<<

Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sayı 22, 2015, Sayfa 55-75

PEYAMİ SAFA’NIN -HARBİYE ROMANINDA YAPI VE İZLEK

Havvaana KARADENİZ*

Özet

Fatih-Harbiye, Türk toplumunun Tanzimat’tan itibaren geçirdiği modernleşme/batılılaşma sürecini ve bu süreçte yaşanan pişmanlıkları hem birey hem de toplum düzeyinde ele alan bir romandır. Romanda Türk geleneğine bağlılığı ve kültürü ile dikkat çeken Faiz Bey’in kızı Neriman ile sözlüsü Şinasi’nin ilişkisinde Batılılaşmanın etkisi incelenir. Romanda bu etki, sosyal ve kültürel açıdan ele alınır; bireyden topluma yönelen bir çizgi doğrultusunda bireylerin ruhsal durumu, çatışmaları, yalnızlığı, pişmanlıkları, kendine ve topluma yabancılaşması, kimlik kargaşası-sorgulaması gibi birçok unsur açısından değerlendirilir. Aynı zamanda milli ve manevi değerlerine bağlı, maddeciliğe karşı kendi öz kimliğini ön plana çıkaran idealist karakterlere de yer verilir.

Romanda yanlış Batılılaşma, Doğu-Batı çatışması ve bu iki medeniyet arasındaki çatışmanın pek çok açıdan sunumu kavramlar ve simgeler düzeyinde ayrıntılı bir şekilde ele alınmaktadır. Bu çalışmada Fatih- Harbiye romanının izleksel ve yapısal kurgusu incelenerek Batılılaşma algısı, Türk insanında yeni değerler ve gelişmeler ile başlayan buhran ve duyulan pişmanlıklar gözler önüne serilmeye çalışılır. Ayrıca Fatih- Harbiye romanında Türk insanının Batı’ya hayranlığı, onlara benzeme arzusu, başkası olma isteği ve insanın kendisi olabilmesi/olamaması durumu anlatılır.

Anahtar Kelimeler: , Doğu-Batı çatışması, Yanlış Batılılaşma, Musiki.

THE STRUCTURE AND THEME IN THE NOVEL FATİH-HARBİYE BY PEYAMİ SAFA

Abstract

Fatih-Harbiye is a novel which addresses the Turkish modernization/Westernization process beginning from the Tanzimat era and the repentance during this process with both individual and social aspects. The novel tackles the effects of Westernization through the relationship between Şinasi and his fiancée Neriman, the daughter of Faiz Bey who stands out as a highbrow man adherent to Turkish traditions. The effects in question are dealt with social and cultural perspectives on a line from individual to society via several elements, i.e., the characters’ states of mind, conflicts, loneliness, remorse, depersonalization, social alienation, identity confusion and questioning. The novel also includes idealist characters adherent to national and moral values, showing up with their own identities against materialism/ worldliness.

In the novel, wrong Westernization, East-West conflict, and the conflict between these two civilizations are presented from several viewpoints in detail with both concepts and symbols. This study aims to examine the structural and thematic construct of the novel Fatih-Harbiye and to unfold the perception of Westernization, the crisis and compunction starting with new values and developments among Turkish people. The study also examines the Turkish people’s infatuation with the West, their desire to imitate Westerners and to be somebody else, and the state of being able/unable to be oneself.

Key Words: Peyami Safa, East-West conflict, Wrong Westernization, Music.

*Doktora Öğrencisi,Ahi Evran Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü ,Kırşehir. e-posta: [email protected] H. Karadeniz

1. ROMANIN KİMLİĞİ “Onu her sabah dirilten gündelik arzulardan birini de hissetmiyordu. Aklına İlk baskısı 1931 yılında yapılan Fatih- Harbiye, Şinasi’yle münakaşası gelince, bu hatıranın Peyami Safa’nın olgunluk döneminde yükünden kurtulmak ister gibi yorganı yazdığı bir romanıdır. Peyami Safa, toplumun üstünden attı ve yataktan atladı. Başı hep geçirdiği değişim sürecine ve bu süreçte Türk düşünmeye cesaret edemediği şeylerle insanının yaşadığı kargaşaya ve çatışmaya doluydu ve bir dakika sonraya bile hâkim kayıtsız kalmaz; toplumun sıkıntısını âdeta olamayacak kadar istikbalden korkuyordu. kendine dert edinerek eserlerinde işler ve O gün ne yapacağını tasarlamaya bir türlü konuya dikkat çekmeye çalışır. Fatih- Harbiye, yanaşmadı.” (s. 80) gelenekten kopup Batı’yı benimseyişin; birey, aile ve toplum üzerindeki etkisini ’un Bir diğer önemli karakter ise Şinasi’dir. semtleri üzerinden somutlaştırarak gözler Hâkim anlatıcının Şinasi’nin davranışlarını önüne sermeye çalışır. Ayrıca romanda Faiz gözlemleyip anlattığı ve özellikle iç Bey ile kızı Neriman arasındaki medeniyetler konuşmalarını dile getirdiği bölümler dikkat arası nesil çatışmasına da sıklıkla vurgu çeker: yapıldığı görülür. “Sokağın kenarında, bahçe haline getirilen 2. BAKIŞ AÇISI VE ANLATICI kahvedeki masalardan birine sallanarak ilerledi, bir sandalyeye çöktü. Bir kere Fatih-Harbiye romanı, hâkim bakış açısı düşünmeye başlayacak olursa, kahvecinin ile kaleme alınan bir romandır. Okuyucu; sualleriyle rahatsız edilmemek için hemen başkarakter, yardımcı karakterler ve olaylar kahvesini ısmarladı, getirtti, bir cigara hakkında ancak anlatıcının sağladığı imkânlar daha yakarak düşünmeye başladı. ölçüsünde bilgi sahibi olur. “Hâkim bakış açılı anlatıcı, bir olayın anlatılmasında ve bir Kendi kendine ilk sorduğu şu olmuştu: “Ne durumun sergilenmesinde anlatıcının her şeyi yapmak lâzım?” bildiği gördüğü bakış açısıdır. Bu bakış açısında anlatıcı, olayın, kahramanların ve mekânın Fakat buna cevap vermeden evvel, geçmişini bilir. Olay anlatılırken ileride olacaklar vaktiyle ona tabiî görünen, fakat şu anda da okuyucuya sezdirilir.” (Yakıcı vd. 2008: 68). yeni bir mâna ile harekete gelen birçok Hâkim anlatıcı, olayları yukardan izleyerek şeyler hatırlamaya başladı: Neriman’ın roman karakterlerinin davranışlarını üçüncü Darülelhan’a uğramadığı günlerin tekil şahıs anlatımla aktarır, zihninden geçenleri sıklaşması, evine geç gidişleri, tuvaletine bilir, duygularını okuyucuya açıklar. Eserde verdiği ehemmiyetin artması, Şinasi’yle hâkim bakış açısının kullanılması sayesinde konuşurken sesine dolan asabî titremeler okuyucu roman karakterlerinin düşüncelerini ve bunun gibi, teferruatı unutulan, fakat doğrudan görebilir, onların ruh ve hayal yekûnunun intibaı kuvvetli bir surette dünyasına girme imkânına sahip olur. “Anlatıcı hatırlanan küçük küçük birçok hadiseler zaman ve mekânla sınırlı değildir. Nerede kendi kendilerini hatırlatıyorlardı. Son aranırsa orada hazırdır. Kahramanların bütün zamanlarda bütün bu farklara dikkat eden geçmişini, her türlü hususiyetlerini, zihinlerinden Şinasi, aramak yorgunluğuna karışan geçirdiklerini bilir. İç konuşmalarını duyar.” gizli bir korku ile her hadiseyi ayrı ayrı (Aktaş, 1998). Hâkim bakış açısı ile okuyucu, eşelemekten çekinmişti. zaman ve mekân unsurları bakımından Hemen bir zihin gayretiyle muhakeme kısıtlanmaksızın kahramanları hem içeriden etmek istedi: ‘Mademki ben Neriman’ın hem de dışarıdan tanıma olanağına sahiptir. değiştiğini çoktandır farkediyordum...’ Hâkim anlatıcı, Batı’yı renkli ve yüzeysel diye başladı.” (s. 12) yaşamı ile benimseyen romanın başkarakteri Hâkim anlatıcı, kahramanın, zamanda geriye Neriman’ın davranışlarını gözlemler, dönüşler yaparak hatırladıklarını da bilir ve aynı zamanda Neriman’ın içinden geçen okuyucuya sunar: düşünceleri bilir ve dile getirir:

56 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 22, 2015 Peyami Safa'nın Fatih Harbiye Romanında Yapı ve İzlek

“Satış memuru kız, esans şişesini başına aşçı ve kahve. Erkeklerin işi gücü doldururken Neriman bir şey hatırladı: kahvede, caminin önünde oturup sokağı Küçükken babası onu Ramazan’da Beyazıt seyretmek. Dün Tünel’den Galatasaray’a sergisine götürürdü. Orada, çadır gibi bir kadar dükkânlara baktım. Esnaf bile zevk şeyin altında, Arap kılıklı bir adam, irili sahibi. İnsan bir bahçede geziniyormuş ufaklı bir çok yağlı, kirli şişeler arasında, gibi oluyor. Her camekân çiçek gibi. En âdi ayakta durur, kokular satardı. Bu çadıra eşyayı öyle biçime getiriyorlar ki mücevher uzaktan yaklaşırken bile sert bir nane, gibi görünüyor. Sonra halkı da bambaşka. bahar, hacıyağı kokusu Neriman’ın Dönüp bakmazlar. Yürümesini giyinmesini midesini bulandıracak derecede burnuna bilirler. Her şeyi bilirler canım... O Macit’in dolardı ve oradan çabuk geçmek isterdi... ellerine baktım, kadın eli gibi, tertemiz, incecik, tırnakların üstünde bile çalışmış. Son günlerde sık sık yaptığı mukayeseyi Şinasi’nin elleri gözümün önüne geldi. tekrarladı ve bu iki koku arasındaki farkı Tırnağının biri kırık, öbürü batık... Ne imiş? düşündü.” (s. 33) Kemence çalarmış. Böyle elini parçalayan sazı parçalamalı. Hiç telin kenarına tırnak Hâkim bakış açılı anlatıcının yanı sıra romanda sürtülen saz görülmüş müdür? Her işimiz anlatıcı Neriman’ın bakış açısından da istifade acayip, nefret ediyorum. Daha geçen edilir. Anlatıda romanın birinci iç kısmında gün...” (s. 28-29) Neriman’ın bakış açısı daha ağırlıklı ve etkin bir role sahipken ikinci iç kısımda durum tersine Anlatıcı, romanda Neriman’ın da bakış açısına döner. Anlatıcı ön plana geçerken Neriman başvurarak okuyucunun, olayları ve kişileri geri plana düşer (Tekin, 1999: 166). Birinci iç hem içeriden hem de dışarıdan görmesine kısımda Neriman’ın bakış açısı ile hem kendisi imkân tanır. Ayrıca Neriman’ın bakış açısından hem de çevresi daha iyi tanınır. Bu kısımda sunulan bu karşılaştırma ile Doğu-Batı hemen her şey Neriman’ın bakış açısından çatışmasının, müzik başta olmak üzere, hayatın verilir: tüm alanını kapsadığı detaylı bir şekilde gözler önüne serilir. “–Öf... Bu elimdeki ut da sinirime dokunuyor, kıracağım geliyor. Şunu Örneklerden de anlaşılacağı gibi hâkim anlatıcı, Şamlı’ya bırakalım. Bunu benim elime anlatı boyunca başkarakterin ve onun etrafında nereden musallat ettiler? Evdeki hey hey bulunan diğer önemli karakterlerin duygu yetişmiyormuş gibi üstelik bir de Darülelhan! ve düşüncelerini bilir. Bundan dolayı hâkim Şu alaturka musikiyi kaldıracaklar mı ne bakış açısının kullanılması ile kahramanların yapacaklar? Yapsalar da ben de kurtulsam. hem iç dünyasının hem de dış dünyasının tüm Hep ailenin tesiri. Babam şark terbiyesi netliği ile okuyucuya sunma imkânına sahip almış. Ney çalar, akrabam öyle... Fakat olunur. Anlatıcı; anlatma, gözlemleme, geriye artık sinirime dokunuyor, bir kere şu dönüş tekniği gibi yöntemlere başvurabilir. musibetin biçimine bak, hele bu torbası?.. Romanda hâkim bakış açılı anlatıcının yanı sıra Yirmi gündür elime almıyorum, bugün Neriman’ın bakış açısına da yer verilerek hem mecbur oldum. Bırakacağım musibeti... Neriman hem de Neriman’ın çevresi hakkında Darülel-han’dan da çıkacağım, yahut birinci ağızdan bilgi edinilmesi sağlanır. alafranga kısmına gireceğim. Zaten bizim kısmı lağvedeceklermiş. Allah razı olsun. 3. OLAY ÖRGÜSÜ Kendimden nefret ediyorum. Oturduğum mahalle, oturduğum ev, konuştuğum Romanda olay akışının belli bir düzene göre adamlar çoğu sinirime dokunuyor. O Fatih kurgulanmadığı görülür. Roman, on iki meydanının önünden geçerken meydan bölümden oluşur, bu bölümler olayların seyrine kahvelerinde bir sürü işsiz güçsüz, softa göre serim, düğüm ve çözüm çerçevesinde üç makulesi adamlar oturuyorlar. Biraz temizce ana bölümde gruplandırılır ve bu bölümde ele giyindin mi insanın arkasından fena fena alınan konular şöyle sıralanabilir: bakıyorlar, kim bilir neler söylemiyorlar, insan yolda bile rahat yürüyemiyor. Sonra o dükkânların hali nedir? Adım

Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 22, 2015 57 H. Karadeniz

Birinci Bölüm: • Neriman’ın konuşma isteği üzerine, Neriman ile Şinasi’nin mektep çıkışı arka • Darülelhan’dan çıkan Neriman ile sokaklara doğru yürümeleri ve yürüyüş Şinasi’nin Vezneciler’e kadar beraber sırasında tartışmaları ve sonucunda yürümesi, Neriman’ın Beyazıt’a bir Neriman’ın sinir nöbeti geçirmesi, arkadaşının (Fahriye’nin) davetine eczaneye gitmeleri, gideceği yalanını söyleyerek Şinasi’den ayrılması, Şinasi’nin, Neriman’ın Fatih- • Faiz Bey’in, Şinasi’ye Neriman ile bir an Harbiye tramvayına bindiğini görmesi, evvel evlenmeleri gerektiğini söylemesi, Neriman’ın yalanını fark etmesi ve Faiz Bey’in bu kararı Neriman’a söylemesi böylece Şinasi’nin, Neriman’ın aslında ve Neriman’ın iki üç ay zaman istemesi, çoktandır değiştiğinin ilk kez bilincine/ • Neriman’ın, babasına ve Şinasi’ye baloya farkına varması, gideceğini söylemesi, Şinasi’nin de İkinci Bölüm: baloya gelmesini istemesi, Şinasi’nin bunu kabul etmesi ve Neriman’ın balo • Şinasi’nin, Faiz Bey’in evine gitmesi, için babasından kıyafet istemesi, • Neriman’ın, Macit ile Beyoğlu’nda Maksim Şinasi’nin kahvede arkadaşı Ferit Salonu’nda gizlice buluştukları gecenin • ile buluşması ve Neriman hakkında sabahında babasına karşı duyduğu korku konuşmaları, ve ona yalan söylemesi; Maksim Salonu’nu hatırladığında hissettiği beğeni, içinde • Neriman’ın balo kıyafeti bakmak için bulunduğu duygu karmaşasından kaçma Beyoğlu’na ve ardından Şişli’de oturan isteği ve bunların neticesinde yaşadığı dayısının evine gitmesi, çatışma, Üçüncü Bölüm: • Neriman’ın Macit ile buluşmalarının • Dayısının evinde bir ecnebi kadın görmesi sonraki gününde, Neriman, Fahriye ve ve bu ecnebi kadının kızının bir gün önce Şinasi’nin birlikte Darülfünun binasının intihar ettiğini öğrenmesi, önüne kadar yürümeleri, • Neriman’ın, dayısının kızlarının anlattığı Şinasi’nin, Neriman’ı ve Fahriye’yi bırakıp • intihar hikâyesini dinlemesi, kendisi ile gitmesi, bu hikâyedeki Rus kızı arasında benzerlik • Neriman’ın Fahriye ile Beyoğlu’nda kurması ve bunun sonucunda pişmanlık gezmesi ve orada bir ıtriyat mağazasına duymaya başlaması, girmeleri, sonrasında Macit’i görmek • Neriman’ın artık Macit’i ve Batılılaşmayı için pastacının yukarı katına çıkmaları sorgulamaya başlaması, ve burada Neriman ve Fahriye’nin Perapalas’taki baloya Macit tarafından • Neriman’ın tramvayda Macit ile davet edilmeleri, karşılaşması ve baloya gitmemeye karar vermesi, • Neriman’ın günün sonunda Şinasi’nin evine gidişi, • Ferit’in evinde yapılan toplantıya Neriman’ın katılması ve orada Neriman’ın baloya gidebilmek için babası • Darülelhan’ın Türk musikisi bölümünün Faiz Bey’e şirin görünmeye çalışması ve kapatılacağı düşüncesi üzerine yapılan yapay davranması, bir tartışmanın sonucunda Neriman’ın • Bir gece Neriman’ın; Doğu’yu kediye, bayılması, Batı’yı da köpeğe benzeterek babası Faiz • Neriman’ın, babasına ve Şinasi’ye baloya Bey ile tartışması, gitmeyeceğini söylemesi ve Neriman ile • Neriman’ın, Faiz Bey’e yaşam şekli ile Şinasi’nin evlenmeye karar vermesi. sıkıntılarını tartışarak itiraf etmesi, 4. ZAMAN • Neriman’ın, sözlüsü Şinasi ile Batılı yaşayışı ile hayran kaldığı Macit arasında Romanda vaka zamanının yılı ile ilgili bir kendini sorgulaması ve çatışma yaşaması, belirleme yoktur. Darülelhan’ın 1917-1927

58 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 22, 2015 Peyami Safa'nın Fatih Harbiye Romanında Yapı ve İzlek yılları arasında Osmanlı Devleti’nin ilk resmî dayısının kızlarının anlattığı intihar hikâyesini müzik okulu olarak İstanbul’da faaliyet dinler; hikâyenin neticesinde kendisi ile bu gösteren dört yıllık bir eğitim kurumu olduğu hikâyedeki Rus kızı arasında benzerlik kurar ve göz önüne alınacak olursa Fatih-Harbiye bunun sonucunda pişmanlık duyarak kendi öz romanında olayların bu tarihler arasında kimliğini bulur. gerçekleştiği, ayrıca romanda geçen “Lozan sulhundan sonra (s. 60)” ifadesi ile de romanın Romanda zaman, normal akışı içinde ilerlerken vaka zamanının 1923 yılından sonraki süreci kimi zaman hâkim anlatıcının öznelliğine içerdiği düşünülebilir. bağlı olarak zamanda geriye dönüşler yapılır ve kahramanların geçmişleri hakkında Romanda vaka zamanının yılı ile ilgili bir bilgiler verilir; böylece olayların, okuyucunun belirleme olmamasına karşın ay olarak zihninde daha net ve daha doğru bir sıra ile teşrinisaninin son gecelerine denk geldiği yer alması sağlanır. Fatih-Harbiye romanında “Teşrinisaninin son geceleri. Hava kuru ve da hâkim anlatıcı, olayların anlatımında zaman rüzgârsız. Yürüdü.” (s. 41) ifadesi ile romanda zaman geriye dönüşler yaparak hem olaylar belirtilir. Romanda yaşanan bütün olayların, ve kahramanlar hakkında bilgi verir hem de Neriman’ın, Maksim Salonu’nda Macit ile okuyucunun dikkatini diri tutmayı başarır. buluştuğu gün ile başladığı ve on (10) gün içerisinde gerçekleştiği bilinir: Romanda Neriman’ın, Fahriye’ye gidiyorum diye Şinasi’ye yalan söylemesinin ardından “Hatırlamaya çalışıyor. Bu felâketler ne Şinasi, meydanda dalgın dalgın yürümeye zaman başladı? Maksim salonu. Kaç ay başlar. Bu yürüyüş sırasında Neriman’ın lise evvel? Hayır, daha bir ay bile olmadı. Kaç yıllarıyla ilgili hatıralarının anlatıldığı bölümler, gün evvel? Bunu bulmak için hadiselerin içinde bulunulan zamandan geçmişe fihristini yapmaya uğraşıyordu. Sokakta, dönülerek sunulur: ne gün bayılmıştı? Macit’le hangi gün Löbon’da buluştular? O zaman baloya kaç “Kim bilir, kaç defa bu yollardan beraber gün vardı? On gün. Baloya kaç gün daha geçtiler. var? Balo yarın akşam, demek hepsi dokuz Yedi sene! gün! Siyah saten gömlekli, siyah başörtülü kız. Çok şaştı. İçinde gayet uzun bir zamanın O vakit böyle koşmazdı. Liseden çıkar ve hatırası vardı. Senelerden beri devam Süleymaniye’nin köşesinde görünürdü. etmiş felâketlerin ağır tesiri altında idi. Kolunda çantası, başı önüne eğilmiş, Hepsi dokuz on günden mi ibaret?” (s. gözlerinde korku ve dudaklarında 127-128) tebessüm, Şinasi’nin yaklaştığını görünce Romanda olay örgüsü on (10) günlük bir korkusu giden ve sevinci artan gözleriyle sürede gerçekleşir. Birinci bölüm, bir (1) yere bakar, hafifçe kızarırdı. Sonra günlük bir zaman dilimini kapsar. İkinci bölüm yanyana, hiç konuşmadan, epey yürürler ise sekiz (8) günlük bir süreyi kapsar. Yazar ve buluşmanın ilk zevkini bu sükût içinde bu bölümü, zamanda sıçramalar yaparak kısa daha çok hissederlerdi.” (s. 14) tutar; bu, metinde yer alan “baloya beş gün Hâkim anlatıcı, Faiz Bey’in geçmişten bugüne kaldı” gibi ifadelerle zamanın bir anda dört gün kadar olan yaşamsal sürecini zamanda geriye ilerletildiği şeklinde görülür. İkinci bölümde, dönüş yaparak özetler: yanlış Batılılaşmanın, birey ve toplum yaşamı üzerindeki etkisi gözler önüne serilmeye “Yedi sene evvel, Faiz Bey karısı öldükten çalışılır, aynı zamanda geriye dönüşler sonra, Kuruçeşme’deki yalıda oturmak yapılarak ve özetleme tekniği kullanılarak istemedi. Maarif evrak müdürlüğünden Neriman’ın çocukluğu, Faiz Bey’in geçmiş tekaüt edilmişti. Üsküdar’daki büyük evi yaşamı, Neriman ile Macit’in tanışmaları de yanınca, azalan varidatına göre daha ve Neriman’ın büyükannesi hakkında bilgi sade bir yaşayış temini düşündü, Gülter’i verilir. Üçüncü bölümde ise olaylar bir (1) gün muhafaza ederek öteki hizmetçilerin kimini içerisinde gerçekleşir, bu bir günde Neriman, savdı, kimini evlendirdi. Fatih’teki bu eve

Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 22, 2015 59 H. Karadeniz

taşındılar. O vakit Neriman on beş yaşında tesirler bambaşkadır. Galatasaray’dan idi ve Süleymaniye’deki kız lisesine girdi. çıkan ve tahsilini Avrupa’da bitiren büyük Orada Şinasi’nin kız kardeşi Nezahet’le dayısı ve kızları, Neriman’da Garp hayatına tanıştı. Aynı semtte ve aynı mahallede karşı incizap uyandırmışlardı.” (s. 59) oturdukları için mektebe beraber gidip gelmeğe başladılar. Romanın bir başka karakteri Faiz Bey’in yardımcısı Gülter de Neriman’ın çocukluğuna Faiz Bey biraz ney çalardı. Nezahet’in ve Neriman’ın büyükannesine dair bilgileri kardeşinin kemence çaldığını öğrenince zamanda geriye dönüş tekniği ile verir: onunla tanışmak istedi. O tarihten sonra Şinasi, Nerimanlara sık sık gelip gidiyordu “Bir gün sizi kaynar sularla yıkadık. Bugün ve o gün bugün ailenin bir ferdi gibidir.” (s. ensenize kadar kestirdiğiniz şu saçlar 56-57) yok mu? Ne uzundu, ne uzun! Köklerini sökercesine onları taradık; hiç unutmam, Faiz Bey’in geçmişine dair bilgi verildikten hanımefendi size üstü papatya örneği sonra içinde bulunulan ana yani şimdiki beyaz ketenlerden yeni bir elbise diktirmişti, zamana dönülür. onu giydirdik ve sizi büyük hanımefendiye götürdük. O vakte kadar büyük annenizi Hâkim anlatıcı, Neriman ile Macit’in görmemiştiniz, çünkü büyük hanımefendi tanışmalarını da zamanda geriye dönüş damadıyla altı sene dargın durdu. Nihayet yaparak özetler: barıştılar, biz de sizi götürdük. … Ah... diye içini çekiyor ve başını sallıyor Gülter, “Tam altı ay evvel, bir ilkbahar günü idi. büyük anneniz gibi kadın nerede şimdi?.. Darülelhan’ın alafranga kısmında keman Meziyetlerini anlatamam ki... Öyle temiz, dersi almaya gelen Macit’i, arkadaşları öyle tertipli, öyle ince bir kadındı ki... Ev Neriman’a tanıttılar. Macit bir aydan temizlenirken, tertip edilirken hizmetçilerin fazla bu derslere devam etmemiş ve başında durur, en kabasından en incesine mektebi bırakıp gitmişti; fakat bu müddet kadar bütün ev hizmetlerini bilirdi. … Sade Neriman’la Macit arasındaki münasebetin ev kadını mı? Büyük validenizin elinden hususileşmesine kâfi geldi. Beyoğlu’nda, kitap düşmezdi. Ne tarihidir o? Hani arada bir gizlice buluşuyorlardı. Altı aydan meşhur bir tarih vardır... Ay! Durun! Dilimin beri Neriman birkaç defalar Macit’in ucunda. Hah: Naima Tarihi! Daha böyle randevusuna gitti ve bütün bunları neler okurdu. Arapça da bilirdi, Farisîce Şinasi’den gizledi.” (s. 59) de... Bize okur okurdu da anlatırdı. Âdeta Yine hâkim anlatıcının zamanda geriye dönüş bir mektepti o konak!” (s. 77-79) yaparak Neriman’ın çocukluğu ile ilgili bilgi Görüldüğü gibi roman şimdiki zamandan, verdiği görülür. Bu geriye dönüş tekniği ile geçmiş zamana doğru geriye dönüşler olay akışı içinde zamanın kronolojik yapısı yapılarak akronolojik zamanlı bir anlatımla bozulur, böylece akronolojik bir anlatım oluşturulur. gerçekleştirilmiş olur: Ayrıca romanın vaka zamanı; Osmanlı “Birçok Türk kızları gibi, Neriman da, Devleti’nin son zamanlarını, bilim ailesinden ve muhitinden karışık bir ve teknolojinin gelişmeye başladığı, telkin, iki medeniyetin ayrı ayrı tesirlerinin modernleşmenin bireyler ve toplumlar halitasını yapan muhtelit bir içtimaî terbiye üzerindeki etkisinin görüldüğü ve almıştı. medeniyetler arası çatışmaların yaşanmaya Annesi ve babası ona halis bir şarklı başlandığı sosyal zamanı da örtük bir şekilde itiyatları vermişlerdi; Anadolu’da, birçok içine alır. Romanda, okur, olayın zamanını memuriyetlerde gezen Faiz Bey, Neriman’ı kendi çıkarımları ile bulabilmektedir. yedi yaşına kadar saf Türk muhitlerinde

büyütmüştü. Fakat İstanbul’da yerleştikten sonra, Neriman’ın akrabalarından, bilhassa büyük dayısının ailesinden aldığı

60 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 22, 2015 Peyami Safa'nın Fatih Harbiye Romanında Yapı ve İzlek

5. MEKÂN Fatih-Harbiye romanında mekân unsurunun, işlevsel bir nitelikte olduğu görülür. Peyami 5.1. Çevresel Mekânlar Safa, çizdiği karakterler ile bu karakterlerin yaşadığı çevre/mekân arasında bir ilişki Batılılaşma; dar mekândan geniş mekâna kurarak hem mekâna hem de karakterlere kadar yaşanılan tüm mekânlarda dekor nitelikli anlamlar yükler. Romanda mekân şeklinde, resimlerde, kitaplarda, konuşma unsuru, başkarakter Neriman’ın bakış dilinde, insanların giyim tarzında, edebiyatta, açısından Doğu’yu simgeleyen Fatih ile sinemada ve hayatın tüm alanlarında kendini Batı’yı simgeleyen Beyoğlu semtlerinin gösterir. Buna bağlı olarak Batılılaşma ile pek karşılaştırılması şeklinde görülür. Anlatıda çok birey de yaşadığı mekânı değiştirmeye mekân, özellikle romanın başkarakteri Neriman çalışır. “Anlatı türlerindeki mekân, kurgusaldır etrafında anlamlandırılır ve oluşturulur. Bunun ve içinde yaşayan insanların bakış açıları, yanı sıra Fatih- Harbiye’de mekân; özellikle ana algı kapasiteleri ve duygusal gelişmeleri karakterlerin ruhsal durumlarını, duruşlarını, doğrultusunda şekillendirilmiştir; sürekli duygu ve düşüncelerini yansıtmada bir araç yeniden yaratılır, biçimlendirilir ve mekân olarak görülür. etkin kurucu bir değer olarak üzerindekileri etkiler, onları tinsel doğuş ve oluşlara hazırlar.” Çevresel mekân olayların geçtiği mekândır (Korkmaz, 2007: 400). Romanın entrik ve bu mekân romanda genel itibari ile kurgusunun oluşumunu sağlayan mekânlar, İstanbul’dur. Faiz Bey’in kızı Neriman ile yalnızca olayların cereyan ettiği fiziksel bir Fatih’de yaşadığı ev, Fatih Meydanı, Neriman’ın mekân olarak düşünülmemelidir. Çünkü bu Beyoğlu’nda Macit ile buluştuğu Maksim mekânlar, karakterlerin ruhsal durumlarının, Salonu, yine Beyoğlu’nda bulunan balonun duruşlarının, duygu ve düşüncelerinin dışa yapılacağı yer Perapalas; Neriman, Fahriye ve vurulması ve somutlaştırılması açısından kilit Macit’in buluştuğu Löbon Pastanesi, Neriman etkendir. Mekân karakterlerin ruhsal durumu, ve Şinasi’nin öğrenci olduğu Darülelhan binası, ekonomik düzeyi, dünya görüşü, eğitim Şinasi’nin odası, Ferit’in evi, Şinasi ile Ferit’in durumu ve toplumun sosyal gelişimi gibi daha buluştukları kahvehane, Süleymaniye’deki pek çok konu ile ilgili bilgi vererek romanın eski konak, Neriman’ın dayısının Şişli’deki izleksel kurgusunu biçimlendirir. evi, Neriman’ın seyahat ettiği Fatih-Harbiye tramvayı ve Beyazıt romanda öne çıkan Mekân, kahramanın kendini tanımak ve mekânlardır. “Çevresel mekânlarda kısaca olay keşfetmek için ya da içinde bulunduğu örgütleyici bir anlatımın hâkim olduğunu ve ruhsal durumdan kaçış için kullandığı bir tek boyutlu/norm karakterlerin kullanıldığını uğrak yeridir. “Roman gibi gelişmiş anlam özellikle belirtmeliyiz.” (Korkmaz, 2007: 403) yapılarında mekân, varoluş kayısıyla ilgili bir Çevresel mekânlarda genellikle başkarakterin duraksamadır; zamanın sonsuz akışında yitip ön plana çıktığı, diğer karakterlerin ise gitmek istemeyen insanın tutunduğu ‘dışardaki başkaraktere yakınlık derecesine göre içerdelik’ niteliğinde bir yerdir. Ancak bu yer, mekânda konumlandırıldığı görülür. çevre niteliğindeki her hangi bir alan değil, Lukacs’ın ‘kavranabilen ben’ dediği ‘sorunsal 5.2. Algısal Mekânlar ben’in kendini dinlemek, tanımak ve dünyada konumlamak üzere seçtiği, duraksadığı bir Algısal mekânda, mekân ile insan ilişkisi ön yerdir. Kurucu işleviyle bu sorunsal alan, plana çıkarılır. Bu nedenle mekânın somut bir bakıma karakterin dünyadan koparıp unsurları ile insanın soyut değerleri arasındaki kendileştirdiği bir uzamdır.” (Korkmaz, 2007: ilişki incelenir. “Algısal mekânlar, kişi-yer ilişkisini 401). Yazar mekânı tasvir ederken salt fiziksel sorunsal açıdan yansıtan, dönüştürülmüş, bir ortam olsun amacını gütmez, bu nedenle anılaştırılmış yerlerdir; yalnızca topografik bir yer mekâna katılan her unsur, romanda bilinçli değil, anlam üreten, anıları barındıran, kişinin bir şekilde yer edinir. Olay örgüsünün daha iç dünyasını yansıtan bir değerdir.” (Korkmaz, mantıklı ve somut bir çerçeveye oturtulması, 2007: 403). Mekânın, karakterlerin ruh halini aynı zamanda romanın arka planında işlenen yansıtırken karakterlerin ruh hallerinin de derin anlamın ve felsefi bakış açısının gün mekânı algısal olarak değiştirdiği ve belirlediği yüzüne çıkmasında mekânın tamamlayıcı bir görülür. rolü vardır.

Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 22, 2015 61 H. Karadeniz

5.2.1. Kapalı-Dar ve Labirentleşen Mekânlar Daha önce Fatih Meydanı’nda görüp “bir sürü işsiz güçsüz, softa makulesi adamlar” diye Mekânın kapalı ve dar olması, fiziksel aşağıladığı insanları Rus kızının hikâyesini anlamda hacim olarak küçüklüğünden dinledikten sonra bambaşka bir Neriman değil karakterlerin ruhsal açmazları sonucu olarak ince bir şekilde över. İlk etapta kapalı- yaşadıkları buhran ve baskının etkisindendir. dar olan mekân algısı daha sonraki süreçte Yanlış Batılılaşmanın sebep olduğu buhran, açık ve geniş mekân olarak değişir. Bu durum insanlar üzerinde baskı yaparak yalnızlaşma, romanda, değişen mekân algısı ile şu şekilde insanın kendine ve topluma yabancılaşması yer alır: ve bütün bunların sonucunda kaçış ve arayış duygularının gün yüzüne çıkmasına “Tramvay Beyazıt’tan geçiyor ve Fatih’e neden olur. “Mekânın darlığı, fiziksel doğru ilerliyordu. Fatih! Fatih! Beyoğlu anlamda küçüklüğünden değil, karakterin arkada kalıyordu. Aylardan beridir, ilk defa imkânsızlığından ve kendini orada sıkıştırılmış bugün, Neriman Fatih’e bu kadar istekle duyumsamasından kaynaklanır.” (Korkmaz, gidiyordu ve Beyoğlu’nun cazibesinden 2007: 403). Kendini bunalmış ve sıkışmış kendini kurtarıyordu. Çünkü ne olursa hisseden birey değişim sürecine sürüklenir, bu olsun, kalbiyle yaşayan bir kızdı ve değişime ayak uyduramayan birey ya o mekânı ilcalarına hâkim değildi, bütün duygularını kendi algısı ve imkânı ölçüsünde değiştirmeye teşhir ettikçe rahatlayan bir mizacı vardı ve çalışır ya da yaşadığı yıkım ve çöküşten dolayı samimiyeti halis bir şey gibi seviyordu. o mekândan kaçıp uzaklaşır. Şehzadebaşı’ndan geçerken sokaktaki Fatih-Harbiye romanında mekân; Doğu-Batı yolculara bakarak düşündü: ‘Şüphesiz çatışmasını, yanlış Batılılaşmayı ve bu süreçte bunların içinde ne kıymetli insanlar var!’ bireyin ve toplumun yabancılaşmasını, dedi.” (s. 113-114) arayışını, kaçışını ve buhranını yansıtacak bir şekilde yer alır. Neriman için mekân olarak Hızla değişen toplumsal düzen ve gelişen Darülelhan ve Şişli’deki dayısının evi, konunun teknoloji ile beraber bireylerin gereksinimleri izahı bakımından ayrıca bir öneme sahiptir: ve bakış açıları da değişir. Değişimi bütünsel olarak algılayan ve yaşamak isteyen birey, “Darülelhan, Neriman’daki -Şinasi’den öncelikle kendisini saran dış mekânı Fatih çevresine kadar uzanan- nefreti değiştirmeye çalışır. Bu değişim sürecinde körüklerken; Şişli’deki ev, bir yandan mekân, bireyin iç hesaplaşmalarının ve ruhsal Neriman’daki ‘yeni hayat’a duyulan arzuyu çıkmazlarının cereyan ettiği bir yerdir. “… yoğunlaştırır, bir yandan da bu arzunun değişen yaşam koşulları ile birlikte değişen kırılmasına zemin hazırlar. Bilindiği gibi mekanlar trajik anlamda yıkım yerleri olur.” Neriman, bu evde dinlediği Rus kızının (Kanter, 2009: 1596). Aslında bireyin mekâna hikâyesi ile kendi macerası arasında karşı yaklaşımı, onun dış dünya karşısındaki benzerlik bulmuş, peşinden koştuğu değer yargıları ve dış dünyayı algılayışı ile değerlerin ve ‘yeni hayat’ın sahte olduğunu doğru orantılıdır. anlamıştı. Sonuç olarak Darülelhan, Neriman’ı nasıl Beyoğlu çevresine Romanda insanların maddî durumu ile mekân itmişse, Şişli’deki ev de onu tekrar Fatih’e arasında bir bağ kurmaya çalışılır. Fatih’te döndürmüştür.” (Tekin, 1999: 174). köhne bir evde yaşayan emekli Faiz Bey’in maddi sıkıntı içinde olduğu yansıtılırken Neriman, dayısının evinde dinlediği Rus lükse ve gösterişe son derece önem verilen kızının hikâyesinde son zamanlardaki kendi Beyoğlu’nda yaşayan Macit’in çok para yaşamını görür. Macit’in ve Beyoğlu’nun hiçbir harcadığı vurgusu yapılır. İçinde bulunduğu samimiyeti olmadığını ve bütün bunların kapalı ve dar mekândan uzaklaşmak isteyen “yapay bir hayat” olduğunu anlar. Böylece kendi Neriman, çareyi açık ve geniş mekân milli değerlerinin ve kendi kimliğinin farkına/ olarak gördüğü Maksim Salonu’na, Löbon bilincine varır, baloya gitmek düşüncesinden Pastanesi’ne, Beyoğlu’na ve Perapalas’a vazgeçer; Şinasi’ye, Darülelhan’a, Fatih’e ve gitmekte bulur. orada yaşayan insanlara yeni bir göz ile bakar.

62 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 22, 2015 Peyami Safa'nın Fatih Harbiye Romanında Yapı ve İzlek

Romanda Neriman’ın; Macit ile Maksim mutsuz eder, çünkü orada bulunan birçok Salonu’nda buluştuğu ertesi günün sabahında, yağ çeşidi Neriman’da Şark’ı, geri kalmışlığı, Neriman’ın odası kapalı-dar mekân olarak özensizliği ve kirliliği ifade eder. Bu nedenle işlenir. Bu odada ruhsal açmazları ve çelişkileri koku çadırı Neriman için kapalı-dar mekân ile baş başa kalan Neriman; hem Macit ile olarak sunulur: Şinasi’yi düşünerek çatışma yaşamakta hem de dün geceki korkularından kaçıp uzaklaşmaya “Orada, çadır gibi bir şeyin altında, Arap çalışmaktadır. Karmakarışık duyguların kılıklı bir adam, irili ufaklı bir çok yağlı, ağırlığı altında ezilen Neriman, aynı zamanda kirli şişeler arasında, ayakta durur, kokular bu odayı hem kaçış için bir sığınak hem de satardı. Bu çadıra uzaktan yaklaşırken gerçeklerle yüzleşmesi gerektiği bir çatışma bile sert bir nane, bahar, hacıyağı kokusu mekânı olarak görür. Böyle ruhsal bir durum Neriman’ın midesini bulandıracak içinde olan Neriman bu odada kendi kimliğini derecede burnuna dolardı ve oradan ve benliğini sorgular. “Mekânın darlaşması, çabuk geçmek isterdi...” (s. 33) psikolojik açıdan çıkmazda olan karakterin, Neriman kapalı-dar mekân olarak gördüğü üzerine dünyanın yürüdüğünü hissetmesidir. Fatih Meydanı’ndan kaçmak kurtulmak Anlatı kişisinin kendini kuşatılmış, sıkıştırılmış ister. Çünkü Neriman’a göre Fatih Meydanı; bulduğu her durumda, mekân darlaşır. Şark’ı, tembelliği, kirliliği, geri kalmışlığı ve Böylesi hâllerde yer, adeta karakterin ayakları başıboşluğu simgeler. Bu nedenle Neriman, altından kaçıyor gibidir.” (Korkmaz, 2007: 406) Fatih Meydanı’na karşı nefretini şu şekilde dile Psikolojik bakımdan bunalımda olan insan, getirir: bulunduğu fiziksel mekânın içinde kendisini âdeta bir köşeye sıkışmış, hapsedilmiş “Kendimden nefret ediyorum. Oturduğum hisseder ve böylesi bir ruh halinden ancak mahalle, oturduğum ev, konuştuğum o mekândan uzaklaşınca kurtulacağını bilir. adamlar çoğu sinirime dokunuyor. O Fatih Bu durum metinden hareketle şu şekilde meydanının önünden geçerken meydan örneklendirilebilir: kahvelerinde bir sürü işsiz güçsüz, softa makulesi adamlar oturuyorlar. Biraz “Başını yorganın altına çekerek barınacak temizce giyindin mi insanın arkasından yer arıyordu. Artık, aklına hep Şinasi fena fena bakıyorlar, kimbilir neler geliyordu. Ara sıra başını yorgandan söylemiyorlar, insan yolda bile rahat çıkarıyor, etrafı dinliyor, Gülter’in ayak yürüyemiyor. Sonra o dükkânların hali sesini bekliyor ve kapıya bakıyordu. nedir? Adım başına aşçı ve kahve. Erkeklerin Bunalarak yataktan atladı, oda kapısına işi gücü kahvede, caminin önünde oturup doğru gitti, fakat aşağı kattan babasının sokağı seyretmek.” (s. 29) bir haykırışını duyacakmış gibi korkarak Ayrıca Neriman, Darülelhan’ı alaturka musikisi uzaklaştı, pencereye doğru geldi, geceyi ve Şark terbiyesinden dolayı eleştirir ve kendini hatırlaması ihtimaliyle sokağı da görmek sıkan, bunaltan bir mekân olarak görür: istemiyordu, yatağından da ürktü, aynaya doğru da gidemiyordu, gitmeye de kuvveti “…Darülelhan! Şu alaturka musikiyi yoktu, her tarafa korkak ve ümitsiz adımlar kaldıracaklar mı ne yapacaklar? Yapsalar da attıktan sonra olduğu yerde kaldı ve nihayet ben de kurtulsam. Hep ailenin tesiri. Babam karyolasının kenarına gidip oturarak başını şark terbiyesi almış. Ney çalar, akrabam önüne eğdi.” (s. 23-24) öyle... Fakat artık sinirime dokunuyor, bir kere şu musibetin biçimine bak, hele bu Mekânın kuşatıcılığı altında kalan Neriman için torbası? Yirmi gündür elime almıyorum, bu oda, bir iç hesaplaşmanın ve karamsarlığın bugün mecbur oldum. Bırakacağım yaşandığı kapalı-dar bir mekândır. musibeti... Darülelhan’dan da çıkacağım, Tabi ki ıtriyat mağazasında mutlu olan yahut alafranga kısmına gireceğim. Zaten Neriman’ın zihnine küçüklüğünde babası ile bizim kısmı lağvedeceklermiş. Allah razı gittiği koku çadırı gelir. Bu çadır Neriman’ı olsun.” (s. 29)

Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 22, 2015 63 H. Karadeniz

Neriman, baloya gitmemeye karar verdiği ve geniş bir mekândır. Çünkü Neriman kendini günün akşamında Ferit’in evindeki toplantıya bir Batılı gibi görür, Fatih’ten kendi semtinden katılır. Bu toplantıda Darülelhan’ın alaturka ve kendi kimliğinden uzaklaştığını hisseder, musiki bölümünün kapatılmaması ve böylece mutlu olur. Bu durum metinden insanların Şark musikisine bakışı gibi konular hareketle şu şekilde örneklendirilebilir: üzerine yapılan tartışma Neriman’ı çok üzer. Çünkü Neriman artık değişmiştir ve orada “Bir ıtriyat mağazasının camekânı önünde bulunanlar bunu henüz bilmiyordur. Neriman durdular. Burada herşey, tek başına konmuş için bu ev kendisini sıkan, bunaltan kapalı zârif bir küçük şişenin tatlı mavisi, kırmızı ve dar bir mekân olma yönü ile okuyucunun ipek bir püskül, siyah kadifelerin arasında karşısına çıkar: gizlenmiş ve ampulün yumuşak ziyası, bir gümüşün parıltısı... Gözleri ayrı ayrı çekiyor “Her münakaşa, dönüp dolaşıp Neriman’a ve zaptediyordu; burada herşey, rahat ve karşı bir ithamla neticeleniyordu. Sanki mes’ut insanların kullanmayı âdet ettikleri bütün bu adamlar, onu muhakeme etmek eşyaydı; burası, aynı zamanda, bir insanın için toplanmışlardı. ne kadar mes’ut olabileceğini hissettiren imkânlara doğru açılmış pencereydi. Neriman, Gülter haber verdiği zaman Neriman burada her duruşunda, bu da biraz gayri tabiî bulduğu bu davetin pencereden onların saadetini imrenerek hakikî sebepleri üzerinde âni bir kuruntuya seyrediyordu.” (s. 32) kapıldı. Belki de bu münakaşalar, ona ağır bir ders vermek için tertip edilmiş gizli bir Neriman, Fahriye ve Macit’in buluştuğu Löbon mukaddime idi.” (s. 124) Pastahanesi, Neriman için tam bir açık-geniş mekân örneğidir. Çünkü Batı’yı yüzeysel Ferit’in evi Neriman için yıkımın yaşandığı olarak sadece giyim, eşya ve eğlence gibi kapalı-dar bir mekândır. Neriman’ın bu görünen yönleri ile algılayan Neriman, Löbon mekânda huzursuz olmasının ve sinir nöbeti Pastahanesi’ni Fatih’ten ve dertlerinden kaçıp geçirmesinin nedeni; onun kendi iradesi sıyrıldığı bir mekân olarak görür. Böylece dışında, etrafında bulunan insanların tutumları burada kendini mutlu hisseder ve mekânla ve algıları ile ilintilidir. uyumundan dolayı rahatlar:

5.2.2. Açık ve Geniş Mekânlar “Neriman’ın buraya üçüncü gelişiydi; her seferinde burasını biraz daha seviyor ve Açık mekân, bireyin huzur ve uyum içinde beğeniyordu. Her şey temiz, her şey güzel. olduğu, hem kendisi hem de çevresiyle Zevkli bir kadın eliyle döşenmiş küçük barışık olduğu birer sığınak yeridir. Kanter’e bir ev odası gibi; ve başbaşa konuşmaya (2009: 1600) göre açık-geniş mekân, bireyin ne müsait! Pastacı, muhallebici gibi mekânın fiziksel özelliklerinden sıyrılarak yerleri daima bir dükkân fikriyle beraber ruhsal anlamda genişlediği mekândır. “Anlatı düşünmeğe alışmış Neriman için, bu kişisi açık ve geniş mekânlarda kendini güvende mahrem küçük salon yepyeni bir şeydi. hisseder; kimliği, varlığı, değerleri koruma Fahriye’nin de hayranlığını yüzünden altındadır. Ontolojik anlamdaki bu huzur görmek istiyordu.” (s. 35) ve güven duygusu, varlığın içten dışa doğru açılmasını, akmasını sağlar. Mekândaki genişlik Neriman’ın, Fatih Meydanı’nı, Doğu’yu algısı da fenomenolojik anlamdaki bu akıştan simgelediği düşüncesi ile sert bir şekilde kaynaklanır.” (Korkmaz, 2007: 411) Açık-geniş eleştirmesinden sonra mekân olarak mekânda birey, maddi ve manevi yönden Galatasaray’a övgüsü dikkat çeker. Neriman bir bütünlük gösterir, mutlu ve huzurlu olur, içsel bir çatışma yaşadığı ve kendisini bu duyguların içinde yoğrulan birey kendini hapsedilmiş gibi hissettiği Fatih Meydanı’nın güvende hisseder, daha sağlıklı kararlar alır ve o kasvetli havasından kurtulmak için böylece kendini gerçekleştirir. Galatasaray’a yönelir; böylece Neriman’ın içinde bulunduğu mekân ruhsal açıdan geniş, Romanda Neriman’ın Beyoğlu’nda gittiği huzurlu ve rahatlatıcı bir hal alır: ıtriyat mağazası, Neriman için algısal olarak açık

64 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 22, 2015 Peyami Safa'nın Fatih Harbiye Romanında Yapı ve İzlek

“Dün Tünel’den Galatasaray’a kadar Türk muhitlerinde yaşar, ancak İstanbul’a dükkânlara baktım. Esnaf bile zevk sahibi. yerleştikten sonra Galatasaray’dan çıkan ve İnsan bir bahçede geziniyormuş gibi öğrenimini Avrupa’da bitiren dayısının ve oluyor. Her camekân çiçek gibi. En âdi kızlarının etkisi ile Batı hayatına karşı bir ilgisi eşyayı öyle biçime getiriyorlar ki mücevher oluşur ve bu hayata meyleder. Romanda gibi görünüyor. Sonra halkı da bambaşka. Neriman, Batı yaşamına özenti boyutuyla Dönüp bakmazlar. Yürümesini giyinmesini yerini alır. bilirler. Herşeyi bilirler canım...” (s. 29) Darülelhan’ın alafranga bölümünde tanıştığı Görüldüğü gibi mekâna bağlı olarak ve Batılı yaşam tarzı ile dikkat çeken Macit ile bireyin ruhsal durumu, duruşu, dış dünyayı arkadaş olur ve Şinasi ile sözlü olduğu halde algılayışı, düşüncelerinin dışa vurulması ve Macit ile flört etmeye başlar. Şinasi; sözleri, somutlaştırılması da değişim gösterir. eğitimi ve idealist duruşu ile Macit de dış görünüşü ve yaşam şekli ile Neriman üzerinde 6. ŞAHIS KADROSU bir etkiye sahiptir. Batılılaşmayı yalnızca gözü ile algılayan Neriman; Şinasi ile Macit’i 6.1. Başkişi görünüş olarak sık sık karşılaştırır ve tabi ki Başkişi, anlatının en önemli karakteridir, yazarın karşılaştırmanın mutlak galibi Macit’tir: benimsemiş olduğu değerleri bünyesinde “Macit’in girdiği birçok masraflara rağmen toplar ve anlatının merkezinde yer alır. o kadar yalnız ve başbaşa kaldıkları halde, Diğer bütün karakterler ve olaylar başkişinin hiçbir çapkınca hareket yapmamasını duruşunu ve durumunu gerçekleştirmesi ve düşünüyor ve Macit’in ince uzun elleri, geliştirmesi için romana yerleştirilir. Romanda hafif manikürlü parmakları sık sık gözünün Neriman karakteri aracılığı ile tüm anlatı ve önüne geliyor “İnce bir adam!” diye anlatıdaki bütün unsurlar karşılaştırma esasına düşünüyor ve Macit’te tenkit edilecek hiçbir dayanır. şey bulamıyor.” (s. 22) Fatih-Harbiye romanının başkişisi Neriman’dır. Şinasi’yi ise hafif uzamış tıraşı, kabarık saçı, Romanda yanlış Batılılaşma, çeşitli ruh hâlleri aynaya bakılmadan bağlanmış boyunbağı, ve olaylar Neriman üzerinden anlatılır ve kemençe sürtünüşleri ile ütüsü bozulmuş okuyucuya sunulurken Neriman’ın kendisi de pantolonu, tozlu potinleri ve kemençe tüm duyguları ve yaşadığı çatışma ile yerini çalarken kırılmış tırnakları, diş ağrıları, parasını alır. idare edemeyişi ve giyimini ihmal edişi gibi Annesini on beş yaşında kaybeden Neriman, özellikler ile hatırlar: yirmi iki yaşında bir genç kızdır ve babası ile “Macit’in ellerine baktım, kadın eli gibi, Fatih’te bir evde yaşar. Neriman, sözlüsü Şinasi tertemiz, incecik, tırnakların üstünde bile ile Darülelhan’ın alaturka bölümünde okur ve çalışmış. Şinasi’nin elleri gözümün önüne ut çalar. Sözlüsünü yedi seneden beri tanır ve geldi. Tırnağının biri kırık, öbürü batık... Ne ona âşıktır. Çabuk sinirlenen bir genç kızdır ve imiş? Kemence çalarmış.” (s. 29) ara sıra sinir nöbetleri geçirir. Neriman, Şinasi ile Macit arasında sürekli Neriman, Doğu ile Batı arasındadır; tam çatışma yaşar, iki medeniyeti temsil eden bu anlamıyla ne Doğulu ne de Batılı olamayan iki kişi üzerindeki işaretleri ve simgeleri okur, bir genç kızdır. Neriman’ın yenileşmeye karşı kendi içindeki duyguları/arzuları dışarı çıkarıp arzusu çocukluk yıllarında başlar. Çocukluğu karşılaştırmalar ve değerlendirmeler yapar. hem Doğu hem de Batı medeniyetinin tesiri Bu değerlendirmelerin neticesinde Neriman, altında geçer ve iki medeniyetten de karma bir hem kendisinin farkına varır hem de bu terbiye alır. “Konak hayatından ve toplumdan duygularının gün yüzüne çıkmasında Macit’in gelen etkiler, Neriman’ın ‘bakış açısı’nı etkili olduğunu bilir. Neriman daha sonra bu yönlendirir ve o, ilk zamanlar, asıl kimliğine iki zıt şahsın Şinasi’nin ve Macit’in kendisinde ters düşen bir ‘bakış açısı’nın sahibi olur.” uyandırdığı düşüncelere kapı aralar: (Tekin, 1999: 172) Neriman, yedi yaşına kadar

Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 22, 2015 65 H. Karadeniz

“Artık Neriman nereden gelip nereye 6.2. Norm Karakterler gittiğini anlıyordu, çünkü iki zıt iştiyakın remizlerini gözleriyle görüyor Roman başkişisi Neriman’ın eksikliklerini ve mukayeseler yapabiliyordu. Şinasi tamamlayan, ona yol gösteren ve ayna tutan Neriman’ın gözünde, aileyi, mahalleyi, karakterlerdir. Bu norm karakterler, başkişiye eskiyi, şarklıyı temsil ediyordu; Macit ayna tuttuğu için başkişinin kusurlarını da yeninin, garbın ve bunlarla beraber meçhul yansıtan genellikle iyi karakterlerdir. Fatih- ve cazip sergüzeştlerin mümessili ve Harbiye romanındaki norm karakterler Şinasi, namzediydi. Faiz Bey ve Gülter Neriman’ın doğru yolu bulmasını sağlayan, ona yol gösteren norm Bu iki genç, Neriman’ın ruhundaki iki karakterler olarak karşımıza çıkar. cepheyi bütün vuzuhuyla şuura çıkardılar. Neriman Macit’i tanıdıktan sonra kendi Faiz Bey, kızı Neriman ile kendi kültür ve kendisini daha iyi tanımıştı.” (s. 60) medeniyetleri hakkında sık sık güzel ve anlayışlı sohbetler yaparak onun Doğu medeniyeti Neriman’ın, Macit’e karşı aşk ya da benzeri hakkındaki yanlış düşüncelerini ortaya koyar bir duygusu yoktur, ancak Neriman, Macit’in ve Neriman’ın kendi öz kimliğine dönmesi için Batılı hayat tarzını beğenir ve kendisinin de çaba sarf eder. Fatih’ten kurtulması ve Batı yaşamına erişmesi için Macit’i bir araç olarak görür. Faiz Bey, Neriman’ın babasıdır, Maarif Evrak Müdürlüğü’nden emekli bir memurdur. Neriman, Batı’yı, kıyafeti ve yürüyüşü ile taklit Üsküdar’da evi yandıktan sonra gelirine göre etmeye başlar. Son zamanlardaki değişimle bir ayarlama yaparak daha sade bir yaşayış beraber tuvaletine çok önem verir, dekolte için Fatih’teki eve taşınır. Eşini genç yaşta rugan iskarpini ve filizî mantosu dikkat çeker. kaybeden Faiz Bey, bu evde kızı Neriman ve Eğitimini aksatmaya başlar, Doğu ve Türk yardımcısı Gülter ile birlikte yaşar. Anlayışlı kültürünü temsil eden sazını-udunu bırakır. bir babadır ve kızının eski ve neşeli haline Beyoğlu’nda bir parfüm şişesinin camında kavuşması için çabalar. mutluluğu, rahatı ve huzuru görür, çünkü mutluluğa ancak Batılı yaşam ile ulaşabileceğini Faiz Bey Şark edebiyatı, tasavvufî edebiyat düşünür. Hem o cadde hem de ıtriyat ve musiki ile ilgilidir ve biraz da ney çaldığı dükkânındaki renkler ve ışıklar, batılılaşmayı (üflediği) görülür. Faiz Bey aynı zamanda kitap sadece gözü ile algılayan Neriman’ın başını okumayı çok seven özellikle Mesnevi’yi ve döndürür. Neriman için parfüm; hafif, ince ve Gazali’yi sıkça okuyan ilim sahibi ve kültürlü gösterişli cadde ve vitrinlerde sergilenen hoş biridir. Romanda Doğu medeniyetini ve bu bir koku iken çocukluğunda babası ile gittiği medeniyetin değerlerini temsil eder. çadırda gördüğü ve Arap kılıklı bir adamın irili Romanın bir başka norm karakteri olan Şinasi, ufaklı birçok şişede satmaya çalıştığı sert nane, Neriman’ın sözlüsüdür. Şinasi, Neriman ile bahar ve hacı yağı gibi kokular ise ona son birlikte Darülelhan’ın alaturka bölümünde derece itici gelir ve onun midesini bulandırır. öğrencidir ve kemençe çalar. Romanda Doğu Roman boyunca ikilemde kalan Neriman, medeniyetinin değerlerini temsil ettiği ve bir bunalım ve arayış içindedir. “Bu arayış ve Batı’yı katı bir şekilde reddettiği görülür. bunalım önce köklerden ayrılış sonra köke Neriman’ın son zamanlardaki değişimi dönüş ile sonuçlanır. Batılı anlayışa yürüyüş bir kendisini fazlasıyla üzer, bu nedenle Şinasi, macera, öze dönüş ise yuvaya, huzura dönüş Neriman ile ilişkisini düzeltmek için çabalar. olarak verilir.” (Tosun, 2015: 26). Romanın Şinasi, dış görünüşüne ve yaşamına özen sonunda Neriman, intihar eden Rus kızının göstermeyen dağınık bir karakterdir. Romanda hikâyesinde kendini görür ve yaptığı tüm hafif uzamış tıraşı, kabarık saçları, aynaya yanlışların farkına varır. Bu farkına varışlarla bakılmadan özensizce bağlanmış boyunbağı, beraber Neriman, büyük bir pişmanlık kemençe sürtünüşünden dolayı ütüsü duyarak Fatih’e, Beyazıt’a, babasına, Şinasi’ye, bozulmuş pantolonu ve tozlu ayakkabıları gibi Darülelhan’a kısaca bütün benliğine ve görünüş özellikleriyle kendine dikkat etmeyen kimliğine koşar. bakımsız biri olarak resmedilir.

66 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 22, 2015 Peyami Safa'nın Fatih Harbiye Romanında Yapı ve İzlek

Şinasi sert görünmesine rağmen duygusal Romanda Batı’yı temsil eden, eğlenceyi seven biridir, ancak bunu insanlara yansıtmaz; en bir Beyoğlu genci olarak yerini alır. Macit, zor anlarda bile sessizliğini korur, kendini alafranga yaşam tarzı ile Neriman’ı etkiler. güçlü göstermeye çalışır, meseleleri kendi içinde çözmeye çalışır ve içinde bulunduğu 6.4. Fon Karakterler ruh halinden kurtulmak için Türk musikisine Anlatının zenginleşmesi için gerekli olan ancak yönelir. Bu durum metinden hareketle şu anlatıya pek bir şey katmayan sadece figür şekilde örneklendirilebilir: olarak kullanılan karakterlerdir. Fon karakterler “Bu onun için, aciz duygusuyla müterafık “… romanın entrik kurgusunu tamamlamakla ruh hallerinden biri değildi. Böyle içi görevli dekoratif unsurlardır.” (Kanter, 2009: şiştikçe ve delindikçe daha kuvvetlendiğini 1607). Fon karakterler romanın soyut hissediyordu… kurgusunun somutlaştırılması için kullanılan figürlerdir. “… anlatma esasına bağlı edebî Ve içine sırlar doluyordu. Yalnız duyulan eserlerde, mahallî rengi aksettiren, dikkatlere ve asla bilinmeyen o sırlar ki, birbiri sunulmak istenen olay veya olay parçasına ait üstüne yığılarak bir iğne ucu kadar küçük tablonun gözler önünde daha iyi oluşmasına bir saha içinde âdeta büyük denizler hizmet eden kişiler de vardır. Bunların olay içinde gibi derinleşiyordu. Şinasi, bu ummanın yüklendikleri herhangi bir fonksiyon yoktur …” içine benliğini atarak boğmaya, bir (Aktaş, 2013: 49). Fon karakterlerin olayların nevi derunî intihara çalışıyordu, fakat gelişiminde herhangi bir etkisi yoktur, olay ölmüyordu; hayata daha kuvvetle kavuşan örgüsünün görsellik bakımından daha net maneviyatının bu tatlı ve müthiş basü oluşabilmesi için bu karakterler yalnızca bir badelmevti içinde, kendini oraya atıyor, fon ve dekoratif amaçlı kullanılır. çıkıyor, tekrar atıyordu. Ve bu, saatlerce, bazan günlerce devam ediyordu: Ruhî Fatih-Harbiye romanında Şinasi’nin annesi, perversite’lerin en nefisi. Şinasi’nin kız kardeşi Nezahet, Neriman’ın arkadaşları Fahriye ve Ülviye, Şinasi’nin, Ve insanların yanında ise, kalabalıkta Neriman’ı da yakından tanıyan arkadaşları ise, gözyaşlarını kendi içine akıtarak Ferit ve Muammer fon karakterlerdir. Bu fon ağlıyordu.” (s. 94-95) karakterler romanda Neriman’ın kendini bulmasına yardımcı olan, ancak romanın Görüldüğü gibi Şinasi, içinde bulunduğu bu akışı içinde çok az yer bulan karakterlerdir. ruh haliyle beraber kendini daha da güçlü Romanda anlattıkları Rus kızının hikâyesi ile hisseder. Tabi ki bu güçlü ruh hali ilerleyen Neriman’ın doğru yolu bulmasını sağlayan süreçte çatışmayı da beraberinde getirir; Neriman’ın dayısının kızları ve orada dayısının çünkü Şinasi, kendi içinde yaşadığı ruh halinin evinde karşılaştığı ecnebi kadın yine fon derinliği içinde âdeta kayboldukça manevi karakterlerdendir. yönden daha da güçlenir, ancak bunu dış dünyaya hissettirmez. Bu duygu Şinasi’de bir Darülfünun müderrisi Şeref Bey, Ziya Bey, döngü hâlinde tekrar tekrar yaşanır. Darülfünün müdürü, musiki muallimleri ise romanın son bölümlerinde Ferit’in evinde 6.3. Kart Karakterler: yapılan toplantıda karşılaşılan, Neriman’ın kendi kimliğini bulmasını amaçlayan, Batı’nın Anlatının başından sonuna kadar tek bir yalnızca teknik bakımından alınmasını duyguyu yansıtan ve sembolize eden kabul eden ve Doğu kültürünü savunan fon karakterlerdir. Anlatıda yer alan Macit karakterlerdir. Neriman’ın Batı kültürünü anlatının başından sonuna kadar Batılı hayat temsil eden dayısı romanda görüntü olarak tarzı ve düşüncelerini sembolize ettiği için bir değil, yalnızca ifade boyutuyla yer alan bir kart karakterdir. Roman boyunca pek fazla yer fon karakterdir. Yine Neriman’ın dayısının almayan bir karakterdir. Macit, Darülelhan’ın kızlarının anlattığı hikâyede geçen Rus kızı, alafranga musikisi bölümünde öğrencidir ve Rum genç, Rus genç sadece ifade boyutuyla keman çalar. Ancak Macit, eğitimi sevmez yer alan romana doğrudan etkisi olmayan fon ve okulu bir ay gibi kısa bir sürede bırakır. karakterlerdir.

Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 22, 2015 67 H. Karadeniz

Bekçi, tramvaydaki biletçi, ıtriyat mağazasındaki daha birçok karakter romanda sadece görüntü satıcı kız ve müşteriler, Arap kılıklı esans itibari ile yer alan fon karakterlerdir. satıcısı, Maksim Salonu’ndaki kırmızı esvaplı kadın ve erkek, şarkı söyleyen zenci, kahvede 7. İZLEKSEL KURGU oturanlar, meydanda oturanlar, tramvaydaki Fatih-Harbiye romanında entrik kurguyu insanlar, Beyoğlu’nda caddede dolaşan oluşturan ve çatışmayı sağlayan değerleri insanlar, Fatih Meydanı’ndaki insanlar, Fatih’te “KORA şemasında” şu şekilde göstermek yaşayanlar, gece semtten geçen helvacılar gibi mümkündür.

Tablo1. Fatih-Harbiye’deki ülkü (tematik) değerler ve karşı değerler

Ülkü (Tematik) Değerler Karşı Değerler Neriman Neriman Şinasi Macit Faiz Bey Neriman’ın dayısı ve kızları Gülter Kişiler Düzeyinde Ferit Muammer Ziya Bey Şeref Bey Nezahet Doğu Batı Maneviyat, Ruh Madde Samimiyet Materyalizm Doğallık Yapaylık/Taklit Kavramlar Düze- Kendisi olma/Kendini gerçekleştirme Benlik/kimlik kaybı yinde Milli kimlik Yozlaşma Gelenekçilik Modernleşme Dürüstlük Yanlış Batılılaşma Güven Arayış Kaçış Çatışma Yabancılaşma Yalnızlaşma Özenti

Fatih, Beyazıt Beyoğlu, Şişli Ev Maksim Salonu, Perapalas Kahvehane Löbon Pastanesi Kemençe Keman, gitar Saz, Ut, Ney Cazbant, fokstrot Alaturka musiki Alafranga musiki Kedi Köpek Simgeler Düzeyinde Beyaz takke, beyaz entari Kırmızı elbise Gaz lambası/Kandil Renkli abajur, elektrik Lastik ayakkabı, sarık Rugan iskarpin Esans Parfüm Tahta ev Taş ev Araba Otomobil Başörtülü kadınlar Sarı saçlı kadın Tespih Konfeti ve serpantın Minder Balo Cami avlusu, ezan sesleri Kilise kapısı Tasavvuf ve Şark edebiyatı _ Mesnevi _

68 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 22, 2015 Peyami Safa'nın Fatih Harbiye Romanında Yapı ve İzlek

7.1. Çatışma Herkes ayakta, uyanık...” (s. 48-49)

Romanda karşılaşılan en önemli izleklerden biri Romanda Doğu-Batı çatışması; Şinasi’ye karşı “çatışma”dır. Çatışma ile anlatılan şey insanın Macit; Fatih ve Beyazıt’a karşı Beyoğlu ve Şişli; şuuraltında kendi kendine yaptığı mücadele insanların bir araya geldiği ev ve kahvehaneye ve hayatı hakkında içinde bulunduğu ruhsal karşı Maksim Salonu, Löbon Pastanesi durumlardır. Medeniyet çatışmasında birey, ve Perapalas; Türk musikisini simgeleyen Batılı insanların bizden farkını, dünya görüşünü kemençe, saz, ud ve ney’e karşı Batı musikisini ve onların yaşam şekillerini anlamaya çalışır. simgeleyen keman, gitar, cazbant ve fokstrot; Neriman kendi kültürel değerleri ile Batı beyaz takke ve beyaz entariye karşı kırmızı medeniyetini temsil eden değerler ve unsurlar kıyafetli erkek ve kadınlar; gaz lambası ve arasında çatışma yaşanır. Bu çatışma romanda kandile karşı elektrik ve renkli abajür; lastik Fatih ile Beyoğlu’nun karşılaştırılması şeklinde ayakkabı ve sarığa karşı rugan iskarpin; çeşitli yansıtılır. Bu iki muhit; insanları, gelenek yağlardan oluşan esanslara karşı göz alıcı ve görenekleri, hayat tarzı, milli değerleri, mağazalarda satılan parfümler; yanık ve küf musikisi, mimari yapısı, evlerin şekli ve yapısı, kokan tahta eve karşı taş ev; hayvan arabaya kadın algısı ve ahlâk anlayışı gibi pek çok karşı otomobil araba; başörtülü kadınlara yönden karşılaştırılarak aralarındaki farklar/ karşı sarı saçlı kadınlar; tespihe karşı konfeti ve zıtlıklar ortaya konmaya çalışılır ve aynı serpantın; cami avlusu ve ezan seslerine karşı zamanda Doğu-Batı çatışması vurgulanır. büyük kilise kapısı gibi daha pek çok unsur ve değerler üzerinden okuyucuya sunulmaya Romanda dikkat çeken Doğu-Batı çatışmasını çalışılır. en yoğun şekilde Neriman yaşar. Neriman bir yandan Doğu kültürünü temsil eden babası Tahta ev; Neriman’ın uzaklaşmak istediği, ve sözlüsünü sevmekte ve onlar gibi yaşamak onun yaşam felsefesini ve düşüncelerini istemektedir, öte yandan Batı kültürünü gösteren sembolik manaları içerir. Neriman, beğenmekte ve Batılılara özenmektedir yaşadığı evden ve Fatih’ten şikâyet ederken (romanda birçok unsurda olduğu gibi Şinasi- bir yandan da bu evde çok mutlu olabileceğini Macit çatışması da bu şekilde ortaya çıkar). düşünerek duyguları arasında çatışma yaşar: Neriman bu bahiste kedi-köpek benzetmesine başvurur. Neriman, Şarklıları kediye, Garplıları “Neriman bu mahallede, bu evin içinde, bu da köpeğe benzetir. Şarklıları tıpkı kedi gibi gaz lâmbası, bu ihtiyar adam, bu dökülmüş tüm gün ve gece tembel tembel uyumakla, sıvalar, bu eğrilmiş korniş ve çatlamış eski yatmakla, boş boş hayal kurmakla ilişkilendirir; atlas perdeler karşısında, bu yeni silinmiş Garplıları ise tıpkı bir köpek gibi çevik, uyanık, küflü tahta kokuları arasında insanın dinamik ve daima hassas olarak nitelendirir: mes’ut olabileceğini görüyordu ve bu evde geçen neş’eli günlerini hatırladı. Şinasi de, “Neriman düşündü ve bir anda şarklıların koca olarak bu eve gelebilir ve herkesin kedileri ve garplıların köpekleri niçin bu paylaştığı müşterek bir saadet içinde, kadar sevdiğini anladı. Hıristiyan evlerinde Neriman, vicdan azabı duymadan mes›ut köpek ve Müslüman evlerinde kedi bolluğu olabilirdi. Fakat ne idi, arasıra Neriman›ı şundandı: Şarklılar kediye, garplılar köpeğe yakalayan o kuvvetli arzu ki bunların benziyorlar! Kedi yer, içer, yatar, uyur, hepsine karşı nefret, isyan uyandırıyordu.” doğurur; hayatı hep minder üstünde ve (s. 46-47) rüya içinde geçer; gözleri bazı uyanıkken bile rüya görüyormuş gibidir; lâpacı, Neriman için bu ev, yalnızca içinde yaşanılan tenbel ve hayalperest mahlûk, çalışmayı fiziksel bir mekân olmaktan ziyade romanın hiç sevmez. Köpek diri, çevik, atılgandır. izleksel kurgusunu oluşturan çatışmanın, İşe yarar; birçok işlere yarar. Uyurken arayışın ve kaçışın yaşandığı yer olarak sunulur. bile uyanıktır. En küçük sesleri bile duyar, Ayrıca romanda kısmen de olsa bir nesil sıçrar, bağırır. … bütün Fatih uykuda. … çatışması hissedilir. Nesil çatışması, bireylerde, Şark da işte böyle miskin, uykucu, lâpacı... Batılılaşmaya bağlı olarak oluşan modern ve Bakın şimdi her taraf uyuyor. Bir de şimdi modern olmayan zaman algısı düzleminde Beyoğlu’na çıkın... Ortalık mahşer gibi...

Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 22, 2015 69 H. Karadeniz ortaya çıkar. Zamanın farklı algılanması “Ne düşündüm bilir misiniz? Bütün bu ise yaşam şeklinin ve düşünce dünyasının semt, müslümanlar... farklılaşmasına neden olur. Romanın başkarakteri Neriman, babasını sever, ancak Biraz düşünerek kelimeyi buldu: babası ile arasında düşünce farklılıkları Bütün Şark kedilere benziyor...” (s. 49) mevcuttur. Babası Faiz Bey ilime ve Şark kültürüne önem verirken Neriman Batılılaşma Görüldüğü gibi Neriman, çatışmayı kendi arzusu ile dolup taşan, yaşadığı evden kişiliğinde tüm boyutlarıyla yaşar. Fatih ve muhitten/Fatih’ten kaçıp uzaklaşmayı Camisi’ni, başörtülü kadınları, ezan seslerini isteyen bir genç kızdır. Gün yüzüne çıkan bu ve Müslümanlığı geri kalmışlığın nedenleri düşünce ve yaşayış çatışmalarında dolayı olarak görür. Müslümanları bir işe yaramayan, Faiz Bey ve Neriman (baba-kız) arasında bir hayatı yalnızca rüya âleminde yaşayan tembel, nesil çatışmasından bahsetmek mümkündür. hayalperest, uykucu ve doğurgan olarak Ayrıca romanda Neriman’ın anneannesinin nitelendirirken Hıristiyanları hayatı dolu dolu temizlik anlayışından, kültür düzeyinden yaşayan çevik, diri ve çok faydalı işler yapan ve eğitiminden bahsedilerek eski ile yeni insanlar olarak nitelendirir. Bu nedenle Batılı kıyaslanır ve Neriman ile anneanne arasındaki yaşam şekli için engel olarak gördüğü bütün nesil farkına da vurgu yapılır. bu unsurlardan kaçıp uzaklaşmak ister.

Fatih-Harbiye romanında dinler arası bir Şinasi’nin idealist duruşuna karşı Neriman’ın çatışmanın varlığından da bahsedilebilir; çünkü hem hayranlık hem de öfke duyması Neriman Müslümanlığı Batılılaşmaya giden Neriman’ın, zaman zaman kendi duygularında yolda bir engel olarak düşünür, tembelliği ve da çatışma içinde olduğunu gösterir: uykuculuğu Müslümanlara özgü kötü unsurlar olarak gösterir. Ayrıca Neriman’ın muhafazakâr “Şinasi ile yaşadığı eski saadet günlerini yaşamı ile bilinen Fatih’ten kaçmak kurtulmak iade etmek arzusuyla da onu görmek istemesi de vurgulanır: istiyordu. Zaafı meydana çıkmıştı. Artık anlıyordu ki Şinasi’yi göreceği gelmişti. “Birbirine zıt bir takım hayaller gözünün önünden geçiyor ve kendiliklerinden bir Sonra hatırına Macit geliyor ve kendini sürü mukayese unsurları teşkil ediyorlardı: birdenbire kuvvetli hissederek Şinasi›yi Fatih sokakları, Beyoğlu caddesi, bir daha görmemeğe karar verecek kadar başörtülü kadınlar, sarıklı adamlar… aleyhinde düşünmeye başlıyordu.” (s. 62- Maksim salonu … büyük bir kilise kapısı 63) … Fatih Camii’nin avlusu, ezan sesleri, yangın korkuları, beşik gıcırtısı...” (s. 47) Neriman kendisi ile yaşadığı çatışmadan dolayı romanda dikkatleri üzerine çeker. “Hıristiyan evlerinde köpek ve Müslüman Kendisini Doğu kültürüne çağıran “ben”i ile evlerinde kedi bolluğu şundandı…” (s. 48) Batı kültürüne çağıran “ben”i arasında kalır. Neriman’ın yaşadığı benlik sorununda “ikinci “… artık ben bir Fatih kızı olmak ben”inin uyanmasına neden olan dayısı ve istemiyorum, anlıyor musun? Böyle dayısının kızlarıdır; fakat tam olarak gün yaşamaktan nefret ediyorum, eskilikten yüzüne çıkmasına neden olan kişi ise Macit’tir. nefret ediyorum, yeniyi ve güzeli istiyorum, Macit, Neriman için Fatih’ten, Şinasi’den, anlıyor musun? Eski ve yırtık ve pis iğrenç peşini bir türlü bırakmayan Doğu kültüründen bir elbiseyi üstümden atar gibi bu hayattan uzaklaşmak için kaçış kapısıdır. Neriman, ayrılmak, çıkmak istiyorum. İhtiyar adam, Macit aracılığı ile bir yandan özgürlüğünü bozuk sokak, salaşpur ev, gıy gıy, hey sınırsızca yaşama fırsatı bulurken diğer yandan hey, ezan, helvacı... Bıktım artık, ben kendi kimliğine ve kültürel değerlerine başka şeyler istiyorum, başka, bambaşka, yabancılaşarak benliğini kaybeder. anlamıyor musun?” (s. 71) Bu alıntıda ayrıca Neriman’ın maddeye önem verdiği Neriman sözlüsü ve babası ile de çatışma ve materyalizmi ön plana çıkardığı yaşar. Neriman’ın; sözlüsü Şinasi, babası Faiz görülmektedir. Bey ve kendisi ile çatışmasındaki en önemli neden Macit’tir.

70 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 22, 2015 Peyami Safa'nın Fatih Harbiye Romanında Yapı ve İzlek

Romanın başkarakteri Neriman’ın yolculuk Neriman, tramvayı uzaklaşmak istediği kendi yaptığı Fatih-Harbiye tramvayı aslında benliğinden, yaşadığı tahta evden-çevreden, iki medeniyet arasında kurulan bir köprü Doğu kültüründen kaçış için bir fırsat olarak niteliğindedir. Bu tramvay sadece iki muhit görür ve tramvay sayesinde başka dünyalara arasında değil, aynı zamanda Doğu ve Batı açılarak tüm geçmişini geride bıraktığını medeniyetleri arasındaki bir köprüdür ve düşünür. yapılan yolculuk da âdeta bir medeniyetten diğerine yapılan bir yolculuktur. Bu yol Rus kızının hikâyesinden sonra gerçek Neriman’ın gözünden Türk insanının geçirdiği kimliğine kavuşan ve kendi değerlerine sahip değişimi gözler önüne sermesi açısından çıkan Neriman için tramvay artık bir kaçış aracı önemlidir. “Neriman’ı bir köprü gibi kullanarak olmaktan çıkar: iki medeniyet, iki kültür, iki hayat tarzı, iki kadın “Tramvay motorunun vınlayışı. Sanki anlayışı, musiki, mimari ve dekor arasındaki bu makineden başka yaşayan hiçbir şey tezadı ortaya koyar.” (Bakırcıoğlu, 2001: 102). yoktur.” (s. 112) Aynı zamanda Neriman’ın kendisi de romanda bir köprü vazifesi görür. Neriman’ın, Doğu Birey, kendi değerlerinin yitimini yaşayarak ile Batı kültürünü temsil eden Fatih-Beyoğlu başta kendisi olmak üzere yaşadığı çevreye arasında gidip gelmesiyle iki muhit arasındaki ve kültürüne yabancılaşır. Kendi kültüründen dünya görüşü, yaşam şekli, sokakların- kopan birey, kendi değerlerini kaybederek meydanların şekli, evlerin yapısı, kadın algısı, yabancılaşma sürecine girer. “Yabancılaşma en musiki anlayışı gibi pek çok unsur ve bu yaygın anlamı ile kişinin kendilik değerlerinden unsurların arasındaki zıtlıklar ortaya konmaya kopması ve öteki olma yolunda ilerlemesidir.” çalışılır. (Kanter, 2009: 1608). Fatih-Harbiye romanında yabancılaşma izleği, başkişi olan Neriman’ın 7.2. Yalnızlık Ekseninde Kaçış ve kendi geleneklerinden ve kültüründen Yabancılaşma kopuş süreci şeklinde görülür. Neriman Romanda öne çıkan bir başka izlek de kendi değerleri olan Doğu medeniyeti ile yalnızlık duygusu içinde olan bireyin kendine kendi dışında bir değerler bütünü olan Batı ve yaşadığı çevreye yabancılaşarak kaçış medeniyetinin çatışmasını yaşayarak kendine isteğinin ortaya çıkmasıdır. “Kaçış insanın dış yabancılaşır. Yaşadığı bu çatışmanın altında ve iç etkenlere bağlı olarak kendisini çevresinden ezilen Neriman kendi “ben”liğinden uzaklaşır. ve insanlardan soyutlamasıdır. Bu soyutlama, Batılılaşmanın ve modernleşmenin getirdiği kaçılan nesne/obje ve öznelere karşı alınmış bir değişimler karşısında çatışma yaşayan birey, tavırdır. Öznenin ya da nesnenin baskısı altında kendine ve kendi öz kültürüne yabancılaşır. ezilen birey, çareyi kaçmakta bulur.” (Kanter, Romanda Neriman, kendi öz değerlerini ve 2008: 54). Kaçış, bireyin çevresel etkenlere kimliğini; Beyoğlu’nda ve Macit’te kaybederek veya kendi ruh dünyasına bağlı olarak yaşadığı başka’ya dönüşür. Batı medeniyetine olan çevreden ve diğer insanlardan uzaklaşmasıdır. özen Neriman’ın manevi duygularını okşarken Neriman, başta kendisine olmak üzere Fatih’e, Şinasi ve Faiz Bey cephesinde kabul görmez Şinasi’ye, alaturka musikiye, eski küf ve yanık bir durumdur. kokan tahta evlere yabancılaşır ve bütün bu ögelerden uzaklaşarak Beyoğlu’na, Macit’e 7.3. Yanlış Batılılaşma yani Batılı yaşama kavuşmak ister. Bunun için de tramvayı bir kaçış unsuru olarak görür: Romanda öne çıkan bir diğer izlek de “yanlış Batılılaşma”dır. Ülkemizde Batılılaşma, “Bir Fatih - Harbiye tramvayı yaklaşıyordu. modernleşmenin en temel taşı gibi görülür Bu tramvay Neriman’da bütün arzuları ve içinde bulunulan her türlü sıkıntıdan şiddetle uyandıran bir münebbih haline kurtuluşun reçetesi gibi algılanır. Hâlbuki asıl gelmişti. Onu görür görmez ani bir arzuya çözüm için Batı’nın ruhunun, yaşayış şeklinin kapıldı: örnek alınması yerine kendi ulusumuzun tarihine, kültürüne, geçmişteki başarılarına ve - Haydi, dedi, istersen Beyoğlu’na kadar hissiyatına dayanan bir anlayışın geliştirilmesi çıkalım.” (s. 31) gerekir. Ancak sınırları iyi belirlenebilen,

Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 22, 2015 71 H. Karadeniz insana kimliğini veren kendi öz değerlerinden Doğu medeniyetini temsil eder: “Maneviyat kopmadan yaşama imkânı veren bir Batılılaşma daima daha âlidir, vücut sefildir. Yapılan işlerin kabul edilmelidir. Bu nedenle Doğu ve Batının farkı da bundandır.” (s. 51) Beden maddedir ve iyi sentez edilmesi gerekir. Roman boyunca günü gelince toprak olur; asıl ve kalıcı olan, madde ve ruh çatışması örneklendirilerek üstün olan; insanların kendi öz köklerine, ruhun, maddeye üstün geldiği vurgulanır. maneviyatına ve geçmişine sahip çıkarak Roman boyunca zihinsel bir değişim ve güzel ve faydalı şeyler yapmasıdır. dönüşüm içinde olan Neriman’ın üzerinden yanlış Batılılaşma somutlaştırılmış olur. Fatih-Harbiye romanında kadının, medeniyeti ancak gözü ile algıladığı vurgusu yapılır: Neriman, Batılılaşmayı; Batı’nın yaşam şekli, “Medeniyet kadının gözlerine hitap eder. davranış şekli, dili, dansı, müziği, müzik Kadınların çoğu ellerinin zarif bir hareketi aletleri, dekoru, resmi, sineması gibi “şekil”i için piyano çalarlar ve musiki onlar için güzel ve görünüşü ihtiva eden unsurlar düzeyinde bir “pozisyon”dan ibarettir.” (s.118) Burada benimser. Yani bu benimseyiş yüzeysel bir kadınlar, piyanoyu ve musikiyi; bir sanat olarak benimseyiştir. Bu konuda Şinasi’nin, Neriman’a değil, Batılı gibi hareket etmek, giyinmek ve sorduğu şu soru önemlidir: “Baloya gitmekle konuşmak için birer araç olarak görürler. Bu hemen medenî olacak mısın?” (s. 90) Neriman, kadınlar Batılı gibi yaşayan, ancak özde kendi Beyoğlu’nda ilerlerken caddede gördüğü kimliğini kaybeden kişilerdir. Modern yaşamın insanları büyük bir beğeni ile izler; onların şartlarını ve gereğini doğru algılayamayan kıyafetlerini, yürüyüşlerini, eve geç gelmelerini bireyin, Batılılaşma yolundaki aldığı yol ve yüzlerdeki manayı “taklit”e çalışır. Romanda yalnızca şekil boyutunda kalır. Kaynağını daha Batı’nın yalnızca “şekil” olarak alındığı vurgusu lüks, daha rahat yaşama arzusundan alan ve yapılır ve bu şekil de öncelikli olarak yaşam, toplumsal değerlerin değişimi olarak algılanan giyim, mimari, dekor, madde, eğlence şeklinin yanlış Batılılaşma, toplum ve birey nezdinde taklit edilmesi olarak görülür. Batılılaşmaya modern yaşam biçimiyle kendini gösterir. ilim, eğitim ve bilim cihetinden bakılmadığı Batılılaşmayı ilim ve bilim yönünden değil de anlaşılır: görünüş ve estetik yönü ile şekil/biçim olarak algılayan birey, kendi değerlerinden kopar. “… şu elimdeki kitabı bir şarklı yazmıştır. … Senden başka bu kitabı pek çok insan 7.4. Samimiyet/İçtenlik okuyor. ... Frenkler de okuyor. Bu gibi eserlerin garpta bir tanesinin yüzlerce türlü Romanda ön plana çıkan önemli bir izlek de basılmış tercümeleri vardır. Avam da okur, “samimiyet/içtenlik”tir. Neriman, medeniyetin havas da okur velâkin sen okumazsın, sahte değerlerini fark ettikten sonra, Macit mazursun da. Mekteplerinizde böyle şey ile çok önceden “samimiyet” konusunda bir kalmadı. Bir İngiliz kızma Sadi’yi sorsan münakaşa yaşadığını hatırlar: bilir, sen Şarklı olduğun halde bilmezsin. “Samimî olamayız, hiç kimse tam bir Kabahat sende mi, Sadi’de mi?” (s. 51) surette samimî olamaz; en samimî insanlar Faiz Bey, Batılılaşmayı müziği, eğlencesi, renkli kimlerdir, bilir misiniz? Vahşiler! … Meselâ... gece yaşamı gibi görsel yönleriyle yüzeysel karşımızdakini istemeyerek methetmeye olarak algılayan ve kendi öz köklerinden mecbur olduğumuz zaman, sesimize, uzaklaşan kızı Neriman’a, aslında gerçek bakışımıza filân.. bir istihza dolar. Yalnız Batılılaşmanın eğitimle ve ilimle algılandığında sözlere ehemmiyet veren bir insan bunları mümkün olacağını belirtir. anlayamaz.” (s. 111)

Neriman maddeye önem veren bir genç kızdır Batı özentisi ile yola çıkan Neriman, Macit’in ve romanda Neriman’ın “para” konusunu sık aslında samimi duygularla kendisine sık dile getirdiği görülür: “Çünkü onlar daima yaklaşmadığını anlar: uyanık, uyurken bile uyanık... Çalışıyorlar, “… ilk defa bugün, Neriman kazanıyorlar, iyi yaşıyorlar.” (s. 50) Ancak Fatih’e bu kadar istekle gidiyordu Faiz Bey ve Şinasi maddeciliğe karşı manevi ve Beyoğlu’nun cazibesinden değerleri ön plana çıkaran en önemli kendini kurtarıyordu. Çünkü, ne karakterlerdir ve bu iki karakter aslında tüm

72 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 22, 2015 Peyami Safa'nın Fatih Harbiye Romanında Yapı ve İzlek

olursa olsun, kalbiyle yaşayan bir kimlik’in yanına bir de ‘toplumsal kimlik’ statüsü kızdı ve ilcalarına hâkim değildi, ekler.” (Kanter, 2014: 76). İnsan olmanın en bütün duygularını teşhir ettikçe önemli gereklerinden biri, kendi kimliğinin/ rahatlayan bir mizacı vardı ve şahsının bilincine varmaktır. Kendi bireysel samimiyeti halis bir şey gibi kimliğinin farkına varan birey, bu birey olma seviyordu.” (s. 114) bilincini diğer bireyler içerisinde yaşamak ister. Bu istek; bireyin kendine güvenini sağladığı Macit’in aksine samimiyet, Neriman için gibi kendi öz benliğinden uzaklaşarak engel olunamayacak, içinden gelen güçlü toplumun ve diğer bir medeniyetin içinde yeni bir dürtüdür. Bu samimiyet/içtenlik, kimliğe bürünmek şeklinde de görülebilir. Neriman’ın kendi öz benliğinde var olan hakiki bir duygudur. Neriman bu duyguyla Lozan Barış Anlaşması’ndan sonra Türkiye’de beraber kendini tanıdıkça bu ana kadar kaçıp modernleşme ve Batılılaşma, devlet eliyle uzaklaşmak istediği ezan seslerinin olduğu o kimi kanunlar çıkarılarak desteklenir. Bu semte, tahta eve, Şinasi’ye ve bütün o Fatih’e Batılılaşma hamlesinin, aslında bireylerde büyük bir pişmanlıkla kavuşmak ister. kimlik sorunsalına neden olduğu görülür. Yeni değerlerle ve yeni bir medeniyetle karşı Aslında Neriman, zihninin bir yerinde karşıya kalan birey, hangilerini benimseyip Beyoğlu’nun bütün o renkli ve modern benimsemeyeceği konusunda bocalar veya görünüşü içinde insanların sessizliğini, o değerlerin rengine, şekline ve yapaylığına birbirleri ile konuşmak yerine işaretleşmelerini özenir. Bir süre sonra farkında olarak veya yadırgar: olmayarak kendi öz benliğinden kayıplar yaşamaya başlar. Bu da kimlik sorununu/ “Çantasındaki esans şişesini doldurmak kimlik karmaşasını/kimlik buhranını oluşturur: vesilesiyle mağazaya girdiler. Bütün eşyanın iliklerine işlemiş hafif bir “Niçin, sen artık dünkü sen değilsin? güzel koku. Neriman bu mağazaların Niçin, biz bugün ikimiz de kıymetli bir sessizliğine de şaşıyordu. İçeride şey kaybetmiş gibiyiz? Niçin bugünün kalabalık olduğu halde müşteriler pek az düne benzemiyor? Niçin dünkü gibi rahat konuşarak, âdeta bir dilsiz gibi işaretle adımlar atamıyorsun? Niçin böyle oldun?” meram anlatarak istediklerini alıyorlardı. (s. 71) Yalnız, cam tezgâhların üstüne konup kaldırılan şişelerin ince çıtırtısı.” (s. 33) Anlatının son kısmına kadar Neriman’ın kendi kimliğini kaybettiği ve bir kimlik karmaşası Batı algısının içinde iletişimsizliğin, yaşadığı görülür. Kendi öz değerlerinden, samimiyetsizliğin ve yalnızlığın olduğunu gelenek ve göreneklerinden, milli duygu düşünür, ancak bilinçli bir şekilde, bu gerçeği ve düşüncelerinden uzaklaşan Neriman, görmez veya görmek istemez. Yalnızlık ve romanda dönüm noktası olarak belirlenen iletişimsizlik, bir nevi mutsuzluğun belirtisidir. Rus kızının hikâyesine kadar tam anlamıyla ne Doğulu ne de Batılı olmuştur. Bu nedenle 7.5. Benlik/Kimlik Kaybı Doğu ile Batı arasında sıkışıp kalan Neriman, Fatih-Harbiye romanında öne çıkan bir başka kendi içinde hep bir çatışma halindedir. izlek ise “benlik/kimlik kaybı”dır. Kimlik kaybı, Romanda anlatılan intihar eden Rus kızının bireyin kendilik değerlerini bir tarafa bırakarak hikâyesinde Neriman, hakiki değerler ile değişen ve gelişen dış dünyaya karşı uyum medeniyetin/asrileşmenin getirdiği sahte sağlama arzusundan kaynaklanan değerler değerler arasındaki farkı görür ve hikâyedeki yitimidir. “Kendisi ile ilgili farkındalık oluşturan Rus kızını kendisine benzetir. “Milliyet ve her birey, ardından öteki ile ilişkilerini düzenleme isim farklarından başka hiçbir şey yoktu. Para aşamasına geçer. İşte bu aşama, benliğin mara.. boş lâf! Saadet başka şey…” (s. 105). İşte bütünleşmesini sağladığı gibi onu toplumsal Neriman tam bu noktada deruni bir pişmanlık ben’e doğru yöneltmeye başlar. Kimliğin yalnızca duyar, baloya gitmekten vaz geçer ve kendi birey olmaktan öte toplumun bir parçası olduğu öz kimliğine, milli kimliğine döner. Neriman’ın gerçeği de bu noktada devreye girer ve ‘bireysel kendini bulmasında “ayna” simgesi de

Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 22, 2015 73 H. Karadeniz

önemlidir. Neriman’ın tramvay ile Fatih’e maneviyatı gerektiği kadar alıp milli bünyesinde giderken aynada kendine bakması, kendini birleştirmiş bir toplum ya da insan, onun (Peyami bulması bakımından etkili bir rol oynar: Safa’nın) ütopyasıdır.” (Çil, 2015: 130). Batı, “Ayna, ona, kendi şuurundan daha kuvvetli tekniği ve bilimi ile örnek alınmalı, maddiyat olarak, derunî hayatını aksettirmişti. … Kendi ile maneviyat arasındaki hassas denge içinde kuvvetli bir hayat uyanıyordu.” (s. 107). korunmalıdır. Bu bağlamda her ulus kendi Neriman’ın aynada kendisiyle karşılaşması, kimliğini korumak koşuluyla başka uluslarla onun kendisiyle baş başa kalmasını ve kendini yakınlık kurabilir. Türk milleti kendi musikisine sorgulamasını sağlar. Kendini sorgulayan nasıl ehemmiyet veriyorsa Batı musikisine Neriman, kendi aksinin ötesinde olan karşı da aynı şekilde ehemmiyet vermelidir, geçmişini, köklerini ve gerçek kimliğini görme çünkü bütün bunlar bir toplum olmanın imkânı bulur. gereğidir. Bu bakımdan ister Batılı ister Doğulu olsun aslında bütün insanlar birbirlerinin Hikâyenin anlatılması ile kendi kimliğine yerine geçebilecek kadar birbirlerine benzer. kavuşan Neriman için artık Batı değerlerini Dünya, Batılıların Doğululaşırken Doğuluların temsil eden Macit, Beyoğlu ve tramvay hiçbir da Batılılaştığı mantıksal bir süreci ve mekânı anlam ifade etmez. Anlatıcı bu durumu şöyle kapsar. Belki de Doğu ve Batı ayrımı yalnızca dile getirir: insanların zihninde olan ve maddede olmayan bir olgudur. “Macit şimdi ona uzak bir hikâye gibi geliyor. Gündüz, ne şiddetli bir ihtirasla SONUÇ Beyoğlu’na çıktığını, yorulmadan kaç mağaza dolaştığını hatırladı ve hayret etti. Peyami Safa, Fatih-Harbiye romanında kendi Baloya gitmeyi şimdi istemiyordu.” (s. 112) öz kimliğinden ve milli benliğinden uzaklaşan, Batılılaşmayı yalnızca şekil bakımından alan Roman kahramanlarından biri olan Ferit, bireylerle kendi öz kültürüne ve milli benliğine Doğu-Batı sentezini savunan Peyami Safa’nın sahip çıkan idealist bireyleri ele alır. Bu bireyler; âdeta bir sözcüsüdür. Bu nedenle Peyami yaşam tarzları ve düşünce dünyalarıyla Doğu- Safa, Doğu ve Batı medeniyeti hakkındaki Batı çatışması, yanlış Batılılaşma, yabancılaşma görüşlerini okuyucuya Ferit aracılığı ile sunar: ve kimlik kaybı gibi pek çok açıdan irdelenir. Ayrıca roman, Türk toplumunun Batılılaşma “Şark ve Garp âlemleri, güneşin doğduğu sürecini, bu süreçte bireylerin ruhsal ve battığı cihetler kadar birbirinden ayrı durumunu ve pişmanlıklarını hem birey hem değildirler. … Garp medeniyetinin içinde de toplum düzeyinde yansıtır. Şark unsurları ve Şark medeniyetinin içinde Garp unsurları yok mudur? … Şark Yanlış Batılılaşmayı birey bazında gösteren ve Garp, mütevasıl kaplardaki su gibi Fatih-Harbiye romanı, Türk insanının ve birbirlerinin eksik taraflarını tamamlamak toplumunun sosyal değişim karşısında kendi suretiyle, hem bugünkü müthiş kültür kültürel değerleri ile Batı kültürünün değerleri buhranını halledecek, hem de yeni arasında yaşadığı çatışmayı ve kimlik sorununu terkiplere doğru gideceklerdir. gözler önüne serer.

Şarkla Garbın mültekasında olan Fatih-Harbiye Türk milletinin, ulusal kimliğini/ Türkiye, Garptan tesir almakta tereddüt ruhunu korumak için vermiş olduğu zorlu etmemelidir. Ancak, bu tesir, bizim mücadelenin en güzel kanıtıdır. Bütün bu tarafımızdan yapılacak mukabil bir tesiri konuların arkasında derin (iç tabaka) anlamda ihlâl etmeyecek bir derecede kalmalı, yani yitip giden ulusal kimliğimizi korumak için kültürümüzün güzel ve halis köklerine verilen zorlu mücadele, bir milletin başka bir kadar nüfuz etmemelidir.” (s. 122-123) millet olma arzusu, birbirlerinin yerine geçme, başkası olma, başkasına benzeme, insanın Peyami Safa, bizi biz yapan milli şahsiyetimizden kendisi olabilmesi/olamaması durumu ve ödün vermeden Batı’nın tekniği ile Doğu’nun roman karakterlerinin okuyarak ya da yazarak milli ruhunun sentezlenmesi taraftarıdır. kendilerini bulmaları, kendileri olmaları İnsanların zihnindeki Doğu-Batı ayrımını anlamları görülür. kaldırmayı amaçlar. “Hem tekniği hem de

74 Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, Number 22, 2015 Peyami Safa'nın Fatih Harbiye Romanında Yapı ve İzlek

KAYNAKÇA

Aktaş, Ş. (1998). Roman Sanatı ve Roman İncelemesine Giriş, Akçağ Yayınları, Ankara. Aktaş, Ş. (2013). Anlatma Esasına Bağlı Edebî Metinlerin Tahlili Teori ve Uygulama, Kurgan Edebiyat, Ankara. Bakırcıoğlu, Z. (2001). Başlangıcından Günümüze Türk Romanı, Ötüken Neşriyat, İstanbul. Çelik, S. K. (2001). “Yabancılaşmadan Ötekileşmeye: Kültürel Bir Hegemonyanın Kuruluş Biçimleri”, Praksis, 4, 144-184. Çetişli, İ. (2004). Metin Tahlillerine Giriş 2 (Hikâye, Roman, Tiyatro), Akçağ Yayınları, Ankara. Çil, H. (2015). “Peyami Safa Romanlarında Dram ve Ütopya Arasında İnsan”, Hece Dergisi Peyami Safa Özel Sayısı, 217, 127-139. Kanter, M. F. (2008). Reşat Nuri Güntekin Romanlarında Yapı ve İzlek. Doktora Tezi, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Kanter, M. F. (2009). “Yaprak Dökümü Romanında Yapı ve İzlek”, Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, 4/8, 1588- 1620. Kanter, M. F. (2014). Milli Edebiyat Dönemi Türk Şiirinde Benlik Algısı ve Kimlik Kurgusu, Kitabevi Yayınları, İstanbul. Kolcu, A. İ. (2008). Cumhuriyet Edebiyatı II Hikâye ve Roman, Salkımsöğüt Yayınevi, Erzurum. Korkmaz, R. (2007). Romanda Mekânın Poetiği, Edebiyat ve Dil Yazıları Mustafa İsen’e Armağan, Ankara. Korkmaz, R. (2014). Aytmatov Anlatılarında Ötekileşme Sorunu ve Dönüş İzlekleri, Grafiker Yayınları, Ankara. Safa, P. (2000). Fatih-Harbiye, Ötüken Neşriyat, İstanbul. Freud, S. (2000). Psikanaliz Üzerine, Say Yayınları, İstanbul. Tekin, M. (1998). Romancı Yönüyle Peyami Safa, Ötüken Yayınevi, İstanbul. Tosun, N. (2015). “Peyami Safa’nın Düşünce ve Edebiyatta Öncüleri”, Hece Dergisi Peyami Safa Özel Sayısı, 217, 21-31. Yakıcı, A. vd. (2008). Yazılı Anlatım, Gazi Kitabevi, Ankara.

Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı 22, 2015 75