KENT KONAK

SONBAHAR 2016 / 29

ESKİ İZMİR MAHALLELERİ (ETİLER) Firkat, Revnak, Ziba, Rana, Meserret, Bedava adlı sokaklar neden bu kadar yalnız ve hüzünlü…

İZMİR’İN TARİHİ BANKALARI NASIL ‘TARİH’ OLDU? İzmirli-Egeli bankaların çoğu 1980’li yıllara kadar küçük ölçekli ve yöresel bankacılık yaparak ayakta kaldı.

ORHAN KEMAL’İN ROMANLARINDA İZMİR “O şimdi nerde mi? Kim bilir? ‘Küçük Adam’lara mahsus çileli bir hayatı sürerek, belki İzmir’de, belki İstanbul’da, belki de Van’da…” İKİÇEŞMELİK’İN ÇEŞMELERİ Yolun genişletilmesi ve yokuşun eğiminin azaltılması çalışmalarında ilk çeşme bir hayli yukarıda kaldığı için, hemen altına ikinci bir çeşme daha yapılmış ve benzerine çok güç rastlanır ilginç bir görünüm oluşmuştur. SONBAHAR 2016 / 29 KONAK BELEDİYESİ ADINA SAHİBİ Sema PEKDAŞ Konak Belediye Başkanı YAYIN KOORDİNATÖRÜ Işık TEOMAN (Sorumlu Yazı İşleri Müdürü)

YAYIN DANIŞMANLARI Ozan YAYMAN - Fırat SOYLU HUKUK DANIŞMANI Mine GENÇ KNK GÖRSEL Reha ALAN

KÜLTÜR SANAT M. Salim ÇETİN HALKLA İLİŞKİLER Emine KALABALIK KATKIDA BULUNANLAR Gökhan AKÇURA - Yaşar AKSOY Tufan ATAKİŞİ - Orhan BEŞİKÇİ Muzaffer CELLEK - Hürol DAĞDELEN Lütfü DAĞTAŞ - Sinan DOĞAN Hüseyin ERCİYAS - Saadet ERCİYAS Gürkan ERTAÇ - Tayfur GÖÇMENOĞLU Oktay GÖKDEMİR - Mehmet GÜLÜMSER Ahmet GÜREL - Teodora HACUDİ Atilla KÖPRÜLÜOĞLU - Nalan KOLAĞASI İMRE Sancar MARUFLU - Başak OCAK Uğur ORAL - Metin ÖZER Neslihan PERŞEMBE - Umur SÖNMEZDAĞ Ayşe TEOMAN - Başak OCAK Uğur ORAL - Atilla ÖZDEMİR Aygül UÇAR - Hüdai ÜLKER Yaşar ÜRÜK - Mazlum VESEK Burcu YAPRAK - Okan YÜKSEL EDİTÖR Ayşe TEOMAN GRAFİK Murat DİRLİK Kapak fotoğrafı Yaşar ÜRÜK BASKI TARİHİ EKİM 2016 YÖNETİM YERİ İzmir Konak Belediyesi Dokuz Eylül Meydanı No: 6 Basmane/İZMİR Tel: +90 (232) 484 53 00/1590 Internet: www.konak.bel.tr BASILDIĞI YER: İHLAS GAZETECİLİK A.Ş. Tel: +90 (212) 454 30 00

YAYIN TÜRÜ Yerel-Süreli-Üç ayda bir yayımlanır, para ile satılamaz. Yayımlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir. Fotoğraf: Isıķ TEOMAN

2 SONBAHAR 2016 Merhaba,

Dile gelen sözcükler olduğumuzu her fırsatta meyecekse, kadim şehrimizin bize bıraktığı yineliyoruz. Dile gelende haksızlıklara karşı du- mirastır yol gösterenimiz. ruş, dayanışma, değerlerimize bağlılık ve bizi Tarihin imbiğinden süzülerek bugünlere gelen biz yapan şehrimize tutkuyla düşkünlük var... ve biriktiği yerde nice zenginlik barındıran Ko- Dile geldiğimiz zeminlerden saydığımız dergimiz nak’ın olmaz ise olmazı mahalle kültürü de KNK’nın sonbahar sayısı, bizler ile şehrimizin dergimizin sayfalarına yansıyor. Bu sayımızda kültür hayatı arasındaki yeni bir perçindir… Etiler Mahallesi’ni konu ediniyoruz. Şehrimizin Tarihin biriktirdiği zenginlik olarak adlandır- değerlerinden birisidir, mahalle kavramı. Yaşı dığımız Konak’ın yarattığı ve yaşattığı değerleri kaç olursa olsun hemen her İzmirlinin dilindedir, kayıt altına aldığımız dergimiz için, emek “Mahalle arkadaşım” deyişi. Mahallelerimizi veren kalem sahiplerine de ayrıca teşekkürü sahiplenmemiz biraz da bundandır. Biliyoruz bir borç bilirim. Şehrimizin kültürünü el birli- ki hatıralar masumdur ve o naiflikte yaşıyoruz ğiyle sahipleniyor olmak her birimiz için ayrı işte biz şehrimizde, birbirimizi… bir övünç kaynağıdır. Bizlerde en derin izi bırakan Mustafa Kemal Bu sayımızda Orhan Kemal’in, romanlarında Atatürk’ün şehrimizdeki hatıralarını sahiplen- İzmir üzerine geçen imgeleri bulacağınız ko- meyi sürdürüyoruz. Mustafa Kemal’in, İzmir’deki numuzun fazlasıyla ilgi çekeceğine inanıyorum. yemek sofralarına kulak kesileceğiz bu ay. Ayrıca benzer içerikli metinlere, zaman içeri- Sembollerimizden olan ve buluşma noktası saydığımız, ‘Gazi Heykeli’nin öyküsü de derlenen sinde yenilerinin ekleneceğinin haberini vermek bir başka konu başlığımız. isterim. Buna ilişkin süreç başladı bile… Kısa zaman önce Karataş’ta, şehrimin kültür hayatına Sadece spor dünyasına değil, zarafet halkasına kattığımız ve Tarık Dursun K. Yazar Evi’nin ko- da anlam katan Damlacıklı Metin Oktay anısına nukları çoğalıyor. Evimizin ilk konuğu olan yaptırdığımız heykel, şehrimizin yeni simge- Cihat Duman şehrimiz üzerine izlenimlerini lerinden birisi olmaya hazırlanırken, Damlacıklı dergimizin güz sayısında kaleme aldı. İnanıyoruz bir başka zarafet ve spor insanı Bülent Buda’nın ki bu metinler çoğalacak ve zengin bir İzmir öyküsü de bizlerle oluyor bu KNK’da. kitaplığı ortaya çıkacaktır. Tarihiyle zengin, kadim şehrimizin toprakla- Cahit Duman’ın, İzmir üzerine, “İnsanlar yavaş rında büyülü bir tüneli aşıp zamana usulca yürüyordu ve yüzlerinde gerginlikten eser bile dokunduğunuzu hissedeceğiniz dergimizin yoktu. İstisna bile diyebileceğim bir yüz gör- bu sayısında yer alan birbirinden ilgi çekici medim kendisini telaşa kiralamış” diyen satır- konuların, kültür hayatımıza zenginlikler ka- larına biz de şu eklemeyi yapalım istiyoruz: tacağına inançla, sevgilerimi sunuyorum. Evet yavaş yavaş acele ediyoruz. İşimiz çok… Yolumuz uzun... Ve bu yolda soluğumuz kesil- Sema PEKDAŞ / Konak Belediye Başkanı

Alsancak sokakları

SONBAHAR 2016 3 içindekiler 6 12 22

16 İzmir Gureba-i Müze olmayı İkiçeşmelik’in çeşmeleri Gazi Heykeli Müslimin Hastanesi bekliyor 38 42 İzmir’in İzmir’in tarihi en bankaları sevdiğim nasıl yanı tarih Ankara oldu olmayışı

50 54

Halk Eczanesi

Bordrolu eşekler 64 70

İzmir’in örnek kıdemli vatandaşları

Orhan Kemal’in romanlarında İzmir

4 SONBAHAR 2016 içindekiler 26 32 36

Müze olmayı İzmir’deki Symrna Avrupa bekliyor Afrikalı Türkler Etiler Mahallesi Bilimler Enstitüsü 44

İzmir’de eğlenmenin şifreleri 56 58

İzmir’de Ata’nın İskoçya İzmir Kilisesi’nin yemekleri sağlık hizmeti

74

Sihirbaz Macarlar

74 Bir futbol bilgesi Bülent Buda

SONBAHAR 2016 5 Bulvarı ile Yağhaneler semtinde Yeşillik Cad- desi’ni birleştiren bu yolun önemli bölümü, adını taşıdığı Belediye Başkanı Eşref Paşa İkiçeşmelik’in tarafından açtırılır ve daha sonra 1913 - 1917 yılları arasında İzmir Valiliği yapan Rahmi Bey zamanında tamamlanır. Ancak şehrin gittikçe gelişmesi sonucu bu haliyle trafik açısından oldukça sorunlu olan arterin çeşmeleRİ darlık yaratan, Saray Sineması ile İkiçeşmelik Camii arasındaki 650 metrelik kısmındaki 201 ev ve 280 dükkan, 1962 yılı Kasım ayı Yolun genişletilmesi ve yokuşun eğiminin ile 1963 yılı Haziran ayı arasında yıkılarak azaltılması çalışmalarında ilk çeşme bir hayli ’ın taşıt yükü hafifletilir ve Aydın yönünden gelen motorlu taşıtların Santral yukarıda kaldığı için, hemen altına ikinci bir Garaj ve Gar’ın bulunduğu Basmane semtine çeşme daha yapılmış ve benzerine çok güç ulaşması kolaylaştırılır. Aslında Eşrefpaşa Caddesi adı, bu caddeden önce Cumhuri- rastlanır ilginç bir görünüm oluşmuştur. yet’in ilk yıllarında, Beştepeler semtini Eş- refpaşa semtine ulaştıran yol olan günü- müzün 565. ve 643. sokakları için kullanıl- Eşrefpaşa Caddesi’nin yokuş bölümünün maktadır. Yaşar ÜRÜK bittiği noktaya çok yakın bir yerdedir. Yolun genişletilmesi ve yokuşun eğiminin azal- XX. yüzyıl başındaki çalışmalarda, günü- tılması çalışmalarında ilk çeşme bir hayli müzdeki Cici Park ile hemen alt tarafında iraz da dünyada eşi olmamasını dü- yukarıda kaldığı için, hemen altına ikinci yer alan ve Hasan Sağlam Öğretmen- şünerek uzun zamandır İzmir’in ka- bir çeşme daha yapılmış ve benzerine çok evi’nin bulunduğu alanda var olan ve şe- B dim semtlerinden olan İkiçeşmelik’i güç rastlanır ilginç bir görünüm oluşmuştur. hirdeki Müslüman mezarlıklarından en yazmayı düşünüyordum ki Konak Beledi- büyüğü olan Ulu Mezarlık da kaldırılmıştır. yesi’nin çeşmelerle ilgili yenileme bilgisi Ancak gerçek acaba böyle mi? Her ne Bu mezarlık içinden geçen ve Bayram- geldi. Uzun zamandır bu çeşmeler ve semte kadar orada tanıma uyan iki çeşme var ise yeri’ni, İkiçeşmelik semtine bağlayan dar verilen adla ilgili, birçok İzmirlinin de dilinde de semtin adını bu çeşmeler mi veriyor? olan bazı bilgileri sorgulamak ihtiyacı his- yolun adı ise o dönemlerde Uluyol olarak sediyordum. Bu yazı, konuya daha geniş Her şeyden önce İkiçeşmelik semti merkezli söylenmiştir. perspektiften bakmama da neden oldu. bölge tarih içinden gelen, hazine değerinde Günümüzde caddenin Bayramyeri girişinde müthiş bir dokuya sahiptir. Bu nedenle an- yer alan ve 1986 yılında yapılan köprülü İzmir’deki yer adlarının nereden geldiğini latılması sayfalara sığmaz bir bölgedir. İki- merak eden çoğu kişi için bu semt adını çeşmelik semtinin günümüzde can damarı kavşak şehirdeki benzerlerinin ilkidir. Bu ‘İki Çeşme’ olarak adlandırılan üst üste iki hiç kuşkusuz, İzmirlilerin büyük çoğunlu- kavşakta Birleşmiş Milletler Caddesi ile Eş- sokak çeşmesinden alır. Şehrin önemli bir ğunun İkiçeşmelik Caddesi adıyla andıkları, refpaşa Caddesi’nin Yağhaneler’e doğru semtine adı verilen üst üste çeşmeler ise doğru adıyla Eşrefpaşa Caddesi’dir. Çankaya olan bölümü köprü üstünden, İnönü Cad- Mezarlıkbaşı’ndan Eşrefpaşa yönüne giden semtinde, devamı olduğu Gaziosmanpaşa desi ile Eşrefpaşa Caddesi’nin İkiçeşmelik’e doğru olan bölümü de köprü altından bir- leşmektedir. Yeri gelmişken bölgeyi Konak semtine bağlayan ve Varyant adıyla anılan Birleşmiş Milletler Caddesi’nden de söz et- mek isterim. 1030 metre uzunluğundaki bu yol, 1951 yılında, İzmirlilerin “Efe Rauf” adını verdikleri Rauf Onursal’ın Belediye Başkanlığı sırasında, iki aşamada yaptırılır. Bu sayede Küçük ve Büyük Menderes yö- resinden gelen araçlar, İkiçeşmelik yolunu kullanmadan merkeze ulaşmak olanağını bulurlar. ‘Varyant’ sözcüğü bir yol formunun tanımlamasıdır. ‘Alternatif yol’ anlamındadır. İzmir belediyesi yolun yapımı başladığında, “Değirmendağ’a varyant yol yapıyoruz” şeklinde ilanlar ya da haberler yayımladı- ğından daha yol başlamadan ‘Varyant’ söz- cüğü halkın aklında yer eder. Yol tamam- landığında ise Türkiye Birleşmiş Milletler’e yeni üye olarak kabul edildiğinden, caddeye İkiçeşmelik Camii; Eşrefpaşa Caddesi cephesi de bu ad verilir. Yapılmasından önce aynı yerde bulunan ham yolun ‘Tepealtı Caddesi’

6 SONBAHAR 2016 SONBAHAR 2016 7 adıyla anıldığı yolda ‘Varyant’ sözcüğü de halk ağzında daha kısa ve kolay söylenen bir sözcük olduğu için yaşamaya devam eder. Bu yol aynı zamanda ülkemizin ‘vi- yadüklü geçiş’ kullanılan ilk yoludur.

İkiçeşmelik bölgesinin şah damarı duru- mundaki Eşrefpaşa Caddesi üzerinde sözü edilmesi gerekli çok sayıda yapı bulun- maktadır. Bunların hiç kuşkusuz en önem- lileri Osmanlı döneminden kalma camilerdir. Bu camilerin günümüze ulaşanları içinde en önemli iki tanesinden biri ‘İkiçeşmelik Camii’dir.

Tuzcu Mahallesi’nde, bir zamanlar Tuzcu Sokak ya da Tuzcu Yokuşu adıyla anılmış 773 Sokak ile Eşrefpaşa Caddesi’nin kesiştiği köşede yer alan caminin diğer yönünde eski adı Şerif Ali Çıkmazı olan 772 Sokak vardır. 773 Sokak daha ileride eski adı ‘Do- laplıkuyu Yokuşu’ olan günümüzde 743 So- kak ile Yapıcıoğlu semtine ulaşmaktadır.

Kurt Mehmet Paşa’nın yaptırdığı ve bu ne- denle ‘Kurt Mehmet Yeniçeri’ ya da ‘Kurt Beşe’ adlarıyla anılan İkiçeşmelik Camii’nin inşa tarihi mermer kitabesinde 1893 olarak belirtilir. Ancak 8 Ocak 1887 tarihli ‘Hizmet’ gazetesindeki bir haberde yer alan “1779 yılında Kasabalı Demirci Mehmet Ağa’nın yapımı olarak İkiçeşmelik Camii şerifine Naturzade Camii vazedilmiş ve bundan on sene evvele ge- linceye kadar işlemekte bulunmuş olan Cadde kenarında, kırmızı kesme taştan ve Hacı Mustafa Efendi’dir. 1874 yılında önemli büyük çanlı saatin muattal kalması bazı bulunduğu zeminin eğik olmasına oranla oranda tamir ettirilen caminin medresesi erbabı merakın gayretini mucip olarak pek yüksek inşa edilen minare de 1900 yılındaki 1887 yılında tüccar Sabri Efendi tarafından çok saatçilere irae olunmuş ise de saatin onarım sırasında Padişah Abdülhamit’in onartılmıştır. Bazı kaynaklarda ‘Kadızade eski haline ircaını hiçbiri mütekâfil olamamış zamanın valisi Kâmil Paşa’ya direktifleri so- Camii’ ya da ‘Natırzade Camii’ olarak da ve fakat bu defa Salepçizade Hanının kar- nucu Hacı Fehmi Paşa tarafından yaptırılır. belirtilmektedir. Bahçesinde küçük bir şısındaki sebilde mukim İzmirli Helvacızade Camiin zemin katındaki bölümde 1922- hazire bulunmaktadır. Aynı bölgede 1878 faziletlû Hafız Ali Efendi ile refiki Deraliyeli 27 yılları arasında da ‘Şemsü’l Maarif İlkokulu’ yılında açıldığını bildiğimiz Natırzade Mek- Hacı Cani oğlu saatçi İstepan bunun tamirini adıyla hizmet veren okul da Süleyman tebi adını taşıyan Müslüman - Türk ilkokulu deruhte ederek tamirine biliptidar yeniden Efendi tarafından yaptırılmıştır. Bu özel ise günümüze ulaşmamıştır. bir takım âletler ilâvesiyle bitirmek üzere okul gerekli eğitim koşullarına sahip ol- bulundukları işitilmiştir. Mezkûr saat ta- maması gerekçesiyle kapatıldıktan sonra Bir diğer camii olan Asmalı Mescit ise Eş- mamiyle İzmir’in her tarafından işitilecek aynı yer bir dönem yardım kuruluşlarınca refpaşa Caddesi ile cami ile aynı adı taşıyan derecede cehirülsauf olup hususiyle asarı kullanılır. 1934 yılında da onarım gören 827. Sokak’ın kesiştiği köşede yer alır. XIX. âtikadan madut olması buna ayrıca bir camiin dış merdivenleri altında bulunan yüzyılın başlarında faal olduğu bilinen ehemmiyet vereceğinden mumaileyhima- sebil, yakın dönemde yapılan onarım sıra- cami, geçirdiği yangından sonra 1894 yı- nın böyle güzel ve lâzımlı bir eseri tamir sında kaldırılmıştır. 14 Nisan 1953 Salı günü lında yeniden inşa edilir. Mescit’in bir bö- etmeleri hakikaten şayanı tahsindir” bilgi- ve gecesi meydana gelen depremlerde ca- lümü Eşrefpaşa Caddesi’nin açılma çalış- sinden de yola çıkarak önceki yıllarda aynı minin minaresi ve alemi de ciddi biçimde maları sırasında yıkılmıştır. adla anılan bir başka camiin varlığından eğilir. Minaredeki güney yönüne doğru da söz edebiliriz. Cami, sonraki yıllarda gördüğümüz eğiklik günümüze kadar ona- Semtteki bir başka camii ise Tuzcu Mahallesi Hacı Fehmi Paşa’nın babası ve İzmir’in rılmamıştır. 767 Sokak No: 7 adresindeki Kalafat Ca- pirinç tüccarlarından Hacı Hafız Süleyman miidir. İkiçeşmelik’te günümüze ulaşmamış Efendi tarafından önemli bir onarım görür Diğer önemli cami ise Tan Mahallesi’nde, bazı camilerin de varlığını bilmekteyiz. ve yeni kısımlar eklenir. 1884 yılına ait eski adı Müftü Sokak olan 838. Sokak’ta Bunlardan biri, eski adıyla Cami-i Atik Ma- Aydın Salnamesi’nde dönemin İzmir Ticaret bulunan Naturzade Camiidir. XVIII. yüzyılın hallesi olan semtin, Toraman Mahallesi’nde Odası Yönetim Kurulu üyesi olarak söz edi- ikinci yarısı ile XIX. yüzyıl başlarında yapıldığı yer alan Darü’l-Kura Medresesi Camii’dir. len Süleyman Efendi’nin 1897 yılında da düşünülen caminin kimin tarafından yap- Tuzcuzade Ahmet Ağa’nın oğlu ve Derviş Belediye Meclis Üyesi olduğu bilinmektedir. tırıldığı bilinmemektedir. Mimarı Yozgatlı Mehmet Ağa adıyla da bilinen Şeyhü’l-

8 SONBAHAR 2016 İkiçeşmelik Halk Eğitimi Merkezi (St. Jean Theologos)

Asmalı Mescit Camii kurâ Hâfız Hacı Mehmet Efendi tarafından her biri cami veya mescit etrafında top- Reşit Efendi Medresesi’dir. 1750 yılında, XVIII. yüzyılın ilk yarısında yaptırılan med- lanmak üzere on dört bölgeye yayılmıştır. Katipzade ailesinden müderris Hacı Osman resenin yanında bulunan cami XVIII. yüzyıl Ahmet Ağa, Elhac Mahmut, Sarı Hafız, Ali Efendi’nin babası Hacı Ahmet Reşit Efendi ortalarında Mehmet Paşa’nın kızı Ayşe Ha- Ağa, Elhac İbrahim, Hacı Mehmet, Esnaf tarafından yaptırılmış olan, ortası avlulu nım tarafından inşa ettirilir. Şeyhi, Natırzade, Akçalı, Kılıçcı (Kılcı), Ar- medrese Katipzade adıyla da anılmıştır. nabut (Arnavut), Odunkapı, Kestelli ve Kah- Diğer bir benzer kuruluş olan ve XVIII. yüz- Mezarlıkbaşı’nda yer alıp da günümüze raman adlarını taşıyan bu bölgelerden bü- yılın başlarında, Berberzade Hacı Mehmet ulaşmayan bir başka cami ise Irgat Pazarı yük bir kısmı, 1885’te muhtarlık teşkilatının Efendi tarafından yaptırılan medresede Camii’dir. 1774 yılına ait vakfiyeden banisinin kurulması nedeniyle mahallelerin yeniden Berberzade Medresesi’nde XX. yüzyıl baş- Hacı Mustafa Efendi olduğu anlaşılan cami düzenlenmesiyle bağımsız mahalle statüsü larında on bir hücre ve bir dershane bu- Evliya Çelebi’nin söz ettiği İsa Hocaoğlu kazanmıştır. lunduğu bilinmektedir. Hacı Mustafa Camii ise, 1670 yılından önce inşa edilmiş olmalıdır. 1772 yılında yanında İkiçeşmelik’te tarih içinde yer alan okul ve Sözü edilmesi gerekli bir başka okul ise bulunan yedi dükkanı ve bir yağhanesi ile medreselerin belki de en önemlisi Cami-i Orta Hamidiye (günümüzde Güngör) Ma- birlikte geçirdiği yangından sonra 1774 yı- Atik Mahallesi’nde, XIX. yüzyıl sonlarına hallesi’nde, Yavan Çeşme civarında 1881 lında Hafız Hacı Sarım İsmail bin Ahmet doğru Hacı Mustafa kızı Fatma Hanım ta- yılında açılmış, günümüze ulaşmayan Mem- Efendi tarafından yeniden yaptırılmıştır. rafından yaptırılmış olan Fatma Hatun Med- duhiye Mektebi adlı Müslüman-Türk ilk- Bu caminin sonraları ‘Yıkık Minare’ olarak resesi’dir. Fatma Hanım’ın İkiçeşmelik semti okuludur. 1896 yılında İkiçeşmelik’te Hafız adlandırılan yer adıyla ilgisi olduğu da dü- sakinlerinden Kasapbaşı Şerif Ahmet Efen- Süleyman Efendi adıyla bir de şubesi açıldığı şünülebilir. di’nin annesi ve Natırzade Hacı Mehmet bilinmektedir. ve Hasan Ağa camileri ile Asmalı ve Toraman Semtte varlığını bildiğimiz mescidlerden mescitlerinin tamirleri yardımlarını yapan; Bölgede tarih içinde kalmış bir de ortodoks biri 773 Sokak ağzında yer alan ve tümü bunların dışında Hisar ve Kestane Pazarı okulu bulunmaktadır. Yukarı Aya Yani Ma- gibi günümüze ulaşmayan Hasan Hoca camileri ile Gureba Hastanesi vakıflarının hallesi’nde Evangelik Rum Okulu’nun bir Mescidi’dir. Ali Efendi adlı bir kişi tarafından kurulmasını sağlayan kişi olduğu tahmin şubesi olarak açılan Saint Jean Theologos yaptırılmış olup bulunduğu mahallenin edilmektedir. Okulu’nda Rum kızlar eğitim görmekteydi. geçirdiği büyük yangından sonra 1874 yı- XIX. yüzyıl sonlarında 360 öğrencinin öğ- lında Hallac Hasan Ağa tarafından yeniden İkiçeşmelik Camii zemin katındaki bölüm- renim gördüğü bilinen okul binaları Cum- inşa ettirildiği bilinmektedir. 1930’ların so- lerde, İzmir eşrafından ve İzmir Belediye huriyet döneminde İkiçeşmelik Halk Eğitimi nunda vakıflar yönetimi tarafından şahsa âzası olan Hacı Hafız Süleyman Efendi tara- Merkezi olarak kullanılmıştır. satılarak konut olarak kullanılmaya baş- fından 1897 yılında açılmış olan Şemsül- lanmıştır. Diğer mescitler arasında ise Akçalı maarif Okulu 1927 yılında, gerekli eğitim Semtin tarihi hamamlarından da söz et- Mescid, Batcı Mescid, Kutuboğlu Mescidi, şartlarına sahip olmadığı için kapatılmıştır. memiz gerekir. Bunların başında 841. So- Mezarlıkbaşı Mescidi ve Ümmühan Hatun kak’ta bulunan Çukur Hamam gelir. Batı Mescidi’dir. Semtte, İzmirli Sadık Efendi tarafından cephesi Hacı Mehmet Camii’ne bitişik olan 1901 yılında açılmış bir başka özel okul ise hamamın inşa tarihi kesin olarak bilinme- Sözü geçmişken XVII. yüzyıl ortalarında Burhanülmaarif Mektebi’dir. mektedir. Bu nedenle Evliya Çelebi’nin ese- şehrin gelişmesine paralel olarak ortaya rinde sözü geçen hamamla aynı hamam çıkan Türk mahallelerinden biri olan Cami- Çukurçeşme mevkiinde 1884 yılında açılmış olmasını doğrular kanıt da bulunmamak- i Atik Mahallesi’nden de söz etmek isterim. olan Burhanzade Mektebi adını taşıyan tadır. Günümüzde ‘Yeni Çukur Hamam’ XIX. yüzyıl ortalarında gerek kapladığı alan Müslüman-Türk ilkokulunun 1885 yılında adıyla işletilen yapının girişindeki levhada gerekse nüfus açısından şehrin en büyük Yapıcıoğlu’nda açılan bir de şubesi bulun- 1873 tarihi bulunmaktadır. Bitişiğindeki mahallesi olan Cami-i Atik, Beyler Sokak’tan duğu bilinmektedir. Diğer bir medrese ise Hacı Mehmet Camii’nin geçirdiği yangından İkiçeşmelik’e kadar uzanan bir alan üzerinde Kestelli Yokuşu üzerinde bulunan Ahmet sonra 1863 yılında yeniden inşa edildiğini

SONBAHAR 2016 9 göz önünde bulundurursak, Evliya Çele- 2) Cevahircizade Hacı Yahudihanesi: Ke- Eşrefpaşa Caddesi’nden bi’nin sözünü ettiği Çukur Hamam’ın da o çeciler içinde olan ve sahip olan kişinin Mezarlıkbaşı yönü görünümü yangında yok olduğunu, cami yeniden inşa adını taşıyan bu yapı, XX. yüzyılın başında edildikten sonra, 1873 yılında, hamamın yahudihane olarak kullanılıyordu. yerine de günümüze ulaşan yenisinin ya- pılmış olabileceğini düşünebiliriz. 3) çolak mustafa efendi Yahudihanesi: Sahibi olan kişinin adını taşıyan bu yapı, Semtin bir başka hamamı ise eski adı Halil XX. yüzyılın başında Yahudihane olarak Efendi Hamamı olan ve gördüğü onarım kullanılıyordu. ve bakımdan sonra 1935 yılında Ferah Ha- mamı olarak yeniden açılan hamamıdır. 4) Halepli Hanı: İkiçeşmelik Caddesi’nde, Irgat Pazarı civarında han. XIX. yüzyıl baş- Yıkık Minare mevkiindeki Yeni Şark Hama- larında inşa edildiği tahmin edilen han, mı’nın inşa tarihi ise kesin olarak bilinme- XX. yüzyılın başında yahudihane olarak mektedir. Hamamın Eşrefpaşa Caddesi’ne kullanılıyordu. bakan giriş cephesi, söz konusu caddenin genişletilmesi sırasında yıkılmıştır. XVIII. 5) manisa - Akhisar Oteli: Konak İlçesi yüzyıl eseri olduğu varsayılan hamamın Kurtuluş Mahallesi’nde, Anafartalar Caddesi, girişe yakın ‘soyunmalık’ bölümünde yer numara 596 adresinde otel. Cumhuriyet alan süslemelerde günümüz Türk bayra- dönemine kadar ‘Yahudihane’ olarak kulla- ğında kullanılan ‘hilal içinde 5 ışınlı yıldız’ nılan yapı, daha sonra Cumhuriyet’in ilk yıl- motifinin İzmir’deki ilk uygulama örnekle- larında 35 odalı ‘Manisa Oteli’ olarak kulla- rinden biri bulunmaktadır. Bu motifin Sultan nılmaya başlar. 1970’li yıllardan sonra öne- Abdülmecit döneminde kullanılmaya baş- mini yitiren ve Salih Acar tarafından çalıştı- lamasından yola çıkılarak, yapının XIX. rılan otel 2003 yılında onarım görmüştür. yüzyıl ortalarından sonra elden geçirildiği 6) mehmet efendi Yahudihanesi: Halifa de söylenebilir. Hamam yakın yıllara kadar Sokak’ta, sahibi olan kişinin adını taşıyan ‘Saçmacı Hamam’ adıyla bilinmekteydi. bu yapı, XX. yüzyılın başında Yahudihane İkiçeşmelik’ten söz ederken Juderia ve ya- olarak kullanılıyordu. Aynı kişinin birisi Şahin Hanı olmak üzere iki Yahudihanesi vuthanelerden de söz etmeden olmaz. ‘Ya- daha bulunmaktaydı. hudi Mahallesi’ anlamındaki Juderia söz- cüğü, İzmir’de Yahudi cemaatinin yoğun 7) mirkelamoğlu Yahudihanesi: Cumhu- olarak bulunduğu iki önemli yerleşim böl- riyet öncesinde Keçeciler içinde yer alan gesi için kullanılmıştır. Agora, Namazgah, bir yahudihanedir. Tilkilik, İkiçeşmelik civarındaki Yahudi böl- gesi Birinci Juderia olarak anılırken, Ke- 8) Rıza efendi Yahudihanesi: Asmalı Mescit meraltı içlerine kadar uzanan bu bölge, civarında, zamanın Kantar Katibi Rıza Efen- Havra Sokak ve Kemeraltı sinagoglarını da di’ye ait mekan. 773. Sokak ve Çevresi içine almaktadır. İkinci Juderia ise, XVIII. yüzyıl sonunda imara açılan Karataş, Asan- 9) şimuel Klomiri Yahudihanesi: Irgat- sör civarındaki yerleşmedir. Musevi Has- pazarı’nda olan ve sahip olan kişinin adını tanesi, Asansör, Yaşlılar Yurdu ve Musevi taşıyan bu yapı, XX. yüzyılın başında Ya- Okulu Bene-Berit ve Beth-İsrael ve Roş hudihane olarak kullanılıyordu. Aaar sinagogları da bu bölgededir. Birin- cisinde genellikle yoksul Yahudilerin otur- 10) Algranti Yahudihanesi: Irgatpazarı’nda malarına karşın, İkinci Juderia daha varlıklı bulunan ve sahip olan kişinin adını taşıyan Yahudiler’in oturduğu bir bölgedir. bu yapı, XX. yüzyılın başında Yahudihane olarak kullanılıyordu. Juderialar, Yahudilerin bir arada oturdukları birçok evden oluşan, kendine özgü nitelikler 11) Yesari Bohor Alfazi Yahudihanesi: taşıyan yapı biçimi olan yavuthaneleri de Irgatpazarı’nda olan ve aynı adlı kişinin barındırmaktadır. Bu ad özellikle İstan- sahip olduğu bu yapının, XX. yüzyılın ba- bul’daki benzerleri için ‘Yahudhane’ olarak şında Yahudihane olarak kullanıldığı bilin- kullanılır. 1922 büyük yangını sonucu önem- mektedir. li bir bölümü yok olan Yahudihanelerden bölgede yer alan önemlileri şunlardır: Sözü İkiçeşmelik semtinin ‘iki çeşmesine’ getirirken öncelikle semtin diğer çeşme- 1) Avram elbağlı Yahudihanesi: Irgatpa- lerinden de söz etmek gerekir. Bunlardan zarı’nda olan ve sahip olan kişinin adını biri Toraman Mahallesi’nde yer alan Fatma taşıyan bu yapı, XX. yüzyılın başında Ya- Hanım Çeşmesi’dir. XIX. yüzyılın sonlarına Kalafat Camii ve Çevresi hudihane olarak kullanılıyordu. doğru aynı semtte oturan Kasapbaşızade

10 SONBAHAR 2016 Manisa - Akhisar Oteli

Şerif Ahmet Efendi’nin annesi Mustafa kızı dönem yolu yani Ephesus kapısı arteri, meler olmadığı ise kesindir. Değerli araş- Fatma hanım tarafından yaptırılan çeşme çeşmenin önünden değil, daha kuzeyde tırmacı Münir Aktepe’nin ‘İzmir Suları, günümüze ulaşmamıştır. bir noktadan şehre inmektedir. Ancak XVIII. Çeşme ve Sebilleri ile Şadırvanları Hakkında yüzyıl başından itibaren bölgede yerleşimin Bir Araştırma’ başlıklı çalışmasında Başba- Hasta Mescidi altında Hacı Mehmet Efendi çoğalması Ulu Mezarlık’ın var olmasına ne- kanlık Arşivi’nde bulunan Mühimme Def- tarafından yaptırılan Hasta Mescidi Çeşmesi den olur ve mezarlığın tam ortasında ikinci teri’nden aktardığı bir paragrafta şunlar de günümüze ulaşmamış çeşmelerden bi- bir geçiş yolu yaratılır. Öte yandan antik yazmaktadır: ridir. Bunların yanı sıra Toraman Mahalle- yolun üzeri konut yerleşimi ile kapanmaya si’nde bulunan aynı adlı mescidin altında başlayınca; günümüzde Bayramyeri Par- “Medine-i İzmir civarında Sabun-hanelere yer alan Hacı Ahmet Ağa Sebili, XVIII. yüzyıl kı’nın bulunduğu şövalye mezarlığından karib mahalde vaki Damlacık nam pınar iniş yolu, yeni mezarlık içinden geçen yol sonlarında Kasapzade Hacı Ahmet Ağa ta- kimsenin mülkü olmayub bila sahip olmağla rafından yaptırılmıştır. Zamanla önünden ile birleşip yepyeni bir iniş imkanı ortaya ashab-ı hayratdan bir kimse ol pınarın bir geçen yolun seviyesinden aşağıda kalmış çıkar. Bu yeni iniş İkiçeşmelik Camii önle- mikdar suyunu İki-Çeşme’ye icra edüp...” ve sonunda önü toprakla doldurularak kul- rinde antik yol ile birleşir. Söz konusu bö- lanılamaz hale gelmiştir. lümdeki seti yok etmek için yapılan çalış- Bu yazının tarihi 1720 yılı Ağustos ayıdır. mada kot düşünce yeni çeşme eskisinin Demek ki günümüzden üç yüz yıl önce de altına yapılır. Bu nedenle alttaki ikinci çeş- İkiçeşmelik’e gelince; menin yapılışının 1930 ya da 1962 yılında bölgede aynı suyu kullanan iki çeşme mev- Halen mevcut ve semte ad verdiği düşü- olması olası değildir. Yol için yapılan en cuttur. Kaldı ki XIX. yüzyıl sonlarında ya- nülen, akmayan çeşmelerden üstte olanda önemli çalışma, yolun büyük bölümünün yımlanan birçok gazetede de İkiçeşmelik 1768 tarihi yazılıdır. Bazı rivayetlere göre adını taşıdığı Belediye Başkanı Eşref Paşa adı geçmektedir. Ancak günümüze ulaşma- ise 1720 yılından önce Damat İbrahim Paşa tarafından gerçekleştirilir. Daha sonra 1913 mış bu çeşmelerin nerede olduklarına dair tarafından yapılmıştır. Bu çeşme tek olduğu - 1917 yılları arasında İzmir valiliği yapan bir kayıt bu güne kadar ele geçmemiştir. dönemde günümüzdeki gibi eğimli bir yo- Rahmi Bey zamanında tamamlanır. kuşun üstünde değil, son derece dik bir Bu nedenle semtin adının günümüzdeki setin başlangıcındadır. O bölgede antik Semte adını veren ‘İki Çeşme’nin bu çeş- çeşmelerden gelmediği çok açıktır.

SONBAHAR 2016 11 İzmir’in sembollerinden Gazi Heykeli

İzmir’de kaldığı bir sabah Gazi Paşa yürüyüşe çıkar ve simitçinin verdiği tabureye oturup heykelini izler. Kaidede Milli Mücadele kompozisyonlarını inceler. Çok duygulanır ve ağlayarak, “Bugünlere çok zor geldik. Halkımız köylümüz çok sıkıntı çekti. Fakirdik fukaraydık. Aç bilaç cepheden cepheye yıllarca taşındık. Ben şehitlerimiz için ağlıyordum. Onların ruhu şad olsun” der.

bu yürütülen çabaların nafile sonuç do- Uğur ORAL önünde bulundurulduğunda Gazi Heykeli ğurmasına neden olmuştur. sadece İzmir’in değil aynı zamanda bir ulu- sun da bağımsızlığının, özgürlüğe giden 22 Ağustos 1925 günü Memleket Hasta- Fotoğraflar (APİKAM) yolda kazandığı zaferin de bir anlamda nesi’nde Vali İhsan Paşa başkanlığında yeni Ahmet Piriştina sembolü konumundadır… bir toplantı daha yapılmış ve İzmir’deki Kent Arşivi ve Müzesi tüm kanaat önderlerinin, derneklerin, ku- 1922 yangını sonrasında İzmir'in imar ça- rumların temsilcilerinin hazır bulunacağı esmi bayramlarda tüm İzmir Gazi lışmaları içinde en önemli kazanımlarından genişletilmiş bir toplantı yapılmasına karar Heykeli’nin önünde buluşur, çelenk- birisi, hiç kuşkusuz Cumhuriyet Meydanı verilmiştir. Hatta bu amaçla bir yürütme Rler buraya bırakılır… Basın açıklaması ve bu meydanda yer alan Atatürk anıtıdır. kurulu oluşturulmuş ve 600 kişiye davetiye yapmak isteyen kitleler mekan olarak Gazi Meydan ve anıt, kentsel planlama bakı- gönderilmesine karar verilmiştir. 25 Ağustos Anıtı’nın önünü seçerler... Rejimsel kaygılarla mından kentin en önemli göstergelerinden 1925 günü öğleden sonra Milli Sinema’da Atatürk’e bağlılıklarını bildirmek isteyenlerin birisidir. 1925 yılında yapımı tasarlanan gerçekleştirilen genel toplantıda halktan de buluştukları ortak nokta Gazi Anıtı’dır… meydan ve anıt, ancak 1929 yılında proje- bu amaçla para toplamaya devam edil- Sevgililer buluşmak için randevulaşırken lendirilmiş ve İtalyan heykeltıraş Canoni- mesine ve çalışmaların kaldığı yerden aynı Gazi Anıtı’nın önünde sözleşirler… Özellikle ca'ya¹ ısmarlanmışsa da, ekonomik bunalım şevkle devam etmesi konusunda görüş son yıllarda sünnet çocukları, gelin damat nedeniyle ancak 1932'de dönemin Belediye birliğine varılmıştır. kortejleri bile Gazi Anıtı’nın önünde mola Reisi Behçet Uz'un çabaları ile tamamla- alıp burada davullu zurnalı eğlencelerle nabilmiştir.² Pietro Canonica ile temas sürdürürler coşkularını... 27 Temmuz 1932 günü saat 18.45’te dö- Dönemin İzmir Valisi olan Kazım Paşa (Dirik) Ve acaba İzmirli olup da ya da İzmir’de nemin Başbakanı İsmet İnönü’nün kaidenin ilk önce Alman heykeltıraşlardan fikir ve bulunup da Gazi Anıtı’nın önünde çekilmiş üzerini örten bayrakları birbirlerine bağlayan eser örneği almaya niyetlense de sonradan bir kare fotoğrafı bulunmayan var mıdır? kurdeleleri kesmesi suretiyle açılışı yapılan İzmir Belediyesi, Ankara’da dikilecek Gazi Gazi Heykeli’nin yapılması fikri aslında bun- heykellerinin yapılması için Türkiye’ye davet Gazi Heykeli tüm İzmirlilerin ve yolu İzmir’den dan dokuz yıl öncesine uzanmaktadır. edilen heykeltıraş Pietro Canonica ile temasa geçenlerin hayatında bu denli önemli bir geçmiş ve sanatçıyı İzmir’e davet etmiştir. yer tutarken neden kimse Gazi Heykeli’nin 1923’te alınan karar İzmir’de yapılan görüşmede İzmir Belediyesi tarihini hiç merak etmemiştir... heykelin yapımı için Canonica ile prensipte 10 Ocak 1923 günü yapılan bir toplantıda anlaşmaya varmıştır. Ve neden Kültür ve Turizm Müdürlüğü ya İzmir Müdafaa’i Hukuk Cemiyeti tarafından da İzmir Büyükşehir Belediyesi böylesine İzmir’de Mustafa Kemal Paşa’nın bir hey- 26 Aralık’ta bir toplantı yapan komisyon; tarihi önemi olan bir anıtın önüne, yanına kelinin dikilmesine karar verilmiştir. Bu heykelin 200 bin liraya mal olacağını be- kısa bir bilgi notu dahi koyma gereği duy- amaçla yapılan toplantıya katılan vatan- lirlemiş, bunun 100 bin lirasının yardım mamıştır? daşlardan altı bin lira toplanmıştır.100 bin yoluyla toplanmasına, geri kalan 100 bin lira toplanması planlanan bağış kampan- liranın ise belediye tarafından karşılanma- Oysaki Gazi Heykeli, özgürlüğüne kavuşan yasına İzmir civarında yaşayan halk da sına karar vermiştir. İzmir’in Atatürk’e şükranının ve minnetinin dahil edilmiştir.3 bir göstergesidir. Heykelin neden bir Türk sanatçıya yaptırıl- Ancak gerek işgal sonrası İzmir’in ekonomik madığı belirli kesimlerce eleştiri konusu Kurtuluş Savaşımızın İzmir’in işgaliyle baş- açıdan içinde bulunduğu zor durum ge- yapılsa da, bu amaçla uluslararası bir yarışma layıp İzmir’in kurtuluşuyla sonlandığı göz rekse de yürütülen çalışmaların plansızlığı açılması önerilse de çok zaman kaybedi-

12 SONBAHAR 2016 öne sürülse de belediye heykeli Canonica’ya verdiği komut Canonica’ya anlatılmıştır. yaptırma fikrinden vazgeçmemiştir. Yapılan açıklamalardan sonra İtalyan hey- keltıraş “Vaziyeti şimdi anladım. Getirdiğim İtalyan heykeltıraş 23 Mart 1930’da İzmir’e modelin hükmü kalmamıştır. Artık başka gelmiş ve dönemin belediye başkanı Dr. bir eser vücuda getireceğim” demiştir.4 Hulusi Bey’i (Alataş) ziyaret ederek İzmir’de dikilecek heykelin bir minyatür örneğini Heykeltıraş bir süre daha İzmir’de göz- de getirmiştir. Heykeltıraş Belediye Fen lemlerini ve çalışmalarını sürdürmüş, hey- Heyeti Müdürü Necmettin Bey’le birlikte kelin kaidesi etrafında yer alacak kabart- Gazi Bulvarı’na giderek heykelin dikileceği maların eskiz çalışmalarını hazırlamıştır. yeri görmüştür. Tekrar belediyeye geri dö- Kaidenin ön cephesinin tamamında, iki nen heykeltıraş, Vali Kazım Paşa ve Cum- yan cephede ise dörtte üçlük bir kısmını huriyet Halk Fırkası Müfettişi Zühdü Bey'lerle dolduracak şekilde kabartma eserler bu- heykelin modelini incelemiştir. lunacaktır. Milli mücadelenin çeşitli aşa- malarını gösterecek olan bu alanda ordunun önünde Türk Bayrağı taşıyan bir köylü Ordular hedefiniz kadın resmedilecektir. Conanica’nın tasar- Akdeniz’dir... ladığı heykelde kadın motiflerinin bu kadar Süslemelerde değişiklik yapılması fikri üze- hakim olması dikkat çekidir. Ön planda ay rine Cumhuriyet Halk Fırkası Müfettişi, Vali, yıldızlı bayrağımızı taşıyan belinde hançer Belediye Reisi, Fen Heyeti Müdürü ve Ca- olan şalvarlı bir kadın, yürür pozisyonda leceği endişesiyle Canonica ile heykelin 5 nonica otomobillerle Kemalpaşa’ya gitmiş- betimlenmiştir. yapımına dair temaslar arttırılmıştır. Kimi lerdir. Zaferin ilk günlerinde Gazi’nin Ke- Yine dikkat çeken bir husus Canonica’nın gazetelerde Canonica’ya yönelik eleştiriler malpaşa yolunda Belkahve sırtlarından İz- Taksim Heykeli’nde olduğu gibi Gazi Hey- yüksek sesle dillendirilse ve sanatçının mir’i ilk defa gördüğü yer gezilmiştir.Mustafa keli’nde de modelsiz çalışmış olmasıdır.6 daha önce İstanbul’da yapmış olduğu Tak- Kemal Paşa’nın bir tepe üzerinde durarak sim Anıtı’nın estetik bir değer taşımadığı “Ordular! Hedefiniz Akdenizdir!” diyerek Canonica bizzat yerinde tespitler yapmış Büyük Gazi Bulvarı’nın denize bakan kısmına dikilmesine karşı çıkmıştır. Sanatçı heykelin deniz yoluyla İzmir’e gelenlerin de göre- bilecekleri bir yere yerleştirilmesini tavsiye etmiştir. Canonica’ya göre en uygun yer Pasaport binasının biraz ilerisinde açılan Gazi Meydanı’dır.

Motiflerin anlamı Canonica İtalya’ya dönmüş ve çalışmalara başlamıştır. Bu arada İzmir Belediyesi ile temasını aynı sıklıkla sürdürmüş, özellikle heykelin dört bir yanına konacak figürlerle ilgili olarak resimler istemiştir. Gazi’nin İzmir’i ilk defa gördüğü Belkahve’nin manzarası ile Belkahve’den İzmir ve limanın görünüşü, milli mücadelede görev almış köylülerin kıyafetlerinin, kağnı arabalarının resimleri İtalya’ya gönderilmiştir. 1930’un Mayıs ayın- da ise ilk taksit olarak 120 bin liret Canoni- ca’ya ulaştırılmıştır.

İzmir’den giden bir heyet Canonica’nın yaptığı heykeli çok beğenmiş, sadece yan- lardaki kabartmalarda halkın ve askerin si- masına uygun olmayan hususlarda bazı değişikliklerin yapılmasını talep etmiştir.

Gecikmenin sebep olduğu tartışmalar Gazi Heykeli’nin yapımının gecikmesi, be- raberinde kamuoyunda bazı tartışmaların yaşanmasına da neden olmuştur. Heykel fikrinin oluştuğu günden bu yana belediye

SONBAHAR 2016 13 Millet Meclisi’ne 21 Aralık 1931’de bir teklif vererek yurt dışından gelecek olan heykelin gümrük vergisinden muaf tutulmasını sağ- lamışlardır.

Heykelin İzmir’e gelişi Gazi Heykeli 10 Şubat’ta İzmir’e gelen Ca- nonica’nın ardından 11 Şubat’ta İzmir’e getirilmiştir. Heykel genel anlamda başarılı bulunmuştur. Heykelin kaidesindeki ka- bartmalarda İzmir’in geri alınışına dair manzaralar bulunmaktadır. Birinci kabartma levha; Kemalpaşa yolunda Belkahve mev- kiinden ordunun İzmir’e yürüyüşünü gös- teriyordu. Başkumandan Gazi, Belkahve mevkiindeki asırlık çınarın altındaki çeş- meden avuçlarıyla su içiyor vaziyette bu- lunuyor ve dört kahraman asker de bin topu iple dağın tepesine çıkarmaya çalışı- yordu. Bu kabartmada silah yüklü kağnı ve uzaktan İzmir Körfezi görünüyordu. Ön cephedeki kabartmada; İstiklal Savaşı’na katılan kahraman kadın ve askerlerimiz önde ay-yıldızlı bayrağı taşıyan beli hançerli kahraman bir köylü kızı İzmir yolunda iler- lerken görünüyordu. Üçüncü kabartma; İzmir’e giren ordunun halk tarafından kar- şılanışına aitti. Bir ihtiyar oğlunu öpüyor, çocuklar babalarına sarılıyordu.8

Heykelin montajı için 8 Nisan’da İzmir’e gelen Canonica aniden rahatsızlanıp ufak bir tıbbi operasyon geçirmek durumunda kalmıştır. Bunun üzerine heykelin montajı sanatçının da mutabık kaldığı bir Türk bütçesinden bu proje için ayrılan payın daha ileriye çekilmesine karar verilmiş ve ustaya kalmıştır. 12 Nisan itibarıyla montaj nasıl harcandığı konusunda hiç açıklama inşaat başlamıştır. başlamıştır. yapılmaması eleştiri konusu olmuştur. Yine aynı dönemde belediyenin gerekli öde- Canonica 10 Şubat 1932’de İzmir’e gelmiş İsmet İnönü’yü ve kaideyi bizzat yerinde incelemek iste- meleri aksattığı gerekçesiyle Canonica ile ikna etme çabaları de bazı sorunlar yaşandıysa da bunlar Gazi miştir. Belediye Başkanının onayıyla hey- Heykeli’nin yapım sürecinde büyük bir ge- keltıraş kaidenin mermer merdivenlerini Ve sıra gelmiştir açılışa… Behçet Uz yanında rileme veya engelleme yaratmamıştır.7 kaldırmış kaidenin alt kısmına çiçek işlemeli bir heyetle önce Gazi’yi ziyaret eder ve hey- taşlar konulmasına karar vermiştir. Gerek kelin bir fotoğrafını Atatürk’e verir. Behçet Canonica İtalya’daki atölyesinde heykeli ta- planda sürekli değişiklikler yapılması ge- Uz anılarında o günlere dair şunları anlatır: mamlamaya hazırlanırken İzmir’de de be- rekse havaların yağışlı gitmesinden ötürü “Heykel ve meydanın imar işleri ve ağaç- lediye, Kasım 1930’da yaptığı ihale netice- kaidenin yapımı gecikmiş, Nisan ortasına landırması tamamlanınca ‘Açılış töreni için sinde 9 bin lira ve 2.5 ayda tamamlanmak kadar sürmüştür. Bu arada kaidenin ön İsmet Paşa’yı davet edelim, heykeli ona aç- şartıyla heykelin yerleştirileceği kaidenin cephesine tunç harflerle hazırlanan, Ata- tıralım’ dedik. Ankara’ya gittik. Ankara’da yapım işini Mimar Lütfü Bey’e vermiştir. Mi- türk’ün Dumlupınar’da orduya hitaben İsmet Paşa bizi kabul etmedi. ‘Neden bizi mar Lütfü Bey kaidenin inşasına hemen söylediği “Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir. kabul etmiyor diye sorunca, ‘İsmet Paşa İz- başlamışsa da Belediye Başkanı Dr. Salih İleri!” sözü 1 Temmuz’da yerine takılmıştır. mir’e dargın’ dediler. Neden? 1930 senesinde Behçet Uz, heykelin her taraftan görülebil- çıkan Serbest Fırka münasebetiyle hakaret mesi için bir takım düzenlemeler yapılması Sözleşme gereği Kasım 1931’de heykeli İz- görmüş, fotoğrafını yırtmışlar. Onun için İs- amacıyla inşaatı durdurmuştur ve en niha- mir’e getirmesi gereken Canonica zama- met Paşa gelmezmiş. Bunun üzerine kalem yetinde kaidenin 5,40 santim daha denize nında teslimatı gerçekleştiremeyince ba- mahsus müdürüne şöyle dedim: ‘Biz burada doğru alınmasına karar verilmiştir. Mimar sında bazı eleştiriler dillendirilmeye baş- bir otelde kalıyoruz ve fakir bir belediyenin Kömürcüoğlu Asım Bey’in belediyeye baş- lanmıştır. Ancak sanatçı gönderdiği mek- parasıyla kalıyoruz. Bunun için söyleyin, vurusu neticesinde kaide yeri bir kez daha tupta heykelin dökümünün bittiğini müj- İsmet Paşa bizi kabul edene kadar onun gözden geçirilmiş ve yine aynı gerekçeyle deleyince bu kriz de aşılmıştır. Bu esnada misafiri olacağız’ Paşa’ya telefon ettiler ça- yani herkes tarafından görülmesi amacıyla İzmir Milletvekilleri Kamil, M. Rahmi, Sa- ğırdılar. Ben olanı biteni teferruatıyla anlat- önceden kararlaştırılan yerinden 5,10 santim dettin ve Osman Hamdi Bey’ler Türkiye tıktan sonra dedim ki, ‘Paşam müsaadeniz

14 SONBAHAR 2016 teliği kazanmıştır. 1959 yılında hayatını kaybeden ünlü heykeltıraşın Ankara Etnoğrafya Müzesi önünde bulunan atlı Atatürk heykeli, Ankara Zafer Alanı'nda bulunan Atatürk heykeli ve İz- mir'deki atlı Atatürk Anıtı, Türkiye'de bulunan diğer eserleridir. Kendisi aynı zamanda Gazi Büstü kupasını yapmıştır.) 2) www.izmir.bel.tr (İzmir Büyükşehir Belediyesi resmi internet sayfası, İzmir’in Tarihi bölümü), erişim tarihi 30.12.2010 3) Mevlüt Çelebi, İzmir Gazi Heykeli, İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Kitaplığı Dizisi 27, İzmir, 2002, s.9 4) Çelebi, A.g.e, s 25 5) Kıvanç Osma, ‘Cumhuriyet Dönemi Heykellerinde Kadın Motifi’, www.friendfeedmedia.com, erişim tarihi 30.12.2010 (Ön cephede Kurtuluş Savaşına katılan kahraman kadınlar ve askerler betim- lenmiştir. Ön planda ay yıldızlı bayrağımızı taşıyan belinde hançer olan şalvarlı bir kadın yürür po- zisyonda betimlenmiştir. Oldukça yüksek ka- bartma olarak işlenmiş bu figürün arkasında as- olursa bunu siz açar mısınız? Çünkü biz tabureye oturarak at üzerindeki heykelini kerler ve halk bir arada tasvir edilmiştir. Aralarında Mustafa Kemal Paşa’yı ziyaret ettik. Ziyare- izler. Daha sonra kaideye yaklaşıp kabart- kadınların da bulunduğu çok sayıda figür bu timde heykelinin sizin tarafından açılacağını ması yapılmış Milli Mücadele kompozis- zafer kompozisyonunda yer almaktadır. Kaidenin kendilerine söyledim. Ama sizin de dediğiniz yonlarını inceler. Çok duygulanır ve ağla- sol yan cephesinde de Türk ordusunun İzmir’e girişinin halkta uyandırdığı sevinç ve coşku be- gibi kendimiz açamayız. Bu kendimizin aça- yarak, “Bugünlere çok zor geldik. Halkımız timlenmiştir. Kollarını karşısındaki askere sarılmak cağı basit bir şey değil, mahalli bir olay köylümüz çok sıkıntı çekti. Fakirdik fuka- üzere açmış başı örtülü, bir kadın, savaştan değil. İzmir’i kurtarmış bir insan, milli mü- raydık. Aç bilaç cepheden cepheye yıllarca dönen babalarını karşılamak üzere koşan kız ve cadeleyi temsil eden bir insan. Bu itibarla taşındık. Ben şehitlerimiz için ağlıyordum. erkek çocuklar, oğlunu kucaklayan bir ihtiyar adam bu ayrıntılardan bazılarıdır.) sizin tarafınızdan açılmasında bir mana var.’ Onların ruhu şad olsun” der. Bu olayı 40- 1923 senesinin 28 Temmuzuna karar kıldık. 50 İzmirliyle beraber özel koruması merhum 6) Prof. Dr. Semavi Eyice, Atatürk ve Pietro Canonica, İst. 1986, s. 22-23.( Gazi’nin ata binerek poz İzmir Milletvekilleri buna hiç ihtimal ver- 10 Gazi Süleyman Gülerada da yaşamıştır. vermesi gerekmektedir. Üniformayı hiç değilse mediler. Hafız Ethem Paşa, ‘Gelmez inat bir defa giymesi için çok mücadele verir Cano- yapar’ diyordu. Ben de ‘Gelecektir! Gelmezse Gazi Heykeli İzmir’in kendisine özgürlüğünü nica; ama başaramaz. Bir sabah, Çankaya Köş- biz de bayraklara sarılı olarak heykeli öylece veren Atatürk’e duyduğu minnetin bir ifa- kü’nde kendi üniformasını giymiş, aynı yapıda bırakırız’ dedim.”9 desi olarak çok özel bir yere sahiptir… yakışıklı bir subayı atın önünde bulur ünlü hey- keltıraş. Subayın yanında duran Gazi, gülerek, Aynı zamanda yangın sonrası İzmir’in ye- “Kafaya bakmayın, gerisi aynı” der ve Etnoğrafya İnönü sözünde durur ve 27 Temmuz 1932 Müzesi önündeki heykel, ancak bir dublörün günü İzmir’e gelir. Açılışın yapılacağı saat niden inşasının ilk hamlesi olarak da önem pozuyla yapılır. taşımaktadır. 18.00 olarak bildirilir. Bu tarihi ana tanık 7) L. Ece Sakar, Atatürk’ün İzmiri, Bir Kentin Yeniden olmak için binlerce İzmirli Cumhuriyet Mey- Doğuşu Behçet Uz, Türkiye İş Bankası Yayınları, danı’nda buluşmuştur. Yoğun bir katılımla Dipnotlar ve kaynakça (2. Baskı), İstanbul, 2009, s. 52-53 (Behçet Uz bu saat tam yediye çeyrek kala İsmet İnönü’nün durumu anılarında şöyle anlatıyor: “…O esnada 1) www.vikipedia.org (Pietro Canonica (1869 - sümeni açtım, baktım orada heykeltıraş Canoni- bayrakları birbirine bağlayan kurdeleyi kes- 1959), erişim tarihi 01.01.2011, (İstanbul'daki ka’nın bir mektubunu buldum. Okudum mektubu. mesiyle Gazi Anıtı açılır… ünlü Taksim Cumhuriyet Anıtı'nı yapan İtalyan Diyor ki Canonika: ‘Siz kendi şefinizin heykelini heykeltıraştır. Roma Güzel Sanatlar Akademisi'nde ısmarladınız, ben bunu döktüm bana parasını profesörlük görevi yürütmüş ve ülkesinde atlı göndermediniz. Ben fakir bir sanatkarım ve siz Atatürk’ün gözyaşları heykellerdeki ustalığı ile adını duyurmuştur. İs- tanbul Belediyesi de bu ünlü heykeltıraşa Türk bu parayı göndermiyorsunuz. Altı defa mektup Gazi Heykeli’nin Atatürk’ün gözünde de Halkının kurtuluş mücadelesini eseri ile anlatması yazdım, hiçbirine cevap da yazmıyorsunuz. İmza: Canonika…’ Bu benim çok izzeti nefsime dokundu. çok farklı bir yeri vardır. Atatürk’ün İzmir’de için sipariş vermiştir. Aslen bir meydan çeşmesi olarak tasarlanan ve İtalya'da yapılan eser 1928 Muhasebeci Sami Bey’i çağırdım, ‘Sami bu ne kaldığı bir sabah Gazi Paşa yürüyüşe çıkar yılında kaidesi üzerine yerleştirilmiştir. Fakat su biçim iş!’ diye sordum. ‘Efendim doğrudur’ dedi. ve orada simit satan bir satıcının verdiği ögesi kullanılmamış, sanatçının eseri bir anıt ni- Parayı göndermişlerdi, biz de bu paranın üzerine ilave yaparak ödeyecektik Canonika’nın parasını, fakat bütün bu ihtiyaçlarımız karşısında bir türlü bu parayı denkleştirip ödeyemedik. ‘Getirin borç- luların listesini’ dedim. Size on gün müsaade, bu on gün içerisinde bu alacaklar tahsil edilecek!’ Tabii Canonika’nın alacağı olan parayı da on-on beş gün içinde temin edip ödedim ve dedim ki, ‘Siz çalışmalarınızı süratle bitirin. Heykeli çok kısa sürede dikeceğiz. Ve geri kalan meblağ da gön- derilecektir.’” 8) Çelebi, A.g.e, s 51 9) Sakar, A.g.e, s.53-54(Behçet Uz 28 Temmuz tarihi verse de tüm belgelerde açılış günü 27 Temmuz olarak geçmektedir.) 10) Sancar Maruflu, İzmir Güzellemesi, Ege Kültür Platformu Derneği Yayınları, İzmir, 2009, s.130

SONBAHAR 2016 15 165 yıllık çınar İzmir Gureba-i Müslimin Hastanesi

Dr. Başak OCAK DEÜ Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü

ureba-i Müslimin Hastanesi’nin açıldığı tarihte, İzmir’de Türklere Gait olan tek hastane Askeri Hasta- ne’dir. Buna karşın gayrimüslimlerin ken- dilerine ait hastaneleri, uzun yıllardan beri şehirde faaliyette bulunmaktaydı. Eski bir İngiliz mezarlığının üzerine inşa edilen Gureba-i Müslimin Hastanesi’nin kurulu- şuna ilişkin elimizdeki bilgiler ne yazık ki son derece yetersiz. Tüm veriler ışığında söyleyebileceklerimiz; İngilizlerin ölülerini mezarlıklarından almalarından sonra, me- zarlık arsasının, dönemin İngiliz Konsolosu tarafından hastane yapılması şartı ile Tan- zimat Dönemi’nin bürokratlarından İzmirli Emin Muhlis Paşa’ya teklif edildiği; Paşa’nın da saraya başvurarak maddi yardım istediği ve saraydan aldığı altınlara, bazı hayırse- verlerin bağışlarını da ekleyerek hastanenin inşaatına giriştiğidir. Meslektaşım Özlem Yıldırır Kocabaş ile birlikte hazırladığımız Müslümanlardan oluştuğu düşünülebilir. kitapta, sadece İzmir’in değil tüm Ege Böl- Gerçekte durum böyle değildir. Frengi gesi’nin önemli bir sağlık kuruluşu olarak ve akıl hastaları dışında, hangi din hizmet veren hastanenin tarihini aydın- ve mezhepten olursa olsun istisnasız latmaya çalıştık.1 herkes hastaneye kabul edilir ve yatılı olmayan fakir hastaların 1849 yılında inşaatına başlanan Gure- muayenelerinden ücret alınmaz. ba-i Müslimin Hastanesi, 1851 (1267 Tıpkı hastalarda olduğu gibi Hicri) yılında iki katlı, taş ve ahşap yapılı hastane personelinde de din bir bina olarak hizmete girer. Temel atma ve milliyet ayrımı gözetilmez. töreni, 23 Mayıs 1849’da, başta İzmir Nitekim hastanede Rum, Er- Valisi Osman Efendi, Askeri Vali Mahmut meni, Yahudi doktor, eczacı ve Paşa olmak üzere şehrin yöneticilerinin eczacı kalfaları çalışır. Ayrıca ve ileri gelenlerinin katıldığı bir törenle şehrin tanınmış doktorları ile kurbanlar kesilerek gerçekleşir. Altmış yabancı hastanelerde çalışan yatakla açılan hastanenin ilk kadrosu ise kimi doktorlar da fahri olarak bu- birer doktor, cerrah, eczacı, müdür ve rada görev yaparlar. Hastanenin kâtipten ibarettir. en ünlü doktoru ise uzun yıllar baş- hekimlik görevini yürüten; yaptığı ba- Bazı salnamelerde İslam Gureba Hastanesi şarılı ameliyatlarla adından sık sık söz olarak anılan hastanenin, aslında ismine ettiren ve 1879 Mart’ında hastanenin kad- bakıldığında sadece Müslüman hastalara rosuna katılan Şeyhü’l-Etıbba (başhekim) hizmet verdiği ve kadrosunun da sadece unvanlı Doktor Mustafa Enver Bey’dir. Bir Dr. Mustafa Enver 1849 - 1932 16 SONBAHAR 2016 İzmir’in gözbebeği, görkemli tarihî hastane binası, tüm ihtişamı ve güzelliğiyle yıllara inat 165 yıldır dimdik ayakta durarak bugün Konak semtimizi süslemeye devam etmektedir.

diğer önemli isim ise hastanenin başec- zacısı olan Süleyman Ferit Eczacıbaşı’dır.

Her ne kadar ‘gureba’ sözcüğü, garipler, kimsesizler anlamına gelse de burada te- davi olmak için garip, kimsesiz olmak gibi bir şart da mevcut değildir. Üstelik gureba sözcüğünün sadece İzmir’de değil, Türki- ye’nin birçok yerinde kurulan hastanelere ad olarak seçilmesi, Süleyman Ferit Bey’in şu anlamlı sözleriyle eleştiri konusu da olur: “Demek ki devlet o günlerde, kendi milletinin bu vasfını, bu isimle tescil ve

SONBAHAR 2016 17 tasdik ediyordu. Hakikaten sağlık ve sıhhat müesseseleri itibarıyla 1900’lerin sadece İzmir değil, bütün vatanda bu benimsenmiş isme uygun hazin şartlar içinde olduğunu tasdik etmek mecburiyeti vardı. Ama mesela İzmir’de Rumların, Ermenilerin, Musevilerin, Levantenlerin ve bu arada İngiliz-Fransız- İtalyan daha sonra Almanlar ve Amerikalı- ların kendi hastaneleri bulunuyordu ve hiç- birisinin isminde bu garibanlık damgası yoktu.” Aynı zamanda Süleyman Ferit Bey, yabancılara ait hastanelerin geniş bahçeler ve yerleşim bölgeleri içinde, ihtisas ve tedavi branşına göre yapıldıklarını belir- terek Levantenlerle Tükler arasındaki derin uçuruma da şu sözlerle dikkat çeker: “Bir onları bir de bizim Gureba-i Müslimin Has- tanesi’nin sokaklarına kadar çaresiz bekleyen kendi milletimin çocuklarını görürdüm. Gu- reba… O günkü Osmanlı Türk’ünü anlata- cak bundan daha yerinde tabir buluna- mazdı. Kendi öz vatanımızda gariptik. İçi- mizden eşraf dediğimiz varlıklı, köklü aile- lerden hastalanan oldu mu Levanten-Rum- Ermeni-Musevi doktorlardan birinin dela- letiyle o hastanelere başvururduk.”2

Gureba-i Müslimin Hastanesi, Kırım Sa- vaşı’ndan (1853-1856) etkilenir ve bir süre için kuruluş amacındaki fonksiyonunu yi- tirir. Bunun nedeni, savaş yüzünden 1855 yılında İngiliz doktorlarının İzmir’e gel- mesidir. İngilizler, Sarıkışla’yı kendileri için bir askerî hastaneye dönüştürürler ve şehre gelen İngiliz doktorları da Gureba- i Müslimin Hastanesi binasını bir lojman şaatı bizzat takip eder ve evinden Hükü- Sözünü ettiğimiz büyük çaplı genişletme olarak kullanmaya başlarlar. Savaşın biti- met Konağı’na gidip gelirken hastaneye çalışmalarının ve sağlık hizmetlerinin sür- minde söz konusu durum ortadan kalkar uğrayarak çalışmaları izler. İnşaat heyetinde dürülebilirliği, temelde maddi kaynak ve hastane normal işleyişine kavuşur. yer alan Eşref Paşa da sık sık inşaat sahasını meselesine bağlıdır. Bu konuda İzmir hal- ziyaret ettiği gibi hastaneye maddi des- kının hayırseverleri, hastanenin imdadına 1895 yılı kasım ayında, 76 maddeden olu- tekte de bulunur. yetişir. Halkın bazen nakdi bazen de has- şan hastane talimatnamesi yürürlüğe tanenin ihtiyaçlarına yönelik olarak yap- girer. Hastane komisyonu ile personelinin Genişlemeler sonrası, 1894 yılında 120 tıkları değerli bağışlar yakın geçmişimize görev ve yetkilerinin yanı sıra hastanenin olan yatak kapasitesi, 1907 yılında 200’e kadar sürer. Şehir nüfusunun sürekli artış denetimi, temizliği, düzeni, işleyişi, has- ulaşır. 20. yüzyılın başında hastanenin 30 göstermesi, üstelik hizmetlerin sadece İz- taların hastaneye giriş çıkış kuralları, te- koğuşu, ameliyathanesi, doğum odası, mir ili ile sınırlı kalmaması, hastaneyi davilerinin nasıl yapılacağı ve kendilerine mükemmel bir eczanesi, bir idare odası, daimî bir yer darlığı ve para sıkıntısı içine verilecek yemeklere ilişkin ayrıntılı bil- bakteriyoloji laboratuvarı, deneylerde kul- sokar ve bu durum, hastanenin yeterli gilerin yer aldığı bu talimatname, İzmir’in ölçüde hizmet veremediğine ilişkin bir- lanılacak hayvanların barındığı bir bahçesi, meşhur gazetesi Ahenk’in sütunlarında takım eleştirilere maruz kalmasına da yol bahçenin ortasında bir köşkü, ancak Av- da yerini alır.3 açar. Elbette eleştirilerde haklı bulunabi- rupa şehirlerinde rastlanılabilecek modern lecek noktalar vardır; ancak, bu eleştirileri bir etüv makinesi, alt katta ayak tedavi- 19. yüzyılın sonlarına doğru başlayan has- yaparken hastanenin içinde bulunduğu taneyi genişletme çalışmaları, çok uzun lerinin yapıldığı odaları, bir mescidi, mah- durum, bütçe meselesi, hizmet şartları, yıllar devam eder ve kısım kısım yapılan kûmlar için üç koğuşu, Hamidiye Sanayi hizmet alanı, personel sayısı hatta perso- inşaatlarla, bina takviyeleriyle hastane Mektebi için ayrılmış bir koğuşu, bir ha- nelin maaşları gibi başat faktörler göz bugünkü konumuna gelir. Özellikle İzmir mamı, hasta taşımak için kullanılan te- önünde bulundurulmalıdır. Valisi Kamil Paşa ve Belediye Başkanı Eşref kerlekli lastikli arabaları ve bir imbikhanesi Paşa’nın bu konudaki katkıları dikkate vardır. Bu imbikhanede, hastaneye senede İçinde bulunduğu tüm sıkıntılara rağmen değerdir. Vali Kamil Paşa, İzmir Sanayi 30-35 lira kâr getiren gül suyu üretilir ve Gureba-i Müslimin Hastanesi, döneminin Mektebi piyangosundan elde edilen gelirin İzmir’in hastaneleri, eczaneleri, depoları en büyük ve önemli hastanelerinden yüzde onunu hastaneye ayırır. Ayrıca in- gül suyunu buradan alırlar. biridir ve bu hastanede çok değerli bir

18 SONBAHAR 2016 kümet idaresine el koyup devlet dairele- rinde birtakım düzenlemeler yapmaya başlamasından sonra, Memleket Hasta- nesi’nin yatak sayısı iki yüz elliden seksene indirilir. Memur, doktor, hizmetli kadroları da daraltılır. Kadroda bırakılan personelin aylıkları, Fevkalade Komiserlik veznesinden ödenir. Memleket Hastanesi’nin kadınlara ait kısmı, ana hastane olma ödevini üstlenir ve kalan kısmı Yunan askerleri tarafından işgal edilir. İşgal sonrasında Yunanlar, İz- mir’den geri çekilirlerken hastanedeki eş- yalara da zarar verirler. Bu zararların boyutu hakkında şunlar söylenebilir:

“… Yunan işgali zamanında müthiş bir su- rette tahrip edilmiş adeta soyulmuştu. Ne kadar âlât-ı fenniye ve müvelled-i kimyeviyesi vardı ise vapurlara bindirilerek aşırılmıştı.”4 “Yunanlar kaçarken İzmir’in yegâne sıhhat müessesesi olan Memleket Hastanesi’ndeki levazım-ı sıhhiye, karyola, yatak, battaniye vesaire gibi kabil-i nakil bütün eşyanın kâffesi tahrip edildiğinden derhal ve ke- mal-i suretle hastanenin yeniden tesisine sarf-ı gayret edilerek iki yüz elli yatak, karyola, yorgan, battaniye, yastık, don, gömlek, entari, hırka ve terlik gibi bütün ihtiyacat-ı etıbba, memur ve müstahdemini tedarik ve temin olunarak hal-i faaliyete getirilmiş...”5

Türk Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasının ardından 1923 yılında hastane, 29 koğuş ve 250 yatak kapasitesine sahip olarak hizmetlerini sürdürmeye devam eder. personel kadrosu, dönemine göre Sadece işgal yıllarını değil, günümüze çok da başarılı operasyonların altına dek bir hayli zor dönemleri aşarak ça- imza atmaktadır. Nitekim 19. yüzyılın lışmalarını sürdüren Memleket Has- sonlarına doğru, hastanede yapılan tanesi, 1982 yılında yeni binasına ta- başarılı tedavi ve ameliyatlar, basına şınana kadar geçen 131 yıllık süreçte, da malzeme kaynağı olur. Örneğin I. Dünya Savaşı, II. Dünya Savaşı gibi çocuk başı büyüklüğünde urların alın- büyük badireleri de atlatır. Bu zorlu ması, yumurtalık kisti, baldır, incik, dönemlerden geçerken elbette için- mesane taşı ameliyatları gerçekleşti- de bulunduğu sıkıntılar daha da rilen önemli ameliyatlardan birkaçıdır. artar ve daha az zarar görmek adına üretilen çözüm yolları başarılı olmuş 1913 Hastane İl Özel olacak ki ayakta kalmayı başarır. Bu İdaresi’ne bağlanıyor çözüm yollarından biri, hastalara umut kaynağı olan Memleket Has- Hastane, 1913 yılına kadar Gureba-i tanesi Yardım Derneği’nin 1949 yı- Müslimin adını taşır. 26 Mart 1913 tarihli lında kurulmasıdır. Bu dernek, has- İdare-i Umumiye-i Vilayet Kanunu ile tane için hayati bir rol oynamış halkın yönetimindeki hastaneler özel ve yapılan yardımları örgütleyerek muhasebelerin yönetimine geçer ve has- güvenli bir yolla hastaneye ulaş- tane İl Özel İdaresine devredilir. Bu ta- tırmıştır. Üstelik hastanenin Sağlık rihten itibaren de adı, ‘Memleket Hasta- Bakanlığı’na devrinden sonra, nesi’ olur. kendisini feshetmeyip İzmir Has- tanelerine Yardım Derneği adı İşgal yıllarında Hastane altında çalışmalarını sürdürerek mükemmel bir vefa örneği de 10 Ağustos 1920’de imzalanan Sevr Antlaş- göstermiştir. Aynı zamanda bu ması’nın ardından Yunanların İzmir’de hü-

SONBAHAR 2016 19 Emin Muhlis Paşa dernek, hastanenin ilk kütüphanesini, o günün şartları altında 14 bin lira harcayarak 1957 yılında kurmuş; böylece asistan ve doktorların tıp alanındaki yenilikleri, yeni kitapları takip edebilmesine de ortam hazırlamıştır.

1954: Hastane Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı’na devrediliyor 1950-1960 yılları arasında dönemin sağlık politikalarının; yerel yönetimlere bağlı olan hastanelerin Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı’na devredilmesi, hastanelerin genel bütçeden finanse edilmesi ilkesi çerçevesinde yürütüldüğünü görüyoruz. yararlanır. Örneğin 1930’lu yıllardan iti- Bu doğrultuda hastane, 1954 yılında ba- baren Emraz-ı Sariye ve İstilaiye Hasta- kanlığa devredilir ve bu tarihten itibaren adı da değişir. ‘Memleket Hastanesi’ adı nesi’nde (bugünkü Suat Seren Göğüs tarihe karışır ve hastanenin yeni adı ‘İzmir Hastalıkları Hastanesi) yapılan üç yıllık Devlet Hastanesi’ olur. dahiliye ihtisasının son bir yılı bu hasta- nede tamamlanır. Hastanenin tıp dünyasına büyük fayda- larından biri, sadece tedavi hizmeti sun- Birçok değerli doktorun yetişmesini sağ- mayıp aynı zamanda bir okul görevi üst- layan hastane, aynı zamanda düzenlediği lenmesidir. Açtığı okulların yanı sıra has- bilimsel toplantılarla da tıp alanına hizmet tabakıcılık ve hemşire yardımcılığı kursları eder. Bir başka yararı ise İzmir’deki dok- ile Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu sağlık torların bilimsel çalışmalarını yayınlaya- personeli kadrosunun oluşturulmasına bilecekleri bir dergiye kavuşmalarını sağ- epey katkıda bulunur. Nitekim İzmir’de lamasıdır. Başhekim Kadri Aslansan za- 1952 yılında bünyesinde açtığı Hemşire manında ilk kez yayımlanmaya başlanan Ebe Laborant Okulu ve 1956 yılında ilk ve hastanenin adını taşıyan mecmua, mezunlarını veren Köy Ebe Okulu ile hiz- hem İzmir doktorlarının sesini Türkiye’ye metlerine yenilerini ekler. Sağladığı staj duyurur hem de tıp dünyasına çok değerli olanağından pek çok sağlık personeli Mehmet Kamil Paşa makaleler kazandırır.

20 SONBAHAR 2016 Hastane Mecmuası - İlk Sayı - 29 Ekim 1963

Mustafa Enver’in anısına.

1970’lerin sonuna doğru yer darlığı me- layamaz hale geldiği gerekçesi ile kapa- tüm ihtişamı ve güzelliğiyle yıllara inat selesi çok ciddi bir sorun haline gelir. Bir tılarak Tepecik’teki İzmir Ege Doğumevi 165 yıldır dimdik ayakta durarak bugün yatakta birkaç hastanın birden yatırılması ve Kadın Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Konak semtimizi süslemeye devam et- zorunluluğu, binanın tamamen terk edil- Hastanesi’ne bağlanır. Yeni adı da ‘Ege mektedir. mesi ile sonuçlanır. Çok zorlu ve uzun Doğumevi Kadın Hastalıkları Eğitim ve bir süreç sonrasında 1982 yılında hastane, Araştırma Hastanesi’ne Konak Ek Hizmet 1- Başak Ocak-Özlem Yıldırır Kocabaş, İzmir Gu- reba-i Müslimin Hastanesi’nden İzmir Devlet Basın Sitesi’ndeki yeni binasına taşınır Binası’ olur. Hastanesi’ne Bir Hastane Öyküsü, İzmir, 2014, ve adı da değişerek ‘Atatürk Sağlık Sitesi İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Kitaplığı-94. İzmir Devlet Hastanesi’ olur. Bugünkü Günümüzde, Tepecik Eğitim ve Araştırma 2- Cemal Kutay, Bir İnsan Bir Devir Bir Şehir Ecza- adı ‘İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Hastanesi Ek Hizmet Binası olarak zemin cıbaşı Süleyman Ferid Bey’in Hayatı ve Hatıra- Eğitim ve Araştırma Hastanesi’dir. Has- katta poliklinik, diğer katlarda da İzmir ları-4, Yeni Asır, 7 Mart 1979; (37) 9 Nisan 1979. tanenin eski emektar binası ise 1985’ten Kuzey Bölgesi Kamu Hastaneleri Birliği 3- İzmir Gureba Hastahanesinin Usul-i İdaresini itibaren İzmir Kadın Hastalıkları ve Doğum Genel Sekreterliği yönetim birimi olarak Mübeyyin Talimattır, Ahenk, 2, 5, 9, 12, 15, 18 Teşrin-i Sani (Kasım) 1895. Hastanesi adı ile hizmete devam eder. hizmet vermektedir. Binada basit çaplı 2000 yılında adı, ‘Dr. Ekrem Hayri Üstün- onarımlar yapılmasına devam edilmekle 4- Şehrimizin Sıhhat Müesseseleri Memleket Has- tahanesi ve Gördüğü İşler, Anadolu, 21 Teşrin-i dağ Kadın Hastalıkları ve Doğum Hasta- birlikte, kapsamlı bir restorasyon çalışması Sani 1926. nesi’ olarak değiştirilir. 130 yataklı bu başlatılmasına ilişkin İzmir Valiliğine baş- 5- İzmir Ticaret ve Sanayi Odası Mecmuası Cum- hastane, 2012 Temmuz’unda, Sağlık Ba- vuruda da bulunulmuştur. İzmirimizin huriyetin Onuncu Yıldönümü Fevkalade Nüshası, kanlığı’nın gelirlerinin giderlerini karşı- göz bebeği, görkemli tarihî hastane binası, İzmir, 1933, s. 19.

SONBAHAR 2016 21 Memleket Hastanesi müze olmayı bekliyor Saadet ERCİYAS binanın, hak ettiği gibi bir an önce müzeye Müze açıldı da duymadık mı? dönüşmesini istediklerini söylüyor. Doç. Dr. inanın Halil Rıfat Paşa Caddesi'ndeki Memleket Hastanesi, İzmir'in EXPO 2015 ve Konak Tüneli'ne bakan yüzüne 2014 Erbaycu, İzmir'de böyle bir müzenin varlı- 2020 adaylık sürecinde seçilen ‘sağlık’ teması Byılında ‘İzmir Memleket Sağlık Müzesi’ ğının önemine değinerek, "Bir kentte yaşa- nedeniyle sık sık gündeme gelen ‘sağlık mü- yazılı tabela asılsa da bina henüz bildiğimiz nan bir tarih varsa orası hep hatırlanmalı zesi’nin favori mekanlarından biriydi. Adı anlamda bir müze işlevi görmüyor. İzmir ve vurgulanmalı. Gelecek kuşaklara neyi hep gündeme geldiyse de, EXPO hayali suya Kuzey Bölgesi Kamu Hastaneleri Birliği Genel taşıyabiliriz başka? Burada hangi koşullarda düşünce bu konunun üstü kapandı gitti. Sekreteri Doç. Dr. Ahmet Emin Erbaycu, şu neler yapılmış bilmezsek ileriye gitmemiz Memleket Hastanesi'nin müze olacağına iliş- an içinde bulunarak aktif koruma sağladıkları mümkün değil" diyor. kin haberler de kesildi. Konak'taki tarihi bi-

22 SONBAHAR 2016 Konak'ta 165 yıldır İzmir'in sağlık tarihine tanıklık eden, eski adıyla Gureba-i Müslimin Hastanesi, yaygın bilinen adıyla Memleket Hastanesi müze olacağı günü bekliyor.

nanın bir kısmı İzmir Kuzey Bölgesi Kamu bu konuyu görüşmek üzere bu tarihi mekanın Hastaneleri Birliği'nin idari ofisleri olarak kul- yolunu tuttum. Hem İzmir Kuzey Bölgesi lanılıyor. Binanın zemin katında ise Tepecik Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri Doç. Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne bağlı olarak Dr. Ahmet Emin Erbaycu ile hem de hasta- poliklinik hizmeti veriliyor. nede görevli Sanat Tarihçi (yanlış okumadınız, bu genel sekreterlikte bir sanat tarihçisi var) Hastanenin önünden geçerken başınızı kal- Şengül Evcil ile görüştüm. dırıp baktığınızda, binanın cephesinde iri harflerle yazılmış ‘Memleket Sağlık Müzesi’ Bina kuzeyde, yazısının bulunduğu mermer levhayı görür- malzemeler güneyde sünüz. Siz de ‘Müze ne zaman açıldı?’ diye düşünebilirsiniz. Ben de öyle düşündüm ve Gureba-i Müslimin Hastanesi, neredeyse kurulduğu 1851 yılından bu yana kesintisiz hizmet veren, İzmir'in ilk müslüman

SONBAHAR 2016 23 liği'ne bağlı, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi yaşama geçmemiş. Onaylanan proje uyarınca Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi bün- kurum tarafından karşılanması gereken bütçe yesinde hizmet veriyor. İşin bana göre ilginç Sağlık Bakanlığı'nca verilmemiş. yanı hastane taşınırken kuzey-güney ayrı- mının olmadığı dönemde, Memleket Has- Bina zaten müze tanesi'nin tüm malzemeleri, belgeleri, kayıtları değeri taşıyor ve tarihi değeri olan objeleri de Yeşilyurt'a Göreve daha sonra gelen Doç. Dr. Ahmet taşınmış ve koruma altına alınmış. Emin Erbaycu, projeden binaya taşındıkla- Bugün Yeşilyurt'taki hastanenin ana girişinde rında haberdar olduğunu belirtiyor. Müze kantinin yanında, küçük bir bölümde bu projesinin içeriğini öğrendiğinde ise şaşır- eserleri görmek mümkün. Başta Memleket dığını iletiyor. Binada klasik tarzda bir müze Hastanesi'nin ilk Müslüman başhekimi, efsane planlanmadığını, yapılan projenin dijital doktor Mustafa Enver Bey'in mermer büstü, müze projesi olduğunu belirtiyor. "Biz bu fotoğraflar, birkaç yağlı boya tablo, koltuk binanın kendisinin müze olmasını istiyoruz takımı, ecza dolapları olmak üzere tarihi 125- aslında; çünkü tarihiyle, mimarisiyle buna 130 yıla dayanan çok sayıda tıbbi malzeme, değer bir bina" diyor Doç. Dr. Erbaycu. hastaneye ait özel kayıt defterleri burada Hastanenin sanal müze projesi yaşama geç- sergileniyor. mese de, bu özel mekanın her yönüyle bir Tabela binaya asılıyor İzmir'in geçirdiği onca deprem ve yangına Doç. Dr. Ahmet Emn Erbaycu karşın ayakta kalmayı başarmış, sağlık tarihine tanıklık etmiş kültürel mirası olan Memleket hastanesi. Hastane 6 bin metrekarelik bir Hastanesi binasının müzeye dönüşmesi için alan üzerine kurulmuş. İzmirli Emin Muhlis Kuzey Hastaneleri Birliği 2014 yılında bir Paşa'nın girişimiyle yapımına başlanan has- proje yapmış. Hatta proje, o dönem kurum tane, ilk kurulduğunda altmış yatakla, bir tarafından yayımlanan İzmir'de Sağlık Olsun doktor, cerrah, eczacı müdür ve katiple açıl- Dergisi'nde de ‘tarihimize sahip çıkıyoruz’ mış. Döneminin tüm özelliğini yansıtan kes- haberiyle anlatılmış. İzmir Memleket Sağlık me taş ve tuğladan inşa edilmiş iki katlı bu Müzesi Projesi için, farklı üniversitelerle or- zarif ve son derece görkemli yapıya, yıllar taklaşa çalışmalar yapılmış. içinde ihtiyaç nedeniyle çok sayıda eklentiler yapılmış. Işık, yapıda son derece başarılı Ancak bu müze çalışması alıştığımız anlamda kullanılmış. Ferah, yüksek tavanlı binanın klasik müze tarzında değil, sanal müze tar- 1892 yılında Rıhtım İdaresi Mimarı Mösyö zında düşünülmüş. İzmir Kalkınma Ajansı'nın Rok tarafından genişletildiği bilgisi kaynak- (İZKA) 2014 yılında çağrıya çıkılan Bilgi Top- larda yer alıyor. lumuna Dönüşüm ve Bilgi İletişim Teknolojileri Mali Destek Programı'nda, Kuzey Kamu Has- Uzun yıllar Kadın Doğum Hastanesi olarak taneleri'nin hazırladığı bir milyon liralık ‘Sanal da kullanılan bina nüfusu her geçen gün ve Dijital Sağlık Müzesi Projesi’ onaylanmış artan İzmir'in ihtiyaçlarına yanıt veremeyince, ve desteğe hak kazanmış. Bu süreçte ‘Mem- 1982 yılında Yeşilyurt'a taşınmış. Hastane leket Sağlık Müzesi’ tabelası da binaya asılmış. bugün Güney Bölgesi Kamu Hastaneleri Bir- Bu güzel gelişmelere karşın nedense proje

24 SONBAHAR 2016 müzeye dönüşmesi için çalışmalarının sür- düğünü belirtiyor Sanat Tarihçi Şengül Evcil. İleride gerçekleşebilecek bir proje için en- vanter çalışması yaptıklarını, İzmir'in farklı hastanelerinde İzmir'in sağlık tarihi açısından önemli obje, bilgi ve belgeler bulunduğunu, bunların bir kısmını derlediklerini belirtiyor. "Aktif koruma yapıyoruz." Memleket Hastanesi binasının, 165 yıllık tarihi ve görkemli yapısıyla tek başına bir müze olabilecek kapasitesi olduğunu be- lirten Doç. Dr. Ahmet Emin Erbaycu, "Uzun Doç. Dr. Erbaycu, "Biz binada bulunduğumuz yıl, belki de beş yıl alacak bir süreç. Biz de vadede bu binanın kendisi müze olabilir. için şu an aktif koruma yapıyoruz ve binanın bu süreçte envanterimizi çıkartıyoruz. Tarihi İlle de içine bir şey getirmeye de gerek yok. ihtiyaçlarıyla ilgilenebiliyoruz. Ama buradan belge ve bilgileri, İzmir'de sağlık alanında Binamızda yer alan eczanemiz inanılmaz çıkmış olsak korumasıyla kimse ilgilenme- kullanılan tıbbi malzemeleri derliyoruz. Bir bir atmosfere sahip. Tek başına o bile başlı yecek" diye ekliyor. çeşit tarih araştırması yapıyoruz. Hastanemiz başına bir değer" diyor. Şu an binada bu- içinde ayırdığımız bölümde topluyoruz bun- Şengül Evcil, binanın gerçek anlamda müzeye lunarak ‘aktif koruma’ yaptıklarını anlatan ları. Bu süreçte İzmirlilerden de destek bek- dönüşmesi için önce bazı basit onarımlarının liyoruz. Ellerinde hastaneyle ilgili bilgi belgesi yapılacağını, bunun için de Konak Belediye- olanlar, fotoğraflar bulunanlar bize bunları si'nin Koruma Uygulama ve Denetim Bürosu ulaştırabilir" diyor. (KUDEB) ile çalıştıklarını anlatıyor. Daha kap- samlı büyük onarım ve röleve çalışmaları İyi ki tabelayı asmışlar içinse Valiliğe başvurduklarını dile getiriyor. Şengül Evcil'in rehberliğinde gezdiğim has- İzmirlilerden belge, taneden beni büyüleyen eczaneyi, orijinal fotoğraf bekliyoruz haliyle korunmuş odalarını düşünerek ayrı- lıyorum. Merdivenlerden inerken bir zamanlar İlginç bir rastlantı olsa gerek, İzmir Kuzey hastanenin hamamında kullanılan, ama şimdi Bölgesi Kamu Hastaneleri Birliği Genel çiçeklik işlevi gören kurnalar gözüme ilişiyor. Sekreterliği bünyesinde Memleket Has- tanesi gibi kentin sağlık tarihine tanıklık Hastanenin bugün için poliklinik hizmeti ve- eden başka hastaneler de bulunuyor. Öğ- ren bir sığınak görüntüsündeki etkileyici ze- reniyorum ki, sekreterlikte hemşire kökenli min katını dolaşıyorum. Ardından dışarıya olan ancak aldığı eğitim nedeniyle sanat ta- çıkıp, hastanenin arka sokağa taşan Toplum rihçi, mimar ya da tasarımcı olarak çalışan Ruh Sağlığı Merkezi'ni, Diş Hastanesi'ni göz- uzmanlar bu hastaneler için projeler üretiyor. lemliyorum. Onca zorluğa karşın zamana di- renen, yorgun binanın restorasyonunun bir Sanat Tarihçisi Şengül Evcil, hastanenin an önce yapılıp kablolardan, klimalardan, klasik anlamda bir müze olabilmesi için ön- borulardan, tellerden, garip eklentilerden celikle ciddi bir onarımdan geçmesi gerek- arındırılıp, pırıl pırıl, bu kente yaraşır bir mü- tiğini, restorasyon çalışmaları için valiliğe zeye dönmesini diliyorum. Ve, "İyi ki acele başvurduklarını belirtiyor. Evcil, "Hastanenin edip ‘Memleket Sağlık Müzesi’ tabelasını as- onarımı tahmin edersiniz ki en az üç dört mışlar" diye düşünüyorum.

SONBAHAR 2016 25 Eski İzmir Mahalleleri Etiler

Orhan BEŞİKÇİ

Fotoğraf: Atilla ÖzdEMİr

ren taşımacılığının simgesi Basmane Gar’ını koynunda yaşatan mahal- Tledir. Semte adını veren Basma fab- rikası ve atölyelerinin, Cumhuriyet dönemi ilk İzmir müzesinin temeli bu mahallede atılmıştır. Tarihten silinen meşhur ‘Boyacı Deresi’ namlı kanalın bir bölümü mahal- leden geçer. Sınırları içerisinde kilise, si- nagog ve camisi olan özel bir mahalledir. Zarif minaresine tırmanma imkanını bul- duğum Çorakkapı Camisi’nden ezan, Rabi Yitzhak Karmona’nın hahamlık yaptığı Şonsol Sinagogu’ndan hazan, Agios Vuo- kolos Kilisesi’nden gelen çan sesine ma- halleli aşinaydı…

26 SONBAHAR 2016 Firkat, revnak, ziba, rana, Meserret, Ümit ve Kemal’in meyhaneleri Bedava adlı sokaklar neden bu kadar yalnız Eğlence dünyasına damgasını vuran, yazın ve hüzünlü… Bedava Sokak’ta bulunan çatısı açılıp kapatılan meşhur Yıldız Sineması Gaziler Caddesi üzerindedir. Öncesinde Yahudi fırını aynı sokakta gevrek fırını yazlık (Güneş) sinema, onun da öncesi çay bahçesi ve bir bölümü cambazhanedir. olarak faal durumda. Şonsol Sinagogu’nun Çay bahçesinden kalma ay yıldızlı bardak ve tabaklar halen sinemanın bir köşesinde çatısı yapılsa, Sinagog’un küllerinden bir durur. Raj Kapoor’un yönetmenliğini ve müze çıkabilir mi? Agios Voukolos Kilisesi’ni oyunculuğunu yaptığı Avare filmini tüm Türkiye’ye tanıtıp sevdiren sinema günü- yeterince yazdım, ayazması onarılır elbet… müzde halı saha olarak hizmet verse de, dev perdesini aralarsanız, sahnesinde ünlü

SONBAHAR 2016 27 filmlerin, tiyatro gruplarının ve konserler Tarihi mezarı ortaya çıkaran arkeolog Yusuf veren sanatçıların gölgesini görürsünüz. Gül, buluntudan etkilenip ‘Gizli Hazineler’ Aynı sırada Ümit’in ve Kemal’in meyhane- kitabında Romalı Dilber başlıklı şiirini şöyle lerini hatırlatıp, yol boyunca sıralanmış gü- yazdı: ”Merhaba Romalım merhaba - nümüz birahanelerine değinmeyeyim... lım / Altın Diademli inci pırlanta takılım / Seni ilk gören, sana ilk dokunanım / Catullus Yusuf Gül ortaya çıkardı Berenike’nin saçlarını ebedileştirmiş / Ben seni yeniden dünyaya kazandıranım…” Çorakkapı Camisi, zengin haziresinin bir kısmını Basmane Gar’ına, bir kısmını Gaziler Caddesi’ne feda etmeseydi bugünkü gö- Sokakta sessizlik hakim rüntüsü farklı olurdu. Gaziler Caddesi’nden Piliç Sokak’taki modern saunaya konser bahsettik, cadde üzerinde temel kazısında öncesi ter atmaya gelen Zeki Müren’i gör- bulunan Roma mezar buluntusunda ortaya mek isteyen meraklı kalabalık yerine şimdi çıkan ölü takılarını atlamayayım. Arkeoloji sokakta sessizlik hakim. Helva fabrikasının Müzesinin hazine dairesinin en kıymetli susam ezen taş değirmenlerinin sesini, buluntusu bu caddenin yakınından çıktı. şarap deposundan gelen mayhoş kokuyu

duyamazsınız. Sokağının yanmayan lambasının yanması, patlayan su bo- rusunun tamiri için sık sık kapımı çalan Şükran Hanım, uzun zamandır görün- müyor... Huzurevinden kaçıp terk edil- miş bahçedeki kulübesinde sefalet içe- risinde yaşayan mavi gözlü ihtiyarın güngörmüş gözlerini dünyaya kapattığı bahçe şimdi otopark...

28 SONBAHAR 2016 Yahudi fırını gevrek avlulu, havuzlu evleri sormayın… Firkat, Revnak, Ziba, Rana, Meserret, Bedava adlı çıkarmaya devam ediyor Şonsol Sinagogu kitabesi sokaklar neden bu kadar yalnız ve hüzün- Kapısından, doğru olanların Kemeri yıkık ‘Kocakapı’ namlı yegane sur lü… Bedava Sokak’ta bulunan Yahudi fırını kapısının bir ayağı ve bitişiğinde tarihi çeşme aynı sokakta gevrek fırını olarak faal durumda. girdiği Şonsol Sinagogu, de Etiler Mahallesi sınırları içerisinde. Büyüklü Şonsol Sinagogu’nun çatısı yapılsa, Sina- 14 Nisan 5665 (19 Nisan 1905) küçüklü hanlara Çorakkapı Hamamı’nı ilave gog’un küllerinden bir müze çıkabilir mi? tarihinde yeri cennette olsun, edersek mahallenin zenginliği ortaya çıkar. Agios Vuokolos Kilisesi’ni yeterince yazdım, Hayim Şimuel Şonsol Beyefendi 9 Eylül’de bayrak tarlasına dönüşen cumbalı, ayazması onarılır elbet… tarafından tahsis edilmiştir.

SONBAHAR 2016 29 İzmir’de Afrikalı Türkler

Esmer ten rengine sahip olanlar Osmanlı’dan Dr. Metin ÖZER kalma alışkanlıkla nereden geldiklerine

970’li yıllarda Lise’de okurken sı- bakılmaksızın ‘Arap’ olarak tanımlanmışlardı. nıfımızda esmer tenli, sempatik ‘Arap’ lakaplı güreşçiler Osmanlı döneminden 1bir arkadaşımız vardı. Çocuklar ona akşamları radyo tiyatrosu progra- itibaren ün salmışlardı. Günümüzde de mında dinlediğimiz, konusu Afrika’da geçen bir dizideki karakterden esinlenerek Mehmet Güçlü ve Mustafa Yıldız gibi daha nice ‘Combi’ adını koymuşlardı. Okulda ge- nelde gerçek ismi bilinmez, herkes ona güreşçi Kırkpınar’da ve dünya minderlerde takma ismiyle seslenirdi. Combi bizim ülkemizin ismini gururla temsil etmişlerdir. sınıfın iyi voleybolculardandı. Okul takı- mının kaptanı da Combi’nin ten renginde bir başka gençti. Hiçbirimizin aklına bu gençlerin ten rengiyle ilgili soru sormak mimiz Vahap Özaltay olurdu, kimimiz oynardı. O, aynı zamanda Türkiye'de pro- gelmezdi. Onlar bizler için herhangi bir Sait Altınordu, kimimiz de Fuat Göztepe. fesyonel olan ilk futbolcuydu. Özaltay, iler- arkadaş gibiydiler. Combi beni evine Ama ben hep Sait olurdum. leyen yıllarda ‘Türkiye'ye de yeni sistemleri davet etmiş, ailesiyle tanışmıştım. Voleybol getiren ve uygulayan futbol adamı’ olarak yanında futbol oynuyor, maçlara gidi- Damlacık'ta 8 numaralı haklı bir ün yapmış, 1954'te Dünya Şam- yorduk. Esmer ten renkli Sait Altınordu formayı giydim piyonu olan Ordu Milli Takımı’nın çalıştırı- ve Vahap Özaltay, bizim yerinde olmak cılığını üstlenmişti. ‘Futbol Nasıl Oynanır?’ istediğimiz futbolculardı. Futbol oynayan Neden 8 numara? Çünkü 8 numara Sait isimli bir de kitap yazan Vahap Özaltay, dayım benim ismimi Metin Oktay’a öy- Altınordu'nun giydiği formanın numarasıydı. aynı zamanda Türkiye'yi Balkan Atletizm künerek vermişti. Taçlı Kral Metin Oktay O, çocukluğumun kahramanıydı. Büyüdü- Şampiyonası'nda temsil eden başarılı bir futbol yaşamında etkisi olmuş bu kişileri ğüm zaman hep onun gibi olmak isterdim.” atletti. Bu örnek insanlar takımlarına ve şöyle anlatmıştı: “Mahalle maçlarında ki- Vahap Özaltay, Altay'ın zaferlerinde başrol içinde yaşadıkları topluma o kadar bağlıy-

30 SONBAHAR 2016 dılar ki soy isimlerini takımlarından, dola- mirli Ahmet Ali, dünyadaki ilk koyu ten yısıyla Türk tarihinden almışlardı. 1926 yı- renkli pilottu. Aynı yıllarda ırkçılık nedeniyle lında Manisa’da doğan Doğan Emültay ise; Amerikalı Eugene Jacques Bullard’ın (1895- 15 yaşındayken İzmirspor'da futbol kari- 1961) ülkesinde pilotluk yapması engelle- yerine başlamıştı. Emültay 1954 yılında İz- nince; 1917’de Fransız Lafayette Filosu’nda mirspor ile Göztepe arasında oynanan kar- görev almak zorunda kalmıştı. Ahmet Ali’nin şılaşmada ayağını kırınca futbolu bırakmak sadece kendisi değil, iki oğlu, kız kardeşinin zorunda kalmış, yaşamına çalıştırıcı olarak eşi ve yeğeni de onu takip ederek pilot ol- devam etmiş, 28 Aralık 2007’de İzmir’de muş örnek bir kişiydi. vefat etmişti. Mehmet Akif Ersoy’un ‘Safahat’ isimli ese- rinde; “Eşref Bey'in emir eri Musa, İsa pey- Esmer olunca ‘Arap’ gambere omuzlarını ödünç verir. Ve pey- Esmer ten rengine sahip olanlar Osman- gamber bu sayede göğe tırmanabilir” di- lı’dan kalma alışkanlıkla nereden geldik- zeleriyle ölümsüzleştirdiği bir kahramandan lerine bakılmaksızın ‘Arap’ olarak tanım- da söz etmek gerekir. Aslen Sudan kökenli lanmışlardı. ‘Arap’ lakaplı güreşçiler Osmanlı olup, Girit’te dünyaya gelmiş olan Musa, döneminden itibaren ün salmışlardı. Gü- 1. Dünya Savaşı’nda komutanı Kuşçubaşı Sait ALTINORDU nümüzde de Mehmet Güçlü ve Mustafa Eşref Bey‘le cepheden cepheye koşmuştu. Yıldız gibi daha nice güreşçi Kırkpınar’da Komutanı İngilizlerce esir alınınca; çevre- ve dünya minderlerinde ülkemizin ismini sindekilerle birlikte devletin 300 bin altınını gururla temsil etmişlerdir. Müzik dendi- korumuş, 7. Ordu Komutanı Ahmet Tevfik ğinde ise birçoğumuzun aklına ‘Gel teskere’ Paşa’ya teslim etmişlerdi. 12 Ocak 1917′de şarkısıyla Esmeray, sanat müziği ile İbrahim gerçekleşen bu olay London Times gaze- Şirin gelmişlerdir. İzmir’in Basmane sem- tesinde manşetten haber olmuştu. İstan- tinde yetişmiş TRT sanatçısı Udi Kemal Mı- bul’un işgali sırasında ise Musa, gündüz sırlı da müziğiyle, sesiyle sevilmiş, Safiye Galata gümrüğünde hamallık yaparken, Ayla gibi sanatçılarla birlikte plaklar yap- gece Milli Mücadele için Anadolu’ya silah mıştı. Bu insanlar yaşadığımız topraklara kaçırmıştı. bağlılıklarıyla tanınmışlardır. Birçoğu Kur- tuluş Savaşı’na milis (efe) olarak katılırken, Arap Bacı ve Nurcihan Kalfa düzenli orduda görev yapanlar da vardı. 6’ncı Akıncı Müfrezesi Kumandanı olan Ali Ataları Afrika’nın çeşitli bölgelerinden gelen Osman Efe’ye Yunanlar ‘Mavro’ adını tak- bu insanlar tiyatro oyunlarına da konu ol- mışlardı. 12-15 kişiyi geçmeyen kızanları muşlardır. Çocukluğumuzda radyo tiyat- ile Yunanların korkulu rüyası olmuştu. rolarında ‘Arap Bacı’ ile tanışmıştık. 1988- Onun çetesi gelirken Yunan askerleri Mav- 1991 yılları arasında TRT televizyonunda rolar geliyor diye korkuya kapılmışlardı. ‘Uğurlugiller’ isimli dizide Tevfik Gelenbe Kurtuluş Savaşından sonra Bergama'nın ‘Nurcihan Kalfa’ tiplemesiyle gönüllere taht Göçbeyli beldesi yakınındaki Alibeyli kö- kurmuştu. Bu esmer ten renkli, hoşsohbet yünde yaşamış ve orada ölmüştü. kadın, ailenin sözü geçen bir üyesiydi. Bu Vahap ÖZALTAY arada Amerikan dizilerinde ve filmlerinde Koyu ten renkli ilk pilot benzer ten renkli insanların ayrıma uğra- yarattığı sömürü düzenini sinemaya yan- dıklarını görmüş, 1975 yılında Mandingo- sıtmış, yeni bir kazanç kapısı yaratmıştı. 1883–1969 yılları arasında yaşamış bir Türk Zincirli Köle ve 1976-1977 yıllarında Köle Sami Paşazade Sezai’nin ‘Sergüzeşt’ isimli vatandaşı olan Ahmet Ali Çelikten veya İz- Isaura’yı üzüntüyle izlemiştik. Emperyalizm eserinde bir esir kızın hayatını, çektiği acıları okumuştuk. Romanın kahramanla- rından Dilber, yaşadığı hayattan kurtulmak için evinden kaçar ve esir pazarına düşer. Esirci, Dilber’in güzelliğini keşfedip besler ve yüksek bir fiyata oğlu için uygun gören bir hanımefendiye satar. Yazar esirciyi şöyle betimler: “İri yapılı olan bu adam, Hacı Ömer adlı bir esirciydi. Merhamet ve şefkat duygularından zaten nasibi olmayan kalbi, insan ticareti yapa yapa büsbütün katılaşmış ve nasırlaşmıştı. Kalbinden o büyük yuvarlak gözlerine akseden vahşilik izleri, kaplan bakışlarında okunur, başkalarının uğradığı en müthiş felaketten bile zerrece müteessir olmaz; kendi çıkarından başka hiçbir şey düşünmez; bir şarkıcının sesiyle bir kızın ağlayışını ve bir saz sedasıyla çok güzel bir

SONBAHAR 2016 31 Esmeray

Efe Zenci

kadının yalvarışını ayırt etmezdi. İnsanlık görevi diye yalnızca iki şey bilir ve onları pek önemli, kutsal sayardı: Biri ticaretinin ilerleme aracı olarak odasının duvarında daima asılı duran kırbacı, öteki de alıp sattığı Safiye Ayla zavallıların kimsesizliği.” Esirlerin en güzeli ve yararlıları seçiliyor Tarih dersinde harem ağalarını ve ev işle- rinde görevlendirilen halayıkları tanımıştık. Köle olarak Osmanlı sarayına veya zengin konaklarına getirilenlerin yaşamlarının bu romandaki kısmı bize anlatılmamıştı. Harem ağalarının hadım oldukları söyleniyordu. Fakat onların çoğu zaman cinsel organla- Ali Osman Efe rının tamamını kaybettikleri anlatılmıyordu. Savaş esirlerinin beşte biri Osmanlı padi- pazarı olan Yeni Bedesten (Sandal Bedes- şahının hakkıydı. Buna “pencik sistemi” de- teni). Çemberlitaş’ın arkasında ise 1932’de niyordu. Bu esirlerin en güzelleri ve yararlıları yıkılan ünlü “Esir Hanı” vardı. İstanbul’un seçiliyor, diğerleri İstanbul’daki Esir Paza- diğer birçok semtinde ve Üsküdar’da da rı’nda satılıyorlardı. İstanbul’da, Bizans’tan esir pazarları bulunuyordu. İstanbul’a ge- İbrahim Şirin kalma iki esir pazarı vardı; cariyelerin satıldığı tirilen esirlerin bir kısmı burada köle olarak Atik Bedesten (Cevahir Bedesteni) ile köle satılır, bir kısmı da Tersane’deki zindanda

32 SONBAHAR 2016 tutulurdu. Pazarda en çok para edenler Bursa’daki binlerce dokuma tezgahı el eme- Rus ve Macar kölelerdi. ği ile işlemekteydi. Bu yüzden Bursa, İs- tanbul’dan sonra köle ticaretinin en canlı Kölelerin satıldığı semtin adı, olduğu şehirlerden birisiydi. Müslümanlığa ‘Karabaş’ veya ‘Karavaş’ idi. geçmiş kölelerin baba adı ‘Abdullah (Allah’ın kulu) veya (Hz. Muhammed’in babasının Bu ismi neden aldığı kolaylıkla anlaşılmak- adı)’ yazılırdı. Prof. Dr. Yılmaz Kurt’a göre; tadır. Afrikalı ve Kafkas kökenli köleler için Bursa üzerine yapılan onomastik (isim- acı olan ise; kaderlerinin kendi ana-babaları Dursine Şirin bilim) çalışmalarında baba adı Abdullah veya bölgelerindeki insanlar tarafından çi- olanların oranı baba adı Mehmet olanların zilmeye başlanmasıydı. Günümüzde bile bile önüne geçmişti. internet üzerinden bebek satışları yapıl- kabileler arasındaki çatışmalarda ele geçi- maktadır. Hindistan'ın kuzeydoğusunda rilerek benzer kökendekiler tarafından köle yer alan Assam bölgesindeki çay tarlalarında tacirlerine satılanlar vardı. Giderek kazançlı Ağalık siyah tenlilere geçmiş çalışan fakir aileler kız çocuklarını 65 dolara bir iş kolu haline gelen bu durum o kadar 1578'de Osmanlı’ya bağlı bulunan Kırım satmaktadırlar. Osmanlı döneminde hacca yaygınlaşmıştı ki, özellikle genç iş gücünün Hanlığı Rusya'ya savaş ilan etmiş, Mosko- gidenlerden bazıları Arap köle tacirlerinden ve sağlıklı nüfusunun kaybı, Afrika’nın ge- va'ya kadar ilerleyerek vergiye bağlamıştı. Afrika kökenli çocuklar satın almaktaydılar. lişememesinin temel nedeni haline gelmişti. Osmanlı sarayına hediye olarak Rus, Çerkes Bu satın alma iki yönden önemliydi. Şahıs Benzer kökenden insanlardan bazıları köle ve Gürcü köleler göndermiş, büyük bir memleketine vardığında hacca gitmiş ol- tacirleriyle iş birliği yaparak bu kazançtan kısmını da Osmanlı ülkesindeki esir pa- duğunu ispat etmiş, ayrıca; köleyi satarak pay almaktaydı. Bu tür ticaret sonlanınca zarlarında satmıştı. 1582′de Padişah 3. da iyi bir kazanç elde etmiş oluyordu. bu kişiler hiç köle olmadıkları halde kölelerin Murat döneminde, Batı’ya doğru yapılan ABD’de 1948 yılında devlet harcamalarının arasına karışarak izlerini kaybettirseler de fetihler hız kesmiş, Kuzey Afrika kıyıları çoğunun silahlanma giderlerine ayrılması hatıralardan silinmemişlerdi. Fas hariç Osmanlı topraklarına katılmıştı. sonucu ekonomik kriz oluşmuş, bazı beyaz Batı’ya yönelik fetihler olmayınca, beyaz aileler bakamayacakları endişesiyle çocuk- Bursa Esir Pazarı kölelerin en iyi fiyatla sa- kökenli kölelerin sayısı da azalmış, hatta larını satışa çıkarmıştı. Tarih boyunca da tıldığı yer olduğundan, padişahın payına Kızlar Ağalığı görevi, Habeş Mehmed Ağa anaları, babaları tarafından satılanlar, yerel düşenler oraya gönderilmeye gayret edilirdi. isimli Afrikalı bir köleye geçmişti. Bu kişiler

SONBAHAR 2016 33 ellerindeki yetkiyle devlet yönetiminde çok etkili olmuşlar, bazen padişahların göreve gelmeleri, görevden alınmaları onlardan bilinmişti. Bu tarihten itibaren Kızlar Ağalığı görevi, Batı kökenli beyaz tenli ak ağalardan, siyah tenli Afrika kökenli kara ağalara geçmiş oluyordu.

Köle ticaretinden vergi alınıyordu Köle ticareti Osmanlı Devletinin önemli gelirleri arasındaydı. Osmanlı topraklarında satılan kölelerin büyük çoğunluğu Kara- Tire Köle Han deniz’in kuzeyindeki limanlar üzerinden getirilmekteydi. 1606-1607 Gümrük def- terlerine göre bir yıl içinde Kırım Hanlı- ğı’ndaki Kefe’den İstanbul’a köle getiren gemi kaptanlarının hepsi Osmanlı vatan- daşıydı. İstanbul’a köle getiren gemi sayısı 137’di. Bu gemilerin kaptanlarının 90’ı Müs- lüman iken diğerleri gayrimüslimdi. Köle ticaretinden alınan vergiler göz önüne alın- dığında bu ticaretin ne denli önem kazan- dığı anlaşılacaktır. Kanuni döneminde 1520’de tüm bütçenin gelir rakamı 141 milyon küsur akçeyken bunun 620.000 ak- çası köle ticaretindendi. Bu rakam 1529’da 650.000 akçaya çıkmıştı.

İstanbul Esir Pazarı yanında Üsküdar, Edirne, Bursa, İzmir, Erzurum, Konya, Belgrad, Sofya, Üsküp, Bağdat, Şam, Medine, Halep, Kahire, Trablus, Girit, Rodos, Kıbrıs’ta da esir pazarları vardı. Durum o hale gelmişti ki; 1846’da İstanbul nüfusunun % 12.5’u kölelerden oluşuyordu. Munis Armağan’ın yayınladığı Tire Şeriye sicillerine göre; İzmir’de köle ti- careti Esir Hanı’nda, Tire’de ise Yeni Han ve Frenk Hanı’nda yapılmıştı. Esir pazarı küçük odalarla çevrilmiş, geniş bir meydandı. Kadın esirler odalarda, erkekler ise mey- danda teşhir edilirlerdi. Köle satın almak isteyenler meydana gelerek beğendiklerini seçerler ve pazarlığa girişirlerdi. Köle tacirleri sevimli ve güzel kadınları pazara çıkarmayıp muhafaza ederler ve onlara hanendelik ve rakkaselikten başka erkeklerin hoşuna gi- decek şeyler de öğreterek daha fazla para etmelerini sağlarlardı. 3. Mustafa döne- minde (1768-1774) bu türlü güzel cariyeleri ve yakışıklı erkekleri daha çok Hıristiyan tacirlerin satın aldıkları ve bu yüzden bazı sorunlar çıkmış, gayrimüslimlerin köle satın almaları yasaklanmıştı.

Kölelik deri rengine bakılmaksızın redde- dilmesi gereken bir insanlık suçudur. The Global Slavery Index’in (Küresel Kölelik En- deksi) 2016 verilerine göre, köle işçilerin % 58’i Hindistan, Çin, Pakistan, Bangladeş ve Özbekistan’da bulunmaktadır. Köleliğe karşı mücadele eden ülkeler Afrikalılar Kültür, Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği kurucu başkanı Mustafa Olpak 34 SONBAHAR 2016 Köleliğe karşı en fazla mücadele eden ül- keler olarak Hollanda, ABD, İngiltere, İsveç, Avustralya, Portekiz, İspanya, Belçika ve Norveç’i görmekteyiz. Sömürgeler kuran, köle ticaretiyle Afrika, Amerika kıtalarını ve tüm dünyayı sömüren bu ülkeler sözde köle ticaretine karşıdırlar. Köle çalıştırarak zenginleşmiş, sanayileşme ve makineleş- mesini tamamlamış İngiltere, 1807’de kö- leliği yasaklamıştı. Makineleşme köle ih- tiyacını sonlandırmış, köle beslemek ge- reksiz ve pahalı bir hale gelmişti. Fakat sanayileşmemiş Osmanlı için köle ticareti ve insan iş gücü, devlete önemli bir gelir sağlamaya devam etmekteydi. İngiltere, 2. Mahmut (1785 –1839) döneminden iti- baren köle ticaretinin yasaklanması için Osmanlı’ya baskı yapmaya başlamıştı. Köle ticaretinin yasaklanması, Osmanlı’nın iç işlerine karışmak ve ekonomik sıkıntı ya- ratmak için bir araç olarak kullanılmıştı. 1854‘de İngiliz gemileri İzmir-İstanbul ara- sında köle taşımacılığı yapmaya devam ederlerken, İngiltere Osmanlı’ya köleliği yasaklaması için baskısını arttırmış, bir yandan da Arap petrollerine el koyabilmek için köle ticaretinin yasaklanmasını bahane ederek, Arapları isyana teşvik etmişti. 1885’de Mekke Emiri Abdülmüttalip köle ticaretinin yasaklanmasının şeriata aykırı olduğunu söyleyerek Arapları kışkırtıcı bir fetva yayınlamış; “Kölelerle ilgili yasaklar şeriata aykırıdır. Türkler kafir olmuştur. Kanları helaldir ve çocuklarının köleleşti- rilmesi İslam hukukuna uygundur” demişti. O andan itibaren İngiliz himayesindeki isyan hızla ilerlemiş, Arabistan’ın Osman- lı’dan kopuşu hızlanmıştı. parçasıydı. 1402’de İzmir’i fethederken Timur yısı 10-15 bin kadardır. Tam rakam verile- İzmir ve çevresi tarih boyunca her türlü ti- bu kaleyi yıktırmış, molozlarını iç limana memesinin nedeni topluma tam olarak caretin merkezi konumundaydı. W. Heyd, doldurtmuştu. Günümüzde buraları Fevzi- entegre olmuş olmalarıdır. İzmir-Konak Timur geldiği dönemde bölgedeki manzarayı paşa Bulvarı ve Anafartalar Caddesi haline semtinde kendilerini Afro-Türkler veya Af- şöyle anlatır; “ İzmir, Selçuk yakınlarındaki gelmiştir. Limandan mahrum kalsa da bu rikalı Türkler olarak tanımlayan, 1955 do- Ayasolug, Efes ve Menderes ağzındaki Balat bölge arkasındaki hanlarla ticaretin merkezi ğumlu *Mustafa Olpak’ın kurucu başkan- liman şehirleridir. Bunların içinde İzmir ve olmaya devam etmişti. Köle alım-satımı lığını yaptığı ‘Afrikalılar Kültür, Dayanışma Efes’den ziyade Ayasolug ve Balat limanları tarih boyunca ticaretin bir kolu olarak gö- ve Yardımlaşma Derneği’ bulunmaktadır. oldukça önemlidir. Özellikle Ayasolug Türkler rülmüş, Esir Han da diğer hanlarla beraber Bu vatandaşlarımızın ülkemize gelişi te- tarafından savunmayı kolaylaştırmak üzere ticaret merkezindeki yerini almıştı. Köle ti- melde üç yoldan olmuştur: İstanbul’daki kurulmuş bir şehirdir. İzmir önem bakımın- careti, 1910 yılında kesin olarak yasaklan- ve diğer illerdeki saraylar ve köşklerde dan Ayasuluk ve Balat’dan sonra gelmektedir. masından sonra bile gizli gizli devam etmişti. çalıştırılmak üzere getirilenler, İzmir, Muğla, Bu iki liman; Venedik, Ceneviz ve Mısır ara- Utançtan mıdır? Bilinmez. Hanın levhası Dalaman, Dalyan, Milas, Göcek, Bodrum sında uluslararası bir limandır. Buralar gıda, dükkanların levhalarının arkasına saklanmış, ve Aydın civarında tarlalarda çalışmak için kumaş, iplik ticaretinin yapıldığı yerler ol- sünnet takımlarının satıldığı bir yere dö- getirilenler, Müslüman olduğu için Girit makla beraber, aynı zamanda köle alım sa- nüşmüştür. Küçük dükkanlardaki vitrinler ve Yunanistan’dan mübadele ile gelenler. tımının da olduğu limanlardır.” son zamanlarda moda olduğu üzere parlak Afrika kökenli Türkler Cumhuriyet Türki- kumaşlardan yapılmış tuğlu Osmanlı sarıkları yesinde eşit yurttaşlık ilkeleri ışığında ya- İzmir’deki Esir Pazarı, ve giysileriyle donatılmış mankenlerle do- şamlarını sürdürürken, örnek insanlar ola- Hisar Camii’nin hemen ludur. Hepsi satılmayı beklemektedirler. rak toplumdaki yerlerini almışlardır. arka sokağındaydı. *Bir süre önce yitirdiğimiz Afrikalılar Kültür, Cami isminden de anlaşıldığı gibi; önüne Afro derneği kuruldu Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği kurucu gemilerin demirlediği liman kalesinin bir Türkiye’de Afrika kökenli vatandaşların sa- başkanı Mustafa Olpak’ı sevgiyle anıyoruz…

SONBAHAR 2016 35 Smyrna Avrupa Bilimler Enstitüsü

Özellikle 18. yüzyıl ve sonrasında kentimize tüccar, diplomat, Müslümanlar azınlıktaydı seyyah, misyoner ve araştırmacı kimlikleriyle gelenlerin çoğu 19. yüzyılın ortalarında yapılan bir sayımda Batı Anadolu’nun yeraltı ve yer üstü zenginliklerini, tarihi ve kentte yaşayan 245 bin kişinin; 90 bini Müslüman, bunun yanı sıra 110 bini Rum, arkeolojik dokusunu talan ettiler. Hatta Smyrna’da 30 bini Yahudi, 15 bini de Ermeni reayaydı. kurdukları enstitüde bu kaçak objelere sertifika vererek İlaveten 30 bin Yunan, 10 bin İtalyan, 2 tescillediler, bunların yurt dışındaki satışından da büyük bin Fransız, 1.200 İngiliz ve bin kişi de başka memleketlerin uyruğu olmak üzere servet elde ettiler. Dünya müzeleri ülkemizden kaçak yollarla İzmir’e yerleşmiş 55 bin yabancı mevcuttu. çıkartılmış tarihi eserlerle doludur. Bu 300 binin içinde 140 bini bu- lan Rum Ortodoks en azından nispeten çoğunluğu oluşturur- Tufan ATAKİŞİ ken Müslüman nüfus azınlık- şekillenmişti. Kentin taydı. Bu da kentin yapısı ve ekonomik, sosyal ve Avrupa’nın kültürel etkisi hak- smanlı İmparatorluğu’nun ikinci bü- kültürel konularda kında bilgi vermektedir. yük kenti olan İzmir, 18. yüzyılın yaşadığı bu gelişme Oyarısından sonra yaşadığı dönü- nüfus hareketlerine şümle birlikte, batı kültürü ve sermayesi de yansıyarak, dün- Arkeolojik değerler ile girdiği bütünleşme süreci hızlanmış yep- yanın her tarafından yok pahasına gitti yeni kurumlar birbiri ardına şehirde faaliyet gelenlerin rahatlıkla Smyrna ya da İzmir bu özel- göstermeye başlamıştı. Ortaya çıkan bu ve kolayca uyum sağ- liklerinin yanı sıra, asırlardır batılılaşma anlayışının yarattığı olumlu de- layarak yaşayabilecek- birçok medeniyeti barındıran ğer, kentte yaşayanlar tarafından da be- leri bir yerleşim yeri Anadolu’nun tarihi zengin- nimsenmesi, verimli Batı Anadolu toprak- olmuştu. Osmanlı İm- likleri de ayrı bir cazibe kay- larındaki zengin yeraltı ve yer üstü, zirai ve paratorluğu içinde ade- nağı idi. Bu nedenle Avrupalı endüstriyel hammadde kaynaklarının ker- ta yarı özerk bir konu- birçok diplomatın, tüccarın, vanlarla limana ulaştırılması, kentin batı ma gelmişti. O yıllarda seyyahın, araştırmacının, sanatçının ve sermayesi açısından yarattığı cazibeyi gi- 17 değişik ülkeye ait konsolosluk ve resmi maceraperestin ilgi odağı haline gelmişti. derek arttırmıştı. Smyrna ne Yunan ne de ticari tescil, onlarca tüccar da büyük tica- Konusunda uzman bazı uyanık kişiler de Osmanlı’nın Müslüman Türk kenti görünü- rethane, acente ve irtibat büroları açmıştı. bu zenginliğin farkındaydı. Yükte hafif, mündeydi. Bu yüzden kozmopolit yapısı pahada ağır arkeolojik değerleri köylü- hızla gelişti ve Doğu Akdeniz yani Levant’ın İzmir’in yıldızı giderek lerden yok pahasına elde edip, ülkelerinde önemli bir merkezi haline geldi. fahiş fiyatla satıp büyük kazançlar elde parlıyordu edebiliyorlardı. Özellikle altın ve gümüş Müslüman olmayanlara Kentteki kulüp ve salonlarda tiyatro, sinema, tarihi sikkeler için İzmir’de çok uluslu bir reaya denirdi sosyetik balo ve konserler, tenis ya da kriket pazar bile oluşmuştu. dahil Avrupa’dan ithal edilmiş her türlü kül- İmparatorluğun tebaasında olup da Müs- türel, sportif ve sanatsal etkinlikleri bulmak lüman olmayanlara reaya denirdi. Gayri- olasıydı. Bu yıllarda sayıları yirmi bini bulan Lidya Medeniyeti, müslim tebaanın yani reayanın yaşam Levantenler için Smyrna, Doğunun sosyal ilk sikke madeni para biçimi, Tanzimat Fermanı’nın ilan edildiği ve bir Avrupalının kendi vatanını hatırlatan Anadolu'nun batısında Gediz (Hermos) ve 1839’a kadar, Osmanlı’nın geleneksel ya- yaşam ve alışkanlıkları bulabileceği yegane Küçük Menderes (Kaistos) ırmakları arasında pılanması olan millet sistemine göre sürmüş, kentti. Yıldızı giderek parlayan Smyrna (İzmir) kalan topraklar Antik çağda Lidya Uygarlı- ancak bu tarihten sonra yeni haklar elde değişik milletlerden oluşan nüfusu ile koz- ğı’nın beşiğini ve merkezini oluşturmuş ve etmiş ve özgürleşmişti. Toplum içinde rea- mopolit bir kent haline gelmiş ve Doğu Ak- Buralarda yaşayanlara da Lidyalılar denilmişti. yanın aile yapısı, dinleri, gelenek ve göre- deniz’de yani Levant’ta “Petite Paris” (Küçük Hint-Avrupa kökenli bir kavim olan ve Do- nekleri kendi özel hukukları çerçevesinde Paris) diye de anılmaya başlamıştır. ğudan Anadolu'ya gelen Lidyalılar M.Ö.

36 SONBAHAR 2016 685 – M.Ö. 547 yılları ara- siyonun satışından zen- 9 Şubat 1820 tarihinde Emily Boddington sında, günümüzde yak- gin oldu. Servetinin bir ile evlendi. laşık Manisa ve Uşak il- kısmı ile Oxford Üniver- lerine denk gelen böl- sitesi’ne Botanik Bilim Dalı Saatlerin yanı sıra Nümismat da olduğu için Anadolu ve Antik Yunan sikkeleri ve gede hüküm sürmüşler- ve bahçesini kurdu. Revue yazıtlarla ilgilendi. 1920 yılında Afrodisyas’a di. Lidya'nın insanlık ta- Numismatique dergisinin gitti. Revue Numismatique, Nümismatic rihine en büyük katkısı ku- 2003 yılında yayınlanan fiyat Chronicle ve German Numismatic Periodi- yumculuk sanatındaki bece- listesinde satılan koleksiyonun cals dergilerinde Nümismatik ile ilgili ma- rileri ve parayı icat etmiş ol- bugünkü değerlerini görmek müm- kaleler yayımladı. 15 Ağustos 1836 tarihinde malarıydı. Başkent Sar- kün. Bu arada İzmir’de Nümis- Yunan Krallarının Madalyaları (Médailles des'in içinden geçen Pak- matike ilgi duyan arkadaşla- grecques des rois) adlı notları bir kitapta tolos Irmağı'nın alüv- rıyla beraber objeleri tescil- derledi ve Nümismatik bir arşiv oluşmasına yonlarında doğal olarak lemek amacıyla dernek kur- katkıda bulundu. Apollon’un bronz başını bulunan altın-gümüş mak için çalışmalar yaptı. 1838 yılında İngiltere Devonshire Dükü VI. karışımı ‘Elektrum’ ma- Ama sonuç alamadı. deninden basılan ilk sik- William Cavendish Devonshire’a büyük bir kelerin üzerinde Lidya Ancak ciddi ve bilimsel an- bedelle sattı. İngiltere Merkez Bankası Krallığının arması olan aslan lamda dünya devletleri tara- maddi desteğiyle British Museum'a Anadolu başı bulunuyordu ve ilk sik- fından benimsenecek kurumsal ve Ege’den sikke ve yazıtlar topladı. Aynı keler muhtemelen Alyattes döne- çalışmayı saat tüccarı, nümismat Henry zamanda taş, metal ve seramik gibi kalıcı minde basılmıştı. Sikke basımının daha iyi Perigal Borrell yaptı. Fransa, İtalya, Avus- maddeler üzerine, İlkçağ Yunan veya Latin bir duruma gelmesi ve elektrumun kıymetli turya, İspanya, Osmanlı, Belçika, Hollanda, dilleri ile yazılan yazıları inceleyen bilim oluşu, yerine daha değersiz madenlerden Saksonya (Almanya), İsviçre, Vatikan, Napoli dalı olan Epigrafya ile de ilgilendi. 28 Kasım sikke basımı Kral Karun (Kroisos) zamanında (İtalya), Würtemberg (Almanya), Portekiz, 1839 tarihinde, Londra’da 1836 yılında ku- ortaya çıkmıştı. Lidya’nın paralı askerleri Baden (Almanya), Amerika Birleşik rulan Kraliyet Nümismatik Derneği’ne de bu sikkeleri beğenmeyince Lidya'nın Devletleri, Danimarka, Bavyera ortak-üye olarak kabul edildi ve askeri kuvveti gittikçe zayıflamış, yaşanan (Almanya), Yunanistan, İsveç, yaşamı boyunca da görev yaptı. yenilgiler sonrası Anadolu 200 yıllık Pers Prusya, Rusya, Büyük Britan- 1849 yılında İzmir’de Smyrna egemenliği dönemine girmişti. ya devletlerinin temsilcile- Avrupa Bilimler Enstitüsü’nü rinin üye olduğu ve özel- kurdu. 1851’de ölene kadar Smyrna Avrupa likle de antik sikke, nesne nümismat ve epigraf olarak ve yazıtlar konusunda ça- çalıştı. Cenazesi, 1838 yı- Bilimler Enstitüsü lışacak Smyrna Avrupa Bi- lında inşa edilen Bap- 1703-1716 yılları arasında İngiltere’nin İzmir limler Enstitüsü (INSTITUT tist Protestan Mezarlığı’na konsolosluğunu yapan ünlü botanikçi Wil- EUROPEEN DE SMYRNE SCI- gömüldü. Çocukları 28 Şubat liam Sherard (27 Şubat 1659-11 Ağustos ENTIFIQUE) 1849 yılında onun 1853 tarihinde, Batı Anadolu’dan 1728) diplomatik çalışmalardan ziyade tarihi öncülüğünde kuruldu. topladığı para, antika nesne ve ya- antik kentlere ve bitkilere ilgi duyuyordu. zıtlardan oluşan koleksiyonunu Seydiköy’deki malikanesindeki botanik bah- Henry, 1851 yılında ölene ka- Sotheby ve Wilkinson müza- çesi çok ünlüydü. dar da bu konu üzerine ça- yedesinde sattı. Gerek diplo- lışmalar yaptı. Enstitü 1877 mat William Sherard ve ge- British Library’de bulunan notlarından an- yılında Paris’e taşındı. Özel- rekse saat tüccarı Henry Pe- ladığımız kadarıyla Aphrodisias kalıntılarını likle nümismatikle ilgili ko- rigal Borrell’in ülkemizden 19-23 Ağustos 1705’de ziyaret etti. Botanik, nularda başarılı çalışmalar kanun dışı yollarla yurt dışına sikke ve kıymetli madalyalarla ilgilendi. Ol- yapanlara verilmek üzere çıkardığı ve büyük bedellerle dukça geniş ve değerli bir koleksiyon oluş- bir onur madalyası çıkartıldı. sattığı tarihi antik eserleri dün- turdu. İngiltere’ye döndüğünde bu kolek- Çapı 50, kalınlığı 3mm ve 43,80 ya müzelerinde görebiliriz. gr, bronz üzeri altın kaplama olan Yazarın Notu: Osmanlı İmparatorluğu’nun sadece bu madalyanın ön yüzünde bir terazi Batı Anadolu bölgesinden yağmalanıp Avrupa’ya yasa ve parlayan bir meşalenin yaydığı ışıkla ay- dışı yollardan kaçırılan binlerce antik tarihi eser bulun- dınlanan 22 devletin armasını ve ortada maktadır. 1870'li yıllarda Alman mühendisi Carl Humann tarafından, Bergama’dan o zamanın Prusya'sına kaçırılan “Chacun pour tous, tous pour chacun” “He- ve şimdi Berlin Müzesi’nde sergilenen ve her yıl binlerce pimiz birimiz için, birimiz hepimiz için” ifa- insan tarafından ziyaret edilen Bergama’daki Zeus Ta- desinin olduğunu görürüz. Bu belki de Av- pınağı’nın boyutlarını düşünecek olursak, heykellerin, rupa Birliğinin ilk çağrıları olabilir. büstlerin, sikkelerin adı bile anılamaz. Antik sikke, madalya ve yazıt koleksiyonculuğu adı altında, kayıtlı bile olsa tarihi eser kaçakçılığı yapıldığı bir gerçektir.

Henry Perigal Borrell (1795 (*) Nümismatik: Madeni para anlamına gelen Latince Londra - 2 Ekim 1851 Smyrna) ‘Numisma’ kelimesinden türeyen, metal paraları inceleyen, sikke ve madalyaların tarihi ve tanımıyla uğraşan bilim Henry, Londra’da ünlü bir saat yapımcısı dalı. Antika özelliğinde olan sikke, madalya ve paralarda olan John Henry Borrell ile Kitty Howe’un kullanılan madenleri ve bunların karışımlarını, ağırlıklarını, oğludur. Eğitiminin ardından Nümismatik paraların yeryüzündeki dağılımlarını, şu veya bu türün yayılım alanını ortaya koyan nümismatik; coğrafya, bilimine ilgi duydu. Ardından babasının tarih, dinler tarihi, sanat tarihi, ticaret sistemlerini ürettiği Osmanlıca rakamlı, hava şartlarından inceleyen ekonomi tarihi gibi birçok ilmin çalışmalarına bozulmayan emaye kadranlı saatleri pa- ışık tutmaktadır. Ayrıca zamanımızda para koleksiyon- zarlamak için önce İstanbul’a ardından 1818 culuğu ve diğer koleksiyonculuklara yön vermektedir. Pek çok merak sahibinin elindeki koleksiyonlar nümismatik yılında İzmir’e geldi ve burada mağaza açtı. ilminin konusuna girmektedir...

SONBAHAR 2016 37 İzmirli-Egeli İzmir’in tarihi bankaların çoğu 1980’li yıllara kadar küçük ölçekli ve bankaları nasıl yöresel bankacılık yaparak ayakta kaldı. ‘tarih’ oldu Özal’lı yıllarda ise bankacılıktaki değişime paralel ulusal banka olma hedefiyle hareket ettiler.

Sinan DOĞAN

arişbank, Yaşarbank ya da Tütün- bank, Egebank, EGS Bank… İsmini T saydığımız bu bankaları hatırlayan- lar büyük olasılıkla yaşı 40’ın üzerinde olan- lardır. Gençlerin birçoğu için bu bankalar bir anlam ifade etmez. Oysa yukarıda say- dığımız bankalar İzmir’in finans tarihinin parçalarıydı. Üstelik 15-16 yıl gibi kısa süre önce battılar. İzmir’in çok sayıda değeri gibi bu bankalar da unutulmaya yüz tuttu. Oysa bir zamanların Türkiye’nin ihracat şehri olan İzmir, aynı zamanda yerli ve ya- Tariş Üretici Mitingi: 3 Ağustos 2001 Gündoğdu Meydanı / İZMİR bancı bankalarıyla bir finans şehriydi.

İzmir’in rolü finansal Kötü yönetim bankaların Üreticinin bankası Tarişbank hayata da yansıdı batışına neden oldu İzmir’in ve Türkiye’nin en köklü bankası Ege Bölgesi’nin ve onun dışarıya açılan li- İzmirli-Egeli bankaların çoğu 1980’li yıllara Tarişbank’tı. Banka, yabancı sermayeye ve manı olan İzmir, yüzyıllar boyunca Türki- kadar küçük ölçekli ve yöresel bankacılık onların yerli temsilcilerine karşı tepkiden ye’nin ticaretinde ve sanayisinde çok yaparak ayakta kaldı. Özallı yıllarda ise doğdu. İncirciler Bankası adıyla Aydınlı ve önemli rol oynadı. İzmir’in ticarette oy- bankacılıktaki değişime paralel ulusal İzmirli 20 incir tüccarının Birinci Dünya Sa- nadığı bu önemli rol, sosyal ve kültürel banka olma hedefiyle hareket ettiler. vaşı’ndan önce kurduğu banka, 1914 yılında hayata olduğu gibi finansal hayata da Ancak Türkiye’de yaşanan ekonomik krizler, faaliyete geçti. Milli Aydın Bankası veya yansıdı. Türk bankacılık tarihine de göz bankacılığın kendisine özgü sorunları, Tarişbank, Akşehir Milli İktisat Bankası’ndan attığımızda yine Ege inanılmaz zenginlikte bankacılıkta kuralların henüz oturmamış sonra 1908-1923 yılları arasında kurulan şaşırtıcı bir manzara sergiliyor. 19. yüzyılda olmasının getirdiği sıkıntılar ve kötü yö- ikinci ulusal banka özelliğini taşıyordu. uluslararası bir ihracat ve liman kenti olan netim bu bankaların batışıyla sonuçlandı. 1970’li yıllarda banka Ege’de yayılma kararı İzmir, aynı yüzyılda pek çok yabancı ban- 1999 yılında Yaşarbank’ın, 2001 yılında aldı. Yeni şubeler açıldı. Tariş’in ortakları kaya ev sahipliği yaptı. 20. yüzyıla girerken Tarişbank ve EGS Bank’ın Tasarruf Mevduatı tarım satış kooperatifleri de bankayı bü- ise bölgede çok sayıda yöresel bankanın Sigorta Fonu’na devredilmesi sonucu o yütmeye kararlıydı. İzmir şubesinin açıl- kuruluş süreci başladı. Bu bankaların ku- dönemdeki birçok gazete haberindeki masıyla bankanın işlem hacmi hızla arttı. rucuları zengin Ege topraklarının zeki ve anonim başlıkta işaret edildiği gibi Ege / 1981 yılında bankanın adı Milli Aydın Ban- girişimci insanlarıydı. İzmir bankasız kaldı. kası Türk A.Ş.-Tarişbank olarak değişti ve

38 SONBAHAR 2016 Ancak Türkiye’de yaşanan ekonomik krizler, bankacılığın kendisine özgü sorunları, bankacılıkta kuralların henüz oturmamış olmasının getirdiği sıkıntılar ve kötü yönetim bu bankaların batışıyla sonuçlandı.

bankanın merkezi 1983’te Aydın’dan İzmir’e taşındı. 1990’lı yıllar ise bankanın Türkiye geneline yayılma dönemi oldu. Bu dönem- de banka üreticiye kredi açmaktan daha çok ihracatı destekler hale geldi. Esas olarak Tarişbank bir kooperatif bankasıydı. Sa- hipleri olan Tariş’in 4 ayrı kooperatifler birliği olan Tariş İncir, Tariş Pamuk, Tariş Zeytinyağı ve Tariş Üzüm Satış Kooperatifi Birlikleri’ne bağlı kooperatiflerin ortaklarını parasal olarak desteklemekle yükümlüydü. Ancak her siyasi iktidar değişiminde ban- kanın yönetimi ve kredi açtığı kesimler de değişiyordu. 1990’lı yılların sonunda ban- kanın mali yapısı giderek bozuldu. 2000 ve 2001 krizleri sonrası batık krediler ban- kanın mali yapısını sarstı. 120 bin üreticinin sahibi olan Banka, 9 Temmuz 2001’de Fona devredildi. Binlerce üreticinin Kordon’da, ’ta kağnılı yürüyüşleri de bankanın kaderini değiştiremedi. Banka Fona dev- redildikten sonra Denizbank’a satılarak ta- rihe karıştı.

“Bankanız Tütünbank!” Türkiye’nin en eski bankalarından biri olan Yaşarbank, 1924’te Akhisar Tütüncüler Bankası olarak kuruldu. Bankanın unvanı 1954 yılında Türkiye Tütüncüler Bankası olarak değiştirildi. Bankanın genel mü- dürlüğü 1955 yılında İzmir’e taşındı. Ban- kanın sloganı “Bankanız Tütünbank” idi. 1980 yılına kadar yerel bir banka olarak faaliyet gösteren Tütünbank, aynı tarihte Yaşar Grubu’nun sahipliğine geçti. Yaşar ailesinin mülkiyetinde bankanın Türkiye çapında genişlemesi de devam etti. 1996 yılında ise bankanın adı yine değişti, banka bu sefer Yaşarbank olarak faaliyete başladı.

SONBAHAR 2016 39 tarihe karışırken, bankanın sahibi olan Yaşar Holding 1970’li, 1980’li yıllardaki id- diasından uzak, Türkiye’nin sınırlı sektör- lerde faaliyet gösteren orta büyüklükteki gruplarından biri haline geldi.

Tekstilci banka kurarsa… Ege Giyim Sanayicileri (EGS) modelinin kökenleri, Turgut Özal’ın Başbakanlığı dö- neminde başlatılan ihracata dayalı eko- nomik büyüme modelinin uygulandığı 1980’li yıllara kadar uzanıyor. Bununla be- raber Egeli iş dünyasının teorik düşünceden pratik modele geçişi 1990’lı yıllarının ba- şında oldu. 1995 yılında kurulan Ege Giyim Sanayicileri Yatırım Bankası’nın kurucuları arasında, İzmir ve Denizli’de faaliyet gös- teren 122 gerçek ve tüzel kişi vardı. Yurt içinde ve yurt dışında kalkınma ve yatırım bankacılığı yapmak üzere faaliyete geçen banka, ilk olarak ikisi İstanbul, biri İzmir, biri de Denizli’de olmak üzere 4 şube ile çalışmalara başladı. Bankanın merkezinin İzmir’de olmasına rağmen genel müdür- lüğü İstanbul’daydı. Grup, ihracata dayalı

Ancak banka 1994 ekonomik krizinin ya- rattığı sarsıntıyı atlatamadı. Ayrıca bankanın grup şirketlerine verdiği kredi de sıkıntıları artırdı. İzmir’deki odalar, borsalar ve iş adamları kuruluşlarının desteklerine rağ- men Yaşarbank’a el kondu. Bakanlar Ku- rulu’nun 21 Aralık 1999 tarihli kararı uya- rınca Yaşarbank’ın temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Fona dev- redildi. Banka Fona devredildiğinde 84 şubesi ve 1822 personeli bulunuyordu. Bankanın kapatılmasının İzmir ekonomi- sine doğrudan önemli etkileri oldu. Ban- kanın sahibi olan Türkiye’nin önde gelen kuruluşlarından biri olan ve binlerce kişiye istihdam sağlayan Yaşar Holding, bankanın batmasının ardından hızla küçüldü. So- nuçta bir aile bankası olarak Yaşarbank

40 SONBAHAR 2016 kalkınma modelinin revaçta olduğu dö- bankanın sonunu getirdi. sanayinin hızlı ilerlemesini durdurdu. Ancak nemde hızla büyüdü. Ancak ne yönetim bundan daha önemlisi İzmir’de ve Ege’de ne şirketler ne de banka bu hızlı büyümeyi Banka 9 Temmuz 2001 tarihinde Tasarruf iş adamlarının birlikte iş yapma hayaline kaldıracak güçte değildi. Grup şirketlerine Mevduatı Sigorta Fonu’na devredildi. EGS büyük darbe vurdu. açılan ve bir daha dönmeyen krediler Bank’ın kapanmasının sonuçları Ege tekstil “...neyi meşhur” Egebank’ın kuruluş tarihi Esnaf ve Ahali Bankası adı altında faaliyete geçtiği 1928 yılına kadar uzanıyor. Bu dönemde banka yöre esnafının sermaye ihtiyacını karşılamak için kuruluyordu. Banka daha sonra 1959 yılında Egebank adını aldı. Bu dönemde bankanın sahipliği İzmir’in ünlü tüccar ve sanayici ailesi Filibeli ailesindeydi. 1990’lı yıllarda Demirel ailesi tarafından satın alınan banka, 20 milyon dolar harcadığı “…neyi meşhur” reklamıyla 150 milyon dolar mevduat topladı. Bankanın yükselişi gibi çöküşü de çok hızlı oldu. Banka tam bir bankacılık skandalı ile çöktü. Egebank 1999 yılında Fona devredildi.

SONBAHAR 2016 41 İzmir’in en sevdiğim yanı Ankara olmayışı

Cihat DUMAN

hmet Büke bana telefonda, “Cihat değişik bir tecrübeye var mısın?” Adediğinde ben Bilecik Cezaevi’ndey- dim. Bilecik ilinin gerçekten var olduğunu tecrübe etmekle beraber cezaevindeki mü- vekkillerle görüşmek üzere bekletiliyordum. “İzmir’de bir yazar evi açtık, ilk konuk olarak seni denemek isteriz” dedi Büke. Aslında tam olarak böyle demedi. Ne dediği umarım ben öldükten sonra günlüklerimi inceleyecek edebiyat tarihçileri tarafından ortaya çıka- rılacaktır. 2016 yılının Mayıs ayında, aynı yılın Temmuz ayına ilişkin bir davet alıp se- vinmiştim. Tarık Dursun K. anısına restore edilen bir binada kalıp kitabımı yazma fırsatı bana tanınmıştı. Adli tatile de geleceğini hesaplayıp hemen kabul ettim. Tarık Dursun K. bende hep ilk okuduğum kitabını anım- satır. Sarı kapaklı bir kitap. ‘Senaryo Nasıl Yazılır’ başlıklı olmalı ya da öyle hatırlıyorum. Bir de Ertan Yılmaz var tabii. Onun öğrencisi ve benim arkadaşım. Çok överdi Tarık Dur- sun’u. Konak Belediyesi kendisine bağışlanan bir arazideki binayı restore edip yazar evi yapıyor. Ben de buranın ilk konuğu oluyo- rum. Zaten evsizim, yıllardır İstanbul’da baş- kalarının bana açtığı evlerde, odalarda ya- şıyorum. Dedim, belki beni evine en son bana sunulan lüks, beni ziyadesiyle mutlu çıkıp güney yönünde, penceresinde sürekli alan Devrim Ç. için bir rahatlama olur, ben- etti. Ev; biri içinde banyonun olduğu asma çamaşırlar asılı olan eve nazır akşam yemeği den iki haftalık için de olsa kurtulur… Öyle kat da dahil olmak üzere üç katlı, teraslı, yiyorum. İçinde atletli bir adam var. Beni de oldu. Bana bir köşk verildi İzmir’in Karataş yüksek tavanlı, ahşap iç dizaynlı güzel bir hiç merak etmiyor. Çaprazda üçüncü katta, semtinde. Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde hızlı ev. İçinde çiçek besleniyor. Ağustos böcekleri anne kız akşamları çaya çıkıyor. Beni merak hızlı ve öfkeli yürürken birden fark ettim akşam 6 gibi binanın sol tarafındaki akasya etmiyorlar. Kuzey yönündeki sigara içmek nobranlığımı, vahşiliğimi, kısaca İstanbul- ağacında canlı müzik yayınına başlayıp ge- için balkonu kullanan kılıbık abi, belki de luluğumu. İnsanlar yavaş yürüyordu ve yüz- ceye kadar devam ediyorlar. Fakat arada kılıbık değildir. Ben İstanbullu olduğum için lerinde gerginlikten eser bile yoktu. İstisna hep beraber dinlendikleri zaman dilimleri karısından baskı gördüğünü tahmin etmi- bile diyebileceğim bir yüz görmedim ken- de var. İlk üç gün evde olma durumumu şimdir, kim bilir. Beni merak etmiyor. Çünkü disini telaşa kiralamış. İzmir insanının ra- destekleyemedim. Sonra yavaş yavaş alış- burası Karataş, burada kimse kimseyi merak hatlığını tam orada, birden anladım, hani maya başladım. Yazarlığa başlayabilmek için etmez. Evde 8 tane klima var. İlk üç gün, şu sürekli dillendirilen İzmirli rahatlığı. Klasik önce insan olmayı bekledim üç gün. İçinde insan olmama yardımcı oldular. Sonra bir bir Anadolu kasabası rahatlığından bahset- elbise dolabı ve kitaplığı olan bir ev, kişiyi serinlik geldi. Bir daha kullanmadım. Meğer miyorum elbette, büyükşehir olmasına rağ- üç gün gibi kısa bir sürede insan yapabiliyor. camları güneşten koruyan ahşap taraçalar- men, kalabalığa rağmen gösterilen bir sa- Hatta yazar bile olacaktım az kalsın. İlk üç danmış. Püfür püfür bir ev. Pazara gidiyorum kinliği övüyorum burada. Ve derhal şaşırı- günde olmasa da son günlere doğru mü- Coşkan ile. Komşum Coşkan, bana pazarın yorum. Görevli Soner Gülyuva, Tarık Dursun kemmel bir yazar bile oldum. Ev insanı iyi- en güzel esnaflarını tanıtıyor. Armut, do- K. Yazar Evi’nin anahtarını bana teslim edip leştiriyor. Ruhu ruhumuzla dolu olan cen- mates, acı biber, patates, incir, şeftali alıyoruz. beni içinde elbise dolabı olan evle baş başa netmekân Behçet Necatigil’in de dediği Varyant’tan 95’e oradan 269 numaralı sokağa, bıraktı. Hemen valizimi deşip, içindeki 6-7 gibi: “Bensiz olamazlar dönerler/ Çok de- yarım saat yürüyorum, ellerimde poşetler, parçayı askıya yerleştirdim. Zannediyorum14 nedim/ Ben büyüğüm, affederim/ Ben evim.” akşam patates yemeği yapacağım. Evet, aydır bir elbise dolabım yok. Dolayısı ile Güneşin batışını bekledikten sonra terasa yeşil soğan da almıştım. Unutmayayım.

42 SONBAHAR 2016 Tarık Dursun K. bende hep ilk okuduğum kitabını anımsatır. Konak Belediyesi kendisine bağışlanan bir arazideki binayı restore edip yazar evi yapıyor. Ben de buranın ilk konuğu oluyorum. Zaten evsizim, yıllardır İstanbul’da başkalarının bana açtığı evlerde, odalarda yaşıyorum.

İzmirli kızlar üç kişi geliyor, karpuz kesiyorum, likte. Eleştiri yazılarımı övdü. Kültür Müdürü bir boşluğun, bir tepenin olmayışı. Kadıköy’de yazar evini gezdiriyorum. İzmirli yazarlar imiş Konak Belediyesi’nde. Sanırım bir tek sahaf vardır, metal müzik çalan mekânlar geliyor, karpuz kesiyorum, odamı ve yazdığım o merak etmiş beni, bloğuma bakmış, yazıları vardır, misafir olursun, sana misafir olduğunu romanın şemasını gösteriyorum, çalışkan okumuş. Merak edilmeyen Yakup. Yakup hissettirirler. İzmir’de ise ev sahibisindir. olduğum kanaatine varıp tebrik ediyorlar. mu dedim yo, Cihat. Tamirci geldi elinde Konur Sokak ve Kadife Sokak misafir ağırlar Sarı elbiseli bir kız geliyor. Tarık Dursun K. matkap ile. Bu duş kabinine bir tane sabunluk sürekli. Alsancak senindir. İzmir’in Ankara’ya kitabı yazan üniversite hocasının Kürt bir çakalım dedim. Karataş’ta bir tane mezeci benzeyen hiçbir yönü yok, o yüzden sevimli. öğrencisi geliyor. Anıtlar kurulundan geli- Fahriye Abla var. Güzel bir dükkân. Güzelliği Bu sebeple seviyorum. 13 gece kaldım İz- yorlar, çay demleyip veriyorum. Başka da bozulmasın diye hiç gitmedim, önünden mir’de, beni havaalanına götüren taksici kimse gelmedi zaten. Rahatsız etmek iste- geçtim. Vitrininden neşe akıyordu. Dario emekli bir şeymiş, ne olduğunu unuttum mezlermiş. Yazarmışım, dikkatim dağılmamalı Moreno’nun kaldığı eve uğradım. Evin önün- şimdi, bana darbe teşebbüsünü sordu, ben imiş. Berber Yakup’a indim. Hiç konuşmadı. deki tabelada Moreno’nun İzmir sevgisinin bir şey düşünmüyorum siz ne dersiniz dedim, Yazarım ben, yazar evinde kalıyorum deyince altı çizilmiş, İzmir’e gömün beni demiş adam, kısaca özetledi ve ekledi, bana konuşma ağzını açtı bıçak. İnşaat halindeyken anahtarı ölünce İsrail’e götürüp gömmüşler. Kapıdaki fırsatı verdiğiniz ve dinlediğiniz için teşekkür bende dururdu dedi. Hiç konuşmayan bir tabelada yazıyor bu, fotoğraflarını çekmiştim, ederim. Oysa sadece 5-6 cümle edip sus- berber sakal tıraşı sonrası yüzüme soda şimdi baktım bulamadım. İzmir’de hiçbir muştu, tıpkı Berber Yakup gibi. İstanbul’daki tuttu. Bir daha kolonya kullanmayacağım. şey Ankara’ya benzemiyor. Mesela İstanbul’da bir takside böyle bir sorunun ve cevabın İzmir’e bir daha gelirsem, Yakup’a Edip Can- Kadıköy diye bir ilçe var, merkezi Kızılay’a size maliyeti 700-800 cümledir. Tarık Dursun sever götürmeyi düşünüyorum. Çağrılma- çok benzer. Denizi bile olduğu halde ilçenin K. Yazar Evi’nden ayrılırken benden sonra yan’a o kadar yakışıyor ki… Meraksız bir ortasından denizi göremezsin. Konur So- gelecek yazarlar ve sanatçılar için birkaç berber, Edip bu adamı görse kesin delirirdi. kak’ta olduğu gibi cemiyet burada da bi- kitap hediye bıraktım. Siz de sevdiğiniz ki- Ben o kadar edip olamadığım için şaşırıyorum naların arasındasındır. Bir flâneur için çok tapları alıp evin kütüphanesine bağışlayın sadece. Salim Bey geldi Ahmet Büke ile bir- acı bir şeydir bu, yönünü tayin edebileceğin lütfen. Ama en sevdiğiniz.

SONBAHAR 2016 43 İzmir’de eğlenmenin şifreleri Cumhuriyet'ten sonra Ege'nin incisi haline gelen İzmir, her alanda olduğu gibi eğlenme kültürü adına da öncü kent olmayı başarmıştır. İzmir, Ege'nin Akdeniz'e açılan kapısı olması dolayısıyla bölge üreticilerinin de sıkça ziyaret etmeleri nedeniyle eğlence alanında önemli atılımlar yaptı. Fuar'ın kurulması, bu alanda elbette itici güç olacaktı.

Tayfur GÖÇMENOĞLU Kübana'da oryantal

apitülasyonların sunduğu sonsuz ola- nüşmüştü. Sözün kısası İstanbul, Ermeni ve naklar, Anadolu'yu yabancılar için bir Rumların tekelinde bir eğlence kültürüne Kyatırım cennetine dönüştürürken; el- teslim olmuştu. bette bundan en fazla nemalanan(!) kent- lerden biri de İzmir oldu. İkinci Meşrutiyet'in getirdiği serbesti bile, bu eğlence kültürünün çeşitlendirilmesine Şafak Gazinosu, İzmir'in önemli Özellikle 19’uncu yüzyıl başlarında İstan- olanak sağlayamamıştı. Sonraki yıllarda ‘Orta eğlence merkezlerinden biriydi. bul'da Şehzadebaşı'nda yoğunlaşan eğlence Oyunu’ ve ‘Karagöz’ ile yetinmeyen bu kültürü, merkezlerinde geleneksel eğlence türleri kanto ve revü gibi yeni çeşitlemelerle az da denenirken ve Direklerarası gibi, biraz da olsa zenginleşmiş görüyoruz. Artık Rumların Ramazan ayına odaklanmış türler ön plana Virjin'ine karşı Kel Hasan, Oftalye'lere karşı çıkarken, bu kent; genelde Ermeni ve Rum Şamran Hanım, Avantina'ya, Barbedzayan'a, sanatçıların, bizim kültürümüze pompala- Güllü Agop'a, Kantocu Peruz'a ve Aramik maya çalıştıkları kanto, revü, reks gibi ithal Hanım'a karşı Naşit Bey ve sanatçı kişilikleri seyirlik kavramları malzeme olarak mekan- ile zengin ailesi vardı. ların pek de Müslüman halk tarafından rağ- Mogambo, ilk yıllarda pavyon olarak bet görmedikleri bir yaşam merkezine dö- Bu olgu, sonraları Müslüman ahalinin de il- da hizmet veriyordu.

44 SONBAHAR 2016 Birlikte eğleniyorlardı Devasa otellerin, kulüplerin, sinemaların, ti- yatro binalarının, 19'uncu yüzyılın başlangı- cında inşa edilip hizmete açılması, elbette güçlü bir talepten kaynaklanıyordu. Bu eğ- lence yerlerinde gayrimüslimler, Müslüman- larla aynı ortamda eğleniyorlardı. Otel sa- lonlarındaki eğlenceler, konserler, balolar pek modaydı. Bu mekanların en önemlile- rinden biri de şimdiki İzmir Ticaret Odası lo- kalinin bulunduğu yerde açılan Sporting Club'tü. Sporting Club, Birinci Kordon'un en muhteşem binalarından biriydi. Ön tarafında 1942 yılında yayınlanan Yeni Asır küçük bir bahçesi, butik tarzıyla göz alıcı bir gazetesinde, İzmir'deki pavyonların saat 24.00'de kapatılacağını bildiren duyuru. gisini çekmeye yetti ve İstanbul, kendi çapında bir eğlence merkezi olmaya başladı. Kordon Gazinosu'nun bir gazete Kozmopolit yaşam reklamı Oysa aynı dönemde İzmir, daha kozmopolit bir yaşam tablosu sergiliyordu. Avrupa'nın dört bir yanında iş kurmak için bu kente gelen Levantenlerin sunduğu zenginlik, eğ- lence beklentisine de olumlu etki yapıyordu. Punta’dan (Alsancak) Göztepe'ye, Kordel- ya’dan (Karşıyaka) Buca'ya çağdaş ve Batı'ya dönük eğlence türlerinin sergilendiği nice mekan, hem bu Levanten topluluk tarafından, hem de İzmir'in aydın Müslüman halkı tara- fından da dolup taşıyordu. Levantenler, Müs- lüman halkla bütünleşmede önemli bir pratik sergilerken, aslında bu konuda kendilerini cesaretlendiren örneğin Rahmi Bey gibi dö- neme damgasını vurmuş yöneticileri de unutmamak gerekir. Osmanlı'nın son yıllarına Sibel,hep ünlü sanatçıları ağırladı. Los kadar İzmir, Aydın Valiliğine bağlı bir şehirdi Paraguayos, bunlardan sadece biriydi. ve Aydın valileri, yönetim merkezi olarak Meyhane Gece Kulübü, Büyük Efes Quo Vadis, Alsancak'ın gözde eğlence hep İzmir'i seçmişlerdi. içinde yer alıyordu. merkezleri arasında yer aldı.

SONBAHAR 2016 45 İzmir'in son gazinosu Maksim'in yıkılışı.

ev sahipliği yaptı. Avrupa'dan getirtilen sanatçılar, buralarda doyumsuz konserler verdiler.

Punta'nın ve Punta'da özellikle Fransızların çoğunlukla yaşadığı Frenk Mahallesi sakin- lerinin gözleri gibi korudukları bu mekanların yanı sıra Birinci Kordon'da; şimdi İzmir Turizm İl Müdürlüğü olarak hizmet veren, önceleri Büyük Postane, bir ara Paket Postanesi olarak kullanılan bina da Berlinli Huck Ailesi tara- fından kurulan İzmir'in önemli otellerinden biriydi. Aynı aile, Denizcilik İşletmeleri'ne yıl- larca Bölge Müdürlüğü yapan binayı da aynı yıllarda Hotel Deux Auguste (İlk adıyla Grand Huck Hotel) olarak çalıştırmıştı. Bu oteller de diğerleri gibi eğlencenin tavan yaptığı Müzeyyen Senar, Kübana'da sahne almış nadir Türk Sanat Müziği merkezler arasında yer alıyordu. sanatçılarından biriydi. Keza Birinci Kordon'da Cafe De Paris, La Bel- lavista, La Loucas gibi şık kafeler vardı. Bu görünümü vardı. Sporting Club'un ilk müdürü iffray döneminde Sporting Clup, altın dö- kafelere gelen Le Koukouli isimli Yunan ve yönetim kurulu başkanı da, İzmir'e ilk atlı nemini yaşadı. Dünyanın gelmiş geçmiş en Tiyatro Grubu’nun sunduğu kabare tiyatro- tramvayı getiren Fransız iş adamı Elzear Gu- büyük seslerinden biri olan Enrico Caruso, sunun benzer örneklerini yıllar sonra Deve- iffray'dı. Elzear Guiffray, dönemin Valisi Rahmi 1921'de ölümünden kısa süre önce son kon- kuşu Kabare Tiyatrosu sergilemişti. Apollon, Bey'in de çok yakın dostuydu. Guiffray'lar, serlerinden birini bu kulüpte vermişti. İzmir'e Alhamra ve Pathe sinemaları, Frenk Mahal- kış aylarında şimdiki Alman Konsolosluğu'na Napoliten şarkıları sevdiren oydu. lesi'nin en önemli eğlencelerinden biriydi. ait binada oturur, yaz aylarında da Buca'da Kalolik Kilisesi'nin hemen arkasındaki sokakta Avrupa’dan İlk randevuevi yer alan bahçeli evde yaşarlardı. Bu ev, Gu- sanatçılar geliyordu iffray ailesinden, bir dönem İzmir Büyükşehir İzmir'de ilk randevuevi de şimdiki Şehit Fet- Belediye Başkanlığı yapan Ahmet Piriştina'nın Birinci Kordon'da yer alan Kramer Oteli ve hibey Caddesi'nin Pasaport girişinde açılmıştı. babası Derviş Piriştina tarafından satın alındı. hemen yanındaki Pathe Tiyatrosu da dönemin Madame Julia isimli evi Palikaria takip etti. Bugün, Ukrayna Fahri Konsolosu Çetin Gü- en görkemli kültürel mekanları arasında yer Gece kulüplerinde eğlenmekten sıkılan genç- vercin'e aittir. alıyordu. Özellikle Pathe Tiyatrosu'nun o muh- lerin tercih ettiği bu mekanlar, fenerlerden teşem iç mekanı ve kat kat yükselen locaları, taşan rengarenk ışıklarıyla kolayca fark edi- Sporting Club'a Elzear Guiffray'dan sonra böyle bir kültür merkezinin örneğin Fransa'da liyordu. Le Bon Marche, Solari, Xenopoulos, oğlu Fransız iş adamı Marcelle Guiffray baş- bile bulunmadığı şeklinde yorumlanırdı. Grands Magasins Au Louvre ve Caroline As- kanlık yaptı. Bir süre Fransa'nın İzmir Kon- senza gibi lüks mağazaların da minik birer solosluğu görevini de üstlenen Marcelle Gu- Her iki mekan da önemli kültürel faaliyetlere kafesi olur, burada gençler birbirleriyle bu-

46 SONBAHAR 2016 İzmir'in eğlence yaşamına büyük ciddi sıkıntılar yaşandı. Sonra uzlaşmaya katkı sağlayan Hasan Ekici (Solda), varıldı ve emlak vergisi benzeri bir vergi ko- merhum sanatçı Berkant ile. narak bu işletmeler kontrol altına alındı.

ve pavyon yılları... luşmaya bayılırdı. Sta Bania ve Punta gibi Guiffray ailesinin çalıştırdığı deniz banyoları Rum ve Ermeni meyhanelerinin de birer da dönemin eğlence anlayışına hizmet etmek ikişer kapanması, yerlerine yerli modellerinin için faaliyet gösterirdi. açılmasının yanı sıra bu kez de benzerlerine sadece İskenderiye ve Beyrut'ta rastlanan Levantenler, çoğu kere Göztepe'ye uzanır, gece kulüpleri açılmaya başlandı. Bunlara orada bir Rum'un çalıştırdığı Atanasoula kimi kişiler bar, kimileri de pavyon diyordu. Meyhanesi'nde demlenirlerdi. Burada gra- mofondan çalınan Yunan müziğini dinlemek Bu mekanların düzeni farklıydı. Pavyonlarda de ayrı bir keyif verirdi müşterilere. Türk Sanat Müziği ve Yabancı Müzik çalan orkestralar bulunuyor, bunlar, belli saate Valilik, İzmir'de sayıları çoğalan bu eğlence kadar program sunduktan sonra varyete de- yerlerinden bir şekilde vergi almaya başladı. nen bölüme geçiliyordu. Bu bölümde dan- Çünkü içkili mekanların sayısı 200'leri geçi- sözler sahne alıyor, konsomasyon adı verilen, yordu ve bu da iyi bir vergi kaynağı demekti. o mekanda özel olarak istihdam edilen ka- Satışlara ya da kazanca bağlı bir vergi sistemi dınlarla masada oturup içki içerek sohbet yerine, mekanın büyüklüğüne göre vergi etme saati başlıyordu. alma fikri ağır basınca bu sektörde bir süre Bu birlikteliklere ‘konsomasyon’ adı veriliyordu. Müşteri, konsomatristin içtiği içkinin cinsine ve sayısına göre hesap ödüyordu ve en yaygın içki de ‘bol’ dü.

Müşteri, bu birliktelikte sohbet ederken, ör- neğin kabzımalsa sebze meyve fiyatlarından dem vurur, tır şoförüyse bir yolculuk sırasında şanzımanın nasıl dağıttığını anlatır, velhasıl her meslek erbabı, sohbeti kendi ilgi alanı içinde tutmaya özen göstererek stres atardı.

Yaz aylarında Fuar Kübana büyük ilgi topluyor Varyete bölümünde sahneye dansözler çıkar, en çok da "Azize" adlı parça eşliğinde dans ederek renkli ışıklar altında ilgiyi sahneye çekmeyi başarırlardı.

İzmir'de pavyonculuğun öncüleri hiç şüphesiz Pavyonlar, eğlencenin önemli bir parçasıydı. Mehmet Ali-Halit Alpman kardeşler, Necdet Özateşman (Tepegöz), Hüseyin Çankaya (Enişte), Beşir Üge (Kürt Beşir), Şaban Kat gibi isimlerdi… Bu mekanlara en özgün ör- nekler de Numune, Kapris, Marmara, Saya- nora, Şan, Nevyork, Parizyen, Ege Bar (Mülen Ruj), Londra gibi gece kulüpleriydi. Bu model, 1950'den başlayarak 1980'li yılların başlarına kadar statüsünü korurken; bu arada konso- masyon yapmadan faaliyet gösteren örneğin Sibel gibi gece kulüpleri de faaliyet gösterdi. Turistik belgeli bu gece kulübünün müsteciri Mehmet Ulutanır, aynı konsepti yaz aylarında Fuar'da Kübana'da sürdürüyor ve büyük ilgi topluyordu.

İzmir pavyonları ile ilgili şehir efsaneleri ara- sında en ünlüsü herhalde; Kara Fehmi adıyla ünlenen Urlalı bir celebin, 50 basamaklı Ege Gönül Yazar, Benelüks'te. Bar'a atıyla çıktığı iddiasıydı. Kara Fehmi,

SONBAHAR 2016 47

Çamlık Senar Bahçesi, Müzeyyen Senar'la özdeşlemiş bir Sanatçı Hamiyet Yüceses'in sıkça sahne aldığı Yüceses eğlence mekanıydı. Bahçesi'nin gazete reklamı.

yumsuz gecelere ev sahipliği yapardı.

Fuar'da yaz-kış hizmet veren Göl Gazino- Londra Bar'ın su'ndan sonra yine aynı statüde; Hasan Ekici açılacağını ile Talat Över'in çalıştırdıkları Ekici Över Ga- duyuran ilan. zinosu ve Kervansaray Gazinosu da gerçekten İzmir gecelerine büyük renk kattılar. Hasan Ekici'nin, o yıllardaki Benelüks ülkeleri pav- yonlarının kurulduğu mekanda açtığı Ekici Benelüks'ü daha sonraki yıllarda Ankaralı bunu reddetmiş olsa da, yakınları ısrarla bu yordu ki, rahatsız olan müşteriler, gazinodan ünlü gazinocu Recep Özgen işletmiş, burada hikayeyi kulaktan kulağa fısıldar, abartı dozu ellerini ayaklarını çekmeye başladılar ve Ada pek çok ünlü sanatçı sahne almıştı. artarak, Kara Fehmi'nin illa da bara çıkıp Gazinosu'nun gazino macerası da böylece orada sevgilisiyle dans ettiği söylentisine in- sona erdi. sanlar inandırılırdı. Gazinoya Çamlık Aynı yıllarda Remzi Yağmur, yeni düzenlenen Senar adı verildi İzmir barlarına, özellikle hasat mevsiminde Göl Gazinosu'nu işletmeye başladı. Atıf Gö- İzmir Fuarı'nda yaz aylarında hizmet veren kent dışından gelen çok olurdu. Aydınlı ve nülşen, Kübana'yı örnek bir müzikhol olarak Çamlık Gazinosu, Kaskatlı Havuz yapımı do- Sökeli üreticiler, ürünlerini aldıktan sonra hayata geçirirken, Mogambo da diskotek ve layısıyla yıkılan Şehir Gazinosu yerine müs- bu mekanlara akın etmeye bayılırdı. Bunu kabare olarak hizmet vermeye başladı. teciri Beşir Üge'ye verilmiş ve Beşir Üge de dikkate alan 1940'lı yılların ünlü valilerinden bu mekanın adını; aşk derecesinde sevdiği Sonraki yıllarda, hem Fuar'da hem de İzmir Refik Şefik Soyer, bir emirname yayınlayarak, Müzeyyen Senar'ın adına saygıyla Çamlık genelinde gazino sayısı giderek artacaktır. barların saat 24.00 kapanmasını ve böylece Senar olarak değiştirmişti. Keza şimdiki İsmet Basın Kulübü ki sonraları Maksim Gazinosu çevre illerden gelen üreticilerin gecelemeden İnönü Sanat Merkezi'nin bulunduğu alanda evlerine dönmelerini sağlamıştı. olarak değişik mimarisi ile hizmet verdi, Al- amfi tiyatro biçiminde yaptırılan Mehtap sancak Gündoğdu çevresinde Qua Vadis, Bahçesi, Safiye Ayla'nın burada sıkça sahne ve tabii gazinolar… Kordon Gazinosu, Birinci Kordon'da ünlü vü- alması nedeniyle sonraları Ayla Bahçesi olarak cutçu Şakir Bey'in işlettiği İmbat Restoran İzmir'de gazinoculuk, 1940'larda başlar. İlk anılmış, bu arada Basmane Kapısı girişinde kaliteli programları ve hizmet anlayışları ile hemen sağda o yıllarda İzmir Radyosu'nun örnekleri, Fuar'da şimdiki Kaskatlı Havuz’un anılmayı hak ettiler. bulunduğu yerde kurulan Fuar Gazinosu idi. ahşap binasının hemen arkasında yer alan ve ünlü sanatçı Hamiyet Yüceses'in adına Hemen yanında sonraki yıllarda İtalyan Pav- İzmir genelinde 1964 yılında açılan Büyük izafeten Yüceses Bahçesi adı verilen gazino yonu'nun kurulduğu alanda faaliyet gösteren Efes Oteli bünyesindeki Meyhane Gece Ku- da kısa ömürlü olsa da Fuar gecelerine renk Şehir Gazinosu vardı. Belediye Başkanı Behçet lübü, Güzelyalı'daki Mehmet Ali Restoran kattı. Fuar'da ayrıca Lozan Kapısı girişinde Uz'un Gazinosu'nun temellerini (Sonraları Gazkonyalı Toma), Liman'daki idari Şafak Gazinosu, Bizim Gazino, Fuar Golf gibi atması ve bu gazinonun yapımının devam binanın üzerinde yer alan Dalyan Gazinosu, mekanlar, ilk eğlence yıllarına damgasını vu- etmesi süreci içinde Uz, Ada Gazinosu'nu keza Güzelyalı'da Ali Çangar tarafından ran örnekler olarak sayılabilir. da bir gazino olarak projelendirmişti. İlk za- yıllarca işletilen ve büyük ilgi gören Canlı manlarda bebeklerin emzirilmesi amacıyla Balık, bu mekanın yıkılması sonucu aynı yere yeni annelere hizmet verecek şekilde dü- kurulan Saray Gazinosu, Güzelyalı'da Şule Diskolu günler zenlenen Ada Gazinosu, bu alanda rağbet Gazinosu, en iyi örneklerdi. Fuar'da Dağ Disko ve Dağ Gazinosu, 1950'li görmeyince; bu kez Behçet Uz, gazinonun yıllardan beri hizmet veren; Cemal Noyaner'in tam ortasına bir dans pisti yaptırdı. Orkestra İzmir'de diskoculuğu canlandıran Saffet Ku- ilk müsteciri olduğu Akasyalar Bahçesi, Zeki müzik çalıyor, çiftler dans ediyordu. Ancak yaş'ın Birinci Kordon'daki Saffet Disko'su, Müren'le ünlenen Manolya Bahçesi, Nuri Yal- gazino etrafına o kadar çok meraklı toplanı- Yaz mevsiminde Mogambo'ya taşınır ve do- çuk'un işlettiği; fuarın en çok seyirci alan me-

48 SONBAHAR 2016 Serüven, Cafe Paris ile başlar

afe de Paris, Cumhuriyet öncesi İzmir'in en prestijli mekanlarından biriydi. Şim- Cdiki İzmir Palas Oteli'nin bulunduğu alanda; bir yüzü Kordon'a, diğer yüzü yan so- kağa (Rue Gazalio) bakan bu köşe mekan, özellikle Frenk Mahallesi'ne yakınlığı nedeniyle ecnebilerle dolup taşardı. Cafe Paris, kendine özgü mimarisiyle Kordon'da kolaylıkla farke- dilirdi. Cafe'nin içinde bir de aynı ismi taşıyan Ajda Kübana'da. kapalı sinema yer alıyordu. Akşam saatlerinde, özellikle yaz aylarında zarif hanımlar, işten dönecek eşlerini burada beklerdi. Cafe Paris, Fransız işletmecilerin elinde uzun yıllar ayakta kaldı. Personelin üst düzeyi Fransız, garson ve komiler ise genellikle Türk ve Rum'du. Burada görev yapan pasta ustaları da Paris'ten getirtiliyordu. İzmir'in adeta göbeğinde yer alan Cafe Paris, klasik tarzı ile diğer kafelere de örnek olmuştu. Nitekim, Punta'ya doğru uç bölümde yer alan Cafe Eden ve Alambra Cafe, Cordelia’da (Karşıyaka) sahilde yer alan Pan- hellenion Cafe, gerek mimarileri, gerekse sun- dukları yiyecek ve içecekle, yani zengin menü- leriyle birbirleriyle yarışır hale gelmişlerdi. Cordelia'da oturanların Kordon'a, Körfez'in bu yanında oturanların Cordelia'ya gidip böyle Kantocu Nurhan Damcıoğlu Lunapark'ta. prestijli kafelerde oturmaları sükse vesilesiydi. Cordelia, kafeler ve barlar konusunda en az İzmir'in merkezi kadar iddialıydı. Nektar Bar ve aynı binada faaliyet gösteren Londra Hotel, Cordelia'lıların övünç kaynağı idi. Kahve ve çayı, sadece kahvehanelerde içmeye alışık Türk erkekleri için bu tür mekanlar, ilk zamanlar keyif vermese de zaman içinde, İz- mir'de levantenlerle kaynaşan sosyetik kesimi sarmasını bilmişti. Keza Kordon'da İzmir Tiyatrosu, onun az ileri- sinde şimdiki İzmir Gazeteciler Cemiyeti bi- nasının yanında, sonraları Vali Rahmi Bey'in oğlu Alpaslan Bey tarafından petrol istasyonu olarak kullanılan alanda Luna Park vardı. Bu Semra Sar, Güzelyalı Şule Gazinosu'nda. lunaparkın hemen yanında da Cafe de La Pointe yer alıyordu.

kanı Lunapark, Atlas Pavyonu'nda kurulan Kafelerde Levantenlerin geleneksel domuz pastırmalı yumurta, sabahları sütlü yulaf lapası, disko, keza Pakistan'ın, Eyüp Han'ın devril- öğleden sonraları sıcak çikolata, sütlü kahve, mesine kadar ayakta kalan pavyonundaki katı kurabiye, Proust Madlen'in yerini tutabi- disko, zaman zaman konserlere ve tiyatro lecek kalitede bir tür peksimet, İtalyan soslarıyla gruplarına da açık tutulan Açık Hava Tiyatrosu, hazırlanan makarnalar, rissotto kaşkaval gibi akıllarda kalan gözde eğlence mekanlarıydı. spesiyaliteleri tatmak pek modaydı. Akşam çayları ise alışılagelmiş menülerin ilk sırasında Dediğimiz gibi,1980'li yılları bu tür mekanların yer alırdı. Özellikle Cafe Paris, zengin menüsüyle övünürdü. Sık sık kafenin önüne bu menüler birer ikişer kapandığı yıllar oldu. Gazino asılır, gelip geçenin iştahı kabarırdı. Fransızların olarak; Atalay Noyener'in işlettiği Maksim Almanlardan aldığı; içine yumurta konup Gazinosu, kendi tarzında en uzun ömürlü- fırında kızartılan bir tür kıyma olan ‘Germanico süydü ve 1990'lı yılların başına kadar direndi. Rosto’, ‘Koulourakia’, ‘Amigdalota’ ve ‘Paximadia’ Dönemin İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı isimleri verilen bademli veya sade küçük ku- Ahmet Piriştina, çok sevdiği bir dostu olduğu rabiyeleri çayla birlikte sunmak, Cafe Paris'in, müşterileri için bir ayrıcalığı idi. halde Noyaner'e ait Konak'taki Maksim Ga- zinosu'nu yıktırmak zorunda kaldı. Bütün bu tesisler, Punta ile şimdiki Cumhuriyet Alanı arasında yoğunlaşmıştı. Birbirlerine Böylece geleneksel gazinolar dönemi tarihe uyumlu mimarileri dikkat çekiciydi. karışmış oldu.

SONBAHAR 2016 49 Samanlı veda

1960’lı yıllardan başlayarak 2000’li uzay çağına kadar Işık TEOMAN araçların giremediği merdivenli ve dik sokaklarda, günde üç vardiya halinde çöp topladılar. Bir gün geldi; bir bölümü 960-1970’li yıllarda resmen organik Çeşme’nin Eşek Adası’na, kalanı ise Manisa’nın Spil çöp üretiyorduk… Birçok evde buz- Dağı’nda at alanı bölgesine gönderildi ve emekli edildi. 1dolabı yoktu, tel dolaplar vardı o nedenle yemekler günlük yapılıyordu, gıda maddeleri küçük ölçekli alınıyordu, testilerle soğuk su içiliyordu… Çocuklu- ğumda her sabah elimde ‘bakkal borç defteri’ ile bakkala gider, yüz gram teneke peyniri, yarım paket sana yağı ve üç ekmek Ahmet alırdım… Alınanlar deftere yazılır, bakkal SARIŞIN da kendi defterine yazar, aybaşı geldiğinde karşılaştırma yapılır, borcun bir bölümü ancak ödenebilir, bakiye diğer aya devre- derdi… Alışveriş merkezleri olmadığı için, kimse de dağ gibi yiyecek ve içecek satın almadığından evlerden 15 litrelik yağ te- nekelerini veya kovaları dolduracak kadar çöp çıkardı. Çöp kamyonları haftada iki kez sokaktan geçerdi… Açık kasa kam- yonların üstünde bir görevli aşağıdaki gö- revlinin attığı kovayı tutar, çöpü boşaltır, tekrar geri atardı, bu arada kamyon iler- lemeye devam eder aşağıdaki adam da diğer evin çöp kovasını almak için koşturur dururdu… Bu işlerden yorulan, koşuşturup duran işçi tenekeleri tutamayınca yere düşer, bir süre sonra da yamuk yumuk bir çöp tenekesi haline gelirdi…

50 SONBAHAR 2016 Geriye hoş bir koku kalırdı Çöp kamyonu sokaktan geçtikten sonra gerçekten geriye insanı rahatsız etmeyen hoş bir koku bırakıp giderdi. Çünkü çöp- lerin içindeki her şey doğaldı… Çöpler de mevsimine göre; domates, kavun ve karpuz kabuklarından, kemiklerden, meyve çekirdeklerinden ve sıkılmış limon kabuk- larından oluşurdu. Hepsi de doğal… Çöpe ekmek atılmazdı… Ekmek ayrı bir yerde toplanır akşamüzeri gelen roman kadınlar ekmekleri torbalara doldurur, büyük bir olasılıkla bir bölümünü kendilerine ayırır, bir bölümünü de hayvanlara yedirirlerdi. O zamanlar sokakta ayı oynatıcılığı pek Erdal İZGİ revaçta olduğu için ekmekler belki de ayı- lara gidiyordu… O yıllarda konteyner ko- nulsa büyük bir olasılıkla içine turşu ba- sarlardı çünkü o büyüklükteki bir kon- teyneri dolduramazlardı… Çöp kamyonu geçeceği saatte teneke ve kovalar kapının önüne çıkarılırdı… Bu konuda belediye duyuru yapmaya falan da gerek duymazdı, çünkü insanlar bilirdi ki, o gün ve o saatte çöp kamyonu geçecek, çöpler alınacak…

Kentin yükünü çeken gizli kahramanlar Yine aynı yıllarda anneannemin Kadifekale sırtlarındaki bir yakınına misafirliğe gi- derdik, yanında bir erkek olsun düşünce- siyle sanırım nedense beni de götürürdü. Onları ilk kez orada gördüm… Çok şaşır- dım, arkalarından baka kaldım… Onlarca eşek, başlarında resmi giyimli resmi şapkalı adamlar eşeklerin her iki yanında küfeler, basamakları tırmanıyor ve kapıya bırakılan çöpleri topluyor… Eşekler merdivenleri aşıyor, dar sokakları hoplaya zıplaya geçiyor çöpleri topluyordu, bana o zaman oyun gibi gelmişti… Sonra ne kadar önemli bir iş yaptıklarını işin içine girince öğrendim. Konak Belediyesi’nde çalışmaya başladı- ğımda belediye muhabirlerinin haber sı- kıntısı çektiği günlerde eşekler hep kurtarıcı olmuştur. Sabah saatlerinde muhabir ile buluşulur, eşeklerle birlikte yokuş başına kadar gelinir, fotoğraflar çekilir, ertesi gün gazetelerde boy boy haberleri çıkardı. Tel- evizyon kanallarının gündeme gelmesiyle birlikte çöp toplayan eşekler ekrana da birinin bakıcısı vardı, künyeleri vardı, her değillerdi ve hatta grev hakları bile yoktu. taşındı. Özellikle İstanbul’dan gelen ga- yıl yiyecekleri olan saman ve arpa için Teknolojinin gelişmeye başlamasıyla bir- zeteciler çöpçü eşeklerin haberlerini yap- ihaleler açılırdı… Özel nalbantlar; itina ile likte küçük araçlar üretilmeye başlandı. mak için kentte birkaç gün kalırlardı… toynaklarını temizler, nalları canlarını yak- İlk adımı dönemin Belediye Başkanı Ahmet madan çakar, yolcu ederdi eşekleri… Her Sarışın attı. 60’a yakın çöp toplayan eşeğin hafta belediye veterineri ayaktan dişine bir düzine kadarını Çeşme’nin eşek adasına Haberlere konu oldular kadar kontrol eder sağlığı bozuk olanlara yolladı. Yıllarca çöp toplayarak kahır çeken Çöpçü eşekler ana haber saatlerinde boy istirahat verirdi… Çünkü onlar bayramda eşekler turistlerin ilgi odağı oldu, insanlar gösterirlerdi… Eşekler bu kentin kahrını çalışır, tatil günleri çalışır, mesai istemez eşekler ile fotoğraf çektirmek için yarışır yıllarca çektiler… Gürçeşme semtinde ama hastalandıkları zaman da birkaç gün oldular… Eşek adası onlar için birer emek- ahırları vardı, sağlık karneleri vardı, her ahırda keyif yaparlardı… Sendikalı bile lilik hediyesi, birer kıdem tazminatı ol-

SONBAHAR 2016 51 muştu. Ancak kentte dar ve merdivenli sokakların çokluğu eşeklerin bir süre daha görevde kalmasını sağladı. Yine her sabah mesaiye çıktılar, merdivenleri tırmandılar, dar sokaklarda evlerden geriye kalanları taşıyıp durdular...

Vahşi hayvanlara yem oldular O yıllarda binlerce işçi sosyal güvenceden yoksun çalışırken belediyenin kadrolu eşekleri yaklaşık on yıl çalıştıktan sonra emekli oluyordu. Burada ilk kez yazacağım belki daha önce yazan olmuştur. Emekli edilen eşekler diğer yoldaşları gibi taz- minat ve ada tatiliyle ödüllendirilmiyor- du… Fuardaki Hayvanat Bahçesi’ne gön- deriliyor, orada vahşi hayvanlara yem ola- rak veriliyordu… Sanırım canlı atılmıyor- du… Bu konuyu rahmetli satın alma mü- dürümüz Ali Asker Yevimli’den öğrendi- ğimde şok olmuştum. Yıllarca merdiven ve dar sokakları tırman, on yıl sonra emek- liye ayrıl ve ödül olarak vahşi hayvanlara yem ol… O günlerde hemcinslerine göre şanslı sayılan eşeklere günde 800-1000 lira arası masraf yapılıyordu. Günlük mö- nüler saman, arpa, ot ve kepekten oluşu- yordu… On yıllık görevden sonra giden eşeklerin yerine yenileri ihale yoluyla alı- nıyordu. 1960'lı yıllarda 25 liraya satın alı-

52 SONBAHAR 2016 Bir batında beş yavru ∂ Girilmesi güç dar sokaklardan çöp toplayan kadrolu eşekler, Agora, Gürçeşme, Zeytinlik, Bal- lıkuyu, Kadifekale, Eşrefpaşa ve Altınpark mıntıkalarında yıllarca hizmet verdiler. Bir seferde 100 kilogram çöp taşıyan eşekler, günde ortalama 3 sefer yaparak, İzmir'in temizlik işlerine katkıda bulundular. Erkek ve dişiler ol- mak üzere ayrı ayrı 5 ekip oluş- turan ve motorlu araç gireme- yen sokaklardan çöp toplayan eşeklerin en kıdemlisi ise, Gür- çeşme-Zeytinlik mıntıkasının önderi olan 35 yaşındaki Zeytin nan kadrolu eşeklerin tümüyle emekliye balya da ayrı bir kamyonu yüklendi… Be- adlı eşek, Konak Belediyesi Te- sevk edilme günleri gelip çattığında yıl nim de içinde bulunduğum araç konvoyu mizlik İşleri Müdürlüğü'ne 5 1999’du… Dönemin Belediye Başkanı Er- eşliğinde Manisa’nın Spil Dağı'na ulaştık, yavru kazandırmıştı. dal İzgi kadrolu son 22 eşeğin hizmet sü- eşekleri ormanlık alanda göletin de bu- relerinin sona erdiğini ve emekliye sevk lunduğu bir bölgeye indirdik, çevreye sa- edileceğini açıkladı. Öyle hemen apar to- manları yaydık bir süre öyle baktım arkala- par gönderilmedi eşekler… rından… Hemcinslerine göre çok şanslıy- dılar… On yıl çalışıp ardından vahşi hay- Toplu sözleşme Tören ile uğurlandılar vanlara yem oldular… Bir dönem geldi eşek adasında tatile çıktılar ve bir dönem Gürçeşme Temizlik İşleri Müdürlüğü’nde geldi ormanlık alanda sürekli olarak emek- bile imzalandı 22 kadrolu eşek için özel tören düzenlen- lilik keyfini yaşamayı hak ettiler… Dile ∂ 1997 yılında Belediye Başkanı di… Her birinin boynuna rengarenk kur- kolay 1960’lı yıllardan başlayarak 2000’li Ahmet Sarışın döneminde Be- deleler takıldı, başarı belgeleri asıldı ve yıllara kadar bu kentin çöpünü taşıdılar… lediye ile eşekler arasında top- önlerine birinci sınıf samanlar yığıldı… Aradan geçen 17 yılda emekli olanlar çok- lu sözleşme imzalandı. İmza- Töreni izleyen gazeteciler fotoğraf ve ka- tan ölüp gitseler de çocukları ve onlardan lanan sözleşmenin maddeleri mera ile çekim yaparken onlar olup bi- olan torunlarının bir bölümü Çeşme’nin şöyleydi: tenden haberdar bile değildi… Uğurlama Eşek Adası’nda bir bölümü de Manisa’nın 1. Eşeklerin barınma ihtiyaçları töreni gelip çattığında eşekler kamyonlara, Spil Milli Parkı’nda özgürce yaşamlarını karşılanacak. her biri için kıdem tazminatı olarak üçer sürdürmeye devam edecekler. 2. Eşeklerin günlük olarak tı- marları yapılacak. 3. Eşekler mesai saatleri dışında çalıştırılmayacak. 4. Eşeklerin 10 yılı doldurması halinde veteriner tarafından ömrünün sonuna kadar ba- kımları yapılacak. 5. Eşeklere sağlanan günlük hakları asla geriye götürü- lemeyecek. 6. Eşeklere her üç ayda bir birer balya saman ikramiye olarak verilecek. 7. İlk altı maddeden herhangi birinin yerine getirilmemesi durumunda eşeklerin grev hakkı saklıdır.

SONBAHAR 2016 53 Türkler yerleşmişti. Ali Bey eczanesini 1 9 Eylül 1922’de kapanan Rum eczanesinden, Ağustos 1923 tarihinden itibaren çalıştır- maya başlamış, ismini de bulunduğu çev- redeki toplumun yapısına uygun ve mü- tevazı bir şekilde ‘Halk Eczanesi’ koymuştu. Cumhuriyet’le yaşıt Burası aynı zamanda ‘Ali Bey’in Eczanesi’ olarak da bilinmişti. Cumhuriyetin ilk yıllarında ve öncesinde Halk Eczanesi’ne... eczanelerin bir bölümü doktor muaye- nehanesi olarak kullanılırdı. Doktorlar ba- zen kendi evlerinde hasta bakarlarken, pek azının bir muayenehanesi olurdu. 2 Aralık 1910 tarihli Ahenk gazetesinde Dok- tor Mercan Ritosyan’ın sabah 8’den 9’a kadar Tilkilik civarındaki Eczahaneyi Os- maniye’de, 9’dan 10’a kadar Konak Cad- desi’ndeki Osmanlı Eczanesi’nde, öğleden sonraları ise kendi evinde hasta baktığını okumaktayız. Daha sonraki yıllarda dok- torlar kendi muayenehanelerini açarak hasta kabulüne başlamışlardı. Eczacı Ali Bey çevrede yaşayan herkesin tıbbi sorunlarına yardımcı olmasıyla tanı- nıyordu. Doktor muayenehanesine gidecek parasal gücü olmayanlar tıbbi sorunlarını ona anlatırlardı. O yıllarda sıtma hastalığı çok yaygındı. Anne babalar minicik be- denleri zangır zangır titreyen çocuklarıyla eczanenin yolunu tutarlardı. Hastalanan kişilerde yorgunluk, iştahsızlık, baş, bacak, sırt ağrıları olur, titremeleri sırasında, vücut ısıları aşırı yükselirdi. Ali Bey sıtma hasta- Halk Eczanesi (1957). larının ilacı olan kinin ve laboratuarında hazırladığı diğer yapma ilaçlarla hastaların Uz. Dr. Metin ÖZER vaşları (1912-1913) öncesi Makedonya’nın dertlerine çare olmaya çalışırdı. Yakınlardan Köprülü (Veles) kentinden Türkiye’ye gelmiş, geçen Meles Çayı veya halkın deyimiyle İstanbul’da eczacılık eğitimi almış. Savaş ‘Yeşildere’, çevrenin sinek kaynağı oldu- zmir’in tarihi Kervanlar Köprüsü’nden sonrasında doğduğu toprak olan Köprü- ğundan bu semtin adı ‘Sinekli’ olarak da Basmane’ye doğru yönelince kendinizi lü’ye geri dönmüş. 1922 yılında tekrar Tür- bilinirdi. 1933 yılında bataklık bölgelere İ ‘Kapılar’ semtinde bulursunuz. İzmir’e kiye’ye gelip, bir süre Turgutlu’da resmi Okaliptus ağaçları dikilerek bataklık alanlar giriş kapılarından birini barındıran bu semt görevli olarak çalışmış. 1 Nisan 1923’de kurutulmaya başlanmış, günümüzde bu Osmanlı döneminden itibaren orta halli üyelerinin tamamı Türk olan ‘İzmir Eczacılar hastalık unutulmaya yüz tutmuştur. vatandaşların yaşadığı bir yer olmuştur. Cemiyeti’ kurulmuş. Ali Bey de işte o gün- Ali Bey eczanesini kurarken yıkıntılar ara- Semtin simgelerinden biri 1923 yılından lerde eczane açmaya karar vermiş. Konak, sında Rum eczacının ilaç kayıt defterini beri hizmet veren ‘Halk Eczanesi’ dir. Bu Alsancak, İkiçeşmelik, Tilkilik bölgelerinde bulmuş. Bugün Halk Eczanesi’nde koruma bölgede yaşayan herkes yıllardır bu ecza- eczaneler olduğundan bu semtlerde ec- zane açması olası değilmiş. O tarihlerde altına alınmış olan deftere kendisi de kayıt neden sağlık hizmeti almaktadır. Halk Ec- tutmaya devam etmiş. Torunu Eczacı Ali zanesi tabelasında kuruluş tarihi gururla her istenilen yere eczane açılma izni alı- namazmış. Gerekli müracaatlarını yaptı- Dermancı’nın izniyle defteri inceleyip, fo- 1923 olarak yazılmış, Cumhuriyetin kuru- toğraflarını çektiğimde; defterin 8 Eylül luşuyla yaşıt olduğu vurgulanmıştır. ğında, ‘Bir sokakta 2 eczacı olamayacağına’ dair kanuna göre eczanesi olmayan bir 1922 gününe kadar işlenmiş olduğunu, Eczaneye girdiğinizde bir duvarının tama- mahallede iş yeri açabileceği bildirilmiş. sonrasında hiçbir kayıt düşülmediğini gör- men buranın tarihini belgeleyen resimlerle Kurtuluş Savaşı öncesi Rum bir eczacıya düm. Rum eczacının Fransızca olarak kayıt kaplı olduğunu görürsünüz. Eczacı Ali Der- ait olan yıkık bir yer gösterilince, burayı tuttuğu ilaç defterinde genelde Rum kökenli mancı’nın portresinin altında eczanenin tekrar kullanılır hale getirmiş.” hasta isimleri yanında, az sayıda Türk, Er- eski halinin fotoğrafları ve bir Rum eczane- meni, Yahudi ve Levanten isimlerine rast- sinin kayıt defteriyle ilgili gazete haberleri Kapılar ismiyle anılan bu bölge Cumhuriyet lanmakta. 8 Eylül günü Manoli ve Vangelis vardır. Bu defteri incelediğinizde; eczanenin öncesinde özellikle Rum kökenli kişilerin isimli 2 hastaya hazımsızlık ile ilgili ilaçlar 1923 yılından önce de çevresinde yaşayan- yaşadığı ‘Aya Vukla’ adıyla anılmaktaydı. hazırlanmış, 30’ar kuruş ücret alınmış. Ön- lara sağlık hizmeti sunduğunu, 9 Eylül 1922 Aya Vukla, Ortadoks inancına göre İzmir’in celeri birçok Rum kökenli kişiye ilaç yapan yılında Türk Ordusunun İzmir’e girdiğinde, koruyucu aziziydi. Onun adına günümüzde eczacının 8 Eylülden sonra ilaç satacağı Rum eczacının buraları terk ettiğini anlarsınız. onarılarak müze haline getirilmiş olan kişilerin bölgeyi terk etmiş oldukları anla- kilise yapılmıştı. Rum eczacı orta halli Or- şılmaktadır. Halk Eczanesi’nin şimdiki yö- Eczacı Ali Bey’in kızı eczacı Nurhayat (Der- todoks ailelerin yoğun bulunduğu bu neticisi Eczacı Ali Dermancı’nın ifadesine mancı) Mertoğlu Halk Eczanesi’nin tarih- kilise yakınına eczanesini açarak geniş bir göre; Rum eczacının kendisi de Yunanistan’a çesini şöyle anlatmıştır: “ 1884 doğumlu kitleye hitap etmiş olmalıydı. 9 Eylül 1922 gitmiş, ama torunları her yıl İzmir’i ziyaret Ali Bey ebeveynleriyle birlikte Balkan Sa- sonrası ise bu bölgeye orta halli ve fakir etmekteymiş.

54 SONBAHAR 2016 tüm Rum örgütleri ‘Mik- rasiatiki Amina’ (Küçük Asya Savunma Örgütü)’ çatısı altında toplanmış- lardı. 8 Eylül Cuma günü- ne kadar da Türk Ordu- suna ve halkına karşı di- Dermancı Eczanesi’nde Mertoğlu ailesi. renmeye çalışmış, çekilen Yunan Ordusundan Nif’i (Kemalpaşa) savunmak için silah istemişlerdi. Fakat 8 Eylül Cuma sabahı tüm umutlarının boş olduğu or- taya çıkmıştı. 8 Eylül sabahı Yunan İda- Eczacı Ali Dermancı’nın resinin memurları Naksos Rum eczacının 8 Eylül 1922 Cuma 1 Ağustos 1923 Çarşamba günü isimli gemiye binerlerken, günü kayıt defterine son kaydı. işe başladığını gösteren kayıt. akşamüzeri hükümet ko- nağındaki Yunan bayrağı da indirilmiş, İzmir ayrılarak özerk kurumlar haline gelmişlerdi. Yunan Yüksek Komiseri Stergiadis de İngiliz Daha sonraki yıllarda bu kurumların mezun İron Duke gemisiyle İzmir’den ayrılmıştı. verdiği doktor ve özellikle eczacıların sayısı Tüm bu gelişmeler karşısında Yunan ordu- katlanarak artmıştı. Fakat bu okullar genelde suna 35 bin jandarma vermiş, büyük çaplı gayrimüslim öğrenciler tarafından tercih bağışlar toplamış, Türklere şiddet uygulamış edilmiş, Türkler bu konuda geri kalmışlardı. olan örgüt üyeleri de çareyi İzmir’i terk et- 25 Ekim 1930 tarihli gazeteler sel haberle- mekte bulmuşlardı. Tüm bunlara karşın riyle çalkalanmıştı; “24 Ekim saat 23.30'da Rum eczacılar. bazı Rum kökenli tıp mensupları birlikte başlayan yağmur bütün şiddetiyle boşandı, yaşadıkları topluma ihanet etmeyi akılla- şimşekler çakıyor gök gürlüyor. 36 saatten rından geçirmemişlerdi. Kendi yaptığı ilaç- beri devam eden müthiş yağmurun yaptığı larıyla hastalarına hizmet veren Eczacı Dr. tahribat sonunda evler yıkıldı. İnsanlar Aleko Perikli Efendi işgal sırasında Sökeli enkaz altında kaldı. Kadifekale tarafından sivil Türkleri İngiliz toprağı sayılan meyan- gelen yarım metre mikap büyüklüğündeki kökü fabrika binasında toplayarak koru- taşlar Namazgah’a sürüklendi. İkiçeşmelik muştu. Bu nedenle de işgalciler tarafından Caddesi baştan sona bozulup kullanılmaz Yunanistan’a götürülerek hapsedilmiş, 17 hale geldi. Şehrin hemen bütün mahalle- Aralık 1924’te Türk hükümetince mübade- lerinde sel sularının etkisiyle lağımlar patladı. leden muaf tutulmuş, Söke’de yaşamaya Tilkilik Mezarlıkbaşı’nda birçok dükkanı su devam etmişti. bastı...” Bu selde Halk eczanesini de su Ali Bey’in Fatih (1922-1980), Cengiz (1933- basmıştı. Su seviyesi o kadar yükselmişti Eczanede hasta muayene eden doktor. 2004) ve Nurhayat isimli çocukları olmuş, ki eczane çalışanları tezgahların üzerine üniversite çağına geldiklerinde, onların da çıkarak canlarını kurtarmışlardı. Vali Kazım eczacılık eğitimi almasını istemiş. Eğitimleri Paşa’nın otomobili de patlayan lağımın 9 Eylül 1922 öncesinde 125 doktordan sırasında kullanılmak üzere İstanbul Fatih’te içerisine devrilmiş, halk ve polislerin yar- 103'ü, 50 eczacıdan ise 35'i Rum'du. Bu bir ev edinmiş. 1928 doğumlu kızı Nurhayat dımıyla kurtarılabilmişti. Sonraki yıllarda doktor ve eczacıların büyük bir kısmı İzmir’in Hanım doktor olmayı düşünse de babasının Gaziler Caddesinin düz bir hat haline geti- işgali sırasında Yunan ordusuna destek ver- sözünden çıkamayıp eczacılık okumuş, rilmesi için Halk Eczanesinin yolun karşı mişlerdi. İzmirli Rum Doktor Apostolos N. okulu bitince Karşıyaka’da aile soyadını ya- tarafına alınması söz konusu olmuş, bugün Psaltoff, İzmir Metropoliti Hrisostomos ile şatan ‘Dermancı’ isimli eczanesini açmış. bulunduğu adaya taşınmıştı. İzmir’li Atilla birlikte Anadolu Rumlarının Yunanistan’a İlhan ‘Gaziler Caddesi’ isimli şiirinde en bağlanması, en azından Batı Anadolu’nun Osmanlı Devletinde bugünkü anlamda ilk ufak bir yağmurda dereye dönen bu cad- özerk bir yapıya sahip olması için çok çaba eczaneler olan ‘eczacı dükkanları’ 18. yüzyılın deyi anlatmıştı; göstermişti. Atina Tıp Fakültesinin 3 yıllık ortalarından itibaren açılmaya başlamıştır. kısa programını bitirenler Türkiye’de hekimlik Kesin açılış tarihi bilinen ilk eczane, 1757 “Basmane’de Gaziler Caddesi’ne küçük bir yağmur götürdüm ve eczacılık yapmak, aynı zamanda siyasi yılında etkinliğe başlayan Bahçekapı sem- siz böyle akşamüstü görmediniz” bir amaçla çalışmak üzere eğitilmişlerdi. tindeki ‘İki Kapılı Eczane’dir. Bu yıllarda demişti. Türkiye’ye gelerek Tıp Fakültesi’nde basit eczane açmak isteyen kişilere hekimbaşı bir sınavdan geçerek Osmanlı Devletinde tarafından yapılan basit bir sınav sonucunda Eczacı Ali Bey Ali Bey 1935’de soyadı kanunu doktorluk veya eczacılık yapma yetkisini ‘Eczacı Ustası Unvanı’ (Maitre en Pharmacie) çıkınca, insanlara derman olması nedeniyle kazanıyorlardı. Onlara bu imkanı Tıp Fakül- veya ‘Eczacı Dükkanı Açma İzinnamesi’ (Tez- Belediye Başkanı Doktor Behçet Uz’un öne- tesi’nde görev yapan Rum kökenli öğretim kire, Permis d’exercice) veriliyordu. Mek- risiyle ‘Dermancı’ soyadını almıştı. 1967 üyeleri sağlıyordu. İzmirli Rum eczacılar teb-i Tıbbiye açıldıktan sonra bu yetkiler, yılına kadar çalıştırdığı eczanesini çocuk- ‘Farmakeftiki Enosis Smirneon (İzmirli Ec- 1840 yılında ‘Meclis-i Tıbbiye-i Şahane’ (Con- larına devrederek emekli olmuş, 1968 yı- zacılar Birliği)’ ismiyle örgütlüyken, işgal sı- seil Impérial de Médicine) kuruluna bırakıl- lında vefat etmişti. Bugün Halk Eczanesi’ni rasında Mikroasiatikos Farmakeftikos Silogos mış, bu kurul eczacılar ile ilgili her konuda Eczacı Ali Bey’in torunu Eczacı Ali Dermancı (Küçükasya Eczacılar Derneği)’ adını almış- yetkili kılınmıştı. Önceleri Mekteb-i Tıbbi- çalıştırarak aile geleneğini sürdürmekte, lardı. Asker, memur, doktor, eczacı, tüccar, ye’nin bir bölümü olan Eczacılık, 9 Kasım dedesinin açtığı yolda yürümekte, halka ruhban veya sıradan insanların üye olduğu 1908’de Eczacı ve Dişçi Mektepleri olarak hizmet etmektedir.

SONBAHAR 2016 55 Gazi Mustafa Kemal Paşa ve İzmir’de şerefine verilen yemekler-1

daklarında büyük bir dileme hissedilmekteydi. Çok güzel ve zeki gözleri vardı. Bu kahverengi gözlerin etrafına saçtığı ışık çok çekiciydi. Mustafa Kemal Paşa, bir müddet ortadan kaybol- duktan sonra beyaz bir kostümle geldi. Mavi gözleri pırıl pırıl yanıyor ve önümüzde hazırlanmış olan içki sofrasına bakıyordu. Latife Hanım da yanında oturuyor, hayran hayran Mustafa Kemal Paşa’ya bakıyordu. O akşamı şenlendiren hadise, bu iki kişi arasındaki aşk başlangıcıydı. Paşa bana dedi ki: ‘İzmir zaferini kutluyoruz. Siz de bizimle içer misiniz?’ ‘Ben ömrümde ağzıma rakı kadehini koymadım. Şampanya ile ben de katılabilirim’ dedim. Mustafa Kemal Paşa kadehi dudaklarına götürürken, eliyle beni göstererek dedi ki: ‘Hanımefendinin yanında ilk defa olarak içiyorum.’ Ben de şampanyayı dudaklarıma götürerek onlara mutluluklar diledim. Latife Hanım da yalnız şam- panya içti. O akşamı, sadece Mustafa Kemal Paşa’nın sözlerini Ahmet GÜREL 18 Eylül 1922 gecesi, Latife dinleyerek geçirdik. En çok sevmiş olduğu Selanik hayatından ve çeşitli cephelerdeki olaylardan bah- İTK Uşakizade Köşkü Md. Hanım, muzaffer komutanları sediyordu. İlk defa olarak da, kimse ile alay etmedi ve gazetecileri İzmir’in ve kimsenin aleyhinde konuşmadı. Hatta Milli Mü- gece, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın kurtuluşunu kutlamak için cadeleye hizmeti geçmiş olan ve kendisinin sev- Karşıyaka’daki İplikçizade Köşkü’nde mediği adamları bile övdü. O akşam beni İsmet O kalması planlanmış ve ona göre ha- Köşk’e yemeğe davet etmiştir. Paşa karargâha götürdü ve sordu: zırlıklar yapılmıştır. Bu yapılan seçimde Yunan Kralı Konstantin’in 12 Haziran 1921 tarihinde Bu yemek, Gazi ve ‘Latife Hanım’ı nasıl buldunuz?’ Bu soruya cevabım: bu köşkte kalmış olmasından kaynaklanan arkadaşlarının, zaferden ‘Çok çekici’ oldu. Herhalde, Mustafa Kemal Paşa’nın duygusal bir eğilim de rol oynamıştır. Gazi’nin, samimiyetle bağlanmış olduğu Fikriye Hanım ile İplikçizade Köşkü’nde kalması, emniyet açı- sonra, basın ile İzmir’de Latife Hanım çekici kadınlardı.” sından uygun bulunmamış ve 14 Eylül gü- yediği ilk yemek oluşu nünden itibaren Uşakizade Köşkü’nün ve Latife nedeniyle çok önemliydi. Gazi Mustafa Kemal Paşa, Hanım’ın misafiri olmuştur. İzmir Hemşehrisi Seçiliyor… Güz dönemi KNK’sında, Gazi’ye İzmir’de verilen 14 Eylül 1922 tarihinde, İzmir Belediyesi Gazi ziyafetleri konu edeceğim. 18 Eylül 1922 gecesi mobilinde götürürken, hep Latife Hanım’dan bah- Mustafa Kemal Paşa’yı İzmir hemşehriliğine oy Latife Hanım, muzaffer komutanları ve gazetecileri sediyordu. Sesinde, nihayet Mustafa Kemal Paşa’nın birliğiyle kabul etmiştir. Gazi, 24 Eylül 1922 günü İzmir’in kurtuluşunu kutlamak için Köşk’e yemeğe bir yuva kurmak için hazırlandığını ifade eden bir İzmir halkına verdiği şu cevapla İzmir şehrinin davet etmiştir. Bu yemek, Gazi ve arkadaşlarının, şey vardı. Bağlılığı çok içten görünüyordu. hemşehriliği teklifini kabul etmiştir: zaferden sonra basın ile İzmir’de yediği ilk yemek Nihayet, koyun mavi sularına bakan hoş bir bah- “İzmir’in sayın ve kıymetli halkına! İzmir Belediye oluşu nedeniyle çok önemliydi. Yemekte, hem çenin önüne geldik. Evin balkonuna götüren mer- ve İdare Meclisi kararıyla bana İzmir hemşehriliği ev sahibesini tanıyacaklar hem de Türk ordusunun divenler sarmaşık ve mor salkımlarla süslüydü. unvanını verdiğinizi öğrendim. nerede duracağı konusunda sorularını sorabile- Merdivenin başında siyahlar giyinmiş, ufak tefek Vatanımızın Akdeniz’e karşı göz bebeği olan, düş- ceklerdi. Gazi Mustafa Kemal Halide Edip’i kendi bir hanım bizi bekliyordu. O zaman Latife Hanım’ın man işgalinden kurtarılması için bütün memleketi arabasıyla Uşakizade Köşkü’ne götürür. O günle yirmi dört yaşında olduğunu biliyorduk. Fakat ta- seve seve yıllarca sıkıntı ve felaketlere sevk etmiş ilgili anıyı Halide Edip’in kaleminden öğrenelim: vırları daha çok olgundu. Davranışlarında ve selam bulunan İzmirimizin hemşehrileri arasında sayılmak, “Ayın on sekizinde Latife Hanım, İsmet Paşa’yı, ga- verişinde, eski dünyanın ağırbaşlılığı vardı. Sosyete benim için sınırsız sevinç ve gurur hâsıl etmiştir. zetecileri ve beni İzmir zaferini kutlamak için evine kızlarının gösterişi hiç yoktu. Başına sarmış olduğu Bundan yaklaşık üç yıl önce İzmir felaketi ile kalbi davet etti. Beni oraya Mustafa Kemal Paşa oto- siyah örtünün ortasında yüzü çok hoştu. İnce du- en büyük ıstırap ve aynı zamanda en şiddetli azim

56 SONBAHAR 2016 ve imanla çarpmış, cesur Erzurum halkı da beni hemşehrileri arasına almakla ödüllendirmişti. Beni Milli Mücadelenin önemli bir aşamasını ha- tırlatmakta bulunan Erzurum hemşeriliğine, da- vamızın zaferini müjdeleyen İzmir hemşeriliğini eklemek suretiyle aziz bir mükâfat bağışlamış bu- lunuyorsunuz. İzmirli hemşerilerime muhabbet ve bağlılıkla te- şekkürlerimi sunarım. İzmir’in acılarını gidermek için genel görevlerimizin verdiği mecburiyetten başka olarak, özel ve samimi bir ilgi ile çalışmak benim ülküm olacaktır. Hepinize selam ve sevgiler hemşerilerim.” Gazi Mustafa Kemal Paşa’ya, İzmir’e 5. kez gelişi nedeniyle İzmir Valiliği’nde şerefine akşam yemeği verilmiştir. Bu yemekte yaptığı konuşma; ‘Anadolu Ajansı’nın 28 Ocak 1923 tarihli haberinde şöyle ülkenin gerçek çocuklarından daha mutlu, daha temsilcinin katılımıyla sessizce karşılanmıştır. Fakat yer almıştır: varlıklı olduğunu anlamamdan mı ileri gelmişti? İzmir ve çevresinin çok namuslu ve vatanperver Fakat belki bunların hepsi idi. halkı, hiçbir zaman bu taç sahibiyle ve onun he- “Başkomutan Mustafa Kemal Paşa Hazretleri, şe- yetiyle, onun temsilcisiyle beraber olmadı, olmak refine dün gece saat yedi buçukta Hükümet Ko- Üçüncü kez buraya girdiğim zamanki duygularım istemedi ve olamazdı. Onun için derhal ‘Reddi nağı’nın büyük salonunda Belediye tarafından yüz önceki duygularımla kıyaslanamaz bir konumdaydı. İlhak’ adıyla kurduğu cemiyetle tüm halkı vatan yirmi kişilik bir ziyafet verilmiştir. Bu ziyafette mem- İzmir’i arkadaşlarımla beraber doğudan gelen yol savunmasına davet etti. Bu nedenle o cemiyetin leketin aydın toplulukları, çeşitli heyet üyeleriyle üzerinde, Belkahve sırtlarından seyrettiğim zaman adını hürmetle anmayı bir borç bilirim. Bu direnişle basın mensupları, asker ve memur ileri gelenler İzmir’in güzel limanı İtilaf devletlerinin harp gemi- düşman karşısında bir namus cephesi kurdu. Bu hazır bulunmuşlardır. Yemek sırasında, Ertuğrul leriyle dolu, sokakları henüz düşman ayaklarıyla cephe çok büyük ve maddi olarak çok kuvvetli de- Bandosu romantik parçalar çalmış, ayrıca piyano çiğneniyor, top, mitralyöz ve tüfek sesleri işitiliyordu. nilemez. Fakat çok yüksek namus ve manevi kuvvete ve kemandan oluşan ince saz ekibi fasıl yapmıştır. Bir gün sonra, İzmir’e girdik. Hala şehrin güney ta- sahipti. Şüphe yok, bu namus cephesi bütün mem- raflarında toplar patlıyor, zavallı insanlar, buranın leket için davet ve teşvik cephesiydi. Bunu teşkil Yapılan konuşmalardan sonra, Paşa Hazretleri şu iyi insanları düşmandan zarar görüyorlardı. Bu eden insanlar pekâlâ biliyorlardı ki, bütün vatan konuşmayı yapmıştır: defaki duygularımı anlatmak gerekirse, diyebilirim halkı bu cepheye koşacaktı. Gerçekten de böyle ‘Muhterem efendiler! Bu gece, İzmir halkını hakkıyla ki, hem üzüntülüydüm ve hem de gözlerim kanlı oldu. Bütün millet gerçeği anladı. Çalışmalar birleşti temsil eden kıymetli heyetinizle bir arada bulunmak yaşlarla doluydu. Üzgünüm, çünkü düşman üç ve bu cephenin kuvvetlendirilmesinde acele ettiler. benim için büyük bir mutluluk oldu. İzmir halkının buçuk yıl boyunca yaptığı kıyım ve haksızlık ile ye- Ancak düşmanlarımız bunu anlamışlar ve buna geçen seferde olduğu gibi, özellikle bu kez göstermiş tinmek istemiyordu. Aynı zamanda bir program imkân ve fırsat vermemek için derhal o namus olduğu samimi gösteri karşısında hissettiğim mem- içinde bu güzel şehrin en güzel yerlerini yakıyordu. cephesine tecavüz ve hücum etmişlerdir. nuniyeti doğrudan doğruya kendilerine ifade ede- İzmir, alevler, dumanlar içindeydi. Bütün halk bu Efendiler, namus cephesi hiçbir zaman yıkılmaz. medim. Fakat bunu heyetinize arz ve sizin kanalınızla üzüntülü manzara karşısında şüphesiz ki çok üz- Mağlup olmaz… Düşman bu çalışmayı bir şekilde bütün halka iletileceğini sanıyorum. gündü. Gözlerinde yaşlar vardı. Ben bu üzüntüye yok edebilmek için sürekli olarak o namus cephesine …Efendiler, bu güzel İzmir’i dördüncü defadır katılamazlık edemezdim. Ancak ufak bir inceleme hücumda ısrar ediyordu. Hücum etti. Fakat bütün ziyaret ediyorum. Birinci ve ikinci gelişlerim çok sonucu anladım ki, halkın bu gözyaşları yangından bu hücumları milletin imanı ve kararlılığı ve milletin kaygılı ve sıkıntılı günlerde olmuştur. Bunlar sürgüne ve yıkımdan değildi. Bu yangının, bu harabeliğin öz evlatlarından oluşan kahraman ordusunun azim giderken ve gelirken uğrayışlarımdır. İzmir’i üçüncü onlar için hiçbir tesiri yoktu. Belki onların gözlerinde ve gözü pekliği önünde elim ve şiddetli darbeler ile görüşümse, yiğit ordumuzun düşman ordusunu kahraman ordumuzun kendilerini kurtardığını gör- iade olundu. Birinci İnönü oldu, İkinci İnönü oldu. sonuna kadar yendikten, dağıttıktan ve yok ettikten mekten doğan sevinç yaşları vardı. Sakarya oldu ve sonunda millet ve ordu, artık sonra, onların peşi sıra, onlara karışarak buraya düşmanı yok etmek için gereken kuvveti, kudreti ve Efendiler, bu güzel beldenin Yunan ordusuna geldiğim gündür. Bir de şimdi gelmiş bulunuyorum. bütün hazırlığını yapmış bulunuyordu. Bundan sonra teslim edildiği günü hep beraber hatırlayalım. Birinci ve ikinci görüşlerimin bende yer eden izle- meydana çıkan hareket, bütün dünyaca bilinen bir Ben o gün kesilen masumların kanlarından ve nimini belirtmek gerekirse diyebilirim ki; bu izlenim hareketti. İşte üçüncü gelişim böyle bir başarının ve şehir halkının feryat ve figanından başka bir şey çok acılı, çok buruk duygularla doludur. Bilmem, böyle bir zaferin sonucunu toplamak içindi. araştırmak istiyorum. bu duygular o zaman ülkeyi sarıp bunaltan zor- …Milletimizin çalışması sonucunda ve ordumuzun balığın baskısından mı doğmuştu? Yoksa bu güzel Biliyoruz ki, bütün düşmanların kışkırtmasıyla, is- çok parlak ve çok kesin zaferleri sonucunda, Lozan ülkede yaşayan insanlar içinde, onlara bayağı hük- tekleriyle bu güzel İzmir’e giren düşman aynı za- Barış konferansında görev yapan heyetimizin medercesine, burnu havada ve çalımlı dolaşan bir manda İstanbul’da bir taç sahibinin, bir Babıâli’nin ulaştığı netice, kesin ve ciddi bir sonuçtur. Kesin ve takım yabancıları görmemden mi? Hele böylelerinin, ve şimdi yemek yediğimiz bu konağın içindeki bir ciddi bir aşamadır. Umarım ki, bu an, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin arzusu gibi barış ile sonuçlansın. Fakat bizim için barış demek, gerçek hayatımızın sağlanmasına yarayan nedenleri üret- mek demektir. Paşa Hazretlerinin bu nutukları birçok kez alkış- lanmıştır. Ziyafetin bitiminden sonra, Paşa Haz- retleri Vali Bey’in odasına çekilerek birçok yetkiliyle sohbette bulunmuştur. Saat on bire doğru askeri ve idari heyet tarafından uğurlanarak ikametgâ- hına ulaşmıştır.” Gazi, 27 Ocak 1923 günü, Karşıyaka’da annesinin mezarını ziyaret etmiş, Basmane Gar’da trenden inerek, İzmir Valiliği’ni ziyaret etmiştir. Bu ziyaretin görüntüleri yeni ortaya çıkmış ve yanlışlıkla Gazi’nin 10 Eylül İzmir’e girişi olarak tarihlenmiştir. Gazi’ye o gün Valilikte verilen yemek ve sonrası yaptığı konuşma yukarıda verilmiştir. O günden iki gün sonra, Uşakizade Köşkü’nde Gazi ile Latife Hanım’ın nikâhları kıyılmıştır. Gazi’ye verilen İzmir yemeklerine KNK Kış dönemindeki yazımda devam edeceğim.

SONBAHAR 2016 57 George Perrin tarafından 1881’de inşa edilen Amerikan İzmir’de Protestan Kilisesi 1922’de yandı. İskoçya Kilisesi’nin sağlık hizmeti

Yerel halkın ilginç ve tuhaf tedavi şekilleri vardı. Örneğin birisinin kulağı ağrıyorsa kulağa soğan tıkıyorlardı. İltihaplanmış göze çakıl taşı ya da eski bir yüzük koyuyorlardı. Ya da bacağa bir yara açarak içine bir fasulye tanesi koyup gözün iyileşmesini bekliyorlardı.

Sarılık için hastanın boyu kadar sarı ipek ipliği bala testanların koruyucuları olmaya gayret gös- termişlerdi. Çeşitli dini teşkilatlar hem dinini batırıp hastaya bunu yutturuyorlar ve iki göz yaymak hem de Osmanlı’daki Hıristiyanları arasındaki burun kemerini enine keserek bol devlete karşı kullanmak için akın akın Tür- kiye’ye gelerek yüzlerce okul, hastane ve kanamasını sağlıyorlardı. Yerinden çıkan eklemlere yetimhane açmışlardı. az bulunan bir balıktan yapılan lapa sürülüyordu. Doktorluk misyonerlik için uygun bir fırsat Umur SÖNMEZDAĞ ayında Pliny Finsk ve Levi Parsons adlı iki Onlara göre: “İnsanın olduğu yerde acılar Amerikalı Protestan misyoner gelmiş, 1826 da vardır. Acıların olduğu yerde doktorluğa ıristiyanlıkta en yaygın anlamıyla yılında da İzmir’e gelen Amerikalı misyoner ihtiyaç vardır. Doktorluğa ihtiyaç olan yerde misyonerlik, İncil’i Hıristiyan olma- Josiah Brewer Yahudiler arasında yürütülecek de misyonerlik için uygun bir fırsat vardır. Hyanlara yaymaktır. Bu sebeple tarih çalışmaları başlatmıştır. Ülke adeta bir baştan Tıbbi Misyonlar İncil öğretiminin öncüleridir. boyunca kilise, rahipler ve Hıristiyan dev- bir başa misyonerler tarafından açılan okullar Bir hekim nerede olursa olsun bir dispanser letlerin hemen hepsi bu kutsal göreve ken- ve sağlık kuruluşları ve dini kurumlarla do- açtığı zaman şifa verici mahareti yüzünden dilerini adamışlardır. Onun için misyonerler natılmıştır. Özellikle önemli yerleşim yerleri kendisine başvuranlarla kuşatılır. Bir İslam bazen bir asker, bazen bir doktor, bazen bir olan İstanbul, İzmir, Selanik, İskenderiye, mollası veya bir fakir onun elini öpecek; öğretmen, bazen de bir barış gönüllüsü Beyrut, Yafa’da 1839 Tanzimat ve 1856 Islahat kör, topal, felçli insanların, can çekişen ana olarak gittikleri ülkelerde hastane, okul, Fermanları ile azınlıklara tanınan siyasi ve babaların İsa’ya hazin yakarışlarını andıran kimsesiz çocuk yuvaları gibi sosyal hizmet hukuki hakların genişletilmesinden yarar- bir sesle ona yalvaracaklardır.” İşte bu kuruluşlarına önem vermişlerdir. Osmanlı lanan misyonerler faaliyetlerini arttırmışlardı. yüzden çok sayıda dispanser ve sağlık Devleti de 1820 yılından itibaren en yoğun Bu bağlamda Fransızlar Katoliklerin, Ruslar ocakları ve yetimhaneler gibi çeşitli yardım ve çok yönlü bir misyoner faaliyetine sahne Ortodoksların koruyucusu olurken, İngilizler kuruluşları da en fazla kullanılan yerler olmuştur. İzmir’e ilk defa 1820 yılının Ocak ve Amerikalılar yaratmaya çalıştıkları Pro- arasındadır.

58 SONBAHAR 2016 1922 yangınından önce Basmane ve çevresinde Ermeni Mahallesi.

eski Hollanda (1675), İngiliz (1856), Alman erkek çocukların da barındırıldığı bir ye- (1860), İtalyan St. Antonien (1865’ten sonra timhane vardı. Bunun benzerleri de Or- Avusturya), St. Greguvar Ermeni (1801) ve todoks, Katolik dini kuruluşlar tarafından Aghios Charalampos Rum Ortodoks (1723) destekleniyordu. gibi değişik ulusların hastaneleri bulunu- yordu. Ayrıca bugünkü Alsancak Devlet Yahudiler 1492’de Hastanesi yerinde 1749 yılında Fransız Has- İspanya’dan kovuldular tanesi faaliyete geçti. İskoçya Kilisesi Yahudi Misyonerlik Komitesi de Yahudiler için bir sağlık merkezi kurmayı Millet-i Museviye Hastanesi planlarken önce Kutsal Topraklarda açmayı İzmir’de Yahudi cemaatine ait ilk hastane düşündüler. Fakat yörede pek çok misyo- 1827 yılında Karataş’ta kurulmuştur. nerlik faaliyeti olduğundan vazgeçildi. Bu- 1840’tan itibaren Viyana’daki Rothschild nun üzerine yaklaşık 30 bin Yahudi’nin bu- ailesinin bağışlarıyla büyüyen hastane lunduğu İzmir (Smyrna) uygun bulunmuş- 1874’te Rothschild Hastanesi adını almış, tur. Kilise zaten İzmir’de Yahudi misyonerliği 1904 yılından sonra da Millet-i Museviye Hastanesi olmuştur. 1831 yılında Konak’ta Fransızlar tarafından St. Rock Hastanesi, 1851 yılında Müslümanlar için Konak’ta “İzmir Guraba-i Müslimin” (Kimsesiz, Garip Müslümanlar) Devlet Hastanesi, 1908 yılında Benjamin Disraeli anısına İzmir’deki Eşrefpaşa Hastanesi açılmıştır. Beaconsfield Memorial Hastanesi yapıldı. Bu hastanelerin yanı sıra çeşitli nedenlerle İzmir’e 1620 yıllarından itibaren ticaret maddi imkânsızlıklar içindeki insanlar ve amacıyla gelen İngiliz, Fransız, Alman, İtal- kimsesiz kalan çocuklar içinde aşevleri, yan, Hollandalı ve diğer Avrupalılar şehirde yetimhaneler cemaatler ve dini kuruluşlar Türkler, Yahudiler, Ermeniler ve Rumlarla tarafından yapılan yardımlarla açılıyordu. birlikte yaşamaya başladılar. Ticaretin art- Bu kuruluşların yöneticileri rahipler veya masıyla birlikte sosyal yaşantı koşulları da rahibelerdi. Bunlardan biri de Almanya’daki gelişmeler gösterdi. Her topluluk kendi Luther hareketinden örnek alınarak açılan ibadethanesini, okulunu kurarken sağlık “Diakonissen Haus” veya İngilizce olarak konusunda da hastanelerini çeşitli yardım “Deaconess House “ (Diyakon) 1860 yılında kuruluşları vasıtasıyla açtılar. Genelde bu- İzmir’deki Alman topluluğu tarafından ku- günün Şehit Nevres Caddesi ve Çocuk Has- ruldu. İzmir’deki Protestan aileler kız ço- tanesi’nin olduğu bölge, eski Hastaneler cuklarını rahibelerin yönettiği bu okula Sokağı idi (Rue des Hopitaux). Burada en gönderiyordu. Yanında 10 yaşına kadar İzmir’de bir Hahambaşı.

SONBAHAR 2016 59 çalışmalarını yürütüyordu. İzmir’deki Ya- Yahudi mahallesi. hudiler 1492 yılında İspanya’dan kovul- muşlar ve hala kendi dilleri olan Ladino’yu konuşuyorlardı. İskoçya Kilisesi tarafından 1856 yılında başlayan misyonerlik çalış- maları arasında kız ve erkek çocuklar için okullar açıldı. Bu okullardan biri Alman misyonerler Mr. ve Mrs. Spath tarafından idare ediliyordu. Misyon binaları 1876 yı- lında şehrin Ermeni bölgesinde, Basmane Tren İstasyonu’nun sol tarafında inşa edil- mişti. Binalar, 1922’deki büyük yangın sa- hasının kenarındaydı.

Genel meclis onayı alındı Edinburgh Üniversitesi Tıp Fakültesi son sınıfında okumakta olan Yahudi kökenli Levi Prinski Scott’a İskoçya Kilisesi ileri ge- lenlerinden Prof. Charteris İzmir’de ger- çekleştirmeyi düşündükleri sağlık merkezi projesini anlatınca o da memnuniyetle ka- bul etmiştir. Bunun üzerine 1881 Genel Meclis toplantısında gerekli onay alındıktan sonra bir yıl süreyle maddi kaynak bulmak için çalışıldı. Değişik kiliselerde çeşitli ce- maatlerden maddi yardım talep edilmiş, kermesler düzenlenmiştir. Bu arada Mr. Scott, bu çalışmalar esnasında tanıştığı Miss Margaret Adamson ile evlendi. Eşiyle birlikte 8 Ocak 1882 günü İzmir’e geldi. Yahudi cemaat. Ücretsiz olunca ilgi gördüler İzmir’de kendilerini karşılayan Mr. Charteris ve birkaç misyonerin yanında beli tabanca ve bıçaklarla dolu bir “Kavas”ın bulunması ilgilerini çekmiştir. Yahudiler önce kendisine soğuk davranmışlarsa da onlara ücretsiz ba- kacağını belirtince çok ilgi görmüştür. Hemen ayaküstü hastalıklarını anlatmaya başlamış- lardı. Hatta bir tanesi, “ Önümüzdeki yaz sı- cakları için sülük koymasam olur mu?” diye sormuştur. Kendilerine misyon okullarına yakın iki katlı bir ev kiralamıştır. Ev sahibi normalde 45 sterlin olan kira bedelini, “Siz Kraliçe Victoria’dan yıllık en az 800 sterlin alıyorsunuzdur” diyerek 70 sterline yükselt- miştir. Evin üst katını kendilerine yaşam alanı, alt katını da bekleme odası olan bir dispanser haline getirdiler. Açılışa şehirdeki tüm misyon temsilcileriyle beraber davet edilen 13 hasta katılmıştır. Mr. Spath’ın yaptığı açılış konuşmasında, Yahudiler dışında da ihtiyacı olanlara bakılacağı vurgulanmıştır.

Kısa sürede 3000 hastaya ulaştı Kısa zamanda sabahın erken saatlerinden itibaren fakir ve ihtiyaç sahibi Yahudiler, Rumlar, Türkler, Ermeniler geliyordu. Dok- tor ve eşi aynı zamanda yöneticilik, me- murluk ve hastabakıcılık yapıyordu. Verilen

60 SONBAHAR 2016 Tespih satan Yahudi seyyarlar. sağlık hizmeti zamanla arttı, 1883 yılının dınlar sinagoglara gitmezler ve erkeklerin rinden ayrılmıştı. Doktor kalabalık bir top- Ocak ayında Dr. Scott’un yaklaşık 3.000 yanında oturmazlardı. Bu yüzden sağlık lantı sırasında daha çok yer kazanmak hastası vardı. Bir yılda Ladino dilini de merkezindeki vaazlarda ilk başta araya için perdeyi kaldırtmış ve birlikte İncil’i öğrendi. Yetersiz bina ve imkânsızlıklara perde koyarak kadınlar ve erkekler birbi- dinlemeye başlamışlardı. rağmen iki yıl bu şekilde çalıştıktan sonra dostlardan alınan yardımlarla daha büyük Hastane için 1000 sterlin bir ev kiralandı. Bu bina da 6 yataklı bir dispanser haline getirildi. Sağlık hizmetinin Burada en büyük sorun, sürekli çalışabile- olumlu gelişmeleri maddi yardımları da cekleri bir binalarının olmayışıydı. 4 sene arttırıyordu. Yahudi Misyonu Komitesinin içinde 6 bina değişikliği yapıldı. Kendi has- Başkanı Rahip Thomas Nicol, 1884 yılında talıkları da artınca 1885 yılının Mayıs ayında İskenderiye’den İngiltere’ye dönerken, İz- İngiltere’ye döndüler. Bu tedavi amaçlı din- mir’e de uğramış ve yapılan başarılı çalış- lenme sırasında Dr. Scott yardım alabilmek maları görünce maddi kaynakların art- için bakanlarla, cemaatlerle görüşerek masını sağlamıştır. Genel Kurul’a bir rapor sundu. Bu arada Londra yakınlarındaki Beaconsfield Kontu olan ve 1874-1880 yılları arasında Victoria Kadın ile erkek arasına perde döneminde Birleşik Krallık Başbakanlığı Daha büyük bir eve taşınmaları sonucunda, yapan Yahudi asıllı Benjamin Disraeli (1804- daha çok hasta ile birlikte olunca kendileri 1881) anısına İzmir’de bir hastane yapılması de hastalanmaya başlamışlardı. Üstelik için bankada 1.000 sterlin para toplanmıştı. Yahudi cemaatinin ileri gelenleri İsa için Bu para İzmir Sağlık Hizmeti Komitesine çalışan Hıristiyan bir sağlık misyonu ol- hastane yapılması için tahsis edildi. Doktor dukları için Yahudilerin buraya gelmesini ve beraberindekiler 1885 Ekim ayında İz- engellemeye başlamışlardı. Fakat başarılı mir’e geldiler. Yanlarında Edinburgh Kraliyet tedavi sonuçları sayesinde Yahudi hasta Kliniğinden tecrübeli hemşire Miss Christina sayısı her gün artıyordu. En yobazları dahi Campbell de vardı. İlk işleri hastane için danışmaya geliyor, İncil vaazlarını dinli- İngiltere’den gelenleri karşılayanların uygun bir bina aramak olmuştu. Ermeni yordu. Bu vaazlara ve ayinlere Yahudi ka- yanındaki silahlı Kavas o günün mahallesinde Meles Caddesi üzerinde bü- dınlar da geliyordu. O dönem Yahudi ka- korumasıydı. yük, bahçeli bir evi 675 liraya satın aldılar

SONBAHAR 2016 61 hastaya da bakılmış, toplamda 150.000 re- çete yazılmıştır. Gelen hastaların %10’u cerrahi müdahale gerektirirken, %90’ı de- ğişik hastalıklara sahipti. Bu hastaların en az %50’si sıtma, göğüs hastalıkları ve göz rahatsızlıkları şikâyetiyle geliyorlardı.

Kulağa soğan, göze çakıl taşı Yerel halkın ilginç ve tuhaf tedavi şekilleri vardı. Örneğin birisinin kulağı ağrıyorsa ku- lağa soğan tıkıyorlardı. İltihaplanmış göze çakıl taşı ya da eski bir yüzük koyuyorlardı. Ya da bacağa bir yara açarak içine bir fasulye tanesi koyup gözün iyileşmesini bekliyorlardı. Sarılık için hastanın boyu kadar sarı ipek ipliği bala batırıp hastaya bunu yutturuyorlar ve iki göz arasındaki burun kemerini enine keserek bol kanamasını sağlıyorlardı. Ye- rinden çıkan eklemlere az bulunan bir ba- lıktan yapılan lapa sürülüyordu. Köpek ısı- rığını tedavi etmek için yaraya köpekten İzmirli Yahudi kızlar. koparılan tüyleri koyuyorlardı. Ciddi hasta- lıkları tedavi etmek için yaşlı kadınlar hastayla ve 1864 yılında İzmir-Kasaba demiryolu Altı yılda 150 bin günlerce bir odaya kapanıp ruhlarla temasa için gereken binaları yapmak üzere İzmir’e reçete yazıldı geçmeye çalışırlardı. Saç dökülmesi için yağ gelen marangoz George Perrin ile binanın ve kurutulmuş yılan karışımından yapılmış Hastane binası bitinceye kadarki altı yıllık tadilatı için anlaştılar. Bu kişi demiryolunun bir merhem kullanılıyordu. Şüphesiz has- dispanser çalışmasında tutulan kayıtlara başlangıcı olan Basmane Garı’nın ve diğer talıkları engellemek, tedavi etmekten daha istasyonların yapımında çalışmıştı. Demir- göre haftanın 3 günü dispanserde, diğer kolay olduğu için Yahudi, Hıristiyan, Türk yolunun 1875 yılında Alaşehir’e ulaşmasıyla günlerde de evinden çıkamayacak durumda tüm yerli halk şeytanı uzak tutup hastalan- çalışmalara ara verildiği sırada İzmir’de İn- olan hastalara evlerinde bakmak suretiyle mamak için tılsımlar, sihirler taşıyorlardı. gilizler için geniş bir mezarlık (1875), Ermeni 63.000 hasta tedavi edilmiştir. Tedavi edilen Bütün bu tedavi yöntemleri başarısız olduğu mahallesi yakınında Amerikan Protestan Yahudi sayısı 20.000 erkek, 30.000 kadın takdirde ki öyle oluyordu, o zaman yardım Kilisesi (1881) inşaatlarını gerçekleştirmiştir. olurken, ayrıca 10.000 Rum ile 5.000 Türk için doktora gidiliyordu.

Meles Caddesi üzerinde 1887 yılında faaliyete geçen Beaconsfield Memorial Hastanesi.

62 SONBAHAR 2016 Beaconsfield hizmetli odası bulunuyordu. Misyon binası yondan yardım istemişlerdi. Yaz için çadır Memorial Hastanesi da hastaneye çok yakındı. Arada bir bahçe bezi, kış için yakacak istemişlerdi. İngil- bulunuyordu. Yahudi mahallesine de 5 tere’den gelen özel yardım ile ihtiyaç sa- George Perrin’in İskoçya Misyonu için yap- dakikalık bir mesafedeydi. hiplerinin evlerine gizlilik içinde yiyecek tığı hastane binası Aralık 1886’da bitince, ve kömür yardımları yapılmış, muntazam misyonda daha önce kararlaştırıldığı gibi işleyen bir çorba dağıtım düzeni kurul- hastaneye “Beaconsfield Memorial Has- Yangın 150 aileyi evsiz bıraktı muştur. Hastane açıldıktan sonra insanlarla tanesi” adı verildi. Bina bir karenin üç ilişkileri daha da samimi olmaya başlamıştı. kenarı şeklindeydi. Ana binanın ortasında Dr. Scott, Edinburgh Sağlık Misyonunda Kısa zamanda sağlık merkezi İzmir’de yüzden fazla kişinin oturabileceği bir salon Peder John Lowe ile çalıştığı için konu- değil çevre bölgelerde de duyulmaya vardı. Buraya rahat koltuklar ve kış günleri sunda tecrübeliydi. Sağlık misyoneri hem başlanmış, hastane kapasitesinin üstünde içinde bir soba yerleştirilirken, duvarlara doktordan fazlası, hem de misyonerden çalışmaya başlamıştır. resimler ve çok güzel işlenmiş İbranice fazlası olabilmeli, Hıristiyan öğretileriyle yazmalar asılmıştı. Salonun bir kenarına fakirlerin kalbine ulaşmak için onların 6 kadın hastanın kalabileceği 2 hemşire fiziki ve sosyal şartlarını düzeltmeye ça- Görevlerini yapamıyorlardı odası, salonun diğer kenarına ise eczane lışmalıydı. Ayrıca çalışanlarını ve halkı et- Ancak bütün bu yoğun hasta bakımları ve banyo inşa edilmiştir. Binanın sağ ka- kilemek için hitabetinin de kuvvetli olması esnasında Dr. Scott, durumdan memnun nadının üst katı 6 erkek hastanın koğuşu, gerekiyordu. Hastane açılmadan önce değildi. Zira Hıristiyanlığı aşılamak ile ilgili alt katı da çamaşırhane olarak düzenlen- 1882 yılında Yahudi mahallesinde çıkan görevlerini yapamadıklarına inanıyordu. mişti. Sol kanadın üst katında 8 kişilik yangın sonucu 150 kadar aile evsiz kal- Objektif olarak bakıldığında Yahudilerin erkek koğuşu, alt katında da mutfak ve mıştı. Büyük bir kısmı güvendikleri mis- de kendilerine göre peygamberleri, dini kitapları, inançları vardı. Doğrudan Hz. İsa’yı anlatmak, İncil’i tanıtmak bir şey ifade etmiyordu. Yahudilere Hz. İsa’yı Mesih olarak kabul ettirmekte başarılı olamadık- larını itiraf ederek daha sistemli ve organize olmaları gerektiğini düşünmekteydi.

1922 İzmir yangını misyon çalışmalarını bitirdi Buna rağmen Dr. Scott, 1892 yılına kadar burada çalıştı. Çocuklarının dördü İzmir’de doğdu. İkinci oğlu olan Christian’ı bebek iken kaybetmişti. Dr. Scott, Londra’da klinik açmak için İngiltere’ye geri döndü. Hastane misyon çatısı altında çalışmaya ve geliş- meye devam etti, hatta artan personel ihtiyacını karşılamak üzere 1904 yılında yerel sağlık personelinin eğitimine başlandı. I. Dünya savaşı sırasında misyon faaliyet- lerini durdurmuş, 1916 yılında yönetici Dr. Mackenzie Newton da vefat etmiştir. 1920 yılında hastane yeniden faaliyete geçtiyse de 1922 İzmir yangını ile binaları tamamen yanmış ve İzmir‘deki misyon çalışmaları sona ermiştir. 1928 yılından itibaren İskoç Kilisesi misyon çalışmalarına İstanbul, İskenderiye ve Yafa’da devam et- miştir. Bugün İskoç Kilisesi (Presbiteryen) Hastanesi, Greytown ile Dundee şehirleri arasında 347 yataklı bir hastane olarak çalışmalarına devam etmektedir.

Faydalanılan Kaynaklar L. Prinski Scott; The Story of Smyrna Medical Mission, İn Connection With The Church of Scotland, Edinburgh: R. & R. Clark, 1887 Rosemary Friedel, Dr Levi Prinski Scott and İzmirli Yahudi çift. the Medical Mission in Smyrna: 1881 – 1892 www.levantineheritage.com

SONBAHAR 2016 63 Orhan Kemal’in romanlarında İzmir “O şimdi nerde mi? Kim bilir? ‘Küçük Adam’lara mah- sus çileli bir hayatı sürerek, belki İzmir’de, belki İstanbul’da, belki de Van’da…” (Orhan Kemal, Baba Evi’nin girişi)

O büyük değişim, işçi sınıfı ve toprağın sömürüsü dolaysız bir şekilde yazarın say- falarına konu olur. Orhan Kemal’in Çukurova’dan sonra anlattığı diğer kent İstanbul’dur. Bir imparatorluğun başkenti iken bu vazifeyi Ankara’ya devre- den bu yorgun ve yaşlı kent, özellikle 1950’den sonra ekonomik göçün yaşandığı bir kenttir. Ankara’ya azıcık dargın ve mah- zun baksa da İstanbul, hala mağrurdur. Haydarpaşa Garı, vapurlar, gecekondu ma- halleleri, triko atölyeleri, tütün fabrikaları, işportacıların mekanı kaldırımlar hala kar- maşası ve renkliliğiyle hayata ve sanata güç vermektedir. Orhan Kemal’in İstanbul’u da özetle bu şekildedir. Orhan Kemal’in romanlarında çok geniş bir şekilde yer almasa da dikkat çekecek un- surlarla konuk olan bir diğer şehir de İzmir’dir. Orhan Kemal’in hiçbir romanında İzmir, kanlı canlı bir şehir olarak yer almaz. Hiçbir roman kahramanı İzmir’in sokaklarında yü- rümez. İzmir; Adana’da, İstanbul’da ya da taşrada bir takım konuşmalarda geçer. İz- mirliler, yine bu şehirlerde karşımıza çıkarlar. Buna rağmen, İzmir ve İzmirliler belirgin ve etkin bir kimlik olarak Orhan Kemal’in eser- lerinde yer alır. Bu yazının konusu da, Çu- kurovalı bir yazarın Türkiye tarihine ve sos- Orhan Kemal yolojisine tanıklık eden romanlarında İzmir’in ne şekilde yer aldığıdır. Cumhuriyeti kuruluşu, Tek Parti Dönemi, Mazlum VESEK DP iktidarı, 1960 Darbesi ve 1960’ların sos- Cemile’den Kanlı yo-politik ortamı… Bununla birlikte Orhan Topraklar’a İzmirli işçiler Kemal’in romanları geniş bir coğrafyayı da GİRİŞ Cemile (1952), Orhan Kemal’in otobiyografik içine alır. Çukurova’dan Beyrut’a, Balkanlar- rhan Kemal (1914-1970), Türk Ede- romanlarındandır. İplik fabrikasında çalışan dan İstanbul kıyılarına, Anadolu’nun ücra biyatı’nın en önemli kalemlerinden. Katip Necati ve Boşnak kızı Cemile’nin kasabalarından halkın ‘kaç kaç’ta sığındığı OBaba Evi, Avare Yıllar, Cemile, Mur- aşkını merkeze alan roman, 1930’ların Ada- Toros Dağları’na, Konya’dan Ankara’ya çok taza, Bereketli Topraklar Üzerinde, Hanımın nasının iş ve toplumsal hayatına ışık tutacak Çiftliği, Eskici ve Oğulları gibi artık klasik- farklı kentler ve ülkeler, eserlerinde anlatıma güçte bir romandır. Romanda, fabrikanın leşmiş eserlere imza atmış olan yazarın ki- konu olmuştur. taşralı sonradan zenginleşmiş ortağı Kadir tapları, hala dünyanın 40’tan fazla ülkesinde Buna rağmen Orhan Kemal denince akla Ağa’nın batılı yaşam ve üretim tarzına ta- çevrilmekte ve okunmakta. şüphesiz onun Çukurovalı bir yazar oluşu nıklık etmiş aristokrat Numan Şerif Bey’in Orhan Kemal gerek ailesinin geçmişinden gelir. Elbette Orhan Kemal’in romanlarına fabrikadaki nüfuzunu bitirmeye yönelik gerek kendi kişisel tarihinin zenginliğinden en çok konu olan yer Adana-Çukurova’dır. entrikaları da anlatılır. Tabii, bu entrikaların dolayı tarihi arka planı çok güçlü romanlar Kapitalist dünyaya pamuk üretimi vesile- döndüğü mekan fabrika, tatbik edildiği yazmıştır. 1. ve 2. Emperyalist Paylaşım Sa- siyle topraklarını açan Adana, adeta bir kişilerse işçilerdir. Kitapta İzmirli işçi ilk vaşları, Osmanlı Devleti’nin yıkılışı, Türkiye orkestra gibi güçlü enstrümanlarla anlatılır. defa şu alıntıda karşımıza çıkar:

64 SONBAHAR 2016 -İşler nasıl gidiyor? dedi. dildirler. Gözleri açıktır. Amirlerinin azarına, Sadri omuz silkti: dayağına filan kolay kolay boyun eğmezler. -Çok kötü ağa… Asıl fenası, İzmir yahut İstanbul’dan gelecekler gelirken, dansları, müzikleri, banyoları, haftalık -Niye? temiz elbiseleriyle filan gelecekler, bizim sakin, -Boyuna iplik kopuyor. Kopanı çekip bağla- durgun, kendi halinde, fazlasını istemeyi bil- maktan bez dokuyamıyoruz ki… meyen yerli işçilerimize tesir yapacak, gözlerini -İtalyan’ın düzeninden sonra mı böyle oldu? açacaklar. Örnek olacaklar bizimkilere. Çok Sadri: geçmeden, malumu aliniz, bir işçi buhranıyla -Yook… diye başını sallayınca, ağanın omuzu karşı karşıya geleceğiz. (s. 136-137) üzerinden bakmakta olan dokuma ustasının Aslında Çukurovalı işçiler de İstanbul ve yüzü kırıştı. İzmir işçilerinin yaşayışı hakkında bilgi sa- -Yok!.. hibidirler. Günlerce tekrar fabrikaya işe tekrar alınmayı beklerlerken dışarıdan işçi Ağa: getirileceği haberini alırlar. Bu haberin -Niye durdun? diye sordu, İtalyan’ın düzenini yankısı romanda şu ifadelerle anlatılır: beğeniyorsun demek? Fabrikanın İstanbul ve İzmir’den işçi getireceği Bir kere ok yaydan çıkmıştı. haberi mahallede bomba gibi patladı. Olur -…İlk zamanlar İtalyan’ın düzeni iyiydi… diye muydu? Olabilir miydi? Olsa bile büyük şe- devam etti, kaymak gibi bez dokuyorduk, hirlerin ‘kibar işçileri’ bu kadarcık ücretle ça- töbe iplik kopmuyordu… Dört beş gün böyle lışabilirler miydi? (s.149) gitti. Ondan sonra… Adana’daki işçiler büyük şehrin işçisini ‘kibar’ Dokuma Ustası: olarak tarif ediyor. Cemile’de İzmirli işçilerin madığı halde, İtalyan mühendise karşı Kadir kente gelip işe başlamasını okumayız. Ancak, -Bu ağızlar İzmirli’nin ağızları! dedi, bırak bu Ağa’nın kışkırtmalarına uyarlar. Sonuçta Orhan Kemal’in yine Adana-Çukurova’yı an- ağızları da doğru konuş! fabrikanın aristokrat ortağı Numan Bey, latan Kanlı Topraklar (1963) romanında bu (…) Kadir Ağa’nın bu tutumu üzerine bütün iş- kez İzmirli işçiler kitlesel olarak karşımızdadır. Ağa: çileri işten atar ve fabrika müdürüne İstanbul Bu sefer romanımızın kahramanı Topal Nu- ve İzmir’den işçi getirilmesi için gazeteye -İzmirli de kim? diye usullacık sordu. ri’dir. Kayseri’nin yaylalarından Çukurova’ya ilan verilmesini söyler. İzmir ve İstanbul’un Arka tezgahlardan birinde çalışmakta olan inen ve Nedim Ağa’nın yanında çırçır katipliği işçi kültürünün Çukurova’ya göre farklılığı kısa boylu, yusyuvarlak birini işaret eden Usta: yapan Topal’ın ‘önlenemez yükselişi’ni oku- aşağıdaki alıntıda çok net bir şekilde ortaya yoruz. Cemile’deki Kadir Ağa gibi sonradan -Orda… dedi, ta orda işte! konulur: (…) zenginleşen bir başka ağa var: Nedim Ağa. -Cevap versene be! Nedim Ağa, Milli Mücadele sonrasında Bir kedi kadar çevik, açıkgöz olan İzmirli -Efendimiz, İstanbul veya İzmir’den işçi celbi CHP’ye yanaşmış ve Ermenilerden kalan bir Nusret, lisenin onuna kadar okumuş, cin gibi kolay. Fakat bunun doğuracağı neticeleri tah- fabrikayı ele geçirerek zenginleşmiştir. Zen- bir delikanlıydı. İplik ve bez randımanlarının min etmiyor musunuz? ginliği, emekten ve insan aklından üstünden niçin birdenbire düştüğünü kısaca anlattı: -Ne gibi? sayan Nadim Ağa, hemşehrilik, adamcılık -…kolaya zımpara tozunu usta beyin adamları gibi feodal mantığın yöntemleriyle bir şekilde atıyor… Malum a, zımpara tozu aşındırıcıdır. -Türkiye’nin en uyanık işçi bölgelerinden celp edilecek işçileri işçiler… Onlar bizim yerli iş- fabrikadaki işleri yürütmektedir. Bu gidişata Tel gücüler aşınıyor, aşınan tel gücüler de ip- ters olan tek gelişme Cemile’de çağrılan iş- likleri zedeleyip koparıyor. çilerin katlandıkları hayat şartlarına tahammül ederler mi? çilerin Kanlı Topraklar’da gelmiş olmasıdır: -Ustanın ne menfaati var bunda? -Nasıl? Fabrika müdürünün icadı olan bu İzmir, İs- -İtalyan’ı sepetleyip eskisi gibi tek başına kal- tanbullu işçiler fabrikaya geleli beri, yerli -Her şeyden önce ücret meselesi. Yerli işçilerin mak! işçilerin huyu değişmiş, daha kötüsü, gözleri aldığı parayla çalışmalar. Yüksek ücret ister- açılmıştı. Armonikleri, ağız mızıkaları, haftadan Ağa bütün bunların farkında değilmiş gibi, ler! renk vermiyordu. (s.25-26) haftaya giydikleri temiz pak elbiseleri, kadınlı -Evet? Yazarın tarif ettiği gibi, İzmirli Nusret hem erkekli toplantıları hatta danslarıyla yerli iş- ağa hem ustabaşı otoritesi karşısında açık -Medeni ihtiyaçlar arttıkça malum ya… çilerin gerçekten gözlerini açmışlardı. Onlar sözlü, gerçeği direkt söyleyen bir kişiliktir. -Elbette… gelmeden önce bu fabrikada bir işçinin hakkını Fabrikadaki diğer işçiler Nusret gibi dav- -İzmir yahut İstanbul’dan gelecek işçiler hemen aramak için kalkıp idareye gelişini hatırlamı- ranmazlar. Tam tersine hiçbir çıkarları ol- hemen bizim muhasebe servisindekilere mua- yordu. İşçi, en aşağılık, en değersiz biriydi ki, ‘insan’lıkla ilgisi insana benzemesinden ibaretti. Hakkını araması ne demekti? Hele arasın; hele karşısındaki ustaya, usta yardımcısına, katibe ters baksın, dik konuşsun, yiyeceği da- yağın hesabı olmazdı. Ama şimdi şu İzmir, İs- tanbul’dan getirtilenlerin gelmesi üzerine, her şey değişmişti. (s.127) Fabrikaya İzmirli işçiler gelene kadar usta- başları ve ağanın diğer adamları işçilere is- tedikleri keyfi muameleyi yapabilmektedir. İzmirli işçiler geldikten sonra bu durum de- ğişmiştir. Nedim Ağa da bu durumla yüz yüze gelmekten memnun değildir. Aşağıdaki

65 Eşrefpaşa Caddesi SONBAHAR 2016 diyaloglar ve olay bu durumu anlatması diyaloga geçmek zorunda kalacaktır. Bu di- -Neden? açısından önemlidir: yalog İzmirli işçilerin bilinç düzeyini gös- -Kafir oluyorsun! termesi açısından çarpıcıdır: …Dokumahane ustası iri iri söyleniyordu: -Kafir olmak ne demek? -… Nedim Ağa Nedim Ağa oluncaya kadar -Bıktım usandım bunlardan be! Gel buraya -Kafir olmak… Kafir olmak demek işte. Kafir az mı feleğin çemberinden geçti? Az mı terledi? lan! olmanın ne demeği var mı? Az kahır mı çekti? Biz neden fabrikatör ola- Genç irisi, sarışın biri ellilik ustanın ardından Ama tepesi de atmıştı. Çünkü kendi de be- odaya girdi: mıyoruz? Siz neden olamıyorsunuz? Kolay mı? Kolay olsa hepimiz fabrikatör, hepimiz ğenmemişti verdiği karşılığı. Bahusus şu cahil -Bana bak usta, dedi. Ben lan değilim. Evvela zengin, hepimiz milyoner olurduk. Olamayız, hamalların önünde, kaldı ki kendisini okumuş terbiyeli konuşmayı öğren! neden? Akıl işi bu, zeka işi. Zengin olmak için yazmış, ilm ü irfan sahibi bir insan olarak ta- Usta da, Nedim Ağa da şaşırmışlardı. Ah bu insan olmak, çalışmak yetmez. Allah’ın da is- nıyorlardı. Daha fazla takışırsa mutlaka al- umum müdür… Şimdiye kadar alışmadıkları temesi lazım. Doğru mu, eğri mi? tından çapanoğlu çıkacak, bilgisizliği açıkla- bu ukala, İstanbul, İzmir işçilerini ne diye baş- nacaktı. Ne Mirza, ne de arkadaşlarının bu hususta larına bela etmişti sanki? Eski işçiler, eski yerli belirli fikirleri yoktu. Kısa kesmek için: işçiler ne iyiydi! Enselerine vur, lokmalarını -Sonra böyle derin bahisler burada konuşul- ağızlarından al. -Doğru, dediler. maz! Nedim Ağa: Topal devam edecekti ki, İzmir’den gelmiş iş- -Neden? dedi İzmirli. -Canım, dedi. Telin dökülmedi ya oğlum. çilerden biri, dükkanın arka masalarından Baban yerinde bir insan. Lan demiş, ulan de- birinden lafa karıştı: -Günah. miş… ne çıkar? -Allah neden istemez acaba? -Niçin günah? Genç dokumacının şakası yoktu: -İçki içilen yerde Allah’ın adı anılmaz! -Babam yerinde, dedem yerinde, ne olursa -Allah içkiyi sevmez mi? olsun. Lan’ın manasını biliyorsunuz tabii. Bir -Sevmez. baba evladına ‘lan’lığı layık görmez. (s.133) -Niçin yaratmış? İzmirli işçilerin talepleri sadece insanca -İnsanları sınamak için! muamele görmek değildir. Fabrika ortamının daha sağlıklı koşullara kavuşması için de -Tuhaf. Allah, yarattığının ne olduğunu bilmiyor taleplerini dile getirmektedirler. İzmirli işçiler da sınayıp mı öğrenecek? Hani her şeyi bilirdi? Adana’daki işçilere göre iş yasasını daha iyi Hani herkesin alnına ana karnında kaderini bilmekte ve bir hak talebi veya şikayet söz yazardı. konusu olduğunda ne yapacaklarını bilen (…) insanlardır. Bu, bir yönüyle medeni cesaretin Topal, kısa kesmek için yerinden kalktı, İzmir- de göstergesidir. Yukarıdaki diyalog böyle linin yanına gitti, kulağına: bir taleple tamamlanır. Üstelik bu talep, en -Bu cahillerin yanında böyle şeyleri konuş- üst mercie, yani fabrika sahibine bir meydan mayalım! dedi. okuma şeklinde iletilir: İzmirli: Neyse, dokumahaneni havası çok bozuk. As- piratörsüz çalışmaz. Bu beşinci müracaatımız. -Ne olur? Size de yazılı olarak bildirmiştik. Aksi halde iş -Gözleri açılır! dairesine resmen başvuracağız. (s.133) -Fena mı? İzmirli işçilerin bu bilinç hali ustabaşlarının -Fena tabii. da otoritelerini sarsmıştır. Bununla birlikte -Neden? fabrika işleyişi içinde de bir çarpışmayı Bütün başlar ona döndü. O, içki filan içmiyor, -Nedeni var mı? Onlar da ağa olmaya kal- ortaya çıkarmıştır. Bu işçilerle ilgili şikayetleri sadece kebap yiyordu. Sakindi. Hatta soru- kar! Nedim Ağa’ya ileten ustabaşına fabrika sunun karşılığını beklemiyormuş gibi, bak- genel müdürü müdahale eder ve fabrika mıyordu bile Topal’a. Topal’sa tanıyordu onu. -Kalksın… içi şikayetlerin kendisine getirilmesini ister. İşçi arkadaşlarının haklarını aramak için za- -Ohooo, dedi Topal, sen ağa, ben ağa, bu Müdür, daha sonra Ağa’ya şu sözleri söyler: man zaman idarecilerle, muhasebe servisindeki ineği kim sağa o zaman. Herkes ağa olursa -Bunlara (ustabaşlarına) yüz veren sizsiniz, memurlarla takışır, hakkını almak için bağırır işleri kim görecek? ah hep sizsiniz. Fabrika hesaplarının duvarlara çağırırdı. Hatta dokumahanedeki pamuk toz- -Herkes kendi işini görsün! yazıldığı günlerde sanıyorlar kendilerini. Geri larının dokumahane havasından temizlenmesi (s.230-231-232) kafalı herifler. İstanbul, İzmir işçileri karşısında için dokumahaneye aspiratör alınmasına ça- acizlerini hazmedemiyorlar. Evet, ben de bi- lışıyordu. Gün geçmezdi ki dokumahane ustası Kanlı Topraklar’da bir İzmirli daha vardır: liyorum onları getirtmekle hata ettik. Çünkü ya da mühendislerle takışmasın! Kebapçı İzmirli Tahsin. ‘Doğruluk Kebap Evi’nin sahibi Tahsin’in İzmirliliğini, yazar şu bizim kuzu gibi yerli işçileri de kabak çiçeği Topal: gibi açtılar ama hiç olmazsa şu usta, şef adı şekilde anlatır: -Allah’ın neden istemediğini Allah’ın kendisi altında dolaşan cahillere de ağızlarının payını bilir… dedi. Karanlık işçi mahallesine sapan köşenin ba- veriyorlar. (s.148-149) şındaki ‘Doğruluk Kebap Evi’ne geldi. Dükkan İzmirli işçi alay edercesine güldü: Gelelim Topal Nuri’ye… Fabrika sahibinin tenhaydı. Muşambaları yeni silinmiş pırıl pırıl en candan savunucusu ve çalışma ahlakını -Allah’ın istemesi lüzumunu biliyorsun da, ne- masalar, hafif bir fısıltıyla yanan lüks lambası, savunan bir adam görüntüsü veren ama den isteyip istemediğini neden bilmiyorsun? taralı saçları, dirseklerine kadar sıvalı kollarıyla aslında gemisini en iyi şekilde yürütmenin dedi. Yoksa sana Allah bu hususta bir şeyler Kebapçı İzmirli Tahsin. (…) Aslen, yerlilerin yoluna bakan Topal Nuri de İzmirli işçilerle mi söyledi? Yani arkadaşlığın filan mı var Al- fellah, yani çiftçi dedikleri Arap uşağı Tahsin’in romanda karşılaşacaktır. İşçilerin sık uğradığı lah’la? İzmirliliği, askerliğini orada yapmış olmak- kebapçıda konuşurken İzmirlilerden biriyle -Tövbe estağfurullah, dedi Topal. tandı. (s.34-35)

66 SONBAHAR 2016 Düşmanı denize döken ve “İzmir’e asker çıkaran Yunanlılar gemi iyice Cahit’le arasında geçen diyalogda İzmir ve Kurtuluş Savaşı’nın son durağı azıya almışlar. Gelen haberler çok kötü. Bir Ankara’nın İstanbul takımları için iyi bir kay- kısım zabitlerimizle erlerimizi öldürmüşler. nak olduğunu gösteriyor. İstanbul’a gitme Girişte de belirttiğimiz gibi, Orhan Kemal’in Memurlarımıza hakaretler ediyorlarmış. Bu hayali içinde Adanalı iki futbol meraklısının kahramanları İzmir’in sokaklarında dolaşmaz şartlar altında halkımızın Allah’ından başka diyaloğundan bir bölüm aktaralım: ama İzmir bir şekilde hayatlarındadır. Hatta güveneceği tek destek bizzat kendi azmi, “İstanbul takımları bir bellemişler İzmir, Ankara. İzmir tek tek bireylerin değil; tüm toplumun kendi gücü, kendi iradesi olabilir.” (s. 57) Biz de varız hesapta oğlum. Oralardaki an- hafızasında kodlanmış bir şehirdir. Yazılı ve trenörler burda olsun bak. Su topunda, yüz- tarihi bilgiye dayalı olmaksızın ‘Yunan’ın İz- İstanbul’a göre taşra; melerde nasılız?” mir’de denize dökülmesi’nden söz edilir. Adana’ya göre büyük kent “Tabii yahu. Kendi kendimize bu kadar olur Kahramanlar ‘9 Eylül 1922’ demezler ama Orhan Kemal’in romanları okunduğunda işte. Ama oraya gider de, büyük kulüplerden olayın önemine vurgu yaparak kendilerini yazarın mekansal olarak işlediği Adana ve birine girdik mi? (s.30) anlatırlar. Şimdi bu ifadelerin geçtiği ro- İstanbul şehirleri ile bir karşılaştırma imkanı manlara göz atalım. İzmir’i, kültürel yönüyle belirgin kılan bir da karşımıza çıkıyor. Bir diğer yönüyle, İz- başka yönü de sinema dağıtımının 3 önemli Yukarıda söz ettiğimiz Kanlı Topraklar’ın baş mir’in sportif, kültürel ve ekonomik seviyesini bölgesinden biridir. Yine Yalancı Dünya ro- kişisi Topal Nuri’nin hayatından söz edilirken tespit etmeye yönelik ipuçları bulabiliyoruz. manında, Yeşilçam’daki bir yapımevi sahibi tarih ay ve yıl olarak değil olayın tanıklığına Bu ipuçlarından ilki futboldur. Orhan Kemal olan Recep Cıva telefonda sözde İzmir’e başvurulur. Nuri’nin evliliği İzmir’in kurtuluşu anlatısının 1950-1960 yıllarına yoğunlaştığı bağlanılmasını ister. Akabinde Hayri Girsa- üzerinden şu şekilde anlatılır: yerde Adana ve Anadolu’nun isimsiz bazı vaş’la diyaloğunda sinema işletmecilerinin Böyle bir kadını Mustafa Kemal Paşa’nın Yu- kasabalarında İzmir’in sportif yönünün literatürüyle bölgelerden bahseder. İzmir, nan’ı İzmir’de denize döktüğünü işittiği yıl, ortaya çıktığını görebiliyoruz. Karadeniz ve Adana’nın yanında kendi başına misafir gittiği bir hemşeri evinde bulup evlendi. bir bölgedir: Yirmisini aşmıştı. Mustafa Kemal Paşa Yunan’ı Adana, İzmir, Karadeniz bölgeleri peşin para İzmir’de denize dökmüş, Bogoslar, Vartan’lar seksener bin lira veriyorlar. (s.190-191) Yorgiler filan ortadan çekilmişlerdi. Türk, hem de Türkoğlu Türk bilinmesi gerekiyordu. Yalancı Dünya romanına dönmüşken ro- (s.14-15) manın kahramanlarından Bülent Nejat’ın İzmirli olduğunun altını çizelim. Ancak, Müfettişler Müfettişi (1966) ve Üçkağıtçı bunu Bülent’in asker kaçaklığının ortaya (1969) romanlarının yardımcı kahramanı çıkmasıyla anlıyoruz. Arabacı Kel Mıstık’ın da referansı aynıdır. Kendini kentin emniyet müdürüne affettir- İzmir doğumlu olduğu için, İstanbul’da filmciler mek için, kente yeni gelenlere tanıtmak arasında bulamazlar diye düşünüyor, tınmı- için söylediği söz şudur: yordu. Ama şimdi anlıyordu ki, askerlik şube- sinin kolu buralara kadar uzanmıştı, onu ya- Bunca yıllık arabacıyım. Mustafa Kemal Pa- kalamak üzereydi. (s.262) şa’nın Yunan’ı İzmir’de denize döktüğü günden beri… (s.307) Bu nedenle İstanbul’dan kaçmak zorunda kalan Bülent’e, Coni sözde yardım etmek El Kızı (1960) romanı Cumhuriyet’in ilk yıl- ister. Bu nedenle İzmir’in adı bir kez daha larında bir taşra kasabasında avukatlık yapan anılır: Mazhar ve Nazan’ın aile hayatlarını konu alan ve Nazan’ın kayınvalidesi Hacer Hanım -İstersen İzmir’e babasının yanına gitti diyeyim? tarafından felaketlere sürüklenmesinin an- (s.266) latıldığı bir eserdir. Medeni Kanun henüz Yukarıda değindiğimiz ‘Müfettişler Müfettişi’ kabul edilmemiştir. Yani imparatorluk hafızası romanı İzmir’e yakın bir kentte geçmektedir. hala çok canlı, Cumhuriyet ise çok gençtir. Yalancı Dünya (1966) romanının mutaassıp Bu yakınlığı kentte bir otelin adından anlı- Bu tarihsel arka planda bu olgular üzerinden aile babası Haydar, gençliğinde futbola çok yoruz. Bu ad vesilesiyle de İzmir’in güzelliği tartışmalar yaşanır. Bir meyhane ortamında düşkündür. Bu düşkünlük nedeniyle aya- de vurgulanmış oluyor: gençler ve yaşlılar arasında üstünlük tartış- ğından yaralanmıştır. Futbol ile ilgili anılarını -Şimdi arabacı Mıstık gelecek, birlikte güzel ması başlar. Yaşlı adam yine Kurtuluş Savaşı’nı anlattığı bölüme geldiğimizde karşımıza İz- İzmir Oteli’ne git. Fakat kat’iyyen renk verme. referans göstererek kendi kuşağını savunur: mir çıkar: Ne adama ne de etrafa! (s.66) -Yunan Efzunlarını Sakarya’ya; İzmir’de denize Kendisi de kaç sefer anlatmıştı. “Bir çalım, 1950’ler Türkiye’de pamuk fiyatlarının fırladığı döken biziz be! (s.275) bir çalım daha, zımba gibi goool! Neydi o ve bir anda sayısız pamuk zengininin daha Orhan Kemal’in ‘İlhan Fahri Demir’ takma günler be karı! Beni İzmir’den, Altay takımına da zenginleştiği bir dönemdir. Bu zenginlik adıyla yayınladığı Konya Oturak Alemleri istedilerdi de gitmedimdi. Nah kafa. Git sadece tüccarlara yansımaz. Toplum farklı (Oyuncu Kadın) (1959) adlı romanı tam da ulan…” (s.371-372) kesimleri de bu zenginlikten pay alır. Bu Milli Mücadele yıllarında geçer. Ağabeyi Orhan Kemal’in 1960’ta tefrika edilen oğlu durum, Adana’daki gece hayatının da ka- ‘Millicilere’ katılan Nazmiye’nin hikayesini Işık Öğütçü tarafından gazete arşivlerinden lıplarını değiştirir. Bu ortamda, İstanbul, konu alan kısa romanda dönemin Konya çıkarılıp 2011 yılında okuyucu ile buluştu- İzmir ve Ankara bu durum anlatılırken de şehri çok başarılı bir şekilde anlatılır. Bunun rulan Yüz Karası (Demokrat İzmir gazete- karşımıza çıkar: yanı sıra hala padişahın iradesine karşı çı- sindeki tefrikada roman ‘Para ve Namus’ Eskiden barlara, büyük toprak sahipleri, tüc- kılamayacağına inanan insanlar, padişah adıyla tefrika edilmiştir. MV) romanı da carlar, arada yüksek memurlar, mirasyediler muhbirleri de romanda işlenir. Milli Müca- futbol merakının epeyce işlendiği bir eser. devam ederken, pamuğun yedi sekiz liraya dele yıllarının toplumsal-psikolojik ortamı Romanda Adana’dan İstanbul’a çalışmaya fırlaması üzerine, küçük memurlar, esnaf, bir genç kız ve ağabeyinin hikayesi üze- ve elbette futbolcu olmaya gelen Memet’in kalfa, çıraklara varana kadar herkes gelebili- rinden anlatılır. Bu anlatıya İzmir’in işgali bu yöndeki çabası ve ağabeyi ile zıt kişilikleri yordu. Bu yüzden eski “bar müdavimleri” bar- de konu olur: konu ediliyor. Memet’in arkadaşı sol haf lardan ayaklarını çekmişlerdi. Barlar, “banal-

SONBAHAR 2016 67 Murtaza, vazifesine bağlı, ‘vazifesinin arslanı’ ve ‘vazife bir sırasında gözü evladını gör- meyen’ bir bekçidir. Bu nedenle de yaşamı hiçbir zaman yolunda gitmez ve ailesiyle yoksul bir hayat sürer. Balkan Harbi sırasında şehit düşen dayısı Kolağası Hasan Bey’i örnek almaktadır. Onun için vatan, devlet, vazife her şeyden üstündür. Bu nedenle Türkiye’ye geldikten sonra kardeşi ile de arası bozulur. Yine de ağabeyi Murtaza’yı ziyaret eden kardeşi, yeğeni Emine’ye İz- mir’den bir talip olduğunu söyler. Yengesi ve ağabeyi arasında sonrasında 1930’ların İzmir’i hakkında bilgi edinebileceğimiz bir diyalog geçer: “...geldim asıl bunun için evinize. Etti bir talip zuhur Emine Müzeyyen’e, İzmir’den. Oğlanın babası çok zengin, var ziytinlikleri, ziytinyağı -İzmir’e! depolari... Oğlan ayakkabıci. Biz yaparız aksata -Ne işi? babasıyla, lakin çok namuslu insanlar. İsterler -Hususide şoförlük. Bir doktorun hususisinde. imiş namuslu bir kızcağız. Olsun fakir, lakin (..) (s.89) namuslu.” Ağabeyiyle yengesini gözden geçirdi. Kadın Göç edenlerin durağı İzmir memnun, hatta sevinç içindeydi. Sırmalı üni- 20. yüzyılın başlarından itibaren Balkanlardan formasıyla Murtaza’ysa, kaşlarını çatmış, mer- Anadolu’ya yaşanan göç ve ardından yaşa- diven basında uyuklayan sarı kediye bakı- nan mübadeleden etkilenen şehirlerin ba- yordu. şında İzmir gelir. Orhan Kemal’in romanla- Beriki: rında hikayesi göç olan çokça kahramana “Bilmem,” dedi. “Görür müsün münasip?” rastlıyoruz. Bu hikayelerin izini sürelim. Karısına gözlerini kaldıran Murtaza sordu: Dünya Evi (1958) romanında, kitabın baş- kahramanı Genç Adam ve eşinin avlu kom- “Ne dersin? Bulursun münasip?” şuları Aliş ve Şöhret evlenmeye karar ver- Kadın kıpkırmızı kesildi: dikten sonra Bosna’dan İzmir’e gelirler. Aşk “Bilirsin sen daha iyi...” hikayelerini anlattıktan sonra yazar şöyle “Peki be kardaşım,” dedi Murtaza, “kocca İz- noktalar: mir’de yok mu imiş kız? Nereden bilirler imiş Sonraları atlamışlardı Adriyatik kıyılarından bizim Emine’yi?” kocaman bir vapura, ver elini İzmir! (s.25) “Var ya İkiçeşmelik’te hemşerimiz Salim?” 93 Harbi (1877-78 Osmanlı Rus Savaşı), “Salim? Demek o etmiş tavsiye?” Orhan Kemal’in aile tarihinde de önemli yer tutan bir savaştır. Yarım kalan Romancının “Sonra... söyledim ya, bizim ile de yaparlar Romanı adlı eserinde ailesinin serüvenini aksata...” (s.236) 93 Harbi’nden başlatır. Babaannesi, bu savaş Diyalogdan anladığımız kadarıyla, mübadiller sırasında Anadolu’ya gelmiştir. Ancak bu İkiçeşmelik’te yoğun yaşamaktadırlar. romandan önce El Kızı (1960) romanında Emine’ye İzmir’den talip çıkması Murtaza’nın ‘Kaynana Hacer’in hikayesinde karşımıza fabrikada çalışan diğer iki küçük kızının da çıkar bu savaş. Kız kardeşiyle Edirne’ye kadar konuşmalarına yansır. İzmir, onlar için rü- Erkan Yücel 72’inci Koğuş. gelen Hacer’i burada kardeşinden ayırırlar. yalardaki bir şehirdir: Edirne’de eti tırnaktan ayırdılar sanki: Dünyada Makinelerden atladılar. Çırçır merdivenlerini leşmiş”, “ayaktakımının” mıncıkladığı kadınlarla birbirlerinden başka kimseleri kalmamış iki yan yana inerlerken Cemile: oturmak haysiyet meselesi haline gelmişti. kardeşi ayırdılar. Ablayı İzmirli bir tüccara ev- “Rüyamda ablamı gördüm,” dedi. Onun için, pırıl pırıl hususilere atlanıp, Ankara latlık verdiler. Ağladı, yalvardı “Kardeşimden Firdevs saştı: İzmir, bilhassa İstanbul yolu tutuluveriyordu. ayırmayın beni!” ama dinletemedi. Bileğinden (s.278) çekip sürüklediler. (s. 16) “Hangi rüyanda?” Gavurun Kızı (1959) Orhan Kemal’in İstanbul Orhan Kemal’in Murtaza (1952, genişletilmiş “Dürttün ya değnekle?” ve İzmir karşılaştırmasının dolaylı olarak ya- baskı 1969) romanında İzmir’in bir semti “Demek rüya görüyordun? Nasıl gördün?” pıldığı bir romandır. Burada da İzmir, İstanbul adıyla anılır. Bu semt mübadillerin yoğun “Gelin olmuştu. Teller, pullar, çalgılar... İzmir’e karşısında ‘taşra’ olarak tarif edilir. Kamran, yaşadığı İkiçeşmelik’tir. Bu romana aşağıda gitmişiz güya, trene binip.” eşi Evdoksiya’ya İzmir’e taşınacaklarının ha- bir kez daha değineceğiz. “Kim kim?” berini şöyle duyurur: İzmir’e gelin giden ve “Sen, ben, ablam, ağabeyim, babam... davullar O akşam Kamran sevinçle geldi: çalınıyordu. Kocca bir konakta durmuşuz. Be- -İş buldum Evdoksiya, hem de adamakıllı dol- çocukların İzmir hayali yaz beyaz tabaklarda etler, pirinç pilavları, gun maaşlı, güzel bir iş. Buradan taşraya gi- Murtaza, Orhan Kemal’in en ünlü romanla- elmalar, armutlar, saray burmaları, baklava- deceğiz! rından biridir. Yunanistan’ın Alasonya kasa- lar... yiyoruz yiyoruz... sen diyorsun ki, Cemile -Taşraya mı? Neresi o? basından Türkiye’ye mübadele ile gelen diyorsun, su yemişlerden saklayalım da fab-

68 SONBAHAR 2016 rikada yeriz, diyorsun.” mu? Yüzmeliydi derisini, içine saman doldur- “Sakladık mı?” ! malıydı. Dahası var, il başkanlığında toplanan “Bilmem.” bucak başkanlarından birinin dediği gibi, bu adam neden “Atatürk’ten de büyük Türk” ol- “İzmir çok güzel mi?” masındı? Atatürk devrini de biliyorlardı bu “Çook.” devri de. O devirde, her mahallede yedi sekiz (s.239-240) milyoner nerdeydi? (s.49) Bu durum Murtaza için de bir övünç kay- nağıdır. En üzgün zamanında kapıcı Fer- 72. Koğuşun İzmirlisi hat’la dertleşirken müstakbel ‘dünürleri’ Bu yazının konusu Orhan Kemal’in roman- ile övünür: ları; ancak üstadın uzun öyküsü 72. Koğuş’a “... ölürüm, lakin söyletmem vazife hususunda değinmeden geçmek olmaz. 2. Dünya Sa- kendime söz. Çünkü bilirim ne demektir bir vaşı yıllarının yıkımı içinde cezaevini anlatan vazife. Hem bilirsin, nerelerde söylenir na- öykünün kahramanlarından biri de İzmirlidir. mım?” 72. Koğuş, tiyatro oyunu olarak ilk defa “Nerelerde?” 1967’de Ankara Sanat Tiyatrosu tarafından “Ta İzmirlerde!” oynanır. Asaf Çiyiltepe’nin yönettiği oyunda Ferhat’a uzun uzun baktı. Sonra sözlerinin kimler yoktur ki… Müzik Aşık Mahzuni’nin- ardını getirdi: dir. Ayberk Çölok, Çetin Öner, Rana Cabbar, “Var imiş bir büyük zengin, der imiş ne isterse Nihat Ziyalan, Tunca Yönder efsane kad- DP’li Belediye Başkanı Rauf Onursal’ın olsun, alacağım Mürteza Efendinin kızını oğ- ronun içindedir. İzmirliyi de usta oyuncu İsmet İnönü’nün yurt dışına sürülmesiyle luma. Neden? Çünkü duymuş aldığım tak- Erkan Yücel oynar. Erkan Yücel, 9 Eylül ilgili demeci. 14.03.1951 Cumhuriyet dirnameleri amirlerimden. Demiş olsun feda 1985’te Selçuk’ta bir trafik kazasında ha- öyle adama zeytinliklerim.” diye Başkanlığı yapan Rauf Onursal’ın yaptığı yatını kaybeder. “Aşkolsun. Demek yapacaksın nişan?” bir açıklamadır. 14 Mart 1951 yılında DP’li “Vermedim henüz karar.” Başkan Onursal, tarihe geçecek bir söz söyler Sonuç ve İsmet İnönü’nün Türkiye dışına sürülmesi “Demek çok zengin imiş dünürün?” Bütün bunların dışında Orhan Kemal’in ro- gerektiğini söyler. Bu olay, romana Kabzımal “En zengini imiş İzmir’in. Zeytinlikler, ko- Hüseyin ve karısı üzerinden yansıtılır. DP’liler manlarında İzmir söz arasında geçer. Fakat naklar, mandıralar hem de... Demiş: İsterim Menderes’in Atatürk’ten sonraki en büyük bu örnekler bize bir tahlil imkanı verecek Mürteza Efendiyi de, işitirim onu, etmedi Türk olduğunu her yerde söylerler. İnönü güçte değildir. Sonuç olarak, Orhan Kemal’in minnet hiçbir namerde. Var evlerim Mani- ile ilgili sözleri sık sık gündeme gelmektedir. roman coğrafyasında İzmir çok geniş bir sa’da, hem de mandıralarım... Alsın beğen- Şimdi de romandan bir alıntı yapalım: şekilde yer almasa da, İzmir’in tarihi, sos- diğini, ister ise olsun onun, tek etmesin ver- yo-ekonomik durumu hakkında fikir verecek memezlik kızını...” (s.254) Eski kabzımal, yeni müteahhit milyonerleri- mizden Hüseyin Korkmaz, beyefendiler bey- güçtedir. “İsmet İnönü’yü efendisinin radyolarda, partide, şurada burada KAYNAKÇA Türkiye’den sürelim” çok dinlediği bitmez tükenmez, ateşli mi ateşli konuşmalarını yeniden hatırladı. Elma kadar - Orhan Kemal, Gavurun Kızı, Sabri Çelik diyen belediye başkanı sımsıkı, pırıl pırıl beyefendiler beyefendisi, coş- Matbaası (Çıkaran: İbrahim Gezer), 1. Baskı, Bu yazının amacı çerçevesinde değinece- tukça coşuyor, açıldıkça açılıyordu. Huyu buy- 1959, İstanbul ğimiz son roman Gurbet Kuşları’dır. (1962) du. Karısından işittiğine göre, Avrupa’dan mı, - Orhan Kemal, Yalancı Dünya, Ağaoğlu Ya- 1960 Darbesi sonrasında okuyucuyla buluşan Amerika’dan mı ne coşturucu haplar, iğneler yınevi, 1. Baskı, 1966, İstanbul bu roman, taşranın İstanbul’a göçünü anlatsa getirir, gerektikçe damarlarına vurdurur, iğ- - Orhan Kemal, Cemile, Varlık Yayınları, 2. nenin tesiriyle coşarmış. Yalnız karısının değil, da, aslında bir Demokrat Parti (DP) eleştiri- Baskı, 1958, İstanbul sidir. 1950-1960 DP iktidarının uygulamalarını bütün partili, hatta memleketini seven herkesin eleştiren yazar, dönemin yaşanmış olaylarına inandığı gibi, gerçekten de “Atatürk’ten sonra - Orhan Kemal, Kanlı Topraklar, Remzi Ki- da değinir. Bunlardan en önemlisi 6-7 Eylül en büyük Türk”tü. Madem İnönü’ye kızıyor, tabevi, 1. Baskı, 1963, İstanbul olaylarıdır. Bu olaylardan yazımızı ilgilendiren istemiyordu onu, İzmir Belediye Reisi’nin dediği - Orhan Kemal (İlhan Fahri Demir), Konya konu 1950-1954 yılları arasında İzmir Bele- gibi, memleketten sürüp çıkarmalıydı. Çıkmıyor Oturak Alemleri (Oyuncu Kadın), 1. Baskı, Çelikcilt Matbaası (Çıkaran: İbrahim Gezer), 1959, İstanbul - Orhan Kemal, Hanımın Çiftliği, Everest Ya- yınları, 12. Baskı, 2008, İstanbul - Orhan Kemal, Müfettişler Müfettişi, Varlık Yayınları, 1. Baskı, 1966, İstanbul - Orhan Kemal, El Kızı, AK Yayınları, 1. Baskı, 1960, İstanbul - Orhan Kemal, Dünya Evi, Dost Yayınevi, 1. Baskı, 1958, Ankara - Orhan Kemal, Murtaza, Everest Yayınları, 20. Baskı, 2013, İstanbul - Orhan Kemal, Gurbet Kuşları, Varlık Yayınları, 1. Baskı, 1962, İstanbul - Cumhuriyet Gazetesi Arşivi Eşrefpaşa Caddesi (İkiçeşmelik) SONBAHAR 2016 69 İzmir’in örnek kıdemli vatandaşları

TÜRYAK’ın listesinde yer alan bu iki özel Sancar Maruflu ve insan, ödüllerini 01 Ekim 2016 günü Mö- venpick İstanbul Levent Oteli’nde düzen- Özcan Tuncel lenecek törenle aldılar. TÜRYAK tarafından İzmir’den Amerika’ya 'örnek kıdemli uzanan öykü vatandaş' olarak Amerika’da yaşayan Özcan Tuncel’in Bosna Hersek Fahri Başkonsolosu Ahmet Kemal ödüllendirildi. Baysak’ın aile dostu olduğunu, her yıl ol- duğu gibi ailesiyle İzmir’e geldiğini ve Çeş- me’de bulunduklarını öğrendim. Kemal Saadet Erciyas Bey’in aracılığıyla Tuncel ailesiyle buluştuk. Özcan Bey’le söyleşimize eşi İlkay Hanım ürkiye Yaşlılık Konseyi Derneği (TÜR- ile Kemal Baysak ve eşi Pervin Baysak da YAK), 2003 yılında kurulan ve yaşlı eşlik etti. Bir film izlercesine akan söyleşinin Thaklarının savunuculuğunu yapan sonunda Özcan Tuncel, İngilizce yayımladığı, bir sivil toplum örgütü. TÜRYAK, 60 yaş ve kısa bir süre sonra Türkçe’ye çevirmeyi üstü, meslek yaşamında başarılı, sosyal et- planladığı ‘When I first came to this country kinliklerde öncü ve lider olan, yaşama bağ- / Another immigrant story’ (Bu ülkeye ilk lılığını ve yaşama sevincini sürdüren, top- geldiğimde / Bir başka göçmen hikayesi) lumun takdir ve sevgisini kazanmış, örnek adlı kitabını imzalayarak verdi bize. kişilik sergileyen kişileri ‘Örnek Kıdemli Va- tandaş’ olarak ödüllendiriyor. Söyleşimiz yoksul bir ailenin başarılı ve ça- lışkan çocuğu Özcan Tuncel’i Amerika’daki arka sokağındaki 6 numaralı evde oturan, TÜRYAK’ın 2007 yılından bu yana verdiği yaşamıyla örnek vatandaşlığa götüren öy- Altın Kundura isimli dükkanı işleten ayak- ‘Örnek Kıdemli Vatandaş’ ödülünü bu yıl küsünün bir özeti gibi. 50 eyalette yaşayan kabıcı Sadık Bey ve Şakire Hanım’ın tek alan isimler arasında iki İzmirli bulunuyor: binlerce Türk arasından seçilen Tuncel’in çocukları olan Özcan Bey, elektriksiz, man- Halkla ilişkiler dünyasının duayen ismi Mus- yaşam öyküsü 1937 yılında, Alsancak’ta, galla ısınılan, yoksul ama son derece mutlu tafa Sancar Maruflu ile ABD’nin Lynnfield 1457 Sokak’taki küçücük evlerinde başlamış. bir yuvada yetişmiş. Alsancak’ın yarısının - Massachusetts kentinde yaşayan İzmirli Annesi Selanik’ten, babası Yanya’dan göçüp yangın yeri olduğu, sokakların hava gazıyla Makine Yüksek Mühendisi Özcan Tuncel. gelmiş İzmir’e. Saint-Joseph Fransız Lisesi’nin ısıtıldığı, komşuların Rum, İtalyan, Yahudi

70 SONBAHAR 2016 olduğu yıllarda sakin bir çocukluk geçirmiş. İstanbul Teknik Üniversitesi’nden (İTÜ) yana “Alsancak’ın yarısı yangın yeriydi. Evimizden kullanmış. İstanbul’a gittiğinde önce, o yıl- bakıldığında Kadifekale çok rahat görü- larda mühendislik okuyacak öğrencilere nürdü” diyen Tuncel, “Çocukken yaz ayla- yurt dışı burs olanağı sağlayan Sümerbank’ın rında çalışırdık. Alsancak Stadyumu’nun açtığı bir sınava girmiş, ardından da İTÜ’nün karşısında Sucu Orhan’ın dükkanı vardı. sınavına katılmış. Sınavda başarılı olarak Orada çalıştım, öğleden sonraları gazoz üniversiteye kaydını yaptıran Özcan Tuncel, sattım. Yine Tariş çalıştığımız iş yerlerinden üç ay sonra “İTÜ’nün sınavından bile zordu” biriydi. Babam ayakkabıcıydı ya, okumazsam dediği, 600 öğrencinin katıldığı Sümer- ayakkabıcı olacağımı düşünürdüm. Ayak- bank’ın yurt dışı bursluluk sınavını üçüncü kabıcı olmamak için çok çalışmam ve başarılı olarak kazanmış. Ailesi de onay verince, olmam gerektiğini fark etmiştim” diye an- daha İstanbul’a “merhaba” diyemeden, Ame- latıyor o yılları. rika yolu görünmüş 18 yaşındaki Özcan Tuncel’e. İskenderun gemisiyle Amerika’ya Sümerbank’tan yaşamın gitmek üzere yola çıkmış, önce Napoli’ye, bir hafta sonra Amerika’ya ulaşmış. akışını değiştiren burs Anne babasının okuma yazması olmasa da Özcan Tuncel, altı yıllık eğitimini başarıyla

çocuklarının okuması için ona hep destek tamamlamış. 1960 yılında Lehigh Üniver- olmuşlar. Gazi İlkokulu’nu, ardından Namık sitesi Makine Mühendisliği Bölümü’nden Kemal Lisesi’ni başarıyla bitiren Özcan Tuncel, mezun olmuş. 1962 yılında ise yüksek lisans 1955 yazını Kordon’da o yıllarda alt katı kü- eğitimi almış. Bu süreçte okulun yabancı tüphane olan Atatürk Müzesi’nde geçirmiş. talebe birliği başkanlığını yapmış. Eğitimini “Matematikte hep iyiydim” diyen Tuncel, tamamladığında Sümerbank’ın çağrısı üze- Ege Üniversitesi’nin ilk fakültesi olan Tıp rine bir yol ayrımına geldiğini anlamış. O Fakültesi’nin daha yeni açıldığı o yıl tercihini günlerini şu sözlerle anlatıyor Özcan Tuncel:

SONBAHAR 2016 71 dükleri şaşırtmış kendisini. İzlenimlerini şu sınavları başarıyla geçtim çünkü hep çok sözlerle aktarıyor Tuncel: çalıştım” diyen Tuncel, GE’te Jet Motorları Araştırma Bölüm Başkanlığı’na kadar yük- “12 yıl sonra ilk kez geldiğimde İzmir çok selmiş. Özcan Tuncel, 2002 yılında 65 ya- farklı geldi. Bana çok geniş gelen Alsan- şındayken, 40 yıllık aktif mühendislik meslek cak’taki caddelerin ne kadar dar olduğunu yaşamından ayrılmış. Bu yoğun süreçte sa- fark ettim. Ailede büyükler vefat etmişti. dece işle geçmemiş yaşamı Tuncel’in. Ken- Mahallemizdeki Rumlar, Yahudiler, İtalyanlar, disine “Örnek Vatandaş” ödülünü getiren hepsi gitmişti. Kordon’da o güzelim denize sosyal etkinliklerini yaşamı boyunca sür- lağım akıyordu ve berbat bir kokusu vardı. dürmüş. Başarılı bir Türk öğrenci olarak, Sürekli karşılaştırma yapıyordum. Karşıya- başarılı bir Türk mühendis olarak adı hep ka’daki, Kordon’daki yalılar ayaktaydı daha. önde yer almış. Ülke olarak Amerika’daki olanaklar elbette yoktu. Her dönüşte biraz daha buruk ay- 1979 yılında Boston’a gittiğinde bölgedeki rıldım bu değişim karşısında.” Türk-Amerikan Kültür Cemiyeti başkanlığını yapmış. 1980 yılında Büyükelçi olan Şükrü Elekdağ’ın önderliğinde kurulan Türk Ame- Çalışkan Türk rikan Dernekleri Birliği’inin (Assembly of Askerlik sonrası 1970 yılında ilk çocuklarıyla Turkish American Associations - ATAA) ku- Amerika’ya dönen Özcan Tuncel, GE’deki ruluşunda Boston Dernek Başkanlığı yap- “Okulu bitirdiğimizde iş yerlerinden öğ- görevine başlamış. 1976 yılında dışarıdan mış. Dört yıl da ATAA’nın başkan yardım- rencilerle görüşmeye gelen firmalar olurdu. başvurduğu İTÜ’den de sınavları aşarak cılığını üstlenmiş. 1982 yılında yakın dostu Ben yedi firmayla görüşmüştüm. Hepsinden doçentliğini almış. “Ben katıldığım bütün olan Fahri Konsolos Orhan Gündüz şehit de iş teklifi almıştım. Firmalar içinde General Electric de (GE) vardı ve ben orada çalışmaya karar verdim. Kararımı Sümerbank’a bil- dirdim. Verilen bursu geri ödeme olanağımız vardı. Okulu bitirdikten sonra 1962 yılında GE firmasında buhar türbinleri bölümünde dizayn ve araştırma mühendisi olarak işe başladım. Hem çalıştım hem burs parasını geri ödedim.”

GE’de işe başlayan ilk Türk çalışan oldu- ğunu dile getiren Özcan Tuncel, şirketin ileri mühendislik programına katılmış. Akşamları da doktora eğitimini sürdürmüş. 1967 yılında Brooklyn Polytechnic Ensti- tüsü’nde doktorasını tamamlamış. Şirketin türbin araştırma ve laboratuvarlarında müdürlük yapmış. Bu süreçte Japonya’da, Hindistan’da ve dünyanın farklı ülkelerinde görev almış. Çok sayıda konferansa ka- tılmış, geliştirdiği ürünlere patent alınmış. Amerikan Deniz Kuvvetleri denizaltı ve uçak gemilerinin nükleer türbinleri ve birleşik çevrimli (gaz ve buhar) türbin ta- sarım bölümünden sorumlu olmuş. 1965 yılında Brooklyn’de düzenlenen bir Cum- huriyet Balosu’nda, Kıbrıslı bir Türk ailenin kızı olan İlkay Hanım’la tanışmış ve kısa süre sonra evlenmişler.

“Okulumu bitirdim, işim iyiydi ve evlen- miştim. Aileme para yollayabiliyordum, mutluydum ama bir sorunum vardı” diyen Özcan Bey, 1968 yılında şirketinden izin alarak Türkiye’ye askerlik için gelmiş. Deniz Kuvvetleri’nde iki yıl yedek subaylık yapmış. Eşini de Türkiye’ye getirten ailenin ilk kızları İstanbul’da dünyaya gelmiş. Askerlik sıra- sında izin alıp İzmir’e de gittiğinde gör-

72 SONBAHAR 2016 edilince zor günler geçirmiş Türk dostlarıyla. Bu süreçte Türkiye’den gelen onlarca gencin eğitim yaşamlarını kolaylaştırmak için ça- lışmalarını sürdürmüş. 1995 yılında ise İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi’nde kurulan ve enerji üretmeyi sürdüren Ataer Elektrik Santrali’nin kuruluş aşamasında danışmanlık da yapmış.

Özcan Tuncel, söyleşimiz boyunca yaşa- dıklarını anlatırken öylesine olumlu ki; 60 yıllık gurbet yaşamında sanki hiçbir zorlukla karşılaşmamış, hiç sıkıntı çekmemiş bir kişi vardı karşımızda. “İşte benim eşimin en büyük özelliği bu” dedi İlkay Tuncel. “Hep pozitiftir Özcan, her işin olur yanına bakar, olumsuzluğu görmez. Çalışkanlığıyla ve pozitifliğiyle sorunları teker teker aşar” diye sürdürdü sözlerini.

Yazımın başında dedim ya, bir film izlerce- sine akan söyleşide soluksuz dinledik Özcan Tuncel’in göç macerasını. 18 yaşında sadece aklına ve kendine güvenerek cesaretle yola çıkan Özcan Tuncel, bugün üç çocuk ve altı torunuyla geniş bir aileye sahip. Uzun ve başarılı bir çalışma dönemini geride bı- rakan, yanında sevgili eşiyle dingin bir ya- şamı olan Özcan Tuncel’e yaşam felsefesini sorduğumda şu yanıtı veriyor:

“Ben hep Atatürk’ün ‘Hayatta en hakiki mürşit ilimdir’ sözünü ilke edindim ken- dime. Okul bitti diye kitapları kapatmak yok. Eğitim yaşam boyu sürecek. Kendinize bir hedef koyup oraya ulaşıncaya kadar durmak yok. Hayat durağan değildir çünkü, hedefinize ulaşırsınız yeni hedefler belir- lersiniz kendinize.”

SONBAHAR 2016 73 Damlacık’ta filiz verdi, Metin Oktay’dan sonra İzmirspor’da serpildi. Damlacık’tan yetişen Fenerbahçe ve İstanbuspor’da yıldızlaştı. bir “Futbol Bilgesi” Ay-Yıldızlı’yı da kuşandı… Bülent Buda

Atilla KÖPRÜLÜOĞLU

en öyle çağrılandırıyorum: ‘Futbolun Bilgesi!’ Futbol ve dışındaki konuşmaları, tavrı; hep bil- Bgece... Nezaket abidesi, bir insan sevdalısı. Ona göre ‘yaşamdır, yaşamın kendisidir’ sevda. Dostlarına -Ustam’ın deyişiyle- göğü kucaklayıp getirten sevdadır bu. Futbolda her şeyi yaşamış; tepeyi de dibi de!

Damlacık, ‘İzmir’in kalbi’ Konak’tadır. ‘Taçsız Kral’ Metin Oktay’ın semtidir de. Tarihi semtteki (şimdi yok oluyor) tek odalı evden her çıktığında soluğu Eşrefpaşa’daki Cicipark’ta topun peşinde alır Bülent Buda. İlk kuşandığı forma; Kalespor sonra Damlacık tabii! İzmir karması. Lise öğrencisiyken Teknik Direktör Sabri Kiraz Genç Milli Takım’a çağırır, Portekiz’de milli olma onurunu yaşatır! Metin Oktay Ağabeyi, idolüdür. Yıllar sonra karşı karşıya oynar. Şu ifadeler onundur: “Karşısında saygımdan hep durdum, oynayamadım. Hele bir maç var ki, arkamı dönüp gittim. Çünkü o Metin Oktay'dı!’’

19 yaşında profesyonelliğe adım attığı İzmirspor’da - iyice- parlar. 4 yıl forma kuşanır Seyfi Talay, Tuncay Becenek, Sezen Kadıoğlu, Turgay Metolu takımda! Hocası Sait Altınordu ona çok güvenir. 1965-66 sezonunda kendisini çok beğenen Fenerbahçeli yöneticiler transferini gerçekleştirirler. ‘Damlacıklı Bülent’ olur ‘Fenerli Bülent’… Yoksul semtten Fenerbahçe’ye. Rüyası gerçekleşir! İzmirspor. Bir yandan da üniversite okur… O günlerin ender ‘mek- tepli' topçularından... ‘İnsan Mezarlığı’ İstanbul’un Sarı-Lacivert’inde çok sıkıntı yaşar. O nedenle 1 yıl sürer Kadıköy macerası!

Dönemin Kulüp Başkanı Kadir Has onu ‘Jilet’ lakaplı İstanbulspor’dan Yılmaz Şen ile takas eder. Bülent Buda, 5 yıl İstanbulspor formasını giyer. Sarı-siyahlı forma çok yakışır sarışın solaka. En güzel yıllarının bu kulüpte geçtiğini aktarır her söy- leşide... İstanbulspor, çok güçlüdür o sıralar. Kalecisi Arap Yılmaz’dır, Kaptan Kasapoğlu’dur! Bahattin, Bilge, Yıldırım, Zorbay, Türker, Celal, Ender Konca, Cemil Turanlı kadro için ‘En Fenerli Spor Yazarı’ İslam Çupi şöyle yazmıştır: İstanbulsporlu yıllar. 74 SONBAHAR 2016 ‘’Bu çocuklara seyircisi olan bir Anadolu takımının for- masını giydirin, futbolda ülkenin altını üstüne getirsinler..." Sonra İzmir’e, İzmirspor’a döner 2 yıl daha oynar ve erken denilebilecek yaşta futbolu noktalar!

Günaydın yıllarımızda Cumhuriyet’ten 'eski-meyen dostlar'dan... Nüvit Tokdemir tanıştırmıştı Bülent Abi’yi... Zamanla da müthiş bir saygı, sevgi ve sempatim oluştu... Futbol yorumculuğu yapıyor şimdi gazetesinde, ka- nallarda... Harika futbol bilgisini, anılarıyla bezeyip, özlü deyişlerle Bülent BUDA o kadar güzel aktarıyordu ki Bülent Buda! Atilla Hele basın tribünü’nde birlikte maç izlemek, KÖPRÜLÜOĞLU ne büyük keyiftir onunla! Devre arasında da başladı mı Metin Oktaylı, Lefterli, Turgay Şerenli, Kadri Aytaçlı anıları anlatmaya... Değme gitsin derler ya!..

Yaşama soldan bakar. Şiire de sevdalıdır Bülent Buda. Nazım Baba, Can Yücel, Cemal Süreya, Edip Cansever, Turgut Uyar, Özdemir Asaf dizeleri dilinden düşmez. Her konuşmasında özlü sözlere de yer verir. Bugün bilgi ve kültür birikimi üst bir futbol yorumcusudur Bülent Buda. Keyifle yazıları okunur, programları merakla izlenir. Zaman ve uzaklıkların aşamadığı dostluklara Bülent Abi! Daimi sevgi, saygı ile kalbine değen kalpler çok olsun!

Lise yıllarında Yıldız Milli Takım.

İzmirsporlu yıllar Teknik Direktör Doğan Emültay ve takım arkadaşları ile birlikte. Fenerbahçeye gol atıyor. SONBAHAR 2016 75 Sihirbaz Macarlar Macaristan Milli Takımının 1956 yılındaki İzmir karşılaşmaları, futbol gösterisi, İzmir futbolu adına bir dönüm noktası olmuştur. Macar Milli Takımı sadece İstanbul’da iki maç yapmak için anlaşma yapmıştı. Fakat Türkiye Macar futbolcularıyla ilk karşılaşmayı yapan İzmir karması. Ankara ve İzmir de ‘Sihirbaz Macarlar’ı görmek istiyordu.

Hüdai ÜLKER

Fotoğraflar Yeni Asır gazetesi arşivi

yıl Türkiye’de çok sert geçen kış mevsimi Macar takımının maceralı Ogünler yaşamasına neden oldu. İz- mirli yöneticiler bir maç alabilmek için mü- cadele ederken İstanbul’daki kötü hava ko- şulları İzmir’e iki maç şansı getirmişti. 1956 yılındaki Türkiye-Macaristan milli takımları karşılaşmasında Türkiye Macaristan’ı 3-1 yenerek bir destan yazmıştır. Ancak ben Şöhreti bütün Dünyayı tutan, ünlü Macar futbolcuları Alsancak stadında. bu yazımda İstanbul ve Ankara maçlarını değil, 1956 yılının Ocak ve Şubat aylarında konuyla ilgili İzmir’de neler olmuştu onları anlatmaya çalışacağım. Macarların 3 Şubat 1956 tarihinde İstanbul’a geleceği haberi Türkiye’de büyük bir yankı uyandırmıştı. Nasıl uyandırmasındı! Bu takım 1952 yılında Helsinki’de düzenlenen Yaz Olimpiyatları’nda şampiyon olmuş, 1954 yılındaki Dünya Ku- pası’nda da ikincilik elde etmişti. Ayrıca Macarlar zamanın en güçlü takımlarını da açık farkla mağlup etmişti. Örneğin İngil- tere’yi 6-3 ve 7-1 gibi skorlarla yenerek adeta sahadan silmişti. O nedenle tüm Tür- kiye ‘Sihirbaz Macarlar’ın futbolunu gör- mekten mahrum kalmak istemiyordu.

Çetin kış ayları macera yaşattı Macar takımının 1950’li yıllardaki adı ‘Sihirbaz Macarlar’ idi. Ancak Macar Milli Takımının

76 SONBAHAR 2016 1956 yılındaki Türkiye ziyareti bu takım için tam bir macera olmuştur. Bu maceralı gün- lere sebep, o yıl Türkiye’de çok çetin geçen kış aylarıydı. Macar takımının Türkiye’ye ge- leceği belli olduktan sonra İzmir için heyecan dolu günler başlamıştı. Çünkü Macarların İzmir’e gelip gelmeyeceği yılan hikayesine dönmüştü. Aslında Macar Milli Takımı, 1956 yılının 5 ve 7 Şubat günlerinde İstanbul’da iki maç yapıp geri dönmeyi planlamıştı. Fakat Ankaralılar da bu süper takımı şehir- lerinde görmek istiyorlardı. Sonuçta Fede- rasyon Ankara için de bir gösteri maçı or- ganize etti. Macarların Türkiye karşılaşma- larının sadece İstanbul ve Ankara’da yapılacak olması İzmirlileri derinden üzdü. İzmir’in futbol takımları Federasyonun kendilerine haksızlık yaptığını düşünüyordu. İzmir bu fırsatı kaçırmak istemiyordu. Ne yapıp edip Macarları İzmir’e getirmek lazımdı. Dünyanın en iyi takımını İzmir’de seyretmek ve onların oyun tekniğini görmek İzmir futbolu adına önemli bir kazanım olurdu.

Adnan Menderes’e telgraf çekildi İzmir’in 10 kulüp temsilcisi toplanıp zamanın Başbakanı Adnan Menderes’e bir telgraf çe- ker. Telgraf şöyledir: ‘Sayın Adnan Men- deres, Başbakan, Ankara 25 seneden beri Türkiye Futbol Federasyonu’nca ter- tip edilen bilumum milli ve temsili mü- sabakalardan birçok vaadlere rağmen mahrum bırakılan biz İzmir kulüpleri, bu kere dünyaca şöhrete haiz Macar Milli Takımı için İzmir’de temsili bir maç ya- pılması hususunda Federasyon nezdinde yapmış olduğumuz teşebbüse müspet cevap aldığımız halde bu kere öğreni- yoruz ki Federasyon bu kararından sar- fınazar ederek, milli maçı İstanbul’a ve temsili maçın birini yine İstanbul’a, di- ğerini de Ankara’ya vermiş bulunmak- tadır. 100 bin sporseveri sinesinde ba- rındıran ve aşağıda imzaları bulunan biz 10 gençlik kulübü temsilcileri Federas- yonun almış olduğu bu gayri adil karar karşısında üzüntü duymaktayız. Türk sporuna gayri müsait şartlar altında dahi büyük kıymetler yetiştiren mütevazı böl- gemiz için Macar Milli Takımının yapacağı temsil müsabakasından birisinin de İz- mir’e verilmesi hususunda alakalılara İz- mir için her zaman esirgemediğiniz emir- lerinizi saygılarımızla arz eder, müjdenizi İzmir’in sporsever halkına duyurmak üze- re dört gözle bekleriz.’

Büyükelçilik maçı iptal ediyor Müthiş soğuğa rağmen Battaniyelere sarılıp, maçı takip edenleri. Bu telgraftan sonra, yapılan görüşmeler

SONBAHAR 2016 77 neticesinde Macarlar İzmir’e gelmeyi ve bün 10, saha içi numaralı 15, kapalı tribün eden Yeni Asır‘dan Doğan Acar Bandırma’dan bir maç da İzmir’de yapmayı kabul ettiler. numaralı 20 Lira. şu haberi geçiyordu: “Bu sabah Basmane’de Fakat gelin görün ki şanssızlık İzmir’in ya- bizi karşılayan yağmur Bandırma’ya kadar kasını bırakmıyordu. Tam her şeyi yoluna İzmir’de bayram havası esiyor peşimizi bırakmadı ve buraya bir hayli koymuşken, Türkiye Futbol Federasyo- rötarlı geldik. Bu sefer de bizi İstanbul’a nu’nda görevli bir şahıs Macarlara, İzmir Ankara’ ya giden heyetin işleri düzeltmesinin götürecek ekspres Bandırma vapurunun stadının 2-3 bin seyirci kapasiteli bir stat ve komitenin çalışmaya başlamasının ar- burada olmadığını görerek üzüntümüz olduğunu söylüyor. Ankara’daki Macaristan dından İzmir’de gene bayram havası esmeye katmerleşti. Bununla beraber antrenö- Büyükelçiliği bu haberi alınca takımın İzmir başlar. Gazeteler her gün Macar takımından rümüz Sait Altınordu’nun tatlı esprileri programını iptal ediyor. Tabi bu durum İz- bahsediyor, okurları için tahmin kuponları ve futbolcularımızın sonsuz neşeleri bu mir’de bomba etkisi yaratıyor. Herkes maç yayınlıyordu. Karaborsacılardan bilet alma- üzüntümüzü kısa bir anda giderdi. Şimdi hayaliyle yaşarken ortaya böyle bir duru- maları için Valilik devamlı surette halkı uya- bütün kafile, başta Ali Barçın olduğu hal- mun çıkması İzmirli sporseverlerde şok rıyordu. Alsancak Stadı’nın kapasitesini yük- de, iki günden beri burada yatmakta etkisi yapıyor. Üstüne üstlük İzmir stadının seltmek için boş kısımlara portatif tribünler olan Kadeş vapuru süvarisini kandırmaya 2-3 bin kişi kapasiteli olduğunu Macarlara monte edilir. Tribün konulamayan yerlere çalışıyoruz. Kaptan, ‘Bu havada imkanı söyleyen kişi bir İzmirliymiş. de sandalyeler yerleştirilir. Böylelikle stadın yok kalkmam‘ diyor. Biz ise, ‘Macarları rahatlıkla 15 bin seyirci alması sağlanır. razı ettik de bir kaptanı mı kandırama- Fakat maça ilgi bu sayının çok üzerinde ol- yacağız‘ diye ha gayret adamcağıza rütbe Ankara’ya heyet gidiyor duğu için vatandaş maçın radyodan naklen üstüne rütbe ihsan ediyoruz. Şimdilik Bu üzücü haberin ardından İzmirli yetkililer verilmesini istemiştir. Bu arzu üzerine İzmir kaptan hazretlerini amiralliğe terfi et- hemen karşı atağa geçiyor. İzmir stadının Radyosu bu iş için yetkililerle görüşmeye tirdik, fakat inadında ısrar ederse çarnaçar 15 bin kişilik olduğunu söylemek ve Ma- başlar. Bu arada Macar takımıyla karşılaşacak yolumuza otobüsle devam etmek zorun- carları İzmir’e gelmeye yeniden ikna etmek olan İzmir karması antrenmanlara başlar. da kalacağız. Kafilenin bir kısmı ne olur için bir heyet kuruluyor. Heyette Nebil Karma yaptığı hazırlık maçlarında Ülküspor’u ne olmaz diye bir taraftan otobüsçülerle Altuğ, Beliğ Beler, Seyfi Özgizler, Fehmi 3-1, Altınordu’yu da 3-2 yener. Macar takı- pazarlığa bile girişti. Bakalım hangi tarafı Yüceyar vardır. Ankara’ya giden bu heyet mıyla karşılaşacak olan İzmir karması için kandırır isek onun gemisine binip onun Meclis Başkanı Refik Koraltan’ı ziyaret edip şu futbolcular çağrılmıştır: Altan, Akın, Sa- düdüğünü çalacağız. Bildiğimiz bir şey ona meseleyi anlatırlar. Koraltan, İzmirli bahattin, Mustafa, Vedat, Nejat, Fikret, Sedat, varsa topumuzun yağmurdan dolayı dü- heyetle yakından ilgilenip her türlü yardım Cemil, Ertan, Ruhi, Bayram, Ergun, Coşkun, düğe döndüğü hakikatidir. Pardösülerin sözü vermiştir. Heyet, Macar Büyükelçisiyle Gönen, Rıdvan, Şencan, Doğan. ve muşambalarımızın altına bile yağmur de görüşüp üçüncü temsil maçı için söz nüfuz etmiş vaziyette. Şayet ne karadan almıştır. Ardından Ankara-Budapeşte ara- ne denizden gitmek imkanı bulamayıp sında telefon görüşmesi yapılmış, İzmir Yarım metre kar olunca burada mahsur kalırsak siz bizden o za- maçı garantiye alınmıştır. Heyet Ankara’dan Ve nihayet 3 Şubat 1956 tarihinde Macar man yükselecek feryadı dinleyin…” döndükten sonra profesyonel tertip ko- takımı uçakla İstanbul’a geldi. İstanbul o mitesi bilet fiyatlarını ve programın ana tarihte yıllardır görülmemiş bir kış yaşıyordu. İstanbul karşılaşmaları hatlarını konuşmak üzere toplandı. Tertip Şehirde yarım metrenin üzerinde kar vardır komitesinde şu isimler vardı: Başkan İzmir ve trafik felç olmuştur. Maçın yapılması ge- ertelendi Futbol Ajanı Sezai Karabilgin. Üyeler: Haş- reken Mithatpaşa Stadı da karla kaplıydı. İzmir kafilesi Bandırma’da bunları yaşarken, met Uslu, Beliğ Beler, Sami Özok, Muammer Bu sırada İzmir karması da İstanbul’daki İstanbul’da başka olaylar yaşanıyordu. Evet, Erol, Nihat Paykoç, Fehmi Yüceyar, Şeref maçları izlemek için yola çıkmıştı. Grup Bas- kötü hava şartları nedeniyle İstanbul karşı- Balkanlı, İsmail Özerk, Cemal Tanık, Melek mane’den Bandırma’ya trenle gitmişti, ora- laşmaları ertelenmişti. Mithatpaşa Stadı’nda Leskay, İskender Yumlu, Adnan Süvari. Bu dan da gemiyle İstanbul’a geçeceklerdi. bulunan yarım metrenin üzerindeki karın heyet tartışmalardan sonra bilet fiyatlarını Fakat hava muhalefeti nedeniyle gemiler kısa sürede temizlenmesi imkansız olduğu şöyle belirlemiştir: Açık tribün 5, kapalı tri- yola çıkamıyordu. İzmir karmasını takip için, Macar takımının vakit kaybetmeden,

78 SONBAHAR 2016 için İzmir’den birkaç bin kadar sporsever pasını ani bir şutla kaleye havale etti. de İstanbul’a gitmişti. Onlar da o karakışta Bundan sonra Macarlar mukabil hücuma kendi olanaklarıyla geri döndü. Kadeş vapuru geçtiler ve baskılarını arttırdılar. 23. Da- 20.15’te pasaport iskelesine yanaşırken is- kikada Czibor dördüncü golü attı. Macar kelenin önü tıklım tıklım İzmirli sporseverlerle baskısından bunalan karma müdafaası doluydu. Dondurucu soğuğa rağmen herkes 27. dakikada Nejat’ın topu kurtarmak is- gemiden inecek dünya çapındaki Macar terken yaptığı ters bir vuruşla beşinci futbolcuları görmeye çalışıyordu. Biraz sonra golü kendi kalelerine attılar. Beşinci gol- Macar futbolcular gemiden inerken spor- den sonra İzmir Karması bir hamle daha severler tüm oyuncuları yıllardır tanıyormuş yaptı ve 35. dakikada Ergun’un çektiği gibi, simalarını gördükçe isimlerini söylüyor nefis voleyi Macar kaleci aynı nefasette sevgi gösterilerinde bulunuyorlardı. Spor- uçarak kurtardı. Fakat bir dakika sonra cular otele doğru giderken Şehir Bando- Macar sağ içi Machos, 6. golü atmakta su’nun tatlı nağmeleri onlara eşlik ediyordu. kusur etmedi. Devrenin yarım düzine ile Macar futbolcular İzmir Palas’a, Türk fut- kapanacağı tahmin edilirken, 40. daki- bolcular da Ankara Palas’a yerleştirildi. kada Puşkaş çok yakın bir mesafeden nefis bir şutla 7. Macar golünü attı ve Ve ertesi gün devre 7-1 kapandı. İkinci devrede İzmir ilk maç yapılıyor… karmasında ufak bir tadilat yapılmıştı. Rıdvan çıkarılmış, Bayram santrfora geç- havanın nispeten daha iyi olduğu İzmir’e Havanın çok soğuk olmasına karşın gene miş, sol beke de Vedat’ın yerine Ertan, gitmesi kararlaştırıldı. Macar kafile başkanı de stat dolu. Gelin bu maçı gazeteci Aydın Nejat’ın yerine de Ruhi girmişti. İkinci Dr. Sabeş’le yapılan yeni bir anlaşma sonu- Sevgel’in kaleminden okuyalım: “Macar devre daha ziyade Macar forveti ile İzmir cunda maç tarihleri şöyle olacaktı: 8 Şubat Milli Takımı, ‘Peşte’ temsili adı altında ilk müdafaası arasında yapılan bir mücadele 1956 Çarşamba günü: İzmir-Peşte (temsili), karşılaşmasını 10 bini aşan kalabalık hu- şeklinde cereyan etti ve İzmir müdafaası 10 Şubat 1956 Cuma günü: Yine İzmir-Peşte zurunda, dehşetli soğuk bir havada ve birinciye nazaran bu devre daha muvaffak Ankaralı hakem Faik Gökay idaresinde (temsili), 12 Şubat 1956 Pazar günü: Anka- oyun çıkardı. İkinci dakikada santrfor İzmir temsili takımına karşı yaptı. Saat ra-Peşte (temsili), 15 Şubat 1956 Çarşamba Tichy Macaristan’ın 8’inci golünü de at- 14.45’te takımlar halkın şiddetli tezahüratı günü: İstanbul-Peşte (temsili), 19 Şubat tıktan sonra kaleci Akın oyunu terk ederek arasında sahaya çıkarak şu tertiple yer- 1956 Pazar günü: Türkiye-Macaristan (Milli). yerini Altan’a bıraktı. Altan devre sonuna lerini aldılar: Macarlar: Faragos, Buzansky, kadar Macarlardan gol yemeyerek, İzmir Lantos, Bozsik, Matrai, Sizloska, Toth, takımında günün en iyi elemanı olduğunu İzmir’e iki maç geldi Machos, Tichy, Puşkaş, Czibor. İzmir Kar- gösterdi. Böylece bu ilk karşılaşma üstat Macarların Türkiye programında öylesine ması: Akın, Fikret, Vedat, Nejat, Sabahat- futbolcuların 8-1 galibiyeti ile son buldu. değişiklikler yaşandı ki, en sonunda her şey tin, Sedat, Gönen, Bayram, Rıdvan, Ergun, Macarlar bugün Efes Harabeleri’ni ve İzmir’in lehine döndü. İzmir bir maç alabil- Coşkun. Belediye Reisi Enver Dündar’ın İzmir Arkeoloji Müzesi’ni ziyaret edecek mek için mücadele ederken, sonunda İzmir’e vuruşuyla başlayan oyunun ilk akınını ve yarın ikinci temsili karşılaşmalarını iki maç geldi. Spor yazarı Cezmi Zallak, bu Macarlar yaptı ve 30. saniyede kale önün- yapacaklar.” sevindirici haber hakkında şu yorumda bu- de bitiveren Puşkaş takımına ilk gölü ka- lundu: “Fakirin yuvasını Allah yaparmış. zandırdı. İzmir Karması daha ne oluyoruz Biz de şimdi ona benzedik. Yok sahamız deyip kendini toparlamaya vakit bula- Seyirci rekoru kırıldı toprakmış, yok stadımız ufakmış ve daha madan 7. dakikada Machos ikinci Macar İzmir Karması ikinci karşılaşmayı 11-1 kay- birçok ‘yok’lar sıralayabiliriz. Ama Macar golünü de attı. Bunu 11. dakikada Tichy’in betti. İkinci maçta İzmir’de üç rekor kırıldı. spor idarecileri bizim federasyondan attığı üçüncü gol takip etti. Bundan sonra Bu maç 18 bini aşan seyirciyle oynandı ve daha anlayışlı çıkarak İzmir’de de maç İzmir karması bir nebze olsun kendine hasılat da rekor düzeyde oldu. Ayrıca Ma- yapmaya bir kalemde ‘evet’ dediler. Talihe gelip Macar sahasına geçebildi. İlk şutu carlar 11 gol atarak bir rekor kırdılar. İzmir’den bakın ki biz bir maç koparabildiğimiz Nejat 13. dakikada attı. Bundan cesaret sonra uçakla Ankara’ya giden Macarlar bu- için kendimizi talihli addederken ulu alan Gönen de 17. dakikada Bayram’ın rada da maçı 4-2 kazanıyorlar. Ardından İs- Tanrı bize ikincisini de nasip etti.” tanbul’a geçen Macarlar, İstanbul karmasıyla yapılan maçı da 4-2 kazanıyorlar. Ve son maç olan Türkiye-Macaristan karşılaşmasını Pasaport’ta Türk Milli Takımı 3-1 kazanarak dünyada görkemli karşılama yankı uyandırıyor. Evet, bu yazımda sizlere 7 Şubatta Macarlar Kadeş vapuruyla İzmir’e tam 60 yıl önce yaşanmış ve bazı ilginç gelirler. Vapurda Türk Milli Takımı ve İzmir olaylar nedeniyle İzmir’de büyük heyecan karması da vardır. İzmir karması zaten İs- yaratmış Peşte-İzmir karşılaşmalarının öy- tanbul’a boş yere gitmişti. Çünkü İstanbul küsünü anlatmaya çalıştım. Macar takımı maçlarının ertelendiğini daha Bandırma’da İstanbul’da iki maç yapmak için geliyor ama öğrenmişlerdi ve Bandırma’dan geri döne- en enteresan öyküler İzmir’de yaşanıyor. bilirlerdi, geri dönmeyip İstanbul’a gitmeleri Unutulmayacak bir öyküdür bu. Belki bir İzmir’in yöneticileri tarafından hoş karşı- genç arkadaşımız yaşanan bu anılardan bir lanmamıştı. Ayrıca İstanbul maçlarını izlemek kitap bile yapabilir.

SONBAHAR 2016 79 NE NEREDE?... NE NEREDE?...

Acil Telefonlar Resmi Daireler DİZDARER ÖZEL SAĞLIK TALATPAŞA TIP LAB. 1394 Sok. No: 11 D:9 Alsancak Talatpaşa Bul. No: 61/2 AKS 110 Valilik Tel: 0 232 464 04 06 Alsancak Tel: 0 232 463 08 97 ACİL SERVİS 112 0 232 455 82 82 DOĞU-ŞAN ÖZEL AĞIZ VE TÜRKER DİŞ TEDAVİ POLİS İMDAT 155 Büyükşehir Belediye Başkanı DİŞ SAĞLIĞI POLİKLİNİĞİ ORTODONTİ İMPLANT JANDARMA 156 0 232 293 12 00 Cumhuriyet Bul. No: 181 D:3 1438 Sok. No: 1 Sema Apt. SU ARIZA 185 İZFAŞ 0 232 497 10 00 Alsancak Tel: 0 232 421 59 65 Alsancak Tel: 0 232 422 43 43 CENAZE HİZMETLERİ 188 Ege Serbest Bölge Md. DR. CEVDET TUĞRUL MEME TÜRK KANSER ARAŞTIRMA 0 232 251 35 94 MER. ANKA ÖZEL SAĞLIK Ulaşım VE SAVAŞ KURUMU İZMİR TRT Bölge Md. Ali Çetinkaya Bul. No: 58/1 Mahmut Bozkurt Cad. No: 47 /2 Otogar (İzotaş) 0 232 463 02 03 Alsancak Tel: 0 232 446 84 75 Alsancak Tel: 0 232 464 85 84 0 232 472 10 10 Basın Yayın ve Enformasyon DR. A. KADİR DEMİREL VELİ LÖK ÖZEL TEDAVİ MERKEZİ Üçkuyular Terminali İl Müdürlüğü DİŞ KLİNİĞİ 1416 Sok. No: 11 Kahramanlar 0 232 259 88 62 0 232 489 42 91 Ali Çetinkaya Bul. No: 70 K:2 Tel: 0 232 425 85 45 Adnan Menderes Havalimanı Emniyet Müdürlüğü D:204 Sağlık Sitesi Alsancak YAŞAM LABORATUVARI 0 232 274 26 26 0 232 489 05 00 Tel: 0 232 421 89 12 Kıbrıs Şehitleri Cad. THY 0 232 484 12 20 Güney Deniz www.kadirdemirel.net 1447 Sok. No: 6/1 TCDD Basmane Garı Saha Komutanlığı DUYMER İŞİTME Alsancak Tel: 0 232 464 55 64 0 232 484 53 53 0 232 463 01 00 CİHAZLARI MERKEZİ ZÜBEYDE HANIM TIP MERKEZİ TCDD Alsancak Garı Hava Eğitim Komutanlığı 1720 Sok. No: 2 Karşıyaka Zübeyde Hanım Cad. 0 232 464 77 95 0 232 285 96 50 Tel: 0 232 364 22 59 No: 39/B Alaybey Karşıyaka Denizcilik İşl. (Liman) İl Gençlik ve Kıbrıs Şehitleri Cad. No: 4 Tel: 0 232 366 22 77 Alsancak Tel: 0 232 463 74 55 0 232 425 87 00 Spor Müdürlüğü. EL MİKROCERRAHİ 0 232 464 82 08 KONAK BELEDİYESİ ORTOPEDİ TRAVMATOLOJİ Konak Belediyesi İl Müftülüğü SEMT MERKEZLERİ Evlendirme Memurlukları HASTANESİ 0 232 441 82 01 1418 Sok. No: 14 Kahramanlar SEMT MERKEZLERİ Fuar Evlendirme Memurluğu Meteoroloji Bölge Müdürlüğü Tel: 0 232 441 01 21 Nazime-Sacide Akarcalı 0 232 425 24 60 0 232 285 39 65 GELİŞİM EGE SPECT Semt Merkezi Eşrefpaşa Evlendirme Defterdarlık TEŞHİS MERKEZİ 2814 Sok. No: 7 Memurluğu 0 232 483 09 25 Mimar Sinan Cad. No: 13/1 Tel: 0 232 445 29 06 0 232 250 25 05 Milli Eğitim Müdürlüğü Kahramanlar Tel: 0 232 464 22 32 Mersinli/İzmir Gültepe Evlendirme 0 232 477 21 00 İDEAL AĞIZ VE DİŞ Basmane Semt Merkezi Memurluğu Ulaştırma Bölge Müdürlüğü SAĞLIĞI POLİKLİNİĞİ 1299 Sok. No: 7 Basmane 0 232 457 49 90 0 232 495 20 00 Talatpaşa Bul. No:16 D:1 (Oteller Sokağı) Güzelyalı Ümit Besen Ege Bölgesi Sanayi Odası Alsancak Tel: 0 232 463 09 39 Tel: 0 232 445 93 79 Agora Semt Merkezi Evlendirme Memurluğu 0 232 441 09 09 www.idealclinic.com 806 Sok. No: 7 Patlıcan 0 232 285 05 07 İl Sağlık Müdürlüğü İLGİM KADIN HASTALIKLARI Yokuşu/Agora 0 232 441 81 11 VE DOĞUM MERKEZİ Konak Belediyesi Müdürlükler Tel: 0 232 483 05 98 Çevre İl Müdürlüğü Talatpaşa Bul. 1434 Sok. No: 1/6 Saadet Mirci Semt Merkezi Basın Yayın ve Halkla 0 232 341 68 00 Alsancak Tel: 0 232 463 89 29 843 Sok. No: 50 İkiçeşmelik İlişkiler Müdürlüğü Dokuz Eylül Üniversitesi www.ilgim.com.tr Tel: 0 232 425 35 10 0 232 489 45 22 0 232 464 80 47 İRENBE TIP VE TÜP İsmetpaşa Semt Merkezi Bilgi İşlem Müdürlüğü Ege Üniversitesi BEBEK MERKEZİ 360/1 Sok. No: 5 İsmetpaşa 0 232 445 19 40 0232 388 01 10 Talatpaşa Bul. 1436 Sok. Tel: 0 232 457 37 40 Çevre Koruma ve Yüksek Teknoloji Enstitüsü No:6 Alsancak Ballıkuyu Semt Merkezi Kontrol Müdürlüğü 0232 750 60 00 Tel: 0 232 464 58 88 (pbx) Kocatepe Mah. Hacı Efendi Cad. 232 482 10 36 KENT HASTANESİ No: 232 Ballıkuyu Emlak ve İstimlak Müdürlüğü Hastaneler 8229 Sok. No:30 Çiğli Tel: 0 232 446 00 40 0 232 489 45 18 Hastane Poliklinik Tel:0 232 386 70 70 Eşrefpaşa Semt Merkezi Fen İşleri Müdürlüğü AĞIZ BİRLİĞİ AĞIZ VE DİŞ KÜLTÜR TIP LABORATUVARI İkiçeşmelik Cad. No: 5 0 232 489 48 58 SAĞLIĞI POLİKLİNİĞİ 1394 Sok. No: 11 Alsancak Cicipark İçi Hukuk İşleri Müdürlüğü Ali Çetinkaya Bulvarı No: 34/1 Tel: 0 232 464 42 32 Tel: 0 232 250 71 00 LAMED ÖZEL SAĞLIK HİZM. 0 232 489 31 73 Alsancak Tel: 0232 463 86 88 Gültepe Semt Merkezi 1359 Sok. No:1 K:2 D: 5-6 İnsan Kaynakları ATA DİŞ POLİKLİNİĞİ Plevne Cad. No: 18 Gültepe Umut Sitesi Alsancak ve EğitimMüdürlüğü Vasıf Çınar Bulvarı Çelebi Apt. Tel: 0 232 433 25 77 0 232 484 14 99 Tel:0 232 464 22 33 Kadın Danışma Merkezi No: 25 K:2 D:4 Alsancak ORTE AĞIZ DİŞ SAĞLIĞI Kültür ve Sosyal İşler Tel: 0 232 464 86 26 442 Sokak No:73 Konak Müdürlüğü Ali Çetinkaya Bul. No: 67/3 Tel: 0 232 425 35 01 ATAKALP HASTANESİ Alsancak Tel: 0 232 465 05 50 0 232 422 68 07 Mehmet Ali Akman 1418 Sok. No: 16 Kahramanlar ÖZEL ÇINARLI HASTANESİ Mali Hizmetler Müdürlüğü Semt Merkezi Tel: 0 232 483 14 14 Anadolu Cad. No: 14 Çınarlı 0 232 484 09 99 4/1 Sokak No: 6 BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ Tel: 0 232 462 27 27 Diyarbakır Apartmanı Plan ve Proje Müdürlüğü ZÜBEYDE HANIM HAST. ÖZEL KENT TIP MERKEZİ Güzelyalı 0 232 489 45 59 6371 Sok. No:34 Bostanlı Kıbrıs Şehitleri Cad. No: 140 İleri Yaş Sağlıklı Park ve Bahçeler Müdürlüğü Tel: 0 232 241 10 00 Alsancak Tel: 0 232 488 28 28 Yaşam Merkezi 0 232 445 43 90 DENTAKİD ÖZEL ÖZEL SMYRNA ART Halil Rıfat Cad. No:380 Konak Sağlık İşleri Müdürlüğü SAĞLIK HİZMETLERİ TÜP BEBEK MERKEZİ Tel: 484 53 00/2984 0 232 482 20 75 Kıbrıs Şehitleri Cad. No: 53/4 Anadolu Cad. No: 34 Bayraklı Tarık Dursun K.Yazar Evi Temizlik İşleri Müdürlüğü Alsancak Tel: 0 232 465 11 05 Tel: 0 232 461 93 33 - 461 68 63 269 Sokak No:12 Karataş 0 232 433 36 30 DENTORİON AĞIZ DİŞ RETİNA GÖZ MERKEZİ Tel:0 232 422 52 36 Ulaşım Hizmetleri Müdürlüğü ESTETİK MERKEZİ Talatpaşa Bul. 1488 Sok. No:3 0 232 459 97 95 Mustafa Bey Cad. No:1/1 D:18 Alsancak Tel: 0 232 464 49 49 Oteller Veteriner Müdürlüğü Alsancak Tel: 0 232 464 88 11 SERDAR ÖZLER GÖZ KLİNİĞİ OLİMPİYAT OTEL 0 232 459 24 10 DIET INN BESLENME VE 1382 Sok. No: 32/4 945 Sk. No: 2 Basmane/İzmir Zabıta Müdürlüğü DİYET DANIŞMA MERKEZİ Alsancak Tel: 0 232 463 98 76 Tel: 0 232 425 12 69 0 232 484 15 10 Kıbrıs Şehitleri Cad. STAR KADIN SAĞLIĞI MERKEZ OTEL Merbel Genel Müdürlüğü Mayıs Apt. No: 4/7 Alsancak Ali Çetinkaya Bul. No: 66/4 Anafartalar Caddesi No:755 0 232 464 41 52 Tel: 0 232 463 53 67 - 463 53 29 Alsancak Tel: 0 232 464 71 51 Tel: 0 232 483 93 83

80 SONBAHAR 2016 NE NEREDE?... NE NEREDE?... NE NEREDE?...

AKSAN OTELİ SWISSOTEL GRAND EFES Sinemalar TCDD MÜZE VE SANAT GALERİSİ Gaziler Cad. No: 214-216 Gazi Osman Paşa Bul. Heykel Tel: 0 232 464 31 31 Basmane Tel: 0 232 441 70 61 Tel: 0 232 414 00 00 AFM PASTEL EGE ÜNİVERSİTESİ ANEMON İZMİR YUMUKOĞLU OTEL Tel: 0 232 489 22 00 KAĞIT VE KİTAP Mürsel Paşa Bul. No: 40 Şair Eşref Bul. 1371 Sok. No: 8 AGORA SANATLARI MÜZESİ Kahramanlar Tel: 0 232 446 36 56 Çankaya Tel: 0 232 483 65 65 Tel: 0 232 277 25 25 Tel: 0 232 374 59 31 ANEMON FUAR OTEL BATI 1362 Sok. No: 57 Montrö Alsancak Tiyatrolar - Sahneler Tel: 0 232 347 58 25 Sosyal kulüpler Tel: 0 232 446 06 46 ATATÜRK İL HALK CİNEBONUS KONAK PİER ÇAĞDAŞ YAŞAMI DES. DERNEĞİ BABADAN OTELİ KÜTÜPHANESİ Tel: 0 232 446 90 40 1451 Sok. No: 17/3 Gaziosmanpaşa Bul. No: 50 Tel: 0 232 425 08 97 DESEM SİNEMALARI Alsancak Tel: 0 232 464 33 59 Çankaya Tel: 0 232 483 96 40 İZMİR DEVLET TİYATROSU Tel: 0 232 422 53 10 EGE AÇIKDENİZ YACHT KULÜBÜ BALCA OTEL Tel: 0 232 445 89 41 İZMİR Tel: 0 232 421 42 61 Levent Marina Bakü Bul. No: 72 1484 Sok. No:11 İnciraltı Tel: 0 232 278 79 22 İDT KONAK SAHNESİ Müzeler Alsancak Tel: 0 232 422 30 74 Tel: 0 232 483 50 35 EGE ORMAN VAKFI BEYOND HOTEL İSMET İNÖNÜ SANAT MERKEZİ KONAK BELEDİYESİ 1452 Sok. No: 10/A K:3 Kızılay Cad. 1376 Sok. No: 5 Tel: 0 232 489 09 26 NEŞE VE KARİKATÜR MÜZESİ Tel: 0 232 464 51 60 Alsancak Tel: 0 232 463 05 85 İZMİR TİYATRO Tel: 0 232 465 31 05 İZMİR DAĞCILIK VE DOĞA BLUE BOUTİQUE HOTEL BAB-I SANAT SAHNESİ KONAK BELEDİYESİ SPORLARI İHTİSAS KULÜBÜ Mürselpaşa Bul. 1265 Sok. No: 13 Şehit Fethi Bey Caddesi Pasaport İZMİR MASK MÜZESİ 1456 Sok. No: 96/3 Alsancak Basmane Tel: 0 232 484 25 25 Tel: 0 232 446 77 95 Tel: 0 232 465 31 07 Tel: 0 232 421 30 10 - 0 541 421 30 90 COMFORT OTEL DEÜ SABANCI KONAK BELEDİYESİ İZMİR FOTOĞRAF SANATI DER. Mürselpaşa Bul. No: 159 KÜLTÜR SARAYI ÜMRAN BARADAN OYUN 1457 Sok. No: 12/3 Alsancak Tel: 0 232 464 32 12 Tel: 0 232 425 26 00 Tel: 0 232 441 90 09 VE OYUNCAK MÜZESİ İZMİR KÜLTÜR SANAT CROWNE PLAZA HAMLE TİYATROSU Tel: 0 232 425 75 13 EĞİTİM VAKFI Crowne Plaza İzmir 10 Sok. No: 67 Tel: 0 232 446 88 57 KONAK BELEDİYESİ İnciraltı Tel: 0 232 292 13 00 RADYO VE DEMOKRASİ MÜZESİ Mithatpaşa Cad. No: 38 İZMİR DEVLET Karataş Tel: 0 232 482 00 90 OTEL DOKUZ EYLÜL OPERA VE BALESİ Tel: 0 232 484 14 83 Mustafa Kemal Sahil Bul. No: 273 KONAK BELEDİYESİ YENİ YÜKSEKTEPE KÜLTÜR DER. Tel: 0 232 441 01 73 1482 Muzaffer İzgü Sokağı No: 5 Küçükyalı Tel: 0 232 445 94 80 İZMİR DEVLET SENFONİ KADIN MÜZESİ EGE PALAS OTELİ Tel: 0 232 484 04 81-489 45 22 Alsancak Tel: 0 232 464 57 39 ORKESTRASI 1710 Sok. No: 11 Karşıyaka Cumhuriyet Bul. No:210 AGORA AÇIKHAVA MÜZESİ Tel: 0 232 489 09 26 Tel: 0 232 381 67 76 Alsancak Tel: 0 232 463 90 90 İZMİR SANAT Tel: 0 232 483 46 96 EGE SAĞLIK OTELİ Tel: 0 232 483 63 34 ARKEOLOJİ MÜZESİ Tenis Kulüpleri Ege Üniversitesi Arkası KARŞIYAKA AÇIK HAVA Tel: 0 232 489 07 96 Tel: 0 232 373 48 62 KÜÇÜK KULÜP TİYATROSU ATATÜRK MÜZESİ Tel: 0 232 463 87 47 İSMİRA OTEL Tel: 0 232 362 61 61 Tel: 0 232 464 80 85 Gazi Osman Paşa Bul. No: 26 KÜLTÜRPARK TENİS KULÜP BERGAMA MÜZESİ Tel: 0 232 483 33 52 Alsancak Tel: 0 232 445 60 60 Kültür Merkezi Tel: 0 232 631 28 83 İZMİR HİLTON KONAK BELEDİYESİ ÇEŞME MÜZESİ Turizm Danışma Gazi Osman Paşa Bul. No: 7 TÜRKAN SAYLAN Tel: 0 232 712 66 09 Alsancak Tel: 0 232 497 60 60 ADNAN MENDERES HAVALİMANI ALSANCAK KÜLTÜR EFES MÜZESİ Tel: 0 232 274 26 26 İZMİR PALACE SANAT MERKEZİ Tel: 0 232 892 60 10 Vasıf Çınar Bul. No: 2 İL TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ Kıbrıs Şehitleri Cad. ETNOGRAFYA MÜZESİ Tel: 0 232 483 51 17 Alsancak Tel: 0 232 421 55 83 No: 12 Alsancak Tel: 0 232 489 07 96 KARACA OTELİ BERGAMA Tel: 0 232 631 28 51 Tel: 0 232 422 52 36 İNÖNÜ EVİ MÜZESİ 1379 Sok. No: 55 ÇEŞME Tel: 0 232 712 66 53 KONAK BELEDİYESİ Tel: 0 232 445 55 99 Alsancak Tel: 0 232 489 19 40 FOÇA Tel: 0 232 812 12 22 SELAHATTİN AKÇİÇEK İZMİR RESİM VE SELÇUK Tel: 0 232 892 63 28 KAYA PRESTİGE HEYKEL MÜZESİ Tel: 0 232 483 03 23 EŞREFPAŞA KÜLTÜR MERKEZİ Tel: 0 232 482 03 93 Konsolosluklar KİLİM OTEL ÖDEMİŞ MÜZESİ Atatürk Bulvarı Alsancak İnönü Cad. No: 2/1 Bayramyeri ABD Tel: 0 232 464 87 55 Tel: 0 232 545 11 84 İNGİLTERE Tel: 0 232 463 51 51 Tel: 0 232 484 53 40 Tel: 0 232 262 45 90 - 262 99 84 TABİAT TARİHİ MÜZESİ İTALYA Tel: 0 232 463 66 76-96 KORDON OTEL KONAK BELEDİYESİ GÜZELYALI Akdeniz Cad. No: 2 KÜLTÜR MERKEZİ Tel: 0 232 388 26 01 YUNANİSTAN Tel: 0 232 464 31 60 Pasaport Tel: 0 232 425 04 45 32 Sok. No: 4 Fuat Göztepe Parkı MOVENPİCK HOTEL İZMİR Güzelyalı Tel: 0 232 224 24 30 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 Cumhuriyet Bul. No: 138 AHMED ADNAN SAYGUN 1 K E M A L P A Ş A A Y V A A GOR A Pasaport Tel: 0232 488 14 14 SANAT MERKEZİ (AASSM) Mithatpaşa Cad. 1087 Sok. 2 A Z A İZ Ş İ K E L İ K O R Y OTEL MARLA 3 RAND I M AN N A K İT A Z M A N Kazım Dirik Cad. No: 7 Güzelyalı Tel: 0 232 293 38 00 Pasaport İZMİR ALMAN KÜLTÜR MERKEZİ 4 P Z A R MAD E R H IR T AKA Tel: 0 232 441 40 00 Tel: 0 232 489 56 87 5 U T A N D İ R EK K A N C E Z A EÜ ATATÜRK KÜLTÜR MER. Faks: 0 232 441 11 50 6 Z A R AR İ P R E OTEL BAYLAN Tel: 0 232 483 85 20 7 L A A N EM M 1299 Sok. No: 8 FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZİ Basmane Tel: 0 232 483 01 52 Cumhuriyet Bul. No: 152 8 K İ A N A E F E OTEL KAYA Alsancak Tel: 0 232 466 00 13 9 AH İ T S A NAL KEDİ KÜLTÜR SANAT MER. Gazi Osman Paşa Bul. No: 45 10 R RA T E Z Alsancak Tel: 0 232 483 97 71 Atatürk Cad. No: 86/A 11 A D İ A K O M İ K PALM CITY OTEL Alsancak Tel: 0 232 464 99 35 Mürsel Paşa Bul. No: 149 www.kedikultursanat.org 12 B E C E Rİ P RAT İ K H İLE L İ Basmane Tel: 0 232 445 80 80 NARLIDERE BELEDİYESİ 13 U L EMA A R A K A O K A N N ET KÜLTÜR SANAT MERKEZİ RESİDENCE BUTİK OTEL 14 R İ E K İ N O K S A T A MAK T A Mürsel Paşa Bul. No: 28 Tel: 0 232 238 80 55 ULA K L İ M A İ CAR Y A K B Basmane Tel: 0 232 441 90 90 TÜRK-AMERİKAN DERNEĞİ 15 SC INN BOUTIGUE HOTEL Tel: 0 232 464 20 95 16 N K LİK İMA L E ALE L A D E Mürsel Paşa Bul. No: 2 TÜRK-İTALYAN KÜLTÜR DER. 17 Ş AİR A L K AMA R A İKİ Basmane Tel: 0 232 446 54 00 Kıbrıs Şehitleri Cad. No: 58 18 K U M S Ü T K İ N İN M AT L A SUSUZLU ATLANTİS OTEL Alsancak Tel: 0 232 421 52 42 Gazi Bul. No: 128 ZİYA GÖKALP KÜLTÜR MER. 19 E D E D İYE N TEC İL R E H İ N Çankaya Tel: 0 232 483 55 48 Tel: 0 232 366 44 59 20 M E T A EHİ L N E F RET A M A

SONBAHAR 2016 81 BULMACA... BULMACA... BULMACA... BULMACA... BULMACA...

SOLDA SAĞA 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 1 1- İzmir’in Manisa sınırındaki ilçesi (ortadaki fotoğraf) - Bir güz meyvesi. 2 Yunan klasik devrinde, sitenin yönetim, politika ve ticaret işlerini 3 konuşmak için halkın toplandığı alan, halk meydanı. 2- Muhtar heyetini 4 oluşturan her bir üye - Bir şeyin geçtiği yerde bıraktıağı belirti - Sporda 5 anlaşmalı sonuç - Meyvelerle üretilen 6 bir içki… 3-Verim - Kullanılması hemen mümkün olan para, peşin para 7 - Aşırı gelişmiş. 4- Organları saran ince örtü - Farça’da anne - Tartışma, kavga, 8 dalaşma - Karadeniz teknesi. 5- Utanmaktan emir - Ağaç veya 9 demirden yapılan uzun ve kalın destek - Damarlarımızda dolaşan sıvı - Yemiş 10 toplamak veya kamburluk anlamında Osmanlıca sözlük. 6-Ticarette kayba 11 uğrama - Dokuma maddelerinin bükülmüş liflerinden yapılan bağ - Bir 12 mühendislik cetveli. 7- Bir nota - Rutubet. 8- İlgi eki - Kısa zaman - Batı 13 Anadolu köy yiğidi, zeybek. 9- Eskiden sanat ve ticaretle uğraşanlara verilen 14 ad - Gerçekte yeri olmayıp zihinde tasarlanan, mevhum, farazi tahminî. 15 10- Radyumun sembolü - Çabuk, 16 acele. 11- Bayağı - Gülme duygusu uyandıran, güldürücü, gülünç. 17 12- Elinden iş gelme durumu, ustalık, maharet - Kolaylıkla uygulanabilir, 18 kullanışlı - Hilesi olan, içine hile karışmış, hile ile yapılmış. 13- Bilginler - 19 İri taneli bezelye - Bir erkek adı - Kesintilerden sona geri kalan. 20 14- Çince’de güneş tanrısının adı- Gece-gündüz eşitliği - Tayin etmek - Uzaklık belirten söz. 15- Haberci - plakalarda İran’ın kısaltılması - Bir 15- Yenecek kadar olgun olmayan Peru’nun başkenti - Anadolu’da kiraya YUKARIDAN mal veya paranın, belirli bir süre olmamış - Mikroskop camı. verilen tarlanın geliri - Tibet’te, içinde emek verilmeksizin sağladığı 16- Ağa, ağabey - Çok anlamlı bir Asya’nın bazı yörelerinde yabani veya AŞAĞIYA gelir - Argoda çalma - Kalıtımsal. kelimeye, her defasında başka bir evcil olarak yaşayan, kılları uzun öküz 6- Üst üste gelen iki parçayı bir anlam yükleyerek birbirine yakın türü. 16- Hizip - Bir tarafa yatırma, birine bağlamak için kullanılan birkaç yerde kullanma - Düşünüleni 1- Bol sulu bir yaz meyvesi - eğme - Her zaman görülen, olağan. demir çivi - Birinci olarak, en başta - dolaylı olarak anlatan söz - Arka, Genelde yazlık sezonda ilgi gören, 17- Şiir yazan kimse - Bir renk - Herhangi bir topluluğu oluşturan geri. 17- İzmir’in tarihi spor kulübü - İzmir’in en küçük ilçesi - Kötü. Gemilerde oda - Bir sayı. 18- Deniz bireylerden her biri, aza. 7- En fazla Mercan adası - Bir şeyin iyi veya 2- İşkence, eziyet - Şans - Bir şeyi kıyısında bolca bulunan - Bir besin - - Birdenbire - Bunama. 8- Çok taneli kötü olma özelliği. 18- Ağaç Kınakınadan elda edilen ve sıtmanın ispatlamak için gerekli belge - Bir bir meyve - Kandaki alkol miktarını topluluğu - İzmir’in bir ilçesi - Elma tedavisinde kullanılan beyaz alkaloit - kurumun, bir kuruluşun alt gösteren birim - Nikelin sembolü. armut kurusu - Kabaca evet. Parlak olmayan, donuk - Bir nota. mevkilerindeki iş yerlerinden her 9- Yemek - Dahi anlamında bir ek - 19- Çukur yer - Erdem - Bir 19- Sonsuza kadar - Erteleme - Bir biri. 3- Güzel bir yeri, bölgeyi, tabiatı borcun ödeneceğine teminat olarak gösteren resim - İriye yakın, biraz iri Sayıların işareti. 10- Dişi sığır - Dingil bütünden kesilmiş veya ayrılmış ödenince geri alınmak şartıyla - Sonuçsuz kalmak, sonuca - Sözleşme. 11- Kira geliri - Tantalın ince, yassı parça. 20- Işığı yansıtan, borçlunun alacaklıya verdiği değerli ulaşamamak. 4- İneğin sütten sembolü - Duyuru yoluyla. varlıkların görüntüsünü veren, cilalı eşya. 20- Mal, ticaret malı - Bir işte kesilmiş erkek yavrusu - Belirli bir 12-Tavlada bir - Toyca, bereriksizce. ve sırlı cam - Gerçekleştirilmesi yetkili olan, bir işi yapan, erbap - süre çalıştıktan sonra kanunlar 13- İnsansız hava aracı - Kontenjan zamana bağlı istek - Bir kimse veya Tiksinme, tiksinti - Çelişkili ve tutarsız gereği işi ile ilgisi kesilerek sayısı - Sert, kaba. 14- Değerli bir olayın anısını yaşatmak için bir iki cümleyi birbirine bağlamaya kendisine aylık bağlanmış olan maden - Tartışılarak varılan kesin şey üzerine kazılan yazı, yazıt, yarayan bir söz, lakin. kimse - Rusçada evet. 5- Uluslararası yargı - Lorentiyumun kembolü. Valide, anne.

82 SONBAHAR 2016