<<

8TL ŞUBAT-MART 2015 ŞUBAT-MART 42. SAYI

22 yıllık birikimin ekrana yansıması ŞiRiN PaYZıN

İMZA: “BY ESTİ” JOSEPH M. HEDY SCHİLLİNGER SCHLEİFER 20. Yüzyılda “Bağlantı Rönesans Mucizesi”

AH BEYOĞLU, METROPOL VAH BEYOĞLU STİLLERİ RENÉE LEVİ Yolları kesişen Sibel Sergisi YAZAR, BESTECİ, FİLM YAPIMCISI 1 KEMER COUNTRY’DE KEMER COUNTRY’DE KEMER COUNTRY’DE 7 ODA 2 SALON 800 M2 5 ODA 2 SALON 500 M2 ÇOK ŞIK BAKIMLI 5 ODA 2 SALON TAM MÜSTAKİL VİLLA. TAM MÜSTAKİL VİLLA. 450 M2 MÜSTAKİL VİLLA. 5.000.000 USD 3.750.000 USD 3.150.000 USD

KEMER COUNTRY’DE KEMERBURGAZ KEMERBURGAZ 6 ODA 1 SALON 450 M2 PANORAMA VİLLALARIN’DA PANORAMA EVLERİ’NDE TAM MÜSTAKİL VİLLA. TAM MÜSTAKİL 6 ODA 2 SALON 5 ODA 2 SALON 350 M2 3.000.000 USD 800 M2 VİLLA. 3.750.000 USD ÇATI DUBLEKSİ. 1.100.000 USD

2 KEMERBURGAZ KEMERBURGAZ KEMER CORNER SİTESİ’NDE ALTINTAŞ EVLERİ’NDE ARKETİP EVLERİ’NDE FERAH 2 ODA 1 SALON 4 ODA 1 SALON 250 M2 VİLLA. KÖŞE KONUMLU 3 ODA 1 SALON 152 M2 BAHÇE KATI. 920.000 USD 185M2 BAHÇE KATI. 475.000 USD 560.000 USD

KEMERBURGAZ KEMERBURGAZ KEMERBURGAZ MESA YANKI EVLERİ’NDE ARKETİP EVLERİ’NDE GÖKMAHAL SİTESİ’NDE 2 ODA 1 SALON 110 M2 ARA KAT. BÜYÜK TERASLI PANJURLU 1 ODA 1 SALON +1 HİZMETLİ ODALI 400.000 USD 3 ODA 1 SALON 180 M2 DAİRE. DAİRE 535.000 TL 570.000 USD 3 4 5 Editörden... Sevgili okurlar, Şubat dergimizin kapağındaki hanıme- fendiyi tanımayanınız yoktur her halde. CNN’de gün- demin tartışıldığı “Ne oluyor?” adlı programı ile haftanın birkaç gecesi bizleri ekrana bağlayan Şirin Payzın bu ay Dergi’ye konuk oldu. “22 yıllık birikimin ekrana yansıması: ŞİRİN PAYZIN” başlıklı keyifli söyleşisi ile bu deneyimli gaze- ŞALOM teci/sunucuyu yakından tanıma olanağını buluyoruz. Türkiyeli olup da ülkemiz dışında ünlenen iki sanatçıyı tanıtıyoruz bu ay siz okurlarımıza. Tasarladığı halılarla Londra’da prestijli birçok ödüllere layık görülen Esti Bar- nes başarı öyküsünü bizlerle paylaştı. Diğer sanatçımız da çocuk yaşta Türkiye’den İsviçre’ye göç eden Renée Levi. Ünlü bir ressam olan Renée Levi yıllar sonra kişisel Gözlem Gazetecilik Basın sergisi ‘Sibel’i açmak üzere geldiği İstanbul’da Şalom ve Yayın A.Ş. adına sahibi Dergi’nin de söyleşi konuğu oldu. Av. Yakup Barokas Her yıl gerçekleşen ve katılımcıları bir kültür yolculuğuna çıkaran Limmud etkinliğinin çok sayıdaki konuk konuş- Genel Yayın Yönetmeni macılarından biri de Hedy Schleifer’di. 35 yıllık deneyime İvo Molinas sahip bir psikoterapist olan Schleifer profesyonel olarak çiftlerle yaptığı terapi çalışmalarının yanı sıra, uzun yıllar Sorumlu Yazı İşleri Müdürü süren evliliğinin yaşam laboratuvarında geliştirdiği kişisel çalışmalarını da bizlere anlatıyor… Işık Sivil Karakoç Şalom Dergi’nin dikkatli okurları Piyanist-Besteci-Orkestra Editör ve Yan Yayınlar Şefi-Müzikolog-Yazar-Eğitmen David Ezra (Mehmet) Okonşar ile ilgili geçmiş bir sayımızda Koordinatörü yayınlanan yazıyı ve sanatçının “İbrani Rapsodileri” adı altında bestelerini anımsayacaklardır. Bu dergimizde David Ezra (Mehmet) Okonşar yazarımız oldu, bizlere yenilikçi ve sıra dışı yakla- Nelly Barokas şımları ile bilinen 20. yüzyılın önemli bir teorisyeni Joseph Moiseyevich Schillinger’i tanıttı. “Bir öykü, bir senfoni, bir film…” başlıklı inceleme yazısında ise, Thomas Mann’dan yola çıka- Reklam Planlama rak bir yazar, bir besteci ve bir sinemacının yollarının nasıl kesiştiğini keşfedecek, evrende her Koordinatörü şey ve herkesin birbirine bağlı olduğunun bariz bir örneği ile karşı karşıya geleceğiz. Thomas İsak Behar Mann, Gustav Mahler, Luchino Visconti’nin yolları nasıl kesişmişti acaba? ‘Korku İmparatorluğu’nda Müzik’ yazısında faşizmin mağdurlarından ünlü besteci Şostakoviç Sayfa Tasarımı örneğinden yola çıkarak, 1930’lu yıllardan itibaren Almanya’da Hitler, Rusya’da Stalin, Semra Öner İtalya’da Mussolini ile Avrupa’da esen faşizm fırtınası karşısında sanatçıların direnmesinin Bella Parlakşimşek ne kadar güç olduğuna bir kez daha tanık olacağız. Gezi yazılarımızda Peru’yu görseller eşliğinde tanımaya devam ederken, İstanbul’un Kapak Tasarımı can damarı Beyoğlu’nda nostaljik bir tura katılıyoruz. Bella Parlakşimşek Yahudi takviminde Şevat ayının 15’ine denk gelen ve ağaçların yıl başı olarak kabul edilen Tu Bişvat bayramını 4 Şubat günü kutladık. Ağaçların verdiği ürünleri tadımlarken, Yazı Kurulu yenilenme ve verimlilik adına fidanlar diktik. Nelly Barokas, Gila Erbeş, 14 Şubat’ta ise artık evrensellik kazanmış bir kutlama var. Çok eskilerde Valentin ismin- deki Katolik din adamının anısına bir bayram günü olarak ortaya çıktıysa da, zamanla Tuna Saylağ, Aylin Yengin globalleşen dünyamızda tüketimi arttıran bir Sevgililer Günü’ne dönüştü. Yine de asıl [email protected] önemli olan insanların birbirlerine sevgilerini ifade ediyor olmaları değil mi? İdari Koordinatör Sevgiyle kalın… Anet Pase Nelly BAROKAS Yönetim Yeri Atiye Sok. Polar Apt. 12/6 ÇİZGİ DIŞI Teşvikiye - İstanbul İRVİN MANDEL T: (0212) 231 92 82 - 240 41 44 F: (0212) 231 92 83 www.salom.com.tr Basıldığı Yer Gezegen Basım Ltd.Şti Yüz Yıl Mahallesi, Matbaacılar Sitesi, 2. Cadde, No:202/A Bağcılar İstanbul Tel: 0212-325 7125 www.gezegenbasim.com.tr

Yayın Türü Yaygın - Süreli

Seçkin kitapçılarda satılmaktadır. ŞALOM GAZETESİ’NİN EKİDİR ABONELERE ÜCRETSİZDİR 6 84 SEYAHAT TUTKUSU Fotoğraflarla 16 Latin Amerika günlüğü-2

72 içindekiler 12 8 KİM, NASIL, NEREDE? Hitchcock’un Holokost belgeseli- Marilyn Monroe’nun eşyaları satışta 24 ARAŞTIRMA Yolları kesişen bir yazar, bir besteci, bir film yapımcısı 38 GELENEK Ağaçların Yıl Başı Tu bi Şvat 60 MÜZİK Korku İmparatorluğunda Müzik 62 PORTRE/ 20. yüzyılda Rönesans Joseph Moiseyevich Schillinger 68 NİTELİK+KİTAPLIK Aydınlık ve neşenin peşinde 70 AKTÜEL Aşk olmadan yaşanabilir mi? 72 GURME Bulgurun ismini, şefliğin haysiyetini lekeledim 32 78 STİL Metropol stilleri 88 YAŞAMDAN Amin-Amen ya da her neyse 90 SAĞLIK Antibiyotik ne zaman kullanılır? 94 ASTROLOJİ Entelektüel Kova 40 96 DALDAN DALA Şangri La 98 SİNEMA İsrail Sineması 2

SÖYLEŞİLER 44

12 ŞİRİN PAYZIN 22 yıllık birikimin ekrana 52 yansıması 104 ROTA DIŞI 32 HEDY SCHLEİFER ile Bağlantı mucizesi Ah Beyoğlu, Vah 40 ESTİ BARNES İmza: By Esti SANAT Beyoğlu AJANDASI 44 RENÉE LEVİ ile ‘Sibel’ sergisi üzerine 7 KİM, NEREDE, NASIL? Nelly BAROKAS AABDBD GGÜZELÜZELİ MMYERSONYERSON YYAAŞAAMINIMINI YİTİRRDDİ ABD’nin ilk Yahudi güzellik kra- liçesi Bess Myerson 90 yaşında hayata veda etti. 1945 yılı ABD güzeli olan Myerson, popülerli- ğinden yararlanarak Ed Koch’un 1977 belediye seçimlerini kazanmasında etkin olmuş- tu. Bess Myerson 1980’de Demokrat Parti’den senato adaylığı için mücadele etmiş AARONOFSKY,RONOFSKY, BERLBERLİN FİLLMM ancak başarılı olamamıştı. Bu FFESTESTİVVALALİ JÜRJÜRİ BABAŞKKANIANI yenilgiden üç yıl sonra Ed Koch onu yüksek bir maaşla kültür Darren Aronofsky, 5-15 Şubat tarihleri arasında gerçekleşen işlerinden sorumlu kişi olarak 65. Berlin Uluslararası Film Festivali’nin jüri başkanlığını yapıyor. görevlendirmişti. Rus göçmeni Festival yönetiminden yapılan açıklamada Aronofsky’nin sanat- bir Yahudi ailesinin kızı olarak sal yaklaşımının, sinema dilinin ve estetik anlayışının dikkat dünyaya gelen Myerson, ‘Miss çekici olduğu ifade edildi. Yedi kişilik uluslararası jüride Alman America’ unvanını kullanarak oyuncu Daniel Brühl, Güney Koreli yönetmen ve senarist Bong ülkeyi dolaşır, antisemitizme ve Joon-ho, ABD'li yapımcı Martha De Laurentis, Perulu yönet- ırkçılığa karşı mücadele ederdi. men Claudia Llosa, Fransız oyuncu Audrey Tautou ve ABD'li senarist Matthew Weiner yer alıyor.

AARJANTRJANTİN’LN’Lİ YYÖNETMENÖNETMENİN FİLLMMİ OOSCAR’ASCAR’A AADAYDAY En İyi Yabancı Film kategorisinde aday olan Damian Szifron’un ‘Wild Tales’ (İspanyolca ‘Relatos Salvajes’) adlı filmi 22 Şubat günü Akademi Ödülünü kazanırsa, bu ödül Arjantin’in üçüncü Oscar’ı olacak. Yahudi asıllı Arjantinli yönetmen Damian Szifron’un, altı bölümden oluşan filmi mizah, şiddet ve gerilim içermekte. Yahudi karakterler ve Szifron’un yaşamından alıntıların da kullanıldığı filmin. Final bölümü müziği eşliğinde bir Yahudi düğünü temasını işliyor. Arjantin’de 3 buçuk milyon kişinin izlediği ‘Wild Tales’in 39 yaşındaki yönetmeni Szifron, sinema kariyerine başlamadan önce yönettiği ve yazdığı TV dizileri ile ünlendi ve birçok ödül kazandı.

HİTTCHCOCK’UNCHCOCK’UN HOLOKOSTHOLOKOST İLLEE İLLGGİLİ BELGESELBELGESELİ İngiliz yönetmen Alfred Hitchcock’un 2. Dünya Savaşı sonrasında Sovyetler Birliği ve İngiliz GGWYNETHWYNETH ordularının savaş sırasında çektiği video görün- tülerini kullanarak hazırladığı, ancak görüntü- PPALTROW’DANALTROW’DAN leri çok rahatsız edici bulduğu için gösterime sokmadığı Holokost belgeselinin 70 yıl aradan YYENENİ BİR KİTAPTAP sonra izleyicilerle buluşacağı açıklandı. Gerilim Gwyneth Paltrow, katıldığı bir televizyon prog- filmleriyle dünyanın önde gelen yönetmenle- ramında üçüncü yemek kitabını yayınlamak rinden biri olarak kabul edilen ve 1980 yılında üzere çalışmalar yaptığını söyledi. 42 yaşındaki hayatını kaybeden Hitchcock’un imzasının oyuncu yen kitabının tüm aileye uygun tarifler bulunduğu belgesel, bu yılın ilk aylarında İngiliz içerdiğini belirtti. Yaptığı diyete göre alkolü, televizyonlarında yayınlanacak. “Memory of the kafeini, şekeri ve glüteni hayatından çıkaran Camps” isimli tamamlanmayan belgesel, Savaş Oscar ödüllü Paltrow, daha önce 2013’te ‘It's Müzesi’nde bulunan diğer kısımlarından da ekle- All Good’ ve 2011’de 'My Father's Daughter' meler yapılarak, tamamlanmış haliyle ilk kez ve adlı kitapları yayınlamıştı. farklı bir isimle gösterime girecek. 8 9 MMARILYNARILYN MMONROE’NUNONROE’NUN EŞYYALARIALARI SSATIATIŞA ÇÇIKACAKIKACAK Marilyn Monroe’ya ait ender bulunan bazı hatıra eşyaları 16 milyon dolar karşılığında açık arttırma ile satışa sunulacak. Bu satıştan elde edilecek para yar- dım kuruluşlarına tahsis edilecek. Hayatı boyunca Monroe ile AARNAVUTRNAVUT YAZARAYAZARA 20152015 ilgili, aralarında elbiselerin hatta iç çamaşırlarının da KKUDÜSUDÜS EDEBEDEBİYYATAT ÖDÜLÜÖDÜLÜ bulunduğu eşyaları toplayan Arnavut şair ve yazar İsmail Kadare işlediği temaların evren- İngiliz koleksiyoncu bunları sel değere sahip olması nedeniyle 2015 yılı Kudüs Edebiyat ünlü artistin 90. doğum günü Ödülü’ne layık görüldü. Kadare ödülünü 8 Şubat’ta açılışı olan 1 Haziran 2015 günü açık gerçekleşen Kudüs Uluslararası Kitap Fuarı’nda aldı. Yapılan arttırma ile satışa çıkarmayı açıklamada, bu ödülün kişinin toplum içindeki özgürlük hedefliyor. Koleksiyoncu David hakkını en iyi ifade eden yazara verilmekte olduğu bildirildi. Gainsborough Roberts, BBC’ye Geçmiş yıllarda bu ödülü kazananlar arasında; filozof yaptığı açıklamada; “Artık 70 Bertrand Russell ile Mario Varga Llosa, Milan Kundera, yaşımdayım, eşim yok, çocu- ğum yok. Bu nedenle Winston Simone de Beauvoir, Susan Sontag, Arthur Miller, Haruki Churchill ve Adolf Hitler’e ait Murakami ve Ian McEwan gibi yazarlar var. Ülkesini ve koleksiyonlarımı da yavaş yavaş totaliter rejimi eleştirmesi ile de sivrilen 79 yaşındaki satmayı düşünüyorum” dedi. Kadare, Arnavutluk’un en ünlü yazarlarındandır.

WWOODYOODY AALLEN’DENLLEN’DEN TTVV DİZİLLERERİ

Woody Allen ilk kez TV dizileri için hazırlık yapıyor. 79 yaşındaki sanat- çı Amazon’da yayınlanmak üzere hazırlayacağı dizilerin senaryosunu yazacak ve yönetecek. Amazon Stüdyolarının başkan yardımcısı Roy Price; “Amerikan sinemasının yaratıcı yönetmeni Woody Allen’in ilk TV dizilerini önümüzdeki yıl yayınlayacak olmanın heyecanını yaşıyoruz” dedi. Ünlü yönetmen Allen’in Price’a yanıtı şöyle oldu; “Bu işe nasıl girdiğimi bilmiyorum. Henüz hiçbir fikrim yok, nereden başlayacağımı bilmiyorum. Bence Roy Price benimle çalıştığına pişman olacak.”

ABBLASININLASININ ÇÇEKEKİM ARALARINDAARALARINDA SSEVEVİNNCCİNİ PPAYLAAYLAŞIIYORYOR SSCARLETTCARLETT JJOHANSSONOHANSSON Genelde kırmızı halı üzerinde verdiği pozlarla 37 yaşındaki Maggie Gyllenhaal geç- görüntülenen Scarlett Johansson’un bu kez çok tiğimiz günlerde ‘The Honorable farklı görüntüleri basına yansıdı. ‘Hail Caesar’ adlı Woman’ filmindeki başarısı nedeniyle filmin Los Angeles’teki çekim aralarında 30 yaşındaki En İyi Oyuncu dalında Altın Küre ödü- Johansson fotoğrafçılara ilginç pozlar verdi. lünü kazandı. 34 yaşındaki oyuncu Saçları ve makiyajı retro tarzında olan Johansson’un Jake Gyllenhaal Los Angeles, Beverly başındaki siyah şapka ile zebra deseni bornozu ve Hilton’da gerçekleşen ödül törenin- siyah banyo terlikleri belirgin bir tezat oluşturdu. de ablası Maggie’ye eşlik etti. Basın Scarlett Johansson’un başrolünü oynadığı, Jonah mensuplarına konuşan konuşan Jake; Hill, Channing Tatum, George Clooney, Ralph “Ablamın heyecanını paylaşmaktan Fiennes, Josh Brolin ve Tilda Swinton’un da rol çok mutluyum. Onu takdir ediyorum. aldığı ‘Hail Caesar’ adlı filmin yönetmenliğini Ethan Çocukluğum zaten ona bakmak, onu ve Joel Coen kardeşler yapıyor. Filmin 2016’nın izlemekle geçti” dedi. Şubat ayında gösterime girmesi öngörülüyor. 1100 ROZA ÇİÇEKÇİLİK, geniş ürün yelpazesiyle müşterilerine Sevgililer Günü için de çok özel seçenekler sunuyor. Kırmızı güller böyle özel bir gün için her zamanki gibi önceliğini koruyor. Hediyelerinin kalıcı olmasını tercih eden aşıklar için de orkideli tasarım aranjmanlar aşkın güzelleştirdiği en güzel simgeler olarak seçilebilir.

BÜLENT TALANAY Abide-i Hürriyet Caddesi İskete sk. No 15 Şişli / İstanbul Tel: 0 (212) 247 42 30-31 / 0 (212) 240 25 001111 1122 SÖYLEŞİ Aylin YENGİN 22 yıllık birikimin ekrana yansıması , İRİ SPAYZI Hani bir başkasının başarısıyla övünürsünüz ya bazen… Çünkü o sizin “cinsinizi” temsil ediyordur neticede… Ben Şirin Payzın’ı ekranda her gördüğümde, aynı tepkiyi verdiğimi fark ettim: “Helal olsun kadına!” Tanışınca daha da çok sevdim onu… Bu kez ekrandaki ciddiyetine ek olarak, ismi kadar da şirin olduğunu gördüm.N Öyle hoş bir söyleşi oldu ki, söyleşinin sonunda bana tüm içtenliğiyle: “İnanın bu şekilde, sizinle akşama kadar sohbet edebilirdim, çok keyifliydi!” dediğinde gözlerimin içinin güldüğünden eminim. Dolu dolu kişiliğini, sınırları hiçe sayan bakış açısını, hayata, seyahate ve işine duyduğu aşkı çok sevdim, söyleşimizi okuduktan sonra eminim siz de benimle aynı fikirde olacaksınız…

FOTOĞRAFLAR: TERİ ERBEŞ

1133 Şöyle bir soruyla başlamak istiyorum: Yaptığınız işi seviyor musunuz? Yaptığım işi çok seviyorum. Zaten sevmesem, yapılacak iş değil… Çok klasik bir deyiş olacak ama gazetecilik hakikatten bir meslek değil, aynı zamanda bir yaşam biçimi. 24 saat kafanız o şekilde çalışıyor, duygularınız öyle şekilleniyor, etrafa bakış açınız, algılarınız her şey etkileniyor. Aklınızda sürekli olarak, “Neyi değiştirebilirim, neyi dönüştürebilirim, bunu nasıl habere taşıyabilirim ya da ne yaparsam bu gidişata bir etkim ya da katkım olabilir?” gibi sorular dönüp duruyor. Böyle bakınca, oldukça yorucu ama yürek konulan bütün işler öyle değil mi zaten? Ama bu yorgunluğun bir karşılığı var sonuçta… İşler iyi git- tiğinde, karşılığını bulduğunuzda, bir insanın hayatına dokunabildiğinizde, gazetecinin ödülü de bu oluyor. Bir bakıma baba mesleğini devam ettiriyorsunuz? Doğrudur, babam da gazeteciydi, ama TRT’nin kurulu- şundan sonra, yani 70’li yıllardan sonra TRT’de çeşitli kademeler- de çalışmaya başladı. En son Dış KKazanazan TTatar’atar’ı oolanlan Haberler Müdürü’ydü. Ekranlarda pek görünmedi, ama biliyorsunuz ddedemin,edemin, BBololşevikevik o dönem TRT’de ya haberleri hazır- İhhtilalitilali sırrasasınndada layan, işin mutfağındaki gazeteciler TTaaşkkent’tenent’ten ççokok iilginçlginç vardı ya da spikerler. Spikerlik de bambaşka bir kariyerdi. Ama yine de bbirir kkaçaçış hhikâyesiikâyesi vvar.ar. babamın muhabirliğini hatırlıyorum. İhhtilaldetilalde aailesindenilesinden TRT adına yurtdışından haberler ppekek ççokok kkiişiiyiyi kkay-ay- bildirdiğini ya da ne bileyim izlediği pek çok önemli zirveyi aktardığını bbedince,edince, RRusya’yusya’yı hatırlıyorum. Bir dönem BBC’de de bırrakarakakarak ttekek bbaaşınnaa çalışmış. TTürkiye’yeürkiye’ye ggeliyor.eliyor. Ailenizde siyasetçiler de var… VVee önceönce İsstanbul’da,tanbul’da, Hem anne tarafında, hem de baba tarafında siyasetçiler var, üstelik aardrdınndandan ddaa AAnkara’dankara’da epeyce karışık. Hem CHP’li var, hem sıfırrdandan yyenieni bbirir hhayatayat Demokrat Partili, hem de İşçi Partili kkuruyoruruyor kkendine.endine. var. Büyük teyzem Behice Boran. Kısacası siyasetin içinde, siyasetle pekişmiş bir aileyiz. Tüm bunlara rağmen ben siyasete girmeyi düşün- medim. Hatta şöyle söyleyeyim, şu siyasi ortamda bir gazetecinin ya da televizyoncunun bir siyasetçiden daha fazla yaptırımı olduğu, siyasete daha çok katkı sağladı- ğını düşünüyorum. Maalesef parlamenter yapımız ve siyasi partiler yapısı, milletvekillerine yeterli özgürlüğü vermiyor ve bu yüzde de bütün kararların liderlerin iki dudağının arasında geçerli olduğu bir sistemde, işleyiş göstermeleri zor. Elbette buna rağmen fark yaratan, ger- çek anlamda ruhunu ortaya koyan bazı milletvekilleri var, ama az sayıdalar. Dolayısıyla bu durum değişene kadar, gazetecilik tarafında kalmayı tercih edeceğim, sonradan zaman ne gösterir bilemem. Çok ilginç bir kişi daha varmış çocukluğunuzda: bahçıvanınız! Nazi Almanya’sında kamplarda çalış- mış bir Kırım Türk’üymüş, biraz anlatır mısınız? Bu öyküyü anlatmaktan biraz imtina ediyorum aslında, çünkü yanlış anlaşılsın istemiyorum. Evimizdeki bakı- cı ya da bahçıvan figürleri bir zenginlik ya da varlık

1144 1155 ifadesi değildi asla. Zaten Kazan Tatar’ı olan dedemin, Hemen hemen bütün günlük gazeteleri okuyorum – tabii Bolşevik İhtilali sırasında Taşkent’ten çok ilginç bir kaçış satır satır olmasa da, manşetleri ve özellikle de yakından hikâyesi var. İhtilalde ailesinden pek çok kişiyi kaybedin- takip ettiğim köşe yazarlarını… Artık biliyorsunuz, inter- ce, Rusya’yı bırakarak tek başına Türkiye’ye geliyor. Ve net haberciliği ve sosyal medyadan da haberleri an be an önce İstanbul’da, ardından da Ankara’da sıfırdan yeni bir izlemek mümkün. Bunun dışında, 22 senedir gazetecilik hayat kuruyor kendine. Bu yüzden ileriki yıllarda, dede- yapıyorum ve bunun beraberinde getirdiği bir birikim olu- min, etrafındakilere bir sahip çıkma hali vardı sürekli . Bu yor tabii. Tabiri caizse, o gün işlenmesi, gündeme taşınma- bahsettiğiniz bahçıvan Hamza Bey de bunlara bir örnek. sı ya da büyütülmesi gereken haberin “kokusu” burnuma Zannedersem bir şekilde dedemle bir akrabalıkları da var- geliyor. Buna altıncı his mi dersiniz, iç ses mi dersiniz… mış. Ancak ne yazık ki, öyküsünün ayrıntılarını tam olarak Bilemiyorum. Bir de Türkiye’de maalesef gündem sürekli bilemiyorum, çünkü anneanneme ya da dedeme anlattır- değişse de kısıtlı insan kaynağıyla döndüğümüz bir ger- mak aklımıza gelmemiş ve elimizde yazılı bir belge de yok. çek. Benim yapmaya çalıştığım, fikirlerimiz uyuşmasa da, Onu her zaman bahçemize bakan – anneannem bahçeye hayata aynı perspektiften bakmasak da, programımda çok meraklıydı – ama aslında arkasında çok önemli bir olabildiğince farklı yelpazelerden insanı ağırlayabilmek. hikâye barındıran biri olarak hatırlıyorum. Küçüklüğümden Benim için hangi duruştan, görüşten, geçmişten olduğu ya aklımda kalan, Hamza Bey’in Almanca konuştuğu, çünkü da hangi cemaate mensup olduğu hiç fark etmiyor, yeter ki kamplara gönderildiğinden, bir süre Almanya’da kalmış. konuya katacak değerli bir sözü olsun. Bir de bakıcı vardı demiştiniz… Bir süre eğitiminize ve çalış- Evet, aynı şekilde bizimle birlikte oturan ma hayatınıza yurtdışında bir Ermeni bakıcımız vardı. Ailemizin bir TTürkiyeürkiye mmozaiozaiğinininin devam ettiniz? Sonra sizi parçası gibiydi, hepimizi o büyüttü. Adı kküçüküçük bbirir mminyatürüinyatürü Türkiye’ye dönmeye iten ne Lolo’ydu ve onu çok severdik. Bu etrafı- oldu? mızdaki insanlara, herhalde dedemin etki- ggibiydiibiydi eevimiz.vimiz. BBuu Kariyerimin çok başlarınday- siyle asla bize hizmet eden insanlar gözüy- iinsanlarnsanlarınn,, benimbenim dı. New York’ta, Birleşmiş le bakmadık, hepsi de aramıza sonradan bbenen oolmamdalmamda ççokok Milletler'de çalıştım. Aslında katılan aile fertleriydi ve üzerimizdeki etki- bbüyüküyük kkatkatkıllararı vvar,ar, gazeteciliğe başlamam da o leri de çok fazlaydı. Türkiye mozaiğinin döneme rastlıyor çünkü BM küçük bir minyatürü gibiydi evimiz. Bu ççünküünkü o ddöneminönemin daimi temsilciğindeki basın insanların, benim ben olmamda çok büyük SSuadiye’siuadiye’si o bürosunda görevliydim. Ve katkıları var, çünkü o dönemin Suadiye’si ddöneminönemin mmozaiozaiğiinini oradayken pek çok siyasi olayı o dönemin mozaiğini yansıtıyordu. Çok birebir izleme fırsatı buldum. farklı kimliklerden, farklı geçmişlerden yyansansıtıyyordu.ordu. ÇÇokok Sonrasında, yani 1998 ile 2001 gelen insanlarla bir arada büyüdüm. ffarklarklı kimliklerden,kimliklerden, seneleri arasında eski eşimin işi nedeniyle Belgrat’ta yaşadım. Etrafınızda hep güçlü kadınlarla büyü- ffarklarklı ggeçmieçmişllerdenerden dünüz ve bir söyleşinizde, “erkek ağırlıklı Bu vesileyle Kosova Savaşını, ekrana çok sinirleniyorum,” dediniz. ggelenelen insanlarlainsanlarla NATO’nun bombardımanı- Halen devam ediyor mu bu düşünceniz? bbirir aradaarada nı, Belgrat’ın boşaltılmasını, Bu sözleri söylediğim dönem, gerçekten Miloseviç’in kaçışını yerinde ekranda sadece erkekler vardı, ama sonra- bbüyüdüm.üyüdüm. izledim. Bir süre sonra orada- dan ne olduysa – ben söyledim diye değil ki sefaret de boşaltılınca, sefir tabii – , çok hoş bir şey oldu ve bir anda olan eşim geçici bir süreliğine durum tersine döndü. Özellikle ben kendi grubum, yani Ankara’ya döndü. O dönüşten Doğan Holding ve CNN Türk için konuşabilirim – müthiş sonra, ben bir daha geri dönmedim, Türkiye’de kaldım. bir dönüşüm yaşadık. Bunda tabii patronumuz Arzuhan Hiç yurtdışında yaşamayı düşünmediniz mi ya da Doğan Yalçındağ’ın ve Doğan ailesindeki güçlü kadınların istemediniz mi? varlığının da büyük katkısı var. Kanal D’de kadın yöneti- Aslında gazeteci olarak uluslararası bir kariyer yapabi- ciler inanılmaz etkili pozisyonlara geldiler. CNN Türk’ün lirdim. O dönem başvursaydım, CNN International’a ya Ankara Temsilcisi, Ankara Haber Müdürü, İstanbul’daki da başka bir kanala girebilirdim, ama anadiliniz İngilizce Program Müdürümüz, ana haber spikerimiz bunlardan olmayınca bu gibi yerlerde şansınız çok fazla değil. sadece bazıları… Ben de Prime Time’ı Mesut Yar ile pay- Pek fırsat çıkmıyor karşınıza. Ancak haber ajanslarının laşıyorum. Ancak bu durum maalesef Türkiye genelinde Türkiye ofisinde çalışıp Ortadoğu’ya bakabilirdim. New böyle değil. Mesela hâlâ Genel Yayın Yönetmeni kadın York’tan döndüğüm seneler, Türkiye’de özel kanallar olan sadece Taraf Gazetesi var. Dolayısıyla bu eşit temsili- yeni yeni açılmaya başlamıştı ve açıkçası burası çok daha yet meselesinde halen halledilmesi gereken noktalar var. cazipti benim için. Çünkü insanın anadilinde yayın yap- Nasıl hazırlanıyorsunuz programlarınıza? Davet ettiği- ması çok daha rahat. Bir de şunu unutmamak gerekir ki, niz kişiler ve gündem hakkında o kadar bilgiyi sindir- Türkiye gazeteciler için gerçek bir cennet. Çok stratejik bir mek zor olmuyor mu? bölge, sürekli yeni haberler var, Ortadoğu bir yandan, AB, Tabii ki bir hazırlık süreci var, ama bunu tek başıma yap- Rusya diğer yandan, Türkiye’nin iç politikası deseniz o mıyorum sonuçta, bana çok büyük destek olan bir ekibim zaten derya deniz… Başka herhangi bir ülkede gazetecilik var. Diğer yandan çok iyi bir gazete okuyucusuyum. hayatının bu kadar renkli olabileceğini düşünemiyorum. 1166 1177 1188 ŞİRİN PAYZIN, 1968 yılın- da İstanbul’da dünyaya geldi. Yükseköğrenimini Ankara’da ve New York’ta tamamlayan Payzın, CNN TÜRK’ün kurulduğu 1999 yılında kıdemli diplomasi muhabiri olarak göreve başladı. 2002 yılının Eylül ayına kadar bu görevini sürdürdü. Muhabirlik görevi süresince, Pakistan’daki askeri darbe, AB Helsinki Zirvesi, İsrail’de ikinci intifada, İran’da seçimler, Bağdat’ta yaşanan krizler, 11 Eylül sonrası New York’ta düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu da dahil olmak üzere, sıcak haberleri CNN Türk adına yerinde izledi. Bu dönemde aralarında Irak Başbakan Yardımcısı Tarık Aziz, Pakistan Devlet Başkanı Pervez Müşerref gibi isimlerin de bulunduğu pek çok ülkenin lideriyle konuştu. Ankara’da diplomasi muhabiri olarak Türk dış poli- tikasına dair haberler ve röportajlar yaptı. 2001 yılında “Dünyada Bugün” programı- nı hazırladı ve sundu. Irak’tan izlenimle- rini “Perspektif” programı için belgesel olarak hazırladı. 2003 yılının Mart ayında başlayan, Irak Savaşı sırasında ise TRT adına İran’a giden ve buradan özel bir program hazırlayan Payzın, CNN Türk’e geçmeden önce 1994-1999 yılları arasında ATV ana haber bülteni kadrosunda dip- lomasi muhabirliği yaptı. ATV ve Sabah Gazetesi adına gittiği yurt dışındaki pek çok haber sırasında devlet başkanlarıy- la özel röportajlar gerçekleştirdi. Şirin Payzın, 1997’de Libya Lideri Muammer Kaddafi ile yaptığı özel röportajla Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ”Yılın Röportajı” ödülünü kazandı. “Hepsi Birer Güldünya” belgeseliyle “2004 Metin Göktepe Yılın Görüntülü Haber Ödülü”nü kazandı. Kendisi halen CNN Türk’te yayınlanan “Ne Oluyor?” adlı programın sunuculuğu- nu ve moderatörlüğünü yapmaktadır.

1199 Direkt CNN Türk’te mi çalışmaya başladınız Türkiye’ye dönünce? Hayır, önce Show TV’de, sonra da ATV’de çalıştım. ATV’de çalışırken diplomasiye baktım – uluslararası diplomasi muhabiriydim. Dolayısıyla yurtdışında yaşa- madım, ama hemen hemen yurtdışında yaşar gibiydim; Ortadoğu’da olabilecek her olayda, Filistin’de, İsrail’de, Ürdün’de, Suriye’de, Irak’ta, Libya’da (aklınıza neresi gelirse) oradaydım. Ali Kırca’nın ekibindeydim ve sağ olsun o da çok önümü açmıştır. Ben bir yerde yaşa- maktansa, hep “dünyalı” olmayı tercih ettim. Hiçbir zaman kafamda çok fazla sınırlarım olmadı. Hep sınırsız yaşamak istedim ve gazetecilik de bana bu fırsatı verdi. Çok fazla şeye tanık oldum, çok gezdim, çok gördüm o yüzden mesleğime çok şey borçluyum ve çok da minnet- tarım. Bana istediğim hayatı yaşattı. Bence dünya koskocaman bir yer ve insan olarak her neresinde yaşarsak TTürkiye’deürkiye’de ffecieci bbirir yaşayalım, hepimiz aynıyız. Aynı dertlerle uğraşıyoruz, günlük kay- kkamplaamplaşmama vvar.ar. gılarımız aynı, varmak istediğimiz KKimseimse bbirbiriniirbirini hedefler aynı. Bazen etnik kimlik ya ddinlemiyor,inlemiyor, kkimseimse da dini inanç devreye girse de, günün zzamanaman aayyırıp sonunda herkes bir. Genellikle en çok ne yaptığınız ya kkararşısınndakinindakinin da yapmadığınız konusunda eleş- ddediediğiinini aanlamayanlamaya tiri alıyorsunuz izleyicilerinizden? ççalalışmıyyor.or. HHerkeserkes Bunu çok tekrarladım ama bir kez daha söyleyeceğim, şu anda hhaklaklı, hherkeserkes eenn Türkiye’de feci bir kamplaşma var. iiyisiniyisini bbiliyor!iliyor! VVee aaitit Kimse birbirini dinlemiyor, kimse ooldulduğu taraftatarafta ssiziizi zaman ayırıp karşısındakinin dediğini anlamaya çalışmıyor. Herkes haklı, ddee yanyanınndada ggörmekörmek herkes en iyisini biliyor! Ve ait olduğu iistiyor.stiyor. ““TarafTarafını sseç,eç, tarafta sizi de yanında görmek istiyor. ööyleyle gel”gel” ddöneminiönemini “Tarafını seç, öyle gel” dönemini yaşı- yoruz. Tayyip Erdoğan’ın: “Ya taraf yyaaşıyyoruz.oruz. olursun ya bertaraf” sözü gerçekten uygulamaya geçti. Herkes bir pozis- yon almış durumda ve bu aldığı pozisyondan asla taviz vermek istemiyor. Dolayısıyla bana da çok eleştiri geliyor, ama gelen eleştirilere bakacak olursanız, hepsinin genel olarak taraf olmamamdan kaynaklandığını görürsünüz. Sorduğunuz soruları mı eleştiriyorlar? Daha çok o soruları kime sorup kime sormadığımı eleşti- riyorlar. Aslında insanlar sorduğum soruyu benim fikrim olarak kabul ediyorlar. Oysa o sadece bir soru, üstelik illa ki istediğim cevabı almak zorunda da değilim. Ya da cevabını önceden varsayarak sormuyorum. Soru sormak bizim mesleğimizin temeli, özü. Soru sormadan gazeteci- lik yapamazsınız. Soru soracaksın, merak edeceksin, her şeyden kuşkulanacaksın ve ikna olmak konusunda da karşındakini zorlayacaksın. Gazetecilik bunu gerektirir. Baştan, anlatılanları sorgusuz sualsiz kabul etmek için bu mesleği yapmıyoruz. Sormama gerek yok aslında ama merak ettim, eleş- tiriler daha çok sosyal medyadan mı geliyor? Elbette. Oysa yolda yürüdüğüm zaman insanlar inanıl- maz sıcak davranıyorlar. Ve bu ilgiyi sadece belli bir çev- reden değil, pek çok çevreden görüyorum. Esnaf böyle, taksi şoförleri böyle, sokakta benimle fotoğraf çektirmek 2200 2211 isteyen teyzeler, amcalar böyle… Her sosyal statüden, her rım. Geçenlerde Londra’da, ardından da Davos’ta ciddi yaşam biçiminden insan bana karşı harika bir yakınlık mide enfeksiyonları geçirdim. gösteriyor. Ama gel gör ki, hakaret, küfür, eleştiri hepsi Bu kadar zamanda biriken anınızı kitaplaştırmak gibi sosyal medyada. Ben o yüzden bu kötü eleştirileri kafaya bir projeniz var mı? takmamayı, okumamayı öğrendim, çünkü bu hakaretler Bir kitap yazmak istiyorum ama bir anı kitabı ya da ne benim tavrımı belirliyor, ne de bana bir şey kazandırı- söyleşilerimin bir derlemesi değil. Benim esas istediğim yor. Elbette ki ben de sosyal medyayı kullanıyorum, ama biyografi yazmak. Türkiye’de maalesef tarih bizlere hep sadece programlarımın tanıtımı veya konuğumun kamuo- yanlış öğretildi, resmi tarihle büyüdük ama ne yazık ki yuna duyurulması için. işin doğrularını öğrenemedik. Ülke olarak kandırıldığımız Herkesi memnun edemiyor insan, maalesef… ve yanlışlarla dolu bir dönemden geçtiğimizi düşünü- İnanın, benim herkesi memnun etmek gibi bir derdim yok. yorum. İnsanların Benim tek istediğim, bu ülkenin daha demokratik, özgür- “Muhteşem Yüzyıl” lüklerine daha fazla sahip çıkan bir yer olması. Çünkü gibi bir dizi üzerin- hakikaten çok güzel bir ülkede yaşıyoruz, inanılmaz güzel Şu ssiyasiiyasi den Osmanlı tarihini insanlara ve çok geniş bir tarihe, kültüre, geleneklere oortamdartamda bbirir öğrendikleri, “Aşkı sahip bir yer Türkiye. Çok enteresan bir bileşim. Mesela ggazetecininazetecinin yyaa ddaa Memnu” sayesin- Türkiye’deki bazı olayları yabancılara tarihsel olarak anla- ttelevizyoncununelevizyoncunun de Türk edebiyatı tabilmenin imkânı yok. Sadece bize ya da Anadolu toprak- ile tanıştıkları, larına has şeyler var burada. Ve bu güzelliklerin korunma- bbirir ssiyasetçideniyasetçiden “Bugünün Saraylısı” sını istiyorum, bu yüzden de bunu bozmaya, zedelemeye ddahaaha ffazlaazla ile büyük yazarları çalışan insanlara karşı toplumun ve kamuoyunun sesi, yyaptaptırımı ooldulduğuu,, tanıdıkları bir ülkede vicdanı olmaya çalışıyorum. yaşıyoruz – acınası Boş zamanınız çok değildir aslında, ama olduğunda ssiyaseteiyasete dahadaha ççokok bir durum aslında. ne yapmaktan hoşlanırsınız? kkatkatkı ssaağlladadığını Diğer yandan, her Öncelikle dinlenmeye özen gösteriyorum çünkü zihnen ddüüşünüyorum.ünüyorum. ne kadar eleştirilse çok yoruluyorum ve zihnen yorulduğunuzda hataya de, ben “Muhteşem karşı daha açık hale geliyorsunuz. Bunun dışında yemek Yüzyıl”ı gerçekten yapmayı çok severim. İş, tatil hiç fark etmez her yurtiçi takdir ediyorum ya da yurtdışı seyahatimde, değişik lokantalara gitmeyi, çünkü insanlara tarih merakı aşıladı ve tarih kitapları her süpermarket gezmeyi severim. Sokakta, esnaf lokantala- zamankinden fazla sattı. rında yemek yemeye, yeni restoranlar keşfetmeye bayı- Öyleyse liselerde Osmanlıca okutulmasına da sıcak lırım. Seyahat dönüşlerinde bavulum farklı baharatlar, bakabiliriz… peynirlerle dolu olur hep. Bir ülkenin yemeğini yemeden O bence biraz hayali ve temeli pek de sağlam olmayan bir kültürünü asla anlayamazsınız. Bir ülkenin bütün âdeti, proje, ama Türkiye’de Osmanlıca – yanısıra bu coğrafya- geleneği, kültürü, rengi, sesi, soluğu yemek ve sofra kültü- nın dilleri olan Kürtçe, Arapça Rumca, Ermenice, Ladino ründe ortaya çıkar. – gibi dillerin öğretilmiyor olması bir eksik. Bu lisede, Dinlendiriyor mu sizi yemek pişirmek? dayatma yolu ile değil, ama üniversitelerde tarih ya da Yemek pişirmek hem çok dinlendirici, hem de aynı benzeri bölümlerde eğitim gören öğrencilere bilinçli bir zamanda habercilikle çok doğru orantılı bir şey. Bir kere- şekilde yapılırsa, tarihimize sahip çıkmış oluruz. Bu şekil- sinde, bir arkadaşımın bir projesi kapsamında – küçücük de belki geçmişimizle daha sağlıklı bir iletişim de kurmayı de olsa – profesyonel bir mutfakta şeflik yapma şansım başarabiliriz. Maalesef şu ana kadar yanlış ele alındı, yan- olmuştu. Aslında haber merkezini yönetmekten çok da lış bir çerçevede sunuldu. Hükümet bunu kendi ideolojik farklı olmadığını gördüm. Aynı adrenalin, aynı titizlik, yaklaşımına uydurmaya çalıştı, o yüzden başarılı olacağını aynı zamana karşı yarışma zorunluluğu… Her şeyin ölçü- düşünmüyorum. Tıpkı lise yıllarında bize zorla dayatılan sünü iyi ayarlamalı dengeleri doğru kurabilmelisiniz. Her ve nefret ede ede okuduğumuz İnkılap Tarihi dersi gibi. ne kadar çıkan ürün farklı olsa da, her ikisinde de ortaya Biyografi demiştiniz, var mı aklınızda bir isim? bir menü koyuyorsun: birinde bir yemek menüsü, diğerin- Özellikle bir isim yok ama mesela İstanbul Barosu deyse bir haber menüsü. Başkanlığı seçimleri olduğunda, ilk kez bir kadın aday Bu kadar gezdiğiniz ülke arasında hangisinin yeri (Çiğdem Kağıtçıbaşı) vardı. Ona demiştim ki: “Baronun ilk ayrı? kadın başkan adayı sizsiniz!” O da bana Osmanlı’nın son Bağdat (bir zamanlar tabii) en sevdiğim şehirdi. döneminde baroya bir kez bir kadın başkan seçildiğini, Bangkok’u çok severim. Daracık sokaklarında dolaşma- hatta Ermeni bir kadın olduğunu anlattı. Hakkında çok az yı, ufacık satıcılardan alışveriş yapmayı, sokakta yemek bilgi var tabii… Ama konu çok ilgimi çekti. Türkiye’de, yemeyi. Aynı sebeplerden Hindistan da favorimdir. hem Osmanlı, hem de Cumhuriyet döneminde buna ben- Ortadoğu coğrafyasını çok severim ve tabii söylememe zer çok güçlü kadınlar var, siyasette, hukuk düzeninde, iş gerek yok sanırım, yemeklerine de bayılırım. Ve işin ilginç dünyasında… Bir gün eğer kitap yazarsam onlardan bir yanı ne biliyor musunuz, oralarda, sokak satıcılarından tanesinin biyografisini kaleme almak isterim. her defasında yemek satın alıp yememe rağmen asla has- Mekan: Wyndham Grand - Levent talanmadım, oysa Avrupa’ya her gittiğimde rahatsızlanı- 2222 Haute Çouture’un Göktürk’teki yeni adresi

Kemer Corner Sitesi İnci Blok No: 22 Kat: 2 Göktürk Tel:0532 594 96 11 www.cigdemgenc.com mail:[email protected] Çiğdem Genç Boutique 2233 çiğdemgenç_ ARAŞTIRMA Süzet M. SİDİ BİR ÖYKÜ, BİR SENFONİ, BİR FİLM… Yolları kesişen Yazar, Besteci ve 1Film yapımcısı…

2244 Evrende herşey ve herkes birbirine bağlı… O güne kadar göremediğimiz bir bağı keşfetmek ise çok heyecan verici… Bir öykünün, bir senfoni ve bir filmle olan bağını nasıl keşfettiğimi bilmiyorum… Bir kitap bir bilgiyi, o bilgi başka bir bilgiyi tetikledi ve sonunda bir yazar bir besteciye, bir film yönetmenine bağlandı…

2255 rio ve Sihirbaz”, “Dr Faustus” gibi TThomashomas MMannann Thomas birçok dile çevrilmiş olan eserler bırakmıştı. “Venedik’te Ölüm” eseri de bunlar- Mann’la dan biriydi. Konusu çok derindi: 50 yaşını geçmiş, Germen disiplin ve karşılaşma… değerlerine sıkı sıkıya bağlı, başarılı, 1875 Almanya Lübeck doğumlu tanınmış, ama artık yaratıcı gücünün Thomas Mann ile lise yıllarımda, tükendiğini düşünen bir yazar olan 1929 Nobel Edebiyat Ödülü aldı- Gustav von Aschenbach’ın yaşadı- ğı “Buddenbrooklar” romanında ğı duygusal fırtınanın anlatıldığı karşılaştım… Mann ailesinin “Venedik’te Ölüm” eserinin kahrama- beş çocuğundan biriydi… Er- nı von Aschenbach, tatil için gittiği kek kardeşlerinden Heinrich de Venedik’te, Lido adasında, Polonyalı, onun gibi yazar olmuştu… İki 13-14 yaşlarında, Tadzio adında narin kızkardeşi ise intihar etmişti… bir erkek çocuğun güzelliği karşısında Her ne kadar henüz 14 yaşınday- büyüleniyor, mutlak güzelliğin ve ona ken eşcinsel eğilimleri olduğunu duyulan hayranlığın, aşkın gizemine anlamışsa da 29’unda Yahudi bir kapılıyor, ve kendi değerleriyle taban kızla, Katia Pringsheim’la evlen- tabana zıt olan bu durum karşısında ça- mişti… Üçü kız, üçü erkek altı resiz kalıyordu. 1800’lerin sonlarında- çocukları olmuştu… ki Avrupa burjuva kültürünün “bastı- Thomas Mann rılmış” bireyinin temsilcisi olan Gustav daha 1920’lerin von Aschenbach, KKatiaatia KKatiaatia aaltltı ççocuocuğuuylayla başında Hitler’in gizli eşcinsel eği- PPringsheimringsheim yükselişinden limleri olan biriydi. endişelendiği- Karşısına Tadzio ni, Nazizmin, gibi güzel bir çocu- Almanya’yı siyasi, ğun çıkmasıyla onu ahlaki, kültürel o güne kadar top- ve finansal olarak lumun değer yar- yok ettiğini dile gılarına bağlayan getirmiş, 1930’da iplerin çözülmeye da “Alman Hal- başladığını sezin- kını Mantığa lemiş, Tadzio’nun Davet” başlıklı güzelliğine kapıl- konuşmasında mış, tutkunun köle- totaliter rejimle- si olmuş, mantığın rin korkunç icra- dışına sürüklenmiş biri olarak, belirli atlarını, Alman bir mesafeden de olsa, Tadzio’yu her üniversitelerinin yerde, özellikle plajda izlemekten Nazilerle işbirliği yaptığını anlatmıştı. Nazi taraf- kendini alamamaktaydı. tarları tarafından yuhalanıp, konuşması kesilince, Bu arada koleranın Venedik’te hızla salonun arka kapısından sokağa çıkan yolu iyi bilen yayıldığını öğrenmiş, Lido’yu gönül- bir arkadaşı sayesinde, salondan tartaklanmadan süz terk etmeyi denemiş, ancak valiz- kaçabilmişti… lerinin yanlışlıkla Como’ya yollanmış Hitler iktidara geldiğinde tutuklanma endişesiyle, olmasını bahane ederek Venedik’te eşiyle İsviçre’ye göç etmiş ve üç yıl sonra, 1936’da kalmaya, Tadzio’nun peşini bırakma- Alman vatandaşlığından atılmış, Doktor ünvanı maya karar vermişti. Mutluydu… elinden alınmıştı. 1938 yılında, bu kez İsviçre’de Hızla boşalan Venedik’te gezerken Yahudi göçmenlerin durumu zorlaşmaya başlayın- sokakta yediği birkaç çilekten kolera- ca, Amerika’daki Princeton Üniversitesi'nden gelen ya yakalanınca, Tadzio’nun Lido’da iş teklifini kabul etmiş ve eşi Katia ile Amerika’ya olduğu son gün, onu sahilde izlerken, göç etmişti. 1953 yılında Amerika’daki komünist şezlongunda ölmüştü. avından da rahatsız olunca tekrar İsviçre’ye dönmüş TThomashomas MMann'ann'ın Thomas Mann “Venedik’te Ölüm”de ve iki yıl sonra burada tedavi gördüğü hastahanede ''Venedik'teVenedik'te ÖÖlüm'lüm' kkitabitabı tutkunun yoldan çıkartıcılığını ve ölmüştü… değerleri yok ediciliğini işlemek Ardında “Joseph ve Kardeşleri”, “Buddenbrooklar”, “Tonio istemişse de aslında yarı otobiyografik bir eser yazmıştı: Kröger”, “Büyülü Dağ”, “Zor Saat”, “Aldanan Kadın”, “Ma- Von Aschenbach’ın Germen disiplin ve değerlerine sıkı sı- 2266 kıya bağlı, bastırılmış bir biseksüel olması, ku- ralcı aile yapısı, yaratıcı gücünün yok olduğu ''GerçekGerçek TTadzio,adzio, endişesi, 1911’in yaz aylarında bir kolera salgını WWladyslawladyslaw MMoesoes olan Venedik’te tatil yapması, orada çok güzel bir erkek çocuğa ilgi duyması, hepsi, aslında birer Thomas Mann gerçeğiydi. Tadzio’nun gerçekliğine gelince: 1965 yılında Wladyslaw Moes adında Polonyalı bir baron, Thomas Mann’ın “Venedik’te Ölüm”eserindeki Tadzio’nun kendi olduğunu açıklamış, birkaç yıl sonra da araştırmacı yazar Gilbert Adair “Ger- çek Tadzio” adlı bir kitap yazarak Wladyslaw Moes’in gerçekten Thomas Mann’ın 1911 yı- lında Lido adasında tutkuyla seyrettiği Tadzio olduğunu belgelerle ispatlamıştı. Thomas Mann’dan Wolfgang Born’a… 1921’de Alman ressam ve grafiker Wolfgang TThomashomas MannMann veve Born, Thomas Mann’ın eşi KKatiaatia WWolfgangolfgang “Venedik’te Ölüm” eserini BBorn'unorn'un ''Venedik'teVenedik'te konu edinen dokuz renkli ÖÖlüm'lüm' ttaaşbbasmaasma taşbasması resim yapıp, eeserlerindenserlerinden bunları bir albümde topla- öörneklerrnekler masının akabinde Thomas Mann, Born’a bir mektupla teşekkür etmişti: "Sevgili Bay Born, Venedik’te Ölüm” öyküm üzerine yaptığınız grafik fantazilerinizi incelemek bana büyük bir zevk verdi. Bir yazar için, yarattığı bir eserin, bir başka sanat dalında tekrar yaratılması, kutlanması, beğeniyle yaklaşılması çok heyecanlan- Thomas Mann’dan dırıcı ve gurur verici bir olaydır. (…) Taşbasması resimlerinizde benim en çok beğendiğim, öyküyü patolojik ögelerinden arındırıp Gustav Mahler’e tamamen şiirsel açıdan görebilmiş olmanızdır. Resmettiğiniz Thomas Mann’ı böylesine çok etkileyen besteci Gustav sahneler, öyküyü sanat açısından ne denli iyi değerlendirmeyi Mahler 1860 yılının Bohemyası’nda Aşkenaz Yahudi bir ai- başardığınızın kanıtıdır. lenin 12 çocuğunun ikincisi olarak dünyaya gelmiş; yaşamı “Ölüm” adını verdiğiniz son resminiz konusunda birkaç söz ve ölüm korkusunu, insanların yalnızlıklarını, kuşkularını söylemek isterim. “Venedik’te Ölüm” öykümü 1911 yılının yaz ve mutluluklarını notalara yansıtmış; geç romantizm ile aylarının başında aldığım bir ölüm haberinin etkisinde yazdım. modernizm arasındaki dönemin en büyük bestecilerinden Beni çok etkilemiş olan, Münih’te tanıştığım ve görüştüğüm biriydi. müthiş besteci Gustav Mahler’in ölümü bu öykünün kaynağında Şiddetli bir karı koca anlaşmazlığı içinde büyümüştü... yatmaktadır. Öykümün kahramanı Gustav von Aschenbach’ın Anne ve babasının kavgalarından bezgin, evden sokağa adının dostum Gustav Mahler’in adıyla aynı olması ve dış gö- kaçtığı bir gün sokak laternacısının çaldığı çok neşeli bir rünüm olarak da Mahler’in maskesini taşıması kasıtsız değildir. melodide, keder ve neşenin, birbirine çok zıt olmalarına Öyküm basıldığında çok az ipucu verdiğimden okuyucumun rağmen aynı anda var olduklarının farkına varmıştı... böyle bir ayrıntının farkına varamayacağını biliyordum. Sizin Babasının işlettiği tavernanın üst katındaki evlerinde, gece- de bir taşbasımı sanatçısı olarak bunu bilmeniz mümkün değildi, lerini her tür etnik müzik dinleyerek geçiren çocuk Mahler, çünkü siz Mahler’i tanımamıştınız, ben de size böyle bir ilişkiden gün içinde bazen dağlara tırmanmış, doğanın seslerini hiç bahsetmemiştim. Ancak sizin “Ölüm” adlı son resminizde dinleyerek kendinden geçmiş, ineklerin boyunlarındaki çizmiş olduğunuz Gustav von Aschenbach’ın inanılmaz derecede çanların sesinde rüyalara dalmış, büyülenmiş; bazen de Mahler’e benzemesi oldukça şaşırtıcı. (…)" evlerinin önünden geçen askeri alayları, onların bando

2277 GGustavustav müziğine büyük bir hayranlık duya- MMahlerahler rak yenmeye çalışmıştı. rak seyretmişti. Kimi pazarları aile Mahler birçok yenilik getirmişti dostları Peder Jacob’un onu götürdü- müziğe, ama anlaşılmamıştı... ğü kilisede ilahi melodiler dinlemiş; Senfonilerine insan sesi ve şiirsel Şabat günleri, Roş Aşana, Kipur, Ha- anlatımlar katmış, geleneksel nuka, Purim’de ise sinagoga gitmiş, müzik aletlerine geleneksel ol- şarkılar duymuş ve söylemişti. Kar- mayan bir şekilde yaklaşmıştı. deşlerinin altısının daha çocuk yaşta Trompetleri örneğin, ses derinli- ölmesinden çok etkilenmiş ve ölümü ği sağlayabilmek için sahne dışı- de müzikle ifade etmeye çalışmıştı. na yerleştirmiş, ya da bir yaylıyı Bestelemeyi tuğlalarla oynamaya bir vurmalı saza dönüştürmüş, benzetmişti: “Bestelemek benim için, ama anlaşılmamıştı... eski tuğlalardan, aslında çocukluğumdan Viyana Kraliyet Operası sanat beri kullanılmak üzere hep orada olan yönetmenliğini yürüttüğü 10 yıl tuğlalardan yeni binalar inşa etmek.” içinde müzik dünyasına günü- 1879’da piyano dersleri vererek ha- müzde halen geçerli olan opera yatını kazanmaya başlayan Mahler seyircisi kurallarını kabul ettir- ilk önemli yapıtı olan “Das Klagen- mişti. O güne kadar ellerinde de Lied” (Yakınan Şarkı) kantatıyla yiyecek ve içecekleriyle, giysile- konservatuarın açtığı kompozisyon rine hiç özen göstermeden ope- yarışmasına katılmış ancak hiçbir raya gelen ve istedikleri anda ödül kazanamayınca içeri girip istedikleri kendisine güvenli bir anda dışarı çıkabilen geçim sağlama ama- seyirciler artık ope- cıyla orkestra şefliğine raya kabul edilmez yönelmiş, beste yapma- olmuştu. Dinleyicile- yı uzun yaz tatillerine rin operaya vaktinde bırakmış ve bu nedenle gelmesi, geç gelen müzik tarihine “yaz bes- izleyicilerin sahnenin tecisi” olarak geçmişti. sonuna kadar dışarıda Bir orkestra şefi ola- bekletilmesi ve kıyafeti rak çok ünlenmesine uygun olmayanın, ya rağmen Yahudi olması da ellerinde herhan- onun istediği mevkiye gi bir yiyecek veya gelmesini engellemişti. içecek olan kişilerin “Yahudi olduğum için operaya alınmaması Viyana, Berlin, Dresden, AAlmalma MMahlerahler kural olmuştu... Opera Münih bana kapılarını ka- bugünkü saygınlığına padı” diye yazmıştı ar- Mahler zamanında kadaşına... Mahler, Viya- kavuşmuştu. na Kraliyet Operası’nda 1902 yılında, bir sanat yöneticisi olarak AAlmalma MMahler,ahler, iikiki kızıyylala ressamın şarkılar çalışabilmek için kim- besteleyen kızı Alma liğinden ödün vermiş, Schindler’e âşık olunca din değiştirerek Kato- kendinden 20 yaş küçük, şehir sosyetesinde güzelliği ile lik olmuştu... Viyana ünlü bu kızla dört ay içinde evlenmiş ve aynı yıl, ilk kızları Operası’na yazdığı iş Maria ve iki yıl sonra ikinci kızları Anna dünyaya gelmişti. başvuru mektubunda 1907 Mahler’ler için felaketler yılı olmuştu. Önce ailenin “Belki size, bir süre önce, Putzi’si, beş yaşındaki büyük kızları Maria difteriden öl- uzun zamandır düşündü- müş, sonra Mahler tüm ününe rağmen Viyana gazetelerin- ğüm gibi, Katolik oldu- de ona karşı yürütülen antisemit bir kampanya nedeniyle ğumu söylemem gerek” Viyana Kraliyet Operası sanat yönetmenliğinden ayrıl- diye belirtmişti. Katolik MMahler,ahler, 11905905 mak zorunda kalmıştı. Ve bütün bunlar yetmezmiş gibi, Mahler böylece 37 ya- Mahler’e, dört yıl sonra ölümüne neden olacak kalp zarı şındayken, Avrupa’nın iltihabı teşhisi konmuştu. en önemli operasının, Viyana Kraliyet Operası’nın sanat 1910 sonlarında sağlık durumu iyice bozulmaya başlayan yönetmenliğine getirilmiş, ama karşılığında kimliğini ve Mahler son konserini 21 Şubat 1911’de New York’ta yö- mutluluğunu kaybetmişti. Din değiştirme zorunluluğunun nettikten sonra fenalaşmış ve kalpte enfeksiyon teşhisiyle verdiği acıyı daha sonra bestelerine Yahudi ezgileri koya- önce Paris’e, oradan da Viyana’ya bir sanatoryuma transfer 2288 edilmişti. 18 Mayıs 1911’de 50 yaşında yaşamını kaybeden onu tanımadan, anlamadan mümkün olmadığı iddia edili- Mahler, arzusu üzerine Viyana’da Grinzinger Mezarlığı’na yor çoğu kez… büyük bir sessizlik içinde, kızının yanına gömülmüştü. Mahler’i örneğin ikinci döneminin ilk senfonisi, 1901-1902 Avusturya’da bir Bohemyalı, Almanlar arasında bir Avusturyalı yıllarının yaz aylarında bestelediği beşinci senfonisinde ve tüm dünyada bir Yahudi olarak kendini üç kez azınlık tanımaya çalışırsak Mahler’in bu senfoniyi yaşamının iki hisseden Mahler dünyanın diyalektiğini çok iyi kavramış, önemli olayının etkisinde bestelemiş olduğunu görürüz: ölümün de doğanın bir parçası olduğunun bilincine çok 1901 yılında çok kan kaybettiği ve onu ölümle yüz yüze genç yaşta varmış bir besteciydi. getiren bağırsak kanaması; ve 1902’de dört aydır tanıdığı Her ne kadar onu ölümle burun buruna getiren korkunç çok aşık olduğu Alma Schindler ile evlenmesi. bir bağırsak kanamasından sonra ölümden korkmadığını, Üç bölümlük bu senfoni umutsuzluktan umuda giden bir tam aksine er geç yolculuk, varılacak son nokta aşk ile ölü- ölüm olduğuna me meydan göre bir an önce okuma gibi oraya varmanın algılanabi- daha mantıklı ol- lir... Hüzün duğunu söylemişse ve neşe, de, senfonilerinin bunalım ve dokuzuncusunu mutluluk, bestelerken ölüm- acı ve zevk, den çekindiği or- umutsuzluk taya çıkmıştı. Beet- ve umut... hoven ve Bruckner Birinci örneğinde olduğu MMahler'inahler'in bölüm iki gibi bestecilerin BBeeşiincinci parçadan 9. senfonilerini SSenfonisienfonisi oluşur: Ce- bitiremeden öldük- naze marşı leri batıl inancıyla ve allegret- Mahler, senfoni- to... Cena- leri arasında aslında sayısal olarak dokuzuncu sırada yer ze marşı alması gereken “Das Lied von der Erde”yi (Yeryüzü Şarkısı) önemli bir dokuzuncu senfoni olarak değil “Bir Tenor ve Bir Alto (ya konuşma- da Bariton) için bir Senfoni” olarak adlandırmıştı... Doku- nın ya da zuncu senfoninin çağrıştırdığı ölümü kendinden uzak törenin baş- tutmak istemişti. “Bir Tenor ve Bir Alto (ya da Bariton) için bir layacağını Senfoni”sini tamamlayıp da bir sonraki senfonisini bestele- haber veren meye başladığında ise çevresine şaka yollu, artık tehlikenin bir trompet geçtiğini, üzerinde çalıştığı yeni senfonisinin adının ‘doku- solosuyla zuncu’, ama aslında ‘onuncu’ senfoni olduğunu söylemişti. başlar. Dinleyici müziğe dikkat kesilir. Soloyu takip eden Oysa Mahler de ‘dokuzuncu senfoninin laneti’nden kurtula- müzik ise romantik, tutkulu bir serenadıdır. Baştaki trom- mamış ve dokuzuncu senfoni onun tamamlayabildiği son petler senfonik bir kahramanın defnedilişini anlatırken senfoni olmuştu. romantik bölümler birer geçmişe dönüştür (flashback). Çevresindeki her şeyin oluşma evresinde olduğunun bi- Kahramanın güzel anıları, aşkları ve sonra kızgınlıkları, lincinde bazı melodileri havada asılı bırakan, senfonilerin hiddetleri ve şiddetleri dile gelir. Tekrar sakin ve duygulu yaşamın tümünü, doğumdan ölüme her şeyi kapsaması bir müzik, birinci bölümü acı dolu sonuna yaklaştırır. gerektiğini iddia eden Mahler’in her tür tezatı notalandıran Senfoninin ikinci bölümü oldukça uzun bir scherzo, müziğin müziği, 1930’larda, eserlerinin en tanındığı ülkelerde, ken- huzur ve endişe arasında gidip geldiği bir müzik şaka- dinin Yahudi ve müziğinin Germen ölçütlerine uymayan sı, bir danstır. Basit Avusturya halk dansı ‘Laendler’ ile yozlaşmış sanat olması neden gösterilerek, Naziler tarafın- Viyana’nın haşmetli valsleri şehrin pırıltılı büyülü dans dan yasaklanmıştı. 1960’ların sonuna doğru Bruno Walter, müziği yan yana duyulur. Halktan gelen Mahler ve Viyana Otto Klemperer ve özellikle Leonard Bernstein’ın çabaları valslerinden, şehrin şaşaalı yaşantısından gelen Alma’nın sayesinde onun müziği devrin müzisyenleri tarafından çılgın beraberliği müziğe yansımıştır. yeniden keşfedilmişti. Senfoninin üçüncü bölümünün ana teması ise aşktır. Bir Mahler’in senfonileri bazı müzik araştırmacılarına göre üç rivayete göre, Gustav Mahler, bu bölümün Adagietto adlı döneme ayrılıyor. İlk dört senfonisini bestelediği birinci birinci parçasının duygu yüklü, ruhu ısıtan notalarını, tek dönemde Mahler, müziğine insan sesi ve şiirsel anlatımlar katıyor; beş, altı ve yedinci senfonilerini yarattığı ikinci bir söz bile eklemeden gelecekteki eşi Alma Schindler’e döneminde ise bunlardan vazgeçiyor, ve son döneminde yollamış. Üçüncü bölümün son parçası ise Rondo Finale veda senfonilerini yazıyor. Mahler’in müziğini sevmenin, tanrılaştırılmış bir sevinç, bir mutluluğun notalarıdır. 2299 LLuchinouchino VViscontiisconti

bir yazar değil, bir besteci Gustav Mahler’den olarak yansıtır beyaz perde- ye… Filme eklediği bir geri dönüşte (flashback), von Luchino Visconti’ye... Aschenbach’ın eşiyle çayırlar- Meşhur film yönetmeni İtalyan Luchino Visconti, da küçük kızlarıyla eğlendiği 1971 yılında Cannes 25. Yıl Ödülü’nü kazanan fil- ve bir kaç kare sonra kızla- minin müziği olarak Mahler’in beşinci senfonisinin rının tabutunun arkasından Adagietto’sunu seçer. Adagietto, John Kennedy’nin ağladığı sahnelerle, beş cenaze töreninde çalındığı günden bu yana ölüm ve yaşındaki kızını kaybeden yas duygularının ifadesi olarak da algılanmaktadır. Mahler’e gönderme yapar; Film, Visconti’nin Alman Üçlüsü olarak değerlendi- ”Venedik’te Ölüm” eserindeki rilen üç filminin ikincisi, “Venedik’te Ölüm” filmidir Thomas Mann - Gustav Mahler ve uluslararası bir yapıt olarak çekilmiştir: Öykü- ilişkisinin altını çizer. nün yazarı Thomas Mann Alman, film şirketi Warner Londra’da gösterime giren Brothers Amerikan, yönetmeni Luchino Visconti ve bir- filmin -Kraliçe Elizabeth ile çok oyuncusu İtalyan, von Aschenbach’ı oynayan aktör Prenses Anne’ın da katıldığı- Dirk Bogarde İngiliz, Tadzio’yu oynayan Björn Andresen galasının tüm geliri Venedik ise İsveçli’dir. şehrinin sulara gömülmesine Luchino Visconti ve dostu Thomas Mann, karşı yapılan çalışmalara fon Tadzio’nun, Michelangelo’nun olarak verilir. Davud’u ya da Da Vinci’nin Asıl adı Kont Don Luchino Mona Lisa’sı gibi bir güzellik Visconti Di Morone olan Luchi- sembolü olmasını isterler. Çok no Visconti asil ve çok zengin uzun bir arayıştan sonra Vis- bir ailenin oğludur. 1906’da conti, Tadzio’yu İsveçli Björn doğmuş, çok dindar ve gele- Andrésen’de bulduğunda, neklere bağlı yetiştirilen yedi film tarihçisi Lawrence Quirk, çocuktan dördüncüsüdür. Björn’ün bazı resimlerinin Mussolini taraftarı olan anne- Louvre ya da Vatikan’ın du- si ve eşcinsel eğilimler göste- varlarında sergilenebilecek ren antifaşist babası Luchino güzellikte olduğunu yazar. 18 yaşındayken ayrılmıştır. Luchino da babası gibi bisek- Visconti öyküyü filme uyarlar- FFilmden,ilmden, MMahler'inahler'in rruhsaluhsal süel olduğunu hiçbir zaman ken birkaç değişiklik yapar: ddünyasünyasınnaa ggöndermeönderme Gustav von Aschenbach’ı gizlemez. İtalya’da önce at- 3300 çılık sporunda isim olur. Müziğe, tiyatroya, sinemaya ve operaya ilgi duyar. 1933 yılında Almanya’ya gitti- ğinde faşizmin, Nasyonal Sosyalizm’in korkunç yüzünü görünce dünya görüşü değişir. Paris’te Coco Chanel ve onunla dostluğu sayesinde sol görüşlü film yapımcısı Jean Renoir’la tanışır. Sinemaya ve solcu düşüncelere hayranlığı burada başlar. Visconti, İtalyan Komünist Partisi’ne İkinci Dünya Sa- vaşı sırasında üye olur ve oturduğu köşkün Komünist Direnişçiler’ce gizli karargah olarak kullanılmasına izin verir, hatta kendi de silahlanıp işgalci Gestapo’ya karşı savaşır. 1942’de ilk filmi “Ossessione” (Takıntı)yı finanse ede- bilmek için aile mücevherlerinden bazılarını satar. Film gösterime çıktıktan sonra faşist rejim tarafından, içerdiği homoerotizm ve cinsellik nedeniyle birçok VVenedik'teenedik'te kez yasaklanır, hatta film makaraları yakılır. Ancak ÖÖlüm,lüm, Visconti’nin elindeki filmin ikinci bir kopyası sayesin- ffilmindenilminden de filmin gösterimi devam eder ve film antifaşist ayak- ssahnelerahneler lanmanın bir sembolü haline gelir. Visconti, 1944 yılında Gestapo tarafından tutuklanınca, işkence gördüğü San Gregorio hapishanesinden partizan- lar tarafından kurtarılır. Savaş bitip de zor günler geçirdiği hapishanenin baş gardiyanı Pietro Caruso tutuklandığında Visconti onun infazının belgeselini çekmeye karar verir ve onunla 1945 yılında “Days of Glory” (Zafer Günleri) belgese- lini çekerken tekrar yüzyüze gelir. 1963 yılında “Leopar” adlı filmiyle Altın Palmiye ödülü- nü kazanan yönetmen, filmlerinde homoseksüelliği pek işlemese de her birinde bir homoerotizm sergiler. Seçtiği artistler hep güzel erkekler olur. Marcello Mastroianni, Alainin Delon, Burt Lancaster, Jean Sorel, Dirk Bogarde, Helmut Berger,r, Björn Andresen… Film yönetmenliği dışında tiyatro eserle-- ri sahneler, Maria Callas’ın sahne aldığı operalar yönetir. 1967 yılında günde altı paket sigara içen bu sanat adamı felç geçirerek hayatını kaybeder… Bir öykü, bir senfoni, bir film… Thomas Mann, Gustav Mahler, Luchino Visconti…Evrende herşey ve herkes birbirine bağlı… Görebildiğimiz ya da göremediğimiz bir şekilde.

GGustavustav vvonon AAschenbach’schenbach’ın öölümülümü

3311 3322 SÖYLEŞİ Suzan Nana TARABLUS

Hedy Schleifer ile birbirimizle rastlaştık… “Görünmez “Bağlantı Mucizesi”ni Üç konuştuk Bağlantı”yı…

edy’ye rastladığımda onu âdeta ötelerden bu yana tanıyor gibiydim: Bilgeliğini, dostluğu- nu, insandan insana olan kardeşlik duygusunu… Tamamen “tesadüf eseri” (şayet tesadüf diye bir şey var ise…) ona You-Tube’da rastlamış- Htım, ilk kez. Uzun-uzun dinlemiş-izlemiştim, onu. Sonra… Limmud Şöleni’nin başlamasını beklerken, eşi Yumi ile yanımdan hızla geçmişti. Bağlantıyı kuramamıştım: “Bu sıra dışı kadın kimdi? Ona daha önce nerede rastlamıştım?” Peşi sıra, onunla paylaşımda bulunana dek, belki yedi, belki sekiz kez burun-buruna, omuz-omuz gelmiştik. Ve en sonunda, önce diz dize oturduk, sonra da kucaklaştık sımsıcak. Nasıl, niçin, nerede bilemedik. Ama biz daha öncelerden “tanış” idik. Hedy Schleifer’den söz etmek istiyorum. 35 yıldır bir psikoterapist olarak topladığı kristalize bilgeliğini, çiftler ile özel bir klinik laboratuarında icra ediyor. Profesyonel olarak çiftlerle yaptığı sağaltım (terapi) çalışmalarının yanı sıra, uzun yıllar süren evliliğinin yaşam laboratuarında geliştirdiği kişisel çalışmalarını da bizlere anlatıyor… Eşi Yumi - onun “”i, yani ruh-eşi. Onunla birlikte Tikkun yolculuğuna çıkmış. Kabala felsefesinde “Tikkun” benliklerini, ilişkilerini iyileştirme, onarma, dönüştürme ve tamamla- ma yolculuğu... Hedy, Tikkun yolculuğu esnasında “Bağlantı Mucizesi” tecrübesini edindi. “Görünmez Üç Bağlantı“yı ise, “Mekân”, “Köprü” ve “Karşılaşma” olarak tanımlıyor. Hedy Schleifer ile baş başa oturuyoruz: Salt onu dinliyorum. Ve anlatıyor, anlatıyor. Yüzünde taşıdığı benzersiz bir hoşgörünün ürünü gülümsemesi ile. Damıtılmış bir yaşanmışlıkla hiç tereddütsüz anlatıyor, anlatıyor.

FOTOĞRAFLAR: JAK ARDİTTİ 3333 daha iyiydi. “İşte, geldim! Ben buradayım,” diyecektim. Babam da birkaç gün sonra İsviçre’ye Çırpındığım, çabaladığım dünyayı sızmayı becerebildi. geride bırakıp… 1944’te doğdum – Lozan’da bir mül- Ve onunla buluşacaktım yepyeni Ağladım. Güldüm. teci kampında. O kampta, sütü olan gözlerle, yeni bir bakış ile geri döne- Çok mutluyum. iki kadından biriydi annem, oradaki cektim. Çok ayrıcalıklıyım. bütün bebekleri besleyebilen. Aynen öyle yaptım! Çünkü hayattayım! Yaşamın mucizesi… Gittim. Karşısına oturdum. Köprüyü Yaşadığım için şükran doluyum! Onlarca yıl sonra bir Huzur Evinde aştım ve onun dünyasına “kondum,” annemle karşılıklı oturuyorum, Kfar yumuşak bir iniş ile. 1944’te. Saba’da, İsrail’de. “Kahramanım” O’na baktım. O da bana baktı. Belçikalı olan anne-babam, II. Dünya olarak addettiğim annem ile karşı Ve Yiddiş lisanında bana şöyle dedi: Savaşı’nda daha güvenilir olduğunu karşıya… “Du bist mein tohter!”(Sen benim kı- düşündükleri Paris’e gitmişlerdi. Ve onu bu şekilde görmeye taham- zımsın!) Orada da Vichy Hükümeti’nin tut- mülüm yok. Tekerlekli sandalyede Ağlamaya başladım. saklarıydılar. oturuyor. Kim olduğumun farkında Eli, yumuşacık dokunuşlarla gözyaş- Bir toplama (temerküz) kampına ola- bile değil. larımı sildi. sı sevklerinin biraz öncelerinde… Suçlu hissediyorum – çabalıyorum – Yıllar boyu beni tanımamıştı. Annemin tasarladığı kaçış plânı bir kızgınım – üzgünüm. Gözlerime yaşlar hücum etti. mühendislik harikası idi: Gözyaşlarımı sildi. Saklandıkları bodrumdan dışarı sı- Birlikte orada olmak ruhlarımızı bu- zıp bir doktor aradı. Şansa önüne ilk MARTIN BUBER: “İlişki luşturmuştu. çıkan “doktor” levhasında durdu ve iki kişinin – senin Öncesinde, orada iken bile duygusal cesaretini toplayarak kapısını çaldı. ile benim arasında Üstü örtülü olsa da kaçış plânını an- olarak orada değildim– orada bulu- lattı ve yardım istedi: birlikte yarattığımız namamıştım. Bir ambulans ve kocası ile beş arka- mesafenin içinde – o Annem ile olan bu kısacık paylaşım, daşı için beyaz hastabakıcı giysileri… gözle görünmeyen üç görünmez bağlantıyı örnekliyor… Ve tabii ki “kurtarılacak hasta” oldu- mekândadır. “Mekân” - “Köprü” - “Karşılaşma”… Annem ile nihayet bir arada, aynı ğuna dair bir rapor! (Diyalogda bile değil!) mekân içinde olma arzusu. Doktor ortada bir “hasta” olmadığına Benim içimde veya göre etik açıdan tıp yasalarını çiğne- İkimizin dünyaları arasında bağlantı- yemeyeceğini, yalan söyleyemeyece- senin içinde değil! Ve yı – köprüyü kurma çabası. ğini vs. belirtti ise de annem yılmadı! bu mekân – mesafe Kendi özüm ile annemin özü arasın- Olayı çözen cümlesi de şöyle oldu: kutsal bir mekândır. daki buluşma noktası: Karşılaşma- “DOKTOR BEY, HASTA OLAN KO- Çocukları, o çiftin mız… Kucaklaşmamız… CAM DEĞİL BELKİ, HASTA OLAN yarattığı o kutsal Aslında bu üç görünmez bağlantıyı hep bilirsiniz, hep yaşarsınız ama İNSANLIK!” mekânda oynarlar Eğer doktor yardım etmeseydi o yedi belki de hiçbir zaman böylesine çer- kişi ölecekti. oyunlarını...” çeve içine almamışsınızdır. Doktor, Hipokrat yemininin sadece Yıllar boyu çiftler ile yaptığım çalış- birazcık dışına sızdı: malardan özümsediğim kadarıyla bu Ambulans, hemşire kıyafetleri ve üç görünmez bağlantı günlük hayatta O benim kahramanım! Burada ne işi gerekli belgeyi sağladı! uygulandığında, insanların bilinçli var? Orada çok önemli bir dönüşüm ya- ilişkisel yolculuğunda, devrimsel ve Ve fark ediyorum ki aslında onu şanmıştı: Küçük kareden çıkarak daha sürdürülebilir bir değişim yaratıyor. ziyaret ettiğim filân yok. Ben kendi büyük bir iradeye geçişin dönüşümü… Bu değişim de ilişkisel olgunlu- hislerimi yaşıyor, çeşitli yargılarda Aslında annem babamı Paris’ten res- bulunuyor ve aramızdaki mesafeyi ğa doğru yeni bir yol açıyor. men çekip çıkarmıştı. kirliliğe dönüştürüyorum. Bilinçsizce Kocam Yumi ile 50 yıldır evliyiz. O günlerde bana hamile idi. aramıza kendi duygularım ile onun İlişkimiz 28 kez yenilendi ve 28 kez Alp Dağlarını yayan aştılar. İsviçre durumunu harmanlıyorum. dönüşüme uğradı! sınırı göçmenlere kapalı idi. Annem Karar verdim: Her şeyi geride bıraka- Aynen şimdi anlatacağım terzi Mr. kendini İsviçre sınırından içeri attı, caktım. Greenberg ile müşterisi Mr. Gold- resmen attı! Kendini âdeta özgürlüğe Aramızdaki hayalî köprüyü geçip! Tüm berg arasında olduğu gibi. (Biz söze ışınladı, diyebilirim. Başına ne gelse yargıları terk edecektim. “Terzi” ve “Müşteri” şeklinde devam idi, içinden kaçtığı cehennemden Ve annemin dünyasına gidecektim: edelim.)

3344 Nana Tarablus ve Hedy Schleifer3355 Müşteri, Terzi’nin dükkânından içeri HHedyedy Schleifer'inSchleifer'in ruhruh ikiziikizi eşi girer. “Günaydın Mr. Greenberg” diye- YYumiumi SSchleiferchleifer rek… Terzi, “Günaydın Mr. Goldberg,” diye yanıtlar. “Takım elbisem hazır mı?” diye sorar Müşteri. “Tabii,” der Terzi. Gerisini tatbiki olarak gös- teriyor, Hedy. Kocasının üzerinde. Müşteri – Yumi! Bir kol yamuk dikilmişti. Müş- teri, kolunun geriye doğru yamuk tutar ve bu şekilde ceketin kolu iyi durur. Diğer kol için de benzer koşullar uygulanır. Pantolonun bacak kesim- leri de mükemmel değildir. Bacaklara da değişik açılar – farklı duruşlar geliştirilir. Ve kollar – bacaklar yamulsa da nihayetinde takım elbi- se iş görür vaziyete gelir… Müşteri, Terzinin işinin ta- mamlandığını varsayarak dükkânından ayrılır. Çarpıtıl- mış kollar ve bacaklar ile…

Terzi Mr. Greenberg ile müşterisi Mr. Goldberg’in anlatısındaki takım elbi- seyi, ilişkisel boyutta bir “can yeleği” olarak addedebiliriz… İlişkide aslen önemli olan köprüyü – köprüleri aşıp bireylerin özlerini bugün ölmek için iyi bir gün mü?” diye mekâna davet etmek ve birbirleriyle MARCEL PROUST: sordu. buluşturmaktır! “Yaşamın gerçek Birlikte “hayır!” diye haykırırken 13 sene önce kocam Yumi sağlık so- serüveni yeni yarattığımız ortak (üçüncü) olasılıkta runları yaşamıştı. Kalbine iki stend diyarlar keşfetmek yaşamı kutladık – kutsadık! takılmıştı. Genelde iğreti durabilen “can ye- Daha öncelerinde plânladığımız bir değildir. Eski leğini” çıkararak aslına – gerçeğine Mısır gezisine gitme konusunda ısrar diyarlara yeni gözler – özüne dönmek durumunda da kalı- ediyordu. Ben ise katî surette gitme- ile bakmaktır.” yoruz, şüphesiz! mek için savaşıyordum. Bir keresinde de New York’tan Korkular içindeydim ve ikimiz de Washington’a geçiyorduk. aramızdaki mesafeyi - mekânı - hava- nusuna düştüm. Elimizde kocaman bir Tevrat ile! Ko- yı “güç savaşları” ile kirliliğe uğrat- Sonra köprüyü geçip ben de ona git- cam Yumi’nin iki ablası yaşamlarını mış, hatta mahvetmiştik. tim – sevdiğim adama! Holokost’ta yitirmişler, abisi de kan- Güç savaşında birbirimizin gözleri- Yumi bana dedi ki: “Ben bir nesne serden ölmüştü. Aile yadigârı olan nin içine bakmamıştık. değilim – ben bir ‘kalp’ değilim – ben bir Tevrat ta annesinin vasiyeti üzerine Kocam köprüyü aşıp benim dün- erkeğim!” dünyada bizimle dolaşıyordu. yama geldiğinde kendi korkum ile Ben de aynı sözleri tekrar ettim. Havaalanındaki kontuarda ciddi bir buluştum – sevgilimin ölmesinden Kocam şöyle bir üçüncü seçenek itiş kakış arasında kaldık doğal olarak. korkmuştum – ve bir gözyaşı okya- yaratarak, “Tam da yaşamak isterken Biz Tevrat’ı kargo olarak vermeyi red-

3366 dederken karşı taraf da bizi bu şekil- Otomatik olarak, “ben de seni seviyo- de uçağa bindirmeyi reddediyordu. rum,” deyiverdim. Karşındakinin ayakkabılarını giy- Leo dedi ki: “Hayır Babi, BEN seni mek – yeni bir anlayış geliştirmek seviyorum.” – bir uzlaşıya varmak zorunlulu- Ve birdenbire ne demek istediğini ğundaydık. Bu zorunluluk üçüncü anladım: Benim durmamı, köprüyü seçeneği gerektiriyordu. aşıp içime girmesine müsaade ede- Üçüncü seçenekte kayıp yok – çoğu rek verdiği sevginin yoğunluğunu – kez yaratıcılık var! büyüklüğünü algılamamı istemişti. HEDY SCHLEIFER KİM? Üçüncü seçenekte genelde olmayanı Ve O’na şöyle dedim: “Sen beni sevi- yaratmanın derinliği var! yorsun Leo!” Klinik Psikolog, Ruh Sağlığı Üçüncü seçenek - Limbik[1] rezonans “Evet, Babi…” diye yanıtladı. Danışmanı ve uluslararası da olabilir! Leo sevgisini salt yansıtarak çarpıt- bir eğitim şirketi olan Tikkun Yani derin duygusal nitelikte bir mama izin vermemişti. Öğrenme Merkezi Direktörü. enerji emişi veya sızışı. Eğitmen, okutman, atölye lideri New York’tan Washington’a uçtuk, ve terapist olarak tutkusu, tüm kocaman Tevrat’ımız ile birlikte. dünyada yaptığı hayatı değişti- Kontuardakiler ile didişmeyi terk ren çalışmalarıyla kanıtlanmakta. edip uçuş ekibini ikna etmiştik. Sözün sonunda… Geniş bir yelpazeden insanları Sevdiklerimize 44 santimetrelik bir Tüm dünyada yaptığı bilgilendiriyor, motive ediyor ve mesafeden bakınca karşımızdakinin hayat değiştiren çalış- güçlendiriyor. tüm içsel panoramasına ulaşarak maları ile bilinen Hedy, Amerika’nın en iyi ilişki uzmanla- onu fark ediyoruz. Böyle bakınca Amerika’nın en iyi ilişki uz- rından biri olarak Hedy, sağlam manzaranın dışında hiçbir ayrın- manlarından biri. ve üretken ilişkiler yaratılması tıya rastlamadan… O mesafede, doğrultusunda, örgütler, kurum- Hedy’nin çalışmaları Mar- iç muhasebeler ya da dış hesaplar [2] lar, çiftler ve bireyler için eşsiz bulunmuyor! İlişkiler söz konusu tin Buber felsefesinin, programlar geliştirdi. olunca, bu göz temasını birbirimizle Yahudi geleneğinin temel Şimdilerde Hedy dünya çapında bağlantıya giriyoruz. değerlerinin, Görüntü-İlişki seyahat ederek, “İlişkiler Sanatı” Dokunuş… Tenin ten ile teması. Teorisi, Takdir-Sorgulama ve ve “Çatışma Sona Erdirme” konu- En geniş organımızdır, dokunuşu- İlişkisel Nöro-Biyolojinin son larındaki tutku ve uzmanlığını, muz. Sözcüklerin ifadesinden çok bulgularının sinerjisi olan bir ruh sağlığı, dini, eğitimsel ve daha büyük! Birbirini derinden anla- bütünleşme… kurumsal toplulukları kapsayan mak için öylesine önemli! birçok ortama taşımakta. 1972 - Nefes almak – dokunmak – bakış- Hedy’nin insanlara ahenkli 1978 arasında, İsrail’de yaşadığı mak… ilişkiler kurmalarını öğretme yıllarda, Hedy yoksul ailelere İşte beyin köprüsü oluştu, bile! tutkusu ve sonuç odaklı rehberlik yaptı ve Yom Kippur Hiç de yüzeyden değildir birbirinin bağlantıları, insanlara Savaşı’ndan etkilenen ailele- beyni ile bağlantıda olmak! kendi hayat maceralarını re yardımcı oldu. Amerika’da, Köprüleri – birbirine ziyaretleri ve yenilenen bir gayret ve Hıristiyan - Yahudi ilişkileri üze- buluşmaları önemseyerek yaşamak- rine ve AİDS olan kimselerle şevkle kucaklamaları için tır, “ilişkide olmak”! ilham ve güç veriyor. çalıştı; özellikle kadınların kişisel Torunumu anlatmadan noktalayamam: gelişim sorunlarını aşmalarına ve 13 torunumdan biri olan minik Leo Hedy’nin çalışması haya- kendi potansiyelleri ulaşmaları ile bir koltuğa yayılmış, ıvır – zıvır tı seçmek ve dolu-dolu konusunda yardımcı oldu. atıştırıyorduk… yaşamak için zorlayıcı bir Hedy, eşi Yumi ile birlikte, Orta- Ansızın bana dönüp şöyle dedi: davet! Doğu İletişim Vakfı Orlando “Babi (Büyükanne) seni seviyorum!” Florida Bölümü kurucularından. Bu grup, Araplar ile Yahudiler [1] arasında ilişkiler kurabilmek için Limbik sistem, insan beyninde fonksiyonel alanlar açısından en yoğun olan çekirdek denilen bir bölge- dir. Görevi; dışarıdan gelen her türlü uyarana bedenin vereceği tepkiyle birlikte vücudun vereceği duygu- bir çevre oluşturmakta. sal ve davranışsal cevabı düzenlemektir. Dışarıdan gelen her türlü stres uyaranıyla başa çıkmayı sağlayan İsviçre’de doğdu ve Belçika’da bir sistemdir. büyüdü. Altı dil biliyor. [2] Martin Buber (8 Şubat 1878 – 13 Haziran 1965) Avusturya doğumlu Yahudi asıllı bir filozof. Ben-sen ve ben-o ilişkileri arasındaki fark merkezli bir tür dinsel varoluşçuluk üzerine kurduğu diyalog felsefesiyle Dünya barışının ailede başladığı- ünlü. Viyana’da, dindar bir Yahudi aileden geldiyse de sonralarda Yahudi geleneklerinden koparak felsefe na ve başarılmasının en iyi yolu- hakkında dünyevî çalışmalara başladı. 1902 yılında Die Welt dergisinin editörü oldu. 1923 yılında varo- nun, güçlü, büyüyen, bağlı ve luşçuluk hakkında ünlü “Ich und Du”(Almanca: Ben ve Sen) makalesini yayınladı. olgun ortaklıklar kurmak olduğu- Buber’in ben-sen ilişkisi, gerçekliğin doğasını kişisel diyalogun nasıl tanımlayabileceğini tasvir etmesiyle, bir diyalog felsefesidir. Martin Buber, “Ben-Sen (Ich-Du)” ilişkisini “Ben-O (Ich-Es)” ilişkisinden ayırır. Bu na inanıyor. ayırım, varoluşçuluğun en önemli problemini oluşturur. Bir başka ifadeyle, insanın bir nesne olmayıp, bir şahıs olduğunu ifade edilebilme imkânları aranır.

3377 GELENEK Nazlı DOENYAS

Yahudi takviminde “Şevat ayının ına gelen 15’i” anlam ı; Tu Bişvat bayram ğaçlar için meyve veren a şı olarak- -Ağaçların Yıl Ba neşe ve coşkuyla kutlanan keyifli bir bayramdır.

3388 utsalutsal KKitapitap1’ta’ta içiniçin ne ttürür mesamesajlarjlar çıkarabilecekarabileceğimizimiz geligeliştirmemiztirmemiz iiçinçin bbizeize ağaçlarlaaçlarla iilgililgili üzerineüzerine yoğunlaunlaşırızz.. eemanetenmaneten verilmiştir.tirr.4 tarımsalmsal kkurallaruralların RR.. ShloShlomomo YYaffe,affe, bbirir ağacın kkendiendi iiçineçine TTürlüürlü ssebeplerleebeplerle oror-- yerineyerine getirigetirilebilmesilebilmesi dödönereknerek yyaptaptığı vicvicdandan mumuhasebesin-hasebesin- manmanlarların kkesilmesi,esilmesi, için,için, meyvemeyvelerinlerin yenyenii dden,en, bbizimizim ddee öğrenecekrenecek ççokok şeyeyimizimiz hhayvanlarayvanların zzevkevk yılının ne zaman bbaaş- oldolduuğununaa ddikkatikkat ççeker:eker: ““DallarDallarımın iiçinçin öldöldürülmeleri,ürülmeleri, lladadığı bbüyüküyük öönemnem ve yyapraklarapraklarımın kokorumasruması aaltltınndada aattıklklararın keyfikeyfi olarakolarak taşırr.. ÇÇiftçileriniftçilerin yyaaşaayanyan ffidelerimi,idelerimi, ççocuklarocuklarımı bbenimenim ddenizeenize dökdökülmeleriülmeleri ggibiibi bbunuunu hhesaplaya-esaplaya- ggibi,ibi, hhattaatta bbendenenden iiyiyi bbirir nesinesill ololacakacak ddahaaha bbirçokirçok ffarklarklı şeekildekilde bbilmeleriilmeleri iiçinçin şeekildekilde bbararınnddırarabildimbildim mimi?? BiBirr ağacın ddünyayünyayı isistismartismar edederekerek yetkilileryetkililer,r, ttopra-opra- yyapmasapması ggerektierektiği ggibi,ibi, hhiçiç bbirir zaman TTanranrı’’nnın İsteğii’ne’ne ttersers ddüüşeenn ğın susuyaya ddoyup,oyup, onu tutamayacağımı bbildiildiğim halde,halde, ololaylaraylar kkararşısınndada sesssessiziz kkalma-alma- ağaçaçlarların topratopraktanktan su aalmaylmayı bıraraktktığı ona ululaaşmayamaya gayretgayret ettikçeettikçe bebenini bbirir o mamızz,, TaTanrnrı’’nnın bbizeize vvermiermiş ve kekendindi öözsularzsularınndandan bbeslenmeyeeslenmeye bbaaş- kadar bbesleyenesleyen gügüneneşee,, TaTanrnrı’’yaya dodoğruru oldolduuğu ggöreveöreve ve bbuu eemanetinmanetin lladadıklklararı zzamanaman ololanan 1155 Şevaevatt’ı, eekildik-kildik- uzanmaya,uzanmaya, ddahaaha yüyüksekseğe ddahaaha yyükseükseğe sorumsorumlulululuğununaa llayayık ooldulduğumuzumuzuu llerieri asıl taritarihehe bbakmaksakmaksızın tütümm ağaçaçlarlar ulaulaşmaya yeteryeterinceince ççabaladabaladım mı? KKök-ök- ggösterir.österir. ToTora,ra, ddünyaünya iilele iililişkkimiziimizi iiçinçin gegenelnel bbirir Yıl BBaaşı ololarakarak kabkabulul edereder.. lelerimin,rimin, oonlarnları bbesleyenesleyen toprağaa,, sıkı ddüzenlemeküzenlemek iiçinçin üürünlerinrünlerin ne zaman MMeyveeyve vvereneren ağaçaçlarların Yıl BBaaşı oldolduuğu sıkı bbaağlı kkalmalaralmalarını temteminin ededebildimebildim yyenilebileceenilebileceğii,, yyumurtalarumurtaların ne zamazamann iiçin,çin, ggelenekseleleneksel ololarakarak kkutsalutsal topratoprakla-kla- mmi?i? MMeyvelerimin,eyvelerimin, mamaddiddi ve manevmanevii ttoplanabileceoplanabileceğii,, sasavavaş zamanınndada rın mümübarekbarek kılınnddığı meyvemeyvelerler yeniliryenilir,r, ololarakarak ürürettikleriminettiklerimin ttatlatlı ololmalarmalarını ağaçaçlaralara nnasasıl ddavranavranıllacaacağı ggibiibi daha ağaç dikilirdikilir,r, ağaç - insaninsan bebenzetmesin-nzetmesin- ve ululaaştıklklararı kkiişiilerileri beslebeslemelerinimelerini sağ- bbirçokirçok kokonudanuda bbizeize yoyoll göstergösterir.ir. denden yoyolala çıkarakkarak hherer yyenieni yıldalda oldolduuğu llayabildimayabildim mmi?i? HerHerkeskes bbenimenim yyananım- Dünya,Dünya, TTanranrı’’nnın yaratyaratılış amacına uy-uy- gibigibi geçen seneninsenenin bbirir mumuhasebesihasebesi dadann gügülümseyereklümseyerek ayrıldı mı? GeleGelenn gun şeekildekilde kkullanullanıldığınnda,da, bbundanundan yapılır veve gelecekgelecek yıl içiniçin bbiziizi ve ddün-ün- rüzgârrüzgârlarda,larda, zozorluklardarluklarda hhafifçeafifçe eğiilip,lip, hehemm ddooğa hehemm de iinsannsan ffaydalanaydalanıpp,, yamızı geligeliştireceğine inandinandığımız TTanranrı’’nnın yyolladolladıklklararını kırılmadanlmadan ve bbereketinereketin kkeyfinieyfini vvee mmutluluutluluğununuu yaşaar.r. kararlarkararlar alınır.r. umudumuumudumu kkaybetmedenaybetmeden kakabullenebil-bullenebil- AnAncakcak ddünya,ünya, TaTanrnrı’’nnın İsteği dışınndada YahudiYahudi ttakvimiakvimi aayyın hareketlerinehareketlerine göregöre dimdim mmi?i? BBuu senesene,, ggövdemdekiövdemdeki her yyenieni kökötütü vvee yyanlanlış bbirir şeekildekilde kkullanullanıldığın- düzenlendidüzenlendiği iiçin,çin, bbayramlarayramlar ululuslarara-uslarara- halkaylahalkayla heherr yenyenii yaşanmışlıkla kekendi-ndi- dada,, bubununnun zzararararı hehemm ddooğayayaa hehemm de sı ttakvimeakvime gögörere her yıl farklfarklı bbirir güne,güne, Tu mmii gügüçç ve bbilgelikleilgelikle ggelieliştiretirebildimbildim mimi?”?” bbizeize dokdokunurunur vvee sonucu felaket olurolur.r. Bişvavatt bbayramayramı da OcOcakak vveyaeya Şuubatbat aayyı- YaYahudihudi hhayatayatının tetemeli,meli, TaTanrnrı ililee bbaağ na ddenkenk gelirgelir.r. Tu BBiişvat bbayramayramı bbuu yıl 4 kkurabilmenin,urabilmenin, TTanranrı’’yyı ggünlükünlük hhayatayatın Şuubatbat ÇÇararşamambaba gügününü kutlanıyoryor.r. iiçineçine dâdâhilhil ededebilmenin,ebilmenin, TaTanrnrı ililee bibirlikterlikte TTuu BBiişvat bbayramayramınndada kkutsalutsal topratopraklarkların uuyumyum içiniçindede yaşayaayabilmeninbilmenin zzevkineevkine mümübarekbarek kılınnddığı yyediedi üürün:rün: buğdayday,y, varmaktırr.. arpaarpa,, üüzüm,züm, incirincir,r, narnar,r, zeytzeytinin vvee TTanranrı ililee bbaağ kkurmakurmak ddaa hhurma,urma, İstanbul SSefaradefarad ccemaatiemaati ancaancakk TTanranrı’’nnın amacına adeadetlerinetlerine ggöreöre bbunlaraunlara ek ololarakarak hhizmetizmet eetmekletmekle mümümkünmkün olurolur.r. kkaaşeerr şaraparap,, bbadem,adem, fınnddıkk,, por- Bu ddünyayünyayı korumaykorumayı, işllemeyi,emeyi, ggelieliş- tatakal,kal, elelma,ma, cevceviz,iz, muzmuz,, hhavuç,avuç, tirmeyi,tirmeyi, mmeyvelerinieyvelerini yyiyipiyip bbundanundan kkeyifeyif leblebleblebi,i, yyerer fıstığı, bbiraira ((arpayaarpaya almayalmayı, ““bunubunu TaTanrnrı iistiyor”stiyor” ddüüşünce- istinaistinaden),den), şekerlemelerekerlemeler,r, llimonimon siysiylele yyapapınca --TanrTanrı’’nnınn,, ddünyayünyayı yyarataratış ((varsavarsa etrog) alınırr.. Bu meyvelermeyveler veve amacınnaa hhizmetizmet ededip-ip- TTanranrı ile babağ kkur-ur- yiyecekler, bunları bize sağlayan muş oluruz. Tanrı’ya iyiliği cömertliği ve bere- Bu şekilde Tanrı’nın Varlığı’nı yaşamı- keti için şükür duası edilerek; bun- mızın içine, cenneti de dünyaya getir- ların tohum halinden masamıza gelene miş oluruz. ƒ kadar, bize doğal gibi görünen, aslında her biri başlı başına birer mucize olan Ağaçların yılbaşında ağaçlara bakarak, 1 ‘Kutsal Kitap’ ifadesi, yerine göre Tora’nın 5 aşamaları ve bu mucizeleri sağlayanın kendimizi, hayatımızı sorgularken, kitabı, Peygamberler Kitabı, Mukaddes Yazılar, Kim olduğu düşünülerek yenilir. Bazı ağaçlar için, doğa için, dünyamız için Mişna, Talmud, Kabala, Zoar veya benzeri yazıları geleneklere göre ayrıca bu yemişler ufak neler yapabileceğimizi de sorgularız. anlatmak için kullanılır. keseciklere konulup meyvenin hayat Bunun bir simgesi olarak Tu Bişvat’ta 2 “İnsan kırın ağacıdır.” (Devarim-Yasa’nın Tek- rarı-20:19) hikâyesi açıklanarak çocuklara dağıtılır. geleneksel olarak ağaç dikeriz. “Çünkü halkım ağaçlar gibi uzun yaşayacak.” Peki, ağaçların yıl başını neden biz Kutsal Kitap’ta, Tanrı’nın insanı tüm (Yeşayau-65:22) insanlar kutluyoruz? Kutsal Kitabı- yeryüzüne hükmedecek şekilde ya- “Böylesi, su kıyılarına dikilmiş ağaca benzer.” mız Tora, bir çok yerde ağaç ile insanı rattığı, mezmurlarda da Tanrı’nın yer- (Yirmiyau-17:8) karşılaştırır.2 Buradan yola çıkarak, Tu yüzünü insanlara verdiği yazar.3 Bize 3 “…Yeryüzünü doldurun ve onu denetiminize Bişvat bayramında, meyve mucizesini verilmesine rağmen, dünyanın sahibi alın.” (Bereşit-Yaratılış-1:28) “Gökler Tanrı’nın, ancak yeryüzünü insanoğulları- ve ağacın yaşam döngüsünü düşünür- olmadığımızı bir an ile aklımızdan çı- na verdi.” (Mezmurlar 115) ken, hayatımızın her alanında Tanrı ile karmamalıyız. Bu benzersiz nimet, yine 4 “Tanrı Adem’i aldı ve hem işlemesi hem de birlikte olabilmek arzusuyla, bundan Kutsal Kitap’ta yazılı olduğu gibi, onu onu koruması için Eden Bahçesi’ne yerleştirdi.” kendi hayatımız ve hayattaki amacımız Tanrı adına korumamız ve işlememiz, (Bereşit 2:15)

3399 SÖYLEŞİ Teri SİSA MASON

Türkiyeli Esti Barnes 1998 yılında Londra’da ‘Topfloor’ şirketini kurdu. ‘Topfloor’, kısa zamanda iç dekorasyon piyasasında ün yaptı. Esti Barnes’in tasarımı halılar, British Design Of The Year (Elle Decoration UK) Best Of The Year (Interior Design Magazine, USA) gibi birçok prestijli ödüller kazandı. Son koleksiyonu ‘Script’in tanıtımını Londra Goldsmiths Centre’da gerçekleştiren Esti Barnes ile söyleştik

İmza: ‘By Esti...’

4400 Babamın öğütleri, prensipleri hep aklımdadır. Halen ona danışmak istediğim o kadar çok şey var ki aklımda... Her şeyimi ona borçluyum diyebilirim.

KENDİNİZDENKENDİİNİİZDEN VE TTÜRKİYE’DEÜÜRKİİYE’DDE YAYAPTIĞINIZPTIĞĞINIZ ÇALIŞMALARDANÇAÇ LIŞMŞ ALARDAN BABAHSEDERHSEDER MMİSİNİZ?İSİNİZ?

RobertRRobbertt KKoKolej’denllej’dden memezunzun ololduktanlddukktan sosonra,nra TTaTatbikitbbikki Güzel Sanatlar Grafik Bölümü’nden mezun oldum. Önce bir matbaada, sonra “Grafika Maya” reklam ajansında birer yıl çalıştıktan sonra, kendi başıma işler almaya başladım. Ancak bu işler beni çok tat- min etmedi. Luna adlı bir arkadaşımla moda şirketi kurduk. Beymen’e önce sabahlık, gecelik, hazırladık, ardından işleri biraz daha büyüterek, kadın gömlek- lerine de yöneldik. Bir süre sonra yoluma yalnız de- vam ederek ‘La Perla’ ile çalışmaya başladım. Onlara kendi koleksiyonumuzdan seçtikleri modellerden Teri Sisa Mason ve Esti Barne 6 bin adet gecelik yaptım. Çok yoğun ve yorucu bir işti. Teslimattan sonra ben de bitmiştim adeta! O dönemde eşim beni Türkiye’de yaşayan Ameri- ettiler. O dönemde İngiliz pazarı ve halı sektörü kalı bir sanatçı ile tanıştırdı. Adı Erica olan bu kişi hakkında hiç bir bilgim yoktu. Hele halıların nasıl eşimin ofisini dekore etmişti. Nişantaşı, Karakol üretildiği hakkında hiç bir şey bilmiyordum. Fakat sokakta beraber ‘Luna’ isimli bir showroom açtık. yavaş yavaş öğrendim ve ürünlerini sattım. Bu ara- Açılışta birtakım şansızlıklar oldu, yoğun kar yağı- da Harrods’dan bir alıcı buldum. O bize bir örnek şı yüzünden birçok davetli açılışa gelemedi. Ardın- verdi ve sipariş verdiği halı hazır olunca fabrikayı dan da ekonomik kriz patlak verdi, döviz fırladı. görmek istediğini söyledi. Ben de onunla gitmek İthal ettiğimiz ürünleri satamadık. Bu sefer yerli istediğimi söyleyince, “para bulursan git” yanıtını üretime yöneldik. Denizli’de üretilen Buldan Bezi verdi işverenlerim. O arada sattığım birkaç parça- dokumalarını ilk kez biz, Nişantaşı’nda sattık. Bir dan gelen parayla kendimi finanse ettim. Böylece müddet sonra, eşim, iş dolayısıyla İngiltere’ye Hindistan’a gittim ve halıların üretim safhalarını dönmek zorunda kalınca, ben de işimi kapatıp öğrendim. Ben Türk usulü düğümlü dokuma tek- İnngiltere’yegig ltere yey geldim.geg ldim. niğini biliyordum. Oysa Hindistan’da değişik tek- nikler kullanılıyor. Hem düğüm, hem de tabanca ile LONDRA’DALONDRA’A DA HHALICILIĞAALICILIĞĞA BABAŞLAMANIZŞLAMANIZ NNASILASILL dokunan ve ‘hand-tufted’ denen teknikleri kullanı- OLOOLDU?DUU? yorlar. Bu teknikle üretilen halılarda halı havı dü- ğümlenerek değil, lateks ile yapıştırılıyor. Bu teknik Londra’daLLonddra’dda ne yayapabilirimapabbilliriim ddidiyeyee ddüşüünürken,nüürkken yeyenienii ile yapılan halılar, bizim bildiğimiz ‘evladiyelik’ bir halı koleksiyonu yaptırmış olan birileriyle tanış- halılardan değil, ama 20-25 sene dayanıyor. Daha tım. Ellerindeki ürünü satamıyorlardı. Üç ortaktılar, sonra, Almanya’ya Avrupa’nın en büyük halı fua- her birinin başka işi vardı. Onlara bu koleksiyonu rına gitmeye ve artık kendi adıma çalışmaya karar İngiltere’de pazarlamayı teklif ettim, hemen kabul verdim. Orada birçok temaslarım oldu ve döndü 4411 ğümde kendi şirketimi kurdum. Tasarımcılarla çalış- maya başladım. Her alıcı halılarda projelerine göre birçok değişiklikler yapmak istiyordu. Başkalarının tasarımlarını düzeltmek çok uzun sürdüğünden, kendi koleksiyonumu yapmaya başladım. İlk tasa- rımlarım çok beğeni topladı. Ben de bundan cesaret alarak farklı halı koleksiyonları yarattım ve bu pi- yasada tanınmaya başladım. Ürünlerim dünyanın farklı ülkelerindeki otellerde, özel koleksiyoncular- da, yatlar ve evlerde yer almakta. HALILARINIZ ÇİN İPEĞİ, YÜN VEYA İKİSİNİN BİLEŞİMİ İLE DOKUNMAKTA. BAZILARI ÜÇ BOYUTLU, ADETA HEYKEL GİBİ… ÇALIŞMA TEKNİĞİNİZ NEDİR? Genelde bu malzemeler kullanılıyor ama ekonomik krizden sonra viskon adeta ipeğin yerini almaya başladı. Aslında su döküldüğünde de lekeleniyor, buna rağmen, insanlar parlak görüntüsünü be- ğendiğinden, üreticiler viskona yöneldi. Biz doğal malzemeleri tercih ediyoruz. Isırgan otu, muz lifi, bambu gibi malzemeleri de kullanıyoruz. Halıda üç boyutlu düzenlemeler benim imzam oldu. Heykeltı- raş gibi halının havını kesiyorum. Ayrıca rengi deg- rade ederek de özel etkiler yaratıyorum. Bu ürünler yoğun el emeğine dayalı olduğundan maliyetleri oldukça yüksek. Bu tasarımlarımla Londra ve New York’ta birçok ödüller kazandım. BABANIZ, ALBER BİLEN ÇOK ÜNLÜ BİR İŞ ADAMI, BİR DUAYEN İDİ. TÜRKİYE KİMYA SANAYİCİLERİ DERNEĞİ’NİN KURUCULARINDAN BİRİ VE YÖNETİM KURULU BAŞKANIYDI. SİZ DE BAŞARILI BİR SANATÇI VE İŞ KADINISINIZ. BABANIZIN PRENSİPLERİNDEN ETKİLENDİNİZ Mİ? Çok duygulandım şimdi... Tabii ki babamın öğütle- ri, prensipleri hep aklımdadır. Halen ona danışmak istediğim o kadar çok şey var ki aklımda... Her şeyi- mi ona borçluyum diyebilirim. Tüm başarılarımda onun payı var. Benimle gurur duyduğunu görmek çok güzel bir duygu… Aldığım ödülleri ona göstere- bildiğim için çok mutluyum. ƒ

4422 online alışverişte 1 tık uzağınızdayız

T: 0(212) 232 41 36

[email protected]

Parti Dünyası Nişantaantaşı nisantasipartidunyasinyasi 43 SÖYLEŞİ Dalia MAYA i v e L

e é n e R

e v

a y a M

a i l a D Dalia Maya ve Renée Levi

4444 Sözün indirgenip ruhun sanata dönüstügü hal Renée ile Levi 'Sibel' sergisi üzerine Mavi bir enerji patlaması ile karşılıyor sanatçı Renée Levi, Art On Galeri’deki Sibel Sergisinde izleyiciyi. Daha henüz vitrine bakarken hissediyorsunuz o patlayan enerjiyi. Belki aylarca sanatçının ruhunda merakla araştırılmış, sorgulanmış, biriktikçe birikmiş. Belki çocukluğundan beri... Ve bir anda patlayıvererek dışarı fışkırmış bir enerji... Biraz nereye gideceğini tam da bilmez gibi... Biraz kendi etrafında dönerek cevabı bulurcasına... Hem dışa dönük, dışa açılan... Ama aynı zamanda içine çeken bir enerji. Söylenemeyenin söylenmeye çalışması gibi. Kelimelerle ifade edilemeyenin renklerle ve enerji ile anlatılması gibi. Anlatılamayanın izleyicinin ruhunda yeniden yaratılması gibi. Bir taraftan merkez kaç kuvveti ile dışarı doğru iterken; bir taraftan sarıp sarmalayan, sardıkça da kırmızı, pembe, yeşil birer kara delik gibi içine çeken, izleyiciyi kendi içine bakmaya, kendi içini incelemeye zorlayan bir enerji.

FOTOĞRAFLAR: ALBERTO MODİANO

4455 üçük yaşlarından itibaren anlamazsınız, rasyonel olarak düşün- ailesi ile İstanbul’dan göç mezsiniz ama farkı hissedersiniz. ettikleri İsviçre’de yaşa- Yine de bu duyguların ve yaşamdaki yan, sanat dünyasında değişimlerin renklerle bağlantısı tanınan sanatçı Renée vardı benim için. Bir de lisan ile Levi’nin İstanbul’daki ilk olan ilişkim de değişmişti aniden. kiKşisel sergisindeyiz. Açılışa daha bir Göç öncesinde Ladino, Fransızca, gün var. Tablolar henüz tam yerlerine Türkçe hepsi bir arada konuşulurdu. yerleştirilmemiş... Işıklar ancak hazır- Oysa göçten sonra Ladino annemle lanmış... Galeride hummalı bir çalış- babamın kendi aralarında konuştuk- manın arasında sanatçı Renée Levi ve ları bir lisana dönüşmüştü. Bizimle serginin küratörü Sanat Tarihi uzmanı Türkçe konuşuyorlardı ve dışarıda da Dr. Necmi Sönmez ile muhabbet ediyo- Almanca konuşuluyordu. Dolayısıyla ruz. Sanatçının eserinin söylenmeyeni ev yaşamı ile sokak yaşamı birbirin- ifade etme çabası gibi İngilizce, Türkçe, den kopmuştu. Fransızca, Almanca birbirine karışıyor. Bütün bunlar olurken çocukluk yaşla- Mesaj, yürekten algılanması gereken bir rımın desenlerle dolu bir yaşam oldu- mesaj olunca, ifadeyi verecek kelimeyi, ğunu düşünüyorum: Evet her çocuk sentaksı lisanda bulmak oldukça zor ola- resim yapmayı sever, ama ben resim biliyor. yaptığımda kendimi iyi hissediyor- Bir nevi meditasyon gibi. Meditasyonu dum. Resim benim için bir ifade şekli yaparken yaşadıklarınızı bilirsiniz. Ama idi. anlatmak, kelimelere dökmek, oldukça Neydi, nedir bugün ifade etmek zordur. Üstelik, sanatçının eserini üre- istedikleriniz? tirken içinde bulunduğu meditatif hali, sizin, onu izlerken, algılarken yaşadığınız RL: Tabi, gerçekten bilmek isterseniz, ruh halinize karışıyor. Sanatçı, sanat, belki açıklanabilir. Ama yaşamda anlatıcı, veren, alan, izleyici hepsi bir o ilk etki dediğimiz şeyde garip bir bütün olarak sizde evrimini tamamlı- ruh hali vardır. Açıklayamazsınız. yor. Aynı tabloya, bir dahaki bakışınıza Bu beni her zaman ilgilendirmiştir. kadar... Mesela bu sergideki eserlerimin bir Hissediyorsunuz, kimi eserde akışı ve o kısmı yazı ile ilgili. İlk insanlar yazı- akışla anlık hareketin yarattığı sonucu. yı nasıl keşfetti? Harfleri nasıl yarattı- Kiminde direnci, kiminde ise direnişe izin lar? Hangi şeklin hangi harf olmasına vermenin içindeki yaratıcılığı. nasıl karar verdiler? Onun farkındalı- En iyisi sözü, Renée Levi ve Dr. Necmi ğını içimde yaşatıp, bunun renklerle Sönmez’e bırakmalı. ifade etme yolunu seçiyorum. Ve yazma anında, -yani resmetme anın- RL: 4-5 yaşlarında iken ailemle da, ki o bir trans halinin sonucunda İsviçre’ye taşındık. Sanırız ki o yaş- anlık ve tek bir bedensel hareketle larda yaşananlar unutulur. Oysa oluşan bir eser- cevabı hareket, desen benim için bu göç gerçek bir travma ve renkle veriyorum. idi. Bir şok. Düşünün, kocaman bir Bir çeşit kavramsal sanat demek aile yaşantınız var. Teyzeler, hala- doğru olur mu? Sol Lewitt de öyle lar, amcalar, kuzenler, büyükanne, demiyor muydu? Önce fikir var o büyükbabalar… Bir yaşam şekli ola- fikri araç olarak sanatçı gerçek- rak kalabalık ve büyük bir ailede var leştiriyor. oluyorsunuz. Ve birden bire İsviçre RL: O kadar kolay tabi değil. Tamam, gibi yeni bir ülkede 4 kişilik küçücük Sol Lewitt, 70 senelerinde öyle yaptı bir aileye dönüşüyorsunuz. Her şey ama ben şöyle düşünüyorum: Mesela değişiyor. Geriye dönüp baktığım- önce konu üzerinde uzun süre okuyo- da kim annem, kim babam ancak o rum, araştırıyorum ve düşünüyorum. zaman anlamaya başlamışım diye Ardından kurallarımı oluşturuyorum. düşünürüm. İstanbul’daki sımsıcak Yani, kullanacağım kağıda, tuvale çok kalabalık bambaşka bir hayattı. karar veriyorum, renklerimi belirli- Ve bir anda her şey değişti. Bana yorum, ve ani hareketin şekline karar ne olduğunu anlamamıştım. Oysa veriyorum. Bir anlamda eserin yapılı- renkler bile değişmişti. İstanbul’un şını organize ediyorum. Karar aşama- sıcacık renkleri vardı. İsviçre’de ise sında bu noktalar çok net. Ve hareket gökyüzünün mavisi bile farklıydı. çok hızlı. Yapılış anında o akış halinde Ve küçük bir çocuksanız eğer, çok iken birçok şey değişebilir. 4466 4477 Ve sonuç ya iyidir, ya da beğenmi- yorsam çöpe gider. Ancak eseri yapmaya bir kere baş- ladım mı, her şey çok hızlı gelişiyor. Hareket anında artık düşünmeye zaman yok. Nasıl bir süreç bu süreç? RL: Okuyorum, aylarca, düşünüyo- rum, ufak desenler yapıyorum, başka işler de yapıyorum arada ama bey- nimde sürekli bir soru, sorgulamalar ve bu eser var.. Soru? RL: Evet bir sorgu gibi... Sanki kafam- da sürekli sorgulanan bir düşünce... Ardından büyük tuvallerimi hazırlı- yorum. Onları hazırlamak çok uzun süre alıyor. Bazen 4-5 ay kadar... ve renklerimi hazırlıyorum. Onları pigmentlerden yola çıkarak ken- dim yapıyorum. Bunun ardından doğru anı beklemek gerek. Bazen 2-3 gün kadar. Hazırlık çok uzun ama eserin gerçekleşme süresi çok kısa. Ancak sonrasında da uzunca

KÜRATÖR DR. NECMİ SÖNMEZ’İN BAKIŞINDAN RENÉE LEVİ Renée Levi ile 1999 yılında Küratör Dr. Necmi Sönmez Fransa’da gerçekleştirdiğim Structu- res Transverses isimli ilk uluslararası grup sergisinde beraber çalıştım. O bir düşünme ve sorgulama süreci var. ve yapıyorum. Şurada bir sorun var, sıralarda Frankfurt Üniversitesi’nde Sanat Tarihi doktorası yapıyordum. Gerçekleştirirken yeterince serbest bu düşünme şeklimdeki sorunu ata- Renée’nin çalışmalarını ilk kez miydim, biraz fazla mı oldu? Eksik yım ve bunu kabul edeyim diyorum. 1998’de Zürich’te büyük bir sergide mi? İstediğim etkiyi yaratabildim mi? Bunu düşünerek değil o anda akıştaki görmüş ve adeta bakar bakmaz et- Naif bir çalışma değil yani bu. Ve hareketinin sonucu olarak yapıyo- kilenmiştim. Sonra diyaloga geçtik. istediğim gibi değilse o koca tuvalleri rum. O anı kabul etmek gerek. Bu Ortak bir hikâyemiz de var: ikimiz atmam gerekiyor. noktada, resmin tam da içinde iken de İstanbulluyuz. O yıl Basel’deki bir tuvali iyi yapan şeyin ön görmedi- atölyesini de ziyaret ettim. Sonra Doğru anlıyorsam, uzun ve kont- Essen kentinde bulunan Museum rollü bir hazırlık çalışmasının ardın- ğimiz bu küçük akış değişikliklerinin Folkwang’ta çalışmaya başladım. dan kısa bir kendini akışa bırakış olduğunu fark ettim. Bu şimdiye dek 2003 yılında orada Renée’nin çok anında yaratımı gerçekleştiriyor- tüm anlattıklarımı önemsiz kılıyor. büyük bir kişisel sergisini yapma sunuz. Yaratma anı, bu aksiyon anı plan- şansım da oldu. Sergimizin ismi RL: Evet, ve o kısa yaratım anında her lanmamış şeyler ve anlarda kendimi “SARIYER”di. O zamandan beri şey planlandığı gibi gitmeyebilir de. canlı hissediyorum. Renée’nin İstanbul’da bir sergisini yapmayı hayal ediyordum. Şimdi Mesela sergideki bir eserde, gezerken Belki de bir çeşit özgürleşme? göreceksin. Biz sanatçılar genellikle İstanbul’da, tanıştığımızdan 16 yıl RL: Belki. Belki bu bir özgürleşme anı sonra, çok heyecan duyduğumuz bir tuvale fazla baskı uygulamayız. Zira ama bana göre güçlü olmasam bile sergiyi gerçekleştiriyoruz. Sibel isimli baskı uygulayınca tuvalin altındaki bir çatışmadan galip çıkma hali. sergimizin böyle bir küçük hikâyesi tahta dayanağın izi resme karışır. Bu Zira ben bütün bunların ön eskizini var. Çok özel bir sergi ve ortaklık ol- tabuya neden takıldım diye düşünü- duğunu düşünüyorum. Bütün bunlar yapıyorum, hazırlıyorum ama çalış- yordum. Neden tuvale güç uygula- bizim ortak hikâyemiz gibi. Bu ser- maya başladığım anda içimden gelen maya çekiniyorum? Sonra o yaratım giyle aslında Renée bir tür doğduğu hisler, duygular bütün bunları alt üst anında, ki o anda sanatçı olarak ben şehre geri dönüyor gibi oluyor ve bu edip bambaşka bir yere de beni götü- bizim için çok önemli. de eserin içindeyim, o an hissediyor rebilir. 4488 Çatı? RL: Çatı, güven demek. Enstalasyonlarımda hep kendimi iyi hissedeceğim bir yer yapmak isti- yorum. Yuvayı yaratmak istiyorum. Birine öyle bir şey yaparsam onun için de yuva gibi bir şey hazırlamak istiyorum. Gözlük? RL: Gözlük, görmek demek. İyi ve kesin görmeyi sağlıyor. Ama kesin görmek iyi düşünmek, anla- mak, içine bakmak; dibe, mümkün olduğunca derinlere inmek demek. İnsanın daha da içine inebilmesi. Peki, Cilt? RL: Cilt de tamamen duygusal, kişiye özgü olabilmek demek. Yaptığım eserlerin böyle bir özelliği var. Bu sergiyi son 1 yıl boyunca çok resim odaklı ve hareket odaklı çalış- tıktan sonra çıkardım. Bu yüzden sergide birçok renk var. İçine giren insanı da etkiliyor. Dr.Necmi Sönmez: Ve tabi, normalde kendisi çok daha büyük resimler yapı- yor, bunlar aslında onun küçük resim- leri. Hakikaten 20 x 10 metre işleri var. Çok büyük çalışan bir sanatçı. Hareket odaklı çalışma nedir? Bu soruyu sormaya kalmıyor her ikisi de Renée Levi oturdukları sandalyeden kalkıp beden dili ile anlatmaya başlıyorlar. Uzun yılların getirdiği dostluk ve işbirliğinin sonucu Dr. Necmi Sönmez: Caz müziğin- Buradaki eserleriniz birbirinden bu olsa gerek. Dr. Necmi Sönmez’in deki gibi bir çeşit emprovizasyondan bağımsız eserler… sohbetin başka bir yerinde işbirlikle- söz ediyoruz. RL: Evet bu tip çalışmalar da yapıyo- rini Türkçe özetlemesinin ardından, RL: Belki onlara benzetilebilir. rum. Birbirinden bağımsız ve farklı Renée’nin “ne dediğini anlamadım, ama Biliyorsunuz aynı şekilde başlasalar yerlerde sergilenebilir eserler. Ama yüzde yüz katılıyorum” demesi de böyle bile, emprovizasyonda hep aynı şar- ben sıklıkla enstalasyonlar yapıyorum. bir güven ortamının, çok anlamlı bir çatı- kıyı çalamazlar, çalmazlar. Bu demek Enstalasyon demek, işin yerine göre nın kurulduğunun göstergesi değil mi? oluyor ki, artık bunu yapmak istemi- yapılması ve sadece orada sergilenmesi. yorum Şimdi başka bir şey söyleme RL ve Dr. Necmi Sönmez: Hareket Dr. Necmi Sönmez: Biz aslında zamanı. Yine de bunun içinde her odaklı çalışmak demek... Duruyorsun hep mekâna göre iş üreten insan- zaman bir arayış vardır. Ve bir çeşit bir yerde, durduğun zaman bir tran- larız, bizim için mekân çok önemli. özgürleşme vardır. sa giriyorsun ve bir elektrik alman Mekânın kendisi ve eserlerin birbi- gerekiyor, bir yerden bir şey gelmesi Eğer doğru anlıyorsam, tüm riyle ilişkisi olacak. Bizim için önemli gerekiyor, ve sonra çıkartıyorsun, var hazırlık beyinde yapılıyor, anca olan mekâna ait bir girişim yapabil- sonrasında aksiyon yürekle ruhla oluşla ilgili bir şey… gerçekleşen anın enerjisi ile ger- mek. Kavram şu: öyle bir hareket yapman çekleşen bir aksiyon... Renée aslında İsviçre Bazel'de çok gerekiyor bütün ruhunun, içinin, bel- Dr. Necmi Sönmez: Sezgisel önemli bir akademide profesörlük leğinin dışa yansıması gerekiyor. R.L: Ve geri adım atmıyorum, her şey yapıyor. Kendisi 6 aydan beri orada Bu durumda son derece meditatif bir anlık bir jest ile oluyor. Geri adım Sabatik sene izni almıştı çalışabilmek bir sanattan bahsediyoruz. İzleyici atmak, bunu eklemek şunu çıkar- için. Son zamanlarda çok yazı yazıyor. de gelecek, bakacak ve o hareke- tin esere yansıması ona bir şekilde mak, ötekini bir şekilde değiştirmek RL: Niye yaptığımı neden yaptığıma çarpacak, kim bilir belki o da bam- demek. Benim eserimde bu yok. Bir dair bir yazı yazıyorum. Ben bunu 3 başka bir meditatif yere gidecek. jest, ve bitti. bölüme ayırdım: Çatı, gözlük ve ten. RL: Aynen yapmak istediğimiz o. 4499 Tabi böyle çalışan çok sanatçı var ve ilk bakışta birbirine benzetebilirsi- niz. Sizin diğerlerinden farkınız ne? RL: Sanıyorum benim eserimdeki en tipik özellik araçların indirgenmesi ve renklerin indirgenmesi. Hatta inanır mısınız, bunca yıldır ilk defa bu sergide farklı renkler kullan- dım. Genellikle sergilerim tek renkli olur. Neredeyse yepyeni bir özellik bu. Renge karar veririm. Ama benim için asıl önemli olan bir resim yapma şekli ve sonuçta yarattığım desen. Ne değişti? Ne değişti de çoklu renk kullanmaya başladın? RL: Yaşamda farklı anlar vardır. Sanırım kendime rağmen kuralları- ma rağmen bir şey yapmak istedim. Kurallarımı yıkan bir şey. Ve İstanbul için çok renkli bir eser yaratmak iste- dim. Sergi gezmelerimde hep şunu düşünürüm, sanatçı geçmişi ve geleceği ile andaki hali- dir. Her ne yaşamış, her ne hissetmişse. Yaşamının bütünü içinde o an içinden ne çıkarmak istemişse, eserine yansır. Ve bu sergide de, anlattıklarınızın ışığında tek renkli tabloların İstanbul’dan İsviçre’ye geçişin şokunu yansıttıklarını ve tarif etti- ğiniz yaşam şeklinin çok renkliliğinin kar- şısında oranın tek renkliliğini taşıdığını hissettim. Oysa İstanbul için planladığı- nız sergide, bir çeşit döngü tamamlanmış, İstanbul’a dönüş gerçekleşmiş, ve gerek Avrupa kültürünün, gerekse İstanbul Her sergi bir dö- kültürünün bütünleştiği çok renk- nüşümdür sanatçı için li bir esere dönüşmüş... Sanki ama özellikle bu sergi yaşam sanatçı şu an bir köprüde, yolculuğunuzda bir döngünün kullanılmasından kaynaklanan tamamlanan bir döngünün tamamlandığı bir sergi olması sebe- bir direnç vardı. Ve bu direnç sonu yepyeni bir döngünün ön görmediğim bir şeydi. 1 biyle bir atlama tahtası işlevi görecek başlangıcı arasında bir gibi geliyor bana. Hani çocukluğunuzun köprüde... İstanbul’unun çok renkliliği, İsviçre’nin Ve o direnç kabul edildiğinde sanatçıyı bambaşka bir söz Sergide farklı eser- kuzeyindeki bir kasabanın tekdüzeliği ile kesilmiş, yine de oranın mavisi eserlerinize söylemeye taşımış... lerde farklı renkler Her sanatçının bir sözü kullanıldığı gibi, hâkim olmuştu. Şimdi ana vatan olarak hisset- içinde farklı renkler meseniz de köklerinizi ilk beslendiği bu toprak- vardır söyleyecek. Kimi barındıran eserler lara bir sergi için bile geri dönüş o döngüyü sözle söyler, kimi müzikle, de var... renklendirmiş... Hikâye bundan sonra nereye dansla, kimi renkle... Renée RL: Evet mesela çok gidecek, güvenli çatınızın altında duyguları- Levi de renkleri, araçları ve renkli eserlerimde nızı teninizden dönüştürüp hangi öz bilgilere hatta renk ve araç kararla- 4 farklı bir karar aldım. ulaşacaksınız, hep birlikte merakla takip rını indirgeyerek söylüyor Tuvali boyaya hazır- edeceğiz. İstanbul sanat çevrelerinin sizi sözünü. lamadan ham halini tam da döngünün kapandığı bu nokta- İndirgedikçe öze gitmenin müt- kullandım. Öyle görün- da keşfetmesi eserinizin spiralin bir hiş bir renkli hazzını yaşadım sonraki aşamasında sizi götüre- Art On’da. Bu haz 21 Şubat’a memesine rağmen bu da ceği yerde İstanbul özünün tek bir hareketle yapılmıştır. kadar Art On galeride, İstanbullu varlığını anlaması açı- sanatseverin deneyimine açık. Burada çok fazla güç kullanmak sından önemli... zorunda kaldım. Ancak tuvalin ham Kaçırmayın derim. 5500 Gymboree’de, tüm dersler, oyunlar ve müzikler bebeğinizin hem fiziksel hem de ruhsal gelişimine en doğru şekilde yardımcı olmak için hazırlanmıştır. Aynı şekilde oyun alanımız ve ekipmanlarımız da bu gelişime maksimum katkı sağlamak amacıyla tasarlanmış, buna uygun da malzemeler kullanılmıştır. Gymboree oyun alanı ve ekipman yaratıcısı JAY BECKWİTH, 30 yılı aşkın tecrübesiyle, bu alanda dünyanın en tanınan ve aranan tasarımcısıdır. Gymboree ekipmanını tasarlarken, bebeklerin ve çocukların hem ihtiyaç duyacağı, hem öğreneceği 7 önemli değer üzerinde durmuştur. Bunlar;

MEYDAN OKUMA/CESARET GELİŞİM Bebeklerin yaşlarına göre SEÇİM Gymboree ekipmanları, büyük, geniş, ferah 2 YAPMAK ve farklı şekillerde kullanımıyla gelişimi kullanabilecekleri ya da kullanamayacakları ekipmanlar Ekipmanların gerek destekler. Bebekler her geçen gün yeni bir vardır. Onları bazen fiziksel destek kurulumu, gerek 3keşifte bulunacak, bu keşifle birlikte hayal vererek, bazen de teşvik ederek kullanımı çeşitlidir. Zıtlıklar dünyaları, kasları ve duyuları gelişecektir. cesaret duygularını geliştirmeye bir aradadır. Bebekler yardımcı olmak gerekir. bunlar arasında seçim EMNİYET/GÜVEN 1Gymboree ekipmanları, bebekleri yapma ve karar verme Bebekler, ahşap bir bölümdeki malzeme özgürlüğüne cesaretlendirir. ile yumuşak bir minder arasındaki doku sahiptirler. farkını fiziksel olarak nasıl hareket etmeleri gerektiğiyle pekiştirirler. SOSYALLEŞME ÇEŞİTLİLİK Duyuları geliştikçe kendilerini emniyete Bazı ekipman Kaydıraklar, tüneller, almayı öğrenecekler ve güven kurulumlarında çok bebek oluşturacaklardır. 6 engeller, denge bir arada olabilecekken, ekipmanları, köprüler, bazılarında sıra basamaklar çok çeşitli bekleyecekler, bazılarında kullanım sunar. Ahşap gibi SONUÇLAR birlikte olurlarsa hareket 4 sert malzemeler ve sünger Bebeğin ekipmanla yaptığı bir edebileceklerdir. 5 gibi yumuşak malzemeler bir hareketin ya da aktivitenin sonucunda Böylece, sıra beklemeyi, arada kullanılarak duyuların ona bir katkısı vardır. Bebeğiniz, paylaşmayı, yardımlaşmayı gelişimine katkı sağlanması neden-sonuç ilişkisini fiziksel öğreneceklerdir. amaçlanmıştır. 7deneyimlemeyle de öğrenecektir. İstanbul Cad. Sinasos Alışveriş Merkezi Kat. 3 www.gymboreeturkey.com Göktürk Kemerburgaz gymboreekemerburgaz/Facebook5511 (0212) 322 44 59 - (0212) 322 43 38 gymboreekemerburgaz/instagram ROTA DIŞI Mois GABAY Rota Dışı Gezginler ile “Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu”

5522 İ DEDİĞİN İSTİKLAL CADDES Antep kilimine benzer iller karalar Beyazlar yeş ırıldaktır Fırıldaktır da f stiklal Caddesinde dullar İ şır Cımbızlarıyla dola Baldırnan eksik eteknen ıkırdaktır Fıkırdaktır da f İstiklal Caddesinde Akşamları ır ır da kokulan Çiçekler kokulan şler Karanfillernen afi ıkırdaktır Kıkırdaktır da k İstiklal Caddesi Caddelerden Uzundur da uzundur İstiklal Caddesinde bekarlar ıpıdak şıpıdak Dolaşır ş ınmıştır.) ğlu kitabından al ğlu,Vah Beyo (Salah Birsel, Ah Beyo

alah Birsel’in bir ağıt olmuş “Ah Beyoğlu Vah 1976 yılında Beyoğlu Yandı Bitti Kül Oldu” kaleme aldığı sözlerinin yerine bugünlerde kay- “Ah Beyoğlu Vah bolmakta olan lezzet kültürünün, Beyoğlu” isimli simgeleşmiş Beyoğlu markalarının eser yalnız- bir nevi ağıtını yakıyoruz. ca bir semtin Rota Dışı Gezginler grubu olarak panoramik sizlerle amacımız İstanbul’un farklı anlatımı değil, semtlerinde bu kaybolmakta olan aynı zamanda kültürün izlerinde ortak hafızamızı Cumhuriyet önce- canlı tutup geleceğe aktarabilmek. sinden başlayıp, modern Gelin o zaman, geçmişin belleğinde Türkiye’nin 1960’lı yıllarına “Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu” diyerek uzanan bir döneminin çok renk- Yakup Kadri, Refik Halit, Abdülhak li tanığıydı. Şüphesiz o yıllardan Şinasi, Haldun Taner, Özdemir Asaf, günümüze kitabın başkahramanı Atilla İlhan ve daha birçok sayama- “Beyoğlu” her geçen gün daha da dıklarımızın izinde bir Beyoğlu turu- değişti. 1870 yangınından sonra na çıkalım.

5533 Çiçek Pasajı

apan İstanbullular. Adını koyan satan Rus kızlarına sarkarlar, el kol sıdır. Şimdilerde her ikisi de pasajın Ruslar. Bu binayı yaptıran hareketi yaparlar. Hatta taciz etmeye duvarlarından değişen Beyoğlu’nun Y Beyoğlu’nun ünlü zenginlerin- yeltendikleri bile olmuştur. Ve kaçar- yeni müdavimlerini izlemektedir- den Hristaki. Hristaki, 24 dükkân lar Rus kızları, harıl harıl ellerinde ler. Yolunuz bir gün düşerse Huzur üzerine 18 daire yaptırır, 1876’da. çiçekler. Soluğu Sait Paşa Pasajı’nda Meyhanesi’nin duvarlarında Entel Dairelerin olduğu kısma; “Cité De alırlar. Biraz da dinlenirler. Sonra Cavit’in ve üst kattaki portre fotoğrafı Pera” der. Dairelerin altında bulu- da etraflarına bakarlar, asayiş berke- ile Madam Anahit’in şerefine de birer nan dükkânların olduğu bölüme ise malse, köşelerine giderler, başlarlar kadeh kaldırmayı unutmayın… kendi adını koyar: Hristaki Pasajı… O çiçeklerini satmaya. Sonrasında da Sait dönemlerde ortaya çıkan ilk rezidans Paşa pasajında bir bir çiçekçi dükkânı MMadamadam AnahitAnahit 4242 yıl boyuncaboyunca türü bina örneklerindendir. 1908'de açılır. Hatta 1930’larda çiçek mezatları mmisafirlereisafirlere aakordeonkordeon çalmçalmış binayı Sadrazam Sait Paşa alır. Pasaja burada yapılır. Pasajın adı olur Çiçek bu kez de Sait Paşa Pasajı derler. Pasajı. Yani Fransız zarafetinin ve 1917’de Kızıl Rusların devrimin- şıklığının, Beyoğlu’ndaki adresi olan den kaçan Beyaz Rusların bir kısmı bu binaya ne onu yaptıran zengin İstanbul’a göç eder. Göç edenlerin Hristaki, ne de bir Sadrazam kudretin- bir bölümü de İstiklal Caddesi’nin de olan Sait Paşa adını verebilmiştir. kenarlarında, köşelerinde çiçek satar- Adını veren yoksulluktan çiçek sat- lar. Çiçeklerin güzelliğine bir de Rus mak zorunda kalan Rus kızlarıdır. kızların güzelliği eklenince, çiçek çiçek Mademki Çiçek Pasajı’ndan bahsettik, olur İstiklal Caddesi bir anda. Ve aynı iki önemli ismi de bu vesile ile anma- yıllarda çiçek satan Rus kızları yoktur mak olmaz. 42 yıl boyunca bıkmadan sadece İstiklal’de. Osmanlı işgal edi- usanmadan misafirlerine akordeon lince, işgal güçlerinin askerleri yani eşliğinde “Yıldızların Altında” çalan İngiliz ve Fransızlar da İstiklal’de Madam Anahit ve içmez ama içirir gezinmeye başlamışlardır. Bunlarda “Entelektüel Cavit” pasajla simgeleş- serseriliğin bini bir paradır. Çiçek miş Beyoğlu kültürünün birer parça- 5544 Hazzopulo Pasajı

eyoğlu’nun İstanbul’un moda merkezi olduğu zamanlarda Bbelki de en önemli ‘pasaj’ının bulunduğu Hazzopulo; 1871 yılında dönemin ünlü bankerlerinden Rum asıllı Hacopulo tarafından yaptırıl- mış. Han içinde barındırdığı terziler, moda evleri ve takı dükkânlarıyla o dönemlerde özel dikim bir kıyafet için hanımların çok sıklıkla uğradığı bir yermiş. Namık Kemal’in İbret Gazetesi’ni burada çıkarması ve Jön Türkler’in buluşma noktası olma- sı bakımından da siyasi tarih için de ayrıca bir öneme sahipmiş. Zira Meşrutiyet'in önemli savunucula- rından Namık Kemal daha sonra bir grup arkadaşıyla birlikte tutuklanarak yine buradan sürgüne gönderilmişti. Pasaj günümüzde tüm bu özellikle- rinin önemli bir kısmını kaybetmiş durumda. Özellikle 6-7 Eylül olayla- rının yaşandığı dönem, han için yeni bir devrin başlangıcı olmuş. Ardından 12 Eylül darbesiyle orijinal adının da unutturulmaya çalışıldığı bir dönem başlamış ve pasaj girişine ‘Danışman Geçidi’ tabelası yerleştirilmiş. Yakın zamanda buna bir de ‘Han Geçidi’ ismi eklenince pasaj iyice kaderine terk edilmiş. Yıllardır süren veraset davala- rı pasajın bakımsız bir şekilde hayatına devam etmesine sebep olsa da şimdi- lerde AVM’ye dönüşmek yerine biz öğrencilerin ders sonrası kahve içtikle- ri bu mekânı en azından şimdiki hali ile korumayı ümit ediyoruz. Hazzopulo Pasajı’nın en eskilerin- den Madam Katia da Beyoğlu’nun simgelerinden biri olmuş ‘Şapkacı Katia’ butiği ile 1964 yılında beri bu pasajda Şaapkacpkacı MMadamadam KKatiaatia hizmet veriyor. Günümüzde Madam Katia, el yapımı özel model şapka üreten tek butik ve üç yüzü aşkın model ara- sında tüm tasa- rımları kendisine ait dükkânı ile şıklığa önem veren hanımların sihirli dükkânı olmaya devam ediyor.

5555 Pera Palas Oteli aliç’e tepeden bakan kayıp 11 günün sırrının; 1934 yılın- Palace’ı gezerken insan ister istemez Tepebaşı’nda, ünlü Orient da yayımlanan ‘Doğu Ekspresi’nde bir zamanların Tokatlıyan Oteli de HExpres’in (Şark Ekspresi) yol- Cinayet’ romanını tasarladığı Pera keşke bugünleri görebilseydi deme- cuları için yapılan bu lüks otel 1895 Palace Otel’de olduğu söylenir. den geçemiyor. Pera Palace Oteli'nde yılında açılmış. Pera Palace Otel, Günümüzde Pera Palace Oteli bazı her gün saat 10.00-11.00 arası Atatürk İstanbul’un en ihtişamlı ypyapılarından geleneklerini devam ettirmekte. Müze odası ziyaretçe-yç biri olarak açıldığınnda,da, bbirçokirçok iilkle-lkle- BunlardanBunlardan örnekörnek olarakolarak herher ay yeni lerelere açık gezilebi-gezilebi- ri de bünyesindee barbarınnddırıyormuş; kitabkitabı çıkmkmış birbir romancı ileile söylesöyleşi liyor.liyor. mesela İstanbul’dada Osmanlı sarayları düzenlenmesidüzenlenmesi ve Cuma akakşamlaramları dışında elektriğinn verildiverildiği, iilklk elekt-elekt- Orient Bar’daBar’da ‘Kargalar‘Kargalar Kafeste’Kafeste’ rikli asansörün veve ilkilk sıcakcak suyun orkesterasorkesterasının tınılarları ileile aktığı binaymış. Türkiye’ninTürkiye’nin Avrupa nostaljiknostaljik İstanbul kültü- standartlarındakiki birbir iilklk olanolan Pera rünün yaşatıllmasmasını Palace Otel, kuruluuluşundanundan itibarenitibaren gösteregösterebiliriz.biliriz. Pera tarihi olaylara tananıklık ederekederek kentkent kültürünün çok önemliönemli simgelerin-simgelerin- den biri haline gelmigelmiş. Pera PaPalace,lace, 1917 yılından itibarenbaren pekpek çokçok kezkez Mustafa Kemal Atatürk’üAtatürk’ü dede ağırla-rla- mış. Pera Palace Hotel’inHotel’in ünlüünlü konuk-konuk- ları arasında İsmetmet İnönü, Kral VIII. Edward, Kraliçeraliçe II. Elizabeth,Elizabeth, Avusturya-Macaristanaristan İmparatoru Franz Joseph, Şah Rıza PePehlevi,hlevi, Yugoslavya Devletvlet Başkkananı Tito, General Franz vonon Papen, Zsa Zsa Gabor, Gretaa Garbo,Garbo, SarahSarah Bernhardt, Alfredd Hitchcock,Hitchcock, Pierre Loti, Jacquelineueline Kennedy,Kennedy, Ernest Hemingway,way, Ninette dede Valois, Mata Hari,ri, Cicero, MikisMikis Theodorakis gibii isimlerisimler yer alıyor. Pera Palace Otel’in’in en ünlüünlü müdavimlerindenen bbiriiri dede Agatha Christie. Dünyaca ünlü polisiye romanman yazarının hayatında kimseninenin bilmedibilmediği 5566 Geçmişten günümüze Lebon Pastanesi ebon Pastanesi 19. yüzy ıl ortalarınn-- 19401940'larda'larda kapanmış. da Markiz Pastanesi'nin ilk yerinde Lebon'un müdavimleri arasında L Fransız Büyükelçiliği'nin mutfağın- Yahya Kemal, Ahmet Haşim, Namık dan ayrılan Eduard Lebon tarafından Kemal gibi sanatçılar da bulunurmuş. açılmış. Eduard Lebon aynı zamanda Lebon'a zamanında şapkasız beye- Naum Tiyatrosu’nda da komilik yap- fendi ve hanımefendiler giremezmiş. maktaymış. Pastaları o kadar meşhur- Müdavimlerinin ağzından "Chez Lebon muş ki, Orient Expres treni ile İstanbul'a tout est bon" sözü adeta kalitesini dam- gelen misafirler öncelikle Lebon'a galayan bir slogan olmuş o dönemler- uğrayıp pasta yerlermiş. Hatta yurt de. Şimdilerde ise Lebon yine bir pas- dışına Lebon’dan pasta götürenler bile tane olarak eski dekorundan çok farklı olurmuş. Lebon Pastanesi daha sonra bir şekilde ancak aynı isimle yaşatılma- yolun karşısındaki mekanına geçmiş ve ya devam ediyor. BEYOĞLU’NDA Markiz KAPANAN– KİMLİK DEĞİŞTİREN Pastanesi MEKÂNLAR: Lale, Emek, Rüya, Alkazar, Yeni Melek, Elhamra, Sinepop sinemaları… Rejans, Hacı Salih, Hacı Baba, Borsa (fast-food sadece açık), Tepebaşı Pelit, İnci lokanta ve pastanesi Devlet Tiyatrosu Taksim arkiz İstiklal Caddesi’ne kra- kırıldığı için duvardaki yerini alamamış, Sahnesi, vatsız, eldivensiz çıkılmadığı yaz panosu ise daha sonra sökülerek Mdönemlerin en önemli simgele- yerine büyük bir ayna asılmıştır. Maksim Gazinosu, rinden biri. Markiz öylesine prestijli bir 1970’li yıllarda Markiz’in bulundu- Anadolu Pasajı, Vakko, pastaneymiş ki, şapkasız girilmediği ğu binanın satışa çıkması Markiz’in Hayal Kahvesi, Kulisi, için pastanenin hemen yanında şapka de sonunun başlangıcı olur. 1977 Papirüs, Çiçek Bar, Kaktüs… kiralayan bir dükkan bulunur- yılında Avedis Çakır’ın vefa- muş. Markiz'in girişinde tından sonra Eski Eserler bulunduğu pasaj, ‘Passage ve Anıtlar Yüksek Kurulu Orientale’ 1840 olan açılış tarafından Markiz koru- tarihiyle Pera'nın ayakta maya alınır. 2003 yılın- kalan en eski pasajı. YYaaşaattıllmayamaya da yeni bir işletmeyle Markiz Pastanesi ise ççalalışıllanan bbirir Markiz bu sefer yeni önceleri Lebon adıy- bir tarzda ancak dekoru la faaliyet gösterirken ttariharih bozulmadan tekrardan Avedis Çakır 1940 yılında hizmete girer. Namık pastaneyi satın alır ve burada Kemal, Şinasi, Tevfik Fikret, yapacağı çikolata ve şekerlemeleri Ahmet Haşim, Abidin Dino, Sait o dönemde Paris'te üretilen ünlü Faik, Orhan Veli, Mina Urgan, "Marquise de Sevigne" çikolataları Atilla İlhan, Haldun Taner ve daha kalitesinde yapmak istediğinden pasta- nice isimler bu mekanın müdavimleri- nenin adını "Markiz" olarak değiştirir. dir. Şimdilerde Markiz’i n vitrinindeki Duvarlara Fransa'dan getirdiği Art- dijital panolardan ucuz yemek tanıtım- Noveau tarzı panoları yerleştirir ve larını görmek eski Beyoğlu sakinlerini camları da vitraylarla süsler. Bu panolar üzse de, en azından dört mevsim tablo- dört mevsim temasını işlemektedir. Kışı larının ikisinin yerli yerinde olması tek simgeleyen pano İstanbul'a getirilirken teselli kaynağı… 5577 Kelebek Korse Mağazası Nisuaz Pastanesi

eyoğlu’nun en eski ve görkemli binala- rından biri olan bir zamanların Nisuaz BPastanesi Ayhan Işık Sokağı’nın girişinde 1930-1950 yılları arasını kap- sayan dönemin ustalarını konuk etmek EEdebiyatçdebiyatçılarların için ayrılmış bir kutsal mabetmiş adeta. ddilindenilinden Önceleri her mekanda olduğu gibi sadece çay içmek, etrafı dinlemek için buraya bbambaambaşkaka birbir gelen konuklar, zamanla cumartesi günle- ri tanınmış bir dolu edebiyatçıyı bir araya mmekanekan getirecek bir pastane ile karşılaşmaya başla- mışlar. Niko Kiriçis’in sahibi olduğu mekanın vitrini ılından o kadar yüksekmiş ki, içeriden dışarıya bakanlar İstiklal İstiklal Caddesi’nde 1930 y Caddesi’nin üstünde oturuyormuş gibi hissederlermiş. Ahmet Hamdi itibaren korse, varis çorabı ve iç giyim nı yapan Tanpınar, Edip Ayel, Garip akımının isim babası Cavit Yamaç, malzemeleri üreterek satışı Sabahattin Kudret Aksal, Sabahattin Ali, Sait Faik, Abidin Dino bu ğazası’nın son mekanın müdavimleri arasındaymış. tarihi Kelebek Korse Ma Nisuaz Pastanesi ile anılan Ayhan Işık Sokağı’nın da kaderi 1967 günlerde Borçlar Kanunu’nun 347. ılan yılında yaşanan yangınla değişmiş. Geriye ne o eski Nisuaz Pastanesi Maddesinde 2012 yılında yap ne de o eski ihtişamlı sokak kalmış. Yorgun olduğu kadar da bıkkın düzenleme nedeni ile mal sahipleri Ayhan Işık Sokağı şimdiki hali ile ne Nisuaz’ı ne de o ünlü müda- ı vimlerini karşılayabilecek durumdadır. Bugün yerinde banka şubesi şı dertte. İlgili kanunun, 10 yıl ile ba ı olan Nisuaz da Salah Birsel’in kitabındaki anıları ile gönüllerde yaşa- dolduran kiracıları tahliye etme hakk maktadır. İnsanlar ölse de, hatıralar yaşar. İnsanlar unutur, hatıra- tanıması birçok kiracı gibi Kelebek lar bize geçmişi hatırlatır. Zaman İliya Avramoğlu’nu da değişir, mekânlar değiştirilir. Ama Korse’nin sahibi ş eğer insanlar mekânların hatırası- 80 senelik işletmesinden tahliye ile ba na saygı duyarsa, işte o zaman her başa bıraktı. Şimdiye dek birçok medya şey canlı kalır. Türkiye’nin hafızası, organı ve STK tarafından “Kelebek tüm değişime rağmen sanki en çok ına Beyoğlu’nda canlı durur. Öğrenciler Korse kapatılmasın” kampanyalar şmiş de, eşcinseller de, işçiler de, feminist- rağmen Beyoğlu’nun simgele ler de, milliyetçiler de, polisler de markalarından birinin kapanma burada bağırır. Tüm hak mücadelele- ri Taksim’de, Beyoğlu’nda aranır. sürecinde maalesef halen bir yol kat İstanbul’un kalbi Beyoğlu’nda atar. edilebilmiş değiliz. İstiklal Caddesi Çünkü Beyoğlu İstanbul’un kozmopo- ı olan alışveriş kültürünün bir parças lit kültürünün temsilcisi ve hatırala- ın bu eski tip tuhafiye mağazacılığın rımızın en canlı tanığıdır. Beyoğlu’nu ıkmak tüm korumak ve yaşatmak İstanbullu ola- son temsilcisine sahip ç RRotaota Dışı ggezginezgin rak hepimizin görevidir. İstanbulluların bir görevidir. MMoisois GabayGabay ROTA DIŞI GEZGİNLER KİMDİR? Rota Dışı Gezginler Kulübü, profesyonel turist rehberlerinin, keşif için sıra dışı rotalara düzenledikleri eğitim gezilerinde bir fikir olarak 4 yıl süren titiz bir çalışmanın sonucunda 2009 yılında doğmuştur. Hayatın binbir renginde, doğanın sonsuz güzelliğinde, insanlık tarihinin büyülü gizemle- rinde kaybolmak Rota Dışı Gezginʼin temel prensibidir. Kalıpların dışına çıkmadan hayatı, rotanın dışına çıkmadan dünyayı keşfetmek mümkün mü? Gelin, bu sıradışı dünyayı rotadışı turlarımızla birlikte keşfedelim. “Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu” gibi birbirinden farklı yurtiçi ve yurtdışı orga- nizasyonlarımız için bizlere aşağıdaki adreslerden ulaşabilirsiniz: T : 0(212) 244 33 90 M : 0532 412 75 84 www.rotadisi.com.tr

5588 Göktürk Merkez Mah. Belediye Cad. No: 26h Kemerburgaz/İstanbul Tel: 0212 322 61 62 www.laventa.com.tr 5599 MÜZİK Rina ALTARAS

Korku İmparatorluğu'nda MMüziküzik 26 Ocak 1936, 29 yaşındaki besteciye Bolşoy Tiyatrosu’nda sahnelenen operasının galasını izlemesi emredilmiştir. Besteci A locasının karşısında yerini alır. Beklentisi eserin sonunda A locasına çağrılarak iltifat edilmektir. Ancak eser izleyici tarafından büyük ilgi görse de, besteci A locasına çağrılmaz ve 20. yüzyıl sanat tarihinin en uzun korkulu rüyalarından biri başlar.

6600 “Müzik Yerine Arapsaçı” yada faşizmle savaşın sembolü haline adlı 13. Senfoni'siyle de korur. gelir. Dönemin Rusya’sını yöneten Stalin, Çanlar kimin için Bolşoy’a sıklıkla giderdi. Burada A Her Derdin Devası, çalıyor? locasının en arka sırasında perde Hiciv Sanatı Sanatçı doğası gereği aykırıdır. Aykırı açıldığı sırada yerini alır, Polit Büro düşündüğü, düşünebildiği için yara- üyeleriyle arasında yer alan ince bir Ancak bu mutlu dönem tabii ki perdenin ardından gösterileri izlerdi. uzun sürmez ve Şostakoviç 1948'de Modern Rus sanatının nasıl olması komünist rejim tarafından tekrar gerektiğine dair çok net görüşleri var- mahkûm edilir. Kirasını öde- dı. Bu görüşlere uygun eserlerin sa- mek üzere film müzikleri, natçılarını da gösteri sonunda A loca- rejimle barışı sağlamak için sına davet eder ve beğenisini belirtir- de onları mutlu edecek eser- di. Stalin, 26 Ocak akşamı sahnelenen ler yazarken, asıl yazmak ve Şostakoviç’in (1906-1975) gençlik istediklerini sümen altı eder. eserlerinden biri olan Mtsenks’li Lady İşte bu sıralarda 1950’lerde Macbeth operasını beğenmez. Gös- tamamlayacağı ve teri bitmeden, Polit Büro üyelerini kökeni Mussorgsky’e de yanına alarak salondan ayrılır. uzanıp Rayok olarak Bolşoy’daki gösteriden iki gün sonra adlandırılan bir müzikal eser, Pravda’da yer alan “Müzik Ye- hicvin de eskizini yapar. rine Arapsaçı” başlıklı yazıda yerden Mussorgsyky döne- yere vurulur. Tutuklanmanın sürgün min Yeni Rus Okulu-Rus veya ölümle sonuçlandığı bu dönem- Beşleri’ni hedef alırken, Şos- de Şostakoviç'in de tutuklanmasına takoviç kültür işlerinden sorum- ramak kalmıştır. İşte bu sırada ilk lu Polit Büro üyesi Zhdanov’u ve seslendirilişi Stalin’in ölümünden yönetimi, dolayısıyla da Stalin’i sonra 1961 yılında gerçekleşecek olan topa tutar bu müzikal hi- son derece modern 4. Senfoni, hemen civde. Şostakoviç’in arkasından 1937 yılında da olması gerek kendisinin gerektiği gibi çok geleneksel tınılara gerekse ailesi- sahip 5. Senfoni gelir. Şostakoviç teh- nin üzerinde likeyi atlatmıştır. ölüm kol gezer- tır. Yaratım gücünün kaynağı aykırı- 1941 yılında Rusya'nın Nazi işgali ken, Rayok gibi bir kantatın tamamı- lıkta, farklılıkta yatar. Aykırı ve/veya altına girmesi Şostakoviç için gölge- nı yazdığını düşünmek olasılık dışı. farklı olmak içinse sanatçının düşün- lerden çıkmak demektir. Bir yandan Ancak arkadaşlarının anılarından sel özgürlüğe ihtiyacı vardır. 1930’lu fiili olarak Leningrad'ın savunmasını eserin 1957’de tamamlandığı ve yıllardan itibaren Almanya’da Hitler, desteklerken, diğer yandan faşizme kapalı kapılar ardında, eşe dosta Rusya’da Stalin, İtalya’da Mussolini direnişi temsil eden ancak aynı za- seslendirildiği anlaşılmakta. Dört ses ile başlayarak Avrupa’da esen faşizm manda Stalin zulmünden nasibini ve piyano için yazılmış ve tam ola- fırtınası karşısında sanatçıların da almış kurbanları da kodlanmış olarak rak Anti-formalist Rayok Kantatı adını direnmesi çok güçtü. Ve 20. yüzyıl anan 7. Senfoni'yi yazar. Eser 1942 taşıyan eser dinleyici ile ilk defa sanat tarihi ciddi darbeler aldı. Sa- yılında kuşatılmış şehirde ilk defa Şostakoviç’in bu dünyadan göçme- natçıların birçoğu ülkesinden göçtü, çalınır ve son derece duygusal anlar sinden tam 13 yıl sonra, 1989 yılında Şostakoviç gibi ailesi ve sorumluluk- yaşanır. Eserin partisyonu mikrofilm- Rostropoviç’in yönetiminde buluşur. ları olup geride kalanlar da “mış” ler halinde ABD'ye kaçırılır, Toscanini Şostakoviç 1949 yılında rejimin resmi gibi yapıp, bu dünyadan göçtükten yönetiminde seslendirildikten sonra bestecisi olur. Ancak bunların hepsi yıllar sonra eserlerinin analizi sonucu büyük bir başarı kazanır ve tüm dün- görünüştedir. Antisemit Stalin re- ortaya çıkacak kodlarla, tırnaklarını jimine rağmen Yidiş şiirler üzerine kemirmelerine rağmen dimdik ayak- Yahudi melodileri besteler. 1953'te ta durmakla kalmayıp, yaratıcılıkları- Stalin'in ölümü ardından çalınan 10. nı da ortaya koydu. Senfoni'si diktatörü gizliden gizliye Aykırılıkların, farklılıkların bir arada mahkûm etmektedir. 1960 yılında barış ve özgürlük içinde yaşadığı bir Sovyet Supremi'nde temsilci olan dünyayı hepimiz hak ediyoruz. Böyle Şostakoviç, Stalin'in halefleriyle de bir dünyanın olmazsa olmazı tabii ilişkilerinde son derece dikkatli olur. sanatçılar. Onlar dünyamızın alarm Ancak duruşunu, 1962 yılında Nazi- sistemidir aynı zamanda. Gerçek ler tarafından Ukrayna'da katledilen tehlike çanları çalmadan onlar çanları Yahudileri anlatan Yevtuşenko'nun çalmaya başlar. Ve çanlar çalmaya şiirleri üzerine bestelediği Babi Yar başladı… 6611 PORTRE David Ezra OKONŞAR 20. yüzyılda Rönesans: JJosephoseph MMoiseyevichoiseyevich SSchillingerchillinger

Leonardo da Vinci oseph Moiseyevich çok yönlü ve çok kapsamlı bilgi- Schillinger kendi adını lerini sağlam müzik eğitimiyle ve gibi pozitif bilimleri, taşıyan bir bestecilik olağanüstü müzik kültürüyle bir felsefeyi, görsel ve sistemini yaratan bes- araya getirdi. Kendi özgün bestele- işitsel sanatları bir teci, müzik teorisyeni rinin yanı sıra Bach'ın, Beethoven'in ve kompozisyon eğit- olduğu kadar, caz müziğinin, Afrika arada ve topluca ele menidir. Günümüz geleneksel müziğinin, Yahudi ve alabilmek, bu alanların Ukrayna'sında, Kharkov şehrinde 1 Arap müziklerinin ve hatta Eskimo tümünde yenilikler JEylül 1895'de dünyaya gelen Joseph ve Japon müziklerinin arkasındaki Schillinger'in üstün müzik yetenek- "mekanizmaları" aydınlatmayı başa- yapabilmek ve leri hemen fark edildi. Beş yaşında rabilmiş bir araştırmacı, düşünür bunları geniş kitlelere piyano öğrenmeye başlayan Joseph, teorisyen ve bilim adamıdır. yayabilmek Rönesans Saint Petersburg Üniversitesi’nde Buluşlarını o kadar sistemlice ve "aydın-sanatçı"sının tasarım, müzik, matematik öğre- cömertçe paylaşmıştır ki, George nirken yeni teoriler geliştirmeye Gershwin ve Glenn Miller gibi beste- en temel özellikleridir. başlamıştı bile. Müziği adeta bir cilerin önlerini açmıştır. Bu besteciler Joseph Moiseyevich bilim dalı gibi ele almayı düşü- Schillinger'in yöntemleriyle, kendi Schillinger görsel nen Schillinger, Rusya'daki ilk caz özgünlüklerini yitirmeden yepyeni orkestrasını kurdu. Geleneksel yön- fikirler geliştirebilmişler ve en güzel ve işitsel sanatlarda temlerle öğretilen armoni ve beste yapıtlarını Schillinger ile çalıştıktan uygulanabilen kurallarının altında yatan bilimsel sonra ortaya koymuşlardır. matematiksel ifadelerle ilkeleri ortaya çıkarmayı başardı. ABD'ye göç ettikten sonra Columbia Sesli film tasarım, mimari, Üniversitesi’nde matematik dersleri müzik, resim ve verdi. Görsel ve işitsel sanatlarda teknolojisine sinema sanatlarında uygulanabilen matematiksel ifade- katkısı yenilikçi ve sıra dışı lerle tasarım, mimari, müzik, resim ve sinema sanatlarında yenilikçi ve Neydi bu olağanüstü etki ve yön- yaklaşımları ile bilinen sıra dışı yaklaşımları oldu. temler? Summertime, Moonlight 20. yüzyılın önemli bir “Neden bazı melodiler bize bu kadar Serenade gibi eserlerin doğmasına teorisyeniydi. dokunaklı gelir, neden bazı ritim- nasıl katkıda bulundu? 1928'de New ler bizi hemen coşturur, bunların York'a yerleşen Schillinger, ilk ola- arkasında birtakım evrensel kurallar rak yeni gelişmekte olan sesli film olmalı” diye düşünen Schillinger, teknolojisinde yaşanan ses ve görün-

6622 tü senkronizasyon sorunlarunlarını çözen yöntemler ve teknolojileriler buldu.buldu. Bu gelişmelerin sonucundaunda müzimüzik,k, sinema sanatında yepyeniyeni birbir boyutboyut kazandı. Yeni doğan filmilm müziği sanatı, yeni bestecilik yöntemleri,yöntemleri, kesin zamanlama (senkronizasyon)kronizasyon) teknikleri, karakter betimlemeleritimlemeleri ve çeşitlemeleri için yeni bestecilikbestecilik tek-tek- nikleri bulma ve gelişttirmeirme ihtiya-ihtiya- cındaydı. Tam Joseph Schillinger'inSchillinger'in çözebileceği sorunlarddı bunlar.bunlar. Çözümler için gerekenn müzik,müzik, tek-tek- noloji, matematik ve mümkünmümkün olanolan en zengin kültürel altyapyapıya sahipti.sahipti. Elektronik müzik alannındndaa Schillinger, ilk elektroniknik müzikmüzik çalgılarından bir tanesisi olanolan Theremin'in mucidi Léonéon ThereminTheremin ile çalıştı. Schillinger bbuu entrüman için First Airphonic Suite'iuite'i besteledi.besteledi. Yapıt, Léon Theremin taraftarafındanndan 1929'da Nikolai Sokoloffoff yönetimin-yönetimin- deki Cleveland Orkestrastrası ileile ilkilk olarak seslendirildi. Sanat eseri yaratımındada kkullanullanıllanan ve Schillinger tarafındanan gegeliliştiritirilenlen matematiksel ilkeler müzikmüzik dışındanda da kullanıldı. Kendisininnin gerçeklegerçekleş- tirdiği son derece ilgi çekiciçekici tablolartablolar ve grafik tasarımların yanı sıra filmfilm yönetmeni Mary Ellenn Bute ileile bubu alanda çalıştı. Ayrıca kkoregorafioregorafi notasyonuyla ilgili yeniliklernilikler dede geliştirdi. Mektuplapla verilen derslerersler Yaşadığı New York civarvarınndakidaki bestecilere olduğu kadardar Batı kıyısı bestecilerine de (mektupla)upla) dersler veren Schillinger'in yüzlerceüzlerce öğren- cisi arasında George Gershwin,Gershwin, Earle Brown, Burt Bacharach,harach, Benny Goodman, Glennnn Miller,Miller, Oscar Levant, Tommyy Dorsey, Henry Cowell, Leith Stevens,tevens, Franklyn Marks ve (ünlünlü Berklee School of Music'inic'in kurucusu) Lawrence Berk'iBerk'i sayabiliriz. Mektupla verdiği ders-s- ler, Arnold Shaw ve Lyleyle Dowling tarafından derle-erle- nip birleştirilerek elimizemize muhteşem bir kitap Schillinger (1895-1943), şeklinde sunulmuştur:: buluşlarını o kadar sistemlice Schillinger System of ve cömertçe paylaşmıştır ki Musical Composition, George Gershwin ve Glenn Miller gibi Da Capo Press (1978). bestecilerin önlerini açmıştır.

6363 George Gershwin 1932'den 1936'ya gelişmesini açıklayan en kapsamlı, kadar Schillinger ile çalıştı. Bu net ve kısa tarifini sunmakta. Joseph dönemdeki en büyük eseri Porgy Schillinger'e göre müzik, Afrika'da and Bess'de özellikle orkestrasyon ritim; Batı'da armoni, Yakın ve Uzak alanında Schillinger'in pekçok katkısı Doğu'da melodi (ve entonasyon) üze- olduğu bilinmektedir. Schillinger'in rine gelişmiştir. Bir alanda, örneğin Gershwin üzerindeki etkisi konu- "ritim" alanında gelişen müzik diğer sunda pekçok tartışma yapıldı. alanlarda atıl kalmıştır ve basitleşmek Gershwin'in ölümünden sonra üne zorundadır. Aksi halde ortaya çıkacak kavuşan bu operada Schillinger tüm karmaşıklığı algılamamız mümkün çalışma boyunca doğrudan etkisinin olmayacak ve haz alamayacağız. Bu olduğunu iddia etti. George'un karde- nedenle Afrika müziğinde melodi ve şi Ira Gershwin ise bunu inkar etmiş armoni gelişmemiştir çünkü ritim en ve kardeşinin beste sürecinde destek büyük zenginliğe ulaşmıştır. Yakın almadığını söylemişti. Gershwin'in ve Uzak Doğu müzikleri tek sesli- Joseph Schillinger ile yaptığı çalış- Schillinger'in icadı dir çünkü bu müziklerdeki melodi malarda tuttuğu notlar Library of olan Rhythmicon adlı ve entonasyon zenginlikleri hiçbir Congress'de bulunmaktadır. aygıt biçimde armonizasyona imkan tanı- mamaktadır. Batı'da ise armoninin ve Schillinger Schillinger, kendi adını taşıyan beste- çok sesliliğin gelişmesi ancak melodi cilik yöntemini beş ana başlık etrafın- (entonasyon) ve ritimin basit olarak yöntemi da kurmuştur. Bunlar: ritim; melodi; kalmasıyla mümkün olmuştur. Muazzam kültürü, derin müzik ve armoni; orkestrasyon ve (müzikal) Schillinger'e göre bizi etkileyen ritimler müzikoloji bilgisi, rasyonel düşünce- semantik'dir. temel asal sayılardan oluşan peryotla- si ve matematik altyapypısıypyla Joseph Schillinger'ing etnik müzik konusunda- rın birarada duyulduklarında ortaya ki enginengin bilgisi,bilgisi, yeryüzündeyeryüzünde müzimüziğin çıkkanan sonusonuçç ((resultant)resultant) ritimritimlerdir.lerdir. Joseph Moiseyevich Schillinger SchillingerSchillinger halk müziklerinde ve öğrencisi olan Lawrence Berk ile caz'da bu tarz ritimlerin olduğunu, 1945'de Schillinger House'u kurdu. bunların içgüdüseliçgüdüsel olarak yaratyaratılmış Bu kurum daha sonra Berklee College of Music adını aldı ve Schillinger'in sistemini 60'lı yıllara kadar müfredatında işledi.

6464 söyleriz ve bu ezgiyi hatırlayabiliriz. Geleneksel müzik notasyonu yerine melodiyi basit bir yöntemle grafik kağıda aktarabiliriz. Soldan sağa (X) zaman akışı ve aşağıdan yukarıya (Y) nota yükseklikleri (perdeler) ölçekli çizgilerle gösterilebilir. Ortaya çıkan şema melodinin belirli kurallara uyduğunu ve tutarlı bir biçim çizdiği- ni göstermektedir. Bunu açıklamak için ünlü Hatikva ezgisini örnek olarak inceleyelim. olduklarını bulmakla kalmayarak, Bu ezginin kökeni on altıncı yüzyıl- klasik külliyatta da bestecilerin, Grafikte ölçekli boyutlarda da Giuseppe Cenci (Giuseppino del genellikle farkında olmadan bu tarz kutucuklar olarak gösterilen, Biado)'nun bestelediği La Mantovana ritimleri önemli temalarında kullan- 2'li ve 3'lü ritimlerin bir arada adlı şarkıdadır. Ünlü Çek bestecisi dıklarını açıkladı. duyulmasıyla ortaya çıkan "sonuç" Bedrich Smetana tarafından "Má Pekçok müziksever için melodi (resultant) ritimi görmekteyiz. vlast" (Vatanım) adlı senfonik şiirinde demek müzik demektir. Bu tanıma Grafiği soldan sağa okuduğumuzda kullanıldığında ünlenmiştir. Hatikvah katılan sayısız büyük besteci bulun- okların gösterdiği noktalarda olarak son müzikal düzenleme ise maktadır. Örneğin Ravel ve Messiaen oluşan sesler bu "sonuç" ritimi Samuel Cohen tarafından 1888 yılında için melodi, bestenin en önemli unsu- ifade eder. 2 ve 3 ile gösterilen bu yapılmıştır. basit yöntemi çeşitli sayı gruplarına rudur. Melodi, genellikle müzikte en Schillinger yöntemleriyle bu melo- uygulayarak (4-5; 7-4; 9-5 ...) pekçok çok önemsenen öğe olmakla birlikte, diyi incelediğimizde, sözleri yazan ilgi çekici ritim kalıbı yaratmak ritim ve özellikle armoniye kıyasla, Naphtali Herz Imber tarafından mümkündür. Özellikle asal sayılar ezgiye yüklenen semantiğin, ezginin geleneksel teori kitaplarında en az kullanıldığında en cezbedici ritimler kendi müzikal-grafik yapısıyla ne açıklanmış ve sistematize edilmiş ortaya çıkmaktadır. Schillinger kadar uyum içinde olduğunu gör- unsurdur. Armoni konusunda sayısız verdiği derslerde bu yöntemleri kitap,kitap, metod olmasına karşın melodi zamanın ünlü caz ve film müziği mekteyiz. alanında tatmin edici bir açıklamayaklamaya bestecilerine aktarmıştır. Glenn Melodinin önce yumuşak adımlarla hemen hemen hiçhiç rastlanmamaktadır. Miller'den George Gershwin'e yavaş yavaş "basamakları" çıktığını ve Müzik tarihinde ilk kez melodi ggibiibi kadar dönemin pekçok bestecisinin ilk zirveye geldiğinde burada aşağı- hem çok önemli hem de çok ggizemliizemli eserlerinde bunları bulmaktayız. yukarı küçük bir haraket yaptıktan olan bir unsur SchillingerSchillinger sasayesindeyesinde Örnek olarak Gershwin'in I sonra aynı basamakları yavaş yavaş açıklanabildi. JosephJoseph SchillinSchillinger'eger'e got rhythm isimli ünlü şarkısı indiğini ve başladığı noktaya döndü- göregöre melodi, ard arda ggelenelen seslerin gösterebiliriz. ğünü görüyoruz. Tıpkı bir umudun, hayalin filizlenmesi, bizi heyecanlan- dırdıktan sonra kabullenilmiş gerçeğe oluşturduğu bir grafik, (trajectory) ya geri dönmemiz gibi. Sözler de tam da "yörüngedir". Zihnimiz, melodi olarak burada bunu ifade etmektedir. notalarının oluşturduğu bu işitsel "gra- Nakarat bölümünde melodi aniden fiği" algılayabilirse ve bunu ilgi çekici (bir oktavlık) çok geniş bir sıçrayış ve tutarlı bir biçimi (formu) olan bir yapar. Hazırlıksız gelen bu büyük grafik olarak algılarsa işte o zaman enerji patlamasıyla ezgi zirvede dola- "güzel bir melodi" duyduğumuzu nır ve yeniden o zirveye ani bir sıç-

Schillinger tarafından yapılmış bir analiz: Bach

6655 "HATİKVAH" / MELODİ GRAFİKLERİ: DAVİD EZRA OKONŞAR

rayış daha yapar. Bu en yoğun duygu Geleneksel nota gösterimi müziğin yanılma yöntemleriyle ortaya konan yüklü anlar grafikte açıkça görünmek- kolayca icra edilebilmesi ve kağıda kural ve yöntemleri matematiksel dille, tedir. İkinci sıçrayışı müteakiben geniş kaydedilmesi amacıyla oluşturul- permütasyonlar, kümeler, alt ve üst basamaklarla (yavaş) bir iniş görül- muş bir sistem olduğundan bu tarz kümeler gibi kavramlarla daha kap- mektedir. Son küçük çıkış ise adeta bu incelemelere yönelik değildir. Joseph samlı olarak açıkladı. sözlerin içimizde yankılanması gibidir. Schillinger, bilimsel dehasını kullana- Yalnızca açıklamakla kalmayarak bu İlk iki büyük sıçrayışın içselleşmiş rak, müzikte önceleri iggüdüsel olarak özgün yöntemlerini eser yaratmakta biçimidir ve onları daha içe dönük bir hissettiğimiz gerçeklilikleri ortaya da nasıl kullanılacağını ifşa etti. Bu ölçekte anımsatır. çıkarmayı başardı. yöntemlerden ortaya çıkan "simetrik" Schillinger yöntemlerine göre yapılan Armoni alanında da bilimsel düşünce- diziler gibi kavramları da kendisinden bu kısa analiz müziksel semantiğin ne nin sanatı ne kadar zenginleştirebile- dersler almış yukarıda adı geçen ünlü denli rasyonel bir biçimde açıklanabile- ceğini ortaya koyan Schillinger, gele- bestecilerin eserlerinde görmekteyiz. ceğini göstermektedir. neksel Armoni kitaplarında deneme- Glenn Miller'in ünlü "hit" parçası Pennsylvania 6-5000, bir telefon numa- rasının, Miller'in nişanlısının numa- Neden fazla tanınmıyor? rası, Schillinger yöntemleriyle enfes Bilinen müzik külliyatında bu kadar önemli yenilikler yaratmış bir dahi bir müzik parçasına dönüştürüldü. neden bu kadar az biliniyor? Bu sorunun kesin cevabını vermek oldukça zor. Hatikvah örneğinde değindiğimiz Akla pekçok olası yanıt gelmekte: Schillinger geleneksel müzik öğrenme- müzik-semantik ilişkileri Schillinger'in öğretme ve yaratma yöntemlerini zamanının çok ötesinde bir biçimde kendi metodunda bu başlık altında açıklamakta; yerleşik akademik çevreleri son derece tedirgin etmekteydi. gene sistematik ve kapsamlı olarak ele 48 yaşında (1943) vefat etmiş alındı. ve hem eserlerinin hem de Orkestrasyon alanında ise, zamanın sisteminin yayılmasını yeteri kadar yenilikleri olan elektrikli müzik aletle- sağlayamamıştı. ABD böyle bir rinin tasarımı ve yapımıyla son derece yenilikçi düşünceye, o devirde hazır yakından ilgili olan Schillinger, gele- değildi... Bunların hepsi kısmen neksel orkestra dokularının incelenme- doğru olabilir yada hiçbiri doğru sinde ve yenilikçi dokuların yaratılma- olmayabilir. sında, elektronik ve akustik konuların- Sonuçta belki de en önemlisi, daki alt yapısı yardımıyla hem analizde müzisyen olsun "sade" dinleyici hem de yeni eser yaratımında yepyeni olsun, Schillinger'i bilen birisi artık bir düşünme tarzı oluşturdu. müziği eskisi gibi düşünemeyecek, KAYNAKLA R: dinleyemeyecektir. Joseph The Mathematical Basis Of The Arts ( Joseph Schil- Schillinger, onun özgün linger, 1943) yöntemlerini az-çok bilen herkes http://archive.org/details/TheMathematicalBasi- sOfTheArtsJosephSchillinger1943 için, müzikte, geleneklerin dışında, Schillinger System of Musical Composition Da Capo evrensel bütünsellik (ehad) içeren Press (February 1978) bir anlama ve yaratma sisteminin http://www.schillingermusic.com/ varolduğunu hep anımsatacaktır. http://www.berklee.edu http://en.wikipedia.org/wiki/Joseph_Schillinger

6666 Eğri, çapraşık ya da aralık dişler gibi pek çok ortodontik problemin tedavisinde etkili olabilecek alternatif bir yöntem

Diş Tellerine Şeffaf Alternatif INVISALIGN

değiştirilir. Her bir aligneri değiştirdiğiniz- Tedavi ne kadar sürebilir? Invisalign: Şeffaf, de, dişleriniz azar azar, her hafta hareket Tedavinin süresi sizin gereksinimlerinize çıkartılabilir ve rahat eder, taki doktorunuz tarafından belirlenen göre değişiklik gösterir. Ancak ortalama Invisalign tedavisi nasıl yapılır? final pozisyonlarına düzelerek ulaşana invisalign tedavisi dokuz ile on sekiz ay Invisalıgn sizin için uygunsa doktorunuz ula- kadar. arası değişir. Tedavi esnasında doktorunuzu şılmak istenen sonuçlar ışığında bir tedavi Dişlerin tedavi sonucunda hangi duruma düzenli olarak ziyaret etmeniz önemlidir. planı hazırlar. Dişlerinizin Invısalign tedavisi geleceği önceden belirlenebilir mi? Görünüşünüzü değiştirecek bir gülümseme öncesinde,sırasında ve sonrasında 3 boyutlu Kişiye özel şeffaf alignerlarınız size özel için hazırsanız cevap: INVISALIGN sunumunu görebilirsiniz. Invisalign tedavi- olarak üretilir.Sanal tedavi planı dişlerinizin Etrafta çok seçenek olmasına rağmen, si, neredeyse görünmez çıkartılabilir seri tedavi boyunca gerçekleştireceği hareketle- hiçbir tedavi Invısalign kadar rahat ve işe halinde şeffaf plaklardan (alignerlardan) ri gösterir. Böylece en başından dişlerinizin, yarar değildir. Invisalign günlük hayatınıza oluşur. Bu şeffaf alignerler kişiye özel ola- tedavi sonunda nasıl görüneceğini inceleye- müdahale etmeden gülüşünüzü değiştirme- rak üretilir, iki haftada bir sıradaki seri ile bilirsiniz. nin en iyi yoludur.

ÖZEL COSMODENT AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI POLİKLİNİĞİ İstanbul Cad. Başaran Plaza Kat:3 Göktürk/İstanbul 212 322 40 04 6677 www.cosmodent.com.tr ‚ [email protected] Robert SCHILD nitelik... [email protected]

Aydın-lık ve neşe’nin peşinde... ezon boyunca eşimle birlikte izlemeye çalıştığımız mücadelesine değindi. Bunu ise, bu halk topluluğunun 40 dolaylarında tiyatro oyunu arasında “olağanüstü” kalıtımsal dayanma dürtüsünün içindeki “neşe” kıvılcımı- Solarak adlandırabileceğimiz 3-4 yapım, “görülebilir” na da bağlıyordu Hahambaşı, yanlış anlamadıysam – ve bu diyeceğimiz 15-20 adet ve bir o kadar da “uzak durulmalı” bağlamda, neşe sözcüğününün İbranice’de en az 10 karşılığı damgasını yiyenler var... “Tiyatro... Tiyatro...” Dergisi ile bulunduğunu söyledi... T24 web portalına yazdığım eleştirilerde, hiç kuşkusuz ilk Bu karşılıkların tümünü not edemediğimden, ertesi gün bir grubun tümüne, ikinci grubun çoğuna ve üçüncü grubun yandan kendisine danıştım, öte yandan da kısa bir internet en başta düş kırıklığı yaratanlara yer veririm. Eş-dost ara- araştırmasında anog, bedihot, ditza, gila, hedva, maşoş, oneg, sında ise bunları, aşağıdan yukarıya doğru “margarin”, rina, sason, simha, tsahala sözcükleri ortaya çıktı! Yetmedi – “tereyağı” ve “sızma zeytinyağı”na benzetirim hep! İşte, en iki gün sonra cep telefonum çaldı ve sevgili Hahambaşımız “rafine” seviyede olanların, örneğin bir Devlet Tiyatrosu “sana bir tane daha buldum – aliza’yı da not ediver!” demesin yapımı “Hamlet Makinesi” veya BoSahne’nin “Bakarsın mi..?! Bulutlar Gider” oyunlarının yanı sıra, Ocak ortasında Aşkenaz Mizahı hakkındaki “Savunmanın Son Çaresi: İBBŞT’nun Harbiye Sahnesi’nde Talat S. Halman’ın kale- Gülmek” kitabında da aktarılan S. Freud’un bu savıyla, minden gelme “Krallar ve Soytarılar” başlıklı Shakespeare G.Orwell’in “Her şaka, minik bir devrimdir...” özdeyişi bir kolajını izledik. Ülkemizin önde yana, Amerikan mizah ya- gelen otuza yakın tiyatro sanat- zınının önemli isimlerinden çısının art arda sahneye gelip, Mark Twain’in 1898 yılında kâh bu tiyatro devinin önemli “Harper’s Magazine” Dergi- oyunlarından birer tirad, kâh si Mart sayısında “Concernig o güzelim sonelerinden birer the ” (“Yahudiler Hak- örnek sunmaları, ilk kez dinle- kında”) başlığı ile yayımla- diğim iki genç vokalistin Selim nan makalesindeki şu son Atakan’ın bestelemiş olduğu tümcelerine de dikkatinizi Shakespeare sonelerini orkestra çekmek isterim: “Mısırlılar, eşliğinde seslendirmeleri, çok Babilliler ve Persler yükselip özel bir etkinlik oldu tiyatro yerküreyi yankı ve ihtişamla tutkunları için. Bu olağanüstü kapladılar ve sonra (...) yok akşamı yaşamamış olanların, olup gittiler; onları izleyen sunumların bazı bölümlerini Yunanlılar ve Romalılar da bir youtube.com’dan dinleyebile- TTalatalat SS.Halman.Halman veve tiyatrotiyatro oyuncusuoyuncusu DefneDefne HalmanHalman hayli gürültü yaptılar ve orta- ceğini belirtmekle, ölümünün © ZeynepZeynep AAltayltay dan kayboldular; başka mil- 40. gününde bu denli anlamlı letler ortaya çıkıp meşalelerini şekilde anılmış olan Talat bir süre boyunca yanık tuttular, Halman hakkında bir-iki alıntı aktarmak istiyorum. ancak sönmelerinin ardından onlar da şu anda tarihin alaca Etkinliğin giriş konuşmasında Türkiye’nin ilk Kültür karanlığında oturuyorlar veya tümden yok oldular. – Yahudi ise Bakanı, fikir ve bilim adamı, çevirmen ve ozanıyla ilgili hepsini gördü, hepsini yendi ve yozlaşma emaresi göstermeden, anılarını paylaşan eski dostu, eleştirmen/çevirmen Seçkin yaşlılık çöküntüsü olmaksızın, hiçbir tarafı zayıflamamış, ener- Selvi “alçakgönüllülükle yüce gönüllülüğü kişiliğinde bütün- jisi eksilmemiş, uyanıklığında ve atak dimağında bir seyrelme leştirmiş” şekliyle ne güzel de tanımlıyordu Halman’ı... olmaksızın duruyor. – Her şey ölümlüdür, Yahudilerin dışında; Gerçekten de, bizde Bilkent, ABD’nde Columbia ve tüm kudretler geçicidir, ancak onlar kalıyor. Bu ölümsüzlüğün Princeton üniversiteleri; bizde İKSV ve Bakanlar Kurulu, gizemi nereden kaynaklanıyor acaba?” İşte bu sorunun yanıtı, dünya çapında UNESCO ve UNICEF gibi kurumlardaki, yukarıdadır belki de..! başkanlık dahil olmak üzere görevleri; Türkçe ve İngi- *** lizce telif ve çeviri yetmiş kitap ile üç bini aşkın makale, “Yalancı Yakob” oyununu izledikten bir hafta sonra, Pera inceleme, denemesi ve sayısız kendi şiirleriyle öne çıkmış Palace Hotel’in Andante Müzik dergisi ile birlikte bu se- olan bu değerli kişi, yine Selvi’nin deyişiyle “aydın kavra- zonda başlattığı “Cumartesi Sabah Konserleri” dizisinin ikin- mının kişileşmiş bir örneği” değil miydi başlı başına? Sadece cisine davetliydik... Değerli müzik yazarı Serhan Bali’nin Türkiye’ye değil, evrenin tüm uluslarına gerek eğitim önderliğinde düzenlenen bu resital/konserler, İDSO’nın öncüsü, gerekse kültür meşalesi olacak böylesine aydınlar geleneksel Cumartesi sabahı dinletilerinin özlemini çeken gerekli değil mi sürekli olarak? müziseverleri otelin Grand Pera Balo Salonu’nda seçkin *** sanatçılarla bir araya getirerek, nice işitsel şölenler sunmak- Bu etkinlikten bir akşam önce, GKD’nin “Yalancı Yakob” tadır. Bu keyif veren, güzel ortamda viyolonsel sanatçısı oyununu izlediğimizde, ellerinden geldiği kadarıyla Çağ Erçağ’ı piyanoda Ürdünlü Zina Asfour’un eşliğinde tiyatro yapmış amatör ekibi kutlamak üzere sahneye dinledik. 14 Şubat sabahı ise sevgilinizle birlikte siz de bir çıkan Hahambaşı İsak Haleva, Polonyalı/Alman yazar şölen yaşatın kendinize – ve ülkemizin önde gelen piyano Jurek Becker’den alıntılanan bu öykünün ana iletisi olan virtüözlerinden Gülsin Onay’ın hafta sonunuzu neşe’lendi- “umut”dan söz ederken, Yahudi toplumunun hayatta kalma rip aydın’latmasına fırsat verin..! 6688 kitaplık...

Afrodit’i beğenin – ancak Akhilleus’a da kulak vermeden etmeyin..! Yahudi toplumu için kutsal Tora ne ise, Batı dünyası için ne gitmeyi bile göze alan Psykhe, tanrı Apollon`un cezasıyla kulak- Grek/Roma Mitolojisi de odur desek, çok mu abartı olur? ları eşek kulaklarına dönüşen Kral Midas...” – ve daha nicelerine Antik çağın ardından insanoğlunun düştüğü anlamsız boş- rastlıyoruz bu kapsamlı kitapta... luğun Rönesans dönemiyle kısa bir sürede yeniden dolduru- Çocukluğunda bu söylenceleri büyüklerinin anlatılarından labilmesinin belki de en önemli etmeni, bu güzelim söylen- duymuş veya okuyarak beğenmiş, ardından bizzat İlyada celer değil miydi sizce de? Aydınlanma çağına yol açılması, ve Odysseia’ya da el atmış meraklılara yönelen, bu destan- nice değerli edebiyat yapıtlarının doğması hep Homeros gibi, lardan değişik yorumlar çıkarılan yapıtlar da vardır elbet. Ovidius gibi ozanların, eski Yunan tragedya/komedyalarının Bunların arasında yine İletişim Yayınları’nın piyasaya daha yeniden keşfedilmesiyle olmuştur... yeni sunduğu “Akhilleus’u Öldüren Savaş” başlıklı İşte bu nedenledir ki, bu mitolojik öyküleri özellikle inceleme, İlyada destanını değişik bir açıdan ele alıyor. çocuklarımıza anlatmak ve okutmak, sadece genel kültür ABD’li akademisyen Caroline Alexander, dağarlarının gelişmesi için değil, birer hümanist olarak ye- Troya kuşatmasını bugüne dek işlemiş tişmeleri açısından da önemlidir. Grek ve Roma mitolojisinin yüzlerce kitapta hep öne çıkarılan birey- okullardaki cılız anlatımını desteklemek sel kahramanlıklardan ziyade, savaşın üzere, dilimizde de nice kapsamlı ve ko- anlamsızlığını irdeliyor! Homeros’dan layca okunabilecek, küçük çocuklara dahi alıntıladığı nice örnekten, zaman zaman yönelen kitaplar var. Bunların arasında, “ölümsüz” lakaplı Akhilleus’un kendi söy- Homeros’un eserlerini dilimize kazandır- lemlerinden bile anlaşılacağı gibi, bu kenti mış olan değerli yazar Azra Erhat, Köprü fethetmek için karşı kıyıdan Anadolu’ya Kitaplar dizisinde çıkmış olan, usta ka- gelmiş komutanların önemli bir bölümü, rikatürcümüz Ferruh Doğan’ın özgün bu sefere niye katıldıklarını bilmiyordu! desenleriyle bezeli “Troya Masalı”nda, İşte bu bağlamda Troya Savaşı’nın Vietnam veya Körfez Sa- bu kent kalıntılarının bulunuşunu, ar- vaşları gibi anlamsız bir girişim olduğunu ortaya çıkarıyor, dından da ünlü Paris ve Helena söylen- Semih Lim’in dilimize kazandırdığı bu önemli çalışma. Tek cesiyle başlayan İliada’yı yalın bir dille ak tarıyor. – Berta G. korumasız noktası olan topuğuna yediği ok ile öldürülüyor Sabates’in kaleme aldığı, Nurcan Kılıç’ın yiğit Akhilleus – insanoğlunun daha binlerce yıl boyunca dilimize kazandırdığı “Mitoloji İle milyonlarca sebepsiz ölümü tadacağı gibi... Eğlenmek” ise yazıldığı günlük konuş- İlyada destanını benzer bir yalınlıkla ele ma diliyle çocuklara yönelik, zengin gör- alan diğer önemli bir çalışma, İtalyan sellikte bir interaktif derlemedir: 1001 Çi- romancı Alessandro Baricco’nun “Homeros, çek Yayınevi’nde çıkmış bu kitapçıkta en İlyada” başlıklı anlatısıdır. Eren Cendey’in yaygın 28 mitolojik öyküyle birlikte her Can Yayınları için 2006 yılında dilimize birinin sonunda çocukların sıkılmaması kazandırdığı bu kitapta, Homeros’a göre için faaliyetler, oyunlar ve eğitici bilgiler savaşı Olympos’tan izleyen tanrıların, olay- yer almaktadır. Tanrıların Yunanca ve lara yön vermek üzere sık sık “işe karıştık- Latince isimleriyle Türkçe okunuşları ve ları” bölümlerini çıkarmış olan yazar, olay- görevlerini içeren bir tablo da kitabı anlamlı biçimde tamam- ları böylece tam anlamıyla “laik”leştiriyor! lıyor. – Bu iki çalışma daha dar kapsamlıysa da (her biri 96 Savaşa katılmış kâh Yunanlı, kâh Troyalı sayfadır), İletişim Yayınları’nda çıkmış olan 21 kahramanın kendi kişisel görüş açılarından dinlediğimiz “Yunan Mitolojisi” (A.Milbourne & L. / ayrı bölümlerde okuduğumuz olaylar silsilesinden algı- Stowell / çev. Esin Uslu), 304 sayfa ile daha ladığımız, yine Caroline Alexander’in çıkarımlarıdır: savaş- geniş tutulmuş, ancak yine de bol sayıda çi- manın ne denli anlamsız olduğu! İşte bakınız, Alessandro zimler ve geniş bir rehber eşliğinde çocuk- Barrico “Savaş Üzerine Sonsöz”ünde (yine!) Akhilleus’dan ları Yunan mitolojisinin zengin dünyasıyla neler aktarıyor: “Benim için hiçbir şey can kadar değerli değildir; tanıştıracak bir yapıttır: “Olympos Dağı`nın ne (...) o gösterişli İlyon kentinde var olan hazineler, ne de (...) tepesinde, bulutların üzerine kurulmuş bir zenginlikler (...). Can çıktı mı dişlerin arasından, ne parayla satın saray, içinde dünyaya hükmeden tanrılar – aşa- alınır, ne de çalınabilir.” – ve şöyle bağlıyor: “Bu sezgiyi niha- ğıda ise krallar, canavarlar ve sıradan insanlar... yetine erdirmek belki de İlyada’nın bize bıraktığı miras, ödev ve Tanrılar tanrısı Zeus, aşk ve güzellik tanrıçası görevidir.” Afrodit, deniz tanrısı Poseidon, yeraltı dünyasının tanrısı Hades ve Mitolojik öyküler sadece birer hoş anlatı değil, isteyenler için diğerleri... Dünyanın en güçlü erkeği Herakles, Troya Savaşı`nın nice önemli çıkarımlar sağlanabilecek bir kaynaklar demeti- kahramanı İthaka Kralı kurnaz Odysseus, aşkı uğruna ölüler ülkesi- dir – aynen Yahudilerin kutsal Tora’sı gibi..!

6699 AKTÜELAKTÜEL İlonalona LELEVVİ Aşk olmadan YAŞANABİLİR Mİ? Hayatta aşk olmadan yaşanabilir mi? Belki… Peki ya aşka alıştığınızda ve inandığınızda onsuz yaşayabilir misiniz? İçinizde heyecandan uçuşan kelebekler… sanki O’nun yanında dünyayı unutmuşsunuz, sanki zaman akmıyor durmuş... İşte, Şubat ayı aşk demek! Sevgili demek… 14 Şubat Sevgililer Günü için hazırlıklar bir ay öncesinden başladı. Kişisel bakımlar, yeni kıyafetler ve hediyeler derken gün gelir çatar! şken Hediye demiınız? Sosyal ya siz ne ald kelebekler için zda bir fikir yoksa biz size Hala aklını ım… Hediyesini sen yarat! Sosyopix.com yardımcı olal Hediyeyarat.com’da hikayenizi sizin için ısının olama- çizsinler ve tablo haline getirsinler iste-ı da mez misiniz? Hiç kimsede ayn şsiz hediyenin kahramanlarız! yacyacağı bu e ılar ssokağın ınız… Ve an siz olacaks

Bir süre önce vitringez.com’da yapıp anılarının saklanmasını gezerken karşılaştım Sosyopix sağlıyor. Yüzde 100 mutluluk ile… Bir Instagram delisi olan garantisi veren markayı böyle ben ilk görüşte fikre aşık özel bir günde denemeye değer! oldum. SosSosyopix,yopix, sossosyalyal memedyadya da paylaştığın görselleri özel hazırlanmmış ttemalarlaemalarla babaskskkı MÜZİK RUHUN GIDASIDIR! KKlasilasiği ssevenlerdenevenlerden Bu klişe cümle belki de size en yardımcı olacak olandır. Vintage akımı ile geri dönen pikap ve siniz? plaklara ne dersiniz? Erkeklere sadece teknolojik Israrla çiçek mi diyorsunuz?mmisiniz?i O zaman modernle şmiş olan odun- ürünler alabilen biz kadınlara en iyi Playstation’dan su dal ve ağaçlarla harmanlanan çiçek tasarımlarını önerelim. kurtulma yolunu da açar, yani bir taşla iki kuş vurmuş Vesaire İstanbul, farklı tarzı ile romantikliği bana sevdirdi. olursunuz. Elektronik pikaplara göz atın derim… Hayalperest tarzı ile insanı büyüleyen renklerindeki aranjman- Her yıl bir öncekinden daha sevgi dolu daha çok ları ile klasiği bir masala çevirdi. Romantikseniz Nişantaşı’ndaki aşkla harmanlanmış bir yıl dilerim! İçinizdeki o saf butik mağazalarına bekleniyorsunuz! kelebeklerin yok olmamasını ümit ederim.

7700 7711 7722 GURME Shirley KASTON Bulgurun ismini, şefliğin haysiyetini lekeledim ama o zamanlar 17 idim anım bulgur çekmiş ama öyle böyle değil. Kendimce evde kavga varsa da sesi gelir. de deney yapacağım. Markete gidip mantar almı- Bir yandan biri mercimek çorbası yaptı herhalde derken, bir şım, baharatlar almışım. Ebeveynler de yazlıkta… yandan da havalandırmayı açtık. Ama koku bir türlü terk CAnnemin aşırı titizliği ve benim aşırı sakarlığım sebe- etmeyi bilmedi mutfağı. O sırada bizim bulgur oldu mu acaba bi ile çocukluğum kısmen mutfaktan uzak geçti. Haliyle de diye kapağını açtım ki misss gibi mercimek çorbası kokusu ebeveynlerin evde olmaması benim için mutfak egemenliğimi buram buram benim bulgurdan geliyor. Abim bana bakıyor, ilan etmem anlamına geliyor. Öyle ki bayrak dikeceğim mut- ben abime bakıyorum. İşi şakaya mı vursam, “Eheeehhh fağın ortasına. ben sana bulgur mu dedim aslında mercimekti.” Yoksa suçu Bütün malzemeleri almışım. O zamanlar internet de var ama anneme atıp, “yaw insan kavanoza bulgur yazar mı hiç dikkat nedense eski usul gideyim demişim. Annemin çeyizinden etmemişim” mi diyeyim bilemedim. Ama kesinlikle bir şeyi kalma yemek kitaplarını açıp standart bulgur tarifini aldım, öğrendim. Kırmızı mercimeğin yeri ayrı, bulgurun yeri ayrı. üstüne de benim deney malzemelerim gelecek. Hummalı bir Hep deneme yanılma ile öğrenen bir insan olmuşumdur, bu çalışma ile hazırlıkları bitirdim pişirme işine geçtim. Suyunu da benim bulgur/mercimek deneyim oldu. Mercimeği abim verdim bulgurun ve kitap alıp beklemeye başladım. O sırada kaşık kaşık yedi, bir de moralim bozulmasın diye “böyle de bir tanecik ağabeyim Lori geldi. Ballandıra ballandıra bulguru güzel olmuş” diye cesaretlendirdi. Bu da benim aşçılık konu- anlatınca o da acıkmış, beklemeye başladık pişmesini. Bu sıra- sunda ilk ama kesinlikle son olmayan hatalarımdan biri oldu. da etrafı mercimek çorbası kokusu sardı. Evimizin alt yapısını Önemli olan hatalardan ders çıkarmak. başka bir yazıya saklıyorum ama şu kadarını söyleyeyim. Şimdi bu kadar konuşmanın ardından daldan dala yemek Havalandırma ve duvarların inceliği sebebi ile komün hayat tarifleri geliyor… prensipleri ile yaşamaktayız. Kimde ne pişerse kokusu, hangi Mercimek çorbası, Granola ve Limoncello (limon likörü).

7733 Tarhanalı Püf Noktaları •Tarhananın yararlarından biraz bahsedeyim. 100 gr toz tarhanada 14,1 grğ , protein, 58,8 gr karbonhidrat ve 3,9 gr ya Mercimek 78 mg kalsiyum, 0,5 mg demir bulunur. İyi bir protein, kalsiyum, A vitamini, B1 vitamini, B2 vitamini ve likopen mevcut. Ayrıca tahılların fermantasyonu sonucu oluşan tarhana probiyotik özellikte Çorbası bir besindir. Diyabet, hipertansiyon ve obezitenin tıbbi beslenme tedavisindeş ük Malzemeler Hazırlanışı glisemik indeksinin beyaz ekmekten dü ı olması ve doyurucu özelliğinin fazla olmas 300 gr kırmızı mercimek Tarhanayı suda bekletelim. Soğan nedeniyle tavsiye edilen bir besindir. 50 gr tarhana ve havucu küçük parçalara böle- Organik alınırsa daha da makbuldür. 1 adet orta boy patates lim ve yağda kavuralım. Renk ı servis öncesi tereyağı eritip nane 1 adet küçük boy havuç Çorbay almaya başlayınca salçayı ekle- • de eklenerek servis yapabilirsiniz. 1 adet küçük boy soğan yip biraz daha kavuralım. Daha ğunu sıcak su ekleyerek 1 kaşık sıvı yağ sonra suyu, patates ve mercimeği •Çorbanın yoğunlu 1 kaşık biber salçası ekleyelim. Mercimeğin pişmesine azaltabilirsiniz. 1 lt su yakın tarhanayı da ekleyip blen- Tuzuna ve biberine de dikkat etmeyi tuz derden geçirelim. • unutmayın sakın. karabiber 7744 İsteğe bağlı içerikler Malzemeler 100 gr ay çekirdek içi 200gr esmer şeker 200 gr fındık 400 gr bal süzme 100 gr bütün Antep fıstığı Granola 150 gr kuru üzüm 500 gr yulaf ezmesi 200 gr bütün badem 100 gr kuru yabanmersini 100 gr kuru kayısı Püf Noktaları 100 gr kuru incir Ekstra malzemelerdeki kuru meyve •ve kuru yemişleri isteğe göre bütün Hazırlanışı veya parçalar halinde koyabiliriz.ı ortaya Bu Fırın tepsilerinin üzerinde silikon matları veya yağlı kâğıtları sere- tür malzemeleri aromalar ırında ı açısından az bir miktar f lim. Fırını 170 dereceye ayarlayalım. çıkmas ır. Şekeri ve balı ocakta bir tencerede eritin ve kıvam almasını sağ- kavurmak daha güzel olacakt ı layın. Daha sonra yulafı ekleyip tencerede karıştıralım. Ardından ından çıkardığımız granolay •Fır ğutmamız tepsi üzerine eşit bir şekilde yayalım ve önceden ısıttığımız fırına tepsiden tezgaha alarak so ır. Tepsinin kendisi koyalım. 6 dakika fırında kalan malzemeyi yeniden tencereye daha kolay olacakt ekleyelim ve bu sefer isteğe bağlı kuru meyve ve yemişleri ekle- soğuyana kadar üzerindeki malzeme yip yeniden karıştıralım. Daha sonar yeniden fırın tepsilerine pişmeye devam edecektir. yerleştirelim eşit yükseklikte. 8 dakika 170 derecede pişirdikten Bir diğer favori granola tarifim sonra fırından aldığımız granolayı soğutmaya alalım. Soğuyan • şeker ve bal yerine bal ve de ığı tarif. granolayı elimizle ufaladıktan sonra hava almayan bir kavanozda fıstık ezmesinin kullanıld yaklaşık 1 aya kadar saklayabiliriz. Malzemelerle istediğiniz gibi oynayabilirsiniz. Yoğurt süt, taze meyveler ekleyerek servis edebilirsiniz.

7755 Limoncello

Malzemeler Püf Noktaları ış. İlkinde 1 şişe votka ı tamamen keyfinize ve zevkinize kalmınızı alarak 12 adet sarı limon • Şeker oran ınız ve bir sonraki için notlar 400 gr toz şeker bu tarifle yaparskendinize göre düzenlersiniz. şeker 150 ml su şekeri ırken deneyerek 1 adet hava almayan kavanoz • İsterseniz kavanozdaş bekletmeişeye al bölümünü eklemeden yapabilir. Süzüp ekleyebilirsiniz. ızdan ilk olarak ını kullandığım Hazırlanışı Limonların sadece kabuklar • su ile temizlenmesinde yarar var.ğun içinde kalan Suyu ve şekeri bir kapta hafif ateşte eri- ını soyduktan sonra kabuız lazım. Bu beyaz Limon kabuklar çak ile iyice alman mesi için ısıtın, sürekli karıştırın ve kayna- • ı ısımlardır. masına izin vermeyin. Şekerin eridiğinden beyaz bölümlerikıs yineımlar b acılık katan k emin olunca kabı ateşten alın ve soğuma- Haftada 1 veya 2 kere kavanozu ters düz ederek • ını sağlayın ve yerine geri koyun. ya bırakın. Şekerli su soğurken limonun karışmalar ı yüksek olan votka veya ına düşürerek kabuklarını soyun ve kavanoza yerleştirin. Eğer şansınız varsa alkol oran Soğumuş şekerli suyu ve votkayı ekleyin. • direkt etil alkolü seyreltipız eczaneden yüzde 95 etil alkol alkol oran almak istiyorumı Kapağını hava almayacak şekilde kapa- de yapabilirsiniz. Yaln ım. tın ve 30-40 gün kadar serin ve loş bir dediğinizde size sanki yorlar.molotof Ş imdidenkokteyli uyarayyapacak kundakç edasıyla bakı ında saklanabilir. ortamda bekletin. Daha sonar bir tülbent ve huni yardımı ile sıvıyı süzerek şişeye • Şişelendikten sonra 1 aya kadar buzdolab alın. İçmeden en az 4 saat buzdolabında soğutmayı unutmayın. 77667766 7777 STİL Aslıhan IŞIN Metropol stilleri

7788 İngiliz yazar Angela Carter, “Şehirlerin de cinsiyetleri vardır; Londra bir erkek, Paris bir kadınsa, New York transseksüeldir” diyor. Ünlü betimlemelerinin zenginleştirdiği kitaplarıyla İngiliz edebiyatında sarsılmaz bir yeri olan yazarın, bu savının dekorasyon dünyasında bulduğu karşılık, Paris’in feminen, Londra’nın maskülen, New York’un endüstriyel stilleri olsa gerek.

7799 ayna gibi zaten kendi başına feminen Feminen Paris mobilyalar ile paravan, şömine gibi Dantel zarafetinde ve kıvrımlı form- romantik detaylar sanki bu stil için ların hâkimiyetindeki dekorasyon yaratılmış eşyalardır. anlayışı, Paris’i feminen stilin, yani Feminen bir dekorasyon anlayışı gös- kadın bakış açısının ve zevkinin terişli olmak zorunda değil; daha çok ellerine bırakır. Kristaller, ipekler, seçici bir sadelikle ve kadınsı detay- gümüşlerin gölgesindeki feminen stil larla ortaya çıkar, o kadar. Masum ve Paris’in, Paris de kadın ruhunu ilham saf hissettiren tarafları bile olabilir, kaynağıdır. Kokular, aranjmanlar, ama mutlaka şık olmalıdır. Böyle mumlar, şamdanlar hiçbir erkeğin özenli seçimlerin yapıldığı bir deko- ihtiyaç duymayacağı detaylardır; rasyon stili için uyum çok önemlidir. yani sadece kadınları ilgilendiren ve Öte yandan, bu stili basit bulan bir- kadınların ilgilendiği bir dekorasyon çok yanlı düşüncenin aksine, feminen stili: Feminen! dekorasyon stili, kendine güvenen ve Feminen bir dekorasyon kadınlara son derece kişilikli mekânlar yaratır, mahsus haliyle; kadınların zevkle- yani ‘haute couture’. Üstelik kaliteli rinin her detaya yansıdığı bir zevk detaylarla dolu; kristaller, camlar ürünü. İnci beyazı, pudra ve pastel en iyi el işçilikleriyle kendilerine renk paletinden parfüm şişelerine, yer bulur, yani seçici. Feminen bir romantik detaylardan yuvarlak hatlı dekorasyon stili pek çok tarzı içinde formlara kadar… Bol bol tekstil; barındırabilir; klasik ve saraylı tarz- dantel, tül, şifon, saten… Naif çiçek lar, modern ve eklektik olanlar, kır desenleri, puantiye… Porselen, ayna, stilleri, egzotik coğrafyalardan ilham kristal taşlar… Tuvalet masası, dönen alan stiller, yani yeniliklere açık! 8800 Maskülen Londra Geçen yüzyılda, elinde bastonuyla yürürken şapkasını çıkararak yanın- dan geçenleri selamlayan bir centil- men Londra’nın dekorasyon anlayışı- nın sokaktaki yansımasıdır. Viktoryen evlerin erkeksi ve sert hatlarından başlayan yaklaşım, ekosenin milli bir desen olarak yüzyıllardır hüküm sür- düğü coğrafyada, ‘chesterfield’ deri kanepeler ve masif ahşap kütüphane- lerle devam eder. Oxford şıklığı ama aynı zamanda da sadeliği ile, kalitenin ve asaletin her yerinde kendini gösteren stil rafi- nedir. Viski şişeleriyle, purolarla ve mutlaka berjerlerle tamamlanan bir yaşam alanı erkeksi, erkek- lere özgü zevkleri temsil eder: Maskülen. Ham dokular, ince işçilik, geçmi- şin izlerini taşıyan formlar, müm- kün olduğunca basit çizgiler taşı- masına özen gösterilen ama aslında iddialı, sıcak ama sert hatlı doku- lar… Goblen, kadife, ipek… Konsol, büfe, çalışma masası… Porselen çay takımları, viski bardakları… Desenli duvar kâğıtları, abajur başlıkları… Hepsi Londra’nın res- torasyonla aslına uygun yenilenen geleneksel iki katlı evleri gibi birer klasiktir. Sarkıt aydınlatmalar, oval resim çer- çeveleri ve koltukları tamam- layan yastıklarla sert hatları biraz yumuşasa da, maskülen stil zaman zaman kasvetli bile sayılabilecek koyu renkleriy- le bir kadın dokunuşundan fersah fersah uzaktır. Duvar kâğıtlarının süslediği duvarları büyük ebatlarda sanat eserleri ya da geleneksel saatler süsler. Yerlerde çok renklilikten uzak çiniç karolar gelenekseldir.g

81 Endüstriyel New York New York dünyadaki trend- leri belirleyen kentlerden biri; herkese, her renge, her bakış açısına açık. Belki de bu nedenle içinde her şeyi yan yana barındıran, çiziğini, sıyrığını saklamayan, endüst- riyel bir dekorasyon tarzını benimser. alanları… Renkleri, malzemeleri, gri, 1970’lerde New York’ta, özellikle metal, kırmızı ve ahşap… Loft stilin de Soho bölgesinde ortaya çıkan, kendine özgü, tam anlamıyla endüst- endüstriyel bakış açısının bir devamı riyel bu bakış açısı, dekorasyonunu olan Loft stili, pratik bir yaşam fel- ne sıcak ne de soğuk bir hava ile sefesi üzerine kuruludur; fabrikalar tanımlamaya yeter. Çünkü metalin ve ambarlar şehir dışına taşınıp terk imdadına ahşap, grinin soğukluğuna edildikçeçç sanatçıların hem çal çışıp kırmızı yetişir. Hatta tuğla duvarlar, hem yaaşamak için çelikçelik havalandha ırma borularını ucuza kiraladığı yyener,ene bir adım öteye, fabri- mekanlarnlar olarakolarak kakadanda ev kategorisine taşır. ortaya çıkarak yeniyeni Loft,Loft endüstriyel ve şehirli bir trendnd oluştu-tu- birbir stildir; metropol yaşa- rur. Kısa zamandazamanda mını genellikle tek kişilik benimsenir,senir, çünküçünkü yyaaşamlara adapte edebilen, çok özgürgür bir yayaşam hemhem şehrin merkezinde hem biçiminini tanımlar. Kusursuzluk de tamamentamamen özgür bir yaşam anla- anlayışından uzak, yayaşan- yışını temsiltemsil eder. Yüksek tavanlı, mışlık izlerini silmesilmeyeye çalış- ferah ve merkezimer evler Loft anlayışıy- mayan,n, endüstriyelendüstriyel bir tarz; la düzenlenir.düzenleni Binaların dışı tuğla ya çelik, metal,metal, ahşapap ve beton da taş… DüzDüz hatlı, genellikle büyük, dokusuylauyla yalyalın tasarımların modern mobilyalar,mob kusurlu, ham ya mükemmelmmel uuyumu:yumu: LoLoftft dada açık rengereng boyanmış duvarlar… Bir taraftaafta MManhattan’daanhattan’da Kırmızı birbir aksesuar ya da mobil- yeni yapapılmış Loft tarzı ya ile yaratyara ılan odak noktası… lüks apartmanpartman daireleri, Halı bile bub bakış açısı için detay öte yandanda dokusuna fazla saysayılır. TekstilT yok gibi, odalar müdahalehale edilmemiş, kesintisiz,kesintisi pencereler büyüktür. orijinall hali korunmuş, BüBüyükyük metrekarelim açık plan geçmişi taşıyanyan izleri yayaşam alanları kapılarla değil, silinmemiemiş orijinalorijinal yaşam eşyyalarlaala bölünür.

8822 8833 SEYAHAT TUTKUSU Esra HEKİMOĞLU Fotoğraflarla Latin Amerika günlüğü -2 Yaklaşık iki buçuk ay süren Latin Amerika gezimin enkler, doğa ve sokakta gördüğüm insan neredeyse bir ayını Peru’da geçirdim. Hem tarihî manzaraları o kadar göz alıcıydı ki, fotoğ- raf mı çeksem yoksa dakikalarca seyre mi açıdan hem de doğal güzellikleri açısından nefesim dalsam bilemediğim anlar oldu. kesildi demek mümkün. Aslında bu tanım tüm Bu tip seyahatlerde fotoğraf çekmek benim için bir çeşit hastalık gibi oluyor. Latin Amerika seyahatim için geçerli… Fotoğraflar yıllar sonra bile bana orada yaşadığım anların Rhikâyelerini anlatıyor. Bazen fotoğraflar o kadar etkili ki, fazla bir söze gerek kalmıyor. Bugünkü fotoğraflarım Peru’dan. Titicaca gölü, Maras ve Moray. O dönemde sırt çantasıyla seyahat etmemin ve hostellarda kalmamın avantajlarından biri de, otelde kal- sam ulaşamayacağım turlara ulaşmak oldu... Titicaca gölünü gezmeye gittiğimde Puno’dan bir tur aldım. Tur Titicaca gölünün Peruve Bolivya bölümündeki adaları gezmemi sağladı. Bunun dışında adanın lokal oranın yerlisi bir ailenin evinde kaldık. Kapılar; yatak- lar küçücük. Onların yaşamını görme imkânımız oldu. Akşam bizim için eğlence düzenlediler. Kendi giysilerin- den giydirdiler bize. Onlarla İnka müziklerinin eşliğinde dans ettik, quinoa ve patatesten oluşan yemekler yedik. Bu arada ayağımdaki postalların üzerine o renkli etekler de cabası... Maras ve Moray ise benim için biraz sürpriz oldu dene- bilir. Cuzco’dayken buralarda başka ne yapılabilir diye tur şirketlerini dolaşıyordum. O ana kadar bu iki yeri de görmek planımda yoktu isimlerini bile duymamıştım. Seyahatimin en ilginç anlarından biri oldu denebilir. Özellikle de Moray inanılmaz. O günkü imkânlarıyla nasıl yapabilmişler bek de akıl almıyor.

8844 Maras ve Moray: İnkaların kutsal vadisi olarak kabul edilen bölgede yer alıyor.

MARAS, İnkalar zama- nından beri kullanılan tuz havuzları. Tuz, tuzlu su buhar- laştırılarak elde ediliyor.

MORAY, İnkalara ait tarım araştırma merkezi. Deniz sevi- yesinden yaklaşık 3500 m. yükseklikte yer alan, çeşitli yükseklikteki teraslardan ve su kanallarından oluşuyor. Moray bir amfi tiyatro gibi, birbirinin içinde yer alan dairesel tarım teraslarından oluşuyor. Bir çeşit laboratuvar. Bu teraslar farklı tarım ürünlerini değişik sıcaklık, yüksek- lik ve sulama şartlarında test etmek için yapılmış. Teraslar yükseldikçe sıcaklık düşmekte. Bu yapıların bir kısmının derinliği 100 metreyi bul- makta ve bu da en üstteki teras ile en alttaki terasın sıcaklık farkının 5°C dereceyi bulmasına neden olmaktaymış. Bu sıcaklık farkları da, iklim farklılıklarının oluşturulmasına imkân vermekteymiş. Moray tam bir görsel şölen. Gözünün alabildiğince insanın bunlar insan eliyle yapıl- mış olamaz dediği pergelle çizilmiş düzgünlükte daireler.

EEsrasra HHekimoekimoğlluu

8855 TİTİCACA GÖLÜ 8.288 kilometrekare alana sahip olan göl And Dağlarıʼnın Altiplano adı verilen platosunda, Peru ve Bolivya arasında yer alıyor. Batı kıyısı Peruʼya, doğu kıyısı ise Bolivyaʼya ait. Deniz seviyesinden yüksekliği 3.810 mt. İnka kültürünün izlerini barındıran Güneş Adası (Isla del Sol) dahil irili ufaklı bir- çok adacığı barındırıyor. Titicaca Gölüʼnün karakteristik özelliklerinden biri yüzen adacıklar. Bu adacıklarda yaşayanlara ʻUrosʼ (çoğul kelime) deniyor. Uros, yüzen adacıkları savaşçı İnkalardan korunmak maksadıyla, yöreye özgü Totora adlı bir bitkinin kargılarını çapraz olarak bir araya getirerek oluşturmuşlar. Üzerinde basit kulübeler de inşa ettikleri bu adacıkları balık avında kullanıyorlar. Peruʼya ait Taquile adasında bugün yaklaşık 1.600 Quechua yaşamakta. Bu 5,5 km uzunluğunda ve 1,6 km genişliğindeki adada yaşayan halk, yabancılardan saklandıkları için çok sonraları keşfedilmiş. Örgü ören erkekleri nedeniyle adaya Örgü ören erkekler adası adı da verilir. Gölün Bolivya tarafında kutsal adalar, Güneş Adası (Isla del Sol) ve Ay Adası (Isla de la Luna) bulunuyor. Her ikisinde de küçük geleneksel köyler ve çok sayıda eski harabe mevcut. [email protected]

8866 Yahudİ Bİr Aİlenİn YENİ Tarİhİ, Ardında İsvİçre’de 1871 İle 1945 Arası Yaşananlar... Melnitz Charles Lewinsky

Çeviren: Sezer Duru

1871’de uzak bir akraba, Mei- jer’lerin kapısını çalar, ailenin fertleri bundan sonra yaşamları- nın nasıl radikal biçimde deği- şeceğinden habersizdir. Fransız ordusundan kaçan Janki, Yahudi köyü Endingen’de namuslu olu- şuyla tanınan sığır tüccarı Salo- mon Meijer’in ailesini adamakıllı heyecanlandırır. Bu dallı budaklı ailenin hikâyesinin nasıl geliştiği, koşer kesim uğruna verilen mücadele- nin İsviçre Yahudilerini nasıl bir dışlanmaya sürüklediği, üçüncü kuşakta vaftiz olmanın Zürih’in en güzel mağazasının bile ka- nıksanmasına yaramaması, 1914 Dünya Savaşı’nın aileye hala İsviçre pasaportu sahibi oldukla- rını acı bir biçimde anımsatması ve sonunda dünyanın rayından çıkması...çıkması...

GÖZLEM 0212 231 92 82 www.gozlemkitap.com 8877 YAŞAMDAN Serkan GÜZEL AMİN-AMEN ya da her neyse Yaşadık Düşenlerin elinden tutmadıysak kime yaşayacağız gideni ağa geleni paşa Herhangi bir yerinden tutup kade- ne! Bir tekmede sen-ben vurduk; yaşa sanarak. ri yere serip üstüne basarak. Öyle be! Yakılırken insan “lık” Avrupa’nın Kim ölse bizden değil mi?! Değil işte! ulu orta, çırıl çıplak yaşadık. Göz orta yerinde, ha Auschwitz, ha vic- Değil! göre-göre, çarparak sağa sola, bazen danların orta yeri. Yuh olsun ateşi İnsan insanı yaktığında kül oldu her düşüp kalkmayarak, savrularak ora- seven kalplere, yuh olsun insandan nakış. Yağmurlar anlamını yitirdi, dan oraya, yenilerek, ezilerek, süzüle- uzak insana. Yuh olsun Yakana selam bulutlar terk etti göknehiri, kızıl rek ışığın içinde. Satılarak, kandırılıp durana, övene, eleştirmeyene, yuh denizine küstü. Artık boşuna ağlama- itilip kakılarak, çöp batan gözü biraz olsun sıcağında çiçek açana. Yine de yalım, sahte gözyaşlarımızla çocuk- daha az sakınarak. Elden ele gezip, yaşadık kendimizi haklı sayıp; kah- larımızı kandırmayalım ve baktığı- çakmak taşına inat fener gibi aydın- peliği yutarak ve kusarak aydınlığı. mızda aynaya; gördüğümüzü in(san) lanarak. Yaşadık putların inkârına Yarınları düne satarak; olanı yaşam mayalım… rağmen sana inanarak. Gövdeden sanarak! Sonunda; cenneti düşleyip ayrılan yolu sana doğru saparak. cehenneme vardık. Yaşamalıyız Derken; yaşanmamışların kıyısına Dinlerin, dillerin, ırkların üstünde Yaşayacağız vardık kalpsizlerin diyarına. iyiyi düşleyerek ve güzelden çok Böyle devam edersek; insandan güzelliği yaşamalıyız. Gözyaşlarının, Yaşadık uzaklaştığı için düşünceler; insansız kahkahaların üstüne hamak kurup Bir şarkının içinde şiir, bir filmin yaşayacağız. Sadece evrakları imza- sallanarak ve göz göze bakıp el içinde resim gibi; yaşadık bakışların layıp, iş makinelerini çalıştırıp baret ele tutarak selamlamalıyız baharı. içinde anlam, yol kıyısında çiçek gibi. takabilen canlı nesneler, üretimde Doğruların ve yanlışların olmadığı Küserek, korkarak, sarpa sarmış düş- çalışarak tükenen araçlar olacağız. bir yerde, kalplerin içindeki yolu lerin kurgusunda boğularak. Donarak Biliyorum; yeni dönem Robotsu bulup yolculuğu birbirimizde bitire- sıcaktan, soğukta yanarak; baltası İnsan Devri olacak… İnsan hakları rek yaşamalıyız… Ruh pınarlarımız- olup bulutları kesip atarak; yaşadık dernekleri, çevreci dernekler, kadın dan fışkırmalı her harf damla-damla keskin sirkeyi küpe zarar sanarak. hakları, hayvan hakları, çocuk hakları ve her göz birbirimizden bakmalı Sanmaların sarmalında salıncak vb derneklerin çoğalması insan özel- hayata. Unutmayalım ki; sözleri gör- kurarak, sallasın diye rüzgâr dualara liklerinin azaldığı anlamına gelir. Bu meyenin gözleri konuşamaz. sarılarak... Ki esmeyen rüzgâr dua derneklerin çoğalması değil azalarak Sevgi dolu bir dünya için sevgi dolu bilmez derler; yaşadık duyup inan- yok olması gerekir. Hizmet edecek insanlar diliyorum. Amin-Amen ya mayarak. İç çekerek içimizde, dünü- kimse bulamasınlar diye edilmeli her da her neyse… müzü dönerek yarına ve ölmeden dilde her dua. önce gülümseyerek. Pişmansak bile; Yaşayacağız olsun be! Diyerek. Yine de; hayallerin içinde yol alıp bataklığa vardık. Haksızlıklara göz yumarak, hırsızlara yol açarak, katillere gülümseyerek Yaşadık ve utanmadan hiçbir ahlaksızlıktan. Her defasında bozduğumuz halde Kirin-pasın içinde bile ışıldayan yeminleri; inan “mış” ların inanmışı insanlara vurarak, yok ederek en olarak. Sarsın diye göknehiri gece, güzel bitki tohumlarını, insan ilk sabah karışsın diye kahkahana, neslini tüketme pahasına durduk her şeye rağmen ayakta. doğaya düşman olarak,

8888 Dişhekimi Can Ergene ile ile kaynaşma süresi kısalmış olup üst Nişantaşı’ndaki Kliniğinde, yapısı daha kısa sürede yapılabil- diş implantları alanında mektedir. yaşanan son gelişmeler Diş kayıpları, bakım eksikliği, kaza, hastalık veya kalıtım gibi çok çeşitli hakkında sohbet ettik nedenlerle oluşabilir. Diş kayıpları ihmal edildiği takdirde, ağızdaki “…Diş implantları uzun yıllardır, diş sağlıklı dişler, eksik dişin yerindeki kayıplarının tedavisinde kullanılan boşluğa doğru ilerleyerek alt ve üst en gelişmiş ve güvenilir tedavi yönte- çenenin ideal kapanışını bozabilir. midir. Diş implantları çene kemiğine Çiğneme esnasında baskıların de- yerleştirilir ve kemiğe kaynayarak ğişmesi, ağız çevresindeki kas ve diş kökü görevi görürler. Bunun eklemlerde ağrıya ve kemik kaybına üzerine yapılan porselen dişlerle, neden olabilir. Sindirim ile ilgili sağlık eksik olan diş, ağızda tekrar yerini alır ve çiğneme, konuşma fonksi- problemleri ortaya çıkabilir. Ayrıca, ölçü alınarak hazırlanan model ve çene kemiği çizgisi aşağı doğru yonları düzelirken estetik görüntü tomografi verileri ile kişiye özel bir çökerek yaşlı bir görüntüye yol sağlanır. Son yıllarda, gelişen bilgisa- rehber plak üretilir. Bu rehber plak ile açabilir. yar destekli implant teknolojisi saye- yapılan operasyonda, dişeti kaldı- sinde, bu alanda devrim niteliğinde rılmadan implantlar çene kemiğine Modern dişhekimliği yöntemleri ile gelişmeler yaşanmakta ve implant yerleştirilir. Böylece hasta ağzında kaybedilen dişler artık kolaylıkla ye- uygulamaları hem daha kısa sürede, implantın çapı kadar dairesel bir kesi nilenmekte ve hastalarımız çok kısa hem de daha güvenli ve konforlu yapıldığından, kanama çok az olur, sürede iş ve sosyal yaşamlarına dön- şekilde yapılabilmektedir. dikiş atılmasına gerek kalmaz. Klasik mektedirler. Implant uygulamasının “Rehberli implantoloji” olarak adlan- yöntemlere kıyasla işlem sonrasında bu konuda deneyimli ve uzmanlaş- dırılabilecek bu yeni uygulamada hasta ağzında şiş, morluk ve ağrı mış hekimler tarafından yapılması ve önce hasta ağzından 3 boyutlu görülmez. İyileşme süresi çok kısalır. kullanılan malzeme ile laboratuarın tomografi çekilir ve çene kemiği her Ayrıca bugün gelişen implant yüzey kalitesi de mükemmel sonuçlar elde yönüyle incelenir. Hasta ağzından özellikleri sayesinde implantın kemik etmede önemli rol oynamaktadır...”

NİŞANTAŞI Valikonağı Cad. Sorak Apt. 109/5 Nişantaşı - Şişli - İSTANBUL (0212) 230 46 35 [email protected]

GÖKTÜRK Belediye Cad. Göktürk İş Merkezi 1/1 Göktürk Eyüp-İSTANBUL (0212) 322 69 99 [email protected] 8989 www.prodent.com.tr SAĞLIK Prof. Dr. ALP GÜRKAN* Antibiyotik ne zaman kullanılır?

Antibiyotikler, bakteriyel enfeksiyon hastalıklarının tedavisinde kullanılan ve insan sağlığı açısından çok büyük öneme sahip ilaçlardır. Günümüzde antibiyotiklerin gereksiz kullanımı önemli bir sağlık sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Gereksiz ve uygunsuz antibiyotik kullanımı toplumda ve hastanelerde büyük bir problem haline gelen antibiyotik direncine sebep olmaktadır. 9900 arih boyunca insanın hasta- lıklarla mücadelesinde ateşli hastalıklar olarak bilinen enfeksiyon hastalıkları özel- likle çiçek, tüberküloz, veba, frengi, difteri toplu ölümlere sebep olan en çok korkulan hastalıklardı. T1928 yılında Sir Alexander Fleming’in ilk antibiyotik olan penisilini bulmasıyla 1941 yılından itibaren bu hastalıklar kolayca teda- vi edilebilir hale geldi. Antibiyotikler, bakte- riyel enfeksiyon hastalıklarının tedavisinde kullanılan ve insan sağlığı açısından çok büyük öneme sahip ilaçlardır. Bu kimyasal maddeler, bakterilerin çoğalmasını önlemek- te ve çoğu zaman da bakterileri öldürmek- tedir. Enfeksiyon hastalıklarına genellikle bakteri ve virüs, nadiren de mantar ve para- zitler gibi çeşitli mikroorganizmalar neden olur. Bu hastalıklarının tedavisi enfeksiyona neden olan mikroorganizmaya göre değişik- lik göstermektedir. Toplumda yaygın olarak kullanılan antibiyotik ilaçlar sadece bakte- riyel enfeksiyonların tedavisinde etkilidir. Dolayısıyla, bir hastalığın tedavisinde antibi- yotiklerin kullanılması için, klinik olarak ve/ veya laboratuvar testlerine dayanarak bak- teriyel enfeksiyon tanısının konması gerek- mektedir. Günümüzde ise antibiyotiklerin gereksiz kullanımı önemli bir sağlık sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Gereksiz kullanım Gereksiz ve uygunsuz antibiyotik kulla- nımı toplumda ve hastanelerde büyük bir problem haline gelen antibiyotik direncine sebep olmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) antibiyotiklerin yaklaşık yarısının gereksiz yere kullanıldığını işaret etmekte- dir. Antibiyotik direnci demek, antibiyotiğin belli bir bakteriyi öldürme veya üremesini durdurma özelliğini kaybetmesidir. Bu hem toplum kaynaklı hem de hastane enfeksiyon- larında ciddi seyirli hasta oranlarının artma- sına, tedavinin başarısızlığına, hatta ölümle sonuçlanan vakalara yol açmaktadır. Dirençli bakteri, antibiyotik karşısında hayatta kala- rak çoğalmaya devam ederken, hastalığın daha uzun sürmesine yol açmaktadır. WHO verilerine göre, Avrupa Birliği ülkeleri ile kıyaslandığında Türkiye’nin antibiyotik kul- lanımında birinci sırada olduğu bu nedenle antibiyotiklere karşı direncin ülkemizde ABD ve Kuzey Avrupa ülkelerine göre 4 kat fazla olduğu belirlendi. Bu şekilde giderse gele- cekte zatürre, menenjit ve bunun gibi birçok hastalığın tedavisi zorlaşacaktır.

9911 Yanlış kullanımın sonuçları Sadece bakteriyel enfeksiyonlara karşı etkili olan antibiyotikler; yaygın olarak yanlış kullanımın gözlendiği soğuk algınlığı veya grip gibi virüs- lerin neden olduğu enfeksiyonlar için çözüm değildirler ve virüsün diğer insanlara bulaşmasını önlemezler. Antibiyotiklerin yanlış nedenler- le veya doğru olmayan biçimde kullanılması, bakterilerin sonraki tedavilere karşı direnç göstermesine neden olabilir. Bakteriler için antibi- yotik direnci, bakterilerin herhangi bir antibiyotiğin varlığına rağmen üreyebilmesi ve enfeksiyon yapa- bilmesidir. Bunun sonucunda ise, daha sonra antibiyotiğe “Yaygın ve yanlış ihtiyaç duyulduğunda Toplum genelinde antibiyotik kulla- belki de hasta kullanıldığında ise işe yaramazlar. Bu yal- nımının en sık nedenlerinden birisi kaybedilmekte- nızca antibiyotiği uygun olan üst solunum yolları enfeksiyon- dir. Uygun anti hızla direnç gelişen olmayan biçimde kulla- larının büyük bir kısmı viral enfek- mikrobik tedavi; antibiyotik, esas nan kişi açısından değil, siyonlara bağlıdır. Viral enfeksiyon sağkalım, komp- sonradan dirençli bak- genellikle kendi kendine geçen ve likasyon ve etki beklediğimiz teriye yakalanma riski herhangi bir komplikasyona neden kronikleşmenin bakterilerin olan herkes için tehlike olmaksızın 7-10 gün süre içinde tam önlenmesi, has- oluşturmaktadır. iyileşme gösteren bir hastalıktır. talık şiddet ve neden olduğu Antibiyotik direnci tüm Virüslerin neden olduğu enfeksiyon süresinin kısal- enfeksiyonların dünyada önemli bir hastalıklarının tedavisi için antibi- tılması açısın- sağlık sorunu haline yotik kullanımı hastalığın iyileşme dan önemlidir. tedavisinde de gelmiştir. Antibiyotik- sürecini hızlandırmayacağı gibi İdeal antibiyotik etkisiz hale gelir.” dirençli bakterilerin yol hastada antibiyotiklere karşı dirençli kullanımı için; açtığı enfeksiyonlar, bakterilerin yerleşmesine neden olur. doğru tanı son- hastalığın ve ölüm oran- Bu dirençli bakteriler hastanın ken- rası doğru antibiyotik; en uygun yol- larının artması ve hastanede geçirilen disinde olduğu kadar yakın temas dan, etkin dozda, uygun aralıklarla sürenin uzaması ile sonuçlanmakta içinde olduğu ailesinde de antibiyo- ve süreyle verilmelidir. Enfeksiyona ayrıca tedavi maliyetlerinde de artışa tiğe dirençli bakteriyel enfeksiyon neden olan bakterinin hassas olduğu neden olmaktadır. Antibiyotik kulla- hastalıklarının gelişmesine antibiyotiği bulmak ama- nımı, insanlardaki normal bakteriyel yol açarlar. Viral enfeksiyon- cıyla kültür anti biyogram floranın değişmesine bu da çoğu ların neden olduğu hastalık yapılması en doğru yoldur. kez antibiyotik dirençli bakterilerin tablosu klinik olarak bakteri- Ancak, pratikte eğer bakte- ortaya çıkmasına ve ishal gibi yan yel enfeksiyon hastalıklarına riyel enfeksiyonun varlığı etkilerin görülmesine neden olabil- büyük ölçüde benzerlik gös- muayene ve laboratuvar mektedir. terdiği için bu tanının sadece yöntemleriyle kanıtlandıysa Unutmayalım ki, antibiyotikler; ateş hekim tarafından konulması olası bakteriye karşı etkili düşürmez, ağrı dindirmez, virüslere önemlidir. olabilecek en uygun antibi- bağlı enfeksiyonları tedavi edemez. Enfeksiyon hastalıkları, halk Prof. Dr. Alp GÜRKAN yotik başlanmaktadır. Tanı Ateşi düşürmek amacıyla antibiyotik sağlığı açısından önemli ve açısından gerekli değerlen- kullanımı toplumuzda yanlış otur- uygun anti mikrobik tedaviy- dirme yapılmadan ve enfek- muş bir kanıdır. Hastalık, uygun le başarının sağlandığı bir alandır. siyon olmaksızın antibiyotik kulla- antibiyotikle tedavi edildiği zaman, Bununla birlikte gerek toplumda nılması, seçilen antibiyotiğin yanlış diğer belirtilerle birlikte ateş de gerekse hastanede kazanılan enfek- olması, antibiyotik dozunun yetersiz düşer. Yaygın ve yanlış kullanıldı- siyon hastalıkları akılcı olmayan anti veya aşırı olması, doz aralıklarının ğında ise hızla direnç gelişen antibi- mikrobik tedavilerin kullanılması uygunsuz olması durumlarında anti- yotik, esas etki beklediğimiz bakteri- sonucu tedavi edilememekte ve biyotikler uygun kullanılmamış olur. lerin neden olduğu enfeksiyonların

9922 tedavisinde de etkisiz hale gelir. yapılan bir araştırmada hastanelerde Hekim reçete etmedikçe antibiyotik kullanılan ilaçların %25-40 antibiyo- kullanılmamalıdır. Hastaların, daha tik olduğu, bu antibiyotiklerin kulla- önceki bir hastalığında kullandığı nımının %50'sinin yanlış kullanıldığı antibiyotiğin, tekrar benzer hastalığa gösterilmiştir. Tecrübeyle söyleyebi- yakalansa bile hekime danışmadan lirim ki, bu yanlış hal, çocuklar söz kullanmaması gerektiği konusun- konusu olduğunda bireyleri hekim da bilinçli olması gerekmektedir. olan ailelerde bile olmaktadır. Özellikle grip ya da nezle gibi virüs- Antibiyotikler ilaç reaksiyonlarına lere bağlı solunum yolu enfeksiyon- yol açarak ciddi enfeksiyon semp- larında antibiyotiklerin tedavide yeri tomlarını maskeler bu da kronik olmadığını unutulmamalıdır. Hasta hastalıklar ve süper enfeksiyon geli- kendisini iyi hissetse bile tedaviyi şimine yol açar. Özellikle bağırsak hekimin belirttiği süreden önce son- florasının zarar görmesi, mantar landırmamalıdır. Aksi taktirde fay- enfeksiyonlarına yol açması en sık dadan çok zarar getirecektir. görülen yan etkileri arasındadır. Bunları Yeni bir antibiyotiğin geliştirilmesi Alerjik reaksiyonlar da görülmekte- ve kullanıma sunulması yaklaşık dir. Karaciğer ya da böbrek hasarı unutmayalım 10 yılı almaktadır. Uygunsuz kul- normal kullanımlarda ve önceden • Her antibiyotiğin her hastalıkta kulla- lanımlar sonucunda yeni geliştiri- bu organlarda sorunu olmayan nılamayacağını; len antibiyotikler kullanılmaz hale çocuklarda görülmektedir. En önemli • Antibiyotiğe duyarlı bakterilerin anti- gelmektedir. Annelerin en değerli zararı vücuttaki doğal mekanizmayı biyotiğe maruz kaldıklarında öldükleri varlıkları çocuklarıdır. Bazı anneler bozarak sindirim sisteminin denge- halde, dirençli bakterilerin büyümeye çocuklarının hasta olmasını kabul- sini altüst etmesi. Hijyen hipotezine ve çoğalmaya devam edebildiğini, bu lenemezler bunun geçici bir durum göre astım ve alerjik hastalık riskinin dirençli bakterilerin toplumda hızla yayı- olduğunu düşünebilirler. Bazı anne- artmasında kullanılan fazla antibiyo- larak diğer insanlarda enfeksiyonlara ler ise en ufak bir ateşte telaşlanırlar tiklerin de rolü var. neden olabildiğini; ve gerektiğinden çok fazla tedbir Havaların soğumasıyla pek çok • Artan antibiyotik direncinin günümüz- alırlar. Ebeveynlerin, antibiyotik yetişkini etkilediği gibi çocuklar da de ve gelecekte antibiyotiklerin etkinli- kullanımında yetersiz bilgiye sahip ani ısı değişimlerinden çok çabuk ğini tehdit ettiğini; olmalarolmaları, çocuklardaçocuklarda uygunsuz ve • Eğer antibiyotik kullanımı kontrol altı- aşırı antibiyotikantibiyotik kullankullanımın önlen-önlen- nnaa alınnamazsa kolaylıkla tedavi edile- mesi konusundakonusunda yetersiz kalmalarkalmaları bbilecekilecek bir enfeksiyon hastalığının bile, sağlık açısındanndan felaketifelaketi beraberindeberaberinde ddirençirenç nedeniyle ölümcül olabileceğini, getirmektedir.getirmektedir. SüleymanSüleyman DemirelDemirel insanlığın antibiyotik öncesi çağa geri Üniversitesi Tıp Fakültesinde ddönmekönme durumu ile karşı karşıya kala- ccaağını unutmamak gerekir.

“Günümüzde ise etkilenebilmekteetkilen ve hasta olabilmek- antibiyotiklerin tedir.tedir. KapalK ı mekânlar çocukların sağlığını olumsuz etkileyen bir diğer gereksiz kullanımı etkendir.etkend Bu dönemde çocukları önemli bir sağlık bekleyenbekleye hastalıkların başında grip ve nezlenezl geliyor. Ani hava değişik- sorunu olarak llikleri,ikleri, çocukların gerek okul servis karşımıza araçaraçlarlarında, gerekse okulda kapalı ve kalabalkala ık ortamlarda bulunması çıkmaktadır.” onlaronların sağlığını olumsuz etkile- yerek,yerek, bulaşıcı hastalıkların ortaya çıkmaskmasını ve yayılmasını kolaylaş- tırmaktadrmakt ır. Çocuklarımızı izole bir ortamdaortamd yetiştiremeyeceğimize göre sık görülengör hastalıkları bilmek ve basitbasit önlemleriön almak faydalı ola- caktcaktır. Kışın bolca meyve tüketmek vücudumuzunvücudu direncini arttıracağın- dandan hastalha ıkları da kolay atlatmamızı sağlayacaktlaya ır. *Genel Cerrahi Uzmanı 9933 ASTROLOJİ Rasim ÜRETMEN

l EEntelektüelntelektüe

KOVA

KovaKova bburçlarıurçları hephep aynıaynı şeylerişeyleri yapmaktanyapmaktan sıkılırlar.sıkılırlar. FarklıFarklı olmayıolmayı severler;severler; çünküçünkü farklıfarklı sonuçlarsonuçlar üretmeyiüretmeyi severler.severler. BBuu ddaa KovaKova burçlarınıburçlarını yaratıcıyaratıcı yapar.yapar.

0 Ocak ve 19 Şubat tarihleri ara- Kova burçları sabit burçlar grubuna aittir. ları entelektüeldir, bağışlayıcıdır ve bir o sında etkisini gösteren Kova burcu Peki, nedir sabit burçlar? Sabit burçlar, kadar da inatçıdır. Hep aynı şeyleri yap- 2 astrolojide hava grubuna aittir. astrolojik haritada tam olarak mevsimle- maktan sıkılırlar. Farklı olmayı severler; Hava grubuna ait burçların en temel rin tam ortasındaki dönemde bulunurlar. çünkü farklı sonuçlar üretmeyi severler. özelliği zihinsel faaliyetlerinin yüksek Böylece o mevsimin en güçlü ve en ön Bu da Kova burçlarını yaratıcı yapar. olmasıdır. Araştırma yapmayı seven Kova plandaki özelliklerini bizlere yansıtırlar. İleriyi görme yetenekleriyle de ön plana burcu sonucunda hem kendisine, hem de Aşırı soğuk hava, aşırı hızlı fırtınalar çıkarlar. Bu öngörüleri o kadar yüksektir çevresine katkıda bulunacak fikirler oluş- veya aşırı yoğun kar veya yağmur, hepsi ki, harcanan çabaların ve zamanın sonu- turur. İlgi alanları olan bir konu hakkında de kış aylarının en güçlü yönleridir. cunda ne çıkacağını hep öncesinden tah- onlarla sohbet ederken aslında o konuya Farkındaysanız hep “aşırı” kelimesini min eder ve bu sebeple de işlerin sonuçla- ne kadar meraklı, istekli ve hâkim olduk- kullandım. İşte bu aslında kova burcunun rını önceden görüp bir an evvel bu işleri larını görebilirsiniz. İşte tüm bu özellikler kendi yapısına da yansır ve hayatlarında bitirmek isterler. Her işle ilgili zihinlerinde aslında hava elementinin kova burcuna bu tarz aşırılıklarda veya uç noktalarda canlandırdıkları bir yapı, hatta sonuç daha kattığı özelliklerdir. yaşarlar. o işe başlamadan hazırdır. Bu yüzden işle- Kova burcu aynı zamanda pozitif bir Yukarıda belirttiğim gruplara baktığımız- rin daha yavaş ve detaylı yapılması, onları burçtur. Astrolojide pozitif burçlar dışa- her zaman zorlar. da (pozitif-negatif, dört elementler, öncü- rıdan bakıldığında hareketli ve enerji Kova burcunun etkisi altında olduğu- sabit-değişken) aslında hepsinin dünyamı- dolu görünürler. Sesleri ve gözleri, hatta muz bu ayda hayatlarımıza yeniden zı oluşturan en temel yapı taşları oldukla- mimikleri bile bu enerjiyi dışarı yansıtır. yön verecek fırsatlar karşımıza çıkabilir. Pozitif burçların bu enerji seviyeleri, bize rını ve sonucunda evrenin en temel kuralı İlerletemediğimiz ya da takılıp kaldığımız aslında içlerinde biriken doğal enerji kay- olan enerji dengesi kuralına hizmet ettikle- konuların bu dönemde üzerine gidersek, nağının dışa vurumunu gösterir. Örneğin rini görebiliriz. Enerji evrende yoktan var çözümlerinin kendiliğinden geleceğini Kova burçları bir ağaca dokununca, çimle- edilemez, varken de yok edilemez. Enerji, göreceğiz. Durağanlaşmış ilişkilere ve re basınca ya da yeşillikler arasında yürü- evrende hep bir denge içerisinde bulun- projelere devam etme fırsatları bulabiliriz. yünce doğayla temasa geçip onun enerji- malıdır. Bu dengenin bir parçası olarak Kendimizi daha sosyal hissedecek, insan- siyle bütünleşmiş olur. Böylece enerjilerini Dünyamız’da da astrolojinin temellerini lara daha çok yardım etmeye çalışacağız. doğadan alıp çevresindekilere bu oluşturan gruplar oluşmuştur. İşlerimizi yaparken daha yavaş ve planlı enerjiyi yayarlar. Tabii ki Kova burcu insanlarını sadece hareket etmeye, acele sabit, pozitif ve hava grubu özellikleri ile kararlar vermemeye sınırlamak pek doğru olmaz. Kova burç- çalışacağız. ƒ

9944 [email protected]

ŞALOM TURKEY

YAYINDA

ŞALOM GAZETESİ WEB SİTESİNDE İNGİLİZCE BÖLÜMÜNÜ HAYATA GEÇİRDİ ŞAALOM TURKEY, www.salom.com.tr adresindeadre farklı bir bölümdee İnngilizcegili olarak yayında. ÖÖzelliklezell Türkiye ve Türk YYahudileriahud ile ilgili haberlerin yyerer aalacal ğı bu bölümde zaman zzaman,aman özel röportajlar ve köşe yyazazılalarrı da İngilizce olarak yyayayınnlanacak.la

9955 DALDAN DALA Serena TAR

Şangri La nerede? HER ŞEYDEN ÖNCE, BAŞLANGIÇ NİYET ETMEKTİ… SONRA DA YOLA ÇIKMAK… AÇIK OLMAK, KUCAK AÇMAK TÜM RASTLANTILARA…

9966 Bambaşka bir zamanda – farklı bir La. dönemde Nazilerin Şangri La ide- coğrafyada – bir uçak yolculuğu Gizemli bir vadi, orası! Ahengin, olojisine taşıdıkları heyecan oldu. esnasında… uyumun, düzenin vadisi… Budizm’den etkilenmemiş kadim Genelde gezegenimize ta en yukarı- “Lhama”ların (Budist rahipleri) bir Aryan (Hint-Avrupa ırkına men- lardan kuşbaşı bakmaya doyamadı- etraflarda dolaştığı. sup) topluluğun arayışındydılar: ğımdan pencere-kenarı-koltuğu her Bir Himalaya Ütopyası. Ebediyen Tibet ve çevresini kapsayan bölgeye zaman tercihim: İçime çekiliyorum, mutlu yaşayanların ülkesi, dış bir heyet yolladılar. Keşif heyetinin derin düşüncedeki huzur içinde. dünyadan yalıtılmış. Orada Şangri başındaki SS Ernst Schäfer’di. Salt bulutlar, gezegenimiz ve hayal- La’da yaşayanlar sıradan hayatların Heinrich Himmler’in Nazi ırkı iddi- lerim ile. ötesine geçiyor, neredeyse ölüm- alarına göre bir grup safkan Aryan, Sertti hava, daha doğrusu fırtınalı. süzler – o son derece aheste yaşla- Tibet’te yerleşik idi. Schäfer’in baş- Gök gürültüsü ve gani şimşek! Ve nanlar. kanlığındaki kâşifler arasında bulu- şimşeklerden biri uçağın kana- Bazı anlatılara göre Şangri-La nan antropolog Bruno Berger yöre dına isabet etti. Ciddi bir darbe! Kunlun Dağları’nın batısı… insanlarının surat kalıpları ile kafa- Derinden gelen bir sarsıntı ve anlık Asya’da yüksek dağ sıralarını kap- tası ölçülerini alırken “Aryan ırkı” bir alev! sayan, Tibet Platosu’nun kuzey savının kanıtlanması peşindeydi! İşte o an, gözlerimi yumdum. kesimini Orta Asya'nın iç ovaların- Schäfer ve arkadaşları 1939’un Teslimiyet içinde… Tek bir noktaya dan ayıran. Gidilesi zor bir topog- Ağustos’unda Lhasa’dan ayrılırken odaklanarak… Anlık tefekkürden rafya! Beden ile – insan teni ile en yanlarında Hitler için üç armağan sonra, Yaradan’a teşekkür! Ve her ahenkli o iklime. Aynen Tibet’in taşıdılar: Bir Lhama (Budist rahibi) yaşanmışlığım için şükran duydu- Mukaddes Kitabında – Kangyur’da giysisi, bir av köpeği ve 120 ciltlik ğum an’dı o an. söz edilen… Kangyur – Tibet Kutsal Kitabı. O andan sonra anlamağa çalıştım: *** (Bir Şangri La imgelemesi ve aynı Yolculuğumu… Şang-ri-La veya Tibet dilinde Şang zamanda bu satırların yazarının Gerçekte yolculuk neydi, diye düşü- Dağı Geçidi… notu: nerek. İki Fransız rahip Evariste Regis Huc Lütfen Hitler’i bir Lhama – Budist Hedef varılacak yer miydi? Yok! ile Joseph Gabet 1844-1846 yılları Rahibi giysisinde düşünün!) Hayır! arasında Beijing ile Lhasa arasın- *** Tali olan yoldu; aslen hedef ise, yol- da 250 kilometrelik bir yolculuk Söylencelerin bir diğerine göre, culuk idi. yapmışlardı. Vatanlarına dönmüş- ABD Başkanlarından Franklin Bunun için her şeyden önce, başlan- ler ve 1850’de Tibet kültürünü, Roosevelt de “Lost Horizon - Kayıp gıç niyet etmekti… Sonra da yola Budist ruhunu da içeren anıları- Ufuklar” romanından çok etkilen- çıkmak… nı – deneyimlerini yayınlamışlar. miş ve başkanlık tatil evi – misafir- Açık olmak, kucak açmak tüm rast- Seyahatnamenin kısaltılmış İngilizce hanesine “Şangri La’ adını takmıştı, lantılara… tercümesi 1928’de İngiltere’de satışa 1942’de. (Daha önceleri adı şimdiki Her öz’de, her yürekte varken bir çıkmıştı. gibi Camp David iken…) Şangri La – tüm coğrafyalardan James Hilton Tibet’e hiç gitmemiş… *** bağımsız. Yazarın Şangri La ütopyasını anlat- Şangri La’ya? Şangri La mı? tığı romanının esin kaynağı iki rahi- Gitsem gidemem – varsam vara- Anlatayım… bin yolculuğu… Hug ve Gabet’in mam – nedendir bilemem. İngiliz yazar James Hilton’un “Lost anlatılarının duyumsattıkları… Ama gönlümdeki daima “doğu”… Horizon - Kayıp Ufuk” romanında *** “Doğu Şiiri”ndeki gibi… anlattığı yerdir, Şangri La. 1933 “Lost Horizon - Kayıp Ufuk” roma- Şangri La’m – hep doğuda! yılından bir “Doğu Şiiri”ni anım- nı yayınlandıktan hemen sonra Neden doğu? Kim bilir? satan… filmi de yapıldı. Efsanevî öyküler- Belki de doğan güneşi ilk karşılayan Dünyevî cennet ile eşanlamlı Şangri den biri de 1933’lere rastlayan aynı olmak için! ƒ

9977 SİNEMA Erdoğan MİTRANİ

İsrail’de sinema devletin resmen kuruluşundan itibaren önem kazanmış olsa da, Yahudiler o zamanlar İngiliz -27 Manda’sı altında olan bu topraklarda sinemanın ilk yıllarından itibaren

2 film çekmişlerdir. İsrail’in ilk dönem NYA

Ü sinemacılarına, geçen yazımızda

D bıraktığımız yerden devam ediyoruz NEMALARI İ

S Ze’ev Revach Dan Wolman 1941’de Kudüs’de doğan Dan Wol- man, çocukluğunun bir bölümünü Etiyopya’da geçirmiştir. Liseden son- raki zorunlu askerliği İsrail Savunma Kuvvetleri’nde yapan Wolman, 1962- 1965 yılları arasında City College New York Film Enstitiüsünde, 1965- 1968 yılları arasında da New York Üniversitesi Film Departmanı’nda sinema eğitimi almıştır. 1974 ve 1978 yıllarında New York Görsel Sanatlar Okulunda öğretmenlik yapan Wolman,1981’de Üniversitesi’nde senaryo yazarlığı ve film yapımcılığı dersleri vermiştir. Öğreniminin ardından 1968’de İsrail’e dönen Wolman, Cannes’ın ya-

L rışmalı bölümüne kabul edilmiş olan, yazıp yönettiği ilk film “Ha-Timhoni / Hayalperest” i 1970’de çekmiştir. Film, 1940’da Fas’da doğan Ze’ev Revach, kendinden yaşlı bir kadının cazibe- İ İsrail Savunma Kuvvetleri’nde sine kapılan, arada tanıştığı bir genç görev yapmasının ardından Tel kızla ilişkiye giren, ancak yaşlı kadı- Aviv’de oyunculuk eğitimi almış, na aşkından onun peşinden huzure- Beit Zvi okulundan mezun olduktan vine giden bir gencin öyküsüdür. sonra otuz kadar “borekas filmi”nde oynamıştır. Özellikle “Hasamba” (1971), “Char- lie Ve’hetzi”(1974) ve “Hagiga B’Snuker”(1975) ile İsrail’in kült oyuncuları arasına girmiştir. Re- vach, 1980’lerde aralarında “Adon Leon” (1982), ve “Bouba”nın (1987) da bulunduğu birkaç “borekas filmi”nin yönetmenliğini de yapmıştır. NEMASI Revach ve “borekas filmleri” ünlü Sderot Sinemateki tarafından düzen- lenmekte olan “The Cinema South İ International Film Festival”inde “bu filmlere yeniden bakıldığında biçem ve içerik açısından yıkıcı ve eleştirel SRA Akdeniz ve İsrail metinleri” içerdik- leri gerekçesiyle 2010’da onurlandı- rılmıştır. 98 İ S Hagiga Besnooker Adon Leon

Etzba Elohim / Beklenmedik Gei Oni Bir Anda Machboim / Saklambaç

Hanoch Levin’in bir oyunundan uyar- öyküsüdür. Bu zeki ve eğlenceli gül- de de ders vermiştir. layarak İngilizce çektiği “Floch” dürü insanın başka birine açılabilme Eğitmenli çalışmalarının yanında az (1972) araba kazasında oğlunu gelini- yetisini ele almaktadır. sayıda ilginç filmi de yazmış ve yönet- ni ve torununu yitiren bir adamın öy- “Tied Hands / Bağlı Eller” (2006) bir miştir. küsüdür. Kaderin ondan mutlaka bir anne ile hasta oğlu arasındaki du- “Osher Lelo Gvul / Bitmeyen Mutluluk” mirasçı istediğine inanan yaşlı adam, yarlı ve karmaşık ilişkiye odaklanır. (1996), genç bir kıza olan aşkı karşı- karısını dini mahkemede boşayarak Kadın, oğlunun acılarını azaltmak lıksız kalmış olan Baruch Spinoza’yı doğurgan bir kadın aramaya başlar… için Tel Aviv sokaklarında marihuana günümüze getirerek, ünlü filozofun Amos Oz’un romanından uyarladığı ararken, geçmişinin, yaşamı boyunca inancı sorgulayışını ve mutluluğun “Michael Sheli” (1975), 6 Gün Savaşın- arkasında saklandığı inkâr duvarlarını sırlarını arayışını, günümüzün Tel dan önce Kudüs’te tanışan, birbirleri- yıkabilecek unutulmuş gerçekleriyle Aviv’inde komik bir dille anlatmak- ne âşık olan, evlenen, bir çocuk sahibi yüzleşecektir tadır. olduktan sonra da yolları ayrılan bir “Gei Oni / Güç Vadisi” (2010) 19.yüz- çiftin hikâyesidir. yılda Filistin’e ilk göç dalgası sırasın- “Machboim / Saklambaç”da (1980)12 da, genç bir Rus göçmen kızla yerli bir yaşındaki Uri, Filstinli bir Arapla Yahudi genç arasındaki aşk hikâyesini gizlice buluşmasına şahit olduğu öğ- anlatmaktadır. retmeni Balaban’ı casus olarak ihbar eder. Ancak daha sonra, Balaban’ın Arap gencine ilgisinin politik değil, Yigal Bursztyn romantik olduğunu farkedecektir. 1941’de Manchester’de doğan Yigal Bu ilk filmlerin ardından çoğu Golan – Bursztyn, Polonya kökenli ailesiyle Globus yapımı düşük düzeyde filmler 1949’da Varşova’ya dönmüş, 1957’de çeken Wolman, daha düzeyli bir si- de İsrail’e göç etmiştir. Tel Aviv nemaya ancak 2000’li yılların başında Üniversitesinde matematik, felsefe dönecektir. ve edebiyat eğitimi alan Bursztyn “Habiographia Shel Ben / Ben’in Biyog- 1973’den beri Tel Aviv Üniversitesi rafisi” (2003), hassas hesap uzmanı Film & TV bölümünde ders vermek- Ben ile onun olağanüstü kişiliğine ve tedir. Ayrıca Kopenhag Danish Film çılgın mizah duygusuna hayran olan School, New York Üniversitesi Film Stu- evli kadın arkadaşı Tamar’ın dostluk dies Bölümü ve Tenesse Üniversitesin- 999 Eskimo Limon Alex Holeh Ahavah / Alex Kara Sevdalı

sevgi ile cevap verişinin öyküsüdür. “Alex” , eğlenceli hikâyesi kadar, bir kıtlık ve tasarruf dönemi olan 1950’lerin, müziklerinden giyimleri- ne yaşam tarzını, karaborsayı, kayıp akrabaların arandığı radyo program- larını büyük bir gerçeklikle yansıtma- sıyla da başarılıdır. 1979’da ABD’ye yerleşen Davidson, yeni ülkesinde de senaryo yazarı ve yapımcı olarak çalışmaya devam etmektedir. Yönetmen olarak çektiği “Eskimo Limon”un yeniden yapımı a / “” (1982) za İsrail’li orijinalinden çok daha az beğeni toplamıştır. Shifshuf Naim Assaf Assi Dayan “Etzba Elohim / Beklenmedik Bir Anda” vua” (1979), “Shifshuf Naim” (1981) ve (2008) karşılaşır karşılaşmaz ona “Sapiches”i(1982) yönetmiştir. Çevirdiği 50’den fazla filmin çoğunun aşık olan kızıl saçlı güzel bir kadı- Davidson, 1986’da bir başka kült film başrolünde oynayan, 16 filmi de ya- nı devamlı olarak rüyasında gören çeker: “Alex Holeh Ahavah / Alex zıp yönetmiş olan, İsrail Sinemasının Shabtai’nin hikâyesidir. Hayallerin- Kara Sevdalı”. 1950’li yılların İsrail’in- “sorunlu çocuğu” Assaf “Assi” Dayan, deki kadını bir derginin kozmetik rek- de geçen film 12 yaşındaki Alex’in, 1945’de Nahalal’da doğmuştur. İsrail lamlarında görünce ortağı ve yakın Nazi istilasında kaybolan sevgilisini Savunma Kuvvetleri’nin dördüncü arkadaşı Herzel’in yardımıyla onu aramak için Polonya’dan yeni gelen genelkurmayı, Süveyş krizinde İsrail bulmaya çalışır. Bulduklarında kadın, teyzesine aşık oluşunun, teyzenin Ordusunun başkomutanı, Altı Gün Shabtai ile değil başka bir kadına aşık bu aşka ailevi ilginin ötesinde bir Savaşında, Mısır Savaşı'nda ve 1973 olan Herzel ile ilgilenmeye başlar… Arap-İsrail Savaşında savunma baka- nı olan, Menahem Begin hükümetinin dış işleri bakanı olarak Mısır barış Boaz Davidson anlaşmasının mimarı kabul edilen, İsrailli efsanevi askeri lider ve siyaset 1943’de Tel Aviv’de doğan ve adamı Moşe Dayan’ın oğludur. Londra’da sinema eğitimi alan Genç yaşından itibaren babasının Boaz Davidson (1943) mesleğe TV temsil ettiği milliyetçi görüşe kar- Show’u “Lool” (1969) ve “Shablul” şıt tavır koyan Assi’nin ablası Yael (1971) adlı filmle atılmıştır. “Bore- Dayan (d.1939) da, Filistinliler ile kas filmleri”nin isim babası olan diyaloga büyük önem veren, eşcinsel Davidson türün kült filmleri “Char- haklarının da güçlü destekçisi olan lie Ve’hetzi”, “Mishpahat Tzan’ani” ünlü bir yazar ve siyasetçidir. (1974) ve “Hagiga B’Snuker”i (1975) Assi, Kudüs İbrani Üniversitesinden çekmiş, üç delikanlının, yönetmenin felsefe ve İngiliz edebiyatı diploması gençliğini canlandıran melankolik aldıktan sonra, 1967 savaşı sonra- ve duyarlı Benzi ile iki yakın arkada- sında çok sayıda çekilen ve “sabra” şının, yakışıklı ve çapkın Momo’yla ların kahramanlıklarını anlatan mil- sevimli ve açıkgöz Yudale’nin eğlen- liyetçi filmlerin en başarılılarından celi maceralarına odaklanan “Eskimo “Hu Halach B’sadot / Tarlaların İçinden Limon” serisinin ilk dört filmi olan Yürüdü”de (1967) oyunculuğa baş- “Eskimo Limon” (1978), “Yotzim Ka- lamıştır. 110000 Smicha Hashmalit Ushma Moshe Moşe Adlı Bir Elektrikli Battaniye Ha Chayim Al Pi Agfa / Agfa’ya Göre Yaşam

Burada bir parantez açarak “sabra” Sabra imajı, İsrail ordusunun güçlü terimine açıklık getirmeye çalışalım. ve yenilmez imajını paramparça İlk kez 1930’larda kullanılmaya başla- eden travmatik 1973 savaşı sonrası, nan “Sabra”, Filistin’de doğmuş olan sarsılmaya başlamış; İsrail’in 1982’de Yahudi demektir. Siyonist hareketin, Lübnan’ı işgali, İsrail toplumunu ilk Diaspora'da doğmuş olan, İbraniceyi kez savaşı destekleyenlerle, sadece ağır bir aksanla yarım yamalak konu- savunma amaçlı olmadığı gerekçesiyle şan burjuva kökenli “eski Yahudi”nin bu işgale karşı çıkanlar olarak iki karşıtı olarak, İbraniceyi ana dili ola- karşıt kampa ayırınca, Sabra kavramı rak konuşan, kibbutzda doğmuş çift- da iyice yıpranmıştır. çi ya da işçi “yeni Yahudi”ye uygun Assi Dayan’a dönersek, canlandırdığı gördüğü bu isimlendirme, dikenli bir karakterlerde olsun, kişisel yaşamın- çöl bitkisi olan opuntia cactus’un İbra- da olsun, İsrail Sinemasında “sabra” nice adından türetilmiştir. mitosunun önce oluşmasında, son- ra da parçalanmasında büyük rol oynayan Dayan, yazar-yönetmen olarak, ülkesinin ulusal değerlerini ve mitoslarını kıyasıya eleştiren, par- lak, ayrıksı ve tartışmalı bir sinema yapmıştır. İlk filmi “Hazmanah L’Retzah / Cinayet Daveti” (1973), Tel Aviv sokaklarında bir seri katilin izini süren alışılmadık bir polis dedektifinin öyküsüdür. Mar Baum İsrail Sineması tarihinde önemli bir yeri olmasa da film, Dayan’ın sonraki ğu bu absürd komedi, Sina Çölünde çalışmalarında iyice belirginleşecek ihtiyatlık hizmeti yapan bir birlikte olan, çağdaş İsrail yaşamına nihilist geçer. ve sürreel bakış açısıyla ilgi çekicidir. Dayan, 1973 savaşından beri ilk kez Sonraki filmi “Hagiga Le’enayim İsrail ordusunu alay konusu yapan / Gözler İçin Ziyafet (1975), ücra bir bu hınzır filmin peşinden uzunca bir kuzey İsrail kentinde intihar etme- süre, ucuz ve sıradan güldürüler çe- ye karar veren başarısız bir şairin keceği bir döneme girer. Bu dönemin hikâyesidir. Dayan, bu kapkara ko- tek ilgi çekici çalışması yine Gashash medide ölüm takıntısını, hem kişisel üçlüsünün başrolde olduğu eğlenceli Yeni kuşak gençlerin, aynen bu varoluşçu görüşünün altını çizmek toplumsal yergisi “Shlager”dır (1979). kaktüsün sert kabuğunun içindeki için, hem de İsraillilerin ortak ölüm Seyircilerin olsun, eleştirmenlerin lezzetli meyva gibi, dışarıdan sert saplantısının savaşta şehitlik adına olsun fazla ilgisini çekmeyen bu film- görünümlerine karşın içlerinin hassas kendini feda etme aldatmacasına lerin ardından çok beğenilen bir üçle- ve sevgi dolu olduğunu simgeleyen dönüşmesinin metaforu olarak kul- menin ilk filmi olan “Ha-Chayim Al-Pi bu terim, özellikle kurtuluş ve 6 Gün lanmaktadır. Agfa / Agfa’ya Göre Yaşam” (1992) Savaşları sonrasında, güzellikleri ve Tüm zamanların en çok beğenilen gelir. Bir İsrail pub’ını mikrokosmos yakışıklılıkları, cesaretleri ve savaş İsrail filmlerinden “Giv’at Halfon Eina gibi kullanarak dönemin İsrail top- becerileriyle yarışan, ülkeleri için Ona / Halfon Dağı Cevap Vermiyor” lumunun haşin bir eleştirisini yapan savaşmaktan ve ölmekten çekinme- (1976) bir tür İsrail usulü “M.A.S.H” film Berlin Festivali’nden ödül alır. yen kadınlı erkekli genç İsrailliler için dır. Ülkenin efsanevi komik üçlüsü “Agfa”nın bıraktığı yerden devam kullanılır olmuştur. Ha-Gashash ha-Hiver’in başrode oldu- eden “Smicha Hashmalit

110101 Ushma Moshe / Moşe Adlı Bir Elektrili siyasi mahkûmların işbirliği yapması Battaniye” (1995), amaçsız bir yaşa- üzerinden anlatan film, Filistinlilere mın karmaşa ve anlamsızlığında kay- insani açıdan bakarak Yahudilerin bolmuş üç ezik karaktere odaklanır. de, hapishane koşullarında, Filistin- Saldırgan bir terminal kanseri oldu- lilerinkine benzer koşullarda baskı ğunu ve yaşayacak sadece 92 dakika- altında kalmasına ve başkaldırışına sı kaldığını öğrenen Bay Baum’un bu odaklanmaktadır. Hem İsraillilerle 92 dakikayı nasıl geçirdiğini anlatan Filistinliler hem de Sefard ve Aşkenaz üçlemenin son halkası “Mar Baum”da Yahudiler arasındaki ırkçı ve siyasal (1997) Dayan, başrolü de oynar. gerilimleri çok sert bir dille anlatan Bütün filmlerinin senaryosunu yazan filmin eleştirel ve ticari başarısi, Uri Dayan, sinemacılığının yanında çok ve Benny Barbash’ın 1992’de, çoğun- sayıda roman yazmış bir yazar, çok lukla aynı oyuncuların yer aldığı sayıda popüler şarkı bestelemiş bir “Me’Ahorei Hasoragim II / Duvarların müzisyen ve yapıtları galerilerde İçinde II” adlı bir devam filmini çek- sergilenmiş başarılı bir ressamdı. Birkaç kez evlenip boşanan, ev- lendiği ya da ilişkide bulunduğu kadınlardan dört çocuk sahibi olan Dayan’ın son yıllarda iyice ağırlaşan madde bağımlılığı sağlığını etkileme- ye başlamış, 2009’da bir de kalp krizi geçirmişti. Dayan, senaryosunu tamamladığı ve 2014 Haziran ayında çekimleri- ne başlayacağı “Yaşamım ve Diğer Yalanlar”da yalnızlığını ve aşka has- Meahorei Hasoragim / Duvarların İçinde retini şakacı bir dille anlatmayı plan- lıyordu. Ancak iyice kötüleşen sağlığı buna izin vermemiş ve İsrail Sine- masının en yaratıcı “auteur”lerinden biri olan Assi Dayan 1 Mayıs 2014’de yaşama veda etmiştir. Uri Barbash 1946’da doğan Uri Barbash’ın babası mesiyle sonuçlanacaktır. yıllarca için çalışmış ve aile “Ehad Mi’shelanu / İçimizden biri” uzun süre Güney Amerika’da yaşa- (1989), bir askeri polisin, bir subayı mıştır. Filmlerinin çoğunun senar- öldürmekle suçlanan bir Filistinlinin yosunu, romancı, film yapımcısı ve şüpheli ölümünü araştırmak için elit senaryo yazarı kardeşi Benny Barbash bir paraşütçü birliğine gelmesiyle yazmıştır. İkilinin ilk önemli çalışma- başlar. Ordugâha geldiğinde hem sı, zihinsel sorunları olan bir adamın, ödürülen subayın, hem de katil zanlı- akıl hastanesinden çıktığında karısı sı Filistinli'yi “soruşturmadan kaçma tarafından terkedildiğini ve ayrıca girişimi” yüzünden vurduğunu açık- bir ay boyunca İsrail ordusunda ça kabul eden subayın askeri okuldan zorunlu görev yapması gerektiğini arkadaşları olduğunu öğrenir. İsrailli öğrenmesiyle başlayan “Ot Kain / subayın Filistinliyi öldürmesinin, Stigma”dır (1982). hem ahlâk dışı hem kanun dışı bir Filistin sorununun barış içide ya- “yargısız infaz” olduğu açıkça or- şayan iki ayrı devletin kurularak tadadır. Ancak açıkça ortada olan çözülmesini amaçlayan aktivist “Sha- bir durum daha vardır. O da, sanık lom Achshav/ Barış, Şimdi” adlı sivil subay içimizden biri olduğu için, araş- toplum kuruluşunun faal üyesi olan tırmacıdan olayın örtbas edilmesinin iki kardeş 1982’de Venedikten eleş- beklendiğidir. tirmenler Haftası Ödülüyle dönen Çoğunlukla aktif ya da emekli subay- ve En İyi Yabancı Film Oscar’ına larla ilgili “Derek Ha’nesher / Kartalın aday gösterilen “Me’Ahorei Haso- Uçuşu” (1990), “Z’man Emet / Gerçek ragim / Duvarların İçinde” (1984) Zaman” (1991) ve “Me’lah Ha’arets Aviv 1941 filmini çekerler. İsrailli Yahudilerle / Toprağın Tuzu” (2005) filmlerinden Filistinlilerin birlikte yaşamasının sonra Uri Barbash, Yahudi Soykırımı mümkün olduğunu, bir hapishane- ile ilgili bir üçlemeye girişir. de, yönetimle ölüm kalım savaşına 1930’ların sonunda İsrail’e göç ettik- giren İsrailli hükümlülerle Filistinli ten sonra tanışıp evlenen bir çiftin 110202 Chronica Shel Mashber / Bir Krizin Tarihçesi

Sue

çocuğu olarak, soykırımla doğrudan ni bitirdikten sonra Kudüs İbrani “Lahav Hatzui / İki Tarafı Keskin” Ame- bir bağlantısı olmamasına karşın, Üniversitesi’nde Felsefe ve Psikloloji rikalı bir fotografçı kadının çektiği gençliğinden beri soykırımı bir tür öğrenimi gören Kollek, 1971’de me- bazı resimler yüzünden, tarafsız ola- takıntı hâline getirdiğini söyleyen zun olmuş, İsrail basınında ve New rak resimlemeye geldiği İsrail-Filistin Uri, ilk kez konudan uzak durmak York Times’da makaleler yayınlamış, çatışmasının merkezine çekilmesini isteyen kardeşinin yazmadığı bir se- çok sayıda da kitap yazmış ünlü bir anlatmaktadır. naryoyu çekecektir. yazardır. 15 kadar film çevirdikten sonra Amos 30 yıl sonra bir zamanlar saklandığı New York’da yaşayan Kollek, 1985’de Kollek, zor şartlarda yaşamaya çalışan evi ziyarete gelen bir Yahudi kadı- kamera arkasına geçtikten sonra, yalnız kadınların sorunlarını karan- nın gözünden anlatılan “Aviv 1941 çoğunlukla İsrail’le bağlantılı bir si- lık ve umutsuz ortamlarda anlattığı, / 1941 Baharı” (2008), Polonya’da nema yapmıştır. üçünde de fetiş oyuncusu Anna Nazilerden kaçmaya çalışan başarılı “Lehitraot, New York / Elveda New Thomson’un başrolde olduğu bir üçle- bir Yahudi doktorun, karısı ve iki me çekecektir: “Sue” (1997), “Fiona” kızıyla, kocası savaştan dönmemiş (1998) ve “Bridget” (2002). olan bir kadının evine sığınmalarıyla Kendisine New York’da yeni bir baş- başlar. Etraflarında süregelen savaşın langıç arayan İsrailli bir şairin yaşa- dehşetinin ortasında iki kadınla er- dıklarına odaklanan Hasar Menucha kek arasında imkânsız bir aşk üçgeni / Huzursuz”dan (2007) sonra Kollek, gelişir… yapabildiklerin, yapamadıklarını ve Polonya’da uluslararası bir oyuncu babasıyla olan ilişkilerini samimiyetle kadrosuyla çektiği bu fimin ardın- anlattığı bir belgesel çeker: “Chroni- dan Barbash, üçlemenin senaryosu ca shel masber / Bir Krizin Tarihçesi” tamamlanmış olan ikinci bölümünde (2011). soykırım sonrası hayatta kalarak ha- Şimdilik çevirdiği son film, eşini yatını yeniden kurmaya çalışan bir bir intihar bombası saldırısından Kapo’ya odaklanacaktır. Üçlemenin kaybettikten sonra, hayata sıfırdan son filminde Varşova Gettosu lider- başlamak için yine New York’a yer- lerinden Marek Edelman’ın hikâyesi leşen, ancak yaşamındaki boşluğu anlatılacaktır. bir türlü dolduramayan bir adamın, Uri Barbash, arada entellektüel ve bu boşluğu Sumo Güreşi yaparak kültürel açıdan ana akıma karşı doldurmaya çalışmasının öyküsü koyan on iki genç şairle ilgili “Be’er “Lochem ha-sumo / Sumo Güreşçisi” Chalav be-emtza ha-ir” adlı bir belgesel dir (2012). çekmiştir. Önümüzdeki sayılarda şimdiye York”, kendisini aldatan kocasını kadar tanıtmaya çalıştığımız diyas- terkedip Paris’e gitmeye karar veren porada, veya Osmanlı ya da İngiliz Amos Kollek New York’lu bir genç kadının, uçakta hâkimiyetindeki topraklarda doğmuş uyuyarak bağlantıyı kaçırmasının olan yönetmenlerden sonra gelen 1947’de Kudüs’de doğan Amos Kol- ve kendisini kimseyi tanımadığı bir farklı bir kuşağa, İsrail Devleti’nde lek (1947), 1965-1993 yılları arasında İsrail’de beş parasız ve bagajsız ola- doğmuş olan sinemacıları ele almak Kudüs belediye başkanlığı yapan rak bulmasının hikâyesidir. üzere. Teddy Kollek’in oğludur. Askerliği- ƒ 110303 SANAT AJANDASI Riva ŞALHON 19 Şubat Perşembe / İş Sanat Kültür Merkezi

CHIAROSCURO QUARTET Bir Rus ve bir İspanyol kemancı, bir İsveçli viyolacı ve bir Fransız çellist- ten oluşan yaylı çalgılar dörtlüsü Chiaroscuro Quartet, genç ve dinamik İKİNCİ NESİL bir topluluk. Dönem enstrümanlarıyla seslendirdikleri klasik dönem eser- COLTRANE lerini tarihsel yaklaşımla yorumlayan dörtlü, başarılarını kıvrak ve zarif performanslarıyla birleşen takım ruhuna borçlu. Müziği birlikte hissetmek- Babası efsanevi saksafoncu John ten öte, müzik yapmayı bir üst seviyeye taşıyan Chiaroscuro Quartet, Coltrane'in izinden giderek daha şimdi- klasik dönem ruhunu dinleyenlere yeniden yaşatıyor. den adını altın harflerle caz tarihine yaz- Program: W. A. Mozart Divertimento, Fa Majör K.138, J. Haydn Yaylı dıran Ravi Coltrane, İstanbul’da sahne Çalgılar Dörtlüsü No. 3, Sol minör Op. 20 (Hob.III.33), F. Schubert alıyor. Saksafoncu, grup lideri, besteci, Yaylı Çalgılar Dörtlüsü, Re minör D. 810 “Ölüm ve Genç Kız" prodüktör ve bağımsız plak şirketinin kurucusu olarak etkileyici ve çok yönlü bir kariyer süren John Coltrane, yıldız isimlerin albümlerinde otuzdan fazla 21 Şubat CHARLİE kez çalıp kendini ispatladıktan sonra Cumartesi / 1997'de lider olarak ilk albümü ‘Moving Salon İKSV PARKER’A Pictures’ı çıkardı. Ravi Coltrane: Saksafon, David Virelles: ÖVGÜ PiyanoPiyano,, Jonathan BlakeBlake:: İsstanbul,t cazın önde gelen Davul, Dezron müzisyenlerimüz ile caz müzi- Douglas: Kontrbas ğin efsanelerinie anıyor. Salon İKSV’deKSV 2011'de Billie Holiday, 27 Şubat EllaElla Fitzgerald ve Nina Simone / İş seyirciyleseyir buluştu. 2012'de Frank Cuma Sinatra,Sinat Ray Charles ve Antonio Sanat Kültür CarlosCarlo Jobim bizleri selamladı. Merkezi 2013'te2013 Cole Porter, George GGershwine ve Duke Ellington'ı aandık. 2014'te Miles Davis, Louis Armstrong ve Chet BBaker gecelerinde trompet ddahileriahil vokallerle renklendi. 22015'in015'in ilk kkonserindeons ise saksofon virtüö- zzüü Charlie ParkerParker’a’ bir saygı duruşu gerçek- leşttiriliyor.iriliyor. VVokal:okal: RanRandydy Esen, BBora Çeliker, Elif Çağlar, Saksofon: EnEngingin RRecepoe ğulları PPiyano:iyano: Serkan ÖÖzyılmaz KKontrbas:ontrbas: Kağaan Yıldız DDavul:avul: Ediz HHafa ızoğlu Sunucu: Vedat Özdemiroğlu

104 YILLARIN "Dünyaca ünlü Flamenko ESKİTEMEDİĞİ gitaristi Paco Pena, yeni projesi Flamencura ile ilk kez PACO PENA Türkiye’de..." 40 yıldan uzun bir zamana yayı- bu aantiknttik İspspanyolanyool sassanatanaat ffoformu-ormmuu- lan kariyeriyle bugün en büyük nu sürekli yyeniliyor.eniliyor SSaSanatçnaatçatçı, Flamenko gitaristlerinden ve Flâmenko’ya katkılarındanan ddolayolayı bestecilerinden biri olarak kabul 1997 yılında İspanya Krallı Juan edilen Paco Peña, Flâmenko’nun Carlos tarafından liyakat nişanı gerçek ruhunu yaşattığı çığır ‘Oficial de la Cruz de la OrdenOrden açan gösterileriyle tüm dünyada del Mérito Civil’ ile onurlandlandı- 1212 Şubat izleyenlerin hayranlığını kaza- rıldı. Flâmenko’da orijinallialliği Perşembe / İşİş nıyor. Özenle seçmiş olduğu ve yeniliği bir arada barındı- SanatSanat KültürKültür dansçı, gitarist ve şarkıcılardan ran Paco Pena, sahip olduuğu MerkeziMerkezi oluşan topluluğu ile performans- hayal gücü, bağlılığı ve hüne-hüne- lar veren sanatçı, Flâmenko’nun riyle Flâmenko’nun sınırlarlarını hhiçiç derin temelleri üzerine yaratıcı durmadan araştırmaya devamevam bir şekilde inşa ettiği eserleriyle ediyor.

MİRKELAM İLE BİRAZ DA POP LUİS ERNESTO Pop müzik dünyasında ʻHer Geceʼ şarkısıyla adını duyuran Mirkelam, “koşan adam” olarak tanındı. GOMEZ Y LA 1998 yılında kendi adıyla yayınladığı ikinci albümünün ardından üçüncü albümü ʻUnutulmazʼ ile dinleyicileri- DESCARGA BAND ne unutulmaz parçalar hediye etti. ʻKokoreçʼ, ʻTerleʼ, ʻKıvırʼ ve albüme adını veren ʻUnutulmazʼ parçalarıyla Dünya müziklerinin Latin yorumları, kendi besteleri, müzik dünyasındaki farklı konumunu sağlamlaştıran sımsıcak ritimler, görselliğin büyüsü, işitselliğin doru- Mirkelam, alaturka, elektronik müzik tınılarını beceriyle ğa ulaşması… Bu konser, Latin Amerika’dan Afrika’ya, kullanma yeteneğinin yanı sıra, alışılmış kalıpların dışı- Afrika’dan Avrupa’ya ve bize evrenselliğin birleş- na çıkan, ironik bir sokak konuşması tirdiği bir şanson’dan fado’ya, cumbia’dan salsa’ya, havası içeren ve ilginç uyaklarla Afrocuban’dan latin caza, böylesi hayat bulup şahlanıp birbirine bağlanan sözleriyle, içimize aktığı, seyircinin tüm bu ayinin bir parçası olarak şarkı sözü yazarlığında da inanılmazı yaşayıp en çekingenin dahi kıpır kıpır eşlikte ustalaştığını kanıtladı. Altıncı bulunduğu bir şölen olacak. solo albümü ʻDenizin Arka Sanatçılar: Luis Ernesto Gomez (vo, tumba), Gülseren Yüzüʼnde, sözü ve müziği kendi- Gomez (vo, perc), Deniz Biber (vo), Semih Sural (tp), sine ait 10 yeni şarkıya yer Alper Elmacı (keyb), Alper Kılıç (b), Riccardo Marenghi veren Mirkelam, özel bir (d), Richie Flores (tumba). repertuvar hazırlayarak, yeni parçalarının yanı 13 Şubat sıra unutulmayan hitleri Cuma ile de dinleyicilerle buluş- / Nardis maya hazırlanıyor. Jazz Club

25 Şubat Çarşamba / Babylon

110505 OFF BROADWAY'DE İlk sezonunda ‘Jersey durum değişse de bazı ‘HİT’ OLMUŞ BİR OYUN Boys’, ‘Cats’, ‘Notre Dame yönleri hiç değişmeye- de Paris’ gibi dünyanın cek olan bir ilişkiyi konu en popüler müzikallerini ediyor. Aşk, randevular, İstanbullularla buluştu- sevgililer, evlilik ve aileler ran ve ikinci sezonunda hakkında gizliden gizliye da ‘The Phantom of the hep düşündüğümüz ama Opera’ ile Disney'den bir türlü yüksek sesle dile ‘Beauty and the getiremediğimiz gerçekleri Beast’ gibi çok muzip diliyle önümüze sevilen müzikalleri; apaçık seren bu müzikal; orijinal prodüksi- Broadway dışında en yonlarıyla sergilemeye uzun süredir oynanan devam eden Zorlu; ‘Seni müzikal olma özelliğini Seviyorum, Mükemmelsin, taşıyor ve önümüze çok Şimdi Değiş’ ile yapımcı tanıdık, hayatımızın için- olarak da adından söz den karakterler sunmasın- ettiriyor. Her sahne- dan dolayı popülerliğini sinde kendinizden bir hala koruyor. 12 Şubat parça bulacağınız ‘Seni Metin ve Şarkı Sözleri: Joe Perşembe Seviyorum Mükemmelsin, Dipietro, Müzik: Jimmy 13 Şubat Cuma Şimdi Değiş’; insanın Roberts, Yönetmen: Zorlu Drama varoluşundan bu yana Lerzan Pamir / Mehmet Sahnesi / süregelen, yer, zaman, Ergen Tiyatro

HAKAN ŞENSOY, BURÇİN BÜKE Yetenekli müzisyen Hakan Şensoy, Burçin Büke ile caz dinletisi için sahnede. Günümüz teknolojik çağında, fikir akımlarının, besteci güncelerinin, müzik türlerinin birbirleriyle etkileşimi sıradanlaşmışken, söz konusu oluşumun 20. yy başlarında dünya toplumunda ne denli yavaş olduğu çok aşikârdır. Ancak, iletişimin yavaşlığı bestecilerin müzikal etkileşimlerini şaşılacak derecede süratle işler kılmalarına engel olmamıştır. ABDʼde caz müziği senfonik orkestralara Rus bestecilerin orkestra- lama yöntemleriyle uyarlanırken, Sovyet sınırları da Amerikan müziğinin albenisinden kendini alamıyordu. Tüm bunlar olurken Avrupaʼda sol görüşlü besteciler ise caz etkileşimli yeni Avrupa salon müziğini yazmaya koyulmuşlardır. İşte bu dinletide belki de sözü edilen öykü kulaklarınızda canlanıyor.

16 Şubat Pazartesi / Süreyya Operası YAŞAMAYA DAİR

Genco Erkal'ın Nazım Hikmet tutkusunun yeni ürünü olan ‘Yaşamaya Dair’ adlı müzikli gösterisi, sahnelenmeye devam ediyor. Nazım Hikmet'in ölümünün 50. yıldönümü için Genco Erkal'ın uyarlayıp yönettiği oyunda, Tülay Günal da oynuyor. Piyano ve viyolonsel eşliğinde oynanacak oyun- da, başta Fazıl Say ve Zülfü Livaneli olmak üzere değişik bestecilerin Nazım şarkıları da seslendirilecek. Ağırlıklı olarak ozanın Bursa Cezaevi'ndeki yaşamını, eşi Piraye Hanım'a olan tutkusu- 16 Şubat nu anlatan oyun, daha sonra sürgün yılla- Pazartesi rı ve vatan hasretine odaklanarak, destan- / Trump sı yaşamından izlenimlerle noktalanıyor. Tower

110606 110707 110808