<<

TR‹LYE’DEN YEN‹ LEZZETLER

Y›l: 7 Say›: 26 Yeni umutlarla balık sezonunu açıyoruz. Her türlü olumsuz rüzga- Temmuz-A¤ustos-Eylül 2012 ra karşın beklentilerimizdeki olumlu gelişmeler moral veriyor. ISSN:1306-6595 2005 yılında ığrıp ile avlanmaya getirilen düzenlemeler sonucunda

Mavi fiemsiye Turizm Ltd. fiti. Ad›na sinarit popülasyonu arttı. Çünkü ığrıp ile avlanma kıyılardaki eriş- ‹mtiyaz Sahibi ve Genel Yay›n Müdürü telik dediğimiz otluk alanlarda büyüyen yavru balıkları imhaya yö- Süreyya ÜZMEZ nelikti. Sorumlu Yaz› ‹flleri Müdürü Trilye’de de menülerde inovasyon ürünlere devam ediyoruz. Soğan- Mahmure ÜZMEZ lı ahtapot sote, karamelize soğanlı ılık , mürdüm erikli ar- Yay›na Haz›rlayan ve magnaclı sütlaç, makarnalı sütlaç, ahtapot pane, ahtapotlu çıtır pa- Yay›n Koordinatörü tates gibi yepyeni ürünler damaklarınızda heyecan yaratacak. Recep Peker TANITKAN [email protected] Üçüncü çeyrekte ve son çeyrekte durağan ekonomi kıpırdama sin- yalleri verecek, hiçbir zaman umudu yitirmeyip işimize dört elle sa- rılacağımız günlerdeyiz. Editör Söylediklerinizi duyurmak için kimseyi kolundan tutmayın, çünkü Ayflegül DO⁄AN insanlar sizi dinlemeye istekli değilseler onları tutacak yerde çene- Kapak Foto¤raf› nizi tutmanız daha hayırlıdır. London Eye Bol balıklı ve sağlıklı bir sezon diliyorum Reklam Servisi Mavi fiemsiye Turizm Ltd. fiti. Süreyya Üzmez Yay›n ‹dare Merkezi Trilye Restoran Reflit Galip Caddesi Hafta Sokak 11/B Gaziosmanpafla-ANKARA Tel:(0312) 447 12 00 (pbx) www.trilye.com.tr friendfeed.com/trilye facebook.com/trilyerestaurant www.blog.trilyerestaurant.com/ www.social.trilyerestaurant.com/ twitter.com/trilyefish

Grafik-Tasar›m Yusuf MEfiE [email protected]

Bask› & Cilt

Ajans-Türk Gazetecilik Matbaac›l›k ‹nflaat Sanayii A.fi. ‹stanbul Yolu 7. Km. ‹nönü Mahallesi Necdet Evliyagil Sokak No: 24 Bat›kent / ANKARA Tel: 0312 278 08 24 - Fax: 0312 278 18 95 www.ajansturk.com.tr - [email protected]

Bas›m Tarihi: 10.08.2012

Dergideki reklamlar›n sorumlulu¤u firmalara, yaz›lar›n sorumlulu¤u yazarlar›na aittir. Bu yay›n›n bir bölümü ya da tamam› yay›nc›s›n›n izni olmaks›z›n ço¤alt›lamaz ve yay›nlanamaz.

Yay›n Türü: Yerel Süreli Yay›n Üç ayda bir yay›nlan›r. ‹Ç‹NDEK‹LER

Trilye’den Esintiler ...... 08

Pazar Günleri Bal›k Yiyoruz ...... 26 ŞİLE

Trilye’nin Çocuklar› ...... 28

Mavi Yengeç ...... 30 52 Girit Ezme ...... 32

Karpuz Karpaçyo Üzerinde Deniz Tara¤› . . .33

Ça¤lal› Lipsoz Afl› ...... 34

Ispanakl› Karidesli Börek ...... 35 ÇAĞLALI LİPSOZ AŞI Pasteis de Belem ...... 36

Londra’dan Son ‹zlenimler ...... 38

Muhteflem Londra Seyri ...... 42 34

Lübnan ...... 44

fiile ...... 52

Tramvay ...... 56 MAVİ YENGEÇ Telli Turnalara Veda ...... 58

fiebnem Bursal› ...... 62

Beypazar› Do¤al Maden Suyu ...... 64 30

Metabolizman›z Yavafl M›? ...... 66

Famous People Visit Trilye ...... 72

Portrait fiebnem Bursal› ...... 76 KARPUZ KARPAÇYO Trolley ...... 78 ÜZERİNDE DENİZ TARAĞI Trilye’s Flavors ...... 80

33 www.trilye.com.tr MUHTEŞEM GİRİT EZME LONDRA SEYRİ

32 42

BEYPAZARI METABOLİZMANIZ DOĞAL MADEN SUYU YAVAŞ MI?

64 66

TELLİ TURNALARA LÜBNAN VEDA

58 44

ISIRGANLI TRAMVAY KARİDESLİ BÖREK

56 35 Trilye’den

E⁄‹T‹MDE MARKA OLANLAR

aponlar taze balığı hep sevdiler. Fakat Japonya lar içeride biraz fazla sıkışacaklardı, hatta birbirleri- Jsahillerinde bol balık tutmak mümkün olmadığı ne çarpa çarpa biraz aptallaşacaklardı ama yine de için balıkçılar büyük tekneler yaptırıp daha uzakla- canlı kalabileceklerdi. Japon halkı canlı olmasına ra açıldılar. Balık için uzaklara gidildikçe, geri dön- rağmen bu balıkların da lezzet farkını anlayabili- mesi de çok vakit alır olmuş ve dönüş bir iki gün- yorlarmış. Hareketsiz, uyuşmuş vaziyette günlerce den daha fazla olursa tutulan balıkların tazeliği yol gelen balığın canlı, diri, hareketli taze balığa gö- kaybolmuş. re lezzeti yine de etkilenmişti. Japonlar tazeliği kaybolmuş balığın lezzetini sev- Bunun üzerine Japonlar balıkları yine teknelerinde- medikleri için balıkçı teknelerine soğuk hava depo- ki akvaryumlarında tuttular, ancak içine küçük bir ları kurdurmuşlar. Böylece istedikleri kadar uzağa de köpekbalığı attılar. Bir miktar balık, köpekbalığı gidip tuttuklarını da soğuk hava deposunda dondu- tarafından yutulmuştu ama geride kalanlar son de- rulmuş olarak saklayabilme imkanına kavuşmuşlar. rece hareketli ve taze kalabilmişlerdi. Ancak Japon halkı taze balık ile donmuş balığın Selçuk Pehlivanoğlu, eğitim problemlerinin içine lezzet farkını hissedebiliyor ve donmuş balığa fazla dalan, eğitime gönül vermiş, Türkiye’de kaliteli eği- para ödemek istemiyorlarmış. Balıkçılar bu defa tim seviyesinin yükselmesi için gecesini gündüzünü teknelerine balık akvaryumları yaptırmışlar. Balık- katarak çalışan TED Yönetim Kurulu Başkanı’dır.

8 Esintiler...

Yaşamında en çok ilgi duyduğu konu, ihtiyaç sahi- rı güncel ders programlarıyla ve yenilikçi öğretme bi başarılı öğrencileri tespit etmek, burslu olarak yöntemleri kullanarak Türkiye’de en iyi üniversite okutmaktır. Türkiye’nin her yöresinden öğrencileri olma iddiasındadır. Kaliteli eğitim vermenin tüm bulup, onlara gereken imkanları sağlayıp ülkeye koşullarını sağlayan, öğrenci merkezli felsefesi ve kazandırmak yaşantısında en keyif aldığı konular- uluslararası bağlantılarıyla fark yaratıp öğrenen, dan biridir Pehlivanoğlu’nun. araştıran ve keşfeden bir kurum olma arzusunu ya- Türk Eğitim Derneği Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu ratmaktadır. Öğretenden öğrenene kayan yeni öğ- lise tahsilini TED Ankara Koleji’nde tamamladıktan renme metodolojilerini uygulamakta kararlı olan sonra ODTÜ Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühen- bu yeni kurum daha şimdiden heyecan yaratmıştır. disliği Bölümü’nü bitirdi. Bir süre Almanya’da inşa- Üniversitenin Mütevelli Heyeti’nde görev alanlara at mühendisi olarak çalıştı ve Sepe İnşaat şirketin- bakıldığında zaten vizyon ile ilgili başka bir şey de Genel Müdürlük görevinde bulundu. söylemeye gerek yok. Selçuk Bey’in hayatta yaptığı her iş ses getirmiştir. Siyasi hayata 1993 yılında giriş yapan Pehlivanoğlu, Türkiye’nin her alanda kalkınabilmesi ve fark ata- ANAP Gönüllüler Grubunu kurdu. ANAP Genel bilmesi için kaliteli bir eğitim sisteminin birinci ko- Başkan Yardımcılığı, Seçim İşleri Başkanlığı ve Gö- şul olduğunu söyleyen Pehlivanoğlu iyi bir eğitim- nüllüler Grubu Başkanlığını yürüttü. 2003 yılında den geçen insanın verilen işe özen gösterdiğini, TED Başkanlığı’na seçilen Selçuk Bey’i yakinen ta- kendini anlatabildiğini, kısa sürede başkasının ne nımam Kavaklıdere Şarapçılık firması Türkiye Satış anlattığını anlayabildiğini, eleştiriye ve ithamlara Müdürü dostum Caner Bey’in babası TED Genel dayanabilme gücü olduğunu, eleştirel bakış açısına Müdür Yardımcısı Ali Şener’in sürekli gıpta ile bah- sahip olabildiğini, geleceğe yönelik planlar yapabil- setmesinden sonra olmuştur. Balık ve deniz ürünle- diğini, bilgiye ulaşmanın yollarını öğrenebildiğini, rine oldukça düşkün, sempatik, samimi ve son de- kendini yenileme alışkanlığı kazandığını, diyaloğa rece mütevazı bir kişiliğe sahip olan Pehlivanoğlu, açık, uzlaşmacı bir tutuma sahip olduğunu ve fark- pek çok ünlü isimle Trilye’de yemekli toplantılara lı düşüncelere her zaman saygılı olduğunu sık sık katılmaktadır. dile getirmektedir. TED ÜN‹VERS‹TES‹ Bir ülkenin geleceğinin, o ülke insanlarının görece- Selçuk Bey’in koltukları altında taşıdığı pek çok gö- ği eğitime bağlı olduğu bilinciyle zaman mefhumu revler vardır. TED Başkanlığı, TED Yükseköğrenim tanımadan çalışan Pehlivanoğlu’nun hizmetleri ül- Vakfı Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanlığı, kemiz için gerçekten şanstır. TED Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanlığı gö- Bir y›l sonras›ysa düflündü¤ün, tohum ek, revlerini sürdürmektedir. A¤aç dik, on y›l sonras›ysa tasarlad›¤›n, Ektiği ürünlerin meyvesini emsalsiz bir üniversite Ama düflünüyorsan yüz y›l ötesini, halk› e¤it o zaman… yaparak toplamayı düşünen Pehlivanoğlu, bu ide- Bir kez tohum ekersen, bir kez ürün al›rs›n, aline ilk öğrencilerin eylül ayında kayda başlama- Bir kez a¤aç dikersen, on kez ürün al›rs›n, sıyla kavuşacaktır. Eğitim Fakültesi, Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fa- Yüz kez olur bu ürün, e¤itirsen toplumu, kültesi gibi akademik birimleri olan üniversitede Birisine bir bal›k versen doyar bir defa, 4000 – 5000 civarında öğrenci öğrenime başlaya- Bal›k tutmay› ö¤ret, doysun ömür boyunca… caktır. Zaman zaman hayal kurarım ve kendimi çok mutlu TED Üniversitesi, liberal eğitim felsefesi ve ortak hissederim. Herkese de öneririm hayal kurmayı. çekirdek programlar üzerine oturtulmuş, öğrencile- Ama eğitimden geçmeyen hayal gücüne sahip olan- rin seçimine fırsat veren, genişlik - derinlik oranla- ların, sadece kanatları vardır ama ayakları yoktur.

9 Trilye’den Esintiler...

DOSTLUKLARIYLA ‹Z BIRAKANLAR

avaşın en kanlı günlerinden birinde asker, mıştı. Siperdeki diğer arkadaşı: “Sana değmez Sen iyi arkadaşının kanlar içinde yere düştü- demiştim. Hayatını boşuna tehlikeye attın.” ğünü gördü. İnsanın başını bir saniye bile sipe- “Değdi,” dedi gözleri dolarak “Değdi.” rin üzerinde tutamayacağı ateş yağmuru altın- “Nasıl değdi? Bu adam ölmüş görmüyor mu- daydılar. Tam siperden dışarı doğru bir hamle sun?” yapacağı sırada başka bir arkadaşı onu omzun- dan tutarak tekrar içeri çekti. “Delirdin mi sen? “Yine de değdi çünkü yanına ulaştığımda he- Gitmeye değer mi? Baksana delik deşik olmuş. nüz sağdı. Onun son sözlerini duymak dünya- Büyük bir ihtimalle ölmüştür. Artık onun için lara bedeldi benim için.” Ve hıçkırarak arkada- yapabileceğin bir şey yok. Boşuna kendi hayatı- şının son sözlerini tekrarladı: nı tehlikeye atma.” “Geleceğini biliyordum… Geleceğini biliyor- Fakat asker onu dinlemedi ve kendisini siper- dum.” den dışarıya attı. İnanılması güç bir mucize ger- Prof. Dr. Hasan İşgüzar’ı uzun yıllardır tanırım. çekleşti, asker o korkunç ateş yağmuru altında Çevresinde bir vefa halkası vardır. Görüşleri ne arkadaşına ulaştı. Onu sırtına aldı ve koşa koşa olursa olsun herkesin yardımına hiç karşılık geri döndü. Birlikte siperin içine yuvarlandılar. beklemeksizin cansiperane bir şekilde koşan İş- Fakat cesur asker yaralı arkadaşını kurtarama- güzar, oldukça sevilen bir insandır.

10 Balıkesir’in Edremit İlçesi’nden olan fakat ülke- nin her bölgesinde yakın dostlara sahip, uzma- nı olduğu alanlarda bile mütevazılığını hiç boz- mayan bir duruş içerisindedir. 1985 yılından beri Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Borçlar Hukuku Genel Hüküm- ler, Borçlar Hukuku Özel Hükümler, Eşya Hu- , Miras Hukuku, Fikri Haklar derslerini okutan Hasan İşgüzar, yine bu yıllarda Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde, Konya Sel- çuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde, Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde, Ankara Üni- versitesi Adalet Yüksek Okulu’nda, Polis Aka- demisi’nde öğretim üyesi olarak ders verdi. 1997 yılından bugüne dek kesintisiz olarak yüksek lisans ve doktora zorunlu dersleri ile se- miner derslerini verdi. Kendi branşı ile ilgili BALIK ANKARA’DA pek çok kitap yazdı. YEN‹R’E B‹R ÖDÜL DAHA DEVLETTE DENEY‹ML‹ l Kültür ve Turizm Müdürü Doğan Acar 1998 – 1999 yılları arasında Başbakanlık 1. Hu- İtarafından Ankara Valisi Sayın Alaaddin kuk Müşaviri olarak görev yaptı. 1999 ve 2001 Yüksel adına, Ankara’nın tanıtımına yap- yılları arasında Ulaştırma Bakanlığı Müsteşar mış olduğu büyük katkılardan dolayı Tril- Yardımcılığı görevini yürüttü. ye Restoran’ın sahibi Süreyya Üzmez’e ve 2004 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakül- programın sunuculuğunu yapan Başak Te- tesi Medeni Hukuk Anabilim Dalı’na profesör mel’e “Üstün Başarı ve Hizmet Ödülü” ve- olarak atandı. Çok önemli davalarda görevler alan İşgüzar’ın tarafsızlık, dürüstlük ve haksız- rildi. lık konularında son derece duyarlı olduğu her- Program yapımcılığını ve yönetmenliğini kes tarafından bilinir. Sibel Urgancıoğlu’nun yaptığı “Balık An- Kendini iyi yetiştirmiş, donanımlı, topluma ya- kara’da Yenir” yayına girdiği 4 Eylül tari- rarlı insanların şu özellikleri vardır; hinden bu yana sadece Ankara’nın değil, Baktıklarında berrak görmeyi, dinlediklerinde tüm Türkiye’nin ilgi odağı oldu. Üç tarafı iyi duymayı düşünürler. Görünüşleri bakımın- denizlerle çevrili bir ülkede hiç bilinmeyen dan ve davranışlarında sıcak olmayı düşünür- bilgileri gün ışığına çıkaran program, il- ler. Konuşmalarında doğru olmayı düşünürler. ginç ismiyle de Başkent’in tanıtımına ön İşlerinde ciddi olmayı, kuşkuya düştüklerinde ayak oldu. soruları nasıl soracaklarını düşünürler. Öfke- lendiklerinde sorunları düşünürler. İl Kültür ve Turizm Müdürü Doğan Acar, göreve geldiği günden beri Ankara’nın ta- Bir gün Prof. Dr. Hasan İşgüzar’ın sofrasında nıtımına büyük özen göstermektedir. Bu oturma şansı ya da herhangi bir yerde karşılaş- tığınızda ayaküstü sohbet fırsatı yakaladığınız- tür programların da turizme büyük katkısı da onun bu erdemli özelliklerine yukarıda say- olduğunu söyleyen Acar, önümüzdeki yıl- dıklarım dışında pek çok maddeyi de siz ekle- lar için Ankara turizminin çok canlanaca- yebilirsiniz. ğını söylemektedir.

11 Trilye’den Esintiler...

DOSTLARIYLA YÜRÜYENLER ayattaki tek arkadaşı köpek olan yaşlı bir den durdurdu: “Üzgünüm efendim, köpeğiniz si- Hadam kazada köpeğiyle birlikte yaşamlarını zinle gelemez… Hayvanları içeri almıyoruz…” yitirmişlerdi. Gökyüzüne çıktıktan sonra bembe- Bunun üzerine adam bir an durdu, düşündü ve yaz bulutların arasında dolaşmaya başladılar. geri dönüp köpeğiyle birlikte geldikleri yolun Adam çok susamıştı. Biraz su alabilmek umuduy- tam tersi yönünde yürümeye koyuldular… Bir la yürümeye devam ederken, birden kendilerini süre geçtikten sonra kendilerini bu kez tozlu, ça- muhteşem bir manzaranın karşısında buldular. murlu bir yolda buldular ve yolun sonunda karşı- Rengarenk çiçeklerle süslü bir bahçe, altından ya- larına çiftlik girişini andıran bir kapıyla, yırtık pılmış bir bahçe kapısı ve onları karşılayan beyaz- pırtık elbiseli bir dede çıktı… lar içinde bir kadın. Adam köpeğiyle birlikte ka- dına yaklaştı ve sordu: Adam sordu: “Affedersiniz… Bana biraz su verebilir misiniz?” “Affedersiniz burası neresi?” Kadın ona gülümse- Dede, “İçeri gel” dedi. “Kapıdan girdikten sonra di: “Burası Cennet, efendim!” Adam bunun üze- sağ tarafta bir çeşme var.” rine sevinçle “Harika!” dedi. “Peki bana biraz su Adam sordu: verebilir misiniz? Gerçekten çok susadım” Kadın “Peki arkadaşım da benimle gelip oradan geçebi- cevap verdi: “Tabi efendim, içeri girin… İçeride lir mi?” dilediğiniz kadar su bulabilirsiniz…” Böylece adam köpeğine döndü, “Hadi oğlum içeriye giri- Dede, “Tabi…” dedi. “Çeşmenin yanında köpeği- yoruz” diyerek kapıya yürüdü ama kadın onu bir- nin de su içebileceği bir kase bulacaksın…” Bu-

12 nun üzerine adam kapıdan girdi, biraz yürüdük- nım, Türkiye’ye balık sevgisi aşılayanların ve so- ten sonra sağ tarafta çeşmeyi buldu. Adam çeşme- monla tanışmamızı sağlayanların öncülerinden- den, köpek de oracıktaki kaseden doya doya içe- dir. Aynı günün gecesinde Brüksel’deki ünlü rek susuzluklarını giderdiler… Derken adam geri Grand Plaza’da geç saatlere kadar kutlama yapan giderek girişte bekleyen dedeye sordu: “Su için Leyla Hanım’ın başarılarının tesadüf olmadığına çok teşekkür ederim… Peki burası neresi?” Dede, tanık oldum. “Burası Cennet” dedi. Bunu duyan adam şaşırdı: “Ama nasıl olur? Az önce burası gibi kırık dökük BALIK GENÇ BIRAKIYOR olmayan muhteşem bir yere gittik ve orasının da Dostluk ilişkilerine oldukça önem veren Leyla Cennet olduğunu söylediler…” Dede, “Şu renga- Hanım, mayıs ayında iki kez geldiği Ankara’da renk çiçeklerle süslü altın kapılı yer mi?” dedi. Trilye’ye uğradı. Balığın insanı genç bırakıp, gü- “Ama orası Cehennem…” Adam iyice şaşırmıştı: zelleştirdiğinin de kanıtı olan Leyla Hanım kendi- “Peki ama orası sizin adınızı kullanarak insanları sine çok iyi bakmakta ama o hep güzel bir kadın kandırıyor diye hiç kızmıyor musunuz?” Dede olmasına rağmen entelektüelliğini ön planda tut- gülümsedi: “Kızmıyoruz… Çünkü onlar kendi mayı yeğlemiştir. Her başarıya dostlarıyla birlikte çıkarı için en iyi arkadaşını yarı yolda bırakanları yürüyen Leyla Hanım, çok iyi bir yöneticidir. Cennet’ten uzak tutuyorlar…” Yöneticilerin en büyük hatalarının öfke, hiddet Leyla Alaton uzun yıllardır kendisini gıpta ile iz- ve şiddet olduğunu zaman zaman dile getiren lediğim çok değerli bir iş kadınıdır. Türkiye’nin Leyla Alaton, lider imajının bu nedenle zedelen- en başarılı, saygın, duayen iş adamlarından İshak diğini söylemektedir. Bu tür yöneticilerin otorite Alaton’un kızı olan Leyla Hanım için “Süper Ka- kurmak için acımasız olarak emrindekilere gad- dın”, “İstanbul Hanımefendisi” gibi tanımlamalar dar ve kötü davrandıklarını ama bunların başarı- yapılmakta ama bence bu deyimler yetersiz gö- sız ve mutsuz olmak için en kısa yolu seçmiş in- zükmektedir. Asilliğiyle, hanımefendiliğiyle, do- sanlar olduğunu belirtmektedir. Öfkeli davran- nanımıyla, muhteşem Fransızca ve İngilizcesiyle, manın neticesi kavga etmektir. Hayat boyunca İstanbul Türkçesiyle her ortamda dikkatleri üze- kavgadan kaçınmak gerektiğini sık sık dile getir- rine çekmektedir. Kadınlığıyla değil, bilgisiyle er- mektedir Leyla Hanım. kekler dünyasında kendini ispat eden süper ka- dın Leyla Alaton, son derece yardımsever kişili- 1970’li yıllarda zenginlerin ve lüks mekanların ğiyle, derneklere destek olmasıyla her zaman tak- paylaşamadıkları bir ürün olan somon balığının dir toplamıştır. Türkiye’de tanınmasında, yaygınlaşmasında çok büyük rolü oldu Leyla Hanım’ın. O günleri çok 2007 yılında Belçika’nın başkenti Brüksel’deki iyi hatırlıyorum. Som balığı denilen bu balığı Av- Uluslararası Deniz Ürünleri Fuarı’nda tanıştığım rupa’ya seyahat eden zengin aileler, lüks mezeci- Leyla Hanım’ın başarılarına olan ilgim o zaman lerden alıp Türkiye’ye getirirlerdi ve damak tadı başladı. Standlarına gelen herkesle tek tek ilgile- kuvvetli dostlarıyla birlikte tüketirlerdi. Şimdi nen ve olağanüstü mütevazılık sergileyen hanı- Türkiye’de tüm restoranlarda somon balığının tü- mefendi ile Türkiye ne kadar gurur duysa azdır revi pek çok ürün var. diye yorum yapmıştım. Leyla Hanım’ın Türkiye ekonomisine katkılarına, Yıllardır kendi imajını değiştirmeyen, kısa saçla- durmak bilmez azminin yarattığı başarılarına rıyla hep farkındalık yaratan Leyla Hanım’la fuar şapka çıkarmaktan başka bir şey yapamıyoruz. bitiminde Norveç Büyükelçisinin evindeki davete katıldık. Olağanüstü lezzetteki deniz ürünlerinin Leyla Alaton’un hayatı insanlara ilham veriyor, o ikram edildiği bu davette Norveç eski Balıkçılık başkalarında en iyiyi arayıp onlara kendinde olan Bakanı Helga Pedersen’in Norveç’in balıkçılığı ve en iyiyi veriyor. Dünyayı bulduğundan daha iyi somon balığından elde ettikleri geliri dinledik bırakabilme çabasında oluyor. Örnek ruh üstün- Leyla Hanım’la. Bakan anlattıkça biz hayretimizi lüğüyle izleri ardında dostlarının şükranla ilerle- gizleyemiyorduk. Bu başarıların ülkemize yansı- mesini sağlıyor. ması temennisinde bulunduk. Enerjinizin nelere muktedir olduğunu kavrarsa- Ülke sevgisi inanılmaz derecede olan Leyla Ha- nız, başarı sizi izlemeye başlar.

13 Trilye’den Esintiler...

ESK‹MEYEN DOSTLAR

ahar ayında verimli toprakların içinde iki zarar görebilir… Hem tomurcuklarım açmaya Btohum yan yana yatıyordu. Tohumlardan başladığında üzerinde salyangozlar gezip, on- biri diğerine, “Ben büyümek istiyorum, kök- ları yemeğe kalkarsa? Ya tomurcuklarım açı- lerimi altımdaki toprağın derinlerine ve filizi- lıp, çiçeğe dönüştüklerinde küçük bir çocuk mi yeryüzüne göndermek istiyorum. Baharın beni koparıverirse? Yo hayır. En iyisi burada müjdecisi tomurcuklarım açılsın istiyorum. kalıp beklemek… Büyümek için belki daha Güneşin sıcağını yüzümde, sabahın tatlı do- güvenli bir zaman bulabilirim.” Ve ikinci to- kunuşunu yapraklarımda hissetmek istiyo- hum beklemeye başlamış. rum!” dedi. Ve büyümeye başladı tohum. İkinci tohum ise, “Ben korkuyorum” dedi; Birinci tohum köklerini toprağın derinlikleri- “Köklerimi altımda yatan toprağın derinlikle- ne, filizini yeryüzüne gönderirken tomurcuk rine gönderirsem, karanlıklarda beni neyin tomurcuk, yumuşamış olan bahar toprağını beklediğini bilemem. Üstümdeki toprağı zor- eşeleyen bir tavuk bulmuş ikinci tohumu ve layıp yeryüzüne çıkmaya çalışsam, filizlerim bir lokmada yutuvermiş onu.

14 Hüseyin Bektaş, yaşantısı boyunca risk al- ESK‹ JUDOCU maktan hiç çekinmeyen Ankara’nın başarılı iş Hüseyin Bektaş, tanıdığım en vefalı insanlardan adamlarındandır. En zor işleri ve ilkleri tespit biridir. Devletle işi olmaz o nedenle makamda- edip büyük bir cesaretle girişen ve tuttuğunu kilerle değil emeklilerle daha çok ilgilenir. Dost koparıp başarıyı her zaman yakalayan bir canlısıdır, arkadaşları için canını verir. özelliği vardır. Zamanında Türkiye’yi uluslararası yarışma- Son yıllarda kendini tamamen üretime adayıp larda temsil etmiş bir judocudur, spora olduk- zeytinyağında adına marka yaratan emekli ça düşkündür. Yarbay Naci Yıldırımer, Hava Kuvvetleri’nde Sosyal sorumluluk projelerini hiç ihmal et- komuta kademesindeki pek çok komutana mez. Hüseyin Bey memleketi olan Hayma- emir subaylığı yaptı. Komutanlar makam na’ya Nuri Bektaş Anadolu Lisesi’ni yaptır- araçlarında sabahın erken saatinde hep 89.5 mıştır. Rahmetli ağabeyi ile inşaatına başladı- frekansında Radyo Bek’i dinlerdi. Bir gün ko- ğı okulu, ağabeyi vefat edince Hüseyin Bey mutanı “Yahu bu müzikler beni çok dinlendi- katkıda bulunan diğer dostlarıyla birlikte bi- riyor, kimdir bu radyonun sahibi, rica etsek tirdi. Okula sürekli destek vermektedir. bize CD verir mi?” dedi. Naci de Radyo Bek’in 150 çocuğa burs vermektedir. Çanakkale Za- sahibi Hüseyin Bektaş’a iletip, hemen CD’yi feri temalarıyla donatılmış bir otobüsü Anka- hazırlattı. Özel radyoların yeni faaliyete geçti- ra Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bağışlamıştır. ği dönemde hiç reklam almadan Radyo Bek’i Bektaş çok ilginç bir kişilik. Arabasının baga- insanlara sevdiren Hüseyin Bektaş, unutulma- jı devamlı oyuncaklarla dolu. Mahalleleri do- yan güzellikleri yaşatmaya çalışan, nesli tüke- laşıyor, çocukların oyun alanlarına gidiyor ve nen insan örneklerindendir. Radyo Bek’i belli oyuncak dağıtıyor. bir yaş kesimi sürekli dinliyor. Özellikle Tril- Tarihin korunmasına da özenli bir çaba sarf ye’nin Satın Alma Müdürü Talat Kılıçarslan’ın eden Hüseyin Bektaş’ın en son yaptığı yatırım arabasına ne zaman binsem Radyo Bek çalı- Samanpazarı’na değer katacak. Müthiş bir yor. Müthiş bir arşiv, hem yabancı müzik hem manzaraya sahip olan Samanpazarı Pirinç Türk Sanat Müziği. Han’ın tam karşısında Eski Ankara adında ye- Hüseyin Bektaş, Bilkent Ankuva’da Cafe Ne- ni bir cafe-restoran açtı. uhaus’u açtığında Ankuva’nın ve el yapımı Ülke sevgisini hep ön planda tutan Hüseyin Neuhaus çikolatalarının akıbeti ile ilgili Bektaş, kazandığı her kuruşla yatırım yap- olumlu yorumlar yoktu. O cesaretiyle girişi- makta, ülke ekonomisine katma değer yaratır- me karar verdi. Yenilikler yaptı ve başarılı ol- ken insanlara istihdam sağlamaktadır. du. Cafe Neuhaus’a bir dilek kuyusu yaptırdı. Hüseyin Bektaş, Ankara’nın bağrından çıkan, Belirli zamanlarda Serçe Derneği’nin açtığı bu insanlara elini uzatan, hayırsever ve pek çok kuyudaki toplanan yardım paraları serebral meziyetleri olan müstesna bir isimdir. Emekli çocukların bakımına katkıda bulunmak için olduğum günlerde sudan çıkmış balık gibi do- kullanılmaktadır. laştığım anlarda herkese gösterdiği desteği ba- Bekset adlı taşımacılık şirketindeki araçları na da göstermiştir. İnsanlara ve kurumlara her zaman örnek alınacak standarttadır. Çalış- yaptığı hayırları anlatılamayacak kadar çoktur. tığı sektörde yaptığı her iş örnek seviyededir Eğilip insanları yerden kaldırmak kadar insa- Bektaş’ın. nın kalbine iyi gelen bir antrenman olamaz.

15 Trilye’den Esintiler...

GELECE⁄‹N‹ ÖNCEDEN B‹Ç‹MLEND‹RENLER er şeyden sürekli şikayet eden, her gün haya- ha ne kadar bekleyeceklerini sormaya başladı. Ba- Htının ne kadar berbat olduğundan yakınan bası onun bu ısrarlı sorularına cevap vermedi. Yir- kız, hayatın kendisine göre çok kötü olduğunu her mi dakika sonra adam cezvelerin altındaki ateşi fırsatta dile getiriyordu. Sürekli savaşmaktan, mü- kapattı. Birinci cezveden patatesi çıkardı ve bir ta- cadele etmekten yorulmuştu. Yaşam ona göre çok bağa koydu. Daha sonra son cezvedeki kahveyi bir kötüydü. Bir problemi çözer çözmez, bir yenisi çı- fincana boşalttı. Kızına dönerek sordu: “Ne görü- kıyordu karşısına. yorsun?” Genç kızın bu yakınmaları karşısında mesleği aş- “Patates, yumurta ve kahve,” diye alaylı bir cevap çılık olan babası ona bir hayat dersi vermeye niyet- verdi kızı. lendi. Bir gün onu mutfağa götürdü. Üç ayrı - “Daha yakından bak bir de” dedi baba, “Patatese yi suyla doldurdu ve ateşin üzerine koydu. Cezve- dokun.” lerdeki sular kaynamaya başlayınca, bir cezveye Kız denileni yaptı ve patatesin yumuşamış olduğu- bir patates, diğerine bir yumurta, sonuncusuna da nu söyledi. kahve çekirdeklerini koydu. Daha sonra kızına tek “Aynı şekilde yumurtayı da incele.” kelime etmeden beklemeye başladı. Kızı da hiçbir Kız, kabuğunu soyduğu yumurtanın katılaştığını şey anlamadığı gibi bu faaliyeti seyrediyor ve so- gördü. En sonunda kızının kahveden bir yudum nunda karşılaşacağı şeyi görmeyi merakla bekli- almasını söyledi. Söyleneni yapan kızın yüzüne, yordu. Ama o kadar sabırsızdı ki sızlanmaya ve da- kahvenin nefis tadıyla bir gülümseme yayıldı. Ama

16 yine de bütün bunlardan bir şey anlamamıştı: “Bü- niz manzaralı şehirlerinden birisi olan İstanbul’a tün bunlar ne anlama geliyor baba?” tayin edildi. Sarayburnu Sirkeci Levazım Amirli- Babası, patatesin de yumurtanın da kahve çekir- ği’nde görev yaptı. Fakat deniz kenarında pek deklerinin de aynı sıkıntıyı yaşadıklarını, yani mutlu etmediler onu. Katakullici bazı müteahhit- kaynar suyun içinde kaldıklarını anlattı. Ama her ler çizgisini bozmayan bu Anadolu evladına usul- biri bu sıkıntı karşısında farklı farklı tepkiler ver- süz işler teklif etti. Hatta bir gün valiz dolusu pa- mişlerdi. Patates daha önce sert, güçlü ve tavizsiz ra ile gelmiş birisi. Karşılığında malı görmeden görünürken, kaynar suyun içine girince yumuşa- imza atmasını, kötü ve eksik malı geçirmesini is- mış ve güçten düşmüştü. Yumurta ise çok kırılgan- temiş. Talat Bey adamı kovalayıp, valizi tekmele- dı; dışındaki ince kabuğun içindeki sıvıyı koruyor- miş. Adam hem bağırmış hem de onu Siirt’e sür- du. Ama kaynar suda kalınca, yumurtanın içi sert- düreceğini söylemiş. Gerçekten de öyle olmuş. leşmiş, katılaşmıştı. Ancak, kahve çekirdekleri Üç ay sonra Talat Bey Siirt’e sürüldü! Dürüst ol- bambaşkaydı. Kaynar suyun içinde kalınca, kendi- manın ödülünü aldı. leri değiştiği gibi suyu da değiştirmişlerdi ve orta- Subaylığını hep kritik görevlerde geçirmiştir. Ken- ya tamamen yeni bir şey çıkmıştı. disine emanet edilen devletin her kuruşunu “Ye- “Sen hangisisin?” diye sordu kızına. “Bir sıkıntı tim hakkı var” diyerek kollamasını bilmiştir. kapını çaldığında nasıl tepki vereceksin? Patates Emekli olduğunda ne bankada parası, ne evi, ne de gibi yumuşayıp ezilecek misin, yumurta gibi kalbi- arabası olan Talat Bey, emekliliğinin tadını yine ge- ni mi katılaştıracaksın, yoksa kahve çekirdekleri ce gündüz çalışarak çıkarmıştır. Gıda toptancılı- gibi başına gelen her olayın duygularını olgunlaş- ğında Türkiye’nin tanınmış firmalarından Öz Ri- tırmasına ve hayatına ayrı bir tat katmasına izin mi ze’de aktif görevlerde bulunduktan sonra bir yaz vereceksin?” günü, çok sıcak bir havada kendi elleriyle, kan ter Talat Kılıçarslan, Silahlı Kuvvetler’den Yüzbaşı içinde kalarak getirdiği oğlunun davetiyesini tes- rütbesi ile emekli olmuş, nesli tükenen insanlar- lim ederken Trilye’li olmak istediğini söylemiş ve dandır. Trilye’nin uzun yıllardır Satın Alma ve Me- ondan sonra yepyeni bir hayata adım atmıştır bu sul Müdürlüğü görevini yürüten Kılıçarslan ile dürüst insan. 1988 yılında tanıştım. Bir yaz günü çiçeği burnun- Ülkeye iki değerli evlat yetiştiren Talat Bey’in kızı da bir Üsteğmen Levazım Saymanlığı’na atanmıştı Özlem, ODTÜ Uluslararası İlişkiler bölümünü de- Siirt Tugayı’nın. Bezgin ama onurlu bir duruşu rece ile bitirdikten sonra New York Üniversite- vardı. Dik duruşuyla çiviye benzetmiştim kendisi- si’nde Siyaset Bilimi bölümünde doktorasına baş- ni. Bilirsiniz ilk çekici dik duran çivi yer kafasına. lamıştır. Oğlu Barış ise Remax firmasında Satış Talat Bey’in de böyle bir çekiç yediği belliydi. Nor- Taktikleri, Etkili İletişim, Beden Dili, Takım Çalış- malde İstanbul, Ankara, İzmir gibi şehirler atama- ması, Kişilik Tipleri ile ilgili eğitim vermektedir. larda “A Bölgesi” olarak adlandırılır. Asgari ve aza- mi kalış süreleri bellidir. Belli ki Talat Üsteğmen Uzun yıllar devletin menfaatlerini korumada gös- bir vukuat işlemiş! Çünkü zamansız bir tayindi. terdiği titizliği iş yerinde de gösteren Talat Bey’in en büyük destekçisi ülkenin her yerinde görev Talat Bey, Astsubay okulunu bitirdikten sonra bin- yaptığında hep yanında olan çocukluk aşkı Sühey- lerce kişinin girdiği sınavda birinciliği kazanıp, su- la Hanım’dır. Yaşamdaki hevesi hiç kırılmayan Ta- bay hazırlama okulundaki eğitimini tamamladı ve lat Bey sanki hayata yeni başlıyormuş gibi, her gün subay oldu. heyecanını ve şevkini sürdürmektedir. ‹ UNVANI VAR Hayatta her zaman; saygı duyulacak veya duyul- 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’nda topçu sınıfında gö- mayacak iş diye bir ayrımın bulunmadığını, ileti- revliyken Rumların havan atışları tacizine uğradı şim kurmanın yalnızca konuşmak olmadığını, ast- ve yaralandı. Uzun bir süre ameliyat ve tedavisi ları ile aynı asansöre binmenin asansörü düşürme- sürdükten sonra “Sınıfı görevini yapamaz” kara- yeceğini, saygının el pençe divan durmak olmadı- rıyla levazım sınıfında görevlendirildi. Yıllardır Al- ğını, “Özür dilerim” demenin küçültücü ve yöne- lah’tan istediği subay olup deniz kenarında bir yer- ticiliğin sadece emir vermek olmadığını bilen, de görev yapmaktı. Bu duası kabul gördü ki Talat kendisi ve tüm dünya ile barışık, bunları tüm çev- Bey, hem subay oldu hem de dünyanın en iyi de- resine anlatıp aşılayacak kişiler aranmaktadır.

17 Trilye’den Esintiler...

ANLATMASAM OLMAZDI

ensiyon Pinto’nun “Anlatmasam Olmazdı” ki- dan hep baş ağrısı yapardı. Btabını okudum geçenlerde. Kitabın ismi il- Yurt dışına seyahatlere gittiğimde iki çanta şarap ginçti, ben de isimden yola çıkarak 2005 yılından taşırdım kabin bagajında. Hele ABD’ye gittiğimde bu yana bu köşede sizlerle paylaştığım, anlattığım doldururdum çantaya Robert Mondavi, Chablis, konulara yenilerini eklemeye karar verdim. Köşe- Zinfandel, Chardonnay’leri. O zamanlar şu anda- de siyasi içerikli konulardan özellikle uzak dur- ki emniyet tedbirleri uygulanmıyordu uçaklarda. maya çalışıyorum ama gördüklerimi, yaşadıkları- Sonuç hiç de iyi olmadı benim için. Belimde L4 mı özele girmeyecekse anlatmasam olmazdı. ve L5’lerde disk kayması oldu. O nedenle ayakta Hayatın nimetlerinden faydalanmadan 10 yıl faz- uzun süre kaldığımda sıkıntı yaşıyorum belim- la yaşamanın gereksiz olduğuna inanan bir felse- den. Bize sirke içirilenlerin yüzünden böyle bir fe yapısındayım. Giyineceksem en iyisini, yemek sakatlığım kaldı. yiyeceksem en iyi yeri, içki içeceksem en kaliteli- sini tercih ederim. Çernobil’den sonra 20 yıl hiç On yıldır Trilye Restoran’ın işletmeciliğini yapan yerli çay içmedim. Firmaların şarap diye bize sir- ve Başkent’te yakın tarihi en iyi yaşayanlardan bi- ke yutturdukları yıllar uzun süre yerli şarap içme- risiyim. “Türkiye nereye gidiyor”, “İleriki yıllarda dim. Hele rakı eskiden sadece tekelde şeker pan- içki içebilecek miyiz” gibi söylentilere hep gülüp carı melasından yapılırdı. Üzüm kullanılmadığın- geçtim ve yıllar beni haklı çıkardı.

18 Türkiye, şeker pancarı melaslı o kötü rakılardan kantalarında menülere girdi. Philip Morris’te, bu dönemde kurtuldu. Onlarca rakı çeşidi, kalite- Marlboro’da Pazarlama Müdürlüğü, Diageo’da li şarap yapan firma sayısı arttı, yüzlerce çeşit şa- Güney Doğu Avrupa Pazarlama Direktörlüğü, rap bu dönemde gelişti. Coca-Cola Türkiye Avrasya Pazarlama Direktör- Teknolojinin bu denli gelişmediği öğrencilik yıl- lüğü, Burger King Türkiye Genel Müdürlüğü gibi larımda bir kol saatim vardı, sık sık arıza yapardı görevlerde bulunan Galip Yorgancıoğlu kusursuz ama o bile günde iki kez doğruyu gösterirdi. Ben bir kariyer çizgisine sahip. de bunları bildiğim ve yaşadığım halde anlatma- sam olmazdı. HEYECANI B‹TM‹YOR Ne zaman yeni bir ürün çıkarsa, hemen özenli bir Adamın biri şafak vakti yolda giderken toprakla paketle, Yorgancıoğlu imzalı zarif bir mektupla cebelleşen yaşlı bir adam görür. Sabahın erken sa- ulaştırır restoran sahiplerine. Öyle bir inceliktir atlerinde yaşlının toprakla uğraşması tuhafına ki bu davranış tahmin edemezsiniz. Eskiden do- gitmiştir, ona sorar: ğa, emek, sermaye, girişim gibi üretim faktörleri “Sabahın bu erken vaktinde ne uğraşırsın toprak- yeterli olunca ürün pazardaki yerini alırdı. Ama la be ihtiyar?” artık yeterli olmuyor. Satış ve pazarlama ön sıra- Yaşlı adam bir yandan işine devam ederken bir lara geçti. İşte Galip Yorgancıoğlu bunu Türki- yandan da cevap verir: ye’de en iyi şekilde yapıyor. Sheraton Oteli’nde yaptıkları tadım organizasyonu şimdiye kadar be- “Harnup (keçiboynuzu) sürgünü dikip duruyo- rum görmez misin a evlat?” nim Ankara’da gördüğüm en görkemli faaliyetti. “Görüyorum görüyorum da bu sürgünden erecek Heyecanını hiç yitirmiyor, her türlü yeniliği ta- harnupu yese yese torunların yer biliyor musun?” kip ediyor, ilginç bir kişilik Yorgancıoğlu. 2009 yılında NTV’de Vedat Milor’un “Tadı Damağım- Yaşlı adam hiç istifini bozmaz. Bir eliyle eşelerken da” adlı programına konuk olduğumda Vedat öbür eliyle yakındaki harnup tarlasını göstererek Bey, yayınlarımdan ve yemek kitabımdan bahset- yanıt verir: mişti. “Trilye’nin Balık Sevdası isimli kitabını ba- “Bilmez miyim bilirim elbet. Ben de dedemgille- na dostum Galip Yorgancıoğlu hediye etti” de- rin diktiği harnup sürgününden yiyorum ya!” mişti. İnce ruhlara hitap eden önemli özelliklere Uzun süredir gıpta ile izlediğim, Türkiye’nin ye- sahiptir Galip Bey. tiştirdiği en kıymetli yöneticilerden Mey İçki’nin Dünyanın en ünlü restoranlarından Fat Duck, CEO’su Galip Yorgancıoğlu nisan ayında “Kayra Hakkasan gibi mekanlara, Londra’ya gittiğimde Restoran Haftası” etkinlikleri için Ankara’ya geldi fırsat buldukça uğruyor, Kayra’nın Imperial gibi ve bir gece basın mensuplarıyla Trilye’de yemek ürünlerini menüde görünce büyük bir keyifle si- yedi, sohbet etti. pariş veriyorum. Her zaman ayakları yere basmıştır Yorgancıoğ- Dünya devi Diageo alkol grubunun bünyesine gi- lu’nun. Üç yıllık bir şarabı eline alıp “Türkiye’nin ren Mey İçki’nin Türk rakısını ve şarabını aranı- en iyi şarabı” diye hava atmadı hiçbir zaman. lan marka olarak pazarda yerleştireceğine olan Emin adımlarla ve kararlı bir şekilde ilerledi. So- inancım Yorgancıoğlu’nu tanıdığım günden beri nunda başardı. Gururlandığımız ürünler yarattı. sürekli artmaktadır. Hayatı yaşam kılanın insanlar, aşkı aşk yapanın duygular, şarabı şarap yapan unsurun uzun yıllar, Başarı, parmaklar arasından kayan ince kum veya emek ve çaba olduğunu ilk günden vurguladı fıçıdan süzülen su gibidir. Onu tutmak isteyen Yorgancıoğlu. gece gündüz çabalar. Girdiği sektörde sert değişim rüzgarları estiren Size bu dünyada bir şeyi değiştiremeyeceğinizi Yorgancıoğlu, Mey şirketinin piyasa değerini yedi söyleyecek iki tür insan vardır; biri böyle bir şeyi yılda yediye katladı. Marka sayısını 12’den 60’a denemekten korkanlar, biri de sizin başarılı olma- çıkardı. Ürettiği şaraplar dünyanın en ünlü lo- nızdan.

19 Trilye’den Esintiler...

E⁄‹T‹ME ÖMRÜNÜ ADAYANLAR enç bir adam, değerli taşlara ilgi duyunca “Avucunu aynen böyle kapalı tut ve bir yıl bo- Gmücevher ustası olmaya karar vermiş. yunca hiç açma. Bir yıl sonra tekrar gel.” Ülkedeki en iyi mücevher ustasını aramaya Genç adam evine dönmüş. Kendisini merakla başlamış. Sonunda bulmuş, yanına varmış. bekleyen annesiyle babasına neler olduğunu Bir süre bekledikten sonra usta tarafından ka- anlatmış. Anlattıkça, kendisine çok anlamsız bul edilmiş. Genç adam heyecanla, taşlara ilgi gelen bu hareketi ve soğuk konuşması nede- duyduğunu ve iyi bir mücevher ustası olmaya niyle kızdığı ustaya olan öfkesi artıyormuş. karar verdiğini anlatmış. Yaşlı usta sesini çı- Günler geçmiş. Genç adam sürekli söyleniyor karmadan genç adamı dinlemiş, sözleri bitin- ama avucunu hiç açmıyormuş. Her önüne ge- ce de ona bir taş uzatmış: lene ustadan yakınıyor ama avucunu hiç aç- “Bu bir yeşim taşıdır.” mıyormuş. Avucu kapalı uyuyor, bütün işleri- Sonra genç adamın avucuna taşı bırakmış ve ni diğer eliyle yapıyormuş. Ve bu duruma da avucunu kapatmış; giderek alışmaya, diğer elini çok rahat kullan-

20 maya başlamış. Uyurken yanlışlıkla avucu Türk-İngiliz Kültür Derneği topluma, kültür açılıp taş düşmesin diye hep yarı uyanıkmış. varlıklarına, çevreye ve doğaya duyarlı bir si- Böylece bir yıl geçmiş, her günü zorluklarla vil toplum kuruluşudur. Hiçbir yerli ve ya- dolu, her gecesi de yarım uykuyla yaşanmış bancı kuruluştan maddi katkı almadan faali- bir yıl tamamlanmış. yetlerini yürüten dernek; sergi, konferans, Genç adam, tam bir yıl sonra, büyük ustanın konser, panel, seminer ve geziler, tiyatro, karşısına çıkmış. Usta bir süre beklettikten film gibi gösterileri öğrencilerine ve diğer ka- sonra yanına gelince, genç adam ne kadar saç- tılımcılarına ücretsiz olarak sunmaktadır. ma bulursa bulsun, bu sınavı başarıyla ta- mamlamış olmanın verdiği gururla elini uzat- Neşe Hanım, 1978 yılından beri dernekte ak- mış, avucunu açmış: tif görevlerde bulunmakta ve iki ülke arasın- daki köprülerin oluşmasında büyük katkı “İşte taşın. Bir yıl boyunca avucumda taşıdım. sağlamaktadır. Türkiye ve İngiltere arasında- Şimdi ne yapacağım?” Yaşlı usta sakin bir ses- le yanıt vermiş: ki kültür ilişkilerine yapmış olduğu katkılar- dan ötürü İngiliz Kraliyet Nişanı OBE (Order “Şimdi sana bir başka taş vereceğim. Onu da of the British Empire) alan Neşe Hanım, Tür- aynı şekilde avucunda taşıyacaksın.” kiye’de kadın olarak bir ilke imza atmıştır. Bu söz üzerine genç adam bütün sükunetini Titiz bir çalışma anlayışıyla, çağın gereksi- kaybetmiş, bağırıp çağırmaya başlamış. Yaşlı nimleri doğrultusunda geçmişten örnek ala- ustayı bunaklıkla, delilikle suçlamış. Mücev- rak ama hep ileriye bakarak faaliyetlerine de- her ustalığını öğrenmek için gelen genç bir in- vam eden Coşkunsu, balık ve deniz ürünleri- sana böyle eziyet ettiği için hasta olduğunu ne oldukça ilgilidir. bağırırken, yaşlı usta ona hissettirmeden bir taşı avucuna sıkıştırmış. Öfkeden yüzü kıp- FAHR‹ KONSOLOS kırmızı genç adam, bir yandan bağırıp çağırır- ken, avucundaki taşı hissetmiş. Koltuklarının altında karpuzlar çoktur Neşe “Dur” demiş, “Bu taş yeşim taşı değil usta!” Hanım’ın. Aynı zamanda İngiltere’nin Bod- rum Fahri Konsolosluğu görevini yürütmek- Neşe Coşkunsu’yu Trilye’nin açıldığı ilk gün- tedir. Ayrıntılardan hiçbir zaman nefret et- lerden beri tanırım. Sabırlı, kibar, çalışkan, azimli, hedeflediği işe odaklanan ve mutlaka meyen, ayrıntılar üzerinde dikkatle duran, başaran çok özel bir hanımefendidir. Türkçe- yaptığı her işi en iyi şekilde yapan Coşkun- yi güzel konuşan, farkındalığı her zaman his- su’nun bu başarıları elde etmesinde tesadüf sedilen Neşe Hanım’a tam bir İstanbul hanı- ve şansın payının olmadığını, yapılması gere- mefendisi deyimi çok yakışmaktadır. ken hiçbir şeyi ihmal etmediğini, onu yıllar- Türk-İngiliz Kültür Derneği Genel Müdürlü- dır yakinen izleyen birisi olarak çok iyi bil- ğü görevini yürüten Neşe Coşkunsu çok aktif mekteyim. bir çalışma temposu içerisindedir. Türk-İngi- Sabır, azim ve çalışkanlık onu yaşamı boyun- liz Kültür Derneği, Türkiye Cumhuriyeti ile ca hep zirvede tutmuştur. Başarı için hep ıs- Birleşik Krallık arasındaki kültür ilişkilerini rarcı olmuştur. Onun bu başarısı herkese il- Türkiye yönünden geliştirmek ve kuvvetlen- vermektedir. dirmek amacıyla 1951 yılında kurulmuş bir dernektir. Bu süreden beri Türkiye-İngiltere Başarının en zor tarafı şudur; her zaman ba- arasında etkili bir köprü oluşturan çağdaş ve şarılı olmak zorundasınız. İşte buna en iyi yenilikçi eğitimden yana olan dernek, pek çok örnektir Neşe Hanım. Var oldukça başarı hep kültür etkinliğine imza atmaktadır. onunla birlikte gelecektir.

21 Trilye’den Esintiler...

SIRADIfiI YÖNET‹C‹LER

enizde bulunan şişe ya da lamba ve içinden birçok şey arasında kararsız kaldım. Birinci iste- Dçıkan cin hakkında sayısız masal, hikaye ğim şu: Beni zeki bir insan yap ki sonra isteye- vardır. Bunlardan bazıları çok bilinir. Bilinme- ceğim iki şeyi bulabileyim.” yen bir tanesi zeka hakkındadır. Cin, “Tamam” der ve balıkçının isteğini yerine Balıkçının ağına bir eski şişe takılır. Balıkçı şişe- getirir. Sonra diğer isteklerini söylemesini bek- nin kapağını açar açmaz içinden cin çıkar, balık- ler. Ama bir süre sonra bakar ki balıkçı hala di- çıya sorar: ğer isteklerini söylemiyor, “Haydi diğer iki iste- “Sen beni yüzlerce yıllık mahpusluğumdan kur- ğini söyle” der. Balıkçı bir an düşünür, cevap ve- tardın. Benden üç şey isteyebilirsin. Bunlar ne rir: “Sağol, başka bir şeye ihtiyacım yok.” olursa olsun, üçünü de yerine getireceğim. Dile Turgay Durak zekasıyla, çalışkanlığıyla, yöneti- benden ne dilersen!” Balıkçı biraz düşünür, son- ciliğin zirvesindeki başarı efsanesiyle kendini ra kendisini bekleyen cine dönüp cevap verir: kanıtlamış, Türkiye’nin yetiştirdiği çok başarılı “İsteyecek bir şey bulamadım, daha doğrusu bir isimdir.

22 Robert Koleji’nde parlak bir öğrenci olup okulu na umut olacağına gönülden inandıklarını dile başarıyla bitirdikten sonra lisans ve yüksek li- getiren Durak, iki hamle sonrasını gören, hol- sans eğitimini Northwestern Üniversitesi Maki- dingi global ekonominin güç koşullarında başa- na Mühendisliği bölümünde tamamladı. rıya taşıyan pek çok özellik sahibi istisna bir ki- 1976 yılından beri Ford Otosan’ın çeşitli kade- şiliktir. melerinde görev yapan ve 2002 yılından itibaren Lüzumsuz işlerle uğraşmayan, sağlığına dikkat de Ford Otosan Genel Müdürlüğü görevini yü- eden ve düzenli bir yaşam sürdüren Durak, her rüten Durak’ın, genel müdürlüğü döneminde zaman hangi işi yaparsa en iyi yapmaya odakla- Ford Otosan toplam otomotiv pazarında lider nır. olmuştur. Bu başarının sağlanmasında Turgay Özel yaşamında da iş yaşamında da hep pozitif Bey’in önemli hizmetleri olmuştur. düşüncelere sahip olan Durak, zorluklardan as- 2007 yılından itibaren Koç Holding Otomotiv la yılmaz. Ancak ihtiyatlı bir iyimserlikle yakla- Grubu Başkanlığı görevini yürüten Durak, İs- şır. tanbul Sanayi Odası Meclis Üyesi’dir. Koç Holding’in geleceğe yönelik yatırımlarda Koç Holding’in Dışişleri Bakanlığı’ndan transfer önemli imzalar atmasında etkin rol oynayan ettiği çok değerli bürokrat Ufuk Çıplak beni ara- Durak, Avrupa’daki belirsizlik sonrası yeni bü- yıp “Süreyya Bey, cumartesi günü ailesiyle bir- yüme alanları yaratıldığına ve risklerin coğrafi likte Turgay Bey restoranınızı ziyaret edecek” anlamda dağıtılması gerektiğine inanmaktadır. deyince çok mutlu oldum. Deniz ürünlerine ol- Yöneticilerin şirketlerini başarıya ulaştırması dukça ilgili Turgay Durak, haziran ayında Tril- için dünyayı takip ederek risk yönetimine önem ye’ye bir öğle yemeği için uğradı. Kendisi ile kı- vermesi gerektiğini söyleyen Durak, zorlu eko- sa bir sohbet olanağı bulabildiğimiz Durak feyz nominin her zaman fırsat yaratabileceğini vur- alınabilecek, örnek bir insan. Son derece hüma- gulamaktadır. Holdingin ihracat ve yurt dışı nist bir yapıda olan Durak, iş hayatında da oyu- operasyonlarda büyük başarı kaydetmesi kendi- nun kurallarına harfiyen uyar. Trilye’nin müda- sini oldukça mutlu etmektedir. vimlerinden değerli iş adamı Mustafa Koç’un bi- le “Pazarlık yapacağım zaman karşıma Turgay Türkiye ekonomisinin potansiyelini anlatırken, Bey çıkmasın” dediği olmuştur. Durak, müthiş genç ve dinamik nüfus yapısının öne çıkarıldı- pazarlık yeteneğine sahip, şirket menfaatlerini ğında bu potansiyeli değerlendirecek istihdam üst derecede koruyan bir yapıdadır. Yoğun iş yaratma konusundaki yetersizliğin Türkiye’nin temposunda kendisine en büyük desteği veren büyümesi konusunda her zaman oluşan engel sevgili eşi Nesligül Hanım adeta başarısının ar- olduğunu ancak 2001 krizi sonrasındaki hızlı kasındaki güçtür. büyüme döneminde bu engelin aşıldığını ve hız- lı bir istihdam artışı sağlandığına çok mutlu ol- 1OO M‹LYARLIK CEO duğunu, heyecanlandığını vurgulayan Durak; Türkiye’nin 100 milyarlık ciro barajını aşan ilk uzun soluklu küresel trendlere bakıldığında, ar- holding yöneticisi olma unvanını kazanan Du- tan enerji talebi, bunun beraberinde getirdiği rak, sosyal sorumluluk projelerinde de hep ön- çevre sorunları, yaşlanan nüfus, sağlık ve bakım cülük yapmaktadır. Koç topluluğunun “Ülkem hizmetleri sektöründe büyüme gibi konuların İçin” projesinin 2010 – 2011 yılı uygulaması ön plana çıktığını söyleyerek gençlere ve yeni iş olarak sürdürdüğü “Ülkem İçin Kan Veriyo- kuracaklara da yol haritası çizmektedir. rum” kampanyası kapsamında Koç Holding CE- O’su Turgay Durak bir ünite kanın üç hayat için Hiç kimse, başarı merdivenlerini elleri cebinde umut olduğunu vurgulayarak bu bakış açısıyla tırmanmamıştır. iki yılda 215 bin kişinin hayatına dokundukları- Başarınızın büyüklüğünü, inancınızın büyüklü- nı söylemiştir. Kampanya ile milyonların hayatı- ğü belirler.

23 Trilye’den Esintiler... TIM GROSER TR‹LYE’YE KONUK OLDU illi Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, ma- Myıs ayında Yeni Zelanda Ticaret Ba- kanı Tim Groser onuruna Trilye’de yemek verdi. Göreve başladığı günden beri Milli Eğitim Bakanlığı’nda radikal değişiklikler yapan ve işletme yönetimi üzerine yazdığı pek çok kitapla da tüm işletmecilere ya- rarlı bilgiler aktaran Dinçer, deniz ürünle- rine düşkün Yeni Zelandalı Bakana Türk denizlerinin nadide ürünlerini tattırdı. Tuzda balık seremoni ile ikram edilirken tüm konuklar hayretlerini gizleyemedi. “Yeni Zelanda’da pek çok balık yememize rağmen bu kadar lezzetlisi ile ilk kez kar- şılaşıyoruz” diyen Groser, çok mutlu bir şekilde ayrıldı. Biz de kendisinin bu ziyaretini asla unut- mayacağımızı göstermek için fotoğrafını çerçeve yaptırıp restorana asacağımızı belirttik. GARO MAFYAN TR‹LYE’YE KONUK OLDU rilye’nin açıldığı günden beri Ankara’ya her geldi- Tğinde restorana uğrayan, Türkiye’nin en ünlü mü- zisyen ve bestecisi Garo Mafyan, mayıs ayında kendisi- nin başarısını yakalamasında çok büyük etkileri olan ekibiyle Trilye’de mutlu saatler geçirdi. Ankaragücü-Fe- nerbahçe maçına denk gelen gece, kulakların pür dikkat maçtan gelecek haberlere dikilmesine neden oldu. Deniz mahsullü mezelere oldukça meraklı olan Mafyan, uçağın kalkış saatine kadar her dakikasını Trilye lezzetleriyle geçirir. Son derece sempatik ve mütevazı kişiliğiyle, res- torana her geldiğinde herkesin ilgi odağı olan Mafyan, bu kez de gülücüklerle en kısa zamanda tek- rar geleceğini ifade ederek restorandan ayrıldı. AM‹KL‹O⁄LU A‹LES‹ BABALAR GÜNÜ’NÜ TR‹LYE’DE KUTLADI alışma ve Sosyal Güvenlik eski Bakanı, Doğan Hol- Çding Ankara Koordinatörü Ateş Amiklioğlu, eşi Se- her Hanım, kızı Ebru Hanım, oğlu Anıl Bey, gelini Mari- a, torunları Naz ve Nil, Babalar Günü’nü kutlamak için bu yıl da Trilye’yi tercih etti. Sağlıklı yaşam için her za- man balığı tercih eden Ateş Bey, oldukça mutlu ve neşe- li görünüyordu. Restoranda kendisini tanıyanların ilgi odağı olan Amiklioğlu, yıllardır sürdürdüğü iyi ilişkileri nedeniyle çok geniş bir çevreye sahiptir. Yemeğin sonunda kendi adıyla anılan Ateş tatlısından ter- cih eden Amiklioğlu, en kısa zamanda tekrar görüşmek dileğiyle restorandan ayrıldı.

24 CARLOS’UN VEDA YEME⁄‹ TR‹LYE’DE VER‹LD‹

rilye’nin ilk açıldığı yıllarda Türkiye’de gö- Trevli olan Carlos Pinerua ile dostluğumuz uzun yıllardır sürmekte. Amerika’da bulunduğu sıralarda Türkiye’den rastladığı herkesle balık yemekleri kitabı gibi özellikli hediyeler gönderen Carlos’un yıllar sonra yolu tekrar Ankara’da ke- sişti. İnanılmaz bir Türkiye aşığı olan Pinerua 4 yıldır Dünya Bankası Sektör Koordinatörü olarak görev yapıyordu. Yeni görev yeri olan Endonez- ya’ya yakın bir zamanda gidecek olan Carlos’un veda yemeği geçtiğimiz günlerde Trilye’de veril- di. Çok mutlu ama aynı zamanda hüzünlü olan değerli Türk dostu, Türkiye’yi asla unutmayaca- ğını söyleyerek restorandan ayrıldı. KEBAP ‹MPARATORU DEVEL‹ TR‹LYE’YE KONUK OLDU ürk mutfağının lezzetlerini Tkendi ustalığıyla renklendiren Arif Develi, eşi Sevil Hanım ve to- runu Buse Sevil ile nisan ayında Ankara’da idi. Torununa Anıtkabir’i gezdirdikten sonra uzun süredir merak ettiği Trilye Restoran’a geldi. Gaziantepli bir aileden gelen Arif Develi, restorancılığa 1912 yılında kurulan kebapçı salonunda el attı. İstanbul’un çeşitli semtlerinde şu- beleri olan Develi Restoranların sa- hibi Arif Bey ile 1996 yılında Sa- matya şubesinde tanışmıştım. Ye- mek yarışmalarında da fıstıklı ke- bap ile Türk kebabına yorum getir- mişti o yıllarda. Trilye’de gördüğümde çok sevindi- ğim kebap imparatoru Arif Deve- li’nin heyecanının hiç azalmadığını fark ettim, yeni açılımlardan, proje- lerden bahsederken gözlerinde pa- rıltı vardı.

25 PazarPazar GünleriGünleri

Tacal Ailesi Özden ve Tuğra Tacal, kızları Irmak ile birlikte doğum günü kutlaması için Trilye’deydiler. Tuğra Bey’in mut- luluğu gözlerinden okunuyordu.

Ünlü Ailesi Edgü ve Ömer Ünlü, kızları İrem pa- zar günleri “Paella Günü”nü kaçır- mayanlardan. Ömer Bey ofisini de Trilye’ye yakın bir yere taşıyarak komşumuz oldu.

Güdüllüo¤lu Ailesi Özlem ve Levent Güdüllüoğlu, kızla- rı Yasemin ile Trilye lezzetlerini çok severler. Özlem Hanım’ın doğum gü- nünün kutlandığı yemek çok keyif- liydi.

26 Balık Yiyoruz...

Sayg› Ailesi Biray ve Gökhan Saygı, kızları Nazlı ve Ceylin ile Trilye müdavimlerin- dendir. Levrek ızgara en beğendikleri Trilye lezzetidir.

Sal›rl› Ailesi Begüm ve Sunullah Salırlı, çocukları Ata Hayri ve Melis ile birlikte doğum günü kutladılar. Çikolatalı suflenin keyfine doyamadılar.

Koca Ailesi Canel ve Emre Koca çifti yakın arka- daşlarıyla beraber Canel Hanım’ın doğum gününü Trilye’nin bahçesinde kutladılar. Deniz ürünleri ziyafetiyle çok keyifli bir akşam geçirdiler.

27 HALE ve SEÇK‹N ZEYREK çiftinin k›zlar› ÖYKÜ, TR‹LYE’nin en küçük bal›kseverle- rinden.

EBRU ve HASAN GÖRAY çiftinin ikinci çocuklar› EREN de TR‹LYE fanati¤i ol- ma yolunda h›zla ilerliyor. Eren bal›k çorbas›n›n tad›na doyamad›.

FUNDA ve HAKAN YALÇIN’›n o¤ullar› KEMAL, levrek ›zgaradan vazgeçmiyor. Bal›¤›n› bitirmeden çikolatal› sufle sipari- flini de verir.

28 S‹NEM ve U⁄UR BÜR’ün o¤ullar› Uras etrafa gülücükler saçarak bal›¤›n› bekliyordu.

ZUHAL ve KUB‹LAY YILDIRIM’›n k›zla- r› EGE bal›¤›n› kendi bafl›na yedikten sonra oldukça keyifli görünüyordu.

ELENA ve TAMER H‹ÇYILMAZ’›n k›zlar› L‹NA, TR‹LYE’de küçük bal›k yemeyi tercih ediyor. Tatl›lardan da en sevdi¤i ürün makomat pay.

29 30 MaviMavi YengeçYengeç

yak say›s›, bir çift ön ayak ile birlikte on adettir. Yan yana yürüdükleri Aiçin de bütün çeflit ve cinslerine “yengeç” ad› verilir. Yengeçler y›lda bir defa kabuklar›n› yenilerler. Çok kavgac›d›rlar. Kavgalar›nda s›k s›k vücutlar›n›n baz› organlar›n› parçalarlar. Ancak k›r›lan bu organlar bir süre sonra a¤aç dal› gibi yeniden sürerek büyür ve eskisin- den farks›z olur. Yengeçler, bal›klar gibi sudaki havayla yaflarlarsa da solungaçlar›n›n yan›nda süngere benzeyen bir organlar› vard›r ki bu süngerimsi organda bulunan suyla uzun bir süre karada da yaflamalar› mümkün olur. ‹ki yafl›ndan küçük yengeçlerin vücutlar› yeterince etle dolmad›¤›ndan ancak iki yafl›ndakiler yenir. Mavi yengeç, Dalyan’›n sembolü olup çok özel bir lezzete sahiptir. Say›s›z yarar› olan yengeç etine en çok ball› hardal sosu yak›fl›r.

31 Girit Ezme

evdiğiniz tüm güzel yiyecekleri bir araya getirip Girit Ezme adıyla Ssunarsanız kimse hayır diyemez. Yapımı kolay ve pratik, oldukça lezzetli bir .

32 Karpuz Karpaçyo Üzerinde Deniz Tarağı

az aylarında serinletici bir yiyecek olan karpuz, peynir ve deniz tarağıyla Ybirleşince bakın neler oluyor! Karpuzun da karpaçyosu olur mu? Hem de öyle güzel oluyor ki! Fazla karpuz biliyorsunuz glisemik endeksi yüksek olduğu için önerilmiyor artık. Karpaçyo, milimetrik dilimleri ile sizi bu lezzetten mahrum etmemek için biçilmiş kaftan. Çağlalı Lipsoz Aşı şte enfes bir tat. Çocukluk yıllarımızın çağlası, kırmızı balık lipsozla İbirleşince ne oluyor, sizi göğe çıkarıyor. Baştan çıkartıcı bir lezzet. Isırganlı Karidesli Börek er derde deva ısırgan böreğe karidesle birlikte girince damağımıza da Hdeva oluyor. İnanılmaz bir lezzet. Şiddetle önerdiğim, yeni menümüze girecek bir ürün.

35 Portekiz denince akla ilk olarak hüzünlü fadolar gelir. Ancak damak tadına düşkün olanlar Pasteis de Belem olarak bilinen ünlü Portekiz tartlarından bahsedecektir hemen.

u lezzetli tartların ilk olarak 18. yüzyılın baş- lem’deki tarihi dükkanda yiyeceklerinizin yanı- Blarında Lizbon’un Belem bölgesinde Jereni- na yaklaşamayacağı iddia ediliyor. Öyle ki kapı- mos Manastırının rahipleri tarafından yapıldığı sında yaz kış demeden kuyruklar olan bu tarihi rivayet ediliyor. Bundan dolayı genellikle Pasteis pastane sırf bu tartları yemek için yurt dışından de Belem adıyla anılıyor. Ortaçağ Portekiz’inde gelen müşterilere hizmet veriyor. Aradaki bu manastırlarda rahibelerin kıyafetlerinden şarap lezzet farkının sebebi olarak ise Pasteis de Be- yapımına yumurta bir çok farklı alanda kullanıl- lem’in asırlardır saklı tutulan formülü gösterili- maktaydı. Günümüzün meşhur Belem tartları da yor. Bu gizli formülü sadece üç pasta ustası bili- o dönemde fazla kalan yumurtalardan üretilmeye yor ve bu ustalar hiçbir zaman bir arada seyahat başlandı ve yüzyıllar içinde Portekiz’in simgele- etmiyor. rinden biri haline geldi. Belem tartları genellikle pudra şekeri ve tarçın ile Lizbon’un en güzel bölgelerinden birinde kuru- servis ediliyor. Yanına bir de Portekiz kahvesi lu olan Pasteis de Belem evi 1837’den beri müş- söylediniz mi uzun süre unutamayacağınız bir terilerine bu lezzetli tadı sunuyor. Bu tartları el- lezzet yakalamış olacaksınız. Eğer yolunuz Por- bette başka bölgelerde farklı isimler altında bul- tekiz’e düşerse sakin bu muhteşem lezzeti tatma- mak mümkün ancak bu tartların lezzetinin Be- dan dönmeyin.

36

‘dan LondraLondrason izlenimler aziran ayının ilk haftası dünyanın gastro- Hnomi başkentlerinden sayılan Londra’ya kısa bir ziyaret yaptım. Başkalarından duydu- ğum abartılı restoran tavsiyelerini yerinde ince- lemeden, tahlil etmeden asla önermem ve kim- sede hayal kırıklığı yaratmak istemem. Ancak seyahati planladığım tarihlerde Kraliçe’nin tahta çıkışının 60’ıncı yıl dönümü törenleri vardı. Bü- tün İngiltere ayaktaydı. 10 yılda bir yapılan bu törenlere ilgi oldukça fazlaydı. Çünkü İngilizler oldukça yaşlanan Kraliçe’nin 10 yıl daha yaşayıp bir sonraki törene katılıp katılamayacağı konu- sunda endişe taşıyorlardı. Thames Nehri kenarındaki tören oldukça gör- kemliydi. Binlerce gemiden oluşan geçit alayı iz- leyenleri adeta büyüledi. Binlerce tekne Krali- çe’yi taşıyan mavnaya nehir boyunca eşlik etti. Nehrin kenarında toplanan insanların ellerinde periskoplar vardı. Kartondan yaptıkları bu alet- lerle ön sıralarda olamamanın dezavantajını ya- şayanlar kolayca Kraliçe’yi uzaktan izleme şan- sını yakaladılar. Sabahın erken saatlerinden iti- baren nehir kenarı dolmaya başladı. Dürbünler, fotoğraf makineleri, kameralar hiç boş durmadı. Yüzlerce modern umumi tuvalet hazırlanmıştı. Babası Kral 6. George’un ölümü üzerine 1952 yılında Kraliçe olan, 3 Haziran 1953 yılında taç giyen 86 yaşındaki Kraliçe 2. Elizabeth’in “El- mas Jübilesi” için tüm ülke adeta coştu. Uzun yıllardır görülmemiş çapta konserler, hava gös- terileri, sokak partileri herkesi bir araya getirdi. Kraliçe’nin bindiği teknede eşi, çocukları, ço- cukların eşleri, torunları, yakın akraba ve dost- larından oluşan kalabalık bir grup vardı. 4 Haziran günü Buckingham Sarayı’nın hemen önündeki Kraliçe Victoria anıtının çevresinde, bugüne kadar başkentte görülmemiş türde bir konser düzenlendi. Dev konserde, Tom Jones, Elton John, Paul McCartney, Cliff Richard, Mad- ness, Annie Lennox, Shirley Bassey, Jools Hol- land, Jessie J, Sis gibi ünlü isim ve gruplar vardı. Tayland Kralı’ndan sonra dünyanın en uzun sü- re tahtta bulunan kişisi olan Kraliçe Elizabeth, Sir Winston Churchill ile kraliçeliğe adım attı. Jübile haftası nedeniyle okulların bir hafta tatil edildiği İngiltere’de restoranlarda da her zaman- kinden daha fazla hareketlilik yaşandı. DENEMEDEN ‹NANAMAYACA⁄IM Hem ismi henüz duyulmamış, hakkında balon- lar şişirilmemiş gerçek lezzet noktaları hem de abartı derecesi yüksek yerler benim ilgi alanıma giriyor. Dabbous bunlardan birisi. Aylardır merak etti- ğim mekanda deneyim şansını yakalayamadım. Çünkü şubat ayına kadar dolu. Ancak sevgili dostum Hüseyin Özer’le ve diğer arkadaşlarla yürüyerek Dabbous’un kapısına dayandık. İki restorancı olarak bir taktik uyguladık. Restoranı hiç duymamış, tanımıyormuşuz gibi yer istedik. “Kaç kişisiniz” diye sorup yer ayarlamaya çalı- şırken bana rezervasyon yaptırmak için bir haf- tadır uğraşan dar canlı arkadaşım Mete hemen söze atlayıp “Herhalde şubatta yer ayırıyorlar” deyince adam uyandı, restoranın popülerli- ğiyle ilgili bilgimizin olduğunu anladı ve “Do- luyuz” dedi. Fiyatların makul olduğu bu restorandaki de- korasyon da çok ilginç, sade ve kişilikli. An- cak bana askerlerin kışlalarındaki yemekha- neleri anımsattı. Yanımızdaki Türkiye’nin en önemli iç mimarlarından Gülfem Köseoğlu dekorasyonu beğendi. Yemeklerle ilgili yoru- mumuz bir başka sefere kaldı. Uçakta karşılaştığım bir dostum Londra’nın en önemli semtlerinden Mayfair’deki Cipria- ni’yi çok anlattı. Methiyeler düzdü. Özellikle ıstakozlu makarnası konusunda övgü dolu sözler etti. Ben de yine aynı taktikle rezervas- yonsuz bir şekilde restorana gittim arkadaş- larla. Menüde ıstakozlu makarna yok. Bir ara cep telefonumla konuşmak için dışarıya çık- tım. Birkaç dakika sonra masaya geldiğimde garsondan ufak bir fırça yedim. “Arkadaşları- nız sipariş verdi, sizin yüzünüzden onların yemeği de gecikecek, lütfen siparişinizi verin” dedi. Yemekler geldiğinde tam bir hayal kırıklığı yaşadım. Midyeli spagetti, dover dil balığı ol- dukça vasattı. Tatlıları seremoni ile ikram edi- yorlar ama salt kremadan ibaret. Hesap ise ol- dukça fazla. Onun için fazla abartılı reklamla- ra inanmamak gerekiyor. D‹L‹M A⁄LADI Dilimizin ucundaki papillalar eğer güzel bir tatla karşılaşırsanız dilinizi gülümsetir. 49 yıl- dır İngiltere’de restoran işleten İtalyan Loren- zo sıcak bir insan. Restoranı çok kalabalık oluyor. Ama bendeki hayal kırıklığını tahmin edemezsiniz.

40 Deniz mahsullü spagettinin midyesinden baş- lamak istedim; dilime bir acılık geldi. Dilim ağladı ve bana “Yeme” dedi. İyi ki dinlemişim. Yoksa zehirlenecektik. Lorenzo’s London isimli restoranda hiçbir şey yiyemeden çıktım. Bir de ıstakoz bulamayın- ca yerine dil balığı getirdiler ve hesaptan sil- mediler. Launceston Place sokak arasında görülmeye değer bir yer. Ördek yumurtasından beyaz kuşkonmaza kadar çok güzel bir tadım menü- sü aldık. Hele yemeğin sonunda bir peynir şov vardı ki hayvanların sütünü alırken nelere dik- kat edildiğine varıncaya kadar şahane bir su- num yaptılar. Tekrar gidebileceğim bir yer. Meursault muhteşem şarap kavına sahip bir restoran. Yemekler de oldukça güzel. Şarap fi- yatları inanılmaz pahalı. Füzyon mutfağı ya- pıyorlar. Oldukça başarılı. Barı da çok hoş. Sunumlar harika. Wagyu Tartar çok ilginç bir sunumla yapılıyor ama lezzetli. Şekil maksada kurban olmamış. Fazla ismi duyulmamış bu restoranlar bence Michelin adayı gibi. Özer London ve Sofra restoranları her zaman- ki gibi tıklım tıklım iş yapıyor. Hüseyin Özer her zaman fark atıyor. Zaten imkansızı başar- mış. Bir şeyi yapmayı aklına koyan insan, ver- diği kararla engelleri aşarak hedeflerine ulaşır. Fransız devlet adamı Richelieu de Napolyon gibi “imkansız” kelimesinin literatürden çıka- rılmasını, lugatlardan silinmesini isterdi. Onun en çok nefret ettiği kelimeler şunlardı: Bilmiyorum… Yapamam… Mümkün değil. Israrla şunu söylerdi: “Öğrenin! Yapın! Tecrü- be edin!” Süreyya Üzmez

41 İngiltere'nin başkenti Londra'da bulunan ve 135 metrelik yüksekliğiyle dünyanın en büyük dönme dolabı unvanını elinde bulunduran London Eye, muhteşem Londra seyri vaadiyle her yıl, 4 milyona yakın ziyaretçiyi ağırlıyor.

42 avid Marks ve Julia Barfield adlı mimarlar ta- En fazla ilgiyi İspanyol, Fransız ve İtalyanlar’dan Drafından tasarlanarak 2000 yılında tamamla- gören London Eye, her birinde 15 kişinin taşındı- nan London Eye (Londra’nın Gözü) ya da bilinen ğı 32 kapsülden oluşuyor. Hava koşulları uygun diğer adıyla Millenium Jant, aslında bir dönme olduğu takdirde, tüm Londra’yı baştan sona seyir dolap değil bir gözlem tekerleği olarak yapılmış. imkânı sunan 360 derecelik bir tur, yaklaşık 20- 25 dakikada tamamlanıyor. İnşa edildiği yıllarda, modern görünümüyle Lon- dra'nın tarihi siluetine uygun olup olmadığı ko- Londra’nın ünlü Thames Nehrinin kenarında, nusunda tartışmalar yapılmış olsa da, kısa sürede Westminster Sarayı’nın karşısında bulunan Lon- tüm dünyadan turistlerin en çok ilgisini çeken don Eye, yaz ayları hazirandan ekime kadar her Londra simgelerinden biri haline gelmiş. gün saat 10:00’dan 21:00’e kadar açık kalıyor.

43 YARALARINDAN KÜLTÜR DAMLAYAN ÜLKE LLübnanübnan Çok kültürlülük ve çok dinlilik denince akla ilk önce gelebilecek ülkeler listesinin ön s›ralar›n- da flüphesiz Lübnan vard›r. Lübnan’› gezip gö- rünce bunun ne kadar do¤ru oldu¤unu daha iyi anl›yoruz. fiiiler, Sünniler, Ortodokslar, Katolik- ler, Protestonlar, Maronitler ve Dürziler, ülke- nin kozmopolit yap›s›n›n bafll›ca topluluklar›. Farkl› dinler ve kültürlerdeki toplumlar›n bir so- kak ya da mahalle uzakl›kta beraber yaflad›k- lar› bir ülke Lübnan.

YAZI ve FOTO⁄RAFLAR: Olay SALCAN

44 45 975-1990 yılları arasında yaşanan iç savaşın 1yarattığı yaralar, çok derin olmasına rağmen iyileşmeye yüz tutmuş. Ancak hala yaraların iz- lerini görebiliyorsunuz. Beyrut’un içerisinde iç savaş nedeni ile yıkılmış mahalleler ve harap ol- muş binalar görmek mümkün. İç savaştan ka- lan yaraların yanında İsrail bombardımanları- nın açtığı yaralar da derinliklerini sürdürmekte. Tüm geçmişte ve bugün yaşanan olumsuzlar al- tında ciddi bir gelişim savaşı veren Lübnan’ın en büyük sorunu, dışarıya verilen göç. Şu anda Lübnan’da yaşayan nüfusun üç katı büyüklük- teki bir nüfus başka ülkelerde yaşıyor. Ortado- ğu’nun bu acımasız ve huzursuz ortamından dolayı da yeni yetişen nüfusun aklındaki tek şey, bir an evvel ülke dışına gitmek. MODERN VE RAHAT ‹NSANLAR Bütün bunlara rağmen Lübnanlılar, rahat insan- lar. Akdeniz insanının sıcakkanlılığını taşıyan tüm özellikleri ile Orta Doğulu olmanın özellik- lerini bünyelerinde çok iyi harmanlamışlar. Av- rupalılarla işbirliği içerisinde olmalarından kay- naklanan beraberliklerinin bazı yönlerini de bu harmanın içerisine katınca diğer Arap ülkele- rinden farklı bir özellik ortaya çıkmış. Modern ve hayatı yaşamayı seven insanlar. Eğlenmeyi de çok seviyorlar. Bunu gece kulüplerinde gö- rünce daha iyi anlıyoruz. Diğer Arap toplumla- rına göre batı ülkelerine yakın bir hayat stan- dardını yakalamışlar ve yaşıyorlar. Bunun da nedeni, kadınların diğer Arap ülkelerinden çok farklı olarak batı standartlarında aktif olarak sosyal hayatın içerisinde olmaları olsa gerek. Uzun süre yemek masasında kalarak yemek ye- meği çok seviyorlar. Humus, babagannus, kısır, tabule, , gibi yemekleri son derece lezzetli. En ünlü içkisi . Bizim rakı tadında ve anasonlu. Su konduğunda beyazlıyor. Rakı meraklıları için deniz kıyısında balık yerken gü- zel haber. Aman dikkat alkol derecesi yüksek olduğundan oldukça sert, çarpmasın. Ancak Lübnan şarapları da tavsiye edilir. Lübnan’ın en meşhur birası, içimi oldukça kolay ve lezzetli olan Almaza adlı bira. BEYRUT Lübnan denince akla ilk önce hiç şüphesiz Bey- rut geliyor. Gerçekten de Akdeniz’in tüm özel- liklerini bünyesinde barındıran, tüm sıkıntılara görünüşünü içkinizi yudumlarken seyredin. Bu ve yaşadığı acı ve üzüntü veren yıllara rağmen arada Beyrut’un sembolü olmuş Rawcheh Kaya- eğlenceli ve güzel bir şehir. İç savaşta büyük za- larını da görme imkanınız olacaktır. rar görmüş binaların yer yer varlığına rağmen şe- Lübnan’a perşembe akşamından giderek pazar hir oldukça yenilenmiş ve halihazırda da yoğun akşamı döndük. Yani Lübnan, bir hafta sonu ge- bir inşaat faaliyeti sürdürülmekte. Kiliseler ile ca- zisi içerisine sığdı. Beyrut’ta konakladık ve Bey- milerin yan yana ve hatta bitişik vaziyette olduk- rut dışında görülecek yerlere de günü birlik gidip ları, çok sesliliğin beraberliğinin kulağa ve göze geldik. Bu nedenle de gecelerimizi Beyrut’ta yaşa- hoş gelen harmonisi, dünyada Beyrut’tan başka dık. Gerçekten son derece eğlenceli de oldu. Ote- bu kadar yoğun nerede olabilir acaba? Bu özellik limiz deniz kıyısında ve kordon üzerinde olduğu tek başına bile Beyrut’a ayrı bir hava veriyor ve için akşamları kordonda yürüyüş yaparak insan- onu dünyada farklı bir konuma getiriyor. ları ve çevreyi de gözlemleme fırsatımız oldu. Beyrut’un gezilecek yerleri yürüyerek çok rahat Geri kalan tam iki günü de Beyrut dışında önem- bir şekilde gece ve gündüz gezilebiliyor. Güvenli li turizm alanlarını gezerek geçirdik. bir şehir. Polis ve asker tarafından devamlı kon- Beyrut’ta geceler son derece hareketli ve renkli. trol ediliyor. Lübnan’ın en önemli gelir kaynakla- rından birisi de turizm olduğundan, turiste karşı Kaliteli lokantalar ve gece kulüpleri var. Üç gece da son derece kibarlar. Eğer taksiyi kullanmak farklı yerlerde yemek yedik ve gece kulüplerine ihtiyacınız olursa, muhakkak pazarlık edin. Pa- gittik. Daha evvel de söylediğim gibi Lübnanlılar zarlığa rağmen taksi ücretleri, ucuz değil. Oteli- yaşamayı seviyorlar. Marinadaki lokantalarda miz marina, alışveriş ve şehir merkezine çok ya- son derece kaliteli ve lezzetli deniz ürünleri yiyip kın bir yerde, kordon boyu üzerinde olduğu için yanında şarap ya da arak alabilirsiniz. Ayrıca Or- biz hemen hemen her yere yürüyerek gittik. ta Doğu mutfağını tadabileceğiniz kaliteli lokan- talar var. Yemekten sonra sabahın erken saatleri- Şehrin merkezi, iç savaş sırasında yerle bir olma- ne kadar müzik dinleyebileceğiniz ve eğlenebile- sına rağmen yeniden restore edilerek ayağa kaldı- ceğiniz kulüplere gitmeden olmaz. Sundukları rılmış. Burası bir Orta Doğu görünümünden son hizmet ve yaptıkları müziklerde çok başarılılar. derece uzak, modern bir görünüme sahip. Saat İsterseniz masalarda yemek yiyebilir ya da rahat kulesinin etrafındaki Osmanlı döneminden kal- koltuklarda viskinizi yudumlayabilirsiniz. Sah- ma binalar da dikkat çekici. Çok hareketli bir nede müzik yapan gruplar, sahnede on beş, yirmi bölge. Modern alışveriş merkezlerindeki marka dakika kalıyorlar. Kısa bir ara ve diğeri sahne alı- ürünler göz kamaştırıcı. Görülecek yerlerden bi- yor. Müzik gece yarısına doğru başlıyor ve aralık- risi, geçmişi haçlılar dönemine kadar giden bir sız sabahın erken saatlerine kadar devam ediyor. yapı olan St. George Katedrali. Hemen yanında Az bir uyku ve kahvaltı sonrası gezilecek yerleri Refik Hariri’nin anıt mezarı ile Mohammed al- görmek için gezi başlıyor. Hızlı ama bir o kadar Amin Camisi gezilebilir. İç savaş boyunca en şid- detli çatışmaların yaşandığı Place des Martyrs’de- da eğlenceli ve doyurucu bir gezi. Kaldığımız üç ki anıt ziyaret edilebilir. Roma Hamamı ve hara- gece, iki gündüz dolu dolu idi. beleri de bu bölgede görülecek yerlerin başında Perşembe gecesi yaşadığımız ilk geceden sonra sa- geliyor. Kordonda akşam güneş batarken yürü- bah kahvaltısını takiben Jeita Mağarası, Harissa’da- yün ve güneşin denizden batarken o muhteşem ki Meryem Ana Heykeli ve Byblos’u gezeceğiz.

47 JEITA MA⁄ARASI İlk durağımız Jeita Mağarası. Beyrut’un biraz dı- şında yer alan Jeita Grotto, doğanın ne kadar bü- yük bir sanatkar olduğunun güzel bir kanıtı. İki kattan oluşan mağara, dağın altında altı kilomet- re uzunluğunda. Alt katta yer altı nehrinin oluş- turduğu durgun suda teknelerle dolaşılıyor. Üst katta hepsi birer sanat şaheseri olan, seyretmeye doyulmayan ve insanı büyüleyen sarkıt ve dikit- ler yürüyerek geziliyor. Mağaranın içerisinde fo- toğraf çekilmesine izin vermiyorlar. MERYEM ANA HEYKEL‹ İkinci durağımız Beyrut yakınlarında bulunan Harissa’daki Meryem Ana Heykeli. Bu heykel Ak- deniz’e ve Beyrut’a hakim bir tepe üzerine yapıl- mış. Oldukça da yüksek bir heykel. Heykele ka- dar dönerek yükselen bir merdivenle çıkılıyor. Muhakkak bu merdivenle heykele kadar çıkın ve görünen muhteşem manzarayı seyredin. Merdi- venleri çıkmak değil, görünen manzara insanın nefesini kesiyor. Sonra da teleferikle aşağıya, Jo- unieh’e inin ve muhteşem manzarayı içinize sin- direrek, evlerin arasından keyifli bir yolculuk ya- pın. BYBLOS Bugünün son gezi durağı Byblos. Kuruluş tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte 7000 yıl geriye kadar gittiği düşünülen Byblos, Beyrut kentinin kuzeyinde yer alan sevimli bir antik Fenike liman şehri. Şehre girişteki antik sütunlu yolda pek bir şey kalmamış olsa da bugünkü haliyle şehir, eski antik görüntüsünü kısmen koruyor. Sağ taraftaki kaleyi geziyoruz. Buradan denizin ve çevrenin görüntüsü güzel. Sütunlu yolu takip edince Os- manlılar tarafından yaptırılmış olan çarşı hala ayakta. Hediyelik eşyaların satıldığı güzel görü- nümlü bir çarşı. Burada da yan yana duran cami ve kiliseler, insanlık tarihindeki hoşgörünün gü- zel örneklerinden. Camiden gelen ezan seslerine, hemen yakınındaki Haçlı Kilisesi’nde yapılan ayinlerdeki dua sesleri karışıyor. GECE HAYATI Otelimize dönüyoruz. Kısa bir ara ve kordonda yürüyüş. Arkasından güzel bir lokantada yemek. Yorgun muyuz? Hayır. Öyleyse geceye devam ve doğru bir müzikhole; sabaha kadar müzik ve yi- ne müzik. Burada da içkimizi rahat koltuklarda yudumlarken müziğin nağmelerine kendimizi bırakıyoruz. Başlarda insanlar masalarında dans ediyorlar, daha sonra koridorda ve masalarının etrafındaki boşluklarda danslarını sürdürüyorlar. Daha da sonra her yerde; masalar, dans edenler birbirlerine karışıyorlar. Herkes ayakta, hele sa- bahın erken saatlerine doğru oturan yok. Müzik zaten insanların oturmasına imkan vermiyor. Aralarda biraz oturabiliyoruz. Sabah kahvaltıyı takiben ilk gezi durağımız olan Anjar ve arkasından Baalbek’e gideceğiz. Bu se- ferki gezimiz, Lübnan’ın doğusu ve Suriye sınırı- na yakın yerler. Bekaa Vadisindeki bu yerleşim yerlerine yaklaştıkça iklim değişiyor. Nem azalı- yor ve hava da serinliyor. Dağların yüksek tepe- lerinde hala kar var. Bekaa Vadisi, televizyon ve gazete haberlerinde ismi zaman zaman çok geçen bir yer olması bakımından bize yabancı değil. Buralar ile ilgili haberleri duymak başka, burala- ra gelip gezmek başka duygular. ANJAR İlk göreceğimiz yer Anjar. 1949 yılında yapılan kazı çalışmaları sonucunda ortaya çıkarılan An- jar, ticari maksatlarla sekizinci yüzyılda Araplar tarafından kurulmuş küçük bir yerleşim yeri. Şe- hir, 8. yüzyılın başında (705-715) Halife 1. Velid tarafından kurulmuş. Adını "kayadan çıkan su" anlamında kullanılan Arapça kelime olan "ayn al-jaar"dan alan şehir, aslında hiçbir zaman ta- mamlanamamış. Burada birbirini dik kesen cad- deler, dikkat çekici ve yerleşim yerini dört parse- le ayırıyor. Etrafı iç bölümleri çamur ve molozla kaplanmış iki metre kalınlığında, yaklaşık 350- 385 metre uzunluğunda duvarlarla çevrilmiş ala- nın içinde bulunan biri büyük, diğeri küçük iki tane saray, bir cami ve hamam önemli kalıntılar. Anjar Lübnan’da görülmesi gereken yerlerden bi- risi, ama Baalbek’in yanında sönük kalıyor. BAALBEK buraya kadar getirilmeleri ve yerlerine hatasız konmaları için gereken teknolojiye mi, büyüklü- Bugün ikinci ve son defa göreceğimiz yer Baal- ğüne mi, yoksa her tarafından insan zekasının bek. Baalbek Fenikeliler tarafından en büyük güzel örneklerini veren sanata mı hayran kala- tanrıları olan Baal’e adanmış bir şehir. Helenistik lım? Hepsine hayranız. Bu durumda da şoka giri- dönemde “Heliopolis” yani “Güneş Tanrısının yor ve şaşkın şaşkın dolaşıyoruz. Etrafı dolaşır- Kenti” adı ile anılıyor. Roma İmparotorluğu za- ken yapılabilecek en güzel şey, burada yaşananla- manında da şehir, en görkemli günlerini yaşamış. rı hayal etmek. Burada bulunan Jupiter, Venüs ve Baküs tapınak- Avluyu geçince karşımıza çıkan Jüpiter Tapınağı, ları, Romalılar tarafından inşa edilmişler. Roma bu üç tapınaktan en büyüğü. İlk yapıldığında 84 İmpatorluğu’nun Hristiyanlığı kabul etmesinden sütuna sahip olan tapınağın bu gün ayakta sade- sonra da bazilika olarak kullanılmışlar. Daha ce altı sütunu durmakta. Bu bile, bu tapınağın sonra Arap hakimiyetinde kale olarak askeri muhteşemliğinin bir kanıtı gibi. maksatlara tahsis edilmişler. Bu gün büyük bir çoğunluğu yıkılmış olan bu muhteşem esere en Jüpiter Tapınağı’nın karşısındaki Baküs Tapınağı, büyük zararı Haçlılar vermiş. Osmanlı dönemin- yaklaşık 20 metre yükseklikte ve 46 sütunu ile de Almanlara verilen kazı müsaadesiyle de kalan- zamana karşı ayakta durma mücadelesine devam lar gün yüzüne çıkarılmış. ediyor. Bu tapınağın sütunlar üzerinde duran, çok az bir bölüm de olsa işlemeli tavanı, bu tapı- Kalıntıları bile insanı uzaktan büyüleyen ve da- nağa farklılık katıyor. Tapınağın girişini takiben yanılmaz cazibesine kapıldığımız muazzam bir sağ tarafındaki duvarda hem Türkçe ve hem de tapınaklar topluluğu. Geziye, en dıştaki Venüs Almanca, Alman İmparatoru Kayzer Wilhelm’in Tapınağı’nın kalıntıları ve bu alana doğru uzanan bölgeye 1898 yılında yaptığı ziyaretin anısına ko- sütunlu caddeyi geçerek başlanıyoruz. Jüpiter ve nulmuş bir kitabe duruyor. Baküs tapınakları ile; etrafı portikolarla çevrili avluların bulunduğu tapınaklar alanına görkemli UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde bulu- kapıdan geçerek ulaşılıyoruz. Büyük avlu içinde nan bu müstesna eseri birkaç saatte tamamen tanrılara sunulan adaklar için inşa edilen mih- gezmek ve anlamak mümkün değil. Her santi- raplar var. İnsanların ve doğanın asırlarca, acıma- metre karesi bir değer ve insanlık tarihinin bir sızca bu tapınaklara verdiği zarara rağmen hala bölümünün parlayan yansıması. Bizim burada ayakta kalan bölümleri ve kalıntılarıyla insan uzun süre kalabilmemize imkan yok. İstemesek üzerinde bıraktığı etkisini anlayabilmek için bu- de ayrılmak zorundayız. Dünyada görülecek o rayı görmek gerekiyor. Çok görkemli ve etkileyi- kadar çok yer var ki. ci. Bu sütunların işlenerek hiçbir zarar görmeden Yeni bir yazımda buluşmak üzere hoşçakalın. “Trilye’nin Bal›k Sevdas›” Tüm Seçkin Kitapevlerinde

Reflit Galip Caddesi Hafta Sokak 11/B G.O.P. ANKARA TEL: 0.312 447 12 00 - www.trilye.com.tr 51 ‹STANBUL’DAN UZAK, ‹STANBUL’A YAKIN

YAZI: Muzaffer Ayhan KARA FOTO⁄RAFLAR: fiile Belediyesi Arflivi

fiile’ye hiç yolunuz düfltü mü? Düflmediyse ve de¤iflik yerler tan›mak arzusundaysan›z mutlaka düflürün… ‹stanbul’un Karadeniz k›y›s›ndaki bu flirin liman kasabas›n›n tarihi çok eski devirlere kadar gider. Ma¤ara yaflam›na kadar uzanan (ki, bu ma¤aralar flimdi bile kullan›labilecek durumdad›r), Paleolitik dönemdeki birçok mekana; iflli¤e ve konuta dair fikirler veren M.Ö. 6000-12000 aras›na kadar gitmesi muhtemel bu kasaba A¤va beldesi ve birçok köyü ile sizleri bekliyor.

52 Tarihte fiile ntik ça¤da iki kez istilaya u¤rayan fiile’deki Aikinci istilay› gerçeklefltiren Roma izleri hala vakidir. ‹nkese, Sofular, Gürlek gibi ma¤aralar Ro- mal›lar›n çeflitli amaçlarla kulland›¤› mekanlard›r. fiile’deki Türk izi 1090’da Selçuklular›n Kutalm›- flo¤lu Süleyman fiah’la fiile’yi ele geçirmeleri ile bafllar. Bir süre sonra Haçl› ordusunca geri al›nan fiile, Y›ld›r›m Beyaz›t döneminde yeniden Türk- leflmifl; Birinci Dünya Savafl›’na kadar rahat eden fiile ‹stanbul’un iflgalinde Yunan destekli Rumlara geçmifltir. Farkl›, çok özel bir yer Do¤usunda Kand›ra, güneyinde Gebze, bat›s›nda Beykoz ve Çekmeköy olan fiile kuzeyde ise Karade- niz’e aç›l›r. Orman› çok olan fiile Göksu, Kabakoz, Yeflilçay gibi akarsulara da sahip. 60 km’lik sahili do¤al plajlarla ve küçük flirin koylarla kapl›. Bu yönüyle fiile çevresiyle birlikte, hem deniz ve gü- nefl banyosu hem de dinlence yap›labilecek alternatif turizm beldesi. Kaleleri, feneri, fiile evleri, tarihsel çeflme, kilise kal›nt›lar› ve hamamlar› ile de gezilebilecek, trekking yap›labilecek, foto¤raf çekilebilecek bir alan olan fiile, k›fl d›fl›nda üç mevsim insanlar› ça¤›r›yor. De¤irmençay›r› fielale- si, On bir Göller Vadisi, Kumbaba Tepesi, A¤layan Kaya da görülmeye de¤er yerler aras›nda.

53 fiile Bezi fiile Bezi, fiile ile özdeflleflen bir özgün bez. Bu bez- den yap›lan giysiler ise fiile’de turizmin ve ekonomi- nin bafll›ca unsuru. Tarihi çarfl›daki dükkanlar aras›n- da bir mücevher gibi durur fiile Bezinden yap›lan giy- sileri satanlar. Her y›l temmuz sonunda ana temas› fiile Bezi olan “fiile Bezi Kültür ve Sanat Festivali” de fiile’nin bu önemli de¤erine vurgu yapar. Kalenin Karfl›s› ‹yot fiile’ye 1970’lerde ve 80’lerde gitti¤imizde pan- ama hesapl›d›r. fiiflli Siyasal’dan arkadafl›m siyonlarda kal›rd›k. Art›k son yirmi befl y›lda gi- Vehbi Bey’in ortaklar›yla birlikte iflletti¤i ‹yot derek say›s› 20’yi geçen otel ve moteller yap›l- Restoran’da fiile’de ç›kan zaman›na göre taze d›. Konaklama sorunu yok. fiile Liman›’nda gü- palamut, lüfer, mezgit, kalkan, istavrit, tekir gi- nü bat›rmak bafll›ca bir keyiftir. Kasaban›n için- bi bal›klar, kalamar ›, peynirli biber, çok deki sahilde yer alan halk plaj›nda denize gire- övündü¤ü patl›can ezme ve di¤er taze meze- bilece¤iniz gibi, hemen kalenin bitiflindeki Ma- ler içkiniz eflli¤inde nefis bir manzara karfl›s›n- flatl›k tepesinin alt›nda olan ve karfl›s›ndaki en- da sizi ça¤›rmakta. fes ma¤ara ile eflsiz bir koya aç›lan ‹yot Resto- fiile’ye gitmiflken mutlaka yapman›z gereken ran ve Plaj’a ailece gelebilir, hem denize girip bir fley de fiile bezinden giysiler satan dük- dinlenebilir hem de hoflça vakit geçirebilirsiniz. kanlara u¤ramak. Mutlaka size göre bir fley ‹yot’ta kafe, flezlong, flemsiye, dufl ve tuvalet vard›r. Dostlar›n›za götürece¤iniz küçük hedi- hizmeti Bodrum’daki beach’ler kadar düzeyli yelikler de…

55 “Dan dan dan dan… Geliyor vatman… TramvayÇekilin yoldan…” YAZI ve FOTO⁄RAFLAR: Muzaffer Ayhan KARA

fiimdilerde baflta ‹stanbul olmak üzere Eskiflehir, Bursa gibi baz› büyük kentlerdeki toplu ulafl›mda ciddi bir pay oluflturan günümüz tramvaylar› bir yana, hani o eski tramvaylar var ya ‹stanbul’daki; onlara, bir de onlar› ça¤r›flt›ran nostaljik tramvaylara e¤ilece¤iz yaz›m›zda…

dünyan›n ilk metrolar› aras›nda oldu¤unu hat›r- latal›m.) Keza, Kad›köy’de de öyle… Vapur’dan inenler hemen karfl›ya geçip Bahariye’ye, Mo- da’ya, Mühürdar’a geçebiliyorlar. Tabii çarfl›ya u¤ramayacaklarsa… Eski ‹stanbul’da Tramvay Çocuklu¤umdaki ‹stanbul’da, yani 1960’lar›n bafllar›nda ve öncesinde toplu ulafl›m için deniz yolu d›fl›nda en makbul araçlar tramvay ve tro- leybüslerdi. Rayl› sistem yavafl yavafl kalkt› ve lastikli fakat elektrikli toplu ulafl›m vas›talar› olan troleybüsler 70’lerin ikinci yar›s›na kadar

Nostaljik Tramvay imdilerde, ‹stanbul’a özgü eski tramvaylar Şsadece iki noktada; ‹stiklal Caddesi’nde Tü- nel-Taksim (1990’dan bu yana) ve Kad›köy-Mo- da (2002’den bu yana) aras›nda çal›fl›yor ve “nostaljik tramvay” olarak adland›r›l›yorlar. Tek vagonla hizmet veren bu tramvaylar biraz nos- talji yapt›r›rken biraz da Tünel’den ç›k›p da ace- lesi olanlar› Taksim’e; Taksim’den Tünel marife- tiyle Karaköy’e inecekleri de çabucak Tünel’e ta- fl›yorlar. Bir çeflit ba¤lant› unsuru olarak hizmet veriyorlar. (Bu arada 137 y›ld›r Karaköy-Tünel aras›nda hizmet veren “tünel” yani metronun ise ‹stanbul’da varl›¤›n› sürdürdü. Çocuklu¤umda dan fazla süreyle tramvays›z kald›. ‹stanbul'da son tramvaylar› fiiflli-Taksim ve Kurtulufl-Tünel 1869 y›l›nda çal›flmaya bafllayan atl› tramvay, gibi hatlarda hat›rl›yorum. 1961’de Avrupa, yerini 1914 y›l›nda elektrikli tramvaya terk etti. 1966’da ise Anadolu yakas›nda son seferlerini 1939’da ise devletlefltirildi ve ‹stanbul Belediye- yapt›lar. Troleybüslere ise 1970’lerin sonuna si’ne devredildi. do¤ru son olarak Bebek-Taksim, Eminönü-Kur- Bir Gün Yolunuz Düflerse… tulufl gibi hatlarda rastlamak mümkündü. Sonra Onca y›l sonra ‹stanbul’da da baflka büyük kent- onlar da kalkt› ve art›k 1980’lerde otobüsler dev- lerde de metro yan›nda rayl› sistem yeniden reye girdi. devreye giriyor, tramvay çok vagonlu dev bir Tramvay, 1869’da ilk olarak raylar üzerinde hay- toplu ulafl›m arac› olarak raylar üzerinde ak›p gi- vanlarca çekilen arabalar fleklinde çal›flt›. 40 y›l diyor. Trafik çilesinden azade olarak tabii hem süreyle Konstantin Krepo Efendi’nin kurdu¤u de… Ne ki, o eski günlerdeki gibi ne raylar ara- Dersaadet Tramvay fiirketi yürüttü ifli. ‹lk atl› s›na bozuk para koyup flekil vererek hava atmak tramvay 1871’de Azapkap›-Galata, Aksaray- var ne de as›larak gitmek, caka satmak… ‹lle Topkap›, Eminönü-Aksaray aras›nda çal›flt›r›ld›. yapmak m› istiyorsunuz; o hareketleri sadece Daha sonra baflka hatlar da aç›ld›. Atl› tramvay- nostaljik tramvaylarda deneyebilirsiniz hala… lar daha sonra imparatorlu¤un büyük flehirlerin- Tabii yolunuz ‹stanbul’a; ‹stiklal Caddesi’ne ya de de kurularak önce Selanik daha sonra da da Kad›köy’e, Moda’ya düflerse… Bir de tekerle- fiam, Ba¤dat, ‹zmir ve Konya'da iflletmeye aç›l- mesi vard›r tramvaylar›n, onu da tekrarlamay› ih- d›. Savunma Bakanl›¤›, tramvay atlar›n› 1912 y›- mal etmezsiniz; “Dan dan dan dan… Geliyor l›nda bafllayan Balkan Savafl› s›ras›nda, 30 bin vatman… Çekilin yoldan…” alt›n karfl›l›¤› ald› ve bu yüzden ‹stanbul bir y›l- (Vatman: Tramvay sürücüsü)

57 “All› turnam bizim ele var›rsan fieker söyle söyle bal söyle Gülüm gülüm k›r›ld› kolum Tutmuyor elim turnalar ey…” (Hac› Taflan)

YAZI : Nesrin YANIK ÇORAKBAfi

rta Asya’dan bugüne engin Anadolu kültüründe, önemli Obir yeri vard›r turnalar›n. Afl›k Veysel’in saz›nda ses, Ka- racao¤lan’›n dilinde söz olagelmifltir turnalar. Anadolu türküle- rinin ve halk oyunlar›n›n esin kayna¤›, sevdalardan özlemlere en yal›n duygular›m›z›n anlat›m arac› olmufltur… Halk aras›nda turnalar, uzun ömür, flans, bereket ve güzellik simgesi olarak kabul edilirken, geçmiflte dü¤ünlerde gelinlerin bafl›na tak›lan turna tüyünün de yap›lan evlili¤e u¤ur getirdi¤i- ne inan›l›rd›. Turnalar, hem çok güzel görünüfllü hem de çok güzel ve ilginç özellikleri olan kufllard›r. Turnalar›n birleflme dans›, son dere- ce sevgi dolu ve görülmeye de¤erdir. Yerden ald›klar› dal par- çalar›n› havaya at›p tutan telli turnalar, birbirlerine gösteriflli bir flekilde kur yaparlar. Tek eflli bir hayat sürerler ve efllerine çok ba¤l›d›rlar. E¤er herhangi bir sebeple turnalardan birine zarar gelirse, di¤er turna yaflamaz ve intihar eder. Ve yine inan›fla göre, papa¤an›n d›fl›nda hiçbir kufl, turna ka- dar insanlarla haflir neflir olamaz ve onlara meram›n› anlatma- y› baflaramaz. Turna evcillefltirildi¤i zaman sahibinin evine çok çabuk al›fl›r, evin bütün odalar›n› k›sa zamanda ö¤renir ve ev- deki insanlarla dost olur. Buna karfl›l›k kendisine kötü muame- le edilecek olursa, o kötülü¤ü çok uzun zaman unutmaz. 59 Kufllar aleminin en etkileyici görsel flovla- r›ndan olan turna dans›n›n, bir Ege yöresi halk oyunu olan zeybek figürlerinin oluflu- munda önemli etkisi oldu¤u bilinir. Ayn› flekilde Erzurum Turna Bar› veya Alevi kültüründe bir ibadet flekli olan semahlar da yine turnalar›n figürleri taklit edilerek ortaya ç›km›fl danslard›r. Uzun boyunlu, uzun bacakl›, gösteriflli kufllar olan telli turnalar, genellikle kur- flun grisi tüylü olup; adlar›n› gözlerinin gerisinden arkaya uzanan beyaz süs tüylerinden al›rlar. Turnagiller familyas›- na ait bir kufl türü olan telli turnan›n ka- nat aç›kl›¤›, 155-180 cm’e ulafl›rken, bo- yu da 85-100 cm’i bulabilir. Uzun ve kararl› ad›mlarla yürümesine karfl›n ürkek ve her an tetikte bekleyen bir kufl olan telli turnalar, 盤l›¤› and›ran güçlü sesler ç›kararak öterler. Besinleri aras›nda böcekler, tohumlar, solucanlar, yengeçler, kertenkeleler, bal›klar ve kur- ba¤alar yer al›r. Ne yaz›k ki, türkülerden danslara kültü- rümüzün önemli bir simgesel figürü ola- gelmifl turnalar, nesillerinin tükenme teh- likesiyle karfl› karfl›yalar. Güzelli¤i dille- re destan bu kufltan tüm dünyada son kalan 11 telli turnan›n, Mufl ilinin Bulan›k Ovas›’nda yaflad›¤›, Murat Nehri çevre- sindeki sulak ve çay›rl›k alanlara yuva yapt›¤› bilinse de, son iki y›ld›r gözlem- lerde kaydedilememifl olmas› ac› gerçe¤i ortaya koyuyor. Anlafl›lan o ki telli turnalar, veda türküle- rimizin içinden uçup gittiler uzaklara...

B‹R PORTRE ENERJ‹ DOLU YETENEKLER Şebnem Bursalı

aba – oğul, göl kenarına gelince, oltayı göle lığın yakalandığını gördüler. Çocuk, “Böyle ola- Batıp otele döndüler. Bir saat sonra oltaya ba- cağını biliyordum” dedi. Babası sordu: “Nereden lık takılıp takılmadığını görmek için göle gittik- biliyordun?” leri vakit, dört beş balığın takıldığını gördüler. Çocuk, “Dua ettim de onun için” dedi. Baba – Çocuk, “Ben balıkların oltaya takılacaklarını bi- oğul, oltayı tekrar göle attı ve otele geri döndü- liyordum” dedi. Babası sordu: “Nereden biliyor- ler. Yatmadan önce göle gidip oltaya baktıkları dun?” vakit bu defa bir tek balığın bile oltaya takılma- “Dua ettim de onun için” dedi çocuk. Oltayı ye- dığını gördüler. Çocuk “Ben oltaya balık gelme- niden hazırladılar ve yemek için otele gittiler. Ye- yeceğini biliyordum” dedi. Babası sordu: “Nere- mekten sonra göle gittikleri vakit yine birkaç ba- den biliyordun?”

62 Çocuk, “Dua etmedim de onun için” dedi. Babası- Hanım, TRT HD’deki “Balık Ankara’da Yenir” prog- nın niye dua etmediğini sorması üzerine de çocuk ramının başarılı, titiz program yapımcısı ve yönet- şu cevabı verdi: “Oltaya yem takmadığımı hatırla- meni Sibel Urgancıoğlu’nun da Basın Yayın Yükse- dım da onun için.” kokulu’ndan sınıf arkadaşı. Tesadüf değil zirveye Sabah Ankara’da yıllarca ilgi ile izlediğimiz “Oltamı- oynamaları. Üstelik Şebnem Hanım da gazeteciliğe za Takılanlar” köşesinin mimarı ve yazarı Şebnem TRT’de başlamış. İşinde son derece disiplinli, hata Bursalı çok çalışkan ve yetenekli bir gazetecidir. kabul etmeyen bir yönetici Şebnem Bursalı. Onun unutulmayan köşesinde oltaya takılanları sü- rekli takip ederdim. Çok emek harcardı. Hakkını ve- Medyanın sarışın güzeli Şebnem Bursalı, sektörde- rirdi ve sonunda güzel şeyler çıkarırdı. ki erkek tekelini de kırıp ilklere imza attı. Kalbinin Yeni Asır Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni ve hala Ankara’da kaldığını ama denizi de çok sevdiği- ni bildiğim Bursalı, kendisini ziyaret eden, özleyen Yeni Asır Yayın Grubunun Başkanı olan Şebnem tüm dostlarına inanılmaz bir misafirperverlik yap- Bursalı, aynı gazetenin uzun yıllar Ankara temsilci- maktadır. liğini yaptı. Bir ulusal gazetenin Ankara temsilciliği çok önemli bir makamdır. Bu makamı hakkıyla İnsanların kimlikleri güç ve makam sırasında orta- temsil eden ve bir ilk gerçekleştirip Yeni Asır Gaze- ya çıkar. Tanıdığım günden beri çizgisini hiç değiş- tesi Genel Yayın Yönetmenliği unvanını kazanan ilk tirmeyen, mütevazılığını hiç bozmayan Bursalı bazı bayan oldu Bursalı. Soyadına aldanıp da Bursalı ol- insanlar gibi rüzgarın yönünü değiştiremeyince yel- duğunu zannetmeyin, Aydınlı’dır Şebnem Hanım. kenlerini ona göre ayarlayanlardan değil, inançları ve doğruları üzerinde yürüyen bir isimdir. Zaman İnsanların yaşadığı her an bir fotoğrafa benzer, da- zaman rüzgara karşı gitmesini, kişiliğinden ödün ha önce hiç bakmadığınız ve bir daha asla göreme- vermez hırçınlığını en iyi bilenlerdenim. O nedenle yeceğiniz. Şebnem Bursalı Ankara’da hepimize öyle insanların onunla ilgili izlenimleri hep olumludur. güzel bir fotoğraf bıraktı ki onu sürekli görüyor ve Zaten iyi bir izlenim bırakmak için kimsenin ikinci hissediyoruz. Bulduğu her fırsatta kısa sürelerle de şansı yoktur. olsa Ankara’ya gelen, Trilye’ye uğrayan Bursalı, ta- nıdığım en vefalı insanlardandır. Medya içinde Şebnem Hanım’ın bireysel perfor- mans farklılıkları hissedilir bir şekilde görünmekte- Dünyada en sevdiğim yerlerden birisi Portofi- dir. Bilgi ve becerisini kullanmadaki farklılık onu no’dur. Aşkların, romantizmin, deniz mahsulleri- özel kılmaktadır. Uzun saatler boyunca çok sıkı ça- nin ve hayatta yaşanılacak güzelliklerin cennetidir. lışmasına imkan veren enerjisi, yaptığı işe tutkusu 2009 yılında “Trilye’nin Balık Sevdası” kitabımı he- ile birleşince mükemmellik ortaya çıkmaktadır. nüz bitirmiştim. Biraz dinlenmeye gereksinimim vardı. Şebnem Hanım’a imzalı bir kitap göndermiş- Şebnem Hanım’la tanıştığım zaman bir hayli oldu, tim. Henüz kitapevlerine dağıtılmamıştı. Portofi- aynı dönemde tanıştıklarımın çoğunu unutmuş- no’da deniz mahsullü makarnamı yerken İzmir’den ken, birkaç 10 yıl geçse de asla hatırımdan silinme- Kılıç Holding İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Sinan yecek bir isim. Kızıltan aradı, “Süreyya Ağabey hayırlı olsun kita- İşine aşık, tatil nedir bilmeden, mesai kavramı tanı- bınız, sektörün gerçekten ihtiyacı vardı böyle bir mayan Şebnem Bursalı sürekli güncel kalmakta ve esere, sizi kutluyorum, arkadaşlar sabahtan beri be- herkesin kendisine gıpta ile bakmasını sağlamakta- ni arıyorlar kitabı nereden temin edebiliriz diye” dır. Kendisiyle barışık bir yapısı vardır. Elbette bu dedi. Arkasından bir sürü İzmirli dostum aradı. Şok başarıların kayda değer bir bedeli vardır. olmuştum. Meğer Şebnem Hanım, benim kitabımı Başarı ve mutluluk birbirine akraba iki sözcüktür. alır almaz tam sayfa haber yapmış ilk pazar günü. Başarı, istediğini elde etmektir, mutluluk ise elde Genç, güzel ve başarılı bir gazeteci olan Şebnem ettiğini sevmek. Süreyya Üzmez

63 2012 ULUSLARARASI “GÜVEN‹L‹R GIDA Z‹RVES‹ KAL‹TE” ÖDÜLÜ Beypazar› Do¤al Maden Suyu 1957 yılında Cemil Ercan tarafından kurulan Beypazarı Doğal Maden Suyu bugün Niyazi Ercan tarafından 17 ülkeye ihracat yapılan bir dünya markası haline getirildi. ar›m as›rdan fazla bir deneyime sahip olan YBeypazar› Maden Suyu,1957 y›l›nda özel bir iflletme olarak kurulmufl olup, insan sa¤l›¤›na hiz- met eden, tüketicisini sa¤l›kl› içecekler konusunda koruyan ve uyaran bir üretici anlay›fl› ile hareket et- mektedir. Saatte 300 bin flifle dolum yapan, dünya- daki tüm sektörel geliflmeleri yak›ndan takip eden Beypazar› Maden Suyu, ürün kalitesini ve do¤all›- ¤›n› her zaman koruyarak, do¤al maden suyunun fliflelenmesinden, tüketicisine ulaflana kadar geçen süreçte görülüyor ki raflar›n hakimi olmufltur. ‹çer- di¤i mineral de¤erleri ve hijyenli¤i sayesinde Bey- pazar› Maden Suyu, insan sa¤l›¤› için en güvenilir maden suyu markas›d›r. Üretim kapasitesi ve modern üretim tesisi ile yurt • Beypazar› Maden Suyu tüketicisine verdi¤i gü- içi pazar›nda önemli bir yere sahip olan firma, yurt venle, Tüm Tüketicileri Koruma Derne¤i taraf›n- d›fl› pazar›nda da etkili olmakta ve flu an için 17 ül- dan verilen “Tüm Tüketicilere Tavsiye Edilen keye ihracat yapmaktad›r. 2009 y›l› bafl›nda Meyve Marka” ödülü, Aromal› Do¤al Maden Suyu ile ürün yelpazesini • Senelerdir süre gelen kalite anlay›fl› ile h›zla bü- geniflleten Beypazar›’n›n, limon, elma, viflne, çilek, yüme gösteren Beypazar› Maden Suyu, tesisine nar ve C vitaminli limon aromal› olmak üzere 6 çe- yapt›¤› yat›r›mlarla Türkiye’deki en modern ve flit meyve aromal› ürünü bulunmaktad›r. büyük iflletme tesisine sahiptir. Bu yüzden Avru- pa Birli¤i Kalite Ödülü almaya aday gösterilen Beypazar› Do¤al Maden Suyu’nun tek maden suyu markas› olan Beypazar›’na Ald›¤› Ödüller; “2010 AB Kalite Ödülü” takdim edilmifltir. • ‹nsan sa¤l›¤›na ve g›da güvenli¤ine verdi¤i • 2011 “Tüketici Kalite Zirve” ödülü, önemle tüketicisinin be¤enisini ve takdirini kaza- • 2011 TTDK (Tüm Tüketicileri Koruma Derne¤i) nan marka T.C Kültür ve Turizm Bakanl›¤› Koor- “Alt›n Marka” ödülü, dinesinde kurulan ‘Spa & Wellness’ taraf›ndan • 2011 Uluslararas› “Güvenilir G›da Zirvesi Kalite” “En ‹yi Maden Suyu” ödülü, ödülü, • 2010 Dünya Tüketiciler Günü’nde, tüketici aka- • 2011 Avrupa Birli¤i Kalite Ödülü, demisinin yapt›¤› araflt›rma sonucu tüketicisine • 2012 Dünya Kalite Ödülü, verdi¤i güvenle “Kalitesine En Çok Güvenilen ve • 2012 Uluslararas› “Güvenilir G›da Zirvesi Kalite” Tercih Edilen Maden Suyu” ödülü, ödülü.

65 Ferin BATMAN Beslenme ve Diyet Uzmanı www.ferinbatman.com METABOL‹ZMANIZMETABOL‹ZMANIZ YAVAfiYAVAfi MI?MI?

aha önce diyet yapmış herkes bilir, kilo *Daha Çok Bal›k Yiyin vermek için diyete başladığımızda düzenli D Balık diğer et grubu besinlere göre çok daha tartılırız ve kiloların yavaş yavaş gittiğini gö- yüksek oranda kaliteli protein ve yağ içerir, da- rünce paniğe kapılır, asla hedeflediğimiz kiloya ha uzun süre tok tutar. Haftada en az 1 kez ye- ulaşamayacağımızı düşünürüz. Uyguladığımız mek kas yapısını da güçlendirerek metaboliz- beslenme programına göre, metabolizmamızı manın hızlanmasını sağlar. dolayısıyla kilo vermemizi kolaylaştıracak ve hızlandıracak birçok faktör vardır. Aşağıdaki *Daha Çok Su ‹çin maddelerden uyguladığınız beslenme progra- Birçoğumuz ihtiyacımızı karşılayacak yeterli mınıza uygun olanları seçerseniz, istediğiniz ki- miktarda su içmeyi zor buluruz ancak su tüke- loya çok daha çabuk ve kolay ulaşabilirsiniz. timini artırmak için çaba göstermeliyiz. Vücu- *Daha Çok Sebze Yiyin dumuzun ihtiyacını karşılayacak yeterli miktar- da su tüketmek organ fonksiyonlarımızın dü- Lahana, marul, ıspanak, brokoli vb gibi düşük zenlenmesini sağlarken kaslarımızın daha iyi kalorili ve yüksek posa içeriğine sahip besinleri çalışmasını sağlar. Ayrıca vücuttan toksinlerin ağırlıklı tüketmek , vücudumuzun ihtiyacı olan atılmasına yardımcı olur, cildin hidrasyonunu vitaminleri sağlarken aynı zamanda içerdiği bol korur ve genel olarak kendimizi daha iyi hisset- posa sayesinde sindirim sistemimizin sağlıklı memizi sağlar. Vücudumuzun iyi bir şekilde bir şekilde çalışmasını sağlar. Gün içinde düşük hidrate olması kilo vermeyi hızlandıran en kalorili bu besinleri tüketmenin bir diğer avan- kolay yollardan biridir. tajı metabolizmaya sinyaller göndererek depo- lanmış yağların yakılmasını sağlamaktır.

66 *Rafine Besin Tüketimini Azalt›n *Ya¤ Yak›m›n› H›zland›ran Besinler Rafine gıdaların aşırı tüketimi, ciddi kilo artışı- Birçok besin metabolizmada yağ yakımını hız- nın altını çizmekte. Aslında rafine gıdalar en landırmaya yardımcı olur bunu vücut sıcaklığı- iyi; ne doğal üründen var olmuş ne de normal nı ve enerji harcamasını artırarak yaparlar. Bu görünümüne benzeyen orijinal formuna benze- besinlerden gün içerisinde küçük porsiyonlar- meyen gıda olarak tanımlanabilir. Kilo kaybı- da tüketmek ekstra kalori harcamanızı artıra- nın devamını sağlayabilmek için rafine gıda tü- rak, kilo vermenizi hızlandırır. Kırmızı biber, ketimini minimum düzeye indirgemeliyiz. Ek- sarımsak, zencefil, tarçın, yeşil çay bu besinle- mek, patates, patates cipsi, kızarmış gıdalar, rin başında gelir ki yağ yakma potansiyelleri çok pişmiş etler, işlenmiş besinler rafine gıdala- yüksek olan belli başlı besinlerdir. ra örnek gösterilebilir aslında mevcut formu korunmamış tüm gıdaları rafine besin sınıfında düşünebiliriz.

67 Ya¤ Yak›m›na Yard›mc›

1 Balık Proteinler metabolizmayı hızlandırmaya yar- dımcı olur, kas yapımında kullanılırlar. Böylece daha çok kalori yakılır. Balık derisiz ve ızgara olarak yendiğinde kalo- risi düşüktür ve tok tutar.

2 Greyfurt Scripps klinik de yapılan bir araştırma, 12 hafta süresince öğün öncesi greyfurt yiyenlerde ortalama 1.5 kilo kaybı olduğunu gösterdi. Bu C vitamini deposu meyve, içerdiği benzersiz kimyasal maddeler ile kandaki insülin seviyesi- ni ayarlıyor.

3 Yulaf İçerdiği liflerle uzun süre tok tutar, spor yap- manız için gereken enerjiyi verir. Kolesterolle savaşır.

4 Brokoli Yalnızca kalsiyumdan değil aynı zamanda C vitamininden de zengin bir besin olduğu için kalsiyumun emilimini kolaylaştırır. Lahana familyasının diğer üyeleri gibi A vitami- ni ve liflerden de zengin. Çok güçlü fitokimya- sallar içeriyor.

5 Yeşil Çay Araştırmalar yeşil çayın metabolizmayı hız- landırdığını ve kilo kaybını artırdığını göster- miştir. Morali de düzelten yeşil çay kanserden koruyucu ve kalp hastalıklarını önleyen mad- deler içerir. Harika bir içecek aynı zamanda çok da lezzetli.

68 10 Mükemmel Besin

Çorba 6 Penn State Üniversitesi’nde yapılan çalışmaya göre, yemekte başlangıç veya ara öğün olarak, bir küçük kase çorba içerek hem daha az yemiş, hem de yağlarınızı hızla yakmış olursunuz. Çorba bol sıvı içeriği ve doyurucu özelliği ile iştahı kapatır.

Light Yoğurt 7 Çok zengin kalsiyum kaynağı olduğu için zayıflama metabolizmasında çok etkili, protein bakımından da zengin olduğu için tok tutuyor.

Elma ve Armut 8 Araştırmalara göre günde 3 elma veya armut yiyenler yemeyenlere göre daha kolay kilo veri- yorlar. Tatlı krizlerinde oldukça etkili, bol lifli.

Acı Biber 9 Stres hormonlarını azaltan capsaicin sayesin- de vücutta daha az yağ depolanmasını sağlıyor. Metabolizmayı hızlandırıyor.

Su Yeni yapılan bir araştırma su içmenin gerçekten 10 kilo vermeyi hızlandırdığını gösteriyor. Yaklaşık 500 ml. su alımı artışı ile metabolizma hızında yüz- de 30 artış oluyor. Su aynı zamanda iştahı baskılı- yor, sodyum ve toksin atılmasını da sağlıyor. Yeter- li su içmek susuzlukla açlığı karıştırmanızı da ön- ler. Bolca su için. Sabah kalkar kalkmaz ve gün bo- yu su içmeye devam edin. Hepsini birden içmeyin.

REFORM Beslenme E¤itimi ve Dan›flmal›k Tunalı Hilmi Cad. Kuğulu İş Hanı B-Blok 6.Kat No:171 Kavaklıdere-ANKARA Tel: 0312 468 83 02 69

71 Now in English Famous People Visit Trilye

ONE MORE AWARD FOR FISH IS EATEN IN ANKARA

n behalf of the Governor of An- Okara, Mr. Alaaddin Yüksel, The Minister of Culture and Tourism, Doğan Acar presented the “Outstan- ding Success and Service Award” to the owner of Trilye, Süreyya Üzmez and the presenter of the program, Başak Temel for their contributions in the presentation of Ankara. The producer and director of the program “Fish is Eaten in Ankara,” Sibel Urgancıoğlu has become the center of attention not only in Anka- ra but in all of as well. The program brought to light unknown knowledge for a country surrounded by water on three sides, also led the way for introducing the Capital with its interesting title. The Minister of Culture and Tourism, Doğan Acar, has paid close attention to introducing An- kara since the assignment to his position. While mentioning that these types of programs are very beneficial to tourism, Acar also mentioned that tourism in Ankara will liven up in the co- ming years.

CARLOS’ FAREWELL AT TR‹LYE

e have kept our friendship over the Wmany years with Carlos Pinerua, who was serving in Turkey during the years that Trilye first opened. During his years in the US, whomever he would meet from Turkey, he would send specialty books with them as gifts. Finally, as someone unbelie- vably in love with Turkey, Carlos’ path cros- sed Ankara again. He had been serving as the World Bank Sector Coordinator for the last four years. Carlos would be leaving for his next assignment to Indonesia soon and his farewell dinner was held at Trilye recently. A dear friend of Turkey, as he was very pleased yet sad, left the stating that he will never forget Turkey.

72 TIM GROSER WAS A GUEST AT TR‹LYE

he Minister of Edu- Tcation, Ömer Din- çer held a dinner at Trilye in honor of the New Zealand Secretary of Commerce, Tim Groser. Since the appo- intment of his position, Dinçer, who has made radical changes in the Ministry of Education and has relayed valuab- le knowledge to busi- ness managers through his books on business management, introdu- ced the precious pro- ducts of the Turkish se- as to the seafood lover Minister of New Zealand. Guests could not hide their amazement during the salted fish ceremony service. Groser left happy, stating that “This is the tastiest fish we have ever come by even though we eat quite a variety of fish in New Zealand.” We also let him know that we would take his pho- tograph and hang it in a frame at our restaurant to commemorate his visit.

GARO MAFYAN WAS A GUEST AT TR‹LYE

ince the opening of Trilye, Tur- Skey’s most well known musici- an and song writer, Garo Mafyan, stops by the restaurant every time he is in Ankara. He spent quality time in Trilye in May with his band, which was very influential in his success. That night was the evening of Ankaragücü - Fener- bahçe game, everyone was all ears to hear the results of the game. As someone who takes a special inte- rest in seafood appetizers, Mafyan enjoyed the Trilye flavors up until the last minutes before catching his plane. As every time he visits, he was the center of attention with his absolutely likable and down to earth personality. He left the restaurant smiling, while expressing that he’ll be back very soon.

73 Famous People Visit Trilye

THE AM‹KL‹O⁄LU FAMILY CELEBRATED FATHER’S DAY AT TR‹LYE he former Labor and Social Security TPresident, Doğan Holding Ankara Co- ordinator, Ateş Amiklioğlu, his wife Ms. Se- her, his daughter Ms. Ebru, his son Mr. Anıl, his daughter-in-law Maria, his grand- children Naz and Nil chose to celebrate Father’s Day at Trilye this year. Mr. Ateş, who chooses fish for a healthy living see- med to be happy and in good spirits. As the focus of those that knew him at the restau- rant, Mr. Amiklioğlu has a wide network due to the good relationships he has kept over the years. At the end of his , he chose the carrying his name, Ateş and left the restaurant with wishes to see us again soon.

THE KING OF THE EMPIRE, DEVEL‹ WAS A GUEST AT TR‹LYE

April. After taking his granddaughter to vi- sit Atatürk’s Mausoleum, he came to Trilye Restaurant, which he had been curious abo- ut for a long time. Being born into a family from , he started in the restaurant business at a kebab salon that was established in 1912. The Develi Restaurant branches are establis- hed in various districts of İstanbul. I had met the owner, Mr. Arif in 1996 at the Sa- matya branch. In those years, during a coo- king competition, he had brought new mea- ning to the Turkish kebab with the pistachi- o kebab. Very pleased to see the king of kebab at Tril- nhancing the Turkish , the master ye, I could see his excitement had not seized, Echef Arif Develi, his wife Ms. Sevil and his he still had a spark in his eye when speaking granddaughter Buse Sevil were in Ankara in of new initiatives and projects.

74 75 PORTRAIT ENERGY FILLED TALENTS Şebnem Bursalı

father and son returned to their hotel after “I prayed, that’s why” the child answered. They Acasting their fish line at the lake. They went prepared their fishing lines again and returned to check on the lines an hour later to see if any to the hotel to have a meal. Upon their return fish had bit the bait, low and behold, they had from their meal, they saw that they had caught caught four or five fish. The child said “I knew yet another few fish. The child said, “I knew this that the fish would bite the bait.” Father asked, would happen.” The father asked, “How did yo- “How did you know?” u know?”

76 “I prayed, that’s why” the child answered. The father shocked. Turns out Ms. Şebnem ran a full page on and son cast their lines once again and returned to the newspaper on the first Sunday upon receiving the hotel. They had not caught any fish when they my book. went to check on the lines before going to bed. The Ms. Şebnem, a young, beautiful and successful jour- child said, “I knew there would not be any fish at nalist was classmates from the School of Press and the line.” The father asked, “How did you know?” Publishing with Sibel Urgancıoğlu who was the suc- “I didn’t pray, that’s why” the child answered. Then cessful, meticulous producer and director of the he answered as such when his father asked why he TRT HD program “Fish is Eaten in Ankara.” It is not didn’t pray: “I remembered that I had forgotten to a coincidence that they play in the big leagues. Ms. put bait on the hook, that’s why.” Şebnem started journalism at TRT also. Şebnem Şebnem Bursalı is a hardworking and talented, Sa- Bursalı is a highly disciplined director who accepts bah Ankara newspaper columnist, who writes the no faults. “Bit the Bait” column, which we have been follo- The blond beauty of the media, Şebnem Bursalı, left wing for years. I have always followed those that ha- her signature on breaking the male monopoly in the ve bit the bait on her column. She would work re- sector. I know that Bursalı left her heart in Ankara ally hard at it. She would do it justice and the final but loves the sea also; she is an incredible host to all product would be great. of her friends that miss and visit her. As the Chief Editor and Publishing Group President True identities really do come out when people are of Yeni Asır newspaper, Şebnem Bursalı also served in powerful positions. Since the day I met Şebnem as the Ankara representative of the same newspaper Bursalı, she never strays off her path, always down for many years. Being the Ankara representative of a to earth, doesn’t sway her sails when she can’t chan- national newspaper is a very important position. ge the direction of the wind, she walks with her be- Not only did Bursalı do the position justice, she was liefs and truths. I know well her tenacity to never also the very first woman to take the Yeni Asır Chi- compromise herself at times when she has had to go ef Editor title. Don’t be fooled by her last name and against the grain. That’s why people have a positive think that she is from Bursa, Ms. Şebnem is from Ay- perception of her. No one gets a second chance to dın. make a better impression anyway. Every moment in a person’s life is like a photograph, The difference of Ms. Şebnem’s individual perfor- you’ve never looked at it before and you’ll never se- mance can be visibly felt within the media. Her abi- e it again. Şebnem Bursalı left such a beautiful pho- lity to use her knowledge and talent separates her tograph in Ankara that we always see and feel her. from the rest. Perfection arises from her energy Even if for a quick visit, coming to Ankara at every enabling her to work long and tough hours, along chance she gets and stopping at Trilye, Bursalı is one with the love of her work. of the most loyal people I have ever met. It has been many years since I have met Ms. Şeb- One of my favorite places in the world is Portofino. nem, I have forgotten many of the people that I had It is a paradise for love, romanticism, sea and met around the same time, even if other tens of ye- for all of the beautiful things life has to offer. I had ars passes by, I will never forget her name. just finalized the book “Trilye’s Love of Fish” in 2009. I needed to take some time to rest. It had not Şebnem Bursalı is always current and keeps people been distributed to bookstores yet. I was having se- in awe of herself, with being in love with her job, afood pasta when the İzmir Kılıç Holding Executive working relentlessly without a vacation and witho- Vice President, Sinan Kızıltan called and said, “Sü- ut the concept of work hours. She is at peace with reyya, may you have luck with your book, the sec- herself. Naturally these successes have significant tor really needed a work like this, congratulations, value. friends have been calling all morning to find out Success and happiness are relative words. Success is where they can obtain a copy of the book?” Follo- achieving what you desire and happiness is loving wing him, many friends from İzmir called me. I was what you have achieved. Süreyya Üzmez

77 “Toot toot toot toot … Make way.... Here comes the conductor…” TrolleyTrolley Written by Muzaffer Ayhan KARA

78 his article will focus on today’s trolleys 1970s you could still see some trolleybuses Tin big cities, especially in ‹stanbul then operating between Bebek-Taksim and Eskiflehir and Bursa, which play a serious Eminönü-Kurtulufl lines. Then they did away part in public transportation. But remember with those and buses had started operating those old trolleys, the ones in ‹stanbul that by the 1980s. the new ones make us reminisce about, The trolley first began operating as an ani- we’ll also focus on those nostalgic trolleys mal powered vehicle on rails in 1869. The too… Dersaadet Trolley Company established by The Nostalgic Trolley Konstantin Krepo Efendi operated the trol- Nowadays the only authentic ‹stanbul trol- ley line for 40 years. The first horse-drawn leys operate between two points, on ‹stiklal trolley operated between Azapkap›-Galata, Street Tünel-Taksim (since 1990) and Aksaray-Topkap› in 1871. Other lines went Kad›köy-Moda (since 2002), and they are into operation later on. Horse-drawn trolleys referred to as the “nostalgic trolley.” These were established in large cities of the single wagon trolleys not only provide a lit- empire, they started operating first in tle bit of nostalgia, they also serve those , then in Damascus, Ba¤dat, that are in a hurry from Tünel and on to ‹zmir and Konya. Ministry of Defense in Taksim; for those that want to go to Karaköy 1912, during the Balkan Wars bought the via Tünel from Taksim, they quickly carry trolley horses in exchange for 30 thousand them to Tünel also. In a sense they serve as golds and for that reason ‹stanbul was left a connection element. (We should also without trolleys for over a year. The horse- mention that the 137 years old “Tünel” serv- drawn trolley of 1869 was replaced by an ice between Karaköy-Tünel, in other words electric line by 1914. In 1939 it was nation- the metro, is one of the world’s first metros.) alized and turned over to the ‹stanbul In Kadikoy it is the same…those that get off Municipality. the ferry, can cross to Bahariye, Moda, Mühürdar, if they are not stopping at the If Your Path Happens to Cross… bazaar of course… After so many years, alongside the metro, The Trolley in Old Istanbul like in other large cities, in ‹stanbul too, the rail system is in operation again, and In the ‹stanbul of my childhood, as in the exempt from the struggle of traffic, the trol- early 1960’s, the only reasonable forms of ley with many carts is flowing on the rails as public transportation, aside from the sea routes, were the trolley and the trolleybus- a giant in public transportation. What was in es. The rail system faded over time and the the old days of placing coins on the rails to trolleybuses, the wheeled but electrical pub- show off, hanging out of the carts, strutting lic transportation vehicles, continued to your stuff... If you really want to, you can still exist in ‹stanbul until the second half of the try all that on the nostalgic trolley... of 1970’s. I remember that the last trolley lines course, if your path happens to cross ‹stan- of my childhood were fiiflli-Taksim and bul, ‹stiklal Street or Kad›köy, Moda... There Kurtulufl-Tünel. They took their last trips in is also a rhyme that you can’t leave out; 1961 in European side and in 1966 on the “Toot toot toot toot...make way...here Anatolian side. Towards the end of the comes the conductor.” 79 Trilye’s Flavors CRETE SPREAD f you bring all great together and Igive it name like Crete Spread, then no one can say no. Easy and practical to make, it is quite a delicious appetizer.

SCORPIONFISH AND GREEN DISH ere is an amazing flavor. What happens when the green almonds of our childhood joins the red Hscorpionfish is over the top! Quite a seductive flavor!

80 WATERMELON CARPACCIO TOPPED refreshing treat during the summer months, WITH ESCALLOPS Ajoin watermelon, and escallops and see what happens! Is there such a thing as water- melon carpaccio? You bet there is! As you know too much watermelon is not recommended any- more due to its high glycemic index. Not to deprive you from this treat, carpaccio, with its super thin slices, is the very thing necessary.

NETTLE AND SHRIMP PASTRY hen the cure-all nettle enters the pastry with shrimp, it becomes a cure for our palate Wtoo. Unbelievable flavor. I highly recommend it, a new item for our menu.

81