Karagöz Üsküdar'da Neler Görmüş?

Total Page:16

File Type:pdf, Size:1020Kb

Karagöz Üsküdar'da Neler Görmüş? ULUSLARARASI ÜSKÜDAR SEMPOZYUMU VIII 21-23 Kasım 2014 B İ LDİ R İ LER C İ LT I EDİTÖRLER DR. COŞKUN YILMAZ DOÇ. DR. CENGİZ TOMAR DR. UĞUR DEMİR KÜDA ÜS R ULUSLARARASI ÜSKÜDAR SEMPOZYUMU VIII Yayın Kurulu Prof. Dr. Mehmet Âkif Aydın / Dr. Coşkun Yılmaz Prof. Dr. Mehmet İpşirli / Prof. Dr. Ahmet Emre Bilgili Prof. Dr. Erhan Afyoncu / Prof. Dr. Mustafa S. Küçükaşcı Prof. Dr. Halis Yunus Ersöz İmla ve Tashih Yrd. Doç. Dr. Ahmet Karataş Fotoğraf Üsküdar Belediyesi / SMEY Kenan Koca / A. Bilal Arslan / A. Fatih Yılmaz M. Esat Coşkun / Tebliğ Sahipleri Tasarım SMEY Grafik Uygulama Ender Boztürk Renk Ayrımı Bülent Avnamak Baskı Cilt Dörtbudak Yayınları Mecidiyeköy Mah. Kervangeçmez Sk. İnci Apt. Şişli/İst. İstanbul 2015 ISBN 978-605-84934-9-0 (Tk) ISBN 978-605-9719-00-1 (1.c) Telif Hakları Üsküdar Belediyesi’ne aittir. ÜSKÜDAR BELEDİYESİ Mimar Sinan Mah. Hakimiyet-i Milliye Cad. No: 35 Üsküdar/İstanbul Tel. +90 (216) 531 30 00 • +90 (216) 531 31 03 www.uskudar.bel.tr KARAGÖZ ÜSKÜDAR’DA NELER GÖRMÜŞ? PROF. DR. FETHİ GEDİ KLİ İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Bu bildiride S. F. (Sin Fe)nin kaleme aldığı Karagöz Neler Görmüş? Karagöz Üsküdarda adlı kitapçığı tahlil edip sonra da metni Latin harfleriyle vereceğiz. İstanbul’da 1 (11)da Yeni Osmanlılar Matbaası’nda basılan 1 sayfadan ibaret bu kitapçıkta yazar, Karagöz ve Hacıvat’ı vapurla Üsküdar’ı gezmeğe çıkarır. Bu seyahatte Karagöz ile Ha- cıvat Üsküdar’ın dikkat çeken yerlerini gezerler ve Kız Kulesi, Şemsi Paşa, Tımarhane, Üsküdar adının kökü, Nurbanu Valide Sultan ve şair Sirrî-i Üsküdarî hakkında konu- şarak okuyucuya bilgi verirler. Eserin tahliline geçmeden evvel çözülmesi gereken bir mesele, metnin yazarının kim- liğidir. Acaba S. F. kısaltması hangi yazara aittir? Biz bunun Afiyet (İstanbul 11) adlı tıbbî aile dergisini sayı çıkaran Sisak Ferid olduğunu tahmin ediyoruz. Bunun için birinci delilimiz bu kısaltmaların Sisak Ferid’in ilk harfleriyle uyumudur. İkincisi bu dönemlerde Sisak Ferid’in basın ve yayın dünyasında aktif olması, daha açık söyleyişle dergi yayıncılığı, matbaacılık, yayıncılık, çevirmenlik ve yazarlık yapmış olmasıdır. İlave edelim ki Sisak Ferid’in bu işlerinin bir kısmı çocuklara yöneliktir. Yine aynı zamanda bu faaliyetlerine bakılınca onun popüler olana temayül ettiği de tespit edilebilir. Ele aldığımız eserin de bu niteliklere uyumu bizi böyle bir tahmine yönlendirmiştir.1 Aynı yolda S. F.’ye ait diğer bir kitapçık olan Karagöz Donanma’nın kapak sayfasında “Karagöz bilcümle Balkan muharebâtında isbat-ı vücud eyleyecekdir.” notu vardır. Yine bu ilk sayfanın altında, “Risalemizin Karagöz Gazetesiyle’ hiçbir münasebeti olma- dığını kemal-i fahr ile ilan ederiz.” açıklaması konularak yepyeni bir yol (nev-zemin) tutulduğu, yine dolaylı bir biçimde belirtilecektir. Tebliğ konusu kitaba gelince… “Karagöz neler görmüş!” başlığı altında Karagöz yanın- daki Hacıvad’a bir arabayı işaret ediyor (resim). Resmin altında muharriri: S F harfleri var. Burada da şöyle bir not mevcuttur: “Karagöz, bahar münasebetiyle İstanbulda 399 ÜSKÜDAR SEMPOZYUMU VIII Karagöz Neler Görmüş risalesinin kapağı cevelana başladı. Meşhudâtının mecmuu zarif, latif ve musavver bir ‘İstanbul panora- ması’ teşkil edecekdir. Bu itibar ile kârilerin her intişar edecek cüzü muhafaza etmeleri lazım gelir. İstanbul, Yeni Osmanlı Matbaası –Bab-ı Âli Caddesinde, 1” Buradan anlaşılıyor ki yazar Karagöz Neler Görmüş?’ü bir üst başlık olarak koymuş ve bunu takiben Karagöz Üsküdarda, Karagöz Donanmada, vs. gibi alt başlıklar halinde ucu açık bir dizi kurgulamıştır. Bunu şöyle ifade etmektedir: “Herkes İstanbul, İstanbul diyor. Biz de diyoruz. Fakat İstanbul’u bihakkın bilen anla- yan binde bir kişi yoktur. Gel seninle bir program yapalım. Muayyen günlerde İstanbu- lumuzun mahall-i meşhuresini, mahallât-ı marufesini gezelim. Meşhudâtımızı zabt ve neşr edelim. Zamana göre muhtasar, müfîd, nev-zemin bir seyahatname hâsıl olsun. Umarım ki bu sa‘yimizden ahali-i muhtereme memnun kalır. Bizim için de faideler husule gelir.” Demek ki, bu cüzü (fasikülü), başka cüzler izlemiştir/izleyecektir. Bunların daha kaç tane olduğunu bilmiyoruz, belki hepsi kayda geçmiş de değildir. Ancak yukarıda bahsi geçen Karagöz Donanmada kitapçığının üzerinde rakamının olması, en az tanesinin intişar ettiğini göstermektedir. Ayrıca Karagöz Kağıthane’de diye yine müellifimizin bu 400 KARAGÖZ ÜSKÜDAR’DA NELER GÖRMÜŞ ? Sünnet Düğünü oyununda curcunabazlar ve Hacivat ile Karagöz (İBBŞM) diziden bir kitabı daha vardır. İnceleme konumuz olan kitapçığa bakarak bu programın ilk eserinin Karagöz Üsküdarda olduğunu söyleyebiliriz (“Bak ibtidâ Üsküdar’a gitmeyi muvâfık görüyorum. Ondan sonra sırasıyla bütün mevâkı-ı marufemizi gezeriz.”) Bu hususta yapılacak araştırmalar Karagöz edebiyatı hakkında yeni bilgiler getireceği şüphesizdir. İki bölüm olarak kurgulanan Karagöz Üsküdar’da’nın birinci bölümünün ilk paragrafı şudur ve Karagöz’ün neden Üsküdarı gezmeye çıktığını anlatmaktadır: “Karagöz, ciddi bir vaziyet alarak Hacıvad’a söylüyordu: -Şimdiye kadar ötede, beride gezdik. İhtimal ki sen bu seyahatlerdeki hikmeti anlaya- madın. Benim gibi hakîm, mütefennin, müştehir bir zat öyle beyhude gezmez, elbette bir maksada hizmet eder. Benim emelim seyahat tarîkıyla bazı hakâiki görmek ve halka da göstermekdir. Çok gezen çok bilir. Bu hikmete ittibâen gezerim, seyahati severim. Bilinen şeyin söylenmemesi, güzel işlerde kullanılması mümkün olan paranın toprak altına gömülmesi gibi, yanlış bir işdir. Bu hikmete binaen de malumat ve meşhudâtımı enzâr-ı ammeye vaz etmek isterim. İşte seyahatimin, neşriyatımın illeti budur, yani halka hâdim olmaktır. Anladın mı; benim abdal çocuğum?” Bu alıntıdan da görüldüğü gibi, geleneksel olarak eğlendirici olan Karagöz gitmiş, ye- rine bir maksat için gezen ve gördüğü gerçekleri halka göstermek isteyen, faydacı bir 401 ÜSKÜDAR SEMPOZYUMU VIII Tahir ile Zühre oyununda çengi, Karagöz, vekilharç ve yanaşma (İBBŞM) amaç güden akıllı uslu bir Karagöz gelmiştir. Gelenekteki Karagöz kaba saba, anlamaz bir adamken bu Karagöz bilgilidir; hakîm yani hikmet sahibi, bilge ve mütefennin yani bilgilidir. Burada Hacıvad Karagözden öğrenmektedir. Yazar gelenekteki yapıyı tersyüz etmiştir. Karagöz’e yeni bir kişilik kazandırmıştır. Onu giyimi kuşamı ve tavrıyla tam bir centilmen olarak çizmiştir. Nitekim Karagöz Üsküdar iskelesine vardığı zaman, yolcu- lar hayretle Karagöze bakıyorlardı; bu bakışlarda takdir mânâsı vardı “Çünkü Karagöz hakikaten zarif ve vakur idi.” Hacıvad ise Ahfeş’in keçisi mesabesine indirilmiştir. Yazar bu deyimin kökenini de uzunca izah etmektedir. Hacıvad kendisinin hayvan olarak nitelenmesini istemez. Bu sefer Karagöz ona ayrıca İskender’in atının, hatta geçen gün vefat eden meşhur Pierpont Morgan’ın köpeğinin birçok insanlara göre daha zi- yade manevi hayatı olduğunu, yerli yersiz insanlarca anıldıklarını söyler. Burada sanki mevcut duruma ince bir eleştiri saklıdır. Yazara göre hüner insanlığa hizmet edip nam kazanmaktır, yoksa kuru kuruya benlik davasından ne çıkar? Yazar amacını zaten “işte seyahatimin, neşriyatımın illeti budur, yani halka hâdim olmaktır” diyerek halka hizmet için yazdığını açıkça vurgulamaktadır. Bu husus, sonra- dan hayli dallanıp budaklanacak “sanat sanat için mi toplum için midir?” tartışmasının erken işaretlerinden biri gibi görünmektedir. 402 KARAGÖZ ÜSKÜDAR’DA NELER GÖRMÜŞ ? Böylece, bir Cuma günü Galata Köprüsünden geziye çıkan Karagöz ve Hacıvad, Üs- küdar’a varırlar. Burada metnin ikinci bölümü başlar. Üsküdar’da, kahramanlarımız, ilkin Kız Kulesi hakkında konuşurlar. Bizansın buna Damalis adını verdiği, bunun bir kumandan karısı olan Damalis adındaki güzel kadının buraya gömülmesiyle ilgili olduğu bildirilir. Ayrıca Hero ile Leandros’un aşkını anlatarak âşığı boğulan kızın kendini kuleden aşağı atarak intihar ettiği rivayeti nakledilir. Bu sebeple, Kız Kulesi denilmiştir diyor ama yazar (Karagöz) bunlar laftır, aslı yoktur; gerçeği burası vaktiyle gümrük yeri imiş; hatta Bizans kıralı Kantakuzen, Üsküdar’daki Sultan Orhan’a adamlarını, kendisi bu kulede olduğu halde göndermiştir diye bir bilgi de ilave eder. Kulenin son hali ise III. Ahmed zamanındandır, der. Seyyahlarımız Kız Kulesini geçip Üsküdar iskelesine geldiklerinde Karagöz, Hacıvad’a öğüt vermekten ve onu uyarmaktan geri kalmaz: “Seyahat-ı tedkîkıyeye çıkanlar öyle dalgın dalgın yürümemeli. Etrafına dikkat etmeli. Her gördüğü şeyi anlamalı.” Böylece bu seyahatın halka hizmet edecek bir inceleme seyahati maksadı güttüğü bir kez daha belirtilmiş olur. Karagözün burada gördüğü ilk şey, İstanbula göre Üsküdar’ın tenha, sakin olmasıdır. Üsküdar hayatıyla İstanbul hayatı birbirinden farklıdır. Hacıvadın dikkatini çeker: “Bak, kıyafetler bile bir fark gösteriyor. Öyle vardakosta biçimler, rengarenk kostümler yok. Bundan da Üsküdar’ın maişet-i mutedileye malikiyetini anlıyoruz. Erkeklerin fesle- rine dikkat ediyor musun? Çoğu eğri, Mısriyyun gibi. Bu hal Üsküdar ricalinin biraz kabadayı geçindiğini gösterir, o sebeble şayan-ı dikkattir. Bu biçim, İstanbul’da istisna teşkil eder. İstanbul biçimi de burada derhal temayüz eder.” Buna rağmen, yazar, bu farklılığın iki mekânda yaşayanlar arasında bir duygu ve düşünce ayrılığı olmaktan ziyade, bir geçim farklılığı olduğu tahlilini yapar; zira her iki kesim de “aynı terbiyenin evladıdır.” Bundan sonra yazar Şemsi Paşa semtine gelir ve Şemsi Paşa hakkında rüşvetçi olduğu- na dair ağır ithamlarda bulunur. III. Murad’ın annesi Nurbanu Valide Sultan’a bulaş- tığını da zikreder. Nurbanu Valide Sultan, camiinden başka Toptaşındaki tımarhaneyi de yaptırmıştır. Üsküdar’a gelinince
Recommended publications
  • The Empress Nurbanu and Ottoman Politics in the Sixteenth Century
    The Empress Nurbanu and Ottoman Politics in the Sixteenth Century Nurbanu (1525–1583) is one of the most prominent yet least studied royal women of the Ottoman dynasty. Her political and administrative career began when she was chosen as the favorite concubine of the crown prince Selim. Nur- banu’s authority increased when her son Murad was singled out as crown prince. By 1574, when her son, Murad III became Sultan, Nurbanu officially took on the title of Valide Sultan, or Queen Mother, holding the highest office of the impe- rial harem until her death in 1583. This book concentrates on the Atik Valide mosque complex, which consti- tutes the architectural embodiment of Nurbanu’s prestige, power and piety. The arrangement of the chapters is designed to enable readers to reconsider Ottoman imperial patronage practices of the late sixteenth century using the architectural enterprise of a remarkable woman as the common thread. Chapter 1 provides a general history of the wqaf institution to inform on its origins and evolution. Chapter 2 looks closely at the political dealings of Nurbanu, both in the domestic and the international sphere, building upon research concerning Ottoman royal women and power dynamics of the sixteenth and seventeenth centuries. Chapter 3 presents a textual analysis of the written records pertaining to Nurbanu’s impe- rial mosque complex. Chapter 4 examines the distinctive physical qualities and functional features of the Atik Valide within its urban context. The book con- cludes by assessing to what extent Nurbanu was involved in the representation of her power and piety through the undertaking of her eponymous monument.
    [Show full text]
  • Running Head: Correspondence of Ottoman Women
    Correspondence of Ottoman Women 1 Running head: Correspondence of Ottoman Women The Correspondence of Ottoman Women during the Early Modern Period (16th-18th centuries): Overview on the Current State of Research, Problems, and Perspectives Marina Lushchenko Department of French, Hispanic and Italian Studies University of British Columbia Vancouver, Canada Correspondence of Ottoman Women 2 Abstract My main goal is to investigate problems and possible perspectives related to studies in Ottoman women’s epistolarity (16th-18th centuries). The paper starts with a review of the current state of research in this area. I then go on to discuss some of the major problems confronting researchers. Ottoman female epistolarity also offers many directions that future research may take. A socio-historical approach contributes to shed new light on the roles Ottoman women played within the family and society. A cultural approach or a gender-based approach can also provide interesting insight into Ottoman women’s epistolarity. Moreover, the fast computerization of scholarly activity suggests creating an electronic archive of Ottoman women’s letters in order to attract the attention of a wider scholarly audience to this field of research. Correspondence of Ottoman Women 3 INTRODUCTION In recent years researchers working in the field of gender studies have started to pay special attention to the place that letter-writing held in early modern women’s lives. As a source, letters provide, indeed, an incomparable insight into women’s thoughts, emotions and experiences, and help to make important advances towards a better understanding and evaluation of female education and literacy, social and gender interactions as well as roles played by women within the family circle, in society and, often, on the political stage.
    [Show full text]
  • Mimar Sinan'in Istanbul'u
    MIMAR SINAN’IN ISTANBUL’U MIMAR SINAN’IN ISTANBUL’U 1 MIMAR SINAN’IN ISTANBUL’U Mimar Sinan’ın İstanbul’u adlı eserin yayın hakları Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu’na aittir. Eser envanteri ve fotoğraflar ÇEKÜL Vakfı Arşivi’nden derlenmiştir. Kurumun, vakfın ve yayımcının izni olmaksızın alıntı yapılamaz ve çoğaltılamaz. Bu kitaptaki yazı, fotoğraf, harita ve konuların her türlü hakkı mahfuzdur. YAYIN ADI Mimar Sinan’ın İstanbul’u TÜRKİYE TURİNG VE OTOMOBİL KURUMU ADINA SAHİBİ Dr. Bülent Katkak ESER ENVANTERİ VE FOTOĞRAFLAR ÇEKÜL Vakfı Arşivi METİN DANIŞMANI Dr. Coşkun Yılmaz HARİTA ÇİZİMLERİ Tan Cemal Genç YAYIN KOORDİNATÖRÜ Tülay Taşdemir EMEĞİ GEÇENLER M. Cenk Yılmaz Harun Avcı Begüm Yavaş DANIŞMA KURULU Prof. Dr. Demet Binan Dr. Sedat Bornovalı Tülin Ersöz Dr. M. Sinan Genim Selva Gürdoğan Prof. Dr. Mustafa İsen Prof. Dr. Hüsrev Subaşı M. Hilmi Şenalp Dr. Aydın Yüksel TASARIM VE UYGULAMA MTT İletişim www.mottoproject.com ISBN 978-975-7641-52-0 YAYIMLAYAN Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Sanayi Mh. Seyrantepe Girişi / İstanbul Tel: 0212 282 81 40 (6 hat) Faks: 0212 282 80 42 www.turing.org.tr / [email protected] 1. Baskı, Temmuz 2016, İstanbul BASKI - CİLT Ajans Es Litros Yolu 2.Matbaacılar Sitesi No: ZC 7 P.K. 34010 Topkapı / İstanbul Tel: 0212 493 24 84 Sertifika No: 32564 MİMAR VE MÜHENDİS OLARAK SİNAN Prof. Dr. İlknur Altuğ Kolay 99 İçindekiler Hacı Ahmet Paşa Türbesi 108 Hadım İbrahim Paşa Külliyesi 110 Hadım İbrahim Paşa Camii 112 Hadım İbrahim Paşa Türbesi 118 Haseki Külliyesi 120 Haseki Hürrem Sultan Camii 124 TAKDİM 6 Haseki Hürrem Sultan Medresesi 128 MİMAR SİNAN 9 Haseki Hürrem Sultan Darüşşifası 132 MİMAR SİNAN’IN İSTANBUL’U 15 Haseki Hürrem Sultan Sıbyan Mektebi 136 Haseki Hürrem Sultan Türbesi 138 Hüsrev Kethuda Hamamı (Ortaköy) 142 Hüsrev Paşa Türbesi 146 Hüsrev Çelebi (Ramazan Efendi) Camii 150 Hüsrev Kethuda Darülkurrası (Vefa) 154 MİMAR SİNAN ESERLERİNİN Kapuağası Köprüsü (Haramidere) 156 ENVANTER BİLGİLERİ 19 MİMAR SİNAN’IN BANİLERİ Atik Valide Nurbanu Sultan Külliyesi 20 Dr.
    [Show full text]
  • Courtyards and Ottoman Mosques in the 15Th and 16Th Centuries: Symbolism, Mimesis and Demise
    ITU A|Z • Vol 12 No 2 • July 2015 • 35-48 Courtyards and Ottoman mosques in the 15th and 16th centuries: Symbolism, mimesis and demise Satoshi KAWAMOTO [email protected] • JSPS research fellow at Tokyo University of Foreign Studies, Tokyo, Japan Received: January 2015 Final Acceptance: April 2015 Abstract Te frst aim of this paper is to describe the emergence of courtyards in Otto- man sultanic mosques in the ffeenth century and discuss the background of this pivotal transition. Te reception of courtyards in Ottoman mosques dates back to A.H. 841(1437), Üç Şerefeli Cami in Edirne. Te fact that Eyüp Sultan Camii in Istanbul was the second sultanic mosque with a courtyard indicates the royal sym- bolism of courtyard at a mosque, since the one in Eyüp functioned as the stage of sword girding (kılıç kuşanma) ceremonial of newly enthroned sultans. Secondly, in order to afrm that only sultans could construct mosques with courtyards, a few exceptional non-sultanic mosques with courtyards are exam- ined. Tese pseudo-courtyards, were merely extensions which was a clever solu- tion for non-sultanic benefactors. Finally, it is analysed how Sinan prepared a formula for courtyards in mosques for his non-sultanic patrons in the sixteenth century. He adopted an existing “mosque and madrasa” style for these patrons, but carefully alluded to the dif- ference between the mosque section and the madrasa. However, it was also Si- nan who abandoned this meticulous design and started building mosques with courtyards for non-sultanic patrons in a sultanic manner in 1580s. Te demise of courtyards as a symbol of the omnipotent sultan coincided with the political upheaval of the dynasty.
    [Show full text]
  • Enriching Knowledge Series for the Secondary History Curriculum: Rise
    Enriching Knowledge Series for the Secondary History Curriculum: Rise and Development of the Islamic Civilisation up to the 19th century Lecture 3: From Family to the Nation: Women in Islam between the 15th to 19th centuries (由家到國:15 至 19 世紀伊斯蘭的婦女) CDI020181012 1 June 2018 Dr. Carol TSANG Department of History, University of Hong Kong Introduction: Why Women in Islam? Western imperialism(帝國主義) Current perception of Islamic women Misunderstandings What happened in the 15th to 19th centuries ‘Women’ as a case study 1. Western perception of Islam and Muslims Women as an oppressed group Male dominance and gender inequality ‘Orientalism’(東方主義): Condescending (帶有優越感的)Western attitudes towards Middle Eastern, African and North African societies. The West depicts these societies as barbaric and undeveloped 2. Family – Women’s rights and roles The question of the veil(面紗) Different styles of a veil . Such difference has long existed in history . The Quran(可蘭經)and the hadith(聖訓) . Women’s perception of the veil Women’s status in family Role of women . Muhammad’s first wife (Khadija bint Khuwaylid) Helped Muhammad launch his career . Muhammad’s favourite wife (Aisha bint Abu Bakar) Assumed political leadership after Muhammad’s death . Muhammad’s youngest daughter (Fatimah bint Muhammad) Cared for Muhammad, her family and produced a male heir Role model for all Muslim women Women’s education and work 1 Women’s education opportunities . 859: Fatima al-Fihri founded the oldest existing university in the world, the University of Al Quaraouiyine, in Morocco . 1236-40: Razia Sultan established education centers The development of education in the Islamic world .
    [Show full text]
  • Introduction Suraiya N
    Cambridge University Press 978-0-521-62094-9 - The Cambridge History of Turkey: The Ottoman Empire as a World Power, 1453–1603: Volume 2 Edited by Suraiya N. Faroqhi and Kate Fleet Excerpt More information 1 Introduction Suraiya N. Faroqhi Of the Ottoman Empire we can say what Friedrich Schiller (1759–1805) once wrote about the seventeenth-century military commander and entrepreneur Albrecht von Wallenstein (in Czech, Albrecht Václav Eusebius z Valdštejna, 1583–1634). According to Schiller’s verse, the favour and hate of [conflict- ing] parties had caused confusion, producing a highly variable image of Wallenstein’s character in history. Put differently, it was the diverging per- spectives of the beholders that gave rise to this instability. Admittedly, being a poet, Schiller made his point far more concisely than the present author is able to do.1 In certain traditions of historiography in the Balkans and elsewhere as well, denigrating the Ottoman Empire and making it responsible for all man- ner of “backwardness” is still widespread, although challenges to this view have been mounting during the last 30 years. On the other hand, romanti- cising the images of Mehmed the Conqueror (r. 1451–81) or Süleyman the Magnificent (r. 1520–66) is also quite a popular enterprise: witness the statue of Mehmed II in downtown Istanbul – a new one is in the planning stage – and the double monument to Zrínyi Miklós and Sultan Süleyman in a park of Szigetvar, Hungary. To claim “objectivity” means to deceive oneself and others, but the authors of the present volume, whatever their views, have all clearly tried to distin- guish the points made by the primary sources from the interpretations that they propose as historians of the twenty-first century.
    [Show full text]
  • SAFİYE SULTAN Halim SERARSLAN Giriş Osmanlı Saray Hareminin
    SAFİYE SULTAN Halim SERARSLAN∗ Özet Sofia Baffo, genç ve güzel Venedikli bir kızdır. Korfu vâlisi olan babasının yanına giderken Akdeniz’de bir çatışma sırası Türk denizcilerin eline geçer. İstanbul’a getirilerek saray haremine satılır. Adı Safiye olur. Osmanlı terbiyesine göre eğitilip öğretildikten sonra, Nurbânu Sultan tarafından oğlu Şehzâde Murat’a sunulur. Safiye, zamanla Murat’ı kendine bağlamayı, ona her dediğini yaptırmayı bilir. Çok can yakan bir Osmanlı sultanı olarak tarihe geçer. Anahtar Kelimeler Safiye Sultan, Sofia Baffo, cariye, harem, şehzade, sultan Summary Sofia Baffo is a beatiful and young girl fromVenice. She is caught by the Turkish Sailors during a skirmish in the Mediterranean Sea while she was going to visit her father who is a governer of Korfu. She is taken to İstanbul then she is sold to the Harem of the Palace. Her name is changed to Safiye. After she is taught and trained according to the Ottoman’s discipline she is presented to Shazadah Murat by his mother Nurbanu Sultan. Safiye learn to persuade Shazadah Murat and makes Shazadah Murat whatever she tells in time. She is recorded in history as a Sultan of the Ottoman Harem who is very attractive. Key Words Sofia Baffo, Safiye, Ottoman Harem, Shazadah Murat, Giriş Osmanlı saray hareminin, padişahtan erkek çocuk dünyaya getiren câriyelerinden Hurrem Sultan, Nurbanu Sultan gibi bazıları, tarihte derin izler bırakmıştır. III. Murat (1574-1595)’ın eşi, III. Mehmet (1595- ∗ Yrd. Doç.Dr., Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümü Öğretim Üyesi 138 Halim SERARSLAN 1603)’in annesi Safiye Sultan da bunlardandır. Söz konusu padişahlar ile onların dönemini işleyen edebî eserlerde, Safiye Sultan’a yer verildiği gibi, Safiye Sultan adına özel romanlarda yazılmıştır.
    [Show full text]
  • Festivities of Curfew Centralization and Mechanisms of Opposition in Ottoman Politics, 1582-1583
    Venetians and Ottomans in the Early Modern Age Essays on Economic and Social Connected History edited by Anna Valerio Festivities of Curfew Centralization and Mechanisms of Opposition in Ottoman Politics, 1582-1583 Levent Kaya Ocakaçan (Bahçeşehir University, Turkey) Abstract The Ottoman Empire was a dynastic state, as were its counterparts in Europe and Asia in the early modern period. In order to explain the characteristics of this dynastic governance model, it is essential to focus on how the Ottoman ‘state’ mechanism functioned. One of the prominent aspects of the dynastic state was the integration of politics in household units. Direct or indirect connection of people to these households was the main condition of legitimacy. Thus, the redistribution and succession strategies had a centralized importance in dynastic states. Since being a member of the dynasty was a given category, the state could be reduced to the house of the dynasty at the micro levels. This house transcended those living in it, and in order to sustain the continuity of the house, there was a need to create a ritual showing ‘the loyalty to the dynastic household’. This loyalty was the dominant factor in ensuring the continuity of the house, in other words, the ‘state’, and therefore, the succession strategies in dynastic states had a key importance. Summary 1 Introduction. – 2 The Imperial Circumcision Festival of 1582, or Sultan Murad III’s Absolution Show. – 3 Şehzade Mehmed’s Provincial Posting Ceremony. – 4 Conclusion. Keywords Murad III. Mehmed III. Sehzade Mehmed. 16th century centralization. Ottoman house- hold system. Ottoman Empire. 1 Introduction Mehmed II, who represents the ‘centralization’ of the Ottoman Empire, legalized fratricide in order to sustain this continuity.
    [Show full text]
  • Üsküdar As the Site for the Mosque Complexes of Royal Women in the Sixteenth Century
    ÜSKÜDAR AS THE SITE FOR THE MOSQUE COMPLEXES OF ROYAL WOMEN IN THE SIXTEENTH CENTURY by SINEM ARCAK Submitted to the Graduate School of Arts and Social Sciences in partial fulfillment of the requirements for the degree of Master of Arts Sabancı University Fall 2004 ÜSKÜDAR AS THE SITE FOR THE MOSQUE COMPLEXES OF ROYAL WOMEN IN THE SIXTEENTH CENTURY APPROVED BY: Prof. Dr. Metin Kunt …………………………. (Dissertation Supervisor) Prof. Dr. Stefanos Yerasimos …………………………. Associate Prof. Dr. Tülay Artan …………………………. DATE OF APPROVAL: 2 November 2004 {PAGE } © Sinem Arcak 2004 All Rights Reserved Sevgi, Ahmet, Doğan, Hüsnü, bu size.. {PAGE } ACKNOWLEDGEMENTS I am truly indebted to my advisor, Professor Metin Kunt, for his generous advice and encouragement. I would also like to thank Professor Stefanos Yerasimos for his invaluable guidance and for directing my attention to sources that I have used extensively. Many thanks as well to Professor Tülay Artan for all her help and assistance. For her careful editing and constructive advice, I thank Professor Catherine Asher. Without the love and support of my friends I could never have completed this thesis. I would like to thank my fellow students Sevgi Adak, Ahmet Izzet Bozbey, Dogan Gürpınar, Hüsnü Ada, Aysel Yıldız, Zeynep Yelçe, Tuba Demirci, Selçuk Dursun, and Candan Badem. I would also like to thank my friends Selin Kesebir and Ahu Gemici for their endless support. I am grateful to Nina Cichocki, from the University of Minnesota, for kindly allowing me to read chapters from her dissertation and for letting me share a copy of the “Nurbanu Sultan Vakfiyesi.” Finally, I thank those closest to me—my mother Dilek Ayaş, my sister Sena Arcak, and Çağrı Ekiz—who have supported me with their love and patience.
    [Show full text]
  • Libro 1.Indb
    Old patterns, new meaning: The 1845 hospital of Bezm-i Alem in Istanbul MIRI SHEFER (*) BIBLID [0211-9536 (2005) 25; 329-350] Fecha de recepción: 18 de noviembre de 2004 Fecha de aceptación: 28 de febrero de 2005 SUMMARY 1.—Introduction. 2.— Bezmi-i Alem’s hospital: a new hospital following established Ottoman traditions. 3.—The Bezm-i Alem’s hospital: a new and european type of an institution. 4.—The context of the Bezm-i Alem’s hospital: the Tanzimat reforms. ABSTRACT This paper discusses the history of an 1845 Ottoman hospital founded by Bezm-i Alem, mother of the reigning sultan Abdülmecit I (reigned 1839-1856), embedded in the medical and political contexts of the Middle East in the nineteenth century. The main focus of this paper is the Ottoman discourse of modernization, which identified progress with modernization and westernization and included a belief in the positive character of progress, with a high degree of optimism regarding the success of the process. The Bezm-i Alem hospital illustrates the medical reality of the 19th century, reconstructed through Ottoman eyes rather than from the perspective of foreigners with their own agenda and biases. In many respects it continued previous medical traditions; other aspects reveal brand new developments in Ottoman medicine and hospital management. Ottoman medical reality was one of coexistence and rivalry: traditional conceptions of medicine and health were believed and practiced side-by- side with new western-like concepts and techniques. (*) Dept. of Middle Eastern & African History. Tel Aviv University. Israel. Email: [email protected] An early version of this paper was read in March 2003 at the Hadassah Convoy Memorial Conference of the Israeli Association for the History of Medicine and Science in Jerusalem.
    [Show full text]
  • ROMA Ve BİZANS ETÜDLER VE SİSTEMATİK ESERLER
    ROMA ve BİZANS ETÜDLER VE SİSTEMATİK ESERLER ALBERT, GOTTFRIED: Die Prinzeninsel Antigoni und der Aidos- Berg. Konstantinopel, O. Keil, [1891]. s. 24-51. (15.5x22). “Mitteilungen des Deutschen Excursions Clubs, Heft III”. [I.RB/E-367] ANGOLD, MICHAEL: Church and society in Byzantium under the Comneni, 1081-1261. Cambridge, Cambridge University, 1995. XVI+604 s. (15.5x23.5). [I.RB/E-388] BALARD, MİCHEL - DUCELLIER, ALAIN (Der.) : Konstantinopolis 1054-1261. Hırıstiyanlığın başı, Latinlerin avı, Yunan başkenti. İstanbul, İletişim, 2002. 256 s. (16x23). “İletişim Yay.: 842 - Dünya Şehirleri Dizisi: 6”. [I.RB/E-405] BARSANTI, CLAUDIA : Constantinopoli e l’Egeo nei primi decenni del XV secolo: la testimonianza di Cristoforo Buondelmonti. s. 83-254. (21x29). Roma, Rivista dell’Istituto Nazionale d’Archeologia e Storia dell’arte, 56 (III. Serie, XXIV), 2001’den. Fotokopidir. [I.RB/E-407] BARTUSIS, MARK C.: The late Byzantine army: arms and society, 1204-1453. Philadelphia, University of Pennsylvania Press, 1992. XVII+438 s. (15x23) resim. “The Middle Ages Series”. [I.RB/E-408] 1 BASSETT, SARAH GUBERTI : Historiae custos: Sculpture and tradition in the Baths of Zeuxippos. s. 491-506. (21x29.5) plan, resim. American Journal of Archaeology Volume, 100, No: 3/1996’dan. Fotokopidir. [I.RB/E-391] BELGE, MURAT : Bizans mirası. Foto.: Şemsi Güner. s. 86-102. (22x30) resim. Atlas dergisi, 1994, (Sayı 17)’de. [I.RB/E-392] BOOJAMRA, JOHN LAWRENCE : Church reform in the late Byzantine Empire. A study for the patriarchate of Athanasios of Constantinople. Thessaloniki, Patriarchal Institute for Patristic Studies, 1983. 239 s. (18x25). “Analekta Vlatadon, 35”. [I.RB/E-362] BRADFORD, ERNLE : The great betrayal.
    [Show full text]
  • REFLECTIONS of the HAREM in the TURKISH NOVEL BETWEEN 1950-2000 • Yasemin UYAR AKDENİZ
    Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi / The Journal of International Social Research Cilt: 11 Sayı: 55 Şubat 2018 Volume: 11 Issue: 55 February 2018 www.sosyalarastirmalar.com Issn: 1307 -9581 http://dx.doi.org/ 10.17719/jisr.20185537192 REFLECTIONS OF THE HAREM IN THE TURKISH NOVEL BETWEEN 1950-2000 • Yasemin UYAR AKDENİZ Abstract Harem-i Hümayun, where the families and concubines of the Ottoman Rulers stay, is perceived as a “mystery world” due to its closed structure to the outside World. The Harem attracted the attention of many Western travellers during the Ottoman period. The beginning of dealing with the topic of the harem in the Turkish novel corresponds to about a quarter century later, after the Ottoman Empire collapsed after 1950. What is surprising is that; The point of view of the Turkish authors after the 1950s is quite similar to the viewpoint of Western travellers. Among the reasons of this are; the popularisation of writings of Western travellers as well as the assimilation of the right information, and the writers who are concerned about their high sales discover that this is attractive to the reader. Keywords: Harem, Historical Novel, Concubine, Courtier Women, Sultan. Introduction Harem-i Hümayun where the family of Ottoman sultans and many women prisoners which mostly foreigners, was institutionalised by the name of the harem by Orhan Gazi (1336-1360). The Harem became in the most influential position during the reign of the conqueror Sultan Mehmed (1451-1481) (Baysal, 2009: 593). The Harem, a curiosity by western travellers thanks to the mystery of being utterly closed with non- residents, “this hidden and mysterious part of the palace where 200-300 women have a closed life; Westerners have been curious for a long time, full of imagination and fantasy and left the hearing portraits.” (İnalcık, 2001: 7).
    [Show full text]