İzmir'de Modern Konut Mimarlığı 1950-2006
Total Page:16
File Type:pdf, Size:1020Kb
İzmir’de Modern Konut Mimarlığı 1950-2006 Deniz GÜNER Mimar, Dr. 950-2006 yılları arasında İzmir’de üretilen ve mimari dönüșümleri yönlendirecek kamu-özel yapı stokunu, mimari yönelimler, arayıșlar sermaye birikimlerinin kendilerini görünür kıl- 1ve konut tipolojileri bağlamında ele alan maya bașladığı bir döneme ișaret etmektedir. bu yazı, konuyu daha geniș bir çerçevede değer- İzmir, 1950’lerdeki morfolojik küçüklüğünün lendirmeyi hedefleyerek, İzmir’deki mimarlık getirdiği avantajla, geniș art alanının sağladığı pratiğini Türkiye’deki yapı üretim süreçlerini sermaye birikimini ve sınırlı sosyal sermayesini ve sosyo-ekonomik dinamikleri belirleyen dıșsal bir sinerjiye dönüștürebilmiș ve diğer birçok kent- koșullar bağlamında da ele almayı amaçlayan ten farklı olarak, ülkede yașanan bu değișimleri bir okuma modeli önermektedir.1 Yazı, bu dıșsal İstanbul ve Ankara gibi merkezlerle eș zamanlı koșullara koșut olarak, son 50 yıl içinde yașanan olarak yașayabilmiștir. İzmir kentine günümüz- kentsel dinamikler ve morfolojik değișimler ile deki modern karakterini veren bu modern dilin İzmir’deki konut mimarisinde görülen yerleșik kurulușuna daha detaylı bakmanın, kentin süre- kalıpları eșzamanlı olarak ve birbirleri üzerinden gelen mimari reflekslerini anlamak için de iyi bir okumayı, kısaca konut tipolojilerini ve estetik zemin olușturacağı kanısındayım. kalıpları kentsel coğrafya üzerindeki dağılım- ları üzerinden okumayı da hedeflemektedir. Bu İzmir’deki “Nüans Mimarlığı” ve sayede, konut mimarisinde görülen modern ve Mimar Kimlikleri öncü örneklerin, kentin sosyo-ekonomik açıdan İzmir, nüfus açısından metropol kent büyüklü- farklı bölgelerinde nasıl dönüștürülerek benim- ğüne yaklașsa da, mimari nitelik açısından, 1922 sendikleri, modernizmin nasıl sıradanlaștığı, İzmir yangınından günümüze kadar geçen süre kısaca, modernizmin benimsenmesi, uyarlan- içerisinde oldukça sınırlı bir değișim dinamiği ması ve yerelleștirilmesi süreçlerini de metnin göstermiș görünmektedir. Merkezdeki mimarlık arka alanında ele almaya çalıșmaktadır. pratiğini heterojen kılan metropol kültürünün İzmir’deki modern konut mimarlığının gelișimini altüst edici devinimi ve bunun içinde ancak “fark- belirgin olarak izleyebilmek için, mimarlıkta lılașarak” var olunabildiği mimarlık ortamından modern dilin kurulduğu 1950’lere detaylıca farklı olarak, “tașra” zihniyetinin biçimlendirdiği bakmak gerekmektedir. Bu dönem bir yandan, II. İzmir gibi periferideki mimarlık pratikleri, daha Dünya Savașı boyunca içe kapalı ekonomi-politik çok “benzeșerek” ve birbirlerinden ancak nüans- rejim sürdüren Türkiye’nin dıș dünya ile kısmen lar ile ayrıșabilen bir yapı kültürü üretmektedir. bağlantı kurmaya bașladığı, diğer yandan kentsel Ancak, tüm bu “benzeșme” ve “makbul olma” PLANLAMA 1 Bu yazıyı okuyarak, değerli önerilerde bulunan Koray Velibeyoğlu’na teșekkür ederim. 2006/3 123 endișesinin, farklılık ve sıra dıșılık kaygısının, “mimik”lerde rastlanabilecek așırı ekonomik ifade dili tercihinin, kısaca “nüans mimarlığı” olarak tanımlamaya çalıștığım tüm bu kaygı, endișe ve tercihlerin İzmir’deki mimarlık prati- ğini biçimlendirmesinde, denetleyici ve dıșlayıcı tașra zihniyetinin ötesinde dönemin ekonomik ve politik bağlamının da etkili olduğu bir gerçektir. II. Dünya Savașı’nı takip eden, kısmen dıșa kapalı 1940’lı yıllardan sonra, 1950’lerde görü- len ekonomik patlama, yalnızca imar etkinliğini arttırmakla kalmamıș, İzmir’de sayıları 10-12 arasında değișen, İstanbul’dan gelen yeni mezun mimarlar için de -uzun zamandan beri ilk kez- yeni iș imkânları yaratmaya bașlamıștı. Dokuz Eylül Üniversitesi adını alacak olan Ege Özel Fotoğraf 1, 2 Mimarlık ve Mühendislik Yüksek Okulu’nun ve 3. 1930’lu ve 40’lı yıllarda 1963’teki açılıșına kadar, kentte etkinlik gös- inșa edilen bah- teren az sayıdaki mimar ve mühendisin İstan- çeli kooperatif bul Teknik Üniversitesi veya Güzel Sanatlar yapı tipolojile- rinde görülen Akademisi’nde Sedat Hakkı Eldem, Ernst Egli, tekli pencere Gustav Ölsner gibi hocaların gözetiminde eğitim düzeni, Sedad görmüș olmaları, hatta onlarla sürekli irtibat H. Eldem’in belirlediği halinde olmaları nedeniyle, merkezin formasyon 1950’lerin II. ve ilișkiler ağından sürekli olarak yararlanılmıș ve Ulusalcı söylemi bu yıllarda İzmir’de, İstanbul ve Ankara’da inșa doğrultusunda sürekli yatay edilen yüksek kalitedeki yapılara benzer nitelikte pencere kurgu- yetkin ürünler üretilebilmiștir. suna dönüșmüș, 1960’ların 1930’ların sonundan 1940’lı yılların sonuna kadar bașında ise tümüyle șeffaf- İzmir’de yaygın olarak kabul görmüș, genelde lașarak bütün iki veya dört katlı, geniș saçaklı, kırma çatılı cepheyi tanımlar ve serpme sıvalı yapı morfolojisi, 1950’lerden hale gelmiștir. itibaren yerini yavaș yavaș teras çatılara, dolu kütle kurgusunun yerine yatay döșeme plakları ve düșeyde bant yüzeylerin olușturduğu düzlem- sel cephe kurgusuna, dolu kütleleri delen pencere boșlukları yerlerini düzlemsel betonarme plaklar arasında zemine kadar inen geniș pencere açık- lıklarına, kapalı çıkmaların yerini alan ince demir korkulukların ardında șeffaflașmıș geniș balkon açıklıklarına, serpme sıvalı cephelerin yerlerini alan mozaik panoların, taraklı sıvaların veya BTB kaplama malzemesinin soyut ve modernist esteti- ğin ifade aracı olarak kullanıldığı, daha modern bir dile sahip cephelere bırakmıștır (Fotoğraf 1, 2 ve 3). Tüm bu değișim dinamiklerini bașlatan 1943 mezunu Emin Balın, Harbi Hotan, Alp Türk- PLANLAMA soy, Ahmet Nural ve 1944 mezunu Fahri Nișli, 2006/3 İzmir’de modern mimarlığın öncülerinden olan 124 Tahsin Sermet, Necmettin Emre, Rıza Așkan gibi pratiği içinde, olumsuz yönde etkilerinin de var bir önceki kușaktan farklılașarak, günümüz İzmir olabileceği çoğunlukla gözden kaçırılmaktadır. mimarlığını da biçimlendiren yeni ve modernist Her sene tekrarlanan, kısmen deneyselliğe açık dilin kurucuları arasında yer almıșlardır. bir tasarımın ürünü olan bu pavyonların, yerel İzmir’deki İzmir kenti bağlamında, 1923-1929 yılları ara- inșai imkân ve pratikler içinde kısa sürede inșa sındaki göreceli hızlı inșa faaliyetlerine karșıt edilmeleri gerektiğinden, İzmirli mimarların, sıra inșa etme olarak, 1929 Ekonomik Buhranı’ndan II. Dünya dıșı inșa tekniklerini deneyemedikleri, çoğunlukla pratiğini konvansiyonel teknikler ve ucuz malzemelerle Savașı sonrasına, hatta 1950’lere kadar devam biçim- eden dönem, ülke çapındaki sınırlı ekonomik kotardıkları, bu açıdan da pragmatik ve konvan- imkânlar, burjuvazinin gelișme așamasında siyonel inșa pratiklerini daha da pekiștirdikleri lendiren 3 olması ve asıl ișverenlerin belediyeler ile kamu sıklıkla görülmektedir. periferinin kurum ve kurulușlarının olması nedeniyle, 1950’lerin bașından itibaren -özellikle de denetle- çoğunlukla iyileștirme projeleri ve ödenekleri 1952’de Türkiye’nin NATO Paktı’na üye olması yici piyasa sürekli kesintiye uğrayan yarım kalmıș kamu ve İzmir’in NATO merkezlerinden biri olarak projelerinin çokluğuyla belirginleșir.2 İșveren- seçilmesi gibi- giderek dıșa açılan ekonomik koșulları- lerin merkezdeki gelișmelerden görece uzak ve politik ilișkilerin yarattığı tüm bu değișim nın, hem talepleri, konut dıșındaki çoğu yatırımın belediye ivmelerine rağmen, İzmir’de ve ülke genelinde birbiriyle mimarları veya kamu adına merkezden yapılıyor yapı sektörü henüz bu değișimlere ayak uydura- çelișen, olması nedeniyle İzmirli birçok mimarın, Söke, mayacak derecede zayıf durumdadır. İzmir’deki Ödemiș, Tire veya Denizli gibi yakın yerlerden endüstrileșmemiș ve yeterince gelișememiș, kısıtlı hem de -sınırlı sayıda da olsa- iș alarak ayakta kalmaya olanaklara sahip yapı sektörünün gelișebilmesi așılması çalıștıkları görülmektedir. Mimarların çalıșma ve çivi, menteșe, kapı kulbu gibi İstanbul’dan merkez- alanlarının çoğunlukla konut ile sınırlı olması, getirtilen malzemeleri üretecek atölye benzeri dekiler- jürilerini merkezdeki mimarların olușturduğu üretim tesislerinin çoğalması, ancak çimento ve kamu yarıșmalarına girmekte görülen isteksizlik, inșaat demiri bulma sıkıntısının da sona ereceği den çok kalfa ve ustalar ile girișilen rekabet dıșında, bu dar 1960’ların sonlarına doğru mümkün olabilmiș- daha zor piyasa alanında yaratıcılığın ortaya dökülebile- tir. ceği, nefes alınacabilecek tek alan olarak, her yıl zihniyet tekrarlanan “Beynelmilel İzmir Fuarı” ve bu bağ- İzmir’deki inșa etme pratiğini biçimlendiren kalıpları ve lamda her yıl yeniden inșa edilen geçici pavyon periferinin denetleyici piyasa koșullarının, hem ekonomik birbiriyle çelișen, hem de așılması merkezdekiler- yapıları görülmektedir. 1930’lardan itibaren her bariyer- yıl kurulan Fuar, İzmir’deki mimarlık pratiği için den çok daha zor zihniyet kalıpları ve ekonomik hem merkezdeki gelișmelerin takip edilebildiği bariyerler içinde geliștiği görülmektedir. Perife- ler içinde bir eğitim alanı, hem de deneyselliğin ve “farklı- ride, özellikle de İzmir’de mimarlar her zaman geliștiği lașmanın” kısmen uygulanabildiği bir iș imkânı kısıtlı sayıdaki iș imkânları için, önceleri yapı görülmek- olarak görülmüștür. Ancak bu iș imkânı her zaman ustaları ve kalfalarla, daha sonra da müteahhitler kolaylıkla elde edilememekte, çoğunlukla İstanbul ile rekabet etmek zorunda kalmıșlardır. Kısıtlı tedir. ve Ankara’daki mimarlar tarafından tasarlanmıș bir alanda çoklu aktörün mücadelesine sahne projeler İzmirli mimarlar tarafından uygulamaya olan tașranın bu rekabetçi piyasa koșullarında, geçirilmektedir. İzmir Fuarı’nın -özelde de birbirini taklit ederek sıradanlașan ve giderek pavyon inșa etme pratiğinin- İzmir’deki mimarlık yıkıcılașan, “bir örnekleșen” bir tașra inșa kültürü