından itibaren görülmeye başlanır.798

Dengeli ve zıt yönlü hareketlerin görüldüğü bir diğer örnek K71 numaralı steldir799. Burada iki ana figür yer alır. Sağdaki daha kısa figür giyim tarzıyla henüz ergenliğe adım atmış bir genci betimliyor olmalıdır. Nitekim Batı Anadolu mezar stellerinde delikanlı çağındakiler yetişkinlerin giysilerini giyerken küçüklerde tulum cinsi giysi görülür800.

İki ana figürün yer aldığı bu stele stilistik açıdan bakıldığında duruşlarda ve yontu kanallarının yönlerinde birbirini kesen açıların varlığı dikkat çeker. Bu bakımdan gerek kompozisyon genelinde ve figürlerin birbirine karşı pozisyonlarında, gerekse figürlerin kendi içinde tam bir kontrapost yapının egemen olduğu söylenebilir: İki figürün birbirine hafifçe arkalarını dönmüş gibi görünüm vermesi, başların gövdelerle farklı yönlere bakması ve birbirini kesen paralel kıvrım dizileri bu zıtlığı yansıtan temel unsurlardır. Soldaki figürün yakın benzeri Smyrna’dan 2. yüzyıla tarihli bir stelde801 görülür. Sağdaki figürün en yakın benzerleri ise Metropolis 802 ve Smyrna’dan 803 2. yüzyılın ikinci yarısına verilen birer stelde görülmektedir. Duruşlarının yanı sıra khimationun vücuda sarılışı bakımından da K71 ile aynı tipi yansıtan bu stellerde

çerçeve dibinde gözlenen küçük hizmetçi/çocuk figürleri de ortaktır. 804 Bu veriler

ışığında K71 2. yüzyılın 3. çeyreği içerisine yerleştirilebilir.

Pfuhl-Möbius’un 2. yüzyıla verdiği K72’de kabartma alanı masif bir stel bloğu yüzeyine açılmış küçük bir pencere görünümündedir. Bu özelliğyle stelin tipolojik ve

798 Lewerentz 1993, 238. 799 Keil-Premerstein 1906, 7-8, Nr. 15, Abb. 6; Pfuhl-Möbius 1977, Taf: 57, Nr: 342: Sol kenarının düz kesilmiş olması bu stelin sonradan başka bir amaçla da kullanıldığını gösterir. 800 Yaylalı 1979, 51, Kat. 40, Lev. 20. 801 Pfuhl-Möbius 1977, Taf. 57, Nr. 341; Yaylalı 1979, 145, Kat. 42, Lev. 21. 802 Pfuhl-Möbius 1977, 81, Taf. 27, Nr. 115. 803 Pleket 1958, 42, Taf. 8, Nr. 43; Pfuhl-Möbius 1977, 81, Taf. 27, Nr. 114; Yaylalı 1979, 143, Lev. 20, Kat. 40. 804 Ayrıca buradaki K71’deki arşitrav bloğu üzerinde yan yana ve etrafı açık bir şekilde betimlenen çiçek rozet ve çelenklerin polyptik panolar içerisine yerleştirildiği daha kaliteli işçilik yansıtan örneklere Smyrna stellerinde rastlanır: Bkz. Pfuhl-Möbius 1977, 121, Taf. 56, Nr. 320. 163 kompozisyonel açıdan benzerine 2. yüzyıl Lydia’sında rastlanmaz. Konu olarak ise

K70’te olduğu gibi Kaistros yöresi stellerinden farklı, sunu ve hayvan besleme gibi dini ve gündelik bir konu ele alınmıştır. Buradaki gibi ergenlik çağına henüz ulaşmamış kız ya da erkek çocukların kaz, horoz, yavru köpek gibi küçük hayvanlara üzüm vb yiyecek uzattığı sahnelere 2. yüzyıl ortalarından sonra ve 1. yüzyılda Kyzikos, Samos, Smyrna ve Ephesos’ta sıkça rastlanır.805 Aynı sahnenin masif bir blok üzerine nispeten küçük bir niş açılarak işlendiği ve buradaki gibi yılanlı sunak veya ağaçların da yer aldığı steller ise daha çok 2. yüzyıl sonu ile 1. yüzyılda karşımıza çıkmaktadır. 806 K72, üzerine işlenen betimin yanı sıra tipolojik olarak da Kyzikos’tan 2. yüzyılın sonları ya da 1. yüzyıl başları civarına tarihlenen bir stelle807 benzerlik gösterir. Efes’ten 2. yüzyılın ikinci yarısına tarihlenen bir stelle808, sahnedeki benzer anlatımın yanı sıra sunakların benzerliği de dikkat çeker. Sunağın yanındaki figürün khimationunda yer alan ve

K72’de de görülen sağ bacaktan sol yukarıya, boydan boya uzanan, birbirine paralel kıvrımlar da 130-120/110’a verilem K40’taki figürde görülen kıvrım yapısını hatırlatmaktadır. Kyzikos’takinin yanı sıra özellikle Ephesos steli ve K40 ile olan benzerlik K72 numaralı stelin yüzyılın son çeyreği başlarından olması ihtimalini güçlendirmektedir. Lydia’nın güneybatı ucundaki Kurşak’ta bulunmuş olan K72’nin

Efes steliyle olan bu benzerliği coğrafi yakınlığın etkisini de akla getirmektedir.

Ayakta iki erkeğin betimlendiği stellerin sonuncusu K73 yazıtıyla daha önce

K1’de karşılaşılan mezar lanetlemesinin diğer bir örneğini oluşturur 809 . Kabartma yüzeyi tahrip olmuş stelde ayakta cepheden, aynı tipte giyim ve duruşta iki erkek figürü yer alır. Bunlar Demosthenes tipindedir. Bu tipin 280 yılına tarihlenen orjinalinde810

805 Pfuhl-Möbius 1977, 197, Taf. 109 vd., Nr. 726 vd. 806 Pfuhl-Möbius 1977, 197, Taf. 109, Nr. 728. 807 Pfuhl-Möbius 1977, 203, Taf. 113, Nr. 761. 808 Atalay 1988, 15, Lev. 2, Kat. 2. 809 Malay 1999, 116, Nr. 128, Fig. 133; Mezar soyguncularını lanetleyici mezar yazıtlarına Lydia ve Phrygia’da sıkça rastlanır: Akyürek-Onur 2008, 138. 810 Özgan 2016 (b) 86 vd., Res. 67, 68. 164 khiton bulunmaz. Sağ üst gövde çıplaktır. K73’te görülen bu tipleri Şahin 811 de

Demosthenes’le ilişkilendirir. Yüzeyi tahrip olmuş figürlerin katı duruşları ve cansız yapıları stelin K72’den uzaklaştığını ve 2. yüzyıl sonu ile 1. yüzyıl başları arasında bir zamanda yontulmuş olabileceğini gösterir.

Bir kadın-bir erkek betimli steller içinde en erken özellikler yansıtan K74

üzerinde betimlenmiş kadın figürü bacakların hareketi ve gövdenin sağına dönüşüyle

Smyrna’dan 2. yüzyılın ilk yarısına tarihli bir stelde812 görülen kadın figürüyle benzeşir.

Giysi sarılışı farklı ve khimation altındaki sağ kol bizde dışarıda ve çıplak olmasına karşın kıvrım yapısındaki stilistik benzerlik gözden kaçmaz. Her iki kadın figüründe de bacaklar üzerindeki khiton kıvrımları tek düze olmayıp yukarıdan aşağıya genişler ya da daralır. Hafifçe öne atılan sol bacak üzerinde kıvrımlar yok olurken bacakla birlikte yana doğru yönelen kıvrımlar ile zemine dökülenler arasında iki geniş ve derin kanala sahip üçgen bir biçim oluşmuştur. Diğer bir benzerlik ise bacak hareketleri ve

Yaylalı’nın 3. yüzyılın sonlarında görülen “barok dönme” olarak tanımladığı 813 gövdenin ustaca döndürülüşündedir.

Sol elinde mızrak tutan khlamisli çıplak erkeğin bir benzeri Rodos’tan 3. yüzyılın ilk yarısına verilen bir eserde görülmek istenmişse814 de daha yakın benzeri aynı yüzyılın sonlarına ait Smyrna’dan bir stel815 üzerindedir. Rodos örneğinde figür ince ve kaslı bir yapıda iken Smyrna ve Hyrkanis stellerinde vücut daha doğal yapıdadır. Son iki eserde vücudu farklı bacaklar taşıyorsa da vücut işlenişleri bunların aynı dönemin eserleri olabileceğini ortaya koyar. Bu özellikler K74’ü Herrmann-

Malay’ın yaptığı yazıt stiline dayalı tarihlemeye uygun olarak 3. yüzyıl sonları ile 2. yüzyıl başları arasında bir yere yerleştirmemizi gerektirir. Bir diğer söylemle, erkek

811 Şahin 2000, 73 vd., KB I, KXI. 812 Pfuhl-Möbius 1977, 131, Taf. 62, Nr 382. 813 Yaylalı 1979, 37. 814 Hermann-Malay 2007, 35, dn. 23. 815 Pfuh-Möbius 1977, 82, Taf. 28, Nr. 120. 165 figürü steli erkene, önceki yüzyılın sonlarına çekerken; kadın figürü 2. yüzyıla daha da yaklaştırır.

Lydia’da 2. yüzyılın ilk yarısına tarihleyebileceğimiz bir kadın-bir erkek betimli başka bir stel bulunmaması dolayısıyla K74’ten sonra stil takibinde yaklaşık 50 yıllık bir kopma yaşanmaktadır. Kaliteli işçiliğiyle kolaylıkla sonraki ilk eser olarak değerlendirilebilecek K75 ise ancak yüzyılın ortalarına yerleştirilebilir. Stil açısından esere bakıldığında kadın figüründe gözlenen khiton kıvrımlarının bir sonraki K76’nın yanı sıra Mylasa’dan bir steldeki 816 figürde görülenlerle oldukça benzer olduğu anlaşılmaktadır. Pfuhl-Möbius Mylasa eseri için yüzyılın ilk yarısı şeklinde genel bir tarih vermiştir. Bu bilgi kıvrım stili ve incelen khimation kumaşı dolayısıyla yüzyılın ortaları civarında bir tarih olarak netleştirilebilir. Khiton üzerindeki kıvrım demetleri genellikle peploslu küçük hizmetçilerde görülen ve bacaklar arasında yere dökülen etek kıvrımları demetini hatırlatır. Bu yapı ortadaki daha büyük, kendi içinde derin kanallı kıvrımlarla parçalanmış üç geniş kıvrım demetinden oluşan plastik ve hareketli bir stildir. Bu demetlerin yere dökülen noktalarında yuvarlak sırtlı ince kıvrımlar yumuşakça dağılırken geniş kıvrımlar kırılmaya uğrar. Aslında 2. yüzyıl başlarından bu yana benzer şemanın ufak değişikliklerle de olsa uygulandığı K74’teki kadının khitonundan anlaşılabilmektedir. Kadın figüründe ayak yana değil, usta bir şekilde hafifçe geriye atılmış ve diz kapağı kumaş altında belirginleştirilmiştir. Bu hareketin de etkisiyle bu ve benzeri eserlerde iki bacak arasına dökülen khiton kıvrımlarının teknik olarak aynı yöntemle şekillendirildiği görülmektedir. Bu yönteme göre bacaklar arasına dökülen kumaş önce iki derin kanalla üç, kalın, ana kıvrıma ayrılıyor; daha sonra bunlar ince, daha sığ ya da çizgisel kanallarla detaylandırılıyor olabilir. K76 ve K81’de de aynı durum söz konusudur. Ayrıca 2. yüzyılın ortalarından sonraya tekabül eden bu tip figürlerde ortak anatomik bir değişim dikkat çeker. Bu değişim belin yukarıya doğru

816 Pfuhl-Möbius 1977, 145, Taf. 73, Nr. 438. 166

çıkması, diğer bir deyişle, kalça/leğen kemiğinin yukarıya çekilmesi; buna bağlı olarak karnın daralması ya da yok olması ve gövdenin küçülmesi şeklinde ortaya çıkar. Anılan

üç steldeki figürlerin duruşlarında gözlenen bir farklılık K76 ve K81’de kadın başlarının sağa yatık; K75’te dik ve hafifçe soluna dönük olmasıdır. Steldeki erkek figürünün khimationundaki çapraz kıvrımlar ile sol bacağı üzerindeki giysi kenarlarının oluşturduğu hareketli görünüm steli, bacaklar arasındaki çapraz kıvrımların daha sert olduğu 130’lu yılların eserlerinden (K81) ayırır ve Smyrna’dan 140 civarına tarihli bir steldeki 817 aynı tipteki figürde görülen henüz sertleşmeye başlamış kıvrım yapısına yaklaştırır. Ancak K75 daha canlı ve yumuşak stiliyle bu stelden de biraz erkene, yüzyılın ortalarının hemen sonrasına tarihlendirilebilir.

K75’in genel tipolojisi ve betimleriyle İzmir stellerine benzer olması bunun

İzmir’den ithal bir eser olup olmadığı sorusunu akla getirmektedir. Eser bu bakımdan incelendiğinde öncelikle podyum alt bölümünün kırık olmasına karşın 166 cm yüksekliğiyle tüm İzmir stellerinden belirgin biçimde daha büyük boyutlarda olduğu dikkat çeker. En yüksek iki İzmir stelinde818 alınlıklar normal işlenmiş ve akroterler yalın bırakılmış iken Sardes steli K75’te alınlık kabartmadır ve akroterler stilize edilmiş, konturları belirlenmiş kymalı akroter tipindedir. Ayrıca verdiğimiz İzmir

örneklerinden birinde işli Demeter Rahibesi tipinin Lydia’da hiçbir örneği bulunmamaktadır. 819 Buna karşın diğer tiplerin mevcudiyeti Lydia buluntusu İzmir stellerine benzer eserlerin ithal olmayıp belki onun etkisindeki Lydia atölyelerinde yapılmış olabileceği fikrini destekler. Zira bunlar ithal olsaydı –şayet özel bir engel yoksa- diğerleri gibi Demeter Rahibesi tipini içeren stellerin de Lydia ve diğer bölgelerde bulunması gerekirdi.

817 Yaylalı 1979, 68, Lev. 21, Kat. No. 42. 818 Yaylalı 1979, 188-189, 194, Lev. 51, 54, Kat. No: 100, 106. 819 Bu durum Yaylalı’nın anılan tipin sadece İzmir stellerinde görüldüğü savını destekler. Yaylalı 1979, 36. 167

K75’e özgü İzmir stellerinden farklı bir diğer özellik ortadaki küçük figürlerin konumlandırılışındadır. Kız figürünün ellerinde tuttuğu kutu ve her iki minik figürün giysileri bunların büyük olasılıkla hizmetçi olduklarını gösterir. Bu durumda ayaktaki figürlerin betimlendiği bu tür stellerde her zaman iki yanda verilen hizmetçiler ilk defa ortada, yani çocukların yerleştirildiği bölüme işlenmiş olarak görülmektedir ki bu da

İzmir stellerinde bulunmayan ve stelin yapım atölyesine ilişkin fikir verebilecek bir başka özelliktir. Tüm bu farklılıklara rağmen K75’i yine de İzmir kökenli olarak varsayarsak, en anıtsal görünümlü İzmir stelinin, İzmir dışında bir kent için yapıldığını da kabul etmiş oluruz. Bu ise çok makul bir düşünce olarak gözükmemekte ve K75’in

Sardes yakınında bulunmasının yanı sıra yukarıdaki diğer gerekçeler de dikkate alındığında, kökeninin Lydia’da olması gerektiğini ve bu gibi anıtsal steller üretebilen,

İzmir ile sanatsal bağlantılara sahip veya onun etkisi altındaki bir atölyenin Sardes veya civarında faaliyet göstermiş olabileceği düşüncesini hâkim kılmaktadır.

Daha önce İzmir ve Efes stelleriyle karşılaştırmalı olarak ayrıntılı bir şekilde incelenmiş olan K76 numaralı stelde820 görülen kadın figürünün Erytrai’de bulunmuş

140-130’dan Pudicitia Saufeia tipli bir heykelle 821 de oldukça benzer olduğunu belirtmekte yarar vardır. Gövdelerin döneme uygun olarak küçüldüğü iki eserde de sol kol altından gelen katı fakat yumuşaklığını tamamen yitirmemiş khimation kıvrımları arkaya dönmeden bacak üzerinde plastik bir şekilde çatallanır. K76’daki kadının mezar stellerindeki bir benzeri Smyrna’dan 2. yüzyılın üçüncü çeyreği sonlarına tarihli, daha yüksek kabartmalı bir stel822 üzerindeki aynı tipli figürdür. Bunlarda birebir aynı olan giysi şeması üzerinde kıvrımlar oldukça benzerdir. Yalnız K76’da sağ bacak üzerine açılarak inen kıvrımlar parçalanırken daha ustaca yontulduğu anlaşılan Smyrna stelinde sığlaşıp genişleyen kıvrımlar eriyerek yok olur. K75 numaralı stel incelenirken sözü

820 Çekilmez 2011, 107 vd., Fig. 1, 2. 821 Eule 2000, 166, Ks. 7, Abb. 10. 822 Yaylalı 1979, 78-79, Lev. 8, Kat. No: 15. 168 edilen üç parçalı kıvrım yapısına sahip khiton yapısı burada karşılaştırılan her iki figürün khitonları için de geçerli olmakla birlikte K76’da bunların biraz aşınmış olması ikincil kıvrımları görmemizi engellemektedir. Smyrna stelinden farklı olarak K76’da hizmetçi figürü bulunmaması ise kalite ve işçiliğe verilen özen ile alakalı olmalıdır. Bu işçilik ayrıca göğüs üzerindeki derin kanallı fakat şematik yapılı kıvrımlarda da kendini gösterir.

Steldeki erkek figürüne bakıldığında bunun duruşuyla Smyrna’dan 2. yüzyılın ortalarına verilen bir stel823 üzerindeki erkek figürü ile benzer olduğu görülür. Başın döndürülüşü ile daha dengeli bir duruşa sahip olan Smyrna steli stil olarak da canlı ve hareketli kıvrım yapısını sürdürür. K76’da ise katılaşmaya meyyal, durağan bir yapı egemen olmaya başlamıştır. Bu da stelin Smyrna eserinden daha sonra, 140-130’lar civarında yapılmış olması ihtimalini güçlendirmektedir.

Philadephia ile Sardes arasındaki Araplı köyünde bulunmuş olan K77 numaralı steldeki824 kadın figürünün Bergama Müzesi’nde sergilenen MÖ 180 civarına tarihli

Polla Valeria tipindeki bir kadın heykeliyle825 benzerlik içinde olduğu görülmektedir.

Bu durumda Bergama’daki eserin Yaylalı’nın tipin ilk örneği olarak kabul ettiği

Magnesia ad Meandrum’da bulunmuş, İzmir ve İstanbul müzelerinde yer alan ve Geç 2. yüzyıla tarihli iki Polla Valeria örneğinden826 daha erken olduğu anlaşılmaktadır.

K77’deki kadın figürünün takip ettiği şema adeta aynı sanatçının elinden

çıkmışçasına Bergama’daki heykelin birebir takipçisidir. Figürlerin duruşları, kol ve bacak hareketleri ile elbisenin vücudu sarış biçimi aynıdır. Her iki figür de Polla

Valeria tiplerine uygun şekilde kısa bir yapıdadır. Hafifçe öne meyilli omuzlar izleyicide yorgunluk algısı uyandırır. Ağır görünümlü giysi, sert kıvrımlara sahiptir. Sağ

823 Yaylalı 1979, 47, 106-107, Lev. 1, No:2. 824 Peek 1931, 125, Nr. 9b; Pfuhl-Möbius 1977, 166, Nr. 546, Taf: 85; Petzl 1996, 17; Merkelbach-Stauber 1998, 484-485, Nr. 04/24/12; Petzl 2007, Nr. 1894. 825 Eule 2000, 177, Abb. 76; Linfert 1976, 109, Abb. 259-260. 826 Eule 2000, 171, 173, 177, Abb. 70, 79, 80. 169 omuzdan gelen kıvrım demetinin kırılarak birden dik açıyla yukarıya dönmesi sonucunda kıvrımlar göğsün sol tarafında hacimli bir hal alır. Bununla birlikte ayrıntıda bazı stilistik farklar göze çarpar. Araplı stelinde kıvrımlardaki kırılmalar daha az sayıda ve yumuşak biçimde gerçekleşmiştir. Sol kol altından dizler arasına doğru gelen kıvrımlar Bergama heykelinde sayıca biraz daha fazla ve zayıf, Araplı stelinde ise az ve hacimlidir. Aynı durum khiton kıvrımları için de geçerlidir. Zemine inen kıvrımlar

Araplı örneğinde birbirinden açılarak yumuşak bir yay çizmek suretiyle ayak bileği

üzerinden yeniden zemine dökülür. Bu durum Bergama heykelinde görülmez ve Araplı stelini diğerinden daha geç bir tarihe çeker. Yine de bu iki eseri aynı sanatçı veya aynı ekolün temsilcisinin yapmış olması olasıdır; ya da sanatçı Araplı stelini Bergama’daki heykeli gördükten sonra yapmış olmalıdır.

Yanlardaki çocuklar tipik hizmetçi duruşunda değildir. Stelin yazıtında da zaten

çocuktan bahsedilmektedir. Erkek çocuk elinde Smyrna’dan MÖ 2. yüzyıldan kaliteli işçilikli bir stelde827 de görülen okul çantası tutar. Sol kolundan ise bir üst giysi demeti dökülür. Kızın khitonu ayaklara dökülen geniş yüzeyli kumaş demetiyle arkaistik bir görünümü anımsatır.828

Hareket ve giysi şeması açısından Bergama heykeli ile benzerliğine karşın stilistik karşılaştırmada farklı tarihe işaret eden Araplı stelinin kadın figüründe gözlenen, zemine dökülürken açılan ve sonra ayakları üzerine yönelen yuvarlak sırtlı, yumuşak khiton kıvrımlarının benzerleriyle İzmir’den 2. yüzyılın ortalarına verilen bir

827 Pfuhl-Mobius 1977, 84, Nr. 131, Taf. 30. 828 Pfuhl-Mobius 1977, 166; Arkaik sonrası dönemlerde karşılaşılan Arkaik görünüme sahip eserler için “arkaistik” tanımlaması kullanılmaktadır. Arkaik heykeltıraşlık özellikleri Klasik ve Hellenistik dönemlerde de görülen kalıtsal bir özelliğe sahiptir. Arkaize etme, sanatsal ifadelere yaklaşımlarında karmaşıklığı ve dolaylı anlatımı tercih eden ve çözümü zor anıtsal eserleri yorumlayan sanatçıların işidir. 4. yüzyıl arkaize etme konusunda öne çıkar ve 2. ve 1. yüzyıllarda Neo-attik heykeltıraşlar 4. yüzyılın figür tiplerini aynen tekrar eder, ya da bunları bazen daha karmaşık ve ayrıntılı fakat yeni eklektik kreasyonlar halinde yeniden bir araya getirirler. Daha sonra, Geç Hellenistik dönemde adeta 4. yüzyılın arkaistik stilinin bir yeniden canlanması ve rönesansı gerçekleşir ve neo-attik heykeltıraşlar stili 4. yüzyılın bıraktığı yere taşır: Ayrıntılı bilgi ve Araplı stelindeki küçük kızda karşılaştığımız arkaik görünümlü kumaş kıvrımlarının Hellenistik benzerleri için bkz: Havelock 1964, 43 vd. Pl. 17, Fig. 2, 5. 170 stelde829 karşılaşılır. Yine İzmir’den 2. yüzyılın ikinci yarısına tarihli bir diğer stelde830 de yana açılan sol ayak çevresindeki kıvrımlar oldukça benzerdir. Erkek figürünün omzundan aşağıya kesintisiz bir şekilde çapraz inen kıvrımlarla ise Efes’ten yüzyılın son çeyreğine tarihli bir stelde831 karşılaşılır. Khimationundaki, göğsün solundan bacağa diagonal uzanan boydan boya kıvrımlar ve sol omuz üzerindeki kumaş demeti

Delos’taki Dioskurides heykelinden 832 daha şematik bir yapıya ulaşmış olmaları dolayısıyla 130’ların aşıldığının göstergesidir. Bu özellikleriyle K77 yaklaşık olarak

130-120 civarından olmalıdır.

K78 ve K79 üzerindeki farklı boyut ve giysilerdeki figürlerden bunların birer aile betimi taşıdıkları sonucu çıkarılabilmektedir. Çok fazla aşınmış olması K78’in sağlıklı değerlendirilmesini zorlaştırmaktadır. Bununla birlikte soldaki kadının önceki

örneklerde olduğu gibi pudicitia saufeia tipinde olduğu ve sağ bacağı üzerinde birbirine paralel, ince yapılı, kıvrımlar bulunduğu görülmektedir. Bacaklar arasındaki yüzeyi tamamen aşınmış, blok halinde ayaklar arasına dökülen kıvrım demeti daha önce K75 ve K76’da gördüğümüz, kendi içerisinde alt kıvrımlara ayrılan üç parçalı plastik kıvrım demetlerinin 1. yüzyıldaki tek parça halini almış yansıması olarak kabul edilebilir.

Ortadaki çocuk figürü K79’da833 ortada yer alan erkek çocukla tamamen aynı tiptedir.

Bu iki stelde figürlerin ayakları cepheden değil hafifçe yana açık olarak biraz da yukarıdan resmedilmiştir. Bu ise başarısız işçilikten ziyade dönemin stilinden kaynaklanan bir durum olsa gerektir.

İki yandaki hizmetçiler arasında kadın ve erkek ile ortalarında kız ve oğlanın betimlendiği K79 bu haliyle tam bir aile fotoğrafı vermektedir. Stel834 üzerinde iki farklı dilde yazıt bulunur. Pfuhl-Möbius’a göre bu yazıt, sahne anlatımındaki stil ile

829 Yaylalı 1979, 208, Lev. 62:2. 830 Pfuhl-Mobius 1977, 163 vd., Nr. 538, Taf. 83. 831 Pfuhl-Mobius 1977, 168, Nr. 557, Taf. 87. 832 Fuchs 1969, 375, Taf. 137, Abb. 416. 833 Hanfmann-Ramage 1978, 171-172, Nr. 262, Fig. 451-452; Pfuhl-Möbius 1979, 180, Taf. 97, Nr. 633. 834 Durugönül 2015, 123 vd. Kat. Nr. 66. 171 uyuşmadığı için sonradan kazınmış olmalıdır.835 Soldaki Dioskurides I tipinde erkek figürü, sol elini arkaya atmasıyla ayak hareketi dışında Aischynes tipini836 anımsatır.

Polla Valeria tipindeki kadın figürünün sağ kolu khimation içindedir. Sol kolun yanda oluşuyla ana şemadan biraz ayrılır. Sol kenarda sol bacağını sağı üzerine götürmüş halde küçük erkek hizmetçi yer alır. Bu tip daha çok erkek hizmetçilerde karşılaşılan bir uygulamadır. Hanfmann-Ramage sağdaki kız hizmetçiyi Pfuhl’e dayanarak çocuk olarak tanımlar837; ancak kucağında tuttuğu kutu ve hizmetçilere özgü duruşu ile bu bir

çocuk değil hizmetçi olmalıdır.

Stelde görülen zayıf erkek ve daha iri/ağır görünümlü kadın figürü Geç

Hellenistik devrin tipik bir özelliği olarak kabul edilmektedir.838 Figürlerin giysilerinde kıvrımlar azalmış, artık tamamen katılaşmış ve şematikleşmiştir. Bu özellikleriyle stel 1. yüzyılın ilk çeyreği içerisine yerleştirilebilir. Nitekim hem Pfuhl-Möbius 839 hem de

Hanfmann-Ramage840 steli 1. yüzyıla tarihlendirmiştir.

Ayakta peploslu bir kadın ile elinden tuttuğu küçük bir kız çocuğu ve kısa tunikli genç bir erkek figürü ile K79’a benzer bir aile betiminin işlendiği K80 numaralı stelde adeta hareket halindeki figürlerin bir anı yansıtılmak istenmiş gibidir. Sağ elinde yüzeyi kırılmış bir çanta veya bakraç benzeri bir nesne tutan kadının giysi kıvrımları iyice sığlaşmış, 2. yüzyılın ışık-gölge etkili kıvrım yapısı artık tamamen ortadan kalkmıştır.

Yanındaki kısa, şeffaf tunikli figürün giysisinde gözlenen kıvrımlar oldukça serttir. Bu stelde kıvrımlar sayıca önceki iki esere göre iyice azalmıştır. Dolayısıyla K80 olasılıkla,

Tire ve Philadelphia buluntusu önceki iki eserden hemen sonra yapılmış olmalıdır.

835 Pfuhl-Möbius 1979, 180, Taf. 97, Nr. 633. 836 Boll 2007, Abb. 24 a-b. 837 Hanfmann-Ramage 1978, 172, Fig. 451-452. 838 Hanfmann-Ramage 1978, 172. 839 Pfuhl-Möbius 1977, 180, Taf. 97, Nr. 633. 840 Hanfmann-Ramage 1978, 171-172. 172

Bir erkek-bir kadın figürlü stellerin ardından ayakta iki erkek-bir kadın betimli stellerin ilki olan K81 gelir. Manisa merkez köylerinden Karaoğlanlı buluntusu olup

İzmir stelleri arasında sayılan841 K81’in kökeni önemli bir sorun teşkil etmektedir. İzmir stellerine benzer olmakla birlikte Lydia’da da çoğu Yaylalı’nın çalışmasından sonra gün yüzüne çıkmış K71, K75, K76, K77 gibi K81’e benzer başka stellerin olması ve İzmir stellerinin büyük çoğunluğunda hâkim olan zeminden kopmuş, plastik, yüksek kabartma tekniğinden uzak olması dolayısıyla K81’in bölge içerisinde üretilmiş olması bizce daha güçlü ihtimaldir. Ayrıca yukarıda, K75’in köken sorunu ele alınırken açıkladığımız gerekçeler ve bunlara ek olarak Efes’te de İzmir stellerine benzer yerel üretim stellerin842 bulunması güçlü İzmir etkisi yadsınamayan bu tip eserlerin doğal olarak

önemli Lydia kentlerinin de dâhil olduğu başka bölgelerde de üretilmiş olabileceği görüşümüzü destekler.

Yazıtında beş kişiye ait bir mezar steli olarak tanımlanan843 K81’in kabartma alanında üç büyük ve bunların aralarında üç minik figür yer alır. Soldaki kadın Pudicitia

Saufeia tipinde bir duruşa sahiptir. Yaylalı’nın gruplandırmasında ortadaki erkek normal tip ile değişiğinin karışımı olan C tipinde, sağdaki daha kısa figür ise F tipinde değerlendirilmiştir844. Figürler zıt yönlü dengeli duruşu devam ettirmeleri bakımından

K76’da karşılaştığımız stilin takipçisidirler. Kadının khiton kıvrımlarının da 2. yüzyılın

üçüncü çeyreğinden K75 ve K76’da görülen üçlü, ana kıvrım demetlerini devam ettirdiği söylenebilir. Öte yandan ortadaki erkek figürü kıvrımlarıyla Efes’ten 130-120 tarihli bir stelde845 betimli figürle oldukça benzer stili yansıtır. Buna göre K81 numaralı stel K76 ile Efes steli arasında bir tarihten, Yaylalı’nın belirttiği gibi 140-130’un geç safhasından olmalıdır.

841 Yaylalı 1979, 32, 213-214, Lev. 66. 842 Atalay 1988, Lev. 3 vd. 843 Gschnitzer-Keil 1957, 220, Taf.1, Nr. 1. 844 Yaylalı 1979, 36 vd. 845 Atalay 1988, 42, Lev. 4, Kat. No: 6. 173

Sard Artemis Tapınağı’nda bulunmuş olan K82846, oldukça fazla tahrip olmuş durumuyla stilistik değerlendirmeye olanak tanımamaktadır. Bununla birlikte stel

K81’de olduğu gibi demos çelengi, kitap ruloları, kutular ve alınlıkta İzmir stellerinde hiç rastlanmayan kelebek motifi içermektedir. Kabartmada normal tipte iki erkek bir kadın figürü ve solda bir ayağını diğeri üzerine getirmiş olan erkek hizmetçi figürü bulunmaktadır. Hanfmann-Ramage’nin genç bir kız olabileceğini belirttikleri merkezi büyük figür duruşu ve konturlarından anlaşıldığı kadarıyla diğeri gibi normal tipte bir erkek olmalıdır. Pfuhl-Möbius da bu kanıdadır. Hanfmann-Ramage’ye göre847 figürlerin dış hatlarının yanı sıra, stel bütünü ve kelebek detayları güçlü geç Bergama Hellenistik etkisi göstermektedir.

MÖ 2. yüzyılın ikinci yarısı ya da 1. yüzyılda yapılmış olabileceği belirtilen stel

MS geç 3. yüzyılda Aurelius Epagathos tarafından aile mezar steli olarak ve geç 4. yüzyılda Terzi Iulianus tarafından olmak üzere iki kez yeniden kullanım görmüştür.848

Bu kapsamda K82 numarada değerlendirğimiz stel kompozisyonu ve figürlerinin durağan yapıları açısından ilk yapım tarihi için 2. yüzyılın son çeyreğine yerleştirilebilir.

Dioskurides I tipinde iki erkek ile WenedikliMousa 849 tipinde bir kadının betimlendiği K83’te 850 erkeklerin bacak işlenişlerinde anatominin başarılı yansıtılamadığı açıkça görülmektedir. Sol bacakların içe çekik bir duruşta verildiği figürlerde belin artık hiç olmadığı görülmektedir. Geç Hellenistik devrin tipik bir

özelliği olan ince erkek, ağır görünümlü kadın 851 figürü burada da görülmektedir.

846 Buckler-Robinson 1932, 137-38, Nr. 167, Fig. 153; Pfuhl-Möbius 1977, 183-184, Nr: 650, Taf: 99; Hanfmann- Ramage 1978, 116-17, Nr. 137, Fig. 272. 847 Hanfmann-Ramage 1978, 117. 848 Pfuhl-Möbius, 183-84, Nr: 650, Taf: 99; Hanfmann-Ramage 1978, 116-17, Nr. 137, Fig. 272. 849 Pinkwart 1965, Taf. 2 vd. 850 Malay-Petzl 1985, 55-57, Nr. 1, Taf. 2. 851 Hamfmann-Ramage 1978, 172. 174

K83’teki kadın tipinin benzerine Smyrna’dan tek bir örnekte 852 rastlanır. Aslında incelediğimiz bu kadın Venedikli Mousa tipine uyuyor olmakla birlikte sağ kolun yukarıya kalkık olmayışıyla ondan ayrılır. Yaylalı İzmir örneğinde de var olan bu küçük farkın kabartmanın gereği olduğunu belirtir ve tip için Geç Klasik ya da Erken

Hellenistik devirlerde örnek aramanın gereksizliğini ifade eder. 853 Wenedikli Mousa tipleri “Philiskos’un Mousaleri”nden kopya edildiği için tümü Pinkwart’ın yaptığı 160-

150 tarihlemesinden854 sonradır. Bizim örneğimiz ise aşırı şematize olmuş vücut hatları, yüzeysel kıvrımları ve kalitesiz işçiliğiyle bu tarihlerden çok daha sonra olmalıdır.

Çerçeve üzerine işli hizmetçi figürü, 1. yüzyıl eseri olan K90’da da görülen bir

özelliktir. İlk K2’de karşılaşılan bu özellik 4. yüzyılın Klasistik etkisinin 855 Geç

Hellenistik Dönem stellerine bir yansıması olarak görülebilir. Bu durumda stil ve ikonografideki bozulmanın başlamasına ve figürlerin çerçeve üzerine taşırılmasına güzel bir örnek olan K83 için geç 2. yüzyıl sonu ya da 1. yüzyılın ilk çeyreği en uygun tarih aralığı olarak kabul edilebilir. Öte yandan Phrygia’ya yakın bir kent olan Maeonia buluntusu bu stelin kemerli oluşu bölge stellerinde bir Phryg etkisi olabileceğini düşündürmektedir. Kemer üzerindeki girland motifi ise HellenistikDönem sunaklarındaki856 gibi ince gövdelidir ve orta kısımda kalınlaşmanın az olduğu yapıyı sürdürür.

Bir koleksiyonda bulunması dolayısıyla renkli fotoğrafını temin edemediğimiz ayakta ve oturan iki kadın betimli K84 numaralı stelin oldukça kötü korunmuş durumu tarihlemede güçlüğe neden olmaktadır. Meriç bu güçlüğe rağmen stelin Geç ya da

Erken Hellenistik dönemden olduğunu belirtir.857 Korunma durumu elverdiği ölçüde stel değerlendirilecek olursak; oturan figürün bacakları üzerindeki etek kıvrımlarının

852 Pfuhl-Möbius I, 131, Nr. 382, Taf. 62; Yaylalı 1979, 45, Lev. 49-2. 853 Yaylalı 1979, 45. 854 Pinkwart 1965, 48 vd. Taf. 1 vd. 855 Bu etki Louvre’deki 150-130 arasından Poseidon heykelinde ve 2.yüzyıl ortalarından, merkezkaç yapının tipik bir temsilcisi olan Dans Eden Satyr heykelinde görülür: Fuchs 1969, 135, Abb. 122-125. 856 Anabolu 1984, 2. 857 Meriç 1993, 66, Abb. 17. 175

K10’la olan benzerliği, ayaktaki figürün etek kıvrımlarının K75 ve K76’daki kadın figürlerinde gördüğümüz henüz tam şematize olmamış khiton kıvrımlarını hatırlatması ve konturları itibarıyla figürlerin doğal ve dengeli duruşları stelin 2. yüzyılın ikinci yarısından daha geç bir tarihe götürülemeyeceğini ortaya koymaktadır.

Oturan ve ayakta duran iki kadın figürünün ayakları ile üzerinde demos çelengi bulunan kaidesine sahip olduğumuz K85 numaralı stel parçası da ayaklar üzerine dökülen kıvrımların yapısı açısından geç 2. erken 1. yüzyıldan K53 ve K54’ü hatırlatmaktadır. Bununla birlikte burada sayıca çok olan kıvrımların daha derin kanallı ve plastik yapıda oluşu ve ayaklardaki ayrıntılı işçilik stelin 2. yüzyılın son çeyreği civarına çekilmesini gerektirir. Nitekim söz konusu stil ve işçilik İzmir’den aynı kompozisyona sahip, anılan döneme tarihli bir steldeki 858 karşılıklarıyla da oldukça benzerdir.

Sarıgöl’ün Ziyanlar Köyü’nde bulunmuş K86 Meriç tarafından Geç Hellenistik

Dönem’e tarihlenmiştir. Yüzeysel bir üçgen alınlığa sahip stelde alçak kabartma olarak işlenmiş ayakta ve oturan iki kadın betimi bulunmaktadır.859 Ayaktaki kadın tipinin benzerlerine Smyrna’da860 rastlanmaktadır. Yaylalı bunları Menderes Magnesia’sından erken bir örneğe dayandırır ve stelleri öncülleri olarak kabul ettiği heykelle stil açısından aynı tarihe 160-140’a verir. Bunların bizdekinden tek farkı sağ kolun khimationun içinde yer almasıdır. Giysi altındaki sağ el kaymaması için khimationu gerdirerek toplamaya çalışır. Menderes Magnesiası’ndaki bu tip Polla Valeria olarak adlandırılan kadın tipidir.861 Çalışmamız kapsamında aynı tipin benzer örneğine K77 ve

K88’de rastlanır. Soldaki protopudicitia tipinde oturan kadın tipinin benzeri ise

858 Pfuhl-Mobius 1977, 251, Taf. 149, Nr. 990. 859 Meriç 1987, 248, Res. 5; Meriç1993, 66, Abb. 16. 860 Yaylalı 1979, 44-45, Kat. 43, 81, Lev. 22, 41. 861 Polla Valeria tipi için bkz. Eule 2000, Abb. 76, 79, 80; Yaylalı 1989, 471 vd. Taf. 182; Linfert 1978, 30 vd. Taf. 5, 11, 12, Abb. 24, 58(?) 60, 62; Pinkwart 1973, 151, Taf. 55 vd; Lippold 1950, 348; Horn 1932, 78. 176

Manyas’tan 120-110 tarihlerine verilen bir mezar stelinde862 görülür. Sarıgöl steli Ion başlıklarıyla K90 numaralı stelle, hem stel tipolojisi hem de kompozisyonu açısından

K84 ile benzerdir. Bununla birlikte kabartma stilinde aynı benzerlikten söz edilemez.

Oldukça tahrip olmuş durumuna karşın K84’te farkedilebilen kalite ve kıvrım stili

K87’de yoktur. Figürlerin hareketlerinde sağlanmış başarı khitondaki geniş ve derin kanallı, keskin kenarlı kıvrım yapısına yansıtılamamaıştır. Bu da stelin K84’ten sonra,

Manyas steline yakın bir tarihten, olasılıkla 2. yüzyılın sonları ile 1. yüzyıl başları arasında bir yerden olabileceğini akla getirir.

Karşılıklı oturan iki kadın grubunda değerlendirilen863K87 stiliyle olmasa da stel tipolojisiyle Kadıköy’de bulunmuş 2. yüzyılın ikinci yarısına tarihli bir stelle864 oldukça benzerdir. Her iki stelde de kabartma alanı üst iki yanındaki kemer tablalarında

(spandrel) kanatlı figürler işlenmiş olması, arka duvarda raf bulunması ve sahnede iki kadının betimlenmiş olması gibi benzerlikler tesadüf olmasa gerektir. Yalnız Kadıköy stelinde kadınlar ayakta iken K87’de oturmaktadır. K87’de anteler üzerindeki kemerleri taşıyan ince başlık kısmının arkadaki rafla birleştirilmesiyle bir mimari bütünlük oluşturulmuştur. Stil bakımından Geç Hellenistik döneme uyan bu stelde giysilerde gözlenen eşit aralıklı şematize kıvrımlar, Roma döneminin eşit mesafeli çizgisel-

şematik kıvrımlarının865 erken örnekleri olarak kabul edilebilir. Dolayısıyla stel, Geç

Hellenistik dönemde 1. yüzyıl kıvrım işlenişine iyice yerleşen bozulmaya bir örnek olarak gösterilebilir. Bu bağlamda K87 ile İstanbul Arkeoloji Müzesi’ndeki 1. yüzyıla verilen bir stel866 ile de stil ve ikonografi açısından benzerlik kurulabilir. Bu durumda 1.

862 Şahin 2000, 168, TB 16, Lev. XXVI. 863 Pfuhl-Mobius 1977, 273 vd. 864 Pfuhl-Mobius 1977, 157, Taf. 80, Nr. 507. 865 Işık 1988, 87 vd., Lev. 4 vd. 866 Pfuhl-Mobius 1977, 275, Taf. 167, Nr. 1110. 177 yüzyılın ilk yarısından olması muhtemel stel için daha önce verilmiş 50-25 tarihi867 fazlaca geç olmalıdır.

Biri oturan iki erkek bir kadın betimli tek stel olan K88’de soldaki kadın ayakta ağırlığını sağ bacağı üzerine bindirmiş halde, sağ kolu khimation içinde giysiyi tutarken bugün mevcut olmayan üst parçada kalmış sol eli muhtemelen boyun kenarında veya göğüs civarında khimationun ucunu tutuyor olmalıydı. Meriç’in incelediği868 bu kadın figürü de esasen tam bir Polla Valeria şemasındadır. Oldukça aşınmış olan stelde ortada normal tipin varyasyonunda bir erkek figürü onun solunda ¾ cepheye dönük oturan bir erkek figürü, iki erkeğin arasında ise oldukça küçük boyutta bir erkek hizmetçi figürü yer alır. Soldaki kadın tipinin benzerlerine yukarıda K86 konusunda belirtildiği gibi

Smyrna’da 869 rastlanmaktadır. Bunlarda sağ kolkhimationun içinde ve bizdeki gibi giysiyi gerdirerek toplamaya çalışır. El khimation altında belirgindir. Yaylalı Smyrna

örneklerini Menderes Magnesiası’ndaki erken bir heykele870 dayandırır ve Polla Valeria tipindeki bu heykelle stil açısından aynı tarihe 160-140’a verir. Meriç’in genel bir tarihlemeyle 2. yüzyıla verdiği K88 stil açısından Smyrna örnekleri gibi yüzyılın ilk yarısına gitmez. Kompozisyonun canlı bir şekilde ele alındığı stelde daha önce 140-

130’a tarihlediğimiz K9’da karşılaşılan plastikliğini sürdüren kıvrımlar görülmektedir.

Özellikle ortadaki erkeğin khimationu üzerinde görülen kıvrımlar aynı dönemden

Deloslu Dioskurides heykelindeki 871 yüzyılın ilk yarısına nazaran biraz sertleşme eğiliminde olan kıvrımlara yakın bir stile sahiptir.

Olasılıkla bir anne ile kızı ve oğlunun birlikte betimlendiği ve bu yönüyle K78 ve K79’daki aile betimlerini hatırlatam K89872, sert işçiliğiyle dikkat çeker. Ramage’nin

867 Çekilmez 2015, 110, Lev. 22. 868 Meriç 1993, 67-68, Abb. 18. 869 Yaylalı 1979, 44, Kat. 43, 81, Lev. 22, 41. 870 Bieber 1961, 131 vd. Fig. 520; Pinkwart 1973, 157 vd. Taf. 63 vd. 871 Lewerentz 1993, 242, Abb. 2. 872 Hanfmann-Ramage 1978, 117-118, Fig. 276; Pfuhl-Möbius 1977, 186, Taf.100 Nr: 666. 178

Geç Hellenistik Dönem’den “Doğu Grek” eseri olarak tanımladığı873 stelde, başlarını sağa yatırmış halde birbirinin kopyasıymışçasına benzer (pudicitia saufeia) duruşlardaki iki kadın ve normal tipteki erkeğin giysileri üzerindeki ince ve derin kanallı, kanallar arasında geniş yüzeylere sahip kıvrım stili plastikliğini yitirmiş, oldukça sert bir görünüm yansıtır. Bu özellikleriyle Klasistik bir etki 874 uyandıran eser, Efes’ten 2. yüzyılın sonlarına verilen ve aynı şekilde ayakta üç figürün işlendiği bir stelle875 benzer stildedir. Sert kıvrım stiliyle ayrıca ’tan geç 2. erken 1. yüzyıldan bir stel876 ile de benzerdir. Ancak K89’daki sertlik Efes ve Aphrodisias stellerinden biraz daha belirgindir. Duruşlardaki denge kısmen devam ediyor olmakla birlikte kıvrımların

şematize olma durumu oldukça artmıştır. Bu durumuyla geç 2. erken 1. yüzyıla tarihlediğimiz K53 ve K54’teki stellerin sertliğini de aşmış olan K89, Ramage’nin yaptığı tarihlemeye uygun olarak 1. yüzyıl içinden, muhtemelen ilk çeyreğinden olmalıdır.

Koloe buluntusu K90 numaralı stelde normal tipte bir erkek, Fausta tipinde oturan bir kadın ve Saufeia tipinde ayakta bir kadın betimi yer alır 877. Buradakine benzer üç figürlü kompozisyonlar 2. yüzyıldan İmparatorluk Dönemi içlerine değin devam ederken bunlarda genelde bir kadın oturur haldedir.878 Figürler genelde burada da olduğu gibi birbiriyle ilişkisiz durumdadır. Alçak kabartma olarak yontulmuş figürlerde orantısızlık hâkimdir. Kıvrımların şematik yapısı özellikle ayaktaki kadın figürünün sol bacağını belirginleştiren aşırı derin kanalda kendini gösterir. Figürlerin zemine serbest dağılımı ve kıvrım stili açısından K90, İstanbul’dan 1. yüzyıldan bir stelle879 benzerlik içindedir. Stel formu açısından bakıldığında normal tipte erkeğin üç silmeye sahip kemerli, naiskos formlu bir stelde betimlendiği bir örneğe Efes’ten 1.

873 Ramage 1972, 32, Fig. 22. 874 Fuchs 1969, 135; Atalay 1988, 24. 875 Atalay 1988, 34, 51, Lev. 13, Kat. No: 22. 876 Işık 1989, 429 vd., Taf. 167, 168. 877 Malay-Ricl 2006, 71, Nr. 45. 878 Pfuhl-Möbius 1977, 259 vd. Taf. 155 vd. Nr. 1036 vd. 879 Pfuhl-Möbius 1977, 260, Taf. 156, Nr. 1040. 179 yüzyılın ikinci çeyreğinde rastlanır 880 . Efes steli ve K90 gibi steller 1. yüzyılın düzgünce kesilip biçimlendirilmiş stel tipolojisine karşın figürlerin düşük kalitede işlendiği, Roma Dönemi’ne geçiş evresinin tutarsız ve karmaşık yapıdaki881 stellerini akla getirir.

K90’da ante başlıkları, anteler üzerine taşan hizmetçi figürleri ve naiskos formu ile ayrıntılı ve özenli bir görüntü verilmek istenmişse de başarılı bir işçilik yansıtılamamıştır. Figür tipleriyle İzmir ve Efes stellerini 882 taklid eden stel kalite açısından onlardan oldukça uzaktır. Katı yapıdaki figürlerin genişçe bir kabartma alanına serbestçe ve alçak kabartma olarak işlenmiş olması ve alınlığı taşıyan stilize, ikincil başlıklarıyla eser Kaistros çevresi stel üretim geleneğinin kendine has, yerel

özelliklerini yansıtır. Bu yönüyle eserin kalitesinin sanatçının kabiliyetiyle sınırlı kaldığını da gösteren güzel bir örnektir.

Son olarak birden fazla betim alanlı steller ele alınacaktır. “Stel Tipleri” başlığı altında belirtildiği gibi bölgede bu tür stellerin sayısı oldukça sınırlıdır. Bunlar Hypaipa

(3), Thyeira (1) ve Philadelphia (1)’da bulunmuştur. Bunların da korunma bakımından iyi durumda olmaması stil gelişimi ve tarihlendirme konusunda yapılabilecek değerlendirmeleri kısıtlamaktadır. Ele alınacak ilk stel birbirinden farklı iki konuyu ele alan fakat katlı stel formunda olmayan K91’dir. Kabartma alanının dikey bir sütunla ikiye bölünmesi ve iki yanda farklı konuların işlenmesiyle dikkat çeken stel 883 üst

örtüsü bakımından K1’de olduğu gibi bir pervazla kapatılmıştır. Burada uygulanmış olan ve sahnenin bir sütunla dikey olarak ikiye bölündüğü steller pek yaygın olmayıp 4. yüzyıl Atina’sında bunların örneğine884 rastlanmaktadır. Önceki Tire örneklerine oranla daha yüksek (157 cm) olan stel bloğunun üst yarısına kabartma alanı çerçevesiz olacak

880 Atalay 1988, 44, Lev. 6, Kat. No. 10. 881 Kemer üzerindeki başlangıçta muhtemelen yazıtlı olan alanın kazınarak çukurlaştırılması ve iki yandaki stilize Ion başlıkları stelin sonradan yeniden kullanım veya en azından işlem gördüğünü ortaya koymaktadır. 882 Yaylalı 1979, 36, Lev. 6 vd; Atalay 1988, 49 vd. Lev. 11, Kat. No. 20. 883 Çekilmez 2015, 97, Lev. 1. 884 Scholl 1996, 259, Taf. 41:3, Kat. Nr. 123. 180

şekilde uygulanmıştır.885 Kabartma alanı ile üst pervaz arasında kalan, boş bırakılmış band, aynı yörenin sonraki yüzyıllara ait stellerindeki (K21, K22), iki ucuna bakışımlı sfenkslerin işlendiği kabartma alanlarını hatırlatır. Burada sağdaki kabartma alanında işli ziyafet sahnesi, kompozisyonu açısından K1 ve K2 ile oldukça benzerdir: Klinenin oldukça aşınmış ön tarafındaki alanda, çeşitli izler bulunmakla beraber, sonraki dönemlerden diğer pek çok stelde karşılaşılan bir mensa tripes ya da hizmetçi figürü bulunmamaktadır. Oldukça aşınmış olmasına karşın uzanan erkek tipinin kol hareketleri ile giysisi bakımından ve kadınların dik oturuşları açısından öncekiyle benzer oldukları görülebilmektedir. Sol bölümde, profilden, sağ kolunu açıkta bırakan bir khimationa sarılı vücuduyla öne hamle yapmış ve elindeki kitap rulosuyla dikkatlice ufka bakan, vücut yapısı ve duruşu bakımından yaşlı, bilge görünümlü bir erkek figürü, arkasındaki aynı yönde benzer harekete sahip hizmetçisiyle hareketli bir kompozisyon oluşturur.

Figürün profilden verilmesi ve henüz heykel görünümü kazanmamış olması erken

özellikleridir.886 Bu yapı 4. yüzyılın ikinci yarısında karşılaşılan hareketli sahneleri887 yansıtmaktadır. Bu bilgiler kapsamında K91 Çekilmez’in yaptığı tarihleme de dikkate alınarak 4. yüzyılın ikinci yarısına verilebilir.

En başta ve şimdi incelediğimiz üç erken örnekte (K1, K2, K91) kompozisyon ve stil açısından bazı farklı özellikleri saptamakta yarar vardır. Bunlarda kline önünde yiyecek masası bulunmamaktadır. Özellikle K2 ve K91’de dar alana sıkıştırılmış kompozisyon, figürlerin iri, bundan dolayı da klinelerin alçak algılanmasına neden olmaktadır. Bu özellik ve (Arkaik Dönem’den beri erken dönem stellerinin önemli bir

özelliği olan) figürlerin kabartma alanını büyük oranda kaplaması888, dikkatin ziyafet olgusundan çok figürlere çekilmek istenmesiyle alakalı olmalıdır. K2 ve K91’de kalın

885 Sol kenardaki ince bir çerçeveyi andıran izler de olasılıkla ortadaki plastere benzer bir iç mekân görüntüsü verme işlevine sahiptir. 886 Pfuhl-Möbius 1977, 60. 887 Pfuhl-Möbius 1977, 30, Nr: 71. 888 Himmelmann 1999, 10 vd. Abb. 1 vd; Brueckner 1886, 26 vd. Abb.1-6. 181 ve herhangi bir kıvrım yapmayan, düz kline örtüleri bulunur ve bunlar zemine kadar ulaşmaz. Kadınlar, bacak ve sırt açılarının birbirine dik olduğu bir oturuşa sahiptirler.

K91’deki kadın figürü çok aşınmış olmakla birlikte stellerin hiçbirinde khimation serbest bırakılmış saçları sarmaz. K1’de khimationun kola sıkıca sarılmış olması gergin kumaşın başı içine almasının mümkün olamayacağına işaret eder. Bu özellikler ile kolların pozisyonu ve kadınların ellerinde çeşitli nesneler bulunuyor olması söz konusu eserlerdeki klinelerde görülen oturan kadınların pudicitia tipi veya varyasyonları bağlamında değerlendirilemeyeceğini bize gösterir. Öte yandan bu erken dönem stellerinde kadın erkekle aynı klinede ya da aynı seviyedeki bir oturakta oturur. Daha sonra ise kadınların oturduğu oturaklar klinelerden alçaktır.889 Klinedeki erkeğin geri planda kalmasını sağlayan bu durum derinlik algısı oluşturmaya yönelik de olabilir.

Oldukça aşınmış durumdaki stel parçası K92’de figürlerin ayakları dışında tümü eksik olan üst katta olasılıkla bir sunu ya da deksiosis, altta cenaze töreninden ya da adak halindekileri 890 gösteren bir anlatım işlenmiştir. Üst kat kabartma alanında ayaklardan ve giysi dökümlerinden anlaşıldığı kadarıyla alttakilerden daha büyük boyutlarda, birbirine dönük olarak profilden verilmiş solda bir kadın ve sağda daha yüksek platform üzerinde bir erkek figürü olduğu anlaşılmaktadır. Enine düzenlemeye sahip alt katın sol yarısında arka arkaya dizilmiş figürlerle seremonik bir hava oluşturulmuştur. Dört figürden ön ve arkadakiler kadındır. Sağ omuzları çıplak bırakılmış erkek figürleri sağ ellerini göğüs hizasında tutmaktadır. Kabartma alanının diğer yarısı ya boş bırakılmış ya da hiçbir iz kalmayacak şekilde tümüyle aşınmıştır. Alt kat kabartmadaki konunun yanı sıra üstteki giysi ve ayakların kabaca işlenişi bu steli erkene götürebilecek özellikler olarak dikkat çekmektedir. Üst sağdaki figürün

889 Lydia’da Lale Tepe Tümülüsü için yapılan bir mezar odası rekonstrüksiyonunda, kline yapısı kadının oturmasına elverişli gözükmemektedir. Bunun yerine oturum için klinenin iki ucunda duvar boyunca uzanan birer seki yer almaktadır. Erken örneklerde bu ayrıntı verilmemişse de kadınların daha alçak bir zeminde otururken resmedildiği stellerde sanatçı olasılıkla bu sekileri dikkate almış olabilir. Rekonstrüksiyon için bkz: Baughan 2010, 276. 890 Aybek 2004, 302, Lev. LXXXIX. 182 ayaklarının arka arkaya verilişi derinliğin dikkate alınmadığına işaret eder ve bu durum

2. yüzyılın yanı sıra 1. yüzyıl stellerinde de yaygın değildir. Benzer konuların yoğun işlendiği Efes’ten 1. yüzyıla tarihli stellerden891 figür ve kıvrım stili bakımından ayrılır.

Dolayısıyla eserin yapım tarihini daha erken bir dönemde aramak gerekir. Daha benzer stildeki figürler içeren 3. yüzyıldan bir stele yine Efes’te892 rastlanmaktadır. Dolayısıyla dua edenler ya da cenaze ziyafetine katılanların betimlendiği eserlere Hellenistik

Dönem’in her yüzyılında rastlanabilmekle birlikte K92, stilistik açıdan daha çok 3. yüzyıl eseri görünümü yansıtmaktadır. Bu betimler genellikle Efes örneklerindeki gibi enine tek katlı kabartma üzerinde görülürken K92’de esasen tek bir sahnenin ikiye bölünüp alt ve üst katlara ayrı ayrı işlenmiş olduğu izlenimini verir. Bu da atölyeye veya sanatçıya özgü yerel bir uygulama olarak kabul edilebilir.

Son üç eser olarak değerlendireceğimiz katlı stellerin üst katlarında symposium sahnesi işlenmiştir. Bunlardan Ödemiş Müzesi’nde yer alan K93’te üstte, K10’dan itibaren Kaistros yöresi stellerinde karşılaşılan tipik bir symposium sahnesine yer verilmiştir893. Bu sahnede klinedeki erkek ve ayakucu tarafında oturan kadın bulunurken kadının yanında kız hizmetçi, erkeğin önündeki mensa tripesin yanında bir ayağını diğer ayağı önüne getirmiş erkek hizmetçi yer alır. Stelin eksik olması dolayısıyla üstteki kadının duruşunu belirlemek mümkün değildir ancak alt katta yanında hizmetçisiyle verilen ayaktaki kadın figürünün kollarının hareketi bakımından Venedikli Mousa894 tipindedir. Anatomik yapısı değişen figürün gövdesi kısalmış, beli kaybolmuştur. Genel stili bakımından İzmir’in 2. yüzyılın ikinci yarısı stellerine895 yakın görünse de ayaklar arasındaki kalın demetler halindeki yüzeysel kıvrımlar K78’dekilerle benzerdir. Bu da stelin 1. yüzyıla yaklaştığını gösterir. Üstteki hizmetçi figürleri ve uzanan erkeğin

891 Atalay 1988, 73 vd. Lev. 43 vd. 892 Atalay 1988, 68-69, Lev. 35, Kat. No. 58. 893 Malay-Ricl 2006, 70, Nr. 41. 894 Pinkwart 1973, Taf. 2 vd. 895 Pfuhl-Mobius 1977, 141-142, Taf. 69, Nr. 419, 422. 183 khimationunda gözlenen kalın sırtlı, şematik kıvrımlar da 2. yüzyılın sonundan K15 ile benzerdir. Dolayısıyla K93, Geç Hellenistik Dönem özelliği olan basitlik ve sadeleşmeye896 2. yüzyıl sonu ile 1. yüzyıl başlarının bir örneği olarak kabul edilebilir.

Diğer iki katlı stel K94 daha özenli bir stel tipolojisiyle karşımıza çıkar. Alt katta önceki stelden farklı olarak soyluluğu vurgulayan atlı ve seis sahnesi yer almaktadır. Batı Anadolu’da görülen bu türde iki katlı stellerde genelde alt kat ölen kişinin gerçek yaşamına ilişkin av, savaş vb kahramanlık ve soyluluk yansıtan sahneleri897 işlemek için kullanılmıştır. Bu sahneler Roma Dönemi’nde, Bithynia ve

Mysia’da ağırlıklı olarak tarım ve hayvancılık konularının ele alındığı meslekleri ve geçim kaynaklarını yansıtan irili ufaklı betimlere dönüşür.898

Burada görüldüğü gibi üstte kline sahnesi, altta atlı ve seisin bulunduğu av ya da savaşla ilgili sahnelerin yer aldığı iki katlı steller Bithynia ve Mysia’da MÖ 2. yüzyılın ikinci yarısı ve Geç Hellenistik Dönem’de bolca görülür.899 Bunlardan özellikle MÖ 1. yüzyıla tarihli İnegöl’de bulunmuş Aristos stelinde sahne düzenlenişi; kline sahnesi, kişi sayısı, alt kat kabartmadaki yürür halde atlı ve seis K94 ile aynı özellikleri yansıtır. Her iki katta da bizimkiyle aynı konunun işlendiği ve Geç Hellenistik Dönem’e verilen bir diğer esere Kyzikos’ta 900 ve yine Lydia’nın kuzeyine düşen Mysia kenti

Miletopolis’te 901 rastlanmaktadır. Miletopolis örneği MÖ 1. yüzyılın 3. çeyreğine tarihlenmektedir. Mysia’dan ele geçmiş anılan konuların işlendiği iki katlı sahnelere sahip stellerin -2. yüzyıla verilen birisi hariç- tümü MÖ 1. yüzyıla tarihlendirilmiştir.902

Cremer’in verdiği Mysia örneklerinden 1. yüzyıldan iki stel903 daha K94 ile benzerdir.

896 Pfuhl-Möbius 1977, 51 vd. 897 Cremer 1992, N4, N5, 1, 4, 7, 9, 12, 13. 898 Cremer 1992, O 1,2; B 15, 16, 17, 19, 20, 22, 23, 27, 41. 899 Şahin 2000, 210 vd, Lev 62 vd; Cremer 1991, 135 vd, Taf. 6 vd. 900 Pfuhl-Mobius 1979, 317, Nr. 1300, Taf. 191. 901 Şahin 1997, 190, Taf. 26/1. 902 Cremer 1991, KH 5,7,13,; KS 3 (2. yy) 4, 5. 903 Cremer 1991, 139, 192, KH13, UMiS6, Taf. 6, Taf. 27. 184

Bu bilgiler ve Kyzikos, İnegöl ve Miletopolis örnekleri ile olan benzerlikler dikkate alındığında K94’ün de MÖ 1. yüzyıldan olması gerektiği sonucu ortaya çıkar.

Son olarak K95 numarada değerlendireceğimiz eser, bugün Paris Louvre

Müzesi’nde yer alan Philadelphia buluntusu, yüzeysel işli, üç katlı bir steldir.904 Bu tip steller Batı Anadolu’da Mysia’da 2. yüzyılın sonları ile 1. yüzyılda yoğunlaşır. 905

Esasen K95’teki katlar ayrı birer niş halinde değil tek bir nişin üçe ayrılmasıyla oluşturulmuştur. Stelin daha dar en üst katında bir aslanın boğa avı, ortada symposium sahnesi ve altta dexiosis ile köpekle oynayan çocukların işlendiği bir kompozisyon görülmektedir. Bölge stellerinde ayrı ayrı karşılaşılan bu farklı konuları bir arada vermesi açısından stel özgün bir niteliğe sahiptir. Buradaki gibi symposium ve dexiosis ikonografisinin aynı stel üzerine işlendiği örnekler Geç Hellenistik Dönem’de görülür.906

Şematikleşmenin oldukça yerleştiğinin göstergesi olan bu stelde, kline yanında oturan kadın da kol hareketleri açısından diğer symposium sahneli stellerdeki figürlerden farklı olarak herhangi bir pudicitia varyasyonunu yansıtmaz; kucağında bir nesne (çocuk?) tutmaktadır. Figürler ve diğer nesneler şematize olmuş, ayrıntılar ortadan kalkmıştır. Kıvrımlardaki yapaylık ve figürlerin anatomik yapısındaki değişim/orantısız uzuvlar Bursa’dan 30 civarına verilen üç katlı benzer bir stelde907 de görülür. Batı Anadolu’da 1. yüzyılın sonlarına doğru basitleşen stellerde figürlerdeki bozulmalar artarak Roma Dönemi’nde de devam eder. 908 Stellerin artık ikinci sınıf

çalışmalar olduğu 1. yüzyıl stiline bozulma ve özensizlik hâkimdir. “Rölyef Stili” olarak adlandırılan bu dönem stilinde kıvrımlar kabartmalara özgü bir şekilde abartısız ve

904 Pfuhl-Möbius 1977, 191, Taf. 105, Nr. 701; Pfuhl 1905, 51. 905 Cremer 1991, 189 vd. Taf. 25, 26. 906 Pfuhl-Möbius 1977, 195, Taf. 107, Nr. 717. 907 Şahin 2000, 194-195, KA 8, Lev. XLIX. 908 Atalay 1988, 22. 185 yüzeyseldir ve kıvrım kanalları heykeldeki gibi derin değildir. 909 Ayrıca Hellenistik

Dönem’in geç örneklerinde klinede uzanan figürlerin güç pozisyonda uzandığı bilinmektedir 910 ki bu da anılan dönemin sonlarını temsil eden K95’te mevcut bir

özelliktir.

909 Özgan 2016b, 33. 910 Pfuhl-Möbius 1977, 74. 186

5. MALZEME ve TEKNİK

Lydia Bölgesi’nde ele geçmiş mezar stelleri kent ölçeğinde üretilmiş serilerden farklı olarak geniş bir alana yayılmış buluntular olmalarından da anlaşılabileceği gibi birkaç farklı malzemeden üretilmiştir. Bunlar sarı ve beyaz tonları ağırlıklı olmak üzere mermer ve gri tonlarında kireçtaşı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bununla birlikte müzelerdeki eserlerle ocaklardaki numuneleri karşılaştırarak bunların laboratuar ortamında teknik analizini yap(tır)ma izin ve imkânımız bulunmamasından dolayı stel yapımında kullanılan malzemenin hangi ocaktan getirildiğine ilişkin kesin bilgiler elde etme şansına da sahip değiliz. Ancak Lydia’da mimari ve heykeltıraşlıkta kullanılmış bazı antik mermer ve taş ocaklarına ilişkin yapılan araştırmalar 911 bu eksikliğin giderilmesine bir nebze katkıda bulunmaktadır. Söz konusu araştırmalarla yapılan saptamalara göre, Sardes’ten geçen ve İzmir-Ankara karayolunun 4 km. güneyine düşen

Mağara Deresi mevkiinde Hellenistik Artemis Tapınağı’nın inşasında ve heykeltıraşlık atölyelerinde kullanılan ve mağara şeklindeki ocaklar kapsamında değerlendirilen 912 büyük bir ocak bulunmaktadır. Açık beyaz renkte, iri grenli kristallere sahip, genelde homojen yapılı bir mermerin çıkarıldığı bu ocak Pers Dönemi’nden Roma Dönemi içlerine değin Sardes heykeltıraşlık eserlerinin büyük çoğunluğuna kaynaklık etmiştir. 913 Hanfmann’a göre, bu mermerin açık havada kalması zamanla renginin grileşmesine, bundan yapılmış heykellerin gömülü kalması ise K36 örneğinde görüldüğü gibi yüzeylerinin topraktaki demir nedeniyle kırmızılaşmasına neden olmuştur.914

Lydia’da bilinen bir diğer mermer ocağı Sardes ile Thyateira arasındaki

Gölmarmara (Gygaia)’nın batısında yer alır. Buradan çıkarılan beyaz, kırmızı ve

911 Meriç 1991, 121-122; Hanfmann 1978, 4 vd; Asgari 1976, 454; Butler 1922, 19 vd.; Philippson 1911, 10. 912 Asgari 1976, 454. 913 Sard kazıları kapsamında ortaya çıkarılan bazı mimari parça ve heykeltıraşlık eserleri üzerinde yapılan analizlere göre bu sonuca ulaşılmıştır: Hanfmann 1978, 5. 914 Hanfmann 1978, 5-6. 187 damarlı sarı renkteki mermerin ocağın yüksekliği dolayısıyla tepeden indirilmesi915, olasılıkla nakliyede diğer ocaklara göre daha fazla güçlüğe neden olmuştur. Lydia’da ayrıca Philadelphia civarındaki Hayallı yakınlarında antik mermer ocaklarının bulunduğu ve bunlardan beslenen stel üretim merkezleri olduğu da bilinmektedir916.

Bunların yanı sıra Lydia heykeltıraşlığında ithal mermer kullanılmış olması da pek doğaldır. Zira Dokimeion () mermerinin batıya ihracatının Kral Yolu

üzerinden Ephesos çıkışlı yapıldığı917 ve Lydia heykeltıraşlığı ve mezar steli üretiminde en etkin kentlerden Sardes ve Philadelphia’nın bu ticaret yolu üzerinde olduğu 918 düşünülürse, bu kentlerin heykeltıraşlığında görülen sarımsı beyaz renkteki kaliteli mermerlerin919 de ithal olabileceği akla gelmektedir.

Bölgenin mezar stelleri incelendiğinde, Kaistros ve Hermos havzaları gibi farklı yörelerde bulunmuş stellerde malzeme açısından belirgin bir ayrım olduğu görülebilmektedir. Örneğin; Tire civarında bulunmuş yerel nitelikte ve birbirlerine benzerlikleriyle aynı veya ilişkili atölye üretimi olmaları kuvvetle muhtemel stellerin920

çoğunun kaynaklandığı iri grenli grimsi beyaz renkteki kireçtaşı malzemenin yerel bir ocaktan elde edilmiş olması kuvvetle muhtemeldir. Aynı yöreden ele geçmiş olup diğer buluntulardan tamamen farklı bir malzemeden yapılmış K17 ve K18 numaralı steller sarı renkli, kaliteli bir mermerden yapılmış olmalarıyla diğerlerinden ayrılırlar.

Öte yandanplastik sanattaki malzemekullanımının sanatın alt kollarına göre değişebildiği de gözden kaçırılmamalıdır. Örneğin Lydia Bölgesi’nde üretilmiş serbest yontular veya mimariye aplike edilmiş heykeltıraşlık eserlerinin921 sarımsı beyaz bir mermerden yapılmış olduğu dikkati çekerken; nispeten ikincil bir sektör olan mezar

915 Philippson 1911, 10; Asgari 1976, 454; Hanfmann 1978, 6. 916 Meriç 1991, 121-122. 917 Asgari 1976, 454. 918 Sonkaya 2008, 3, dn. 5. 919 Sonkaya 2008, 57 vd. Lev. 12 vd. 920 K5, K6, K10-K15, K19-K23. 921 Dinç 2015, 59 vd. Kat. Nr. 22-27; Sonkaya 2008, 58 vd., Lev. 12-37; Hanfmann 1978, 87 vd. Fig. 164 vd. 188 stelleri için mermer kullanımının yanında kireçtaşının da yaygın olduğu gözlenmektedir: Kireçtaşı A atölyesi eserleri başta olmak üzere symposium sahneli yerel stellerde922 kullanılmışken, mermer malzeme ayakta kadın ve erkeklerin betimlendiği, ayrıntıların daha iyi yansıtıldığı ve daha büyük boyutlu eserlerde923 tercih edilmiştir.

Genelde birbirine yakın bölgelerden ele geçmiş stellerde aynı malzemenin kullanılmış olması sıradan bir durumdur. Ancak Kaistros yöresi kentlerinden Ödemiş civarında bulunmuş bazıları katlı mezar stelleri 924 yakındaki Tire civarından gelen kireçtaşı stellerden farklı olarak sarı renkli bir mermerden yapılmıştır. Ödemiş ve Tire müzelerindeki çalışmalarımızda fark ettiğimiz bu ayrıma göre; Tire’deki steller genelde kireçtaşından imal edilmiş iken; Ödemiş Müzesi’nde sergilenen yalnızca mezar stellerinde değil tüm kabartma eserlerde ağırlıklı olarak mermer kullanıldığı görülmektedir. Bu durumun malzeme konusunda bizi sevk ettiği düşünceyi burada kısaca aktarmakta yarar görüyoruz:

Serbest yontular ve mimari apliklerin genellikle dini bir adak olarak tapınaklarda, tarihi bir anıt olarak meydanlarda ya da estetik zevke hitap eden gösterişli bir süs eşyası olarak evlerde sergilendikleri düşünüldüğünde, bunların günlük hayatta sürekli karşılaşılan, toplumsal hayatın ayrılmaz parçaları olduğu anlaşılmaktadır. Buna karşın mezar stelleri aynı özelliklere sahip olmadıklarından ikincil yapıt niteliğindedir.

Bu nedenle günlük hayatta sürekli karşılaşılan plastik eserlerin kireçtaşına göre daha kaliteli bir malzeme olan mermerden yapılması ve bu malzemenin çevrede bulunmadığı durumlarda dışarıdan ithal edilmiş olması doğaldır. Mezar stellerinde ise kolaylıkla bulunabilen kireçtaşı kullanımının yanında, eğer yörede çıkarılıyorsa mermer kullanılmış olması da mümkündür. Dolayısıyla Kaistros hattında, çoğunluğu Ödemiş

922 K5, K6, K11-K15, K19-K23, K25, K30, K32. 923 K37, K41, K47, K50, K51, K58, K61, K63, K74-K77, K81. 924 K31, K92, K93, K94. 189 civarında bulunmuş mermer steller 925 , yöredeki bir mermer ocağına işaret ediyor olmalılar.

Teknik açıdan bakıldığında ise Hellenistik Dönem Lydia mezar stellerinde

öncelikle dönemlere göre farklı anlayışlar olduğu görülür. Örneğin K1 üzerindeki kabartma zemininde sanatçının üretim esnasında esere farklı açılardan keski darbeleri uyguladığını gösteren ve üzeri perdahlanmadan bırakılmış izler göze çarpar.926 Bu veri stelin yerel üretim olduğunun bir göstergesi olmalıdır. K1 numaralı stel teknik açıdan dikkat çeken başka özellikler de yansıtır. Stel üst pervazına işli yumurta bezemesine veya benzeri bir mimari bezeme elemanına Hellenistik Dönem boyunca tekrar rastlanmaz; ta ki 1. yüzyılın ortalarından K28’in arşitravının üst kısmında, geison

üzerine işli diş sırası görülene kadar. Bu ise olasılıkla hayranlık duyulan geçmiş dönemlerin taklit edilmeye çalışıldığı 1. yüzyıldaki Klasisizm etkisinden927 kaynaklıdır.

K1, stellerde uygulanan boyama konusunda da tek örnek olarak öne çıkar. Stele işli yumurta bezemesi üzerindeki kalıntılardan burada sarı renkli bir boya kullanıldığı gözlenmektedir. Ayrıca yazıt alanında da bazı harflerde kırmızımsı bir rengin korunmuş olduğu gözlenebilmektedir. Diğer stellerde görülmeyen bu boya kalıntılarının K1’de korunmuş olması stelin mermere göre daha gözenekli olan kireçtaşı malzemesinden de kaynaklanmış olabilir. Buna karşın mermer malzemenin daha ince grenli yapısı ise kabartmaların ayrıntılı işlendiği bazı kaliteli stellerden 928 de anlaşıldığı üzere zayiat verilmemesi açısından da sanatçıya daha fazla kolaylık sağlar929.

Bölgenin Hellenistik Dönem stellerinin ince levhalar halinde ve yukarıya doğru daralan bir şekilde kesilmiş Roma Dönemi örneklerine930 kıyasla daha kalın ve kütlesel

925 K7, K16, K17, K18, K31, K92, K93, K94. 926 Littmann 1916, 55; Pfuhl-Möbius 1977, 32, Nr. 76, Taf. 19; Hanfmann-Ramage 1978, 158. 927 Ridgway 2002, 216-217; Bieber 1961, 157 vd., 166. 928 K16, K17, K37, K41, K75, K81. 929 Bu konuda görüştüğüm Eti Maden İşletmeleri Jeoloji Mühendisi Sayın Haluk Bayrakçı’ya stellerin malzemelerine ilişkin paylaştığı değerli bilgilerden ötürü teşekkür ederim. 930 Işık 1988, Lev. 1 vd. 190 bloklardan oluştuğu görülmektedir. Aşağıdan yukarıya doğru daralma Hellenistik

Dönem’de Sardes civarından ele geçmiş stellerde931 daha etkilidir. Stel bloklarının arka yüzleri gelişigüzel bir şekilde bazen düzgün kesilmiş bazen kabaca bırakılmıştır; herhangi bir yöreye veya döneme özgü durum söz konusu değildir. Bazı stellerin malzemesinin farklı işlevlere sahip bloklardan devşirilebildiğini bir Dor sütunu tamburundan kesildiği anlaşılan K42’nin varlığı kanıtlamaktadır.

Stel formlarında uygulanan tekniğe ilişkin alınlıklarda dikkati çeken bir detay vardır: Bazı stellerde932 akroterlerin alınlık yüzeyine işlenmesi suretiyle daha estetik bir görünümden sarfı nazar edilmiş olması, olasılıkla akroterin kırılması kaygısından ya da alınlığın, üst kısmı üçgen bir yuvaya oturtulması ihtiyacından kaynaklanmış olmalıdır.

Kumaş kıvrımlarının ayrıntılı işlendiği stellerdeki933 figürler üzerinde matkapla

çalışıldığını gösteren izler mevcuttur. Bunlar özellikle derin kıvrımların aralarında, iki kıvrımın birleşmesiyle sona eren derin kanalların oluşturulmasında ve giysi-boyun ayrımında göze çarpmaktadır. Örneğin K75’te iki bacak arasına dökülen khiton kıvrımlarının teknik olarak aynı yöntemle şekillendirildiği görülmektedir. Bu yönteme göre bacaklar arasına dökülen kumaş önce iki derin kanalla üç, kalın, ana kıvrıma ayrılmış daha sonra bunlar ince, daha sığ ya da çizgisel kanallarla detaylandırılmıştır.

K76 ve K81’de de aynı durum söz konusudur. Ayrıca K75’teki kadın figürünün yüzünün özenle düzeltilip perdahlama işlemine tabi tutulduğu dikkati çeker. Stellerin ağır tahribata uğramış durumları nedeniyle başka hiçbir örnekte bu gibi ayrıntıları gözlemleyebilmek mümkün değildir.

K64 numaralı stelde ise incelediğimiz eserlerden farklılık gösteren önemli bir teknik özellik bulunur. Bu stel üzerinde Dioskurides I şemasındaki erkek figürünün

931 K26, K52, K75, K82. 932 K6, K22, K28, K38, K51, K61, K62, K63, K73, K75, K83, K84, K86, K90. 933 K51, K61, K75, K76. 191 khimationu üzerinde Deloslu Dioskurides heykelinde de gözlenen belirli aralıklarla izlenen birbirine paralel, “press folds” ya da “liegefalten” olarak adlandırılan çift

çizgiler 934 görülmektedir. Bunlar Erken Hellenistik Dönem’den beri dokuma deseni olarak yaygın bir şekilde kullanılmaktadır.935

Çalışmada ele alınan mezar stellerinin bazılarının mükerrer kullanıma tabi tutulduğu anlaşılmaktadır. Roma Dönemi’nin bu yeniden kullanım âdetinin Lydia’daki bilinen örnekleri, ilki iki kez yeniden kullanım görmüş K82 936 ve K49 937 numaralı stellerdir. Yine bazı steller 938 Roma Dönemi’nde arka yüzü çevrilerek aynı amaçla kullanılmışken bazı stellerin 939 mükerreren kullanıldıkları, yazıtlarının kazınmış olmasından anlaşılmaktadır.

934 Öztepe 2004a, 209 vd. 935 Özgan 2018, 16. 936 Pfuhl-Möbius, 183-184, Nr: 650, Taf: 99; Hanfmann-Ramage 1978, 85, 116-17, Nr. 137, Fig. 272. 937 Stelin podyumunda bugün tamamen aşınmış Hellenistik bir yazıt işlenmiş; Roma Dönemi’nde, MS 212’den sonra stel arka yüzü çevrilip yeni bir yazıt işlenerek yeniden kullanılmıştır: Malay-Ricl 2006, 79. 938 K33, K49. 939 K26, K61, K90. 192

6. OLASI ATÖLYELER

Yetenekli bir sanatçının yonttuğu her eser ustasına işaret eder. Sanatçı eserine kendine özgü bir işaret ya da imza bırakmışsa bu, eserin imza sahibi sanatçı tarafından yapıldığının bizzat kanıtı niteliği kazanır. Böyle bir kanıt bulunmadığında sanatçıların kişisel üslup, teknik ve tercih ettikleri dönem stilleri de farklı eserlerin tek elden

çıktığını gösteren işaretlerdir. Bu çıkarım daha geniş bir halkaya uyarlandığında bu kez kompozisyonel uygulama birliği, ortak objeler ve stil atölye birliğine gösterge olarak kabul edilebilir. Farklı yontulardaki stil, teknik vb. güçlü benzerlikler ya da birliktelikler o eserlerin tek bir sanatçı ya da en azından bir atölyeye verilmelerini gerektirir. Bu kuram Lydia Bölgesi Hellenistik Dönem Mezar Stelleri için de geçerlidir.

Bir bölgede figürlü mezar steli atölyeleri olduğunu ileri sürmek940 ise, atölyeye ait olduğu kesinleşmiş mimari kalıntı bulunmadığında, ancak o bölgenin arkeolojik ve epigrafik verilere dayalı bazı koşulları sağlamasıyla mümkün olabilir. Bunlar heykeltıraşlıkta kullanılmış taş ocakları, heykeltıraş imzası, tamamlanmış eserlerle aynı stilde tamamlanmamış eserler, devşirme malzeme kullanımı ile kendine has stilistik, teknik ve tipolojik özelliklere sahip mezar stelleri olmak üzere beş madde halinde ele alınabilir941.

Bilindiği gibi heykeltıraşlar yeni proje ve işler bulmak amacıyla sürekli olarak yer değiştirmekte, farklı kentlerde çalışarak eserler üretmektedir. 942 Çalışma kapsamındaki steller üzerinde yer alan yazıtlardan yalnızca K37’de steli yapana ait bilgi verilmekte; “Glaukos oğlu Mysialı Asklepiades”in steli yaptığı belirtilmektedir. 943

Bunun dışındaki hiçbir örnekte sanatçı adına ilişkin herhangi bir bilgiye

940 Heykeltıraşlık okulu veya stili olduğunu savunmakla aynı anlama gelmemektedir: Mattush 1998, 149-156. 941 Bu özelliklerden birinin bulunduğu yerde atölyeden söz edilebilir. Bir yerde heykeltıraşlık okulu olduğunun kabul edilebilmesi için ise Jockey altı koşul sıralamıştır. İkisi yukarıda sayılanlardan farklı olan söz konusu maddeler için bkz. Jockey 1998, 177. 942 Larson 2013, 235. 943 Benzer tipolojik ve stilistik özellikleri dolayısıyla aynı yer buluntusu K41’in de bu sanatçının elinden çıkmış olabileceğini düşünmekteyiz. 193 rastlanmamaktadır. Bu nedenle bunları yapan sanatçıların Lydialı olup olmadıklarını bilmek mümkün gözükmemektedir.

Hanfmann, bölgede çok sayıda heykeltıraşlık eserinin ele geçmiş olmasının yanında bunların bazılarının tamamlanmadan bırakılmış Hellenistik Dönem eserleri olmasının, ancak anılan dönemde Sardes’te büyük heykeltıraşlık atölyelerinin varlığıyla açıklanabileceğini ileri sürmüştür944. Philadelphia civarındaki Hayallı yakınlarında antik mermer ocakları bulunmasından dolayı, bu bölgede Sardes etkisinde eserler veren yerel bir atölye olabileceği fikri de daha önce savunulmuştur. 945 Lydia konusundaki bazı epigrafik ve onomastik araştırmalar da - sanatçıları yerli veya yabancı olsun - Lydia’da ve özellikle Philadelphia’da en azından MS 1. yüzyıl başları için bir stel ve osthotek atölyesinin faaliyet göstermiş olabileceğini ortaya koymuştur.946 Hellenistik Dönem’in hemen devamı olan bu dönemde Lydia’da faaliyet gösteren bu stel atölyesinin daha

önce de var olup olmadığını bilmiyoruz; ancak incelediğimiz steller yerel özellikleri de gözler önüne sermekte ve yukarıda bahsedilen önceki çalışmalarda belirtildiği gibi

Hellenistik Dönem’de de bölgede stel atölyeleri olduğuna işaret etmektedir.

Bölgede ele geçmiş olup arkeolojik özellikleriyle araştırmacıyı belirli bir ekolü takip eden yerel ürünler oldukları düşüncesine sevk eden steller mevcuttur. Örneğin Tire civarında bulunmuş birbirlerine benzerlikleriyle gruplar oluşturan stellerin947 yakındaki

İzmir gibi nitelikli eserler veren önemli bir stel üretim merkezinden belirgin farklılıklar taşımaları ve kalite açısından yerel düzeyde kalmış olmaları Lydia’da yerel sanatçılar tarafından da stel yontulduğunun bir işareti olsa gerektir. Zira Güney Lydia’nın bu eserlerinde sıradan bir işçilikle yetinilmemiş olunsaydı; daha kaliteli steller imkânlar

944 Hanfmann 1978, 85, Fig. 229-230, 243, 283. 945 Meriç 1991, 121-122. 946Akyürek-Onur 2008, 138. Bu araştırmaya göre yörede üretilip kullanılan steller; Apollonios, Zeuksis, Diodoros ve Theophilos gibi isimlerin bu bölgede kullanıldığının kanıtı olarak kabul edilmektedir. 947 K5, K6; K10, K11, K12, K13, K14, K15; K16, K17, K87; K19, K20, K21, K22, K23, K27. 194

ölçüsünde ya dışarıdan ithal edilecek ya da misafir sanatçılar tarafından yerinde yontulmuş olacaktı.

Epigrafik ve arkeolojik verilerin sınırlı olması dolayısıyla mezar steli atölyelerinin tespit ve birbirinden ayırt edilmelerini sağlamada yaygın kullanılan diğer bir dayanak stilistik, teknik, tipolojik ve ikonografik benzerlikler ve ayrımlar bütününü içeren stil kritiğidir. Eser üzerinde görülebilen ve uzun zamanda yerleşik bir stil halini almış bu bütün, atölyenin uyguladığı yerel unsurlar ile tabi olduğu bölgesel veya daha geniş coğrafyada etkin klasikleşmiş özelliklerin birleşiminden oluşur.

Heykeltıraşlık eserlerinde atölyeler genelde farklı boyut, tasarım ve ayrıntılarla

çalışmışlardır948. Bunları ayırdetmede özellikle ikonografi, kompozisyonda kullanılan objeler ve bunların düzenlenişindeki ayrıntılar ve eserlerin buluntu noktaları belirleyicidir. Bu anlayış doğrultusunda bir değerlendirme yapıldığında, Lydia’da MÖ

3. yüzyıldan 1. yüzyıl sonlarına değin üretilmiş olup belirli bir ekolü takip eden, aynı atölye üretimi olabilecek bulgular sunan ve diğerlerinden ayrılıp kendi içerisinde gruplar oluşturan stel serileri olduğu gözden kaçmaz. Bunlar zaman zaman birbiriyle ilişki halinde ve bazıları birbirinin devamı niteliğinde olabilecek muhtemel atölyelere işaret eder. Bu nedenle Lydia’daki atölyelerin sayıları hakkında kesin yargıda bulunmak onları bütünüyle birbirinden ayırmak doğru değildir. Burada bölgeden ele geçmiş mezar stellerinden örnekler ışığında; Güney, Kuzey ve Orta olmak üzere üç yörede faaliyet göstermiş altı atölye ele alınacaktır.

6.1. A Atölyesi

Steller üzerinde yapılan stilistik tarihlendirmelere949 göre en azından 2. yüzyılın ilk yarısından 1. yüzyıl içlerine değin Tire civarında faaliyet gösterdiği anlaşılan bu

948 Smith 2009, 115. 949 Meriç 1993, 57-58, Abb. 1; Çekilmez 2015, 97-98, Lev. 2. 195 atölyenin Güney Lydia’daki ana akımın temelini oluşturduğu kabul edilebilir. Tipolojik ve stilistik özellikleri açısından benzer eserler üreten atölye, konu olarak yalnızca symposium sahneli steller işlemiştir. İzmir ve Efes kökenli kaliteli stellere oranla A

Atölyesi’nin eserleri nispeten orta seviyede bir kaliteye sahiptir. Atölyenin eserleri

üzerinde ikonografik ve stilistik bakımdan zamanla bazı değişimler gözlenebilmektedir.

Genel ikonografik şablon korunmakla birlite, kompozisyonlarda ve kabartma alanı tipolojisinde bazı yenilik ve değişikliklerin yapıldığı; 2. yüzyılın sonlarına doğru farklı malzeme kullanımının da söz konusu olduğu anlaşılmaktadır.

Elimizde yerel kireçtaşından ve mermerden yapılmış 13 eseri 950 bulunan A atölyesinin 2. yüzyıl ilk yarısında, tipolojik olarak düzgün kesilmiş bloklar üzerinde yine düzgün hatlı bezeksel ve net özellikler yansıtan eserler verdiği özellikle atölyenin erken eserleri K5 ve K6 numaralı steller üzerinde görülebilmektedir: Bu eserlerde atölye

A veya B tipindeki üçgen alınlıklar üzerine kymalı akroterler uygulamıştır. Kabartma alanları enine dikdörtgen biçiminde basık bir yapıya sahiptir. Bu nedenle klinede uzanan figürlerin başları tavana değer ya da yakındır. Kabartma alanındaki uygulamada; kline

üzerinde tek erkek betiminin tercih edilmiş olduğu, yüzyılın ikinci yarısından itibaren

üretilen stellerde karşılaşılan kline önünde oturan kadın figürüne bu stellerde yer verilmemiş olduğu, kadın figürü yerine sahnenin soluna bir kylikeion veya krater betimi ve bunun yanına çıplak saki figürü yerleştirildiği dikkat çeker. Erken evresinde atölyenin at, kalkan, taç, yılan gibi kahramanlaştırma ve soylulaştırma betimlerini951 sıkça uyguladığı anlaşılmaktadır. K5 ve K6’da karşılaşılan at protomu ve yılanlı ağaç motifi İmparatorluk Dönemi içlerine değin başta İstanbul çevresi olmak üzere Mysia,

Bithynia, Phrygia Epiktetos, Yunanistan’ın kuzeyi ve Trakya’nın doğusunda

950 K5, K6, K10, K11, K12, K13, K14, K15, 16, 17, 18, 19, 87. 951 Fıratlı 1965, 304 vd; Pfuhl-Mobius 1977, 358 vd. 196 kullanılan952 bir motif olup Lydia atölyelerinin stellerde uyguladığı zengin çeşitliliğin

önemli bir göstergesidir.

K5’te kalkan hem alınlıkta hem de kabartma alanında işlenerek vurgulanmış; sol

üst köşeye yerleştirilen atın, canlı bir atı simgelediği, yanına onunla ilgilenen bir seis yerleştirilerek sağlanmıştır. K5 ve K6’da örtülü kline üzerindeki erkek figürünün yaslandığı yastık Hellenistik Dönem’de sıkça karşılaşılan bir özellik 953 olarak ikiye katlanmıştır. Sahnede kadın bulunmadığı için boş kalan sol kenar da sağ gibi servis hizmeti ve yeme içme konusuna dâhil edilmiş; sağda mensa tripes yer alırken sol kenara kylikeion ya da krater işlenerek içki servis düzeni kurulmuştur.

Lydia’da yalnızca A atölyesi stellerinde karşılaşılan kylikeion 1. yüzyılda kabartma alanı kemerli stellerde tekrar görülmeye başlanır. Symposium sahnesinde içki ortamını yansıtan objelere kline önünde kadın bulunduğu takdirde yer verilmemiş olması burada yansıtılmak istenen mekânın “andron” olabileceğini akla getirmektedir.954 Üçayaklı ve kalın destek çıtalı Mensa tripes üzerine genelde ortaya büyük bir ekmek kek veya bir meyve, yanlarına küçük, nar ve armut benzeri meyveler yerleştirilmek suretiyle her zaman üç parça yiyecek konulmuştur. K5’teki seisin giyiminde ve K6’da klinedeki figürün havaya kaldırdığı boğa başlı rythonun tipinde

Akhaemenid etkileri955 hissedilebilmektedir. A atölyesinin erken eserleri olan K5 ve K6 numaralı steller üzerinde dikkat çeken bir diğer özellik ise daha önceleri ilk 5. yüzyılda görüldüğü gibi956 sakilerin çıplak işlenmiş olmasıdır. Bu figürler atölyenin 1. yüzyılda

ürettiği K20 ve K21 üzerinde giyiniktir. A atölyesinin 2. Yüzyılın ilk yarısında K5 ve

952 Pfuhl-Möbius 1979, 358. 953 Şahin 2000, 185 vd. Lev. XLII:1-2; Yaylalı 2007, 124. 954 Vitruvius Yunan evinin “Andronitides” olarak adlandırılan bölümünün, üzerinde uzanılarak yemek yenen klineler ile içki servisi ve eğlenceler için uygun geniş, kare bir oda olduğunu; erkeklerin kadınlar tarafından rahatsız edilmeden vakit geçirdiklerinden dolayı bu odaların bu adla anıldığını belirtir: Vitruvius VI, 7, 3-5. 955 Pfuhl-Möbius 1977, 32, Nr. 76, Taf. 19; Hanfmann-Ramage 1978, 158; Durugönül 2015, 133. 956 Thönges-Stringaris 1965, 73-74, Nr. 34, Beil 5. 197

K6 ile ortaya koyduğu bu uygulamalar güney Lydia’daki ana akımın oluşmasında öncü niteliğe sahiptir.

2. yüzyılın ikinci yarısına gelindiğinde A atölyesi stellerinde bazı değişimler gözlenmeye başlar. Steller üzerinde yalnızca symposium sahnesi işlenmeye, gerek kompozisyonları gerekse stilleri bakımından birbirine oldukça benzer steller 957

üretilmeye devam edilmiştir. Bununla birlikte atölyenin bu yeni evresinde kendi içinde bütünlük gösteren stellerdeyukarıda ele alınan K5 ve K6’ya nazaran bazı yenilik ve değişimler gözlenir.

Bu gruptaki stellerde kabartma alanları dışında kalan kısımların tahrip olmuş olmasından dolayı bunlarda alınlık olup olmadığını bilemiyoruz. Dikey stel bloğu

üzerinde kabartma alanlarıK13 ve K14’te görülen başlıklardan da anlaşıldığı üzere yatay yapıyı sürdürmektedir. Yalnızca B Atölyesi’nin ana çizgilerine ilave yapılmış olan tek stel K15’te yetişkin giysileri içinde, küçük boyutta bir çocuk figürü işlenmiştir.

Kabartma alanında symposiumun değişmeyen belli başlı unsurlarını işlemiş olan atölyenin, yerel bir atölye için figürleri yeterince kaliteli resmetmiş olmasına karşın; gerek konu seçiminden gerekse figüratif ve bezeksel anlatımından çok zengin bir kompozisyonel repertuara sahip olmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre sahnede kalın döşekli bir kline üzerinde, yüzyılın ilk yarısındaki ikiye katlanmış tek yastık uygulamasından farklı olarak bu kez üst üste iki yastık bulunur. Bu yastığa sol dirseğiyle dayanan erkeklerin kol hareketleri, rython kaldıran ya da taç tutan önceki stellerin figürlerinden farklı olarak standarttır: Buna göre atölyenin bu ikinci evre stellerinde figürlerin sol ellerinde içki kabı bulunur, sağ el yiyecek masasına doğru uzanır. Klinede birden fazla erkek görülmez. Kline döşeğinde ayakucuna doğru hafif bir

957 K10, K11, K12, K13, K14, K15, K19. 198 alçalma söz konusudur.958 Erkek figürlerinin duruşları, bölgenin K29 ve K30 gibi geç dönem örneklerinden farklı olarak, oturmaktan ziyade yatmaya meyilli bir uzanış biçimindedir. Sahnenin soluna ¾ profilden yerleştirilmiş olan kadın figürü K15 dışında tüm stellerde Küçük Herculaneumlu Kız Tipi’nde uygulanmıştır. Bu farklılığın yanı sıra kabartmaya bir çocuk figürünün yerleştirilmiş olması aynı atölyenin farklı bir ustasının uygulamalarından biri olmalıdır.

Hellenistik Dönem Lydiası’nda A atölyesinin K17 numaralı steli dışındaki symposium sahneli 36 stelde de kadın figürünün her zaman klinenin ayakucu tarafına, sola işlendiği görülür. Oturuş yönü ve duruşu farklı da olsa kadın figürünün solda yer alması Batı Anadolu geneline hâkim bir uygulamadır. 959A atölyesinin kompozisyon düzenlemesinde kadının oturduğu iskemlenin hemen yanında genelde elinde bir kutuyla küçük bir kız hizmetçi, karşısında biraz daha büyük ölçülerde, ince uzun yapılı, kısa tunikli, ağırlığını sağ bacağına bindirmiş halde cepheden işli bir erkek hizmetçi figürü yer alır. Ortadaki, düzgün ve simetrik hatlara sahip, ince üçayaklı ve destek çıtalı yiyecek masası üzerindeki yiyecekler atölyenin değişmeyen bir uygulaması olarak üç parçadan ibarettir. A atölyesinin 2. yüzyılın ikinci yarısında ürettiği stellerde genelde aynı şema işlendiğinden dolayı stilde de yakın benzerlikler söz konusudur.960 Atölyenin ikinci evresi olarak değerlendirilebileck bu dönemde steller ikonografik ve tipolojik açıdan kendi içlerinde birlik içindedir. Yalnızca K15’te kabartma alanının figürlerin serbestçe yerleştirilebileceği şekilde geniş tutulması, kadın figür tipinin değişik olması ve kline önünde ortada bir delikanlı figürü bulunması gibiaynı atölye eserlerinde görülebilecek, muhtemelen usta veya sipariş sahibinden kaynaklı olan makul

ölçülerdeki farklılıklardır.

958 Mezarlardaki klinelerde genellikle figürün baş tarafına gelen kısımlar, olasılıkla konfor amaçlı ve başın aşağıda kalmamasına yönelik olarak hafifçe yüksek bırakılmıştır: Pritchett-Pipin 1956, 229. Dolayısıyla stellerdeki bu uygulama söz konusu mezarlardan esinlenilmiş de olabilir. 959 Pfuhl-Möbius 1979, 380 vd. Taf. 224 vd. Nr. 1547 vd; Şahin 2000, 142 vd. TA3 vd. 960 Stil ve tarihlendirme bölümünde anılan stellerin stil özellikleri yerel ve bölgesel düzeyde ele alınmıştır. 199

A atölyesinin 2. yüzyılın ilk yarısından itibaren belirli bir gelişim içinde ve nispeten uzun süre faaliyet gösterdiği, bu süreçte symposium ikonografisindeki ana

şablonu koruduğu anlaşılmaktadır. Nitekim söz konusu yüzyılın farklı yarılarından K5 ile K11 numaralı stellerin aynı nekropolde (Rahmanlar) bulunması da bu konuya işaret eder. Buluntu noktalarının Rahmanlar, Göllüce, Uzgur, Bayındır olmak üzere Tire-

Ödemiş civarında yoğunlaşması nedeniyle, atölyenin konumunun da bu bölgede bir yerlerde olması kuvvetle muhtemeldir.

2. yüzyıl sonları ve 1. yüzyıl başlarında A atölyesi eserlerinde ikinci bir değişim daha gözlenir. Bu değişim iki aşamada ele alınabilir. İlk aşama özellikle K16 ve K17 ile kendini gösterir. Bu steller atölyenin aynı yörede, Tire civarında bulunmuş diğer eserlerine göre daha kaliteli malzemeden, sarımsı beyaz bir mermerden yontulmuş olmalarıyla ilk bakışta dikkat çeker. Nitekim Güney Lydia’da ele geçmiş mezar stelleri geniş bir alana yayılmış buluntular olmalarından da anlaşılabileceği gibi birkaç farklı malzemeden üretilmiştir. Göllüce’de birlikte bulunmuş olan bu steller K18 ve K87 ile birlikte A atölyesinin farklı ustalara aitürünleri olmalıdır. Zira yapımlarında birbirleriyle aynı stil ve tekniğin kullanıldığı her üç eser de yaklaşık aynı ölçülerde - boyları 101-

102cm, enleri 44-47cm, blok kalınlıkları 12-14cm ve kabartma derinlikleri 5-6cm’dir.

Üstelik K16 ve K17 numaralı steller aynı yerde bulunmuş olmalarının yanı sıra giysi işlenişlerinden mensa tripes üzerindeki yiyecek türleri ve şekillerine varana kadar olasılıkla aynı ustalığın iyi korunmuş örnekleri olarak dikkat çeker. Söz konusu stellerde üçgen alınlıklar üzerine kymalı akroterler işlenmiş, ince ve zarif geisonlarla

çevrili tympanonun ortasına bir yuvarlak kalkan yerleştirilmiştir. Orta yükseklikte ve sade baştabanın altında, üzerinde dörtgen başlıklar bulunan payelerle çevrili, dikey dikdörtgen bir kabartma alanı bulunur. Payeler üzerinde başlık bulunması stellere tam birer naiskos görünümü kazandırmıştır. Atöleynin yüzyılın ikinci yarısına ait stellerinde

200 yatay bir kabartma alanı söz konusuyken, incelediğimiz stellerde bundan böyle değişmeyecek bir atölye uygulaması olarak bu alan dikeydir. Bu şekilde sahnenin yükselip daralmasından dolayı figürler birbirine yaklaşmış, klinedeki ikinci erkeğin bacakları dizden itibaren kadın figürünün arkasında kalmıştır.

K16 ve K17’de gözlenen ikonografik değişimlerden biri kllineye ilk kez iki erkek yerleştirilmiş olmasıdır. Klinedeki figür artışının ilk olarak bölge içinde en fazla symposium ikonografisi veren Tire civarında ve A atölyesi tarafından gerçekleştirilmiş olması makuldür. Klinede uzanan figürler uzanışları bakımından atölyenin önceki stellerinde görülen figürlerden farklı olarak daha dik bir oturuşa sahiptirler. Bu da 2. yüzyılın sonlarından itibaren bölge stellerinde görülmeye başlayan bir özelliktir. K16 ve

K17 numaralı stellerde gözlenen en dikkat çekici yeni uygulamalardan biri, atölyenin 2. yüzyılın ikinci yarısında, 140’lara ait K10’dan itibaren kullandığı Küçük

Herculaneumlu Kız tipinin artık terkedilmesi ve yüzyılın sonlarında K16 ile birlikte

Pudicitia Philista tipinin kullanıma girmesidir. Bu figür tipi 1. yüzyılın symposiumlu stellerinde en sık uygulanan oturan kadın tipi olacaktır.

A atölyesinin K16-K18 numaradaki stellerinde birbirini tekrar eden ortak

özellikler kompozisyon geneline hâkimdir. Bunlardan biri de ince, uzun hayvan ayaklarına sahip zarif görünümlü, gergili üçayaklı mensa tripesler ile bunlar

üzerindekiyiyeceklerin ortada büyük bir ekmek/kek, yanlarda ise nar benzeri meyveler olmak üzere birebir aynı kompozisyon ve stilde olmasıdır.

Atölyenin bu stellerindeki figürler biçim ve stil özellikleri açısından da birbirlerine oldukça benzerdir. Yuvarlak başlı erkek figürleri sakalsızdır. Figürler iki elleriyle tek bir nesne tutarlar. Kadın ve erkek figürlerinde uzuvlar ince ve narindir.

Kıvrımlar derin matkap kanallarıyla dikkat çeker. Klinedeki ikinci erkek figürünün sol

201 omzundan gelen khimation perçeminin kalın kline döşeği üzerine dökülmesi gözlenen bir diğer ortak özelliktir.

A atölyesinin bahse konu stellerindeki kompozisyon dizilişinde ve ikonografik içerikte ise bazı tekil uygulamalar göze çarpar: K17’de ilk kez kline önündeki symposium figürlerinin dizilişi tersine çevrilmiş; K87’de, bölgede benzersiz bir uygulama olarak bir stel üzerinde iki kadının karşılıklı oturduğu özgün bir anlatıma yer verilmiştir. K17’deki anılan özellik, tüm çalışma kapsamındaki eserlerde uygulanandan farklı olarak uzanan erkekler dışında, kline önündeki tüm kompozisyon ögelerinin ters yerleştirilmiş olmasıdır. Bu denemede kadın ve kız hizmetçi figürü sağa, erkek hizmetçi figürü sola alınmış, dolayısıyla mensatripes biraz sola kaydırılmıştır. Symposiumlu

Lydia stellerinin genel ikonografisini bozan ve Mysia ve Ionia gibi bölgelerde de

örneğine rastlamadığımız bu uygulamada, kadın figürü, sağa yerleştirilmesine bağlı olarak Pudicitia Saufeia tipindedir.

A atölyesinin K87 numaralı eserinin silmeli kemerli yapısı, bu steli aynı tarihlere ait K20-K22 numaralı stellere yaklaştırırken; raf üzerinde kalathos ve sandık gibi nesnelerin bulunması ise farklı ikonoghrafiye sahip bu stel üzerinde bir İzmir stelleri961 etkisini akla getirmektedir. Burada görülen ve Lydia stellerinde başka örneği bulunmayan karşılıklı oturan kadın figürleri kompozisyonu, olasılıkla K17’deki ters düzenleme gibi bu stelin de atölyenin farklı ustalarının elinden çıkmış olma ihtimaliyle açıklanabilir. Bu da A atölyesi için eser üretmiş sanatçıların farklı ve özgür tercihlerde bulunabilen bir irade ortaya koyduğunu göstermektedir.

1. yüzyıla geçişle birlikte A atölyesi stellerindeki değişimde yeni bir aşama söz konusudur: Bu dönemden K19 numaralı stel, 140-130’lardaki K10’dan bu yana devam eden ve aynı yüzyılın sonlarında ilk K16 ve K17’de klineye ikinci figürün

961 Yaylalı 1978, 144 vd. 150, 153, Lev. 21, 25, 27, Kat. No. 42, 49, 53 202 eklenerekhacim kazanan ikonografiyi sürdürmesiyle önceki stellerin ikonografik geleneğini devam ettirir. Zira klinenin ayakucunda kadının da olduğu genel kompozisyon, kadın figürünün Pudicitia Philista tipinde olması, yastık detayları ve hizmetçi figürlerinin duruşları genel ikonografide bu döneme kadar bilinen ayrıntılardır.

Öte yandan aynı stel, kabartma alanı kemerli yapısıyla çağdaşı veya hemen sonrasında

üretilmiş K20-K22 numaradaki stellerle benzer bir tipi yansıtır. Sahnede kylikeion henüz bulunmasa da klinedeki iki figür K20’dekilerle birebir aynı harekettedir. Bu figürlerden solda yer alanların kendi kendilerini taçlandırmaları Batı Anadolu’da ender görüldüğü kabul edilen962 bir uygulama olarak A atölyesine dikkat çeker.

K19 numaralı stel, tabana kadar inen paye çizgileri açısından önceki K11 numaralı eseri akla getirirken, kemerli üst yapısıyla hemen sonraki K20 ve devamındakileri andırır. Kalın döşekli, sade kline ve yiyecek masası önceki ve sonraki stellerde aynıdır. Bu durum stelin 1. yüzyıla geçişle birlikte yaşanan yeni değişim sürecinde adeta bir geçiş eseri olarak değerlendirilebileceğine işaret eder. Kabartma alanında, arkada girland bulunması ise söz konusu atölyelerin çoğu gösterişsiz stellerinde görülmeyen ancak lahit ve sunak gibi eserlerden tanınan963 bölgeye yabancı olmayan unsurlardır.

A atölyesinin eserleri 1. yüzyıla geçişle birlikte bir yandan değişimini sürdürürken, diğer yandan başlangıcından beri kullanılan ortak ögelerle silsile halinde birbirine bağlılık gösterir. Yeni eklenen kylikeion dışında K19 ile büyük benzerlik içindeki K20-K22 numaralı steller tipolojik ve ikonografik özellikleriyle kendi içlerinde de yaklaşık aynı yapıyı yansıtır. Stel üst örtüsü bakımından alınlıklı steller oldukları

962 Pfuhl-Möbius K19 numaralı steli ölünün kendisini taçlandırdığı çok az sayıdaki örnekler arasında sayar. K20’yi de anılan örnekler arasına dâhil etmek gerekir. Pfuhl-Möbius 1979, 359, Nr. 1488, 1571, 1940. 963 Anabolu 1984, 2 vd. 203 anlaşılmaktadır.964 Her üçünde de kabartma alanı çoklu silmeye sahip kemer örtülüdür.

Nitekim kabartma alanı kemerli stellerden965 ayakta kadın ve erkek betimliler de aynı dönemde, 2. yüzyılın sonları ile 1. yüzyılın başlarında yoğunlaşmaktadır.

Yanlardaki paye başlıklarıyla naiskos görünümü verilmiş olan stellerin kabartma alanlarında, klinede birden fazla erkek uzanır haldedir; bu, 2. yüzyılın sonlarındaki

K16’dan bu yana bir atölye uygulaması haline gelmiştir. Figürlerin yastığa dayanan sol ellerinde kadeh bulunurken sağ elleri yandakinin omzundadır. Sol baştaki ise K19’daki gibi kendisini taçlandırır ya da havada bir rulo tutar. Kalın kline döşeği ile üzerinde üç parça yiyecek bulunan mensatripes 2. yüzyılın ikinci yarısından beri görülen atölye

özelliklerini sürdürür.

Atölyenin bu son grup eserine özgü diğer özellikler arasında sahnenin solunda, atölyenin erken dönem eserlerinden K6 numaralı stelde görülüp 1. yüzyıla değin kaybolan kylikeion ile bunun yanındaki giyinik saki göze çarpar. K20 ve K21’de bu kylikeion ve sakiler birebir aynı hareketle aynı ikonografiyi yansıtırlar. K21 ve K22’nin baştabanlarının iki ucundatüm Lydia’da yalnızca bu iki stele özgü olarak antitetik duruşlu sfenksler yer alır. Sahnede kadın ve kız hizmetçi bulunmaması ve bunun yerine kylikeion ve saki yerleştirilmiş olması yine A atölyesinin bu son dönem eserlerine özgü bir durumdur. Bu durum Vitruvius’un sözünü ettiği, erkeklerin eğlendikleri esnada kadınların içkili (alkollü) ortamlarda yer almadığı “andron” mekânıyla966 açıklanabilir.

Atölyenin söz konusu üç stelinin ikonografi, tipoloji ve stil bakımından kendi içinde yoğun benzerlikler göstermesi, bunların aynı atölyeye ve belki aynı ustaya ait olmaları gerektiğini; önceki yüzyıl stellerindeki özellikleri sürdürmeleri ise atölyenin değişmeyen prensiplerine bağlı kalındığını ortaya koyar.

964 K20’nin katlı bir form yansıtması, 1. yüzyılda Kaistros Vadisi’ne yabancı olmayan bir durumdur. Örnekler için bkz. Pfuhl 1905, 51; Pfuhl-Möbius 1977, Taf. 105, Nr. 701; Malay-Ricl 2006, 70, Nr. 41. 965 K53, K56, K73, K90. 966 Vitruvius, Greklerin erkeklerin akşam yemeği partilerinin yapıldığı büyük odaları, kadınlar buradaki faaliyete katılmadığı için, “andrones” (erkek bölümü) olarak adlandırdıklarını belirtir: Vitruvius VI, 7, 5. 204

A Atölyesinin en son eserleri olarak incelediğimüz K20-K22 numaralı steller

Tire yöresindeki Uzgur’da bulunmuştur. Önceki stellerin de aynı aynı yörede ele geçmiş olmaları anılan atölyenin lokasyon olarak Tire-Ödemiş hattında bir yerlerde aranması gerektiğini ortaya koymaktadır.

6.2. B Atölyesi

Lydia’da en az sayıda stelin ele geçtiği bölge Kuzey Lydia yöresidir. Burada bulunmuş K37 ve K41 numaralı steller tipolojik ve stilistik benzerlikleriyle büyük olasılıkla aynı atölyeye ait olmalıdır. Öyle ki, aralarındaki bu benzerliğin ötesinde diğer atölye eserlerinden de belirgin farklarla ayrılırlar. Ayrıca çalışma kapsamındaki steller içerisinde yalnızca E atölyesinin bir eseri olan K37 numaralı stelde sanatçı adına

(Glaukos oğlu Mysialı Asklepiades) rastlanması az sayıda örneği bulunmasına karşın bu atölyeye büyük önem kazandırmaktadır.

Petzl ve Meriç’in yüzyılın son çeyreğine verdikleri967, Yiğitler’de bulunmuş K37 ve K41 numaralı steller genişlik, kalınlık ve kabartma derinlikleri açısından tam olarak aynı ölçüleri vermektedir. Yükseklik açısından bakıldığında ise daha kısa olan K41’in kabartma alanının fazlaca aşağıda kalmasının makul olamayacağından da anlaşıldığı gibi, blok sonradan alttan kesilmiş olmalıdır. Bu durumda farklı içerikleriyle zenginlik kazanmış olan stellerin yapımında benzer teknik uygulamalar gerçekleştirilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Stellerin aynı atölye eseri olduklarını gösteren ikonografik bir uygulama ise her iki stelde de sahnenin tam ortasına yetişkin giysileri içinde küçük birer

çocuk figürünün yerleştirilmiş olmasıdır.

Tipolojik açıdan bakıldığında, öne doğru çıkıntı yapan alınlık blokları incelenen eserlere anıtsal görünüm kazandıran bir uygulama olarak göze çarpar. Yüksek stel bloklarına rağmen küçük ölçülerde bırakılmış kabartma alanları atölyenin dikkat çeken

967 Petzl 1991, 89, Taf. 3; Meriç 1993, 68, Abb. 19. 205 bir diğer uygulamasıdır. Stellerde işlenen figürlerin anatomik oranlarındaki küçük uyumsuzluklar da dikkat çekicidir. Örneğin K37’de kadın figürünün bacakları olması gerekenden biraz kısa işlenmişken erkeğin gövdesi hafifçe geriye doğru esnetilerek kabartma üst çerçevesine zorla sığdırılmış gibidir. “Mysialı Asklepiades”in yonttuğu ve bu özelliğiyle ustasını bildiğimiz tek örnek olan K37, dört ayrı demosun bir kahramanı onurlandırması sonucunda yapılmış olan K41 ile birlikte 2. yüzyılın sonlarının

özelliklerini yansıtır 968 .Nitekim Meriç 969 ve Malay 970 da yazıtından hareketle K41 numaralı steli Geç Hellenistik döneme tarihlemişlerdir.

Kuzey Lydia’daki Yiğitler buluntuları olan K37 ve K41’de gözlenen tipolojik, teknik ve stilistik özellikler bunların aynı sanatçı tarafından yapılmış olabileceğine ve

Lydia’nın sanat alanında Mysia ile olan ilişkilerine dair izler sunar: Bu izler kareye yakın küçük ve basık kabartma alanına sığdırılmış figürlerdeki gövdeye nazaran kısa bacaklarda, yuvarlak başlarda, yuvarlak ve geniş omuzlar ile kol yapılarında ve kıvrım stillerinde gözlenebilir.971 Stelleri yapan sanatçının adı K37’deki yazıtta geçtiğine göre

Mysialı Asklepiades’tir. Mysialı olması Lydia stelleri içinde özellikle tipolojileriyle farklılık gösteren Kuzey Lydia buluntusu bu iki stel için şaşırtıcı değildir. Bununla birlikte anılan stelleri Mysia stellerinden ayıran ve Lydialı yapan asıl özellik ise bulundukları bölgenin de ötesinde Lydia atölyelerinin yaygın bir geleneği olan

çelenklerdir. Bu durumda sanatçı Asklepiades, steller üzerinde Lydia motifleriyle Mysia

özelliklerini harmanlamış gözükmektedir.

K41’de yüksek stel bloğuna nispeten kabartmanın belki de bir zorunluluktan

ötürü küçük boyutta bırakılmış olması, stelde vurgulanan onurlandırmanın daha çok

çelenkler ve yazıtla verilmek istendiğini ortaya koymaktadır. E atölyesinin her iki

968 Meriç 1983a, Res. 2; Malay 1983, 25-28, Taf. 3 a-b; Meriç 1993, 68-69, Abb. 20. 969 Meriç 1983a, Res. 2. 970 Malay 1983, 28, Taf. 3, a-b. 971 Pfuhl-Möbius 1979, 339-340, Taf. 208, Nr. 1429. 206 stelinde de kabartma alanı ve figür yapıları, stelin yapım tekniğine ilişkin bazı düşünceler ileri sürülmesine de imkân vermektedir. At da dâhil tüm figürlerde gövdelerin iri, bacakların kısa olması durumu iki olasılığı düşündürür. Bu orantısızlık anıtsal görünümlü stellerin kabartma alanlarının taslak çizimi hazırlanırken bilinçli olarak yapılmış bir uygulama olabileceği gibi, kabartma alanı sınırlarının oluşturulmasından sonra figürlerin önceden çizilmeden ya da ölçüsüz çiziminden dolayı ve ayrıca yontuya yukarıdan başlanmasından kaynaklanmış da olabilir. Lydia’da yaygın olarak kullanılan çelenklerin benzer Mysia örneklerinden ayırdığı K37 ve K41 numaralı steller Yiğitler civarında henüz yeri saptanamamış, anıtsal görünümlü eserler üreten bir atölyenin varlığına ipucu olarak kabul edilebilir. Nitekim bir heykeltıraşın teknik ve stilistik bir gelenek oluşturabilmesi için bir yerde belirli süre kalması gerekmektedir.972

Buna göre Mysialı Asklepiades’in bölgede çalışarak Lydia motiflerini zamanla benimsemiş olduğu sonucuna varılabilir.

6.3. C Atölyesi

Ürettiği eserlerin stil özelliklerinden anlaşıldığı kadarıyla C Atölyesi yaklaşık olarak 2. yüzyılın başlarından üçüncü çeyreği sonlarına kadar eser vermiş olmalıdır.

Elimizdeki 3 adet stelinden973 biri Adala civarında bulunmuşken diğer ikisinin buluntu yerleri bilinmemektedir. Bu üç stel birbirine yakın ölçülerde ve benzer tipolojide olmaları dolayısıyla aynı atölyenin ürünü olmalı. Nitekim benzerliklerinin yanı sıra K44 ve K64’ün envanterde belirtildiğine göre müzeye aynı kişi tarafından birlikte getirilmiş olmaları da bunların aynı yerde bulunmuş olma ihtimalini güçlendirmektedir. Mevcut bilgilerle yerini belirlemenin güç olduğu C atölyesinin belirleyici özelliği nispeten küçük boyutlu steller üzerine figürleri iyi bir ustalıkla işlemiş olmasıdır. Atölyenin mevcut stelleri A tipi üçgen alınlıklıdır. Alınlığın ortasında bir rozet; baştabanın

972 Jockey 1998, 179. 973 K44, K64, K66. 207 ortasında ise alınlıktan kabartma alanına kadar uzanan kare bir alan içerisinde çelenk yer alır. Birbirine benzer stilde yontulmuş çelenklerin ortasındaki yuvarlak yazıtlı bölüm yüksekçe bırakılmıştır.

Erkek figürlerini Dioskurides I tipinde işleyen atölye K64 ve K66 üzerindeki figürlerden anlaşıldığı kadarıyla E atölyesi gibi İzmir stellerinde974 uygulanan figür ve motiflerden etkilenmiştir. Uygulanan ikonografide ortadaki tek erkek veya kadın figürünün iki yanında hizmetçiler yer alır. Bunlar erkekse K64 ve K6’da olduğu gibi düşünür vaziyette ya da elleri önde bağlı haldedir. Belden kemerli kısa tunik giyerler.

Her üç eserinde de ana figürün solundaki hizmetçinin arkasında bir paye, bu payenin

üzerinde bir kutu veya kalathos bulunur.

Adala’da bulunan K66 dışında C atölyesi stellerinin buluntu noktalarının bilinmiyor olması atölyenin lokasyonuna ilişkin herhangi bir fikir ileri sürülmesine imkân vermemektedir. Yine de E atölyesinde olduğu gibi İzmir atölyeleriyle etkileşim halinde olan ve merkezi Lydia stelleriyle stil benzerliğine sahip eserler üretmiş bu atölyenin Sardes civarında veya Hermos hattında konumlanması olasılık dâhilindedir.

6.4. D Atölyesi

Çalışmamız kapsamındaki steller içerisinde tipolojik ve teknik özellikleri bakımından belirli bir grup oluşturan 4 adet stel 975 daha mevcuttur. 976 En önemli

özellikleri katlı olmaları olan bu stellerin korunma durumları iyi olmamasına karşın nispeten yüksek boyutlarda oldukları ve betim alanını daima 2-3 cm’yi aşmayan alçak kabartma olarak işleyen bir atölyenin özelliklerini taşıdıkları saptanabilmektedir.

974 Yaylalı 1979, 74-75, 78, Lev. 27, 31, 34, No: 54, 60, 66. 975 K92, K93, K94, K95. 976 Pfuhl-Möbius 1977, 191, Taf. 105, Nr. 701; Pfuhl 1905, 51. 208

D atölyesi stellerinde tipolojik açıdan K95 hariç tümünde aşağıdan yukarıya doğru bir daralma söz konusudur.977 Bu stellerde alt kat kabartma alanları üst katlara oranla daha dar tutularak blok içerisine açılmış nişler halindeyken üst katlar bazen

çerçevesiz olmak üzere daha geniştir. Konu açısından bakıldığında ise D atölyesi önceki atölyelerden farklı olarak symposiumun yanı sıra aynı stel üzerinde dexiosis, atlı kahraman, aslan avı, oynayan çocuklar ve hizmetçisiyle birlikte ayakta duran kadın motiflerini de işlemiştir. Bu bakımdan Lydia’da konu çeşitliliğini en fazla tatbik etmiş atölye olarak dikkat çeker.

Atölyeye ait steller incelendiğinde; oldukça kötü korunma durumundaki K92’de

üst katta figürlerin ayakları ve giysi dökümlerinden bir sunu ya da deksiosis sahnesinin işlendiği, altta ise birbiri arkasına dizili figürlerle seromonik bir atmosfer yansıtan ve muhtemelen bir cenaze törenine ait anlatım işlendiği görülür. Bu uygulama yalnızca bu stele özgü bir konu seçimidir. Üstteki bir figürün ayaklarının arka arkaya işlenişi stellerde derinliğin pek dikkate alınmadığını işaret eden ve 2. yüzyılın yanı sıra 1. yüzyıl stellerinde de yaygın olmayan bir özelliktir. Konunun yanı sıra üstteki giysi ile ayakların pozisyonu ve kabaca işlenişi de K92’nin D atölyesinin en erken eseri olabileceğine işaret eder. Atölye eserleri daha çok Efes stelleriyle978 benzerlik gösterir.

Cenaze ziyafetine katılanların betimlendiği örnekler genellikle Efes stellerindeki979 gibi enine tek katlı kabartma üzerinde görülürken K92’de esasen tek bir sahnenin ikiye bölünüp alt ve üst katlara ayrı ayrı işlenmiş olduğu izlenimini vermektedir. Bu da K92 için atölyeye veya sanatçıya özgü yerel bir uygulama olarak kabul edilebilir.

D atölyesinin diğer üç stelinde üst katlarda symposium sahnesi görülür.

Bunlardan Ödemiş Müzesi’nde yer alan K93’te üstte, K10’dan itibaren Kaistros yöresi

977 Pfuhl-Möbius mezar stellerinde bu daralmanın az sayıdaki Lydia eserinde görüldüğünü belirtir: Pfuhl-Möbius 1977, 51-52.Bu durum daha çok K93 ve K95 gibi geç dönem örneklerinde ve özellikle Lydia’nın Roma Dönemi mezar stellerinde görülür. Anılan steller için bkz. Işık 1988, Lev. 1 vd. 978 Atalay 1988, 68-69, Lev. 35, Kat. No. 58. 979 Atalay 1988, 21, 65 vd. Lev. 33, Kat. No. 53, 54, Lev. 34, Kat. No. 55, 56, Lev. 35, Kat. No. 58. 209 stellerinde karşılaşılan ve B atölyesi kapsamında incelediğimiz tipik Lydia symposium sahnesine yer verilmiştir980. Bunlardaki diğer figürlerde sıradan bir işçilikle basitlik ve sadelik büyük ölçüde devam eder. K93’teki Venedikli Mousa981 tipi, G atölyesi ve diğer

Kaistros yöresi atölyelerinin esasen fazla etkisini hissetmediği İzmir stellerindeki 982 ayakta duran kadın figürlerini akla getirir. K94’ün alt kat kabartma alanındaki atlı ve seis sahnesi Batı Anadolu’daki iki katlı stellerde983 karşılaşılan sahnelerle örtüşen bir motiftir. Philadelphia buluntusu K95 ise D atölyesinin alçak kabartmalı, yüzeysel işçiliğini en net biçimde gözler önüne seren üç katlı bir steldir.984 Bu tipteki steller

Mysia’da 2. yüzyılın sonları ile 1. yüzyılda yoğun olarak görülür.985 Esasen K95’teki katlar ayrı birer niş halinde değil tek bir nişin üçe ayrılmasıyla oluşturulmuştur. Bu nedenle genişlikleri aynıdır. Stelin daha dar en üst katında bir aslanın boğa avı, ortada symposium sahnesi ve altta dexiosis ile köpekle oynayan çocukların işlendiği bir kompozisyon görülmektedir. Şematikleşmenin oldukça yerleştiğinin göstergesi olan bu stelde, kline yanında oturan kadın da kol hareketleri açısından diğer symposium sahneli stellerdeki figürlerden farklı olarak herhangi bir pudicitia varyasyonunu yansıtmaz; kucağında bir nesne (çocuk?) tutmaktadır. Figürler ve diğer nesneler şematize olmuş, ayrıntılar ortadan kalkmıştır. Bunlar atölye özelliği olmaktan ziyade dönem stiliyle alakalı unsurlardır. Zira mezar stellerinin ikinci sınıf çalışmalar olduğu 1. yüzyıl stiline bozulma ve özensizlik hâkimdir. Bu dönem stilinde kıvrımlar kabartmalara özgü bir

şekilde abartısız ve yüzeyseldir; kıvrım kanalları heykeldeki gibi derin değildir.986

D atölyesi Geç Hellenistik Dönem’de yaygın olan bu stilin dikkat çeken bir uygulayıcısıdır. Aynı bölgeden A atölyesinin de 1. yüzyılın ilk çeyreğinde iki katlı stel işlemiş olması iki atölye arasında güçlü bağlar olduğuna işaret eder. A atölyesinin K20

980 Malay-Ricl 2006, 70, Nr. 41. 981 Pinkwart 1973, Taf. 2 vd. 982 Pfuhl-Mobius 1977, 141-142, Taf. 69, Nr. 419, 422. 983 Cremer 1992, N4, N5, 1, 4, 7, 9, 12, 13. 984 Pfuhl-Möbius 1977, 191, Taf. 105, Nr. 701;Pfuhl 1905, 51. 985 Cremer 1991, 189 vd. Taf. 25, 26. 986 Özgan 2016 (b) 33. 210 numaralı iki katlı stelinin Güney Lydia’daki Uzgur buluntusu olması, D atölyesi stellerinin de aynı bölgedeki Kiraz, Zeytinlik, Ödemiş ve yakındaki Alaşehir’de ele geçmiş olması, öncelikle bu bölgede iki katlı stel üretiminin yerleşik bir anlayış olduğunu ortaya koymaktadır. Bununla birlikte bu stellerin aynı atölye eseri olma ihtimalleri, kabartma alanlarında işlenen konular, motiflerdeki ayrıntılar; aynı motiflerin iki atölye tarafından farklı biçimlerde ele alınması ve kullanılan malzemeler bakımından belirgin farklılıklar içermeleri nedeniyle düşüktür: Üstelik A atölyesi eseri olan K20,

K19’un yanı sıra K21 ve K22 ile stel ve figür tipleri ileteknik ve stilistik açıdan güçlü argümanlarla birbirlerine bağlıdır.

Az sayıda eseri günümüze ulaşmış olan D atölyesinin Bithynia ve Mysia’da yaygın olan iki katlı mezar steli geleneğinin Lydia’daki uygulayıcısı olduğu ve stellerin buluntu noktalarından hareketle atölyenin Tire, Ödemiş veya Kaistros ve Hermos vadilerini bağlayan yollar üzerindeki Philadelphia civarında konumlandığı düşünülebilir. Nitekim epigrafik ve onomastik araştırmalar Lydia’da ve özellikle

Philadelphia’da en azından MS 1. yüzyıl başları için bir stel ve osthotek atölyesinin faaliyet gösterdiğini ortaya koymuştur 987. Ayrıca Hayallı yakınlarında antik mermer ocakları bulunmasından dolayı, bu bölgede Sardes etkisinde eserler veren yerel bir atölye olabileceği fikri daha önce Meriç tarafından öne sürülmüştü. 988 Daha sonra

Philadelphia heykeltıraşlık eserlerini konu edinen bir çalışmamızda ise biz, söz konusu kentten ele geçmiş ve bitim aşamasına yakın halde tamamlanmadan bırakılmış989 bazı eserlerin bulunması ve bunlarla aynı stil ve teknik özelliklerde tamamlanmış eserlere de rastlanılmasına dayanarak, Philadelphia’da bu eserleri üreten bir atölye olması

987 Akyürek-Onur 2008, 138. Bu araştırmaya göre yörede üretilip kullanılan steller; Apollonios, Zeuksis, Diodoros ve Theophilos gibi isimlerin bu bölgede kullanıldığının da bir kanıtıdır. 988 Meriç 1991, 121-122. 989 Antikçağ mermer ticaretinde ihracatı yapılacak eserler alıcıya ham ya da yarı işli olarak gönderilmekteydi: Asgari 1976, 455. 211 gerektiğini örnekleriyle önermiştik990. Dolayısıyla bu çalışmada da tıpkı bahse konu

çalışmada incelediğimiz ikili ve üçlülere benzer şekilde iki veya üç katlı steller üreten bir atölyenin faaliyetlerine dikkat çekmiş oluyoruz ki bu durum; bölgenin serbest heykeltıraşlıkta çok yönlülük, mezar stelleri gibi kabartmalarda ise çok katlılık anlayışını benimsemiş, gelişkin bir atölyesi olduğu anlamına gelmektedir.

6.5. E Atölyesi

Stel tipleri ve konuları bakımından Güney Lydia atölyelerinden farklı ve daha kaliteli eserler ortaya koymuş olan E atölyesi, 2. yüzyıl boyunca üretimde bulunmuş

Lydia’daki en büyük atölyelerden biri olmalıdır. Ürettiği stellerin991 buluntu noktaları dikkate alındığında E atölyesinin Sardes ile Philadelphia arasında, Hermos Vadisi’nde bir yerde konumlanmış olması muhtemeldir. Konu olarak Güney Lydia’da yaygın olan symposium sahnesini hiç kullanmadığı görülmektedir992. Kalite açısından da bahse konu symposiumlu stellerden üstün, birinci sınıf olarak kabul edilebilecek düzeyde eserler ortaya koymuştur. Atölye, A veya B tipi alınlık üzerine her zaman kymalı akroterler işlemiştir. Symposium sahneli stellerde küçük ve daha çok yatay bir görünümle düzenlenen resim alanı, E atölyesi stellerinde konunun değişmesine de bağlı olarak yükselmiş ve blok yüzeyinin büyük bölümünü kaplamıştır. Kompozisyon olarak ayakta erkek ve kadınların yalnız ya da birlikte, cepheden betimlendiği durağan sahneler ele alınmıştır. Sahnede çoğunlukla bir993 veya iki994 figür işlenmiş; bazen üç995 figüre de yer verilmiştir. En çok işlediği tek başına duran kadın motifi her zaman iki yanında birer

990 Sonkaya 2008, 38 vd. 53, Lev. 24-28, 34. 991 K49, K50, K51, K75, K76, K77, K81, K82. 992 Peek 1931, 125, Nr. 9b; Buckler-Robinson 1932, 109, Fig. 101;Pfuhl-Möbius 1977, 141, 166, Taf. 69, 85, Nr. 418, 546; Hanfmann 1978, Fig. 425; Karagöz 1984, 11, Res. 7; Schmidt 1991, 85 vd, Abb. 17; Petzl 1996, 17; Merkelbach-Stauber 1998, 484-485, Nr. 04/24/12; Smith 2002, 192-193, Res. 222; Malay-Ricl 2006, 79; Çekilmez 2011, 107 vd. Fig. 1, 2. 993 K50, K51, K52. 994 K71, K75, K76, K77. 995 K81, K82. 212 küçük kız hizmetçiyle verilmiş, bazen kadının çocuğu da bu sahneye dâhil edilmiştir.

Ancak Lydia stellerinde kadınların genellikle çocuklarıyla ilgilendiği görülmez996.

Atölyenin uyguladığı kompozisyonun dağılımına bakıldığında ana figürlerle plasterler arasındaki boşluğun hizmetçilerin boyutlarına göre değiştiği gözlenmektedir.

Hizmetçiler ve payeler dışında kalan arka zemin genelde boş bırakılmıştır. Pfuhl

Mobius’a göre 997 bu alan atmosfer olarak algılanmış ve kenarlardaki iki küçük hizmetçiyle bu algı daha da vurgulanmıştır.

E atölyesi eserlerinde farklı figür tipleri uygulamıştır: Kadın tipi olarak Pudicitia

Saufeia’nın ağırlığı hissedilmektedir. Bazen Pudicitia Philista veya Polla Valeria tipleri de kullanılmıştır. Erkekler genellikle kadınlarla birlikte betimlenmişlerdir. Erkek tiplerinde de çeşitlilik olmakla birlikte en çok Dioskurides II’nin uygulandığı görülmektedir.998 E atölyesi stellerinde ilginç olan, Batı Anadolu’daki en yaygın tip olarak bilinen999 Dioskurides I’in yalnızca bir stelde (K77) görülmesidir.

E atölyesinin ürettiği stellerin en fazla benzerlik gösterdiği eserler aynı konuyu daha küçük boyutlu ve basık tiplere sahip stellerde ele almış olan D atölyesine aittir. İki atölye eserlerinde görülen temel farklılıklar, D atölyesinde boyutlar küçülürken kabartma alanının blok yüzeyine yayılarak büyümesi ve küçük eşyaları yerleştirme amacıyla köşelerde paye kullanılmasıdır. E atölyesinde eşyalar İzmir stellerinde 1000 yaygın olan arkadaki raf üzerine konulmuştur. Bu eşyalar arasında sandık, kalathos, kylix, kitap rulosu, polyptikh, şapka, yün sepeti, cista, thymiaterion (buhurdan/tütsü), diptychon (birbirine tutturulmuş iki kanatlı tablet veya tablo) göze çarpmaktadır.

996 Klasik Dönem mezar stellerinde oturur haldeki kadının çocukla ilgilendiği ve ona sevgisini hissettirdiği görülür. Hellenistik Dönem Lydia mezar stellerinde ise kadının karşısında ayakta duran hizmetçisi eşliğinde oturduğu steller (K58 gibi) bulunmakla birlikte çocuğuyla betimlendiği örnek yoktur. Dolayısıyla çocuklara yönelik bu ilgisizlik ayaktaki kadınların jestlerine dayanılarak varılan bir sonuçtur. Klasik örnekler için bkz: Johansen 1951, 18, 24, Fig. 4, 10; Diepolder 1965, 43 vd. Taf. 40. 997 Pfuhl-Mobius 1977, 60. 998 K71, K75, K81. 999 Yaylalı 1978, 46. 1000 Pfuhl-Möbius 1977, 93 vd., Taf. 33, Nr. 149 vd; Yaylalı 1978, 196-197, 206-208, Lev. 55, Kat. No: 108, Lev. 62, Kat. No. 121, 122. 213

6.6. F Atölyesi

Son olarak ele alacağımız bu atölyenin stellerinde1001 ilk olarak dikkat çeken ikonografideki değişikliktir. 1002 Bu stellerde sahneye daha çok sayıda figürün yerleştirildiği kalabalık aile betimlerinin severek işlendiği görülür. Diğer atölyelerle karşılaştırıldığında F Atölyesi eserlerinde anne, baba, çocuk, hizmetçiler ve bu figürlerin duruşları veya diğer figürlere yönelik hareketleriyle canlı bir anlatım söz konusudur. Canlı bir iletişimin vurgulanmak istendiği bu durum özellikle çocukların hareketlerinde kendini gösterir. Çocuklar K44’deki gibi hizmetçilerin ellerindeki kutulara uzanırlar1003 veya K52’deki gibi annelerini çekiştirirler. Fakat kadınlar Klasik

Dönem mezar stellerinde1004 görülenden farklı olarak, çocukların bu hareketlerine karşı ilgisiz bir tutum içindedir.

Kırık ya da kesik parçalı olmalarından dolayı bu atölye stellerinin diğer atölyelerin eserlerinden tipolojik ayrımları olup olmadığını belirlemek güçtür. Kabartma alanındaki kadın figürlerinde Polla Valeria, Pudicitia Philista ve Saufea tipleri uygulanmıştır. Kabartmalarda derinlik yaklaşık 5-6cm’dir. İşçilikteki kalite E atölyesi stellerine yakın bir seviyededir. Stellerde Geç Hellenistik Dönem’in ince yapılı erkek figürü ile iri/ağır görünümlü kadın figürü özelliği devam eder. Bazen oldukça küçültülmüş hizmetçi figürleri de bu dönem özelliklerine1005 uygundur. Bu durumda atölyenin 2. yüzyılın ikinci yarısı ile 1. yüzyılın ilk yarısında faaliyet gösterdiği anlaşılmaktadır. Eserlerin buluntu noktalarından hareketle bu atölyenin de D atölyesi gibi Philadelphia civarında konumlanmış olması güçlü bir olasılıktır.

1001 K47, K52, K79, K88. 1002 Akıncı 1949, 98; Meriç 1993, 67-68, Abb. 18; Malay 1994, 83, Taf. 30, Fig. 76; Sonkaya 2008, Lev. 1, 15 vd; Durugönül 2015, 122-123, Kat. Nr. 65, 66. 1003 Akıncı 1949 98; Malay 1994, 83, Ins. 224, Taf. 30, Fig. 76; Sonkaya 2008, Lev. 1, 15 vd; Durugönül 2015, 122- 123, Kat. Nr. 65. 1004 Johansen 1951, 18, 24, Fig. 4, 10; Diepolder 1965, 43 vd. Taf. 40. 1005 Hanfmann-Ramage 1978, 172. 214

Sonuç olarak, Hellenistik Dönem Lydia mezar stellerinin yapılmış olduğu atölyeler bölge açısından çarpıcı veriler ortaya koymaktadır. Belirli bir zamanı ve sürekliliği gerektiren sanat geleneği ve stil oluşumu dönemler arasındaki kronolojik ayrımlara ve bölgeler arasındaki coğrafi sınırlara tabi olmaksızın gelişir.1006 Mezar steli atölyeleri de gerek endüstriyel devamlılıkları gerekse sanatsal gelenekleri bakımından bu kapsamda düşünülmelidir. Çalışmada ele alınan eserlerin sunduğu ikonografik, tipolojik, stilistik ve teknik unsurlar Lydia atölyelerinin uygulamalarında ne

çağdaşlarından ne de ardıllarından tamamen kopuk olduklarını ortaya koyar. Aksine silsile halinde birbirini takip ederek gelenekleri sürdüren bu kuruluşlar ve ustalar çevre bölge stillerine de aşinadır.

Lydia Bölgesinin sunduğu arkeolojik malzeme halkın ihtiyaçlarını yerinde karşılamak üzere birden fazla mezar steli atölyesinin aynı dönemlerde bölgenin farklı noktalarında faaliyette bulunduğunu ortaya koymuştur. Eserler üzerinde gözlenen güçlü benzerlikler, Hellenistik Dönem Lydia’sındaki mezar steli atölyelerinin genellikle aynı ikonografiye odaklanan, bir ya da birkaç sanatçının çalıştığı küçük aile işletmeleri düzeyinde kaldığını göstermektedir. Bu kapsamın dışında tutulabilecek ve olasılıkla

Sardes civarında konumlu G ve H atölyelerinin iletişim alanının bölge sınırlarını aştığı gözlenir. Atölyeler temelde Güney Lydia (Kaistros), Kuzey Lydia ve Orta Lydia

(Hermos) olmak üzere, coğrafi etkenlerin belirginleştiği üç yöresel ekol altında faaliyet göstermiştir. Ancak ortaya koydukları eserleri birbirinden ayıran farklar olduğu gibi kuşkusuz bölgesel ölçekte yaygın olan ortak Lydia özellikleri de mevcuttur. Kısacası stiller bölgesel ya da bölgelerarası düzeyde de olsa üretimin yerel olduğu anlaşılmaktadır.

Yöresel farklılıklar açısından bakıldığında, kendi içinde tutarlı bir benzerlik ve süreklilik gösteren Kaistros atölyelerinin ürettiği mütevazı eserlerle Hermos

1006 Mülayim 1984, 102 vd. 215 atölyelerinin ürettiklerinin ilk bakışta birbirlerinden keskin çizgilerle ayrıldığı görülebilir. Kaistros’ta ikonografik açıdan symposium sahnelerinin baskınlığına karşın

Hermos’ta Ionia stelleriyle benzerlik içinde ayakta duran erkek ve kadın betimlerini içeren steller yoğundur. Buna mukabil Hermos’a özgü çelenkler ve rozetler Kaistros

Vadisi eserlerinde görülmezken; Kaistros’un kadınsız symposium betimlerindeki özgün kylikeionları, kanatlı melek tasviri ve sfenksleri ile Hermos buluntularında karşılaşılmaz. Ayrıca Tire’nin symposiumlu stellerinin alınlıklarında yalnızca kalkan betimi kullanıldığı dikkati çeker. Alınlıkları farklı elemanlarla süsleme anlayışı Hermos yöresi başta olmak üzere Orta ve Kuzey Lydia’ya aittir. Yukarı Kaistros’taki Ödemiş civarı buluntuları malzeme seçimi, iki katlı stelleri ve ikonografik zenginlikleriyle daha

çok doğuya, Philadelphia yöresine yakın durmaktadır. İki adet Kuzey Lydia steli ise anıtsal görünümleriyle farklarını tüm bölgede hissettirirken bezeme örgeleriyle merkezi

Lydia stellerini takip ederler. Daha çok kuzey-güney istikametli gelişen bu yöresel farklılıklar sanatsal üslubun oluşmasında coğrafi şartların yanı sıra Hellenistik

Dönem’in karmaşık sosyo-kültürel yapısının etkisiyle de açıklanabilir.

Meriç Kuzeydoğu Lydia’yı mezar stelleri açısından Roma Dönemi’nde oldukça zengin olmasına karşın Hellenistik Dönem için zayıf bir yöre olarak tanımlamıştı.1007

Geçen sürede bölge müzelerine bu durumu değiştirecek eserler de ulaşmadı. Bu

çalışmada da söz konusu saptamayı doğrular nitelikte, B atölyesi dışında, Hermos

Vadisi’nin kuzeyine düşen geniş alanda herhangi bir atölye olduğunu gösterebilecek izlere rastlanmamıştır. Bu nedenle mevcut veriler ışığında Hellenistik Dönem’de sadece kuzeydoğu değil, tüm Kuzey Lydia’nın stel üretim faaliyetleri açısından oldukça zayıf bir bölge olduğu anlaşılmaktadır. Bu durum muhtemelen yöredeki Hellenistik Dönem bulgularının artmasını sağlayacak bilimsel kazı ve araştırmaların yetersizliği ve buluntu yeri bilinmeyen stellerin en azından bir kısmının bu yöreden gelmiş olabileceği

1007 Meriç 1993, 69 vd. 216 düşüncesiyle açıklanabilir. Yine de yazıtında sanatçı adına rastlanan tek stelin buraya ait olması bölgeden gelebilecek bulgulara ilişkin umutları diri tutar.

Philadelphia ve Sardes’in de içinde bulunduğu, doğu-batı doğrultusunda uzanan

Hermos Vadisi’nin C ve E atölyeleri ithal unsurlarıyla bir yandan İzmir civarı başta olmak üzere Ionia etkisini hissettirirken diğer yandan yerel özellikleri de ihmal etmemişlerdir. 2. yüzyılda bu bölgede faaliyet gösterdiği anlaşılan C atölyesi küçük boyutlu ama kaliteli stelleriyle, D atölyesi iki katlı mezar stelleriyle, Ionia etkileri ve sınır ötesi etkileşimi daha çok hissettiren E atölyesi ise heykel görünümlü figürlere sahip nitelikli stelleriyle öne çıkar. Bölgesel düzeyde ve sayıca çok olan eserleri E atölyesinin Lydia’daki en güçlü ve büyük atölye olduğu izlenimini vermektedir. Bu

özelliklere sahip bir atölyenin bölgenin siyasi ve ekonomik başkenti olan Sardes yakınlarında konumlandırılmış olması doğaldır. Son olarak değinilen F atölyesi ise farkını eserlerindeki ikonografik zenginlik ve canlı anlatımıyla ortaya koyar.

Konu Lydia heykeltıraşlığı olduğunda Philadelphia’ya ayrı bir paragraf açmak gerekir. Stel tipolojisinin yanı sıra figür tiplerindeki çeşitlilik ve ikonografideki zenginlik açısından Lydia’nın en zengin repertuara sahip atölyeleri D ve F, Philadelphia civarında faaliyet göstermiştir. Nitekim yukarıda anılan daha önceki bir çalışmamızda söz konusu kentte tamamlanmış ve tamamlanmadan bırakılmış bazı heykeltıraşlık eserlerinin bir arada bulunmasına dayanarak, Philadelphia’da bir atölye olması gerektiğini vurgulamıştık. Bu çalışmayla da, kentte üretilmiş ikili ve üçlü heykeltıraşlık eserlerine benzer şekilde, fakat bu defa iki veya üç katlı steller üreten bir atölyenin faaliyetlerine dikkat çekmiş oluyoruz. Bu durum Philadelphia yöresinin serbest heykeltıraşlıkta çok yönlü, mezar stellerinde çok katlı bir tipoloji anlayışını benimsemiş, gelişkin atölyeleri olduğunu göstermektedir. Bu da kentin ticaret ve kültürlerin iletişim hattı olan Kral Yolu üzerindeki konumu dolayısıyla şaşırtıcı değildir.

217

Son söz olarak, mezar stelleri üzerinden değerlendirildiğinde Hellenistik Dönem

Lydia sanatını açıklamak için homojen bir heykeltıraşlık stilinden ya da tek bir atölyeden söz etmek doğru olmaz. Aksine, Pers egemenliğinden beri ve Hellenistik

Dönem’de yoğun olarak kolonize edilmiş bölgenin çok kültürlü toplumsal yapısı, yerel unsurlarla birlikte sanatın bölgenin değişik noktalarından farklı renklerle yükselmesini sağlamıştır.

218

7. SONUÇ

Lydia, Antikçağ uygarlığının gelişiminde evrensel nitelikte etkiye sahip siyasal olaylara, sosyo-ekonomik ve kültürel alanlarda önemli dönüşümlere ev sahipliği yapmış bir bölgedir. Krallık Dönemi’nde yaşadığı ihtişama tekrar ulaşamayan bölge

Akhaemenid Dönemi’nde yavaş yavaş liderlik özelliğini de kaybetmiş, Hellenistik

Dönem’de ise savaşların yaşandığı karmaşık bir sürece sahne olmuştur. Bununla birlikte bölgedeki sanatsal faaliyetlerin Hellenistik Dönemde de devam ettiği ele geçen eserlerden anlaşılmaktadır. Bu kapsamda bölgenin Hellenistik Dönem sanatına ışık tutan arkeolojik malzeme arasında gerek yazıtları gerekse kabartmalarıyla mezar stelleri

öne çıkmaktadır.

Bu çalışmada Lydia sanatının önemli bir kolunu oluşturan Hellenistik Dönem

Mezar Stelleri konusunda yurtiçi ve yurtdışındaki çeşitli müzelerde yapılan araştırmalar sonucunda ulaşılan 95 adet Lydia mezar steli ikonografik, tipolojik, stilistikve teknik

özellikleri bakımından incelenmiştir. Çalışma kapsamındaki mezar stellerinin bazılarının buluntu yeri bilinmemektedir. Stellerin buluntu noktalarının daha çok

Sardes, Philadelphia, Hypaipa ve Theira kentleri başta olmak üzere güney ve orta bölgelerde yoğunlaştığı; kuzey Lydia Bölgesi’nin ise mezar stelleri bakımından son derece zayıf kaldığı görülmektedir. Kuzey Lydia’da da pek çok yerleşim yeri bulunmasına karşın, bir atölyeye ait olması muhtemel iki stel dışında yerel üretimi kanıtlayacak yeterli sayıda eser ele geçmemiştir. Bu durum muhtemelen yöredeki

Hellenistik Dönem bulgularının artmasını sağlayacak bilimsel kazı ve araştırmaların yetersizliği ve buluntu yeri bilinmeyen stellerin en azından bir kısmının bu yöreden gelmiş olabileceği düşüncesiyle açıklanabilir. Coğrafi açıdan Kuzey Lydia için söz konusu olan bu sayısal yetersizlik, tarihsel olarak 3. yüzyıl için tüm bölge genelinde

219 geçerlidir. 2. yüzyılda mezar stellerinin sayıca artması yükselen sanatsal kaliteyle ayrılmaz bir süreç içinde gelişmiştir.

İkonografik açıdan incelendiğinde Lydia Bölgesi Hellenistik Dönem Mezar

Stelleri üzerinde farklı konuların ele alındığı görülür. 37 adet stel üzerinde symposium sahnesi, 6 stelde dexiosis sahnesi ve 6 stelde atlı betimi yer alır. Kalan stellerde ayakta veya oturur halde duran kadın ve erkek betimleri işlenmiştir. Beş örnekte ise yukarıdaki konular birden fazla olarak aynı stel üzerinde ele alınmıştır.

Orta Lydia’da da görülmekle birlikte symposium ikonografisi en yoğun olarak

Güney Lydia’da işlenmiştir. Diğerlerinden daha uzun süre kullanılmış olan symposium sahnelerinde zamanla gelişen veya değişen bir ikonografi söz konusudur. Yiyecek sehpasının yer almadığı 4. yüzyılın ilk symposiumlu stellerinden biri olan K1 Lydçe yazıtıyla Krallık Lydia’sının etkisini gözler önüne sermekte; diğeri K2 ise Akhaemenid izleri taşıyan bir mezar steli olarak göze çarpmaktadır. Dolayısıyla bu steller, bölgede hüküm sürmüş iki farklı erken uygarlığa ait izler taşımaları dolayısıyla çalışma kapsamında ayrı bir öneme sahiptir. Bu dönemde görülen özellikler arasında arka duvarın boş olması, sahnede yiyecek masası bulunmaması ve khimationun kadınların başlarını örtmemesi dikkat çeker. Az sayıda örneğin bulunduğu bu dönem stellerinde kadın erkekle aynı kline üzerinde oturmaktayken, 2. yüzyıldan itibaren kadınlar ayrı bir oturak üzerinde işlenmiştir.

Hellenistik Dönem boyunca farklı sıklıkta görülebilen symposium ikonografisinde, klinede önceleri bir erkek figürü yer alırken 2. yüzyılın sonlarından itibaren bazı stellerde klinedeki figür sayısı artmış; iki ya da üç figür işlenmiştir.

Nitekim bu dönem Lydia Bölgesi mezar stellerinde hem ikonografik hem de tipolojik açıdan önemli değişimlerin yaşandığı evredir. A atölyesinin faaliyet gösterdiği Tire yöresi symposiumlu stellerinin erken örneklerinde kline önünde kadın figürü 220 görülmemektedir. Bu figürün yerine saki, krater ve kylikeion gibi içki âlemini yansıtan objelere yer verilmiştir. Kadın figürü bu yörede ilk olarak 140-130 civarında, K10’da

Küçük Herculaneumlu Kız tipi ile ortaya çıkmış, yüzyılın sonunda bu tip yerini,

K15’ten itibaren Pudicitia Philista tipine bırakmıştır. Aynı dönemde ilk defa klinedeki figür sayısı da artarak, K16 ile birlikte iki veya üç figür uygulanmaya başlamıştır.

Klinedeki figür sayısının artmasıyla alan daralmasına bağlı olarak kol hareketleri de yeniden düzenlenir; soldaki figürlerin sağ elleri havaya kaldırılmıştır.2. yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıkan bu ikonografik yenilikler muhtemelen Zanker’in belirttiği gibi siyasi gelişmelerin kültürel bir sonucu olarak Roma’nın etkisine dayandırılabilir.

Symposiumlu stellerde bir örnek dışında, 36 stelde çocuk figürüne yer verilmemişken hizmetçi figürleri ziyafet ortamının bir gereği olarak her zaman kompozisyondaki yerini almıştır. Bu figürlerin boyutlarındaki küçülme 2. yüzyılda artmıştır. 2. yüzyılın ikinci yarısı boyunca görülmeyen saki ve kylikeion betimi bu yüzyılın sonunda tekrar ortaya çıkmışsa da 1. yüzyıl stellerinde yeniden kaybolmuştur.

Krater ya da kylikeion gibi saki ile birlikte görülen ve içkili eğlenceleri çağrıştıran nesnelerin bulunduğu stellerde kadına yer verilmemiş olması Andron kültüyle açıklanabilmektedir.

2. yüzyılın ilk yarısında arka duvarda görülen kalkan ve yılan gibi kahramanlaştırma ve yer altına ilişkin sembolik ögeler yüzyılın ikinci yarısındaki symposiumlu stellerde uygulanmamış, 1. yüzyılda yeniden ortaya çıkmıştır. Kaistros

Vadisi’nin 2. yüzyıl ortalarından sonraki stellerinde kline önünde, sahnenin ortasında üç hayvan ayaklı yiyecek masası yer alır. Bunun üzerindeki ortada büyükçe bir ekmek, yanlarda daha küçük boyutlarda meyve uygulaması özellikle A atölyesinin 2. yüzyıldaki

K10’dan K21’e değin ürettiği stellerde tipiktir. 1. yüzyılda ise yiyecek sayısı ve çeşitleri artmıştır. 1. yüzyıl stellerinde, düşen kalite ile birlikte ziyafet sahnesi ikonografisi de

221 artık şematik bir hal almıştır. Kompozisyon ögeleri mevcudiyetini koruyorsa da işçilikteki kalitenin oldukça düşmesi, 1. yüzyılın, önceki evreleri üstünkörü tekrar eden genel özelliği ile alakalı olmalıdır.

Symposiumun ardından ele alınan dexiosis ikonografisi 6 stelde karşımıza çıkar.

Temelde bir ayrılık ya da buluşmayı sembolize ettiği anlaşılan dexiosis betimli Lydia buluntusu stellerin genel kompozisyonu incelendiğinde; ayakta yahut oturur halde olsun, kadınların stellerin tümünde solda, erkeklerin sağda yer aldığı görülür. Bu durum

Batı Anadolu genelinde de geçerli olmakla birlikte nadiren İzmir stellerinde görülmektedir. Bu ikonografide oturan figür her zaman kadındır. Dexiosis sahnelerinde

çocuk figürüne nadiren yer verilmiştir ki Lydia örneklerinde de çocuk figürü yalnızca bir örnekte (K37) görülür. Bununla birlikte Lydia dexiosis sahneleri Mysia ve

Bithynia’daki örneklerden ayrılan bazı özelliklere sahiptir. Lydia’da Dexiosis, kabartmanın ana konusunu oluştururken söz konusu bölgelerde ikincil bir tema olarak ele alınmıştır. Tokalaşan figürlerin oluşturduğu kadın-erkek, kadın-çocuk vb. kombinasyonlar da farklıdır. Bu bakımdan Efes stelleriyle de farklılık gösteren Lydia buluntusu stellerdeki dexiosis sahneleri daha çok İzmir örnekleriyle benzeşir.

Hellenistik Dönem Lyda’sında atlı sahneler de dexiosis sahneleri gibi azdır.

Elimizde 6 örnek mevcuttur. Bunlar Lydia’da 2. yüzyıl ortalarından itibaren görülmeye başlanır. Az sayıda olmalarına karşın Lydia’nın dört farklı yönünde de bulunmuş olmaları bu ikonografinin bölge genelinde tanınıp uygulandığını göstermektedir. Batı

Anadolu’daki yaygın uygulamaya göre ata binmiş binicilerde daima sağa, atından inmiş olanlarda ise sola yönelme tipik bir uygulamayken, K40 numaralı Lydia örneğinde sağa yönelim söz konusudur. Benzer bir farklı uygulama da K41’de çocuk betimi işli olmasıdır. Mezar stellerindeki atlı sahneler ile dexiosis ikonografilerinde genellikle

çocuk figürüne yer verilmemiş iken Yiğitler buluntusu K37 ve K41’de aynı konumda ve

222 stilde bir çocuk figürü bulunması olasılıkla aynı atölye veya usta uygulaması olarak görülebilir.

Atlı sahneler kompozisyon bakımından ise daha çok Efes stelleriyle benzerlik gösterir. Ancak Efes’teki örneklerde sunak betimi yaygınken Lydia’da sadece bir

örnekte sunak izleri mevcuttur. Bu ikonografide yaygın olarak görülen ve yer altını sembolize eden yılan betimi Lydia’da 1. yüzyılla birlikte görülmeye başlar.

Lydia Bölgesi Hellenistik Dönem mezar stellerinde kadın ve erkeklerin yalnız yahut bir arada ve bazen çocuklarıyla verildiği sahneler diğer bir ikonografiyi oluşturur.

Kaistros Vadisi’nde az, Hermos Vadisi’nde sıkça karşılaşılan bu ikonografide, güzel kıyafetleri içinde betimlenmiş ölümlüler genellikle kişinin Hellenistik toplumdaki yeri ve değerini gösteren sembollerle desteklenmiştir. Bu semboller diğer ikonografilerde görülmeyen raf yahut payeler üzerine yerleştirilmiştir. Bunlar; mücevher kutusu, sandık, ayna, yün sepeti, cista, iğ, buhurdan, yazı rulosu, diptykh, polyptikh, phiale unguentarium, lekhytos, kalathos, aryballos, gibi mezar sahibinin cinsiyetine göre işlenmiş ve kişilerin sosyal statülerine ilişkin fikir veren eşyalar ve kap formlarıdır.

Örneğin zenginlik, soyluluk ve kentli olmanın göstergeleri olarak kadınlar mücevher kutularıyla, khimationlu erkekler kitap rulosu, cista vb nesnelerle betimlenmiştir.

Ana figür olarak sahnede başından beri bir ya da iki kişi betimlenmişken, 140-

130’larda üç ana figür uygulaması da görülmeye başlar. K78 ve K79 gibi bazı stellerde aile sahneleri yansıtılmıştır. Nitekim bu stellerde evin çocuğu diğer küçük figürlerden farklı olarak yetişkin kıyafetleri içinde gösterilmiştir. Kadın betimli stellerde yanlarda hizmetçi ve çocuklar yer alırken bir erkeğin bulunduğu stellerde çocuk figürü ile karşılaşılmaması dikkat çekicidir. Durağan bir atmosfere sahip bu ikonografide,

çocuklarla birlikte küçük canlılar olarak köpek ve kaz gibi hayvanlar görülmektedir.

223

Hermos Vadisi stellerinde daha yoğun olarak görülen ayakta kadın ve erkek betimli stellerin bir diğer özelliği de bunlara ortası yazıtlı onur çelenklerinin işlenmiş olmasıdır. Bu çelenklerin Güney Lydia’da görülmemesi önemli bir yöresel farklılık olarak saptanabilir.

Çalışma kapsamındaki stellerin tamamına yakınının bağış, satın alma, müsadere ya da inşaat kazısı gibi bilimsel kazı dışı yollardan, eksik parçalı ve tahribata uğramış halde ele geçmiş olmaları, formları hakkında net bilgi sahibi olunmasına engel teşkil etmektedir. Mevcut halleriyle stelleri tipolojik açıdan “Alınlıklı Steller” ve “Çerçevesiz

Steller” olarak iki ana grupta toplamak mümkündür. Alınlıklı steller ayrıntılarına göre kendi içinde “A Tipi”, “B Tipi” ve “C Tipi” steller olarak değerlendirilebilmektedir.

Bununla birlikte, farklı ölçülerde olan stellerin boyları küçük parçalardan başlayıp iki metreyi aşan anıtsal nitelikteki örneklere kadar uzanır. Nitelik olarak sıradan, özensiz işçiliğe sahip, yerel imkânlarla yapılmış çoğunluğun yanı sıra; K75 gibi büyük boyutlu ve azınlıktaki kaliteli stellere de rastlanmaktadır. Dolayısıyla aynı tipteki steller arasında bile işçilik kalitesi bakımından dikkat çekici farklılıklar olduğu görülür. Bu durum coğrafi ve kültürel etkenlerin yanı sıra sipariş verenlerin talepleri, atölye imkânları yahut sanatçı yeteneği ile ilişkili olabilir. Ayrıca Hellenistik Dönem’de bölgeye farklı coğrafyalardan çeşitli kültürlerin kolonizasyonu da söz konusudur.

Kabartmaları açısından iki katlı olan Lydia mezar stelleri yalnızca altı adettir ve bunların tümünün Philadelphia ve Hypaipa arasındaki bölgeden ele geçmiş olmaları dikkat çekicidir. Özellikle kabartma alanı kemer örtülü stellerde görüldüğü gibi bazı eserlerin cephesine naiskos formu tam olarak yansıtılmışken; özensiz işlenmiş stellerde mimari form verme kaygısının güdülmediği anlaşılmaktadır. Kabartma alanı kemerli stellerin ortaya çıkışı bölge eserlerinde tipoloji ve ikonografide önemli bir değişimin yaşandığı 1. yüzyıl başlarına rastlar.

224

Phul-Möbius’un kullanım alanı konusunda Lydia’ya işaret ettiği, alttan yukarıya doğru daralan steller genelde Sardes civarında bulunmuştur. Altında zıvana bulunmayan stellerin ayakta durmaları güçleşeceğinden bunları sabitlemede daha ağır ve sarsılmaz kaidelerin kullanılmış olması kuvvetle muhtemeldir. Alınlıklılar içinde C Tipi altında değerlendirilen ve tipik üçgen alınlıklı stellerden farklı bir şekilde akroterlerin üçgen bir

çatı üstüne değil, alınlık yüzeyine düz bir hat üzerinde yerleştirilmiş olduğu steller çevre bölgelerde rastlanmayan Lydia uygulamalarıdır. Bu alınlık özelliğine sahip steller,

üzerine antefikslerin yerleştirildiği, enine biçimlendirilmiş, tapınak yan cephesini temsil eden stel tiplerinden de farklıdır.

Alınlıklı stellerde akroter yüzeyleri yalın bırakılmış veya şematik bir üslupla ele alınmıştır. Basit işçilik tympnaonlardaki motifler için de geçerlidir. Kabartma alanları

Attika etkisinin görüldüğü 3. yüzyılda kareye yakın küçük bir niş biçiminde iken 2. yüzyılda başta Smyrna olmak üzere Ionia stellerinde olduğu gibi genişleyip derinleşir.

1. yüzyılda ise bu alan stel ölçülerindeki ve ikonografideki değişimin etkisiyle daha alçak kabartmalar için elverişli hale gelir. Formu oluşturan elemanlar açısından stellerin eşitlik yansıtmadığı; bazı stellerde mevcut olan bölümlerin bazılarında uygulanmadığı, ayrıca ölçü ve oranlamada önemli farklılıklar gösteren repertuarın aynı atölye veya seriye ait olmayan üretimlerden oluştuğu anlaşılmaktadır.

Hellenistik Dönem Lydia mezar stelleri figür tipleri açısından zengin bir

çeşitliliğe sahiptir. Bölge sanatı bir yandan Ionia’da yaygın olan tipleri kullanırken, diğer yandan Küçük Herculaneumlu Kız tipinde görüldüğü üzere, İzmir ve Efes gibi

Ionia merkezlerinin stellerinde pek bulunmayan fakat Mysia ve Bithynia’da görülen tipleri içerir. Bu da Lydia’nın batıdaki Ionia ile olduğu gibi kuzeyindeki bölgelerle de sanatsal alanda ilişki halinde olduğunu ortaya koymaktadır. Ne var ki Mysia Bölgesi ile etkileşimi coğrafi yakınlığı bakımından asıl görmemiz gereken Kuzey Lydia yöresinde

225 ele geçmiş stel sayısı oldukça yetersizdir. Bu yöreden özellikle symposium sahneli ya da oturan kadın betimli hiçbir stel ele geçmemiş olması bir eksikliktir. Oysa komşu Mysia

Bölgesi Batı Anadolu’da symposium sahnesinin en sık karşılaşıldığı yerlerden biridir.

Bunun temel nedeni yukarıda belirtildiği gibi Kuzey Lydia’daki bilimsel araştırma eksikliği olabilir; ancak buluntu yeri bilinmeyen stellerin bazılarının bu bölgeden gelmiş olması ihtimali de göz ardı edilmemelidir.

Figür tipolojisi kapsamında 7 kadın ve 6 erkek tipi tespit edilmiştir. En yaygın olarak kadınlara özgü olan Pudicitia tipinin varyasyonları dikkat çeker. Oturan kadınlarda Pudicitia Philista, ayaktakilerde, Pudicitia Saufeia daha yaygındır. Az sayıda olduğu ve genç kızlar için kullanıldığı vurgulanan Polla Valeria tipiyle Lydia kabartmalarında bugüne kadar tek bir örnekte karşılaşılmıştı. Burada tespit edilen 5 yeni figürle önceden Batı Anadolu’da saptanan Polla Valeria tipli 4 örnek, sayıca güncellenerek iki katını aşmaktadır. Bu saptama aynı zamanda Polla Valeria kabartma betimlerinin yarıdan fazlasının Lydia’da bulunduğu anlamına da gelir. 6 stelden buluntu yeri bilinmeyen biri dışında tümü Philadelphia civarındandır; yani üçü Sarıgöl arazisinde, ikisi Alaşehir civarında ele geçmiştir. Böylelikle şu ana kadar gerek serbest yontularda gerekse kabartmalarda az bulunan bir tip olduğu kabul edilen Polla

Valeria’nın kabartmalarda en yaygın biçimde Lydia mezar stellerinde uygulandığı görülmektedir. Buradan, üzerinde Philadelphia’nın konumlandığı Kogamos Vadisi civarında bu figürleri işleyen bir atölyenin varlığının kuvvetle muhtemel olduğu da anlaşılmaktadır. Ayrıca Polla Valeria ve Küçük Herculaneumlu Kız tiplerinin her ne kadar genç ve bekâr kızları betimledikleri yönünde yaygın bir görüş varsa da, Lydia stellerinde bunun mutlak bir geçerliliği olmadığı, evli ve orta yaşlı kadınların da kendi betimlerini bu tiplerde yaptırmış olabileceği sonucuna varılmaktadır.

226

Kadınlara oranla daha az sayıda olan erkek figürleri ise Lydia’da 4 öncüle dayalı

6 tiple karşımıza çıkar. Kökenleri 4. yüzyılın serbest yontularına dayanan bu tipler Batı

Anadolu ve adalardan bilinen tiplerin tekrarı mahiyetindedir. En fazla görülen erkek tipi

Dioskurides I olarak ele aldığımız tiptir. Bunun dışında erkek tipleri konusunda diğer bölgelerden herhangi bir farklılık yoktur. Çocuk ve hizmetçi betimleri önceleri nispeten daha büyük ölçülerde iken 2. yüzyılda Geç Hellenistik Dönem’in genel bir özelliği olarak küçülmüştür. Bunlar bir köpek ya da kazla oynar veya ebeveynlerine yönelik bir hareket tarzı yansıtırlar. Kız hizmetçilerdeki en yaygın ve dikkat çekici figür tipi; plaster kenarında, gövdesi hafifçe dışa dönük olarak elinde kutu tutan, başını gerisindeki hanımına, yukarıya çevirmiş ve ayağını sağına doğru uzatmış halde duran ve bu duruşuyla kontrapost hareket yansıtan figürlerdir. Bazen çıplak olarak betimlenen ve genelde kylikeionların görüldüğü stellerde karşımıza çıkan saki figürlerine kadınların olduğu stellerde asla yer verilmemiştir. Geç Hellenistik eserlerde figürler arasında doğal olmayan bir mesafe sezilmektedir; figürler acemice bir kompozisyon halinde birbirinden kopuk halde kabartma alanına yerleştirilmiştir. Gerek kadınların

çocuklarına, gerekse çocukların köpek veya kazlarına yönelik tutumları ve farklı yönlere dönük, ilgisiz tavırları Hellenistik Dönem stellerinde figürler arası duygusal ilişkinin Klasik Devre nazaran oldukça zayıf olduğunu gösterir. Bu durum kompozisyonlara donuk ve cansız bir atmosferin hâkim olmasına da neden olmaktadır.

Mezar stelleri Hellenistik Dönem’de Lydia’nın farklı noktalarında çeşitli atölyelerin faaliyet göstermiş olduğunu ortaya koymaktadır. Bunlardan A atölyesi olasılıkla Güney Lydia’daki Tire civarında, benzer tipolojide eserler üreten ve kompozisyonel geleneği devam ettiren bir atölyedir. Atölyenin eserlerinde ikonografik açıdan 2. yüzyılın ilk yarısından 1. yüzyıl içlerine değin bir gelişim söz konusudur: 2. yüzyılın ilk yarısında kline önünde kadın bulunmazken, yüzyılın ikinci yarısında kadın betimi ortaya çıkmış, ayrıca arka duvar artık yalın bırakılmaya başlanmıştır. 1. yüzyılın 227 başlarıyla birlikte ortaya çıkan kabartma alanı kemerli stellerde kylikeionların görülmesiyle kadın figürü yeniden kaybolmuş, diğer tüm Lydia stellerinden farklı olarak baştabanlarda sfenks betimi işlenmiştir. K16 ve K17’de gözlenen ikonografik değişimlerden biri kllineye ilk kez iki erkek yerleştirilmiş olmasıdır. Figür sayısının artması kol hareketlerinin değişimine de etki etmiştir. Klinedeki figür artışının ilk olarak bölge içinde en fazla symposium ikonografisi veren Tire civarında ve A atölyesi tarafından gerçekleştirilmiş olması makuldür. Klinede uzanan figürler uzanışları bakımından atölyenin önceki stellerinde görülen figürlerden farklı olarak daha dik bir oturuşa sahiptirler. Bu da 2. yüzyılın sonlarından itibaren bölge stellerinde görülmeye başlayan bir özelliktir. K16 ve K17 numaralı stellerde gözlenen dikkat çekici yeni uygulamalardan biri, atölyenin 2. yüzyılın ikinci yarısında, 140’lara ait K10’dan itibaren kullandığı Küçük Herculaneumlu Kız tipinin artık terkedilmesi ve yüzyılın sonlarında

K16 ile birlikte Pudicitia Philista tipinin kullanıma girmesidir. Bu figür tipi 1. yüzyılın symposiumlu stellerinde en sık uygulanan oturan kadın tipi olacaktır.

Kuzey Lydia’daki tek atölye olarak saptanabilecek B atölyesi, sanatçı adına rastlanan tek stel K37’yi içermesi ve Mysialı bir sanatçının yaptığı eserlerinin Lydia ve

Ionia özellikleri göstermesi bakımından önemlidir. 2. yüzyılda faaliyet gösterdiği anlaşılan C atölyesinin iyi korunmuş küçük boyutlu, kaliteli eserleri figürleri ve motifleri bakımından İzmir stelleriyle benzerlik gösterir. Az sayıdaki iki katlı mezar stellerini üretmiş olan D atölyesinin ise 3. yüzyıldan 1. yüzyıl içlerine değin faaliyet gösterdiği ve Philadelphia civarında konumlandığı düşünülebilir. Nitekim önceki araştırmalarda böyle bir görüş ileri sürülmüş; daha sonra Philadelphia heykeltıraşlık eserlerini konu edinen bir çalışmamızda, söz konusu kentten ele geçmiş ve bitim aşamasına yakın halde tamamlanmadan bırakılmış bazı eserlerin bulunması ve bunlarla aynı stil ve teknik özelliklerde tamamlanmış eserlere de rastlanılmasına dayanarak,

Philadelphia’da bu eserleri üreten bir atölye olması gerektiği örnekleriyle önerilmişti. 228

Dolayısıyla bu çalışmada da tıpkı bahse konu çalışmada incelediğimiz ikili ve üçlülere benzer şekilde iki veya üç katlı steller üreten bir atölyenin faaliyetlerine dikkat çekilmiş oluyor. Budurum bölgenin serbest heykeltıraşlıkta çok yönlülük, mezar stelleri gibi kabartmalarda ise çok katlılık anlayışını benimsemiş, gelişkin bir atölyesi olduğu anlamına gelmektedir. Philadelphia’nın özellikle 2. yüzyılın ikinci yarısıyla birlikte, F atölyesinin canlı ve hareketli sahneleriyle Lydia heykeltıraşlığında öne çıkmaya başlaması, kentin bu dönemde Pergamon Krallarından II. Attalos Philadelphos tarafından yeniden kurulup geliştirilmesiyle açıklanabilir. Ntekim Pergamon barok stilini hatırlatabilecek daha canlı ve hareketli sahnelerin işlendiği eserler bu yörede yoğunlaşmaktadır.

Çalışma kapsamındaki kaliteli eserleri yontmuş olan E atölyesi özellikle ürettiği stellerin İzmir stelleriyle olan benzerlikleri açısından dikkat çekicidir. Figür tipleri açısından zengin olan ve çoğunlukla Hermos yerleşimlerinde bulunmuş olan bu atölye stelleri sanat alanında Ionia ile olan yakın ilişkilerin izlerini taşır. Atölyelere ilişkin bu veriler Lydia’da daha kaliteli stellerin Hermos Vadisi’ndeki Sardes ve Philadelphia civarında yoğunlaştığını, yerel düzeyde yontulmuş stellerin ise başta Kaistros Vadisi olmak üzere diğer yörelerde üretildiğini ortaya koymaktadır. Hermos Vadisi stellerinde yoğun olarak görülen yaprak çelenk ve rozetlere Kaistros yöresinde rastlanmaz. Buna mukabil Kaistros yöresi kemerli stellerinde merkezi Lydia’da hiç görülmeyen sfenksler ve kanatlı melek gibi fantastik yaratıklarla karşılaşılır. Kaistros yöresinde üretilmiş steller Hermos civarının bölgesel stilleri takip eden atölyelerinin daha özenli stellerinden farklı bir anlayışla, yerel üslupta ele alınmıştır.

Hellenistik Dönem Lydia’sınaetnik ve sosyo-kültürel açıdan bakıldığında farklı coğrafyalardan getirilmiş kolonilerin bir yerleşkesi görünümünü yansıttığı gözlenir.

Örneğin Akhaemenid yönetimindeyken bölgeye gelen Perslerin yanı sıra Hyrkanis

229

Ovası’na Hazar kıyılarından getirilen topluluklar yerleştirilmiş, Hellenistik Dönem’de bunlara Makedonialı kolonistler eklenmiştir. Bu yabancı unsurlar steller üzerinde K2’de olduğu gibi, 4. yüzyılda Akhaemenid izleriyle görülürken, 3. yüzyılda yerini özellikle

K58 ile birlikte Hellen kültür yayılımının etkisine bırakmıştır. Nitekim Hanfmann da

Hellenistik Dönem’e gelindiğinde Lydia sanatında artık Akhaemenid etkisinin hiç kalmamış olduğunu belirtir. Bu da Pers egemenliği ve Hellenistik Dönem sırasında farklı coğrafyalardan Lydia’ya getirilen toplulukların burada zamanla kaynaştığına ve bölgeye adapte olduklarına işaret eder.

Yine de tüm bu farklı etnik unsurların bir araya gelmesiyle oluşan karma kültürel yapının belirli dönemler içinde Lydia sanatına ve mezar stellerine de yansımış olduğu söylenebilir. Temel formlar dışında stel tipolojisindeki ayrıntılarda karşılaşılan

çeşitlilik başta olmak üzere ikonografi ve bunu işleyişteki anlayış farklılığı; stellerin farklı bölümlerinde karşılaşılabilen sfenks, rython, kalkan, yılanlı meduza, kelebek, otlayan boğa, sarmaşık veya stilize edilmiş kıvrıkdalı andıran bitkisel bezeme örgeleri gibi objeler söz konusu kültürlerin mezar steli sanatındaki farklı yansımaları olarak değerlendirilebilir.

Lydia’da stellerin sayıca artmaya başladığı 2. yüzyılın başları siyasal ve sanatsal alanda Pergamon’un yükselişte olduğu döneme rastlar. Bu dönemde Zeus Sunağı frizleriyle heykeltıraşlık alanında öncü merkez olan Pergamon baroğunun sanatsal etkisi de Lydia’da görülmekle birlikte; konu mezar stelleri olunca anılan yüzyılın özellikle ikinci yarısında mezar steli endüstrisindeki güçlü ekolüyle Smyrna’nın ağırlığı daha fazla hissedilir. Stilistik bakımdan yüzyılın ilk yarısında figüre yansıyan zıt hareketlerin dengeli yapısı (kontrapost); ayrıntıda ışık gölge etkili, derin kanallı, canlı kıvrım yapısıyla desteklenmiştir. III. Attalos’un vasiyetiyle gelen Roma hâkimiyeti döneminde

Lydia’da da bir siyasi istikrara bağlı olarak stel üretimi artmış; bununla birlikte eski

230 dönemlerin ikonografik ve figüratif tercihleri stil bakımından zamanla sıradanlaşarak devam ettirilmiştir. Bu yüzyılın sonlarına doğru sertleşen kıvrımlar, donuk görünümleriyle tüm 1. yüzyıl boyunca daha da bozularak devam etmiş; dönem sonuna doğru tipolojide olduğu gibi stilde de şematik bir yapı ağırlığını artırmıştır.

Öte yandan 2. yüzyılda merkezi Lydia’da üretilen ve ana akım olarak tanımlayabileceğimiz bazı kaliteli eserler bölge sanatındaki İzmir mezar stellerinin etkisini de gözler önüne sermektedir. Bunun yanında Mysia kentleri ve Ephesos’un etkisi de Lydia stellerine yansımıştır. Ancak figür tiplerinde ve diğer kompozisyon

ögelerinin tercihinde farklılıklar söz konusudur; Lydia’da sıkça görülen pudicitia tipleri

Efes’te yaygın değildir. Lydia motifleri olarak alınlıklardaki çiçek-rozetler ve genellikle kabartma alanının üzerinde karşılaşılan yaprak-çelenkler bölge stellerinin öne çıkan

özellikleridir. 1. yüzyılda ise stellerde kötü ve acemi bir işçilik hâkimdir; stil birliği yoktur; biçimsel özelliklerde de farklılıklar görülür. Yüksek Hellenistik sanatın vazgeçilmez stil uygulamaları artık önemini yitirmiştir. Bu durum önceki yüzyılların farklı eğilimlerinin gelişigüzel tekrar edildiği Klasisizm akımından kaynaklanmış olmalıdır. Sonuç olarak 3. yüzyılda az sayıda mezar steli örneğinin bulunduğu Lydia’da,

2. yüzyılda bu sanat üretim hacmi ve kalite açısından büyümüş ve gelişmiş, 1. yüzyılda ise üretim sürmekle birlikte stellere gösterilen özen azalarak işçilikteki kalite düşmüştür.

231

8. TERMİNOLOJİ1008

Akroter : Mimari yapılarda, lahit kapaklarında ve mezar stellerinde

alınlığın tepesinde, ortaya ve iki yana yerleştirilen figür ya

da bitkisel motif.

Alabastron : Dar boyunlu, aşağıya doğru uzayıp genişleyen gövdeli,

kulpsuz ya da iki kör kulplu, kaidesiz, küresel ya da sivri

dipli koku şişesi.

Alınlık : Mimaride ön ve arka cephelerde çatının üçgen şekilli

bölümü.

Altar : Üzerinde kurban kesilen ve sunu yapılan, yuvarlak veya

dörtgen masa biçimli, kurban kanının akması için bir

deliği bulunan, genellikle taştan yapılan mimari öge.

Andron : Evlerde erkeklere ait, içkili eğlencelerin yapıldığı bölüm.

Ante : Tapınakların ön cephesinde, cella duvarlarının ileriye

doğru uzanan ve plaster yapan uç kısmı.

Antefiks : Çatı uzun kenarlarında sıralanan, kiremitlerin örtüştüğü

yerleri kapatmada kullanılan, genelde palmet biçimli

süsleme elemanı.

Arkaizm : Sanatta Arkaik Dönem’e öykünme, eskiyi taklit etme.

Arşitrav : Sütun başlıkları üzerine oturarak sütunları birbirine

bağlayan ve üzerine gelen elemanların ağırlığını sütunlara

aktaran yatay blok. Epistil/Baştaban.

1008Terminoloji bölümündeki maddeler, tez metni içerisinde geçen terimlere ilişkin olup verilen sözcüklerin anlamları Saltuk 1997; Erhat 1999; Sözen-Tanyeli 2003; Turanî 2000’den yararlanılarak hazırlanmıştır. 232

Aryballos : Aşağıya doğru hafifçe sivrilen yuvarlak gövdeli, basık

boyunlu, basık boyunlu, geniş ağız tablasına sahip, dar

ağızlı, iki kulplu koku veya ilaç şişesi.

Astragal : İnci dizisi ile bezeli, silindir biçimli, ince çubuk silme.

Biklinium : Üzerinde iki kişinin uzanarak yemek yiyebildiği kline.

Bothros : Eski adakların gömüldüğü çukur.

Cista : İçerisine evrak vb eşyaların konulduğu kutu veya sepet.

Conventus : Roma Dönemi’nde bölgesel organizasyon içindeki idari

birim.

Çelenk : Mezar stelleri üzerinde ölen kişiyi onurlandırma

amacıyla işlenen, içerisinde bazen yazıt bulunan, uçları

birbirine bağlı yuvarlak bitkisel motif.

Dexiosis : El sıkışma sahnesi.

Diptykh : Birbirine tutturulmuş, katlanabilen, iki kanatlı yazı

tableti.

Geisipodes : Diş sırası bezemesi

Geison : Alınlığın en alt elemanı olan geniş, yatay silme. Saçak

kornişi.

Girland : Genellikle lahitler ve sunaklar üzerinde, iki nokta

arasında asılı duran; dal, yaprak ve çiçeklerden oluşan

bezeme ögesi. Askı çelenk.

Herme : Büst ya da yarım gövde heykeli biçiminde yontulmuş,

prizmatik bir sütun üzerine yerleştirilen heykeltıraşlık

eseri.

IonKymationu : Yumurta-Mızrak/Ok Ucu Bezemesi. Ovolo.

Kalathos : Sepet ya da ters çan biçiminde, geniş ağızlı bir kap.

233

Kalkan : Savaşçının mücadele esnasında kendisini kılıç, ok vb

saldırılardan korumak amacıyla bir elinde tuttuğu savaş

aleti.

Kathedra : Taht

Khimation : Antikçağda, kadınlar ve erkekler tarafından

kullanılabilen genellikle kalın yünden, dikdörtgen bir

kumaştan oluşan, vücudu saran üst giysi.

Khiton : Kadın ve erkeklerin kullandığı, dikdörtgen kumaşın

karşılıklı iki kenarının birbirine tutturulması suretiyle

meydana gelen ve khimation altına giyilen bir giysi.

Khlamis : Asker ve süvarilerin giydiği, uzun dikdörtgen, yünden

yapılma, sağ omuzdan kopçalı pelerin.

Klasisizm : Sanatta Klasik Dönem’e öykünme, eskiyi taklit etme.

Kline : Dinlenmek ya da yemek yemek için üzerine uzanılan

uzun kanepe biçiminde bir çeşit mobilya.

Kolpos : Khitonun göğüs altında, yukarıya çekilip kemer üzerine

dökülen kıvrımlı bölümü.

Kothornos : Tiyatro oyuncularının giydiği önü açık, yüksek tabanlı,

yumuşak ayakkabı.

Krater : Geniş, açıkağızlı ve orta yükseklikte; gövde ve

kulplarının biçimine göre farklı türleri olan, su ile şarabı

karıştırmada kullanılan bir kap.

Kylikeion :Yiyecek ve içecek takımlarının yerleştirildiği raf ya da

basamaklı tezgâh.

Kylix : Geniş açıkağızlı, yayvan, sığ gövdeli, iki yatay kulplu

içki kabı.

234

Liegefalten : Giysi kumaşı üzerindeki genellikle yatay uzanan, ikili

çizgisel hat. Press Folds.

Louterion : Palaestralarda yıkanmak için yahut cenaze törenlerinde

dini amaçla kullanılan leğen.

Manierizm : Klasik bir üslubu bilinçli bir çabayla yadsıyarak,

ögelerini deformasyona uğratan sanatsal tutum.

MensaTripes : Üçayaklı, yiyecek masası.

Mezar Steli : Ölünün gömülü olduğu yeri belirleyen dikilitaş.

Naiskos : Bazı mezar stellerinin cephe formuna yansıtılan, küçük

tapınak modeli.

Patina : Taş eser üzerinde zamanla oluşan tabaka.

Paye :Duvar örme yöntemiyle inşa edilmiş; dörtgen, çokgen ya

da yuvarlak kesitli düşey taşıyıcı ayak.

Peplos : Kadınların giydiği, dörtgen, dikişsiz kumaştan, iki kenarı

bir tarafa gelecek şekilde vücudu saran, üst kenarları

omuzlar üzerinde kopçayla birbirine tutturulmuş kolsuz

giysi.

Phiale : Çanak formunda, kaidesiz ve kulpsuz libasyon kabı.

Polyptikh : Yazı tableti olarak kullanılan diptykhlerin üçten fazla

kanatlı olanlarına verilen ad.

Podyum : Mezar stellerinde kabartma alanı ile tenon arasında kalan

genellikle bezemesiz bırakılarak yazıtlar için ayrılan geniş

bölüm.

Prokonsül : Roma Dönemi’nde eyalet sisteminde vali.

Protom : Dekoratif olarak kullanılan, insan ya da hayvan

figürünün baş ve üst gövde bölümü.

235

Rython : Boynuz, hayvan başı ya da gövdesi formunda libasyon

kabı.

Sarmaşık Dalı : Mezar stellerinde alınlık bezemelerinde veya akroter

yerine kullanılan, Dionysos ile ilişkilendirilen bitkisel bir

motif.

Silme : Uzunluğuna, şerit halinde devam eden, pervaz

mahiyetinde mimari bezeme ögesi.

Sima : Çatının üst kısmında alınlığı dıştan sınırlayan ve saçak

boyunca uzanan yağmur suyu oluğu.

Spandrel : Kemerin aşağıya doğru kavis yapmasıyla üst yan

kısımlarında oluşan alan. Kemer üst tablası. Faculia.

Sütun : Mimaride yuvarlak, kare ya da çokgen kesitli; ince, uzun,

yekpare ya da parçalı, düşey taşıyıcı öge.

Sütun Başlığı : Üst yapı ögelerinin yükünü sütuna aktarmak için sütun

üzerine oturtulan taşıyıcı öge.

Symposium : Şölen. Mezar stelleri üzerinde işli ziyafet sahnesi.

Tenon : Mezar stellerinin altında zemine oturtma amaçlı

oluşturulmuş gövdeye göre dar zıvana.

Thymiaterion : Tütsü kabı, buhurdanlık.

Triklinium : Bir masa etrafına üç adet olarak dizilen, üzerine

uzanılarak yemek yenilen klinelerin bulunduğu yemek

odası. Üç kişinin uzandığı kline.

Tunik : Erkeklerin giydiği, bel üzerinde bir kuşakla bağlanan, diz

kapaklarına kadar inen, bol bir gömlek.

Tympanon : Alınlığın üçgen yüzeyi; alınlıkta heykeltıraşlık

eserlerinin fon duvarı.

236

Unguentarium : Ağız ve ayak kısmına doğru dar ve uzun, gövde ortasında

şişkin, küçük boru biçimli, çeşitli formları olan koku kabı.

237

9. KATALOG

Katalog bölümündeki Buluntu Yeri, Müze, Envanter No, Müzeye Geliş maddeleri ilgili müzenin kayıtlarına dayanmaktadır. Kaybolmuş veya hangi müzede olduğu saptanamayan eserler için ilgili yayımlardaki bilgiler dikkate alınmıştır. Tüm tarihler aksi belirtilmedikçe milattan öncedir.

Katalog/Resim No : 1

Buluntu Yeri : Sardes’te 26 Mayıs 1913’te, Paktolos Çayı’nın batısında, ana nekropolün kuzey yamacındaki tek odalı mezarın giriş duvarı.

Müze : İstanbul Arkeoloji Müzesi

Envanter No : 4030 (T)

Ölçüler : Y. 63, G. 60, K. 13, D. 4 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Üst pervazın üzeri, kadının ayakları, klinenin alt kısmı kırık ve kayıp. Başlarda kopma. Erkeğin göğüsten yukarısında, sağ elinde, kadının omuzdan yukarısında ve ellerinde çok etkili aşınma. Blok yüzeyinde zımparalanmamış, belirgin, farklı yönlerde, düz kısa keski izleri. Bulunduğu mezar odası duvarında yeniden kullanım.

Malzeme : İnce grenli beyaz, yerel mermer.

Tanım : Timles oğlu Atrastas’ın mezar steli: Lydia dilinde yazıtlı,

çerçevesiz, üst kısmı pervazlı stel üzerinde ziyafet sahnesi. Kabartmanın sağında bağımsız bir klinede sol dirseğiyle yastık benzeri tümseğe dayanarak, gövdesi ¾ cepheden uzanmış, vücudu khimationa sarılı, dizi üzerindeki sağ elinde bir yiyecek (but) ya da çiçek benzeri bir nesne tutan erkek. Karşısında başı tam, gövdesi ¾ profilden oturan, saçları omuzlarında, khiton ve sağ kolu içine alan khimation giyimli ve ellerinde alabastron tutan kadın. Üst pervazda siyah zemin üzerine sarı renkte yumurta bezemesi.

238

Pervazın altında Lydia dilinde yazılmış ve bazı harflerinde korunmuş kırmızımsı bir renk bulunan beş satır yazıt. Zıvana yok.

Yazıt : Sahne üzerinde beş satır Lydçe yazıt: Timles oğlu Atrastas’ın mezar steli. “İskender’in yönetiminin (….) beşinci yılında Timles oğlu Atrastas (a ait) bu mezar odası ve steli / onun anısına kendi mülkünden (….) varisleri tarafından yaptırıldı. Her kim (bu steli) korursa ve zarar vermezse / ona / tanrı dost olsun. Fakat her kim bu mezar odası ya da bu stele zarar verirse, tanrı onu helak etsin.”

Tarih : 330-329

Kaynakça : Littmann 1916, 54, L. 26; Buckler 1924, 7; Gusmani 1975, 272;

Pfuhl-Möbius 1977, Taf: 19, Nr: 76; Hanfman-Ramage 1978, Nr 234, Fig. 404.

Katalog/Resim No : 2

Buluntu Yeri : Hayallı/Alaşehir

Müze : Manisa Müzesi

Envanter No : 6225

Müzeye Geliş : 28.6.1982’de İbrahim Koç’tan 12.500 TL’ye satın alınmıştır.

Ölçüler : Y. 75, G. 64, K. 10, D. 4,5 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Erkeğin başı dâhil üst (yarı) kısım kırık ve eksik.

Figürlerin el, yüz, ayak ve giysilerinde aşınma. Giysilerde, kline örtüsünde ve alt kısımda kireçlenme.

Malzeme : Orta grenli mavimsi-beyaz mermer

Tanım : Çerçevesiz mezar steli parçası. Orta yüksek kabartma.

Çerçevesiz, alttaki çıkıntılı zemin üzerinde ziyafet sahnesi. Kabartma alanının sağında, kalın örtülü bir kline üzerinde uzanmış, gövdesi cepheden, ayakları dikey ve yatay olarak dizlerden bükülmüş, kısa kollu khiton üzerine bacakları sarıp beli dolanarak sol arkadan öne dökülen khimation giyimli erkek figürü. Üst üste yerleştirilmiş şişkin 239 yastıklara dayadığı sol kolu göğsü üzerinde ve bu elinde bir phiale; izleyiciyi selamlama amacıyla havaya kaldırdığı sağ elinde olasılıkla bir yiyecek. Ayakucunda kalın örtülü diphros üzerinde ona doğru ¾ profilden, ayaklarını bir iskemleye basarak oturan, khiton ve başı açıkta bırakan khimationlu, uzun, düz saç bukleleri omzuna dökülen, sol eliyle giysiyi açarken sağ eliyle göğüs üzerinde olasılıkla bir nesne tutan kadın figürü. Kadının arkasında yer alan geniş yüzeyli paye önünde ayakta, sağa profilden khiton ve khimationlu, sol elinde bir alabastron tutan küçük boyutta kız hizmetçi figürü.

Simetriğinde sola doğru yürür halde, diğerinden daha küçük boyutta, sağ elinde yassı bir tabak tutan erkek hizmetçi figürü, saki. En altta zemine yerleştirilen kabaca yontulmuş alan.

Tarih : 4. yüzyılın son çeyreği

Kaynakça : Meriç 1991, 121-122, Lev. 27; Durugönül 2015, 133-134, Kat.

Nr. 74.

Katalog/Resim No : 3

Buluntu Yeri : Tire

Müze : Tire Müzesi

Envanter No : 139

Ölçüler : Y. 29, G. 43, K. 16 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Sol çerçeve tamamen ve solda kadının göğüs hizasından sağda kline döşeğine kadar, yukarıdan aşağıya çapraz, düzgünce uzanan kırık bölüm eksik. Yüzlerde aşınma.

Malzeme : Mavimsi-beyaz mermer

Tanım : Baştabanlı, profilli ante başlıklı naiskos steli parçası. Ziyafet sahnesi. Üstteki silmeli ve tek satır yazıtlı baştaban altında, profilli başlıklı ante ile

çevrili kabartma alanında kline üzerinde sol dirseği ile çift yastığa dayanarak uzanmış,

240

çıplak gövdesi cepheden, belden yukarısını açıkta bırakan khimationlu, yukarıya kaldırdığı sağ elinde bir rython, sol elinde bir phiale ile erkek. Arkada, tavandan aşağıya uzanarak figürün arkasından gelip solundan öne doğru, kaseye uzanan yılan. Solda başı cepheden, oturan, giyimli bir kadın. Kadının başı arkasında, tavandan aşağıya bir kalkanın alt yarısı.

Yazıt : ---ος Σωκλέους ήρως, χαίρε.

“---Aziz Sokleous, elveda.”

Tarih : 3. Yüzyıl sonları-2. Yüzyıl başları

Kaynakça : Keil-Premerstein 1911, 91, Nr. 122; Pfuhl-Möbius, 1979, 427,

Nr: 1773, Taf. 256

Katalog/Resim No : 4

Buluntu Yeri : Sardes

Müze : Stockholm Milli Müzesi

Envanter No : 936

Ölçüler : Y. 35, G. 30, K. 5 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Kabartma alanı üst kısmı ve sol yan kısmen kırık.

Figürlerin yüzlerinde etkili aşınma.

Malzeme : İnce grenli beyaz mermer.

Tanım : Çerçevesiz mezar steli. Ziyafet sahnesi. Örtülü, kalın döşekli ve tornalı ayaklı kline üzerinde, sağda, saç ve sakalları gür-kıvırcık; khiton üzerine beli sarıp sırtı dolandıktan sonra sol omuzdan ve sol kol içerisinden öne dökülen khimationlu, başı ve gövdesi cepheden, sol dirseğini dışa doğru ikiye katlanmış yastığa dayayarak yarı uzanmış halde, sol elinde içki kabı-phiale ve öne getirdiği sağ elinde yumurta benzeri bir yiyecek tutan erkek. Karşısında aynı seviyedeki bir arkalıksız, ayaklıklı iskemlede, başı tam, gövdesi ¾ cepheden, pudicitia philista tipinde, khiton ve

241 khimation giyimli kadın. Sol ayağı geride, iskemle üzerindeki sağ ayağı hafifçe dışa dönük. Erkeğin sol omzundan arkaya kıvrılan büyükçe yılan ve yastığın üzerinde ağzı sıkılmış (para ?) torbası. Duvarda asılı kalkan ve sorguçlu, yanaklıklı miğfer. Kadının başı arkasında bir at protomuna ait izler. Kline önündeki mensa tripes üzerinde ortada büyük bir ekmek/pasta, iki yanında simetrik dizili birer nar ve kenarlarda birer armut.

Masanın yanında bir büyük krater ve cepheden, sol bacağını yana atmış, sağ eliyle içki dolduran saki.

Tarih : 2. yüzyılın ilk çeyreği

Kaynakça : Pfuhl-Möbius 1979, 382, Taf: 224, Nr: 1553.

Katalog/Resim No : 5

Buluntu Yeri : Rahmanlar, Akarca/Gandak Mevki

Müze : Tire Müzesi

Envanter No : 80-16

Ölçüler : Y. 121, G. 64, K. 18, D. 3 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Figürlerin el ve yüzlerinde etkili aşınma. Alt köşelerde ve sol antenin alt kısmında kırıklar. Sol eğik geisondan sağ alt köşeye kadar uzanan ince ve sağ ante üzerinde küçük, yatay çatlak. Kenarlarda küçük çarpmalar.

Genelde iyi korunmuş.

Malzeme : Yerel kireçtaşı

Tanım : Üçgen alınlıklı stel üzerinde ziyafet sahnesi. Üstte yalın, kaba işli, kyma tipli akroterler. Düzgün yontulmuş alınlık ortasında kalkan. Yazıtlı alanın altında, enine dikdörtgen kabartma alanında, ayakları profilli, minderli ve örtülü bir kline üzerinde sol dirseği ile ikiye katlı yastığa dayanarak uzanmış, sakallı, khiton

üzerine bele kadar sarılı khimationlu, gövdesi cepheden, sağ bacağı dizden bükülmüş, sol bacağını ise yatay olarak hafifçe karna doğru çekmiş ve sağ ayağını arkaya yönelen

242 solun önüne getirmiş, öne doğru uzattığı sağ elinde bir phiale tutan erkek. Klinenin hemen önünde ve sahnenin sağında, üzerinde ortada büyük ekmek ve yanlarda nar, armut benzeri yiyecekler bulunan, aslan ayaklı ve bacaklar arası raflı mensa tripes.

Erkeğin ayakucu tarafında, önde, geniş ağızlı, büyük bir krater ve yanında ayakta, cepheden, çıplak, başı ile solundaki efendisine bakarken sol elini ona uzatmış, sağ elini kratere daldırmış haliyle adamın uzattığı phialeye içki doldurmaya hazırlanan küçük erkek saki. Arkasında, sağa profilden, sol bacağını öne kaldırmış, bir at (protomu) ve karşısında, ayakta, kemerli, uzun giysili, saçı topuz şeklinde, sol eliyle çenesini, sağ eli ile yelesini okşayan seis. Sahnenin üst kısmında yarısı gözüken ve alınlıktakiyle aynı tipte ancak daha büyük bir kalkan. Kabartma alanı üzerindeki genişçe alanda üç satır yazıt.

Malzeme : İnce grenli beyaz mermer

Yazıt : Διονύσιος

Χειρικράτου

Θεσσαλός

“Kheirikrates oğlu Thessalialı Dionysios”

Tarih : 175-150

Kaynakça : Meriç 1993, 57, Abb. 1; Çekilmez 2015, 97-98, Lev. 2

Katalog/Resim No : 6

Buluntu Yeri : Tire

Müze : Tire Müzesi

Ölçüler : Y. 63, G. 48, K. 13, D. 3 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Alınlığın üst orta kısmında sola doğru uzanan bölüm, sağ kenarın üst ve alt köşeleri ve kabartma alanı sol alt köşesinden blok sağ alt köşesine kadar uzanan bölüm kırık ve eksik. Alınlığın sağ üst tarafından kabartma alanı

243

çerçevesine kadar uzanan ince çatlak. Ana figürün başı kopuk. El, ayak ve giysilerde etkili aşınma.

Malzeme : Yerel kireçtaşı

Tanım : Üçgen alınlıklı stel. Orta yüksek kabartma. Dışa çıkıntılı masif blok üzerine işlenmiş, içi boş bırakılmış üçgen alınlık. Kabartma alanında oldukça kalın döşekli bir klinede uzanmış khimationlu erkek. Çıplak gövdesi cepheden işli figürün, sol dirseği üst üste konmuş biri daha geniş diğeri daha şişkin çift yastığa dayalı. Aynı elinde bir phiale, havaya kaldırdığı sol elinde ise bir rython. Sağ arka tarafında bir ağaç eve ağacın üzerinden adama doğru uzanan bir yılan. Klinenin önünde büyük bölümü kayıp parçada kalmış, üzeri yiyecek dolu mensa-tripes. Kline önünde solda, ayakta, cepheden, başı soluna dönük, çıplak, sağ elini yandaki sehpa üzerine uzatmış, sol elinde de olasılıkla bir kap bulunan küçük erkek saki.

Malzeme : İnce grenli beyaz mermer.

Tarih : 2. yüzyılın ikinci çeyreği

Kaynakça : Çekilmez 2015, 102-103, Lev. 10

Katalog/Resim No : 7

Buluntu Yeri : Karaman Köyü / Kiraz

Müze : Ödemiş Müzesi

Envanter No : 2836

Müzeye Geliş : 24.03.2003’te Mustafa Gelmez’den 80.000.000 TL’ye satın alınmıştır.

Ölçüler : Y. 70, G. 61, K. 14, D. 6,5 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Stelin sol yanı yukarıdan aşağıya kadar kırık ve

eksik.

Malzeme : İri grenli beyaz mermer

244

Tanım : Mezar steli alt parçası. Sahnede arkalıklı ve ayaklıklı bir sandalyede ¾ profilden işlenmiş oturan, olasılıkla sol eli bacakları üzerinde ve khiton

üzerine khimation giyimli Küçük Herculaneumlu Kız tipinde bir kadın. Kadının arkasında küçük boyutta, göğsü üzerindeki elinde bir nesneyi, sol eliyle de giysisini tutan bir kız hizmetçi. Kadının önündeki kabartma izlerinden anlaşıldığı kadarıyla olasılıkla hayvan ayaklı bir Mensa tripes ve bunun arkasındaki sekiden anlaşıldığı bir kline sahnesi. Altta geniş, yalın podyum.

Tarih : 2. yüzyılın ikinci çeyreği

Kaynakça : Yayımlanmamış

Katalog/Resim No : 8

Buluntu Yeri : Arkadiopolis (Hisarlık)

Müze : Tire Müzesi

Envanter No : 168

Ölçüler : Y. 49, G. 50, K.11, D. 3,5 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Kline hizasından yukarısı kırık ve eksik. Sol

çerçevede ve tabanda kırıklar. Kabartma alanında çarpma ve kopmalar.

Malzeme : İnce tanecikli grimsi-beyaz mermer

Tanım : Mezar steli alt parçası. Ziyafet sahnesi. Orta yükseklikte kabartma. Sağda diphros üzerinde, cepheden, khiton ve khimationlu kadın. Derin kanallı kıvrımlara sahip kumaş tomarı yandan aşağıya dökülür. Sağında, örtüsüz, dik ayakları

çapraz olanlarla desteklenen, ince döşekli bir klinede uzanmış, büyük olasılıkla iki erkek. Sol kenarda, sağa profilden, çıplak, sağ ayağını solu önüne getirmiş erkek çocuk.

Kline önünde, hayvan ayaklı mensa tripes ve üzerinde büyük bir ekmek (ya da bir kap).

Mensa tripesin sağdaki bacağına sarılı, yukarıya uzanan yılan. Podyumda beş satır yazıt.

Yan yüzler arkaya doğru iç ve dış bükey profilli.

245

Yazıt :‘Αριστονίκη ‘Ερμολάου.

Διονύσιος Ζεύξιδος.

Μενεκράτης Ζεύξιδος.

Ζεύξιδ Διονυσίου

‘ήρωες χαίρετε

“Hayatta olmayan

Hermolaos’un kızı Aristonike

Zeuksis’in oğlu Dionysios

Zeuksis’in oğlu Menekrates

Dionysios oğlu Zeuksis, selam size.”

Tarih : 140-130

Kaynakça : Pfuhl-Möbius 1979, 480, Taf. 289, Nr. 1999; Çekilmez 2015,

103, Lev. 11

Katalog/Resim No : 9

Müze : Ödemiş Müzesi

Envanter No : 1799

Müzeye Geliş : 12.10.1989. Rüstem Sanlav’dan 50.000 (eski) TL’ye satın alınma.

Ölçüler : Y. 39, G. 53, K. 10, D. 3 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Figürlerin bel hizalarından yukarısı ve podyumun alt kısmı düz bir şekilde kırık ve eksik.

Malzeme : İri grenli sarımsı-beyaz mermer.

Tanım : Mezar steli parçası. Soldan sağa, elinde üçgen kapaklı bir kutu tutan hizmetçi kız. Yüksek ayaklıklı bir oturakta profilden oturan bir kadının ayakları.

Ayakta cepheden, kaval kemiğine kadar örten giysili, ağırlığını sağ bacağına bindirmiş,

246

çıplak ayaklı erkek figürü. Zeminden daha yüksek bir platformda, üzerinde dört parça yiyecek bulunan üçayaklı masa; en sağdaki niş içinde belki de sahne arkasındaki yatağa/klineye ait bacak ve bunun yanında niş içerisinde kısa giyimli erkek hizmetçiye ait sağ bacak ve sol bacağın bir kısmı. (En sağdaki bu figürden ve kısmen üçayaklı masadan anlaşıldığı kadarıyla stel yarım kalmış olabilir.) Altta kısmen aşınmış sekiz satır yazıt (envanterde yazıt için de yarım kalmış yazmakta). Kenarlarda tabana kadar uzanan geniş anteler.

Tarih : 140-130

Kaynakça : Yayımlanmamış

Katalog/Resim No : 10

Buluntu Yeri : Tire

Müze : Tire Müzesi

Ölçüler : Y. 35, G. 51, K.11, D. 4 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Figürlerin başları dâhil üst bölüm, hizmetçi figürlerinin ayak bilekleri dâhil alt bölüm ve oturan kadının arka kısmındaki sol çerçeve tamamen kırık ve eksik. Figürlerin elleri, yüzleri ve giysilerinde etkili aşınma. Yüzeyde harç kalıntıları; olasılıkla bir yapı inşaatında kullanım.

Malzeme : İri tanecikli grimsi-beyaz mermer

Tanım : Çerçeveli stel parçası. Orta yükseklikte kabartma. Ziyafet sahnesi. Sahnede, tornalı ayaklı, örtülü ve kalın döşekli kline üzerinde khiton üzerine beline kadar khimationlu, sol dirseğiyle çift yastığa dayanarak uzanmış, sol elinde olasılıkla içki kadehi tutan, sağ elini masaya uzatmış erkek. Ayakucunda minderli diphros üzerinde, khiton ve khimationlu, ¾ profilden Küçük Herculaneumlu Kız tipinde oturan kadın. Diphrosun yanında ayakta cepheden hizmetçi kız. Simetriğinde ayakta, cepheden, kısa tunikli ve sol elinde olasılıkla bir nesne tutan hizmetçi erkek. Ortada,

247 kline önünde, üzerinde ortada içki kabı ve yanlarda yiyeceklerle hayvan ayakları gergili mensa tripes.

Tarih : 140-130

Kaynakça : Çekilmez 2015, 99-100, Lev. 5

Katalog/Resim No : 11

Buluntu Yeri : Rahmanlar/Akarca/Gandak Mevki (nekropol)

Müze : Tire Müzesi

Envanter No : 80-17

Ölçüler : Y. 89, G. 67, K.20, D. 5 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Klinede uzanan figürün gövdesi dâhil stelin üst kısmı tamamen ve sol çerçevenin üst kısmı kırık ve eksik. Kabartma alanında çok etkili aşınma. Tabandaki eşik çıkıntısında, sağ çerçeve üst tarafı ve zıvana sol tarafında kırık ve çarpmalar.

Malzeme : Yerel kireçtaşı

Tanım : Çerçeveli stel alt parçası. Orta yükseklikte kabartma. Ziyafet sahnesi. Sahnede kalın döşekli kline üzerinde sol dirseğini ikiye katlanmış yastığa dayalı halde uzanmış, sağ kolu bacağı üzerinde erkek. Ayakucundaki diphros üzerinde, kıvrımları zemine kadar dökülen khiton üzerine khimationlu, ¾ profilden Küçük Herculaneumlu Kız tipinde kadın. Sağında ayakta, cepheden, giysisi iki katlı gibi görünen ve elinde kalathosla uzun saçlı kız hizmetçi. Diğer tarafta ayakta, cepheden, kısa tunikli, sağ kolu göğüs altında erkek hizmetçi. Kline önünde ortada, üzerinde yiyeceklerle, hayvan

(aslan) bacakları gergili mensa tripes. Tabana kadar inen anteler arasında 4 satır yazıt.

İki silmeyle dışa çıkıntı yapan podyum ve en altta zıvana.

Yazıt : ‘Απολλώ[νιος]

‘Ερμογέν[ους]

248

Διονύσιος..[

‘Απολλωνίου

“Hermogenes’in oğlu Apollonios.

Apollonios’un oğlu Dionysios.”

Tarih : 130-120/110

Kaynakça : Meriç 1993, 60, Abb. 4.

Katalog/Resim No : 12

Buluntu Yeri : Tire

Müze : Tire Müzesi

Ölçüler : Y. 77, G. 59, K.17, D. 4 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Figürlerin baş hizasından yukarısı kırık ve eksik. Sağ kenarda, sol alt köşede ve zıvanada kırık ve çarpmalar. Kabartma alanında, figürlerin el, yüz ve giysilerinde aşınma. Blok yüzeyinde olasılıkla sonradan mimari amaçlı kullanımdan kaynaklanan harç kalıntıları.

Malzeme : Yerel kireçtaşı

Tanım : Mezar steli alt parçası. Orta yükseklikte kabartma. Alt yarısı mevcut kabartma alanında ziyafet sahnesi. Kalın döşekli, seki görünümlü, düz örtülü kline üzerinde uzanmış, sol kolu ile çift yastığa dayanan, sağ elini öne-sehpaya uzatmış, olasılıkla gövdeyi açıkta bırakan khimationlu erkek figürü. Karşısında örtülü ve minderli diphros üzerinde khiton ve khimationlu, ¾ profilden Küçük Herculaneumlu kadın tipinde oturan, ayakları iskemleye dayalı, sağ kolu göğüs üzerinde, sol kolu sol bacak üzerinde kadın. Kadının arkasında, başı cepheden, gövdesi profilden, uzun khiton giyimli, uzun saçlı, tıknaz vücutlu, karnı üzerinde olasılıkla bir kalathos tutan kadın hizmetçi. En sağda cepheden, kısa tunikli, sağ eli karnı üzerinde sol eli yanda olmak

249

üzere uzunca bir nesne tutan erkek hizmetçi. Ortada, üzerinde kadeh ve yiyeceklerle hayvan bacakları gergili mensa tripes. Altta aşınmış bir satır yazıt.

Yazıt : Έρμογένης Αρ[ ]

“Ar[ ]ın oğlu Hermogenes”

Tarih : 130-120/110

Kaynakça : Çekilmez 2015, 99, Lev. 4

Katalog/Resim No : 13

Buluntu Yeri : Uzgur

Müze : Tire Müzesi

Envanter No : 81-35

Ölçüler : Y. 51, G. 55, K.10, D. 2,5 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Figürlerin başlarından yukarıda kalan bölüm, ortasında kadının önüne doğru oval bir girinti ile kırık ve eksik. Yan çerçeve üst bölümleri ve sağdaki daha iri olmak üzere alt köşeler kırık. Sahnedeki figürlerde çok etkili aşınma.

Malzeme : Yerel kireçtaşı.

Tanım : Kaba çerçeveli stel parçası alt kısmı. Orta yükseklikte kabartma.

Ziyafet sahnesi. Kalın döşekli kline üzerinde sol dirseğiyle çift yastığa dayalı, kısa kollu khiton üzerine khimationlu, gövdesi cepheden, uzanmış erkek. Öne uzattığı sağ elinde olasılıkla phiale. Ayakucunda, minderli diphros üzerinde, khiton ve khimation giyimli,

¾ cepheden, sağ kolu giysi içinde ve göğüs üzerinde, sol kolu kucağında oturan kadın.

Arkasında ayakta, sola dönük, uzun giysili ve elinde kalathos tutan kız hizmetçi.

Simetriğinde ayakta, cepheden, kısa tunikli, sol elinde göğsü üzerinde bir nesne tutan erkek hizmetçi. Kline önünde, üzerinde ortada kadeh ve yanlarda yiyeceklerle, gergili- hayvan bacaklı mensa tripes. Altta bir yazıta ait iki harf.

250

Yazıt : -δο-

Tarih : 120-110/100

Kaynakça : Meriç 1993, 63, Abb. 9.

Katalog/Resim No : 14

Buluntu Yeri : Göllüce

Ölçüler : Y. 40, G. 16 cm.

Korunma Durumu : Sol çerçeveden bir parça, hizmetçi figürü, döşek ve yastık dışında stelim tamamı eksik.

Malzeme : Yerel kireçtaşı.

Tanım : Stel parçası. Ziyafet sahnesi. Örtülü yatak üzerinde yüksek bir döşek ve üzerinde, üstüste ve ezilmemiş yapıda iki yastık. Yatağın önünde ayakta, cepheden, sol bacağını hafifçe yana açmış, iki eliyle bir nesne tutan kısa tunikli erkek hizmetçi.

Tarih : 120-110/100

Kaynakça : Pfuhl-Mobius 1979, Nr. 1940; Meriç 1993, 62, Abb. 8

Katalog/Resim No : 15

Buluntu Yeri : Bayındır

Müze : Tire Müzesi

Envanter No : 84-3

Ölçüler : Y. 65, G. 61, K. 14, D. 3

Korunma Durumu : Tek parça. Sağ çerçeve sol alt köşe ve alttaki yazıtın bulunduğu alan büyük oranda kırık ve eksik. Alt kısımda daha önce var olduğu belirtilen 3 satır yazıt alanı şimdi kırık ve yazıt belirsiz. Bloğun üst ve alt konturlarında kırık ve

çarpmalar. Figürlerin tümünde başların ön yüzleri kopuk. Eller, ayaklar ve yüzlerde

251 etkili aşınma. Arka yüzde, sağ üstte, taş bloğunun değişik zamanlarda kapı sövesi ve duvar malzemesi olarak kullanıldığına işaret eden 12 cm çapında yuvarlak bir söve deliği ve 8x3 boyutlarında dörtgen kenet deliği yer alır.

Malzeme : Yerel kireçtaşı

Tanım : Dörtgen, kaba çerçeveli stel. Orta yüksek kabartma. Üstteki iki satır yazıtın altında yer alan enine dikdörtgen alanda seki görünümlü ve baş kısmı yüksek, kalın döşekli figür sayısına oranla uzun bir kline üzerine, ortaya serbestçe yerleştirilmiş, khiton üzerine khimationa sarılı, başı ve gövdesi cepheye dönük, sağ dizi hafifçe bükülmüş, sol koluyla çift yastığa dayanan, saç konturları dar yüz hatlarına göre geniş ve her iki eliyle göğsü önünde nesne tutan bir erkek. Erkeğin ayakları önünde, minderli, örtülü ve ayaklıklı bir diphros üzerinde oturan, khiton ve khimationlu, ¾ profilden, pudicitia philista tipinde kadın. Kadının arkasında, uzun giyimli ve tıknaz yapılı, elinde bir vazo ya da kutu tutan küçük kız hizmetçi. Klinenin önünde ve sahnenin ortasında, üzerinde üç parça yiyecek bulunan gergili mensa-tripes. Bunun solunda ayakta, cepheden khimationlu, Dioskurides tipinde erkek. Onun solunda,

çerçeveye dayalı, cepheden, ayakta, sol bacağını sağı üzerine atmış, sol kolunu yana bırakmış, sağ kolu göğüs altında, kısa khitonlu erkek hizmetçi.

Yazıt :Αρπαδος

[ ]ονδρω εξ χαϊρε

“(?) elveda!”

Tarih : 110-100

Kaynakça : Çekilmez 2015, 102, Lev. 9

Katalog/Resim No : 16

Buluntu Yeri : Göllüce (K17 ile beraber bulunmuştur.)

Müze : Tire Müzesi

252

Envanter No : 85-62

Ölçüler : Y. 102, G. 47, K.14, D. 6 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Sağ akroter tamamen, orta akroter üst kısmı, sol akroter büyük bölümü, sağ ante başlığı ve üzeri, sağdaki uzanmış figürün kolu, dayandığı yastık ve önündeki erkek hizmetçinin başı ve gövdesinin bir kısmı yakın zamanda kırılmış, eksik. Figürlerin yüzlerindeki aşınma, stel genelindeki küçük çarpma ve çizikler dışında iyi korunmuş blok.

Malzeme : İri grenli sarımsı-beyaz mermer.

Tanım : Üçgen alınlıklı, naiskos mezar steli. Yalın kyma profilli üçgen alınlık tympanonu ortasında kalkan. Alınlık altında iki silmeli pervazla geçilen yalın baştaban. Altında profilli dörtgen, dışa çıkıntılı başlıklara sahip antelerle çevrili kabartma alanında ziyafet sahnesi. Sağda yüksek yataklı, örtülü kline üzerinde, çift yastığa dayanarak uzanmış, başı ve gövdesi cepheden, khiton ve khimation giyimli, kırık bölgeden anlaşıldığı kadarıyla sol elinde olasılıkla bir phiale tutan erkek. Sağında aynı duruşta, sol omuzdan gelen khimationun tomarı sol kolu içerisinden aşağıya dökülen ve aynı eliyle göğsü üzerinde bir nesne tutan ikinci bir erkek. Ayakucunda, minderli, örtülü, arkalıklı ve sivri ayaklı bir diphros üzerinde ¾ profilden sağ eli bacakları arasında bir nesne tutan, sol eli ile boynu hizasında khimationunu tutan ve khitonu zemine dökülen Pudicitia Philista tipinde oturan kadın. Arkasında ayakta, uzun giysili, gövdesi cepheden, başını hafifçe sağına çevirmiş, sol bacağını sağının önüne getirmiş, elinde bir kadeh ya da yumurta benzeri nesne tutan kız hizmetçi. En sağda ayakta, cepheden kolları hafifçe dirsekten bükülmüş, kısa tunikli erkek hizmetçi, saki.

Kline önünde, üzerinde büyük bir ekmek ve yanlarda narlarla, gergili hayvan bacaklı mensa tripes. Podyumda iki satır yazıt.

Yazıt : Εύανδρίδης Διονυσίου.

[ ]ουτος Εύανδρίδου.

253

Dionysios’un oğlu Euandrides

“Euandrides’in oğlu [ ]outos.”

Tarih : 2. yy sonları

Kaynakça : Meriç 1993, 60-61, Nr. 4, Abb. 6

Katalog/Resim No : 17

Buluntu Yeri : Göllüce (K16 ile beraber bulunmuştur.)

Müze : Tire Müzesi

Envanter No : 85-63

Ölçüler : Y. 102, G. 49, K.12, D. 6 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Orta akroterin büyük bölümü, sağ akroterin tepesi ve sağ alt köşe kırık ve eksik. Figürlerin başlarında, kadının sol ayağında kopma ve aşınma. Genelde iyi korunmuş blok.

Malzeme : İri grenli sarımsı-beyaz mermer.

Tanım : Üçgen alınlıklı, naiskos mezar steli. Yalın kyma profilli üçgen alınlık tympanonu ortasında kalkan. Alınlık altında iki silmeli pervazla geçilen yalın, ince baştaban. Altında profilli dörtgen, dışa çıkıntılı başlıklara sahip antelerle çevrili kabartma alanında ziyafet sahnesi. Yüksek, kalın döşekli, örtülü kline üzerinde, sağda,

çift yastığa dayanarak uzanmış, baş ve gövdesi cepheden, khiton ve khimationlu erkek.

Sağında aynı şekilde uzanmış, sol omuzdan gelen khimationun tomarı sol kol üzerinden aşağıya dökülen ve göğsü üzerinde katladığı kumaş tomarını tutan ikinci bir erkek.

Kline önünde sağda, minderli, örtülü ve basamaklı diphros üzerinde, arkasındaki ante duvarına dayanarak oturmuş, khiton ve khimationlu, pudicitia saufeia tipinde kadın.

Yanında, ante duvarı önünde sağına dayanarak ayakta duran, cepheden, khitonlu, pudicitia philista tipinde kız hizmetçi. En solda, ayakta, cepheden, kısa tunikli, ellerini

önde birleştirmiş, başı hafifçe sağına yatkın erkek hizmetçi. Ortada, üzerinde ekmek ve

254 yanlarında nar bulunan hayvan bacakları gergili mensa tripes. Podyumda iki satır yazıt.

Altta kaba işli, sola yakın zıvana.

Yazıt : Απολλώνιος Καϋιστρίου. Παρα-

μονος Εύανδρίδου χαίρετε

Kaüistrios’un oğlu Apollonios

“Euandrides’in oğlu Paramonos, elveda.”

Tarih : 2. yy sonları

Kaynakça : Meriç 1993, 62-63, Nr. 5, Abb. 7

Katalog/Resim No : 18

Müze : Ödemiş Müzesi

Envanter No : 2572

Müzeye Geliş : Mehmet Özdeveci’den 6.000.000 (eski) TL’ye satın alma.

Ölçüler : Y. 65, Alt G. 47, Üst G. 45, K. 9, D. 5 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Stelin alt kısmı. Kabartma alanının üst kısmı - erkeğin başından yukarısı kırık ve eksik. Yüzlerde aşınma. Blok yüzeyinde yer yer beyaz çizikler.

Malzeme : İri grenli sarımsı-beyaz mermer

Tanım : Mezar steli alt parçası. Altta nispeten genişçe zıvanalı mezar stelinin alt bölümü. Sahnenin sağında sol koluyla katlanmış yastığa dayanmış, elinde derin bir kadeh tutan, sağ eli dizi üzerinde khiton ve khimation giyimli bir erkek.

Karşısında khiton üzerine khimation almış, kolçaklı-ahşap bir koltukta ve ayakları bir kaide üzerinde oturan pudicitia tipli kadın. Kadının arkasında uzun giysili kız hizmetçi.

Klinenin önünde, üzerinde kâse ve yiyecekler bulunan üçayaklı masa ve yanındaki izlerden anlaşıldığı kadarıyla kısa tunikli bir erkek saki.

Tarih : 2. yüzyılın sonları

255

Kaynakça : Yayımlanmamış

Katalog/Resim No : 19

Buluntu Yeri : Göllüce/Tire

Müze : Tire Müzesi

Envanter No : 380.378

Müzeye Geliş : Sami Dağdeviren’den mükâfatla 200 TL’ye satın alınmıştır.

Ölçüler : Y. 100; G. altta 62, üstte 55, K. 16, D. 4 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Nişin üzerini örten kemerde sol üstten sağ alta doğru

çapraz, zemine oturan alt kısımda bir uçtan diğerine kırık ve eksik. Ortadaki erkeğin kollarında, kadının başının üst kısmında kopma. El, yüz ve giysilerde aşınma. Genelde iyi korunmuş blok yüzeyi.

Malzeme : Yerel kireçtaşı

Tanım : Yukarıya doğru daralan, dörtgen başlıklara sahip ve tabana kadar uzanan plasterleri üzeri kemerli naiskos stel. Orta yüksek kabartma. Kemer aralığına yerleştirilmiş bir kiriş ve üzerinde asılı kuşak. Kalın döşekli, düz örtülü kline

üzerinde iki erkek. Sağda, kolsuz khiton üzerine bacakları örten ve bele sarılıp arkadan sol omza ulaştıktan sonra öne dökülen khimationlu, baş ve gövdesi cepheden, sol kolunu çift yastığa dayamış, sağ elini yanındaki figürün omzuna atmış erkek. Yanında aynı yöne bakan gövdesi çıplak, bele kadar khimationlu, çift yastığa dayalı sol elinde olasılıkla yiyecek ve başına doğru kaldırdığı sağ eliyle kendini taçlandıran ve diğerine nazaran daha genç görünümlü erkek. Sol yanda, diphros üzerinde yarı profilden oturmuş, khiton üzerine başı da örten khimationlu pudicitia philista tipinde kadın.

Kadının arkasında, cepheden, ağırlığını sol bacağa vermiş, sağ bacağını yana atmış, gövdesi hafifçe sağa meyilli, uzun saçlı, uzun giysili, elinde bereket boynuzu ya da rython benzeri bir nesne tutan kız hizmetçi. Simetriğinde, ayakta, cepheden, kısa tunikli,

256 ağırlığını sağ bacağa vermiş, sağ eli yanda sol eli göğüs üzerinde erkek hizmetçi. Kline

önünde, ortada, üzerinde orta derinlikte, genişçe bir kap bulunan mensa tripes. Altta tabana kadar uzanan genişçe boş podyum.

Tarih : 1. yüzyıl başları

Kaynakça : Pfuhl-Möbius 1979, 467, Taf. 280, Nr. 1940; Meriç 1993, 61,

Abb. 5

Katalog/Resim No : 20

Buluntu Yeri : Uzgur

Müze : Tire Müzesi

Ölçüler : Y. 74, G. 55, K. 9 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. İki katlı kabartma alanına sahip stelin alt kat bölümü kırık ve eksik. Figürlerin yüzlerinde aşınma.

Malzeme : Yerel kireçtaşı

Tanım : Şematik alınlıklı, iki katlı kabartma alanına sahip stel. Kalın döşekli kline üzerinde uzanmış halde, khiton ve khimationlu iki erkek. Sağdakinin sağ eli diğerinin omzundayken, soldaki sağ eliyle kendisini taçlandırmakta. Önde ortada mensa tripes ve sol kenarda kylikeion ve hizmetçi. Altta ikinci kat kabartma alanındaki figürün başının bir kısmı.

Tarih : 1. yüzyılın ilk çeyreği

Kaynakça : Pfuhl-Möbius 1979, 457, Taf. 274, Nr. 1906; Çekilmez 2015,

107, Lev. 16

Katalog/Resim No : 21

Buluntu Yeri : Uzgur

Müze : Tire Müzesi

257

Envanter No : 88-137

Ölçüler : Y. 52, G. 37, K.8, D. 2,5 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Baştabandan yukarısı ve podyum kısmı hizmetçinin ayakları hizasından aşağısı tamamen kırık ve eksik. Figürlerin başlarında kopma.

Yüzeyde çok etkili aşınma.

Malzeme : Yerel kireçtaşı

Tanım : Baştabanlı, kabartma alanı kemerli naiskos steli. Orta yükseklikte kabartma. Ziyafet sahnesi. Hafifçe çukurlaştırılmış baştaban kuşağının iki ucunda gövdeleri bakışımlı, başları cepheden iki sfenks. Altındaki kemer örtülü, başlıklı anteler arasına yerleştirilmiş kalın döşekli kline üzerinde aynı tipte duruşta, sollarındaki tek yastığa dayanarak uzanmış üç erkek. khimationlu ve başları cepheden verilmiş figürlerin her üçü de sol elinde phiale tutarken sağdaki ikisinin sağ eli diğerinin omzunda. En soldakinin dizi üzerine getirdiği sağ elinde ise bir kitap rulosu. Klinenin hemen önünde ortada üzerinde üç parça yiyecek bulunan gergili üç hayvan ayaklı mensa tripes. Sağında ayakta, cepheden, kısa tunikli, sağ elini yandaki dört ayaklı masa

üzerindeki kaba uzatmış erkek hizmetçi.

Tarih : 1. yüzyılın ilk çeyreği

Kaynakça : Çekilmez 128, Lev. 17, Kat. No: 17

Katalog/Resim No : 22

Buluntu Yeri : Uzgur

Müze : Tire Müzesi

Envanter No : 636

Müzeye Geliş : 26.7.1973. Halil Akdoğan’dan 70 Lira’ya satın alma.

Ölçüler : Y. 55, G. 48, K.15, D. 5 cm.

258

Korunma Durumu : Tek parça. Kabartma alanını çevreleyen sütunlara ait başlıklardan itibaren alt bölüm tamamen kırık ve eksik. Tepe akroterin üst kısmı ve sağ köşedeki akroter kırık. Sol akroterde sonradan açılmış 1 cm çaplı delik. Blok yüzeyinde aşınma.

Malzeme : Yerel kireçtaşı

Tanım : Şematik üçgen alınlıklı, kemerli naiskos steli. Üstte 3 cm. dışa

çıkıntılı, blok üzerine kabartma olarak işli alınlık. Alınlık üzerinde kymalı akroterler ve aralarında tanımlanamayan kabartma kalıntıları. Tympanonda kalkan. Alınlığın hemen altında ve kemerli bölümden bir pervazla ayrılan baştabanın iki ucunda, ¾ cepheye dönük veya kısmen bakışımlı iki sefenks. Altta paye üzerine gelen, cephesi iki silmeli kemer. Kabartma alanının bulunduğu bölüm kayıp.

Tarih : 1. yüzyılın ilk çeyreği

Kaynakça : Pfuhl-Möbius 1979, 539, Taf. 319, Nr. 2255

Katalog/Resim No : 23

Buluntu Yeri : Çiniyeri, Işıklı Mahallesi/Tire

Müze : Tire Müzesi

Envanter No : 141

Müzeye Geliş : 15.3.1949

Ölçüler : Y. 66, G. 53, K.15 cm.

Korunma Durumu : İki parça. Ortadaki figürün başından sağdaki figürün boynundan aşağıya kırık. Kline döşeğinden aşağısı ve sol çerçeve kırık ve eksik. Yüzeyde çok etkili aşınma.

Malzeme : Yerel kireçtaşı.

Tanım : Kaba çerçeveli mezar steli. Ziyafet sahnesi. Kalın döşekli klinede, sağda, başı ve gövdesi cepheden, bele kadar khimationlu, sol dirseği yastığa

259 dayalı, sağ elini yanındakinin omzuna atmış, uzanan erkek. Sağında aynı duruşta, sol elinde bir phiale, havaya kaldırdığı sağında başka bir nesne tutan erkek. Ayakucunda,

örtülü ve arkalıklı bir diphros üzerinde oturan kadın.

Tarih : 1. yüzyılın ilk çeyreği

Kaynakça : Meriç 1993, 62, Abb. 10; Çekilmez 133-134, Lev. 24, Kat. No:

24

Katalog/Resim No : 24

Buluntu Yeri : Philadelphia

Müze : Manisa Müzesi

Envanter No : 3054

Müzeye Geliş : Mustafa Kolaçin’den müsadere

Ölçüler :Y.59, G.59, K. 10, D. 5 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Kabartma alanının üst çerçeve kısmı ve yukarısı tamamen, kabartma sol alt köşesinde büyük bir parça, sol plasterin başlığı ve alt yarısı kırık ve eksik. Diğer plaster başlığı ve çerçeveler üzerinde yer yer kırık ve çarpma.

Figürlerin yüzlerinde aşınma.

Malzeme : Orta kristalli beyaz mermer

Tanım : Kline sahneli stel parçası orta bölümü. Üzerinde yukarıya doğru genişleyen başlıklar bulunan plasterlerle çevrili kare kabartma alanında iki büyük, iki küçük

(hizmetçi) figür. Sağda döşekli ve çift yastıklı bir klinede uzanmış, kısa kollu khiton

üzerine khimation almış, yüzü cepheye dönük sol kolu çift katlı yastığa dayalı, sağ elindeki çelengi kadının başına uzatan erkek. Karşısında, klineden bağımsız, minderli bir taburede gövdesi hafif cepheye dönük halde, khiton üzerine khimation almış pudicitia philista tipinde oturan kadın. Taburenin arkasında ayakta, gövdesi profilden başı izleyiciye dönük, ellerini karnında birleştirmiş khiton giyimli kız hizmetçi. Kline

260

önünde üçayaklı masa üzerinde ortada, içinde üzüm vb. meyveler bulunan büyükçe yayvan bir tabak ve iki yanında birer parça yiyecek. Masanın solunda ayakta, cepheden, pudicitia tipinde bir kız hizmetçi daha. Alçak kaide üzerinde, her figürün altında çok ince kazıma ile oluşturulmuş bir yazıt. Altta sadece ilk iki satırının başı korunmuş, çok fazla aşınmış yazıt.

Yazıt : ‘Ασκλη[π- -]

ΠΑ - - - - -

“Askle[p - -]”

Tarih : 1. yüzyılın ikinci çeyreği

Kaynakça : Malay 1994, 89, Ins. 245, Fig. 88.

Katalog/Resim No : 25

Buluntu Yeri : Kızılcaova Köyü/Bayındır

Müze : İzmir Müzesi

Envanter No : 6354

Müzeye Geliş : Hasan Demir’den bağış ya da satın alma.

Ölçüler : Y. 90, G. 51, K. 12, D.3 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Başlardan yukarısı kırık ve eksik; çapraz kırık.

Çerçevede ve zıvanada küçük kırık, çarpma ve çizikler. Yüzlerde etkili aşınma.

Malzeme : Yerel kireçtaşı

Tanım : Klinede uzanmış, üç katlı yastığa dayalı sol elinde phiale tutan erkek. Karşısında ayaklıklı iskemlede ¾ profilden oturan Penelope tipli kadın. Erkeğin

önünde ayakta, profilden, kısa khiton giyimli erkek hizmetçi. Kadının yanında cepheden, uzun giysili, elindeki kutuyu açmakta olan kız hizmetçi. Kline önünde

üzerinde ekmek dâhil pek çok yiyecek bulunan mensa tripes. Altta yalın podyum ve kaba işli zıvana.

261

Tarih : 1. yüzyılın ikinci çeyreği

Kaynakça : Yayımlanmamış

Katalog/Levha No : 26

Müze : Manisa Müzesi

Envanter No : 298 ya da 293 (Stel üzerindeki yazı silik)

Ölçüler : Y. 94, G. (altta) 47, G. (üstte) 44, K. 10, D. 4 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Akroterlerde ve kabartma yüzeyinde kırık ve çok etkili aşınma. Podyum alt kısmı düz biçimde kesilmiş. Mükerrer kullanım.

Malzeme : İri grenli sarımsı-beyaz mermer

Tanım : Orta kristalli, sarımsı beyaz mermerden üçgen alınlıklı, kabartma alanı basık kemerli mezar steli. Alınlık ortasında, alt yanlarından çıkan ve başları sağa ve sola-zıt yönlere doğru uzanan yılanlar bulunan yuvarlak, stilize çelenk.

Alınlık altında iki yanda, ince silmeyle ayrılmış baştabanı taşıyan ve üzerlerinde çiçek rozet bulunan çizgisel-stilize Korinth tipi sütun başlıkları. Başlıklar arasında, bir uçtan diğerine ince bir silmeyle ayrılmış basık kemer ve köşelerde oval profilli, Ion sütun başlığına benzer, kemeri payelere bağlayan -soldaki kırık- başlıklar. Dar kline sahnesinde sağda yarı uzanmış, sağ eli dizi üzerinde, sol elinde olasılıkla bir kadeh tutan kısa kollu khimation üzerine khimationa sarılı başı cepheye dönük erkek. Erkeğin karşısında solda arkalıksız, ayaklıklı, örtülü bir taburede oturan iki kat giysili, sol eli dizi üzerinde oturan kadın. Kadının hemen arkasında ellerinde bir nesne (kutu?) tutan, uzun giysili yüzeyi oldukça aşınmış bir hizmetçi kız. Kline önünde, yüzeysel, üzerinde ekmek benzeri-üçgen biçimli yiyecekler bulunan mensa tripes. Masanın sağında oldukça aşınmış halde küçük bir saki. Sakinin arkasında ahşap işçiliği yansıtan, tornalı kline ayağı. Kemerin altında yuvarlak, yaprak çelenk içerisinde iki satır yazıt. Kabartma alanının altında olasılıkla sonradan kazınmış bir yazıt. En sağda, çerçeve üzerinde bir

262

“Y” harfi. Taş bloğunun (olasılıkla sonradan kesilmiş) alt bölümünde ters bir yazıt.

Çizgisel olarak tabana kadar devam eden anteler. Kabartma alanı içinde, yukarıda

çelenk içinde iki satır yazıt. Podyumda sonradan bilinçli bir şekilde kazınarak silinmiş birkaç satır yazıt. En altta sonradan işlenmiş ters bir yazıt.

Yazıt : Çelenk içinde: ΟΔΗΜΟΣ

“Halk”

En altta ters: ΣΤΡΑΤΟΝΙΚΗ....

“Stratonike….”

Sahnenin altındaki orjinal yazıt daha sonraki bir devirde kazınmış ve stel baş aşağı

çevrilerek ikinci kez “Stratonike” adındaki bir kadının mezar taşı olarak kullanılmış.

Tarih : 60-50

Kaynakça : Yayımlanmamış

Katalog/Resim No : 27

Buluntu Yeri : Dios (). Hasan Ağazade Mustafa’nın evi.

Ölçüler : Y.82, G.60, K. 10 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Kemerden yukarısı ve alttaki diğer kabartma alanı kırık ve eksik. Solda yukarıdan aşağıya, kemerde, başlık ve sütunda kopma. Yüzlerde etkili aşınma. Orta yüksek kabartma.

Malzeme : Mavimsi-gri mermer

Tanım : Kemerli naiskos steli. İki katlı kabartma alanından üst bölüm.

Klinede erkek ve kadın. Korinth başlıklı ve yukarıya doğru hafifçe daralan sütunlar

üzerindeki yüksek başlıklarla taşınan kemerli kabartma alanında, sağda, örtülü, tek yastıklı klinede kısa kollu khiton ve bacakları saran khimationlu uzanmış erkek. Ayak tarafında arkalıklı, tornalı ayaklı diphros üzerinde khiton üzerine khimationlu, ayakları tam, baş ve gövdesi ¾ profilden oturan kadın. Kadın ve erkeğin arasında yukarıda

263 yuvarlak çelenk. Kline önünde sağda, ayakta, kısa tunikli erkek hizmetçi; ortada mensa tripes üzerinde büyükçe bir ekmek ya da tavuk; solda, ayakta, uzun giysili, elinde bir içki kutu ile kız hizmetçi. Öne çıkıntılı ince bir zemin platformunun altında alt kabartma alanına ait baştaban ve altında iki erkek başı: el sıkışma sahnesine ait iki baş. İki kabartma alanı arasındaki baştabanda aşınmış, iki satır yazıt.

Yazıt : ‘Attalos ve Apollonides’

Tarih : 50 civarı

Kaynakça : Keil-Premerstein 1911, 63-64, Nr. 81, Abb. 32; Pfuhl-Möbius

1978, Abb. 53, Nr. 698.

Katalog/Resim No : 28

Buluntu Yeri : Gevele (Kaleköy) Kiraz

Müze : Tire Müzesi

Envanter No : Silik yazı. 85.36 ya da 85.86. Envanter defterlerinde stelle uyuşan herhangi bir kayıt bulunamamıştır.

Ölçüler : Y. 118, G. 37, K.13, D. 4 cm.

Korunma Durumu : İki parça. Uzanan erkeğin boğazı hizasından kırık, birleştirilmiş iki parça. Alınlık sol kenarında, antelerde ve tabanda kırık ve eksik parçalar. Kabartma alanında aşınma. Yer yer çarpmalar.

Malzeme : İnce grenli sarımsı-beyaz mermer

Tanım : Üçgen alınlıklı, naiskoslu, dar-uzun stel. Yüksek kabartma.

Kline sahnesi. Kabartma-kyma akroterli üçgen alınlık. Tympanon boş. Yatay geison altında diş sırası (geisipodes). Baştaban ve atikanın altında yer alan kabartma alanında

örtülü, kalın döşekli klinede uzanmış, başı cepheden, khiton üzerine beli sarıp gövdeyi açıkta bırakarak sol omuzdan dökülen khimationlu, sol kolu ile ters katlanmış yastığa dayanan, sağ eli sağ bacağı üzerinde bir erkek. Ayakucu tarafındaki örtülü ve ayaklıklı

264 diphros üzerinde, khiton ve khimationlu, pudicitia philista tipinde profilden oturan, sağ elinde bir nesne ile kadın. Solda kadının arkasında at protomu. Diphrosun yanında ayakta, sağa profilden, karnı üzerinde eliyle kalathos benzeri kap tutan, çok küçük boyutta kız hizmetçi. Kadının ayakları önünde cepheden, sola doğru kaykılmış, khiton

üzerine khimationlu kız. Yanında hayvan bacakları gergili, mensa tripes üzerinde ortada kadeh ve iki yanda simetrik olarak alanı dolduran pasta veya ekmek. Sağ ante dibinde cepheden, hafifçe soluna kaykılmış, ellerini önde birleştirmiş, dizlerine kadar uzanan giysili erkek hizmetçi. Podyumda üç satır yazıt.

Yazıt : Πολεμαίε ‘Ασκληπιαδ[ου]

‘ήρως χρηστέκαί ‘Ιρήνη Πολεμαί-

ου χρηστή χαίρετε

“Asklepiades’in oğlu aziz Polemaios

Polemaios’un kızı aziz İrene, elveda.”

Tarih : 50 civarı

Kaynakça : Meriç. 1993, 64, Abb 11

Katalog/Resim No : 29

Müze : Manisa Müzesi

Envanter No : 8366

Müzeye Geliş : 27.12.1996’da Emin Çatal’dan satın alınmıştır. (7.500.000 TL)

Ölçüler : Y. 23, G. 19, K. 7, D. 1,5 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Yüzeyler tamamen aşınmış; yalnızca dış konturlar belirgin. Üst çerçeveden başlayan, oturan kadının başının arka yarısı ve sırtından aşağıya kadar kırık ve eksik. Yüzeyde çamur tabakası.

Malzeme : İnce grenli beyaz mermer.

265

Tanım : Çerçeveli mezar stelinin sağ tarafı. Klinede uzanmış, gövdesi

çıplak, sağ elinde tuttuğu bereket boynuzunu yukarıya kaldırmış erkek. Karşısında giyimli, sağ eli dizi üzerinde, sol eli ile khimationunu tutan oturan (protopudicitia?) tipinde kadın. Kline önünde gergili hayvan bacaklı, üzerinde yiyecekler bulunan mensa tripes.

Tarih : 1. yüzyılın üçüncü çeyreği

Kaynakça : Yayımlanmamış

Katalog/Resim No : 30

Buluntu Yeri : Tire

Müze : Tire Müzesi

Envanter No : 550 ya da 650. Yazı silinmiş. Envanterdeki bilgiler stelle uyuşmuyor.

Ölçüler : Y. 42, G. 50, K.11, KY. 3,5 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Kline hizasından aşağısı kırık ve eksik. Üst

çerçevenin üst bölümü ve ince yan çerçevelerde kırık, çarpma ve aşınmalar. Figürlerde

çok etkili aşınma ve kabartma alanında oksitlenme.

Malzeme : Yerel kireçtaşı

Tanım : Kaba çerçeveli stel. Orta yükseklikte kabartma. Sahnenin sağında kline

üzerinde gövdesi dik halde yarı uzanmış, khiton vekhimationlu, baş ve gövdesi cepheden, sol elinde bir phiale ile sakallı erkek. Ayakucunda ona dönük, göğüs altından kemerli khiton üzerine khimation almış, sol eliyle mantoyu yana açmış kadın. Figürlerin başları arasındaki kare çukurlukta çelenk.

Tarih : 1. yüzyılın üçüncü çeyreği

Kaynakça : Çekilmez 2015, 101, Lev. 7

266

Katalog/Resim No : 31

Buluntu Yeri : Ödemiş

Müze : Ödemiş Müzesi

Envanter No : Müzeye yeni geldiği için henüz numara verilmemiş.

Müzeye Geliş : Yetkilinin ifadesine göre yakın zamanda müzeye getirilmiş.

Ölçüler : Y. 38; G. 33; K. 8; D. 2 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Blok üst ve yanları kırık; kabartma alanının çapraz biçimde sağ alt yarısı kırık ve eksik. Arka yüzde biri yuvarlak biri dörtgen sonradan oluşturulmuş iki çukur; olasılıkla sonradan söve taşı ve duvar bloğu olarak kullanılmıştır.

Malzeme : İri grenli sarımsı-beyaz mermer

Tanım : Mezar steli parçası. Sahnede ¾ profilden, göğüs altından kemerli ve başı da örten giysili protopudicitia tipinde oturan kadın ve karşısında tavana kadar uzanan bir bereket boynuzu. Ziyafet sahnesi.

Tarih : 1. yüzyılın üçüncü çeyreği

Kaynakça : Yayımlanmamış

Katalog/Resim No : 32

Buluntu Yeri : Küçük Menderes Vadisi

Müze : Ödemiş Müzesi

Envanter No : 1342

Ölçüler : Y. 74, G. 36, K. 7,5 cm.

Korunma Durumu : İki parçalı. Kabartma alanı sol altından sağ aşağıya doğru çapraz kırık. Üstte dışa çıkıntı yapan pervaz kırık. Podyum kabartma alanı sağ alt kısmından tabana doğru çapraz kırık ve eksik. Figürün bacakları aşınmış.

Malzeme : Yerel kireçtaşı

267

Tanım : Ziyafet sahneli mezar steli. Üst pervaz ve genişçe bir atikanın altında yer alan kabartma alanında soluna doğru uzanmış ve kalın bir yastığa dayanmış halde, sağ elinde bir bereket boynuzu, sol elinde kadeh tutan, başı ve gövdesi cepheye dönük, kısa kıvırcık saçlı erkek. Kabartma alanı geriye kalan ve yarısından fazlasını oluşturan sol kısmı tamamen boş bırakılmış. Kabartma alanı çerçeveleri çizgisel olarak aşağıya doğru devam eder. Stelin en üst kısmından başlayıp figürün gövdesini ortalayarak geçip aşağıya devam eden bir çizik. Podyumda iki satır yazıt.

Yazıt : Λεοντιάδηϛ

Ἄνδρωνοϛ [ ]

“Andron oğlu Leontiades”

Tarih : 1. yüzyılın üçüncü çeyreği

Kaynakça : Malay-Ricl, 2006, 73, Nr. 50

Katalog/Resim No : 33

Buluntu Yeri : Sarıgöl

Müze : Manisa Müzesi

Envanter No : 7845

Ölçüler :Y.43, G. 47, K. 14, D. 1,5 cm.

Korunma Durumu : Üst ve alt bölüm kırık ve eksik. Yüzeyde çok etkili aşınma.

Roma Dönemi’nde kabartma yüzeyi tıraşlanarak arka yüz yeniden kullanılmıştır.

Malzeme : İri grenli beyaz mermer

Tanım : Mezar steli parçası. Ziyafet sahnesinde sağda sol kolu yastığa dayalı uzanmış halde, sağ elini havaya kaldırmış erkek. Ortada oturan bir kadın. Solda yiyecek masası ve saki. Bloğun arkasında kabartma yuvarlak biçimli, kenarları yaprak bezemeli, geniş bir kuşakla bağlı çelenk. Çelengin altında üç satırlık yazıt.

Yazıt :Άπολλώνιος

268

-]αγἇ φύσι δὲ

-]ίου χαῖ[ρε].

“Apollonios

Elveda.”

Tarih : 1. yüzyılın üçüncü çeyreği

Kaynakça : Malay 1994, Fig. 248, Ins. 546

Katalog/Resim No : 34

Müze : Manisa Müzesi

Ölçüler : Y. 39, G. 41, K. 15, D. 4 cm.

Korunma Durumu : Üst kısım tamamen, solda oturan kadının başı da dahil sol

çerçeve, sol alt köşe ve kısmen sağ çerçeve kırık ve eksik. Blok genelinde ve figürlerde

çok etkili aşınma.

Malzeme : İnce grenli grimsi-beyaz mermer.

Tanım : Mezar steli kabartma alanına ait bir parça. Solda; yüksekçe bir taburede sağa doğru oturan, sağ eliyle karşısındaki erkekle tokalaşan, yukarıya kaldırdığı sol eliyle muhtemelen başını örten khimationunu tutan kadın. Karşısında onunla tokalaşan, ayakta, uzun giysili erkek. Erkeğin arkasında; ayakta, cepheden, başında polosla, khiton ve khimation giymiş, elleriyle olasılıkla bir nesne tutan kadın.

Yanında; ayakta, sola dönük, başını kadına doğru yukarıya çevirmiş, uzun giyimli ve elinde bir kutu tutan kız hizmetçi.

Tarih : 2. yüzyılın üçüncü çeyreği sonları

Kaynakça : Yayımlanmamış

Katalog/Resim No : 35

269

Buluntu Yeri : Hypaipa

Ölçüler : Y. 94, G. 53, K. 17 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Erkeğin boyun hizasından yukarısı, kadının oturduğu diphrosun arkası ve sağda hizmetçilerin yanından itibaren olmak üzere dört taraftan kesik. Altta kırıklar. Yüzeyde aşınma.

Malzeme : Mavimsi-beyaz mermer

Tanım : Çerçevesiz mezar steli. Vedalaşma (dexiosis) sahnesi. Solda örtülü, üç çift boğumlu-tornalı ayaklı diphros üzerinde ¾ profilden, khiton ve khimationlu, sağ eliyle karşısındaki erkekle el sıkışan, sol eliyle başı hizasında mantosunu tutarak oturan kadın.

Karşısında, ayakta, cepheden, sağı üzerinde, sağ elini kadına uzatmış, sol eli beli hizasında, kısa khiton ve aşağıya uzanan khlamisli erkek. Silah belirsiz. Sol üst köşede boynuyla birlikte bir at başı. Altında, ayakta, cepheden, diğer küçük figürden daha uzun, kısa khitonlu, sol eliyle atın dizginlerini çeken seyis ve önünde cepheden, izleyiciye doğru adım atar halde, kısa khitonlu erkek hizmetçi. Kabartma alanının altında ondan daha büyük ölçüde kareye yakın bir podyum ve üst tarafında iki satır yazıt.

Yazıt : [Σερ]απίων ’Αττάλου

ήρως χαίρ[ε.

“Attalos oğlu aziz Serapion, elveda!”

Tarih : 2. yüzyılın son çeyreği başları

Kaynakça : Keil-Premerstein 1914, 74-75, Nr. 101, Abb. 40; Pfuhl-Möbius,

270, Nr. 1089, Taf. 164

Katalog/Resim No : 36

Müze : Manisa Müzesi

Envanter No : 414

Ölçüler : Y. 59, G. 44, K. 9, D. 4 cm

270

Korunma Durumu : Tek parça. Ayaktaki erkeğin başı dâhil üst kısım tamamen, sağ ve sol çerçeve üst bölümleri, sağ alt köşe ve taban kırık ve eksik. Oturan kadının başında tamamen, diğer yüzeylerde etkili aşınma. Erkeğin sol kolu üzerinde ve sol bacağı ile çerçeve arasındaki bölümde belirgin kırmızımsı renkte oksitlenme.

Malzeme : Orta grenli sarımsı beyaz mermer.

Tanım : Çerçeveli stel parçası üzerinde solda, arka ayağı görülmeyen, dış

çerçeveye dayalı, örtülü bir taburede oturan, khiton ve başı örten ve sağ omuz arkasından gelen tomarı sol bilek üzerini aşarak yana dökülen khimation giyimli, sağ eliyle ayaktaki erkekle tokalaşan ve yüzü erkeğin yüzüne dönük kadın. Karşısında ayakta, kısa kollu olmanın dışında tüm vücudu saran khimationlu, vücudu izleyiciye dönük, sol eli belinde erkek. Podyum yalın.

Tarih : 2. yüzyılın sonları

Kaynakça : Yayımlanmamış

Katalog/Resim No : 37

Buluntu Yeri : Yiğitler/Demirci

Müze : Manisa Müzesi

Envanter No : 6220

Müzeye Geliş : 20.9.1982’de Mehmet Şahin’den 25.000 TL’ye satın alınmıştır.

Ölçüler : Y. 207, G. 59, K. 21, D. 4 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Sağ akroterde, kabartma yüzlerinde aşınma. Erkek ve ortadaki çocuk figürünün bacaklarında kopma. Blok bütünlüğü iyi korunmuş.

Malzeme : İnce grenli beyaz mermer

Tanım : Üçgen alınlıklı, yüksek stel. Palmet bezeli akroterlere sahip alınlığın ortasında üst kısmı kanatlı, altta, gövdesi düğümlü yılan ile çevrili meduza başı. İki silme ile geçilen ve çerçeveli iki kare alana bölünmüş atikada ince dal ve

271 yapraklı iki çelenk. İnce çerçeveli kabartma alanında kadın erkek tokalaşma (deksiosis) sahnesi. Solda ayakta, ¾ cepheden, khiton ve khimationlu, sağ eli ile karşısındaki erkekle tokalaşırken, sol eliyle sarkan giysi tomarını tutan kadın. Karşısında ayakta ¾ cepheden, kısa giysili ve khlamisli, khlamis tomarının sarktığı sol elinde kılıç tutan gövdesi çıplak erkek. Yanında ayakta, profilden, sırtı çerçeveye, yüzü sahneye dönük, vücudu sol koluyla tuttuğu yüksek kalkanın arkasında küçük erkek hizmetçi. Kadınla erkek arasında, ayakta, ellerini yukarıya, kadına doğru kaldırmış, kısa tunikli küçük erkek çocuk. Solda ayakta, cepheden, bol khiton giymiş, küt saçlı, elinde pramidal kapaklı kutu tutan hizmetçi kız. Altta yüksek bir podyum. Podyumda on yedi satır yazıt.

Yazıt : Asklepiades ve Stratonike için mezar şiiri:

1 Άσκληπιάδηϛ Γλαύκου Μυσὸϛ έπόησεν.

2 Πατροκλείδηϛ Άττάλου

Άσκληπιάδην τὸν γαμβρὸν κα[ἰ]

4 Στρατονίκην τήν άδελφήν

φιλοστοργίαϛ ἕνεκεν τῆϛ πρ[ὸϛ αὐ]-

6 τούϛ. Χαίρετ[ε].

Οὐ [γ]ήρᾳ [.....] λείπω βίον, ἀλλ' ὑπὸ νούσου

8 ἀρτιθ[αλὴϛ στυ]γερὸν πορθμὸν ἔβαν νεκύω[ν],

[τὰν γ]ενεὰν εὔδοξοϛ ἐν Ἀσίδι καὶ νόον ἐσθλά,

10 ὦ ξένε, [καὶ κά?]λλουϛ πουλὺ λαχοῦσα μ[έροϛ ].

[ο]ὔνο[μά μοι Σ[τρατονίκα, ἀπ' ἀρτιγόνοιο δὲ Μ[ ]

12 [τ]ρεῖϛ ἀ[τ]αλὰϛ ἔλιπον δώμασι θυγατέραϛ

[ ]ΔΙΔΙΔ αὐθαίμοιο νέαν φρένα Πατροκλείδα,

14 τῶι στυγερὸν πένθοϛ λείπεθ' ὑπ' ἀε[λίωι],

[α]ὐτοκασιγνάτωι, τοῦ ἐγὼ πόθου οὐδ' Ἀίδαο

16 λάσομαι ἐν σκοτίοιϛ κεύθεσι κεκλιμέν[α]

272

τοὔνεκ' ἐμᾶϛ φιλίαϛ μεμναμένοϛ εὔξοον ἔν[θα]

18 στάλαν καὶ τύμβον τεῦξεν ἀριπρεπέα.

“Mysialı Asklepiades, Glaukos oğlu, yaptı (steli). Patrokleides,

Attalos oğlu, bacanağı Asklepiades ve kız kardeşi Stratonike’yi

sevgi nedeniyle (onurlandırdı). Selam ola.”

“Yaşlılıktan değil …hastalık nedeniyle terkedip yaşamı gencecik

yaşımda nefret verici ölüler dünyasına gittim. Ailemden yana

Asya’da tanınmış ve asil biriyim. Ey yabancı, güzellikten yana da

talihim kayda değerdi. Stratonike’dir adım; ….. iki körpecik

kızım kaldı yuvamda ……kardeşim Patrokleides’in gençlik

duygusuna kahır verici bir acı kaldı geride; dinmeyecek ona olan

özlemim, Hades’in karanlık terkedilmişliğinde bulunsam da. Bu

sebeple, sevgimin hatırasına dikti burada güzel işli steli ve

yaptırdı bu görkemli mezarı.”

Tarih : 2. yüzyılın sonları

Kaynakça : Petzl 1991, 89, Taf. 3; Meriç 1993, 68, Abb. 19.

Katalog/Resim No : 38

Buluntu Yeri : Hypaipa

Müze : İstanbul Arkeoloji Müzesi

Envanter No : 353 (T)

Müzeye Geliş : 13.02.1885

Ölçüler : Y. 146, G. 60, K. 13, D. 5,5 cm.

Korunma Durumu : Stel bloğu tepe ve sağ akroteri ile alt kenarı ve köşeleri kırık.

Kenarlarda çarpma ve figürlerin yüzlerinde etkili aşınma.

Malzeme : İnce grenli sarımsı beyaz mermer

273

Tanım : Şematik üçgen alınlıklı mezar steli. Kabartma akroterli üçgen alınlığın ortasında (tympanon) yılanlarla çevrili başıyla meduza. Alınlıktan bir silmeyle geçilen atikada iki yanda iki yuvarlak çelenk. Kabartma alanında tokalaşma el sıkışma sahnesi. Solda, arkalıklı, kolçaklı, tornalı ayaklı bir sandalyede ve ayakları yüksekçe bir iskemle üzerinde, khiton ve başı örten khimation giyimli kadın. Kadının karşısında başı profilden, bacakları ve gövdesi cepheden, khiton ve khimationlu, kadınla tokalaşan erkek. Kadının arkasında ayakta, soluna profilden, uzun khitonlu, elinde bir kutu ile kız hizmetçi. Erkeğin solunda, vücudunun ön yarısı kabartma alanına sığdırılabilmiş, sol bacağını kaldırmış, yürür halde ve dik duruşlu, koşum takımlı at. Atın sağ ön tarafında sol eli ile atın gemini tutan seis. Podyumda üç satır yazıt.

Yazıt : ’Αμμιàς Μητροδώρου (τρ)

γυνή δέ ‘Ηρακλείδου

’Ον[ήσιμ]ος Ήρακλείδου χαίρετε.

“Onesimos Herakleidos oğlu olan Herakleitos’un

karısı, Metrodoros’un kızı Ammias, elveda!”

Tarih : 1. yüzyılın ilk çeyreği

Kaynakça : Mendel III (1914) 248-249 Nr. 1033; Pfuhl-Möbius 1977, 266-

267, Taf. 161, Nr. 1070; S. Altınoluk 2013, Fig. 122.

Katalog/Resim No : 39

Müze : Tire Müzesi

Envanter No : 946

Ölçüler : Y. 69, G. 46, K.11, D. 3,5 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Sahnedeki atın ayak bileklerinden aşağıda kalan bölüm tamamen kırık ve eksik. Üst pervazın üzeri ve sol köşesi, sağda daha derin olmak

üzere iki yan köşelerde çağdaş kırıklar. İnsan figürlerinin başları, at figürünün ağız

274 kısmı kopuk. Akroterlerde ve sahne yüzeyinde çok etkili aşınma. Blok yüzeyini kaplayan kristalleşme.

Malzeme : Orta grenli beyaz mermer

Tanım : Baştabanlı, çerçevesiz mezar steli. Orta yükseklikte kabartma

üzerinde süvari betimi. Kabartma alanı ortasında sağa doğru yürüyüş halinde, sol bacağını öne kaldırmış, koşum takımlarıyla bir at. Üzerinde pelerini eğerin üzerine düşmüş, muhtemelen sol eliyle dizginleri kavramış erkek; süvari. Arkada ata yetişmeye

çalışırcasına koşar halde, havaya kaldırdığı sol elinde mızrak benzeri uzun bir nesne, sağ elinde bir miğfer ya da çanta (efendisinin eşyaları) taşıyan seis.

Tarih : 2. yüzyılın ortaları

Kaynakça : Yayımlanmamış

Katalog/Levha No : 40

Buluntu Yeri : Saraçlar Köyü/Kula

Müze : Manisa Müzesi

Envanter No : 424

Müzeye Geliş : 14.4.1962’de bağış

Ölçüler : Y. 63, G. 70, K. 16, D. 8,5 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Stelin orta bölümüne ait sahne. Üst kısım ante başlıklarından, alt kısım ise ana figürün kaval kemiğinden itibaren kırık ve eksik. Ana figürün yüzü ve atın ağzı kopmuş. Ellerde, yüzlerde ve giysi kıvrımlarında aşınma.

Malzeme : İnce grenli beyaz mermer.

Tanım : Kenarları payeli ve dörtgen başlıklı, olasılıkla kemerli bir stele ait kabartma alanı parçası. Yanlarda sade başlıklara sahip antelerle çevrilmiş sahnenin ortasında ayakta, cepheden, soluna dayanmış, sağ elini hizmetçinin tuttuğu kutuya uzatmış erkek. Sağında, ayakta, profilden, kısa tunikli, başını efendisine çevirmiş ve

275 elinde kutu tutan, başının arkasından saçları ya da kumaş tomarı dökülen erkek hizmetçi. Ana figürün arkasında yeleleri düzgün işlenmiş, sağ bacağını öne atmış, başı

öne eğik, eğerli bir at ve karşısında, profilden, atı yularını tutan ve başını yukarıya kaldırmış, kemerli-kısa tunikli seis.

Tarih : 130-120/110

Bibliyografya : Yayımlanmamış

Katalog/Resim No : 41

Buluntu Yeri : Demirci ilçesinde, Yiğitler Köyü yakınındaki Toylu mevkiinde

1.60 m derinlikte bulunmuştur.

Müze : Manisa Müzesi

Envanter No : 6219

Müzeye Geliş : 20.9.1982’de Mehmet Şahin’den 35.000 TL’ye satın alınmıştır.

Ölçüler : Y. 1,44, G. 59, K. 21, D. 4 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Alınlık sağ üstünden kabartma alanı sağ üst köşesine kadar uzanan ve önceki resimlerinden anlaşıldığı kadarıyla son yıllarda meydana gelmiş bir çatlak. Tüm figürlerin yüzlerinde aşınma.

Malzeme : İnce grenli beyaz mermer

Tanım : Öne çıkıntılı, kabartma akroterli, anıtsal görünümlü yüksek stel.

Stilize olmuş içe kıvrılan çift volütlü akroteri çevreleyip iki yana uzanan yılanlar. Dört silme ile geçilen ve dört kare alana bölünmüş atikada ortalarında birer yazıt bulunan, ince dal ve yapraklı dört çelenk. Kabartma alanında ortada, ayakta, cepheden, başı izleyiciye dönük, kemerli, kısa tunikli ve khlamisli, sol eliyle belindeki kılıcın kabzasını tutan, sağ elini yukarıya kaldırmış erkek. Arkasında sola doğru yürüyen, koşum takımlı bir at. Atın önünde, ayakta cepheden, vücudunu saran khimationu sol kolundan sarkan, sağ kolunu havaya kaldırmış, izleyiciye doğru yürür halde küçük erkek çocuk. Sağ

276 kenarda ayakta, cepheden, başı izleyiciye dönük, kısa khiton vekhlamisli, beli

üzerindeki olasılıkla geriye uzanan kılıcı tutan sol kolu khlamis içerisinde, sağ kolu dirsekten bükülmüş, ortadakine göre daha küçük genç erkek. Altta nispeten alçak, yalın yüzeyli bir podyum. Zıvana yok.

Yazıt :ὸ περὶ ὸ περὶ

Λακεμαϛ ὸδὸν

δῆμοϛ δῆμοϛ

ὸ περὶ ὸ περὶ

Μόκαδα Ἄγκυραν

δῆμοϛ δῆμοϛ

“Lakemai civarındaki demos” “Yol civarındaki demos”

“Mokada civarındaki demos” “Ankyra civarındaki

demos”

Alınlığın altında, dört adet çelengin içerisinde üçer satır yazıt:

Stel; Lakimenoi, Hodenoi, Mokadenoi ve Ankyranoi adında dört

demos tarafından ölen saygın bir kişi için hazırlatılmıştır.

Tarih : 2. yüzyılın sonları

Kaynakça : Meriç 1983/1, Res. 2; Malay 1983, 25-28, Taf. 3 a-b; Meriç

1993, 68-69, Abb. 20.

Katalog/Resim No : 42

Buluntu Yeri : Mart 1975’te Mersindere / Salihli’de bir dere yatağında.

Müze : Manisa Müzesi

Envanter No : 4995

Ölçüler : Y. 39, G. 41, K. 15, D. 4 cm.

277

Korunma Durumu : Tek parça. Orta akroter kırık ve eksik. Üst sol köşede, yan ve alt kenarlarda kırık ve çarpmalar. Akrotere denk gelen üst bölüm ile alt orta bölümde olasılıkla bir duvarda kullanılmış olmaktan kaynaklı birer yuvarlak yuva. Kabartma yüzeyinde, atlı figür ve ağaçlarda çok etkili aşınma.

Malzeme : İnce grenli grimsi-beyaz mermer. Yan yüzden anlaşıldığı kadarıyla Dorik bir sütundan kesilmiş blok.

Tanım : Çerçevesiz mezar steli. Üç bölümlü kabartma. Alınlık, kabartma alanı ve altta geniş podyum. Yalın akroterli, şematik alınlık ortasında çift halkalı yuvarlak çiçek rozet. Yanları çerçevesiz kabartma alanında, iki yandaki ağaçlar arasında, sağa doğru, ön ayakları havada, arka ayakları sabit, koşar haldeki at üzerinde, sol eliyle dizginleri tutar, sağ kolunu geri yukarıya kaldırmış (mızrak atar pozisyonda) pelerinli süvari. Arkasında, ağacın önünde, cepheden, küçük figür, seyis. Altta; dışa

çıkıntılı birkaç silmeli profille geçilen genişçe, yalın podyum ve düz yüzeyli iki silmeyle geçilen kaide.

Tarih : 2. yüzyılın sonları-1. yüzyılın başları

Kaynakça : Bieber 1961, 646-647, Fig. 539; Hanfmann 1978, 118, Fig. 277-

279

Katalog/Resim No : 43

Buluntu Yeri : Manisa

Müze : Manisa Müzesi

Envanter No : 87

Müzeye Geliş : 1938’de bağış

Ölçüler : Y. 36, G. 44, K. 9, D. 3 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Dört tarafında kırıklar. Figür yüzlerinde aşınmalar.

Malzeme : İnce grenli beyaz mermer.

278

Tanım : Çerçevesiz mezar steli parçası. Kabartma alanı orta bölümü.

Sahne ortasında sağa profilden at üzerinde, hafifçe öne eğimli, khlamisli, sol eliyle atı kontrol eden, sağ elinde bir libasyon kabı tutan ve başı büyük olasılıkla cepheden verilmiş süvari. Karşısında yerden yükselip bir hayat ağacına dolanmış ve yukarıdan başını atlı figüre uzatmış yılan. Atın arkasında profilden, dizlerine kadar giyimli, elinde bir nesne tutan ve hızla yürüyen erkek hizmetçi ya da seyis. Süvarinin arkasında, başı hizasında iki satır yazıt.

Yazıt : ΑΡΙΣΤΟΜΑΧΟΣ

ΑΓΟΛΛΟΝΙΟΥ

“Aristomaxos

Apollonios”

Tarih : 1. yüzyıl başları

Kaynakça : Armağan 1946, 43; Doğan 2007, 315-316

Katalog/Resim No : 44

Müze : Manisa Müzesi

Envanter No : 4436

Müzeye Geliş : 26.9.1972’de Hasan Çağlayan’dan satın alma.

Ölçüler : Y.71, G. (altta) 46, (üstte) 40, K. 11, D. 3.5 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Orta akroter üst kısmı, sağ akroter yüzeyi, zıvana ve alt köşeler kırık. Orta akroterden kabartma alanına ve kabartma alanı tabanından zıvanaya uzanan ince çatlaklar. Figürlerin el, yüz ve giysilerinde aşınma. Blok yüzeyinde yer yer küçük kırık ve çarpmalar.

Malzeme : İnce tanecikli sarımsı-beyaz mermer

Tanım : Üçgen alınlıklı mezar steli. Sade akroterli alınlık. Tympanon ortasında bir kalkan. Alınlık ile kabartma alanı arasında kalan atikanın ortasında 7

279 cm.çapında bir yaprak çelenk. Çelengin solunda ve içerisinde demos yazıtı. Kabartma alanı ortasında ayakta, cepheden, khiton üzerine khimation giymiş, sağ ayağını hafifçe yana atmış, elleriyle khimationu tutan kadın figürü; mezar sahibesi. Solda, ön ayaklarını kendisine dayamış köpeğin başını okşayan kız çocuğu. Sağda elinde kutu tutan, sağ bacağını yana açmış, vücudu cepheye ve hafif dışa; başı ise geri yukarıya-hanımına dönük diagonal kontrapost bir duruşta hizmetçi kız. Arka iki yandaki genişçe payeler

üzerinde solda iki, sağda bir kutu. Podyum yalın. Altta kırık zıvana.

Yazıt :[Ά]ρτεμοΰν ό δή

Çelenk

Мέντορος μος

“Mentor Kızı Artemous”

Tarih :2. yüzyılın başları

Kaynakça : Malay 1994, Fig. 74, Ins. 221

Katalog/Resim No : 45

Buluntu Yeri : Sarıgöl

Müze : Manisa Müzesi

Envanter No : 4083

Müzeye Geliş : 14.8.1969. Sarıgöl Cumhuriyet Savcılığı’nca Hüseyin Azar’dan müsadere.

Ölçüler : Y. 85; G. 41; K. 8; D.6 cm.

Korunma Durumu : İki parça. Daha önceden var olup yarım daire şeklinde olduğu belirtilen alınlığa ait iki parça kayıp. Daha önce dört parçaymış. Ana figürün kaval kemiği hizasından kırılmış blok sonradan tekrar yapıştırılmış. Stelin sol tarafı ve kaidenin çapraz olarak sol alt tarafı tamamen kırık ve eksik. Ana figürün başında

280 tamamen ve vücudunun sol yarısında baştan aşağıya yüzey kırığı. Küçük figürün tüm vücudunda ayrıntıları ortadan kaldıran çok etkili aşınma.

Malzeme : İnce grenli-beyaz mermer.

Tanım : Çerçevesiz stelin sağ alt parçası. Sahnede ayakta, sağa doğru kaykılmış ve sol ayağını yana atmış halde zarif duruşlu, khiton üzerine khimation giyimli, sol kolu olasılıkla gögüs üzerinde, sağ kolu ile kalçası üzerinde giysiyi yana doğru geren kadın figürü. Kadının solunda dörtgen bir paye. Paye üzerinde tamamen aşınmış, yalnızca dış konturları seçilebilen iki yuvarlak motif (rozet ve/veya çelenk olabilir). Paye önünde ayakta, vücudu hafifçe dışa dönük, uzun giysili, sağ ayağını yana atmış, elinde olasılıkla bir kutu tutan hizmetçi kız. Altta iki satır yazıt.

Yazıt : [‘Ι]ουλία Μηνοδ[- -]

Χέρε.

Ioulia Menod[….

Elveda!”

Tarih :2. yüzyılın ilk çeyreği

Kaynakça : Malay 1994, 100, Ins. 317, Fig. 106

Katalog/Resim No : 46

Buluntu Yeri : Sardes. Kazı evinin 20 m. kuzeyindeki bir kuyuda bulunmuştur.

Müze : Sard Kazı Evi. Hanfmann-Ramage’deki Möbius tarihlemesinden anlaşıldığı kadarıyla 1971’den önce bulunmuş ve 1977’de Sard Kazı evindeymiş.

Şimdiki yeri saptanamadı.

Ölçüler : Y. 37; G. 27; K. 9,5 cm.

Korunma Durumu : İki parça. Mezar stelinin orta-sol kenarına ait parça üzerindeki kadının ayaklarından aşağısı kırık ve eksik. Yüzünde çok etkili aşınma. Çocuğun

281 yalnızca çok aşınmış baş, omuz ve dirseği kısmen görülebilir durumda. Sağ çerçeveden küçük bir parça korunmuş.

Malzeme : Beyaz mermer

Tanım : Mezar steli parçası. Yüksek kabartmanın korunabilmiş sağ yan parçası üzerinde ayakta, cepheden khiton ve khimationlu kadın ve bir çocuğun üst bölümüne ait çok aşınmış izler - başının dış hatları, dirseği ve omzu. Ağırlığını sol bacağa bindiren kadının sağ bacağı hafifçe yana atılmış ve sağ eli çocuğun başı

üzerinde. Yüzü aşınmış olmasına karşın omuzlara düşen parçalardan anlaşıldığı kadarıyla khimation başı örter. Arkadan gelip gövde boyunca sola çekilen ve sol kol

üzerinden aşağıya dökülen khimation kumaş tomarının hemen üzerinde, göğüs altında khitona ait kemer. Dizlere kadar uzanan şeffaf khimationun altından khitonun kalın, boru biçimli, ağır, derin, yuvarlak kıvrımları. İki figür arasında ve kadının omzu arkasında görülebilen stelin düz zemini. Yanda ön ve yan yüzü düz, geniş bir çerçeve.

Arka yüzde biraz kaba işçilik. Arkada bir kenet deliği; küçük, oksitlenmiş bir demir parçası ve altında harç kalıntısı.

Tarih :160-150

Kaynakça : Hanfmann 1966, 45, Fig. 36; Pfuhl-Möbius 1977, Taf: 78, Nr:

503; Hanfmann-Ramage 1978, 116, Nr. 136, Fig. 271.

Katalog/Resim No : 47

Buluntu Yeri : Philadelphia

Müze : Manisa Müzesi

Envanter No : 482

Müzeye Geliş : 03.3.1949’da bağış.

Ölçüler : Y. 62, G. 55, K. 10, D. 5 cm.

282

Korunma Durumu : Tek parça. Ana figürün belinden itibaren stelin kalan üst kısmı kırık ve kayıp. Sağ alt köşede yatay uzanan bir kırık. Kenarlarda çarpmalar. Mevcut parça genelde iyi korunmuş.

Malzeme : Orta grenli sarımsı beyaz mermer.

Tanım : Çerçeveli, tek kabartma alanlı, mezar stelinin alt yarısı. Yüksek kabartma. Kabartma alanında ortada khiton üzerine khimation giyimli sol ayağını yana atmış, olasılıkla pudicitia tipinde mezar sahibesi. Sağında peplos giyimli, kapağı açık mücevher kutusu tutan kız hizmetçi ve önünde khiton üzerine kolsuz, kısa tunikli, elini kutuya uzatmış, vücudu ¾ arka zemine dönük, daha küçük boyda kız çocuk. Kadının solunda, peplos giyimli, cepheden, küt saçlı, sol omzu çerçeveye dayalı, başını hafifçe sağa yukarıya kaldırmış, elinde kapağı kapalı mücevher kutusuyla diğer kız hizmetçi.

Altta dört satır yazıt.

Yazıt : Μηνόδοτος Μητροδώρου

[Μ]ουσαρίων ‘Αμμίαν Τειμοθέου

τήν έατοΰ γυναîκα συνεζηκυîαν

4 φιλοστόργως.

“Metrodoros oğlu Menodotos Mousarion,

mutlu bir şekilde birlikte

ömür sürdüğü karısı

Teimotheos kızı Ammia’yı (onurlandırdı).”

Tarih : 160-150

Kaynakça : Akıncı 1949, 98; Malay 1994, 83, Ins. 224, Taf. 30, Fig. 76.

Katalog/Resim No : 48

Müze : Manisa Müzesi

Ölçüler : Y. 95, G. 65-70, K. 16, D. 9,5 cm.

283

Korunma Durumu : 12 parça. Üst yarı tamamen kırık ve eksik. Kalan bölüm çok parçalı. Kabartma yüzeyinde aşınma ve çağdaş kırıklar.

Malzeme : Orta grenli beyaz mermer

Tanım : Yukarıya doğru daralan mezar steli parçası. Kabartma alanı ortasında ayakta, cepheden, khiton ve khimationlu, sol bacağını yana uzatmış kadın.

Kadının solunda ayakta, cepheden, uzun giysili, normal tipte küçük boyutta erkek.

Kadının sağ önünde dörtgen zemin üzerine yuvarlak kaideli yuvarlak sunak. Üzerinde aşağıya doğru genişleyen, sivri uçlu bir nesne. Sunağın yanında ayakta, cepheden, uzun khitonlu, khimationunun ucu sol kolundan aşağıya sarkan orta boyda erkek. En solda küçük boyutlu, kısa tunikli bir erkek hizmetçi figürü daha.

Yazıt : ΑΜΜΙΑ ΔΙΟΦΑΝΤΩΙΤΩΙΑΝ

ΔΑΙΕΑΥ ΤΗΕΙΖΩΕΑ

ΤΕΠΚΕΥΑΕΕΝ

“Ammia (?) bu mezarı kocası Diophantos ile kendisi için

sağlığında yaptırdı”.

Tarih : 150-140

Kaynakça : Yayımlanmamış

Katalog/Resim No : 49

Müze : H. Gökçimen Koleksiyonu

Ölçüler : Y. 40 G. 45 K. 9 cm.

Korunma Durumu : Ana figürün dizlerinden yukarısı ve yanlar tamamen kırık ve eksik. Hizmetçi kızın başı tamamen aşınmış. Podyum altında kırıklar.

Tanım : Mezar steli alt parçası. Ortada ayakta cepheden khiton ve khimation giyimli sol ayağını hafifçe yana doğru uzatmış kadın. Sağda ayakta, cepheden

284 sağ ayağını yana doğru atmış küçük bir kız. Solda ayakta, sola profilden elinde sepet taşıyan bir hizmetçi kız. Podyumda tamamen aşınmış yazıt izleri.

Tarih : 150-140

Kaynakça : Malay-Ricl 2006, 49-83.

Katalog/Resim No : 50

Buluntu Yeri : Sancaklıbozköy

Müze : Manisa Müzesi

Envanter No : 82

Müzeye Geliş : 1938’de bağış.

Ölçüler : Y.94, G.69, K. 23, D. 11 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Kaide sağ alt köşesi kırık ve eksik. Figürlerin tümünde başlar kopuk. Kadının sağ kolu kırık ve eksik; elleri ve ayaklarında çok etkili aşınma. Yüzeyde, kadın figürünün karın hizasında ve sol orta boşlukta ince çatlaklar.

Malzeme : İnce grenli beyaz mermer.

Tanım : Çerçevesiz, yüksek kabartmalı mezar steli. Düz bir plaka yüzeyine işli ve orta kalınlıkta bir platforma sahip kabartma alanı ortasında ayakta, sol bacağını hafifçe yana atmış, khiton üzerine alttaki giysiyi gösterecek kadar ince bir khimation giymiş, pudicitia tipinde kadın; ana figür. İnce khimation altında net görülebilen boru şekilli khiton kıvrımları. Kadının sağında, ayakta, cepheden, uzun giyimli, sol bacağını yana atmış, elinde ayna tutan küçük kız hizmetçi. Kadının solunda; ayakta, cepheden, uzun giyimli, sağ bacağını diğerinin üzerine atarak arkaya dayanmış, konturlarından anlaşıldığı kadarıyla başı sağdaki hanımına dönük, elinde olasılıkla kapağını açtığı bir kutuyu tutan küçük, kız hizmetçi. Kadının başının sağından, üst

çerçeveden sarkan ve kadına doğru yönelmiş ağzı açık bir yılan.

Tarih : 130 civarı

285

Kaynakça : Schmidt 1991, 85 vd, Abb. 17

Katalog/Resim No : 51

Buluntu Yeri : Sardes

Müze : İstanbul Arkeoloji Müzesi

Envanter No : 4033 (T)

Müzeye Geliş : 1924

Ölçüler : Y. 109, G. 45, K. 12 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Figürlerin başlarında çok etkili aşınma. Yanlarda kırık ve çarpmalar. Podyumun sol yanında çapraz çatlak.

Malzeme : Açık gri mermer

Tanım : Menophila’nın mezar steli. Kabartma-kyma akroterli, dışa

çıkıntılı üçgen alınlıklı mezar steli. Tympanonda göbekli ve üç boğumlu çift halkalı

çiçek-rozet. Geniş yüzeyli antelerle çevrili kabartma alanı ortasında cepheden, sağ bacağına yüklenmiş, khiton üzerine khimationlu pudicitia tipinde kadın. Sağında ve solunda antelerin dibinde, uzun giysili, iki hizmetçi kız. Sağdaki hizmetçinin elinde bir kutu. Sağ kolunun yanındaki zeminde “alpha” harfi. Arkadaki rafta, sol üstte kalathos ve birbirine bağlı üç kitap rulosu, sağda bir zambak çiçeği. Podyumda Atikadaki tek satır yazıtın devamı olan on satır yazıt. Altta kaba işli zıvana.

Yazıt : ὁ δῆμοϛ Μηνοφίλαν Ἑρμαγένου.

(Çelenk)

(Niş)

κομψὰν καὶ χαρίεσσα πέτροϛ δείκνυσι τίϛ ἐντι

μουσῶν μανύει γράμματα, Μηνοφίλαν.

τεῦ δ' ἕνεκ' ἐν στάλα γλυπτὸν κρίνον ἠδὲ καὶ ἄλφα

5 βύβλοϛ καὶ τάλαροϛ τοῖϛ δ' ἔ(π)ι καὶ στέφανοϛ; -

286

ἡ σοφία μὲν βίβλοϛ, ὁ δ' αὖ περὶ κρατὶ φορηδεὶϛ

ἀρχὰν μανύει, μουνογόναν δὲ τὸ ἕν,

εὐτᾴκτου δ' ἀρετᾱϛ τάλαροϛ μάνυμα, τὸ δ' ἄνδοϛ

τὰν ἀκμὰν δαίμων ἅντιν' ἐληἳσατο.-

10 κού[φ]α τοι κόνιϛ εἰμί πολλοὶ τοιῆδε δανούση,

ἇ γά[μ]οι οὐδὲ γονεῖϛ, τοῖϛἔλιπεϛ δάκρυα.

“İnsanlar, Hermogenes kızı Menophila’yı onurlandırdı.

Bu taş onun dürüstlüğünü ve güzelliğini anlatır.

Kimdir bu kadın?

Musaların harfleri bize Menophila olduğunu söyler.

Steldeki zambak ve bir ‘alpha’ rakamı nedendir?

Kitap, yün sepeti ve çelenk nedendir?

Kitap akıllı olduğu içindir.

Çelenk, onun (rahibe) atribüsüdür.

‘A’, onun tek çocuk olduğunu gösterir.

Sepet, pek çok meziyetine işaret eder.

Çiçek, çalınan gençliğini simgeler.

Mezarımın üzerinde hafifçe yatayım.

Gözyaşları içinde pek çok insan bıraktın.

Evlenmeden, anne-babasız öldün.”

Tarih : MÖ 120-110

Kaynakça : Buckler-Robinson 1932, 109, Fig. 101;Pfuhl-Möbius, Taf: 69,

No: 418; Hanfmann (1978) Fig. 425; Karagöz 1984, 11 Res. 7; Smith 2002, 192-193,

Res. 222

Katalog/Resim No : 52

287

Müze : Manisa Müzesi

Envanter No : 8144

Müzeye Geliş : 26.7.1995’te İsmail Aras’tan satın alınmıştır.

Ölçüler : Y. 67, G. 57, K. 10, D. 5 cm.

Korunma Durumu : İki parça. Figürlerin kaval kemikleri hizasından ikiye ayrılmış.

Ortadaki büyük kadın figürünün başı tamamen, onun sağındaki figürün dizlerinden yukarısı ve solundaki figürün kaval kemiklerinden yukarısı kırık ve eksik. Ortadaki büyük figürün gövdesinde ve sağındaki figürde yüzey kırılması. Büyük figürün sol dizi yanındaki küçük figürün başı ve üst gövdesi tamamen aşınmış. Sol çerçevenin altındaki köşede bir parça ve kaidenin alt kısmında kırıklar. Yüzeyde yer yer aşınma.

Malzeme : İnce grenli beyaz mermer.

Tanım : Altta genişçe düzlük bulunan çerçeveli mezar steline ait iki parça. Ortada, ayakta, sağ ayağını yana atmış pudicitia philista tipinde kadın. İki yanında çok küçük boyutlarda iki kız hizmetçi. Sağındaki olasılıkla cepheye bakar vaziyette, sol ayağını ötekinin üzerine atmış sağ kolu göğüs üzerindedir. Başı tamamen aşınmış ve gövdesi hanımına dönük olan diğer hizmetçi kız ise olasılıkla elinde bir nesne tutuyor. Kadının sağındaki hizmetçi kızın yanında oransal olarak ana figürden biraz daha küçük olabilecek, dizlerinden yukarısı kırık ve eksik bir diğer büyük figür.

Sağda çıplak ayakları görülen olasılıkla bir genç erkek figürü. Podyumda dört satır yazıt.

Yazıt : ΟΔΗΜΟΣΑΦΙΟΝ ΟΔΗΜΟΣΚΑΙΚΑ

ΑΘΗΝΑΓΟΡΟΥ ΤΟΙΚΙΑΕΤΙΜΗΣ.

ΝΑΘΗΝΑΓΟΡ..

ΕΥΜΕΝΟΥΣ

“Halk Athenagoras kızı Aphion’u (onurlandırdı).”

288

“Halk ve Katoikia(köy) Eumenes oğlu Athenagoras’ı

(onurlandırdı).”

Tarih : 2. yüzyılın son çeyreği

Kaynakça : Yayımlanmamış

Katalog/Resim No : 53

Müze : Manisa Müzesi

Envanter No : Henüz numara verilmemiş.

Müzeye Geliş : Müsadere. Müze’ye yakın zamanda getirilmiş.

Ölçüler : Y. 150, G. 48, K. 19, D. 6.5 cm.

Korunma Durumu : İki parça. Ante başlıkları hizasından ikiye ayrılmıştır. Sol alt köşesi ve zıvana kırık ve eksik. Ante köşelerinde çarpmalar. Figürlerin yüzlerinde etkili, el ve ayaklarında, blok alt bölümünde aşınma ve çizikler.

Malzeme : İnce grenli grimsi-beyaz mermer.

Tanım : Üçgen alınlıklı mezar steli. Stilize akroterli, yukarıya doğru daralan yüksek stel. Konturları kazıma çizgiyle vurgulanmış, mızrak ucunu andıran yaprak bezemeli orta akroter ve yalın bırakılmış, ortaya doğru uzatılmış yan akroterler.

Yalın bırakılmış alınlık tympanonu altında iki geniş silmeyle geçilen atikanın iki kenarında, yaprakları düzgünce açılmış kanallara yerleşik yuvarlak çelenkler.

Çelenklerin iç kenarlarında bozulmuş kare kenet delikleri. Ortalarında bir küçük kazıma

çukurluk daha. Dor benzeri profilli başlıklar taşıyan ante duvarları üzerinde iç kısmı yivli yuvarlak kemerle çevrelenmiş kabartma alanında ortada ayakta, cepheden, khiton

üzerine vücudu sarıp sol kol üzerinden dışarıya dökülen khimationlu, sol bacağını yana atmış, ayaklarında sandaletler bulunan pudicitia saufeia tipli kadın. İki parçalı blok kadının boyun hizasından ikiye ayrılmış. Kadının solunda ona dönük, ayakta, sol bacağını yana atmış, elinde kapalı bir kutu ile hizmetçi kız. Saçlarında bukleleri ayıran

289 belirgin kanallar. Sahnenin geri kalanı boş. Altta 5 satır yazıt. Yazıt üst satırının iki yanında birer küçük yuvarlak kazıma çukur. En altta eksik olan zıvanaya ait küçük

çıkıntı. Podyumda beş satır yazıt.

Yazıt : ΣΤΡΑΤΟΝΙΚΗΝ ΜΕΝΕΚΡΑΤΟ.

ΤΗΝΕΑΤΟΥ ΓΥΝΑΙΚΑ

ΣΤΡΑΤΟΝΙΚΗ ΜΕΝΕΚΡΑΤΟΥ

ΧΑΙΡΕ

“Menogenes oğlu Menogenes,

karısı, Menekrates kızı Stratonike’yi (onurlandırdı).

Menekrates kızı Stratonike, elveda!.”

Tarih : 2. yüzyılın sonları-1. yüzyılın başları

Kaynakça : Yayımlanmamış

Katalog/Resim No : 54

Buluntu Yeri : Philadelphia

Müze : Bir zamanlar Alaşehir’de bir okulda.

Ölçüler : Y. 82, G. 42, K. 7 cm.

Korunma Durumu : Kadın figürünün başının üzerinden itibaren kırık ve eksik.

Malzeme : Mermer

Tanım : Mezar steli alt parçası. Ortada, ayakta, cepheden, khiton üzerine khimation giyimli, Pudicitia Saufeia tipinde kadın figürü. Sağında dörtgen bir paye

üzerinde bir unguentarium ve kalathos. Solunda elinde kapağı açık bir ayna ile küçük, kız hizmetçi. Alttaki geniş podyumda üç satır yazıt.

Yazıt : ΕΜΙΔΩΡΑ ΠΛΟΥΤΙΩΝΟΣ

ΝΗΔΕ ΔΕΙΙΔΟΥ ΠΟΡΕΟΣ

ΧΑΙΡΕ

290

Tarih : 2. yüzyılın sonları-1. yüzyılın başları

Kaynakça : Pfuhl-Möbius 1977, 142, Nr. 423, Abb. 34

Katalog/Resim No : 55

Müze : Manisa Müzesi

Envanter No : 8101

Müzeye Geliş : 30.11.1994’te Ramazan Nergis’ten satın alınmıştır.

Ölçüler : Y. 54, G. 42, K. 15, KY. 7,5 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Stelin kabartma alanından bir parça. Kadının belinden yukarısı ve ayaklarından aşağısı kırık ve eksik. Hizmetçi figürünün başında kopma.

Malzeme : İnce grenli beyaz mermer

Tanım : Stel parçası. Kalın stel bloğu üzerinde, solda, ayakta, cepheden, khiton üzerine khimationlu kadın. Sağda, ayakta, cepheden, boyu kadının dizlerine kadar gelen, kısa kollu uzun giysili, yana bıraktığı sağ elinde küçük bir çanta, boşluğu

üzerindeki sol elinde başka bir nesne tutan kız çocuk.

Tarih : 1. yüzyılın ilk çeyreği sonları

Kaynakça : Durugönül 2015, 125, Kat. Nr. 67

Katalog/Resim No : 56

Buluntu Yeri : Büyükkale

Müze : Tire Müzesi

Envanter No : 119

Müzeye Geliş : 1937’de bulunmuştur.

Ölçüler : Y. 66, G. 43, K.11, D. 3 cm.

291

Korunma Durumu : Tek parça. Solda kemerin oturduğu başlık kısmı dâhil tabana kadar ante duvarı yüzeyinde ve soldaki küçük figürün ayakları dışında tüm vücudunda kopma. Figürlerin yüzlerinde ve giysilerinde etkili aşınma. Yer yer küçük kırık ve

çarpmalar.

Malzeme : İnce grenli sarımsı-beyaz mermer

Tanım : Baştabanlı, kemerli naiskoslu mezar steli. Düz, şematik, baştaban üzerinde yalın, kymalı, kabartma akroterler. İnce, şematik başlıklı anteler

üzerine dışa taşan, iki silmeli kemerle örtülü kabartma alanı. Sahne ortasında ayakta, cepheden, başı hafifçe soluna dönük, khiton üzerine khimation giyimli, sağ ayağını yana atmış, Pudicitia Saufeia tipinde kadın. Solunda ayakta, cepheden, sol ayağını yana atmış, kısa kollu khiton ve beline dolanıp sol arkadan dökülen khimationlu, yana uzattığı sağ eliyle yanındaki başını yukarıya kaldırmış kazı bir yiyecekle besleyen, sol eli khimation tomarı üzerinde kız çocuk. Kadının sağında, ayakları dışında tamamen aşınmış, ancak konturlarından anlaşıldığı kadarıyla ayakta, cepheden, uzun giysili bir kız daha. Daha çok çocukların hareket tarzına uymakla beraber belirsiz betim.

Podyumda iki satır yazıt.

Yazıt : [Μ]ήτρας [Θ]όδωρος

[Θε|οδώρου Θεοδώρου

“Theodoros’un oğlu Theodoros’un oğlu

Metras Theodoros”

Tarih : 1. yüzyılın üçüncü çeyreği

Kaynakça : Pfuhl-Möbius 1977, 141, Taf. 69, Nr. 420

Katalog/Resim No : 57

Buluntu Yeri : Maeonia/Gökçeören

292

Müze : 2003 yılında Gökçeören’deki bir çeşme yapısında saptanmış, fotoğraflanarak yazıtı kopya edilmiştir. En yakın Manisa ve Uşak müzeleri sergi ve depolarında tespit edilemedi.

Ölçüler : Y. 50, G. 27, K. 12,5, D. 2 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Üçgen alınlığın sağ ve sol tarafları kırık ve kayıp. Sol alt köşede ve tabanda kırıklar. Figürlerin yüzlerinde, giysi ve vücutlarında etkili aşınma.

Malzeme : İri grenli mavimsi-beyaz mermer.

Tanım : Üçgen Alınlıklı mezar steli. Öne doğru çıkıntılı alınlığın altındaki atikanın iki yanında yuvarlak rozetler. Kareye yakın dikey dikdörtgen niş biçimli kabartma alanında bir kadın ve bir küçük kız. Solda, ayakta cepheden, alana adeta güçlükle sığdırılabilmiş, khiton üzerine ince khimationlu, gövdesi hafifçe soluna yatkın, sol bacağını yana atmış, sağ eliyle göğsü üzerinde olasılıkla bir nesne tutan, yanında büktüğü sol kolundan kumaş tomarı dökülen kadın. Solunda, cepheden, başı kadına dönük, gövdesi kadına paralel olarak soluna yatkın, uzun giysili, olasılıkla bir nesne tuttuğu sağ elini yanda havaya kaldırmış, sol kolunu yana bırakmış küçük kız hizmetçi ya da çocuk. Podyumda üç satır yazıt.

Yazıt : Ενας ‘Αγελάου

Θεοδότου δέ γυνή

Χαîρε.

“Agelaos’un kızı ve

Theodotos’un karısı Enas,

elveda!”

Tarih : 1. yüzyılın üçüncü çeyreği

Kaynakça : Aytaçlar 2004, 187-188, Fig. 3

Katalog/Resim No : 58

293

Buluntu Yeri : 1958’de Mersindere (Sardes yakınında). Hüseyin Güler’in üzüm bağı. Turgutlu-Salihli karayolunun Paktolos (Sard) Çayı’nı geçtiği yerdeki köprünün 1 km batısında.

Müze : Manisa Müzesi

Envanter No : 390

Müzeye Geliş : 1958

Ölçüler : Y. 155, G. (altta) 51 (üstte) 49, K. 19, D. 2 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Sağ akroter kısmen kırık; onarım görmüş. Stel yüzeyinde kabuklanma.

Malzeme : Sarımsı beyaz, yerel Sard mermeri.

Tanım : Üçgen alınlıklı, naiskoslu, dar, uzun stel. Alçak kabartma.

Merkezi akroterde palmet izleri. Daha küçük yan akroterler yalın. Tympanonu boş.

Genişçe yatay geison ve bir silme ile geçilen atikada 4 satır yazıt. Yazıtın altındaki geniş boş alandan sonra kareye yakın, dikey dikdörtgen kabartma alanı. Yanlarda yüzeysel işlenmiş başlıklara sahip anteler. Sahnede boğa bacaklı ve dışa, arkaya taşan yastıklı, küçük bir taburede sola profilden, başı kolları ve sağ bacağı profilden, gövdesi ve sol bacağı cepheden işlenmiş, kısa kollu, göğüs altından kemerli peplos (?) üzerine bacakların yanı sıra kulağı açıkta bırakarak başı, sırtı ve sol omzu ve kolu örten khimationlu, oturan kadın. Çarıklı ayakları alçak iskemleden taşar. Sağ eliyle kapağı açık mücevher kutusundan bir parça alırken diğer eli ile kucağını yatay geçen kumaş tomarını tutar. Kadında hafifçe sağa geriye doğru, sandalyede ise arka bacağın izleyiciye daha yakın olmasından anlaşıldığı üzere sola doğru çekilme ve bu şekilde oluşan spiral yapı, çapraz oturuş. Karşısında yukarıda bağlanmış, “kavun” biçimli saç stiline sahip, uzun şeffaf giysili, sağa ¾ profilden, sol bacağı dizden bükülmüş, ellerinde kapağı açık, yayvan bir mücevher kutusu tutan kız hizmetçi. İlk bakışta profilden gibi gözüken hizmetçi kızın gövdesi, omuzlarından anlaşıldığı üzere, belli bir açıyla

294 yerleştirilmiştir. Hafifçe geriye yatarak, omuzlarını arkadaki, üzerinde basit bir başlık bulunan payeye dayar. Dörtgen biçimli, yalın podyum ve altta 6.5 cm. yüksekliğinde ve

5 cm. öne çıkıntı yapan kaba yontulmuş bir zıvana.

Yazıt : Ματὶϛ μέμ μοι τοὔυομ' ἔφυ, πατρὶς ὁε Κελαιναί.

Ἀνὁρομένης ὁὲ πόσις τεῦξ' ἔπι σῆμα τοδε,

ὧι καὶ φιτύσασα λίπον τρεῖς παῖδας ὲν οἴκωι

ῧυγατέρην τε μίαν τοὺς ἔλιπον φῧιμένα.

“Matis benim adımdı, Kelainai köyüm.

Kocam Andromenes bu anıtı benim için hazırladı.

Onun için doğdum ve geride üç oğlan ile

ölürken bir kız bıraktım.”

Tarih : MÖ 250

Kaynakça : Hanfmann-Polatkan 1960, 49-52; Hanfmann-Ramage 1978,

114-115, Fig. 267-268; Pfuhl-Möbius 1977, 27-28, Nr. 62; Hanfmann 1983, 48 vd. Fig.

29; Merkelbach-Stauber 1998, 407, Nr. 04/02/010

Katalog/Resim No : 59

Buluntu Yeri : Sardes

Müze : Manisa Müzesi

Envanter No : 80

Müzeye Geliş : 1935’te bağış (750.000 TL)

Ölçüler : Y. 71, G. 48, K. 11, D. 2 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Kadın figürünün çene hizasından yukarısı,

çerçevelerin üstte kalan bölümleri ve zıvananın alt kısmı kırık ve eksik. Kadının kalçalarından hizmetçi kızın başına doğru uzayan çatlak. Hizmetçinin yüzünde ve elinde tuttuğu nesnede, kadının sağ elinde ve çeşitli yerlerde aşınma.

295

Malzeme : Orta kristalli beyaz mermer

Tanım : Çerçeveli mezar stelinin alt parçası. Kabartma alanında: arkalıksız, küçük ayaklıklı, minderli, ahşap görünümlü bir taburenin ucuna doğru bacakları profilden gövdesi ¾ cepheden oturmuş; sol elini hizmetçinin tuttuğu nesneye uzatmış, sağ eli ile arkaya mindere dayanmış; khiton üzerine bacakları sarıp gövdeyi sarmadan, sırtı kuşatıp sol kol üzerinden aşağıya dökülen khimation giymiş; baş kısmı kırık ve eksik kadın. Karşısında, ayakta, profilden, uzun giysili ve elinde uzunca, vazo benzeri bir nesne tutan hizmetçi kız. Altta üç satır yazıt. En altta tabanı kırık, yüzeyi kaba bırakılmış zıvana.

Yazıt : ΑΜΜΙΟΝ ΕΡΜΙΠΠΟΥ

ΓΥΝΗΔΕΕΥΕΕΝΟΥ

ΧΑΙΡΕ

“Hermippos kızı Ammion, Elveda.”

Tarih : 3. yüzyılın ikinci yarısı ya da 2. yüzyıl başları

Kaynakça : Malay 1994, 89-90, Taf. 35, Fig. 89, Ins. 247

Katalog/Resim No : 60

Buluntu Yeri : Tire

Müze : Tire Müzesi

Ölçüler : Y. 114, G. 59, K.16, D. 6,5 cm.

Korunma Durumu : İki parça. Kabartma alanındaki kemerin üst kısmından yatay olarak ikiye ayrılmış stel birleştirilmiş; kırık bölüm ortasından bazı parçalar eksik. Üstte dışa çıkıntılı baştabanın ve altta zıvananın sol tarafında kırıklar. Figürlerin başlarında kopma, el, ayak ve giysilerinde aşınma.

Malzeme : İnce grenli sarımsı-beyaz mermer

296

Tanım : Baştabanlı, kabartma alanı kemerli, naiskoslu stel. Orta yükseklikte kabartma.

Üstte dışa çıkıntılı baştaban üzerinde kymalı akroterler. Kareye yakın kabartma alanı içerisinde yer alan kemerli niş içerisinde, yüksekçe bir taht üzerinde ¾ cepheden oturan, kıvrımları yere kadar uzanan khiton ve khimationlu, Küçük Herculaneumlu Kız tipinde kadın. Sağ kolu göğüs üzerinde ve bileğinden sarkan khimationa sarılı halde olasılıkla bir nesne tutarken sol kolu sol bacak üzerinde ve sol ayağı biraz geride. Solunda, ayakta giyimli, ona dönük ve elinde bir kutu ya da kalathos tutan kız hizmetçi. Sağında, arkada

Ion başlıklı bir plaster ve üzerinde kalathos. Plaster önünde cepheden, khiton giyimli, sol bacağını sağı önüne getirerek arkadaki plastere dayanmış, sol eliyle belinin sağı

üzerinde yelpaze tutan kız hizmetçi. Podyumda iki satır yazıt. Zıvana ve arka yüzde kaba işçilik.

Yazıt : Σαννώ Διονυσ[ίου],

[γ]υνή Δεού χα[ίρε]

“Dionysios’un kızı,

Deos’un karısı Sanno; elveda.”

Tarih : 130 civarı

Kaynakça : Ricl 2009, 447, 450, Fig. 4

Katalog/Resim No : 61

Buluntu Yeri : Hypaipa. Ödemiş’in 4 km kuzeybatısında Tapai köyünde

Baltazzi Bey döneminde yapılan kazılardan çıktığı sanılmaktadır.

Müze : İstanbul Arkeoloji Müzesi

Envanter No : 354 (T)

Müzeye Geliş :13.02.1885’te müzeye gelmiştir.

Ölçüler : Y. 104, G. 53,5, K. 13, D. 4,5

297

Korunma Durumu : İki parça. Soldaki ante başlığından sağdaki anteye çapraz uzanan kırık. Kabartma alanında ve figür yüzlerinde etkili aşınma.

Malzeme : İnce grenli beyaz mermer

Tanım : Üçgen alınlıklı naiskoslu mezar steli. Kyma, kabartma akroterli

şematik alınlık. Tympanon ortasında göbekli halka-rozet. Silmelerle geçilen ve Dor başlıklı antelerle çevrelenmiş kabartma alanında ayrıntılı işçiliğe sahip yüksek arkalıklı, ayaklıklı ve tornalı ayaklı bir koltukta, cepheden, göğüs altından kemerli khiton üzerine khimation giyimli, sağ eliyle dizi, sol eliyle omzu üzerinde khimationu tutan, sağ ayağını hafifçe yana uzatmış kadın. Koltuğun sol kolçağı üzerinde oval, torba biçimli bir nesne. Kadının sağında ayakta, kadına dönük, uzun giysili, sağ eliyle tahtın kenarını tutmuş sol elinde çubuğa sarılı yün yumağı tutan hizmetçi. Kadının solunda üzeri iki silmeli kaideye ve dışa çıkıntılı başlığa sahip dikdörtgen prizma biçimli sunak. Kadının arkasında, zeminin üst kısmında kap formlarını andıran, silinmiş kabartma izleri.

Kabartma alanının altında ve alanla aynı genişlikte hafif çukurlaştırılmış dikdörtgen panelde iki satır yazıt. Altında podyumun kalan yalın kısmı ve en altta zıvana.

Yazıt : Κονàς Παραμόνου

Χαĭρε

“Paramonos oğlu Konas, elveda!”

Tarih : 130-120/110

Kaynakça : Pfuhl 1905, 57, Nr. 39; Mendel 1914, 144, Nr. 929; Pfuhl-

Möbius, Taf. 134, Nr. 897.

Katalog/Resim No : 62

Buluntu Yeri : Koloe (Kiraz)

Müze : İzmir Müzesi

Envanter No : 3620

298

Ölçüler : Y. 110, G. 40, K. 10, D.1,5 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Orta akroter üzeri, alınlık sağ alt köşesi ve stel bloğu sağ alt köşesinde küçük kırıklar. Kabartma yüzeyinde; yüzlerde çok etkili aşınma.

Malzeme : İri grenli sarımsı beyaz mermer.

Tanım : Kabartma akroterli, üçgen alınlıklı mezar steli. Kyma tipli akroterli, geisonları silmeli ve tympanonu yalın üçgen alınlık. Alınlığın hemen altına işlenmiş ince bir silme. Yalın atikanın altındaki kare kabartma alanında, solda, yüksek arkalıklı, örtülü, ince ayakuçları bulunan bir diphrosta oturan pudicitia philista tipinde kadın ve önünde ayakta, uzun giysili, ¾ cepheden küçük bir figür. Altta kareye yakın yalın podyum ve zıvana.

Tarih : 1. yüzyılın ikinci çeyreği sonları

Kaynakça : Yayımlanmamış

Katalog/Resim No : 63

Müze : Manisa Müzesi

Envanter No : 397

Müzeye Geliş : Bağış

Ölçüler : Y.115, G. 45, K. 9, D. 3 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Kabartma yüzeyinde etkili aşınma.

Malzeme : İri grenli sarımsı-beyaz mermer.

Tanım : Üçgen alınlıklı mezar steli. Alınlıkta ve akroterlerde uçları yanlara doğru uzanan bitkisel bezeme. Alınlıktan iki silmeyle geçilen kabartma alanının iki yanında Attik-Ion tipi benzeri altlıklar üzerinde yükselen yivli ve profilden verilmiş

Ion tipine benzer başlıklara sahip uzun, ince sütunlar. Sütunlar arasında uçları iki yanda sarkan kurdeleye sarılı girland. Sahnede arkalıklı, kolçaklı ve ayaklıklı bir tahtta ¾ profilden, kısa kollu khiton üzerine başı örten khimation giymiş, sağ eli göğsü altında,

299 sol elini kucağına bırakmış halde oturan bir kadın ve karşısında ona dönük, ayakları da

örten uzun khitonlu, elinde bir nesne tutan hizmetçi kız. Giysilerde çizgisel kıvrımlar.

Altta yazıt ve en altta yüzeyi kabaca bırakılmış geniş zıvana.

Yazıt : ν. Σκει[πί]ων Μενεκράτου Ναναν τήν

έαυτού γυναίκα. θυγάτηρ (sic) δέ Τιμοκλέου-

σύ δέ, παροδεîτα, χαîρε.

“Timokles’in Kızı, Menekrates’in karısı Nanas

(ya da Nana), elveda.”

Tarih : 1. yüzyılın üçüncü çeyreği

Kaynakça : Malay 1994, 118, Taf. 53, Fig. 143, Ins. 402

Katalog/Resim No : 64

Müze : Manisa Müzesi

Envanter No : 4435

Müzeye Geliş : 26.9.1972’de Hasan Çağlayan’dan satın alma.

Ölçüler : Y.87, G.51, K. 9, D. 6 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Akroterler ve blok alt köşeleri kırık ve eksik. Ana figürün yüzü kopuk; hizmetçilerin yüzleri aşınmış durumda. Kabartma alanında sonradan açılmış iki yuvarlak delik.

Malzeme : İnce gernli sarımsı-beyaz mermer

Tanım : Üçgen alınlıklı mezar steli. Alınlık ortasında dört yapraklı çiçek rozet. Alınlığın altındaki bölümde yaprak çelenk; ortasında “demos” yazıtı ve iki yanında bir satırlık yazıt. Kabartma alanı ortasında ayakta, cepheden, khimationa sarılı

Dioscurides I tipinde erkek. Ağırlığın sağ bacağa yüklendiği figürün sağ kolu göğüs

üzerinde sağ omuzdan gelen giysi tomarına sarılı. Sol kolun, sol bacak üzerine dökülen giysiyi çekmesiyle sol dizden aşağısı açıkta kalmış durumda. Sol elde aynı zamanda bir

300 yazı rulosu olabilir. İki kenarda, boyutları ana figürün dizlerine ulaşan, kısa giyimli iki küçük hizmetçi figürü. Düşünür duruşta, niş yan duvarlarına dayanan bu figürlerde zıt yönlere doğru simetrik hareket. Her iki figürde bir kol karında, diğer kol çeneyi destekler durumdayken dıştaki bacak diğerinin önüne atılmış. Sağdaki, hizmetçinin arkasındaki paye üzerinde dörtgen sandık veya kutu benzeri bir nesne. İki yanda, figürün omuz hizasında yuvarlak birer delik.

Yazıt : [Мεν]εκλήν ‘Eρμο- çelenk γένου τοΰ ‘Eρμο-

γένου ό δή-

μος

“Hermogenes oğlu Menekles”

Tarih :140-130

Kaynakça : Malay 1994, 82-83, Fig. 75, Ins. 222

Katalog/Resim No : 65

Buluntu Yeri : Ödemiş

Müze : İzmir Müzesi

Envanter No : 1016

Ölçüler : Y. 21, G. 17, K. 10, D. 6,5 cm.

Korunma Durumu : Yalnızca figürün göğsünden yukarısı, başı ve kabartma zemininden bir parça. Yüz hatlarında etkili aşınma.

Tanım : Stel parçası. Kısa saçlı, başını sola doğru çevirmiş, khiton üzerine khimation giyimli, sağ kolu khimationa sarılı ve göğüs üzerinde, normal tipte erkek kabartması.

Tarih : 140-130

Kaynakça : Yayımlanmamış

Katalog/Resim No : 66

301

Buluntu Yeri : Adala/Salihli

Müze : Manisa Müzesi

Envanter No : 425

Müzeye Geliş : 09.9.1950. Bağış.

Ölçüler : Y. 63, G. 53, K. 13, D. 8 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Ayaktaki erkeğin başı dâhil üst kısım ve figürlerin ayak bileklerinden aşağısı tamamen, sağ omzundan ötesi hizmetçi figürünün baş hizasına kadar, sağ çerçevenin üst bölümü ve sol çerçeve hizmetçinin başı hizasına kadar tamamen kırık ve eksik. Ana figürün sağ eli ve sol bacağında, hizmetçi figürlerinin başlarında ve ayaklarında kopma. Yüzeyde etkili aşınma. Ana figürün giysisi göğüs ve karın bölgesinde oksitlenme.

Malzeme : İnce grenli beyaz mermer.

Tanım : Mezar steli parçası. Ortada, ayakta, cepheden, sağ eli göğsü

üzerinde giysiye dolanmış, sol eliyle sol bacağı üzerinde giysiyi hafifçe yukarıya çeken

(normal tipte?) erkek. Sağında, ayakta, cepheden, beli kuşaklı-dizleri üzerinde kısa giysili, sol eliyle sağ kolunu kavramış elleri önde bağlı erkek hizmetçi. Ana figürün solunda, üzerinde kalathos bulunan bir paye ve önünde sağ bacağını solu önüne getirmesi dışında diğeriyle aynı giyim ve duruşta, vücudu biraz daha efendisine dönük küçük erkek hizmetçi.

Tarih : 130-120

Kaynakça : Yayımlanmamış

Katalog/Resim No : 67

Buluntu Yeri : Philadelphia

Müze : Manisa Müzesi

Envanter No : 47

302

Ölçüler : Y. 26, G. 32, K. 8, D. 2 cm.

Korunma Durumu : Kabartma alanı bir kısmı ve sağ çerçevenin bir bölümü dışında tamamen eksik. Figürün başı ve hermenin başının bir kısmı eksik.

Malzeme : İnce grenli sarımsı-beyaz mermer

Tanım : Mezar steli parçası. Ayakta, cepheden, khiton üzerine vücudun tamamını saran bol khimation giyimli, normal tipte erkek figürü. Sağında herme.

Tarih : 2. yüzyılın sonları-1. yüzyılın başları

Kaynakça : Yayımlanmamış

Katalog/Resim No : 68

Buluntu Yeri : Kahrat Köyü/Tire

Müze : Tire Müzesi

Envanter No : 245

Müzeye Geliş : 1970

Ölçüler : Y. 153, G. 45, K. 30 cm.

Korunma Durumu : Kabartma parçası yüzeyinde kısmen aşınma ve kireçlenmeler.

Malzeme : İnce grenli sarımsı-beyaz mermer.

Tanım : Büyük boyutlu bir mezar kabartmasının sol alt köşesine ait parça. Üzerinde khiton ve khimation giyimli, sağ bacağı sabit sol bacağını yana açmış halde, karın üzerinde tuttuğu sol elinde bir rulo tutan erkek figürü.

Tarih : 1. yüzyılın ikinci çeyreği

Kaynakça : Pfuhl-Möbius 1977, 80, Taf. 26, Nr. 110

Katalog/Resim No : 69

Buluntu Yeri : Paktolos Çayı’nın doğu kıyısı, Sardes

Müze : Sardes Kazı Evi

303

Ölçüler : Y. 78; G. 26 cm.

Korunma Durumu : Baştabandan yukarısı, boydan boya sağ yanı, figürün ayaklarından aşağısı ve sol alt köşe kırık ve eksik. Figürün yüzü ve giysisinde çok etkili aşınma.

Malzeme : İri grenli gri mermer

Tanım : Naiskos steli parçası. Baştabanlı, Dor benzeri başlıklı paye.

Sahnede ayakta, cepheden, normal tipte erkek ve olasılıkla sağında bir figür daha.

Tarih : 1. yüzyılın üçüncü çeyreği

Kaynakça : Pfuhl-Möbius 1977, 103, Taf: 44, Nr: 228; Hanfmann 1978 117,

Fig. 273.

Katalog/Resim No : 70

Buluntu Yeri : Rahmanlar/Akarca/Gandak Mevki (nekropol)

Müze : Tire Müzesi

Envanter No : 80-18

Ölçüler : Y. 166, G. 52, K.17, D. 5 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. İyi korunmuş blok. Kabartma genelinde doğal aşınma ve çarpmalar. Kabartma alanındaki figürlerin başlarında kopma, vücut ve giysilerinde

çok etkili aşınma.

Malzeme : İri grenli mavimsi-beyaz mermer

Tanım : Üçgen alınlıklı mezar steli. Farklı bir uygulama olarak kymalı akroterler tympanon içinde. Yalın bırakılmış atikanın altında figür boyutlarına göre yüksek tutulmuş kabartma alanı. Sahnenin merkezinde, ayakta, cepheden, gövdeyi açıkta bırakan khimationlu, sağ eliyle kendini taçlandıran, sol eliyle khimation tomarını tutan ve sağ ayağını hafifçe yan-geriye atmış çocuk veya genç erkek. Solunda ayakta, cepheden, vücudu khimationa sarılı, ayakları öncekiyle aynı duruşta, sağ eli

304 khimationun altında göğüs üzerinde ve sol eli yanda kumaş tomarını tutan erkek.

Solunda daha küçük boyutta, cepheden, kısa tunikli, sağ eli göğsü üzerinde, sol eli önde belki bir nesne tutar halde, sol bacağını hafifçe yana atmış erkek hizmetçi.

Tarih : 2. yüzyılın 3. çeyreği

Kaynakça : Meriç 1993, 58, Abb. 2; Çekilmez 2015, 108, Lev. 18

Katalog/Resim No : 71

Buluntu Yeri : Mostene/Sancaklıbozköy’de Uzun Mehmet’in evi.

Ölçüler : Y. 63; G. 43,5; K. 8,5 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Üst iki kenar kırık. Sağ çerçeve ve figürlerin dizlerinden aşağısında kalan kısım olasılıkla sonradan düzgünce kesilmiş. Yüzlerde kopma. Kollarda kırıklar.

Malzeme : İnce grenli beyaz mermer.

Tanım : Alınlığı kırık bir mezar steline ait kabartma alanı. Yüksek kabartma. Üstteki ince pervazın altındaki atikanın iki yanında birer rozet ve aralarında

üç demos-zeytin çelengi. Ortadaki çelenk içerisinde yazıt. Kabartma alanında solda ayakta, cepheden, ağırlığını sağ bacağına bindirmiş, khiton üzerine khimationlu, sağ kolu göğsü altında khimationa sarılı, sol kolu yanda erkek. Solunda ayakta, cepheden, ağırlığını sol bacağa verip sağ bacağını yana atmış, diğeriyle aynı türde giyimli, daha küçük boylu ikinci bir erkek. Onun solunda aşağıya doğru hafifçe genişleyen çerçeve dibinde, sağına çevirdiği başı ve kısmen gövdesi görülen küçük bir hizmetçi figürü. Üst sağ köşede aşağıdaki figüre doğru uzanan bir yılan. Arka zeminde, yukarıda bir raf ve

üzerinde solda, yarım küre biçimli gövdeye sahip, iki kulplu, alçak ayaklı ve kapaklı - kylix benzeri bir kâse, büyük bir dörtgen sandık/kutu, bir polyptikh ve iki kitap rulosu.

Yazıt : δ δήµος. “Kent”

Tarih : 2. yüzyıl

305

Kaynakça : Keil-Premerstein 1906, 7-8, Nr. 15, Abb. 6; Pfuhl-Möbius, 1977,

Taf: 57, Nr: 342

Katalog/Resim No : 72

Buluntu Yeri : Kurşak

Müze : Tire Müzesi

Envanter No : 455

Müzeye Geliş : Hasan Aksoylu’dan 100 Lira’ya satın alınmıştır.

Ölçüler : Y. 96; G. (altta) 42, (üstte) 39; K.8; D. 1,5 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Üst örtü büyük oranda ve zıvana kısmen kırık ve eksik. Figürlerin başlarında kopma ve kabartma genelinde aşınma. Blok yanlarında

çarpmalar.

Malzeme : İri tanecikli grimsi-beyaz mermer

Tanım : İri blok üzerine kareye yakın bezeme alanına sahip mezar steli; olasılıkla alınlıklı. Yüksek fakat nispeten ince blok üzerinde alçak kabartma. Atika

üzerinde (silmesiz geçilen ikinci kat alana ait) kabartma izleri. Kareye yakın kabartma alanında üç figür; yetişkin erkek, çocuk ve hizmetçi. Solda, ayakta, cepheden, gövdenin sağ tarafını açıkta bırakan khimationlu, sağ elini yandaki louteriona (leğen) uzatmış olgun erkek. Bacakları saran khimationu sol omza yükseldikten sonra arkaya gider, belin sağından öne gelip tekrar sol elin bileğine dolanarak aşağıya dökülür. Ortada, ayakta, cepheden, vücudu dirsek ve dizlere kadar örten tunikli, sağındaki kaza yiyecek uzatan küçük çocuk. Onun sağında, ayakta, cepheden, ellerini önde, karnın altında birleştirmiş, çocukla aynı tipte giyimli fakat daha küçük boyutta erkek hizmetçi. Büyük erkek figürünün sağında dörtgen bir altlık üzerinde yükselen louterion, buna sarılı bir yılan ve arkada başlıklı bir sütun. Alttaki podyumda üç satır yazıt. En altta kaba işli zıvana.

306

Yazıt :’ΑΠΟΛΛΩΝΊΔΗΣ ΔΗΜΟΦΏΝΤΟΣ.

ΠΥΘΊΩΝ ΔΗ[ΜΟΦ]ΏΝΤΟΣ.

‘ΉΡΩΕΣ ΧΑΊΡΕΤΕ

“Ölmüş Demophon’un oğlu Apollonides

Demophon’un oğlu Pythion, elveda.”

Tarih : 2. Yüzyıl

Kaynakça : Pfuhl-Möbius 1977, 124, Taf. 58, Nr. 346; Meriç vd. 1981, Ins.

3261; Meriç 1993, 59, Abb. 3; Çekilmez 2015, 108-109, Lev. 19

Katalog/Resim No : 73

Buluntu Yeri : Dağmarmara/Karaköy (Tempsianoi)

Müze : Manisa Müzesi

Envanter No : 7944

Müzeye Geliş : 28.9.1993’te bir surveyde bulunmuştur.

Ölçüler : Y.107, G. 41, K. 10,5, D. 2,5 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Alınlık üst kısmı, sol ante üst yarısı, sağ alt köşede büyük, sol alt köşede ve zıvanada küçük kırık ve eksik. Yüzlerde kopma. El, ayak ve giysilerde aşınma. Stel genelinde kristalleşme.

Malzeme : İri grenli mavimsi-gri mermer

Tanım : Şematik üçgen alınlıklı, kabartma kyma akroterli, kemerli, zıvanalı, naiskos stel. Öne doğru çıkıntı yapan kaba blok şekilli, şematik üçgen alınlık ve üzerinde ortası yaprak biçimli oyuk, kymalı akroterler. Tympanonunda yuvarlak kalkan. Altta dörtgen altlıklar üzerindeki basit başlıklarla taşınan iki silmeli kemerin

örttüğü kabartma alanında benzer duruşta iki erkek ve iki kenarda birer erkek hizmetçi.

Solda ayakta, cepheden, ağırlığını sol bacağına vermiş-yürür görünümde, khimationlu, kollarını karnı üzerinde birleştirmiş ve khimation tomarı sol kolu üzerinden aşağıya

307 dökülen erkek. Solunda değişen ayak hareketleri dışında aynı duruşta ikinci bir erkek.

Sol ante dibinde, cepheden, öne doğru adım atmış, kısa tunikli ve sol elinde kulplu bir

çanta ile küçük erkek hizmetçi. Simetriğinde, ayakta, ¾ cepheden, kısa tunikli, başını hafifçe yana ve yukarıya çevirmiş, sol elinde bir nesne ile diğer küçük erkek hizmetçi.

Podyumda sekiz satır yazıt ve en altta kaba işli zıvana.

Yazıt : ‘Απολλώνιος ‘Απολλω-

νίου φιλοπάτωρ χαîρε

έτών ιδ’-

4 Χαρίξενος Διονυοί

φιλοπάτωρ χαîρε έτών ι’.

έάν δέ τις τήν στήλλην λυ-

[μ]αίνηται, γή αύτώ καρπόν μή

8 ένένκαι.

Babasını seven, ondört yıl yaşamış, Apollonios oğlu

Apollonios, elveda.

Babasını seven, on yıl yaşamış, Dionysios oğlu Charixenos,

elveda.

Bu steli tahrip edene toprak ürün vermesin.”

Tarih : 2. yüzyılın sonu-1. yüzyılın başı

Kaynakça : Malay 1999, 116, Nr. 128, Fig. 133

Katalog/Resim No : 74

Buluntu Yeri : Hyrkanis’in batısındaki modern Mütevelli Mahallesi

Müze : Manisa Müzesi

Ölçüler : Y. 57, G. 30, K. 9, D. 2 cm.

308

Korunma Durumu : Stel, figür başlarının üzerinden itibaren ve kadın figürünün sağından itibaren kırık ve eksik. Podyum alt köşesi kırık. Yüzlerde aşınma.

Malzeme : İnce grenli sarımsı-beyaz mermer.

Tanım : Sağ alt kabartma parçası. Dikdörtgen kabartma alanında solda, ayakta, sol ayağını yana uzatmış ve ağırlığını sağ bacağına bindirmiş halde, khiton

üzerine khimation giyimli, sağ elini başı hizasına kaldırarak khimationunu çeken ve sol eli ile beli hizasında sağından gelen khimation tomarını tutar halde kadın. Solunda ayakta, ayakları kadınınkilerin tersine duruşta, aşağıya sarkan sağ elinde mızrak tutan, sol elini göğsü hizasında boynundan asılan oktanlığına doğru uzatmış halde çıplak erkek. Sol alt köşede, üçüncü bir kişinin varlığını gösteren muhtemelen bir yetişkine ait ayak. Altta iki satır yazıt bulunan yüksekçe bir podyum.

Yazıt : [ Μ]αχάτου στρατηγῶν καί διυγι-

[αίνων πᾶσι (;) θε]οῖς χαριστήριον

“Strategos olan ve sağlıklı bir ömür süren Machatas oğlu

“[(isim)],

Tarih : 3 yüzyıl sonları-2. yüzyıl başları

Kaynakça : Herrmann-Malay 2007, Pl. 10, Fig. 20, Ins. 20

Katalog/Resim No : 75

Buluntu Yeri : Mersindere

Müze : Manisa Müzesi

Müzeye Geliş :Kaçak kazılar sonucu bulunmuş, Mersindere’de yakalanmıştır.

Ölçüler : Y. 165, G. 75, K. 23, D. 12 cm.

Korunma Durumu : İki parça. Orta akroterin yanından itibaren alınlık sol köşesi blok ortasına kadar, sol köşe hariç taban ve erkek figürünün başı tamamen kırık ve eksik.

Hizmetçi figürlerinde, ante duvarları ve stelin çeşitli yerlerinde aşınma ve çizikler.

309

Malzeme : İnce grenli beyaz mermer.

Tanım : Yukarıya doğru daralan üçgen alınlıklı stel. Orta akroterin

üzerinden iki yana uzanan ortası kanallı dallar. Aynı biçimde ortaya doğru uzanan dallardan oluşan kabartma yan akroterler. Alınlık ortası yalın. Atikada içlerinde yazıtlar bulunan üç adet demos-yaprak çelenk. Dikdörtgen kabartma alanında, iki yanda dört figür: bir kadın, bir erkek, biri kız iki hizmetçi. Solda cepheden, khiton üzerine khimation giyimli, sol bacağını yana atmış kadın. Sağda başı kopuk, kısa kollu khiton

üzerine khimationlu, sağ koluyla gerdirdiği khimationu aynı eliyle göğüs üzerinde tutan, sol kolunu yanına bırakmış erkek. Ortada elinde kutu tutan uzun khitonlu kız ve kısa giysili, elleri önünde bağlı erkek hizmetçi yan yana. Yüzleri aşınmış. Sol çelenk içindeki aşınmış, ortadakinde iki satır ve sağdakinde bir satır yazıt. Podyumun en üst kısmında, nispeten daha küçük boyutta, sonradan kazınmış, kısa üç satır yazıt. Altındaki boşlukta beş satır yazıt daha.

Yazıt :ΓΑΙΣΜΟΥΣΑΙΟΥΙΤΑΡΟΥ ΣΙ

ΛΙ.ΟΣ ΕΤΕΙΜΗΣΕΝΤΟΥΣ

ΙΔΙΟΥ ΣΥΕΙΟΥΣ ΑΤΤΙΝΑΝ

ΕΤΩΝ() ΙΔΙΜΟΥΣ ΛΙΝ

ΔΙΤΩΝ

“Mousaios oğlu ... Gais, kendi oğulları olan ve 14 yaşında

(ölen) Attinas ile, 3 yaşında

(ölen) Mousaios’u (onurlandırdı)”.

Tarih : 150-140

Kaynakça : Yayımlanmamış

Katalog/Resim No : 76

Müze : Tire Müzesi

310

Envanter No : 94-96

Müzeye Geliş : 1994-Satın alma

Ölçüler : Y. 80, G. (altta) 42, (üstte) 36, K.13, D. 3,5 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Tahribat stelin sağında yoğunlaşmış. Alınlığın sağ tarafı, altındaki kabartma alanı yan çerçevesi ve alt köşede kırıklar. Figürlerin başlarında kopma. Giysilerde ve sol çerçevede aşınma ve çarpmalar.

Malzeme : İnce tanecikli sarımsı-beyaz mermer

Tanım : Yukarıya doğru hafifçe daralan, üçgen alınlıklı mezar steli. Orta- yüksek kabartma. Akroterleri kymalı üçgen alınlığın tympanonu ortasında göbekli, dört- yonca yapraklı çiçek rozet (pteryges). Baştabanda üç satır yazıt. Kabartma alanında solda, ayakta, khiton ve khimation giyimli, pudicitia saufeia tipinde kadın. Yanında ayakta, cepheden, vücut ağırlığını sağ bacağına yüklemiş, khimationa sarılı gövdesi hafif soluna dönük bir erkek. Arkadaki rafta mücevher kutusu, şapka ve yazı rulosu.

Altta yalın podyum.

Yazıt : ΚΑΛΛΙΣΤΗ

ΕΡΜΟΓΕΝΟΥΓΥΝΗ

ΧΑΙ..

“Hermogenes’in kızı Kalliste, elveda!”

Tarih : 2. yüzyılın ortaları

Kaynakça : Çekilmez 2015, 107-126

Katalog/Resim No : 77

Buluntu Yeri : Araplı/Alaşehir

Müze : İzmir Arkeoloji Müzesi (Bostanlı Parkı)

Envanter No : 161

Müzeye Geliş : 1927

311

Ölçüler : Y. 142; G. 75; K. 25 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Figürlerin Başlarından üst kısım tamamen, sol üst köşe, yan çerçeveler, sağ alt köşe kırık ve eksik. Yanlarda kırık ve çarpmalar.

Podyumun sol yanında dikey, çapraz çatlak.

Malzeme : Açık gri mermer

Tanım : Yüksek podyumlu mezar steli. Yüksek kabartma. Kabartma alanı merkezinde biri kadın, diğeri erkek iki figür. Solda ayakta, ağırlığını sağa bacağına vermiş, cepheden, khiton ve khimationlu erkek. Solunda ayakta, cepheden, khiton

üzerine khimationlu, sağ eliyle yanda khimationunu tutan, dirsekten bükülen sol eli göğsü üzerinde khimationa asılı kadın. Solda ayakta, cepheden, hafifçe sağındaki

çerçeveye doğru eğimli duran, kısa kollu ve kısa etekli tunik giymiş, sağ elinde uzun kulplu (okul) çantası ve dirsekten büktüğü sol kolu arasında üst giysi kıvrım tomarı ile erkek çocuk. Sahnenin sağında ayakta, cepheden, diğeri gibi çerçeveye doğru meyletmiş, uzun giysili, göğsü üzerinde bir nesne tutan kız hizmetçi.

Yazıt : Όδήμος έτείμησεν / Μενεκράτην Διοδώρου / χρυσώ

στεφάνφ, / τό δέ μνημήον

κατεσκεύασεν / Τατιάς ‘Απολλωνίου, / ή γυνή τού

Μενεκράτους. / Μενεκράτης καί

‘Αμμιον τόν άτών πα/τέρα έτείμησαν.

‘Ολβιον ένΰέμενος βίοτον καρποίς έπέχαιρον,

Βώλον έπιψήχων πυροφόροις βοτάναις,

ήδ’ έμέ χείρες έπαιον άπ[ο]ργέος, ήνίκα ΰέρμα

άκτείνας προλίποι έν έφημέριον καταδύσα,

γηΰοσύνη Δήμητρος άγαλλόμενον έχέτλησιν.

άφνω δ’ έν προκοπαίς έλιπον βίον εΐνεκα Μοίρης,

άρπαχύίς τέκνων <ή>δ’ <ά>λόχου γλυκερής,

312

ήτις έμοί μέν ένειμε τά <δ’> έξοχα δώρα καμόντος,

οτεψαμένη καμάτου οίκον έναίδιον,

καί ύρήνοις κλαύσασα πολύν χρόνον [ού λάβεν άνδρα],

ήρεμίην κοίτης είς τέλος άραμέν[η].

[δισ]σόν δ’ ώδείνων έλαχεν πόνον, [ών έγένοντο

ούς μ]έν έμού περιόντο[ς έύρέψατο παϊδας άρίοτους

χρησα]μένη μεγά[λ]αι[ς έν ψρεσί κεδνοσύναις]

…..οργ_ _ _ _ _

Diodoros Oğlu Menekrates’in Mezar Yazıtı

“Halk, Diodoros oğlu Menekrates’i altın bir çelenkle onurlandırdı.

Mezarı, Apollonios’un kızı ve Menekrates’in karısı olan

Tatias yaptırdı.

(Evlatları) Menekrates ile Ammion babalarını onurlandırdılar”.

“Yaşam sevincimi ve huzurumu meyve hasadına bağlarken; ekin bitkisi veren toprağı ellerimle kazırken ve gün boyunca

çalışırken (?), eğer aşağı inen sıcaklık ışıklarını kesmişse

(ancak o zaman) yorulan ellerim dinleniyordu. Demeter’in pulluğunda mutluluk hissederek huzur içinde, kader tanrısı yüzünden hayatın başarılı anında ansızın yaşamımı kaybettim, bu zahmetle yapılan ebedi yuvamı onurlandırmak suretiyle bana ölüler için yapılan bu harika lütfu bahşeden çocuklarım ve sevgili eşimden koparıldım; Uzun süre gözyaşlarıyla ağlayarak başka birini eş olarak almadı, bilhassa sonuna kadar yatağında yalnızlığı seçti. Doğum sancılarının ağırlığı iki kat

313

daha fazla omuzlarına yüklendi….. Ben artık yaşamazken, bu

çocukları o yetiştirdi.”

Tarih : MÖ 2. yüzyılın sonları

Kaynakça : Le Bas-Reinach 1888, Taf. 138; yazıt ve çevirisi için: Peek1931,

125, Nr. 9 b; Pfuhl-Möbius 1977, 166, Nr. 546, Taf. 85; Merkelbach-Stauber 1998, 484-

485, Nr.04/24/12; Petzl 2007, Nr. 1894. Petzl 1996, 17

Katalog/Resim No : 78

Müze : Tire Müzesi

Envanter No : 644

Ölçüler : Y. 57, G. 52, K.12, D. 4 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Üst yarısı kırık ve eksik. Soldaki figürün göğüs, sağdakinin karın hizasından yukarısı kayıp. Kabartma genelinde çok etkili aşınma.

Üstten sol alta doğru çapraz uzanan çatlak. Kenarlarda ve zıvanada kırık ve çarpmalar.

Malzeme : İri grenli grimsi-beyaz mermer.

Tanım : Naiskos tipli stel parçası alt kısmı. Orta yükseklikte kabartma.

Alt yarısı mevcut blok üzerinde, iki yanda profilli altlıklar üzerinde yükselen payeler.

Sahnede solda ayakta, cepheden, khiton üzerine khimation giyimli, sol ayağını hafif yana atmış büyük boyutlu kadın. Solunda ve sahnenin tam ortasında ayakta, cepheden, khimationa sarılı, küçük erkek çocuk. Sağ arka planda büyük bir figür ve önünde ayakta sola dönük, uzun giysili, başını yukarıya kaldırmış küçük bir figür daha. Altta zıvana.

Tarih : 1. yüzyılın ilk çeyreği

Kaynakça : Yayımlanmamış

Katalog/Resim No : 79

Buluntu Yeri : Philadelphia

314

Müze : Manisa Müzesi

Envanter No : 3787

Müzeye Geliş : Pfuhl-Möbius stelin 1963’te bulunduğunu ve o dönem için

Sardes kazı evinde korunduğunu belirtmektedir. Müze kayıtlarında ise “kazıdan” geldiği vurgulanmıştır.

Ölçüler : Y.70, G.55, K. 13, D. 6,5 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Figürlerin başlarından yukarısı, soldaki plasterin üst yarısı ve büyük erkek figürünün yüzü kırık ve eksik. Diğer figürlerin yüzlerinde ve stel genelinde etkili aşınma. Kabartma zemini ve çerçevelerde yer yer çarpmalar.

Malzeme : Orta kristalli beyaz mermer

Tanım : Yukarıya doğru daralan, büyük kabartma alanlı, zıvanalı stel.

Kabartma alanında toplam altı figür. Kadın, erkek, çocuklar ve hizmetçilerden oluşan bir aile. Sol kenarda sol bacağını sağı üzerine, sol kolunu sağına dayayıp çenesine götürmüş küçük erkek hizmetçi. Arkasında üzerinde başlık bulunan alçak bir paye.

Erkek hizmetçinin solunda ayakta, sağ bacağına dayalı, cepheden, başı hafifçe yana yatık halde ve khiton üzerine khimation giyimli büyük erkek. Solunda aynı duruş ve giyimde küçük erkek çocuk. Çocuğun arkasında daha uzun boyda, yüksek kemerli khiton giymiş bir kız figürü ve onun da arkasında başlığı da gözüken yuvarlak bir paye.

Öndeki çocuğun solunda ayakta, cepheden, khiton üzerine başı örten ve omzu sıkıca saran khimationlu, khimation altındaki sağ eliyle elbisenin kenarını, sol eliyle giysi tomarını tutan kadın. En sağda ayakta, göğüs altından kemerli khiton giymiş, vücudu hafifçe dış plastere dönük, küt saçlı, elinde kapağı açık kutu ile kız hizmetçi. Kadın ve erkeğin arasındaki küçük figürler aile bireyleri, çocuklar; kenarlardakiler ise hizmetçilerdir. Altta sonradan yüzeysel kazınmış bir satır yazıt. En altta yüzeyi kabaca bırakılmış zıvana.

Yazıt : MANLIA AF SALVE ΜΑΛΙΑ ΑΥΛΟΥ ΧΑΙΡΕ

315

Latince ve Grekçe, iki dilli mezar yazıtı.

“Aulus kızı Manlia, elveda!”

Tarih : 1. yüzyılın ilk çeyreği

Kaynakça : Hanfmann-Ramage 1978, 171-172, Nr. 262, Fig. 451-452;

Pfuhl-Möbius 1979, 180, Taf. 97, Nr. 633.

Katalog/Resim No : 80

Müze : Manisa Müzesi

Ölçüler : Y. 77, G. (altta) 52, (üstte) 48, K. 10, D. 7 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Figürlerin omuzlarından yukarısı kırık ve eksik. Yan

çerçevelerde kırıklar. Kabartmada aşınma.

Malzeme : Orta grenli beyaz mermer

Tanım : Mezar steli alt yarısı. Kabartma alanında soldan sağa doğru ayakta profilden, sol bacağını sağ bacağının önüne getirmiş erkek hizmetçi figürünün alt yarısı. Yanında ayakta, cepheden, sağ eliyle göğsü üzerinde bir testi tutan, sol elini yana bırakmış giysili erkek. Yanında ayakta, cepheden, sağ elinde yüzeyi tamamen aşınmış kulplu bir kap ya da bir üzüm salkımı tutan, sol eliyle de yanındaki çocuğun elini tutan kadın. Yanında elini tuttuğu, ayakta, profilden, başı cepheye dönük, göğüs altından kemerli uzun giysili kız çocuğu. Podyumda alta doğru daralan üç satır yazıt. En altta zemine sabitleme amaçlı, düzgün kesilmiş zıvana.

Yazıt :ΜΑΤΡΙΣ ΚΑΙ ΤΑΤΙΑΣ

ΟΙΜΕΝΕΜΑΧΟΥ

ΧΑΙΡΕΤΕ

“Menemakhos’un kızları (?) Oğulları Matris ve Tatias

elveda!”

Tarih : 1. yüzyılın ilk çeyreği

316

Kaynakça : Yayımlanmamış

Katalog/Resim No : 81

Buluntu Yeri : Karaoğlanlı Köyü/Manisa

Müze : Manisa Müzesi

Envanter No : 24

Müzeye Geliş : 1942

Ölçüler : Y.100, G.57, K. 13; D. 5 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Akroterler, büyük figürlerin başları, ortadaki erkeğin yer yer sol kolu ve ayakuçları kırık ve eksik. Hizmetçilerin başlarında çok etkili aşınma.

Çerçevelerde ve tabanda küçük çarpmalar.

Malzeme : İnce kristalli sarımsı-beyaz mermer

Tanım : Yukarıya doğru daralan alınlıklı stel. Alınlık ortasında çiçek rozet. Alınlığın altında sol yarıda ortada bir çelenk ve sağda yan yana ve içlerinde

“demos” yazılı iki çelenk. Kenarlarda ve ilk iki çelengin ortasında olmak üzere üç yazıt.

Kabartma alanında üç büyük, üç küçük figür. Sol kenarda ayakta, ellerini karnı üzerinde iç içe birleştirmiş, sol bacağını sağ bacağı üzerine atmış, khiton giymiş küçük hizmetçi kız. Yanında, ayakta, sağ kolu yukarıda, sol kolu karnı üzerinde, khiton ve khimationlu, başı hafif sağa yatık büyük kadın figürü. Kadının solunda, sağ kolu karnı üzerindeki sol koluna dayanır-düşünür halde genç, küçük boyutta erkek hizmetçi. Yanında ayakta cepheden, sol bacağını yana atmış, kısa kollu khiton üzerine khimationlu, sağ kolu khimationa sarılı olarak göğüs üzerinde sol omuzdan açılarak inen khimationu tutan, sol elinde yazı rulosu bulunan büyük erkek. Erkeğin solunda, ayakta, kolların yer değiştirmesi dışında ilkiyle aynı duruşta küçük boyutta genç, erkek hizmetçi. Bunun solunda, ayakta, cepheden, ellerini karnı üzerinde birleştirmiş, üzerinden khimation tomarının döküldüğü sol eliyle sağ bileğini kavramış, sağ bacağını yana atmış, tüm

317 vücudu khimationa sarılı büyük erkek. Figürlerin arkasında raf üzerinde soldan sağa: içi dolu yün sepeti, yuvarlak bir cista, ayaklı ve yarım-silindirik kapaklı bir sandık, dörtgen bir kaide üzerinde yüksek kapaklı, yuvarlak gövdeli, iki yanda birer dikey “S” biçimli kulplu kap thymiaterion/buhurdanlık, dik duran iki yazı rulosu, bir diptychon; dörtgen kapaklı ve ayaklı bir sandık. Alçak kaide üzerinde, her figürün altında bir yazıt.

Yazıt:

Γλύκινναν Çelenk Στράτωνα Çelenk Çelenk Στράτωνα

Ἀπολλωνί- Διοδώρου İçinde İçinde Στράτωνοϛ

ου τὸν φύσει Ὁ δῆ- Ὁ δῆ- τὸν φύσει

Ἀττάλου μοϛ μοϛ Ἀπολλωνί-

ου

Kabartma Alanı Altında

Ὁ δῆμοϛ Ὁ δῆμοϛ

Ὁ δῆμοϛ Διοδώρου Ἀπολλωνίου Ἀπολλωνίου

Δημητρίαν Στράτωνοϛ τοῦ Χάρητοϛ Χάρητοϛ

“Glykinna, Straton, Demetria, Diodoros, Apollonios (a ait mezar steli)”

Tarih : MÖ 140-130

Kaynakça : Gschnitzer-Keil 1957, 220, Taf.1, Nr. 1; Yaylalı 1979, 32, 213-

214, Lev. 66

Katalog/Levha No : 82

Buluntu Yeri : Sardes. Artemis Tapınağı güney portikosu, güneydoğu köşeye yakın bir nokta.

Ölçüler : Y. 126, G. 52, K. 23 cm.

Korunma Durumu : İki parça: Alınlık sağ altından kabartma alanı sol yanına uzanan

çapraz kırık. Akroterleri, alınlığın sol yanında, kabartma alanına kadar uzanan üçgen

318 alan, boydan boya kabartma alanı sağ kenarı ve sağ alt köşe kırık ve kayıp. Figürler ve diğer kabartmalarda çok etkili aşınma.

Malzeme : Orta grenli beyaz mermer.

Tanım : Alta doğru genişleyen üçgen alınlıklı stel. Tympanonda kanatları açık kelebek. Solda ayakta normal tipte iki erkek ve yalnızca ayağına dökülen kıvrımlar görünen bir kadın, soldaki erkeğin yanında sol bacağını sağı önüne getirmiş küçük bir figür; çocuk ya da hizmetçi. Figürlerin önlerinde daha küçük başka figürler olabileceğine dair izler. Başlar üzerine denk gelen arkadaki iki silmeli rafta, solda yüksek oval kapaklı, dörtgen bir kutu; yanlarında kitap ruloları; tanımlanamaz düzeyde aşınmış nesneler ve sağda kapağı açık büyük kutu ve başı eksik yaslanan bir köpek (?).

Atikada bir çelenk ve sağında üç satır yazıt. Podyumda dört satır yazıt.

Yazıt : Atikada:

’Αετìς διαφέ

ρων Είουλια

νώ βρακαρίω

“Terzi Iulianus’a ait alınlıklı stel”

Podyumda:

Αύρ.(ήλιος) ’Επά[γ]αύος [ήρώον]

Κατεσκεύασεν [έαυτώ]

καì γυναικì καì [τέκνοις]

καì έγγόνο[ις]

“Aurelius Epagathos bu mezarı kendisi, karısı, çocukları ve

nesli için inşa etti”

Tarih : İlk yapımı 2. yüzyılın son çeyreği. Geç İmparatorluk

Dönemi’nde MS geç 3. yüzyılda Aurelius Epagathos tarafından aile mezar steli olarak ve geç 4. yüzyılda Terzi Iulianus tarafından olmak üzere iki kez yeniden kullanım.

319

Kaynakça : Buckler-Robinson 1932, 137-38, Nr. 167, Fig. 153; Pfuhl-

Möbius, 183-84, Nr: 650, Taf: 99; Hanfmann-Ramage 1978, 116-17, Nr. 137, Fig. 272.

Katalog/Resim No : 83

Buluntu Yeri : Maionia (Menye/Gökçeören) / Kula

Müze : Manisa Müzesi

Envanter No : 294

Müzeye Geliş : 17.8.1957’de bağış.

Ölçüler : Y. 186, G. 72, K. 25, D. 9 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Alınlığın üst kısımları ve kaide alt kısmı kırık ve eksik. Ortadaki erkeğin sol kolundan başlayıp stelin sağ alt-ortasına kadar uzanan

çatlak. Figürlerin baş ve ayaklarında çok etkili aşınma.

Malzeme : İnce grenli grimsi-beyaz mermer.

Tanım : Yüksek, dışa çıkıntılı üçgen alınlığa sahip kabartma alanı kemerli stel. Öne doğru çıkıntılı olan alınlığın arka yüzü, öndeki dışa çıkıntılı profile simetrik olarak içbükey girinti. Alınlık ortasında sağa profilden otlayan inek ve iki yanda yonca biçimli dört yapraklı çukur rozetler. Alınlık altındaki ince işçilikli silmelerden hemen sonra uçları iki yanda, ortası sarkan bir girland ve buna sarılı, ortası boylu boyunca çizgiyle ikiye ayrılmış, iki yanda kemer üzerine sarkan bir kuşak. İnce, basık başlıkları bulunan payeler üzerinde içbükey profilli bir kemerle kapatılmış kabartma alanında ayakta, cepheden, giyimli, normal tipte, sağ kolu göğüs üzerinde giysiye sarılı, giysinin sarktığı sol eliyle yanda bir nesne (olasılıkla kitap rulosu) tutan aynı tipte iki erkek. Sağda; ayakta, cepheden, khiton üzerine başı örten khimationlu ve ayakları kalın tabanlı sandaletli, sağ eli ile göğsü üzerinde khimationu tutan bir kadın.

Kadının solunda ve sağ çerçeve üzerinde; ayakta fakat dizleri hafifçe bükük, vücudu kadına dönük, belden kemerli uzun giysili, sağ eliyle hanımına yükselttiği bereket

320 boynuzu benzeri bir nesne tutan, sol kolu içerisinde kucağında bir şeyler tutan hizmetçi kız. Tam tersi istikamette, diğer çerçeve üzerinde, ayakta, kısa tunikli, sağ dirseğini diğer koluna dayamış-düşünür vaziyette, sağ bacağını solu üzerine getirmiş, anatomik olmayan uzun tutulmuş baş yapısına sahip bir erkek hizmetçi. Kabartma alanı etrafında; iki yanda birer, üstte dokuz ve altta yedi olmak üzere toplam 18 adet kenet deliği. Altta

5+8, 13 satır yazıt.

Yazıt : Ἕρμιπποϛ Ἑρμογένου καὶ Τατιὰϛ Μενεκράτην

τὸν υὶὸν καὶ Ἑρμογένηϛ καὶ Ποσιδώνιοϛ καὶ

Σωκράτηϛ καὶ Διόδωροϛ καὶ Μενέκστράτοϛ

4 καὶ Άμμιὰϛ καὶ Μελιτίνη τὸν άδελφὸν

έτείμησαν.

Ὣνδρωπ', εί καὶ σοι δολιχὴ μετέπειτα κέλευδοϛ

άνυται, άδρησον τὴν έπί μοι λίδακα,

8 ἣ φράζει, τίνοϛ είμί, καὶ ούνομα, χώτι με τύμβψ

ώκύμορον Σκόλλον δήκαδ' ὸ γεινάμενοϛ

Ἕρμιπποϛ δαλέδοντα παρήἵα τὴν δολιχὴν δὲ

έννέα δὶϛ πλἡσαϛ εὶνάδαϛ οἷμον ἕβην.

12 Πέντε δὲ καλλεἱπω γνωτούϛ, ὦν τηλόδεν εἵη

Μοἵρα καὶ ἡ δνοφερὴ είϛ Ἀΐδα κάδοδοϛ.

“Menekrates Sokollos için mezar yazıtı ve mezar epigramı:

Hermogenes oğlu Hermippos ve Tatias oğulları

Menekrates’e Hermogenes ve Poseidonios ve Sokrates ve

Diodoros ve Menestratos ise kendi kardeşlerine saygılarını

sundular.

Ey insanoğlu, gideceğin yol uzak da olsa, bir bak mezar

taşıma!

321

O, söyleyecek sana, kimdenim, adım ne; zamansız ölen

ben Sokollos’u delikanlı çağında babam Hermippos

koydu mezara; iki kere dokuz (18 yıl) ömür sürüp çıktım

bu uzun

yolculuğa; beş kardeş bıraktım geride; uzak dursun

onlardan Ecel ve Hades’in karanlık kapısı.”

Tarih : Geç 2. erken 1. yüzyıl

Kaynakça : Malay-Petzl 1985, 55-57, Nr. 1, Taf. 2

Katalog/Resim No : 84

Buluntu Yeri : Sarıgöl’ün güneybatısı

Müze : Salih Yapıcı Koleksiyonu

Ölçüler : Y. 80, G. 38, K. 12 cm.

Korunma Durumu : Birbirini tamamlayan kırık dört parçadan oluşur. Figürlerde çok etkili aşınma.

Tanım : Yukarıya doğru daralan, başlıklı ince sütunlara sahip, üçgen alınlıklı naiskos steli. Alınlık üzeri kymalı akroterli, ortası rozetli. Sahnede yüksek ayaklıklı tahtta ¾ profilden oturan kadın. Sağda cepheden, ayakta, ağırlığını sol bacağına yüklemiş ve sağ bacağını yana doğru uzatmış kadın.

Tarih : 2. yüzyılın üçüncü çeyreği

Kaynakça : Meriç 1993, 66, Abb. 17

Katalog/Resim No : 85

Buluntu Yeri : Sarıahmetli Köyü/Manisa

Müze : Manisa Müzesi

Envanter No : 8789

322

Müzeye Geliş : 12.6.2000. Mehmet Aktaş’tan satın alınmıştır.

Ölçüler : Y. 52, G. 35, K. 14, D. 9 cm

Korunma Durumu : Tek parça. Stel alt parçası. Figürlerin ayakları dışında üst bölüm tamamen ve kaide kısmı büyük ölçüde kırık ve eksik.

Malzeme : İnce grenli grimsi-beyaz mermer.

Tanım : Biri solda oturan iki kadına ait giysi etekleri ve ayaklar. Altta

çelenk içinde iki satır ve çelenk dışında üç parçalı dört satır yazıt. Yazıtın altında silme ile kaba işlenmiş kaideye geçiş.

Yazıt : Çelenk içinde

ΟΔΗ

ΜΟΣ

Podyumda:

ΑΘΗΝΑΙΣ ΑΘΗΝΟ ΔΟΤΗ

ΜΕΝΕΚΡΑΤΟΥ ΜΕΝΕ (çelenk) ΚΡΑΤΟΥ

ΑΡΤΕΜΙΔΩΡΟΥ ΜΕΝΕ ΚΡΑΤΟΥ

ΔΕΓΥΝΗΧΑΙΡΕ ΔΕΓΥ ΝΗ

ΧΑΙΡΕ

Çelenk içinde

“Halk”

Podyumda:

“Menekrates’in kızı ve Artemidoros’un karısı Athenais,

elveda!”

“Menandros’un kızı ve Menekrates’in karısı Menodote (?),

elveda!”.

Tarih : 2. yüzyılın son çeyreği

Kaynakça : Yayımlanmamış

323

Katalog/Resim No : 86

Buluntu Yeri : Ziyanlar Köyü/Sarıgöl

Müze : Manisa Müzesi

Envanter No : 7647

Müzeye Geliş : 20.9.1991’de Salih Yapıcı’dan 50.000 TL’ye satın alınmıştır.

Ölçüler : Y. 64, G. 35, K. 9, D. 3,5 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Alınlığın sağ ortasından başlayıp kabartma alanı sağı boyunca, boydan boya sütunun yarısını dikey keserek aşağıya uzanan bölüm, figürlerin ayakları dâhil alt bölüm kırık ve eksik. Kabartma yüzlerinde kopma ve yüzeyde çok etkili aşınma.

Malzeme : Yerel kireç Taşı.

Tanım : Şematik üçgen alınlıklı, akroterli stel. Tympanon ve atika yalın.

Ion başlıklı ve yukarıya doğru daralan sütunlarla çevrili kabartma alanında, solda, örtülü diphros üzerinde oturan, sağ eli kucağı üzerinde, sol eli ile başındaki örtüyü yana doğru açan bir kadın. Karşısında ayakta, cepheden, khiton ve başı örten khimationlu, sol ayağını yana atmış sağ eliyle yanda giysisini tutan, sol eli göğsü üzerinde bir kadın.

Tarih : 2. yüzyılın sonu-1. yüzyılın başı.

Kaynakça : Meriç 1987, 247-248, 254, Res. 5

Katalog/Resim No : 87

Buluntu Yeri : Büyükkale’de bir evin avlusundan bulunmuştur.

Müze : Tire Müzesi

Envanter No : 79-27

Ölçüler : Y. 101, G. 44, K.13, D. 5 cm.

324

Korunma Durumu : Tek parça. Bütünlük bakımından genelde iyi korunmuş stel.

Akroterlerde kırılma ve aşınma. Figürlerin yüzlerinde, giysilerinde ve stel yüzeyinde aşınma. Kenarlarda yer yer kırık ve çarpmalar.

Malzeme : İnce grenli sarımsı-beyaz mermer

Tanım : Üçgen alınlıklı, kemerli, naiskoslu mezar steli. Orta yükseklikte kabartma. Akroterleri aşınmış alınlığın tympanonunda kalkan. Kemer tablaları

(spandrel/fakulia) üzerinde birer çıplak, kanatlı ve elleri göğüs üzerinde Eros. İki silmeyle geçilen kemerle örtülen anteler arasındaki kabartma alanında karşılıklı oturan iki kadın. Solda minderli, örtülü, sivri ayaklı diphros üzerinde sağa ¾ profilden, khiton

üzerine khimation giyimli, sağ eli giysi altından göğüs üzerinde, sol eli kucağında oturan kadın. Karşısında, yüksekçe bir arkalığa sahip taht üzerinde ¾ profilden oturan, khiton üzerindeki khimationunu bir şal gibi sırtına almış, kucağında birleştirdiği elleri

üzerinde bir nesne tutan kadın. Sağında, ayakta, cepheden, uzun giysili, ellerinde bir nesne tutan küçük kız hizmetçi. Solunda, ayakta, cepheden, ante duvarına dayanmış, bir eliyle alttan diğeriyle üstten tuttuğu mücevher kutusuyla bir kız hizmetçi daha. Arkada yer alan, kemerle bütünleşmiş raf üzerinde solda kalathos, sağda kapaklı ve ayaklı bir sandık. Podyumda dört satır yazıt ve en altta kaba işli tenon.

Yazıt : ‘Αρτεμώ ‘Αμμίου

Μύρτον ‘Αρτεμούς

‘Αξιοθέα Θρεπτη

‘Αρτεμούς

“Ammias’ın kızı Artemo

Artemo’nun kızı Myrton

Artemo’nun evlatlık kızı Aksiothea”

Tarih : 1. Yüzyılın ilk yarısı

Kaynakça : Çekilmez 2015, 131-132, Lev. 22

325

Katalog/Resim No : 88

Buluntu Yeri : Sarıgöl

Müze : Manisa Müzesi

Envanter No : 7644

Müzeye Geliş : Salih Yapıcı koleksiyonundan 75.000 TL’ye satın alınmıştır.

Ölçüler : Y. 51, G. 35, K. 9, D. 4 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Figürlerin bellerinden yukarısı, yan çerçeveler ve alt kontur kırık ve eksik. Giysi yüzeylerinde ve blok genelinde aşınma. Alt yarı uzun süre suya maruz kalmış.

Malzeme : İnce grenli beyaz mermer.

Tanım : Çerçevesiz, dikdörtgen mezar steli parçası üzerindeki sahnede soldan sağa; küçük hizmetçi kız; ayakta ve sol bacağını hafifçe yana atmış, khiton

üzerine khimation almış, sağ eliyle giysiyi zarifçe yana doğru gerdiren kadın; ayakta sağ ayağını yana atmış, dirsekten kırdığı sol kolundan kumaş tomarı dökülen erkek; küçük erkek çocuk ya da hizmetçi figürü; vücudu hafifçe dış çerçeveye dönük, sağ kolu göğüs altında, kaideli bir oturakta oturan kadın. Sahne altında iki satır yazıt.

Yazıt : ..[Ερ]μίαϛ...... ατου γὺνη

Μητροφάνου χαὶρε

Mitropanos’un karısı(?), … Hermias elveda.”

Tarih : 140-130

Kaynakça : Meriç 1993, 68, Abb. 18

Katalog/Resim No : 89

326

Buluntu Yeri : Sardes. HoB sütunlu caddesinin yaklaşık 20 m kuzeyinde bir duvarda Hellenistik ve Roma seramikleriyle birlikte bulunmuştur. Ramage’ye göre köylüler tarafından bulunmuş; Manisa Müzesi adına satın alınmıştır.

Müze : Manisa Müzesi

Müzeye Geliş : Satın Alma

Ölçüler : Y. 58, G. 48, K. 11, D. 3 cm.

Korunma Durumu : Üst çerçeve ve alt kısmı dizlerden aşağı kırık ve eksik. Yüzlerde kopma ve ellerde aşınma.

Malzeme : İri grenli grimsi-beyaz mermer.

Tanım : Kaba çerçeveli stel. Sahne ortasında ayakta, cepheden, khiton ve khimationlu, sağı üzerinde, başını hafifçe sağına yatırmış, diğerlerine göre daha büyük boyda kadın. Sağında ondan biraz daha küçük fakat tamamen aynı tip ve duruşta genç kız. Solunda, ayakta, cepheden, khiton ve khimationlu bir erkek.

Tarih : 1. yüzyıl.

Kaynakça : Ramage 1972, 9, Fig. 22; Pfuhl-Möbius 1977, Taf.100 Nr. 666,

Hanfmann-Ramage 1978, 117-118, 186, Fig. 276.

Katalog/Resim No : 90

Buluntu Yeri : Koloe (Kiraz)

Müze : İzmir Müzesi

Envanter No : 4345

Müzeye Geliş :1960

Ölçüler : Y. 106, G. 44, K.14, D. 5 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Yan akroterler, figürlerin yüzleri, podyumun sol alt köşesi ve dikey olarak sağ alt yanı kırık ve eksik. Atika yüzeyinde bilinçli kazınmış yazıt alanı. Kabartma yüzeyinde aşınma.

327

Malzeme : İri grenli sarımsı-beyaz mermer.

Tanım : Kabartma akroterli, üçgen alınlıklı mezar steli. Kyma tipli akroterli, geisonları silmeli ve tympanonu yalın üçgen alınlık. Atikada, alınlığın hemen altına işlenmiş ince silmenin altında sonradan kazınmış bir yüzey ve iki yanda Ion başlıkları. Altta diğer Ion başlıklarıyla taşınan üç silmeli kemer. Kabartma alanında ortada, ayakta, cepheden, khiton ve khimationlu erkek. Sağda daha küçük boyda, sağı

üzerinde ayakta, cepheden, khiton ve khimationlu kadın. Solda alçak iskemleli, örtülü bir diphros üzerinde khiton ve khimationlu ¾ profilden oturan kadın. Arkasındaki ante

üzerinde uzun giysili, profilden elinde bir nesne tutan kız hizmetçi. Diphrosun altında yuvarlak bir nesne. Aşınmış diğer ante üzerinde diğer bir hizmetçi figürüne ait izler.

Yazıt : Νίκανδρε ‘Αρτεμιδώ-

ρου, φύσει δέ Μηνο-

γένου χαīρε

“Menogenes’ten olma, Artemidoros oğlu Nikandros, elveda”

Tarih : 1. yüzyıl

Kaynakça : Malay-Ricl 2006, 71, Nr. 45

Katalog/Resim No : 91

Buluntu Yeri : Tire

Müze : Tire Müzesi

Ölçüler : Y. 157, G. 64, K. 12, D. 1 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Stelin genelinde, figürlerin yüz, el ve giysi ayrıntılarını ortadan kaldırmış çok etkili aşınma. Üst pervazda ve blok kenarlarında kırıklar.

Malzeme : Yerel Kireçtaşı

328

Tanım : Alınlıksız, baştabanlı, çerçevesiz, anıtsal görünümlü yüksek stel. Üzerinde dışa

çıkıntılı bir pervaz altında yer alan genişçe, düz baştabandan ince bir silmeyle geçilen ve ortadan dikey olarak bir sütunla ayrılmış alanda alçak kabartma. Kabartma alanında iki farklı konu. Sol bölümde, profilden, sağ kolunu açıkta bırakan bir khimationa sarılı vücuduyla hafifçe öne hamle yapmış, yürürken aniden duraklamış bir görüntüde, dikkatlice ufka bakan, elindeki kitap rulosu, vücut yapısı ve duruşu bakımından olasılıkla orta yaşı aşmış ya da yaşlı, bilge bir erkek. Vücudu saran khimationunun sol elden sarkan ucu aynı omuzdan arkayı dolaşarak sağ kolun içinden yine sol kola yönelmekte. Figürün arkasında, profilden, başı hafifçe yukarıya kalkık, yana düşen sağ kolunu açıkta bırakan ve dizleri üzerine kadar ulaşan kısa khitonlu, sol kolunu dirsekten bükerek yukarıya, yüzüne doğru kaldırmış erkek hizmetçi. Sağdaki alçak kabartma alanında, yataksız, seki görünümlü bir kline üzerinde, sağda, khiton üzerine bacakları ve iki tomar halinde beli saran khimationlu, sağ bacağını katlamış, sol dirseğiyle olasılıkla ikiye katlanmış yastığa dayanan ve sağ kolundaki içki kabını kaldırarak izleyiciyi selamlayan erkek. Karşısında, arkalıksız, ayaklı diphros üzerinde, ¾ profilden oturan, khiton üzerine khimation giyimli, sol ayağını hafifçe geriye çekmiş, sağ eli bacağı, sol kolu göğsü üzerinde duran kadın. Kabartma alanının altındaki kare biçimli podyumda iki satır yazıt. Tabanda zıvana yok.

Yazıt : [ ] νη

‘Απολλοωνίου

Apollonios kızı [ ]ne

Tarih : 340-330

Kaynakça : Çekilmez, 2008, 114, Lev. 1

Katalog/Resim No : 92

Buluntu Yeri : Yeniköy / Kiraz

329

Müze : Ödemiş Müzesi

Envanter No : 2814

Müzeye Geliş : 31.03.2003 tarihinde Tevfik Özer’den 80.000.000 (eski) TL’ye satın alınmıştır.

Ölçüler : Y. 75, G. 72, K. 13, D. 1 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Üst parça tamamen kırık ve eksik.

Malzeme : İri grenli pembemsi-beyaz mermer.

Tanım : İki katlı kabartma alanına sahip mezar steli alt parçası. Üst solda, profilden işli, ayakları, khimationu ve ayaklar üzerine dökülen dikey kıvrımlı khitonunun bir bölümü görülebilen bir kadın (?) figürü. Sağda bir altlık üzerindeki sandalyede oturan, ayakları ve giysisinin bir bölümü gözüken erkek (?) figürü. Altta yatay dikdörtgen alanda alçak kabartma tekniğinde betimlenmiş sağa doğru yürüyen ve soldan ikinciden anlaşıldığı üzere gövdenin sağ tarafını ve sağ kolu açıkta bırakan ayak bileklerine kadar uzanan elbise giyimli cenaze alayında ya da adak halindede dört erkek figürü. Figürlerin yüz ayrıntıları aşınmadan dolayı belirsiz. Sahnenin sağ yarısı kabartmasız, yalın.

Tarih : 3. yüzyıl

Kaynakça : Yayımlanmamış

Katalog/Resim No : 93

Buluntu Yeri : Zeytinlik Beldesi’nde Ayvandere civarı / Ödemiş

Müze : Ödemiş Müzesi

Envanter No : 2772

Müzeye Geliş : 20.02.2001. Celil Karakuş’tan satın alınma.

Ölçüler : Y. 113, G. (altta) 48, (üstte) 43, K. 10, D. 2 cm.

330

Korunma Durumu : Tek parça. Üst kat kabartma alanında figürlerin bel hizalarından yukarısı tamamen kırık ve eksik. Taş bloğunun alt kısmı ve alt sağ kısmında kırıklar.

Malzeme : İri grenli sarımsı-beyaz mermer.

Tanım : İki katlı mezar steli alt parçası. Üstteki kabartma alanında örtülü kline üzerinde sol dirseğini yastığa dayalı halde uzanmış, kolunu açıkta bırakacak

şekilde gövdeyi ve bacakları örten bir khimation giymiş, sol eliyle bir içki kabı tutan sağ eli kucağı üzerinde bir erkek figürü. Bacakları diz altından kırık ve eksik. Erkek figürünün karşısında oturan hayvan biçimli ayaklığa sahip, minderli ve örtülü bir taburede oturan belden yukarısı eksik, giyimli kadın figürü. Kline önünde çapraz gergili hayvan bacaklı mensa tripes ve üzerinde ortadaki büyük yanlarda simetrik boyutlu yiyecekler. Masanın sağında ayakta, kısa tunik giyimli ve sağ bacağını sol bacağının

önüne atmış erkek hizmetçi figürü. Altta niş biçimli oyulmuş dörtgen kabartma alanında ayakta, cepheden saçları omuzlara kadar inen, sağ eli karın üzerinde sol eli ile yanda elbisesini tutmuş kadın figürü. Kadının solunda ve ona dönük halde profilden işlenmiş, uzun giysili, izlerden anlaşıldığı kadarıyla kısa saçlı, elinde ayna ile ana figüre doğru kız hizmetçi.

Yazıt : Αμιον Άπολλο[..]Δ[4-5]

Χαîρε

“Apollo…..’un oğlu(?) Amion elveda!”

Tarih : 2. yüzyılın sonu-1. yüzyılın başı.

Kaynakça : Malay-Ricl 2006, 70, Nr. 41

Katalog/Resim No : 94

Müze : Ödemiş Müzesi

Envanter No : 2012

Müzeye Geliş : 17/11/1992’de Bengi Arkant’tan 2.000.000. TL’ye satın alınmış.

331

Ölçüler : Y. 120, G. (altta) 58, (üstte) 50, K 14, D. 3 cm.

Korunma Durumu : Tek parça. Üstteki kabartmanın yarıdan yukarısı ve podyumun alt kısmı kırık ve eksik. Figürlerde aşınma. Yüzeyde yer yer kırıklar.

Malzeme : İri grenli sarımsı-beyaz mermer.

Tanım : Yukarıya doğru daralan iki katlı kabartma alanlı, yüksek, sarımsı beyaz mermerden bir stelin alt bölümüne ait parça. Zemini hafifçe dışa taşkın ve üst yarısı eksik olan üstteki kline sahnesinde yastık üzerindeki sol dirseğine dayalı, sol elinde kadeh, öne getirdiği sağ elinde yiyecek tutan giyimli erkek; omuzdan yukarısı kırık ve eksik. Ayakucunda örtülü bir oturakta khiton üzerine khimationa sarılı, ayaklarını hafif yüksek bir zemin üzerine koymuş, profilden oturan kadın; göğüsten yukarısı kırık ve eksik. Kadının arkasında profilden işlenmiş, iki kat ve uzun giysili, elinde bir kutu tutan hizmetçi kız; başı kırık ve eksik. En sağda, erkeğin önünde, vücudu

¾ sağa dönük, kısa tunikli, sağ elini masaya doğru uzatmış saki. Ortada üst tablaya oranla dışa taşkın, ortada birbirine bağlantıyı sağlayan gergili üçayağa sahip masa- mensa tripes ve üzerinde yiyecekler. İnce bir silmeyle geçilen ve iki yanında Dor tipli başlıkları bulunan alt kat kabartma alanında sol bacağını öne atmış sağa yürüyen at

üzerinde kısa, kolsuz giysili ve pelerinli, başını cepheye çevirmiş süvari. Arkasında daha küçük boyda, kısa giysili, uzun saçlı, atın kuyruğunu tutan, cepheden seis. Altta düz ve geniş podyum.

Tarih : 1. yüzyılın ilk yarısı

Kaynakça : Yayımlanmamış

Katalog/Resim No : 95

Buluntu Yeri : Philadelphia

Müze : Paris Louvre Müzesi

Envanter No : MA3312 Ref.No: 16-501860

332

Ölçüler : Y. 110, G. 45, K. 9 cm.

Korunma Durumu : En alt kabartma alanı üst sol köşesinden sağ alta doğru uzanan bir çatlak. Figürlerin yüzlerinde aşınma.

Tanım : Üçgen alınlıklı, bezeme alanı üç katlı stel. Üstte bir boğayı avlamış parçalamk üzere bir aslan. Ortada: kline sahnesinde uzanmış, sol elinde bir kadeh ile sağ elindeki rython veya miğferi havaya kaldırarak cepheyi selamlayan erkek; karşısında arkalıklı bir sandalyede oturan, khimationu başı örten ve kucağında çocuk tutan bir kadın. Kenarlarda biri kısa khiton giyimli diğeri kucağında büyük bir nesne tutan iki hizmetçi; ortada iki adet, hayvan ayaklı, üzerleri yiyeceklerle donatılmış, biri daha büyükçe mensa tripes. Altta: Deksiosis sahnesi. Eğimli bir zeminde birbirine doğru adım atar halde tokalaşan yetişkin erkek ve çocuk ile çocuğun arkasında uzun giysili oynayan diğer çocuklar, sağdaki çocuk ile oynayan bir köpek, en sağdaki sütunun

üzerinde bir sfenks. Podyumda altı satır yazıt ve en altta ortaya hizalanmamış ve kabaca yontulmuş zıvana.

Yazıt : Μητρόδωρος καί Ζή/νων οί ’Απολλωνίου / καì

τà Μητροδώρου / παιδία Πλουτίων / καì Μενεκράτης /

καì Νικάνωρ χαίρετε

“Apollonios’un çocukları Metrodoros ve

Zenon ve Metrodoros’un çocukları

Ploution, Menekrates ve Nikanor, elveda!”

Tarih : 1. yüzyılın ikinci yarısı

Kaynakça : Pfuhl 1905, 51; Pfuhl-Möbius 1977, Taf. 105, Nr. 701

333

10. KAYNAKÇA

Accardo 2002 P. Accardo, The Metamorphosis of Apuleius, London

2002.

Akdeniz 2013 E. Akdeniz, “2011 Yılı Akhisar-Thyateira Kazıları”, KST

34/2, 429-444.

Akıncı 1949 R. Akıncı, Eski Philadelphia Bugünkü Alaşehir, İzmir

1949.

Akkan-Malay 2007 Y. Akkan-H. Malay, “The Wilage Tar(i)gye and the Cult

of Zeus Tar(i)gyenos in the Cayster Valley, EA 40, 2007,

16-22.

Akurgal 1961 E. Akurgal, Die Kunst Anatoliens von Homer bis

Aleksander, Berlin 1961.

Akurgal 1974 E. Akurgal, Zur Datierung der Grabstelen aus Daskyleion,

Melanges Mansel I, 1974, 967-970, Pl.363-368.

Akyürek-Şahin 2008 N. E. Akyürek Şahin-F. Onur, “New Funerary Inscriptions

From Lydia in Kütahya Museum”, Gephyra 5, 2008, 125-

138.

Albenda 1976 P. Albenda, “Landscape Bas-Reliefs in the Bit-Hilani of

Assurbanipal”, BASOR 224, 1976, 49-72.

Alscher 1956 L. Alscher, Griechische Plastik III, Berlin 1956.

Alscher 1957 L. Alscher, Griechische Plastik IV, Berlin 1957.

Altınoluk 2013 S. Altınoluk, A Lydian City During the RomanImperial

Period, İstanbul 2013.

Anabolu 1984 M. U. Anabolu, “Batı Anadolu’da Bulunan Hellenistik

Çağ ve Roma İmparatorluk Çağı Girland (Askı)’lı

Sunakları”, Sanat Tarihi Dergisi, C. 3. S. 3. 1984, 1-17. 334

Andreae 2001 B. Andreae, Skulptur des Hellenismus, München 2001.

Armağan 1946 V. Armağan, Manisa Arkeoloji Müzesi Kılavuzu, 1946.

Asgari 1976 N. Asgari “Anadolu’da Antik Mermer Ocakları”, VIII.

TTK I, 1976, 451-456.

Atalay 1973a E. Atalay, “Ein Spaethellenistisches Grabrelief aus

Ephesos”, AA, 1973, 231-243.

Atalay 1973b E. Atalay, “Spaethellenistische Grabreliefs aus Ephesos”,

içinde: E. Akurgal (ed.) X. International Congress of

Classical Archaeology, 1973, 611-616, Taf. 180-182.

Atalay 1986 E. Atalay, “Doğu Grek Hellenistik Çağ Mezar Stellerinde

Çocuk ve Hizmetçi Figürleri” X. TTK I, 1986, 284-292.

Atalay 1988 E. Atalay, Hellenistik Çağda Ephesos Mezar Stelleri

Atölyeleri, İzmir 1988.

Aybek 2004 Metropolis Hellenistik ve Roma Dönemi Heykeltıraşlığı,

Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara 2004.

Aybek 2007 S. Aybek, “Thrak Atlısı Figürünün İkonografik Yapısı

İçinde Edirne Arkeoloji Müzesindeki Steller ve Küçük

Heykellerin Konumu”, içinde: E. Öztepe, M. Kadıoğlu

(ed.) Çoşkun Özgünel’e 65. Yaş Armağanı/Festschrift für

Coşkun Özgünel zum 65. Geburtstag, İstanbul, 2007, 61-

71.

Aybek 2009 S. Aybek, Metropolis Ionia I Heykel, İstanbul 2009.

Aytaçlar 2004 P.Ö. Aytaçlar, Funerary Inscriptions from Northeast

Lydia, EA 37, 2004, 187-188.

335

Baughan 2004 E.P. Baughan, Anatolian Funerary Klinai: Tradition and

Identity, Thesis Phd. Berkeely: University of California

2004.

Baughan 2010 E.P. Baughan, “Lydia Gömü Gelenekleri”, Lydialılar ve

Dünyaları, 273-304, İstanbul 2010.

Baughan 2013 E.P. Baughan, Couched in Death: Klinai and Identity in

Anatolia and Beyond, Wisconsin 2013.

Bağdatlı 2009 F. Bağdatlı, İ.Ö. 3. Yüzyılda Batı Anadolu ve Adalarda

Heykeltıraşlık Faaliyetleri, Selçuk Üniversitesi Sosyal

Bilimler Enstitüsü Arkeoloji Anabilim Dalı

Yayımlanmamış Doktora Tezi, Konya 2009.

Bieber 1959 M. Bieber, Roman Men in Greek Chimation, PAPhS 103,

1959, 374-417.

Bieber 1961 M. Bieber, The Sculpture of the Hellenistic Age,

NewYork 1961.

Bieber 1962 M. Bieber, The Copies of the Herculaneum Women,

PAPS, Vol. 106, No: 2, 1962, 111-134.

Biesantz 1965 H. Biesantz, Die Tessalischen Grabreliefs, Mainz 1965.

Blanckenhagen 1957 P. H. Blanckenhagen, Narration in Hellenistic andRoman

Art, AJA 61, 1957, 78-83.

Boardmann 2014 J. Boardmann, Yunan Heykeli: Geç Klasik Dönem, 2014.

Bobou 2015 O. Boubou, Children in the Hellenistic World: Statues and

Representation, Oxford 2015.

Bosch 1942 M. E. Bosch, Hellenizm Tarihinin Anahatları I, İstanbul

1942.

336

Bosch 1943 M. E. Bosch, Hellenizm Tarihinin Anahatları II, İstanbul

1943

Bossert 1942 H. Th. Altanatolien. Kunst und Handwerk in Klein-Asien

von den Anfaengen bis zum völligen Aufgehen in der

Griechischen Kultur, Berlin 1942.

Brommer 1979 F. Brommer, The Sculptures of The Parthenon, London

1979.

Brueckner 1886 A. Brueckner, Ornament und Form der attischen

Grabstelen, Strassburg 1886.

Bruns-Özgan 1987 C. Bruns-R. Özgan, Lykische Grabreliefs des 5. und 4.

Jhr. v. Chr. IstMitt. Beih. 33, 1987.

Buckler 1924 W.H. Buckler, Sardis VI:2 Lydian Inscriptions,

Publications of the American Society for the Excavation

of Sardis, Leiden 1924.

Buckler-Robinson 1932 W.H. Buckler-D.M. Robinson, Sardis Vol. VII: Greek and

Latin Inscriptions, Part I, Leiden 1932.

Buresch 1898 K. Buresch, Aus Lydien: Epigraphisch-Geographische

Reisefrüchte (ed. O. Ribbeck) 1898, 58-62.

Burton 2003 D. Burton, “Public Memorials, Private Virtues: Women on

Classical Athenian Grave Monuments” Mortality 8/1, 20-

35.

Buschor 1949 E. Buschor, Das Hellenistische Bildnis, München 1949.

Butler 1922 H. C. Sardis: The Excavations, Part I, 1910-1914, Leyden

1922.

Büyükkolancı 1988 M. Büyükkolancı, Efes Müzesi’ne Gelen Dört Mezar Steli,

TAD-XXVII, 1988, 73-83.

337

Carpenter 1971 R. Carpenter, Greek Sculpture: A Critical Review,

Chicago 1971.

Chaniotis 2005 A. Chaniotis, War in the Hellenistic World: A Social and

Cultural History, Oxford 2005.

Civelek 2012 A. Civelek, “Mezar Stelleri Üzerindeki Unguentariumlar

Üzerine Gözlemler”, Arkeloji ve Sanat Dergisi 141, 2012,

77-90.

Clairmont 1967 C.W. Claırmont, “The Grave-reliefs from ”,

BCH 91, 451-68.

Clairmont 1970 C. W. Clairmont, Gravestone and Epigram, Mainz 1970.

Conze 1893-1922 A. Conze, Die Attischen Grabreliefs I-VI, 1893-1922.

Corsten 1987 T. Corsten, “Über die schwierigkeit, Reliefs nach

Inschriften zu Datieren” IstMitt 37, 1987, 187-199.

Couilloud 1974 M. Th. Couilloud, Reliefs Funeraires des Cyclades de

L’Epoque Hellenistique A L’Epoque Imperiale, BCH 98,

1974, 397-411.

Cremer 1991 M. Cremer, Hellenistisch-römische Grabstelen

imnordwestlichen Kleinasien 1. Mysien, Bonn 1991.

Cremer 1992 M. Cremer, Hellenistisch-römische Grabstelen im

nordwestlichen Kleinasien 2. Bithynien, Bonn, 1992

Cyriac of Ancona 2004 Cyriac of Ancona, Later Travels, E. W. Bodnar-C. Foss

(Ed.) Cambridge 2004.

Çekilmez 2011 M. Çekilmez, “Geç Hellenistik Dönem’den Bir Mezar

Steli”, XIX, 2011, 107-126

Çekilmez 2015 Tire Müzesi Hellenistik ve Roma Dönemi Mezar Stelleri,

Tire 2015.

338

Damaskos 1999 D. Damaskos, Untersuchungen zu Hellenistischen

Kultbildern, Stuttgart 1999.

Delemen 1999 İ. Delemen, Anatolian Rider Gods. A Study on Stone

Finds from the Regions of Lykia, Pisidia, Isauria,

Lycaonia, Phrygia, Lydia and Karia in the Late Roman

Period, AMS 35, Bonn, 1999.

Diepolder 1965 H. Diepolder, Die Attischen Grabreliefs des 5 und 4

Jahrunderts v. Chr, Darmstadt 1965.

Dillon 2006 S. Dıllon, Ancient Greek Portrait Sculpture. Contexts,

subjects and Styles, Cambridge 2006.

Dimitrova 2002 N. Dimitrova, “Inscriptionsand Iconography in the

Monuments of the Thracian Rider”, Hesperia 71, 2002,

209-229.

Dinç 2015 M. Dinç, “Manisa Müzesindeki Hellenistik-Roma Dönemi

Heykelleri”, içinde: S. Durugönül (Ed.) Manisa

MüzesiHeykeltıraşlık Eserleri 2015, 27-96.

Dinç 1993, R. Dinç, Lydia Tümülüsleri, Ege Üniversitesi Sosyal

Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Doktora Tezi, İzmir

1993.

Dinç-Durugönül 2015 M. Dinç-S. Durugönül, “Manisa Müzesindeki Hermeler ve

Bir Duvar Apliki”, içinde: S. Durugönül (Ed.) Manisa

Müzesi Heykeltıraşlık Eserleri, 2015, 157-169.

Dinç-Durugönül 2017 M. Dinç-S. Durugönül, “Sculptural Workshop(s) of Lydia

in the Light of Sculptures from Philadelphia and

Thyateira”, Olba XXV, 2017, 251-270.

339

Doğan 2007 U.M. Doğan, Magnesia ad Spylum Arkeoloji,

Topografya ve Tarihi Coğrafya İncelemesi, Dokuz Eylül

Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Klasik Arkeoloji

Anabilim Dalı Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,

İzmir, 2007.

Doksanaltı-Özgan 2007 E.M. Doksanaltı, Kilikya’dan Arkaik Devre Ait İki

Kabartma Üzerine Düşünceler, , 32, 2007,1-

16,Res. 1-11.

Durugönül 2012 S. Durugönül, “Nudity of Male Statues in Ancient Greek

Art”,içinde: A. A. Akyol-K. Özdemir (Ed.) Türkiye’de

Arkeometri’nin Ulu Çınarları. Prof. Dr. Ay Melek Özer ve

Prof. Dr. Şahinde Demirci’ye Armağan, İstanbul 2012,

155-161.

Durugönül 2015 S. Durugönül, “Manisa Müzesindeki Arkaik-Roma

Dönemi Kabartmaları”, içinde: S. Durugönül (Ed.) Manisa

Müzesi Heykeltıraşlık Eserleri 2015, 115-159.

Dusinberre 2003 E.R.M. Dusinberre, Aspects of Empire in Achaemenid

Sardis, Cambridge 2003.

Dusinberre 2003 E.R.M. Dusinberre, Empire, Authority and Authonomy

in Achaemenid Anatolia, Cambridge 2013.

Duyuran 1974 R. Duyuran, “Akhisar Tepe Mezarlığında Yapılan

Arkeolojik Araştırmalar I”, TAD XX/2, 17-27.

Erhat 1999 A. Erhat, Mitoloji Sözlüğü, İstanbul 1999.

Eule 2001 J. C. Eule, Hellenistische Bürgerinnen aus Kleinasien:

Weibliche Gewandstatuen in ihrem antiken Kontext, 2000.

340

Fabricius 1999 J. Fabricius, Die Hellenistischen Totenmahlreliefs,

München 1999.

Faedo 1994 L. Faedo, L “Mousa, Mousai”, LIMC VII,1-2, 991-1013,

1994.

Fıratlı 1964 N. Fıratlı, Les Steles Funeraires de Byzance Greco-

romaine, Paris 1964

Fıratlı 1965 N. Fıratlı, İstanbul’un Yunan ve Roma Mezar Stelleri,

Belleten 29, Sayı 114, 1965.

Filges 2006 A. Filges, Blaundos, Berichte zur Enforschung einer

Kleinstadt im lydish-phrygischen Grenzgebiet, Tübingen

2006.

Foss 1987 C. Foss, “Sites and Strongholds of Northern Lydia”,

Anatolian Studies, Vol 37, 1987, 81-101.

Fraser 1977 P.M. Fraser, Rhodian Funerary Monuments, Oxford 1977.

Fraser-Rönne 1957 P. M. Fraser-T. Rönne, Boetian and West Greek

Tombstones, Lund 1957.

Fuchs 1969 W. Fuchs, Die Skulptur der Griechen München Hirmer

1969.

Greenewalt 1975 C. H. Greenewalt, “Lydian Textiles”, içinde: K. DeVries

(Ed.) From Athens to Gordion, Philadelphia 1975 133-

147.

Greenywalt 1973 C.H.Greenywalt, “Lydian Elements in The Material

Culture of Sardis”, The Proceedings of the X. International

Congress of Classical Archaeology Vol. I, 1973, Pl. 13-20,

37-45, Pl. 13-20.

341

Greenewalt 2010 C.H.Greenewalt, “Giriş”, içinde: N.D. Cahill (ed.)

Lydialılar ve Dünyaları/Lydians and Their World, 2010,

7-36.

Grosmann 1998 J. B. Grosmann, Hellenistic Sculpted Funerary

Monuments from the Athenian , Regional Schools

in Hellenistic Sculpture. Proceeding of an International

Conference held at American School of Classical Studies

at Athens, March 15-17, 1996, 1998, 75-82.

Gschnitzer-Keil 1957 F. Gschnitzer-J. Keil, Neue Inschriften aus Lydien, Wien

1957.

Gusmani 1975 R. Gusmani, Lydiaka, OrAnt 14, 1975, 265-274

Güler 1999 B. Güler, “Tire’nin Eski Oba Köyü’nde Bulunmuş Bir

Mezar Grubu” Belleten LXIII, 721-724.

Güterbock 1956 H. G. Güterbock, “Notes on Some Hittite Monuments”,

AnSt. 6, 1956, 53-56.

Hanfmann 1966 G. M. A. Hanfmann, “The Eight Campaign at Sardis

1965” BASOR 182, 1966, 2-53.

Hanfmann 1973 G. M. A. Hanfmann, “Lydian Relations with Ionia and

Persia”, Xth International Congress of Classical

Archaeology, Vol. I, 1973, 24-35, Pl. 7-12.

Hanfmann 1974, G. M. A. Hanfmann, “A Pediment of the PersianEra From

Sardis”, Mélanges Mansel, Ankara 1974, 289-302.

Hanfmann-Polatkan 1960 G. M. A. Hanfmann - K. Z. Polatkan, "Three Sculptures

from Sardis in the Manisa Museum," Anatolia 4, 55-65,

1960.

342

Hanfmann-Ramage 1978 G. M. A. Hanfmann-N. Ramage, Sculpture From Sardis:

The Finds Through 1975, Cambridge 1978.

Hanfmann- Erhart 1981 G. M. A. Hanfmann- K. P.Erhart, “Pedimental Reliefs

From a Mausoleum of the Persian Era at Sardis: A

Funerary Meal”, içinde: W. K. Simpson and W. M. Davis

(Ed.) Studies in Ancient Egypt, the Aegean and the Sudan,

Boston 1981, 82-90.

Hanfmann-Foss 1983 G.M.A. Hanfmann-C. Foss, Sardis From Prehistoric to

Roman Times, Results of Archaeological Exploration of

Sardis 1958-1975, 1983.

Hausmann 1960 U.Hausmann, Griechische Weihreliefs, Berlin 1960.

Havelock 1964 Ch. M. Havelock, Archaistic Reliefs of the Hellenistic

Period, AJA 68, No: 1, 1964, 43-58, Pl. 17-22.

Hermann P. “Zur Geschichte der Stadt Julia Gordos in Lydien”,

AnzWien 107, 1970, 92-103.

Herrmann 1961 P. Hermann, Grab und Votivstelen aus dem nordöstlichen

Lydien im Museum von Manisa. Anzeiger der

Philosophisch-Historische Klasse 98,1961.

Hermann- Malay 2007 P. Hermann-H. Malay, New Documents from Lydia,

AlmanachWien 340, ETAM 24, 2007.

Higgs 1998 P. Higgs, “After the Mousaleum: Helenistic Sculptures

from Bodrum in the British Museum”, içinde: O. Palagia-

W. Coulson (Ed.) Regional Schools in Hellenistic

Sculpture. Oxford 1998, 243-252.

Himmelman 1999 N. Himmelman, Attische Grabreliefs, Düsseldorf 1999.

343

Hoddinott 1981 R. F. Hoddinott, The Thracians (Ancient Peoples and

Places), London 1981.

Horn 1931 R. Horn, Stehende Weibliche Gewandstatuen in der

Hellenistischen Plastik, München 1931.

Horn 1972 R. Horn, Hellenistische Bildwerke auf Samos, Samos XII,

Bonn 1972.

Hürmüzlü 2007 B. Hürmüzlü, Pisidia Bölgesi’nden Ele Geçen Anthemion

Tipli Steller, Colloquium Anatolicum VI, 2007, 97-114.

Isık 1988 E. Işık, Lydia Mezar Stelleri, Atatürk Üniversitesi Sosyal

Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Doktora Tezi,

Erzurum 1988.

Işık 1989 F. Işık, Eine Spaethellenistische Grabrelief Aus

Aphrodisias, Festschrift für Jale İnan, 1989, 429-438, Taf.

167-168.

Işın 2007 G. Işın, Terrakottaları Hellenistik ve Erken Roma

Dönemleri. Patara V. 1. İstanbul 2007.

İnan 1975 J. İnan, Side’nin Roma Devri Heykeltıraşlığı, Ankara

1975.

İnan-Rosenbaum 1966 J. İnan-E. Rosenbaum, Roman and Early Byzantine

Portrait Sculpture in Asia Minor, London 1966.

Jenkins 2006 I. Jenkıns, Greek Architecture and Its Sculpture, British

Museum Press 2006.

Jockey 1998 P. Jockey, “Neither School nor Koine: The Local

Workshops of Delos and their Unfinished Sculpture”,

içinde: O. Palagia-W. Coulson (ed.) Regional Schools in

Hellenistic Sculptures, Oxford 1998, 177-184.

344

Johansen 1951 K. F.Johansen, The Attic Grave-Reliefs, Copenhagen

1951.

Kabus-Preisshofen 1989 R. Kabus-Preisshofen, Die Hellenistische Plastikder Insel

Kos, AM Beih. 14, 1989.

Kahler 1948 H. Kahler, Der Grosse fries von Pergamon, Berlin 1948.

Kane-Carrier 1992 S. Kane-S.C. Carrier, “Relationships Between Style and

Size of Statuary and Availability of Marble in the Eastern

Roman Empire”, içinde: M. Waelkens, N. Herz, L. Moens

(ed.) Ancient Stones: Quarrying, Trade and Provenance,

Leuven 1992, 121-128.

Karagöz 1984 Ş. Karagöz, Anadolu’dan Mezar Stelleri: Arkaik, Greko-

Pers, Hellenistik, Roma ve Bizans Çağları, İstanbul 1984.

Kazarow 1938 G. I. Kazarow, Die Denkmaeler des thrakischen

Reitergottes in Bulgarien, Leipzig 1938.

Keil-Premerstein 1906 J. Keil-A. Premerstein, Bericht Über Eine Reise in Lydien

und der Südlichen Aiolis, Vien 1906.

Keil- Premerstein 1911 J. Keil-A. Premerstein, Bericht Über Eine Zweite Reise in

Lydien, Wien 1911.

Keil-Premerstein 1914 J. Keil-A. Premerstein, Bericht Über Eine Dritte Reise in

Lydien, Wien 1914.

Kern 1890 O. Kern, Die Inschriften von Magnesia, Mainz 1890.

Kleiner 1942 G. Kleiner, Tanagrafiguren. Untersuchungen zur

Hellenistischen Kunst und Geschichte, Jdl Ergh. 15, Berlin

1942.

345

Kosmopoulou 2002 A. Kosmopoulou, The Iconography of Sculptured Statue

Bases in the Archaic and Classical Periods, Wiskonsin

2002.

Köse 2008 V. Köse, “Dionysos-Felicitas-Bereket Küçük Asya Taş

Ustalarının Roma Mimarlık Süslemelerine Katkısına Bir

Örnek: Kıvrımlı Sarmaşık Dalı”içinde: İ. Delemen, S.

Çokay-Kepçe, A. Özdizbay and Ö. Turak (ed.) Euergetes.

Prof. Dr. Haluk Abbasoğlu’na 65. Yaş Armağanı, 747-

758.

Krahmer 1923/24 G. Krahmer, Stilphasen der Hellenistischen Plastik, RM

38/39, 1923/24.

Krahmer 1927 G. Krahmer, Die einansichtige Gruppe und die

spathellenistische Kunst”, NGG, 1927.

Kunze, 2002 Ch. Kunze, Zum Greifen nah. Stilphänomene in der

hellenistischen Skulptur und ihre inhaltliche Interpretation,

München 2002.

Larson 2013 K. A. Larson, “A Network Approach to Hellenistic

Sculptural Production”, JMedA 26/2, 235-259.

Lawton 1995 C. L. Lawton, Attic Document Reliefs, Oxford 1995.

Lewerentz 1993 A. Lewerentz, Stehende Maenliche Gevanstatuen im

Hellenismus, ein Beitrag zur Stilgeschichte und

Ikonologie hellenistischer Plastik, Schriftenreihe

Antiquates Bd. 5, Hamburg 1993.

Linfert 1976 A. Linfert, Kunstzentren hellenistischer Zeit. Studien an

weiblichen Gewandstatuen, Wiesbaden 1976.

Lippold 1950 G. Lippold, Die griechische Plastik, HdArch VI 3, 1950

346

Littmann 1916 E. Littmann, Sardis VI. Lydian Inscriptions. Part I, Leiden

1916.

Littrow 1968 H. “Vier Tothenmahlreliefs der Berliner Antiken-

Sammlung”, FuB 10, 1968, 103-112 .

Malay 1983 H. Malay, “A New Inscription Concerning the Lakimeni,

Hodeni, Mokadeni and Ankyrani”, EA I, 1983, 25-28.

Malay 1987 H. Malay, “Batı Anadolu’da Aristonikos Ayaklanması”,

Tarih İncelemeleri Dergisi III, 1987, 13-48.

Malay 1994 H. Malay, Greek and Latin Inscriptions in the Manisa

Museum, AlmanachWien Bd. 237, ETAM 19, 1994.

Malay 1999 H. Malay, Research in Lydia, Mysia and Aiolis,

AlmanachWien 279, ETAM 23, 1999.

Malay 2006 H. Malay, “Some Inscriptions From Lydia up for Auction”

EA 39, 2006, 87-99.

Malay-Petzl 1985 H. Malay-G. Petzl, “Neue Inschriften aus den Museen

Manisa, İzmir und Bergama”, EA 6, 1985, 55-69, Taf. 2-4.

Malay-Ricl 2006 H. Malay-M. Ricl, “Some Funerary Inscriptions from

Lydia”, EA 39, 2006, 49-83.

Mandel 2007 U. Mandel, Raeumlichkeit und Bewegungserleben-

Körperschicksale im Hochhellenismus (240-190 v. Chr),

içinde: P.C. Bol (ed.) Die Geschichte der Antiken

Bildhauerkunst III, 2007.

Mansel 1967 A.M. Mansel, “Perge Kazılarına Dair Ön Rapor” TAD

XVI-1, 1967, 101-106.

Markman 1943 S. D. Markman, The Horse in Greek Art, The Johns

Hopkins University Studies in Archaeology, No: 35, 1943.

347

McLauchlin 1985, B. K. McLauchlin, Lydian Graves and Burial Customs,

California Üniversitesi Yayımlanmamış Doktora Tezi,

Berkeley 1985.

Mendel 1914 G. Mendel, Catalogue des sculptures grecques, romaines

et byzantines III Musees Imperiaux Ottomans,

Constantinople 1914.

Meral 2016 K. Meral, “Yunan ve Roma Mezar Stellerinin Gelişimi”

Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Dergisi, s.

37, 2016, 144-160.

Meriç vd. 1981 R. Meriç-R. Merkelbach-J. Nolle-S. Şahin, “Die

Inschriften von Ephesos”. Teil 7. 1: Nr. 3001-3500, Bonn

1981.

Meriç 1983a R. Meriç, “Küçük Menderes Havzasında Tarihsel

Coğrafya Araştırmaları”, I. AST, 1983, 51-52 Res. 231-

233.

Meriç 1983b R. Meriç, “Antik Dönemde Küçük Menderes Havzasının

Tarihsel Coğrafyasına Genel Bir Bakış”, Ege Üniversitesi

Güzel Sanatlar Fakültesi Yayımlanmamış Doçentlik Tezi,

İzmir 1983.

Meriç 1986 R. Meriç, 1986 Yılı İzmir ve Manisa İlleri Yüzey

Araştırması, V. AST I, 1987, 247-254.

Meriç 1988 R. Meriç, “1987 Yılı Alaşehir Kazısı” KST X/1,157-171.

Meriç 1989 R. Meriç, “1988 Yılı İzmir ve Manisa İlleri Yüzey

Araştırmaları”, AST VII, 361-367.

Meriç 1991 R, Meriç, “Doğu Lydia’dan Bir Mezar Steli”, ADerg, I,

1991, 121-122.

348

Meriç 1993 R. Meriç, “Neue Ostgriechische Grabreliefs aus Ionien

und Lydien. Mit Einem Historisch-Topographischen

Exkurs. Öjh, 62. 1993, 57-75.

Merkelbach-Stauber 1998 R. Merkelbach-J. Stauber, Steinepigramme aus dem

griechischen Osten Bd. I, Die Westküste Kleinasiens von

Knidos bis Ilıon, Stuttgart-Leipzig 1998.

Messeglia 2015 J. Messeglia, Body Language in Hellenistic Art and

Society, Oxford 2015.

Mobius 1969 H. Möbius, “Hellenistische Grabreliefs” AA 84, 1969/4,

509-510.

Mülayim 1984 S. Mülayim, “Plastik Sanatlarda Anlatım Biçimleri ve

Üslup”, ADerg 3, 1984, 97-114.

Nayır 1982 K. Nayır, “Alibeyli Tümülüsleri Kurtarma Kazısı”, 1981,

KST IV, 1982, 199-206.

Neumann 1979 G. Neumann, Probleme des Griechischen Weihreliefs,

Tübingen 1979.

Okan 2016 E. Okan, “Tykhe ya da Fortuna”, Düzce Üniversitesi Sanat

Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Yayını Cilt 1, Sayı 1,

2016, 1-14.

Olmstead 1948 A.T. Olmstead, History of The Persian Empire, 1948.

Önder-Bilgin 1995 M.Önder-A.İ. Bilgin, “Philadelphia Yakınlarındaki Roma

Devrine Ait Bir Nekropol Sondajı”, ADerg 3, 133-143.

Özgan 1986 R. Özgan, “İ. S. 1. Yüzyıl Tralleis Yontuculuğu” X. Türk

Tarih Kongresi, Kongreye Sunulan Bildiriler I, 1986, 247-

284.

349

Özgan 1995 R. Özgan, Die Griechischen und Römischen Skulpturen

aus Tralleis, AMS 15, 1995.

Özgan 1999 R. Özgan, Die Skulpturen von Stratonikeia, AMS 32,

1999.

Özgan 2016a R. Özgan, Hellenistik Devir Heykeltıraşlığı I, İstanbul

2016.

Özgan 2016b R. Özgan, Hellenistik Devir Heykeltıraşlığı II, İstanbul

2016.

Özgan 2018 R. Özgan, Hellenistik Devir Heykeltıraşlığı III, İstanbul

2018.

Öztepe 1999, E. Öztepe, Heykeltıraşlık Eserleri, Ankara

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış

Doktora Tezi, Ankara 1999.

Öztepe 2004a E. Öztepe, “Yunan Heykeltıraşlığında Kumaş Dokusuna

Dair İzler ve Formları”, Anadolu-Anatolia Ek Dizi No.1,

2004, 209-219.

Öztepe 2004b E. Öztepe, “Apollon Smintheus Tapınağı Kabartmalarında

Kompozisyon Anlayışı”, Anadolu-Anatolia Ek Dizi No.1,

2004, 221-234.

Öztepe 2008 E. Öztepe, “Zu den Formen der Liegefalten und

eingeritzten Linien in der griechischen Plastik” Istanbuler

Mitteilungen 57, 2007 (2008) 251-270.

Öztepe 2012 E. Öztepe, “Stilistische Untersuchungen der Reliefplastik

des Tempels des Apollon Smintheios” BYZAS 12, 2012,

155-164.

350

Papaefthimiou 1992 W. Papaefthimiou, Grabreliefs späthellenistischer und

römischer Zeit Aus Sparta und Lakonien, Münich 1992.

Parlasca 1982 K. Parlasca, Syrische Grabreliefs hellenistischer und

römischer Zeit: Fundgruppen und Probleme, 1982.

Peek 1931 W. Peek, Griechische Epigramme, AM 56, 1931, 119-134.

Petzl 1991 G. Petzl, “Steinepigramme aus dem Museum Manisa”, EA

18, 1991, 83-90, Taf. 3-5.

Petzl 1992 G. Petzl, “Zum Neupythagorischen Monument aus

Philadelphia”, EA 20, 1992, 1-5.

Pfuhl 1905 E. Pfuhl, “Das Beiwerk auf den Ostgriechischen

Grabreliefs”, Jdl 20, 1905, 47-97; 123-155.

Pfuhl-Mobius 1977/1979 E. Pfuhl-H. Mobius, Die OstgriechischenGrabreliefs. Text

und Tafel Band I-II. Mainz 1977-1979.

Philippson 1911 Reisen und Forschungen im westlichen Kleinasien II,

1911.

Pinkwart 1965 D. Pinkwart, Das Relief des Archelaos von Priene und die

Musen des Philiskos, Kallmünz 1965.

Pinkwart 1973 D. Pinkwart, Weibliche Gewandstatuen aus Magnesia am

Maeander, AntPl 12, 1973, 149-160.

Pleket 1958 H. W. Pleket, The Greek Inscriptions in the Rijksmuseum

van Oudheden at Leyden, Leiden 1958.

Pleket 1970 H. W. Pleket, "Nine Greek Inscriptions from the Cayster-

Valley in Lydia: A Republication", Talanta 2, 1970, 61-

74.

Pleket 1978 H. W. Pleket, “New Inscriptions from Lydia”, Talanta 10-

11, 1978-1981, 88-90.

351

Polaschek 1969 K. Polaschek, Untersuchungen zu griechischen

Mantelstatuen, Berlin 1969.

Polat 1998 G. Polat, Anadolu Akhaemenid Dönemi Plastik Eserleri,

Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Arkeoloji

Anabilim Dalı, Yayımlanmamış Doktora Tezi, 1998.

Polat 2005 G. Polat, “War der Persische Satrap Autophradates von

Sardeis der Ursprüngliche Grabherr des Mausoleums in

Belevi?”, EA 38, 2005, 57-72.

Pollitt 1988 J. J. Pollıtt, Art in the Hellenistic Age, Cambridge 1988.

Pritchett-Pippin 1956 W. K. Pritchett-A. Pippin, The Attic Stelai: Part II.

Hesperia 25-3, 178-328.

Ramage 1972 A. Ramage, “The Fourtheenth Campaign at Sardis

(1971)”, BASOR 206, 1972, 9-39.

Ramage 1978 A. Ramage, Lydian Houses and Architectural Terracottas,

Harvard University Press, 1978.

Ramage 1979 H. N. Ramage, “A Lydian Funerary Banquet”.AnatSt,

Vol. 29, 1979, 91-95.

Ratte 1989 C. Ratte, Lydian Masonry and Monumental Architecture

at Sardis, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Berkeley 1989.

Richter 1961 G.M.A. Richter, The Archaic Gravestones of Attica,

London 1961.

Richter 1965, G.M.A. Richter, The Portraits of the Greeks I-II, London

1965.

Ricl 2010 M. Ricl, Greek Inscriptions in the Museum of Tire, 27.

AST/2, 2009, 445-450.

352

Ricl 2010 M. Ricl, Greek Inscriptions in the Museum of Tire,

DialHistAnc 35/2, 2009, 186-189.

Ricl 2014 M. Ricl, “2013 Epigraphical Survey in The KaysterRiver

Walley”, Journal of Clasical Studies Matica srpska 16,

2014, 7-15, Fig. 1-4.

Ridgway 1990 B. S. Ridgway, Hellenistic Sculpture I: The Styles of ca.

331-200 BC, University of Wisconsin Press, 1990.

Ridgway 2000 B. S. Ridgway, Hellenistic Sculpture II: The Styles of ca.

200-100 BC, University of Wisconsin Press, 2000.

Ridgway 2002 B. S. Ridgway, Hellenistic Sculpture III: The Styles of ca

100-31 BC, University of Wisconsin Press, 2002.

Roaf 1988 M. Roaf, Sculptures and Sculptors at Persepolis, London

1983.

Robert 1964 L. Robert, Nouvelles inscriptions de Sardes, Paris 1964.

Roosevelt 2003 Ch. Roosevelt, Lydian and Persian Period Settlement in

Lydia, Unpublished PhD Thesis, Cornell University,

History of Art and Archaeology, 2003.

Roosevelt 2010 Ch. Roosevelt, “Lydialılardan Önce Lydia”, içinde: N.D.

Cahill (ed.) Lydialılar ve Dünyaları/Lydians and Their

World, 2010, 37-74.

Roosevelt 2014 The Archaeology of Lydia From Gyges to Alexander,

Boston 2014.

Roosevelt 2017 C. H. Roosevelt, Gyges’ten Büyük İskender’e Lydia

Arkeolojisi, İstanbul 2017.

Rostovtzeff 1955 M. Rostovtzeff, Hellenistische Welt, Geselschaft und

Wirtschaft II, 1955.

353

Rotroff-Oliver 2003 S.I. Rotroff-A. Oliver, The Hellenistic Pottery From

Sardis: The Finds Through 1994, London, 2003.

Saltuk 1997 S. Saltuk, Arkeoloji Sözlüğü, İstanbul 1997.

Saraçoğlu 1997 A. Saraçoğlu, Antakya Yöresi Mezar Stelleri, Atatürk

Üniversitesi Yayımlanmamış Doktora Tezi, Erzurum

1997.

Saraçoğlu 2000a A. Saraçoğlu, “Kyzikos’tan Figürlü Mezar Kabartmaları”,

OLBA III, 2000, 181-197.

Saraçoğlu 2000b A. Saraçoğlu, A Group of Funerary Stelai and Votive

Reliefs in the Museum of Aydın, OLBA III, 2000, 41-55.

Schmidt 1991 S. Schmidt, Hellenistische Grabreliefs. Typologische und

Chronologische Beobachtungen. Wien 1991.

Schmaltz 1983 B. Schmaltz, Griechische Grabreliefs, Darmstadt:

Wissenschaftliche Buchgesellschaft, 1983.

Scholl 1996 A. Scholl, “Die Attischen Bildfeldstelen des 4. Jhs. v. Jhr.

Untersuchungen zu den Kleinformatigen Grabreliefs im

Spatklassischen Athen.” AM, Beih. 17. Berlin 1996.

Sekunda 1985 N.V. Skunda, “Achaemenid Colonization in Lydia”, REA

87: 1985, 7-29.

Smith 1988 R.R.R. Smith, Hellenistic Royal Portraits, Oxford 1988.

Smith 1993 R.R.R. Smith, The Monument of C. Julius Zoilos.

Aphrodisias I. Mainz 1993.

Smith 2002 R.R.R. Smith, Hellenistik Heykel (Çev. A.Y. Yıldırım)

İstanbul 2002.

Smith 2009 R. R. R. Smith, “Yazıtlar, Tasvirler ve Arkeolojik Veriler

354

Işığında Heykel Atölyeleri/Sculptor’s Workshops:

Inscriptions, Images, and Archeology”, içinde: R. R. R.

Smith, J. L. Lenaghan (ed.) Aphrodisias’tan Roma

Portreleri, 2009, 102-119.

Sonkaya 2008 A. K. Sonkaya, “Manisa Müzesindeki Philadelphia

(Alaşehir) Heykeltıraşlık Eserleri” Atatürk Üniversitesi

Sosyal Bilimler Enstitüsü Arkeoloji Anabilim Dalı

Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Erzurum 2008.

Sözen-Tanyeli 2003 M. Sözen-U. Tanyeli, Sanat Kavram ve Terimleri Sözlüğü,

İstanbul 2003.

Stähler 1966 K.P. Stähler, Das Unklassische im Telephosfries,

Münster 1966.

Stähli 2001 A. Stähli, Vom Auge des Betrachters entkleidet.

Inszenierung des Themas und Konstruktion des

Betrachters in der hellenistischen Plastik. Die Schlafende

Ariadne im Vatikan. Zona archeologica. Festschrift für

Hans Peter Isler zum 60. Geburtstag, 2001, 381-397.

Şahin 1998 I. Şahin, Lydia’da Küçük Yerleşimler, Ege Üniversitesi

Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Doktora Tezi,

İzmir 1998.

Şahin 1997 M. Şahin, Figurliche Grabstelen und Weihreliefs aus

Miletupolis, İstMitt Bd. 47, 1997, 179-205, Taf. 20-27.

Şahin 2000 M. Şahin, Miletopolis Kökenli Figürlü Mezar Stelleri ve

Adak Levhaları, Ankara 2000.

Tavukçu-Aydın 2014 A.Y. Tavukçu-Z. Aydın-Tavukçu, “Alaşehir-Philadelphia

Yüzey Araştırmaları: İlk Sezon”, içinde: H. Kasapoğlu,

355

M.A. Yılmaz (ed.) Anadolu'nun Zirvesinde Türk

Arkeolojisinin 40 Yılı, 2014, 547-568.

Temür 2018 A. Temür, “Sinop Müzesi Hellenistik ve Roma Dönemi

Mezar Stelleri”, Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler

Enstitüsü Dergisi, ANARSAN Sempozyumu Özel Sayısı,

2018, Yıl 11, Sayı 2, 921-945.

Thönges-Stringaris 1965 R. N. Thönges-Stringaris, “Das Griechische Totenmahl”,

AM, 80, 1965, 1-99.

Tuchelt 1979 K. Tuchelt, Frühe Denkmäler Roms in Kleinasien I, 1979.

Turanî 2000 A. Turanî, Sanat Terimleri Sözlüğü, İstanbul 2000.

Waelkens-Herz 1992 M. Waelkens-N. Herz, Ancient Stones: Quarrying, Trade

and Provenance, Lueven University Press, 1992.

Waywell 1994 G.B. Waywell, “Sculpture in The Ionian Renaissance.

Types, themes, styles, sculptures. Aspects of origins and

influence”, (Ed. J. Isager) Hecatomnid Caria and The

Ionian Renaissance, 58-72, Odense University Press,

1994.

Webb 1996 P. A. Webb, Hellenistic Architectural Sculpture: Figural

Motifsin Western Anatolia and The Aegean Islands,

University of Wisconsin Press 1996.

Wegener 1985 S. Wegener, Funktion und Bedeutung landschaftlicher

Elemente in der griechischen Reliefkunst archaischer bis

hellenistischer Zeit, New York 1985.

Wrede 1985 H. Wrede, Die antike Herme, Trierer Beitraege zur

Altertumskunde I, Mainz 1985.

356

Xagorari-Gleissner 2009 M. Xagorari-Gleissner, Attische BilingueGrabreliefs des

4.Jhs. v. Chr. AA 2, 2009.

Yaylalı 1976 A. Yaylalı, Der Fries des Artemisions von Magnesia am

Meander, IstMıtt. BH 15, 1976.

Yaylalı 1979 A. Yaylalı, Hellenistik Devir İzmir Mezar Stelleri,

Yayımlanmamış Doçentlik Tezi, Erzurum 1979.

Yaylalı 1981 A. Yaylalı, “Hellenistik Devir İzmir Mezar Stelleri”, IX.

TTK I, 21–25 Eylül 1981, 473-489.

Yaylalı 1989 A. Yaylalı, Eine Grabstele im Museum İzmir, Festschrift

für Jale İnan, İstanbul 1989, 471-481.

Yaylalı 2008 A. Yaylalı, “Kyzikos’tan Bir Mezar Steli”, içinde: B. Can,

M. Işıklı (ed.) Doğudan Yükselen Işık Arkeoloji Yazıları:

Atatürk Üniversitesi 50. Kuruluş Yıldönümü Arkeoloji

Bölümü Armağanı, Erzurum 2008, 123-128.

Zanker 1993 P. Zanker, “The Hellenistic Grave Stelai from Smyrna:

Identity and Self-Image in the Polis”, içinde: A.W.

Bulloch (ed.) Images and Ideologies. Self-definition in the

Hellenistic World, Berkeley 1993, 212-230.

Zlotogorska 1997 M. Zlotogorska, Darstellungen von Hunden auf

Griechischen Grabreliefs von der Archaik bis in die

römische Kaiserzeit, Schriftenreihe Antiquates Bd. 12,

Hamburg 1997.

Antik Kaynaklar

Euripides Bakkhalar (Çev. S. Eyüboğlu), İş Bankası Kültür

Yayınları 2016.

357

Herodotos Herodot Tarihi (Çev. M. Ökmen), Remzi Kitabevi 1991.

Homeros Ilyada (Çev. A. Erhat-A. Kadir), İş Bankası Kültür

Yayınları 2016.

Strabon Geographika, XII, XIII, XIV (Çev. A. Pekman), Arkeoloji

ve Sanat Yayınları 2000.

Vitruvius Mimarlık Üzerine On Kitap (Çev. S. Güven), Şevki Vanlı

Mimarlık Vakfı Yayınları 2015.

358

11. GRAFİK VE TABLOLAR

359

İkonografik Dağılım

45 40 35 30 25 41 20 37 15 10 5 6 6 5 0 Symposium Dexiosis Atlı Sahneler Kadın-Erkek Birden Fazla Sahnesi Sahnesi Betimli Betim Alanlı Sahneler Sahneler

Grafik 1

Stel Tipleri

35

A Tipi 30

14 25

20 B Tipi

15

14 10

C Tipi 12 5 5 0 Alınlıklı Çerçevesiz

Grafik 2

360

Figür Tipleri (Kadın) 16

14

12

10

8 14 6 9 9 4 8 6 2 2 2 0 Protopudicitia Saufeia Philista Polla Valeria Penelope K.Herculaneum V.Mousa

Grafik 3

Figür Tipleri (Erkek)

18 16 14 12 10 8 17 6 4

2 3 3 3 0 1 1 Dioskurides I Dioskurides II Demosthenes I Demosthenes II Hippokrates Hades

Grafik 4

361

Kronolojik Dağılım

Symposium Sahnesi Dexiosis Atlı Kadın ve Erkek Betimli Birden Fazla Sahnesi Steller Sahneler Betim AlanlıSahneler 330- K1, K2 K91 300 300- 250 250- K58 K92 225 225- K3 K59, K92 200 200- K4 K44, K74 180 180- K45 170 170- K5 160 160- K6, K7 K39 K46, K47 150 150- K48, K49 140 140- K8, K9, K10 K34 K50, K64, K65, K75, K76, 130 K81, K88 130- K11, K12 K35 K40 K51, K60, K61, K66, K77 120 120- K13, K14 K52, K70, K71, K72, K82, 110 K84, K85 110- K15, K16, K17, K18 K37 K41 K53, K54 K93 100 K42 K67, K73, K86, K93

100- K19, K20, K21, K38 K43 K78, K79, K83 90 K22, K23 90-75 K55, K80, K87, K89, K90, K94 K94

K24, K25

75-50 K26, K27, K28 K56, K57, K62, K63, K68

50-25 K29, K30, K31, K69, K95 K95 K32, K33, K95

Tablo 1

362

12. ÇİZİMLER

363

STEL TİPLERİ

Çiz. 1: A Tipi Alınlıklı Çiz. 2: B Tipi Alınlıklı

Çiz. 3: C Tipi Alınlıklı Çiz. 4: Çerçevesiz

364

FİGÜR TİPLERİ (Kadınlar)

Çiz. 5: Protopudicitia Çiz. 6: Pudicitia Saufeia

Çiz. 7: Pudicitia Saufeia Çiz. 8: Pudicitia Philista 365

Çiz. 9: Pudicitia PhilistaÇiz. 10: Polla Valeria Çiz. 11: Penelope

Çiz. 12: Küçük Herculaneumlu Kız Çiz. 13: Venedikli Mousa

366

FİGÜR TİPLERİ (Erkekler)

Çiz. 14:DioskuridesI Çiz. 15:DioskuridesII

Çiz. 16: Demosthenes I Çiz. 17: Demosthenes II 367

Çiz. 18: Hippokrates Çiz. 19: Hades

368

13. HARİTA

369

370

14. RESİMLER

371

Resim 1

Resim 2

372

Resim 3 (Keil-Premerstein 1911, Nr. 122)

Resim 4 (Pfuhl-Möbius 1979, Taf. 224, Nr. 1553)

373

Resim 5

Resim 6

374

Resim 7

Resim 8

375

Resim 9

Resim 10

376

Resim 11

Resim 12

377

Resim 13

Resim 14 (Meriç 1993, Abb. 8)

378

Resim 15

Resim 16

379

Resim 17

Resim 18

380

Resim 19

Resim 20 (Pfuhl-Möbius 1979, Taf. 274, Nr. 1906)

381

Resim 21

Resim 22

382

Resim 23 (Meriç 1993, Abb. 10)

Resim 24

383

Resim 25

Resim 26

384

Resim 27(Keil-Premerstein 1911, Nr. 81, Abb. 32)

Resim 28

385

Resim 29

Resim 30

386

Resim 31

Resim 32 (Malay-Ricl, 2006, Nr. 50)

387

Resim 33

Resim 34

388

Resim 35 (Pfuhl-Möbius, Taf. 164, Nr. 1089)

Resim 36

389

Resim 37

Resim 38 390

Resim 39

Resim 40

391

Resim 41

Resim 42 392

Resim 43

Resim 44 393

Resim 45

Resim 46 (Hanfmann 1966, Fig. 36) 394

Resim 47

Resim 48

395

Resim 49 (Malay-Ricl 2006, 79)

Resim 50

396

Resim 51

Resim 52

397

Resim 53

Resim 54 (Pfuhl-Möbius 1977, Nr. 423, Abb. 34) 398

Resim 55

Resim 56

399

Resim 57 (Aytaçlar 2004, Fig. 3)

Resim 58 400

Resim 59

Resim 60

401

Resim 61

Resim 62 402

Resim 63

Resim 64

403

Resim 65

Resim 66

404

Resim 67

Resim 68

405

Resim 69 (Hanfmann-Ramage 1978, Fig. 273)

Resim 70

406

Resim 71 (Pfuhl-Möbius, 1977, Taf: 57, Nr. 342)

Resim 72

407

Resim 73

Resim 74

408

Resim 75

Resim 76

409

Resim 77

Resim 78

410

Resim 79

Resim 80

411

Resim 81

Resim 82 (Hanfmann-Ramage 1978, Nr. 137, Fig. 272) 412

Resim 83

Resim 84 (Meriç 1993, Abb. 17)

413

Resim 85

Resim 86

414

Resim 87

Resim 88

415

Resim 89 (Pfuhl-Möbius 1977, Taf.100, Nr. 666)

Resim 90

416

Resim 91

Resim 92

417

Resim 93

Resim 94 418

Resim 95 (Paris Louvre Müzesi Arşivi)

419

ÖZET

LYDİA BÖLGESİ HELLENİSTİK DÖNEM MEZAR STELLERİ

Sonkaya, Abdullah Kasım

Doktora Tezi, Arkeoloji Anabilim Dalı

Tez Danışmanı: Prof. Dr. Erhan Öztepe

.…../ 2019, …..sayfa

Bu çalışmada Lydia Bölgesi’nde bulunmuş Hellenistik Dönem’e ait mezar stellerinin yerel ve bölgesel özellikleri bakımından incelenmesi amaçlanmıştır. Bu doğrultuda yapılan alan çalışmaları kapsamında öncelikle, bölgeden ele geçmiş ve bugün yurtiçi ve yurtdışı müzelerde sergilenen Hellenistik Dönem eserleri tespit edilerek bunların müze envanter kayıtları ve ilgili diğer kaynaklar ışığında katalogları hazırlanmıştır. Öncelikle stel formları ve figürleri açısından tipolojik olarak gruplandırılan bu eserler, anılan özelliklerinin yanı sıra ikonografik ve stilistik değerlendirmeye tabi tutularak tarihlendirilmiştir. Başta yansıttıkları teknik ve kompozisyon özellikleri olmak üzere yerel ve bölgesel düzeydeki stilistik etkileşimler de dikkate alınarak bölgedeki muhtemel mezar steli yapım atölyelerinin saptanmasına yönelik önerilerde bulunulmuştur.

Yapılan bu değerlendirmeler sonucunda bölgenin orta ve güney kesimlerine oranla kuzey yörenin stel üretimi bakımından son derece zayıf olduğu; aynı şekilde 3. yüzyılda bölgenin stel üretimi bakımından oldukça verimsiz kaldığı gözlenmiştir. Ana

üretim merkezleri olarak Sardes, Philadelphia, Theira ve Hypaipa kentleri ön plana 420

çıkmaktadır. Bu kentler civarındaki atölyelerde üretilmiş olan eserler gerek stel gerekse figür tipleri bakımından zengin bir çeşitliliğin varlığına işaret etmektedir.

Kabartmalarda symposium, dexiosis, atlı figürler ile ayakta veya oturur haldeki kadın ve erkek betimlerinin işlendiği konulara yer verildiği görülmüştür. Stilistik bakımdan yapılan değerlendirmeye göre, 2. yüzyıl kabartmalarında çevre bölgeler ve kentlerle paralel olarak gelişen doğal, plastik yapı yüzyılın sonuna doğru yerini yapaylığa bırakmış; zamanla iyice yerleşen bu şematik yapı steller üzerindeki hâkimiyetini sonraki yüzyılda artarak devam ettirmiştir.

421

ABSTRACT

HELLENİSTİC GRAVESTONES OF LYDİAN REGION

Sonkaya, Abdullah Kasım

PhD Thesis, Archaeology Department

Supervisor: Prof. Dr. Erhan Öztepe

……./ 2019, ….. pages

The aim of this study is to investigate the local and regional characteristics of the

Hellenistic gravestones found in the Lydia region. Within the scope of the field studies conducted in this direction, firstly, the Hellenistic period works exhibited in domestic and foreign museums has been determined and catalogued in the light of the museum inventory records and other related sources. These gravestones, grouped typologically in terms of stele forms and figures, has been dated according to the iconographic and stylistic evaluations. Considering the technical and composition characteristics, and the stylistic interactions at the local and regional level, some suggestions has been made for the identification of possible gravestone workshops in the region.

As a result of these evaluations, it has been understood that the northern region is poor in terms of gravestone production compared to the central and southern parts of the region; similarly, it has been observed that the region was remained quite inefficient in production of gravestones in the 3rd century. The main production centers are Sardes,

Philadelphia, Theira and Hypaipa. The works produced in the workshops around these cities indicate a rich variety in regard to stele and figure types. Symposium, dexiosis, 422 equestrian figures, and the depictions of female and male standing or sitting were sculpted onto the reliefs. According to the stylistic evaluation, the natural, plastic structure in the reliefs of the 2nd century, developed in parallel with the surrounding regions and cities, left its place to artificiality towards the end of the century. This schematic structure of the reliefs, which settled well in time, continued its dominance over the works in the next century.

423