İzmir’de Endüstriyel Tasarım Eğitiminin Dünü ve Bugünü-Can Özcan Çocuklar İçin Akdeniz Görsel Öyküleme ve Felsefe Atölyeleri � Toplumsal Sorunlar İçin Yeni Arayışlar Sempozyumu � Nejat Yentürk: “Boyoz, sadece İzmir’in değil, Akdeniz’in simgesi olabilir.” �Tarih Araştırma Seminerleri’nin Üçüncüsü, ‘İzmir ve Akdeniz’ Temasıyla Gerçekleşti Herkes İçin Ekolojik Okuryazarlık Seminerleri � Dünya’nın Acı Tadı: Şeker Avrupa Pilot Kenti İzmir Programı Final Konferansı ve Ufuk Çalıştayı � İzmir Körfezi Potansiyel Varlıkları ve Stratejik Hedefler Çalıştayı � İzmirKültür İletişim Toplantıları, Kültür-Sanat Aktörlerini Buluşturuyor � Tarladan Sofraya: Gıdanın Sürdürülebilir Yolculuğunu Tasarlamak- Devrim Ülkebaş Dr. Dilek Akyalçın Kaya: “Ortak özellikler, her kentin kendi hikâyesini yok etmemeli.” � Tasarım Uğraşının Kültürel Bağlamı-Işıl Ezgi Çelik � Buğdayın Akdeniz’deki Yolculuğu ve İncirin Akdeniz’deki Yolculuğu Konferans Bildirileri Kitapları İzmir Büyükşehir Belediyesi Adına İmtiyaz Sahibi Mustafa Tunç SOYER

Sorumlu Müdür Ayşegül SABUKTAY

Editörler Begüm TATARİ Aren Emre KURTGÖZÜ

Yayın Koordinatörü Ertekin AKPINAR

Grafik Tasarım ve Uygulama Şerife ASLAN YAVAŞCA

Fotoğraflar İzmir Akdeniz Akademisi Arşivi

Kapak Fotoğrafı Sakıp YAŞAR - Efes Antik Kenti

Basım Yeri Dinç Ofset Matbaa-1145/4 Sokak No:11/C Yenişehir-İZMİR Tel & Fax: 0232 459 49 61-63 Sertifika No: 45147

Sayı 7/15 Kasım 2019

ISSN 2536-4839

Baskı Adedi 4000 adet

Yönetim Yeri İZMİR AKDENİZ AKADEMİSİ Mehmet Ali Akman Mah. Mithatpaşa Cad. No: 1087, 35290, Konak,İZMİR Tel: +90 (232) 293 46 13 Faks: +90 (232) 293 46 10 Sertifika No: 44775 [email protected] www.izmeda.org © İZMİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ

Yeniden Akdeniz Bülteni, yılda iki defa yayımlanan ulusal süreli yayındır. Bu bülten basın meslek ilkelerine uymayı taahhüt eder. Bu bülten İzmir Akdeniz Akademisi tarafından yayına hazırlanmış olup, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ücretsiz kültür hizmetidir. İzmir Akdeniz Akademisi’nin bedelsiz yayınıdır. Bütün hakları saklıdır. Kaynak gösterilmeden tanıtım için yayımlanacak yazılar dışında, İzmir Akdeniz Akademisi’nin yazılı izni alınmadan çoğaltılamaz, satılamaz.

Akdeniz ve İzmir Sempozyum

Toplumsal Sorunlar İçin Yeni Arayışlar Sempozyumu

taşıyan somut pratiklerin, farklı toplum kesimleri tarafından geliştirildiği izlenmektedir. Yanı sıra, Zafer Yenal [Prof. Dr. Boğaziçi Üniversitesi] - Derya Ni- artan sorunlara kentlerin yönetiliş biçimini, sivil zam [Dr. Öğr. Üyesi İzmir Ekonomi Üniversitesi] toplumla yerel yönetim arasındaki hiyerarşik sı- Karakılçık ve Seferihisar Deneyiminden Ne Öğren- nırları ortadan kaldıracak nitelikte, özgün yönetim dik? Yerel Yönetimler, Tarım ve Gıda pratikleri geliştirerek yanıt veren yerel yönetim ör- 14.45-16.00 III. Oturum nekleri de bulunmaktadır. Üretim ve Tüketimde Alternatifler-II Eleştirel bir söylemin ötesine geçerek, mevcut dü- Moderatör: Şükrü Özen [Prof. Dr. İzmir Ekonomi Üni- zene alternatif yaklaşım biçimlerini somutlaştıran versitesi] bu pratiklerin, farklı yönleriyle tartışılması ve elde Berkin Şafak Şener [Genç İşi Kooperatifi] edilen deneyimin irdelenerek, bakış açılarının ve Gölgelerin Gücü Adına: Ekonomik Demokrasi İçin yaklaşımlarının kavramsallaştırılması son derece Sosyal Kooperatifler önemlidir. Toplumsal Sorunlar İçin Yeni Arayışlar Sempozyumu, bunu gerçekleştirmeyi amaçlamak- Derya Nizam [Dr. Öğr. Üyesi İzmir Ekonomi Üniversitesi] ta olup, bu deneyimlerin oluşumuna katkıda bu- İzmir’de Yerel Kalkınma Stratejileri ve Kooperatifleş- lunan sivil oluşumları, yerel-bölgesel yönetimleri, me Deneyimlerinin Sosyolojik Bir Analizi araştırmacı ve akademisyenleri bu sorulara yanıt Duriye Kayser [S.S. Urla Kadın Girişimi Üretim ve İşlet- aramaya davet etmektedir. me Kooperatifi] Pelin Atakan [CIHEAM Hanya Akdeniz Tarımsal Araş- TOPLUMSAL SORUNLAR İÇİN YENİ ARAYIŞLAR tırmalar Enstitüsü] SEMPOZYUM PROGRAMI Topluluk Destekli Tarım: Sosyal Sermaye Sürdürüle- 15-16 Kasım 2019 bilirlik Hakkında Ne Söylüyor? Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi-İzmir 16.00-17.00 Forum

15 Kasım 2019 Cuma 16 Kasım 2019 Cumartesi 10.00-10.30 Açılış Konuşmaları 10.00-12.30 IV. Oturum Alp Yücel Kaya [Prof. Dr., Ege Üniversitesi, İzmir Akde- Adalet Arayışı ve Toplumsal Mücadeleler niz Akademisi Bilim Kurulu Üyesi ve Tarih Koordinatörü] Orhan Gazi Ertekin [Hakim] Uzun bir süredir hem Türkiye’de hem de tüm Dün- Mustafa Tunç Soyer [İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı] Olağanüstü Hal ve Türkiye’de Avukatlığın Dönüşümü ya’da kentler; toplumsal, ekonomik ve ekolojik dar Fevzi Özlüer [Avukat] 10.30-12.00 I. Oturum boğazlarla karşı karşıya. Çalışma koşullarından Ekoloji Mücadelelerinin Hukuk Yapabilirliği ve Ekolo- Yerel Yönetimde Alternatif Modeller yaşam çevrelerimizi nasıl inşa ettiğimize, ulaşım jik Haklar Merkezi Deneyimi Ulaş Bayraktar [Doç. Dr.] biçimlerinin sürdürülebilirliğinden nasıl beslendi- Selçuk Kozağaçlı [Avukat]-Arif Ali Cangı [Avukat] Paylaşan Kentler: Bir İhtimal Daha Var O Da Daya- ğimize, öğrenim ortamlarımızdan ekolojik kaynak- Begüm Özden Fırat [Doç. Dr., Mimar Sinan Üniversitesi] nışma mı Dersin? larımızın sürdürülebilirliğine yönelik kaygılar ve Kentsel Müşterekler Mücadelesi ve Müşterek Mülki- hoşnutsuzluklar giderek artmaktadır. Dünya’nın Ismael Blanco [Doç. Dr., Barselona Özerk Üniversitesi, yet İddiaları farklı coğrafyalarında süregiden çatışma koşulları Yönetim ve Kamu Politikası Enstitüsü Müdürü]-Ricard Senih Özay [Avukat] nedeniyle, yerinden edilen toplumların farklı coğ- Gomà [Prof., Barselona Özerk Üniversitesi, Barselona Yeni Arayışlarda, Özellikle Adalet ve Toplumsal Mü- rafyalarda yeni bir yaşam kurmalarının getirdiği Bölgesel ve Metropolitan Çalışmaları Enstitüsü Müdürü] cadelelerde Arayış Denemeleri zorluklar da artmakta, toplumları birlikte yaşama- Aşağıdan Alternatifler İnşa Etmek: Barselona’da Hayriye Özen [Prof. Dr. İzmir Ekonomi Üniversitesi] nın koşullarını yeniden düşünmeye zorlamaktadır. Toplumsal Yenilenme ve Yeni Belediyecilik Yerel Çevre Mücadeleleri, Siyaset ve Yargı Mevcut kurumsal yapılar, bu sorunlara yanıt üret- Ulus Atayurt 13.30-14.40 V. Oturum mekte zorlanmakta; üretilen yanıtların toplumun Üç Örnekte Yerel Yönetim ve Dayanışma Ekonomisi Farklılıklar ve Bir Arada Yaşam geniş kesimlerinin ihtiyaç ve beklentilerine yanıt İlişkisi Lülüfer Körükmez [Dr.] veremedikleri gibi, giderek derinleşen ve karmaşık- 13.00-14.30 II. Oturum Göç, Dayanışma ve Vatandaşlık Rejimleri/Pratikleri laşan sorunlara köklü çözümler üretmekte yeter- Üretim ve Tüketimde Alternatifler-I M. Cem Terzi [Prof. Dr.] siz kaldıkları görülmektedir. Moderatör: Aslıhan Aykaç Yanardağ-[Prof. Dr., Ege Bunalımdan Birlikte Yaşamaya Üniversitesi] Bu durum, bir yandan mevcut düzenin ve onun Fırat Genç [Dr. Öğr. Üyesi, İstanbul Bilgi Üniversitesi] Emel Karakaya Ayalp [Dr. Öğr. Üyesi, İzmir Demokrasi sorunları karşısında önerilen değişikliklere eleş- Kamusallığın Çözülüşü, Karşıt İmkânlar ve Müşte- Üniversitesi]-Zerrin Çelik [Dr., Ziraat Yüksek Mühendisi, tirilerin artmasına neden olurken; bunlara tepki rekler Politikası olarak ortaya çıkan hareketlerse, özellikle baskı Tarım Bakanlığı Araştırma Enstitüsü]-Fatih Özden [Dr. ve tehditlerin arttığı bir ortamda sönümlenmek- Araş. Gör., Ege Üniversitesi] 15.00-15.45 Forum te ya da etkileri sınırlı olabilmektedir. Bu koşullar, İzmir’de Alternatif Tarımsal-Gıda Sistemi ve Kentsel 15.45-16.30 Değerlendirme Oturumu toplumları yeni arayışlara zorlamaktadır. Nite- Gıda Planlamasının Olanakları Moderatör: Alp Yücel Kaya [Prof. Dr., Ege Üniversite- si, İzmir Akdeniz Akademisi Bilim Kurulu Üyesi ve Tarih kim son zamanlarda farklı toplumsal kesimlerin Kirsten Koop [Dr., Grenoble Alpes Üniversitesi] Koordinatörü] mevcut sorunları aşmak üzere, farklı biçimlerde Alpler’de Norm Yıkıcı Sosyal İnovasyonların Yerine İlhan TEKELİ [Prof. Dr., ODTÜ, İzmir Akdeniz Akademisi örgütlendikleri [dayanışma ağları, platformlar, Getirilmesi ve Ölçeklendirilmesi Modları Kurucu Onursal Başkanı] topluluklar ve benzeri], mevcut düzen içinden çı- Umut Kocagöz [Araştırmacı-Aktivist] kan çözüm önerilerine seçenek oluşturma iddiası Demokratik Yurttaşlık Bağlamında Gıda İnisiyatifleri

1 Akdeniz ve İzmir Haber-Söyleşi

Boyoz ve Keşkeğin Akdeniz’deki Yolculuğu

İzmir Akdeniz Akademisi, İzmir tarihini Akdeniz perspektifiy- le ele aldığı çalışmalar kapsamında yaklaşık dört yıldır, Akde- niz’in tarihsel anlamda da öneme sahip çeşitli tarım ürünle- rini konferans dizileriyle ele alıyor. ‘Zeytin’, ‘üzüm’, ‘buğday’ ve ‘incir’ üzerine gerçekleştirilen konferans dizilerinden sonra, bu yıl ilk olarak XVIII. yüzyıl- dan itibaren Osmanlı topraklarına giriş yapan Amerika kıtası menşeli ürünleri, bu ürünlerin tüketimi ve pişirme teknikleri Akdeniz’in mutfak tarihiyle birlikte düşünülerek nisan ayında gerçekleşen konferansla ele alındı.

Bu yılki ikinci konferans, 25 Mayıs Cumartesi Kültürü Araştırma Programı Koordinatörü Ni- Konferansta, “Endülüs’ün Katmeri, İzmir’in günü İzmir Sanat’ta [Kültürpark] Boyoz ve Keş- hal Kadıoğlu Çevik oldu. Böreği: Boyoz-Yufkanın Akdeniz’deki Durakla- keğin Akdeniz’deki Yolculuğu başlığıyla düzen- Yentürk konuşmasında, kökleri Endülüs mut- rı” başlıklı bir konuşma yapan Nejat Yentürk’le lendi. Moderatörlüğünü İzmir Akdeniz Akade- fağına, Kuzey Afrika ve Orta Asya konargöçer bir söyleşi gerçekleştirdik. Ege Üniversitesi Tıp misi Bilim Kurulu Üyesi ve Tarih Koordinatörü topluluklarına dayanan boyozu; Çevik ise, Ak- Fakültesi mezunu bir hekim olan Yentürk, gast- Prof. Dr. Alp Yücel Kaya’nın yaptığı konferansın deniz mutfak kültüründe başat rolü olan buğ- ronomi tarihi, kozmetoloji tarihi ve İzmir kent konuşmacıları, Koleksiyoncu-Araştırmacı Nejat dayın, törensel bir yemeğe dönüşmüş hali olan tarihi üzerine çalışıyor ve aynı zamanda bu Yentürk ve Kültürel Araştırmalar Vakfı Mutfak keşkeği ele aldı. alanların koleksiyoncusu.

Nejat Yentürk [Koleksiyoncu-Araştırmacı] “Boyoz, sadece İzmir’in değil, Akdeniz’in simgesi olabilir.”

Osmanlı topraklarına gelen ve İzmir’de popü- diyeceğimiz şeyler, boyoz gibi hamur işleri, bö- ler bir kahvaltılığa dönüşen boyozun bu yol- rekitaslar, haşlanmış yumurta gibi yiyecekler. culuğundan kısaca bahseder misiniz? Sefarad Yahudilerinin izlerini takip ettiğimiz Boyoz, Sefarad Yahudilerine ait, patenti on- zaman, bir şey yakalıyoruz. İspanya’dan sürül- lara teslim edilebilecek bir hamur işi. Boyozu düklerinde bütün Kuzey Afrika, Güney Avrupa, anlamanın yolu, Şabat sofrasını anlamaktan Balkanlar, hatta İngiltere ve Hollanda’ya da geçiyor. Dinlenme ve ibadet günü, nasıl Hıris- yayılıyorlar. ‘Boyoz’ sözcüğünü, oralarda ara- tiyanlar için Pazar, Müslümanlar için Cuma ise mamız gerekiyor. Bulgaristan ve Türkiye dışın- Yahudilerde de Cumartesi. Bu gün, Cuma gün- da hiçbir yerde çıkmıyor karşımıza. Türkiye’de batımıyla başlar, Cumartesi günbatımıyla sona de her yerde değil; Tire, Milas, İzmir, Edirne ve erer. Diğer dinlerden farklı olarak Musevilerin, o Tekirdağ’da karşımıza çıkıyor. ‘Boyoz’ [bollos], gün ibadet dışında hiçbir şey yapmamaları ge- İspanyolcadan Ladino diline geçen çok genel bir rekir. Çalışmayacak, para harcamayacak, ateş sözcük, gerçek ve tek anlamıyla ‘ekmek’ demek; yakmayacak, yemek pişirmeyecek, hatta yanın- 15. yüzyıldan başlayarak, bütün sözlükleri tara- daki insan başka bir dinden olsa dahi çalıştıra- mış biri olarak konuşuyorum. Yuvarlak ekmek. mayacak. O nedenle, Şabat günü yenecek ye- Boyoz Bulgaristan, Trakya, Edirne ve Tekirdağ mekler, bir gün öncesinden hazırlanmış olmalı. Sefaradları arasında, çok sert bir tür peksime- Konferansta, otantik haliyle ‘dinsel kimliği Peki, buzdolabının olmadığı devirlerde bu nasıl tin adıydı. Bizim boyozumuzla görünüş olarak olan bir ekmek’ olarak tanımlanabilecek bo- olacak? Sıcağa-soğuğa dayanıklı, ertesi güne da, ağızda hissettirdiği şey olarak da, hazırlanış yozun, bugün İzmir mutfağına ait bir börek kaldığında bozulmayacak, hazırlanması pratik olarak da aynı şeyler değil. Arjantin ve Brezilya türü olduğunu ifade ettiniz. İspanya’dan çıkıp, şeyler olacak. Fritadalar, yani onların mücveri gibi birçok ülkede de, ‘boyoz’ adında yiyecekler 2 Akdeniz ve İzmir Haber-Söyleşi var, ama bunlar kek gibi tatlı yiyecekler. Konferanstaki diğer konuşmacı Nihal Kadıoğ- tarihini gerçekten çok iyi tanıması gerekir. Bu Dünya’da yemek kitapları, yemekle ilgili me- lu Çevik, siyasi sınırların kültürel sınırları çiz- bilginin getireceği terbiye, yozlaşmaların önünü tinler 17. ve 18. yüzyıldan sonra sayıca artmaya mediğini dile getirdi. Dolayısıyla, yeme-içme kesecektir. Güncel bir örnek vereyim; çıtır başlıyorsa da öncesinde hiç yok değil. Işıl ışıl kültürünün de ülkelere değil coğrafyalara ait çıtır olmalıdır, tarifinin varlık sebebi budur; lok- bir belge var, adı çok uzun ve Arapça. Kısaca, olduğunu söylemek doğru olur mu? manın çeşnisi tarçındır, karanfildir, içine sıvı çi- gastronomi dünyasındaki adıyla söyleyeyim; “Coğrafya kaderdir”. İbn-i Haldun’un bu sözü kolata enjekte edemezsiniz, onu yumuşatamaz- 13. Yüzyıl Anonim Yemek Kitabı. Bu Endülüs ye- yeme içme kültürünün şekillenmesini açıklaya- sınız. Çikolatalı yapılmamalı; şuruptan mek kitabında, ‘Şabat’ isimli bir katmer yer alır. mıyor mesela; mutfak sadece coğrafyayla belir- cevizden alınan tadı perdelersiniz. Katiyen ye- Müslüman biri tarafından kaleme alınmış ve Ya- leniyor olsa, dünyada en çok pilav yiyenler niye nilik değil, damak tadının yozlaşmasıdır bunlar. hudilerin de yemeklerine yer vermiş çok önemli Türkler oldu? Mesela domates bu topraklar için İzmir, mutfağıyla öne çıkmak istiyor. Bunun yolu, bir yemek kitabı. Buradaki bir katmerin ‘Şabat’ yeni bir bitkidir; Türkiye’de yenilişi Amerika’nın İzmirli olmaktan gurur duyduklarını söyleyen- adını taşıması açık şekilde, Şabat sofrası için ha- keşfinden sonraya, bundan 160-170 yıl öncesine lerin gastronomik bilince sahip olmalarından zırlandığını gösteriyor. Kitapta yer verilen tarife dayanıyor, ama şimdi domatessiz yemek yapıl- geçiyor. Mesela gevreğimize denmesini is- göre Şabat katmeri fırında değil, tavada pişiri- mıyor Türkiye’de. Kahveyi ilk biz içtik. Afrika’dan temiyoruz, peki gevreğin tarifini biliyor muyuz? liyordu. getirilen bu tanelerle yapılan içecek, muhte- Gastronomi okuryazarlığı, geleneğine sahip “Boyoz, 1492 yılında İspanya’dan sürülmüş Mu- melen içki yasağının şehirlerde mecbur ettiği çıkmayı, sırt çevirmemeyi de beraberinde geti- seviler tarafından İzmir’e getirildi” diye bir şe- sosyalleşme mekânlarının içecek ihtiyacını kar- riyor. Sadece aldığımız hazla yetinemeyiz; bazı hir efsanesi yaratıldı. Maalesef olaylar böyle şılamıştı en başında. Aynı coğrafyadan çıkan sorumluluklarımız ve görevlerimiz var. ‘Şam- gerçekleşmedi. Bir kere Yahudiler İzmir’e 1492 üç semavi dinin çok farklı kültürlere yol açtığını mali’ ismi, örneğin. İzmir simidine, ‘gevrek’ den- yılında değil, 1500’lerin sonu veya 1600’lerin unutmayalım. Bugün bazı antropolojik gerekçe- mesini savunuyor herkes, peki niye şammaliye başında geldiler. Oradan getirebilecekleri şey bir leri de bunlara ekleyebiliriz. Coğrafya tek başına ‘şambali’ diyoruz? Bu tatlının adı, 1980-1985’lere katmerdi ve katmer getirdiler. İkincisi, çok ince malzemeyi belirlemiştir; o da tarihin sıfır nokta- kadar ‘şammali’ydi. İzmir’e doğru büyük iç göç açılmış bir böreği [ve de baklavayı] fırınlamaya sında. Mutfak kültürü çok girift bir alan, fakat hareketlerinin yaşandığı bir dönemdi. Bu değişik Osmanlı mutfağı da o yıllarda henüz başlama- kesinlikle siyasi sınırlar içine hapsedilebilecek ada dili dönmeyenler, ‘şambali’ derdi. O yıllarda mıştı. Katmeri sac veya tava gibi açık bir yüzey bir şey değil. toy bir muhabirin yaptığı bir haberin de etkisiyle üzerinde pişirdiğinizde, kabarmaz. Fakat fırına adı ‘şambali’ olarak kaldı, hatta patenti ‘şamba- verdiğiniz zaman, hamurun içindeki su buharı li’ diye alındı! Bu tatlı Kıbrıs’ta, Yunanistan’da harekete geçer, yufka tabakaları birbirinden ay- “Türk mutfağına sahip çıkabilmek için, da satılır, aslında bir Suriye-Halep tatlısıdır; rılır, yani kabarır. Bir katmerin böreğe dönüşme- o kültürü sürdüren insanlarda belli bir bütün buralarda adı ‘şammali’dir. Ödemiş, Tire, si için fırınlanmaya ihtiyacı vardır. İşte onu bu farkındalığın, bilinç düzeyinin gelişmesi Akhisar’da evlerde yapılır, adını sorun yapanlara, topraklarda bulabildi boyoz. İnce yufka tabaka- gerekiyor.” ‘şammali’ derler. Tarih olmadan kültür olmuyor, larının kullanıldığı bir hamur işinin fırınlanarak gastronomi olmuyor. Genç kuşaklar adına endi- pişirilmesinin 15. ve 17. yüzyıl arasında gerçek- Günümüzde özellikle sosyal medyada yapılan şem bundan. leştiğini tahmin ediyoruz. paylaşımlarda, yiyeceklerin lezzetine ve ha- Pul pul dökülme özelliği, şu anki yaşayan yaşlı zırlayanın maharetine vurgu yapıldığına, ama İzmir Ticaret Odası’nın girişimiyle, 2017 yılın- Musevi hanımların verileri içinde bile yer almı- “gastronomi okuryazarlığının” eksik olduğuna da tescil edilerek koruma altına alınan İzmir yor. Onlar biraz dişe gelmesini, kalın olmasını değindiniz. Bunu biraz açar mısınız? Boyozu’nun belirleyici özellikleri nelerdir? seviyorlar. Çünkü biz artık ortalama Türk damak İnsanlarda bir kolaycılık ihtiyacı var. “Bana bir Bizim geleneğimizde börekler sadeyağla veya tadına uygun hale getirdik boyozu. Bu inceltme- yer önerin, gönül rahatlığıyla orada yiyelim” tereyağıyla açılırdı, hiçbir sıvı yağla börek açıl- yi sağlayacak havada savurma usulünün patenti denmesini bekliyorlar. Bu müthiş bir tembellik. mazdı. Çarşıda satılan börekler de çoğunlukla de, Rumeli göçmeni ustalardadır. Bu ustaların İz- İtiraz ettiğim şey bu. Bir yiyeceğin nasıl hazır- kıymalı yapılırdı. Muhafazakâr Yahudiler, asla mir’e yerleşmesi ve boyoz fırınlarında işe girme- lanması gerektiğini bil, sen kendin seç, doğru tereyağı ve bundan elde edilen sadeyağı yemez- siyle birlikte, boyozun tarifi şu anki haline ulaştı. veya yanlış uygulayanı kendin tespit et. Hatta lerdi. Eti tereyağı veya sütle birlikte yemeleri de Yani İzmir’de, kökü Yahudi olan bir katmerin Ru- eleştir, savun ve koru. Son yıllarda yaygınlaşan dinlerince yasaktır. Bu yüzden kendi fırınlarında, meli’den göçmüş börek ustalarıyla buluşmasıy- “gıda ve beslenme okuryazarlığı”, sağlık endişe- kendi böreklerini üretmişlerdir. Tereyağına ve la, bugünkü halini aldı İzmir boyozu. Gastrono- leriyle ortaya çıkmıştı. Gıdanın hijyenik koşul- sadeyağa uzak durmaları, onları boyoz imala- mik bir dönüşüm yaşadı. larda hazırlanmasından ve kaynağından sofraya tında dönemin en bol ve en ucuz yağı olan, hatta doğru koşullarda ulaşmış olmasından duyulan dönemin tek kızartma yağı olan susam yağına Boyoz, Akdeniz’de nasıl bir yere sahip? kaygılar bunu doğurmuştu. Benim önerim işin yönlendirmişti. Yahudiler boyoz imalathanele- Boyoz, Akdeniz havzasında oluşup gelişmiş ve kültürel boyutunu kuşatıyor. Gurmelik de değil rinde, Müslüman börekçiliğinde kullanılan sa- yine bir Akdeniz kentinde yaşam bulmuş bir bu; sözünü ettiğim başka bir şey. deyağı değil, susam yağını kullanırlardı. Bir de hamur işi. Birkaç yüzyıllık geçmişi var. Bu kadar ‘Türk mutfağı’ diye tanımlanabilecek mutfağın boyozun açılma tekniğinde tahine ihtiyaç vardır. geçmişe sahip hamur işi sayısı sınırlıdır; boyoz, yazımının tamamlandığını, hatta bu mutfağın Susamyağı da tahin de susamdan elde edilir, fa- “Akdeniz’e ait” diyebileceğimiz birkaç tanesin- inşasının bittiğini düşünmüyorum. Çünkü daha kat ayrı aşamalarda kullanılır. Tabii, 1950 önce- den biri. O nedenle, sadece İzmir’in değil, Ak- Anadolu’daki birçok yerel tarifin, ulusal -mut sinde kalmış bir gelenekten söz ediyorum. deniz’in simgesi olabilecek, Akdeniz’i çok iyi fağa katılması tamamlanmadı. ‘Türk mutfağı’ İzmir boyozunu “İzmir Boyozu” yapan şey, ta- özetleyebilecek bir hamur işi olarak görüyorum. dediğimiz şeye sahip çıkabilmek için, o kültürü hindir. Tescili bu yönde yapıldı. Tahinsiz açılmış Türk, Sefarad Yahudisi ve Rumeli muhaciri börek sürdüren insanlarda belli bir farkındalığın, bi- bir boyoz bundan böyle “İzmir boyozu” adını ustaların ortak eseri. Bu üç unsurun birleştiği bir linç düzeyinin gelişmesi gerekiyor. “Baklava kullanamaz. Tahin sadece lezzet katmaz, çıtır başka şehir daha bulunuyor; Saraybosna. Ne- Türk’tür”, “lokum Türk’tür” gibi ezbere, slogan- çıtır olmasını ve saatler boyu taze kalmasını den orada böyle bir böreğin gelişmediği merak vari şeyleri arka arkaya sıralayarak, Türk mutfağı sağlar. Maalesef pahalılığı nedeniyle tahin nere- edilmeli. İzmir’in bir liman şehri olması, mutfa- savunulamıyor. deyse terk edildi. Pek az sayıda fırın ise saf tahin ğını şekillendirmiştir; çünkü sizin liman ve çarşı- Çok enteresan bir şey var, Türkiye’de iyi bir piz- değil, endüstriyel yağlarla ya da ayçiçek yağıyla nızda, zaman kaybetmeden ayaküstü tüketebi- zanın nasıl olması gerektiği konusunda fikir öne karıştırılan tahin kullanılıyor. İşte, savunduğum leceğiniz yiyeceklere ihtiyacınız var. Saraybosna sürüldüğü kadar iyi bir pidenin nasıl olması ge- “gastronomi okuryazarlığı”, bu bilince sahip kent ise böyle bir şehir değildi. rektiği konuşulmuyor. Sözünü etmek istediğim insanının sayısının artmasını arzu etmektedir. şey bu. Mutfağında iddialı bir kültürün mensu- “İzmir’in bir liman şehri olması, bu olan insanın, kendi mutfağını ve mutfağının mutfağını şekillendirmiştir.” 3 Dünya ve İzmir Söyleşi

Dr. Güldem Özatağan [Bağımsız Araştırmacı] “Yeni gelişmeleri olumlu bir şekilde yönlendirebilmek ve geleceği farklı bir şekilde kurgulayabilmek için, bunları yeni bakış açılarıyla değerlendirmek gerekiyor.”

sım 2019 tarihlerinde düzenlenecek olan ‘Top- çözümler geliştirdiğini görüyoruz. Bu durum, lumsal Sorunlar İçin Yeni Arayışlar’ başlıklı yeniliği ve bunun aktörlerini yeniden ele almayı sempozyum, alternatif yaklaşım biçimlerini gerektiriyor. ‘Toplumsal yenilik [social innova- somutlaştıran, bu pratiklerin farklı yönleriyle tion]’, ‘Tabandan gelen yenilikler [grassroots tartışılması ve elde edilen deneyimin irdelene- innovation]’, ‘Sürdürülebilir dönüşüm [sustai- rek, bakış açılarının ve yaklaşımların kavram- nable transition]’ gibi kavramlar, böyle bir ge- sallaştırılmasını amaçlıyor. Sempozyumda, bu reksinimle gündeme geliyor. deneyimlerin oluşumuna katkıda bulunan sivil oluşumlar, yerel-bölgesel yönetimler, araştır- O nedenle, yeni gelişmelerin ve geleceği fark- macı ve akademisyenler bir araya getirilerek ko- lı şekilde kurgulayabilecek yeni oluşumların nuyla ilgili sorulara yanıt aranacak. kavramsal olarak irdelenmesi, yeni yaklaşım- ların geliştirilmesi, bir zorunluluk. Bu, yeni Sempozyum Düzenleme Kurulu Üyesi, Bağım- yaklaşımları uygulamaya geçirecek, yeni poli- sız Araştırmacı Dr. Güldem Özatağan ile konu tika ve uygulama araçları geliştirilebileceğine hakkında görüştük. yönelik ipuçları verecek olması açısından da Toplumsal sorunlara ilişkin yeni bakış açıları son derece önemli.

“Yeni oluşumların kavramsal olarak irdelenmesi, yeni yaklaşımların “Pek çok konuda, sorunlara köklü Uzun bir süredir ülkemizde olduğu gibi tüm geliştirilmesi, bir zorunluluk. Bu, yeni çözümler getirebilecek, geleceği farklı dünyada kentler; toplumsal, ekonomik ve yaklaşımları uygulamaya geçirecek, şekilde kurgulayabilecek yaklaşımların ekolojik darboğazlarla karşı karşıya. Çalışma yeni politika ve uygulama araçları ilkeleri yavaş yavaş ortaya çıkıyor.” koşullarımızdan yaşam çevrelerimize, öğre- geliştirilebileceğine yönelik ipuçları verecek nim ortamlarımızdan ekolojik kaynaklarımıza, olması açısından da son derece önemli.” Mevcut kurumsal yapılar, toplumsal sorun- toplumsal yaşamın birçok bileşenine dair kaygı lara tatmin edici çözüm önerileri getirmekte ve hoşnutsuzluklar giderek artıyor. Ek olarak, ve yaklaşımların kavramsallaştırılması, ne- sizce neden zorlanıyor? ülkelerindeki çatışma koşulları nedeniyle baş- den özellikle içinde bulunduğumuz zaman ve ka coğrafyalarda yaşam kuranların karşılaştığı koşullarda önem taşıyor? zorluklarla birlikte toplumlar, bir arada yaşa- Yaşanan sorunların çeşitliliği, derinliği ve kar- manın koşullarını yeniden düşünmek durumun- maşıklığı kurumlaşmış düzenleme mekaniz- Belki, bugün pek çok konuda bir yol ayrımında da kalıyor. malarında, sorunlara müdahale biçimlerinde olduğumuzu söyleyerek başlamak gerek. Bu- köklü bir değişiklik gerektiriyor. Böyle bir deği- nun çok genel iki göstergesi var. Bunlardan ilki, şim; mevcut kurumları ve bunları şekillendiren Mevcut kurumsal yapıların, bu sorunlara üret- mevcut düzenin yol açtığı siyasi, iktisadi, top- siyasi erki zayıflatacak ve hatta kimilerini devre tiği yanıtların toplumun geniş kesimlerinin lumsal ve çevresel sonuçların geçmişten akta- dışı bırakacak nitelikte bir değişimdir. O neden- ihtiyaç ve beklentilerine yanıt veremediği gibi, rılan sorunları derinleştiriyor ve yeni birtakım le, mevcut yapılar değişime direnç gösteriyor. giderek derinleşen ve karmaşıklaşan bu mese- sorun alanlarını da ortaya çıkarıyor olması. Ay- Ancak, hoşnutsuzlukları yönetebilmek için de lelere köklü çözümler üretmekte yetersiz kal- rıca, hem Dünya’da hem de Türkiye’de bu sorun- birtakım çözümler sunuyor. dığı görülüyor. Bu durum, hem mevcut düzene lara yeni çözüm arayışları ve çabalar da var. Bu hem de sorunlara karşı önerilen değişikliklere durum, süregiden ve yeni ortaya çıkan sorun- yönelik eleştirilerin artmasına neden olurken, lara dikkat çekmeyi, yeni arayışları ve çabaları Fakat bu çözümler, mevcut yapının içinden bunlara tepki olarak çıkan hareketlerin etkileri incelemeyi ve bunları ortaya çıkaran süreçleri çıkan, mevcut yaklaşımların uzantısı olan de sınırlı kalabiliyor. tanımlamayı zorunlu kılıyor. Yeni gelişmeleri ‘küçük değişiklikler’ oluyor. O nedenle de so- olumlu bir şekilde yönlendirebilmek ve geleceği runları kökünden çözmekte yetersiz kalıyor. Söz konusu koşullar, toplumları yeni arayışlara farklı bir şekilde kurgulayabilmek için, bunları Öte yandan, pek çok konuda, sorunlara köklü itiyor. Nitekim, son zamanlarda farklı toplum- yeni bakış açılarıyla değerlendirmek gerekiyor. çözümler getirebilecek, geleceği farklı şekilde sal kesimlerin mevcut sorunları aşma amacıyla; kurgulayabilecek yaklaşımların ilkeleri yavaş yavaş ortaya çıkıyor. dayanışma ağları, platformlar ve topluluklar Nitekim, pek çok konuda önemli kavramsal gibi çeşitli biçimlerde örgütlendikleri gözlem- dönüşümler yaşanıyor. Örneğin, 1980’lerden leniyor. Güncel sorunlara, sivil toplumla yerel bu yana gündemin odağında yer alan konu- Bu ilkelerle şekillenen somut siyasal ve örgütsel yönetim arasındaki hiyerarşik sınırları ortadan lardan biri olan ‘yenilik’… Bu kavram, küre- düzenlemelerin oluşmasıysa daha fazla zaman kaldıracak nitelikte özgün yönetim pratikleri selleşme süreci ve rekabet gücü bağlamında alıyor. Ancak tüm bu karmaşa içinde, kurum- geliştirerek yanıt veren yerel yönetim örnekleri ele alınmasına karşın, bugün farklı toplum- sallaşmış düzenleme mekanizmalarının ve ku- de bulunuyor. sal kesimlerin, dünyanın bütününe, sürdü- rumsal yapıların etkinliği sorgulanıyor, onlara rülebilirliğine, ekolojik dengelerine, haklara güven azalıyor. Tabii, bu da gerilimlerin ortaya İzmir Akdeniz Akademisi tarafından 15-16 Ka- ve toplumsal adalete duyarlı bir yaklaşımla çıkmasına yol açıyor. 4 Dünya ve İzmir Söyleşi

Birçok toplumda, gerek iş yaşamında gerek- se kamusal hayatta hiyerarşinin keskinliğini yitirmeye başladığını görüyoruz. Sizce bu du- rumu tetikleyen faktörler ve bu durumun ge- tirdikleri nelerdir?

Aslında bugün geldiğimiz noktada, birbiriy- le ters düşen farklı gelişmelerden söz etmek mümkün. Karar mekanizmaları, büyük ölçüde sermayenin ve siyasi iradenin talepleri doğrul- tusunda şekilleniyor. Dünya’nın farklı yerlerinde, bunun sürdürülebilirliği karar mekanizmaları merkezileştirilerek ve hatta aşırı müdahaleci - tum ve yaklaşımlarla sağlanıyor. Bu gelişmeler, demokratikleşme ve haklar konusunda kaygı- ların artmasına, aşırı müdahaleci yaklaşımlara yönelik eleştirilere neden oluyor.

Diğer yandan, karar verme süreçlerinin farklı bi- çimlerde tanımlandığı, bu yeni tanımla şekille- nen örgütlenme çabaları da bu gelişmelere eşlik ediyor. Toplumun farklı kesimleri, yaşadıkları dünyaya karşı sorumluluklarını yerine getirmek için yeni biçimlerde örgütleniyorlar. Bu örgüt- lenmeler dayanışmayı ve birlikte hareket etmeyi öne çıkarıyor. Dünya’nın bütününe, sürdürülebilirliğine, eko- lojik dengelerine, haklara ve toplumsal adalete duyarlı yaklaşımlar geliştirmede etkin rol alıyor- Mevcut düzen içinde hüküm süren, daha hiye- lar ve bir araya gelerek ortaya koydukları fikir- rarşik toplumsal ilişkilerden farklı ilişkileri öne lerle ve araçlarla yaratıcı çözüm önerileri geliş- çıkarıyorlar. Bu, temelini toplumdan alan yeni tiriyorlar. Farklı bir Dünya’yı inşa etme sürecinin bir yönetim anlayışı, yeni bir demokrasi talebi özneleri olarak karşımıza çıkıyorlar. Dünya’nın aynı zamanda. Bu olurken de sürtüşmeler, çeliş- farklı yerlerinde ortaya çıkan bu özgün örnekler, kiler ortaya çıkıyor. Ancak tüm bu olup bitenler giderek zenginleşiyor. Yeni Dünya’nın, bu farklı içinde, mevcut karar mekanizmaları sorgulanı- örneklerin katkısıyla nasıl kurgulanacağı ve sür- yor, bu süreçlerle belirlenen yönetim sistemleri- dürüleceği önemli sorulardan biri. İlk sorunuza ne güven azalıyor. dönecek olursak, bu nedenle de bu gelişmelerin irdelenmesi, yeni kavramsal çerçevelerle ele “Toplumun farklı kesimlerinin, özellikle alınması gerekiyor. de gençlerin, yaşadıkları dünyaya karşı sorumluluklarını hatırladıklarını ve Sempozyum sonucunda yerel/ulusal mı yoksa edilgen konumlarından sıyrıldıklarını evrensel nitelikte mi çıkarımlar elde edilmesi gösteren, geleceğe dair umut veren hedefleniyor? gelişmeler yaşanıyor.” Bütün bu yeni gelişmeleri ortaya çıkaran koşul- lar, toplumsal sorunlar, yeni arayışlar İzmir’e ya Gerek ülkemizde gerekse Dünya’da, gençlerin da Türkiye’ye özgü şeyler değil. Şüphesiz geliş- küresel meselelerin çözümü konusunda gi- me öyküleri ve bunların ardındaki dinamikler derek daha aktif hale geldiğini görüyoruz. İs- yöresel, ulusal niteliklere göre farklılaşabiliyor veç’ten başlayıp tüm Dünya’ya yayılan, iklim ancak birtakım kaygılarda, ilkelerde ortaklaşı- değişikliği için liderlerin harekete geçmesinin yorlar, benzerlikleri de var. O nedenle, gündeme talep edildiği, ‘Gelecek için Cuma Günleri’ gelen gelişmeleri Dünya geneli ve Türkiye’den grevleri, buna örnek olarak gösterilebilir. Bu örneklerle ele almak, benzerliklerini ve farklılık- durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? larını tanımlamak, ortaya çıkaran süreçleri an- lamak ve değişimi yönlendiren aktörlere ipuçları Bunlar, toplumun farklı kesimlerinin, özellikle sunmak çok önemli. Sempozyum da bunu yap- de gençlerin, yaşadıkları dünyaya karşı sorum- mayı hedefliyor. luluklarını hatırladıklarını ve edilgen konumla- rından sıyrıldıklarını göstermesi açısından son derece önemli ve geleceğe dair umut veren ge- lişmeler. Daha da önemlisi, bu kesimler, kendi- lerine dayatılan bir dünyada kendi kapasiteleri, birikimleri, kimlikleriyle var olmaya çalışmanın ötesinde, hoşnut olmadıkları bir dünyanın dışı- na çıkmanın yollarını arıyorlar.

5 İzmir Ekoloji

Herkes İçin Ekolojik Okuryazarlık Seminerleri

İzmir Akdeniz Akademisi tarafından; 13 Şubat-21 Mart 2019 tarihleri arasında, Zeytin Okulu eğitmenlerinin gönüllü katkılarıyla, Herkes için Ekolojik Okuryazarlık Seminerleri gerçekleştirildi.

Yoğun ilgi gören ve katılımın ücretsiz olduğu İkinci adımsa, ekolojik sistemlerin işleyiş pren- Herkes İçin Ekolojik Okuryazarlık Seminerle- sipleriyle uyumlu tasarımları -kurumları, tek- ri hakkında, Prof. Dr. R. Funda Barbaros [Ege nolojileri, şehirleri, ekonomik ilişkileri- hayata Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi geçirmektir. İktisat Bölümü], Doç. Dr. Meneviş Uzbay Piri- li’nin [Ege Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Ekolojik okuryazarlık da, bir sürdürülebilir Fakültesi İktisat Bölümü], Arş. Gör. Özge Erdö- yaşam öğretisidir. Sürdürülebilir yaşamların lek Kozal’a [Ege Üniversitesi İktisadi ve İdari Bi- hayata geçirilmesi doğrultusunda öncelikle, limler Fakültesi İktisat Bölümü] konu hakkında doğanın yeryüzünde, hayatı milyarlarca yıldır görüşlerini ve bazı katılımcılara izlenimlerini mümkün kılan ekolojik sistemlerinin temel iş- sorduk. leyiş prensiplerine ilişkin farkındalık yaratmayı amaçlar. Aynı zamanda, ekoloji boyutunun da Herkes İçin Ekolojik Okuryazarlık Seminerle- ötesine geçerek kişilerin, yaşamı kavrayışların- Son yıllarda yaygınlaşarak gelişen ‘ekolojik ri, ne amaçla düzenlendi? da yeni bakış açıları kazanmalarını özendirerek, okuryazarlık’ kavramının amacı; doğanın ge- Doç. Dr. Meneviş Uzbay Pirili: Son 15 yıldır, ge- ‘iyi yaşamın’ olanaklarına dair ufku ve yaratıcılı- zegensel temel prensiplerinin anlaşılması, öğ- zegenimiz bizimle konuşmaya başladı, kendi ğı geliştirmeyi amaçlar. retilmesi ve bu prensiplerle uyumlu olabilecek dilinde. Olaylar yaratıyor; tsunamiler oluyor, yaşam biçimlerinin tasarlanması doğrultusun- buzullar eriyor… Bilim, son 15-20 yıldır, doğa- Ekolojik sistemlerin işleyiş ilkelerini ve sınırları- da, farkındalık ve bilinç yaratılmasıdır. nın dilinin kodunu çözdü. Ekolojik okuryazarlık nı kavramış, bunları sürdürülebilir topluluklar Türkiye’de ilk kez bir yerel yönetim tarafından seminerlerimizde, bilimsel olarak ortaya kon- oluşturmak için kullanan ve doğayla uyumlu kentliye sunulan Herkes için Ekolojik Okur- muş olan, doğanın bize feryat ettiği bu dili her- yaşamayı ilke edinmiş kişiye de ‘ekolojik okur- yazarlık Seminerleri’nde, farklı yaş ve meslek kesin anlayacağı bir şekilde anlatıyoruz. yazar’ denir. gruplarından toplam 60 katılımcı yer aldı. Katı- lımcılar, kent ve bireysel yaşamı kavrayışlarına Haftada bir gün olmak üzere, toplam beş dair, 5 hafta boyunca hem birbirlerinden hem “Ekolojik okuryazarlık, bir sürdürülebilir hafta süren seminer dizisinde hangi temalar de eğitmenlerden öğrenip, bütüncül bir ‘iyi yaşam öğretisidir.” işlendi? yaşam’ın olanaklarına dair düşünme ve bakış açısı kazandılar. Seminerleri tamamlayan katı- Prof. Dr. R. Funda Barbaros: İlk hafta, günü- lımcılara katılım sertifikası verildi. müzde küresel kalkınma gündeminin temel da- yanağını oluşturan sürdürülebilirlik kavramı ve ‘Ekolojik okuryazarlık’ ne anlama geliyor? yaklaşımının değerlendirilmesiyle başladı. Ar- Kültürpark İzmir Sanat Oditoryum salonunda; Doç. Dr. Meneviş Uzbay Pirili: Ekolojik okur- dından ‘yaşam nedir’ sorusuna, kimi yerde yeni Prof. Dr. R. Funda Barbaros, Doç. Dr. Meneviş yazarlık eğitiminin kurucularından Fridjof bir bakış açısı getiren sistem teorisi yaklaşımı Uzbay Pirili, Doç. Dr. Zehra Akdemir, Arş. Gör. Capra’ya göre, “Sürdürülebilir bir yaşam, giri- tanıtıldı. Ayrıca, iklim krizinin uluslararası gün- Özge Kozal, Selin Tunçer, Pınar Börü ve Surusi şimleri, ekonomisi, teknolojileri, kurumları ve demdeki yeri değerlendirildi. Sadece hükümet- Uras tarafından verilen seminerlerde katılım- fiziksel yapılarıyla doğada var olan yaşamı sür- ler düzeyinde değil, birey, toplum, hükümet ve cılar insan-doğa-kent etkileşimini ve ekolojik dürebilme kapasitesini bozmayan dolayısıyla hükümet dışı kuruluşların birlikte ve bireysel sorunları derinlemesine anlama, öğrenme ve gezegenimizin ekolojik sistemleriyle uyumlu hareket etmesiyle değişimin daha kalıcı ve etki- değerlendirme kapasitelerini artırırken, sürdü- olarak tasarlanmış bir yaşamdır.” Sürdürüle- li olabilmesinin mümkün olabileceği belirtildi. rülebilir yaşam pratiklerinin desteklenmesi, ta- bilir yaşamların hayata geçirilebilmesinde ilk İkinci hafta, ekolojik okuryazarlık öğretisinin sarlanması ve hayata geçirilmesine ilişkin bilgi adım doğanın, milyarlarca yıldır, gezegendeki bir diğer dayanağı olan, yeryüzüne ve birbiri- sahibi oldular. yaşamı sürdürebiliyor olmasının altında yatan mize olan bağımlılığımız ilkesi, insanlığın ev- temel prensipleri, örüntüleri anlamak olmalıdır. rensel zekâsı teması ekseninde ele alındı. İnsan 6 İzmir Ekoloji

faaliyetlerine bağlı olarak, sanayi devriminden Selin Tunçer: Seminerlerimiz boyunca “sürdü- bugüne gezegenimizin temel sistemlerinde rülebilirlik” olgusunu, bugünkü ve gelecek ne- meydana gelen bozulmaların nedenleri ve et- sillerin gezegenimiz üzerindeki yaşamını hem kileri üzerine odaklanıldı. güvenlik içinde hem de adalet ve refahla sürdü- Bir sonraki hafta, ‘Ekolojik Okuryazarlık’ kavra- rebilmesi kapsamında ele aldık. Seminerlerde, yışında, özellikle 1972 yılında Roma Kulübü’nün günümüzde pek çok ülkede bu doğrultuda ger- ‘Büyümenin Sınırları’ çalışmasından sonra, bü- çekleşmekte olan çeşitli sürdürülebilir yaşam yümenin niteliği ve gerekli olup olmadığı ek- pratiklerini tanıttık. senlerinde yükselen tartışmaların arka planını anlamak için üzerine düşünülmesi gereken “Bambaşka alanlardan bambaşka kavramsal farklılıklar ele alındı. insanların aynı farkındalıkla bir araya Burçak Temel [Tıbbi Biyolog, Drama Eğitmeni] Dördüncü hafta, sürdürülebilirlik yaklaşımı geldiğini ve ne kadar aynı olduğumuzu, Bir sivil toplum kuruluşunda, gönüllülere ekolojik boyutun yanı sıra, sosyal ve ekonomik ekoloji eğitmenliği yapıyorum. Gönüllüler de boyutlarıyla bir bütün olarak ele alınarak, bu birlikte ne kadar güçlü olduğumuzu çocuklara bu eğitimi veriyorlar. Burada, bizim boyutlar arasındaki karşılıklı bağlantısallıklar gördüm.” eğitim programımızda bulunmayan mimari ve üzerine konuşuldu. Buna ek olarak, Dünya’da medeniyet gibi konulara da girdik. Onları da, giderek yaygınlaşan ekolojik toplulukların, sür- Katılımcıların İzlenimleri eğitim programımıza almayı planlıyorum. Bu dürülebilir yaşam dönüşümlerinin gerçekleşti- yüzden, bu eğitim bana çok şey kattı. rilmesindeki kilit rolleri tartışıldı. Bu kapsamda Tuğçe Erzin-[Kadın Çalışmaları Yüksek Lisans Dünya’daki eko köylerden örnekler verildi. Gıda Öğrencisi] topluluklarının, yeni tüketim örüntüleri yarat- madaki etkileri anlatıldı. Hep beraber olmamız çok güzel çünkü bu ko- nuda bir şeyler öğrenmeye, yapmaya çalışırken Beşinci ve son hafta, seminere katılanların so- bazen yalnız hissediyordum kendimi. Burada, ruşturan bir topluluğa dönüşmesi için tasar- bambaşka alanlardan bambaşka insanların lanan ve herhangi bir bilginin dikte edilmesi aynı farkındalıkla bir araya geldiğini ve ne ka- değil, açığa çıkarılması yöntemi olan bir uygu- dar aynı olduğumuzu, birlikte ne kadar güçlü lama gerçekleştirildi. Bu uygulamada; ‘Ekolojik olduğumuzu gördüm. Okuryazarlık’ seminerlerinde tüm içerik plan- lamalarında katılımcıların burada öğrendikleri, farkına vardıkları bilgileri, kazanımları pratik Dr. Sema İlhan [Tıp Doktoru] hayat deneyimine dönüştürmeleri hedeflendi. İnsanı, doğadan bağımsız bir varlık olarak algı- lamak mümkün değil. Hem insan için hem de Sizce, seminerler amacına ulaştı mı? doğa için sürdürülebilir bir yaşamı anlatan çok güzel bir program. Benim için insanın iyileşme- Prof. Dr. R. Funda Barbaros: Bu seminerlerde, si, ruhsal ve fiziksel bir bütünlük içeriyor. Şu ‘Yeryüzünün Dilini Anlamak İçin’ diye bir slo- anda insan, maalesef doğayla kopukluk yaşı- ganla yola çıktık. Sanıyorum hem eğitimciler, yor ve farkında olmadan doğaya verdiğimiz her hem de katılımcılar açısından doğanın diline türlü zararı kendi bedenimizde deneyimliyoruz. ilişkin yeni bir kavrayış gelişti ve bu kavrayışın Hastalarıma, sürekli olarak bunu anlatıyorum. herkes için yeni ilhamlara yol açmasını da umu- Önümüzdeki yıllarda, her birimizin davranışı yorum. Anladığım kadarıyla, bir araya geldiği- kritik önem taşıyor. Bana göre çok umut veren, miz bütün bu süre boyunca, herkeste bu yeni çok güzel örnekleri paylaşan ve kendi yaşamın- dile ilişkin bir heves, bir merak oluştu. Hepimiz da da bunu oluşturmuş çok iyi eğitmenlerle ça- için, Dünya için, gezegenimiz için iyi olduğunu lışan, çok hoş bir programdı. umuyorum.

Tufan Fırat Göksel [Sosyal Hizmetler Uzmanı] Arş. Gör. Özge Erdölek Kozal: İktisadi büyüme öteden beri, toplumların zenginliği ve geliş- İnsanın, doğayla ilişkisini canlandırmak ve mişliğinin en önemli göstergelerinden biri ola- bunu tekrardan inşa etmek üzere bir düşün rak öne çıkmıştır. Bu seminerlerde, toplumsal yolculuğuna çıkmak istiyordum. Seminerler, zenginlik ve gelişmişliğin, iktisadi büyümenin bu düşün yolculuğunda bana çok iyi kılavuzluk yanı sıra daha kapsayıcı göstergelerle de ele etti. Bu çalışmayı, hem insanın kendini tanıma alınması gerekliliği tartışılmış ve seminerler, süreci hem de çevreye ilişkin yaklaşımını tekrar ‘iyi bir yaşamın olanaklarına’ dair çok aydınla- değerlendirmesi açısından çok kıymetli görü- tıcı olmuştur. yorum.

İnci Nazlıcan Sağırbaş [Mimarlık Öğrencisi] Pınar Börü: İnsan kaynaklı küresel ısınma- nın gezegenimizin doğal döngüleri üzerindeki Disiplin olarak mimarlıkla ilgili bir şeyler öğre- olumsuz etkileri, gezegenimizin dayanıklılığını nebileceğimi düşünürken, hayatın içinden ve ciddi anlamda tehdit etmektedir. Gezegenimiz kendimle ilgili birçok şey alarak çıktım bu semi- doğal bir sistem; tüm doğal sistemler gibi var nerlerden. Mesleki anlamda da bakış açım ke- olan kararlı dengesinin bozulması halinde, yeni sinlikle değişti, farklı disiplinleri gördüm, farklı bir doğal denge durumuna geçebilir. Dolayısıy- bakış açılarından baktım. Sadece mesleki an- la iklim krizi karşısında esas tehdit altında olan, lamda değil, bir genç olarak her gün hayatımda gezegenimizden ziyade insanlığın yeryüzünde kullanabileceğim bilgiler edindim. yaşamını ve uygarlığını güvenlik içinde sürdü- rebilme kapasitesidir.

7 İzmir Endüstriyel Tasarım

İZMİR’DE ENDÜSTRİYEL TASARIM EĞİTİMİNİN DÜNÜ VE BUGÜNÜ

Dr. Öğretim Üyesi A. Can ÖZCAN [İzmir Ekonomi Üniversitesi-Endüstriyel Tasarım Bölümü Başkanı] Bu sürece, Türkiye’deki yükseköğretim alanında yaşanan büyük niceliksel ve niteliksel gelişmeler de eşlik eder. Örneğin Türkiye’deki yükseköğreti- 30 yıla yaklaşan bir sürecin tam da içinde yer ala- min en yetkili kurgulayıcısı ve denetleyicisi olan rak, ne kadar objektif olunabilirse… Yüksek Öğretim Kurumu [YÖK], bu dönemin başlangıcı sayılabilecek 1980’li yılların başında Dünya’da ve Türkiye’de, 1960’lardan başlayarak hayata geçer. 1980’lerin sonuna kadar, sayısı halen yaşamakta olan aktif kuşakları, X-Y ve Z yurt genelinde 30’un altında olan üniversiteyle olarak adlandırmak genel bir sınıflandırmadır. sadece 3 tane lisans düzeyinde endüstriyel tasa- 1960’larda doğan, bireyciliği ve rekabeti önem- rım programı bulunmaktadır. 1990’ların sonuna seyen X kuşağı, 1980’li ve 1990’lı yıllarda doğan, gelindiğinde, üniversite sayısı 70’in üzerine çık- yetenek ve başarı odaklı sosyal medya kuşağı mış olsa da, endüstriyel tasarım programlarının olarak da adlandırılan Y kuşağı, devamında sayısında pek bir artış görülmez. 2000’lerden gelen 2000’ler sonrasının dijitale odaklı Z ku- günümüze gelen süreçteyse üniversite sayısı şakları bugünün sosyal yapısını oluşturmakta- 200’ü bulurken, endüstriyel tasarım program- dır. Bu üç kuşağın özellikle Türkiye’deki sosyal, larının sayısı da 20 yıldan kısa bir süre içinde, ekonomik ve ideolojik şekillenmesinde, 1980’li 6’dan 44’e çıkar. Bu demektir ki, X-Y-Z kuşakları- ve 1990’lı yılların Dünya’daki globalleşme ha- nın Türkiye’deki tasarım alanları da dahil olmak reketiyle Türkiye’deki sosyal dönüşümler ve üzere, mesleki ve zihinsel eğitimini şekillendiren yükseköğretim yapılanmaları da çok etkili olur. yükseköğretim kurumlarında İzmir’de de olmak Türkiye ve İzmir’deki endüstriyel tasarım eğitim üzere kayda değer bir hareketlilik yaşanmıştır. süreci de, bu üç kuşağın yaşam döngüsü içinde başlamış ve bugünlere gelmiştir. 1960’lı ve 70’li İzmir üniversiteleri bu sürece 1980’lerde Ege yıllarda, kendi eğitim çağlarında şu ya da bu Üniversitesi ve Dokuz Eylül Üniversitesi olmak sebeple yurtdışına sürgün edilmiş şairlerin yurt üzere 2 üniversiteyle katılmış, 2000’li yıllara özlemini dile getirdikleri vatan güzellemeleri gelindiğinde bunlara sadece İzmir Yüksek Tek- dizelerini içeren şiirlerle büyüyen X kuşağı bu- noloji Enstitüsü’nün katılmasıyla [1996], bu gün Türkiye’de okumaktan ve yaşamaktansa, Y sayı 3’e çıkmıştır. İzmir’de, Endüstriyel Tasarım ve Z kuşağı olan çocuklarıyla birlikte gönüllü alanında açılan ilk üniversite eğitim programı, olarak yurtdışında okumayı, çalışmayı ve yaşa- o da yüksek lisans seviyesinde olmak üzere, İz- mayı istemektedir. X, Y ve Z kuşakları arasında mir Yüksek Teknoloji Enstitüsü içinde gerçekleş- ciddi anlayış farklılıkları olsa da, bu üç kuşağın miştir. 2000-2019 yılları arasındaki yaklaşık 20 bir arada yaşadığı son 50 yıllık süreç, tüm Dün- yıllık süreç içerisinde İzmir’de üniversite sayıları ya’da profesyonel anlamda uzmanlaşmış ve iyi 3’den 7’ye çıkarken, endüstriyel tasarım prog- eğitim almış kişilerin her zaman olduğundan ramlarının sayısı da 3’e ulaşmıştır [İzmir Ekono- daha fazla belirleyici olduğu ve nitelikli meslek mi Üniversitesi ve Yaşar Üniversitesi’nde lisans ve beceri eğitiminin ciddi olarak önem kazandı- ve İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nde yüksek ğı bir dönemdir.

8 İzmir Endüstriyel Tasarım

lisans programı]. Bu yazının kaleme alındığı 1970’li ve 1980’li yılların İzmir’inde, Türkiye’nin 2019 yılı Ağustos ayında İzmir’de yer alan İzmir üçüncü şehri dense bile sadece biraz liman ve Yüksek Teknoloji Enstitüsü de, Endüstriyel Tasa- ticaret, biraz da çevresindeki doğal ve kültürel rım lisans programına ilk öğrencilerini almış an- zenginlikler nedeniyle hareketli, bir İstanbul ya cak henüz eğitime başlamadığı için bu program, da Ankara’ya kıyasla daha rahat yaşamı tercih lisans programlarına dahil edilmemiştir. 2019- edenlerin yaşadığı, Türkiye’nin ‘emekliler şehri’ 2020 öğretim yılından itibaren, İYTE’deki lisans sıralamasında yine ilk üçe girebilecek, hatta bi- eğitiminin de bunlara katılmasıyla toplam prog- rinci bile olabilecek bir kimliği vardır. ram sayısı 4 olacaktır. 1980’li yıllarda İzmir’de, Endüstriyel Tasarım Endüstriyel tasarım eğitiminin İzmir üniversite- okumak için bir üniversite yoktur ama o gün ol- lerinde, 1990’lı yıllarda başlayıp günümüze uza- duğu gibi bugün de var olmaya devam eden ve nan serüvenini anlamak için bu tarihsel süreci nitelikli gençlerin yetiştiği ilk ve ortaöğretim ku- olduğu kadar İzmir’in, bir kent olarak kimlik ve rumları vardır. Bu kurumlarda yetişenlerin ciddi karakterini de iyi analiz etmek gerekir. Ülkenin bir çoğunluğu, tercihlerine veya aldıkları puan- nüfus açısından üçüncü büyük şehri olan İzmir, lara göre özellikle İstanbul ve Ankara’daki üni- yakın zamana kadar Türkiye Cumhuriyeti’nin versitelerde okurlar. Endüstri Ürünleri Tasarımı gerek konum, gerekse kültürel olarak pozitif bölümü İzmir’deki üniversitelerde olmadığı gibi anlamda Batılı ve çağdaş bir kimlik yakıştırılan İzmir’lilerin de çok yakından tanımadığı, kent- kenti olagelmiştir. Ayrıca, İzmir, ekonomik ola- teki sanayi kuruluşlarının da, Türkiye geneli gibi, rak da Türkiye’nin büyük ve en gelişmiş şehirle- çok da tanıyıp talep etmedikleri bir meslektir. rinden biri, kimilerince de [ki bunlar daha çok Zaten Türkiye’de özellikle imalat endüstrilerinin İzmirlilerin kendileridir] en gelişmiş şehridir. Bu tasarım ve tasarımcı ihtiyacı ancak 1990’larda, algıda şüphesiz ülkenin olduğu kadar Asya kıta- önce krizler ya da Gümrük Birliği ve ihracat zo- sının da en batısında, Akdeniz’le ve Akdeniz uy- runlulukları gibi dünyada yükselen globalleşme garlıklarıyla iç içe geçmiş bir liman kenti olması- dalgasına entegre olmak için biraz da gönülsüz nın getirdiği coğrafi konumu da etkili olmuştur; bir zorunluluk olarak ortaya çıkacaktır. Bu gö- ama yine de bu İzmir’in kozmopolit kent kimliği- nülsüz-zorunlu tasarım ihtiyacı duygusunu, Türk ni açıklamak için yeterli değildir. Hollandalı, Ve- imalat ve hizmet sektörünün bugün de üstün- nedikli, Cenevizli tüccarların ticaret limanı oldu- den atabilmiş olduğunu söylemek zordur. Yine ğu kadar, Hindistan’dan ve Asya’dan İpek ve Kral de 1980’li yıllara gelindiğinde, İzmir’den tek tük yollarına çıkan deve kervanlarının da son dura- de olsa endüstriyel tasarım gibi özelleşmiş bir ğıdır İzmir [bölgede deve güreşlerinin bu kadar uzmanlık alanında yüksek öğrenim görmek iste- yaygın olmasının nedeni de budur zaten]. Öte yenler çıkar ve bunlar ya İstanbul’da İDGSA-İs- yandan İspanya’daki engizisyondan kaçan Se- tanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ndeki farad Yahudilerinin ya da İtalya’dan Fransa’dan [Şimdiki Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversi- deniz yoluyla gelen Levantenlerin yurdu olan bu tesi] ya da çoğunlukla, Ankara Orta Doğu Tek- kıyı kenti, Anadolu’da üç bin yıl hüküm sürmüş nik Üniversitesi bünyesindeki Endüstri Ürünleri Hititlerin kıyısına kadar gelip, hiç ayak basma- Tasarımı bölümlerini tercih etmek durumunda dıkları bir yerdir aynı zamanda da. Akdenizli li- kalırlar. Bunlardan İDGSA’deki bölüm 1971’de, man kentlerinin çoğu için benzer bir durum söz ODTÜ’deki bölüm de 1979 yılında kurulmuştur. konusudur. Dahil oldukları kara uygarlıkların- İDGSA Endüstri Ürünleri Tasarımı bölümünün dan bağımsız olarak gelişmiş, kendilerine özgü kurucuları, sanat dallarına yakın duran bir anla- tarihleri ve karakterleri vardır İzmir gibi şehirle- yışı benimserken, ODTÜ Mimarlık Fakültesinde rin. Bu açıdan bakıldığında, ne İskenderiye tam mimarlık disiplinine daha yakın duran, zaten anlamıyla tipik Mısırlı bir kenttir, ne de Marsilya lisans eğitimi genellikle mimarlık olan öğretim tipik bir Fransız, ya da Genova tipik bir İtalyan elemanlarınca kurgulanmış bir tasarım anlayışı karakteri taşır. Ait oldukları kara uygarlıklarının vardır. Halen de Türkiye’de sonradan açılan ta- tarihlerinde, önemli roller üstlenmiş olsalar da sarım bölümlerinde, bu iki gelenekten biri diğe- kendi kent karakterleri o kara uygarlıklarıyla tam rine göre daha baskın bir kimlikle ortaya çıkıyor. anlamıyla örtüşmez. İzmir de bir anlamda dahil Bunlardan İDGSA, Mimar Sinan Güzel Sanatlar olduğu Selçuklu, Osmanlı, hatta Cumhuriyet dö- Üniversitesi, kökleri, 19. yüzyıl Osmanlı İmpara- nemi Türkiye’sinin zaman zaman tamamen dışın- torluğu’na uzanan, Avrupa kökenli geleneksel da, zaman zaman sadece uzağında kendine özgü akademik yanları ağır basan kurumlara iyi bir ör- bir kent kimliği oluşturduğu tarihsel süreçlerden nek iken, ODTÜ ise 1950’li yıllarda Marshall yar- geçmiştir. İzmir, uzak uygarlıklara yakın uygarlık- dımıyla aynı dönemde Türkiye’nin tanışıp benim- lara, uzak duruşuyla ön plana çıkan bir Akdeniz li- seyeceği, Amerika’ya özgü kampüs üniversitesi man kentidir. Hititlerin, üç bin yıl boyunca hemen modeline dayalı, gelenekselci olmayan bir üni- yanı başında bir imparatorluk kurmak için savaş versite ve eğitim modeline örnektir. Avrupa’nın verirken, kıyısına inmedikleri bir kenttir. Binlerce daha geleneksel ve eskiye dayanan kurumları kilometre batısındaki Sefarad mutfağına yakın, üzerinde gelişen üniversiteleriyle Amerika’nın birkaç kilometre uzağındaki Anadolu türküsüne daha geç, neredeyse sıfırdan ama bir planlama uzak tutar kendisini. Batılı anlamda en çağdaş ve işletme mantığıyla kurgulanmış üniversiteleri kent olmakla övünürken kurulan ilk üniversite- arasındaki kimlik farkları, Türkiye’de de özellikle sinde, bugün bile yabancı dilde eğitim sonra- Endüstriyel Ürün Tasarımı/Endüstriyel Tasarım dan kurulan üniversitelere göre gelişmemiştir. programlarının hayata geçirildiği kurumlarda 9 İzmir Endüstriyel Tasarım

halen gözlenir. Bu arada, 1970’li yılların ikinci mıdır diye sorulacak olsa cevap ‘kesinlikle evet’ yarısından itibaren İstanbul Marmara Üniversi- olacaktır. Bunlar arasında; ‘İşbirliği ve İletişim’ ve tesi’nde de Mobilya-İç Mimarlık Bölümü’nde ikili ‘İnsan[lar] ve İzmir’in Kendisi’ başlıkları, kentteki atölye sistemine geçilmiş [İç Mimarlık ve Mo- Endüstriyel Tasarım Eğitimi’nin en ayırt edici ve bilya ve Ürün Tasarımı] ve ilk endüstriyel ürün en özgün özellikleridir denebilir. tasarım projeleri üretilmeye başlamıştır. Ancak, Endüstri Ürünleri Tasarımı, Marmara Üniversi- tesi’nde 1985 yılında bağımsız bir bölüm haline 1- İŞBİRLİĞİ ve İLETİŞİM: Kişisel düzeyde başla- gelmiştir. yan ve kurumsal, bölgesel, ulusal ve uluslararası yönde gelişen işbirlikleri ve iletişim, İzmir’deki İşte İzmir’de 1990’lı yıllarda endüstriyel tasarım Endüstriyel Tasarım lisans ve yüksek lisans prog- ve moda tasarımı gibi alanlarda ilk yükseköğre- ramlarının ayırt edici niteliklerinden birisidir. Ki- tim programlarını başlatacak olanlar da, 1980’li şisel düzeyde İzmir’de endüstriyel Tasarım eğiti- yıllarda özellikle ODTÜ Endüstri Ürünleri Tasa- mini başlatan ve sürdüren kişiler diğer tasarım rımı Bölümü’nde lisans okuyan kişiler olacaktır. disiplinlerinden profesyonellerle, mühendislerle, Bu kişilere ilk önemli desteği de kendilerinden mimarlarla, şehir bölge plancıları, işletmeciler önce bu meslekle bir şekilde İzmir dışında okur- ve hemen hemen tasarımla ilgili her kesimden ken ya da profesyonel olarak çalışırken tanışmış, insanla kişisel ve kurumsal düzeyde olumlu işbir- özellikle Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanat- likleri geliştirmişler, bu da İzmir’deki endüstriyel lar Fakültesi’nde idari görev almış daha önceki tasarım eğitiminin önemli özelliklerinden birisi kuşaklardan mimarlar, şehir bölge plancıları ve haline gelmiştir. Farklı disiplinlerden uzmanla- güzel sanat disiplinlerinden öğretim elemanları rın takım çalışmasını gerektiren uygulama ağır- verecektir. ‘Endüstriyel Tasarım’ adı altında, İz- lıklı eğitim projeleri kurumsal düzeyde de gerek mir’de başlatılan ilk yükseköğretim programı, İz- endüstriyel sektörlerle, gerek yerel yönetim bi- mir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Mimarlık Fakül- rimleriyle, gerekse de sivil toplum kuruluşlarıyla tesi bünyesinde 1996 yılında açılan yüksek lisans işbirliği içinde hazırlanmaktadır. Yöredeki keçe programı olsa da, Endüstri Ürünleri/Endüstri- gibi, çömlek gibi geleneksel el sanatları üretici- yel Tasarım programı kurulması anlamında ilk lerinden yüksek teknoloji ürünleri ve çok uluslu adım Dokuz Eylül Üniversitesi, Güzel Sanatlar otomotiv sektörüne kadar gerek bölgesel, ulusal, Fakültesi, Tekstil Sanatları bünyesinde Moda gerekse uluslararası endüstri kuruluşları; İzmir Aksesuarları Tasarımı Uzmanlık Alanı Programı Yüksek Teknoloji Enstitüsü, İzmir Ekonomi Üni- olarak atılır. Bu üniversitede, Tekstil Sanatları versitesi ve Yaşar Üniversitesi bünyesindeki, ‘En- ve Seramik gibi bölümlerde endüstriyel tasarım düstriyel Tasarım’ programlarıyla çeşitli eğitim uygulamaları yapılıyor olsa da, bu bölümlerin ve uygulama projeleri gerçekleştirmektedirler. hiçbiri bünyelerinde bir endüstriyel tasarım ders çömlekçilerinin İEÜ-Endüstriyel Tasa- ve program kurgusunu barındırmamaktadır. An- rım Programı ve Polonya Varşova Sanat Akade- cak bu bölümlerdeki eğitim programları son iki misi ile ortaklaşa gerçekleştirdikleri Menemen yıllarında çeşitli uzmanlık alanlarına ayrılmak- çömleğinin tasarımla geliştirilmesine yönelik tadırlar ve Tekstil Sanatları Ana Sanat dalı bün- ‘KULP Projesinden’ [2013-2015], Yaşar Üniversite- yesinde de 1990-1991 öğretim yılında ‘Dokuma’, si Endüstriyel Tasarım Bölümü’nün göçmenlere ‘Baskı’ gibi uzmanlık alanlarına ilave olarak, bir yönelik geliştirdiği sosyal sorumluluk projelerine anlamda endüstri ürünlerinin, seri üretim, mal- veya Tariş, Vestel ya da IKEA gibi büyük uluslara- zeme, üretim yöntemleri, planlama, pazarlama, rası sanayi kuruluşlarının hemen hemen bütün kalite, kimlik gibi kavramlarının uygulama pro- üniversitelerle yürüttükleri ortak projelere kadar jeleriyle de desteklendiği, ‘Moda Aksesuarları İzmir’deki endüstriyel tasarım programlarının Tasarımı’ uzmanlık alanı programı başlatılır. Za- özellikle uygulama ayağında yöresel, ulusal ya ten bu programı başlatanlar, daha sonra da İzmir da uluslararası sanayi kuruluşları, yerel yönetim- Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Mimarlık Fakültesi’n- ler ya da sivil toplum kuruluşları aktif olarak yer deki ilk Endüstriyel Tasarım Yüksek Lisans Prog- almaktadır. Üniversite Sanayi işbirliğinin de daha ramı’nı [1996] ve İzmir Ekonomi Üniversitesi, Gü- organize hale gelmesiyle bu işbirlikleri sadece zel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi’ndeki ilk Moda eğitim projeleriyle sınırlı kalmayıp, profesyonel Tasarımı Lisans Programı [2001] ile Endüstriyel hizmet alış verişine dayalı uygulama projelerine Tasarım Lisans Programı’nı [2004] başlatan aynı de dönüşmüştür. Hatta bu amaca yönelik tasa- kişiler olacaktır. Bu programlara; 2012 yılında Ya- rım hizmeti veren ‘Teknoloji Transfer Ofisi’ ya şar Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi’nde da ‘Tasarım Araştırma ve Uygulama Merkezi’ ör- açılan Endüstriyel Tasarım Lisans Programı da nekleri, üniversite bünyelerinde kurulmuş ve bu katılacak, bu programın kurucuları ve yürütücü- birimlerde öğretim elemanları ve öğrenciler pro- leri de ekseriyetle İzmir’de adı anılan daha ön- fesyonel tasarım projelerinde deneyim kazan- ceki endüstriyel tasarım eğitimi programlarında mışlardır. Şehrin ve bölgenin güçlü yanlarından eğitim görmüş ya da öğretim elemanlığı yapmış biri, belki de birincisi olan gıda ve tarım gibi alan- kişiler olacaktır. lardaysa uzmanlık derecesinde deneyim kazandı- 1990’lı yıllarla başlayıp günümüze dek sürege- racak tasarım projeleri gerçekleşmiş ve halen de len İzmir üniversitelerindeki Endüstriyel Tasarım gerçekleşmeye devam etmektedir. programlarının, kendilerine özgü nitelikleri var ‘Gavur’ lakabıyla anılan bir şehirde, endüstriyel

10 İzmir Endüstriyel Tasarım

tasarım bölümlerinde de yabancı öğretim ele- elemanı olarak içinde yer almış kişiler, bugün manlarıyla işbirlikleri de önemli bir ayrıcalık ol- bulundukları her yer ve konumda değerli işler muştur. 1990’lı yıllarda ilk ‘Endüstriyel Tasarım’ yapmaya devam etmektedirler. 1992 yılında DEÜ, programları hazırlıkları yapılırken Türkiye’nin Moda Aksesuar Tasarımı uzmanlık programının olduğu kadar, İzmir’in de en önemli problemle- ilk mezunlarının tamamı, bugün ya profesyonel rinin belki de başında yetişmiş akademik insan anlamda Türkiye’nin en başarılı tasarımcıları ya kaynağı eksikliği gelmekteydi. O başlangıç yılla- da akademik anlamda en değerli öğretim ele- rında İzmir’e gelen endüstriyel tasarım eğitimi manları arasında yer almaktadırlar. Aynı şey almış kişiler genellikle ailesi burada yaşayan ve 1996 yılından beri faaliyet gösteren İzmir Yüksek İzmirli olduğu için, İzmir’de yaşamayı tercih eden Teknoloji Enstitüsü’ndeki Endüstriyel Tasarım bir avuç kişiydi. Eğitim verecek öğretim elemanı Yüksek Lisans programı, 2004 yılından beri İEÜ, bulmak, eğitim alacak öğrenci bulmaktan daha İzmir Ekonomi Üniversitesi, Endüstriyel Tasarım zordu. İzmir’deki vakıf üniversitelerinin kuruluş programı, 2012 yılından beri de Yaşar Üniversite- aşamasındaki ciddi ve cesur öngörüleri sayesin- si Endüstriyel Tasarım Bölümü öğrencileri ve öğ- de, İzmir’deki endüstriyel tasarım programların- retim elemanları için de geçerlidir. Uluslararası da azımsanmayacak sayıda yabancı ve tecrübeli tasarım ödülleri alan, Amerika’dan Japonya’ya tasarım eğitmeni görev almıştır. İstanbul ve An- ve İtalya’ya pek çok ülkede profesyonel tasarım- kara’daki programlarla kıyaslanmayacak kadar cılık yapan, çok-uluslu büyük sanayi kuruluşla- az öğrenciyle, çok uluslu bir eğitim kadrosu, İz- rından kendi kurdukları tasarım odaklı firmalara mir’de endüstriyel tasarım programlarının başa- kadar başarılı tasarımcılık kariyerleri olan ya da rılı bir başlangıç yapmasını sağlamıştır. Örneğin bugün İzmir’in bir tasarım kentine dönüşmesine İEÜ Endüstriyel Tasarım Bölümü’nden 2010’lu özverili katkıda bulunan kişiler, bu programların yıllarda mezun olanlar; hem Hintli, hem Güney öğrencisi ya da öğretim elemanı olmuşlardır. Afrikalı, hem Alman, hem Amerikalı, hem de Son olarak, İzmir’in özelde ‘Endüstriyel Tasarım’ Portekizli ve İngiliz ya da Yunanlı hocalardan eğitimi, genelde mimarlıktan görsel iletişim ta- tasarım öğrenerek mezun olmuşlardır. Bugün sarımına kadar uzanan çeşitlilikte bütün tasa- İzmir’de ‘Endüstriyel Tasarım’ programı bulunan rım disiplinleri için geçerli olabilecek ayrıcalıklı üç üniversiteden ikisi WDO-Dünya Tasarım Ör- özellikleri arasında -kesinlikle ihmal edilmeme- gütü üyesi olduğu gibi, bu kurumun ülke iletişim si gereken özelliği yine- bir kent olarak İzmir’in sorumlusu da yine İzmir’dedir. WDO-Dünya Ta- kendisidir. [Bazen histerik ve hırçın ama çoğun- sarım Örgütü’nde İzmir’in Dünya Tasarım Baş- lukla yumuşak ve yaşanılası.] İkliminden doğası- kenti adaylığı, Japonya gibi ülkelerdeki üniversi- na, [her şehir gibi asla yaşanmamalıydı denilen telerin Endüstriyel Tasarım bölümleriyle devam trajedileri] tarihinden kozmopolit kültürel kim- ettirilen süreklilik kazanmış atölye çalışmaları liğine kadar İzmir çok özel ve güzel bir şehirdir. ve işbirliği projeleri, şehirdeki Endüstriyel Tasa- Büyükşehir ve ilçe belediyelerinden sivil toplum rım programlarının işbirliği ve iletişim yetenek- kuruluşlarına, İzmir Akdeniz Akademisi gibi ta- leri sonucu ortaya çıkmıştır. sarımı kendisinin ve kentin öncelikli meselesi haline getirmiş kurumlarından, ‘Kıyı Projesi’ gibi, ‘İyi Tasarım Günleri’ gibi tasarım olgusunu şeh- 2- İNSAN[LAR] ve İZMİR’İN KENDİSİ: Pek çok rin kendi kimliğiyle ilişkilendirdiği uygulama ve konuda olduğu gibi, eğitimde de sistemlerin ve etkinliklerine kadar İzmir, özellikle endüstriyel kurumsallaşmanın önemi büyüktür. Öte yan- tasarım eğitimiyle geç tanışmış olsa da onu hız- dan özellikle Türkiye’de kurumların başarısının la benimsemiş ve Türkiye’de olduğu kadar Dün- kişilere bağlı olduğu da neredeyse kültürel bir ya’da da, onu en içtenlikle bağrına basmış özel özelliktir. İtfaiyelerden belediyelere, bankalar- bir şehirdir. dan üniversitelere kadar bütün kurumlar ortak kurumsal ilkelerle hareket etseler de, bunlar- dan bazıları daha iyi ve başarılıdır. Bunda da en önemli faktörün, o kurumsal yapılar içindeki insanlardan kaynaklandığı görülür. İzmir’deki ‘Endüstriyel Tasarım’ eğitimi veren programlar- da görev alan insanlar da, bu kurumların olumlu anlamda ayrışmalarına yol açan en önemli et- kenlerin başında gelmektedir denebilir. Kurulu- şundan işletilmesine kadar İzmir’deki ‘Endüstri- yel Tasarım’ programlarına halen katkı sağlayan insanlar kadar, bu kurumlarda eğitim görmüş öğrenciler de kişisel karakterleri, çalışkanlıkları ve özverileriyle ayrışırlar. Her ne kadar profes- yonel ve mesleki bilgi, beceri, yöntem ve araçla- rın kazandırılması olsa da ‘Endüstriyel Tasarım’ eğitimi de özünde insana, insanlık kültürüne yapılan bir katkıdır. İzmir’de ‘Endüstriyel Tasa- rım’ eğitiminin, 1990’lı yıllardan bugüne kadar geçen sürecinde gerek öğrenci gerek öğretim

11 Tasarım ve Eğitim

ODTÜ ENDÜSTRİ ÜRÜNLERİ TASARIMI EĞİTİMİNDE 50/40 YIL

Prof. Dr. Gülay HASDOĞAN [ODTÜ-Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü Başkanı] ODTÜ’de bir endüstriyel tasarım bölümünün kurulması planı, üniversitenin kuruluş yıllarına dayanır. Prof. Perkins, 1957 yılında ODTÜ için 2019 yılı, Türkiye’de Endüstri Ürünleri Tasarımı hazırladığı gelişme planında Mimarlık Fakültesi eğitimi tarihi açısından iki önemli gelişmenin içinde, bir endüstriyel tasarım bölümünün ku- yıldönümü. Bu yıl, Orta Doğu Teknik Üniversite- rulmasını önermişti.1 İzleyen yıllarda bu plan za- si olarak Türkiye’de açılan ilk endüstriyel tasa- man zaman gündeme geldiyse de ilk endüstri- rım dersinin 50., Endüstri Ürünleri Tasarımı Bö- yel tasarım eğitimi, ABD Uluslararası Kalkınma lümü’nün kuruluşununsa 40. yılını kutluyoruz. Ajansı [AID] tarafından ODTÜ’de Endüstriyel Tasarım Bölümü’nü kurmak üzere görevlendi- Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Birleşmiş Mil- rilen endüstriyel tasarımcı David K. Munro’nun, letler Teknik Yardım Programı’nın önerisiyle 1969 yılında ODTÜ Mimarlık Bölümü’nde açtığı yine Birleşmiş Milletler’in görevlendirdiği, için- dersle başladı. Munro, 1969 sonbaharında OD- de Pensilvanya Üniversitesi’nden Prof. Holmes TÜ’ye, kurulacak bölümün programını yazmak, Perkins’in de bulunduğu bir ekiple, 1956 yılında yerel endüstriyle irtibat kurmak ve eğitim ver- Orta Doğu Yüksek Teknoloji Enstitüsü adıyla mek amacıyla geldi; ARCH 361-461–Industrial kuruldu. 1959 yılında çıkan kanunla bugünkü Design seçmeli stüdyo derslerini, Aralık 1969 adını alan Orta Doğu Teknik Üniversitesi, kuru- yılında Mimarlık Fakültesi’nin üçüncü ve dör- luş misyonunda da yer aldığı gibi bölgedeki ko- düncü sınıf öğrencilerine, Arch 601 dersiniyse nut ve şehirleşme sorunlarına çözüm bulmayı Mimarlık Yüksek Lisans programında, lisansüs- hedefleyerek, ilk kurulan Mimarlık Bölümü ile tü öğrencilere yönelik açtı. ODTÜ’nün kuruluş eğitime başladı. misyonuna paralel olarak, endüstriyel tasarım dersleri ve kurulması planlanan bölüm yerel Uluslararası nitelikte bir üniversite olarak ku- endüstriyle yakın ilişki kurmayı hedefliyor ve rulan ve eğitim dili İngilizce olan ODTÜ, Türki- yürüteceği projelerle hem endüstriye ekonomik ye’deki mevcut üniversitelerden çok farklı bir katkı sağlamayı, hem de üniversiteye destek ge- yönetim, terfi ve eğitim modeli benimsemişti. tirmeyi amaçlıyordu. ODTÜ, başlangıç yıllarında eğitimini baraka gibi geçici mekanlarda verdiği için ‘gecekondu Munro, 1972 yılının yazına kadar ODTÜ’de kaldı; üniversitesi’ olarak anılıyor, sıra dışı eğitim mo- açtığı seçmeli stüdyo derslerinde birçok öğren- deli nedeniyle vereceği diploma sorgulanıyordu. cinin endüstriyel tasarım sürecini deneyimle- Dolayısıyla ilk öğrenciler bu üniversiteyi tercih mesini sağladı; yerel dergiler ve gazetelerde ala- ederek, kendi adlarına bir risk almışlardı. ODTÜ, na ilişkin yazılar yazdı; Mimarlık Fakültesi’nde 1963 yılında bugünkü kampüs alanına taşındı; Endüstriyel Tasarım Yüksek Lisans Programı’nın yeniliğe ve yaratıcı düşünceye açık yapısıyla, kurulması için öneri geliştirdi. Ancak o dönem- kısa zamanda Türkiye’de yükseköğrenim siste- de koşulların uygun olmaması nedeniyle, bu mine birçok yenilik getirerek çağdaş eğitimin program hayata geçirilemedi. öncüsü oldu ve tanınmış Dünya üniversiteleri arasında yerini aldı. İlk öğrencilerin bir kısmı, Munro’nun önderliğinde, Mayıs 1972’de ODTÜ eğitimci olarak görev alarak ODTÜ’nün misyo- Mimarlık Fakültesi’nde açılan, endüstriyel ta- nunu sürdürdüler. Özgür bir çalışma ve araştır- sarım hakkında genel bilgi veren ve ODTÜ’de ma ortamı sağlaması, üniversitenin altyapısının yapılan öğrenci çalışmalarından örnekler içe- kurulmasından arazinin ağaçlandırılmasına ka- ren ‘Endüstri Tasarımı Dünyası’ sergisi, bu alana dar bütün süreçlerde öğrencinin de katılımını yönelik ülkemizdeki ilk sergi oldu. Munro’nun sağlaması, bugün ODTÜ öğrencisini ve me- dersini alan, yüksek lisansını yine onun danış- zununu Türkiye’de özgür ve çağdaş düşünceyi manlığında endüstriyel tasarım üzerine yapan temsil eden konuma getirdi.

1 Er, H. A., Korkut, F. ve Er., Ö., 2003. “U. S. Involve- ment in the Development of Design in the Periphery: The Case History of Industrial Design Education in , 1950’s-70’s.”, Design Issues, c: 19 s: 2, ss: 17-34. 12 Tasarımİzmirİzmir ve TasarımTasarım Eğitim

ve ODTÜ Mimarlık Fakültesi’nde akademisyen olarak çalışmaya başlayan fakülte üyeleri Meh- met Asatekin ve Güner Mutaf bölüm kurma çalışmalarını sürdürdüler, endüstriyel tasarım konusunda seçmeli ders vermeye devam ettiler. Kuruluş çalışmalarında yer alan Serim Denel, 1971 yılında ‘Endüstriyel Tasarım Tarihi’ başlıklı lisansüstü dersi geliştirdi. Öğretim elemanla- rının yanı sıra, Kemal Kurdaş, Aptullah Kuran, Orhan Özgüner ve Mustafa Pultar başta olmak üzere, ODTÜ’nün yöneticileri de endüstriyel ta- sarım bölümünün kurulması için çaba harcadı- lar. Sonuç olarak, ODTÜ Endüstri Ürünleri Tasa- rımı Bölümü, 8 Mayıs 1979 tarihinde kuruldu ve aynı yıl güz döneminde lisans eğitimine başladı.

40 yıllık süreçte bölüm, Türkiye’de olduğu ka- dar Dünya’da da yeni sayılabilecek bir mesleğin eğitimini geliştirmenin yanı sıra yerel ölçekte mesleğin tanıtımını yapmayı da misyon edindi. Bölümün ilk öğrencileri, ODTÜ’nün ilk öğren- cileri gibi bilinmeyen bir mesleği seçerek kendi adlarına risk almışlardı. İlk mezunlar iş ararken, mesleğin ne olduğunu da endüstriye ve iş çevre- lerine anlatmak durumunda kalıyorlardı. Mes- lek yeni olduğu için, eğitim verecek ve deneyim aktaracak uzman sayısı azdı. Mesleğe yönelik uzmanlık alanları ve bilgi kaynakları oluştur- mak, dolayısıyla öğretim üyesi yetiştirmek her zaman zorlu bir uğraş oldu. İlk 15 yılında, eğitim, amacıyla 28 Haziran 2019 tarihinde, ODTÜ Mi- sağladığı özgür düşünme ortamından almıştır. çok kısıtlı sayıda öğretim elemanıyla verildi. Öte marlık Fakültesi’nde paneller ve sergiler düzen- Böylelikle tüm olanaksızlıklara rağmen tasarım yandan, bilgiyi belirli kalıplar içinde vermek ye- lendi. Düzenlenen panellerden ilki bölümün ilk eğitiminin ihtiyaç duyduğu yaklaşım biçimleri, rine, özgür araştırma ve fikir geliştirme ortamı yıllarında eğitime önemli katkılar vererek etki ODTÜ’nün misyon ve felsefesiyle uyum içinde sağlayarak öğrenciyi güçlü kılan bir eğitim yak- yaratmış Tevfik Balcıoğlu ve Maryse Posenear 50 yıl bir arada gelişebilmiştir. laşımı benimsendi. Erkip ile bölümden emekli olan Mehmet Asate- kin, Ali Günöven, Hasan Saltık, Refik Toksöz ve 50 yıllık süreçte, birçok ülkeden ve Türkiye’den İlk mezunların, akademisyen olarak kadroya Canan E. Ünlü’yü bir araya getirdi. İkinci panelse, çok sayıda akademisyen eğitime gönüllü katkı girmesiyle 1990’ların ortalarından itibaren eği- farklı yılların mezunlarından farklı sektörlerde verdi. Bölüm, eğitime yönelik pek çok hayalini tim kadrosu güçlenen bölüm, pek çok ulusal ve göre yapan sekiz mezunu, Neslihan Kaya, Şük- mezunlarının, endüstrinin, sivil toplum örgütle- uluslararası etkinliğe imza attı. Tasarım dersle- riye Özcan, Benan Kapucu, H. Alpay Er, Guita rinin, kamu kurumlarının, çok sayıda yerli ve ya- rinde yürüttüğü öğrenci projelerinde endüstri Farivarsadri, Özlem Yalım, Muzaffer Koçer ve bancı kuruluşun uzmanlık desteğiyle gerçekleş- kuruluşları, sivil toplum örgütleri ve kamu ku- Beyza Doğan’ı bir araya getirdi. Eğitimcilerin ve tirdi. Tasarım eğitimimize ve araştırmalarımıza rumlarıyla, özgün işbirliği modelleri geliştirdi. mezunların gözünden ODTÜ deneyiminin geç- katkıda bulunan, tüm iç ve dış paydaşlarımıza Bu modeller, diğer eğitim kurumları için de yön- mişten bugüne anılar ve anekdotlarla tartışıl- yürekten teşekkür ederiz. lendirici oldu. dığı paneller, mezunlar ve öğrenciler tarafından izlendi. ODTÜ Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü bu- güne kadar 1200 lisans, 150 Yüksek Lisans, 20 Panellerle birlikte, iki farklı serginin açılışı ya- Doktora mezunu verdi. Mezunlar, Türkiye’de ve pıldı. Bunlardan ilki: ‘Between Modernization Dünya’nın pek çok ülkesinde tasarım mesleği ve Aspirations and Political Instability: Founda- eğitiminin geliştirilmesinde önemli roller oynu- tions of ID Education at METU, 1950s-1970s’, yorlar. Eldeki verilere göre mezunların yaklaşık ODTÜ Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü’nün dörtte biri yurtdışında, yoğunluklu olarak Av- 1950’lerde başlayan kuruluş hikayesini dönemin rupa ülkelerinde ve Kuzey Amerika’da yaşıyor. politik ve sosyal bağlamı içinde ele alıyor. Di- Türkiye’de yaşayan mezunların yaklaşık %80’i ğer sergi, ‘METU D.I.D.! Forty years of the De- Ankara ve İstanbul’da ikamet ediyor. Yine eldeki partment of Industrial Design 1980s-2010s’ ise verilere göre, lisans mezunlarının %8’inin sahip bölümün 40 yıllık tarihindeki önemli kişilere, olduğu en yüksek derece doktora, %30’unun- olaylara, mezunlara, proje çıktılarına ve dönüm kiyse yüksek lisans. Mezunların yaklaşık beşte noktalarına değiniyor. Sergiler, sonbahara kadar biri, eğitim sektöründe çalışıyor. Türkiye’deki fakültede yer alacak. tasarım akademisyenleri, 39 farklı üniversitede görev yapıyorlar. Bunların arasında çok sayı- ODTÜ Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü’nün da bölüm başkanı olması, tasarım eğitiminde kuruluş hikayesi, bir çok açıdan ODTÜ’nün ku- ODTÜ etkisinin yüksek olduğunu gösteriyor. ruluşuna benzer. Dolayısıyla Türkiye’nin moder- nleşme misyonunun içinde yerini bulan endüst- Tasarım eğitiminde iki önemli kilometre taşının 50. riyel tasarım mesleği, yenilikçi bir yaklaşımla ve 40. yıldönümlerini kutlamak, yarım asırlık serü- kurulan Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde ra- vende önemli dönüm noktalarını anmak ve emeği hatça yerini bulmuş, bölüm gücünü ODTÜ’nün geçen eğitimcilere ve kuruluşlara teşekkür etmek 13 İzmir Tasarım

GÖÇÜN İÇMEKANLARI: DOĞU AVRUPA VE GÜNEY ASYA ARASINDAKİ GLOBAL VERNEKÜLERİ DÜŞÜNMEK

Öğr. Gör. Dr. Esra BİCİ NASIR Rahman’ın tartıştığı bazı önemli noktalar şöy- ledir: Göç etmenin maddi kültürü ne olarak düşünülebilir? Bu maddi kültür, daha geniş çap- Exeter Universitesi’nde Sanat Tarihi ve Görsel taki melezleşme ve aidiyet söylemleriyle birlik- Kültür Bölümü’nde öğretim üyesi olan Dr. Sab- te, bir global vernekülerin gelişimine nasıl yön rina Rahman, Ağustos ayında İzmir’e geldi. Rah- verebilir? İçmekan tasarımı, etnik homojenliğe man’ın güncel araştırma odakları; post-kolon- elverişli olmayan çoğul kültürler içinde, göç et- yal bağlamda mimarlık, moda, garafik tasarım menin anlatılarını nasıl inşa eder? ve içmekan tasarımının arakesitini şekillendiren ortak estetik, politik ve ekonomik pratiklerdir. Bu şekilde başlayan araştırma, 19. yüzyıl orta- Bu bağlamda, süregelen araştırmasıyla ilgili, larında, Londra ve Viyana arasındaki emperyal Rahman, 4T [Tasarım ve Tasarım Tarihi Toplulu- değiştokuş zamanlarındaki göçmen topluluk- ğu] etkinlikleri kapsamında 5 Ağustos’ta İzmir larının modern ve çağdaş içmekan tasarım Mimarlık Merkezi’nde Diaspora1 ve Doğu Avru- pratiklerini ve bu pratiklerin imparatorluğun pa ve Güney Asya’da İçmenkan Tasarımı konulu son dönemlerinde belirişini inceler. Bu etkile- Resim 1: Rahman’ın Viyana’daki araştırmasını gerçekleştirdiği 2 devlet arşivi: Haus, Hof- und Staatsarchiv bir seminer verdi. şimler, Londra ve Viyana’daki önemli sanat ve tasarım aktörleri tarafından başlatılan ve daha Rahman’ın araştırması, Hindistan ve Doğu Av- sonra yaygınlık kazanan bir dizi trans-emper- rupa’nın çoklu etnik nüfuslarının sırasıyla, İn- yal [transimperial] karşılaşmalar sonucu oluş- giltere ve Avusturya bağlamanda, emperyal muştur. 1851 yılında, Henry Cole ve Richard tasarıma dair kurgulanan programları algılama Redgrave Londra’da yer alan South Kensington ve ilişkilenme biçimlerine odaklanıyor. Daha- Müzesi’nin kamusal işlevini zenginleştirmek sı, bu araştırma, özellikle içmekan tasarımı- için fikir toplamak amacıyla, Viyana’ya bir dizi nın, coğrafi sınırların ötesinde, yerel kimlik ve ziyaret düzenlemişlerdir. Bu ilgi, Viyana aya- kozmopolitlik fikirlerine nasıl katkıda bulun- ğında da karşılık bulmuş ve Viyana Sanat Tarihi duğunu irdelemekte. Rahman’ın Berkeley Üni- Okulu’nun kurucusu olarak kabul edilen Rudolf versitesi’nde gerçekleştirdiği, Habsburg İmpa- von Eitelberger de South Kensington Müzesi’ni ratorluğu’ndaki tasarım ve etnisite kavramları incelemeye Londra’ya gitmiştir. Eitelberger, Vi- arasındaki ilişkiyi incelediği doktora tezinden3 yana’ya Habsburg İmparatorluğu’nun kültürel, ilk dayanağını alan çalışma, daha sonra 2011- ekonomik ve politik anlamda yeniden canlan- 2012 yılları arasında Avusturya’da Wien Müze- dırılması fikirleriyle dönmüştür. Söz konusu si’ndeki ve 2015 yılında İngiltere’de Bilson Craft değiştokuşlar, ilerleyen yıllarda sanat, tasarım Gallery’de savaş sonrası sosyal konut konusu ve kimlik alanlarında gerçekleşecek önemli tar- üzerine gerçekleştirdiği kürotoryal çalışmalar- tışmaların ve uzlaşmaların başlangıç noktasını la4 derinleşmiş durumda. Çalışmanın önemli bir oluşturmuştu. Politik figürlerden genel halk merkezi olan ulusaşırı odaksa, Rahman’ın Pakis- tabakasına; kültürel eleştirmenlerden girişimci, tan’a yaptığı aile ziyaretleri esnasında yaşadığı sanatçı ve zanaatkarlara, Avusturya ve İngiliz kişisel deneyimler ve aynı zamanda Londra ve İmparatorlukları, tasarımın, estetik anlamda West Yorkshire’da diaspora topluluklarıyla pay- modern ve sosyal düzlemde uluslarüstü bir kı- laştığı ortak yaşantıdan ilhamla belirmiş. vamla geliştiği önemli bir mecra haline gelmesi- ne şahit olmuşlardır. Uygulamalı sanatlar, yük- 1 Bu yazıda diaspora, ‘herhangi bir ulusun veya inanç mensuplarının ana yurtları dışında azınlık olarak sek kültürün paradigmalarıyla bağını kopardığı yaşadıkları yer’ olarak kullanılmıştır. [Türk Dil Kurumu] ve biçimle işleve aynı oranda odaklandığı için, 2 Organizasyon için sayın Prof. Dr. Tevfik Balcıoğlu, tasarım, estetik hiyerarşileri ortadan kaldıran Prof. Dr. Erdem Erten ve Batuhan Taneri’ye çok teşekkür ve etnik sınırları aşan bir potansiyeli hayata ge- ederiz. 3 Rahman, S.K. [2010] çirmeye başlamıştır. 4 Bilston’s Happy Housing: Otto Neurath’s Vision for Post- War Modern Living [Bilston Craft Gallery] Read more at https://humanities.exeter.ac.uk/arthistory/ staff/rahman/#K8j98OzBgWMdp5RO.99 [Erişim Tarihi: 14 23.09.2019] İzmirİzmir Tasarım Tasarım

Araştırmanın Avusturya ayağına bakıldığında, işgücündeki yetersizlikler sonucu, yeni bağım- bağlamda, tasarımı, diaspora topluluklarında, önemli bir kilometre taşının 1915 yılında, gerçek- sızlığa kavuşan Pakistan’dan Pencap ve Keşmir dost kültürün tarihselleştirilmesi açısından bü- leşen, War Aid: Art, Trade and Industry Serving bölgelerinden ayrılan göçmen topluluklar, Bra- yük bir potansiyel olarak düşünmek ufuk açıcı the War Aid Effort adlı içmekan sergisi olduğu dford’da West Yorkshire’a yerleşmiştir. Bu grup- oldu. Bölgesel zanaat pratiklerinin yeniden görülür. Burada, Doğu Cephesi’nden kaçan ve lar, tekstil fabrikalarında çalışmışlardır. Arşiv canlanmasıyla, çoğalan global ürünlere erişim Viyana’ya sığınan Ruten kadınların nakış işleri araştırmasının İngiltere ayağıysa, Bradford ve konusunda isteğin artması eşzamanlı gelişen sergilenmiştir. Bu sergi, 1920’lerdeki diasporik Leeds şehirlerinde geçer. Rahman, buradaki in- durumlar. Rahman’ın, dost kültürü, bu anlamda içmekanların maddi kültürü için başlangıç ma- celemesinde, Pencap ve Keşmir tekstil fabrika ele alarak, Josef Frank’in kanonik [canonical] hiyetinde olmuştur. 1920’lerin Viyana’sında, Bu- işçileri ve aileleri bağlamında, verneküler tasa- modernizme alternatif bir yaklaşım getirdiği kovina’dan gelen Ruten göçmenlerin ve Bosna rım ve gündelik hayat arasındaki ilişkiyi açığa Architecture as Symbol [1931] adlı eserini yeni- ve Galiçya’dan gelen Müslüman ve Yahudi göç- çıkarmayı amaçlar. Dahası, hem evcil iç me- den ziyaret etmesi ve alternatif modernlikler menlerin gündelik pratikler ve içmekan tasarı- kanlardaki hem de Bradford’un ünlü köri resto- üzerine yoğunlaşması anlamlıdır. Zira Frank, adı mına yön verişi oldukça ilginç bir noktadır. ranlarının fotoğrafları, Pencap, Keşmir ve West geçen eserinde, vernekülerin hissiyatını [sen- Yorkshire’ın yerel kültürleri arasında önemli bir timentality] ve renkliliğini, çağdaşları Walter Göçmen grupların, I. Dünya Savaşı boyunca uzlaşmayı gözler önüne sermektedir. Rahman Gropius ve Le Corbusier gibi elit modernistlerin tekstil tasarımları oldukça ünlenmiştir. I. Dünya bu incelemelerin yapılmasının, doku ve görsel dogmatik ilkelerinin üzerine koymuştur. Sonuç Savaşı’nın sonu ve 1918 yılında Habsburg İmpa- bulgu üzerinden diasporadaki kamusal hayat olarak, Viyana ve Bradford’daki vaka çalışmala- ratorluğu’nun çöküşüyle, Viyana’da kayıtlı bir ve kamusal içmekanlar arasındaki ilişkiye dair rıyla, diasporik toplulukların yeni bir coğrafyaya milyona yakın göçmenin çoğu emperyal özneler daha kapsamlı bir kavrayış geliştireceğine inanır. yerleşme biçimlerini gerek evcil içmekanlar ara- olarak, Orta ve Doğu Avrupa’da kurulan ardıl Bu anlamda araştırmacının konuşması esnasın- cılığıyla, gerekse kamusal bir mekansal kimliğin devletlerin, ulusal kimlik kurgularına uymu- da sunduğu, bir dizi slayt özellikle dikkat çekici- inşası yoluyla var etme imkanlarını düşünmek yordu. Bu noktada Rahman’ın, Josef Frank’ın dir. İngiliz kıyafetleri giymiş, İngiltere kraliçeleri- ve tartışmak, dolayısıyla bir ‘global verneküler’i [1931] ‘alternatif modernlikler’ kavramını mev- nin tablolarının önünde poz veren bir Pakistanlı tahayyül etmek oldukça zihin açıcıydı. cut bağlama oturtması oldukça anlamlıydı. garson, erken Viktoryan stiline sahip Chester- Avusturya-İsveç kökenli tasarımcı Josef Frank5, field kanepelerinin Pakistan tekstil haritalarıyla Doğu Avrupa verneküler zanaatını, Avusturya aynı dekor içinde olması, melezleşme ve aidiyet Werkbund’un çalışmalarındaki modern tasa- konusunda önemli tartışmaları gündeme getirir. Referanslar rımla birleştirmeyi çoğunlukla desteklemiştir. Endüstriyelleşmenin önemli bir sembol nesnesi Frank, J. Architecture as Symbol: Elements of Frank, 1919 yılında kaleme aldığı ‘Furnishing the olan ‘bobin’in formundan evrilmiş kafe kane- New German Building, Vienna: Schroll. Living Room’ isimli makalesinde, 20. yüzyıl evin- pelerinin hemen yanındaki sütunun Pakistan’ın Gilroy, P. [2004] After Empire: Melancholia or deki tarihin, hissiyatın [sentimentality] ve Mo- geleneksel otobüslerinde kullanılan desenlerle Convivial Culture?, London: Routledge. dernizmin arakesitine odaklanmıştır. Böylelikle dekore edilmesi yine benzer minvalde perfor- Rahman, S. K. [2010]. Berkeley Doctoral thesis: Frank, ‘eski dünya’ ile post-emperyal Avusturya manslardır. Göçmen topluluklar, yerel zanaat Designing Empire: Austria and the Applied Arts, bağlamındaki etnik azınlık topluluklarında be- anlamında etkileyici bir dizi yeteneği kendileriy- 1864-1918 PhD German Studies, University of liren ‘yeni dünya’nın buluşmasıyla ilgilenmiştir. le birlikte kent yaşamına katmışlardır. Rahman, California, Bu buluşma, yerelin kentliyle, zanaatın seri-üre- bu durumu tasarımın sosyo-politik içerimleri Rahman, S. K. [book in process]. Empires of De- timle uzlaşmasını da içeriyordu. olarak değerlendirmektedir. Böylelikle, evcil ve sign: Historicism, Modernity and the Politics of Rahman, devam eden çalışmasında, diaspora kamusal içmekanlar, Doğu Avruplalıların Vi- Global Living. mensuplarının nakış ve marangozluk gibi evcil yana’da ve Güney Asyalıların Bradford’da, göç düzene hizmet veren yerel zanaatlarını, yerel deneyimlerini ifade edebildikleri önemli alanlar kültürel merkezlerin, kafe, bar ve mağazaların haline gelmiştir. Ayrıca bu alanlar, imparatorlu- tasarımında da devam ettirme ve geliştirme bi- ğun bitişinin, azınlık yerleşimler içerisinde yeni çimlerini incelemeyi amaçlar. Viyana’daki yerel mekanlar üretmesini sağlamıştır. ve devlet koleksiyonlarında tutulan 20. yüzyıl- Rahman gerçekleştirdiği konuşmasında, göç- daki gündelik yaşama dair fotoğraf arşivlerinde- men evlerinden yerel kültürel merkezlere, res- ki koleksiyonları inceler [Resim 1]. Ayrıca, etno- toran ve mağazalara pek çok içmekanı göster- lojik koleksiyonlar kapsamında, nesne-merkezli miştir. Bu incelemelerde, Rahman, 19. yüzyıl araştırmalar yapar. Bu koleksiyonlar, 20. yüzyıl ortalarından başlayarak, İngiltere ve Avusturya Habsburg İmparatorluğu’nun kültürünü yansı- bağlamındaki diasporik toplulukların, erken tan tekstil ve mobilyalardan önemli örnekleri post-kolonyal bağlamlarda nasıl bir kolektif içermektedir. kimlik ürettiklerine dair bir anlayış geliştirmeyi Çalışmanın Avusturya ayağını içeren 1920’lerin hedeflemiş. Etnik ve sosyo-ekonomik konuları Viyana’sı ve İngiltere ayağını kapsayan 1950’le- uzlaştırmada tasarımın ve maddi kültürün araç- rin Bradford’u birbirinden çok uzak bağlamlar sallaştırılma biçimlerini deşifre etmek oldukça gibi görünse de, ortak noktaları, her iki kentin ilginç ve düşündürücü oldu. Rahman, kürator- de imparatorluk sonrası [post-emperyal] etnik yal metotlar kullandığı araştırmasında, göç ve azınlık toplulukların yuvası haline gelmesidir. kültürleşme [acculturation] süreçleri üzerinden, Ayrıca Rahman’ın sırayla; Viyana ve Bradford bir ‘global verneküler’in nasıl geliştiğini analiz kent merkezlerini çalışması anlamlıydı çünkü 19. etmek için disiplineler arası bir yaklaşıma sahip- yüzyıldan beri süregelen, Avusturya ve İngiltere ti. Doğu Avrupa ve Güney Asya’da hüküm süren emperyal tasarımları arasında iç içe geçmiş ta- Emperyal egemenliğin son dönemini oluşturan rihi şemalar da bulunuyordu. Viyana bağlamın- ortak estetik, politik ve ekonomik pratikler, Vi- da gerçekleşen etkileşimlerden otuz yıl sonra, yana ve Bradford kent merkezlerindeki erken benzer bir fenomen İngiltere’de de belirecekti. post-kolonyal manzarayı şekillendirmiş, maddi 1947 yılında Hindistan’ın bölünmesiyle ve aynı kültürün zaman ve mekanın ötesine geçerek zamanda II. Dünya Savaşı sonrası baş gösteren yayılmasını sağlamıştır. Bu noktada; Rahman’ın, Paul Gilroy’un [2004] After Empire adlı eserin- 5 Frank, güncel anlamda da günümüzde Stockholm’da de üzerinde durduğu ‘dost kültür’ [convivial yer alan içmekan tasarım firması Svenkst Tenn’in renkli ev tekstillerinin arkasındaki figür olarak üne sahiptir. culture] kavramını ele alması anlamlı oldu. Bu 15 İzmir Tasarım

‘TARLADAN SOFRAYA: GIDANIN SÜRDÜRÜLEBİLİR YOLCULUĞUNU TASARLAMAK’- 29 HAZİRAN DÜNYA ENDÜSTRİYEL TASARIM GÜNÜ MİNİ-JAM ETKİNLİĞİ

Dr. Öğretim Üyesi Devrim ÜLKEBAŞ [Yaşar Üni- biçimde iyileştirme amacıyla 2030 yılına kadar versitesi Endüstriyel Tasarım Bölümü] ulaşılması hedeflenen 17 maddelik evrensel ey- lem çağrısıdır. Yerel öncelikler üzerinden küresel Dünya Tasarım Örgütü’nün [WDO] The Global anlamda kapsayıcı, birleştirici ve birbiriyle bağ- Goals Jam ortaklığıyla, Dünya’nın çeşitli yerle- lantılı bu 17 madde, küresel bağlamda ekonomik rinde eş zamanlı olarak 29 Haziran Dünya En- ve sosyal eşitsizliğin azaltılması ve çevresel sür- düstriyel Tasarım Günü Mini-Jam etkinliği dü- dürülebilirliğin sağlanmasına odaklanmaktadır. zenlendi. Dünya Endüstriyel Tasarım Günü’nü kutlamak adına, bir günlük tasarım maratonu 29 Haziran Dünya Endüstriyel Tasarım Günü Mi- olarak kurgulanan bu etkinliğin İzmir ayağıysa ni-Jam etkinliğinin çerçeve başlığı olan, 12 nu- Endüstriyel Tasarımcılar Meslek Kuruluşu-İzmir maralı Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi; Sorum- Şubesi ve İzmir Büyükşehir Belediyesi Akde- lu Tüketim ve Üretim ise ekonomik büyüme ve niz Akademisi’nin ortaklaşa organizasyonuyla, sürdürülebilir kalkınmayı denge içerisinde ger- ‘Tarladan Sofraya: Gıdanın Sürdürülebilir Yolcu- çekleştirerek, doğal kaynakların etkin kullanıl- luğunu Tasarlamak’ temasıyla gerçekleştirildi. dığı, çevresel bozulmaya sebebiyet vermeyecek şekilde üretim-tüketim ilişkilerinin dönüştürül- The Global Goals Jam girişimi, 2016 yılında Bir- mesini amaçlamaktadır. Kişi başına düşen gıda leşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın önerisi israfı ve kayıplarının azaltılması, Hedef 12’nin üzerine, Digital Society School tarafından Dün- özellikle vurguladığı başlıklardan biridir. Bu ya tasarım topluluklarını Birleşmiş Milletler kapsamda etkinliğin İzmir organizasyonu, gıda Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri çerçevesince üretimi ve tüketimi açısından kadim ve zengin bir araya getirmek amacıyla kurulmuştur. Gi- bir kültüre sahip Akdeniz havzasının önemi- rişimin önerdiği fikir geliştirme yöntemlerini ne ve konunun güncel sorunlarına odaklanma kullanarak yerel bağlamdaki yaratıcı ekiplerle, amacıyla etkinlik başlığını ‘Tarladan Sofraya: konuyla ilgili diğer disiplinlerden katılımcıların Gıdanın Sürdürülebilir Yolculuğunu Tasarlamak’ birlikte çalışabileceği iki günlük bir etkinlik ola- olarak belirlemiştir. Yerel sorunlara odaklana- rak kurgulanan The Global Goals Jam, yerel so- rak, küresel anlamda Sürdürülebilir Kalkınma runlar üzerinden uzun vadeli hedefleri destek- Hedefleri’ne katkıda bulunmayı amaçlayan The leyici, kısa vadeli müdahale önerileri geliştirerek Global Goals Jam etkinliklerinin bu ayağında Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’ne katkıda Sürdürülebilir Gıda Sistemi’nin tesisi için tasarım bulunmayı amaçlamaktadır. müdahaleleri ortaya koymak amaçlanmıştır.

Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Sürdürülebilir Gıda Sistemi, Birleşmiş Milletler Hedefleri Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nin merke- zinde yer alan bir konudur. Sürdürülebilir Gıda Sürdürülebilirlik, Dünya Çevre ve Kalkınma Sistemi; ekonomik, sosyal ve çevresel temelle- Komisyonu’nun 1987 tarihli Brundtland Rapo- rin tehlikeye atılmadığı tarım, ormancılık veya ru’nda, “gelecek nesillerin ihtiyaçlarının karşı- balıkçılığa dayanan gıda ürünlerinin üretilmesi, lanmasından ödün vermeden, bugünkü neslin toplanması, işlenmesi, dağıtımı, tüketimi ve ihtiyaçlarının karşılanması” olarak tanımlan- atılmasını içeren faaliyet ve aktörlerden oluşan mıştır. Birleşmiş Milletler üye ülkelerin ortaklı- sistem olarak tanımlanabilir. ğında Ocak 2016’da kabul edilen Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri, diğer bir deyişle Küresel Hedefler hem insanlar hem de gezegenimiz için bugünden başlayarak, yaşamı sürdürülebilir 16 İzmir Tasarım

Türkiye Tarımsal Üretiminde İzmir İlinin Önemi Etkinliğe kooperatifler ve gıda topluklarını temsilen; Batı İzmir Topluluk Destekli Tarım Gediz, Küçük Menderes ve Bakırçay havzaları Grubu [BİTOT], Homeros Gıda Topluluğu, gibi verimli arazilerin varlığı ve uygun iklim özel- İzmir Büyükşehir Belediyesi Bademler Tarımsal likleriyle, İzmir tarımsal üretim açısından ayrı- Kalkınma Kooperatifi, Çekirdek İzmir Perma- calıklı bir konumdadır. Aynı zamanda Aliağa ve kültür Kolektifi; konuyla ilgili olarak Tarım ve İzmir gibi Türkiye’nin önemli limanlarına sahip Orman Müdürlüğü-Kırsal Kalkınma ve Örgüt- olmasıyla; tarım, gıda ve hayvancılık sektörle- lenme Şube Müdürlüğü’nden, Tarım ve Orman rinde ihracat açısından da önemli bir konumda- Bakanlığı Uluslararası Tarımsal Araştırma ve dır. Bunun yanında, Türkiye’nin önemli tarımsal Eğitim Merkezi Müdürlüğü’nden, Ege Üniversi- üretim ve sanayi merkezlerinin yer aldığı Ege tesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü’n- Bölgesi’nin coğrafi olduğu kadar sosyal ve eko- den uzmanlar; tarım ve gastronomi iletişimini nomik olarak da merkezi konumundadır. Bütün temsilen Apelasyon; endüstriyel tasarım alanı bu unsurların etkisiyle, İzmir tarımsal örgütlen- ve Endüstriyel Tasarımcılar Meslek Kuruluşu me ve kalkınma açısından faal bir rol oynamak- [ETMK] İzmir Şube üyeleri başta olmak üzere ta olan bir ildir. İzmir ilinde üç yüzün üzerinde görsel iletişim tasarımı, sosyoloji, şehir ve bölge tarımsal amaçlı kooperatif bulunmaktadır. Bu- planlama gibi alanlardan kişilerle, gıda üreti- nun yanında çeşitli üretici birlikleri ve son yıllar- mi-satışı yapan kişiler katılmışlardır. da gıda sisteminin sürdürülebilir kılınmasında sıklıkla adı geçmeye başlayan aktörlerden, Gıda Etkinliğin ilk yarısında; etkinliğin yapısı ve konu- Toplulukları da İzmir’de yaygınlaşmaya ve etkin- suyla ilgili kısa sunumlar yapılmıştır. Bu sunum- leşmeye başlamıştır. larla, farklı disiplinlerden gelen katılımcıların konuyla ilgili katkılarının ne olabileceğine dair Ne var ki, Türkiye’nin en kalabalık üçüncü kenti fikir kazanmaları amaçlanmıştır. Devamında; olan İzmir, nüfus açısından ve ekonomik olarak İzmir, Türkiye ve küresel ölçekte konunun gün- Dünya’nın en hızlı büyüyen metropolleri arasın- cel durumu, temel sorunlarına dair bilgi ve de- da yer almaktadır. Bu büyüme, tarımsal üretim neyimlerin paylaşıldığı soru cevap oturumu ger- ve gıda sektörü açısından önemli bir noktada çekleşmiştir. Etkinliğin ikinci yarısında, çalışma olan İzmir’i pek çok önemli sorunla karşı karşıya ekipleri belirlenerek Mini-Jam oturumuna geçil- bırakmaktadır. Bu sebeple İzmir İli/Kenti için bir miştir. Ekipler, The Global Goals Jam girişiminin Tarımsal Gelişme ve Yerleşme Stratejisi, Yarıma- önerdiği fikir geliştirme yöntemlerini uygulaya- da Sürdürülebilir Kalkınma Stratejisi, İzmir Mo- rak farklı konular üzerinden tasarım önerileri deli ve Küçük Menderes Havzası Sürdürülebilir ortaya koymuşlardır. Kalkınma ve Yaşam Stratejisi gibi İzmir Büyükşe- hir Belediyesi, Akdeniz Akademisi ve Türkiye’nin Etkinliğin son aşamasında çalışma ekipleri, kısa köklü üniversitelerinden akademisyenlerin iş sunumlarla tasarım önerilerini diğer katılımcı- birliğinde sürdürülebilir ve yerel kalkınma üzeri- larla paylaşmışlardır. Gıda sisteminin farklı nok- ne çalışmalar yapılmaktadır. Tarımsal üretim ve talarına odaklanan öneriler yerel olduğu kadar, gıda sektörüyse bu çalışmalarda, sürdürülebilir küresel bağlamda da sürdürülebilirliği amaçla- ve yerel kalkınma açısından önemli bir noktada maktadır. Uygulama ve tohum kiti tasarımını yer almaktadır. içeren Erken Yaşta Bilinçlendirme önerisi, gele- ceği şekillendirecek olan çocukların dijital plat- Gıda Merkezi önerisiyse markalaşma ve alter- Bunun yanında İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin form üzerinden olduğu kadar gerçek hayat tec- natif tüketim kanallarının oluşturulmasına konuyla ilgili gerçekleştirdiği şu girişimlerden rübesi olarak da tarım ve gıda sistemine yönelik odaklandı. Kuzey yarım kürenin ilk hasadı olan söz edebiliriz: Bademler Köyü Tarımsal Kal- bilgi, farkındalık ve deneyimlerinin artırılması- ve Dünya’ca bilinmesine rağmen iç pazarda hak kınma Kooperatifi işbirliğiyle hayata geçirilen, na yönelikti. Aslında Ekmek önerisiyse, Türkiye ettiği tanınırlığa sahip olmayan Kemalpaşa ki- kentli nüfusun doğal, geleneksel tarımsal üre- gıda tüketim alışkanlıklarında önemli bir yeri ve razının kısa süreli yaşam döngüsünü değer zin- tim yöntemleri ve kırsal yaşamla tanıştırmasını kültürü olmasına rağmen özellikle son yıllarda cirinde avantaja dönüştürmek ve ürünün mar- amaçlayan Bademler Doğal Yaşam Köyü ekotu- gıda güvenliği ve israfı konularında olumsuzluk- kalaşmasını sağlamak amaçlanıyordu. Bunun rizm projesi; 1-5 yaş grubu çocuklara sağlıklı süt ların yaşandığı ekmeğin, buğday ve un ile birlik- için, üreticiden daha sistemli, hızlı ve verimli bir temini için Tire Süt Kooperatifi’yle gerçekleşti- te üretim ve tüketim yolculuğuna odaklandı. Bu şekilde ürünün toplanması ve tedarik zincirinin rilen Süt Kuzusu projesi; maliyeti düşük, verimi öneri, çalışmayı ortak bir marka/yöreye özgü ilk aşaması olan birincil üreticinin ürünlerini ge- yüksek tarımsal üretim yönteminin yaygınlaş- bir kimlik altında birleştirerek ekmeğin yeniden tirdiği Alım Merkezleri’nin ekonomik ve sosyal masını amaçlayan Topraksız Tarım Kursu; ve son keşfini hedeflemekteydi. çekim merkezi olarak tekrardan yapılandırılma- olarak, üreticinin doğrudan tüketiciyle buluş- sı hedeflenmekteydi. masını sağlayan Pagos Üretici Pazarı. Benzer şekilde, Nitelik Ürün Alternatif Satış Platformu önerisi birbirlerine ulaşmakta güçlük [ÇİFT]Çİ- Çiftçilik İletişim Sistemi önerisi çiftçi- ‘Tarladan Sofraya: Gıdanın Sürdürülebilir Yol- çeken tüketicilerle çevre ve insan sağlığına zarar leri odağına almakla beraber üniversite, devlet culuğunu Tasarlamak’ vermeyen ve adil fiyatlı gıda üreten küçük- öl ve özel sektörden kurum ve şahıslar gibi tarım- çekli üreticileri bir araya getirmeyi amaçlıyordu. sal üretimin tüm aktörlerini kapsayan bir ağ 29 Haziran Dünya Endüstriyel Tasarım Günü Mi- Öneri küçük ölçekli üreticilerin ekonomik olarak kurmaya odaklandı. Bu öneri, tarımsal üretime ni-Jam etkinliği kapsamında küresel, ulusal ve dâhil olmakta zorlandığı sertifikasyon sistemi yönelik aktörlerin bilgi ve deneyimlerini paylaş- bölgesel anlamda önemli, çok katmanlı bu ko- yerine, tüketicinin üreticiyi birinci elden takip tığı bir platform olmanın yanında, uzun vadede nuyu ele almak için yaratıcı ekipler konuyla ilgili edebileceği ve geri bildirimde bulunabileceği, ağ içerisindeki veri kümelerinin ekonomi-politik çeşitli organizasyon, birlik ve enstitülerden pek nitelikli ürünü koruma altına alacak alternatif bağlamda da sürdürülebilir tarımsal üretim stra- çok farklı alandan bilgi birikimi ve deneyime sa- gıda güvenliği kanalı sunmaktaydı. tejilerine dönüşmesini hedefleyen bir sistemdi. hip katılımcılar bir araya gelmişlerdir.

17 İzmir Tasarım

4T ULUSLARARASI TASARIM VE TASARIM TARİHİ SEMPOZYUMU

demokratikleştirilmesini sağlarken aynı za- manda paylaşma sürecini, mümkün kılan tek- nik araçları da her türlü otoriteden muaf hale getiriyor. Tasarımcının tasarımıyla kurduğu müelliflik ilişkisine bağlı olarak ortaya çıkan otoriteyi yerle bir eden bu yeni tasarım yön- temleri, tasarımcıların hem eğitim hem üretim süreçlerine Ortodoks olmayan bakış açıları ge- liştirmesini gerekli kılıyor. Bilhassa otoriteyi ya- ratan ya da yıkan, otoritenin uygulayıcı aracına ya da bizzat kendisine dönüşen, kültürel üreti- mi yönlendiren ve hatta otoritarizm tarafından dikte edilen tasarım anlayış biçimlerini de mer- cek altına alan sempozyum çağrı metni, tüm bu yaklaşımlara ve daha fazlasına kucak açan bir anlayışa sahip.

Tasarım disiplinleri düşünüldüğünde, oldukça meydan okuyucu sayılabilecek başlıklara sahip bu çağrıya başvuran sunumlarla, verilen yanıt- lar da tabu olan birçok konuya değinmekteydi. Mimarlık, grafik tasarım, endüstriyel tasarım ve tekstil tasarımı gibi temel tasarım disiplin- Öğr. Gör. Emre YILDIZ [Yaşar Üniversitesi Grafik ev sahipliğiyle İzmir Mimarlık Merkezi’nde leri altında sınıflandırılabilecek olan sunum- Tasarım Bölümü] gerçekleşiyor. Sempozyum özellikle deneyim- lar, sempozyum programı dahilinde oldukça li akademisyenlerle, yenilikçi ve genç araştır- tanımlayıcı başlıklar altında toplanmışlardı. macıları aynı düzlemde buluşturmasıyla öne Bu yıl, 13.’sü düzenlenen 4T Uluslararası Tasa- Her oturumun başlığı ve içeriği konu benzer- çıkıyor. Bunun yanında, farklı tasarım disip- rım ve Tasarım Tarihi Sempozyumu, ‘Tasarım liği bakımından tutarlılık arz ederken, o konu linlerinde eğitim gören öğrenciler içinse hem ve Otorite’ [Design and Authority] başlığı altın- kapsamında farklı söylemleri içerdiği için yeni profesyonellerle tanışma, hem de güncel ve da İzmir Mimarlık Merkezi’nde 2-4 Mayıs 2019 tartışma alanları açma potansiyelini de barın- tarihsel tasarım içeriklerine ulaşma bakımın- tarihleri arasında gerçekleşti. İkisi ana konuş- dırıyordu. Bu durum, özellikle her oturumun dan dinamik bir etkinlik ortamı sunuyor. macı olmak üzere, Atlantik’in iki kıyısından en sonunda gerçekleşen soru cevap kısmı için da katılım bulan 37 davetli konuşmacıyla, 24 verimli tartışma zeminleri hazırladı. Ayrıca Bu yılın tema başlığı olan ‘Tasarım ve Otorite’ sunumdan oluşan sempozyumu toplamda iki sunumların başlıkları arasındaki bu uyum ve ise, daha çağrı metninden itibaren birçok ko- buçuk güne yayılan bir maraton olarak özetle- çeşitlilik arasındaki ince dengenin, bir düzen nuyu tartışmaya açan bir agent provocateur. mek mümkün. İki yılda bir organize edilmeye ve yapı arz etmesi beklenen ve tam da bu se- Başlık, otoritenin tasarımla kesiştiği çerçeve- başlanan bu geleneksel sempozyumu, sadece bepten ötürü bizzat bir otorite teşkil eden leri çizmeye çalışırken, internet aramalarında uluslararası ölçekte profesyonellerin çalışma- sempozyumun program akışına eleştirel bir dahi dolaysız biçimde hukuki konuların açığa larına kulak verme imkânı veren bir etkinlik dinamizm kattığı söylenebilir. çıktığı bir gündemde, otoritenin hangi ürünün olarak görmektense, farklı disiplinlere men- hangi süreçlerde tasarlanacağına dair tasa- sup tasarımcıların ve araştırmacıların İzmir 3 ve 4 Mayıs günleri boyunca süren oturum- rımcı üzerindeki güncel baskısıyla karşılaşmak kentinde bir araya gelip deneyimlerini paylaş- lara sahne olan sempozyumun açılış gecesi, 2 şaşırtıcı değil. Bu baskı kimi zaman geleneksel tıkları, beklenen ve özlenen bir buluşma ola- Mayıs akşamı iki ana konuşmacıdan biri olan bir status quo olarak karşımıza çıkarken, ba- rak da ele almak gerek. Frederic J. Schwartz’ın sunumu ve ardından zen de kültürel bir değere duyulan saygı olarak yapılan resepsiyonla gerçekleşti. Bauhaus’un vücut bulabiliyor. Otoritenin, hem güç sahip- Tasarım ve Tasarım Tarihi Topluluğu olarak anı- 100. Yılı bağlamında, tasarım dünyasında leri hem de güce maruz kalanlar tarafından lan 4T’nin, görünürlüğü yüksek ve uluslararası Alman otoritesinin güncel yanına değinen kabul edilmedikçe gerçeklik bulamadığı bu ölçekte gerçekleşen en büyük organizasyonu Schwartz, Bauhaus ve Eleştirel Teori: Sıkıntılı bir düzlemlerde, tasarım eğilimlerinin de kendi olan bu sempozyum, özellikle sürekliliği göz İttifak [Bauhaus and Critical Theory: An Uneasy çıkmazlarını yaratarak, kendi uygulayıcı-tüke- önüne alındığında, uzun süredir devam eden Alliance] başlığına sahip sunumuyla, tarihsel ticileri üzerinde otoriteler kurduğu senaryo- istikrarlı emeklerin bir sonucu. Geçmişte farklı olarak dar ancak derin bir parantezi kapsayan larla karşılaşmak mümkün. üniversitelerin bünyesinde gerçekleşen etkin- bir konuşma gerçekleştirdi. İkinci ana konuş- lik, son iki yıldır tamamen bağımsız bir şekilde, macı olan Alison J. Clarke’ın Tasarımın Politi- Buna karşın dijital mecraların günümüz iletişim kentin kalbinde, Mimarlar Odası’nın incelikli kası [The Politics of Design] isimli sunumuysa, araçları içindeki baskınlığı, bilginin paylaşılarak

18 İzmir Tasarım sempozyum programında oturumların başladı- ğı 3 Mayıs gününün sonunda yer aldı. Diğer tüm sunumlar iki günlük maraton boyunca farklı başlıklı oturumlarda dinleyicilerle buluştular. Kamusal Alan, Sanat ve Otorite [Public Space, Art and Authority] konularını bir potada top- layan ilk oturum, mekân ve tasarımı otorite merceğiyle okuyan üç sunuma ev sahipliği yaptı. İzmir Darağaç semtinde sanatçı atölyelerinin kamusal dinamiklere etkisini sorgulayan üç ya- zarlı sunumu, kentlinin güncel sanat vasıtasıyla kamusal alana aidiyetini yorumlayan bir sunum takip ederken, otorite karşıtı mekânsal dene- yimler üzerine odaklanmış olan bir üçüncüsüyle oturum sonladı.

Endüstriyel tasarım disiplini çerçevesinde oku- nan ve “Otorite, Kültür ve Ürün Tasarımı” [Aut- hority, Culture and Product Design] başlığı ile gerçekleşen ikinci oturum ise kadınların tabu konusu olan menstrüasyon periyoduna yönelik ürünlerin tasarım süreci ve sonuçları üzerine bir araştırmanın sunumu ile başladı. Türk tütün ve sigara ambalajlarındaki otorite sembolleri üze- rine yapılmış bir araştırmayı paylaşan ikinci su- numun ardından çay bardağının Türk kültürün- deki yerini ve kökenini tartışan üçüncü sunum da norm bildiğimiz geleneksel değerlerin nasıl tasarlanabilir ve üretilebilir olduğunu ortaya koymuş oldu.

Günün son oturumunu, direkt olarak grafik ta- sarım disipliniyle ilişkilendirmek mümkün. An- cak bünyesindeki sunumların, ‘Otoritarizm Kar- şısında Tasarım’ [Design vs. Authoritarianism] gibi daha büyük bir üst başlık altında toplanmış olmasının sebebi, içeriklerindeki çeşitlilik ve söylem zenginliğiydi. Unicode yazı standardının, az konuşulan dillerin alfabeleri için neye mal olduğunun altını çizen ilk sunum, düzen arayı- şından doğan kaçınılmaz otoritenin gerekliliğini bir arayüzü paylaşan son sunumsa, günümüzde Reinforcing? Limits of Authority] başlıklı son sorgulayarak oturumu başlattı. İkinci sunumun küresel ölçekte göçmenlere ve mültecilere karşı oturumuysa, tasarıma dair otoriter gücün sosyal konusu olan Nazi işgali sırasındaki, İtalyan dire- geliştirilen otoriter davranış modellerine eleşti- medya vasıtasıyla nasıl yerel üreticilerin günde- niş matbaalarının tarihsel detaylarıysa, grafik ri getiren tasarım anlayışları sunmaktaydı. mine geldiğini tartışan bir sunumla açıldı. Ikea tasarımın bir üretim aracı olan dönemin baskı İlk oturumu takip eden, ikinci ve üçüncü otu- ürünlerini hack’leyerek Ikea’nın otoritesini sar- tekniğinin başka tür bir otoriteye karşı nasıl bir rumları belki de birlikte ele almak daha doğ- san ancak bu yolla aynı otoritenin aracı haline direniş aracı olarak kullanıldığını ortaya koydu. ru olacak. Çünkü ikisinin de salınım merkezi, gelen, böylelikle simbiyotik bir varoluşa evrilen Oturumun ve günün son iki sunumu da, Por- müelliflik ve tasarımcının aidiyetiydi. İkinci iki tasarım aktörünün hikayesi ve benzer bir bi- tekiz özelinde yerel tarihin farklı grafik ürünler oturum ‘Otoriteyi Korumak, Müellifliğe Sahip çimde, iki büyük yazılım devi olan Adobe ve Lib- üzerinden, farklı dönemlerde ortaya çıkmış oto- Çıkmak’ [Safeguarding Authority, Reclaiming re’nin karşılıklı güç dengeleri kurması aynı otu- rite figürlerinin izlerini nasıl taşıdığını örnekle- Authorship] olarak tanımlanırken, üçüncüsü rumun içinde iki farklı sunum olarak yer alan ve yen sunumlardı. ‘Otorite, Müelliflik ve Yazar’ [Authority, Author- birbirlerini besleyen başlıklar olarak okunabilir. ship, Author] başlığıyla karşımıza çıkıyordu. Bu Sempozyumun ikinci günü; mekânsal, tarihsel iki oturumun ortak yönü, trademark olgusuydu ‘Tasarım ve Otorite’ konusunu, farklı bağlamlar ve işlevsel üç sunumun, ‘Otorite, Otoritarizm ve denebilir. İkinci oturum; hangi tasarım disipli- içinde etkin bir biçimde ele almaya özen gös- Tasarım’ [Authority, Authoritarianism, Design] nine ait olursa olsun, endüstriyel tasarım ya da teren 13. Uluslararası Tasarım ve Tasarım Tarihi gibi kapsamlı bir başlık altında ele alındığı ilk mimarlık, fark etmeksizin ağırlığını tasarımın Sempozyumu, çeşitli tasarım disiplinlerinden oturumla başladı. Portekiz Dünya Sergisi’nin eğitim kefesine kaydırıp öğrenci ve yeni mezun profesyonellerin, akademisyenlerin ve öğrenci- diktatörlüğün ve coğrafi modernizmin nasıl profilleri üzerinden ‘aidiyet’ ve ‘müelliflik’ kav- lerin dinleyici olarak geniş katılımıyla gerçekleşti. aynası olduğunu tarihsel tasarım dinamikleri ramlarını tartışan üç sunum içeriyordu. Üçün- üzerinden okuyan ilk sunumun ardından, Tür- cü oturumsa, modernizm sonrası tasarımcının Umuyoruz ki, önümüzdeki yıllarda da tasarım kiye ölçeğinde önemli bir otorite sahnesi olan müellifliğinin siyasi otoriteye karşı verdiği sa- disiplinlerine kucak açan dinamik bir organi- Taksim Meydanı’nın tasarım sürecinin yeniden vaşı ve günümüzde tasarımcıların aidiyetleri zasyon olmayı sürdürecek olan 4T Sempozyu- ele alındığı önermeler içeren ikinci sunumla, iki üzerinden inşa edilen başka bir otorite çeşidini mu, hem kent ölçeğinde hem de ulusal düzeyde farklı otoriter yaklaşımın izlerini okumak müm- irdeleyen sunumlardan oluşuyordu. dirsek temasını kaybetmeyen tasarımcıların ve kün oldu. Göç rotaları üzerinde hareket eden tasarım tarihçilerinin bir araya gelmek için he- bireylere, işlevsel tasarım senaryoları önererek, Otoritenin sınırlarının masaya yatırıldığı sem- vesle bekledikleri bir etkinlik olarak var olmaya tasarım sürecine faydalanıcıyı da katan ve yeni pozyumun, ‘Meydan Okuma Mı? Yoksa Güçlen- devam edecek. işlevlendirilmiş kullanıcı rolleri icat eden dijital dirme Mi? Otoritenin Sınırları’ [Challenging or 19 İzmir Tasarım

TASARIM UĞRAŞININ KÜLTÜREL BAĞLAMI

Döngüsel Tasarımın İki Ucu Mükemmeliyetçi Japonya

Dünya üzerinde aynı zaman ölçere tabi olsak da, Dünya’nın her yerinde zaman farklı algılanıyor ve haliyle farklı akıyor. Japon kültürü, yaşamı di- ğer kültürlere göre daha uzun vadeli tasarlayan mükemmeliyetçi bir kültür. Ancak Japon kültü- ründe mükemmeliyet, ulaşılması imkansız bir ideali değil tekrara olanak veren tamamlanmış bir formu işaret ediyor. Geleneksel Japon Tiyat- rosu Noh’nun, 16. yüzyılda mükemmel formuna kavuştuğuna karar verilmiş ve o dönemden beri, yani yüz yıllardır, Noh tiyatrosu artık zamanın işlemediği bir formun tekrarından ibaret. Ne yapıldığından çok, o şeyin nasıl yapıldığına de- ğer veren süreç-odaklı Japon kültürü zaman içinde gelişip tamamlanan sistemler tasarlıyor ve bir yerden bir yere nasıl gidileceğinden, çayın nasıl içileceğine kadar yaşam bu mükemmel sis- temler ağının tekrarları aracılığıyla işliyor. Kişi- sel farklılıkların göz ardı edildiği, insanların içe- Yrd. Doç. Dr. Işıl Ezgi ÇELİK [Ajeenkya Dy Patil risinde kolayca değiştirilebilir birer çark olarak University-Hindistan] yer aldığı bir sistem kültürü Japonya. Hangi sis- tem içerisinde, hangi pozisyonda olursanız olun Tasarım uğraşı, Dünya’nın her yerinde benzer yeriniz bir başkası tarafından kolayca dolduru- bir etkinliği işaret ediyor olsa da tasarım anla- lamaz değil. Kişisel güçleriniz, zayıflıklarınız ne yışı, kültürel bağlam içinde şekilleniyor. Vakit olursa olsun bir sistemin varlığı, başarısı, ömrü nakittir diyerek zamanı sermaye olarak kodla- size bağlı değil. Ortalama bir insanın kolayca yan Amerika Birleşik Devletleri’nde, Ford Motor yürütebileceği, dakik bir saat gibi işleyen, hem Company, üretimi hızlandırmak için aralıksız oluşumu hem ömrü uzun vadeli mükemmelleş- çalışan yani bir kere dönmeye başladığında, tirilmiş tasarımlar hakim Japonya’da. Dolayısıy- bir daha kolay kolay durmayacak olan üretim la bugün içe kapalı muhafazakar Japonya’nın bandını tasarladı. Sonuç olarak, artan üretimle karşı karşıya olduğu en büyük sorunlardan biri birlikte banttan çıkan hatalı ürünleri tekrar üre- dünyayı kasıp kavuran değişimi ve sosyal yaşa- tim sürecine sokmaya yarayan devasa bir yan mın aralıksız artan hızını içselleştirmek için çok sanayi ortaya çıktı. Toyota Motor Corporation daha fazla zamana ihtiyaç duyuyor olması. üretim bandı tasarımını Japonya’ya ithal etti- ğinde banttan hatalı çıkan her parça bandı, sü- Pratik Hindistan resiz olarak durdurdu. Üretim sürecinin hangi aşamasında olursa olsun, tüm çalışanların katı- Spektrumun diğer ucundaysa şüphesiz yaşamın lımıyla parçanın hatalı çıkmasına neden olmuş en kısa vadede kurgulandığı coğrafyalardan biri olan sorun bulunup çözülünceye dek. Böylece olan Hindistan yer alıyor. Ancak günübirlik, pra- çalışanların üretime yabancılaşmak yerine, üre- tik tasarımların hayata geçirilebildiği, sadece tim sürecine daha aktif katıldığı insan-makine bunların işlev kazanıp değer bulduğu sömür- işbirliğine dayalı sosyo-teknolojik Toyota Üre- ge sonrası Hindistan, çok dilli, çok tanrılı, çok tim Sistemi kuruldu. Toyota’nın üretim bandı- dinli, çok yağışlı, çok güneşli, çok hareketli, çok nın kesintisiz olarak dönmeye başlaması tabii renkli ve kaotik. Hindistan’da farklı bir düşünce, ki görece epey bir zaman aldı. Japon tasarım başka bir zaman rejimi hakim. Kal kal [yarın ya- anlayışının farklılığına neden olan etkenlerden rın] en sık kullanılan ifadelerden biri. Kompleks biri şüphesiz Japon kültürünün ilerlemeci değil, tren ağlarında dakikalık sapmaya yer vermeyen döngüsel oluşu. Ancak döngüsellik olgusu da kuralcı ve mükemmeliyetçi Japonya’nın aksine, yine farklı kültürel bağlamlarda farklı yaklaşım- Hindistan’da kal kal şeyleri sürekli bilinmeyen lar ortaya çıkarıyor. bir geleceğe erteleyen, ciddiyetsiz, muğlak bir yaşam anlayışını ifade ediyor; çünkü, söz konusu

20 İzmir Tasarım o yarın uzun süre gelmiyor. Hindistan’da öngö- rülemezlik hakim. Yapıp tamamladığınızı dü- şündüğünüz şeyler yollarına çıkan beklenmedik engellerden sekip size sürekli geri dönüyor. Ne kadar uğraşırsanız uğraşın yapılacaklar listesi kısalmıyor. Yine de işleyen devasa bir makine Hindistan. Dünya ölçeğinde yoğun nüfusuyla rekabetin yaşamsal olduğu bir makine. Robotik alanında dünya öncülerinden olan Japonya ma- kineleri insansılaştırırken, Hindistan’da insanlar hayatta kalabilmek için basit makinelerle reka- bet ediyor, onların yerini almaya çalışıyor ve bu rekabete de Hindistan’a dair neredeyse her şeye olduğu gibi jugaad damgasını vuruyor. Jugaad beklenmedik zorluklar karşısında sınırlı olanak- ları kullanarak pratik, doğaçlama, dolayısıyla kısa vadeli, etkili bir çözüm bulabilmek demek. Koşulların getirdiği belirsizlik ve rekabet nede- niyle pratikliğin bir zorunluluk olduğu, süreçten çok sonuç odaklı Hindistan’ın kalbi bir yaşam stratejisi olan jugaad ile atar. Ancak Jugaad aynı zamanda yeniliğin de ham maddelerinden biri. Levi-Strauss’un bricoleur olarak adlandırdığı el işçisi, mühendisin sonsuza açılan evreninin aksine kapalı bir evrende yaratır.1 Tasarımı için gerekli yeni alet ve maddeleri yaratabilen mü- boyayan ülkenin dört bir yanına serpilmiş meş- hendisin aksine, el işçisi kapalı evrenindeki mev- hur kiraz ağaçları Japonya’da kültürün doğanın Uzlaşma ve Dönüşüm cut elemanları kullanarak tasarlar. Bricolage bir döngüsüne paralel tasarımlanışının örnekle- yaratım arzusunun ya da ihtiyacının doğrudan rinden. İlk tomurcuklanışlarından dallarından Ne içe kapalı, muhafazakar, ada kültürüne sahip doğruya maddi olanaklara maruz kaldığı, mad- düşüp rüzgarda uçuştukları ya da parkların ve Japonya’yı, ne de asırlarca istila ve talan edilmiş di olanakların adeta vektörel bir güç olarak ta- sokakların üzerine ince narin bir örtü gibi ser- çoğulcu Hindistan’ı sömürge tarihinden ayır- sarıma katıldığı bir üretim biçimini işaret eder. pildikleri döneme kadar bahar aylarında kiraz mak mümkün. Bir düşünce rejiminin başka bir Levi-Strauss bu farklı üretim biçimlerinden biri- çiçeklerini seyretmek, kiraz ağaçları altında düşünce rejimiyle karşılaşması, üstüne üstlük nin diğerinden daha üstün olmadığını düşünü- içkili, yemekli, müzikli eğlenceler düzenlemek bir düşünce rejiminin başka bir düşünce rejimi yordu. Bricoleur’un görsel sanatlardaki karşılığı Japonya’da bir gelenek. Böylece bu aylar boyun- üstüne güç uygulaması, yani insanın sömürgeci Henry Darger’ın benzersiz kolaj çalışmaları ya ca kiraz ağaçları peyzajı ele geçirmekle kalmı- tarihi bu dünyanın maddi ve düşünsel yapısını da Richard Greaves’in şizofrenik binaları gibi yor sosyal yaşama da yön veriyor. Hanami, yani zorunlu olarak dönüştürdü, dönüştürüyor. Bu- çağdaş sanat dünyası tarafından art brut olarak kiraz ağaçlarını seyretme pratiği, Japonya’da gün kapitalizm yeni sömürge biçimleri oluş- tanımlanan eserler düşünüldüğünde, bricolage döngüsel yaşam deneyimi tasarımının sayısız tururken eski dünyanın kalıntıları yeni dünyayı uğraşının barındırdığı yaratıcı potansiyel daha örneklerinden biri yalnızca. dönüştürüyor. Mühendis ve el işçisi arasındaki da belirginleşiyor. Benzer biçimde, bir bricola- ikilik yine Levi-Strauss’ın çalışmalarında bilim- ge etkinliği olan jugaad da barındırdığı yaratıcı Benzer biçimde Hindistan’da da neredeyse bü- sel düşünce ve mitik düşünce arasında da görü- potansiyelle kaynakları sınırlı, rekabetin ya- tün bir yıl aralıksız olarak insanı döngüsel bir lür. Levi-Strauss geçtiğimiz yüzyılın ortalarında şamsal olduğu Hindistan’da basit bir hayatta varlık olarak kodlayan festival kutlamalarıyla mühendis ve el işçisinin üretim biçimleri gibi kalma stratejisi olmanın çok ötesinde, getirdiği geçiyor. Evlerin, şehirlerin, sokakların, insanla- bu düşünce biçimlerinin de kronolojik olmadı- yaratıcı ve dinamik tasarım anlayışıyla farklı bir rın görünüşünü bu festivaller belirliyor. Dokuz ğı, birbirinin yerine geçmediği, aksine birbirini gelişim olanağı sunuyor. Otomobil sektörün- gün kutlanan Navratri festivali boyunca kadın- tamamlayıcı olduğunu ve bütünleşmeleri ge- 2 den örnek verirsek, Hindistan bugün dünyanın lar her gün belirli bir renk sari giyerek her günü rektiğini düşünüyordu. Bugün ilerlemeci tarih en güvenilir araçlarını üretmekten çok uzakta. farklı bir renge boyuyor adeta. Holi Festivali’nde anlayışını döngüsel bir tarih anlayışıyla birlikte Ama üretim maliyeti düşük pratik tasarımları insanlar sokaklarda tanıdık tanımadık demeden okumaya çalışmak benzer bir gereksinimi işaret sayesinde dünya otomobil pazarında adını du- birbirinin üzerine rengarenk boyalar savurarak etmiyor mu? Çağdaş düşünürlerden Deleuze yuruyor. Aynı şekilde, ürettiği ucuz uzay tekno- tüm şehri kutsal renklere boyuyor. Diwali ışık aşkın Batı ve içkin Doğu düşüncesinin karşıt- 3 lojileri sayesinde Hindistan zaman baskısının festivali şehirleri rengarenk ışıklara boğuyor… lığına rağmen birlikteliğini ve bu birlikteliğin 4 giderek arttığı günümüz dünyasında uzay araş- Muson yağmurlarının gelişini, kışın bitişini, bir tek bir kapitalizm fikrinin altını kazdığını ve tırmalarına katılan sayılı ülkelerden biri olma tanrının doğuşunu, bir kralın asırlar önce umut- bunun açtığı dönüşüm ve direniş olanaklarını yönünde ilerliyor. suz bir yolculuktan evine dönüşünü kutlayan işaret ederken, ister uzun isterse kısa vadeli, bitmek bilmez festivalleri, renkleri, idolleri, giy- ister süreç isterse sonuç odaklı olsunlar Doğu Japonya ve Hindistan’da Döngüsel Görsel Kültür sileri, takılarıyla Hindistan’da görsel bir takvim kültürlerinin ve bu kültürlerle birlikte döngüsel kullanılıyor. bir yaşam ve tasarım bilincinin de Dünya’nın Japonya ve Hindistan döngüselliğin bambaşka entelektüel tarihine artan bir güçle katılışına renkleri. Farklılıklarına karşın her iki ülkenin işaret etmiyor mu? tasarım anlayışı gibi görsel kültürü de döngü- sel. Bahar aylarında çiçek açıp şehirleri beyaza

2 Levi-Strauss, Mit ve Anlam, 2005, Londra/New York: Routledge Klasikleri. 3 Deleuze & Guattari, 2005, Bin Plato: Kapitalizm ve 1 Strauss, 1962, Vahşi Düşünce, [İngilizce’ye] çeviren Şizofreni, [İngilizce’ye] çeviren Brian Massumi. Min- George Weidenfield ve Nicholson Ltd., Parris: Chicago neapolis, Londra: Minnesota Üniversitesi Yayını, 18. Üniversi-tesi Yayını, 11-15. 4 Ibid, 20. 21 İzmir Avrupa Pilot Kenti

Avrupa Pilot Kenti İzmir Programı Final Konferansı ve Ufuk Çalıştayı

en önemlileri İKPG’nin kurulması ve bugüne kadar kentteki bileşenleri iletişime geçirme ve onlara görünürlük kazandırma konusunda atı- lan adımlardır. Özellikle, aşağıdan yukarı, sivil inisiyatifle toplanan veriler üzerinden gerçek- leştirilen Kültür Envanteri [Mekânlar] çalışması, sürdürülebilirlik tohumlarını taşıması bakımın- dan vurgulanmaya değer. Bugün İzmir, kültür alanındaki iddiasını açıkça ispatlamış bir kent konumundadır.

Ancak, bir sonraki aşamada yapılacak çalışma olarak bugüne kadar yapılanları göz önünde bulundurarak tüm kenti kapsayacak yeni bir kültür politikasının önceliklerinin ve ilkelerinin saptanması, ilgili kesimlerin önünde görev ola- rak durmaktadır. Aynı zamanda, İzmir’de yaşa- yan geniş toplum kesimlerinin kentle ilişkilerini kültür ve sanat üzerinden kurmalarında görev, bu alanda çalışan tüm kişi, kolektif ve girişimle- rin sorumluluğu olmalıdır.

İzmir Büyükşehir Belediyesi, 2015 yılında İs- Final Konferansı, iki bölümden oluştu; ‘Avrupa Program kapsamında Mart 2016’da İzmir’in panya’nın Bilbao şehrinde, Birleşmiş Kentler ve Pilot Kentler Programı ve İzmir-Bir Değerlen- kültürün kalkınmayla ilişkili farklı alanlarda- Yerel Yönetimler [UCLG] tarafından gerçekleş- dirme’ başlıklı ilk bölümde, yürütülen faaliyet- ki mevcut durumunu saptamak amacıyla bir tirilen ‘Sürdürülebilir Kentlerde Kültür’ toplan- lerin özet bir sunumunun ardından genel bir öz değerlendirme çalışması yapılmıştı. Aynı tısında yapılan davet üzerine, İzmir Büyükşehir değerlendirme yapıldı. ‘Ufuk Çalıştayı’ başlıklı çalışma, Mart 2019’daki Final Konferansı’nda Belediye Meclisi’nin aldığı karar doğrultusunda, ikinci bölümdeyse, katılımcılar İzmir’in geldiği yinelendi. ‘Radar’ adlı bu değerlendirme, ne ‘Sürdürülebilir Kentlerde Kültür: Avrupa’da Kül- noktayı değerlendirdiler ve program süresince gibi sonuçlar ortaya koydu? tür 21 Çalışmaları ile Öğrenmek, Avrupa Pilot odaklanılan temalarda, politika geliştirmek için Kentler 2015-2017 Programı’na katıldı. Bu karar kolektif önerilerini sundular. Kültür İçin Gündem 21 için kaleme aldığım so- aynı zamanda, 2009 yılında gerçekleşen İzmir nuç raporunda, İzmir’in “pilot kent” aşamasını Kültür Çalıştayı’nda oluşturulan kültür strate- Program hakkında; Pilot Kent İzmir ekibinin ve ‘Radar’ın tüm kriterlerinde gelişme kaydederek, jisi doğrultusunda hayata geçirildi. UCLG yetkililerinin görüşlerini aldık. Dünya ortalamasının üzerinde tamamladığını grafik üzerinde göstermiştim. Son aşamaya ka- Çeşitli Avrupa kentler arasında uygulanan Av- “Bugün İzmir, kültür alanındaki iddiasını tılanların ortak görüşleriyle oluşan bu kolektif rupa Pilot Kentler 2015-2017 Programı; UCLG, açıkça ispatlamış bir kent konumundadır.” çalışma sonunda çıkan söz konusu tablo, Dün- Avrupa Kültür Eylem Ağı [Culture Action Euro- ya’daki Pilot Kent çalışmaları bakımından da pe-CAE] ve uluslararası uzmanlarca destek- bir ilk olma özelliğini taşıyordu. Daha sonraki lendi ve kamu, özel girişim, sivil toplum tem- Doç. Dr. Serhan Ada [İzmir Akdeniz Akademisi gelişmelerde, İzmir’e ‘Yön Veren Kent’ [Leading silcilerini içeren bir yerel ekibin çalışmalarıyla Kültür Sanat Koordinatörü ve UCLG Uzmanı] City] statüsünde Kültür İçin Gündem 21’deki uygulandı. Pilot Kentler arasında iş birliği ve varlığını devam ettirmesi önerildi. Umarım bu iletişimi de içeren program, farklı ülkelerle eş İzmir’in kültür politikaları oluşturma konu- da Büyükşehir Belediye Meclisi’nde pek yakında düzeyli öğrenme sürecinden ve etkinliklerden sunda son on yıldaki çalışmalarını nasıl de- kabul görür ve İzmir kısa sürede farklı bir kate- oluştu. ğerlendiriyorsunuz? goride kültür politikası geliştirme çalışmalarını geliştirerek sürdürür. Yine aynı doğrultuda, İz- Programın Öz Değerlendirme Çalıştayı ve 2009 yılında yapılan Kültür Çalıştayı’ndan itiba- mir’in ve Akdeniz Akademisi’nin, ‘iyi uygulama’ Eş-Öğrenim Etkinlikleri, İzmir Akdeniz Aka- ren İzmir kenti, özellikle yerel yönetim ve kültür olarak diğer kentlere örnek gösterildiğini de ha- demisi koordinatörlüğünde 2016, 2017 ve 2018 alanında faaliyet gösteren sivil toplum tem- tırlatmak isterim. yıllarında yapıldı. Program kapsamındaki son silcilerinin çabalarıyla ve bir sonraki aşamada, etkinlik olan Final Konferansı ve Ufuk Çalıştayı Akdeniz Akademisi’nde yaratılan çalışma orta- İzmir sanat ve kültür alanında on yıl önce, de- ise, yurtdışından uzmanların ve kültür yönetici- mıyla kültür politikası önceliklerini belirleyerek yim yerindeyse ‘içine kapalı’ bir kentti. Kentte- lerinin katılımıyla, 22 Şubat 2019 tarihinde Tari- önemli ve tutarlı adımlar attı. Burada yapılan ki sanatçılar ve kültür aktörleri zaman içinde hi Havagazı Fabrikası’nda gerçekleştirildi. çalışmaları, gerçekleştirilen projeleri yineleme- kendilerine güvenlerini kazandılar ve şimdi çok yi gerekli görmüyorum. Bence bu çalışmaların sayıda ulusal, Avrupa ölçeğinde ve uluslararası 22 İzmir Avrupa Pilot Kenti projede İzmir’in başı çektiğini görmek hiçbirimi- ‘Radar’ değerlendirmesine göre İzmir, 2016- UCLG Kültür Komitesi, İzmir’in Pilot Kentler zi şaşırtmıyor. Birçok yapının çok sayıda proje 2019 arasında özellikle ‘Kültür, Eşitlik ve Sos- Programı uygulama süresince sağladığı gelişi- yaptığını memnuniyetle görüyoruz. Ancak, bir yal İçerme’ ile ‘Kültür ve Eğitim’ başlıklarında mi nasıl değerlendiriyor? kültürel planlama yaklaşımının varlığından söz gelişme sağlamış görünüyor. Bu tabloya, etki etmek ne yazık ki zor. Bunda kuşkusuz Akdeniz eden faktörler nelerdir? Pilot Kentler programının kentlerin sürdürü- Akademisi Kültür Danışma Kurulu’nun gereken lebilir yerel kalkınmada kültürü dikkate alma- sıklıkta toplanmamasının payı var. Alanda var 2019 yılında gerçekleşen Ufuk Çalıştayı’nda ka- larına nasıl etki edebildiği konusunda İzmir’in olan insanlar, kültürel planlamaya, araştırmaya tılımcılar, kültürLab girişiminin; kültür ve eğiti- mükemmel bir örnek olduğunu düşünüyoruz. gönüllü olarak zaman ayırmayacaksa, ayrı ayrı mi, kurumsal gündemlerine ve programlarına Program bir çerçeve sunarken, gerekli sıçramayı odaklarda yapılacak çalışmalar, bir anlamda almalarında olumlu etkisi olduğunu belirttiler. sağlayacak olan, her bir şehrin gösterdiği bağ- ‘dağınık’ olarak sürecektir. Proje, farkındalık yaratma bağlamında başarılı lılık ve enerjidir. İzmir bunu, başlangıçtan itiba- oldu. ren, başlangıçtaki öz değerlendirmede eleştirel Çok tekrarladım ama bir kez daha belirtmekte olarak ortaya çıkan konulara ayrıntılı biçimde sakınca yok; İzmir’deki üniversitelerden birinin ‘Kültür, Eşitlik ve Sosyal İçerme’ alanında, bele- yoğunlaşarak ve bu konularda projeler üreterek bünyesinde bir ‘kültür yönetimi, kültür politi- diyenin ilgili birimleriyle sivil toplumun yürüt- gösterdi. kası’ programı açılmadan bu alanda çalışacak tüğü başarılı çalışmaların daha görünür hale kritik zihin enerjisinin ortaya konması mümkün gelmesi ve kurumlarla, birimler arası deneyim Kültür ve eğitim, kültür, eşitlik ve sosyal içer- olmayacak. paylaşımı olumlu kazanımlar arasında yer aldı. me gibi konularındaki gelişmeyi gözlemledik. Aynı zamanda İzmir; kamu, özel ve sivil toplum Bundan sonra yapılacaklar konusunda, Kültür Jordi Baltà Portolés [UCLG Kültür Komitesi] sektörleri arasında oldukça ilginç ortaklıklar ge- İçin Gündem 21 internet sitesinde yer alan sonuç liştirerek kültür yönetişimi gibi alanlardaki gü- “Pilot Kentler programının kentlerin raporunun öneriler kısmına göz atılabilir. cünü elinde tutup, derinleştirebilmiştir. Bunlar sürdürülebilir yerel kalkınmada kültürü uluslararası alanda iyi uygulama örneği olarak dikkate almalarına nasıl etki ettiği Gökçe Süvari [Avrupa Pilot Kenti İzmir Prog- değerlendirilebilir ve sonuç olarak hem İzmir’in konusunda, İzmir’in mükemmel bir ramı Yerel Odak Kişisi] kültür yönetişimi modeli hem de İKPG, UCLG örnek olduğunu düşünüyoruz.” Kültür Komitesi’nin OBS veritabanına iyi uygu- Programın üç yıllık uygulama süresince, İz- lama olarak eklenmiştir. mir’de hangi projeler hayata geçirildi? Lizbon, Barselona, Elefsina ve Leeds’in de içe- risinde olduğu farklı kentlerden kültür yöneti- Elbette, Pilot Kentler yalnızca üç yıllık bir prog- Pilot Kent İzmir Programı, Mart 2016’da kültür cileri ve uzmanları 2018 yılında İzmir’e, ‘Pilot ram ve daha uzun vadeli öğrenme süreçlerinin üreticileri ve yöneticilerinin katılımıyla, gerçek- Kentler Eş-Öğrenim Ziyareti’ gerçekleştirmiş- bir parçası. Şubat 2019’da İzmir’de gerçekleşen leştirilen, ‘Öz-Değerlendirme Çalıştayı’ çıktıları lerdi. Dört gün süren bu ziyaretin amacı neydi final konferansı yeni fikirler geliştirmiştir ve doğrultusunda oluşturuldu. UCLG uzmanları ve bu ziyaret ne gibi bir kavrayış sağladı? hem kentin başardıklarını uluslararası alanda tarafından hazırlanan Radar belgesi ve rapor- sunmak, hem de yeni yerel politikalar ve prog- lar, kültürün eğitim, ekonomi, sosyal içerme ve Pilot Kentler programı, Birleşmiş Kentler ve Ye- ramların gelişmesini desteklemek için gelecekte enformasyonla ilgili alanlarının gelişime ihtiyacı rel Yönetimler Dünya Teşkilatı [UCLG] Kültür İzmir’le birlikte çalışmayı sürdürmekten mutlu- olduğunu ortaya koymaktaydı. Komitesi ve Avrupa Kültür Eylem Ağı tarafın- luk duyacağız. dan başlatılan, kentler arasında eş-öğrenimi Program oluşturulurken öncelikle belirlenen geliştirmeyi amaçlayan bir girişim. Yerel bağ- Jordi Pascual [UCLG Kültür Komitesi Koordi- sorunlara cevap verme potansiyeli taşıyan ha- lamlar ve ihtiyaçlar çok çeşitli olsa da kentlerin natörü] lihazırdaki projelerin hayata geçirilmesi ve Pilot üstesinden gelmeleri gereken şeyler genellikle Kent programına dahil edilmesine karar verildi. ortaktır ve kentler birbirlerinden öğrenebilirler. İzmir’in, Kültür 21 Eylemleri doğrultusundaki Bu projelerden ilki, ‘İyi Tasarım İzmir’ oldu. Kül- Diğer kentlerin gerçekliğine bakmak, ilham ve- uygulamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? tür ve ekonomik kalkınmaya eğilen bu projeyle, rici olabilir ve ilgi çekici yansımalar sağlayabilir; Sizce üç yıllık uygulama sürecinde İzmir başa- tasarımı kentin ayırıcı özelliği haline getirmek hem ziyaret eden kent, hem de ev sahibi kendi rılı oldu mu? ve rekabet potansiyelini artırmak hedeflendi. gerçekliklerini başkalarının gözünden gözden geçirebilir. Kültür 21 Eylemleri adlı aracımız, kültürün kent- ‘Kültür ve Sosyal İçerme’ alanındaysa, belediye lerin sürdürülebilir kalkınmasındaki rolüne iliş- tarafından üstlenilen ‘Basmane Çevresel Tasa- İzmir, Pilot Kentler programına katılım anla- kin 9 yükümlülük ve 100 eylemin bir özetidir. Bu rım Projesi’ programa eklendi. Bölgenin canlan- mında oldukça ilgi çekici bir iş yaptığı için pek araç, bir aynadır. Kentleri kendilerini görmeye masına katkıda bulunmak, kültürlerarası etki- çok kent İzmir’i ve projelerini keşfetmekle ilgi- ve yerel bağlama göre etkinin garanti edildiği leşimi pozitif yönde destekleyerek, farkındalık lendi. Bu nedenle, ziyaretin amacı hem İzmir’in alanlarda yeni eylemleri uygulamaya davet eder. yaratmak amaçlarını taşıyan projenin tasarım kültür ve eğitim, sanatsal gelişim, kültür yöne- İzmir, harika bir uygulama gerçekleştirmiştir. İlk aşaması, 2017 yılında tamamlanmıştır. tişimi, kültürün kentsel planlama ve yenileme olarak, İzmir’de gerçekleştirilen eylemler kültü- gibi alanlardaki aktivitelerini sunmak hem de rü sürdürülebilir kalkınmanın diğer üç ayağıyla Çalıştay çıktılarına göre, aciliyet taşıyan diğer bu yaklaşımların diğer kentlerdeki geçerliliğini ilişkilendirmiştir; sürdürülebilir kalkınma, aynı alanlardan biri olan kültür ve eğitim için, İz- sorgulamaktı. Uluslararası kültürel ağ oluştur- zamanda entegrasyonla ilgilidir. İkinci olarak, mir’de faaliyet gösteren müzeler, sanat merkez- ma ve kültürün sosyal içermedeki rolü konula- kamu kurumlarıyla birlikte akademisyenler ve leri gibi kültür kurumlarını bir araya getirerek rını da içeren, İzmir’in de ilgi gösterdiği belirli toplulukları da içinde olmak üzere çok sayıda eğitim programlarının savunuculuğu yapmak tartışmalar da düzenlendi. aktörün dahil olması nedeniyle; sürdürülebilir adına, kültürLab platformu hayata geçirildi. Bu kalkınma, dahil etme ve sahiplikle ilgilidir. İzmir proje, ilk defa ‘Pilot Kentler Programı’ kapsa- Ziyaretin sonunda, katılımcılar özel olarak, deneyimini Dünya’daki diğer kentler için bir ör- mında oluşturuldu. İKPG’nin çalışmalarına, İKPG’nin İzmir Akdeniz nek olarak kullanacağız. Tebrikler İzmir! Akademisi’yle ve İzmir Büyükşehir Belediyesi’y- Son olarak, İzmir Kültür Pla+formu Girişimi’nin le iş birliğine, kentin Akdeniz’e açık ve gelenekle katkılarıyla; kentte yer alan kayıtlı, kayıt dışı yeniliği harmanlayan haline, sunulan projelerin tüm kültürel kuruluşlar, aktörler ve girişimle- çeşitliliğine, Abla-Ağabey-Kardeş Projesi gibi rin haritalanması çalışması yapıldı. Sonuçları inisiyatiflere güçlü gönüllü katılımı sağlanıyor yayınlandı. olmasına dikkat çektiler.

23 Akdeniz ve İzmir Akdeniz Kent Portreleri

Dr. Dilek Akyalçın Kaya “İzmir-Selanik kardeşliği, çok romantik olarak ele alınıyor; hâlbuki kardeşlik çatışma, rekabet, hayranlık, kıskançlık da barındırır.”

Yunanistan’ın Selanik kentiyle İzmir, tarih- sel olarak daima iletişim ve etkileşim içinde olmuştur. Doğu Akdeniz’in bu iki önemli li- man kenti, iki kardeş gibi birbirine benzetilir. İzmir tarihinin, Akdeniz tarihi içinde ele alın- ması konusunda çalışmalar yapan İzmir Ak- deniz Akademisi, Türkiye ve Yunanistan’daki çeşitli kişi ve kurumlarla iletişime geçerek İzmir-Selanik ilişkisi üzerine, bir araştırma sergisi hazırladı. Hem birbirlerine benzeti- len, hem de kendilerine özgü yönleri olan bu iki kenti, tarihsel süreçte birbirleriyle iliş- kileri içinde ele alan ‘Ah Kardeşim 1880-1912 Bölgesel Merkezler, Küresel Liman Kentleri’ başlıklı sergi, İzmir Tarihi Havagazı Fabrikası Sanat Merkezi Galerisi’nde, 3 Ekim-30 Ka- sım 2019 tarihlerinde gezilebilecek.

Sergi kapsamında, 2 Kasım Cumartesi günü, bir şehirden bakmak, başka bir şehre İzmir’den çok özel bir nedeni var; 19. yüzyıl, çok ciddi bir moderatörlüğünü Dr. Dilek Akyalçın Kaya’nın bakmak ve bu ikisi çerçevesinde proje geliştir- dönüşüm dönemi. Sadece iki şehir için değil; yapacağı, Prof. Dr. Vassilis Colonas [Thessaly mekti. Akdeniz için, tüm taşların yerinden oynadığı ve Üniversitesi, Mimarlık Bölümü], Dr. Öğretim dönüştüğü bir dünyadan bahsediyoruz. Buna, Üyesi Erkan Serçe [Dokuz Eylül Üniversitesi, Çalıştay’da bilim insanları kendi yaptıkları işle- kapitalist sistemin yerleşmesi veya Sanayi Dev- Buca Eğitim Fakültesi Sosyal Bilimler ve Türkçe ri, uzmanlaştıkları konuları tanıttılar. Hepsinin rimi’nin etkisi diyebiliriz. Batı Avrupa’da artık Eğitimi Bölümü, Tarih Eğitimi Anabilim Dalı] dokunduğu yer, tarih olsa da bir kısmı mimarlık iyice oluşmaya başlayan ve ülkeleri dönüştüren ve Yiannis Epaminondas’ın [Mimar, Yunanistan tarihçisi, bir kısmı iktisat tarihçisiydi, bazıları da yeni bir dünya düzeni kurulmaya başladığı için Ulusal Bankası Selanik Kültür Merkezi Müdürü, politik tarih alanında çalışıyordu; bu kişiler, ken- özellikle bu dönemi seçtik. Bu dönemin çalkan- MIET] bildiri sunacakları bir panel de düzenle- di bakış açılarıyla bu soruya cevap aradılar. Hiç- tıları içinde bu iki şehir nasıl gelişiyor, tarihsel necek. birinden, yeni bir çalışma beklemedik. Çalıştay olarak bu dönüşümden nasıl etkileniyor ve ben- öncesinde, hâlihazırda var olan çalışmalarını zerlikler var mı, ona bakmak istedik. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Tunç bu soru etrafında düşünmelerini istemiştik. Ha- Soyer’in açılış konuşmasıyla başlayacak olan zırlıklı geldiler ve orada buna yönelik sunumlar Bu süreç, Doğu Akdeniz liman kentlerini çok de- panel ve sergi hakkında, Dr. Dilek Akyalçın Kaya yaptılar. rinden etkiliyor. İzmir ve Selanik iki örnek. Bey- ile konuştuk. rut’u alabiliriz yanına, İskenderiye’yi alabiliriz; “19. yüzyıl sadece İzmir ve Selanik değil, merkez olduğu için belki bambaşka bir tarihi var İzmir Akdeniz Akademisi tarafından 2016 yılın- bütün Akdeniz için büyük bir dönüşüm ama İstanbul’u da alabiliriz. Bütün bu Doğu Ak- da ‘Mediterranean Urban Portraits: Thessaloni- dönemi.” deniz liman kentleri, ticaret hacminin artmasıy- ki and Izmir’ [Akdeniz Kent Portreleri: Selanik ve la birlikte, özellikle ticari temelli bir dönüşüm İzmir] başlıklı uluslararası bir çalıştay düzenlen- İki şehrin 19. ve 20. yüzyıllardaki tarihinin ele yaşıyor. Bu çok teknik bir konu gibi gözüküyor mişti. Fransa, Yunanistan, ABD ve Türkiye’den 16 alındığı Çalıştay’da, İzmir ve Selanik’in geçir- ama bütün şehri, bütün sakinlerini, yaşamın her bilim insanının katkı verdiği çalıştaya katılanlar dikleri tarihsel evrim, sahip oldukları sosyal ve noktasını çok derinden etkileyen ve hayatlarını arasında, siz de bulunuyordunuz. Çalıştay ne kentsel doku bağlamında ne gibi ortak özellik- dönüştüren bir süreç. ‘Kentsel doku’ dediniz; amaçla düzenlenmişti? leri olduğu değerlendirilmişti? çok büyük tonajlı buharlı gemilerin hareket et- mesiyle birlikte limanların yenilenmesi, hem Amaç, İzmir Akdeniz Akademisi’nin yaratmaya Çalıştay’a katılan bilim insanlarının seçilmesi- hammadde almak hem de Batı’dan gelen ma- çalıştığı ortama katkı sunmak yani “İzmir’in ta- nin nedeni, bu dönemi çalışıyor olmalarıydı. Ka- mul ürünlerin tekrar iç piyasaya sunulabilmesi rihini, Akdeniz perspektifiyle nasıl ele alabiliriz? tılımcılar arasında, ‘Bizans Dönemi Selanik’ ya için tren sistemlerinin gelişmesi gibi dönüşüm- Akdeniz tarihinin içine, İzmir’i nasıl yerleştirebi- da ‘İzmir’ çalışan kişiler yoktu. En geç 18. yüzyıl ler yaşanıyor. liriz?” sorusuna somut cevap aramaktı. Katılımcı çalışan ama ona da biraz 19. yüzyıl perspektifiy- Sanayinin gelişimi söz konusu. Ticaretten biri- bilim insanlarının bir kısmı Selanik uzmanı, bir le bakan insanlar vardı. Bu dönemi seçmemizin ken sermayeyi, buradaki girişimciler önce hafif kısmı da İzmir uzmanıydı. Amaç, İzmir’e başka 24 Akdeniz ve İzmir Akdeniz Kent Portreleri sanayiye, sonra ağır sanayiye yatırmaya baş- da barındırıyor bu kentler. Mutlaka aynı sis- lıyorlar. O dönemde kurulan fabrika sayısı çok tem içinde işleyen şehirler değiller. Yani, aynı fazla, her tür ürün için. Böylece gelişen, burju- sürece maruz kalıyorlar ama farklı cevaplar ve- valaşan bir girişimci grubu söz konusu. Bu defa riyorlar. Mesela İzmir, sayısal olarak Selanik’le hem içeriden hem başka yerlerden, fabrikalar- karşılaştırılamayacak derecede büyük bir kent. da çalışan işçileri çeken birer merkez haline geli- Nüfus olarak büyük, ticaret hacmi büyük, İs- yor bu şehirler. Bu, toplumsal dokuyu tamamen tanbul’dan sonra Osmanlı’nın en büyük kenti. dönüştüren, ayrışmayı çok daha derinleştiren Dolayısıyla, o dönüşümden, Selanik’le kıyas- bir öğe haline geliyor. lanamayacak derecede fazla etkileniyor. Her kentin kendi özelliklerini de düşünerek, bu bü- Bir yandan, Osmanlı Devleti’ni de unutmamak yük hikâyeyi kurgulamak istiyoruz. lazım; 19. yüzyılın, ikinci yarısı çok önemli çün- kü idari reformların gerçekleştiği bir dönem. ‘Ah Kardeşim 1880-1912 Bölgesel Merkezler, Kü- Vilayetlerin ortaya çıkışı, idari yapının daha resel Liman Kentleri’ başlıklı araştırma sergisi- merkezileşmesi… Sadece liman kentlerini değil nin içeriğinden biraz bahseder misiniz? Sergide ama taşrayı kontrol altında tutmak için artık neler göreceğiz? aracıların olmadığı, merkezden gelen memurlar tarafından yönetilen bir yerel yönetim sistemi Sergi fikri, Çalıştay’da ortaya çıktı, bizim - özel yerleştirilmeye çalışılıyor. Belediyeler kuruluyor, likle düşündüğümüz bir şey değildi. Şundan şehrin işleyişini yönetebilmek için. Merkezi yö- yola çıkılarak kurgulandı; liman kenti olsun ya netimin tüm bu hareketleri de kenti, kent sakin- da olmasın, Osmanlı’nın her kenti, özellikle Ne gibi bilgiler? lerinin yaşayışlarını tamamen değiştiriyor. taşra kenti, hep Batı’yla ilişkisi ya da merkezle ilişkisi çerçevesinde ele alınır. Ama hiç iki taşra “Orada bir otel açılmış, bir sinema açılmış” gibi Liman’ın ortaya çıkışı, oradaki kent dokusu- kenti, “Acaba kendi aralarında bir ilişkileri var bilgiler de taşınıyor. İki şehrin insanları arasında nu tamamen değiştiriyor. Otellerin, kafelerin, mı?” sorusu üzerinden düşünülmemiştir. Bu evlilik hikâyeleri, işçilerin topluca gidip gelme farklı sosyalleşme mekânlarının ortaya çıkma- sebeple, bu ilişkiyi ele almak üzerine kuruldu hikâyeleri var. Bu tür ilişkileri biraz ortaya çıkar- sına zemin hazırlamış oluyor. Bu bahsettiğimiz bu sergi fikri. Yenilikçi tarafı bu. Günümüzde maya çalıştık. burjuvalaşan grupların, yeni sosyal alanları olu- İzmirlilere sorsanız, “Selanik… Ah kardeşim, ne şuyor. Bir yandan etnik ve dini ayrışmanın yeri- kadar benziyor!” der, Selanik’te de aynı şey söz İki şehre atfedilen “kardeşliğe” dair neler söyle- ni, daha iktisadi temelli bir ayrışmanın aldığını konusu. Bu ne kadar gerçek ya da ne kadar tari- mek istersiniz? görüyoruz. Osmanlı kentlerindeki; Ermeni, Ya- hi bir zemini var bu kardeşlik, benzerlik hikâye- hudi, Müslüman mahalleleri ayrımı zaten hiçbir sinin, bunu sorgulamak istedik. ‘Kardeşlik’ konusu, çok romantik olarak ele alı- zaman çok katı değildi ama o var olan düzen- nıyor. Bunu da sorgulamak istedik. Çünkü kar- de bile artık o ayrışmaların yerine daha ziyade, Coğrafi ve topoğrafik olarak da benziyor iki şe- deşlik, her kardeşi olanın bildiği gibi, öyle kolay varsıllar ve yoksullar arasındaki ayrımın hâkim hir, liman kenti olması, her iki şehrin de uzun- işleyen bir şey değil. Çatışma, rekabet, hayran- olmaya başladığı bir dönem başlıyor. ca bir süre Osmanlı egemenliğinde kalması, iki lık, kıskançlık da barındırır. İzmir ve Selanik ara- Bütün bu çalkantılar tabii çok heyecan verici, kenti çok benzeştiren öğeleri de barındırıyor. Bir sında, biz bunları da görmeye çalıştık. araştırmak, karşılaştırmak, bakmak için… Bu yandan da mübadeleyle değişen insanlar, ken- yüzden, kent dokusu ve toplumsal dokunun dilerine tanıdık bir yer arıyorlar ya da tanıdık bir Kaynaklarınızdan söz eder misiniz? dönüşümünü anlamak amacıyla yaptık bu ça- yer kurma arzusu, hissi, düşüncesi taşıyorlar. lışmayı. Özellikle 1980 sonrasındaki kimlik çalışmaları, Kaynak olarak, o dönemin gazetelerini kullan- araştırmaları, ‘mübadil’ kimliğinin iyice ön pla- dık. Bu kadar somut olmayan bir şeyi yakalama- na çıkması, konuşulur, araştırılır hale gelmesi, “Ortak özellikler, her kentin kendi ya çalışmak, devlet arşivlerinden de mümkün 1990’lardan sonra gidilip gelinmeye başlanma- hikâyesini yok etmemeli.” olmuyor. Zaten elimizde o dönemden günlükler, sı, bu kardeşlik hissini daha da güçlendirdi. Biz anılar çok çok sınırlı. Ama gazetelerde, “Selanik tarihsel olarak bunun nerede durduğu, 19. yüz- mi büyük, İzmir mi?” gibi yazılar var. “Tabii ki yılın sonunda iki kentin arasında böyle bir ilişki öyle değil” denen, karşılıklı cevap verilen seri- İzmir ve Selanik’in karşılaştırmalı analizi, Doğu olup olmadığı sorusu üzerinden yola çıktık. ler, atışmalar var. Onun haricinde mesela, 20. Akdeniz’in karakteristik özellikleri konusunda yüzyılın başında bu iki şehirde de olan Pathé bize bir şeyler anlatıyor mu? Sergiyi nasıl kurguladınız? Sineması’nın, iki şehrin de 5-10 saniyelik görün- tülerinin oynatıldığı, ‘Selanik-İzmir’ gösterimle- Fark ettiyseniz, “İzmir böyle, Selanik şöyle” de- Bu sergiyi nasıl kurgulayacağımız konusunda ri var. İki şehrin kurgu olarak yan yana konması miyorum çünkü ikisi için de, belki Beyrut veya çok zorlandık çünkü sergiler, somut obje üze- bile, bize bir şey anlatıyor. Günümüz tanımıyla İskenderiye için de bu dönemdeki dönüşümler rinden hareket ediyor. Böyle bir soru üzerin- bir kardeşlikten bahsetmesek de bir ilişki, me- çok benzer. Yani ‘ortak noktalar’ diye sordu- den, kitap ya da makale yazabilirsiniz ama sergi rak, rekabet olduğunu hissedebiliyoruz. ğunuz anda, çok büyük bir nüfus artışı, önce yapmak biraz zor. Biz de şu yola gittik, dünyada ticaret temelli, sonrasında daha sanayi temelli bulabildiğimiz kütüphane ve sergi mekânları- Selanik’in Yunanistan’a geçiş tarihi olan Ekim büyük bir iktisadi dönüşüm ve bütün bunlarla nın kataloglarından, arşivlerinden, o dönem 1912 ile bitiriyoruz sergiyi. Bunun nedeni de bu birlikte değişen toplumsal yapı ortaya çıkıyor. İzmir ve Selanik kartpostalları, resimleri, pano- tarihte, gelişmeye başlayan kardeşlik ve ilişki- Çok genel olarak özetlediğinizde, ortak nokta- ramaları, fotoğraflarını inceleyip benzerlikleri lerin birdenbire kesildiğini düşünmemiz. İzmir ları bu. Sadece bu iki şehrin değil, Doğu Akdeniz ve farklılıkları yan yana ortaya koyan bir sergi ve Selanik iki ayrı politik birime ait şehirler ha- liman kentlerinin, bu dönem için konuşabilece- yapmaya çalıştık. Bazen biraz algıyla oynayan, line geliyor ve sonrasındaki savaşlar bu ilişkiyi ğimiz ortak özellikleri bunlar. iki farklı kare görünce “Hangisi İzmir? Hangisi yok ediyor. Mübadelede yaşanan acıların birkaç Bu ortak özellikler, her kentin kendi hikâyesini Selanik?” dedirtmeyi amaçlayan, yani o kardeş- nesil sessiz kalıp açığa çıkmasıyla, günümüzde yok etmemeli. Her kentin de kendine ait bir işle- lik ve benzeşmeyle biraz oynayan bir sergi… 19. kardeşlik temasının bu şekilde belirdiğini dü- yişi, bir tarihi ve tabii ki toplumsal ve iktisadi ya- yüzyıl sonu 20. yüzyıl başında, özellikle gemile- şünüyoruz. Sergi, muhtemelen önümüzdeki yıl pısıyla dokusu var. Bütün bunların üstünü kapla- rin iki kenti bağlamasıyla yavaş yavaş ortaya çı- Yunanistan’da da düzenlenecek. yan, bir büyük hikâyeden bahsetmiyoruz. Ondan kıyor bu kardeşlik. Gemiler, sadece mal ve insan bahsetsek bile -Çalıştay’da da çıktı, sergide de taşımıyor, bunun yanında hem ticari, hem de iki bunu çok önemsiyor ve ele alıyoruz- farklılıklar kent hakkında bilgi de taşıyorlar. 25 Tarih Söyleşi

Doç. Dr. Özge Samancı “Bugün Türk mutfağında önemli yer teşkil eden birçok ürünün Amerika’dan geldiğini öğrenmek, çoğu kişiyi şaşırtıyor.”

İzmir Akdeniz Akademisi yaklaşık dört yıldır, Akdeniz’in tarihsel anlamda da öneme sahip çeşitli tarım ürünlerini konferans dizileriyle ele alıyor. ‘Zeytin’, ‘üzüm’, ‘buğday’ ve ‘incir’ üzerine gerçekleştirilen konferans dizilerinden sonra, “Yeni Dünya Ürünlerinin Akdeniz’deki Yolculuğu” konferans dizisi başladı. Serideki ilk kon- ferans, “Domatesten Patatese Osmanlı Coğrafyasında Egzotik Gıdalar” alt başlığıyla 27 Nisan 2019 tarihinde düzenlendi. Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde gerçekleşen konferansta, 18. yüzyıl’dan itibaren Osmanlı topraklarına giriş yapan Amerikan menşeli ürünler, bu ürünlerin tüketimi ve pişirme teknikleri, Akdeniz’in mutfak tarihiyle birlikte düşünülerek ele alındı.

üretilmeye başlandığı bilgisi birçok kişi için şa- başlar. Aynı dönemde bir başka Amerika köken- şırtıcı oluyor. Amerika’nın keşfiyle, 16. yüzyıldan li sebze olan patates de saray mutfaklarına gir- itibaren eski kıtalara gelen Yeni Dünya bitkileri miştir. Az da olsa saray mutfaklarına, özellikle içinde domates, kırmızı ve yeşilbiber, patates, yabancı konukların ağırlandığı alafranga usulde mısır, fasulye, balkabağı, sakız kabağı gibi kabak düzenlenen saray ziyafetleri için gerekli olan er- çeşitleri, yer elması, karnabahar, vanilya, kakao zak alım listelerinde patatesin [patata] yer aldı- Moderatörlüğünü İzmir Akdeniz Akademisi ve yenibahar yer alır. ğı görülmektedir. Bilim Kurulu Üyesi ve Tarih Koordinatörü Prof. Dr. Alp Yücel Kaya’nın yaptığı konferansta, Prof. Amerika kökenli bu yenilebilir bitkiler, Osman- Domates ve salça kullanımının, savaş ve yokluk Dr. Arif Bilgin [Sakarya Üniversitesi Fen-Edebi- lı döneminde İstanbul mutfağına oldukça geç dönemlerinde arttığını söylediniz. Kıtlık-yokluk, yat Fakültesi Tarih Bölümü] ve Doç. Dr. Özge bir dönemde, 18. yüzyıldan itibaren gelmiş ve Osmanlı-Türk mutfağının şekillenmesinde nasıl Samancı [Özyeğin Üniversitesi Gastronomi ve zaman içinde Türk mutfak kültürünün bir par- bir rol oynamış? Mutfak Sanatları Bölüm Başkanı] konuşmacı çası olmuşlardır. Osmanlı saray mutfaklarının olarak yer aldılar. muhasebe kayıtlarına göre, Amerika menşeli 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi’yle başlayıp, bir meyve olan domates, saraya 1690’lı yıllarda 1922 tarihli Mudanya Mütarekesi’ne kadar olan Bilgin konuşmasında, 18. yüzyıl sonlarından ilk olarak kavata adıyla yeşil renkli bir çeşidiy- sürede İstanbul, en başta İtilaf Devletleri’nin başlayarak Amerikan menşeli domates, biber, le girmiştir. 19. yüzyılın başlarından itibarense, işgali ve Kurtuluş Savaşı’nın etkisiyle ekono- fasulye, patates gibi ürünlerin Osmanlı coğraf- hem kırmızı hem de yeşil domatesin Osmanlı mik, sosyal ve kültürel boyutlarda değişimlerin yasına girişini ve devletin yıkılışına kadar devam saray mutfaklarının muhasebe defterlerinde yer yaşandığı, bir yandan yokluk, sefalet ve bir yan- eden ürün göçünü ele aldı. almaya başladığı görülüyor. Domates, 19. yüz- dan da varlık ve sefahate sahne olan zıtlıkların yılda Osmanlı coğrafyasında ziraatı yapılan bir yaşandığı bir döneme şahit olmuştur. Savaş ve Osmanlı Türkçesi ve Ermeni harfli yemek kitap- ürün haline gelmiş ve domatesin mutfakta kul- Mütareke dönemi İstanbul’unda, kente gıda ia- ları aracılığıyla, Yeni Dünya ürünlerinin Osman- lanımı yavaş yavaş artmış. Domates ve domates şesinde yaşanan sıkıntılar neticesinde, sıradan lı-Türk mutfağındaki etkilerini, Akdeniz coğ- salçasının Türk mutfağındaki kullanımı, 20. yüz- halk yokluk ve açlıkla mücadele etmiştir. rafyasının mutfak tarihiyle birlikte düşünerek yılda, özellikle de savaş ve yokluk dönemlerinde konferansta yorumlayan Samancı ile bir söyleşi artacaktır. 1919 yılında İstanbul’da Hüseyin Hüsnü tarafın- gerçekleştirdik. dan yayımlanan, Etsiz Yağsız Tecrübeli Yemekler Amerika menşeli diğer ürünler arasında yer alan adlı yemek kitabı, dönemin yokluk ve ekonomik Bugün Türk mutfağında baş tacı olan birçok fasulye, sakız ve bal kabağı, yeşil ve kırmızı biber sıkıntılarının yansıdığı yemek alışkanlıklarını or- ürünün bu topraklara Amerika’dan geldiğini öğ- de İstanbul ve Osmanlı saray mutfaklarına 18. taya koyuyor. Kitapta yer alan yemek tarifleri, renmek, tahmin ediyorum ki konferansa katılan yüzyılın sonlarından itibaren girmiş ve tüketimi kullanılan malzemeler ve pratik uygulamalar, çoğu kişiyi şaşırttı. Bunlar hangi ürünler ve Os- esas olarak 19. yüzyılda yaygınlaşmıştır. İstanbul halkının mütareke ve işgal döneminde manlı topraklarına ne zaman gelmişler? kentteki kalabalık nüfus, fiyat pahalılığı, gıda Mısır ziraatı Osmanlı coğrafyasında ilk olarak, iaşesinde yaşanan sıkıntı ve yoksulluk karşısın- Evet, özellikle domatesin bu topraklarda ol- Balkanlar’da 18. yüzyılda başlamıştır. ‘Mısır-ı da geliştirdikleri yemek alışkanlıkları için örnek dukça geç bir tarihten itibaren tüketilmeye ve buğday’ adıyla mısır, Osmanlı saray mutfak oluşturuyor. kayıtlarında ancak 1840’lı yıllarda yer almaya 26 Tarih Söyleşi

Kitapta esas olarak, sebzelerle yapılan yemek- de farklı tekniklerle dönüştürülerek mutfağı- lerin tariflerine yer verilmiş; 19. yüzyıl İstanbul mızda kalıcı bir yere sahip olacak mı? mutfağında kullanımı yaygınlaşmaya başlayan Amerikan kökenli patates, biber, domates gibi Yeni bir gıda ürününün bir mutfak kültürüne malzemelerin tariflerde bolca yer aldığı gözlem- adaptasyonu, o gıdanın yerel bir zirai ürün ha- leniyor. Kitaptaki yemek tarifleri incelendiğinde, line gelmesiyle doğrudan ilintilidir. Peru kökenli sebzelerin domates ve soğanla beraber pişiril- kinoa, bitkisel bir protein kaynağı olarak sağlıklı diği; yapımında patates, ekmek, soğan, beslenme kaygısı olan kişiler tarafından, günü- kırmızıbiber ve karabiberle hazırlanan bir iç kul- müz Türkiye’sinde büyük şehirlerde tüketilen lanıldığı görülüyor. Bu dönemde yemeklere lez- lüks bir gıda ürünü. Aynı şekilde chia tohumu, zet vermek için, domates kullanımının arttığını mate çayı… Hepsi Güney Amerika kökenli olan düşünüyorum. bu bitkiler, restoran ve kafe menülerinde yer alsa da tüketimleri sınırlı miktar ve çevrede ka- “Amerika kökenli domates, günümüzde lıyor. sadece Türkiye’de değil, birçok Akdeniz ülkesinde çok tüketilen ve tercih edilen Yeni bir gıda ürünü olup domates gibi yerelleşen bir gıda.” bir ürün, avokadodur. Güney Amerika kökenli avokado, 1960-1970’li yıllarda Türkiye’ye Ame- rika’dan getirtilmiştir. Avokado ziraatı, 1980’li Bahsettiğiniz, Amerika kökenli ürünlerin bir- yıllara kadar Antalya ve Alanya’da denenmiştir. çoğu, İtalya ve İspanya gibi Akdeniz ülkelerinin Avokado üretimi, uygun iklim koşulları sayesin- mutfaklarında da ana malzemeler arasında, de- de bugün oldukça başarılı olmuştur. Günümüz- Amerika menşeli ürünler Osmanlı-Türk mutfağın- ğil mi? de avokado artık Türkiye’de bilinen ve tüketilen da hangi pişirme teknikleriyle dönüştürülmüş? bir meyvedir; özellikle Antalya, Alanya gibi avo- Evet, özellikle domates günümüzde sadece Tür- kado üretimi yapılan Akdeniz kentlerinde, Ame- 18. yüzyıl sonlarından itibaren Osmanlı dünyası- kiye’de değil İtalya, İspanya, Güney Fransa gibi rikan kökenli bu meyve yerelleşmiştir. na girmeye başlayan ve esas olarak, 19. yüzyılda Akdeniz ülkelerinde de çok tüketilen ve tercih mutfakta entegrasyon süreci tamamlanan do- edilen bir gıda. Domates, biber ve patlıcan Ak- mates, biber, kabak, fasulye, patates gibi Ameri- deniz mutfağında bugün çok tüketilen sebzeler. kan kökenli sebzeler, Osmanlı mutfağında daha Fakat patlıcan, Amerika’dan gelen bitkiler ara- önceden bilinen ve uygulanan pişirme teknikle- sında değildir. Hindistan kökenlidir. Patates ve riyle hazırlanmışlar. Bu sebzeler; kuşbaşı et veya mısır da bugün kıta Avrupası’nda beslenmenin kıyma, sadeyağla hazırlanan silkme, türlü, bastı, önemli bir ayağını oluşturmaktadır. musakka gibi sıcak sebze yemeklerinde kullanıl- mıştır: Taze fasulye bastısı, yaz türlüsü, doma- tesin tepsi musakkası, yaz türlüsü, kabak bastısı, patates silkmesi, patates bastısı gibi...

Ayrıca domates, biber ve kabakla etli dolmalar YENİ DÜNYA hazırlanmış. Yine sebzelerin kızartması, müc- veri yapılmış. , salata, ve zeytinyağlı sebze hazırlama teknikleri, Amerikan kökenli bu yeni sebzelerin değerlendirilmesinde uygulanan ÜRÜNLERİNİN diğer tekniklerdir: Patates piyazı, patates sala- tası, domates pilakisi, fasulye piyazı, domates salatası, zeytinyağlı taze fasulye gibi.

AKDENİZ’DEKİ Domates lezzet verici bir malzeme olarak seb- ze yemekleri, pilav, et kızartma, çorba gibi ta- riflerde yavaş yavaş kullanılmaya başlanmış; zamanla domates peltesi ve domates salçası YOLCULUĞU-I üretilmeye başlanmıştır. Osmanlı dönemi İstan- bul mutfağında, acı veya tatlı kırmızıbiber hiçbir 27 NİSAN 2019_ zaman baskın bir lezzet olarak yemeklerde kul- lanılmamıştır. Patates, Avrupa’da olduğu gibi beslenmenin temel gıda maddesi olmamış, her- DOMATESTEN PATATESE hangi bir sebze gibi daha önceden bilinen bastı, OSMANLI COĞRAFYASINDA dolma, musakka, kızartma, salata gibi pişirme ‘EGZOTİK GIDALAR’ teknikleriyle dönüştürülmüştür.

“Yeni bir gıda ürününün bir mutfak kültürüne adaptasyonu, o gıdanın yerel bir zirai ürün haline gelmesiyle doğrudan ilintilidir.”

Yeni Dünya’dan ürünler halen bu topraklara gelmeye devam ediyor. Örneğin son yıllarda, Güney Amerika menşeli olan kinoa ve chia, www.izmeda.org özellikle büyük şehirlerde giderek daha fazla menüde yer almaya başladı. Sizce bu ürünler 27 İzmirAkdeniz Konferans ve İzmir Tarih Araştırma Seminerleri

Tarih Araştırma Seminerleri’nin Üçüncüsü, ‘İzmir ve Akdeniz’ Temasıyla Gerçekleşti

Araştırma yapmak isteyen amatörlere fay- Olarak Kullanılması”, Prof. Dr. A. Nükhet ADI- dalanabilecekleri kılavuz bilgiler sunarak YEKE-“İzmir ve Akdeniz Bağlantısında Adalar: Kaynaklar Yöntemler”, Dr. Dilek AKYALÇIN KA- araştırmalarını bilimsel yöntem üzerine YA-“XIX. Yüzyılda Doğu Akdeniz Liman Kent- oturtmalarını sağlamak amacıyla, İzmir leri”, Dr. Öğretim Üyesi Ahmet UHRİ-“İnsan Akdeniz Akademisi Tarih Koordinasyon Aklı Konusunda Bir Arkeoloğa Danışmak Ge- Birimi tarafından, 6 Mart-22 Mayıs 2019 rekir Mi?”, Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Mü- zesi [APİKAM]-“Ahmet Piriştina Kent ve Arşivi tarihlerinde üçüncü defa ‘Tarih Araştırma Müzesi’nde Araştırma Yapmak”, Dr. Araştırma Seminerleri’ düzenlendi. Görevlisi F. Hakan KAYA- “Türkiye’de Arkeoloji ve Koleksiyonerlik”, Dr. Öğretim Üyesi Ahmet Teması, ‘İzmir ve Akdeniz’ olan seminerlerde; MEHMETEFENDİOĞLU-“Yüzüncü Yılında 15 tarih biliminin en çok etkileşimde olduğu fel- Mayıs 1919 ve İzmir”. sefe, arkeoloji ve iktisat alanlarıyla ilişkisi, arşiv ‘Aile’, ‘biyografi’, ‘topluluk’, ‘göç’, ‘sosyal ha- kullanımı, görsel malzemelerin tarihsel kaynak yat’, ‘dönem’, ‘olay’, ‘konu’, ‘mekan’, ‘mahal- olarak kullanılması, İzmir ve Akdeniz tarihi ko- le’, ‘kent’, ‘çevre’ ve benzeri alanlarda, tarihsel nuları ele alındı. bağlamda çalışma yapmaya meraklı amatörler İzmir Akdeniz Akademisi’nin Kültürpark’taki ve öğrencilerin katıldığı seminerlerin sonunda, seminer salonunda 12 hafta boyunca Çarşam- 41 kişi sertifika almaya hak kazandı. Bir sonraki ba günleri 18.30-21.00 saatleri arasında, her Tarih Araştırma Seminerleri’nin, 2020 yılı ba- hafta farklı bir akademisyen tarafından ve- şında düzenlenmesi planlanıyor. rilen seminerlerin konuk öğretim görevlileri ve konu başlıkları şöyleydi; Doç. Dr. Mehmet KUYURTAR-“Tarih-Tarih Felsefesi-Tarih Bilimi”, Prof. Dr. M. Erdem ÖZGÜR-“İktisat ve Tarih”, Dr. Öğretim Üyesi İrfan KOKDAŞ-“Anadolu’da Tarım ve Hayvancılık Tarihi”, Öğretim Görev- lisi M. Ali DEMİRBAŞ-“Osmanlı/Cumhuriyet Dönemi Arşiv Kaynakları”, Dr. Öğretim Üyesi Nuri ADIYEKE-“Tarihte Akdeniz ve İzmir”, Dr. Öğretim Üyesi Serkan ŞAVK-“Filmlerdeki İz- mir ve Hareketli Görüntülerin Tarihsel Kaynak

28 Akdeniz ve İzmir Çocuklar İçin Akdeniz

ÇOCUKLAR İÇİN AKDENİZ Görsel Öyküleme ve Felsefe Atölyeleri

Program kapsamında, önce Doç. Dr. Zehra Ak- demir tarafından Akdeniz coğrafyasının oluşu- mu ve Akdeniz uygarlık tarihi üzerine kaleme alınan Akdeniz: İlk Zamanlar Ülkesi ve Akdeniz: Batık Geminin Öyküsü başlıklı iki öykü, görsel öyküleme yöntemiyle çocuklara aktarılacak. Sonrasında; ‘çocuklar için felsefe’ üzerine eği- tim almış felsefe öğretmenleri, bu öykülerle de bağlantılı olarak Akdeniz’in değerleri üzerinden çocuklarla felsefe atölyeleri gerçekleştirecek. Felsefe atölyeleri çocukların kendilerini ifade edebilecekleri, değerler üzerine konuşup fikir geliştirebilecekleri, doğru-yanlış kaygısı güt- meden paylaşımda bulunabilecekleri bir yapıda kurgulandı. 5, 12, 19, 26 Ekim ve 2, 9, 16, 23 Kasım 2019 tarih- lerinde pilot uygulaması gerçekleştirilecek olan program, 15-18 kişilik gruplarla 4 hafta boyunca cumartesi günleri, günde 3 saat olmak üzere Kültürpark içerisinde yer alan Pakistan Pavyo- nu’nda gerçekleştirilecek. Programın, 2020’de tüm yıla yayılması hedefleniyor.

İzmir Akdeniz Akademisi Tarih Koordinasyon Birimi, ‘Akdeniz’ ve ‘Akdenizlilik’ kavramının çok daha erken yaşlarda kazanılabilecek bir bakış açısı olduğu iddiasıyla Çocuklar için Ak- deniz Programı’nı geliştirdi. Programın amacı; Akdeniz kültür ve uygarlık tarihini çocuklara eğlenceli ve ilgi çekici metotlarla aktarabilmek ve yaşadıkları coğrafyayı anlamlandırabilmeleri için farklı bir bakış açısı kazandırmak. Program, 10-12 yaş grubu çocukların pedagojik seviyesine uygun olarak görsel öyküleme yön- temiyle desteklenen 2 tarihi öykünün işlenmesi ve P4C [Philosophy for Children-Çocuklar için Felsefe] yöntemiyle uygulanacak felsefe atöl- yelerinden oluşuyor.

29 Akdenizİzmir Konferans ve İzmir Yayın

Buğdayın Akdeniz’deki Yolculuğu ve İncirin Akdeniz’deki Yolculuğu Konferans Bildirileri Kitapları

Ticaret Borsası Ar-Ge Uzmanı Bilge Keykubat, Bu sıralamada Akdeniz coğrafyası dışından bir Dr. Sunay Dağ, Dr. Öğretim Üyesi Erkan Serçe ve ülke, ABD hemen göze çarpıyor. İncirin ABD’de Doç. Dr. Elias Kolovos bildirileriyle konuşmacı yetişmesi, İzmir ve ardülkesinin incir ihracatın- olarak katıldılar. daki egemenliğiyle ortaya çıkan bir bitki nakli hikayesi. Bununla beraber günümüzde görünen Bu iki konferansın bildirileri, birer kitap ola- o ki, inciri de üzüm gibi Akdeniz coğrafyasıyla rak yayınlandı. Buğdayın Akdeniz’deki Yolculu- sınırlamak mümkün değil. Bu anlamda, Akde- ğu-Konferans Bildirileri kitabının Mart 2019’da, nizlilikte zeytin birinci, incir ikinci, üzüm üçüncü İncirin Akdeniz’deki Yolculuğu-Konferans Bildiri- denebilir mi? Yoksa Akdenizliliği yaymada üzüm leri kitabının da Ağustos 2019’da birinci basımı birinci, incir ikinci, zeytin üçüncü mü denmeli? yapıldı. İncirin Akdeniz’deki Yolculuğu-Konferans Bildi- Buğdayın ıslahının, Neolitik Devrim’le insanın rileri kitabı; incirin uygarlık, sağlık ve beslenme, yerleşik hayata geçip tarımla uğraşmasıyla baş- piyasa, tarım-enerji sektörleri arasındaki reka- ladığı söylenebilir. Buğdayın kaderindeki ikinci bet, coğrafi işaret, bahçe ekonomisi, sermayey- büyük devrimse, XX. yüzyılın ikinci yarısında ka- le emeğin çatışması gibi farklı bağlamlarda ele pitalizmin verimlilik arayışında gündeme gelen alındığı bildirilerden meydana geliyor. Yeşil Devrim olmuş. Özellikle yüksek verimlilik arayışıyla, Meksika kökenli buğdayların ıslahı ve İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin ücretsiz kültür bu yeni tür buğdayın yaygınlaşması, tüm dünya- hizmeti olarak yayınlanan bu iki kitap, İzmir da binlerce yıl insanoğlunun gıda ihtiyacını sağ- Akdeniz Akademisi’nden temin edilebildiği layan buğday çeşitlerinin yavaş yavaş ortadan gibi, yayınlara Akademi internet sitesinden de Akdeniz’in ana tarımsal ürünlerinin Akdeniz kaybolmasına neden olmuş. ulaşılabilir. coğrafyasındaki serüvenini ele almak amacıyla İzmir Akdeniz Akademisi’nin düzenlediği konfe- XXI. yüzyılda bu süreç hızlanmış; tohumlar in- rans dizisi, 2015 yılında ‘zeytin’ alt başlığıyla ilk sanların ortak varlığı olmaktan çıkartılıp özel kez gerçekleşmiş, ‘üzüm’ ve ‘buğday’ ile devam mülkiyet düzenlemelerine tabi tutulmuş ve edip 2018 yılında da, ‘incir’ ile tamamlanmıştı. kâr amacıyla piyasalaştırılmış. Buğdayın Akde- niz’deki Yolculuğu-Konferans Bildirileri, buğdayın “Buğdayın Akdeniz’deki Yolculuğu” konferansla- bu hikâyesinin farklı aşamalarını, Akdeniz’de or- rı; 13 Mayıs, 10 Haziran, 23 Eylül, 14 Ekim ve 9 taya çıkan mücadelelerle ele alan çalışmalardan Aralık 2017 tarihlerinde beş farklı alt başlıkta, oluşuyor. “İncirin Akdeniz’deki Yolculuğu” konferanslarıy- sa; 28 Nisan, 26 Mayıs ve 22 Eylül 2018 tarihle- Zeytin, yetişebildiği iklim şartları dolayısıyla, ta- rinde üç ayrı alt başlıkta düzenlenmişti. rih boyunca bize Akdeniz coğrafyasının sınırlarını verip tanımlarken, üzüm aynı sebeple bizi coğ- Moderatörlüğünü İzmir Akdeniz Akademisi Bi- rafyadan bağımsızlaştırıyor fakat tarihsel pers- lim Kurulu Üyesi ve Tarih Koordinatörü Prof. Dr. pektifte, Akdeniz uygarlıklarıyla buluşturuyor. Alp Yücel Kaya’nın yaptığı konferansların ‘buğ- day’ serisinde; Yrd. Doç. Dr. Ahmet Uhri, Araş. Üzüm Kuzey Avrupa’da da yetişebiliyor ama Gör. Dr. Fatih Hakan Kaya, Yrd. Doç. Dr. M. Se- Yunan ve Roma uygarlıkları üzüm ve şarapsız ven Ağır, Yrd. Doç. Dr. Antonis Hadjikyriacou, düşünülemiyor. Aynı karşılaştırmaya incir de Prof. Dr. Suraiya Faroqhi, Mesut Yüce Yıldız, Prof. dahil edilirse, zeytinle benzer şekilde incirin de Dr. Tayfun Özkaya, Ersin Aylin Bostan, Abdullah Akdeniz coğrafyasının sınırlarını tanımladığı gö- Aysu, Mustafa Alper Ülgen ve Necdet Bayhan rülüyor. Günümüzde en çok incir üreten ülkeler; konuşmacı olarak yer aldılar. ‘İncir’ konferans yaş incirde sırasıyla Türkiye, Mısır, Cezayir, İran serisineyse; Yrd. Doç. Dr. Ahmet Uhri, Dr. Eren ve Fas iken kuru incirde Türkiye, İran, ABD, Yu- Akçiçek, Dr. Öğretim Üyesi Derya Nizam, İzmir nanistan ve İspanya [2016/2017].

30 İzmir Kültür Sanat ve Çalıştay

İzmirKültür İletişim Toplantıları, Kültür-Sanat Aktörlerini Buluşturuyor

18 Mayıs 2019 tarihinde düzenlenen ilk toplan- diskjokey [DJ] ve prodüktör kimliklerinden bah- tıya katılan, Yaşar Üniversitesi İnsan ve Toplum setti. DJ ve prodüktör olan bir diğer katılımcı Ti- Bilimleri Fakültesi Mütercim-Tercümanlık Bölü- mur Çelikyay da, radyocu olarak başladığı çalış- mü’nde görev yapan Dr. Öğr. Gör. Aslı Davaz, iyi malarının nasıl ilerlediğinden söz etti. bir çevirmenin nasıl yetiştirileceğinden bahsetti. Bu yıl, ikinci İzmirKültür İletişim Toplantısı 22 Hikâye ve masal anlatıcısı Didem Köktaş, hem Haziran tarihinde gerçekleşti. Toplantının ka- çocuklara hem de yetişkinlere masal anlat- tılımcılarından sanatçı Tuğçe Akay, resim ve maktan ve anlatım sanatı eğitimleri vermekten fotoğraf alanında yaptığı projeler hakkında ko- mutluluk duyduğunu belirtirken Duygu Kan- nuştu. Grafik tasarımcısı Cem Sonel, sokakta kaytsın, bir tiyatrocu ve akademisyen olmasının üretimini nasıl gerçekleştirdiğini ve çalışmala- yanı sıra şair kimliğinden ve sahnelenen oyun- rını anlattı. İzmir Ekonomi Üniversitesi Güzel larından söz etti. Yaşar Üniversitesi Görsel İleti- Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Görsel İletişim İzmir Akdeniz Akademisi tarafından 2014 şim Tasarımı Bölümü Öğretim Üyesi Hasan Işık- Tasarımı Bölümü’nde görev yapan Dr. Öğr. Üyesi lı ise, akademisyen kimliğinin yanında Didem yılından beri düzenlenen İzmirKültür İleti- Özgül Kılınçarslan, bir sivil inisiyatif olan ‘Dahili Köktaş ile sürdürdükleri proje hakkında bilgiler şim Toplantıları, İzmir’de kültür-sanat ala- Bellek’in faaliyetlerine dair bilgiler aktardı. verdi. nında farklı disiplinlerde faaliyet gösteren ‘Agora Bir Arada Yaşam Atölyesi’ temsilcileri İzmir Koruyucu Aile Derneği Başkanı Naciye üretici ve yöneticilerden oluşan davetlile- Duygu Öz ve Yelda Şimşir, çalışmalarından ve Güven, derneğin faaliyetlerinden bahsederken mülteci meselesinden söz ettiler. Bir diğer ka- rin katılımıyla gerçekleşiyor. Davetlilerin Heykeltıraş Ozan Ünal, ‘Bir Varlık Bir Yokluk’ tılımcı Şevket Uyanık, Toplumsal Bilgi İletişim kendileri veya temsil ettikleri kurum, sivil isimli sergisine değindi. Ilgın Özmen, animas- Derneği ve Korsan Parti Hareketi’ni anlattı. Ege yon alanında yaptığı çalışmaları aktardı. Mül- toplum kuruluşu, kolektif ya da inisiyatif Derneği’ni temsilen toplantıya katılan Hale Er- teci çocuklara yönelik nefret söylemlerine karşı hakkında bilgi verdiği toplantılar, kültür-sa- yılmaz ve Murat Gültekin, derneğin Ege Bölgesi geliştirilen, ‘Çocuk Gibi Bak’ projesinin mimar- için yürüttüğü çalışmalar hakkında bilgi verdiler. nat alanındaki aktörleri bir araya getirerek, ları Serra Evci ve Ece Lara Alanyalı, projenin na- Tiyatrocu Nebil Sayın, tiyatro geçmişi hakkında birbirlerinden haberdar olmalarını sağlıyor sıl oluştuğunu ve ileride neler yapacaklarını an- konuştu ve ‘Nebil Abi ve Yolda’ projesine değindi. ve yeni işbirliklerine zemin hazırlıyor. lattılar. Mekân tasarımı yapan Stephanie Gallia, İzmir Körfezi Potansiyel Varlıkları ve Stratejik Hedefler Çalıştayı

İzmir’i denizel planlama üst perspektifiyle 28 HAZİRAN 2019 değerlendirmek amacıyla, İzmir Akdeniz Akademisi tarafından 28 Haziran 2019 tari- hinde İzmir Körfezi Potansiyel Varlıkları ve Stratejik Hedefler Çalıştayı düzenlendi. Çalıştayda, uzman akademisyen ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerinden oluşan İzmir Körfezi Potansiyel Varlıkları ve toplam 22 katılımcı, üç grup halinde çalıştı. Stratejik Hedefler Çalıştayı Tüm gün süren çalıştayda, İzmir’in denizel planlama yol haritasına ilişkin konu başlık- ları ve somut proje önerileri ortaya konuldu. Bu konuya odaklanan çalıştayların devam etmesi planlanıyor.

[email protected] www.izmeda.org

31 Akdeniz ve izmir Tarih

Akdeni̇z’i̇n Geni̇ş Coğrafyasında Şeker Ürününün Tarihi

DÜNYA’NIN Hindistan üzerinden, önce Ortadoğu’ya daha Hububat Üreticileri Sendikası Genel Başka- sonra da Haçlı Seferleri aracılığıyla Avrupa’ya nı-Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu Kurucu ulaştığını öğrendik. Genel Başkanı Abdullah Aysu konuşmasında; ACI TADI: şekerpancarının, Türkiye için stratejik bir ürün Gülbeşeker-Türk Tatlıları Tarihi, Osmanlı Mutfak olmasının yanında, endüstriyel ürünlerin, baş 12 Ekim 2019 _ 15.00 İZMİR AKDENİZ AKADEMİSİ İzmir Sanat [Kültürpark] Sözlüğü, Osmanlı Mutfak İmparatorluğu, Avcılık- sıralarında yer aldığının yanında nişasta bazlı ŞEKER tan Gurmeliğe: Yemeğin Kültürel Tarihi kitapları- şekerin insan sağlığı açısından değerlendirip, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından kurulmuş, demokratik bir platform ve düşünce kuruluşudur. Amacı, hümanist, barışçı, tarihle “TARİHTEN GÜNÜMÜZE nın yazarı Priscilla Mary Işın’ın, ‘Osmanlı Döne- şeker fabrikalarının özelleştirilmesinin olum- ŞEKER VE ŞEKER ÜRÜNLERİ” tutarlı yeni bir Akdeniz bakış açısı geliştirmek ve hayata geçirmektir. minde Şeker’ başlıklı konuşmasında; Türklerin, suzluklarından, denetim yapan kurumlarım MODERATÖR Prof. Dr. ALP YÜCEL KAYA şekerle tanışmalarının Orta Asya’ya dayandığı kapatıldığından söz etti. www.izmeda.org | [email protected] KONUŞMACILAR Dr. Öğr. Üyesi AHMET UHRİ ve şekerin, mutluluk ve iyi niyet gibi sembolik PRISCILLA MARY IŞIN AYLİN ÖNEY TAN anlamlar taşıdığı öğrendik. Şeker ve şeker ürünlerine, farklı odaklardan ABDULLAH AYSU bakan konuşmacıların içerik moderatörlüğünü, Başta Cumhuriyet olmak üzere, Metro Gastro, Ege Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakül- The Guide İstanbul, Hürriyet Daily News, Al Moni- tesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi İzmir Akdeniz tor olmak üzere pek çok yayın organında gastro- Akademisi Bilim Kurulu Üyesi ve Tarih Koordina- nomi yazıları yazmış Aylin Öney Tan’ın, ‘İzmir’de törü Prof. Dr. Alp Yücel Kaya tarafından gerçek- Başlayan Tatlı Bir Bağımsızlık Öyküsü’ başlıklı leştirilmiştir. konuşmasında; bugün kanıksadığımız şekerin Dünya’daki önemli ticaret metalarından biri ol- duğunu ve modern Dünya’nın bu tatlı lezzetinin,

İzmir Akdeniz Akademisi gerçekte acıyla dolu, kan, ter ve gözyaşıyla örü- Mehmet Ali Akman Mah. Mithatpaşa Cad. No:1087 www.izmeda.org Güzelyalı 35290 Konak-İzmir, Tel: 0232 293 46 13 lü bir geçmişe sahip olduğu öğrendik.

İzmir Akdeniz Akademisi ‘Tarih Birimi’ yaklaşık dört yıldır, Akdeniz’in tarihsel anlamda da öne- me sahip çeşitli tarım ürünlerini konferans dizi- leriyle ele alıp, bu ürünler konusunda uzman ki- şileri davet edip, konferanslar yapmaya devam ediyor. 12 Ekim 2019 tarihinde de, Dünya’nın Acı Tadı: Şeker başlığı altında, ‘Tarihten Günümüze Şeker ve Şeker Ürünleri’ni konusunu ele aldı.

Hiç şüphesiz şeker ve şeker ürünleri üretiminin, Dünya’nın siyasi ve ticari tarihinde son derece önemli bir yer tuttuğunu biliyoruz. Bu bakış açı- sıyla; Dr. Öğr. Ahmet Uhri, Yazar Priscilla Mary Işın, Mimar, Restoratör, Yemek Kültürü Araştır- macısı, Köşe Yazarı Aylin Öney Tan ve Hububat Üreticileri Sendikası Genel Başkanı-Çiftçi Sen- dikaları Konfederasyonu Kurucu Genel Başkanı Abdullah Aysu, konferansın dinleyicilerine şeke- rin; tarihsel, kültürel, geleneksel, ticari yönlerini ve köklerini ayrı ayrı pencereden değerlendirdiler.

Peki, dinleyiciler olarak bu konferanstan ne öğrendik? Aynı zamanda bir arkeolog olan Ahmet Uhri’nin konuşmasında, şekerin ana- vatanının Hindistan olmadığını, botanikçile- rin iddiasına göre M.Ö. 8000 gibi çok erken bir tarihte, Yeni Gine’de evcilleştirildiğini ve 32

İZMİR MÜZELERİ Bir Akdeniz Kenti’nin Kültürel Arka Planı / İzmir Müzeleri, Sürekli Sergi ve Koleksiyonları ΤΑ ΜΟΥΣΕΙΑ ΤΗΣ ΣΜΥΡΝΗΣ Το Πολιτιστικό Υπόβαθρο μιας Μεσογειακής Πόλης / Τα Μουσεία της Σμύρνης, Μόνιμες Εκθέσεις και Συλλογές MUSEUMS IN IZMIR The Cultural Background of a Mediterranean City / Museums, Permanent Exhibitions and Collections in İzmir