T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ BATI DİLLERİ VE EDEBİYATLARI(RUS DİLİ VE EDEBİYATI) ANABİLİM DALI

ALEKSANDR İVANOVİÇ KUPRİN’İN ÖYKÜ SANATI

Yüksek Lisans Tezi

Ertuğrul Bostancı

Ankara – 2004 T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ BATI DİLLERİ VE EDEBİYATLARI(RUS DİLİ VE EDEBİYATI) ANABİLİM DALI

ALEKSANDR İVANOVİÇ KUPRİN’İN ÖYKÜ SANATI

Yüksek Lisans Tezi

Ertuğrul Bostancı

Tez Danışmanı Prof. Dr. Altan Aykut

Ankara - 2004 İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ III

I. A. İ. KUPRİN’İN HAYATI 1

II. RUS EDEBİYATINDAKİ YERİ 57

III. KUPRİN ÜZERİNE YAPILAN ÇALIŞMALARA GENEL BİR BAKIŞ 79

IV. SANATININ EVRELERİ VE ÖYKÜLERİ 90

V. ÖYKÜLERİN GENEL OLARAK KONULARI 141

VI. ÜSLUBU 177

VII. ANLATIM ÖZELLİKLERİ 205

SONSÖZ 228

TÜRKÇE ÖZET 230

RUSÇA ÖZET 232

İNGİLİZCE ÖZET 234

A. İ. KUPRİN’İN TÜRKÇEYE ÇEVRİLEN ESERLERİ 236

DİZİN 237

KAYNAKÇA 240 ÖNSÖZ

Aleksandr İvanoviç Kuprin, XX. yy. başındaki önemli Rus yazarları arasında en çok tanınan ve eserleri en çok basılan yazarların başında gelir. Elli yıla yakın edebi yaşamında hala büyük bir zevkle okunan çok değerli eserler vermiştir.

Şiirle başladığı edebiyat hayatında asıl çizgisini kısa öykü türüne kaydıran

Kuprin, edebiyatın hemen her alanında faaliyet göstermiştir. Röportaj, makale, skeç, deneme yazarlığı, öykü, roman, gezi yazısı türünde verdiği eserler; okuyucuyu olayların geçtiği mekanlarda turistik bir geziye çıkarır neredeyse.

1883 yılında ilk şiir denemelerine başlayan Kuprin’in öykü türündeki ilk eseri

Son Gala’dır. (1889).1894-1900 yılları arasında Kiev başta olmak üzere pek çok taşra gazetesinde muhabirlik, köşe yazarlığı vb. yapmış, hayatı tanıma uğruna pek

çok işte çalışmıştır. Bu arada da çok değerli eserler vermeye devam etmiştir.

1901-1919 yılları arasında Rusya genelinde dolaşmış, edebi çalışmalarına devam etmiş, 1919 yılında Gatçina’da bulunduğu sırada Bolşevizm karşıtı Beyaz

Ordu güçlerinin resmi yayın organı olan bir gazetenin redaktörlüğünü yaptığı için

Bolşeviklerin şehri almalarını müteakiben ebediyen Rusya’yı terk etmek zorunda kalmıştır.

1919-1937 yıllarında Paris’te sanat hayatını sürdürmeye çalışan Kuprin yurt

özlemini, eserlerini ve sanatını besleyen Rusya ortamından uzak kalışının sıkıntılarını daima hissetmiştir. 1937 Mayısında SSCB’ye dönen Kuprin artık hastadır ve hiçbir edebi eser veremez. 1938 Ağustosunda yemek borusu kanserinden

ölür.

On yedi yılı aşkın bir zaman Paris’te zorluklar içinde yaşamını sürdürmek zorunda kalan Kuprin, her ne kadar bazı Sovyet eleştirmenlerince tüm manasıyla değerlendirilmese de büyük bir yazardır. Devrinin olaylarına kayıtsız kalmamış, ama politize de olmamıştır. Fakir bir aileden geldiği için altyapı eksikliği vardır. Bir eleştirmen Kuprin için “Gorki gibi kendi üniversitesinde okumuş” demektedir.

Doğrudur. Doymak bilmez bir hevesle klasikleri okumuş, gerçek yaşamı tasvir etmek için doğuştan gelen istidadını eğitmiştir. Çehov, Bunin, Gorki gibi öncü edebiyatçılarla dostluk kurmuş, girdiği edebi ortamlarda devamlı olarak sanatını geliştirmiştir. Tolstoy da ondaki yeteneği hemen keşfetmiş ve eserlerinin takipçisi olmuştur.

Kuprin’in sanatıyla ilgili ülkemizde gerçekleştirilmiş orijinal bir çalışma yoktur. Türkçeye çevrilen eserleri de, sadece altı tane öyküden ibarettir. Çalışmamıza bu boşluğu bir ölçü de olsa doldurmak amacıyla başladık.

Tezimizin Birinci Bölümü’nde Aleksandr Kuprin’in hayatını ele aldık.

Yazarın Rus edebiyatındaki yerini İkinci Bölüm’de inceledik. Kuprin üzerine yapılan

çalışmalar ve Kaynakça’da yer alan kitap ve makaleler Üçüncü Bölüm’ün konusunu oluşturdu. Dördüncü Bölüm’de sanatının evreleri ve öykülerine değindik. Beşinci

Bölüm’de öykülerinin genel olarak konularına bakıldı. Üslubunu Altıncı Bölüm’de, anlatım özelliklerini de Yedinci Bölüm’de belirlemeye çalıştık. Sonsöz’den sonra

Kuprin’in Türkçeye çevrilmiş eserlerinin listesini verdik.

Çalışmamızda, yazarın önemli yapıtlarını ele aldık. Çalışmamızda kullandığımız edebi alıntıların tamamını Rusçadan bizzat çevirdik. İlk defa kullandığımız eser adlarının Türkçe karşılığından sonra orijinal Rusça adını da ekledik. “Aleksandr İvanoviç Kuprin’in Öykü Sanatı” tezinin oluşumunda değerli katkılarını esirgemeyen hocalarıma, özellikle de çalışmalarım sırasında büyük yardımlarını gördüğüm hocam Prof. Dr. Altan Aykut’a teşekkürü bir borç bilirim.

BÖLÜM I

ALEKSANDR İVANOVİÇ KUPRİN'İN HAYATI

Aleksandr İvanoviç Kuprin 7 Eylül (eski takvime göre 26 Ağustos) 1870’de

Penza eyaletinin Narovçat şehrinde küçük bir memur ailesinin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir.

Babası İvan İvanoviç Kuprin 1834 yılında doğmuş, 1847 yılında 13 yaşındayken Temnikovskoye kasaba okulunu bitirmiş ve Spasskoye kasaba mahkemesinde büro memuru olarak işe başlamıştır. 1850 yılında aynı mahkemede kayıt memurluğuna geçmiş, 1855 -1860 yılları arasında Spasskoye hastanesinde posta memurluğu yapmıştır. 1859 sonu 1860 başında Narovçatlı bir toprak beyinin kızı Lyubov Alekseyevna Kulançakova ile tanışmış, 1860 yılı sonunda da evlenmiştir. İvan Kuprin Narovçat'a taşınmış, 1862 yılına kadar kasaba asilzadeleri başkanının posta dağıtıcılığı,1862 yılından itibaren de birleşik Krasnoslobodo-

Narovçat Sulh Hukuk Mahkemesi sekreteri olmuştur.1 Kulançakova ile evlendikten sonra Narovçat şehrinde iki küçük malikane sahibi olmuştur. 1861 yılında ilk kızları

Sofya, 1863 yılında ikinci kızları Zinaida, 1866'da İnnokentiy, 1869'da Boris adlarındaki iki oğulları doğmuş, her iki erkek çocuğu da bebekliklerinde ölmüştür.

Nihayet 1870 Ağustosunda geleceğin yazarı Aleksandr doğmuştur.2

Yazarın anne tarafından ataları 1452 yılında III Vasiliy tarafından Tatarlarla ve özellikle de Kazan Hanlığı ile savaşmak üzere oluşturulan Kasımov Hanlığı'nın politik yaşamında etkin rol oynamışlardır. Vaktiyle varlıklı bir aile olmalarına rağmen Kulançakovlar zaman içerisinde, özellikle de toprak köleliği sisteminin kaldırılmasından sonra ekonomik yönden zayıf düşmüşlerdir.

1 F. İ. Kuleşov, Tvorçeskiy put A. İ. Kuprina 1883-1907 , Moskva, 1983, s. 6. 2 ibid, s. 6. Anne Lyubov Alekseyevna , enerjik, otoriter, bağımsız karakterli ve gururlu bir kadındır. Aynı zamanda dindar biri olarak kilisenin sabah ve akşam dualarına katılır, din adamlarının çevresinde bulunmasından hoşlanır. Lyubov Alekseyevna en küçük çocuğu ve evin tek erkek evladı Aleksandr'a büyük bir sevgi besler. Kuprin'in annesiyle ilişkilerinde de aynı sevginin izleri görülür: “Sorgu” (Дознание), “Askeri

Öğrenciler” (Кадеты), “Kutsal Yalan” (Святая ложь) öykülerinde annesine yönelik

övgü dolu, sıcak sözler bulunmaktadır.3

Kuprin için annesi sadece anne değil, aynı zamanda akıllı ve aradığı bir sohbet arkadaşıdır. Sağlam bir muhakeme yeteneğine sahip olan Lyubov

Alekseyevna kitap okumayı, toplumdaki olaylar üzerine kafa yormayı seven, kendi

çevresine göre eğitimli bir kadındır. İnce bir estetik duygusuna sahiptir ve yaşayan konuşma dilini çok iyi bilir. Kuprin bir mektubunda annesinin bu özelliklerinden bahisle pek çok öyküsünde annesinden duyduğu kelimeleri kullandığını itiraf eder.

Yine 1910 yılında yayımlanan Russkoye slovo dergisinin 137 nci sayısında yer alan bir mektubunda annesiyle ilgili şu satırlar bu tezi doğrular niteliktedir: “Sen bana

şimdi çok gereklisin. Tecrüben, aklın değil, günümüzdeki tüm eleştiri

çevresindekinden daha fazla inandığım içgüdüsel zevkin gerekli.” 4

Diğer taraftan Kuprin'in ruhsal gelişimine en büyük ikinci katkıyı anneannesi yapmıştır. Yazar çocukluk döneminde pek çok masal, hikaye, tarihi olaylar ve efsaneler dinlemiştir anneannesinden. Erken yaşta hayatını kaybeden babasının gelişiminde önemli bir rol oynadığı söylenemez.5

3 ibid, s. 7. 4 ibid, s. 8. 5 ibid, s. 8.

Baba İvan Kuprin 22 Ağustos 1871 tarihinde 37 yaşında ölür. Lyubov

Alekseyevna Kuprina’nın Penza’da küçük bir çiftliği olmasına rağmen buradan çok az bir gelir elde etmektedir. Kocasının ölümünden sonra iki yılını Penza’da geçiren

Lyubov Alekseyevna kızları Sofya, Zinaida ve oğlu Aleksandr ile birlikte

Moskova’ya taşınır. Burada kız çocuklarını yatılı devlet okullarına yerleştirdikten sonra Aleksandr ile Kudrin Dullar Evi’nde kalmaya başlar. Daha sonraları “Kutsal

Yalan” öyküsünde detaylı tasvirini yapacağı bu evde altı yaşına kadar annesiyle kalır

Kuprin.6

1876 yazında Razumovski Yetim Pansiyonu'na verilir, burada dört yılı geçer.

Sonbahar- yaz dönemini yatılı olarak pansiyonda geçiren Kuprin, yaz tatillerini annesinin yanında geçirir. Annesi bazen birkaç aylığına Saşa ile Penza'daki

çiftliklerine gider. Köyü, köy yaşamını ve doğayı seven Kuprin için bu seyahatler gerçek birer bayram niteliği taşır. Öyle ki 9 yaşındayken annesi askeri okul sınavlarına hazırlanması için yazın Moskova'da kalacaklarını söylediğinde; çok sevdiği köyüne gitmek üzere bir arkadaşını da ikna eder ve pansiyondan firar ederler.

İki gün aç susuz şehirde dolaştıktan sonra kendiliklerinden pansiyona geri dönerler.

Pansiyon döneminde Kuprin'in yaşamı boyunca spor ve sirk yaşamına olan ilgisinin başlangıcı sayılabilecek bir tanışma gerçekleşir: 1879 yazında Kudrin Dullar Evi'nde geleceğin ünlü palyaçosu ve hayvan terbiyecisi A. L. Durov ile tanışır.7

Kuprin 10 yaşındayken askeri ortaokula girer. Buradaki yaşamıyla ilgili ayrıntıları “Askeri Öğrenciler” (Кадеты) adlı eserinden öğrenmek mümkündür. Zira

Kuprin'in pek çok eseri otobiyografiktir. S. A. Vengerov'a yazdığı bir mektupta bu konudan açık bir şekilde söz etmektedir: “ ... Sadece şunu ekleyebilirim ki; hemen

6 V.N. Afanasyev, A. İ. Kuprin , Moskva 1972 , s. 5 7 F. İ. Kuleşov, 1983, s. 11. hemen tüm eserlerim benim kendi biyografimdir. Bazen dış çerçeveyi uydurduğum olurdu, ama üzerinde çalıştığım tablo tamamen yaşamımdan alınan parçalardan oluşmaktadır.” 8 “Askeri Öğrenciler” öyküsü Kuprin'in sanatsal anıları olarak nitelendirilmekte ve yaşadığı sosyal şartları gösteren güvenilir bir kaynak olduğu değerlendirilmektedir.9

Öğretmen kadrosunun bilgi ve davranış açılarından yetersiz, sarhoş, derslerde uyuyan, hatta içki bile içen insanlardan oluştuğu10 bu ortamda bir tek edebiyat

öğretmeni Mihail İvanoviç Tsuhanov (“Askeri Öğrenciler” (Кадеты) öyküsündeki

Truhanov karakteri) bilgisi ve dersleriyle ön plana çıkar. Bu, otuz yıl boyunca Rus dili ve edebiyatı dersleri vermiş yetenekli öğretmen aynı zamanda 1865 yılında

Moskova'da kurulan, Moskova artist ve dramaturglarını bir araya getiren edebiyat derneğinin de üyesidir. Edebiyat ve sahne dünyasında aklı, enerjisi, vicdanlı oluşu ve menfaat gözetmeksizin yaptığı çalışmalarıyla tanınır.11 Kuprin, Puşkin'e, klasik Rus edebiyatına, yaşayan canlı Rusça’ya olan ilgisini öncelikle Tsuhanov'a borçludur.

Geleceğin yazarı üzerindeki etkisi derin, güçlü ve yapıcı olmuştur.12

Askeri okul yılları Kuprin'in karakterinin de oluştuğu yıllardır. Okulda yaşamın kendine has tecrübelerinden geçmiş, yaşamın sıkıntılarına karşı dayanıklılığı artmış, huysuz ve coşkun öğrencilerin argosunu, gelenek ve göreneklerini öğrenmiş, orijinal bir etik anlayışı geliştirerek kaşarlı üst sınıf öğrencilerine karşı koymak için kendinde güç bulmuş, o zamanki tüm eğitim sistemine karşı yüreği taşlaşmıştır.13

8 ibid, s. 16. 9 ibid, s. 16. 10 ibid, s. 17. 11 ibid, s. 17. 12 ibid, s. 17. 13 ibid, s. 20. Okul yıllarında şiir yazmaya başlar Kuprin. F. İ. Kuleşov daha yedi yaşındayken kafiye ile ilgilendiğinden, hatta Razumovski Pansiyonu’nda yazdığı bir

şiirin öğretmeni tarafından şair M. N. Soymonov'a gösterildiğinden, fakat şairin

“bundan hiçbir şey olmaz” yorumuyla görüş bildirdiğinden bahseder.14 Fakat genç yeteneğin okul yıllarında bir nevi vaftiz babası gibi hamiliğini üstlenecek şair L. İ.

Palmin, sabırla onu dinler ve iyi niyetle yazdıklarını kontrol eder.

Gençlik yıllarının ilk eserlerinden olan “Taç Giyme Günü” (На день

коронации,1883) adlı şiirinde III. Aleksandr için yapılan taç giyme kutlamalarından etkilenmiştir. Gençliğinin verdiği coşkunluk ve saflıkla, Kuprin bu eserde

Moskovalıların kutlamalarını ve çarın kutsallığını betimlerken, tanrıdan yeni hükümdarı kötülüklerden korumasını diler.15

Sonraki şiirleri milliyetçilik, vatan, özgürlük, yurt ve millet sevgisi temalarını içerir. Örneğin, “Savaşçı” (Боец), savaş alanında ölmekte olan bir askerin söylediği bir kahramanlık monoloğudur.16

Bu dönemde yazdıkları arasında, dönemin İç İşleri Bakanı ünlü Mihail

Katkov’un III. Aleksandr ile olan toplantısıyla alay eden “Katkov’a Oda” (Ода

Каткову) ve III. Aleksandr’a suikast düzenlemek isterken yakalanan teröristlerin idamından bir gün önce yazdığı “Rüyalar” (Сны) en önemlilerinden sayılabilir.17

Kuprin’in erken dönem şiirlerinden hepsi vatanseverlik ve politika üzerine değildir. 1880’lerin pesimist şiirlerinin ortak motiflerinden olan melankoliklik, umutsuzluk, hayal kırıklığı, gibi temaları işleyen şiirleri de mevcuttur. Örnek olarak

14 ibid, s. 21. 15 ibid, s. 22. 16 ibid, s. 23. 17 N. Luker, Alexander Kuprin , Melborne, 1978, s.20. “Üç Mevsim” (Три времени), “Hayaller” (Грезы), “Boşuna Gözyaşları” (Слезы

бесплодные) verilebilir. 18

Kuprin’in, bu dönemde ilk gençlik yıllarında yazdığı aşk şiirleri de bulunmaktadır. “Şafak” (Заря) , “İlkbahar” (Весна) ve “Sevimli Gözler, Gök Mavisi

Gözler” (Милые очи, лазурные очи). Kuprin bu son şiiri Penza’da uzaktan bir akrabasına ithaf etmiştir.19

Bu türlerin dışında kalan yazdığı komik şiirler de mevcuttur. “Maşa” bunlardan birisidir, ki sonraları kimseye okunmayacak diye not düşmüştür.20

Her ne kadar genç Kuprin’in eserleri sanatsal değer yönünden zayıf olsalar da, bunlar Kuprin’in şahsi ve edebi biyografisinin aşamalarını göstermeleri açılarından değerlidir. Bu şiirler, genç Kuprin'in apolitik ve toplumsal sorunlara kayıtsız kaldığına dair ifadeleri de çürütecek özelliktedir.21

Çarlık Rusya’sı döneminde askeri ortaokul ve lise eğitimi toplam yedi senedir. Kuprin 1886 yılında altıncı sınıfta bir yıl devre kaybeder. 1888 yılında harp okuluna başlar. Buradaki eğitim süresi ise iki yıldır.

1889 yılında dönemin tanınmış şairlerinden L. İ. Palmin , ilk hikayesi olan

“Son Gala” (Последний дебют)’nın haftalık Russkiy satiriçeskiy listok dergisinde yayımlamasında Kuprin’e yardımcı olur. Gerçi bu hikaye yayımlandıktan sonra okul yetkililerden izin almadan yayım yaptığı için 2 gün süreyle hapiste kalır, ama bu olayla başına gelenler onun tanınmasını sağlar. Daha sonraları yazdığı otobiyografik

çalışması “Harp Okulu Öğrencileri” (Юнкера) ve kısa hikayesi “Matbaa Mürekkebi”

18 F. İ. Kuleşov, 1983, s. 29. 19 ibid, s. 30. 20 ibid, s. 31. 21 ibid, s. 32. (Типографическая краска)’ nde bu olayı nostaljik bir şekilde işlemiştir. 22 Aynı

Palmin, Kuprin’den önce de Antoşa Çehonte (A. P. Çehov)’nin farkına varmış ve onu N. A. Leykin’in yönettiği Oskolki dergisine götürmüş, bilahare Russkiy satiriçeskiy listok dergisiyle çalışmasını sağlamıştır.23

İvan Turgenyev’in Klara Miliç ve Çehov’un bir perdelik dramı “Tatyana

Repina”ya ilham kaynağı teşkil eden, gerçek bir olay olan E. P. Kadmina adlı

şarkıcının sahnede kendini zehirleyerek intihar etmesini, Kuprin de Lidiya

Nikolayevna Golskaya karakteriyle “Son Gala”da işlemiştir. Ağdalı dili ve klişe karakterlerine rağmen “Son Gala”, ilerde Kuprin’de belirecek olan anlatım dinamizminin ilk belirtilerini verir.24 Öyküde ayrıca olgunluk dönemi Kuprin'i için karakteristik bir özellik halini alacak küçük insan teması da ön plana çıkmıştır.25

Her ne kadar Kuprin’in ilk büyük düz yazısı olan “Son Gala”da pek çok edebi hata, melodramatik pasajlar, doğal olmayan durumlar ve abartılı bir dil mevcut olsa da, bu eser onun küçük ve büyük karakterler, çok çeşitli mekanların betimlemeleri ve diyaloglarla yüklü karmaşık bir temayı çok başarılı bir şekilde işleyebilme yeteneği göstermesi açısından önemlidir.26 Golskaya'nın istediği ve bir türlü bastıramadığı temiz aşk arzusunu sonraki yıllardaki pek çok Kuprin kahramanı da duyacaktır. Aşk,

Kuprin'in tüm sanatının leitmotivi olacaktır.27

1890 yılının yazında Kuprin, Aleksandrovskoye Harp Okulu’nu başarıyla bitirerek Podporuçik 28 rütbesiyle 46 ncı Dneprovskiy Alayı’na tayin edilir. Alay, esas itibarıyla Proskurov şehrinde konuşlu olmakla birlikte dört taburundan biri

22 N. Luker, 1978, s. 22. 23 N. E. Krutikova, A. İ. Kuprin , Leningrad, 1971, s. 9. 24 N. Luker, 1978, s. 23. 25 F. İ. Kuleşov, 1983, s. 37. 26 N. Luker, 1978, s. 26. 27 F. İ. Kuleşov, 1983, s. 39. 28 Çarlık ordusunda en küçük subay rütbesi sonbahar-kış sezonunda sırayla Gusyatin veya Voloçisk kasabalarına geçici göreve gönderilirdi. Bu kasabalar Avusturya sınırındaydı.

Kuprin’in muvazzaf askerlik yaşamının büyük bölümünü geçirdiği Proskurov

şehri dış görünüşüyle Gogol’un Mirgorod’unu andırıyordu: Kil ve gübre karışımıyla badanalanmış evler, sonbahar ve ilkbahar dönemlerinde geçit vermez çamur, pazar meydanının civarında eksik olmayan su birikintileri, yazın tozlu bir hava, üzerinde domuzların gezindiği kaldırımsız geniş sokaklar...Tüm bunlar hüzün ve keder veriyordu insana 29

Kuprin’in 1892-1894 yılları arasında görev yaptığı Voloçisk sınır kasabası

380 haneli, 3200 nüfuslu küçük bir kasabadır. Burada okul sayısının dört katından daha fazla kilise ve meyhane bulunduğu kaydedilir. Kuprin’e göre hiçbir haritada adı bile geçmeyen bir yerdir. Buraya subay ve askerler sürgün maksadıyla gönderilir. Bu küçük kasaba yaşantısı ve adetlerinin yansımaları Kuprin’in “Düğün” (Cвадьба),

“Milyoner” (Mиллионер), “Marianna” , “Düello” (Поединок) vb. eserlerinde görülür.30

F. İ. Kuleşov’un belirttiğine göre; bu ücra taşra köşesinde subay kadrosu hemen hiçbir şeyle ilgilenmez. Ne gazete, ne kitap okunur, ülke sorunlarıyla kafa yorulmaz. Subayların günlük yaşamı kendilerinin eğlencesi olarak gördükleri astları

üzerinde kurdukları baskı ve otorite kısır döngüsünde tekdüze bir şekilde sürüp gider.31 Yaşamlarına değişiklik getiren tek şey; yazın icra edilen tatbikatlardır. Eylül ayından itibaren yine yaşam votka, kâğıt oyunları, ufak şeyler yüzünden tartışmalar, sonu gelmez rütbe terfi konuşmaları, gönül ilişkileri ve yine votka ekseninde sürer

29 F. İ. Kuleşov, 1983, s. 39. 30 ibid, s. 40. 31 ibid, s. 40. gider. Tüm bu olayları Kuprin “Sorgu” (Дознание), “Marianna”, “Sefer” (Поход),

“Uzatmalı Piyade Çavuşu” (Прапорщик aрмейский), “Sokaktan” (С улицы),

“Düello”, “Düğün” öykülerinde ayrıntılı bir şekilde tasvir eder.32

Elbette Kuprin de dört yıllık muvazzaflık yaşamı sırasında içki sofralarında bulunmuş, coşkulu oyun partilerine katılmış, gönül maceralarının kahramanı olmuştur. Ancak bu baştan çıkarıcı ortamda alkol batağına saplanmayacak, askerlerini dövmeyecek kadar kuvveti kendinde bulmayı başarmıştır. Prensip olarak da bedeni cezalara karşıdır Kuprin. Bu arada tüm yaşadıklarını da not defterlerine kaydetmeyi de ihmal etmez. Bunlar ilerideki edebi eserleri için en değerli hazine olacaktır onun için. 33

1891-1894 yılları arasında “Karanlıkta” (Впотьмах), “Ruh Hastası”

(Психея), “Mehtaplı Gecede” (Лунной ночью), “Uzak Geçmişten” (Из

отдаленного прошлого), “Gizli Tahkikat” (Негласная ревизия), vb. öykülerini yazar ve bastırır. Ayrıca “Zavallılar ve Kindarlar” (Скорбящие и озлобленные) romanını tasarlar. Şiir yazma faaliyetlerine ara vermeksizin devam eder.34 Kuprin edebi yaşamının başlarında kendini şair olarak gördüğünü itiraf etmekte; kendisi için

şiir yazmanın, düz yazı yazmaktan daha kolay olduğunu ifade etmektedir.35

Çalışma hayatının üçüncü yılında Kuprin Hârp Akademisi’ne girmek için

çalışmaya başlar. Böylesi belki de bu tekdüze hayattan kurtuluş için bir fırsat olacak, kendisine daha geniş ufuklar açacaktır. Esasında bu düşüncenin altında romantik bir aşk hikayesi yatmaktadır. Kuprin, Veroçka adında bir kıza aşık olmuştur. Kızın

32 ibid, s. 40. 33 ibid, s. 42. 34 ibid, s. 42. 35 M. K. Kuprina Yordanskaya, Godı Molodosti - Vospominaniya o A.İ. Kuprine , Moskva,1960, s. 146. vasisi, alayda görevli bir yüzbaşı kendisine, akademiye girmesi şartıyla evlenme müsaadesi vereceğini söylemiştir. Kuprin’in nişanlısı, “Leylak Ağacı” (Куст

сирени) öyküsündeki Vera, “Düello” öyküsündeki Şuroçka tiplemelerinin prototipi olacaktır. Neticede 1893 yılı Ağustos ayı sonunda Kuprin akademi giriş sınavlarına katılmak üzere Peterburg’a hareket eder.36

Sınavlar başarılı bir şekilde geçmektedir. Son sınava girmeden önce Kiyev

Askeri Bölge Komutanı General Dragomirov imzasıyla Akademi Komutanlığı’na gönderilen emir Kuprin’in sınavlara alınmamasını ve derhal alayına gönderilmesini istiyordu. Bu emirle Kuprin’in vazife başındaki bir memura hakaret ettiği gerekçesiyle beş yıl boyunca Akademi sınavlarına girmesi engelleniyordu.37

Kuprin’in bu ani çağrılışının ve sınavlardan mahrum edilişinin sebebi konusunda farklı izahatlar bulunmaktadır. F. Batyuşkov’a göre; Peterburg’a hareketinden az bir zaman önce bir kadına kaba muamelede bulunan polis memuruna hakaret etmesi, karısı Kuprina Yordanskaya’ya göre; Kiyev’de arkadaşlarıyla kahvaltı yaparken, kendisinden oturduğu masayı boşaltmasını isteyen bir polis memurunu Dnyepr

Nehri’ne atması sonucu bu olayın başına geldiği aktarılmaktadır.38

Evlilik, akademi, gelecekteki askeri kariyeri hakkındaki tüm hayalleri sona erer Kuprin’in, ancak Peterburg seyahati edebi çalışmaları ve bağlantıları açısından

çok faydalı geçmiştir. Burada Russkoye bogatstvo dergisinin redaktörleri ile tanışmış, edebi toplantılara katılmıştır.

Başarısız sınav macerasından sonra Kuprin kaldığı odanın parasını vermek ve

Kiyev’e tren bileti almak için tabancasını satar.39 Görev yerine döner, edebi

36 F. İ. Kuleşov, 1983, s. 43. 37 N. N. Fonyakova, Kuprin v Peterburge-Leningrade , Leningrad, 1986, s. 11. 38 M. K. Kuprina Yordanskaya , Moskva, 1960, s. 147. 39 N. N. Fonyakova, 1986, s. 12. çalışmalara daha da fazla kendini adar. İstifa etmek için fırsat kollamaya başlar. 1894 yılının ortalarında ciddi bir rahatsızlık geçirerek Kiyev Askeri Hastanesi’ne kaldırılır.

İyileşmesine müteakiben görev yerine döner. 1894 yılı Temmuz ayı sonu veya

Ağustos ayı başında Poruçik40 rütbesiyle ebedi olarak orduya veda eder.41

Bu tarihten sonra Kuprin’in zorlu yeni yaşam çizgisi başlar. Edebi biyografisinin yeni, temiz bir sayfası açılır. 1894 yılı Ağustos ayında Kiyev’e gelir.

Burada ne bir tanıdığı, ne edebi bağlantıları, ne de parası vardır. Kiyev gazetelerini dolaşır ve eserlerini tanıtır. 1894 Eylül ayında Kiyevskoye slovo gazetesine “Yas”

(Ясь) öyküsünü bırakır. Derginin 13 ve 15 nci sayılarında V. Teplov mahlasıyla yayımlanır bu öykü. Aynı tarihlerde Jizn i iskusstvo gazetesine de “Alza” (Альза) efsane öyküsünü bırakır. Bu öykü de gazetenin 3 Ekim 1894 günkü baskısında A.

Kuprin imzasıyla yayımlanır. Ekim ayının ortalarında Jizn i iskusstvo gazetesinde muhabirlik görevine başlar.42

Başlangıçta yazdıklarına iyi bir fiyat vermezler. Satır başına 1,5-2 kopek verirler, ki bu da en basit ihtiyaçlarına bile yetmez. Kuprin ucuz bir daire tuttuysa da kirayı ödeyemediği için buradan çıkarılır. Yaklaşık sekiz ay boyunca gazeteden bir tanıdığının evinde, eğer biraz parası olursa ucuz bir otelde, bazen paralı bir barınakta, bazen de soğuk müsaade ederse şehir parkındaki bir bankta geceler.43

Yazar, eğitim eksikliğini bıkmak usanmak bilmeden yeni yeni yaşam izlenimleriyle tamamlamıştır. Gorki gibi kendi üniversitesini okumuştur. Sayısız seyahatleri, karşılaşmaları ve olaylarıyla Kuprin’in yaşamı, F. D. Batyuşkov’un

40 Çarlık ordusunda üsteğmen. 41 F. İ. Kuleşov, 1983, s. 44. 42 ibid, s. 45. 43 ibid, s. 46. söylediği üzere, “Kahramanın tüm katman ve ortamları geçtiği bir macera romanı” gibidir.44

1895 yılı ilkbaharında Kuprin Moskova’ya gider. Mühendis Timohoviç’in bürosunda altı ay değişik ev aletlerinin satışıyla meşgul olur. Burada geçirdiği zaman zarfında pek çok teknik icatla tanışma, teknik eğitim görmüş pek çok kişiyle dostluk kurma şansı olmuştur. Kuprin’in biyografisinde bu bölüm özellikle önem arz eder.

Zira teknoloji ve üretim, teknik insanlar ve işçilere olan ilgisi burada başlamıştır.

İlerdeki denemelerinde ve “Moloh” öyküsünde anlatılan hususlar burada edindiği tecrübe ve deneyimler sonucu ortaya çıkmıştır.45

Kuprin’in kısa süren askeri hizmeti sırasında ürettiği ve esrarengiz çalışmalar ve aklın anormal davranışlarını işlediği eserler arasında “Ruh Hastası Kadın”

(Психея), “Mehtaplı Gecede” (Лунной ночью), “Karanlıkta” (Впотьмах), ve

“Sorgu” (Дознание) sayılabilir. Daha sonraları yazdığı “Slav Ruhu” (Славянская

душа), “Delilik” (Безумие) ve “Unutulmuş Öpücük” (Забытый поцелуй)'de Kuprin kendini insan ruhunun tuhaf ve ender rastlanan manifestolarını toplayan bir koleksiyoncu olarak tanımlar.46

1892 Aralığında yazdığı “Bir Heykeltıraşın Günlüğü” alt başlığını taşıyan

“Ruh Hastası”nda; sapkın bir aklın gafletlerini ve gerçek ile hayalin belirsiz çizgisini sorgulamıştır. Günlük şeklinde yazılmış olan eser, Gogol’ün Bir Delinin Hatıra

Defteri adlı eserini andırmakla beraber, Kuprin kahramanının hastalıklı aklı, tutarsız kişiliği ve ateşli seksüel fantezileri üzerine yoğunlaşmıştır.47

44 N. E. Krutikova, 1971, s. 10. 45 F. İ. Kuleşov, 1983, s. 47. 46 N. Luker, 1978, s. 24. 47 ibid, s. 24. Kuprin’in orduda görev yaptığı yıllar içinde ilk yazdığı hikaye olan “Sorgu”, bundan on yıl sonra yayımlanacak “Düello” adlı eserinde kullanacağı çok sayıdaki askeri hikayelerin de ilki olmuştur. Ayrıca bu eser onun devrin eleştirmenlerinin dikkatini çektiği ilk eseri de olmuştur. Kiyev gazetelerinden bir eleştirmen bu eserde yetenek pırıltılarının var olduğunu, ancak Kuprin’in detaylara fazla gömüldüğünü ve doğaçlamadan uzak kaldığını söyler.48

Kuprin 1894 yılında ordudan ayrıldı. Bunun sebebi yalnızca onun ordu hayatından bıkmış olması değil aynı zamanda “Sorgu” adlı eserinin yakında yayımlanacak olmasıydı. Kuşkusuz böylesi bir eserin altında bir subayın imzasının olması orduda hiç de hoş olmayan bir intiba yaratacaktı. Bu hikayesinde, bir garnizonda görev yapan Kozlovski adlı bir yıllık bir teğmenin, bir çift çizme konçu ve 35 kopek çalan, Bayguzin adlı bir tatarı sorgulamasını anlatır. Tatardan çok etkilenen Kozlovski’nin aklı karışır. Nihayetinde Tatar 100 değnek cezasına

çarptırılır. Kuprin yıllar sonra yazdığı “Vatan” (Родина) adlı eserinde kendisinin de orduda görev yaptığı yıllarda böylesi soruşturmalarda görevlendirildiğinden bahseder. Bu eser 1890’lı yıllarda Rus ordusu ve içinde barındırdığı azınlıkların durumunu betimlemesi bakımından büyük önem arz eder. Hikayede bahse konu teğmen, hırsızın yaptığının yanlış olduğunu idrak etmesi bir yana, Rusça’yı bile zorlukla anlayabilen bir kişiyi dövmenin, onu ancak daha yanlış yollara itebileceğinin farkındadır. Kuprin bu teğmene benzer karakterleri “Sefer” (Поход) gibi eserlerinde daha sonraları da kullanmıştır.49

48 ibid, s. 26. 49 ibid, s. 27. Kuprin’in ordudan ayrılması ile 1901 yılına kadar geçen sürede yazar çok zengin deneyimler ve yaratıcılık kazanmıştır. Bu dönemde pek çok işte çalıştığı gibi eserlerini topladığı iki kitap ve ona şöhreti getiren “Moloh”u yazmıştır.50

Bazıları anlatım dili bakımından ilk eserlerinden olan “Ruh Hastası”nı andırırlar. “Slav Ruhu”nda; Yas adlı sadık bir hizmetkarın bir intihar vakasını görmesinden sonra kendini asması anlatılır. Bunun sebebi olarak yazar, hizmetkarın tuhaf, sadık, saf, çelişkili, geçimsiz ve hasta kısacası safkan Slav yaratılışını gösterir.

“Natalya Davıdovna”da ise “Ruh Hastası”nda görünen seksüel açıdan takıntılı olma durumunu daha iyi kullanmıştır. Adı geçen kadın kahraman, çift kişilikli bir hayat sürmektedir: Hayatının bir kısmında asil kız öğrencilere mürebbiyelik yapan saygı değer bir öğretmen iken, her üç ayda bir nimfomanyak bir kadın olup, sokaklardaki erkekleri alıp şehrin dışındaki ucuz otellere götüren ve onlarla orada birlikte olan bir kadına dönüşmektedir. Bu sefahat gecelerinden ağırbaşlılıkla okuluna dönmektedir.

Bir gece kollarında bir asker öldüğünde ve suçlu olduğu ortaya çıktığında, polise, gün içinde ciddi ve kusursuzu, geceleyin ise doymak bilmeyen Messalina’yı oynamaktan duyduğu inanılmaz zevki itiraf eder.51

Bu tür gerçek ile görüntünün tezadı ve erotizm teması Kuprin’in “Korkunç

Dakika” (Страшная минута), “Masal” (Сказка), “Başlıksız” (Без заглавия) gibi diğer hikayelerinde de önemli yer tutar. “Korkunç Dakika”, genç ve güzel bir kadının karşı konulması güç bir yabancıya hissettiği seksüel arzular ile bir anne ve eş olarak sorumlulukları arasında kalması ve içine düştüğü halet-i ruhiyeyi irdeleyen önemli

50 ibid, s. 28. 51 ibid, s. 29. bir eserdir.52 Bunlarla bağlantılı olan diğer hikayeler ise “Tuhaf Bir Olay”

(Странный случай), “Kapris” (Каприз) ve “Al-İssa” (Аль-Исса)’dır.

“Minyatürler”deki birkaç hikayede “Sorgu” ile başlayan ordu hayatını betimleme anlayışını sürdürmüştür. “Konaklama” (Ночлег)’da, Rusya kırsalında intikal halindeki yorgun askerlerin bir kasabada gecelemelerini anlatır. Konu, ağırlıklı olarak rastlantısal bir anlatımla işlenmiştir. Eserde, teğmen Avilov’un konakladığı evde duyduğu bir kadın sesinin ona altı yıl önce tecavüz ettiği bir kızı hatırlatması konu alınır.53 “Marianna”da pek çok minyatürde olduğu gibi hikaye içinde hikaye vardır. Maupassant ya da Turgenyev’in aşk hikayelerini andıran hafif ve eğlendirici bir eserdir. Belki de bunların arasında en ilginç hikaye “Köpek

Saadeti” (Собачье счастье)’dir. Burada Kuprin, Rusya’da hüküm süren eşitsizlik ve zulüm ortamını, başıboş köpeklerin bir kafes içinde hayvan barınağına yaptıkları yolculukla örneklemiştir. Bu hikayedeki devrimci ruh bazı Sovyet eleştirmenlerinin yaptığı gibi abartılmamalıdır, ancak bu eserdeki alegorik anlatım da açıkça ortadadır.54

Kuprin sonraları Minyatürler için olan tatminsizliğini onları “safra” olarak nitelendirerek ortaya koyar. “Uzun edebiyat yolunda çocuk adımları” diye tanımladığı bu eserler için onlara bakılarak kendisinin yargılanmaması gerektiğini söylemiştir. Yine de bu eserler onun Kiyev deneyiminin bir parçasıdır ve yazarlık kariyerinde bir olgunluk adımıdır.55

1895 yılı sonbaharında tekrar güneye döner, yeniden taşra gazetelerinin muhabiri olur. Kiyev’de ve diğer güney şehirlerinde büyük bir hırsla ve ilgiyle

52 ibid, s. 35. 53 ibid, s. 37. 54 ibid, s. 37. 55 ibid, s. 37. dipteki insanların yaşamını gözlemler, onların yaşayış ve alışkanlıklarını öğrenir.

Şehrin çıplaklığı ve toplum dışındaki insanlar üzerine yaptığı gözlemlerini

“Kiyevliler” (Киевские типы) ve daha başka bazı öykülerinde anlatacaktır.56

Bu dönemde Kuprin hep göçebe hayatı yaşar: Kâh Kiyev’de çalışır, kâh

Jitomir, Kamenets-Podolsk, , Yekaterinoslav, Novoçerkassk, Rostov’a gider.

Kiyev gazeteleri onun gözlemleri, haberleri, öyküleri ve şiirleriyle allak bullak olur.

Muhabir kimliği ile 1896 yılında Donetsk Havzası’nı dolaşır. Mayıs ayında

Drujkovka’daki demir çelik fabrikasında birkaç gün geçirir, işçilerin yaşam koşullarını öğrenir. İlkbahar ve yaz aylarında Donbass bölgesindeki Yuzov ve

Maltsev metalürji fabrikalarını ziyaret eder. Bu fabrikalar Rus-Belçika ortaklığı bir

şirkete aittir. Ağustos veya Eylül ayında bu fabrikalardan birinde demir bölümünde ve marangozhanede çalışmaya başlar, bilahare vagon yükleme ve indirme bölümünde idarecilik yapar. Donbass bölgesindeki pek çok fabrikada işçi ve memurların yaşamlarını iyice gözlemler, idareyle sert tartışmalara girer.

Bu ziyaret ardından dört deneme yazar. Bunlar 1896 yılında yayımlanan

“Çelik Fabrikası” (Рельсопрокатный завод), “Yuzov Fabrikası” (Юзовский завод) ve 1899 yılında yayımlanan “Ana Madende” (В главной шахте) ile “Ateşte” (В

огне)’dir. Bu eserlerle okuyucunun ağır sanayi ve bu ağır sanayinin yoğun şekilde bulunduğu Güney Rusya hakkında bilgilenmesini istiyordu. Eserlerinde kullandığı teknik, önce endüstriyel bölgeye genel bir bakışla başlamak, ardından yapılan işlerin detaylarına girmekti. Bizi, uzaktan betimlediği, uzun bacalardan tüten siyah dumanların karıştığı buhar kaplı manzaranın panoramik görüntüsünden, kömür kokusuna, çınlayan zincirlerin ahenksiz gürültüsüne, vızıldayan makinelere ve buhar pistonlarının gümbürtüsüne yakınlaştırır. Bir belgesel anlatımıyla işlediği konuya

56 F. İ. Kuleşov, 1983, s. 47. çalışan insanları neredeyse hiç katmaz. Buradaki karakter yaratma tekniği “Moloh”u yazma yolunda önemli izler taşır.57

1896 yılı Aralık ayında Kiyev’e geri döner. Büyük bir merakla yerel sirki ziyaret etmeyi sürdürür. Sirk muhabiri olarak çalışmaya başlar. Sirk onda spora, hayvanlara, güçlü duygulara ulaşma arzusunu artırır.58 1896 yılında Donetsk

Havzası’ndan Kiyev’e döndükten sonra bir spor kulübü kurar ve kendisi de burada sporla uğraşır.59

1893-1896 yılları, Kuprin’in Kiyev gazetelerinde gergin, yoğun ve yorucu

çalışma sürecidir aynı zamanda. Fakat Kiyev’den görev gereği sıkça ayrı kalmasına rağmen Kiyev gazeteleri ile irtibatını hiç kesmemiştir. Bu dönemde kaleme aldığı yazıların yüzde sekseni Kiyev gazetelerinde basılmıştır. Yine “Kiyevliler” ve

“Minyatürler” isimli iki kitabını da Kiyev’de bastırmıştır. Kiyev o zamanlar sadece güney bölgesinin idari merkezi değil, aynı zamanda Rus İmparatorluğunun kültür, bilim ve sanat merkezidir de. O dönemde en meşhur ve yaygın gazeteler

Kiyevliyanin, Kiyevskoye slovo ve Jizn i iskusstvo’dur ki, Kuprin bu gazetelerde aktif olarak çalışmıştır. İlk gazete Rus milliyetçilerinin yayın organı olup, monarşi taraftarıdır, diğer iki gazete ise tipik burjuva-liberal gazetelerdir.60

Kuprin güneydeki taşra gazetelerinin sayfalarında gazeteciliğin her türünde eser vermiştir. Fakat çok sıklıkla mahlas kullandığı ve bunları deşifre etmek mümkün olmadığı için gazetecilik yaşamıyla ilgili veriler az sayıdadır. Özellikle 90 lı yılların ortaları ve sonlarında çok yoğun çalışması görülür. Gazetelerle daha muvazzaflık

57 N. Luker, 1978, s. 39. 58 F. İ. Kuleşov, 1983, s. 48. 59 B. N. Afanasyev, Aleksandr İvanoviç Kuprin- Kritiko-Biografiçeskiy Oçerk , .-2-e, ispr. i dop. izd., Moskva, 1972, s. 29. 60 F. İ. Kuleşov, 1983, s. 49. görevi sırasında irtibat halindedir. Jitomir’deki Volın gazetesinde Ego, A.

Nezabudkin mahlaslarıyla yayımlanan ordu yaşamıyla ilgili skeçlerin de Kuprin’e ait olduğu konusunda görüş birliği mevcuttur.61

Gazete skeçleri tarzında 90 lı yıllarda Kuprin pek çok yazı yazmıştır. Bunlar genellikle Jizn i iskusstvo gazetesinde yayımlanmıştır. Yüzyılın sonunda özellikle bu gazetede pazar günleri çıkan “Kaleydeskop” skeci vardır ki Kiyev gelenekleri, yaşamı ve adetlerinin gazetedeki vakayinamesi gibidir. Kaleydoskop’ta gündeme getirilen konular günlük, o zamanki Kiyev halkını heyecanlandıran konulardır.

Kuprin’in Kiyevskoye slovo gazetesinde 1895 yılından beri yazdığı “Malenkiye hroniki” köşesi vardır ayrıca. Bunlarda gerçek yaşamdan minyatür sahneler anlatılır.

Kuprin genellikle bu minyatürlerin altına; Kiyevlyanin, NN vb. gibi simge ve mahlaslar kullanırdı.62

Kuprin’in röportajcılığı da önemli bir yer tutar gazetecilik yaşamında.

Mahkemelerde, sirklerde, tiyatrolarda, kısacası her yerde dolaşıp en taze haberleri gazeteye ulaştırır. Röportaj yapan gazetecilere büyük övgüler dizer. Bir konferansında “Röportajcı, yaşamın desenini dokur. Yaşamın tüm etaplarına işaret eder ve bu desen çok değerlidir. Bu sebeple röportajcının çalışması da çok değerlidir” der.63 Kendisinin de bu aşamadan geçtiğinden dolayı övünür. Bazen de

çok sonraları yaşayacağı “Paris’ten haberler” başlığıyla uydurma yurt dışı muhabirliği yapar.64

Gazetecilik döneminde Kuprin pek çok makale de yazmıştır. Ancak bunlar da isimsiz yayımlandığı için tasnif etmek zordur. Bu makalelerin bir kısmı toprak

61 ibid, s. 56. 62 ibid, s. 57. 63 A. İ. Kuprin, O literature , s. 341 / F. İ. Kuleşov, 1983, s. 60. 64 F. İ. Kuleşov, 1983, s. 60. yetersizliği ve köylülerin başka yerlere göçe zorlanmasıyla ilgilidir. Çarlık yönetiminin toprak yetersizliğinden kaynaklanan sorunları hafifletmek için aldığı; köylülerin doğuya göç ettirilmesi kararına şiddetle karşı çıkar Kuprin.65

Gazetecilik türlerinden en çok sevdiği tür; deneme yazarlığıdır. Bu, şehir yoksulluğunu, tüm meslek gruplarının yaşamı ve adetlerini tüm çevresini büyük bir zevkle kaleme aldığı bir türdür. Deneme yazarı olarak çok başarılı yazılara imza atmıştır.66 Demir çelik fabrikalarında bulunduğu süre zarfındaki gözlemleri bu konuyla ilgili yazacağı deneme ve öyküler için güzel bir malzeme oluşturur.

Mart 1896 tarihinde içinde sekiz adet deneme bulunan “Kiyevliler” adlı kitabı yayımlanır. Kitabın 1902 tarihli yeni baskısına üç adet deneme daha dahil edilir.

Kuprin’in tipleri özellikle evsiz barksız, mutat dışı veya yasak işlerle iştigal eden kimselerdir.

Deneme, makale, skeç, röportaj, muhabirlik yazılarının dışında Kuprin’in pek

çok nesir ve şiirleri de taşra gazetelerinde yayımlanır. Gazetelerin yazı işleri onun bu

üstün yeteneğine değer verir ve onu “Tanrı vergisi bir yetenek” olarak adlandırırlardı. Değişik periyodik yayınlardaki aktif çalışması Kuprin için de büyük

önem taşımaktadır. Çünkü gazetecilik, meslek icabı sıkı bir şekilde yaşamla, değişik insanlarla içli dışlı olmayı gerektirmektedir. Bu da zaten yazarın hoşlandığı bir durumdur. Gazetecilik ona çok zengin tecrübeler ve pratik bilgiler kazandırmıştır.

Gazetecilik Kuprin için bir yaşam ve yazar pratikliği kazandırmış, kendisine gerçekçi sanatın geniş yoluna çıkmasında yardımcı olan gerçek bir okul olmuştur.67

65 ibid, s. 60. 66 ibid, s. 62. 67 ibid, s. 77.

90’lı yıllar Rusya’nın sanayi alanında çok büyük ilerleme kaydettiği yıllardır.

Ülkeye yoğun bir şekilde yabancı sermaye girişi olmaktadır. Bazı gazete makaleleri bu dönem Rusya’sını “Yeni Amerika” olarak adlandırmaktadırlar. Sanayi alanındaki gelişme özellikle Rusya’nın güneyinde Donbass Havzası’nda, yani Kuprin’in yaşamı ve sanatıyla sıkı sıkıya bağlı olduğu yerlerde daha çok hissedilmiştir. Buradaki fabrikalarda gözlemlerde bulunmuş, bizzat çalışmış olan Kuprin, işçilerin ağır

çalışma şartlarında nasıl insanlık dışı şartlarda yaşamlarını sürdürdüklerine de şahit olmuştur.68

Kuprin, “Moloh” (Молох) öyküsünü 1896 yılının yaz-sonbahar döneminde kaleme alır, aynı yılın Aralık ayında da yayımlanır. Bu öyküde demokratik ve insani taraflarla birlikte emek ve sermaye, teknik gelişme ve entellektüellik, işçi sınıfının durumu ve mülkiyetler dünyasında ahlak, aile ve sosyal yaşam gibi bir dizi sosyal problem aydınlatılmaya çalışılmıştır.69

“Moloh” öyküsü, önemli sosyal problemlere değinmesi, yerinde ve doğru tasvirleri ve isabetli tespitleri ile Kuprin’in sanatında dönüm noktası sayılan eserlerinden biridir. Realist sanatın zirvelerine doğru ısrarlı ve başarılı bir çıkış gözlenir. Rusya’da proleter özgürlük hareketinin şafağında insanlık düşüncesiyle dolu, özgür ve bilinçli bir yaşam ideali ile bu eser XIX yy. sonu XX. yy. başı edebiyat tarihinde Rus eleştirel realizminin önde gelen eserlerinden biri olarak hak ettiği yeri almıştır. Kuprin, öyküsüyle Gorki’yi şaşırtmış, çağdaşlarından özellikle S.

Sergeyev Tsenski’nin sanatına önemli katkılar sağlamıştır.70

68 ibid, s. 122. 69 ibid, s. 125. 70 ibid, s. 146.

Dönemin eleştirmenlerinden A. Skabiçevski, Kuprin’in Bobrov karakterinde tipik bir “Zamanımızın kahramanı” özelliği olduğuna işaret eder. Bunlar “aynen 20 li 30 lu yıllardaki Onegin ve Çatski, 40 lı yıllarda Rudin ve Rayski, 60 lı yıllarda

Bazarov gibi modern edebiyatın psikopat kahramanlarıdır ve şüphesiz çağımızın temsilcileridir.” 71

Hikayenin kahramanı, N. Luker’in deyimiyle “çalışanlarını istismar eden kapitalist endüstriyel bir holding” için çalışmakta, ancak işini sevmemektedir.

Sevdiği kadını da bu şirketin ahlak mefhumundan yoksun milyoner patronuna kaptırınca sinir krizi geçirir ve kalbi kırık bir şekilde yalnız kalır.72

Konusal olarak “Moloh”, 1890’lara aittir ve o dönemin pek çok sosyal ve ekonomik sorununu yansıtmaktadır. 1800’lerin ikinci yarısı, endüstriyel patlamayla birlikte Rus kapitalizminin hızlı yükseliş yıllarıdır. Rusya’daki demiryolu ağı genişledikçe, tekstil ve madencilik de gelişir, dolayısıyla Rusya’nın ihracatı hızla yükselir. Fakat bu endüstriyel büyümeyle, yeni çalışan sınıf, topraklarından koparılarak getirilen fakir çiftçilerle oluşturulduğundan, 1891-92 açlığı baş gösterir.

1890’lı yıllar ilk ciddi işçi grevlerine sahne olur. 1896 yılında 30 bin tekstil çalışanı greve gider. Yukoza’daki çelik işçileri grevini, 1892’de bölgenin kömür işçilerinin grevi izler. Kuprin her ne kadar bu grevlerden öykülerinde bahsetmemişse de,

“Moloh”un sonunda, işçilerin isyanı ile çalışanlar arasındaki rahatsızlıkları yansıtmıştır. “Moloh”, Rus kapitalizmini 1800 lü yıllardaki endüstriyel girdabın bireysel açıdan değerlendirilişiyle ele alırken, aynı zamanda, teknolojik ilerleyişin sosyal etkileri, çalışan sınıfın ihmal edilmişliği gibi diğer konulara da değinir.73

71 ibid, s. 147. 72 N. Luker, 1978, s. 39. 73 ibid, s. 39. Kuprin’in pek çok durumda eleştirilere maruz kalmasına sebep olan, erken dönem edebi ustalığı mevcut değildi. Edebiyat dışı faaliyetlerden bir türlü uzaklaşamıyordu. Sık sık meslek değiştiriyor, farklı meslekleri, farklı insanları tanıma, farklı işleri deneme isteğine engel olamıyordu. F. İ. Kuleşov’un belirttiği

üzere; “onun için ilginç olmayan bir meslek, ilginç olmayan bir insan yok gibiydi.”74

Yeni bir iş ortamına girmekten, yeni insanlarla, onların işleriyle adetleriyle, dilleriyle tanışmaktan büyük keyif alıyordu. Elinde canlı, sıcacık bir kalp tutma ve onun atışlarını izleme isteğiyle devamlı bir yerden bir yere seyahat ediyor, biyografisinin karakteristik bir özelliğini teşkil eden gezgincilikten bir türlü vazgeçmiyordu.75

Kuprin, Donbass’daki metalürji fabrikasındaki işinden ayrıldıktan sonra

1896-1897 kışını Kiyev’de geçirir. Burada jimnastikle ve Fransız güreşiyle uğraşmaya başlar, bir atletizm topluluğu oluşturur. Bu sıralar, kurduğu topluluğa katılan Rus güreşçi İvan Poddubnıy ile tanışır ve hayatının geri kalan kısmında bu güreşçiyle iyi ilişkilerini kesintiye uğratmaz. Jimnastikçilerle, atletlerle, güreşçilerle dostluğu ve devamlı irtibatta olması Kuprin’e pek çok eserini yazması için materyal imkanı sağlar.76

1897 ilkbaharında Kiyev’den ayrılarak kısa bir süreliğine Odessa yakınlarındaki tanıdıkları Karışev’lerde yaşamaya başlar.77

Haziran ayında Kuprin, Volın vilayetinin Rovenskoye kasabasındadır. Burada malikane yöneticisi olmuştur ve tütün hasat işleriyle uğraşmaktadır. Fakat uzun süre bu işle uğraşmak sıkıntı verir ona. Balık avlar, avcılarla birlikte Polesya bölgesindeki ormanlarda ve bataklıklarda dolaşır, geceleri bir ateşin başında onların anlattıklarını

74 F. İ. Kuleşov, 1983, s. 149. 75 ibid, s. 149. 76 ibid, s. 149. 77 ibid, s. 150. ve efsaneleri dinler, Polesya halkının adet ve geleneklerini öğrenir. Burada bir köy kilisesinde papazlık bile yapar. Yazın tekrar Kiyev’e döner, bir mobilya firmasında mobilya taşıma işiyle uğraşır, istasyonda hamallık yapar, hamallarla yakından tanışma fırsatı bulur. Sık sık ucuz pansiyonları ziyaret ederek her türlü gezginle kaynaşır, onların yaşam biçimi ve adetlerini öğrenir. Bu evsiz barksız kişilerle ve hırsızlarla kısa süreli tanışıklığı hırsızlar aleminin yazılı olmayan kurallarını ve argosunu öğrenmesine yardımcı olur. Tüm bu malzemeleri de “Kiyevliler” serisinin son denemesi olan “Hırsız” (Вор) eserinde yazar.78

1897-1898 yıllarında Kuprin, diş hekimliği ve protez tekniğini öğrenir. Aynı zamanda da yerel gazetelerde öyküleri, denemeleri, skeç ve makaleleri yayımlanmaktadır. 1898 yılı kışında Kasımovskaya kasabasının Kurşa köyüne taşınır. Burada ilkbahara kadar kız kardeşi Zinaida İvanovna ve Kurşa Devlet

Korusu’nda orman bekçisi olarak çalışan eniştesi S. Vata’nın yanında kalır. Bu zamana kadar “Olesya” (Олеся) öyküsü üzerinde çalışmakta ve ihtiraslı bir şekilde avla meşgul olmaktadır. Kurşa izlenimleri kısmen “Bataklık” (Болото) ve diğer bazı

öykülerinde yansır.79

Kuprin, kuzeyde geçirdiği bu oldukça sessiz tecrit yaşamdan sonra tekrar güneye döner. Haziran 1898 de tekrar Odessa’dadır. Buranın güneşi, denizi, balık avı, caddelerindeki kuru kalabalığı, konuşkan ve neşeli insanları onu cezbetmektedir.

Odessa’da, kendisi gibi edebiyata yeni başlamış olan ile tanışır. Bunin,

Kuprin’i “Gece Nöbeti” öyküsünü yazmaya ve Peterburg’daki Mir bojiy dergisine

78 ibid, s. 150. 79 ibid, s. 150. göndermeye ikna eder. Bunin, bu derginin yayımcısı A. A. Davıdova’yı tanımaktadır.80

1898 Temmuz-Ağustos aylarında bir iş için Suma Harkov vilayetine gider.

Burada Vasilyev takma adıyla yerel tiyatro grubunda rol almaya başlar. Yine parasızdır. Genellikle epizotlarda veya dilsiz rollerinde görev alır. Artık aktör olmuştur. Yeterince beslenemez, sıklıkla aç kalır, kulis arkalarında veya şehir parkında yatıp kalkar. Bu toplulukta çalışması sırasında, aktör yaşamının kulis arkasını öğrenme fırsatı bulur.81

Suma’dan ayrıldıktan sonra önce Kiyev’e gelir. Burada kısa bir süre Ukrayna tiyatro grubunda suflörlük yapar, sonbaharda ise tekrar Odessa’ya döner. Limanda hamal olarak çalışmaya başlar. Karpuz, tuğla indirir dubalardan. Yeni dostlar ve ahbaplar edinir. Odessa limanında hamallar, hırsızlar, üçkâğıtçılar ve sokak müzisyenleri arasında çok enteresan biyografilerle tanışma fırsatı bulur. Tesadüfi işlerden elde ettiği kazanç çok azdır ve işsiz günlerinde yine sefil bir yaşantı sürdürmeye devam eder.82

Odessa’dan sonra Yalta’ya, sonra yine Kiyev’e geçer. 1899 ilkbaharına kadar kısa aralıklarla burada kalır. Kiyevlyanin gazetesinde aktif olarak çalışmaya devam eder. Şehirden şehire dolaşır durur. 1899 yılının ikinci yarısından itibaren Rostov Na

Donu, Novoçerkask, ve Novorossiysk’te bulunur ve genellikle Kiyev’e döner. Bu seyahatleri “Yol tabloları” (Путевые картинки) ve “Novorossiysk Silosu”

(Новороссийский элеватор) denemelerinde izlerini bulur.

80 N. N. Fonyakova, 1986, s. 19. 81 F. İ. Kuleşov, 1983, s. 151. 82 ibid, s. 151.

1900 yılının ilkbaharında, Nisan ayında Moskova Sanat Tiyatrosu artistleri

Yalta’da turnede iken Kuprin de oraya gider. Burada Çehov, Gorki, Buninle ve doktor-yazar S.Y. Yelpatyevski’nin ailesiyle karşılaşır. 1900 yılı sonu ve 1901 yılı başlarında Odessa’dadır Kuprin. Orada 13 Şubatta Çehovla bir kez daha karşılaşır.

Yurt dışına giden Çehov o sırada Odessa üzerinden Yalta’ya dönmektedir.Kuprin,

Odesskie novosti gazetesinde çalışmaya başlar. 10 Nisan 1901 de Yalta’dadır ve hemen hemen her gün Çehov’un villasında bulunur.83 Çehov’un evinde Kuprin onun pek çok arkadaşıyla tanışma fırsatı bulur. Çehov, Kuprin’i her gün gelmesi ve sessiz bir ortamda yazılarını yazması için evine davet eder. Hatta genç yazarın parasız olduğunu tahmin eden Çehov çoğu zaman yemeğe kalması için ısrarcı olur.84

Yalta’dan Moskova’ya, Kolomna’ya ve Tsaritsin’e gidiş gelişleri 1901 yılının ortalarına kadar devam eder.

Temmuz sonunda Kuprin, Luhovitsa köyüne gelir. Bu köy Moskova’dan 137 km. uzaklıkta ve Ryazan istikametinde bulunmaktadır. Bir süreliğine ormancı

Yegor’un evinde ikamet eder. Ormancının kızı Paranka, çoban Vanya ve diğer köylü

çocuklarına kendisinin geliştirdiği özel bir sistemle okuma yazma öğretir. Aynı zamanda Ryazan lehçesini öğrenir, köylülerle sohbet eder, Yegor ile av hakkında konuşmalar yapar, İncil okur, yeni öyküleri üzerinde düşünür, tamamlayamadığı

“Villacılar” (Дачники) romanı üzerinde çalışır, sonradan yazacağı “Sirkte” (В

цирке) öyküsünün konusunu ve tiplerini tasarlar. Bu öykü üzerindeki çalışmasını

Ağustos ayı sonunda geleceği Yalta’da da sürdürür.85

83 ibid, s. 152. 84 N. N. Fonyakova, 1986, s. 20. 85 F. İ. Kuleşov, 1983, s. 152.

Eylül 1901’de Jurnal dlya vseh dergisinin redaktörü V. S. Mirolyubov ile tanışır. Mirolyubov, Kuprin’e nesir bölümünün yöneticiliğini teklif eder. Bu teklife olumlu cevap verir, ama hemen Peterburg’a gitmez. Ablasının yaşadığı Kolomna’ya gider. Kısa bir süre sonra da Ryazan vilayetinin Zaraysk Kasabası’na kadastro

çalışmaları yapmak üzere gider. Orman koruma komitesi adına orman bekçisi S. G.

Nat ile birlikte çalışır. Her zaman olduğu gibi coşkulu bir ilgiyle, en ufak bir yorgunluk alameti sergilemeden çalışır. Ekim ayı sonunda orman ölçüm işleri tamamlandığında Kuprin, Kolomna’ya kız kardeşinin ve eniştesinin yanına döner.

Biraz dinlendikten sonra Kasım ayı başında Moskova’ya gider. Burada edebiyat topluluğu “” nın toplantılarına katılır, N. Teleşov, İ. Belousov, L. Andreyev, F.

Şalyapin gibi ünlü yazar ve sanatçılarla tanışır. Moskova Sanat Tiyatrosu’nda

Çehov’un “Martı”, “Vanya Dayı” ve “Üç Kız Kardeş” oyunlarını izler. Bir ara

Çehov’un tavsiyesiyle Moskova Sanat Tiyatrosu’nda görev almayı düşünse de sonradan vazgeçer.86

1901 yılı Kasım ayının ikinci yarısında İvan Bunin ile birlikte Moskova’dan

Peterburg’a geçer. Kuprin’in biyografisi pek çok yönden Gorki’nin biyografisini andırır. Petergburg’a gidişinden önceki beş yıl zarfında (1896-1901) aralıksız olarak bilinmeyenleri bilmek, görülmeyenleri görmek, Rus halkını oluşturan katmanları tanımak maksadıyla gezer durur.87 Kasım ayının bir pazar günü Bunin, Kuprin’e Mir bojiy dergisinin sahibi A. A. Davıdova’nın evine gitmeyi teklif eder. Kuprin, A. A.

Davıdova hasta olduğu için onunla tanışamaz. Evde misafirleri kabul eden yirmi iki yaşındaki evlatlığı Mariya Karlovna ile tanışır.88 Bu tanışmadan sonra sık sık

86 ibid, s. 153. 87 ibid, s. 154. 88 N. N. Fonyakova, 1986, s. 27.

Davıdova’lara gidip gelmeye başlar. Evin kızıyla aralarında bir yakınlık doğar. 24

Aralık günü evlenme teklifi yapar. 31 Aralıkta teklif kabul edilir.89 3 Şubat 1902 tarihinde Kuprin, M. K. Davıdova ile evlenir. Nikâh, Mihaylovskoye Topçu

Okulu’nun kilisesinde kıyılır. A. A. Davıdova, bu ani evlilik kararını onaylamakta zorlanır. 24 Şubat 1902 tarihinde aniden kalp krizinden ölür.90

Kuprin, bir yıl boyunca Peterburg’da Jurnal dlya vseh dergisinin nesir bölümünü yönetmekte, bu arada Mir bojiy dergisiyle de işbirliği içinde bulunmaktadır. Yazarlarla mektuplaşmakta, yine başkentteki yazar ve gazetecilerle tanışmaktadır. 1900 yılı ilkbaharından beri tanışık olduğu Çehov ile en dostane ilişkilerini sürdürmekte, sık sık Çehov’un evinde bulunmaktadır. Çehov ve Kuprin’in karşılıklı dostluğunu karşılıklı yazışmaları da pekiştirmektedir. Bu yazışmalar 1901

Mayısında başlamış, Çehov’un ölümüne kadar kesintisiz devam etmiştir. Kuprin,

Çehovla devamlı surette son toplumsal ve edebi olayları değerlendirmiş, haberleri paylaşmış, tavsiyelerini almış, yeni eserleri ile ilgili görüşlerini sormuştur. Daha

önceden, 1899 yılına kadar Kuprin’in eserlerini okumamış olan Çehov, 1901-1904 yılları arasında Kuprin’in edebiyattaki her adımını dikkatle takip etmiş, bazı eserlerindeki eksiklikleri dostça eleştirmiş, her yeni eserinin basılışından büyük bir memnuniyet duymuştur.91

Kuprin, Jurnal dlya vseh dergisinin yanı sıra o zamanın önde gelen pek çok dergisinde de boy göstermiştir. Özellikle devrin popüler aylık edebiyat dergisi Mir bojiy de sıkça yazıları yayımlanır.92 1903 yılı 3 Şubatında ilk kızı Lidiya doğar.

89 ibid, s. 29. 90 ibid, s. 35. 91 F. İ. Kuleşov, 1983, s. 189. 92 O. M. Mihaylov, Kuprin , Moskva, 1981, s. 52. Kuprin’in Gorki ile tanışması 1902 yılının Aralık ayında gerçekleşir. Gorki

Kuprin’in öykülerini çok beğenir ve onu Znaniye dergisinde çalışmaya ikna eder.93

Kuprin ve Gorki, 1899 yılında kurulan “Sreda” edebiyat topluluğuna üye olurlar. Bu topluluğa Çehov da üyedir. “Sreda” özellikle XIX yy. sonu XX yy. başındaki gerçekçi genç yazarları birleştiren bir topluluktur. Diğer üyeleri arasında

Teleşov, Veresayev, L. Andreyev, Bunin, Serafimoviç, Çirikov, Skitalets, Naydenov,

Gusev-Orenburgski, Timkovski, Yelpatyevski vb. yazarlar mevcuttur. Ayrıca

Mamin-Sibiryak, Korolenko ve Şalyapin de toplulukta bulunmakta idi. “Sreda” nın toplantılarında topluluk üyesi yazarların yeni eserleri tartışılırdı. 1902 yılında, takdim edilen eserlerin topluluk tarafından “Öykü ve Şiir Kitabı “ (Книга рассказов и

стихотворений) adı altında basımı yapılmış, Kuprin de bu baskıya “Sorgu”

öyküsünü vermiştir. Bu kitabın satışından elde edilen gelirin tümü, 1905 yılında posta-telgraf çalışanlarının başlattığı grevi desteklemek üzere grev komisyonuna verilmiştir.94

“Sreda” topluluğu, XIX yy ve XX yy başında faaliyet gösteren her gerçekçi yazarın edebi biyografisinde çok önemli bir rol oynamıştır. Topluluğun faaliyetlerini uzun yıllar sonra Gorki bir mektubunda övgüyle takdir etmiştir. “Sreda” grubunun yazarlarının eserleri, Gorki’nin yönetimindeki Znaniye dergisinin “Seçme eserler”

(Сборник) baskısı için çok güzel malzeme oluşturmuştur. Bu seçme eserler okuyucu kitlesi tarafından büyük bir talep ve ilgiyle karşılanmıştır. Kuprin’in 1904-1906 yılları arasındaki pek çok eseri Znaniye’nin seçme eserleri baskılarında yer almıştır.95

93 N. E. Krutikova, 1971, s. 36. 94 F. İ. Kuleşov, 1983, s. 189. 95 ibid, s. 191.

1902 Ekiminde Znaniye dergisi, Kuprin’e seçme eserlerini basma teklifinde bulunur. Bundan çok memnun olur Kuprin: Baskı için çok titiz bir şekilde en iyi eserlerini seçme işine girişir, bazılarında düzeltmeler yapar, ilk dönem eserlerin hemen tamamını ayıklar. Hatta Tolstoy’un takdirlerini toplayan “Allez” öyküsünü bile bu baskıya koymaz. Baskı için devamlı Gorki’nin fikirlerini sorar. Baskı, 1903 yılı Şubatında gerçekleşir “Öyküler” adıyla yayımlanır. 1904-1906 yılları arasında

Znaniye, Kuprin’in iki ciltlik seçme eserlerinin baskısını da yapar. Öyküler, çıkar

çıkmaz Tolstoy tarafından okunur. Kitap çok hoşuna gider Tolstoy’un ve kardeşine tavsiye eder: “Kuprin’den hoşlanmadığın için acıyorum sana, onda çok lüzumsuz şey var, ama çok canlı, dili ve anlatımı çok güzel” der.96 Edebiyat eleştirmenleri yazarın edebi ustalığının Çehov ve Tolstoy’a , ideolojisinin de Gorki’ye yakın olduğunu belirtirler.97

“Sirkte” öyküsü 1902 yılında Ocak ayında yayımlanmış ve Kuprin’e büyük bir başarı getirmiştir. Tolstoy ve Çehov’un takdirlerini alan öykü, okuyucuların da büyük beğenisini kazanmıştır.98

1903 yılının Mart ayı başında “Düello” (Поединок) eseri üzerinde çalışmak maksadıyla tek başına Kırım’a gider. Mishor’da “Düello”yu yazmaya başlar. Nisan ayı başında ailesini özleyen Kuprin, “Düello”nun ilk altı bölümü ve P. D. Manıç isminde bir gazeteciyle birlikte Peterburg’a gelir. Manıç’ı kendi evinde ağırlar. M.

Karlovna’nın ifadesine göre; bu Manıç, birkaç sene Kuprin’ın “yaveri” ve “yakın koruması” olmuş, bulunduğu her ortamda ona refakat etmiştir.99

96 ibid, s. 192. 97 ibid, s. 192. 98 ibid, s. 193. 99 N. N. Fonyakova, 1986, s. 44. 1904 yılında Çehov’un ölümü Kuprin’i derinden etkiler. Gerek insan, gerekse büyük bir yazar olan Çehov’a olan derin sevgisini ebediyen muhafaza eder. 1904 yılı

Temmuz-Ekim aylarında “Çehov İle İlgili Anılar” (Памяти Чехова) adlı makalesi

üzerinde çalışır. Bu eserinde canlı bir Çehov portresi çizer. Onun ruh temizliğini, sadeliğini, büyüklüğünü, taklit edilemez dilini, doymak bilmez Rusya ve Rus halkının nasıl yaşadığına dair hissiyatını çok güzel bir şekilde kaleme alır. Bu arada büyük eseri “Düello” üzerinde de çalışmalarını sürdürmektedir.100

Aslında “Düello” üzerinde çalışmayı daha 1902 yılında başlamış, aralıklarla devam eden bu çalışma 1905 yılına kadar sürmüştür. 1904 yılı yanında son aşamaya gelmişse de Çehov’un ani ölümü üzerine çalışma biraz gecikmiştir.

Kuprin’in hiçbir eseri “Düello” kadar büyük bir başarı sağlamamış, toplumda bu kadar büyük bir yankı uyandırmamıştır. Muazzam bir başarıdır bu. Okuyucuların talebi o kadar büyüktür ki “Düello”nun bulunduğu Znaniye dergisinin altıncı “Seçme eserleri” kitabı kısa sürede ikinci, hatta üçüncü baskısını yapmış ve bir yıl içinde kırk bine ulaşmıştır. Bu, o zamanlarda ulaşılması çok zor bir tirajdır. “Düello” hakkında

çok tartışılmış, çok yazılmış, edebiyat gecelerinde çok konuşulmuştur. Pek çok yabancı dile çevrilmiş, yurt dışında da tanınan bir yazar olmuştur artık Kuprin.101

Kuprin’in Gorki ile münasebetleri de ilginçtir. Karşılaştığı her zorlukta; gerek edebiyatta, gerekse de sıklıkla yaşamla ilgili, ilk önce Gorki’nin desteğine, yardımına başvururdu. Gorki, Kuprin’i kendisinin yarattığı sayısız ebedi ve toplumsal-politik karakterli faaliyetlere dahil etmek için gayret gösterirdi. Kuprin’in bir dizi eserini

1905 yılında kendi geliştirdiği “Ucuz kütüphane” (Дешевая библиотека) projesi kapsamında basma planına dahil etmiştir. Yine o zamanlarda Gorki, Bolşeviklerin

100 F. İ. Kuleşov, 1983, s. 198. 101 ibid, s. 270. talimatı üzerine, yurt dışında Znaniye dergisinin yazarlarının; Gorki, Andreyev,

Kuprin, Çirikov, Skitalets, Yuşkeviç vb. eserlerin basımını yapacak Demos isimli bir dergi kurma çalışmasına başladı. Bu eserler Avrupa, Amerika’da basılıp satılacak, geliri ise Bolşevik partisinin kasasına girecekti.102 1905 yılı Ağustos ayının ortalarında bir devrimci gazete çıkarma fikrini tasarlayan Gorki, daha Temmuz ayı başında Çirikov’a bu gazetenin yazar kadrosunda; Rumyantsev, Lunaçarski,

Stepanov gibi Bolşevikler ve tarihçi Rojkov’dan başka Kuprin, Andreyev, Gusev

Orenburgski, Çirikov ve diğer Znaniye yazarlarının olacağı bilgisini vermektedir.103

Znaniye grubunun toplantıları devam etmekte, Kuprin de bu toplantılara katılmaktadır. Gorki ve L. Andreyev ile katıldığı 30 Temmuz 1905 tarihli edebiyat gecesinde elde edilen üç bin rublelik gelir Bolşeviklerin kontrol ettiği bir fabrikadaki grev yapan işçiler için tahsis edilmiştir.104 Kuprin devamlı surette Gorki’nin yörüngesinde bulunmaktadır. 1905 yılındaki ülke genelinde hissedilen devrim enerjisinin kararlı bir şekilde güçlenme zamanlarında Kuprin de etkilenmiştir. Sözlü ve yazılı takdimleri daha kararlı ve daha cesur olmuştur. Giderek artan bir tempoyla politik meselelere ilgi duymaya başlamış ve daha istekli olarak duygu ve düşüncelerini gazetecilik formunda sunmaya başlamıştır. Gazetecilik biçiminin sanatsal eserler üzerine baskın gelişi XX yy. başında faaliyet gösteren büyük Rus yazarlarının sanatının bir özelliği olarak değerlendirilmeye başlanır ve birinci devrim zamanında Kuprin’in edebiyat pratiği de hayli güçlenir.105

Kuprin’i devrim mücadelesine bir an önce karışma isteği sarar. 1905 yılı yazında Rus ordusu ve donanmasında yaşanan büyük ölçekli isyan hareketleri onu

102 ibid, s. 288. 103 ibid, s. 289. 104 ibid, s. 290. 105 ibid, s. 290. derinden etkiler. Ciddi ciddi, 1905 Haziran ayında isyan bayrağı kaldırmış Potemkin zırhlısında askeri göreve başlamayı bile düşünmektedir. Potemkin zırhlısı

Odessa’dan ’e geldiğinde Gorki Çirikov’a şu satırları yazmaktadır:

“Burada Skitalets, Andreyev, Yelpatyevski ve Kuprin var. Kuprin bu sıralar

Kafkasya’ya gitmeye hazırlanıyor. Potemkin’e komutan olmak arzusunda.” 106

Kuprin gerçekten de Temmuz ayı sonunda Sevastopol’a gider. Fakat isyan halindeki gemiye giremez. İsyan da kanlı bir şekilde bastırılır. Sevastopol’dan ailesiyle birlikte ya yurt dışına, ya da Kırım’a gitmeyi tasarlar. Sonuçta Aralık ayı ortasına kadar Kırım’da, Balaklava’da kalmayı tercih eder. Kuprin burada balıkçılarla çok sıkı dostluklar kurar. Balıkçı toplumunda uzun saatler bazen de geceler geçirir. Onların barınaklarında bulunur, onlarla balık avına çıkar, verimli bir av partisi sonunda onlarla birlikte bu mutluluğu paylaşır.107

1905 yılı Kasım-Aralık aylarında zaman zaman Balaklava’dan Sevastopol’a geçer. Burada yerel devrimci topluluklarının düzenlediği gecelere katılır ve “Düello”

öyküsünden bazı bölümleri okur. 14 Kasım günü, şahsiyeti Kuprin üzerinde kuvvetli bir etki bırakan Teğmen Şmidt ile tanışır.108 Yakın bir gelecekte Şmidt adı, Rus aydın kesiminin devrimci hareketinin sembolü olacaktır. Bu subay, “Oçakov” kruvazöründe başlatılan isyana liderlik edecektir. İsyan 11 Kasım günü başlar ve beş gün sürer. Tüm bu devrimci hareketlerin yaşandığı zamanlarda Kuprin, askerler ve denizcilerin arasındadır. Olayların gelişimini, isyana katılanların yaşadıklarını aynen yaşar gibidir. Yazarın arkadaşı Balaklavalı doktor E. Aspig’in naklettiğine göre;

106 ibid, s. 291. 107 ibid, s. 292. 108 ibid, s. 292. Kuprin her sabah aceleyle Balaklava’dan Sevastopol’a hareket eder, gece geç saatlerde yatmak için Balaklava’ya dönerdi.109

Sevastopol denizcilerinin bu başarısız isyan girişimi 15 Kasım günü Amiral

Çuhnin tarafından kanlı bir şekilde bastırılır. Karadeniz Filosu’ndaki bu talihsiz trajediyi “Sevastopol’daki Olaylar” (События в Севастополе) denemesinde detaylarıyla anlatır Kuprin. Bu, bir muhabirin haberi veya olağan bir gazete makalesi değildir, aksine deneme tarzında gerçek sanatsal bir eserdir. Kuprin isyanın bastırılması aşamasında olay mahallindedir. Yarаlıları kurtarma girişimleri de engellenmiştir.110 Ancak, Doktor Aspig’in anılarına göre; Balaklava’ya dönen

Kuprin, burada mucize eseri ölümden kurtulmayı başarmış denizcilerle karşılaştığında çok sevinir. Oçakov zırhlısından kurtulan bu denizcileri saklamak için geceleyin Balaklava yakınlarındaki Çorgul adındaki Tatar köyüne gider, buradaki kişilerden bu denizcileri bağda çalışan işçi görüntüsünde saklamalarını rica eder ve bu kişilerin hayatını kurtarır.111

“Sevastopol’daki Olaylar” denemesi Naşa jizn dergisinde yayımlandıktan sonra Kuprin’in Sevastopol’a girişi yasaklanır, bilahare Balaklava’dan da sürülmesine karar verilir. Amiral Çuhnin, Kuprin aleyhine bir de dava açar. Kuprin sorgulanır. 11 Aralık günü, dava sonuçlanıncaya kadar şehri terk etmeyeceğine dair bir belge imzalar. Önce Odessa’ya, ardından da 20 Aralıkta Peterburg’a hareket eder.

Dava konusu; halkta kin ve nefret duyguları uyandırmaktadır. Amiral Çuhnin,

Simferopol Bölge Mahkemesi’ndeki davanın daha etkili olması için 1906 yılı Nisan ayında Peterburg’a taşınmasında fayda görür. 28 Haziran 1906 tarihinde de tayfa

109 ibid, s. 293. 110 ibid, s. 294. 111 ibid, s. 295. Yakov Akimov, Amiral Çuhnin’i öldürür. Davaya ise Nisan 1908’de bakılabilir ancak.112

1905 yılı Aralık ayının ikinci yarısında Kuprin güneyden Peterburg’a döner.

Sinir krizleri geçirmektedir. Bu arada Rus-Japon Savaşı patlak verir. Rus donanması ve ordusu büyük bir bozguna uğrar. Devrimci hareketler ise durmadan devam etmektedir.

Kuprin 1906 yılı Ocak ayında değişik türde hayır gecelerine katılmakta, toplumsal-edebi girişimlerde bulunmaktadır. Ocak ayı sonunda açlıktan muzdarip kimseler ve işçi yemekhaneleri hayrına Tenişevskoye Okulu’nda bir konuşma yapar.

8 Şubatta Peterburg’daki Yeni Tiyatro’da “Eğitimin Meyveleri” (Плоды

просвещения) isimli bir temsilde sadece edebiyatçılar rol alır. Kuprin bu temsilde

çok başarılı bir aşçı rolü icra eder.113

Kuprin Ocak ayı sonunda yasaklanma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan devrimci mizah dergisi Jupel’in yerine geçecek Adskaya poçta mizah dergisinin kurucuları arasında da yer alır. Yayım kurulunda Kuprinle birlikte Gorki, L.

Andreyev, E. Lonsere, İ. Bilibin ve diğer yazar ve ressamlar bulunmaktadır. Fakat

Gorki’nin tutuklanma tehlikesiyle yurt dışına çıkması sebebiyle bu projeye katılanlar dağılır.114

Yine 1906 yılı başlarında Kuprin daha ziyade radikal ve devrimci dergilerde edebi eserlerini yayımlatmaktadır. Siyasi-mizah dergisi Signalı, Ocak sayısında

Kuprin’in “Kadeh” (Тост) öyküsünü yayımlamış ve müteakip sayılarda da Kuprin eserleri yayımlayacağı sözü vermiştir. Ancak bu dergi de dördüncü sayısında sansür

112 ibid, s. 296. 113 ibid, s. 310. 114 ibid, s. 310. kurulunun kararıyla yasaklandığı için diğer eserleri yayımlanamamıştır. Yine bu günlerde Kuprin’in aralıklarla çalıştığı bir dergi de; Zarnitsa’dır. Buradaki faaliyetleri Akşam aforizmaları şeklindedir.115

1906 yılı yazında “Yaşam Irmağı” (Река жизни) yayımlanır. Bu öykü

çağdaşlığın trajik tezatlıkları hakkındadır. Kahramanlık ve hainlik, ruh yüceliği ve alçalmalar, büyük idealler ve küçük hesaplar karşı karşıyadır.116 Bu öyküsü

Danilovskoye köyünde ailesiyle birlikte ilkbahar ve yaz periyodunu geçirdiği F. D.

Batyuşkov’un malikanesinde yazılmıştır. 8 Temmuz 1906’da Duma’nın lağvedildiği haberi gelir. Arkasından devlet baskısı ve sansür daha da hissedilir olur. Ağustos

1906 tarihinde Mir bojiy dergisi sansür kurulunca kapatılır. Diğer taraftan tüm ülke genelinde kurtuluş maksatlı eylemler, özellikle köylülerin asillere ve mülklerine karşı hareketleri, ev ve malikanelerin yağmalanması olayları artış gösterir. Yerel kolluk güçleri Kuprin’den de şüphelenirler.117

Danilovskoye’de kaldığı süre içinde yazar büyük bir gayretle ve verimli bir

şekilde çalışır. 13 Temmuza kadar iki tane öykü bitirir, üçüncü öyküye başlar. Bu

öykülerden ilki; “Yaşam Irmağı” (Река жизни), İkincisi ise; Gorki ruhunun bariz bir

şekilde hissedildiği “Gücenme” (Обида)’dir.118

1906 yılı Eylül ayında Kuprin, Kırım kıyılarındadır. Önce ailesiyle birlikte

çok sevdiği Balaklava’ya gelir. Fakat yerel polis müdürü Kuprin’in bu şehirden kovulması olayını bildiği için derhal şehri terk etmesini ister. İki saat içinde de

Aluşta’ya geçmek zorunda kalırlar. Burada bir müddet çalışma fırsatı bulur.

“Düello”nun devamı mahiyetinde yazmayı tasarladığı “Yoksullar” (Нищие) romanı

115 ibid, s. 311. 116 ibid, s. 313. 117 ibid, s. 316. 118 ibid, s. 317. üzerinde çalışmaya koyulur, ancak devamını getiremez. Bunun yerine şiir yazmaya başlar.119

1906 yılı Kasım ayı sonlarında “Nasıl Aktör Oldum” (Как я был актером)

öyküsünü tamamlar. Bu öykü sanatsal anı türüne daha yakındır. Yine bu dönemde efsane, masal ve şiirsel alegori tarzını sıkça kullanmaya başlar. Kasım ayında

“Sanat” (Искусство) “Efsane” (Легенда) eserlerini yazar.120

Yazarın ortaçağ efsane ve masallarına dalmasıyla zayıflayan sosyal duyguları

Kuprin’in yine bir doğu efsanesi olan “Demir Kaya” öyküsüyle tekrar güçlenir. Bu

öykü alegоriktir ve Aralık 1906 tarihinde yayımlanmıştır.121

Kuprin ilk devrim yıllarındaki olaylara, ünlü “Gambrinus” öyküsüyle tekrar döner. 1906 yılı sonlarında basılan bu öyküde geçmişte yaşadıkları, gördükleri ve gözlemledikleri yansır. Öyküdeki Gambrinus Meyhanesi, yazarın da pek çok güzel anısının geçtiği Odessa’da gerçekten var olan bir yerdir. Öykünün baş kahramanı kemancı Saşka da gerçekten yaşamış biridir.122 Yazar K. Paustovski, bu kişinin gerçek adının Aron Goldştein olduğunu ve 1921 yılı kışında cenaze töreninde bulunduğunu bildirir.123 Odessalı Loyengard isimli bir gazeteci, Kuprin’i Gambrinus meyhanesine götürdüğünden ve bir yıl sonra da öykünün yayımlandığından bahseder.124

Yazarın 1907 Mart ayında kaleme aldığı iki satirik öykü vardır. Bunlar politik karakterli masallardır. Duma ve Anayasa hakkındadırlar. Demokrat bir yazarın Rus parlamentosuna olumsuz yaklaşımını anlatır.125

119 ibid, s. 322. 120 ibid, s. 324. 121 ibid, s. 325. 122 ibid, s. 329. 123 Paustovski, K., “Potok jizni, -Zametki o proze Kuprina”, www.kuprin.ru. 124 a. g. m. 125 F. İ. Kuleşov, 1983, s. 334. 1907 yılının Haziran ayındaki olaylar ilk devrimin trajik finali gibidir. F. İ.

Kuleşov’un belirttiği üzere; “yine ağır bir gericilik, yine ülkenin üzerine koyu bir perde çökmüştür.”126 Devrim yolunda düne kadar mücadele edenler bir bir sorgulanıp asılmış, bir nevi intikam alınmıştır. Günlük olaylar haline gelen kanlı idam ve güç kullanma sahneleri sıkça yaşanır olmuştur.127

1909 yazında, basında sihir, fal türü kitaplara ilgi artar. Entellektüel toplumda da önce politika, sonra kırmızı broşürlere olan ilgi, daha sonraları pornografiye, din sorunlarına kaymış, bu ilgiler gizemli, sihirli olana yönelmiştir. Edebiyatta da kör bir korkunun hakim olduğu gizemli eserler verilmeye başlamıştır.128 Modernist edebiyat olarak adlandırılan bu türün okuyucuya realist edebiyattan daha gerekli, Rusya için de daha değerli olduğu görüşü eleştirmenlerce ifade edilmeye başlanmıştır.129

Gericilik yıllarında Çehov’un sosyal içerikli Gorki’nin ise devrimci piyesleri tiyatro repertuarlarından çıkarılmış, Hamsun, Meterlink, Kamenski ve Leonid

Andreyev’in piyesleri oynanır olmuştur. Edebiyattaki öncü konu ise seksüel patoloji olmuştur. Rus edebiyatçıları erotomaniaya tutulmuşlar, erotik eserler vermeye başlamışlardır. F. İ. Kuleşov’a göre; bu aslında bir düşüş sürecidir.130 Kuprin, modernist edebiyatla ilgili olarak 1908 yılında şöyle der: “Bunlar derin ruhsal hareketleri, nesnelerin, olayların, kişilerin ruhlarını aktaramıyorlar. Çünkü bunları bilmiyorlar ve ender güzel cümlelerin yerlerini değiştiriyorlar.” 131

1909 yılı ilkbaharında Kuprin, Jitomir’de iken yerel polis makamlarına silah taşıma ruhsatı verilmesi için müracaatta bulunur. Polis müdürü “siyasi olarak

126 F. İ. Kuleşov, Tvorçeskiy put A.İ.Kuprina 1907-1938 , Moskva 1986, s. 4 127 ibid, s. 4. 128 ibid, s. 8. 129 ibid, s. 9. 130 ibid, s. 11. 131 ibid, s. 14. güvenilmez birisi olduğu” gerekçesiyle bu isteğe olumsuz cevap verir. Cenevre

Sosyal Demokratları ile ilişkisi olduğu şüphesiyle verilmiş önyargılı bir karardır bu.

Ayrıca Amiral Çuhnin’in açtığı dava sonuçlanmıştır; ya 50 ruble ceza ödeyecek veya

10 günlük ev hapsi cezası çekecektir. Kuprin ikinci versiyonu tercih etmiştir.132

Kuprin gericilik yıllarında cezaevlerinde yatan kişilerden de pek çok mektup alırdı.

Bu mektuplarda genellikle yazardan hapishanelere eserlerini göndermesi rica edilirdi.133

Bu yıllarda anma gecelerinde sahnelenen oyunlarda rol almakta, Rus edebiyatı hakkında konferanslar vermektedir. Bu konferanslarda yazarın canlı anlatımı realist edebiyatın propagandasına, buna karşılık modernist edebiyatın da eleştirilmesine hizmet etmektedir.134

Devrim yıllarında kayda değer bir başka olay da; Kuprin’in, Gorki’nin yönetimindeki Znaniye dergisiyle olan güvene dayalı ilişkisinin değişime uğramasıdır. Yayıncıların kendisinden istifade etmeye ve kendisini aldatmaya

çalıştığından şüphelenen Kuprin, modernist Şipovnik Almanağına yakınlaşmakta bir sakınca görmez. Bu almanak yönetimindedir ve 1907 yılı başında

Znaniye’ye karşı kurulmuştur. Kuprin’in Znaniye hakkındaki haksız ithamları

Capri’de bulunan Gorki’nin kulağına gider. Gorki’nin haberi olmadan 1908

Nisanında K. Pyatnitski, Kuprin’in “Öğrenci” (Ученик) öyküsünü Znaniye’de yayımlar. Gorki’nin bu olaya yaklaşımı olumsuzdur: “Kuprin’in ‘Znaniye’de yeri yok.” şeklindeki açıklaması sonrasında artık Kuprin’in hiç bir eseri bu dergide yayımlanmayacaktır.135

132 ibid, s. 19. 133 ibid, s. 21. 134 ibid, s. 22. 135 ibid, s. 25. Bu dönemde Kuprin, nerede olsa yazılarını yayımlamaya başlar. Devrim karşıtı Birjevıye vedomosti, Ponedelnik, Ogonek gibi gazetelerde veya Siniy jurnal adlı bulvar gazetesinde, hatta hatta partisiz olduğu iddiasındaki Vesna dergisinde bile yazıları yayımlanır. Bunun gerçek sebebi; bazı kurnaz tüccarların yazarın el yazmalarına sahip olmaları ve istedikleri fiyata bu yazıları istedikleri yayın kuruluşlarına satmalarıdır. Sübjektif olarak bakıldığında Kuprin, ülkedeki özgürlük hareketlerine düşmanca bir tavır takınmaktan çok uzaktır.136

Kuprin her Peterburg’a gelişinde bir edebi bohem hayatına kaptırır kendini.

Kapernaum veya Viyana restoranları onun neredeyse ikinci evi gibidir. Gazeteciler, aktörler, yazarlar da bulunur burada, Kuprin’in mektupları buralara gelir, iş görüşmeleri buralarda yapılır. Dergi redaktörleri, yayınevi sahipleri burada bulur

Kuprin’i. Bazı yazarlar, tiyatro eleştirmenleri, yeni edebiyatçılar sarar çevresini.

Bazılarını çok uzun süredir tanır Kuprin, bazılarıyla senli benlidir. Gorki bu kalabalığı “Vahşi Manıçarı Kabilesi” olarak adlandırır. Üçüncü sınıf edebiyatçı P.

Manıç, Kuprin’in çok güvendiği biridir. Manıçarı adı da Manıç kast edilerek türetilmiştir. Çevresindeki pek çok çıkarcı, üç kâğıtçı, hilekâr insan bu Manıçarı kabilesine dahildir. Bu kişiler Kuprin adına, onun izni olmadan bazı dergi ve gazetelere yazarın eski hikayelerinin basım iznini satmakta, güvenini kötüye kullanmaktadır. Meşhurluğundan ve şöhretinden çıkar elde etmeye çalışmaktadırlar.

Kuprin bu durumdan büyük rahatsızlık duymaktadır.137

Kuprin, F. İ. Kuleşov’un deyimiyle “bu kuru kalabalıktan” ve “Manıçarı kabilesinden” kurtulmak için sık sık yer değiştirir, uzak taşra köşelerine kaçar,

136 ibid, s. 25. 137 ibid, s. 32. Rusya’nın şehirlerinde ve köylerinde dolaşırdı.138 Güzergahı ise çok zıt yönlere olurdu. Peterburg-Odessa, Riga-jitomir, Moskova-Yalta vb. Kuprin 1908-1911 yılları arasında pek çok gezi yapmıştır. Yakınlarına da adresini kimseye vermemeleri uyarısında bulunmuş, gittiği yerlerde yeniden kendini toparlamıştır. Ancak yine başkentte döndüğünde şarabın etkisiyle eskisi gibi savruk, hesapsız oluvermiş ve bohem hayatına yeniden kendini kaptırmıştır.139

1908-1911 yılları arasında bir kaç kez Kuprin’in fahri akademisyen seçilmesi konusu gündeme gelmişse de Bunin’in de belirttiği gibi; “Taşrada ücra bir yerde

şarabın etkisiyle bu hakkını kötüye kullanabilir” endişesiyle akademiye seçmemişlerdir.140

Kuprin, İ. Bunin’le arada bir buluşur, onunla dil, çağdaş şiir ve nesir hakkında tartışır, ona basılmadan önce öykülerini okur, yazmayı tasarladığı konular hakkında da düşüncelerini söylerdi. Kuprin, Bunin’in fikirlerine büyük değer verirdi.141

Kuprin yaşayan her varlığa büyük bir aşk duyar. 1907 yılında “Sulamif”

(Суламифь) öyküsü üzerinde çalışır. 1897 yılında Polesya’da papazlık yaptığı sırada

İncili okumuş, burada Hz. Süleyman tarafından yazıldığı iddia edilen Neşidelerin

Neşidesi bölümüne büyük ilgi duymuştur. 1907 de tekrar bu konuya döner,

Danilovskoye’de Batyuşkov’un evinde tekrar İncili olur. Öyküyü yazma aşamasında da Yahudi inancıyla ilgili bazı kitapları göndermesini rica eder Batyuşkov’dan. 31

Mart 1907 tarihinde ilk eşinden boşanır. Bu arada Kuprin, bir süre sonra eşi olacak

Yelizavata Mortsiyevna Geynrih’e aşıktır. Bayan Geynrih, Mamin-Sibiryak’ın

138 ibid, s. 35. 139 ibid, s. 35. 140 ibid, s. 35. 141 N. N. Fonyakova, 1986, s. 100. baldızıdır.142 21 Nisan 1908 tarihinde Bayan Geynrih’den olan Kseniya adlı kızı doğar.143 Kuprin, Geynrih ile 17 Eylül 1909 tarihinde Jitomir’de evlenir. Bayan

Geynrih 1882 doğumlu olup, Mayıs 1943 de Alman kuşatması sırasında

Leningrad’da ölmüştür.144

Kuprin 1907 Nisanında, 1908 sonbaharında ve 1909 yazında Odessa,

Balaklava şehirlerinde bulunur. Burada balıkçılarla yakın dostluklar kurar, onlarla balık avına çıkar, dalgıç elbisesi giyerek denize dalar. Buradaki izlenimlerini de

“Listrigonlar” (Листригоны) adı altında denemeler serisi olarak yayımlar. Bu seri

üzerinde yaklaşık dört yıl çalışır.145

19 Ekim 1909 da Bilimler Akademisi, İvan Bunin ile birlikte Kuprin’i Puşkin

ödülüne layık görür. Kuprin 500 rublelik ödülü İvan Bunin ile paylaşır.

1908-1910 yılları arasında ironik öykülerin yanı sıra çocuklar, hayvanlar ve vahşi hayvanlar hakkında bazı hikayeler de yazar. Aynı yıllarda önceki yıllarda yazdığı eserlerinin düzeltilmesi işiyle de uğraşır. 1897 de yayımlanan “Nataşka”

öyküsünü yeniden ele alarak 1910 yılında “Aile İşleri” (По семейному) adıyla yayımlatır. Bu öykü, Tolstoy’un üzerinde derin bir etki bırakır. Yine gazete röportajlarından veya mektuplarından varlığını öğrendiğimiz, ama çeşitli sebeplerle günümüze kadar ulaşamamış bazı öyküleri olduğu da bilinmektedir.146 Kuprin’in mektuplarından 1907 yılında “Yaşam” (Жизнь) adlı bir öyküye başladığını anlıyoruz. Öykünün ilk sayfalarını kaybeden yazar maalesef bu eserini tamamlayamaz. Teffi, İzmaylov, A. Roslavlev vb. yazarların katılımıyla yazılacak

142 F. İ. Kuleşov, 1986, s. 39. 143 K. A. Kuprina, Kuprin-Moy Otets , 2-e ispr. i dop. izd., Moskva, 1979, s. 30. 144 F. İ. Kuleşov, 1986, s. 40. 145 ibid, s. 59. 146 F. İ. Kuleşov, 1986, s. 78. kollektif romanın ilk dört bölümü 1911 yılında Kuprin tarafından yazılıp Siniy jurnal dergisinde basılmasına rağmen, diğer yazarlar yazma sorumluluklarını yerine getirmedikleri için yarım kalır, roman tamamlanamaz.147

Haziran 1908’de güneye, Yessentuki’ye gider Kuprin. “Yoksullar” romanına devam etmek arzusundadır, aynı zamanda da “Genelev” (Яма) öyküsünün ilk bölümlerini tamamlamayı düşünmektedir. Ekim 1908’de öykünün birinci bölümünü bitirebilir ancak ve romanına döner. Kasım ayında yine öyküsüne devam eder. Aralık ortalarına doğru öykünün ilk dört bölümü tamamlanmıştır. Zemlya Almanağı direktörü V. S. Klestov ziyaretine gelir ve öykünün beşinci, altıncı bölümlerini bir an

önce vermesini rica eder.148

Şubat 1909 tarihinde Kuprin, Jitomir’e geçer. Çok çalışmaktadır. Öyküsünün on bir ve on ikinci bölümlerini bir an önce bitirmesi gerekmektedir. Mart 1909’da

“Genelev” öyküsünün ilk kısmı Zemlya’da basılır. Aynı yıl ikinci kısmı da basım planındadır. Öykü, okuyucular ve eleştirmenler tarafından büyük bir ilgi görür; hakkında sert tartışmalar başlar. Bir grup çok beğenirken, diğer bir grup zayıf bulur, yine bir grup övgüler yağdırırken diğer bir grup küfürler eder öyküye.149

Öykünün ikinci kısmı üzerindeki çalışması uzun yıllar devam eder. 1910 yılı

Mart ayında kendisiyle yapılan bir röportajda; yoğun bir şekilde çalıştığından bahseder. İkinci kısım 1912 yılı Eylülünde tamamlanır, bir yıl sonra da basılır. Ancak

1914 yazında “Genelev” öyküsü bütünüyle tamamlanır ve yayınevine teslim edilebilir, 1915 yılında da basılır.150

147 ibid, s. 79. 148 ibid, s. 87. 149 ibid, s. 88. 150 ibid, s. 90. “Genelev” öyküsünde Kuprin, kendisinden önceki edebiyatçıların ele almadığı bir konuyu, hiç kimsenin sanatsal açıdan incelemediği fahişelik ve “düşmüş kadınların” kaderlerini ele almıştır. O zamana kadarki edebiyat; köylüler, köy yaşamı konularını büyük bir ciddiyetle ele almasına rağmen, nedense fahişelik konusunu hep bir kenara bırakmıştır. Bir tek Dostoyevski’nin Sonya Marmeladova’sı hariç.151

Kuprin’in sanatında dikkat çeken önemli öykülerinden biri de “Kızıl Bilezik”

(Гранатовый браслет)’tir. 1910 yılının Eylül-Aralık döneminde Odessa’da iken yazılmıştır. Bir posta memurunun soylu ve evli bir kadına duyduğu ümitsiz, karşılıksız aşk ve sonucunda intiharı konu edilir bu öyküde. Konusu gerçek hayattan alınmıştır.152

1911 yılının sonlarında yeniden canlanmaya başlayan devrimci hareketler

Kuprin de dahil olmak üzere pek çok gerçekçi yazarın sanatında olumlu gelişmelere sahne olmuştur. Kuprin, savaş öncesi yıllarda kahramanlık konularına, cesur, iradeli, yüksek ruhlu kahramanlara ilgi duymaya başlamıştır. “Ben” (Я) isimli bir piyes yazmışsa da bu piyes günümüze ulaşmamıştır.153

1911 yılı sonbaharında Protiv teçeniya isimli Foma Raylyan adlı birinin yayımladığı bir gazetede Kuprin’in özel yaşamıyla ilgili iftiralarla dolu bir yazı yayımlanır. Kuprin, Raylyan’ı düelloya davet eder. Fakat Raylyan bu çağrıya olumsuz cevap vererek kendisinin ve gazetesinin reklamını yapar.154

1912 yılının Nisan ayında ailesiyle birlikte yurt dışı seyahatine çıkar.

Avusturya, Nice, Monte Carlo, Marsilya’da dolaşır. İnsanların yaşayışları daha

151 ibid, s. 91. 152 ibid, s. 101. 153 ibid, s. 106. 154 B. N. Afanasyev, 1972, s. 107. ziyade ilgisini çeker. Onun için önemli olan ne müzeler, ne resim galerileri, ne sergiler, ne bayramlar, ne de tiyatrolardır. Sadece ve sadece sokaktaki insanlardır ilgisini çeken.155 Fakat daha ülkesinden ayrılışının üçüncü haftasında ilk kez uzak kaldığı ülkesinin özlemi ağır basar. Arkadaşı Batyuşkov’a yazdığı mektupta; “Hayır,

Fyodor Dmitriyeviç, yurt dışı bana göre değil”, der.156 Mayıs ortalarında Capri’de bulunan Gorki’yi ziyaret etmeyi ciddi olarak planlasa da Haziran ayındaki denizci isyanları yüzünden bu amacına ulaşamaz. İkinci bir sebep de; yeterli parasının olmayışıdır.157

Birinci Dünya Savaşı öncesinde Kuprin on civarında öykü yazar. Bunlar zamanın politik olayları ile bağlantılı, fakat günlük yaşamla ilgili değildir; “Travka”

(Травка), “Ayı ininde” (В медвежьем углу), “Kutsal Yalan” (Святая ложь) vb.

Konu bakımından anekdot özellikleri taşıyan biraz komik, biraz eğlenceli öyküleri de vardır; “Moda Meraklısı” (Мученик моды) ve grotesk tarzda yazılan “Şarap Fıçısı”

(Винная бочка). Savaş öncesi yazılan eserlerinden hayvanlar, vahşi hayvanlar ve

çocuklarla ilgili olan öyküleri; “Ayılar” (Медведи), “Kirpi” (Еж) ve “Fil Gezintisi”

(Слоновая прогулка)’dir.158

Savaş öncesi yıllarda okuyucuların Kuprin’in eserlerine olan ilgisi artış gösterir. Kitap sektöründeki uzmanların bu konudaki görüşü de aynıdır; “Kuprin’in eserleri çok iyi satılıyor” demektedirler. Bunu basın dairesi verileri de doğrulamaktadır. 1912 yılında Kuprin’in eserleri sekiz bin baskı yaparken L.

155 F. İ. Kuleşov, 1986, s. 118. 156 ibid, s. 120. 157 ibid, s. 123. 158 ibid, s. 132. Andreyev ve Merejkovski gibi güncel ve popüler yazarların eserleri en çok beş-altı bin tiraj görmektedir.159

1 Ağustos 1914 tarihinde Birinci Dünya Savaşı patlak verdiğinde Rus toplumunda büyük bir milliyetçilik ruhu oluşur. Monarşistler ve öğrenciler, bakanlar ve milletvekilleri, her kesimden açık ve gizli faaliyet gösteren gericiler birleşir ve tek bir ses halinde çarlık yönetiminin Almanya ile savaşta uyguladığı politikaları destekler. Liberaller, daha sonra demokratlar da bu konuda gericilerle birleşir. Artık halkta yurtseverlik duygularını uyandırma zamanıdır. Devrin önemli yazarları bu savaşta “Alman barbarlığına” karşı tek yumruk olmuşlardır.160 Şovenist ve milliyetçi duygular savaşın ilk günlerinde Kuprin’i de sarmıştır.

Ağustos ayının ortalarında yazar kendi imkanları ile Gatçina’daki evinde yaralı askerleri tedavi etmek için bir revir kurar. Her gün istasyona gider, cepheden gelen bir grup yaralı askeri alır ve tedavi etmek üzere onları evine götürür. Rus-

Japon Savaşı sırasında gönüllü hemşirelik yapmış olan karısı Yelizaveta

Mortsiyevna, bu ev hastanesinde yaralıların tedavilerini üstlenir. 1914 yılı sonunda gazeteler aracılığıyla Kuprin yaralı askerlerin tedavisi için halkın gönüllü bağışta bulunmaları çağrısında bulunur. Kasım ayının başında da poruçik üniformasını giyerek ikinci askerlik yaşamına başlar.161 Dünya çapında şöhrete sahip bir yazar askere çağrılmış, Gelsingfors ()’da ihtiyattaki bir piyade bölüğüne komutan olarak görevlendirilmiştir.162 Fakat, 1915 Ocak ayında rahatsızlanarak hastaneye kaldırılır. Mayıs ayında da rahatsızlığı sebebiyle ordudan ikinci kez ayrılır.

159 ibid, s. 133. 160 ibid, s. 136. 161 ibid, s. 142. 162 A.A. Volkov, Tvorçestvo A. İ. Kuprina , Moskva, 1962, Sov.Pisatel, s.348. Kuprin, Şubat 1917 deki devrimi yürekten desteklemesine rağmen, yine en buhranlı dönemlerini bu sıralarda yaşamıştır. Çarlık rejiminin çökmesi çoktandır arzulanan politik özgürlüklerin gerçekleşmesi anlamına geliyordu. Bu ona bir enerji vermiş ve içinde ülkenin değişen politik yaşamında önde gelen birisi olma isteği uyanmıştır. Onun açısından en iyi yapacağı iş; yayımcılıktır. Makaleleri değişik gazetelerde yayımlanmaya başlar. Svobodnaya Rossiya, Volnost, Petrogradskiy listok gazetelerinde çalışır. Bu arada Almanya ile savaşın da zafere kadar sürdürülmesi taraftarıdır.163

Ekim devrimiyle baş gösteren iç savaş ve görülmemiş şiddet, vahşet sahneleri

Kuprin’i korkutur. Sınıf mücadeleleri, kanlı sahneler gereksiz ve düşüncesizdir onun için. Gatçina’dadır bu sıralar ve Rusya’da nelerin yaşandığından çok az haberdardır.

1918 yılı ortalarına kadar bazı gazetelerde makale ve skeçleri yayımlanır.164

25 Aralık 1918’de Kremlin’de Lenin ile bir görüşme yapar, bu görüşmede;

çıkarmayı tasarladığı Zemlya gazetesi ile ilgili konuları ele alır. Bu, köylüleri eğitme amaçlı bir gazetedir. Fikir Lenin’in hoşuna gider, devlet bütçesinden yardım sözü verir.165 Bir ay sonra ikinci bir görüşme yapılır. Bu görüşmede devlet yardımı sözünün yerine getirilemeyeceği, buna karşılık Kuprin’in Krasnıy pahar gazetesinde

çalışması teklifi yapılır. Bu olay Kuprin’i incitir. Gatçina’ya dönen Kuprin, gazete

çıkarılması programıyla ilgili çalışmalarına devam eder. Moskova yönetimi, sonunda gazetenin Peterburg’da basılması şartıyla gerekli desteğin sağlanmasına karar verirse de değişik sebeplerden dolayı bu proje gerçekleşemez.166

163 F. İ. Kuleşov, 1986, s. 174. 164 ibid, s. 180. 165 ibid, s. 193. 166 ibid, s. 196. Gazete projesi gerçekleşmese de bu sıralarda Kuprin, Gorki tarafından Eylül

1918 de kurulan Vsemirnaya literatura yayınevinde çok yoğun ve verimli bir çalışma sergiler. Sık sık Gatçina’dan gelerek bu yayınevi için makaleler yazar. Bu sıralarda yayınevi, A. Dumas’nın tüm eserlerini Rusça yayımlama hazırlığındadır. Gorki,

Kuprin’in Dumas’yı sevdiğini bildiği için bu yayına bir önsöz yazmasını ister. Yine

Gorki’nin ricası üzerine Aralık 1918 de Schiller’in “Don Carlos” eserini tercüme eder.167 Bu faaliyetler Gorki ile bir kez daha yakınlaşmasına vesile olur.

Kuprin bu sıralarda sanatsal faaliyetlerle daha az uğraşır. Birkaç öykü yazmıştır ancak. Vatanından ayrılmasından önceki bu dönemlerinde edebi

çalışmalarına az zaman ayırmakla birlikte, başta Gorki olmak üzere diğer pek çok yazar arkadaşıyla beraber özellikle devrimle özgürlüğüne kavuşmuş halkın ruhsal gelişimi, kültür, geçmişin edebi mirası konularında çok verimli çalışmalar icra etmiştir. Genç cumhuriyete faydalı olmak arzusundadır ve onun için çok da iyi şeyler yapmıştır. Ancak bu çalışmaları 1919 yılı sonbaharında beklenmedik bir şekilde kesintiye uğrar.168

17 Ekim 1919’da Yudeniç komutasındaki Beyaz Ordu, Kuprin’in o zamanlar yaşadığı Gatçina’yı ele geçirir. Kuprin, Beyaz Ordu personelinin uyguladığı şiddete karşı durur. Fakat bir olay vardır ki yazarın adını lekelemeye yetmiştir: Yudeniç’in karargahında Gatçina’da bir cephe gazetesi çıkarılmasına karar verilir. Kuprin’e de bu gazetenin redaktörlüğü teklif edilir. 18 Ekim sabahı Kuprin’i karargaha getirirler ve çıkarılması düşünülen Prinevskiy kray gazetesinin redaktörü olması söylenir.

Kuprin, bu teklifi reddetmez. Muhtemelen kendi gazetesine sahip olma duygusu devrim karşıtlarının çıkaracağı bir gazetede çalışmasının yanlışlığını görmesine engel

167 ibid, s. 197. 168 ibid, s. 199. olur. Bir gün sonra 19 Ekim 1919 günü saat 2 de, yani kendisine yapılan tekliften 28 saat sonra Prinevskiy kray gazetesi 307 sayıyla ilk baskısını yapar.169 Gazete, daha ziyade aceleye getirilmiş değersiz makaleler, taraflı haberler ve Beyaz Ordu karargahının emirlerini ihtiva eden yazılar yayımlamaktadır. Devrime, Sovyet iktidarına, halka ve Bolşeviklere karşı bir tutum içindedir. Kuprin, Yudeniç’in karargahında 14-15 gün çalışır. 26 Ekim günü Pulkov tepeleri mevkiindeki

çarpışmalardan sonra Yudeniç’in ordusu ancak birkaç gün daha dayanabilir ve 3

Kasımda Gatçina şehrini çatışmadan terk eder. Beyaz Ordu güçleri düzensiz bir

şekilde Vıborg ve Norva istikametlerine kaçmaya başlar.

Kuprin bu sırada Gatçina’da tek başınadır. Karısı Yelizaveta, kızı Kseniya ile birlikte Yamburg (Estonya’da bugünkü Kingişep) şehrine gitmiştir. Ailesinin hayatından endişelenen ve yaşanan olaylardan şaşkına dönen Kuprin, 3 Kasım 1919 tarihinde Gatçina’daki evini terk eder; bu ayrılış ebedi bir ayrılış olacaktır.

Beraberinde, içinde Tolstoy ve Çehov’un fotoğrafları, Puşkin’in tek ciltlik bir kitabı ve bazı eşyalar bulunan küçük bir bavulla Gatçina’dan ayrılır.170 Kuprin Gatçina’dan ayrıldığında arkasında; kitaplarına dahil etmediği, sonraki dönemlerde de Kuprin araştırmacıları tarafından toplanmamış yüzlerce eser ve çok değerli bir kütüphane bırakmıştır. Ayrıca göçmen edebiyatı eleştirmenleri de yazarın yazılı mirasına hayret edilecek bir kayıtsızlık örneği göstermişlerdir.171

Kuprin’in ülkesini terk etmesiyle ilgili olarak kızı Kseniya’nın anılarında ilginç bir açıklama yer almaktadır: Beyaz Ordu birlikleri Gatçina’da iken bir kişi

(Kızıl Ordu’nun) kendisini kurşuna dizilecekler listesine dahil ettiği haberini verir.

169 ibid, s. 201. 170 ibid, s. 202. 171 Figurnova, O., “Çetvertaya jizn Kuprina”, http://www.kuprin.net.

Bu haberi doğrulamadan inanır Kuprin ve uzun yıllar da inanmaya devam eder.

Göçmenlik yıllarında kızına pek çok kez, memlekete dönmenin hayatına mal olabileceğini söyler.172

Kuprin’in Beyaz ordu birlikleriyle Gatçina’dan ayrıldığı haberi duyulduğunda pek çok kimse şaşırmıştır. “Düello” öyküsünde ağır eleştiriler yönelttiği bu birliklerle nasıl gidebilirdi? Kuprin’i Gatçina’dan Yudeniç’in karargah subaylarının zorla götürdüğüne dair söylentiler çıkar. Aradan uzun yıllar geçtikten sonra Kuprin bu konuyla ilgili olarak kendisine yöneltilen soruya: “Ailemi kaybetmemek için, General

Yudeniç’in birlikleriyle geri çekilmem gerekti.” cevabını vermiştir.173

Gatçina’dan başlayan göç yolculuğu Yamburg, Norva ve Revel (Tallin)

üzerinden geçecektir. Yamburg’da karısı ve kızını bulur. Endişeleri biraz olsun hafifler. Fakat hayal kırıklığı ve bundan sonraki hareket tarzıyla ilgili endişeleri devam eder. Birkaç günlüğüne yine ailesini kaybeder. Revel’de tekrar ailesine kavuşur ve bir daha hiç ayrılmazlar. 22 Kasım günü Revel’de Kuprin’e “Kuzey-Batı

Rusya Hükümeti Konsolosluk Bölümü”nce geçici bir pasaport verilir. Bu belgeyle

Kuprin ailesi Kasım ayı sonunda gemiyle Fin Körfezi’ni geçer ve Gelsingfors’a ulaşır, bir müddet burada ikamet eder.174

Aralık 1919 tarihinde göçmenler Gelsingfors’da Novaya russkaya jizn adında bir gazete çıkarma girişiminde bulunur. Bu gazete, özgür Rus halk ve devlet düşüncesinin organı olma iddiasındadır. G. A. Grigorkov redaktörlüğünde kurulan gazetenin yazım kuruluna girmese de Kuprin, gazete yönetimine yakın bir tutum sergiler. Bir skeç yazarı olarak sekiz ay süreyle burada yazıları yayımlanır.175

172 K. A. Kuprina, 1979, s. 105. 173 N. N. Fonyakova, 1986, s. 215. 174 F. İ. Kuleşov, 1986, s. 203. 175 ibid, s. 205. 1920 yılında Gelsingfors’ta yayımlanan Novaya russkaya jizn gazetesinin redaktörü G. A. Grigorkov, yazarın Gatçina’daki son haftalarını anlatırken şöyle der:

“Sorgu sırasında Kuprin’e Sovyet iktidarını tanıyıp tanımadığını sormuşlar. –

Tanıyorum, demiş yazar, nasıl tanınmaz ki. Eğer bana saygı duyup duymadığımı soracak olursanız, o zaman iş değişir. Bu cevap Bolşeviklerin hiç hoşuna gitmemiş olacak ki, onu kurşuna dizmeye hazırlanmışlar” 176

Gelsingfors’ta iken Kuprin karşı konulamaz bir şekilde yer değiştirme arzusu duyar. Rusya’nın sınırlarının dibinde ona bu kadar yakın, aynı zamanda bu kadar uzakta bulunmak onun için dayanılmaz bir durumdur. Rus göçmen edebiyatının organize olmaya başladığı Paris’e taşınırsa en azından Rusya’dan bir şeyler bulacakmış gibi gelir.177

Kuprin’in Gelsingfors dönemi 1919 yılı Kasım ayı sonundan Haziran 1920 tarihine kadar sürer. Büyük bir yazar olarak bu altı ay zarfında yetmişten fazla günlük deneme ve makale yazmıştır.178

1920 yılı Temmuz ayı başında Kuprin, ailesiyle birlikte Finlandiya’dan ayrılır. 17 Temmuzda Gulla’da, 22 Temmuzda da Paris’tedir artık. Başlangıçta

Bosejour Bulvarı’nda oldukça büyük bir daire kiralar. Kısa bir süre sonra da buradan daha ucuz bir daireye geçer. Vatan hasreti gün geçtikçe büyümektedir. Karısıyla birlikte bir cilt atölyesi açarlar, bir süre sonra da zararla kapatırlar bu işletmeyi.

Sonra karısı Yelizaveta, Fondari caddesinde Rus göçmenler için “A.İ.Kuprin

Kütüphanesi”ni açar. Bu kütüphaneden küçük bir ücret karşılığı ödünç kitap verilmektedir. Kütüphanenin masrafı ve zahmeti bol olmasına rağmen getirdiği gelir

176 Grigorkov Yu. A., “Aleksandr İvanoviç Kuprin: K 50 letiyu so dnya rojdeniya’’, Gelsingfors, 1920, s. 6 / Figurnova O., “Çetvertaya jizn Kuprina”, http://www.kuprin.net. 177 A.A. Volkov, 1962, s.399. 178 Figurnova O., “Çetvertaya jizn Kuprina”, http://www.kuprin.net. çok azdır. Yaşamlarını sürdürecek normal bir gelirden mahrum oluşları, normal bir yaşantı sürmelerinin de önünde bir engeldir. Bu dönemdeki mektupları hep aynı leitmotivi taşır: Hüzün...179

“Rusya”sız sürdürdüğü yaşamı Kuprin’in sanatını olumsuz yönde etkiler.

Gazete yazıları, ülkesindeki okuyucuları üzerindeki şöhretine zarar vermektedir.

Periyodik yayıncılıkta yoğun çalışma süresinde Kuprin, edebi açıdan üretken bir yazar değildir artık. Yurt dışında bastırdığı ilk kitabı “Süleyman’ın Yıldızı” (Звезда

Соломона,1920)’nda sadece bir tane yeni öyküsü mevcuttur. Diğer öykülerin tamamı Rusya’dayken yazdığı öykülerdir. 1921 de Paris’te yayımlanan ikinci kitabı

“Sulamif”de yeni hiçbir öykü yoktur. Üçüncü yurt dışı kitabı “Çocuklar İçin

Masallar” (Рассказы для детей) da da devrim öncesinde kaleme aldığı masal ve

öyküler vardır. Aynı yıl “Gambrinus” öyküsü Paris’te, “Uzatmalı Piyade Çavuşu”

öyküsü Prag’da yayımlanır. Bunlar da önceki öyküleridir, yeni hiçbir şey yoktur.

Bazı metinlerde üslup değişiklikleri ve düzeltmeler yapılmıştır. Yani bir nevi eski repertuarın yenilenmesidir yaptığı iş.180

1920 li yılların ortalarına kadar göçmenlik ortamında Kuprin, “birinci sınıf” yazar olarak otoritesini muhafaza etmiştir. Pek çok periyodik yayında yazıları yayımlanmaktadır. 1920-1929 yılları arasında beş adet kitabı yayımlanmıştır. 1924 yılında otuz beşinci sanat yılı kutlamasına beş yüzden fazla kutlama mesajı gelmiştir.

P. Pilski’nin Kuprinle ilgili şu sözleri dikkat çekicidir: “Yaşayabilirdi. Kuprin... yazdı, pek çok gazetede çalıştı... Kısacası maddi sıkıntısı yoktu. Fakat her şey yavaş yavaş kurudu ve söndü, yayınevleri kapandı, faaliyet alanları daraldı, pek çok ayni yardım iptal edildi ve son zamanlarda Kuprin sadece Fransa Dışişleri

179 F. İ. Kuleşov, 1986, s. 209. 180 ibid, s. 219. Bakanlığı’ndan aldığı maaşla geçinmeye başladı... Fakat bu para ona yetmiyordu.

Başlangıçta sıkıntıya girdi, sonra yoksullaştı, neredeyse bir dilim ekmeye muhtaç kaldı... Hastalıklar da her şeye son noktayı koydu.”181

Yeni, orijinal eserlerine gelince; göçmenliğin ilk beş yılında, yani 1919-1924 yılları arasında beş altı tane yeni öykü yazabilmiştir. Devrim ve iç savaş yıllarında başlayan yaratıcılık krizi ülkeyi terk edişiyle daha da büyümüştür.182

Kuprin’in ilk karısından olan çocuğu Lidiya 1924 yılının başında Aleksey adında bir erkek çocuk doğurur ve kocasından boşanır. 23 Kasım 1924 de Lidiya, ardında on aylık Alyoşa adında bir bebek bırakarak ölür. Alyoşa’yı babası büyütür.

Kuprin 1937 de Rusya’ya döndüğünde Alyoşa’nın babası Kuprin’e 13 yaşındaki torununu getirir. Yelizaveta Moritsovna, Alyoşa’ya çok bağlanır. Kuprin’in

ölümünden sonra telif haklarının yarısını ona verir.183

Göçmenlik hayatının son on yılında Kuprin yeniden çok yazmaya başlar.

Özellikle Ekim devrimi sonrasında yazdıklarının onda dokuzu bu dönemde yazılmıştır. Öykü, makale, şiir, sinema senaryosu dahil her şeyi yazmıştır.184

1930 lu yılların ortalarında Kuprin’in sağlık durumu ciddi derecede bozulmuştur. Beyin damarlarındaki tıkanıklık hareket kabiliyetini ve görme yeteneğini hayli zayıflatmıştır. 1936 yılında Kuprin’i ziyaret eden İ. S. Şmelev’in başından geçenleri aktardığı yazısında bu hususa P. Pilski de dikkat çekmektedir:

“Çay servisi yapılmış, yavan bir sohbet devam ediyordu, fakat ziyanı yoktu.

Kuprin oturmuş, dinliyor, bir şeylere cevap veriyordu... Kuprin birden sarardı. Başı

181 Pilskiy P., “O kuprine”, Segodnya (Riga), 1937, 6 Haziran No: 153 / Figurnova O., “Çetvertaya jizn Kuprina”, http://www.kuprin.net. 182 F. İ. Kuleşov, 1986, s. 220. 183 K. A. Kuprina, 1979, s. 144. 184 F. İ. Kuleşov, 1986, s. 226. göğsüne düştü. Alnından iri ter tanecikleri dökülüyordu. Şmelev ve Yelizaveta

Moritsovna telaşlandılar: Kalbi durmuştu, nabzı atmıyordu. Gerek Şmelev, gerekse

Yelizaveta Moritsovna bir an donup kaldılar: Anlaşılan Kuprin’in sonu gelmişti.

Şmelev ona taflan damlası verdi. Fakat bu ilaç hemen tesir eden bir ilaç değildi, diğer tarafta ise her saniye değerliydi. O anda Şmelev bir kadeh rom doldurup

Kuprin’in boğazına akıttı. Gerçekte bu tıbbi bir yöntem değildi, ama çabuk tesir ederdi. Fakat ne olursa olsun nabzının atması gerekiyordu ve atmaya başladı.

Kuprin gözlerini açtı... Zoraki bir gülümsemeyle işi şakaya vurdu:

-Ne kadar güzel bir rom, diye fısıldadı, bir kadeh daha yok muydu?”185

Ülkesine dönmesinden iki hafta önce N. Y. Roşçin’in ziyaretinde tespit ettiği husus, artık kimseyi tanımadığına, davranışlarında tutarsızlıklar olduğuna işaret etmektedir. Roşçin evlerine geldiğinde karısı: “Baba (Kuprin’e aile içinde bu adla hitap ederlerdi) Roşçin geldi, der. Kuprin ayağa kalkmaya çalışarak, hastalıklı bir sesle- Hangi Roşçin? Benim Roşçinim mi?” , der. 186

30 lu yılların ortalarında Fransa’daki ve diğer ülkelerdeki Rus göçmenlerinde açıkça Sovyetler Birliği lehinde milliyetçi duygular güçlenmeye başlar. Sovyetler

Birliği’nde elde edilen başarılar pek çok entelektüel için şaşırtıcıdır. Aynı şekilde

Rusya’nın Avrupa ve tüm dünyanın politik kaderinde oynadığı rol de artmaya, uluslar arası otoritesi sağlamlaşmaya başlar. 1932 yılından başlayarak S. Prokofyev,

1934 de Skitalets, 1936 da İ. Bilibin ülkeye dönmüşlerdir. Bu kişiler Kuprin’in yakın arkadaşıdır. Kuprin’de de şiddetli bir şekilde Sovyetler Birliği pasaportu edinme

185 Pilskiy P., “O kuprine”, Segodnya (Riga), 1937, 6 Haziran No: 153 / Figurnova O., “Çetvertaya jizn Kuprina”, http://www.kuprin.net. 186 Vospominaniya Roşçina N. Y. O Kuprine , Gazeta "Vozrojdenie" (Parij) 1938 (9, 16, 23 Eylül) / http://www.kuprin.net. arzusu doğar. Dostu, ressam Bilibin bu konuda kendisine yardımcı olur. Bu hazırlıklar gizli bir şekilde yapılmaktadır.187

1937 yılı ilkbaharında SSCB büyükelçisiyle yapılan görüşme sonrasında

Rusya’ya dönme kararı alınır. Paris Kuzey Gar’ında kızından ayrılması zor olur.

Büyükelçilikte yapılan görüşmede; kızı Kseniya’nın sonradan geleceğine dair onu ikna etmişlerdir. Tren hareket halinde iken bile kızının ellerini bırakmamış,

öpmüştür.188 Kızı gerçekten sonra, ancak 1958 yılında gelmiştir SSCB’ne.

Yazarın edebi hayatı burada sona ermiştir. Ülkesine döndükten sonra Kuprin tarafından yazılmış tek bir satır yoktur. O. Figurnova’nın belirttiği üzere; onun imzasıyla Sovyet gazetelerinde boy gösteren metinler; etrafını çeviren, imzasını taklit eden Sovyet yazarlarının “sanatının” ürünüdür.189

29 Mayıs 1937 de Paris’in Kuzey Gar’ından bindiği trenle 31 Mayıs 1937 tarihinde Moskova’ya ulaşır.190 Moskova kendisini çok sıcak karşılamıştır. Son derece mutludur. Bir süre başkentte kalır.

Kuprin’in ülkesindeki ilk dakikalarında, onu karşılamaya gelenlerin canını sıkan bir olay yaşanır:

“Karşılamaya gelen gruba A. A. Fadeyev başkanlık ediyordu. Tren gelmeden

önce Fadayev, Kuprin’in eski bir tanıdığı olan gazeteci Vasiliy Reginin’e vagondan inerken ilk olarak onun yazara yaklaşmasını söyler. Öyle de yapılır. Reginin kollarını açmış, selamlarla Kuprin’i kucaklamak isterken Kuprin taş gibi bir suratla azarlar onu:

-Siz de kimsiniz?

187 F. İ. Kuleşov, 1986, s. 255. 188 Figurnova O., “Çetvertaya jizn Kuprina”, http://www.kuprin.net. 189 a. g. m. 190 F. İ. Kuleşov, 1986, s. 257. O anda Fadeyev öne çıkar ve Kuprin’e selam vererek şöyle der:

-Sevgili Aleksandr İvanoviç! Ülkenize dönüşünüzü kutlarım.

Sonuç aynıdır. Kuprin aynı cansız sesiyle sorar:

-Peki siz kimsiniz?

Bu olaydan sonra kimse hiçbir şey söylemez. Meydana çıkılır, Kuprin’i arabaya bindirirler ve dağılırlar.” 191

N. A. Teffi, Kuprin’in dönüşüyle ilgili olarak şu satırları yazar: “E. M.

Kuprina hasta ve yaşlı kocasını ülkesine götürdü. Kocasını çıkışı olmayan felaketten kurtarmak için para aramaktan gücü tükenmişti. ‘Kuprin ölüyor’ haberlerini

çoktandır duyuyorduk. Onlar için para toplandı, daha doğrusu dilenildi. Herkesin saygı duyduğu, istisnasız herkesin sevdiği bu çok ünlü Rus yazarı artık yazamıyordu,

çünkü çok hastaydı. Ve o öldü, herkes de bunu biliyordu. O bizi bırakmadı. Biz onu bıraktık. Şimdi birbirimizin gözlerine bakalım.” 192

1937 sonbaharında Golitsin’deki yazlık bir eve, aynı yıl Aralık ayında da

Peterburg’a taşınır. 1938 yılı yazında Gatçina’ya geçer. Temmuz ayında sağlık durumu giderek bozulur. İlk karısı, Kuprin ölmeden önce ikinci karısından aldığı bir telgraf üzerine son bir kez eski eşini görmek için Peterburg’a gider. Mariya Karlovna anılarında: “Kuprin’in ölümünden iki gün önce Leningrad’dan çocukluk arkadaşım ve Kuprin’in karısı olan Yelizeveta Maritsovna’dan bir telgraf aldım: ‘Eğer Saşa’yı canlı olarak görmek istiyorsan acele gel’ diyordu. Aynı günün akşamı Leningrad’a hareket ettim, fakat Aleksandr İvanoviç’in bilinci yerinde değildi ve hiç kimseyi tanımıyordu” demektedir.193 Yemek borusu kanseri olmuştur. Uzun süre ölüme

191 Hrabrovitskiy A.V., “Kuprin v 1937 godu”, Minuvşeye, Parij 1988, s.s.357-358 / Figurnova O., “Çetvertaya jizn Kuprina”, http://www.kuprin.net. 192 K. A. Kuprina, 1979, s. 254. 193 M. K. Kuprina Yordanskaya , Moskva, 1960, s. 240. direnir 25 Ağustos 1938 de 68 yaşında ölür.194 Mezarı Leningrad’da, İ. S.

Turgenyev’in mezarının yakınındadır.195

Yazarın ölümünden sonra karısı Yelizaveta Moritsovna, Kuprin’e ait tüm eşyaları ve hatıraları toplayarak bir müze-ev oluşturur. Kuprin’in 1924 yılında ölen ilk kızı Lidiya’dan olan torunu Aleksey Borisoviç Yegorov ile birlikte yayıncılık faaliyetlerine ve film stüdyolarıyla görüşmelerine devam eder.196 Leningrad’daki

Puşkin Evi’nde Yelizaveta Moritsovna’nın bir takım el yazmaları muhafaza edilmektedir. Moritsovna, Kuprin’in ölümünden sonra pek çok arkadaşının ısrarı

üzerine anılarını yazmayı tasarlamıştır. Fakat maalesef, savaş ve abluka bu çalışmayı kesintiye uğratmış ve trajik ölümüyle de Kuprin’le birlikte bütün zor yılları yaşamış, ona en yakın ve çok seven bu canlı şahit 1943 yılında bu dünyadan ayrılmıştır.197

Yazarın torunu Aleksey, İkinci Dünya Savaşı’na katılır, Leningrad cephesinde bir havan alayında görev yaparken ağır yaralanır, 1946 yılında

Moskova’da yirmi iki yaşında ölür.

Kuprin’in ikinci kızı Kseniya Aleksandrovna Kuprina, 1958 yılında

Rusya’ya gelir. Moskova’da sinema ve tiyatro artisti olarak yaşamına devam eder.

Babasıyla ilgili “Babam Kuprin” (Куприн- мой отец) adlı bir kitap yazar,18 Kasım

1981 tarihinde ölür.198

194 F. İ. Kuleşov, 1986, s. 257. 195 B. N. Afanasyev, 1972, s. 152. 196 N. N. Fonyakova, 1986, s. 231. 197 K. A. Kuprina, 1979, s. 8. 198 N. N. Fonyakova, 1986, s. 231. BÖLÜM II

RUS EDEBİYATINDAKİ YERİ

Sovyetler Birliği döneminde 1956 yılına kadar A. İ. Kuprin’in eserleri 175 kez basılmıştır. 23 dilde yapılan bu baskıların toplam tirajı 7,764,000 dir. Sadece

“Beyaz Barbet Köpeği” (Белый пудель,1904) 18 dilde 45 kez basılmıştır (toplam tirajı 2,163,000), “Düello” (Поединок,1905) ise 7 kez basılmıştır.199

1880 den başlayarak Rus gazetelerinde şehirli tiplerin yaşamını anlatan denemeler çok yaygındır. Seksenli yılların sonlarında G. P. Sazonov’un “Taşra

Portreleri”, S. Lavrentyev’in “Peterburg Gariban Tipleri” 1890 larda S.

Yeleonski’nin “Panayır Tabloları”, A. V. Amfiteatrov’un “Old Gentleman” vb. denemeleri büyük başarı elde etmektedir. Kuprin de 1896 da bu akıma kapılır ve

“Kiyevliler” (Киевские типы, 1895) deneme serisini yayımlar.200

1890 lı yıllardan devrim yıllarına kadar geçen parlak 30 yıllık dönemde M.

Gorki, A. Blok, İ. Bunin, A. Kuprin, genç Mayakovski, İ. Repin, V. Serov, M.

Nesterov, S. Rahmaninov, F. Şalyapin, L. Sobinov gibi yazar ve sanatçılar faaliyet göstermişlerdir. XX. yy. da Tolstoy ve Çehov gibi klasiklerin realist sanatını sürdüren, onların vasiyetlerini yerine getirmeye çalışan yazarlar olarak: V. G.

Korolenko, V. Veresayev, İ. Bunin, A. Kuprin ve L. Andreyev sayılabilir.

90 lı yılların başında ayrıca K. Balmont, V. Bryusov, D. Merejkovski, N.

Minski, Z. Gippius gibi yazarlarla V. Solovyev, N. Fofanov, Mirra Lohvitskaya gibi

şairlerin dahil olduğu sembolizm akımı da başlamıştır. Mistik içerikli, sembollerin

199 P.N., Berkov, Aleksandr İvanoviç Kuprin: Kritiko-Biografiçeskiy Oçerk , Moskva 1956, s. 4. 200 ibid, s. 19. ağır bastığı bu yeni akım, O. Mihaylov’un belirttiği üzere; “Gorki’nin başını çektiği demokratik, sosyal içerikli edebiyat anlayışının” karşısında bulunmaktadır.201

Doksanlı yıllar Lev Tolstoy’un yaşadığı ve yazmaya devam ettiği, V. G.

Korolenko’nun şöhretinin zirvesinde olduğu, A. P. Çehov’un tam bir sanatsal olgunluk yaşadığı ve Genç Gorki’nin edebiyata giriş yaptığı yıllardır. Doksanlı yıllar aynı zamanda Rus edebiyatında yeni bir sanatsal akımın, Dekadanlığın, ortaya çıktığı yıllardır. Mistik içerik, semboller ve edebi hazzın artırılması prensipleri üzerine kurulu bu yeni akımın ilkeleri D. Merejkovski tarafından kaleme alınan “Çağdaş Rus

Edebiyatının Düşüş ve Yeni Akımların Çıkış Sebepleri” isimli makalede belirtilmiştir.202

Bu sıralar edebiyata yeni başlamış olan Kuprin de kısa bir süreliğine de olsa bu yeni akımdan etkilenmiştir. “Mehtaplı Gecede” (Лунной ночью), “Sorgu”

(Дознание), “Slav Ruhu” (Славянская душа), “Natalya Davıdovna” (Наталья

Давыдовна), “Ruh Hastası Kadın” (Психея), “Delilik” (Безумие) vb. öykülerinde

Dekadanlık izlerine rastlanmaktadır.203

İ. Bunin, Kuprin’in şu sözlerini nakleder: “Ben tesadüfen yazar oldum, uzun süre ne bulduysam onu yedim, sonra öykülerimle karnımı doyurmaya başladım. İşte benim yazarlık hikayem.” 204

XIX. yy.ın sonlarına doğru yazarlık yaşamına başlayan Kuprin’i her dönemde devrinin olayları, küçük insanların yaşamları ve toplumun değişik katmanlarında bulunan kişiler ilgilendirmiştir. Profesyonel yazarlık hayatının ilk yıllarında

201 O. M. Mihaylov, Kuprin , Moskva, 1981, s. 65. 202 B. N. Afanasyev, Aleksandr İvanoviç Kuprin- Kritiko-Biografiçeskiy Oçerk , .-2-e, ispr. i dop. izd., Moskva, 1972, s. 12. 203 ibid, s. 12. 6 Bunin İ.A., “Kuprin”, / http://www.kuprin.net. gazetecilik, muhabirlik yapması bir bakıma toplumun da nabzını tutması anlamına geliyordu. 1870 lerde Rusya’da başlayan endüstrileşme hareketi beraberinde eski toprak kölelerinin ucuz işgücü olarak çoğu yabancı sanayiciler tarafından sömürülmesi gerçeğini getirmiştir.

Yerel gazete muhabirliğinden tüm ülke ve dünya çapında tanınır bir yazarlığa giden yolda kat ettiği mesafelere bakılacak olursa Kuprin, Donbass, Dnyepr havzalarında yer alan kömür madenlerinde ve metalürji fabrikalarında çalışan işçilerin sorunlarını (barınma, çalışma saatleri, sağlıksız yaşam ve çalışma koşulları vb. konular) incelemek üzere buralara gitmiş, “Moloh” (Молох), gibi değerli bir eseri bu gözlemleri sonunda yazmıştır.

İşçilerin kapitalist düzende sömürülmeleri konusuna Kuprin’den başka Gorki ve A. Serafimoviç gibi yazarlar da değinmişlerdir. Hatta bu yazarlar daha organize, daha bilinçli ve mücadeleci tipler yaratmışlardır. Serafimoviç ilk dönemlerinde işçilerin tasvirini yaparken Kuprinle çok benzerlikler ihtiva eder. Gerek Kuprin, gerek Serafimoviç, madenlerin nasıl dayanılmaz yer olduğunu, işçilerin bu cehennemden kısa süreli çıkışlarında hissettikleri zorlukları sarhoşluk cehenneminde unutma yolunu tercih ettiklerini, eğitimsizliğin doğurduğu kabalık ve sertliği, küçük yaştaki işçilerin emeklerini nasıl sömürüldüğünü anlatmışlardır. Bununla birlikte her ikisi de bir Rus emekçisinin şahsiyetinde tüm iyi, güçlü, yetenekli hususları ön plana

çıkarmaya çalışmışlardır.205

Kuprin’in ilk dönem eserleri arasında “Moloh” ve “Olesya” (Олеся) önemli yer tutar. Her iki eser de yazarın Donetsk Havzası ve Polesya (Volınskaya vilayeti)’daki izlenimleri sonucunda ortaya çıkmıştır.206

205 A. A. Volkov, Tvorçestvo A. İ. Kuprina , Moskva, 1962, Sov.Pisatel, s. 32. 206 Smirnova L. A., “A.İ.Kuprin (1870-1938)”, http://netcamp.narod.ru/kuprin/index. Kuprin’e edebi şöhret “Moloh” öyküsüyle gelmiştir. Bu, doksanlı yıllardaki

Rus edebiyatı için önemli bir olgudur. Öykü, yazarın sosyal hassasiyetine, çağdaş toplumsal ilişkilerin problemlerine işaret eden önemli bir eserdir. “Moloh”tan önce de Rusya’nın doksanlı yıllarda yaşadığı fırtınalı kapitalist birikimine ithafen yazılmış pek çok eser mevcuttu. Fakat bunların pek çoğu, A. A. Volkov’a göre; sözde

Rusya’ya kültür ve halkın yaşam şartlarını iyileştirmek için gelmiş ve yaldızlarla süslenmiş, sanayi burjuvasını övmüşlerdir.207 Bu eserlerde Rusya’da kapitalizmin gelişmesiyle birlikte artan işçi sorunları ve istismarı konularına değinilmemiştir.

Natüralist yazarlar Potapenko ve Boborıkin’in eserleri bu gruba dahil olmuştur.208

“Moloh”, demokratik edebiyata önemli bir katkı sağlamıştır. Eserde iki dünyanın; emeğin ve sermayenin, rekabetinin tasvirinde tüm perdeleri ortadan kaldıran bir güç sezilir.209

Kuprin, mecazi olarak kapitalizmi acımasız bir puta, insan kanıyla beslenen aç gözlü bir canavara benzeten ilk yazar değildir. E. Zola, D. N. Mamin-Sibiryak,

Gleb Uspenski gibi yazarların eserlerinde de sermaye, aynı şekilde canavar olarak yansımıştır.210

K. Paustovski tasvirlerin isabetli oluşuyla ilgili bir örnek getirir kendi yaşamından: “Kuprin Yuzov fabrikasında 1896 yılında bulunmuş. Ben de 1916 yılında, tam yirmi yıl sonra orada çalışma fırsatı buldum, fakat Donbass’ta aynen

Kuprin’in “Moloh”ta anlattığı ortamı gördüm.” 211

207 A. A. Volkov, 1962, s. 47. 208 ibid, s. 47. 209 ibid, s. 48. 210 ibid, s. 48. 13 Paustovski K., “Potok Jizni (Zametki o proze Kuprina)”, http://www.bibl.ru /potok-zhizni.htm.

1901 yılından itibaren Kuprin’in edebi faaliyetlerinde yeni bir dönem başlar.

Birkaç yıl ülke genelinde bir taşra gazetecisi hüviyetiyle dolaştıktan sonra

Peterburg’a gelir. Daha önce yazarlarla tesadüfi tanışmalarının aksine şimdi bizzat edebiyat yaşamının ortasına girmiş, hatta sık sık ziyaret ettiği Moskova’daki yazarlar

çevresine de girmiştir. “Moloh”, “Olesya” vb. pek çok başarılı eserin yazarının adı geniş yazar ve okuyucu çevrelerinde iyice tanınır olmuştur. Kuprin’in edebiyat faaliyetlerindeki bu yeni dönemi, devrim öncesine rastlar. Kuprin bu sıralar ustalığını ve bakış açısını geliştirmek için öncü edebiyat güçleriyle tanışmak istemektedir.

Ayrıca o dönemlerde şöhretlerinin zirvesindeki L. Tolstoy, A. P. Çehov ve M. Gorki ile şahsi ilişkiler kurmak arzusundadır.212

“Olesya” öyküsü, belki de erken dönem Kuprin eserleri içinde, genç yazarın klasik Rus edebiyatı geleneklerine derin ve çok yönlü bağlılığını gösteren en önemli

öyküsüdür. Bu eserde Tolstoy’un “Kazaklar” öyküsünde formülüze ettiği; medeniyetin bulaşmadığı ve bozmadığı yabani bir örnek insan tipi yaratmak ve bu insanı kültürlü denilen toplumla temasa geçirmek, fikri yatmaktadır. Kuprin, bilindiği üzere Tolstoy’un bu olağanüstü eserini çok sevmektedir ve defalarca büyük bir heyecanla bu öyküden bahsetmektedir. Bununla birlikte Kuprin’in öyküsünün

XIX yy. Rus nesrinde Turgenyev çizgisiyle de bağı olduğu kolayca görülür. Zayıf iradeli, kararsız kahramanların, davranışlarında cesur ve kendilerini saran duygulara sonuna kadar sadık kalan kadın kahramanlarla karşı karşıya getirilmeleri de her iki yazarı yakınlaştıran öğelerdir. “Olesya” öyküsündeki İvan Timofeyeviç tipi ister istemez bize Turgenyev’in “Asya” ve “Bahar Seli” öykülerindeki erkek kahramanları hatırlatmaktadır.213

212 A. A. Volkov, 1962, s. 107. 213 B. N. Afanasyev, 1972, s. 34. Kuprin, ele avuca sığmaz, coşkulu karakteri sebebiyle sistematik ve düzenli olarak edebiyatla uğraşmaz. Haftalarca, bazen aylarca hiçbir şey yazmaz, sadece büyük bir ihtirasla ve bazen bilinçsiz bir şekilde gerçekleri, izlenimleri sindirirdi.

Fakat yazı masasına oturduğu zaman etrafını unutur, kendini tümüyle yazmaya verirdi.214

Kuprin’in eserlerinde, A. Çehov’da, İ. Bunin’de ve devrin diğer realist yazarlarında olduğu gibi, Rus taşrası “ayı inlerine” kadar geniş bir şekilde işlenmiştir. Şehirleri, özellikle Rusya’nın güney kesimi, limanları, balıkçıları, işçi köyleri, çok uluslu ve karmaşık rıhtımlarıyla ele alınmıştır.215

F. D. Batyuşkov’un aktardığı bir anıya göz atalım: “Novgorod vilayetinde köyde komşularımıza atla yaptığımız ziyaretten dönüyorduk. Eve yaklaşırken tarlanın ezilmiş olduğunu fark ettim: birinin atı yulaf tarlasına girmiş. Atı kovalamak için koştum, fakat Aleksandr İvanoviç onu perçeminden tuttu ve eve getirdi. Sırtına bindi balkon merdivenlerine çıkarttı. Kaprisli bir çocuk gibi onun evde gecelemesi için

ısrarda bulundu ve karyolasına bağladı. ‘Ben, atın ne zaman ve nasıl uyuduğunu

öğrenmek, onunla aynı ortamda bulunmak istiyorum’, dedi. Ertesi gün aynı hikaye tekrarlandı; fakat başka bir at getirildi. Aleksandr İvanoviç ona baktı, doyurdu, suladı ve ne zaman ki odası ahır gibi kokmaya başladı, bu deneylerine o zaman son verdi.” 216

1899 yılında tanıştığı Kuprin’in gözlemciliği, onun sosyal adaletsizlik konusunda açıkça ve cesurca yazabilme yeteneği Çehov’un beğenisini kazanmıştır.

Bu sebeple Çehov, Kuprin’in kaderinde çok olumlu bir rol oynamıştır. 1901 yılından

214 ibid, s. 38. 215 Kolobayeva L.A., “Preobrazaovanie idei malenkogo çeloveka v tvorçestve A.İ.Kuprina”, izd. Moskovskogo Universiteta, 1987 / http://www. kuprin.net. 216 Etov V., “Teplota ko vsemu jivuşçemu (Uroki Kuprina)” / http://www.kuprin.net. itibaren de pek çok kez bir araya gelmişler ve düzenli olarak mektuplaşmışlardır.

Çehov, Kuprin’e “Sirkte” öyküsünün yazım aşamasında yardımcı olmuştur.

Çehov’un Kuprin’e tavsiyelerinden biri de; Her türlü engeli aşarak mümkün olduğunca çok yazarak kararlı bir şekilde amaçladığı hedefe gitmektir. Çehov,

Kuprin’e en yakın yazarlardan biridir. Her ikisinin de arayışlarında güzel bir geleceğe duyulan özlem vardır.217 Çehov ve Kuprin’in üzerinde çalıştıkları konu; küçük, orta sınıf ve silik insanın yaşamıdır. Ne kahraman kişiler, ne de karşılaştıkları büyük, ilginç, akıllı şahsiyetler sanatçıların ilgisini çekmez. Onlar özellikle kimsenin bilmediği, toplumun genelini oluşturan isimsiz bireylerle ilgilenmişlerdir.218

1901-1904 yılları arasında yazılarını Jurnal dlya vseh ve Mir bojiy dergilerinde yayımlatır. Peterburg ve Moskova’nın demokratik yazarlar çevrelerine katılır. İvan Bunin ile yakınlaşır. Leonid Andreyev (o zamanlar demokrat görüşlere sahipti), A. Serafimoviç, N. Garin-Mihaylovski, V. Veresayev, E. Çirikov, S.

Skitalets, S. Yuşkeviç, N. Teleşov vb. pek çok yazarla tanışır. Moskova’da bulunduğu zamanlarda genç ve yaşlı kuşak realist yazarların bir araya geldiği Sreda edebiyat grubunun toplantılarına katılır. Sreda grubunun toplantılarına bu gruba büyük etkisi olan Gorki de katılmaktadır.219

XX. yy.ın başlarında hayli genişleyen dekadanlık, Vesı, Pereval, Zolotoye runo ve Novıy put gibi yayın organlarında eserlerini vermektedir. Bir diğer edebi kamp ise fikir ve sanatsal açıdan dekadanlığın karşısında bulunan Znaniye dergisi etrafında faaliyet gösteren realist yazarların oluşturduğu gruptur. Fikri ilham

217 A. A. Volkov, 1962, s. 108. 218 Lit. Krit. Stati, Vorovski V. V. , Moskva 1956, s. 276 / A. A. Volkov, 1962, s. 109. 219 A. A. Volkov, 1962, s. 111. kaynağının Gorki olduğu bu yayınevi, XX. yy. başındaki ilerici ve demokratik edebiyatın merkezi olmuştur.220

İlerici yazarlarla münasebetleri Kuprin’i sadece fikirsel açıdan zenginleştirmemiş, aynı zamanda bu münasebetler onun için bir ustalık okulu olmuştur. Kuprin çabucak, kolayca yazardı ve genellikle bir kez daha yazdıklarını gözden geçirmezdi. Jurnal dlya vseh dergisinin redaktörü V. S. Mirolyubov,

Kuprin’in edebi şahsiyetinde büyük yeri olan usta stilist İvan Bunin ve nihayetinde bir süreliğine yazarın düşüncelerinin hakimi olan Gorki, Kuprin’den dil ve üslup

üzerine gayretli bir çalışma sarf etmesini istemişlerdir. Znaniye yazarlar grubunda hakim olan yaratıcı atmosfer, Kuprin’i ciddi düşüncelere ve yaratıcılığını geliştirmeye sevk etmiştir.221

İ. Bunin, Kuprin’le ilgili olarak şöyle der: “Tanışmamızın ilk yıllarında çoğu zaman Odessa’da karşılaşırdık. Burada, her şeye nasıl boş verdiğini, günlerini kah limanda, kah en adi meyhane ve birahanelerde geçirdiğini, en berbat otel odalarında gecelediğini görürdüm, hiç bir şey okumaz, limandaki balıkçılar, sirkteki güreşçiler ve palyaçolar dışında hiç kimseyle ilgilenmezdi...”222

900’lü yılların başı Kuprin için edebiyat çalışmalarında daha ziyade ilginç ve sorumluluk zamanlarıdır. Doğru yolda olduğuna kanaat getirmiştir. “Sirkte” öyküsü için L. N. Tolstoy’dan övgüler almıştır. Hatta Tolstoy, Çehov’dan Kuprin’in

“Minyatürler” kitabını göndermesi ricasında bulunmuştur.223 Tolstoy, sonraki yıllarda da Kuprin’in sanatını izlemeye devam etmiştir. Genç yazara her taraftan

övgü dolu sözler gelmektedir. Fakat yine de Kuprin çalışmalarından ve yaşamından

220 ibid, s. 111. 221 ibid, s. 114. 222 Bunin İ.A., “Kuprin”, / http://www.kuprin.net. 223 A. A. Volkov, 1962, s. 116. memnun değildir. Mir bojiy dergisinin redaktörlüğünde çok çalışmakta, bir sürü el yazmasını ve taslağı okuyup tasnif etmektedir. Bu ise sanatsal faaliyetlerine hiç zaman bırakmamaktadır. Ayrıca kayınvalidesinin sahibi bulunduğu bu dergide yayımlanan yazılarının güya akrabalık ilişkileri sebebiyle yayımlandığına dair söylentilerden de usanmıştır.224

Kuprin büyük bir ilgiyle ev, daire, dört duvar arasındaki insanı değil de,

“sokaktaki” insanı tasvir eder. Öykülerinden birinin adı da “Sokaktan”dır. Sokaktaki insanın yaşamını, onun kendine benzer insanlarla ilişkiye girdiği bir sirk arenasında, bir meyhanede, kafede veya çalışma ortamında bulunuşunu, Balaklavalı balıkçıların yaşamını tasvir eder.225

1905-1907 yılları arasında gerçekleşen ilk Rus devrimi Rus işçi ve köylülerinin özgürlük mücadelesinde önemli bir yer tutar. Bu devrim sırasındaki olaylar Rus edebiyatına muazzam bir etki yapmış ve gelişme kaydettirmiştir. Znaniye yazarlarının eserlerinde sıradan insan konuları, demokratik bilincin uyandığı sıradan insan konularına yönelmiştir.2261904-1907 yılları arasında Znaniye’de 19 seçme eser yayımlanmış, yedi yüz bin baskısıyla ulaşmıştır. Bu dönemde önemli sayılan eserlerden bazıları: Kuprin’in “Düello”, Veresayev’in “Savaşta”, Skitalets’in “Sahra

Mahkemesi” ve “Orman Yandı”, Kipen’in “Ekimde”, Gusev-Orenburgski’nin

“Babaların Ülkesinde”, Ayzman’ın “Çakal Eriği” ve “Buzların Çözülmesi”,

Yuşkeviç’in “Yahudiler” ve “Açlık”, Çirikov’un “Köylüler”dir. Bu eserlerde birinci devrim hareketi öncesi Rus toplumunun değişik katmanlarının yaşamındaki önemli

224 ibid, s. 117. 225 Kolobayeva L.A., “Preobrazaovanie idei malenkogo çeloveka v tvorçestve A.İ.Kuprina”, izd. Moskovskogo Universiteta, 1987 / http://www. kuprin.net. 226 A. A. Volkov, 1962, s. 153. konulara parmak basılmıştır. Kritik realizm sanatçılarının eserleri fikirleri ve dilleri açısından büyük kitlelerin anlayabilecekleri şekildeydi.227

Birinci Rus devrimi sırasında yaşanan olaylar Kuprin için ciddi bir sınav niteliği taşımaktadır. Bu sınavda vatandaş olarak olgunluğa erişip erişmediği, demokrat bir kişiliğinin olup olmadığı kontrol edilmektedir. Kuprin bu tarihi günlerde gerçek bir sanatçı ve vatandaş olduğunu ispat etmiştir. 1905 yılında

Balaklava’ya yerleşir, sık sık Sevastopol’u ziyaret eder. Oçakov zırhlısındaki denizciler isyan etmiştir. Kuprin bu isyanın acımasızca bastırılışına şahit olur ve

“Sevastopol’daki Olaylar” denemesini yazar.228

Kuprin, Sevastopol’deki olayları tasvir ederken sadece tartışmasız en iyi yazılarından birini; Rus basınında 1905 yılında yazılmış en kuvvetli politik makalelerinden birini oluşturmamış, aynı zamanda önemli, ciddi anlamda bilimsel değeri olan tarihi bir doküman da oluşturmuştur.229

Kuprin’in askeri öykülerinde ilk kez onun yeteneğinin (İ. Bunin’in deyişiyle

“olağanüstü yeteneğinin”) ender özellikleri ortaya çıkmıştır.230

Kuprin 1905 yılında “Düello” romanını yazar. Bu eser Rus edebiyatının en büyük eserleriyle aynı sıraya dahil olur. “Düello”da Kuprin sadece büyük bir yazar olarak kendini göstermemiş, aynı zamanda bir ilke de imza atmıştır. Zira ne kendisinden önce ne de kendisinden sonra hiç kimse XIX. yy. sonu XX. yy. başındaki askeri ortamı böylesine ustalıkla ve güçlü bir şekilde tasvir etmemiştir.231

227 ibid, s. 157. 228 ibid, s. 159. 229 P.N., Berkov, 1956, s. 74. 230 Paustovski K., “Potok Jizni (Zametki o proze Kuprina)”, http://www.bibl.ru /potok-zhizni.htm. 33 A. A. Volkov, 1962, s. 169.

“Düello”, birinci devrim sırasındaki özgürlük mücadelesine büyük katkı sağlamıştır. Bu kadar büyük bir toplumsal yankı uyandırması boşuna değildir. A. A.

Volkov’un belirttiğine göre; gerici askeri çevreler, yazarı orduya ve subaylara karşı iftira atmakla suçlamışlardır.232

K. Çukovski, “Onun eserleri ilk günkü tazeliğini muhafaza eder. Sanki dün yazılmış gibidirler. Bu eserleri okuduğunda insan aynen elli yıl önce olduğu gibi, yine heyecanlanır.”, demektedir.233

Eserlerinin uzun süre değerinden bir şey kaybetmemesinin pek çok sebebinden birisi de; bu öykülerin ihtirasla yazılmış olmalarıdır. Bunların hiçbirinde kayıtsız bir sayfa yoktur. “Moloh”, “Düello”, “Gambrinus” (Гамбринус)’un yazarının lügatinde nesnelere karşı sakin bir ilişki kurma yoktur.234

1905-1907 yılları arasında yaşanan birinci devrim girişiminin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından Rus tarihinde on yıllık istibdat dönemi daha devam etmiştir. Bu dönemde bir kısım yazarlar erotik konulara yönelmiş, Sologub ve

Artsıbaşev gibi bir kısım yazarlar da “Kanatlı Eros”u, devrim karşıtı öğretilerle birleştirmişlerdir. D. Ayzman, L. Andreyev, E. Çirikov vb. gibi bazı demokratik

çevre yazarları taraf değiştirmişlerdir. Devrim karşıtı yazarların ana konusu; devrimci, mücadeleci tiplerin gözden düşürülmesi olmuştur.235 1905 devriminin başarısızlıkla sonuçlanmasını Kuprin geçici bir durgunluk dönemi olarak değil, kurtuluşa yönelik tüm ümitleri yok eden büyük bir felaket olarak algılamıştır ve belli

ölçüde gerici basından etkilenmiştir.236

232 ibid, s. 201. 233 Çukovski K., “Kuprin”, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t.t.1, Moskva. 1964, s. 3-40. 234 a. g. m. 235 A. A. Volkov, 1962, s. 224. 236 ibid, s. 227. “Olesya”nın yazarının; aşkın ve güzelliğin, kadının destanını yazdığı bilinmektedir. Fakat gericilik döneminde Kuprin de Dekadanların yaymaya çalıştığı; kadına karşı hafif ilişkilerin tesirinden kurtulamamıştır. “Deniz Hastalığı” öyküsü bu

şekilde yazılmıştır. Gorki bu öykü hakkında şöyle der: “Şahsiyetin tahrip edilmesi.

Kuprin de yazar arkadaşlarından geri kalmamak arzusuyla sosyal demokratları bir gemi uşağının tecavüz sahnesini anlatmak suretiyle sattı”.237

Devrim öncesi yıllarda Gorki, Kuprin için neredeyse düşüncelerinin hakimi durumdadır. Devrim başarısızlıkla sonuçlanıp Gorki yurt dışına gittiğinde Kuprin,

Gorki’nin etkisinin azaldığını hissetmiştir. Bu dönemde dekadanların felsefe ağırlıklı düşünceleri üzerine inşa ettiği “Öğrenci” (Ученик) öyküsünü yazar. Gorki bu esere de olumsuz görüş bildirir: “Kitabı bugün aldım, Kuprin’i okuyorum. Aklım almıyor.

‘Öğrenci’ zayıf, düzensiz yazılmış ve konusu da anekdotu andırıyor... Kısacası ben olsam bu öyküyü Znaniye’de yayımlamazdım.” 238

P. N. Berkov, Kuprin’in “Düello” öyküsünde yakaladığı başarının üzerine hiçbir zaman çıkamadığını, sanatında giderek bir düşüşün yaşandığını iddia etmektedir. Bu dönemde Kuprin “Genelev” (Яма) romanı üzerinde çalışmaktadır; bu arada da 1912-1913 yılları arasında “Kara Şimşek” (Черная молния), “Aforoz”

(Анафема) vb. sanatsal değeri yüksek eserler yazmıştır. 1917 devrimi öncesi dönem,

Kuprin’in sanatının en verimli dönemidir. Kuprin’in realist yazarlığı bırakıp mistik yazarlığa başladığı iddiasına katılmak mümkün değildir. A. A. Volkov’a göre;

Kuprin’in bu dönemdeki sanatı incelenecek olursa; onun önceden olduğu gibi yine realist kaldığı görülecektir.239

237 ibid, s. 228. 238 ibid, s. 235. 239 ibid, s. 242. “Gambrinus” öyküsü Tolstoy’un büyük beğenisini kazanmıştır. Tolstoy pek

çok kez bu eserin dilini övmüştür. “Gambrinus”un dilini “mükemmel” olarak nitelemiş ve aile ortamında yüksek sesle okumuştur. A. Volkov’a göre; Kuprin’in dilinin hangi özelliklerinin Tolstoy’u etkilediğini anlamak güç olmasa gerek. Tolstoy her şeyden ziyade sadelik ve doğallığa değer verir. Uydurma, yapay karşılaştırma ve mecazlara karşı çıkar.240

İ. Bunin’in meşhur olduktan sonra, şöhretin Kuprin’i değiştirmediği, kendisine ünlülerden oluşan bir topluluk arayışına girmediği, eskiden olduğu gibi yine sirk artistleri, jokeyler ve balıkçılarla dostluklarını sürdürdüğünü, ukalâ edebiyat değerlendiricilerinden uzak durduğunu yazar.241

Kuprin entelektüel çevrede beklentilerini bulamadığı zamanlarda demokrasiye olan inancını kaybetmiş gibi olsa da, sıradan insanların yaşamlarını, cesareti, gerçek dostluğu anlattığı eserlerinde yine insana, güzelliğe olan inancını hep canlı tutar. “Listrigonlar” (Листригоны)242 adıyla yayımladığı denemeler serisini

1907-1911 yılları arasında kaleme almıştır. Bizzat içlerinde yaşadığı Balaklava’lı cesur ve gözü pek balıkçıları anlatır bu denemelerinde.

İnsan ve doğa arasındaki ilişkiler Kuprin tarafından çok yönlü olarak açılır.

Deniz emekçileri için doğa hem ana, hem de üvey ana gibidir. Kuprin, en zor çalışma

şartlarında da bulunsa felaketlerle savaşan ve galip gelen insanlara övgüler yağdırır.

İnsan yaşamının en büyük problemlerinden birini bu şekilde çözmüştür yazar.

Kuprin’in insan ve doğa problemine estetik yaklaşımı onu Jack London ile yakınlaştırır. “Listrigonlar”ı yazarken eserleriyle tanıştığı Jack London’un

240 ibid, s. 263. 241 Nikulin L.V., “Çehov, Bunin, Kuprin”-Literaturnıe portretı. M., 1960 / http://www.kuprin.net. 44 Odisseya Poema’sında geçen, insan yiyen, savaşçı mitolojik bir halk.

öykülerinde “Canlı, gerçek bir kan, muazzam bir şahsi tecrübe, yaşanmış acılar, emek ve gözlemlerin izlerinin hissedildiğini” belirtir. Bu sözleri Kuprin için de söylemek mümkündür.243

Özellikle “Listrigonlar”da doğal olana duyulan özlem, insan ruhunu öldüren medeniyete duyulan antipatide Kuprin, L. Tolstoy’a yakın bir görüş içindedir.

Burada özellikle Tolstoy’un Kuprin üzerindeki etkisi açıkça hissedilmektedir.

Tolstoy’un ölümü münasebetiyle 1910 yılında kaleme aldığı “Temize Çıkmamız”

(Наше оправдание) isimli makalesinde; Tolstoy’da kendi sanatı için karakteristik olan özelliklerin altını çizmiştir: “O bize, biz körlere ve can sıkıcı varlıklara, dünyanın, gökyüzünün, insanların ve hayvanların ne kadar güzel olduğunu göstermiştir. O bizlere, biz güvensiz ve cimri insanlara, her insanın iyi, merhametli, ilginç ve güzel olabileceğini anlatmıştır ” 244

Kuprin, Rus edebiyatını derinden, içten ve ihtirasla sever, Rus söz sanatının kaderiyle ilgili konuşmaktan hoşlanırdı. 1908 yılında yayımlanan bir röportajında

şöyle der: “Rus edebiyatının muazzam geleceğine inanıyorum...Ne gericilik, ne

Dekadanlar, ne yeni kuşak Sembolistler, ne de zabıta memurları, hiç kimse onu mahvedemez, onun ışığına engel olamaz.” 245

İncil’den alınan motiflerle süslenen aşk hikayesi “Sulamif”, Gorki’nin olumsuz eleştirilerine hedef olur. Gorki, aşkın dünyada kaybolmayan yegane değer olduğu konusunun işlendiği bu esere gerçekçilikten kaçış semptomu damgasını vurmuştur. Fakat burada Gorki’nin, edebiyatı halkın özgürlük mücadelesine katkı sağlamasını görmek arzusuyla yaptığı bazı değerlendirmelerde bazen hatalı

243 A. A. Volkov, 1962, s. 277. 244 ibid, s. 285. 245 Birjevıye Vedomosti, 1908, 22 Ocak No: 10313 / P. N., Berkov, 1956, s. 192. davrandığını belirtmek gerekir.246 Buna karşılık V. V. Vorovski, Kuprin’in öyküsüne olumlu yaklaşmıştır. Öykü Vorovski için “Kadın güzelliğinin ve gençliğin marşı” gibidir. Böyle bir marş olma özelliğiyle “Sulamif”, Rus edebiyatında önemli bir yer tutmaya ve yeni nesilleri etkisi altına almaya devam edecektir.247

“Kızıl Bilezik” öyküsü sadece Kuprin’in sanatında değil, aynı zamanda Rus edebiyatında da önemli bir yer tutar. Kuprin’i fikirsel bunalımları nedeniyle sert

şekilde eleştiren Gorki, “Kızıl Bilezik” öyküsünden çok memnun kalmıştır: “Ne kadar güzel bir şey ‘Kızıl Bilezik’, diye yazar E. K. Malinovskaya’ya, Olağanüstü!

Öylesine mutluyum ki, bayramınızı kutlarım! Güzel bir edebiyat başlıyor!..” diyerek sevincini dile getirir.248

Kuprin’in çalışma masası “Tahta Albüm” adını verdiği boyasız, akağaç tahtasından yapılma bir masadır. Üzerinde pek çok edebiyatçının imzası ve yazıları vardır. Kuprin, kendisini ziyaret edenlerden bu masaya yazı yazmalarını rica ederdi.249

Kuprin’in kendine özgü fikirsel ve sanatsal tutumu onun eserlerine ülkede yaşanan olayların tarihi bir ceridesi gibi bakılmasına sınırlı manada imkan tanımaktadır. Her ne kadar “Düello”, “Kıdemli Üsteğmen Rıbnikov” (Штабс-

Капитан Рыбников) ve “Gambrinus” gibi eserlerinde oldukça hissedilir olmasına rağmen, eserlerinde ülkede yaşanan olaylar doğrudan toplumsal- politik manada bir

çıkış yapmamıştır. Rus toplumunda yeniden başlayan devrim hareketleri, Kuprin’in sanatında oldukça kendine has kırılmalarla ifadesini bulmuştur. Toplumun geniş

246 A. A. Volkov, 1962, 295. 247 ibid, s. 297. 248 ibid, s. 309. 249 Çukovski K., “Kuprin”, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t.t.1, M. 1964, str. 3-40. çevrelerinde politik çıkarların canlanması, işçi hareketinin yeniden yükselişe geçmesi edebiyatta oldukça güzel bir atmosfer yaratmıştır.250

Genel toplumsal dirilişin canlandığı yıllarda Kuprin’in kendine özgü optimizmi daha bir kararlı hal almıştır. 1912 yılında düşüncelerinin Gorki’nin fikirleriyle birebir örtüştüğü “Kara Şimşek” öyküsünü yazar.251

1910 yılında bir gazeteye verdiği röportajda kanlı halüsinasyonlar yaşadığı bir ortamda yazmanın ne kadar zor olduğundan yakınmaktadır. Çoğu kereler karamsarlığa kaptırır kendini. Ruhsal buhranlar yaşadığı bu dönemde yine maddi sıkıntılar çekmektedir. Bir dizi yayınevi ile imzaladığı anlaşmalar onu sıkıştırmaktadır. Hayat şartlarının zorlamasıyla bu dönemde bazen acelecilik izleri taşıyan öyküler yazmıştır. Kuprin’in bizzat kendisiyle de savaşması gerektiği anlar olmuştur. Onu bazen olmadık ortamlara ve davranışlara sürükleyen hareketleri ününe zarar vermektedir. Bu güçlü adamın sağlığı da zayıflamaya başlar. Sinir sistemi bozulur, halüsinasyonlar görmeye, neredeyse sara nöbetleri geçirmeye kadar varan sağlık problemleri yaşamaya başlar. Nihayet 1912 yılında bu ortamdan kurtulur ve güçlükle temin ettiği bir miktar parayla Nice’e, ilk yurt dışı seyahatine çıkar.252

Kuprin burada da halkın sıradan insanlarının yaşamıyla tanışmak için can atar. Balıkçılarla, arabacılarla, şoförlerle, işçilerle dostluk kurar. Hatta dost olduğu balıkçıların beraber ağ atmak için Kuprin’i bekledikleri olur. Kuprin buradaki gezisinin sonunda birkaç denemeden oluşan “Gök Mavisi Kıyılar” (Лазурные

берега) gezi yazısını kaleme alır.253

250 A. A. Volkov, 1962, 312. 251 ibid, s. 314. 252 ibid, s. 325. 253 ibid, s. 326. Kuprin tarzının kendine has bir diğer özelliği; not defteri kullanmasıdır.

Kuprin’in bir sandık dolusu not defteri olduğundan bahsedilir. Bu defterlerin bir kısmı arkadaşları, eşi ve biraz da jandarma baskınlarında kaybolmuştur.254

Özel olarak, kişisel, dahası mahrem karakterli şeyleri kaydederek, aynı zamanda yaşamsal gerçekleri ve açıklıkları gözlemleyerek Kuprin özel bir tarz geliştirmiştir: bunu da kahramanlarının hareketlerinin tasviri, bazen bu hareketlerin derin psikolojik sebeplerini vererek, iç monologlarla, bazen de seyrek de olsa diğer kahramanların sözlü anlatımlarıyla sağlar.255

Her meslekten insanların; mühendisler, fabrika işçileri, tavernacılar, sirk artistleri, at hırsızları, keşişler, bankerler, hafiyelerin nasıl yaşadıkları ve nasıl

çalıştıklarını araştırma, öğrenme, anlama arzusu onu devamlı surette meşgul etmiştir.256

Kuprin’in devamlı olarak doğaya, basit insanlara yönelmesi, onun ruh yapısının karakteristik bir özelliğidir. Bu özellik edebi akımlarla ilişkilerine de yansımıştır. Çizgisi belli bir yayın organında devamlı surette yazmayışı, ebediyen

çektiği maddi sıkıntılarla açıklanabilir. Örneğin “Politikada partiler dışında, edebiyatta gruplar dışında, sanatta akımlar dışında” parolasıyla yayımlanan haftalık

Vesna gazetesinde ve F. Sologub tarafından oluşturulan ve edebiyatın sağ kanadında yer alan Dnevniki pisateley isimli, semboliklerin dergisinde yazılarının yayımlanmasına müsaade etmiştir. Bu, Kuprin’in çok sevdiği ve saydığı Çehov ve

Tolstoy’un geleneklerini, Rus edebiyatının demokratik geleneklerini, onu canlandıran estetik idealleri reddettiği manasına gelmez. Novıy jurnal dlya vseh

254 P. N., Berkov, 1956, s. 169. 255 ibid, s. 169. 256 Çukovski K., “Kuprin”, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t.t.1, M. 1964, str. 3-40. dergisinin gerici Goryavin’in eline geçtiğini öğrendiğinde Edebiyatçılar grubunun bu yayın organıyla ilişkilerini kesmesine dair kollektif bildiriyi imzalamıştır.257

Kiyevskaya mısl gazetesinde Rus edebiyatı ile ilgili olarak verdiği konferanslardan birinin özetinde şöyle der Kuprin: “Bütün eski yazarlar, realist yazarlar... Okuyucunun nasıl heyecanlandırılması, okuyucuya nasıl dokunulması gerektiğinin sırrını bilirlerdi. Günümüz yazarları bunu yapmıyorlar, yapanlar da gerektiği gibi yapmıyor. Fakat yine de onların arasında tüm Rus edebiyatının ideallerine katılmış sanatçılar da vardır. Gorki, Korolenko, Bunin, Serafimoviç,

Skitalets, K. Trenev bu yazarlar arasındadır. Fakat eski realist gelenek ve alışkanlıklara bağlı bu sanatçılardan başka bir grup var ki... Bunlar, yazdıkları şey

üzerinde düşünmeyen ve ne için yazdıklarını bilmeyen yazarlar grubudur. Sanat sanat içindir, günlük yaşam ve saireye ölüm gibi dövizler onların kamplarından

çıkmıştır.” 258

Kuprin, doğu şiirini, özellikle de canlı ve coşkun tabiatına uygun düşen Ömer

Hayyam’ın şiirlerini çok severdi. Sâdi ve Firdevsî’yi de severdi, bazen arkadaşlarının albümlerine Firdevsî’den dörtlükler yazar, çeviren olarak da kendi adını eklerdi.259

Kuprin’in bir gün bir başkasının dairesine giren profesyonel bir hırsızın neler hissettiklerini denemek istediğinden bahsedilir: “Yeri ve zamanı seçtim, eşyaları topladım, bavula yerleştirdim, fakat onları oradan çıkaracak kararlılığı kendimde bulamadım” dediği söylenir.260

257 A. A. Volkov, 1962, s. 340. 258 Kievskaya mısl, 10 Mart 1914, no. 69 / A. A. Volkov, 1962, s. 340. 259 Roşçin, N. Y., “Vospominaniya a . o Kuprine” , Gazeta “Vozrojdenie” (Parij) 1938 (9, 16, 23 Eylül) / http://www.kuprin.net. 260 Çukovski K., “Kuprin”, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t.t.1, M. 1964, str. 3-40. A. A. Volkov’a göre; “Genelev” öyküsü, Kuprin’in son büyük eseridir.

Ününü devam ettirmek için ilginç eserler yazmayı sürdürse de daha önce eriştiği sanatsal başarıları asla yakalayamamıştır.261

Edebiyattan daha derin düşünceler isteyen tarihi olaylar geliştikçe Kuprin’in toplumsal-politik fikirlerinin belirsizliği, sanatını daha da sınırlandırmakta ve ket vurmaktadır. Birinci Dünya Savaşı, devrin yazarlarının pek çoğu için önem arz eden bir meseleyi beraberinde getirmiştir: Savaşan ülkemize olan sevgimizi nasıl dile getireceğiz? Yazar, savaşın yalancı bir şekilde romantize edilişine karşı çıkmaktadır.

L. Andreyev, F. Sologub gibi yazarların başını çektiği edebiyattaki şovinist akıma dahil olmamıştır. Kuprin, savaşa; anavatanına karşı borcunu ödemekle mükellef Rus halkının hissesine düşen ağır ve can sıkıcı bir olay olarak bakmıştır.262

Kuprin, Rus halkının henüz devrime hazır olmadığı görüşündedir. 1917 devriminin anarşi ortamı, devrim mücadelesinin sertliği onu korkutmaktadır. Sovyet eleştirmenleri yazarın sosyalizm düşüncesini anlamadığını ileri sürerler. General

Yudeniç’in birlikleri Gatçina’ya geldiğinde oradadır yazar. Prinevskiy kray gazetesinin redaktörlüğünü yaptığı için yirmi gün sonra Beyaz Ordu birlikleriyle

şehri ve ülkeyi terk edecektir.

Helsinki’de bulunduğu sıralarda realist bir yazar olarak, kendisini ve sanatını doyuran, besleyen topraklardan uzak oluşunun kendisi için ne kadar trajik olduğunu hissetmiştir. Kuprin’in önünde, ülkesini terk eden realist yazarların pek çoğunda olduğu gibi aynı soru daha şiddetli bir şekilde durmaktadır: Ne hakkında ve nasıl yazacağım? Hangi fikirlerin savaşımı verilecek, hangi ruhsal değerlere dayanılacaktır? Sanatçı ne kadar büyükse ve sanatının kökleri anavatanının

261 A. A. Volkov, 1962, s. 370. 262 ibid, s. 370. toprağında ne kadar derine inmişse, başka bir ülkede bulunması da o kadar zor olur.263

Kuprin’in Paris’teki göçmenlik yaşamında ilk karşısına çıkan kişiler:

Sembolizm akımının temsilcileri Z. Gippius ve D. Merejkovski, bir de o zamanlar bu grubun etkisinde kalan yakın arkadaşı İvan Bunin’dir. Bunin, bu etkiden kurtulduktan sonra sanatsal yönden çok başarılı eserler vermiştir. Sembolistlerin karamsar düşünceleri, yaşamın ressamı, büyük yazar Kuprin’e uymaz. Realizmden sembolizme geçmesi mümkün değildir. Şmelev, Yuşkeviç gibi bazı yazarlar böyle bir değişim yaşasa da bu değişim Kuprin’e mümkün görünmemektedir. Gerçek yaşamın yazarı, gerçek olaylardan uzaktır. Göçmen yazarlar içinde bu yönüyle en zor durumda olan da Kuprin’dir.

Durumunun dramatizmini 1926 yılında verdiği bir röportajda bizzat kendisi yansıtır: “Turgenyev burada, Paris’te yazdı. Rusya’nın dışında yazabildi. Fakat o tamamen Avrupai bir adamdı. Burada kendi evi, en önemlisi de iç huzuru vardı.

Gorki ve Bunin, Capri’de mükemmel öyküler yazdılar. Bunin orada “Köy”ü yazdı...

Fakat onun o zamanlar, uzakta bir yerde geri dönebileceği bir evinin olduğu duygusu vardı. Şimdi bu duygu yok ve olamaz da. Ateş yağmurunun altından, hayatımızı kurtarıp saklandık... Ne hakkında yazacağız ki? Buradaki yaşam gerçek değil. Burada yaşayamayız biz. Göz hafızasıyla Rusya’yı yazamıyorum. Bir zamanlar orada yaşadım, neler mi yazdım? Balaklava’lı işçileri yazdım ve onların yaşamını ben de yaşadım, onlarla akraba oldum. Yaşam beni kendine çekti, benimle ilgilendi,

263 ibid, s. 398. ben de yaşadığım kişilerle birlikte yaşadım. Yaşamda ihtirasla çabaladım durdum, onu içime çektim... Peki şimdi ne olacak?’’264 Bu itiraf, sanatçı Kuprin’in yeteneğinin azalmasının ana sebeplerini açıklar mahiyettedir.

Kuprin 7 kasım 1937 de Kızıl Meydan’da icra edilen geçit resmine davet edilir. Burada gördüklerinin izlenimlerini iki gün sonra Komsomolskaya pravda gazetesinin muhabirine verdiği bir röportajda anlatır. Bu, onun basında son kez yer almasıdır. Gazetenin 10 Kasım 1937 tarihli baskısında yayımlanır bu röportaj.265

“Kendi çağında çok şey yaşadım, çok izlenimim oldu, fakat 7 Kasımda Kızıl

Meydan’da gördüklerim bende çok derin izlenimler bıraktı. Kızıl Ordu’nun unutulmaz tören geçişi; sadece bu bile büyüleyici bir seyirdir. Bu seyir hem ruha, hem kalbe hitap ediyor...”266

Bu röportaj, neredeyse bitkisel bir hayat yaşayan büyük yazarın kullandığı

üslupta değildir. Röportajın, gazeteciler tarafından bir nevi Kızıl Ordu methiyesini dönüştürüldüğüne dair şüphe vardır. Fakat belki de yazarı devrin geçerli olan ideolojisine yakın tutarak onun Rus toplumunda kabul görmesi amacıyla da yapılmış olabilir. Zira daha Paris’teyken karşılaştığı İ. Bunin’i bile tanımakta zorlanan,

Rusya’ya geldiğinde hepten acınacak bir durumda olan bir kişinin bu satırları yazması beklenemez.

Sovyet edebiyat bilimcileri, Kuprin’in XX. yy. Rus edebiyat tarihindeki rolünün önemli olduğu konusunda çoktan görüş birliğine varmışlardır. Kuprin kuvvetli bir realist yeteneği olan, Dekadanlık ve mistisizmle alakası olmayan, ustalığın üst basamaklarına çıkmış, zengin, isabetli ve ahenkli bir edebiyat dili

264 Krasnaya Gazeta, Veçerniy Vıpusk, 6 Ocak 1926, no. 4 / A. A. Volkov, 1962, s. 404. 265 B. N. Afanasyev, 1972, s. 150. 266 Komsomolskaya Pravda, 1937, 10 Kasım / B. N. Afanasyev, 1972, s. 150. yaratmış bir yazardır. Tüm hata ve tezatlıklarına rağmen Kuprin XX. yy’ın ilk on yılında öncü Rus edebiyatında önemli bir yer tutmaktadır.267

267 P.N., Berkov, 1956, s. 5. BÖLÜM III

KUPRİN ÜZERİNE YAPILAN ÇALIŞMALARA GENEL BİR BAKIŞ

А. KİTAPLAR:

1. Sobraniye Soçineniy v 9-ti t.t.1-9: Kuprin A. İ., Red. E.Rotstein i P.Vyaçeslavov.-M.:Pravda., 1964. E. Rotşteyn ve P.Vyaçeslavov redaktörlüğünde 1964 yılında 400.000 adet basılan bu toplu eserlerin birinci cildinde Korney Çukovski tarafından kaleme alınan

37 sayfalık bir giriş makalesi yer almaktadır. Kitapların tümünde; eserlerinden etkilenen ressamların yaptıkları resimler vardır. Hemen her cildin sonunda o devreye ait genel bir değerlendirme ve her eserle ilgili açıklama bölümleri mevcuttur.

Özellikle öykünün yazılma motifleri, düzeltme metinleri, vb. konuları bulmak mümkündür. Gerek araştırmacılar, gerekse mütercimler için zengin bir materyal oluşturmaktadır.

Her bir ciltte yer alan öykü sayısı ve ait olduğu yıllar aşağıya çıkarılmıştır:

Birinci cilt 1889-1896 39 öykü,

İkinci cilt 1896-1900 23 öykü,

Üçüncü cilt 1901-1905 21 öykü,

Dördüncü cilt 1905-1907 20 öykü,

Beşinci cilt 1908-1913 30 öykü,

Altıncı cilt 1914-1916 18 öykü,

Yedinci cilt 1917-1929 35 öykü,

Sekizinci cilt 1930-1934 14 öykü,

Dokuzuncu cilt 1895-1937 21 deneme, 5 anı, 20 makale ve 5 skeç. Elbette bu dokuz ciltlik toplu eserler yazarın tüm edebi mirasını içermemektedir. Daha 6 yaşındayken yazmaya başladığı ve yaşamı boyunca yazmaktan vazgeçemediği şiirleri, yakınları ve çağdaşlarıyla yazışmalarını içeren mektupları, 1919 yılında Beyaz Ordu güçleriyle birlikte Gatçina’dan ayrılırken yanına alamadığı pek çok eseri, bir dönem verdiği edebiyat konferansları bu seride yerini almamıştır. Kuprin üzerine kurulacak ve tüm yönleriyle usta yazarı aktaracak yeni bir komisyon çalışması tamamlanıncaya kadar mevcut en güvenilir kaynak olarak görünmektedir.

2. Aleksandr İvanoviç Kuprin- Kritiko-Biografiçeskiy Oçerk, Berkov P.N.: Red. V.A. Desnitskiy: AN. SSSR.-M.: 1956-1945. Berkov’un araştırması Önsöz, Çocukluk, Okul Yılları, İlk Edebiyat

Denemeleri, Alay Hizmeti, Gezginlik Yılları-Kiev, 1894-1900 Yılları Arasındaki

Öyküleri ve “Moloh” Öyküsü, Peterburg’da “Jurnal Dlya Vseh” ve “Mir Bojiy”

Dergilerinde, Gorki ile Yakınlaşma, “Düello”, “Sevastopol’daki Olaylar”dan Sonraki

Edebiyat Çalışmaları ve Gorki’den Uzaklaşma, Yeni Arayışlar, Gorki ve Kuprin’in

1908-1916 Yılları Arasındaki İlişkileri, 1900-1916 Yılları Arasındaki Öyküleri ve

“Genelev”, 1917-1919 Yılları Arasında Kuprin, Göçmenlik Yıllarında, Yeniden

Anavatanda, Kuprin’in Edebi Ustalığı başlıklarını taşıyan on üç bölümden oluşmaktadır. Kitap 195 sayfadır.

A. A. Volkov ağırlıklı olmak üzere B. N. Afanasyev’in bazı noktalarda görüşlerine katılmadığı Berkov, tartışmalı değerlendirmelerde bulunmuştur.

3. Tvorçestvo A. İ. Kuprina, Volkov A.A.-M.: Sov.Pisatel, 1962.-432 s. Volkov’un bu monografisi; Giriş, Sonuç, İlk Dönemler, Demoktatik Yazarlar

Arasında, Devrim Dalgasında, Hümanizme Bağlılık, Fırtına Öncesi, Ekim’den Sonra adlarını taşıyan bağımsız altı bölümden oluşmaktadır.

İlk eserlerinden başlayarak konu bütünlüğü içinde tüm eserleri üslup, dil ve anlatım özellikleri içinde detaylı bir şekilde incelenmiş, örnekler verilmiştir.

Volkov eserinde; Kuprin’i inceleyen diğer yazarların, özellikle Berkov’un, ileri sürdüğü bazı görüşlere katılmadığını farklı tezler ileri sürerek göstermiştir. Bir araştırma kitabı değil, ilginç bir roman yazmış sanki Volkov.

4. Aleksandr İvanoviç Kuprin, Kritiko-Biografiçeskiy Oçerk, Afanasyev B.N.-2-e, ispr. İ dop. İzd. –M.: Hudoj.lit., 1972, 175s. Afanasyev’in bu incelemesi: Yolun Başlangıcı, Kapitalizm Canavarı ve

“Doğal” İnsan, Yeni Asrın Başlangıcı, Düello, Fırtına Döneminde, Fırtınadan Sonra,

Genelev, Birinci Dünya Savaşı Yıllarında, Gurbette, Vatana Dönüş, Sonuç başlıklarından oluşan on bir bölümü ihtiva etmektedir.

Biyografisi, eserleri ile ilgili orta çaplı güzel bir çalışma. Her bölümün sonunda kaynakça içermektedir. Devrin yazarlarıyla olan münasebetleri, Rus edebiyatındaki yeri konusunda önemli ve güzel bilgiler vardır. Göçmenlik yaşamıyla ilgili bölüm biraz zayıf tutulmuştur.

5. A. İ. Kuprin, Krutikova N. E.-L., Prosveşçeniye Leningrad. Otd-nie, 1971, 119s.-(B-ka Slovesnika). Krutikova’nın kitabı üç ana, on ara bölümden ve kısa bir bibliyografyadan oluşmaktadır.

İlk ana bölüm “Unvan Arayışları” başlığı taşımakta ve bu bölümde

Kaynaklar, Kuvvetlenen İstidat, “Moloh”, Polesya Serisi; “Issız Orman” ve “Olesya” öyküleri incelenmektedir. Birinci bölüm yazarın doğumundan 1900 yılına kadar biyografisini ve sanatçı kişiliğini incelemektedir.

İkinci ana bölüm “Yükselme Dönemi”dir ve; Bataklıkta Bir İnsan Ölüyor,

Düello, Devrim ve Gericilik Zamanları alt bölümlerinden oluşmaktadır. Bu devrede devrin sosyal olaylarına kayıtsız kalmayışı, ilk ses getiren “Bataklık” ve Düello”

öykülerinin incelenmesi mevcuttur. Bu bölüm 1900-1911 yılları arasını kapsamaktadır.

Üçüncü ana bölüm “En Zor Yıllar” başlığını taşımaktadır. 1912-1938 yılları arasını kapsamaktadır. “Bitmek Bilmez Arayışlar 1912-1919, Gurbette On Yedi Yıl ve Dönüş alt başlıklarını içermektedir.

6. Godı Molodosti: Vospominaniya o A. İ. Kuprine, Kuprina-Yordanskaya M.-K., Sov. Lit., 1960, 242s. Kuprin’in ilk karısı Mariya Karlovna’nın yazarla ilgili çok ilginç ayrıntılar ihtiva eden güzel bir anı eseridir. Önsözü L. Nikulin tarafından yazılmıştır.

Anlatım; 1901 yılında Kuprin’in Peterburg’a gelişi ve Bunin ile birlikte

Davıdov ailesini ziyaretiyle başlatılmıştır. 1907 yılına kadar yazarla birlikteliği sırasında yaşadıkları olayları, yazarın edebiyat çevresiyle ilişkilerini, evliliklerini, gezilerini vb. olayları ilk ağızdan anlatır.

Kuprin’in göçmenlik dönemindeki yazışmalarına ve anılarına yer verilmemiştir. Devrin önemli sanat olaylarına Bunin, Çehov, Mamin Sibiryak ve

Gorki ile ilişkilerine, eserlerini yazarken yaşadığı sıkıntı ve heyecanlara yer veren güzel bir anı kitabıdır.

7. Kuprin v Peterburge-Leningrade, Fonyakova N.N., -L.: Lenizdat, 1986- 239s. (Vıdayuşç. Deyateli Nauki i Kulturı v Peterburge). Fonyakova’nın incelemesi Önsöz, Başkent, Puşkin Razyezjey ve Kazan

Meydanlarında, Gorki’nin Yanı Başında, “Yalnızca Demokrattım”, Genel

Aptallaşma Yılları, Taşra Şehri Gatçina’nın Rus Sakini, Vahşi ve Kültürsüz Hun

Orduları, Beyazlar Petrograd’dan Kaçıyor, Memleket Hasreti ve Acısı, başlıklarını taşıyan dokuz alt bölüm ile Kuprin’in Peterburg’da yaşadığı evlerin adreslerinin listesi ve bibliyografya bölümlerinden oluşmaktadır.

Kitapta; Kuprin’in on beş yıldan fazla bir süre yaşamını sürdürdüğü

Peterburg’daki çalışmaları ele alınmış, 1893 yılında Akademi sınavına girmek için gidişinden başlanmıştır. Peterburg’u konu olan öykülerinin, burada yazar çevresiyle ilişkilerinin ele alındığı güzel bir ihtisas kitabıdır.

8. Kuprin-Moy Otets, Kuprina K.A., 2-e ispr. i dop. izd.-Moskva, Hudoj.lit., 1979, 287 s. Kuprin’in ikinci karısından olan çocuğu Kseniya’nın anılarının yer aldığı,

özellikle göçmenlik dönemine ait ilginç anılar ihtiva eden bir kitaptır. Önsöz, Mariya

Moritsovna, Liza’nın Çocukluğu, Kuprin, Seyahatler, Gatçina, Çocukluk, Saşka ve

Yaşka, Savaş, Kafkasya, Şçerbov, 1917 Yılı, 1918 Yılı, 1919 Yılı, Helsinki-

Kuprin’in Repin’le Yazışmaları, Çağdaşlar, Banliyö, Lida, Fransız Basını ve Yokluk,

Göçmen Basını, “Janeta-Dört Sokağın Prensesi” ve “Yu-Yu”, Göçmenlik Yaşamı,

Balmont, Repin-Kuprin, Gençliğim, Osh Şehri, Saşa Çernıy, Babamın Anneme

Mektupları, Şmelev, Karanlık Yıllar, Vatanda başlıklarını taşıyan otuz bir bölümden ve Oleg Mihaylov tarafından kaleme alınan “Bu kitap ve Yazarı Hakkında” başlıklı sonuç makalesinden oluşmaktadır.

Kitap, 1968-1977 yılları arasında kızı Kseniya tarafından kaleme alınmıştır.

İçinde çağdaşları ile yazışmaları ve aile yaşamına yönelik ilk elden çok değerli bilgiler vardır. Kitabın sonunda isim indeksi de yer almaktadır. 9. Kuprin, Mihaylov O. M., Mol. Gvardiya, 1981-270s. (Jizn Zameçatelnıh

Lyudey, Biografiy).

Mihaylov’un “Ünlü İnsanların Yaşamı” biyografi serisinde yayınlanan bu eseri; Önsöz, yedi ana bölüm, altı konu dışı alt bölüm, Son söz, Kuprin’in Yaşamı ve

Sanatındaki Önemli Tarihler ve kısa bir bibliyografyadan oluşmaktadır.

Ana Bölümler: Çehov’un Yanında, Peterburg, Peterburg! Düello, Şöhretin

Esiri, Yeşil Ev, Rosstani, Bana Benden Olan Lazım’dır.

Konu Dışı Alt Bölümler: Sanatçı, XX. yy. Rus Edebiyatına Bir Bakış,

“Düello” ve Rus Toplumu, Sanatçının Sırrı, Düşmeden Önceki Son Uçuşlar, Kuprin ve Göçmen Edebiyatı başlıklarını taşımaktadır.

Eserin pek çok sayfası aynen Mariya Karlovna’nın “Godı Molodosti” eserinden alıntıdır. İ. Bunin, Mariya Karlovna, Kseniya Kuprina vb. Kuprin’e yakın kişilerin anılarının çoğu yerlerde birebir verilerek topladığı bir kitap olmuş.

10. Tvorçeskiy Put A. İ. Kuprina 1883-1907, Kuleşov F. İ., 2-e, Pererab. i dop.izd.-Minsk: izd-vo BGU, 1983-351s.; Tvorçeskiy Put A. İ. Kuprina 1907-1938, Kuleşov F. İ. 2-e, Pererab. i dop.izd.-Minsk, Universitetskoye, 1986,319s. Edebiyat profesörü Kuleşov’un eseri iki ciltten oluşmaktadır. Birinci cilt:

Kökler, Piyade Alayında ve Taşra Gazetelerinde, Kuprin’in Erken Dönem Yazıları,

Moloh, Asırların Kıyısında, Düello, Devrimin Yankıları; İkinci cilt: Çarpışmadan

Sonraki Gece, Gerçekleştirilemeyen “Gelenev”, Yeni Bir Atak, Yazar ve Savaş,

Büyük Sallantı Günlerinde, Memleketten Uzakta, Evde, bölümlerinden oluşmaktadır.

Kuprin hakkında yazılan en son ve en geniş ölçekli araştırma kitaplarıdır.

Biyografisi, edebiyattaki yeri, eserleri, üslup ve anlatım özellikleri çok detaylı bir

şekilde ve özenle sunulmuştur. Tez çalışmamda ana kaynak kitap olarak bu eserlerden yararlandım. İkinci cildin sonunda çok detaylı bir yaşam kronolojisi verilmiştir. Kuleşov bu eserlerde

çok titiz bir çalışma gerçekleştirmiştir.

11. Alexander Kuprin, Luker Nikolas, Mellbourne 1978.

Luker’in bu kitabı, Kuprin hakkında yazılmış biyografilerin bir özeti mahiyetindedir. Esas itibarı ile F. İ. Kuleşov’un kitabından ve diğer yazarlardan alıntılar mevcuttur.

B. MAKALELER

1. Sokolov A.G., “Tvorçesto A.İ.Kuprina”,İstoriya Russkoy Literaturı Kontsa XIX-Naçala XX Veka: -2-e, izd.,ispr. i dop. –M.:Vısş.şk.1984, s. 63-73. Sovyet döneminde yazılmış, edebi kişiliği üzerine kısa bir makale. Göçmenlik dönemindeki üretkenliğinin düşüşüne ve vatan hasretine değinilmiş, göçmenlik dönemi kısa geçiştirilmiştir. Kuprin’in önemli sayılan eserleri Sovyet ideolojisi

çerçevesinde incelenmiştir.

2. Lit. İstoriya Akademii Nauk, “A.İ.Kuprin Kratkoye Vvedeniye v Tvorçestvo”,1954. Kuprin’in yaşamı ve eserleriyle ilgili 1919 yılına kadarki bölümü detaylı bir

şekilde incelenmiş, göçmenlik dönemine çok az değinilmiştir. Eserlerini ciddiyetle ele alan iyi bir çalışmadır. Ağırlıklı olarak “Moloh”, “Düello” eserlerinin analizine girilmiştir. Kuprin’in küçük insan konusuna olan ilgisi ve Tolstoyla ilişkilerinden bahsedilmiştir.

3. Kolobayeva L.A., “Preobrazovaniye idei malenkogo çeloveka v tvorçestve A.İ.Kuprina”, izd. Moskovskogo Universiteta, 1987. Sanatı, edebiyattaki yeri ve eserleri yönünden Kuprin’i inceleyen, küçük insan temasının işlenişine ağırlık veren güzel bir çalışmadır. Kuprin’in taşra yaşamını tasvir etmesinden, küçük insanların yaşamıyla ilgilenişinden ve sokaktaki insanı sevmesinden bahsedilmektedir. Ağırlıklı olarak Düello eseri üzerinde durulmuştur.

4. Paustovski K., “Potok Jizni” (Zametki o proze Kuprina), http://www.bibl.ru/potok-zhizni.htm. Kuprin’in sanatı, biyografisi ve dil özelliklerinin yine bir yazar tarafından anlatıldığı güzel bir makaledir. Paustovski, edebi çalışmalarında Kuprin’i özümsemiş ve örnek almış bir yazar olması sıfatıyla çok güzel ayrıntılara girmiştir.

Paustovski, Gambrinus’un kahramanı müzisyen Saşka’nın gerçekten yaşamış olan bir kahraman olduğundan ve cenaze törenine katıldığından bahseder. Kuprin’in biyografisiyle birlikte yazarlık özellikleri, dile hakimiyeti, genç yazarlara yardım edişi ve anlatımdaki ustalığı anlatılmaktadır.

5. Nikulin L.V., “Çehov, Bunin, Kuprin”-Literaturnıye portretı. M., 1960, str. 267-325. Kuprin’in Tolstoy, Çehov, Bunin ve Gorki ile dostlukları, onlardan aldığı yardımlar ve övgüler anlatılmıştır. Bunin’in Kuprin ile ilgili anılarına yer verilmiştir.

Kuprin’in baskılara tahammül edemeyişi, eserlerinde çok değişik karakterleri ve meslek erbabını başarıyla işlemesi, hayvan sevgisi ve bu duygunun eserlerine yansıması anlatılmıştır.

6. Çukovski K., “Kuprin”, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t.t.1, M. 1964, str. 3-40. 1964 yılında basılan dokuz ciltten oluşan Kuprin’in toplu eserleri için kaleme alınmış giriş makalesidir. Çukovski bu makalesinde; yaşamından, yazarlık yeteneklerine ve karşılaştığı eksikliklere kadar Kuprin’in insani yönlerini ön plana

çıkarmıştır. Yaşamındaki öğrenme, araştırma isteğiyle ilgili güzel anılar aktarılmış, şakacı kişiliği, bohem hayatı, eserlerinin anlatım ve üslup özellikleri, konu çeşitliliği vb. konularda güzel örnekler getirilmiştir.

7. Gapanoviç İ. İ., “Voennıye rasskazı i povesti Kuprina” http://www.kuprin.net. Kuprin’in değişik dönemlerde yazdığı pek çok askeri öyküden 15 tanesini konu bakımından inceleyen bir araştırmadır.

8. Smirnova L. A., “A. İ. Kuprin” (1870-1938), http://netcamp. narod.ru/ kuprin/index.html.

Pedagoji enstitüsündeki öğrenciler için hazırlanan bir ders kitabında yer alan bu makalesinde Smirnova, Kuprin’in biyografisiyle ilgili kısa bir girişten sonra

Puşkin, Tolstoy ve Çehov’un mirasını sürdürdüğünden bahsetmiştir. 1920

Temmuzunda Paris’e yerleşmesiyle makale bitirilmiştir.

9. Bunin İ.A., “Kuprin”, http://www.kuprin.net.

Çok sevdiği arkadaşını kaybeden dünyaca ünlü Rus edebiyatçısı Bunin tarafından 1938 yılında kaleme alınan çok etkileyici bir makaledir. Yaşamı çoşkuyla yaşamış Kuprin’i ve eserlerini aynı coşkuyla anlatan usta bir edebiyatçının yazısıdır.

Bunin, Kuprin ile ilk tanışmaları, arkadaşlıkları, Paris’teki komşulukları, içkiye düşkünlüğü, ilk yazarlık yıllarındaki boş vermişliği, Peterburg’a gittikten sonra yaratıcılığının artması, 1935 yılındaki karşılaşmaları, 1937 de Rusya’ya dönüşü, eserlerinde işlediği insan, doğa, hayvan sevgisi konuları, Ruslara mahsus kendine aşırı güven duygusunun ve içkinin kötü sonunu hazırlayışını şiirsel bir dille ifade etmiştir.

10. Roşçin N.Y, “Moy Kuprin”, http://www.kuprin.net. Kuprin’in iyi bir arkadaşı olan ve 1924 yılında Paris’te tanıştığı Roşçin tarafından kaleme alınmış güzel bir anı yazısıdır.

Kuprin’in alışkanlıkları, insan sevgisi, “Janeta” eserinin yazılış öyküsü, kütüphanedeki çalışmaları anlatılmaktadır.

12. Etov V., “Teplota ko vsemu jivuşçemu” (Uroki Kuprina), http://www. kuprin.net. Kuprin’in sevgiyi konu edindiği eserlerini detaylı bir şekilde inceleyen

Etov’un güzel bir makalesidir. Tolstoy ve Çehov’un küçük akranı olarak gösterdiği

Kuprin’in sanatını sevgi yönünden inceleyen bir yazıdır. Tüm canlılara duyduğu sevgi, Olesya ve diğer Polesya tarzı öykülerde geçen doğa, hayvan ve insan sevgisi, aşk teması ön planda tutulmuştur.

13. Figurnova O., “Çetvertaya jizn Kuprina”, http://www.kuprin. net.

Figurnova bu araştırmasında Kuprin’in göçmenlik dönemiyle, Gatçina’dan ayrılışıyla ve ülkesine dönüşüyle ilgili orijinal bilgiler vermiştir.

Kuprin’in gazetelerde yazdığı makalelere, komünizm karşıtı söylemine, Gorki ile girdiği polemiklere değinilmiştir. Ayrıca Gatçina’dan ayrılırken evinde kalan yüzlerce yayınlanmamış eserinin varlığından, göçmen edebiyat eleştirmenlerinin

Kuprin’in periyodik basında yer alan yazılarına kayıtsız kalmalarından bahsedilmiştir.

Kuprin’in ekonomik sıkıntılardan uzak bir yaşantı sürerken nasıl fakirleştiği, sağlığının nasıl bozulduğu, tamamen bilinçsiz bir şekilde ülkesine geri döndüğü ve döndükten sonra onun adıyla yayınlanan yazıların; aslında Sovyet gazetecilerinin yazarın imzasını taklit ederek yazdığı yazılar olduğuna dair ilginç açıklamalar içermektedir. BÖLÜM IV

SANATININ EVRELERİ VE ÖYKÜLERİ Çok yönlü bir yazar olan Kuprin’in sanatının evrelerini dokuz bölümde inceleyeceğiz. İlk evre, 1889-1996 yılları arasındaki yedi yılı kapsamaktadır.

1894 yılında, Ukrayna’ da konuşlu 46 ncı Dneprovskoye Piyade Alayı’ndaki muvazzaflık görevinden istifa eden Kuprin, Kiyev’e yerleşir. Kendini tamamen edebiyata adar. Kiyev gazeteleri ile aktif bir çalışma sürecine girer: Bu gazeteler için

öyküler, şiirler, denemeler, röportajlar, makaleler, skeçler yazar, hatta “Paris’ten

Haberler” başlığıyla güya yurt dışı muhabirliği bile yapar.268

XIX. yy.ın doksanlı yıllarının ortasında Kiyev’ de üç büyük günlük gazete mevcuttur: Bunlar Kiyevkoye slovo, Kiyevlyanin ve Jizn i iskusstvo’dur. Bu gazetelerden daha ziyade canlı ve demokratik olanı; Kuprin’in sıkı sıkıya bağlı olduğu Jizn i iskusstvo’dur. 1894 yılı başlarında gazeteye gelen Kuprin öyküsünü yayımlatmak üzere bırakır, ertesi gün kendisini sıcak bir şekilde karşılarlar. O tarihten sonra da bu genç yazar ilk eserlerini bu gazetede vermeye başlar. 1895 yılı başında gazete yönetimiyle tartışıp Kiyevskoe slovo gazetesine geçer, buradaki iki yılın ardından tekrar Jizn i iskusstvo’ya geri döner.269

Kuprin’in Kiyev gazetelerinde kırktan fazla öyküsü yayımlanmıştır.

Peterburg’daki Russkoye bogatstvo dergisinde yayımlanan üç eseri de dahil olmak

üzere bu erken dönem edebi yaşamındaki eserleri sanatsal olarak eşit değildirler ve tezatlıklar içerir. Ancak yine de Tolstoy ve Çehov gibi yaşça büyük çağdaşları ve büyük öğretmenlerinin çok takdir ettikleri nesrinin gelişiminin habercisidirler.

Yapay, tumturaklı ifadeler ve uydurma konularla dolu öykülerinin yanı sıra, erken

268 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, A. İ. Kuprin, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t. , Moskva, 1964, t. 1, s. 485. 2 ibid, s. 486. dönem Kuprin sanatında “Düello”nun habercisi durumundaki “Sorgu” ve

“Konaklama” gibi çok güzel realist öyküler yer almaktadır. Bazen ince bir psikolojik analizle kaleme alınmış “Gizli Tahkikat”, “Lidoçka” öykülerini yazmış, bazen de sanki iki farklı yazar tarafından yazılmış gibi bir izlenim bırakan ve Lev Tolstoy’u hayran bırakan öyküler (Allez) ile Dekadan motiflerini işlediği karamsarlık dolu, acımasızca kendisine aşık olan erkekleri öldüren kadınlardan bahsettiği öyküler yazmıştır: “Tuhaf Bir Olay”, “Kapris”.270

Kuprin’in ilk eserleri mizahi açıdan ve hatta kahramanları açısından

Çehov’un (Antoşa Çehonte) ilk dönem eserlerini hatırlatır. Çehov’un Kuprin

üzerindeki etkisi sadece ilk dönem eserlerinde değil, sonraki dönem eserlerinde de görülür.271

Orduda çalıştığı yıllarda ve gazetecilik yaşamında edinmiş olduğu zengin yaşam tecrübesi, yazarın daha ilk eserlerinde yansımasını göstermiştir. Ordudaki izlenim ve gözlemleri, “Sorgu”, “Konaklama” vb. gibi eserlerinin temelini oluşturur.

Barış zamanında ordu yaşamı, ücra bir taşra köşesinde konuşlu bir piyade alayının günlük faaliyetleri konularında Rus edebiyatında Kuprin ayarında başka bir yazar yok gibidir.272

Kuprin’in “Sorgu”, “Leylak Ağacı”, “Konaklama” öyküleri, “Düello”

öyküsünün ön çalışması gibidir. Avilov ve Kozlovski tiplerinde onları “Düello”nun hayalperest, insani özellikleri gelişmiş, dövülen askerlerin acısına ortak olan

Romaşov ile yakınlaştıran özellikleri bulmak hiç de güç değildir. “Leylak

270 B. N. Afanasyev, Aleksandr İvanoviç Kuprin- Kritiko-Biografiçeskiy Oçerk , .-2-e, ispr. i dop. izd., Moskva, 1972, s. 11. 271 Lit. İstoriya Akademii Nauk, “A.İ.Kuprin Kratkoye Vvedenie v Tvorçestvo”,1954 / http://www. kuprin.net. 5 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 1, s. 486.

Ağacı”ndaki enerjik, şerefine düşkün Veroçka tipinden “Düello” öyküsündeki geleceğin Şuroçka Nikolayevna’sının özellikleri hemen anlaşılmaktadır. Kuprin’in bu öykülerinde gerçek realist bir yazarın özellikleri hemen kendini hissettirir. Bunlar:

Sosyal adalet, psikolojik portreye sadakat ve doğanın çok hassas bir şekilde algılanışıdır.273

1897 yılında Kuprin ilk öykülerini “Minyatürler” (Миниатуры) başlığı altında toplar ve Kiyev’de bastırır. Sonraları bu ilk kitabına eleştirel yaklaşır. 1902 yılında Çehov, Kuprin’den “Minyatürler” kitabını Lev Tolstoy’a göndermesini rica eder, Kuprin bu isteği “içinde pek çok aptalca şey var” diyerek reddeder. Gerçekten de Kuprin’in bu dönem öykülerinde bir dizi eksiklik mevcuttur. Yazar bazen melodramatik konularla, natüralist ayrıntılarla fazlaca uğraşmıştır (“Karanlıkta”

(Впотьмах) ve “Et” (Мясо) öyküleri). Bu hususu, çağdaşı olan eleştirmenler de dile getirmişlerdir. Russkoye bogatstvo dergisinin eleştirmeni şöyle yazar: “Yaşamın karanlık yönlerini, hayvanca ihtirasları, ihaneti, hilekarlığı, ikiyüzlülüğü çok güzel tasvir etmiş”. 274 Fakat bu natüralizmi çok doğru tespit eden eleştirmen buradaki olumlu yönleri, çağdaşı olan pek çok yazardan kendisini farklı kılan şeyleri görmezden gelmiştir.275

Buna karşılık Kuprin’ deki realist karakteri görüp, onu o devirde moda olan modern eser sahiplerinin karşısına koyan eleştirmenler de vardır. V. Kranihfeld:

“Kader, kısmet, vb. konular Kuprin’ in eserlerinde en ufak bir rol oynamaz. Kuprin, kaderini başarılı borsa oyunlarına bel bağlamadan kendi elleriyle yaratan insanlara daha yakındır”276 demektedir. Genç Kuprin’in öykülerinin realizmi ve toplumsal

273 ibid, s. 487. 274 Russkoye Bogatstvo, 1898, No: 4 / E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 1, s. 487. 275 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 1, s. 487. 276 Sovremennıy Mir, 1908, No: 4 / E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 1, s. 487. önemine daha sonraları Kuprin hakkında yazdığı makalesinde (1910) Vorovski de değinecektir.277

Genç yazarın sanatındaki realist eğilim, onu devamlı dikkatle takip eden

Gorki’nin de ilgisini çekmiştir. Gorki, Kuprin’e Samarskaya gazeta’nın redaktörlüğünü teklif etmeyi planlamıştır. Böyle bir teklifin yapılıp yapılmadığı bilinmemekle birlikte 1896 yılında Samarskaya gazeta’ da Kuprin’in “Masalın

Sonu” (Masal) öyküsü yayımlanmıştır.278

“Lidoçka” öyküsüyle, yetenekli insanların ölümüyle ilgili bir dizi eserin başlangıcı yapılır. Lidoçka da yetenekli bir kişidir, “Yarı Tanrı” öyküsündeki bir zamanlar ünlü bir aktör olan Kostromski de yeteneklidir, “Lagar Beygir”

öyküsündeki, bir gazetenin lagar beygirine dönüşen genç yazar Paşkeviç de yetenekli biridir, “Yok Olan Kuvvet” öyküsündeki ayyaş ressam İlyin de yetenekli bir kişidir.279

Kuprin’in bu dönemde yayımlanan eserleri: “Son Gala” (Последний

дебют,1889), “Karanlıkta” (Впотьмах,1893), “Mehtaplı Gecede” (Лунной

ночью,1893), “Sorgu” (Дознание,1894), “Slav Ruhu” (Славянская душа,1894),

“Al-İssa” (Аль-Исса,1894), “Leylak Ağacı” (Куст сирени,1894), “Gizli Tahkikat”

(Негласная ревизия,1894), “Şöhrete” (К славе,1894), “Seyahatte” (На

разъезде,1894), “Serçe” (Воробей,1895), “Vahşi Hayvan Kafesinde” (В

зверинце,1895), “Oyuncak” (Игрушка,1895), “Sarısabır” (Столетник,1895),

“Ricacı” (Просительница,1895), “Tablo” (Картина,1895), “Korkunç An”

(Страшная минута,1895), “Et” (Мясо,1895), “Başlıksız” (Без заглавия,1895),

“Konaklama” (Ночлег,1895), “Milyoner” (Миллионер,1895), “Lolli”

277 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 1, s. 488. 278 ibid, s. 488. (Лолли,1895), “Korsan” (Пиратка,1895), “Kutsal Aşk” (Святая любовь,1895),

“Yaşam” (Жизнь,1895), “Zülüf” (Локон,1895), “Tuhaf Bir Olay” (Странный

случай,1896), “Bonza” (Бонза,1896), “Korku” (Ужас,1896), “Yarı Tanrı”

(Полубог,1896), “Natalya Davıdovna” (Наталья Давыдовна, 1896), “Köpek

Saadeti” (Собачье счастье,1896), “Irmakta” (На реке,1896), “Bahtiyar”

(Блаженный,1896), “Masal” (Сказка,1896), “Lagar Beygir” (Кляча,1896),

“Başkasının Ekmeği” (Чужой хлеб,1896), “Dostlar” (Друзья, 1896), “Marianna”

(Марианна,1896)’dır.

Kuprin’in sanatının ikinci evresi 1896-1900 yılları arasıdır. Bu dönemde

“Moloh” (Молох), “Uzatmalı Piyade Çavuşu” (Прапорщик армейский) ve

“Olesya” (Олеся) öykülerini yazmıştır.

1896 yılının ilkbaharında Kuprin, Kiyev gazetelerinin muhabiri sıfatıyla

Donetsk Havzası’na gider, buradaki fabrikaların çalışmalarını izler, birkaç ay demir döküm fabrikasında ocak ve marangozhane yöneticisi olarak çalışır, işçilerin yaşam koşullarını dikkatle ve acıyarak gözlemler, çalışmalarını, adetlerini inceler ve işçilerin heyecanlarına ortak olur.280

Kuprin seyahatten döndükten sonra Kiyevlyanin gazetesinde “Demir Döküm

Fabrikası” ve “Yuzov Fabrikası” denemeleri yayımlanır. O zamanlar Kuprin, kapitalizmin insan şahsiyetine etkileri fikrini genelleştirdiği “Moloh” öyküsünü yazmayı tasarlar. “Moloh”, Russkoye bogatstvo gazetesinde yayımlanır. Korolenko not defterine şu satırları yazar: “Moloh, Güzel, Fevkalade” 281

279 B. N. Afanasyev, 1972, s. 16. 280 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, A. İ. Kuprin, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t. , Moskva, 1964, t. 2, s. 479. 281 ibid, s. 479. Öyküde yazar ilk kez çağdaşlarını oldukça heyecanlandıran büyük çaplı toplumsal meselelere yönelmiştir. “Moloh”, o devirde içinde işçi isyanının tasvir edildiği birkaç eserden biridir. Öykü, açıkça ifade edilen anti kapitalist, öfke ve protesto dolu bir karakter taşımaktadır. Eleştirmenlerden biri öykü yayımlandıktan hemen sonra: “Bu, yaşamın bayağı yönlerine, altın buzağıya genel tapınmaya ve

çağdaş medeniyetin tüm istikametlerine karşı kuvvetli bir protestodur”, demiştir.282

Öykünün kahramanı akıllı ve insani yönleri gelişmiş Bobrov, çevresini saran gerçekçiliği, korkunç adaletsizliği ve sosyal felaketleriyle birlikte algılamaktadır.

Fakat aynı zamanda bu zayıf, yaşamın ürkekleştirdiği adamın savaşmaya gücü yoktur ve sadece zayıf bir şekilde kapitalizmi lanetlemektedir. Bunu da genel olarak sınai gelişimin gerekliliğini inkar ederek dile getirmektedir.283

Eleştirmenler öyküyü olumlu karşılamışlardır. Makalelerin pek çoğunda yazarın sanatını iyi bildiğine, doğru psikolojik karakterler yaptığına ve tiplerin canlılığının çok iyi olduğuna dair yazılar yer almıştır. “Moloh” yazıldıktan üç yıl sonra Kuprin tekrar işçilerin durumu ile ilgili meselelere eğilir ve “Yerin derinliklerinde” (В недрах земли) öyküsünü yazar. Genel karanlık özelliklerine rağmen öykü gerçekte iyimserdir. İnsan ruhunun iyi özelliklerine olan inançla doludur, işçi dayanışması fikriyle aydınlanmıştır.284

Bu dönemde, Kuprin’in 1897 yılında bulunduğu Polesya ile ilgili öyküleri de

önemlidir.

“Askeri Öğrenciler” (Кадеты) adlı otobiyografik öyküsü de yazarın ordu yaşamıyla ilgili öyküleri içinde önemli bir yer tutar. Bu öykü “Düello”nun kapısını

282 ibid, s. 479. 283 ibid, s. 479. 17 ibid, s. 480. aralar sanki. E. Rotstein’e göre; özellikle bu tip kapalı yatılı askeri okul yaşamından yazarın daha sonra “Düello” öyküsünde detaylı tasvirini yapacağı askeri kabalıklar, kültür eksikliği, kibir, halktan kopuk sürdürülen yaşam özellikleri çıkmaktadır.285

Sanatının bu evresinde yayımlanan eserleri: “Moloh” (Молох,1896), “Büyü”

(Чары,1897), “İlk Çocuk” (Первенец,1897), “Nergiz” (Нарцисс,1897), “Uzatmalı

Piyade Çavuşu” (Прапорщик армейский,1897), “Barbos ve Julka” (Барбос и

Жулка,1897), “Çocuk Bahçesi” (Детский сад,1897), “Allez” (Аллез,1897),

“Breget” (Брегет,1897), “Karşısına İlk Çıkan Erkek” (Первый встречный,1897),

“Düzensizlik” (Путаница,1897), “Mucizevî Doktor” (Чудесный доктор,1897),

“Yalnızlık” (Одиночество,1898), “Issız Orman” (Лесная глушь,1898), “Olesya”

(Олеся,1898), “Gece Nöbeti” (Ночная смена,1899), “Yerin Derinliklerinde” (В

недрах земли,1899), “Şanslı Kâğıt” (Счастливая карта,1899), “Cellat”

(Палач,1900), “Ölü Kuvvet” (Погибшая сила,1900), “Dönüm Noktasında”/ “Askeri

Öğrenciler” (На переломе / Кадеты,1900), “Armоnikacı” (Тапер,1900)’dır.

Kuprin’in sanatının üçüncü evresi 1901-1905 yıllarını kapsar. Bu tarihlerde

Kuprin tüm Rusya çapında tanınan ünlü bir yazar, Rus realist edebiyatının önde gelen ustalarından biri olmuştur.

1901-1911 yılları, Kuprin’in sanatının ve yaşamının en güzel yıllarıdır. Artık

öğrencilik yılları bitmiştir. Yeteneği yıldan yıla gelişmektedir.286

Devrim yıllarında demokratik sempatisi ve ruh hali sanatında mevcut toplum düzenine karşı eleştiri tonunda derinlik kazanır.287

285 ibid, s. 480. 286 N. E. Krutikova, A. İ. Kuprin , Leningrad, 1971, s. 36. 287 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, A. İ. Kuprin, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t. , Moskva, 1964, t. 3, s. 359. 1902-1905 yılları arasında önceki yıllara oranla oldukça az sayıda eser vermiştir. Portföyünde artık eğlenceli okuma parçaları yerine “Sirkte”, “Bataklık”,

“Korkak”, “At Hırsızları”, “Beyaz Barbet Köpeği”, “Sakin Hayat”, “Kızamık”,

“Sokaktan” ve “Düello” gibi ciddi eserler vardır.288

Bu dönemde yazar, esas vazifesinin hayatın katı gerçeklerine sadık kalmak olduğunu görür. 1905 yılında Peterburgskaya gazeta muhabiri, “Edebi sanatının vazifelerine nasıl bakıyorsunuz?” sorusunu yönelttiğinde; “Ben şahsen gerçeği; insanın kafasını ağrıtan, nasıl derler yaldızlı çıplak gerçekliği seviyorum. Yazar, hiçbir şeyden sapmadan yaşamı öğrenmelidir. Kötü bir koku, pis bir şey mi var? Git gözlemle. Yakışmıyor mu? Canlı dokümanları kürekle kapatamazsın. Ben de öyle yapıyorum... Yazar hiçbir şeye, hiçbir kimseye hor bakmamalıdır” cevabını verir.289

Kuprin’in yazarlık şahsiyetinin oluşmasında Çehov’un fikri ve sanatsal olduğu kadar şahsi etkisi de büyük rol oynar. 1901 yılından başlayarak, Çehov’un

öldüğü güne kadar Kuprin kendisiyle pek çok kez görüşmüş, düzenli olarak mektuplaşmıştır. Düzeltilmesi için Çehov’a öykülerini göndermiş, onun tavsiye ve eleştirilerini rica etmiştir. Kuprin, Çehov’dan kısa öykü sanatını, edebi vecizliği, kahramanların karakterlerini açma becerisini, dilin ekonomik ve yerinde kullanımını

öğrenmiştir.290

Çehov’un Yalta’daki evinde “Sirkte” öyküsünü yazarken Çehov’un çok değerli görüşlerini alır Kuprin. Çehov, Kuprin’in sirk ortamını elbette kendisinden daha iyi bildiğini söyleyerek doktorluk konusunda da ona bir ders verme ihtiyacı hisseder:

288 N. E. Krutikova, 1971, s. 37. 289 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 3, s. 359. 290 ibid, s. 359. “-Kahramanınız neden ölüyordu, biliyor musunuz? Zira öykünüz

doktorların eline de geçecek...

-Kalp büyümesinden..., dedi mahcup bir edayla. Hamalların,

demircilerin, denizcilerin hastalığı.

-Paltonuzu çıkarın ve peşimden çalışma odama gelin, dedi Çehov şaka

yollu bir sertlikle. Hastalığın özellikle hangi semptomlarının dikkate

değer olduğuna karar verelim... Bunları öyle belirgin hale getirelim

ki, hastalık özellikleri akıllarda bir şüphe bırakmasın.” 291

Fakat, Kuprin’in iyi tanıdığı ve sevdiği yaşam, onun önüne yeni meseleler koymuştur. Tarihsel yaşamın yeni olaylarının tasvirinde gerçekçi bir yazar olarak varlığını sürdürebilmesi için yazarın açık politik mücadelede kendi pozisyonunu daha iyi belirleme zorunluluğu doğmuştur. Bu yıllarda Gorki’nin büyük etkisi olmuştur Kuprin’e.292

Gorki’nin, Kuprin’e etkisi; şahsi tanışıklıkları ve Znaniye dergisiyle işbirliği içinde bulunduğu sıralarda açıkça hissedilmeye başlar. 1903 yılına kadar Kuprin’in eserlerindeki kahramanlar; yaşam koşullarının ezdiği insanlar, yani sosyal adaletsizliğin giderek kötüleşen şartlarında kendi kaderini değiştirmeye gücü olmayan kurbanlardır.293

1903 yılının Mart-Nisan döneminde kaleme aldığı “Düello”nun ilk altı bölümü hoşuna gitmez Kuprin’in. El yazmalarını parçalara ayırır ve bir buçuk yıl bu

öyküye dönmez. Fakat Mariya Karlovna kocasından gizli olarak, bir gün öyküsüne geri döneceği ümidiyle, bu parçaları özenle yapıştırıp saklar.294

291 O. M. Mihaylov, Kuprin , Moskva, 1981, s. 10. 292 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 3, s. 360. 293 ibid, s. 360. 294 N. N. Fonyakova, Kuprin v Peterburge-Leningrade , Leningrad, 1986, s. 44. Yeni tarihi şartlarda, özellikle insanın toplum içindeki konumunu düzenleyen aktif ilişkilerin ertelenmesinin mümkün olmadığı bu yeni şartlarda, zayıf kahramanlar yetersizdir.

Kuprin, Gorki’yi takip ederek, sanatsal tiplerinin problemini aktif, protesto eden bir hale sokarak meseleyi kendince çözme yolunu tutar. Özellikle Rusya’da dolaştığı yıllarda çok iyi tanıdığı, toplumun alt tabakasındaki insan örneklerine yönelir. Yazar bu yıllarda, toplumda gelişen ve talep edilen önemli toplumsal meseleleri ele alma başarısını göstermiştir.295

Sanatının bu evresinde: “Duygusal Roman” (Сентиментальный

роман,1901), “Gri Kurt” (Серебряный волк,1901), “Sipariş Üzerine” (По

заказу,1901), “Sefer” (Поход,1901), “Sirkte” (В цирке,1902), “Rahatlıkta” (На

покое,1902), “Bataklık” (Болото,1902), “Korkak” (Трус,1903), “At Hırsızları”

(Конокрады,1903), “Koğuşta” (В казарме,1903), “Beyaz Barbet Köpeği” (Белый

пудель,1904), “Sakin Hayat” (Мирное житие,1904), “Kızamık” (Корь,1904),

“Yahudi Kadın” (Жидовка,1904), “Pırlantalar” (Брильянты, 1904), “Boş Villalar”

(Пустые дачи,1904), “Sokaktan” (С улицы,1904), “Kara Duman” (Черный

туман,1905), “İyi Toplum” (Хорошее общество,1905), “Rahip” (Жрец,1905),

“Rüyalar” (Сны,1905) öykülerini kaleme almıştır.

Kuprin’in sanatının dördüncü evresi 1905-1907 yıllarını kapsamaktadır. Bu devir, edebi şöhretinin zirvesidir adeta. Devrimin coşku veren tesiri, öncü sanata yakınlığı onun realizmini yeni bir aşamaya getirmiştir. Gorki’ye ithaf ederek yayımladığı “Dokuz şiddetindeki bir dalga tesirindeki” “Düello” öyküsü, yüzyılın başındaki Rus edebiyatının en gerçekçi ve heyecan verici eserlerinden biridir.296

295 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 3, s. 360. 296 ibid, s. 478. “Düello” öyküsünün Kuprin’in yaşadığı çağ açısından toplumsal önemi şu

şekilde açıklanabilir: Kuprin, Rus İmparatorluğunun sayısız alaylarından birinin her günkü iş ortamında köhnemiş mutlakiyet düzeninin tüm özelliklerini, çürümüşlüğünü ve düşüşünü görmüş ve buna damgasını vurmuştur. Tsusima bozgununun arifesinde,

Rus-Japon savaşının cephelerinde Rus ordusunun ağır mağlubiyet günlerinde E.

Rotstein’e göre; Nazanski’nin geri kalmış, içi boşalmış, ülke ve halkın ihtiyaçlarından bihaber subaylık sistemi ile ilgili monologları, politik bir çağrı gibi yankı bulmuştur.297

Fakat Kuprin eskiden nefret ederek, eskiyi yadsıyarak kendince yeniyi de görmüş ve beraberinde yaklaşan devrimi de getiren, basit insanın uyanışını, kendi

üzerinden sınıf ve kast zulmünü atışını getiren yeniyi de yansıtmıştır. “Düello”da sadece yüzyılın başındaki Rus toplumsal hayatının tipik yönleri cisim bulmamış, aynı zamanda bireysel hayatın iç ve derin süreçleri; geniş demokratik katmanlarda

şahsiyetin düzeltilmesi ve devrimin psikolojik eğitimi konuları da ele alınmıştır.

E. Rotstein’e göre; kışla esaretinin, kendisini sosyal eşitsizlik, hor görülenlerin acıları, hayatın anlamı ve amacı konularında düşünmeye zorladığı

Teğmen Romaşov’un hikayesi, onun ölümüyle sonuçlanır. Fakat “Düello”nun finali, kahramanının sosyal kötülüklerden gücü tükenmiş, umudu kırılmış, ancak yaşamaya devam eden “Moloh” öyküsü gibi karamsar değildir. Romaşov, eski dünyaya direnme yoluna girmeyi başardıktan sonra ölür ve öykü bir dizi karanlık tablo içermesine rağmen iyimser bir gelecek vaat ederek mesajını verir.298

297 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, A. İ. Kuprin, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t. , Moskva, 1964, t. 4, s. 478. 31 ibid, s. 478.

Devrim zamanının gerçekliği, bu periyotta kaleme aldığı diğer eserlerinde de yansır. “Düello” nun ardından yayımlanan “Kıdemli Üsteğmen Rıbnikov” öyküsünde de psikolojik analizler ustaca verilmiş, Tsusima günlerinin, Rus-Japon Savaşı’nın trajik ve utanılacak sonunun atmosferi çok doğru bir şekilde yaratılmıştır. Gün ortasında başkentte gizli işler çeviren Japon casusu, hükümet çevresini kaplamış panik ve bozulmanın maddi bir delilidir. Gericiliğin sadık hizmetkârı, tüm Rusya’nın kusurlarını düşleyen ve kindar, gerici öğretmen memur tipi “Mekanik Yargılama” ve

“Dev” öykülerinde tasvir edilmiştir. Profesyonel hırsızların kendilerini yağmacılarla

özdeşleştirmelerini protesto edişlerinin anlatıldığı “Gücenme” öyküsü konu bakımından anekdotik özellikler taşır.299

“Gambrinus” öyküsü devrim yankılarıyla dolu parlak bir eserdir. Koyu gericilik terörünün kurbanı olmuş, liman meyhanesinde müzisyenlik yapan Yahudi

Saşka’nın, yani küçük bir insanın cesaret ve dayanıklılığını resmederken Kuprin izlenimci bir şekilde 1904-1906 yıllarının politik durumunu, kısa süreli özgürlüğün coşkun günlerini ve ardından idamlarla, yağmalarla bastıran gericilik günlerini tasvir eder.300

Kuprin, karşı devrim terörünün insan psikolojisini soysuzlaştıran etkisini

“Yaşam Irmağı” öyküsünde anlatmıştır. Sulu bir realist üslupla tasvir edilen küçük burjuva yaşamı tablosunun fonunda istemeyerek de olsa bir hainlik yapmış devrimci

örgüt elemanının dramı göz önüne gerilir. Hainliğin, insanı diri diri öldüren korkunç bir kötülük gibi yargılanması “Demir Kaya” alegorisinde de yansıma bulur.301

299 ibid, s. 479. 300 ibid, s. 479. 34 ibid, s. 479.

Devrim zamanındaki sanatçının rolü hakkındaki derin düşüncelerini “Sanat” bilmecesinde dile getirmiştir Kuprin. Gerçek güzellik ve doğruluk, dahiyane bir heykeltıraş tarafından oyulmuş kölelikten kurtarılan birinin heykeline benzer şekilde sanatın “mücadelenin zevkini” telkin ettiği yerde bulunduğunu, söyler yazar.

Sanatçının amacı; cahil sanat hamilerine keyif vermek değil (“Efsane” öyküsündeki kahraman gibi), bilakis halka hizmet etmek (“Gambrinus”), özgürlük savaşı kahramanlarına terennüm etmektir.302

Fakat, canlı, gerçekçi bir devrimci karakteri yaratmak yazara nasip olmaz.

“Kadeh” öyküsündeki devrim savaşçıları; retorik bir şekilde tasvir edilmiş “hararetli ruhlu, ışıldayan gözlü kahramanlardır”. “Kadeh”deki geleceğin krallığı statik ve gelecek fikrinden uzaktır: 2906 yılının insanlarının yeni dünyanın cam duvarları arasında canı sıkılmakta ve sosyalist zamanlardan önceki devirlerin özlemini

çekmektedir. “Kadeh” de, aynen “Düello”da olduğu gibi, Kuprin’in bazı anarşik bireysel düşünceleri de yansıma bulur. Adaletli bir şekilde Hıristiyan hümanizmini eleştirirken Nazanski, tüm toplum hizmetlerini, kollektivizmi reddeder ve sadece yalnız bir bireyin bireysel isyanını kabul eder. Sosyal reorganizasyon yollarının tam anlaşılamayışı bu yıllardaki diğer bazı eserlerinde de görülür. Şöyle ki; karşı devrim terörü hakkındaki öykülerinde Kuprin’in gericiliğin yapışkan karabasanına karşı kuvvetli ve içten protestosu, ahlaki cezaları, ağır vicdan azaplarını anladığı ütopik

ümitlerle birleşir (“Katil”). “Hezeyan” öyküsünde isyancılara karşı şiddet uygulanması etüdünün tasviri, her türlü şiddetin zararlı olduğuna dair bir ahlak dersi niteliğindedir. 303

302 ibid, s. 479. 303 ibid, s. 480. Sanatının diğer evrelerinde olduğu gibi Kuprin, bu dönemde de büyük bir istekle doğa, yani “tabii” durum temasına yönelmiştir. V. Vorovski; “Onun düşünceleri sosyal mücadeleden ıssız bir ormana, engin bir denize kayar.” 304 der.

Bununla birlikte bu devirde yazdığı tabiat ve hayvanlarla ilgili öykülerin en iyilerinden olan “Zümrüt”, önemli bir sosyal temayı sanatsal açıdan ele almıştır;

Yarış halindeki burjuva toplumu alçak ihtiraslarının mücadelesini yaparken tüm doğal, temiz ve mükemmel olan şeyleri öldürmektedir.305

Kuprin’in 1905-1907 yılları arasındaki eserleri, özellikle üslup özellikleri, sanatsal biçimleri ve araçları bakımından çeşitlilik gösterir. “Düello”daki olgunlaşan kahramanın zorlu evrimi, Lev Tolstoy’un psikolojik realizm, “ruhun diyalektiği” konusunun biraz daha açılarak tekrarıyla, insan bilincinde eski ile yeninin çatışması anlayışında tasvir edilmiştir. Fakat ince psikoloji ve ayrıca insan yaşamının iyi ve gerçekçi tasviri “Düello” da (ve bu da bu öykünün üslup özelliklerinden biridir) yazarın düşüncelerinin doğrudan, resmi, açık bir şekilde ifadesiyle birleşmektedir.

Kuprin nesrinin esas kurgusu, Nazanski’nin coşkun monologlarından başlar; artırılmış hissiyat, ahenge giden cümle tekrarları ve tropelerle devam eder. Bu kurguyla süslenmiş “Kadeh”, “Rüyalar”, “Hezeyan” ve “Katil” öyküleri, içlerinde lirizm barındırırlar. Kuprin, bilmece, alegori ve efsane gibi (“Sanat”, “Demir-Kaya”,

“Efsane”, ”Masal”) mecazi türlerden de istifade eder, ayrıca hicve de yönelir. Hiciv dergilerinde, 17 Ekim tarihli Çar manifestosuyla bahşedilen dar kapsamlı

özgürlükleri hicvettiği siyasi “Masallar” yazar; “Duma Hakkında”, “Anayasa

Hakkında”. “Mekanik Yargılama”, “Devler”, “Masallar” öykülerinde oldukça geniş

304 Vorovski, V., “Literaturno-Kritiçeskie Stati”, . s. 287 / E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 4, s. 480. 38 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 4, s. 480. bir şekilde parodi, grotesk ve Ezop dili kullanır. Kendisi için yeni olan bu türlerin yanı sıra mizaç tasvirlerini (“Nasıl Aktör Oldum”, “Önemsiz Şeyler”) ve edebi denemesini (“Yaban Horozlarına”) geliştirmeye devam eder.306

Kuprin’in sonraki çizgisi düz olmaz; takip eden on yılın zorlu toplumsal- politik şartlarında yazar, bazı kararsızlık ve kesintilere maruz kalmıştır. Fakat yazar tarafından 1905 yılında demokratik sanata yapılan katkı görmezlikten gelinemez.

Geniş okuyucu kitleleri için Kuprin “Düello”nun, ilk devrim yılları zamanındaki

özgürlük kalkınışının bu cesur ve coşkun ifadesinin yazarı olarak kalmıştır.307

Sanatının bu evresinde: “Düello” (Поединок,1905), “Kıdemli Üsteğmen

Rıbnikov” (Штабс- Капитан Рыбников,1906), “Kadeh” (Тост,1906), “Mutluluk”

(Счастье,1906), “Katil” (Убийца,1906), “Yaşam Irmağı” (Река жизни,1906),

“Gücenme” (Обида,1906), “Yaban Horozlarına” (На глухарей, 1906), “Efsane”

(Легенда,1906), “Sanat” (Искусство,1906), “Demir-Kaya” (Демир-Кая,1906),

“Nasıl Aktör Oldum” (Как я был актером,1906), “Gambrinus” (Гамбринус,1907),

“Fil” (Слон,1907), “Hezeyan” (Бред,1907), “Masallar” (Сказочки,1907) ‘’Mekanik

Yargılama” (Механическое правосудие,1907), “Devler” (Исполины,1907),

“Zümrüt” (Изумруд,1907), “Önemsiz Şeyler” (Мелюзга,1907) öykülerini kaleme almıştır.

Kuprin’in sanatının beşinci evresi 1908-1913 yıllarını kapsar. Bu yıllarda

Kuprin’in edebi şöhreti giderek artar, en çok okunan ve еn sevilen yazarlardan biri olur. 1909 yılında Bilimler Akademisi zarif edebi eserler kategorisinde İ. A. Bunin ile birlikte Puşkin Ödülü’ne layık görür. 1910 yılına yaklaşırken Lev Nikolayeviç

Tolstoy tarafından sanatı büyük övgüler alır: Tolstoy ” Günümüz yazarlarının en

306 ibid, s. 480. 307 ibid, s. 480. yeteneklisi olarak Kuprin’i görüyorum”, “Kuprin, gerçek bir sanatçı, muazzam bir yetenek, çağdaşlarından çok daha derin yaşam meselelerine değiniyor”, demektedir.

1912 yılında A. F. Marks yayınevi, devrin popüler dergisi Niva’nın eki olarak

Kuprin’in bütün eserlerini basar ve bu da çok geniş bir okuyucu kitlesi tarafından daha da iyi tanınmasını sağlar.308

Bu yıllarda Kuprin’in yaşama karşı duyduğu ihtiraslı ilgide bir zayıflama olmaz. 1909 yılında ünlü sporcu S. Utoçkin ile birlikte balon yolculuğu yapar, aynı yıl dalgıç kostümüyle denize dalar. 1910 yılında da güreşçi İ. Zaykin’in pilotluğunu yaptığı bir uçakla uçar.309

Balaklava balıkçıları ile önceki görüşmelerinin hatıraları ışığında 1907-1911 tarihleri arasında “Listrigonlar” adlı harikulade denemelerini yaratır. 1911 yılında ilk yurt dışı seyahatine çıkar. Bu gezinin sonunda da “Gök Mavisi Kıyılar” denemelerini kaleme alır.310

Sanatının ana konularını işlemeye devam ederken bir taraftan da E.

Rotstein’in deyimiyle “mutlakiyetin uşakları”nı açığa vuran bir dizi eser yazar

Kuprin. “Nikah” ve “Aforoz” hikayeleri bu gruba dahil olup çarlık sansürünün takibine uğramışlardır. Birinci eserde “Düello”nun en iyi gelenekleri ruhunda acımasızca çarlık subaylık sistemi eleştirilmiş, ikincisinde ise büyük Rus yazarı Lev

Nikolayeviç Tolstoy’u aforoz eden kilise yöneticileri sert bir şekilde eleştirilmiştir.

Kuprin, önceden olduğu gibi küçük burjuva sisteminin uzlaşmaz düşmanıdır, onları “Son Söz”, “Beyaz Akasya” ve “Kara Şimşek” gibi eserlerinde rezil rüsva eder.

308 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, A. İ. Kuprin, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t. , Moskva, 1964, t. 5, s. 401. 309 ibid, s. 401. 310 ibid, s. 401. Ancak, 1905 devriminden sonra ortaya çıkan, o sıralar yurt dışına göç etmiş

Gorki ile doğrudan görüşme imkanından kendisini mahrum eden, geçici siyasi gericilik döneminde Kuprin, öncü demokratik görüşlerinde bir müddet duraklama yaşamıştır.

Böylece XXVI. ncı yüzyılın gelecekteki mutlu insanlarının tasvir edildiği

“Kraliçenin Parkı” öyküsünde Kuprin, insanların düzene sokulmuş ve tanzim edilmiş varlıklarına karşı kaçınılmaz isyan fikrini geliştirmiştir. Sosyalist gelecek hakkındaki takdim, burada burjuva ve küçük burjuvaların hükümleri ruhunda verilmiştir.311

Bilimsel-fantastik öyküsü “Sıvı Güneş”de, ana kahramanlardan birisi olan dahi bilim adamı Çalsberi, insanlığı mutlu edecek olağanüstü bir buluş üzerinde

çalışmaktadır, fakat tam başarıya ulaşmışken buluşunun “kötü maksatlarla kullanabilecek bir kısım alçakların malı olacağı, sıvı güneşin olağanüstü kudrette top mermilerine ve bombalara dönüşebileceği” tehlikesi baş gösterir. İnsanı hiçe sayan burjuva düzeninin eleştirisi bu öyküde bu düzenin devrilebilirliğine olan inançsızlıkla ve insanlığın geleceğiyle ilgili pesimist fikirlerle birleşmektedir.312

Gericilik yıllarında Kuprin sıklıkla bazı almanak ve yıllıklarda yazılarını yayımlanmıştır, ki bunların sahipleri (Artsıbaşev ve diğerleri) Rus edebiyatının öncü geleneklerine karşı durma fikrini savunan insanlardır.313

1908 yılında Kuprin “Jizn” yıllığında “Deniz Hastalığı”, “Zemlya” almanağında “Sulamif” öykülerini yayımlatmıştır. Her iki eser de Gorki tarafından sert bir şekilde eleştirilmiştir. İlk eser, devrimcilerin tasvirinin çarpıtıldığı, ikinci eser ise gerçekçilikten uzaklaşıldığı gerekçeleriyle eleştiriye maruz kalmıştır. “Deniz

311 ibid, s. 402. 312 ibid, s. 402. 46 ibid, s. 402.

Hastalığı” öyküsüne Gorki tarafından yapılan eleştiri Kuprin’in yararına olmuştur.

Kuprin bu eserini bazı kaba natüralist ayrıntılardan arındırdıktan sonra sadece ilave redaksiyon çalışmasına tabi tutmamış, aynı zamanda, en önemlisi de budur zaten, sonraki sanat hayatında artık o zamanlarda moda olan “cinsiyet problemleri”ni

Artsıbaşev gelenekleri çerçevesinde çözme yoluna gitmemiş, bu yola bir daha başvurmamıştır.314

Şüphesiz Gorki, “Sulamif”in yazarı olarak Kuprin’i yeni başlayan gericilik devresinde gerçeklikten uzaklaştığı, “masalsı-esrarlı” geçmişe heves duyduğu için eleştirmekte haklıdır. Fakat tüm bunlara rağmen Kuprin’in eseri o zamanlar bolca piyasaları dolduran Dekadanların eserleriyle aynı kefeye konulamaz. Eğer şahsiyetin

özgürlüğünü ön plana çıkarmak kisvesi altında bu eserlerde ahlaksızlığa prim veriliyorsa, eğer bu eserlerde yaşama karşı hafif, düşüncesiz bir ilişki iddia ediliyor ve aşk gibi, sadakat gibi değerler göz ardı ediliyorsa, Kuprin’in eseri, ölümden de kuvvetli olan, insanları kim olduklarına bakmaksızın (bilge kral Solomon veya üzüm bağlarındaki zavallı kız) mükemmel yapan gerçek aşka methiyeler dizesidir. Büyük aşkın övgüsü ve sevgiliye fedakârane bağlılık bugün bile Kuprin okuyucularını heyecanlandırmaktadır.315

Gorki, Kuprin’in 1910 yılında yayımlanan, yazarın en çarpıcı eserlerinden biri sayılan “Kızıl Bilezik” öyküsünü çok takdir etmiştir. Aşkı yaşamın en büyük hazinesi gibi kabullenerek onu kalbinde taşıyan mütevazı memur Jeltkov’u “yüksek sosyete”nin soğuk ve egoist temsilcileriyle karşılaştırarak Kuprin yeniden sanatının en sevdiği kahramanlarına, içlerinde büyük insani değerler taşıyan “küçük

314 ibid, s. 402. 315 ibid, s. 402. insanlar”a yönelmiştir. “Telgrafçı” öyküsündeki Saşa Vrublevski ve sonraki dönem eserlerindeki bazı kahramanlar bahse konu kişilerle aynı özellikleri taşırlar.316

Önceden olduğu gibi bu yıllarda da ilgiyle ve büyük bir aşkla hayvanlar hakkında öyküler yazar. Gerçi eserleri arasında hayvanlara adanmış öyküleri olsa da yine de sıkça dramatik olarak süslenmiş, insanların acımasızlığını anlatan (“Ayılar”,

“Fil Gezintisi”) veya dünyanın bilinmezliği hakkında filozofça işlenmiş düşüncelerin yer aldığı (“Barbet Köpeği Hakkında”) öykülerine rastlanmaktadır.317

Kuprin tarafından bu dönemde yazılan eserlerin hepsi sanatsal açıdan eşit değerde değildir. Yazarın ana hümanist çizgisini devam ettirdiği, toplumsal basamağın hangi seviyesinde olursa olsun insanın ruhsal zenginliği olmasını iddia eden (“Aile İşleri”), ilk aşkın yüce zevkinden bahseden (“Lenoçka”) öykülerinin yanı sıra Kuprin bu yıllarda değersiz minyatürler veya komik, eğlenceli (“Cazibe Amiri”) veya beklenmedik, bazen de anekdotik konular üzerine inşa edilmiş (“Vahşi Hayvan

Kafesinde”) yazılar da kaleme almıştır.318

Sanatının bu evresinde: “Sulamif” (Суламифь,1908), “Deniz Hastalığı”

(Морская болезнь,1908), “Öğrenci” (Ученик,1908), “Düğün” (Свадьба, 1908),

“Pasaportum” (Мой паспорт,1908), “Son Söz” (Последнее слово, 1908), “Defne

Yaprakları” (Лавры,1909), “Barbet Köpeği Hakkında” (О пуделе,1909), “Kırım’da”

(В Крыму,1909), “Zavallı Prens” (Бедный принц, 1910), “Tramvayda” (В

трамвае,1910), “Aile İşleri” (По семейному,1910), “Lenoçka” (Леночка,1910),

“Ayartma” (Искушение,1910), “Vahşi Hayvan Kafesinde” (В клетке зверя,1910),

“Hoppa Kızböceği” (Попрыгунья- стрекоза,1910), “Kızıl Bilezik” (Гранатовый

316 ibid, s. 403. 317 ibid, s. 403. 51 ibid, s. 403.

браслет,1911), “Kraliçenin Parkı” (Королевский парк,1911), “Telgrafçı”

(Телеграфист,1911), “Beyaz Akasya” (Белая акация,1911), “Cazibe Amiri”

(Начальница тяги,1911), “Başkasının Horozu” (Чужой петух,1912), “Gezginler”

(Путешественники, 1912), “Yabani Ot” (Травка,1912), “Kara Şimşek” (Черная

молния,1913), “Ayılar” (Медведи,1913), “Aforoz” (Анафема,1913), “Fil

Gezintisi” (Слоновья прогулка,1913), “Sıvı Güneş” (Жидкое солнце,1913),

“Aydınlık Son” (Светлый конец,1913) öykülerini kaleme almıştır.

Sanatının altıncı evresi 1914-1916 yıllarını kapsar. Bu dönemde ünlü

“Genelev” (Яма,1909) öyküsü ve diğer öykülerini kaleme almıştır.

“Genelev” öyküsünde Kuprin, Rus edebiyatında bir asırdan daha fazla bir geçmişe sahip bir konuya eğilmiştir. Daha XVIII. yy.ın sonunda devrimci yazar A.

N. Radişçev, ünlü “Peterburg’dan Moskova’ya Seyahat” kitabının bazı bölümlerine

öfkeyle aşk ihtirasının paralı zevklerini yerleştirmiştir. XIX yy.da fahişelik ve kadın ticareti, pek çok Rus yazarının eserlerinde yer almıştır.319

Hayatın kirli taraflarını ifşa etmeye karşı olduklarını belirten duru sanat savunucuları ile polemiğe giren M. Gorki, 1899 yılında şu satırları yazmaktadır: “Belki de tiksinen bir yüz ifadesiyle ‘Niçin tüm bunlar

yayımlanıyor ki? Abes bir düşünce! Edebiyatta fahişelere yer yok...’,

diyecek insanlar çıkacaktır.

Bunlar, aptalca ve yalan sözler olacaktır... Edebiyat, kalbinde

yaşamın düzensizliklerini ve insanlığın acılarını insanlara aktarmak

için büyük bir coşku duyan her türden insan için bir tribündür...” 320

319 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, A. İ. Kuprin, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t. , Moskva, 1964, t. 6, s. 450. 320 ibid, s. 450. Kuprin, özellikle bu hümanist açılardan fahişeliğin tasvirine kalkışmıştır.

Sanat araçlarıyla bu kötülüğün köklerini açığa çıkarmak ve bununla mücadele yollarını belirlemek arzusundadır.

“Genelev”in sanatsal konsepti, ikiliği ve tezatlıklarıyla belirginleşir. Öykünün en iyi sayfalarında Kuprin, paralı aşk batakhanelerinin varlığının özel mülkiyet dünyası ve istismarı ile bağlantılı olduğunu ve kapitalist toplumun kurt kanunlarının belirtilerinden biri olduğunu göstermektedir. Kuprin, kendi rezilce düşüncelerine göre; ellerindeki mala sanki tütün balığı, kireç, un, sığır eti veya kereste satıyormuş gibi bakan etkileyici kadın bedeni spekülatörü tipleri yaratmış, sanki herhangi bir malı satın alıyormuşçasına kadınları rahatça ve basitçe satın alan genelev gediklilerinin ahlaksızlığını çok isabetli bir şekilde resmetmiştir. Öykü, genelev sahipleri ile bu tesislerin kârlarına ortak olan, E. Rotstein’in deyimiyle; satılmış

çarlık yöneticileri ve polisini de satirik olarak ifşa etmekte, fahişelerin nasıl ince taktiklerle köleleştirildiklerine, bunların korkunç mesleğinin tahripkar etkisine ışık tutmaktadır.321

Fakat, fahişeliğin “ticari karakteri”ni en uç noktasına kadar açığa çıkarırken

Kuprin, bunun esas sebebini biyolojik faktörlerde arar. “Genelev”in otobiyografik kahramanı gazeteci Platonov, insanın, özellikle de erkeklerin “çok, hem de ziyadesiyle çok nikahlı hayvanlar” olduğunu ve bu sebeple de fahişeliğe olan talebin daima var olacağını iddia etmektedir. Kuprin geneleve bilim adamları ve yazarlardan hırsızlara ve köstebeklere kadar hemen hemen tüm erkek tiplerini getirir. Öykünün kadın kahramanları “toplumsal düzenin kurbanları” olarak tasvir edilmişlerdir.322

321 ibid, s. 450-451. 322 ibid, s. 451. Yazarın, fahişeliğin sebeplerine yönelik görüşlerindeki tezatlık, onu sanatsal kriter kaybına götürür. Sabır evlerinin günlük, edebi yaşamıyla ilgili gerçek realist tablolar yerini (özellikle öykünün ikinci ve üçüncü bölümlerinde) asla tipik olarak adlandırılamayacak türden olayların tasvirine bırakır (genelevlerin şarkıcı

Rovinskaya tarafından ziyaret edilmesi, Lyubka’nın öğrenci Lihonin tarafından

“kurtarılma” öyküsü, Jenya’nın intiharı, noterin soyulması vb.). bu tür sahne ve epizotlarla öykü genişlemekte, bölümlerin oranları ve kompozisyon bütünlüğü kaybolmaktadır. Aynı şekilde sanatsal betimleme seviyesi de düşmektedir. Kuprin, kendine has olmayan ağdalı bir melodramatizm, sentimentalist bir yavanlık içine düşmekte, sık sık da natüralist aşırılık, banallık ve klişeleşmeye izin vermektedir.323

Fakat yine de “Genelev”, devrim öncesi Rus edebiyatında önemli, olumlu bir rol oynamıştır. Öykü, gericilik yıllarında, burjuva toplumunda her türden serbest aşk birliğinin, grupların ve diğer türden düşük ahlaklı insan güruhunun arttığı, fahişeliğin ise korkunç boyutlara ulaştığı bir dönemde ortaya çıkmıştır. Gazetelerden biri;

“Rusya’nın her köşesinden cinsel suç salgınının gemi azıya aldığına dair telgraflar yağıyor”324 diye yazmaktadır. “Genelev”, bu şartlarda, açıkça “şahsiyetin

özgürlüğü” kisvesi altında ahlaki nihilizm propagandası yapan M. Artsıbaşev, A.

Kamenski, M. Kuzmin gibi “moda” burjuva yazarların eserlerine karşı durmuştur.325

“Genelev” den sonra Kuprin, 1914-1916 yılları arasında bazı orta büyüklükte

öyküler üzerinde çalışmıştır. Bu öykülerinde yeniden önceki konularına; ordu yaşamı ve yatılı askeri okulların tasvirine (“Ayı İninde”, “Menekşeler”), hakkı yenmiş ve itilip kakılmış “küçük insanlar”ın acılarına (“Kutsal Yalan”), burjuva ve asilzade

323 ibid, s. 451. 324 Peterburgskaya Gazeta, 1909, No: 204, 28 Temmuz / E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 6, s. 451. erkanının boşluk ve tembelliklerine (“Şarap Fıçısı”), Polesya köylerinin karanlık ve uysallığına (“Damgalanmış Çocuklar”), entelektüel kesimin halktan trajik kopukluğuna (“Grunya”) döner.326

Her ne kadar bu öykülerde önemli sanatsal ilk buluşlar mevcut değilse de, içlerindeki günlük yaşamla ilgili isabetli gözlemler, psikolojik analiz derinliği, içten lirizm, komik durumların yaratılmasındaki olağanüstü sanat kabiliyeti, humor ve parodi yeteneği insanı büyüler.327

E. Rotstein’e göre; Çarlık Rusya’sının yönetim kademesinde savaşla hız kazanan ahlaki çöküntü, spekülatör ve çapulcuların curcunalı içki alemleri, memuriyet ve bürokrasinin üst kesiminde yaşanan satılmışlık “Goga Veselov” ve

“Hasan Bey Kavunları” öykülerinde olağanüstü bir güçle gözler önüne serilmiştir.

Fakat, Kuprin eleştirisinin tüm acımasızlığı ve keskinliğinde, çürümüş düzene karşı duran güçlerle ilişkilerinde güçlü bir tezatlık da keşfeder. Hatta bu güçler hakkındaki cüzi anışlarında yazarın olgunlaşan devrimin yaratıcı imkanlarına duyduğu güvensizlik, devrimin getireceği felaketlerden duyulan korku hissedilir. Bu durum,

Volgalı hamal Kudeyar’ın tasvirinde (“Grunya”), koyu mavi bir gömlek giymiş

“demagog” figüründe (“Goga Veselov”) ve “Papaşa” öyküsünün bazı cinaslarında da ifade edilir.328

Kuprin’in Birinci Dünya Savaşı’na yaklaşımı da bir o kadar tezat içerir.

Savaşların doğallık karşıtı olduğunu, onların dünyaya “sınırsız özgürlük, yaratıcılık ve mutluluk” için gelmiş olan insana zarar vereceğini kabul etmekle birlikte, aynı

325 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, A. İ. Kuprin, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t. , Moskva, 1964, t. 6, s. 451. 326 ibid, s. 452. 327 ibid, s. 452. 61 ibid, s. 452. zamanda da savaş taraftarları saflarına katılmaktadır. Olup biten savaşın emperyalist iç yüzünü anlamaktan uzaktır. Savaşın tek suçlusu olarak Kayzer Almanya’sını görmektedir. 1915 yılında arkadaşı F. D. Batyuşkov’a yazdığı bir mektupta:

“Almanya’nın kişiliğini kaybetmesi ve tükenmesi sadece Avrupa’ya yarar ve savaşlardan, silahlı çatışmalardan bıkmış tüm dünyaya tam bir tatil imkanı sağlar.”329 demektedir. O dönemde periyodik yayınların sayfalarını muharebe sahnelerinin tasvirleri ve kahramanlık öyküleriyle dolduran pek çok yazardan farklı olarak Kuprin, cephede uzun süre bulunmadan ve askerlerle yakın temas sağlamadan savaşı tasvir etmenin imkansız olduğu görüşündedir. Rovno, Kovel, Villnius,

Daugava, Riga gibi cepheye yakın bölgelere gerçekleştirdiği seyahat sırasında edindiği izlenimleri, Helsinki lojistik bölgesindeki kısa süreli askeri hizmetini savaş hakkında edebi bir eser yazmak için yeterli görmemiştir: “ Değil denizdeki ufak bir dalgayı, denizin kendisini görmeden nasıl denizdeki dalgayı anlatabilirsin ki.”

330demektedir yazar

1915 yılı ilkbaharında Kuprin ciddi şekilde rahatsızlanır ve ordudaki görevinden ayrılır. Fiziki yetersizliği muharebe sahasına gitmesine engel olur. Bu sebeple savaşın olaylarına sadece bir yazar olarak katılabilir.

İlerici kamuoyu Aralık 1914 tarihinde geniş bir katılımla Kuprin’in edebi faaliyetlerinin 25 inci yılını kutlar. Basında yer alan makale ve mesajlara cevap olarak şöyle der: “Bazıları beni haddinden fazla övüyor. Bunları okumak bile utandırıyor beni; Bu insanlar yanlış yoldalar veya muhtemelen şahsi sempatileri bana yönelik övgü dolu sözleri sarf etmelerine sebep oluyor... Şimdi değişim için

329 ibid, s. 452 330 Birjevıe Vedomosti, 1915, No: 14855 / E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 6, s. 452. gençlik geliyor. Ne kadar yetenekli ve ilginç insanlar!.. Bu, benim için, ihtiyarlamış bir Rus yazarı için büyük bir teselli.” 331

Sanatının bu evresinde: “Genelev” (Яма,1909), “Kaptan” (Капитан,1914),

“Şarap Fıçısı” (Винная бочка,1914), “Ayı İninde” (В медвежьем углу,1914),

“Kutsal Yalan” (Святая ложь,1914), “Brikki” (Брикки,1914), “Rüyalar”

(Сны,1914), “Lyutsiya” (Люция,1917), “Damgalanmış Çocuklar” (Запечатанные

младенцы,1916), “Menekşeler” (Фиалки,1915), “Alçak” (Гад,1915), “Gogol -

Mogol” (Гоголь-моголь,1915), “Papaşa” (Папаша,1916), “Goga Veselov” (Гога

Веселов,1916), “Röportaj” (Интервью,1916), “Grunya” (Груня,1916), “Sapsan’ın

İnsanlar, Hayvanlar, Eşyalar ve Olaylar Hakkındaki Düşünceleri” (Мысли Сапсана

о людях, животных, предметах и событиях,1916), “Hasan Bey Kavunları”

(Канталупы,1916) öykülerini kaleme almıştır.

Sanatının yedinci evresi 1917-1929 yıllarını kapsar. Şubat devrimi Kuprin’i

Gelsingfors’da yakalar. Petrograd’a geldikten sonra eleştirmen P. Pilski ile birlikte bir süre sosyalist devrimcilerin Svobodnaya Rossiya gazetesinde redaktörlük yapar.

Bu dönemdeki edebi eserlerinde (“Cesur Kaçaklar”, “Şaşka ve Yaşka”, “Tırtıl”)

ülkede yaşanan coşkulu olaylara doğrudan bir yankı olmadığı görülür. Ekim devriminden sonra Kuprin “Peygamberlik”, “Sansasyon”, “Mezar Başında”

(Sosyalist devrimciler tarafından öldürülen öncü Bolşeviklerden M. M.

Volodarski’nin anısına yazılmıştır), “Anıtlar” gibi siyasi makalelerinin yayımlandığı

Volnost, Era, Veçerneye slovo gibi burjuva gazetelerinde çalışmıştır. Bu makalelerde yazarın tutarsızlığı ve şaşkınlığı göze çarpmaktadır. “Bolşevizm, en basit manada insanlık için çıkar gözetmeyen, temiz, büyük ve kaçınılmaz bir öğretidir. Düşünceleri,

331 Birjevıye Vedomosti, Veç. Vıp. 1915, No: 14617 / E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 6, s. 453. vakitsiz de olsa, faaliyete geçtiğinden dolayıdır ki, komünizm kararmayacaktır.” 332 demektedir. Lenin tarafından geliştirilen eski Rusya’nın yeniden yapılandırılmasına yönelik muazzam programa katılmakla birlikte bu programın hayata geçirilişinin vakti konusunda şüpheleri vardır. Doğrusu, 1918 yılı sonlarına doğru Kuprin’in tutumunda önemli gelişmeler meydana gelmiştir. Mesele sadece Gorki tarafından organize edilen “Vsemirnaya literatura” (Kuprin bu yayınevi için F. Schiller’in “Don

Carlos” trajedisini çevirmiş ve A. Dumas’ın basıma hazırlanan bütün eserleri için uzunca bir giriş makalesi yazmıştır.) yayınevindeki çalışması değil, bilhassa köylüler için çıkarmayı düşündüğü Zemlya gazetesinin taslağıdır.333

Kuprin’in bu dönemde sıkça görüştüğü Gorki, köylü gazetesi çıkarma fikrini kararlı bir şekilde desteklemekteydi. Bu amaçla Moskova’ya gitmişler, Kuprin 26

Aralık 1918 tarihinde Kremlin’de V. İ. Lenin tarafından kabul edilmiştir. Bu görüşmenin şahidinin notları halen muhafaza edilmektedir: “Vladimir İlyiç bizi daha konuşmanın başında anladı ve kendisi konuşmaya başladı. Fikrimiz hoşuna gitmişti.

Bizi hemen genel belirsizliklerden kurtarıp pratik yola soktu. Köy için banyonun nasıl inşa edileceğini yazmak, köyde sabun propagandası yapmak gerekli... Ve köyle ilgili tüm makaleler soyut neticeler yerine, pratik, buranın şartlarına uygun şekilde olmalı. Lenin: -Böyle bir gazete yayımlanmaya değer, dedi.” 334

332 Kuprin, A., “U Mogilı”, Era, 1918, No: 1, 8 Temmuz / E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 7, s. 392. 333 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, A. İ. Kuprin, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t. , Moskva, 1964, t. 7, s. 392. 334 Leonidov, O., “Lenin”,Kremlevskoe Delo, Odnodnevnaya Literaturnaya Gazeta , M. 1924 / E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 7, s. 393. SSCB Bilimler Akademisi Rus Edebiyatı Enstitüsü’nde (Puşkin Evi/

Leningrad) Zemlya gazetesinin plan ve programı muhafaza edilmektedir. Fakat bu gazetenin basımı yapılamamıştır.335

Kuprin’in toplumsal sempatileri, bunların tüm demokratik özelliklerine rağmen, ideallerin istikrarsızlığı ve belirsizliğiyle dikkat çekmiştir. O dönemde yeni yönetimle uzlaşmaz bir tutum içerisinde bulunan İ. A. Bunin’in göç yolunu tercih etmesi nasıl kuralına uygun ise, Kuprin’in kaderinde de birazdan bahsedilecek olay nihai bir rol oynamıştı: 16 Ekim 1919 tarihinde Gatçina’ya General Glazenap komutasındaki Tabalsk Alayı girmiş ve tüm eski subaylara derhal karargahta toplanmaları emri verilmiştir. Kuprin yaşamında üçüncü kez poruçik (üsteğmen)

üniforması giyer. Yudeniç’in Kızıl Ordu tarafından bozguna uğratılmasına kadar beyazların askeri yayın organı Prinevskiy kray gazetesinin redaktörlüğünü yapmış,

1920 yılının yazında ise Paris’e gelmiştir.336

Göçle ortaya çıkan edebi gerilemesi yirmili yılların ortalarına kadar devam eder. Göçmenliğinin başlarında sadece Paris’teki Sovyet sergisini, SSCB ile ilgili kitabından dolayı G. Wells’i karalayan Paris’teki Sovyet yönetimi karşıtı Obşçeye delo ve Vozrojdeniye isimli gazetelerde makaleleri yayımlanır. 1927 yılına doğru,

“Yeni Hikaye ve Öyküler” kitabının basımından sonra, gergin edebi yaratıcılığının son çizgisinin başladığı söylenebilir. Bu kitabının peşinden “Aziz İsaki Dalmatski

Kubbesi” (1928), “Yelan” (1929), kitapları ile, Vozrojdeniye gazetesinde 1929-1930 yılları arasında yayımlanan öykülerini topladığı “Zaman Çarkı” (1930) vb. kitapları gelir.337

335 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, A. İ. Kuprin, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t. , Moskva, 1964, t. 7, s. 393. 336 ibid, s. 393. 337 ibid, s. 393 Yazar, vatanından uzak oluşunun sanatında öldürücü bir şekilde kendisini gösterdiğini hissetmektedir. “Mükemmel bir halk, der Fransızlar hakkında, fakat

Rusça konuşmuyor. Bakkalda, birahanede, kısacası her yerde bize göre değil... Bu şu anlama geliyor; yaşayacaksın, yaşayacaksın, sonra yazmayı da bırakacaksın. Elbette bazı yazarlar var ki, ömrünün sonuna kadar Madagaskar’da yaşaması için gönder, orada bile roman üstüne roman yazarlar. Fakat bana memleket havası lazım: iyisiyle, kötüsüyle, yeter ki memleketten olsun”.338 Belki’de Kuprin’in sanatsal tarzının özelliği bu sözlerde yansımasını bulmaktadır. E. Rotstein’e göre; Rus yaşamının küçük ve büyük yönlerine, ülkesinin çok uluslu nizamına sıkı sıkıya bağlıydı o.339

Fakat şimdi anayurdunun yaşamı kaybolmuştur. Kuprin’in gözleri önünde alışkın olduğu karlı Moskova peyzajı, yabani Polesya panoraması yoktur, “Bua

Bulan Ormanı” veya Fransız Akdeniz’inin süslü ve yabancı doğası vardır. Yazar kendine yabancı ve az anladığı, Slav ruhunu bilmeyen insanların arasında sıkılmaktadır.340

Deneme taslakları yapmakta, Fransa’nın güneyindeki Bayone Arenası hakkında yazmakta, “Guron Burnu” minyatür serisini, Yugoslavya ve Paris hakkında denemelerini (“Evim Paris”, “Mahrem Paris” vb.) oluşturmaktadır. Fakat nesir aracı olarak Kuprin sadece kendi özünden, Rus gerçekçiliğinden izlenimlerinde bir şeyler yaratabilmektedir. Anılarının, uzak geçmişten anılarının tonu öykülerine de geçer:

“O zamandan beri on, on iki yıl geçti, sanırsın ki yüz, iki yüz yıl geçmiş... Eski albümün sayfalarını çevirirken elim titriyor...” (“Saşka ve Yaşka”); “Bu sadece

338 Roşçin, N., “Moy Kuprin”, Vozrojdeniye, 1938, No: 4149 / E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 7, s. 393. 339 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 7, s. 393. 340 ibid, s. 393. göçmenlikten, hatta devrimden, hatta hatta Büyük Dünya Savaşından dört yıl

önceydi. Bazen bana öyle geliyor ki bu hikayenin yüz veya iki yüz yıl önce olduğunu sanıyorum.” (“Zavirayka”) vb. bu yıllardaki öykülerinin pek çoğunun açıkça otobiyografik özellik taşıması boşuna değildir (Yetim okulundan kaçışa ithafen

“Cesur Kaçaklar”; geçmişteki edebi galasına ithafen “Matbaa Mürekkebi” İtalyan

şarkıcı Saltso Maciore ile görüşmesine ithafen “Bülbül” öykülerini yazmıştır).341

Sanatçı, alışkın olduğu Rus yaşamını hafızasında yeniden canlandırmak için boşuna gayret sarf etmekte ve tasavvur gücüyle onu başka bir dünyada faaliyete geçirmeye çalışmaktadır. Fakat bu eski yaşam parçalanmakta, taneciklere, damlacıklara ayrılmaktadır. Eski yaşam, parmakların arasından kayıp giden kum tanecikleri gibi uzaklaşmaktadır. “Yelan” kitabına dahil ettiği minyatür serisine

“Damlalar Halinde Öyküler” adını vermesi boşuna değildir. Ülkesiyle bağlantılı pek

çok değerli ayrıntıyı hatırlar: “Taze, yeşil, neşeli, inci çiçeklerinin, mantarların, öten kuşların bulunduğu gür çam ormanındaki kıvrık yere” “Yelan” dendiğini veya

Kurtin köylülerinin bataklığın üstünde dimdik duran tepeye “Vereya” dediğini hatırlar. Yumuşak bir “Pak!” sesiyle (sanki “dalgın bir çocuğun ağzını açması“ gibi) bir ilkbahar gecesinde sürgün vermek arzusundaki tomurcuğun sabırsızlığını

(“Ormanda Bir Gece”) hatırlar. Fakat bu detaylar mozaik olarak kalırlar bazen; her biri kendince, her biri ayrı.342

Eski “Kuprin” motifleri, nesrinde tekrar ses vermeye başlar. Yazar, sevdiği kahramanlara, her türden korkusuz ve cesur insanlara, Rus pilotlarına, sirk artistlerine, mert, saf ve duygulu Balaklava’lı balıkçılara vb. ihanet etmez. “Büyük

Barnum’un Kızı”, “Olga Sur”, “Kötü Cinas” ve daha sonraları kaleme alacağı

341 ibid, s. 394. 342 ibid, s. 394. “Blondel” öyküleri sanki yazarın çok sevdiği sirk hayatının tasviri, mütevazı ve cesur güreşçilerin, jokeylerin, akrobatların, hayvan terbiyecilerinin, palyaçoların meşhur edilmesi çizgisini tamamlar gibidir sanki. Fakat, Kuprin’in daha sanat hayatının başında “Allez”, “Sirkte” gibi önemli eserlerle başlattığı bu tema, hissedilir derecede sığlaşmakta, giderek içeriği ve hümanist yönleri zayıflamaktadır. Kuprin, “komik ve trajik bir anekdot”dan bahseder gibi yaklaştığı boksörler hakkındaki “Limon

Kabuğu” öyküsünden başlayarak özenle her türden “ilgi çekici olayı” kotarmaya, parlatıncaya kadar cilalamaya başlar.343

Göç yıllarındaki Kuprin’in sanatı, giderek artan bir çaresizlik ve hastalık derecesinde nostalji özellikleriyle belirginleşir.344

Kuprin, anlatıcı olarak mükemmel, doğallık ve tonlama elastikiyeti açısından da harikuladedir. Büyük bir ilgiyle tarihi anekdot ve rivayetlere, efsanelere yönelir, hazır taslağı alır, onu zengin, Bunin’in karakterize ettiği şekilde, “keskin ve aşırılığa kaçmayan cömert” dilinin serpiştirmeleriyle süsler. “Alaca Atlar”, “Çarın Katibi”,

“Çolak Komutan”, “Napolyon’un Gölgesi”, “Dört Yoksul”, “Gero, Leandr ve

Çoban” öyküleri bu şekilde doğmuşlardır. Yazar hafızasında palyaço Jakomino, pilot

Fedenko Yurkov, komedyen Yaşa Bronştein ile görüşmelerinden epizotlar canlandırmaya çalışır. Fakat Kuprin kendini devamlı karanlık, sihirli bir çevreye hapsedilmiş gibi hisseder.345

Küçük ruhlara eskisi gibi zarif ve psikolojik nüfuz kabiliyetiyle çocuklar hakkında ve çocuklar için yazar. Eski (“Cesur Kaçaklar”, “Mavi Yıldız”) ve yeni; bazen bariz bir şekilde ibret verici (“Müthiş Ders”), bazen oldukça dokunaklı

343 ibid, s. 394. 344 ibid, s. 394. 78 ibid, s. 395.

(“Barbet Köpeğinin Dili”) öykülerini birleştirdiği “Cesur Kaçaklar (1928) kitabı bu

şekilde oluşmuştur. İlkbahar akşamlarının, gecelerinin sessiz güzelliğindeki tabiat, bu tabiatın sakinlerinin; vahşi hayvanların ve kuşların, ormanın en küçük çocuklarına kadar, alışkanlıklarının farklılığı, eskiden olduğu gibi Kuprin’de hayranlık ve doymak bilmez bir coşku uyandırır (“Ormanda Bir Gece”, “Sığırcıklar”). İnsanın dört ayaklı dostları ilgisini çeker (“Yu-yu”, “Zavirayka”). Ağır hastayken bile hayvanlarla ilgili “İnsanın Dostları” adlı bir kitap yayımlamayı tasarlamaktadır.

“Farkettiniz mi, diye sorar Vozrojdeniye muhabirine, artık edebiyatta hemen hemen at ve köpek kalmadı.” 346 Kuprin’e hazırlamayı tasarladığı kitabın sadece bir

öyküsünü yazmak nasip olmuştur (“Ralf”).347

1927 yılında Kuprin ile mülakat yapan bir Riga gazetesi muhabiri onun

Paris’teki yaşamından şöyle bahseder:

“Mont morance Bulvarı’nın Passy adlı sessiz bir sokağı.

Burada yaşlı kestane ağaçlarının gölgelediği villalar bulunur, bir

taşra sessizliği ve ağırbaşlılık mevcuttur. Aynen Gatçina’ya benzer...

Paris kolonimizin sevgilisi A. İ. Kuprin beş yıldır burada

yaşıyor.

Geniş gri paltosu, yazlık şapkası, tipik Rus suratındaki sakalı,

kendine has salına salına yürüyüşüyle Aleksandr İvanoviç, baharda

kestanelerin çiçek açtığı, gezgin bir laternacının unutulmuş bir vals

çaldığı Paris’in bu sessiz köşesinde bir Gatçina sakinine benziyor.

346 “V Gostyah u Kuprina”, Vozrojdenie, 1930, No: 2023 / E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 7, s. 395. 80 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 7, s. 395.

Herkes tanıyor onu burada. Herkese söyleyecek tatlı bir sözü vardır, herkesle şakalaşır veya yürürken Kuprin nüktesinin zeka kıvılcımlarıyla dolu bir olay anlatır.

Dairesinin penceresinden bu sessiz sokak, kestaneler görülür.

Sabahları Aleksandr İvanoviç çalışır. Çalışma odasında el yazmaları, kitaplar ve gazetelerle dolu bir masa vardır. Duvarlarda L.

Tolstoy ve Puşkin’in portreleri, Gatçina fotoğrafları Aleksandr

İvanoviç’in kendi villasında yaşadığı, tavuk beslediği, elma ağaçları diktiği, çiçek yetiştirdiği Gatçina ile ilgili hatıralar asılıdır...

Şöminenin başında daima gözlerini kısmış oturan çok sevdiği kül rengi Sibirya kedisi Yu-yu mırlamaktadır...

-Beş yıldır burada yaşıyorum. Skeçler, bazen de öyküler yazıyorum. Şimdi bir şekilde çalışılıyor. Korbaşnikov’da yeni

öykülerinden oluşan bir kitabım yayımlanıyor...

Bizim göçmenler mi? Bana öyle geliyor ki, göçmenlerimizin dalaverecilik ve spekülatörlükle uğraşanları üstten baskı yapıyor, alttakiler ise güruhtur. Üst tabaka soğuk, egoist ve ruhsuzdur. Güruh ise büyük çoğunlukla Renault veya Citroen tezgahlarında çalışır,

şoförlük vb. yapar. Bu güruh iyi, hassas, birbirlerine karşı kaygılanan insanlardır. Ooo, bu Fransızlar bizim çalışan göçmen grubuna o kadar değer veriyor, onu o kadar iyi anlıyor ki !..

-Sanatımız mı? Sanatımız hakkında ne söyleyebilirim ki? O bizim yegane kıvanç kaynağımız ve kendimizi haklı çıkardığımız konudur. Elimi vicdanıma koyarak söyleyebilirim ki, belki de, içimdeki Rus sanatı sayesinde kimse asla Ruslara saygısız ve edepsiz

davranmamıştır...

-Milliyetten çıkarılma mı? Siz bundan korkuyor musunuz? Ben

bunu ciddi bulmuyorum. Hemen hemen tüm Rus ailelerinin

çocuklarının Rusça’sını koruduğunu, üzerine titrediğini biliyorum.

Elbette bizim yaşımızdaki insanlar için bu çok korkunç bir şey, fakat

bundan bahsetmeyelim. Rus insanları çok geniş...”348

Ülkesine duyduğu büyük özlemi devamlı içinde hisseden Kuprin hala büyük bir sebatkarlıkla geri dönüş imkanlarını düşünmektedir. “Vatan acısı ve hasreti geçmiyor, buna alışılmıyor, aksine giderek daha da derinleşiyor, diye yazar 1923 yılında Kuprina Yordanskaya’ya, Rusya için sadece orada çalışılabilir. Her gerçek vatanseverin görevi; oraya dönmektir”.349 Fransa’daki yaşam yazarın katlandığı pek

çok zorluğu da beraberinde getirmiştir. Fakat Kuprin’in göçmenlik hurafeleri,

Paris’teki çevresindeki devrime karşı duydukları nefretten gözleri kapanmış insanlar vb. faktörler yazarın geri dönüşünü on beş yıl daha geciktirecektir.350

Sonraki dönem Kuprin’inin edebi mirası Ekim devrimi öncesi dönemine kıyasla oldukça zayıftır. Bu konuda göçmenlik yaşamındaki zıt kamplardaki kişiler bile aynı fikirdedirler: “Kuprin’in edebi mirası incelenecekse, onu esas itibarıyla devrim öncesi eserlerine göre değerlendirmek gerekir” der G. Struve.351 Fakat yazar tarafından gurbette yaratılan iyi eserleri önemli estetik ve algılama değerini muhafaza etmektedir. Edebi sanatının hemen hemen beyaz yayımcılara mahsus olduğu üzere herhangi bir yöne çekilerek bulandırılmamasını da belirtmek gerekir.

348 ibid, s. 396. 349 Ogonyok, 1945, No: 36 / E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 7, s. 396. 350 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 7, s. 396. 351 ibid, s. 396. “Suyun öbür yakasında” dizginleri kısılmış olsa da, Kuprin bir sanatçı olarak göçmenlik yıllarında da realistliğini sürdürmüş, hayatın gerçeklerine sadık kalmıştır.352

Sanatının bu evresinde: “Sığırcıklar” (Скворцы,1917), “Cesur Kaçaklar”

(Храбрые беглецы,1917), “Keçi Yaşamı” (Козлиная жизнь,1917), “Süleyman’ın

Yıldızı” (Звезда Соломона,1917), “Saşka ve Yaşka” (Сашка и Яшка,1917), “Alaca

Atlar” (Пегие лошади,1918), “Tırtıl” (Гусеница,1918), “Son Şövalyeler”

(Последние рыцари,1919), “Çarın Katibi” (Царский писарь,1918), “Sihirli Halı”

(Волшебный ковер,1919), “Limon Kabuğu” (Лимонная корка,1920), “Masal”

(Сказка,1920), “Kara Burunlu Köpek” (Песик- черный носик,1920), “Çolak

Komutan” (Однорукий комендант, 1923), “Kader” (Судьба,1923), “Altın Horoz”

(Золотой петух,1923), “Büyük Barnum’un Kızı” (Дочь великого Барнума,1927),

“Yu-yu” (Ю-ю,1927), “Barbet Köpeğinin Dili” (Пуделиный язык,1927), “Mavi

Yıldız” (Синяя звезда,1927), “Müthiş Ders” (Звериный урок,1927), “İnna”

(Инна,1928), “Napolyon’un Gölgesi” (Тень Наполеона,1928), “Damlalar Halinde

Masallar” (Рассказы в каплях,1928), “Zavirayka” (Завирайка,1928), “Paganini’nin

Kemanı” (Скрипка Паганини,1929), “Gero, Leandr ve Çoban” (Геро, Леандр и

пастух,1929), “Dört Yoksul” (Четверо нищих,1929), “Kulübe” (Домик, 1929),

“Kötü Cinas” (Дурной каламбур,1929), “Bülbül” (Соловей,1929), “Balt”

(Бальт,1929) 1929, “Matbaa Mürekkebi” (Типографическая краска, 1929), “Rahil”

(Рахиль,1929) eserlerini kaleme almıştır.

Sanatının sekizinci evresi 1930 lu yılları kapsamaktadır. Yirmili yıllarda yazdığı eserlere yakın konularda yazdıklarının yanı sıra bu devrede iki önemli romana imzasını atar. Bunlar: “Harp Okulu Öğrencileri” ve “Janeta”dır.

352 ibid, s. 396. Canlı Rus izlenimlerinden kopmuş olan Kuprin, tiplerini özellikle ülkesiyle ilgili anılarından almaktadır. Sadece o değildir böyle davranan. Gurbette bulunan yazarların az veya çok sanatsal anılarına başvurduğuna dair su götürmez bir kural vardır. İ. A. Bunin “Arsenyev’in Yaşamı”,. A. N. Tolstoy “Tanrıların Yazı” eserlerini bu şekilde yazmışlardır. Kuprin, devrim sonrası en büyük eseri “Harp

Okulu Öğrencileri”ni kendi gençliğine ithaf eder.353

“Harp Okulu Öğrencileri” eserine beş yılını verir Kuprin. Devrim öncesi yıllardaki sanatında oldukça geniş bir şekilde temsil ettiği askerlik konusu (“Sorgu”,

“Sefer”, “Gece Nöbeti”, “Düello” vb.) 1888-1890 yıllarında öğrencisi olduğu

Aleksandrovskoye Harp Okulu hakkındaki otobiyografik romanı ile son bulur.354

“Harp Okulu Öğrencileri”, göçmenlik acısıyla sarsılmış sonraki dönem

Kuprin’inin kendi hissiyatını bir başkasına, saf bir delikanlıya yüklediği lirik her itiraflar bütünüdür. 1900 yılında yazılmış “Askeri Öğrenciler” öyküsünden “Harp

Okulu Öğrencileri”ne geçerken renk ve şiirle dolu bambaşka bir aleme geçilmesi bundandır işte, Aleksandrovskoye Harp Okulu öğrencisinin günlük yaşamı romantize edilmiş ve biraz da süslenmiştir, bununla birlikte yukarıdan aşağıya tüm askerlik hizmetinin üzerine pembe ışık akisleri vurmaktadır...355

Bu, ailelerinden koparılmış gri paltolu askerlerle düşüncesizce alay etme;

“Düello”daki Romaşov ile birlikte “cinleri başına üşüşmüş bölük komutanının soldan sağa sırasıyla askerlerinin suratlarına vurma” sahneleri Kuprin’den o kadar uzaktır ki. Çarlık ordusuna karşı önceki görüşlerinden bu kadar radikal bir şekilde uzaklaşmak için uzun süre göçmenlik hayatı yaşamak gerekir. Yazarın tutumundaki

353 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, A. İ. Kuprin, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t. , Moskva, 1964, t. 8, s. 426. 354 ibid, s. 426. 355 ibid, s. 426. değişiklik, romanın bilinen konusal işlenişinde de göze çarpar. Gerçekten de

Aleksandrov’un, sınıf arkadaşları ve öğretmenleriyle yaptığı görüşmeler, annesinin seyrek ziyaretleri ve bir de Zina Belışevayla buluşmalarıyla sınırlanmış küçük dünyası ne kadar sıkışıktır. Onu, geri kalan yaşamdan Znamenka Caddesi üzerindeki

Aleksandrovskoye Harp Okulu binasının beyaz kolonlu cephesi ayırmaktadır. Buraya sadece müzisyenler, terziler, arabacılar, kapıcılar ve uşakların girmesine müsaade edilir. “Dahası, der yazar, Harp Okulu öğrencilerinin kendilerine hizmet eden insanların nerede olduklarından ve nasıl çalıştıklarından bile haberleri yoktur”.356

Fakat “Harp Okulu Öğrencileri”, yalnızca Aleksandrovskoye Harp Okulu’nun hikayesinin anlatıldığı bir eser değildir, aynı zamanda “çekici” eski Moskova,

“kırkların kırkı” Moskova, İver ve Yekaterina Kız Enstitüsü’nün de öyküsüdür, her

şey uçuşan anılardan dokunmuştur. Bu anıların sisleri arasından Arbat, Patriarh

Göleti, Zemlyanıy Tabyası, Lefortova’nın tanıdık silüetleri boy gösterir. Yazar ilk

“payitaht” a özgü pek çok görünüşü, epizodik figürlerle canlandırmıştır. Ömrünün sonbaharını yaşayan Kuprin için gençliğinin her parçası, her zerresi değerlidir.357

“Harp Okulu Öğrencileri”ndeki Moskova yaşamıyla ilgili “giden kışa öfkeli veda yemeği”, Yekaterina Kız Enstitüsü’ndeki balonun ihtişamı, Aleksandrovskoye

Harp Okulu öğrencilerinin gündelik yaşam sahneleri gerçekliği çirkinleştirmemekte, aksine sadece neşeli tonlar olarak aktarılmaktadır. Lirizmin kendini ispatladığı sahneler, romanın en güzel sayfalarıdır. Aleksandrov’un Zina Belışeva’ya ilgi duyma sahneleri de bu şekildedir. Ayrıca roman, sanatçının çocukluğunu göstermesi açısından da ilginç ve değerlidir. Aleksandrov, sadece “sicil” bakımından Kuprin’in ikizi değildir. O, yüksek, özel gözlem kabiliyeti, algılamasının keskinliği ve

356 ibid, s. 427. 357 ibid, s. 427. tazeliğiyle, başka bir deyişle; doğuştan gelen istidadıyla yazara yakındır. Romanda,

Aleksandrov’un askerlik hizmetini bıraktıktan sonra ünlü bir portre ressamı olduğuna dair bir bahis geçmektedir. Fakat bu, kitabın çok fazla otobiyografik özellik içerdiğini göstermek istemeyen yazarın başvurduğu bir hiledir. “Bay yazar” büyülü sözcüklerinin Aleksandrov’un ruhunda nasıl bir müzik etkisi yarattığını hatırlayalım.358

Renk ve cümbüş bolluğuna rağmen “Harp Okulu Öğrencileri” hüzünlü bir kitaptır. Bu eser, anıların eski sıcaklığında pişirilmiştir. Bu kitabında da Kuprin tekrar tekrar “tarif edilemez, tatlı, acı ve zarif bir kaderle” fikren ülkesine geri dönmektedir.359

Kuprin’in son büyük eseri “Janeta” da, zapt edilemez, komik bir nostalji duygusuyla işlenmiştir. Bir zamanlar Rusya’da ünlü olan, şimdilerde ise bir çatı katına sıkışıp kalmış yaşlı profesör Simonov’un önünden parlak ve gürültülü Paris yaşamı kaybolmadan “tıpkı bir film şeridi gibi” geçip gitmektedir. Yabancı bir

şehirde, yabancı bir ülkede tek başına ve amaçsızca ömrünün geri kalan günlerini geçiren yaşlı profesör küçük komşu kızı Janeta’ya bağlanır. Belki de bir Rus göçmeninin trajedisi hiçbir yerde bu güçte tasvir edilmemiştir. Simonov karekterinde bizzat Kuprin’den de bir şeyler vardır. İ. A. Bunin, yazarla Paris’te yaptığı son görüşmesini şöyle aktarmaktadır; “Ufak, küçücük adımlarla yürüyordu, o kadar zayıf, o kadar güçsüzdü ki, ilk rüzgarda ayakları yerden kesilecek sanırdınız. Hemen tanıyamadı beni, sonra beni öyle bir nezaketle, öyle bir hüzünle kucakladı ki, gözlerimden yaşlar boşaldı.”360

358 ibid, s. 427. 359 ibid, s. 427. 360 Posledniye Novosti, 1937, No: 5915 / E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 8, s. 428. V. N. Afanasyev, “Janeta” öyküsünden sonra Kuprin’in, önemli sayılabilecek türden bir eser daha yazamadığını belirtmektedir.361

Kuprin, ömrünün sonuna kadar Rus vatanseveri olarak kalmıştır. Vatan sevgisi, kendisine tüm şüphe ve sallantılarla savaşması konusunda yardım etmiştir.

Yazar kesin olarak Rusya’ya dönmeyi kafasına koymuştur. “Bizlerin büyük

çoğunluğunun değerlendirmelerinin aksine yurt dışında yaşamak onun için acı verici, hatta çok kötüydü, der yazar M. A. Aldanov anılarında, Fakat sanırım karar vermesindeki başlıca sebep bu değildi; belki de bu düşüncenin hiç bir rolü olmadı.

Rusya’yı çok özlediğini biliyorum. İçimizden, yurt dışında yaşamaya ve çalışmaya en az uygun olan oydu.”362 Kuprin’in ülkesine dönüşüyle ilgili ayrıntıları New

York’taki Novoye russkoye slovo gazetesinin Paris muhabiri Andrey Sedıh şöyle yazar: “Kuprin’in dönüşüyle ilgili görüşmeler önceden yapılmış. Bu işi, kendisi de geçen yıl Moskova’ya dönen akademisyen İ. Y. Bibilin üzerine almış. Çabaları nihayet başarıyla sonuçlandı. Aleksandr İvanoviç gitmeyi başardı. “Düello” ve

“Genelev” eserlerinin yazarına Moskova’da şanına yakışır bir karşılama yapıldı.”

Yazarın kızı K. A. Kuprina, Andrey Sedıh’a şu açıklamayı yapar: “Babam son günlerinde çok sinirleniyor ve heyecanlanıyordu... Gidişini gizli bir sır olarak saklı tuttuk, yazarlardan hiç kimse bunu bilmiyordu... ayrılışından önce son dakikada bana: ‘Düşüm gerçekleşiyor... Moskova’ya yürüyerek gitmeye bile razıyım, yeter ki oraya dönebileyim’, dedi.” 363

31 mayıs 1937 tarihinde Kuprin’in eski dostları, yazarlar ve Moskova toplum temsilcileri onu Tren Garı’nda karşıladılar.

361 B. N. Afanasyev, 1972, s. 144. 362 Posledniye Novosti, 1937, 3 Haziran / E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 8, s. 428. 363 Novoye Russkoye Slovo, 3 Haziran / E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 8, s. 428. Fakat, bu çağdaşlarının hatırladığı Kuprin değildir artık. “Gittiğinde çok genç olmasa da, çok sağlıklı, fiziki olarak neredeyse bir atlet kadar güçlüydü, diye hatıralarını dile getirir. “Sreda” grubundaki arkadaşı N. Teleşov, Fakat cılız, hafızasını kaybetmiş, güçsüzleşmiş ve iradesiz bir ihtiyar olarak döndü. Gelişinden

üç gün sonra “Metropol” Oteli’nde ziyaret ettim kendisini. Bu, kendisini saymaya alıştığımız parlak yetenekli Kuprin değildi artık. Bu eski Kuprin’e çok az benzeyen zayıf, kederli ve anlaşılan ölmek üzere olan biriydi. Konuştu, hatırladı, her şeyi birbirine karıştırdı, hatta eski dostlarının adlarını bile unutmuş. Ruhunda bizzat kendisiyle büyük bir fikir ayrılığı olduğu hissediliyor. Bir şeyler hakkında görüş bildirmek arzusunda, ama buna gücü yok.”364

Fakat yine de Kuprin yeni Rusya hakkında bir şeyler yazmayı ümit etmektedir. Sovyet gazetelerinin muhabirleriyle yaptığı sohbetlerde, ülkesine dönüşünü sevinçle hissederek, görüşlerini onlarla paylaşmaktadır. Golıtsin’deki

Sanatçılar Evi’ne yerleşir, burada eski arkadaşları, gazeteciler ve kabiliyetine saygı duyan insanlar onu ziyaret eder. 1937 yılının Aralık ayının sonunda yazar

Leningrad’a taşınır ve endişeyle, merakla orada yaşar. Ağır hastalığı, edebi

çalışmalarına yeniden başlamasına engel olur. 25 Ağustos 1938 tarihinde Kuprin vefat eder.365

Sanatının bu evresinde: “Harp Okulu Öğrencileri” (Юнкера,1928),

“Ferdinand” (Фердинанд,1930), “Yitirilmiş Kalp” (Потерянное сердце, 1931),

“Ormanda Bir Gece” (Ночь в лесу,1931), “Sistem” (Система,1932), “Gemma”

(Гемма,1932), “Hüt Hüt Kuşu” (Удод,1932), “Balık Ağı” (Бредень, 1933),

364 Teleşov, N., “Zapiski pisatelya”, Moskva, 1953, s. 67 / E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 8, s. 429. 98 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 8, s. 429.

“Çulluklar” (Вальдшнепы,1933), “Blondel” (Блондель,1933), “Janeta”

(Жанета,1932), “Gece Menekşesi” (Ночная фиалка,1933), “Narovçatlı Çar

Misafiri” (Царев гость из Наровчата,1933), “Ralf” (Ральф,1934) eserlerini yazmıştır.

Yazarın edebi faaliyetleri sekiz alt bölüme ayrılmakla birlikte, Kuprin tarafından 1895-1937 yılları arasında yazılmış denemeler, anılar, makaleler ve skeçlere de değinmenin sanatının evrelerini daha iyi anlamaya imkan tanıyacağına inanmaktayız.

Yazarın ilk denemeleri, onun 90’lı yıllarda Kiyev ve taşra gazetelerinde

çalışmalarıyla bağlantılıdır. Bu dönemde genç Kuprin, kendi yaşam izlenim ve gözlemlerini çabuk ve operasyonel manada sağlamlaştıran bir gazeteci kimliğindedir.

Bilinen edebiyat klişelerinden kurtulamamış ilk dönem öykülerinden farklı olarak bu denemeler çıplak gerçekliğin öğrenilmesi sonucunda doğmuşlardır ve bu sebeple

Kuprin’in realist nesir ustası olmasına katkıda bulunmuşlardır. D. N. Mamin-

Sibiryak çok isabetli bir şekilde şu değerlendirmede bulunmuştur: “İşte Kuprin.

Niçin o büyük bir yazardır? Büyüktür, çünkü canlıdır, hem de her küçük ayrıntıda...

Çünkü Kuprin gazetecidir. İnsanları oldukları gibi görmüş ve koklamıştır.” 366

Sadece edebiyata başladığı yıllarda değil, aynı zamanda edebi olgunluk döneminde de Kuprin’de; hikaye ve öykülerini uzun süre kafasında taşıyan ve olgunlaştıran sanatçı kimliği ile biraz önce fark edilen veya yaşanıp geçen bir olayın takibini yapmayı başaran bir gazeteci kimliği birbiriyle hiç değişmeksizin birleşmiştir.

Sıklıkla, deneme taslaklarında kullanılan materyallere sonraki dönemlerdeki edebi eserlerinde geri dönmüş, onları en karmaşık sanatsal kurgulara dahil etmiştir.

366 Jurnal Jurnalov, 1916, No: 33, / E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, A. İ. Kuprin, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t. , Moskva, 1964, t. 9, s. 549. Örneğin “Kiyevliler” seri denemelerinden bazı tipleri, çok sonraları kaleme aldığı

“Genelev”, “Yaşam Irmağı”, “Sokaktan” eserlerinde, “Sevastopol’daki Olaylar” muhabirlik materyallerini ise “Tırtıl” öyküsünde kolayca tanımakta ve anlamaktayız.367

Denemelerinde Kuprin sansasyonel materyaller peşinde koşmaktan,

üstünkörü, yüzeysel tasvirlerden ve düşüncesiz ampirizmlerden tamamen uzaktır. O en yeknesak, günlük, hatta mutat hale gelmiş şeylerde yeni ve ilginç bir şeyler bulur, her bireysel olayda genel ve tipik bir şeyler yakalama hevesi duyar, onu ilgilendiren nesneye görevine bağlı bir araştırmacı gibi yaklaşırdı.368

Erken dönem denemeler serisi “Kiyevliler”de Kuprin en olağan insanların galerisini vermiş, ancak bunlara öyle başarılı özellik ve çizgiler eklemiştir ki, bunlar o tiplere sanki sanatsal bir icat karakteri vermiştir. Üstelik bu tiplerin tamamı lokal

özellikte olmalarına rağmen, gerçekte Kiyevli değil, tüm Rusya genelinde yaşayan tipler gibidir. Bu hususu “Hırsız” denemesine önsöz yazan Kiyevkoye slovo gazetesi redaktörlüğü de bizzat itiraf etmiştir. Kuprin tarafından “Yuzov Fabrikası” denemesi yayımladıktan sonra Priazovskiy kray isimli Rostov gazetesi Mih. Şahovski adında bir yazarın Donbass Havzası’ndaki fabrikalar ve madenlerle ilgili bir dizi denemesini yayımlamıştır. Bu denemelerden birinde Şahovski şöyle bir itirafta bulunur:

“Çalışmaları bizzat görmedim, zira çalışma galerilerine girmek tehlikeli. Burada insanın üzerine kömür yığınları çökebilir veya hareket halindeki vagonlar bir felakete sebebiyet verebilir”. Kuprin açısından, küçük burjuva ihtiyatlığıyla söylenmiş bu iddialara yer yoktur. Coşkulu bir öğrenme duygusuyla yerinde

367 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, A. İ. Kuprin, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t. , Moskva, 1964, t. 9, s. 549. 101 ibid, s. 550. duramayan Kuprin “madenlerin ve yanıcı maddelerin nasıl döküm ocağına atıldığını seyretmek için döküm ocağının en tepesine tırmanarak çıkmış” ve maden fırınından kızgın metalin çıkarılması ve Bessemer usulüyle haddelenmesi sırasında hazır bulunmuş, madenin cehennemi andıran nemli ve sıcak ortamına girmiştir. Başka bir deyişle sadece görmemiş, detaylarıyla incelemiş hatta bir ölçüde döküm işçileri ve madencilerin içinde çalıştığı ağır koşulları bizzat kendisi de denemiştir. Denemenin sert gerçekliği, objektifliği ve üretim sürecinin tasvirinin başarısına rağmen Kuprin sadece bilgilendirme amacıyla bu denemeyi kaleme almamıştır. Makaleyi yayımlayan gerici Kiyev gazetesi Kiyevlyanin’in sayfalarında imkanların elverdiği

ölçüde Kuprin işçilerin barbarca sömürülmesine, onların güvenliğine yönelik göstermelik kaygılara ve doğal zenginliklerimizin yabancı işadamlarınca zapt edilmesine karşı protestolarını dile getirmiştir. Gazeteci sivri dilliliği Kuprin’in sonraki dönem denemelerinde, özellikle 1905-1907 yılları arasında, hayli kuvvetlenir. Yazar bunlarda ihtiras ve öfkeyle “Oçakov” zırhlısındaki denizcilerin isyanını sert bir şekilde bastıran çarın şiddet uygulayıcılarını (“Sevastopol’daki

Olaylar”) ve çarlığın Finlandiya’da uyguladığı Ruslaştırma politikasını ifşa eder

(“Biraz da Finlandiya’dan”).369

1912 yılı yazında Fransa’nın güneyine ve İtalya’ya yaptığı seyahatin izlenimlerinin üstünkörü taslaklarını ihtiva eden “Gök Mavisi Kıyılar”da da

Kuprin’in tutumu oldukça net bir şekilde ifade edilmiştir. Tüm bu denemelerden sonra bariz bir şekilde Batı’nın sıradan insanlarının; arabacılar, şoförler, balıkçılar, denizciler, sokak hamallarının Avrupa burjuvasının bayağılığı, riyakarlığı, mal canlılığı ve tok turistlerin tembelliğiyle karşılaştırılması yapılmıştır.370

369 ibid, s. 550. 370 ibid, s. 550. Kuprin’in devrim öncesi döneme ait denemeleri konularının önemi ve sanatsal ustalık açılarından eşit değerde değildir. Bunların bir kısmı taslak gibidir ve sanatsal röportajlar grubuna girer. Fakat Kuprin’in öyle denemeleri de vardır ki, onun en iyi öykülerinden ayırt edilemez bile. Bu gruba etkileyici “Listrigonlar” dahil edilmektedir. Deniz emekçilerinin tasvirindeki canlılığı, hayat dolu heyecanı ve

özenli ustalığıyla bu eser, “Düello”, “Gambrinus”, “Kıdemli Üsteğmen Rıbnikov” ve

Kuprin istidadının çok başarılı diğer eserleriyle aynı safta bulunmayı çoktan hak etmektedir.371

“Listrigonlar”da Kuprin, sıradan insanların güç, cesaret ve korkusuzlukları ile onların denizle mücadelelerini göklere çıkarır. Gökyüzüne küstahça çağrılar yapan insanlar da en az diğerleri kadar heyecanlandırır yazarı. 1909-1910 yıllarında

Rusya’da ilk havacılık kulüpleri kurulduğunda ve Rus ve yabancı pilotları gösteri uçuşları yapmaya başladığında Kuprin sadece bu alandaki gelişmeleri izlemekle kalmamış, aynı zamanda bizzat kendisi, ilk önce balonda, daha sonra uçakta uçmuştur. Bu uçuşları ona “Yer üstünde”, “Uçuşum”, “Kuş İnsanlar” adlı denemelerini yazması için materyal teşkil etmiştir. Sonuncu denemesi 1917 yılında yayımlanmıştır ve bu deneme onun vatanında yayımlanan son denemesi olmuştur.

Yeni denemeleri artık gurbette, Paris göçmen yayınlarında yayımlanacaktır.372

Кuprin, Paris’te yaşarken büyük bir ilgiyle yabancı bir ülkenin günlük yaşamı, gelenekleri, kültürü ve sanatı ile tanışmıştır. 1921 yılında ilk izlenimlerinden edindiği sonucu özetlerken; kendisini çok etkileyen Paris’teki yoksulluk ve zenginlik zıtlığından, “devlet malını cebe indiren” spekülatör ve yağmacıların mutlu

371 ibid, s. 551. 372 ibid, s. 551. hayatlarından, yabancı iş adamaları ve turistlerin hac ziyareti yapar gibi Paris’i ziyaretlerinden ve toplum ahlakının korkunç düşüklüğünden bahseder.

Fransız görsel sanatlarının biçimciliğine, resim sanatını biçimsizlik olarak benimsetmeye çalışan “moda” ressamların cehaletine ve sergilerinin çirkinliğine eleştirilerde bulunmuştur. Paris yaşamındaki bazı izlenimlerinden bunalan ve sıkılan

Kuprin, “Evim Paris” ve “Kutsal Güney” denemelerinde; çağdaş medeniyetin kusurlu yönleriyle eski yaşam tarzının “masum mutlulukları”nı mukayese etmeye

çalışmıştır. Eski moda muşambadan silindir şapkası ve kırmızı yeleğiyle Paris’teki son arabacıyı, Passy bölgesinin konforlu villalarını, eski meyhaneleri ve yaşamdan kaybolup giden “geçmişin imgeleri”ni ihtiyarlara has bir duygusallıkla resmeder.

Fransa’daki Osh şehrini tasvir ederken, “Barut, kitap, devrim, demir yolu ve uzun pantolonlu iki parça kostüm” çıktıktan sonra “uzaktan o kadar hoş” görünen diğer pek çokları gibi bu şehirde de IV. Henry devrinin şövalye kahramanlıklarından hiçbir eser kalmadığından acı bir şekilde yakınmaktadır. Fakat ne kadar paradoksal olursa olsun, Kuprin’in içinde eskiye bağlı romantizm, aynı medeniyet ve teknolojiye coşkun methiyelerle birlikte yaşamaktadır.

Pireneler bölgesindeki güçlü elektrik santrallerini tasvir ederken sadece

“insanlık dehasına” saygı duymakla kalmaz, aynı zamanda da, “Böyle bir tesisi kurmak ancak devlere nasip olur” diyerek Fransız kapitalistlere komplimanlar yapar

(“Canlı Su”). Dükkan sahipleri ve rantiyecilerden oluşan Fransa’nın “orta sınıfı” ile ilgili yargıları da bir o kadar tezatlık içerir. Onların ruhsal kısıtlamalarını ironize ederken Kuprin, aynı zamanda bu kişilerin tedbirli oluşlarına, hamaratlıklarına, aile faziletlerine ve yurtseverliklerine hayran kalır (“Mahrem Paris”). Fransa’yı anlatırken Kuprin, doğasında, şehirlerinin dış görünüşünde, halkın adet ve alışkanlıklarında, bir parça da olsa uzaktaki Moskova’yı hatırlattığını derin bir kederle belirtir (“Paris ve Moskova”). Kaleminin, ülkesine ithaf ettiği denemelerde tekrar eski gücüne kavuşmasına şaşmamak gerekir. Konu bakımından yakın olmasa da canlı tasvirleriyle ünlü “Listrigonlar” a benzeyen mükemmel “Svetlana” denemesi de vatanına ithaf ettiği güzel denemelerinden biridir.373

Kuprin’in edebiyattaki çağdaşlarıyla ilgili anıları da çok önemlidir. Özellikle

A. P. Çehov ve A. İ. Bogdanoviç ile ilgili anıları ilgi çekicidir Çehovla, bu büyük yazarla, ilgili en muteber ve sağlıklı kaynaklar arasında çoktan sağlam bir yer edinen anılarında Kuprin; kendine has keskin gözlem gücü ve psikolojik nüfuz yeteneğiyle

Çehov’un son yıllarını geçirdiği ortam ve çevreyi, onun fikirlerini ve ruh halini çok güzel yansıtmaktadır. Eleştirmen V. Botsyanovski, bu çalışmanın başarısını çok doğru bir şekilde değerlendirmiştir; “Ancak Kuprin’in anılarını okuduktan sonra niçin Çehov’un Yalta’daki villasının aynı zamanda genç edebiyatın en iyi temsilcilerinin toplandığı bir yer olduğunu, niçin Çehov’un, çok sevdiği Maksim

Gorki’nin başını çektiği genç edebiyatçılarımızın etrafında grup oluşturduğu bir merkez olduğunu anlayabilirsiniz. Kuprin, Çehov’un insanlara olan sevgisinden, gelecekteki güzel bir yaşama olan inancından kaynaklanan bu çekim gücünü özenle belirtmeye çalışmıştır. Bu anıları okurken, içlerinden aynı inancın yankılandığı sanki

‘Vişne Bahçesi’nin kulisini, küçük, fakat güçlü bir öykü olan ‘Nişanlı’ öyküsüyle ‘Üç

Kız Kardeş’in ve diğer Çehov eserlerinin kulislerini görür gibi olursunuz.” 374

“A. İ. Bogdanoviç İle İlgili Hatıralar” denemesinde Kuprin, A. İ. Gertsen, N.

G. Çernişevski, N. A. Nekrasov ve M. E. Saltıkov-Sçedrin dönemlerinde altın devirlerini yaşamış öncü Rus basını geleneğinin saygıdeğer takipçisi, devrim öncesi

373 ibid, s. 552. 374 Gazeta Rus, 1905, No: 29 / E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 9, s. 552. demokrat gazeteci tiplemesini zihinlere nakşetmiştir. Bu geleneklere bağlılığı

Kuprin’e, Bagdonoviçle kişisel ilişkilerinin pek de iyi olmamasına rağmen, bu ünlü yayıncı, eleştirmen ve redaktörü sadece tam bir objektiflikle değil, aynı zamanda samimi, içten bir sıcaklıkla anlatma imkanı vermiştir.375

Yine Kuprin’in özellikle klasik ve çağdaş edebiyata ithaf edilmiş makale ve skeçleri de önem arz eder. Yazarın çok sayıda eleştiri makaleleri ve tavsiye yazıları yazması münasebetiyle ilgili olarak eleştirmen L. Voytolovski şöyle der: “Eleştirinin sanatçının işi olmadığını söylüyorlar. Eleştirel konularda sanatçıların daima dalalet

öğretisi yaptıklarını belirtiyorlar. Fakat Kuprin, Gorki veya Korolenko edebiyattan bahsetmeyecek de kim bahsedecek? Elbette Kuprin kötü bir politikacı ve kötü bir diplomattır. Ve eğer o Alman Anlaşması hakkında bir konferans verecek olsa bu saçma olurdu. Fakat tüm yaşamı boyunca sanatsal tiplerle uğraşmış, öykülerinde böylesine yetenek ve güç bereketi bulunan, Knut Hamsun ve Jack London’un üstün

özelliklerine sahip Kuprin, Rus edebiyatının kaderiyle ilgili fikir yürütemez mi?

Yoksa o yeterince kompedan değil mi ve en ufak bir duyguyla, en ufak bir yazıyla edebiyata bir zenginlik katmamış insanların bu kadar cüretkar bir şekilde görüş bildirmelerini yargılamamalı mı?” 376

Kuprin, coşkulu bir edebiyat severdi; edebiyatın başarıları ile mutlu olur, başarısızlıklarına üzülürdü. Eski ve yeni Rus ve yabancı yazarların kitaplarını okurken hissettiği mutluluk ve hayal kırıklıklarını okuyucuları ile paylaşmak arzusu duyardı içinde hep. Kuprin özel olarak sanat teorisi meseleleriyle uğraşmamasına rağmen makalelerinde; yaşam gerçeğine sadakat, göz keskinliği, gerçekçilik alanında yeniyi ve araştırılmamışı keşfetme yeteneği, şahsi “ton”u ve edebi imza

375 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 9, s. 553. 376 Kiyevskaya Mısl, 1914, No: 69 / E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 9, s. 553. mevcudiyeti, hümanizm ve insani değerler, yaşam ve insana dair sağlıklı ve optimist bakış gibi kararlı ve açık estetik kriterler daima var olmuştur. Ona göre XIX yy. klasik yazarlarının sanatı tüm bu gereklerin ideal canlanmasıydı. Onları “Puşkin tarafından başlatılan ve Tolstoy tarafından taçlandırılan büyülü bir zincirin altın halkaları” olarak sınıflandırır.377 Bu iki isim, bir de Çehov adı, onun için Rus sanatının zirveleriydi. 90 lı yıllarda başlayıp, göçmenlik yıllarının sonuna kadar pek

çok beyanatı vardır Puşkin ve Tolstoy’a ithaf edilmiş (“Esrarlı Gülümseme”,

“Tolstoy”). V. Botsyanovski’nin belirttiğine göre; Kuprin 1919 yılı Aralık ayında

Gatçina’dan ayrılırken yanına sadece Puşkin’in tek ciltlik bir kitabı ile Tolstoy’un hediye ettiği ve 1937 yılında tekrar beraberinde getirdiği, büyük yazarın imzalı bir portresini almıştır.378

Klasikler hakkında yazdığı makalelerden kuşkusuz Kuprin’in edebi biyografisi açısından en büyük ilgiyi “Gogol Hakkında” (1909) jübile makalesi

çekmektedir. Bu makalede yazar, Gogol’u ancak 1905 yılı başında “keşfettiğini” ve tam manasıyla değerlendirmeye başladığını anlatır. Bu sıralarda Kuprin, “Düello”

öyküsünü bitirmek üzeredir. Her ne kadar Gogol’ün kendisini etkilemediğini iddia etse de, “ondan birşeyler öğrenmek için artık geç olduğunu” belirtse de yine de

“Düello” ve Gogol ile ilgilenmeye başlama sürelerinin aynı zamana denk gelmesi,

Kuprin’in bu güzel öyküsünün satirik sayfalarının büyük satirik yazarın edebi mirasıyla muhtemel bağları konusunda insanı düşünmeye zorlamaktadır.379

Makalelerinde, gazete röportajlarında ve konferanslarında Kuprin sık sık edebiyattaki çağdaşlarından bahseder. Realizm ve ilericilik yolundan giden, bıkıp

377 “Naşe Opravdaniye”, Gaz. Russkoye slovo, 1910, No: 263 / E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 9, s. 553. 378 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 9, s. 553. 379 ibid, s. 554. usanmadan yaşamı öğrenen, yaşayan halk dilinin ve edebiyatın zenginliklerine sebatlı bir şekilde hakim olmayı başarmış özellikle genç yazarları tüm kalbiyle destekler ve onları halka tanıtırdı. Edebiyatçıların yüksek temsil kabiliyetini her zaman içinde hisseden Kuprin, baştan savma eserlere son derece acımasız davranmış, küçük burjuva taleplerine göre bayağı eserler yazan tüm edebiyat makastarlarını alaya almıştır Örneğin; Breşko Breşkovski’nin “Operet Sırları” kitabının eleştirisi.380

Yabancı yazarların eserlerine de yine aynı kriterlerle yaklaşmıştır. Jack

London’dan hayranlıkla bahsetmiştir, çünkü bu sanatçının her satırında “izleri gerçek acılar, emekler ve gözlemlerden aktarılmış muazzam bir şahsi tecrübeyi” hissetmektedir. R. Kipling’in edebi ustalığına gereken ehemmiyeti verirken Kuprin oldukça derin ve doğru bir düşünceyi dile getirir: Eğer yazarın dünya görüşü istismarcı sınıfların dar, menfaatperest çıkarlarıyla sınırlanmışsa, edebiyat sanatı başlı başına bir yazarı “ebediyet ve tüm insanlığa mal olma” servetine taşıyamaz.

Onun isabetli formülü neredeyse veciz bir söz gibi yankılanır: “Kipling’de İngiliz

(sömürgecilik) kişiliği sanatçı ve insani kişiliğini örtmektedir.” 381

Eleştirel makalelerinde ve yazılarında Kuprin, edebi eserlerinde olduğu gibi, bir çırpıda herhangi bir yazarın şahsiyetinin bariz noktasını bulmayı, sanatının ana temasını açığa çıkarmayı başarırdı. Sıklıkla da bu işi, süjelerin basit bir izahı yardımıyla çözerdi. Sahne ve epizotların incelikle seçilmesi, izahlı özetlerin eleştirilen metinden yapılan alıntılarla birleştirilmesi sanatı sayesinde bu izahlar mükemmel bir şekilde tamamlanmış edebi özelliklere dönüşürlerdi (“Knut Hamsun

Hakkında”, “Jack London Hakkında Eleştiri”).382

380 ibid, s. 554. 381 ibid, s. 554. 382 ibid, s. 554. Kuprin’in edebi mirasının önemi öncelikle öyküleriyle ön planda olsa da, bu büyük yazarın deneme, anı ve eleştiri çalışmaları da kuşkusuz onun edebi eserlerinin daha iyi algılanmasına ve muazzam, çok yönlü istidadının tüm manasıyla değerlendirilmesine katkı sağlamaktadır.383

Kuprin’in hiç de kötü bir şair olmadığı pek az kimse tarafından bilinir.

Yaşamın her türden olayları ile ilgili şiirleri vardır. Bunlar esas itibarıyla irticalen yazılan şaka yollu fabl, epigram ve mizahi parodi türü şiirlerdir. Lirik tarafı az gelişmiş olmakla birlikte tüm türler içinden en çok satirik tarzı tercih etmiştir. Eğer, gençlik yıllarından itibaren Kuprin tarafından yazılan tüm şiirler toplansa hatırı sayılır büyüklükte bir kitap olurdu.384

Ayrıca 1895-1937 yılları arasında yazmış olduğu deneme, anı, makale ve skeçler de sanatının önemli merhaleleri olarak değerlendirilmektedir. Bu eserlerini aşağıdaki şekilde sınıflandırmak mümkündür:

a) Denemeler: “Kiyevliler” (Киевские типы, 1895), bu denemeler serisinde

16 adet eser vardır: “Süvari Mektebi Öğrencisi” (Студент- драгун), “Dnyepr

Gemicisi” (Днепровский мореход), “Geleceğin Patti’si” (Будущая Патти),

“Yalancı Şahit” (Лжесвидетель), “Ötücü Kuş” (Певчий), “İtfaiyeci” (Пожарный),

“Ev Sahibesi” (Квартирная хозяйка), “Baldırı Çıplak” (Босяк), “Hırsız” (Вор),

“Sanatçı” (Художник), “Otlakçılar” (Стрелки), “Tabansız” (Заяц), “Doktor”

(Доктор), “Yalancı” (Ханжушка), “Temsilci” (Бенефициант), “Tombalacı”

(Поставщик карточек); “Yuzov Fabrikası” (Юзовский завод, 1896), “Yol

Resimleri” (Путевые картинки, 1900), “Tsaritsin İtfaiyesi” (Царицинское

пожарище, 1901), “Sevastopol’daki Olaylar” (События в Севастополе, 1905),

383 ibid, s. 554. 384 Çukovski, K., “Kuprin”, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t.t.1, M. 1964, str. 3-40. “Listrigonlar” (Листригоны, 1907), bu denemeler serisinde 8 adet eser vardır:

“Sessizlik” (Тишина), “Uskumru” (Макрель), “Hırsızlık” (Воровство), “Ak Balık”

(Белуга), “Tanrı Balık” (Господня рыба), “Bora” (Бора), “Dalgıçlar” (Водолазы),

“Deli Şarap” (Бешеное вино); “Biraz da Finlandiya Hakkında” (Немножко

Финляндии, 1907), “Yer Üstünde” (Над землей, 1909), “Uçuşum” (Мой полет,

1911), “Gök Mavisi Kıyılar” (Лазурные берега, 1913), “Kuş İnsanlar” (Люди-

птицы,1917), “Koyu Kırmız Kan” (Пунцовая кровь,1926), “Mübarek Güney” (Юг

благословенный, 1925), “Evim Paris” (Париж домашний, 1927), “Eski Şarkılar”

(Старые песни, 1928), “Guron Burnu” (Мыс Гурон, 1929), “Al Donlu, Doru, Boz ve Kara yağız Atlar” (Рыжие, гнедые, серые, вороные, 1928), “Mahrem Paris”

(Париж интимный, 1930), “Barri” (Барри, 1931), “Paris ve Moskova” (Париж и

Москва, 1925), “Svetlena” (Светлана, 1934)

b) Anılar: “Çehov İle İlgili Hatıralar” (Памяти Чехова, 1904), “Bogdanoviç

İle İlgili Hatıralar” (Памяти Богдановича, 1907), “N. G. Mihaylovski (Garin) İle

İlgili Hatıralar” (Памяти Н. Г. Михайловского (Гарина), 1908), “Aziz Nikolay

Vapurunda Tolstoy’u Nasıl Gördüğüme Dair” (О том, как я видел Толстого на

парохода ‘св. Николай’, 1908), “Utoçkin” (Уточкин, 1916), “Anılardan Parçalar”

(Отрывки из воспоминаний, 1937)

c) Makale ve Skeçler: “ Esrarlı Gülüş” (Загадочный смех, 1895), “R.

Kipling’ in ‘Cesur Denizciler’ Öyküsüne Eleştiri” (Рецензия на повесть Р.

Киплинга ‘Смелые мореплаватели', 1903), “Breşko Breşkovski’ nin ‘Operet

Sırları’ Kitabına Eleştiri” (Рецензия на книгу Н. Брешко-Брешковского

‘Опереточные тайны ‘, 1905), “Çehov İle İlgili Hatıralar” (Памяти Чехова, 1905),

“Knut Hamsun Hakkında” (О Кнуте Гамсуне, 1908), “” (Редуард Киплинг, 1908), “Gogol Hakkında” (О Гоголе, 1909), “Çehov Hakkında” (О

Чехове, 1910), “Kahkaha Öldü” (Умер смех, 1910), “Yoksullar Hakkında” (О

нищих, 1910), “Jack London Hakkında Not” (Заметка о Джеке Лондоне, 1911),

“Firavun Kabilesi” (Фараоново племя, 1911), “Özgür Akademi” (Вольная

академия, 1916), “Düşüncelerin Okunması” (Чтение мыслей, 1916), “Jack

London” (Джек Лондон, 1916), “Dumas Baba” (Дюма-отец, 1919), “Nansen

Horozları” (Нансеновские петухи, 1921), “Tolstoy” (Толстой, 1928), “

(Илья Репин, 1931), “Canım Moskova” (Москва родная, 1937).

BÖLÜM V

ÖYKÜLERİN GENEL OLARAK KONULARI

L. A. Kolobayeva, Kuprin’in eserlerinde; konularına göre kahramanları şu

şekilde tasnif etmiştir:

1. Sanat ortamının insanları; şımarık artistler değil bilakis bu işin kahrını

çeken taşra artistleri, sıklıkla da sirk artistleri: “Şöhret”, “Vahşi Hayvan Kafesinde”,

“Lolli”, “Allez!”, “Sirkte”, “Sakinlikte”, “Nasıl Aktör Oldum”, “Gambrinus” vb.

2. Ordu personeli: başkentte görev yapan başarılı subaylar değil, ordu yaşamının ağır yükünü omuzlarında taşıyan subay ve askerler : “Leylak Ağacı”,

“Sorgu”, “Konaklama”, “Uzatmalı Piyade Çavuşu”, “Gece Nöbeti”, “Askeri

Öğrenciler”, “Seferde”, “Düello”, “Düğün” vb.

3. İçinde bulunduğu toplumda kadının, güzelliğin, aşkın, onurun kaderiyle ilgili olarak yazarın endişeleriyle bağlantılı kadın tipleri: “Olesya”, “Yahudi Kadın”,

“Sulamif”, “Kızıl Bilezik”, “Genelev”, vb.

4. Kollektif çalışma hayatının ve emeğin insanları, sıklıkla da “istisnai ve tehlikeli mesleklerde çalışan insanlar”: “Moloh”, “Yerin Derinliklerinde”,

“Listrigonlar” vb.

5. Doğadan, hayvanlar aleminden “kişiler”: “Köpek Saadeti”, “Beyaz Barbet

Köpeği”, “Zümrüt”, “Ralf” vb.385

Kuprin daha Harp okulunda öğrenci iken ilk öyküsü “Son Gala” yayınlanır.

A. A. Volkov, Kuprin’in bu ilk edebi denemesinde başka bir yazarın sanatından etkilendiğini belirtmektedir.386 Bu öğrencilik öyküsü ciddi bir edebi başlangıç

385 Kolobayeva, L. A., “Preobrazaovaniye idei malenkogo çeloveka v tvorçestve A.İ.Kuprina”, izd. Moskovskogo Universiteta, 1987 / http://www. kuprin.net. 2 A.A. Volkov, Tvorçestvo A. İ. Kuprina , Moskva, 1962, Sov.Pisatel, s. 8. sayılamaz. Konusu ve üslubu melodramatik, tipler doğallıktan uzaktır. Konu olarak,

1881 yılında sevgilisi tarafından terk edilen ünlü opera sanatçısı E. P. Kadmina’nın sahnede intihar etmesi gerçek olayını alan Kuprin, bu trajik aşkın sentimental hikayesini oluşturmuştur.387

1947 yılında basılan Kuprin’in Seçme Eserleri kitabına bir giriş makalesi yazan A. Myasnikov, “Son Gala” öyküsü için şu satırları kaleme almıştır: “Öykünün kadın kahramanı; bir taşra tiyatrosunun aktrisi olan ‘küçük insan’. Bu ‘küçük insanların’ ruh zenginliğini Kuprin, pek çok eserinde resmedecektir. Bu öyküde

Kuprin; aşkı, yaşamın en değerli hazinesi olarak resmetmektedir. Aşkın kaybı, insan varlığının kaybıyla eşit anlamdadır...”388

Dört yıl süren subaylık görevinden sonra sağlık sebepleriyle 1894 yılında ordudan istifa eden Kuprin Kiyev’e yerleşir. Çok değişik mesleklerde çalışır, daha sonra gazetecilik yapmaya başlar. Gazetecilik mesleği sanatına olumlu etkiler yapar.

Deneme, makale, skeçler yazar. Bu eserlerinde genç, realist bir yazarın yetenek kıvılcımları görünür. Ortaya koyduğu tiplerde hep küçük insana karşı beslenen derin sempati hissedilir. Bu, ordu yaşamını işlediği “Sorgu”, “Uzatmalı Piyade Çavuşu”; rüşvetçi memurları ve dolandırıcıları işlediği “Gizli Tahkikat” ve “Ricacı”

öykülerinde özellikle hissedilir. Yine bir dizi eserinde medeniyetin dokunmadığı sıradan insanlar göklere çıkarılır. Kuprin’in erken dönem sanatında onun psikolojik analize meyilli olduğu görülmektedir. Bu, özellikle “Korkunç An”, “Konaklama”,

“Viktoriya” öykülerinde açık bir şekilde hissedilir.389

387 ibid, s. 8. 388 A.İ. Kuprin, izbrannıye Proizvedeniya, Goslitizdat, Moskva, 1947, s.3 / B. N. Afanasyev, Aleksandr İvanoviç Kuprin- Kritiko-Biografiçeskiy Oçerk , .-2-e, ispr. i dop. izd., Moskva, 1972, s. 8. 389 A. A. Volkov, 1962, s. 11. Kuprin’in önemli askeri öyküleri arasında “Askeri Öğrenciler”, “Harp Okulu

Öğrencileri” ve “Düello” üçlemesi önemli yer tutar. Bu üçlemeden en meşhur olanı

“Düello” dur. Üçlemenin ikinci eseri “Harp Okulu Öğrencileri” göçmenlik yıllarında kaleme alınmıştır.

A. G. Sokolov’a göre; Kuprin’in sanatsal gelişiminin ilk etabında

Dostoyevski’nin kuvvetli etkisi olmuştur. “Karanlıkta”, “Mehtaplı Gecede”

“Delilik”, “Diva’nın Kaprisi” vb. Sonradan ‘’Minyatürler’’ (1897) kitabına dahil olan diğer bazı öykülerinde bu etkinin izleri görülür.390

“Karanlıkta” öyküsünde ilginç bir konu vardır: Toplum şartlarıyla bozulmuş, kötüleşmiş bir şahsiyette gerçek insani duyguların uyandırılması konusudur bu. Fakat konu ikna edici bir çözüm bulamamıştır. Anlatım dilinin sadeliği, dilin isabetli ve yerinde kullanıldığı sayfaların yanı sıra pek çok sayfasında da kahramanların doğallıktan uzak davranışları, süslü ifadeler melodramatizm ve yapmacıklı üslup yer almaktadır.391

Kuprin’in ilk eserlerinin özünde; insana olan sevgi, onu özgür ve mutlu görmek fikri vardır. Düşünsel ve estetik arayışlarının temelini bu konu oluşturur.

Kuprin’in kahramanları sevgi ve güzelliğe heves duyarlar, fakat bayağılık ve ruhsal bağımlılığın hüküm sürdüğü bu yaşamda mükemmele ulaşamazlar. Pek çokları mutluluğa ulaşamazlar veya kendilerine düşman olan çevrede çarpışmalarda hayatlarını kaybederler. Fakat tüm varlıklarıyla, tüm hayalleriyle yeryüzünde mutluluğa ulaşılabileceği düşüncesini iddia ederler. “Olesya” gibi öykülerinde ve

390 Sokolov, A.G., “Tvorçesto A.İ.Kuprina”, İstoriya Russkoy Literaturı Kontsa XIX-Naçala XX Veka: -2-e, izd.,ispr. i dop. –Moskva 1984, s. 63-73. 391 A. A. Volkov, 1962, 19. ordu yaşamını anlattığı eserlerinde sevginin ışığı insana ve doğanın olağanüstü güzelliğine doğru yönelir.392

İki dünyanın, karanlık ve aydınlık, karşı karşıya getirilmesi genç Kuprin’in eserlerinin başlıca özelliklerinden biridir. Mevcut olanı inkar ederek halkın mutluluğu için özgür ve mükemmel olanı savaşmakta değil medeniyetin erişmediği insanlarda arar.393

Kuprin’in daha ilk dönem sanatında burjuva bayağılığına, insanın yaşamı ve mal, servet edinmesine yönelik düşüncelere duyulan nefret ifade edilir. Bu konuda

Kuprin, Çehov’un fikir açısından halefi gibidir. Yaşamın bir anlam içermeden geçirilmesinden duyulan korku her iki yazarın da ortak çıkış noktasıdır.394

Kuprin’in keskin gözlüğü ve büyük gözlem gücünün yansıdığı “Kiyevliler” deneme serisi konu olarak iki ana gruba ayrılır: Birinci grupta her türlü karikatürleştirme ve mübalağadan kaçınılarak küçük burjuva temsilcilerinin portreleri verilmiş, bu yaşamın özellikleri satirik olarak gösterilmiştir. İkinci grupta ise mümkün olduğu takdirde bir şeyler olma hayalindeki evsiz barksız, hiçbir sınıflandırma grubuna dahil olmayan insan portreleri verilmiştir. “Kiyevliler” denemeler serisinin en önemlileri; “Süvari Mektebi Öğrencisi”, “Yalancı Şahit”,

“Baldırı Çıplak”, “Hırsız”, “Ressam”, “Doktor” ve “Yalancı Sofu” dur.395

Erken dönem sanatında Kuprin halkla yakınlaşma yolları arar, çalışma ve insan gücünün bulunduğu ortamları tasvir etmeye çalışır. Fabrikalarda dayanılmaz

çalışma şartlarının ezdiği küçük insanlar ilgilendirmeye başlar yazarı. 1870 yılından itibaren toprak köleliği sisteminin kalkması sonrasında bu konu pek çok yazarın

392 ibid, s. 20. 393 ibid, s. 21. 394 ibid, s. 22. 395 ibid, s. 23. ilgisini çekmiştir. 90 lı yıllarda toprak köleliği sistemi sanayi köleliği sistemine dönüşmüştür. Sanayicilerle işçiler arasındaki ilişkilerin gerginleşmesi edebiyat için yeni bir konu ve arena oluşturmuştur. Kuprin, bu yıllarda işçilerin yaşam ve çalışma koşullarına eğilen az sayıdaki yazardan biridir. Belki de bu konuyu araştırmak uğruna birkaç ay süreyle işçilerle birlikte çalışmayı deneyen tek yazardır. Konuyla ilgili birkaç deneme yazan Kuprin’e buradaki çalışması “Moloh” öyküsünü yazması için de materyal sağlamıştır.396 Sonuç olarak diyebiliriz ki; Kuprin, “Moloh”

öyküsünde işçilerin korkunç bir şekilde sömürülmesini konu etmiştir.

Kuprin, “Ruh Hastası” öyküsünde, soyut ve fantastik bir biçimde olmasına rağmen büyük bir heyecan ve canlılıkla ebedi güzelliği, kirli ve acıklı gerçekliğin karşısına koyarak göklere çıkarmıştır. Fakat, maalesef bu öyküsünde de dekadanların etkisinin hissedildiği psikopatolojik ve gizemli motifler yer almaktadır.397

Çok yönlü yaşam tecrübelerinin sanatçısı olan Kuprin, on dört yılını geçirdiği ordu çevresini çok iyi bilmektedir. Pek çok edebi eserini ordu yaşamına ayırmıştır.

Bu konunun geliştirilmesi onun yeteneğinin bireysel süsleme özelliğiyle de önemli derecede bağlantılıdır. Zira Rus edebiyatında yeni olan çoğu konu onun tarafından edebiyata dahil edilmiştir. Askeri ortamı tasvir ederken okuyucunun önünde Rus yaşamının edebiyat tarafından az incelenmiş konularını açmıştır. Kuprin’in ünlü

çağdaşları Çehov ve Gorki tarafından burjuva yaşamına ağır eleştiriler yöneltilmiştir.

A. A. Volkov’a göre; Kuprin tarafından ilk kez böyle sanatsal bir ustalıkla ve etraflıca subay burjuvazisi ve çevresi anlatılmıştır.398 Entelektüel sayılan insanlarla halktan insanlar arasındaki kopukluğu ele almıştır Kuprin. Ordu yaşamındaki bu

396 ibid, s. 31. 397 ibid, s. 32. 14 ibid, s. 34. kopuklukları göstermek, çarlık ordusunun geniş ve güvenilir tasvirini yapmak için elbette ordunun tüm kademelerinde bulunmak ve bu yaşamı iyi bilmek gerekmektedir.399

“Sorgu” öyküsünde Kuprin, alışık olduğu bir ortamı tasvir eder. Genç subay

Kozlovski, arkadaşının çizme konçunu ve 37 kopek parasını çaldığından

şüphelenilen Er Muhammet Bayguzin’i sorgulama görevi almıştır. Bayguzin Tatardır ve Rusça anlamamakta, hatta yaptığı işin ne anlama geldiğini bile idrak edememektedir. Fakat Kozlovski bir askerdir, aldığı emri yerine getirecektir. Bildiği

Tatarca birkaç kelimeyi söyledikten sonra susmakta direnen Bayguzin suçunu itiraf eder. Kozlovski bundan sonra ona acımakta, başına geleceklerden dolayı kendini suçlu hissetmektedir. Israrla verilecek cezanın hafifletilmesi için çaba sarf etse de

Bayguzin’in yüz değnek cezası almasına mani olamaz.

Öykünün sonlarına doğru öncü konumundaki bir entellektüelin ahlaki sorgulamaları ile onun harekete geçemeyen zayıf iradesi arasındaki zıtlıklar açığa

çıkarılmaktadır. Bu tezatlıklar fikirsel açıdan çıkmaza götürür kahramanı. Kuprin’in entellektüel kahramanı sadece anlık bir şekilde enerjisini açığa çıkarmış, sonrasında, genellikle şiddetli bir sinir buhranının ardından ruhsal bir bezginlik sürecine girmiştir.400

“Uzatmalı Piyade Çavuşu” öyküsünde de Kuprin yine alışkın olduğu askerlik yaşamını farklı bir boyutta anlatmayı sürdürür. Buradaki kahramanı hasat mevsiminde zengin bir çiftlik sahibinin yanında çalışmak için gönderilen askerlerin komutanı Uzatmalı Piyade Çavuşu Lapşin’in çiftlik sahibinin kızına duyduğu temiz

399 ibid, s. 34. 400 ibid, s. 36. ve özverili aşk ile şımarık kızın bu aşkı fark edemeyip, ona günlük bir gönül eğlencesi olarak bakması konu edilir.

Yüksek sosyetenin boşluğu ve riyakarlığının karşısına yazar sıradan bir insan olan Lapşin’in içtenliğini ve sağlıklı ahlaki duygularını koyar. Lapşin ruh temizliğini halka yakın olması sayesinde kaybetmemiş bir tiptir. Zengin Ket’e olan talihsiz aşkı,

Lapşin’in romantik hayallerine indirilen ilk ağır darbedir ve aynı zamanda genç hayalperest için çok ağır bir sosyal derstir. Lapşin’in karşılık görmeyen aşkına

öykünün önemli bir kısmı ayrılmıştır. Bu aşk hikayesinde; yazara sonraki dönem eserlerinde ilham kaynağı teşkil eden ve “Kızıl Bilezik” öyküsünde en yüksek sanatsal ifadesini bulan karşılıksız kalan duyguların motifleri hissedilmektedir.401

Bu öyküyü sadece ölen hayallerin tasviri olarak görmek, öykünün fikirsel ve sanatsal anlamını yeterince anlamamak demektir. Öyküye olumlu bir başlangıç yapılmış, gerçek insani özelliklerin teyidi ile son verilmiştir. Her ne kadar bu

özellikleri taşıyan kişilerin kaderi trajik olarak sonlansa da yine de bu duygular dünyada en önemli ve en değerli hazineler olarak görülmektedir. Yazar, gerçek güzellik; ruh güzelliğidir demektedir.402

Ruh güzelliğinin takdir edilmesi, soyut bir karakter taşımaz öyküde. Bu

özellik, en önemli, hatta diyebiliriz ki, Kuprin’in devamlı başvurduğu entellektüel

çevrenin halkla olan manevi bağları konusundan ayrılamaz. Entellektüel kesimin halkla ilişkileri, Kuprin için entellektüel bir kişinin, özellikle de bir subayın olumlu

özelliklerinin sınandığı bir konudur. A. A. Volkov’a göre; öyküdeki Yüzbaşı Vasili

Akinfiyeviç, subay kastının günahlarından arınmış biri değildir.403 Bazen askerlerine

401 ibid, s. 39. 402 ibid, s. 40. 19 ibid, s. 41. tokat atmaktan geri kalmaz. Fakat sadece kusuru olanları disipline eder. Askerler onu sever, zira iyidir, askerlerini düşünür, hatta kendi kesesinden askerlere yiyecek bile alır. Kuprin, ordunun muharebe kabiliyetini artırmanın en iyi yolu olarak; subaylar ve erler arasında karşılıklı ilişkiler ve güvenin tesis edilmesini görür. Subayların askerlerle yakınlaşması gerekir. Çavuş Lapşin günlüğünde hasat çalışmaları sırasında subaylar ve askerler arasında hıyerarşik farklılığın zayıfladığından bahseder. Rus insanının doğasından kaynaklanan doğal mizah duygusunun hiçbir ortamda kaybolmadığından bahseder biraz da öykü.404

“Gece Nöbeti” öyküsünde; işlediği bir suçtan dolayı angarya nöbetine giren

Luka Merkulov anlatılır. Kaderini kabullenmiş, cezasını çeken Merkulov asker arkadaşlarının yatmadan önceki sohbetlerini ilgiyle dinlerken, ortalık sessizliğe büründüğüne istem dışı olarak nöbetinde uyuyakalır. Devriye subayının yumruk ve tekmeleriyle kesilen rüyalarından uzaklaşmak zorunda kalan Merkulov iki gün daha angarya nöbetiyle cezalandırılır.

Kuprin, çarlık dönemi kışlaları ile ilgili eserlerinde farklı inançlardaki Tatar,

Başkır vb. milletlerin temsilcilerinin tasvirine önemli bir yer ayırır. “Sorgu”

öyküsündeki Tatar Bayguzin tipini “Gece Nöbeti” öyküsündeki Tatar Şangirey

Kamafutdinov tipi takip eder. Onbaşı Noga, renkli üçgen ve kare desenli battaniyesinin içinde uzanmış, yattığı yerden Tatar askerle “edebiyat” provası yapar.

İnsan onurunu bu “ders” kadar alçaltan başka bir şey düşünülemez. Rusçayı iyi bilmeyen asker, tüfeğin parçalarının adlarını sayacak durumda değildir ve Noga devamlı surette seçme küfürlerle onu örselemektedir. Çok sıkı terbiye adına bu kadar baskıya maruz kalan Tatar, nihayetinde “ders”in konusunun ne olduğunu bile

404 ibid, s. 41. tasavvur edemeyecek hale gelir. Dersin yeni aşağılamalar ve angarya görevlendirmelerle son bulacağını tahmin etmek hiç de zor olmaz.405

“Moloh” öyküsünde gelişme bölümü büyük işadamı ve zengin sanayici

Kvaşnin’in gelişinden itibaren yoğun bir gelişme kaydeder. Bu andan itibaren olaylar dramatik bir hal alır ve kahramanların çıkar çatışmaları başlar. Olaylara düğümü, fabrikadaki patlama son noktayı koyar. Kvaşnin’in gelişinden önce öykünün ana motifi açığa çıkmaya başlar: Bu, işçilerin acımasızca istismar edilmelerine, insanları

ölüme götüren ağır fiziksel çalışma koşullarına karşı bir başkaldırıdır.406

“Moloh”ta işçilerin ağır çalışma koşulları, şartların iyileştirilmesine yönelik adımların atılmayışı vb. konular zayıf iradeli Bobrov’un Nina’ya duyduğu ve ifade etmekten korktuğu temiz aşk örgüsüyle birlikte işlenmiştir. Fabrika sahibi

Kvaşnin’in satılık bir damat bularak Nina’yı onunla evlendirip başkente götürmeye karar vermesi konuyu derinleştirir. Neticede paranın gücü temiz bir aşka galip gelir.

Nina, annesinin de baskısıyla zengin, ama çirkin ve ahlaksız bir adamın metresi olmayı tercih eder.

A. Volkov’a göre; “Moloh”un konusunun esasını teşkil eden entrika Kuprin’e

“yaşamın sahipleri”nin ahlaksızlıklarını göstermek için gereklidir.407 Binlerce insan canını ateşe atan bir kapitalist kendi bir anlık zevki için bir insan ruhunu karartmaktan da geri kalmaz. Kvaşnin, işçilerin emeklerini satın aldığı gibi, Nina

Zinenko’yu da satın almaktadır.408

“Moloh” öyküsünde genel sosyal konular kompleksinin içine sınırlı da olsa giren aşk konusu, yazarın sanatında giderek daha çok yer kaplamaya başlar. Bu,

405 ibid, s. 46. 406 ibid, s. 50. 407 ibid, s. 64. 408 ibid, s. 64. yazara normal olmayan toplumsal ilişkilerin insan ruhunu öldüren etkisini derinlemesine gösterme, Kvaşninlerin dünyasının tüm temiz ve kutsal değerlere zararlı etkisini anlatma imkanı vermiştir. Aşk konusu Kuprin için tüm alçak, adi ve maddi şeylerden kaçtığı bir sığınak gibidir. Diğer maddi değerler insana, insan ruhunun gücüne ve güzelliğine inanan, ruhsal açıdan sağlıklı büyük yazarın ilgisini

çekmemiştir. Kuprin, bu konunun aktarılmasında XIX. yy.ın Rus edebiyatının haklı bir mirasçısıdır.409

Kuprin’in aşk konusunu işlediği eserleri, konu bakımından, dramatik dolgunluk bakımından hep ilgi çekici olmuştur. Fakat yazar eğlendirmek veya

ürkütmek için görevler ortaya koymaz. Tasvir ettiği keskin ve dramatik durumlarda daima kötüye karşı iyiyi, alçaklığa karşı yüce ruhluluğu, çirkine karşı mükemmeli koymuştur. Bunlarda devamlı surette karşılıksız, içten, tek taraflı aşk, iyiyle kötünün, ruh güzelliğiyle ruh çirkinliğinin çatışmasının en yüksek trajedik gergin atmosferinin motifleri hissedilir.410

Kuprin’in aşkın tasvirindeki aydınlık ve romantik geleneği Rus edebiyatında sonraki dönemde iz bırakmadan kaybolmamış, K. Paustovski’nin lirik nesrinde aynı sanatsal biçimiyle benimsenmiş ve geliştirilmiştir.411

“Büyü” ve “Viktoriya” öyküleri evlilik problemlerine değinen eserlerinden bazılarıdır. Bu öykülerden ilki Kuprin için alışkın olduğumuz realist tarzda yazılmıştır. Toplam üç sayfadan oluşan bu öyküde oldukça karmaşık alt metinler ve pek çok psikolojik nüans vardır.

409 ibid, s. 70. 410 ibid, s. 70. 411 Kolobayeva, L. A., “Preobrazovanıye idei malenkogo çeloveka v tvorçestve A.İ.Kuprina”, izd. Moskovskogo Universiteta, 1987 / http://www. kuprin.net. Hikayenin kendi ağzından sade bir şekilde anlatıldığı kadın kahraman, genç fakat çok şey görmüş ve yaşamış biridir: Vurgularında hem şüphe, hem ironi, hem de bir parça yorgunluk vardır. 17 yaşında bir kızken kırk yaşındaki bir süvari generalinin karısı olmuştur. Öykü onun evliliğine ithaf edilmemiş, bilakis yalnız bir genç kızın hayalinin yakılmasına adanmıştır.412

“Viktoriya”nın konusu ise; tesadüfi bile olsa gerçekleşmeyecek trivial bir ihanet olayı üzerine kurulmuştur. Fakat öyküde özellik arz eden romantik bir hava vardır, ayrıca banal bir konu çözümlemesi tehlikesini tamamen ortadan kaldıracak konu dönüşü vardır. Dilsiz kadın kahraman Viktoriya İvanovna gizemli, güzel bir kadındır. Kendisini seven şişman ve yaşlı kocası Matvey Kuzmiç’in onun hakkındaki kaygılarını acı bir kayıtsızlıkla karşılamaktadır. Viktoriya, gizemli büyüsünün etkisinde kalan bir öğrenci için devamlı olarak piyanoda sessiz melodiler

çalmaktadır. Aralarında bir bağ oluşur. Kocası, karısıyla bu öğrencinin buluşacağından haberdar olunca kendini feda etmeye hazır bir davranış sergiler.

Çünkü karısını her şeyin üzerinde tutmaktadır. Aralarına girmek istemez, ancak hasta sessiz bir kadına uzun süre tahammül edemeyeceğini düşündüğü öğrenciye adımını atarken dikkatli olmasını söyler. Öğrenci de Viktoriya’nın, Matvey Kuzmiç’in hayatındaki yerini anlayarak ertesi gün gideceğine dair söz verir.413

Temiz kalpli Matvey Kuzmiç bu öykünün gerçek kahramanıdır. Zira onun aşkı karşılıksız olmamakla birlikte en sağlam, en özverili, en iyi bir aşktır.

“Viktoriya” öyküsünde hissedilen trajedi, “Allez” öyküsünde en doruk noktasına ulaşır. Bu öykü, yazarın çok yakından tanıdığı sirk artistlerinin yaşamını anlatır. Burada da kör duygular, tam ve içten duyguların karşısındadır. Genç at

412 A. A. Volkov, 1962, s. 71. 413 ibid, s. 72. cambazı Nora tipinde güzel duygular, Palyaço Menotti tipinde de kaba, hayvani ve kötü duygular çok güzel ifadesini bulmuştur. Öykünün konusu bir aşk üçgeni üzerine kuruludur. Palyaço Menotti ünü sayesinde hiç zorluk çekmeden mutluluğu tatmamış

ürkek, yalnız ve öksüz bir kızı ayartmayı başarır. Fakat amacına ulaştıktan sonra kızdan bıkar ve başka bir aktris ile ilgilenmeye başlar. Nora ise intihar ederek yaşamına son verir.414

Kuprin’in öykülerinde aşk, insanlar mutluluğa erişmekten uzak oldukları yaşam şartlarında bulundukları için ölür. Karşılıksız, bazen bayağılaşmış, mutluluk veren aşk; acı bir mutluluktur. Sadece özveriyle ve tek başına sevenler ve ölümü bile aşkın büyük bir mükafatı olarak kabullenebilenler Kuprin’in sanatında gerçek yerini alırlar.415

“Karşısına İlk Çıkan Erkek” öyküsünde; hayatını ders vererek kazanmaya

çalışan yalnız ve fakir bir adam bir gün yolda tesadüfen yüksek sosyeteden bir bayanla çarpışır. Kadının şaşkın görünüşü karşısında o da şaşırır ve yardımcı olmayı teklif eder. Bu anda hiç beklenmedik bir şey olur. Kadın onunla konuşmaya başlar ve emredercesine bir otele gidip bir oda tutmasını söyler. Kadın, kocasının ihanetine uğramanın verdiği ruhsal karmaşayla karşısına ilk çıkan kişiyle ilişkiye girerek intikam almak arzusundadır. Odada erkek kahramanın ahlaki temizliği, ruhsal inceliği sayesinde kadının isteri durumu geçer ve delikanlıyla ayrılırken ona refakat etmemesini, soyadını öğrenmek için bir gayret sarf etmemesini rica eder. Fakat bu buluşma erkek için öyle kolay unutulmaz. Gururlu ve güzel bir kadınla böyle bir olay yaşadıktan sonra onu unutamaz, sever ve bu yüce duygu hayatının anlamı oluverir.416

414 ibid, s. 73. 415 ibid, s. 74. 416 ibid, s. 75. Karşılıksız aşkı doğaya yakın insanlarda arar Kuprin. Burada sosyal tezatlıklar ve sanayileşmenin öldürücü tesiri çok az hissedilir. Kuprin’in Polesya doğasında geçirdiği sürede kaleme aldığı doğa ve tabiat serisi içinde “Issız Orman” ve “Olesya” öyküleri yazarın sanatsal gelişiminde çok ilginç ve verimli etaplar olarak değerlendirilir. Bu öyküler sanatçının halkın yaşamına giderek artan ilgisini anlatır.

Zira özellikle halkın arasında içten, güzel, temiz ve yüce duyguları aramaya başlamıştır.417

“Issız Orman” öyküsünün kahramanları muhtar Kirila ve Polesya köylüsü

Talimon’dur. Bu kahramanların portreleri realist bir tarzda işlenmiştir ve

Turgenyev’in “Avcının Notları” öykü serisindeki köylü tiplemelerini andırır.418

Kuprin’in aşkı konu edilen hiçbir eserinde “Olesya” daki kadar iki kalbin birbirine akışı böylesine bir ilhamla ve böylesine temiz bir zarafetle anlatılmamıştır.

Bu öykü, trajik finaline rağmen, karşılıklı aşkın yüksek saadetini bünyesinde barındıran bir poemadır.419

Resmi bir görevle Polesya’da bulunan İvan Timofeyeviç’in bataklıkta yaşayan büyücü Maniyluha’nın torunu Olesya’ya aşkıdır öykünün konusu. Bu, her türlü riyakarlıktan uzak temiz aşk yine Turgenyev eserlerinin özelliklerindeki gibi erkek kahramanın zayıf karakteri ve çekingenliği yüzünden ayrılıkla sonuçlanacaktır.

Karşılıklı aşk teması “Olesya” öyküsünde, Kuprin’in sanatında devamlı surette yankı bulan başka bir temayla; erişilemeyen mutluluk temasıyla yer değiştirir.

Duygularına kendini kaptırmış olan öykünün kahramanı geleceğe gözlerini kapar.

417 ibid, s. 76. 418 ibid, s. 77. 35 ibid, s. 87.

Fakat Olesya böyle davranamaz. Onun aşkı, yüce ruhlu aşkı daha ziyade sevdiği adama bir zarar verme endişesi taşımaktadır:

“-Hayır, hayır... Sende çok iyi biliyorsun ki bunu düşünmek

bile komik. Gerçekte nasıl senin karın olabilirim ki? Sen,

beyefendisin, akıllısın, eğitimlisin, ya ben? Okumayı bilmem, nerede

nasıl davranacağımı bilmem... Benim kusurlarım yüzünden kendini

savunamazsın...”

“Kızma sevgilim, diyerek haykırdı yüzüme bakarak. Bu

sözlerde canımı sıkan bir şey vardı, seni incitmek istemiyorum. Sadece

senin mutluluğunu düşünüyorum.” 420

Olesya’nın bu sözlerinde aklının ve yüce ruhlu kalbinin izleri mevcuttur.

Olesya, Rus edebiyatında temizliği, yüce ruhluluğu ve ruhsal bütünlüğüyle en ilginç kadın tiplerinden biridir. Öykü, kahramanın terk edilmiş kulübeye gitmesi ve Olesya tarafından bırakıldığını düşündüğü kırmızı bir kolyeyi bulmasıyla son bulur.

Kahramana devamlı olarak sevdiği kadının zarif, yüce ruhlu aşkını hatırlatacaktır bu kolye.

“Olesya” Kuprin’in en ilginç eserlerinden biri olmasına rağmen Russkoye bogatstvo dergisi tarafından basılmak istenmemiştir. Önceden basımı konusunda anlaşma sağlanmış olmasına rağmen muhtemelen barış ve iyiliğin hüküm sürdüğüne inanılan köy yaşamının kaba ve kötü bir şekilde tasvir edilmesinin halkın gözünde yanlış yargılar oluşturacağı endişesiyle basılmadığı değerlendirilmektedir.421

“Mucizevi Doktor” ve “Armonikacı” gibi öykülerinin konusu belli ölçüde yılbaşındaki hayır işlerinin izlerini taşısa da bu tarza özgü süslü ifadelerden uzaktır.

420 ibid, s. 99-100. 421 ibid, s. 100. “Mucizevi Doktor”da nemli bir bodrum katında yaşayan fakir bir aile anlatılır.

Burada her şey sıradandır: baba işsizdir, hasta bir kız, açlık, soğuk ve keder vardır.

Fakat birden yoksul Mertsalov bir gün tesadüfen ihtiyar bir adamla çarpışır ve ona

çektiği acıları anlatır. İhtiyar, fakir adamla nemli bodrum katına gider, adamın hasta kızına reçete yazar ve fark ettirmeden reçetenin altına birkaç tane çek bırakır. O günden itibaren Mertsalov ailesinde her şey iyiye doğru gider. Kutsal masallarda genellikle hayırsever rolünü, bayramlarda kardeşlerini, yoksul insanları sevindirme gereği duyan zengin kimseler üstlenir. Kuprin’in bu öyküsünde de varlıklıyla varlıksız arasındaki anlık kardeşlik teması işlenmiştir.422 A. Volkov’a göre;

“Mucizevi Doktor” öyküsünde hayırsever kişi olarak aslında Rus tıbbının yetiştirdiği

Pirogov anlatılmıştır.423

“Mucizevi Doktor” öyküsündeki gibi “Armonikacı” öyküsünde de şanslı bir karşılaşma fakir bir insanın kaderinde keskin bir dönüm noktası oluşturur. Fakat bu

öyküde hayırsever kişi, birden fakir insanı seven zengin bir kişi değildir. Yetenekli

çocuğun iyilik meleği ünlü piyanist Anton Rubinşteyn’dir. Böylece hem hayırsever, hem de hayır yapılan kişi sanat erbabı kişiler olarak karşımıza çıkar.424

Kuprin 1901 yılının sonbaharında Ryazan eyaletinin Zaraysk iline gider.

Burada kadastro çalışmaları icra eder. Bu ıssız bataklıkların bulunduğu yerdeki izlenimleri, köyü daha iyi tanımasına vesile olur ve yazarda Rus köylüsünün ağır kaderinin öyküsünü yazma isteği doğurur.425 “Bataklık” öyküsünde konu yoktur aslında. Kadastro memuru Jmakin ve öğrenci Serdyukov, ormanda ölçüm yaparken orman bekçisi Stepan’ın kulübesine gelirler, geceyi orada geçirirler. Gecenin bir

422 ibid, s. 103. 423 ibid, s. 103. 424 ibid, s. 103. 425 ibid, s. 119. vakti orman yangınının Stepan’ın sorumluluk sahasına sıçradığını haber vererek onu

çağırırlar ve Stepan nemli karanlığa, korkunç ve esrarlı sessizliğe çıkar gider.

Öyküdeki tüm olaylar bundan ibarettir.426 Stepan, üç tane çocuğunu sıtmaya kurban vermiş, diğerleri de bu hastalıktan muzdarip, kaderine razı olmuş bir Rus köylüsüdür.

“Sakin Hayat” öyküsü, Kuprin’in en iyi eserlerinden biridir. L. N. Tolstoy bu eser için şöyle der: “Onun (Kuprin) eserinin adını hatırlamıyorum ama: bir ihtiyar kiliseye gidiyordu. Ne kadar güzel! Fakat ihtiyar ispiyoncu yapılmasa daha iyi olurdu. Niçin? O, öyle de iyi, rölyefli, parlak”427 Fakat, Kuprin tarafından yaratılan

Nasedkin tipi sadece renkli bir şekilde tasvir edilmiş tanrıdan korkan biri değildir.

Nasedkin, küçük bir iftiracı ve casus tipidir. İyi saydığı şey uğruna kötülük yaratmaktadır. Nasedkin’in karakterinde ve dünya görüşünde; onu fikren besleyen

çevrenin, ihtiyarın gördüğü iyiliklere karşılık vermek için iyi bir şeyler yapma aceleciliği gösterdiği ortamın şahsiyeti yansımaktadır.428

Fakir bir tüccar ailesinin kızı olan Şçerbaçeva’yı kendisinden kırk yaş büyük bir adamla evlendirmişlerdir. Kocası kendisinden önceki iki karısını da döverek

öldürmüş biridir. Kadının gönlü genç bir delikanlıya akar. Nasedkin sakin hayat uğruna kadının sevgilisiyle olduğu sırada anonim bir mektupla kocasını haberdar eder. Eve gelen koca aşığına bir şey yapmaz, kadını ise bir et yığını haline gelinceye kadar döver. Kadın sonra iyileşir, ama ruhundaki derin yara kapanmaz.

“Beyaz Barbet Köpeği” öyküsünde; okuyucunun gözleri önünde varlıklı olanlarla yoksulların dünyası getirilir. İhtiyar Martin Lodıjkin’in ne evi, ne bağı bahçesi, ne pasaportu ne de nüfus cüzdanı vardır. Bu ihtiyar laternacıyı toplumla

426 ibid, s. 121. 427 Peterburgskaya Gazeta, 26.07.1907, No: 202/ A. A. Volkov, 1962, s. 127. 44 A. A. Volkov, 1962, s. 127. bağlayan tek şey; laternasını çaldıktan sonra önüne atılan bakır paralardır. Bu yüce ruhlu ihtiyar bazen canlı bir varlıkmış gibi laternasını okşar ve onunla konuşur.429

İhtiyar Lodıjkin’in bir de akrobasi numaraları icra eden Sergey isimli iş arkadaşı vardır. Her ikisi de gezgindir. Her ikisi de aynı yaşamı sürdürürler. Meslekleri aynıdır. Onları birleştiren; aşk ve sağlam bir dostluktur. Fakat biri ömrünün sonuna gelmiş, diğer ise hayata yeni başlamaktadır. Bir de kalpten bağlı oldukları Arto isminde köpekleri vardır. Zengin bir evin bahçesinde sundukları temsilin ardından evin şımarık çocuğu köpeği istediğinde demir gibi bir iradeyle köpeği satmayacaklarını ifade ederler.430

“Düello” Kuprin’in 90’lı yıllardaki ordu yaşamını konu edindiği önemli bir eserdir. Bu eser 1905 yılındaki Japonya-Rusya savaşında alınan mağlubiyetin izahatı gibidir.431 Askeri konuları inceleyen eserler, Kuprin’in “Düello”yu yazmasından

önce de Rus edebiyatında mevcuttu. Kuprin’in subayların psikolojisini anlamasında ona tesir eden bazı yazarlar ve eserler olarak; V. M. Garşin’in “Emir Eri ve Subay”,

“Dört Gün”; Çehov’un “Öpücük” ve “Üç Kız Kardeş” vb. sayılabilir.432

“Düello”, otobiyografik bir eserdir. Kuprin bir gün karısına: “Sana, hiç kimseye, hatta Bunin’e bile açmadığım bir konudan bahsedeceğim. Büyük bir şey, bir roman tasarladım. Başrolünde kendim varım. Fakat ilk ağızdan yazmayacağım; böylesi hem beni sıkar, hem de can sıkıcı olur. Askerlik hizmetim boyunca birikmiş izlenimlerin ağırlığından kurtulmam gerek. Romanımın adı “Düello” olacak, çünkü bu benim çarlık ordusuyla düellom olacak, ... Çocukluk ve gençlik yıllarımdan, harp okulu, askeri öğrencilik ve muvazzaflık hizmetindeki yıllarımdan nefret ediyorum.

429 ibid, s. 141 430 ibid, s. 142. 431 ibid, s. 166. 432 P.N., Berkov, Aleksandr İvanoviç Kuprin: Kritiko-Biografiçeskiy Oçerk , Moskva 1956, s. 66. Yaşadığım ve gördüğüm her şeyi yazmam gerek. Ve romanımla çarlık ordusunu düelloya davet edeceğim ...” demiştir. 433

Romanın baş kahramanı; Teğmen Romaşov’dur. Bu tipte tüm yönleriyle

Kuprin’e has, doğruluk arayıcısı, hümanist, yalnız, hayalperest bir kahramanın

çizgileri verilmiştir. Subay çevresinde Romaşov düşüncelerine destek bulamaz.

Nazanski dışındaki herkes ona yabancıdır.434

A. A. Volkov’a göre; diğer subaylardan farklı olarak Romaşov askerlere insanca davranmaktadır. Romaşov’da üniformanın şerefi sahte duygusu yerine insanlık onurunun gerçek duyguları gelişmiştir.435 Alayda yaşanan kirli aşk ilişkilerine iğrenerek bakan Romaşov, gerçek bir aşk düşlemekte, kendisi de içten ve karşılık beklemeden sevmektedir. (Bu temiz ve karşılıksız aşk motifiyle daha önceki eserlerinde karşılaştığımız gibi sonraki eserlerinde de yine karşılaşacağız.)

Romaşov’un düşüncelerinde pek çok ütopik ve saf yönler bulunmakla birlikte bunlar,

özellikle toplumsal adaletsizlikle mücadele ederken, bayağılığı protesto ederken ve insanlarla münasebetlerde bizzat kendisi insanlık örneği verirken, ona olan sempatiyi engellememektedir. Değersiz bir hata veya yürüyüş esnasında yanlış adım attığı için astlarını acımasızca döven astsubayın davranışına bir anlam veremez. Askeri hizmet diye adlandırılan bu kabusa tüm ruhuyla karşı çıkar.436

“Moloh”ta olduğu gibi “Düello” da da aşk trajedisi sosyal trajediden kaynaklanmaktadır. Romaşov ve Şuroçka’nın ilişkilerinde iki karakter, iki dünya görüşü çarpışmaktadır. Şuroçka ile Romaşov’un mutluluğu neden imkansızdır?

Çünkü Şuroçka tüm gücüyle toplumdaki yerini sağlama almaya gayret etmekte,

433 O. M. Mihaylov, Kuprin , Moskva, 1981, s. 69. 434 A. A. Volkov, 1962, s. 181. 435 ibid, s. 182. 436 ibid, s. 182. Romaşov’un ise yavaş yavaş ayağının altındaki kum taneleri kaymaktadır. Zira içinde bulunduğu toplumun ruhsal ve ahlaki normlarına tahammül edememektedir.

Romaşov’un hayatta belirgin bir amacı yoktur.437

Tüm öykü boyunca Romaşov başarısız, zayıf bir insan olarak görünmektedir.

Fakat korkak değildir. Sadece iradesi zarar görmüştür, zira yorgun ve düş kırıklığına uğramış entelektüeller kuşağındandır. Yine de içinde doğruya, adalete duyduğu sevgi, onu bir anda kararlı davranışlara sevk edebilen, insana duyduğu saygı vardır.

Dayaktan bunalmış Er Şarafutdinov’a arka çıkmakta, sarhoş bir halde kılıcını

çekerek etrafındaki kişilerle kavgaya giren üsteğmen Bek-Agamalov’u, hayatını riske atarak durdurmaktadır.438

Entellektüel kesim ve halk konusu “Düello”da o kadar parlak, o kadar canlı ve gerçek işlenmiştir ki, bu konu bizzat yazarın da muzdarip olduğu bir konudur.

Kuprin’in ruhsal arayışlarının yansıması Nazanski ve Romaşov’un sohbetlerinde hissedilir.439 Nazanski felsefeye yatkın, düşünmesini bilen, ama yaşamasını bilmeyen bir subaydır.

Gorki’de aşk ölüme galip gelir. Aşk, insanları mutluluğa ulaşmak için verilen mücadelede birleştirir. Kuprin’de ise aşk ölüme götürür. Onda aşk asla zayıflamayan

çılgınca bir saadettir; zira ümitsizdir ve karşılıklı bir duyguyla tatmin olmamıştır.440

“Kıdemli Üsteğmen Rıbnikov”, çarlık ordusunun Japonya savaşı sırasında aldığı utanç verici mağlubiyetin hemen arkasından yazılmıştır. Yazarın böyle bir

öyküde casusluk yapan bir Japon subayını baş kahraman olarak seçmesinin nedeni; yeni, eleştirel, özgün bir gerçekçi konu bulduğu içindir. Bu yazara keskin satirik

437 ibid, s. 185. 438 ibid, s. 186. 439 ibid, s. 190. 440 ibid, s. 197. tabloları oluşturma imkanı vermiştir. Bu eser, özgün bir psikolojik dedektif

öyküsüdür.441 Moğol görünümlü, Rusçaya günlük konuşma bazında hakim olmuş bir

Japon albayı casus olarak başkent sokaklarında dolaşmakta, karargahlara girip

çıkmakta, restoranlardaki konuşmaları kendi karargahına iletmekte ve hiç kimse donuk bir Kıdemli Üsteğmen kılığındaki bu adamdan şüphelenmemektedir. Sadece gazeteci Şçavinski bu adamın bir casus olduğunu sezinlemektedir. Rıbnikov, rahatlamak için ilişkiye girdiği kadının yanında uyurken rüyasında Japonca bir şeyler mırıldanınca foyası ortaya çıkar.

“Yaşam Irmağı” öyküsünde baş kahraman ve belirgin bir konu yoktur.

Burada sadece farklı türden insanların karakterlerinin tesadüfen kesiştiği, küçük ve büyük ihtiraslarıyla günlük yaşamdan bir parça alınmıştır. Olay üçüncü sınıf bir otelde geçmektedir. Küçük bir burjuva dünyası, hareketsiz bir bayağılık dünyasıdır burası.442 Bir gün bu otele bir öğrenci gelir ve jandarma albayının yaptığı sorgudan duyduğu utançtan dolayı arkadaşlarına uzun bir mektup yazarak intihar eder. Öğrenci kendine olan güvenini kaybetmiş, ama insanlığa olan inancını kaybetmemiştir.

Mektupta anlattığı çocukluğuyla ilgili bölümler Kuprin’in biyografisiyle

örtüşmektedir.

Kuprin, karanlık şimdiki zamanla aydınlık gelecek arasındaki temas noktasını görmez. Bu sebeple de gelecek zamanların insanını bu kadar sisli bir şekilde tasavvur eder. “Kadeh” öyküsünde yeni yüzyılın iki yüzüncü yılına gidilir, o zaman yaşadığımız günler uzak bir geçmiş olarak hatırlanmaktadır. Yeni yılı karşılamak için toplanmış bulunan toplumun başkanı, sosyal acıları bilmeyen insanlara hitap ederek; yaşamın tüm mutluluklarından el çekmiş XX. yy.ın ıstırap çeken insanları için kadeh

441 ibid, s. 210. 442 ibid, s. 218. kaldırmayı teklif eder. Geleceğin yaşamı oldukça sakin, zengin bir yaşamdır, sanki insanların yaratıcı arayışları, zorluklar ve şahsi acılar yok gibidir. Fakat yine de bu ortamda insanı sıkan bir şeyler vardır. Konuşmacı geçmişe dönemediği için ağlamaktadır.443

Devrimi büyük bir sevinçle karşılayan Kuprin, onun kahramanlarına acımış, devrim cellatlarına ve ihanet içinde bulunanlara nefret duymuştur. Kuprin’in ihanete duyduğu öfke şiirsel efsane-öyküsü “Demir Kaya”da ifadesini bulmuştur. Bir eşkıya

çetesinin lideri Demir Kaya işlediği günahlarının bağışlanmasını ümit ederek doğru bir yaşam sürmektedir. Bahçesine diktiği kuru dal parçası yeşerdiğinde günahları affedilecektir. Bir gün yemek davetini dikkate almayan bir atlıya fırlattığı taş adamı

öldürür. Pişmanlık içindeki Demir Kaya, kuru dal parçasının yeşerdiğini görünce

Tanrıya şükreder.444 Taşın ölümüne yol açtığı yolcu ölmeden önce şu sözleri söyler;

“Beni sen öldürmedin, Allah’ın eli öldürdü. Bizim vilayetin paşası acımasız, aç gözlü ve adaletsiz bir adamdır. Arkadaşlarım ona bir komplo hazırladılar. Fakat büyük para ödülü yüzünden ben günaha girdim. Onları ele vermek istedim. Ve işte bu haberi ulaştırmak için koştururken senin tarafından atılan bir taş beni durdurdu.”

445 Bu öyküde Türk ve Müslümanlık motifleri vardır. İstanbul’dan Teselya ve

Makedonya’ya kadar yayılan bir alanda eşkıyalık yapan Demir Kaya, işlediği doksan dokuz cinayetin ardından tövbe etmiş, bahçesine kuru bir dal parçası dikmiş, bir han yaptırmış gelen geçen yolculara hayrına yemek vermektedir. Olay Osmanlı topraklarında geçmektedir: “O zamandan beri yirmi yıl geçti. Padişahın (Allah

ömrünü uzatsın!) ülkesinde Cidde’den İzmir’e giden yedi yolun kesiştiği yerdeki

443 ibid, s. 221. 444 ibid, s. 222. hanının şöhreti yayıldı...”446 Kuprin’in Tatar asıllı bir Rus olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda neden böyle bir motife başvurduğu kolayca anlaşılır.

Bu dönemde şiir tarzında yazdığı “Sanat” öyküsü de ilgi çeken eserleri arasında yer alır. Dahi bir heykeltıraşa devrimle sanat nasıl birbirine uyar? sorusu yöneltilir. O da perdeyi açarak tüm gücüyle bedenini parçalamaya çalışan farelere karşı koyan bir köle heykeli gösterir. Soruyu soranlardan ilki “Ne kadar güzel”, ikincisi “Ne kadar gerçekçi”, üçüncüsü ise “Şimdi mücadelenin güzelliğini anlıyorum” der. Kuprin bu sıralar sanatın sadece yaşamı yansıtması gerektiğini değil, aynı zamanda devrim mücadelesine de çağrıda bulunması gerektiğini düşünmektedir.447

Kuprin’in sanatında, insanlarla ilişkilerinde o kadar çok zıtlık, sallantı ve tuhaflık vardır ki, bunları ancak onu bir insan olarak anladıktan, özel yaşamını derinlemesine öğrendikten sonra anlamak mümkündür. Devamlı surette maddi sıkıntı

çekmiş., yıldızının parlak olduğu dönemlerde, çok para kazandığı zamanlarda da savruk bir yaşam sürmüştür. Fiziki olarak çok güçlü olan bu adamın iradesi ise bir o kadar zayıftır. Değişik dönemlerde şaşırtıcı eserler vermesi, farklı kamplardaki yayınevlerinde eserlerinin basılmasının ana sebebi buradadır.

“Katil” öyküsünde kurt kapanına yakalanan ve arka ayakları kopan bir kediyi daha fazla acı çekmemesi için öldürmeye çalışan bir kişi anlatılır. Her nişan alışında ve ateş sonrasında kedinin yaşam belirtileri vermesi, iyilik yapmak düşüncesiyle yola

çıkan beyefendiyi çileden çıkarır. Bir sürü ateş edilip de vurulamayan kedi, uşağın marifetli tek bir el atışıyla öldürülür.

445 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, A. İ. Kuprin, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t. , Moskva, 1964, t. 4, s. 341. 446 ibid, s. 340. 447 A. A. Volkov, 1962, s. 222. “Hezeyan” öyküsü de konu bakımından “Katil” e yakındır. Bir köydeki isyanı bastırmaya giden müfreze komutanının rüyasına giren ak sakallı bir ihtiyar, Yüzbaşı

Markov’un bambaşka biri olarak uyanmasına vesile olur. Bu ihtiyar, akşamleyin yakalanan köylülerin arasındadır. Sabahleyin erkenden öldürülecektir. Rüyasından telaşla uyanan Markov ihtiyarın ve köylülerin öldürülmelerine engel olamaz. Daha fazla bu sisteme hizmet etmeyeceğini ifade ederek istifasını verir. Olay, aslında birinci devrim yıllarındaki isyanların kanlı bir şekilde bastırılmasını konu edinmiştir.

“Gücenme” öyküsünde konu paradoksaldır. Gerici basın organlarının, yaşanan yağma olayının sorumluluğunu üzerine atmaya çalıştığı hırsızlar, bir avukat komisyonunun huzuruna çıkar ve adlarının polis tarafından kiralanmış ve kışkırtılmış ayak takımıyla karıştırılmasını protesto ederler.448

“Gambrinus” öyküsü, Kuprin’in halkın yaşamına yöneldiği, sosyal adaletsizliğin ve kötülüklerin zaferini kutladığı bir dönemde olmasına rağmen güzelliğe ve iyiliğe susamış halkın ruhunu ve ayrıca bu kötülüğe karşı durabilen insanları göstermek için yazdığı eserlerinden biridir.449Odessa’da köhne bir liman meyhanesinde keman çalan Yahudi bir müzisyenin insanın içini buran acıklı, fakat geleceğe olan ümidin kaybolmadığı güzel bir öyküdür. Şöhreti şehrin valisinden bile fazla olan Saşka, her gece Gambrinus meyhanesini doldurup taşırır. Askere gittiğinde tenhalaşan meyhane, Saşka’nın dönüşünü müteakiben yeniden canlanır. Devrimin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından kendini iyice hissettiren devlet terörünün kurbanlarından biri de Saşka olur. İstibdat yanlısı bir grubun lideriyle girdiği cesur söz düellosu sonrası önce sokakta uğradığı saldırıda çok sevdiği köpeği öldürülür, daha sonra sorgulanmak üzere götürüldüğü yerde kol sinirlerine zarar verilir. Bu

448 ibid, s. 250. 449 ibid, s. 253. küçük cesur insan yeniden Gambrinus’a döndüğünde keman çalacak durumda değildir. Ancak cebinden çıkardığı armonika ile sanatını kaldığı yerden icra etmeye devam eder.

Kuprin, Saşka tiplemesinde çirkin, dış görünüşüne bakıp da acınacak durumdaki bir adamın içinde cesur bir yürek ve büyük bir ruh taşıdığını göstermek istemiştir. Yazar, Saşka’nın özel yaşamına hiç değinmez. Fakat bir detay var ki, bu yaşam perdesini aralamaya yeter de artar bile: Kemancının dizleri üstünde daima çok sevdiği beyaz köpeğinin oturması. Gerek Saşa, gerekse bu beyaz köpek dünyada tek başlarınadır. Şehrin çalışan insanları Gambrinus’a Saşa için gider. Çünkü onun herkes için bir şarkısı vardır.450

“Gambrinus”, Kuprin’in en güzel eserlerinden biridir. Belki de fikirsel keskinliği bakımından yazarın en iyi eseri sayılan “Düello”yla bile yarışabilir. Bu

öykü devrim sonrası yaşanan yağmalama döneminde yazılmıştır. 451

1907 yılında yayınlanan “Önemsiz Şeyler” sanat değeri bakımından “Yaşam

Irmağı”, “Gambrinus”, “Kızıl Bilezik”, “Listrigonlar”, “Kara Şimşek” ve “Aforoz” gibi önemli eserleriyle aynı safta bulunmaktadır. Öykü Gorki’nin çok hoşuna gitmiş ve “Dünya Yaşamı” kütüphanesinin “Rus Yazarlarının Serisi”ne dahil etmiştir.

“Önemsiz Şeyler”de ümit kıvılcımı uzaktan parlamakta, anlık mutluluk duygusu insanı heyecanlandırmaktadır. Fakat bu aldatıcı bir andır ve kör bir ayı ininde yaşayan iki entellektüelin acınası durumu daha da kötü bir hal alacaktır. Acımasız, realist bir üslupta yazılan bu korkunç öykü, Bunin acımasızlığıyla yazılmış gibidir.

Entelektüellerin halktan kopukluğunu ele alan güzel öykülerden biridir.452 Kuprin’in

450 ibid, s. 254. 451 ibid, s. 262. 68 ibid, s. 269. köyle ilgili yazdığı önceki eserlerinde çizilen tablo ne kadar karamsar olursa olsun yine de yaşama yönelik bir parıltı fark etmek mümkün olmasına karşılık bu öyküde böyle bir belirti mevcut değildir.453

“Listrigonlar” deneme serisinde Balaklava’lı balıkçıların ağır çalışmalarına ve yaşamın çetin fakat zengin duygularıyla yaşayan sağlıklı, cesur insanlara övgüler dizilmektedir. Bu çalışkan insanlar parazit insanların karşısına konmuştur.454

Kuprin’in medeniyetten uzak doğal yaşama duyduğu özlem, onun hayvanlar alemine de ilgi duymasına sebebiyet verir. Bu alanda da bir dizi öykü yazar:

“Zümrüt”, “Beyaz Barbet Köpeği”, “Köpek Saadeti”, “Fil Gezintisi”, “Ayılar”,

“Barbos ve Julka” vb. Eylül 1907 tarihinde V. A. Tihonov’a yazdığı bir mektupta

“Zümrüt adında bir yarış atı hakkında bir masalcık yazdım” der. Kuprin’in özenle

“masalcık” dediği bu eser, Rus klasik yazarlarının hayvanlar hakkında yazdıkları eserler arasında ilk sıralarda yerini almıştır. L. N. Tolstoy’a derin sevgisini ifade ederek öyküsünü “Eşşiz alaca yorga at Holstomer’in anısına ithaf ediyorum” cümlesiyle başlatır. Tolstoy’un “”Holstomer” ve Kuprin’in “Zümrüt” öyküleri, her iki yazarın da canlı ve güzel olanı çirkinleştiren burjuva gerçeklerine duyduğu kızgınlığı yansıtmaktadır.455

Gericilik yıllarında Kuprin, sevgi hakkında iki olağanüstü eser yazmıştır:

“Sulamif”(1908) ve “Kızıl Bilezik”(1911). “Sulamif”, yazarın en çok tanınan ve popüler olan eserlerinden biridir. Sadece Kuprin’in sanatında değil, aynı zamanda dünya edebiyatında da sevgiyi konu edinen eserler arasında “Sulamif” renklerin parlaklığı, genel şiirsel gücü bakımından önemli bir yerde bulunmaktadır. Doğu

453 ibid, s. 271. 454 ibid, s. 273. 71 ibid, s. 286. efsanelerinin ruhuyla nakşedilen bu öykü fakir bir kızın bilge kral Solomon’a (Hz.

Süleyman) duyduğu mutlu ve trajik aşkı anlatır. “Hiçbir zaman geçmeyecek ve unutulmayacak” bu aşk, İncil’in “Neşidelerin Neşidesi” bölümü ilham alınarak yazılmıştır. Yaşamı böylesine çok seven sanatçının bu konuyla ilgilenmesi tesadüf değildir.456

Hz. Süleyman’a aşık Sulamif tiplemesinde ihtiraslı ve temiz, yakıcı ve aydınlık bir aşk vücut bulmuştur. Bunların aksi duygular olan kin ve nefret ise kral tarafından yüz çevrilmiş Astis karakterinde verilmiştir. Sulamif sanki güneş

ışınlarından dokunmuş gibidir. Süleyman’a, içini dolduran tertemiz, büyük bir aşk getirmiştir. Aşk onunla birlikte bir mucize yaratmış, Sulamif’e dünyanın güzelliklerini açmış, aklını ve ruhunu zenginleştirmiştir. Aşk, onun ağzından daha

önce telaffuz bile edemediği güzel sözcükler dökülmesine vesile olmuştur. Ölüm bile bu sevginin gücüne galip gelememiştir.457

“Sulamif”in efsanevi konusu Kuprin’e güçlü, ahenkli ve günlük yaşam kaygılarından, engellerinden kurtulmuş sevgiyi anlatmak için sınırsız imkanlar sağlamıştır. Fakat Kuprin, elbette ki, aşk temasının böylesine egzotik bir yorumlamasıyla sınırlandırılmaz. Israrla gerçek, modern, günlük yaşamında sevginin yüce duygusuyla taçlanmış, düşlerinde bile olsa yaşamı şiirle sarılı insan gerçeklerini aramaktadır. Ve her zaman olduğu gibi, bakışlarını “küçük”, sıradan insanlara

çevirir. “Kızıl Bilezik” adlı şiir tadındaki öyküsü bu yaratıcı bilinçle doğmuştur.458

Konusu gerçek hayattan alınma bu olağanüstü öyküde sıradan bir posta memurunun soylu bir kadına duyduğu karşılıksız aşk anlatılır. Kadının isim gününde

456 ibid, s. 291. 457 ibid, s. 293. 74 ibid, s. 297. hediye olarak gönderdiği kızıl bilezikten rahatsız olan kardeşi ve kocası, memuru bulur, tehdit ederler. Yıllardır karşılıksız, büyük bir aşka sevdiği kadınla tüm alâkasının kesilmesi istenen memur, son bir mektup yazarak yaşamına son verir.

Kuprin “Kızıl Bilezik” öyküsünü 1910 yılında Odessa’da yazmaya başlar. O sıralarda o kadar yoksullaşmıştır ki, tüm eşyalarını rehin sandığına bırakır. Aynı tarihlerde çok sevdiği annesini de kaybetmiştir.

Karşılıksız aşk teması devamlı surette Kuprin’in tasavvuruna hakim olmuştur.

“Kızıl Bilezik”in kahramanlarından General Anasov: “Aşk, trajedi olmalıdır.

Dünyadaki en büyük sır olmalıdır! Hiçbir yaşam saadeti, hesabı ve kaygısı ona dokunmamalıdır” der.459

Vera, Jeltkov’un intihar etmeden önce yazdığı, Bethooven’in sonatını dinlemesini rica eden son mektubu aldığında sarsılır: Bin yılda bir kez tekrarlanan büyük bir aşk önünden geçip gitmiştir. Bethooven’in sonatı aşağıda verilmiştir:

“Sakin ol sevgilim, sakin ol, sakin ol. Beni hatırlıyor musun?

Hatırlıyor musun? Sendin benim tek ve son aşkım. Sakin ol. Ben

seninleyim. Beni düşün, ve ben seninle olacağım, çünkü biz seninle

birbirimizi sadece bir anda ve ebediyen sevdik. Beni hatırlıyor

musun? Hatırlıyor musun? Hatırlıyor musun? Bak, gözyaşlarını

hissediyorum. Sakin ol. Öyle tatlı, tatlı, tatlı uyuyasım geliyor”.460

Kuprin’in şiirsel gücü ve ahlaki sağlamlığının en güzel kanıtlarından biri de

“Lenoçka” öyküsüdür. Çehov tarzında özenle anlatılan bu öyküde; yaşlanmaya yüz tutmuş bir albayın son kez doğduğu yerleri görmek, anılarını tazelemek için yaptığı gezi sırasında vapurda çocukluk aşkı Lena ile karşılaşması konu edilir. Çocukluk

459 ibid, s. 298. 460 ibid, s. 309. aşkı evlidir ve yine Lenoçka adını verdiği güzel bir kızı vardır. Geçmişe yapılan nostaljinin ardından albay: “Hayır, yaşam yine de bilge bir varlık ve onun kanunlarına boyun eğmek gerekir” der ve şiir tadındaki öykü sona erer. Belirgin bir kederle dolu, her detayında gerçek bir iyimserlik içeren bu öykü, Kuprin’in en iyi eserlerinden biridir.461

1912 yılında yaptığı Fransa gezisi notlarını ihtiva eden “Gök Mavisi Kıyılar” gezi yazısı 1913 yılında yayınlanır. Şair Vladimir Hodaseviç, Kuprin’in büyük sanat abidelerinin önünden kayıtsızca geçtiğini, meyhaneler, muhabbet tellalları, arabacılar, krupiyeler ve boksörlerden bahsettiğini belirterek yazarı eleştirmiştir.462

Kuprin bizzat bu deneme yazısında maksadını belli etmektedir:

“Değişik şehirlerdeki duraklamalarında ne müzeler, ne resim

galerileri, ne sergiler, ne kutlamalar, ne tiyatrolar ilgimi çekmemiştir.

Fakat üç yer var ki beni devamlı kendine çeker: Orta sınıf bir meyhane,

büyük bir limanla günahkar insan ve sıcak bir günün ortasında yarı loş,

serin, eski bir kilise...” 463

1913-1915 yılları arasında Kuprin, az sayıda eser vermiştir. Zira “Genelev”

öyküsünün ikinci bölümünü yazmaktadır. Bu dönemde yazdığı önemli eserleri “Kara

Şimşek” ve “Aforoz”dur.464

“Aforoz” öyküsü 1913 yılında yayınlanır ve mahkeme kararıyla toplatılmasına karar verilir. Kuprin bu öyküsüyle Tolstoy’un aforoz edilmesini protesto etmektedir. Toplatılma kararını, öyküyü bütün eserlerinin onuncu cildine dahil ederek aşmayı başarsa da, sansür kurulu bu kez de onuncu cildin avına çıkar.

461 ibid, s. 312. 462 ibid, s. 327. 463 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 9, s. 241. 464 A. A. Volkov, 1962, s. 337. Bu eserinde XX. yy. ın modern engizisyon yargıçlarına “Dur!” deme cesareti gösteren, doğruya heves duyan, canlı ve orijinal bir papaz yardımcısının portresi verilmiştir.465

Kuprin’in sanatı giderek daha karmaşık veya bazen de sığ olmaktadır. “Fil

Gezintisi” böyle bir öyküdür. Zembo isimli bir filin hayvanat bahçesinden kaçışı ve

öldürülüşü konu edilir. “Zümrüt” öyküsünün motiflerini anımsatır, fakat sanatsal açıdan biraz daha sığdır. Jack London’un “Deniz Kurdu” öyküsündeki “Üst insan”

Larsen’in bazı özelliklerini yansıtmaya çalıştığı “Kaptan” öyküsü ve bir savcının aşık arkadaşının maceralarının anlatıldığı “Şarap Fıçısı” bu dönemin eserleridir. Bu dönemde bazı öyküleri, eski öykülerinde kullandığı temaların versiyonları gibidir.

Bazı durumlarda da otobiyografik akıntıya kaptırır kendini. “Ayı İninde”, “Kutsal

Yalan” “Damgalanmış Bebekler” bu türdendir. Bu eserler sanatsal açıdan çok önemli değilseler de, yine de en az önceki otobiyografik eserleri kadar önemlidir.466

Kuprin’in savaşı konu alan eserlerinin arasında büyük yoksulluk yılları sırasında çarlık kurumlarının çürümüşlüğünü gözler önüne seren “Hasan Bey

Kavunları” öyküsü dikkat çekicidir. Gerçekte olay zamanı belirtilmemiş olmakla birlikte, Birinci Dünya Savaşı yılları olduğu anlaşılmaktadır.

Bu konusuz öykü; aldığı rüşvetlerle iyi bir hayat süren bir memurun bir gününü anlatmaktadır. Bu öykünün tüm güzelliği, muazzam bir doğrulukla çizilmiş memur Bakulin tiplemesinde ve günlük yaşam sahnelerinin canlılığındadır.

Bakulin’in spekülatör Rafalovski ile “Torjok” restoranında kahvaltısı, Bakulin tarafından “Teslimat, Satın Alma ve Ulaştırma” idaresinde ziyaretçi kabulü sahneleri, memurun çalışma gününü tasvir eder. Ailesiyle görüşmeleri, baldızı Sofoçka ile aşk

465 ibid, s. 318. 466 ibid, s. 377. entrikası, serasındaki büyüyen kavunlarını gördükçe duyduğu zevk ve yatmadan

önceki dua sahneleri de şahsi yaşamını oluşturur.467

Bakulin iş ortamında soğuk, işini bilen, kurnaz ve alçak bir rüşvetçidir. Kendi

çapında kimden ne kadar koparabileceğini bilen bir psikologdur. Evde ise lirik bir haleti ruhiye taşır, ev halkının saygı ve sevgisiyle çevrilidir.468

“Genelev” öyküsünün ilk kısmı 1909 yılında son bölümü ise 1915

Haziranında yayınlanmıştır. Öykünün bu kadar gecikmesinde seferberlik sebebiyle yeniden orduya çağrılışının da rolü vardır. Ancak basın ve yayın komitesi kitabı toplatma kararı alır. “Genelev” öyküsü, Kuprin’in en tartışmalı eserlerinden biridir.

Eleştirmenler farklı tepkiler vermiştir bu esere. Bununla birlikte “Genelev”, daima okuyucunun ilgisini çekmiştir. Bu eser, sevaplarıyla, günahlarıyla, yazarın büyük ve zorlu bir çalışmasının meyvesidir.469

Bu eserin hazırlık çalışmalarını sabır ve özenle yürütmüştür. Doksanlı yıllarda konuyla ilgili materyaller toplamaya başlamıştır. F. D. Batyuşkov’dan Z.

Vorontsova’nın “Şantan’da Çalışan Bir Şarkıcının Hatıra Defteri” adlı kitabını ve genelevlerde çalışan kadınların uyması gereken kuralları belirleyen resmi dokümanları göndermesini ister. Basında yer alan haberleri ve arşiv materyallerini dikkatle inceler.470

Olay güneydeki büyük şehirlerden birinde genelevde yaşayan kadınların günlük yaşamları üzerine kuruludur. Toplumun en alt tabakasında yer alan her türden fahişenin nasıl istismar edildiği, bu insanların geçmişlerinde yaşadıkları olayların kendilerini nasıl batağa sürüklediği, aşkları, heyecanları, ümitleri her şey çok

467 ibid, s. 349. 468 ibid, s. 350. 469 ibid, s. 351. 470 ibid, s. 351. gerçekçi ve canlı sahnelerle anlatılmıştır. Bu arada acımasız genelev sahipleri, rüşvetçi polis memurları, tecrübeli arabacılar, genelevden bir kız çıkarıp ne yapacağını şaşıran idealist genç tipleri ile kızları batağa sürükleyen gönül avcıları da unutulmamıştır.

Kuprin 1918 yılının başlarında Rus askeri pilotlarının yaşamını anlattığı

“Saşka ve Yaşka” öyküsünü yazar. Bu dönemde yazdığı “Süleyman’ın Yıldızı”

öyküsü; şeytanla dostluk kuran küçük bir memuru anlatır. Şeytanla arkadaşlık konusuna Geothe, Hoffmann, Gogol, Dostoyevski vb. pek çok yazar başvurmuştur.

Fakat Kuprin’in öyküsü sanatsal olarak orijinaldir.471

Kuprin “Papaşa” öyküsünde “var olanla” “var olmayan” formunu kullanır.

Bir bakanlığa yeni bir bakan tayin olur. Bütün memurlar yeni bakanın eski bürokratik düzeni alt üst etmesinden, bakanlıktan dalkavukluk, riyakarlık vb. alışkanlıkları kaldırmasından ve iş ortamında güven ve arkadaşlığa dayalı yeni bir yapılanmaya başlamasından hayrete düşmüşlerdir. Düzen değişmiştir ancak bir gün bu iyi yürekli bakanın kafasına Montesqio’nun büstü düşünce eski düzene dönülür. Bakanlıkta yeniden bürokratik disiplin tesis edilir.472

“Menekşeler”, “Cesur Kaçaklar” öyküleri güzel olmakla birlikte yazarın otobiyografisini tamamlayan eserler olarak değerlendirilmektedir. “Gogol-Mogol”

öyküsünde ise F. Şalyapin’in yaşamından bir sahne aktarılmıştır. “Sapsan” öyküsü ince ve dokunaklı bir eserdir, ancak “Zümrüt” ten sonra değersiz görünmektedir.

“Sığırcıklar” adlı güzel öyküsü de bu “animal” janra dahildir. Kuprin ayrıca “Kutsal

471 ibid, s. 371. 472 ibid, s. 373. Bakirenin Bahçesi”, “İki Kutsal Kişi” adlı eserlerinde İncil motiflerini kullanmıştır.

Ancak “Sulamif”teki insanı çeken şiirselliği bu eserlerde bulamayız.473

Ülkeden ayrıldıktan sonra da Rusya konusu Kuprin’in sanatının başlıca konusu olmaya devam etmiştir. Gatçina’dan Gelsingfors’a hareketinden kısa bir süre

önce “Sihirli Halı” öyküsünü yazar. Bu öyküde balon seyahatinin öncülerinden olan

Alberto Santor Dumon anlatılmıştır. Bu öykü ve göçmenlik yıllarında kaleme aldığı, cesur düşleri göklere çıkardığı “Kaybedilmiş Kalp” öyküsüyle yazar devamlı surette ilgisini çeken havacılık konulu öykü serisini tamamlamıştır. Kuprin, Gatçina’da iken sık sık havacılık okulunu ziyaret etmiş ve pilotlarla dostluklar kurmuştur.474

Finlandiya’da bulunduğu sıralarda yazdığı “Çarın Katibi” adlı eseriyle birlikte eski Rusya’nın, ki artık sanatının esas istikameti olacaktır, övülmesi ve idealize edilmesi süreci başlamaktadır.475

Göçmenlik yıllarında sanatçı Kuprin’in esas dikkati ülkesinin geçmişine, bizzat yaşadıklarına yönelmiştir. Hatıralarını yeniden canlandırmakta, sıklıkla daha

önceden işlediği konulara yönelmektedir. Sirk yaşamı hakkında: “Büyük Barnum’un

Kızı”, “Olga Sur”, “Blondel”, “Kötü Cinas”; hayvanlar hakkında; “Zavirayka”, “Yu-

Yu” ve “Ralf” öykülerini yazar. Kurşin Korusu’nda eniştesi S. G. Nat’ın yanında kaldığı dönemlerin hatıraları “Ormanda Bir Gece”, “Çulluklar” öykülerine esin kaynağı olur. Rusya’nın uzak geçmişine yönelir ve “Çolak Komutan”, “Napolyon’un

Gölgesi” “Narovçatlı Tanrı Misafiri” öykülerini yazar.476

473 ibid, s. 380. 474 ibid, s. 399. 475 ibid, s. 399. 476 ibid, s. 402. Bazen de daha önceki eserlerinden alınma bir konuyu genişleterek anlattığı

öyküler yazar. Örneğin “Hüthüt Kuşu”nun konusu “Süleyman’ın Yıldızı”

öyküsünden alınmadır.477

Kuprin’in Paris yıllarında yazdığı üç eser dikkate değer çalışmalardır. Bunlar;

“Zaman Çarkı”, “Harp Okulu Öğrencileri” ve “Janeta”dır. Üçü de Rusya’ya ve geçmişe dair anılar içerir. “Zaman Çarkı” her ne kadar roman şeklinde yazılmışsa da, on üç bölümden oluşan bu kitabın yedi bölümü la Renaissance adlı bir Fransız gazetesinde 1929 yılının Şubat ayından Mayıs ayına kadar yayınlanmıştı. Rus yazar

Mihail ile onun güzel aristokrat sevgilisinin Marsilya’daki aşk ilişkisini anlatır.

“Zaman Çarkı”nda, Kuprin’in Marsilya’ya Cote d’Azur’a yaptığı ziyaret ve

“Listrigonlar”daki Balaklava ile ilgili anılarından izler buluruz. Fakat onun ana teması, “Sulamif” ve “Kızıl Bilezik”den alınmıştır: Bir adama bahşedilebilecek en nadir hediye olan büyük bir aşk. Yine de bu eserler hayatta ve ölümde karşılıklı aşktan bahsederken, “Zaman Çarkı” tek taraflı, başarısız bir aşkı konu alır. Mihail,

Maria’yı onun kendisini sevdiği gibi cömertçe sevemez. Onun büyük aşkıyla kendini tatmin eder, kibirlenir, ilgisini kaybeder ve bunun üzerine kadın onu ebediyen terk eder. Çok sonraları, kendisinin kuru entellektüelliğinin kadınını hak ettiği gibi sevmesine engel olduğunu anlar. Umutsuzluğa ve hüzne sürüklenir. Çünkü zaman

çarkını geriye döndürmek mümkün değildir.478

Kuprin’in göçmenlik döneminde kaleme aldığı eserlerin en büyüğü “Harp

Okulu Öğrencileri”dir. Bu öyküyü daha 1911 yılında “Askeri Öğrenciler” öyküsünün devamı mahiyetinde tasarlamıştır. İlk bölümünü 1916 yılında yazmaya başlamış, ancak yayınlanması 1928, bitirilmesi 1933 yılını bulmuştur. Bu kadar uzun

477 ibid, s. 402. 478 N. Luker, Alexander Kuprin , Melborne, 1978, s. 151. sürmesinin sebebi olarak; Rusya’yı terk ederken el yazmalarını yanına almaması gösterilir. Dolayısıyla yazılan bölümleri yeniden kafasında toparlaması gerekmektedir.479

“Harp Okulu Öğrencileri”nde kaybolan gençliğini anlatan yaşlı bir adam, sisle kaplı zamanın içinden kısa bir bakış ve tan vaktinin cazibesi. Aleksandrov tiplemesiyle Kuprin kendi gençliğine, Moskova Harp Okulu’ndaki zamanlarına, tek aşkının yazmak olduğu hayatının başlarındaki yıllara bakmaktadır.480

Şiddeti daima kınayan yazarın, geçmişini zaman perdelemiştir. Bütün hassasiyetine rağmen, geçmişin idealize edilmiş günleriyle Kuprin, “Harp Okulu

Öğrencileri”ne şüphe götürmeyecek bir çekicilik katmıştır. Gençliğin abartılı iyimserliği ile karıştırılmış hüzünlü bu lirizmle, Aleksandrov’un yaşamında belirli anlar ve edebiyatında çiçek açan yaratıcılıklar keşfeder. Kuprin, Aleksandrov’un kendi gençliği olduğunu gizlememiştir ve birinci bölümün ilk iki kısmını, ilk zamanlarda yazdıklarına ve ilk hikayesi olan “Son Gala”ya vakfeder. Bu açıdan bakıldığında, diğer eserlerinde Kuprin’in kendisini kahramanlarından uzak tutmaya

çalışması tuhaftır.481

“Harp Okulu Öğrencileri”, belgesel açısından değeri sadece Kuprin’in ilk yıllarına ışık tutması değil, aynı zamanda onun sosyal çevresini de aydınlatması açısından önemlidir. Aleksandrov’un arkadaşlarından, subaylara ve okuldaki

öğretmenlere kadar yazdığı ikincil karakterlerin pek çoğu gerçektir ve gerçek isimleriyle yer almışlardır. 1890 yılının Noelinde Moskova’dan festival görüntüleri, karlı sokaklarda hızla troyka sürmenin verdiği heyecan ve Yekaterina Kız

479 A. A. Volkov, 1962, s. 406 480 N. Luker, 1978, s. 151. 481 ibid, s. 152. Enstitüsü’ndeki sihirle ışıldayan kış topları da bundan daha az ilginç değildir. Bu sahneler renkli oldukları kadar Kuprin’in gençliğinin Moskova’sına duyduğu özlemi ve hüzünlü anılarını da barındırırlar.482

Kuprin’in göçmenlik döneminin en başarılı eseri “Janeta”dır. “Dört Sokağın Prensesi” alt başlığını taşıyan bu roman yalnız bir adamın heyecanlarını çok güzel yansıtmıştır. 483

Bir mültecinin hayatı açısından “Janeta”, dikkat çekicidir. Bu, Kuprin’in kariyerinde son önemli eserdir. 1920’lerin başında Passy’de geçen olayda; Smirnov adlı yaşlı bir profesörün komşunun küçük kızına karşı duyduğu hisleri konu alır.

Smirnov’un hayatı ve kariyeri Kuprin’den farklıdır, ancak onun hüznü ve yalnızlığı yazarda da görülür. Dahası kahramanın geçmiş yıllara ait anıları ve hikayedeki sayısız ara sözleri Kuprin’in geçmişine dair pek çok şey içermektedir. Tavan arasındaki mezara benzeyen odasında ya da Bois de Boulogne’daki yürüyüşlerde,

Smirnov mutsuz geçmişini, alelacele yaptığı evliliğini, boşanmasını ve büyümelerini göremediği kızlarını hatırlar. Onun hüzünlü yaşamında küçük Janeta bir mutluluk kasırgası yaratır ve içinde baskı altında tuttuğu hislerin açığa çıkmasına neden olur.

Bu kız onun hayatını değiştirmiştir. Fakat onun bu mutluluğu fazla uzun sürmez:

Kızın annesi Paris’ten ayrılmaya karar vermiştir ve Janeta’i ebediyen kaybedecektir.

Karanlık odasında yanında sadece kedisi vardır ve yalnızlığının verdiği acı, bir Paris akşamının sisi kadar durağandır. Hüzne bürünmüş yalnızlığı, ilerleyen yaşı ve dönülemeyecek geçmişi ile Janeta, Kuprin’in yurtdışında geçirdiği son yıllarında hissettiklerinin canlı bir kronolojisidir.484

482 ibid, s. 152. 483 A. A. Volkov, 1962, s. 415. 484 N. Luker, 1978, s. 152. Kuprin’in insana duyduğu sevgi, konu farklılıklarına rağmen hemen hemen tüm eserlerinin alt metni olarak karşımıza çıkar. Açıkça insan sevgisini tekrarlamaz, ama öyküleriyle herkese insanlığa çağrıda bulunur.485

Kuprin’i yakından tanıyan herkes onun hayvanlara özellikle de köpeklere büyük sevgi duyduğunu belirtir. Yarı aç bir şekilde yaşadığı dönemlerde bile lokantalardan kemik toplayıp, bunları köpeklere verdiği zaman büyük bir sevinç duyduğu anlatılır. Kuprin’de iyi insanlar hayvanları sever. “Gambrinus”taki müzisyen Saşka’nın beyaz köpeği onunla bütünleşmiştir adeta. “Issız Orman”

öyküsündeki Talimon’un Svirga adlı köpeği de aynı özelliklere sahiptir.486 “Janeta”

öyküsündeki Simonov’un Cuma adını verdiği kedisini ciğerle besleme sahneleri de ince bir ruhun özelliklerini yansıtır.

485 Paustovski, K., “Potok Jizni (Zametki o proze Kuprina)”, http://www.bibl.ru /potok-zhizni.htm. 486 Nikulin, L.V., “Çehov, Bunin, Kuprin”-Literaturnıye portretı. M., 1960 / http://www.kuprin. net. BÖLÜM VI ÜSLUBU

Kuprin, sosyal tabakanın şu veya bu katmanından temsilcilerin tipik figürlerini anlatırken kahramanlarının isimlerini kullanmaktan ziyade, onları ait oldukları grubun ismiyle adlandırır: şarkıcı, itfaiyeci, ev sahibesi, ressam vb.487

“Kiyevliler” deneme serisi sanki yazarın daha sonraki eserlerinin bir eskizi gibidir. Ev sahibesi denemelerindeki mobilyalı odaların sahibesi Anna Fridrihovna; aynı adla “Yaşam Irmağı” öyküsünde, “Süvari Mektebi Öğrencisi” adlı satirik denemesinde Kuprin’in nefret ettiği beyaz kıyafetli öğrenci tipi; “Genelev”

öyküsündeki Boris Sabaşnikov adlı öğrencide; “Baldırı Çıplak”, “Hırsız”,

“Otlakçılar” denemelerindeki tiplerse; “Sokaktan” isimli öyküsünde yer alacaktır.

Dolayısıyla Kiyev izlenimlerinin yazarın sonraki sanat hayatındaki rolü büyüktür.488

Kuprin’in sanatsal çehresinin en belirgin özelliklerinden biri; onun en iyi eserlerinde “uydurmayan bir yazar” olmasıdır. Kendisini yakından tanıyan yazar ve edebiyat bilimcisi V. F. Botsyanovski, Kuprin’in edebi mirasına ithaf edilen etüdünde şöyle der: “Onun hemen her eserinde sadece olay mahallini değil, aynı zamanda kahramanlarının orijinallerinin soyadlarını bile söylemek mümkündür.”489

Kuprin’in yeteneğinin bu özelliği her şeyden önce eserlerinin önemli derecede otobiyografik oluşundan kaynaklanmaktadır. Tarafından kaleme alınmış eselerin pek çoğu, aslında yaşamının değişik epizotlarından alınmış, sanatsal olarak değişikliğe uğratılmış özetlerdir. Kahramanları sık sık Kuprin’in düşüncelerini,

487 B. N. Afanasyev, Aleksandr İvanoviç Kuprin- Kritiko-Biografiçeskiy Oçerk , .-2-e, ispr. i dop. izd., Moskva, 1972, s. 18. 488 ibid, s. 19. 489 P.N., Berkov, Aleksandr İvanoviç Kuprin: Kritiko-Biografiçeskiy Oçerk , Moskva 1956, s. 164.

izlenimlerini ve görüşlerini dile getirirler. Bu husus eleştirmenlerce ifade edildiği gibi, bizzat yazar tarafından da sıkça itiraf edilmiştir.

“Düello”, “Askeri Öğrenciler”, “Harp Okulu Öğrencileri” tamamlanmamış romanı “Yoksullar” v.b. büyük öyküleri ile “Bahtiyar”, “Aile İşleri”, “Kaçaklar”,

“Tırtıl”, “İlk Doğan Çocuk”, “Açıklanamayan” vb. kısa öykülerinin otobiyografik oluşu herkesçe bilinmektedir. “Moloh” öyküsündeki mühendis Bobrov ile

“Kızamık”daki öğrenci Voskresenskiy, “Kıdemli Üsteğmen Rıbnikov”daki Şçavinski de otobiyografik özellikler taşır.

Maksim Gorki, kendine özgü keskin zekasıyla Kuprin’in sanatındaki otobiyografik özellikleri çok çabuk bir şekilde fark etmiş ve Kuprin kendisine

“Düello” öyküsünü baş kahraman Romaşov’un ölümüyle bitirdiğinden bu kahramanı yazmayı tasarladığı “Yoksullar” romanında kullanmaktan mahrum kaldığı için

üzüntüsünü dile getirdiğinde ona: “Bırakın, artık size Romaşov lazım değildir. Size bir an önce, ertelemeden ‘Yoksullar’a başlamanızı tavsiye ederim... Siz yazarsınız, sinirli bir bayan değil; çalışmak, bütün zorlukları aşmak zorundasınız. Otobiyografik akıntının yatağında seyretmek kolaydır, bir de akıntıya karşı yüzmeyi deneyin” demiştir.490

Fakat Kuprin “otobiyografik akıma karşı yüzerken”, “biyografik akıntıda” yazmaya başlamıştır: Yani tanıdığı kişilerin veya tarihi şahsiyetlerin biyografilerini işlemiştir. Örneğin “Kızıl Bilezik” öyküsü bu şekilde doğmuştur. F. D. Batyuşkov’a

15 Ekim 1910 tarihinde yazdığı mektupta şöyle der Kuprin:

“Şimdilerde ‘Kızıl Bilezik’ öyküsünü cilalamakla meşgulüm.

Bu, hatırlarsın, öylesine ümitsizce, dokunaklıca ve fedakarca

4 P.N., Berkov, 1956, s. 164.

Lyubimov’un (D.N., şimdilerde Villnius’de vali) karısına aşık olan

küçük telgraf memuru P.P. Joltikov’un hüzünlü öyküsüdür. Beynine

bir kurşun sıkarak yaşamına son veren bu kişinin (sevdiği kadın ona

asla kendisini görmemesini emretmişti) yüzü ciddi ve derin bir mana

taşıyordu ve sadece ölülerin erişebildiği gibi bir bilgelikle

aydınlanmıştı.” 491

“Gücenme” öyküsü de gerçek bir olaydan alınmadır. “Kıdemli Üsteğmen

Rıbnikov”, çağdaşlarının belirttiğine göre; “Kuprin’in Kapernaum Restoranı’nda karşılaştığı bir subayın doğrudan izlenimlerinin etkisiyle yazılmıştır.” Gerçekten bir fahişe tarafından ifşa edilmiş bu Japon casusu hakkında Kuprin “Röportajcılar ve

Gazete Hakkında” verdiği bir konferansta bahsetmektedir: “Tsusima bozgununu, der

Kuprin, muhabirler bir Japon casusunun, ünlü Kıdemli Üsteğmen Rıbnikov’un varlığını öğrendiklerinde anladılar.” Doçent Yarçenko (Genelev öyküsü)

şahsiyetinde çağdaşları Kiyev’li bir profesörden bahsedildiğini bilirler.492

Kuprin’in öykülerinin bir diğer grubu; kendi çağdaşlarının veya Rus kültürünün daha önceki dönemlerdeki temsilcilerinin yaşamlarından kesitlerdir.

“Armonikacı” öyküsü kompozitör A. N. Kopeşçenko’nun yaşamından bir bölümü anlatır, “Gogol-Mogol” öyküsü, F. İ. Şalyapin tarafından kendisine anlatılan gerçek bir olaydan doğmuştur. “Çolak Komutan” öyküsü ise General İ. N. Skobelev’in biyografisiyle ilgili versiyonlardan biridir.493

Tüm biyografik özelliklerine rağmen Kuprin’in eserleri, yaşam, insanlar ve doğanın derin ve değişik şekillerde iyice öğrenilmiş olmasının bir sonucu olarak

491 ibid, s. 164. 492 ibid, s. 165. 7 ibid, s. 166. karşımıza çıkar. Dahası, edebi fizyonomisinin bu özelliğini bizzat kendisi de anlatmaktadır. “Kıdemli Üsteğmen Rıbnikov” öyküsündeki kahramanlardan biri olan

Peterburg gazetesinin makale yazarı Vladimir İvanoviç Şçavinski’yi tasvir ederken

Kuprin gerçekte bizzat kendisinin detaylı bir tasvirini yapmıştır: “Şçavinski gerek mesleği, gerekse tabiatından olsa gerek bir insan malzemesi toplayıcısı, insan ruhunun nadir ve tuhaf olaylarının koleksiyoncusu idi...” 494

Kuprin’in yaşamı öğrenmesinin bir diğer yolu da; çok geniş bir şekilde sürdürdüğü yazışmalarıdır. Jitomir’den gönderdiği bir mektubunda herkesin kendisini unuttuğundan, oysa önceden günde 10-15 mektup aldığından dert yanmaktadır. Değişik erkek ve bayan okuyucularından aldığı mektupları muhafaza etmiştir Kuprin. Önemli olanlarını sınıflandırmış, üzerlerine türlerine göre notlar yazdığı, fakat sıkıca riayet etmediği büyük zarflara koymuştur. 495

Kuprin’in doğuştan gelen görme, gözlemleme ve etkileyici bir hafızası vardır.

Subaylık yaşamı sırasında bir baloda tanıştığı bir bayan yazarla aradan yıllar geçtikten sonra Peterburg’da tekrar karşılaştıklarında; bu bayana yaklaşarak adıyla hitap ettiği ve karşılaşmalarını hatırlattığına dair ilginç bir hikaye vardır. Bayan yazar

şaşırmıştır: “Sahi beni tanıdınız mı?”, diye sorar. Kuprin gülümseyerek biraz daha ayrıntılı şekilde, yirmi sene önce tanıştıkları gece üzerinde nasıl bir kıyafet olduğunu da aktarır. Bayan yazar şaşkınlıkla: “Rengi, biçimi, her şey aynen tarif ettiği gibiydi.

Bilirsiniz biz kadınlar kıyafetlerimizi hatırlarız” der.496

494 ibid, s. 166. 495 ibid, s. 167. 10 O. M. Mihaylov, Kuprin , Moskva, 1981, s. 30.

Kuprin’in öykülerinde subayların, erlerin, sirk artistlerinin, ev sahibelerinin,

öğrencilerin, şarkıcıların, hırsızların vb. kahramanların şaşırtıcı ayrıntılarla tasvir edilmiş olmalarına şaşmamak gerekir.

Yine Kuprin’in doğuştan gelen olağanüstü bir koku alma yeteneği vardır. Bu konuda çağdaşları Kuprin’de “büyük bir vahşi hayvan”dan bir şeyler olduğunu söyleyerek şaka yaparlar. Mamin-Sibiryak: “...Biliyor musunuz, o bir köpek gibi insanları koklama alışkanlığına sahiptir. Pek çokları, özellikle bayanlar bu duruma alınırlar. Eğer bir bayan Kuprin için gerekliyse, Allah o bayana sabır versin” der.

Aynı özelliği N. A. Teffi de tekrarlamaktadır: “Daima insanları nasıl kokladığına dikkat edin! Burnunu bir çeker, tamam: Onun nasıl bir insan olduğunu öğrenmiştir artık.” 497

Kuprin’in kızı Kseniya şöyle demektedir: “O, sadece fiziki olarak değil, aynı zamanda ahlaki yönden de sağlıklı olan ender insanlardan biridir. Yaşamı coşkuyla tüm güzellikleriyle, tüm renkleri ve yıldızlarıyla, mutlulukları ve acılarıyla severdi...

Parlak ve ahenkli Puşkin’in onun en sevdiği şair olması boşuna değildi”.498

Kuprin, büyük, geniş bir realist sanat yetisine erişmeye çalışmaktadır. İlk

öyküsü “Son Gala”dan üç yıl sonra yayımlanan “Karanlıkta” öyküsünde nasıl inatla kahramanlarının portre karakteristiklerini ortaya koyma, onların iç dünyalarını açma sanatına hakim olduğunu, nasıl inatla kendi üslubunu aradığını fark etmekteyiz.499

Bu öykü iki farklı bölümden oluşmaktadır. İlk bölümü gerçekçidir. Bu bölümde

497 ibid, s. 65. 498 Jegalov, N., “Vıdayuşçiysya russkiy realist”- “Çto çitat”, 1958, Aralık, No: 12, s. 26 / A.A. Volkov, Tvorçestvo A. İ. Kuprina , Moskva, 1962, Sov.Pisatel, s. 18. 499 A.A. Volkov, 1962, 18. Çehov’un etkisi hissedilir. Mühendis Alarin’in istasyonda insanlar tarafından uğurlanma sahnesi Çehov’un ölçülü-ironik ve veciz üslubu tarzında yazılmıştır.500

Kuprin bu dönemlerde gerçek hayatla psikolojik analizi organik olarak birleştirmeyi başaramamaktadır ve edebi etkilenmelerden kurtulamamıştır. Hayal kırıklığı unsurları, karşı konulamaz ve hastalıklı ihtiras motifleri dekadan felsefesine aittir. Anlaşılan, bu felsefe yaşamdan zevk alan, sağlıklı ve bu dünyaya ait olan

Kuprin’in yeteneğine yabancı konulardı. Kuprin bu durumu çok kısa bir sürede anlar ve ilham arayışlarında kendi yaşam tecrübelerine ve etrafını saran gerçekliği

öğrenme tecrübelerine başvurur.501

Zaman zaman Kuprin’i okurken büyük Rus yazarlarının belirgin etkisini hissedersiniz. “Uzatmalı Piyade Çavuşu” öyküsündeki bölük komutanı Vasiliy

Akinfiyeviç Lermontov’un “Zamanımızın Kahramanı” öyküsündeki Maksim

Maksimiç’i hatırlatır. Bölük komutanında da aynı saf, iyi ve temiz ruh görülür.502

Kuprin’in erken dönem sanatı esas itibarıyla eleştirel realizm gelenekleri

çerçevesinde gelişir. Kuprin, kahramanını tipik durumlarda tasvir eder, sosyal hiyerarşi temelinde kurulu ve sıradan insanların yaşamasının güç olduğu toplumun kusurlarını açığa çıkarır. Genç sanatçı için, insani duyguları baskı altında tutan ve insanın en tabii hakkı olan mutluluk kavramıyla çelişen bir sosyal düzen kabul edilemez. Kuprin’in öykülerinde; anormal yaşam koşullarındaki normal psikolojiye sahip insan tasviri verilir. Yazar, her türden despotizme ve insanın doğal haklarına en ufak bir kasta karşıdır.503

500 ibid, s. 18. 501 ibid, s. 19. 502 Nikulin, L.V., “Çehov, Bunin, Kuprin”-Literaturnıye portretı. M., 1960 / http://www.kuprin.net. 503 A.A. Volkov, 1962, s. 21. 1902 yılında Odessa’da gazeteci Leon Tretsek, Kuprin’i bir itfaiye şefiyle tanıştırır. Kuprin bu tanışmadan istifadeyle bir gece şehirde çıkan bir yangında kafasına bakır başlığı geçirir, itfaiyecilerle yangın mahalline gider, alevlerin ve dumanların arasında onlarla birlikte sabaha kadar çalışır.504

Kuprin’in eserlerinin başlıkları bazen isim ve fiillerden oluşur. Fakat başlıklar, öykünün içeriğini açığa vurur. Bazen de tek isimden oluşur: “Et”, “Fil”,

“Yalnızlık”. Bu da öykünün ana malzemesini veya konusunu belli eder. Bazen baş kahramanın ismi başlık olur: “Lenoçka”, “Al-issa”, “Zümrüt”, “Marianna”,

“Sulamif”. Bazen belirtili isim tamlaması şeklinde; yine konuyu belli eder tarzda;

“Köpek Saadeti”, veya öykünün içeriğinin geçtiği zamanı açık eder tarzda; “Korkunç

An”, “Kutsal Yalan” “Slav Ruhu”, veya olay yeri ve zamanını karakterize eder tarzda: “Mehtaplı Gecede”, “Beyaz Geceler”, “Issız Orman” vb. olur.505

Kuprin tiplere nüfuz ederken sanatsal olarak şekil değiştirme konusunda büyük bir yeteneği olduğunu keşfeder. Bu, ona canlı karakterler yaratma ve büyük bir doğrulukla kahramanlarının karmaşık bilinç akımlarını ve yaşadıklarını aktarma imkanı verir. Sanatçı Kuprin’in gücü, farklı yaşam koşullarında takdim edilmiş,

özellikle kahramanlık, mertlik ve ruh yüceliği durumlarındaki insan psikolojilerinin açığa çıkarılmasında görülür. “Slav Ruhu”, “Delilik”, “Unutulmuş Öpücük” ve

“Tuhaf Bir Olay” bu türden tahliller içeren öykülerdir.506

Kuprin’in gerçek realist eseri sayılan; onun sanatsal tarzı için çok karakteristik olan, şiirsel bireyselliğinin gelecekteki gelişimini haber veren “Sorgu”

öyküsünde en sevdiği kahramanla tanışırız. Bu kahraman tipi; yalnız başına doğruyu

504 Çukovski, K., “Kuprin”, Sobranie Soçineniy v 9-ti t.t.1, M. 1964, str. 3-40. 505 P. N., Berkov, 1956, s. 179. 20 A.A. Volkov, 1962, s. 21. arayan, dünyaya kendi çevresinden bakan ve yaşamın kötülükleri önünde sarsılan, genel olarak tüm konu çizgilerinin kesişme noktasında bulunan bir kişidir. Bu kişi, tüm fikirlerin merkezidir. Sunum ondan başlar ve anlatım onun heyecanlarıyla bazen de ölümüyle son bulur.507

Kuprin, “Moloh” öyküsünü oluştururken edebiyattan değil, gerçeklikten uzaklaşmıştır. İnsanların kurban edilmesini isteyen çağdaş Moloh tiplemesi eserinde sınırlı ve kademeli olarak yer almıştır. Zira muhabirlik döneminde gördüğü ve bizzat

çalıştığı demir çelik fabrikasındaki izlenimlerinin etkisindedir. Bildiğimiz üzere

Kuprin endüstriyel izlenimlerini deneme tarzında dile getirmiştir. Fakat deneme tarzı ona kendisini heyecanlandıran konuyu arzu ettiği derinlikte anlatma imkanı vermez.

“Moloh”, yaşanan, sıkıntısı çekilen konular üzerine inşa edilmiştir.508

Ana kahraman mühendis Andrey İlyiç Bobrov, belli ölçüde otobiyografik bir kahramandır. Fakat yine de yazar doksanlı yılların ilerici entellektüellerinin

özelliklerini bu örnekte göstermiştir. Kuprin’in eserlerindeki öncü entellektüeller yetenekli ve akıllı insanlardır. Fakat bu insanlar tedavisi imkansız bir ruhsal pasiflik içinde kendilerinin ve halkın dertleri karşısında bitkinlik duyan kişilerdir. Toplumsal acıların rezervuarı gibi durmalarına karşın insanları bu acılardan kurtarmak için aktif olarak yaşama müdahale edecek güçte değillerdir.509

“Moloh”ta Kuprin, kapitalizmin beraberinde getirdiği kötülükleri açığa

çıkarmak için, sanatı için karakteristik olmayan bir üsluba, doğrudan halka nasihat yöntemine, başvurur. Mühendis Bobrov’un öfkeli zamanlarındaki ifadelerinde bizzat yazarın bakış açısı hissedilir.510

507 ibid, s. 34. 508 ibid, s. 48. 509 ibid, s. 49. 510 ibid, s. 53. Svejevski, Bobrov ile sohbetlerinde sadece çanak yalayıcı ve dalkavuk, bitmiş bir tip olarak görünmekle kalmaz, aynı zamanda Svejevski’nin ağzından Kvaşnin’in ilk karakteristikleri ve sonradan ortaya çıkacak dramın kopyası da verilir. Kvaşnin henüz öykünün sayfalarında yerini almamıştır, ama sanatçı atmosferi öyle artırır ki, okuyucu haklı olarak bazı olayların beklentisi içine girer. Bu olaylar, genç ve doğruluk peşinde koşan Bobrov için büyük ve ağır tecrübeler şeklinde karşımıza

çıkacaktır.511

Yazar, günlük yaşamla ilgili detayları ve psikolojik nüansları çok hassas ve ustalıkla kullanarak Bobrov’un, Nina’yı etrafını saran bayağı yaşamdan farklı bir istikamete yönlendirme girişimlerindeki başarısızlığı anlatır. Nina Zinenko kız kardeşlerinden daha iyi biri değildir. Akıllı ve zayıf iradeli mühendis Bobrov’u tercih etmesi beklenmekte, ancak güzelliği ruhunun çirkinliklerini kapatmaktadır. Bobrov da onun gerçek yüzünü görememiştir.512

“Moloh” öyküsünün on birinci ve son bölümü iki kez önemli değişiklik ve düzeltmelere maruz kalmıştır. İlk düzeltme Russkoye bogatstvo dergisi redaktörü N.

K. Mihaylovski’nin ricası üzerine sosyal çatışmayı yumuşatmak maksadıyla yazar tarafından yapılmıştır. Bu yumuşatma eylemi “Moloh”un fikirsel istikameti ile

çelişmektedir. Hatta Kuprin kendini tutarak Mihaylovski’ye de eserinde bazı düzeltmeler yapma hakkı vermiştir. Fakat öykünün yazıldığı ve yayına hazırlandığı yıllardaki zorluklara bakıldığında sosyal bir konuya sivri bir dille yaklaşan eserin bazı bölümlerinde değişiklik yapılması normal karşılanabilir.513

511 ibid, s. 62. 512 ibid, s. 63. 27 ibid, s. 67.

1901 yılında Peterburg’a taşınması, demokratik fikirli yazarlarla yakınlaşması ve Gorki ile tanışması Kuprin’in “Moloh” üzerindeki ikinci çalışmasında olumlu bir

şekilde yansımıştır. 1903 yılında çıkan baskısında Kuprin sosyal çatışmayı daha hissedilir bir tarzda işlemiştir.514

“Issız Orman” öyküsünde Kuprin çok ilginç bir üslup kullanmıştır: Öykünün kahramanları arasındaki farklılıkları, köpeklerinin davranışlarını anlatırken yansıtmıştır:

“Her ikisinin de köpeği vardır; bunlar soyu bozulmuş av

köpekleridir. Kirila’nın köpeğinin adı: Sokol, Talimon’unki ise

Svirga’dır. Bu köpekler, doğrusunu söylemek gerekirse, çok pis

kokuyorlardı, fakat beni asıl ilgilendiren şey: bunlara sahiplerinin

karakterlerinin komik bir şekilde yansımış olmasıydı. Kirila’nın Kızıl

Sokol’u bir tavşan izini koklar koklamaz doğruca atılıp uzun

havlamalarla bir verst öteden vahşi bir hayvana gelişini haber

verirdi...

Svirga: küçük, siyah, zarif, yüz hatları çok belirgin, kaşlarının

üzerinde sarı lekeler bulunan bir köpekti. Av hayvanlarını sessizce,

Talimon’un deyişiyle “buruncuğu” ile takip ederdi. Yabani, sinirli ve

oldukça vahşi bir tabiatı vardı. Okşanmaya tahammülü yoktu...” 515

Burada Talimon doğaya daha yakın bir kişidir. Karakterinin pek çok özelliği bununla belirlenmektedir. Ormanı, orman sakinlerini çok iyi tanır, tabiatın güzelliğini içinde duyar. Kirila ise kötü bir avcı, iyi bir övünmecidir. Ormanda

514 ibid, s. 67. 515 ibid, s. 78. misafir gibidir. Kuprin her iki kahramanı da çok güzel tasvir etmesine rağmen

Talimon’a özel bir gayret sarf etmiştir.516

Polesya serisindeki öyküleri içinde en çok “Issız Orman” öyküsünde yerel sözcük ve deyimler kullanılmıştır. Kuprin, bu sözcüklerin ses değerlerinden çok etkilenmiş, Polesya lehçesinin renklerini tam manasıyla aktarmak istemiştir.

Talimon’un konuşmalarında anlaşılmayan pek çok sözcük geçmektedir ve öykünün yayınlandığı Russkoye bogatstvo dergisi özel bir sayfa ayırarak bu kelimelerin tercümesini verme gereği duymuştur. Bunlar: “pıka” (yüz), “rivçak”: (kaynak)

“stava” (su birikintisi), “traplyaetsya” (oluyor), “ohoçe” (ne zaman) “zavşe”:

(devamlı) vb. dir. Kuprin, 1903 yılında öykü üzerinde bazı düzeltmeler yapar, fakat sözcüklerde fazla bir değişiklik yapmaz. “Ürkütücü, hipnotize edici büyülenmişlik” gibi belirgin bir cümleyi, “Anlaşılmaz, sessiz bir büyülenmişlik” şeklinde değiştirir.

Yerel sözcüklerin tamamı olduğu gibi durur. Halk dilinin ses ahengini göstermek arzusundadır. Kuprin hiçbir zaman ve hiçbir yerde halktan kahramanlarının konuşmalarında yapaylık yolunu seçmemiştir. Onun köylüleri konuşurken en ufak bir yapmacıklık hissedilmez.517

“Olesya” öyküsünün ilk versiyonunda oldukça uzun bir giriş bölümü vardır.

Sonradan Kuprin bu bölümü değiştirmiştir. Bu eski giriş bölümünde İvan

Timofeyeviç adında bir toprak beyinin dostlarından oluşan bir grup insanın avda nasıl vakit geçirdikleri, akşamları ise içki sofrasında av hikayeleri anlatarak eğlendikleri anlatılmaktaydı. Bir gün ev sahibi yaşamından ilginç bir bölümü anlatmaya, daha doğrusu okumaya başlar. Görüldüğü üzere bu eski versiyonda anlatım yavaşlamakta, şiirselliği kaybolmaktadır. Öykünün ikinci ve son

516 ibid, s. 79. 517 ibid, s. 81. versiyonunda giriş bölümü kısa tutulmuştur. Giriş, ve sonrasındaki bazı bölümler otobiyografik özellikler taşımaktadır.518

Olesya’nın, kendisine katran sürmeye çalışan kadınlarla çatışması, ki bu katran vakası genç kız için büyük bir utanç olmuştur, yazar tarafından yumuşatılarak verilmiştir. Burada yazar tarafından olaylardan iki kademeli uzaklaşma üslubu kullanılmıştır. Kahraman, yaşanan olayları epizodik bir kahramanın, komşu malikanenin katibinin tutarsız sözlerinden öğrenir. Öyküyü anlatan Timofeyeviç, okuyucunun gözleri önüne olan biten şeylerin tablosunu getiremez. Burada da yazar uzaklaşmanın ikinci basamağını kullanır. Anlatıcı: “Onun (katibin) anlattıklarından

çok az bir şey anladım ve ancak iki ay kadar geçtikten sonra bu kahrolası olayın görgü şahidi, kadrolu orman bekçisinin karısının sözlerinden ne olup bittiğini tam manasıyla öğrenebildim” der. Dramatizmin seviyesinin aşağıya çekilmesinin elbette bir amacı vardır. Yazar, temiz ve yüce bir aşkı anlattığı öyküsünde kötünün, insanı küçük düşüren ve batıl inançlardan kaynaklanan şeylerin az yer tutmasını istemiştir.519

Kuprin “Olesya”da zıtlıklara dayalı bir ortam yaratma, karanlık ve ürkütücü

özelliklerin hüküm sürdüğü bir fonda güzel ve aydınlık olanı ön plana çıkarma gayreti göstermiştir: Büyücü Maniyluha’nın dış görüntüsü, oturduğu ev, evin bulunduğu bataklık ortamı ve bu tasvirlerin arasında bir mucize gibi parıldayan

Olesya’nın orijinal ve belirgin güzelliği.520

Olesya ve sevgilisinin ormandaki ilk aşk gecesinde her şey gizli bir büyünün etkisindedir. Ay ışığı dalların arasından geçerek ağaçların gövdelerinde mucizevi

518 ibid, s. 85. 519 ibid, s. 87. 34 ibid, s. 91. desenler oluşturmaktadır. Sanatçı, ormandaki gece yaşamının çok renkliliğini, bitip tükenmez çeşitliliğini, derinliğini ve esrarını aktarmak için bütün gayretini sarf etmiştir. Ay ışığının parıltısını, gümüşi, şeffaf ve tül benzeri bir örtü olarak adlandırmıştır. Burada Kuprin’de sıkça rastlandığı üzere üç sıfat ve bir isim birleşimi kullanılmıştır. Bu, ahenkli bir tamamlanmışlık oluşturarak ses ilişkisi açısından büyük önem arz etmektedir. Genel olarak Kuprin ahenge çok önem veren bir yazardır. Uzun sıfatlara nazaran keskin ve kesik sesler çıkaran kısa sıfatları çok az tercih etmiştir. Sıklıkla nitelik sıfatlarından türetilmiş zarflar kullanır.521

V. V. Vorovski’nin belirttiğine göre; özellikle “Olesya” eserinde bilinen bir

özellik vardır: “Kuprin dış ortamı doğa tabloları olmaksızın düşünmez. Onda doğa

önemli, başlıca ve bireysel bir rol oynar... Kuprin’de doğa, insan hesaba katılmadan, kendi yaşamını yaşar. Bir müddet sonra da insan maneviyatı ona boyun eğer.” 522

Kuprin peyzajı; sadece çok etkileyici, canlı ve zengin değil, aynı zamanda alışılmadık derecede dinamiktir. Kuprin, doğa tablosunu oluştururken daima bir ayrıntı bulur ve bu ayrıntı yardımıyla tasvir edilen anın özelliklerini aktarır. Bu belki bir olayda bir kış sabahının sessizliğidir, bir diğerinde ise erken gelen ilkbaharın coşkun kaynayışıdır. Hassasiyeti az bir sanatçı, kışın ormandaki sakinliği tasvir etse, büyük bir ihtimalle onun hareketsizliğini verir, fakat Kuprin hareketi belirginleştirmekte, bu hareket daha belirgin bir şekilde sessizliği vurgulamaktadır:

“Arada bir ağacın tepesinden incecik bir dal parçası kopardı ve ince bir çıtırtıyla diğer dallara takılarak çıkardığı ses, olağanüstü bir netlikle işitilirdi.” 523

521 ibid, s. 98. 522 Voroski, V. V., “Literaturno-kritiçeskiye stati”, Gaslitizdat, Moskva 1926, s.275 / B. N. Afanasyev, 1972, s. 33. 523 B. N. Afanasyev, 1972, s. 33. “Olesya” öyküsünde doğa, insanın duygu ve düşüncelerine aktif olarak tesir etmektedir. Doğa tabloları organik olarak konu hareketleriyle bağlantılıdır. Öykünün gerisindeki durgun kış peyzajı, kahramanın yalnızlık anına denk gelir. Coşkulu ilkbahar, Olesya’ya sevgi duymaya başladığı zamanla örtüşür, masalımsı yaz gecesi sevgililerin mutluluk anları ile eş zamanlıdır. Ve nihayet sert fırtınayla birlikte gelen dolu yağışı öykünün dramatik finaliyle örtüşmektedir.524

Kuprin’in eserlerinde, ne türden bir trajik tablo çizilirse çizilsin daima, hatta hemen her zaman geleceğin aydınlığı açık bırakılır. Bu özelliğiyle Kuprin, Çehov’a yakın sayılmaktadır. “Bataklık” öyküsü de böyle aydınlığa açık bir sonla bitmektedir.525

“Sakin Hayat” öyküsünde Kuprin, farklı üsluplar kullanarak sakin bir hayat ortamını yaratmaktadır: İhtiyarın evinde her şey sükunet içindedir. Burada her şey eski modadır, etraf naftalin kokmaktadır. Nasedkin’in çok yönlü tasviri öykünün gücünü azaltmaz, bilakis artırır.526

Kuprin’in kullandığı metotlardan biri de, bazen eserlerine daha önceden yazdığı denemeleri dahil etmesidir. “Ana Madende” denemesi biraz düzeltmeyle

“Moloh”, “Gece Nöbeti” öyküsü ise “Düello” öyküsünün XI. inci bölümüne dönüşmüştür.527

Kuprin “Düello” romanına 1902 de başlamış, fakat ilk bölümlerinden duyduğu memnuniyetsizlik ağır basınca bu sayfaları imha etmiştir. Ağustos 1904’de

524 ibid, s. 34. 525 A. A. Volkov, 1962, s. 126. 526 ibid, s. 129. 527 P. N., Berkov, 1956, s. 172. 42 A. A. Volkov, 1962, s. 169. tekrar yoğun bir çalışma temposuna girerek yazmaya başlamıştır. Bu, Gorki ile fikri yakınlığının en fazla olduğu bir dönemdir.528

Kuprin, “Düello” öyküsünde kahramanının iç dünyasını ruh halinin tam ve belirgin tasviri yerine, psikolojik sözcüklerin yardımıyla ve yaklaşık ifadelerle verir;

“Ona, bu parlak akşam şafağının arkasında bir çeşit esrarlı, parlak bir yaşam varmış gibi geliyordu...”, “Ve yine, bu uzak masal şehrinde mutlu, sevinçli insanlar yaşıyormuş gibi geliyordu.”, “Romaşov’a öyle geliyordu ki,...”, “Sanıyordu ki,

...”529

Bazen hızlı çalıştığı, acelecilik yaptığı zamanlarda eserlerinin bazılarında gözden kaçırılan ufak tefek hatalar yapmıştır. 1906 yılında “Düello”nun üçüncü veya dördüncü baskısında Korney Çukovski’nin tespit ettiği bir hata vardır. Çukovski Kuprin’e sorar: “- Ne zamandan beri güvercinler diş taşımaya başladı?

- Hatırlamıyorum, der Kuprin şaşkınlıkla omuz silkerek.

- Fakat sizin güvercininiz bayan Peterson’un mektubunu

dişlerinin arasında götürüyor.

- Olamaz, dedi gülerek Aleksandr İvanoviç.

- Siz mahsus bunu uydurmuşsunuzdur, der karısı. Hadi

kitaptan kontrol edelim.

Kontrol ederler, Çukovski haklıdır.

-Bazen benim de fark etmediğim böyle saçmalıklar oluyormuş!,

der ve güler, Umarım sizden başka kimse bunu fark etmemiştir.” 530

529 P. N., Berkov, 1956, s. 57. 44 M. K. Kuprina-Yordanskaya, Godı Molodosti: Vospominaniya o A. İ. Kuprine, Moskva, 1960, s. 146.

Kuprin’in 1905 yılından sonraki sanatında da burjuva entellektüellerinin eleştirisi ve gericilik rejiminin açığa çıkarılması önemli yer tutmaya devam etmiştir.

“Katil”, “Gücenme”, “Hezeyan” öyküleri ile “Mekanik Yargılama” masalcığı ilginç eserleri arasındadır. Bu eserler, şiirsellikleri açısından çok farklıdırlar ve insan

üzerine uygulanan baskıya karşı insani bir protesto düşüncesiyle sıkı sıkıya bağlıdırlar. Yukarıda sayılan eserlerden ilkinde Kuprin’in sanatında sıkça rastlanıldığı şekliyle “masal içinde masal” üslubu kullanılmıştır.531

Kuprin bir dizi satirik eser de yazmıştır. Bunlar; “Gücenme”, “Duma

Hakkında”, “Anayasa Hakkında” ve “Mekanik Yargılama” dır. Kuprin’in Rus hicvinin köklü geleneklerine dayanarak kaleme aldığı bu eserlerde biçim orijinalliği karakteristik bir özellik taşır. Yazar, hicvin şiddetini artırmaya ve riyakarlık, alçaklık ve bayağılığı daha güçlü hissettirmeye imkan tanıyan üsluplardan istifade etmektedir.532

“Gücenme” öyküsünde silindir şapkalı centilmen hırsızların ince ve zarif tavırları, sözcü hırsızın üst üslup seviyesindeki konuşmaları baskıcıların kabalıklarına ironik bir karşı koyma amacıyla verilmiştir.533

“Gambrinus” aslında bir deneme-öyküdür. Burada tasvirlerin denemedeki gibi isabetli oluşu sanatsal düşünceyle birleşmektedir. Yazar öyküye gerçekte olmuş olayların tarihini anlatan bir karakter vermeye çaba göstermiştir.

Taşralı bir genç kız Peterburg’da arkadaşlarının evinde Kuprin’le tanıştıktan sonra: “Kendi eserlerine ne kadar benziyor” demiş. Bu gerçekten yerinde ve doğru bir tespittir. Kuprin hakikaten; eserlerinde tümüyle kendisinin yansıdığı ender

531 A. A. Volkov, 1962, s. 245. 532 ibid, s. 250. 533 ibid, s. 251. yazarlar grubundadır. En iyi öykülerinin stili daima yaşamı ve faaliyetleriyle uyum içindedir.534

1907-1911 yılları aradında kaleme aldığı, içinde sekiz adet deneme bulunan

“Listrigonlar” serisinde Kuprin sadece anlattığı ortamı, şartları, gerçekleri, dış görünüşü değil, aynı zamanda insanların psikolojisini de çok detaylı ve isabetli bir

şekilde aktarmıştır. Burada yazarın şairane bireyselliği çok net ve kendine has bir

şekilde ortaya çıkmaktadır. Kuprin, anlattığı materyele ne kadar yakınsa o kadar derinlemesine nüfuz etmekte, aynı şekilde yazarın duyguları ve hissettikleri, tasvirdeki sanatsal ustalığı bir o kadar zenginleşmektedir.535

Kadının göklere çıkarıldığı harikulade bir öykü olan “Sulamif”, ölçü bakımından fazla büyük bir hikaye olmamakla birlikte taşıdığı anlam bakımından abidevi bir eserdir. Baş kahramanların figürleri, büyük ve aydınlık bir fonda hareket eder. Belki de Kuprin’in hiçbir eserinde olayın geçtiği ortama bu kadar dikkat sarf edilmemiştir. Ortam, başlı başına şiir öğesi olarak yansımakta ve bu da bir bakıma

öykünün dramatizmini artırmaktadır. Fakat, elbette, esas konu ortam değildir.

Abidevi izlenim burada her şeyden önce Sulamif ve sevgilisinin yaşadıklarının büyüklüğü ve gücüyle, finaldeki derin trajizmle, yüce ve ebedi olanın öyküsüyle yaratılmaktadır.536

Eliav’ın kılıç darbesiyle yaralanan Sulamif, Süleyman’a şöyle der:

“Teşekkür ederim sana, kralım benim, her şey için; Tatlı bir

pınardan su içer gibi almama müsaade ettiğin aşkın, güzelliğin ve

bilgeliğin için... Dünyada benden daha mutlu bir kadın olmamıştır,

olmayacak da...”

534 Çukovski, K., ”Kuprin”, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t.t.1, M. 1964, str. 3-40. 535 A. A. Volkov, 1962, s. 272. Süleyman’ın veda konuşması da öykünün gizli kalmış düşüncesini açığa

çıkarır:

“Dünyada insanlar birbirini sevdiği müddetçe, ruh ve beden

güzelliği en güzel ve en tatlı bir düş olduğu müddetçe, yemin ederim

sana Sulamif, senin adın asırlarca duyguyla ve minnettarlıkla

anılacak.” 537

“Kızıl Bilezik” öyküsünün kadın kahramanları Vera ve Anna, duygularını ifade ederken takındıkları tavırlarıyla L. N. Tolstoy’un kadın tiplerini andırırlar.

Doğa tablosu karşısında mutlu bir sarhoşluk yaşayan Anna heyecanla kızkardeşine

şöyle der:

“Bir bak yeter ki, ne kadar güzel, ne kadar sevimli. İnsan

doymak bilmiyor! Bizim için yarattığı tüm mucizeler için tanrıya ne

kadar müteşekkir olduğumu bir bilsen!”

Doğanın bu şekilde algılanmasında karşımıza yayılmacı, yaşamın mutluluklarını büyük bir arzuyla seçmiş bir karakter çıkmaktadır. Yazar, doğanın

Vera tarafından algılanışını da şöyle anlatır:

“Seni anlıyorum, dedi dalgın bir edayla ablası, fakat ben senin

hissettiklerini duyamıyorum. Uzun bir aradan sonra ilk kez denizi

gördüğümde deniz beni hem heyacanlandırıyor, hem sevindiriyor,

hem de şaşırtıyor. Sanki ilk kez muazzam bir mucize görmüşüm gibi

oluyor. Fakat sonraları, ona alıştığımda, uçsuz bucaksız boşluğuyla

beni sıkmaya başlıyor... Ona bakarken canım sıkılıyor...” 538

536 ibid, s. 293. 537 ibid, s. 294. 538 ibid, s. 302. “Aforoz” öyküsünde, Kuprin’in bir dizi güzel eserinde karakteristik olan, bir tondan diğer bir tona geçişler çok belirgin bir şekilde yapılmıştır. Başlangıç bölümü mizahi bir tonda anlatılmıştır. İri cüsseli papaz yardımcısı seyirci önünde şımarmış bir opera sanatçısı gibi davranmaktadır. Bu mizahi tablodan sonra bambaşka sahneler gelir. Okuyucu baş kahramanla birlikte duaların yapıldığı eski ve zengin bir mabede girer. Yazar bu sırada okuyucuyu birazdan meydana gelecek beklenmedik olaya hazırlamaktadır. Dualar sırasında düşünceleri akmaya başlar:

“Tuhaf, diye düşünmeye başladı Olimpiy, neden bütün

kadınların yüzleri profilden bakıldığında ya balık suratına veya tavuk

kafasına benzer ki... İşte, benim karım da aynı...”

Sonra okuduğu kitap aklına gelir (bu Tolstoy’un ‘Kazaklar’ öyküsüdür).

Olimpiy’in ruhunda onu hiç kimsenin beklemediği isyana götüren iç savaş başlar.

Tolstoy’u aforoz etmekten son anda vaz geçer.539

Kuprin, “Gök Mavisi Kıyılar” gezi yazısı üzerinde bir yıl çalışır. Bu deneme serisinde Akdeniz tabiatının, güneyli insan tiplerinin renkli bir tablosu verilmiştir. Bu tablolar öyle dinamik, sanatsal açıdan öyle isabetlidir ki, yazarın tasvir ettiği yerlerde bulunan bir kişi anlatılanların doğruluğu karşısında hayrete düşmekte; bu yerleri görmeyen kişiler ise sanki buralarda bulunmuş, bu sesleri duymuş, hatta bu kokuları teneffüs etmiş gibi olur.540

Kuprin’de nitelemeler (epitetler) dikkat çeker. Bir sıfat veya ortaçtan oluşan normal nitelemelerin yanı sıra iki, bazen üç ve daha fazla sıfattan oluşan nitelemelere rastlanır. Fakat, karmaşık epitetler daha bir önem arz eder. Bunlarda, mukayeselerde olduğu gibi, tecrübeli, kaygıyla nesneyi daha anlaşılır, daha görülür veya başka bir

539 ibid, s. 322. 540 ibid, s. 326. metotla algılanabilir yapmak için seçici davranan usta bir sanatçının eli hissedilir.541

Örneğin: “Simonov eski, geleneksel, asırlık ‘Bu hususu annem ve babamla konuşun’ cümlesini bekliyordu.”542 “Küçük kızlarıyla yaşadığı iki yıllık huzurlu ortam

Simonov’un aklında ebediyen en iyi, en sıcak ve en hoş anılar olarak kaldı.” 543

Kuprin, Puşkin’i ve diğer Rus klasiklerini iyice öğrendikten sonra dil konusunda hissedilir bir değişim sürecine girer. Entellektüel argosu türünden sözcükleri kullanmamaya, cümle kuruluşlarında melodiye önem vermeye, cümleleri kısaltmaya başlar.544

Kuprin yeni izlenimler edinmek için bıkıp usanmadan sokak sokak dolaşır.545

Kuprin 1912 yılında kendisiyle yapılan bir röportajda şöyle der:

“Kendime yönelik eleştirel tutumuma dönersek: şunu

söyleyebilirim ki, bu yıllar geçtikçe artıyor. Bir zamanlar hiç

düşünmeden Kiyev gazetelerine haftada üç öykü yazdığım oldu. O

zamanlar sözcüklere karşı böyle bir hassasiyetim, böyle titizliğim,

böyle banallıktan korkum yoktu. Şimdi sadece her satırı değil, her

kelimeyi tartıyorsun.” 546

Bu sözler yazarın zamanla dili konusunda ne kadar hassas olduğunun en somut göstergesidir.

Kuprin, insan ruhu araştırmalarında derinlik kazanırken, ruhun karakterini, dış etkilerin insan üzerindeki etkilerini açığa çıkarırken, gerginlik veya gevşeklik

541 P.N., Berkov, 1956, s. 183. 542 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, A. İ. Kuprin, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t. , Moskva, 1964, t. 8, s. 364. 543 ibid, s. 371. 544 P.N., Berkov, 1956, s. 186. 545 Çukovski, K., “Kuprin”, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t.t.1, M. 1964, str. 3-40. 546 Ayaks (A. A. İzmaylov) “U A. İ. Kuprina”, Birjeviye Vedomosti, 1913, 7 Eylül No: 13764 / P.N., Berkov, 1956, s. 170. anlarında insanın içindeki farklı sesleri ortaya koyarken Tolstoy ve Çehov’dan çok

şeyler öğrenmiştir.547

Odessa’da yazar A. M. Fedorov’un villasında Kuprin için orijinal bir sınav hazırlanır. Birkaç tane farklı cins kavun verilir, gözleri kapalı olarak kokusundan ve tadından hangi cins olduklarını ayırt etmesi istenir. Kuprin kavunları tadar ve koklar.

Sonra: “Bu Viktoriya, bu ise Belgrad cinsi” der.548

“Hasan Bey Kavunları”, Kuprin’in en iyi eserlerinde olduğu gibi, aynı ciddiyette ve aynı sadelikte yazılmıştır. Kuprin bu öyküde çok sevdiği; kahramanın kendi kendini açığa çıkarması üslubunu kullanmıştır. “Sakin Hayat” öyküsünde olduğu gibi bu öyküde de kahraman kendini dua ederken açığa çıkarmaktadır.

Bakulin’in yatak odasının köşesinde, aç ailesi için ekmek çalan bir hırsızı savunan

Aziz Nikola tasviri asılıdır.549 Rüşvetçi Bakulin ne Tanrıya, ne İsa peygambere, ne de Meryem Ana’ya dua etmektedir. Yatmadan önce daima Aziz Nikola’ya şöyle dua eder:

“Eğer alıyorsam lüks için değil, ailem için alıyorum... Vallahi,

milyonu tamamlayım bu işi bırakacağım. İşten ayrılıp iyi şeylerle

uğraşacağım, gizlice iyilikler yapacağım, bir kilise yaptıracağım, yok

kilise değil, şey... Şapel yaptıracağım. Yeter ki milyona ulaşayım...”

550 Kuprin, “Genelev” öyküsünü oluştururken insani değerleri kılavuz edinerek hareket etmiştir. Toplumun dibinde kalmış kadınlara büyük bir acıma duygusuyla yaklaşmıştır. Yazar tarafından yaratılan fahişe tipleri çok canlı, sanatsal açıdan

547 A. A. Volkov, 1962, s. 346. 548 Çukovski, K., “Kuprin”, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t.t.1, M. 1964, str. 3-40. 549 A. A. Volkov, 1962, s. 350. 64 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 6, s. 449. parlak ve inandırıcıdır. Özellikle yaşam gerçeği, psikolojik betimlemelerin isabetli oluşu ve derinliği bu öykünün güçlü taraflarını oluşturmaktadır. Yama Sokağı’ndaki evlerde toplanmış bu talihsiz kadınlar birbirlerine benzeseler de hepsinin iç ve dış

özellikleri farklıdır. Gurur duygusunu kaybetmemiş ve intihar ederek hayatına son veren Jenya; delilik sınırındaki Paşa; ayıkken sakin, sarhoşken skandal çıkarmaya meyilli Manka Malenkaya; ikiyüzlü, tahsilli, güçlü iradeli ve bir zamanlar başka bir yaşamı tatmış Tamara; bir köylü kadar saf yürekli Nina ve diğerleri... Tümü muazzam ve canlı tasvir edilmiş karakterlerdir.551

Yine biricik kızına iyi bir eğitim vermek için kadın bedeni ticareti yapan genelev sahibi Anna Markovna, eski bir genelev bekçisiyken Anna Markovna ile evlenen İsay Savviç, sadist ve lezbiyen karakterli muhasebeci Elza Edvardovna, eski bir kadastro memuru olmasına rağmen şahsiyetini kaybetmiş, genelev ortamının eğlencesi olmuş Vanka Vstanka, rüşvetçi polis müdürü Kerbeş aynı canlılıkla tasvir edilmişlerdir.

Kuprin’in en iyi eserlerinin en parlak ve dikkat çekici özelliklerinden birisi de; sosyal iyimserlik, iyi bir başlangıcın yine de düşmanlık ve kin duygularını yeneceği düşüncesidir. Bu tez “Genelev” öyküsünde de işlenmiştir.552

Kuprin’in keskin gözlülüğü şaşırtıcı derecededir. Güzel bir bayan hakkında şu satırları yazmıştır: “Onun siyah kirpikleri, mihrap gibi yanaklarına mavi gölgeler bırakıyordu.”553

1916 yılında Bakü’de verdiği “Rus Edebiyatının Kaderi” konulu konferansta:

“Sanatta önemli olan sadeliktir, ona ulaşmaksa çok zordur” şeklinde bir prensibini

551 A. A. Volkov, 1962, s. 354. 552 ibid, s. 363. 553 Çukovski, K., “Kuprin”, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t.t.1, M. 1964, str. 3-40. aktarmıştır. Aynı konferansta aktardığı ikinci ilginç bir prensibi de: “Sanatta neyi yazdığını, ne için yazdığını ve ne hakkında yazdığını bilmek gerek”tir.554

“Süleyman’ın Yıldızı” öyküsünde Kuprin, realist olmaktan uzaklaşmamış, aynı zamanda da çok yönlü istidadının bir diğer yönünü; fantastik olanla gerçek olanı, “var olan”la “var olmayan”ı birleştirme becerisini, göstermiştir. “Var olan”la

“var olmayan”ın birleşimi Kuprin’in sanatında anlık bir esinle ortaya çıkmamıştır.

Bu yeni formun arayışları “Goga Veselov” ve “Papaşa” öykülerinde hissedilmekteydi. “Papaşa”da bu formu kullanarak çarlık bürokratlarına oldukça sert eleştiriler yöneltmişti.555

“Süleyman’ın Yıldızı” öyküsünde de yazar bir kahramanı aracılığıyla kendi görüşlerini aktarır. Bu öyküdeki akıllı kahraman; memur Svetlovidov’dur. Sivri dilli biridir, bir konuşmasında şöyle der: “Hiç birinizde insani tahayyüller yok, sevimli goriller. En küçük şeylerle bile yaşamı güzel yapmak mümkündür.” 556

Kuprin, yaşayan Rus dilinin büyük ustalarından biridir. Kahramanlarını ait oldukları çevrenin jargonunda ve seviyesinde konuşturur. Çok küçük istisnalar dışında Kuprin sadece çok iyi gördüğü ve bildiği şeyler hakkında yazmıştır: “...

Hemen hemen tüm eserlerim benim biyografimdir, bazen dış sujeyi/konuyu uydururum, fakat üzerinde çalıştığım taslak hep yaşamımdan parçalardan oluşur” diye yazar bir mektubunda edebiyat tarihçisi S. A. Vengerov’a.557

Kuprin’in edebi ustalık meselelerine nasıl büyük bir ciddiyetle yaklaştığı, onun eserlerinin başlıkları üzerinde yaptığı değişikliklerle görülmektedir.

Mektuplarından ve muhabirlerle yaptığı röportajlarından anlaşıldığı üzere;

554 Baku: 1916, 14 Ekim, No: 226, s.3 / P.N., Berkov, 1956, s. 174/175. 555 A. A. Volkov, 1962, s. 372. 556 ibid, s. 377. 71 P. N., Berkov, 1972, s. 156. öykülerinin müteakip basımlarında başlıklarını değiştirilmiştir. Örneğin “Yas”

öyküsü “Slav Ruhu”na, “Hanımefendi” veya “Ket” öyküsü “Uzatmalı Piyade

Çavuşu” öyküsüne dönüşmüştür. “Nergiz” öyküsü ise başlangıçta “Viktoriya” idi. Bu ve benzeri örnekleri çoğaltmak mümkündür. Kuprin’in muhalifleri; güya eski eserlerini yeniden farklı bir isim altında yeni bir esermiş gibi bastırmak istediği için bu yolu seçtiğini iddia etmektedirler. Fakat bu doğru değildir.558

Kuprin, şahsi sanatsal tecrübesini genelleştiren ve teorilerine bağlı yazarlardan olmamıştır. Ancak yine de olgunluk yıllarında kendisi için bir dizi değişmez estetik prensipler geliştirmiş ve edebi yaşamının sonuna kadar bunlara bağlı kalmıştır. Bu prensiplerin içeriğini anlamak için yazarın eleştiri makalelerine

(Kuprin, seçkin bir edebiyat eleştirmeni idi ve faaliyetlerinin bu yüzünün bugüne kadar incelenmemiş olması bir kayıptır.), yeni başlayan yazarlara yazdığı ve bağımsız eser incelemeleri ile açık edebi tavsiyeler içeren mektuplarına bakmak yeterlidir.

Böyle yazarlardan biri, daha Kuprin hayatta iken (1927 yılında), Kuprin’in gerçekçi bir yazar için uyulması zorunlu saydığı “On Emir”ini sırasıyla kağıda dökmüştür. Bu on emir, Kuprin tarafından, Düello öyküsünün yayınlanmasının hemen ardından, 1905 yılında genç bir yazarla görüşmesi sırasında formülüze edilmiştir.559

ON EMİR Birincisi: Eğer bir şeyi tasvir etmek istiyorsan; önce bunu açık bir şekilde tasavvur et: Renk, koku, tad, kahramanın durumu, yüz ifadesi vb. Asla “Tuhaf bir renk” veya “O, gelişigüzel münasebetsiz bir çığlık attı” diye yazma. Rengi nasıl

558 ibid, s. 178. 559 B. N. Afanasyev, 1972, s. 156. görüyorsan aynı netlikte tarif et. Okuyucunun açık seçik görebilmesi ve duyabilmesi için bir poz veya sesi çok net bir şekilde tasvir et. Canlı, renkli, bayağılaşmamış, daha da iyisi beklenmedik sözcükler bul. Tarafından görülen şeylerin renkli bir

şekilde algılanmasını sağla, eğer bizzat görmeyi beceremiyorsan kalemi bırak.

İkincisi: Tasvirlerde unutma ki, “doğa tabloları’’ denen şeyi öyküde; çocuk, ihtiyar, asker ve kunduracı gibi kahramanlar görür. Bunların her biri kendince görür.

“Çocuk korku içinde kaçtı, bu arada ateş pencereden taştı ve mavi sicimler halinde

çatıda dolaştı” diye yazma.

Kim görmüş? Çocuk yangını başka türlü görür, itfaiyeciler başka türlü. Eğer kendi açından tasvir ediyorsan kendi yüzünü, heyecanını, ruh halini, yaşam koşullarını göster. Kısacası “hariçten” bir şey olmasın. Kendinin veya başka birinin bireysel ruhunun “prizması arasından” bir şey kaçırılmasın. İnsan olmadan, “doğayı” kendi başına bilemeyiz.

Üçüncüsü: “Kafasında şimşek hızıyla bir düşünce belirdi...”, “Alnını soğuk cama dayadı...”, “Omuz silkti...”, “Ok gibi düzgün sokak...”, “İçi ürperdi...”

“Soluğu kesildi...”, “Çıldırdı...” gibi şablon ifadelerden kaçın. Hatta “Öptü” diye yazma, bizzat öpücüğü tarif et. “Ağlamaya başladı” diye yazma, bizlere “ağlama” sahnesini resmeden yüzdeki, hareketlerdeki değişimleri göster. Daima tasvir et, polis tutanağı yazma.

Dördüncüsü: Güzel karşılaştırmalar yerinde olmalıdır. Anlattığın cadde

“sırıtmamalıdır”. Gök gürültüsünü Çehov gibi tarif et, aynen çıplak ayaklarıyla birinin çatıda dolaşması gibi. Tam ve insanı yormayan bir açıklık izle. Tumturaklı ifadeler olmasın. Beşincisi: Başkasının konuşmasını aktarırken; ona mahsus olan şeyleri; harf atlamalarını, cümle kuruluşunu yakala. İnsanların nasıl konuştuklarını dinlemesini

öğren. Kahramanı bizzat konuşan kişinin sözüyle tasvir et. Bu, kulak için en önemli boyalardan biridir.

Altıncısı: Eski konulardan korkma, fakat onlara tamamen yeni ve beklenmedik bir şekilde yaklaş. İnsanlara kendi tarzında bir şeyler de göster, sen yazarsın. Kendi gerçeğinden korkma, açık yürekli ol, hiçbir şeyi uydurma, fakat nasıl duyuyor ve görüyorsan öyle sun...

Yedincisi: Hiçbir zaman öykünde niyetini en baştan belli etme. Meseleyi öyle tasavvur et ki, okuyucu olayın nasıl açılacağını tahmin edemesin. Karıştır, karıştır ve okuyucuyu avucunun içine al: Tuzağa düştü mü? Sen de düş. Bir dakika olsun dinlenmesi için fırsat verme ona. Öyle yaz ki, çıkışı göremesin. Labirentten

çıkarmaya başlarken de bunu büyük bir ihtimamla, doğru ve ikna edici bir şekilde yap. Çıkmazda bırakmak istiyorsan, çıkmazı öyle süsle ki, boğazı düğümlensin. Ve bizzat kendisinin suçlu olduğunu görecek şekilde sun. Yazarken ne kendine (insanlar kendini yazdığını düşünseler de) ne de okuyucuya acı. Ona tepeden bakma, bizzat kendisinin de öyle bir insan olduğunu ve geçmişte de böyle olduğunu anlamasını sağla.

Sekizincisi; Elindeki malzemenin detaylı bir muhasebesini yap: Neyi önce, neyi sonra göstereceğini iyice düşün. Sonradan gerekli olacak kahramanları önceden tasvir et, olayda gerekli olacak malzemeleri göster. Bir daireyi tasvir ediyorsan; önce planını oluştur, yoksa bir bakmışsın ki kendin hataya düşmüşsün.

Dokuzuncusu; Asıl ne söylemek istediğini, neyi sevdiğini, neyi sevmediğini bil. Kafanda bir konu oluştur ve onunla yaşa. Bunları yaptıktan sonra anlatıma geç. Bir ayakkabıcı hakkında yazıyorsan; bu işi bildiğin, ayakkabı işinde acemi olmadığın hemen görülmelidir. Git, bak, yaşa, dinle, bizzat sen de yap. Asla kafandan yazma.

Onuncusu; Çalış! Bir yazıyı çizerken acıma, “insanın alın teri”nde çalış.

Kendi yazdığın şeylerin ıstırabını çek, acımasızca eleştir, tamamlanmamış yazılarını dostlarına okuma, onların övgü dolu sözlerinden kork, kimseye danışma. Asıl önemli olan; yaşayarak çalışmandır. Sen, yaşamın muhabirisin. Mezarlık bürosuna git, meşaleci ol, kopmuş bir buz parçası üzerinde balıkçılarla fırtınanın heyecanını yaşa, kararlı bir şekilde her tarafa gir çık, gez dolaş, balık ol, kadın ol, eğer becerebiliyorsan doğur, hayatın içine nüfuz et. Bir süreliğine kendini unut. Eğer evin güzelse, sevdiğin yazarlık mesleği için her şeyi bırak... Konuyu iyice yaşadıktan sonra kalemi eline al ve yine istediğine ulaşıncaya kadar kendine rahat verme.

Azimle ve acımasızca istediğini elde et...”560

Gerek Tolstoy, gerek Çehov, gerek Gorki ve gerekse çok geniş okuyucu kitleleri Kuprin’in büyük bir yeteneği olduğunu dile getirmişlerdir. Fakat Kuprin, yeteneğinin yanı sıra gerçek bir ustalık sırrına da haizdi: Bu sır, yazarlık mesleğine

şerefli bir şekilde yaklaşması, edebiyatın zenginleşmesi için verdiği mücadelede edebi şablon ve kalıpları kabul etmeyişinde, edebiyat tekniğinin ayrıntılarına ciddi bir dikkat sarf etmesinde gizlidir.561

Kuprin Rus dilini çok sever ve mükemmel derecede bilirdi. Fakat hiçbir zaman bu konuda ahkam kesmezdi. Zaman zaman dili konuşma diline yakın olurdu.

Bu özelliğiyle Tolstoy’un diline bir parça akrabalık kurardı, ama daima Çehov’un diline hayran olmuştur. Yine Rusça’ya komşu dillere ve yerel lehçelere de (özellikle

560 Krinitskiy, Mark, “Kak Pisat Rasskazı” , Jenskiy Jurnal 1927, No:1, Janvar, str. 5 / B. N. Afanasyev, 1972, s. 157-158. 75 P. N., Berkov, 1972, s. 188.

Ukraynaca) şaşırtıcı derecede hakimdir. Onun Polesya serisi öyküleri çok iyidir,

Polesya lehçesi öykünün tamamına yerel bir lezzet katar. Yine Rus argo diline de oldukça hakimdir. Hatta meslek argolarını bile bilir. Kuprin yeteneğiyle ve canlı diliyle sadece edebiyat konservatuarını değil, aynı zamanda birkaç tane de edebiyat akademisini bitirmiştir.562

Kuprin, yaşama büyük bir sevgi duyardı ve bu duyguyu okuyucularına aktarma başarısını gösterirdi. Fakat tasvir edilen yaşamdan bir sonuç çıkarmaya veya okuyucuya bir şeyler öğretmeye çalışmazdı. Onun eserleri son derecede objektifti.563

Bir jokeyle jokey gibi, bir aşçı ile aşçı gibi, bir denizciyle de eski bir denizci gibi konuşmayı başarırdı. Diğer yazar arkadaşlarıyla bir araya geldiklerinde bu çok yönlü tecrübelerinden dolayı çocuk gibi övünürdü. Zira o, eserlerinde aktardığı olayları kitaplardan veya duyduklarından değil, bizzat yaşayarak öğrenmiştir.564

Kuprin kolay okunur. Herkesin ortak fikridir bu. Doğrudur da. Fakat

Kuprin’in anlattığı yaşamla ilgili materyalleri iyice algılamak, yaşamla ilgili bilgilerinin genişliğini iyi değerlendirmek için onun kitaplarını yavaş okumak gerekir.565

562 Paustovski, K., “Potok Jizni (Zametki o proze Kuprina)”, http://www.bibl.ru /potok-zhizni.htm. 563 Gapanoviç, İ. İ., “Voennıye rasskazı i povesti Kuprina” http:// www.kuprin.net. 564 Çukovski, K., “Kuprin”, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t.t.1, M. 1964, str. 3-40. 565 Paustovski, K., “Potok Jizni (Zametki o proze Kuprina)”, http://www.bibl.ru /potok-zhizni.htm. BÖLÜM VII

ANLATIM ÖZELLİKLERİ

Kuprin’in ilk dönem eserlerinin çoğunda asıl dikkat; olayların dış seyrine verilmiştir. Kahramanlar çoklukla eskiz ve şematik bir karakter taşır. Yine ilk dönem eserlerinde anlatım; bir anlatıcı tarafından yapılmakta, ancak anlatıcılar bu işi sıklıkla, belirgin bireysel parlak çizgilerden uzak bir şekilde kabaca ve sadece vazifelerini ifa eder gibi yapmaktadır.566

Kuprin, Odessa, Batı vilayeti, Kiyev, Ormanlar ve Ryazan tarlaları,

Balaklava, Donetsk Havzası, Polesya, Moskova, köyler ve küçük demiryolu istasyonları hakkında mı yazıyor, öykülerini hemen bizleri, okuyucuları bu yerlere götüren, o yerlerin sakinleri ve yerel olayların şahitleri yapan, keskin hatlarla belirlenen çizgilerle doldurur.567

“Uzatmalı Piyade Çavuşu” öyküsünde anlatım, yazarın tesadüfen bir malikanenin tavan arasında bulduğu günlük ve mektupları olduğu gibi vermesiyle gerçekleşir. Bu tarz anlatım yazarın müdahalesi olmaksızın okuyucuya Lapşin ve

Ket’in duygu ve düşüncelerini doğrudan izleme imkanı verir.568 Öyküde yaratılan yaşam, ağırlıklı olarak Çavuş Lapşin’in algılamaları aracılığıyla verilmiştir. Olay,

çarlık ordusunda görevli mütevazı bir uzatmalı çavuşun hiç de alışık olmadığı bir mekanda, çarlık döneminde askerlerin hasat mevsiminde çiftliklerde çalıştırılması talimatı gereği gönderildiği zengin bir malikane ortamında geçmektedir.569

“Gece Nöbeti” öyküsü kompozisyon olarak iki ana bölümden oluşur. Birinci bölümde koğuş tasviri vardır: Yorucu bir iş gününden sonra dinlenen askerler kısa

566 B. N. Afanasyev, Aleksandr İvanoviç Kuprin- Kritiko-Biografiçeskiy Oçerk , .-2-e, ispr. i dop. izd., Moskva, 1972, s. 163. 567 Paustovski K., “Potok Jizni (Zametki o proze Kuprina)”, http://www.bibl.ru /potok-zhizni.htm. 568 Gapanoviç, İ. İ., “Voennıye rasskazı i povesti Kuprina”, http:// www.kuprin.net. sürelerle tasvir edilir. İkinci bölümde koğuş uykuya çekilmiş, baş kahraman Luka

Merkulov ağır düşünceleriyle tek başına kalmıştır. Öykünün ilk bölümü bağımsız sahne ve tasvirlere ayrılmıştır. Bunlara bir devamlılık vermek, genel bir tabloda birleştirmek için yazar oldukça basit bir yönteme başvurur: Askerler sanki öykünün düğümleriyle dikte ediliyormuş gibi gösterilir. Luka Merkulov nöbetçidir, nöbete henüz başlamıştır ve ağır adımlarla askerlerin bulunduğu yerlerde gezindikçe sahneler değişmektedir. Böylece koğuş yaşamına yazarın ve kahramanın olmak üzere iki farklı bakış açısından bakılmaktadır. Keskin gözlü sanatçının tasvir ettiği her şey, yarattığı tüm karakteristik detaylar aynı zamanda tasvir edilen çevrenin ayrılmaz bir parçası konumundaki kahramanın algılamaları aracılığıyla da nakledilmiştir.570

Koğuştaki arkadaşları uyuduktan sonra oturduğu taburede duvar saatinin tekdüze tik takları arasında uykuya dalan, nöbetçi subayının tekme ve yumruklarıyla uyanan Merkulov tasviri çok çarpıcıdır:

“Ve yeşil taze çayırların arasında küçük dere, kah kadife

tepelerin arkasına gizlenerek, kah tekrar ayna gibi göğsüyle

parıldayarak kıvrıla kıvrıla akmakta, geniş, siyah ve delik deşik bir yol

belirmekte, erimiş toprak güzel kokular yaymakta, tarlalardaki sular

pembe bir görüntü vermekte, rüzgar şefkatli ılık bir tebessümle yüzünü

yalamakta ve tekrar

Merkulov atın sırtında düzenli olarak başını bir öne bir geriye

sallamaktadır... Fakat bir şey Merkulov’a tuhaf gelmektedir: Nedense

bugün beyaz atı düzensiz yürümektedir. Sanki bir taraftan diğer tarafa

569 A. A. Volkov, Tvorçestvo A. İ. Kuprina , Moskva, 1962, Sov.Pisatel, s. 38. 570 ibid, s. 42. sallamaktadır onu... Öyle sallamaktadır ki, Merkulov attan kafa üstü

yere uçmamak için tutunmaya çalışmaktadır. Yok, hayır ata usulüne

göre binmek lazım. Merkulov sağ ayağını öbür tarafa atmak ister, fakat

ayağı hareket etmez, sanki korkunç bir ağırlık bağlamışlar gibidir

ayağına. At ise yürümekte ve altında sallanıp durmaktadır. ‘Eh, sen,

Şeytan herif! Uyudun mu?’

Merkulov rüzgar hızıyla atın sırtından düşer, bir anda yüzünü

yere çarpar ve... gözlerini açar. Merkulov’un başucunda bir ses:

‘Şeytan! Uyudun değil mi!’ der.

Merkulov tabureden fırlar ve dalgın bir halde başına şapkasını

geçirir. Önünde, saçları dağılmış, üstünde külotuyla Başçavuş Taras

Gavriloviç durmaktadır. Biraz önce yanağına yumruk vurup

Merkulov’u uyandıran kişidir bu.

‘Uyuyordun değil mi!’, diye hiddetle tekrarlar Başçavuş: ‘Ah,

sen!.. Nöbette uyumak ha? Ben sana uyumanın ne demek olduğunu

gösteririm!..” 571

Kuprin “Moloh” öyküsünde kahramanının iç dünyasında derinlemesine girer.

Baş kahraman Bobrov’un mantığının gelişimini ve sonrasında açığa çıkarılmasını

Çernişevski’nin “Ruhun diyalektiği” diye adlandırdığı şekliyle görebiliriz.

Kahraman, kendisi için, ayrıca acınacak haldeki insanlar için duyduğu ifade edilemeyen duyguların utancını içinde taşıyan sıkılgan, mütevazı, doğruluğa ve

güzelliğe aşık, izlenimci tabiatlı birisidir. Bu utanç duygusu bayağılık ve adilik karşısındaki şahsi güçsüzlüğünün bilincinden kaynaklanmaktadır, ki bu da iyiyi ve güzeli kaybetmesine sebebiyet vermektedir.572

Sevgilisini utanmaz bir para babasına kaptıran Bobrov, attığı her adımda adaletsizlik ve bayağılıkla karşılaşması sonucunda bunlarla mücadele gücünü tamamen kaybeder. İradesiz biri oluvermiştir. Zayıftır, yaşadığı tezatlıklarla ve karşılaştığı olaylarla kırılgan biri olmuştur. İçindeki “ikizi” ile bir iç savaş vermesi gerekmektedir. Bobrov, kararlı adımlar atmaya karar verdiğinde, içindeki “ikizi”nin sesi başka türlü bir söylem dile getirmektedir.573 Nina’nın ihanetini öğrendikten sonra Bobrov’un kendisi ve ikiziyle konuşmalarında bu durum yansıtılmıştır:

“-Şimdi ne yapacağım? Şimdi ne yapacağım? diye

mırıldanıyordu Andrey İlyiç ellerini çatırdatarak, O, o kadar zarif, o

kadar temiz ki, Nina’m benim! Dünya alem benimdi o, ve birden... O!

Bu nasıl bir alçaklıktır! Kendi gençliğini, kendi bakire bedenini

satmak!..

-Kırılma, kırılma: Eski melodramların bu şatafatlı sözlerine

ne gerek var, der ironik bir edayla ikizi, Eğer Kvaşnin’den bu kadar

nefret ediyorsan, git öldür onu.

-Öldürürüm de, diye bağırır Bobrov durup öfkeyle yumruklarını havaya kaldırarak, Gerekirse öldürürüm de! Yeter ki iğrenç nefesiyle daha fazla şerefli insanı zehirlemesin. Gerekirse öldürürüm de! Fakat ikizi acı bir gülümsemeyle:

571 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, A. İ. Kuprin, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t. , Moskva, 1964, t. 2, s. 339. 572 A. A. Volkov, 1962, s. 52. 573 ibid, s. 52. -Öldüremezsin... Sen de bunu pekala biliyorsun. Bunu yapmak

için ne kararın ne de gücün var... Yarın yine aklın başına gelecek ve

zayıf olacaksın...” 574

Kuprin, Kvaşnin’i her türlü ahlaki prensipten yoksun, insan benzeri bir varlık olarak tasvir etmiştir. Kendi emrinde çalışan Svejevski’yi Nina Zinenko ile evlendirerek bu kızı metresi yapmayı planlamaktadır. Kvaşnin servetini artırmaya veya hayvani duygularını tatmin etmeye yönelik her türlü ahlaksızlığı yapmaya veya suçu işlemeye hazır biridir.

Devrin fikirsel çatışmalarını açığa çıkarırken yazar geniş ölçüde doğrudan karşılaştırmalar ve metaforik yaklaştırmalardan faydalanmıştır. Öyküde Bobrov ve

Kvaşnin ile Bobrov ve Svejevski karşı karşıya getirilmiştir. Ayrıca aç gözlü bir canavara benzeyen fabrikayla doymak bilmez, Asurluların devamlı suretle kurban isteyen savaş tanrısı Moloh’un, yaşayan kapitalist temsilcisi Kvaşnin arasında kötü bir ahenk de mevcuttur.575

Kuprin, kahramanlarını olay örgüsü içinde anlatmadan önce onların her birine bir yazar karakteristiği verir.576 Böyle bir karakteristik Svejevski’ye de verilmiştir:

“Bu Svejevski devamlı biraz eğik, saklamaya çalışmadığı

kambur duruşuyla, devamlı kikirdemesi ve soğuk, ıslak ellerini

birbirine sürtmesiyle Bobrov’un hiç hoşuna gitmiyordu. Onda hep bir

şeyler arayan, gücenmiş ve kötü şahsiyetli bir kişilik mevcuttu.

Fabrikadaki tüm söylentileri daima herkesten önce duyar ve bunları

en çok kimi kızdıracaksa onların yanında ifşa etmekten büyük keyif

574 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 2, s. 81-82. 575 A. A. Volkov, 1962, s. 61. 576 ibid, s. 61. alırdı. Konuşurken de hep karşısındaki kişinin göğsüne, düğmelerine,

omzuna veya ellerine dokunurdu.” 577

Kvaşnin’in arabasının etrafını çeviren kadınları tasvir ederken yazar onlardan herhangi birini ön plana çıkarmamıştır. Halkın bireysel tipleri yoktur öyküde. Bu durum, şüphesiz yazar tarafından istismar edenlerle istismar edilenler dünyalarının karşılaştırılmasının gücünü azaltmaktadır.578

“Karşısına İlk Çıkan Erkek” öyküsü tümüyle mektup ve yazışma tarzında işlenmiştir. Bununla birlikte yazar kendini zora sokmuştur: Zira bir kahraman diğerine, onun çok iyi bildiği bir konuyu anlatmaktadır. Fakat yine de burada bir yapaylık hissedilmez. Kahraman, mektup yazdığı kadını sadece bilgilendirmez, aynı zamanda tüm olayları bir kez daha yaşar, mutluluğu ve acılarının tablosunu bir kez daha yaratır. Ayrıca öykünün mütevazı kahramanı, “kraliçe” olarak adlandırdığı kadının acaba tanışmalarının ve ilk karşılaşmalarının detaylarına dikkat edip etmediğini de sorgular.579

“Olesya” da, hikayenin kahramanının yaşamındaki belirgin ve alışkın olmadığı olay yavaş yavaş hazırlanmaktadır. Hikaye başlamadan önce doğrudan ana konusu başlar; yazar, kahramanı kaplayan hüzün ve kederle olağanüstü bir şey beklentisi içeren bir atmosfer yaratmaktadır:

“Tuhaf, tarif edilemez bir endişe kapladı içimi. İşte, diye

düşündüm, bu sağır ve kapalı kış gecesinde, ormanların ve

kürtünlerin arasında kaybolmuş bir köyün ortasındaki bu eski evde

577 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 2, s. 9. 578 A. A. Volkov, 1962, s. 66. 579 ibid, s. 74. oturuyorum. Şehir yaşamından, toplumdan, bir kadın

gülümsemesinden, bir insan sesinden yüzlerce verst uzakta...” 580

Kahramanın büyücü ile karşılaşmasına kadar geçen süredeki tüm sahneler bu karşılaşmaya hazırlık mahiyetindedir. Uşağı, büyücüyle ilgili ilginç hikayeler anlatmaktadır. Maniyluha’nın köyden kovuluşundan, yanındaki kızı mı torunu mu olduğunu bilmediği bir genç kızdan bahsetmektedir. Öykünün baş kahramanı Olesya tipi hala karanlıktadır. Kuprin, olayların gelişiminin kapılarını aralamak istemez.

Sadece yakında bir şeylerin olacağı fikrini empoze eder. Olağanüstü güzellikteki bir genç kızın aniden ortaya çıkması yazara kahramanının ağzından onun orijinal güzelliğini daha açık, daha heyecanlı anlatma imkanı vermektedir. Öykünün ilk sayfalarında bu orman kızının adının anılmayışının gerçek sebebi; yazarın Olesya’yı dış dünyadan ayrı tutma, onu kendisi için doğal olan şahane ve etkileyici tabiat ortamında göstermek isteyişinden kaynaklanmaktadır.581

Kuprin, yazarlık hayatının şafağında çok kereler şu sorulara cevap aramıştır; niçin modern toplumda insanlar doğadan bu kadar uzaktır, niçin doğayı anlamazlar ve nimetlerinden istifade etmezler? Büyük şehrin yaşamı Kuprin’i pek çok yönlerden cezbetmesine rağmen, şehir onun açısından insanları çirkinleştiren, sakatlayan bir canavar gibi görünmektedir. Bu sebeple öyküde tabiatın insana yaşama sevinci veren, insan ruhunu temizleyen gücünü bu kadar büyük bir aşkla tasvir etmiştir.582

İsabetli, canlı, parlak doğa tasvirleri Turgenyev ve Çehov’u hatırlatmaktadır.

Kuprin’in tasvir ettiği peyzaj; bu büyük ustalarda olduğu gibi sadece eserin kahramanlarının haleti ruhiyesini yansıtmakla kalmaz, aynı zamanda yazarın gerçekçiliğe duyduğu estetik ilişkiyi, gizli düşünceleri ve yazarın duygularını da

580 ibid, s. 87. 581 ibid, s. 89. ifade eder. Tabiatın kucağında büyümüş, hiçbir eğitim almamış bu yarı vahşi kızın ağzından nasıl sözler döküleceği konusunda da yazar uzun süre çalışmıştır. Tipiyle oluşturulan ahengi bozmadan nasıl duygu ve düşüncelerini ifade etmesi gerekir? Bu problemin çözümünde yine Kuprin’e özgü doğallık, yapmacıklıktan uzaklık, güzellik anlayışları ön plana çıkar. Olesya’nın kullandığı sözcükler, çeşitliliği, hassasiyeti ve

şaşırtıcı derecede isabetli ve net olmalarıyla göze çarpar:

“Pekâlâ, belki de söyleyebilirim, diyerek razı oldu sonunda

Olesya, Yalnız dikkat edin; ikna paradan daha değerlidir: Eğer

hoşuna gitmeyen bir şey olursa kızmayın. Sizin için şunlar çıktı

falınızda: İyi bir insan olmanıza rağmen biraz zayıf karakterlisiniz...

İyiliğiniz iyi bir şey değil, kalpten değil. Kalıbınızın adamı değilsiniz.

İnsanların üstünde olmayı seviyorsunuz, fakat istemeseniz de onlara

boyun eğiyorsunuz. Şarabı seviyorsunuz, bir de ... Evet, neyse,

sırasıyla konuşayım... Bizim buralardan bir kız size bir zaman aşık

olacak ve bu yüzden yaşamınızda pek çok kötülükle

karşılaşacaksınız... Paraya değer vermiyorsunuz ve para biriktirmeyi

beceremiyorsunuz, bu sebeple de asla zengin olamayacaksınız...” 583

Sanatçı sevgililerin yaşadıklarını derin bir ahenkle resmeder. Kahramanın iyileştikten sonra ilk kez Olesya’nın evinde bulunduğu sıradaki sessiz izahatını ve müteakiben ormandaki buluşmalarını anlatan sahneler şüphesiz, Rus edebiyatı tarafından yaratılmış olan sevgiyle ilgili şairane sayfaların en değerlileridir. Özellikle burada, en ufak bir abartılı sözün bulunmadığı, en ufak bir zevk hatası içermeyen bu

582 ibid, s. 94. 583 ibid, s. 95. sevgi sahnelerinde yazar büyük bir sanatçı ve derin bir psikolog olduğunu göstermektedir.584

“Bataklık” öyküsü, Kuprin’de sıklıkla olduğu üzere kesin çizgilerle ikiye ayrılır. İlk, biraz felsefi karakter taşıyan giriş bölümü; öğrenci Serdyukov’un Rus köylüsünün gizemli ruhu ile ilgili düşüncelerini içerir ve ana konunun, insanları

öldüren bataklık konusunun, ortaya çıktığı ikinci bölümle içten ve psikolojik olarak bağlantılıdır. Serdyukov halkçılık ütopyasına olan inancını kaybetmemiş bir

öğrencidir. Yazarın bazı şahsi düşünceleri bizzat Serdyukov’un ağzından aktarılmıştır.585

“Sakin Hayat” öyküsünde; kilisenin sadık hizmetkârı Nasedkin tam bir

Hıristiyan olarak karşımıza çıkmakta ve asla günahlarından arınma konusunu unutmamaktadır. Kilisede papaz tarafından okunan dualar Nasedkin’in iç monologları ile birbirine geçmektedir.586

“Beyaz Barbet Köpeği” öyküsünde doğaya yakın, nerede olursa orada yaşayan basit, sıradan insanlar mevcuttur. Ortak çalışmanın doğurduğu sağlam bir bağ bu gezgin artistleri birleştirmektedir. Bu sahnelerde dilsiz bir kahraman, Barbet köpeği Arto, önemli bir yer tutmaktadır. Kuprin olağanüstü bir güzellikle hayvanları insanlaştırmış, onların hareket ve davranışlarının dilinin tercümesini vermiştir. Bu bağlamda Jack London ve Seton Thompson gibi ustaları hatırlatmaktadır.587

1900-1910 yıllarının başında Kuprin’in sanatında; yaşamdan alınma olaylar, yerini yaşam tablolarına bırakır. “Sirkte”, “Bataklık”, “At Hırsızları” vb. öykülerinde eserin konusunu; olayların akışı değil, baş kahramanın düşüncelerinin akışı belirler.

584 ibid, s. 97. 585 ibid, s. 122. 586 ibid, s. 130. 587 ibid, s. 143. Örneğin “Bataklık” ve “Yahudi Kadın” öykülerinin finallerinde kahramanların kaderinde hiçbir şey değişmez.588

“Düello” ve “Leylak Ağacı” eserlerinde karakter ve konu bakımından benzerlikler bulunmakla birlikte “Düello” çok daha gelişmiş bir eserdir. Her iki yerde de harp akademisi sınavlarına hazırlanan eşler, her iki eserde de eşlerini sonuna kadar destekleyen, kocalarının kaderinde aktif rol oynayan kadınlar mevcuttur. Zira akademi onların kurtuluş kapısıdır bir bakıma.

Romaşov karakteri, aynen “Moloh” öyküsündeki Bobrov gibi devamlı surette anlatımın merkezinde bulunmakta, gerçekler çoklukla onun algıladığı şekilde verilmektedir. Yazar baş kahramanı bir kenara bırakmayı, onu anlatımın çerçevesi dışında tutmayı sevmez. Eğer bir sahnede baş kahramanı ana figür olarak yer almıyorsa muhakkak o sahneye dahil edilir ve sıklıkla sahne onun algılayışından aktarılır.589

“Düello”da tasvir ettiği sosyal adaletsizliğin gerçek sebeplerini açıklayamayan yazar, kendisi de bunları aşmanın yollarını bulamaz. Kuprin’in kahramanları bu sefer en fantastik varsayımları oluşturmaya başlarlar:

“İşte ben çalışıyorum..., diye düşünür Romaşov, Birden

içimdeki Ben; istemiyorum, diyecek. Hayır, içimdeki Ben değil, daha

da fazlası... Orduyu oluşturan milyonlarca Ben, hayır, daha da

fazlası, dünyayı oluşturan bütün Ben’ler birden ‘İstemiyorum!’

diyecek. Ve o zaman savaş anlamsız olacak...”

Elbette Romaşov düşüncelerinin saflığını ve ütopik oluşunu hissedememektedir. Önünde yeni bir soru belirir: “Peki bu durumda ne yapmam

588 B. N. Afanasyev, 1972, s. 163. 589 A. A. Volkov, 1962, s. 171. gerekiyor?” Bu soruya cevap veremez. Askerlikten ayrılmak mı? Fakat o, başka hiçbir şey yapmayı beceremez ki.590

“Düello” öyküsünde tasvir edilen olaylar iki aylık bir zaman diliminde gerçekleşmektedir: Nisan başı - Haziran başı. Bu husus dikkate alındığında

Romaşov’un gelişiminin çok hızlı, hatta bayağı hızlı olduğunu itiraf etmek gerekir.

Romaşov, tam da yeni bir hayata başlamaya hazırlanırken ölüme yakalanır.591

Kuprin’in anlatım sanatında; kahramanların hareketlerinin tekrarları dikkat

çeker. “Düello” öyküsünde akşam derslerinde Rusça’sı zayıf, farklı milliyetten askerlere her gün askerlik vazifesi ile ilgili sorular yöneltilir, cevaplar alınır, bu devamlı olarak sürer gider. Diğer eserlerinde de “Her zaman olduğu gibi”, “Daha

önceden olduğu gibi”, “Kırkıncı kez”, “Zaman zaman”, “Sıklıkla”, “Çok sık olarak”, “Yirmi kez”, “Her akşam”, “En az yirmi kez”, “Genellikle”, “Daima” sözcükleri sıkça kullanılır.

Devamlı surette tekrar eden ve her zaman olan olaylar dünyasında Kuprin kendinden çok emin bir şekilde uzun yıllar dikkatle yaptığı gözlemler, izlenimler sonucunda anlatımında da hataya düşme kaygısı taşımadan iddialarda bulunur.

Örneğin; bütün atletler kazak giyer, bütün hırsızlar cimridir, ormanda yaşayan bütün insanlar korku dolu gözlerle bakarlar, bütün iyi Rus arabacıları atlara kötü davranır, bütün güreşçiler ve boksörler metanetlidir ve kendilerine duydukları güvenden dolayı

övünürler ve bütün köylü kadınları isteriktir.592

Kuprin, “Düello” öyküsünde otuzdan fazla aynı ortamdan kahramanı anlatmıştır. Ancak her kahraman birbirinin kopyası değildir, her birinin ayrı karakteri, kendine has ayrı çizgisi vardır. Bununla birlikte yazar kahramanla tanışma

590 ibid, s. 183. 591 B. N. Afanasyev, 1972, s. 58. anında onun dış özelliklerini vermez. Romaşov’u başta sadece alayda iki yıldır

çalışan bir üsteğmen olarak tanırız. Dış özellikleri olay örgüsü geliştikçe yavaş yavaş açığa çıkarılır.593

“Düello”nun final sahnesi Yüzbaşı Dits’in kaleme aldığı kuru bir resmi raporla biter. Kuprin diğer Rus klasik yazarları gibi bir düello sahnesi yazmaz final için. Bu konuda yetersiz olduğu için değildir uyguladığı taktik. Aslında Romaşov’u yazmayı tasarladığı “Yoksullar” romanında baş kahraman olarak kullanma arzusundadır. İlk eşi Kuprina Yordanskaya’nın anılarında bu husustan şöyle bahsedilmektedir:

“Ben... Romaşov’dan kopamam... Onu, aldığı ağır yara

sonrasında iyileşmiş, emekliye ayrılmış olarak görüyorum,

Proskurovo tren istasyonunda sadece iki arkadaşının, Bek-

Agamalov ve Vetkin’in, onu uğurladığını görüyorum. Trene biniyor,

içi ümitle dolu, yeniye, aydınlık bir geleceğe doğru gittiğini sanıyor

ve işte Kiyev’de. İşsiz, gezgin, muhtaç günleri başlıyor, meslek

değiştirmeler zaman zaman yoksulluk, hayırsever ve hami kişilere

yardım ricası içeren mektuplar. Şimdi Romaşov, benim ikizim,

öldürüldü, onsuz ‘Yoksullar’ı yazamam.”594

“Kıdemli Üsteğmen Rıbnikov”’un ilk satırları aynen bir dedektif romanı gibidir:

“Rus donanmasının Tsusima adası açıklarında korkunç bir

bozguna uğradığı o gün sona yaklaşılmıştır ve Japonların bu kanlı

592 Çukovski, K., “Kuprin”, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t.t.1, M. 1964, str. 3-40. 593 B. N. Afanasyev, 1972, s. 67. 594 M. K. Kuprina-Yordanskaya, Godı Molodosti: Vospominaniya o A. İ. Kuprine, Moskva, 1960, s. 205. zaferi tüm Avrupa’da ilk, endişeli ve sağır haberler olarak

yayılmaya başladığı bu günde Pesok Mahallesi’nde isimsiz bir

sokakta yaşayan Kıdemli Üsteğmen Rıbnikov, İrkutsk’tan şu telgrafı

almıştı: ‘Listeleri derhal gönderin, hastayı takip edin, masrafları

ödeyin’. Kıdemli Üsteğmen Rıbnikov hemen ev sahibesine bir iki

günlüğüne iş icabı Peterburg’dan ayrılacağını bildirerek,

yokluğundan endişe duymamasını söyler. Sonra giyinir, evden çıkar

ve bir daha oraya uğramaz.” 595

Kıdemli üsteğmen ortadan kaybolur, sonra ev sahibesini polis merkezine

çağırırlar ve kiracısı hakkında sorguya çekerler. A. Volkov’a göre; yazar burada baskıcı rejimi derinlemesine ifşa etmek için dedektif türünün bazı özelliklerini kullanmıştır. Kuprin akıllı ve iradeli bir düşmanın objektif bir tasvirini verme gayreti göstermiştir. Burada genellikle düşmanların aptal ve değersiz varlıklar olarak tasvir edildiği edebiyatın macera türü alanında çalışan pek çok yazara da faydalı bir ders vermiştir.596

Öykünün giriş bölümünde gazeteci Sçavinski ile karşılaşma sahnesine kadar kültürsüz, değersiz, kıdemli üsteğmen rütbesine kadar gelmiş bir subay anlatılır.

Japon casusunun taşıdığı bu maske en ufak ayrıntısına kadar düşünülmüştür. Bu kıyafeti nasıl taşıyacağı her gün yapılan antrenmanlarla ulaşılan uzun ve sabırlı bir

çalışmanın neticesidir. Çok akıllı ve iradeli bir adam, aptal ve görgüsüz bir insan rolü oynamaktadır. Fakat bazen oynadığı rolün dışına taşmalar olur. Bunu ancak keskin gözlem kabiliyetine sahip kişiler fark edebilir. Tüm bu detaylar yazar tarafından büyük bir ustalıkla verilmiştir. Örneğin şu ayrıntıyı ele alalım: Rıbnikov attığı her

595 A. A. Volkov, 1962, s. 209. 596 ibid, s. 210. adımda deyimler yumurtlamaktadır. Bunlar genellikle yerinde kullanılan sözcüklerdir, ama bazen bir Rus’un kullandığı yerde kullanılmaz. Rıbnikov, Rus olmayan biri için ölçü duygusunu anlayamaz. “Lütfen bana bir sigara borç verir misiniz? Canım ölesiye sigara çekiyor, fakat sigara alacak durumum yok. Eğer

çıplaksan, eğer iyi... Fakirlik, nasıl derler, ayıp değil, fakat büyük alçaklıktır.”

Burada rica başarılı bir deyimle başlatılır: “Canım ölesiye sigara çekiyor”. Fakat sonraki iki deyimin birleşimi Rus insanını konuşması için şüpheli görünmektedir.

Rıbnikov bazı benzer olaylarda da dilin kullanımında aşırılığa kaçıyor.597

Rıbnikov’un gazeteci Şçavinski ile psikolojik düello sahneleri de etkileyicidir. Bu sahnelerde Japon casusu sadece savunma gereği duyar. Bu düello

Şçavinski’nin birden ve beklenmedik çıkışıyla başlar: “Korkmayın, sizi ele vermeyeceğim. Siz Rıbnikov’sanız ben de Vanderbilt’im. Siz Japon Genelkurmayının bir subayısınız, sanırım rütbeniz de en az albay ve şimdi Rusya’da askeri ajansınız...” 598

“Katil” öyküsünde katil, anlatıcı kişidir. Gerçekte bir insanı değil, kurt kapanının ayağını kopardığı bir kediyi öldürmeye çalışmaktadır. Önemli ahlaki fikirlerin sanatsal tasvirinin bu şekilde aktarılması ilk bakışta fıkra gibi görünebilir.

Fakat kaçan kedinin izinin sürülmesi sahnesi yazara fevkalade bir şekilde

öldürmenin, öldürme hırsını körüklediğini ve ağır bir pişmanlığa sebebiyet verdiğini gösterme fırsatı vermiştir. Yazar, kolayca işlenen ve cezalandırılmayan cinayetin insanda çirkin ve hastalıklı bir merak uyandırdığını, bunun da kaçınılmaz surette patolojik bilinç kaybına yol açtığını iddia etmektedir.599

597 ibid, s. 212. 598 ibid, s. 215. 599 ibid, s. 247. 1900-1910 yılların ortalarında “Gambrinus”, “Kızıl Bilezik” “Kutsal Yalan” vb. eserlerini yazdığı dönemde artık olgunluk dönemini yaşayan Kuprin vardır.

Kuprin’in kahramanları, ruhlarının iyi tarafları iyice açıldıktan sonra ölürler.

Sulamif’in, “Kızıl Bilezik”teki Jeltkov’un vb. ölümleri bu şekildedir. Kuprin, okuyucuyu anlatılan olayların içine birden sokar ve konuyu düğümledikten sonra tam vaktinde noktayı koyar. Bu, Kuprin’e has bir özelliktir.600

“Gambrinus” öyküsünün ilk bölümünde okuyucu, müzisyen Saşka ve büfeci

Madam İvanova ile tanıştırılır. Müzisyen Saşka’nın öyküde başrol oynayacağına dair hiçbir ipucu verilmez. Gerek Saşka, gerekse Madam İvanova’nın edebi portreleri sanki olay mahallinin tasvirine ilave olarak, orijinal bir meyhanenin olağan, ayrılmaz bir parçasıymış gibi verilir:601

“Burada yıllardır her akşam müzisyen Saşka konukları

eğlendirmek ve memnun etmek için keman çalardı. Saşka, kısa boylu,

neşeli, sarhoş, dazlak kafalı, dış görünüşüyle tüyleri dökülmüş bir

maymuna benzeyen orta yaşlı bir Yahudidir.

Yıllar geçer, deri kolluklu uşaklar değişir, bira getiren ve

dağıtanlar değişir, meyhane sahipleri bile değişir, fakat Saşka hiç

değişmeden her akşam saat altıya doğru elinde kemanı, dizlerinin

üstünde küçük beyaz köpeğiyle sahnede yerini alırdı...” 602

“Gambrinus” öyküsünde iki baş kahraman vardır: müzisyen Saşka ve meyhanenin müşterilerinin oluşturduğu muhtelif kalabalık. Birey ve toplum arasında

çok köklü bir bağ mevcuttur. Sanatçı, Gambrinus’taki gürültülü ve parlak yaşamın

600 B. N. Afanasyev, 1972, s. 163. 601 A. A. Volkov, 1962, s. 253. 37 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 4, s. 373. tasvirine geçmeden biraz anlatım çerçevesini genişleterek, bir süreliğine de olsa sıkıntılarından uzaklaşmak için meyhaneye gelen çalışan insanların günlük işleri, alışkanlıkları ve karakterlerini anlatmaktadır. Saşka’nın hayranları ve dinleyicileri riskli, ağır ve zor işlerde çalışan güçlü ve cesur insanlardır.603

Bir yarış atının hazin sonunun konu edildiği “Zümrüt” öyküsünde atın iç dünyasını anlatır Kuprin. Zümrüt’ün insanlara özgü ruh özellikleri vardır. Rakibi

Onegin’den korkmakta, ama bunu belli etmemektedir: “Kendi kendine sanki hiç korkmamış, sanki hiçbir şey olmamış gibi bir görüntü vererek döndü ve başını öne eğdi.” Jokey ve binicilerin özellikleri de atın algılamasından nakledilmiştir. At, tecrübeli veya acemi bir eli hemen hissetmekte, becerikli veya beceriksiz bir dokunuşa farklı tepkiler vermektedir. Tasvirlerin netliği, temizliği ve gerçekliği bu

öykünün başlıca sanatsal özellikleri olarak ön plana çıkmaktadır. Yazar konuya çok hakimdir. Şçegoliha’nın tasvirine bir bakalım: “Kuru ottan kafasını her kaldırışında başını geriye atardı ve iri gözleri birkaç saniyeliğine menekşe rengi bir ışıltıya parlardı”. Tüm öykü hayvanlara karşı gerçek bir sevgiyle doludur.604

“Aforoz” öyküsünde yazar kolayca, sade bir şekilde, bilinen üslubuyla okuyucuyu sanki eski bir tanıdığın evine götürürmüşçesine kahramanın, kuvvetli ve iyi kalpli papaz yardımcısı Olimpiy’in, evine götürür. Bu arada Kuprin’in eserlerinde

çok güçlü insanlar hemen her zaman iyi karakterlidirler.605

“Kızıl Bilezik” öyküsünün dörtte üçü Prens Şeyn ailesinin, akrabalarının ve arkadaşlarının tasvirine ayrılmıştır. Öykünün ana fikrinin üzerinde odaklaştığı baş kahraman ancak son bölümde ve bir tek sahnede ortaya çıkmaktadır. Fakat bu küçük

603 A. A. Volkov, 1962, s. 254. 604 ibid, s. 289. 605 Kolobayeva, L.A., “Preobrazovanıye idei malenkogo çeloveka v tvorçestve A.İ.Kuprina”, izd. Moskovskogo Universiteta, 1987 , http://www. kuprin.net. memurun sahneye çıkmasından önceki her şey onun duygularını iyice açığa

çıkarmak için bir ön hazırlık gibidir Trajik tema var gücüyle ortaya çıktığında ciddi ve özel bir önem kazandırmaktadır.606

Yazarın yarattığı trajedi coşkulu çatışmalardan veya ihtiraslı anlatımdan kaynaklanmamaktadır. Kahramanı bu kadar büyüleyen aşk çok büyüktür ve o karşılığında hiçbir şey beklemeksizin kendini feda etmeye hazırdır. “Sulamif”in ana konusunu oluşturan “Neşidelerin Neşidesi”nde ifade edilen “Aşk, ölüm gibi kuvvetlidir” düşüncesi “Kızıl Bilezik” için de geçerlidir.607

“Kızıl Bilezik”te anlatım yavaş yavaş gelişir. Sanatçı zengin ve ünlü bir ailenin ev atmosferini yaratır, kademeli olarak da kahramana yüce bir duyguyu aşılamayı becermiş kadın karakterini açmaya başlar. Dördüncü bölümden itibaren

öyküye diğer kahramanlar girer ve anlatım ritmi giderek artmaya başlar. Şeyn ailesine misafirler gelir ve bunları takdim etmek yazara düşer. Bu misafirlerden en

önemli yer General Anosov’a verilmiştir. General Anosov, aynen Anna gibi öykünün dramatik örgüsüne dahil edilmemiştir. Fakat öyküde Anna’dan daha önemli bir mevki işgal etmektedir. Kuprin, Anosov tiplemesinde özellikle ulusal geleneklerin bazı iyi özelliklerini taşıyan yaşlı kuşak Rus insanını tasvir etmeye çalışmıştır.

Anasov’un öyküde belirgin ve çok önemli bir fonksiyonu vardır. Yazarın sevgi hakkındaki düşüncelerini o ifade etmektedir.608

“Gök Mavisi Kıyılar” gezi yazılarında Kuprin, genellikle karı koca, bazen de

çocukların işlettiği küçük restoranlardaki samimiyet ve ağırlama konularını çok güzel anlatır. Bir Korsikalının işlettiği restoranda her yemeğin yanına bir iki şişe beyaz

şarap ikramı yapıldığını, bunların parasını vermek istediğiniz zaman gücendiklerini

606 A. A. Volkov, 1962, s. 299. 607 ibid, s. 300. ve : “Ooo, hayır baylar, bizde şarap için para ödenmesi uygun bir davranış değildir.

Bu bizim için ayıp bir şey. Bu şarap kendi bağımızın üzümlerinden üretilmiştir” dediklerini aktarır. 609

“Genelev” öyküsünde Kuprin, gördüğü şeyleri hafif, içten ve sakin bir tonla anlatır. Tüm sempatisi bu bahtsız kadınlardan yanadır. Bu kadınlar yazarda acıma, bazen de derin bir merhamet duygusu uyandırmaktadır. Anlatım yavaş bir tempoda, detaylı bir şekilde başlamakta, yaşamın dibini tasvir eden sahneler uzun bir iple bağlıymışçasına birbirinin ardından sıralanmaktadır. Sarhoşluğun yol açtığı bilinç kayıpları, kanlı dövüş sahneleri, intiharlar ve cinayetlerle patlayan kederli, garip ve ruhen düşmüş varlıkları şaşırtıcı bir doğruluk ve isabetle aktarmaktadır. Bu durumlarda bile öykünün sakin tonu devam etmekte, hatta duraklamalarda bile keskin bir ses, eleştiri veya öfke tonu hissedilmemektedir. Öyküde her şey kendi seyrinde devam eder. Bazı açıklama gerektiren durumlar da gazeteci Platonov’un ağzından aktarılır. Gerçekte Platonov öyküde etkin bir kahraman değildir.

Okuyucunun önüne açılan tabloların yorumlayıcısıdır.610 Yaşamıyla ilgili bazı açıklamalar, Kuprin’in biyografisi ile örtüşmektedir.

Gazeteci Platonov’un görüşleri kaleydoskopik ve oldukça düzensizdir.

Duygulu ve akıllı bir adam olan Platonov, yazarın en sevdiği kahramandır.

Aydınlatıcı bir entelektüeldir. Onda hem Bobrov’dan, hem Romaşov’dan, hem de

Nazanski’den bir şeyler mevcuttur. Öyküde icra ettiği fonksiyona bakılacak olursa; düşünen ve hareketsiz kalan Nazanski’ye daha yakındır. Kuprin okuyucuya

Platonov’a sempati beslenmesini telkin etmeye çalışsa da, bu renksiz ve gerçekte

608 ibid, s. 303. 609 ibid, s. 333. 610 ibid, s. 355. pasif ve egoist adam olumlu bir karakter olarak kabul görmemiştir.611 Platonov, kendisine aşık olan Jenya’nın intiharından önce kendisine ne yapması gerektiği konusunda akıl danışmaya gelmesi sahnesinde sergilediği pasiflikle tüm sempatisini kaybetmektedir.

“Genelev”in, fahişelerin ve müşterilerin yaşam sahnelerinin birbirine bağlandığı ilk bölümünde bir konu temeli yoktur. Kompozisyon, burada sabahtan akşama kadarki genelev tasvirinin her günkü anlatımı üzerine kuruludur. Bu kendine has kronolojiyi birleştiren yegane temel; Platonov ve öğrenci Lihonin’in yorumlarıdır. Öykünün birinci bölümü, yazarın ikinci bölüme geçiş için kullanacağı bir köprü ile son bulmaktadır. İkinci bölümde ön plana çıkacak olan öğrenci Lihonin,

“Genelev”de yaşayan bir kızı kurtarıp bir sosyal deney yapma arzusunda olduğunu belirtir. Yazar burada hemen, bu türden bir girişimin başarısızlıkla sonuçlanacağına dair bir izlenim yaratır:612

“...Yarım saat sonra Lyuba ve Lihonin, arabacılar için ayrılan sofada oturuyor, Jenya ve gazeteci ise kaldırımda dikiliyorlardı. -Büyük bir aptallık yapıyorsun Lihonin, dedi Platonov

yavaşça, fakat sendeki bu cesur hamleye saygı duyuyor ve takdir

ediyorum. İşte düşünce, işte icraat. Cesur ve mükemmel bir

delikanlısın sen.” 613

Öğrenci Lihonin’in sosyal deneyi, öykünün ikinci bölümünün ana konusunu oluşturur. Bu bölümde Lihonin’in genelevden çıkardığı ve kardeş olarak bakmaya

çalıştığı Lyuba ile ilişkileri ağırlıklı yer tutar. Bu arada Anna Markovna’nın evindeki günlük olaylar ve muhabbet tellalı Gorizont’un kendine iyi avlar bulmak için yaptığı

611 ibid, s. 358. 47 ibid, s. 363.

613 E. Rotstein, P. Vyaçeslavov, 1964, t. 6, s. 99. seyahatler de anlatılır.614 Lihonin’in arkadaşlarının Lyuba’yı eğitmek için gayretleri ilginçtir.

“Düello”da olduğu gibi “Genelev”de de olay zamanı kısadır. Toplam üç aylık bir sürede geçer olaylar. Bu öyküde anlatım bir tek kahramanın kaderiyle bağlı değildir. Öykünün ana konusunu; genelevdeki kadınların yaşam tabloları oluşturmaktadır. Bu arada “Genelev”de öykünün ana fikrini ifade eden, ana kahraman olarak nitelendirilebilecek kahramanlar da mevcuttur. Bunlar; öğrenci

Lihonin ve gazeteci Platonov’dur. “Moloh” öyküsündeki Bobrov ve Goldberg,

“Düello” öyküsündeki Romaşov ve Nazanski’nin çevrelerindeki dünyanın korkunç sertliğiyle ilgili yaptıkları heyecanlı sohbetler (işçilerin ezilmesi, askerlerle alay edilmesi) gibi, Lihonin ve Platonov da fahişelik gibi korkunç bir toplumsal felaketin sebeplerini tartışmaktadırlar.615

“Saşka ve Yaşka” öyküsünde olaylar önemli ölçüde kahraman bir pilotun kız kardeşi olan küçük bir kızın algılamalarının prizmasından aktarılmıştır. Bu anlatım tarzı öyküye ayrı bir canlılık katmaktadır.

“Goga Veselov” ve “Alçak” öykülerinde; bir kahraman diğer bir kahramana kendi yaşamını anlatmaktadır.616

“Zaman Çarkı”nda; bir meyhanede içki içerken on iki yıldır görüşmediği bir arkadaşına, bir zamanlar sevdiği, fakat şu anda ayrıldığı bir kadınla yaşadığını güzellikleri anlatan bir anlatıcı mevcuttur.Toplam on altı ay süren güzel bir aşk yaşayan Mişka, Mariya’nın olağanüstü kuvvetli aşkına cevap veremez.

Anlatım biraz derinleştikçe anlatıcı bir şişe şarap daha ısmarlayarak veya arada kendince kısa yorumlar yaparak geciktirme metodu uygulamaktadır:

614 A. A. Volkov, 1962, s. 365. 615 B. N. Afanasyev, 1972, s. 110. “Mola. Sana on filozoftan bahsetmiştim ben her halükarda on

birincisi olamam. Zira bu bilge kişilerden birisi çok ince bir şekilde

bize şöyle bir imada bulunmuş: ‘ Sus, filozof olursun’. Garson, bir

şişe beyaz bordo!...” 617

“Harp Okulu Öğrencileri”nin daha ziyade otobiyografik bir anlatımı vardır.

Otobiyografik çalışmasının devamı olarak yazdığı “Dönüm Noktasında”/ “Askeri

Öğrenciler”, “Düello”nun önsözü gibidir. İçindeki düzensiz, uzun kompozisyonlar, eserin yapısal kusurlarını anlatır tarzdadır. Dahası, üç bölümü sırasıyla yazılmamıştır. İkinci bölüm önce yazılmış, daha sonra birinci ve üçüncü bölümler yazılmıştır, ki sonuncusunda neredeyse hiç düzeltme yapılmamıştır. Bu düzensiz anlatım; bölümler arasında kopukluklara, kronolojik karışıklıklara, tekrarlara ve ağdalı bir anlatıma neden olmuştur. En dikkat çekici uyuşmazlık ise üçüncü bölümde belirir: İkinci bölümde kahraman Aleksandrov’un evleneceğine yemin ettiği Zina

Belişeva’dan bu bölümde hiç bahsedilmez. Kuprin hikayenin bu önemli unsurunu tam anlamıyla unutmuş görünür ve üçüncü bölümde Aleksandrov’un aşkı buharlaşır.618

616 A. A. Volkov, 1962, s. 383. 617 A. İ. Kuprin, Soçineniya v dvuh tomah, t.2., Moskva, 1981, s.23. 618 N. Luker, Alexander Kuprin , Melborne, 1978, s.151. SONSÖZ

Kuprin’in Rus edebiyatındaki yeri büyüktür. Çağdaşları olan Çehov, Gorki ve

Bunin ile birlikte Kuprin, kısa hikayeye en olgun devrini yaşatmıştır. Onun Çehov,

Gorki ve Bunin’den farkı, anlatım tarzı, konuyu işleyişi ve tema zenginliğidir.

Kuprin, bugün bile halen çok okunan bir yazardır.

Kuprin deneyimleri işleme konusunda mükemmel bir yazardı ve gerçekliğin detayları üzerine yoğunlaşmak da onun eserlerinin en can alıcı özelliği idi. Onun hayatı boyunca üzerinde ısrarla durduğu husus; sanatın gerçeğin ateşiyle tutuşturulması arzusuydu.

Kuprin, sanatçı yönüyle hiçbir edebi grubun içine sokulamaz. Ama onu

1900’lerin en iyi Rus yazarlarından biri olarak tanımlamak mümkündür.

Kuprin okuyucuyu hemen saran sıcacık sade, hassas, berrak bir dille yazmıştır. Kahramanlarıyla birlikte olayların içine çekiverir okuyucuyu. Onda biraz Turgenyev, biraz Tolstoy, biraz Çehov, biraz

Gorki, biraz da Dostoyevski hemen hissedilir. Kısacası XIX yy. klasik Rus yazarlarını çok iyi özümsemiş, onların tarzında kendine has orijinal üslubuyla çok değerli eserler vermiştir.

Askerlik hayatıyla ilgili yazdığı yirmiye yakın öyküsüyle belki de Rus edebiyatında bu konuyu işleyen en güzel eserler onun kaleminden çıkmıştır.

Turgenyev’den sonra doğa tasvirleri konusunda en başarılı yazar sayılabilir. Sonra

Puşkinle başlayan, Gogol, Turgenyev, Dostoyevski vb. yazarlarda devam eden küçük insan konusu, son dönemde en güzel onun eserlerinde yansımasını bulmuştur.

Hayvanlarla ilgili klasiklerden sonra belki de bu alanda en iyi eserleri o vermiştir. Hayatı büyük bir heyecanla yaşayan, bugünkü tabirle hiperaktif diyebileceğimiz bu yetenekli yazar, sevginin, küçük insanların, insani duyguların sözcüsü olmuştur.

KAYNAKÇA

1. Afanasyev, B.N., Aleksandr İvanoviç Kuprin, Kritiko-Biografiçeskiy Oçerk,

2-e, ispr. i dop. izd. –Moskva, Hudoj.lit., 1972.

2. Berkov, P.N., Aleksandr İvanoviç Kuprin: Kritiko-Biografiçeskiy Oçerk, AN.

SSSR, Moskva, 1956.

3. Bunin, İ. A., “Kuprin”, /http://www.kuprin.net.

4. Çukovski, K., “Kuprin”, Predisloviye, Sobraniye Soçineniy v 9-ti t.t.1, M. 1964,

5. Çuprinin, S., “Pereçitıvaya Kuprina”, http://www.kuprin.net.

6. Etov, V., “Teplota ko vsemu jivuşçemu” (Uroki Kuprina), http://www.kuprin. net.

7. Figurnova, O., “Çetvertaya jizn Kuprina”, http://www.kuprin.net.

8. Fonyakova, N. N., Kuprin v Peterburge-Leningrade, Leningrad, Lenizdat, 1986.

9. Gapanoviç, İ. İ., “Voyennıye rasskazı i povesti Kuprina”, http://www.kuprin.net.

10. Kolobayeva, L.A., “Preobrazovaniye idei malenkogo çeloveka v tvorçestve A. İ.

Kuprina”, izd. Moskovskogo Universiteta, 1987, http://www.kuprin.net.

11. Krutikova, N. E., A. İ. Kuprin, Leningrad, Prosveşçenie, 1971.

12. Kuleşov, F. İ., Tvorçeskiy Put A. İ. Kuprina 1883-1907, 2-e, Pererab. i dop. izd., Minsk, izd-vo BGU, 1983.

13. Kuleşov, F. İ., Tvorçeskiy Put A. İ. Kuprina 1907-1938, 2-e, Pererab. i dop. izd., Minsk, Universitetskoye, 1986.

14. Kuprina, K. A., Kuprin-Moy Otets, 2-e ispr. i dop. izd., Moskva, Hudoj.lit.,

1979.

15. Kuprina-Yordanskaya, M. K., Godı Molodosti: Vospominaniya o A. İ.

Kuprine, Moskva, Sov. Lit., 1960. 16. Lit. İstoriya Akademii Nauk, “A.İ.Kuprin Kratkoye Vvedeniye v

Tvorçestvo”,1954, http://www.kuprin.net.

17. Luker Nikolas, Alexander Kuprin, Mellbourne 1978.

18. Mihaylov, O. M., Kuprin, Mol. Gvardiya, 1981.

19. Nikulin, L.V., “Çehov, Bunin, Kuprin”-Literaturnıye portretı. M., 1960, http:// www.kuprin.net.

20. Paustovski, K., “Potok Jizni” (Zametki o proze Kuprina), http://www.bibl.ru

/potok-zhizni.htm.

21. Roşçin, N. Y., “Moy Kuprin”, http://www.kuprin.net.

22. Rotstein E., Vyaçeslavov, P., Sobraniye Soçineniy v 9-ti tomah, Kuprin A.İ.,

Moskva, izd. Pravda., 1964.

23. Saakyants, A., Soçineniya v dvuh tomah, Kuprin A. İ., Moskva, Hudoj. Lit.,

1981.

24. Smirnova, L. A., “A. İ. Kuprin” (1870-1938), http://netcamp.narod.ru/kuprin/ index.

25. Sokolov, A.G., “Tvorçesto A.İ.Kuprina”, İstoriya Russkoy Literaturı Kontsa

XIX-Naçala XX Veka, -2-e, izd.,ispr. i dop. –Moskva, Vısş.şk.1984, s. 63-73.

26. Volkov, A.A., Tvorçestvo A.İ.Kuprina, Moskva, Sov.Pisatel, 1962. İNDEKS

A Akimov, Y. 34 Aldanov, M. A. 127

Aleksandr III, 5 Amfiteatrov, A. V. 57 Andreyev, L. 26, 28, 31, 32, 34, 37, 38, 45, 57, 63, 67, 75 Artsıbaşev, M. 67, 106, 107, 111 Aspig, E. 32, 33 Ayzman, D. 65, 67

B Balmont, K. 57, 83 Batyuşkov,F. D. 10, 11, 35, 40, 44, 62, 113, 170, 178 Belousov, İ. 26 Bethooven, 167 Bilibin, İ. 34, 53, 54, 127 Blok, A. 57 Boborıkin, P. D. 60 Bogdanoviç, A. İ. 134, 139 Botsyanovski, V. F. 134, 136, 177 Breşkovski, B. 137, 139 Bronştein, Y. 119 Bryusov, V. 57 Bunin, İ. A. 23, 24, 25, 26, 28, 40, 41, 57, 58, 62, 63, 64, 66, 69, 74, 76, 77, 82, 84, 86, 87, 88, 104, 116, 119, 124, 126, 157, 164, 176

Ç Çehov, A. P. 7, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 37, 48, 57, 58, 61, 62, 63, 64, 73, 82, 84, 86, 87, 88, 90, 91, 92, 97, 98, 134, 136, 139, 140, 144, 145, 157, 167, 176, 182, 190, 196, 201, 203, 212 Çernıy, S. 83 Çernişevski, N. G. 134, 211 Çirikov, E. N. 28, 31, 32, 63, 65, 67, Çuhnin, 33, 34, 38 Çukovski, K. 67, 87,

D Davıdova, A. A. 24, 26, 27 Davıdıva, M. K. 26, 27 Dostoyevski, F. M. 43, 143, 171 Dragomirov, 10 Dumas, A. 47, 115, 140, Dumon, A. S. 172

E Ezop, 104

F Fadayev, A. A. 54 Fedorov, A. M. 197 Firdevsî, 74 Fofanov, N. 57

G Garşin, V. M. 157 Geothe, 171 Gertsen, A. İ. 134 Geynrih, Y. M. 40, 41, 45, 51, 53, 55, 56, 82 Gippius, Z. 57, 76 Glazenap, 116 Gogol, N. V. 8, 12, 136, 140, 171 Goldştein, A. 36 Gorki, M. 11, 20, 25, 26, 28, 29, 30, 31, 32, 34, 35, 37, 38, 39, 44, 47, 57, 58, 59, 61, 63, 64, 68, 70, 71, 72, 74, 76, 80, 82, 83, 86, 88, 93, 98, 99, 106, 107, 109, 115, 134, 135, 145, 159, 164, 178, 186, 190, 203 Goryavin, 74 Grigorkov, G. A. 49, 50 Gusev-Orenburgski, S. İ. 28, 31, 65

H Hamsun, K. 37, 135, 137, 139 Hayyam, Ö. 74 Henry IV, 133 Hodaseviç, V. 168 İ İzmaylov, A. A. 41

J Jakomino, 119

K Kadmina, E. P. 7 Kamenski, A. 37, 111 Katkov, M. 5 Kipen, 65 Kipling, R. 137, 139 Klestov, V. S. 42 Kopeşçenko, A. N. 179 Korolenko, V. G. 57, 58, 74, 94, 135 Kulançakova, L. A. 1, 2, 3 Kuprin, İ. İ. 1, 2 Kuprina, K. A. 41, 49, 54, 56, 82, 83, 127, 181 Kuprina, L. 28, 52, 56, Kuprina-Yordanskaya, M. K. 10, 27, 30, 55, 82, 84, 98, 122, 215 Kranihfeld, F. 92 Kuzmin, M. 111

L Lavrentyev, S. 57 Lenin, V. İ. 46, 115, Lermontov, M. Yu. 182 Leykin, N. A. 7 Lohvitskaya, M. 57 London, J. 69, 135, 137, 140, 169, 214 Lonsere, E. 34 Loyengard, 36 Lunaçarski, A. V. 31

M Maciore, S. 118 Malinovskaya, E. K. 71 Mamin-Sibiryak, D. N. 28, 40, 60, 129 Manıç, P. D. 29, 39

Maupassant, 15 Mayakovski, V. V. 57 Merejkovski, D. 45, 57, 58, 76 Meterlink, 37 Mihaylovski, G. 63, 139 Mihaylovski, N. K. 185 Minski, N. 57 Mirolyubov, V. S. 26, 64 Montesqio, 171

N Naydenov, S. A. 28 Nekrasov, N. A. 134 Nesterov, M. 57

P Palmin, L. İ. 5, 6, 7 Paustovski, K. 36, 60, 86, 150 Pilski, P. 51, 52, 114 Pirogov, 155 Poddubnıy, İ. 22 Potapenko, 60 Prokofyev, S. 53 Puşkin, A. S. 4, 41, 48, 56, 83, 87, 104, 116, 121, 136, Pyatnitski, K. 38

R Radişçev, N. 109 Rahmaninov, S. 57 Raylyan, F. 43 Reginin, V. 54 Repin, İ. 57, 83, 140 Rojkov, 31 Roslavlev, 41 Rubinşteyn, A. 155 Rumyantsev, 31

S Sâdi, 74 Saltıkov-Şçedrin, M. E. 134 Sazonov, G. P. 57 Schiller, 47, 115 Sedıh, A. 127 Serafimoviç, A. 28, 59, 63, 74 Serov, V. 57 Skabiçevski, A. 21 Skitalets, S. 28, 31, 32, 53, 63, 65, 74 Skobelev, İ. N. 179 Sobinov, L. 57 Sologub, F. 67, 73, 75 Solovyev, V. 57 Soymonov, M. N. 5 Stepanov, A. N. 31 Struve, G. 122 Süleyman, Hz. 40, 166, 193

Ş Şahovski, M. 130 Şalyapin, F. İ. 26, 28, 57, 171, 179 Şmelev, İ. S. 52, 76, 83 Şmidt, 32

T Teleşov, N. 26, 28, 63, 128 Teffi, N. A. 41, 55, 181 Thompson, S. 214 Tihonov, V. A. 165 Timkovski, 28 Tolstoy, A. N. 124 Tolstoy, L. N. 29, 41, 48, 57, 58, 61, 64, 69, 70, 73, 86, 87, 88, 90, 91, 92, 103, 104, 105, 121, 136, 139, 140, 156, 165, 168, 194, 195, 196, 197 Trenev, K. 74 Tretsek, L. 183 Tsenski, S. S. 20 Tsuhanov, M. İ. 4 Turgenyev, İ. S. 7, 15, 56, 61, 76, 153, 212

U Uspenski, G. 60 Utoçkin, S. 105, 139

V Vasiliy III, 1, Vengerov, S. A. 3, 199 Veresayev, V. V. 28, 57, 63, 65 Volodarski, M. M. 114 Vorontsova, Z. 170 Vorovski, V. V. 71, 93, 103, 189 Voytolovski, L. 135 W Wells, G. 116 Y Yegorov, A. B. 52, 56 Yeleonski, S. 57 Yelpatyevski, S. Y. 25, 28, 32 Yudeniç, 47, 48, 49, 75, 116 Yurkov, F. 119 Yuşkeviç, S. S. 31, 63, 65, 76

Z Zaykin, İ. 105 Zola, E. 60

ÖZET

Bu çalışmamızda; Rusya’da XX. yy. başlarında çok popüler olan, fakat Türkiye’de fazlaca tanınmayan bir yazarı, Kuprin’i, biyografisi ve eserleriyle tanıtmaya çalıştık. 1889 yılında başlayan yazarlık yaşamı 1937 yılına kadar sürmüştür. 1919 yılında ülkesinden ayrılmak zorunda kalan Kuprin, ölümünden bir yıl önce hasta biri olarak vatanına geri dönmüştür. Hareketli bir yaşam süren Kuprin’in eserleri ve işlediği konuların zenginliği dikkat çeker. Rus edebiyatında ordu yaşamı, doğa tasvirleri ve aşk konularında en güzel eserlerin bir kısmı onun tarafından yazılmıştır. Edebi faaliyetlerine başladığı yıllarda Çehov ve Gorki’nin büyük yardımlarını görmüş, yazıları Tolstoy gibi edebiyat dehalarının beğenisini kazanmıştır.

Dünya edebiyatında R. Kipling, K. Hamsun, J. London gibi yazarlarla aynı kategoride değerlendirilebilecek kadar güçlü bir yeteneği vardır. 1919 yılında rejim karşıtlarıyla zorunlu olarak çalıştığı için maalesef, Sovyetler Birliği döneminde neredeyse unutulmaya yüz tutmuştur.

Klasik Rus edebiyat geleneklerine bağlı bir yazar olan Kuprin, kısa öykü dalında gerçekçi ve unutulmaz eserler vermiştir. Yaşamın ressamı olarak her zaman dekadanlığın karşısında durmuştur. Coşkusu, romantizmi ve optimizmi hemen hemen tüm eserlerinde yansımasını bulur. Göçmenlik dönemindeki eserlerinde ise; sanatını besleyen topraklardan uzakta oluşu sebebiyle hüzün hissedilir.

Elli yıla yakın sanat hayatında sıra dışı bir hayat yaşamış, sıra dışı eserler yazmış olan Kuprin, aslında dönemi içinde hiçbir edebi gruba dahil edilemez.

Çalışmamızda Kuprin’i Türk halkına her yönüyle tanıtma gayreti içinde bulunduk. Eserleri, işlediği konular, üslup ve anlatım özelliklerine değindik. Türk okurunun bu coşkulu yazarı beğeneceğini umuyoruz. РЕЗЮМЕ

В данной работе мы пытались познакомить Куприна с биографией и с произведениями, ставшего в начале ХХ века попульярным писателем в России, но не так много знаменитого в Турции. ПИСАТЕЛЬСКАЯ ЖИЗНЬ, НАЧИНАВШАЯСЯ В 1889-ОМ ГОДУ,

ПРОДОЛЖАЛАСЬ ДО 1937-ОГО ГОДА. В 1919-ОМ ГОДУ ОН БЫЛ

ВЫНУЖДЕН УЙТИ С РОДИНЫ И ТОЛЬКО ЗА ГОД ПЕРЕД СМЕРТЬЮ

ВЕРНУЛСЯ НА РОДИНУ.

ПРОИЗВЕДЕНИЯ И БОГАТСТВО СЮЖЕТОВ У КУПРИНА,

ПРОЖИВШЕГО АКТИВНУЮ ЖИЗНЬ, ПРОЯВЛЯЕТ ОСОБЫЙ ИНТЕРЕС.

ЧАСТЬ САМЫХ ЛУЧШИХ ПРОИЗВЕДЕНИЙ В РУССКОЙ ЛИТЕРАТУРЕ

ОБ АРМЕЙСКОЙ ЖИЗНИ, ОБ ОПИСАНИИ ПРИРОДЫ НАПИСАНА ИМ.

КОГДА НАЧАЛ ТВОРЧЕСКИЕ ДЕЯТЕЛЬНОСТИ ОН ПОЛУЧИЛ БОЛЬШИЕ

ПОДДЕРЖКИ ОТ ЧЕХОВА И ГОРЬКОГО, А ТАКЖЕ ЕГО ПРОИЗВЕДЕНИЯ

ПОНРАВИЛИСЬ ГЕНИЯМ ЛИТЕРАТУРЫ, КАК ТОЛСТОЙ.

КУПРИН, У КОТОРОГО СУЩЕСТВУЕТ БОЛЬШОЙ ТАЛАНТ И

БЛАГОДАРЯ ЭТОМУ МОЖНО ОЦЕНИВАТЬ В ОДНОЙ КАТЕГОРИИ, КАК

П. КИПЛИНГ, К. ГАМСУН И ДЖ. ЛОНДОН В МИРОВОЙ ЛИТЕРАТУРЕ, ИЗ

ЗА ВЫНУЖДЕННОГО ПАРТНЕРСТВА С ОППОЗИЦИЕЙ РЕЖИМА, К

СОЖАЛЕНИЮ, В ПЕРИОД СССР, КАК БУДЬТО ОКАЗАЛСЯ ЗАБЫТЫМ.

КУПРИН, ЯВЛЯЮЩИЙСЯ ВЕРНЫМ ПИСАТЕЛЕМ К ТРАДИЦИЯМ

КЛАССИЧЕСКОЙ РУССКОЙ ЛИТЕРАТУРЫ, НАПИСАЛ

РЕАЛИСТИЧЕСКИЕ И НЕЗАБЫВАЕМЫЕ ПОВЕСТИ И РАССКАЗЫ. КАК ЖИВОПИСЕЦ ЖИЗНИ ВСЕГДА ПРОТИВОСТОЯЛ ПРОТИВ ИДЕЙ

ДЕКАДАНСТВА. ХОТЯ, В ОБЩЕМ, НАПИСАЛ РЕАЛИСТИЧЕСКИЕ

ПРОИЗВЕДЕНИЯ, ПОЧТИ ВО ВСЕХ ЕГО ПРОИЗВЕДЕНИЯХ

ОТРАЖАЮТСЯ ЕГО ЭНТУЗИАЗМ, РОМАНТИЗМ И ОПТИМИЗМ. А В

ПРОИЗВЕДЕНИЯХ ПЕРИОДА ЭМИГРАЦИИ, ИЗ ЗА НАХОЖДЕНИЯ

ДАЛЕКО ОТ РОДИНЫ, КОТОРАЯ КОРМИЛА ЕГО ТВОРЧЕСТВО,

ЧУВСТВУЕТСЯ ПЕЧАЛЬ.

КУПРИНА, ПРОЖИВШЕГО НЕОБЫЧНО В ТВОРЧЕСКОЙ ЖИЗНИ

ПОЧТИ 50-И ЛЕТ, И НАПИСАВШЕГО НЕОБЫЧНЫЕ ПРОИЗВЕДЕНИЯ, В

САМОМ ДЕЛЕ, НЕВОЗМОЖНО ВМЕСТИТЬ В КАКОЙ НИБУДЬ

ЛИТЕРАТУРНЫЙ КРУГ.

В НАШЕЙ РАБОТЕ МЫ ПЫТАЛИСЬ ПОЗНАКОМИТЬ КУПРИНА С

ТУРЕЦКИМ НАРОДОМ БОЛЕЕ ПОДРОБНО. ПРИВЕЛИ ПРИМЕРЫ ИЗ ЕГО

ПРОИЗВЕДЕНИЙ, СЮЖЕТОВ, СТИЛИСТИКИ И ХАРАКТЕРЕСТИК

ПОВЕСТВОВАНИЯ. НАДЕЕМСЯ, ЧТО ТУРЕЦКОМУ ЧИТАТЕЛЮ

ПОНРАВИЛСЯ ЭТОТ ПИСАТЕЛЬ-ЭНТУЗИАСТ.

SUMMARY

In this study, we tried to present Kuprin, who was very popular in Russia at the beginning of twentieth century but is not known sufficiently in Turkey, with his biography and works.

HİS WRİTİNG LİFE COMMENCED İN 1889 AND CONTİNUED UNTİL

1937. KUPRİN, WHO HAD TO LEAVE FROM HİS COUNTRY İN 1919,

RETURNED AS A SİCK PERSON ONE YEAR BEFORE HİS DEATH.

KUPRİN LED AN ACTİVE LİFE. THEREFORE HİS WORKS AND THE

RİCHNESS OF THE SUBJECTS THAT HE DEALT İN HİS WORKS CALL

ATTENTİON OF THE READER. IN , SOME OF THE

BEST WRİTİNGS, WHİCH ARE ABOUT ARMY LİFE, NATURE

DESCRİPTİON AND LOVE, WERE WRİTTEN BY HİM. AT THE BEGİNNİNG

OF HİS LİTERARY ACTİVİTİES, HE WAS ASSİSTED BY CHEHOV AND

GORKY, AND HİS WRİTİNGS WERE ADMİRED BY LİTERATURE

GENİUSES SUCH AS TOLSTOY.

IN WORLD LİTERATURE KUPRİN HAS SO EFFECTİVE WRİTİNG

ABİLİTY THAT HE CAN BE EVALUATED İN THE SAME CATEGORY WİTH

THE AUTHORS AS R. KİPLİNG, K. HAMSUN AND J. LONDON. HE WAS,

UNFORTUNATELY, BEGUN TO BE FORGOTTEN İN THE PERİOD OF THE

UNİON OF SOVİET SOCİALİST REPUBLİCS, SİNCE HE HAD WORKED

OBLİGATORY WİTH THE OPPONENTS OF REGİME.

KUPRİN, WHO İS A WRİTER COMMİTTED TO THE TRADİTİONS OF

CLASSİCAL RUSSİAN LİTERATURE, CREATED REALİSTİC AND UNFORGETTABLE WORKS İN THE FİELD OF SHORT TALE. AS THE

PAİNTER OF LİFE HE ALWAYS OPPOSED DECANDENTİSM. THE

REFLECTİON OF HİS ENTHUSİASM, ROMANTİSM AND OPTİMİSM CAN

BE SEEN İN HİS ALMOST EVERY WORKS. ON THE OTHER HAND, İN HİS

İMMİGRATİON PERİOD WORKS; OWİNG TO HİS BEİNG AWAY FROM HİS

MOTHERLAND, WHİCH NOURİSHED HİS ART, GLOOM İS FELT.

IN HİS ART LİFE WİTH LASTED NEARLY FİFTY YEARS, KUPRİN,

WHO LED AND EXTRAORDİNARY LİFE AND PRODUCED

EXTRAORDİNARY WORKS, İN FACT, CAN NOT BE İNCLUDED İN ANY

LİTERARY GROUP İN HİS PERİOD.

IN OUR STUDY, WE HAVE STRİVED TO İNTRODUCE KUPRİN TO

TURKİSH PEOPLE WİTH EVERY POİNT OF VİEW. WE TOUCHED ON HİS

WORKS, SUBJECTS OF WRİTİNGS, STYLE AND FEATURES OF

EXPOSİTİON. WE EXPECT TURKİSH READERS TO APPROVE OF THİS

ENTHUSİASTİC AUTHOR.