Karagöz Üsküdar'da Neler Görmüş?
Total Page:16
File Type:pdf, Size:1020Kb
ULUSLARARASI ÜSKÜDAR SEMPOZYUMU VIII 21-23 Kasım 2014 B İ LDİ R İ LER C İ LT I EDİTÖRLER DR. COŞKUN YILMAZ DOÇ. DR. CENGİZ TOMAR DR. UĞUR DEMİR KÜDA ÜS R ULUSLARARASI ÜSKÜDAR SEMPOZYUMU VIII Yayın Kurulu Prof. Dr. Mehmet Âkif Aydın / Dr. Coşkun Yılmaz Prof. Dr. Mehmet İpşirli / Prof. Dr. Ahmet Emre Bilgili Prof. Dr. Erhan Afyoncu / Prof. Dr. Mustafa S. Küçükaşcı Prof. Dr. Halis Yunus Ersöz İmla ve Tashih Yrd. Doç. Dr. Ahmet Karataş Fotoğraf Üsküdar Belediyesi / SMEY Kenan Koca / A. Bilal Arslan / A. Fatih Yılmaz M. Esat Coşkun / Tebliğ Sahipleri Tasarım SMEY Grafik Uygulama Ender Boztürk Renk Ayrımı Bülent Avnamak Baskı Cilt Dörtbudak Yayınları Mecidiyeköy Mah. Kervangeçmez Sk. İnci Apt. Şişli/İst. İstanbul 2015 ISBN 978-605-84934-9-0 (Tk) ISBN 978-605-9719-00-1 (1.c) Telif Hakları Üsküdar Belediyesi’ne aittir. ÜSKÜDAR BELEDİYESİ Mimar Sinan Mah. Hakimiyet-i Milliye Cad. No: 35 Üsküdar/İstanbul Tel. +90 (216) 531 30 00 • +90 (216) 531 31 03 www.uskudar.bel.tr KARAGÖZ ÜSKÜDAR’DA NELER GÖRMÜŞ? PROF. DR. FETHİ GEDİ KLİ İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Bu bildiride S. F. (Sin Fe)nin kaleme aldığı Karagöz Neler Görmüş? Karagöz Üsküdarda adlı kitapçığı tahlil edip sonra da metni Latin harfleriyle vereceğiz. İstanbul’da 1 (11)da Yeni Osmanlılar Matbaası’nda basılan 1 sayfadan ibaret bu kitapçıkta yazar, Karagöz ve Hacıvat’ı vapurla Üsküdar’ı gezmeğe çıkarır. Bu seyahatte Karagöz ile Ha- cıvat Üsküdar’ın dikkat çeken yerlerini gezerler ve Kız Kulesi, Şemsi Paşa, Tımarhane, Üsküdar adının kökü, Nurbanu Valide Sultan ve şair Sirrî-i Üsküdarî hakkında konu- şarak okuyucuya bilgi verirler. Eserin tahliline geçmeden evvel çözülmesi gereken bir mesele, metnin yazarının kim- liğidir. Acaba S. F. kısaltması hangi yazara aittir? Biz bunun Afiyet (İstanbul 11) adlı tıbbî aile dergisini sayı çıkaran Sisak Ferid olduğunu tahmin ediyoruz. Bunun için birinci delilimiz bu kısaltmaların Sisak Ferid’in ilk harfleriyle uyumudur. İkincisi bu dönemlerde Sisak Ferid’in basın ve yayın dünyasında aktif olması, daha açık söyleyişle dergi yayıncılığı, matbaacılık, yayıncılık, çevirmenlik ve yazarlık yapmış olmasıdır. İlave edelim ki Sisak Ferid’in bu işlerinin bir kısmı çocuklara yöneliktir. Yine aynı zamanda bu faaliyetlerine bakılınca onun popüler olana temayül ettiği de tespit edilebilir. Ele aldığımız eserin de bu niteliklere uyumu bizi böyle bir tahmine yönlendirmiştir.1 Aynı yolda S. F.’ye ait diğer bir kitapçık olan Karagöz Donanma’nın kapak sayfasında “Karagöz bilcümle Balkan muharebâtında isbat-ı vücud eyleyecekdir.” notu vardır. Yine bu ilk sayfanın altında, “Risalemizin Karagöz Gazetesiyle’ hiçbir münasebeti olma- dığını kemal-i fahr ile ilan ederiz.” açıklaması konularak yepyeni bir yol (nev-zemin) tutulduğu, yine dolaylı bir biçimde belirtilecektir. Tebliğ konusu kitaba gelince… “Karagöz neler görmüş!” başlığı altında Karagöz yanın- daki Hacıvad’a bir arabayı işaret ediyor (resim). Resmin altında muharriri: S F harfleri var. Burada da şöyle bir not mevcuttur: “Karagöz, bahar münasebetiyle İstanbulda 399 ÜSKÜDAR SEMPOZYUMU VIII Karagöz Neler Görmüş risalesinin kapağı cevelana başladı. Meşhudâtının mecmuu zarif, latif ve musavver bir ‘İstanbul panora- ması’ teşkil edecekdir. Bu itibar ile kârilerin her intişar edecek cüzü muhafaza etmeleri lazım gelir. İstanbul, Yeni Osmanlı Matbaası –Bab-ı Âli Caddesinde, 1” Buradan anlaşılıyor ki yazar Karagöz Neler Görmüş?’ü bir üst başlık olarak koymuş ve bunu takiben Karagöz Üsküdarda, Karagöz Donanmada, vs. gibi alt başlıklar halinde ucu açık bir dizi kurgulamıştır. Bunu şöyle ifade etmektedir: “Herkes İstanbul, İstanbul diyor. Biz de diyoruz. Fakat İstanbul’u bihakkın bilen anla- yan binde bir kişi yoktur. Gel seninle bir program yapalım. Muayyen günlerde İstanbu- lumuzun mahall-i meşhuresini, mahallât-ı marufesini gezelim. Meşhudâtımızı zabt ve neşr edelim. Zamana göre muhtasar, müfîd, nev-zemin bir seyahatname hâsıl olsun. Umarım ki bu sa‘yimizden ahali-i muhtereme memnun kalır. Bizim için de faideler husule gelir.” Demek ki, bu cüzü (fasikülü), başka cüzler izlemiştir/izleyecektir. Bunların daha kaç tane olduğunu bilmiyoruz, belki hepsi kayda geçmiş de değildir. Ancak yukarıda bahsi geçen Karagöz Donanmada kitapçığının üzerinde rakamının olması, en az tanesinin intişar ettiğini göstermektedir. Ayrıca Karagöz Kağıthane’de diye yine müellifimizin bu 400 KARAGÖZ ÜSKÜDAR’DA NELER GÖRMÜŞ ? Sünnet Düğünü oyununda curcunabazlar ve Hacivat ile Karagöz (İBBŞM) diziden bir kitabı daha vardır. İnceleme konumuz olan kitapçığa bakarak bu programın ilk eserinin Karagöz Üsküdarda olduğunu söyleyebiliriz (“Bak ibtidâ Üsküdar’a gitmeyi muvâfık görüyorum. Ondan sonra sırasıyla bütün mevâkı-ı marufemizi gezeriz.”) Bu hususta yapılacak araştırmalar Karagöz edebiyatı hakkında yeni bilgiler getireceği şüphesizdir. İki bölüm olarak kurgulanan Karagöz Üsküdar’da’nın birinci bölümünün ilk paragrafı şudur ve Karagöz’ün neden Üsküdarı gezmeye çıktığını anlatmaktadır: “Karagöz, ciddi bir vaziyet alarak Hacıvad’a söylüyordu: -Şimdiye kadar ötede, beride gezdik. İhtimal ki sen bu seyahatlerdeki hikmeti anlaya- madın. Benim gibi hakîm, mütefennin, müştehir bir zat öyle beyhude gezmez, elbette bir maksada hizmet eder. Benim emelim seyahat tarîkıyla bazı hakâiki görmek ve halka da göstermekdir. Çok gezen çok bilir. Bu hikmete ittibâen gezerim, seyahati severim. Bilinen şeyin söylenmemesi, güzel işlerde kullanılması mümkün olan paranın toprak altına gömülmesi gibi, yanlış bir işdir. Bu hikmete binaen de malumat ve meşhudâtımı enzâr-ı ammeye vaz etmek isterim. İşte seyahatimin, neşriyatımın illeti budur, yani halka hâdim olmaktır. Anladın mı; benim abdal çocuğum?” Bu alıntıdan da görüldüğü gibi, geleneksel olarak eğlendirici olan Karagöz gitmiş, ye- rine bir maksat için gezen ve gördüğü gerçekleri halka göstermek isteyen, faydacı bir 401 ÜSKÜDAR SEMPOZYUMU VIII Tahir ile Zühre oyununda çengi, Karagöz, vekilharç ve yanaşma (İBBŞM) amaç güden akıllı uslu bir Karagöz gelmiştir. Gelenekteki Karagöz kaba saba, anlamaz bir adamken bu Karagöz bilgilidir; hakîm yani hikmet sahibi, bilge ve mütefennin yani bilgilidir. Burada Hacıvad Karagözden öğrenmektedir. Yazar gelenekteki yapıyı tersyüz etmiştir. Karagöz’e yeni bir kişilik kazandırmıştır. Onu giyimi kuşamı ve tavrıyla tam bir centilmen olarak çizmiştir. Nitekim Karagöz Üsküdar iskelesine vardığı zaman, yolcu- lar hayretle Karagöze bakıyorlardı; bu bakışlarda takdir mânâsı vardı “Çünkü Karagöz hakikaten zarif ve vakur idi.” Hacıvad ise Ahfeş’in keçisi mesabesine indirilmiştir. Yazar bu deyimin kökenini de uzunca izah etmektedir. Hacıvad kendisinin hayvan olarak nitelenmesini istemez. Bu sefer Karagöz ona ayrıca İskender’in atının, hatta geçen gün vefat eden meşhur Pierpont Morgan’ın köpeğinin birçok insanlara göre daha zi- yade manevi hayatı olduğunu, yerli yersiz insanlarca anıldıklarını söyler. Burada sanki mevcut duruma ince bir eleştiri saklıdır. Yazara göre hüner insanlığa hizmet edip nam kazanmaktır, yoksa kuru kuruya benlik davasından ne çıkar? Yazar amacını zaten “işte seyahatimin, neşriyatımın illeti budur, yani halka hâdim olmaktır” diyerek halka hizmet için yazdığını açıkça vurgulamaktadır. Bu husus, sonra- dan hayli dallanıp budaklanacak “sanat sanat için mi toplum için midir?” tartışmasının erken işaretlerinden biri gibi görünmektedir. 402 KARAGÖZ ÜSKÜDAR’DA NELER GÖRMÜŞ ? Böylece, bir Cuma günü Galata Köprüsünden geziye çıkan Karagöz ve Hacıvad, Üs- küdar’a varırlar. Burada metnin ikinci bölümü başlar. Üsküdar’da, kahramanlarımız, ilkin Kız Kulesi hakkında konuşurlar. Bizansın buna Damalis adını verdiği, bunun bir kumandan karısı olan Damalis adındaki güzel kadının buraya gömülmesiyle ilgili olduğu bildirilir. Ayrıca Hero ile Leandros’un aşkını anlatarak âşığı boğulan kızın kendini kuleden aşağı atarak intihar ettiği rivayeti nakledilir. Bu sebeple, Kız Kulesi denilmiştir diyor ama yazar (Karagöz) bunlar laftır, aslı yoktur; gerçeği burası vaktiyle gümrük yeri imiş; hatta Bizans kıralı Kantakuzen, Üsküdar’daki Sultan Orhan’a adamlarını, kendisi bu kulede olduğu halde göndermiştir diye bir bilgi de ilave eder. Kulenin son hali ise III. Ahmed zamanındandır, der. Seyyahlarımız Kız Kulesini geçip Üsküdar iskelesine geldiklerinde Karagöz, Hacıvad’a öğüt vermekten ve onu uyarmaktan geri kalmaz: “Seyahat-ı tedkîkıyeye çıkanlar öyle dalgın dalgın yürümemeli. Etrafına dikkat etmeli. Her gördüğü şeyi anlamalı.” Böylece bu seyahatın halka hizmet edecek bir inceleme seyahati maksadı güttüğü bir kez daha belirtilmiş olur. Karagözün burada gördüğü ilk şey, İstanbula göre Üsküdar’ın tenha, sakin olmasıdır. Üsküdar hayatıyla İstanbul hayatı birbirinden farklıdır. Hacıvadın dikkatini çeker: “Bak, kıyafetler bile bir fark gösteriyor. Öyle vardakosta biçimler, rengarenk kostümler yok. Bundan da Üsküdar’ın maişet-i mutedileye malikiyetini anlıyoruz. Erkeklerin fesle- rine dikkat ediyor musun? Çoğu eğri, Mısriyyun gibi. Bu hal Üsküdar ricalinin biraz kabadayı geçindiğini gösterir, o sebeble şayan-ı dikkattir. Bu biçim, İstanbul’da istisna teşkil eder. İstanbul biçimi de burada derhal temayüz eder.” Buna rağmen, yazar, bu farklılığın iki mekânda yaşayanlar arasında bir duygu ve düşünce ayrılığı olmaktan ziyade, bir geçim farklılığı olduğu tahlilini yapar; zira her iki kesim de “aynı terbiyenin evladıdır.” Bundan sonra yazar Şemsi Paşa semtine gelir ve Şemsi Paşa hakkında rüşvetçi olduğu- na dair ağır ithamlarda bulunur. III. Murad’ın annesi Nurbanu Valide Sultan’a bulaş- tığını da zikreder. Nurbanu Valide Sultan, camiinden başka Toptaşındaki tımarhaneyi de yaptırmıştır. Üsküdar’a gelinince