Mehmet Ali Aybar anlatıyor BitmeyenKoşu Yakın geçmişten anılar, gözlemler, kişiler... “Dedem, Hareket Ordusu Komutanı Hüseyin Hüsnü Paşa idi...” “Nazım Hikmet ile kardeş torunlarıyız...” TİP nasıl kuruldu, kurucular kimlerdi, partide ideolojik uyuşmazlık nasıl başladı? TİP Marksist bir parti miydi? “Sol olmayan sol” ne demek?

Mehmet Ali Aybar, Uğur Mumcu’ya anlattı Pazar günü Cumhuriyef te CUMHURİYET/6 9 MART 1986

Aybar’ı başkan yapacaklardı. Bebek’te minibüsten indiler, ellerinde adres yoktu Mehmet Ali Aybar Anlatıyor B itm eyen TİP kurucuları Aybar’m K oşu evini karakola sordular Uğur Mumcu sordu, Aybar anlattı Sunuş Aybar’ın Yaşamoyküsü Bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm mücadelesi deyince ilk akla gelen isimlerden 5 Ekim 1908 ’de ’da doğdu. biri olan Mehmet Ali Aybar’la Uğur Babası Tahsin Bey, Annesi Aliye Hanım. Mumcu’nun yaptığı söyleşide bütün bir Siret Uncu ile evlendi. (1947) Güllü Aybar - Behlil’in babası. yaşamı kaplayan özgürlük kavgasının yanı Galatasaray Lisesi’nde ve Ist. Hukuk sıra, Türkiye siyasi yaşamının ilginç Fakültesi’nde okudu. İst. Hukuk görüntülerini de bulacaksınız, Fakültesi’nde Anayasa Hukuku Asistanı (1936). — 1 — Hukuk Doktoru (1939). U. MUMCU — Sayın Aybar Türkiye İşçi Partisi Devletler Hukuku Doçenti (1942). 1961 yılında 12 sendikacı tarafından kurulmuştur. Vatan gazetesinde demokrasi üzerine yazılar Sonradan siz bu partinin genel başkanlığına getiril­ (1945). diniz? Bu öyküyü anlatabilir misiniz bize? Doçentlik görevine son verildi. (1946) AYBAR — Türkiye İşçi Partisi’nin kuruluşu, ta­ Haftalık HÜR gazetesini yayımladı. (1947) rihimizde benzeri olmayan bir olaydır. O güne kadar Sıkıyönetim Komutanlığı ’nca yayını partiler hep “Bey takımmca” kurulmuştur. Halk ço­ yasaklandı. cukları ilk kez parti kuruyorlardı. Gerçi 1919’da İs­ İzmir’de ZİNCİRLİ HÜRRİYET'i çıkardı. tanbul’da, Mesai Fırkası (Emek Partisi) adında, (1947) kurucuları işçiler ve memurlar olan bir parti kurul­ Truman Doktrinine karşı çıktı. (1947) muşsa da, bu aslında sosyalist partilere karşı beyle­ Aleyhteki öğrenci gösterileri, matbaacıları rin kurdurduğu bir partiydi. Evet Türkiye İşçi Partisi ürküttüğü için ZİNCİRLİ HÜRRİYET’i tabandan kurulan ilk partidir. Bu son derece önemli yayımlamak olanağı kalmadı. Sıkıyönetim bir olay: Köylü kökenli 11 işçi sendikacı ile bir şo­ kaldırılınca ZİNCİRLİ HÜRRİYET för, parti kuruyor ve basın toplantısı yaparak “TİP’in İstanbul'da yayımlandı. (1948) Ancak aynı oyun gene sahnelendiği için B e b e k ’teki evimin kapısı ikinci sayı çıkmadı. Cumhurbaşkanına yazı ile hakaretten 1 ve 3 yıl ağır hapis cezasına çalındığında yatmaya çarptırıldı. (1949) hazırlanıyordum. Eşim Siret, Cezaevinden genel afla çıktı. (1950) “Camdan baktım, tanımadığım yana uzanan bir kesiti simgeliyor. Aybar hareketli yaşantısını Uğur Mumcu 'ya anlatırken aynı zamanda yarım yüzyılı aşan bir kavganın panoramasını çiziyor. İstanbul’da avukatlığa başladı. (1952) kimseler, yanlarında polis ve bekçi de Türkiye İşçi Partisi Gene! Başkam oldu. Toplantıdan olumlu izlenimlerle ayrıldım. O günden propagandasmdan dava açıldı. Oysa, demokrasinin (1962) var, kapıyı açmadım” dedi. Kapıyı yazmaya başladım. Bu yazıların konusu, tek parti re­ İstanbul’dan milletvekili seçildi. (1965 ve sonra kurucular yazıhaneme uğramaya başladılar. iki kanadı vardır: Sağ, sol.Sol kanatsız, yani emekçi­ jiminin sistematik biçimde eleştirisiydi. Esas buydu. açtım. TlP ’li kurucu arkadaşlar. Ekimde yapılacak genel seçimlere katılmak istiyor­ lerin partisi olmayınca, demokrasi olmaz demiştim. 1969) Zaten, bu yazıların genel başlığı da “Gerçek Hürri­ Vietnam’da Amerika’nın işlediği savaş “Hayrola?” dedim. “Genel başkan lardı. Oysa, sadece birkaç il merkezinde örgütlenmiş­ Bu davada önce hüküm giydim, beş yıla; sıkıyöne­ yet Rejimi Yolundan” idi. olmanı istiyoruz” dediler... lerdi. Seçimlere girmelerinin doğru olmayacağını, iyi tim mahkemesinde. Askeri Yargıtay bozdu. Sıkıyö­ suçlarını yargılamak üzere kurulan sonuç alınmamasının, TİP’in gelişmesini engelleye- netim kalkınca sivil mahkemede bir celsede aklandım, Haşan Ali Yücel’den bir telefon geldi RÜSSELL MAHKEMESİ’ne yargıç olarak ğini anlatmaya çalıştım. Vazgeçtiler. Günler geçiyor, öteki dava yetki bakımından uzadı. Sonunda ağır ce­ çağrılan Aybar, Vietnam ’a giden bir ezilen işçi sınıfının partisi olduğunu’’ (Vatan, ama örgütlenmede bir gelişme olmuyordu. Araya ad­ Bu yazılar (bir diziydi) “ Kâğıt Üstünde Demokra­ heyetin başkam olarak olayları yerinde ve 14.2.1961) açıklıyorlardı. “Sınıf” sözcüğünün boz­ zaya gitti. O davada da aklandım. Düşünüyorum da liye tatili girdi. Eskisi gibi buluşamıyorduk. Neler olup şimdi olsa aklanır mıydım? 141 ’in anayasaya alındı­ si” , “ Kâğıt Üzerinde Demokrasinin Felsefesi” , “ Kâ­ anında gözledikten sonra mahkemeye gunculuk sayıldığı, yasak olduğu Türkiye’de, 12 bittiğini Erbil’den öğreniyordum. O da pek umutlu ğı bir dönemde... ğıt Üzerinde Demokrasinin Halkla ilişkisi” gibi başlık jenosit suçuna ilişkin bir rapor sundu ve emekçi çıkıyor ve biz işçi sınıfının partisini kurduk görünmüyordu. U. MUMCU — Şimdi bir geriye dönüş yapalım. taşıyan yazılardı. Sayısını bilmiyorum, özellikle ik­ Amerika’nın suçluluğu hak kında ki nihai diyordu. Bu yürekliliği gösteriyordu. Bu, tabanda bir tidar çevrelerinde büyük tepkiler gördü. 1946’da bu karara imza attı. 1966-1977 şeylerin değişmekte olduğunun işaretiydi kuşkusuz. Günün birinde gazetelerde, “ Çalışanlar Partisi” Siz İstanbul Hukuk Fakültesinde devletler hukuku do­ adında yeni bir parti kurulacağı haberi çıktı. Arka­ yazılar yüzünden üniversitedeki göreyime son verdi­ TİP Genel Başkanlığı ’ndan, daha sonra Bey takımının politikadaki tekelinde bir gedik açıl­ çentiydiniz. Hangi tarihte doçent oldunuz ve üniver­ sında Halk Partisi’nin olduğu söyleniyordu. Çalışma­ siteden niçin ve nasıl ayrıldınız? ler. Zaten o sırada askerdim. Haftada 2 gün izinle partiden istifa etti (1970-1971) mıştı. Nitekim birkaç yıl sonra, TİP kurucularından ları, Türk-lş’in Genel Başkanı Seyfi Demirsoy’la Halk AYBAR — 1942’de doçent oldum. Daha önce ana­ ders veriyordum. Sıddık Sami Bey dekandı, beni ça­ TİP‘ten ayrılan arkadaşları ile sonradan bir bölümü DİSK’i, Devrimci işçi Sendikaları Kon­ ğırdı: “ Haşan Âli Yücel Bey telefon etti, Aybar’m Sosyalist Devrim Partisi adını atan Sosyalist federasyonu’nu kuracaklardır. Partisi’ne yakın kimi adayların yürüttüğü duyuluyor­ yasa hukuku asistanıydım. du. Aralık içinde Ankara’da toplanan Çalışma Mec- U. MUMCU — Kürsü profesörü kimdi? derslerine son verilsin diye” dedi. Ayrılmam böyle ol­ Parti'yi kurdu (1975) U. MUMCU — Afedersiniz efendim, “Bey lisi’nde, Demirsoy hazırlıkların tamanüandığını ve AYBAR — Ati Fuat Başgil. du. Ben zaten askerliğe alındığım için, memuriyetle Bu partinin genel başkanlığına getirildi. takımı” nedir? Yani, hükümetin izni ile hareket eden­ Çalışanlar Partisi’nin birkaç gün içinde kurulacağını U. MUMCU — Peki, o zaman siz sol eğilimli bir hukuki ilişkim kesilmişti. Terhisten sonra dönmek is­ (1975-1979) ler ya da toplumun ayrıcalıklı bir kesimi mi? Ya da tedim üniversiteye, alınmadım. Oysa profesörler ku­ (Sosyalist Devrim Partisi de 12 Eylül “ bürokrat” kesimi midir? Kimdir bunlar? rulu tekrar alınmam için 2 kez karar almıştı. Buna I980’de kapatılmıştır.) Çeşitli gazete ve BEY TAKIMININ POLİTİ rağmen alınmadım. dergilerde 40 yıldır yazıları yayımlanan AYBAR — Efendim, “Bey takımı” deyince dev­ KA TEKELİNDE AÇILA6 Ay bar’m “Bağımsızlık, Demokrasi, leti elinde tutanları anlıyoruz. Osmanlıdan bu yana GEDİK — Aybar TlP’in kuru Zincirli Hürriyet İzmir’de 3 sayı çıktı Sosyalizm”, “12 Marttan Sonra Meclis Konuşmaları” ve “Marksizmde örgüt devleti yönetmiş olan devlet çarkını elinde tutan “ege­ luşu için şöyle diyor: “1961’dı U. MUMCU — Peki, “ Zincirli Hürriyet” ne za­ men sınıfı” kastediyoruz. Osmanlı düzeninde başlı­ 12 emekçi çıkıyor ve ‘biz işçi sı man çıktı? Sorunu” adlı kitapları yayımlanmıştır. Aybar, Türkiye İşçi Partisi’nin tarihini ca üretim aracı olan toprak, Beytiilmale yani hâzineye nıfının partisini kurduk’diyor AYBAR — Zincirli Hürriyetti 1947’de İzmir’de çı­ aitti. Beylik sözcüğü hâlâ kullanılıyor. Devlete ait de­ du. Bu yürekliliği gösteriyordu kardım. Ama, daha önce, İstanbul’da “ HÜR” ü ya­ yazıyor. Ve DİSK davasında savunma mek, bilindiği gibi. Ayrıca loncalar ve çarşı da dev­ Bu, tabanda bir şeylerin değiş yımladım. 6 sayı çıkabildi. Sıkıyönetim kapattı. Sonra görevini üstlenmiş avukatlar arasında yer letin sıkı denetimi altındaydı. Osmanlı’da egemen “ Zincirli Hürriyet’ti çıkardım. Matbaası olan İzmir­ alıyor. sınıf, bey takımı idi; başkası yoktu. Osmanlı, toplu­ mekte olduğunun işaretiydi. Bey takımının politika tekelin li bir vatandaş bana mektup yazdı, “Gelin ben sizin mu iki sımfa ayırmıştır: Havas-Avam. “Havas” , ken­ gazetenizi basarım” dedi. İzmir’e gittik, Zincirli Hür­ disini halktan ayrı ve üstün gören seçkinler sınıfı, de bir gedik açılmıştı.” 1962 yı­ madı benim yazılarımı. Böylece noktaladık bu hikâ­ riyetti orada çıkardık. 3 sayı çıktı. Çünkü, Halk Par­ yeyi. “Avam” , aşağı görülen halk. Beylerin gözünde ayak lında TİP Genel Başkanı otar tisi’nin uyguladığı bir yöntem vardı: Tan’dan itibaren takımı, yani emekçiler... 19. yüzyılda ekonomik dü­ Aybar, 1965’te Istanbul’dar U. MUMCU — Yazdığınız yazılardan dolayı hü­ an olayını biliyorsunuz) o yöntemi uyguluyordu. küm giydiniz mi? zen değişti, ama bey takımı devleti, yani siyasal gücü milletvekili seçilerek parlamen­ Öniversite gençleri (HP’nin dürtüsü ve yönlendirme- elinde tutuyordu. Bu Cumhuriyet döneminde de de­ AYBAR — Evet giydim. Zincirli Hürriyet’te Sa­ toya girdi. Aybar ’m başkanlı siyle)galeyana geliyorlardı. Ne hikmetse sola karşı. bahattin Ali’nin de yazısı vardı. Ona dava açıldı. O ğişmedi. Hatta devletçilik politikası ile bey takımı ge­ ğında TlP’in parlamentodc Matbaaya yürüyorlar,camı-çerçeveyi kırıyorlardı. Me­ ne ekonomiye el attı. Görülüyor ki, bürokrasiden zaman yurt dışındaydı. Gazetenin sahibi olarak ben verdiği mücadelenin bağımsız sela Tan olayı 1945 aralığında böyle oldu. Tan yerle yargılandım ve 1 yıl ağır hapis cezasına mahkûm ol­ farklı bir şey bey takımı. Ama devleti yönetenler an­ bir edildi. İşte ben Zincirli Hürriyetti çıkarmaya baş­ lamında, bey takımına bürokrasi de denilebilir. Ta­ lık, demokrasi ve sosyalizm dum. İstanbul’da matbaalar benim gazeteyi basmak kavramlarının yaygınlaşmasın­ ladığımda, o sırada Truman Doktrini ilan edilmişti. istemeyince “Vali Lütfü Kırdar’a Açık Mektup” baş­ rihimiz açısından aradaki farkı vurgulamak için bey Ben de Amerika aleyhine yazılar yazmaya başlamış­ takımı diyorum. da önemli katkısı oldu. Fotoğ­ lıklı bir broşür bastırdım; Ankara’da. O broşürdeki rafta Aybar bir TİP mi­ tım. “ Yurdunu seven herkes Amerika’ma karşısına bir cümleden dolayı, “ Cumhurbaşkanına hakaret Sendikacıların parti kurma hazırlığını dikilmelidir. Çünkü, ulusal bağımsızlık tehlikeye davası” açıldı. O cümle şöyleydi. “ CHP Genel Baş­ tinginde. düşmüştür” diye yazdım. Bu yazılar 3 sayı devam etti. duyunca dernekten vazgeçtik______kanı tnönü, memlekette tüm irtica, gerici cereyanla­ Derken bir gün, olanlar oldu. ra destek olmaktadır veya müsamaha etmektedir.” U. MUMCU — Evet. TİP nasıl kurulmuştu? insandınız. Ali Fuat Başgil de sağ eğilimli. Herhangi İzmir’deki ticaret mektebi gençleri gene galeyana Ankara Ağır Cezası’nda yargılandım, önce beraat et­ AYBAR — Şimdi izninizle T lP ’e dönelim: Bilin­ açıkladı. Bu açıklamanın yapıldığı toplantıda, TIP’- geldi, ne hikmetse. Zincirli Hürriyet’in basıldığı mat­ in kurucuları da bulunuyordu. T lP ’in gelişemediği, bir sorun çıkmıyor muydu aranızda? tim, sonra temyiz bozdu bu kararı, ikinci yargılan­ diği gibi 27 Mayıs’tan sonra bir dizi “tasfiye” hare­ baaya geldiler, 3. sayıyı olduğu gibi alıp, Cumhuri­ mamda da 3 yıl ağır hapse hüküm giydim. ketine girişildi: Orduda, üniversitelerde, politikada, ölü doğduğu, yeni partinin bir an önce kurulması ge­ yet Meydanı’nda polisin gözü önünde yaktılar. Ondan rektiği konuşuluyordu. Çalışma Meclisi’nden çıkan “Ali Fuat Başgil Marksizm- U. MUMCU — Toplam ne kadar hapis yattınız? hatta kendi içlerinde “ tasfiyeler” oldu. Yassıada da­ sonra da matbaa aradık. İzmir’de hiçbir matbaa ya­ AYBAR — Çok bir şey yatmadım, ama belki 8-9 vası da sonuçlanıp hükümler infaz edilince, siyaset delegeler, Fukara Tahir’in sendikasında (Yapı-îş) top­ Lcninizm okuturdu”______naşmadı, döndük. İstanbul’a geldik. İstanbul’da sı­ lanıyorlar, geç saatlere kadar tartışıyorlardı. ay filan yattım. Af yasasından tahliye oldum 1950’de. yasağı kaldırıldı ve çeşitli gruplar partileşme çalışma­ AYBAR —Evet Başgil sağ eğilimliydi. Medresede kıyönetim kalkınca 1 sayı çıkarabildim. Gene larına başladılar. Sağda, Demokrat Parti’nin mira­ Kocaeli TİP II Başkam İbrahim Çetkin, Adana’- öğrenciler, “Basarsanız şöyle olur, böyle olur” de­ dan Mehmet Emin Yıldırım, Gaziantep’ten Ahmet eğitim görmüştü. Ama sonra Fransa’da hukuk dok­ SÜRECEK sına sahip çıkmak isteyenler arasında sürtüşmeler torası yapmış, sosyoloji, felsefe okumuştu. Bilgili, mişler. Bunun üzerine İstanbul’da hiçbir matbaa bas- oluyordu. Solda, hareket sendikal alandaydı. Yurdun karşıt görüşlere tahammüllü bir hocaydı. Durkheim dört bir yanından gelen on binlerce işçinin katıldığı 1946 ’da asker olduğum sırada okutandandı. Tarih, sosyoloji, derslerinde büyük yer Aybar’ın “Zincirli Hürriyet”! İzmir’de ancak 3 sayı yayımlanabildi Saraçhane mitingi, grevin, toplu sözleşmenin, işçi haftada 2 gün izinle üniversitede ders tutardı. Savaştan sonra Avrupa’da demokrasiye karşı haklarımn artık savsaklanamayacağını, görkemli bi­ çıkan sistemleri, bu arada Sovyet rejimini ayrıntılı bi­ çimde ortaya koydu. veriyordum. Sıddık Sami Bey dekandı. Bir gün beni çağırdı ve çimde anlatırdı derslerinde. Marksizm-Leninizm oku­ 28-29 nisan olayları sola dönük kimi avukat arka­ tulurdu. Pratik kurları bana bırakmıştı: öğrencilerle daşlarla aramızda bir yakınlaşma olmasına yol açmış­ şunları söyledi: “Haşan Ali Yücel “ ameli” çalışmalar yapardık.. Demokrasi, faşizm, tı. Benim Veli Alemdar Hanı’ndaki yazıhanemde Bey telefon etti, ‘Aybar’ın derslerine Marksizm-Leninizm üzerine... Öteki kürsülerin ço­ toplanıyorduk. Temel hak ve özgürlüklerin nasıl gü­ son verilsin’ dedi. ” ğunda, asistanların görevi hocayla derse girmekten vence altına alınabileceğini tartışıyorduk. Halkın, ibaretti. Alman hocalara çevirmenlik yaparlardı... haklarına sahip çıkmasından başka çare yoktu. Bu Top, Reşit Güçkıran, İzmir’den Rahmi Eşsizhan, Asistanlık yıllarımda çok çalıştım.Hayır, Başgil’le ara­ amaçla bir demek kurmayı tasarlıyorduk. Bu demekle mızda tatsız hiçbir olay çıkmadı. temel haklan halka tanıtabileceğimiz! ve giderek TlP’i yaşatmaya kararlı idiler. Bu inatçı direniş, ku­ rucuları yüreklendirmişti. Ankara’dan İstanbul’a O yıllarda hocalara karşı çok saygılıydık. Örneğin onun, haklanna sahip çıkmasına yardımcı olabilece­ Ebülulâ hocamızın, dekan Sıddık Sami Onar dahil, için Kurur ğimizi düşünüyorduk. Kahvelerde konuşmalar ola­ umutlu döndüler. Ve döner dönmez toplanmışlar. Sa­ şehrinde bakı kaıan bilmiş bulunm an. — ------atlerce tartışrhışlar, “ partiyi nasıl canlandırabiliriz” hemen herkes etini öperdi. Alışık olmadığım için ben kaçım. Nr Dubaili. «hcehruu- ilmililik » caktı. Çalışmalar uzuyordu. Ayrıca bir sosyalist parti üjim » „ b , bu to to n » ~ V tSStoû*«» kİ. . Re diye, ilk iş “Boş olan başkanlığa birini seçelim, ama öpmezdim. Ve çok üzülürdüm, Ebülulâ Bey bunu ettirmiştir. kısmuu okuyacaksınız şehrindeki istirahatını yan- bizlerden biri olmasın” demişler. “ Filanca olur mu, saygısızlık sayıyor diye. falanca olur mu?” diye kimi adlar üzerinde durmuş­ Ragıp Sanca ile Paris’e gönderildik; çalışmaları­ l-ıü r» şehrine, iki Umid- 2 7 M ay ıs’tan sonra yeni anayasa mız Paris’in işgaliyle yanda kaldı. Güneye kaçan hazırlanırken Cemal Gürsel Paşa’ya lar. Sonunda başkanlığı bana önermeye oybirliği ile karar vermişler. Ve de bu işi hemen bitirelim diye, halkla biz de bisikletle Bordo’ya indik. Maceralı bir ^ ÎH c irti mektup gönderdim, ‘sol kanatsız bir minibüse atlayıp Bebek’in yolunu tutmuşlar. yolculuk. Türkiye’ye dönmemiz sorun oldu. Fransa’­ ıvo Demokrat Niçin çıkıyoruz? demokrasi olmaz, düşün ve Adresimi bilen olmadığı için, karakoldan sormuş­ daki Türk öğrencilerle vize almak için uzun zaman IN C lR l! b CRBİYBI. hurrı>«ıl*nn enra Z S “ u bu lar ve bir polisle mahalle bekçisinin eştiğinde bizim bekledik. cluek *U cık»« örgütlenme özgürlüğünü sınırlayan Partiye!.. VKT U k u b u lıl. » k . v.’iıotımm .,..lu rfu » u evin kapısını çalmışlar. ürL-a ..e—*.. ’• “* t ! Q r r iy e t faşist yasalarla demokrasi olmaz’ Mehmet Ah AYBAR Kapı çalındığında yatmaya hazırlanıyordum. Eşim Prof. Ali Fuat Başgil sağ dedim. “Devlet başkanına Siret, “Camdan baktım, tanıdığım kimseler değil; komünistlik propagandası yapmak” yanlarında polis ve bekçi de var! Kapıyı açmadım” eğilimliydi, medrese eğitimi suçundan hakkımda dava açıldı. dedi. Kapıyı açtım. Kurucu arkadaşlar. ‘Hayrola, ne görmüştü, ama bilgili, karşıt görüşlere A Y i l A S oldu?” dedim. “Genel başkan olmanı istiyoruz” de­ tahammüllü bir hocaydı. Derslerinde diler. Şaşırdım kaldım. “ Ben nasıl genel başkanlık Sovyet rejimini ayrıntılı biçimde D ü n k iU ^ f İ - için de konuşmalar yapıyorduk. Bir iki sendikanın yaparım? Bu işleri hiç bilmem! Hem komünist ola­ h avukatı olan Sedat Erbil arkadaşımız, toplantılara rak biliniyorum; ayrıca iki de açılmış dava var... Par­ anlatırdı. 1942’de onun kürsüsünde sendikacılan da getiriyordu. Günün birinde, Sedat ar­ Valisi tiye zarar veririm” dedim. Direndiler. “ Bir iki gün devletler hukuku doçenti oldum. cirliH üm lSyjiüL ^ e U le r in kadaşımız Kemal TUrkler, İbrahim Güzelce, Kemal izin verin düşüneyim, arkadaşlarla konuşayım” de­ tam i Nebioğlu ve arkadaşlan “ işçi Partisi kuruyorlar” diye dim. Genel başkanlığa getirilmemin öyküsü işte bu... geldi. “ Ciddi mi?” , “ Ciddi” dedi. “ Hangi sendika­ U. MUMCU — Doktora konunuz ne idi? Z a b ıta lar?” “ Maden-lş, Basm-Iş başı çekiyor” dedi. Biz de Devlet başkanına komünistlik AYBAR — Hukuksal zorunluluk ve pozitif düşün­ yırtılmasına m parti çalışmalarını durdurmaya karar verdik. Dernek propagandası______ce. __ Boftaraf» 1 * ijSffnı ve daha om çalışmalarına döndük. “Temel Hakları Yaşatma U. MUMCU — Doçentlik teziniz? Demeği” 1962’de kuruldu. U. MUMCU — Neydi bu davalar? AYBAR — Devletler Hukukunda Kişi. Yeni partilerin kurulması için tanınan süre 13 şu­ AYBAR — 27 Mayıs’tan sonra yeni anayasa ha­ U. MUMCU — Kürsü profesörü kimdi? 'ZİNCİRLİ HÜRRİYET'E BASKILAR — Aybar 1947’de İstanbul’da “Hür” gazetesini yayımlar, ancak batta bitiyordu. Türkiye işçi Partisi’nin kuruluş iş­ zırlanırken Cemal Gürsel Paşa’ya bir mektup gönder­ AYBAR. — Cemil Bilsel. Ancak, bir süre sonra bu gazete 6 sayı sonra Sıkıyönetim tarafından kapatılır. Aybar daha sonra İzmir'de “Zincirli Hürriyet”i çı­ lemleri tamamlandıktan sonra, kurucular bir basın miştim. “Sol kanatsız demokrasi olmaz. Düşün Cemil Bilsel milletvekili oldu. Ankara’ya gitti. karır, ancak 3 sayı sonra Halk Partisi'nin tek parti döneminde üniversite gençlerini galeyana getirerek muha­ toplantısı yapmışlardı. TİP’in “ezilen işçi sınıfının özgürlüğünü, örgütlenme özgürlüğünü sınırlayan fa­ Devletler hukuku derslerini ben okutmaya başla­ lefet yayınlarını (1945 Tan olayı da böyle olmuştu) önleme yöntemi. Zincirli Hürriyet'e karşı da uygulanır. haklarını korumak için kurulduğunu, şimdiye kadar şist yasalarla demokrasi olmaz. Anayasa hazırlanır­ dım. Prof. Crozat da sözleşmeler bölümünü okutu­ İzmir'de ve İstanbul'da matbaalar korktuğu için “Zincirli Hürriyet’i basmaz. Aybar bunun üzerine İstanbul işçilerin, çeşitli partilerin kadroları içinde eriyip git­ ken solculann da görüşü alınmalıdır” demiştim yordu. Valisi Lütfü Kırdar'a Açık Mektup adlı bir broşür bastıiu/UK, gazetesine ve matbaalara yapılan baskının son tiğini, ama artık işçi sınıfını temsil eden bir parti Kimlerdir bunlar diye sorutuyorsa bunların adları Yıl 1945. Halkımız savaşta sıkıntılar çekmişti, yok­ bulmasını ister. Bu broşürde yer alan ' 'CHP Genel Başkanı İnönü, memlekette tüm gerici cereyanlara destek bulunduğunu” açıklamışlardı. (Vatan, 14.2.1961) “polis dosyalarından öğrenilebilir” diye yazmıştım. sulluk, yokluk, işsizlik. Bunların sonucu, kamuoyun­ olmakta veya müsamaha etmektedir” cümlesi nedeniyle Cumhurbaşkanı’na hakaretten dava açılır. İlk yar­ Bir iki gün sonra kurucularla tanıştık. Toplantı Se­ “Devlet başkanına komünistlik propagandası yapmak da tek parti rejimine karşı bir tepki uyanmaya gılamada beraat eder. Temyizden dönen karardan sonra ikinci yargılamada 3 yıl ağır hapse mahkûm edilir. dat Erbil’in Nuruosmaniye’deki yazıhanesinde idi. suçundan” dava açıldı! Ayrıca Ankara’da yaptığım başlamıştı. İşte, o günlerde Ahmet Emin Yalman, Va- Yukarıda Zincirli Hürriyet'in 1. sayısı, 20 nisan 1947 tarihli Demokrat İzmir'in üniversitelilerin nümayişi Bizden parti programını hazırlamamızı istiyorlardı. bir basın toplantısından dolayı da gene komünistlik tan’da yazı yazmamı önerdi, ben de Vatan’da yazı haberini veren sayısı ve Aybar 'm Lütfü Kırdar’a hitaben yazdığı “.Açık Mektup” broşürünün kapağı.

I CUMHURİYET/ 6 11 MART 1986 Aybar, TBMM'de APTüerin TİP milletvekillerine tabanca kabzaları ile saldırmalarını anlatıyor Mehmet Ali Aybar Anlatıyor Bitm eyen ‘Mecliste TlP’lilere saldın, K oşu Demirel ve Sükan’ın tertibiydi’ Uğur Mumcu sordu, Aybar yanıtladı — 3 — AP’liler Mecliste ve dışarda TİP’e karşı sık sık zorbalık uygulamıştı ye’yi ortak savunma ittifakından, NATO’dan kopar­ U.MUMCU — Sayın Aybar, son zamanlarda siz, mak için verilen buyruklara gelmişti. TİP’in yürüt­ sosyal demokratlan “sol olmayan sol” olarak tanım­ tüğü “NATO’ya hayır?” kampanyası Moskova’nın lıyorsunuz. Böyle bir tanım getirdiniz. Acaba bunu bu buyruğu doğrultusundaydı. “sosyalist olmayan sol” diye tammlasak daha iyi ol­ Arkadaşımız Çetin Al tun, oturduğu yerden: “Böyle konuşamazsın” diye bağırınca, Faruk Sükan da ona: maz mı? Ne diyorsunuz? “ Çetin Altan siz, Türk mahkemelerinin mahkûm et­ AYBAR — Pek büyük fark yok. Yani, sol, sosya­ tiği Nazım Hikmet’i milli şair, vatan şairi olarak gös­ list demektir bence, yani kapitalist düzeni değiştirmeyi terdiniz mi? diye sormuştur. Altan’ın yanıtı, “ En bü­ amaçlayan bir hareket. Sol, kapitalist rejime tepki ola­ yük şair idi Nazım Hikmet” olunca, yeşil ışık yan­ rak çıkmış; hareket olarak, düşün olarak, solla sos­ mış ve yüzlerce AP’li yedi arkadaşımıza çullanmış- yalizm eş anlamlı sözcüklerdir. Bundan dolayı diyo­ lardı. Yunus Koçak’ın başına tabanca kabzası ile vur- rum ki, kapitalist rejime son vereceğini açıklamayan, kesinlikle belirtmeyen hareketler sol değildir. Kapita­ ruyorlardı. Bu sırada Başkan Nurettin Koç, kürsüde kampana çalıyordu. İşin bittiğini görünce, celseyi tatil lizmin sivriliklerini törpülemeyi amaçlayan hareket­ ediyorum, demiş ve salondan çıkmıştı. leri sol saymıyorum Saldırıyı Faruk Sükan düzenlemişti. Olayların akışı “35 milyon m2 vatan bunu kanıtlıyor. Kuşkusuz Demirel’in onayını alarak. toprağı ABD işgalinde deyince..”_____ İçişleri bakam tek başına böyle bir karar alamaz.. Ni­ tekim ertesi sabah geceki olayın Mecliste görüşülme­ U.MUMCU — Sayın Aybar, bir de sizin şu meş­ si sırasında Demirel, Sükan’a arka çıkmış ve hainliği hur 35 milyon metre kare vatan toprağı ABD işgali mahkeme kararı ile tescil edilmiş Nazım Hikmet’e va­ altındadır, diye sözleriniz var parlamentoda. Anım­ tan şairi denmesinin olaya neden olduğunu savunmuş- sar mısınız? AYBAR — Hatırlamaz olur muyum? Nasıl unu­ Saldırtnın ertesi günü olayın Mecliste tabilirim!.. Ne yuhlar!.. Ne Moskovaya’lar!.. Sustu­ run şunu’lari.. Mecliste TÎP’in ilk konuşmasıydı: De­ görüşülmesi sırasında Demirel, mirel hükümetinin programım eleştiriyorduk. İzleye­ Sükan ’a arka çıkmış ve hainliği cekleri dış politikanın, Atatürk’ün dış politikası ol­ mahkeme kararı ile tescil edilmiş duğunu söylüyorlardı. Atatürk’ün dış politikası tam Nazım Hikmet’e vatan şairi bağımsızlıktır: Siyasada, ekonomide, mâliyede, asker­ likte, kültürde tam bağımsızlık... Emperyalizme ve ÇETİN ALTAN — Sükan’a karşı “Nazım Hikmet en denmesinin olaya neden olduğunu kapitalizme karşı olmaktır. İzin verirseniz tutanak­ büyük şairdi" deyince A P ’liler, TİP’lilerin üstüne sal­ savunmuştu. Suçlamalarına CHP’yi lardan o bölümü okuyalım: dırdılar. Çetin A lton daha sonra TİP mitinginde olay de katan Demirel, Meclisin havasının için “Aslanlar gibi dövüştük’’ diyecekti elektriklendirilmesinde iki partinin SOL, sosyalist demektir bence, yani fayda umduğunu üzüntüyle kapitalist düzeni değiştirmeyi müşahade ettim diyecekti. amaçlayan bir hareket. Sol, kapitalist tu. Başbakana göre, TİP yıllardır Millet Meclisi kür­ rejime tepki olarak çıkmış, hareket süsünü kışkırtıcı ve gerçek olmayan iddialarla işgal olarak, düşün olarak. Kapitalist etmektedir. Meclisin huzur içinde çalışmasını engel­ rejime son vereceğini açıklamayan, lemektedir. Bu suçlamalara CHP’yi de katan Başba­ kesinlikle belirlemeyen hareketler, kan Demirel, Meclisin havasının elektriklendirilme­ sinde iki partinin fayda umduğunu üzüntüyle müşa­ bence sol değildir. hade ettim, diyecektir. Evet olay böyle olmuştu. Ve günümüzün sola açık demokrasi havarisi sayın De­ “Atatürkçülüğün, Atatürk dış politikasının en kı­ mirel, 1960-70’ii yıllarda sosyalist bir partiyi kaba sa fakat en doğru tanımı, tarifi, Türkiye’de herhan­ kuvvetle saf dışı etmenin yollarını aramaktaydı. gi bir yabancı nüfuza, yabancı sultasına meydan ver­ s U.MUMCU — TİP’lilere Meclis dışında da devam­ meyecek bir politika izlemektir. Kurtuluş Savaşımı­ lı saldırılar oluyordu. Gültepe’de, Akhisar’da. Peki zın tarihsel nedenleri ve bütün Atatürk devrimlerinin kim vardı bu saldırıların arkasında? temel hedefleri hep budur. Yani Türkiyemizin yabancı AYBAR — Saldırıların arkasında “Komünizmle nüfuzundan ve bu nüfuz ister politik, ister ekonomik, Mücadele Derneği” vardı, “AP’nin militanları” var­ ister kültürel nitelikte olsun, masun bulunmasıdır. dı. örneğin Akhisar’daki saldırı. Halkı üzerimize yü­ Olaylara bu açıdan bakılınca, hükümet programının rütmek isteyen kışkırtıcılar A P’li gençlerle Komü­ bu bölümünü de sözlerle öz arasında çelişir görmek­ nizmle Mücadele Derneği’nin gençleriydi. Saatlerce teyiz. Herkesin bildiği gibi, Türkiyemiz Atatürk’ün belediye binasında mahsur kaldık. Kışkırtılmış büyük ölümünden sonra gittikçe hızlanarak Batı dünyasının bir halk kitlesi çevreyi sarmıştı. Polis gelip gidiyor, nüfuzu altına girmiş ve uydusu haline gelmiştir. “Efendim siz karakola gelin” diyorlardı. Biz “ Ka­ AP’den şiddetli DEMİREL ÇIKINCA SALDIRI BAŞLADI— Aybar, Meclisteki saldırıyı şöyle anlatıyor: 1968 bütçe rakola gelmeyiz, bize vasıta getirin. Biz İzmir’e görüşmelerinde İçişleri Bakanı Faruk Sükan, benim ve Boran’ın bir konuşmasını ele aldı, havayı iyice gideceğiz” diyorduk. “ Efendim hiçbir şoför sizi gö­ gürültüler______elektriklendirdi, o sırada Demirel Meclis salonundan dışarı çıktı. Sükan bu sırada Nazım Hikmet ile türmek istemiyor.” Gerekçesi ne olursa olsun, böyle bir politikanın ilgili olarak Çetin Altan’a söz attı. Çetin Alton, “En büyük şair idi Nazım Hikmet" deyince yüzlerce Atatürkçülükle hiçbir ilişkisi bulunmadığı, tersine YUNUS KOÇAK — Saldırı sırasında başından ta­ A P ’li 7 TİP’linin üzerine saldırdı. TIP milletvekili Yunus Koçak tabanca kabzasıyla başından yaralan­ Her an can güvenliğinden yoksun Atatürkçülüğe karşı bir hareket olduğu şüphesizdir. banca kabzasıyla yaralanan TİP milletvekili, saldı­ dı. İçişleri Bakanı’nın Başbakandan habersiz böyle bir işe girişemeyeceği açıktır. Nitekim Demirel, da­ olarak bu işleri yapıyorduk, Bugün Türkiye’de 35 milyon metre karelik vatan top­ rının hemen ertesinde bir TİP mitinginde sargılı ha sonra “Olaylara vatan hainliği mahkemeden tescilli Nazım Hikmet’in övülmesi” yol açtı şeklindeki rağı ABD’nin egemenliği altındadır. (AP’den şiddetli başıyla konuşmuş “Bizi yıldıramayacaklar" demişti. konuşmasıyla tertibin içinde olduğunu ortaya koydu. abartmıyorum. Akhisar’da her şey gürültüler, “Utanmaz herif” sesleri... Sözünü geri al­ olabilirdi. Başbakan Ürgüplü’ye sın sesleri, ayağa kalkıp bağrışmalar.) telgraf çektik. Protesto ettik, Başkan — Muhterem arkadaşlar lütfen yerinize Akhisar’da devlet yok, dedik, oturun. (“ Sözünü geri alsın” sesleri) Lütfen yerinize oturun efendim... Muhterem arkadaşlar, kürsüde ko­ randevu istedik ve gittik. Yanında nuşan hatibin sözü ancak başkan tarafından kesilir, Demirel de vardı. Olayı anlattım, (Soldan gürültüler)... Başkanın da vazifesini yapabil­ hareketin başını çekenler A P ’li mesi için ondan evvel vazifeyapmaya kalkanların sus­ gençlerle, Komünizmle Mücadele ması lazımdır. (CHP ve TIP sıralarından alkışlar). Sayın hatip, Türk Devletinin herhangi bir parçası­ Derneği dedim. Demirel, nın işgal altında olduğuna dair söylediğiniz sözü lüt­ " Biz şiddete karşıyız” dedi. fen tavzih ediniz. (Soldan, geri alsın, sözleri). Türkiye İşçi Partisi Grubu adına Mehmet Ali Ay­ Sonunda bir araba getirdiler. Bu arabaya bindik, bar (devamla) “ Birleşik Amerika ile Türkiye Cum­ ama araba halkın arasından geçmek zorundaydı, baş­ huriyeti Hükümetleri arasında imzalanmış ikili anlaş­ ka yol yok. Taş yağmuruna tutulduk, arabanın kırıl­ malar gereğince Türkiyemizde 35 milyon metre ka­ madık camı kalmadı. Biz o kalabalığı yarıp geçtik, relik vatan toprağı Amerikan üssü halinde bulunmak­ İzmir’e vardık. Şimdi görüyorsunuz ki saldırılar öy­ tadır. Bu bir gerçektir” . le ufak tefek şeyler değildi. Abdurrahman Güler (Çorum) — NATO üssü ola­ Her an can güvenliğinden yoksun olarak bu işleri rak verilmiştir. Türkiye’nin Rusya’ya karşı müdafa­ yapıyorduk, abartmıyorum: Akhisar’da her şey ola­ ası için (Soldan gürültüler). bilirdi. Başbakan Ürgüplü’ye telgraf çektik. Protes­ to ettik. Akhisar’da devlet yok, dedik ve sonra ran­ Mecliste, 35 milyon m 2 vatan toprağı devu istedik, gittik. Ürgüplü’yü liseden tanırdım. Üç dört sınıf yukardaydı. Yanında Demirel vardı. Olayı ABD işgali altındadır, dediğimiz anlattım. Bu hareketin başını çekenler AP’li gençlerle zaman, bu sözler Mecliste çok Komünizmle Mücadele Derneği, dedim. Demirel, gürültü kopardı. Ne yuhlar, ne “ Yanılıyorsunuz, biz şiddete karşıyız” dedi. İster Moskova*yalar, ne susturun şunu’lar... A P’li, ister başkası olsun, Akhisar’da polis saldırıla­ ra seyirci kaldı. Ürgüplü “Bundan sonra olmayacak” Radyoda canlı yayın yapıldığı için dedi. tüm Türkiye dinlemişti. Sonradan U.MUMCU — Peki ondan sonra da saldırılar ol­ gittiğimiz yerlerde hep bunu madı mı? soruyorlardı. AYBAR — Olmaz olur mu, devam etti saldırılar, hep devam etti. Biz daha evvel Gültepe olaylarından sonra ismet Paşa’dan da randevu istemiştik, 1962’de. Başkan — Müsaade buyurun, tavzihe ve daha ev­ OTOMOBİLDEN ÇIKAN TAŞLAR — Akhisar’da TİP’e yapılan saldırıdan sonra bir basın toplantısı düzenleyen Aybar, otomobilden çıkan taşları gösteriyor. Paşa randevu vermek istemedi. Uzun zaman biz de vel söylediği sözü düzeltmeğe hatip devam ediyor. Olaydan sonra Başbakan Ürgüplü “Bundan sonra olmayacak ” demişti, ama TİP’e yönelik zorbalık hareketleri sürdü gitti. Aybar hn yanında Rıza Kuas. direndik. İstanbul’dan sürekli randevu istedik. O za­ Evet efendim. Lütfen devam edin sayın hatip. Daha 4 man “Pekâla gelsin bakalım” dedi. evvel söylediğiniz ‘İşgal altındadır’ sözünü Türk Dev­ letinin de, karşılıklı olarak imza attığı ve devletin mü­ Atatürk dış politikasını izleyeceğine dair sözlerini şüp­ mıştı. Bizden biri kürsüye çıkınca tüm gruplar, ama AYBAR —Bu tam bir tertipti. 1968 bütçe görüş­ İsmet Paşa sordu: saadesi ile yapılmış bir hareket olduğu yolundaki be­ he ile karşılarız (TİP sıralarından alkışlar). (Millet özellikle AP alarma geçerdi. TİP gerçekçi ve yürekli melerinde. Yunus Koçak arkadaşımızı hastanelik et­ Randevunuz l l ’de değil miydi?______yanınızı lütfen açık olarak ortaya koyunuz. Meclisi Tutanak Dergisi, Cilt 1, sa. 176-177). muhalefet yapmıştır. Sanıyorum emekçi halk yığın­ mişlerdi. İçişleri Bakanı Faruk Sükan, eleştirileri ya­ TİP Grubu adına Mehmet Ali Aybar (devamla) — Başbakan Demirel eleştirilere yanıt olarak yaptığı larının giderek genişleyen güvenini ve sevgisini kazan­ nıtlamak için kürsüye geldi, ama eleştirileri bir yana Fakat ilginçtir, randevu günü, Türk-îş’in Ankara’­ Türkiye Cumhuriyeti ile ABD arasında imzalanan ikili uzun konuşmanın hemen yarısını TİP’e ayırmıştı. mamızda, TİP’in Mecliste verdiği mücadelenin etki­ bıraktı, benim bir konuşmamı, arkasından Bebice Bo- da düzenlediği anti-komünist miting gününe rastlıyor­ antlaşmalar, Amerika Birleşik Devletleri’ne Türkiye’­ ABD üsleri ile ilgili bölümde, bunların NATO ittifa­ si büyük olmuştur. ran’ın bir konuşmasını ele aldı. Ben TİP’in tarih açı­ du, yani Tandoğan Meydam’m binlerce işçinin dol­ de 35 milyon metre karelik toprağı üs olarak kullan­ kı çerçevesinde ortak tesisler olduğunu ileri sürüyor U.MUMCU — Peki hiç zorlukla karşılaşmadınız sından Türkiye solunun mirasçısı olduğunu söylemi­ durduğu gündü ve orada “Kahrolsun komünizm” ma yetkisi vermiştir (Adalet Partisi sıralarından, “Ni­ ve “ Söz konusu tesisler Türkiye’nin mülkiyetinde mı Meclis çalışmalarınızda? şim. Oysa bu partiler mahkeme kararı ile kapatılmış sloganları atılıyordu. İsmet Paşa bize o gün randevu çin? Sebebini de izah etsene” sesleri). bulunmaktadır” diyordu. AYBAR — İlk günden beri kendimizi yalnız his­ komünist partileri imiş... Dolayısıyla TİP de komü­ vermişti. Paşayla görüşmeye kalabalık bir heyetle git­ Başkan — Evet efendim mevzu hakkmdaki konuş­ U.MUMCU — Çok da gürültü yapmıştı, bu settik. Bunun manevi baskısı göz ardı edilemez. Düş­ nistmiş. miştik. manıza devam edin. Tavzih edilmiştir, lütfen devam konuşma. man gözü ile bakılıyordu bize. Hele ilk günlerde. Ye- Girdik içeri. “ Aybar değil mi” dedi. “ Evet edin sayın hatip. AYBAR — Evet çok gürültü koparmıştı. Radyo­ Slikan’ın saldırıyı efendim” dedim. “ Randevunuz dedi, l l ’deydi gali­ da canlı yayın yapıldığı için tüm Türkiye dinlemişti: hazırlayan konuşması______ba.” Türk subayı, Türk Mecliste düşman gözü ile bakılıyordu Maça 1-0 yenik başladık; yani başbakandan ran­ Köylerde, kahvelerde, evlerde.. Dinleyenler şaşkına Kaldı ki, Boran, konuşmasında Türkiye İşçi Par- devu alınınca iki dakika, üç dakika geç kalınmaz, onu dönmüşlerdi herhalde. 35 milyon metre karelik va­ bakanı ABD üslerine giremez______bize. Hele ilk günlerde. Yemek tisi’nin demokratik-merkeziyetçiliği benimsediğini hatırlatıyordu bana. Haklıydı da, bu bizim kabaha- tan toprağımn Amerikan işgali altında bulunması şok salonuna bile toplu olarak giderdik. söylemişmiş. TİP’in komünistliğini bir de bu kanıt- TİP Grubu adına Mehmet Ali Aybar (devamla) etkisi yapmıştı. Yurtaşlarımız ilk kez duyuyorardı bu­ timizdi. Çok canım sıkıldı tabii. Anlattık Paşa’ya. De­ —İkili anlaşmalarla Amerikan Devletinin üsleri ha­ Her an tetikte idik. Sonraları daha lıyormuş. Çünkü Komünist Enternasyonal’e dik ki “ Bu olaylar faşizmin başkaldırmasıdır. Siz bu­ nu. Gerçekten büyük gürültü oldu. Gittiğimiz yerlerde demokratik-merkeziyetçiliği kabul eden partiler alı­ line getirilmiş bu vatan topraklarına, Amerikalıların hep bunu soruyorlardı. TİP’in daha sonra başlattığı ,rahat çalışmaya başladık. Yıllar sonra nu benden daha iyi bilirsiniz. Faşizmin taktiği budur: izni olmadıkça, devlet kademelerinde hangi yeri iş­ nırmış. Üstelik biz ulusal bağımsızlığı savunuyormu- “Üslere, NATO'ya hayır!” kampanyaları için, böy- En uçta olan, önce tasfiye edilir. Onu saf dışı ettik­ gal ederse etsin, hiçbir vatandaşımız ayak basamaz. A P Grup Başkan Vekili Oğuz Ay gün, şuz. Ülusal bağımsızlığı savunmak ise, 1960’ta Mos­ lece ortam hazırlanmış oldu. ten sonra arkasından uçta olanlar gelir. Sıra sizde de Yurdumuzdaki Amerikan üslerine Türk zabıtası gi­ ‘Size çok saldırdık, yakışıksız sözler kova’da toplanan 81 komünist partisinin ortak ka­ olacak, yani CHP’de. Sizden dileğimiz anayasa ve ya­ remez, Türk subayı, Türk komutanı, Türk hâkimi gi­ U.MUMCU — Mecliste ilk konuşmanız bu ABD söyledik. Ne deseniz haklısınız, ama rarıymış. Kaldı ki, TİP Roma’da toplanan Komünist saların uygulanmasıdır.” remez, milletin vekilleri giremez, Türk bakanlan gi­ işgali hakkında idi. Bu da çok^seyt bir konuşma idi. yine de bir parlamento idik” dedi. Partiler Konferansı’na temsilci göndermişmiş. Anti- Paşa “ İçişleri bakanını gördünüz mü” diye sordu. remez (gürültüler). Bu üslerden havalanacak uçaklar, Bundan sonra da parlamento içindeki mücadeleniz emperyalizm, emperyalizme karşı cephe kurmak, en­ Yani başbakan bu tür işler için rahatsız edilmez de­ füzeler bizim haberimiz olmadan, Büyük Millet Mec- bu sertlikte devam etti ini? ternasyonalin bir no ’lu direktifi imiş. Roma toplan­ mek istiyordu. Ben de: Hangi içişleri bakanı Paşam, lisi’nin onayı alınmadan, yurdumuzu her an vahim Bizden biri kürsüye mek salonuna bile toplu halde giderdik. Her an te­ tısında Akdeniz’de böyle bir cephe birliği oluşturul­ Sayın Hıfzı Oğuz Bekata mı? Sayın Bekata, gazete­ tehlikelerle karşı karşıya bırakabilir (...) Hal böyle tikte idik. Sonraları daha rahat çalışmaya başladık. ması için yürütülen çalışmalara, Yunus Koçak da ka­ lere demeç verdi. “ Ne yapalım anayasa izin veriyor iken hükümet programında bu durumun sona erdi­ çıkınca AP alarma geçerdi.______Yıllar sonra AP grubu başkan vekili sayın Oğuz Ay- tılmışmış... Böylece TİP’in komünistliği kanıtlanı- bu partiye” anlamında bir demeç. İçişleri bakanına rileceğine dair tek bir kelimeye rastlamadık. Tersine AYBAR — Hiç ödün vermedik. Kuşkusuz ses to­ gün’le karşılaştık bir açıkoturumda. “ Sizlere çok sal­ yormuş. gitmekte yarar görmedim.” Amerika ile olan münasebetlerin daha da kuvvetlen­ nu konuya ve ortama göre değişir. Bütçe konuşma­ dırdık, yakışıksız şeyler söyledik. Ne deseniz haklısı­ İçişleri Bakanının bu açıklamaları havayı iyice elek- Yani saldırılar hep devam etti. TİP kapamncaya dirileceği söylenmektedir. Bu şartlar altında bugün­ ları, sözlü sorular, yasalar üzerinde konuşmalar, ge­ nız, ama gene de Biz bir parlamento idik” dedi. Ger­ triklemişti. Artık saldırıya yeşil ışık yakmanın zama­ kadar devam etti. Arkadaşlarımız öldürüldü. Amas­ kü bağımlı durumumuzun ortadan ne yoldan kaldı­ nellikle sert geçerdi. TİP’in yasa teklifleri komisyon­ çekten de bir parlamento idik; sağlı sollu, serbest se­ nı gelmişti. Konuşmayı izleyen Başbakan Demirel de ya İl Başkanımız tabancayla vuruldu. Katili bulun­ rılacağına dair somut teminat verilmedikçe ve hele larda uyutulurdu. İkili anlaşmalar için verdiğimiz söz­ çimle oluşmuş bir parlamento idik. tam bu sırada, ben görmemiş olayım dercesine, sa­ madı, yani TİP zor şartlarda görev yaptı. Amerika ile olan münasebetlerimizin daha da kuv­ lü soru önergesine başbakan aylarca yanıt vermedi. U.MUMCU — Bir de ağır bir saldırı olmuştu TİP’e londan çıkmıştı. Saat gecenin birini geçiyordu. Sü­ vetlendirilip geliştirileceği ifade edilirken, hükümetin Bir avuç TÎP’li milletvekili Meclisin huzurunu kaçır­ Mecliste. Hangi yıldaydı? Nasıl olmuştu? kan, konuşmasını sürdürüyordu. Şimdi sıra Türki­ SÜRECEK CUMHURİYET/6 12 MART 1986 TİP içinde bu terime kızanlar vardı, ama Aybar’a göre hem politik hem teorik bir zorunluluktu Mehmet Ali Aybar Anlatıyor Aybar: Güleryüzlü sosyalizm Bitm eyen K oşu sözünü kullanmakta direndim Uğur Mumcu sordu, Aybar yanıtladı —4 — 1968lerde bir gün Sayın Sadun Aren’le, Sayın Nihat Sargın bana geldiler, dediler ki, “Sizin her Nitekim o sıralarda 1968’lerde, bir gün Sayın Sadun Aren’le, Sa­ U.MUMCU — Sayın Aybar, ABD elçisi Commer’in TİP’e karşı konuşmanızda güleryüzlü sosyalizm, hürriyetçi sosyalizm diye vurgularınız tepki yaratıyor gençler yın Nihat Sargın, bana geldiler, dediler ki, “ Bir huzursuzluk var sözleri vardı. İlginç bir değerlendirmesi olmuştu ABD Büyükel­ parti içinde, gençlerde bir huzursuzluk var. Sizin her konuşmanız­ çisinin. arasında. Onun için bu terimleri pek kullanmayın." Ben dedim ki, “Bu terimler bizim tüzüğümüz, da güleryüzlü sosyalizm, hürriyetçi sosyalizm diye vurgularınız tepki AYBAR — Gitmeden önce söyledi Commer. Dedi ki “ Türkiye’­ programımıza uygun, üstelik sosyalizm özgürlükçü, güleryüzlü bir dünya yaratmayacak mı?” yaratıyor gençler arasında. Onun için bu terimleri pek kullanma­ de herkes ABD’nin dostudur, bir TİP ABD nin düşmanıdır..” Ya­ yın” . Ben dedim ki, “ Bu terimler, bizim tüzüğümüz, programımı­ ni bizi boyhedefi haline getiriyordu. Bir elçinin elbetteki böyle bir Türkiye’de Amerika'nın üsleri var. Bunlara NATO üssü demek yayımlanmasına seviniyordum, ama biliyordum, bir oyun bu! Bu­ za uygun, üstelik sosyalizm özgürlükçü, güleryüzlü bir dünya ya­ yetkisi yoktur; kendi bulunduğu ülkenin kanununa, nizamına say­ sonucu değiştirmez. Savaşı ister Amerika başlatsın ister Sovyetler, nu seziyordum. Bu yayınlan gençlerimiz çok okudu, gençlerimiz çok ratmayacak mı, amacı bu değil mi? İnsana hizmet etmek değil mi? gılı olmakla yükümlüdür. Bir elçi ki, ABD elçisi, falan bizim düş- bu üslerden dolayı Türkiye, ilk hedeflerden biri olacaktır. İlk nük­ okuyunca, öyle sanıyorum ki, bazı'provokatörler’ vardı araların­ İnsanın tüm yabancılaşmalardan kurtulmasını sağlamak değil mi sos­ manımızdır diye Mecliste temsil edilen bir partiyi hedef almak cü­ leer füzeler bizim topraklarımız üzerinde patlayacaktır. Ne olacağı da. Mesela diyorlardı ki “Bak Lenin usta ne demiş, bak Mao usta yalizmin nihai amacı?” Kaldı ki, politik bir zaruret de var. Halk retini gösteriyordu, o kadar rahatlık içindeydi. Sonra biz, 1968’de biliniyor. Hiroşima’ya Amerika’nın attığı atom bombası, bugünkü ne demiş, Stalin usta ne demiş. Aybar ne diyor? Canım bunların Partisi, o zaman “ ortanın solu”na geçmiş ve ortanın soluyla bizim Çekoslovakya’nın SSCB tarafından işgali olayında, “Çek halkı nasıl nükleer silahlar yanında kibrit ateşi gibi kalır. Atom silahlan ne za­ ki revizyonizm, TİP gerçek bir sosyalist parti değil”. Parti hakkın­ solumuz arasındaki sınırı belirtmek için o da, her vesile ile TİP’in Nazi işgalinden kurtuldu ise bir gün Sovyet işgalinden de man yasaklanır bilinemez. Ama biz Türkiye’yi hedef ülke olmak­ da bu imaj yaratıldı. savunduğu sosyalizmin, yurt dışında kuzey komşumuzun sosyaliz­ kurtulacaktır” dedik. Böylece de her iki süper devletin boyhedefi tan çıkartabiliriz. Çıkartmalıyız. Nükleer üsleri sökerek. Bu ilk alın­ mi olduğunu ima ediyor. Hatta bazen de açıkça söylüyor. Posof’a haline geldik. ması gereken önlemdir. Daha sonra başka adımlar da atılacak ve TIP’e içerden oynanan oyunun ardında gitmiştim, orada dediler ki, sizden önce CHP’nin filanca lideri de U.MUMCU — Sayın Aybar, TİP’e soldan da baskılar olmuştu, Türkiye Atatürk’ün tam bağımsızlık dediği statüye kavuşturulacak­ ABD vardı______buraya geldi ve dediki “ Bizim savunduğumuz sol sınırdan bu yana tır. Hayır, ulusal bağımsızlık modası geçmiş bir kavram değil. bunları da anlatır mısınız? U.MUMCU — TİP’i yıkan parti dışı sol muydu? olan soldur. TİP’in savunduğu sol sınırın öbür yanındaki soldur” AYBAR — Evet soldan da baskılar olmuştu. Ona geçmeden şu­ U.MUMCU — TİP’e soldan saldırı bu yüzden mi oldu? Başka AYBAR — Şimdi bunun arkasında benim tahminim ABD’nin dedi. Ne dersiniz diye sormuşlardı. Biz elbetteki bizim sosyalizmi­ nu da belirteyim. Yukarıda yeterince belirtemedim. TİP, her iki süper nedenler yok muydu? bulunduğudur. Yani ABD önce TİP’i kaba kuvvetle saf dışı etmeyi mizin SSCB’deki uygulama ile herhangi bir ilgisi, ilişkisi bulunma­ devletten aym uzaklıkta bir dış politika izlenmesinden yanaydı. Biz AYBAR — Bir kere şöyle birşey var; soldan saldırılar kendili­ denedi. Ondan sonra bu oyunu denedi. Olayların arkasında Sov­ dığını vurgulamak zorunda hissediyorduk kendimizi. iktidara gelirsek, demek istiyorum, bütünü ile bağımsız bir politika ğinden çıkmadı. Bana öyle geliyor ki, tabii elimde bir belge yok, yetler Birliği de bulunabilir elbet. Çünkü, Çekoslovakya olaylarına Güleryüzlü sosyalizm, hem politik hem izlenecektir. Tabii bağımsızlık aym zamanda ideolojik bağımsızlık­ ama tarih mantığıyla işe bakınca, politik mantıkla işe bakınca, TÎP’e karşı çıkmamızdan sonra Sovyetler’i de karşımıza almıştık. Ama tır. Ve ideolojik bağımsızlık da sosyalist parti için çok önemlidir. karşı saldırıların arkasında bir güç olduğu anlaşılıyor. Bu saldırılar TÎP’in safdışı edilmesi ABD için daha önemliydi. Çünkü üsler ABD’­ teorik zaruretti______Sosyalist bir hareketin yerel bir hareket olmasını sağlamak gerekir. önce söylediğim gibi, kaba kuvvet şeklinde taşlı sopalı saldırılar şek­ nin üsleri idi. Ve arkadaşlara dedim ki, “ Eğer yanlış olduğuna, bilimsel olma­ İdeolojik bakımdan da kendine özgü sosyalist bir yol çizme ve linde belirdi. U.MUMCU — Gerilla kitapları da yayımlamışlardı; anımsıyorum. bulmak zarureti vardır. dığına beni ikna ederseniz, herhalde hemen vazgeçerim, kullanmam Kitaplar basıldı, provokatörler devreye girdi AYBAR — Evet, Bomba Nasıl Yapılır? Alberto Bayo’mu neydi o terimleri. Ama beni bu konuda ikna etmezseniz kullanmaya de­ Bağımsızlık, modası geçmiş bir kavram değildir adamın adı, onun kitabı. Bomba Nasıl Yapılır? Böyleydi. Sonuç ola­ vam ederim” . Gördüğünüz gibi hem politik bir zaruret var, hem U.MUMCU — Sağdan gelen saldırılar değil miydi bunlar? rak, solcu gençler arasında TİP’in burjuva muhalefeti yapan bir parti teorik zaruret bence. Çünkü sosyalizm böyledir gerçekten. Özgür­ Bağımsızlık, biçimsel bir kavram değil. Hele kimilerinin ileri sür­ AYBAR — Yani sağdan gelen saldırılar öyle başladı. Mecliste de­ olduğu, parlamenterist bir teşekkül olduğu, hakiki sosyalist bir parti lükçü bir sosyalizm gerçekten insanı amaçlar. Ayrıca da politik ba­ düğü gibi, artık modası geçmiş bir kavram hiç değil. Ulusal yaşa­ vam etti, demin söyledim. Ama 1968’den sonra belirli bir değişik­ olmadığı fikri yaygınlaşmaya başladı ve karşımızda gençler, solcu kımdan ortanın solu kendi gelişmesini sağlamak için, T lP ’i Mos­ mın vazgeçilmez bir öğesi. Bizim gibi bağımsızlığa kavuşup da son­ lik olmaya başladı, hatta daha önce 68’li yıllardan önceki yıllarda gençler, TİP’e karşı duruma geldiler kısa bir zamanda. Bu tabii parti kova paralelinde bir sol olarak göstermekte yarar görüyor. Onun radan bağımlı hale gelen ülkeler için, daha da vazgeçilmez bir öğe. bu değişiklik görüldü. Birden Türkiye’de Marksist yayınlar peynir içindeki gençleri de etkiledi. için ben direneceğim ve bu işi sürdüreceğim dedim. Amerika’nın, ya da Sovyetler Birliği’nin ansızın başlatacakları nük­ ekmek gibi basılıp satılmaya başladı. Sergiler oluyordu büyük şe­ Onların da arkadaşları dışarda, partili değil, eleştiriyor, gençler leer savaşta milyonlarca insanımızın bir anda yok olmaması için, hirlerde. İstanbul’da, mesela Taksim’de karşılıklı sergiler vardı. arasındaki toplantılarda işte diyorlar ki, “Sizin parti şöyle, sizin parti U.MUMCU — Sizin bir de 65 yümda yayımladığınız genelge vardı bağımsızlığımızı, tam bağımsızlığımızı yeniden elde etmemiz ve ona 141-142 var, hiç dava açan, soran yok, ne hikmetse! Efendim dava böyle. Oysa ne yazıyor kitap” filan deyince, bizim gençlerin de aşa­ sanıyorum. Sizin imzanızla yayımlanmıştı. Ve genelgede siz “TİP sıkıca sarılmamız şarttır. mı açsınlar? Hayır, bunu anlamlandırıyorum. Kitapların özgürce ğılık duygusu içinde kaldıklarını tahmin ediyorum. yeni bir partidir” diyordunuz. Ve geçmiş hareketlerle bir bağlantısı olmadığını söylüyordunuz. Geçmişteki hareketlerden kastınız 1951 TKP hareketi ile hüküm giyenler miydi? Bunların içinde Mihri Bel­ li var mıydı...... ? AYBAR — Efendim, ben bir gerçeği dile getiriyordum. TİP el­ betteki 1910’da resmen kurulmuş olan Osmanlı Sosyalist Fırkasın­ dan bu yana, tüm sol hareketlerin mirasçısıydı. Bunu açıklıyorduk. Çekoslovakya'nın işgali ve TİPTUerin tepkisi Biz tarihi bakımdan solun mirasçısıyız.Dünkü solun da mirasçısıyız, ama aramızda organik bir bağ yoktur. Bunu vurguluyorduk. Ara­ mızda organik bir bağın olmadığını vurguluyorduk. Ve gerçekten de M a l i m «« boy ley di. Biz, bizden önceki hiçbir solun devamı değildik. İdeolo­ Baş: Dünya sosyalizmi jik bakımdan devamı değildik ve kişileri bakımından da devamı de­ Sovyetler Birliği’nin Varşova ğildik. Yeni arkadaşlar kurmuşlardı bu partiyi. Boran: Sovyet Paktı’nın diğer dört üyesi ile TÎP’te ilk muhalefet 1966 Malatya birlikte Çekoslovakya’ya yaptığı olumsuz etkilenecek Kongresi’nde başladı______askeri müdahalenin hiçbir yönden Sovyet müdahalesinin yarattığı Eski solla ilgisi olmayan 12 işçi-sendikacı kurmuştu bu partiyi. müdahalesi Onun için bizim böyle bir çizgi çizmemiz doğaldı, zorunluydu. Evet, haklı, hatta gerçekçi politika ortamın dünya politik şimdi aslına bakarsanız bu muhalefet 1966’da Malatya’da yaptığı­ bakımından geçerli görülebilecek konjonktürünü olduğu gibi bizzat mız kongrede başladı. Bu kongreye Mihri Belli yanlısı olduğunu duy­ sosyalizme duğumuz Şişli ilçesinden bir grup da katılmıştı yalnız. Tabii bura­ yanı yoktur. Bu müdahale milli dünya sosyalizminin gelişmesini da da bir noktanın altını çizmek lazım. Malatya’daki kongrede bu bağımsızlık ve eşitlik haklarına de olumsuz yönde grubun hazırladığı listede 1 numara bendim, ama benim dışımda- aykırıdır etkileyeceğinden şüphe yoktur. kileri değiştiriyorlardı. Çok ince bir taktikti. Beni muhafaza ediyor­ olduğu kadar sosyalizm ve lar, fakat diğer arkadaşların hepsini tasfiye ediyor, kendileri geli­ sosyalist enternasyonalizmi Hüseyin Baş, 27 Ağustos yorlardı. Bir başka muhalefet Hikmet Kıvılcım yanlılarının muha­ lefeti idi. Bir başka muhalefet de Doğan Avcıoğlu yanlılarının mu­ ilkelerine de aykırıdır. 1968, Ant halefetiydi. Demek ki muhalefet 1966’da belirginleşmeye başladı ve Unutmamalı ki, bugünkü Sovyet yıllar geçtikçe dışımızda ve içimizde dal budak salmaya başladı. ve diğer ülkeler komünist liderleri U.MUMCU — 1968’de merkez yürütme kurulunun kimi üyeleri size karşı çıktılar. Sizi sosyalizmden ayrılmakla suçladılar. Neydi Stalin döneminde yetişmiş, Küçük: Bir revizyonistin anlaşmazlığınız? Çekoslovakya olayı ile bir ilgisi var mıydı? kişilikleri ve kafaları o dönemin AYBAR — Yıllar sonra bu olaya duyguların esiri olmadan yan­ şartları altında şekillenmiş sız bir gözlemci gibi bakılmalıdır. Bu sorunuza böyle yaklaşmaya bir revizyoniste çalışacağım. kimselerdir. Hepsine gerçekten saygım var. Hepsi de benim arkadaşlarım. Geç­ Sovyetler Birliği’nde işçi sınıfı miş günlerimizi duygulanarak sevgi ile anıyorum. Efendim Çekoslovak olayı ile bir doğrudan ilgisi yoktu anlaşmaz­ diktatörlüğü partinin, hatta parti müdahalesi lığın. Bizim “özgürlükçü, güleryüzlü sosyalizm’’ ile Dubcek’in “in­ içinde belirli bir kadronun gitgide sancıl yüzlü sosyalizm” i arasında deyim olarak paralellik kurula­ tek bir kişinin müstebit, keyfi Bütün bunlara rağmen revizyonist bilse de bizim amacımız emekçileri söz ve karar sahibi yapacak bir bir ülkeye bir başka revizyonist örgütlenme biçimi idi. Çek liderinin böyle bir amacı olduğunu san­ idaresi şeklini almıştır. mıyorum. Herhalde bu yolda bir açıklaması da olmamıştır. ülkenin müdahalesinin verdiği Kaldı ki bize sonradan karşı çıkan arkadaşlarımızdan Behice Bo­ , 27 Ağustos şaşkınlığın, bunun gerekleri ve ran da Çekoslovakya’nın işgalini, hem de çok açık biçimde eleş­ 1968 Milliyet dünya sosyalizmi için muhtemel tirmişti. olumlu sonuçlarıyla —ki Behice Boran Çek işgalini şiddetle kınamıştı Basın özgürlüğü, Hukuka bağlı devlet gibi .fjp Genel Başkanı Sovyetler’deki gelişmeler, Polonya atılacak şeyler değildir» dedi Boran’ın Milliyet’te yayımlanan “ Sosyalist Demokrasi ve Ulusal prensipler çöp tenekesine Şosjroiisi Demlimi parti kongresi bu yönde ilk Bağımsızlık’’ başlıklı yazısında işgal olayının kınanmasının yanı sı­ ra, Sovyetler Birliği ve halk demokrasilerindeki sisteme yöneltilen işaretlerdir— ilgilenmek yerine eleştiriler de vardı. Yazısında arkadaşımız, bu ülkelerde uygulanan «MS! k im s im yeni kuramlar bulma yönündeki sosyalizmin örnek alınacak bir yanı olmadığını söylüyor; “ İşçi Sı­ lybar Sovyetler kuşkulu eğilimi hızlandırmadığı nıfı Diktatörlüğü’’ adı verilen bu sistemin aslında “ partinin, hatta parti içinde belirli bir kadronun gitgide tek bir kişinin müstebit, keyfi ortadadır. idaresi şeklini almıştır. Bu çeşit rejimler 20. yüzyılın ikinci yarısın­ Yalçın Küçük, 24 Aralık da sürüp gidemezdi...’’ diyordu. 1968, Ant Yani o tarihte, 1968 ağustosunda, arkadaşımızın sosyalizm anla­ Birliğine çattı •jar-r rr»m m * * ¡ 2 * * » ‘«i' H ? yışı ile bizim anlayışımız arasındaki paralellik pek açıktı. 1968 eki­ 5£L~ ^ 7Z„7 \ hrn i------minde değişti. Beni suçlayan Sadun Aren, Nihat Sargın, Minnetul- ■ ¿ t i . " — - d ** lah Haydaroğlu, Şaban Erik arkadaşlarımıza Boran arkadaşımız da Behice BOkAH mmm katıldı. ’»a»»**- Altan: Sosyalizmi rezil ettiler Ne idi suçlamalar? Bilime karşı olmamdan başlayan bu suçlama­ lar, üst yapıya fazla ağırlık vermem; özgürlük sorununu sınıf açı­ - .çeto»>o™xT* Î BtrSUL sından ele almamam; işçi sınıfına dışardan bilinç götürme teorisine ; lııKD*rU>4t bOfO Sovyet sosyalistleri ilk sosyalist karşı çıkmam; kişisel yönetime yönelmem. | rlsı »lmulıtısi“ devleti kurdukları iddia ve cakasının yanında sosyalizmi de Aybar’m demeçlerinin partiyi bağlamaması kendilerini de az rezil etmediler önerisi reddedildi______Sonuç olarak sosyalist olmadığım ileri sürülüyordu. Tabii sosya­ dünyada. list olmayan bir kişi partinin başında olamazdı. Her ne ise. Yapa­ Bugün Çekoslovakya’da yürüyen cağım konuşmaların partiyi bağlamaması hakkındaki beş imzalı Sovyet tankları vaktiyle Buharin’e, önerge merkez yürütme kurulunda reddedildi. !'*' “''tanım, dünya politik Hüseyin BAŞ Tüzükte açık olarak: “Parti adına demeç vermek yalnız genel baş­ . *, tk o n lu v u K K o u itt r a iıs ^ o ı dİ ten» bir dönükle yeniden hu- olmuîu >oı,d. ı,o/.t!mI,'.[i 11 koiij««nkUiı ünü ohiufcu K,»>i. bi2. ,ekut noktaunu gelinmesine l- lio sonrası Eirlgllen «k«,,,«™ Kamanev’e yapılan ithamın aynını kanın yetki verdiği kişinin hakkı’’ olduğu yazılıydı. Genel başka­ Sovj.tlır Uirl.jı v„ v „ . Jsal dün>’a »unyalismiafıı gelişi­ ıkiDU,, hareketleri se5Ulı do*. »ov« Paktı'«,,, a y v lrh mini do olumsuz yönde etkile- nın düşürülmesi de merkez yürütmenin değil, genel yürütme kuru­ lorda snramttlara, yer yer eski eUlltlıV» ı uK,...ıı.. . ;jvcı-g z ; inden : « T ytiphc r r yoktur. “ wr ierekte bu,m*k Dubçek’e karşı tekrarlayarak Çek kuşaklarla y en iler ara/....«...... lunun yetkisindeydi. Beş imzalı önerge genel yönetim kurulunda da t Üsın •»!->--- • gençlerini kurşunlamaktadır. ele alındı. Önerge sahipleri suçlamalarını sürdürdüler. Sonuç, ge­ Çekoslavakya’nın işgali Sovyet nel yürütme kurulunda da reddedildi. Yayımlanan bildiride “Ge­ nel başkanın tüzük, program, kongre kararları ve TİP’in benimse­ yöneticilerinin sosyalistliğe karşı diği sosyalizm çerçevesinde görev yaptığı vurgulandı’’ (29 Ekim Sovyet yöneticilerinin i işledikleri cinayetin en 1968). korkuncudur. Parti 45 gttnde yeniden olağanüstü kongreye gitti ihaneti Çetin Altan, 23 Ağustos 1968, Partinin 3. kongresinde bu beş arkadaşımıza iki buçuk saat süre Sovyet S A k şam tanındı. Suçlamalarını yinelediler. Biz de yanıt verdik. Gene sonuç alamadılar. Seçimleri bizim liste kazandı. Başlardan sadece Boran, SKS5?* at “ ””! Genel Yönetim Kurulu asıl üyeliğine seçildi, ötekiler yedekte kal­ Çekoslovakya'nın lsaaU Soyvet vbr.sıl- dı. Ama suçlamalar sürdürüldü. Kongrenin yeniden toplanması için «•«s «t sesö - ,, irMvai'stliğe karsı İsledikleri cıı-.a- imza toplamaya başladılar.Bunun üzerine kongreyi olağanüstü top­ valistt oımatıolmak da "“ ''ü'.-vjınç umacusıumacısı Sta- Cİlfin^o korkuncudur. Simdi bu cinayet ,\- Aybar: Ceberrut mettir» anlayışımın ....avamesind» butun vetin en ko.ku ^— lR,n rmavetier\n« «•- lantıya çağırdık. İki kongre arasında sadece 45 gün geçmişti. Gene sonuç alamadılar G.Y. Kuruluna birkaç kişi daha soktular. AYBAR: “HÜRRİYETÇİSOSYALİZM" — Her zaman “hürriyetçi bir sosyalizmi" savunan Ay­ bar, Sovyetler’in 1968’de Çekoslovakya’yı işgaline başından beri karşı çıkmıştı. Aybar 1968 21 tem­ yönetime karşı Keskin devrimciler tozu dumana katıyorlardı muzunda TİP Beşiktaş ilçe kongresinde yaptığı konuşmada, ABD 6. Filosu’nun İstanbul’a gel­ mesi nedeniyle “hükümetin basiretsizliğini" eleştiriyor, gençlerin ABD’ye karşı tepkisine dikkat Parti, giderek parti olmaktan çıkıyordu. Arenci-Borancı gençler kimi il merkezlerini “ işgal” ediyorlardı. Dev-Genççiler, MDD’ci- çekiyordu. Aybar aynı zamanda Sovyetler’in Çekoslovakya’yı işgali konusunda şunları söylüyor­ çıkıyorlar ler, Aydmlıkçılar ve daha nice keskin devrimciler tozu dumana ka­ du: “Sosyalist ülkelerde benzer hareketler görülüyor. PolonyalI gençler, Çekoslovakyalı gençler, tıyorlardı. Yugoslav gençler; merkezi, bürokratik, ceberrut yönetime başkaldırıyorlar. Hürriyetçi sosyalizm Sosyalist ülkelerde PolonyalI gençler, Bu ortamda seçimlere girecektik. Nice umutlar bağladığımız 196S istiyorlar. Batının kapitalist toplumlannda, geri kalmış toplumlarda; sosyalist toplumlarda baş- Çekoslovakyalı gençler, Yugoslav seçimlerine... Yöneticileri birbirine düşmüş bir partiye halk ne ka­ gösteren bu gelişmenin devrimci niteliği üzerinde titizlikle durulması gerekir". Aybar, TİP içinde­ dar güvenebilirdi? 1965’e göre 30 bin oy kaybettik. Ancak 2 millet ki görüş ayrılıklarının Çekoslovakya olayı nedeniyle patlak vermediğim, o dönemdeki bütün TİP gençler merkezi bürokratik vekili çıkarabildik. İstanbul’dan Rıza Kuas’la ben seçildik. yöneticilerinin Sovyet işgalini kınadığını, ayrılıkların daha sonra ortaya çıktığını vurguluyor. yönetime başkaldırıyor. SÜRECEK “ ' CUMHURİYET/6 13 M ART 1986

Aybar: Sımsıkı birleşip ‘Türkiye’ye özgü sosyalizm’ rotasından sapmasak kayalara vurmazdık Mehmet Ali Aybar Anlatıyor Bitm eyen ‘TİP, her iki süper devletin K oşu boy hedefi haline gelmişti’ Uğur Mumcu sordu, Aybar yanıtladı - 5 — doğrultusunda adımlar atılacağı da açıklanmıştı. Partiye mektup ya­ zarak faşizmin ayak seslerinin geldiği; yeni oyunların sahnelenme U. MUMCU — Sayın Aybar, 1969 seçimlerinde Milli Bakiye sis­ hazırlıkları sürdürüldüğü günlerde, partimizin halkla bütünleşmesi temi de kalkmıştı, TİP’in başarısızlığında bunun da etkisi oldu mu gerekirken dar kadrolu bürokratik bir kuruluş haline getirilmesinin, acaba? ters bir iş olduğunu vurguladım ve bürokratikleşme girişimlerinin AYBAR — Kuşkusuz bu başarısızlıkta ulusal artık sisteminin ye­ durdurulmasını ve tarafsız partililerden oluşacak gözlemciler dene­ rini, büyük partilere avantaj sağlayan yeni seçim yasasının almış ol­ timinde ilçe ve il kongrelerinin yenilenmesini istedim. Genel Yöne­ ması da rol oynamıştı. Eski yasa yürürlükte olsaydı 30 bin oy kay­ tim Kurulu partiden kesin olarak çıkarılmam istemi ile, beni Onur betmiş olmasına karşın TİP gene de 12 sandalye kazanacaktı. So­ Kurulu’na göndermeye karar verdi. Bu işin sonu gelmişti. Partiden rularınızla beni yıllar öncesine götürdünüz. ABD ve Sovyetler’in Türkiye’deki senaryoları Söylemeye bile gerek yoktur ki, kurtuluşu şiddet eylemlerinde arayan gençlerin, sahnelenen O yıllarda Amerika Türkiye’de yeni bir senaryo sahneliyordu: Şid­ det olayları ile TİP safdışı edilememişti. Şimdi solun ideolojik tar­ bu oyundan haberleri yoktu. Kışkırtıcı ajanlar tışmalarla birbirine düşürülmesi ve kamplarda eğitilmiş faşist ko­ sıkı devrimci rolündeydiler.______mandolarla süahlı çatışmalara sürüklenmesi planlanıyordu. Bir taşla hemen istifa ettim. Partiye 9 Şubat 1%2’de girmiştim, 14 Şubat 1971’de ayrılıyordum. O yıllarda Amerika yeni bir senaryo U. MUMCU —■ Bağımsız milletvekili olarak Mecliste neler yaptı­ sahneliyordu: İdeolojik tartışmalar TİP’e nız şu 12 Mart günlerinde? bulaşacak, sağ-sol çatışması ise silahlı AYBAR — Kuas hastalandığı için tek başıma kalmıştım. AP’li mil­ kuvvetlerin demokrasiyi askıya almasına neden letvekilleri eski saldırgan tutumlarını sürdürüyorlardı. Üstelik bu sal­ dırılara alaylı, iğneli hitaplar da eklenmişti. “Rengin pembe oldu” olacaktı, Sovyetler’in sahnelediği senaryo da, filan gibi, yani demek istiyorum ki, çalışmalar daha çetin bir hale Türk solunu kendi doğrultusuna çekmeye gelmişti, yalnız AP’nin saldırgan tutumundan dolayı değil, tek ba­ çalışmaktı, şına insanın her tarafa yetişmesi olanaksızdır da ondan. Ben de elim­ den geldiğince* her tarafa yetişmek istiyordum, örneğin önümüzde iki kuş vurulacak, ideolojik tartışmalar TİP’e de bulaşacak; sağ-sol bir de anayasa değişiklikleri vardı. Biliyorsunuz, hatırlıyorsunuz. çatışması ise silahlı kuvvetlerin demokrasiyi askıya almasına neden olacaktı. Nihat Erim’e inanıp güvenoyu verdim, Bir de Sovyetler’in sahnelediği senaryo vardı: Türk solunu kendi sonra tersi oldu 1968'de Ankara'da TİP Kurultayı. Aybar'ın yanında Merkez Yürütme Üyesi Kemal Türkler ve Genel Sekreter Cemal Hakkı Selek, doğrultusuna çekmeye çalışıyordu. Kolay değildi. Çünkü soldaki her U. MUMCU — Bir başka sorum van 12 Mart’ı ilk günlerde nasıl fraksiyonun ayrı bir bayrağı vardı, “eski tüfekler’’ de bölünmüşler­ gürlük sözcüğünün sık sık vurgulanmasından mı çıkmıştı? Yoksa karşılamıştınız? di: Mihriciler, Kıvılcımcılar... sını, bir iç savaşa dönüşmesini ve doğu sorununun da mihraklardan amaç, Türkiye İşçi Partisi’nin safdışı edilmesi miydi? Yani kısacası, biri haline gelmesini gerektiriyordu. Türkiye’ye özgü sosyalizm tek umudumuzdu amaç, demokrasiye paydos denmesi miydi? Partiyi safdışı etmenin 12 Mart darbecileri anayasanın en önemli yollarından biri de acaba benim safdışı edilmemden geçmiyor muy­ TIP’in Leninist modeli benimsemesi Sovyetler’i maddelerini değiştiriyorlardı. Bir sonuç Biz olayların içinde yaşıyorduk. Senaryoların sahnelenen bölümle­ du? sevindirirdi rini görüyor ve sahnelenecek oyunları tahmin etmeye çalışıyorduk, alamayacağımı bile bile 1961 Anayasası’nı inanıyordum ki, şiddetlenen fırtınada gemiyi kayalıklara vurdurma­ T İP ’in 'Leninist modeTde bir parti haline TİP’in“ Leninist modelde”bir parti haline gelmesi bunun için de savunuyordum. Oylama için kuyruktayken bir mak için belirlenen rotayı izlememiz gerekti. Belki gene de batacak­ Türkiye’ye özgü bağımsız sosyalizmi savunan yöneticilerin yerini Le­ de baktım, yanımda İsmet Paşa. “Aybar” dedi, gelmesi, Türkiye’ye özgü sosyalizmi savunan ninist bir kadronun alması Sovyetler’i herhalde sevindirirdi.Demek tık., Ama “tam bağımsızlık, Türkiye’ye özgü sosyalizm” rotası biri­ “Parti gibi çalışıyorsun, ”______cik umudumuzdu. Oysa arkadaşlarımız bu rotayı değiştirmeye ka­ yöneticilerin yerini Leninist bir kadronun ki, TİP her iki süper devletin de boy hedefi haline gelmişti. Eğer rarlı görünüyorlardı: Özgürlükçülüğün vurgulanmasından vazgeçil­ alması, Sovyetier’i herhalde sevindirirdi. TİP yukarıki görüşler yanlış değilse, bizim özgürlük sorununu her ko­ AYBAR — Evet 12 Mart olmuştu. Nihat Erim senatoda “Anaya­ mesi, işçi sınıfına dışardan bilinç götürülmesi gibi, bilimden, bilim­ her iki süper devletin de boy hedefi haline nuşmamızda vurgulamaktan vazgeçmemiz, parti için görüş ayrılık­ sayı ben değiştirmeye değil, tastamam uygulamaya geldim, sel sosyalizmden sapıldığı gibi savlardan arkadaşlarımızın TİP’in larının son bulmasını sağlamayacaktı. Yeni anlaşmazlıklar günde­ uygulayacağım” demişti. İnanmıştım. Güvenoyu verdim. Sonra de­ yapısını ve politikasını değiştirmeye kararlı oldukları anlaşılıyordu. gelmişti. ______me gelecekti. Hiç kuşkusuz yeni istekler, istemler ileri sürülecekti. ğişti. Anayasanın değiştirilmesi için girişimde bulundu. Ben de her Partinin üst kurullarında ve üstüste toplanan iki kongrede taraflar Partinin, öncülerin partisi haline gelmesi istenecekti. Ve giderek Ame­ değişikliğe karşı çıktım. Yani her maddeye karşı çıktım. Değiştirme görüşlerini açıklamış ve kongre kararlarına saygılı olacaklarını söy­ Türkiye’de bir senaryo sahneleniyordu. Önceleri TİP şiddet hare­ rika’nın çıkarlarına hizmet eden bir çözüm kaçınılmaz hale gelecek, önergeleri vererek her maddeyi de savundum. Biz parti olarak ana­ lemişlerdi. Oysa suçlamalar kongrelerden sonra da sürdürülmüştür. ketleri ile safdışı edilmek istenmişti. Her toplantısı, başını AP’li genç­ parti şu ya da bu yoldan safdışı edilecekti. Bu tabloya baktıkça, öz­ yasaya bağlı olduğumuzu defalarca tekrarlamıştık. Şimdi anayasa Bu koşullarda bir uzlaşmaya varılamayacağını, varılacağı varsayılsa lerin ve Komünizmle Mücadele Derneği militanlarının ve aşırı sağcı gürlükçü sosyalizm üzerinde ısrar etmeseydim, acaba parti kurtarı- kuşa çevrilirken seyirci kalamazdım elbet... bile, bunun kısa süreli bir mütareke olacağını görüyorduk. Adeta eylemcilerin çektiği taşlı sopalı saldırılara uğruyordu. Bu saldırılar labilir miydi? diye dertlenmemin gereksiz olduğunu düşünüyorum. Yunan tragedyalarındaki gibi, kader çizgilerimiz bizi kaçınılmaz bir bilindiği gibi Meclis salonlarında da sürdürülmüştü. Ama TİP saf- Söylemeğe bile gerek yoktur ki, kurtuluşu şiddet eylemlerinde ara- İnönü: Aybar parti gibi çalışıyorsun dışı edilememiş, gün geçtikçe güçlenmişti. çatışmaya itiyordu. Bir yumruk gibi sımsıkı kalabilseydik, çizilmiş U. MUMCU — TİP zamanında parti olarak sizin bir sloganınız rota üzerinde dümeni sımsıkı tutabilseydik belki kayalıklara vurmaz­ Bunun üzerine yeni bir oyun sahnelenmişti: Sol kanatta ideolojik TİP içinde bürokratikleşmeye karşı çıkınca, vardı, neydi o, anayasayı tastamam uygulamak mıydı? dık. Belki. Ama Amerika demokrasiyi askıya almaya kararlıydı; üs­ tartışmalarla bu kanadı birbirine düşürmek ve ayrıca komando genel yönetim kurulu, partiden kesin olarak AYBAR — Evet... Anayasanın eksiksiz tastamam uygulanmasını lerini tehlikeye düşüremezdi... kamplarında yetiştirilmiş faşist eylemcilerle solcu gençler arasında çıkarılmam istemi ile beni onur kuruluna istiyorduk. Oysa, 12 Mart darbecileri anayasanın en önemli madde­ silahlı mücadele başlatmak. Sonuç: Silahlı kuvvetlerin hükümete el lerini değiştiriyorlardı. Bir sonuç alamayacağımı bile bile 1961 Ana­ koymasını sağlamak... Çelenk ve eşi de partiden ayrılmak göndermeye karar verdi. Bu işin sonu gelmişti. yasasını savunuyordum. Oylama için kuyruktayken, bir de baktım durumunda bırakıldı Yeni senaryo buydu. Bu senaryonun ilk perdesi TİP’e karşı ideo­ 14 Şubat 1971 ’de partiden istifa ettim. lojik bir savaş açılması idi. İkinci perde: İdeolojik savaşın TİP içine Evet durum buydu. Bugün bunca yıl sonra içimde garip bir bu­ bulaşması ve TİP’in üyelerinin, yöneticilerinin birbirine düşmüş, bir- yan gençlerin, sahnelenen bu oyundan haberleri yoktu. Kışkırtıcı rukluk kaldı. Saygım, sevgim eksilmedi: Behice’yi, Nihat’ı Özlüyo­ biriyie dalaşan bir topluluk haline getirilmesiydi. ajanlar sıkı devrimci rolündeydiler. rum. Sadun Aren ile DİSK Davası’nda görüşüyoruz. Halit Çelenk ile eşi, onlar da partiden ayrılmak durumunda bırakılmışlardı, Ma­ Senaryoyu kimin hazırladığım gösteren belge yok Ve TİP’ten istifa ettim latya Kongresi’nden sonra. Bu benim için acılı ve acıklı ayrı bir olay- Bu senaryoları hazırlayan ve sahneleyen kimdi? Bu soruyu açık­ U. MUMCU — Genel Başkanlık'tan istifa ettikten sonra partide lamaya yarayan hiçbir belge yok elimizde. Ama tarih ve siyasal man­ sade bir üye olarak bir süre daha kaldınız. Neden? Sonra partiden Bunca yıl sonra içimde garip bir burukluk tığın ışığında bu soruya inandırıcı yanıtlar verilebilir. TİP Türkiye de istifa ettiniz?. kaldı. Saygım, sevgim eksilmedi. Behice’yi, de Amerika’ya, Amerikan üslerine, ikili anlaşmalara ve NATO’ya kar­ AYBAR — 4. kongreden sonra TİP, dar kadrolu bürokratik bir şı yurt düzeyine yayılan etkin bir propaganda kampanyası yürütü­ parti haline getiriliyordu. Ayrıca üye kayıtlarının sınırlandırılması Nihat’ı özlüyorum. Sadun Aren ile DİSK yordu. Amerikan Büyükelçisi Commer, “Türkiye’de herkes Ameri­ davasında görüşüyoruz. Halit Çelenk ile eşinin ka’nın dostu. Bir tek düşmanımız var Türkiye İşçi Partisi” demişti. Çekoslovakya’nın işgali ve Türk Solu Malatya kongresinden sonra partiden ayrılmak Gerçekten de öyleydi ve şimdi halkımızın gitgide çoğalan bir bölü­ durumunda bırakılması, benim için acılı ve mü de Amerika’ya karşı çıkıyordu... Şu halde TİP’in safdışı edilme­ si ve giderek demokrasinin askıya alınması, Amerika’nın stratejik, acıklı ayrı bir olaydır.______politik çıkarlarına hizmet edecekti. Bu görüşe sanıyorum karşı çıkı­ lamaz. Hiç değilse ciddi bir olasılık olarak hesaba katılması gerek­ Sosyalist blok dır. Genel Yönetim Kurulu’nda Malatya Kongresi’ndeki fraksiyon­ tiği hususuna karşı çıkılamaz. Türkiye stratejik konumu ile Ameri­ lara karşı sert kararlar alınmıştı. Kurunun yanında yaş da yanmıştı. ka için son derece önemli bir ülkedir. Buranın Amerika bakımın­ Halit Çelenk ve Şekibe Hanımla konuşma görevi bana verilmişti. dan güvenilir, huzurlu bir ülke olması gerekir. Evet, buna da itiraz Her ikisini de fakültedeki öğrenciliklerinden tanırdım. Partide ar­ edilemez. Ama sorunun bir başka yönü de var: Türkiye aynı strate­ kadaş ve dost olmuştuk. Sevdiğim, saydığım insanlar. O karşılaşma­ içinde gedik jik nedenler dolayısıyla, Sovyetler Birliği için de aynı derecede önem­ nın hüznü, acısı, bunca yıl sonra hâlâ yüreğimdedir. lidir. O da Türkiye’de solun kendi doğrultusunda bir sol haline gel­ Çekoslovakya’nın Sovyetler tarafından işgali, o dönemde Evet özgürlükçü sosyalizmi vurgulamaktan vazgeçseydim acaba mesini ve güçlenmesini ister. Bu, bir yandan Türkiye’de demokrasi­ çalkantı duracak, her şey yoluna girecek miydi? Sorun gerçekten öz- sosyalist kesim arasında ilginç tartışmalar da doğurmuştu. Ay­ nin sürdürülmesini, bir yandan da, silahlı eylemlerin yaygınlaşma­ dınlık Sosyalist Dergi’nin kasım 1968 tarihli 1. sayısında Va- hap Erdoğdu imzalı yazıda şöyle deniyordu: Çekoslovakya gelişmelerinin değerlendirmesi yapılırken, olayın uluslararası planda önem taşıdığını hatırdan çıkarma­ mak gerekir. Çekoslovakya, coğrafi konumu gereği, Doğu Av­ rupa’nın en önemli bölgesini işgal etmektedir. Bu yüzden Çe­ SALDIRILAR — 1965 seçimlerinden önce İzmir’de TİP'in bir top­ koslovakya’nın, emperyalizmin nüfuz alanına girmesi, en azın­ lantısından sonra düzenlenen saldırı sırasında Çetin Alton ve arka­ dan tarafsız bir ülke olması, sosyalist blok içinde büyük ge­ sında 1. Şube Müdürü. Aybar, TİP'e yönelik zorbalığın sonuçsuz dikler açacaktır. Diğer yandan gelişmiş bir endüstriye sahip kalması üzerine, içten bölme yöntemlerinin uygulandığını söylüyor. oluşu da sosyalist dünyadaki ekonomik birlik bakımından bü­ İsmet Paşa yanımda. “Aybar dedi, parti gibi çalışıyorsun” İltifat mıy­ yük önem taşımaktadır. Bu sebepledir ki, ABD zincirdeki Çe­ dı, alay mıydı? Yanıt verdim, “Paşam, bu anayasa sizin anayasanız, koslovak halkasını koparmakla, sosyalist dünyayı Avrupa’­ ama siz savunmuyorsunuz, savunmak bize düştü” dedim. Arkasını da kuvvetler dengesi bakımından büyük zarara uğratacağını dönüp yürüdü. Anayasa, biliyorsunuz bir 1971’de değiştirildi, bir de hesaplamıştır. 1973’te. Her ikisine de karşı çıktım. Arada sıkıyönetim kanunu gel­ Sovyetler Birliği ise, resmi ifadesinde de belirttiği gibi, kendi di. Ona da karşı çıktım. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının ölüm ceza­ güvenliği açısından Çekoslovakya’yı önemli saymaktadır. Bu ları geldi, ona da karşı çıktım. Oysa, sağlığım pek iyi değildi. 1970 nedenle Çekoslovakya’ya müdahalesinde emperyalist dünyaya başlarında enfarktüs olmuştum. geniş propaganda malzemesi vermesine, öteden beri savun­ U. MUMCU — Sanıyorum bu çalışmalarınız bir kitap haline gel­ duğu barışçı politikasını geniş ölçüde yaralamış olmasına rağ­ di, değil mi? men, Çekoslovakya’nın işgalini göze alabilmiştir. Aslında AYBAR — Evet. Kitabın adı. “Oniki Marttan Sonra”. SSCB, son günlere kadar olayı uzaktan seyretmekten başka U. MUMCU — Bir de bir şey hatırlıyorum; TİP’in tüzüğünde ik­ bir şey yapmama kararında olduğunu, Çekoslovak liderine tidara seçimle geleceğiniz ve eğer seçimi kaybederseniz iktidarı bı­ ne am erika tam bağımsız defalarca tekrarlamıştı. Fakat Çekoslovakya’daki karşıdevrim rakacağınız yazılıydı. Böyle gel-gitle sosyalizm kurulabilir mi? diye ne ru sy a YAŞASIN dem okratik SOSYALİST hareketinin revizyonist iktidarı da aşıp, emperyalizmin doğ­ çok eleştirildiniz. rudan doğruya işbirlikçisi ve kapitalizmin kurucusu bir ikti­ dara yönelmesi, bu hareketin diğer Doğu Avrupa ülkelerine Halk bizimle beraber olmadıkça sosyalizm sıçraması tehlikesi ve giderek Sovyetler Birliği’nin iktisadi ve kurulamaz______askeri açıdan güvenliğini tehdit eden bir nitelik kazanması ih­ timali, Sovyetler Birliği’ni, Çekoslovak karşıdevrimine müda­ AYBAR — Evet, doğru hatırlıyorsunuz. Halk bizden memnun de­ haleye mecbur bıraktı. Bütün bunlara rağmen, Çekoslovak­ ğilse, oyları ile bunu belli ediyorsa, biz orada direnmezdik. Nedeni ya’daki olayların tarihi sorumluluğunda Sovyetler Birliği’nin şuydu, akılcı nedeni, halk bizimle beraber olmadıkça sosyalizm ku­ büyük payı olduğunu unutmamak gerekir. rulamaz. Sosyalizmin tepeden inme yöntemlerle kurulamayacağını, sanıyorum artık kanıtlamaya gerek yok. 70 yıldan beri tepeden inme yöntemlerle sosyalist demokrasi kurulamamış, sömürüye son veri­ Küçük ülkeye lememiştir. Çünkü sömürüye son vermek için, üretim araçlarının ka­ mulaştırılması yetmiyor. Çünkü işçi, kamulaştırılmış üretim araçla­ rı ile de artı değer üretir. Artık değerin sömürüye dönüşmemesi için, silahlı müdahale artık değeri yaratan işçinin, artık değerinin nerede kullanılacağını "Türk Solu’’dergisinin 27 Ağustos 1968 tarihli 41. sayısın­ belirlemesi gerekir. İşçiler söz ve karar sahibi değillerse, sömürü sü­ da ise işgal, büyük devletin küçük devlete müdahalesi olarak recektir. Sömürünün kalkması için o tezgâh başındaki emekçinin ya­ şöyle kınanıyordu: rattığı artık değerin nereye kullanılacağım emekçiden sormak lazım­ "Çekoslovakya işgal edildi. Sovyetler Birliği’nin ve mütte­ dır. Bu nasıl olacaktır? Planla olacaktır. Yani, tüm emekçilerin ya­ fiklerinin askeri birlikleri Çekoslovakya’nın kilit noktalarını rattığı global artık değerin, milli gelirin nereye harcanacağı, emek­ kontrol altına aldılar. Büyük bir devlet, izlediği politikayı kendi çilerin oylarıyla belirlenecektir. Nerede? Fabrikalarda, köylerde bir çıkarlarına aykırı gördüğü için, küçük bir ülkeye silahlı mü­ çeşit referandum yapılacaktır. Plan, anketlerle hazırlanacak ve re­ dahalede bulunmuştur. Genel görünüş budur. ferandumla kabul edilecektir. Ve artık değer sömürüye dönüşmeye- O büyük devletin sosyalist ülke olması, işgale uğrayan kü­ cektir. İşçiler, ücret payımız şu, artık değerin geri kalan bölümü de çük ülkenin halkına ırk ve tarih bağlan ile bağlı bulunması, şuraya, şuraya yatırılsın diyeceklerdir. Böylece sömürü gerçekten sona İkinci Dünya Savaşı’nda küçük ülkeyi Alman Nazi saldırgan­ erecektir. larından kurlarmış olması, küçük ülkenin kaderine hükme­ den politikacı grubun bu ülkeyi sosyalist kamptan uzaklaş­ SÜRECEK tırma çabasında olması, büyük devletin askeri birliklerinin küçük ülke içinde, ‘parti ve devlet şahsiyetleri’ tarafından yar­ DÜZELTME dıma çağırılmış olması, bu gene! görünüşü değiştirmez Ve so­ 10 Mart 1986 tarihli gazetemizin 1. sayfasında yayımlanan Hareket yut uluslararası hukuk ve ahlak kurallarına göre büyük dev­ JIninKS)? T t l E?{NIl E? t r J Stanb?! da tTEr °%rencisi Vedat Demircioğlu 'nun öldürülmesinden hemen sonra Spor ve Sergi Sarayı'nda Ordusu komutanlarından Hüseyin Hüsnü Paşa ile Kolağası Mustafa toplanan TIP İstanbul ti Kongresi’nden bir görüntü. (1968) letin bu davranışı kınanmalıdır.” Kemal’i yan yana gösteren fotoğraf Sirkeci Gan’nda değil, Selanik İs­ tasyonumda çekilmiştir. Düzeltir, özür dileriz. CUMHURİYET/6 14 MART 1986 Aybar, 1931’de Atina’da İnönü’nün talimatına rağmen koşmayınca taraf tutan Yunanlı starter değiştirildi • Mehmet Ali Aybar Anlatıyor İnönü 40 yıl sonra sordu: B itm eyen K oşu Atina’da neden koşmadın? Uğur Mumcu sordu, Aybar yanıtladı yarışlarında söz sahibiydik. Balkan Oyunları’nda, Bulgarlar, Ru- U. MUMCU — Sayın Ay bar, burada ilginç bir konu geliyor aklı­ menler, Yugoslavlar, Yunanlılar ve Arnavutlarla yarışırdık. Yunan­ ma. SDP, girebildiği ilk ve son seçimde diğer sosyalist partilerden lılar dışında hepsini geçerdik. Çıkış hakemi Yunanlıydı. Yurttaşla­ ‘ hepsinden fazla oy aldı. Bu olguyu nasıl değerlendirirsiniz? rının erken çıkışlarına göz yumardı. Burhan Felek Federasyon Baş­ kanı idi. Söz verirdi bize: “ Değiştireceğim Yunanlı hakemi” derdi. Halk en çetin meseleleri anlayabilir______Ama değişmezdi. Baktık ki değişmiyor. Biz de yarışlara katılmıyo­ AYBAR — 1978 yılında yapılan seçimlerde TV’de “ Bağımsız ruz dedik. Yıl 1931. İsmet Paşa da Venizelos’un davetlisi olarak Ati­ Türkiye Sosyalizmi” anlatıldı. Geçenlerde benim yaptığım konuş­ na’da. Yarışları izleyecek. ma metni elime geçti. Bizim sosyalizmimizi anlatıyor ve diyorum Gazeteler “Semih’le Mehmet Ali yarışlara katılmıyor” diye ya­ ki, “ Bana kulak verin kardeşler, emekçiler, sosyalizmi size bir umacı zıyor. İsmet Paşa Burhan Felek beyi çağırmış, “ Çocukların gözle­ gibi tanıttılar, sosyalizm öyle değil. Bizim sosyalizmimiz seninle ol­ rinden öperim, koşsunlar” demiş. O da Paşa’nın bu yumuşak buy­ mak, senin yararına çalışmak. Biz şunu yapacağız, bunu yapaca­ ruğunu bize iletti. “Starter değişmezse koşmayacağız” dedik. Baş­ ğız, ama seninle birlikte yapacağız, sen oylayacaksın bunu” yani bakan koşsunlar diyebilir. Onun bildiği bir iş değil bu. Bir yıl bu demin plan üzerine söylediklerimi anlatıyorum. Arkadaşlarım da yarış için hazırlandık. Gene emeklerimiz boşa gidecek. Kararımız bu doğrultuda konuşmuşlardı. Zannediyorum. Elbet bunun etkisi kesin, koşmuyoruz dedik, Semih’le. Ve ertesi yarışlara katılmadık. oldu. Üstelik öteki sol partiler kendi felsefeleri ve örgütlenme bi­ Tribünlerde paşanın tepkisi ne oldu? Bilmiyorum. Bizim gazeteler çimleri doğrultusunda konuşmalar yaptılar. Halkımızın herhalde dik­ kıyamet kopardı: “ Bayrak için koşmadılar..” diye. Neredeyse, va­ katinden kaçmadı, öbür partilere oranla daha çok oy aldık. Halkı­ tan haini diyeceklerdi. Boykot cezası aldık. Ama, starteri de sonunda mız anladı; anlıyor, tüm dünyada halk böyledir. Kendisinin anla- değiştirdik. Oyunların son iki günü yarışlara katıldık: 200 metre seçmelerin­ de Balkan rekoru yaptık. Finalde ikinci olduk. Ve 4x100 bayrakta Tam bağtm stzltk: Ekonomide, siyasette, hem birinci olduk, hem rekor yaptık. mâliyede, askerlikte, kültürde, ideolojide tam Yıllar sonra bir karşılaşmamızda da İnönü bana şu şaşırtıcı soru­ bağımsızlık. Bu da Atatürk’ün tam bağımsızlık yu sormuştu: “Atina'da neden koşmadıydın?” Aradan kırk yılı aşkın anlayışının tanımıdır. SDP’nin bağımsızlık bir zaman geçmiş. Dahası var: Yarışlara katılmayan koşucu Meh­ anlayışı da böyleydi. örgüt sorununda SDP, met Ali ile, Aybar’ın aynı kişi olduğunu, tutalım ki birileri söyledi Paşa’ya. Ama beni asıl şaşırtan, hatta dehşete düşüren, Paşa’nın TÎP’e göre bir iki adım öne geçmişti. TÎP’te kırk yıl sonra da olsa, bir buyruğuna karşı çıkılmış olmasının hesa­ örgütlenme sorunu SDP’de olduğu kadar açık bını sormasıydı... seçik formüle edilmemişti. SDP’nin tüzüğünde, U. MUMCU — Kaç kez milli oldunuz hatırlıyor musunuz? AYBAR — Hiç hatırlamıyorum yani. Sonradan böyle şey yapıl­ yatay örgütlenmenin ilk örnekleri verilmişti. mazdı, her yıl işte Balkan oyunlarına katılırdık. 1928’de Amster- yacağı şekilde seslenilirse, halk en çetin politik ve ekonomik mese­ dam’da 100 ve 4x100 koştum; milli takıma seçilmiştim. Spor ya­ leleri bile anlıyor, bunu abartarak söylemiyorum. Şu kadar yıllık şantım özetle bu. Ama sporu hiç bırakmadım. Bisiklete binerim, deneyimim var, köyleri dolaştım. İşçilerle, sendikacılarla sade in­ su altı balıkçılığı yaparım, yürürüm, yakın zamana kadar. Yani ha­ sanlarla, konuştum tartıştım. Halk en çetin meseleleri anlıyor yeter reketli yaşıyorum. ki siz ona anlatmak zahmetine katlanın ve sorunları onun anlaya­ İnönü değişik rollerle karşımıza çıktı______bileceği biçimde dile getirin... U. MUMCU — Tek parti döneminde üniversiteden çıkartıldınız, SDP yatay örgütlenmenin ilk örneklerini verdi hapis yattınız. Sonradan İnönü ile sekiz yıl Mecliste birlikte bulun­ U. MUMCU — Efendim isterseniz bir de gelecekle ilgili bir so­ dunuz. Nasıl değerlendiriyorsunuz İnönü’yü? ruyu soralım. AYBAR -— İnönü değerli bir devlet adamı idi. Gerçekçi, ciddi AYBAR — İzin verirseniz bizim bağımsızlık anlayışımızı da kı­ bir politikacı. Kendisini tanıdığım yıllarda esprili, sempatik, yaşlı saca açıklamak istiyorum. Yani ekonomide, siyasette, mâliyede, as­ bir muhalefet lideri idi. Ama Paşa’nın, uzun siyasal yaşamında hiç kerlikte, kültürde, ideolojide tam bağımsızlık. Bu da Atatürk’ün de sempatik olmadığı dönemler de vardır. Milli Şef İnönü, Beyaz tam bağımsızlık anlayışıdır, tanımıdır. Sosyalist Devrim Partisi’nin Treni ile bozkırlardan geçerken, onu suskun insanlar boş gözlerle bağımsızlık anlayışı da budur. Gerek TİP, gerek SDP için, amaç, izlerdi. Ve Sansaryan Hanı’ndaki “ tabutluklardan” , sanki iniltiler aşağıdan yukarı bir hareket yaratmaktı. Halkın, emekçilerin söz ve duyulurdu her İstanbul’a gelişinde. karar sahibi olmasıydı, söz konusuydu, örgüt sorununda TİP’e oranla SDP bir iki adım daha ileri geçmişti. TİP’te örgütlenme so­ Kızlar şalvarla koşardı: Spora her runu, SDP’de olduğu kadar açık seçik formüle edilmemişti. SDP’nin çocuk gibi futbolla başladım. 13-14 tüzüğünde aşağıdan yukarı örgütlenmenin yatay örgütlenmenin ilk yaşlarındaydım. Galatasaray’ın küçükler örnekleri verilmiştir. U. MUMCU — Yöneticileri de üst üste seçilemiyordu galiba. takımında oynuyordum. Sonra atletizme heveslendim. Vücut yapım bu işe yatkındı. AYBAR — Evet, hiçbir yöneticisi partinin merkezden ilçe yöne­ A YBAR'IN SPOR YAŞAMINDAN GÖRÜNTÜLER — 1928 yılında İttihat Spor Alam'nda 200 metre finali. Aybar’ın fotofiniş derecesi ticisine kadar tüm kademelerde, hiçbir yöneticisi iki kez üst üste aday 23.2 saniye (Üstte). Taksim Stadyumu'nda 1929yılında yarıştan önce devedikenlerinin yolunduğu pistte Aybar startta (Sol altta). 1929 Kızkardeşimi de teşvik ediyordum. Yeşilköy’de olamazdı. Elbet deneyimli yönetici sıkıntısı çekilen dönemlerde bu­ yılında Aybar sporcu arkadaşlarından Semih ile birlikte (Sağ altta). Aybar atletizm yöneticilerinin o dönemde önce otları yolduğunu, oturuyorduk, her taraf çayır çimendi. Kızların nun sakıncaları vardır. Ama halkla yönetimin bütünleşmesi bakı­ sonra kireçle çizgileri çizdiklerini, daha sonra da ellerine saati alıp hakemlik yaptıklarını anlatıyor. mından rotasyonun yararları ağır basar. Başka on sene yaşamış hiç­ koşu yapması bir olaydı. Şort giyemezler, bir bir sosyalist parti yoktur. çeşit şalvar giyerlerdi. - U. MUMCU — Sayın Aybar, yarın ile ilgili bir değerlendirme ya­ palım. Söyleşimizin son bölümüne dilerseniz, bu konuyu getirelim. Tarih sahnesinde İnönü karşımıza değişik rollerde çıkar: Lozan’­ Türkiye kapitalizmle kalkınamaz, ilerleyemez mi ki, kurtuluş yolu daki İsmet Paşa var; Lord Curzon’a kan kusturan. Atatürk’ün so­ sosyalizmdir, diyorsunuz. Kapitalizmle neden olmaz diye düşünen­ nunda afaroz ettiği Başbakan İnönü var. ler hemen hemen çoğunlukta. Aynca Türkiye’de bugün sosyalist bir Türkiye’yi savaşa sokmayan İnönü var. Çok partili rejime yeşil parti kurulabilir mi? Bunun yasal olanağı var mı? Kurulma şansı ışık yakan İnönü var. Demokrat Parti diktasına direnen muhalefet lideri İnönü var. Johnson’a “ Başka bir dünya kurulur” diyen İnö­ var mı? nü var. AYBAR — Kapitalizmle bir çıkış yolu bulmayacağımızı, tarihi­ miz iki kez kanıtlamıştır. Geçen yüzyılın başlarında, Avrupa’nın ka­ Bana göre hepsinin yeri başka, notu başka. Bugünün Türkiye- pitalist devletleri ile ticaret anlaşmaları imzalanana dek, Osmanlı sinde ise İsmet Paşa’nın devlet adamı olarak değeri çok daha iyi anlaşılıyor. devletinin dış ticareti dengeliydi. O tarihten sonra dış ticaret denge­ sinde gittikçe büyüyen açıklar ortaya çıktı. U. MUMCU — Siz İnönü’ nün son kez muhalefet lideri olduğu yıllarda MecUsteydiniz. Nasıl bir muhalefet lideriydi merhum İnö­ Avrupa malları yerli elsanatların üretimini iflas ettirmiş, hazine nü sizce? gelirleri düşmüştü. Devletin paraya olan gereksinimini Galata sar- AYBAR — İnönü iyi bir kürsü adamıydı. Sözcüklerini seçerek ' rafları artık karşılayamıyordu. Kırım Savaşı da çıkınca, paraya du- ; yulan gereksinim daha da arttı. Ve bu kez devlet Avrupa sermaye konuşurdu. Ölçülüydü. Demagoji yaptığını görmedim. Ne yazık ki hiçbir ciddi konuşmamız olmadı. Hep “ espri” düzeyinde söyleştik. çevrelerinden borç almaya başladı. Bir süre sonra borçlarını ödeye­ Oysa soracağım çok şey vardı. En çok da Lord Curzon’a hep ‘ha­ mez hale düştü. İflasın eşiğinde idi. Kimi vergiler borçlara karşılık yır!’ demiş İsmet Paşanın, Truman’a neden ‘evet’dediğini sormak gösterildi. Ve bu vergileri kendi memurları ile toplayan Düyunu isterdim. Öyküyü siz de bilirsiniz. Paşa, Lozan’ın yıl dönümlerin­ Umumiye İdaresi kuruldu. Yani devlet içinde devlet. Bir yandan da de televizyonda anlatırdı. Lord Curzon, Paşa’ya demiş ki: Yanmış, yeniden borçlanılıyordu. Ve Alman emperyalistlerinin önderliğin­ yıkılmış bir ülke devraldınız. Her şeyi yeniden kuracaksınız. Bu iş­ de girilen Birinci Dünya Savaşı, Osmanlı Devleti’nin sonu oldu. ler para ister. Oysa sizde para yok. Para bizde ve (Amerikan delegesi­ Kurtuluş Savaşı'ndan sonra yine emperyalizmin ni göstererek) onda... Nasıl olsa bir gün kapımızı çalacaksınız. Si­ ağına düştük______zin inatla hayır dediğiniz ve bizim cebimize attığımız konuları, o gün bir bir önünüze koyacağız. İsmet Paşa da, ‘Kapınızı çalarsak • Ulusal Kurtuluş Savaşımız TBMM’nin ve Mustafa Kemal’in açık- yaparsınız’ demiş. - lamalarına göre, “ Bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı, bi­ Evet, Paşa’ya bunu sormak isterdim. Olmadı. Hep ayaküstü ko­ zi yutmak isteyen kapitalizme karşı mücadeleyi caiz gören, takip eden nuştuk ve hep “şakalaşma” çerçevesinde... Savaş sona erdiğinde insanlar” tarafından yürütülmekteydi. Ne var ki savaşı kazanarak Sovyetler’in bilinen istekleri, (İran’ı boşaltmak zorunda bırakılan siyasal bağımsızlığımızı kazanmamız sadece bir ilk adımdı. Bu ilk Sovyetler Birliği’nin, Türkiye’ye saldıramayacağını bildiği halde) İnönü’yü gene de kaygılandırmaktaydı; gelecek bakımından. Ama İşçi ücretleri niçin düşüte: Türkiye’nin sanıyorum Paşa zaten Türkiye’yi Batıya, asıl Amerika’ya bağlamak düşüncesındeydi. Bunda ulusal burjuvazinin artık palazlanmış ol­ kapitalist yoldan kalkınması olanaksızdır. ması da rol oynamış olabilir. Dışsatıma yönelik program, emekçi halkımızın Ne var ki, o günlerde Amerika, Avrupa’yı kaderi ile başbaşa bı­ yaşam düzeyi aşağı çekilerek sağlanmıştır. rakmaya kararlı görünüyordu. Silahlı kuvvetlerini 3.5 milyondan Başbakan özal, yabancı sermayeyi Türkiye’ye 400 bine indirmiş ve geleneksel politikasına dönüyordu. İnönü Tan çağırırken, işçi ücretlerinin düşük olduğunu olayını sahneleyerek tehlikenin Türkiye’yi, dolayısıyla Ortadoğu’­ gün borcumuz yaklaşık iki katına çıkmış. Çünkü arada yeniden borç­ yu da tehdit ettiğine Amerika’yı inandırmak istiyordu. Nitekim, Is- söylüyor, yani “Türkiye’de daha çok tünleşmekti. Evet doğayla boğuşarak genişliyor, ondan bir ölçüde tanbul’a gelen Missouri zırhlısı komutamna, anımsayacağınız gibi kazanırsınız” demek istiyor. Bilmem, yabancı lanmışız. Borç tuzağı böyle işler. Üstelik dışa bağımlı bir ülke du­ kurtuluyorduk, kendimizi aşıyorduk. Rekor kırmak bu demekti. ‘Sız buraya gelince kuzeydeki kara bulutlar dağılıyor” diyecektir işadamları “Neden ücretler?” diye soruyorlar rumuna düşmüş olmamızın yanı sıra, ekonomimiz de çarpık bir Başka hiçbir şey beklemiyorduk. Paranın hiç mi hiç yeri yoktu. Spor İnönü... Bence İsmet Paşa, Churchill'den önce Amerika’ya büyüme süreci içine girmiştir. için para almak kirli bir işti, aklımızdan geçmezdi. Kaldı ki paralı “davetiye” çıkarmıştır. mı? Başbakan “1980’den beri işçi hakları Özal iktidarından bu yana, dışsatıma daha çok ağırlık veren eko­ çocuklar değildik. Çivili ayakkabılarımızı haftalıklarımızdan arttır­ U.MUMCU — Sonra da “Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de ye­ sınırlandırılmıştır, grev yapmaları yasaktır” nomimizde, dışsatım hacminde önemli bir büyüme olmuştur. Ama dığımız paralarla alırdık. Ve şurasını burasını tamir ettirerek öm­ rini bulur” dedi. O da güzel bir sözdür, ama... diyor mu? ______aynı dönemde dışalımlar, dışsatımın iki katına çıkmıştır. Yani Türki­ rünü uzatırdık ayakkabılarımızın. Oysa paranın her şeye egemen AYBAR — Çok, çok güzel, ama uygulamada ne oldu? Truman ye’nin dış ticareti önemli bir açık vermiştir. Kurtuluş Savaşı’ndan olduğu dünyamızda, bugün spor da para karşılığı yapılan herhangi doktrini bayram havası içinde karşılandı. Sonra Amerikan heyetle­ bir süre sonra dış ödemeler dengesi açık vermeyen Türkiye, 1948’den adımı ekonomik bağımsızlık izlemezse, “Bizi mahvetmek isteyen bir zanaat oldu. rinin biri gitti biri geldi, üsler kuruldu ve Türkiye Amerika’nın ileri bu yana, yani Amerikan emperyalizmi ile ikili anlaşmaları imzala­ Spora her çocuk gibi futbolla başladım. 13-14 yaşlarındaydım. karakolu oldu. emperyalizmin ve bizi yutmak isteyen kapitalizmin” yeniden ağla­ masından bu yana büyüyen açıklar vermektedir. rına düşmemiz kaçınılmazdı. Ve nitekim öyle oldu. Galatasaray’ın küçükler takımında oynuyordum. Sonra atletizme U. MUMCU — Kore olayında Millet Meclisi karan olmadan as­ heveslendim. Vücut yapım bu işe yatkındı. Kız kardeşimi de teşvik ker gönderilmesine karşı çıktı, muhalefet partisi lideri olarak. Pet­ 1947’de Amerika ile imzalanan ikili anlaşmalar Türkiye’yi kısa Başbakan Özal, ‘Bizde işçi bir süre sonra bir Amerikan ileri karakolu duruman düşürdü ve ka­ ediyordum. Yeşilköy’de oturuyorduk. Her taraf çayır çimendi. O rol yasasına kapitülasyon yasası diye karşı çıktı. İsmet Paşa’nın pılarımız tekelci kapitalizme yeniden açıldı. Bugün Türkiye dünya hakları sınırlanmıştır’ diyor mu? da benimle koşardı. Sonra bir gün kızlar için yarış düzenlendi: Amerika’ya bakışı ile, Demokrat Parti'nin bakışı arasında herhal­ tekelci kapitalizmine , ABD emperyalizmine bağımlı, hâlâ geri bı­ Ittihat-Spor alanında (şimdiki Fenerbahçe Stadı) kardeşim Nermin, de bir fark vardı. Yok muydu? rakılmış bir ülkedir. Sonuç: Türkiye’nin kapitalist yoldan kalkınması olanaksızdır. Dış­ tüm kızları geride bırakıp birinci oldu 60 metre yarışında. 300 met­ AYBAR — Tabii çok fark vardı. Bayar’la, Menderes’le, Zorlu Kapıdan kovulan kapitalizm, bacadan girmiştir. Geri bırakılmış satıma yönelik program, emekçi halkımızın yaşam düzeyi aşağı çe­ rede de ikinci. Yıl 1926. Kızların koşu yapması bir olaydı. Şort giy­ ile, İnönü aynı kefeye elbet konulamaz. Ama kapıyı İnönü’nün aç­ bir ülke için en büyük tuzak dış borçlardır. Tarihimizde bunu ikin­ kilerek sağlanmıştır. Başbakan Özal yabancı sermayeyi Türkiye’ye mezlerdi. Bir çeşit şalvarla koşarlardı. Ertesi yıl hem 60 metreyi hem tığı da bir gerçektir. ci kez yaşıyoruz. Geri kalmış bir ülke nüfusu hızla artan, sermaye çağırırken, işçi ücretlerinin düşük olduğunu, yani, “ Türkiye’de çok 300 metreyi birinci bitirdi. U. M. — İsterseniz bu konuyu o espri düzeyindeki konuşmaları­ kazanırsınız” , demek istiyor. Bilmem yabancı işadamları Başbakana birikimi kıt bir ülkedir. İlerlemesi, kalkınması için sermayeye ge­ Yöneticiler pistteki otları yolardı______nızla noktalayalım. rek vardır. Ama bu sermaye dışardan sağlanırsa astarı yüzünden “ Neden ücretler?” diye soruyorlar mı? Ve Başbakan, “ Bizde işçi AYBAR — ¡yi olur. Böylece 1947’lerden 1970’Iere gelmiş olu­ pahalı olur. hakları sınırlandırılmıştır. Ve grev yapmaları, 1980’den itibaren O yıllarda Taksim’deki pist küçüktü. İttihat Sporunki ise büyüktü. ruz. Mecliste Amerikan üslerini açıkladığım, o gürültülü konuşmam­ Dışarıdan gelen sermaye, koşullarını da getirir beraberinde. Ve yasaktır” diyor mu? Gerçekten yerlisi ve yabancısı ile tüm kapita­ Hiçbiri 400 metre değildi. Yarıştan önce deve dikenlerini temizler­ dan birkaç gün sonra İnönü ile bir davette karşılaşmıştık. Paşa içki listler için bugün Türkiye bir cennet. Ama emekçi halkımız için de dik. Atlet yönetici elbirliği ile... Yöneticiler de eski sporculardı. Ay­ dağıtan garsona seslendi: “Oğlum, Aybar’a bir Coca Cola getir” ... sermayeye olan gereksinim sürdüğünden, borçlanmalar birbirini iz­ bir cennet mi? ler. Ayrıca yabancı sermaye de kârlı olan alanlara yatırım yaptığın­ lıklı profesyonel değillerdi, gönüllüydüler. Sevdikleri için yaparlar­ “ Sayenizde ona da alışırız Paşam” dedim. dan, ülkenin ekonomisi çarpılır. Yabancı sermayenin yatırım yap­ Avrupa’nın kapitalist devletleri ilerleme ve gelişmelerini işçi sını­ dı bu işi... Kimi adları vereyim. Adil Giray Bey, Ahmet Fetgeri Bey, tığı dallar gelişir; aynı ülkede gelişmiş ve gelişmemiş alanlar varlık­ fını, emekçi halkı ve sömürge halklarını sömürerek sağlamışlardır. Ali Rıza Bey, Valsamakis David, Jafe Aslanyan bunlar hem hakem­ SÜRECEK larını yan yana sürdürür. Böy ece dışa bağımlı bir yerli burjuvazi Ama artık Afrika’da açlıktan insanlar ölürken, Latin Amerika’da, lik, hem yöneticilik, hem de saha hazırlayıcılığı yaparlardı. yetişir ve güçlendikçe politikaya ağırlığını koyar. Artık bu kıskaç­ Asya’da milyonlar yarı aç yaşarken sömürü düzenini yaşatmak ola­ Onlar da otları koparırlar. Yarıştan önce yorulmayalım diye. “ Siz DÜZELTME naksızdır. Çok uzak değildir, kapitalizmin de tarih sahnesinden si­ tan kurtulmak kapitalizmin çelişkileri sonucu halkta bağımsızlık bi­ dinlenin bakalım çocuklar” derler; ellerinde kireç kovaları çizgileri Gazetemizin 12.3.1986 tarihli sayısında “ Bitmeyen Koşu" adlı di­ lincinin uyanmasına bağlıdır. Türkiye bu süreç içindedir. linmesi. Türkiye’nin emekçi halkını yabancı sermayecilerle ortak­ çizerler; sabahleyin bunlar yapılır, öğleden sonra da beyaz panto­ zisi içinde Yalçın Küçük’ün ANT dergisinin 104 No’lu sayısındaki laşa sömürerek kalkınmak ise, kesinlikle olanaksızdır. lon beyaz gömlek giyerek ellerine saatlerini alıp sahada hakemlik yazısından yapılan alıntıda “ hızlandırdığı” sözcüğü Türkiye’de borç tuzağı yaparlardı işte biz bu ruh içinde spor yaptık. Derecelerimizin dü­ “hızlandırmadığı” olarak çıkmıştır. Alıntının tamamını yeniden ya­ 100 metrede Türkiye rekorunu yeniledim şük olmasının bir nedeni de buydu tabii. nasıl işliyor?______yımlıyoruz. U.MUMCU — Size değişik bir soru sorayım: Sizin bir de spor O günlerde haftada üç gün idman yapılırdı. O da birkaç hareket. “ Bütün bunlara rağmen revizyonist bir ülkeye başka bir revizyo­ Yukarıdaki açıklamamızı doğrulayan şu tabloya bir göz atahm: yaşamınız var. Ondan da söz eder misiniz? Galiba rekorunuz da var. Bugünün atletleri gibi hazırlanmasını bilmezdik. Dediğim gibi biz nist ülkenin müdahalesinin verdiği şaşkınlığın, bunun gerekleri ve Türkiye’nin 1980’de toplam dış borcu: 13 milyar 600 milyon do­ Kaç yaşında başladınız spor yapmaya? sevdiğimiz için spor yaptık, bir başka amacımız yoktu ve özgür spor­ dünya sosyalizmi için muhtemel olumlu sonuçlarıyla —ki Sovyet- lardır. Beş yılda ödenen anapara ve faiz toplamı: 14 milyar 200 mil­ At BAR — O tarih öncesi... Başka bir dünya, sisler içinde. Ne culardık. Ben size bir anımı anlatacağım, 1931 yılında Atina’ya Bal­ ler’deki gelişmeler, Polonya parti kongresi bu yönde ilk işaretlerdir— yon. 1985 yılı sonunda borç toplamı: 23 milyar dolardır. Yani bor­ güzel günlerdi onlar. Her bakımdan güzel. Cumhuriyet gencecik. kan Oyunları’na gittik. Her yıl Balkan Oyunları yapılırdı. Biz o za­ ilgilenmek yerine yeni kurumlar bulma yönündeki kuşkulu eğilimi cumuzdan daha çok, yaklaşık bir milyar ödeme yapmışız, ama bu­ Umutlar henüz kırılmamış... Spor bizim için doğa ile boğuşarak bü­ man sürat yarışlarında Semih, Hakkı, Enver arkadaşlarımla sürat hızlandırdığı ortadadır.” (Yalçın Küçük-1968/ANT) CUMHURİYET/6 15 M A R T 1986 Aybar: Tam bağımsızlık ilkesine dayalı yüzde yüz yerli bir sosyalist parti mutlaka kurulacaktır Mehmet Ali Aybar Anlatıyor ‘1982 Anayasası uzun ömürlü Bitm eyen K oşu olmayacak, mutlaka değişecek’ Uğur Mumcu sordu, Aybar yanıtladı — 7 — U.MUMCU — Sayın Aybar, siz Russell savaş suçluları mahkeme­ Meclis tutanaklarından sinde yargıçlık yaptınız. Vietnam savaşı sırasında. Anlatabilir misi­ niz bu mahkemeyi? AYBAR — Ünlü İngiliz matematikçi ve filozofu Bertrand Rus- Aybar: Birçok ülkede seli’den 1966 yılı sonlarında bir çağrı aldım. Kurmayı tasarladığı mahkemenin statüsünü hazırlayacak heyete katılmamı istiyordu. Bu heyette Jean Paul Sartre, Fransız matematikçisi Lauren Schwartz, siyasi idam artık sosyolog ve ünlü politikacı Lelio Basso, Alman filozofu Gunther Anders, Yugoslav tarihçi Vladimir Dedijer, filozof İsaac Deutcher, tarihe karışmıştır gibi tanınmış kimseler vardı. Yargıç olarak Simon de Beauvoir, zenci Amerikalı Stokely Carmicheal ve daha başkaları katılmışlardı. 12 Marttan sonra TBMM’de Deniz Gezmiş ve arkadaşla­ rının idam cezasının onaylanması sırasında ilginç tartışma­ lar yapılmış, Mehmet Ali Aybar idamlara karşı AP’lilerin sü­ Russell Mahkemesi’yle Vietnam’a gittim ______rekli sataşmaları altında konuşmuştu. Aybar’ın konuşması­ İlk deklarasyonu basın toplantısında mahkemenin kurucusu ve nın bazı bölümlerini hem parlamentodaki havayı yansıtması onur başkam yaşlı Filozof okudu. İlk oturum 2 Ma­ bakımından, hem de tarihi bir belge olarak sunuyoruz. yıs 1967’de Stockholm’de başladı, 10 mayısa kadar sürdü. Ameri­ M EHM ET A L İ A YBAR (Devamla) — Sayın Başbakan, ka mahkemenin görüş bildirmesi konusundaki çağrısını kesinlikle ölüm cezalarına çarptırılan gençlerin bu noktaya nasıl gel­ reddetti. Vietnam hükümetinin resmi temsilcileri dinlendi, hazırlan- diklerini tespit ederken iki amilin bulunduğunu söyledim: (A P ve D P sıralarından “Sen getirdin sen” sesleri, gürül­ A B D ’yi savaş suçu ile yargılayan Russell tüler) Uzak amitler, yakın amiller. Uzak amillerin, Türkiye’nin geri kalmışlığında olduğunu Mahkemesinin bir üyesi olarak Vietnam'a ifade ettim. (A P sıralarından gürültüler.) gittim. Napalm bombaları ve bilyalı bombaların MUSA DOĞAN (Kars) — Senin kafan sakat, kafan! halk arasındaki tahribatını gözlerimle gördüm. BAŞKAN — Lütfen müdahale etmeyin de dinleyeyim Mahkemenin son oturumu Stockholm’de efendim. yapıldı. Jenosit üzerine hazırladığım raporu MEHMET ALİ A YBAR (Devamla) — Böylece, çıkarcı çevrelerin, solu tasfiye için tertiplerle, kışkırtmalarla hazır­ sundum. Tanıklar dinledi ve 1 Aralık 1967'de ladıkları ortam olgunlaşmış oluyordu. Türkiye’de oyun içinde A BD ’nin suçluluğuna karar verildi. Son oyun oynanıyordu ve sol oyuna getiriliyordu. Olaylar işte böy­ zamanlarda Russell Mahkemesinin benzeri le zincirlenmişti. Sol, kanun dışı hareketlere itelenmiş ve ka­ çalışmalara pasaport vermedikleri için pan kapanmıştır. Olayların gerçek yüzü budur. Durumun böyle olduğunu bile bile 3 gencin ipe çekilmesi­ gidemiyorum. ______ne “evet” diyebilecek misiniz? Kanlı Pazar, Konya, Kayseri mış raporlar okundu ve kimi VietnamlI tanıklar mahkemede söz aldı. ayaklanmalarının ve daha nice cinayetlerin meçhul bırakıl­ Ayrıca Vietnam’a heyetler gönderilmesi kararlaştırıldı. Bu heyet­ mış failleri, ellerini kollarını sallayarak gezerken Deniz Gez­ lerden birine başkanlık ettim. 1967 temmuz ve ağustos aylarında Vi­ A YBAR BİR MİTİNGTE — Mehmet Ali Aybar 1973 yılında TBP'nin Alibeyköy’de düzenlediği bir mitingte konuşurken. Aybar, miş ile iki arkadaşını ipe gönderebilecek misiniz? (A P sıra­ etnam’daydım, hava saldırıları sırasında oradaydım. artık 1950'lerin, 60’lann, halkı değil. Bugün herkes politika konuşuyor. Belirli bir bilinç düzeyine geldi halkımız” diyor. larından, “Göndereceğiz” sesleri.) Aslında bir sol komplo ile değil, sağ komplo ile karşı kar- güvenliğini güvence altına almak için kararlı bir politika yürütmesi­ Anayasanın üçte biri geriye doğru değiştirildi. Birçok maddeye şıyayız. Zira bütün bu anarşik olaylar, son tahlilde sağın işi­ Napalm ve bilyalı bombaların tahribatını gördüm ni istiyoruk. Bunun ancak Atatürk’ün tam bağımsızlık politikası ile önerge vererek tehlikelilerin kürsüde karşı çıkarak 1961 Anayasası’- ne yaramıştır. Tarihin mantığı böyle gösteriyor. Şunu bile­ Napalm bombaları ve bilyalı bombaların sivil halk arasındaki tah­ sağlanabileceğini ileri sürüyorduk. Üsler verip yardım sağlamak po­ nı savundum. Tabii hiçbiri kabul edilmedi. lim ki sola meşruiyet tanınması, toplum için sayısız faydalar ribatını gözlerimle gördüm. Napalm ve fosfor bombasının yaktığı litikası ile hiçbir sonuç alınamayacağım söylüyorduk. Fırtına kopa­ Sıkıyönetim yasasında yapılan değişikliklere de karşı çıktım. Özel­ sağlar. Solsuz demokrasi olmaz. Sayın Başbakan ne derse de­ ve sakat bıraktığı yüzlerce insan gördüm. Hastane, okul ve köprü­ ran konuşmanın özeti bu idi. Moskova doğrultusunda tezler ileri sür­ likle sıkıyönetim mahkemelerinin anayasanın “tabii yargıç” ilkesi­ sin, Batıdaki demokrasilerle bizim rejimimizin derin farkı bu­ lerin bombalandığını gördüm. Ve Amerikalıların sivil halkı hedef düğümüz ileri sürülüyordu. Yerel seçimler sırasında TİP’e giren kon­ ne ters düşen uygulamalarını ve sıkıyönetim uygulamalarının uza­ radadır. Batıda hiçbir demokrasi yoktur ki, sosyal demok­ alan saldırılarına tanık oldum. Başbakan Pham Van Dog ile görüş­ tenjan senatörü Esat Çağa, parti teşkilatına bir yazı göndererek TİPt tılması ile amacına ters düşen durumlar ortaya çıktığını savunarak ratlardan, sosyalistlerden, komünistlere ve komünistleri ye­ tük. O sırada bir hava akını oldu. Demir kepenkler kapandı ve ko­ in ulusal çıkarlara aykırı bir politika izlediğinden dolayı partiden sıkıyönetimin demokrasinin askıya alınması sonucunu doğurduğu­ tersiz bulan, Troçkist ve diğer aşırı sol partilere kadar hepsi­ nuşmamızı sürdürdük. Başbakan, ‘Savaş havada değil, yerde istifa ettiğini bildiriyordu. Bu bunalımlı günlerde parti kurucuları, nu savundum. nin legal faaliyetleri teminat altında bulunmasın. Bundan do­ kazanılır’ diyordu. ‘Amerika, Vietnam halkının tümünü öldürme­ Kıbrıs deklarasyonunu benimsediklerini ilan etmişlerdi. Bu yürekli layı yer altı faaliyeti yoktur. Arada sırada patlamalar olsa dikçe bu topraklan işgal edemez’ diyordu. Kurtuluş Savaşı vermiş ve yüreklendirici güzel bir jestti. 3 genci idamdan kurtarmak için çok uğraştım da bu uzun sürmez. Normal demokratik düzen ağır basar, bir ülkenin evladı olarak Başbakanın sözlerini gayet iyi anlıyordum. 1967’de Millet Meclisi’nde açıkladığımız TİP’in Kıbrıs hakkmda- Ama asıl hiç unutamıyacağım ve bugün bunca yıl sonra heyecan­ devlet de yıkılmaz. Yediden yetmişe sokaktaki halk da aynı kararlılık içindeydi. ki görüşü, Türk ve Rum topluluklarının eşit haklara sahip olacak- landığım Meclis çalışması, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin ŞEVKET DOĞAN (Kayseri) — Atma.. Atma Aybar, İnan’ın ipten kurtulmaları için verdiğim savaşımdır. Bu gençler kim­ atma!.. 1 Aralık 1967’de ABD’nin jenosit suçu B u g ü n yıllar sonra hâlâ heyecan duyduğum seyi öldürmemişlerdi. Suçları banka soymak, Amerikalıları kaçır­ MEHMET ALİ A YBAR (Devamla) — Şimdi daha somut Meclis çalışması, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, mak, güvenlik kuvvetlerine karşı silah kullanmak ve silahlı gizli ör­ bir sorunu ele almak istiyorum: işlediğine karar verildi güt kurmaktı. Bu 3 genç, maddi fiillerden, yani banka soyduklarından, Mahkemenin son oturumu Stockholm’de yapıldı. Jenosit üzeri­ Hüseyin İnan'ın idam cezalarını önlemek için adam kaçırdıklarından, güvenlik kuvvetlerine karşı silah kul­ verdiğim uğraştır. Bu gençler kimseyi Bu fiillerden hiçbirinin cezası ölüm değildi. Kaldı ki ölüm cezası, ne hazırladığım raporu sundum. Tanıklar dinlendi ve 1 Aralık 1967 uygar dünyanın pek çok ülkesinde artık tarihe karışmıştır. Çünkü landıklarından dolayı ölüm cezasına çarptırılmıyorlar. Mark- günü Russell Mahkemesi oybirliği ile Amerika’nın savaş yasalarını öldürmemişlerdi. İşledikleri suçlardan hiçbirinin insanlık dışı bir ceza olduğundan başka, adli hata halinde geri dö­ sisk'Leninist oldukları için bu fiilleri, basmakalıp bir Mark- çiğnediğine, jenosit suçu işlediğine kanaat getirerek Amerika’nın suç­ cezası ölüm değildi. Anayasa Mahkemesi’nin nülmesi olanaksızdır. Derecelendirilemez. Korkutucu ve ıslah edici sist~Leninist strateji klişesine göre değerlendirilerek cezalan­ luluğuna karar verdi. konuyu esastan incelemesi için imza toplamaya değildir. Bunlar hukuk ilmi bakımından ileri sürülen itirazlar. Fel­ dırılıyorlar. İdeolojik durumlarından hareketle, bunların ana­ U. MUMCU — Karar nasıl karşılandı, etkisi ne oldu? sefi ve ahlaki bakımdan göze göz, dişe diş esasına dayalı ilkel bir yasayı zorla ilgaya ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni zorla AYBAR — Kararın yaptırım gücü yoktu elbet. Biz uluslararası çalıştım. İmza vereceklerini söyleyen cezadır. Üstelik insan hayatını toplum vermemiştir ki geri almaya ıskata teşebbüs ettikleri sonucuna varılıyor. Silahlı eyleme geç­ hukukun, antlaşmaların bu konudaki hükümlerini dile getiriyor ve parlamenterler sonra vazgeçtiler. hakkı olsun... Bütün bunları söyledik ama fayda vermedi. Anayasa miş olan gençler de, milli demokratik devrim için mücadele Vietnam’da bunların pervasızca çiğnendiğini vurguluyorduk. Ka­ Mahkemesi, Meclisin karannı usul yönünden bozunca, konuyu esas­ ettiklerini, Marksizmin önerisinin bu olduğunu iddia etmek­ rarın dünya kamuoyunda etkisi büyük oldu. Son yıllarda Lelio Basso lan, askersizleştirilmiş, üslerden arındırılmış, tarafsız ve bağımsız bir tan incelemesi için imza toplamaya çalıştım. Tabii senatörler, imza tedirler. Şu halde, bunların proletarya diktatörlüğü kuracak­ Vakfı halkların haklan konusunda çalışmalar yapıyor. federatif devlet kurulması idi. vereceklerdi. Ama Halk Partisi’nden kimi parlamenterler, önce evet ları hakkındaki iddia da bir zorlamadan öteye gitmemektedir. Peşin hükümlerle, yakıştırmalarla, kıyaslamalarla hüküm Bugün benimsenen tezi, o zaman önermiştik dedikleri halde sonradan vazgeçtiler... Pasaport vermedikleri için gidemiyorum______Evet, son dört yıl yalnız kaldım. Ama sanıyorum bir sosyalist gi­ tesis edilemez. “İlerde sosyalizme geçilecek ya... O zaman Türkiye’nin derhal çağrıda bulunarak Türkiye, Yunanistan, Türk proletarya diktatörlüğünü kuracaklardır” biçiminde bir id­ Bu girişimler Russell Mahkemesi’nin adeta uzantısı kongreler, bi inançla ve yılmadan savaştım... Vicdanım rahattır, ama ne çare ve Rum toplulukları temsilcileriyle Birleşmiş Milletler temsilcisin­ ki, hiçbir sonuç alamadım. dia da havada kalmaya mahkûmdur. konferanslar düzenliyor. Şikâyetleri değerlendiriyor. Bu toplantı­ den oluşacak bir yuvarlak masa konferansı önerisi idi. Demirel hü­ FUAT AZMİOĞLU (Kütahya) — Mahkeme kararlarına lara beni de çağırıyorlar, pasaport vermedikleri için gidemiyorum. U. MUMCU — Sayın Aybar, günümüzde izlenen ekonomi politi­ kümetinin kararlaştırılmış bir Kıbrıs politikası olmadığı için olacak, kalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? aykırı konuşuyor. bu tezimize iltifat edilmedi. Yanılmıyorsam CHP de karşı çıkmıştı. AYBAR — Sayın Özal, 12 Eylülden sonra politika sahnesinin ön MEHMET ALİ AYBAR (Devamla) — Bir kere kimseye, 1 967’de Millet Meclisinde açıkladığımız Oysa bugün benimsenen tez aşağı yukarı budur. planında boy göstermeye başladı. Anavatan’ın Genel Başkanı olma­ işlemediği fiilden dolayı ceza verilemez. “İlerde filan fiili TİP'in Kıbrıs hakkındaki görüşü, Türk ve Rum U. MUMCU — J969 seçimlerinde TİP’li milletvekili olarak iki dan önce Ulusu hükümetinde görev yaptı. Daha önce Demirel hü- işler” diyerek”şimdiden hüküm tesis edilemez. Ancak tota­ kişi idiniz: Siz ve Rıza Kuas, Kuas hastalanınca yalnız kaldınız. Ne liter rejimlerde önleyici ceza verilir. Demokratik rejimlerde topluluklarının eşit haklara sahip olacakları buna yer yoktur. yaptınız tek başınıza? Herhalde kolay olmadı? Balkımız 1930'¡arın, 1950’lerin, 1960’¡arın halkı askersizleştirilmiş, üslerden arındırılmış, tarafsız AYBAR — Evet kolay olmadı. Ama gene de savaştım. Anayasa 1.ETHEM KILIÇOĞLU (Konya) — Sayın Başkan, kim­ ve bağımsız bir federatif devlet kurulmasıydı. değişikliklerine karşı çıktım. Sıkıyönetim yasasına karşı çıktım, De­ değildir. Belirli bir bilinç düzeyine geldi lermiş onlar? Mahkeme kararını eleştiriyor ve siz de müsa - Bu öneriye o zaman Mecliste kimse iltifat niz Gezmiş ve iki arkadaşının ölüm cezalarına karşı çıktım, içtüzük halkımız. Herkes politika konuşuyor. Eskiden maha ediyorsunuz. etmemişti. değişikliklerine karşı çıktım. Toplum zabıtası kurulması hakkında- siz politika konuşmak isteseniz, sade yurttaş BAŞKAN — Mahkeme kararının gerekçesini anlatıyor ki yasaya karşı çıktım. İşkence iddialarının üzerine gittim. Nihat efendim. (A P ve D P sıralarından gürültüler, “Böyle ge­ Erim’e sözlü soru yönelttim. Petrol yasasına karşı çıktım. Cumhur­ sözü kapatırdı. Şimdi siz konuşmadan o U. MUMCU — Sayın Aybar, sanıyorum 1964’te Kıbrıs hakkında konuşmaya başlıyor. Bugüne kadarki en geri rekçe olmaz” sesleri) Devam buyurunuz bir konuşmanız tepkilere yol açmıştı. Kısaca anlatır mısınız? başkanı seçiminin kontenjan senatörlerine inhisar ettirilmesine karşı MEHMET ALİ AYBAR (Devamla) — Sayın milletvekil­ AYBAR — Kıbrıs’ta kanlı olaylar oluyordu. Rumlar, Türk köyle­ çıktım. Anayasa, biliyorsunuz, iki kez değiştirildi 12 Mart darbesin­ anayasa olan 1982 Anayasası’nın uzun ömürlü leri, (A P sıralarından “Onun bir ismi de A ybarof” sesleri) rine, mahallelerine saldırıyor, Türkleri öldürüyordu. Zürih ve Londra den sonra. olmayacağına, mutlaka değiştirileceğine siyasi idamlar toplamlarda derin yaralar açıyor. Zira halk bi­ antlaşmaları imzalanmış, bir de anayasa yapılmıştı. Ancak Rumlar, inanıyorum.______liyor ki siyasi idam, son tahlilde vahşi bir tasfiye hareketidir. anayasanın değiştirilmesini istiyçrlar, EOKA’cılar, Türklere karşı ted­ FUAT AZMİOĞLU (Kütahya) — Halt etmişsin sen. hiş hareketleri yürütüyorlar. Amaçları Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağla­ kumetinde 24 Ocak Kararları’mn hazırlanmasına yardımcı oldu. Res­ MEHMET ALİ A YBAR (Devamla) — İdam sehpasına maktı. İngiltere, Kıbrıs’tan çekilene dek Türkiye’nin bir Kıbrıs poli­ mi yaşamı bu galiba. Peki sivil yaşamda neler yapmış politikaya geç­ gönderilenler iktidarda olsalardı, şüphesiz bu yolculuğu yap­ tikası olmamıştı. İngiltere’nin adadan çekilmesi üzerine “Kıbrıs Türk- meden. Sivil yaşamda Sakıp Sabancı’nın danışmanı imiş, bir de iş­ mayacaklardı. Bu gerçek, kamu vicdanında iyice yerleştiği tür, Türk kalacaktır” sloganı ile özetlenebilecek bir politika izlen­ verenler sendikasının başkanlığında bulunmuş. Sakıp Sabancı bü­ için, halk siyasi idamları hiçbir vakit demokrasilerde, siyasi meye başlanmıştı. Bunun bir geçmişi yoktu. yük bir işadamı, yani kapitalist düzenin, yani sömürü düzeninin ön­ suçlardan dolayı ölüm cezası verilmesini tasvip etmemiştir. derlerinden. Bu baya yol gösteren bir zat. İşverenler sendikasının (A.P. ve D.P sıralarından gürültüler) TIP’in Kıbrıs deklarasyonu ortalığı karıştırdı başkanı olarak işçinin ücreti ile oynayan bir patronlar temsilcisi, baş­ FUAT AZMİOĞLU (Kütahya) — Bunun siyasi suç ne­ Biz TİP olarak hükümetin, öncelikle kan dökülmesine son veril­ bakan olunca patronlara mı hizmet eder yoksa, emekçi halka mı? resinde? mesi için, Birleşmiş Milletler silahlı birliğinin etkin biçimde önlem­ Zamlar, vergiler, devletin bir ticaret şirketi haline gelmesi, borcumu­ BAŞKAN — Müdahale buyurmayınız efendim. ler alması için harekete geçmesini ve Türk topluluğunun can ve mal zun beş yılda 13 milyardan 14 milyar ödediğimiz halde 14 milyara MEHMET ALİ A YBAR (Devamla) — 27 Mayıs 1960 ’tan yükselmesi, kimlerin sırtına yükleniyor? Sayın Başbakan, seçim pro­ bu yana, bizde iki kez siyasi idam cezası uygulandı; toplum­ pagandalarında “ortadireğin hizmetinde” olacağını söylemişti. Hak­ da yarattığı huzursuzluk hâlâ devam etmektedir. Düşüncele­ kını yemeyelim, ortadireği unutmadı, ortadireğin ortadireğini kır­ re, inançlara saygılı olan demokrasilerde, siyasi suçlardan do­ TIP kurucuları kimlerdi? dı... Halkımız oy vereceği kimselerin “neyin nesi, kimin fesi” oldu­ layı ölüm cezası verilmesi aleyhindeki akım gün geçtikçe ge­ Maden-îş Sendikası Genel Başkanı Kemal Türkler, ğunu mutlaka araştırmalıdır. lişmekte; yukarda verilen örneklerden de anlaşılacağı gibi, bir­ İstanbul Sendikacılar Birliği Başkam a..—- çok ülkelerde siyasi idamlar tarihe karışmış bulunmaktadır. İstanbul e— U. MUMCU — Sayın Aybar, geleceğe nasıl bakıyorsunuz? Siyasette kimin haklı, kimin haksız olduğuna, kimin ya­ AYBAR — Kırk yıl sonra Türk aydınının, işçilerin, emekçilerin nıldığına ancak tarih karar verir. Üstelik ölüm cezası, suçu avaşımı hâlâ, hem de daha bilinçlenmiş olarak sürüyor. Halkımız önleyici bir ceza da değildir, sanıldığı kadar dehşet vermez; 930’ların halkı değil. 1950’lerin, hatta 1960’larm halkı da değil. Be­ inanmış kişileri korkutmaz. Korkutmadığı, gözlerimizin önün­ ri' bir bilinç düzeyine geldi halkımız. Herkes politika konuşuyor, de cereyan eden olaylardan anlaşılmaktadır. A kıl ve vicdan, iskiden siz politika konuşmak isteseniz, sade yurttaş “Bey bizim ölüm cezasının, özellikle siyasi suçlarda ölüm cezasının kal­ klınıız ermez” diye sözü kapatırdı. Şimdi siz konuşmadan o ko- dırılmasını emrediyor. uşmaya başlıyor. Sorular soruyor, tartışıyor. Bu çok önemli bir dım. Buna bakarak Türkiye’nin bugüne kadar en geri, en kötü ana- HAŞAN TOSYALI (Kastamonu) — Konuşturmayın bu şekilde! asası olan 1982 Anayasası’nın uzun ömürlü olmayacağına, mutla- a değiştirileceğine inanıyorum. BAŞKAN— Sayın Tosyalı, müdahale etmeyiniz efendim. Asker-sivil bey takımının tepeden inmeci yönetimi de ister istemez İLHAN EGEMEN DARENDELİOĞLU (İstanbul) — Sa­ ıderek etkisini kaybedecek ve halkımız demokrasiyi aşağıdan yu- yın Başkan, bir de kızıl bayrak getirsin oraya, öyle konuşsun. arı gerçekten kuracaktır. Askeri darbelerle demokrasi kurulmaz BAŞKAN — Yok Sayın Darendelioğlu. Milletvekilidir, ko­ urulamaz. Kurulamayacağı her on yılda bir darbe olmasından da nuşacak tabii efendim. nlaşılıyor. Demokrasi halkın işidir. Asker-sivil bey takımının de- İLHAN EGEMEN DARENDELİOĞLU (İstanbul) — il. Dilerim 12 Eylül bunların sonuncusu olur. Açıkça komünizm propagandası yapıyor, komünistleri mü­ Bu geçiş döneminde halkımızın yanında yer alacak, onunla omuz dafaa ediyor. muza savaşım verecek, kimi temel ilkelerin altını çizecek gerçek bir BAŞKAN — Hiçbir sakınca görmüyoruz konuşmaların­ ssyalist parti mutlaka kurulmalıdır. Ulusal bağımsızlığı gündeme da, tartışıyor efendim. Siz de gelin konuşun efendim. etirecek, Atatürk’ün tam bağımsızlık adını verdiği, politikada, eko- omide, mâliyede, askerlikte ve kültürde tam bağımsızlığı ödün ver- MEHMET ALİ AYBAR (Devamla) — Yurdumuzda ve dı- leden savunacak ve insanın insan tarafından sömürülmesi rejimi- şarda, ölüm cezalarına karşı tepkiler başlamıştır. Bazılarının ; son vermeyi amaçlayan, yüzde yüz yerli bir sosyalist parti mutla- basitliği içinde, “Bunlar komünist oyunu; Moskova’nın emri” i kurulacaktır. deyip, bu tepkilere kulaklarını tıkamasında bir yarar yoktur. Bu gibi basit görüşlü kimselere sizin karşı çıkmanız da.. (AP ★ ★ ★ sıralarından gürültüler) Aybar’ın koşusu bitmedi. İnançları uğruna yıllardır kavga veriyor. İLHAN EGEMEN DARENDELİOĞLU (İstanbul) — Siz Bu koşu, belki bir “maraton”, belki de “engelli yarış”. Aybar hep de müsamaha ediyorsunuz Sayın Başkan. ışuyor. BAŞKAN — Sayın Darendelioğlu, buyurunuz efendim. Koşusu bitmedi; bitmiyor. Siz de gelirsiniz efendim, siz de fikirlerinizi söylersiniz. (AP sıralarından gürültüler) BİTTİ CUMHURtYET/10 16 MART 1986 Mehmet Ali Aybar Anlatıyor YALÇIN KÜÇÜK’ÜN HÜSEYİN HÜSNÜ FAŞA KONUSUNDAKİ AÇIKLAMASI______ANKARA NOTLARI Bitm eyen Hüseyin Hüsnü Paşa, Hareket MUSTAFA EKMEKÇİ______İlginç Mektuplar... Ordusu Komutanı olmadı Elime, İngiliz işçi Partisi lideri Mr. Neil Kinnock'un mektup­ ları geçti. Bunlar, Turgut Bey’in “Londra seferi"yle ilgili mek- Koşu Sevgili Uğur, bileceksin, gece almalar ve entariyle zindana götür­ tuplar.(lngilizce metinleri bende) Mr. Neil Kinnock’un 13 Şu­ Uğur Mumcu'nun Mehmet Ali Aybar’la yaptığı “Bitmeyen Koşu" meler, bir eski yöntem oluyor. Kullanılıyor. Uğur Mumcu sordu, Aybar yanıtladı adlı söyleşi hakkında Yalçın Küçük iki açıklama gönderdi. Çekos­ 2- Hareket Ordusu’nun öncüleri, eski tarihle 3 Nisan 1325 ve yeni bat 1986 günü, Turgut öza/’a yazdığı mektup şöyle: lovakya olayı ve Hareket Ordusu ile Hüseyin Hüsnü Paşa hakkın- tarihle 16 Nisan 1909 tarihinde Çatalca’ya geldi. İstanbul’a girmesi “Sayın Başbakan, daki bu açıklamaları, Uğur Mumcu’nun Hareket Ordusu konusun­ önlenmek istendi. İstanbul, gerici subay ve askerlerin işgalindeydi. Londra'yı ziyaretiniz vesilesiyle, önümüzdeki perşembe günü daki kısa yanıtı ile birlikte yayımlıyoruz. 3- Hareket Ordusu, İstanbul’a girip Sultan Abdülhamit’i kurtar­ buluşacağımızı biliyorsunuz. YALÇIN KÜÇÜK’ÜN AÇIKLAMASI______mak istiyordu; yola çıkış amacı, sultanı kurtarmak olarak belirlen­ Görüşmemiz sırasında, bana büyük endişe veren Türkiye'de­ ki insan hakları konusunu sizinle görüşmek istediğimi, nezaket Sevgili Uğur, di. Çatalca’dan yavaş yavaş ilerledi. Ayastefanos’u, şimdiki adıyla Yeşilköy’ü zaptetti. ---- kuralları gereği şimdiden size bildiriyorum. Bugün gazeteyi aldım, önce sevindim ve sonra kuşkuya düştüm. Demokrasinin gereği olan konuşma özgürlüğüne, basın öz­ Bu notu yazma gereğini duydum. 4- 20 Nisan 1909 tarihinde Mahmut Şevket Paşa, resmen komu­ tanlığım açıkladı. gürlüğüne konulan sınırlamaların, bağımsız sendikalara engel Sovyetler’in Tarihler, Mustafa Kemal Paşa’ya, Hareket Ordusu içinde önemli­ olunmasının, Türk cezaevlerinde işkencenin önlenmemesinin ve ce bir rol veriyorlar. Gerçek de böyle olabilir; ancak fazla kayıt bu­ 5- İstanbul’dan kaçan mebuslar, Hareket Ordusu’nun korumasın­ birçok kimselerin sırf siyasal ve dinsel inançlarından ötürü ha­ lamıyorum. Zamanında yazılmış hiçbir kaynak ve anıda Mustafa Ke­ daki Ayastefanos’a sığındılar. 22 Nisan 1909 tarihinde Ayastefanos pis yatmalarının Ingiltere'de yarattığı derin endişeyi, kuşkusuz mal geçmiyor. Hareket Ordusu’nun bulabildiğim fotoğraflarına bak­ Yat Kulübü’nde toplandılar. biliyorsunuzdur. tım; Paşa görünmüyor. Bu nedenle bu soruyu ortaya attım; kitapla­ Bu, tarihçilerin üstünü örttükleri önemli bir toplantı oldu. 22 Ni­ Benim görüşüm odur ki, Ingiltere'nin Türkiye'ye karşı takına­ rımda Kemal Paşa’nm Hareket Ordusu içinde fotoğrafının bulun­ san 1909, daha sonraki 23 Nisan 1920 için çok büyük bir genel pro­ cağı tutum, geniş ölçüde, kişisel ve toplu söz ve kurumlaşma m üdahalesi ması gerektiğini belirttim. va niteliği kazandı. özgürlüklerinin Türkiye'de ne kadar çabuk ve hangi ölçüde ka­ Gazetede bugün Hüseyin Hüsnü Paşa ile Mustafa Kemal Bey’in Meclis-i Milli adı verildi; aslında Türkiye’nin ilk kurucu meclisi­ bul edileceğine bağlı olacaktır. Sirkeci’de olduğu belirtilen fotoğrafını görünce önce çok sevindim. dir, ilk kez bir Osmanlı hükümdarı, bir meclis kararıyla tahttan in­ Ümit ederim ki, görüşmemiz sırasında değineceğim husus­ Sirkeci’de olduğunu okuyunca üzüldüm. Sonra yazdıklarıma ve kay­ dirildi. larda bana olumlu biçimde yanıt verme olanağını bulursunuz. naklarıma baktım. Şimdi sabah saat 9.30. Sana ve mümkünse ya­ Saygılarımla. olum luydu yımlanması dileğiyle bu notu yazıyorum. 6- Mahmut Şevket Paşa, İstanbul’a girme için emir verdi. İstan­ Anı yazmak güzeldir ve aynı zamanda yanıltıcı olabiliyor. Üste­ bul’a çarpışmalarla girildi. Davutpaşa Kışlası kanlı çatışmalar so­ Parlamento Üyesi Mr. Neil Kinnock(Sayın Neil Kinnock tara­ nunda alındı. Taksim Kışlası, Yıldız ve Top Ağacı’nda top atışları fından yazdırılmıştır)" Sevgili Uğur, lik bir dede ile ilgili anı olursa, daha da yanıltıcı olabilir. Mehmet günlerce sürdü. 14 Şubat 1986 günkü The Guardian gazetesinde, “istenme­ “Bitmeyen Koşu” yazı dizisi ile ilgili olarak ikinci notu gönder­ Ali Bey’in dedesi Hüseyin Hüsnü Paşa, Selanik’te redif birlikleri ko­ mutanıdır; biliyorsun bir tür yedek güçler demek oiuyor. Hüseyin Aziz Bey’in sevgili Aziz Nesin’in babası Aziz Efendi, Taksim Kış- yen Konuk" başlıklı, sekiz imzalı bir okur mektubu yayımlanır. mek gereğini duydum. 1968 Çekoslovakya Olayları’nm Türkiye sos­ Sekiz imzadan ikisi milletvekilinindir. Glenys Kinnock ile Nor- yalist hareketi üzerindeki etkilerini ele alırken benim Ant Dergisi’n- Hüsnü Paşa, hiçbir zaman Hareket Ordusu Komutanı olmadı; do- lası’nda Sultan Abdülhamit’i koruyan isyancılar arasındadır. man Buchan, biri de Profesör J.M. Marks. Mektubun ilginç ya­ de çıkan yazımdan aktarılan paragraf üzerinde kısa açıklama yap­ g layısıyla eğer Kolağası Mustafa Kemal Bey, Hüseyin Hüsnü Paşa- Babıali, uzun bir top atışından sonra teslim alındı. nı, imzalayanlar arasında muhalefet lideri Mr. Kinnock'un eşi mamın yararlı olabileceğini düşündüm. *' nın kurmay subayı olsa bile, Hareket Ordusu Kurmay Başkanı 7- Sevgili Uğur, bu durumda Mehmet Ali Bey’in sana verdiği ve Bayan Kinnock’un da bulunması. "İstenmeyen Konuk" başlık­ Çekoslovakya, Türkiye İşçi Partisi içinde Mehmet Ali Aybar’a karşı olmadı. \ dedesi ile Mustafa Kemal Bey’i yan yana gösteren hatıra fotoğrafı­ muhalefetin başlangıcı değildir; ancak giderek bu muhalefete rengi­ Çalışmalarımı tekrarlamam gerekmiyor; Hareket Ordusu, bir gö­ nın Hareket Ordusu dönemine ait olduğundan kuşku duyuyorum. lı okur mektubu The Guardian’ın başyazarına yazılmış. ni vurdu. Sovyetler Birliği’nin Çekoslovakya’ya müdahalesi, giderek nüllü ordusudur. Sivil, asker ve subay karışıktır. Subayların çoğu­ Çünkü Hareket Ordusu kuvvetleri, İstanbul’a Sirkeci Garı’ndan ve Muhalefet lideri Neil Kinnock, o sıralarda Türkiye’ye gelme­ Türkiye sosyalist hareketinde bir ayrılığın ve netleşmenin aracı oldu. nun asker üniforması giydiği biliniyor. Hareket Ordusu, Çatalca’ya rahat rahat girmediler. Çarpışarak İstanbul’u işgal ettiler. si beklenen ançak, Ekin Danışmanlık-Bilar A. Ş.’nin toplantı­ 1- Sözü edilen yazıyı İngiltere’den gönderdim; uzun ve TİP için­ geldi; dağınık olarak geldi. Hüseyin Hüsnü Paşa, buraya gelen kon­ Ya çatışmaya katılmadılar ve sonra İstanbul zaptedildikten sonra ları yasaklandığı için gelmeyen TonyBenn'e 17 Şubat 1986 günü deki çalkantı üzerinedir. Mehmet Ali Bey’i tutmadığım açık; yalnız voyların birisinin komutanıdır ve gelenler arasında en yüksek rüt­ girdiler, ya da bu fotoğrafın Hareket Ordusu dönemi ve Sirkeci Ga­ bir mektup yazmakta, şöyle demektedir: Behice Hanım ile Sadun Bey’i, parti kadrolarını hazırlıksız bir tar­ beli olduğu için, bir süre Çatalca’daki birliklerin komutanı da oldu. rı ile hiçbir ilgisi yok. “Sayın T. Benn, Parlamento Üyesi-Avam Kamarası, tışmanın içine sokmakla eleştiriyordum. Hareket Ordusu’nun Komutanı Mahmut Şevket Paşa’dır. Sonra sad­ Çalışmaların sırasında anı yazıcılarının çok yanılabildiklerini Sayın Tony, 2- Sovyetler Birliği’nin Çekoslovakya’ya müdahalesi konusunda, razam oldu ve gericiler tarafından bir suikastla öldürüldü. gördüm. Durumda değişiklik olmadığı takdirde, perşembe günü Türk her iki taraftan da ayrı düşünüyordum. Görüşlerimi hiçbir zaman 1- Hüseyin Hüsnü Paşa, mütevazi ve yurtsever bir paşadır. Kitap­ Umuyorum yazdıkların kitap halinde çıkar; dizi okumaya alışma­ Başbakanı özal’la yarım saat kadar buluşacağım. Buluşmamın netlikle açıklamadım. larımda, çeşitli kaynaklardan, bu yurtsever paşanın tutuklanışını ak­ dım. Mehmet Ali Bey, benim çalışmalarımda dedesi Hüseyin Hüs­ özel nedeni insan hakları konusunu kendisine açmak ve bu ko­ 3- Sovyetler Birliği ile Çekoslovakya’yı ayrı ayrı “revizyonist” ni­ tardım; pek acıklıdır. Gericilik, Hüseyin Hüsnü Paşa’nın Hareket nü Paşa hakkında daha ayrıntılı bilgiler bulabilir öyle sanıyorum. nu üzerinde ısrarla durmaktır. Bu sabahki gazetelerde sizin Türki­ telemek çok yaygındı; öyle düşünmüyordum. Yazımda geçen “reviz­ Ordusu’na katkısını hiç unutmadı, çok sonra bu yaşlı paşayı gece Sevgiler ve selamlar. ye'ye kabul edilmediğinizi okudum. Bu olayın ayrıntılarını bana yonist bir ülkeye bir başka revizyonist ülkenin müdahalesinin verdi­ yatağından kaldırdı ve pijama yerine giydiği entarisiyle alıp Bekir bildirirseniz çok sevinirim. Çünkü Özal'la görüşmemde bu ko­ ği şaşkınlık” bunları anlatıyor. Yazımın bu bölümü, sol tartışma­ Ağa zindanına götürdü. YALÇIN KÜÇÜK nuya da değinmek ve size yapılan işlemi onaylamadığımı bil­ larda ikinci kez ortaya çıkarılıyor, ne zaman okumaya çalışsam, ben dirmek istiyorum. 'Durumda değişiklik olmadığı takdirde’ de­ bile anlamakta güçlük çekiyorum. Noktalama ve hatta tırnak ek­ UĞUR MUMCU NUN HÜSEYİN HÜSNÜ PAŞA KONUSUNDAKİ YANITI______memin nedeni, görüşlerimi daha önce Türklere çok açık bir bi­ siklikleri var. çimde belirttiğim için, belki benimle buluşmak istemezler dü­ 4- Açıklayabilirim; Çekoslovakya’da “ekonomik reformlar” Otto şüncesi. Fakat ne olursa olsun, ben Türkiye'deki durumla ilgili Şik’in adına bağlıydı. Karşılaşılan güçlükleri, piyasa mekanizması­ görüşlerimi açıklayacağım. Saygılarımla". (İmza) nın rolünü daha fazla artırarak çözmeyi deniyordu. Sovyetler Birli- Muhalefet lideri Neil Kinnock, 20 şubat perşembe sabahı, ği’nde ikinci sınıf bir iktisatçı olan Evsey Liberman, bunları daha Hüsnü Paşa, 20 Nisan 1909’a Turgut Bey'le görüşür. Aynı gün görüşme ile ilgili olarak, işçi çekingen bir biçimde savunuyordu. “Libermanizm” denilen akım, Partili Milletvekili Tony Benn’e şu mektubu yazar: hatırlayacaksın, çok moda idi; bile Türk parlamen­ “Sayın Tony, tosunda savunuculuğunu yapıyordu. Size söylediğim gibi, bu sabah Özal ile yaptığım konuşmada Otto Şik’in ve Liberman’m önerilerini sosyalist bir düzen için sa­ sizin Türkiye'ye gitmenize engel olunması konusunu açtım. Ve kıncalı buldum. Sovyetler Birliği’nde savunanlar varken, Türkiye^ kadar ordunun komutanıydı partimin bir ğyesine bu biçimde davranılmasından ötürü kişisel de karşı çıktım ve eleştirdim. protestomu belirttim. 5- Bu müdahalenin “gerekleri ve dünya sosyalizmi için muhtemel Aybar’ın dedesi Hüseyin Hüsnü Paşa ile Kolağası Mustafa Kemal­ 2. Ordunun da “Hareket Ordusu”na katılması için Mithat Şükrü in yan yana görüldüğü fotoğraf, Sirkeci Garı’nda değil, Selanik’te (Bleda) gereken görüşmeleri yaptı. Bay Özal, 'Mr. Benn’e engel olunmamıştır. Kendisini çağıran olumlu sonuçlarıyla -ki Sovyetler’deki gelişmeler, Polonya Parti kurum ticari bir kurumdur. Ticari kurumların siyasetle uğraş­ Kongresi bu yönde ilk işaretlerdir- ilgilenmek” gereğini savundum. trene binerken çekilmiştir. Bu yanlışı, Sayın Aybar’ın uyarısı üzeri­ Bu orduda görevli İsmet İnönü, anılarında Mustafa Kemal’in Mah­ ne daha önce düzeltmiştik. mut Şevket Paşa’nın kurmay heyetinde bulunduğunu da belirtmişti. malarına izin verilmemektedir. Eğer siz Türkiye'ye gelip siya­ Çekoslovakya’ya müdahalenin dünya sosyalist sistemi için olumlu sal bir kurumun toplantısında konuşma yapmak istiyorsanız, gelişmeler sağlayacağından hiç kuşku duymadım. Sanırım asıl tartışma konusu, Hüseyin Hüsnü Paşa’nın “Hareket Hüseyin Hüsnü Paşa, 20 Nisan 1909 gününe kadar Hareket Or­ Kapitalist restorasyon ihtimaline karşı uyanık olmayı gündeme Ordusu Komutam” olup olmadığıdır. Yalçın Küçük, “Hüseyin Hüsnü dusu’na komuta etmiş ve bu sıfatla bildiriler de yayımlamıştı. Mah­ buyurun’ dedi. getirdi. Paşa hiçbir zaman Hareket Ordusu Komutanı olmadı” kanısındadır mut Şevket Paşa, 20 nisan günü komutanlığı devralmış ve daha sonra Bu açıklamanın ne derece geçerli olacağı konusunda siz el­ Zaman Polonya’da başka bir hazırlığın yapılmış olduğunu gösterdi. Küçük’ü bu yargıya hangi kaynaklar götürüyor, bilemiyorum. Ben Hareket Ordusu, Mahmut Şevket Paşa komutasında İstanbul’a gir­ bette kişisel hükmünüzü vereceksiniz. Ama bu açıklama bana 6- Aktarılan paragrafın son bölümü, kolaylıkla anlaşılacağı gibi, bilebildiklerimi yazayım: miştir. Görülüyor ki “Hareket Ordusu”nun ilk komutanı Hüseyin doyurucu gelmedi ve ben de bunu kendisine belirttim. yanlış dizilmiş. Müdahalenin olumlu sonuçlarıyla ilgilenmek “yeri­ 31 mart ayaklanması, Selanik’te duyulur duyulmaz, Mahmut Şev­ Hüsnü Paşa’dır. Bay Özal ile yaptığım toplantıdan sonra basına verdiğim açık­ ne yeni kuramlar bulma yönündeki kuşkulu eğilimi hızlandırdığı ket Paşa’nın başkanlığında bir toplantı yapıldı. 3. Ordu Komutanı ’ın anılarından Hüseyin Paşa’nın Abdülhamit’in taht lamanın bir örneğini ilişikte sunuyorum. Saygılarımla” (imza) ortadadır” biçiminde okunması gerekiyor. “Hızlandırmadığı” biçi­ Mahmut Şevket Paşa’nm başkanlığında yapılan bu toplantıda İstan­ tan indirilmesi sırasında da görev aldığı yazılıdır. Mektuplar bunlar. Londra kulislerinde dolaşan söylentilere minde yayımlanmış; seni eleştirmiyorum, aslı da böyle olabilir. Şimdi bul’a bir ordu gönderilmesi, bu orduya “Hareket Ordusu” adı veril­ Yalçın Küçük arkadaşımıza gösterdiği bu duyarlık nedeniyle te­ göre, İngiliz işçi Partisi lideri Neil Kinnock ile Özal’ın görüş­ düzelttiğim biçimi, yazının bütünüyle ancak böyle tutarlı oluyor, mesi ve bu ordunun başına da Selanik Redif Fırkası Komutanı Hü­ şekkür ederken, Hüseyin Hüsnü Paşa için yukarıda değinilen olay­ meleri pek içaçıcı konuşmalarla geçmemiştir. Özal’ın çevresin­ Mehmet Ali Bey’in çabalarını hedef alıyor. seyin Hüsnü Paşa’nın getirilmesi kararlaştırıldı. Kolağası Mustafa lar nedeniyle “Hareket Ordusu Komutanı” sıfatının kullanılmasın­ dekilerden kimilerinin ingilizlere dönüp, "Halkımız bilgisiz, jeo­ Sosyalizmin temel ilkeleriyle tekliğinden kuşku duymuyorum: “Na­ Kemal de bu orduda kurmay subay olarak görevlendirildi. da bir yanlışlık olmadığını yeniden vurgulamak isterim. Saygı ve sev­ politiğimiz elverişsiz, Batılı demokrasi bize göre değil” türün­ sır Sosyalizmi”, “Nkrumah Sosyalizmi”, “Dubçek Sosyalizmi”, “Av­ 15 Nisan 1909 gecesi, Binbaşı Muhtar Bey komutasındaki Hare­ giler. den konuşmaları gerçekten üzüntü verici. rupa Sosyalizmi” ya da “güler yüzlü” veya “asık kaşlı” sosyalizm ket Ordusu’nun ilk birliği Selanik’ten yola çıktı. Edirne’de bulunan Uğur Mumcu. ★ ★ ★ türlerini fantezi sayıyorum. Her rejimin yüzü, karşılaştığı sorunları 12 mart çarşamba günü çıkan “İsveç'teki Enişte...” başlıklı yansıtır; iç savaş içinde nasıl gülünür, ya da çok büyük bir sanayi­ “Ankara NotlarT’nöa, İskandinav ülkeleri insanı anlatılırken “Ku­ leşme sırasında hep ciddi olma gereği nasıl kabul edilmez? zeyliler genellikle çok kaba saba insanlar..." gibi bir tümce de Sosyalizm evrenseldir, ancak kurulduğu ülkenin tarihinin, toplum­ geçmişti, izlenimlerini aktaran emekli elçi Sacit Somel, bunun sal yapısının, insanının derin damgalarım taşır. Bunun dışındakiler, böyle olmadığını söyledi. Sacit Somel her üç ülkenin de, uy­ abesle iştigal oluyor; Mehmet Ali Bey’in “yeni kuramlar bulma yö­ garlık düzeyine erişmiş demokratik ülkeler olduklarını, kendi­ nündeki kuşkulu eğilimi hızlandırdığı” inancımı bugün de saklı tu­ sinin özellikle DanimarkalIları iyi tanıdığını, bu ülke insanları­ tuyorum. Yeni fíündem nın bütün yabancıları hayran bırakacak derecede kibar, nazik Aydın Üzerine Tezler’in yeni çıkan dördüncü kitabında, Mehmet ve güler yüzlü insanlar olduklarını belirtti... Ali Bey’in 1940 yıllarındaki mücadelesini sevecenlik ve övgüyle yaz­ dım. Türkiye İşçi Partisi’nin kütleselleşmesindeki katkılarını kimse inkâr edemez. 7- Ancak 1940 yıllarından beri Sovyet dostluğundan çok Ameri­ H a f t a l ik H a b e r D e r g İs İ ÇALIŞANLARIN ______kan karşıtlığıyla dikkati çekiyor. Çekoslovakya Müdahalesi, Meh­ met Ali Bey’e, Sovyet sosyalizmini reddetme ve Sovyetler Birliği’ni SORULARI/SORUNLARI______Amerika Birleşik Devletleri ile aynı yere koyma cesaret ve açılımını sağladı. Katılmıyorum. YILMAZ ŞİPAL______8- Çekoslovakya Müdahalesi’nde Mehmet Ali Bey ile Behice Ha­ Yalnız haber değil nım, aynı noktadan başladılar. Çok ayrı iki yönde hareket ettiler. “Bağ-Kur ve Askerlik Uzun yıllar birlikte çalıştığım Behice Hanım’dan 1978 yılına kadar daha fazlasını da istiyorsanız... süren çok yakın ve içten beraberliğimiz süresince, aktardığınız yazı- Borçlanması” dakine benzer ve yakın bir değerlendirme duymadım. PKK ve APO SORL 1960 yılında SSK kapsamında olan işe başladım. Bağ- Çekoslovakya Müdahalesi, Türkiye’de Soğuk Savaş kalıntılarının, Kur Kanunu çıktığında bugüne kadar da Bağ- Bir örgütün ve liderinin en azından bazı kesimlerde temizlenmesini de sağladı. Kur'tuyum. SSK’ya bağlı işlerde beş yıl kadar prim öde­ Mehmet Ali Bey’in anılarını bir kitap halinde yayımlamasını di­ öyküsü miş durumdayım. 1930 doğumlu olup Bağ-Kur’da 6. liyorum. .. basamaktan prim ödemekteyim. Nisan 1986’da 7. ba­ Sevgilerimi yazıyorum. YALÇIN KÜÇÜK Nasıl başladılar? samağa yükseleceğim. 7. basamaktan sonra SSK’da ge­ Ne istiyorlar? çen pirimlerimi Bağ-Kur’a aktarabilir miyim? ŞEKİBE VE HALİT ÇELENK’İN AÇIKLAMASI Şu anda neler oluyor? Aktarabilirsem 5 yıllık SSK primleri beni kaçıncı basa­ mağa yükseltir? Askerlik süresinin borçlanılabilmesi 'Tövbekar Ülkücü Bag-Kur’da da uygulanıyor mu? (Askerliğimi er ola­ Cengizhan C engiz’in rak yaptım.) TİP’ten çıkarılmadık açıklamaları sürüyor: A.H. — KAYSERİ Sayın Uğur Mumcu, Ülkücü-polis ilişkileri YANIT: Bağ-Kur sigortalısı olduğunuz 1972 yılında “ Diğer Eski TİP Genel Başkam Sayın Mehmet Ali Aybar’ia yaptığınız röportajı sosyal güvenlik kanunlarına tabi bir işte çalıştıktan sonra Bağ- * Cumhuriyet gazetesinde okuduk. Gazetenin 13/3/1986 günlü sayısında, 6. Devrim Çelenk’İn sayfa ve birinci sütunda bizimle ilgili olarak yer alan kimi tümceler yanlış öldürülmesi Kur kapsamına girenlerin geldikleri sosyal güvenlik kuruntun­ anlamalara neden olabileceğinden bu konuda aşağıdaki açıklamanın yayın­ daki prime esas ücretin veya keseneğe esas derecelerin en yakın lanmasına yardımcı olmanızı rica ediyoruz: Aşiret kavgalarında olduğu basamağı seçmiş sayılacakları” öngörülmüştü. SSK’da geçen süreler ilk Bağ-Kur sigortalısı olanların seçecekleri basa­ Sayın Aybar, “ Çelenk ve eşi de partiden ayrılmak durumunda bırakıldı” yeni güç: ara başlığı altında şöyle demektedir: makları etkilemektedir. “ Halit Çelenk ile eşi, onlar da partiden ayrılmak durumunda bırakılmış­ Köy korucuları 22 Mart 1985’te yürürlüğe giren 3165 sayılı yasa ile Bağ-Kur lardı, Malatya kongresinden sonra. Bu benim için acılı ve acıklı bir olaydır. sigortalılarına da "askerlik borçlanması” hakkı tanınmıştır. Genel yönetim kurulunda Malatya kongresindeki fraksiyonlara karşı sert Ay bastı'nın iki yıldır Bağ-Kur Yasası’na ve Bağ-Kur Yasası’nda değişiklik yapan kararlar alınmıştı. Kurunun yanında yaş da yanmıştı. Halit Çelenk ve Şeki- aranan, hükümlü Belediye yasalara göre sigortalı olanlar, askerlikte er olarak geçen hizmet be hanımla konuşma görevi bana verilmişti. Her ikisini de fakültedeki öğ­ Başkanı süreleri ile yedek subay okulunda geçen sürelerinin tamamına renciliklerinden tanırdım. Partiden arkadaş ve dost olmuştuk. Sevdiğim, say­ borçlanabilirler. dığım insanlar. O karşılaşmanın hüznü, acısı, bunca yıl sonra hâlâ yüreğim- Feministler, aydınlar, dedir” . » Borçlanma primleri sigortalının talep tarihinde bulunduğu ba­ Bu anlatımdan, bizlerin, Malatya kongresinde meydana gelen olaylar ne­ pomocular tartışıyor samak üzerinden yürürlükteki prim tutarlarına göre hesaplanır. deniyle partiden ayrılmak zorunda bırakıldığımız, başka bir deyişle parti­ Borçlandırılan sürenin karşılığı sigortalının prim ödeme süre­ den ihraç edildiğimiz anlamı çıkabilmektedir. Soruşturma: Sosyalist sine katılır. “ Ayrıca da” tesbit edilen sigortalılığın başlangıç ta­ Oysa bilindiği gibi, Malatya kongresinden sonra bizlerin de içinde bulun­ Parti gerekli mi? rihinden önceki süreler için borçlandırılma halinde sigortalının duğu 13 kişi, 30/9/967 günlü ihraç istemi ile Merkez Haysiyet Divanına gön­ başlangıç tarihi borçlandırılan süre kadar geriye götürülür. derilmiş ve yapılan soruşturmalar sonunda bu üyeler hakkında değişik ka­ SHP. ANAP ve Mehmet Hesaplanan borçlanma tutarları tebliğ tarihinden itibaren iki rarlar verilmiştir. Yazar cephesinde olup yıl içerisinde ödenir. Belirtilen süre içinde borçların tamamen İsmail Hakkı Balamir, Adil Kurtel, Salih özkarabay, Basri Dede ve Mir­ bitenler? ödenmemesi halinde borçlanma talepleri geçersiz sayılır. za Doğan'dan oluşan Merkez Haysiyet Divanı, 23/12/967 gün ve 17 sayılı Bağ-Kur sigortalısının ölümünde de hak sahiplerine, ölen si­ kararı ile bizler hakkında ihraç kararı değil, UYARI’da bulunma kararı ver­ gortalının askerlikte er olarak ve yedek subay okulunda geçirdi­ miştir. Başka bir deyişle, Merkez Haysiyet Divanı, partinin merkez organ­ ları aleyhinde faaliyette bulunma iddiasını yerinde ve haklı görmemiş, an­ 2. SAYI ği süreyi borçlanabilmesi hakkı da tanınmıştır. Bağ-Kur Genel cak “ .. fakat özellikle partinin yüksek kademelerinde (Halit Çelenk genel Yeni C Z ündem Müdüıiüğü’nün 266 sayılı genelgesi konuyu şöyle açıklamaktadır; yönetim kurulu üyesi, Şekibe Çelenk merkez haysiyet divanı üyesidir) gö­ "3165 sayılı kanunun yürürlüğe girdiği 22.3.1985 tarihinde ve­ rev almış kişiler olmaları bakımından davranışlarında daha dikkatli olma­ Haftalik Haber Dergİsİ ya daha sonraki tarihlerde vefat eden sigortalıların vefat tari­ ları beklendiğinden... şimdiye kadar partiye olan yararlı hizmetleri gözö- YAKIN hinde kuruntumuz aktif sigortalısı olması şartıyla, bu nünde bulundurularak" gerekçesi ile hakkımızda uyarı cezası verilmiştir. sigortalıların hak sahiplerinin de askerlik borçlanma talebinde Bu karardan sonra bizlerden Şekibe Çelenk, Merkez Haysiyet Divanı üyeliği bulunabilmeleri mümkün bulunmaktadır.” Genelgede konuya görevine devam etmiş, Halit Çelenk de GenelYönetim Kurulu üyeliğini sür­ BEMBEYAZ BİR KAĞIT, ilişkin uygulamalardan örnekler de verilmiştir. dürmüştür. ÇIKIYOR! TERTEMİZ BİR BASKI... “ 20.4.1982 tarihinde kurumumuz sigortalısı olan ve sigorta­ Daha sonraları, bizlerden Halit Çelenk başka nedenlerle partiden ayrıl­ lılığı kesintisiz olarak devam ederken 25.3.1985 tarihinde vefat mış ve Şekibe Çelenk ise üyelik görevlerini sürdürmüştür. Halit Çelenk’in partiden ayrılış nedenlerini burada açıklamakta yarar görmüyoruz. Saygı- 64 SAYFA, 400TL. eden bir sigortalının, 24 ay er olarak askerlik görevini ifa etmiş İletişim Yayınları Klodfarer cad. iletişim Han Cağaloğlu/İSTANBUL Tel: 520 14 53 olması ve hak sahiplerince yazılı talepte bulunulmuş ve borçlanma larım,zla- Avukat Avukat tutarını da ödemiş olması şartıyla hak sahiplerine ölüm aylığı Şekibe Çelenk Halit Çelenk bağlanacaktır.”

Taha Toros Arşivi