<<

YÖRESINDE ANTIK BIR LIMAN

GOLAY T~GREL

Antik ça~larda Küçük Asya'n~n güneyinde yer alan, kuzeyden Toros'larla çevrili, güneyde ise Akdeniz'e aç~lan, bat~s~nda Lykia, do~usunda Kilikya Trakheia denilen Da~l~ k Kilikia'n~n bulundu~u sahil ovas~ na verilen add~ r. K~y~~ bat~da Khelidoniai'dan do~uda Anamur'a kadar uzanan geni~~ bir girinti yaparak oldukça büyük bir körfez meydana getirmektedir. Bu körfezden K~ br~s ada- s~na kadar uzanan bölüme ise ~lkça~da "Pamphylia Denizi" ad~~ verilmekteydi 1. Pamphylia bölgesinin hudutlar~~ konusu antik yazarlar aras~ nda oldu~u kadar halen günümüz ara~t~ rmac~lar~~ için de çe~itli görü~~ ve fikir ayr~l~ klar~na sebep te~kil etmektedir. Kuzeyde teraslar halinde denize do~ru inen Toros da~lar~, güneyde ise Akdeniz, ovay~~ iki yönden s~n~ rlamak bak~m~ndan ~üphe götürmezken, bat~~ ve bilhassa do~u hudutlar~~ hakk~ nda birbirinden oldukça farkl~~ görü~ler ortaya at~lmaktad~r. Güvenilir antik kaynaklar~n belirtti~i gibi genellikle Lykia bölgesinden evvel yer alan en bat~~ Pamphylia ~ehri olarak kabul edilir 2. Bizi konumuz dolay~s~ yla daha ziyade ilgilen- diren husus do~u s~ n~ r~~ olup Pamphylia bölgesinin nerede son buldu~u ve Da~l~k Kilikia'mn nereden ba~lat~lmas~~ gerekti~i sorunudur. Burada da bir genelleme yapacak olursak Pamphylia'n~n en do~u noktas~~ olarak ~ehrinin veya Melas'~ n a~z~ n~n kabul edildi~ini söyliyebiliriz 3. Strabon ise Pamphylia ve Kilikia aras~ ndaki s~n~ r~~ çok daha do~uya kadar götürmekte ve Korakesion'u yani bugünkü Alanya'y~~ Pamphylia'ya dahil etmektedir 4. Skylax da ayn~~ ~ekilde ve Korakesion'u Pamphylia ~ehirleri olarak tan~mlamak- tad~ r. 5. Yak~n zamanlardaki ara~ t~ rmac~lar aras~ nda da bu görü~e

C. E. Bosch, Studien zur Geschichte Pamphyliens, 1957, S. 13

2 Strabon XIV 667, 671; Ptolemaeus V 5, 2

3 Mela I 78; Plinius, Naturalis Historia V 93, 96; Anonym. Stadiasmus Maris Magni, 213 f.; Ptolem. V 5, 2. 4 Strab. XIV 667. Skylax I o . 614 GÜLAY TIGREL yer verenler vard~ r. W. Ruge bu bölge hakk~ ndaki incelemelerinin sonucunda Pamphylia hudutlar~n~n ba~lang~çta Side'ye kadar uzan- d~~~~ fakat M.O. 200 y~llar~nda Korakesion'a kadar geni~ledi~i netice- sine vard~~~n~~ ifade etmektedir 6. Bütün bu görü~leri birer birer ele al~ rken en ba~ta göz önünde bulundurulmas~~ gereken husus Pam- phylia'n~ n esas itibariyle co~rafi bir kavram olu~u ve Toros'lar~n güneyinde yer alan sahil ovas~ na verilen isim olmas~d~ r 1. Antalya körfezinin kuzeybat~~ kö~esinden itibaren da~lar k~y~dan kuzeye do~ru uzakla~~ rlar ve verimli topraklara sahip bir düzlük meydana getirirler. Ova Melas'~n denize döküldü~ü yere kadar bu ~ekilde devam eder, ancak do~uya do~ru ilerlendi~inde Toros'lar~n devam~~ ~eklinde irili ufakl~~ tepelerin k~y~ya kadar sokulduklar~~ ve Alanya'ya kadar olan kesimde tepeler ile sahil aras~nda dar bir k~y~~ ~eridi kald~~~~ görülür. Bu durumda co~rafi bir kavram olarak art~ k bir düzlükten, bir sahil ovas~ ndan söz etmemek ve Side'nin do~usundan itibaren Da~l~ k Kilikia'mn ba~lad~~~n~~ kabullenmek zann~ m~zca uygun olur. Ara~ t~rmalar~ m~za ve yaz~m~za konu olan bölge Bat~~ Kilikia'da Alara Çay ile Karg~~ Çay aras~ nda kalan sahil kesimidir. ~imdi bu bölge hakk~nda bilgi veren ba~l~ca kaynaklar~, bilhassa inceleme gezileri yapm~~~ olan seyyahlar~n notlar~n~, mümkün oldu~u kadar kronolojik bir s~ ra takip etmek suretiyle, birer birer gözden geçirelim. ~ngiltere hükümeti taraf~ndan Francis Beaufort ~ 8~~ ~~ -18 ~~ 2 y~llar~~ aras~nda Küçük Asya'n~ n güney k~y~lar~nda, Rodos yak~nlar~ndan isknderun Körfezi'ne kadar olan k~s~mda, hidrografi ara~t~rmalar~~ yapmak ve sahil haritas~ n~~ ç~ karmak üzere görevlendiriliyor. Beaufort kendisinin çok ilginç buldu~u ve ayn~~ zamanda ogüne kadar çok az bilinen bu yerler hakk~nda k~smen sathi de olsa bilgi vermek ve hiç olmazsa daha ilerde ara~ t~rmalara sebep olacak ölçüde heyecan ve ilgi uyand~ rmak gayesiyle gözlemlerini ve incelemelerini aç~ klamak lüzumunu hissederek Karamania ad~ nda bir kitap yaz~yor. K~sa ve substantif bir eser olmakla beraber ülke hakk~ nda kapsad~~~~ ö~retici bilgiler, bu uzun sahil kesiminde yer alan antik harabeler hakk~ ndaki izlenimler bak~m~ ndan bilhassa Akdeniz k~y~s~~ için bir rehber mahi- yetinde oldu~u kabul edilebilir.

" RE XVIII 3, s. 354 v. dd. C. E. Bosch, ayn~~ eser, s. 13. ALANYA YÖRESINDE ANTIK BIR LIMAN 615

Bat~dan do~uya do~ru k~y~y~~ inceliyerek kaptan~~ oldu~u gemiyle Karaburun'u geçiyor ve kitab~nda yer alan haritada olarak i~aretledi~i yerde pek çok yap~~ ve antik kiklopik duvar kal~nt~lar~ na rastlad~~~ndan söz ediyor 8. Ptolemais olarak gösterdi~i yer Karaburun ile Alanya aras~ nda yer alan bir burun ve Beaufort'un kendi ifade- siyle her iki taraf~nda da eskiden sun'i birer liman olmas~~ laz~m gel- mekte, fakat denize uzanan iskele veyahut mendirek tamamen or- tadan kalkm~~~ ve su üstünde görülebilecek bir iz zaman~m~za kadar gelmemi~. Burnun arkas~ nda kara içine do~ru uzanan sulak vadiler yer almakta. Strabon XIV 667 de verilen bilgiye de de~inerek Melas ve Korakesion aras~nda kurulmu~~ olan Ptolemais ~ehrinin zama- n~nda burada yer alm~~~ oldu~unun kabul edilebilece~i fikrini ortaya at~yor. Bundan sonra Alanya'ya do~ru yol al~rken k~y~da pek çok köy, kale ve kilise harabesi gördü~ünden ve bunlar~n oldukça yak~n devirlere ait oldu~undan bahsediyor. Beaufort'un bu ara~t~rmalar~~ ve verdi~i bilgiler arzu etti~i ilgiyi uyand~ rm~~~ olmal~~ ki kendisinden sonra gelen seyyahlar~n ve ara~- t~ rmac~lar~n Pamphylia ve Kilikia bölgelerini de ele ald~ klar~n~~ ve Akdeniz k~y~lar~nda inceleme gezileri tertiplediklerini görüyoruz. Bu bölgede oldukça uzun bir ara~t~rma gezisi yapan Heberdey ve Wilhelm Karaburun üzerinde gördükleri harabeden ve çok say~daki lahitIerden söz ettikten sonra buras~n~ n Kibyra olmas~~ laz~m geldi~ini belirtiyorlar 8. Alara Çay~~ vadisine do~ru ilerlemek ve bu bölgeyi incelemek istediklerinden Okurcalar köyünden iç bölgeye do~ru yöneldiklerinde Selçuk eserleriyle kar~~la~~yorlar. Buradan dönü~te tekrar ayn~~ k~y~~ bölgesine indiklerinde aniden meydana gelen bozuk hava ~artlar~, f~rt~na ve ya~mur sahil kesimini incelemelerine mani oluyor. Buna ra~men sahilden ve az sonra da biraz daha iç kesimden do~uya do~ru ilerleme~e devam ediyorlar. ~arapsa'daki hana var- madan önce geçtikleri yol boyunca kendilerinin sa~~ taraf~ nda kalan ve k~y~ya yak~ n tepelerin ete~inde yer alan harabeleri ancak uzaktan izlemeleri mümkün olabiliyor. Buralar~m tan~mlamak hususunda kulland~klar~~ ifade oldukça ilginç. "Beaufort (Karamania 159) da bu harebeleri kaydetmi~~ ve do~rulu~u ~üphe götürmez bir ~ekilde Ptole-

F. Beaufort, Karamania, 1817, s. 159 v. dd.

9 Heberdey und Wi~helm, Denkschr. Akad. Wien, phil. - hist. KI. XLIV, VI (1896) S. 135. 616 GÜLAY T~GREL mais olarak kabul etmi~tir. Stadiasmus m.m. 21 o f. deki Leukotheion burnunun da buras~~ oldu~u laz~ m gelmektedir." Yollar~na devam ettikleri bir s~ rada ancak uzaktan bakarak görüp geçtikleri bir yer hakk~ nda kendilerinden evvel ayn~~ yerleri dola~m~~~ ve baz~~ fikirler ve tan~mlamalar ortaya atm~~~ bir gezginin görü~lerini, en ufak bir inceleme ve ara~ t~ rma yapmadan, bu kadar çabuk kabullenmek tabiddir ki bugünkü ilim anlay~~~ m~zla ba~da~amaz. Korakesion'a yakla~~ rken, dik yamaçlar halinde denize inen tepelerin kuzeye bakan eteklerinde gene bir tak~m harabeler gördük- lerinden bahsediyorlar fakat ayr~nt~l~~ bilgi vermiyorlar. Ancak bura- lardan a~a~~ya, k~y~~ düzlü~üne indiklerinde moloz ta~~ malzeme ile in~a edilmi~~ yap~~ kal~ nt~lar~~ ve kap~~ sö~eleri olarak kullan~lm~~~ büyük ta~~ bloklarla kar~~la~~yorlar. Buras~ n~n yüksek bir tepe üzerinde yer alan 'n~n liman~~ olan ve Stadiasmus m.m. 208 f. de bahsi geçen Aunesis olmas~~ Laz~m geldi~ini belirtiyorlar. "Bu duruma göre de bugünkü Sarapsa denen yerde olmal~d~ r," diyerek ilave ediyorlar". K~sa bir yolculuktan sonra da Alanya kalesinin yer ald~~~~ burun gözlerinin önüne seriliyor. Heberdey ve Wilhelm'den sonra, onlar~n izledi~i yolu takip ederek 1936 y~l~ nda me~gul oldu~umuz bölgeyi de içine alan bir ara~t~ rma gezisi yapan H. Rott, Alara Çay~~ vadisinde, Boztepe yak~n- lar~ndan, k~y~ya yani Karaburun'a do~ru iniyor11. Civarda pek çok kule ve sur kal~ nt~s~ na rastl~yor ve sahile yakla~t~ kça bunlar~n ço~al- d~~~m görüyor. Yüksek ve dik bir yamaç halinde denize kadar inen bu burun üzerinden etrafa bakt~~~nda birden fazla tepe üzerine ya- y~lm~~~ bir surette geni~~ bir alan kapl~yan harabeyi izliyebiliyor ve buras~mn hakikaten Kibyra olmas~~ laz~ m geldi~ine kanaat getiriyor. Burnun bat~s~nda yer alan bir koyda antik bir mezarl~ ktan, gördü~ü çok say~daki mezar odalar~ndan, semerdaml~~ lahitlerden söz ediyor. Bunlar~ n üzerinde bulunan haç motiflerinden yerin Bizans ça~~nda iskân gördü~ü anla~~l~yor. Dik ve sarp kayal~k burun üzerinde pek çok yap~~ kal~ nt~s~na rastlam~~~ oldu~unu ve hattâ büyük dörtgen temel ta~lar~n~ n, bir s~ra sütun dizisinin ve yüksek kap~~ sö~elerinin mevcudiyetine dayanarak burada bir tap~ na~~n yer alm~~~ olmas~~ laz~m geldi~ine inand~~~n~~ ifade ediyor.

Heberdey und Wilhelm, ayn~~ eser, s. 136. 11 Rott, Kleinasiatische Denkmler ~ go8, s. 68 v. dd. ALANYA YÖRESINDE ANTIK BIR L/MAN 617

Buradan ayr~l~p k~y~y~~ izleyerek do~u istikametinde yoluna devam ederken sahilde pek çok kal~nt~~ görüyor. Bunlar~n aras~ nda enteresan yuvarlak yap~lar ilgisini çekiyor. Marazl~'da kar~~s~ na ç~ kan harabeden ve Ortaça~~ yap~~ karakteri gösteren ve tahminlerine göre bir manast~ r olmas~~ mümkün bina kal~nt~s~ ndan söz ediyor. Yolculu~unun bu s~ralar~nda art~ k alaca karanl~k çökmü~~ bir hal- deyken sahilde gördü~ü kal~ nt~lar~ n belki de Beaufort'un kilise hara- beleri olarak bahsini etti~i veyahut öyle zannetti~i yerler oldu~unu kaydettikten sonra ak~am vakti ~arapsa'ya ~t~~~n~~ yaz~yor. Öyle anla~~l~yor ki, Rott da bu sefer karanl~~a kalmamak ve bir an önce konakl~yacak bir yer bulabilmek kaygusuyla Marazl~~ ile ~arapsa aras~nda kalan sahili ve burada yer alan ve bizi ilgilendiren F~~la Burnu'nu hiç ara~ t~rmadan geçmi~~ hatt ~~ belki de farketmemi~, zira notlar~nda böyle bir bahis dahi yok. Rott Sarapsa'daki kervansarayda konakl~yor ve buray~~ incele- di~inde duvarlar~ nda antik sütunlar ve i~lemeli ta~lar görüyor ve bunlar~ n Augai ~ehrine ait olduklar~ n~~ belirtiyor. Buradan sonra Sinekkalesi harabelerinin Hamaxia veyahut olabilece~ini savunuyor. Heberdey ve Wilhelm'in Sinekkalesi'nin bulundu~u tepeyi Hamaxia olarak tan~ mlamalar~na mukabil kendilerinden önce Beaufort buras~n~ n Laertes olabilece~ini ileri sürmü~tül2. Rott ~ehrin liman~~ olan Aunesis'in k~y~da ufak bir tepe üzerinde liman~~ koruyan bir kale kahnt~s~na sahip oldu~undan da söz ediyor. Keil ve Wilhelm 1914 de yapt~klar~~ Kilikia seyahatine Pamphylia bölgesinden do~uya do~ru ilerliyerek ba~l~yorlar 13. Alara Çay~~ vadi- sine geldiklerinde burada Boztepe yak~nlar~ nda bir harabeyi gezdikten sonra k~y~ya inip yollar~ na devam ediyorlar ve bu arada Kibyra ve Ptolemais'den de geçtiklerini belirtiyorlar. Kibyra'y~~ inceleyemiyorlar fakat Ptolemais'de yapt~ klar~~ ara~t~ rma da hiç bir sonuca var~lacak buluntu vermiyor. Bölgenin bu kesimi hakk~ ndaki bütün kay~tlar~~ bundan ibaret. Yer, mevki veya mesafelere dair hiç bir~ey kaleme al~nmam~~, kal~ nt~lardan dahi bahsedilmemi~, tarifleme yap~lmam~~ . Antalya'dan ba~l~yarak do~u istikametinde Akdeniz k~y~lar~~ boyunca 1913 de oldukça uzun bir gezi yapm~~~ olan Italyan ara~t~ r-

12 Beaufort, ayn~~ eser, s. 176. 13 Keil und Wilhelm, Österr. Jahresh. XVIII (1915) Bbl. "Vorlaufiger Bericht über eine Reise in Kilikien." 618 GÜLAY TIGREL

mac~lar~ ndan Paribeni ve Romanelli Karaburun üzerinde gördükleri harebelerin antik Kibyra'ya ait oldu~unu aynen tasdik ediyorlar ve hattâ dip not olarak da kendilerinden önceki seyyahlar~n, Heberdey ve Wilhelm ve Rott gibi, buna dair kay~tlar~ n~~ veriyorlar 14. Hemen hemen ayn~~ ~ekilde olan gözlemlerini anlatt~ ktan sonra gene ayn~~ yollar~~ ve kal~ nt~lar~~ izliyerek Marazl~'ya geliyorlar. Bundan sonra bahsettikleri ilk isim Karg~~ Çay oluyor ki bu durumda F~~la Burnu'nu incelemeden geçtikleri buraya dair hiç bir bahis olmad~~~ndan kolayca anla~~l~yor. Daha sonra ~arapsa'dan ve buradaki Selçuk kervansara- y~ ndan söz ediliyor. Do~u'ya do~ru yollar~na devam ederek Kora- kesion'a ula~~yorlar. Oldukça yak~n zamanlarda Da~l~ k Kilikia bölgesinde ara~t~r- malarda bulunan Terence Bruce Mitford ve George Bean Kibyra Minor'un asl~ nda bir kara ~ehri oldu~unu ve bugün Güney Kalesi denilen yerde bulundu~unu hemen hemen kesinlikle belirtiyorlar ". Daha önceki seyyahlarm Karaburun üzerinde gördükleri harabelerin Kibyra'ya ait oldu~unu kabullendiklerini, halbuki tara- findan Kibyra'n~ n da Laertes, Casae, ve Colybrasus gibi bir hinterland ~ehri olarak tammland~~~n~, ayr~ca Karaburun'da yap- t~ klar~~ ara~t~ rmada hiç bir yaz~t bulunamam~~~ olmas~ n~~ ve görüntü- lerin de aç~kça geç devre i~aret etti~ini ifade ediyorlar. Stadiasmus'da belirtilen yerin ise bir liman olup ~ehrin kendi olmad~~~~ kabul edile- bilir deniyor. incelemelerinden vard~ klar~~ sonuca göre Kibyra Roma imparatorluk ça~lar~ na kadar önemini koruyamam~~~ ve silik bir ~ehir olarak bu ça~larda birkaç as~ r daha ya~am~~~ ve Karaburun'da Mylome, yahut daha sonralar~~ Justinianopolis diye bilinen ~ehir önem kazan~p onun yerini alm~~. Bizi ilgilendiren bu s~ n~ rl~~ bölgeye yak~ n bir ~ehir olarak yazarlar bir de Hamaxia'dan söz ediyorlar ve buras~n~ n Heberdey ve Wil- helm'in de tan~mlad~~~~ gibi bugün Sinekkalesi diye bilinen yer oldu- ~unu, Alanya'mn 6 km. kuzey-bat~s~ nda bir tepe üzerinde yer ald~~~n~~ kabul ediyorlar. Ara~t~rmalar~m~z~ n buraya kadar olan bölümünde görüldü~ü gibi Alara Çay ile Karg~~ Çay veya bu sonuncunun biraz daha do~u- sunda kalan k~y~~ kesimi ele al~ nacak olursa, bat~dan do~uya do~ru

14 R. Paribeni P. Romanelli, Monumenti Antichi XXIII, 1914, S. 134 v. dd. 14 Mitford - Bean, Journeys in Rough 1964-1968, S. 59. ALANYA YÖRESINDE ANT/K B~R L~MAN 619 yer alan antik ~ehirler Kibyra (?) yahut Justinianopolis (?), Ptole- mais, Augai ve Aunesis'dir. Bunlardan birincisine ait kal~nt~lar bahsi geçen bütün gezginler taraf~ ndan Karaburun üzerinde veya çevre- sinde izlenmi~. Ptolemais ise ilk defa Beaufort taraf~ ndan tan~mlanm~~~ ve kitab~nda verdi~i haritada Karaburun'un do~usunda ve Kora- kesion'un bat~s~ nda kalan bir burun üzerinde gösterilmi~. Bugün haritay~~ inceledi~imiz zaman Beaufort'un i~aret etti~i yer olarak Alanya'n~ n 21 km. bat~s~ nda yer alan F~~la Burnu'nu görüyoruz. Heberdey ve Wilhelm de haritalar~nda Ptolemais'i F~~la Burnu'nun biraz bat~s~ nda, k~y~dan pek az içeride bir yere yerle~tirmi~ler. E. Kirsten Ptolemais ~ehrinin, Strabon XIV 667. deki kayda göre, Ptolemaios II taraf~ ndan bugünkü ~arapsa'n~n bat~s~nda, Melas ve Korakesion aras~ nda kurulmu~~ oldu~unu bildiriyor". W. Ruge Pamphylia hakk~ nda yapt~~~~ incelemeleri ele alan makalesinde buraya kadar bahsini etti~imiz ara~t~ rmac~lar~n eserlerini bibliyografya olarak vermi~~ ve haritas~ nda da Beaufort'un Ptolemais olarak göster- di~i F~~la Burnu'nun kar~~s~na ~ehrin ad~ n~~ bir soru i~areti ilavesiyle kaydetmi~~ 17. Ayn~~ eserde sahife 391 de Augai için verilen bilgilerde ~arapsa'da bulunan harabelerin ~ehrin eski yeri olarak kabul edilmesi laz~ m geldi~i ve buras~mn Alanya'n~ n 13 km. bat~-kuzey-bat~s~ nda oldu~u belirtilmekte. Bibliyografya olarak gene bizce bilinen ara~t~ r- mac~lar~ n eserleri verilmi~. Aunesis için ayn~~ sahifede yer alan k~sa notlarda Alanya'n~ n 6 km. bat~s~ nda bulunan harebeler kabul ediliyor ve ayn~~ bibliyografya veriliyor. Stadiasmus m.m. deki mesafe ölçülerine göre, bahsi geçen bu ~ehirlerin nerelere dü~tü~ünü ara~t~rd~~~ m~zda yukar~da ele ald~~~m~z yazarlar~n vard~ klar~~ sonuçlarla çeli~en baz~~ hususlar~ n ortaya ç~k- t~~~n~~ görüyoruz ". Korakesion ile Aunesis aras~~ 8o stadion olarak veriliyor. Ruge az önce sözünü etti~imiz yaz~s~ nda fazla gibi gözüken bu mesafenin, yolun Hamaxia üzerinden geçerek yani Korakesion'dan Hamaxia'ya ve oradan liman~~ Aunesis'e ula~t~~~~ dü~ünülerek hesap- lanm~~~ oldu~unu öne sürüyor ve bu durumda do~ru kabul edilebile- ce~ini bildiriyor. Aunesi'den Augai'ya olan uzakl~k 70 stadion olarak

16 E. Kirsten, RE. XXIII 2, S. 1887.

17 W. Ruge, RE XVIII 3, s. 395

18 Anonymi Stad. M. M. 208, 209, 210, 211 f. (C. Mullerus, Geographi Graeci Minores I, 1861.) 620 GÜLAY TIGREL ~ gösterilmi . Bu duruma göre Augai olmas~~ gereken yer Karg~~ Çay ile Alara Çay aras~ nda kalan yar~mada ~eklindeki buruna yani bugün F~~la Burnu diye bilinen mevkiye isabet ediyor. Beaufort'un (Kara- mania, s. 159) Ptolemais harabeleri olarak tan~mlad~~~~ yerin de buras~~ olmas~~ laz~ m gelmekte. Augai'dan Leukotheion burnuna kadar 50 stadion oldu~u kaydedilmi~tir. Bu mesafe de bugün Karaburun diye ~ bildi imiz yeri i~aret etmekte. Leukotheion ile Kibyra aras~~ da 50 stadion olarak gösterilmi~. Böylelikle, antik kaynaklara dayal~~ mesafelere bakarak, bahsi ~ geçen ehirlerin nerelere isabet etmesi gerekti~ini ara~urd~ktan sonra da tatminkar bir sonuca var~lmad~~~n~~ görüyoruz. Bundan böyle daha fazla teferruata giri~meden esas konumuz olan F~~la Burnu'na ve buradaki buluntuya geçelim. Antalya-Alanya karayolundan do~uya do~ru ilerlenirken Kara- burun'u geçtikten sonra lurn~ n geni~~ ve yayvan bir kumsal girinti meydana getirdi~i görülür. incekum'dan 1-2 km. sonra Motel As- ~~~~ pendos'un yer ald geni~~ bir kumsal vard~r. Bu kumsal, ~~ km. do~u- sunda denize do~ru oldukça büyük bir uzanu yapan kayal~k bir burunla son bulur. Bugün üzerinde muz bahçelerinin yer ald~~~~ F~~la ~ ~ ~ Burnu i te buras d r (res. ~ ). Alanya'run 21 km. bat~s~nda bulunan bu yanmada ~eklindeki burnun karayolundan itibaren denize kadar ~ ~~ olan uzant s I km. den fazlad~ r. Kiepert'in haritas~ nda görüldü~ü üzere 19. yüzy~ldaki karayolu bugünküne nazaran çok daha içer- lerden, F~~la Burnu'nun arkas~ nda yer alan tepelerin kuzeyinden geçmekteydi". Bu durumda esasen güç ~artlar alt~ nda kara yolcu- ~ lu u yapan gezginlerin burnun ucuna kadar inip buradaki k~y~y~~ incelemeleri kendilerine zor gelmi~~ olmal~~ ki, hiç birinde buras~~ hak- ~ k nda fazla ilgi çekecek bir kayda rastlam~yoruz. ~ ~~ 1974 y l yaz~nda Motel 'da kald~~~m s~rada daha önce- den yol boyunca civarda görmü~~ oldu~um harabe kahnt~lanna ait ~~ baz izler dikkatimi çekti~inden bu çevreyi iyi tan~yan ve motel görev- lilerinden olan Ahmet Özcan rehberli~inde ufak çapta bir ara~t~rma ~~ yapmay kararla~urd~ m. Kumsalda, Kanl~~ Dere a~z~ nda bir kilise kahnt~s~, F~~la Burnu'nun kuzeyine rasthyan tepeler üzerinde oldukça ~ geç devir yerle melerine ait duvar, kap~~ ve muhtelif yap~~ kahnt~lan,

19 H. Kiepert, Karte von Klein-Asien, 1844-45. ALANYA YÖRESINDE ANT~K BIR LIMAN 621

burnun do~usunda, gene bir muz bahçesinin yan~ nda çok bol mik- tarda geç devir keramik buluntulanyla birlikte bir çömlekçi f~ r~ n~ndan geride kalanlar~~ izledik. Daha sonra burnun do~usundan dola~~p, denizle kayalar~n birle~ti~i noktadan luy~y~~ takip ederek yar~madamn uç noktas~na yakla~t~~~m~z s~ rada, do~uya bakan taraf~ nda küçük bir koyla kar~~la~t~k (res. 2). Ilk bak~~ta do~al bir liman~~ and~ran bu küçük ve 1800 den fazla, oldukça muntazam bir kavis çizen körfez ilgimizi çekti (res. 3). Do~u ucundan ileriye do~ru yumu~ak ve hafif bir dirsek yaparak bat~~ do~rultusunda uzanan ve oldukça sa~lam bir ~ekilde ayakta ve büyük bir k~sm~~ suyun üstünde duran bir men- direk ve bunu meydana getiren iri çak~lh büyük konglomera bloklar üzerinde gayet aç~k ve seçik bir ~ekilde k~ rlang~ç kuyru~u kenet izlerini gördü~'ümüzde antik bir limanla kar~~~ kar~~ya oldu~umuzu anlad~k (res. 4-6). Bunun kar~~t~~ olarak kuzey-güney do~rultusunda bir dal- galuran daha uzan~yordu ki bu birincisine nazaran daha küçüktü (res. 7-8). Koyun bat~~ kö~esinde kayalar~n do~al uzant~s~~ ~eklinde birtak~ m ta~lar görülüyordu fakat do~u tarafta oldu~u gibi mun- tazam kesilmi~~ ve üst üste oturtulmu~~ bloklar burada mevcut de~ildi. Mevkiin Karabucak oldu~unu ve koyun da Aynal~~ Göl diye adlan- d~r~ld~~~n~~ ö~rendik. K~sa bir müddet sonra Perge kaz~s~ na kat~ld~~~mda kaz~~ heyetine bu ilginç buluntudan bahsettim. Bugün aziz hat~ras~~ önünde sayg~~ ile e~ildi~im ve kendisini daima minnet ve ~ükran dolu hislerle ana- ca~~m, kaz~~ ba~kan~, müteveffa hocam Ord. Prof. Dr. Arif Müfid Mansel büyük bir ilgi duyarak bu yeri bizzat görmek istediler. Hoca- m~zla birlikte asistan Halük Abbaso~lu ve asistan Vedat Çelgin'in de kat~ld~ klar~~ gezide buluntunun antik bir liman olmas~~ bak~m~ ndan ilginç oldu~u ve üzerinde durulmas~~ gerekti~i görü~üne var~ld~. Yukar~da belirtti~imiz gibi ilk bak~~ta insan~~ hayrete dü~ürtecek kadar muntazam, adeta özenle ~ekillendirilmi~~ görünümünü veren bu küçük ve sevimli koy, do~al haliyle bir liman olm~ya son derece elveri~li bir durumdad~r. Yar~madan~n tam ucunda olmay~p da do~u kenar~nda yer al~~~~ güneyden gelecek aç~ k deniz rüzgarlar~n~n etkisini büyük bir ~ekilde azaltmakta ve böylelikle do~u uç noktas~ndan bat~ya do~ru denizin içine uzanan dalgalurarun da yard~m~yla tama- men mahfuz bir liman~n meydana gelmesine olanak sa~lamaktad~r. Bugün körfezin büyük bir k~sm~~ geni~~ kumsala sahip tabii bir plaj görünümündedir. Kumsal~n hemen gerisinde arazi yükselmekte ve 622 GÜLAY T~GREL

bu kesimden itibaren kara içine do~ru muz bahçeleri yer almaktad~ r (res. 2). Koyun her iki kanad~ n~n ucuna do~ru yani do~u ve güney-bat~~ kesimlerinde kumsal yerini bu luy~lar~n do~al görünümü olan konglo- mera kayahklara terketmektedir. Kuzey-do~u yönünden ba~lay~p hafif bir kavisle bat~ya do~ru uzanan ve suyun üzerinde görülebildi~i kadar~yla takriben 58-60 m. uzunlu~unda olan as~l mendirek geni~lik bak~m~ndan baz~~ noktalarda farkl~l~k göstermektedir. Kara taraf~nda, do~al kayalar~ n yüzeyinde, bloklar~n oturtulmas~~ için i~lenmi~~ k~s~mlarda ve bugün dahi izlerin aç~kça görülebildi~i yerde ortalama boylar~~ 1.20 m. olan konglomera bloklar, dalgaluran~ n hafif bir dirsek yapt~~~~ orta lus~ma do~ru ted- ricen büyümekte ve en geni~~ noktas~ nda boylar~~ 2 m.'yi, enleri ise 1.20 m.'yi bulmaktad~r. Bundan sonra yine küçülme~e ba~l~yarak geni~lik uç k~s~mlara do~ru 1.20 m.'ye kadar inmektedir (res. 5-6). Liman kumla dolmu~~ bir halde oldu~undan s~~~ bir suda yer alan ve ortalama yükseklikleri 0.50-0.60 m. aras~nda olan bloklar kolayl~ kla izlenebilmekte, baz~~ yerlerde iki, baz~~ yerlerde ise üç s~ ra ta~~ dizisi nin halen muntazam bir ~ekilde üst üste yer ald~~~~ görülmektedir. Tamamen harçs~z olarak tutturulmu~~ olan bloklar~ n üzerinde bugün dahi gayet aç~ k bir ~ekilde görülen ve oldukça büyük boyutlara sahip çift k~rlang~ç kuyru~u kenet izleri, yap~ n~ n antik ça~a ait olu- ~unun en belirgin kan~ t~~ olmalar~~ bak~m~ndan önem ta~~ rlar (res. 9-1 o). Kenetlerin boyu 0,51 m., en geni~~ uç k~s~mlar~~ 0.15-0.17 m., en dar bel k~sm~~ o.o6 m., derinlikleri ise 0.06-0.09 m. aras~ nda de~i~- mektedir. Bloklar her iki uca yak~n taraflar~ ndan, yani her bir blok çifte kenetle birdi~erine tuttutulmu~tur (res. 9). Bir blok üzerindeki kenetler aras~~ mesafe aksdan aksa olmak üzere 0.90 m. civar~ ndad~r. Dalgak~ ramn ortas~ na rastl~ yan kesimde ve bugünkü su seviye- sinde, takriben 0.60-0.70 m. geni~li~inde, içden d~~a geçit sa~hyan iki aral~k mevcuttur (res. Günümüzde Akdeniz'in antik ça~lar- dakine nazaran 1.5-2 m. yükselmi~~ bir durumda oldu~unu dü~ünecek olursak bu aç~ kl~klar~n o devirlerde suyun bir hayli üzerinde yer alm~~~ olmalar~~ lâz~ m gelir 2°. Gerekti~i gibi bir ara~t~rma yap~lma- d~kça mahiyetleri hakk~nda kesin bir~ey söylemek herhalde do~ru olamaz.

20 A. von Gerkan, Festschrift zum 80. Geburtstag von W. Dörpfeld, 1933, S. 37 vdd. G. Tigrel

D ,t0) I/ 2 ~~

:0N

O te,:7( • _ • 3>- •

.~> „: ~c~o

N • N

Z o

1 G. Tigrel

ALANDA- ANTALYA YOL MUZ BAHÇELERI ADIRIMINA GIDER

KAYA LI K

O 10 20 30 40 50

I •

Res. 2 - Mendirek ve koyu gösterir durum plan~~ G. Tigrel

Res. 3 — Koyun ku~bak~~~~ görünü~ü

Res. 4 — Koydaki liman G. Tigrel

ce~~ G. Tigrel

Res. 7 — Küçük mendirege ait kal~ nt~ lar

Res. 8 — Küçük mendirek kal~ nt~ lar~ ndan ba~ka bir görünüm G. Tigrel

Res. 9 — Bloklar üzerinde görülen kenet izleri

Res. lo — K~rlang~ç kuyru~u kenet izlerinin yak~ndan görünü~ü G. Tigrel

~~ t NIendi ,.",~- i ~~~ ortas~ nda y~ •r alan ~~ ral ~ klar

Res. 12 — Liman~ n bugün kun~la örtülü olan k~sm~~

ALANYA YÖRESINDE ANTIK BIR LIMAN 623

Kuzey-güney do~rultusunda uzanan ikinci mendirek ise daha küçük çapta olup halen mevcut uzunlu~u 20-25 m. civar~ ndad~ r (res. 7-8). Eni itibariyle de daha dard~ r. Ortalama geni~li~i 1.20 m. kadard~ r. Buradaki bloklar gene ayn~~ cins ta~tan olmakla beraber büyük mendire~inkilere nazaran çok daha a~~ nm~~~ durumdad~ rlar. Kumsal~ n ortas~ nda yer ald~~~ndan ve su çok s~~~ oldu~undan büyük bir k~s~m kumla örtülmü~~ bir haldedir. Burada ilkinde oldu~u gibi muntazam ta~~ dizilerini, yüksekli~ini ve kenet yerlerini basit bir göz- lemle izleme olana~~~ yoktur. Dalgak~ranlar aras~ nda b~rak~lm~~~ olan liman giri~i bugün 25 m. civar~ndad~ r fakat üst s~ ra ta~lar dökülmü~~ oldu~undan, su içinde etrafl~ca bir ara~t~ rma yap~lmad~ kça kesin bir rakkam verilemez (res. 4). Ancak hiç ~ üphesiz liman~ n günümüzdeki haliyle büyük bir k~sm~ n~ n dolmu~~ oldu~u ve antik ça~larda, kumsal~n hemen arkas~nda yer alan ve topografik planda da görüldü~ü üzere 3.27 m.'lik bir yüksekli~e ula~an kesime kadar uzand~~~~ kuvvetle muhtemeldir (res. 2). Antik ça~larda, henüz harc~ n kullan~lmad~~~~ devirlerde uygu- lanan yap~~ tekni~inde, çe~itli tiplerdeki madeni kenetlerin, ta~~ blok- lar~ n~~ birbirine ba~lam~ya yar~yan unsur olarak önemli bir rol oyna- d~ klar~ n~~ biliyoruz. K~ rlang~ç kuyru~u tabir edilen kenet tipi Yunan dünyas~ nda Arkaik ça~dan itibaren görülme~e ba~lar. ~lk zaman- lardaki ah~ab~ n yerini demir ve bronz kenetler al~ r ve ta~ç~~ ustalar~~ taraf~ndan geni~~ çapta kullan~lmaya ba~lan~r. Yunan adalar~nda ve Anadolu'da (Delos, Thasos, , Labranda, , gibi) ta~~ yap~~ tekni~inde, oldukça uzun bir süre, bütün Klasik ve Hellenistik ça~lar boyunca kar~~ m~za ç~ kmaktad~ r 21. Me~gul oldu~umuz bölgede ise bunun bir örne~ini Side'de gör- mekteyiz. Hafir taraf~ndan Q tap~ na~~~ olarak adland~ r~lan ve tiyatro- nun hemen yak~ n~ na yap~ lm~~~ oldu~u göz önünde bulundurularak büyük bir ihtimalle Dionysos'a ait olmas~~ gerekti~i ifade edilen tap~- nakda söz konusu türde kenet izlerine rastl~yoruz 22 . Yap~ n~ n üzerinde yer ald~~~~ kaide itinal~~ bir ~ekilde ta~~ levhalarla kaplanm~~~ ve bunlar

21 R. Martin, Manuel D'Architecture Grecque I, 1965, S. 240-255. Yazar Anadolu'da bunun oldukça geç örneklerinden biri olarak Klaros'u göstermektedir. Bk. lev. XXIII, 4. 22 A. M. Mansel, Die Ruinen von Side, 1963, s. go vdd. 624 GÜLAY T~GREL

k~ rlang~ç kuyru~u ~eklinde bronz kenetlerle birbirine tutturulmu~lar- d~ r. Zaman~m~za kadar in situ olarak gelen cella krepis'ine ait iki kademede de ayn~~ tip kenetlerin kullan~ld~~~~ görülmektedir. Di~er belirtilerin yan~~ s~ ra söz konusu kenetlerin kullan~lm~~~ olmas~~ da göz önünde bulundurularak, tap~ nak hâfir Mansel taraf~ndan geç Hel- lenistik - erken Roma ça~~na tarihlendirilmektedir. Zamamm~za kadar gelen antik limanlardan ve yap~lan ara~t~ r- malardan anla~~laca~~~ üzere, 6. yüzy~la kadar ç~ kan ve dalgak~ ran vazifesini görmek üzere üst üste y~~~lm~~~ ta~~ kümelerinden meydana gelen geni~~ ve uzun mendirekler mevcuttur 23. Düzenli bir ~ekilde ta~~ bloklar~n~~ üst üste oturtarak in~a edilmi~~ dalgak~ ranlara ise 5. ve 4. yüzy~llarda rastlanmakta ve bilinen en eski iki örnek olarak Aigina ve Pire limanlar~~ verilmektedir 24. Paul Knoblauch Aigina limanlar~~ hakk~ nda yapt~~~~ ara~t~ rmada, kuzey koyda yer alan askeri limanda, koyun ortas~ na, denizin içine do~ru uzanan takriben 300 m. uzunlu- ~unda ta~~ y~~~nlar~~ saptam~~ t~ r. Liman~ n kuzey kesiminde, kara tara- f~nda, liman surlar~ na ait kal~ nt~lar üzerinde kenet deliklerine rast- lam~~~ ve sur izlerinin su alt~ nda devam etti~ini tespit etmi~. Hiç bir yerde harç izine rastlamad~~~n~~ belirten ara~t~ rmac~~ liman surlar~n~~ M.Ö. 480 y~llar~ na tarihliyor. Bat~~ Anadolu'da Aiol ~ehirlerinden Kyme'de ara~t~ rma yapan Jörg Schaefer ve Helmut Schlaeger k~sa süren çal~~ malar~n~~ özellikle ~ehrin liman~ na ve dalgak~ ranlar~ na yöneltiyorlar 25. Verdikleri planda görüldü~ü üzere koyda denizin içine do~ru uzanan iki ta~~ y~k~m yer almakta. En iyi durumda bulunan ve A olarak gösterilenin k~y~~ ile olan ba~lant~s~ n~~ da bir noktada saptamak mümkün olmu~. Suyun içindeki uzant~s~~ 250 m., maksimal geni~li~i ise 50 m. olan bu y~~~ mn üzerinde duvar kal~nt~lar~n~ n yer ald~~~~ ve bunlar~n i~çi- likde oldu~u kadar kal~nl~k bak~m~ ndan da yer yer farkl~l~k gösterdi~i saptanm~~. Duvara ait baz~~ kesimlerdeki bloklar üzerinde gördükleri k~rlang~ç kuyru~u kenet izlerine, su alt~nda uzanan y~~~n~n en uç k~sm~ nda, alttan itibaren ilk be~~ tabakay~~ meydana getiren ve maksi- mal uzunluklar~~ 2.50 m.'yi bulan bloklar üzerinde de rastlam~~lar.

23 J. Schaefer, Mansel'e Arma~an II, 1974, S. 669. 24 Aigina için bk. P. Knoblauch, Bonner Jahrb. 169, 1969, S. 104 vdd. Pire için bk. W. Judeich, Topographie von Athen, 1931, S. 433 vdd. 25 J. Schaefer - H. Schlaeger, Arch. Anzeiger 1962, Heft 1, S. 40-57. ALANYA Y~DRES/NDE ANTIK BIR LIMAN 625

Ara~t~ rmalar~ ndan vard~ klar~~ sonuca göre bugün tamam~~ su alt~nda olan bu ta~~ y~~~nlar~~ oldukça derinlere kadar inen ve üç yap~~ dönemi gösteren bir mendire~e ait. K~ rlal~g~ç kuyru~u kenet izlerini ta~~yan bloklar~n gerek i~çilik gerek kenet deliklerinin ~ekli ve boyutlar~~ bak~- m~ndan 6. yüzy~l in~a dönemine ait olmalar~~ mümkün görülmekte 26. Mendire~in en uç k~sm~ nda yer alan alt~ nc~~ tabakarun bloklar~~ ta~~ n cinsi bak~m~ ndan oldu~u kadar i~çilik ve dört kö~e kenet delikleri yönünden farkl~l~ k gösterdi~inden, ayn~~ özelliklere sahip baz~~ duvar kal~ nt~lanyla birlikte Hellenistik ça~a tarihlendirilmekteler. Üçüncü ve en geç döneme ait olan k~s~ mlar ise harc~n bol bir ~ekilde kullan~l- d~~~~ masif kal~nt~lar. Bugün bütün bu buluntular tamamen su alt~nda izlenebiliyor. Dalgaluran~n halen su üstünde duran bir parças~~ mevcut

Pamphylia bölgesinin bizlerce bilinen limanlar~m ele alacak olursak, kapal~~ bir liman örne~i olarak Hellenistik ça~da, II. yüzy~lda Kral~~ Attalos II taraf~ndan kurulmu~~ olan Attaleia liman~n~~ görmekteyiz. Burada liman birbirine e~it ~ekilde ve takriben 70 m. uzunlu~unda iki dalgak~ran taraf~ndan korunmakta". Denize kadar inen ~ehir surlar~~ ile birle~tiklerinden adeta surlar~n devam~~ ~eklinde denizin içine uzanan bu mendireklerin son bulduklar~~ k~s~mda birer kule yer almaktayd~~ ki, yak~ n zamanlara kadar suyun içinde yükselen bu kuleler bugün mevcut de~illerdir. Attaleia liman~ n~n kurulu- ~undan bu yana günümüze dek kullan~la geldi~i göz önünde bulun- durulacak olursa, ne denli yap~~ de~i~ikliklerine u~rad~~~, dolay~s~yla ilk devirlerine ait izlerden pek bir~eyin kalm~~~ olam~yaca~~~ tabii görülebilir. Antalya yak~nlar~nda, Lara'da, bir zamanlar antik Olbia'mn yer alm~~~ oldu~u genellikle kabul edilir. Bugün burada rastlanan yap~~ kal~nt~lar~~ ve limanda dalgalurana ait günümüze kadar gelen buluntular oldukça geç devir izlerini ta~~maktad~ rlar. Attaleia ~ehri kuruluncaya kadar bu bölgenin en önemli ve yegâne liman ~ehri olan Side, bundan sonra da bir ticaret merkezi olarak geli~imini sürdürmü~tür. Yar~madan~n en güney noktas~nda,

26 Schaefer, ad~~ geçen makele, s. 668, not g da Arch. Anzeiger 1962, 52 de Schaefer-Schlaeger taraf~ndan ortaya at~lan muhtemel tarihlemenin henüz kesin olarak kabul edilmedi~ini yazmaktad~r.

27 K. Lehmann - Hartleben, Die Antiken Hafenanlagen des Mittelmeeres, 1923, S. 123, Plan XVIII. Benden C. XXXIX, 626 GULAY T~GREL gayri muntazam bir üçgen ~eklinde, suni bir limana sahiptir 28. Büyük ve düzgün kesilmi~~ konglomera bloklardan müte~ekkil r~ht~m duvar- lar~~ ile çevrilmi~~ olan liman~n büyük bir k~sm~~ bugün kum kitleleri alt~ nda kalm~~ t~r. Liman~~ güney rüzgarlar~na kar~~~ korumak üzere düz bir hat halinde uzanan ve ortas~ nda gemilerin geçebilmesi için bir aral~ k b~rak~lm~~~ olan dalgak~ramn üst s~ ra ta~lar~~ dökülmü~~ oldu- ~undan, bugün 'o m. geni~li~inde olan liman giri~inin kesin ölçüsü belli de~ildir. Kuzey-bat~~ yönünden de bir setle korunan bu liman~ n hemen yan~nda, dik aç~l~~ bir üçgen biçiminde küçük bir liman daha yer almaktad~ r ki, ayn~~ dalgak~ran düz bir hat ~eklinde devam ederek ikinci liman için de koruyucu rolünü oynamaktad~ r. Böylelikle dalga- k~ran~ n~ n tüm boyu 450 m.'yi bulmaktad~ r. ~ehir surlar~ n~n, Attaleia'- da oldu~u gibi, burada da dalgak~ ran üzerinde devam etmi~~ olmas~n~~ mümkün gören ve liman~~ bugünkü haliyle Roma ça~~na tarihliyen yazar, dikkatli bir ara~ t~ rman~n daha önceki devirlere ait saptamalar yap~ lmas~ na olanak sa~l~yabilece~ini belirtmektedir. Paul Knob- lauch'un Side liman~~ üzerine yapt~~~~ ve halen yay~ nlanm~ya haz~ r bir durumda olan ara~t~ rman~ n sonuçlar~~ bize bu konuda bir ~~~ k tutabilir. F~~la Burnu yöresinde bulunan kal~ nt~lar ço~unlukla, Kara- burun'dan do~uya do~ru ilerlendi~inde bu k~y~~ bölgesinde s~ k görül- dü~ü üzere, oldukça geç dönemlere ait karakter ta~~maktad~ rlar. Bölgenin verimli topraklara sahip olmas~, ve bu nedenle yak~ n zaman- larda bilhassa muz bahçelerinin gittikçe de~er kazanarak k~y~~ ~eri- dinin büyük bir k~sm~ n~~ kaplamas~~ sonucu kal~nt~lar büyük bir h~zla yok olup gitmi~lerdir. Ancak sahilden uzak kalan engebeli arazi üzerinde veya burunlar~n sarp ve yüksek k~s~mlar~ nda yer alan geç devir kalelerinden günümüze kadar gelen son kal~ nt~lardan da devaml~~ olarak ta~~ ç~ kar~lmakta ve ihtiyaca göre kullan~lmaktad~r. Konumuz olan liman ve çevresinin bahçelerin yap~l~~~ ndan ev- velki durumu hakk~ nda yerli halktan pek az bir~ey ö~renebildik. Anlat~lanlara göre koyun bat~~ taraf~ ndan kumsala kadar inen duvar kal~nt~lar~~ varm~~~ ve bahçelerin kaplad~~~~ alanda da bol miktarda keramik parçalar~~ ve moloz ta~~ bulunuyormu~. Nitekim sözü geçen duvara ait bol harç ve moloz ta~tan ibaret kal~nt~lar~~ bugün dahi ufak bir iki kitle halinde sahilde bulmak mümkündür. Bahçeler aras~~

28 A. M. Mansel, ad~~ geçen eser, s. 43. ALANYA YORES/NDE ANT~K B~R L~MAN 627

örülen duvar ta~lar~n~ n eski yap~~ ve duvar kal~nt~lar~na ait olduklar~~ da a~ikâr. Muz a~açlar~ n~ n yer ald~~~~ kaz~lm~~~ yumu~ak toprak içinde halen keramik parçalar~~ kolayca bulunabiliyor. Ancak benim çok k~sa bir süre içinde görebildiklerim geç devir örneklerinden ibaret. Su alt~ nda ise bunlara çok bol miktarda rastlan~yor, fakat bu k~y~lara özgü tabii olu~um neticesi kayalara öylesine sa~lam bir ~ekilde kayna- m~~lar ki, ufak bir parçay~~ dahi yerinden oynatabilmek mümkün olmuyor. Ara~t~rmalar~ m~z~ n buraya kadar olan bölümünden baz~~ genel hükümlere varmak istersek, zann~m~ za göre, öncelikle, antik bir ~ehir liman~~ ile kar~~la~m~~~ bulundu~umuzu söyliyebiliriz. Hernekadar çevredeki kal~ nt~lar geç devirlere i~aret ediyorsa da, bilindi~i üzere Bizans yerle~meleri büyük bir ekseriyetle daha önceki devirlerin iskân sahalar~n~n üzerinde, onlar~n devam~~ ~eklinde geli~im göster- mi~lerdir. Bugün bu yörede geride kalan pek az ize bakarak, etrafl~~ bir ara~t~rma yapmaks~z~ n, antik ça~larla ilgili kal~nt~n~n bulunma- d~~~n~~ söylemek do~ru olmasa gerekir. Bundan ba~ka, as~l dayanak noktam~z, yap~~ malzemesinin, in~a tekni~inin, özellikle kenet izlerinin aç~~a vurdu~u üzere ~üphe götürmez bir ~ekilde antik ça~lara ait olan bir dalgak~ran~ n mevcudiyetidir. Daha önce belirtti~imiz gibi Side liman~~ giri~indeki aç~kl~~~n takriben 'o m. civar~ nda oldu~u göz önünde bulundurulacak olursa, söz konusu k~sm~ n burada takriben 25 m.'ye ula~mas~, me~gul oldu~umuz dönemler için pek küçük say~- lam~yacak bir limana i~aret etmektedir. Büyük bir ihtimalle, kumla dolmu~~ lus~mlar~ n alt~nda, halen temeller içerilere do~ru uzanmak- tad~r. ~ki mendirek aras~ nda kalan ve bugün kumsal~ n örttü~ü kesimi de içine ald~~~n~~ dü~ünecek olursak birhayIi geni~~ bir alan kaplam~~~ oldu~unu görürüz (res. 2). Antik kal~nt~lar hakk~nda seyyah ve ara~t~rmac~lar~ n verdikleri bilgilerin baz~~ durumlarda ne kadar noksan ve di~er kaynaklarla ne denli çeli~ki içinde olabilece~i bu ara~t~rman~n bir gerçe~i olarak da ortaya ç~km~~~ bulunuyor. Bu hususu kamtl~yan belgelerden daha önce etrafl~~ bir ~ekilde bahsetmi~tik. Günümüzde antik dönemlere ait su üstünde kalan dalgaluran- lar~n ne kadar az oldu~unu göz önünde bulundurarak, üzerinde 628 GULAY T~GREL

çal~~t~~~ m konu olan Pamphylia bölgesi yak~n~nda kar~~ma ç~ kan Hellenistik bir dalgak~ ram bilim dünyas~na duyurmay~~ önemli gördüm ve bu yaz~mla tan~tmaya çal~~t~ m*.

* Bu makalenin haz~rlanmas~ nda bana büyük yard~mda bulunan Antalya Karayollar~~ Bölge Mucl. uzmanlar~na, Arkeolog Mimar Vlkü Yüksek Mimar Alparslan Koyunlu'ya ve foto~raflar~~ çeken Arkeolog Mustafa Büyük- kolanc~'ya te~ekkür etmeyi borç bilirim.