TRT geçmişten geleceğe ilklerin adresi Gelişen ve büyüyen Türkiye’nin ihtiyaçlarına cevap veren, uluslararası yayıncılık vizyonuna sahip, yeniliklere uyum sağlama becerisi yüksek bir Kurum olarak, yapım ve yayın süreçlerimizi iyileştiriyor, insanlığın ortak değerlerini ve idealini yansıtan nitelikli içerikler üreterek yayıncılığımızla uluslararası etki oluşturuyoruz. İnancın, umudun ve iyiliğin sesi olurken TRT’yi bir dünya markası haline getiriyoruz.

1 Şubat’ta düzenlediğimiz TRT 1 Tanıtım Gecesiyle TRT’nin yayıncılık anlayışını ve TRT 1’in yenilenen yüzünü izleyicilerimizle paylaştık. İnsan ve değer odaklı yayınlarıyla “Özü sözü insan” ilkesini yapımlarına yansıtan TRT 1, program içerikleri kadar, görseller ve grafik anlamında da yenilendi. TRT 1’in yeni yüzünde de öne çıkardığımız gibi; uluslararası etki merkezli stratejimizle bir yandan içeriklerimizin niteliğini artırıyoruz, bir yandan da bunların yer alacağı uluslararası mecralara ulaşıyoruz. İzleyicimizin müdavimi olduğu programlar sürerken, yeni ekran kimliğiyle tazelenen TRT 1, ülkemizde olduğu kadar sınırlarımız dışında da beğeniyle takip edilen programlarıyla tercih sıralamasında daima ilklerde yer alıyor.

Türkiye’nin iletişim ve yayıncılık okulu misyonundan taviz vermeyen TRT, ülkemizin yetenekli gençlerini yetiştirmek ve sektöre kazandırmak gayesiyle önemli bir adım atarak TRT Geleceğin İletişimcileri Yarışması’nı gerçekleştiriyor. Başvuruların başladığı 7. TRT Geleceğin İletişimcileri Yarışması’nda bu yıl da sahip olduğumuz değer ve birikimleri gençlerimizle paylaşacak, iletişimin yarınlarına dair sözü olan gençlerimize önemli fırsatlar sunacağız.

Etkin bir yayın politikasıyla yeniden yayın hayatına kazandırdığımız TRT 2, ana akım televizyon kanallarının ve diğer tematik kanalların aksine daha sakin, daha naif, içerik ve estetik odaklı bir yayıncılık vizyonuyla iki yıl önce izleyicimizle tekrar buluşmuştu. Kültür ve sanata özel önem veren izleyicilerimiz, TRT 2’yi hak ettiği konuma taşıdı, yeniden Türkiye’nin kültür ve sanat kanalı yaptı. TRT 2’yi daha geniş tabanlı bir platform, çok boyutlu, çok mecralı bir kültür sanat markası yapmak adına çalışmalarımıza devam ediyoruz. Yeniden yayına başlamasının ikinci yılında TRT 2 yerleşkesinde açtığımız “Galeri 2” sergi salonu bu kapsamda bir girişim oldu. Medeniyetimizin binlerce yıllık köklerine ve ülkemizin parlak geleceğine layık işler yapmak adına TRT 2’yle yeni projeler üretmeyi ve milletimizin teveccühünü kazanan çalışmalarımızı güçlendirmeyi sürdüreceğiz.

Ulusal ve uluslararası alanda TRT’yi başarıdan başarıya taşıyan tüm çalışma arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.

İbrahim Eren Yönetim Kurulu Başkanı Genel Müdür İÇİNDEKİLER 10

20 24 01 Başyazı

10 Türkler uzayda Cumhurbaşkanı Erdoğan Ay’a TÜRKİYE RADYO TELEVİZYON seyahatin müjdesini verdi KURUMU ADINA SAHİBİ Ali SAĞLAM 20 TRT 2 iki yaşında Türkiye’nin kültür sanat kanalı GENEL YAYIN YÖNETMENİ yeniden yayına başlamasının Masum EKİNCİ ikinci yılında “Galeri 2” sergisini hayata geçirdi SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ 32 Ceren BÖLÜKBAŞIOĞLU 24 Cehennem haftasına hazır mısınız? EDİTÖRLER TRT Belgesel’de yayınlanan Özlem KARADAYI DOĞAN “Özel Tim Semender”de adaylar Zeynep ÖYMEZ en zor şartlarla karşı karşıya

YAZI KURULU 32 Geleceğin tiyatrosu mu? Ela TEKİN Elvin Beşikçioğlu ve Mehmet Atay Meral ÜNSAL ile online tiyatroyu konuştuk Mine Sultan ÜNVER Özlem KARADAYI DOĞAN 38 İyi ki varsın Eren Öztürk Miraç SARAL TRT ortak yapımı “Kesişme: Umay KARADAĞ İyi ki varsın Eren” ile kahraman Yeliz KARAKÜTÜK şehitlerimiz yeniden hayat Zeynep ÖYMEZ buluyor 40 KONUK YAZAR Kürşat SAYGILI 40 Biz 1 aileyiz TRT 1 yenilenen yüzü ve güçlü GRAFİK TASARIM yapımlarıyla izleyicinin bir Gamze ÖZGÖREN numaralı tercihi

YÖNETİM YERİ 50 Unutulmadı, unutulmayacak TRT GENEL SEKRETERLİK 29 yıldır hiç dinmeyen bir acı, TRT SİTESİ B BLOK KAT: 11 unutulmayan kara bir gün: ORAN/ANKARA Hocalı Katliamı 06550 Tel : (312) 463 23 00 54 Doğan Hoca’ya veda Faks: (312) 463 23 07 Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu’nu ebediyete uğurladık 50 ISSN 1308-7495 YAYIN TÜRÜ Yaygın/Süreli 56 Farklılıklarımızla biriz Özel gereksinimleri olan bir BASIM TARİHİ çocuğun ebeveyni olmak 25 Şubat 2021 64 Hırsızların yeni iş sahası BASILDIĞI YER Sosyal mühendislik tehlikesi Ege Reklam Basım Sanatları hayatlarımızı tehdit ediyor San. Tic. Ltd. Şti. Esatpaşa Mah. Ziyapaşa Cad. No:4 76 Karanlık Oda 34704 Ataşehir / Diyalog ne işe yarar? Tel : (216) 470 44 70 Faks : (216) 472 84 05 www.trt.net.tr/vizyondergisi facebook.com/TRTVizyonDergisi 76 instagram.com/trtvizyon [email protected] AYIN KARELERİ Meral ÜNSAL / [email protected]

4 TRT VİZYON TRT VİZYON 5 Meral ÜNSAL / [email protected]

Sevgi günü Şubat ayı kararsız bir ay… Örneğin bu yıl 28 günde bitmeyi tercih ediyor. Şaka bir yana kışın yavaş yavaş yerini bahara bıraktığına işaret eden Şubat’ı aslında sımsıcak ve dolu dolu yapan sanıyoruz 14 Şubat. Tüketim çılgınlığını bir yana koyarsak, 14 Şubat aslında sevgiyi ve sevdiklerimizi hatırlama günüdür diyebiliriz. En çok çiçekçilerin yüzünü güldüren günlerden biri olsa da bazen sıcacık bir gülümseme, bazen sevgimizi dile getirdiğimiz tek bir cümle bile karşımızdakini mutlu etmeye yeter. Fotoğraf: AA 4 TRT VİZYON TRT VİZYON 5 6 TRT VİZYON TRT VİZYON 7 Karlı İstanbul Her ne kadar bahar yaklaşıyor desek de kış bitmedi elbette. Bembeyaz örtü sanki en çok da İstanbul’a yakışıyor gibi. Tarihi yarımada ve Kapalıçarşı’nın üzerini örten kar, gerçekten büyülü olduğuna inandığımız bu kenti daha da büyülü göstermeye yetmemiş mi sizce de? Fotoğraf: AA 6 TRT VİZYON TRT VİZYON 7 8 TRT VİZYON TRT VİZYON 9 Mücadele sürüyor Koronavirüsle mücadele aralıksız tüm dünyada sürüyor. Bu süreç bitene kadar bizim de gündemimizde yer almaya devam edecek. Fotoğrafımız Hindistan’dan. Salgınla mücadelede büyük savaş veren Bombay sokaklarındaki bu duvar resmi, aslında en büyük mücadeleyi verenleri yani sağlık çalışanlarını işaret ediyor. Bu vesileyle bir kez daha biz de kendilerine olan minnettarlığımızı ifade etmiş olalım. Fotoğraf: Depophotos 8 TRT VİZYON TRT VİZYON 9 GÜNCEL Öztürk Miraç SARAL / [email protected]

Türkler uzayda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Milli Uzay Programı’nda Ay’a seyahatin müjdesini verdi. Peki, gideceğimiz yeri ne kadar tanıyoruz?

ürkler ve uzay… Hepimiz elementten birinin tahta olduğunu anlattık, Hazırlıklarına başladığımız Ay programı -ki bu hepimiz öznesi “Turist Ömer Uzay Yolunda” filmiyle Sadri ile bu hedefi iki aşamada tamamlamayı içine anne babalarımız, Alışık ile Mr. Spock ortaklığına tanık olduk. planlıyoruz” ifadelerini kullanan Erdoğan, dedelerimiz, ninelerimiz ve Uzayı seviyoruz, uzayda olmak istiyoruz. son hedefin, bir Türk vatandaşını uzaya tabii ki çocuklarımız veya Bu isteğimiz uzun süre sadece kendisine göndermek olduğunu ilan etti. “Uzaya kardeşlerimiz dâhildir- filmlerde veya kitaplarda yer bulabildi. bir vatandaşımızı göndermeyi, turistik uzayla, gece gökyüzüne baktığımızda Türkiye Uzay Ajansı’nın üç yıl önce gezi olarak değil, gelecek nesillere yol Tgördüklerimizle duygusal bir bağ kurduk. kurulmasıyla ve geleceğe yönelik koyduğu gösterecek bir bilim misyonu olarak Belki de bu yüzden, sinemamızda hedeflerle belki de bu hayalin gerçeğe tasarlıyoruz” diyen Cumhurbaşkanı “Türkler uzayda” temasıyla çekilen her dönüşme zamanı gelmiştir. Çünkü 2023’te Erdoğan, uzaya gitme niteliklerine sahip film bir şekilde efsaneleşti. Mesela Çetin uzaya, 2028’te ise Ay’a bir Türk vatandaşı bir kişinin gönüllüler arasından seçilerek, İnanç’ın 1982’de çektiği “Dünyayı Kurtaran gönderme hedefi bizzat Cumhurbaşkanı gerekli eğitimleri almasını sağlayacaklarını Adam”, efektleri bugün ilginç gelse de Recep Tayyip Erdoğan tarafından dile ve uzaya göndereceklerini söyledi. uzayı kurtaran bir Türk pilotu anlatıyordu. getirildi. Özdemir Asaf’ın gazeteci rolüyle oynadığı Hedef: Yerli ve milli roket ve ilk bilim kurgu filmlerimizden sayılan “Ay’a gidiyoruz” Milli Uzay Programı, sadece tek bir “Uçan Daireler İstanbul’da” filmi de ilginç Türkiye’nin Milli Uzay Programı’nın kişiyi uzaya göndermekle sınırlı değil diğer bir örnek. Uzaylıları ilk kez bu filmde tanıtım organizasyonunda konuşan elbette. Bunu aslında yeterli paranız İstanbul’da ağırlıyorduk. Meşhur E.T. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Milli Uzay ve imkânınız varsa, sağlığınız da el filminin uyarlaması “Badi”de uzaylılarla Programı’ndaki birincil ve en önemli veriyorsa örneğin Elon Musk’ı ararsınız arkadaş olduk, Cem Yılmaz’ın simge hedefin Cumhuriyet’in yüzüncü yılında, yani ve gerçekleştirebilirsiniz. Programda işlerinden “G.O.R.A” filminde uzaylıları 2023’te Ay’la ilk teması gerçekleştirmek iki ana hedef var. İlki, yerli ve milli roket mekânlarında ziyaret ederek dört olduğunu söyledi: “İnşallah Ay’a gidiyoruz. üretmek. İnsansız bir roketin 2023’te Dünya

10 TRT VİZYON TRT VİZYON 11 Milli Uzay Programının ilk hedefi, yerli ve milli insansız roketin üretilerek, Cumhuriyetimizin 100. yaşını kutlayacağımız 2023’te, Dünya yörüngesinden Ay’a ulaşarak sert iniş yapması, bunu yaparken de yerli ve özgün hibrit bir motor kullanması. Cumhurbaşkanı Erdoğan Milli Uzay Programı’nı açıklarken Ay’a seyahatin müjdesini verdi yörüngesinden Ay’a ulaşarak sert iniş yapması, bunu yaparken de yerli ve özgün hibrit bir motor kullanması amaçlanıyor. Uzay aracının Dünya’dan, yakın Dünya yörüngesine fırlatılması, uluslararası iş birliğiyle sağlanacak. İkinci aşamada ise Ay’a yumuşak iniş gerçekleştirerek, ay yıldızlı bayrağımızı gezegenimizin tek uydusunda dalgalandırabilmek istiyoruz. Bu gerçekleştiği takdirde Ay’da bilimsel araştırmalar yapan ABD, Çin, Almanya, Fransa, Hindistan, Japonya gibi ülkelerin arasına katılacağız. Ay programı uzay teknolojilerindeki ilerlememiz için bir mihenk taşı haline gelecek, radyasyona dayanıklı teçhizattan yapay zekâya kadar pek çok alanda büyük ilerlemelerde bulunmamızı sağlayacak. Üstelik, hedeflere ulaşılabilirse bu sadece “devlet”in değil, özel girişimcilerin de önünü açacak, bizim “teknoloji dâhilerimiz” dünyadaki eşdeğerleri gibi uzay çağının bir parçası olacak. Daha da sonrasında, yine Cumhurbaşkanı Kısa zaman içinde uzayda bir Türk vatandaşını görebileceğiz Erdoğan’ın belirttiği gibi gönüllü bir vatandaşımız seçilerek, gerekli eğitimleri önümüzdeki günlerde hep beraber umuduyla toprağın altına bakarmış. Ağrı’da alacak ve uzaya çıkacak. göreceğiz. ay ışığında bekletilmiş dere ve göllerden alınmış sular, ürünün bol olması için Gökmen, Akıncı, Fatih Türk mitolojisinde Ay’ın önemi tarla sulanan suyun içine katılırmış. Ay Şu anda 83 milyon vatandaşımız ve İsim önerilerinde ağırlığın Gökmen, tutulmasının Türk mitolojisinde kara ruhlarla uzmanlar, İngilizce “astronot”, Rusça Göktürk, Gökay gibi yüzyıllardır kullanılan savaşıldığı sırada oluştuğuna inanılırmış. “kozmonot” kelimeleri yerine kullanılacak köklü Türk adlarında olduğu görülüyor. Altay Türklerine göre ay tutulması Türkçe bir terim için alternatifler düşünüyor Bunda bayrağımızın ilham aldığı Ay’ın, ise Yelbegin ismindeki bir canavarın ve öneriyor. Türk Dil Kurumu (TDK) 2005 bizim kültürümüzde çok özel bir yere sahip uyduyu yemesi yüzünden oluşuyormuş. yılında bu kelimeler yerine “gökmen” olmasına, hatta belki Güneş’in kendisinden Bulgaristan’daki Türkler de ay tutulması terimini önermiş Türkiye Bilimler Akademisi bile daha çok değer görmesinin etkisi gerçekleştiğinde kötü ruhları kovmak (TÜBA) de Türkçe Bilim Terimleri büyük. Oğuz Kağan Destanında Oğuz amacıyla, teneke çalarmış. Sözlüğü’nde astronot için “gökmen” Kağan’ın annesinin ismi Ay Kağan’dır. Gündüz ve gece aralıksız devam eden kelimesini kullanmaya başlamıştı. TDK Manas, Akbuzat, Alpamış, Bozoğlan parlaklığın simgesi olan astral motifler, verilerine göre şu ana kadar en çok gibi destanlarda mutlaka Ay bir hürmetin insanlığın kültür inşasında daima müstesna Gökmen, Göksu, Gökreis, Göktürk, Gökay, tezahürü şeklinde kullanılmış. Doğu bir yere sahip olmuş. Bir ara dünyanın Türkay, Türkonot, Cacabey, evrenot, uzay Karadeniz’deki bazı inanışlara göre Ay sonunun geleceğine inanılan Maya Takvimi insanı, Alpaslan, Fatih, akıncı isimleri öneri hilaldeyken bağ budanmaz, bir şey dikilmez mesela Ay takvimiydi. olarak geldi. Hangi ismin kabul edileceğini veya ağaç kesilmez. Kars’ta ilk hilali Bir yandan astronotun Türkçe karşılığı gören kişi hemen bir hazine çıkabileceği aranmaya devam etsin, biz başka bir

10 TRT VİZYON TRT VİZYON 11 Bayrağımız Ay yüzeyinde dalgalanmaya başladığında orada bilimsel araştırmalar yapan ABD, Çin, Almanya, Fransa, Hindistan, Japonya gibi ülkelerin arasına katılacağız. Böylelikle bizim de “teknoloji dâhilerimiz” dünyadaki eşdeğerleri gibi uzay çağının bir parçası olacak.

pencereyi aralayalım ve yeni rotamız olan dünyanın uydusunu daha yakından tanıyalım.

Ay’a kimse çıplak gözle bakmadı Hepimiz tabii şekilde Neil Armstrong’u tanısak da Ay’a ayak basan son insan Apollo 17’nin komutanı olan Eugene Cernan oldu. On birinci astronot olan Cernan, Ay yüzeyinde hatta mutluluk denizi denilen ve Ay’da bulunan Mare Serenitatis bölgesinde yüzlerce adım atmıştı. Bununla da sınırlı kalmamış, ekibiyle birlikte bir gök cismi üzerindeki ilk kazayı gerçekleştirmiş, geri dönememe tehlikesi varken, cismi tamir etmeyi başarmıştı. Bu önemli astronotun tek hatası belki de selefi Armstrong gibi “Benim için küçük insanlık için büyük bir adım” gibi çarpıcı bir cümle yerine, “Yolculuğun büyük bir bölümünü Ay’ın rengini tartışarak geçirdik” demesiydi. Gerçek şu ki tartıştıkları bu sorunun hâlâ kesin bir cevabı yok. Evet, baktığımızda bazen metalik gri, bazen de sarı görüyoruz ama bunlar aslında Ay’ın rengi değil. Ay’da yüksek değerde albedo (geri yansıtma) gücü bulunmadığı için bizim gördüğümüz sadece güneşin bir yansıması. Gerçek rengini sadece çok yakından bakıldığında görebiliriz, o da mümkün değil çünkü uzayda yolculuk etmiş hiçbir insan uyduya filtreyle kaplı vizörler ya da renklendirilmiş camlar dışında çıplak gözle bakamadı. Dünyaya getirilen ay taşlarının rengi koyu gri ama bu tıpkı elimize bir çakıl taşı alıp, dünyanın bütün rengi bu taşın rengidir demekle aynı anlama geliyor. Bir anlamda hepimizin Ay’ı farklı.

Hep aynı yüzü görüyoruz Dünyaca ünlü protest rock grubu Pink Ay yörüngesinden Dünya gezegeni böyle görünüyor (Fotoğraf: nasa.gov)

12 TRT VİZYON TRT VİZYON 13 Floyd’un “Ay’ın karanlık yüzü” isminde meşhur bir albümü var. Albüm özetle doğumdan ölüme kadar bir insanın büyürken, kimseye söyleyemediği, sadece kendisinin deneyimlediği içsel duygusal yolculuğunu anlatıyor. Kendi sözleriyle ilk kalp atışından son kalp atışına kadar. Albümün bu ismi almasının bilimsel bir sebebi var. Sebep, Ay’ın Dünya yörüngesindeki dönüşünü, kendi etrafındaki dönüşü ile aynı zamanda gerçekleştirmesi yüzünden Ay’ın daima tek tarafını görmemiz ve görmeye de devam edecek olmamız. Zaten bu yüzden Ay’dan çekilen dünya fotoğrafları hep birbirine benziyor. Bu arada Pink Floyd üyelerinin yanlış bildiği başka bir durum var. Ay’ın diğer yüzü karanlık değil, orası da güneş ışığı alıyor. Karanlık taraf denilen kısım diğer kısma göre 25 kilometre daha kalın. Ciddi bir teoriye göre bunun sebebi aslında milyonlarca yıl önce dünyanın iki uydusu olduğu, bunların yakınlıkları nedeniyle birbirlerine çarparak birleşmek zorunda kaldıkları.

Ay’da tarım başladı bile Küresel rekabet uzun süredir dünyanın dışına çıktı, soğuk savaş sürecinde Sovyet Rusya ile ABD arasındaki uzay yarışı iki ülkenin geleceğini de önemli ölçüde değiştirdi. Artık bu rekabetin içerisinde sadece iki ülke yok. Çin’den Brezilya’ya ve hatta Pakistan’a kadar herkes bu işin içerisinde olmak istiyor. Çin özellikle Ay konusunda çok ciddi yatırımlar yapıyor, yatırımlarının karşılığını da alıyor. Çin Ulusal Uzay İdaresi’nin insansız uzay Meteor yağmurları hâlâ yağmaya devam ediyor aracı Chang’e 4, yazıda bahsettiğimiz Ay’ın karanlık yüzüne iniş yapan ilk uzay aracı oldu. Üstelik bu araç yanında pamuk tohumu ekili toprak, maya ve meyve sineği yumurtları taşıyordu. Uzay istasyonlarında daha önce bitki yetiştirilse de Ay’da bugüne kadar hiçbir bitki yetiştirilememişti. Çin resmi haber ajansının duyurusuna göre Ay’a götürülen pamuk tohumlarının filiz verdiği açıklandı. Bu gelecekte Ay’da kurulacak insanlı koloniler için büyük önem arz ediyor çünkü sadece pamuk yetiştirerek bile giysi üretilebilir veya benzer maddelerle yakıt sağlanabilir. Burada kurulabilecek bir depo, 2,5 yıl süren Mars misyonlarının süresini kısaltabilir. Ay’da biyolojik yaşamın kontrası ise ABD tarafından yetmişli yıllarda gerçekleştirilmişti. Apollo 14 göreviyle 1971’de uzaya gönderilen tohumlar 34 defa Ay’ın etrafında dolaştırıldı ve geri getirildi. Ardından bu ağaçlar, ABD, Avrupa Ay yörüngesinden Dünya gezegeni böyle görünüyor (Fotoğraf: nasa.gov)

12 TRT VİZYON TRT VİZYON 13 Aslında meteor yağmurları hâlâ devam ediyor. Dünyaya düşen en son “hatırı sayılır” meteor 1908’de Rusya’ya düştü ve New York boyutundaki bir alanı tahrip etti. Kimsenin yaşamadığı bu bölgede, koyunlarını otlatan bir çoban hayatını kaybetti. ve Güney Amerika’da ekildi. Üzerinden elli sene geçtikten sonra bu tohumların yeşerttiği ağaçların üçte biri kurudu ancak 83 tanesi hâlâ ayakta. Bugün uzay havası Ölümünden sonra Ay yüzeyine külleri serpiştirilen tek insan almış ağaçlar dünyamızda yaşamaya Eugene Shoemaker devam ediyorlar.

Ay’ın şiddet geçmişi Yazılı medyada ya da internette gördüğünüz bütün Ay fotoğraflarında mutlaka dikkatinizi çekmiştir, yüzeyi kırıklarla, çatlaklarla ve kraterlerle doludur. Mesela kraterler arasında en görkemlilerinden olan Kopernikus, 800 milyon yıl önce oluşmuş ve 90 kilometre çapında, devasa duvarlara sahip. Jules Verne’nin bir göze benzettiği kraterin derinliği ise dört kilometre boyunca devam ediyor. Tüm bu kraterlerin oluşma sebebi, bilim insanlarının ay felaketi dediği, Ay’a yoğun şekilde meteorların çarpması. Ay’da neredeyse hiç atmosfer olmaması ve yapısı, mesela saniyede 70 km hızla Ay görevlerinin en başarılı ismi kabul edilen Apollo 17 komutanı Eugene Cernan aracıyla gelen bir kütlenin hiçbir sürtünme engeliyle geziyor (Fotoğraf: nasa.gov) yavaşlamadan Ay yüzeyine tıpkı bir çivi gibi çarparak merkeze kadar inmesi, büyük bir tamamının soyunun tükendiği düşünülüyor. oluşturan “Ay ve Diğer Gök Cisimleri ısı enerjisi yaratarak büyük patlamalara Yapılan hesaplamalara göre 75 metre Dâhil, Uzayın Keşif ve Kullanılmasında sebep oluyor. Kraterlerin böylesine devasa çapındaki bir asteroit 1000 Hiroşima Devletlerin Faaliyetlerini Yöneten İlkeler boyutlarının sırrı bu. gücüne sahip. Çapı iki kilometreyi aşan her anlaşması” ABD ve Rusya arasında şey insanlığın devamını sona erdirebilecek imzalandı. Bugün aralarında Türkiye’nin Meteor yağmurları aslında bugün bile güçte. Endişelenmemiz için sebep çok de olduğu 117 ülke bu anlaşmaya imza devam ediyor. Dünya’ya günde ortalama fazla. atmış durumda. Anlaşmanın temeline göre 40 ton meteor yağıyor ama bunların büyük Ay ve diğer gök cisimlerinin insanoğlunun kısmı çakıl büyüklüğünde ve atmosferde Ay herkese ve hiç kimseye ait ortak mirası olduğu ve Ay yüzeyinde hiçbir kor haline dönüşüyorlar. Dünyaya düşen Soğuk Savaş sırasındaki dünyanın iki mülkiyet iddiasında bulunulamayacağı en son “hatırı sayılır” meteor 1908’de devinin giriştiği uzay rekabeti, bir anlamda hüküm altına alınmış. Yine aynı anlaşmaya Rusya’ya düştü ve New York boyutundaki kimin nereyi ne kadar paylaşacağı göre devletler hem yörüngeye hem bir alanı tahrip etti. Kimsenin yaşamadığı sorununa sıkışıp kalmıştı. İki ülkenin; de dış uzaydaki gök cisimlerine veya bu bölgede, koyunlarını otlatan bir çoban ABD ve Sovyet Rusya’nın gelecek için Ay istasyonlarına; nükleer silah ya da diğer hayatını kaybetti. Bilim insanları felaket üzerinde ciddi planları vardı. Bu planların kitle imha silahları yerleştiremez. Şu anda boyutundaki son meteorun 65 milyon merkezinde ise Ay’daki siyasi manevra Ay yüzeyinde araştırma yapan pek çok ülke yıl önce Meksika’nın Yucatan bölgesine alanları bulunuyordu. Yani Ay’da sınırlar bulunduğunu ve ileride hatta ülkemizin de düştüğünü tespit etti. Şok dalgası olacak mıydı? Ay’ı kim yönetecekti, bu “karmaşaya” katılacağını düşünürsek, neredeyse bütün gezegeni dolaşarak, iklim topraklarına kim sahip olacaktı? Uzun süren anlaşma olsun ya da olmasın gelecekte sistemini değiştirdiği ve yıllarca süren kış tartışmaların sonucunda, 27 Ocak 1967’de çatışmaların yaşanabileceğini öngörmek mevsimi sırasında dinozorların neredeyse uluslararası uzay hukukunun temelini pek de zor değil.

14 TRT VİZYON TRT VİZYON 15 14 TRT VİZYON TRT VİZYON 15 GÜNCEL Umay KARADAĞ / [email protected] Her daim radyo Yaş aldıkça gençleşen sihirli kutu, tıpkı dün olduğu gibi bugün de hayatımızda önemli bir role sahip.

ünya hızla değişiyor, Ahmet Akçakaya; “Teknolojik Değişim ve açılarıyla izleyici çeşitliliğini yansıttı. dönüşüyor. Baş döndüren Dönüşüm Sürecinde Doğal Afetler ve Kriz Radyo, günümüzde dünya nüfusunun bu değişim belki de en Yayıncılığı” başlığıyla bir sunum yaptı. yüzde 95’ine ulaşıyor, dünyadaki evlerin çok teknoloji alanında TRT Genel Müdür Yardımcısı Erkan Durdu ise yüzde 75’i radyo sahibi. Gelişmiş yaşanıyor. Her bir alan kendi ise konuk olduğu “Gündem Hafta Sonu” ülkelerde de radyo kullanımı eskisi kadar mecrasında bu değişime programında hem dünyada ve ülkemizde olmasa da hâlâ yaygın. Türkiye’de ise uyum sağlarken radyo da kendi payına radyoculuk hem de Kurumumuz radyoları radyo serüveni tam 94 yıl önce başladı. Ddüşeni alıyor. Dünyayla hemen hemen hakkında bilgilendirmelerde bulundu. Bugün yerel, bölgesel ve ulusal ölçekte aynı anda başladığımız radyo serüveni, uydu, kablo ve internet altyapısıyla yıllar içinde değişip dönüşerek ve farklı 94 yıllık bir serüven yayın yapan 933 farklı radyo kanalı platformlarda etki gücünü artırarak Radyonun mucidi Guglielmo Marconi ile var. Haber ve müzik başta olmak üzere hayatımızdaki yerini korumaya devam 1800’lerin sonunda başlayan serüvende farklı içeriklerle milyonlarca insana ediyor. radyo; telefon ve telgraftan sonra en ulaşan radyo, toplumların sosyal yaşamı UNESCO tarafından 2011’de alınan önemli haber kaynağı olarak girdi için önemini korumaya devam ediyor. karar ile Birleşmiş Milletler Radyosu’nun hayatımıza, bilginin taşıyıcısı oldu. Şimdi Dinlenme platformlarını zenginleştirerek 1946’daki kuruluş tarihi olan 13 Şubat, çeşitli içeriklerdeki programlarla en geniş ulaşılabilirliğini artıran radyo; akıllı telefon, “Dünya Radyo Günü” ilan edildi. Dünya kitleye en masrafsız şekilde yayın hizmetini tablet, bilgisayar ve televizyon aracılığıyla genelinde her yıl farklı temalarla kutlanan vermeye devam ediyor. Başlangıçta dinleyiciye istediği zaman istediği içeriğe “Dünya Radyo Günü”nün bu yılki teması sadece haberleşme amacıyla kullanılırken ulaşabilme özgürlüğünü sunuyor. ise “Gelişim, Yenilik ve Bağlantı”. zamanla kendini büyütüp zenginleştirerek “Yeni Dünya - Yeni Radyo” başlığı altında eğitim, haber, kültür sanat, ekonomi, müzik Dünyada bir ilk düzenlenen Dünya Radyo Günü Çevrim ve eğlence gibi farklı seçenekteki içerikleri Radyo alanında yapılan yatırımların en içi Semineri’nde Radyo Dairesi Başkanı sunar oldu. Çeşitli program ve bakış büyüğü Küçük Çamlıca’da inşa edilen

16 TRT VİZYON TRT VİZYON 17 Umay KARADAĞ / [email protected]

Dünyanın en yaygın kullanılan kitle iletişim aracı olan radyo, diğer teknolojik araçların devreye girmesiyle bugün kendini mütevazı bir rolde konumlandırsa da yaşanan dijital dönüşümle dinlenme platformlarını çeşitlendirerek gücünü artırdı.

Televizyon ve Radyo Kulesi. 369 metre yüksekliğiyle Avrupa’nın en yüksek kulesi olan Televizyon ve Radyo Kulesi’nde tüm UNESCO Genel Direktörü Audrey Azoulay’den Dünya Radyo Günü mesajı: karasal radyo vericileri tek merkezde “Yeni dünya, yeni radyo” toplandı. Dünyada ilk defa 100 FM radyo Bu yılki teması “Yeni dünya, yeni radyo” olan Dünya Radyo Günü, bugün ve yarın için yayını yüksek kalitede yayın yapmaya radyonun merkezi rolünü teyit etmektedir; çünkü bu evrensel insancıl ortama ve özgürlük başladı. olgusuna her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır. Radyo olmadan, bilgi edinme hakkı ve ifade özgürlüğü ve bunlarla birlikte kültürel çeşitlilik gibi temel özgürlükler zayıflar; çünkü halk Gönlümüzdeki yeri ayrı radyoları sessizlerin sesidir. Radyonun gönlümüzde ayrı bir yeri var; Covid-19 salgını bize radyonun faydasını hatırlatmıştır. Gelişmekte olan ülkelerde yüzde özellikle TRT radyoları ürettiği kaliteli 75’in üzerindeki yaygınlık oranıyla radyo en çok erişilebilir ortam olmaya devam etmektedir. içerikleri, Türkçe’nin doğru kullanımı Bu nedenle, krize yanıt olarak gerçekleştireceğimiz eylemler açısından radyo kilit bir araç ve her kesime hitap ettiği programları olmuştur. ile farklı bir konumda. TRT radyoları Sağlık talimatlarını iletmeyi, güvenilir bilgileri erişilebilir kılmayı ve nefret söylemiyle mücadele etmeyi mümkün kılarak hayat kurtarmaya yardımcı olmuştur. Ayrıca radyo, yalnızca bu tür ‘Türkiye’nin Sesi’ hedefiyle çıktığı yolda yollarla ulaşılabilen nüfuslar için öğrenmenin sürekliliğini de sağlamıştır. Bunun yanında hem ulaştığı kesimleri genişletti, hem de UNESCO, Küresel Eğitim Koalisyonu ile birlikte, radyo dalgaları üzerinden etkili bir öğretim dijital dönüşümlerle haber, müzik ve kültür geliştirmiştir. sanat içerikleri üretmeye devam etti. TRT; 6 Bu nedenle radyo, yenilik kapasitesiyle birlikte dayanıklılığını günlük olarak kanıtlayan önemli ulusal, 5 bölgesel ve 3 farklı dil ve lehçede bir araç olmaya devam etmektedir. yayın yapan radyoları ile radyo kültürünün Görüntünün ön planda olduğu bu yüzyılda, sabah ve akşamlarımıza radyo eşlik etmekte yaygınlaştırılmasına ve zenginleştirilmesine ve anlaşılması için duyulması gereken bir dünyanın düşüncelerini yansıtmaktadır. İnternet katkı vermeyi sürdürüyor. Tüm dünyadaki radyosu, podcast’ler, akıllı telefonlar ve yeni teknolojilerin yaratılmasıyla, radyo gerçekten de Türk vatandaşlarına yönelik yayın yapan ikinci baharını yaşamaktadır. Memleketim FM ve kısa dalga üzerinden

16 TRT VİZYON TRT VİZYON 17 Podcast Podcast teriminin isim babası İngiliz teknoloji uzmanı, yayıncı ve sistem geliştiricisi Ben Hammersley. 2005’te New Oxford American Dictionary tarafından “Yılın Kelimesi” ilan edilen podcast “Dijital Ses Dosyası” anlamına geliyor. Uygulamasının yaygınlaşmasında pandeminin etkisi büyük. Podcast dinlemede artış gösteren ülkelerin başında Türkiye geliyor. Hem dinleyici kitlesi hem içerik üreticisi bakımından potansiyeli güçlü olan bu mecranın kullanımının ve yaygınlığının artarak devam edeceği öngörülüyor.

Gelişmekte olan ülkelerde yüzde 75’in üzerindeki yaygınlık oranıyla radyo en çok erişilebilir ortam olmaya devam ediyor. hergün 37 dilde yayın yapan Türkiye’nin Sesi Radyosu (Voice of ) da milyonlarca kilometre öteye sesimizi ulaştırıyor. TRT; podcaste dönüştürülen içerikleri ve TRT Dinle uygulamasına aktarılan on binlerce saatlik yayınlarıyla dijital dünyadaki gücünü ortaya koyuyor. TRT Radyoları karasal vericiler, internet, uydu ve TRT Dinle mobil uygulaması üzerinden ülkenin her noktasında ve bütün dünyada dinleniyor… Hâlâ evlerimizin bir köşesindeki yerini özenle koruyan, yaşanan değişim ve dönüşüme hızla ayak uyduran radyo; her mecradan ulaşan sesiyle bizi bilgilendirmeye, eğlendirmeye, hüzünlendirmeye ve heyecanlandırmaya devam ediyor. Dinleyicisi ile sosyal medya aracılığıyla etkileşimli iletişime geçerek gücünü artırıyor. Teknolojinin öngörülemeyen hızı radyonun hayatımızdaki rolünü nasıl etkiler bilinmez ama bir biçimde varlığıyla yanımızda durmaya devam edeceğe benziyor.

18 TRT VİZYON TRT VİZYON 19 18 TRT VİZYON TRT VİZYON 19 TRT’DEN Mine Sultan ÜNVER / [email protected]

Kültür ve sanatın kanalı 2 yaşında Güçlü bir marka mirasına sahip olan TRT 2, iki yıl önce Şubat ayında, yepyeni yüzü ve kimliğiyle yeniden merhaba demişti yayın hayatına. Ve TRT 2, zengin program çeşitliliği sayesinde, hedeflediği gibi kültür yayıncılığındaki büyük boşluğu doldurmayı başardı, sanattan ve kültürden nitelikli bir şekilde konuşulan platform oldu.

irden fazla kuşağa TRT Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel barındıran zengin program çeşitliliği, dokunabilmeyi başarmış, Müdürü İbrahim Eren, “Geçmişle gelecek hedeflendiği gibi kültür yayıncılığındaki güçlü bir marka mirasına arasında köprü olacak bir kanal ortaya büyük boşluğu doldurdu. Yeni yüzüyle sahipti TRT 2. Dokuz yılın çıkardık. Biz, bize dair ne varsa tüm birikim TRT 2, iki yıl içinde izleyiciyi adil ve ardından 22 Şubat 2019’da, ve deneyimimizi TRT 2’de sentezledik. doğru bir şekilde yönlendirerek, ülkeden TRT’ye ve çağa yakışır TRT 2, kültür sanatın tek kanalı olacak” beslenen, dünyaya açık bir kanal şekilde yepyeni kimliğiyle yayın hayatına diyordu, öyle de oldu. TRT 2’nin dönüşü olarak milli kültürümüzü hak ettiği ilgiyle Byeniden merhaba dedi. Bir önceki kuşağın kültür dünyasını hareketlendirdi, tarihten buluşturdu. Sanattan ve kültürden nitelikli yüreğine nasıl dokunduysa, yeni kuşaklara edebiyata, müzikten felsefeye, kısacası bir şekilde konuşmanın platformu oldu. aynı güzellikte dokunabilme inancıyla… insana ve hayata dâir bütün renkleri

20 TRT VİZYON Mine Sultan ÜNVER / [email protected] Geriye gidelim TRT 2, Türkiye Radyo Televizyon Kurumu’nun ve aslında Türkiye’nin ikinci kanalı olarak, 6 Ekim 1986 gecesi yayına başlamıştı. İstanbul Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlenen ve naklen yayınlanan törende Genel Müdür Tunca Toskay’ın açılışı yapmasının ardından Başbakan Turgut Özal konuşmuştu. AKM’deki Emel Sayın canlı yayın konseri ise gecenin sürprizi olmuştu. TRT 2, tam anlamıyla kültür sanat kanalı kimliğine sahipti. Attila İlhan sohbetleri, Sezen Cumhur Önal’ın “Müzik Yelpazesi”, Alin Taşçıyan’la Atilla Dorsay’ın film seçimleri, mini diziler, Ressam Bob Ross, Divan Edebiyatını sevdiren İskender Pala, sanat dünyasının gelişmelerini sunan haber bültenleri, birbirinden leziz konserler… TRT 2, zaman içinde ülkemizde kültür sanatın lokomotifi oldu. Fakat 18 Mart 2010 tarihinde ismi ve yayın içeriği değiştirilerek frekansı TRT Haber’e aktarıldı. TRT 2’nin sanat, tarih, felsefe ağırlıklı müthiş yayın akışının insanımıza kazandırdıkları tartışılmazdı. Kanalın misyonu ve doldurduğu boşluk ise yayını sonlandırıldıktan sonra zaman içinde anlaşıldı. Kültür sanat yayıncılığına ihtiyaç olmadığı düşüncesinin yanlışlığı ortadaydı, internet ya da pek çok kültür sanat portalı bu boşluğu dolduramadı. Pek çok yayın kanalı, TRT 2’nin yokluğunu hissedenleri tatmin için yayın üretse de onun eksikliğini gidermek mümkün olmadı. TRT Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İbrahim Eren, TRT’nin ve TRT yayın kanallarının dünya çapında önemli markalar haline geldiği böyle bir dönemde TRT 2’nin gerekliliğine sıklıkla vurgu yapıyordu. 24 saat kültür sanat yayını yapacak ve kaliteden taviz vermeden bu yayını sürdürecek bir televizyon kanalına ihtiyaç vardı. Zira insanımız, sanattan ve kültürden nitelikli bir şekilde konuşmayı gerçekten çok özlemişti. Gerekli çalışmalar titizlikle sürdürüldü, nitelikli yayınlar için altyapı tamamlandı. Birden fazla kuşağa dokunabilmeyi başarmış, güçlü bir marka mirasına sahip olan TRT 2, 22 Şubat 2019’da, TRT’ye ve çağa yakışır şekilde yepyeni kimliğiyle yayın hayatına yeniden merhaba dedi.

çeşitlilik içeren “Geçmişle gelecek arasında zengin müzik programları, köprü olacak bir kanal yetkin tarihçiler ve ortaya çıkardık. Biz, bize akademisyenlerin katıldığı programlar, dair ne varsa tüm birikim düşünce tarihimiz ve deneyimimizi TRT 2’de Kültür ve sanata ayna hakkında sentezledik.” Nitelikli yayınları sayesinde, eski şanına bilgilendirici belgeseller, sinema ve İbrahim Eren TRT Genel Müdürü yakışır şekilde sanatın ve kültürün müzik alanında eğitici ve dünyadaki taşıyıcısı olmayı başaran TRT 2’nin, marka gelişmeleri aktaran bültenler yer alıyor. Berlin ve Viyana Filarmoni orkestralarının değerini kısa süre içinde daha yukarılara özleyenlere hitap ediyor. Öte yandan muhteşem konserlerinden Mozart ve Verdi taşıyan pek çok programı var. TRT 2, kültür sanat yayıncılığıyla konserlerine, gündemi takip eden kültür Ufkumuzu açan, hislerimize dokunan, yetinmeyerek, yayıncılığın ötesine haber programlarından her akşam ekrana düşüncelerimizi çeşitlendiren bu uzanarak, çok daha çeşitli platformlarda getirdiği ödüllü ve prestijli filmlere uzanan programlar arasında; klasik filmler, kültürümüze destek olma hedefinde. edebiyat uyarlamaları, festival filmleri, yayın yelpazesiyle sanatı hissetmeyi

TRT VİZYON 21 TRT 2’den sergi salonu “Galeri 2” Yayıncılığın ötesinde bir kültür sanat platformu olmayı hedefleyen TRT 2, yeniden yayına başlamasının ikinci yılında “Galeri 2” sergi salonunu hayata geçirdi.

TRT 2 Kanal Koordinatörü Selman Yılmaz, TRT Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İbrahim Eren ve sanatçı Süleyman Saim Tekcan

ürkiye’nin kültür sanat kanalı Alcan, TRT 2 Kanal Koordinatörü Selman İbrahim Eren, “TRT 2 kanalımız, yeniden olan TRT 2, haber ve içerik Yılmaz, kanal çalışanları ve sanatçı yayın hayatına geçmesinin ikinci yıl haricinde bir kültür sanat Süleyman Saim Tekcan katıldı. dönümünde sanatseverlerin haberlerini platformu olarak alana Tekcan’ın “Atnağme” sergisinde sanatçının ekrana yansıtmak ve izleyicilerle desteklerde bulunuyor. gravür ve yağlı boya eserlerinin yanı sıra buluşturmakla kalmadı. Özellikle Bunlardan biri, TRT 2’nin bronz heykelleri de yer alıyor. Sanatçının çalışanlarımızın da bulunduğu bir ortamda yeniden yayına başlamasının ikinci yılına yapıtları doğa, Anadolu uygarlıkları ve açtığı sergiyle hem çalışanlarıyla buluştu, Tözel açılan “Galeri 2” sergi salonu oldu. Osmanlı sanatından da izler taşıyor. hem de sergi vesilesiyle izleyicilerimizi Türkiye’nin önde gelen ressam ve Süleyman Saim Tekcan “Galeri 2”nin ressamlarla buluşturdu. Galeri 2’de iki ayda heykeltıraş sanatçısı Süleyman Saim kendi eserleriyle açılmasından duyduğu bir Türkiye’nin önde gelen sanatçılarımızın Tekcan “Galeri 2”nin ilk konuğu olurken, mutluluğu şöyle ifade etti: “Özellikle sanata eserlerini sergileyeceğiz. İlk sergimiz ise sergi salonu iki ayda bir farklı sanatçıların çok değer veren TRT 2 içerisinde böyle Süleyman Saim Tekcan’ın eserleriyle eserlerine ev sahipliği yapacak. bir serginin benimle açılmış olması gurur başladı. Süleyman Saim Tekcan, 60 yıllık verici.” sanat hayatı boyunca birbirinden müthiş İlk sergi: Atnağme eserleri Türkiye’ye kazandırdı. Bu sebeple TRT 2’nin Ayazağa yerleşkesindeki “Galeri TRT 2’nin kültür sanat dünyasına kendisinin eserlerini TRT 2 bünyesinde 2”nin açılış törenine, TRT Yönetim Kurulu bir katkısı daha sergilemekten duyduğumuz memnuniyeti Başkanı ve Genel Müdürü İbrahim Eren, “Galeri 2” açılış töreninde konuşan TRT ifade etmek isterim” açıklamalarında TRT Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü bulundu.

22 TRT VİZYON

TRT’DEN Ela TEKİN / [email protected] Özel Tim ile soluk soluğa Sualtı Taarruz Komandoları’nın eğitimlerinin en özel haftasından esinlenerek hazırlanan “Özel Tim Semender” belgeselinde zorlu anlara tanık olacaksınız. Aksiyon dolu bir belgesel ile geçilmesi zor bir eğitimin süreçleri seyirciyi ekrana bağlayacak.

ualtı Taarruz (SAT), Özel Cehennem haftasına hazır mısın? pozisyonlarına maruz bırakılıyor. Kuvvetler ve Bordo Bereli Sivil sporculara sunulan en güçlü ve zorlu Kilometreler süren koşular, saatler süren eğitimi almış rütbelilerden fiziksel, zihinsel, duygusal eğitim olarak fiziksel eğitimler ve bitmeyen cezalar bu oluşan dört komutan ve SAT kabul edilen bu eğitim, SAT Komandosu eğitimin sadece küçük bir parçası... eğitimcisi Bülent Kuru… eğitimlerinin en zor haftasından ilham Zorlu bir ön eleme etabını alınarak tasarlandı. SAT Komandoları İlk bölüm heyecanı geçerek çok sayıda başvuran arasından arasında “cehennem haftası” olarak TRT Belgesel’de, 27 Şubat Cumartesi Sseçilen, her şeyi göze almış yaklaşık on üç günü, saat 21.30’da ilk bölümüyle ekrana adlandırılan bu özel haftada, sporcular kursiyer… Soluk soluğa bir program… TRT zorlu eğitimleri geçebilmek için gerekli gelecek yapımda; özel yeteneklerine Belgesel ekranında yeni bir yapım daha donanımlara sahip olup olmadıklarını göre seçilmiş on üç sivil sporcu, izleyiciyle buluşuyor. SAT Komandoları’nın kanıtlamaya çalışacak. Belgeselde emekli SAT Komandosu eğitimlerinin en zor eğitim sürecini anlatan “Özel Tim SAT Komandosu Bülent Kuru ve ekip haftasından esinlenerek tasarlanmış bir Semender” belgesel serisi, gerçeğe en arkadaşları, yılların deneyimini kullanarak eğitim simülasyonunu tamamlamak için bir yakın ve toleransın sıfır olduğu askeri sporcuların sınırlarını zorlamaktan geri araya geliyor. Daha önce SAT birliğinde eğitimleri, psikolojik ve fiziksel zorluklarıyla durmuyor. Sporcular altı gün boyunca görevli Bülent Kuru tarafından verilen yansıtıyor. sadece sekiz saat uykuyla, farklı stres eğitimlerde katılımcılar hayatları boyunca

24 TRT VİZYON TRT VİZYON 25 Ela TEKİN / [email protected]

Eğitimler zorlu koşullarda gerçekleşiyor

SAT komandoları arasında “cehennem haftası” olarak adlandırılan bu özel haftada, sporcular zorlu eğitimleri geçebilmek için gerekli donanımlara sahip olup olmadıklarını kanıtlamaya çalışacak. Bülent Kuru ve ekip arkadaşlarının hazırladığı eğitimlerde zorlanan sporcular, kendilerine hazırlanan sürprizlere dayanabilecek mi? hiç yaşamadıkları deneyimleri yaşıyor. Özel hayatlarında birçok başarıya imza atan yarışmacılar, eğitimler sırasında zorlu anlardan geçiyor. Sadece saf kas gücünün yeterli olmadığı “Özel Tim Semender” belgeselinde, sporcular birbirinden zorlu zihinsel durumlarda yüksek performans göstermek zorunda kalıyor. Eğitimlerin henüz ilk bölümünde zorlanan sporcular, kendilerine hazırlanan sürprizlere dayanabilecek mi?

Semender nedir? Belgeselin ikinci bölümde, “Semender Kursiyerler iki tim halinde botları arazide taşıyor nedir?” sorusunun yanıtı aranıyor.

24 TRT VİZYON TRT VİZYON 25 Şimdi eğitim zamanı

Kursiyerler üç saatlik uykunun ardından patlama sesleriyle uyandırılıyor; baskı altında hareket etme ve birlik olma testine tabi tutuluyor. Her biri yatakhanelerden sürünerek ormana gidiyor. Daha sonra göğse kadar su dolu bir çukurun içerisine yerleştirilip üstleri kapatılıyor; baskın kontrol edildikten sonra yatakhanelere gönderiliyor. İçtima öncesi hazırlanmak için on beş dakikaları var kursiyerlerin ama bütün eşyaları dağıtılmış. Verilen sürede hazır olamadıkları için ceza alıyorlar. Ceza: Şınav ve ayak çırpma… İşin içinde su ve psikolojik taciz de var. Kursiyerler iki tim halinde botları arazide taşıyor. Daha sonra karada botla rafting yarışı yapıyor. Yenilen takım ceza çekiyor; bot sırtta şınav. Botları geri üsse taşıyorlar. Burada amaç; birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmek, özgüvenlerini arttırmak, botlarla arkadaşlığı güçlendirmek…

Semender Sertifikası kimin? “Akıncı” belgeselinin yapımcısı tarafından hazırlanan “Özel Tim Semender”in yönetmenliğini Altuğ Gültan ve Burak Aksoy gerçekleştiriyor. Zihinsel dayanıklılık ve seçkin takım becerilerini geliştiren eğitimde, elemeleri geçerek son gününe kadar tamamlayabilen katılımcılar gösterdikleri cesaretin kanıtı olarak sembolik bir törenle “Semender Sertifikası” kazanacak. Seyircisini ekrana bağlayacak belgeselde, azmin zaferine şahit olacaksınız.

26 TRT VİZYON TRT VİZYON 27 26 TRT VİZYON TRT VİZYON 27 TRT’DEN Mine Sultan ÜNVER / [email protected]

Batık denizaltının sırrı Mürettebatı tarafından Türk karasularında batırılan Alman denizaltısının ve Türkiye’de karaya çıkmak zorunda kalan askerlerin sıra dışı hikâyesi “Mavi Tutku” ekibinin hazırladığı “U23 Kurt Kapanı” adlı iki bölümlük belgeselle TRT Haber’de.

kinci Dünya Savaşı’nda müttefiklere kullanılarak nehirlerden geçirilip karadan Mavi Tutku’dan iki bölümlük ağır kayıplar verdiren Alman indirilen altı Alman denizaltısından üçü, belgesel denizaltıları, Atlantik’teki savaşın en mürettebatı tarafından Amiral’in emriyle “Mavi Tutku” ekibi tarafından 27 dakikalık önemli silahlarıydı. Onlar dalgaların batırıldı. Bu denizaltılardan biri olan U23’ün iki bölüm halinde hazırlanan ve “U23 Kurt sakladığı görünmez tehlikeydi. Sonarın enkazı, TRT Haber’in ilgiyle izlenen yapımı Kapanı” adı verilen belgeselin ilk bölümü bulunması ve şifreli haberleşme “Mavi Tutku” adlı sualtı belgesel programı 20 Şubat Cumartesi TRT Haber’de izleyici sistemi enigmanın çözülmesi her şeyi çekimleri esnasında, Türk Deniz Kuvvetleri ile buluştu. Belgeselin ikinci bölüm ise 27 İtersine çevirmiş ve kurt sürüleri denilen Komutanlığı’nın arama ve kurtarma Şubat Cumartesi ekrana gelecek. denizaltıların hâkimiyeti sona ermişti. Bu gemisi TCG Akın tarafından 2019 yılında Fotoğrafların, resmi kayıtların ve denizaltılar dünyanın pek çok noktasında keşfedildi. Şile-Ağva Bağırganlı açıklarında denizaltıların taşınması sırasında takip karanlık sulara gömüldü. Her biri 40 metre derinlikte yapılan keşif, dünya edilen güzergâh haritalarının yer verildiği ardında unutulmaz hikâyeler bıraktı. Bu kamuoyu tarafından da ilgiyle karşılandı. belgeselde, olayı yaşayanların ve görgü hikâyelerin en ilgi çekenlerinden biri ise, U23’ün hikâyesi ve denizaltıyı batırarak hiç tanıklarının anlatımıyla tarihe tanıklık altı Alman denizaltısının Karadeniz’de bilmedikleri, tanımadıkları bir ülkede yani ediliyor. Türkiye kıyılarında yaşadıklarıydı. Bu altı Türkiye’de karaya çıkmak zorunda kalan “Mavi Tutku” programı yapımcı ve denizaltının göreve gidişleri de sonları da mürettebatın yaşadıkları, canlı tanıkların yönetmeni Hakan Aslan, “U23 Kurt sıra dışıydı. anlatımıyla “Mavi Tutku” ekibi tarafından Kapanı” bölümüyle ilgili şöyle söylüyor: Karadeniz’e şaşırtıcı bir yöntem belgeselleştirildi.

28 TRT VİZYON TRT VİZYON 29 Türk karasına çıkan sarışın, mavi gözlü ve kısa pantolonlu Alman askerlerin fark edilmesi uzun sürmedi. Türkiye, I. Dünya Savaşı’nda müttefiki olan Alman askerlerine özenli davrandı, iki yıl boyunca misafir etti. Kızılay’ın aylık maaş bağladığı askerlerin kimi hastanede doktorluk yaptı, kimi ayakkabı üretti, kimi de fabrika ve atölyelerde Batan denizaltıların Türkiye’de karaya çıkan mürettebatı Eylül 1946’da evlerine dönebildi bozulan makineleri tamir etti.

“Çalışmalarımız aslında 2012 yılında Karadeniz’e indirilen Alman denizaltılarının hikâyesini duyduğumuzda başladı. Yeri tespit edilemeyen denizaltı batıklarından biri de U23’tü. Önce denizaltının komutanı Rudolf Arendt’i Almanya’da bulduk ve ziyaret ettik. Bu sıra dışı olayı onun ağzından dinledik. 2019 yılında da batığın keşfi gerçekleşti. Çalışma, yıllar alan, binlerce doküman ve belgenin incelendiği, yüzlerce kişinin emek verdiği bir çalışma oldu. Şimdi artık bu yolculuğu izleme zamanı.” Sapanca’dan Konya’ya gönderilen Alman denizaltı mürettebatına Türk komutanlar yolluk olarak kendi iaşeleriyle karşıladıkları subay sigaraları ve üzümler vermişlerdi Hitler’in Karadeniz planı İkinci Dünya Savaşı’nın olanca hızıyla İkinci Dünya Savaşı’nda tarafsız olan planı uygulamaya karar verdi. Kuzey devam ettiği günlerde, Avrupa’yı yangın Türkiye’nin elindeydi. Türkiye, Montrö Denizi’nden Karadeniz’e denizaltılar yerine çeviren Adolf Hitler, gözünü Sözleşmesi gereğince Karadeniz’e tek karadan taşınacaktı. Donanma üssü doğuya, o zamanki adıyla Sovyet Sosyalist ulaşım yolu olan Çanakkale ve İstanbul Kiel’den Müttefik Romanya’nın Köstence Cumhuriyetler Birliği’ne çevirmişti. boğazlarını askeri gemilere kapatmıştı. limanına kadar olan rota, Avrupa’daki 22 Haziran 1941’de 3 milyon Alman askeri Sessiz ve derinden ilerleyen denizaltıların nehirleri kullanılarak toplam 3 bin 500 taarruza geçti. Bu cephede hedef, zengin gizli geçişlerini engellemek için de su altına kilometrelik bir mesafe demekti. doğal kaynaklar, özellikle de petroldü. manyetik hatlar döşemişti. Alman hükümeti, Altı denizaltı parça parça taşındı Barbarossa olarak adlandırılan bu Türkiye’den önce boğazları denizaltı Almanlar bu sıra dışı yolculuk için, harekatta Hitler, sadece kara birliklerinin geçişine açmasını istedi. Türkiye’nin cevabı donanmanın en küçük ve en hafif hücumuyla Rusları dize getireceğine olumsuz oldu. Almanlar bu kez kendi denizaltılarından olan Tip 2’leri seçti. Bu inandırılmıştı. Almanlar hızlı bir manevrayla yapımları olan Türk denizaltıları Atılay, özel görev için önce Tip 2 B sınıfı altı Karadeniz kıyılarını işgal etmiş, Taupse’ye Saldıray ve Yıldıray’ı satın almak istedi. denizaltıya karar verildi. U-9, 18, 19, 20, kadar ilerlemişti. Ama Karadeniz’de kıyıları Savaşın dışında kalmaya kararlı Türk 23 ve 24 denizaltıların taşınabilmesi için kontrol altına alacak ve ikmal yollarını hükümeti, tarafsızlığına gölge düşürecek mühendislik bilgisi gerektiren karmaşık bir koruyabilecek Alman deniz kuvveti yoktu. bu isteği de geri çevirdi. dizi işlem gerekiyordu. Gemilerin boyutları küçük olsa da tek parça taşınmaları Savaşta tarafsız olan Türkiye, 3 bin 500 kilometrelik mesafe mümkün değildi. Bu yüzden Almanlar ilk boğazları kullandırmadı Almanlar için seçenekler azalıyordu. iş olarak denizaltıları parçalara ayırmaya Karadeniz’e giriş kapalıydı ve geçiş bileti Çaresiz kalan Almanlar, çılgınca bir karar verdi. Sökülen parçalar römorkörlerin

28 TRT VİZYON TRT VİZYON 29 İkinci Dünya Savaşı’nda tarafsız kalan Türkiye’nin boğazlarından geçemeyen Almanlar, Ruslara karşı kullanacakları denizaltıları Karadeniz’e karadan çıkardı. Bu denizaltılardan olan ve 75 yıldır kayıp U23’ün batığını 2019 yılında TCG AKIN ve “Mavi Tutku” ekibi bulmuştu. Donanma komutanlığına yükselen Büyük Amiral Karl Dönitz, başka çaresi kalmadığını anlamıştı. Denizaltı komutanlarına batırma ve Türkiye’de karaya çıkma emri gönderdi. Emre göre askerler Anadolu topraklarında güneye inecekler ve Ege’deki Alman gemileriyle irtibat kuracaklardı. Üç denizaltı 9 Eylül 1944’de Türk kıyılarına yakın bir noktada buluştu. Komutanlar, denizaltılarını batıracakları noktaları tespit etti. U19 Karadeniz Ereğli, U20 Sakarya Karasu açıklarında batırıldı. Rudolf Arendt’in U23 için seçtiği nokta ise Ağva açıklarıydı.

Karaya çıkanlar çok geçmeden yakalandı Alman denizciler için asıl zorluk bundan sonra başlayacaktı. Denizciler, hiç bilmedikleri bir ülkede karaya çıkmışlardı. Gruplara ayrılan sarışın, mavi gözlü ve çekeceği özel olarak hazırlanmış dubalara kuvvetlerin karada yok oluşu başlamış, kısa pantolonlu askerlerin fark edilmesi yerleştirildi. savaş çoktan kaybedilmişti. 1944 yazında uzun sürmedi. Karaya çıktıklarının ertesi 1942 baharında ilk grup üç denizaltının Romanya savaşta saf değiştirdi. Sovyet günü yakalandılar. parçaları, Elbe ve Tuna nehirleri ordusu, denizaltıların tek üssü olan Türkiye, Birinci Dünya Savaşı’nda müttefiki kullanılarak taşındı. İki nehir arasında kalan Köstence’ye girdi ve altı denizaltıdan olan Alman askerlerine ihtimam gösterdi. 300 kilometrelik mesafede ise denizaltılar üçünü, U9,18 ve 24’ü kullanılamaz hale Almanlar, önce Beyşehir, ardından karadan ilerletildi. Altı Alman denizaltısının getirdi. Isparta’daki özel kampta iki yıl boyunca Romanya’nın Köstence limanına taşınması Üç denizaltı, U19, 20 ve 23 ise limansız ve misafir edildiler. Beyşehir’de sekiz ay kalan 11 ay içinde gerçekleşti. desteksiz kalmıştı. Karadeniz’de kapana ve Kızılay’ın aylık maaş bağladığı askerler, Tekrar monte edilen denizaltılar, Ekim sıkışan denizaltılardan U23’ün Komutanı günlük yaşama da katkıda bulunuyorlardı. 1942’de Karadeniz’in tehlikelerle dolu Rudolf Arendt, bu durumlarını çuvala Kimi hastanede doktorluk yapıyor, kimi azgın sularına açıldı. Alman denizaltıları, 1 koyulmuş kedilere benzetiyordu. ayakkabı üretiyor, kimi de fabrika ve buçuk yıl boyunca 56 operasyon düzenledi atölyelerde bozulan makineleri tamir ve toplam 45 bin 426 tonluk 26 gemi Denizaltıları batırma emri ediyordu. batırdı. Almanlar, denizaltıların Sovyetlerin eline Dünyayı kan gölüne çeviren savaş, geçmemesi için tekrar Türk hükümetiyle Eylül 1945’te bitti. Alman denizaltıcılar, Üç denizaltı Karadeniz’de sıkıştı temasa geçti. Bu kez denizaltılarını, Türkiye’de enterne edilen diğer askerlerle Denizaltıların başarıları, Rusların personelin iadesi karşılığında teslim etmek birlikte Temmuz 1946’da trenle İzmir’e, Karadeniz’deki üstünlüğünü bitirse de istiyorlardı. Tarafsızlık konusunda hassas ardından gemiyle İtalya’ya gönderildi. bu, geç kalmış bir başarı oldu. Alman olan Türkiye’nin cevabı yine olumsuz oldu. Barış anlaşması gereği Amerikalılara

30 TRT VİZYON Türkler bize asaletle davrandılar Rudolf Arendt U23 denizaltısının komutanı “Köye girdiğimizde meydandaki büyük ağacın altına bir halı serip üzerine sandalye koyarak beni oturttular. Köyün en yaşlısı geldi ve el kol hareketleriyle ilk ifademi almaya çalıştı. Sözlükten öğrendiğim kadarıyla Alman olduğumu söyledim ama inanmadılar. Benim de askerlerimin de rütbesi üzerimizde yoktu. Bunu ben yasaklamıştım. Eşyalarımın arasında üst teğmen apoletlerimi görünce ikna oldular O anda atmosfer birden değişti ve arkadaş canlısı oldular. Ramazan ayıydı ama bana su ve daha önce hiç görmediğim incir denilen meyveden getirdiler…” Komutan Rudolf Arent’in Türkiye’de yaşadıklarının ayrıntılı hikâyesi, kendi anlatımıyla “Kurt Kapanı” belgeselinin ikinci bölümünde.

Mavi Tutku”, kendi denizaltısı U23’ü batırmak zorunda kalan Komutan Rudolf Arendt ve Alman askerleri karaya çıktıklarında onları gören Türklerle buluşup görüştü Su altı araştırmacısı Selçuk Kolay ve “Mavi Tutku”nun yönetmeni Hakan Aslan teslim edilen askerler, Almanya’nın Münih Kuvvetleri’nin arama kurtarma gemisi U20’nin ardından U23’ün bulunması, kenti yakınlarındaki Dachau esir kampında TCG Kurtaran tarafından 1994 yılında İkinci Dünya Savaşı’nın en sıra dışı sorgulandıktan sonra Eylül 1946’da evlerine bulunmuştu. Araştırmacı Selçuk Kolay hikâyelerinden birinin gündeme gelmesini döndü. tarafından da geminin kimliği tespit edilmişti. sağlamış oldu.

İlk denizaltı 1994’te bulundu İkinci denizaltı 2019’da bulundu U19 keşfedilmeyi bekliyor Bu hikâyenin sessiz tanıkları denizaltılar, U23 Karadeniz’e ulaşan son denizaltıydı. Türkiye kıyılarında yatan 3 denizaltıdan biri Zonguldak Ereğli, Sakarya Karasu ve Göreve başladığı Haziran 1943’ten olan U19 ise Zonguldak Ereğli açıklarında Kocaeli Bağırganlı açıklarında bilinmeyen batırıldığı Eylül 1944’e kadar geçen 15 aylık bir yerde keşfedilmeyi bekliyor. “Mavi noktalarda yatıyordu. Bu sessizliği ilk sürede 7 gemi batırmıştı. Sivastopol, Batum Tutku” ekibi ise denizlerimizin derinlerinde bozan U20 denizaltısı olacaktı. Denizaltı ve Novorosisk bölgelerinde devriye görevleri kaybolup giden nice batığı bulmak ve savaşın sessiz tanığı U20, Sakarya’nın yapmıştı. TCG Akın, iki yıl önceki bu keşifle hikâyesini gün yüzüne çıkarmak için yeni Karasu ilçesinin iki mil açığında Türk Deniz dünya tarihine önemli bir not düşmüş oldu. çalışmalara başladı bile.

TRT VİZYON 31 SÖYLEŞİ Yeliz KARAKÜTÜK / [email protected] Alkışsız tiyatronun sanal perdeleri

TRT’nin ilk televizyon yayınını bir tiyatro oyunu ile yapmasının üzerinden geçen 53 yılın ardından, pandemi ile hayatımıza giren “online tiyatro” kavramı üzerine başarılı oyuncular Elvin Beşikçioğlu ve Mehmet Atay ile geleceğin tiyatrosunu konuştuk.

“Cehennem” oyunundan bir sahne. Yazar: Jennifer Haley, Yönetmen: Elvin Beşikçioğlu, Fotoğraftaki Oyuncular: Talha Sezer, Selin Tekman

on bir yılda Kovid-19 ile kanal bulduğu online koşullarda “ben düşüncesinde. Beşikçioğlu, bir tiyatro birlikte hayatımızın her buradayım” demeye devam etti. oyununu online canlandırmanın zorluğunu; alanında tanıştığımız farklı Ne tesadüftür ki, televizyon yayıncılığındaki “Bir kere karşınızda bir boşluk var, seyirci kavramlardan birisi de yıl dönümünü kutladığımız TRT’nin, yerine kameraları görüyor ve yönetmenin “online tiyatro” oldu. Yaklaşık 6 Şubat 1968’de ilk televizyon yayını “kestik” sözlerini duyuyorsunuz. Tiyatroyu 2 bin 6 yüz yıllık tiyatro İbrahim Şinasi’nin yazdığı tiyatro oyunu tiyatro yapan, seyirciden aldığınız o büyük tarihinde bir ilk olan “online tiyatro” kavramı Şair Evlenmesi’nin canlı yayımlanması enerji ve içine beraber düşüp çıktığınız Stiyatrocuların pandemi koşullarındaki ile başlamıştı. Bugünden baktığımızda; duygu alışverişi yok. Yalnızsınız, tiyatroda bir var olma çabası olarak görülebilir. yayıncılığın tarihini yazan TRT’nin ilk bile... Herkes kendi yalnızlığında bir bütün. Prof. Dr. Özdemir Nutku tiyatro için; “Bir televizyon yayını ile birlikte, ilk online Birbirinizden başka alışveriş yapabildiğimiz arada topluca yaşayan insanların tek tek tiyatro yayınını da yaptığını söyleyebiliriz. kimse yok. Kameraların yakalayıp değil, yine topluca katıldıkları bir anlatım Pandemi sürecinde dijital sahneleriyle hapsedebileceği minimallikte duygusu ve aracıdır” derken, yüzyılın büyük salgını ile repertuvarlarını ekrana taşıyan Tatbikat ritmi bozmadan ve bunun bir dizi veya film yalnızlaşan insanların online ve tek başına Sahnesi Kurucu Ortağı Elvin Beşikçioğlu değil, bir tiyatro eseri olduğunu ve buranın dahi olsa, tiyatronun büyülü dünyasına ve Çankaya Sahnesi Kurucusu Mehmet da bir sahne olduğunu unutmadan ama kapılıp bir anlık kendi gerçekliğinden Atay ile online tiyatro deneyimleri üzerine o incelikte oynamak gerekiyor” sözleri ile kopma ihtiyacıyla, yeni bir kavram ile konuştuk. ifade ediyor. karşılaşacağımızı düşünemezdi. Binlerce yıllık geçmişinde pek çok salgın dışında “Tiyatroyu tiyatro yapan tüm o Tatbikat Sahnesi olarak, online sayısız savaş ve krizi atlatıp, güçlenerek dokunuşlardan uzağız” mecralarda oyunlarınızı sahnelemeye hayat bulmuş bir sanat olarak tiyatro, Tatbikat Sahnesi’nin kurucu ortağı ve devam ediyorsunuz, öncelikle “online 21. yüzyılın teknoloji odaklı karantina başarılı oyuncusu Elvin Beşikçioğlu, tiyatro”yu nasıl tanımlarsınız? günlerinde de, tam olarak kendi doğasında seyircisiz bir ekrana oynama deneyimi için Her şeyden önce online tiyatro, tiyatronun olmasa da, topluma hizmet edecek bir “çok farklı bir konsantrasyon” gerektiği gerçeklik hissiyle oynuyor. Mesela tiyatro

32 TRT VİZYON TRT VİZYON 33 Alkışsız tiyatronun sanal perdeleri

“Cehennem” oyunundan bir sahne. Yazar: Jennifer Haley, Yönetmen: Elvin Beşikçioğlu, Fotoğraftaki Oyuncular: Ünsal Coşar, Selin Tekman

“Nina / İçi Doldurulmuş Martıların “Cehennem” oyunundan bir sahne. Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi Hassasiyeti” oyunundan bir sahne. Yazar: Yazar: Jennifer Haley, Yönetmen: Elvin Başkanı Ali Taha Koç’un uyarıları dikkate değer Matei Visniec, Yönetmen: Erdal Beşikçioğlu, Beşikçioğlu, Fotoğraftaki Oyuncular: Fotoğraftaki Oyuncu: Elvin Beşikçioğlu Ünsal Coşar, Beyza Nur Metin “Bu virüs bize şunu anlattı seyircinin de gelmesiyle dakikaların getiriyor. Mesela geçen yıl mart ortası gibi sayılışı, o heyecan, beraber nefes alıp pandemi ile birlikte “Fahrenheit 451”in ki, bu bir başlangıç ve dünya verirken oyunun enerjisine, duygusuna yazışmalarına başladık ancak iznin bu tür pandemi vakalarıyla ortak olma ve o birliktelik hissi elbette gelmesi neredeyse yaz sonunu buldu. yok. Tiyatroyu tiyatro yapan tüm o Bunun dışında büyük bir prodüksiyonla uğraşmaya devam edecek. dokunuşlardan uzağız. Ama bu da başka çalışıyoruz. En az 3 - 4 kamera, şaryo, Biz de bir şekilde bununla bir heyecan. Seyirci yine size kendi jimmy jip, gibi teknik aksesuarlar bize yaşamayı öğreneceğiz. seçimiyle geliyor. Belki gün içinde sosyal eşlik ediyor. Çekim ekibi ise yönetmen, medyadan yazıyor, heyecanını paylaşıyor. görüntü yönetmeni, kameramanlar, Elbette tiyatro şekillerimiz Sahnede, en az 5 metre uzaktan izlediği sesçi derken neredeyse oyuncular hariç de değişecek ama adı oyunun ekrandan farklı anlarına şahit 20 kişiye ulaşan bir kadroyu buluyor. oluyor. Kamera açıları ile büyük bir emeğin tiyatro olmayacak, olamaz Oyunun online yönetmeni ve görüntü içinde olduğunu görünce oyuna başka yönetmeni önce oyunu seyrediyor ve da. Çünkü tiyatro sanatı bir açılardan bakma zevkini yaşıyor. oyunun ne anlattığını, öne çıkması gereken hususlarını konuşup değerlendiriyorlar. nefestir.” Bir oyunu, online olarak seyirciye Elvin Beşikçioğlu Sonra yapılan planlamaya göre çekim sunana kadar nasıl bir çalışma başlıyor. Çekim süresi 2 ila 4 gün arasında sürecinden geçiyorsunuz? farklılık gösteriyor. Oyunun kadrosuna, kantininin çayını, kahvesini demleyip İlk önce eserin online gösterim hakkını sahnelerin değişkenliğine ve zorluğuna seyircisini ağırlamak için heyecanla almanız gerekiyor. Bu bazen uzun bir göre bu süre değişiyor. Biz genellikle iki bekleme kısmı, oyuncunun kulis hazırlığı, bekleme ve yazışma sürecini yanında

32 TRT VİZYON TRT VİZYON 33 “Nina / İçi Doldurulmuş Martıların “Gidion’un Düğümü” oyunundan bir sahne. Hassasiyeti” oyunundan bir sahne. Yazar: Yazar: Johnna Adams, Yönetmen: Erdal Matei Visniec, Yönetmen: Erdal Beşikçioğlu, Beşikçioğlu, Fotoğraftaki Oyuncu: Elvin Elvin BEŞİKÇİOĞLU - Tatbikat Sahnesi Fotoğraftaki Oyuncu: Elvin Beşikçioğlu Beşikçioğlu Kurucu Ortağı ve Oyuncu gün içine sığdırmaya gayret etsek de repertuvarımıza son alınan “Bir Deli’nin bir başlangıç ve dünya bu tür pandemi “Fahrenheit 451”i üç günde çekebildik. Hatıra Defteri”nin rakamları dâhil değil. vakalarıyla uğraşmaya devam edecek. “Nina” ve “Bir Delinin Hatıra Defteri”ni Onu da eklediğimizde sayı artacaktır. Biz de bir şekilde bununla yaşamayı ise iki günde tamamladık. Sonrasında öğreneceğiz. Elbette tiyatro şekillerimiz ise montaj aşaması başlıyor. Ardından Online tiyatro kavramı, pandemi de değişecek ama adı tiyatro olmayacak, miksaj ve son izlemelerin nihayetinde sonrasında tiyatro sahnelerine ilgiyi olamaz da. Çünkü tiyatro sanatı bir yayına hazır hale geliyor. Seyirciye arttıracak mıdır? nefestir. Tiyatro nefes ile yapılır. Yaşam da ulaşabilecek izleme linkinin elde edilmesi Umalım ki her şey iyileştiğinde katkısı bir nefese bağlı. Hepimiz bir nefesin peşine için ise oyunu anlaşmalı bilet satış çok olsun. İnsanoğlu yaşadıklarını hemen düştük, onu kaybetmemeye çalışıyor, virüs firmasına gönderiyoruz. Süreci bu şekilde unutmaya meyilli o yüzden kesin bir şey ile saklambaç oynuyoruz. Biz bu nefesi tamamlıyoruz. söyleyemiyorum. Ama şu bir gerçek ki, kaybettiğimiz anda tiyatronun içi boşalır. bu platformlarla en azından tiyatrolar Dolayısıyla tiyatrolar bir şekilde yaşamaya Sahnede, salon kapasitesine göre kendilerini ve işlerini unutturmadı. Sahneler devam edecek, ama online mı devam 200 - 300 izleyiciye oynarken online ve oyunlar kendilerini yenilediler, yeni edecek bilmiyoruz. Yaşayarak göreceğimiz ile bu sayının birkaç katına çıktığını yollar keşfettiler ve üretmeye devam ettiler. bir süreç olacak. Bizler de diğer düşünülebiliriz. Online sahneleme ile ne Bunu yaparken de pek çok yeni izleyiciye tiyatrolarımız gibi elimizden geldiğince kadar izleyiciye ulaştığınıza dair veriler ulaştılar. Bizi zaten bilen ve takip edenden kendi varlığımızı birçok alanda sürdürmeye var mı elinizde? ziyade, ileride bu yeni buluştuğumuz devam edeceğiz. Var, elbette. Online sahneleme ile tek seyirci kitlesi bir şeylerin yeni başlangıcı bilet ile aynı aileden birkaç kişinin oyunu olabilir diye düşünüyorum. Tıpkı bu virüsün Çankaya Sahnesi, perdelerini izlediğini düşünürsek bu sayının, salon 1 kişi aracılığı ile 20 - 50 kişiye yayılması dijital olarak açtı kapasitemize göre çok çok üzerine çıktığını gibi online oyunlar da 1 kişi aracılığı ile 20 Ankara’nın en yeni sahnelerinden biri söyleyebiliriz. Pandeminin en iyi kısmı - 50 kişiyi tiyatro koltuklarına taşır inşallah. olarak 2019’un sonunda açılan Çankaya da her yerden her şekilde ulaşılabilirlik Sahnesi’nin kurucusu Mehmet Atay imkânı oldu. Bizi seyretmek isteyip de Online tiyatronun geleceğin tiyatro TRT’nin hem yüzü hem de sesi ile çok seyredemeyen veya oyun tarihini kaçıran yapma şekillerine etki edeceğini yakından tanıdığı usta bir isim. Ankara’nın çok işlek bir lokasyonunda tarihi Çankaya ya da Türkiye’nin farklı şehirlerinde olup düşünüyor musunuz? Sineması’nı restore edip adeta hayata İstanbul ve Ankara’ya gelemeyen hatta Kesinlikle etkileneceğiz, elbette tiyatro döndürerek tiyatromuza kazandıran farklı ülkelerden pek çok izleyicimiz oldu. online platformlara kayacaktır ama adı Atay, pandemi ile birlikte oyunları seyirci Şu ana kadar oynanan oyunlarımız ile tiyatro mu olur o zaman, bilemiyorum. ile yüz yüze buluşturamadan perdelerin 20 bin izleyiciye ulaştık. Buna online Çünkü bu virüs bize şunu anlattı ki, bu kapanmak zorunda kaldığına dikkat

34 TRT VİZYON TRT VİZYON 35 çekiyor. Süreç içinde dijital alt yapısını kuran Çankaya Sahnesi, online oyunlar konusunda zengin bir repertuvara sahip. Online olsa dahi rolünü aynı heyecanla oynadığını belirten Atay, “Ama bazı oyunlarda daha fazla hissetmek istediğimiz seyirci gözü ve nefesi olmayınca çok önemli bir yanımız eksik kalıyor. Çok tarif edilesi anlatılası bir şey değil bu. Sahne üzerinde, karanlıkta spotların önünde kendimizi nasıl hiç olmadığımız mekânlarda hayal ediyorsak, seyirciyi de hayal etmeye çalışıyoruz” diye ekliyor.

Çankaya Sahnesi’nin kuruluşuna karar “Cahide Sonku Müzikali” oyunundan bir sahne Yazar: Gökhan Erarslan, vermenize uzanan hikâyeyi kısaca Yönetmen: Esat Tanrıverdi, paylaşır mısınız? Oyuncu: Esin Ercan 1980 yılında konservatuvardan mezun olup bir devlet tiyatrosu oyuncusu olarak sahneye çıkışımla, bir okul olarak eğitimimi alanda devam ettirmek adına TRT’de seslendirme ve oyunculuk yapmam aynı tarihlere rastlar. TRT bünyesinde yoğun olarak birçok filmi seslendirmek ve dizilerde oyuncu olarak görev almak benim oyunculukla birlikte birçok alanda da gelişmemi ve tanınmamı sağladı. Devlet Tiyatrolarından 2006 yılında ayrıldıktan sonra birkaç yıllık Ankara Sanat Tiyatrosu (AST) deneyimi dışında sahneye çıkmamıştım. 2018 yılında Devlet Tiyatrolarından arkadaşlarımla özel bir tiyatro kurduk. Ardından bize ait bir sahne fikri oluşmaya başladı kafamızda. Küçük ve butik bir sahne oluşturmak için bir mekân arıyorduk. Ama bir tesadüf eseri, artık kullanılmayan atıl tutulan, bizim neslimiz için nostaljik bir anlamı olan Çankaya Sineması çıktı karşımıza. Uzun “Sokrates’in Son Gecesi” oyunundan bir sahne bir düşünme, kılı kırk yarma sürecinden Yazar: Stefan Tsanev, Yönetmen: Mehmet Atay, Oyuncular: Mehmet Atay, Oktay Dal, Hülya Dizmen sonra gözümüzü kararttık ve kapısındaki kiralık ilanını indirdik. Ama pandemi ile birlikte önümüzde çok zor günlerin bizi beklediğinden habersizdik.

Sahneyi açmanızdan çok kısa bir süre sonra pandemi ve ardından ise online tiyatro kavramı hayatımıza girdi. Online tiyatroyu siz nasıl tanımlarsınız? Açıkçası online tiyatro, pandemi sürecinin yarattığı ne yazık ki sevimsiz bir konu. Bu sürecin başında yaşanan belirsizlikler, bilgi eksiklikleri, neredeyse bir yıl kapalı kalan tiyatrolar için “Bir şey yapmalı ama ne?” sorusunu sormamıza neden oldu. Medya dünyasına açık geçmişimiz “Sokrates’in Son Gecesi” oyunundan bir sahne ile birlikte İstanbul’da o sıralarda birkaç Yazar: Stefan Tsanev, Yönetmen: Mehmet Atay, deneme yapılıyor olması bizi de harekete Oyuncular: Mehmet Atay, Oktay Dal, Hülya Dizmen geçirdi. Daha önce arşivimiz için çektiğimiz

34 TRT VİZYON TRT VİZYON 35 “Ödül” oyunundan bir sahne Yazar: Carole Frechette, Mehmet ATAY - Çankaya Yönetmen: Sinan Pekinton, Sahnesi Kurucusu, Oyuncu ve Oyuncular: Serkan Melikoğlu, Ayşin Tabiloğlu Seslendirme Sanatçısı “Yaşadığımız bu pandemi yılı bizi en kötü senaryoya hazırlıklı olmaya itti. Hep söylüyorlar ya “artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak” diye. Bence tiyatro gibi izleyici kitlesi de eskisi gibi olmayacak. Her şeye rağmen sahne olarak biz, online seyirlerden beklediğimizden “Ted Bundy” oyunundan bir sahne Yazar: Kosta Kortidis, daha iyi sonuç aldık.” Yönetmen: Sinan Pekinton, Oyuncular: Serkan Melikoğlu, Esat Tanrıverdi Mehmet Atay

oyunları bir platform oluşturarak seyirciyle Tabii bizlerin de buna hazırlıklı olmamız Online gösterimlerden seçilen buluşturmaya başladık. için şartların oluşması gerekir. oyunlar: Online tiyatro repertuvarınız ve 7 Mart 2021, 20.00 / 23.00, Moliere “Pandemi sonrasında tiyatro seyircisinin salonlarımızı seyircilerin biletlere nasıl ulaşabileceği Efendi / Moda Sahnesi hakkında da kısaca bilgi verir misiniz? 9 Mart 2021, 21.00, Esinti, Dof Tiyatro dolduracağından ümitliyiz” Öncelikle bir önceki sezonda oynadığımız 12 Mart 2021, 20.30, Fahrenheith 451 / Seyirciden nasıl tepkiler alıyorsunuz, ve oynayamadığımız oyunları online Tatbikat Sahnesi bu süreç izleyici profilinde ve repertuvarımıza aldık. Pandemi koşulları ile 12 Mart 2021, 21.00, Şeyh Bedrettin beklentilerinde değişime yol açacak mı? Destanı / Çankaya Sahnesi Seyirciden aldığımız geri dönüşler çok iyi birlikte benim talebelerimin bir teşebbüsü 13 Mart 2021, 21.00, Bütün Çılgınlar ama bu olumlu dönüşler zor durumda olan olan “Kulis Sanat” ile iş birliğine gittik ve Sever Beni / Moda Sahnesi tiyatro ve sanat dünyasına destek olmak iki tiyatronun repertuvarını aynı platformda 14 Mart 2021, 21.00, Daha İyi isteyen seyirci profili sanki. Bunu ölçüp yayınlama kararı aldık. Bunlar: “Sokrates’in Günlerimiz Olmuştu / Oyun Atölyesi değerlendirmek çok zor. Ama yaşadığımız Son Gecesi”, “Eller Yukarı Lütfen”, “Ödül” 20 Mart 2021, 18.00, Bir Delinin Hatıra bu pandemi yılı bizi en kötü senaryoya “Ted Bundy” “Cahide Sonku Müzikali” Defteri / Tatbikat Sahnesi hazırlıklı olmaya itti. Hep söylüyorlar ya adlı yetişkin oyunları ve “Mavi Olmak 21 Mart 2021, 21.15, Yalnızlar İçin Çok “artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak” İsteyen Sıpa”, “Jelilop’un Şeker Dünyası” Özel / Das Das diye. Bence tiyatro gibi izleyici kitlesi de adlı çocuk oyunları. Ayrıca 27 Mart 26 Mart 2021, 21.00, Westend / Batının eskisi gibi olmayacak. Her şeye rağmen Dünya Tiyatro Günü, “Beyaz Geceler”, Sonu / Das Das sahne olarak biz, online seyirlerden “Bir Yaz dönümü Gecesi Rüyası” adlı 27 Mart 2021, 21.15, Beyaz Geceler, beklediğimizden daha iyi sonuç aldık. oyunlarımız prömiyerlerini online olarak Çankaya Sahnesi Pandemi sonrasında tiyatro seyircisinin gerçekleştirilecek. Seyircilerimiz biletlerini; 27 Mart 2021, 21.00, Yeni Bir Şarkı, salonlarımızı dolduracağından ümitliyiz. www.cankayasahne.com adresinden temin Moda Sahnesi edebilir.

36 TRT VİZYON

TRT’DEN Zeynep ÖYMEZ / zeynep.oymeztrt.net.tr Hep var olacaksın Eren! TRT’nin ortak yapımcısı olduğu “Kesişme: İyi ki varsın Eren” filmi ile şehit Eren Bülbül ve şehit Jandarma Astsubay Başçavuş Ferhat Gedik ölümsüzleştiriliyor.

üçücük bedenine kocaman sağlamak için gündelik işlerde çalışıyordu. bir yürek sığdırmıştı Şehit olmadan önce sosyal medya Eren Bülbül. Henüz 15 hesabından yaptığı “Biri de çıkıp yaşındaydı ama cesurdu, demiyor ki Eren iyi ki varsın” paylaşımı vatanına âşıktı. 11 Ağustos ve odun taşırken çekilen fotoğrafı 2017 günü Trabzon’un yaralı yüreklerimizi dağladı. Sosyal Maçka ilçesinde, PKK’lı teröristlerin medya mecralarında “İyi ki varsın Eren” Ksaklandığı sığınağı güvenlik güçlerine paylaşımları çığ gibi büyüdü. O günden bu gösterirken hainlerin saldırısına uğradı. yana her 1 Ocak günü “İyi ki varsın Eren” Jandarma Astsubay Başçavuş Ferhat diyerek tüm Türkiye onu kalbinde yaşatıyor. Gedik, Eren’e siper olmuştu. 41 kurşun yarası alan kahraman Ferhat Gedik Duygulandıran görüntüler oracıkta şehit oldu. Ağır yaralanan “Özü sözü insan” ilkesiyle yayınlarını Eren ise, kaldırıldığı Karadeniz Teknik sürdüren TRT, Eren’in ölümsüzleştirilmesi Üniversitesi (KTÜ) Farabi Hastanesinde için kolları sıvadı. Güzel haber 1 Ocak yapılan tüm müdahalelere rağmen 2021 tarihinde TRT Yönetim Kurulu kurtarılamadı. Acı haber tüm Türkiye’nin Başkanı ve Genel Müdürü İbrahim kalbini kor gibi yaktı. Eren’den geldi. Genel Müdür’ün Twitter hesabından yaptığı “Eren Bülbül’ün dolu mektupla duygu seline kapıldık Zorluklarla dolu bir hayat doğum günü bugün. Yaşasaydı 19 yaşında hep beraber. Filmi hasretle beklemeye 1 Ocak 2002 günü doğumuyla Ayşe ve olacaktı. 15 yaşında şehit oldu. Eren başladık. Hasan Bülbül çiftini sevindirmişti Eren. Bülbül’ün hayatını anlattığımız sinema Küçük yaşta yetim kalmıştı. Annesi ve 12 filmimizin çekimlerine başladık. Her an Çok deneyimli bir ekip çalışıyor kardeşiyle Köprüyanı Mahallesi’ndeki tek iyilikle anılacaksın... #iyikivarsınEren” TRT ve “Ayla”, “Müslüm”, “Cep Herkülü: katlı evde yaşamını sürdürüyor, eğitimine paylaşımı ile birlikte yayımlanan filmden ilk Naim Süleymanoğlu” gibi gişe rekortmeni Maçka Anadolu İmam Hatip Lisesinde karelerle gözyaşlarımıza engel olamadık. biyografik filmlere imza atan Mustafa devam ediyordu. Futbol ve Trabzonspor Şehit Jandarma Astsubay Başçavuş Uslu tarafından hazırlanan “Kesişme: sevdalısıydı. Zor şartlarda büyüyen Bülbül, Ferhat Gedik’in eşi Cemile Gedik’in İyi ki Varsın Eren” sinema filminin bulduğu her fırsatta ailesinin geçimine katkı Japonya’ya, Bayan Yoko’ya yazdığı duygu yönetmen koltuğunda Özer Feyzioğlu

38 TRT VİZYON TRT VİZYON 39 Zeynep ÖYMEZ / zeynep.oymeztrt.net.tr

oturuyor. Feyzioğlu 2019 senesinde “Cep Herkülü: Naim Süleymanoğlu” filminin yönetmenliğini ve Barış Pirhasan ile birlikte senaristliğini üstlenmişti. “Kesişme: İyi ki Varsın Eren” filminin senaryosu ise Özer Feyzioğlu ile pek çok başarılı işe imza atan Mert Dikmen tarafından kaleme alındı. Filmin müzikleri ise, müzikseverlerin gönlünde ayrıcalıklı bir yere sahip olan Fahir Atakoğlu tarafından hazırlanıyor.

Kahramanların gerçek öyküsü Filmde, 15 yaşındaki Eren Bülbül ve onunla yine aynı olayda birlikte şehit edilen Astsubay Ferhat Gedik’in gerçek öyküleri çapraz kurgu ile birleştirilerek anlatılacak. Eren’in ve Eren’le yolu kesişen şehit kahraman astsubay Ferhat Gedik’in hikâyeleri, 13 çocuklu bir ailenin zor Zorlu kış şartlarına rağmen çekimler son koşullarda hem okula gidip hem de ailesine sürat devam ediyor yardım eden bir çocuğu olarak büyüyen bir kahramanın kendi saf ve duru dünyasının, Eren’i kim canlandıracak? “Kesişme: İyi ki Varsın yaşam koşullarının zorluğunun, gençlik Son olarak çok merak edilen soruya cevap Eren” sinema filminin verelim. Filmde hangi oyuncular rol alacak? hayallerinin yansıtılmasına dikkat edilecek. Jandarma Astsubay Başçavuş Ferhat yönetmenliğini Özer Kış çekimleri halen devam eden filmin Gedik’i başarılı oyuncu İsmail Hacıoğlu Feyzioğlu yapıyor. Filminin Nisan ayında başlayacak olan diğer canlandıracak. Eren’in Babası Hasan çekimleri için hazırlık devam ediyor. Bülbül rolünde Emir Çiçek’i, annesi senaryosunu Özer Feyzioğlu Çekimler, Eren’in köyü başta olmak üzere, Ayşe Bülbül rolünde ise Mutlunur Lafçı ile Mert Dikmen kaleme Trabzon, Giresun, Gümüşhane, Antalya, Ferhat’ı izleyeceğiz. Eren’in kardeşlerini İstanbul illerinde gerçekleşecek. Filmin ise birbirinden yetenekli küçük oyuncular aldı. Filmin müzikleri ise Ekim 2021’de beyaz perdeyle buluşması canlandıracak. Peki, Eren Bülbül’e kim mi Fahir Atakoğlu tarafından öngörülüyor. hayat verecek? İşte bu şimdilik bir sır!.. hazırlanıyor.

Sevilen oyuncu İsmail Hacıoğlu, Şehit Jandarma Astsubay Başçavuş Ferhat Gedik’e can verecek

38 TRT VİZYON TRT VİZYON 39 KAPAK Öztürk Miraç SARAL - Özlem Karadayı DOĞAN / [email protected] İzleyicimizle 1’iz

TRT 1 ailesinin bir araya geldiği tanıtım gecesinde kanalın değişen yüzü anlatıldı, yeni ekran görselleri görücüye çıktı. Gecede TRT’nin vizyonunu ve yayıncılık anlayışını izleyiciyle paylaşan Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdür İbrahim Eren, “Sade, net ve içeriği ön plana çıkaran görseller hazırladık. TRT’yi bir dünya markası haline getiriyoruz” dedi.

40 TRT VİZYON TRT VİZYON 41 urulduğu günden bu yana zirveye taşıyan TRT, herkesin kendinden Kıraç; Benim Adım Melek’ten Kutsi, Nehir ismine yakışır şekilde bir şeyler bulabileceği, etki oluşturan, fark Erdoğan; Tozkoparan İskender’den Çağan Türkiye’nin bir numaralı yaratan, insanı her şeyin önüne koyan, Efe Ak, Yusuf Gökhan Atalay, Tuana Naz kanalı oldu her daim TRT 1. uluslararası çapta bir yayıncılık anlayışıyla Tiryaki; Seksenler’den Şoray Uzun, Hacı Siyah beyaz ekrandan dijital büyümeye ve yenilenmeye devam ediyor; Ali Konuk, Onur Dilber; Acemi Anneler’den yayıncılığa uzanan yolda bir aynı heyecanla, aynı değişmez ruhla… Melis Yıldırım, Yağmur Öztürk, Merve köprü görevi üstlendi. Yarım asrı aşkın Üçer, Begüm Topçu; Türkan Hanım’ın Kyayıncılık serüveninde TRT’nin “amiral 53 yılın ardından Konağı’ndan Arzu Yanardağ; Fazlası Zarar gemisi” sıfatını gururla taşıdı. Ülkemizin ilk Bugün ilk televizyon yayının üzerinden tam program sunucusu Ezgi Sertel; Gündem televizyon kanalı olmasının dışında sayısız 53 yıl geçti. Bu gururu özel bir programla Ötesi ve 3’te 3 program sunucusu Pelin ilke imza attı. Bizimle büyüdü, bizi bize taçlandıran TRT, amiral gemisi TRT 1’in Çift ile Hayatın Ritmi program sunucusu Dr. anlattı. yenilenen yüzünü ve değişen ekran Halit Yerebakan gibi TRT’nin sevilen ekran TRT, ilk televizyon yayını gerçekleştirdiği görsellerini izleyiciye tanıttı. TRT Yönetim yüzleri kanalın değişim heyecanına ortak 31 Ocak 1968’den bu yana, Türkiye’nin Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İbrahim oldu. Yaklaşık bir saat süren programda ilk ve tek kamu yayıncısı olarak insanı Eren’in katılımı ve ünlü oyuncu Engin geçmişteki hatıralardan, bugünün kıymetli kılan içerikleriyle her zaman Altan Düzyatan’ın sunumu ile gerçekleşen yapımlarına ve gelecekteki projelere kadar izleyicisinin gönlünde özel bir yere sahip. programda, TRT 1’in çok ses getiren ve pek çok şey konuşuldu. “Seven de, sevilen de sensin. Var olan da, reyting rekorları kıran yapımlarındaki var olacak olan da sensin. Sen hayatın sevilen ekran yüzleri de yer aldı. Kamu yayıncısı sorumluluğu ta kendisisin. Biz seninle varız.” derken Uyanış: Büyük Selçuklu’dan Buğra Öylesine zengin bir kültüre sahibiz ki onları odağında hep insan oldu çünkü. Ve insana Gülsoy, Ekin Koç, Hatice Şendil; Masumlar anlatmak da yaşatmak da önemli bir görev dair umutları bir tutma gayesiyle adım attığı Apartmanı’ndan Ezgi Mola, Birkan Sokullu; TRT için. Bugün 17 televizyon, 16 radyo bu yolda dün olduğu gibi bugün de, yarına Payitaht Abdülhamid dizisinden Bülent kanalı ve çok sayıda dijital platformu ile bu dair planlarında da tek ilkesi var: Özü sözü İnal, Bahadır Yenişehirlioğlu; Gönül görevi layığıyla yerine getirmeye çalışıyor insan. Dağı’ndan Berk Atan, Gülsüm Ali İlhan; TRT. Geçmişinden aldığı kuvvetli bağları, İnsan ve değer odaklı yayınlarını bu ilkeyle Tövbeler Olsun’dan Erkan Can, Güven

40 TRT VİZYON TRT VİZYON 41 TRT Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İbrahim Eren, TRT’deki değişim ve dönüşüm sürecini anlattı Yayıncılıkta 53 yılı geride zorluklarla mücadele ederken bir yandan “İngilizce haber kanalımız TRT World’ün da yeni normallere alışmaya çalışıyoruz. diğer İngilizce haber kanallarından bırakan TRT’nin, insana dair Böyle bir dönemde bir kamu yayıncısı ayrışması gerekiyordu. Kendi değerlerimizi umutları bir tutma gayesiyle olarak TRT’ye önemli sorumluluklar merkeze alan farklı bir yayın yapmak düşüyor. Arı Stüdyosu’ndaki sohbet elbette zorundaydık. İnsanı ve vicdanı merkeze adım attığı bu yolda dün koronavirüs süreciyle başladı. TRT’nin alan bir yayıncılık anlayışı benimsedik.” olduğu gibi bugün de, yarına görev ve sorumluluklarına dikkat çeken İşe alım süreçlerinde pek çok muhabir ve dair planlarında da tek ilkesi TRT Genel Müdürü İbrahim Eren, sürecin kameramanın mülakatına girdiğini belirten başlarında hayata geçirilen “Ev Hayat Eren, başvuru yapan adaylara özel bir soru var: Özü sözü insan. “Seven Dolu” projesinden ve milyonlarca öğrenciye sorduğunu dile getirdi: “Bir afet veya savaş de, sevilen de sensin. Var ulaşan EBA TV yayınlarından bahsederken bölgesindesiniz, hikâyesini yaptığınız olan da, var olacak olan ekrandan görünmeyen ancak önem arz kişinin zarar göreceği bir durumla eden başka bir konuya da değindi. TRT karşılaştınız. Onu nasıl çekersiniz?” da sensin. Sen hayatın çalışanlarının salgın sürecindeki sağlık Mülakatlarda çok farklı cevaplar aldığını ta kendisisin. Biz seninle durumlarının desteklendiğini ve takip söyleyen Eren, aslında TRT olarak tek bir edildiğini belirterek, bu süreçte emeğini varız.” derken odağında hep cevabı duymak istediklerine dikkat çekti: ortaya koyan bütün çalışma arkadaşlarına “Biz kamerayı bırakmalarını ve yardım teşekkür etti. insan var bu yüzden. etmelerini istiyoruz. Biz yayıncılığı değil, Öncelikli hedefler bir hayat felsefesini tüm çalışanlarımızla bugünün dinamik, güçlü, modern yayıncılık paylaşmak istiyoruz.” TRT’deki değişim ve dönüşüm bir anda anlayışıyla birleştiriyor. Bu dönüşüm Genel olarak TRT’nin bütün işlerinde başlamadı elbette. Bugün yurt dışında sürecinin en önemli aktörlerinden birisi de kalitatif ve kantitatif yani nicel ve nesnel da büyük ilgi gören TRT’nin değişim ve TRT Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel araştırmalarda bulunulduğunu, saha dönüşümü yıllar öncesine dayanıyor. Müdürü İbrahim Eren. Elbette geceye dair çalışmaları yapıldığını söyleyen İbrahim TRT ailesine katılımının 7,5 yıl önce ipuçları ve en önemli açıklamalar Genel gerçekleştiğini söyleyen İbrahim Eren, Eren, bu analizlerle toplumumuza özgüven Müdür Eren’den geldi. göreve başladığı dönemde çalışma sağlayacak projeler gerçekleştirmeleri Tüm dünya olarak olağanüstü bir arkadaşlarıyla iki büyük hedefi öncelediğini gerektiği sonucuna vardıklarını ifade etti. dönemden geçiyoruz. Hayatımızı tamamen söyledi: İngilizce haber kanalı ve tarihi Bunun için de yedi kıtaya hükmetmiş değiştiren bu zorlu süreçte bir yandan diziler. bir imparatorluğa temel atanlardan

42 TRT VİZYON olan Ertuğrul Gazi’den daha iyi bir isim olmadığını söyleyen Eren, gerek Diriliş: Ertuğrul projesinin hazırlık aşamasında, gerek TRT World kurulurken koltuk üstünde uyukladıkları zamanları, uykusuz geçen mesaileri, sabahladıkları geceleri esprili şekilde anarak, bunların artık vazgeçemediği alışkanlıklar haline dönüştüğünü belirtti. Çanakkale Seddülbahir, Yedi Güzel Adam, çarpıcı bir Osmanlı polisiyesi gibi TRT 1’in diğer önemli işlerinin de hep bu vizyonla gerçekleştiğini vurguladı. Kurumdaki dönüşümün kolay olmadığının, küçük ama etkili adımlar atılarak gerçekleştiğinin altını çizen TRT Genel Müdürü İbrahim Eren, ülkemizin de konjonktür olarak çok zor zamanlar geçirdiği öyle bir dönemde iyi projelerin üretebilmesi, bunun kalıcı hâle getirilmesi ve kendinden sonraki süreçte de devam Gecede TRT’nin gelecek projelerine dair ipuçları verildi edebilmesi için organizasyon açısından “İki tane stratejimiz var. değişiklikler yapılması gerekliliğini anlattı: “Vizyonumuz uluslararası etki” “TRT’nin yapısını daha çevik, daha hızlı ve Uluslararası etkiyi merkeze aldıklarını, Birincisi içeriklerimizin doğru karar alabileceği, bilgi üzerine kurulu bunun için de strateji geliştirdiklerini ifade hâle dönüştürmeye çalıştık. Herkesin niteliğini artırmak, ikincisi eden Eren, “İki tane stratejimiz var. Birincisi sevgilisi olan TRT 2 kanalını yeniden de bunların yayılması için içeriklerimizin niteliğini artırmak, ikincisi hayata geçirdik. TRT Belgesel’i yeniden de bunların yayılması için dünyada doğru dünyada doğru mecralara yapılandırdık, TRT Okul kanalını TRT EBA mecralara ulaşmak. TRT Haber gibi TRT kanalına dönüştürdük. TRT Almanca ve ulaşmak. Yurt dışına Belgesel, TRT Müzik, TRT Spor ve TRT Rusçayı dijital olarak hayata geçirdik, TRT gittiğimizde TRT’nin Çocuk kanallarımız da kendi alanlarında Balkan kanalını da bu sene açıyoruz.” en çok izlenen kanallar arasında yer alıyor. imajının gerçekten çok TRT, yeni Nuri Bilge Ceylan’lar Yurt dışına gittiğimizde TRT’nin imajının büyük ve değerli olduğunu yetiştiriyor gerçekten çok büyük ve değerli olduğunu fark ediyoruz” açıklamalarında bulundu. fark ediyoruz.” Türkiye’nin ve dünyanın en büyük TRT Genel Müdürü yayıncıları arasında yer alabilir ama Sade ve anlaşılır ekran görselleri İbrahim Eren TRT aslında televizyon, radyo ve dijital “Hayallerimiz, umutlarımız, sevinçlerimiz, yayınlardan çok daha fazlası. Kurum hüzünlerimiz bir. Biz birlikte varız. bu dönüşüm sürecinde organize ettiği Yenilenen kimliğimizle yine bir aradayız”… buluşmalarla da fark yaratıyor. Her zaman “Özü sözü insan” Değişimi işte bu sözlerle anlatıyor TRT World Forum’un İstanbul’un İbrahim Eren, gecenin sonunda da “Özü TRT. “Özü sözü insan” filminin devamı simge işlerinden birine dönüşmeye sözü insan” düsturunu kendi sözleriyle bir niteliğinde, “sevensevilen1” vurgusuyla başladığını ifade eden Genel Müdür kez daha hatırlattı: “TRT olarak umudun, özel olarak hazırlanan filmin ardından Eren, “Devlet başkanları, siyasetçiler ve inancın, insanlığın ve iyiliğin dünyada sesi herkesin merakla beklediği TRT 1’in politika yapıcılarının yanı sıra düşünce olmaya çalışıyoruz. Bunun için tarihimizden yenilenen taptaze ekran görselleri kuruluşlarının değerli isimleri TRT ve bizi biz yapan kültür mirasımızdan görücüye çıktı. Logo ve ekran görsellerinin World Forum’a katılıyor. Dünyada takip esinlenen projelerle hem düne hem TRT’nin yayımcılık anlayışının bir edilen bir organizasyon haline geldi. bugünlere ve tabii ki yarınlara; kendine yansıması olduğuna dikkat çeken TRT Yine İstanbul’da düzenlediğimiz 12 özgü bir anlatı biçimiyle projeler üretiyoruz. Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdür Punto TRT Senaryo Günleri var. Burada Bu projelerle de dünyayı daha iyi bir yer İbrahim Eren, “Biz kendimizi izleyicimizle amacımız yeni Nuri Bilge Ceylan’lar haline getirebileceğimize inanıyoruz. bir görüyoruz. Bu yüzden de sade, net, yetiştirebilmek. Bu projelerin kısa zamanda Yaptığımız her işin özünde insan var, içeriği ön plana çıkaran, anlaşılır, elegant sonuçlarını gördük. Desteklediğimiz filmler sözümüz de hep insana dair olacak. TRT bir grafik tarzıyla izleyicimizin karşısına festivallerden çok iyi geri dönüşler alıyor” denince akla ‘Özü sözü insan’ gelmesini çıkacağız” yorumunda bulundu. diye konuştu. istiyoruz.”

TRT VİZYON 43 Biz 1 aileyiz TRT 1 Tanıtım Gecesine geçmişteki hatıralardan bugünün ve geleceğin projelerine çok şey sığdı. Geceye setlerinden bağlanan TRT’nin sevilen isimleri, hem programa renk kattı hem de kanalın değişim heyecanına ortak oldu.

TRT, bir kamu yayıncısı olarak ülkemize motivasyon sağlamak olduğunu söyledi. karakterini canlandıran Ekin Koç, aksiyon dair, bizden olan ve güzeli anlatan ne varsa Uyanış: Büyük Selçuklu dizisinin oyuncuları yoğunluğunu beklendiğinden fazla ekranlarına taşıma görevini ifa ediyor. Bu Buğra Gülsoy, Ekin Koç ve Hatice Şendil bulduğunu ve adrenalin seviyesi yüksek yüzden TRT’de Neşet Ertaş’ın türkülerini de TRT’nin çekim platolarından bu anlamlı bir iş yaptıklarını söylerken; Nizamülmülk de duyarsınız, Sultan Melikşah’ın geceye katıldı. Özellikle Youtube gibi gibi büyük bir devlet insanını canlandıran öyküsünü de öğrenirsiniz. Bozkırın hem platformlarda izlenme rekorları kıran Mehmet Özgür ise tarihin tekerrürden güldüren hem de hüzünlendiren hikâyesi savaş sahnesi gündeme geldi programda. ibaret olduğunu ifade etti ve dünyaya Gönül Dağı’nın oyuncuları Berk Atan, Çekim platosunda gerçekleşen bağlantıda, hükmetmiş bu toprakların yeniden aynı Gülsim Ali, Cihat Süvarioğlu ve Semih Melikşah karakterini canlandıran Buğra şeyi başaracağına inandığını vurguladı. Ertürk, Neşet Ertaş’tan “Kaşların Karasına” Gülsoy, aylar öncesinden planlanan türküsüyle selamladı gecede izleyicileri. savaş sahnesinin çekimlerinin on gün Çocukların yanında Taner karakterini canlandıran Berk Atan, sürdüğünü, fazlasıyla emek verdiklerini ve Ülkemizin en çok seyredilen çocuk kanalı amaçlarının aslında imkânları sınırlı gerçeğe yakın bir iş çıkarmaya çalıştıklarını olan TRT Çocuk yapımları artık hepimizin ama hayalleri sınırsız olan gençlerimize anlattı. Gözü pekliğiyle sevilen Sencer malumu. Kahramanlarıyla sadece beyaz

44 TRT VİZYON TRT VİZYON 45 camda değil, sinema perdesinde de büyük Gündüz kuşağında da iddialı TRT’nin sevilen isimlerinden Doç. Dr. ilgi görüyor. Rafadan Tayfa Göbeklitepe 3,5 TRT 1 yalnız dizilerle değil, gündüz Halit Yerebakan, koronavirüs sürecinde milyon seyirciye ulaşarak büyük bir rekor kuşağındaki programlarıyla da evlerimizi sağlık çalışanlarımızın önemine değindi: kırdı. Çocuklar, kendisine bir tek renklendiriyor. Doç. Dr. Halit Yerebakan’ın “TRT zaten daima umudu aşılayan TRT Çocuk kanalında yer bulmuyor sunduğu “Dr. Yerebakan ile Hayatın Ritmi” programlar yapmıştır. Biz de Hayatın Ritmi elbette. TRT 1’deki Tozkoparan İskender ve Ezgi Sertel’in sunduğu “Fazlası Zarar” programında mümkün olduğunca umudu dizisiyle de çocuk olmanın maceralarına aşılıyoruz.” dalıyor, çocuk olmanın heyecanını da gündüz kuşağının eğlenceli ve öğretici yaşıyoruz. Dizinin oyuncuları geceye konuk yapımları arasında yer alıyor. Türkiye’nin alışveriş alışkanlıklarının değiştirilmesini Annelikte acemilik hiç bitmez olurken, Asya karakterini canlandıran Aile yapısının korunması ve güçlenmesi, amaç edinen programın sunucusu Ezgi Tuana Naz Tiryaki, büyüklerle oynamanın TRT’nin en önemli sorumlulukları arasında Sertel’e “Masumlar Apartmanı’na gitseydi keyifli olduğunu, hepsinden hem oyunculuk yer alıyor. Ekranda daima aile kurumuna dair neleri değiştirirdi?” sorusu soruldu. hem hayata dair pek çok tecrübe edindiğini yayınlara öncelik veriyor. Anneleri anlatan aktardı. Sertel’den “Önce içeriden destek almam dizi Acemi Anneler de buna bir örnek. Dizinin Tövbeler Olsun’un başrol oyuncuları da gerek” cevabını alan Engin Altan Düzyatan, anneleri Melis Yıldırım, Yağmur Öztürk, Horanta Konağı’ndan canlı yayına misafir bu sefer Masumlar Apartmanı’nın başarılı Merve Üçer, Begüm Topçu da tanıtım oldular. Güven Kıraç’ın rolü ve şivesi ile oyuncusu Birkan Sokullu’dan yardım gecesinde yer aldılar. Özel hayatında ve başladı kısa ama keyifli sohbet. Erkan istedi. Cevap ise espriliydi: “Ezgi Hanım siz dizide de bir anne olan Begüm Topçu’ya Can süreç nedeniyle birbirlerini ancak kamyonu alıp gelin, gerisini biz hallederiz.” ekran karşısında gördüklerini söyleyerek göre, programın ismi oldukça doğru bir seçim Dr. Yerebakan ile Hayatın Ritmi programı olmuş. “Kulis güzel olursa her şey güzel olur” diye içinden geçmekte olduğumuz zor konuştu. İpek Tuzcuoğlu ise böylesine zor TRT’de bu sene değişik formatlar da süreçte vatandaşlarımıza umut vermek görüyoruz. Türkan Hanım’ın Konağı bir süreçte komedi yaparak, ellerinden aynı zamanda gerçekleri de anlatmak geldiğince vatandaşlarımıza iyi vakit alıştığımız program formatıyla, bildiğimiz gayesini taşıyor. Programın sunucusu, geçirtmeye çalıştıklarını dile getirdi. dramayı tek bir potada eriten özel bir

44 TRT VİZYON TRT VİZYON 45 yapım. Gecede kameralar Türkan Hanım’ın konağına da döndü. Türkan Hanım rolündeki Yeni projeler yolda Ayşen İnci, Rabia’ya can veren Arzu TRT her dönemi anlatan, içinde her rengi barındıran yayınlar kadar diğer Yanardağ ve Ömer rolüyle renk katan usta projeleriyle de fark yaratıyor. Genel Müdür İbrahim Eren, yeni projelere dair oyuncu Mürşit Ağa Bağ, konağın kapısında güzel haberleri de paylaştı izleyicilerle. TRT 1 seyircilerini karşıladı. Ayşen İnci, TRT 1 Tanıtım Gecesinde, kurumun yakın zamandaki projelerinden de bahsedildi. Üretilen programda Anadolu mutfağının unutulmuş ya içerikleri sürdürülebilir kılmak için uluslararası film plato projesini başlattıklarını söyleyen da unutulmaya yüz tutmuş lezzetlerini ekrana TRT Genel Müdürü İbrahim Eren, İstanbul Çekmeköy’deki platoda Diriliş: Büyük Selçuklu taşıyoruz derken, Düzyatan’ı sarma yemesi dizisinin çekimlerine devam ettiğini belirtti. “Barbaros Kardeşlerin setini de Çekmeköy’e için uygun olduğu bir gün konağa davet etti. kuruyoruz. Konya’da kurmakta olduğumuz sette ise Hz. Mevlana’nın hayatını çektiğimiz TRT’nin diğer bir özel formatı ise bilgi bir dizimizi yapacağız. Konya’nın şöyle bir özelliği var. İsterseniz Kuzey Afrika oluyor, yarışmalarını o dışarından görünen sert, isterseniz Ortadoğu oluyor, isterseniz Anadolu’dan bir kasaba oluyor. Bu setler sadece zorlayıcı atmosferinden çıkartıp beraber TRT için değil bütün Türkiye yayıncılığı için büyük kazanım olacak.” öğrenme deneyimine dönüştüren 3’te Gecede yeni projelere dair ipuçları sadece “beyaz ekranla” sınırlı kalmadı. İbrahim 3. Programın sunucusu Pelin Çift, TRT Eren’in çocuklar ve gençler için de güzel haberleri vardı: “Oyun konusunda ülkemizi seyircisinin değerlerine sahip çıktığını, TRT 1 sürprizler bekliyor. Alp adında bir konsol oyunu hazırlıyoruz. Ayrıca bu yıl içerisinde izleyicisinin ise kanalın kendisine benzediğini çıkarabileceğimiz hem PC’de hem mobilde oynanabilecek oyunlar da gelecek. Bu alanda düşündüğünü ifade ederek ikisinin de ortak kendimizi geliştiriyoruz.” duygusunun “Özü sözü insan” olduğunu TRT İzle ve TRT Dinle’ye de değinen İbrahim Eren, 1927’den kayıtlar bulunan görkemli vurguladı. TRT arşivinin tamamının elden geçerek düzenlendiğini, editöryal çalışma bittikçe bu platformlara ekleneceğinin bilgisini de paylaştı. 2021’de hayata geçecek diğer bir proje ise TRT 1’de her dönem var 30 yaş altı gençlerden oluşan bir ekip tarafından üretilen içeriklerin yer alacağı bir Youtube kanalı. Her zaman söylediğimiz gibi TRT, geçmişten günümüze bir köprü. 11. yüzyılı anlatan

46 TRT VİZYON TRT VİZYON 47 11. yüzyılı anlatan taşıyoruz” diye anlattı duygularını. Payitaht Abdülhamid oyuncuları Bülent Uyanış: Büyük Selçuklu, İnal ve Bahadır Yenişehirlioğlu da tanım 19. yüzyıla ışık tutan gecesindeydi. Engin Altan Düzyatan’ın Payitaht: Abdülhamid, Abdülhamid Han’ı başarıyla canlandıran Bülent İnal’a sorusu şu oldu: Eğer 80’lerde geçen Seksenler oynadığınız karakterlerin bir özelliğine sahip ve bugünü yansıtan olmak isteseydiniz bu ne olurdu? Abdülhamid Han’ın mücadeleci ruhunu örnek aldığını Uyanış: Büyük Selçuklu, 19. yüzyılı anlatan Masumlar Apartmanı... belirten ve bu topraklar için mücadele Payitaht: Abdülhamid, yakın dönemi Her biri kendi döneminin azmimizin asla düşmemesi gerektiğine anlatan Masumlar Apartmanı ve Gönül hikâyesiyle aynı ekranda inandığını söyleyen Bülent İnal, kişisel olarak Dağı, 80’leri anlatan Seksenler dizileri bir da Sultan Abdülhamid’in marangozluk arada TRT 1 ekranında hayat buluyor. hayat buluyor. yeteneğine sahip olmayı istediğini söyledi. Seksenler dizisinin oyuncuları Şoray Uzun, Tahsin Paşa rolünü başarıyla canlandıran Hacı Ali Konuk ve Onur Dilber’e de söz bir dizi bu. Dokuz sezondur devam etmesi Bahadır Yenişehirlioğlu ise, TRT’nin yara sırası geldi tanıtım gecesinde. Dizinin sebebiyle en uzun süren diziler arasında açan değil yara saran özelliğiyle fark tiryakilerinin Ahmet karakteriyle tanıdığı yer alıyor. Çocuklarımıza, torunlarımıza yarattığını ifade etti. Şoray Uzun, “Başrolünde TRT’nin olduğu anlatabileceğimiz bir gururu omuzlarımızda

46 TRT VİZYON TRT VİZYON 47 TRT’DEN Özlem KARADAYI DOĞAN / [email protected] Söz sende! “Gelecek Senin Olsun!” sloganıyla bu yıl 7. kez düzenlenecek TRT Geleceğin İletişimcileri Yarışması için başvurular başladı.

nsana dair umutları bir tutma gayesiyle TRT, radyo ve televizyon alanında pek söyleyebilirim” diye özetliyor yarışmanın yaptığı her işin odağına insanı koyan çok gelişmenin öncülüğünü üstlenmeye amacını ve gençlere kazandıracaklarını. TRT, “Özü sözü insan” felsefesiyle devam ediyor. Bu anlamda gençlerin yayınlarını zirveye taşırken; sinema, iletişim dünyasına katkı sağlayacak Bu yıl gençleri yeni kategoriler belgesel, eğitim, çocuk ve gençlik enerjilerini çok önemsiyor. Geleceğin bekliyor gibi pek çok alanda gerçekleştirdiği İletişimcileri Yarışması’nın, TRT’nin sahip Sahip olduğumuz engin kültürü anlatmak birbirinden önemli ve dikkat çeken projeyle olduğu yayıncılık deneyimini gençlerle da yaşatmak da önemli bir görev TRT için. İde fark yaratıyor. Bu projelerden biri de paylaşarak, nitelikli eserler ve özgün Bu açıdan yarışmanın TRT’nin kamu Türkiye’de yayıncılığın okulu olan TRT’nin, içerikler üretmelerini teşvik etmeyi hizmeti yayıncılığı sorumluluğuyla, yarım gençleri iletişim alanında desteklemek hedeflediğini söyleyen Pınar Kandemir, asrı aşkın birikimi ve değerlerini iletişim amacıyla gerçekleştirdiği “Geleceğin “Yarışma, geleceğin iletişimcileri olan sektöründe kariyer hedefi olan öğrencilerle İletişimcileri Yarışması”. Bu yıl yedinci gençlerimizin ortaya koydukları özgün paylaşma şiarıyla oluşturulduğunu ifade kez düzenlenecek yarışma için başvurular düşünceyi ödüllendirerek, eğitim faaliyetleri eden Kandemir, TRT’nin “Özü Sözü İnsan” başladı. Gençlerin salgın koşullarında da kapsamında yaptıkları çalışmalara destek felsefesiyle gerçekleştirdiği bu projenin, hız kesmeden üretmeye devam etmelerinin oluyor. Gençleri profesyonel medya ülkemizin kültür varlığına katkıda bulunma teşvik edileceği yarışmaya son başvuru çalışanları ile aynı platformda buluşturuyor. anlayışı taşıdığının altını çiziyor: “Bu proje tarihi 30 Haziran 2021 olarak belirlendi. Aynı zamanda hazırladıkları çalışmaları iletişimci olmayı hedefleyen gençlerin TRT Eğitim ve Araştırma Dairesi profesyonel isimlerin değerlendirmesine özgün, etik ve evrensel çalışmalarını Başkanı Pınar Kandemir, yarışmayla sunuyor. Geleceğin İletişimcileri değerlendirip, profesyonel bir geri bildirim ilgili sorularımızı cevaplarken bu yıla ait Yarışması’nın, geleceğine yön vermek sağlamayı hedefliyor.” yenilikler konusunda da bilgi verdi. isteyen gençlere hayallerini gerçekleştirme Bu yıl daha önceki yıllardan farklı olarak Ülkemizin her daim gözü kulağı olan yolunda önemli bir fırsat olduğunu

48 TRT VİZYON Pandemi şartlarında sanal gerçeklik teknolojisi Geçtiğimiz yıl dereceye giren öğrencilere ödülleri koronavirüs salgını nedeniyle sosyal mesafe kuralları da düşünülerek seyircisiz stüdyoda, gerekli tüm önlemler alınarak verildi. Hem söyleşi programları hem de ödül töreninin yer aldığı sahne sanal gerçeklik teknolojisi ile üç boyutlu bir stüdyoda, yeşil ekranda, programa özel tasarlandı. yarışmaya yeni kategoriler eklendi. “Radyo Yayıncılığı”, “Televizyon Yayıncılığı”, “Haber Yayıncılığı” ve “Dijital Yayıncılık” olmak üzere 4 ana kategoride yapılan Geleceğin İletişimcileri Yarışması’nda bu yıl “Dijital Video İçerik Formatı” ve “Podcast” başlıklarında yeni alt kategoriler olacak. Bu değişikliğin ve çeşitliliğin en önemli sebebi içinde bulunduğumuz “salgın koşullarında” gençleri üretimden uzaklaştırmamak ve teşvik etmek. Gençler 14 farklı alt kategoride eser hazırlayarak yarışmaya katılabilecekler. Yarışmayla ilgili yenilikler yalnızca kategorilerle sınırlı değil. Bu yıl daha önceki yıllarda olduğu gibi sadece iletişim fakültelerinden değil, tüm fakültelerden eser kabul edilecek. Öğrencilerden gelen geri bildirimleri TRT Eğitim ve Araştırma Dairesi Başkanı Pınar Kandemir önemsediklerini ve bu doğrultuda Geleceğin İletişimcileri Yarışması’nda yenilikler deneyim paylaşımı yapabilecek. Pınar değerlendirilmesi ve geri bildirim alması yaptıklarını söyleyen Pınar Kandemir, gelişen Kandemir, geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu açısından büyük bir avantaj. Bu anlamda teknoloji ve dönüşen medya ortamında yıl da “Geleceğin İletişimcileri Haftası” TRT, usta çırak ilişkisi sunan Türkiye’deki en çağı yakalamak adına önümüzdeki yıllarda ile sektörün önemli isimlerini gençlerle büyük platform.” yarışmaya farklı kategoriler eklenebileceğinin buluşturmayı, festival havasında özgün bilgisini de veriyor. fikirleri sunmalarını sağlayacak bir platform Geleceğin İletişimcileri TRT oluşturmayı planladıklarını belirtirken TRT’nin sahnesinde! “Usta çırak ilişkisi sunan en büyük gençlerin hayallerini gerçekleştirmelerinde çok önemli bir rol üstlendiğinin de altını Peki, yarışmaya kimler, nasıl katılabilir? platform” çiziyor: “TRT her zaman gençlerin bakış Yarışmaya başvurmak için gerekli olan ilk “Geçtiğimiz 6 yılda olduğu gibi bu yıl da ‘TRT açısına ve üretimine değer veren bir kurum şart üniversitede ön lisans ya da lisans Geleceğin İletişimcileri Yarışması’yla Gelecek oldu. Bugün TRT’nin şekillenmesinde öğrencisi olmak. 01.01.1991 ve sonrasında Senin Olsun!’ sloganımızla gençlerin gençlerin rolü büyük. Biz tecrübe kadar doğanlar, 2020-2021 eğitim ve öğretim yılı hayalini kurdukları geleceğe bir adım daha yaratıcı bakış açısı ve üretkenliğe de içinde hazırladıkları eserlerle yarışmaya yaklaşmaları için onları yarışmaya davet önem veren bir kurumuz. Dolayısıyla hem başvurabiliyor. ediyoruz” diyen Kandemir, gençlerden gençlere hayallerini gerçekleştirebilmeleri Yarışmada dereceye girenleri ise özel ödüller beklentilerini ise şu sözlerle özetliyor: için destek olmak, hem de onların enerjisini bekliyor. Her kategorinin birincisine 10 bin “Yarışmaya katılacak eserleri hazırlarken; ve dinamizmini kurumumuza taşıyabilmek ikincisine 8 bin, üçüncüsüne 6 bin TL para eseri hazırlayanın farklı ve yenilikçi bakış için gençlerle birçok projeye imza atıyoruz. ödülü ve ödül heykelciği verilecek. Diğer açısını, özgün yönlerini ve güçlü anlatım Geleceğin İletişimcileri Yarışması, Gençler yandan tüm katılımcılar için asıl büyük ödül, dilini ortaya koymasını bekliyoruz. Gençlerin, İçin Gazetecilik ve Üniversiteli İletişimciler kazandıkları tecrübe ve böylesi bir heyecana fikirlerini yaratım gücüyle tasarlayıp İçin Medya Eğitimi bu projelerden bazıları. ortak olma fırsatı. ürettikleri, özel eserlerini profesyonel destek TRT Geleceğin İletişimcileri Yarışması, hem Yarışma başvurusuyla ilgili detaylar ve daha almadan tamamlamalarını istiyoruz.” TRT olarak bizim genç bakış açısından fazlası için www.trtgeleceginiletisimcileri.com Bu sene yarışmacılar ilk defa ödül töreninin faydalanmamız hem de yarışmaya katılan sayfasını ziyaret edebilirsiniz. Öyleyse yanı sıra deneyimli jüri üyelerimizin arkadaşların eserlerinin iletişim sektöründe ne duruyorsun? Söz sende; Geleceğin katıldığı söyleşi ve TRT’nin profesyonel önde gelen profesyoneller tarafından İletişimcileri TRT sahnesinde! iletişimcileri tarafından verilecek atölyelerde

TRT VİZYON 49 GÜNCEL Meral ÜNSAL / [email protected] Unutulmayacak acı Hocalı Katliamı Bundan tam 29 yıl önce Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı kasabasında yaşanan insanlık dramının adı Hocalı Katliamı… Yüzlerce canın hunharca öldürüldüğü, yüzlercesinin esir alındığı, ağır işkencelerden geçirildiği bir kara gün.

nsan nedir? Bu sorunun cevabı çekeceğimiz katliam da onlardan biri. Hocalı fazlası yaşlıydı. 8 aile tamamen yok edildi. disiplinlere göre farklılık gösterir. Bilim, Katliamı… 26 Şubat 1992 tarihinden bu yana 25 çocuk hem annesiz hem babasız kaldı. felsefe, sosyoloji, antropoloji, dinler… hiç dinmeyen bir acının adı bu. 130 çocuk da ya annesini ya babasını bu Hepsi insanın tanımını kendi alanında katliamda yitirdi. Üstelik Ermeni güçleri bu yer alan argümanlarla yapar. Örneğin Bir gecede kadarla da kalmayıp 487 kişiyi ağır yaralamış klasik felsefeye göre özetle: “Düşünen Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Dağlık Karabağ bin 275 kişiyi de rehin almıştı. 150 kişinin bir varlıktır” insan. Konuyu çok detaylara bölgesindeki Hocalı kasabasında yaşanan akıbeti ise hâlâ bilinmiyor. İboğmadan ve elbette haddimizi aşmadan bu insanlık dramı genç, yaşlı, çocuk, kadın, Kur’an-ı Kerim’in Tin Suresi’nin 5. ayetine erkek yüzlerce insanın katledilmesiyle tarihin Sular ısınırken bakalım: “Biz insanı en güzel bir biçimde kanlı olayları arasında yerini aldı. Azeri siviller Biraz daha geriye gidelim ve kaynaklarda yer yarattık.” İşte bu, “insan”ı anlatan, en değerli Ermenistan’a bağlı kuvvetler tarafından alan bilgilerle katliamın öncesindeki olayları cümlelerden biri… burada detaylarına girmek istemediğimiz birlikte hatırlayalım. İnsan, yaratılışı gereği, güzel olandır; kadar korkunç şekillerde katledildi. Bir gecede Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından değerlidir. Dini, dili, ırkı ne olursa olsun, 613 can… Azerbaycan Cumhuriyeti’nin resmî Ermenistan, Azerbaycan’a ait topraklara insanın insana yaklaşırken bu gerçeği hiç açıklamasına göre bu 613 kişiden, aralarında göz dikmeye başlamıştı. Azerbaycan’a ait unutmaması beklenir. Oysa yeryüzü, insanın hamilelerin de yer aldığı 106’sı kadın, 83’ü Karabağ bölgesinin dağlık kısmında hak iddia insana yaptığı zulümlere çok kez tanık çocuktu. Rakamların her birinin bir cana ediyordu. Sovyetler Birliği’nin yıllar boyunca olmuştur. İşte şu an boğazımızda düğüm tekabül ettiği bu katliamda, 424 erkek de yürüttüğü politikaların sonucu olarak bölgede düğüm olan ve anlatmakta çok güçlük hayatını kaybetmişti. Bu insanların 70’den Ermeni nüfusu çoğunluk halini almıştı. Oysa

50 TRT VİZYON Hocalı Katliamı, sadece Azerbaycan halkının değil bizlerin de yüreğinde kocaman bir acı. Genç, yaşlı, çocuk, hamile demeden sivil halkın acımasızca katledildiği, işkenceden geçirildiği, esir alındığı 26 Şubat 1992 tarihini unutmak mümkün değil. bölge Azerbaycan’a aitti. Bu uluslararası örgütlerce de hukuki olarak böyle kabul ediliyordu. 1988 yılında bölgedeki Ermeniler, Hocalı Katliamında esir alınanlar ağır işkence gördü Azerbaycan’dan ayrılıp Ermenistan’a katılmak istedi ve Dağlık Karabağ Meclisi bunu ilan etti. Buna karşılık veren Azerbaycan, Dağlık Karabağ Bölgesi’nin özerk statüsünü kaldırarak kendisine bağladı.

Çatışmanın eşiğinde Ardından bir referandum yapıldı ve Azerbaycanlıların katılmadığı referandum sonucunda “Dağlık Karabağ Cumhuriyeti” ilan edildi. Artık Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki bu gerilim geri dönülemez bir hâl almıştı. Çatışma kaçınılmaz hâle geldi. Rusların desteğini alan Ermeni kuvvetleri, Dağlık Karabağ bölgesini 1991 yılında işgal etti.

Hedef Hocalı’ydı Ermeniler, daha sonra bölgenin tek Hocalı’da ayağından vurulan bir gazeteci havaalanına sahip ve stratejik önem taşıyan Hocalı’ya göz diktiler. Etraftaki bütün köyleri ve yolları tek tek ele geçirerek kasabanın diğer illerle bağlantısını kestiler. Binlerce nüfuslu kasabanın ablukası süresince ne elektrik vardı ne de yiyecek… Ancak bundan daha da ağırı kapıdaydı… 25 Şubat günü Sovyet ordusuna bağlı 366. Zırhlı Alayı’nın silahlarını ve imkânlarını kullanarak şehri iki saat boyunca top ve tank ateşine tuttular. Ardından da bir insanlık dramı olarak bir daha unutulmamacasına hafızalara kazınan Hocalı Katliamı’nı gerçekleştirdiler.

Katliam tanıkları Hocalı Katliamı’ndan kurtulanların pek çoğu bugün ruhlarında açılmış, kapanmaz yaralarla yaşamaya devam ediyor. Geçtiğimiz yıllarda TRT Avaz, Anadolu Ajansı ve diğer yayın kuruluşlarından bazıları bu tanıklara ulaşıp röportajlar gerçekleştirdi. Bu röportajlardan bazılarından katliam gecesini daha iyi Halk başka köylere sığınmak için yollara düştü anlayabilmek için alıntılar yaptık. Ancak daha

TRT VİZYON 51 Hocalı Katliamı uluslararası boyutta da pek çok ülke tarafından katliam ve soykırım olarak tanındı. Ayrıca İnsan Hakları İzleme Örgütü ve İslam İşbirliği Teşkilatı da Hocalı Katliamı’nı resmen tanıyan uluslararası kuruluşlar oldular.

seçilerek götürülen 13 gençten bir daha haber alınamadığını da aktarıyor. Torununu taşımış Daha sonra bir Ermeni esirle değişim sonucu kurtulan Abbasov’un eşi de o kâbus geceyi aktarırken ailelerinden 9 kişiyi kaybettiklerini, bunların içinde kızının da olduğunu söylüyor. Tek tesellisinin diğer kızının çocuğunu sırtında taşıyarak kurtarması olduğunu söyleyen Melek Abbasova, “Torunumu sırtımda taşıyarak buz gibi nehirden, karlı buzlu tepeden geçtim. Takatimin tükendiği Katliamda yaşlılara da zulüm yapıldı Hocalı Katliamı herkesin yüreğini yaralamıştı anda çocuğun amcası yetişti ve çocuğu aldı. Yoksa ben de torunumla diğer birçok insan önce de ifade ettiğimiz gibi katliam detaylarını esirlikten kurtuldum. Beni üç Ermeni esirle gibi karda ölüp kalacaktım. Ben de cesedi burada tekrar dile getirmeye gönlümüz razı değiştiler. Benimle değiştirilen Ermeniler, bulunmayan insanlardan biri olacaktım. gelmiyor. çok iyi durumdaydı. Ben ise yara bere Kocamın esir düştüğünü, kızımın öldüğünü içerisinde, ayakta duramıyordum.” Valeh daha sonra öğrendim” diyor. Eşi 19 yaşındaydı Hüseynov, birkaç yıl önce Anadolu Ajansı’na Hocalı’dan kaçmaya çalışırken 19 yaşındaki verdiği röportajda o dönemdeki aldığı maddi “Bir yürekte yaşıyoruz” eşini kaybeden, kendisi de 27 gün esir hayatı yaraların tam olmasa da iyileştiğini fakat Dürdane Agayeva da yaşananları TRT Avaz yaşayan Valeh Hüseynov, Ermenilerin o manevi yaraların ancak Karabağ’ın işgalden kameralarına anlatmıştı. O zamanlar 20 akşam 10 koldan tanklarla saldırıya geçtiğini kurtulmasıyla iyileşebileceğini söylüyordu. yaşında olan Agayeva, o gece ortalığa kızıl belirterek, artık dayanamayacaklarını bir ışıkla birlikte top mermilerinin yağdığını anladıklarını ve kasabayı terk etmeye karar “13 genci götürdüler” anlatıyor. Hocalı’nın yanından akan buz gibi dereden kış soğuğunda geçerek verdiklerini anlatıyor. Hüseynov, soğuk Kadim Abbasov adlı bir başka tanık ise, kaçmaya çalışırken ayağından vurulduğunu ve karlı hava şartlarında bir grup Hocalılı soğuk ve karlı hava şartlarında yaklaşık ve bayıldığını aktarıyor. Uyandığında her ile Ağdam bölgesine doğru ilerlediklerini 100 kişilik grupla Ağdam’ın Gülablı köyüne tarafta şehitler gördüğünü ifade ediyor. aktarıyor: “Yaşlı, kadın ve çocukları Gargar doğru ilerlediklerini anlatıyor. Nasıl esir Yakınlarını, tanıdıklarını o şekilde gördüğüne Nehri’nden geçirdik, ormanlık alanda düştüğünü ise şu cümlelerle aktarıyordu: inanamadığını ve bir rüyada olduğunu karanlıkta yola koyulduk. Bir müddet “Eşimi önden gönderdim. Ben ise arkada düşündüğünü hatırlıyor. Hamile bir kadının geçtikten sonra önümüzü kestiler ve ateşe kalarak yaşlı ve yürüyemeyen insanlara yanında şehit olduğunu anlatıyor. O anları tuttular. Çok sayıda masum insan, Ermeniler yardım etmeye çalıştım. Bir müddet gittikten anlatırken adeta yeniden yaşıyor: “Yanımda tarafından vahşice katledildi. Olaydan 5 sonra atılan havan topu ile bacaklarımdan annem, ninem ve kardeşlerim vardı. Ermeni ay önce evlendiğim eşim de kurşun yarası ve karnımdan yaralandım. Yaralı halde güçler önümüzü keserek üzerimize ateş alarak şehit oldu. Bazıları kaçmayı başardı yürümeye çalıştım. Aniden önümüzü kesen açtılar. Eli silahsız masum siviller, çocuklar, fakat ben eşimin cesedini orada bırakmak Ermeniler tarafından kurşun yağmuruna yaşlılar acımasızca katledildi. Herkes can istemedim. Sonuçta Ermenilere esir düştüm.” tutulduk. İlk atışta yanımızdaki 3 kişi hayatını havliyle bir tarafa kaçmaya çalıştı. Ben kaybetti. Böylelikle esir düştük. Kardeşim ve bacağımdan, kardeşim Elşad yandan kurşun “Ayakta duramıyordum” yeğenim de benimle birlikte esir düştü. Biz av yarası aldık. Çamur ve karın içerisinde 27 gün cehennem hayatı yaşadığını ama tüfeği ile savaşıyorduk. Makineli tüfeğe karşı sürünerek gitmeye çalıştık fakat bizi esir ölmediğini dile getiren Hüseynov şöyle devam av tüfeğiyle ne yapılabilir ki?” O gece hiçbir aldılar.” ediyor: “Ağdam bölgesinin komutanlarından tıbbi yardım almadan bir hayvan barınağında Dürdane Ağayeva, Ermenilerin kendilerini Allahverdi Bağırov’un yardımı sayesinde tutulduklarını anlatan Abbasov, içlerinden Eskeran kentine götürdüğünü ve orada

52 TRT VİZYON hücreye kapattığını da aktarıyor: “Orada kabzasıyla darp etmeleri gözümün önünden Arşiv sitesinden tamamını izleyebileceğiniz gördüğüm dehşetli görüntüyü Allah hiçbir gitmiyor. İşte Ermeniler böyle bir vahşete bu röportajlar, Hocalı Katliamı tanıklarının millete göstermesin. Kadınların, çocukların imza attı. Ben onlara savaşçı diyemiyorum. ibretlik ifadeleriyle olayları adeta gözlerimizde bağırtılarını, yakarışlarını unutamıyorum. Onlar teröristti.” canlandırıyor. Çünkü bizler biriz. Tıpkı Dürdane Çocukların yemek isteyerek ağlamaları, Dürdane Agayeva esir düştüğü ve Agayeva’nın röportajda söylediği gibi “Bir Ermeni askerlerin onlara silah çekmesi, Ermenilerin elinde kaldığı 8 günü detaylarıyla yürekte yaşıyoruz”. Dileriz yeryüzünde hiçbir kaldırarak duvara vurmaları, silahın anlatırken gözyaşlarını tutamıyor. TRT yerde bir daha böylesi acılar yaşanmaz. GÜNCEL Ela TEKİN / [email protected] Şubat’ta bir veda Yol göstericilerimizden, değerli hoca Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu’nu kaybetmenin hüznünü yaşıyoruz.

or zamanlarımızda, koyduğu pek çok çalışmanın sahibi. yazdı. 1992’de yayımlanan “İçimizdeki çaresiz kaldığımızda ya da 1964 yılında Amerikan Psikoloji Derneği Çocuk” adlı kitabı, onun en popüler davranışlarımızdan emin bursu ile ABD’ye giderek Illinois eserlerinden oldu. 1996’da Türkiye’ye olamadığımız durumlarda Üniversitesi’nde, Charles E. Osgood döndüğünde üniversite öğrencilerine, danıştığımız, sözlerine danışmanlığında, dil psikolojisi alanında öğretmenlere, anne - babalara ve kulak verdiğimiz, kitaplarını doktora yapan Cüceloğlu, Türkiye’ye iş adamlarına yönelik seminerler, okuduğumuz değerli bilim insanlarına döndükten sonra akademik kariyerine konferanslar ve atölye çalışmaları yaptı. Zdöneriz yüzümüzü. İşte öyle bir ismin İstanbul Üniversitesi ve Hacettepe 1996 yılında emekli olana kadar ise kaybıyla üzüntü içindeyiz bu ay. Psikolog, Üniversitesi’nde devam etti. 1975 yılında Fullerton şehrindeki Kaliforniya Eyalet akademisyen ve yazar Prof. Dr. Doğan doçent unvanını aldıktan sonra Fulbright Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak Cüceloğlu’nu ebediyete uğurladık. Ancak Araştırma Bursu için başvurdu ve aldığı çalıştı. elbette, kıymetli hocamız, yıllarını verdiği burs ile Kaliforniya Üniversitesi’nde uzmanlık alanında, yılmadan, usanmadan ziyaretçi öğretim üyesi olarak bulundu. Son röportajlarından biri TRT’de topluma faydalı olmak adına paylaştığı Hacettepe ve Boğaziçi üniversitelerinde Televizyon programlarında, röportajlarında, önemli bilgileriyle aramızda olmaya devam yarı zamanlı olarak ders verdi. 1979 yılında kitaplarında ve sosyal medyada pek çok edecek. ilk kişisel gelişim kitabı “İnsan İnsana”yı konu ile ilgili olarak aydınlatıcı bilgileri yayımladı. toplumla paylaşan değerli psikolog, Değerli bir hoca Kırktan fazla bilimsel makaleye imza sayısız insanın ufkunu açtı. TRT de pek Doğan Cüceloğlu, kişisel gelişim kitapları atan Cüceloğlu, Türk insanının duygu, çok yapımda yer alan Prof. Dr. Doğan ve televizyon programları ile tanınmış düşünce ve davranışlarını bilimsel psikoloji Cüceloğlu, vefatından sonra yayınlanan olsa da güçlü bir eğitim ve birikimin ortaya kavramları ile inceleyen otuza yakın kitap son röportajlarından birini de TRT İstanbul

54 TRT VİZYON TRT VİZYON 55 “İnsan sürekli hayatını daha anlamlı kılmaya çalışır. İnsanın gerçek kimliğini, hayatını nasıl daha anlamlı kıldığına bakarak keşfedebilirsiniz. Bazı insanlar dünya beni görsün diye, bazı insanlar ise dünyayı görmek için dağlara çıkar.” Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu

Radyosu’nda yapılan “Işık Tutanlar” programı için verdi. Spiker Zeynep Bayraktutan’a konuk olan Cüceloğlu, bu yayında duyguların önemine dikkat çekmiş, salgına da değinerek hayatın evlere sığdığı bu dönemde ailelere nasıl vakit geçirmeleri gerektiğini anlatmıştı. Program vefatından önce planlandığı üzere 17 Şubat’ta, 20.30 ile 21.00 saatleri arasında TRT Radyo 1’de yayınlandı.

İçimizden biriydi Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu, çocuk yaşlarda kaybettiği annesinin vefatını gözyaşları içinde, çocukluk duygularına “Küçük Şeyler” programına da konuk olmuştu dönerek yakın zamanda bir röportajında aksettirmişti. Anne hasretini, “Annen yok, kimsen yok, kimsen yoksa senin bir şey Evlatlarından elveda istemeye hakkın yok, sadece başkalarını memnun etmeye çalışırsın” sözleriyle Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu’nun çocukları ve torunları, ünlü psikoloğun sosyal medya hesabından, onun güzel özelliklerini içtenlikle paylaştıkları bir açıklama yaptı. anlatırken insani ve samimi yönünü bir “Doğan Cüceloğlu’nun çocukları ve torunu olarak bizim, babamızın, dedemizin kaybı için kez daha göstermişti bize. O kadar içten açıklamamızdır. anlatmıştı ki anne sevgisini, hepimizin Covid-19 salgını sebebiyle, babamız Doğan Cüceloğlu’nun yasını sizlerle birlikte duygularına tercüman olmuş ve bir kez Türkiye’de tutamadığımız için çok üzgünüz. Onun sadece bizim babamız değil, tüm daha hatırlatmıştı çocukluk kavramını… Türkiye’ye ait özel biri olduğunu, ülkenin dört bir yanında pek çok evde, pek çok kişinin bu Yine toplumun can damarlarından birine kaybın üzüntüsünü paylaştığını biliyoruz. dokunarak sarıp sarmalamıştı bizleri… Babamız ülkesini çok severdi; toprağını, müziğini en önemlisi insanını çok severdi. Kadın, Hayatı boyunca sayısız kez düzenlediği erkek, çocuk her bir bireyinin içindeki potansiyele inanırdı. Tüm hayatını bu potansiyeli seminerleri, toplum içinde sarf ettiği geliştirmeye adadı. sözleri, yer aldığı programları ve Babamız, insanların kim olduğuna, nasıl göründüğüne bakmaz, kalplerinin derinliğini kitaplarıyla konuşuldu, takip edildi ve anlamaya çalışırdı. Her insanın içindeki derin ve gizli potansiyele inanan, onun sevildi Doğan Cüceloğlu… Kimi zaman ortaya çıkmasına destek olmayı, güçlendirmeyi amaçlayan biriydi. Her insanın hata çocuklara yönelik bilimsel paylaşımlarda yapabileceğini, ama esas önemli olanın hatalardan öğrenmek olduğunu düşünür, böyle davranırdı. Tüm yaşamını inandığı değerler ve en önemlisi sevgiyle yaşadı... bulundu kimi zaman evliliklere dair… Daha yazmak istediği kitaplar vardı, bunu hep söylerdi. Onlar olmadı ama şu ana Sağlıklı insan ilişkileri kurulması yönünde kadar yazdıkları, söyledikleri ve fikirleri hepimiz için çok değerli bir kaynak. Bu kaynak, doğru iletişim için paylaştı bilgilerini. Türkiye’de çocukların ve ailelerin mutlu bir yaşam sürebilmesi için güçlü bir temel Aslında bilimsel yönüyle güçlendirdiği oluşturacak. Bugün bizler babamızın kaybı için üzgünüz, çocuklarımız dedelerinin kaybı samimi kişiliği ile o bizden biriydi, için üzgünler. Ama diğer yandan onun evlatları olduğumuz için şükür duygusu içindeyiz. hepimizden bir parçaydı… Her zaman kalplerimizde yaşayacak. O hepimize cömertlik, merhamet, bilgi ve sevgiden Kıymetli hocamıza Allah’tan rahmet, tüm oluşan büyük bir miras bıraktı. Onu ve kitaplarını seven herkese sevgi ve selamlarımızla.” sevenlerine sabır dilekleriyle… Ayşen, Elif, Timur ve Joshua

54 TRT VİZYON TRT VİZYON 55 GÜNCEL Umay KARADAĞ / umay.karadağ@trt.net.tr Farklılıklarımızla biriz Çocuğunun özel gereksinime ihtiyacı olduğunu öğrenmek ya da fark etmek ebeveynler için kırılma noktası. Doğru bir yol haritası için ise önce durumu kabullenmek gerek.

56 TRT VİZYON TRT VİZYON 57 Umay KARADAĞ / umay.karadağ@trt.net.tr

beveynlik her zamanda ve Öğrenme yolu hepimiz durumlar anne karnında anlaşılırken; her durumda hem keyifli zihinsel yetersizlik ve otizm gibi hem zor… Bir insanın için farklı. Bilgiyi işleyiş durumlar doğum sonrası ebeveynlerin gelişiminde en büyük pay şekillerimiz de öyle… çocuklarında bir farklılık olduğunu sahibi olmak büyük bir hissetmeleri ile başlıyor. Hastanelerde sorumluluğu da beraberinde Eksik olan tarafı görüp ilgili hekimlerce verilen tanı ve rehberlik getiriyor. Günümüzde çocuk yetiştirmek tamamlayarak baskın olan araştırma merkezlerinin değerlendirmeleri Edaha kolay. Bilinçli seçimler ve kaynaklar doğrultusunda bu çocuklar erken yaşlarda tarafı güçlendirmek elimizde. ebeveyni rahatlatırken, bilgiye ulaşma özel eğitim hizmetlerini almaya başlıyor. kolaylığı sağlıyor. Eskiden beri var olan Ancak özgül öğrenme güçlüğü, dikkat ama adı konulamayan çoğu farklılıkları normal büyüme seyrinde meydana gelen dağınıklığı ve hiperaktivite gibi durumlar artık biliyoruz, tanıyoruz. Hem bu alanda bir değişiklik ya da eksiklikle çalmaya bazen çocuk okula başladığında, yapılan araştırmalar ve yazılan makaleler başlıyor. Bu durum ya da durumlar öğretmenlerin gözlemleri ile başlayan bir hem de beynin işleyişi ile ortaya çıkan yeni süreklilik arz etmeye başladığında ise süreçte tanılanabiliyor. bilgilerle kat ettiğimiz yol her geçen gün ebeveyn “Acaba neler oluyor?” diye Tüm bu tanıların bir hastalıktan değil artıyor. sormaya başlıyor. Hayatın kırılma farklılıktan kaynaklandığını bilmek ise Hamilelikle başlayan annelik süreci insanın noktalarından biri ise çocuğunun özel hem kendimiz hem de çocuk için çok hayatında deneyimleyebileceği en farklı, gereksinime ihtiyacı olduğunu öğrenmek. önemli. Bu bilinç çocuğa bir yere ait en zorlu, en tatmin edici ve en vicdani Yol ayrımı burada hayati bir öneme sahip. olma duygusunu hissettiriyor ve olduğu bakış açısını sunuyor. Her ebeveyn Kabullenmek ya da reddetmek… Bu gibi kabullenilmenin sonsuz mutluluğunu elbette kendi çocuğunun en akıllı, en noktada ebeveyn, durumu ne kadar erken getiriyor. başarılı, en güzel, en iyi çocuk olması kabullenip çocuk için neler yapılabileceğine Özel gereksinimi olan çocuklar için beklentisiyle ya da umuduyla yola çıkıyor odaklanırsa çocuğu için kazanım o her durumun kendine has zorlukları ve ama beklentilerimiz çoğu zaman hayatta kadar fazla oluyor. Bize ait olanı olduğu başa çıkma yöntemleri var. Konulan karşılığını bulamayabiliyor. gibi benimsemek ve süreci buna göre tanıya göre çizilecek yol ve buna göre yönetmek çocuğun hayatında zaten ihtiyacı geliştirilecek tedaviyle çocuğun hayatını Kırılma noktası olan güveni ve kabullenilmeyi sağlıyor. idame ettirmesini sağlayacak kazanımları Ebeveyn olarak tehlike sinyalleri, çocuğun Çocuğun özel gereksinimi olduğu bazı edinmesi hedefleniyor. Çocuğun sosyal 56 TRT VİZYON TRT VİZYON 57 toplumla olan ilişkisi; suya atılan bir taş misali, gittikçe büyüyen halkalar halinde tüm özünü ve benliğini şekillendiriyor. Hepimiz zaman zaman hayatın türlü zorluklarıyla karşı karşıya geliyoruz. Kişiliğimizle kendini ortaya koyan ve büyüdüğümüz ortamda şekillenen zorluklarla baş etme gücü dengeli ve sağlıklı bir hayat sürmemiz için elzem. Özel gereksinimi olan çocuklar için zorluklar daha fazla ve daha şiddetli olabiliyor. Bu da çocukta özgüven eksikliğine ve öğrenilmiş çaresizliğe yol açıyor. İçinde bulunduğu ortamda kendini farklı hissetme, bir yere ya da duruma uyum sağlayamama, dışlanma ve akran zorbalığına maruz kalma gibi olumsuz durumlar tüm hayatını ve psikolojisini etkileyebilecek düzeylere gelebiliyor. Hayat istenmeyebiliyor. Bazı öğretmenlerse boyu kendisine eşlik edecek bu durumda “Aslında herkes dâhidir. Ama kendi sınıfını bozduğu gerekçesiyle karşılaşması muhtemel zorlukları en aza siz kalkıp bir balığı ağaca çocuğu sınıfta istemeyebiliyor. Hem indirmek de bizim görevimiz. Çocuğun hakkı tırmanma yeteneğine göre öğretmeni iyi bir eğitimle donatmak hem olan kabullenilme, bir yere ait olma duygusu de aileleri bilgilendirmek bir kere daha ve ve güven ortamının sağlanabilmesi için de yargılarsanız, tüm hayatını kuvvetle önemini ortaya koyuyor. önce aileye, sonra öğretmene ve aslında aptal olduğuna inanarak Alınan raporda geçen ‘engelli’ tanımı çoğu bu toplumu oluşturan bireyler olarak her geçirecektir.’’ aileye kâbus gibi gelebiliyor. Bu yüzden birimize sorumluluk düşüyor. Albert Einstein- Türkiye genelinde tanı almamış birçok kişi var. Önce kendi bakış açımızı değiştirerek Hangimiz farklıyız? davranışlarını geliştirmeye ve kişisel başkasının hayatını değiştirebiliriz. Meltem, Tom, Ebru, Albert, John, Mehmet… gelişimine yönelik bireysel eğitim alması Çocuğun ihtiyacı olan destek eğitimini Kim olursa olsun; ister yaşadığı dünyada önem kazanıyor. alabilmesi için önce farklılığını kabul yaptıklarıyla iz bıraksın ister yaşadığı etmeliyiz. Öğrenme yolu hepimiz için dünyayı kendince anlamlandırsın hepsi, Aile ve öğretmen için eğitim farklı. Bilgiyi işleyiş şekillerimiz de öyle. hepimiz farklılıklarımızla bir arada yaşamayı Çocukların benzerliklerinin farklılıklarından Eksik olan tarafı görüp tamamlayarak hak eden biricik nefesiz… Her can bir nefes daha çok olduğu düşüncesi ile yola baskın olan tarafı güçlendirmek elimizde… ve her bir nefes değerli… Bizi zenginleştiren çıkan eğitimciler için kaynaştırma da Tanıyla gelen doğru yönlendirmeler farklılıklarımız. Her farklılığımız bizi bütüne gerekli bir eğitim modeli. Kaynaştırma farklılığı ortadan kaldırmıyor sadece o götüren bir yol…Hep birlikte anlamlı bir eğitimi, özel gereksinimi olan çocukların farklılıkla çocuğun hayatını daha rahat bütünüz… Belki de artık bakış açımızı okul öncesi kurumlara ya da ilkokula sürdürmesini sağlıyor. Disleksi, otizm, değiştirip başka pencerelerden bakmayı yerleştirilmeleriyle, hem çocuğa hem de down sendromu ya da asperger sendromu; ve başkalarını bize benzemediği için öğretmene gerekli desteğin verilmesiyle tanı ne olursa olsun bu hayat boyu yargılamak ya da yok saymak yerine bir sağlanan bir eğitim şekli. Zaman bireylere eşlik eden bir durum. Çocuğun arada yaşamanın yollarını aramalıyız. zaman özel gereksinimi olan çocuklar, içine doğduğu aile ortamı, okul çevresi Kim bilir, belki de ihtiyacımız olan sadece diğer çocukların ailelerince sınıfta ve hayat boyu etkileşimde bulunacağı budur…

58 TRT VİZYON TRT VİZYON 59 Aslı İzoğlu Tok Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Çocuk Gelişimi Bölümü Araştırma Görevlisi Şok, inkâr ve suçluluk duygusu Maalesef ebeveynler için gerçeklerle yüzleşmek sanıldığı kadar kolay değil. Aslı İzoğlu Tok’un süreçle ilgili anlattıkları oldukça çarpıcı.

Çocuklarında farklılık gözlemleyen ebeveynlerin, bir sağlık çalışanından durumu netleştirmeden önce belirsizlik evresinden geçtikleri görülüyor. Bu aşamada ebeveyn çocuğunun yaşıtlarından farklı olduğu alanları görüyor ancak bunu bir “problem” olarak anlamlandırmıyor. Bu anlamlandırma süreci önemli. Bu süreç, özel gereksinimli çocuğun tanı türüne ya da şiddetine göre hızlı ya da yavaş gelişebiliyor. Bu belirsizlik sürecinde ise, “Babası ya da annesi de geç konuştu”, “Amcası da geç yürüdü ama şu an gayet sağlıklı” gibi açıklamalar getirilerek süreç daha da uzatılabiliyor. Birçok ebeveyn bu farklılıkların ilaçla ya da zamanla kısa sürede geçeceğini hekimden duyabilmek umuduyla hastaneye başvuruyor. Hekim tarafından konulan tanı sonrası ebeveynler genellikle bir şok yaşıyor ve buna bağlı olarak da tanıyı inkâr edebiliyorlar. Daha önce yapılan açıklamalara alternatif açıklamalar getirilerek çocuğun gelişimsel ihtiyaçlarına yönelik açıklamalar çürütülmeye çalışılıyor. Yani bu durumu; “Çocuğumun bilişsel gecikmesi olamaz çünkü telefonumu alıp istediği oyunu açıyor. Bilişsel gecikmesi olan çocuk hiç bunu yapar mı? Yapmaz!” gibi içsel bir konuşma süreci olarak da ifade edebiliriz. Sonrasında ise, suçluluk duygusu baş gösteriyor ve ebeveynin kendisini, eşini ya da çocuğunu suçlayan ifadeler ekleniyor. İçsel konuşmalara “Hamilelik sürecinde hiç dikkat etmedik” ya da “Çocukla çok ilgilenemedim. Hep telefonumu eline verdim. Ondan bu oldu” gibi ebeveynin kendisini, eşini ya da çocuğunu suçlayan ifadeler ekleniyor. Bu suçlama süreci kızgınlığı da beraberinde getiriyor. Hele ki aile içindeki ilişkiler sağlıklı değilse ilişkiler tamamıyla kopma noktasına gelebiliyor. Sorgulama, açıklama getirme ihtiyacı ve aile ilişkilerindeki değişiklik kişiyi yorgun ve çaresiz hissettiriyor, depresyonu tetikliyor.

Depresyon, anksiyete ve umutsuzluk Bazen de ebeveynlerden biri inkâr aşamasında takılıp kalırken diğer ebeveyn başka bir aşamaya geçebiliyor. Bu durumda ebeveynlerin arasında çatışma artması mümkün. Kabullenme aşamasına geçen ebeveyn içine düştüğü girdabın etkisinden yavaş yavaş çıkarken bundan sonraki süreçte “Çocuğumuzun gelişimsel düzeyi ne?”, “Çocuğumuzun ihtiyaçları neler?”, “Nasıl bir yol haritası çizmeliyiz?” gibi soruları sormaya, araştırmaya ve bu sorulara gerçekçi yanıtlar vermeye başlıyor. Kabullenme sürecine geçen bir ebeveyn bir daha asla suçlama ya da kızgınlık süreci yaşamaz diyemeyiz. Dönem dönem diğer süreçleri baştan yaşayabilir. Biraz da bu yüzden özel gereksinimli çocukların ebeveynleri normal gelişim gösteren çocukların ebeveynlerine göre depresyon, anksiyete ve umutsuzluğa daha yatkın ve stres düzeyi daha yüksek olabiliyor. Bahsi geçen süreçleri etkileyen birçok unsur var. Ancak aile dinamiklerinde ciddi bir stres durumu yarattığını unutmamak gerekir. Birçok araştırma ebeveynlerin stres düzeyleri artınca ebeveynlik rollerinin negatif yönde etkilenebileceğine vurgu yapıyor. Sağlanacak sosyal destek ve çocukla ilgili ebeveynlerin iş bölümü yapması bu stresin azaltılmasında etkili olabiliyor. Çocuğun engel türü ve şiddeti etkili değişkenler arasında. Kromozal ya da bazı metabolik bozukluklara bağlı olarak ortaya çıkan tanılar gebelik sürecinde ya da doğumdan hemen sonra tespit edilebildiği için bu çocukların ebeveynlerinde süreç daha erken başlayabiliyor. Oysaki öğrenme güçlüğü gibi tanılar okul döneminden sonra konulduğu için bu çocuklarımızın ebeveynlerinde süreç daha farklı işliyor. Süreç ne kadar uzun ve zorlu gözükse de bu noktada sağlık ve eğitim çalışanlarına büyük bir sorumluluk düşüyor. Ebeveynler için destek programları ve bilgilendirme çalışmaları yapılmasının ve yaygınlaştırılmasının önemini yapılan tüm çalışmalarda görebiliyoruz.

Bazı çocukların şansı değil, her çocuğun hakkı Erken müdahale programları kritik bir öneme sahip. Çünkü hem çocuğun yaşıtlarıyla arasındaki açıklık artmadan müdahale edilmesine hem de ebeveynlerin aile dinamiklerinde yıkıcı bir etki oluşmadan süreci sağlıklı bir şekilde yürütmelerine olanak sağlıyor. Özellikle ilk altı yıl, her çocuğun çocuk gelişimciler tarafından gelişimsel açıdan takipte tutulmasının büyük bir önemi var. Bu süreçte çocuğun değerlendirilerek, tanı kıstaslarının erken belirtilerini karşılamaları durumunda erken müdahale hizmetlerine yönlendirilmesi gerek. Burada amaç tanı koymak değil, risk durumunu tespit edip çocuğun maksimum yararını gözetmek olmalı. Rapor sürecine kadar çocuğun gelişimsel öyküsünü bilmek ve ihtiyaçlarına yönelik hizmetler sunmak mevcut farklılıkları en aza indirmek için elzemdir. Tabii bu sürecin sistematik bir şekilde ilerleyebilmesi için bir “Erken Müdahale Yasası”na ihtiyaç duyuyoruz. Böylelikle bu ve benzeri uygulamalar “bazı” çocukların “şansı” olmaktan çıkarak, her çocuğun “hakkı” olabilir.

58 TRT VİZYON TRT VİZYON 59 GÜNCEL Meral ÜNSAL / [email protected]

Maskeli tehlike Salgınla birlikte tüketimi artan maske, eldiven gibi malzemeler sağlığımızı tehdit ediyor. Birçok kişinin dikkat etmediği bu tehlike kısa ve uzun vadede büyük sorunlara yol açacak gibi duruyor.

ayatımızı tümüyle değiştiren önce de çeşitli yazılarımızda sözünü dünyada sadece bir ayda tüketilen maske sevimsiz koronavirüsle ettiğimiz bir konuyu biraz daha detaylı ele miktarı. Buna 65 milyar tek kullanımlık tanışalı neredeyse bir yıl almak niyetimiz: Maske ve eldivenlerin çöpe eldiveni de eklerseniz ortaya çıkan tablo oldu. Sıkıntılı günler bitecek, atılması ve yanı sıra salgınla artan plastik gerçekten şaşırtıcı rakamlara ulaşıyor. geçecek derken biraz atıklar… Sadece bir ayda bu kadar tüketim daha dişimizi sıkmamız Bu konu o kadar önemli ki… Eğer bu oluyorsa, son bir yılı düşündüğümüzde gerektiğini görüyoruz. Aşılar umut yarattı, salgının bir an önce bitmesi için beklemek dehşete düşebiliriz. “Peki ne yapalım, Höte yandan mutasyonlu virüsler salgının yerine bir şey yapmak istiyorsak, görev kullanmayalım mı?” dediğinizi duyar gibiyiz. elini güçlendirdi. Hepimiz çok sıkıldık. sırası aslında çoktandır bizde. Başlığımızda Ne yazık ki bu sorunun yanıtı olumsuz. Yine de umudumuzu yitirmiyoruz elbette da vurguladığımız gibi bu hijyenik atıklar Yani salgın bitene kadar hepimiz özellikle ama görünen o ki, bir süre daha bu salgın aslında maskeli, gizli bir tehlike. de maskeyi kullanmaya mahkumuz. gündemimizde olmayı sürdürecek… O Ancak maske ve eldivenleri nasıl çöpe halde konuyla bağlantılı çok önemli bir Sadece bir ayda atacağımızı bilmemiz şart. tehlikeye dikkat çekmek istiyoruz. Daha 129 milyar tek kullanımlık maske… Bu,

60 TRT VİZYON TRT VİZYON 61 72 saat zaten biliyoruz. Bir toplumun gelişmişlik Tek kullanımlık maske göstergesinin en önemli işaretlerinden biri Uzmanlar tek kullanımlık maske ve ve eldivenler, peçeteler, eldivenleri çöpe atmadan önce bir litre de bu... suya bir kaşık çamaşır suyu koyularak ıslak mendiller salgınla hazırlanmış suda bekletmeyi öneriyor. Bu Genelge ile önlem birlikte yaşamımızın pratik bir yöntem gibi görünmüyor evet Geçtiğimiz yıl Nisan ayında Çevre ve ama aslında evde bunu yapmak çok da Şehircilik Bakanlığı bu türden malzeme vazgeçilmezleri oldular. Bu zor değil. Peki, ev dışında maskemizi atıklarının yönetimi ve bertaraf edilmesine ürünlerin mutlaka kurallara ilişkin bir genelge hazırlayarak 81 ilin değiştirdiğimizde ne yapacağız? İşte uygun bir şekilde çöpe burada da iki kat poşete koymak, ağzını valiliğine gönderdi. Genelge aynı şeye sıkıca bağlamak, 72 saat beklettikten sonra işaret ediyor. Kurum ve kuruluşların hijyen atılması gerekiyor. Ancak çöpe atmak gerekiyor. Bekletme süresinde atıklarını ayrı bir yerde toplaması ve ne yazık ki sokaklara, de çocukların ya da evcil hayvanların kurallara uygun şekilde geçici depolama ulaşamayacağı bir noktayı tercih etmek alanlarında en az 72 saat bekletildikten çöp kutularının etrafına çok önemli. Çünkü bu malzemeler aslında sonra “diğer atık” olarak belediyeye teslim gelişigüzel atılmış pek çok tıbbi atık gibi kabul ediliyor ve virüsü edilmesi bekleniyor. Elbette belediyeler malzeme görmek mümkün. yayma noktasında işlevlerinin olabileceği de bu atıkları kurallara uygun şekilde yok ediyorlar. Malzemelerin toplanmasında düşünülüyor. Yani yerde gördüğümüz kullanımlık maske, eldiven ve diğer hijyenik maskeler aslında birer virüs yuvası. Önlem görevlendirilen kişilerin de özel koruyucu giysiler giymeleri bekleniyor. Bu bile, malzemelerin atıklarının dünyanın başına almadan yere veya çöpe attığımızda da bela olacağına dikkat çekiyorlar. Yani toprağa, suya karışması ve toplum sağlığını durumun vahametini bizlere haykırıyor aslında. deyim yerindeyse derdimiz birdi, bin oldu. tehdit etmesi mümkün. Görüntü kirliliğini İzmaritten, pet şişeden kısacası çöpten söylemiyoruz bile. Aslına bakarsanız geçilmeyen sokaklar, sahiller, parklar maske, eldiven konusu öncelikli ama Salgın bitse bile Uzmanlar salgın bittikten sonra bile, tek şimdilerde bu tehlikeli atıklarla birlikte daha yere hiçbir şey atılmaması gerektiğini da vahim bir hâl aldı.

60 TRT VİZYON TRT VİZYON 61 Bir ayda dünyada 129 milyar tek kullanımlık maske, 65 milyar tek kullanımlık eldiven tüketiliyor. Salgınla birlikte tüketimi artan tek kullanımlık plastik yeme, içme malzemeleri de çevre için büyük tehdit oluşturuyor.

Paket plastik Salgınla birlikte, dezenfektan şişeleri, tek kullanımlık çatal, bıçak, peçete gibi ürünlerin de tüketimi arttı. Sizler de çevrenizde gözlemlemişsinizdir. Özellikle de restoran ve kafelerin paket servisi Tek kullanımlık maskeler virüs yayarak sağlığı tehdit ediyor yapma mecburiyetiyle birlikte yemeklerini bu mekânların dışında tüketenlerin atıkları da park ve bahçelerde yığınlar oluşturmuş durumda. Süreç yeniden normale dönene ve yeniden çok kullanımlık ürünleri kullanmaya başlayana kadar, minik önlemlerle en azından plastik atıkları azaltma yoluna gidebiliriz belki. Evet bu biraz fedakârlık gerektiriyor ama bunu dünyamıza ve dahası dünyamızın gelecekteki konuklarına borçluyuz.

Neler yapabiliriz? Örneğin çalışıyorsak ve düzenli bir şekilde dışarıda yemek yiyeceksek, evden kendi çatal kaşığımızı yanımızda götürebiliriz. Su matarası, hatta sefer tası da iş görür. Geri dönüştürülemeyen pipetleri ise kullanmamak en güzeli. Dezenfektan yerine su ve sabunu kullanmanın en doğru yöntem olduğunu artık hepimiz öğrendik. Bu mümkün değilse biten plastik şişeleri en azından geri dönüşüme atmak hiç değilse, bir parça da olsa çevreyi korumamıza yardımcı olabilir. Ancak şunu da unutmayalım, her plastik ürün geri dönüştürülebilir değildir. O halde altını kalınca çizerek bir kez daha söyleyelim: Aslında plastik tüketimini baştan azaltmak en iyi yöntem. Çünkü geri dönüşüm yeterli değil. Rakamlar bunu çok net bir şekilde gözler önüne seriyor. Dünyada 65 yılda üretilen toplam plastik miktarı 8,3 milyar ton. Bu rakama son beş yıl dâhil değil. Aynı araştırma kullanımda olan plastiğin 2,5 milyar ton olduğunu söylüyor. Yani geri kalan tonlarca plastik dünyayı zehirlemeye Gelişigüzel atılmış maskeler dünyamızı da kirletiyor

62 TRT VİZYON TRT VİZYON 63 Sağlık için hasta olmayın Konuya maske, eldiven ve tek kullanımlık ürünler gibi salgın sürecinde sıkça kullandığımız malzemelerle girdik ama dikkatinize sunmak istediğimiz bir konu daha var. Hepimizin evinde çeşitli rahatsızlıklarımız sonucu doktorlar tarafından verilen ve kullanmadığımız ilaçlar var. Bu ilaçlar bir süre sonra kullanım ömürlerini tüketiyorlar. İşte bu ilaçların çöpe atılması da yazımızda dile getirdiğimiz diğer ürünler kadar sakıncalı. İlaçların uygun şekilde yok edilmeyip çöpe atılması ya da lavabolara dökülmesi bu ilaçlardaki kimyasalların toprağa ve suya karışmasına neden oluyor. Toprak ve yer altı sularına karışan bu ilaçlar çevreye zehir saçıyor. Yani sağlık için üretilmiş bu kimyasallar, Plastikler doğada yüzlerce yıl yok olmuyor an gelip bizi hasta edebilir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Sıfır Atık sitesinde sudaki kimyasalların her yıl iki milyon insanın ölümüne yol açtığına dair bir bilgi var. Peki ne yapalım? Yaptığımız araştırmalar sonucu bazı yerel yönetimlerin bu ilaçlar için özel toplama alanları oluşturduklarını öğrendik. Kendi şehrinizin belediyesi ile irtibata geçerek bu toplama merkezlerinin yerini öğrenebilirsiniz. Bu satırların yazarı, Ankara’da sizlerle paylaşabilmek maksadıyla bunu deneyimledi ve kentteki anlaşmalı eczanelerden birindeki, son derece güvenli atık kutusuna tarihi geçmiş ilaçları attı. Kutu öyle tasarlanmış ki, attığınız ilaca tekrar erişim mümkün değil. Büyükşehir Belediyesinin sitesinde hangi semtte hangi eczane ilaç atığı topluyor bilgisine ulaşmak mümkün. Bazı illerde maskeler için ayrı atık poşetleri koyuldu

devam ediyor. 8,3 milyar ton plastiğin yalnızca yüzde 9’u geri dönüştürülebilmiş. Plastik malzemelerin biyobozunma süreleri yani doğada bozunmaları hepimizin bildiği gibi en iyi ihtimale 4 yüz yıl ve bin yıl arasında değişiyor.

Dünya’nın en derininde 2019 Mayıs’ında BBC’nin yaptığı haberi belki hatırlarsınız. Dünya’nın en derin Plastik yiyen larva geleceğimizi kurtarabilir mi araştırılıyor noktası kabul edilen Mariana Çukuru’na dalan Amerikalı deniz altı kâşifi, deniz deniz canlıları ile renkli kayalık yapıların altını bir kez daha çizelim: Çevre kirliliği tabanında plastik atık bulmuştu. Victor yanı sıra plastik poşet ve şeker ambalajları ve iklim sorunu birbiriyle çok yakın ilişkili… Vescovo, Pasifik Okyanusu’nda yer alan bulmuştu. Yani bizim önemsemeyip yere Dünyanın geleceği hepimizin elinde. İlk Mariana Çukuru’nda yaklaşık 11 kilometre attığımız herhangi bir plastik çöp ve hedefimiz salgını yenmek ve bu konuda derinliğe dalarak rekora imza atmıştı. gelecekte de maskeler ya da eldivenler, bir da önemli bir adım olarak yukarıda sözünü Dipteki yüksek basınca dayanacak şekilde gün en olmadık yerde karşımıza çıkabilir. etmeye çalıştığımız malzemeleri dikkatlice üretilen dalış aracıyla 10 bin 927 metre Mikro plastikler konusuna bu yazıda hiç bertaraf etmek olmalı. Sonrasında ise çok derine inen ve çukurun dibinde 4 saat girmiyoruz. hızlı adımlarla diğer çevre meselelerinde kalan Vescovo, incelemeleri sırasında Hiç unutmamamız gereken bir gerçeğin eyleme geçmeli. 62 TRT VİZYON TRT VİZYON 63 GÜNCEL Ela TEKİN / [email protected]

Oyuna gelmek mümkün Dikkat! Sosyal mühendislik teknikleriyle tehdit altında kalabilir, hatta hiç ummadığınız şekilde bir kurbana dönüşebilirsiniz.

eleceğe dair kurgulanan şekilde, bilgisayar ve telefon sayesinde başvuranlar bu sayede başkasına ait olanı senaryolar içinde, ofise dönüştürdüğümüz evlerimizden elde ederek kazanç sağlama güdüsünü insanoğlunun robotlar yürütüyoruz. Teknolojinin büyük faydaları besledi. tarafından ele geçirilerek yadsınamaz. Ancak teknolojiden Bugün değişen ve küreselleşen dünya yok edileceği ve dünyanın faydalanırken nasıl zararlarla karşı karşıya düzeninde artık sınırlar ortadan kalktı. onlar tarafından yönetileceği olabileceğimiz sorusunun cevabı birçok Gelişen teknoloji hayatın her alanına yazıla geldi. Henüz bu komplo teorisi kişi için belirsiz. Yani kendimize ne kadar girerek bilgiye erişimi kolaylaştırdı. İletişim Ggerçekleşmemiş olsa da yıllar içinde hatırı güvende olduğumuzu sıklıkla sormuyor, ağları genişledi ve böylece insanlar arası sayılır bir hızla teknolojinin esiri haline belki de önlem almıyoruz. Mesela, sosyal etkileşim artarak değişti. Ancak sahtekârlık geldiğimiz bir gerçek. Bilgisayar gibi türlü mühendislik kavramı hakkında neler ve dolandırıcılık değişmedi; şartlara göre türlü cihazın hayatımıza girmesiyle pek biliyoruz? kendine yeni bir alan yarattı ve bunu da bilgi çok alanda kendimizi bu sistemlere adapte hırsızlığı ile sağladı. etmeyi başarmış görünüyoruz. Gerek Hırsızlığın yeni alanı teknolojik gerek toplumsal gelişmeler İnsan, tarihsel sürecinde hangi ortamda Birilerinin elindesiniz sonucu her türlü ihtiyacımızı gidermeye ve ne şartlarda yaşarsa yaşasın kendisine Bilgi güvenliği bağlamında sosyal yönelik hazırlanmış bu cihazlarla hayatımızı ait olmayana el uzatanlarla karşılaştı. mühendislik, eylemleri gerçekleştirmeye kolaylaştırıyoruz. Özellikle salgının Savaş, yağma, gasp, soygun gibi fiziksel veya gizli bilgileri ifşa etmeye yönelik başlamasıyla iş hayatımızı yoğun bir yöntemlerin yanı sıra fikri yöntemlere de psikolojik manipülasyon olarak tanımlanıyor.

64 TRT VİZYON TRT VİZYON 65 Ela TEKİN / [email protected]

İnsan ilişkilerinin manipüle edilmesi yoluyla gerçekleştirilen sosyal mühendislik saldırılarındaki temel hedef: Kurumsal ve kişisel bilgilerin ele geçirilmesi, ele geçirilen bilgilerin kurumlar ve kişiler aleyhine kullanılması, kendi bilgilerine erişimin engellenmesi, kayıtlı bilgilerin silinmesi ve Siber polisler, çeşitli yöntemlerle vatandaşların kişisel bilgilerini ele geçirerek internetten dolandırıcılık bilgilerin doğruluğunu yapmak isteyen şüphelilerin tespiti için sanal devriye faaliyeti yürütüyor etkileyecek değişiklikler yapılarak zarara uğratılmasıdır.

Belki açmakta fayda var. Hırsız girmesin diye kapımızı kilitliyoruz çünkü güvenliğimize önem veriyoruz. Ancak bilgisayar türü cihazları kullanırken bu kadar korunma odaklı olmamız gerektiğini düşünmüyoruz. Böylece tarafımıza yapılacak teknolojik bir saldırı sonucunda psikolojik olarak etkilenmeye açık hale geliyoruz. Yani herhangi bir oyuna gelmemiz an meselesi. Nasıl mı? Bir bilgisayar sistemine yetkisi olmadan erişim elde etmek için gizli bilgileri açığa çıkarmayı başaranlar sayesinde… Hileler ve aldatmalar bu yolda başrolde. Aslında sosyal mühendisliği olduğunuzu da bu nedenle düşünebilirsiniz. felaketinden dakikalar sonra, sahte virüsten gerçekleştirenlerin sanıldığının aksine fazla Ancak yeterli mi? Şüpheli… Örneğin ikna koruma yazılımlarını barındıran sahte teknik bilgiye ihtiyaç duymadan, uçsuz edilebilir ya da etkilenebilirsiniz. Çünkü haber siteleri, bu yazılımları en güncel bucaksız hayal dünyalarıyla, sayısız sistemi sosyal mühendisler her yolu mübah görecek; haberleri arayan kullanıcıların sistemlerine yerle bir edebilme gücü var. Elbette kısa bilgili ve donanımlı halleriyle karşınıza bulaştırmıştı. Böyle bir durumda bir sürede sağlanan bir durum değil bu. Sosyal çıkacak. Üstelik hazırladıkları senaryolar da tehditle karşı karşıya kalabilir ve her şeye mühendis, amacına emin adımlarla ulaşıyor. oldukça büyüleyici olacak. boyun eğerek istenileni yapmak zorunda Önce bilgi topluyor sonra saldırıyı planlıyor kalabilirsiniz. Siber saldırganlar kredi kartı ardından saldırma araçlarını belirliyor. Son Tek tıkla ellerine düşmeyin bilgileri, kişisel veriler, parolalar gibi hassas aşama ise bilgileri kullanma. İşte bu noktada Korku veren, heyecan duygusunu tetikleyen, verilere ulaşabilme imkânı sağlamaya çalışır. artık birilerinin elindesiniz. beklenen bir haber gibi görünen, felaket Bu durum maddi veya manevi açıdan büyük Senaryolara kanmayın senaryoları, hediye, çekiliş, popüler olaylar, zararlara yol açabilir. Gerek devlet kurumlarından gerekse dünyayı etkileyen durumlar, büyük maçlar, çevremizden sıkça aldığımız uyarıları turnuvalar veya özel günler gibi benzeri Çeşit çeşit tuzaklar kurulabilir hatırlarsınız. İnternet ortamında birçok konu başlığı sosyal mühendislik Anne ya da babalar, çocuklarından geldiğini yapılmaması, söylenmemesi, saldırılarında kullanılabilir. Ve siz doğal bir düşündükleri “Cüzdanımı kaybettim, param paylaşılmaması gerekenler listesi aklınızda. sürecin parçası olabilirsiniz. Maalesef çoğu yok, telefonumun şarjı bitti. Bana kredi Mesela TRT Kurumu çalışanları bu uyarılara insan kandırılabileceği gerçeğinden uzak kartı numaranı yazar mısın? Benzinlikteki ve alınan önlemlere yabancı değil. Siz de hareket eder ve bu da saldırgan için bir amca, bana eve dönebilmem için 100 çalıştığınız yerden ya da medyadan bu avantaja dönüşür. Bir kurbana dönüşmek TL verecek …” gibi sahte mesajlarla tür tehlikelere karşı pek çok bilgiye sahip tek tıkla mümkün. Örneğin Japonya’da 11 sosyal mühendisliğin oyununa gelebiliyor. olabilirsiniz. Kötü niyetli kişilere karşı tedbirli Mart 2011 tarihinde gerçekleşen tsunami Hediye vaadi sunan bir anket aracılığı ile

64 TRT VİZYON TRT VİZYON 65 kişiden şifre girilmesi istenmesi de bu tür donanımlar ise USB bellek saat, donanımsal arama yönteminin benimsenmesi; parola senaryolar arasında. Kurbanın uğradığı siber keylogger, USB bellekli çakmak, kameralı politikası oluşturulması kurum iç ağı ve saldırıda, kişisel bilgiler veya giriş parolaları araba anahtarı, SD kartı saklayıcısı, kameralı kurum çalışanlarının bilgisayarları ile sorulabiliyor ya da şifrenin söylemesi kalem, kameralı gözlük… misafir erişimlerinin denetlenmesinin yanı durumunda o sırada sistemle ilgili yaşadığı sıra kanunlara uygun bir şekilde loglama sorunun çözüleceği söylenerek güven En meşhur isimlerden biri: Mitnick tutulması; eğitimler ve yaptırımlar oldukça kazanılmaya çalışılabiliyor. Hatırı sayılır Günümüze kadar gelen sosyal mühendislik önemli. oranda çeşitlenen tuzağa düşürme şekilleri saldırıları içinde pek çok hikâyeye rastlamak hiç umulmadık sonuçlara yol açabilir. Siber mümkün. Ancak bunlarda bir isim ön plana Bireysel korunma saldırganlar, hedef aldıkları kişinin korku, çıkıyor: Kevin David Mitnick … İnternet Peki, bireysel olarak nelere dikkat edebiliriz? kaygı ve telaş gibi duygularını kullanarak dünyasının meşhur “hacker”larından olan Çeşitli yollarla kullanıcı adı ya da parola kimi zaman tehdit, şantaj yoluyla amacına Amerikalı bilgisayar bilimci, FBI tarafından istenebilir. Oysa bilinmeli ki özellikle ulaşmaya çalışır. Panik yaratarak istedikleri düzenlenen bir operasyonda yakalanmıştı. müşterisi olunan şirketlerin bu bilgilere bilgiyi almak kolaylaşır. Öyle ki bazen bu Fujitsu, Motorola, Nokia ve Sun ihtiyacı yok. Tanımadığımız isimlerden durum fidye istemeye kadar ulaşabilir. Microsystems gibi büyük şirketlerin bilgisayar gelen mailleri açmak oldukça tehlikeli; bu tür ağlarına izinsiz girmekten suçlu bulunmuştu. mailleri açmadan silmek gerekiyor. Oltaya Teknikler ve donanımlar karşısında Mitnick “Sanal Dünya’nın Kayıp Çocuğu” takılmamanın en önemli unsurlarından biri kurumlar bile zor durumda olarak da tanındı. Sosyal mühendislik dehası de tarayıcıda bulunan adresi kontrol etmek; Sosyal mühendislik saldırılarında kurban Kevin Mitnick’in popüler hale getirdiği sosyal tek bir karakter farklılığıyla yakalanmak seçilirken genel olarak en zayıf halka yani mühendislik terimi, insanları istemedikleri kaçınılmaz. Bankalar, alışveriş siteleri gibi bilgisiz, dikkatsiz kullanıcılar tercih edilir. şeyleri kendi istekleri ile yapmaları veya gizli kullanıcı bilgileri ve havale işlemlerinde Ancak hedef birey olduğu gibi bir kurum da bilgilerini vermeleri için kandırma eylemi “https” güvenli protokolü kullanıldığından bu olabilir. Dünyaca ünlü şirketlerin bile zaman olarak da açıklanmakta. protokolde yapılan veri iletimi şifrelenerek zaman itibarlarına zarar veren bu duruma yapılıyor ve güvenlik üst düzey. Dolayısıyla maruz kaldıkları bir gerçek. Genel olarak Kurumsal önlemler girilen sitelerin güvenlik kontrolü yapılmalı. sosyal mühendislik saldırılarında; omuz sörfü Sosyal Mühendislik saldırılarından Hesap özetleri kontrol edilmeli. Güncel, (shoulder surfing), çöp korunmak için özellikle kurumlar için fiziksel lisanslı, kaliteli bir anti virüs programı ile karıştırma (dumpster diving), rol yapma güvenlik önlemleri; güvenlik politikalarına tarama yapılmalı. Güvenli olmadığı izlenimini (role playing), olta saldırıları (phishing), uyum; firewall ve antivirüs kullanımı; aldığımız ağlarda hiçbir elektronik işlem Truva atı (Trojan horse) ve tersine sosyal değerli bilgilerin iletilmesi durumunda gerçekleştirmemeli. Girilen sayfaların sağ mühendislik (reverse social engineering) geri aramanın zorunlu kılınması; parola alt kısmında şifrelenmiş işlem yapıldığını gibi tekniklerinden faydalanılıyor. Sosyal ve benzeri erişimlerin paylaşılması belirten kapalı kilit işareti olduğundan emin mühendislik saldırılarında kullanılabilen bazı sırasında sahte aramalara karşı geri olunmalı.

66 TRT VİZYON TRT VİZYON 67 Nelerle karşılaşabiliriz? medya manipülasyonu doğrultusunda sosyal mühendislerin Sosyal mühendislik yöntemleri ve teknikleri türlü kaynaklarda insanların dikkatini çekmek ve yönlendirmek amacı ile tercih ettiği çeşitlendiriliyor. Ancak sosyal mühendislik amacına ulaşabilmek yöntemlerden biri. adına her geçen gün bunlara yenilerini ekliyor. Evet - evet tekniği Virüsler, solucanlar, Truva yazılımları Hedefteki iletişim kurulan kişiye önce güven verip, ard arda “evet” Bilgisayar ve sistemlerin düzgün şekilde çalışmasını engelleyerek, cevabı verme olasılığı olan sorular yönelterek asıl talep ile ilgili kullanıcı kişinin izni ve bilgisi dışında sistemi yönlendirmesine sorunun en sonda sorulduğu teknik. sebebiyet veren, bilgisayar ve sistem içerisinde yer alan veri ve bilgilerin ele geçirilmesine olanak sağlayan kötü amaçlı yazılım Rica tekniği çeşitleri. Öncelikle hedefi zorlamayacak küçükten büyüğe rica tekniği ile yapabileceği şeyler hakkında talepte bulunmak. Yavaş yavaş Olta saldırıları talepler büyüterek karşındakine yapabiliyor duygusu, motivasyon Hedef kişiyi, kişi ve kurumların internet sayfaları ve benzeri ve ilişkisel bağı kaybetmemek için kabullendirme yöntemine tasarlanmış sitelere yönlendirerek, bilgi girişi yaptırılması amaçlanan gidilmesi. bazıları ses ile uygulanan aldatma yöntemi. Trafik lambaları tekniği Wi-Fi dolandırıcılığı Hedef kişi ile iletişim esnasında amaç doğrultusunda “Dur - Sosyal mühendisler ortak kullanım alanlarında, mekânlarda şifresiz düşün - eylemini yap” üçlüsünü uygulamak. Kırmızı ışık ilk evre; Wi-Fi alanı sağlayarak hedef kişinin bu ağa bağlanması ve bilgilerinin iletişimde bulunan kişinin hareketlerine göre sosyal mühendisin ele geçirilmesi planlanmakta. kendisini arka plana çekme evresi. Sarı ışık, hazırlan; hedefteki kişinin hareketleri ve tepkilerini gözleyerek sosyal mühendisin Pop - Up ekranlar yapacaklarını düşünmesi ve içinde bulunduğu durumu lehine Hedefteki kişilerin cihazlarına ani bildirimler ileterek kişilerin bunları çevirebilmek için ortam araması. Yeşil ışık, geç; sosyal mühendisin tıklaması amaçlanmakta. kafasında çözüm yolunu bularak farklı yöntemler ile hedefin üzerine gitmesi. Tarayıcı saldırıları Tarayıcıdaki adam saldırısı (man in the browser attack), kullanılan Ay ışığı tekniği internet tarayıcısı içerisine zararlı yazılım yerleştirip saldırıda Sosyal mühendisin hedefteki kişiye güven vererek, kendisine bağlı bulunulması. hale getirmesi, durumu olağanlaştırıp, amacına ulaşarak ortadan kaybolması. İkna yolu dolandırıcılığı Sosyal mühendisin hedef kişi ya da kişilerde güven oluşturarak, Önce ver, sonra geri al tekniği çeşitli senaryo ve psikolojik testler uygulaması yoluyla bilgilerini ele Hedefteki kişi ya da kişilere görüşler sunularak, cazip fırsatlar, geçirmesi. koşullar, vaatler verilmesi. Saadet zinciri denilen, piramidin en üstündekilerinin kazandığı bu düzen, sisteme dâhil olan her kişinin Çöp kurcalama altındaki diğer kişiler ve onun bağlantıları sayesinde çalışıyor. Kurumların kullanmadıkları, değersiz olarak gördükleri ya da yok etmedikleri, üzerinde bilgi bulunan her türlü materyalin atıldığı ve bu Seçenek ve alternatif çözüm sunma atıkların ve benzeri nesnelerin sosyal mühendisler tarafından gerekli Hedefe belirli konuda kısıtlanmış seçenekler sunularak, hedef bilgiye ulaşabilmek amacıyla iz sürülüp toplandığı yöntem. kişiye zorunlu seçenek yapması hususunda baskı yapılması.

Omuz sörfü, casusluk ve kulak misafirliği Bağımlık oluşturma ve yer etme Sosyal mühendis, hedefindeki kişiyi gözlemleyerek amacı Hedefin bir kişiye, ürüne, kuruma uzun süre bağlılığının doğrultusunda gerekli bilgi ve ipucuna ulaşmakta. Gözlemlerinde oluşturulması, alıştırılması sonucunda; mevcut alışkanlıklarından, dürbün, kamera, akıllı cihazlar, ses kayıt cihazı gibi çeşitli teknolojik değişime kapalılığından, sorgulayıcı yönünün zayıflamasından nesnelerden de yararlanabilmekte. faydalanılması.

Medya manipülasyonu Soruya soruyla yanıt verme Bilgiye erişim konusunda kaynakların çeşitliliği buna bağlı olarak Hedef kişiye durmadan soru sorarak, sorunlarına ya da taleplerine haber kaynaklarının internet üzerinden sosyal ağlar ile entegrasyonu, ayrı sorular yönelterek hedef kişinin kafasının karıştırılması.

66 TRT VİZYON TRT VİZYON 67 GÜNCEL Meral ÜNSAL / [email protected]

Su gibi aziz Su hayatın kaynağı… Doğmadan önce, anne karnında bile su içinde yaşıyoruz. Vücut açlığa susuzluktan daha fazla dayanabiliyor. Suyla ilgili pek çok atasözümüz, deyimimiz bu önemin altını çiziyor. “Su gibi aziz olmak” istiyorsak eğer, su konusunu çok iyi anlamalıyız.

izlerle hayati önem taşıyan Türkiye kritik noktada kıyaslasak bile aynı sonuca ulaşıyoruz. bir konuyu paylaşmaya karar WWF’nin raporuna göre, Türkiye’de yıllık Sularımız ve sulak alanlarımız kuruyor, vermemizin üzerinden çok su tüketimi şu anda kişi başı bin 519 litre. ülkemiz hızlı bir şekilde çölleşiyor. geçmemişti ki, ardı ardına Oysa 2030 yılında bu seviyenin bin 120 açıklamalar geldi. Ne yazık ki, litreye düşeceği yine aynı rapora konu oldu. Göller çölleşiyor bu konudaki öngörümüz ve Arada büyük bir fark yokmuş gibi görünüyor Çok değil bundan 30 - 40 yıl öncesinde telaşımızın haklı olduğu ortaya çıktı. Önce ama bunu başka bir şekilde yine rapordan büyük şehirlere bile kış başında yağan SAmerikan Uzay ve Havacılık Üssü (NASA) kar ancak baharda erirdi, çünkü sürekli ifadelerle anlatalım. ve sonra Dünya Yaban Hayatı Fonu Su kıtlığı oranı açısından dünyanın en riskli yağış olurdu. Kırsalda, köylerde köy (WWF) çok önemli bir konuya dikkat çekti bölgesi kabul edilen Filistin’de bu oranın çeşmeleri gürül gürül akar, insanlar sulama ve uyarıda bulundu. Türkiye için kuraklık 3,67 olduğu belirtilen raporda Türkiye’nin su kanallarından tarlalarını sulardı. O kadar kapıda! kıtlığı riski oranının 2,78’e düştüğü açıklandı. geriye gitmeye bile gerek yok, sadece Aslında uzunca süredir “geliyorum” diyen Düşünebiliyor musunuz? En kritik yerden 6-7 yıl öncesinde etrafındaki yerleşim ancak bir türlü görmek istemediğimiz bu daha da kritik durumdayız. yerlerine pek çok yönden katkıda bulunan sıkıntı hayatımızı çok kısa sürede bir kâbusa Aslında tüm bu rakamlardan önce şöyle bir göllerimiz kurudu ya da kuruma tehlikesi çevirebilir. haberleri tarasak, hatta geçmişle şimdiyi ile karşı karşıya. Meke, Seyfe, Eber Gölleri bunlardan ilk aklımıza gelenler.

68 TRT VİZYON TRT VİZYON 69 Ya kurudular ya da yüzölçümleri önemli ölçüde azaldı. Tabii yaşam kaynağı oldukları için, aynı oranda yaşam da daraldı. Balıklar öldü, balıkçılar mağdur oldu, turizm gelirleri ortadan kalktı, kuşlar konaklamaz oldu… Geçtiğimiz yılarda bir seyahatimizde koskoca Burdur Gölü’nün nasıl da küçüldüğünü görmüş ve dehşete düşmüştük. Gölde derinliğin 24 metreden 9 metreye kadar düştüğü edindiğimiz bilgiler arasında. Seyfe Gölü’nün de yıllar içinde geldiği acı duruma bizzat şahit olanlardanım. Tuz Gölü’nün alanı yüzde 50 küçülürken, Bafa, Akşehir ve Meke Gölleri yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Bu örnekleri çoğaltmak ne yazık ki mümkün.

Su olmadan yaşam olmaz 185 kuş türüne ev sahipliği yapan Düden Gölü, kontrolsüz sulama ve küresel ısınmadan nasibi aldı Su konusu çok kapsamlı ve gerçekten acil önlem alınması gereken bir konu. Üstelik birbirine zincirleme bağlı pek çok alanda hızla harekete geçilmesi gerekiyor. İşin doğrusu biz de size aktarırken tam olarak nereden başlayacağımızı kestirmekte güçlük çekiyoruz. Aslında pek çok kişiyi yanıltan bilgiyi düzeltmekle başlayalım: Dünyamızda hepimize yetecek kadar çok su var bilgisi… Bu bilgi geçersiz. Dünyanın büyük oranda suyla kaplı olduğu doğru, tamam. Okyanuslar, deniz ve göller, akarsular uzaydan bakıldığında gezegenimize “mavi gezegen” dedirtecek kadar yoğun. Ancak dünyamızın yüzde 74’ünü kaplayan bu suyun ne kadarı tatlı su biliyor musunuz? Sadece yüzde 2.5 kadarı. Burdur Gölü kurursa dibindeki kimyasallar çevreye yayılarak hastalığa yol açacak Üstelik bu tatlı suyun yarısından daha azı yani yüzde 1.2’si yeryüzünde. Kalanı yer Tüm bunlar size abartılı sözler gibi geliyor direkt etkilenmesine yol açıyor. Biliyorsunuz altı suyu ya da buzullarda saklı. Şimdi sıkı olabilir. Ancak daha geçen yıl normal bir buzullar eriyor. Bunun iklim değişikliğinde durun. Biz bu suların da yalnızca yüzde hayatımız vardı ve bu yıl yok. Yani sözünü son derece korkunç etkileri olacağını 21’ini kullanabiliyoruz. Yani dünyayı mavi ettiğimiz riskler de böyle bir anda olmasa da da bilim insanları adeta çığlık atarak renge çeviren suların sadece yüz binde 6’sı ayak sesleri duyulur biçimde yaklaşıyor. Bu söylüyorlar. Üstelik bu tatlı sular okyanuslara bizim kullanımımızda. O yüzde 6’yı da tüm konu, buzdağının görünen ve görünmeyen karışıyor. dünya ile paylaşıyoruz. kısmı gibi. Ne yazık ki, insanlar böyle Suları etkileyen yalnızca bu mu? Elbette Üstelik hepimizin çok yakından gözlemlediği bir meselede buzdağını göremiyor ve değil. Aşırı nüfus artışı, sadece suyun ve yazının başında da aktarmaya alışkanlıklarını terk etmek istemiyor. Gemi kullanımını doğrudan artırmıyor; bir de çalıştığımız gibi bu sular da gittikçe azalıyor. buzdağına çarptığında anlayacaklar ama tükettiğimiz her ürünün suyla bağlantısı artık çok geç olacak. olduğu için kullanım oranını dolaylı olarak Buzdağının tamamı etkiliyor. Bunun pek çok nedeni var… Ancak en Son çıkış tepedeki neden, elbette iklim krizi. Şu an Peki, iklim krizini kontrol altına almak Vahşi sulama katliam demek dünyayı ve dünyadaki canlı yaşamını tehdit mümkün mü? Uzmanlara göre, son Tarım alanlarında damlama sulama yerine eden sorunun Covid 19 salgını olduğunu çıkıştayız. Yani hemen önlemler sıkı bir vahşi sulama yapılması, bilinçsizce vurulan sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Salgın bir süre şekilde hayata geçirilirse bir şansımız kuyularla yeraltı sularının tüketilmesi, daha sonra öyle ya da böyle bitecek. Ancak iklim olabilir. çok su isteyen ürünlerin yetiştirilmesi, sorununa bir çare bulunmazsa, dünyayı İklim krizinin yarattığı aşırı ısınma, termik santrallerin soğutma için suya ihtiyaç büyük bir kaos, sonrasında bir buzul çağı giderek yağışların azalmasına ya da duyması gibi pek çok neden aslında su ile ve elbette bir altıncı büyük yok oluş bekliyor. dengesizleşmesine, bu da su rezervlerinin ilişkimizi zorluyor. Hatırlayacaksınız, Konya

68 TRT VİZYON TRT VİZYON 69 Susuzluk küresel bir sorun. Bazı ülkelerin temiz su sorunu çok büyük

Dünyanın kaynakları belli ve sınırlı. Ancak nüfus hızla çoğalıyor. Bu kısıtlı kaynakların hepimize yetebilmesi ancak ve ancak tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmek, daha az tüketmek ve bilinçlenmekle mümkün. Su ise bu listenin en başında yer alıyor.

su kıtlığıyla mücadele ediyor. Suyu hiç bitmeyecek sanıp durumun vahametinin Güneş enerjisi gezegenimizin sorunlarına çözüm olabilir farkında olmayanlar ise, konuyu alaycı tavırlarla izlemeyi yeğliyor. ovasında sık sık obruklar oluşuyor. Bilim sonunda yayınladığı Türkiye Çölleşme Risk adamları bu obrukların tükenen yer altı Haritası’na göre, Türkiye topraklarının yüzde Peki, ne yapmalı? sularının var olduğu galerilerin çökmesiyle 20’si zayıf, yüzde 52’si orta ve yüzde 19’u Daha önce de dile getirdiğimiz gibi, doğayı açıklıyorlar. Türkiye sularının yüzde 74’ü yüksek risk grubunda yer alıyor. Orta ve korumak tek bir kalemle olmaz. Zincirleme tarımda kullanılıyor. Ülkemizin hızla yüksek riskli bölgelerin yaklaşık oranı yüzde şeklinde tüm alanlarda doğru yaklaşım çölleşmeyle karşı karşıya kalışının da pek 71’i buluyor… sergilenmeli. Burada devletlere büyük iş çok sebebi var ve ayrı bir yazı konusu ama Afrika ülkelerindeki insanların suyla düşüyor. Ancak asıl büyük iş o devletleri sulamayla ilişkisinden ötürü burada risk ilişkilerindeki dramı belgesel ya da oluşturan bireylere yani bize düşüyor. oranlarına kısaca değinelim. haberlerden izlemişsinizdir. Dünyanın İşe tüketim alışkanlıklarımızı her alanda Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 2018 yılının neredeyse yarısına denk gelen, 80 ülke değiştirerek başlamalıyız. Yani şöyle

70 TRT VİZYON TRT VİZYON 71 Acilen atık su tesisleri kurulmalı ve sular arıtılmalı İstanbul’da barajlarda su bitmişti. Son yağışların ardından doldu

Kuruyan göllerde sandallar öksüz kaldı Su sorunu özellikle büyük illerimizdeki barajların doluluk oranıyla gündeme geldi ama mesele daha büyük. Türkiye gittikçe sularını yitiriyor, yer altı suları bitiyor ve kaynaklarımız kuruyor.

düşünün, siz bir marulu fazladan alıp sonra değiştirmek ilk akla gelenler. Elbette her mümkünse sık yıkamamak en iyisi. Hatta onu çöpe attığınızda o marulu yetiştirirken ikisini de tam doldurmadan çalıştırmamak. naçizane önerim bu konuda kendinizle kullanılan suyu da ziyan ediyorsunuz. Bulaşıkları asla elde yıkamamak, sudan iddiaya girmek, karar almak olabilir. “Bu kış Soframıza gelen her ürün, üzerimize geçirmemek… Evi bahçeli ve müsait olanlar arabamı sadece bir kez yıkatacağım ya da giydiğimiz her kıyafet, odamızı aydınlatan için yağmur hasadı müthiş bir fikir. Tabii yaza kadar hiç yıkatmayacağım” gibi… abajur üretilirken dolaylı da olsa su yağmur yağarsa… Muslukta bir kap içinde Sevgili okur, eğer yazıyı buraya kadar harcanıyor… sebze ve meyveleri yıkamak ve bu suyla okuduysanız, hemen bugün kendinize bir da çiçek sulamak ya da temizlik işlerinde liste yapın. “Ben su tasarrufu konusunda İvedilikle tasarruf kullanmak inanın azımsanacak bir durum neler yapabilirim?” sorusunu kendinize Genel tüketimimiz gibi su tüketiminin de değil. sorun… Maddeler halinde bir kâğıda yazıp olmazsa olmazı tasarruf… El yıkarken, diş Yine bahçesi olanlar az su isteyen bitkileri hemen uygulamaya koyun. En basitinden fırçalarken suyu boşa akıtmamayı çoktan tercih edebilir ve bahçesini sabah serin başlamak sizi yüreklendirecektir. Sonra alışkanlık haline getirmiş olmalıyız. Sensörlü saatlerde sulayabilir. Site bahçelerinde diğer adımlara geçebilirsiniz. Bu konuda bataryalar ya da o yoksa suyu kapatıp yer alan süs havuzları ise, genel kurul kendinize meydan okuyun. açmak iş görür. Diş fırçalarken bir bardaktan kararlarıyla kaldırılmalı ya da en azından Dünyayı daha yaşanabilir kılmak yardım almak en iyisi. Duş ve banyo süresini doldurulmamalı. Hatta yeni yapılacak ve gözlerimizin önünde felakete kısa tutmak, çamaşır ve bulaşık makinelerini sitelerde yapımı yasaklansa mükemmel olur. sürüklenmemizi önlemek hepimizin mümkünse enerji ve su tasarruflularla Arabanızı yıkarken bir kova kullanmak ve elinde…

70 TRT VİZYON TRT VİZYON 71 TRT’DEN Mine Sultan ÜNVER/ [email protected]

Çöpten sanata Sanatçılar, tüketim hırsına karşı duyarlılıklarını atık maddeleri muhteşem sanat eserlerine dönüştürerek ifade ediyorlar. Atık malzemelerden yaratıcı tasarımlar üreten sanatçılara odaklanan “Geri Dönüşen Sanat” çevre ve doğa bilinci ile estetiğin uyumlu bir şekilde sanata dönüşmesini anlatıyor.

72 TRT VİZYON TRT VİZYON 73 Lodos odunlarından yapılan heykeller Durul Bakan “Orman altı odunları toplamıyorum. Çünkü onlar dönüşüp, ormanın tekrar Araba hurdalarından hayvan döngüsünün parçası oluyorlar. Benim heykelleri tasarlayan İngiliz sanatçı Ptolemy Elrington kullandıklarım ise tabiatın ormandan alıp denize gönderdiği parçalar. Herkes bu parçalardan vazgeçtiği için ben devreye giriyorum. Irmakta; denizin dalgalarında, kumunda ve rüzgârında fevkalade zımparalanmış olan bu parçaları deniz de kıyısına attığında topluyorum. Bu süreçte ağaç tüm İtalya’nın Bergamo şehrinde Berlin’de, rulo kâğıt, gazete, karton çanta ve kâğıt atık malzemelerden heykel para gibi malzemelerle eserler ortaya koyan Japon zayıflıklarını kaybederek en güçlü yapan sanatçı Dario Tironi sanatçı Yuken Teruya formuna ulaşmış oluyor. Bunlar kimine göre çöp, kimine göre yakılacak odun oymak bilmeyen ve bir türlü ihracat ve ithalat kalemlerinden biri oldu ama benim için hazine değerinde.” önüne geçilemeyen tüketim bile. hırsımızla yeryüzünü her gün biraz daha atıkla, çöple Birinin çöpü bir başkasının sanatı dolduruyoruz. Günümüzün Sanat içinde var olduğu dönemin yaşam tarzının sürekli şartlarından ilham alır ve dönemini empoze ettiği sahip olma, harcama, yansıtmaz mı? Üstelik sanatçının toplumu Dyenisini ve daha fazlasını isteme süreci, bilinçlendirme, farkındalık yaratma biz insan ırkını kendi tükenişine doğru gibi misyonları da vardır. Dolayısıyla götürüyor, üstelik büyük bir hızla! Öte günümüz sanatı, tüketim çılgınlığı yandan yalnızca insanoğlunu değil ve geri dönüşümle de oldukça ilgili. tüm dünya canlıları yok oluşa doğru İnsanlar aslında tükenenin kendileri sürükleniyor. Aşırı ve yersiz tüketim ve gezegen olduğunu düşünmeksizin nedeniyle bozulan iklim dengesi, birçok önüne geçilemez bir iştahla tüketmeye bitki ve hayvan türünü tehdit ediyor. Benzer devam ederken sanatçılar da tepkilerini durum yeryüzü kaynakları için de geçerli. gösteriyorlar. Bu bakış açısıyla yola Böyle giderse dünya yaşamı sürdürülemez çıkan birçok sanatçı, insanın önlenemez hâle gelecek ama unutmamak gerekir tüketim hırsına ve doğa duyarlılığıyla geri ki gezegenimiz varoluşu boyunca nice dönüşüm konusuna dikkat çekmek için kez yok oluşlardan döndü ve binlerce yıl atık maddeleri muhteşem sanat eserlerine Öldüren şarapneller sanatta hayat sürse de kendini yeniden yaşanabilir kıldı. dönüştürüyorlar. Yaratım süreçlerinde geri buluyor Dünyayı yok olmanın eşiğine getirsek de o dönüştürülebilir malzemeler kullanarak, Charles Nassar var olmaya devam edebilir, fakat ya diğer geri dönüşümün işlevini estetikle canlılar kadar dayanıklı olmayan insanoğlu! buluşturuyorlar. Bu tavırları farkındalık “Savaş dediğin bombalardan saçılan yarattığı gibi bilinçli tüketim davranışlarının şarapnellerdir. Savaşın yarattığı İhracat ve ithalat kalemi çöp kazandırılmasına da hizmet ediyor. dehşet, göç ve kan. Hepsi benim birer Çılgın tüketim yüzyılında dünyadaki her TRT 2’nin ilgiyle izlenen yapımlarından biri parçam. Şarapnallere olan ilgim ve 9 kişiden biri açken ve yılda 8 milyon olan “Geri Dönüşen Sanat” her bölümde savaşa olan nefretimden bu sanat insan açlıktan yaşamını yitiriyorken dünyanın çeşitli ülkelerinde atıkları sanata eserleri doğdu. Savaşın ardından gezegenimizde atık maddelerden oluşan çeviren sanatçıları konu ediniyor. Çevre ruhumdaki sanat ortaya çıktı. Allah’a çöp dağları türedi. Bu maddeler modern ve doğa bilinci ile estetiğin uyumlu bir şükür savaşın saçtığı şarapneller artık insanın en büyük problemlerden biri oldu. şekilde sanata dönüşmesini anlatıyor. İlk yok.” Bir zamanlar yaşam döngüsü içerisinde bölümünde, Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta kolayca doğaya karışabilen birçok madde, şarapnel parçalarından sanat eserleri sanayileşme ve modernleşmeyle birlikte ortaya koyan Charles Nassar’ın hikâyesini toprağın, suyun geri dönüştüremeyeceği, anlatan yapım diğer bölümlerinde otomobil doğanın döngüsüne alamayacağı, binlerce parçaları, kutu, kâğıt gibi atıkları ve yılda yok edemeyeceği bir hâle evrildi. Her hatta çöpleri sanatına malzeme edinen ne kadar son yıllarda bilinçlenmeyle birlikte sanatçıları konuk ediyor. “Geri Dönüşen atıkların bir kısmını teknolojiyi kullanarak Sanat”ın yeni bölümleri cuma günleri saat geri dönüştürsek de çöp dağları ülkelerin 18.30’da TRT 2’de yayınlanıyor.

72 TRT VİZYON TRT VİZYON 73 TRT’DEN Meral ÜNSAL/ [email protected]

Kartallar Yüksek Uçar 7 Numara Şaşıfelek Çıkmazı Geçmiş zaman sevdaları TRT ekranlarından izleyiciye mâl olmuş unutulmaz diziler ve onların unutulmaz aşkları…

eçtiğimiz ay dergimizde en çok etkileyen nostaljik dizi ve aşklarla Zeliha’nın, bu 7 genci anne şefkatiyle TRT’nin ilk televizyon başlayalım dilerseniz… Eminiz sizin sevmesi sanırız dizinin en can alıcı yayınına dair bir yazı de bir listeniz vardır. Bizimkinin ilk sevgisiydi. Elbette bu kadar gencin olduğu paylaşmıştık. İnsanlığın aya sırasında “Yeditepe İstanbul” yer alıyor. yerde aşk olmaz mı? Haydar da Armağan’a ayak basmasından sadece Sıcacık bir mahallede geçen bu diziyi hiç âşık oluvermişti. bir yıl önce gerçekleşen bu unutamadık. Belki de sırf bu yüzden sevgi önemli olay da ülkemiz için büyük bir adım damgasını vurdu bu diziye ve 2001 yılında Bitmeyen Şaşıfelek aşkı Golarak tarihe geçmişti. 31 Ocak 1968’de yayınlanmaya başladığında hepimizi Bir başka efsane ise adeta bir yıldız geçidini hareketlenen beyaz cam, siyah beyaz ekranlara kilitledi. Zuhal Olcay’ın Olcay andıran kadrosuyla “Şaşıfelek Çıkmazı”ydı. yayınlarıyla bile olsa dünyamızı nasıl da karakterine can verdiği dizide, pek çok olay Kimler yoktu ki dizide! Derya Alabora, Zuhal renklendirmişti. O günden bugüne sayısız yaşansa da Uğur Polat’ın canlandırdığı Gencer, Selçuk Yöntem, Tamer Karadağlı… program aktı geçti TRT ekranlarından… Ali karakteriyle yaşadığı duygusal yakınlık Hatta Zeki Demirkubuz ve Çağan Irmak Unutulmazlar arasında yer alan TRT dizinin büyük aşkıydı. Özgü Namal ve Ruhi bile rol almıştı. Mahinur Ergun’un ustalıklı programlarının çoğunun, bugün hâlâ Sarı’nın, dizideki adlarıyla Duru ve Ömer’in kaleminden çıkan senaryosuyla herkese meraklısı tarafından izi sürülüyor. Biz de daha genç olmaları da belki biraz daha itiş “bizden” hissettiren dizideki aşkları, sevgiyi 14 Şubat Sevgililer Günü’nden esinle, TRT kakışlı bir sevgiydi. Ama Ömer’in Duru’ya tek tek anlatmak burada olanaksız. Ancak ekranlarından halka mâl olmuş, unutulmaz beslediği ulaşılmaz aşk, aynen sevdiğinin asıl aşk nerede biliyor musunuz sevgili dizileri ve oradaki aşkları hatırlatmak istedik. adı gibi duruydu. Aslında konu aşktan da okurlar, kuşaklar boyu süregelen izleyicisiyle Zamanın ruhu, bugün pek çok şey gibi aşkı öte sevgiyse bu dizinin bizlerde bıraktığı en dizi arasındaki aşk. Şöyle bir hızlıca da tüketime dönüştürdü gibi hissediyoruz. belirgin his koşulsuz sevebilmenin verdiği o izleyici yorumlarına bakarken rastladığımız Belki yanılıyoruzdur. Ancak yanılmadığımız güzel duyguydu. cümleler işte bu aşkın tam tarifi. Sosyal bir konu var ki, TRT dizi ve filmlerindeki medya sitesinden özetleyip alıntılayarak aşklar geçmişten selam gönderiyorlar ve 7 Genç “7 Numara”da iletelim: “Mahinur Ergun’un senaryo değil adeta ölümsüzler. En azından ekranlardan Hemen hemen aynı zamanlara denk gelen resmen roman yazdığı dizi. Bu dizi benim yansıyanlar öyleydi sanki. Bugünlerden o bir başka unutulmaz dizi de 7 Numara jenerasyonumun dizisi değil. Başladığında günlere tekrar uzanmak isterseniz TRT İzle idi. Taşralı 3 gencin, daha büyük şehirde ben henüz bir buçuk yaşındaydım… uygulamasından bazılarını yeniden keyifle büyümüş 4 üniversiteli kızla 7 numaralı Ablamlar sayesinde bütün bölümlerini izleyebilirsiniz; dizilerdeki aşkları da belki evin kiracıları olması ekseninde dönen izledim ve hâlâ izliyorum. O kadar özel ve böylece daha iyi hatırlarsınız. birbirinden komik olaylar… Bu diziye özgün bir dizi ki… Evet 90’lı yıllarda çok damgasını vurmuş en büyük aşk, ev güzel, çok sıcak ve anlamlı aile, mahalle Yeditepeli aşk sahipleri Vahit ve karısı Zeliha’nın aşkı dizileri çekilmiş ama bu dizinin anlatımı Kronolojik bir sıra gözetmeden, hepimizi gibi görünse de aslında çocukları olmayan diyalogları çok farklı bir yerde. Türünün tek

74 TRT VİZYON Meral ÜNSAL/ [email protected]

Çalıkuşu Perihan Abla

bir diziden ve oradaki aşktan bahsedelim. dizileri arasında. Sıcacık ilişkilerin olduğu İçinden aşk ve sevgi geçen Aslında Kamuran’a duyduğu aşktan ötürü bir mahallede yaşayan Perihan Abla dizi ve filmler, programlar kalbi kırılan ve Anadolu’ya öğretmen olarak öylesine içtendir ki aslında bir nevi bütün bir dönemin nahif gerçek giden Feride’nin hikâyesi desek… Eminiz mahallenin sevgili ablasıdır. Usta oyuncu Çalıkuşu’nu hatırlarsınız. Adı bile hoş Perran Kutman’ın can verdiği Perihan Abla aşklarına da esin kaynağı çağrışımlar yapan bu dizi de bir TRT klasiği ile bir başka usta oyuncu Şevket Altuğ’un olmuştur belki kim bilir? olarak televizyon tarihindeki yerini aldı. canlandırdığı Şevket arasındaki aşk ise tam Reşat Nuri Güntekin’in aynı adlı romanından olarak “Nerede ah o eski aşklar” dedirtecek örneği bence. Sanki bir dizi çekelim izleyen 7 bölüm olarak ekrana uyarlanan dizide naiflikteydi. izlesin dizisi değil de kişiye özel bir dizi gibi, başrolleri Kenan Kalav ve Aydan Şener her izleyende bambaşka duygular bırakıyor.” paylaşmışlardı. Kamuran ve Feride arasında Kınalı yapıncak İlginç olan işte tam da bu… Yani dizi ilk aşkın ve gururun iç içe geçtiği sahnelerle Özgün senaryolar kadar Türk Edebiyatı’nın yayınlandığında bir buçuk yaşında olan ve Esin Engin’in müziğiyle de gönüllere taht nadide eserlerinden de yararlanan TRT izleyicimiz, bu diziyi izleyip adeta vurulmuş kuran dizi unutulmazlar arasında… dizilerinden biri de “Dudaktan Kalbe” idi. ve bu yorumu da geçtiğimiz günlerde kaleme Daha isminde büyük bir aşkın ipuçlarını almış. “Sevmek için geç…” veren Reşat Nuri Güntekin’in eseri, yine 80’li Herhalde televizyon tarihinde TRT dizileri ve “Kartallar Yüksek Uçar” yayınlandığı yılların TRT’sinin vazgeçilmez dizilerinden izleyici arasındaki bu türden aşkların başka sıralarda izleyiciyi ekran başına kilitleyen oldu. Eser başka zamanlarda birkaç kez bir örneği yoktur. ünlü TRT dizilerindendi. Senaryosu Atilla sinemaya konu olsa da herhalde “Dudaktan İlhan’ın güçlü kaleminden çıkan dizinin Kalbe” denilince ilk akla gelenin TRT Eski zaman aşkları oyuncuları da yıldız isimlerdi. Banazlı versiyonu olduğunu söylersek yanılmayız. Şimdi zamanı biraz daha geriye saralım. İsmail rolündeki Sadri Alışık ve Hanımağa Kınalı Yapıncak Lamia’nın bestekar Hüseyin Halit Ziya Uşaklıgil’in aynı adlı romanından rolündeki Selda Alkor’un yer aldığı dizi Kenan ile yıllarca süren aşklarının konu uyarlanan ve yayınlandığı tarihlerde unutulmaz sahnelere imza attı. Ancak işin edildiği dizi ve bu aşk yıllarca unutulmadı. fırtına estiren ve elbette yıllar sonra başka içinde aşk olunca büyük oyuncu Sadri kanallarda tekrar çekilen “Aşk-ı Memnu”… Alışık’ın dizideki Şükran Alev karakterine İçinden aşk geçen diziler 1975 yılının TRT ekranlarında yayınlanan söylediği “Sevmek için geç, ölmek için TRT’nin televizyon yayınlarına başladığı dizide Behlül ve Bihter’in şok edici aşkını erken” sözleri ve “Kimseye etmem şikâyet” günlerden bugüne hiç kuşkusuz daha pek Salih Güney ve Müjde Ar canlandırmıştı. şarkısının yorumu bugün kült oldu. Bu dizi çok içinden aşk, sevgi geçen dizi ve film Halit Refiğ’in senarist ve yönetmenliğinde de hem olayları hem de aşklarıyla izleyicinin ekranlara geldi, gelmeye devam ediyor. 33’er dakikalık 6 bölüm olarak çekilen kalbinde ölümsüzleşti. Elbette dizinin ismi de Sadece isimlerini saysak bile sayfalar tutacak dizi, TRT’de yayınlanmış ikinci Türk dizisi neredeyse her fırsatta kullandığımız bir kalıp bu yapımlardan birkaçını sizlere hatırlatırken, olarak tarihe geçmişti. İlki hangisiydi diye haline gelerek sembolleşti. aynı zamanda geçmiş dönemlerin sıcak merak eden okurlarımız için “”ı insan ilişkileri ve nahif aşklarına da atıfta hatırlatalım. Kavuşamayan âşıklar bulunmak istedik. Kim bilir belki o günlerin “İşte bu mahallede yaşar Perihan Abla…” ruhunu daha çok izlemeli ve yavaş yavaş Çalıkuşu âşık olursa Bugün bile jenerik müziği kulaklarımızda yitirdiğimiz nahiflikleri yeniden hatırlatacak Yine oldukça eskilerden ama eskimeyen çınlıyor. Perihan Abla da TRT’nin unutulmaz yapımların izini daha çok sürmeliyiz.

TRT VİZYON 75 KARANLIK ODA Kürşat SAYGILI / [email protected]

Diyalog ne işe yarar? Herhangi bir karakterin herhangi bir karaktere söylediği kelimeler bütününe diyalog diyoruz. Esasta ise diyaloğun temelde üç işlevi vardır: Bilgi aktarımı, karakterizasyon, aksiyon.

iz seyirci olarak, bir filmi hemen göze batar ve seyirci filmden kaçar. edildiğinde tüm numaralarını, hilelerini izlediğimizde gerçek bir şey Kötü bir film için çoğunlukla duyduğumuz ve düzeneklerini saklar. Seyirci mekânın izliyormuş gibi davranırız. bir eleştiridir “inandırıcı değil”. Filmin uzamında zamanın ritmine kaptırır kendini. Önemli olan filmin dünyasına gerçek olmadığını akıl sağlığı yerinde Bir film ister satirik olsun isterse epik, ne girip karakterin öyküsüne olan herkes bilir, kimse gerçek olsun da olduğu fark etmeksizin, seyirciyle duygusal dâhil olmaktır. Onunla gülüp istemez zaten. İşin aslı, seyirci “gerçek”ten bir bağ kurar ve seyirci ön kabulle izlemeye sevinmek ve onunla hüzünlenip ağlamak kaçıp, sığınacak bir liman aradığı için film başladığı filmin dünyasını gerçekmiş gibi Bisteriz. Tıpkı bir sihirbazı izleyenler gibi izliyordur. Bir filmin türü ne olursa olsun bu sorgulamadan içselleştirir. Bu karşılıklı -sihirbazın numarasının ne olduğunu merak kaçış esnasında seyirci inanmak, kendini anlaşma işler yolunda giderse seyirci için etmeden- büyülenmek için sabırsızlanır kaptırmak, “olay”a dâhil olmak ister. Herkes bir film görevini başarıyla yerine getirmiş ve o an geldiğinde gerçekten oluyor(muş) sihirbazın ayakları yerden havalandığında olacaktır. gibi davranırız. Bu, seyirci olarak bir şeyi ve sihirbaz uçuyormuş gibi kollarını iki Bir filmi masa başında gerçekmiş gibi takip etmenin kuralıdır. Oysa bir film de yana açtığında onun gerçekte uçmadığını yapmanın -teknolojinin de gelişmesiyle- de sihirbazın numaraları gibi birçok numaraya; bilir ama yine de kimse sihirbazı kaldıran gelişmesiyle- çeşitli yolları vardır ve bu yol hileye ve illüzyona sahiptir. Gerçek(miş) ince çelik halatları ve o halatları kontrol ve yordamlar her gün gelişmektedir. Bir gibi yapmak oldukça zordur ve işin ehli eden düzeneği görmek istemez. Film de de öteden beri kullanılan araçlar vardır ki tarafından icra edilmediğinde yapaylık perdede ya da ekranda seyirciye takdim bu yazıda bunların en güçlülerinden birini,

76 TRT VİZYON TRT VİZYON 77 İyi replik, eğretilemelerle inşa edilir. “Hiçbir şey göründüğü gibi değildir” sözü diyalog yazımında mihenk taşıdır. Diyalog açıklamaz, ima eder. Açıkladığı hakikati, gerçeklikle karıştırdığı an seviyesiz ve kör göze

parmak durumuna düşer. Öğrencileri altmıştan fazla Oscar ödülü kazanan senaryo eğitmeni Robert McKee ülkemize de gelmişti diyaloğu ele alacağız. Sinema da diğer tüm sanat dalları gibi özünde bir hikâye anlatır. Hikâye, temel olarak bir karakter, bir mekân ve bir zamanla anlatılır. Yani karakterimiz belli bir mekânın ve zamanın içinde bir yolculuğa çıkar ve bu yolculuk seyircinin de eşlik edeceği, karakterin belli zorlukları aşacağı, belli badireleri atlatacağı ve belli cenderelerden geçeceği dolambaçlı ve stabil olmayan bir yolculuktur. Sinema ilk yıllarında sessiz olduğu için diyalog yoktu. Sahne aralarında ve önemli planlarda siyah ekran üzerine sözler düşürülerek seyircinin bilmesi gereken bilgiler verilirdi. Müzikle de dramatik etki güçlendirilirdi. Sinema sanatların bir mozaiği olduğu için birçok sanat dalından etkiler ve izler taşır. Bir kısmı zamanla filmin etkisini artırmak için metne dâhil edilmiştir. Bunların başında da diyalog kullanımı gelir. Film, sesle buluşunca tiyatronun ayrılmaz bir parçası olan diyalog da metne dâhil edilen araçlardan biri olmuştur.

Göz mü kulak mı? İngiliz yazar Charles Herhangi bir karakterin herhangi bir Dickens kitaplarındaki karaktere söylediği kelimeler bütününe diyalogları adeta yaşayarak diyalog diyoruz. Karakter kendi kendine yazıyordu yahut seyirciyle konuşmaya başladığında bu monoloğa yahut iç monoloğa dönüşür ki diyalog kullanımına bilhassa önem verirler. gerekir. Yine de bu tartışmalı bir konudur. bu pek de tercih edilmeyen bir kullanımdır. Robert McKee, tiyatronun esas itibariyle McKee’ye katılmayıp sinemanın kulak Çünkü monolog tiyatroyu çok fazla anıştırır işitsel bir mecra olduğunu, izleyicinin olan için olduğunu da söylemek mümkündür. ve doğallığı zedeler. Gerçek hayatta biteni gözünden çok kulağıyla takip etmesini Nitekim sinema tarihine baktığımızda çok estetize edilmiş edebi cümlelerle uzun teşvik ettiğini, sinemanın ise bunu tersine az diyalog kullanılarak yazılmış filmler tiratlar atmaz çünkü kimse. Diyalog ise çevirdiğini, izleyicinin olan biteni kulağıyla olduğu kadar geveze filmler de hemen hayatın çok doğal ve gündelik bir parçasıdır. değil gözüyle takip etmesi gerektiğini, hatırlanabilir. Recaizade Mahmut Ekrem Roman, öykü ve tiyatronun aksine sinema televizyonun ise ses ile imgeyi dengeleme ve Muallim Naci arasında geçen abes - gerçeklik duygusuna daha çok önem eğiliminde olduğunu vurgular. McKee’nin muktebes tartışması gibi bu da bir tarafın vermek zorundadır. İllüzyonun bir parçası de belirttiği gibi sinemanın esas itibariyle kesinkes haklı çıkamayacağı bir tartışmadır da diyalog kullanımıdır. Diyaloglar sahte, görsel bir dili olması nedeniyle diyalog en nihayetinde. Sinema göz içindir demek yapay ve gündelik akışın içinden olmadığı kullanımında yazarın hassas davranması, ne kadar doğruysa sinema kulak içindir zaman seyirci ince çelik halatı gördüğü kantarın topuzunu kaçırmaması gerekir. demek de belki bir o kadar doğrudur. hissine kapılır. Bu yüzden senaryo yazarları Kulak ve göz dengesine dikkat edilmesi

76 TRT VİZYON TRT VİZYON 77 Masumlar Apartmanı’nda Safiye ve Gülben’in diyalogları dikkat çekiyor

yalan söyleyerek kurtulacağı ve işin içinden kolayca sıyrılabileceği bir olay karşısında doğru söyleyip zorlu ve çetrefilli yolu seçiyorsa “dürüstlük” onun karakteri olur. Diyalog, bir karakterin karakterizasyonunu ortaya sermek ve seyirciye karakterin genel özellikleri hakkında bilgi vermek için kullanılır. Aksiyon: Bir hikâyede zihinsel, fiziksel ve sözlü olmak üzere üç tür aksiyon vardır. Diyalog sözlü aksiyondur. Karakterin arzularını gerçekleştirmek için hangi fiziksel eylemlere giriştiğinin yanında arzularını gerçekleştirmek için hangi sözcükleri kullandığı da önem kazanır. Diyaloğun önemi burada devreye girer. Sözlü aksiyonun işlevsel ve verimli olması için diyaloğun sağlam ve karaktere uygun olması gerekir. Diyaloglardaki başarısıyla ön plana çıkan “Bir Başkadır” dizisi Diyaloğun yanlış kullanımları Diyalog, bir filmin gerçekçi görünmesinde Diyaloğun olmazsa olmazı demek yerine bunu bir eylemle (örneğin, önemli bir rol oynar. Kötü yazıldığı Esas olarak diyaloğun üç işlevi vardır. karakterin ağlaması) göstermesi, kısacası zaman seyircinin yapaylığı ilk hissettiği Bilgi aktarımı: Hikâyenin belli noktalarında bir olay yazması gerekir. Bilgi aktarımı yer diyaloglardır. Diyaloğu kötü kılan seyirciye birtakım bilgilerin verilmesi gerekir. için diyaloğa sadece çok özel durumlar belli başlı durumlar vardır. Birincisi; kör (Siyah beyaz sessiz filmlerde siyah ekrana ve seyircinin işin içinden çıkamadığı anlar göze parmak yazmaktır. Duygularımız ve düşen bilgi notlarını hatırlayalım.) Sesli için başvurulur. Karakterizasyon: Karakter düşüncelerimiz çoğunlukla bilincimizin sinemada seyirciye bilgi, nadiren yazı ve iç çoğunlukla yanlış anlaşılan bir mefhumdur. dışında farkında olmadan gelişir ve dışa monolog kullanılmasına rağmen, diyalogla Karakter, insanın nasıl göründüğü değildir vurulur. Ani refleksler ve beklenmedik aktarılır. Tabii burada yine “kafiye göz için (bu karakterizasyondur), karakter insanın tepkiler de buna dâhildir. Diyalog bir alt mi kulak için mi?” tartışması gibi bir tartışma gerçekte ne olduğudur. Bu da karakterin metine ihtiyaç duyar. Metin, yüzeydir. daha var ki o da senaryonun “anlatma arzusunun peşinden koşarken bir yol Gerçekte gördüğümüz ya da duyduğumuz göster” kuralıdır. Yapımcı senaristten ayrımına girmesi ve bir karar vermesiyle şeyin altında başka bir anlam vardır. Diyalog bir öyküyü olabildiğince göstermesini ortaya çıkabilir. Seçim, karakterin ortaya görünenin altındaki görünmeyene ışık ve eğer mümkünse hiç anlatmamasını çıkması için şarttır. Bir insan “her koşulda tutmalıdır. İyi replik, eğretilemelerle inşa ister. Yani eğer bir karakter üzgünse; ben asla yalan söylemem” diyebilir. Bu onun edilir. “Hiçbir şey göründüğü gibi değildir” gidip bir başka karaktere ben üzgünüm karakterizasyondur. Eğer hikâyenin içinde sözü diyalog yazımında mihenk taşıdır.

78 TRT VİZYON TRT VİZYON 79 İyi diyalog yazmanın kuralı iyi dinlemektir. İyi bir yazar bebekliğinden itibaren çevresine kulak kabartan, farklı sesleri ayıklayan, dinleyen, insanların sınıfsal ve kültürel farklılarına göre hangi olaylar karşısında ne gibi tepkiler verdiklerini ölçüp biçen insandır.

Diyalog açıklamaz, ima eder. Açıkladığı, hakikati, gerçeklikle karıştırdığı an seviyesiz Diyaloglarıyla tuhaf ama tanıdık bir film: Vesikalı Yârim ve kör göze parmak durumuna düşer. İkincisi; monolog yanılgısıdır. Diyalog iki kişi için neler yapmak gerekir? İyi diyalog kadar hareketlerinde de kaleminin yarattığı arasında geçen konuşmaya denir. Gündelik yazmanın kuralı iyi dinlemektir. İyi bir yazar şeyin kendisi haline geliyordu.” Dickens’ın hayatta kimse öyle kusursuz monolog bebekliğinden itibaren çevresine kulak burada Stanislavski’nin “eğer” kuralını nasıl kurmaz. Uzun uzun edebi cümleleri kabartan, farklı sesleri ayıklayan, dinleyen, işlettiğini görmek mümkün. art arda sıralamaz. Diyalog yazımında insanların sınıfsal ve kültürel farklılarına Diyalog sanatı, karakterin iç dünyasını monolog yazmak yazarın -bir de edebi yönü göre hangi olaylar karşısında ne gibi tepkiler yansıtma sanatıdır. Fiziksel aksiyon nasıl güçlüyse- iştahını kabartabilir ama tiyatroda verdiklerini ölçüp biçen insandır. ki karakterin tercihlerini, ahlaki ve vicdani “şık” durabilecek monolog kullanımı Diyalog yazarken en çok dikkat edilmesi boyutunu, arzusunun derinliğini gösteriyorsa sinemada büyüyü bozan bir yapaylık lekesi gereken şeylerin başında karakterin içinden diyalog da aynı ölçüde bunları yansıtma bırakır. Üçüncüsü; tekrarlardır. Gündelik konuşmaktır. Diyaloglarda yazarın sesi gücüne sahiptir. Bu sezonun bence en hayatta karşımızdaki insana sözlerini neredeyse kaybolmalı, karakterin sesi ön başarılı işi olan Masumlar Apartmanı’nın tekrar ettiririz yahut konuşmaya başlarken plana çıkmalıdır. Constantin Stanislavski’nin başarılı yönlerinden birisi diyaloglardır. biz tekrar ederiz. Sinema gerçeklikten “eğer” kuralını burada hatırlamak gerekir. Örneğin Masumlar Apartmanı dizisindeki beslense de gerçeğin bir replikası olduğunu “Eğer ben karakterimin yerinde olsaydım Safiye ve Gülben’in babalarından unutmamak, sahne dinamizmini ve bu durumda ne derdim?” sorusu doğru bahsederken hiçbir son ek kullanmadan ritmi göz ardı etmemek gerekir. Sahne replik yazmanın ilk kuralıdır. Sanatçı dış sadece “baba” demeleri karakterlerin kurulumlarında “+”dan “-“ye, “-“den “+”ya dünyayı gözlemlediği kadar iç dünyaları da babalarıyla olan ilişkilerinin boyutunun ve bir dalgalanma ve bir ritim tutturmak gözlemlemeli, insanların duygu durumları geçmişten kalan bir hesaplaşmanın da zorundadır yazar. Fiziksel aksiyon buna hakkında fikir sahibi olmalıdır. Mamie ifadesidir. Yukarıda teorik olarak üstünde ihtiyaç duyarken sözlü aksiyon ise aksiyon/ Dickens, babası Charles Dickens’ın nasıl durduğum metin - alt metin tam olarak reaksiyona ihtiyaç duyar. Tekrarlar aksiyon/ çalıştığını şöyle anlatır: “Babam masasında böyle bir şeydir. Safiye; “baba nerede?” reaksiyonun düşmanıdır. Bunun dışında hızlı hızlı yazarken uzandığım divanda çıt diye kardeşine sorduğu zaman bu sadece bazı diyaloğun işlevselliğini bozan başka çıkarmamaya özen gösteriyordum. Derken babasının nerede olduğunu merak ettiğinin durumlar da vardır ama bunlar çoğunlukla aniden sandalyesinden fırlayıp duvardaki bilgisini vermez seyirciye aynı zamanda hikâyenin problemli olmasından kaynaklanır. aynaya atıldı, pek de olağan olmayan babasıyla olan mesafesinin boyutu bir biçimde çarpıttığı yüzünü aynadan hakkında bilgi verir. Karakterin içinden Diyalog yazmak bir sanat icrasıdır görebiliyordum. Hızla masasına geri döndü, konuşmak böyle bir şeydir. Yine Masumlar Diyalog yazmak başlı başına bir sanattır. birkaç dakika daha hararetle yazdı, sonra Apartmanı’nda Han, Safiye, İnci, Gülben Son günlerde Netflix’te yayınlanan ve ses yeniden aynaya gitti. Yüz pandomimi ve diğerlerinin kendilerine has konuşma getiren Bir Başkadır dizisi toplumun farklı tekrarlandı, sonra da bana döndü -belli biçimleri ve davranışsal durumlarının yüzlerini göstermesi bakımından önemlidir. ki beni görmüyordu- kısık sesle hızlı hızlı repliklerine yansıması doğru ayarlanmış Her ne kadar belli bir düzlemde politik konuşmaya başladı. Bunu da kesip yeniden karakterizasyonları iyi inşa edilmiştir. doğruculuğa saplanıp kalmış ve klişelerle masasına döndü ve öğle yemeğine kadar Bunların yekûnu, karakterin inandırıcılığı ve örmüş olsa da diyaloglardaki başarısı sessiz sedasız yazmayı sürdürdü. Benim hikâyenin özgünlüğünü artıran şeylerdir. hikâyesinin gerçekçilik tonunu koyultmuş için son derece tuhaf ve ancak yaşım Türk sinemasının kült filmi “Vesikalı Yârim” ve dizinin başarılı olmasında ön plana ilerledikçe tam anlamıyla kavrayabildiğim için kullanılan “çok tuhaf çok tanıdık” çıkmıştır. Bazen hikâyeniz yapay ve çiğ olsa deneyimlerden biriydi. Sonradan anladım ifadesi aslında diyaloğun tanımı için de bile eğer iyi bir diyalog yazarıysanız seyirciyi ki, doğal bir yoğunlaşmayla yarattığı kullanılabilir. Diyalog çok tuhaf ama çok hikâyenize ikna etmeyi başarabilirsiniz. Bu karakterin içine giriyor ve o an için yalnızca tanıdık olmalı. Seyirci hem özgün bir taraf açıdan diyalog yazmak başlı başına bir nerede olduğundan kopmakla kalmayıp bulmalı hem de çok tanıdık gelmeli ona. sanattır. Peki bu sanatı doğru kullanmak aynı zamanda hayal gücünde olduğu Böylece diyalog işlevini tamamlar.

78 TRT VİZYON TRT VİZYON 79 KLAPE Öztürk Miraç SARAL / [email protected] Şahsına münhasır bir sinemacı: Yılmaz Atadeniz 1963’teki ilk filmi Yüz Karası’ndan 2015’teki son filmi İkimize Bir Dünya’ya kadar 117 filmin yönetmenlik koltuğuna oturan Yılmaz Atadeniz, avantür yapımların en iyi örneklerini sinemaya kazandırdı.

vantür film nedir? Motamot çevirisine bakarsanız macera filmi anlamına geliyor. Macera filmi dediğiniz de nedir? Mesela Karayip Korsanları gibi bol hareketli, çarpışmalı, patlamalı, sürükleyici Ahikâyelerin anlatıldığı ve seyirci çeken öykülerdir. Bu hikâyelerde daima iyiler kazanır. Yeşilçam’da ise avantür film sadece bundan ibaret değildir. İçlerinde gerilim de vardır, komedi de… Hepsi mutlaka vurdu kırdı ve eğlence barındırır. Tabii ki bu filmler, imkânsızlıkların etrafından dolaşmayı bilen Yeşilçam filmcilerinin alengirli yöntemleriyle çekilir. Yılmaz Atadeniz ise bu yönetmenlerin en maharetlileri arasında yer alıyor. Kilink’ten Tarzan’a, Maskeli Beşler’e ve Yılmayan Şeytan’a kadar avantür filmlerin en unutulmaz örneklerini sinemaya çocuğuydu. Ailesi aslen Samsunluydu. kesişecekti. Kabataş Lisesi’nden 1951’de kazandırdı. Büyükşehirlerde ve özellikle Dedesi Fatih Medresesi’ni birincilikle mezun oldu ancak pek de başarılı bir öğrenci Anadolu’da daima en çok izlenen filmleri bitirmiş, ardından muallim okulunu da sayılmazdı. Üniversite sınavına ilk girişinde çekti. Yeşilçam’a oyuncular ve yönetmenler tamamlamıştı. Karadeniz Ereğlisi’ndeyken başarısız oldu. Mühendislik Fakültesine kazandırdı. Ayrı bir çizgisi vardı, hep kendi Yunanlıların İzmir’e çıktığı gün orada bir girmek için bir yıl daha beklemek zorunda kulvarından yürüdü. Sinemaya “aktif” konuşma yapmış ve halkı Kuvâ-yi Milliye’ye kalacaktı ama bu bekleyiş ona bugünkü olarak veda etti ama mücadelesine hâlâ destek olmaya çağırmıştı. Sonra da mesleğinin kapısını açacaktı. devam ediyor. Karadeniz Ereğlisi’nden topladığı gönüllülerle Yılmaz Atadeniz’in bir döneme de ışık tutan savaşa katılmıştı. hayatının dönüm noktalarına bakalım. Orhan Atadeniz: Filmleri kurtaran İstanbul Kabataş Lisesi’ndeki sınıf arkadaşı, adam Film çevirici sinemanın daha sonra “Cilalı İbo” olarak Yılmaz Atadeniz’i sinemayla tanıştıran tanıyacağı Feridun Karakaya’ydı. İkisinin isim “filmleri kurtaran adam” unvanıyla Ragıp Yılmaz Atadeniz 1932’de İstanbul yolları ilerleyen yıllarda aynı filmde de tanınan Yeşilçam’ın meşhur kurgucusu Arnavutköy’de doğdu. Ailenin altıncı

80 TRT VİZYON TRT VİZYON 81 Şahsına münhasır bir sinemacı: SESAM (Türkiye Sinema Eseri Sahipleri Meslek Birliği) Yönetim Kurulu Başkanlığını Yılmaz Atadeniz sürdüren Yılmaz Atadeniz, Türk sineması ve telif hakları konusundaki mücadelesine devam ediyor.

80 TRT VİZYON TRT VİZYON 81 Yılmaz Atadeniz’in yazdığı ve yönettiği Yılmayan Şeytan filmi, o yıllardaki güçsüz telif yasaları nedeniyle İtalyanlar tarafından Avrupa’ya götürüldü. İtalyanlar filmin adını Görünmeyen Batman, yönetmenin adını ise Robert Gordon olarak değiştirip bütün Avrupa’ya sattı. asistanlık yaptıktan sonra Kurt Film’in sahibi Mehmet Arancı’nın isteğiyle Yüz Karası filminin yönetmenliğine getirildi. Henüz 29 yaşında çektiği bu ilk film, 117 filmlik bir kariyerin ilk adımıydı.

Türe giriş İlk filmini amatör imkânlarla tamamladıktan sonra Sadık Şendil’in senaryosunu yazdığı Yedi Kocalı Hürmüz’le kamera arkasına ikinci kez geçti, bunu Jules Verne uyarlaması İki Sene Mektep Tatili takip etti. Yavaş yavaş film türü olarak hayallerini anlatabileceği avantür türüne geçiyordu. Dönem 1960 askeri müdahalesinin hemen sonrasıydı. Sinemacılar için sansürün olduğu ancak bir şekilde sansürün etrafından dolaşabildikleri zamanlardı. ve yönetmeni Orhan Atadeniz’di. Genç ve daha fazla pişeceğini düşünürken, Orhan Yılmaz Atadeniz halkın ne istediğini bilen yetenekli bir sinema insanıydı. Memduh Atadeniz’in henüz 33 yaşındaki zamansız akıllı bir sinemacıydı. Darbe sonrasının Ün, Lütfi Akad gibi kişilerin de sinemaya vefatı Yılmaz Atadeniz’in hayatını derinden mutsuz atmosferinde halkı mutlu edecek, başlamasına neden olmuştu. Yılmaz’ın etkileyecekti. Üniversite hayalinden insanları temsil eden, türlü şeytanlıkları ağabeyiydi. Ağabeyi, üniversite için vazgeçti. Ailesini geçindirmek zorundaydı. çözen ve güzel kadınları kurtaran beklemek zorunda kaldığı zamanda Kendisinin de bildiği tek iş; kolundaki tek kahramanlarıyla her filmi iyi gişe yapıyordu. onu Tarzan İstanbul’da filmi için yanına bilezik filmcilikti. 1954’te kazandığı bin O devirde bir kutu film 122 metreydi. çağırmıştı. Üç ayda, bir filmin montajından 600 TL sinemadan kazandığı ilk paraydı. Türkiye’nin döviz sıkıntısı çektiği yıllardı. senkronuna, dublajından fragmanına kadar Atıf Yılmaz’ın önce kurgucusu daha sonra Film malzemesi getirilemezken bir arkadaşı tüm inceliklerini öğretti. Ağabeyinin yanında da asistanı olarak çalıştı. Pek çok filmde Almanya’dan biraz da kaçak yollarla film

82 TRT VİZYON TRT VİZYON 83 getiriyordu. Ortalama bir filmi 35 kutu olan Yıldırım Gencer’e giydirdi ve çekti. Bu Yılmaz Atadeniz halkın ne ile çekiyordu ki yakın zamanda dijitale filmler o kadar sevildi ki avantür filmlerde geçmeden önce tek bir dizi bölümünün oynamak istemeyen pek çok ünlü yıldızın istediğini bilen 200 kutu ile çekildiğini hatırlatalım. Öyle filminden daha çok hasılat yaptı. akıllı bir sinemacıydı. ki bazen son sahne ile son kutu eşdeğer gidiyor, film bittiğinde son kutu da bitmiş Türkiye - İtalya rekabeti Darbe sonrasının oluyordu. Hasılat arttıkça Atadeniz’in avantür mutsuz atmosferinde filmleri de çeşitlendi. Sherlock Holmes insanları mutlu edecek, Sinemamızın ilk anti-kahramanı uyarlamaları, büyük robotların ve maskeli Sinemanın ilk anti kahramanı Joker miydi? kahramanların mücadelesini anlatan halkı temsil eden, türlü Belki de değildi. Yılmaz Atadeniz’in Kilink hikâyeler ardı ardına çekildi. Bu filmlerin şeytanlıkları çözen serisi o güne kadar sinemamızda çok az senaryoları ise çoğunlukla film çekilirken ve güzel kadınları kurtaran kişinin denediğini denemiş ve başarılı kendi kendine yazılıyordu ya da hazırda da olmuştu: kötü karakteri sevdirmek. bir metin oluyor ancak Atadeniz bu metni kahramanlarıyla Kilink serisinin baş karakteri olan Kilink, çekimlerde defalarca değiştiriyordu. her filmi iyi gişe yapıyordu. ele avuca sığmaz, güçlü, ihtiraslı, zeki, İtalyanların da destek verdiği ve yabancı acımasız ama kendi doğrularıyla yaşayan, oyuncuların yer aldığı Dört Hergele de aynı kostümlerde çekiliyordu. Tek fark merhametli bir iskeletti. Kilink serisinin böyle bir filmdi. İtalyanlar bu filmi almış, senaryo ve filmin geçtiği dünyaydı. Bu çekimleri Galata Kulesi, Ayasofya, sadece müziklerini değiştirerek kendi dünya bazen Zorro’nun vahşi dünyası, Kapalıçarşı gibi meşakkatli yerlerde ülkelerinde yayınlamıştı. Üstelik daha bazen bir Osmanlı sarayı, bazen de yapılıyordu. Kilink’i canlandıran Yıldırım sonra ismini biraz değiştirerek ülkemize adı bilinmeyen hayali bir ülke oluyordu. Gencer, Galata Kulesi’nin tepesindeki satmaya bile çalışmışlardı. Yılmaz Güney’i sinemaya kazandıran korkuluklarda tek eliyle durabilmesiyle Atadeniz, Müslüm Gürses ile de en fazla ünlüydü. Hatta Atadeniz’in kendisi de Televizyonun yükselişi film çeken yönetmen olmuştu. Arabesk Galata’nın tepesine kadar çıkmış ve filmde 1975’in ortalarından itibaren televizyon, filmleri normalde melodramaya yakın, Kilink’i, düşmanı Uçan Adam ile 40 metre tabii ki TRT’nin de etkisiyle yaygınlaştıkça hüzün barındıran filmlerdi. Atadeniz, yükseklikte dövüşürken görüntülemişti. sinema bir seyirci krizine girdi. Yeşilçam’ın arabesk müziğin en büyük isimlerinden Avantür sinemanın bugünkü örnekleri düşüşü olarak dile getirilen bu dönemde, birisi olan Müslüm Gürses’i bu örneklerde sadece kamera arkasında en az 35 kişiyle Yılmaz Atadeniz de furyaya katılarak her türlü aksiyonun içine sokmuştu. çekiliyorken, Atadeniz’in zamanında ileride rahatsızlık duyacağı bazı filmler Doksanlı yıllarda Afacan serisine oyuncular dâhil 16 kişiyle çekiliyordu. çekmek zorunda kaldı. Hatta daha sonra geçmiş, çocuk filmlerine dair örnekler Kostümcü de kendileriydi makyöz bu filmlerdeki bazı sahnelerin kendisinden de vermiş, bu filmlerde de “iyi ile kötü” de… Patlama sahneleri oyuncuların habersiz eklendiğini söyleyecekti. Kendi mücadelesinden asla vazgeçmemişti. İki ayağının dibinde patlatılan kara barutla senaryosunu yazdığı bu türde filmler, binli yıllara geldiğinde mesleğine devam gerçekleşiyordu. Bu filmlerde oynamak için furyanın diğer filmlerine göre daha ciddi ve eden Atadeniz, 2015’te son filmini çekti Tarık Akan da gelmiyordu Türkan Şoray nitelikli filmler olarak kabul ediliyordu. ve aktif olarak sinemaya veda etti. Yine da… Bir başrol lazımdı. Onu da tesadüfen de sinemadan asla kopmadı, Yeşilçam bulmuştu. Beşiktaş vapurundayken bir Bir Yılmaz Atadeniz imzası: İç içe emekçilerinin haklarını alması için çalıştı, gazete görmüştü. Gazetede Kilink çizgi film çekme tekniği onların sinema sonrası yaşamlarına destek romanı vardı. Kilink yüzü tamamen maske Seksenli yıllarla birlikte tecrübeli yönetmen olacak projelerde bulundu ve sinema ile örtülü bir kahramandı. Yani bir anlamda kendi bildiği türe geri döndü. O günkü organizasyonlarında yer aldı. Yılmaz “ünlü bir yüze” değil, onu taşıyacak bir koşullarda sadece oyuncular değil, filmciler Atadeniz İstanbul’da yaşıyor ve fırsat bedene ihtiyacı vardı. Atadeniz, Kilink’i aldı, de aynı anda birden fazla film çekiyordu. buldukça programlara katılmaya devam kendi formatına getirdi, aslen bir işletmeci Üstelik bu filmler aynı mekânlarda, bazen ediyor.

82 TRT VİZYON TRT VİZYON 83 GÜNCEL Zeynep ÖYMEZ / zeynep.oymeztrt.net.tr Bir FETÖ deşifresi Toplumsal dinamikleri derinden sarsan FETÖ terör örgütünün şifrelerini ifşa çalışması: “FETÖ’nün Yol Haritası: Takiye Kumpas Tasfiye”

ürkiye, 15 Temmuz 2016 Tasfiye” bu ay raflarda yerini aldı. ifade ediyor. Bu inançla kitaplarını kaleme gecesi hain darbe girişimi İlk kitabı “İşgalin Yapı Taşları”nda terör aldığını dile getiren Gümüş, “Sadece adli ve sebebiyle hayati öneme örgütünün, devleti ve kamu kurumlarını idari soruşturmalar bu örgütle mücadelede haiz bir dönemeçten geçti. işgal süreçlerinde oluşturduğu insan ve güç yeterli olmayacaktır. Çıplak elleriyle tankları kaynaklarını anlatan Gümüş, FETÖ’nün Bununla beraber FETÖ’nün taktik, yöntem durduran halk, yüzlerce şehit mahrem yapı olarak nitelediği mülkiye, ve eylemlerinin de anlatılması gerekiyor. verme pahasına tüm hain planları alt üst emniyet, yargı, silahlı kuvvetler gibi devletin Buradan hareketle terör örgütünün yapmış Tetti. Yıllarca sinsi bir şekilde devletin tüm kritik birimlerine sızdırdığı mensuplarının olduğu eylem ve uyguladığı taktikler üzerinde kurumlarına gizlice nüfus eden FETÖ terör aldığı emir ve talimatları nasıl uygulayıp işgal çalışmalarımı yoğunlaştırdım” diyor. örgütü gerçeği ile karşı karşıya kaldık o için yapı taşlarını döşediğini irdelemişti. Türkiye’yi hedef alan terör örgütlerinin günden itibaren. Yargılama süreci boyunca “FETÖ’nün Yol Haritası: Takiye, Kumpas, amaçlarına ulaşmak için uyguladıkları deliller ışığında neler yaşandığını anlamaya Tasfiye”de ise bu kavramlar üzerinden taktikler ve başvurdukları stratejiler çalıştık. Hâlâ da anlamaya çalışıyoruz. Bu örgütün, yurt içi ve yurt dışında yaptığı incelendiğinde veya dayandıkları güç çerçevede belgeseller hazırlanıyor, kitaplar eylemler çerçevesinde tabiri caizse minik bir odakları irdelendiğinde hiç birisinin FETÖ yazılıyor… 15 Temmuz gazisi olan TRT de röntgenini çekiyor. kadar sistemli ve organize olmadığının bu süreçte pek çok çalışmaya imza attı. görüldüğüne dikkat çeken Kemal Gümüş, 15 Çalışma arkadaşlarımız da boş durmadı ve FETÖ bir virüs Temmuz darbe girişiminin bir sonuç olduğunu haberci refleksi, bilgisi ve tecrübesiyle kişisel Tecrübeli gazeteci Kemal Gümüş, FETÖ’yü vurguluyor: “Bu sonucu anlayabilmek için eserler de ortaya koydu. Bu TRT’lilerden biri “45 yıldır toplum ve kamusal düzenin örgüt yapısının tüm yönleriyle analiz edilip de Kemal Gümüş. TRT Haber’de muhabir bünyesine sızan bir virüs” olarak tanımlıyor irdelenmesi gerektiğini düşünüyorum. olarak görev yapan Gümüş’ün yeni kitabı ve bu virüsle mücadelenin ancak doğru Terör örgütüyle mücadelenin olmazsa “FETÖ’nün Yol Haritası: Takiye Kumpas teşhisle mümkün olabileceğine inandığını olmazlılarından birisi mücadele edilen

84 TRT VİZYON TRT VİZYON 85 Zeynep ÖYMEZ / zeynep.oymeztrt.net.tr

yapının tüm yönleriyle bilinmesi. Özellikle bir ülkenin tüm etnik, dini, ideolojik ve fikri unsurlarını manipüle edebilecek kadar sistemli bir istihbarat örgütü söz konusu ise bu daha da önem kazanıyor.” Kasım 2013’te örgütle mücadelenin ilk dışa vurumu olan dershanelerin kapatılmasından, 15 Temmuz darbe girişimine ve bugüne kadar süren yargı aşaması dâhil yaklaşık 7 yıl boyunca yüzlerce iddianame, binlerce itiraf ve soruşturma evrakını inceleme imkânı bulmuş Kemal Gümüş: “Söz konusu kaynaklarda FETÖ mensuplarının canlı bir organizma gibi kamunun her kademesinde koordinasyon içinde hareket ederek amacına ulaşmaya çalıştığını gördüm. Çalışmalarımın kaynağını bu noktan başlatarak sahada gözlem ve tanıklarla destekledim. Yani soruşturma evraklarında bahsi geçen olay ve eylemlerin sahadaki tanıklıklarını araştırarak arşiv kayıtları ile zenginleştirmeye çalıştım.”

İlk kez gün yüzüne çıkan belgeler Kitaba neden “FETÖ’nün Yol Haritası: Takiye, Kumpas, Tasfiye” adının seçildiğini merak ediyoruz. Takiye, kumpas ve tasfiye sözcüklerinin FETÖ’nün sistemli bir şekilde başvurduğu kavramlar olduğunu öğreniyoruz. Sohbetimiz esnasında istihbarat örgütlerinin en çok kullandığı “takiye” yani kendini gizleme, olduğundan farklı gösterme yönteminin FETÖ’nün oluşumundan günümüze kullandığı en etkili silah olduğunu anlıyoruz. Gümüş, takiye ile mevzi kazanan Kemal Gümüş terör örgütünün girdiği kurumları işgal sızdığı gibi yine hükümet yanlısı grupların için ikinci aşama olarak kumpaslar “Renksizler” kurduğuna dikkat çekerek devam ediyor Kitapta yer alan “renklendirme” ve “renksizler” içine de sızmış. FETÖ militanları çeşitli sözlerine: “Devletin imkân ve gücü, devlet tabirleri dikkatimizi çekiyor. siyasi partilerin ideolojisini benimsemiş maskesi altında örgüt çıkarları için çok Kemal Gümüş, herhangi bir FETÖ gruplar, tüm muhalif parti ve gruplar, diğer etkili bir şekilde kullanılmış. Bu şekilde mensubunun, örgüt talimatı ile bilgi - belge dini cemaatler, farklı dini gruplar, farklı dini muhalifler sindirilmiş, devletin en mahrem sızdırmak veya deşifre olmamak amacıyla, mezhep grupları (Aleviler gibi), ulusalcı, kurumlarına sızılmış ve komple işgal için “diğer oluşumların içine sızma” faaliyetine Atatürkçü düşünceye sahip gruplar ile tasfiye kolaylaştırılmış. FETÖ; insan, örgüt dilinde “renklendirme” adı verildiğini diğer terör örgütleri (PKK, DHKP-C) ve finans, istihbarat ve güç kaynağının temel söylüyor. “Renksizler” olarak tabir edilen benzerlerinin içine de sızmış. Toplumsal dinamiklerini bu üç saç yağı üzerine kişilerin ise, örgüte ait hiçbir kurum ve hayatın her alanında legal ve illegal her oturtmuş. FETÖ’nün Yol Haritası: Takiye oluşuma dâhil edilmemiş, bağlantısız yapıda var olmayı hedefleyen FETÖ, Kumpas ve Tasfiye kitabında da bu üç gibi görünen örgüt mensupları olduğunu ‘renksizlik’ olarak tabir ettiği yöntemlerle kavram üzerinden terör örgütünün 50 yıllık öğreniyoruz. FETÖ bu “renksizler” sayesinde farklı bir takiyecilik tarzı geliştirmiştir. Bu serüvenine ışık tutmaya çalıştım. Yarım hükümet yanlısı veya karşıtı fark etmeksizin ‘renksizler’, örgüte ait hiçbir kurum ve asırlık karanlık örgütlenmenin İslam dinine, siyasi yapılara, zıt yaşam tarzlarına sahip oluşuma dâhil edilmemiş bağlantısız gibi Türk milletine, mazlumlara, muhalif ve farklı toplumsal kesimlere, farklı dini inançlara görünen örgüt mensuplarından oluşuyor. düşünen kesimlere uyguladığı zulümleri sahip topluluklara hatta terör örgütlerine bile FETÖ’nün Yol Haritası: Takiye Kumpas ve somut olay, belge ve tanıkların dilinden sızabilmiş. Tasfiye, örgütün elemleri üzerinden taktığı aktarmayı hedefledim. Kitapta bu konuda Kemal Gümüş konuya açıklık getiriyor: maskeleri indirerek unutturmaya çalıştığı ilk kez gün yüzüne çıkan çok sayıda belge, “Renklendirme diye tabir edilen takiyecilik ile gerçek yüzünü deşifre etmeyi hedeflemiş bir olay ve bilgi mevcut diyebilirim.” FETÖ hükümete karşı olan grupların içine çalışmadır.”

84 TRT VİZYON TRT VİZYON 85 KISA KISA Mine Sultan ÜNVER / [email protected]

TRT ortak yapımı “Quo Vadis, Aida?” Oscar yarışında Bu yıl 93’üncüsü düzenlenecek olan Oscar Ödülleri’nde TRT ortak yapımı“ Quo Vadis Aida?” (Nereye Gidiyorsun, Aida?), En İyi Yabancı Film kategorisinde kısa listeye kalarak büyük bir başarı kazandı. Film şimdiye kadar bu listeye girebilen üçüncü Türk ortak yapımı oldu. Bosnalı Jasmila Zbanic’in yönetmenliğini yaptığı film, 93 ülkeden filmlerin yarıştığı elemede en iyi 15 film arasına girdi. 1995 yılında yaşanan Srebrenitsa katliamına odaklanan film, Venedik ve Toronto gibi birçok film festivalinde yer alarak ödüller kazanmıştı. Türkiye’de ise geçtiğimiz Ekim ayında Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde Uluslararası Yarışma’da En İyi Film Ödülü’nü almıştı. Öte yandan geçen sene iki dalda Oscar için yarışan “Honeyland (Bal Ülkesi) adlı film de TRT desteği ile çekilmişti.

TRT World Forum “Dijital Tartışmalar” serisi başladı TRT World Forum tarafından kültürel, politik, ekonomik ve sosyal sorunlara çözüm aramak amacıyla bu yıl ikincisi gerçekleştirilen “Dijital Tartışmalar” serisinin ilk programı 10 Şubat akşamı “Libya İç Savaşı” oturumuyla başladı. “Dijital Tartışmalar” gerçekleştirilen, bu yıl “Küresel Düzende Yeni Dinamikler” oturumuyla devam etti ve “Arap Baharı’ndan On Yıl Sonra: Geçmişin Yansımaları ve Geleceğe Dair Öngörüler” ana başlıkları altında devam edecek. Alanında uzman konukların katılımıyla düzenlenecek çevrim içi seminerler, TRT World Forum’un YouTube, Facebook ve Twitter hesaplarından canlı takip edilebilecek. “Arap Baharı’ndan On Yıl Sonra: Geçmişin Yansımaları ve Geleceğe Dair Öngörüler” tartışma serisinde, Arap dünyasının büyük bölümünü etkileyen ayaklanmaların 10. yıl dönümünde Arap ülkelerinin dinamikleri, toplumların yaşadığı zorluklar ve gelecek beklentileri ele alınacak. “Küresel Düzende Yeni Dinamikler” tartışma serisinde ise değişen dünya düzeninin ortaya çıkardığı belirsizlikler ve uluslararası güç ilişkilerinin geleceği tartışılacak.

Pivaz’ın yeni bölümleri Van’da çekiliyor TRT Kurdî’nin ilgiyle izlenen dizisi Pivaz’ın yeni bölümlerinin çekimi Van’da başladı. Kentin tarihi ve turistik mekânlarında, özellikle Van Gölü kıyısında yapılan çekimler bir ay sürecek. Günlük yaşamda karşılaştığımız kimi sorunları komediye uyarlayan dizinin son sezonu Van’da çekilecek. Pivaz her Çarşamba günü saat 20.15’te TRT Kurdî’de.

86 TRT VİZYON Mine Sultan ÜNVER / [email protected]

“Bizim Yunus Yılı”nın ilk etkinliği TRT’de “Bizim Yunus Yılı” kapsamında Cumhurbaşkanlığı tarafından “Yunus: Aşka Yolculuk” programı düzenledi. “Bizim Yunus Yılı”nın ilk etkinliği olan “Yunus: Aşka Yolculuk” programı Regaib Kandili’nde TRT ekranlarından izlendi. TRT Müzik ve TRT 1 ekranlarında izleyici ile buluşan program, Cumhurbaşkanlığı ile İletişim Başkanlığı’nın sosyal medya hesaplarından da yayınlandı. Program, 120 kişilik bir ekiple 9 aylık bir çalışma sürecinin sonunda “müzikal - şiirsel - görsel” unsurları birleştirerek hazırlandı. Yunus Emre’nin manevi yolculuğu “Hamdım - Piştim - Yandım” başlığıyla üç bölümde izleyiciye aktarıldı. Ahmet Özhan, Ferman Akgül ve Kubat’ın sahne aldığı etkinlikte “Ol dost bize gelmez ise”, “Ben yürürüm yane yane”, “Şol cennetin ırmakları”, “Aşkın aldı benden beni, bana seni gerek seni”, “Sordum sarı çiçeğe” gibi Yunus Emre’nin unutulmaz eserleri seslendirildi.

TRT’den KBÜ öğrencilerine Radyonun Yıldızları İstanbul Türk Müziği “İletişim ve Medya” eğitimi ödüllendirildi Festivali’nden TRT’ye iki dalda TRT, yarım asrı geçen tecrübesini Bu yıl ilk kez halk oylamasıyla radyocu ödül geleceğin iletişimcileriyle paylaşmak ve sanatçıların belirlendiği “Radyonun TRT’nin kültür hayatına katkısı üzere TRT Akademi Atölyesi projesi Yıldızları”nda ödüller sahiplerini buldu. ve bu alanda üstlendiği öncü rol kapsamında 2021 yılının “İletişim ve Esenler Belediyesi ev sahipliğinde, ödüllendirilmeye devam ediyor. TRT’nin Medya” eğitimlerinin ilkini Karabük Radyo Esenler’in medya sponsorluğunda süreli yayınlarından olan Bir Dünya Müzik Üniversitesinde başlattı. çevrim içi olarak gerçekleşen “Radyonun dergisi, İstanbul Türk Müziği Festivali’nde TRT Eğitim ve Araştırma Dairesi Yıldızları Ödül Töreni” 13 Şubat “2020 yılı En İyi Müzik Dergisi” ödülüne Başkanlığı, Karabük Üniversitesi Dünya Radyo Günü’ne özel olarak layık görüldü. Her sayı farklı kapak öğrencilerine TRT bünyesindeki uzman gerçekleştirildi. Geçtiğimiz yılın en konularıyla dikkat çeken Bir Dünya kadrolar ile atölye çalışması imkânı iyi radyo programcıları, en iyi radyo Müzik dergisi konu içerikleri ve kapsamlı sunarak, kurumsal bilgi ve birikimini istasyonları, ses sanatçıları ve müzik haberlerle her alanda müziğin nabzını gençlerle paylaştı, TRT’nin alanında yapım şirketlerinin dinleyici oylamasıyla tutuyor ve sanatçılarla müzikseverleri uzman medya ustaları, öğrencilerle belirlendiği gecede 23 kategoride ödüller buluşturuyor. Festivalde ayrıca TRT çevrim içi ortamda buluştu. TRT’nin sahiplerini buldu. İstanbul Radyosu sanatçılarından kurumsal yapısının anlatıldığı üç gün 300 bin radyo dinleyicisinin oylaması Münevver Özdemir ve Elvan Sevim süren eğitimde; iletişim, Türkçeyi etkili sonucu belirlenen ödüllerden “Yılın En de “2020 yılı Türk Halk Müziği Solisti” ve doğru kullanma, belgesel yapımcılığı, İyi Haber Radyosu” ödülünü TRT Radyo ödülünü aldılar. haber yazım teknikleri, savaş muhabirliği Haber kazandı. gibi konularda bilgi aktarımı yapıldı. Öğrenciler ise merak ettiklerini işin uzmanlarına sordular.

TRT VİZYON 87 AYRAÇ Mine Sultan ÜNVER / [email protected] Neden hep mutlu son? Jane Austen, ciddi işleri erkeklere bıraktığını söyleyip romanlarında aşk, evlilik, mutluluk gibi meselelerle uğraşmışsa da bunu yaparken hünerle ve belli bir amaçla hareket eder.

para dengelerini, vermeye teşvik eder. dolayısıyla dönemin Çağının kadınlarına göre iyi bir eğitim aristokrasisini ve aldığı için şanslı olan Austen, karakter burjuvasını anlatan yaratma ve diyalog yazmada hayranlık klasik romanlar uyandırıcı bir ritim yakalıyor. Kitaplarında gibi duruyor. ele aldığı genç kızlar gibi küçük çaplı Nitekim Austen’ın İngiliz eşrafı yaşamı sürmesine karşın, “Ciddi meseleleri çağının kadınlarının hayata bakış açılarını efendiler yazsın, tiye alıyor, dönem kadınlarına tavsiyelerde ben kendi dünyamı bulunuyor. anlatacağım,” sözü Bazı romanlar isminden çok, de okurların ve kimi kahramanıyla bilinir. Austen okurlarının eleştirmenlerin onu en sevdiği kahraman ise kuşkusuz hafifseyen iddiasını Darcy… Austen, Darcy karakteriyle güçlendiriyor. insanların göründüğünden ve hakkında Kimileri Austen’in söylenenlerden daha farklı olabileceğini eğlenceli ve anlatırken aslında dönemin hatta tüm pırıltılı hikâyelerini zamanların ideal erkek portresini çiziyor. hafifseye dursun Austen’ın romanlarının kuşkusuz o modern başkahramanlarının hepsi kadın ve İngiliz edebiyatının romanlarının hepsi mutlu bir evlilikle kurucularından biri. sona eriyor. Bunun nedeni olarak Romantik komedi yazarımızın gençliğinde yaşadığı hazin kıvamında romanlar aşk gösteriliyor. Bu aşkı da içeren gençlik gibi görünmesine döneminin, “Becoming Jane” filminde karşın Austen, bu işlendiğini de burada not düşelim. romanlarla dönemin Austen, varlıklı ve önemli bir isim olan kadınıyla erkeği Mr. Wisley’den evlenme teklifi alsa da arasında kurulması kabul etmiyor. Hayatı boyunca hiç evlilik gereken dengeden, yapmayan Austen, romanlarındaki şen bu gerçekleştiğinde hayatlara rağmen hüzünlü bir yaşam sürüyor. Doğrusu romanında geçen ane Austen, bir kadın olarak topluma yansıyacak şu sözler onun iç dünyasını oldukça çağının (18-19. yüzyıl) olumluluktan bahseder. Kinaye iyi yansıtıyor: “Sevdiğim insanlar azdır, engellerine ve baskılarına ederek ciddi işleri erkeklere bırakmış, beğendiklerim ise büsbütün az. Dünyayı rağmen İngiliz edebiyatının en romanlarıyla aşk, evlilik, mutluluk görüp tanıdıkça hoşnutsuzluğum iyi romancılarından biri oldu. gibi meselelerle uğraşmışsa da bunu artıyor. İnsanların iç yüzünün nasıl hiç Romanları dünya dillerine yaparken hünerle ve belli bir amaçla göründüğü gibi çıkmadığını, iyi ya da çevrilip defalarca sinemaya uyarlandı. hareket eder. Sıklıkla söylendiği gibi akıllı gibi görünenlere bile nasıl hiç JOnu farklı kılan yazdığı romanlardaki “aklını aşk ve evlilikle bozmuş kadın güven olmadığını her gün daha açıkça kadınların güçlü, kararlı, kendine yeten karakterler” yaratırken aslında dönemin anlıyorum.” Belki de yazarımız bu karakterler olması. Güzellikleriyle değil üst tabakasının hayata, aşka ve insan umutsuzlukla Darcy gibi kusursuz bir mizah duyguları ve akılları ile dikkat ilişkilerine bakışını hicveder. Aşk erkeği hayal etti. Henüz 42 yaşındayken çekmeleri. Oysa Austen’ın romanları, hikâyelerini kaleme alıyor gibi görünse de hem çağının hem de günümüzün göğüs kanserinden ölmeseydi kim genel olarak romantik aşkları, en iyi evliliği bilir daha hangi kahramanları idealize yapmaya çalışan kadınlarla ailelerini, okurlarını evlilik konusu üzerinde sorgulamaya ve daha iyi düşünüp karar edecekti…

88 TRT VİZYON TRT VİZYON 89 HER SALI 20.00’DE