Cumhuriyet Günlerde De Korkardım Kaybetmekten
Total Page:16
File Type:pdf, Size:1020Kb
Cumhuriyet günlerde de korkardım kaybetmekten... Zamanın geçiciliğiyle ilgili duygu gibi, bu çelişkiyi de hep yaşadım... Sanırım ilk kez Andre Gide’de rastladığım bir söz beni Dikkat: Ataol Behramoğlu çok etkilemişti (Incil’den bir söz, yanılmı yorsam): ‘Hayatınızı kaybetmeden onu kazanamazsınız...’ İlk aşkın bitişinde bu nu acıyla yaşadım. Bitmesini istemiyor her an bir bisikletle dum, ama bitmişti, yapacak bir şeyim yok tu... ‘Dönüşü olmayan yerlere gitmekken başka... Bırakıp gitmek hep zor oldu, ama bırakıp gitmek gerektiğini hep biliyor dum ve hep yaşadım... dünya turuna çıkabilir... Bursa’dan, Ege’nin tüm körfezlerinde yüzmek amacıyla, tek başına oto-stopa koyulduğumda, 20 yaşındaydım.. Bursa- Bandırma arasında, bir ağacın dibinde, İlk şiir kitabı “Bir annemin kızarttığı köftelerin paketini Ermeni General” açarken birden geri dönmek istediği yük seldi içimde, gözlerimden özlem yaşları 1965 tarihini taşıyor boşandı... Fakat sürdürdüm yolculuğu... Ataol Behramoğlu’nun. O Bandırma iskelesinden denize balıklama adadığımda, içimde geriye dönük bir öz günden bu yana geçen 28 yıl lem yoktu artık... tersine, ileriler, dayanıl mazca çekiyordu beni... Çok sıcak bir sa içinde tekrar baskılar da dahil bah İzmir’e yürüyerek girerken ayakları olmak üzere 20 kitap mın altı kanıyordu, ama muduydum. Yol culuğum bir ay kadar sürdü... Ege’nin yayımlamış Behramoğlu. tüm körfezlerinde yüzdüm, sayısız imaj Geçtiğimiz günlerde de şiir birikti zihnimde! O bir aylık süre, hayatı mın en olağan üstü dönemlerindendir... üzerine yazılarını “Yaşayan Yitirmekten korkuyorum, evet ama söz Şiir” ve son beş yılda yazdığı gelimi, bisikletle bir dünya turuna çık mak, hala çekici bir düşünce olarak görü şiirlerini “Sevgilimsin” nüyor. .. Günün birinde neler yapabilece adlarıyla kitaplaştıran ğim hiç belli değil... ” Kızmadan, tane tane yanıtlıyordu beni Behramoğlu’yla şiiri üzerine Behramoğlu. Ama kıpır kıpırdı oturduğu konuştuk. yerde.Ben de öyle... Birden ayağa kalkıp yürüyüşe çıkalım de dim. Şaşırmadı. Hatta birer pankart bile ENVER ERCAN alabilirdik ellerimize. Ama çekindim bunu söylemekten. Çünkü artık yalnızca yürüyüşe çıkıyordu insanlar. Ama iş "yürüyüş” olun ir konuşmamızda, “çocukken za ca ya çocukça bulunuyordu ya “köylüce”. manı durdurabilmek için yürüdü Hele pankart!.. Herkesi kendimize güldüre ğüm yo lu geriye yü rü rd ü m ” d em işti bilirdik. Çünkü “yuvarlanıp gitmeye” alış B Ataol Behramoğlu. Nedendir bil mıştı insanlar. Yaşıyorlardı işte, “şiirsiz, şi mem aklımda kalmış bu sözü. Yeni kitabı kayetsiz . ’ ’ Yürüyüş fik ri onun da hoşuna git “Sevgilimsin'i okurken birden irkildim. ti. Çıktık. Sokağa değil, “sokaklara " . B ir 1942 doğumlu olduğu yazılıydı arka kapak marşı usul usul mırıldansamıydık acaba? ta. Yani 50 yaşını aşmıştı Behramoğlu. Tu Onun da aklından aynı şeyler geçiyordu san hafıma gitti bu. Çünkü 3-4 yıldır tanryor- ki. Birbirimize bakıp vazgeçtik. Söyleşimiz dumonu. Hatta birlikte çalışmıştık bir süre. "Sevgilimsin”den başlamıştı ama, ben daha Ve hep bende 3-3 yaş büyük coşkulu bir ağa gerilere, ta ilk kitabına getirmek istiyordum bey imgesi bırakmıştı. Oysa 30 yaşını aşmıştı sözü.İlk kitabın “Bir Ermeni General”de en işte. rinde bu duygu hep yakaladı beni... Bur- umutsuz bir yarış, bir boğuşma... çok neyi merak ediyorum biliyor musun? Ama kendisiyle konuşmaya giderken za sa’da bir sabah, (artık ilk gençlik yıllama ‘Delikanlı coşku’ dediğin şeyin kaynağın Adını... Yoksa bölücü propaganda yapmak manı durdurmak için şimdi neler yaptığını daydık), kardeşlerimden biriyle, bir yol da böyle bir şeyler olsa gerek... Umudu için m i bu adı seçtin? değil de, o delikanlı coşkusunun kaynağını culuk için, erkenden çıkmıştık evden... mu hala yitirmiş değilim, ama bir yerde - “ ‘Bir Ermeni General’, aslında, soracaktım önce. Sordum da... Annemiz pencereydi... derinliğine durmak, hem hep hareket ha ‘Üvercinka’dan, ‘Yerçekimli Karan- “Zamanın geçiciliği duygusu beni çok ‘Bak’ dedim, ‘bu sabahı, penceredeki linde olmak... ‘Zamanın hem durduğu fil’den ‘Dünyanın En Güzel Arabista- erken yaşlarda yakaladı ve yaraladı. Aynı annemizi unutma...’ ‘Ne adamsın’, filan hem devindiği bir yer...’ Ya da ‘değişmez nı’ndan, ‘Galile Denizinden farklı bir ad yerlerde aynı şeyleri yaparsam zamanı gibi bir şeyler demişti kardeşim... 60’lı yıl ve değişken olan, sonsuzca...’ Kimi şiirle değildir... Ya da ne bileyim, ‘Çingene Ba belki durdurabileceğimi düşünürdüm... ların başlarında, bu kez gençlik arkadaşla rimdeki dizelerle...” ron’ gibi bir şey belki... Bir uyumsuzlul Bir şeyde derinleşmek, sürekli olarak aynı rıyla, (Haluk Şahin, Murat Belge, Yalçın Yanıtı iyi, güzeldi, yine de ‘'Sevgilim simgesi, bir yenilik arayışı... Bursa’da b şey: yapmak... Geçtiğim bir yoldan aynı Yusufoğlu, belki daha başka arkadaşlar), sin "deki şiirler hep sevgilinin “gözünün içine resim-şiir sergisi açmıştık... ‘Bir Ermer şekilde bir daha, bir daha geçmek gibi... Taksim Alanı’nın köşesindeki kahvedey bakan ” şiirlerdi. Ve “Bu aşk burada biter ve General’ adlı şiirim de vardı. Vali, buı Ya da geçmekte olan bir saniyede, o sani dik. .. Ya çok güzel bir sabah, ya bir akşa- ben çekip giderim ’ ’ demiyordu hiçbiri. Yok sa’da ziraat müdürü olan babama, ‘Seni yeyi derin biçimde zihnime kazımak... müstüydü... ‘Çocuklar..’ demiştim, ‘şu sa yitirmekten korkmaya mı başlamıştı? M e oğlan ne diye böyle şeylerle uğraşıyor, Bazı geceler uyanır, aynı odada yattığımız dakikaları, şu anda çok genç olduğumuzu rak ediyordum doğrusu... diye yarı tehdidi bir sitemde bulunmuş kardeşlerimin nefes alıp verişlerini dinler, unutmayalım...’ Bütün bunlar, hayatın -“Haklı olabilirsin... Sahip olduğum Ama tabii ki şiir yerinde kaldı. Sonraki y yandaki odada annemle babamın uyu geçip gitmekte oluşu, beni hep etkiledi, şeyleri kaybetmekten biraz daha korkar lar da, Sovyetler Birliği’nde T ürkoloji Er duklarını ve tüm bunların geçeceğini dü bugün de etkiliyor... Yaşanan bir an’ı de olduğum doğru... Fakat ben ‘yüreğimde titüsü’nde tarihçi ve türkologlara bir k şünürdüm... Hayatımın çeşitli dönemle rinliğine yaşamak, zaptetmek... Zamanla bir çocuk cebimde bir rovelver’ taşıdığım nuşma yapıyordum... Arkalarda dur » v p a 1 r CUMHURİYET KİTAP SAYI biri garip garip sorular soruyordu... ‘Bu adamın bana bir garazı mı var?’ diye sor dum. Ermeni bir araştırmacı olduğunu, ‘Ermeni General’ adlı şiirim yüzünden ba na kızgın olduğunu söylediler... Şaşırıp kaldım. ‘Sanatı savcı kafasıyla yorumla mak’ diye bir yazım vardır. Mesele bun dan ibaret. (Çocukluğum Kars’ta geçti... Hep bir ‘ermeni’ sözü edilirdi çevrede, ama kimdirler, nedirler, bilmezdim. Yani hem çok bilinen, hem çok belirsiz bir şey... ‘Ermeni General’ imajının kayna ğında bunlar olmalı. Sonra İstanbul’da, Gedikpaşa’dâ, 1950’lerde, İstanbul’a taşı nan teyzemleri ziyarete gittiğimde karşı komşunun kızma âşık oldum... Ermeniy- di. Benim o sıralardaki birçok aşklarım gi bi, platonikti, kızın bu aşktan haberi yok- )» Propagandadan söz. açılmışken... Şiir se rüvenini tam bilmeyenler, şiirinin hep sloga na yakın durduğunu sanıyorlar. Oysa ilk şiir lerinden beri, hatta “Bir Gün Mutlaka"Jaki, “Yolculuk, özlem, Cesaret, Kavga Şiirle ri "ndeki şiirlerde bile atak söylemin yanı sıra koyu bir hüznü barındıran şiirler de yazdın. 1972’de yazdığın bir şiir var. Adı: Son Gü nün Şiiri. O şiirde "Bir yanım yalnızlık/ ve hüzün tiryakisi/ Bir yanım gemi azıya almaya hazır bir hayat çılgını. ” diyorsun ki, bence şi ir serüveninin anahtar sözcükleri bunlar. Şiirin üzerine konuşanların bile çoğu “Bir Gün Mutlaka yeneceğiz ey eski zaman sar rafları! Ey kaz kafalılar, Ey Sadrazam"dize leriyle algılıyorlar seni. Ama "Tatilde Aşk Şiiri", "Amcam Şair Ben Şair" gibi şiirlerini es geçiyorlar sanki. - “Sevgili Enver, aptallıklar eskiden beni kızdırırdı, şimdi biraz hüzün veriyor, bi raz canım sıkılıyor, fakat fazla kafa yormu yorum artık. Çünkü aptallık da organik, yapısal hastalık gibi bir şey, kolay kolay geçmiyor, bazılarının aptallığının iyileşme olasılığı hiç yok. Çünkü yapısal.. Kişinin yapısından geliyor. Uzun boylu ya da kısa boylu, esmer veya sarışın, ince ya da kalın kemikli olmak gibi bir şey. Adam aptal ve maca ve yine o romandaki kadar da otan gerek... Bir de, ergenlik ve ilk gençliğimin tutkuyla okudum. Turgut Uyarla çok sev değişme şansı yok. Benim yazdığım şürle- tiktir...) Bir şairin şiir tematiklerindeki, uzunca bir dönemini yaşadığım Çankı gili, saygın bir ilişkimiz oldu Ankara’da. İl rin ne olup ne olmadığını tartışmayı canım biçimlerindeki çeşitlilik de bizdeki şiir rı’da, gösterişsiz, ilk bakışta farkedilme- han Berkle de. İstanbul’da Edip Canse- artık istemiyor. ‘Yaşayan Bir Şiir’ adlı kita eleştirisini pek ilgilendirmiyor... Bak, bir yen, ama neredeyse tüm yaşama sinmiş bir ver’le Cemal Süreya ile de tanıştım. Tur bımda, ‘Mekanik Gözyaşları’nda, kuram Şey söyleyeyim, ‘Lozan’ adında bir oyu mizah vardı... Nasreddin Hoca’nın Orta gut Uyar ve Ilhan Berk şiirlerime en baştan sal denebilecek yazılarım topluca var. Şii num oynanıyor, biliyorsun... Bu oyunun Anadolu’dan çıkması rasdantı olmasa ge ilgi gösterdiler, yakınlık duydular. Edip rimin tematiği ne olursa olsun, beni hep teksti ve sahnelenişiyle ilgili yazılar, benim rek... Cansever kendisiyle çok doluydu. Cemal başka bir şey, şiirdeki heyecan diyebilece yaklaşık otuz yıllık şairlik kariyerimde şiir 1970’li yıllarda yazdığım kimi dörtlük Süreya ise, ilk karşılaşmamızda, biraz oy ğim bir şey ilgilendirmiştir... Bir sanat ya lerim üstüne yazılan yazılardan daha ilginç lerde ve 80’li yılların ürünlerinden “İyi Bir nuyor gibi görünmüştü bana... Ama