EditörlerEditörler / / Editors Editors HakemHakem Kurulu Kurulu / / Referees Referees Board Board ISSN:ISSN: 2146-7064 2146-7064

Prof.Prof. Dr. Dr. Yavuz Yavuz Unat Unat Prof.Prof. Dr. Dr. F. F. Jamil Jamil Ragep Ragep YerelYerel Süreli Süreli Yayın Yayın KastamonuKastamonu Üniversitesi, Üniversitesi, Felsefe Felsefe Bölümü Bölümü McGillMcGill University,University, Institute of of Islamic Islamic Studies Studies Yıl:Yıl: 4 4 Sayı: Sayı: 7 9 Nisan Nisan 2015 2016 Prof.Prof. Dr. Dr. Hüseyin Hüseyin Gazi Gazi Topdemir Topdemir Prof. Dr. Kenan Gürsoy MuğlaMuğla Üniversitesi, Üniversitesi, Felsefe Felsefe Bölümü Bölümü Prof. Dr. Aydın Kenan Üniversitesi Gürsoy HakemliHakemli dergidir dergidir altı altı ayda ayda bir bir yayınlanır. yayınlanır. Galatasaray Üniversitesi, Felsefe Bölümü Prof. Dr. İlber Ortaylı KuruluşKuruluş Tarihi: Tarihi: 01.01.2012 01.01.2012 Prof.Galatasaray Dr. İlber Üniversitesi Ortaylı EditörEditör Yardımcıları Yardımcıları Galatasaray Üniversitesi İmtiyazİmtiyaz Sahibi: Sahibi: Prof. Dr. Melek Dosay Gökdoğan NobelNobel Akademik Akademik Yayıncılık Yayıncılık Eğitim Eğitim Danışmanlık Danışmanlık Tic. Tic. Ltd. Ltd. Şti. Şti. Adına Adına Doç.Yrd. Dr. Doç. İnan Dr. Kalaycıoğulları Sibel Kibar Prof.Ankara Dr. Üniversitesi, Melek Dosay Felsefe BölümüGökdoğan NevzatNevzat ARGUN ARGUN KastamonuAnkara Üniversitesi, Üniversitesi, Felsefe Felsefe Bölümü Bölümü Ankara Üniversitesi, Felsefe Bölümü Prof. Dr. Feza Günergun YayınYayın Editörü: Editörü: Yrd. Doç. Yrd.Dr. İnanDoç. KalaycıoğullarıDr. Sibel Kibar Prof.İstanbul Dr. Üniversitesi, Feza Günergun Bilim Tarihi Bölümü KastamonuAnkara Üniversitesi, Üniversitesi, Felsefe Felsefe Bölümü Bölümü Prof.Prof. Dr. Dr. Yavuz Yavuz UNAT UNAT İstanbulProf. Dr. Üniversitesi, Hüseyin Bilim Gazi Tarihi Topdemir Bölümü Prof.Muğla Dr. Üniversitesi, Sabri Büyükdüvenci Felsefe Bölümü YazıYazı İşleri İşleri Müdürü: Müdürü: YayınYayın Kurulu Kurulu / / Editorial Editorial Boards Boards AnkaraProf. Dr.Üniversitesi, Remzi FelsefeDemir Bölümü HilalHilal SÜSLÜ SÜSLÜ ARGUN ARGUN Ankara Üniversitesi, Felsefe Bölümü Prof.Prof. Dr. Dr. Kenan Kenan Gürsoy Gürsoy Prof. Dr. Hüseyin Gazi Topdemir GörselGörsel Tasarım Tasarım ve ve Mizanpaj: Mizanpaj: Galatasaray Üniversitesi,İstanbul Aydın Felsefe Üniversitesi Bölümü MuğlaProf. Üniversitesi,Dr. Yasin CeylanFelsefe Bölümü MehtapMehtap Yürümez Yürümez - - Ahnet Tarkan Aras Kra Çiftçi Prof.Prof. Dr. Dr. İlber İlber Ortaylı Ortaylı Prof.ODTÜ, Dr. Felsefe Remzi Bölümü Demir GalatasarayGalatasaray Üniversitesi Üniversitesi AnkaraProf. Dr.Üniversitesi, Atilla Bir Felsefe Bölümü BaskıBaskı - - Cilt: Cilt: Atalay Atalay Matbaacılık Matbaacılık Sertifika Sertifika No.: No.: 15689 15689 İstanbul Teknik Üniversitesi, Kontrol Prof.Prof. Dr. Dr. F. F. Jamil Jamil Ragep Ragep Prof.Mühendisliği Dr. Yasin Bölümü Ceylan ©© DÖRTDÖRT ÖGE,ÖGE, NobelNobel AkademikAkademik YayıncılıkYayıncılık Tic.Tic. Ltd.Ltd. Şti.Şti. tarafındantarafından McGillMcGill University, University, Canada, Canada, Director Director ODTÜ, Felsefe Bölümü yayınlanmaktadır.yayınlanmaktadır. DÖRT DÖRT ÖGE ÖGE dergisinin dergisinin isim isim ve ve yayın yayın hakkı hakkı Nobel Nobel Akademik Akademik InstituteInstitute of of Islamic Islamic Studies Studies Canada Canada Research Research Prof. Dr. Mustafa Kaçar YayıncılıkYayıncılık Tic.Tic. Ltd.Ltd. Şti.’yeŞti.’ye aittir.aittir. DergideDergide yayınlananyayınlanan yazı,yazı, fotoğraf,fotoğraf, harita,harita, ChairChair in in the the History History of of Science Science in in Islamic Islamic Prof.İstanbul Dr. Üniversitesi, Atilla Bir Bilim Tarihi Bölümü illüstrasyonillüstrasyon ve ve konuların konuların her her hakkı hakkı saklıdır. saklıdır. Kaynak Kaynak gösterilerek gösterilerek alıntı alıntı yapılabilir. yapılabilir. SocietiesSocieties İstanbul Teknik Üniversitesi, Kontrol Prof. Dr. İsmail Köz MakalelerdekiMakalelerdeki görüşleringörüşlerin sorumluluğusorumluluğu yazarınayazarına aittir.aittir. YazılarınYazıların yayınyayın hakkıhakkı Mühendisliği Bölümü DÖRTDÖRT ÖGE ÖGE dergisine dergisine devredilmiş devredilmiş sayılır. sayılır. Bu Bu devir devir sanal sanal ortamda ortamda yayımlanmayı yayımlanmayı Prof.Prof. Dr. Dr. Şafak Şafak Ural Ural Ankara Üniversitesi, Felsefe ve Din İstanbulİstanbul Üniversitesi, Üniversitesi, Felsefe Felsefe Bölümü Bölümü Prof.Bilimleri Dr. Bölümü Mustafa Kaçar dada kapsar. kapsar. Dergiye Dergiye gönderilen gönderilen yazılar yazılar basılsın basılsın ya ya da da basılmasın, basılmasın, iade iade edilmez. edilmez. İstanbul Üniversitesi, Bilim Tarihi Bölümü Prof.Prof. Dr. Dr. Melek Melek Dosay Dosay Gökdoğan Gökdoğan Prof. Dr. Hasan Sacit Keseroğlu SekreterlerSekreterler AnkaraAnkara Üniversitesi, Üniversitesi, Felsefe Felsefe Bölümü Bölümü Prof.Kastamonu Dr. İsmail Üniversitesi, Köz Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü Yrd.Yrd. Doç. Doç. Dr. Dr. Ercan Ercan SALĞAR SALĞAR Ankara Üniversitesi, Felsefe ve Din KastamonuNecmettin ErbakanÜniversitesi, Üniversitesi, Felsefe Bölümü Felsefe Bölümü Prof.Prof. Dr. Dr. Feza Feza Günergun Günergun Bilimleri Bölümü İstanbulİstanbul Üniversitesi, Üniversitesi, Bilim Bilim Tarihi Tarihi Bölümü Bölümü Prof. Dr. Yavuz Unat Yrd.Yrd. Doç. Doç. Dr. Dr. Deniz Deniz KUNDAKÇI KUNDAKÇI Prof.Kastamonu Dr. Hasan Üniversitesi, Sacit Felsefe Keseroğlu Bölümü KastamonuKastamonu Üniversitesi, Üniversitesi, Siyaset Siyaset Bilimi Bilimi ve ve Kamu Kamu Yönetim Yönetim Bölümü Bölümü Prof.Prof. Dr. Dr. Hüseyin Hüseyin Gazi Gazi Topdemir Topdemir KastamonuProf. Dr. Üniversitesi,Kubilay Aysevener Bilgi ve Belge Araş. Gör. Tarık Tuna Gözütok MuğlaMuğla Üniversitesi, Üniversitesi, Felsefe Felsefe Bölümü Bölümü Yönetimi Bölümü Dokuz Eylül Üniversitesi, Felsefe Bölümü Ankaraİletişim: Üniversitesi, Felsefe Bölümü Prof.Prof. Dr. Dr. Yasin Yasin Ceylan Ceylan Prof. Dr. Yavuz Unat Prof. Dr. Erdal Cengiz İletişim:Prof. Dr. Yavuz UNAT ODTÜ,ODTÜ, Felsefe Felsefe Bölümü Bölümü Kastamonu Üniversitesi, Felsefe Bölümü Ankara Üniversitesi, Felsefe Bölümü Prof.Kastamonu Dr. Yavuz Üniversitesi, UNAT Fen-Edebiyat Fakültesi, Prof. Dr. Yavuz Unat Felsefe Bölümü, Kuzeykent, 36100, Kastamonu Prof. Dr. Yavuz Unat Prof.Prof. Dr. Dr. Kubilay Sevtap KadıoğluAysevener Kastamonu Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, KastamonuKastamonu Üniversitesi, Üniversitesi, Felsefe Felsefe Bölümü Bölümü FelsefeGsm: Bölümü,0542 454 Kuzeykent, 12 24 36100, Kastamonu Dokuzİstanbul Eylül Üniversitesi, Üniversitesi, Bilim Felsefe Tarihi Bölümü Bölümü e-posta: [email protected] Prof.Prof. Dr. Dr. Hasan Hasan Sacit Sacit Keseroğlu Keseroğlu Prof. Dr. Erdal Cengiz Gsm: 0542 454 12 24 Prof. Dr. Ertuğrul Turan e-posta:[email protected] [email protected][email protected] KastamonuKastamonu Üniversitesi, Üniversitesi, Bilgi Bilgi ve ve Belge Belge AnkaraAnkara Üniversitesi, Üniversitesi, Felsefe Felsefe Bölümü Bölümü YonetimiYonetimi Bölümü Bölümü [email protected][email protected] Prof.Prof. Dr. Dr. Sevtap Mehmet Kadıoğlu Seyfettin Erol Yrd.Yrd. Doç. Doç. Dr. Dr. Sibel Sibel Kibar Kibar İstanbulGazi Üniversitesi, Üniversitesi, Uluslararası Bilim Tarihi İlişkiler Bölümü Yazışma Adresi: KastamonuKastamonu Üniversitesi, Üniversitesi, Felsefe Felsefe Bölümü Bölümü Bölümü Yazışma Adresi: Prof. Dr. Ertuğrul Turan Abdulkadir Geylani Cad. No: 2-A Yenimahalle Ankara AnkaraDoç. Dr.Üniversitesi, Ramazan Felsefe Acun Bölümü Tel: 0312 418 20 10 - Faks: 0312 418 30 20 Hacettepe Üniversitesi, Tarih Bölümü Abdulkadir Geylani Cad. No: 2-A Yenimahalle Ankara Doç. Dr. Mehmet Seyfettin Erol Tel:www.nobelyayin.com/dortoge 0312 418 20 10 - Faks: 0312 e-posta: 418 [email protected] 20 GaziDoç. Üniversitesi, Dr. Hasan Uluslararası Aydın İlişkiler www.nobelyayin.com/dortoge e-posta: [email protected] BölümüSamsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Din Abonelik: Nobel Akademik Yayıncılık’ın aşağıda belirtilen hesaplarına Kültürü ve Ahlak Bilgisi Bölümü abonelik ücretini yatırdıktan sonra, havale, ad-soyad ve adres bilgilerinizi Doç. Dr. Ramazan Acun Abonelik: Nobel Akademik Yayıncılık’ın aşağıda belirtilen hesaplarına abonelikfaks numaramıza ücretini yatırdıktan veya [email protected] sonra, havale, ad-soyad adresimize ve adres bilgileriniziyolladığı- HacettepeYrd. Doç. Üniversitesi, Dr. Sibel Tarih Kibar Bölümü Kastamonu Üniversitesi, Felsefe Bölümü faksnızda numaramıza aboneliğiniz veya gerçekleşecektir. [email protected] adresimize yolladığı- Doç. Dr. Hasan Aydın nızdaYıllık aboneliğinizabonelik: 30 TLgerçekleşecektir. SamsunYrd. Doç. Ondokuz Dr. MayısAydın Üniversitesi, Efe Din KültürüÇankırı veKaratekin Ahlak Bilgisi Üniversitesi, Bölümü Tarih Bölümü YıllıkÖğrenci abonelik: abonelik: 30 TL20 TL ÖğrenciKurumsal abonelik: abonelik: 20 40TL TL Yrd.Yrd. Doç.Doç. Dr. OlcaySibel KibarÖzkaya Duman Mustafa Kemal Üniversitesi, Tarih Bölümü Kurumsal abonelik: 40 TL Kastamonu Üniversitesi, Felsefe Bölümü Nobel Akademik Yayıncılık Tic. Ltd. Şti. Yrd. Doç. Dr Deniz Kundakçı Yrd. Doç. Dr. Aydın Efe Nobelİş Bankası Akademik Meşrutiyet Yayıncılık Ankara Tic. ŞubesiLtd. Şti. Hesap No: 4213 0977915 Kastamonu Üniversitesi, Siyaset Bilimi ve Çankırı Karatekin Üniversitesi, Tarih İşIBAN: Bankası TR49 Meşrutiyet 0006 4000 Ankara 0014 Şubesi 2130 Hesap 9779 No:15 4213 0977915 BölümüKamu Yönetimi Bölümü IBAN:Posta Çeki TR49 Hesabı: 0006 63587684000 0014 2130 9779 15 Yrd.Yrd. Doç. Doç. Dr. Dr Olcay Ayşe ÖzkayaGül Çıvgın Duman Bartın Üniversitesi, Felsefe Bölümü Posta Çeki Hesabı: 6358768 Mustafa Kemal Üniversitesi, Tarih Bölümü Dört Öge Dergisi ASOS İndex ve The Philosopher’s Index tarafından birinci sayıdan itibaren taranmaktadır. Dört Öge Dergisi ASOS İndex ve The Philosopher’s Index tarafından birinci sayıdan itibaren taranmaktadır.

İÇİNDEKİLER/Contents

EDİTÖRDEN/Editorial...... 1

Dil ve Tarih–Coğrafya Fakültesi’nde Bilim Tarihinin Yakın Dönem (2003 ve Sonrası) Tarihi...... 3 Melek DOSAY GÖKDOĞAN

Bilim Tarihçiliğimizde Yeni Eğilimler...... 9 Remzi DEMİR

HAKEMLİ YAZILAR/REFEREED ARTICALS...... 17

16. Yüzyılda Osmanlılarda Çok Yönlü Bir Bilim İnsanı: Matrakçı Nasuh...... 17 Yavuz UNAT

Nasır Tusi’nin Nefsu’l-Emr Risâlesi İsbâtu’l-Akli’l-Küllî...... 37 Recep DURAN

F. H. Bradley’e Göre Metafizik Araştırmanın Ruhu...... 51 Emel KOÇ

Kant and Plato on the Problem of Beauty...... 63 Oğuz HAŞLAKOĞLU

Celaleddin Devvani’nin, Tûsî’nin “Külli Akıl” Diye Adlandırılan Sıyrık Tözleri İsbat Hakkındaki Risalesi Şerhi...... 75 Recep DURAN

Osmanlıda Simyadan Kimyaya Geçiş Süreci...... 105 Ayten KOÇ AYDIN

Bahûr İsrâîl’in Cerîde-i Felsefiye’si ve Osmanlı’da İlk Das Kapital Tefrikası.....115 Bilal YURTOĞLU

Ottoman Chief Physician Sālih Naṣrallah b. Sallūm al-Ḥalabī...... 131 Salim AYDÜZ

Özgürlük Problemi: Spinoza ve Kant...... 139 Seyit COŞKUN

iii Jean Jacques Rousseau Enstitüsü’nün Psikoloji ve Pedagoji Tarihimizdeki Yeri ...... 157 LÜTFİYE KOÇ GÜNAY

Spinoza’da Korku Duygusu Üzerine Bir İnceleme ...... 169 HASAN ALİ BAŞARAN

Salih Zeki’nin Matematik Felsefesine Bakışı: Nâmütenâhî ...... 191 MÜjDAT TAKICAK

Postal vs. Chomsky A Review of Katz & Postal’s Necessity Argument ...... 201 ARGUN ABREK CANBOLAT

N. Berdyaev’te İnsanın Özgürlüğünün Kaynağı: Ungrund ...... 209 NESRİN ERTÜRK

ÇEVİRİLER/TRANSLATIoNS ...... 219

Küreselleşmenin Motoru olarak Meta Estetiği ...... 219 EMİR H. ÜLGER

KİTAP TANITMALAR/BooK REVIEWS ...... 231

Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türk Düşünürleri ...... 231 CEYHUN AKIN CENGİz

Algılanan Dünya ...... 235 DUYGU DİNÇER

İlk Modernler: Yirminci Yüzyıl Düşüncesinin Kökenlerine İlişkin Profiller ...... 239 vURAL BAŞARAN

Fiziğin F’si ...... 241 BATUHAN AKGÜNDÜz

Bağlanma Hürriyeti Bir Gabriel Marcel okuması ...... 249 zEYNEP TEK

YAYIN PoLİTİKASI /EDIToRIAL PoLICY ...... 253

iv EDİTÖRDEN/Editorial

Dört Öğe Bilim Tarihi ve Felsefe yazıları dergisi olarak dokuzuncu sayımıza ulaştık. Bu sayımızı Türkiye’de bilim tarihinin önde gelen isimlerinden Prof. Dr. Esin Kâhya’ya adıyoruz. Türkiye’de bilim tarihinin kurumsallaşması George Sarton’un öğrencisi olan Ord. Prof. Dr. Aydın Sayılı’nın 1955 yılında Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesi’nde Bilim Tarihi Kürsüsü’nü kurmasıyla başlamıştır. Zaman içinde kürsü Bilim Tarihi Anabilim Dalı adını almış ve bilimsel faaliyetlerini sür- dürmüştür. Bilim Tarihi Anabilim Dalı’nın kurumsallaşmasında Sayılı’nın öğren- cileri olan Prof. Dr. Sevim Tekeli’nin ve Prof. Dr. Esin Kâhya’nın büyük emeği geçmiştir. Her iki bilim insanı da bilim tarihi alanında önemli çalışmalara imza atmışlar, anabilim dalını yurtiçi ve yurtdışında başarıyla temsil etmişlerdir. 1983 yılında Sayılı yaş haddinden emekli olmuş ve Tekeli, Felsefe Bölüm başkanlığına ve Bilim Tarihi Anabilim Dalı başkanlığına atanmıştır. Ancak Tekeli, aynı yıl Anabilim Dalı başkanlığını Kâhya’ya bırakmıştır. Kâhya bu görevini 2006’ya kadar sürdürmüş ve 2007’de de emekli olmuştur. Kâhya, 1941 yılında Ankara’da doğdu ve 1964 yılında Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’ni bitirdi. Aynı yıl bu Bilim Tarihi Kürsüsü’nde lisansüstü çalışmalarına başlayarak 1971’de edebiyat doktoru unvanını aldı. 1973-1974 yıllarında burslu olarak İngiltere’de bulunan Kâhya, bu süre içerisinde Wellcome Institute ve British

1 82

Library’deve Madalya araştırmalarını (1319-1320), sürdürdü10 Hanedân-ı ve Osmâni1974 yılında Nişân ve Cambridge İmtiyâz Madalyası Üniversitesi (1311- Felsefe1334), Bölümü’nde 17 Teba-yı konusuyla Şâhâne Mecîdî ilgili derslereEsâmî (1321-1332), devam etti. 30 1974 Altın yılı İmtiyâz ikinci Madalyasıyarısında Fransa’da(1309-1320), ’te 40Bibliotheque Madalya Esâmî Nationale’de (1899-1902) konusu Defterleri. ile ilgili araştırmalar yaptı. İngilizTürkiye’ye Ulusal Arşivi döndükten: FO 195/1720; sonra FO1977 195/1883; yılında FO doçent, 195/1477; 1982 FO yılında 195/1368; da profesörFO 195/ olan 1932;Kâhya, FO 1984-1986 195/1976; FOyıllarında 195/1305, Gazi FO Üniversitesinde, 195/1369; FO 195/ Eğitim 1448; Fakültesinde,FO 195/1306; 1988-1990FO 195/ yıllarında 1545. Fen Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümlerinde lisans ve yüksek Amerikanlisans dersleri, Misyoner 1997-2000 Arşivi: 640,yıllarında 641, 642, da 643,644,ODTÜ’de 645, Felsefe 646, 647, ve 648, Tarih 651, Bölümlerinde 652, 653, 654, konusuyla ilgili dersler verdi. 655, 660, 661, 66 2, 663. Reeller. Sâlnameler:Kâhya, Salname-i 1986 yılında Vilâyet-i Dil ve Haleb: Tarih-Coğrafya 1320. Fakültesi’nde dekan yardımcılığı ve 1994-1997 arasında aynı fakültede Felsefe Bölüm başkanı olarak görev yaptı. 1978- Şer’îyye1983 yılları Sicili: arasında 23 Recep TÜBİTAK 1293- 25 ŞabanBilim 1296Adamı tarihli Yetiştirme Urfa Şer’îyye Birimi Sicili adlı projede yer aldı. Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. Kâhya, konusu ile ilgili muhtelif ulusal ve uluslararası toplantılara katılmıştır. Adıvar,Ayrıca H.1998’de E. (2005). Ankara’da Mehmet GATA’da Kalpaklı düzenlenen G. T. (Haz..), Beşinci Mor Salkımlı Türk Tıp Ev .Tarihi İstanbul: Kongresi Özgür ve AtatürkYayınları. Kültür Merkezi’nin düzenlemiş olduğu çeşitli kongrelerde düzenleme Bayraktar,komitesinde H. (2007).görev yapmıştır.Tanzimattan 2006 Cumhuriyet’e yılında Kayseri’deUrfa Elazığ: tertiplenen Fırat Üniversitesi Gevher Ortadoğu Nesibe SultanAraştırmaları Külliyesinin Merkezi. kuruluşunun 800. yıl kutlamalarında düzenleme komitesi baş- kanı olarak görev yapmıştır. Bingöl, S. (2005). Osmanlı Mahkemelerinde Reform ve Cerîde-yi Mehâkim’deki Üst MahkemeAtatürk KültürKararları. Merkezi Tarih Incelemeleri üyesi olan Dergisi, ve T.C. XX (19),Kültür 19-38. Bakanlığında Yayınlar Dairesinde danışman olarak görev yapmakta olan Kâhya, ayrıca Uluslararası Tıp Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. Tarihi Kurumu, Türk Tıp Tarihi Kurumu, Uluslararası Bilim tarihi Kurumu, Türk BilimAnkara: Tarihi TTK.Kurumu, Türk Felsefe Derneği’nin üyesidir. Deringil, S. (2002). İktidarın Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. Kâhya, bilim tarihi alanında daha çok biyoloji ve tıp tarihi çalışmalarıyla ün- G. Ç. Güven). İstanbul: YKY. lüdür. 1964 yılında o zamanki adıyla İlim Tarihi Kürsüsü’ne asistan olarak atanan FatmaKâhya, Aliye Sayılı Hanım. tarafından (1995). bu Ahmed alana yönlendirilmiştir.Cevdet Paşa ve zamanı 1971. İstanbul: yılında Şemseddîn Bedir. İtâki’nin Foucault,Resimli AnatomiM. (2006). KitabıDeliliğin adlı Tarihi bitirerek ( Çev. M.doktor A. Kılıçbay). olmuştur. Ankara: Bu çalışmasındaİmge. Kâhya, Avrupa tıbbının Osmanlı tıbbı üzerindeki erken tarihli etkilerini ele almıştır. Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. Kenanoğlu,1977 M.yılında M. (2007). Mustafa Nizâmiye Behçet mahkemeleri. Efendi’nin Islâm Fizyoloji Ansiklopedisi, Tercümesi XXXIII Adlı, 185-188. Kitabı, Çağında Avrupa’da ve Bizde Fizyoloji Çalışmaları ve Aralarındaki Bağlar adlı do- Kodaman,çentlik teziyle B. (1987). doçent II. Abdülhamid oldu. 1982 Devri yılında Doğu ise Anadolu Üroloji Politikası Tarihi . adlıAnkara: kitabıyla Türk Kültürünü profesör olarakAraştırma atandı. Enstitüsü. Kürkçüoğlu,1985 yılındaC. (2008). Tekeli Şanlıurfa ile 1850-1950birlikte Milli. Şanlıurfa: Eğitim ŞURKAV. Bakanlığı, Talim ve Terbiye Nicault,Kurulu’nun C. (2001). felsefe Kudüs dersi 1850-1948 öğretim programını(Çev. E. S. Vali). incelemek, İstanbul: geliştirmek İletişim. ve yenilemek Ortaylı,amacıyla İ. (1983).kurmuş Osmanlı olduğu imparatorluğu’nun özel ihtisas komisyonuna En Uzun Yüzyılı üye olarak. İstanbul: atandı. Hil. Seyitdanlıoğlu,Kâhya’nın M. İbn (1996). Sinâ Tanzimat üzerine çalışmalarıDevri’nde Meclis-i ayrıca vâlâ bir .önem Ankara: taşımaktadır. TTK. Konuyla ilgili olarak İbn Sinâ’da çeşitli hastalıkların ele alınışını incelemiştir. Bu konuda- Tanpınar, H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. ki en kapsamlı çalışması İbn Sinâ’nın El-Kanun fi’t-Tıb adlı eserinin Arapçadan Urfa.Türkçeye (1984). çevirisidir. Yurt Ansiklopedisi, Bu çeviriler X, 7367-7389. Atatürk Kültür Merkezi’nde yayımlanmaktadır. Zürcher,Kâhya, E. (1999). Türklerin Modernleşen ve özellikle Türkiye’nin Osmanlıların Tarihi (Çev. tıp Y. alanındaki S. Gönen). çalışmalarınıİstanbul: İletişim ta- nıttığıYayınları. geniş kapsamlı yayınlarıyla bu alanda önemli bir boşluğu da doldurmuştur. Prof. Dr. Esin Kâhya hocamıza sağlıklı ve uzun ömürler dileriz.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Dil ve Tarih–Coğrafya Fakültesi’nde Bilim Tarihinin Yakın Dönem (2003 ve Sonrası) Tarihi Melek DOSAY GÖKDOĞAN*

Prof. Dr. Esin Kâhya’ya

Özet Yazının konusunu, Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’ndeki, ülkemizin ilk bilim tarihi anabilim dalının 2003-2015 yılları arasındaki faaliyeti ve bunların değerlendirmesi oluşturmaktadır. Anahtar Kelimeler: Bilim tarihi, kurum tarihi.

Recent History of the Section of History of Science in Ankara University (Between 2003 and 2015)

Abstract It has been presented that the historical sketch of academic discipline of history of science in Ankara University for the period of thirtteen years (between 2003 and 2015) and, evaluated the scientific activities of this academic unit. Keywords: History of science, history of instution.

* Prof. Dr., Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Felsefe Bölümü, Bilim Tarihi Anabilim Dalı.

3 84

veİlmi Madalya bir kurumun (1319-1320), tarihi, 10 orada Hanedân-ı o zamana Osmâni kadar Nişân bilimsel ve İmtiyâz olarak Madalyasıyapıp edilenlerin (1311- dökümünü1334), 17ve Teba-yıdeğerlendirmesini Şâhâne Mecîdî yapmaktan Esâmî (1321-1332), ibarettir. Gerisini, 30 Altın sonraki İmtiyâz tarihler Madalyası ve yeni (1309-1320),nesiller yapar. 40 Böylece, Madalya buEsâmî yazının (1899-1902) konusunu, Defterleri. daha önce yayınladığımız bir İngilizaraştırmanın Ulusal Arşivi(Türkiye’de: FO 195/1720; Bilim Tarihi FO 195/1883; Araştırmalarının FO 195/1477; Dünü FO ve 195/1368; Bugünü, FOAnkara 195/ Üniversitesi,1932; FO Dil 195/1976; ve Tarih-Coğrafya FO 195/1305, Fakültesi FO Bilim195/1369; Tarihi FO Anabilim 195/ 1448; Dalında FO 195/1306; Yapılan ÇalışmalarFO 195/, Ankara 1545. Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Yayınları: 975- Amerikan482, Ankara Misyoner Üniversitesi Arşivi: 640,Basımevi, 641, 642, 2003) 643,644, içinde 645, yer 646, alan 647, “Ankara648, 651, 652,Üniversitesi, 653, 654, Dil ve655, Tarih-Coğrafya 660, 661, 66 2, 663.Fakültesi’nde Reeller. Bilim Tarihi Araştırmalarının Başlaması ve Gelişmesi (Kronolojik Bir Bakış) (s. 93- 109) başlıklı makalenin devamı olacak Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. surette, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’ndeki Bilim Tarihi Anabilim Dalı’nda Şer’îyye2003 yılından Sicili: 23 sonraki Recep 1293-gelişmeler 25 Şaban oluşturacaktır. 1296 tarihli UrfaBu anabilimŞer’îyye Sicili dalının mensupları Şanlıurfa,tarafından Yukarı yaptırılmış Telfidan lisansüstü Köyü saha tezler araştırması. ile düzenlenmiş etkinlikler bağlamında de- Adıvar,ğerlendirme H. E. yapılacaktır.(2005). Mehmet Kalpaklı G. T. (Haz..), Mor Salkımlı Ev. İstanbul: Özgür Yayınları.2003-2015 yılları arasında Bilim Tarih Anabilim Dalı’nda, Esin Kâhya Bayraktar,(2007’de emekliH. (2007). oldu), Tanzimattan Melek DosayCumhuriyet’e Gökdoğan, Urfa Elazığ: Remzi Fırat Demir, Üniversitesi Hüseyin Ortadoğu Gazi TopdemirAraştırmaları (2013’te Merkezi. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesine geçti), Yavuz Unat Bingöl,(2009’da S. Kastamonu (2005). Osmanlı Üniversitesine Mahkemelerinde geçti), Reform Ayten ve Koç Cerîde-yi Aydın Mehâkim’deki (2006’da Gazi Üst ÜniversitesineMahkeme Kararları.geçti), Ali Tarih Rıza Incelemeleri Tosun (2009’da Dergisi, XX Kastamonu (19), 19-38. Üniversitesine geçti), İnan Kalaycıoğulları ve Ömer Faik Anlı öğretim üyesi olarak görev yapmışlardır. Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. Ankara:Bilim Tarihi TTK. Anabilim Dalının başkanlığını, 2003-2005 arasında Prof. Dr. Deringil,Esin Kâhya, S. (2002). 2005-2008 İktidarın yılları Sembolleri arasında ve İdeoloji Prof. II. AbdülhamitDr. Remzi Dönemi Demir ( 1876-1909)ve 2008’den (Çev. bu yana G.Prof. Ç. Güven).Dr. Melek İstanbul: Dosay YKY. Gökdoğan yürütmüştür. Fatma2003-2015 Aliye Hanım. yılları (1995). arasında Ahmed BilimCevdet Tarihi Paşa ve Anabilim zamanı. İstanbul: Dalı’nın Bedir. ev sahipliğinde ya Foucault,da desteğiyle M. (2006). çeşitli Deliliğin bilimsel Tarihi toplantılar ( Çev. M. düzenlenmiştir. A. Kılıçbay). Ankara: Bunlar İmge. kronolojik olarak şöyle sıralanırlar: Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. Kenanoğlu,“Çağdaş M. M.Matematiğin (2007). Nizâmiye Türkiye’ye mahkemeleri. Girişi veIslâm Salih Ansiklopedisi, Zeki” (Konferans), XXXIII, 185-188. konuş - macılar: Melek Dosay Gökdoğan, Remzi Demir, 19 Nisan 2004, Ankara (DTCF). Kodaman, B. (1987). II. Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma“Ölümünün Enstitüsü. 50. ve Görelilik Kuramının 100. Yıldönümünde Albert Einstein”, Kürkçüoğlu,(ABC Dershanelerinin C. (2008). Şanlıurfa Katkısıyla), 1850-1950 18 Nisan. Şanlıurfa: 2005, ŞURKAV. Ankara (DTCF). Nicault,“Uygarlık C. (2001). ve Kudüs Bilim 1850-1948 Sempozyumu”, (Çev. E. (Bilim S. Vali). ve İstanbul: Ütopya İletişim. Kooperatifi ile birlikte), Ortaylı,13- 14 Mayısİ. (1983). 2006, Osmanlı Ankara imparatorluğu’nun (Milli Kütüphane). En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. Seyitdanlıoğlu,“Türkiye’de M. (1996).Bilim Tanzimatve Kadın Devri’nde Çalıştayı”, Meclis-i (Anadolu vâlâ. Ankara: Üniversitesi, TTK. İktisadi ve Tanpınar,İdari Bilimler H. (2001). Fakültesi XIX. Asırdaile birlikte), Türk Edebiyatı 18- 19 TarihiEkim. 2007,İstanbul: Eskişehir. Çağlayan Kitabevi. Urfa. (1984).“Ölümünün Yurt Ansiklopedisi, 350. Yılında X, 7367-7389.Kâtip Çelebi Paneli”, (Atatürk Kültür Merkezi ile Zürcher,birlikte), E. 10 (1999). Aralık Modernleşen 2007, Ankara Türkiye’nin (TTK Salonu).Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim Yayınları.“Türkiye’de Bilim ve Kadın Kongresi”, (Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi ile birlikte), 27- 29 Nisan 2009, Eskişehir.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Dil ve Tarih–Coğrafya Fakültesi’nde Bilim Tarihinin Yakın Dönem Tarihi 5

“Türkiye’de Bilim ve İktidar İlişkileri”, 26 Aralık 2009, Ankara (DTCF). “Ölümünün 30. Yılında Nusret Hızır”, (Bilim ve Bilimsel Felsefe Çevresi ile birlikte), 21 Aralık 2010, Ankara (DTCF). “Ortaçağ Bilgisayarı: Usturlab Paneli”, 16 Nisan 2011, Ankara (DTCF). “Aydın Sayılı’nın Doğumunun 100. Yılı Anısına Uluslararası XVI. Yüzyıl Osmanlı Uygarlığı’nda Bilim ve Felsefe Sempozyumu”, (Kastamonu Üniversitesi, Atatürk Kültür Merkezi, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası ile birlikte), 13-15 Kasım 2013, Kastamonu. “Türkiye’de Akademisyen Olmak”, (Bilim ve Ütopya ile birlikte), 29 Mayıs 2014, Ankara (Rektörlük). “Tanrı Parçacığı Nedir?”, Dr. Ayşe Çağıl (Konferans), 18 Aralık 2014, Ankara (DTCF). Yüksek Lisans Tezleri İnan Kalaycıoğulları, “Katip Çelebi’nin Cihannüma Adlı Eserine İbrahim Müteferrika’nın Yaptığı Ekler Doğrultusunda Çağdaş Bilimlerin Türkiye’ye Girişi”, 2003. Ertan Tağman, “Mustafa ibn Ali el-Muvakkit’in Usturlap Risalesi”, 2007. Oğuz Tırpanlı, “Osmanlı Felsefe Tarihi ve Bilim Tarihine Materyalist Bir Bakış: Baha Tevfik”, 2008. Seval Yinilmez, “Osmanlıların Modernleşme Sürecinde ‘Yeni Bilim Anlayışının’ Etkisi: Doğa Felsefesi mi? Fizik mi?”, 2009. Tuba Uymaz, “Seydi Ali Reis’in Hulasa el-Hey’e (Astronominin Özeti) Adlı Eseri Üzerine Bir İnceleme”, 2009. Ayşe İlen, “Resimli Gazete’de Teslis-i Zâviye Meselesi”, 2009. Ali Değirmenci, “Salih Zeki Bey’in Hülâsa-i Hesâb-ı İhtimâlî Adlı Eseri ve Olasılığın Türkiye’ye Girişi”, 2010. Zeynep Tuba Oğuz, “İsmail Gelenbevî’nin Hisâbü’l-Küsûr Adlı Eserinin El- Cebr Ve’l-Mukâbele Bölümünün İncelenmesi”, 2010. Çağlar Karaca, “İbn Haldun’un Mukaddime’sinde Toplumun Yasalarını Keşfeden Bir Düşünce Etkinliği Olarak Tarih”, 2011. Ercan Salgar, “Pozitivist Felsefede Doğrulama Kavramının Yeri”, 2011. Harun Çakan, “Aristoteles’in Zooloji Eserlerinin ve Kemalüddin Demirî’nin Hayâtü’l-Hayevân Adlı Eserinin İçerik ve Yöntem Açısından Karşılaştırmalı Olarak İncelenmesi”, 2011.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 86

veFaruk Madalya Akkaya, (1319-1320), “Rudolf 10 Carnap’ta Hanedân-ı Gözlemlenebilirlik Osmâni Nişân ve İmtiyâz Kavramı”, Madalyası 2012. (1311- 1334), 17 Teba-yı Şâhâne Mecîdî Esâmî (1321-1332), 30 Altın İmtiyâz Madalyası İrem Aslan, “Ortaçağ İslâm Dünyasında V. Postulat Geleneği”, 2012. (1309-1320), 40 Madalya Esâmî (1899-1902) Defterleri. İngilizVural Ulusal ArşiviBaşaran,: FO “Balistik195/1720; FOİncelemeleri 195/1883; FO Vasıtasıyla 195/1477; FOModern 195/1368; HareketFO 195/ Kuramlarının1932; FO Avrupa’da 195/1976; GelişmesiFO 195/1305, ve Osmanlı FO 195/1369; Devletine FO 195/Girişi”, 1448; 2012. FO 195/1306; FOGökhan 195/ 1545. Doğan, “Münif Paşa’nın İlm-i Tedbîr-i Memleket’inin Türk İktisat AmerikanTarihindeki Misyoner Yeri”, 2013. Arşivi: 640, 641, 642, 643,644, 645, 646, 647, 648, 651, 652, 653, 654, 655, 660, 661, 66 2, 663. Reeller. Masoumeh Hoseyingholizadeh, “Hoca Tahsin Efendi’nin Psikoloji Yahut Sâlnameler:İlm-i Ruh Adlı Salname-i Eseri”, Vilâyet-i 2013. Haleb: 1320. Şer’îyye Sicili: 23 Recep 1293- 25 Şaban 1296 tarihli Urfa Şer’îyye Sicili Emre Karacaoğlu, “Hüseyin Remzi Bey ve Hüseyin Hüsnü Bey’in Mikrob Şanlıurfa,Adlı Yapıtı Yukarı ve Türk Telfidan Tıp BilimineKöyü saha Katkıları”, araştırması. 2013. Adıvar, H. E. (2005). Mehmet Kalpaklı G. T. (Haz..), Mor Salkımlı Ev. İstanbul: Özgür Tarık Tuna Gözütok, “Rifat bin Mehmed Emin’in İlm-i Ahvâl-i Rûh ve Yayınları. Usûl-i Tefekkür Adlı Eserinin Türk Psikoloji Tarihindeki Yeri”, 2013. Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu AraştırmalarıSerpil Ahmetkocaoğlu, Merkezi. “Yirmisekiz Çelebizâde Mehmed Saîd Paşa’nın Ferâidü’l-Müfredât’ının Türk Botanik Tarihindeki Yeri”, 2013. Bingöl, S. (2005). Osmanlı Mahkemelerinde Reform ve Cerîde-yi Mehâkim’deki Üst MahkemeYavuz Selim Kararları. Dokumacı, Tarih Incelemeleri “Mehmet Dergisi,Refik Fenmen’de XX (19), 19-38. Motorlu Araçlar”, 2014. Çadırcı,Çiğdem M. (1997). Özbay, Tanzimat “Mustafa Döneminde Satı el-Husrî’nin Anadolu Kentleri’nin Etnografya Sosyal Tarihimizdeki ve Ekonomik YapısıYeri”,. 2014.Ankara: TTK. Deringil,Lütfiye S. (2002). Koç İktidarınGünay, “MustafaSembolleri veŞekib İdeoloji Tunç II. Abdülhamit ve Ruhiyat Dönemi Geleneği”, ( 1876-1909) 2015. (Çev. G. Ç. Güven). İstanbul: YKY. Mehtap Bağlıoğlu, “Ali Vehbi Türküstün’ün Mebâdî-i Fenn-i Rüşeym Adlı Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. Eseri”, 2015. Foucault, M. (2006). Deliliğin Tarihi ( Çev. M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. Doktora Tezleri Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. Kenanoğlu,Ali Rız M.a M. Tosun, (2007). “Hüseyin Nizâmiye mahkemeleri.Rıfkı Tamani’nin Islâm Ansiklopedisi, Çalışmaları XXXIII Işığında, 185-188. Öklid Geometrisi’nin Türkiye’ye Girişi”, 2007. Kodaman, B. (1987). II. Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası. Ankara: Türk Kültürünü AraştırmaBilal Yurtoğlu, Enstitüsü. “Keşfü’z-Zünûn ve Kâtip Çelebi’nin Bilim Anlayışı”, 2008. Kürkçüoğlu,Günseli C. (2008).Naymansoy, Şanlıurfa “Türkiye’de 1850-1950 . BilimŞanlıurfa: Kadınları ŞURKAV. ve Bilimin Gelişimine Nicault,Katkıları”, C. (2001).2008. Kudüs 1850-1948 (Çev. E. S. Vali). İstanbul: İletişim. Ortaylı,İnan İ. (1983). Kalaycıoğulları, Osmanlı imparatorluğu’nun “Cumhuriyet Dönemi’ndeEn Uzun Yüzyılı Türkiye’de. İstanbul: Bilim”,Hil. 2009. Seyitdanlıoğlu, M. (1996). Tanzimat Devri’nde Meclis-i vâlâ. Ankara: TTK. Seda Özsoy, “Kütleçekimi ve Görünmeyen El Kavramlaştırmaları Arasındaki Tanpınar,Bağlantı H.Üzerine (2001). Bir XIX. Araştırma”, Asırda Türk 2013. Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. Urfa. (1984). Yurt Ansiklopedisi, X, 7367-7389. Ömer Faik Anlı, “Pozitivizm Sonrası Karşıt-Bilim Tezleri ve XIX. Yüzyıl Zürcher,Bilim İmgesinin E. (1999). Dönüşümü”, Modernleşen Türkiye’nin2013. Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim Yayınları. Mete Cankaya, “Cumhuriyet Dönemi Teknoloji Tarihi (Tarım Alet ve Makineleri, Demir Çelik ve Demiryolu Teknolojileri)”, 2013.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Dil ve Tarih–Coğrafya Fakültesi’nde Bilim Tarihinin Yakın Dönem Tarihi 7

İrfan Elmacı, “Cumhuriyet Dönemi Teknoloji Tarihi (İlaç, Petrol, Kimyevî Gübre Teknolojileri)”, 2013. Ercan Salgar, “’İlerleme’ Kavramının Pozitivist ve Post-Pozitivist Düşüncelerdeki Yeri Üzerine Bir Araştırma”, 2015. S. Ertan Tağman, “Bir Söylem Kümesi Olarak Açıklamanın Yöntembilimsel ve Tarihsel Temelleri Üzerine Bir Araştırma”, 2014. Aynur Yetmen, “Zamanın Felsefi Temelleri Üzerine Bir İnceleme”, 2014. Ayşe İlen Kökçü, “Osmanlılar’da Diferansiyel İntegral Hesap ve Eğitimdeki Yeri”, 2014. Murat Öner, “Aristoteles Biyolojisinin Yıkılış Süreci”, 2014. Levent Çankaya, “Ali Sedad’ın “Kavâ’idü’t-Tahavvülât fî Harekâti’z-Zerrât” Adlı Eseri ve Termodinamiğin Türkiye’ye Girişi”, 2015. Cüneyt Coşkun, “XVII. Yüzyıl Osmanlı ve Batı Dünyası’nda İktidar-Bilim/ İlim İlişkisinin Karşılaştırılması”, 2015. Tuba Uymaz, “Ptolemaios ve Kopernik Astronomisinin Karşılaştırılması ve Yeni Astronominin Temelleri”, 2015. Zaman içinde lisansüstü tezlerin sayısının ve çeşitliliğinin çok artması, ül- kemizin bu ilk bilim tarihi kurumunun son dönem politikasıyla açıklanabilir. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de marjinal kalan disiplin, bu politikayla ani bir sıçrama yaparak ülke genelinde pek çok üniversiteye sirayet etmiş görünmektedir. 2015 yılının güz döneminde, DTCF Bilim Tarihi Anabilim Dalı mensupla- rının girişimiyle, Ankara Üniversitesi’nde Bilim ve Toplum Çalışmaları Anabilim Dalı açılmış ve buraya bağlı tezsiz yüksek lisans programı başlatılmıştır. Dünyada son yıllarda başlayan ve hızla genişleyen, bilimsel gelişmeyi içsel ve dışsal faktör- leriyle açıklayarak, bilim ve teknoloji politikalarını buna göre yönlendirmeyi he- defleyen “Bilim ve Toplum Çalışmaları” disiplininin bilim tarihçileri tarafından kurulması ve yüksek lisans programının başlatılması, belki de DTCF Bilim Tarihi Anabilim Dalının bundan sonraki yönünü belirleyici bir gelişme olacaktır.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016

Bilim Tarihçiliğimizde Yeni Eğilimler* Remzi DEMİR**

Türkiye’de bilim tarihi alanının kuruluşunda ve yayılışında Salih Zeki Bey, Adnan Adıvar, Aydın Sayılı, Sevim Tekeli ve Süheyl Ünver gibi araştırmacıların büyük katkısı olmuş ve günümüzde de esasları korunmakta olan bilim tarihçiliği anlayışımız bu şahsiyetler ve bunları yönlendiren tarihsel-toplumsal koşullar tara- fından belirlenmiştir. Ancak, elli seneyi aşkın süreç sonrasında ortaya çıkan gelişmeler bu anlayışın sorgulanmasını ve yeni birikim ve eğilimler çerçevesinde dönüşüme uğratılmasını gerekli kılmaktadır. Maksat, “metin neşri ağırlıklı çalışmaları” merkeze alan temel eğilimden sap- mak değildir; çünkü tarihçilik “birincil kaynaklara (metinlere)” dayanılarak yapılır ve henüz Türk Bilim Tarihi’nin bütün “bilimsel metinleri”, usulüne uygun bir bi- çimde yayımlanmamıştır. Ancak bunun dışında acilen yapılması gerekenler vardır ve bunları tartışmaya açmak doğru eğilimlerin belirlenmesi ve uygulanması açısından yararlı olacaktır. I Tarihsel İdeolojiler Öncelikle, bilim tarihçiliğimizin kuruluşunda büyük bir rol oynamış olan İslamcı ve Türkçü İdeolojiler’in dayatmalarından kurtulmak gerekir. Bunlar, “kuruluş

* Bu yazı daha önce “Sunuş” başlığı ile şu eserde yer almıştır: Rob Iliffe, Bir Disiplinin Gelişim Hikâyesi, Bilim Tarihi, Editör: Melek Dosay Gökdoğan, Çevirenler: Sedef Beşkardeşler, Tarık Tuna Gözütok, Lütfiye Günay, Serpil Kaygın, Tuba Uymaz, Burak Can Serdar, İstanbul 2016, s. 11-23. ** Prof. Dr., Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Bilim Tarihi Anabilim Dalı

9 810 aşaması”ndave Madalya önemli (1319-1320), bir rol oynamış 10 Hanedân-ı ve tarihçilerimizi Osmâni Nişân “maksat” ve İmtiyâz sorunundan Madalyası kurtar (1311-- mış olabilir;1334), 17ancak Teba-yı bugün Şâhâne gelmiş Mecîdî olduğumuz Esâmî nokta(1321-1332), açısından 30 bakıldığında,Altın İmtiyâz buMadalyası ideolo- jiler artık(1309-1320), destekleyici 40 Madalyadeğil, köstekleyici Esâmî (1899-1902) olmaya başlamışlardır. Defterleri. Bu nedenle, “Ortaçağ İngilizİslam Dünyası’nda Ulusal Arşivi :Bilimsel FO 195/1720; Çalışmalar” FO 195/1883; ve “Selçuklu FO 195/1477; ve Osmanlı FO 195/1368; Dönemleri FO Türk 195/ Bilimi”1932; gibi FOaraştırma 195/1976; alanlarını FO 195/1305, korumakla FO birlikte,195/1369; tarihsel FO 195/ araştırmaları 1448; FO 195/1306;ideolojik bakıştanFO 195/ve bunun 1545. sonuçlarından bir an önce arındırmak gerekmektedir. AmerikanUnutmamak Misyoner gerekir Arşivi: ki640, bilim, 641, 642,nesnellik 643,644, üzerine 645, 646, kurulmuştur. 647, 648, 651, 652, 653, 654, 655, 660, 661, 66 2, 663. Reeller. Tarihçiler ve bu arada bilim tarihçileri, elbette bilinçli veya bilinçsiz olarak Sâlnameler:yürürlükte bulunan Salname-i resmî Vilâyet-i tarih Haleb: tezlerinden 1320. büyük ölçüde etkilenirler. Bu bakımdan Şer’îyyeCumhuriyet Sicili: Tarihi 23 Recep boyunca 1293- esasen25 Şaban iki 1296 kuramın, tarihli yani Urfa önce Şer’îyye “Türk Sicili Tarih Tezi”nin ve Şanlıurfa,sonra “Türk-İslam Yukarı Telfidan Sentezi”nin Köyü saha çok araştırması. etkili oldukları söylenebilir. Adıvar,Marxist H. E. (2005). Tarih AnlayışıMehmet çerçevesindeKalpaklı G. T. geliştirilen (Haz..), Mor “Berkesçi Salkımlı Model”Ev. İstanbul: ile Weberci Özgür TarihYayınları. Anlayışı çerçevesinde geliştirilen “Ülgenerci Model” ise, tarihsel okumaya Bayraktar,sosyolojik H.bir (2007). bakış kattıklarıTanzimattan için Cumhuriyet’e daha önce Urfafark edilmesiElazığ: Fırat mümkün Üniversitesi olmayan Ortadoğu kimi önemliAraştırmaları sorunların Merkezi. kavranmalarını mümkün kılmalarına rağmen, resmîleşmedikleri, Bingöl,yani İktidar S. (2005). tarafından Osmanlı desteklenmedikleri Mahkemelerinde için, Reform kendilerinden ve Cerîde-yi devşirilecek Mehâkim’deki yararla Üst- rı maalesefMahkeme sağlayamamışlardır. Kararları. Tarih Incelemeleri Dergisi, XX (19), 19-38. Çadırcı,Önümüzdeki M. (1997). Tanzimatyıllarda yapılacak Döneminde çalışmalarla, Anadolu Kentleri’nin bu modellerin Sosyal vesunmuş Ekonomik oldukları Yapısı. entelektüelAnkara: imkânlar TTK. da muhakkak tüketilmeli ve bu bağlamlarda yürütülen uluslar Deringil,arası tartışmalara S. (2002). İktidarıniştirak edilmelidir. Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. G. Ç. Güven). İstanbul: YKY. II Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. Foucault,Beşerî M. (2006). ve Sosyal Deliliğin Bilimlerin Tarihi ( Çev.Tarihi M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. Ginzburg,Doğa C. Bilimleri (2011). Peynir kadar, ve [bazen kurtlar ikinci(Çev. A.ve Gür).üçüncü İstanbul: kültürler Metis. olarak da adlandırılan] Kenanoğlu,Beşerî ve Sosyal M. M. Bilimler (2007). Nizâmiye de “bilim”dir mahkemeleri. ve bilimin Islâm bütünsel Ansiklopedisi, bir bilgisini XXXIII yakalayabil, 185-188. - Kodaman,mek için onların B. (1987). tarihini II. Abdülhamid de araştırma Devri konularımıza Doğu Anadolu dâhilPolitikası etmemiz. Ankara: gerekmektedir. Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü. Maalesef bu konuda çok geç kalınmış ve dolayısıyla her ne kadar [bugün an- Kürkçüoğlu,ladığımız manada] C. (2008). sosyoloji, Şanlıurfa psikoloji, 1850-1950 antropoloji. Şanlıurfa: ŞURKAV.gibi Sosyal Bilimler XIX. yüz- Nicault,yılda Avrupa’da C. (2001). doğmuş Kudüs 1850-1948 olsalar da, (Çev. bunların E. S. Vali).Doğu’daki İstanbul: kökenlerini İletişim. ve gelişimlerini Ortaylı,araştırmamak, İ. (1983). söz Osmanlı konusu imparatorluğu’nun bilimleri teşkil Enetme Uzun şerefinin Yüzyılı .sadece İstanbul: modern Hil. dönemlere Seyitdanlıoğlu,ve eserlere ait M.olduğu (1996). gibi Tanzimat bir sonucun Devri’nde ortaya Meclis-i çıkmasına vâlâ. Ankara: neden TTK.olmuştur. Tanpınar,Diğer H. taraftan(2001). XIX. bu durum, Asırda Türk filoloji, Edebiyatı tarih Tarihi ve coğrafya. İstanbul: gibi Çağlayan Doğu’da Kitabevi. yerleşik olan Urfa.ve kökleri (1984). çok Yurt eskilere Ansiklopedisi, uzanan X, 7367-7389.Beşeri Bilimler’in tarihlerinin de ihmal edilmesi Zürcher,sonucunu E. doğurmuştur. (1999). Modernleşen Meselâ Türkiye’nin Osmanlı Tarihi Bilim (Çev. Tarihi Y. Yazını’nınS. Gönen). enİstanbul: hacimli İletişim alan- larındanYayınları. birisi coğrafyadır; buna mukabil, bildiğim kadarıyla coğrafya tarihi ala- nında herhangi bir yüksek lisans ve doktora tezi yaptırılmamıştır. Monografiler ise, birkaçı hariç nicelik ve nitelik itibariyle yetersizdir.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Bilim Tarihçiliğimizde Yeni Eğilimler 11

III

Bilim Felsefesi, Sosyolojisi ve Psikolojisi Bilim tarihi, bilimsel gelişmelerin doğasını, anlamak ve kavramak için her zaman tek başına yeterli olmayabilir; bu nedenle, hiç değilse gerekli zaman- larda bilim felsefesi, bilim sosyolojisi ve bilim psikolojisi gibi kardeş alanlarda üretilen bilgilerden de (kavramlar ve kuramlardan da) istifade etmek yoluna gidilebilir. Ancak burada unutulmaması gereken önemli bir husus vardır: Bu alanlardan hiçbirisi “mesele”yi diğerlerinden daha iyi açıklama kabiliyetinde olduğunu sav- layarak üstünlük taslayamaz. Her alan, sorunlara kendi açısından bakar ve diğer alandan bakanın göremeyeceği önemli bir bilgi veya bulguyu ortaya çıkararak ge- nel araştırmanın gelişmesine katkıda bulunur. Bunun ötesi “disiplin şovenizmi”ne girer.

IV

Yardımcı Kültürler ile Bilim Kültürü Bir dönemin bilimsel etkinliklerini doğru bir biçimde kavrayabilmek ve de- ğerlendirebilmek için, bilim ile yakından veya uzaktan etkileşim içinde bulunan din, felsefe, hukuk ve edebiyat gibi bilgi alanlardaki gelişmeleri de gözden ırak tutmamak gerekir. Meselâ bir “din algısı” belirli bir konu üzerindeki bilimsel çalış- maları olumlu yönde etkilerken, başka bir “din algısı” olumsuz yönde etkileyebilir [veya etkisiz de bırakabilir]. Bu etkilerin hesaba katılmaması ve tarihsel araştır- manın sadece bilimsel metinler ve bunlar arasındaki ilişkilerle sınırlandırılması, öyle anlaşılmaktadır ki “tarihsel hakikat”ın tam olarak anlaşılmasını yer yer büyük ölçüde güçleştirmektedir. Bunun en güzel örneklerinden birisi, mütekellimler ile filozoflar arasında ce- reyan eden “nedensellik meselesi” üzerindeki tartışmalarıdır. Acaba bu tartışmalar, Ortaçağ İslam Dünyası’ndaki doğa araştırmalarını etkilemiş midir? Bildiğim ka- darıyla bu sorun, en azından Türk Tarihi bağlamında henüz teorik ve pratik bakım- lardan yeterince incelenmemiş ve aydınlığa kavuşturulmamıştır. Yeri gelmişken şunu da hatırlatmak gerekir ki, Batı Dilleri’ndeki “science” kavramının geleneksel “ilim” kavramından farklı bir kaplama ve kapsama sahip ol- duğu, ancak XIX. yüzyılın ortalarında tam olarak anlaşılmış ve bunu karşılamak maksadıyla yine Arapça’dan alınan “fen” kavramı kullanılmıştır. Dolayısıyla, geç- mişteki bilimsel etkinliklerin gerçeğe uygun bir şekilde görülebilmesi ve değerlen- dirilebilmesi için, bugün “bilim” olarak adlandırdığımız etkinliğin, tarih boyunca diğer kültürlerle münasebetleri aydınlığa kavuşturulmalıdır.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 812

veV Madalya (1319-1320), 10 Hanedân-ı Osmâni Nişân ve İmtiyâz Madalyası (1311- 1334), 17 Teba-yı Şâhâne Mecîdî Esâmî (1321-1332), 30 Altın İmtiyâz Madalyası (1309-1320),İktidar-Bilim 40 Madalyaİlişkileri Esâmî (1899-1902) Defterleri. İngilizTürk Ulusal Bilim Arşivi Tarihçiliği’nin: FO 195/1720; en FO büyük 195/1883; eksiklerinden FO 195/1477; birisi FO de, 195/1368; günümüze FO kadar 195/ iktidar-bilim1932; FO ilişkilerine 195/1976; yabancı FO 195/1305, kalması FO ve bilimsel195/1369; etkinliğin, FO 195/ siyasal1448; FO ve toplumsal195/1306; bir çevredenFO 195/ müstakil 1545. bir biçimde yürütülmüş olduğu sanısıyla hareket edilmesidir. AmerikanBuna karşın Misyoner özellikle Arşivi son: yıllarda 640, 641, bilim 642, 643,644,sosyolojisi 645, alanında 646, 647, yapılmış 648, 651, olan 652, bazı653, 654,ter- cümeler,655, bu 660, hususta 661, 66 bir 2, bilincin663. Reeller. oluşmasına yol açmış ve bilimsel etkinliklerin siyasî Sâlnameler:ve ictimaî temelleri Salname-i üzerinde Vilâyet-i de Haleb: durulmaya 1320. başlanmıştır. Şer’îyyeÖyle Sicili: anlaşılmaktadır 23 Recep 1293- iktidarı 25 Şaban ele 1296geçiren tarihli kişilerin Urfa Şer’îyye veya grupların Sicili [zümrelerin, Şanlıurfa,sınıfların, Yukarı partilerin], Telfidan bilimler Köyü hakkındakisaha araştırması. ideolojileri ve politikaları veya hiç değilse Adıvar,ilgileri, H.tutumları, E. (2005). hoşgörüleri, Mehmet Kalpaklı bilim ve G. genel T. (Haz..), olarak Mor düşünce Salkımlı tarihinin Ev. İstanbul: akışına Özgür bü- yük ölçüdeYayınları. yansıyabilmektedir. Bayraktar,Meselâ H. (2007).el-Memûn’un Tanzimattan felsefeye Cumhuriyet’e olan şahsî Urfa ilgisiElazığ: ve Fırat hoşgörüsü, Üniversitesi Uluğ Ortadoğu Bey’in astronomiAraştırmaları ve matematik Merkezi. tutkusu, Atatürk’ün tarih ve filoloji merakı [uluslaşma Bingöl,çabalarının S. (2005). bir sonucu Osmanlı olarak Mahkemelerinde görünmektedir] Reform bilimlerin ve Cerîde-yi kaderini Mehâkim’dekibir ölçüde de olsa Üst etkilemişMahkeme görünmektedir. Kararları. Tarih Incelemeleri Dergisi, XX (19), 19-38. Çadırcı,Diğer M. (1997).taraftan Tanzimat “halkın Döneminderefahı için Anadolu bilim”, Kentleri’nin “askerî zaferler Sosyal içinve Ekonomik bilim”, “ticarîYapısı. çıkarlarAnkara: için TTK.bilim” gibi temel ilkelerden birine veya birkaçına dayandırılmış bilim Deringil,politikalarının S. (2002). çok İktidarın farklı bilimselSembolleri sonuçlar ve İdeoloji yaratacağıII. Abdülhamit da Dönemiâşikârdır. ( 1876-1909) Meselâ İkinci (Çev. DünyaG. SavaşıÇ. Güven). sonrası İstanbul: giderek YKY. güçlenen “Kapitalist ve Emperyalist Bilim Yorumu”, Fatmaçağların Aliye bilgeliğini Hanım. (1995).dışlayan Ahmed ve insanlığın Cevdet Paşa temel ve zamanı kaygılarını. İstanbul: umursamayan Bedir. ilkeler Foucault,üzerinde M.yükselmiş (2006). Deliliğin ve bu tercih, Tarihi birçok( Çev. M. çevrenin A. Kılıçbay). bilimi Ankara: sevimsiz İmge. bir uğraş, bir baş Ginzburg,belası olarak C. (2011). algılaması Peynir sonucunu ve kurtlar doğurmuştur. (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. Kenanoğlu,Bilim M. tarihçilerinin, M. (2007). Nizâmiye bu menfi mahkemeleri. gelişmelerle Islâm de mücadeleyeAnsiklopedisi, XXXIIIhazırlıklı, 185-188. olmaları Kodaman,gerekmektedir. B. (1987). II. Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü. VI Kürkçüoğlu, C. (2008). Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. Nicault,Teknoloji C. (2001). ve Kudüs Sanayi 1850-1948 Tarihi (Çev. E. S. Vali). İstanbul: İletişim. Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. Bilim kavramı, tarih boyunca farklı anlam içeriklerine sahip olmuş ve niha- Seyitdanlıoğlu,yet Bilimsel Devrim M. (1996). ve SanayiTanzimat Devrimi Devri’nde olarak Meclis-i isimlendirilen vâlâ. Ankara: süreçlerTTK. sonrasında, Tanpınar,bugünkü H.anlamına (2001). XIX.kavuşmuş Asırda Türkve adeta Edebiyatı teknoloji Tarihi ile. İstanbul: birleşmiştir. Çağlayan Bu Kitabevi.da şuna işaret Urfa.etmektedir (1984). kiYurt hiç Ansiklopedisi, değilse XVII. X, 7367-7389. yüzyıldan sonraki bilimsel gelişmeleri [hiç değilse Zürcher,doğabilimlerindeki E. (1999). Modernleşen ilerlemeleri] Türkiye’nin teknolojik Tarihi gelişmelerden (Çev. Y. S. Gönen).bağımsız İstanbul: bir şekilde İletişim in- celemek,Yayınları. bazı temel noktaların gözden kaçırılmasına ve değerlendirme hatalarına düşülmesine neden olabilecektir.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Bilim Tarihçiliğimizde Yeni Eğilimler 13

Bu durumdan kurtulabilmek ve tartışmaları daha geniş bir perspektiften yü- rütebilmek için bilim tarihi ile teknoloji tarihi çalışmalarını ihtiyaç hasıl olduk- ça birleştirmek gerekebilir. Meselâ, Cumhuriyet Dönemi Bilim Tarihi’ne yönelik araştırmalar esnasında, sanayi ve teknoloji tarihini gözden ırak tutmamak gerek- mektedir; çünkü birçok yüksek okul ve bölüm, ziraat, sanayi ve ulaşım alanlarında yapılması öngörülen atılımlar için gerekli olan yetişmiş eleman açığını kapamak maksadıyla kurulmuştur.

VII

Mukayeseli Çalışmak “Mukayese Yöntemi”, tarihçilerin ve başka araştırmacıların sıklıkla kullan- dıkları bir yöntemdir. Biz de yeri geldiğinde, meselâ Takiyüddin’in matematik ve astronomi alanlarındaki katkılarının değerini tam olarak tesbit ve tayin edebilmek için bu yöntemden istifade yoluna gitmiştik. Ancak çok daha büyük çaptaki tarihsel sorunların derinden anlaşılmasında da bu yöntemden yararlanmak icap etmektedir. Meselâ modernleşme konusunda Rusların ve Japonların Türklerden daha başarılı olmalarının ardından yatan se- beplerin araştırılması gerekmektedir. Elbette böyle bir çalışma, Rus Bilimi’nde ve Japon Bilimi’nde sağlam bir bilgi birikimine sahip olmayı gerektirdiği için, çifte- donanımla yapılabilecektir. Türkiye’deki bilim tarihçilerinin -ki sayıları on civarındadır- tamamına yakın bir kısmının sadece İslam ve Türk Bilimi alanlarında uzmanlaşmaları, böyle bir açılımın gerçekleştirilmesini engellemektedir.

VIII

Evrensel Bilim Tarihi Çalışmalarına Katılmak Diğer taraftan [bilim tarihi, evrensel bir araştırma dalı olduğuna göre], ar- tık başka ulusların ve uygarlıkların bilimsel etkinliklerini incelemeye ve karanlıkta kalmış noktaları aydınlatmaya yönelik tarihsel araştırmalara girişmenin de vakti gelmiştir. “Herkes kendi tarihini araştırsın” veya “Batı, kendi tarihini bizden iyi bilir ve inceler” gibi argümanlar ileri sürerek araştırma etkinliğini tahdit etmenin manası yoktur; her alanda yeni bilgi veya yeni görüş üretmek mümkündür. Kanaatime göre, en güçlü olmamız gereken dönemlerden birisi Eski Çağ Yunan ve Bizans Dönemleri’dir; çünkü bu dönemler, hem Batı Bilimi’nin hem de Doğu Bilimi’nin temellerini teşkil etmiştir ve Rumlarla Türkler arasındaki fikrî münasebetler, son zamanlara kadar sürüp gelmiştir.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 814

veBu Madalya yöndeki (1319-1320), açılımın, bizleri 10 Hanedân-ı şovenizm Osmâni ve sübjektivizm Nişân ve İmtiyâz batağına Madalyası saplanmaktan (1311- koruyacağına1334), 17 veTeba-yı ufkumuzu Şâhâne genişleteceğine Mecîdî Esâmî şüphe(1321-1332), yoktur. 30 Altın İmtiyâz Madalyası (1309-1320), 40 Madalya Esâmî (1899-1902) Defterleri. İngilizIX Ulusal Arşivi: FO 195/1720; FO 195/1883; FO 195/1477; FO 195/1368; FO 195/ 1932; FO 195/1976; FO 195/1305, FO 195/1369; FO 195/ 1448; FO 195/1306; FOCumhuriyet 195/ 1545. Bilim ve Teknolojisi AmerikanBenim Misyoner hocalarım, Arşivi Aydın: 640, 641,Sayılı 642, ve 643,644, Sevim 645, Tekeli, 646, 647,yakın 648, dönem 651, 652, bilim 653, tari 654,- hi çalışmalarına655, 660, 661, çok 66 az2, 663.ilgi Reeller.duymuşlardır; basma eserler yerine yazma eserleri ve Sâlnameler:Cumhuriyet Salname-i Dönemi Vilâyet-iyerine Osmanlı Haleb: 1320. Dönemi’ni tercih etmişlerdir. Bunun için de kendilerince haklı nedenleri bulunmaktadır. Şer’îyye Sicili: 23 Recep 1293- 25 Şaban 1296 tarihli Urfa Şer’îyye Sicili Şanlıurfa,Ancak Yukarı bugün Telfidan gelmiş Köyü olduğumuz saha araştırması. noktada, Cumhuriyet Dönemi bilimsel ve teknolojik etkinliklerinin geçmişi, muhtemelen siyasî ve sosyal olayların da zor- Adıvar, H. E. (2005). Mehmet Kalpaklı G. T. (Haz..), Mor Salkımlı Ev. İstanbul: Özgür lamasıyla tartışılmaya ve incelenmeye başlanmıştır. Henüz çok az sayıda çalışma Yayınları. yapılmıştır; ama önümüzdeki yıllarda bunların sayısının arttırılması, bizden birkaç Bayraktar,kuşak öncesinde H. (2007). yaşayan Tanzimattan atalarımızın Cumhuriyet’e bilimsel Urfa başarılarını Elazığ: Fırat anlamamız Üniversitesi ve Ortadoğu güçlen- dirmemizAraştırmaları açısından Merkezi. çok yararlı olacaktır. Bingöl, S. (2005). Osmanlı Mahkemelerinde Reform ve Cerîde-yi Mehâkim’deki Üst Burada karşılaşılan en büyük sorun, hiç şüphe yoktur ki “nesnellik” sorunu- Mahkeme Kararları. Tarih Incelemeleri Dergisi, XX (19), 19-38. dur; çünkü tarihi, farklı ideolojiler üstünden okumak isteyen eğilimler, [dün olduğu Çadırcı,gibi bugün M. (1997).de] olup Tanzimat bitenleri Döneminde saptırmakta Anadolu ve karartmaktadır. Kentleri’nin Sosyal Bilim ve Ekonomiktarihçileri, Yapısı hiç-. bir vakitAnkara: nesnellikten TTK. ayrılmamalı ve gelecek kuşakların aldanmaması için azamî Deringil,ölçüde tarafsız S. (2002). olmaya İktidarın gayret Sembolleri etmelidirler. ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. G. Ç. Güven). İstanbul: YKY. FatmaX Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. Foucault, M. (2006). Deliliğin Tarihi ( Çev. M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. Bilim ve Teknoloji Politikası Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. Günümüz bilim ve teknolojisinin niteliklerinin belirlenmesi ve geleceğin bi- Kenanoğlu, M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. lim ve teknolojisinin niteliklerinin öngörülmesi, yani sağlıklı bir bilim ve teknoloji Kodaman,politikasının B. (1987). tesbiti II. için Abdülhamid gerekli Devrihazırlıkların Doğu Anadolu yapılması, Politikası elbette. Ankara: bilim Türk ve Kültürünüteknoloji tarihiAraştırma araştırmalarının Enstitüsü. sonuçlarına dayandırılmak mecburiyetindedir; yakın dönem Kürkçüoğlu,bilim ve teknoloji C. (2008). tarihi Şanlıurfa araştırmaları 1850-1950 bu. Şanlıurfa:açıdan bakıldığında ŞURKAV. da önem arz etmek- Nicault,tedir. C. (2001). Kudüs 1850-1948 (Çev. E. S. Vali). İstanbul: İletişim. Ortaylı,Öyleyse İ. (1983). bilim Osmanlı tarihi, imparatorluğu’nun bu noktadan itibarenEn Uzun geçmişi Yüzyılı. İstanbul:betimleyen Hil. bir araştırma Seyitdanlıoğlu,alanı olmaktan M. çıkarılarak (1996). Tanzimat geleceği Devri’nde biçimlendiren Meclis-i vâlâveya. Ankara:en azından TTK. öngören [fütü- Tanpınar,ristik] bir H. araştırma (2001). XIX. alanı Asırda haline Türk de Edebiyatı dönüştürülebilir Tarihi. İstanbul: ki bu durumdaÇağlayan Kitabevi.daha gerçekçi hedefler belirlenebilecek ve böylece kaynakların boşa israf edilmesinin önü alına- Urfa. (1984). Yurt Ansiklopedisi, X, 7367-7389. bilecektir. Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim Yayınları.Bu nedenle, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, TÜBİTAK, TÜBA, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ve nihayet Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu gibi kurum ve kurullarda, bu maksatla eğitilmiş bilim tarihçi-

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Bilim Tarihçiliğimizde Yeni Eğilimler 15 lerinin görevlendirilmemiş olmasını ve bilim ve teknoloji politikalarının, sadece bilginlere ve mühendislere hazırlatılmış olmasını önemli bir eksiklik olarak gör- mek gerekir.

XI

Ampirik Aşamadan Teorik Aşamaya Geçmek Bilim tarihçileri, şöyle böyle Salih Zeki’den bu yana İslam Bilim Tarihi ve bu bağlamda Osmanlı Bilim Tarihi hakkında ampirik malzeme toplama faaliyetlerini yürütmektedirler ve yurt dışındaki meslektaşlarımızın katkılarını da buna eklersek bugüne kadar hatırı sayılır bir bilgi üretimini gerçekleştirmeyi başarmışlardır. Bu, elbette ki iyi bir gelişmedir ve bütün yazma ve basma eserler tüketilinceye kadar sürdürülmesi gerekmektedir; ancak diğer taraftan unutmamak gerekir ki bu mu- azzam malzemeyi, bir teorik çerçeveye oturmak ve bu çerçeve dâhilinde okumak gerekmektedir; aksi taktirde, Osmanlı Dönemi Bilimsel Etkinlikleri’ni bütünsel olarak belirlemek ve açıklamak mümkün olmayacaktır. Böyle bir teorik çalışma, bilim hayatının içsel ve dışsal koşullarını göz önün- de bulundurmak mecburiyetinde kalacağı için, çok etraflı bir birikime sahip bi- lim tarihçileri tarafından gerçekleştirilebilecektir; ancak bu konuda geç kalınması, empirik çalışmaları yönlendirme konusunda da ciddi sıkıntıların yaşanmasına yol açabileceği için büyük bir mahzur olarak görülmelidir. Osmanlılar’da Bilimsel Düşüncenin Yapısı adlı çalışmamızda ve ardından yazdığımız birkaç makalede, kuramsallaştırma konusunda birkaç adım atılmıştır. Buna göre, bilimsel bilginin ülkemizdeki oluşum ve dönüşüm süreçlerini kavraya- bilmek için, takip edilmesi gerek en doğru yol, bunların içinde şekillenmiş olduk- ları siyasî, iktisadî, hukukî, toplumsal ve kültürel yapıları, birbirleriyle bağlantıları ve etkileşimleri çerçevesinde anlamaya ve açıklamaya çalışmaktır. [Kültürel yapıları analitik ve sentetik çalışmanın temeline aldığı için, bu girişim “Yapısal Kuram” olarak adlandırılabilir]. Yapısal çözümleme, çoğu kere gözden kaçan neden-sonuç ilişkilerinin belirlenmesini ve birbirleriyle ilişkilendirilmesini sağladığı için, tarih- sel araştırmanın “bilimselleşmesi”nin önünü açacaktır. Sonuç olarak diyebilirim ki bilim tarihi araştırmalarımızın ve öğretimimizin, yukarıda belirtmiş olduğum gelişmeler ve fikirler çerçevesinde geliştirilmesi gere- kecektir; aksi taktirde, “tarihsel bütün”ü görme olanağımız kalmayacak ve çalışma- larımız kısır bir alana mahpus kalacaktır.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016

HAKEMLİ YAZILAR/Refereed Articals

16. Yüzyılda Osmanlılarda Çok Yönlü Bir Bilim İnsanı: Matrakçı Nasuh* Yavuz UNAT**

Özet Matrakçı Nasuh lakabıyla tanınan Nasûh b. Abdullâh, 16. yüzyılda yetişmiş önemli bilim insanlarımızdandır. Sanatçı ve bilim adamı kişiliği ile tanınmasına kar- şın, matematik, tarih, coğrafya, kartografi, topografya, silahşorluk ve hat gibi bilim ve sanat alanlarında değerli eserler kaleme almıştır. Bu yazıda onun çalışmaları Batı’daki aynı örneklerle karşılaştırılarak değerlendirilecek ve bilim tarihi açısından yeri belirlen- meye çalışılacaktır. Anahtar Kelimeler: Matrakçı Nasuh, bilim tarihi, matematik tarihi

One Ottoman Polymath in the 16th Century: Matrakçı Nasuh

Abstract Nasûh b. Abdullâh as known by the nickname Matrakçı Nasuh grew up in the 16th century. He was most important scientists in this period. He was known for his artists and scientists personality. He has written books about mathematics, history, geography, cartogra- phy, topography and calligraphy. In this study, his works will be analyzed and compared with the same example in the West and will attempt to identify a location for the history of science. Keywords: Matrakçı Nasuh, history of science, history of mathematics

* Ölümünün 450. Yılında Matrakçı Nasuh, UNESCO Türkiye Milli Komisyonu ve Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Merkezi, 27.11.2014. ** Prof. Dr., Kastamonu Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümü.

17 818

ve“Matrakçı” Madalya (1319-1320), lakabıyla tanınan 10 Hanedân-ı Nasuh b.Osmâni Abdullah’ın Nişân ve Tam İmtiyâz adı NasuhMadalyası b. Abdul (1311-- lah (Karagöz)1334), 17 Teba-yı el-Silâhî Şâhâne el-Matrâki Mecîdî Esâmî el-Bosnâvî’dir. (1321-1332), Beyân-ı 30 Altın Menâzil-i İmtiyâz Madalyası Sefer-i ‘Irâkeyn-i(1309-1320), Sultân Süleymân40 Madalya Hân Esâmî adlı (1899-1902)eserinde ismini Defterleri. “Nasûh bin Karagöz bin Ab- İngilizdullah Ulusalel-Bosnevî” Arşivi :(Matrakçı, FO 195/1720; 1976, FO s. 195/1883; 1), Matematiğe FO 195/1477; dair yazmış FO 195/1368; olduğu FO Cemâl 195/ el-Küttâb1932; ve FO Kemâl 195/1976; el-Hüssâb FO 195/1305,ve Umde el-Hisâb FO 195/1369; adlı eserlerinde FO 195/ 1448; ise ismini FO 195/1306; “Nasûh b. KaragözFO 195/ el-Priştevî” 1545. olarak verir (Erkan, 2011, ss. 182-183). Hayatı hakkında Amerikan Misyoner Arşivi: 640, 641,çok 642, fazla 643,644, bilgi yoktur. 645, 646, Hangi 647, 648, tarihte 651, doğduğu652, 653, 654,bi- 655, 660, 661, 66 2, 663. Reeller.linmemektedir. Muhtemelen 1480’lerde doğmuş olmalıdır. 16. yüzyılda yetişmiştir. Bosnalı olduğu Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. düşünülse de muhtemelen Priştinelidir. Kaynak- Şer’îyye Sicili: 23 Recep 1293- 25 Şabanlarda 1296babasının tarihli adınınUrfa Şer’îyye Abdullah, Sicili dedesinin dev- Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü sahaşirme araştırması. ve adının Karagöz olduğu kayıtlıdır. Mat- Adıvar, H. E. (2005). Mehmet Kalpaklırak adı G. verilenT. (Haz..), savaş Mor oyunun Salkımlı mucidi Ev. İstanbul: olduğundan Özgür Yayınları. lakabı “el-Matrâkî”dir. Aynı zamanda iyi bir si- lahşor olduğundan “el-Silâhî” lakabını da almıştır. Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu Sanatçı ve bilim adamı kişiliği ile tanınır. Mate- Araştırmaları Merkezi. matik, tarih, coğrafya, kartografi, topografya, si- Bingöl, S. (2005). Osmanlı Mahkemelerindelahşorluk ve Reform hat gibi ve Cerîde-yibilim ve sanat Mehâkim’deki alanlarında Üst Mahkeme Kararları. Tarih Incelemelerideğerli eserlerDergisi, kalemeXX (19), almıştır. 19-38. Küçük yaşta saraya Çadırcı,alınmış veM. II. (1997). Bayezid Tanzimat zamanında Döneminde Enderun’da Anadolu eğitim Kentleri’nin görmüş, Sosyal burada ve Ekonomik II. Bayezid’in Yapısı. hocalarındanAnkara: TTK. Sâî Çelebi’den ders almıştır (Yurdaydın H. G., Matrakçı Nasuh, Deringil,2003). S. (2002). İktidarın Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. G.Kayıtlara Ç. Güven). göre İstanbul: 28 Nisan YKY. 1564 (H. 16 Ramazan 971) yılında muhteme- Fatmalen ıstabl-ı Aliye Hanım.âmire kethüdalığı(1995). Ahmed (saray Cevdet ahırı Paşa kâhyası)ve zamanı görevindeyken. İstanbul: Bedir. vefat etmiştir Foucault,(Yurdaydın M. H.(2006). G., MatrakçıDeliliğin Tarihi Nasuh ( ,Çev. 2003). M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. Matrak Oyunu ve Matrak Oyununun Mucidi Matrakçı Nasuh Kenanoğlu, M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. Kodaman,Nasuh, B. (1987). matrak II. oyununun Abdülhamid mucidi Devri Doğu olarak Anadolu geçer. Politikası 1529 yılında. Ankara: Kanunî Türk Kültürünü tarafın- dan MatrakAraştırma Oyunu’nda Enstitüsü. (Mel‘abe-i Matrak) ve silahşorlukta gösterdiği üstünlük- ten dolayı kendisine berat verilmiştir. Matrak genel olarak değnek, sopa, talim- Kürkçüoğlu, C. (2008). Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. ci şişi; matrakçı da döğmeli şiş ile talim öğreten adam anlamlarına gelmektedir. Nicault,Matrak C.genellikle (2001). Kudüs şimşir 1850-1948 ağacından (Çev. yapılır, E. S. cilalanır;Vali). İstanbul: lobut İletişim. biçiminde, ancak biraz Ortaylı,daha büyük İ. (1983). ve ağırcadır.Osmanlı imparatorluğu’nun Oyunda rakipler En ellerineUzun Yüzyılı birer. İstanbul: matrak Hil.alarak meydana Seyitdanlıoğlu,çıkarlar ve çarpışırlar. M. (1996). Karşılaşmada Tanzimat Devri’nde amaç rakibin Meclis-i kafasına vâlâ. Ankara: vurabilmektir. TTK. Karşı ta- Tanpınar,rafın darbelerinden H. (2001). XIX. ustaca Asırda sıyrılabilmek Türk Edebiyatı de Tarihimaharet. İstanbul: sayılmaktadır. Çağlayan MatrakKitabevi. oyunu 160 çeşit bende (oyuna) ayrılmıştır. Bunların en ünlüleri kesme, bağla, sâni, bagal, Urfa. (1984). Yurt Ansiklopedisi, X, 7367-7389. kulak, bağla-top, top-kafa adını taşıyan oyunlardır. IV. Murad’ın bu oyunlardan 70 Zürcher,kadarını E.bildiği (1999). söylenmektedir. Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim Yayınları. Matrak oyunu acemi askerlerin taliminde kullanılmış, acemilere bu silah- la savaşmayı öğretenlere “matrakçı” denilmiştir. Bu oyuna ilişkin bilgiler Evliya

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 16. Yüzyılda Osmanlılarda Çok Yönlü Bir Bilim İnsanı: Matrakçı Nasuh 19

Çelebi’nin Seyahatname’sinde de geçer. Evliya Çelebi, Sultan IV. Murad’ın çok iyi bir matrak oyuncusu olduğunu belirtir: “Her oyunda zamanının tek adamı, Sâm’ (İranlı bir pehlivan) eş bir padişah idi. Matrakbazlıkta son derece ustaydı. Karşısına hiç kimse çıkamazdı. Her usta oyuncunun bir zayıf tarafını bulur ve öyle bir darbe indirirdi ki, matrak kafasına tak diye inerdi. Matrak oyunu yüz yetmiş çeşit idi. Padişah, bunlar- dan yalnız yetmiş kadarını bilirdi. Ama tatbikine muktedirdi.” (Çelebi, 1986, s. 191). Matraktaki teknikler hakkında da bilgi veren Evliya Çelebi, fenn-i kesme, bağla, tanı, haddâd, bağal, muhalif, sürme ve gazel, kulak, serre, zîr ve heva, bağla top ve rehâ top, fidye, cângûş, top kafâ ve hevâkes gibi matrak oyunlarını saymış- tır. Erzurum’da bulunduğu sırada Defterdarzade Mehmed Paşa’nın, Seydî Ahmed Paşa, Baki Paşa, Ket Ağaç Paşa ve Deli Dilaver Paşa ile yalın ayak başıkabak olup gürz, matrak ve kılıç oyunları oynayıp çeşitli oyunlar yaptıklarından ve güreştikle- rinden bahsetmektedir. İstanbul’daki matrakçılar esnafından bahsederken, “dükkân 10, nefer 30, ama dükkân sahibi olmayan nice matrakçı pehlivan vardır. Pîrleri Hz. Amr-i Ümeyye Zamîrî’dir” bilgilerini vermektedir (Zorba, 2014, s. 724 ve 729). Evliya Çelebi, Seyahatnâme’de Edirne’deki Küşte-gîrân yani Güreşçiler Tekkesi’ni anlattığı bölümde de matraktan söz eder ve şöyle der: “Bu tekkenin ta- banı, siyah taş gibi yağa bulanmış bir arbede meydanıdır… Meydanında, eski pehli- vanların demirden yayları, okları, gürzleri ve çeşit çeşit beğenilmiş kemankeş darpları, sadakları, zerdeste ve matrakları, kırkar-ellişer okka gelen manda derilerinden yağlı kısbetleri ve nice pehlivan aletleri asılıdır.” (Çelebi, 1986, ss. 345-349). 1529 yılında Nasuh, bu oyunu silahşorlukla ilgili Tuhfe el-Guzât adlı eserin- de tanıtmıştır. Nasuh, kitabını, mücahitlere kılavuz vazifesi görmesi için yazdığını ifade eder (Yurdaydın H. G., 1963, s. 4). Bir savaş oyunu olarak matrak oyununu, Matrakçı Nasuh’un icat ettiği ve doruk noktasına ulaştırdığı söylenmektedir.

Tarihçi Nasuh Nasuh, 1520’de Kanûnî Sultan Süleyman’ın emriyle Muhammed b. Cerîr el-Taberî’nin (838-923) İslâm tarihine ilişkin olan, İslam erken tarihi, Emevi ve Abbasi hanedanlığını ele alan meşhur eseri Tarih el-Rüsûl ve el-Mülûk’unu Mecmû’a‘ el-Tevârih adıyla Arapçadan Türkçeye çevirmeye başlamış, bundan son- ra da Taberî’nin eserini noktaladığı yerden devam ederek sırasıyla İslâm tarihini, Selçuklu tarihini ve kuruluşundan 1551’e kadar gelen Osmanlı tarihini yazmıştır (Erkan, 2011, s. 187). Birbirinin devamı olan üç cilt halindeki bu çeviri eserin, son cildi Osmanlı Devleti’nin kuruluş dönemine ait kısa bir bölüm ile son bulur. 1481 yılına kadar olan hadiseleri içeren esere henüz tesadüf edilememiştir. Târîh-i Sultân Bâyezîd ve Sultân Selîm 1481-1520, Matla‘-ı Dâsitân-ı Sultân Süleymân Hân 1520-1537 yılının olaylarını içerir. Matla‘-ı Dâsitân-ı Sultân Süleymân Hân aynı zamanda Matrakçı Nasûh’un Süleymân-nâmesi’nin ilk bölümüdür. 1538 yılı hadiseleri-

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 820 ni içerenve Madalya eser ise (1319-1320), Fetihnâme-i 10 KarabuğdanHanedân-ı Osmâni adını taşımaktadır.Nişân ve İmtiyâz Bu Madalyası eser Süleymân- (1311- nâmesi’1334),nin ikinci17 Teba-yı bölümüdür. Şâhâne BaşMecîdî kısımları Esâmî eksik(1321-1332), olan Süleymân-nâmesi’ 30 Altın İmtiyâznin Madalyası üçüncü bölümü(1309-1320), durumundaki 40 Madalya eser, 1543 Esâmî yılı (1899-1902) olaylarıyla Defterleri.başlayıp 21 Şevvâl 958/22 Ekim İngiliz1551 tarihinde Ulusal Arşivi Kanunî’nin: FO 195/1720; İstanbul’dan FO 195/1883; Edirne’ye FO 195/1477;gidişinin FOanlatımıyla 195/1368; son FO 195/bul- maktadır.1932; Bu FO eserler 195/1976; Mecmû’a‘ FO 195/1305, el-Tevârih FO’in parçalarıdır195/1369; FO (Erkan, 195/ 1448; 2011, FO s. 186).195/1306; FONasuh, 195/ Târîh-i 1545. Sultân Bâyezîd ve Sultân Selîm adlı eserinin II. Bayezid devrini Amerikanve Sultan MisyonerSüleyman Arşivi dönemine: 640, 641, ait 642,bazı 643,644, bölümlerini 645, 646, daha 647, sonra 648, 651,minyatürlü 652, 653, hale654, getirmiştir.655, 660, Matla‘-ı 661, 66 Dâsitân-ı2, 663. Reeller. Sultân Süleymân Hân adlı eserinden Kanûnî’nin Sâlnameler:1533 yılında Salname-i Safevilere Vilâyet-i düzenlediği Haleb: sefere1320. ait kısımları Beyân-ı Menâzil-i Sefer-i Şer’îyye‘Irâkeyn-i Sicili: Sultân 23 Recep Süleymân 1293- Hân25 Şaban (Mecmû-ı 1296 tarihli Menâzil Urfa )Şer’îyye adıyla Sicili ve yine Süleymân- nâmesi’nin üçüncü bölümünde yer alan 1543 Sikloş seferiyle ilgili kısımları Târih-i Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. Feth-i Şikloş, Estargon ve İstolni-Belgrad adıyla minyatürlü hale getirmiştir (Erkan, Adıvar,2011, s. H. 186). E. (2005). Mehmet Kalpaklı G. T. (Haz..), Mor Salkımlı Ev. İstanbul: Özgür Yayınları. Bayraktar,Minyatürleri H. (2007). Tanzimattan ve Ressam Cumhuriyet’e Nasuh Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu AraştırmalarıNasuh çeşitli Merkezi. seferlere katılmış, bu seferlerin bazılarında konaklama yerlerini Bingöl,minyatürlerle S. (2005). göstermiştir. Osmanlı MahkemelerindeBu minyatürlerde Reform konaklama ve Cerîde-yi yerleri Mehâkim’dekikuşbakışı olarak Üst verilirMahkeme ve köprüler, Kararları. tepeler, Tarih çeşitli Incelemeleri yapılar, Dergisi, kaleler, XX ağaçlar(19), 19-38. nehirler resmedilir. Bu Çadırcı,alandaki M. en (1997). önemli Tanzimat eseri Beyân-ı Döneminde Menâzil-i Anadolu Kentleri’ninSefer-i ‘Irâkeyn-i Sosyal veSultân Ekonomik Süleymân Yapısı. Hân’dır.Ankara: 1534 TTK. yılında Kanûnî’nin ilk İran seferine çıkmış ve dönüşünde 1537’de Deringil, S. (2002). İktidarın Sembolleri ve İdeoloji II. tamamlamıştır.Abdülhamit Dönemi ( 15481876-1909) yılında (Çev. G. Ç. Güven). İstanbul: YKY. Safevîler üzerine düzenlenen sefere katılarak buna dair bir eser de ha- Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. zırlamış ve Veziriazam Rüstem Foucault, M. (2006). Deliliğin Tarihi ( Çev. M. A. Kılıçbay).Paşa’nın Ankara: iltifatını İmge. ve desteğini kaza- Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür).narak İstanbul: ve ödüllendirilmiştirMetis. (Erkan, Kenanoğlu, M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm2011, Ansiklopedisi, s. 185). XXXIII, 185-188. Kodaman, B. (1987). II. Abdülhamid Devri Doğu Anadolu PolitikasıNasûh’un. Ankara: minyatürlerinin, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü. aynı dönemde Avrupa’da kullanı- Kürkçüoğlu, C. (2008). Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa:lan ŞURKAV.örneklerle stil yönünden or- Nicault, C. (2001). Kudüs 1850-1948 (Çev. E. S. Vali).tak İstanbul: olduğu İletişim. bilinmektedir. Batı’da perspektif görünüşlü şehir plan- Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. larını çizen en ünlü usta Cris- Seyitdanlıoğlu, M. (1996). Tanzimat Devri’nde Meclis-itoforo vâlâ . Ankara:Boundelmonti’dir TTK. (1385- Tanpınar, H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi1430).. İstanbul: Onun Çağlayan 1422 tarihliKitabevi. haritası Urfa. (1984). Yurt Ansiklopedisi, X, 7367-7389. İstanbul’u göstermektedir. Verdiği bilgiler Nasuh’unkilerle örtüşür. Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim Öyleyse Nasuh, Batı’daki bu tip Yayınları. Cristoforo Buondelmonti’nin çizdiği 1422 tarihli eserlerden haberdardır ve etkilen- Konstantinopolis ve Pera’yı gösteren harita miştir (Erkan, 2011, s. 189).

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 16. Yüzyılda Osmanlılarda Çok Yönlü Bir Bilim İnsanı: Matrakçı Nasuh 21

Ancak Nasuh’un minyatürlerinde daha fazla ayrıntı yer almaktadır. O minya- türlerini, yeni bilgiler ekleyerek, kendi üslubuyla çizmiş ve renklendirmiştir (Erkan, 2011, ss. 188-189). Bu minyatürlerde yeryüzünün kuşbakışı görünümünü resmeder. Ancak, şekilleri tepeden değil, sanki karşıdan görüyormuş gibi çizer. Resimlerde bazı hayvanlar olsa da insanlar yoktur. Şehirlerdeki binalar tek tek seçilebilir. Özellikle minyatürler konaklama yerlerini topografik ve şematik bir biçimde betimlediğinden, kentlere ilişkin olanları son derece önemli belgesel değer taşımaktadırlar. Şehirlerin cami, mescit, türbe, saray vb. gibi belli başlı binalarının resmedilmiş olması, bunların Türk mimarlık tarihi bakımından belgesel değerini artırmaktadır (İhsanoğlu, Şeşen, Bekar, Gündüz, & Hamdi, Osmanlı Coğrafya Literatürü Tarihi, 2000, ss. 42-45).

Coğrafyacı Nasuh Nasuh’un eserleri coğrafya tarihi açısından değerlendirildiğinde, onun Beyrûnî’den etkilendiğini ve Beyrûnî’nin coğrafya metodunu kullandığını söyleye- biliriz. Menziller arasındaki mesafeleri mil olarak belirlemiş, menzillerin yapısın- dan kısaca bahsetmiştir. Irakeyn seferine ilişkin eserinde yine İslam coğrafyacıların benimsediği yedi iklim düşüncesini benimsemiştir. Nasûh daha çok, eserlerinde menziller ve minyatürlerle önemli coğrafi bilgiler veren bir tarihçi kimliği ile kar- şımıza çıkar (Erkan, 2011, s. 192). Nasuh, Süleymân-nâmesi’nin ilk bölümü olan Matla‘-ı Dâsitân-ı Sultân Süleymân Hân’da kozmolojiye ilişkin de bilgiler vermektedir. Onun burada verdiği kozmolojik bilgiler, Yer’i merkeze alan ve Aristoteles’in (MÖ 384 – MÖ 322) fizik prensiplerini koyduğu Yer Merkezli Sistem’dir. Eser 1537 yılından sonra kaleme alınmış olmalıdır. Bilindiği üzere modern astronominin başlangıcı olarak kabul edilen Güneş Merkezli Sistem’in kurucusu Kopernik’tir (1473-1543). Kopernik bu kuramını De Revolutionibus (Gök Kürelerinin Devinimi) adıyla 1543 yılında hazır- lamıştır. Nasuh’un 1564 yılında öldüğü düşünülürse şu soru sorulabilir; bu eserden, konuyla ilgili tartışmalardan ve kuramdan haberi var mıydı? Kopernik’in kuramı- nın ancak 17. yüzyıl sonrası matematik ve astronomi çalışmalarıyla Batı’da be- nimsendiği düşünülürse bu soru anlamsızdır. Nasuh dönemine uygun olarak eski sistemi kabul etmiştir. Ayrıca şunu da belirtmek gerer ki, Osmanlıların Kopernik sistemiyle ilk temasları 17. yüzyıl ortalarında başlamış ve yeni astronominin Osmanlı Dünyası’nda kabul görmesi ise 18. yüzyılın ortalarında hatta 19. yüzyılın başlarında mümkün olmuştur (Unat, Osmanlı Astronomisine Genel Bir Bakış, 1999) (Unat, 2002).

Mühendis Nasuh Matrakçı Nasuh aynı zamanda iyi bir mühendistir. 1529 yılında padişahın oğullarının sünnet düğünü dolayısıyla Sultanahmet’teki Atmeydanı’nda kurmuş ol-

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 822 duğu veiki Madalya hisar buna (1319-1320), iyi bir örnektir. 10 Hanedân-ı Bu iki Osmâni yürür hisarın Nişân ve beşer İmtiyâz kulesi Madalyası ve dörder (1311- ka- pısı vardır.1334), Duvarları17 Teba-yı nakışla Şâhâne süslenmiştir. Mecîdî Esâmî Hisarlara (1321-1332), toplar 30 ve Altın tüfekler İmtiyâz konulmuştur. Madalyası Nasuh(1309-1320), bu kuleyle düğün40 Madalya şenliklerinde Esâmî (1899-1902) silahşorluk gösterisiDefterleri. yapmış, başarısını padişah İngilizbir berat Ulusal vererek Arşivi kutlamıştır.: FO 195/1720; Onun FO bu 195/1883;çalışması TuhfeFO 195/1477; el-Guzât’ FOta 195/1368;yer almaktadır. FO 195/ 1932; FO 195/1976; FO 195/1305, FO 195/1369; FO 195/ 1448; FO 195/1306; FOHat 195/ Sanatçısı 1545. Nasuh Amerikan Misyoner Arşivi: 640, 641, 642, 643,644, 645, 646, 647, 648, 651, 652, 653, 654, 655, 660, 661, 66 2, 663. Reeller. Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. Şer’îyye Sicili: 23 Recep 1293- 25 Şaban 1296 tarihli Urfa Şer’îyye Sicili Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. Adıvar, H. E. (2005). Mehmet Kalpaklı G. T. (Haz..), Mor Salkımlı Ev. İstanbul: Özgür Yayınları. Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Merkezi. Bingöl, S. (2005). Osmanlı Mahkemelerinde Reform ve Cerîde-yi Mehâkim’deki Üst Mahkeme Kararları. Tarih Incelemeleri Dergisi, XX (19), 19-38. Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. Ankara: TTK. Deringil, S. (2002). İktidarın Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. Nasûh’un hareketli kuleleri (Tuhfe el-Guzât) G. Ç. Güven). İstanbul: YKY. Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. Foucault,Nasuh, M. (2006). Acem Deliliğin usulü (talik) Tarihi (hattı Çev. M.daha A. Kılıçbay).kolay okunur Ankara: bir İmge. hale getirmek için düzenlenen kalem-i divani hatlarının mucidi olarak da geçer (İhsanoğlu, Şeşen, & Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. İzgi, Osmanlı Matematik Literatürü Tarihi, 1999, ss. 68-73). Nasûh, aynı zamanda Kenanoğlu,Kanuni devrinde M. M. (2007).“cep” (bir Nizâmiye nevi yazı mahkemeleri. yazanlar) yazanlarınIslâm Ansiklopedisi, serdefteri XXXIII yani, 185-188.en önem - Kodaman,li kişilerinden B. (1987). biridir. II. Abdülhamid Diğer taraftan Devri iyiDoğu bir Anadolu ressamdır. Politikası Eserlerindeki. Ankara: Türk minyatürler Kültürünü onunAraştırma iyi bir ressam Enstitüsü. olduğunun kanıtıdır (Yurdaydın H. G., 1963, s. 12). Kürkçüoğlu, C. (2008). Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. Nicault,Matematikçi C. (2001). Kudüs Nasuh 1850-1948 (Çev. E. S. Vali). İstanbul: İletişim. Ortaylı,Nasuh, İ. (1983). matematik Osmanlı alanında,imparatorluğu’nun Divan kâtipleri En Uzun ve Yüzyılı devlet. İstanbul: muhasebecilerinin Hil. çalış- Seyitdanlıoğlu,malarını kolaylaştırmak M. (1996). Tanzimatamacı ile Devri’nde birbirinin Meclis-i devamı vâlâ olan. Ankara: Türkçe TTK. iki kitap yazdı (Cemâl el-Küttâb ve Kemâl el-Hüssâb, 1517 ve Umde el-Hisâb, 1533). Bu iki kitap Tanpınar, H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. matematiksel bir dil olarak Osmanlı Türk dilinin gelişimini ve muhasebeci matema- Urfa.tik problemlerinin (1984). Yurt Ansiklopedisi, Osmanlı’daki X, 7367-7389. öyküsünü anlamak açısından önemlidir (Aydüz). Bu Zürcher,eserler, dönemin E. (1999). tarzına Modernleşen uygun Türkiye’ninolarak daha Tarihi çok pratik(Çev. Y.hesaba S. Gönen). ve ticaret İstanbul: matematiği İletişim- ne yöneliktir.Yayınları. Batı’da bu dönemde, özellikle Rönesans döneminde ticaretin yaygınlaş- masıyla birlikte matematiğe duyulan ilgi artmış ve aritmetik ve cebir çokça ele alınan konular olmuştur. Ancak bu problemler, ticaret, gemicilik, astronomi ve kadastro

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 16. Yüzyılda Osmanlılarda Çok Yönlü Bir Bilim İnsanı: Matrakçı Nasuh 23 konularında yoğunlaşmıştır. 15. yüzyıl matematikçilerinden Johannes Müller (Regiomontanus, 1436-1476) bu konuda çalışan en önemli matematikçilerdendir. Regimontanus daha çok trigonometriye yoğunlaştı ve bu konuyu geometriye ve ast- ronomiye başarılı bir şekilde uygu- ladı. Trigonometri ve cebir konula- rı 16. yüzyılda da ele alındı ve ko- nuyu ticaret matematiğine uygula- yan birçok matematik kitabı yazıl- dı. Bu konudaki kitaplar daha çok hesap ustaları tarafından kaleme alındı. Aynı zamanda bu dönemde en iyi geometri ustaları da ressam- lardı. Geometri ve perspektif ko- nularıyla ilgili çalışmalar yapan en ünlü isimler ise Albrecht Dürer (1471-1528) ve Leonardo da Vinci (1452-1519) olmuştur. Bu dönem- de ve sonraki dönemlerde hesapsal aritmetik ve cebir çalışmaları en gözde konuları oldu (Struik, 1996, ss. 125-132). Batı’da bu tür çalış- malarda birkaç öncü isim vardır. Bunlardan biri Luca Pacioli’dir Cemâl el-Küttâb ve Kemâl el-Hüssâb (1445-1509). Pacioli, Summa de Arithmetica’sında aritmetik işlem- lerini ve cebir problemlerini ele aldı ve bunları muhasebe hesabına uyguladı. Yine dönemin matematikçisi Nicolas Chuqet (ö. 1500) Sciences des Nombres (Sayı Bilim Üzerine) adlı eserinde aritmetik ve cebirsel problemler ele alındı. Nasuh’un aşağı yukarı çağdaşı olan François Viette (1540-1603) ise cebir konularına katkısıyla tanınır ve denklemler kuramını geliştirmiştir (Tekeli, et al., 2012, s. 211-215). Nasuh’un matematik eserlerini incelediğimizde onun da daha çok pratik konulara eğildiğini görüyoruz. Ayrıca ressam olarak da öne çıkması Batı’daki bu yöndeki çalışanlarla paralellik gösterir.

Eserleri Matematik • Cemâl el-Küttâb ve Kemâl el-Hüssâb (1517): Yavuz Sultan Selim Han’a sunulmuştur. İki bölümden oluşur. Birinci bölümde, Hint rakamları, dört işlem, kesirler, ölçekler ve bunlara benzer konular, ikinci bölümde ise, ma- tematiğe ilişkin çeşitli konular ele alınmıştır.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 824

ve• MadalyaUmde el-Hisâb (1319-1320), (Güvenilir 10 Hanedân-ı Hesap, Osmâni 1533): Nişân Yavuz ve İmtiyâzSultan MadalyasıSelim Han’a (1311- su- 1334),nulmuştur. 17 Teba-yı Cemâl Şâhâne el-Küttâb Mecîdî veEsâmî Kemâl (1321-1332), el-Hüssâb’ın 30 genişletilmiş Altın İmtiyâz halidir. Madalyası İki (1309-1320),bölüm olarak 40 Madalya düzenlenmiştir. Esâmî (1899-1902) Birinci bölümde Defterleri. Fusûl-i Mütenevvi‘a, ikinci İngiliz Ulusalbölümde Arşivi ise: FO 50 195/1720; meselenin FO çözümü 195/1883; yeralmaktadır. FO 195/1477; FOGirişinde 195/1368; matemati FO 195/- 1932;ğin FO öneminden 195/1976; bahsedilir; FO 195/1305, Nasuh FO burada 195/1369; şunu FO söyler; 195/ 1448;“…bir FO ilm-i 195/1306; şerif ve FO fenn-i195/ 1545. lâtifdir ki bazı mesail-i diniye ve fezayil-i yakîniyye bu ilmin bu ilmin Amerikantahsiline Misyoner menut Arşivi ve: bu640, fennün 641, 642, tekmiline 643,644, merbuttur.” 645, 646, 647, 648, 651, 652, 653, 654, 655,Birinci 660, bölümde 661, 66 2, siyakat-ı 663. Reeller. Arabiyye, erkam-ı Hindiye, çarpma, bölme, kesirle- Sâlnameler:rin kesirlerle Salname-i toplamı, Vilâyet-igibi konular, Haleb: klasik 1320. aritmetiğin altı temel işlemi, pozitif tam- Şer’îyyesayılar ve Sicili: rasyonel 23 Recep sayılar, 1293- oran 25 Şabanve orantı, 1296 orantılı tarihli Urfa bölme Şer’îyye ve geometri Sicili usullerinden bahsedilir. Her usulden sonra problemlerle bu usuller açıklanmaktadır. Çarpma Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. kısmında kafes yöntemiyle çarpma usulü verilir. Bu yönteme ilişkin kitapta verilen Adıvar,örnek şöyledir:H. E. (2005). 155’i Mehmet528 ile çarpalım.Kalpaklı G. T. (Haz..), Mor Salkımlı Ev. İstanbul: Özgür Yayınları. Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Merkezi. Bingöl, S. (2005). Osmanlı Mahkemelerinde Reform ve Cerîde-yi Mehâkim’deki Üst Mahkeme Kararları. Tarih Incelemeleri Dergisi, XX (19), 19-38. Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. Ankara: TTK. Deringil, S. (2002). İktidarın Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. G. Ç. Güven). İstanbul: YKY. Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. Foucault, M. (2006). Deliliğin Tarihi ( Çev. M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. Matrakî’nin kafes çarpımı metodu Kenanoğlu, M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. Kodaman, B. (1987). II. Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası. Ankara: Türk Kültürünü İlk sütuna, 1 ile 5, 2 ve 5’i, ikinci sütuna 5 ile 5, 2 ve 5’i, üçüncü sütuna yine 5 Araştırma Enstitüsü. ile 5, 2 ve 5’i çarparak sonuçları yerleştiriyoruz. Sonra çapraz sütunları topluyoruz: Kürkçüoğlu,5’i yazıyoruz C. ve (2008). sırasıyla; Şanlıurfa 5 + 2 1850-1950 = 7; 5 + 2. Şanlıurfa:+ 0 + 1 + ŞURKAV. 5 = 13; 0 + 2 + 1 + 5 + 2 = 10; Nicault,son sonuç C. (2001).10 olduğundan Kudüs 1850-1948 0’ı atıp 1’i(Çev. diğer E. S. sütundaki Vali). İstanbul: sayılara İletişim. ekliyoruz; 1 + 0 + 5 + Ortaylı,2 = 8; sonuç: İ. (1983). 81375 Osmanlı’tir. imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. Seyitdanlıoğlu,Kafes çarpımı M. (1996). metoduna Tanzimat ilişkin Devri’nde ilk Meclis-ikayıtlar vâlâ 13,. Ankara: 14 ve TTK. 15. yüzyıla aittir. Tanpınar,Muhtemelen H. (2001). ilk olarak XIX. Asırda13. yüzyılda Türk Edebiyatı Müslüman Tarihi. İstanbul:matematikçi Çağlayan İbn Kitabevi. el-Benna el- Urfa.Marrakuşi’nin (1984). Yurt Tekhîş Ansiklopedisi, A‘mâl el-HisâbX, 7367-7389. adlı eserinde geçmektedir. Avrupa’da ise bu yönteme ilişkin ilk kayıt ise muhtemelen bilinmeyen bir yazara ait olan Tractatus Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim de minutis philosophicis et vulgaribus adlı eserde geçer. 1450’lerde Çinli matematikçi Yayınları. Wu Jing de Jiuzhang suanfa bilei daquan adlı eserinde aynı yöntemi kullanır. Sonraki dönemlerde yöntem yaygın olarak kullanılmıştır (Chabert, 1999, ss. 21-26).

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 16. Yüzyılda Osmanlılarda Çok Yönlü Bir Bilim İnsanı: Matrakçı Nasuh 25

Kitabın zira’ (arşın) bahsinde Nasuh, 1 ziranın 100 parmağa, 1 parmağın 100 reşteye (iplik) ve bir reştenin 100 ankebuta (örümcek ağı) bölündüğünü söyler. Yine başka bir bölünüşe göre, 1 ziranın 32 kerh, 1 kerhin 3 engüşt (parmak), 1 kantarın 44 okka ve bir okkanın 4 ledre, 1 ledrenin 100 dirhem olduğunu da ilave eder (Adıvar, 1982, s. 96). Ayrıca bu bölümde “çift-yanlış” yoluyla denklemlerin çözümü incelenmiştir. İslam matematiğinde, bilinmeyenin tespitinde kullanılan yöntemler oldukça çeşitlidir. Ancak bunlardan çift yanlış hesabı en çok kullanılan yöntemlerdendir. Yöntemin kökü Mısır hesap sistemine kadar geri gitmektedir. Mısırlılar, birinci dereceden bir bilinmeyenli denklem haline getirilebilecek bazı hesap problemlerini “aha” adı verilen bir yöntem kullanarak çözmekte idiler. Bu yöntem çift yanlış hesabının basit bir hali olan tek yanlış yöntemidir. Bu şekilde çözülen bir problem örneği şöyledir: “Bir sayıya ¼’ü ilave edildiğinde, 15 bulunursa, bu sayı nedir?” Burada x + x/4 = 15 denkleminin çözülmesi istenmektedir. Problemin çözümü için x = 4 kabul edil- miştir. Buna göre 4 + 1 = 5 yapacağından ve 15 ise 5’in üç katı olduğundan, 4 sayı- sının da üç katını almak gerekecek ve böylece x = 3 . 4 = 12 bulunacaktır. Bu prob- lemin çözümünde önce yanlış bir değer kabul edilerek işleme başlanmış ve sonra doğru sonuçla kabul edilen bu değer arasındaki oran bulunarak gerekli düzelt- me yapılmıştır. Bu nedenle takip edilen metoda “yanlış yoluyla yoklayarak çözüm metodu” denmektedir. Çift yanlış hesabının ortaya çıkmasının en önemli sebebi ise, bilinmeyen şeklinde ifade edilebilecek cebirsel nicelik ile temel cebir kavram ve yöntemlerinin var olmadığı bir ortamda denklem çözümünde işe yaramasıdır. Çift yanlış hesabıyla ilgili ilk yazılı metin, Çin’de ortaya çıkmasına karşın, İslam medeniyetine Hint dünyasından gelmiştir. Bu hesap yöntemiyle birinci dereceden bir bilinmeyenli her türlü aritmetik problem tam değer olarak, yüksek dereceli denklemler ise yaklaşık olarak çözümlenebilir. Bu yöntem, hesap kitapları içinde bağımsız bir yöntem olarak kabul görmüş, ayrıca hakkında bağımsız birçok risale yazılmıştır. Harizmî, Ebû Kâmil Şucâ, İbn Heysem bu yöntem hakkında kitaplar kaleme almışlardır. Bunlar arasında Osmanlı matematikçileri de bulunmaktadır. Çift yanlış hesabı Osmanlı muhasebe kalemlerinde çalışan muhasip ve katiplerin sıkça kullandığı bir hesap yöntemi olmuştur. Bu sebepten dolayı Osmanlı döne- minde telif edilen hemen hemen tüm muhasebe matematiği kitaplarında “hisâb el- hataeyn”e yer verilmiştir. Çift yanlış hesabı Arapça eserlerden tercümeler esnasında Batı Avrupa›ya aktarılmıştır. Leonardo Fibonacci (XIII. yüzyıl) Liber Abaci’de bu yönteme “elchataym” adını vermektedir (Fazlıoğlu, ss. 135-155). Tek yanlış hesabına ilişkin Umde el-Hisâb’da verilen örnek ise x – (x/3 + x/4) = 3 denklemdir. Matrakçı problemi şöyle çözer: 3 x 4 = 12 olduğundan, x = 12 kabul edelim. Bu durumda sonuç 5 çıkar. 3 x 12 = 36’dır. 36 / 5 = 7,2’dir. Öyleyse istenen sonuç, yani x’in doğru değeri x = 7,2’dir.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 826

veİkinci Madalya bölümde (1319-1320), ise Cemâl 10 Hanedân-ı el-Küttâb Osmânive Kemâl Nişân el-Hüssâb ve İmtiyâz’ta olmayan Madalyası bazı (1311- ra- kamlar1334), ve diyagramlar 17 Teba-yı Şâhâne eklenmiştir. Mecîdî Ağırlıkları, Esâmî (1321-1332), ölçümler 30(Zira, Altın endaze, İmtiyâz kantar, Madalyası dir- hem),(1309-1320), oran, orantı 40 ve Madalya geometrik Esâmî yöntemleri, (1899-1902) muhasebeciler Defterleri. için gerekli işlemleri İngiliziçerir (Aydüz). Ulusal Arşivi Burada: FO ayrıca195/1720; muhasebecilerin FO 195/1883; FOkullandığı 195/1477; Merdiven FO 195/1368; Yöntemi FO 195/ ile kayıt 1932;yöntemi FO incelenir. 195/1976; Kayıt FO 195/1305,biçimi, yukardan FO 195/1369; aşağıya FOdoğru, 195/ ana 1448; tutar FO ve 195/1306; bu tutarı oluşturanFO 195/ ayrıntıları 1545. kapsadığı için Merdiven Yöntemi denilen bu muhasebe kayıt Amerikanyöntemi, dünyada Misyoner bilinen Arşivi: en 640, uzun 641, ömürlü 642, 643,644, kayıt tekniklerinden645, 646, 647, 648, birisidir. 651, 652, Bilinen 653, 654, ilk örnekleri655, Abbasi660, 661, Devleti’nde 66 2, 663. Reeller. doğmuş, 13. yüzyılın ortalarında İlhanlılara geçmiş ve sonra Osmanlılar tarafından da kullanılmıştır (Elitaş, Güvemli, Aydemir, Erkan, Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. Özcan, & Oğuz, 2008, ss. 1-4). Şer’îyye Sicili: 23 Recep 1293- 25 Şaban 1296 tarihli Urfa Şer’îyye Sicili Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. Adıvar, H. E. (2005). Mehmet Kalpaklı G. T. (Haz..), Mor Salkımlı Ev. İstanbul: Özgür Yayınları. Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Merkezi. Bingöl, S. (2005). Osmanlı Mahkemelerinde Reform ve Cerîde-yi Mehâkim’deki Üst Mahkeme Kararları. Tarih Incelemeleri Dergisi, XX (19), 19-38. Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. Ankara: TTK. Deringil, S. (2002). İktidarın Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. G. Ç. Güven). İstanbul: YKY. Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. Foucault, M. (2006). Deliliğin Tarihi ( Çev. M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. Kenanoğlu, M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. Kodaman, B. (1987). II. Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası. Ankara: Türk Kültürünü

Araştırma Enstitüsü. Kürkçüoğlu, C. (2008). Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. Nicault, C. (2001). Kudüs 1850-1948Umde (Çev.Umde el‐Hisâb E. el-Hisâb S. Vali). İstanbul: İletişim. Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. Bu bölümde ayrıca 50 kadar problemin çözümü verilmiştir. Problemlerden biri Seyitdanlıoğlu,Bu bölümde M. (1996). ayrıca Tanzimat 50 kadar Devri’nde problemin Meclis-i çözümü vâlâ. Ankara:verilmiştir. TTK. Problemlerden şöyledir: “Bir gemi iki yelken ile 166 mil hzla gidiyor. Arkasndan bir diğer yelkenli Tanpınar,biri şöyledir: H. (2001). “Bir gemi XIX. iki Asırda yelken Türk ile Edebiyatı 166 mil Tarihi hızla. gidiyor.İstanbul: Arkasından Çağlayan Kitabevi. bir diğer yel- gemi kalksa,kenli gemi şöyle kalksa, ki şöyleöndeki ki öndeki gemi gemi5 mil 5 mil ald aldığındağnda arkadaki arkadaki bubu sürede sürede 9 mil 9 alsamil aralsa- Urfa. (1984). Yurt Ansiklopedisi, X, 7367-7389. kadaki öndekine ne zaman yetişir?” Problem bu biçimde sunulduktan sonra çözümü arkadaki öndekine ne zaman yetişir?” Problem bu biçimde sunulduktan sonra çözümü Zürcher,verilmektedir. E. (1999). Bu bölümdeModernleşen çözümlemeye Türkiye’nin Tarihi yarar (Çev.sağlayan, Y. S. bazıGönen). krokilerde İstanbul: kullanıl İletişim- verilmektedir.mıştırYayınları. (Adıvar, Bu bölümde 1982, ss.çözümlemeye 97, Ek-25). yarar sağlayan, bazı krokilerde kullanılmıştır (Adıvar, 1982, pp. 97, Ek-25).

Savaş Sanatı Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016  Tuhfe el-Guzât (1529): Silahşorluğa ilişkindir. Kitap beş bölümden oluşmaktadır. 1. Bölüm yay ve ok beyanındadır. 2. Bölüm, kılıçlar hakkındadır ve burada Allah’ın Cebrail aracılığıyla Şît peygambere kılıç gönderildiğinden söz edilmektedir. 3. Bölüm, topuza ilişkindir ve topuzun Nuşirevan zamanında yapıldığına ve o zaman bayraklı olmadığına değinilmektedir.

36 16. Yüzyılda Osmanlılarda Çok Yönlü Bir Bilim İnsanı: Matrakçı Nasuh 27

Savaş Sanatı • Tuhfe el-Guzât (1529): Silahşorluğa ilişkindir. Kitap beş bölümden oluş- maktadır. 1. Bölüm yay ve ok beyanındadır. 2. Bölüm, kılıçlar hakkındadır ve burada Allah’ın Cebrail aracılığıyla Şît peygambere kılıç gönderildiğinden söz edilmektedir. 3. Bölüm, topuza ilişkindir ve topuzun Nuşirevan zamanında yapıldığına ve o zaman bayraklı olmadığına değinilmektedir. 4. Bölüm, gönder (kargı, mızrak) konusuna ayrılmıştır. Bunlarla ilişkili olması dolayısıyla aynı zamanda, kalkan üzerine de açıklamalarda bu- lunulmuştur. 5. Bölüm, İki Hisar-ı Kerr u Fer ile 17 meclis beyanındadır. Nasûh’un, Kanûnî’nin oğullarının 1529 yılında yapılan sünnet düğünü nedeniyle At Meydanı’nda kurduğu iki kâğıt kaleye ilişkin açıklamalara ayrılmıştır. Kitabın giriş kısmında Nasûh şu düşünceleri dile getirmiştir: Gaza, cihad ve kitalin kanunlarını öğrenmek ve bu hususta bilgi sahibi olmak Allah nazarında “sevgili amel”dir. Nitekim Kur’an-ı kerim’de şöyle buyrulmuştur: “Allah, kendi yo- lunda birbirine kenetlenmiş bir bina gibi saf halinde savaşanları sever.” Ayrıca Hazret-i Muhammed de şunları söylemiştir: “Bütün iyi işler, cihad yanında bir damla gibi kalır”. Bu açıklamalardan hareketle Nasûh, ok atmak, kılıç, kalkan, topuz, gönder ve at talim etmenin mukaddemat-ı cihad olduğunu ve cihad’ın da Resulullah’ın sanatı olduğunu belirtmektedir (Yurdaydın H. G., 1963, ss. 5-6) (İhsanoğlu, Şeşen, Bekar, & Gündüz, 2004, ss. 10-11). Nasûh’un, Kanûnî’nin oğullarının 1529 yılında yapılan sünnet düğünü ne- deniyle At Meydanı’nda kurduğu iki kâğıt kale de 5. Bölüm’dedir. Bu iki yürür hisarın beşer kulesi, dörder kapısı vardı. Duvarları nakışlarla süslenmişti. Hisarlara toplar ve tüfekler konmuş, her birine yüz yirmişer silâhlı er girmişti. Daha sonra hisarlar karşılıklı olarak meydana yürütülmüşler, her birinin ilk kapıları açılınca eli kılıçlı erler, ikinci kapılar açılınca topuzlu olanlar, üçüncü kapılardan «al atlas ye- rine zırh giymiş ve ak külah yerine miğfer urunmuş» mızraklılar, dördüncü kapılar açılınca da okçular görünmüşler ve 936/1529 yılının Zi›l-kade ayının başlarında At Meydanında bazen ilerlemek, bazen da geri çekilmek suretiyle türlü oyun ve hünerler göstermişlerdir. Nasûh, bir hatıra olmak üzere bunları yazdığını ve hisar- ların da resimlerini yaptığını söylemektedir (Yurdaydın H. G., 2003, s. 6).

Coğrafya ve Tarih • Mecmû‘-i Menâzil (1537): Kanunî’nin ilk İran seferini anlatan min- yatürlü eserdir. Beyân-ı Menâzil-i Sefer-i ‘Irâkeyn-i Sultân Süleymân Hân adıyla tanınan Matrakçı Nasûh’un bu yapıtı, Kanunî’nin ilk İran seferinde geçilen bütün

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 828 konakve ve Madalya menzilleri, (1319-1320), isim ve resimleriyle10 Hanedân-ı veren Osmâni çok Nişân değerli ve birİmtiyâz çalışmadır. Madalyası Nasûh (1311- bu çalışmasında,1334), 17 İstanbul’danTeba-yı Şâhâne Tebriz Mecîdî üzerinden Esâmî (1321-1332), Bağdat’a, Bağdat’tan30 Altın İmtiyâz da yine Madalyası Tebriz üzerinden(1309-1320), İstanbul’a 40 Madalyakadar konup Esâmî göçülmüş (1899-1902) olan Defterleri. menzillerin resimlerini yerinde İngilizçizmiştir. Ulusal Arşivi: FO 195/1720; FO 195/1883; FO 195/1477; FO 195/1368; FO 195/ 1932;Matrakçı FO Nasûh’un195/1976; Beyân-ıFO 195/1305, Menâzil-i FO Sefer-i195/1369; ‘Irâkeyn-i FO 195/ Sultân 1448; Süleymân FO 195/1306; Hân adlı ünlüFO 195/ yapıtı, 1545. Kanunî Sultân Süleyman’ın Safevî Devleti’ne karşı 1533-1536 Amerikanyılları arasında Misyoner gerçekleştirmiş Arşivi: 640, 641,olduğu 642, ve 643,644, kısaca 645, Irakeyn 646, 647,Seferi 648, olarak 651, 652, tanınan, 653, 654, ilk seferini655, anlatmaktadır. 660, 661, 66 2, Burada 663. Reeller. sözü edilen iki Irak’tan birisi Irak-ı Acem, diğeri de Sâlnameler:Irak-ı Arab’dır. Salname-i Kitaba Vilâyet-i bu adın Haleb: Nasûh 1320. tarafından değil de, daha sonra konusuna Şer’îyyebakılarak Sicili: yapılmış 23 Recep ilave 1293- bir ad25 olduğuŞaban 1296 anlaşılmaktadır. tarihli Urfa Şer’îyye Çünkü Sicili yazar çalışmasının içerisinde kitabın açıkça adını Mecmu‘-ı Menâzil olarak belirtmektedir. Nasûh bu Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. çalışmasında, özet halinde seferin tarihini anlatmasının yanında, Osmanlı ordu- Adıvar,sunun seferH. E. sırasında(2005). Mehmet geçtiği Kalpaklı hemen G.bütün T. (Haz..), menzillerin Mor Salkımlı aslına Evuygun. İstanbul: bir şekilde Özgür resimleriniYayınları. de vermiştir (Matrakçı, 1976, ss. 31-32). Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu Mecmu‘-ı Menâzil üç bölüm halinde düzenlenmiştir. Birinci Bölüm Araştırmaları Merkezi. bütünüyle kitaba bir giriş (Mukaddeme) niteliğindedir. Burada seferin başlaması, Bingöl,ordunun S. harekete (2005). Osmanlı geçişi, MahkemelerindeKanunî’nin bu Reformseferinin ve Cerîde-yiamacına Mehâkim’dekideğinilmekte Üstve Doğu’daMahkeme Hanefî Kararları. mezhebini Tarih ve Incelemeleri şeriatı değiştiren, Dergisi, XX bununla (19), 19-38. birlikte Şiîliği yaymaya Çadırcı,çalışan M.Şah (1997). İsmail’in Tanzimat kaldırılmasının Döneminde Anadolu planlandığı Kentleri’nin belirtilmektedir. Sosyal ve Ekonomik Bu amaçla Yapısı. Kanunî’denAnkara: önceTTK. Sadrazam İbrahim Paşa’nın harekete geçtiği ve bazı tedbirler Deringil,aldığı da S. kaydedilmektedir. (2002). İktidarın Sembolleri Nasûh’un ve İdeoloji bu belirlemelerinin II. Abdülhamit Dönemi doğru (olmakla 1876-1909) birlikte, (Çev. bazı eksikliklerG. Ç. Güven). içerdiği İstanbul: görülmektedir. YKY. Çünkü bu seferin yakın sebepleri arasında Bağdad ve Bitlis meseleleri ile Ulama Han’ın Osmanlılara ilticası da bulunmaktadır. Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. Mukaddeme’de ayrıca sefer sırasında Doğu Anadolu ve Tebriz’e varıncaya kadar Foucault,olan bölgede M. (2006). alınan Deliliğin kalelerin Tarihi adları ( Çev. da verilmiştirM. A. Kılıçbay). (Matrakçı, Ankara: 1976, İmge. s. 38). Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. İkinci Bölüm’de ise memleketlerin ve şehirlerin, klasik yedi iklim bölümleme- Kenanoğlu,sine göre mevkileri M. M. (2007). gösterilmiştir. Nizâmiye Nasûh mahkemeleri. burada Islâm Ekâlim-i Ansiklopedisi, Seb‘a, yani XXXIII yedi, 185-188.iklim böl - Kodaman,gesinin her B. birinin(1987). özelliğineII. Abdülhamid değinerek, Devri Doğu özellikle Anadolu Ebû Politikası Reyhan. Ankara: el-Bîrûnî’den Türk Kültürünü naklen sözü Araştırmaedilen yedi Enstitüsü. iklim bölgesine giren ülke ve beldelerin adlarını vermiştir. Daha Kürkçüoğlu,sonra sırasıyla C. ve(2008). bölge Şanlıurfa bölge başlıca 1850-1950 menzilleri. Şanlıurfa: isim veŞURKAV. resimleriyle ortaya koymuştur. Nicault,Dinlenmek C. (2001). amacıyla Kudüs uzun 1850-1948 süre kalınan (Çev. E. büyük S. Vali). konaklar İstanbul: esas İletişim. alınarak yapılmış bu bölümlemenin her birinin başında küçük bir giriş bulunmakta, bundan sonra men- Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. zillerin resimleri yer almakta, resimlerin alt, üst veya ortalarında da bu yerlerin isim- Seyitdanlıoğlu,lerinin kaydedildiği M. (1996). görülmektedir. Tanzimat Devri’nde İklimler Meclis-ibahsinin vâlâ eserin. Ankara: bilimsel TTK. değerini artıran Tanpınar,bir özellik H. olduğu (2001). vurgulanmaktadırXIX. Asırda Türk Edebiyatı (Matrakçı, Tarihi 1976,. İstanbul: s. 34). Çağlayan Nasûh Kitabevi.ayrıca, her bir Urfa.iklimin (1984). bir gezegen Yurt Ansiklopedisi, adıyla adlandırıldığını X, 7367-7389. belirterek, hangi iklimin hangi gezegenin adıyla anıldığını da bildirmiştir. Buna göre, İklim-i Evvel Satürn (Zühal), İklim-i Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim Sâni Jüpiter (Müşteri), İklim-i Sâlis Mars (Merih), İklim-i Râbi‘ Güneş (Şems), Yayınları. İklim-i Hâmis Venüs (Zühre), İklim-i Sâdis Merkür (Utarid) ve İklim-i Sâbi‘ ise Ay’ın (Kamer) adıyla anılmaktadır (Matrakçı, 1976, ss. 218-220).

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 16. Yüzyılda Osmanlılarda Çok Yönlü Bir Bilim İnsanı: Matrakçı Nasuh 29

Üçüncü Bölüm’de de İstanbul’dan Tebriz’e, Tebriz’den Bağdat’a, Bağdat’tan tekrar Tebriz’e ve oradan da Diyarbakır-Halep üzerinden İstanbul’a kadar olan men- zillerin isim ve resimleri verilmiştir. Yazar kitabında bu menzilleri birtakım merha- lelere ayırmış ve menzilleri bu merhalelere göre sıralayarak vermiştir. Nasûh’un ver- diği menzillerin (merhale) adları sırasıyla şunlardır: I. Merahale, Üsküdar-Akşehir; II. Merhale, Akşehir-Sivas; III. Merahle, Sivas-Erzincan; IV. Merhale, Erzincan- Van, Erçiş; V. Merhale, Erciş-Tebriz; VI. Merhale, Tebriz-Sultaniye; VII. Merhale, Sultaniye-Hemedan, VIII. Merhale, Hemedan-Bağdad; IX. Merhale, Bağdad- Kerbela; X. Merhale, Bağdad-Altunköprü, Göktepe; XI. Merhale, Göktepe-Gülgün; XII. Merhale, Gülgün-Sa‘dâbâd ve Sa‘dâbâd-Dergüzin, XIII. Merhale, Dergüzin- Tebriz ve Tebriz-Ahlat; XIV. Merhale, Ahlat-Amid; XV. Merhale, Amid-Halep; XVI. Merhale, Halep-İstanbul (Matrakçı, 1976, ss. 42-45). Kitap 109 varak, yani 218 sayfadan oluşmaktadır. 132 sayfasında toplam 107 minyatür ve 25 resimli metin yer almaktadır. Nasûh’un bu çalışması Anadolu, Batı İran ve Irak şehirlerinin topografyasıyla ilgili bilgiler içermektedir. Özellikle kasaba ve büyük şehirlerin resimlerinin topografik ve mimari bir doğrulukla resmedildik- leri yapılan çalışmalarla anlaşılmıştır. Kitapta sunulan minyatürlerden aynı zaman- da ilgili yerleşim yerlerinin 16. yüzyıldaki topografyası ve mimarisi hakkında bilgi edinmek, olanaklı olmaktadır. Minyatürlerin bu özelliği ise, Nasûh’un şehir, kasaba ve diğer mahalleri açıkça görerek, inceleyerek yapmış olduğunu göstermektedir. Bu ise kitaptaki resimlerin, mekânların o dönemdeki gerçek konumlarını yansıtan birer tarihi belge niteliği taşımasına yol açmakta ve Nasûh’un çalışmasını şehircilik tarihi ve özellikle de hakkında belge bulmanın çok nadir olduğu 16. yüzyıl Yakın Doğu şehirciliği, açısından da değerli bir belge haline getirmektedir. • Mecmû’a‘ el-Tevârih: Muhammed b. Cerîr el-Taberî’nin İslâm tarihine ilişkin meşhur eseri Tarih el-Rüsûl ve el-Mülûk’unun Türkçe tercümesidir. Taberî’nin eserini noktaladığı yerden devam eder ve sırasıyla İslâm tarihini, Selçuklu tarihini ve kuruluşundan 1551’e kadar gelen Osmanlı tarihini anlatır. Üç cilttir. 1. Cilt, Târîh-i Sultân Bâyezîd ve Sultân Selîm 1481-1520 yılının olaylarını ele alır. 2. Cilt, Matla‘-ı Dâsitân-ı Sultân Süleymân Hân 1520-1537 yılının olaylarını içerir. 3. Cilt, Matla‘-ı Dâsitân-ı Sultân Süleymân Hân ise Süleymân-nâmesi’nin ilk bölümüdür. Bu eserde aynı zamanda Nasuh, kozmolojiye ilişkin de bilgiler vermektedir. Onun burada verdiği kozmolojik bilgiler, Yer’i mer- keze alan ve Aristoteles’in prensiplerini koyduğu Yer Merkezli Sistem’dir (Yurdaydın H. G., 1963, ss. 52-53). • Fetihnâme-i Karabuğdan: 1538 yılı hadiselerini içerir. Süleymân-nâmesi’nin ikinci bölümüdür. 1543 yılı olaylarıyla başlayıp 21 Şevvâl 958/22 Ekim

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 830

ve Madalya1551 tarihinde (1319-1320), Kanunî’nin 10 Hanedân-ı İstanbul’dan Osmâni NişânEdirne’ye ve İmtiyâz gidişinin Madalyası anlatımıyla (1311- 1334),son 17 bulur. Teba-yı Mecma‘ Şâhâne el-Tevârih Mecîdî ’inEsâmî parçalarıdır. (1321-1332), 30 Altın İmtiyâz Madalyası (1309-1320), 40 Madalya Esâmî (1899-1902) Defterleri. • Târih-i Feth-i Şikloş, Estargon ve İstolni-Belgrad: Süleymân-nâmesi’nin İngiliz Ulusalüçüncü Arşivi bölümünde: FO 195/1720; yer alan FO 1543 195/1883; Sikloş FO seferiyle 195/1477; ilgili FO kısımların 195/1368; minyatür FO 195/ 1932;eklenmiş FO 195/1976; halidir. FO 195/1305, FO 195/1369; FO 195/ 1448; FO 195/1306; FO 195/ 1545. • Tarih-i Taberî Tercümesi’nin diğer bir versiyonu olan Cami el-Tevarih ve AmerikanRüstem Misyoner Paşa’ya Arşivi ithaf: 640, edilen 641, 642, Tarih-i 643,644, Al-i 645, Osmani 646, 647,(1548): 648, Kanuni’nin651, 652, 653, ikin 654,- 655,ci 660, Safevi 661, seferini 66 2, 663. anlatan Reeller. eseridir (İhsanoğlu, Şeşen, Bekar, Gündüz, & Sâlnameler:Hamdi, Salname-i 2000, Vilâyet-i ss. 42-45). Haleb: 1320. Şer’îyye Sicili: 23 Recep 1293- 25 Şaban 1296 tarihli Urfa Şer’îyye Sicili Şanlıurfa,Sonuç Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. Adıvar,• H. Matrakçı E. (2005). N asuh,Mehmet 16. yüzKalpaklıyılın çoG.k T. y önlü(Haz..), bilim Mor insanıdır Salkımlı. EvSanatçı,. İstanbul: mühendis Özgür Yayınları.ve bilim insanı kimliği ile tanınır. Adeta bir Rönesans insanıdır. Bayraktar,• Matematikte H. (2007). Tanzimattan kaleme aldığı Cumhuriyet’e iki kitapla, Urfa klasik Elazığ: matematik Fırat Üniversitesi problemlerini Ortadoğu ta- Araştırmalarınıttı, matematiğin Merkezi. pratik alanına, örneğin muhasebeci matematiğinin ge- Bingöl, S.lişmesinde (2005). Osmanlı katkıda Mahkemelerindebulundu. Ayrıca Reformbu eserlerinde ve Cerîde-yi o dönemde Mehâkim’deki Osmanlı’da Üst Mahkemekullanılan Kararları. ağırlık Tarih ve uzunluk Incelemeleri ölçü Dergisi, birimlerinin XX (19), dönüştürülmesi 19-38. de ele aldı. Çadırcı,• TarihM. (1997). alanında Tanzimat yazmış Döneminde olduğu kitaplarla,Anadolu Kentleri’nin hem İslam Sosyal tarihini ve Ekonomik hem de kendiYapısı. Ankara:zamanının TTK. olaylarını detaylı bir biçimde ele aldı. Bunların hemen hepsin- Deringil,de S. (2002).minyatürler İktidarın kullandı. Sembolleri Nasûh’un ve İdeoloji minyatürleri, II. Abdülhamit aynı Dönemi dönemde ( 1876-1909) Avrupa’da (Çev. G. kullanılanÇ. Güven). İstanbul:örneklerle YKY. stil yönünden benzemesine karşın, minyatürlerinde daha fazla ayrıntı yer almaktadır. Minyatürlerini, yeni bilgiler ekleyerek, Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. kendi üslubuyla çizdi ve renklendirdi. Foucault, M. (2006). Deliliğin Tarihi ( Çev. M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. • Eserleri coğrafya tarihi açısından da önemlidir. Bu alanda Beyrûnî’den Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. etkilendi ve Beyrûnî’nin coğrafya metodunu kullandı. Özellikle menzil- Kenanoğlu,ler M.hakkında M. (2007). verdiği Nizâmiye bilgiler mahkemeleri. oldukça önemlidir.Islâm Ansiklopedisi, Eserlerinde XXXIII menziller, 185-188. ve Kodaman,minyatürlerle B. (1987). II. Abdülhamidönemli coğrafi Devri bilgiler Doğu Anadolu veren birPolitikası tarihçi. Ankara: kimliği Türk ile karşımızaKültürünü Araştırmaçıkar. Ayrıca Enstitüsü. eserlerindeki minyatürler onun iyi bir ressam olduğunun da Kürkçüoğlu,kanıtıdır. C. (2008). Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. Nicault,• C. Matrakçı (2001). KudüsNasuh 1850-1948 aynı zamanda (Çev. E.iyi S. bir Vali). mühendistir. İstanbul: İletişim. 1529 y ılında padişahın Ortaylı, İ.oğul (1983).larının Osmanlı sünnet imparatorluğu’nun düğünü dolayısıyla En Uzun Sultanahmet’teki Yüzyılı. İstanbul: Hil. Atmeydanı’nda Seyitdanlıoğlu,kurmuş M. olduğu (1996). iki Tanzimat hisar buna Devri’nde iyi bir Meclis-i örnektir. vâlâ Bu. Ankara: hisar aynıTTK. zamanda savaş sanatı açısından da önemlidir. Tanpınar, H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. Urfa. (1984).• Nasuh, Yurt A Ansiklopedisi,cem usulü (talik)X, 7367-7389. hattı daha kolay okunur bir hale getirmek için düzenlenen kalem-i divani hatlarının mucididir. Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim Yayınları.• Silahşorlukla ilgili Tuhfe el-Guzât adlı eseri ise bir başyapıttır. Burada muhtemelen ilk defa matrak adlı oyundan bahsetti ve bu oyun sonraki dö- nemlerde askerlerin savaş sanatında ustalık kazanması için kullanıldı.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 16. Yüzyılda Osmanlılarda Çok Yönlü Bir Bilim İnsanı: Matrakçı Nasuh 31

Diyarbakır (Beyân-ı Menâzil-i Sefer-i ‘Irâkeyn-i Sultân Süleymân Hân)

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 832

ve Madalya (1319-1320), 10 Hanedân-ı Osmâni Nişân ve İmtiyâz Madalyası (1311- 1334), 17 Teba-yı Şâhâne Mecîdî Esâmî (1321-1332), 30 Altın İmtiyâz Madalyası (1309-1320), 40 Madalya Esâmî (1899-1902) Defterleri. İngiliz Ulusal Arşivi: FO 195/1720; FO 195/1883; FO 195/1477; FO 195/1368; FO 195/ 1932; FO 195/1976; FO 195/1305, FO 195/1369; FO 195/ 1448; FO 195/1306; FO 195/ 1545. Amerikan Misyoner Arşivi: 640, 641, 642, 643,644, 645, 646, 647, 648, 651, 652, 653, 654, 655, 660, 661, 66 2, 663. Reeller. Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. Şer’îyye Sicili: 23 Recep 1293- 25 Şaban 1296 tarihli Urfa Şer’îyye Sicili Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. Adıvar, H. E. (2005). Mehmet Kalpaklı G. T. (Haz..), Mor Salkımlı Ev. İstanbul: Özgür Yayınları. Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Merkezi. Bingöl, S. (2005). Osmanlı Mahkemelerinde Reform ve Cerîde-yi Mehâkim’deki Üst Mahkeme Kararları. Tarih Incelemeleri Dergisi, XX (19), 19-38. Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. Ankara: TTK. Deringil, S. (2002). İktidarın Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. G. Ç. Güven). İstanbul: YKY. Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. Foucault, M. (2006). Deliliğin Tarihi ( Çev. M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. Kenanoğlu, M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. Kodaman, B. (1987). II. Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü. Kürkçüoğlu, C. (2008). Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. Nicault, C. (2001). Kudüs 1850-1948 (Çev. E. S. Vali). İstanbul: İletişim. Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. Seyitdanlıoğlu, M. (1996). Tanzimat Devri’nde Meclis-i vâlâ. Ankara: TTK. Tanpınar, H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. Tebriz (Beyân-ı Menâzil-i Sefer-i ‘Irâkeyn-i Sultân Süleymân Hân) Urfa. (1984). Yurt Ansiklopedisi, X, 7367-7389. Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim Yayınları.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 16. Yüzyılda Osmanlılarda Çok Yönlü Bir Bilim İnsanı: Matrakçı Nasuh 33

İstanbul (Beyân-ı Menâzil-i Sefer-i ‘Irâkeyn-i Sultân Süleymân Hân)

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 834

veKaynakça Madalya (1319-1320), 10 Hanedân-ı Osmâni Nişân ve İmtiyâz Madalyası (1311- Ćehajić,1334), D. 17(1988). Teba-yı Nasuh Şâhâne MatrakčijaMecîdî Esâmî kao (1321-1332), Matematičar, 30 (NasuhAltın İmtiyâz Matrakči Madalyası as a (1309-1320),Mathematician). 40 MadalyaContributions Esâmî to (1899-1902)Oriental Philology Defterleri. / Revue de Philologie Orientale İngiliz(Prilozi Ulusal za Arşivi orijentalnu: FO 195/1720; filologiju) FO(38), 195/1883; 209-216. FO 195/1477; FO 195/1368; FO 195/ Çelebi,1932; M. Z. FO (1986). 195/1976; Evliya FO Çelebi 195/1305, Seyahatnamesi FO 195/1369; (Vol. I). İstanbul. FO 195/ 1448; FO 195/1306; Özgül,FO G. 195/ E. (2012). 1545. Farklı Bir Görme Biçimi Olarak Tasvir: Matrakçı Nasuh’un Topografik AmerikanTasvirleri. Misyoner Millî Arşivi Folklor: ,640, 12 (24), 641, 170-189.642, 643,644, 645, 646, 647, 648, 651, 652, 653, 654, Adıvar,655, A. A.660, (1982). 661, 66 Osmanlı 2, 663. Türklerinde Reeller. İlim. İstanbul: Remzi Kitabevi. Sâlnameler:Aydüz, S. (n.d.). Salname-i Nasuh Al-Matrakî,Vilâyet-i Haleb: A Noteworthy 1320. Ottoman Artist-Mathematician of the Six- teenth Century. Retrieved 2014 from http://www.muslimheritage.com/article/nasuh- Şer’îyye Sicili: 23 Recep 1293- 25 Şaban 1296 tarihli Urfa Şer’îyye Sicili al-matrak%C3%AE-noteworthy-ottoman-artist-mathematician-sixteenth-century. Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. Chabert, J.-L. (1999). A History of Algorithms: From the Pebble to the Microchip. ( J.-L. Cha- Adıvar,bert, H. Ed.)E. (2005). Berlin: Mehmet Springer. Kalpaklı G. T. (Haz..), Mor Salkımlı Ev. İstanbul: Özgür Decei,Yayınları. A. (1953). Fetihname-i Karabağdan (1538) de Nasûh Matrakçı. Fuad Köprülü Ar- Bayraktar,mağanı H., 113-124.(2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu Elitaş,Araştırmaları C., Güvemli, Merkezi. O., Aydemir, O., Erkan, M., Özcan, U., & Oğuz, M. (2008). Osmanlı Bingöl,İmparatorluğu’nda S. (2005). Osmanlı 500 Yıl Mahkemelerinde Boyunca Kullanılan Reform Muhasebe ve Cerîde-yi Yöntemi: Mehâkim’dekiMerdiven Yöntemi. Üst MahkemeAnkara: T.C. Kararları. Maliye TarihBakanlığı Incelemeleri Strateji Dergisi, Geliştirme XX (19),Başkanlığı 19-38. Yayın No:2008/377. Çadırcı,Erkan, D. M. (2011). (1997). Matrakçı Tanzimat Nasûh’un Döneminde Hayatı Anadolu ve Eserleri Kentleri’nin Üzerine Sosyal Notlar. ve EkonomikOsmanlı Araştır Yapısı-. Ankara:maları (37), TTK. 181-197. Fazlıoğlu, İ. (n.d.). Ali Kuşçu’nun El-Muhammediyye Fî El-Hisâb’ının ‘Çift Yanlış’ İle Deringil, S. (2002). İktidarın Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. ‘Tahlîl’ Hesabı Bölümü. Kutadgubilig Felsefe-Bilim Araştırmaları . G. Ç. Güven). İstanbul: YKY. İhsanoğlu, E., Şeşen, R., & İzgi, C. (1999). Osmanlı Matematik Literatürü Tarihi (Vol. 1). Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. İstanbul. Foucault,İhsanoğlu, M. E., (2006). Şeşen, Deliliğin R., Bekar, Tarihi M. S.,( Çev. & Gündüz, M. A. Kılıçbay). G. (2004). Ankara: Osmanlı İmge. Askerlik Literatürü Ginzburg,Tarihi C. (Vol. (2011). 1). İstanbul.Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. Kenanoğlu,İhsanoğlu, E., M. Şeşen, M. (2007). R., Bekar, Nizâmiye M. S., mahkemeleri. Gündüz, G., & Islâm Hamdi, Ansiklopedisi, A. F. (2000). XXXIII Osmanlı, 185-188. Coğraf - ya Literatürü Tarihi (Vol. 1). İstanbul. Kodaman, B. (1987). II. Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası. Ankara: Türk Kültürünü Kâhya,Araştırma E. (2013). Enstitüsü. Türk Bilim İnsanları. Ankara: Nobel Yayınevi. Kürkçüoğlu,Kara, I. (1977). C. (2008).Nasuh Matrakçı.Şanlıurfa 1850-1950Türk Dili ve. Şanlıurfa: Edebiyatı ŞURKAV. Ansiklopedisi, Devirler, İsimler, Te- rimler, VI, 527-528. Nicault, C. (2001). Kudüs 1850-1948 (Çev. E. S. Vali). İstanbul: İletişim. Kazancıgil, A. (2007). Osmanlılarda Bilim ve Teknoloji. İstanbul: Etkileşim Yayınları. Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. Mahir, B., & Fazlıoğlu, İ. (1999). Nasuh (Matrakçı). Yaşamları ve Yapıtlarıyla Osmanlılar Seyitdanlıoğlu,Ansiklopedisi, M. (1996).II, 350-351. Tanzimat Devri’nde Meclis-i vâlâ. Ankara: TTK. Tanpınar,Matrakçı, H.N. (2001).S. (1976). XIX. Beyân-ı Asırda Menâzil-iTürk Edebiyatı Sefer-i Tarihi Irâkeyn-i. İstanbul: Sultân Çağlayan Süleymân Kitabevi. Hân. (H. G. Urfa. (1984).Yurdaydın, Yurt Ed.) Ansiklopedisi, Ankara. X, 7367-7389. Zürcher,Selen, H. E. S. (1999). (1937/1943). Modernleşen 16’ıncı Türkiye’nin Asırda YapılmışTarihi (Çev. Anadolu Y. S. Gönen).Atlası: Nasuhİstanbul: Silahi’nin İletişim Menâzil’i. İkinci Türk Tarih Kongresi, 813-817. Yayınları. Struik, D. J. (1996). Kısa Matematik Tarihi. (Y. Siller, Trans.) İstanbul: Sarmal Yayınevi. Tâhir, B. M. (2000). Osmanlı Müellifleri (Vol. III). Ankara.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 16. Yüzyılda Osmanlılarda Çok Yönlü Bir Bilim İnsanı: Matrakçı Nasuh 35

Taeschner, F. (1956). The Itinerary of the First Persian Campaign of Sultan Süleyman, 1534-36, According to Nasuh al-Matraki. Imago Mundi , 13, 53-55. Tekeli, S., Kâhya, E., Dosay, M., Demir, R., Topdemir, H. G., Unat, Y., et al. (2012). Bilim Tarihine Giriş. Ankara: NOBEL. Unat, Y. (2002). Çağdaş Astronominin Türkiye’ye Girişi. (K. Ç. Hasan Celâl Güzel, Ed.) Türkler, 14, 906–914. Unat, Y. (1999). Osmanlı Astronomisine Genel Bir Bakış. (G. Eren, Ed.) Osmanlı, 8, 411–420. Yurdaydın, H. G. (1965). Matrakçı Nasüh’un Hayatı ve Eserleriyle ilgili Yeni Bilgiler. Bel- leten (114), 329-354. Yurdaydın, H. G. (1960). Matrakçı Nasüh’un Süleymannamesi. TTK Bildiriler, V, 374-378. Yurdaydın, H. G. (1963). Matrakçı Nasûh. Ankara. Yurdaydın, H. G. (1964). Matrakçı Nasûh’un Minyatürlü Yeni İki Eseri. Belleten (110), 229-233. Yurdaydın, H. G. (2003). Matrakçı Nasuh. TDV İslâm Ansiklopedisi, 28, 143-145. Zorba, H. A. (2014). Evliya Çelebi Seyahatnâmesi’ne Göre Osmanlı İmparatorluğu’nda Spor. International Journal of Science Culture and Sport, Special Issue 1.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016

Nasır Tûsî’nin Nefsu’l-Emr Risâlesi İsbâtu’l-Akli’l-Küllî Recep DURAN*

Özet Bilginin mahiyeti ve kaynağı problemi ile hakikat problemi felsefenin daimi prob- lemleridir. İslam felsefesinde epistemolojik soruşturma öncelikle algı hakkında ve algı, algılanan nesne ve algılama arasındaki üçlü etkileşim hakkındadır. Bilgiyi, algılanan nesnenin ruhtaki “ilüzyonunun” gerçekliği ya da nesnenin ruhtaki özünün mevcudiye- ti olarak izah eden Meşşa‘i (Peripatetik) anlayışı, töz ve ilinek arasında kategori kar- maşasına neden olmaktadır. Bu nedenle cevaben, koreleasyona bağlı değer, formların görülenmesi, algılanan özlerin ruhta bölünmezliği gibi başka bilgi kuramları ortaya konuldu. İslam dünyasında bu konuyla doğrudan ya da dolaylı olarak ilgilenmiş olan bir dizi düşünür sayılabilir; bunlardan birkaçı Fârâbî, İbn Sînâ, Suhreverdî, Fahrettin Râzî, Nasır Tûsî, Ali Tûsî, Ali Kuşçu, Hocazâde, Deştekî, Erdebîlî, Devvânî, Kemal Paşazâde, Molla Sadrâ, Lâhicî, İsmail Gelenbevî ve R. Ali Tebrîzî’dir. Biz bunlar ara- sında özellikle N. Tûsî, A. Tûsî, Devvânî, Erdebîlî ve Gelenbevî üzerinde durduk. Anahtar Kelimeler: Bilginin mahiyeti ve kaynağı, Nefsu’l-emr, Nasır Tûsî

Nasır Tusi’s Booklet of Nefsu’l-Emr İsbâtu’l-Akli’l-Küllî

Abstract The nature and origin of knowledge, and the problem of truth are perennial prob- lems of philosophy. In Islamic philosophy the epistemological inquiry primarily concerns perception and the three-way relationship between the percept, the perceived object, and

* Doç. Dr., Yakın Doğu Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümü.

37 838 perception.ve Madalya The Meşşâ’î(1319-1320), (Peripatetic) 10 Hanedân-ı account Osmâni of knowledge Nişân ve as İmtiyâz the “illustration” Madalyası (1311-of the reality1334), of the 17 perceived Teba-yı objectŞâhâne in Mecîdî the soul, Esâmî or the (1321-1332), presence of its 30 essence Altın inİmtiyâz the soul, Madalyası lead to confusion(1309-1320), of category 40 between Madalya substance Esâmî (1899-1902) and accident. Defterleri. Thus, in response other theories of İngilizknowledge Ulusal were Arşivi posited: FO such 195/1720; as knowledge FO 195/1883; as the FOquality 195/1477; by correlation, FO 195/1368; knowledge FO 195/ as imaging1932; of forms, FO 195/1976; and knowledge FO 195/1305, as the inherence FO 195/1369; of the quiddities FO 195/ of 1448; the perceived FO 195/1306; object in theFO soul. 195/ In 1545.the Islamic world it can be spoken of a series of thinkers who were inter- Amerikanested in the Misyoner subject, directly Arşivi :or 640, indirectly; 641, 642, among 643,644, them 645, are 646, Fârâbî, 647, Ibn648, Sînâ, 651, 652,Suhrawardi, 653, 654, Fahrettin655, Râzî,660, 661, Nasır 66 Tûsî,2, 663. Ali Reeller. Tûsî, Ali Kuşçu, Hocazâde, Deştekî, Erdebîlî, Devvânî, Kemal Paşazâde, Molla Sadrâ, Lâhicî, Ismail Gelenbevî, R. Ali Tebrîzî. Of these we Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. have been interested especially in N. Tûsî, A. Tûsî, Devvânî, Erdebîlî, and Gelenbevî. Şer’îyye Sicili: 23 Recep 1293- 25 Şaban 1296 tarihli Urfa Şer’îyye Sicili Keywords: The nature and origin of knowledge, Nefsu’l-emr, Nasır Tûsî Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. Adıvar, H. E. (2005). Mehmet Kalpaklı G. T. (Haz..), Mor Salkımlı Ev. İstanbul: Özgür Yayınları.Felsefenin anlamak ve kavramak üzere başladığı serüveninde önüne öyle adı- nı bile koyamadığı şeyler çıkar ki, düşünmek isteyen bir kimse düşünce faaliyetinde Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu bulunurken bunlardan sarf-ı nazar edip dışta bırakamaz; fakat bunları tanımla- Araştırmaları Merkezi. mak istediğinde bunlar için kendisinin de tatmin olacağı açık-seçik “efrâdını câmi Bingöl,ağyârını S. mâni” (2005). bir Osmanlı tanım da Mahkemelerinde veremez. Bu yüzden Reform Analitikçiler’in, ve Cerîde-yi Mehâkim’deki Pozitivistler’in, Üst Yeni MahkemePozitivistler’in, Kararları. Mantıksal Tarih Incelemeleri Atomcular’ın Dergisi, vbg. XX (19),başlangıcından 19-38. bu tarafa biri- Çadırcı,ke birike M. gelen (1997). ve Tanzimatinsanlığın Döneminde sahip olduğu Anadolu yegâne Kentleri’nin “hazine”si Sosyal düşünce ve Ekonomik birikimin Yapısı-. deki Ankara:bazı kavramları TTK. lüzumsuz ve temelsiz görüp “bilimsel yöntemden gelmeyen” Deringil,kavramlar S. (2002).diyerek İktidarın bu kavramlardan Sembolleri ve kurtulmak İdeoloji II. Abdülhamit için köklü Dönemi bir şekilde ( 1876-1909) uygulamak (Çev. istedikleriG. Ç. Güven). “temizleme” İstanbul: faaliyet YKY. ve hedefleri sonuna kadar uygulanabilecek bir Fatma“yöntem” Aliye kabul Hanım. edilemez. (1995). YaniAhmed dış Cevdet dünyada Paşa vekarşılığı zamanı gösterilemeyen,. İstanbul: Bedir. duyularımıza Foucault,çarpmayan M. şeylere(2006). karşılıkDeliliğin olmak Tarihi (üzere Çev. M.kullanılan A. Kılıçbay). kavramları Ankara: yokİmge. sayarak düşünce faaliyetimiz alanı dışında bırakamayız. Çünkü “sözcük” ile “kavram” arasındaki Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. münasebetin her zaman olumlu ve tatmin edici bir şekilde kurulabildiği rahatlıkla Kenanoğlu,söylenemez. M. Yani M. (2007).açıkçası Nizâmiye ve kısacası mahkemeleri. felsefede “açıkça Islâm Ansiklopedisi, anlatılamayan XXXIII ama, 185-188. tamamen Kodaman,müphem deB. (1987).olmayan” II. Abdülhamid kavramlarımız Devri bulunmaktadır Doğu Anadolu Politikası (Tûsî, .1990, Ankara: s. 147).Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü. “Nefsu’l-emr” kavramı kavram olarak ele alındığında bu tür kavramlardan Kürkçüoğlu,biridir. Şimdiki C. (2008). bilgimize Şanlıurfa nazaran 1850-1950 ilk .defa Şanlıurfa: kullanan ŞURKAV. Nasır Tûsî’nin Fî İsbâti’l- Nicault,Cevheri’l-Mufârak’ C. (2001). Kudüsında, 1850-1948 Tahânevî’nin (Çev. E.Keşşâf-ı S. Vali). Istılâhât İstanbul:ı İletişim.Fünûn’unda (1984, ss. Ortaylı,1403-1404), İ. (1983). Ebu’l-Bekâ’nın Osmanlı imparatorluğu’nun Külliyât’ında En (1297,Uzun Yüzyılı s. 661),. İstanbul: Ali Kuşçu’nun Hil. Şerh-i Seyitdanlıoğlu,Tecrîd’inde (R. M. (1996).Şeşen, Tanzimat1995) ve Devri’nde Ali Tûsî’nin Meclis-i vâlâTehâfütü’l-Felâsife. Ankara: TTK. ’si Kitâbu’z- Zuhr’unda (Tûsî, 1990) söylediklerini dikkate alarak bu kavramı dilimize çevirme- Tanpınar, H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. ye kalkacak olursak kısaca “kendinde” sözcüğüyle ifade edebiliriz. Ama biraz daha Urfa.uzun (1984).bir karşılık Yurt Ansiklopedisi, kullanmaktan X, 7367-7389.kaçınmazsak bu sözcüğü “olduğu-hal-üzere-oluş”, Zürcher,“olduğu-şekil-üzere-oluş” E. (1999). Modernleşen diye Türkiye’nin çevirebiliriz. Tarihi Prof. (Çev. H. Atay’ınY. S. Gönen). “nefs-i İstanbul: emr varlık, İletişim bu ikisi [hâricîYayınları. ve zihnî olması] olmaksızın, psikolojik olarak kendi özüne göre varlık, mücerred mutlak varlık anlamındadır” şeklindeki çevirisi (Atay, 1983, s. 52) (Öçal,

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Nasır Tûsî’nin Nefsu’l-Emr Risâlesi İsbâtu’l-Akli’l-Küllî 39

2000, s. 78 not 208’den naklen) ile Ş. Öçal’ın “Nefs-i emrin bir başka anlamı da zihnî varlığın karşıtı anlamında fenomenal dünya, yani “haricî varlık”dır” şeklindeki çevirisi çok tatminkâr görünmemektedir. Lane’in muhteşem Lexicon’unda “nefsu’l- emr” için önerdiği karşılık kabul edilebilir bir çeviri gibi görünmektedir.1 Esasında “Nefsu’l-emr” kavramı Nasır Tûsî için de ne anlama geldiğini, ken- disinin de bu sözcüğü nasıl bir kavrama karşılık olmak üzere kullandığını söyle- yebileceği açık ve net bir kavram değildir. Tûsî’nin öğrencisi ve onun meşhur eseri Tecrîdu’l-İ’tikad veya kısa ve yaygın adıyla Tecrid’e bir şerh yazmış olan meşhur düşünür Hillî bu şerhinde, Keşfu’l-Murâd Şerh-i Tecrîdi’l-İ‘tikâd’ında şöyle diyor: “Derslerine devam ettiğim sırada, büyük üstada bir gün nefsu’l-emr’in anlamı- nı sordum. Şöyle cevap verdi: “Burada “nefsu’l-emr” “Akl-ı Fa’âl” anlamındadır. Bir önerme Akl-ı Fa’âl’de bulunan sabit sûretlere uygun ise doğrudur, değilse yanlıştır.” (Şa’rânî, 1367, s. 67). Eğer mesele felsefeci tarafından yok sayılarak ondan kurtulma yoluna gidil- meyip de çözülmeye çalışılacaksa önce konu ile ilgili güçlükler ortaya konmalı ve daha sonra bu güçlükler giderilmeye çalışılmalıdır (Türker, 1996, s. X). Nitekim bu mesele ile ilgili güçlüklere N. Prior’ın “Correspondence Theory of Truth” adlı yazısında işaret ettiği üzere düşünce tarihi boyunca çeşitli düşünürler tarafından işaret edilmiş ve mesele ilk ve orta çağlar boyunca Megaralılar, Platon, Aristoteles, Stoalılar, St. Thomas, Buridan, çağımızda da farklı şekillerde de olsa Moore, Russell, Ramsey, Tarski, Wittgenstein gibi düşünürler tarafından ele alınıp tartışıl- mıştır (1967, ss. 223-232). “Nefsu’l-emr” konusunun felsefî tefekkür bakımından başlı başına bir problem olarak önemi bulunup bulunmadığı konusunda ülkemizde iki felsefe profesörü iki ayrı ve zıt görüşe sahip bulunmaktadır. Ankara Gazi Üniversitesi Felsefe Bölümü emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Süleyman Hayri Bolay bu konu- nun önemli bir konu olduğunu ve bu konuda yapılmış olan çalışmaların yeterli olmadığını ve konunun daha derin ve etraflı çalışmalara konu edilmesi gerektiği- ni söylerken (Bolay, 1999, ss. 111-127) Ege Üniversitesi Felsefe Bölümü emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Ahmet Aslan bu konunun per se, kendi başına felsefi bir önemi bulunan bir problem olmadığını ifade etmektedir.2 Meseleye yakından bakıldığında meselenin İslam felsefesinde bayağı erken sayılabilecek bir zaman- dan beri problem, hatta hem de ciddi bir felsefi problem olarak ortada bulunduğu görülecektir. Çünkü bu konu Fahrettin Râzî’den bu tarafa “zihinsel varlık” (vucûd

1 “Hakikatta”, “kendinde” (“in reality; in the thing itself ”): Şu sözde olduğu gibi: رمألا سفن ىف اليلق نكي مل نإ و هسفن ىف هللق “He held it to be little in his mind though it was not little in reality.” (O, o şeyin kendinde az olduğunu düşündü, oysa hakikatta -kendinde- az değildi) (Lane, 2003, s. 2827, sütun 3). 2 Prof. Dr. A. Aslan’ın Recep Duran’ın doçentliği hakkında YÖK’e yazdığı rapor.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 840 zihnî)ve adıMadalya altında (1319-1320), problem 10olarak Hanedân-ı “ortada Osmâni dolaşan” Nişân kelam ve İmtiyâz kitap Madalyasıve risalelerinde, (1311- ondan1334), önce 17 de Teba-yı ad olarak Şâhâne varlık Mecîdî sınıflamalarında Esâmî (1321-1332), felsefe ve30 kelamAltın İmtiyâzkitap ve Madalyası risalele- rinde(1309-1320), bulunmaktadır. 40 Madalya Dolayısıyla Esâmî bu (1899-1902) konuyu per Defterleri. se felsefi saymamak, hiçbir şerh İngilizve kayıt Ulusal koymaksızın Arşivi: FO ileri 195/1720; sürülüverecek FO 195/1883; bir iddia FO değildir.195/1477; FO 195/1368; FO 195/ 1932; FO 195/1976; FO 195/1305, FO 195/1369; FO 195/ 1448; FO 195/1306; Bu konu ile Ortaçağ İslam Dünyasında “vucûd-u zihnî” gibi, “nefsu’l-emr” FO 195/ 1545. gibi adlar altında ilgilenilmiş olduğu görülmektedir. Gerçi Mutahharî, “zihinsel Amerikanvarlık” bahsinin, Misyoner müstakil Arşivi: bahis 640, 641,olarak 642, Yunan 643,644, felsefesinde, 645, 646, 647, hatta 648, İslâm 651, 652,Dünyasında 653, 654, Tercüme655, Devri 660, 661, sırasında 66 2, 663. bile Reeller. sözkonusu olmadığını söylemektedir (Mutahhar, Sâlnameler:1366, s. 270), Salname-i ancak bu Vilâyet-i durum, Haleb: sadece 1320. “telâffuz” olarak, yani konunun adının “zi- Şer’îyyehinsel varlık” Sicili: 23olarak Recep konmuş 1293- 25 olmaması Şaban 1296 anlamında tarihli Urfa sözkonusudur. Şer’îyye Sicili Çünkü Platon Şanlıurfa,idealarına, Yukarı Aristoteles Telfidan sûretler Köyü sahaine araştırması.bir yer bulmak durumundaydılar. Aristoteles, hocasına, idealarının nerede bulunduğunu haklı olarak soruyordu, ancak bunu Adıvar, H. E. (2005). Mehmet Kalpaklı G. T. (Haz..), Mor Salkımlı Ev. İstanbul: Özgür yaparken kendisi de sûretlerine ciddi olarak yer aramıyor değildi. Çünkü, varlıktaki Yayınları. bir şeyin, yani zaten var bulunmakta olan bir şeyin sûretinin bu var bulunmakta Bayraktar,olan şeyin H. üstünde (2007). olduğunuTanzimattan söylemek Cumhuriyet’e elbette Urfa bir Elazığ: açıklamadır, Fırat Üniversitesi ancak asıl Ortadoğu mesele, Erdebîlî’ninAraştırmaları (öl. 1543) Merkezi. ve Gelenbevî’nin (öl. 1790) yerinde olarak işaret ettikleri Bingöl,üzere, husûlî S. (2005). anlamda Osmanlı değil Mahkemelerinde ama huzûrî anlamda, Reform 3 veAristoteles’in Cerîde-yi Mehâkim’deki terminolojisiy Üst- le söylersekMahkeme varlıkta Kararları. olan Tarih bir Incelemelerivarlığın değil Dergisi, ama XX varlığa (19), 19-38. gelecek olan bir varlığın Çadırcı,maddesine M. (1997).gelecek Tanzimat olan sûret Dönemindein nerede Anadoluolduğu meselesidir.Kentleri’nin Sosyal İşte İslamve Ekonomik Dünyasında Yapısı. nefsu’l-emrAnkara:le TTK.ilgilenen düşünürler sorunun bu yanıyla da uğraşmışlardır. Buradaki Deringil,“sûret”in S. ontolojik (2002). İktidarın bağlamda Sembolleri düşünülebileceği ve İdeoloji II. Abdülhamit gibi, bilgiye Dönemi obje (olan 1876-1909) akılsal (Çev.sûret anlamınaG. Ç. da Güven). alınabileceğini İstanbul: YKY. söylemeye ise gerek yoktur. FatmaTespit Aliye Hanım.edebildiğimiz (1995). Ahmedkadarıyla Cevdet nefsu’l-emr Paşa ve zamanı hakkında. İstanbul: müstakil Bedir. risale yazan- Foucault,lar Nasır M.Tûsî (2006). (öl. 1293),Deliliğin Seyyid Tarihi Şerif( Çev. CürcânîM. A. Kılıçbay). (öl. 1413), Ankara: Celâlettin İmge. Devvânî (öl. 1502), Erdebîlî (öl. 1543) ve Gelenbevî’dir (öl. 1790). Tûsî, Cürcânî, Devvânî ve Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. Erdebîlî’nin risaleleri tarafımızdan yayınlanmıştır (Duran, 1992 (1), ss. 97-106) Kenanoğlu,(Duran, 1992 M. M.(2), (2007). ss. 77-102). Nizâmiye Gelenbevî’nin mahkemeleri. risalesiyleIslâm Ansiklopedisi, birlikte XXXIIItoplam, 185-188.olarak bu Kodaman,beş risaleye B. ek(1987). olarak II. Abdülhamidİslam dünyası Devri okullarında Doğu Anadolu yaygın Politikası şekilde. Ankara: okutulan Türk KültürünüKelâm ve FelsefeAraştırma kitaplarında, Enstitüsü. bu risalelerde ele alınan konulara yer vermiş olan düşünürler Kürkçüoğlu,de bulunmaktadır. C. (2008). Îcî, Şanlıurfa Cürcânî, 1850-1950 Teftâzânî,. Şanlıurfa: Ali Kuşçu, ŞURKAV. Hıllî, Kâdî Beydâvî, Isfahânî, ... gibi. Bunlara ek olarak bizim eserini görmediğimiz ancak eserinin adında Nicault,“nefsu’l-emr” C. (2001). ibaresi Kudüs bulunan 1850-1948 düşünürler (Çev. E. (KadıS. Vali). Mahmut İstanbul: b.İletişim. Mustafa er-Rûmî en- Ortaylı,Niksârî İ.el-Hanefî (1983). Osmanlı (öl. 1616) imparatorluğu’nun (Paşa, s. 671) En Uzunve yazarını Yüzyılı . veİstanbul: içeriğini Hil. bilmediğimiz 4 Seyitdanlıoğlu,ama adında “nefsu’l-emr” M. (1996). Tanzimat ibaresi bulunanDevri’nde eserler Meclis-i de vâlâ bulunmaktadır.. Ankara: TTK. Tanpınar,İslam H. dünyasında(2001). XIX. Asırda“risale”lerde Türk Edebiyatı risalenin Tarihi konusu. İstanbul: olan Çağlayan meseleye Kitabevi. umumiyetle Urfa.hiçbir (1984). “girizgah” Yurt Ansiklopedisi,yapılmadan X,giriliverir. 7367-7389. Nasır Tûsî de öyle yapıyor. Böyle yapılması okuyucuda var bulunduğu kabul edilen bir potansiyel yüzünden olabilir. Yani Tûsî Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim Yayınları. 3 Bu kavramların bilgi ile ilişkili anlamları için bkz. Tûsî. Zuhr. s. 159. 4 Nefsu’l-emrnâme. Millet Kütüphanesi. Emiri. manzum 665, 56b-57b; Nefsu’l-emrnâme. Süley- maniye Küt., Hamidiye. Hadis kol. No. 390. 117a-120a.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Nasır Tûsî’nin Nefsu’l-Emr Risâlesi İsbâtu’l-Akli’l-Küllî 41

“vucud”, “zihin”, “mutâbakat”, “sâbite”, “musahhıh”, vbg. pek çok kavramı bizim bildiğimizi var saydığından “Zihnimizin o şekilde hükmettiği .. ” diyerek makalesine başlıyor. Ancak bugün biz yirminci yüzyıl insanı olarak bir zamanlar İslam dünyasında malum ve yaygın olan anlayışlara uzak bulunduğumuz için Tûsî’nin var kabul ettiğini var saydığımız birikimden yoksun bulunmakta olduğumuzdan onun söylediklerini anlamakta sıkıntı çekebiliriz, özellikle de bir yanıyla “vucud” bahsine diğer yanıyla “zihin” bahsine bağlı olan öyle kolayca yenir yutulur cinsten bir konu olmayan “vucud-u zihni” gibi bir konuda bu sıkıntı daha bir hissedilir olacaktır. Bir itirafta bulunulmasına izin verilebilirse, Cürcânî’nin Nefsu’l-emr Risalesi’yle karşılaştığım zaman bu sözcük’ün anlamını, o zamanlar başından sonu- na iki defa okumuş bulunduğum, -ben “kapı boyu” diyorum o kitaplara, kapı boyu 635 sayfadır-, Cürcânî’nin Şerhu’l-Mevâkıf ’ında görmüş olduğum, yani sözcük olarak yabancı bulunmadığım “nefsu’l-emr”in anlamını bugünkü algılamakta olduğum gibi algılıyor değildim. Ancak bir zamanlar Beşiktaşlı, köpeklerini özel uçakla taşıtan çok “millî” futbolcunun “insiyâkî” olarak topa vurup gol yapması ve takımını dünya üçüncüsü yapması gibi bir “insiyâk” ile “nefsu’l-emr” konusuna gir- miş ve daha sonra bu konuyla ilgimi sürdürmüştüm. Tûsî, risalesine, önermeleri örnek alarak, onları tasnif ederek başlıyor. Yani ko- nuyu ortaya koyarken epistemoloji ile hatta dar anlamıyla mantık ile başlıyor. Tûsî risalesine başladığı noktadan, yani mantıksal ve epistemolojik noktadan, yani bil- giden bilginin “hakkında olduğu şey”e, bilginin objesine geçiyor ve bilginin konusu olan nesnenin durumunu tartışmak istiyor. Bilgi konusunu incelemeye başlarken de kesin bilgi ifade eden önermeleri örnek alarak başlıyor. Tûsî’nin önermelerinin ilk iki- si Matematikten, ikincisi Mantıktan seçilmiş önermelerdir. Ve birden Tûsî bilginin nesnesinin ontik durumunu, varlıksal durumunu sözkonusu ediyor. “Mutabakat”tan mutabakata, yani bir şeyin kavramından o şeyin kendisine geçiyor; oysa “hâriçtekinin hüküm ve eserleri” ile “zihindekinin hüküm ve eserleri” farklıdır (Tûsî, 1990, ss. 142- 146). Bu geçiş denemesinde Tûsî mutâbakatta olması gereken iki yandan birinin zi- hinde, ikincisinin zihin dışında olduğunu söyledikten sonra, zihin dışındakinin ontik boyutuna geçiyor, yahut da geçmek istiyor. Bu hâricî olan da, ya kendisiyle kâim olur ya da gayrında mütemessil olur. Tûsî’nin bu yaptığı bir karıştırma mıdır? Yoksa Tûsî, bizim göremediğimiz bir şeye mi işaret etmek istemektedir? “Zihnî varlık” konusunda yazılmış bir risalenin “nefsu’l-emr” konusunda ya- zılmış bir risale sayılıp sayılmayacağı, yani bu iki kavramın birbirinin yerine konup konamayacağı, eğer konabilirse ne dereceye kadar konabileceği meselesi bibliyog- raflarımız tarafından halledilmiş görünmektedir.5 Şimdiki bilgimize nazaran “nefsu’l-emr”, “vucud-u zihnî”, .. gibi adlarla anılabilecek olan nefsu’l-emr konusunda İslam dünyasında müstakil risale yazan

5 “Levh-i mahfuz”, “cevheru’l-mufârık”, “nefsu’l-emr’ sözcüklerinin birbiri yerine kullanılması konusunda bkz. burada not 7.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 842 ilk düşünürve Madalya Nasır (1319-1320), Tusî’dir. Ord.10 Hanedân-ı Prof. Dr. Osmâni Aydın Nişân Sayılı, ve İmtiyâzFârâbî’nin, Madalyası “mufârakât” (1311- konusunda1334), 17bulunduğu Teba-yı Şâhâne söylenen Mecîdî eserinin Esâmî ihtiyatla(1321-1332), karşılanmasını 30 Altın İmtiyâz önermektedir Madalyası (Sayılı,(1309-1320), 1951, ss. 4022-23). Madalya Sayılı’nın Esâmî (1899-1902) bizi bu eserin Defterleri. Fârâbî’ye ait oluşu hakkın- İngilizda tedbirli Ulusal olmaya Arşivi: FOçağıran 195/1720; uyarısına FO 195/1883; Toronto FO Üniversitesi’nden 195/1477; FO 195/1368; Deborah FO 195/ L. Black1932; de katılmaktadır. FO 195/1976; BayanFO 195/1305, Black History FO 195/1369; of Islamic FO Philosophy’ 195/ 1448;ye FO katkısı 195/1306; “al- Fârâbî”sindeFO 195/ 1545.şöyle demektedir: “Fârâbî’nin metafiziği ve psikolojisi üzerine yir- Amerikanminci yüzyılın Misyoner ortalarından Arşivi: 640, önce 641, yapılan 642, 643,644, yorumlar 645, ihtiyatla646, 647, karşılanmalıdır,648, 651, 652, 653, çün 654,- kü artık655, daha 660, 661,önce 66 Fârâbî’ye 2, 663. Reeller. atfedilen birçok yapıtın İbn Sînâ’ya veya bir takip- Sâlnameler:çisine ait olduğuna Salname-i inanılmaktadır. Vilâyet-i Haleb: Bu1320. yapıtlar şunlardır: Fusûsu’l-Hikem,Ta’lîka fi’l-Hıkme, Zînûn el-Kebîr el-Yunânî, İsbâtu’l-Mufârikât, Daâvî Kalbiyye, Uyûn Şer’îyye Sicili: 23 Recep 1293- 25 Şaban 1296 tarihli Urfa Şer’îyye Sicili al-Mesâil, (Marmura ve Lameer bu eserin Fârâbî’ye ait bir eser olduğunu gös- Şanlıurfa,termeye çalışıyorlar),Yukarı Telfidan Kitabu’l-Cem Köyü saha araştırması. beyne Ra’yayi’l-Hakîmeyn Eflâtûn el-İlâhî ve Adıvar,Aritutâlis H. (Black,E. (2005). 1996, Mehmet s. 193) Kalpaklı. Deborah G. T. L.(Haz..), Black,Toronto Mor Salkımlı Üniversitesi Ev. İstanbul: Papalık Özgür AraştırmaYayınları. Enstitüsü’nde Ortaçağ Latin ve İslam felsefesi üzerine, özellikle psi- Bayraktar,koloji, epistemoloji H. (2007). Tanzimattan ve mantık Cumhuriyet’ekonularında Urfa birçok Elazığ: eser Fırat sahibi Üniversitesi bir araştırmacı Ortadoğu bayandır.Araştırmaları Merkezi. Bingöl,Zihinsel S. (2005). varlık Osmanlı konusu, Mahkemelerinde Hacı Hüseynî, ReformMîr Dâmâd, ve Cerîde-yi Fazlur Rahman Mehâkim’deki gibi bazı Üst çağdaşMahkeme araştırmacı Kararları. tarafından Tarih Incelemelerida ele alınmıştır. Dergisi, XX (19), 19-38. Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. Nasır Tûsî (öl. 1273), eskilerin deyişiyle ma’ruf ve meşhurdur. Nasır Tûsî’nin Ankara: TTK. Bilim ve Felsefe Metinleri’’nde daha önce yayınladığımız bu metnini, söz konusu Deringil, S. (2002). İktidarın Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. metnin ayrı ve müstakil bir metin olarak önümüzde bulunması için, Devvânî’nin G. Ç. Güven). İstanbul: YKY. düşünce ve yorumlarını karıştırmadan, doğrudan N. Tûsî’nin düşüncesiyle karşı Fatmakarşıya Aliye bulunmak Hanım. için (1995). Devvânî’nin Ahmed Cevdet bu metinPaşa ve üzerinezamanı . yaptığıİstanbul: şerhin Bedir. içinden çekip Foucault,çıkararak M. oluşturmuştuk. (2006). Deliliğin Bizim, Tarihi Devvânî’nin( Çev. M. A. Kılıçbay). şerhinin Ankara: içinden İmge. çıkardığımız, hak- 6 Ginzburg,kında birtakım C. (2011). tarihsel Peynir şehadetler ve kurtlar (Çev.de bulunan A. Gür). İstanbul:Nasır Tûsî’nin Metis. bu eseri müstakil 7 Kenanoğlu,olarak da yayınlanmıştır M. M. (2007). Nizâmiye(Dânişpujuh, mahkemeleri. 1335) (Razavî, Islâm Ansiklopedisi, 1354). Nasır XXXIII Tûsî’nin, 185-188. met -

Kodaman,6 Bu risalenin B. (1987). Nasır II.Tûsî’ye Abdülhamid aidiyeti hakkındaDevri Doğu tereddüde Anadolu mahal Politikası yoktur.. Ankara: Öyle ki Türk geleneğe Kültürünü aykırı olarakAraştırma - çünkü, Enstitüsü. meselâ, “Sâhib-i Tecrîd” deseydi aykırı olmazdı -, Bağdatlı İsmail Paşa, N. Tûsî’nin Kavâidu’l-Akâid’inden söz ederken Tûsî hakkında “Sâhib-i İsbâtu’l-Akl” demekte Kürkçüoğlu,(İzâhu’l-Meknûn. C. (2008). II. Şanlıurfa243) ve Esmâu’l-Müellifîn1850-1950. Şanlıurfa:’de de ŞURKAV. Tûsî’nin eserleri arasında İsbâtu’l- Nicault,Akli’l-Fa‘âl’i C. (2001). zikretmektedir Kudüs 1850-1948 (Esmâu’l-Müellifîn. (Çev. E. S. Vali).II. 131). İstanbul: İletişim. 7 Dânişpujuh’un eserinde risalenin adı Farsça terkiple Risâle-i İsbât-ı Cevher-i Mufârık’dır. Ortaylı,Dânişpujuh’un İ. (1983). ifadesiyleOsmanlı imparatorluğu’nun“Diğer adı Risâle-i En Nefsi’l-Emr Uzun Yüzyılı’dir. .İsbâtu’l-Akl İstanbul: Hil.diye de kayıtlıdır.” Seyitdanlıoğlu,(Yâdbûd-i. s. M.169). (1996). M. T. TanzimatMüderris-i Devri’nde Razavî’nin Meclis-i eserinde vâlâ de. Ankara:bu risalenin TTK. adı Risâle-i İsbât-ı Cevher-i Mufârık’tır. (Ahvâl ve Âsâr-ı Nasîr Tûsî. s. 465). Ahvâl ve Âsâr-ı Nasır Tûsî adlı eserde Tanpınar,Devvânî’nin H. (2001). üzerine XIX. şerh Asırda yazdığı Türk N. Tûsî’ninEdebiyatı bu Tarihi risalesinin. İstanbul: tamamı Çağlayan verilmekte Kitabevi. (s. 464-467), Urfa.risale (1984). birkaç Yurt satırlık Ansiklopedisi, bir yazıyla X, da 7367-7389. olsa tanıtılmakta (s. 462) ve şöyle denmektedir: “Bu risale çeşitli adlarla yayınlanmıştır. Zerîa yazarı bu eserin adını ‘İsbâtu’l-Akl’ olarak kaydeder (ez-Zerîa. Zürcher,c. I. s. 88).E. (1999).Bir nüshada Modernleşen eserin adı Türkiye’ninolarak “Risâle Tarihi der Burhân-ı (Çev. Y.Vucûd-ı S. Gönen). Cevher-i İstanbul: Mucerred İletişimki ‘Akl-ı Küll’Yayınları. derler” ibaresi yazılıdır (Fihrist-i Nusah-i Hattî-i Berlin. c. III. s. 350, no. 5356). Bazı nüs- halarda “Risâle der Beyân-ı Nefsi’l-Emr”, bazısında da “Risâle-i Nasîrıyye” adı bulunmaktadır. Her halükarda bu risale Arapça yazılmış muhtasar bir risaledir.” (M. Takî Müderris-i Razavî. Ahvâl ve Âsâr-ı Nasır Tûsî. s. 462-463). Razavî, Keşfu’l-‘Aceb ve’l-İstâr’da iki yerde (s. 3 ve s. 228) adı

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Nasır Tûsî’nin Nefsu’l-Emr Risâlesi İsbâtu’l-Akli’l-Küllî 43 nini kurarken kullandığımız nüshalar şunlardır:8 1. Saraybosna Gazi Husrev Beg Kütüphanesi 720 envanter no’da kayıtlı nüs- ha. Bizim metnimizde kısaltması GHB. 2. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi kütüphanesinde 7622 no’lu nüsha. Kısaltması İF. 3. Süleymaniye Kütüphanesi Carullah Efendi koleksiyonunda 2084 no’lu nüsha. Kısaltması SC. 4. M. Taki Dânişpujuh neşri.9 Kısaltması FD. 5. M. Taki Müderris-i Razavî neşri. Kısaltması FR.10

Türkçe metin Zihnimizin o şekilde hükmettiği yakînî hükümler bulunduğundan şüphe et- meyiz. Birin ikinin yarısı olduğu hükmü gibi, veya bir karenin köşegeninin kenarına eşit olamayacağı hükmü gibi, yine câhilin nefsul emrde bulunana muhâlif hük- mündeki gibi değil, ama nefsul emrde bulunana mutâbık olan yakînî hükme hiçbir zihnin sebkat edemeyeceği hükmü gibi. Yakînen biliriz ki mutâbakat ancak mutâbakatın gerçekleştiği konuda bir- leşen iki ayrı şey arasında düşünülebilir. Şüphe yoktur ki mezkûr iki sınıf hüküm

geçen İsbât-ı Levhi’l-Mahfûz adlı risalenin gerçekte İsbâtu’l-Cevheri’l-Mufârık olduğunu söyle- mektedir (a.g.e., s.584). Bu arada, İktifâu’l-Kunû’ yazarından kaynaklanan bir yanlışlığa da işaret etmekte ve bu yazarın, özetle, “Nasır Tûsî’nin basılmamış bir Tehafütü’l-Felâsife’si vardır ve bu adla anılan dördüncü kitaptır” şeklindeki hükmüne katılmadığını belirtmekte ve söz konusu ya- zarın sözünü ettiği Tehâfüt’ün gerçekte Alaaddin Ali Tûsî’ye ait olduğunu da ifade etmektedir (s. 595) ki doğrusu da budur. (Ali Tûsî’nin Nasır Tûsî ile karıştırılması hakkında bkz. Rıza Saâdah, Tehafütü’l-Felâsife, al-Dar al-Alamıya, 2. basım, Beyrut, 1983, s. 9, özellikle s. 23. Ali Tûsî’nin Nasır Tûsî ile karıştırılmasına “dramatik” ve özür bulunması pek kolay görünmeyen bir örnek de California Üniversitesi Tarih Profesörü Stanford Show’un History of the and Modern Turkey adlı eserinde yaptığı karıştırmadır. Show özetle, “Mehmed II, Hocazâde ile sarayında tartışması için Nasıruddin Tûsî’yi davet etti” diyerek 1273’te vefat etmiş Nasır Tûsî ile vefatı tarihi 1482 olan Ali Tûsî’yi birbiri yerine koymuş ve sonucu biraz da “eklemeler” yaparak Nasır Tûsî’nin “dinle felsefenin uyuşabileceği” tezini savunan İbn Rüşd’ün tutumunu destekle- diğini, Hocazâde’nin ise Gazâlî’nin tarafını tuttuğunu ifade etmiştir. Sonunda “Sultan’ın deste- ğiyle Osmanlı uleması Hocazâde’nin tutumunu kabul ederek dar skolastik yaklaşımı benimse- miştir” (1976, s. 143-144). 8 Bizim kullandığımız nüshaların dışında sadece Süleymaniye Kütüphanesi’nde ondört nüshası bulunmaktadır: Fatih koleksiyonu 5393/9, 128-131; M. Hafid Ef. 447/10, 180-184; Carullah Ef. 2074/16, 60-62; Carullah 2084/4, 29-35; Esad Ef. 3748/14, 121-129; 3634/21, 117-120; Karaçelebizade 342/2, 4-8; 356/8, 98-101; Reisülküttap 1147/8, 47-50; Reşadiye 994/4, 110- 112; Hasan Hüsnü Paşa 1129/7, 85-87; Giresun 112/7, 137-138; Şehit Ali Paşa 1709/2, 35- 40; Hacı Beşir Ağa 660/1, 1-5. 9 Bkz. Burada not 7. 10 Bkz. Burada not 7.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 844 zihnîve sübûtta Madalya iştirâk (1319-1320), eder; o halde10 Hanedân-ı söz konusu Osmâni iki gruptanNişân ve birincisiİmtiyâz Madalyası için, ikinci (1311- grup hakkında1334), söz 17 konusuTeba-yı Şâhâneolmaksızın, Mecîdî zihinlerimizin Esâmî (1321-1332), hâricinde 30 Altın bir sübût İmtiyâz söz Madalyası konusu olmalıdır,(1309-1320), ki, zihnimizde 40 Madalya bulunan Esâmî ile (1899-1902) zihnimizin Defterleri. hâricinde bulunan arasında bu- İngilizlunduğu Ulusal düşünülen Arşivi: mutâbakatFO 195/1720; olabilsin. FO 195/1883; Kendisinden FO 195/1477; nefsu’l-emr FO 195/1368; diye söz FO edilen 195/ işte budur.1932; FO 195/1976; FO 195/1305, FO 195/1369; FO 195/ 1448; FO 195/1306; FOBiz 195/diyoruz 1545. ki, bu zihnimizin dışında sâbit olan, ya “kendi kendine” vardır Amerikan(kâim binefsihî), Misyoner veya Arşivi “gayrında: 640, 641, mütemessil” 642, 643,644, olarak 645, 646, vardır; 647, 648,“Kâim 651, binefsihî” 652, 653, 654, de, ya “vaz‘655, sâhibi”dir 660, 661, veya 66 2, “vaz‘ 663. Reeller.sâhibi değil”dir. Vaz‘ sâhibi olması muhaldir. Çünkü; Sâlnameler:Önce birinciyeSalname-i bakalım: Vilâyet-i Haleb: 1320. Şer’îyye Sicili: 23 Recep 1293- 25 Şaban 1296 tarihli Urfa Şer’îyye Sicili Birincisi: Bu hükümlerin vaz‘ sâhibi şeylerin alâmetleri olan yönle ve zamanla Şanlıurfa,ilgisi olmadığından; Yukarı Telfidan oysa Köyü vaz‘ sahasâhibi araştırması. şeyler zaman ve mekânla ilişkili şeyler oldu- Adıvar,ğundan, H. bu E. hükümlerde (2005). Mehmet vaz‘ sâhibiKalpaklı olan G. şeyleT. (Haz..), ilgili Morhiçbir Salkımlı şey yoktur. Ev. İstanbul: Özgür Yayınları. Şöyle denemez: “Vaz‘ sâhibi olup da mutâbık olanlar “vaz‘ sâhibi olmak” Bayraktar,bakımından H. mutabık(2007). Tanzimattan değildirler, Cumhuriyet’e fakat “ma‘kûl Urfa olmak” Elazığ: bakımından Fırat Üniversitesi mutâbıktırlar; Ortadoğu sonra,Araştırmaları vaz’lar başka Merkezi. bir bakımdan (haysiyet) mukârenet etmezler, cüz’î zihinlere Bingöl,mürtesim S. (2005).sûretler Osmanlı hakkında Mahkemelerinde dendiği gibi: Reform“Bir bakımdan ve Cerîde-yi küllîdirler Mehâkim’deki bir başka Üst bakımdanMahkeme cüz’îdirler.” Kararları. ” Tarih Incelemeleri Dergisi, XX (19), 19-38. Çadırcı,Çünkü M. (1997). biz şöyle Tanzimat deriz: Döneminde “Eğer böyle Anadolu olursa, Kentleri’nin mutâbık Sosyalhâricî ve sûretler, Ekonomik gayrıyla Yapısı. kâimAnkara: varlıklar TTK. olurlar, oysa farzedilen onların kendi kendilerine kâim (kâim Deringil,binefsihî) S. olmalarıydı;(2002). İktidarın bu Sembolleriise farzedilene ve İdeoloji aykırıdır II. Abdülhamit (hulf )”. Dönemi ( 1876-1909) (Çev. G. Ç. Güven). İstanbul: YKY. İkincisi: Mutâbakat bilgisi ancak iki mutâbık olan hakkındaki bilinçten Fatmasonra hâsılAliye Hanım.olur. Bu (1995). yüzden Ahmed biz buCevdet şeyin Paşa vaz‘ ve sahibizamanı olup. İstanbul: olmadığını Bedir. bilmesek de Foucault,mutabakat M. konusunda (2006). Deliliğin bir şüpheye Tarihi ( Çev.kapılmayız. M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. Ginzburg,Üçüncüsü: C. (2011). Zihnimizdeki Peynir ve kurtlar bu hükümleri(Çev. A. Gür). biz İstanbul: akılla idrâk Metis. ederiz (kavrarız), vaz‘ Kenanoğlu,sahibi şeyleri M. ancakM. (2007). duyumla Nizâmiye veya mahkemeleri. duyum benzeri Islâm şeylerleAnsiklopedisi, kavrarız, XXXIII oysa, 185-188. duyusal Kodaman,olmak bakımından B. (1987). II.duyusallarla Abdülhamid akılsallar Devri Doğu arasında Anadolu mutâbakat Politikası. Ankara: muhaldir. Türk Kültürünü Araştırmaİkincisi de Enstitüsü. muhaldir, çünkü Platoncu İdeaları ileri sürmektir. Kürkçüoğlu, C. (2008). Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. Bu hâric’in mutâbıkının hâricin gayrında mütemessil olmasına gelince, bu da Nicault,yine ikiye C. ayrılır,(2001). çünküKudüs 1850-1948 bu gayr, ya (Çev. “vaz‘ E. sâhibi”dir, S. Vali). İstanbul: veya “vaz‘ İletişim. sâhibi değil”dir. Vaz‘ Ortaylı,sâhibi olursa, İ. (1983). orada Osmanlı mütemessil imparatorluğu’nun olan da onun En Uzun gibi Yüzyılıolur, ve. İstanbul: sözkonusu Hil. muhal aynen Seyitdanlıoğlu,geri döner. M. (1996). Tanzimat Devri’nde Meclis-i vâlâ. Ankara: TTK. Tanpınar,O halde H. (2001). diğer XIX.seçenek Asırda kalır, Türk o Edebiyatıda, vaz‘ sahibi Tarihi olmayan. İstanbul: bir Çağlayan şeyde mütemessilKitabevi. ol- Urfa.masıdır. (1984). Sonra Yurt deriz Ansiklopedisi, ki, zihinlerde X, 7367-7389. bulunanların bir kısmı bilkuvve ise de, bunun, bu Zürcher,orada mütemessil E. (1999). olanınModernleşen bilkuvve Türkiye’nin olması Tarihimümkün (Çev. değildir. Y. S. Gönen). Böyledir, İstanbul: çünkü, İletişim bilfiil ile bilkuvveYayınları. arasında; ve bilfiil ile ara sıra bilfiil olan arasında (sürekli bilfiil olma- yan) mutâbakat imkânsızdır (imtinâ). Yine bu mütemessil olanın yokluğa gitmesi (zevâl), değişikliğe uğraması veya ne zaman olursa olsun bilkuvvelikten bilfiilliğe

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Nasır Tûsî’nin Nefsu’l-Emr Risâlesi İsbâtu’l-Akli’l-Küllî 45

çıkması mümkün değildir. Çünkü sözkonusu hükümlerin, zaman ve mekâna bağlı olmaksızın, değişim ve başkalaşıma uğramaksızın ezelî ve ebedî olarak sübûtları gerekir; işte bu hükümlerin mahallerinin de böyle olması gerekir, yoksa bir ma- halli olmaksızın hulûl edenin sübûtu mümkün olurdu. Hakkında ve haklarında zevâl, teceddüd, istihâle ve tegayyürün imkansız (müstahil) olması hasebiyle bu ma‘kûlâtın bu özellikleriyle ezelî ve ebedî olarak bilfiil olması mümkündür. O hal- de hâriçte, vaz‘ sâhibi olmayan ve bütün akılsalları kendinde bulunduran kendisiyle kâim bir varlığın mevcut olduğu sâbit olmuştur. Bu varlıkta ve bu varlıktakilerde değişim, başkalaşım, yenilenme ve yokluğa gitmenin imkansızlığından dolayı bu varlık ve bu varlığın ihtiva ettikleri ezelî ve ebedidir. Bu sâbit olduysa biz diyoruz ki, bu mevcudun İlklerin İlki, yani, sıfatları yüce Vâcibu’l-Vucûd bizâtihî olması câiz değildir. Böyledir, çünkü bu durumda bu var- lığın bilfiil sonsuz sayıda olan çokları ihtiva etmesi gerekir. İlklerin İlki’nde çokluk olması ve çokluktan dolayı da onun İlk Mebde’ olması ve kendisinde temessül edecek çokluk için mahal olması imkânsızdır. O halde, İlk Vâcib’in dışında bir varlığın varlığı sâbit olduysa biz bunu “Küllî Akıl” olarak adlandırıyoruz, ki, Yüce Kur’an’da bundan kâh “Levh-i Mahfûz” olarak, ve kâh “kuru ve yaşı kapsayan “Kitâb-ı Mübîn” ” olarak söz edilir. Bizim söylediğimiz budur. Övgü âlemlerin Rabbı Tanrı’yadır.

Kaynakça Atay, H. (1983). İbn Sînâ’da Varlık Nazariyesi. Ankara: A.Ü. İlahiyat Fak. Yay. Black, D. L. (1996). Al-Fârâbî. In S. H. Leaman, History of Islamic Philosophy (ss. 178-193). London-New York: Routledge. Bolay, S. H. (1999). Klasik Dönem Osmanlı Düşüncesi ve Osmanlı’da Tehafüt Tutkusu. (G. Eren, Ed.) Osmanlı, 7. Dânişpujuh, M. T. (1335). Yâdbûd-i Heftsadununsâl-i Hâce Nasîr Tûsî. Tahran. Duran, R. (1992 (1)). Nefsu’l-emr Risaleleri. A.Ü.D.T.C.Fakültesi Araştırma Dergisi, XIV. Duran, R. (1992 (2)). Nefsu’l-emr Risaleleri. Bilim ve Felsefe Metinleri, 1 (2). Empire of the Gazis: The Rise and Decline of the Ottoman Empire. 1280-1808. (1976). Cambridge: Cambridge Univ. Press. Encyclopedia of Philosophy (Vol. 2). (1967). New York. Külliyât-ı Ebi’l-Bekâ. (1297). Matbaa-yı âmire. Keşşâf-ı Istılâhât-ı Fünûn [Dictionary of the Technical Terms] (Vol. 2). (1984). Kalküta 1862’den ofset basım, Istanbul: Bibliotheca Indica, Old Series. Lane, W. E. (2003). Arabic-English Lexicon. Cambridge: The Islamic Texts Society. Mutahhar, M. (1366). Şerh-i Mebsût-i Manzûme. Tahran. Öçal, Ş. (2000). Kemal Paşazâde’nin Felsefî ve Kelâmî Görüşleri. Ankara: TC Kültür Bakanlığı. Paşa, B. İ. İzâhu’l-Meknûn (Vol. II).

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 846

R. Şeşen,ve Madalya M. H. (Ed.).(1319-1320), (1995). 10Kuzey Hanedân-ı Kıbrıs Türk Osmâni Cumhuriyeti Nişân ve Milliİmtiyâz Arşivi, Madalyası Yazma, (1311-S 381, 1334),56a-56b. 17 KıbrısTeba-yı Yazmaları Şâhâne MecîdîKatalogu, Esâmî (Katolog (1321-1332), no. 407, 30Girne Altın Arşiv İmtiyâz no. 87.Madalyası Girne, (1309-1320),İstanbul: ISAR, 40 İslam Madalya Tarih, Esâmî Sanat (1899-1902) ve Kültürünü Defterleri. Araştırma Vakfı. İngilizRazavî, UlusalM. T.-i. Arşivi (1354).: FO Ahvâl 195/1720; ve Âsâr-ı FO Nasîr 195/1883; Tusi. İntişârât-ı FO 195/1477; Bunyâd-ı FO 195/1368;Ferheng-i FOİran. 195/ Sayılı,1932; A. (1951). FO 195/1976;Fârâbî ve Tefekkür FO 195/1305, Tarihindeki FO 195/1369;Yeri. Belleten, FO X 195/V (57). 1448; FO 195/1306; Şa’rânî,FO E.-H. 195/ (1367). 1545. Keşfu’l-Murad Şerh-i Tecridi’l-İ’tikâd, Tercume ve Şerh-i Fârisî. Tahran: Amerikanİntişârât-ı Misyoner Kitabfurûş-ı Arşivi: 640,İslâmiye. 641, 642, 643,644, 645, 646, 647, 648, 651, 652, 653, 654, Türker,655, M. 660,(1996). 661, Üç 66 Tehâfüt 2, 663. Bakımından Reeller. Felsefe ve Din Münasebeti. Ankara. Sâlnameler:Tûsî, A. (1990). Salname-i Tehâfütü’l-Felâsife Vilâyet-i Haleb: (Kitabu’z- 1320.Zuhr). (R. Duran, Trans.) Ankara: TC Kültür Bakanlığı. Şer’îyye Sicili: 23 Recep 1293- 25 Şaban 1296 tarihli Urfa Şer’îyye Sicili Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. Adıvar, H. E. (2005). Mehmet Kalpaklı G. T. (Haz..), Mor Salkımlı Ev. İstanbul: Özgür Yayınları. Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Merkezi. Bingöl, S. (2005). Osmanlı Mahkemelerinde Reform ve Cerîde-yi Mehâkim’deki Üst Mahkeme Kararları. Tarih Incelemeleri Dergisi, XX (19), 19-38. Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. Ankara: TTK. Deringil, S. (2002). İktidarın Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. G. Ç. Güven). İstanbul: YKY. Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. Foucault, M. (2006). Deliliğin Tarihi ( Çev. M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. Kenanoğlu, M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. Kodaman, B. (1987). II. Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü. Kürkçüoğlu, C. (2008). Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. Nicault, C. (2001). Kudüs 1850-1948 (Çev. E. S. Vali). İstanbul: İletişim. Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. Seyitdanlıoğlu, M. (1996). Tanzimat Devri’nde Meclis-i vâlâ. Ankara: TTK. Tanpınar, H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. Urfa. (1984). Yurt Ansiklopedisi, X, 7367-7389. Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim Yayınları.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Nasır Tûsî’nin Nefsu’l-Emr Risâlesi İsbâtu’l-Akli’l-Küllî 47

Arapça Metin ىلكلا ﺇﺛﺒﺎﺕ لقعلاﺍﻟ ﻌﻘﻞ ﺍﻟﻜتابثإﻠﻰ

11 12 13 14 15 فصن 11ﻧﺎﺇدحاولا ﻻ نأب ﻧﺸﻚ ﻓﻲ مكحلا ﻛﻮﻥ الثم ﺍﻷﺣﻜﺎﻡ ﺍﻟﻴﻘﻴﻨﻴﺔ انناهذأ ﺍﻟﺘﻲ اهب ﻗﺪ مكح ﺣﻜﻢ دقﺑﻬﺎ ﺃﺫﻫﺎﻧﻨﺎيتلا 12 13ﻣﺜﻼ ةينيقيلا 14ﺍﻟﺤﻜﻢ ماكحألا ﺑﺄﻥ نوك ﺍﻟﻮﺍﺣﺪ يف ﻧﺼﻒكشن15 الﺍﻹ 16ﺛﻨﻴﻦانإ ﺃﻭ 17 17 16 17 18 19 20 21 22 23 نأ ﺑﺄﻥ دعب ﻗﻄﺮ الصأ ﺍﻟﻤﺮﺑﻊ ﻻ نهذ ﻳﺴﺎﻭﻱهيلإ 18 ﺿﻠﻌﻪ قبسيﺃﻭ ملﻳﺤﻜﻢ ﺑﻪام 19 20ﻣﺎهب ﻟﻢ21مكحي وأ 22ﻳﺴﺒﻖ هعلض ﺇﻟﻴﻪ ﺫﻫﻦ23 يواسي ال ﺃﺻﻼ ﺑﻌﺪ عبرملاﺃﻥ ﻳﻜﻮﻥرطق ﻳﻘﻴﻨﻴﺎنأب 24 وأ ﻣﻄﺎﺑﻘﺎ25 ﻟﻤﺎ نينثإلا 29ملعيو 28كلذ فالخب لاهجلا اهدقتعي يتلا ماكحألا 27نأ يف 26الو رمألا سفن يف امل 25اقباطم 24اينيقي نوكي ﻓﻲ ﻧﻔﺲ ﺍﻷﻣﺮ ﻭﻻ26 ﻓﻲ ﺃﻥ27 ﺍﻷﺣﻜﺎﻡ ﺍﻟﺘﻲ ﻳﻌﺘﻘﺪﻫﺎ ﺍﻟﺠﻬﺎﻝ ﺑﺨﻼﻑ ﺫﻟﻚ28 ﻭﻳﻌﻠﻢ29 ﻳﻘﻴﻨﺎ ﺃﻥ ﺍﻟﻤﻄﺎﺑﻘﺔ ﻻ ﻳﻤﻜﻦ ﺃﻥ ﻳﺘﺼﻮﺭ30 ﺇﻻ الو ةقباطملا هب عقي اميف 32نيدحتم 31نيرياغتم نيئيش نيب الإ 30روصتي نأ نكمي ال ةقباطملا نأ انيقي ﺑﻴﻦ ﺷﻴﺌﻴﻦ ﻣﺘﻐﺎﻳﺮﻳﻦ31 32ﻣﺘﺤﺪﻳﻦ ﻓﻴﻤﺎ ﻳﻘﻊ ﺑﻪ ﺍﻟﻤﻄﺎﺑﻘﺔ ﻭﻻ ﺷﻚ ﻓﻲ ﺃﻥ ﺍﻟﺼﻨﻔﻴﻦ33 ﺍﻟﻤﺬ 34ﻛﻮﺭﻳﻦ ﻣﻦ ﺍﻷﺣﻜﺎﻡ ﻳﺘﺸﺎﺭﻛﺎﻥ35 ﻓﻲ فصنلل نوكي نأ بجي 36نذإف ينهذلا توبثلا يف 35ناكراشتي ماكحألا نم 34نيروكذملا 33نيفنصلا نأ يف كش ﺍﻟﺜﺒﻮﺕ ﺍﻟﺬﻫﻨﻲ ﻓﺈﺫﻥ36 ﻳﺠﺐ ﺃﻥ ﻳﻜﻮﻥ ﻟﻠﻨﺼﻒ ﺍﻷﻭﻝ ﻣﻨﻬﻤﺎ37 ﺩﻭﻥ ﺍﻟﺜﺎﻧﻲ ﺛﺒﻮﺕ38 ﺧﺎﺭﺝ ﻋﻦ ﺍﺫﻫﺎﻧﻨﺎ39 40ﻳﻌﺒﺮ ﺍﻟﻤﻄﺎﺑﻘﺔ ﺑﻴﻦ ﻣﺎ ربعي يذلا وهو هنيبو انناهذأ يف ام نيب ةقباطملا 40ربعي 39انناهذا نع جراخ 38توبث يناثلا نود 37امهنم لوألا ﻓﻲ مئاقلا و ﺃﺫﻫﺎﻧﻨﺎ هريغﻭﺑﻴﻨﻪ ﻭﻫﻮيف ﺍﻟﺬﻱ الثمتمﻳﻌﺒﺮ وأ ﻋﻨﻪ 41 ﺑﻨﻔﺲهسفنب 43ﺍﻷﻣﺮ امئاق ﻓﻨﻘﻮﻝ نوكيﺫﻟﻚ نأ ﺍﻟﺜﺎﺑﺖامإ 42ﺍﻟﺨﺎﺭﺟﻲيجراخلا 42 ﺇﻣﺎ ﺃﻥ تباثلا 43ﻳﻜﻮﻥ كلذ ﻗﺎﺋﻤﺎ لوقنف ﺑﻨﻔﺴﻪ ﺃﻭرمألا ﻣﺘﻤﺜﻼ سفنبﻓﻲ 41ﻏﻴﺮﻩ هنع ﻭ ﺍﻟﻘﺎﺋﻢ ﺑﻨﻔﺴﻪ ﻳﻜﻮﻥ 44 ﺇﻣﺎ ﺫﺍ ﻭﺿﻊ 45 ﺃﻭ ﻏﻴﺮ ﺫﻱ ﻭﺿﻊ 46ﻭﺍﻷﻭﻝ لاحم ﻣﺤﺎﻝ46 لوألاو عضو يذ ريغ وأ 45عضو اذ امإ 44نوكي هسفنب

انا ملعا FD, FR 11 اناهذا GHB 12 لثم IF, SC 13 مكحلاك FD, FR 14 15 IF mükerrer لقا :FD’den naklen Melik, Danişgâh 16 و SC 17 كر اشيال FD, FR 18 هل FD, FR 19 اعم FD, FR ; امف veya اعم SC 20 ال GHB, İF 21 هقبسب مل FD, FR 22 نهذلا FR’nin bir varyasyonu 23 انيقي bir başka varyasyonu , ةينيقي FR ; انيقي IF ; انيعت GHB 24 ةقب اطم FD, FR 25 كشنالو FD’den naklen Meşhed ve FR’nin bir varyasyonu 26 نا ىف كشنالو FR metinde yok, bir varyasyonda 27 كلذ ريغوا علضلا كر اشي رطقلا نا دقتعم دقتعا ول امك den sonra كلذ FD ve FR 28 ملعن FD, FR 29 tashihle yanda روصتي نا IF 30 نيرياغيملا نيئشلا SC, FD 31 نيدحتملاو SC ; نيدحتمو FD, FR 32 نيفصنلا IF ; نيفصلا GHB 33 نيروك ذملل IF 34 ناكر اشتم FD, FR ; ناكر اشي GHB, IF 35 اذ اف FD 36 اهنم GHB, IF yok; FD 37 توبثب IF, GHB 38 اهناهذا GHB 39 ربتعي FD, FR, GHB 40 رمالا سفن ىف امب هنع FD 41 جراخلا GHB, IF, FD, FR 42 امياق GHB 43 44 FD yok عضو تاذ FD, FR 45 şeklinde حم GHB, IF, SC kısaltma ile 46

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 848

47 48 49 50 يذ لكو ﺇﻣﺎ ﺃﻭﻻ ةنمزألا ﻓ نمﻸﻥ ﺗﻠﻚ نيعم ﺍﻷﺣﻜﺎﻡ نامزب ﻏﻴﺮ الو ﻣﺘﻌﻠﻘﺔ ملاعلاﺑﺠﻬﺔ 47 تاهجﻣﻦ نم ﺟﻬﺎﺕ ةهجبﺍﻟﻌﺎﻟﻢ 48 ﻭﻻ ةقلعتم ﺑﺰﻣﺎﻥريغ 49 ﻣﻌﻴﻦ ماكحألا ﻣﻦ كلت ﺍﻷﺯﻣﻨﺔ50 نألف ﻭﻛﻞالوأ امإﺫﻱ ﻭﺿﻊ ve Madalya51 (1319-1320), 10 Hanedân-ı52 Osmâni53 Nişân ve İmtiyâz54 Madalyası (1311- يه ﻣﺘﻌﻠﻖ ثيح ﺑﻬﻤﺎنم 51 ال ﻓﻼ ﺷﺊ عاضوألا ﻣﻦ تاوذ ﺗﻠﻚ ﺍﻷﺣﻜﺎﻡ قباطملا ﺑﺬﻱ52اهنأ ﻭﺿﻊلاقي ﻻ ال ﻳﻘﺎﻝعضو53 ﺃﻧﻬﺎ يذب ﺍﻟﻤﻄﺎﺑﻖماكحألا54 كلت نمﺫﻭﺍﺕ ئش ﺍﻷﻭﺿﺎﻉ الف ﻻ ﻣﻦ امهب ﺣﻴﺚ ﻫﻲ قلعتم ﺫﻭﺍﺕ عضو 1334),55 17 Teba-yı Şâhâne Mecîdî56 Esâmî57 (1321-1332),58 30 Altın59 İmtiyâz60 Madalyası61 روصلا ﺍﻷﻭﺿﺎﻉ 55 يف ﺑﻞ لاقي ﻣﻦ امك ﺣﻴﺚ ىرخأﻫﻲ ﻣﻌﻘﻮﻻﺕ ةيثيح ﺛﻢ نم ﺃﻧﻬﺎ56 5ﻻعاضوألا 7 ﻳﻘﺎﺭﻥنراقي 58 ال اهنأﺍﻷﻭﺿﺎﻉ مثﻣﻦ ﺣﻴﺜﻴﺔ59تالوقعم يه ﺃﺧﺮﻯ ثيحﻛﻤﺎ نم ﻳﻘﺎﻝ60لب ﻓﻲ عاضوألا ﺍﻟﺼﻮﺭ 61 تاوذ 63ةقباطملا 62ةيجراخلا روصلا لوقن انأل رخآ .Defterleri رابتعاب ةيئزجو (1902-1899) رابتعاب Esâmî ةيلك اهنأ Madalya 40 ةيئزجلا ناهذألا يف ,(1320-1309)ةمسترملا ﺍﻟﻤﺮﺗﺴﻤﺔ ﻓﻲ ﺍﻷﺫﻫﺎﻥ 68ﺍﻟﺠﺰﺋﻴﺔ ﺃﻧﻬﺎ 67ﻛﻠﻴﺔ ﺑﺎﻋﺘﺒﺎﺭ 66ﻭﺟﺰﺋﻴﺔ 65ﺑﺎﻋﺘﺒﺎﺭ 64ﺁﺧﺮ ﻷﻧﺎ ﻧﻘﻮﻝ ﺍﻟﺼﻮﺭ ﺍﻟﺨﺎﺭﺟﻴﺔ62 63ﺍﻟﻤﻄﺎﺑﻘﺔ ﺇﺫﺍ ﻛﺎﻧﺖ ﻛﺬﻟﻚ /FO 195 ;1368/195 فلخ FO اذه اهسفنب;FO 195/1477 ةمئاق تناك ;FO 195/1883ضرفلا اذه يفو ;1720/195 اهريغبFO :ةمئاق Arşivi تناك كلذكUlusal تناك اذإİngiliz ﻛﺎﻧﺖ ﻗﺎﺋﻤﺔ ﺑﻐﻴﺮﻫﺎ ﻭﻓﻲ ﻫﺬﺍ ﺍﻟﻔﺮﺽ 64 ﻛﺎﻧﺖ 65 ﻗﺎﺋﻤﺔ 66 ﺑﻨﻔﺴﻬﺎ 67 ﻫﺬﺍ ﺧﻠﻒ68 1932; FO 195/1976; FO 195/1305, FO 195/1369;69 FO 195/ 1448; FO 195/1306; ةقباطملا ﻭﺃﻣﺎ يف ﺛﺎﻧﻴﺎ ﻓﻸكشن ﻥ ال ﺍﻟﻌﻠﻢ نحنو ﺑﺎﻟﻤﻄﺎﺑﻘﺔ ﻻ نيقباطملاب ﻳﺤﺼﻞ ﺇﻻ ﺑﻌﺪ روعشلا ﺍﻟﺸﻌﻮﺭدعب 69 الإ لصحي ﺑﺎﻟﻤﻄﺎﺑﻘﻴﻦ ال ﻭﻧﺤﻦ ﻻ ﻧﺸﻚ ةقباطملاب ﻓﻲ ملعلاﺍﻟﻤﻄ ﺎﺑﻘﺔ نألف ﻣﻊ ﺍﻟﺠﻬﻞايناث امأوﺑﺬﻟﻚ ﺍﻟﺸﺊ عضو اذ 70هنوك ثيح نم .1545 ئشلا /195 كلذب FOلهجلا عم ﻣﻦ ﺣﻴﺚ ﻛﻮﻧﻪ 70 ﺫﺍ ﻭﺿﻊ 71 72 ,654اهكردن الف,653 ﻭﺃﻣﺎ ﺛﺎﻟﺜﺎ ,652 ﻓ ﻸعاضوألا ﻥ ,651 تاوذ ﺍﻟﺬﻱ امأو,648 ﻓﻲ ,647 ﺃﺫﻫﺎﻧﻨﺎ ﻣﻦانلوقعب ,646 ﺗﻠﻚ ,645 هكردن ﺍﻷﺣﻜﺎﻡ امنإ ﺇﻧﻤﺎ ,643,644 ﻧﺪﺭﻛﻪماكحألا 71 ,642 كلت 72ﺑﻌﻘﻮﻟﻨﺎنم,641 ,640 انناهذأﻭﺃﻣﺎ : يفﺫﻭﺍﺕ Arşivi يذلا ﺍﻷﻭﺿﺎﻉ ﻓﻼنألف Misyoner ﻧﺪﺭﻛﻬﺎ اثلاث ﺇﻻ امأوﺑﺎﻟﺤﻮﺍﺱ Amerikan 73 74 75 ﺃﻭلاحم73 ﻣﺎ ﻳﺠﺮﻱ تاسوسحم يه ﻣﺠﺮﻯ ام ةهج ﺍﻟﺤﻮﺍﺱ نم ﻭﺍﻟﻤﻄﺎﺑﻘﺔ74 ﺑﻴﻦتاسوسحملاو ﺍﻟﻤﻌﻘﻮﻻﺕ تالوقعملا نيب ﻭﺍﻟﻤﺤﺴﻮﺳﺎﺕ ﻣﻦ ةقباطملاوﺟﻬﺔ .Reeller ﻣﺎ .663ساوحلاﻫﻲ ,2 ىرجم66 ﻣﺤﺴﻮﺳﺎﺕ يرجي,661 امﻣﺤﺎﻝ 660,75 وأ ﻭﺍﻟﺜﺎﻧﻲ,655 ساوحلاب ﺃﻳﻀﺎ الإ .ةينوطالفألا لثملاب لوق هنأل 76لاحم اضيأ يناثلاو 76ﻣﺤﺎﻝ ﻷﻧﻪ ﻗﻮﻝ ﺑﺎﻟﻤﺜﻞ ﺍﻷﻓﻼﻁﻮﻧﻴﺔ. .Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320 Şer’îyye Sicili: 23 Recep 1293- 25 Şaban 1296 tarihli Urfa Şer’îyye Sicili Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. Adıvar, H. E. (2005). Mehmet Kalpaklı G. T. (Haz..), Mor Salkımlı Ev. İstanbul: Özgür Yayınları. Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu .Merkezi ةنيعم ةهجب FDAraştırmaları 47 صاخشألاو ملاعلا FD 48 Bingöl, S. (2005). Osmanlı Mahkemelerinde Reform ve Cerîde-yi Mehâkim’deki Üst نامزالاو FD 49 نامزالاو صاخشألاو م لاعلا تاهج.38-19 نم ,(yok; Dergisi,FR varyasyonu XX (19 َهنمزالاIncelemeleri نم Tarih نيعم Kararları.yok; FD ةنمزالا نم SCMahkeme 50 .Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı اهب GHB, M. FD, (1997). FR Çadırcı,51 ىذلا FR 52 Ankara: TTK. قب GHB 53 Deringil, S. (2002). İktidarın Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. قباطت FR ; قباطي FD ; قباصن SC 54 عاضوالا .İstanbul: , varyasyonu YKY عاضوا Ç. Güven). ; FR عاضوا .SCG 55 .Hanım.tashihle yanda(1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir اهنا Aliyeمث İF Fatma56 57 FD, FR yok Foucault, M. (2006). Deliliğin Tarihi ( Çev. M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. قرافي FR 58 .Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis ة.(2011) يثيح .C نم GHB Ginzburg,59 قي GHB, İF Kenanoğlu,60 M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. ةروصلا SC 61 Kodaman, B. (1987). II. Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası. Ankara: Türk Kültürünü ةيلايخلا FD, FR 62 اهب قباطملا Enstitüsü. ; FD, FR قباطملا GHBAraştırma 63 ضرعلا İF, GHB Kürkçüoğlu,64 C. (2008). Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. ناك SC, FD, FR 65 Nicault, C. (2001). Kudüs 1850-1948 (Çev. E. S. Vali). İstanbul: İletişim. امئاق SC, FD 66 .Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil هسفنب .( SC, FDİ. (1983 Ortaylı,67 فه SC, GHB, İF kısaltma ile Seyitdanlıoğlu,68 M. (1996). Tanzimat Devri’nde Meclis-i vâlâ. Ankara: TTK. .eklenmiş ملعلا SC, İF tashihle altına 69 .XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi نوكي .( GHB, İFH., SC(2001 Tanpınar,70 .Yurt Ansiklopedisi, X, 7367-7389 كردي FD, (1984). FR Urfa.71 (?) انلوفب SC ; انلوقعل GHB 72 Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim و FD 73 Yayınları. هقباطملا FR 74 حم GHB, İF, SC kısaltma ile 75 حم GHB, İF, SC kısaltma ile 76

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Nasır Tûsî’nin Nefsu’l-Emr Risâlesi İsbâtu’l-Akli’l-Küllî 49

77 78 79 80 81 كلذ نأل ﻭﺃﻣﺎ كلذو ﺃﻥ ﻳﻜﻮﻥنيمسق 77 ىلا 78ﺫﻟﻚ اضيأ ﺍﻟﺨﺎﺭﺝ ﺍﻟﻤﻄﺎﺑﻖمسقنيف ﻟﻪ79 هريغ ﻣﺘﻤﺜﻼيف 80 ﻓﻲ الثمتم ﻏﻴﺮﻩ هل ﻓﻴﻨﻘﺴﻢ81 قباطملا ﺃﻳﻀﺎ ﺍﻟﻰ جراخلا ﻗﺴﻤﻴﻦ كلذ ﻭﺫﻟﻚ ﻷﻥنوكي نأ ﺫﻟﻚ امأوﺍﻟﻐﻴﺮ ﺇﻣﺎ ﺇ 82 ﺃﻥ روكذملا ﻳﻜﻮﻥ ﺫﺍ لاحملا ﻭﺿﻊ ﺃﻭداعو ﻏﻴﺮ هلثم ﺫﻱ هيفﻭﺿﻊ ، ﻓﺈﻥ لثمتملا ﻛﺎﻥ ﺫﺍ ناك ﻭﺿﻊ عضو اذﻛﺎﻥ ناك ﺍﻟﻤﺘﻤﺜﻞ نإفﻓﻴﻪ ، ﻣﺜﻠﻪ عضو ﻭﻋﺎﺩ يذ ﺍﻟﻤﺤﺎﻝريغ 82 وأ ﺍﻟﻤﺬﻛﻮﺭعضو اذ ﻓﻴﺒﻘﻰ83 نوكي نأﺍﻟﻘﺴﻢ امإ ﺍﻵﺧﺮ 84 ريغلا نكمي ال هيف لثمتملا كلذ 86لوقت مث عضو يذ ريغ ئش يف 85الثمتم نوكي نأ وهو 84رخآلا مسقلا 83ىقبيف ﻭﻫﻮ ﺃﻥ ﻳﻜﻮﻥ ﻣﺘﻤﺜﻼ 85 ﻓﻲ ﺷﺊ ﻏﻴﺮ ﺫﻱ ﻭﺿﻊ ﺛﻢ ﺗﻘﻮﻝ 86 ﺫﻟﻚ ﺍﻟﻤﺘﻤﺜﻞ ﻓﻴﻪ ﻻ ﻳﻤﻜﻦ ﺃﻥ ﻳﻜﻮﻥ 87 ﺑﺎﻟﻘﻮﺓ ﻭﺇﻥ ﻛﺎﻥ ﺑﻌﺾ ﻣﺎ ﻓﻲ 88 88 لعفلاب وه ام نيب 89لعفلاب ةقباطملا عانتمال كلذو ةوقلاب ناهذألا 88يف ام ضعب ناك نإو ةوقلاب 87نوكي نأ ىلا ﺍﻷﺫﻫﺎﻥ جرخي وأ ﺑﺎﻟﻘﻮﺓ ﻭﺫﻟﻚ ريغتي وأ ﻻﻣﺘﻨﺎﻉ لوزي ﺍﻟﻤﻄﺎﺑﻘﺔنأ ﺑﺎﻟﻔﻌﻞنكمي 89 ال ﺑﻴﻦ ﻣﺎ اضيأو ﻫﻮ ﺑﺎﻟﻔﻌﻞ ةوقلاب وه ﻭﻳﻤﻜﻦام 90 ﺃﻥ نيبو ﻳﺼﻴﺮ91 لعفلابﻭﻗﺘﺎ 9293 ام 93ﻣﺎ92 اتقو 91ﺑﺎﻟﻔﻌﻞ ﻭﺑﻴﻦ ريصي ﻣﺎ نأ ﻫﻮ 90 ﺑﺎﻟﻘﻮﺓ نكميو 94 ﻭﺃﻳﻀﺎريغت ﻻ ريغ ﻳﻤﻜﻦ نم ﺃﻥ ادبأو ﻳﺰﻭﻝ الزأﺃﻭ ﻳﺘﻐﻴﺮ ﺃﻭ توبثلا ﻳﺨ ﺮﺝ ةبجاو ﺍﻟﻰ ﺍﻟﻔﻌﻞةروكذملا ﺑﻌﺪ ﻣﺎ ماكحألا ﻛﺎﻥ نأل ﺑﺎﻟﻘﻮﺓ ﻭﻻتاقوألا ﻓﻲنم ﻭﻗﺖ تقو ﻣﻦ يف الو ﺍﻷﻭﻗﺎﺕ ﻷﻥ ةوقلاب ﺍﻷﺣﻜﺎﻡناك ام ﺍﻟﻤﺬﻛﻮﺭﺓدعب ﻭﺍﺟﺒﺔ لعفلا .لحملاﺍﻟﺜﺒﻮﺕ 98ﺃﺯﻻ نودب ﻭﺃﺑﺪﺍ ّ ﻣﻦ لاحلا ﻏﻴﺮ ﺗتوبثﻐﻴﺮ 94 نكمأف 97ﻭﺍﺳﺘﺤﺎﻟﺔ الإو ﻭﻣﻦ كلذك ﻏﻴﺮ ﺗﻘﻴﻴﺪاهلحم 95 نوكيﺑﻮﻗﺖ نأ ﻭﻛﺎﻥ96 بجاوو ﻭﻭﺍﺟﺐ 96 ناكو ﺃﻥ ﻳﻜﻮﻥتقوب 95ﻣﺤﻠﻬﺎ دييقتﻛﺬﻟﻚ ﻭﺇﻻريغ 97 نمو ﻓﺄﻣﻜﻦ ﺛﺒﻮﺕ ةلاحتساو ّﺍﻟﺤﺎﻝ ﺑﺪﻭﻥ 98 ﺍﻟﻤﺤﻞ. تالوقعملا عيمج ىلع 102لعفلاب لمتشم عضو يذ ريغ 101نم جراخلا يف هسفنب مئاق 100دوجو تبث 99نذإف 104نوكيو ﻓﺈﺫﻥ99 لاوزلاو ﺛﺒﺖ ددجتلا ﻭﺟﻮﺩ103و 100 ﻗﺎﺋﻢ ﺑﻨﻔﺴﻪ ةلاحتسالاو ﻓﻲ ﺍﻟﺨﺎﺭﺝريغتلا ﻣﻦ101 اهيلعو ﻏﻴﺮ هيلع ﺫﻱ ﻭﺿﻊ ليحتسي ﻣﺸﺘﻤﻞ ﺑﺎﻟﻔﻌﻞثيحب 102 لعفلا ﻋﻠﻰ ىلإ ﺟﻤﻴﻊ جرخي نأ ﺍﻟﻤﻌﻘﻮﻻﺕ ﺍﻟﺘﻲنكمي ﻳﻤﻜﻦ يتلا ﺃﻥ ﻳﺨﺮﺝ ﺇﻟﻰ ﺍﻟﻔﻌﻞ ﺑﺤﻴﺚ ﻳﺴﺘﺤﻴﻞ ﻋﻠﻴﻪ ﻭﻋﻠﻴﻬﺎ ﺍﻟﺘﻐﻴﺮ ﻭﺍﻻﺳﺘﺤﺎﻟﺔ ﻭ103 ﺍﻟﺘﺠﺪﺩ ﻭﺍﻟﺰﻭﺍﻝ .ادبأو ﻭﻳﻜﻮﻥ الزأ104 ﻫﻮ ﻭﻫﻲتافصلا 105ﺑﻬﺬﻩ105 هذهب يهو ﺍﻟﺼﻔﺎﺕ وه ﺃﺯﻻ ﻭﺃﺑﺪﺍ.

ناك FD, FR 77 جر اخلا تب اثلا İF 78 هب SC, FR 79 لثمم GHB 80 مسقيف GHB 81 82 GHB, İF, SC kısaltma ile ىقبف GHB yok; FR, İF 83 ريخالا SC, İF, FR 84 الثامتم GHB 85 لوقن FD 86 نوكي sonra tashihle لوقن SC önce 87 ىقاب yerine ىفام GHB 88 89 FD, FR yok نكميوا FR 90 نوكي İF 91 (?) اصو GHB 92 93 FR yok رييغت FD 94 ديقت FR 95 بجاوف FR 96 الاىف GHB 97 نود FD, FR 98 اذاف GHB, İF, FD, SC 99 دوجوم دوجو FD, FR 100 101 FD, FR yok لقعلاب GHB 102 103 GHB, İF, SC yok نوكيف FR 104 هذه GHB 105

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 850

106 تزع -1311) هتاذل ﻭﺇﺫﺍ ﺛﺒﺖ دوجولا ﺫﻟﻚ Madalyası ﻓﻨﻘﻮﻝ بجاولاﻻ İmtiyâz ﻳﺠﻮﺯينعأ veﺃﻥ لئاوألاﻳﻜﻮﻥ Nişân لوأﺫﻟﻚ وه ﺍﻟﻤﻮﺟﻮﺩ Osmâni ﻫﻮدوجوملا ﺃﻭﻝ كلذ ﺍﻷﻭﺍﺋﻞ نوكي Hanedân-ı نأ ﺃﻋﻨﻲ 10 ﺍﻟﻮﺍﺟزوجي ﺐ ال 106 لوقنف ﺍﻟﻮﺟﻮﺩ ,(1320-1319) كلذ ﻟﺬﺍﺗﻪ تبثﻋﺰﺕ Madalya اذإوveﺃﺳﻤﺎﺅﻩ 107 107 نأ عنتمي لئاوألا لوأو لعفلاب 111اهل ةياهن ال 110يتلا /ة/رثكلا ىلع دوجوملا كلذ 109لامتشا 108بوجول كلذو 107هؤامسأ ﻭﺫﻟﻚ ﻟﻮﺟﻮﺏMadalyası 108 109ﺍﺷﺘﻤﺎﻝİmtiyâz ﺫﻟﻚ Altın 30 ﺍﻟﻤﻮﺟﻮﺩ ﻋﻠﻰ ﺍﻟﻜﺜﺮ/ﺓ/ ,(1332-1321) 110ﺍﻟﺘﻲ ﻻ Esâmî ﻧﻬﺎﻳﺔ ﻟﻬﺎ111Mecîdî ﺑﺎﻟﻔﻌﻞ Şâhâne ﻭﺃﻭﻝ ﺍﻷﻭﺍﺋﻞ Teba-yı ﻳﻤﺘﻨﻊ 17ﺃﻥ ﻳﻜﻮﻥ ,(1334ﻓﻴﻪ ﻛﺜﺮﺓ 118تبث 117نذإف هيف 116لثمتي 115ةرثكل 114الباق الحم نوكي نأو 113ةرثكل الوأ 112ءادبم نوكي نأو ةرثك هيف نوكي ﺃﻭ ﻥ ﻳﻜﻮﻥ ﻣﺒﺪﺍء112 ﺃﻭﻻ ﻟﻜﺜﺮﺓ113 ﻭﺃﻥ ﻳﻜﻮﻥ ﻣﺤﻼ ﻗﺎﺑﻼ114 115ﻟﻜﺜﺮﺓ 116ﻳﺘﻤﺜﻞ ﻓﻴﻪ ﻓﺈﺫﻥ117 ﺛﺒﺖ118 ﻭﺟﻮﺩ ﻣﻮﺟﻮﺩ ﻏﻴﺮ 123حوللاب ةرات ديجملا نآرقلا يف هنع Defterleri.122 ربع 121يذلا لكلا (1902-1899) لقعب Esâmî120 هيمسنل Madalya119 لوألا 40 بجاولا ريغ ,(1320-1309)دوجوم دوجو ﺍﻟﻮﺍﺟﺐ ﺍﻷﻭﻝ119 ﻟﻨﺴﻤﻴﻪ120 ﺑﻌﻘﻞ ﺍﻟﻜﻞ ﺍﻟﺬﻱ121 ﻋﺒﺮ122 ﻋﻨﻪ ﻓﻲ ﺍﻟﻘﺮﺁﻥ ﺍﻟﻤﺠﻴﺪ ﺗﺎﺭﺓ ﺑﺎﻟﻠﻮﺡ123 ﺍﻟﻤﺤﻔﻮﻅ ﻭ124 124ﺗﺎﺭﺓ ﺑﺎﻟﻜﺘﺎﺏ /FO 195/1477; FO 195/1368; FO 195 .سبايو بطر ;1883/195 ىلع FO لمتشملا ;1720/195 نيبملا FO :باتكلابArşivi ةرات وUlusal ظوفحملاİngiliz ﺍﻟﻤﺒﻴﻦ ﺍﻟﻤﺸﺘﻤﻞ ﻋﻠﻰ ﺭﻁﺐ ﻭﻳﺎﺑﺲ. 1932; FO 195/1976;125 FO 195/1305,126 FO 195/1369; FO 195/ 1448; FO 195/1306; ﻭﺫﻟﻚ ﻣﺎ ﺃﻭﺭﺩﻧﺎﻩ 125 ﻭﺍﻟﺤﻤﺪ ﻪﻠﻟ ﺭﺏ ﺍﻟﻌﺎﻟﻤﻴﻦ.126 .نيملاعلا بر هلل دمحلاو هاندروأ ام كلذو FO 195/ 1545. Amerikan Misyoner Arşivi: 640, 641, 642, 643,644, 645, 646, 647, 648, 651, 652, 653, 654, 655, 660, 661, 66 2, 663. Reeller. Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. Şer’îyye Sicili: 23 Recep 1293- 25 Şaban 1296 tarihli Urfa Şer’îyye Sicili Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. Adıvar, H. E. (2005). Mehmet Kalpaklı G. T. (Haz..), Mor Salkımlı Ev. İstanbul: Özgür Yayınları. Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Merkezi. Bingöl, S. (2005). Osmanlı Mahkemelerinde Reform ve Cerîde-yi Mehâkim’deki Üst Mahkeme Kararları. Tarih Incelemeleri Dergisi, XX (19), 19-38. Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. Ankara: TTK. Deringil, S. (2002). İktidarın Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. G. Ç. Güven). İstanbul: YKY. بجاو SC, FD, FR 106 .Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir .(1995) هئامسا .Fatma107 GHB, Aliye İF Hanım بوجوب GHB Foucault,108 M. (2006). Deliliğin Tarihi ( Çev. M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. لامشا GHB 109 .Çev. A. Gür). İstanbul: Metis) ىتلا C. ; FR’nin (2011). bir Peynir varyasyonu ve kurtlar ىلا Ginzburg,110 FR Kenanoğlu,111 GHB YOK M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. ادبم FR ; ءدبم FD 112 Kodaman, B. (1987). II. Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası. Ankara: Türk Kültürünü رثكلل FD, FR 113 Enstitüsü. şeklinde değişik yazılmış الب اقلحم GHBAraştırma 114 .Şanlıurfa: ŞURKAV .1950-1850 رثكللC. (2008).(?) ; FR Şanlıurfa ةرثكللا Kürkçüoğlu,115 FD ليثمتب GHB Nicault,116 C. (2001). Kudüs 1850-1948 (Çev. E. S. Vali). İstanbul: İletişim. اذافFD 117 .Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil تبثي .(Ortaylı,118 GHB, İ. İF(1983 هذهب سدقتو ىل اعت لوالا FR ; ةفصلا هذهبىلاعتو سدقت لوالا FD ; سدقتو ىلاعت لوالا SC Seyitdanlıoğlu,119 M. (1996). Tanzimat Devri’nde Meclis-i vâlâ. Ankara: TTK. ةفصلا .Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi هيمسيو XIX. ; GHB Asırda هيمسنو .(Tanpınar,120 İF, FD, H. FR (2001 .Yurt Ansiklopedisi, X, 7367-7389 ىذلاوهو Urfa.121 FD, (1984). FR ريغ GHB 122 Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim حوللاب iken tashihle حولب SC ; حولب GHB 123 Yayınları. 124 GHB, İF yok .yapılmış هاندرا iken kazınarak هاندروا İF ; هاندرا diğerlerinde هاندروا Sadece GHB 125 نيعملاو قفوملا هللاو yerine نيملاعلا بر هلل دمحلاو yok; FD, FR نيملاعلا بر SC 126

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 F. H. Bradley’e Göre Metafizik Araştırmanın Ruhu Emel KOÇ*

Özet F. H. Bradley (1846-1924) İngiliz İdealistlerinin en ünlü, özgün ve felsefi açıdan en etkilisidir. O, XIX. yüzyılın en önemli İngiliz metafizikçisidir. Bradley metafiziği, Aristotelesçi bir biçimde, “ilk ilkelere ya da nihai doğruluklara ilişkin inceleme ya da evreni basit bir biçimde parça parça veya fragmentlerle değil, fakat her nasılsa bir bütün olarak kavrama çabası” olarak tanımlamıştır. Bradley’nin Görünüş ve Gerçeklik’in ilk paragra- fında söz ettiği “ruh dinginliği” kavramı, metafizik ve metafiziğin ahlaki-duygusal gerek- leri arasındaki bağlantıyı bir kez daha, fakat yeni bir biçimde, doğrular. Bradley’nin ileri sürdüğü ruh dinginliği, evreni basit bir biçimde parça parça veya fragmentlerle değil, fakat her nasılsa bir bütün olarak kavramayı isteyen herhangi biri için gereklidir. Anahtar Kelimeler: Metafizik, Monizm, Mutlak, Ruh Dinginliği.

The Spirit of Metaphysical Inquiry for F. H. Bradley

Abstract F.H.Bradley (1846-1924) was the most famous, original and philosophically in- fluential of the British Idealists. He was the greatest British metaphysician of the nine- teenth century. Bradley defined metaphysics, in the Aristotelian manner, as the study of first principles or ultimate truths or again the effort to comprehend the universe, not simply piecemeal or by fragments,but somehow as a whole.

* Prof. Dr., Gazi Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Felsefe Grubu Eğitimi Anabilim Dalı, [email protected].

51 852

veThe Madalya concept (1319-1320), “peace of spirit”,which 10 Hanedân-ı Bradley Osmâni mentions Nişân ve inİmtiyâz the first Madalyası paragraph (1311- of Appearance1334), and17 Teba-yı Reality, Şâhâne affirms Mecîdî once again-but Esâmî (1321-1332), in a new way- 30 Altın the connection İmtiyâz Madalyası between metaphysics(1309-1320), and its 40 moral-emotional Madalya Esâmî requirements.“Spiritual (1899-1902) Defterleri. peace”, Bradley observes, is İngiliznecessary Ulusal for anyone Arşivi :who FO wants195/1720; “to comprehendFO 195/1883; the FO universe 195/1477; not FOsimply 195/1368; piecemeal FO or195/ by fragments,1932; but FO somehow 195/1976; as FOa whole.” 195/1305, FO 195/1369; FO 195/ 1448; FO 195/1306; FOKeywords: 195/ 1545. Metaphysics, Monism, Absolute, Peace of Spirit. Amerikan Misyoner Arşivi: 640, 641, 642, 643,644, 645, 646, 647, 648, 651, 652, 653, 654,

655, 660, 661, 66 2, 663. Reeller. İngiliz idealistlerinin en popüleri şüphesiz F. H. Bradley’dir (1846-1924). Sâlnameler:Onun düşünceleri Salname-i bir Vilâyet-i yandan Haleb: İngiliz 1320. empirizmi ve yararcılığına karşı geç XIX. Şer’îyyeyüzyılda Sicili: İngiltere’deki 23 Recep 1293-reaksiyoner 25 Şaban tavrın 1296 doruk tarihli noktasını Urfa Şer’îyye oluştururken, Sicili diğer yan- Şanlıurfa,dan büyük Yukarı Alman Telfidan düşünürleri Köyü saha Kant araştırması. ve özellikle de Hegel’e dönüş olarak nitelen- Adıvar,dirilebilir. H. E. (2005). Mehmet Kalpaklı G. T. (Haz..), Mor Salkımlı Ev. İstanbul: Özgür Yayınları.Başka bir deyişle, Bradley, Kantçı araştırma çizgisini yaşatmaya çalışmasının Bayraktar,yanı sıra mantık,H. (2007). metafizik Tanzimattan ve etiğinde Cumhuriyet’e ise Hegel’den Urfa Elazığ: yola Fırat çıkarak Üniversitesi “Mutlak” Ortadoğu olarak adlandırdığıAraştırmaları bir birliği Merkezi. tanımlama çabası içerisinde olan bir düşünürdür. (Trombley Bingöl,2013:116) S. (2005). Osmanlı Mahkemelerinde Reform ve Cerîde-yi Mehâkim’deki Üst Mahkemeİngiliz filozoflarının Kararları. Tarih genelde Incelemeleri metafizikten Dergisi, XX sakınan (19), 19-38. bir eğilim sergiledikle- Çadırcı,ri ve konularına M. (1997). pragmatik Tanzimat Döneminde yaklaşımlarıyla Anadolu dikkat Kentleri’nin çektikleri Sosyal durumda, ve Ekonomik Bradley Yapısı. düşünceleriAnkara: TTK.itibarıyla farklı bir yer tutmaktadır. O önemli bir metafizikçidir. Deringil,Bradley, S.metafizik (2002). İktidarın sistemini Sembolleri sunduğu ve İdeoloji Görünüş II. Abdülhamit ve Gerçeklik Dönemi (Appearance ( 1876-1909) (Çev.and Reality)G. Ç. (1893) Güven). adlı İstanbul: yapıtında YKY. seleflerinden esaslı bir biçimde farklılık gösteren bir teori sunar. Adı geçen yapıt, İngiliz felsefesinde mutlak idealizmin en önemli Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. ifadesi olarak kabul edildiği gibi, geleneksel tarzdaki metafiziğin de son örneği Foucault,olarak düşünülmektedir. M. (2006). Deliliğin Tarihi ( Çev. M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. Bradley, ilk yapıtı olan Kritik Tarih’in Önkabuller’ini (The Presupposition on Kenanoğlu,Critical History) M. M. (2007).1874 yılında,Nizâmiye Ahlâk mahkemeleri. İncelemeleri’ Islâmni Ansiklopedisi, (Ethical Studies) XXXIII ise, 185-188. 1876’da Kodaman,yayımlar. AhlâkB. (1987). İncelemeleri’ II. Abdülhamidnde onun Devri metafizik Doğu Anadolu düşüncelerinden Politikası. Ankara: birinin Türk ilkKültürünü oluşu- munuAraştırma görebilmek Enstitüsü. mümkündür: Evren, ahlâki dünya gibi “farklılık içerisindeki bir Kürkçüoğlu,birliktir.” Bu C. birliğin (2008). Şanlıurfaöğeleri, kendilerinden 1850-1950. Şanlıurfa: daha kapsamlı ŞURKAV. bir “Bütün”e ait olduk- ları ölçüde gerçektirler. Nicault, C. (2001). Kudüs 1850-1948 (Çev. E. S. Vali). İstanbul: İletişim. Ortaylı,Ahlâk İ. (1983). İncelemeleri’ Osmanlınden imparatorluğu’nun yedi yıl sonra En Bradley, Uzun YüzyılıMantığın. İstanbul: İlkeleri Hil. (The Principles of Logic) (1883) adlı yapıtını yayımlar. Bu yapıtta mantığın temel birimleri ola- Seyitdanlıoğlu, M. (1996). Tanzimat Devri’nde Meclis-i vâlâ. Ankara: TTK. rak terim, kavram ya da kategoriler yerine yargıyı göz önünde bulundurarak, her Tanpınar,yargının “GerçeklikleH. (2001). XIX. ilintisi Asırda bulunduğuna” Türk Edebiyatı Tarihive yargıların. İstanbul: dile Çağlayan getirmeye Kitabevi. çalıştıkları Urfa.gerçekliğin, (1984). Yurtdaha Ansiklopedisi, geniş bir bağlamdan X, 7367-7389. ayrılmış bir parça olduğuna dikkat çeken Zürcher,Bradley, E.dolayısıyla (1999). Modernleşen bütünüyle Türkiye’nin koşulsuz/kategorik Tarihi (Çev. bir Y. yargının S. Gönen). bulunamayacağını, İstanbul: İletişim yargılarınYayınları. doğruluklarının onların ötesinde bulunan şey tarafından koşullandırıl- mış olduğunu ifade eder.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 F. H. Bradley’e Göre Metafizik Araştırmanın Ruhu 53

Zaman içinde mantık alanındaki düşüncelerini daha verimli hale getirmek ve tamamlamak isteyen Bradley 1893 yılında alt başlığı “Metafizik Bir Deneme” adını taşıyan Görünüş ve Gerçeklik adlı yapıtını yayımlar. Adı geçen yapıt, Batı’da plüralist bir metafiziğe yönelik en yoğun kritikleri içeren bir çalışma olması açısından önemlidir. Başka bir deyişle, Bradley kendi “monist idealist” dünya görüşünü “karşı ko- nulamaz iki ya da üç “a priori argüman” ile desteklenen basit bir genel doğruluk olarak” (Wollheim 1959:47) ileri sürmemiş, Görünüş ve Gerçeklik’te ayrıntılarıyla serimlendiği üzere, ona, plüralistlerle hesaplaşmalarına bağlı olarak dolambaçlı ve kritik bir yoldan ulaşmıştır. Bu çalışma, Bradley’nin “ruh dinginliğini” gerektiren ve tam bir özveriyle çalışılması gereken bir alan olarak söz ettiği, metafizik alanda inceleme yapmanın doğasını ve inceliklerini, Bradley’nin bakış açısından, ele almak amacındadır.

1. Metafizik Teriminin Kökeni Metafizik terimi eski Yunancada “sonra”, “ötesi”, “ondan sonra gelen” gibi an- lamlara gelen meta(ta) ile “fizik” ya da “doğa” anlamına gelen “physika” sözcüğünün “meta ta physika” biçiminde birleşimiyle oluşturulan ve sözlük anlamı itibarıyla “fizikten sonra” “fizikten öte” manalarına gelen bir terimdir. Aristoteles’in “ilk felsefe” (prote philosophia) adını verdiği “Bütün varolan- lar için ortak ilkeleri” araştıran yapıtı, sonradan Aristoteles’in yapıtlarını bir araya toplarken Rodoslu Andronikos tarafından doğa bilimlerine ilişkin çalışmalarından yani “Fizik”ten (physika) sonraya konulduğu için bu yapıt “fizikten sonra” “fizikten öte” anlamına gelen “Meta ta physika” (fizik ötesi) adını almıştır. İlk olarak Yeni Platoncular ise rastlantıyla verilen bu adın içerik bakımından “Doğayı aşan” anla- mına dikkat çekmişlerdir. (Akarsu, 1979:79) Bu suretle kavram ilk kez MÖ I. yüzyılda Rodoslu Andronikos tarafından kullanılmış olup, metafizik kavramına Aristoteles’te rastlanmamaktadır. O, varlığın bilimini belirtmek üzere, aralarında ayrım yapmaksızın, “bilgelik” (sophia),”felsefe” (philosophia), “ilk felsefe” (prote philosophia), “teoloji” (theologia) deyimleri- ni kullanmıştır. (Aristoteles 1985:9) Ancak Aristoteles’ten sonra metafizik terimi Aristoteles’in “ilk felsefe” adını verdiği köklü nedenler araştırmasına karşılık gelmek üzere kullanılır hale gelmiştir. Aristoteles teorik düşünen filozof için, öncelikle doğal ve duyusal dünyada varolanların doğasını ve özelliklerini araştırmak ve ikinci olarak da, “Varlığın, varlık olmak bakımından” karakteristiklerini serimleyip, “hareketten bağışık olan tözün” veya şeylerin en gerçeği olan şeyin ya da doğal dünyadaki her şe- yin kendisine nedensel olarak bağlı bulunduğu akledilir gerçekliğin özünü incelemek gibi iki görevi birbirinden ayırmıştır. Bunlardan ilki “ikinci felsefe”yi oluştururken, Aristoteles’in aynı zamanda “teoloji” olarak gönderme yaptığı ikincisi ise aşağı yukarı onun metafiziğinin konusunu oluşturmuştur.” (Walsh 2001:2)

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 854

ve2. Madalya Bradley’e (1319-1320), Göre Metafizik 10 Hanedân-ı Osmâni Nişân ve İmtiyâz Madalyası (1311- 1334), 17 Teba-yı Şâhâne Mecîdî Esâmî (1321-1332), 30 Altın İmtiyâz Madalyası Bradley, metafiziği pek çok XIX. yüzyıl ve erken XX. yüzyıl ders kitaplarında (1309-1320), 40 Madalya Esâmî (1899-1902) Defterleri. ortak bir biçimde tekrarlandığı üzere Aristotelesçi bir biçimde “ilk ilkelere ya da İngiliznihai doğruluklara Ulusal Arşivi :ilişkin FO 195/1720; inceleme FO ya 195/1883; da evreni FO basit 195/1477; bir biçimde FO 195/1368; parça parça FO veya195/ fragmentlerle1932; FO değil, 195/1976; fakat FO her 195/1305, nasılsa bir FO bütün 195/1369; olarak FO kavrama 195/ 1448; çabası” FO 195/1306;(Bradley 1897,FO 1:398) 195/ olarak1545. tanımlar. Amerikan Misyoner Arşivi: 640, 641, 642, 643,644, 645, 646, 647, 648, 651, 652, 653, 654, Bradley’e göre evrene ilişkin böyle bir kavrayış, “saf görünüşe karşıt bir şey 655, 660, 661, 66 2, 663. Reeller. olarak gerçekliği bilme girişimi” (Bradley, 1897:1), “görünüşler alanını tahkik etme, Sâlnameler:her birini mükemmel Salname-i Vilâyet-ibir bireysellik Haleb: (individuality) 1320. ile ölçme ve onları bir gerçeklik Şer’îyyeve değer Sicili: sistemi 23 Recepiçinde 1293- düzenleme” 25 Şaban (Bradley, 1296 tarihli 1897:433,403) Urfa Şer’îyye Sicilive “fiziksel ve tinsel Şanlıurfa,dünyanın Yukarı bir mutlak Telfidan ilkeyi Köyü çeşitli saha araştırması.evrelerle ve derecelerle nasıl gerçekleştirdiğini Adıvar,gösterme” H. E.(Bradley, (2005). 1897:Mehmet 318) Kalpaklı girişimi G. olarak T. (Haz..), ortaya Mor çıkmaktadır. Salkımlı Ev. İstanbul: Özgür Yayınları.Bradley, bir yandan metafiziğin geniş kapsamlı, genel ve nihai doğasına Bayraktar,duyduğu H.ilgiyle (2007). bize Tanzimattan Descartes, Cumhuriyet’e Leibniz ve Urfa Kant’ı Elazığ: anımsatırken, Fırat Üniversitesi diğer Ortadoğu yandan Aristoteles’iAraştırmaları çağrıştıran Merkezi. bir biçimde özdeşlik, farklılık, birlik ve çokluk gibi prob- Bingöl,lemlerin S. yardımıyla (2005). Osmanlı ilerlemeye Mahkemelerinde çalışan bir düşünürdür. Reform ve Cerîde-yi Mehâkim’deki Üst MahkemeBradley, Görünüş Kararları. ve Tarih Gerçeklik’ Incelemeleriin başka Dergisi, bir XX yerinde (19), 19-38. ise metafiziği, ilk ilkelere Çadırcı,ilişkin septik M. (1997). bir araştırma Tanzimat olarak Döneminde tanımlamakta Anadolu Kentleri’nin (Bradley 1897:524)Sosyal ve Ekonomik ve İngiliz Yapısı fel-. sefesininAnkara: ilk ilkelereTTK. ilişkin septik bir araştırma tavrından yoksun olduğuna dikkat Deringil,çekmektedir. S. (2002). İktidarın Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. G.Bradley’nin Ç. Güven). yukarıda İstanbul: YKY.sözü edilen, genel olarak İngiliz felsefesine yönelik kri- Fatmatiğinden Aliye de Hanım.anlaşılacağı (1995). üzere, Ahmed onun Cevdet için Paşa “septik ve zamanı bir araştırma”. İstanbul: tarzı Bedir. gayet önemlidir. Foucault,“Septisizmle... M. (2006). tüm Deliliğin önyargıların Tarihi farkında( Çev. M. olmaA. Kılıçbay). ve tüm Ankara: önyargılardan İmge. şüphe etme girişimini anlıyorum. Böyle bir septisizm yalnızca emek ve eğitimin sonucudur...” Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. (Bradley, 1897: xii) diyen Bradley’e göre, her türlü önyargılı yaklaşıma karşı “araş- Kenanoğlu,tırma ve şüphe M. M. etme” (2007). yetimizi Nizâmiye harekete mahkemeleri. geçirme Islâm dışında Ansiklopedisi, başka seçeneğimiz XXXIII, 185-188. yoktur. Kodaman, B. (1987). II. Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası. Ankara: Türk Kültürünü Bu sebeple Bradley’nin yönteminin en dikkate değer yönü, şüphe ve sor- Araştırma Enstitüsü. gulama yeteneğimizi sürekli canlı tutan “felsefi septisizm”den yararlanmasıdır. Kürkçüoğlu,Felsefi septisizmi, C. (2008). “ortak-duyu Şanlıurfa 1850-1950 septisizmi”. Şanlıurfa: olarak adlandırılan ŞURKAV. septisizmden ayıran Nicault,Bradley, C. ortak-duyu (2001). Kudüs septisizminin 1850-1948 (Çev.amaçtan E. S. ve Vali). tamlıktan İstanbul: yoksun İletişim. olup, dogmatik bir Ortaylı,tavır sergilediği İ. (1983). yerde,Osmanlı felsefi imparatorluğu’nun septisizmin En son Uzun derece Yüzyılı ciddi. İstanbul: ve bilinçli Hil. bir yaklaşım Seyitdanlıoğlu,tarzı sergilediğine M. (1996). dikkat Tanzimat çeker. Devri’nde Meclis-i vâlâ. Ankara: TTK. Tanpınar,Bradley, H. (2001). felsefi XIX. sorgulamanın Asırda Türk Edebiyatıçoğu zaman Tarihi “olumlu”. İstanbul: yönüÇağlayan ön Kitabevi.plana geçmesi Urfa.sebebiyle (1984). olsa Yurt gerek, Ansiklopedisi, felsefi septisizmX, 7367-7389. ile beslenen yoğun felsefi sorgulamalar ve reddiyeler içeren bir çalışma olan Görünüş ve Gerçeklik adlı eserinin “özel bir anlam Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim dâhilinde” yani olumsuz sözcüğü “aktif bir sorgulama” (Bradley 2005:xii) ve kritik Yayınları. etme tavrını içerdiği sürece, “olumsuz bir yapıt” olarak bile nitelendirilebileceğini belirtir.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 F. H. Bradley’e Göre Metafizik Araştırmanın Ruhu 55

Bu suretle önyargısız düşünme eğilimiyle hareket etmeye çalışan Bradley’nin yöntemi, incelemek istediği görüşü oluşturan belli başlı düşünceleri ele alarak, on- ların tecrübenin tutarlı bir yorumunu vermeye yetili olan bir “ilk ilkeler” teori- sinin bir kısmını oluşturup oluşturamayacağını sorgulamak biçimindedir. (Walsh 1964:428-429) Bu eğilimle o, özdeşlik, benzerlik, bağıntı, nitelik gibi temel prob- lemler üzerinde bir kez daha ve kritik bir tarzda düşünmeye yönelir; Bradley, fel- sefi septisizmi ile tutarsızlıkları apaçık ortaya koyduktan sonra, diyalektik süreçte bu tutarsızlıkların üstesinden gelmeye çalışır. Bu perspektiften bakıldığında Bradley’nin Görünüş ve Gerçeklik adlı yapıtının Görünüş adını taşıyan ilk kitabı, doğası itibarıyla çelişkileri olan fenomenal dünya- nın septik ya da yıkıcı bir eleştirisi olma özelliğiyle karşımıza çıkarken, Gerçeklik olarak adlandırılan ve ilkinin yapısal tamamlayıcısı olan ikinci kitap ise fenomen- lerin çelişkilerinin bir biçimde uzlaştırılması gerektiği düşüncesini temele almakta ve “Mutlak”ın doğasını kavramaya yönelmektedir. Bradley temel eserinin özel bir anlam dâhilinde “olumsuz” olarak nitelendiri- lebileceğini belirtse de, her olumsuzlamanın bir iddiaya bağlı olması ve bir temeli olması gerektiğini ve bu temelin de “olumlu” olduğunu ifade eder. Doğruluk ya da gerçekliğin temel bir yönü konusunda emin olmamak imkan- sız olduğu için, bu anlamda radikal bir şüphenin olamayacağını belirten Bradley’e göre, “her olumsuzlama, bir temele sahip olmalıdır” (Bradley, 1922:117) ve bu temel, olumludur.

2.1. Bradley’nin Metafizik Kriteri Bradley’e göre, felsefi septisizm ve felsefi düşünme, bilinçli bir aktivite olarak filozofa önemli sorumluluklar yüklemektedir. Zira kritik etmek, gelişigüzel bir tavır sergilemek değildir: “Düşünmek, yargılarda bulunmaktır; yargılarda bulunmak, kritik etmektir; kritik etmek ise bir gerçeklik kriterini kullanmaktır.” (Bradley 1897:120) Düşünmek ve kritik etmek, bir gerçeklik kriterini kullanmayı gerektiriyorsa, başka bir deyişle her araştırma açıkça “yönetici bir ilke” ile başlamak durumunday- sa, Bradley kendisi de metafizik araştırmasına geçerliliğinden emin olduğu temel bir kriterle başlamak durumunda olacaktır. O halde Bradley’nin kriteri nedir? Bradley, kendi gerçeklik kriterini “kendi kendisiyle tutarlılık” (self con- sistency) ya da “iç tutarlılık” olarak belirler. Ona göre metafiziğin temel kriteri, “tutarlılık”tır. Ama niçin tutarlı düşünmek gerekir? Bradley’e göre, bu soru sorul- duğu vakit, kendi kendisini ortadan kaldıran bir sorudur. Zira biz, ancak tutarlı düşünerek, tutarlılık aracılığıyla, “Mutlak olgusuna deneyim ile ulaşabiliriz. Ancak yalnızca düşünmek de, bizi vaadedilmiş topraklara ulaştıramaz.” (Thilly 2002:393) Bu durumda tutarlılığın geçerliliği sorgulanamaz, çünkü metafizik kriterin vurgu- ladığı kesinlik, istençle değil, doğrudan doğruya zihinle ilgilidir.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 856

ve Başka Madalya bir (1319-1320),deyişle “...Metafizik 10 Hanedân-ı pür teori Osmâni olduğu Nişân için ve veİmtiyâz teori Madalyasıde doğası (1311-gereği zihin1334), tarafından 17 Teba-yı oluşturulması Şâhâne Mecîdî gerektiği Esâmî için, (1321-1332), burada tatmin 30 Altın edilmek İmtiyâz zorunda Madalyası olan yalnızca(1309-1320), zihindir... 40 eğer Madalya zihin Esâmîmemnun (1899-1902) edilirse, sorun Defterleri. çözülür.”(Bradley 1897:136) İngilizBradley’nin Ulusal Arşivi “metafizik: FO 195/1720; kriteri” FO ilk 195/1883; bakışta FOyalnızca 195/1477; varsayılmış FO 195/1368; bir kriter FO 195/gibi görünse1932; de, FOdüşüncenin 195/1976; bu FO kritere 195/1305, karşı FOkoyamayacağını 195/1369; FO Bradley,195/ 1448; diyalektik FO 195/1306; süreç boyuncaFO 195/birçok 1545. kez göstermiştir. Mutlak/Nihai Gerçeklik kendisiyle çelişmeyen Amerikanbir biçimdedir; Misyoner işte Arşivi bu, mutlak: 640, 641, bir 642, kriterdir. 643,644, Onun 645, 646,mutlak 647, 648,olduğu 651, ya 652, onu 653, inkâr 654, etmeye655, çabalarken 660, 661, 66ya 2, da 663. ondan Reeller. şüphe etmeye çalışırken onun geçerliliğini örtük Sâlnameler:olarak kabul Salname-i etmemiz Vilâyet-i olgusuyla Haleb: kanıtlanır. 1320. (Bradley, 1897:120,463) Zira kriterin Şer’îyyeasli değeri Sicili: “zihni 23 Recep tatmin 1293- ediyor” 25 Şaban (Bradley, 1296 1897:491,509) tarihli Urfa Şer’îyye olmasından Sicili kaynaklanır. Şanlıurfa,Hal Yukarıböyle Telfidanolunca, BradleyKöyü saha “metafizik araştırması. kriterini” dünyaya ilişkin pek çok sıra- Adıvar,dan düşünceye H. E. (2005). ve gerçekliğe Mehmet Kalpaklıfarklı bakış G. T. açılarımıza (Haz..), Mor uygulamak Salkımlı Ev suretiyle,. İstanbul: zihninÖzgür ne ölçüdeYayınları. tatmin olduğunu araştırmaya başladığında, onların çelişkilerle yüklü ol- dukları için zihni tatmin edemediklerini ve çelişik yapılarından dolayı “değişen Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu derecelerde gerçeklikten yoksun” olduklarını, yani “görünüş” olduklarını bulgulama Araştırmaları Merkezi. imkânı bulur. O, buradan hareketle “kriter”ini kullanmak suretiyle varolan her şe- Bingöl,yin içerisinde S. (2005). düşünüleceği, Osmanlı Mahkemelerinde yani tüm görünüşleri Reform kuşatan, ve Cerîde-yi bağıntı-üstü/ilişki-üstü Mehâkim’deki Üst olan, Mahkemeherhangi birKararları. dış belirlemeye Tarih Incelemeleri imkan Dergisi,vermeyen, XX (19),kendisi 19-38. ile tutarlı, nihai bir ger- Çadırcı,çeklik olarak M. (1997). “Mutlak” Tanzimat düşüncesine Döneminde ulaşır. Anadolu “Mutlak” Kentleri’nin düşüncesi, Sosyal Bradley ve Ekonomik felsefesinde Yapısı. zihninAnkara: nihai TTK.anlamda tutarlılık gereksinimini karşılayabilmek için ortaya çıkan bir Deringil,düşüncedir. S. (2002). Dolayısıyla İktidarın Bradley Sembolleri felsefesinde ve İdeoloji II.tutarlılık, Abdülhamit nihai Dönemi noktada ( 1876-1909) “kapsamlılık” (Çev. ve “sistemliG. Ç. Güven). olma” ileİstanbul: birlikte YKY. düşünülmek durumundadır. FatmaBradley Aliye Hanım. bir metafizikçi (1995). Ahmed olarak Cevdet tercihini Paşa ve önceliklezamanı. İstanbul: teoriden Bedir. yana kullansa ve Foucault,teori alanında M. (2006). teorik Deliliğin standardın Tarihi (kesinlikle Çev. M. A. mutlak Kılıçbay). olması Ankara: gerektiğini İmge. ifade ede- rek, teorik tutarlılığı en üst konuma yerleştirse de o, tecrübemizin pratik olan ve Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. metafizik kritere tam olarak uymayan yönlerini de “salt tutarlılık” adına göz ardı Kenanoğlu,etmemekte; M. onları, M. (2007). varolan Nizâmiye herşeyi mahkemeleri. anlama eğilimi Islâm Ansiklopedisi,ve “Bütün”e XXXIIIulaşma, 185-188.arzusuyla Kodaman,Mutlak’ın B. her (1987). şeyi II. kuşatan Abdülhamid zenginliği Devri Doğu ve ahengi Anadolu içerisinde Politikası. Ankara: değerlendirmektedir. Türk Kültürünü BöyleceAraştırma Bradley Enstitüsü. felsefesinde Mutlak olanın tutarlılığına ilişkin formel standart, Kürkçüoğlu,“her şeyi kuşatma” C. (2008). düşüncesiyle Şanlıurfa 1850-1950 birlikte düşünülmelidir.. Şanlıurfa: ŞURKAV. Nicault,Başka C. (2001). bir deyişle, Kudüs 1850-1948tutarlılık (Çev.kriteri E. başlangıçta S. Vali). İstanbul: yalnızca İletişim. formel bir düşünce Ortaylı,olarak ortayaİ. (1983). çıkıyor Osmanlı görünümü imparatorluğu’nun verse de, En arananın Uzun Yüzyılı yalnızca. İstanbul: formla Hil. ilintili bir tu- Seyitdanlıoğlu,tarlılık olmayıp, M. içerik(1996). bakımından Tanzimat Devri’nde tutarlılığı Meclis-i da beraberinde vâlâ. Ankara: getirdiği TTK. anlaşılmak durumundadır. Tanpınar, H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. Urfa. (1984).3. Bradley’e Yurt Ansiklopedisi, Göre Metafizik X, 7367-7389. Araştırmanın Ruhu Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim Bradley Görünüş ve Gerçeklik adlı yapıtının girişine şu ifadelerle baş- Yayınları. lar: Metafizik alanında yazarın, metafiziğe karşı büyük bir ilgisi olmalıdır. Diğerlerinden daha fazla “ruh dinginliğini” gerektiren bu konuya angaje olduğun-

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 F. H. Bradley’e Göre Metafizik Araştırmanın Ruhu 57 da, kişi kendi alanının tartışmalarına başlamadan önce dahi, kendisini bir tür mü- cadele içinde bulur. Kendi çalışmasına yönelik düşmanca önyargılarla karşılaşır ve kendisininkine karşıt görünen bu önyargılara meyletme çekici olabilir. Benim giriş yoluyla söyleyeceğim sözler, genelde metafiziğe karşı peşin hükümler üzerinedir. Biz metafizikle, saf görünüşe karşıt olarak gerçekliği bilme girişimini ya da ilk ilkelere ya da nihai doğruluklara ilişkin incelemeyi, ya da evreni, basit bir biçimde parça parça veya fragmentlerle değil, fakat her nasılsa bir bütün olarak kavrama ça- basını anlamakta uzlaşabiliriz. Böyle bir uğraşı, çok sayıda itiraz ile karşılaşacaktır. Böyle bir uğraşının elde etmeyi arzuladığı bilginin tamamen imkansız olduğu; ya da bir ölçüde imkan dâhilinde olsa bile, yine de pratikte yararsız olduğu; ya da tüm durumlarda eski felsefelerin ötesinde hiçbir şey istemeyeceğimiz biçiminde itiraz- lar işitilecektir. Ben bu argümanlar hakkında birkaç şey söyleyeceğim. (Bradley 2005:1) Bradley’nin yukarıda aktarılan giriş mahiyetindeki ilk pasajında onun “meta- fizik araştırmaya ilişkin” temel düşüncelerinden bazılarını bulabilmek mümkündür. Bunlardan ilki metafizikle ilgilenen ve bu konuda yazan kişinin metafiziğe ciddi anlamda bir ilgisinin olması gerektiği ve metafizikçinin kendi alanına tüm sami- miyetiyle gönlünü vermesidir. Bu durumu Bradley bir başka eserinde, “Ruhlar hiç bir yerde kan almadıkça konuşmazlar ve metafiziğin hayaletleri kendilerinin yerine geçirilebilecek hiçbir şeyi kabul etmezler. Onlar kendilerini sadece yaşamlarını ku- ruttukları kurbanlarına gösterirler ve gölgelerle konuşmak için onun kendisinin de bir ruh haline gelmesi gerekir.” (Bradley, 1914:14) ifadeleriyle dile getirir. Bradley’e göre metafizik, diğerlerinden daha fazla “ruh dinginliğini gerek- tiren” bir alandır. “Ruh dinginliği” ifadesi Bradley’nin, metafizik ile metafiziğin ahlâki-duygusal gerekleri arasındaki ilişkiyi onayladığını gösterir. Bradley ruh din- ginliğinin, evreni basit bir biçimde parça parça ya da fragmentlerle değil, fakat her nasılsa bir bütün olarak kavramayı isteyen herhangi biri için gerekli olduğunu ileri sürer. Ancak metafizik alandaki araştırmacı, açık ve kapsamlı bir vizyon dahilinde şeylere ilişkin geniş bir görüş elde etmeden önce, metafizikçinin ciddi bir tartışma ortamında söyleyebileceği “doğru bir sözünün olduğu” konusunda emin olmalı ve aynı zamanda o doğruyu savunmaya hazır bulunmalıdır. Bradley metafizik bilgi söz konusu olduğunda, bu bilginin tamamıyla im- kansız olduğunu tanıtlamaya hazır olan bir kişinin, bu konuda herhangi bir cevap hakkının olmadığını düşünür. Gerçekliğin, bilgimizin kendisine ulaşamayacağı türden olduğunu ifade etmek, bir gerçekliği bilme iddiasıdır; bilgimizin görünüşü aşmayı başaramayan bir türden olduğu konusunda ısrar etmek ise bizzat “aşkınlığı” gerektirir. Zira “ötedeki”ne ilişkin hiçbir fikrimiz yoksa başarısızlık ya da başarı hakkında nasıl konuştuğumuz anlaşılamaz. (Bradley 2005:2) Bu suretle Bradley, metafizik bilginin imkânsız olduğunu iddia eden biri- nin hakikatte metafizik bir önerme ileri sürdüğünü ifade ederek, ondan “kardeş

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 858 metafizikçi”ve Madalya olarak (1319-1320), söz eder. 10 Kardeş Hanedân-ı metafizikçi, Osmâni Nişân metafizik ve İmtiyâz bilginin Madalyası imkânsızlığı (1311- konusunda1334), 17ısrar Teba-yı ederken, Şâhâne gerçek Mecîdî bilgiye Esâmî dair (1321-1332), tümel (universal) 30 Altın bir İmtiyâz iddiada Madalyası bulunur ve böyle(1309-1320), bir yargı 40için Madalya tümel-metafizik- Esâmî (1899-1902) bir kriteri Defterleri. olmak zorundadır. O, Bradley’e İngilizgöre, her Ulusal ne kadar Arşivi böyle: FO 195/1720;bir bilgiyi FO reddetse 195/1883; de, metafizikFO 195/1477; meşguliyetin FO 195/1368; hizmetinde FO 195/ bulunmaktadır.1932; FO 195/1976; FO 195/1305, FO 195/1369; FO 195/ 1448; FO 195/1306; FOBradley 195/ 1545.“metafizik bilgi” konusunda, büyük bir tevazu göstererek, kendisinin Amerikanciddi bir başarı Misyoner beklentisi Arşivi: içinde640, 641, olmadığını 642, 643,644, şu sözleriyle 645, 646, 647, dile 648, getirir: 651, Tatmin652, 653, edici 654, bir bilginin655, 660, mümkün 661, 66 2,olduğunu 663. Reeller. farz etmiyorum. Gerçeklik hakkında saptayabile- Sâlnameler:ceğimiz pek Salname-i çok şey bu Vilâyet-i kitapta Haleb: tartışılacaktır; 1320. ancak ben çok kısmi bir tatmin bek- Şer’îyyelentisi içinde Sicili: 23olduğumu Recep 1293- hemen 25 Şaban söyleyebilirim. 1296 tarihli Her Urfa ne Şer’îyye kadar Sicili ben, kavrayışımızın keyif kaçırıcı bir biçimde eksik ve yetersiz olduğu konusunda emin olsam da, belli Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. ve gerçek olan Mutlak’a ilişkin bir bilgiye sahip olduğumuza inanmakta cesurum. Adıvar,Fakat ben, H. E.eksik (2005). ve yetersiz Mehmet olduğundan Kalpaklı G. dolayı T. (Haz..), bu bilginin Mor Salkımlı değersiz Ev .olduğu İstanbul: sonucu Özgür- na kesinlikleYayınları. katılmıyorum. Ve öneriyorum ki, bu konuda itiraz eden kişi, gözlerini Bayraktar,açmalı ve H.insan (2007). doğasını Tanzimattan mütalaa Cumhuriyet’e etmelidir. (Bradley, Urfa Elazığ: 2005:3) Fırat Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Merkezi. Bradley, ne ölçüde tatminkar bilgi elde edilebileceği hususu tartışmalı olsa Bingöl,da, metafizik S. (2005). bilgisini Osmanlı arama Mahkemelerinde arzusunun insan Reform doğasının ve Cerîde-yi içgüdüsel Mehâkim’deki bir parçası Üstol- duğunuMahkeme ileri süren Kararları. Kant Tarih gibi, Incelemelerievren hakkında Dergisi, düşünmekten XX (19), 19-38. kaçınmanın mümkün Çadırcı,olmadığını M. (1997).ifade eder. Tanzimat Böyle Dönemindebir düşünceyle Anadolu o, yalnızca Kentleri’nin şeylerin Sosyal tümünü, ve Ekonomik bilinçli Yapısı ya. da bilinçsizAnkara: olarak,TTK. belli bir biçimde “Bütün” halinde bir araya getirmeye çalışan Deringil,birini kastetmediğini, S. (2002). İktidarın ortalama Sembolleri bir ve insanın İdeoloji II.bile Abdülhamit çeşitli sebeplerle Dönemi ( 1876-1909)merak etme (Çev. ve düşünmeG. Ç. gereğini Güven). İstanbul:hissettiğini YKY. ifade eder. FatmaBu Aliye sebeple Hanım. Bradley’e (1995). Ahmedgöre metafizik, Cevdet Paşa ancak, ve zamanı şiir, sanat,. İstanbul: din tamamıylaBedir. ilgi alanı Foucault,olmaktan M. çıktığında; (2006). Deliliğin nihai problemlerle Tarihi ( Çev. M. mücadele A. Kılıçbay). etme Ankara: ve onları İmge. anlamaya çalışma eğilimi artık gösterilmediğinde; sır ve cazibe hissi zihinlerde amaçsızca dolaşmaya Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. son verdiğinde ve insanlar “ne olmadığını bildiğini” sevme eğilimi göstermediğinde; Kenanoğlu,kısacası, alacakaranlık M. M. (2007). hiçbir Nizâmiye cazibeye mahkemeleri. sahip olmadığında, Islâm Ansiklopedisi, değersiz XXXIII hale ,gelecektir. 185-188. Kodaman, B. (1987). II. Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası. Ankara: Türk Kültürünü Bu ifadelerden de anlaşılacağı üzere, Bradley’e göre metafizikten söz edildi- Araştırma Enstitüsü. ğinde asıl mesele bizim nihai doğruluklar üzerine düşünüp düşünmediğimiz, bu Kürkçüoğlu,konuları zihnimizde C. (2008). tartışıpŞanlıurfa tartışmadığımız 1850-1950. Şanlıurfa: değildir. ŞURKAV. Zira Bradley, çoğumuzun bu Nicault,problemler C. (2001). üzerine Kudüs şu ya 1850-1948 da bu biçimde (Çev. E. düşündüğümüzden S. Vali). İstanbul: İletişim. ve bunun da muhte- Ortaylı,melen bu İ. (1983).şekilde Osmanlı devam imparatorluğu’nunedeceğinden emindir. En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. Seyitdanlıoğlu,Bradley’e M. göre (1996). asıl Tanzimat mesele, Devri’ndemetafizik Meclis-i araştırmanın vâlâ. Ankara: yapılması TTK. gerektiği tarz Tanpınar,ya da yöntemle H. (2001). ilgilidir: XIX. Asırda Metafiziğin Türk Edebiyatı iddiası Tarihi şüphesiz. İstanbul: mantığa Çağlayan aykırı Kitabevi. değildir. Urfa.Metafizik, (1984). insan Yurt Ansiklopedisi,doğasının gerçeklik X, 7367-7389. hakkında düşünme ve gerçekliği kavrama is- teği yönünde duruş sergiler ve o yalnızca, metafizik yapma girişiminde bulunula- Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim caksa eğer, tamamıyla doğamızın izin verdiği kadarıyla yapılması gerektiğini iddia Yayınları. eder. Kendi kısmının, insan zihninin diğer fonksiyonlarının yerine geçmesi konu- sunda hiçbir iddiası yoktur; fakat düşünmek durumundaysak eğer, bazen uygun

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 F. H. Bradley’e Göre Metafizik Araştırmanın Ruhu 59 bir biçimde düşünmeye çalışmamız gerektiği konusunda itirazlarda bulunur. Ve bu suretle, Bradley’e göre, metafiziğin yolu bir ikilemle belirlenmiş görünür. Ya şeyle- rin özü üzerine her düşünce yasaklanmalıdır-ki bu durumda insan doğasının en üst yönünün bir kısmıyla ilişiği kesilir ya da daha ziyade kesilmeye çalışılır -ya da bize düşünme, fakat kesin bir biçimde düşünmeme izni verilir. Başka bir deyişle meta- fizik, varlığımızın diğer fonksiyonlarıyla karıştığı sürece düşünce egzersizine izin verir; ancak kendi ayırdedici incelemelerinin ilkeleriyle yönetilen, kendisinin pür gelişimi için girişimde bulunulur bulunulmaz onu hemen yasaklar. Bu bir paradoks olarak görünür; zira bu, siz metafizik araştırmayı ancak “tatmin edici olmayan” bir biçimde yaptığınız sürece, içgüdüsel düşünme özleminizi doyurabilirsiniz anlamı- na gelir. (Bradley, 2005:4) Dolayısıyla metafizik bilgiden söz edildiğinde metafizikle ilgilenen kişi, ilgi ve meraklarını sınırlı bir ölçüde de olsa, tatmin etmekle yetinecek midir? Yoksa kesin düşünce, kesin bilgi aşkıyla yanıp tutuşacak mıdır? Bradley metafizik incelemenin hiçbir olumlu sonuç vermeyeceği görüşü söz konusu olsa bile, yine de metafizik araştırmanın yapılması gerektiğine dikkat çe- ker. Zira bizi dogmatik inançlara karşı koruyabilecek olan başka bir yol yoktur. “Bir yanda ortodox teolojimiz, diğer yanda sağduyu materyalizmimiz (Başat örnekler olarak bunları almak doğaldır.) özgür septik araştırmanın, gün ışığından önceki hayaletler gibi kaybolurlar.” (Bradley 2005:5) diyen Bradley, bu türden inançla- rı tümüyle mahkûm etmediğini, ancak onların çok ciddiye alınması durumunda doğamızda bazı hasarlara yol açacağını, ama onların “ilk ilkeler” üzerine samimi- yetle düşünen bir zihinde ayakta kalamayacaklarını ifade eder. İşte bu sebepledir ki, Bradley’e göre, metafizik bütünüyle bir septisizmle sona erse bile, belli sayıdaki kişilerce çalışılmalıdır. Zira ilk ilkeler üzerine içtenlikle düşünen, tutarlı bir biçim- de düşünme arzusuyla yanıp tutuşan bir zihinde dogmatik düşüncelere yer yoktur. Bradley’nin metafizik araştırmanın gerekliliği konusunda, bizzat kendisiyle ilgili olduğunu ifade ettiği, daha öte bir sebep de vardır. O, hepimizin az ya da çok, alışılmış olgular alanının ötesine geçebileceğimizi varsayar. Şu ya da bu biçimde görülebilir dünyanın ötesinde olanla iletişim halinde gibi göründüğümüze dikkat çeker. “Daha ötede” ya da “daha yüksek” olanı çeşitli tarzlarda keşfederiz. İşte ol- gular alanının ötesinde olana duyulan bu ilgi, kişiyi Tanrı’ya yönlendirir. Bradley’e göre, “Belirli kişilerle birlikte, evreni anlama yolundaki zihinsel çaba, bu suretle Tanrı’yı tecrübe etmenin temel bir yoludur. Muhtemelen bunu hissetmeyen kişi, metafiziği ne denli farklı bir biçimde tanımlamış olursa olsun, metafiziğe çok fazla itina etmez.” (Bradley 2005:5-6) Her nerede bu duygu güçlü bir biçimde hissedi- lirse, metafizik kendisini haklı kılmış demektir. Bu durumda Bradley’e göre başlıca amacına, adeta patika bir yoldan ulaşmaya çalışan insan, her ne olursa olsun, onu bulmaya çalışacaktır. Kişinin ne istediğini bilmesi ve onu elde edebileceği konusunda hiç şüphe duymaması zor bir teslimiyet

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 860 olsa da,ve Madalya bu, Bradley’e (1319-1320), göre, bazı 10 Hanedân-ı kişiler için Osmâni “ilk ilkeler” Nişân vekonusunda İmtiyâz Madalyası inceleme (1311- yap- manın1334), temel 17 sebebidir. Teba-yı Şâhâne Mecîdî Esâmî (1321-1332), 30 Altın İmtiyâz Madalyası (1309-1320), 40 Madalya Esâmî (1899-1902) Defterleri. Bradley ayrıca, ilk pasajda da altı çizildiği üzere, eski felsefelerin dile getir- İngilizdiklerinin Ulusal ötesinde Arşivi :bir FO şey 195/1720; istemeyeceğimiz FO 195/1883; tarzındaki FO 195/1477; itirazlara FO karşı195/1368; da, her FO jene 195/- rasyonun1932; değişen FO 195/1976; zihinsel FO yapısının, 195/1305, kendi FO zihnini 195/1369; tatmin FO 195/etmek 1448; durumunda FO 195/1306; olan farklılığaFO 195/ gereksinim 1545. duyacağına, yeni bir şiirin olduğu kadar yeni bir felsefenin de Amerikanolması için Misyoner pek çok Arşivi sebebin: 640, var 641, göründüğüne 642, 643,644, 645,vurgu 646, yaparak, 647, 648, değişiklik 651, 652, 653,yapmak 654, istediğimiz655, 660, sürece, 661, 66daima 2, 663. “yeni Reeller. metafiziği” isteyebileceğimize dikkat çeker. Sâlnameler:Bradley Salname-i temel eserinin Vilâyet-i takdimine Haleb: 1320. bir uyarıda bulunarak son verir. “Felsefeden Şer’îyyedoğamızın Sicili: mistik 23 Recep1 yönü 1293- olarak 25 isimlendirilebilenŞaban 1296 tarihli Urfa yönünün Şer’îyye tatmini”-belli Sicili kişilerce Şanlıurfa,başka türlü Yukarı elde Telfidanedilemeyen Köyü bir saha tatmin-olarak araştırması. söz ettiğini belirten düşünür, meta- Adıvar,fizikçiyi, H. avamın E. (2005). ortak Mehmet olarak Kalpaklı sahip olduğu G. T. (Haz..), şeyden Mor daha Salkımlı yüksek Ev bir. İstanbul: şeyi araştıran Özgür kişi olarakYayınları. ele aldığı izlenimi verebileceğini ifade eder. Böyle bir düşünce, Bradley’e göre, pek müessif bir yanılgıya yani, saf zihnin, doğamızın en yüksek yönü olduğu Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu inancına ve daha yüksek konular üzerine yapılan zihinsel çalışmanın bu sebeple Araştırmaları Merkezi. daha yüksek bir çalışma olduğu yanlışına dayanır. Bradley’e göre “Şüphesiz, bir Bingöl,insanın S.yaşamı (2005). diğerininkiyle Osmanlı Mahkemelerinde karşılaştırıldığında, Reform İlahi ve Cerîde-yi olanla daha Mehâkim’deki meşgul/dolu Üst olabilir,Mahkeme ya da oKararları. kişi, İlahi Tarih olanı Incelemeleri daha keskin Dergisi, bir XX bilinçle (19), 19-38. kavrayabilir; fakat hiçbir Çadırcı,çağrı ya M.da araştırma(1997). Tanzimat yoktur Dönemindeki, o Tanrı’ya Anadolu götüren Kentleri’nin özel bir Sosyalyol olsun. ve Ekonomik Elbette Yapısınihai. doğruluklarAnkara: üzerineTTK. spekülasyon tarzı, açık ve düşünceye uygun olsa da diğerlerine Deringil,göre üstün S. (2002). değildir. İktidarın (Bradley, Sembolleri 2005:7) ve İdeolojiVe dolayısıyla II. Abdülhamit filozof Dönemi kendi ( alanına1876-1909) ne denli(Çev. eğilimliG. Ç.olsa, Güven). ne denli İstanbul: emek YKY. verse de, felsefenin, manevi bir gururla, pek az şeyi haklı kılabilmesinde, onun kabahati yoktur. Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. Foucault,Özetle M. (2006). Bradley Deliliğin Aristotelesçi Tarihi ( birÇev. tarzda M. A. metafiziği Kılıçbay). Ankara: ilk ilkelere İmge. ya da nihai doğ- ruluklara ilişkin inceleme ya da evreni basit bir biçimde parça parça veya frag- Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. mentlerle değil, fakat her nasılsa bir bütün olarak kavrama çabası olarak tanımlar. Kenanoğlu,Bu tanım, onunM. M. metafiziğin(2007). Nizâmiye genel mahkemeleri. ve geniş kapsamlı Islâm Ansiklopedisi, doğasına duyduğu XXXIII, 185-188.hayranlık Kodaman,kadar, birlikli B. (1987). bir dünya II. Abdülhamid görüşü Devriverme Doğu arzusunu Anadolu da Politikası yansıtır.. Ankara: Onun Türk birlik Kültürünü ve bü- tünlükAraştırma üzerindeki Enstitüsü. vurgusu, hem metafizik tanımında hem de tecrübemizin çeşitli Kürkçüoğlu,yönlerinin kendilerinin C. (2008). Şanlıurfa ötesinde 1850-1950 “her şeyi. Şanlıurfa: kapsayan ŞURKAV. bir Bütüne” işaret ettikleri ile Nicault,ilgili argümanında C. (2001). Kudüs açıktır. 1850-1948 Bradley’e (Çev. göre E. S.metafizik, Vali). İstanbul: diğerlerinden İletişim. daha fazla “ruh dinginliğini gerektiren” bir alandır. Zira Bradley’nin “metafizik” ile “metafiziğin Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. ahlâki-duygusal gerekleri” arasındaki ilişkiyi açıkça onayladığını yansıtan “ruh din- Seyitdanlıoğlu,ginliği” hali, evreni M. (1996). bir bütün Tanzimat olarak Devri’nde kavramayı Meclis-i isteyen vâlâ. kişiAnkara: için TTK.gereklidir. Tanpınar, H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. Bradley, metafizik bilgisini arama arzusunun ve metafiziğin değerinin insanın Urfa.algılanabilir (1984). Yurtdünyanın Ansiklopedisi, ötesine X, olan 7367-7389. ilgisi ve nihai doğruluklara yönelik çekimi de- Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim 1 Bazı düşünürler Bradley’nin genel eğilimi itibarıyla mistik olup olmadığının kolaylıkla yanıt- lanabilecekYayınları. bir soru olmadığını ifade ederlerken, James Ward ise Görünüş ve Gerçeklik adlı eserin epistemolojik açıdan septik, ontolojik açıdan mistik bir görünüm sergilediğini belirtir. (Ward, 1925: 34)

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 F. H. Bradley’e Göre Metafizik Araştırmanın Ruhu 61 vam ettiği sürece şu ya da bu biçimde devam edeceğini düşünür. Metafizik bilgisini arama arzusu, insan doğasının içgüdüsel bir parçası olsa da, “kesin düşünme” isteği ağır basanlar için, tamamıyla tatminkar bir metafizik bilginin olup olamayacağı ya da metafizik bilginin imkanı tartışmalı bir konudur. Bradley bazılarının böyle bir bilginin imkânsızlığını ileri sürerek bizzat kendilerinin de metafizik yaptıklarını ve metafizik meşguliyet içerisinde yer aldıklarını ifade eder. Metafizik bilginin imkânı konusunda Bradley, mütevazı davranarak bu alanda beklentilerinin kısmi bir tat- min elde etmek olduğunu belirtir; ancak o, tam anlamıyla tatminkar bir bilgi elde edilemese de, metafizik araştırma herhangi bir olumlu sonuçla sonuçlanmasa da, bu alandaki çalışmaların gerekli olduğunu, zira zihnimizi dogmatik inançlara karşı koruyabilecek başka bir alternatifin olmadığını belirtir. O, aynı zamanda metafizik ilginin ve diğer kişilerle birlikte, evreni anlama yolundaki zihinsel çabanın bizim için Tanrı’ya yönelmenin temel bir yolu olduğunu düşünür. Metafizik alanda araştırma yapmanın tam bir özveri gerektirmesi, muhte- melen birkaç yıla sığacak bir iş olmaması sebebiyle, bu alanda çalışma yapmanın herkes için iyi olabileceğini düşünmediğini ifade eden Bradley’e göre, kişinin ne istediğini bilmesi ve onu elde edebileceği konusunda hiç şüphe duymaması zor bir teslimiyet olsa da, bu teslimiyet bazı kişiler için “ilk ilkeler” konusunda inceleme yapmanın temel sebebidir.

Kaynakça Akarsu, B., (1979). Felsefe Terimleri Sözlüğü. Ankara: TDK Yayınları. Aristoteles, (1985). Metafizik.(Çev.A.Arslan). İzmir: Ege Üniversitesi Basımevi. Bradley, F.H., (1897). Appearance and Reality. London: Oxford University Press. Bradley, F.H., (2005). Appearance and Reality. London: Elibron Classics. Bradley, F.H., (1914). Essays on Truth and Reality. London: Oxford University Press. Bradley, F. H., (1922). The Principle of Logic. London: Oxford University Press. Cevizci, A., (2011). Felsefe Sözlüğü. İstanbul: Say Yayınları. Thilly, F., (2002). Çağdaş Felsefe. (Çev: İ. Şener). İstanbul: İzdüşüm Yayınları. Timuçin, A., (2004).Felsefe Sözlüğü. İstanbul: Bulut Yayınları. Trombley,S., (2013). Modern Dünyaya Yön Veren 50 Düşünür. (Çev: G. Gülbey). İstanbul: Kolektif Kitap. Walsh,W. H.; Wilshire, B. W., (2001). “Metafizik Nedir?” içinde Metafiziğe Giriş. (Der. ve Çev. A. Cevizci). Bursa: Paradigma Yayınları. Walsh,W. H., (1964). “F.H.Bradley” içinde A Critical History of Western Philosophy (Ed. D. J. O’Connor). London: The Free Press of Glencoe. Ward, J., (1925). “Bradley’s Doctrine of Experience”, Mind, XXXIV. Wollheim, R., (1959). F.H.Bradley. London: Harmondsworth, Pelican Books.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016

Kant and Plato on the Problem of Beauty Oğuz HAŞLAKOĞLU*

Abstract The problem of beauty emerges as a relative and individual sensual experience un- der a general and universal concept. As to what that general/universal property of beauty is and under which conditions it can be satisfied in view of its subjective and sensual origins will be the problem to be dealt with here. In that vein, we will be contrasting two different approaches, namely Kantian and Platonic and consequently restrict ourselves to their thoughts on this issue which seem to come up with totally contradictory results. Thus, contrasting of the two may seem in a way as a spanning of the history of thinking on the problem of beauty in its two basic antithetical positions. Accordingly, Kant will be discussed critically in his analysis of beauty in Critique of the Power of Judgment together with his crucial definition of “symbol” at the end of the first part of the book. In contrast, Plato will be discussed as to his notion of philosophy itself being dependent upon the experience of beauty, only to discover that according to his thought, aesthetics is philosophy as the ontological experience per se. Conclusively, the difference between two views on that matter will be discussed taking up symbol as a necessary criterion and a guide for understanding the problem of beauty itself. Keywords: Plato, Kant, Problem of Beauty, Kalos/Eros, Universal/Individual, Symbol.

* Doç. Dr., İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü, haslakoglu@ itu.edu.tr.

63 864

ve Madalya (1319-1320),Kant ve Platon’da 10 Hanedân-ı Güzellik Osmâni Sorunsalı Nişân ve Üzerine İmtiyâz Madalyası (1311- 1334), 17 Teba-yı Şâhâne Mecîdî Esâmî (1321-1332), 30 Altın İmtiyâz Madalyası (1309-1320),Özet 40 Madalya Esâmî (1899-1902) Defterleri. İngilizGüzellik Ulusal Arşivi sorunsalı: FO temelde 195/1720; genel FO ve 195/1883; tümel kavram FO 195/1477; altında göreceli FO 195/1368; ve bireysel FO esaslı 195/ duyusal1932; tecrübe FO olarak195/1976; ortaya FO çıkar. 195/1305, Güzelliğin FO 195/1369; genel/evrensel FO 195/ özelliğinin 1448; FO ne 195/1306;olduğu ve öznel FOve duyusal195/ 1545. kökenleri itibariyle hangi koşullar altında sağlanabileceği burada ele Amerikanalınan sorundur. Misyoner Bu Arşivianlamda,: 640, Platoncu 641, 642, ve 643,644, Kantçı 645,yaklaşımları 646, 647, onların648, 651, bu 652, konuyla 653, 654, il- gili temel655, düşünceleriyle660, 661, 66 2, sınırlamak663. Reeller. kaydıyla kıyasladığımızda tümüyle çelişik sonuçlar Sâlnameler:sunduklarını Salname-i görürüz. Vilâyet-iBöylece deHaleb: iki düşünceyi 1320. güzellik esasında karşılaştırdığımızda Şer’îyyedüşünce tarihininSicili: 23 Recepgüzellik 1293- sorunsalı 25 Şaban ekseninde 1296 tarihli birbirine Urfa karşıt Şer’îyye bu ikiSicili konumunda kapsa- yıcı anlamda içerildiğini görürüz. Dolayısıyla da Kant hem Yargıgücünün Eleştirisi’nde Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. yaptığı güzellik çözümlemesinde hem de yine aynı kitapta söz konusu ‘sembol’ tanımıyla Adıvar,eleştirel H.anlamda E. (2005). ele alınacak. Mehmet KarşılaştırmalıKalpaklı G. T. (Haz..),olarak; Platon’unMor Salkımlı ilk kezEv. düşünceİstanbul: tarihine Özgür isminiYayınları. verip yetkin bir biçimde tanımladığı philosophia’yı güzellik tecrübesi üzerine Bayraktar,inşa etmiş olduğundanH. (2007). Tanzimattan tespitle “felsefe”nin Cumhuriyet’e Platon Urfa diyaloglarında Elazığ: Fırat tanımlandığı Üniversitesi Ortadoğu biçimiyle tecrübiAraştırmaları ontoloji esasında Merkezi. başlı başına bir estetik olduğu ortaya konulacak. Sonuç olaraksa Bingöl,bu mesele S. hakkında (2005). Osmanlı iki görüş Mahkemelerindebirlikte ele alınarak Reform güzellik ve Cerîde-yisorunsalının Mehâkim’deki anlaşılmasında Üst “sembol”Mahkeme kavramını Kararları. ölçüt Tarihve rehber Incelemeleri alacak kısaDergisi, bir XXyaklaşım (19), 19-38. sunulacak. Çadırcı,Anahtar M. (1997). Kelimeler: Tanzimat Platon, Döneminde Kant, Anadolu Güzellik Kentleri’nin Sorunsalı, Sosyal Kalos ve Ekonomik/Eros, Tümel/ Yapısı. Tikel,Ankara: Sembol. TTK. Deringil, S. (2002). İktidarın Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. G. Ç. Güven). İstanbul: YKY. If there is one favourite judgment which is practiced often on a daily basis, it Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. is the judgment of beauty. From the moment we get use to the notion as a child, Foucault,we’ve been M. determining (2006). Deliliğin what Tarihi is beautiful ( Çev. M. accordingly. A. Kılıçbay). However, Ankara: İmge. when asked, in the Ginzburg,manner of C. Socrates, (2011). Peynir what ve that kurtlar so-called (Çev. A. beauty Gür). İstanbul:might be, Metis. we almost immediately Kenanoğlu,resort to or M. imply M. (2007). the famous Nizâmiye Roman mahkemeleri. saying that Islâm “taste Ansiklopedisi, is not to XXXIII be disputed, 185-188. (De gustibus non est disputandum).” Hence, the problem of beauty emerges as a relatively Kodaman, B. (1987). II. Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası. Ankara: Türk Kültürünü subjective experience under a universal concept. As to what might that universal Araştırma Enstitüsü. property of beauty be and under which conditions this necessary concept can be Kürkçüoğlu,satisfied concerning C. (2008). the Şanlıurfa necessarily 1850-1950 subjective. Şanlıurfa: and ŞURKAV.particular experience of beauty Nicault,forms the C. crux(2001). of Kudüsthe problem 1850-1948 here. (Çev. Although, E. S. Vali). the İstanbul: name was İletişim. given by Baumgarten, Ortaylı,aesthetics İ. (1983). as a distinct Osmanlı intellectual imparatorluğu’nun discipline En Uzunconcerning Yüzyılı. theİstanbul: nature Hil. and expression Seyitdanlıoğlu,of beauty is determined M. (1996). inTanzimat its ground Devri’nde and principles Meclis-i vâlâ for. Ankara:the first TTK. time in philosophy by Kant. According to Kant, beauty is in the “mind” –and not in the eye– of the Tanpınar, H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. beholder and as such arises as a result of the harmonious interplay of imagination Urfa.and understanding. (1984). Yurt Ansiklopedisi, In contrast, X, 7367-7389. Plato is the first thinker in the history of thinking Zürcher,to name E.and (1999). define Modernleşen philosophy Türkiye’nin as a field Tarihi of knowledge (Çev. Y. S. withGönen). a certain İstanbul: pathos İletişim he determinesYayınları. as “eros” which is directly related to “kalos (beauty)” as its raison d’être. In that sense, the contrasting of the two may seem in a way as a spanning of the history of thinking on the problem of beauty between two rival opinions.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Kant and Plato on the Problem of Beauty 65

Beginning with Kant, we must never forget that our notion of ‘aesthetics’ today is underlined by Kantian subjectivism. However, Kant’s notion of ‘subjectiv- ity’ depends not on a state of mind but upon the ontological conditions of man’s inherent faculties. The subjectivism concerning his aesthetics shows no exception although the kind of judgment concerning beauty as a judgment of taste devi- ates from the norm of other judgments known as empirical and logical in an es- sential way. Therefore, we must first get to know what Kant means by judgment. According to his Critique of Pure Reason (Kritik der reinen Vernunf ), “judgment (Urtheil)” is the “mediate knowledge/cognition (Erkenntniß) of an object, hence, the representation of a representation of it” (KrV, A 68/B 93). In other words, judgment is the reflective function of the mind. This is closely related to another important definition that “understanding” is nothing but the faculty of judgment (KrV, A 69/B 94).1 Does this mean that judgment of beauty must belong to un- derstanding as a faculty? Things get complicated when it comes to the aesthetic judgment inasmuch as the experience of pleasure or displeasure cannot be deter- mined as cognitive. Now as long as there is judgment, understanding as the faculty of judgment should be involved in some way. Yet, aesthetic judgments cannot be objective as in the case of empirical judgments for they must essentially refer to “subject” in order to be a “taste”. In a following manner, aesthetic judgments also differ from logical ones in terms of lacking objective employment to be knowledge: They are felt rather then known. This short introduction brings us to the “moments” of beauty as Kant calls them in the Critique of the Power of Judgment (Kritik der Urteilskraft). The “first moment” of beauty is as follows: Insofar the judgment of taste is disinterested in its subjective employment, it is a delight (or, satisfaction) for its own sake and the object of such a delight is called beautiful (KU, 211). Here Kant seems to provide us with a definition of taste which defies mere delight as an “agreeable” interest. This will directly lead to the “second moment” in which the beautiful is determined within “subjectively universal validity”. It is here that Kant brings his favorite notion of “free play” between two faculties, namely imagination and understanding in their mutual accordance to form aesthetic judgment (KU, 217). However, as it is obvious from Kant’s own statement in “The Dialectic of the Aesthetic Power of Judgment”, aesthetic idea is conjoined to a given representa- tion by imagination. Therefore, understanding is not needed in the aesthetic judg- ment to provide the concept; it only serves as a ground of judgment for general validity. For Kant, beauty is a concept not of understanding but of reason and as such it is an “aesthetic idea” which must be differentiated from rational idea in that the former is an intuition of imagination to which no determinate concept can be given whereas the latter is a concept of supersensible to which no intuition can be

1 “(…) Verstand überhaupt als ein Vermögen zu urtheilen (…).”

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 866 found.ve Nevertheless,Madalya (1319-1320), both aesthetic 10 Hanedân-ı and rational Osmâni ideas Nişân are ve unknowable İmtiyâz Madalyası in that (1311- their objects1334), cannot 17 Teba-yıbe constituted Şâhâne Mecîdîas cognition. Esâmî (1321-1332), 30 Altın İmtiyâz Madalyası (1309-1320), 40 Madalya Esâmî (1899-1902) Defterleri. Now Kant calls aesthetic idea an ideal insofar it finds its adequate representa- İngiliztion in Ulusalan individual Arşivi: existenceFO 195/1720; (KU FO, 232). 195/1883; However, FO this195/1477; ideal of FO beauty 195/1368; is not FO attain 195/- able in1932; itself FO but 195/1976; sought asFO to 195/1305, its possible FO begetting 195/1369; in FO the 195/ mind. 1448; That FO we 195/1306; achieve such FOa birth 195/ of 1545. beauty in our mind is only possible on the basis of imagination as a Amerikanfaculty. So Misyoner the problem Arşivi of: beauty 640, 641, boils 642, down 643,644, to this: 645, How646, 647, this 648, ideal 651, as an652, individual 653, 654, representation655, 660, 661,of beauty 66 2, 663. is possible? Reeller. It is here in this critical determination of an Sâlnameler:ontological problemSalname-i concerning Vilâyet-i Haleb: beauty 1320. that Kant makes a surprising turn towards Şer’îyye“psychology” Sicili: for23 Recepwhat he1293- calls 25 normal Şaban 1296or empirical tarihli Urfa idea Şer’îyye and “morality” Sicili for a priori conditions for the ideal of beauty. Nevertheless, he is aware of his aporia when con- Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. fessing with a wonder, before giving his psychological justification, in the form of a Adıvar,question: H. “[F]or E. (2005). who Mehmet can entirely Kalpaklı unlock G. itsT. (Haz..),secret from Mor nature?”Salkımlı 2Ev (KU. İstanbul:, 233). Özgür Yayınları. Yet, there seems to be a way out of this aporia which Kant already knew Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu although he entirely misinterpreted its essence and eschewed its value as to its Araştırmaları Merkezi. crucial role in the experience of beauty. Isn’t symbol defined by Kant as the kind of Bingöl,exemplary S. (2005).presentation Osmanlı in which Mahkemelerinde an idea or concept Reform is ve given Cerîde-yi individual, Mehâkim’deki sensible Üstex- istence?Mahkeme To be sureKararları. beauty Tarih differs Incelemeleri as a judgment Dergisi, XXof taste(19), in19-38. the form of a re-presen- Çadırcı,tation. However, M. (1997). at Tanzimat the bottom Döneminde of every Anadolu sensible Kentleri’nin representation Sosyal liesve Ekonomik a presentation Yapısı. as a necessaryAnkara: TTK. ground for this reflection. In order for something to be beautiful, it Deringil,must first S. become(2002). İktidarın an exemplary Sembolleri presentation ve İdeoloji II. for Abdülhamit the beauty Dönemi itself. ( 1876-1909) Only then (Çev. this pre-reflectiveG. Ç. Güven). ground İstanbul: of beauty YKY. is reflected upon as an object of beauty in reflection which Kant calls by the name representation. When we take rose to be beautiful, Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. it is elevated to the status of being capable of presenting beauty per se; only then Foucault,rose becomes M. (2006). beautiful Deliliğin as a Tarihirepresentation. ( Çev. M. A.In Kılıçbay).other words, Ankara: in every İmge. reflection there Ginzburg,is a non-reflective C. (2011). ground Peynir ve for kurtlar this reflective(Çev. A. Gür). ability İstanbul: of the Metis. mind to be taken as the Kenanoğlu,very object M. of M.reflection. (2007). NizâmiyeIn that vein, mahkemeleri. we will reverse Islâm Ansiklopedisi, Kant’s order XXXIII of methodology, 185-188. Kodaman,in our critical B. (1987). approach II. Abdülhamid to understand Devri Doğuhis analysis Anadolu of Politikası beauty. Ankara:in the light Türk ofKültürünü symbol. AraştırmaAccording Enstitüsü. to Kant, every kind of presentation (which he calls by the name Kürkçüoğlu,hypotyposis) C.is either(2008). schematic Şanlıurfa 1850-1950as where the. Şanlıurfa: sensible ŞURKAV. intuition matches the concept Nicault,and comprehended C. (2001). Kudüs by understanding1850-1948 (Çev. isE. given S. Vali). a prioriİstanbul: or İletişim.else it is symbolic where the concept is one which only reason can think and to which no sensible intuition Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. can be adequate (KU, 351). We can understand schematic rendering if we think of a Seyitdanlıoğlu,human figure M.drawn (1996). by aTanzimat child in Devri’nde the form Meclis-i of stickman. vâlâ. Ankara: What TTK.we have here is the Tanpınar,faithful representation H. (2001). XIX. of Asırda human Türk body Edebiyatı not asTarihi it is. İstanbul:perceived Çağlayan but as itKitabevi. is conceived. Urfa.The drawing(1984). Yurt aims Ansiklopedisi, to show the X, 7367-7389.child’s cerebral ability to conceptualize the human anatomy as a unity of multiplicity in its most simple and corresponding sensible Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim form. Compared to this, the sensible intuition in symbolic rendering for Kant does Yayınları.

2 “(…) wer kann der Natur ihr Geheimniß gänzlich ablocken?”

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Kant and Plato on the Problem of Beauty 67 not match the concept of reason. Inasmuch as the sensible intuition is inadequate to represent the kind of concept that reason thinks then the imagination is com- pelled to interpret. This interpretation according to Kant is done in an analogous way as the birth of symbol as follows: “All intuitions that are ascribed to concepts a priori are thus either schemata or symbols, the first of which contain direct, the second indirect presentations of the concept. The first do this demonstratively, the second by means of an analogy (for which empirical intuitions are also employed), in which the power of judgment performs a double task, first applying the concept to the object of a sensible intu- ition, and then, second, applying the mere rule of reflection on that intuition to an entirely different object, of which the first is only the symbol.” (KU, 352). It is difficult to understand Kant here unless we make explicate what he means by the “rule of reflection (Regel der Reflexion)”. This is because, in Kant’s view, the analogical ground of symbol is justified as a result of observing that which is in schematism. The rule of reflection simply applies what it observes in sche- matism. Schema in Kant as the product of pure imagination has the crucial role of forming the nexus of pure concepts of understanding -which goes by the name categories after Aristotle- and the appearance in order to form the reality as we know (KrV, B 201-202). Hence, schematism is the application of the pure concepts of understanding to the appearance while in symbolism the concept to be applied belongs to the reason exclusively. The question then is: How symbolism takes place in an analogous fashion as the observation of what goes in schematism? Kant’s example is the hand-mill for the despotic state which for him is determined by “in- dividual absolute will”. First of all, the concept “individual absolute will” as reason thinks is applied to the sensible intuition “hand-mill” as its “mode of operation” on a bodily, physical level. Then merely applying this “mode of operation” as the rule of reflection to “despotic state” but this time on a socio-political level insofar it is in the form of reflection that the agreement with the concept is formed and not in its content. Otherwise we will be picturing the despotic state literally as a hand-mill. This rule of reflection or procedure which is applied to “despotic state” and “hand- mill” in an analogous fashion is what makes the conversion possible between these two different objects in a symbolic way. Thus he writes as follows: “For between a despotic state and a hand-mill there is, of course, no similar- ity, but there is one between the rule for reflecting on both and their causal- ity.” (KU, 352). But isn’t it exactly in the rules of reflection that this “function”, as Kant calls it, should be explained? However, Kant evades the problem all too hastily: “This business has as yet been little discussed, much as it deserves a deeper investigation; but this is not the place to dwell on it.” (KU, 352).

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 868

veKant Madalya ironically (1319-1320), writes this 10 sentenceHanedân-ı at Osmânithe very Nişân end of ve “Critique İmtiyâz Madalyası of the Aesthetic (1311- Power1334), of Judgment”, 17 Teba-yı the Şâhâne first bookMecîdî of CritiqueEsâmî (1321-1332), of the Power 30 of AltınJudgment İmtiyâz. If we Madalyası take up the matter(1309-1320), where Kant40 Madalya leaves us,Esâmî what (1899-1902) we see as the Defterleri. rule of a thumb in symbolization İngilizis that theUlusal two Arşivi kinds: FOof representations 195/1720; FO 195/1883; that make FO up 195/1477; a symbol FO must 195/1368; differ as FO to their195/ representative1932; FO status 195/1976; both FOof which195/1305, should FO be 195/1369; mutually FO exclusive 195/ 1448; in the FO first 195/1306; place. However,FO 195/ the 1545.difference here lies more than being two different sensible objects on Amerikanthe same ontologicalMisyoner Arşivi status: 640, as in641, the 642, case 643,644, of Kantian 645, 646, example 647, 648, above. 651, It652, extends 653, 654, as far as655, being 660, one 661, of 66a categorical 2, 663. Reeller. difference. In the case of a ‘white dove’ symbolizing peace, the power of imagination synthesizes the concept of ‘peace’ with the sensible Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. object ‘dove’ to form a symbol. To be sure the dove is the sensible part of the symbol, Şer’îyyeso I basically Sicili: see 23 aRecep shape 1293- of dove. 25 ŞabanYet, it 1296has already tarihli Urfabeen Şer’îyye transformed Sicili into something Şanlıurfa,else then beingYukarı just Telfidan that specific,Köyü saha sensible araştırması. form: It is the embodiment of peace as its Adıvar,incarnation. H. E. Thanks (2005). Mehmetto the congruence Kalpaklı G. between T. (Haz..), peace Mor and Salkımlı dove Evthey. İstanbul: are conjoined Özgür to formYayınları. a third thing which is neither peace as a concept nor dove as a sensible ob- ject but both of them without being the mixture of the two either. This is because it Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu is simply impossible to mix concept with percept. The innocence in this particular Araştırmaları Merkezi. symbol is the white of the dove, whereas the freedom is the bird in the sky. Innocence Bingöl,and freedom S. (2005). together Osmanlı make Mahkemelerindethis symbol so powerful Reform because ve Cerîde-yi each of Mehâkim’deki them as a sym Üst- bol inMahkeme itself come Kararları. together Tarih to formIncelemeleri one symbol. Dergisi, InXX that (19), sense, 19-38. peace does not simply Çadırcı,mean end M. of (1997). war or Tanzimat simply a Döneminde‘nonwar’. A Anadolu bird in Kentleri’ninthe sky may Sosyal symbolize ve Ekonomik freedom Yapısı but. as a ‘whiteAnkara: dove’ TTK. it is the emancipation of innocence which is exactly what is locked Deringil,up by the S. brutality (2002). İktidarın of war. Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. G.Now, Ç. Güven). is there İstanbul: any rule YKY. of reflection existing between peace and dove as in the Fatmacase of Aliye hand-mill Hanım. and (1995). despotic Ahmed state Cevdet over Paşa “individual ve zamanı .absolute İstanbul: will”?Bedir. It seems that Foucault,there is exactly M. (2006). nothing Deliliğin in between Tarihi ( Çev. whiteness M. A. Kılıçbay). and innocence Ankara: on İmge. the one hand and Ginzburg,freedom and C. (2011). the bird Peynir in the ve kurtlarsky on (Çev.the other A. Gür). which İstanbul: may serveMetis. as the rule of reflec- tion here. In the symbolization of peace by a white dove, there is no middle term to Kenanoğlu, M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. form the axis of conversion possible from concept to percept in an analogous fash- Kodaman,ion. However, B. (1987). we must II. Abdülhamid keep in mind Devri that Doğu Kant Anadolu does Politikası not think. Ankara: of symbolization Türk Kültürünü as a directAraştırma relation Enstitüsü. of concept to percept at all. He thinks of symbolization as an in- Kürkçüoğlu,direct conversion C. (2008). between Şanlıurfa two 1850-1950 different . objectsŞanlıurfa: according ŞURKAV. to the rule of reflection Nicault,that serves C. (2001). as the Kudüs middle 1850-1948 term which (Çev. is E. valid S. Vali). for İstanbul: both in İletişim.an analogous way. Kant ironically models the form of his analogical explanation of symbol after syllogism. Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. Seyitdanlıoğlu,It is interesting M. (1996). to Tanzimatsee how Devri’ndeKant’s definition Meclis-i vâlâ of .symbol Ankara: boilsTTK. down to mere resemblance. This also explains why his example is fallacious in the first place in- Tanpınar, H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. asmuch as the hand-mill is only an analogue for despotic state and not its symbol. Urfa.In symbol, (1984). the Yurt concept Ansiklopedisi, is represented X, 7367-7389. in the percept without any middle term that Zürcher,will serve E. as (1999). the rule Modernleşen of procedure Türkiye’nin in the Tarihiform of(Çev. resemblance. Y. S. Gönen). How İstanbul: then relationİletişim betweenYayınları. concept and percept is possible in symbolization? It should be noted that in symbolization although the concept is somehow given, corresponding sensible

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Kant and Plato on the Problem of Beauty 69 intuition must be found. Just as a plate is homologous to circle logically (KrV, A 137/B 176), the bird in the sky is homologous to freedom imaginatively. In sym- bolization, the essence of this congruence depends upon the meaning of a concept which in turn lies in its mimetic value as a lived experience. If we are to take Kant’s own example, it is easy to see why it fails to be a symbol because the meaning of despotic state does not lie in its ‘mode of operation’ as an “individual absolute will” which is only an analytical determination of its formal structure. Rather, it lies in its content as a mimetic value which is nothing but a lived experience and in that specific sense despotic state can only mean; to be under the rule of a dictatorship. Hence its symbol should be thought from within this passive if not oppressive state of mind this kind of state creates in the minds of its citizens under one man’s rule. More to the point, in that empathetic ability to find homologous expressions lies the mimetic essence of imagination true to its etymology as einbildungskraft: The formative power. As we see, it is purely by the power of imagination that a general, universal concept like peace can appear in a particular, individual dove as its symbol, but then there are others. For an example, justice appears as a blindfolded female figure holding a scale in balance and a sword in each hand. What if we ask the same for beauty? Are we justified in asking for a symbol of beauty? Inasmuch as beauty as an ‘aesthetic idea’ comes to be determined as an object of sensible intuition called beautiful, the answer should be affirmative. Does this mean there is some kind of a symbol for beauty like we have for justice? Yet, how beauty can be represented apart from anything beautiful? This brings us to an inevitable conclusion that whenever something is beautiful, that particular, sensible object with its form becomes the symbol of beauty as its direct homologous expression. In that sense, just as schema forms the nexus of pure concepts of understanding and appearance to form the experience of reality, symbol conjoins aesthetic idea to a congruent sensible model image to form the experience of beauty. Consequently, symbolization forms the modus operandi of beauty in its representation in any individual exemplary presen- tation as beautiful. This presentation as an individual existence of ‘aesthetic idea’ in concreto is neither analogical nor the result of a “harmonious free play” of faculties but an original product of pure imagination. As such, it is the free employment of schematism: A ‘creative’ synthesis of intelligible and sensible. Such a notion of the experience of beauty founded on symbolization as a free schematism inevitably questions the very existence of aesthetic judgment. If in any case judgment is defined as a reflected capacity of the mind in the form of a representation, the experience of beauty in its authentic sense cannot be determined as a judgment at all. This is because it resides in the pre-reflective level as a direct expression. How then we will differentiate the pre-reflective modes of beauty from the reflective ones which come out as the most general experience of beauty under the name taste?

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 870

veInsofar Madalya the (1319-1320), presentation 10 of Hanedân-ı beauty in Osmânia sensible Nişân object ve İmtiyâz is an impossible Madalyası synthe (1311-- sis for1334), understanding, 17 Teba-yı thatŞâhâne this Mecîdî is possible Esâmî via (1321-1332), imagination 30 must Altın be İmtiyâz felt as Madalyası an over- whelming(1309-1320), pathos in40 the Madalya experience. Esâmî This (1899-1902) pathos to Defterleri. which beauty appears exclusively İngilizis none Ulusal other Arşivithan :eros FO. Kant 195/1720; not only FO 195/1883; excludes FOeros 195/1477;in his whole FO 195/1368;analysis of FO beauty 195/ but at1932; one point FO 195/1976; openly denounces FO 195/1305, from aestheticsFO 195/1369; under FO the 195/ general 1448; name FO 195/1306;“emotion (RührungFO 195/)” which 1545. he defines as the “outpouring of the vital force (Lebenskraft)”. Thus Amerikanhe says that Misyoner emotion Arşivi “does: 640,not belong641, 642, to 643,644, beauty at645, all” 646, (KU 647,, 226). 648, 651, 652, 653, 654, 655,What 660, then 661, taste 66 2, means 663. Reeller. to Kant? He thinks of taste as a form of pleasure in Sâlnameler:which the merely Salname-i “agreeable” Vilâyet-i mustHaleb: be 1320. differentiated from the “disinterested plea- Şer’îyyesure” of Sicili:beauty. 23 AsRecep disinterested, 1293- 25 Şaban pleasure 1296 tarihlibecomes Urfa purified Şer’îyye Siciliof any emotion and thereby becomes the taste of beauty proper. However, “disinterested pleasure” is Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. not only unfounded and self-contradictory like ‘unequal justice’ but also as plea- Adıvar,sure stems H. E. from (2005). an essential,Mehmet Kalpaklıdeeper root:G. T. eros(Haz..),. That’s Mor why Salkımlı in the Ev form. İstanbul: of pleasure Özgür it is alwaysYayınları. in need of a subject in order to be a taste; after all, the judgment of taste Bayraktar,necessarily H. presupposes (2007). Tanzimattan a subject Cumhuriyet’ein order to determineUrfa Elazığ: him Fırat as Üniversitesithe judge of Ortadoğu taste. Araştırmaları Merkezi. It is this inseparable unity of eros and kalos which brings us to a Platonic mise Bingöl,an scène S. the (2005). stage Osmanlıof which Mahkemelerinde is set in the house Reform of Agathon ve Cerîde-yi in Symposium Mehâkim’deki. It was Üst Aristophanes’Mahkeme turn Kararları. to tell Tarih everyone Incelemeleri a mythos Dergisi, on XXeros (19), in which 19-38. gods, when once cre- Çadırcı,ated them M. as(1997). whole Tanzimat and round, Döneminde separated Anadolu human Kentleri’nin beings asSosyal an actve Ekonomikof punishment Yapısı. for theirAnkara: hubris TTK. into two halves mostly as man and woman and urged them to seek Deringil,each other S. (2002). ever since İktidarın as the Sembolleri missing ve İdeolojipart (Symposium II. Abdülhamit, 191d). Dönemi In ( this1876-1909) way, gender (Çev. becomesG. Ç. a Güven). sumbolon İstanbul:, a Greek YKY. word symbol takes root. What does symbol means here? That it is a reminder of the lost unity. Does this tell us anything about the Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. nature of beauty? Yes, insofar beauty is determined as a unity of the universal and Foucault,the individual. M. (2006). Deliliğin Tarihi ( Çev. M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. However, the nature of eros and kalos will have to wait prudent Socrates for Kenanoğlu,a deeper inquiry. M. M. (2007). Socrates Nizâmiye actually mahkemeleri. recounts hisIslâm dialogue Ansiklopedisi, with XXXIII a woman, 185-188. sophos Kodaman,Diotima asB. (1987).a young II. man.Abdülhamid In a small Devri partDoğu inAnadolu her long Politikası speech. Ankara: about Türk love Kültürünü she was tellingAraştırma him another Enstitüsü. myth in which how eros as a heavenly descent daimon or spir- Kürkçüoğlu,it born of immortal C. (2008). fatherŞanlıurfa “Plenty 1850-1950 (Poros. Şanlıurfa:)” and mortal ŞURKAV. mother “Poverty (Penia)” Nicault,is in constant C. (2001). oscillation Kudüs 1850-1948 between (Çev. their E. S.opposite Vali). İstanbul: natures İletişim. (Symposium , 203b-c). Accordingly, an interesting analogy is established between the lovers of wisdom Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. and personified eros. Philosophers as the lovers of wisdom are those who wonder Seyitdanlıoğlu,between ignorance M. (1996). and Tanzimatwisdom Devri’ndejust like erosMeclis-i whose vâlâ .pursuit Ankara: of TTK. wisdom depends Tanpınar,upon his H.being (2001). poor XIX. towards Asırda itTürk (Symposium Edebiyatı Tarihi, 204a-b).. İstanbul: Poverty Çağlayan in that Kitabevi. sense forms Urfa.the internal (1984). Yurtnecessity Ansiklopedisi, to look X, for 7367-7389. plenty in every conceivable form in a man’s life. Thus, eros is determined as a lack and destined to seek beauty as a need to be Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim whole. As such, beauty, contrary to Kantian “disinterested pleasure”, serves in the Yayınları. form of a lack, a deeper, ontological interest in this mythos. However, it is in a pas- sage in Phaedrus, the main part of which is devoted to beauty that we find what we

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Kant and Plato on the Problem of Beauty 71 are looking for; reflective and pre-reflective modes of beauty. We shall be dwelling on a few lines taken from this prolific text but it will be enough to show the ir- reconcilable gap between Platonic and Kantian views on beauty. In that particular passage, Socrates is telling that beauty born of a heavenly origin descends to the world through the clearest aperture of sense, shining in clear- ness for sight being the keenest. However, this is true only if the descent of beauty as a shining forth is not seen via phronesis otherwise the lover is overwhelmed by the feelings of awe (Phaidros, 250d). Now the word for awe in the original Greek text is “deinous” which simply means “dread” as well as “overpowering” in the sense of being wondrous and marvelous. So we must get to know why a word like dei- nos is used in the context of beauty which is supposed to be rather pleasant. This “pleasance” as the definition of beauty here in this world together with “clear- ance” is expressed in the text as “ekphanestatôn kai erasmiotatôn”; the most radiant and the most pleasant (Phaidros, 250d-e). Note that being most pleasant literally means the loveliest because love as eros lies at the root of every pleasance. As for ekphanestatôn it is not that simple since beauty according to this phrase is not an added aspect to the phenomena from without but an emergence from within. Now insofar any sensible phenomenon for Plato is deemed to me on and not a genuine being as ontos on then beauty as a shining forth is a flicker of true and unchang- ing being shone through the transient and ever changing phenomena. This is in agreement with Plato’s view that beauty is an eidos or idea abiding in itself as a determination of being. That’s why, our sight when catches this flicker of beauty in a sensible object is filled with lasting impressions of pleasance and clearance. In a way, it is a scarce view of the real being. However, when phronesis is involved, this mere viewing becomes a vis-à-vis experience with beauty in its full glory. It is this overpowering presence of beauty which is expressed by the word deinos as “awe”. In that sense, we are brought to the presence of beauty in itself rather than merely viewing its sensible substitute. Known as a practical wisdom in general, phronesis in this particular context means; to experience the abiding beauty in its full majesty as a lover. As such beauty here is at once the most sublime: Pleasance and awe are just two sides of the same coin. Compared to this, Kantian sublime as the hopeless elevation of imagination to an unreachable height of rational idea by means of the “speculative” interest of reason and thereupon falling down inevitably due to the impossibility of the task like Icarus is a theater piece resulted in the abandoning of the original sense of beauty. Kant avoided the fact that in its original sense beauty and sublime is one and the same thing. However, Plato cannot provide us with the remedy as well. Despite the fact that Plato is very keen on beauty (Phaidon, 100d) even to the point of defining philosophia on the basis and inseparability of eros and kalos, his famous hyposta- tization (rather than merely proposing difference or even distinction) of beauty

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 872 as eidosve Madalyaor idea as(1319-1320), a separate 10 and Hanedân-ı ‘real being’ Osmâni (ontos Nişân on) veover İmtiyâz against Madalyası and above (1311- its non-being1334), (17me Teba-yı on) ‘sensuous Şâhâne substitutes’Mecîdî Esâmî (eidola (1321-1332),) introduces 30 Altın the rift İmtiyâz into Madalyasıthe heart of phenomena(1309-1320), in its40 inseparableMadalya Esâmî aspects (1899-1902) of being (Defterleri.on) and becoming (genesis) under İngilizthe very Ulusal problem Arşivi ironically: FO 195/1720; he himself FO 195/1883; foresees, FO namely 195/1477; methexis FO 195/1368; (participation) FO 195/ (Parmenides1932; FO, 130e-134e). 195/1976; FO 195/1305, FO 195/1369; FO 195/ 1448; FO 195/1306; FOWhat 195/ then 1545. we have of Platonic beauty when we disagree with his ontologi- Amerikancal claims Misyoner and the Arşivihypostatization: 640, 641, 642,of beauty 643,644, as 645, eidos 646,? Should 647, 648, we 651, then 652, return 653, 654, to Kantian655, definition 660, 661, 66 of 2, beauty 663. Reeller. as “disinterested pleasure” for the sake of realism? Sâlnameler:Yet, how can Salname-i we denounce Vilâyet-i beauty Haleb: of 1320.the most real and emotive quality defined by Şer’îyyeKant in Sicili:the negative 23 Recep sense 1293- as 25“outpouring Şaban 1296 of tarihli the vital Urfa force?” Şer’îyye Moreover, Sicili is there any possibility of compromise between these two rival and almost perennial views on Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. beauty? It seems there is none if we are to understand beauty in their own terms. Adıvar,But there H. E.is still(2005). hope Mehmet if we areKalpaklı to take G. symbolT. (Haz..), as theMor key Salkımlı and clueEv. İstanbul:to understand Özgür the problemYayınları. of beauty. Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu Symbolization understood as the sole function of imagination in its pure as- Araştırmaları Merkezi. pect seems to provide us with the necessary methexis between concept and percept Bingöl,as the direct S. (2005). homologous Osmanlı expression Mahkemelerinde of beauty Reform in a sensible ve Cerîde-yi model image. Mehâkim’deki Plato per Üst- fectlyMahkeme named this Kararları. expression Tarih Incelemelerias ekphanestatôn Dergisi, as XX an (19), emergence 19-38. from within, since Çadırcı,it is by beingM. (1997). available Tanzimat to senses Döneminde that beautyAnadolu shines Kentleri’nin forth Sosyalas clearance ve Ekonomik and pleasYapısı-. ance. Ankara:Nevertheless, TTK. the real scope of imagination is nullified in the experience of Deringil,beauty insofar S. (2002). the İktidarın creative Sembolleri impetus ve of İdeoloji symbol II. is Abdülhamit not realized. Dönemi In that ( 1876-1909) unique sense, (Çev. we areG. the Ç. Güven).ones who İstanbul: must createYKY. beauty by means of our own power to symbolize. And what does this mean if not that beauty is but a pure dream of imagination. This Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. dreaming of beauty is not the result of a mere subjective fantasizing but involves Foucault,the determination M. (2006). Deliliğinof a sensible Tarihi form( Çev. asM. a A. mode Kılıçbay). of emergence Ankara: İmge. for beauty. More Ginzburg,to the point, C. (2011). this mode Peynir of ve emergence kurtlar (Çev. is A. what Gür). can İstanbul: be truly Metis. called the symbol. This Kenanoğlu,determination M. M. of (2007).a sensible Nizâmiye form asmahkemeleri. symbol means Islâm that Ansiklopedisi, the concept XXXIII in its, 185-188. universal Kodaman,aspect is dreamedB. (1987). asII. theAbdülhamid very individual Devri Doğu in Anadolu its particular Politikası aspect.. Ankara: Accordingly, Türk Kültürünü an individualAraştırma of this Enstitüsü. kind acquires the traits of a universal as a result of which the contingent sensible existence is clothed with all the properties of a necessary being Kürkçüoğlu, C. (2008). Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. like permanence and timelessness. Or if you like, in the revealing words of poet Nicault,Oktay Rıfat: C. (2001). “Was Kudüs it you 1850-1948 who wore (Çev. those E. S.roses, Vali). Beauty, İstanbul: / Orİletişim. did they wear you?”3 Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. Seyitdanlıoğlu,Bibliography M. (1996). Tanzimat Devri’nde Meclis-i vâlâ. Ankara: TTK. Tanpınar,Kant, Immanuel. H. (2001). Gesammelte XIX. Asırda Schriften Türk Edebiyatı, Hrsg.: Tarihi Bd. . İstanbul:1-22 Preussische Çağlayan Kitabevi.Akademie der Wissenschaften, Bd. 23 Deutsche Akademie der Wissenschaften zu Berlin, ab Bd. 24 Urfa. (1984).Akademie Yurt der Ansiklopedisi, Wissenschaften X, 7367-7389. zu Göttingen, Berlin, 1900 et seqq. Zürcher,Kant, Immanuel E. (1999). (1992). Modernleşen Critique ofTürkiye’nin Pure Reason Tarihi, trans. (Çev. by Norman Y. S. Gönen). Kemp Smith, İstanbul: Macmillan. İletişim Yayınları.

th 3 This study is the renewed and the enhanced version of a paper presented at the “17 Interna- tional Aesthetics Congress” (9-13 July 2007, Ankara).

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Kant and Plato on the Problem of Beauty 73

Kant, Immanuel (1999). Critique of Pure Reason, ed. & trans. by Paul Guyer & Allen W. Wood, Cambridge: Cambridge University Press. Kant, Immanuel (2000). Critique of the Power of Judgment, trans. by Paul Guyer & Eric Matthews, Cambridge: Cambridge University Press. Kant, Immanuel (2007). Critique of Judgment, trans. by James Creed Meredith, Revised, edited, and introduced by Nicholas Walker, Oxford: Oxford University Press. Plato (1997). Complete Works, Edited, with Introduction and Notes, by John M. Cooper, Associate Editor: D. S. Hutchinson, Indianapolis/Cambridge: Hackett Publishing Company.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016

Celaleddin Devvani’nin, Tûsî’nin “Külli Akıl” Diye Adlandırılan Sıyrık Tözleri İsbat Hakkındaki Risalesi Şerhi* Recep DURAN**

Özet Bu çalışmada öncelikle 15. yüzyıl düşünürü Celaleddin Devvani’nin, Nasır Tûsî’nin “Külli Akıl” diye adlandırılan Sıyrık Tözleri İsbat Hakkındaki Risalesinin Şerhi ele alınıp değerlendirilecek, ardından söz konusu risalenin Türkçesi verilerek oku- yucuların ilgisine sunulacaktır. Anahtar Kelimeler: Celaleddin Devvani, Nasır Tûsî, Külli Akıl

Celaleddin Devani for the epistle About the Proof of Siyrik Tozleri named as “kulli akil” by Tûsî

Abstract In this paper, commentary of Celaleddin Devani for the epistle About the Proof of Siyrik Tozleri named as “kulli akil” by Nasir Tusi is addressed primarily and then Turkish version of commentary at issue is submitted to auduince interest. Keywords: Celaleddin Devvani, Nasır Tûsî, Külli Akıl.

* Devvani’nin bu risalesi her ne kadar “şerh” adıyla revaç bulmuşsa da risale yazım şekli olarak “haşiye”dir. Bkz. Burada not 17. ** Doç. Dr., Yakın Doğu Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümü

75 876

veVarlık Madalya filozofu (1319-1320), Elealı Parmenides 10 Hanedân-ı kısaca Osmâni ve özetleNişân vediyordu: İmtiyâz Varlık Madalyası vardır, (1311- bir- dir, bütündür,1334), 17 Teba-yıhareketsizdir, Şâhâne dolayısıyla Mecîdî Esâmî değişmez. (1321-1332), Değişme 30 Altın yoktur. İmtiyâz “Yeni” Madalyası bir şey, yeni (1309-1320),bir varlık olmaz, 40 Madalya olamaz. Esâmî Çünkü (1899-1902) o zaten vardır, Defterleri. var bulunmaktadır. Bir şey İngilizne ise Ulusalodur, başka Arşivi :bir FO şey 195/1720; olamaz. FO Kalem 195/1883; kalemdir. FO 195/1477; Sarı sarıdır. FO 195/1368; Özdeşlik FO esastır. 195/ “Kalem1932; sarıdır” FO 195/1976;denemez. FO Çünkü 195/1305, çelişkidir. FO 195/1369;Var-olan FOüzerine 195/ konuşulur,1448; FO 195/1306;yad-var- olan üzerineFO 195/ konuşulmaz.1545. Doğru ile var-olan farksızdır, hatta bir ve aynı şeydirler. Amerikan“Baba” Parmenides’in Misyoner Arşivi söylediği: 640, 641, özetle 642, budur. 643,644, 645, 646, 647, 648, 651, 652, 653, 654, 655,Buna 660, mukabil 661, 66 Herakleitos 2, 663. Reeller. ve extravagant talebesi kalemin “kalem” olduğunu Sâlnameler:söyleyecek kadar Salname-i bir süreVilâyet-i için Haleb:bile olsa 1320. “değişmeme”ye, “aynı kalma”ya tahammül Şer’îyyeedemeyecek, Sicili: varlıkta 23 Recep değişmeme, 1293- 25 Şaban aynı 1296 kalma, tarihli sabit Urfa kalma Şer’îyye görmeyecektir. Sicili Şanlıurfa,Şimdi, Yukarı bu ikiTelfidan zıt görüşten Köyü saha Herakleitos’u araştırması. destekleyip Parmenides’e karşı oldu- Adıvar,ğumuzda, H. veyaE. (2005). Parmenides’i Mehmet destekleyipKalpaklı G. Herakleitos’aT. (Haz..), Mor karşı Salkımlı çıktığımızda Ev. İstanbul: “ihtimal Özgür- ler” alanındanYayınları. veya “ihtimali doğrular” alanından “mutlak doğrular” alanine geçmiş Bayraktar,olmuyoruz. H. İster (2007). Parmenides’i Tanzimattan destekleyelim Cumhuriyet’e Urfaister Elazığ:Herakleitos’u Fırat Üniversitesi destekleyelim Ortadoğu fel- sefe içindeAraştırmaları kalmaya Merkezi. devam ediyoruz. Bingöl,Yani, S. (2005).kısaca ve Osmanlı neticeten Mahkemelerinde bazı oryantalistlerin Reform iddiaları ve Cerîde-yi aksine Mehâkim’deki İslam Dünyası Üst Gazali’yiMahkeme tadil etseydiKararları. veya Tarih bıraksaydı Incelemeleri da Dergisi, Gazali’nin XX (19), kitaplarını 19-38. yakan Endülüs’ün Çadırcı,filozofu M.“Şarih”i (1997). alsaydı Tanzimat durum Döneminde şimdiki Anadolu gibi olmayacaktı. Kentleri’nin Sosyal İslam ve Dünyası Ekonomik sırf Yapısı bu. yüzdenAnkara: Newtonlar TTK. çıkarsa bile, “nedensellik”i tartışan birkaç ender filozoftan biri Deringil,olan Gazali’nin S. (2002). cevabınıİktidarın SembolleriCalifornia ve İdeolojiÜniversitesinden II. Abdülhamit tarih Dönemi profesoru ( 1876-1909) Stanford (Çev. ShowG. gerektiği Ç. Güven). gibi İstanbul: yorumlayamasa YKY. bile bu teoriyi formüle eden seçkin Alman oryantalist Sachau gerektiği gibi yorumlayacaktır: Art arda gelen iki olaydan önce Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. gelenin sonra gelenin “sebeb”i olduğunu söylemeye ne kimsenin hakkı vardır ne de Foucault,dayanağı. M. (2006). Deliliğin Tarihi ( Çev. M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. *** Kenanoğlu, M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. İslam dünyasında Kelamcılar varlığın var bulunduğuna, bu varlık hakkın- Kodaman, B. (1987). II. Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası. Ankara: Türk Kültürünü da yargıda bulunmanın mümkün olduğuna, ve bu yargının tahkiki için bir krite- Araştırma Enstitüsü. rin mevcut olduğuna, bütün nominalist temayüllerine rağmen,1 inanmaktadırlar. Kürkçüoğlu,Burada bizim C. (2008).“nominalizm”den Şanlıurfa 1850-1950 kastımız. Şanlıurfa:felsefe tarihindeki ŞURKAV. arı ve saf nominalizm Nicault,değildir, C. daha (2001). ziyade Kudüs günümüz 1850-1948 felsefe (Çev. akımlarından E. S. Vali). İstanbul: Mantıksal İletişim. Atomcuların, veya Ortaylı,Mantıksal İ. (1983). Pozitivistlerin, Osmanlı imparatorluğu’nun veya Analitikçiler, En Uzunveya “ViyanaYüzyılı. İstanbul: Çevresi”cilerin Hil. bizim zi- Seyitdanlıoğlu,hinlerimizi “temizlemek” M. (1996). Tanzimat istedikleri Devri’nde “dış dünya”da Meclis-i karşılığıvâlâ. Ankara: olmayan TTK. kavramlarımı - zı yorumlama şekli ve değerlendirme biçimidir.2 Tanpınar, H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. Urfa. (1984). Yurt Ansiklopedisi, X, 7367-7389. Zürcher,1 Shahristani, E. (1999). Nihayat Modernleşen al-Ikdam, 5.Türkiye’nin ve 6. Bahisler. Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim 2 Mübahat Türker-Küyel, “Bilimsel Üzerine”, Bilim Kavramı Sempozyumu Bildirileri, Ankara ÜniversitesiYayınları. Yayını, Ankara 1985, 26 -32; “Analytic philosophy” in The Oxford Companion to Philosophy, Second ed., ed. Ted Honderich, 2005, s. 30; S. Blackburn, Dictionary of Phi- losophy, Oxford Univ. Press, 2008, s. 14.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Celaleddin Devvani’nin, Tûsî’nin “Külli Akıl” Diye Adlandırılan Sıyrık Tözleri... 77

İşte İslam dünyasında kelam ve felsefe yazılarında çok sık ve açıklama verme- den kullanılacak kadar yaygın şekilde geçen “nefsu’l-emr” kavramı, yanlış yorumlu- yor değilsek eğer, bu doğruluk kriteri meselesiyle ilgili bir önemli felsefi probleme gönderme yapan önemli bir kavramdır ve bu problemle de İslam dünyası düşünce- sinde, görebildiğimiz kadarıyla yeterince ilgilenilmiştir. Doğrunun ve doğruluğun kriteri olarak sahip olduğumuz önermeyi kendisine refere edeceğimiz, ve doğru olduğuna bu reference sonrası kritere uyarsa doğru uymazsa yanlış diyebileceğimiz bir önerme ararken kabul ettiğimiz önermenin varlığı mesele olmamıştır. Problem kriter alınacak bu önermenin yeri, bu önermenin nerede bulunduğu meselesidir, ve bu mesele de kanaatimizce İslam dünyası düşünce tarihinde gerekli “iltifat”ı görmüştür. Bilim ve Felsefe Metinleri’nin 4. sayısında, felsefede bazen “hesabı verilmesi” zor olan kavramların bulunabileceğinden söz etmiş ve Felsefenin, anlamak ve kav- ramak üzere başladığı serüveninde önüne böyle adını bile koyamayacağı “şey”lerin çıkabileceğini konu etmiş ve şöyle demiştik: “Bu şeyler öyle şeylerdir ki, düşünmek isteyen bir kimse düşünce faaliyetinde bulunurken bunlardan sarf-ı nazar edip bunları dışta bırakamaz; fakat bunları tanımlamak istediğinde bunlar için kendisinin de tatmin olacağı açık seçik “efrâdını câmi ağyârını mâni” bir tanım da veremez. Bu yüzden bazı felsefe okullarının, bazı kavramların anlamları iyice belirlenmeksizin yerli yersiz kullanıldığı şikayetlerine katılmak ve bu konuda kendilerine hak vermekle beraber insanlığın sahip olduğu yegâne “hazine”si düşünce biriki- mindeki bazı kavramları lüzumsuz ve temelsiz görüp ”bilimsel yöntemden gelmeyen” kavramlar diyerek bu kavramlardan kurtulmak için köklü bir şekilde uygulamak istedikleri “temizleme” faaliyet ve hedefleri3 sonuna ka- dar uygulanabilecek bir “yöntem” kabul edilemez. Çünkü felsefede “açıkça anlatılamayan ama tamamen müphem de olmayan” kavramlarımız bu- lunmaktadır.4 “Nefsu’l-emr” kavramı kavram olarak ele alındığında bu tür kavramlardan biridir. Şimdiki bilgimize nazaran ilk defa kulla- nan Nasir Tûsî’nin ( öl. 1273), mesela, Fî İsbâti’l-Cevheri’l-Mufârık’ında, mesela, Tahânevî’nin Keşşâf-ı Istılâhât-ı Fünûn’unda, mesela, Ebu’l- Bekâ’nın Külliyât’ında, Ali Kuşçu’nun Şerh-i Tecrîd’inde ve Ali Tûsî’nin Tehâfütü’l-Felâsife’si Kitâbu’z-Zuhr’unda söylediklerini dikkate alarak bu kavramı dilimize çevirmeye kalkacak olursak kısaca “kendinde” sözcüğüyle ifade edebiliriz. Ama biraz daha uzun bir karşılık kullanmaktan kaçın- mazsak bu sözcüğü “olduğu-hal-üzere-oluş”, “olduğu-şekil-üzere-oluş” diye çevirebiliriz. Prof. H. Atay’ın “nefs-i emr varlık, bu ikisi [hâricî ve zihnî olması] olmaksızın, psikolojik olarak kendi özüne göre varlık, mücerred mutlak varlık anlamındadır” şeklindeki çevirisi, “nefsu’l -emr”in anlamla- rından biri bu olmasına rağmen pek tatmin edici bir tanım gibi görünme-

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 878

vemektedir. Madalya Ş. (1319-1320), Öçal’ın “Nefs-i 10 Hanedân-ı emrin bir Osmânibaşka anlamı Nişân dave İmtiyâzzihnî varlığın Madalyası kar -(1311- 1334),şıtı anlamında 17 Teba-yı fenomenal Şâhâne Mecîdî dünya, Esâmîyani “haricî (1321-1332), varlık”dır” 30 Altınşeklindeki İmtiyâz çevirisi, Madalyası (1309-1320),maksada birinci 40 Madalyatanımdan Esâmî daha (1899-1902)yaklaşmış kabul Defterleri. edilse ve daha “tanımsal” İngilizolsa Ulusal da çekincesiz Arşivi: FO kabul 195/1720; edilebilecek FO 195/1883; tatmin edici FO 195/1477;bir tanım FOgibi 195/1368; durmamak FO- 195/ 1932;tadır. BununlaFO 195/1976; birlikte FO daha 195/1305, iyisini buluncaya FO 195/1369; kadar FO “sözcük 195/ 1448; dağarımız”a FO 195/1306; FO(vocabulaire) 195/ 1545. kaydedelim. Lane’in muhteşem Lexicon’unda “nefsu’l-emr” 5 Amerikaniçin önerdiği Misyoner karşılık Arşivi :kabul 640, 641,edilebilir 642, 643,644, bir çeviri 645, gibi 646, görünmektedir. 647, 648, 651, 652, Ancak 653, 654, 655,bu tanım 660, 661,da çok 66 “sözlüksel”dir,2, 663. Reeller. oysa nefsu’l emr’in ıstılahî tanıma, veya an- cak ıstılahi tanımla yüklenebilecek olan tazammunlara, bu tazammunlarla Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. edinilecek ögelere, yani anlam yüküne ihtiyacı bulunmaktadır.” Şer’îyye Sicili: 23 Recep 1293- 25 Şaban 1296 tarihli Urfa Şer’îyye Sicili Esasında “Nefsu’l-emr” kavramı Nasir Tûsî için de ne anlama geldiğini, Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. kendisinin de bu sözcüğü nasıl bir kavrama karşılık olmak üzere kullandığını Adıvar,söyleyebileceği H. E. (2005). açık Mehmet ve net Kalpaklı bir kavram G. T. (Haz..), değildir. Mor Tûsî’ninSalkımlı Evöğrencisi. İstanbul: ve Özgüronun meşhurYayınları. eseri Tecrîdu’l-İ’tikad veya kısa ve yaygın adıyla Tecrid’e bir şerh yazmış Bayraktar,olan meşhur H. (2007).düşünür Tanzimattan Hillî (öl. 1326)Cumhuriyet’e bu şerhinde, Urfa Elazığ: Keşfu’l-Murâd Fırat Üniversitesi Şerh-i OrtadoğuTecrîdi’l- İ’tikâdAraştırmaları’ında şöyle diyor:Merkezi. Bingöl,“Derslerine S. (2005). devam Osmanlı ettiğim Mahkemelerinde sırada, büyük Reform üstada ve bir Cerîde-yi gün “nefsu’l-emr”in Mehâkim’deki Üst Mahkemeanlamını Kararları.sordum. TarihŞöyle Incelemeleri cevap verdi: Dergisi, “Burada XX (19),“nefsu’l-emr” 19-38. “Akl-ı Fa’âl” Çadırcı,anlamındadır. M. (1997). Tanzimat Bir önerme Akl-ı Döneminde Faâl’de bulunan sabit Anadolu Kentleri’nin Sosyal sûretlere ve Ekonomikuygun ise Yapısı . Ankara:doğrudur, TTK. değilse yanlıştır.” Deringil,Bizim S. (2002). burada İktidarın dikkatimizi Sembolleri çekecek ve İdeoloji olan II. Abdülhamitkavram “sabit Dönemi suret”dir. ( 1876-1909) (Çev. G. Ç. Güven). İstanbul: YKY. *** Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. Foucault,Burası, şu M. (2006). an, “zihinsel Deliliğin Tarihi varlık”ı ( Çev. hatırlamanın, M. A. Kılıçbay). dönüp Ankara: kısaca İmge. da olsa bu konuyla ilgisi ve ilişkisi olan bir takım kavramları gözden geçirmenin yeri ve zamanıdır. Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. Bu konuda bizim kullanmak üzere sahip olabildiğimiz ve “tarihsel” olmayan ve Kenanoğlu,“tarihsel”lik M. bağ ve M. (2007). bağlantısı bulunmayan, Nizâmiye mahkemeleri. zaman Islâm Ansiklopedisi,olarak da bize XXXIII daha, 185-188. yakın en Kodaman,son çalışma B. Tabâtabâî’nin(1987). II. Abdülhamid Bidayetu’l-Hikme’ Devri Doğu Anadolusinin Seyyid Politikası Ali. Ankara:Qûlî Qarâî Türk tarafından Kültürünü The ElementsAraştırma of Enstitüsü. Islamic Metaphysics adıyla İngilizceye yapılan çevirisidir. Nefsu’l- Kürkçüoğlu,emr konusunu C. (2008). buradan Şanlıurfa özetlemeden 1850-1950 önce. Şanlıurfa: bu konu ŞURKAV. ile hayli ilgilenilmiş olduğunu söylerken “zihinsel varlık” genel adlandırması dışında özel ve daraltılmış şekliyle Nicault, C. (2001). Kudüs 1850-1948 (Çev. E. S. Vali). İstanbul: İletişim. de, genel anlamına olmak üzere “küllî” olarak da, “nefsu’l-emr” sözcüğünün, tarih- Ortaylı,sel öncelik-sonralığa İ. (1983). Osmanlı dikkat imparatorluğu’nun etmeksizin, Osmanlı En Uzun tefekkürününYüzyılı. İstanbul: gözdeleri Hil. Beydavi, Seyitdanlıoğlu,Teftazani, Cürcani, M. (1996). vb. düşünürlerTanzimat Devri’nde tarafından Meclis-i mebzul vâlâ . miktardaAnkara: TTK. kullanılmış oldu- Tanpınar,ğunu, bu H.durumun (2001). XIX. Îsâgûcî, Asırda Hidayetu’l-Hikme, Türk Edebiyatı Tarihi ve .şerhleri, İstanbul: Şemsiye,Çağlayan Hikmetu’l-Ayn Kitabevi. , Urfa.Metali’ (1984)., Tavali’ Yurt, Ansiklopedisi,ve şerh ve haşiyeleri, X, 7367-7389. ve Muhassal , Metalib, Ebkar, Gaye, uzatma- mak için, Tecrid, Mevakıf, Makasıd, ve şerh ve haşiyelerinde bol miktarda kullanıl- Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim dığını tesbit edebiliyoruz. Bu sayılan adlar arasında bulunması muhakkak gerektiği Yayınları. halde zikredilmeyen adlar muhtemelen vardır. İşte bir tanesi: Meybudi hemen ha- tıra gelen önemlilerden biri, mesela. Zihinsel varlık konusunda bir Osmanlı katkısı

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Celaleddin Devvani’nin, Tûsî’nin “Külli Akıl” Diye Adlandırılan Sıyrık Tözleri... 79 olan (Mütemmimat-ı Ta’rifat ayrıca konu edilmelidir, edilecektir, şahsen biz bu esere ayrı bir önem ve “mission” yüklemekteyiz bu yüzden bu eseri ayrıca ve müsta- kıllen konu edeceğiz, bu eser “by-pass”la atlatılamaz) Külliyat-ı Ebi’l-Beka’dan söz edip Tabâtabâî’yi özetlemeden önce İslam dünyasında Gazali’den ve İbn Rüşd’den sonra üçüncü “Tehafüt”ün yazarı Fatih devrinin adı anılan mütefekkirlerinden Ali Tûsî “nefsu’l-emr” konusuna “Tehafüt”ü Zuhr’unda bilgi bahsinde değiniyor: “Onuncu Bahis: Bilginin Hakikatı Hakkında”. Kendisini birçok bakımdan “standard” kabul edebileceğimiz, iyi tanıdığımız Ali Tûsî’ye göre bilgi konusuna zihindeki “izler”den başlamak gerekir. Çünkü bü- tün bilgiler duyumlarla idrakin dallarıdır. İnsan doğduğunda bütün idraklerden bomboştur. Sonra o cüzileri duyumlar. Cüzileri duyumla algılayarak cüziler ara- sıındaki “müşareket” ve “mübayenet”i farkeder, ayırır. Sıcaklığa sahip olan fertleri tek tek duyumsadığı zaman onlar arasındaki “müşareket”i, sıcağı soğukla birlikte duyumsadığı zaman ikisi arasındaki “mübayenet”i farkeder. Bu cüzilerden külli su- retleri çekip çıkarır ve bu çıkardığı külli suretlerin bir kısmını bir kısmına olumlu veya olumsuz olarak yükler. Bu yüklemeyi de ya bedihilerde olduğu gibi aklının bedahetiyle, veya tecrübe ve duyumlamalarda veya diger nazarilerde ve zarurilerde olduğu gibi “nazar” gibi başka şeylerin yardımıyla yapar.3 Burada, tali konular ve yaklaşımlar bir tarafa bırakılıp konuya yaklaşılacak olursa önemli ve bir hayli açılıma müsait “fruitful” bir konu olan ve Gazali’nin Tehafut’ünde müstakil problem olarak incelenmeyen “Bilginin Mahiyeti Hakkında” başlığı altındaki uzun pasajda “nefsu’l-emr” ve “zihni varlık” ciddi konusuna deği- nilmektedir. Sanki bu bahiste Ali Tûsî artık bir tehafüt’çü olarak değil de bir onbeşinci yüzyıl filozofu olarak konuşmaktadır. Gerçi zaman zaman bazı düşünürlere atıfta bulunmaktadır, ancak bu onu İbn Haldun veya İbn Teymiye’nin veya onlar gibi düşünen bir başkasının istediği “felsefeden uzak ‘Kelamcı’” saymaya yetmez, yetmi- yor. Ancak hemen işaret etmek ihtiyacı duymaktayız ki, Ali Tûsî “felsefe” sözcüğü- nü diline pelesenk edip onu yerli yersiz kullanan bir kimse de değildir. Diyebiliriz ki Ali Tûsî’de her şey olması gerektiği gibidir. Âlemin kıdemi, bilginin mahiyeti ve buna bağlı Tanrı’nın cüz’ileri bilmesi gibi meseleler epistemolojinin konusu sayılabilecek olan saf felsefi bilgi meseleleri- dir. Bilgi eğer bilgi ise küllidir. Copleston’ın Aristoteles’in Metaphysics’inden özet- lediği üzere gerçekten var olan bireysel olandır, fakat her bilgi, her tanım tümeldir, küllidir.(Metaph., M, 1086 b 2-7; K, 1059 b 25-6; Z, 1036 a 28-9).4 Ve nihayet unutmamak gerekir ki ne kadar serbest fikirli olursa olsun bir düşünür yaşadığı çağın tüm nüktesebatını yok sayamaz. Bu yüzden, ister Gazali’yi

3 Ali Tusi, Zuhr, 17. Bahis, TC Kültür Bak. Yay., s. 207. 4 A History of Philosophy, vol. 1, p. 301-303.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 880 okuyalımve Madalya ister Tûsî’yi, (1319-1320), tartışmalarda 10 Hanedân-ı konu Osmâniedilen varlıkların Nişân ve İmtiyâz nasıl birMadalyası dünya görüşü (1311- ve evren1334), anlayışına 17 Teba-yı yaslandığı Şâhâne Mecîdîhiçbir zamanEsâmî (1321-1332),tamamen göz 30 ardı Altın edilmemek İmtiyâz Madalyası gerekir. Çünkü(1309-1320), ancak böyle 40 olursa Madalya “Göksel Esâmî cisimlerin (1899-1902) ruhları, Defterleri. akılları, iradeleri anlam kaza- İngiliznır. Aksi Ulusal takdirde Arşivi yazarın: FO 195/1720; söylediğini FO değil195/1883; de anlamak FO 195/1477; istediğimizi FO 195/1368; anlamış FO oluruz 195/ ki maksat1932; ve FO matlabın 195/1976; bu FOolmadığı 195/1305, kimseye FO “hafî”195/1369; değildir. FO 195/ 1448; FO 195/1306; FOİnsan 195/ bilgisinin 1545. nereden geldiği, insanın bilgiyi nereden edindiği meselele- Amerikanrinden sonra Misyoner Zuhr Arşiviyazarının: 640, severek 641, 642, incelediği 643,644, 645,bir 646,önemli 647, konu 648, 651, nedensellik 652, 653, 654,ko- nusudur.655, Birçok 660, 661, felsefe 66 2, tarihçisini663. Reeller. şaşırtacak kadar nominalizme açık fikirlerin bir Sâlnameler:kelamcı filozoftan Salname-i çıkması Vilâyet-i olgusunu Haleb: 1320.problem veya anlaşılmaz bir durummuş gibi Şer’îyyegörmek Sicili:isteyişimiz 23 Recep esasında, 1293- 25 belki Şaban bizim, 1296 tarihlimodern Urfa insanlar Şer’îyye olarak Sicili konulara uzak kalışımızdan kaynaklanmaktadır. Oysa mesela Osmanlı “ulema”sının sevdiği ve Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. okuduğu ve fırsat buldukça “şerh” edip eserine “haşiye”ler yazdığı bir onikinci yüz- Adıvar,yıl kelamcısı H. E. olan(2005). Ömer Mehmet Nesefi’nin Kalpaklı Akâid G. T.’indeki (Haz..), ilk Morcümlesi Salkımlı olan Ev “Eşyanın. İstanbul: hakikatı Özgür sabittir”Yayınları. cümlesini “Varlıklar hakkında bilgi mümkündür” diye yorumlarsak ve bu Bayraktar,cümleden H.hemen (2007). sonra Tanzimattan gelen cümlenin Cumhuriyet’e varlığının Urfa Elazığ: da farkına Fırat Üniversitesivarırsak belki Ortadoğu de bu kadarAraştırmaları şaşırmayız: Merkezi.“Bilgi kaynağı üçtür: Sağlıklı akıl; Sağlıklı duyum ve Doğru ha- Bingöl,ber.” (Şerh-i S. (2005). Akâid, Osmanlı s. 5-6) Mahkemelerinde Reform ve Cerîde-yi Mehâkim’deki Üst MahkemeZaman zaman Kararları. epistemoloji Tarih Incelemeleri ile ontolojinin Dergisi, XX birbirine(19), 19-38. karıştığı Ali Tûsî’nin Çadırcı,zevk duyarak M. (1997). yazdığından Tanzimat Dönemindeemin olduğum Anadolu ve Kentleri’nin bu konuyla Sosyal ilgilenirken ve Ekonomik özel Yapısı bir. tad aldığınıAnkara: TTK.tahmin ettiğim “Varlıkların birbirlerine bağlılıkları hakiki nedensel Deringil,bir bağlılık S. (2002). mıdır?” İktidarın konusu Sembolleri oldukça ve önemli İdeoloji II.bir Abdülhamit konudur. DönemiYakın (zamanlarda 1876-1909) (Çev.önce Jules G.Lachelier Ç. Güven). ve Ernstİstanbul: Mach YKY. gibi düşünürlerce dikkat çekilmiş, Emile Boutroux gibi düşünürlerce açılıp geliştirilmiş, ülkemizde felsefecimiz Prof. Dr. Süleyman Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. Hayri Bolay tarafından ısrarla takip edilmiş ve edilmekte olan önemli bir konudur. Foucault,Nefsu’l-emr M. (2006). ve “zihinsel Deliliğin varlık” Tarihi konusuyla ( Çev. M. A. rahatlıkla Kılıçbay). ilişkilendirilebilecek Ankara: İmge. olan bu Ginzburg,konuda E. C. Boutroux’nun (2011). Peynir dahave kurtlar içeriğine (Çev. gitmedenA. Gür). İstanbul: eserinin Metis. adı bize açılım sağlama- Kenanoğlu,ya uygun görünmektedir: M. M. (2007). Nizâmiye Tabiat İlimlerinin mahkemeleri. Zor Islâmunsuzluğu Ansiklopedisi, Hakkında. XXXIII , 185-188. Kodaman,Bu yüzden,B. (1987). Ali II. AbdülhamidTûsî’nin üslubunun Devri Doğu Anadoluve ısrarının Politikası açıkça. Ankara: görülebilmesi Türk Kültürünü için “nefsu’l-emr”Araştırma konusundakiEnstitüsü. kendi sözlerini aynen almak istiyorum:”Bir şeyin Kürkçüoğlu,nefsu’l-emr’de C. (2008).hâsıl olmamasının Şanlıurfa 1850-1950 imkânı. onuŞanlıurfa: yakınî ŞURKAV. olarak bilmenin hâsıl olmasını Nicault,nefyetmez. C. (2001). İster Yüce Kudüs Tanrı’nın 1850-1948 bizde (Çev. o E. şeyin S. Vali). yakınî İstanbul: bilgisini İletişim. hâsıl etmesiyle olsun, ister başka bir sebeple olsun, bu şeyi biz kesin olarak biliriz ve nakîzının mümkün Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. olduğunu ve bu şey hakkında bilgimizin olmamasının da mümkün olduğunu bil- Seyitdanlıoğlu,mekle birlikte, M. bunu (1996). bilmekte Tanzimat tereddüt Devri’nde etmeyiz. Meclis-i Ben vâlâ kesin. Ankara: olarak TTK. biliyorum ki, şu Tanpınar,anda dokunduğum H. (2001). XIX. iki şey Asırda kalem Türk ve Edebiyatı kâğıttır. Tarihi Yine. İstanbul:nefsu’l-emrde Çağlayan bu Kitabevi. ikisinin bana Urfa.dokunan (1984). iki Yurt şey Ansiklopedisi,olmamasının X, mümkün 7367-7389. olduğunu kesinlikle bilmekle birlikte, ke- sinlikle biliyorum ki böyle olmaması imkân dâhilinde değildir. Bunu inkâr eden Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim doğruyu söylemeyendir ve onunla konuşmaya değmez.”5 (Ali Tûsî hiçbir şey yaz- Yayınları.

5 Zuhr, s. 291.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Celaleddin Devvani’nin, Tûsî’nin “Külli Akıl” Diye Adlandırılan Sıyrık Tözleri... 81 masaydı da sadece bu cümleyi yazsaydı yine Ali Tûsî olurdu. Onun bu ifadesi onu bir düşünür, bir filozof yapmaya yeterlidir. O kendisi, olmak ister miydi istemez miydi bilemeyiz, ama bu cümle onu filozof yapardı. Çünkü bu cümle özünde bir teoriyi barındırmaktadır.) Ali Tûsî’nin kesinlikten ne anladığı, aykırı örnek bulunmadığı için “common” terim kabul ederek düşünüyoruz ki Ali Tûsî’nin ilk aşamada ulaştığı üç önerme şunlardır: 1- Kesin bilginin mümkün olduğuna inanmaktadır. 2- Kesin bilgi dediğimiz bilginin tek seçenek olduğuna değil olmadığına da inanmaktadır. 3- Şu andaki davranışımı ifade eden önerme kesin olarak doğrudur. Ancak “kesinlik” taşıyan şu andaki davranışımın kendisi değildir. Zaten “kesinlik” varlığın değil bilginin bir özelliğidir. Dolayısıyla var- lık ve onu dile getiren önermenin özellikleri “zaruret” bakımından farklı olacaktır. Bu konularda Ali Tûsî’nin zihni gayet açıktır. Hiçbir “ibham” (kapalılık) taşımamaktadır. Zaten Ali Tûsî’nin bir özelliği var ki o da şudur: Ali Tûsî bir şeyi iyi anlamadığı zaman veya bir şey hakkında tereddüt ettiği zaman bu tereddüdünü bizimle paylaşıyor, bunu rahatlıkla söyleyebiliyor ki, “intellectual” rahatlığa bir alamet gibi pekâlâ alınabilir, böyle yorumlanabilir. Bilginin başlı başına konu edilmesi ve onuncu bahsin bu konuya ayrılması bilginin önemiyle mütenasiptir. Onuncu bahse dâhil konuları gözden geçirdikten sonra o kendi topografyasını çıkarıyor ve kitabının sonunda son derece veciz bir şekilde ifade ettiği fikirler onun bu eserinin, kendisinin yaptığı bir özeti sayılabilir. Önermelerin birbirine göre durumunu ve önermeler arası ilişkileri dikkate alarak sanki burada, genel olarak bütün önermeleri tasnif etmiş ve demiştir: a. Bir önerme ya kesin olarak doğrudur; veya b. Kesine yakın bir zan ile doğrudur; veya c. Kesine yakın olmayan bir zan ile doğrudur; veya d. İki taraftan biri tercih edilmeksizin tereddütlü olarak kabul edilen önermedir; veya e. Geçersiz ama “tekfir”e dayanak olacak seviyede olmayan önermedir; veya f. Kesinlikle geçersiz olan ve “tekfir”e dayanak olabilecek önermedir. Ülkemizin önemli bilim ve kültür tarihçisi hocamız merhum Aydın Sayılı ba- zan şöyle derdi: “Şu Aristo’ya şaşıyorum, o kadar bilgiyi nasıl yapıyor da derli-toplu bir şekilde kafasında tutuyor?” Şu anda biz Aydın Sayılı’nın kafasında kaç tane Aristoteles olduğunu tahayyül etmek istesek herhalde zorlanırız. Aynı problem

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 882 aralarındave Madalya 370 yıllık (1319-1320), bir zaman 10 farkıHanedân-ı olan AliOsmâni Tûsî Nişânile Gazali ve İmtiyâz için de Madalyası söz konusudur. (1311- Yani 1334),Ali Tûsî’yi, 17 Teba-yı Hocazade’yi, Şâhâne Mecîdî Teftazani’yi, Esâmî (1321-1332),Cürcani’yi, Ebheri’yi,30 Altın İmtiyâz Fenari’yi, Madalyası … ve bunlar(1309-1320), gibi düşün 40 adamlarımızı Madalya Esâmî Gazali (1899-1902) ile karşılaştırmakta Defterleri. tereddüt etmez isek İngilizdiyebiliriz Ulusal ki ArşiviAli Tûsî: FO tarihsel 195/1720; olarak FO 195/1883;öncelik Gazali’de FO 195/1477; olmak FO üzere 195/1368; Ali Tûsî’ninFO 195/ Zuhr’1932;u bir çokFO 195/1976;bakımdan FO Gazali’nin 195/1305, Tehafüt’ FO 195/1369;ünden “geriFO 195/ kalır” 1448; bir FOeser 195/1306; değildir. 1482’deFO ölmüş195/ 1545. olan Ali Tûsî ile ölüm tarihi 1502 olan Devvani arasında dikkate Amerikandeğer bir zamanMisyoner farkı Arşivi olmamakla: 640, 641, bu 642, iki 643,644, düşünür 645, aynı 646, kuşağın 647, 648, düşünürleri 651, 652, 653, sayıla 654,- bilirler.655, Dolayısıyla 660, 661, 66 zaman 2, 663. zaman Reeller. düşünce gidişinde birini ötekine refere etmekte konuyu kavramak ve örneklendirmek babında sınırsız olmamak kaydıyla toleranslı Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. davranmak çok büyük bir mahzur sayılmayabilir, hatta birtakım kapalılıkları orta- Şer’îyyedan kaldırmaya Sicili: 23 yardımcıRecep 1293- olma 25 durumundaŞaban 1296 tarihliteşvik Urfa ve teşyi’ Şer’îyye bile Sicili edilebilir. Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. Tûsî’nin Tehafut’üyle Gazali’nin Tehafut’ünü karşılaştırmakta herhangi bir te- Adıvar,reddüdümüzün H. E. (2005). bulunmadığı Mehmet Kalpaklıfarkedilmiş G. T.olmalıdır. (Haz..), MorBunun Salkımlı elbette Ev bir. İstanbul: takım sebepÖzgür- leri vardır.Yayınları. Her şeyden önce İslam dünyasında vaki düşünme olgusu, İslam dünyası Bayraktar,mantıkçılarının H. (2007). kavramlarıyla Tanzimattan konuşacak Cumhuriyet’e olursak, Urfa Elazığ: hem “madde” Fırat Üniversitesi bakımından Ortadoğu hem de “suret”Araştırmaları bakımından, Merkezi. yani İslam dünyası düşüncesi, felsefesi, kısaca söyleyecek Bingöl,olursak S.tefekkürü (2005). Osmanlıhem “maddi” Mahkemelerinde hem “suri” Reformbirtakım ve olumlu Cerîde-yi değişikliklere Mehâkim’deki uğra Üst- mış, birçokMahkeme kavram Kararları. ya düşünce Tarih Incelemeleri sferine dâhil Dergisi, olmuş, XX (19),veyahut 19-38. da anlamca değişikliğe uğramış, “incelmiş” (rafiné, refined), dolayısıyla, Gazali ve bunun sonrasına denk Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. düşen zaman kesiti için, o zamanki düşünce ve tefekkürü için sözkonusu olmayan Ankara: TTK. imkan, düşüncenin hem “madde”si hem “suret”i bakımından bu çağın düşüncesine Deringil,isabet etmiştir. S. (2002). Bir İktidarın değişiklik Sembolleri sözkonusudur ve İdeoloji veII. buAbdülhamit değişiklik Dönemi ileriye ( 1876-1909) doğru bir deği (Çev.- şikliktir.G. Ç. Yani Güven). Gazali’nin İstanbul: çağı YKY. ile (öl. 1111) Ali Tûsî’nin çağı (öl. 1482) arasındaki Fatma350 küsur Aliye yıllık Hanım. çok (1995). uzun Ahmed sayılmasa Cevdet bile Paşa kısa ve zamanıda sayılamayacak. İstanbul: Bedir. zaman diliminin Foucault,“olumlu” M.işlemesi (2006). yüzünden Deliliğin Tarihi geçen ( Çev. süre M. Ali A. Kılıçbay).Tûsî lehine Ankara: olmuştur. İmge. Zamanın ale- Ginzburg,lıtlak kendi C. başına(2011). birPeynir şey ve yapacağına kurtlar (Çev. veya A. Gür). kendi İstanbul: başına Metis.iyi değilken iyi olacağına veya kötü değilken kötü olacağına veya değişeceğine inanmak, hele hele böyle bir Kenanoğlu, M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. düşünceyi sistematik olarak savunmaya kalkışmak çok makul görünmemektedir. Kodaman,Dolayısıyla B. Ali(1987). Tûsî’nin II. Abdülhamid zamanının Devri daha Doğu önceki Anadolu bir zamandanPolitikası. Ankara: sadece Türk zamansal Kültürünü ba- kımdanAraştırma sonra gelmekleEnstitüsü. daha ileri olacağı elbette savunulamaz. Ancak 371 yıllık bir Kürkçüoğlu,zaman farkının C. (2008). da açıklanması Şanlıurfa 1850-1950 gerekir, çünkü. Şanlıurfa: bu kadar ŞURKAV. yıllık bir zaman dilimi özel- Nicault,likle ilerlemede C. (2001). “bir Kudüs ivme” 1850-1948 yakalamış (Çev. bir E. medeniyet S. Vali). İstanbul: için öyle İletişim. yabana atılacak veya görmezden gelinecek bir zaman dilimi değildir. Bugün biz biliyoruz ki Gazali’nin Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. çağından bu yana, onun ölüm tarihi olan 1111’den bu yana eğitimde, felsefede, Seyitdanlıoğlu,edebiyatta, bilimde, M. (1996). dinde Tanzimat ve daha Devri’nde birçok bir Meclis-i medeniyet vâlâ. Ankara:ve kültürün TTK. “yapıcı-kurucu Tanpınar,öge”lerinde H. (2001).(mukavvim XIX. Asırdaunsur) Türk veya Edebiyatı kurucu Tarihi olmayan. İstanbul: ögelerinde Çağlayan birtakım Kitabevi. olumlu Urfa.değişiklikler (1984). Yurt meydana Ansiklopedisi, geldiğini X, 7367-7389.sıradan medeniyet tarihlerinden, hatta siyasi tarih- Zürcher,lerden takip E. (1999). edebiliriz. Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim Yayınları.Sonuç olarak diyebiliriz ki, Devvani’nin yaşadığı dönemin, Gazali’nin yaşadı- ğı dönemle karşılaştırıldığında daha ileri sayılması çok garipsenecek bir durum de-

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Celaleddin Devvani’nin, Tûsî’nin “Külli Akıl” Diye Adlandırılan Sıyrık Tözleri... 83

ğildir. Bu düşüncemize veya tezimize kanıt denemese bile bir dayanak da, düşünsel bir faaliyetin bulunduğu gösterilmek istenen zaman dilimine ait eserlerde kullanıl- mış olan kavramların ortaya konması olabilir. Ortalama bir bakışla (“common”) bir felsefe kitabındaki kavramlarla bu kavramlar kullanılarak tartışılmış felsefi mesele- lerden bazılarını bir felsefe kitabındaki meselelerle karşılaştırmak üzere gözden ge- çirecek olursak bu meselelerden bazısının ifadesi olan kavramları -“örnek” olmak, ve örnek olduğu dikkatten uzak tutulmamak üzere- şöylece sıralanabilir: “Adem”, “âdet”, “âdiyat”, “âdi sebeplilik”, “akıl”, “Akl-ı Evvel”, “İlk Akıl”, “akılsal”, “Akl-ı Fa’al”, “aklî suret”, “âlet”, “ân-ı seyyâl”, “araz”, “arı makûl suret”, “Aristo felsefesi”, “âsâr”, “aslî varlık”, “aslî yokluk”, “‘ayn”, “‘aynu’l-vucud”, “basit”, “bedîhî”, “bilgi”, “Bir”, “boyutların sonsuzluğu”, “burhan”, “cevher-i ferd”, “cins”, “cisim”, “cüz’î”, “çokluk”, “dairesel hareket”, “durum”, “duyum”, “tecrid”, “duyusal suret”, “eksik tümevarım”, “eser”, “ezeli bilgi”, “fâil”, “fasıl”, “Felâsife”, “felekler”, “feyz”, “garaz”, “gayr”, “hâdis”, “hâdis bilgi”, “Hakîkî Bir”, “hareket”, “harici var- lık”, “hayal”, “heyûlâ”, “hulûl”, “husûlî bilgi”, “huzûrî bilgi”, “idrâk”, “İlk Mebde’“, “illet”, “illiyet”, “imkân”, “irade”, “isti’dâd”, “iştirâk”, “izâfet”, “kabul eden” “(kâbil)”, “kadîm”, “kemal”, “kudret”, “küllî”, “lâzım”, “Levh-i Mahfûz”, “madde”, “ma’dum”, “mahal”, “mâhiyet”, “ma’lûl”, “meleke”, “Mebde-i Feyyâz”, “melzûm”, “men’“, “mu- cip”, “muhtâr”, “mücerred”, “mümkün”, “mürekkep”, “müşâreket”, “nakz”, “nazar”, “nefs”, “nefsu’l-emr”, “nisbet”, “sıfat”, “sudur”, “suret”, “ta’ayyün”, “tabiat”, “Tanrı”, “teselsül”, “töz”, “uzam”, “‘urûz” (veya “‘urûd”), “Vâcibu’l-vucud”, “vaz’“, “varlık”, “zât”, “zaman”, “zihin”, “zihnî varlık”. Şimdi, bu kavramların bir toplumun literatüründe bulunduğu ve hele “tedavül”de olduğu gösterilebilirse bu bir seviyenin göstergesi olacaktır. Çünkü insanlar kavramlarla düşünürler. Dolayısıyla biz bir toplumda düşünülüp düşünül- mediğini o toplumun kavramlarına bakarak “tahmin” edebiliriz. Ancak kesinlikle biliriz ki kavram yoksa düşünce ve düşünme sözkonusu değildir. Ancak bir kav- ram “bir beyaza “tesvid” edildi”yse biliriz ki en az üç defa düşünülmüştür: Müellif düşündü, düşündüğünü yazdı, müstensih okudu ve dördüncü olarak okuduğunu yazdı. Müstensihin kendisi için istinsah etmediği (yazmadığı, kopya etmediği) düşünülürse, müstensihi okuyucu sayabiliriz. Genellikle kitaplar veya risaleler “is- tinsah” edildikten sonra en az bir defa “mukabele” edilirler ve bir “mukabele”de en az iki eylem vardır. Sonuç olarak diyebiliriz ki sadece yazılmış ve istinsah edilmiş bir metinde geçen bir kavram en az altı defa kullanılmış demektir ki bayağı calib-i dikkat bir durumdur. Şuna da işaret etmek gerekir ki bütün kavramlar bir şeylere “alamet” olmak bakımından aynı değildir. Buna örnek bulunabilir. Bir toplumda “an” kavramı kullanılmış olabilir. Ancak “an-ı seyyal” kavramını kullanmakla “an” kavramını kullanmak arasında belirgin bir fark bir düşünce ve kültür tarihçisi tarafından rahatlıkla sezilebilir. Keza “araz” ile “araz-ı âmm” kav-

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 884 ramlarınıve Madalya kullanmanın (1319-1320), “implication”ları, 10 Hanedân-ı Osmânitazammunları Nişân ve aynı İmtiyâz değildir. Madalyası Daha (1311- baş- ka örnekler1334), 17bulmak Teba-yı zor Şâhâne değildir. Mecîdî Mesela Esâmî herhangi (1321-1332), bir toplumda 30 Altın İmtiyâz“cevher” Madalyası kavramı pekâlâ(1309-1320), herhangi bir 40 özel Madalya ve belirgin Esâmî duruma (1899-1902) “emâre” Defterleri. ve alâmet olmaksızın kullanıl- İngilizmış olabilir. Ulusal Ancak Arşivi :“cevher-i FO 195/1720; ferd” FO kavramı 195/1883; kullanıldığında FO 195/1477; “cevher”in FO 195/1368; tazammunu FO 195/ birden1932; farklı FO “olumlu” 195/1976; boyutlar FO 195/1305, kazanıverir. FO 195/1369; FO 195/ 1448; FO 195/1306; FOBu 195/kavram 1545. çiftlerini yan yana koyacak olursak, “contre-pied”de kalmamaya Amerikanözen göstererek Misyoner pekâlâ Arşivi bu: 640,kavramları 641, 642, kullanan 643,644, mütefekkirin645, 646, 647, 648,ve biraz 651, 652,daha 653, cesaret 654, isteyecek655, bir660, tez 661, olacaktır, 66 2, 663. o Reeller.mütefekkirin içinde yetiştiği toplumun tefekkür sevi- Sâlnameler:yesi hakkında Salname-i bir şeyler Vilâyet-i söyleyebiliriz. Haleb: 1320. Şer’îyyeBazı Sicili: kavramlar, 23 Recep o1293- kavramın 25 Şaban içinde 1296 bulunduğutarihli Urfa Şer’îyye düşünce Sicili bütünü hakkında Şanlıurfa,çıkarımda Yukarı bulunmak Telfidan için Köyü dayanak saha araştırması. olarak kullanılabilir. Bunun aksi de doğrudur. Adıvar,Bazı kavramlar H. E. (2005). birbirlerini Mehmet dışlar, Kalpaklı dışta G. bırakır.T. (Haz..), Bir Mor toplumda Salkımlı veyaEv. İstanbul:bir toplulukta Özgür bir kavramYayınları. varsa şu kavram olmamalıdır veya şu kavram varsa şu da olmalıdır gibi. Buna matematikten bir örnek vermek istersek diyebiliriz ki, mesela, farzedelim ki, Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu bir matematik sisteminde toplama işlemi bulunmaktadır. Buna bakarak düşünü- Araştırmaları Merkezi. lebilir ki o sistemde “sıfır” vardır; ancak olmayabileceği de düşünülebilir. Ancak Bingöl,bir matematik S. (2005). sisteminde Osmanlı çarpma Mahkemelerinde işlemi varsa Reform o sistemde ve Cerîde-yi “sıfır” Mehâkim’dekikesinlikle vardır; Üst yani Mahkemeo sistem “konumsal”dır.Kararları. Tarih IncelemeleriBu örneğimiz Dergisi, aynı XX zamanda (19), 19-38. birbirini dışta bırakan Çadırcı,kavramlara M. (1997).da örnek Tanzimat olarak Dönemindealınabilir. BazıAnadolu kavramlar Kentleri’nin bazı Sosyal kavramları ve Ekonomik davet Yapısıeder-. ken bazılarıAnkara: bazılarınıTTK. dışta bırakır, giderek bazı tutum ve davranışları davet eder. Deringil,Tümdengelim’in S. (2002). davetİktidarın edeceği Sembolleri kavram, ve İdeoloji tutum II. ve Abdülhamit davranışlar Dönemi ile tümevarımın ( 1876-1909) davet (Çev. edeceğiG. Ç.ve Güven).dışta bırakacağı İstanbul: YKY.kavramlar farklı olacaktır. Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa*** ve zamanı. İstanbul: Bedir. Foucault,Devvani’nin M. (2006). bu Deliliğin risalesi, Tarihi eserin ( Çev. adının M. A. açıklama Kılıçbay). gerektirmeyecek Ankara: İmge. kadar açıkça Ginzburg,gösterdiği üzere C. (2011). kendisinden Peynir ve kurtlar yaklaşık (Çev. 200-250 A. Gür). yıl İstanbul: önce yaşamış İslamMetis. dünyasının Kenanoğlu,etkili düşünürlerinden M. M. (2007). birinin Nizâmiye “ilginç” mahkemeleri. bir konudaki Islâm birAnsiklopedisi, “monography”sine XXXIII, 185-188. yazılmış bir şerhtir: Nasır Tûsî’nin “el-Akl el-Kulli İsbatı” Risalesi’ne Şerh.6 Bu konuya ilginin Kodaman, B. (1987). II. Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası. Ankara: Türk Kültürünü Devvani’den sonra da devam ettiğini görüyoruz. Bu ilgiyi Devvani’den sonra devam Araştırma Enstitüsü. ettiren düşünür, N. Tûsî’nin Külli Akıl İsbatı adlı risalesine Devvani’nin yaptığı şer- Kürkçüoğlu,he yazdığı haşiyelerle C. (2008). Şanlıurfa Erdebili’dir. 1850-1950 Ancak. Şanlıurfa: şu anda ŞURKAV. sahip olduğumuz bilgiye göre Nicault,iki Erdebili’miz C. (2001). bulunmaktadır. Kudüs 1850-1948 Biri (Çev. 1470 E. S. doğumlu Vali). İstanbul: Tac el-Saidiİletişim. Mir Ebu’l-Feth Ortaylı,el-Erdebili’dir. İ. (1983). Diğeri, Osmanlı doğum imparatorluğu’nun tarihi 1543 En olan Uzun ve Yüzyılı yine . adındaİstanbul: “Mir Hil. Ebu’ l-Feth” Seyitdanlıoğlu,ibaresi bulunan M. Mir (1996). Ebu Tanzimat l-Feth Devri’ndeb. Mahdum Meclis-i el-Saidi vâlâ. Ankara:el-Erdebili’dir. TTK. Ancak eli- mizde, müellifin, Erdebili’leri tefrikte dolaylı da olsa kullanılabilecek olan bir ifa- Tanpınar, H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. desi bulunmaktadır. Bu ifade şudur: “Biz bu konuyu, Tecrid Haşiyeleri’nde, üzerine Urfa.bir şey (1984). eklemeye Yurt Ansiklopedisi, gerek kalmayacak X, 7367-7389. şekilde açıkladık.” sözüdür.7 Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim 6 Esasında Devvani’nin yaptığı şerh değildir. Ama bu risale “Devvani’nin Tusi Şerhi” diye revaçYayınları. bulmuş ve böyle söylenegelmiştir. Yoksa tarihsel olarak “intellectual raconumuz”da bir “mübtedi” bile “ta’lik” ile “hamiş”i ayıramasa da, şerh ile haşiye farkını bilir. 7 Tahsin Yazıcı, “Erdebili” maddesi, MEB İslam Ansiklopedisi, c. 11, s. 278.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Celaleddin Devvani’nin, Tûsî’nin “Külli Akıl” Diye Adlandırılan Sıyrık Tözleri... 85

Bütün bu şerh ve kayıtlardan sonra toparlayacak olursak diyebiliriz ki, şu anda elimizde birden fazla Erdebili bulunmaktadır. Ancak bu Erdebili’lerden birinin Devvani’nin bir talebesinden ders aldığını biliyoruz. Yani bu kişi Devvani’yi doğ- rudan tanıyan birini doğrudan tanıyor, onun doğrudan talebesi oluyor. Bu kişi- nin Tecrid Haşiyeleri hakkında söyledikleri de dikkate alınırsa, 1585’te ölmüş olan Erdebili’nin “bizim” Erdebilimiz olabileceğini düşünebiliriz.8 Devvani’nin Nasır Tûsî’nin Külli Akıl risalesini açıklamasında kullandığı yön- tem ve konuyu nasıl ele aldığına bakmadan önce N. Tûsî’nin durumunu hatırla- yalım ve bir problem yaklaşırken kullandığı dayanak ve kabullerin neler olduğunu ve bunları nasıl kullandığını mümkün mertebe çok sayıda ögeyi işin içine dahil etmeye çalışarak Tûsî’nin konumunu tespit etmeye çalışalım. Bu konuyu ilk defa müstakil bir problem olarak ele alan ve bu konuda ilk risaleyi yazan kişi olduğunu söylediğimiz düşünür olan Nasır Tûsî bu konuya ne vesile ile girdiğini, hangi problemler yüzünden bu konu ve meselelerle ilgi- lenmek zorunda kaldığını açıkça ifade etmiyor. Bize bu konuda bir açıklamada bulunmuyor. Ancak biz, Nasır Tûsî’nin meseleyi konumlayışından ve sözü, Dokuz Felek On Akıl’a getirmek isteyişinden bu noktada onun ma ba’da’t-tabia sınırları içinde olduğunu söyleyebiliriz. Islam dünyasında özellikle Meşşai ve Meşşailiğe mütemayil düşünürler tarafından mebzul miktarda kullanılmış varlığa geliş teorisi olan “Dokuz Felek On Akıl teorisi”ne göre, özü gereği Vacibu’l-Vucud olan İlk Mebde’den sudur etmiş olan Akıl’dır. Bu akıldan ikinci bir akıl ve nefs-i Natıka ve Dokuzuncu feleğin cirmi sudur etmiştir. Bu akıldan Üçüncü akıl, İkinci nefs, ve başka bir cisim, yani Sekizinci feleğin cirmi, yani Sabit Yıldızlar feleğinin cirmi sudur etmiştir. Bu akıldan da Dördüncü Akıl, Üçüncü nefs ve başka bir cisim, Yedinci feleğin cirmi sudur etmiştir. Bu süreç Dokuzuncu akıla ulaşılıncaya kadar böyledir. Dokuzuncu akıldan Onuncu akıl, Dokuzuncu nefs ve bir cisim sudur etmiştir. Bu cisim Ay feleğinin cirmidir. Bu akıl “Fa’al Akıl” diye ve feleğin sonsuza kadar feleksel hareketler ve bu hareketlere tabi özel durumları istidatlar aracılığıyla madde alemine ögesel suretleri, nefsleri, ve arazları iradi olarak vermesi yüzünden “Mebde-i Feyyaz” diye adlandırılır.9 Filozofların bütün bu sudur serüvenini anla- tırken kullandıkları biri diğerinin koşulu ve dayanağı olan iki ilke bulunmaktadır: 1. “İlk Mebde’“ bütün bakımlardan “Bir”dir, ve 2. Bir’den ancak tek çıkar, Bir’den sayıca çok olanın sudur etmesi mümkün değildir.

8 İmamiyye mezhebinin kelam ve fıkıh âlimlerinden olan Erdebili’nin ailesi ve çocukluğu hakkında tatmin edici bir bilgiye sahip değiliz. Celal Devvani’nin talebelerinden biri olan Cemaleddin Mahmud Şirazi’den, büyük ihtimalle Şiraz’da, kelam ve felsefe okudu. Eserle- rinden biri, Ali Kuşçu’nun, Nasır Tusi’nin Tecridü’l-Kelam’ının İlahiyat bölümüne şerhine haşiyelerden oluşan Haşiyetü’t-Tecrid’dir. 9 Ali Tusi, K. Zuhr, 74, 78, 201-203, 222.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 886

veProf. Madalya Dr. Ahmet (1319-1320), Arslan’ın 10 Hanedân-ı da işaret Osmânietmiş olduğu üzere Nişân ve İmtiyâz filozofların Madalyası en (1311- zayıf yanlarından1334), 17 biri onların Teba-yı Şâhâne sudur Mecîdî teorileridir. Esâmî10 (1321-1332), 30 Altın İmtiyâz Madalyası (1309-1320), 40 Madalya Esâmî (1899-1902) Defterleri. Rosenthal’in iyi niyetinden olsa gerek İslam dünyası “muhaşşi” ve “şarih”lerinde İngilizbulunduğunu Ulusal Arşivi söylediği,: FO İslam195/1720; dünyası FO 195/1883; müelliflerinin FO 195/1477; bir konuyu FO 195/1368;açıklamaya FO başla 195/- madan1932; önce FO bir 195/1976; “girizgah” FO yapmaları 195/1305, özelliğinin FO 195/1369; Rosenthal’in FO 195/ 1448;söylediği FO 195/1306;gibi pek öyle genellenecekFO 195/ 1545. bir özellik olduğu söylenebilecekmiş gibi durmuyor. Yani, risale- Amerikanler ne hakkındadır, Misyoner Arşivikim tarafından: 640, 641, 642,yazılmıştır, 643,644, ve 645, nasıl 646, okunursa 647, 648, verimli651, 652, bir 653, şekil 654,- de okunmuş655, 660, olur 661, gibi 66 2, okuyana 663. Reeller. açı kazandırabilecek yardımcı ögelerle okuyucuya Sâlnameler:yararlı olacak Salname-i bir formatta Vilâyet-i yazıldıkları Haleb: 1320. kolay kolay söylenemez. Mesela Külli Akıl Şer’îyyeyazısında Sicili: Nasır 23 TûsîRecep doğrudan 1293- 25 konuyaŞaban 1296 giriyor tarihli ve Urfabir “girizgah”a Şer’îyye Sicili ihtiyaç duymadan ve “bir” nedir, “iki” nedir, “yarı” nedir, gibi kavramların tanım ve izahına ihtiyaç Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. duymadan risalesine şöyle başlıyordu: “Bir ikinin yarısıdır”, “Karenin köşegeni ke- Adıvar,narına eşitH. E. olamaz” (2005). gibiMehmet kesin Kalpaklı hükümler G. T.zaman (Haz..), ve mekanMor Salkımlı kaydına Ev . tabiİstanbul: olmaksızın Özgür ezeli Yayınları.ve ebedi olarak sübutları zorunlu önermelerdir. Bu sabit olanın sübutuna ba- Bayraktar,karız. .. Netice H. (2007). olarak Tanzimattan diyebiliriz Cumhuriyet’eki, bizim zihnimiz Urfa Elazığ: dışında, Fırat haklarında Üniversitesi değişme Ortadoğu ve dönüşme,Araştırmaları yenilenme Merkezi. ve yok olma imkansız olan, ve bu özellikleriyle zamana tabi Bingöl,olmayan, S. ezeli (2005). ve Osmanlıebedi, varlığa Mahkemelerinde gelmesi mümkün Reform bütün ve Cerîde-yi makulleri Mehâkim’deki kapsayan, vaz’ Üst sahibiMahkeme olmayan Kararları. kendi kendine Tarih Incelemeleri kaim bir var-olan’ınDergisi, XX (19),varlığı 19-38. sabit olmuştur. Bu varlı- ğın, İlkler’in İlki olması, yani Özü Gereği Zorunlu Varlık olması, bu durumda ken- Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. disinde “çokluk” bulunması veya çokluğa mahal olması gerekeceğinden ve oysa bu Ankara: TTK. imkansız olduğundan mümkün değildir. “O halde” demişti Tûsî, “Zorunlu Varlık Deringil,dışında kendisinden S. (2002). İktidarın bazen Sembolleri “Korunmuş ve İdeoloji Levha” II. (Levh-iAbdülhamit Mahfuz), Dönemi veya( 1876-1909) “Kuru ve (Çev. yaş her şeyiG. Ç.kapsayan Güven). “Kitab-ıİstanbul: YKY.Mubin” diye söz edilen ve bizim kendisine “Akl-ı Kül” Fatmaadını verebileceğimiz Aliye Hanım. (1995). bir var-olan’ın Ahmed Cevdet varlığı Paşa sabitve zamanı olmuştur.”. İstanbul: Bedir. Foucault,Zihni M. varlık(2006). konusu Deliliğin daha Tarihi ziyade ( Çev. veya M. çoğunluklaA. Kılıçbay). ortaçağAnkara: filozoflarıİmge. tarafından Ginzburg,ele alındı C.diye (2011). sadece Peynir ve hassaten ve kurtlar ortaçağ(Çev. A. felsefesineGür). İstanbul: ait Metis.bir konu zannedilmeme- Kenanoğlu,lidir. Zihinsel M. M.varlık (2007). konusu Nizâmiye öyle çokmahkemeleri. “masum” Islâmbir konu Ansiklopedisi, da değildir. XXXIII Dolayısıyla, 185-188. bu Kodaman,konuda fikir B. (1987). beyan II. eden Abdülhamid düşünürler Devri genellikle Doğu Anadolu tedbirli Politikası davranmışlardır.. Ankara: Türk KültürünüBu konu, zihinselAraştırma varlık Enstitüsü.konusu, zamanımızda da Hacı Hüseynî, Tabatabai, Mîr Dâmâd, Fazlur Rahman gibi bazı çağdaş araştırmacı tarafından ele alınmıştır. Kürkçüoğlu, C. (2008). Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. Nicault,Birçok C. (2001). vücud-u Kudüs zihni 1850-1948 risalesi (Çev. bulunmaktadır. E. S. Vali). İstanbul: Herhangi İletişim. bir belirleme, sınır- lama, bir tahsis yapılmadan alelıtlak kullanıldığında “el-Vücud el-Zihni” risalesi Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. tabiri gramatical olarak genel ad veya cins adı olsa da hassaten meşhur düşünür Seyitdanlıoğlu,Kemalpaşazade’nin M. (1996). bu konudaTanzimat yazılmış, Devri’nde neredeyse Meclis-i vâlâ kitap. Ankara: boyutundaki, TTK. müellifin, Tanpınar,kendisine H. kadar (2001). gelen XIX. bu Asırda konudaki Türk Edebiyatıfikirleri toplayıp Tarihi. İstanbul: tasnif edip Çağlayan gözden Kitabevi. geçirdikten Urfa.sonra (1984). bu konudaki Yurt Ansiklopedisi, görüşleri tartıştığıX, 7367-7389. risalesi hatıra gelmektedir. Bu risale ile ana- konusuyla ülkemiz kelam tarihçilerinden Prof. Dr. M. Sait Yazıcıoğlu da ilgilenmiş Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim ve bu risale ile ilgili değerlendirmesinde konuyu kısaca özetleyerek toparlamış ve Yayınları.

10 Haşiye ala’t-Tehafüt Tahlili, s. 106.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Celaleddin Devvani’nin, Tûsî’nin “Külli Akıl” Diye Adlandırılan Sıyrık Tözleri... 87

“.. varlığın mahiyete üstünlüğü..”nden söz ederek bu konunun önemine işaret et- miştir.11 Prof. Dr. Mustafa S. Yazıcıoğlu’ndan başka ülkemizde iki felsefe profesörü de bu konuda fikir beyan etmiştir. Ayrı üniversitelerde felsefe hocası olan bu iki araştırmacımız “nefsu’l-emr” konusunun genel felsefe içindeki yeri hakkında iki ayrı ve zıt görüşe sahip bu- lunmaktadır. Ankara Gazi Üniversitesi Felsefe Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Süleyman Hayri Bolay bu konunun önemli bir konu olduğunu ve bu konuda ya- pılmış olan çalışmaların yeterli olmadığını ve bu konuda daha derin ve etraflı çalışmaların yapılması gerektiğini söylerken12 Ege Üniversitesi Felsefe Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ahmet Aslan bu konunun per se (bizatihi), kendi başına felsefi bir önemi bulunan bir konu olmadığını ifade etmektedir.13 Meseleye yakından bakıldığında konunun, problem olarak Fahrettin Râzî’den bu tarafa “zihinsel varlık” (vucûd-u zihnî) adı altında “ortada dolaşan” kelam kitap ve risalelerinde, ondan önce de ad olarak varlık sınıflamalarında felsefe ve kelam kitap ve risalelerinde bulunmakta olduğu görülecektir. Dolayısıyla bu konuyu “per se” felsefi saymamak, hiç bir şerh ve kayıt koymaksızın ileri sürü- lüverecek bir iddia değildir. Bu konunun geçmişine bakılacak olursa bu konu ile Ortaçağ İslam dünyasın- da “vucûd-u zihnî” gibi, “nefsu’l-emr” gibi adlar altında ilgilenilmiş olduğu gö- rülmektedir. Gerçi İranlı çağdaş araştırmacılardan Murtaza Mutahharî, “zihinsel varlık” bahsinin, müstakil bahis olarak Yunan felsefesinde, hatta İslâm Dünyasında Tercüme Devri sırasında bile sözkonusu olmadığını söylemektedir.14 Ancak bu du- rum, öyle görünüyor ki sadece “telâffuz olarak, yani konunun adının ”zihinsel var- lık” olarak konmuş olmaması anlamında söz konusudur. Çünkü Platon idealarına, Aristoteles sûretlerine bir yer bulmak durumundaydılar. Aristoteles, hocasına, ide- alarının nerede bulunduğunu haklı olarak soruyordu, ancak bunu yaparken kendisi de sûretlerine ciddi olarak yer aramıyor değildi. Çünkü, varlıktaki bir şeyin, yani zaten var bulunan bir şeyin sûretinin bu var bulunan şeyin üstünde olduğunu söylemek elbette bir açıklamadır, ancak asıl mesele, Erdebili’nin (öl. 1543) ve Gelenbevî’nin (öl. 1790) yerinde olarak işaret ettikleri üzere, Aristoteles’in ter- minolojisiyle söylersek “varlıkta olan” bir varlığın değil ama “varlığa gelecek olan” bir varlığın “madde”sine gelecek olan “sûret”in nerede olduğu meselesidir. İşte İslam Dünyasında nefsu’l-emr’le ve “zihinsel varlık”la ilgilenen düşünürler sorunun bu yanıyla da uğraşmışlardır.

11 İslam Düşünce Tarihi, s. 141. 12 “Klasik Dönem Osmanlı Düşüncesi ve Osmanlı’da Tehafüt Tutkusu”, Osmanlı, 7, Düşünce, Yeni Türkiye Yay., Ankara 1999, s. 111-127. 13 Prof. Dr. A. Aslan’ın Recep Duran’ın doçentlik jüri üyesi olarak YÖK’e yazdığı rapor. 14 Şerh-i Mebsut-i Manzume, Tahran, 1366, s. 270.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 888

veİslam Madalya dünyasında (1319-1320), bilgi 10problemiyle Hanedân-ı ilgilenen Osmâni Nişân düşünürlerimiz ve İmtiyâz Madalyasıbilginin kaynağı (1311- probleminden1334), 17 Teba-yıbaşka doğruŞâhâne bilginin Mecîdî Esâmînerede (1321-1332), bulunabileceği 30 Altınsorununu İmtiyâz kendilerine Madalyası konu(1309-1320), edinmişlerdir. 40 Bilgimizin Madalya Esâmî “sıfır” (1899-1902) sayılabileceği Defterleri. bir aşamada, kesin bir şey söy- İngilizlemek Ulusalpek kolay Arşivi olmasa: FO 195/1720; da, bizim FO “potential” 195/1883; FOolarak 195/1477; felsefe FO meselelerinde 195/1368; FO zaten 195/ mevcut1932; bulunduğuna FO 195/1976; inandığımız FO 195/1305, bu problemi FO 195/1369; ilk defa FO gündeme 195/ 1448; getirip FO bu195/1306; konu- da müstakilFO 195/ risale 1545. yazan düşünür Tûsî gibi görünüyor. Gerçi problemin potential Amerikanolarak zaten Misyoner mevcut Arşivi bulunduğu: 640, 641, haklı 642, olarak 643,644, iddia 645, edilebilir, 646, 647, ama 648, Tûsî’nin 651, 652, çabaları 653, 654,- nı da655, doğru 660, değerlendirmek 661, 66 2, 663. Reeller.gerekmektedir. Sâlnameler:Düşünce Salname-i tarihine Vilâyet-i bakıldığında Haleb: Bilgi1320. probleminin birçok düşünürün ilgilendi- Şer’îyyeği bir problem Sicili: 23 olduğu Recep rahatlıkla1293- 25 Şaban görülebilir. 1296 tarihli Eski UrfaYunan’da Şer’îyye felsefi Sicili düşüncedeki ha- reketli dönemden sonra gelen “duraklama”yı müteakip kadim zamanların bilim ve Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. kültürünü oluşturan ve temsil eden bilgi birikiminin İslam dünyasına geçmesinden Adıvar,sonra mesele H. E. (2005). yeni ve Mehmet taze bir Kalpaklı “ruh” kazanmış, G. T. (Haz..), Franz Mor Rosenthal’in Salkımlı Ev. emekİstanbul: mahsulü Özgür güzelYayınları. kitabı Knowledge Triumphant’ında işaret ettiği üzere, İslam dünyasında bilim Bayraktar,ve felsefede H. bir(2007). hareketlenme, Tanzimattan bir Cumhuriyet’e canlanma Urfave bir Elazığ: şeyleri Fırat üstlenme Üniversitesi ve üstlenilmiş Ortadoğu şeyleriAraştırmaları tamamlama Merkezi. duygusu oluşmuş, herkes bir “bilinç ve mes’uliyet duygusu” ile Bingöl,bir şeyler S. yapma (2005). ihtiyacı Osmanlı duymuştur. Mahkemelerinde Toplumda Reform yeri ve ve ağırlığı Cerîde-yi olan Mehâkim’deki İslam kelamına Üst yönelikMahkeme metodolojik Kararları. yaklaşım Tarih Incelemeleri bu soruya Dergisi, verilecek XX cevaba(19), 19-38. dayalı olduğu için İslam dünyasında bilginin ne olduğu sorusu dinsel alanda sözel olarak taşıdığından daha Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. çok önemi haiz idi. Ankara: TTK. Deringil, S. (2002). İktidarın Sembolleri ve İdeoloji*** II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. G.Bu Ç. risalenin Güven). İstanbul:Nasır Tûsî’ye YKY. aidiyeti hakkında tereddüde mahal yoktur. Öyle Fatmaki geleneğe Aliye Hanım.aykırı olarak (1995). -çünkü, Ahmed Cevdetmeselâ, Paşa “Sâhib-i ve zamanı Tecrîd”. İstanbul: deseydi Bedir. aykırı olmazdı-, Foucault,Bağdatlı M.İsmail (2006). Paşa, Deliliğin N. Tûsî’nin Tarihi (Kavâidu’l-Akâid Çev. M. A. Kılıçbay).’inden Ankara: söz ederken İmge. Tûsî hakkın- da “Sâhib-i İsbâtu’ l-Akl” demekte ve Esmâu’l-Müellifîn’de de Tûsî’nin eserleri ara- Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. sında İsbâtu’l-Akli’l-Fa’âl’i zikretmektedir. Kenanoğlu, M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. Nasır Tûsî (öl. 1273), eskilerin deyişiyle ma’ruf ve meşhurdur. Nasır Tûsî’nin Kodaman, B. (1987). II. Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası. Ankara: Türk Kültürünü Bilim ve Felsefe Metinleri’nde yayınladığımız metnini, sözkonusu metnin ayrı ve Araştırma Enstitüsü. müstakil bir metin olarak önümüzde bulunması için, Devvânî’nin şerhinin bulun- Kürkçüoğlu,duğu metinden C. (2008). çekip Şanlıurfa çıkararak 1850-1950 oluşturduk.. Şanlıurfa: Bizim, ŞURKAV. Devvânî’nin şerhinden çıkar- Nicault,dığımız, C. hakkında (2001). Kudüs birtakım 1850-1948 tarihsel (Çev. şehadetler E. S. Vali). de İstanbul: bulunan İletişim. Nasır Tûsî’nin bu eseri Ortaylı,müstakil İ. (1983).olarak daOsmanlı yayınlanmıştır. imparatorluğu’nun Nasır Tûsi’ninEn Uzun Yüzyılımetnini. İstanbul: kurarken Hil. kullandığımız Seyitdanlıoğlu,nüshalar şunlardır: M. (1996). Tanzimat Devri’nde Meclis-i vâlâ. Ankara: TTK. Tanpınar,1. S H.araybosna (2001). XIX. Gazi Asırda Husrev Türk Beg Edebiyatı Kütüphanesi Tarihi. İstanbul: 720 envanter Çağlayan no’da Kitabevi. kayıtlı nüs - ha. Bizim metnimizde kısaltması GHB. Urfa. (1984). Yurt Ansiklopedisi, X, 7367-7389. 2. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi kütüphanesinde 7622 no’lu nüsha. Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim Kısaltması İF. Yayınları. 3. Süleymaniye Kütüphanesi Carullah Efendi koleksiyonunda 2084 no’lu nüsha. Kısaltması SC.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Celaleddin Devvani’nin, Tûsî’nin “Külli Akıl” Diye Adlandırılan Sıyrık Tözleri... 89

4. M. Taki Dânişpujuh’un neşrettiği metin. Burada 4 no ile gösterilen metin hariç üç nüsha aynen Devvani metni için de kaynak olarak verilebilir. Daha başka nüshaların bulunması da çok muhtemeldir. Ancak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, Devvani’nin metninde filolojik bir sıkın- tı söz konusu değildir. Yani Devvani’nin metniyle ilgili olarak metinden kaynakla- nan bir sıkıntımız bulunmakta değildir. Devvani’nin burada yazımıza konu olan bu risalesi Nasır Tûsî’nin “el-Akl el-Küll” adlı risalesine bir şerhtir. Bilindiği üzere “şerh”, diğer açıklama şekil ve üslupları olan haşiye, ta’lik ve hamiş’den farklı olarak bir metni bütün olarak açık- lamaktır.15 *** Muhammed Takî Dânişpujuh, ve M. Takî Müderris-i Razavî, Dânişpujuh’un eserinde risalenin adı Farsça terkiple Risâle-i İsbât-ı Cevher-i Mufârık’dır. Dânişpujuh’un ifadesiyle “Diğer adı Risâle-i Nefsi’ l-Emr’dir. İsbâtu’ l-Akl diye de kayıtlıdır.” M. T. Müderris-i Razavî’nin eserinde de bu risalenin adı Risâle-i İsbât-ı Cevher-i Mufârık’dır. Ahvâl ve Âsâr-ı Nasır Tûsî adlı eserde Devvânî’nin üzerine şerh yazdığı N. Tûsî’nin bu risalesinin tamamı verilmekte (s. 464-467), risale birkaç satırlık bir yazıyla da olsa tanıtılmakta (s. 462) ve şöyle denmektedir: “Bu risale çeşitli adlarla yayınlanmıştır. Zerîa yazarı bu eserin adını ‘İsbâtu’ l-Akl’ olarak kaydeder. Bir nüshada eserin adı olarak “Risâle der Burhân-ı Vucûd-ı Cevher-i Mucerred ki ‘Aklı Küll’ derler” ibaresi yazılıdır. Bazı nüshalarda “Risâle der Beyân-ı Nefsi’l-Emr”, bazısında da “Risâle-i Nasîrıyye” adı bulunmaktadır. Her halükarda bu risale belli bir konuda Arapça yazılmış muhtasar bir risale- dir.” Razavî, Keşfu’l-Aceb ve’l-İstâr’da iki yerde (s. 3 ve s. 228) adı geçen İsbât-ı Levhi’l-Mahfûz adlı risalenin gerçekte İsbâtu’l-Cevheri’l-Mufârık olduğunu söy- lemektedir.

15 Şerh, bir metinde seçilmiş kelimeler ve parçalar üzerine yapılan yorum ve açıklama olan “haşiye”den farklıdır. (Tehzîb; Omâme). “Haşiye”, (çoğulu havâş), bizi ilgilendiren anlamıyla bir kitabın veya yazının yan tarafına yapılan ilave, ek. Tacü› l-Arus: Eklenmiş not, kenar notu; ek, veya yorum, scholium, veya açıklama; ve buradan eklemeler, yorumlar, talebeye açıkla- malar (scholia) ve anlam vermeler, aydınlatmalar serisi; özel olarak seçilmiş sözcüklere ve bir kitabın belli bölümlerine yapılan yorum ve açıklamalar. Şerhten şu bakımdan ayrılır ki, şerhte metin sınıfta talebeye açıklandığı gibi baştan sona bütünüyle açıklanır, yorumlanır, herhangi bir seçme sözkonusu değildir. “Ta’lik” Lane’de “bir kitaba veya yazıya ek” olarak tanımlan- maktadır (s. 2307, süt. 1-2). Haşiye ile şerh aynı değildir. Farklı yaklaşımları aksettiren farklı yazım şekilleri ve üsluplardır. İkisi de bir metne yapılan açıklamadır, ancak bir haşiyenin bir şerhten ayrıldığı en belli başlı nokta, “şerh, ele aldığı bir eserin bütününe yönelen, bütününü kapsayan, sürekli bir biçim altında bir sergileme, izah etme, yorumlama olmasına mukabil; haşiye bir eserin hususi bazı noktaları, mesela kelimeleri, pasajları üzerinde duran bir dizi notlar, açıklamalardır. (A. Aslan, Haşiye ala Tehafüt Tahlili, s. 6; W. Lane, Arabic-English Lexicon, s. 579).

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 890

veBu Madalya arada, (1319-1320),Müderris-i Razavi, 10 Hanedân-ı İktifâu’l-Kunû Osmâni Nişân’ yazarından ve İmtiyâz Madalyasıkaynaklanan (1311- bir yanlışlığa 1334), da17 Teba-yıişaret etmekteŞâhâne Mecîdî ve bu Esâmî yazarın, (1321-1332), özetle, “Nasır 30 Altın Tûsî’nin İmtiyâz basılmamış Madalyası bir Tehafütü’l-Felâsife(1309-1320), 40 Madalya’si vardır Esâmî ve bu (1899-1902) adla anılan Defterleri. dördüncü kitaptır” şeklindeki İngilizhükmüne Ulusal katılmadığını Arşivi: FO 195/1720;belirtmekte FO ve 195/1883; sözkonusu FO 195/1477;yazarın sözünü FO 195/1368; ettiği Tûsî’ninFO 195/ Nasır1932; Tûsî olmadığınıFO 195/1976; söylemektedir, FO 195/1305, ki FOdoğrusu 195/1369; da budur. FO 195/ Burada 1448; adı FO geçen 195/1306; Tûsî, dünyaFO literatüründeki 195/ 1545. üçüncü tehafütün sahibi olan Alaaddin Ali Tûsî’dir. Burada Amerikanadları geçen Misyoner iki Tûsî Arşivi ile ilgili: 640, bir 641, başka 642, karıştırma 643,644, 645, da 646,California 647, 648, Üniversitesi 651, 652, 653, Tarih 654, Profesörü655, 660,Stanford 661, 66 Show’un 2, 663. Reeller. History of the Ottoman Empire and Modern Turkey adlı eserinde yaptığı karıştırmadır. Gerçi bu karıştırma bu türden karıştırmaların Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. yegane örneği değildir. Bir bilgi eksikliğinden kaynaklanan sözkonusu olaya da- Şer’îyye Sicili: 23 Recep 1293- 25 Şaban 1296 tarihli Urfa Şer’îyye Sicili hil düşünürlerin adları ile bu düşünürlere ait eserlerin adlarının karıştırılmasından Şanlıurfa,kaynaklanmakta Yukarı Telfidan olan bir Köyü karıştırmadır. saha araştırması. Show özetle, “Mehmed II, Hocazâde ile Adıvar,sarayında H. E. tartışması (2005). Mehmet için Nasıruddin Kalpaklı G. Tûsî’yi T. (Haz..), davet Mor Salkımlıetti” diyerek Ev. İstanbul: 1273’te Özgür vefat etmişYayınları. Nasır Tûsî ile vefatı tarihi 1482 olan Ali Tûsî’yi birbiri yerine koymuş ve Bayraktar,sonucu biraz H. (2007). da “edebiyat” Tanzimattan yaparak Cumhuriyet’e ve bunu daUrfa biraz Elazığ: fazlaca Fırat yaparak Üniversitesi Nasır Ortadoğu Tûsî’nin “dinleAraştırmaları felsefenin uyuşabileceği”Merkezi. tezini savunan İbn Rüşd’ün tutumunu destekledi- Bingöl,ğini, Hocazâde’nin S. (2005). Osmanlı ise Gazâlî’nin Mahkemelerinde tarafını tuttuğunu Reform ve biraz Cerîde-yi da “ekleme”ler Mehâkim’deki yaparak Üst ifade Mahkemeetmektedir. Kararları. Tarih Incelemeleri Dergisi, XX (19), 19-38. Çadırcı,Tesbit M. (1997). edebildiğimiz Tanzimat kadarıyla Döneminde nefsu’l-emr Anadolu Kentleri’nin hakkında Sosyalmüstakil ve Ekonomik risale yazanlar Yapısı. NasırAnkara: Tûsî (öl. TTK. 1293), Seyyid Şerif Cürcânî (öl. 1413), Celâlettin Devvânî (öl. Deringil,1502), Erdebîlî S. (2002). (öl. İktidarın 1543) Sembolleri ve Gelenbevî’dir ve İdeoloji II. (öl. Abdülhamit 1790). Tûsî, Dönemi Cürcânî, ( 1876-1909) Devvânî (Çev. ve Erdebîlî’ninG. Ç. Güven). risaleleri İstanbul: tarafımızdan YKY. yayınlanmıştır. Gelenbevî’nin risalesiyle bir- Fatmalikte toplam Aliye Hanım. olarak (1995).bu beş risaleyeAhmed Cevdet ek olarak Paşa ve İslam zamanı dünyası. İstanbul: okullarında Bedir. yaygın şe- kilde okutulan Kelâm ve Felsefe kitaplarında, bu risalelerde ele alınan konulara Foucault, M. (2006). Deliliğin Tarihi ( Çev. M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. yer vermiş olan düşünürler de bulunmaktadır. Ebheri, meşhur şarihi Meybudi, Îcî, Ginzburg,Cürcânî, Teftâzânî, C. (2011). Peynir Ali Kuşçu, Hıllî, ve kurtlar (Çev. Kâdî A. Gür). Beydâvî, İstanbul: Isfahânî... Metis. gibi.29 Bunlara ek Kenanoğlu,olarak bizim M. M. eserini (2007). görmediğimiz Nizâmiye mahkemeleri. ancak eserinin Islâm Ansiklopedisi, adında “nefsu’l-emr” XXXIII, 185-188. ibaresi Kodaman,bulunan düşünürler, B. (1987). II. mesela Abdülhamid Kadı Devri Mahmut Doğu Anadolu b. Mustafa Politikası er-Rûmî. Ankara: en-NiksârîTürk Kültürünü el- HanefîAraştırma (öl. 1616), Enstitüsü. ve yazarını ve içeriğini bilmediğimiz ama adında “nefsu’l-emr” Kürkçüoğlu,ibaresi bulunan C. (2008). eserler Şanlıurfa de bulunmaktadır: 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. Nicault,Nefsu’l-emr-nâme C. (2001). Kudüs, 1850-1948Millet Kütüphanesi, (Çev. E. S. Vali). Emiri, İstanbul: manzum İletişim. 665, 56 b-57 b; Ortaylı,Nefsu’l-emr-nâme İ. (1983). Osmanlı, Süleymaniye imparatorluğu’nun Küt., Hamidiye, En Uzun YüzyılıHadis. kol.İstanbul: No. 390,Hil. 117 a-120 a. Seyitdanlıoğlu,“Bir ikinin M. yarısıdır.”,(1996). Tanzimat “Karenin Devri’nde köşegeni Meclis-i kenarına vâlâ. Ankara: eşit değildir.”, TTK. gibi yakı- Tanpınar,ni hükümlerin, H. (2001). ve XIX.bunlar Asırda cinsine Türk Edebiyatıgirebilecek Tarihi yargıların. İstanbul: ayrıcaÇağlayan dikkate Kitabevi. alınması gereken bir özellikleri bulunmaktadır. Bu yargılar zaman-mekan kaydına tabi ol- Urfa. (1984). Yurt Ansiklopedisi, X, 7367-7389. maksızın sübutları zorunlu yargılardır. Böyle bir yargı eger doğru ise bu yargının Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim “mazmûn”unun “sâbit” olması zorunludur. Sabit olan bu yargının mahallinin de Yayınları. sabit olması zorunludur. Böyledir, çünkü “hulul eden”in, mahallin sübutunu gerek- tirmesi zorunludur.”

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Celaleddin Devvani’nin, Tûsî’nin “Külli Akıl” Diye Adlandırılan Sıyrık Tözleri... 91

Bu anlatım, vefatı tarihi 1273 olan, İslam dünyası felsefe, teoloji, bilim ve matematiğinin önde gelen kişiliklerinden biri ve bir hayli önemlisi olan Nasır Tûsî’ye ait bir anlatımdır. Bilgi teorisinin sıkıntılı, “dikenli” problemlerinden biri olan “küllî”, “tümel”, “universal”lerin mahiyeti ve bunlara bir “mahal”, “yer”, veya “mekan” arayışı problemine cevap aradığı risalesi olan al-Akl al-Kullî risalesinde bulunmaktadır. Nasır Tûsî’nin akıl yürütmesi bugünkü modern insanın sıkıntıya düşme- den takip edebileceği, söyleyelim, uyum sağlayabileceği bir akıl yürütme değil- dir. Yeterli derecede “nominalist” bir zihin yapısına sahip olan günümüz insanı, “Kavram Realizmi”ne yatkın ve bilimsel yöntemi kendilerine yöntem seçen doğa bilimlerine nazaran nisbeten matematiğe daha meyyal Nasır Tûsî’nin akıl yürütme üslubunu rahatlıkla ve hiç sıkıntıya düşmeden kabul edemez. Gerçi İslam dünyası mütefekkirleri, çok yerde bugün bizi şaşırtacak derecede nominalizm sergilerler ve bu nominalist tutum, genelleme yapmış olmak gibi bir duyguya kapılmadan dene- bilir ki, Şehristani devrine kadar geri götürülebilir. Biz eğer, “sıkıntılı” diye tavsif ettiğimiz, “dikenli” olduğunu söylediğimiz bir konuyu ele alan bu risaleyi ve buna benzer risaleleri okurken onları anlamakta sı- kıntıya düşecek olursak anlama sıkıntısı bulunan kimseler gibi olumsuz duygulara kapılmamıza gerek yoktur. Böyle bir anlama sıkıntısı bu ve buna benzer metinler hakkında gayet makuldür ve normaldir. Çünkü bizim bu metinlerde kullanılan kavramlarla gerekli ünsiyetimiz bulunmamaktadır. Neredeyse denebilir ki hiç bir ön hazırlığımız olmadan bu risaleleri anlasaydık garip olurdu. Doğal ve makul olan onları anlamakta sıkıntı çekmemizdir. Bizim bu metinleri anlamak için sakin bir şekilde yapmamız gereken, konuya, metinlerimize makul ölçüler dahilinde yaklaş- mak ve bunu yaparken de sabırlı davranmak ve normalden biraz fazla efort sarfet- memiz gerektiğini hatırda tutmaktır. Önümüzde bir başka, problem denemese bile, olumsuzluk, yani açıklanmaya muhtaç bir konu da bu iki düşünür arasında bulunan uzun zaman dilimidir. Nasır Tûsî’nin yazdığı dönem ile, Devvani’nin yazdığı dönem arasında 250 yıllık bir zaman farkı bulunmaktadır. Bu zaman farkını nasıl yorumlayacağımız hakkında tereddüdümüz bulunabilir. Böyle bir tereddüt gayet makuldür. Zamanından iki yüz elli yıl önceki bir problemle uğraşmış, ve bu problemi konu alan bir risale yazmış bir düşünürü, “pseudo-problem”le uğraşan bir düşünür mü sayacağız; yoksa, “Problem problemdir, çözülünceye kadar düşünürlerin zihnini meşgul eder” mi diyeceğiz? Burada pekala, meşhur ve örnek bir Bilim Tarihi problemi olan su üzerindeki çiçek tozları hareketlerinin neliği hakkındaki Brownian Hareket (Brownian Motion) hatırlanabilir ve bir problem olarak literature geçtiğinden itibaren uzunca sayılabi- lecek bir zaman sonra çözülebilmiş olduğu, dolayısıyla bu probleme ayrılacak za- manın lüzumsuz sayılmayacağı düşünülebilir. Aristoteles’in Peri Hermeneias’ının Dokuzuncu Bahis’i hala aynı hararetle okunuyor. Böyle olması da çok yadırgana-

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 892 cak birve durumMadalya değildir, (1319-1320), çünkü 10 düşünce Hanedân-ı kaynakları, Osmâni Nişân özellikle ve İmtiyâz ölçek Madalyasıbüyük tutulduğu (1311- zaman,1334), bunlara 17 Teba-yı pekala Şâhâne “kategoriler” Mecîdî Esâmîdiyebiliriz; (1321-1332), öyle 200-300 30 Altın yılda İmtiyâz kuruyup Madalyası yok olacak(1309-1320), ve yerine yenileri 40 Madalya geliverecek Esâmî kısa(1899-1902) süreli varlıcıklar Defterleri. -”varlıkcık”- değildirler. İngilizA Ulusall-Akl al-KullîArşivi: FO, veya 195/1720; al-Akl FOal-Kull 195/1883;, veya FO el-Aklü’l-Küllî 195/1477; FO, vefatı195/1368; tarihi FO 1502 195/ olan, 1932;İslam FOdünyasının, 195/1976; özellikle FO 195/1305, çokça FOokuduğu, 195/1369; veya FO biraz 195/ suçlayıcı 1448; FO bir 195/1306; dil kul- lanacakFO olursak195/ 1545. çokça okumaktan ziyade fazlaca telaffuz ettiği ve fırsat buldukça Amerikanhakkında Misyonerolumlu şeyler Arşivi söylediği,: 640, 641, hatta 642, icazet643,644, “silsile”lelerinde 645, 646, 647, 648, kendisine 651, 652, yer 653, verdi 654,- ği düşünür655, 660, Celal 661, Devvani66 2, 663. tarafından Reeller. bir şerh yazılmış, ve bu şerhe de uzunca bir Sâlnameler:zaman sonra Salname-i haşiyeler Vilâyet-i yapılmıştır. Haleb: 1320. Şer’îyyeCelal Sicili: Devvani’nin, 23 Recep 1293- şerhini 25 Şaban yaparken 1296 tarihlitemel Urfaaldığı metin Şer’îyye Sicili Nasırettin Tûsî’nin Şanlıurfa,risalesi al-Akl Yukarı al-Kull Telfidan, İslam Köyü sahadünyasında araştırması. yazılmış diğer sıradan ve masum risa- Adıvar,leler gibi, H. E.Rosenthal’in (2005). Mehmet iddiası Kalpaklı demeyelim G. T. (Haz..),ama söylediğinin Mor Salkımlı aksine, Ev. İstanbul: herhangi Özgür bir “girizgah”aYayınları. ihtiyaç duymaksızın başlayıveriyor: “Hiç şüphemiz yoktur ki, bizim ke- sin yargılarımız bulunmaktadır. “Bir ikinin yarısıdır” gibi, “Bir karenin köşegeni iki Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu kenarının toplamından küçüktür.” gibi.” Araştırmaları Merkezi. Bingöl,“Hamdele” S. (2005). ve Osmanlı “salvele”, Mahkemelerinde yani Tanrı’ya Reformşükür, hamd ve Cerîde-yi ve Peygamberine Mehâkim’deki “salat Üst u selâm”Mahkeme gönderdikten Kararları. sonraTarih Incelemeleri Devvani, Dergisi,üzerine XX şerh (19), yazdığı 19-38. al-’Akl al-Kull veya al-Akl al-Kullî, Türk ağzıyla Akl-ı Küllî risalesinin müellifi Nasır Tûsî için “Tanrı Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. çalışmasının karşılığını versin” diyerek dua edip iyi dileklerde bulunuyor ve risaleyi Ankara: TTK. şerhetmeye başlıyor. Deringil, S. (2002). İktidarın Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. G.“İnsanlığı Ç. Güven). ilk İstanbul:çağlardan YKY. beri akıl ve bilgi meselesinin daima meşgul etmiş ol- duğu” düşüncesi makul sayılabilir, hatta bu düşünceyi dile getiren söylev hatta söy- Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. levlerden zevk alınabilir, ve bu konuyla ilgili bir takım bilgilere sahip olmak arzu Foucault,da edilebilir, M. (2006). böyle birDeliliğin bilgi hoşaTarihi da ( Çev.gidebilir, M. A. ancakKılıçbay). böyle Ankara: bir bilginin İmge. kanıtlanmaya Ginzburg,muhtaç bir C. bilgi (2011). olduğu gözden Peynir ve kurtlar uzak (Çev. tutulmamalıdır. A. Gür). İstanbul: Metis. Kenanoğlu,Fırsat M. düştükçe M. (2007). veya Nizâmiye aynı anlama mahkemeleri. olmak Islâm üzere Ansiklopedisi, fırsat düşsün XXXIII ya ,da 185-188. düşme - Kodaman,sin, genellikle B. (1987). üstünde II. Abdülhamid yaşadığımız Devri bu Doğu toprakların Anadolu Politikasıtarih araştırmalarına. Ankara: Türk Kültürünümalzeme sağlamak Araştırma bakımından Enstitüsü. ne kadar verimli olduğunun neredeyse herkes tarafından Kürkçüoğlu,bilindiği, ancak C. (2008). buna Şanlıurfarağmen, yani1850-1950 hal böyle. Şanlıurfa: olmakla ŞURKAV. birlikte tarihimizin yeterli bir şekilde ortaya konmadığı, kütüphane raflarındaki eserlerin “tenkitli neşir”lerinin Nicault, C. (2001). Kudüs 1850-1948 (Çev. E. S. Vali). İstanbul: İletişim. yapılmadığı, bu yüzden de düşünce tarihimizin yazılmasının zor olacağı, hatta ba- Ortaylı,zılarınca İ. (1983).imkansız Osmanlı olduğu imparatorluğu’nun birçok araştırmacı En Uzun olan Yüzyılı ve araştırmacı. İstanbul: Hil. olmayan kişiler Seyitdanlıoğlu,tarafından dile M. getirilmiştir. (1996). Tanzimat Devri’nde Meclis-i vâlâ. Ankara: TTK. Tanpınar,Bizde H. durum(2001). XIX.böyle Asırda iken Türkbizim Edebiyatı imkanlarımızla Tarihi. İstanbul: gayr-ı Çağlayankabil-i kıyas Kitabevi. imkanlara Urfa.sahip (1984). bulunan Yurt buna Ansiklopedisi, rağmen X,durumlarından 7367-7389. memnun olmayan ve malzeme yeter- Zürcher,sizliğinden E. (1999).şikayet Modernleşeneden meşhur Türkiye’nin ve maruf Tarihi felsefe (Çev. tarihçisi Y. S. Gönen).Frederick İstanbul: Copleston’un, İletişim S. J., birYayınları. yakınması bize konumuzu tesbit ederken yol gösterici ve belki de iyi şeyler yapmak konusunda bizi teşvik edici olabilir. Söz konusu felsefe tarihçisi 260 küsur ciltlik Latince ve 170 küsur ciltlik Yunanca Patrologiae koleksiyonlarına sahip bir

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Celaleddin Devvani’nin, Tûsî’nin “Külli Akıl” Diye Adlandırılan Sıyrık Tözleri... 93 toplumun felsefe tarihçisi olmasına rağmen halihazır durumdan şikayet etmekte ve durumunun iyileştirilmesini istemektedir. Copleston “umum” için yazmadığını, özellikle felsefe tarihine giren konularda “cahil” bulduğu papaz adayları için yazdı- ğını söylediği artık klasik olmuş Felsefe Tarihi’nin bir yerinde şöyle demektedir: “Bu cildin birinci bölümü ondördüncü yüzyıl felsefesine ayrılmıştır. Bu dönem felsefî düşünce tarihinin önemli sayılabilecek bir bölümü hala karanlıktır ve bu karanlık olma özelliği güvenilir bir açıklama yapılıncaya kadar sürecektir. Böyle bir açık- lama ise ancak güvenilir metinlere sahip olduktan sonra yapılabilir”. Tersinden okuyacak ve tekrar edecek olursak eğer, dememiz gerekir ki, “Böyle bir açıklama ise güvenilir metinlere sahip olmadıkça yapılamaz.” Bir bilgi, veya “bilgi” adını verebileceğimiz bir oluşum, sözcüğün alelade gün- lük kullanımındaki anlamında olmak üzere bir münasebettir: İki kavramın müna- sebeti, olumlu olumsuz, sürekli süreksiz, zorunlu zorunsuz, çeşitli modlarda ola- bilir, ama son çözümlemede kavramlar arasında sözkonusu olan bir münasebettir. Tûsî’nin bu “kesin” dediği ve sahibi olduğunu, hatta hepimizin sahip olduğumuzu söylediği “kesin” bilgi herhangi bir surette kendi cinsinden, aynı cinsten bir baş- kasıyla “münasebet”e getirilmelidir, yani karşılaştırılmalıdır ki, en kötü ihtimalle, bir mukayese, bilgiler arası bir ilişki söz konusu olabilsin. Buradaki “mukayese”nin koşulu “tetabuk”, iki ayrı “entity”nin çakıştırılması, bu tetabuk’un koşulu ise “tegayür”dür, iki “entity”nin birbirinden ayrı “identity” (şahsiyet) sahibi olduğu- nun gösterilmesi, “gayr”lıktır, “başka”lıktır. İmdi, bu “tegayür”den itibaren Nasır Tûsî’nin “mesele”si ortaya çıkmaktadır. Aynı mesele daha sonra yaşamış düşünürler olan Devvani’nin ve Erdebili’nin de meseleleri olacaktır. Tûsî ve Devvani’ye göre yargı mümkündür, hatta kesin yargı mümkündür. Ancak kesin yargının birtakım koşulları bulunmaktadır. Bir yargının doğruluğu o yargının “tekabül”üne uygunluğuna bağlıdır. Problemin can alıcı noktası işte bu- rasıdır: Bu tekabül nasıl olacaktır? Nasıl bilinecektir? Benim zihnimde bir önerme olduğundan hiç şüphemiz bulunmamaktadır. Fakat bizdeki önermeyi neyle, nere- deki önermeyle ve nasıl karşılaştırabileceğiz? Başka bir ifadeyle benim zihnimdeki önermenin doğru olduğunu anlayabilmem için onu bir “asıl” veya “aslî” önerme ile karşılaştırmam gerekir. Ancak bu karşılaştırmayı yapabilmem için önce o önermeyi bulmam gerekir. Çok sıkıntıya düşmeden, ve tüketici olduğunu da iddia etmeden, Nasır Tûsî, Devvânî, ve Erdebîlî arasında büyük yöntemsel farklar bulunmadığını, bu düşü- nürlerin dahil edilebileceği sınıfın, veya bu sınıfa dahil düşünürlerin genellikle, bilimsel düşünüş yöntemi olarak bölmeye dayalı (taksim ve terdid) sınıflama ve ana- lojiye dayalı benzetmeler yürütülerek “aksinin imkansızlığı gösterilmediği sürece mümkündür, öyleyse böyle söylenebilir” yaklaşımı temelinde tümdengelimsel diye- bileceğimiz “kıyas”ı temele alan ve “olgusal imkân”dan ziyade “mantıksal imkân”a ağırlık veren bir anlayışın hakim olduğu bir atmosferin düşünürleri ve bu yüzden,

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 894 yani vemantığı Madalya çok (1319-1320), fazla öne çıkarmaları10 Hanedân-ı yüzünden Osmâni Nişân “arı mantıksal”ve İmtiyâz Madalyası diyebileceğimiz (1311- bir düşünme1334), 17 biçimine Teba-yı Şâhânesahip olduklarını Mecîdî Esâmî söyleyebiliriz. (1321-1332), 30 Altın İmtiyâz Madalyası (1309-1320), 40 Madalya Esâmî (1899-1902) Defterleri. Kelam ister bir disiplin olarak kabul edilsin, ister içinde oluştuğu ve geliştiği İngilizkültüre Ulusal ait bir Arşivi öge olarak: FO 195/1720; “İslam’ın FObünyesinden 195/1883; FOçıkmış 195/1477; ve hususi FO olarak195/1368; İslam FO dini 195/- nin getirdiği1932; FO ilkeleri, 195/1976; düşünce FO 195/1305,unsurlarını FO anlama, 195/1369; açıklama FO 195/ ve savunma” 1448; FO gibi 195/1306; pratik bir takımFO 195/ amaçları 1545. bulunduğu kabul edilsin, zamanla ve özellikle “öteki düşünce Amerikansistemleri Misyonerile (Yahudi, Arşivi Hristiyan,: 640, 641, Yunan) 642, 643,644, karşılaşınca 645, 646,gerek 647, muhtevası, 648, 651, 652,gerek 653, meto 654,- du itibarıyla655, 660, değişmeler 661, 66 2, 663.göstermiş” Reeller. ve bu yüzden bu değişmiş haliyle tanınmayacak hale gelmiş, ve bu disiplinle ilgilendiği için “Kelamcı” adını taşıyanlara ta’nedildiği Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. zamanlar olmuştur. İbn Haldun’un ve İbn Teymiyye’nin şikayetleri pekala bunun Şer’îyyebir ifadesi Sicili: olarak 23 Recep algılanabilir. 1293- 25 Şaban 1296 tarihli Urfa Şer’îyye Sicili Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. İslam dünyası mütefekkirlerinin “Sofistâî” diye adlandırdıkları Sofistler’in Adıvar,önde gelenlerinden H. E. (2005). Mehmetmesela Gorgias’ınKalpaklı G. T.problemlerinden (Haz..), Mor Salkımlı birçoğu Ev. İstanbul:İslam dünyası Özgür düşünürleri,Yayınları. özellikle bizim burada konumuz olan kelamcılar için neredeyse söz- Bayraktar,konusu değildir. H. (2007). Nesefi’nin, Tanzimattan 210 Cumhuriyet’ecümlelik, yani Urfa 210 Elazığ: cümleden Fırat Üniversitesi ibaret ve 210 Ortadoğu cüm- ledenAraştırmaları oluşan, harika Merkezi. ve abidevi Akaid’i şöyle başlar: “Varlıkların hakikatı sabit- Bingöl,tir. Sofistlerin S. (2005). sahip Osmanlı olduğu Mahkemelerinde kanaatin aksine Reform varlıklar ve hakkında Cerîde-yi bilgi Mehâkim’deki mümkündür. Üst İnsanMahkeme için bilgi Kararları. kaynağı Tarihüçtür: Incelemeleri Sağlıklı duyum, Dergisi, DoğruXX (19), haber, 19-38. ve Akıl.” Çadırcı,Muhammed M. (1997). Tanzimatbin Sa’d Dönemindeal-Din As’ad Anadolu al-Sıddîkî Kentleri’nin al-Davvânî Sosyal ve Ekonomik (1427-1501), Yapısı. İran’daAnkara: babasının TTK. kadı olarak görevli bulunduğu Kâzarûn şehrinin Davvân nahi- yesinde doğmuştur. Özellikle Kelâm, Felsefe ve Tasavvuf konularında Arapça ve Deringil, S. (2002). İktidarın Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. Farsça yazmış, 14-15. yüzyıl İslâm Dünyası tefekkürünün önemli şahsiyetlerinden G. Ç. Güven). İstanbul: YKY. Îcî (öl. 1355) ve Cürcâni (öl. 1413) üstüne yorumları bulunan İranlı bir düşünür- Fatmadür. İlk Aliye öğrenimini Hanım. (1995).Kâzarûn’da Ahmed Cami Cevdet al-Mürşid’de Paşa ve zamanı hadis. İstanbul: okutan Bedir. babasının yanında Foucault,yaptı. Daha M. (2006).sonra yüksekDeliliğin tahsil Tarihi için( Çev. Şiraz’a M. A. Kılıçbay).gitti, orada Ankara: Mahjwi İmge. el-Ari, Hüseyin Ginzburg,Lârî, Muhiddin C. (2011). Ensari, Peynir Hammam ve kurtlar (Çev. al-Din A. Gür). ve Hasan İstanbul: bin Metis. Bakkal gibi hocalardan İlahiyat okudu. Yüksek tahsilini tamamladıktan sonra Karakoyunlu hükümdarı Kenanoğlu, M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. Cihan Şah’ın (öl. 1476) Tebriz’deki Muzafferiye Medresesi’nde müderrislik yaptı. Kodaman,Zevrâ ve Sühreverdi’ninB. (1987). II. Abdülhamid (öl. 1191) Devri Heyâkilü’n-Nûr’ Doğu Anadolu Politikasıuna şerhi. Ankara: olan Şavâkilu’l-HûrTürk Kültürünü adlı eserleriniAraştırma buEnstitüsü. görevi esnasında kaleme almıştır. Daha sonra o zaman Irak ve Kürkçüoğlu,İran’ın Türk C. yöneticisi (2008). Şanlıurfa olan Uzun 1850-1950 Hasan’ın. Şanlıurfa: (Hasan ŞURKAV. Beg Han Bahadur) hizmetine girmiş ve Şiraz’da Medresetü’ l-Eytâm’da müderrislik yapmıştır. Kısa sürede bil- Nicault, C. (2001). Kudüs 1850-1948 (Çev. E. S. Vali). İstanbul: İletişim. gisinin enginliği ve derslerinin ünü her tarafa yayılmış, Maverâünnehir, Horasan Ortaylı,gibi uzak İ. (1983). illerden Osmanlı ve Anadolu’dan imparatorluğu’nun kendisine En Uzun bir Yüzyılıçok öğrenci. İstanbul: gelmiştir. Hil. Tebriz’de Seyitdanlıoğlu,Gülşeniye tarikatının M. (1996). kurucusu Tanzimat ibrahim Devri’nde Gülşenî Meclis-i ile vâlâ tanışmıştır.. Ankara: TTK.Bir süre Fürs eyale- Tanpınar,ti kadılığı H. yapmıştır. (2001). XIX. Nihayet Asırda Sarayda Türk Edebiyatı Yüksek Tarihi Kadılığa. İstanbul: atanmış, Çağlayan bu görevine Kitabevi. Sultan Yakup zamanında da devam etmiştir. 1501 veya 1502’de vefat etmiş ve doğduğu yer Urfa. (1984). Yurt Ansiklopedisi, X, 7367-7389. olan Devvan’da toprağa verilmiştir. Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim Yayınları.Devvânî’nin tesbit edilebildiği kadarıyla İstanbul kütüphanelerinde 28 Arapça, 7 Farsça eseri bulunmaktadır.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Celaleddin Devvani’nin, Tûsî’nin “Külli Akıl” Diye Adlandırılan Sıyrık Tözleri... 95

Yazdıkları “Bilâd-ı Rûm’da takip edilmiş olan, “Bilâd-ı Rûm”daki bazı dostlarına (meselâ Mevlâ Münşî, Mevlâ ‘Izârî gibi) kitap ve mektup gönderen, kendisine Anadolu’dan kitap gönderilen, kitapları okunan, okutulan, okutulması yasaklanan, mektubundaki bir “selâm”ı Osmanlı “ulemâ”sı arasında çeşitli yo- rumlara neden olan, “Tebriz ulemâsının, önünde edeble oturduğu, Celâleddin Devvânî İslâm Dünyası tefekkür hayatında felsefî düşünce bakımından, el-Milel ve’n-Nihal yazarı Şehristânî (1086-1123), âbidevî Mevâkıf ’ın kaynakların- dan Fahreddin Râzî (1150-1209) ve Âmidî (öl. 1233), Mevâkıf yazarı Îcî (öl. 1355), Cürcânî ile “başa baş” giden meşhur “rakîb”i Makâsıd sahibi Teftâzânî (öl. 1389) ve nihayet Mevâkıf şârihi olmakla diğer özellikleri gölgede kalmış meşhur Ta’rîfât yazarı Seyyid Şerif Cürcânî (öl.1413) gibi bir hayli kalburüstü düşünü- rün yetiştiği, bizim bir yazımızda “verimli devre” diye adlandırdığımız devreden tarih olarak biraz uzak düşmekle, denebilir ki, mensubu bulunduğu uygarlığın, yükselişini tamamlamış ve “zirve”yi görmüşlük ve yaşamışlık durumuna, “işba” haline tesadüf etmiş bulunuyordu. İslam dünyasında “harici varlık” meselesi başka sistemlerde, mesela klasik Yunan’da felsefeciye problem olduğu gibi Kelamcı için bir problem olmamıştır. İslam dünyasına mensup mütefekkir, harici sabiti başka problemleri de inceler- ken normal olarak yaptıkları üzere önlerine koydukları “problem evreni”ni ikiye böler ve sonra şıkları inceler. Sonunda ulaştığı, daha açıkçası ulaşmak istediği bu harici sabiti de “soruşturma”dan geçirir. Bu harici sabit, ya kendinde varlıktır, veya kendi dışında bir varlıkta olarak vardır. “Kendinde var olma”yı da ikiye bö- ler. Bu çeşit varlık da, ya “vaz’ sahibi” olarak var olur, veya “yad-vaz’ sahibi” olarak var olur. Bu bölmeden sonra her bölümü tek tek inceler. Önce vaz’ sahibinin durumuna bakar ve vaz’ sahibi olanla vaz’ sahibi olmayanın tetabukunun mümkün olup olma- yacağını incelemek ister. Vaz’ ile “mekan”, vaz’ sahibi olmamak ile “ma’kullük” uy- gun düşer. Ancak zaman ve mekanla belirlemesi bulunmayan ile zaman ve mekanla belirlemesi bulunan arasında tetabuk imkansızdır. Burada bu yazıya konu olan metni ve bu metne benzeyen metinleri anlamak- ta, hatta okumakta sıkıntı çekebileceğimizi hatta bu sıkıntının “normal” olduğunu, aksinin, yani bu metinleri okuyup anlayıvermenin “ab-normale” olacağını söylemiş idik ve bunun en azından bir sebebinin veya sebeplerinden birinin bu ve bu tür metinlerde geçen kavramlarla asgari de olsa bir ünsiyetimizin bulunmayışı oldu- ğunu belirtmiş idik. Burada, bizim şu anda elimizde bulunan metnimizi bihakkın anlayabilmek için “dağar”ımızda (vocabulary) bulunması gereken kavramlar liste- lenmiştir. İbn Sina’nın, Aristoteles’in Metaphysica’sını kırk defa okumasına rağmen anlayamadığını, sonunda Farabi şerhinden okuyunca anlayabildiğini -bunu bize kendisi anlatıyor- hatırlarsak belki zihnen olmasa bile psikolojik olarak rahatla- yabiliriz.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 896

ve Kavramlar:Madalya (1319-1320), 10 Hanedân-ı Osmâni Nişân ve İmtiyâz Madalyası (1311- 1334), 17 Teba-yı Şâhâne Mecîdî Esâmî (1321-1332), 30 Altın İmtiyâz Madalyası “Temessül”, “irtisâm”, “inkişâf ”, “hüküm”, “sâlibe”, “hamliye-i mûcibe-i (1309-1320), 40 Madalya Esâmî (1899-1902) Defterleri. dâime”, “hüviyet”, “teşahhus”, “şahsî”, “şahsiyet”, “küllî tabiat”, “iz’ân”, “örf ”, “îkâ”, İngiliz“fihi bahs”, Ulusal “men”‘, Arşivi: “intizâ’“, FO 195/1720; “yakîn”, FO 195/1883;“huzûrî bilgi”, FO 195/1477; “husûlî FObilgi”, 195/1368; “nefsu’ FOl-emr”, 195/ “ittisâl”,1932; “ittihâd”, FO 195/1976; “mukârenet”, FO 195/1305, “tetâbuk”, FO 195/1369;“tegâyür”, FO“mutâbakat”, 195/ 1448; FO“vaz’ 195/1306; sâhibi”, “ehl-iFO tahkîk”, 195/ 1545. “muhakkık”, “müteahhirîn”, “İlk Akıl”, “Fa’âl Akıl”, “Yüksek İlkeler” Amerikan(“al-Mabâdi’ Misyoner l-Âliye”). Arşivi: 640, 641, 642, 643,644, 645, 646, 647, 648, 651, 652, 653, 654, 655, 660, 661, 66 2, 663. Reeller. Burada zikredilen bu otuz iki kavram herhangi bir şeye alamet veya işaret Sâlnameler:değildir, yani Salname-i bu kavramlar Vilâyet-i bir Haleb: şeyin 1320.alameti veyahut da remzi durumunda değil- Şer’îyyedirler. Yani Sicili: bunlar 23 Recep anlaşılınca 1293- 25 bahse Şaban mevzu1296 tarihli her neUrfa ise Şer’îyye o çözülmüş Sicili ve “muamma” Şanlıurfa,halledilmiş Yukarı olur Telfidandemek Köyü değildir. saha araştırması.Ancak aksi kesinlikle doğrudur: Bu kavramlar Adıvar,halledilmez H. E. ise (2005). bu metin Mehmet halledilemez. Kalpaklı G. Açık T. (Haz..), önermeden Mor Salkımlı belirli önermeyeEv. İstanbul: geçelim, Özgür ve sonucumuzuYayınları. paylaşalım: Bu kavramlar anlaşılmakla metin anlaşılmış olmaz, an- cak bu önermenin olumsuz’u “ehass”dır, -ve “ehass”ın olumsuzu “daha genel”dir-, Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu bu kavramlarAraştırmaları anlaşılmaz Merkezi. ise metnin anlaşılmayacağı kesindir ve bunu dile geti- ren önerme kesinlikle doğrudur. Yani, biz, eğer, söz konusu metni anlamak istiyor Bingöl, S. (2005). Osmanlı Mahkemelerinde Reform ve Cerîde-yi Mehâkim’deki Üst isek, bu metinde geçen bütün kavramları önce, başlı başına, ve sonra birbirlerine Mahkeme Kararları. Tarih Incelemeleri Dergisi, XX (19), 19-38. göre durumlarını dikkate alarak bu kavramların içlerini doldurmalıyız, ve ancak Çadırcı,bu ameliyeden M. (1997). sonra Tanzimat kavramlar Döneminde arası münasebet Anadolu Kentleri’nin kurulabilir; Sosyal böyle ve Ekonomikbir münasebeti Yapısı. ancakAnkara: bu aşamadan TTK. sonra kurabiliriz. Deringil, S. (2002). İktidarın Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. Burada üç düşünürde ortak olarak bulunduğunu düşünebileceğimiz bir özel- G. Ç. Güven). İstanbul: YKY. lik her üç düşünürün de üç önerme karşılaştırmak ile üç elma karşılaştırmak ara- Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. sında bir fark görmemeleridir. Bir elma karşılaştırılmaz. Çünkü karşılaştırmak için Foucault,“tegayür” M. gerekir. (2006). Bir Deliliğin şey kendisiyle Tarihi ( Çev. de M.karşılaştırılmaz. A. Kılıçbay). Ankara: Ve karşılaştırılacak İmge. bu iki Ginzburg,şeyden biri C. “daha (2011). önce” Peynir olmalıdır. ve kurtlar (Çev.Önce A. olacağı, Gür). İstanbul: “Kaynak” Metis. olacağı (“mebde’“), İlk Kenanoğlu,olacağı için M. “süfli” M. (2007). alemde Nizâmiye olmamalıdır. mahkemeleri. Problem Islâm yavaş Ansiklopedisi, yavaş belirmektedir. XXXIII, 185-188. Kodaman,Anlaşıldı B. (1987). ki varlığınII. Abdülhamid hakikatı Devri için Doğu bir Anadolu “sübut” Politikası ve kendi. Ankara: başına Türk “tahakkuk” Kültürünü vardır.Araştırma Hatta varlık Enstitüsü. sübutun ve tahakkukun kendisidir. “Bu nedir?” sorusuna ce- Kürkçüoğlu,vap olduğu C.söylenen (2008). Şanlıurfamahiyetler, 1850-1950 bazen .kendilerine Şanlıurfa: ŞURKAV. birtakım özellikler (âsâr) te- Nicault,rettüp edenC. (2001). harici Kudüs varlıklar 1850-1948 olarak (Çev. var E. bulunurlar S. Vali). İstanbul: ve bazen İletişim. de kendilerine âsâr terettüp etmeyecek bir zihni varlık olarak var bulunurlar. Mahiyetlerin bu sübut Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. ve tahakkukları kendi zatlarına dayanmaz. Bu ikisi, mahiyet ve varlık, dış gerçek- Seyitdanlıoğlu,likte birleşmiş M. olsa (1996). bile Tanzimatmahiyetler Devri’nde bu sübut Meclis-i ve tahakkuklarını vâlâ. Ankara: TTK. varlık (existence) Tanpınar,aracılığıyla H. elde(2001). ederler. XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. Urfa. (1984). “Varlık”, Yurt “birlik”, Ansiklopedisi, “nedensellik” X, 7367-7389. gibi akılsal itibari kavramlara gelince, bu kav- Zürcher,ramlar akıl E. (1999).tarafından Modernleşen harici varlıklardan Türkiye’nin Tarihi soyutlanmış (Çev. Y. şeylerS. Gönen). değildir, İstanbul: bunlar İletişim aklın “ihtiyaçYayınları. duyduğunda ürettiği” kavramlardır. Bunlarda bir çeşit sübut ve tahakkuk vardır; konuya yüklenen sübut için sözkonusu olan sübut ve tahakkuk gibi (mah- kıye). Bu kavramlar mahiyetlerin fertlerinden çıkarıldığı gibi yüklendikleri varlık-

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Celaleddin Devvani’nin, Tûsî’nin “Külli Akıl” Diye Adlandırılan Sıyrık Tözleri... 97 lardan çıkarılır. Bu genel anlamda olmak üzere sübut, varlığın sübutunu, mahiyetin sübutunu, ve akılsal itibari kavramları da içine alan bu sübut, önermelerin konula- rına uygunluğunun tasdiki anlamına “nefsu’l-emr” diye adlandırılır. Mesela şöyle denir: “Nefsu’l-emrde şöyle şöyledir”. Bazı önermeler harici gerçekliğe ait önermelerdir. “Zorunlu Varlık vardır.”, “Kent halkı kenti terketti.”, yine “İnsan potansiyel olarak gülen varlıktır.” gibi. Bu önermelerde yargının doğruluğunu tahkik için önerme ile harici varlık arasındaki uygunluğa bakılır. Bazı önermelerin konusu ve yüklemi zihinsel olabilir, veya ko- nusu harici yüklemi zihinsel olabilir. Mesela şöyle demek gibi: “Külli ya zatidir ya arazidir”, yine “İnsan türdür” gibi. Burada yargının doğruluğu zihindeki uygunluğa bağlıdır, çünkü bu yargıların ve kavramların sübut yeri zihindir. İki parça da doğ- rudur, çünkü ikisi de nefsulemr’e uygundur. O halde “nefsulemrsel sübut” mutlak olarak (hiçbir kayıt konmazsa) “harici”den ve “zihni sübut”dan daha geneldir. Bazı kimseler nefsu’l-emr’in, akılsal suretlerin bulunduğu akıl olduğunu söy- lemiş ve şöyle demişlerdir: Akılsal suretlerin bulunduğu nefsulemr bütün olarak mücerred bir akıldır. Harici olsun veya zihinsel olsun doğru önermeler buradaki akılsal suretlere uygun düşer. Buraya dikkatle bakmak gerekir, çünkü burada sözü makul suretlerin bulun- duğu yere getiririz. Çünkü buradaki yüklemelerin doğruluklarının gösterilmesi, doğruluğu araştırılan önermenin gösterdiği varlığın hariçte varlığı, ve bu varlıkla önermenin uygunluğu gösterilmeye muhtaçtır. Devvani’nin bütün olarak “mâ-cerâ”sını gözden geçirecek olursak bu süreci ve bu süreçte karşılaştığımız ögeleri maddeler halinde ana hatlarıyla şöylece özet- leyebiiriz: 1. Devvani Nasır Tûsî’yi “müteahhırin”den saymaktadır. 2. Tûsî’ye arşı çıkmaya pek gönlü razı değildir. 3. İnanmaktadır ki, bilginin felaketi unutulmak- tır, yazmak gerekir. 4. Bizim için “kesin hüküm” mümkündür ve mevcuttur. Biz bu önermeleri “nefsu’l-emrde’ki” önermelerle karşılaştırıp doğruluklarını “tahkık” edebiliriz. Bunun için “tetabuk”, “tetabuk” için de “tegayür” gerekir. 5. “Tegayur” ikidir: itibari tegayur, hakiki tegayur. Burada bizim için itibari tegayür yeterlidir. Karşılaştırmada kendisine başvuracağımız önermeler nefsulemrde bulunmalıdır. Bu sfer bizden, başkasından, hatta zamandan (?) bağımsızdır. 6. Bu harici sa- bit ya binefsihi vardır veya bigayrihi vardır. Binefsihi var olması birkaç bakımdan muhaldir. 7. Buna iki noktadan itiraz edilir: a. Mutabakat hakkında bilgiye ancak iki tetabuk eden hakkında bilgi sahibi olduktan sonra sahip olunabilir. b. Akılsal olanla duyusal olan karşılaştırılamaz. 8. Kendi kendine kaim olanın vaz’ sahibi olmaması imkansızdır. … “müsül-ü Eflatuniyye”yi kabul etmek gerekir. Gayrda mütemessil olması” durumuna bakarız. 9. “Mahal”li kabul etmek zorundayız. 10. Mahal bilkuvve değildir. 11. Devvani işin içine “bakım”ı sokmakla “vaziyet”i kurtarmak istiyor. 12. Devvani’nin bu tutumu belki Berkeley’le karşılaştırılabilir: “Esse est percipii.” O halde, (sonuç) ... varlığı sabit olmuştur. 13. Bu varlığı sabit

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 898 olanınve özellikleri Madalya (1319-1320), şunlardır: Bu 10 öncüllerdenHanedân-ı Osmâni ve sonurgularından Nişân ve İmtiyâz anlaşıldı Madalyası ki “ezeli (1311- ve ebedi1334), olarak 17 sürekli Teba-yı ve Şâhânezorunlu Mecîdî hükümlerin Esâmî kendisinde(1321-1332), temessül 30 Altın edeceği İmtiyâz birMadalyası mahal, mazmunun(1309-1320), kendisinde 40 Madalya gerçekleşeceği Esâmî (1899-1902) bir “şey” gerekir. Defterleri. 14. Bir mahallin olması İngiliz“gerektiği”ni Ulusal tesbittenArşivi: FO sonra 195/1720; böyle FO bir 195/1883; mahallin FO nasıl 195/1477; “olmuş FOolması” 195/1368; veya “olması”FO 195/ “gerektiği”ni1932; FO tesbit 195/1976; etmek FO gerekir. 195/1305, Bütün FO bu 195/1369; akıl yürütmelerde FO 195/ 1448;“yönetici” FO 195/1306; düşünce ve bağlayıcıFO 195/ ilke 1545. akıl ilkelerine ve Mantık yasalarına uymaktır. “Realite” ortada yok- Amerikantur. “Realite” Misyoner konu, Arşiviya da :“mesele” 640, 641, 642,... 643,644, 645, 646, 647, 648, 651, 652, 653, 654, 655,Seyyid 660, Muhammed 661, 66 2, 663. Hüseyin Reeller. Tabâtabâî’nin Bidâyetü’l- Hikme’sini notlar ek- Sâlnameler:leyerek The Salname-iElements Vilâyet-iof Islamic Haleb: Metaphysics 1320. adıyla İngilizce’ye çevirmiş olan Seyyid Şer’îyyeAli Qûlî Sicili: Qarâî, 23 nefsu’l-emr Recep 1293-’le 25ilgili Şaban bölümün 1296 tarihli “Fî ma’nâ Urfa Şer’îyyenefsi’l-emr” Sicili adlı bölüm baş- lığını “The meaning of the domain of factuality” adıyla çevirmişti. Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. Adıvar,Kelamcıların H. E. (2005). “müsül-ü Mehmet Kalpaklı eflatuniyye”yi G. T. (Haz..), sistemlerine Mor Salkımlı sokmak Ev .istememelerinin İstanbul: Özgür nedeni,Yayınları. kanaatimizce, onların, sadece, Tanrı ile birlikte ezeli varlık kabul etmek- ten kaçınmak istemeleri değildir. Fakat maddesiz suret suretsiz madde; cevhersiz Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu araz, arazsız cevher; mahalsiz sıfat sıfatsız mahal vb. kabul etmek istememeleridir. Araştırmaları Merkezi. Yani “hulul”e açılabilecek bir kapıya imkan verecek herhangi bir sistematiğin önü- Bingöl,nü daha S. baştan (2005). kesmek Osmanlı istemeleridir. Mahkemelerinde Kısacası hululden Reform ve Cerîde-yiuzak durmak Mehâkim’deki istemeleridir. Üst Kelamcıların çoğuMahkeme Kararları. için “bedensiz Tarih Incelemeleri ruh” “ruhsuz Dergisi, beden” XX (19), ılımlı yaklaşılacak19-38. bir “dis- Çadırcı,cour” değildir. M. (1997). Hal Tanzimat böyle olunca Döneminde onların “nominalizm”ini Anadolu Kentleri’nin Sosyalve T. veW. Ekonomik Arnold’un Yapısı bu. konudakiAnkara: ısrarını anlamak TTK. nisbeten kolaylaşır. Deringil, S. (2002). İktidarın Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. G.Celaleddin Ç. Güven). İstanbul:Devvani’nin YKY. Nasır Tûsî’nin Sıyrık Tözleri İsbat FatmaHakkındaki Aliye Hanım. “(1995).Küllî AhmedAkıl” RisalesiCevdet Paşa Şerhi ve zamanı. İstanbul: Bedir. Foucault,(Metnin M. (2006). Türkçeye Deliliğin çevirisi) Tarihi ( Çev. M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. § 1. Hakikatları var eden Tanrı’ya hamd ettikten, ve incelikler muhâtabı Kenanoğlu,Resulüne M.ve M.her (2007). bakımdan Nizâmiye yüksek mahkemeleri. seçkin Islâmailesine Ansiklopedisi, ve arkadaşlarına XXXIII, 185-188. salât u Kodaman,selâmdan B.sonra; (1987). Rabbinin II. Abdülhamid bağışlamasına Devri Doğu Anadolu muhtaç Politikası mütevazı. Ankara: Muhammed Türk Kültürünü bin Es’adAraştırma Sıddîkî der:Enstitüsü. Kürkçüoğlu,Müteahhirîn’in C. (2008). Şanlıurfaen erdemlisi 1850-1950 ve derin. Şanlıurfa: bilginlerin ŞURKAV. en yetkini olan Hâce Nicault,Nasîruddin C. (2001). Muhammed Kudüs 1850-1948 bin el-Hasan (Çev. et-Tûsî’ninE. S. Vali). İstanbul: -Tanrı ona İletişim. rahmet eylesin- sıy- Ortaylı,rık tözler İ.in (1983). varlığı Osmanlı hakkındaki imparatorluğu’nun “Küllî Akıl” En (el-’Akl Uzun Yüzyılı el-Kullî) . İstanbul: diye Hil. anılan risalesini Seyitdanlıoğlu,incelediğim zaman M. (1996). ancak Tanzimat teker tekerDevri’nde vâkıf Meclis-i olunabilecek vâlâ. Ankara: ve her TTK. birinin hakikatı dikkatli bir düşünceyle görülebilecek olan incelikler hatırıma geldi. Bu incelikleri Tanpınar, H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. kaybolup gitmekten korumak için burada açıklamak istedim, çünkü bilginin fe- Urfa.laketi (1984). unutulmaktır. Yurt Ansiklopedisi, Bu düşüncelerimin X, 7367-7389. sebep olabileceği, inatçının inadından ve Zürcher,hasetçinin E. kötülüğünden(1999). Modernleşen benzersiz Türkiye’nin tek Tanrı’yaTarihi (Çev. sığınırım. Y. S. Gönen). Dönüş İstanbul: Tanrı’yadır, İletişim O ehl-i Yayınları.takvadır. Bu söz konusu risaleyi daha yararlı kılmak ve ondaki birtakım zor- lukları kolaylaştırmak için bu risaleye bazı ekler yapma gereği duydum.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Celaleddin Devvani’nin, Tûsî’nin “Külli Akıl” Diye Adlandırılan Sıyrık Tözleri... 99

§ 2. Dedi: “Tanrı çalışmasının karşılığını versin.” Şüphemiz yoktur ki yakînî hükümler mevcuttur. Bu hükümleri zihinlerimiz vermiştir veya verir. “Bir ikinin yarısıdır” hükmü gibi, veya, “Karenin köşegeni kena- rına eşit olamaz” hükmü gibi. O “zihinlerimiz öyle olduğuna kesinlikle hükmetmiş- tir” sözüne dikkat çeker. Bundan amaç, bu hükmün kendisiyle belirleme kazandığı şey, yani bu hükmün özelliği “nefsu’l-emrde bulunana uygun olarak hüküm kesin (yakînî) olduktan sonra bu hükme hiçbir zihnin daha önce sahip bulunmaması”dır. Onun “uygun” (mutabık) sözü “bütün hükümlerin bulunması”nın yüklemidir, yani “Biz verdiğimiz hükümlerden bazılarının -bunlar kesin olan hükümlerimiz- dir- nefsu’l-emrde bulunana uygun olduğu hakkında şüphemiz yoktur” demektir. Müellif, “veya öyle olduğuna hükmeder” sözünü, herhangi bir kimsenin, nefsu’l- emrde bulunana uygunluğun (mutabakat) herhangi bir zihine uygunluktan ibaret olduğunu zannetmesini dışta bırakmak için “kesinlikle hükmetmiştir” sözüne atıf yapmıştır, çünkü burada konu olan uygunluk nefsu’l-emrde bulunana uygunluktur, yoksa kara cahilin inandığı nefsu’l-emrdekine muhalif hükümler veren bir zihinde bulunana uygunluk değildir. “Kesin olarak bilinir ki uygunluk ancak şahıs olarak (şahsen) ayrı (mütegâyir) iki şey arasında düşünülebilir”, çünkü “nisbet” (ilişki) iki şeyin ayrı olmasını gerektirir. § 3. Burada durup düşünmek gerekir (fihi bahs). Çünkü burada itibârî ay- rılık (tegâyür) yeterlidir. Eğer “Uygunluk zorunlu olarak özellikle bireysel belirle- melerde başkalık gerektirir, çünkü bir şey kendisine uygun olmakla vasıflanamaz” denseydi biz şöyle derdik: “Hakikatlar örfün belirlemelerine bağlı değildir. Belki de, “hakiki başkalık” (hakiki tegâyür) gerektiren “uygunluk” deyişinin vehmettirdiği şey araştırılacak olursa onun “özsel birlik”e (zâtî ittihâd)” indirgenebileceği görülür. “Îkâ” ve “intizâ” sözcüklerinin hükmün fiilen varlığını vehmettirdiği gibi. Oysa öyle değildir. Yine, “bitişiklik” (ittisal) sözcüğü cisimsel sûretin ârızî bir şey olduğunu vehmettirmez mi? Oysa onların kanaati cisimsel suretin “özünde bitişik töz” ol- duğu şeklindedir. Felsefi meselelerle uğraşmış kimselere yabancı olmayacağı üzere buna benzer birçok örnek bulunabilir. Uygunluğun anlamı araştırılırsa karşımıza uygunluğun kendisiyle olduğu şeyde iki şeyin birleştiği olgusu çıkar. “Uygunluk” söz konusu olduğunda birbiriyle uyuşacak iki grubun (set, sınıf, küme) zihnî sübut bakımından ortaklıkları bulunan hükümler olduğunda şüphe yoktur. Her iki grup hükmün de, bu hükümleri veren kimsenin bu hükümleri biliyor olması için, bu hükümlerin onun zihninde zaten bulunması gerekir. Öyleyse, bu iki önermeden ikincinin değil ama birinci önermenin, zihnimizde bulunanla zihnimizin dışında bulunan arasındaki uygunluğun kendisinden kaynaklanacağı bir sübutun zihnimi- zin dışında sözkonusu olması gerekir. İşte kendisinden “nefsu’l-emr” diye söz edilen budur. O halde birinci hüküm ikincisinden bağımsız olarak nefsu’l-emrde bulunana uygun olur.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8100

ve§ 4.Madalya Eğer buraya(1319-1320), kadar 10 söylenenler Hanedân-ı anlaşıldıysa Osmâni Nişân biz ve diyoruz İmtiyâz ki,Madalyası bu hâricî (1311- sâbit ya “kendinde1334), 17 vardır”Teba-yı (binefsihiŞâhâne Mecîdî kâim), Esâmî veya (1321-1332), “kendi dışında 30 Altın bir varlıktaİmtiyâz Madalyasıtemessül etmiş”(1309-1320), olarak vardır. 40 Kendinde Madalya Esâmî var olan (1899-1902) da, ya vaz’ Defterleri.sahibi olarak vardır veya yad-vaz’ İngilizsahibi olarakUlusal Arşivi(gayr-ı: FOvaz’ 195/1720; sahibi) vardır. FO 195/1883; FO 195/1477; FO 195/1368; FO 195/ 1932;Birincisi FO birkaç 195/1976; bakımdan FO 195/1305, muhaldir: FO 195/1369; FO 195/ 1448; FO 195/1306; FO 195/ 1545. “Birinci olarak: Bu hükümlerin vaz sahibi şeylerin alametleri olan yönle ve Amerikan Misyoner Arşivi: 640, 641, 642, 643,644, 645, 646, 647, 648, 651, 652, 653, 654, zamanla ilgisi olmadığından; oysa vaz’ sahibi şeyler zaman ve yönle ilişkili şeyler 655, 660, 661, 66 2, 663. Reeller. olduğundan, bu hükümlerde vaz’ sahibi olan şeyle ilgili hiç bir şey yoktur. Yoksa Sâlnameler:vaz sahibi olanla Salname-i vaz’ sahibi Vilâyet-i olmayanın Haleb: 1320. uygunluğu sözkonusu olmaz; çünkü zaman Şer’îyyeve mekanla Sicili: belirlemesi 23 Recep 1293- bulunmayanla 25 Şaban 1296zaman tarihli ve mekanlaUrfa Şer’îyye belirlemesi Sicili bulunan ara- Şanlıurfa,sında uygunluk Yukarı Telfidanimkansızdır Köyü (mümteni’). saha araştırması. Sonra, algılanan (ma isteş’ara) hakkında Adıvar,denebilir H. ki,E. “Her(2005). ikisinin Mehmet de Kalpaklı değil, ama, G. T. ikisinden (Haz..), Morbirinin Salkımlı zaman Ev .ve İstanbul: mekanla Özgür be- lirlemesininYayınları. bulunması uygunluğu mutlak olarak imkansız kılmaz.” Yazar şöyle dedi: “‘Vaz’ sahibi olanlar vaz’ sahibi olmak bakımından değil ama, akılsal (ma’kûl) Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu olmak bakımından uygunluk arzederler.” denemez,” yani akılda hasıl oldukla- Araştırmaları Merkezi. rında aynı şekilde hasıl olmaları bakımından, sonra vaz’ların başka bir bakımdan Bingöl,bitişmez S. oluşları (mukârenet), (2005). Osmanlı Mahkemelerinde yani zihnin dışında Reform sabit ve Cerîde-yiolmaları bakımından, Mehâkim’deki cüz’i Üst zihinlerdeMahkeme mürtesim Kararları. sûretler Tarih Incelemelerihakkında onların,Dergisi, XXbir (19),bakımdan 19-38. külli oldukları, zih- Çadırcı,ni belirlemelerden M. (1997). Tanzimat(muşahhas) Döneminde soyutlandıklari Anadolu Kentleri’niniçin; ve başka Sosyal bir ve bakımdanEkonomik Yapısı cüz’î. oldukları,Ankara: zihni TTK. belirlemeler dikkate alındığı için, söylenemez. Çünkü biz şöyle Deringil,deriz: Eğer S. (2002). böyle olursaİktidarın mutabak Sembolleri harici ve İdeoloji suretler II. Abdülhamit başkasıyla Dönemi kaim varlık ( 1876-1909) olurlar -”be”(Çev. harfininG. Ç. (üstün Güven). okunmasıyla)- İstanbul: YKY. harici suretler böyle olursa bunlar başkasıyla kâim olurlar, bu durumda, zihni suretlerde olduğu gibi, vaz’ sahibi mahallerine hulûlleri Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. itibariyla var olurlar. Bu durumda da kendileriyle kaim olurlar, bu ise farzedilene Foucault,aykırıdır M.(hulf (2006). ). Deliliğin Tarihi ( Çev. M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. § 5. Biri diyebilir ki, itibari başkalık (tegâyür), sadece vaz’a bağlı olarak ger- Kenanoğlu,çekleşen şey M. ile M. mahal (2007). dikkate Nizâmiye alınsın mahkemeleri. veya alınmasın Islâm Ansiklopedisi, vaz’dan sıyrık XXXIII olarak, 185-188. gerçekle - Kodaman,şen şeylere B. inhisar (1987). ettirilemez.II. Abdülhamid Çünkü Devri Doğubu şeyler Anadolu için Politikası başka bir. Ankara: çeşit sübutun Türk Kültürünü varlığı mümkündür.Araştırma Bu Enstitüsü. da “bu sübut hasebiyle vaz’ sahibi olan”dır. Sonra zihni hükümler, Kürkçüoğlu,şu anlamda C.uyuşurlar (2008). Şanlıurfaki, bunlar 1850-1950 hariçte hasıl. Şanlıurfa: olduklarında ŞURKAV. bu sübut hasebiyle hasıl Nicault,olurlar, C.harici (2001). varlıklar Kudüs 1850-1948da akılda (Çev.hasıl E.olduklarında S. Vali). İstanbul: -daha İletişim. önce işaret ettiğimiz üzere- bu sübut hasebiyle hasıl olurlar. Bu delilin geçersiz olduğunu göstermek Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. için yapılacak olan ekleme hariç bu delile bir şey eklenmiş olmaz, yani, bu delile Seyitdanlıoğlu,yapılacak tek katkıM. (1996). bu delilin Tanzimat geçersizliğini Devri’nde Meclis-i göstermektir, vâlâ. Ankara: bu delilin TTK. geçersizliğini Tanpınar,göstermek H. için (2001). yapılmayan XIX. Asırda bir Türk şey Edebiyatı bu delile Tarihi bir . katkıİstanbul: sayılmaz. Çağlayan Zihni Kitabevi. suretlerle Urfa.yapılan (1984). benzetme Yurt Ansiklopedisi, (teşbih), iki X, 7367-7389.farklı hükmün kendisi yüzünden gerçekleştiği bu tegayür, iki itibarın tegayürüdür, yoksa burada amaç mezkur cevaba yönelebilmek Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim için yapılan “bütün bakımlardan” bir benzetme değildir. Yayınları. İkinci olarak: Mutabakat hakkındaki bilgi, ancak iki mutabık hakkında sa- hip olunacak bilinçten sonra hasıl olur; bu yüzden biz, bu şeyin vaz’ sahibi olup

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Celaleddin Devvani’nin, Tûsî’nin “Külli Akıl” Diye Adlandırılan Sıyrık Tözleri... 101 olmadığını bilmesek de bu mutabakattan şüphe etmeyiz. Biri muâraza olarak şöyle diyebilir: Biz vaz’ sahibi olmaması bakımından bu şeyi bilmemekle birlikte muta- bakattan şüphe etmeyiz, aksi takdirde bu şeyin mücerred olduğunu burhanla ispat etmek için delile ihtiyaç olmazdı. Üçüncü olarak: Zihni şeyler oldukları için zihinlerimizdeki hükümleri -bun- lar külli hükümler olduklarından, veya bu hükümleri veren akıl olduğundan- akılla kavrarız (idrak), oysa vaz’ sahibi olanları ancak duyumlarla veya duyum cinsinden şeylerle, -yani dış duyumlarla-, kavrarız, ve akılsallarla, duyusal olmaları bakı- mından duyusallar arasında mutabakat imkansızdır. Biri şöyle diyebilir: Bu muta- bakatın, daha önce söylediğimiz üzere, yad-duyusal (gayr-ı duyusal, duyusal-dışı) olmaları bakımından olması niçin mümkün olmasın? § 6. İkincisi, yani, kendi kendine kâim olanın vaz’ sahibi olmaması da imkan- sızdır, çünkü bu Platoncu ideaları kabul etmektir. Biri diyebilir ki, bu hükümlerin, başka bir çeşit sübutla sâbit ve bu çeşit sübutla kendi kendine kâim şeylerle (umur) mutabık olmasının imkansız oluşu (istihale) ne bedihidir, ve ne de bu konuda bir burhan vardır. Bu şeyler ister Platoncu idealar olarak adlandırılsın, isterse de öyle adlandırılmasın, farketmez. Platoncu ideaların imkansızlığına dair olan delil, bu an- lamın imkansızlığını göstermez, aksine, yerinde incelendiği üzere mücerret mahiyet- lerin hariçte mevcut olmadığını gösterir. Eğer o Platoncu idealarla “misâl âlemi”ni kastediyorsa bu terminolojiye aykırıdır. Bununla birlikte bunun imkansız olduğunu, aleyhine bir delil getirilinceye kadar kabul etmeyiz. Bunun aleyhine Aristo delil ge- tirmedi; onun bu konuda söylediği, hariçte var olması gerekenlerin felekler ve ögeler olduğudur, ve felekler ve ögeler dışında hareketler ve sükunetlerdir, ve bunlara benze- yen şeylerdir. Bu ise, açık olduğu üzere salt bir “uzaksayma”dır (istib’ad). Ona mutabık olan haricin, gayrında “mütemessil” olmasına gelince, bu da yine ikiye ayrılır, çünkü bu gayr, ya “vaz’ sahibi”dir, veya “vaz’ sahibi değil”dir. Vaz’ sahibi olursa, orada mütemessil olan da onun gibi olur, ve sözkonusu muhal, aynen geri döner. Çünkü bu, bu hükümler zaman, mekan, ve yerle alâkalı şeyler olmadığından, mutabakatın imkansız oluşu konusundaki şıklardan birinci şıkta geçmiş olan vecihlerden birinci vecihtir. Bu durumda şu ortaya çıkar ki, bu şeyin vaz’ sahibi olup olmadığı bilinmeden bu mutabakat algılanamaz (şu’ur). Bu da ikinci vecihtir. Bundan da, bu hükümlerin duyumla algılanan şeyler olması gerekir, çünkü vaz’ sahibi olanlar ancak duyumla algılanabilirler. § 7. Diyorum: Özellikle birinci şıkka cevap olarak ileri sürülenler olmak üzere şimdiye kadar söylenenlerden anlamış olmalısın ki, bu söz konusu “mahal” çıkış mahalli olarak sunulmaktadır (ortaya çıkmaktadır), hatta denebilir ki, onun mahal ile kâim olması gerekir. Oysa bizim sözümüz, onun, o şeyi mahal ile kaim- olmayan farzetmesi hakkındadır. Bu durumda onun sözü, belirlemesi “bir mahalle hulul etmemiş olmak” olana varır. Öyleyse, gizli olmadığı üzere, esasen hulul kabul edildiği takdirde bu söz inkar edilmez (red).

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8102

veO Madalyahalde geriye (1319-1320), ikinci kısım 10 Hanedân-ı kalır. Bu Osmânida vaz’ sahibi Nişân veolmayan İmtiyâz birMadalyası şeyde “temes (1311-- sül-eden” 1334), olmasıdır.17 Teba-yı Biz Şâhâne deriz Mecîdî ki: Zihinde Esâmî bulunanların(1321-1332), 30bir Altınkısmı bilkuvve İmtiyâz Madalyası olsa da vaz’ sahibi(1309-1320), olanda 40 temessül Madalya edenin Esâmî (1899-1902)bilkuvve olması Defterleri. mümkün değildir. Böyledir, İngilizçünkü bilkuvve Ulusal Arşivi ile bilfiil: FO 195/1720; arasında FOmutabakat 195/1883; imkansızdır. FO 195/1477; Ancak FO 195/1368; bir vakit FOte bilfiil 195/ olanla1932; bilkuvve FO 195/1976;olan arasında FO 195/1305,mutabakat FO olması 195/1369; mümkündür. FO 195/ 1448; FO 195/1306; FO§ 8. 195/ Biri 1545. şöyle diyebilir: Bu sübutun mahallinde hudûsü zihinlerdeki hudûsü Amerikanzamanında Misyoner olması, veyaArşivi bundan: 640, 641, daha 642, önce 643,644, olması 645, niçin 646, mümkün 647, 648, 651,olmasın? 652, 653, Çünkü 654, zorunlu655, olan 660, bunun 661, 66 onunla 2, 663. Reeller.tetabukunun husulü halinde husulüdür, yoksa sürekli Sâlnameler:husulü değildir. Salname-i Bunu Vilâyet-i nefyetmek Haleb: için 1320. mutlaka delil gerekir. Yine bu temessülün, zeval bulması veya değişmesi, veya bir zaman bilkuvve iken daha sonra bilfiil ol- Şer’îyye Sicili: 23 Recep 1293- 25 Şaban 1296 tarihli Urfa Şer’îyye Sicili ması mümkün değildir. Çünkü sözkonusu hükümler zaman ve mekanla kayıtlı Şanlıurfa,olmaksızın, Yukarı haklarında Telfidan değişim Köyü saha ve araştırması.başkalaşım sözkonusu olmaksızın ezeli ve ebedi Adıvar,olarak sübutlarıH. E. (2005). zorunlu Mehmet olan Kalpaklı hükümlerdir. G. T. (Haz..),Bu hükümlerin Mor Salkımlı mahallerinin Ev. İstanbul: de Özgürböyle olmasıYayınları. gerekir; aksi takdirde hulul eden için mahal bulunmaksızın hulul mümkün Bayraktar,olurdu. Bu, H. bu (2007). mahallin Tanzimattan bilkuvve Cumhuriyet’e olmadığı hakkında Urfa Elazığ: bir başkaFırat Üniversitesi delildir. Ortadoğu AraştırmalarıDelilin anlatımı: Merkezi. Bingöl,“Bir S. ikinin (2005). yarısıdır.” “Karenin Osmanlı Mahkemelerinde köşegeni Reform kenarına ve eşit Cerîde-yi değildir” Mehâkim’deki gibi yakînî hü Üst- kümlerMahkeme her hangi Kararları. bir zaman Tarih Incelemelerive mekan Dergisi,kaydına XX tabi (19), olmaksızın 19-38. sübutları ezeli ve Çadırcı,ebedi olarak M. (1997). zorunlu Tanzimat olan hükümlerdir. Döneminde Anadolu Eğer buKentleri’nin hüküm doğruSosyal veise Ekonomik mazmûnunun Yapısı. da sabitAnkara: olması TTK. zorunludur. Yine mahallinin de sabit olması zorunludur. Böyledir, Deringil,çünkü hulul S. (2002). edenin, İktidarın mahallin Sembolleri sübutunu ve İdeoloji gerektirmesi II. Abdülhamit bir zarurettir.Dönemi ( 1876-1909) Bu delil önce (Çev.- ki delildenG. Ç. Güven). daha güçüdür, İstanbul: çünkü öncekiYKY. delile yöneltilebilecek olan men bu delile yöneltilemez. Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. Foucault,§ 9. M. Şöyle(2006). denemez: Deliliğin Tarihi “Burada ( Çev. da M. men A. Kılıçbay). sözkonusudur. Ankara: Çünkü İmge. ona mutabık olanın zihni hüküm esnasında veya daha önce mahallinde hudus bulması caizdir. Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. Ancak burada da zaman ve mekanla kayıtlı olmaksızın mutlak olur; aynen zihinde Kenanoğlu,bulunanda M.olduğu M. (2007). gibi. NizâmiyeAncak, zihinlerin mahkemeleri. dışında Islâm kendisine Ansiklopedisi, mazmununun XXXIII, 185-188. zihne Kodaman,intikaş ettiği B. (1987). tarzda II. o Abdülhamid anda veya Devri daha Doğu önce Anadolu temessül Politikası etmesiyle. Ankara: her Türk şeyin Kültürünü zihnine yakıniAraştırma hükümlerden Enstitüsü. bir hüküm olarak, mutlak ise mutlak olarak, kayıtlı ise kayıtlı, Kürkçüoğlu,daimi ise daimi, C. (2008). zaruri Şanlıurfa ise zaruri, 1850-1950 vbg. olarak. Şanlıurfa: intikaş ŞURKAV. eden bir algılayanın bulun- duğunu farzedebiliriz. Çünkü biz şöyle deriz: Bu önermelerde biz, mazmunlarının Nicault, C. (2001). Kudüs 1850-1948 (Çev. E. S. Vali). İstanbul: İletişim. sübutunun, mesela, daimiliğine hükmetmişsek bu mazmunun sübut bakımların- Ortaylı,dan bir İ.bakımla (1983). Osmanlıdaima sabitimparatorluğu’nun olması gerekir. En Uzun Aksi Yüzyılı takdirde. İstanbul: önermenin Hil. mazmunu Seyitdanlıoğlu,tahakkuk etmez, M. bu(1996). durumda Tanzimat da önermeDevri’nde doğru Meclis-i olmaz. vâlâ. Ankara: TTK. Tanpınar,§ 10. H. Tahkiki:(2001). XIX. Biz Asırda bu önermelerde Türk Edebiyatı yüklemlerin Tarihi. İstanbul: özneler Çağlayan hakkında Kitabevi. daimi sü- Urfa.butla (1984).sabit olduğuna Yurt Ansiklopedisi, hükmetmiştik. X, 7367-7389. O halde zihin dışında sürekli bir sübutun ger- Zürcher,çekleşmesi E. (1999).gereklidir. Modernleşen Aksi takdirde Türkiye’nin başka Tarihi bir “algılayan”da(Çev. Y. S. Gönen). süreklilikle İstanbul: kayıtlı İletişim bir mevcutYayınları. olsaydı bile önerme zaruretle doğru olmazdı. O halde doğuştan anlayışı kıt olan birine bile gizli olmayacağı üzere bu doğruluğu algılayanda bulunan bu ittisaf bu sübutun tahakkukunu gerektiren bir şeydir.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Celaleddin Devvani’nin, Tûsî’nin “Külli Akıl” Diye Adlandırılan Sıyrık Tözleri... 103

O halde hariçte haklarında tegayyür ve istihale, ve teceddüt ve zeval im- kansız olan ve bu sıfatlarıyla ezeli ve ebedi olan, ve, bilfiilleşmesi mümkün bütün ma’kulleri bilfiil kapsayan (müştemil) vaz’ sahibi olmayan kendi kendine kaim bir var-olanın varlığı sabit olmuştur. § 11. Men türünden olan bu delillerden ve öncüllerin sonurgularından (ne- tice) anladın ki ona ezelî ve ebedi olarak sürekli ve zorunlu hükümlerin kendisinde temessül edeceği bir mahal, kısaca, hükmün düşünüldüğü sırada, yani daimi ise daimi, zaman zamansa zaman zaman, yüklemin özne hakkında sübutu halinde, hükmün mazmununun kendisinde gerçekleşeceği bir şey gerekir. Geçen men türünden bazı deliller kabul edildiği takdirde, bu sabit olduysa da, biz diyoruz ki, bu var-olanın (mevcud), İlkler’in İlk’i yani Özü Gereği Varlığı Zorunlu Olan (Vacibu’l-Vucud li-Zatihi) -O’nun adları yüce olsun-, olması mümkün değildir. Çünkü bu durumda bilfiil sonu olmayan varlıkları “çokluk üze- re” kapsaması gerekir. Oysa İlkler’in İlki’nde çokluk (kesret) bulunması, çokluğun İlk Kaynak (Mebde’) olması ve kendisinde temessül eden çokluğun kabul edeni (kâbil) ve çokluğun mahalli olması imkansızdır. § 12. Sen şöyle diyebilirsin: O halde bu çokluk böyle bir mahalde nasıl ger- çekleşebilir? Eğer bu mahal, Zorunlu ise, bu, az önce çürütüldü; yok eğer mahal sahibi ise, aynı şeyin hem fail hem kabul eden olması gerekir. Bu kabul edildiği takdirde, bu mahal, daha sonra açıklanacağı üzere ma’lûllerin ilki olur, ve bunda da herhangi bir çokluk ciheti yoktur. Oysa Bir’den ancak birçok bakımdan çokluk çı- kabilir. Sonra diyorum ki şu iki şıktan kurtuluş yoktur: Bu çokluk Zorunlu tarafın- dan ya bilinir veyahut da bilinmez. İkincisi muhaldir. Birincisi kabul edilirse şu şık- lardan kurtuluş yoktur: Bilinir ise Zorunlu’nun Zatında, ya husule gelmiştir, veya husule gelmemiştir. Birinci durumda Zorunlu, bu çokluğun mahalli olur. Oysa bu, onun söylediğine uymaz. Çünkü Zorunlu’nun çokluğa mahal olması caiz değildir. İkinci durumda şu şıklardan kurtuluş yoktur: Bu çokluk, ya başka bir mahalde olur, veyahut da bir mahalde olmaz. Birinciye göre Zorunlu’nun bilgisi, bunların bu mahalde var olmalarına dayanır. Oysa bu muhaldir. İkinciye göre bu, çokluğun kendisinde temessül edeceği bir mahallin varlığı hakkındaki tezini ispat etmez. § 13. Sonra müellif, bu menlerin farkında bulunmadığı için şöyle dedi: O halde İlk Zorunlu Varlığın dışında Kur’an-ı Mecid’de, kendisinden bazen “el- Levhu’l-Mahfuz” (Korunmuş Levha), bazen kuru ve yaş her şeyi kapsayan “el- Kitabu’l-Mubin” (Açıklayan Kitap) diye söz edilen, kendisini “Akl-ı Küll” diye ad- landırabileceğimiz bir var-olanın varlığı sabit olmuştur. Bizim söylediğimiz budur. Alemlerin Rabbi Tanrı’ya hamd olsun. Diyorum: Bunun Akıl olduğu sabit olurdu eğer onun “bütün bakımlardan bilfiil olduğu sabit olsaydı. Oysa onun söylediklerinden bu ortaya çıkmaz. Tersine, onun söyledikleri tamamlanmış bile olsa, bundan, onun, ma’kullerin temessül et-

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8104 mesi vebakımından Madalya (1319-1320), bilfiil olduğu 10 Hanedân-ı ortaya çıkardı. Osmâni Oysa Nişân onun, ve İmtiyâz bu ma’kullerin Madalyası dışında (1311- başka1334), sıfatlara 17 Teba-yısahip olması Şâhâne mümkündür. Mecîdî Esâmî Eğer, (1321-1332), “Biz, Akıl 30 kavramını düşündüğüAltın İmtiyâz Madalyası- müzde,(1309-1320), onun, bütün 40 bakımlardanMadalya Esâmî bilfiil (1899-1902) olmasını düşünmüyoruz. Defterleri. Kelimede niza ol- İngilizmaz. Terimde Ulusal Arşivi bir güçlük: FO 195/1720; söz-konusu FO değildir.” 195/1883; FOdenirse 195/1477; ben şöyle FO 195/1368; derim: Bir FO terimi 195/ hiç gereği1932; yok FO iken195/1976; yaygın FO olarak 195/1305, kullanıldığı anlama FO 195/1369; FOters 195/bir anlamda 1448; FO kullanmak 195/1306; okuyucuyuFO 195/ yanıltma 1545. ihtimali ortaya çıkarır. Kaldi ki bu mahal bir Feleksel Nefs, Amerikanveya başka Misyoner bir Nefs Arşivi olabilir. : 640, Bütün 641, 642, algılananların 643,644, 645, nakşolması (intikaş) 646, 647, 648, 651, 652, mümkün 653, 654, olursa,655, bu 660,durumda 661, 66 eğer 2, 663. o, “Külli Reeller. Akıl” ile “bu ihtimalleri kapsayan”ı kastediyorsa bunun kötülüğü insaf sahibine gizli değildir. O, “Külli Akıl” ile, burada, filozoflar Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. arasında yaygın olan anlamı kastetmiş olduğunu açıkça söylemiştir. Bu durumda Şer’îyyeda onun Sicili: söylediği 23 Recep hakkında 1293- 25yukarıda Şaban 1296 geçen tarihli men Urfa sözkonusudur. Şer’îyye Sicili Hatta ona şöyle Şanlıurfa,bir tevcih Yukarıbile mümkündür: Telfidan Köyü Henüz saha araştırması. kimsenin düşünmediği bazı hükümlerin orada Adıvar,mevcut H. olmaması, E. (2005). ve Mehmet ancak bir Kalpaklı kimsenin G. T.bunları (Haz..), düşündüğünde Mor Salkımlı Ev orada. İstanbul: hasıl olmasıÖzgür niçinYayınları. mümkün olmasın? O halde ma’kullerin temessülü sırasında da bilfiil olmaz. Bayraktar,Bu söylediklerim, H. (2007). Tanzimattan bu risaleyi Cumhuriyet’e incelerken Urfa aklıma Elazığ: gelenlerdir. Fırat Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Merkezi. Bingöl, S. (2005). Osmanlı Mahkemelerinde Reform ve Cerîde-yi Mehâkim’deki Üst Mahkeme Kararları. Tarih Incelemeleri Dergisi, XX (19), 19-38. Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. Ankara: TTK. Deringil, S. (2002). İktidarın Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. G. Ç. Güven). İstanbul: YKY. Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. Foucault, M. (2006). Deliliğin Tarihi ( Çev. M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. Kenanoğlu, M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. Kodaman, B. (1987). II. Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü. Kürkçüoğlu, C. (2008). Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. Nicault, C. (2001). Kudüs 1850-1948 (Çev. E. S. Vali). İstanbul: İletişim. Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. Seyitdanlıoğlu, M. (1996). Tanzimat Devri’nde Meclis-i vâlâ. Ankara: TTK. Tanpınar, H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. Urfa. (1984). Yurt Ansiklopedisi, X, 7367-7389. Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim Yayınları.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Osmanlıda Simyadan Kimyaya Geçiş Süreci Ayten KOÇ AYDIN*

Özet İslam Uygarlığı’nın kültürel mirasçısı olan Osmanlı-Türk simyası, kökleri Zosimos’a dayanan ve Câbir b. Hayyân tarafından geliştirilen simya geleneğini izler. Bu gelenekte maddi ve manevi simya unsurları bir aradadır. Hayyan’ın çalışmalarının yanı sıra sim- yanın uygulamalı yönüne ağırlık vermiş olan Ali Aydemiroğlu el-Cildekî’nin (öl.1363) çalışmaları da Osmanlı simya geleneğinin oluşmasında etkin rol oynar. Osmanlı simya geleneğinin en tanınmış ismi İznikli Ali Çelebi (?-1609)’dir. Fâzıl Ali Bey olarak da bilinen Çelebi, Hayyân ve Zekeriyâ Râzî ile Cildeki’nin izleyi- cisidir. Eserlerinde maddi ve manevi simya unsurları bir aradadır. Ali Çelebi’nin teorik ve uygulamaya yönelik çalışmalarının da etkisiyle oldukça hareketli geçen 16. ve 17. yüzyılların ardından, Osmanlı’da simyadan kimyaya geçiş süreci başlar. Osmanlı’da simya geleneği, 18. yüzyılda tıbb-ı cedîd akımı ile etkileşime geçer ve tıbbı etkiler. Bu akımın önemli temsilcilerinden biri olan Bursalı Ömer Şifai aynı za- manda bir mutasavvıftır ve metallerin altına dönüşümü ile simyacının yetkinleşmesi arasında kurulan ilişkiyi, kamil insan olma süreci ve hali için model olarak görür. Simyadan bağımsızlaşan kimyanın ilk önemli temsilcisi Başhoca İshak Efendi’dir. Onu, Kimyager Derviş Paşa ve Kırımlı Aziz Bey gibi kimyagerler izler. Çalışmamızda birincil kaynaklardan yararlanılarak, İslam Uygarlığı’ndan Osmanlı’ya miras geçen simyanın kimyaya dönüşüm sürecinde dönüşümü etkileyen Türk-İslam kültürü unsurları ortaya konmaya çalışılacaktır. Anahtar Kelimeler: Osmanlı, simya, kimya.

* Doç. Dr., Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi, Felsefe Grubu Öğretmenliği, aytenaydın@ gazi.edu.tr.

105 8106

veTransition Madalya (1319-1320), Process From 10 AlchemyHanedân-ı to OsmâniChemistry Nişân in vethe İmtiyâz Ottoman Madalyası Empire (1311- 1334), 17 Teba-yı Şâhâne Mecîdî Esâmî (1321-1332), 30 Altın İmtiyâz Madalyası (1309-1320),Abstract 40 Madalya Esâmî (1899-1902) Defterleri. İngilizTurkish Ulusal Arşivialchemy,: FO follows 195/1720; the tradition FO 195/1883; of alchemy FO 195/1477; dating back FO to 195/1368; Zosimos FOand 195/ de- veloped1932; by JFOaber 195/1976; b. Hayyân. FO In 195/1305, this tradition, FO 195/1369; material FOand 195/spiritual 1448; elements FO 195/1306; of al- chemyFO are 195/ together. 1545. Besides the studies and works of Hayyân, those of Ali Aydemiroglu Amerikanel-Cildeki Misyoner(d. 1363), Arşivi who placed: 640, the641, emphasis 642, 643,644, on the 645, applied 646, aspect647, 648, of alchemy, 651, 652, played 653, 654, an important655, 660,role in661, the 66 formation 2, 663. Reeller. of the Ottoman alchemy tradition. Sâlnameler:The best-known Salname-i figureVilâyet-i of Haleb:the Ottoman 1320. tradition of alchemy is Ali Celebi of İznik (1609?). Celebi is the follower of Hayyân, Ebû Bekr el-Râzî (Rhazes) and Cildeki. His Şer’îyye Sicili: 23 Recep 1293- 25 Şaban 1296 tarihli Urfa Şer’îyye Sicili Works contain the material and spiritual elements of alchemy. Also with the effect of Ali Şanlıurfa,Celebi’s theoretical Yukarı Telfidan and applied Köyü sahastudies araştırması. and works, 16th and 17th centuries passed very Adıvar,actively. H. E. (2005). Mehmet Kalpaklı G. T. (Haz..), Mor Salkımlı Ev. İstanbul: Özgür Yayınları. Tradition of Ottoman alchemy interacted with the tıbb-ı cedid (new medicine) Bayraktar,movement H. in (2007).the 18th Tanzimattan century and Cumhuriyet’e affected the Urfa medicine. Elazığ: One Fırat of Üniversitesithe significant Ortadoğu repre- sentativesAraştırmaları of this movement Merkezi. was Omer Şifai of Bursa. Bingöl,The S. first (2005). important Osmanlı representative Mahkemelerinde of chemistry, Reform gaining ve Cerîde-yi independence Mehâkim’deki from alche Üst- my, isMahkeme Başhoca İshakKararları. Efendi. Tarih He Incelemeleri is succeeded Dergisi, by such XX chemists (19), 19-38. as Chemist Derviş Pasha and Aziz Bey of Crimea. Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. Ankara:Our study TTK. is based on primary sources and as such, it is intended to reveal the Deringil,Turkish-Islamic S. (2002). cultural İktidarın elements Sembolleri that ve affected İdeoloji theII. Abdülhamit transition Dönemiprocess of ( 1876-1909) alchemy. (Çev. G.Keywords: Ç. Güven). Ottoman, İstanbul: YKY.alchemy, chemistry. Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. Foucault, M. (2006). Deliliğin Tarihi ( Çev. M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. Simya sözcüğü etimolojik olarak iki farklı çıkış noktasına dayandırılmaktadır. Ginzburg,İlk görüşe C. göre (2011). Eski Peynir Mısır ve dilinde kurtlar kara(Çev. (toprak) A. Gür). anlamınaİstanbul: Metis. gelen kemi sözcüğünden Kenanoğlu,türetilmiştir. M. Diğer M. (2007). görüşe Nizâmiye göre ise mahkemeleri. Yunanca “bir Islâm sıvıyı Ansiklopedisi, akıtmak XXXIII ya da, 185-188.bir metali Kodaman,dökmek” anlamınaB. (1987). II.gelen Abdülhamid cheo-chymeia Devri Doğu sözcüğüne Anadolu PolitikasıArapça .“el” Ankara: eki ilave Türk edilipKültürünü “el- kimya”Araştırma olarak telaffuzEnstitüsü. edilmesiyle ortaya çıkmıştır (Anawati, 1996: 854). Kürkçüoğlu,Simya, C. ortaya (2008). çıkışından Şanlıurfa 1850-1950 itibaren tüm. Şanlıurfa: tarihi ŞURKAV.boyunca; bir kozmoloji bilimi, Nicault,insan ruhu C. (2001). ve bedeni Kudüs üzerine 1850-1948 odaklanan (Çev. E. S.gizil Vali). bir İstanbul: bilim, maddelerinİletişim. dönüştürül- Ortaylı,mesi bilimi İ. (1983). ve geleneksel Osmanlı imparatorluğu’nun tıbba destek olan En Uzun bir alan Yüzyılı olarak. İstanbul: kabul Hil. görmüştür. Bu Seyitdanlıoğlu,çok yönlülüğü M. ile (1996). yalnızca Tanzimat bir ön-kimya Devri’nde olmamış Meclis-i vâlâ aynı. Ankara: zamanda TTK. maddelere belli bir yönelim ile bakan, hem insanın içsel deneyimleri ile ilgilenen hem de mad- Tanpınar, H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. delerle deneyler yapılan bir alan olmuştur. Aynı zamanda simyada, hem insanı Urfa. (1984). Yurt Ansiklopedisi, X, 7367-7389. ve hem de maddeyi aslındaki mükemmelliğe döndürmek en temel hedef olarak Zürcher,belirlenmiştir. E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim Yayınları. Yunan kültür mirasındaki Sokrates öncesi filozofların, Pythagoras, Platon, Stoalılar ve sonraki bazı filozofların görüşleri ile Mısır’ın gnostik bilgi gelene-

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Osmanlıda Simyadan Kimyaya Geçiş Süreci 107

ği, İskenderiye’de harmanlanmış ve yeni bir kültür ortaya çıkmıştır. Ortaya çıkan bu yeni kültür potasında üretilen ürünlerden biri de simyadır (Taylor, 1953; 25). Simyanın eski Yunan’dan gelen kökleri için, Doğa filozoflarının arkhe (ilk unsur) temelli doğa açıklamaları ile Aristoteles’in dört unsur temelli fizik varlıkta dönüşüm imkânı görüşleri iki önemli kaynaktır. Helenistik Dönem kültür mirasının önemli kaynaklarından olan Leiden ve Stockholm Papirüsleri’nde1 yer alan bilgiler ve Mısır kültüründen gelen gnostik unsurlar da simyanın Mısır köklerini oluşturur. Ortaya çıkışından itibaren hem mistisizmi, hem de maddeleri işlemek için pratik teknikleri içeren simya düşünce geleneğine göre insan, ilahi bilgi aracılığı ile kurtuluşa ulaşabilir. Bu bilginin kaynağı tanrı Hermes Trismegistus’tur ve simyacı- lar da antik Mısır’ın gizlerinin ve bu gizlerin ilahi bilgisinin mirasçılarıdır. İskenderiye Külliyatı, simya hakkında en eski yazılı bilgilerimizin kaynağı olarak kabul edilir. Bu külliyatta en fazla eseri bulunan yazar Zosimos’tur2 ve onun eserleri de geleneksel simyanın temel sorunları ve yanıtları için doğru şifreler sağlamaktadır. Söz konusu külliyatta Yahudi Mary, Agathodaimon ve Cleopatra gibi efsanevî yazarların eserlerini ve bu eserlerde de simyanın karakteristik özelli- ği olarak kabul edilen süreçleri, mistik sembolizmi ve yaradılışa dair doktrinler arasındaki bağlantıları ve simya ile kimya arasındaki pratik sürekliliği oluşturan damıtma, arıtma, süzme, eritme, yakma gibi kimyasal süreçlerin anlatımlarını bulmak mümkündür. MS 8. yüzyıldan sonra Yunancadan Arapçaya yapılan çeviriler aracılığı ile Hellenistik kültürün simyaya ilişkin bilgi birikimi İslâm Uygarlığı’nca devralınır. İslam uygarlığı simyası, Yunan köklerinin yanı sıra, Batınî ekollere de dayanır. Ayrıca zanaatlar ve loncalara ve tedavi uygulamalarına da bağlı bir madde bilimi olarak da gelişir. İslam simyasının söz konusu çok yönlülüğü, kimya biliminin ilk tohumlarının da İslâm Dünyası’nda atılmasını mümkün kılar (Nasr, 1979: 40-45).

1 Leyden ve Stockholm Papirüsleri, MS 3. yüzyılda aynı yazar tarafından yazıldığı düşünülen ve metal işlemleri, alaşımların ve taklitlerin hazırlanması, taşlar, boya işlemleri gibi konuları içeren uygulamalı kimyanın en eski kaynakları arasında kabul edilen eserlerdir. 2 Zosimos, MS 300’de Kuzey Mısır’da (Ahmim-Penapolis) doğmuş, Yunan Dünyası’nın pek çok yerini gezmiş ve İskenderiye’de yaşamış ve çalışmalarını da orada yürütmüştür. Simya tarihinin çok önemli isimlerinden biri olan Zosimos’un eserlerinin Yunanca versiyonları ka- yıptır. Ancak Süryanice ve Arapçaya yapılmış olan çevirileri sayesinde Zosimos metinleri günümüze kadar ulaşmıştır. (Ayrıntı için bkz. H. S. El Khadem, “A Translation of a Zosimos’ Text in an Arabic Alchemy Book”, Journal of The Washington Academy of Sciences, Cilt 84, Sayı 3, Eylül 1996, s. 168-178.)

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8108

veİslâm Madalya Dünyası (1319-1320), simya 10 çalışmalarının Hanedân-ı Osmâni başlamasında Nişân ve İmtiyâz ve izleyeceği Madalyası yönün(1311- belirlenmesinde1334), 17 Teba-yı Cafer Şâhâne Sadık 3Mecîdî ve onun Esâmî öğrencisi (1321-1332), olduğu 30 kabul Altın edilenİmtiyâz CâbirMadalyası ibn Hayyân’ın(1309-1320),4 büyük 40 etkisi Madalya ve katkısı Esâmî vardır. (1899-1902) Defterleri. İngilizFakat Ulusal İslâm Arşivi Dünyası’nda: FO 195/1720; hem FO uygulamaları 195/1883; FO açısından 195/1477; hem FO 195/1368; de manevî FO simya 195/ söylemleri1932; açısındanFO 195/1976; doruk FO noktası 195/1305, Câbir FO b. Hayyan’dır.195/1369; FO O, 195/ madde 1448; dönüştürme FO 195/1306; sa- natı, ölümsüzFO 195/ 1545.yaşamı temin eden “el-iksir” yapım sanatı ve insan ruhunun dönüşe- Amerikanrek insan-ı Misyoner kâmil olma Arşivi yöntemi: 640, 641, olarak 642, simyanın 643,644, 645,zirve 646, ismidir. 647, 648,Aynı 651, zamanda 652, 653, Câbir 654, pek çok655, kimyasal 660, 661, bileşiğin, 66 2, 663. kimyaReeller. aletinin ve kimyasal süreç ve işlemin mucidi ve Sâlnameler:uygulayıcısı Salname-iolarak modern Vilâyet-i kimyanın Haleb: 1320. kurucusudur. Şer’îyyeCâbir’in Sicili: 23yanı Recep sıra 1293-İslâm 25Dünyası’ndaki Şaban 1296 tarihli kimya Urfa çalışmalarıyla Şer’îyye Sicili tanınan bir diğer Şanlıurfa,isim de Ebû Yukarı Bekr Telfidan Muhammed Köyü saha ibn araştırması. Zekariyâ el-Râzî’dir (H. 246-329). Râzî’nin Adıvar,çalışmalarında H. E. (2005). simya Mehmet embriyonik Kalpaklı kimya G. T.niteliği (Haz..), taşımaktadır. Mor Salkımlı Pratik Ev. İstanbul: kimyaya Özgür iliş- kin çalışmalarıylaYayınları. uygulamalı kimya çalışmaları için bakır taşı, alçı taşı, lacivert taşı, demir piritleri, hematit, firuze, kükürt kurşunu, şap, yeşil sülfirik asit, natron, Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu boraks, çeşitli tuzlar, kireç, kalya taşı, zincefre, beyaz ve kırmızı kurşun ve mineral Araştırmaları Merkezi. asitler hakkında pek çok katkıda bulunmuştur. Ayrıca kimyasal maddelerin tedavi- Bingöl,de kullanım S. (2005). uygulamalarına Osmanlı Mahkemelerinde da öncülük etmiştir. Reform ve Cerîde-yi Mehâkim’deki Üst Mahkeme Kararları. Tarih Incelemeleri Dergisi, XX (19), 19-38. İslâm Dünyası’nda kimya çalışmalarının bir diğer önemli ismi Ebû Alî el- Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. Hüseyin ibn Abdullah İbn Sînâ (980-1037) olmuştur. İbn Sînâ, simya-kimya Ankara: TTK. işbirliğinde simyanın ezoterik içeriğinden ayrıştırılmış bir uygulamalar alanı olarak Deringil,görülmesi S. gereğine(2002). İktidarın işaret eden Sembolleri İslam ve uygarlığı İdeoloji II. düşünürlerindendir. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909)Simyanın temel (Çev. hedeflerindenG. Ç. Güven). olan İstanbul: mükemmel YKY. maddenin yapay dönüşümler yoluyla elde edile- Fatmameyeceğini Aliye Hanım.kabul eder. (1995). Ona Ahmed göre, Cevdet metaller Paşa hemve zamanı içsel . olarakİstanbul: hem Bedir. de dışsal olarak Foucault,birbirlerinden M. (2006). farklıdırlar Deliliğin bu Tarihi nedenle ( Çev. de M. değersiz A. Kılıçbay). metallerden Ankara: İmge.altın elde edilemez. Simyanın önemli amaçlarından bir diğeri de sonsuz sağlık ve ölümsüz yaşam temin Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. eden el-iksir elde etmektir. İbn Sînâ, altının insan eliyle elde edilebilirliği konu- Kenanoğlu,sundaki inançsızlığını M. M. (2007). el-iksir Nizâmiye konusunda mahkemeleri. da korur Islâm ve Ansiklopedisi, her derde deva XXXIII bir , şey185-188.in insan Kodaman,eliyle yapılmasını B. (1987). imkânsız II. Abdülhamid olduğunu Devri kabulDoğu Anadolueder. Politikası. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü. Osmanlı ilim geleneği, pek çok alanda olduğu gibi kimyada da İslam Uygarlığı Kürkçüoğlu,kültür mirasını C. (2008). büyük Şanlıurfa ölçüde devralmıştır.1850-1950. Şanlıurfa: Bu nedenle ŞURKAV. klasik dönem simya-kimya Nicault,eserleri C.ve (2001).yazarları, Kudüs Osmanlı 1850-1948 simya-kimya (Çev. E. S. Vali).bilgi İstanbul:ve geleneğinin İletişim. temelini oluştur- 5 Ortaylı,muştur. İ.Özellikle (1983). Osmanlı Câbir imparatorluğu’nunb. Hayyân (öl. 815)En Uzun ile AliYüzyılı Aydemiroğlu. İstanbul: Hil. el-Cildekî’nin Seyitdanlıoğlu, M. (1996). Tanzimat Devri’nde Meclis-i vâlâ. Ankara: TTK. 3 Cafer Sadık (öl. 765), bir yönden yaptığı kimyasal uygulamalarla kimyanın teknik kısmının Tanpınar,gelişimine H. (2001).katkıda XIX.bulunurken Asırda diğerTürk yöndenEdebiyatı de Tarihimanevî. İstanbul: simya olarak Çağlayan da adlandırılan Kitabevi. madde dönüşümü ve ruh terbiyesi metaforik ilişkisiyle ifade edilen simya çalışmalarının da gelişme- Urfa.sinde (1984). etkili Yurt olmuştur. Ansiklopedisi, X, 7367-7389. Zürcher,4 Tam adı E. Ebu (1999). Musa Modernleşen Câbir ibn Hayyân Türkiye’nin el-Sûfî’dir. Tarihi 721 (Çev. veya Y. 722 S. Gönen).yılında Horasan’ın İstanbul: Tusİletişim şeh- rinde dünyaya gelir. Ölüm tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte 815 yılında öldüğü sanıl- maktadır.Yayınları. 5 Tam adı İzzüddîn Alî b. Aydemir b. Âli el-Cildekî’dir. XIV. yüzyılda yaşamış olan Türk asıllı simyacıdır. Adı bazı kaynaklarda Aydemir b. Ali b. Aydemir şeklinde geçmektedir. Hayatı

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Osmanlıda Simyadan Kimyaya Geçiş Süreci 109 eserleri en çok kullanılan kimya eserleri oldu. En erken tarihli Osmanlı simya ya- zarlarının başında Aşık Paşa gelir ve Risâle-i kimyâ (T) adlı manzum eseri simya konularını da içerir. Eşrefoğlu Rûmî de, bu konuda Kamer el-Akmâr fî Keşf el-Esrâr (A) isimli eseri yazmıştır (İzgi, 1997: 147). Osmanlı simya geleneğinin en üretken simyacılarından biri Ali Çelebi b. Hüsrev el-İznîkî (ö. 1696)’dir. İznikli Ali Çelebi ya da Fâzıl Ali Bey olarak da bilinir. Dünya yazma eser kütüphanelerinde, çoğu eski kimya geleneği içerisinde kaleme alınmış, otuza yakın Türkçe ve Arapça eseri bulunmaktadır (Bursalı Tahir Bey, 1915: 116-117). Fâzıl Ali Bey, önceki büyük kimyacıların eserlerinden yararlanarak yazdığı eserlerin yanında bizzat kendisi de kimya deneyleri yapmıştır. Ayrıca onun ta- savvuf ile olan ilişkisi, büyük oranda Yeni-Platoncu ve Hermetik gelenek içeri- sinde yeşeren simyanın felsefî düşüncelerini daha ziyade Câbir b. Hayyan, Râzi ve Cildeki’nin simya anlayışını, Osmanlı’da sürdürmeye yönelttiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Ayrıca Fâzıl Ali Bey ile takipçilerinin, eski kimya geleneği çerçevesinde yü- rüttüğü çalışmaların, Osmanlı’da 17. yüzyılın başlarından itibaren görülmeye baş- layan yeni tarzda bir tıp anlayışı için düşünsel bir zemin hazırlamış olduğunu ve veri birikimi ve aktarımı yönünde önemli kaynak oluşturduğunu düşünüyoruz. Batı’da 16. yüzyılın son çeyreğinde Paracelsus6 isminde bir hekim simya ku- ram ve uygulamalarını tıbbın hizmetine sunar ve iatrokimya akımını başlatır (Tez, 2000: 118). Söz konusu akıma göre mikro düzeyde insan, makro düzeyde doğa ve evren civa-kükürt ve tuzdan oluşan kimyasallardan meydana gelmiştir. Bu nedenle de insan bedeninde meydana gelen hastalıklar ancak kimyasal ilaçlar kullanılarak tedavi edilebilir. Bu akımın görüşlerini temelinde Cabirci simya ve madde anlayışı vardır, çün- kü Cabirci simya anlayışına göre mineral maddeler ve metaller, civa ve kükürtten meydana gelmiştir. Akımın kuramsal yönünün modern kimyanın ortaya çıkışını destekleyici bir özelliği olmamakla birlikte özellikle insanın kimyasal maddelerin ve süreçlerin bir ürünü olduğu ve buna bağlı olarak da insan bedeninde meyda- na gelen hastalıkların ortadan kaldırılmasının ancak kimyasal ilaçlar kullanımıyla

hakkında yeterli bilgi yoktur. Kendisi ömrünün on yedi yılından fazlasını uzun seyahatlerle geçirdiğini, bu arada Irak, Anadolu, Mağrib, Yemen, Hicaz ve Suriye’ye gittiğini, nihayet Mısır’da yerleştiğini bildirmektedir. Farklı rivayetlere göre 743 (1342-43) veya 762 (1360- 61) yılında Kahire’de ölmüştür. Bkz. İslam Ansiklopedisi, TDV, c. 07, s. 550. 6 Paracelsus (Phillipus Theophratus Bombastus von Hohenheim) (1493-1541), XVI. yüzyı- lın önemli bilim adamlarındandır ve modern tıbbın ve modern kimyanın kurucularından biri olduğu kabul edilir. Geleneksel bir tıp eğitimi almak yerine berberler, aktarlar, büyücüler, simyacılar ve lokman hekimlerin bilgi ve tecrübelerini temele alarak iatrokimya akımı olarak tanınan akımı geliştirmiştir. Bu akıma göre bütün varlıklar toprak, su, hava ve ateşten oluşan dört element ve materia prima adı verilen tuz, cıva ve kükürtten oluşmuştur.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8110 mümkünve Madalya olacağı (1319-1320), kabulü7, bir 10 buçuk Hanedân-ı yüzyıllık Osmâni bir Nişânsüre boyunca, ve İmtiyâz tıp Madalyası ve farmakoloji (1311- eserlerinde1334), 17kimyasal Teba-yı maddelere Şâhâne Mecîdî ilişkin Esâmî olağanüstü (1321-1332), bir bilgi 30 arşivininAltın İmtiyâz oluşmasını Madalyası ve 18. yüzyılda(1309-1320), Scheele 40 veMadalya Priestley’in Esâmî çalışmaları (1899-1902) sayesinde Defterleri. de kimyada büyük keşifle- İngilizrin yapılmasını Ulusal Arşivi sağlamıştır.: FO 195/1720; Lavoisier’le FO 195/1883; birlikte de,FO münferit195/1477; kimyasal FO 195/1368; süreç FO verileri 195/ kimya1932; kuramı FO haline195/1976; gelmiş FO ve195/1305, modern FOkimya 195/1369; olarak FOadlandırılan 195/ 1448; bilim FO 195/1306; disiplini ortayaFO çıkmıştır. 195/ 1545. Bu nedenle 16. ve 18. yüzyıllar arasını kapsayan dönemdeki Batı Amerikankimya tarihi Misyoner çalışmaları, Arşivi ağırlıklı: 640, 641, olarak, 642, 643,644, iatrokimya 645, 646,akımı 647, merkezli 648, 651, tıp 652, eserleri 653, 654, ve farmakoloji655, 660, eserleri 661, 66 incelenerek 2, 663. Reeller. değerlendirilmektedir. Sâlnameler:Kökleri Salname-i İslam simyasınaVilâyet-i Haleb: dayanan 1320. ve Paracelsus ile gelişen ve yaygınla- Şer’îyyeşan iatrokimya Sicili: 23 Recepakımı, 1293- Batı 25tıbbını Şaban 1296önemli tarihli ölçüde Urfa Şer’îyyeetkilemiş, Sicili Osmanlı tıbbın- da da 17. yüzyılda Tıbb-ı Cedîd (Yeni Tıp) adıyla yeni bir tıp döneminin başla- Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. masına yol açmıştır. Tıbb-ı Cedîd döneminin başlangıcı, Osmanlı’da simyanın Adıvar,sonu modern H. E. (2005). kimyanın Mehmet başı Kalpaklıolarak kabul G. T. edilir.(Haz..), Zira Mor sözSalkımlı konusu Ev. akımlaİstanbul: birlikte Özgür simya,Yayınları. iki temel hedefinden biri olan el-iksiri elde etme yolunda gizil olmayan Bayraktar,amaç ve uygulamalarlaH. (2007). Tanzimattan karşılanmış Cumhuriyet’e gibi görünse Urfa Elazığ:de 18. Fıratyüzyılın Üniversitesi son çeyreğinden Ortadoğu itibarenAraştırmaları simyanın Merkezi. önemli özelliklerinden birinden vazgeçilmiştir. Şöyle ki; simya Bingöl,geleneğinde S. (2005). simya Osmanlı eserlerinin Mahkemelerinde dili, işin ehli Reform olmayanların ve Cerîde-yi anlamasını Mehâkim’deki önlemek Üst ve insanlığıMahkeme korumak Kararları. adına, Tarih sonIncelemeleri derece Dergisi, karmaşık XX (19),ve sembolik 19-38. tutulurken, tıbbın hizmetine girmiş simyada, reçete ve uygulamalarda dil olabildiğince açık ve Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. anlaşılabilir kılınmaya çalışılmış ve belki de simya metinlerinin yerini tedrici olarak Ankara: TTK. farmakopi metinleri almaya başlamıştır. Deringil, S. (2002). İktidarın Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. G.Osmanlı’da Ç. Güven). simyanınİstanbul: YKY. sona erişi ve modern kimyanın başlaması da bazı Osmanlı hekimlerinin yazdıkları tıp ve farmakopi metinleri aracığıyla gerçekleş- Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. miştir. Bu bağlamda eserlerinde değişimin izlerine ilk rastlanan hekim; Sâlih bin Foucault,Nasrullâh’tır. M. (2006).8 Kaleme Deliliğin aldığı Tarihi eserlerden ( Çev. Gâyetü’l-BeyânM. A. Kılıçbay). fîAnkara: Tedbîr-i İmge. Bedenü’l-İnsân ‘da, Ginzburg,baştan ayağa C. (2011). beden Peynir hastalıklarının ve kurtlar (Çev.ve tedavi A. Gür). yollarının İstanbul: anlatıldığı Metis. üçüncü makale- Kenanoğlu, M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. 7 Hastalık tedavisinde kimyasal ilaçların kullanımına yönelik çalışmaları olan ilk bilim insanı Kodaman,Paracelsus B. (1987).değildir. II. Hint Abdülhamid Uygarlığı’nda Devri M.S. Doğu 3. Anadoluyüzyılda Politikasıkurulmuş. Ankara:olan bir tıp Türk ekolünde; Kültürünü Ra- sacikitsaAraştırma Ekolü, Enstitüsü. hastalıkların tedavisinde kimyasal maddelerle hazırlanan ilaçların kullanımı- na ağırlık verilmesi söz konusudur. (Ayrıntılı bilgi için bkz. Esin Kahya, Hint Uygarlığı’nda Kürkçüoğlu,Bilim, Ankara C. (2008). 1999, Şanlıurfa s.). Ayrıca 1850-1950 İslâm Uygarlığı’nın. Şanlıurfa: önemliŞURKAV. bilim insanlarından Zekeriya Râzî’nin de tıp eserlerinde kimyasal maddelerle hazırlanmış ilaçların yaygın kullanım öneri- Nicault, C. (2001). Kudüs 1850-1948 (Çev. E. S. Vali). İstanbul: İletişim. lerine rastlamaktayız ve Râzî’nin de iatrokimya akımı müntesibi olduğunu söylemek müm- Ortaylı,kündür. İ. (1983).(Zeki Tez, Osmanlı a.g.e., imparatorluğu’nuns. 88). Ancak mikrokosmos En Uzun ve Yüzyılı makrokosmos. İstanbul: düzeyde, Hil. kimyasalları hem kuramsal söylemlerde hem de uygulamada yaygın kullanım için zorunlu hale getiren Seyitdanlıoğlu,Paracelsus’un M. çalışmaları (1996). Tanzimat olmuş, modern Devri’nde kimyanın Meclis-i ortaya vâlâ . çıkışAnkara: sürecini TTK. hızlandıran iatro- Tanpınar,kimya akımıH. (2001). Paracelsus XIX. tarafındanAsırda Türk sistemli Edebiyatı olarak Tarihi dile. getirilmiştirİstanbul: Çağlayan. Kitabevi. 8 Yaygın olarak ibn Sallûm adıyla tanınan Nasrullâh, Halep’te doğmuş, orada önce şer’i ilim- Urfa.leri (1984). tahsil ettiktenYurt Ansiklopedisi, sonra Darüşşifa’da X, 7367-7389. tıp eğitimi almıştır. Halep Valisi İbşir Paşa ile birlikte Zürcher,İstanbul’a E. (1999). gelmiş, Modernleşenönce sarayda Türkiye’ninhassa hekimi, Tarihi sonra (Çev. Fatih Y. Darüşşifa’sında S. Gönen). İstanbul: başhekim İletişim olmuş. 1656 yılında Hekimbaşılığı makamına gelmiş ve 1669 yılında ölümüne kadar bu görevini sürdürmüştür.Yayınları. (Ayrıntı için bkz. Kemal Sabri Kolta, “Hekimbaşı Sâlih bin Nasrullâh bin Sallûm’un Görüşüne Göre Paracelsus”, Türk-Alman Tıbbî İlişkileri Simpozyum Bildirileri, İstanbul 1981, 93-100.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Osmanlıda Simyadan Kimyaya Geçiş Süreci 111 nin sonrasında kullanılan “hükemâ’-ı kimyâvîlerin (kimyager hekimlerin) buluşudur” (Sâlih Efendi, 1664-1665: 69a) ve “kimyâ’-ı etıbbâ (kimya doktorları)” (Sâlih Efendi: 69a) benzeri ifadelere yer verilmektedir. Nasrullâh tarafından yazılmış olan bir di- ğer eser Gayetü’l-İtkân Fî Tedbîr-i Bedenü’l-İnsân’da 9 da yer yer “kimyâ’-ı etıbbâ”, kimyâ’ etıbbâsının re’isi”, etıbbâ’ kîmyyâvîler, “etıbba’-ı kimyavîyyûn” benzeri ifa- delere yer verilmekte ve Barâkelsûs, Korelyûs (Kûrulyûs), Senertûs hekimlerden söz edilmektedir. “Etıbbâ’-ı kîmyâviler” ifadesi ile kimyager hekimlerin kastedil- miş olduğuna hiç şüphe yoktur ve bu Nasrullâh’ın iatrokimya akımından haberdar olduğunu gösterir. Çünkü kimyager hekim terimi ilk kez Paracelsus tarafından hem tıbbı hem de kimyayı bilen kişi anlamında “İatrochemist” olarak kullanılmış (Partington, 1970: 135) ve sonrasında da yaygınlaşmıştır. Nasrullâh’ın sözünü et- tiği Barakelsus’un Paracelsus ve Korelyûs-Kûrulyûs hekimin Oswald Croll (1560- 1609) olduğundan da şüphe yoktur.10 Senertus olarak söz edilen hekimin de yine Paracelsus takipçisi hekimlerden olan Daniel Senert (1572-1637) olması kuvvetle muhtemeldir. Nasrullah’tan çok kısa bir süre sonra Ömer Şifaî’nin11 eserlerinde iatrokimya akımından ve Cabirci geleneğe oldukça yakın simya görüşlerinden söz ettiği gö- rülür. Onun bir mutasavvıf, hekim ve simya meraklısı olması, kimya tarihinin iki yüzyıllık ve uygulamaya geçirilmesinde oldukça etkili olmuştur. Ömer Şifaî tarafından kaleme alınmış olan eserlerden biri olan Mürşîd el- Muhtar fî İlm el-Esrâr adlı eserinde hem iatrokimya akımı hem de Câbirci sim- ya anlayışının izleri vardır. Eserin dördüncü bölümü, “Farklılaşmış Eriyiklerden Civaların Elde Edilme Yolları Beyanındadır” başlığını taşır. Bu bölümde verilen bilgiler, şöyle özetlenebilir: Tüm metaller, civa ve kükürtün toprağın altında bir-

9 Eser, Sâlih bin Nasrullah tarafından Arapça olarak hazırlandığı sırada, henüz müsvedde hâlinde iken, Nasrullah ölür. Oğlu Yahya Efendi’nin isteği üzerine Fatih Dârüşşifâsı Baş- hekimi Ahmed Ebû’l-Es’âd tarafından düzenlenir, daha sonra XVIII. yüzyılda Nasrullâh’ın torunlarından Kazasker Feyzullah Efendi’nin ricasıyla da Sultanahmed Dârüşşifâsı Başhe- kimi Ebulfeyz Mustafa bin Ahmed tarafından Nüzhetü’l-Ebdân fî Tercümet-i Gayetü’l-İtkân ismiyle Türkçeye çevrilir. (S.K. v. 3a-3b). Biz eseri Nüzhetü’l-Ebdân fî Tercümet-i Gayetü’l- İtkân ismiyle Türkçeye yapılmış olan çevirisi üzerinden değerlendirdik. 10 Croll’un, kimya alanında yazılmış olan farmakoloji kitabı “Basilica Chymica” ismini taşır ve 1609 yılında kaleme alınmıştır. Eser iatrokimya akımının temel kabullerini büyük bir karar- lılıkla savunan bir nitelik taşır. Ayrıntı için bkz. http://gallica.bnf.fr/ark:/12148/bpt6k64952w. pagination. 11 Ömer Şifaî, Sinop’ta doğmuş, çocuk yaşta yetim kaldıktan sonra Sinop’u terk ederek Kahire, Konya ve başka pek çok yer gezmiştir Mürşidi olarak kabul ettiği Şeyh Hasan Halvetî’nin yönlendirmesiyle seyahat etmeyi bırakarak tıp konusundaki çalışmalara yönelmiş, zaman- la Bursa’da Yıldırım Darüşşifa’sında hekimlik yapmış, hekimbaşılığına kadar yükselmiştir. Ölüm tarihi bazı kaynaklarda 1742, bazılarında ise 1746 olarak verilmektedir. Ömer Şifaî’nin eserlerinden bazıları şunlardır: Minhacü’l Şifa fî Tıbbi’l Kimyâî, Cevheru’l ferîd fî Tıbbi’l Ce- did ve Mürşîd el-Muhtâr fî İlm el-Esrâr. (Ayten Koç, 18. yüzyılda Osmanlılarda İyatrokimya Çalışmaları (Avrupa ile Mukayeseli Olarak ve Ömer Şifaî’nin Çalışmaları Esas Alınarak), Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara 1997.)

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8112 leşmesive Madalyasonucunda (1319-1320), oluşurlar. 10 Farklı Hanedân-ı saflık Osmâni derecelerinde Nişân ve olanİmtiyâz kükürt Madalyası ve civaların (1311- birleşmesi1334), sonucunda17 Teba-yı birbirindenŞâhâne Mecîdî farklı Esâmî metaller (1321-1332), meydana 30 gelir.Altın Simyacı, İmtiyâz Madalyasıyeryüzü- ne çıkarılmış(1309-1320), olan 40 farklı Madalya metalleri, Esâmî örneğin (1899-1902) demiri, Defterleri. eritme, damıtma, kireçleştirme İngilizgibi uygun Ulusal süreçlerden Arşivi: FO geçirerek195/1720; FOsaf 195/1883;civa ve saf FO kükürte 195/1477; ayrıştırabilir. FO 195/1368; Ardından FO 195/ da saf1932; civa veFO saf 195/1976; kükürtten FO meydana 195/1305, gelen FO 195/1369;altını elde FO edebilir. 195/ 1448; Bunu FO başarmanın 195/1306; yolu oldukçaFO 195/ karmaşık1545. ve zahmetli olduğundan ancak kâmil insanın başarabileceği vurgulanır. Bu görüşler Cabirci simya anlayışının da özetidir (Koç, 1997). Amerikan Misyoner Arşivi: 640, 641, 642, 643,644, 645, 646, 647, 648, 651, 652, 653, 654, 655,Söz konusu660, 661, eserde 66 2, 663. ayrıca, Reeller. iatrokimya akımı ile uyuşur biçimde, insan vücu- Sâlnameler:dunda kimyasallar Salname-i bulunduğu, Vilâyet-i Haleb: vücutta 1320. hastalıkların eksilen ya da artan kimyasallar nedeniyle meydana geldiği, tedavinin ancak eksilen ya da artan kimyasal maddenin Şer’îyye Sicili: 23 Recep 1293- 25 Şaban 1296 tarihli Urfa Şer’îyye Sicili belirlenip dengenin yeniden kazanılmasını sağlayacak kimyasal ilaçların kullanıl- Şanlıurfa,ması ile mümkün Yukarı Telfidan olacağı Köyü bilgisi saha verilir. araştırması. Ayrıca Ömer Şifaî, soy tuz (nışadır tuzu),

Adıvar,antimon H. tuzu, E. (2005). kurşun Mehmet şekeri-kurşun Kalpaklı asetatG. T. (Haz..), (Pb(C 2MorH3O Salkımlı2)2, kükürt Ev. tuzu-safİstanbul: olmaÖzgür- yan potasyumYayınları. sülfat (K2SO4), zac tuzu-ferrous sülfat (FeSO4) gibi çok sayıda sıra Bayraktar,dışı kimyasal H. (2007).ilaç reçetesi Tanzimattan ve kullanım Cumhuriyet’e koşulları Urfa hakkında Elazığ: Fırat bilgiler Üniversitesi verir. Ortadoğu AraştırmalarıOsmanlı’da Merkezi.iatrokimya çalışmalarının önemli temsilcilerinden bir diğeri 12 Bingöl,Ali Münşî’dir. S. (2005). Bursalı Osmanlı Ali Mahkemelerinde Münşî olarak da Reform tanınır. ve Eserleri Cerîde-yi arasında Mehâkim’deki Bidaat Üstel- MübtedîMahkeme iatrokimya Kararları. akımının Tarih Incelemeleri etkilerinin Dergisi, görüldüğü XX (19), en önemli19-38. eseridir. Doğrudan ya da dolaylı olarak görmüş olduğu pek çok kaynak ve isimden yararlanarak hazır- Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. lanmış telif bir farmakopi kitabıdır. Eserde Açıcı Demir Safranı, antimon bileşiği, Ankara: TTK. antimon safranı, zac yağı gibi pek çok kimyasal bileşik ya doğrudan ilaç olarak Deringil,önerilmekte S. (2002). ya da İktidarın ilaç hazırlanmasında Sembolleri ve İdeoloji kullanılan II. Abdülhamit madde Dönemiolarak verilmektedir.( 1876-1909) (Çev. G. Ç. Güven). İstanbul: YKY. Bidaat el-Mübtedî’de, Paracelsus, Corelius, Lemory, Helmont, gibi iatrokim- Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. yacıların isimleri zikredilmekte, ayrıca Nasrullah ve Şifaî tarafından da kullanılan Foucault,Kimyager M. hekimler (2006). ifadesineDeliliğin Tarihi sıkça (yer Çev. verilmekte M. A. Kılıçbay). ve iatrokimya Ankara: İmge. akımının kurucusu Ginzburg,olarak Paracelsus C. (2011). gösterilmektedir. Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. Kenanoğlu,Münşî M. Osmanlı’da M. (2007). Nizâmiyesimyadan mahkemeleri. modern kimyaya Islâm Ansiklopedisi, geçiş sürecinde, XXXIII hocası, 185-188. Ömer Kodaman,Şifaî’nin aksi B. (1987). bir duruş II. Abdülhamid sergiler; simyayıDevri Doğu yok Anadolu sayar veya Politikası eserlerinde. Ankara: simyaTürk Kültürünü görüşle- rine yerAraştırma vermez. Enstitüsü. Bu bağlamda Münşî, yukarıda temel özelliklerini zikrettiğimiz Kürkçüoğlu,iatrokimya akımından,C. (2008). Şanlıurfa modern 1850-1950 kimyaya. Şanlıurfa:yaklaşır biçimde, ŞURKAV. ayrılmakta ve Osmanlı bilim anlayışında oluşmaya başlayan eksen değişiminde Batı bilim anlayışını be- Nicault, C. (2001). Kudüs 1850-1948 (Çev. E. S. Vali). İstanbul: İletişim. nimsemede de seçici davranmaktadır. O kendisini bir hekim ve bir eczacı ola- Ortaylı,rak tanıtmakta, İ. (1983). birOsmanlı kimyacı imparatorluğu’nun olarak zikretmemektedir En Uzun Yüzyılı ama. İstanbul: eserlerinde, Hil. Osmanlı’da Seyitdanlıoğlu,modern kimya M. çalışmalarında (1996). Tanzimat yeni Devri’nde ufuklar Meclis-i açabilecek vâlâ. Ankara: kimyasal TTK. veri birikiminin Tanpınar,oluşmasında H. (2001). önemli XIX. katkılar Asırda sağlayabilecek Türk Edebiyatı çokTarihi sayıda. İstanbul: kimyasal Çağlayan bileşiğin Kitabevi. reçetesini Urfa. (1984). Yurt Ansiklopedisi, X, 7367-7389. 12 Bursa’nın tanınmış ailelerinden Menteşezadelerin bir üyesi olarak, tahmini, 1680’li yılların Zürcher,ortalarında E. (1999). Bursa’da Modernleşen doğmuştur. Türkiye’nin Bursa ve İstanbul’daki Tarihi (Çev. hekimliğin Y. S. Gönen). yanı sıraİstanbul: bazı medreseİletişim- lerde dersler vermiş, I. Mahmut döneminde sarayda başhekimlik yapmıştır. 1747 yılında ve- faatYayınları. etmiştir. Bıdaat el-Mübtedî, Terceme-i Akrabadîn, Tuhhfe-i Aliye -Kına Kına Risalesi, Cerrahnâme çok sayıdaki eserlerinden bazılarıdır. Bkz. Ayten Aydın, Bursalı Ali Münşî’nin Bıdâat El-Mübtedî Adlı Eseri ve Osmanlı İyatrokimyasındaki Yeri, OTAM, S. 16, s. 80, 81.)

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Osmanlıda Simyadan Kimyaya Geçiş Süreci 113 vermektedir. Sonrasında gelen hekim ve kimyacılar, yazık ki, onun eserlerini ve reçetelerini Osmanlı’da modern kimyanın oluşturulması ve geliştirilmesinde kul- lanamamışlardır. Osmanlı’da simyadan tamamen kopmuş, element, madde tanımlarını, yanma kuramını değiştirmiş modern kimyadan söz eden ilk eser, 1795 yılında kurulan Mühendishâne-i Berrî-i Hümayûn (İmparatorluk Kara Mühendishânesi)’nun hocalarından Başhocası İshak Efendi (?-1836) tarafından ders kitabı olarak ha- zırlanmış Mecmua-yı Ulûm-ı Riyaziye’dir. Eserin 1834’te yayınlanan 500 sayfalık dördüncü cildinin ancak 25 sayfası “kimya-yı cedîd”e yani modern kimyaya ayrıl- mıştır. Bunu Kimyager Derviş Paşa’nın (1817-1879) 1848’de yayınlanan Usûl-i Kimya kitabı ve diğerleri izlemiştir. Simya insana, doğaya ve hatta evrene ilişkin ilahi sırların keşfini ve ilahi ola- nın taklit edilmesini hedefleyen okült bir çalışma alanı olarak çok uzun yüzyıllar insanlığın ilgi odağında bulunmuştur. Alanın kuramsal varlık anlayışının modern bilimin oluşmasında ve gelişmesinde bir etki ya da katkısının olması beklenmez. Ancak, Helenistik Dönem’de başlayan, İslam Uygarlığında devam ettirilen ve Batı’ya aktarılan simyanın hedeflerini gerçekleştirmek için yapılan uygulama ça- lışmaları, yani erken dönem kimya deneyleri ve onların ürünleri, dolaylı olarak ve son derece yavaş bir biçimde modern kimyanın şekillenmesinde katkıda bulun- muştur. Maddenin yapısının, niteliğini, bileşimlerin, değişimlerin açıklanmasında simya açıklamalarının ve dilinin terk edilip, modern kimya açıklamalarına ve diline geçiş Batı’da 18. yüzyılda gerçekleşir. Söz konusu değişimin gerçekleşmesinde iat- rokimya akımı, kuramsal hedeflerine ulaşmak amacıyla gerçekleştirdiği uygulama ürünleri aracılığı ile önemli bir katkıda bulunur. Bu bağlamda iatrokimya akımı, simyadan modern kimyaya geçişte simyaya yakın olan kısmı daha güçlü bir zincir gibidir. Osmanlı’da simyadan kimyaya geçiş bir anlamda ilimden bilime geçiş süre- cinin örneği gibidir. Süreci başlatan S. B. Nasrullah, Batı’da bu geçişte etkin bir rol üstlenen iatrokimya akımından yalnızca haberdar eden yazılar kaleme alır. Ardılı Ömer Şifaî, geleneksel olan ile yeni olanı yani simya ile iatrokimyayı, İslam simyası unsularını öne çıkararak, uzlaştırma gayreti içinde eserler kaleme alır. Onun ardılı Ali Münşî de haberdar olduğu “yeni” olanın uygulamada yararlı olacak unsurlarını ön plana çıkaran eserler kaleme alır. Ali Münşî sonrasında simya bütünüyle terke- dilmiş ve unutulmuş; modern bir bilim olarak kimya Batı dillerinden yapılan ders kitabı çevirileri Osmanlı bilim dünyasına girmiştir.

Kaynakça Albertus Magnus, (1967). Book of Minerals, Dorothy Wyckoff (Çev.). Oxford. Anawati, Georges C., (1996). “Arabic Alchemy”, Encyclopedia of the History of Arabic Science, Roshdi Rashed (Ed.). Londra & New York. Berthelot, M., (1893). La Chimie au Moyen Age, Cilt I. Paris.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8114

Brown,ve Keven,Madalya (1997). (1319-1320), “Hermes 10 TrismegistusHanedân-ı Osmâni and Apollonius Nişân ve İmtiyâzof Tyana Madalyası in the Writings (1311- 1334),of Bahá’u’lláh”, 17 Teba-yı Revisioning Şâhâne Mecîdî the Sacred Esâmî New (1321-1332), Perspectives 30 on Altın a Baha’i İmtiyâz Theology Madalyası, Jack (1309-1320),McLean (Ed.), 40 153-189. Madalya Esâmî (1899-1902) Defterleri. Burckhardt, Titus, (1999). Astroloji ve Simya, Mehmed Temelli (Çev.). İstanbul. İngiliz Ulusal Arşivi: FO 195/1720; FO 195/1883; FO 195/1477; FO 195/1368; FO 195/ Dodge, Bayard (Editör ve Çevirmen),1970. Fihrist of al-Nedîm, Cilt II. N.York-Londra. 1932; FO 195/1976; FO 195/1305, FO 195/1369; FO 195/ 1448; FO 195/1306; Dubs,FO Homer 195/ H.,1545. (1947). “The Beginings of Alchemy”, ISIS, 38, ½, 62-86. El Khadem, H. S., (1996). “A Translation of a Zosimos’ Text in an Arabic Alchemy Book”, Amerikan Misyoner Arşivi: 640, 641, 642, 643,644, 645, 646, 647, 648, 651, 652, 653, 654, Journal of The Washington Academy of Sciences, 84, 3, 168-178. 655, 660, 661, 66 2, 663. Reeller. Homyard, E. J., D. C. Mandeville, (1974). “Alchemy and Chemistry-on the Formation of Sâlnameler:Minerals Salname-i and Metals Vilâyet-i Impossibility Haleb: 1320. of Alchemy”, A Source Book in Mediaval Science, Şer’îyyeEdward Sicili: Grant 23 Recep (Ed.), 1293- 596-573. 25 Şaban Harvard. 1296 tarihli Urfa Şer’îyye Sicili İzgi, Cevat, (1997). Osmanlı Medreselerinde İlim. İstanbul. Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. Kahya, Esin, (1995). Modern Kimyanın Kurucusu Câbir b. Hayyan. Ankara. Adıvar, H. E. (2005). Mehmet Kalpaklı G. T. (Haz..), Mor Salkımlı Ev. İstanbul: Özgür Kahya, Esin (1999). Hint Uygarlığı’nda Bilim. Ankara. Yayınları. Kılıç, Mahmut Erol, (1998). “Ebu’l Hukemâ: Hikmetin Atası Hermetik Felsefenin İslâm Bayraktar,Düşünce H. (2007). Tarihinden Tanzimattan Görünümü, Cumhuriyet’e Dîvân, 3, Urfa5. Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu Koç, AraştırmalarıAyten, (1997). Merkezi. 18. yüzyılda Osmanlılarda İatrokimya çalışmaları (Avrupa ile Mukayeseli Bingöl,ve S.Ömer (2005). Şifaî’nin Osmanlı Çalışmaları Mahkemelerinde Esas Alınarak) Reform. Yayımlanmamış ve Cerîde-yi Yüksek Mehâkim’deki Lisans Tezi. Üst MahkemeAnkara Üniversitesi/Sosyal Kararları. Tarih Incelemeleri Bilimler Enstitüsü, Dergisi, XX Ankara. (19), 19-38. Koç-Aydın, Ayten, (2006). “İbn Sinâ’nın Mineraloji, Kimya ve Simya Alanındaki Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. Çalışmaları”, Bilim ve Ütopya, 143, 26-28. Ankara: TTK. Koç-Aydın, Ayten, (2005). “Ömer Şifaî’nin Mürşid el-Muhtar fî İlm el-Esrâr Adlı Eserinde Deringil,Simya”, S. (2002). OTAM İktidarın, 17, 1-12. Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. Aydın,G. Ayten,Ç. Güven). (2004). İstanbul: “Bursalı YKY. Ali Münşî’nin Bıdâat El-Mübtedî Adlı Eseri ve Osmanlı Fatmaİatrokimyasındaki Aliye Hanım. (1995). Yeri”, Ahmed OTAM Cevdet, 16, 80-107. Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. Kolta, K. Sabri, (1981). “Hekimbaşı Sâlih bin Nasrullâh bin Sallûm’un Görüşüne Göre Foucault, M. (2006). Deliliğin Tarihi ( Çev. M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. Paracelsus”, Türk-Alman Tıbbî İlişkileri Simpozyum Bildirileri. İstanbul. Ginzburg,Nasr, Seyyed C. (2011).Hossein, Peynir (1979). ve kurtlar“Islamic (Çev. Alchemy A. Gür). and İstanbul: the Birth Metis. of Chemistry”, Madjallat Kenanoğlu,al-Tarih’l-Ulûm M. M. (2007). al-Arabiyya Nizâmiye, III, mahkemeleri. 1, 40-45. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. Kodaman,Newman, William, B. (1987). (1989). II. Abdülhamid “Technology Devri and Doğu Alchemical Anadolu PolitikasıDebate in. Ankara: the Late Türk Middle Kültürünü Ages”, ISIS, 80, 3. Araştırma Enstitüsü. Partington, J. R., (1964-70). A History of Chemistry, Cilt I-II. Kürkçüoğlu, C. (2008). Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. Ruska, Julius, (1934). “Die Alchemie des Avicenna”, ISIS, 21, 1. Nicault, C. (2001). Kudüs 1850-1948 (Çev. E. S. Vali). İstanbul: İletişim. Sahmerânî, Es’ad, (2000). Tasavvuf, Menşei ve Istalahları, Muharrem Tan (Çev.). İstanbul. Ortaylı,Taylor, F. İ. Sherwood,(1983). Osmanlı (1937). imparatorluğu’nun “The Visions of EnZosimos”, Uzun Yüzyılı Ambix. ,İstanbul: I, 88. Hil. Seyitdanlıoğlu,Taylor, Sherwood, M. (1953).(1996). TheTanzimat Alchemists, Devri’nde Founders Meclis-i of Modern vâlâ. Ankara: Chemistry TTK.. Kessinger. Tanpınar,Tekeli, Sevim, H. (2001). Esin Kahya, XIX. Asırda Melek Türk Dosay, Edebiyatı Remzi TarihiDemir,. İstanbul:H. G. Topdemir, Çağlayan Yavuz Kitabevi. Unat, A. K. Aydın, (1999). Bilim Tarihine Giriş. Ankara. Urfa. (1984). Yurt Ansiklopedisi, X, 7367-7389. Tez, Zeki, (2000). Kimya Tarihi. Ankara. Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim http://gallica.bnf.fr/ark:/12148/bpt6k64952w.pagination. (2007) Yayınları.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Bahûr İsrâîl’in Cerîde-i Felsefiye’si ve Osmanlı’da İlk Das Kapital Tefrikası Bilal YURTOĞLU*

Özet Cerîde-i Felsefiye Ağustos 1912’de Bahûr İsrâîl tarafından çıkarılmış ve sadece bir sayı neşredilebilmiş Osmanlıca bir dergidir. Bilim ve felsefenin yanı sıra ekonomi ile il- gili yazılar bulunan dergide Ahmed İbrahim Bey’e ait olan biri dışındaki tüm makaleler Bahûr İsrâîl tarafından kaleme alınmıştır. Ekonomi ile ilgili yazılarda dönemin ünlü ekonomisti Mehmed Cavid Bey üzerinden liberal ekonominin eleştirisi yapılmaktadır. Bir diğer yazıda ise Karl Marks’ın ünlü eseri Kapital’in Fransızcasından yapılan bir tefrikaya başlandığı görülmektedir. Dergi ve yazarları Osmanlı’da 1908’den sonra baş- layan sosyalist hareketin üyeleri olarak kabul edilebilir. Anahtar Kelimeler: Cerîde-i Felsefiye, Bahûr İsrâîl, Marks, Kapital, Mehmed Cavid Bey ve liberal ekonomi.

Bahûr İsrâîl’s Cerîde-i Felsef iye of and First Feuilleton Of Marx’s Das Kapital in The Ottoman Perıod

Abstract Cerîde-i Felsefiye is a popular magazine published only one issue in İstanbul by Bahûr İsrâîl in August 1912. İt contained some writings about philosophy and econom- ics. All but one penned by Bahûr İsrâîl. İn the economic writings it is criticized liberal

* Yrd. Doç. Dr., Kastamonu Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümü, byurtoglu@ kastamonu.edu.tr

115 8116 economyve Madalya and advocated (1319-1320), Marxist 10 Hanedân-ıeconomics. Osmâniİn another Nişân article ve İmtiyâz famous Madalyası work of Marx’s(1311- Das Kapital1334), 17 is serialized.Teba-yı Şâhâne Magazine Mecîdî and Esâmî its authors (1321-1332), can be considered30 Altın İmtiyâz as members Madalyası of the socialist(1309-1320), movement 40 began Madalya in the Esâmî Ottoman (1899-1902) Empire after Defterleri. 1908. İngiliz Keywords Ulusal Arşivi: Cerîde-i: FO 195/1720; Felsefiye FO, Bahûr 195/1883; İsrâîl, FO Marx, 195/1477; Kapital FO ,195/1368; Mehmed FO Cavid 195/ and liberal1932; economy.FO 195/1976; FO 195/1305, FO 195/1369; FO 195/ 1448; FO 195/1306; FO 195/ 1545. Amerikan Misyoner Arşivi: 640, 641, 642, 643,644, 645, 646, 647, 648, 651, 652, 653, 654, 655,Modernleşme 660, 661, 66 çabalarımıza 2, 663. Reeller. bağlı olarak ülkemizde, Tanzimat’ın ilanıyla bir- Sâlnameler:likte gitgide Salname-i artmaya Vilâyet-ibaşlayan Haleb: Batı etkisinin1320. XX. yüzyılın başlarında önceki dö- nemlerle kıyaslanmayacak boyutlara ulaştığı bilinmektedir. Bu etkinin bir sonucu Şer’îyye Sicili: 23 Recep 1293- 25 Şaban 1296 tarihli Urfa Şer’îyye Sicili olarak özellikle II. Meşrutiyet’in ilanıyla Türkiye’de çok canlı bir düşünce haya- Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. tı ortaya çıkmıştır. Edebiyat, felsefe, tarih, sosyoloji, siyaset, ekonomi gibi birçok Adıvar,kültürel H. alanda E. (2005). Batılı Mehmet düşünürlerin Kalpaklı görüşleri G. T. (Haz..), ve düşünce Mor Salkımlı sistemleri Ev. İstanbul:takip edilerek Özgür heyecanlaYayınları. savunulmuştur. Osmanlı düşünce hayatında XIX. yüzyılın ilk yarısında Bayraktar,Avrupa Aydınlanma H. (2007). Tanzimattan Dönemi Fransız Cumhuriyet’e Felsefesi’nin, Urfa Elazığ: ikinci Fırat yarısındaysa Üniversitesi oOrtadoğu dönem Avrupa’sınınAraştırmaları materyalist, Merkezi. evolüsyonist, pozitivist felsefeleri başta olmak üzere li- Bingöl,beralist, S.sosyalist, (2005). feminist Osmanlı vb. Mahkemelerinde gibi pek çok anlayışının Reform ve taraftar Cerîde-yi bulduğu Mehâkim’deki görülmek Üst- tedir.Mahkeme (Demir, 2007,Kararları. III:21) Tarih Bu Incelemeleri çok renkli Dergisi, ve doğal XX (19), olarak 19-38. karşıtlık ve çatışmalar- Çadırcı,la dolu düşünceM. (1997). hayatını, Tanzimat XVIII. Döneminde yüzyılın Anadolu ilk yarısındaKentleri’nin adeta Sosyal bin ve birEkonomik şartla Yapısıkabul. edilmesineAnkara: rağmen TTK. bu dönemde büyük bir serbestlik ve rağbetle icra edilegelen matbaa faaliyetleriyle ortaya çıkan gazete, dergi ve kitap gibi pek çok yayında izle- Deringil, S. (2002). İktidarın Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. mek mümkündür. Söz konusu yayınlardan biri de bizim bu makalemizin konusunu G. Ç. Güven). İstanbul: YKY. oluşturan Cerîde-i Felsefiye adlı dergidir. Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. Foucault,Cerîde-i M. (2006). Felsefiye Deliliğin Tarihi ( Çev. M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. Ginzburg,Kapak C. (2011).bilgilerinde, Peynir aylıkve kurtlar olarak (Çev. yayınlanacağı A. Gür). İstanbul: söylenen Metis. dergi sadece bir sayı Kenanoğlu,çıkarılabilmiştir. M. M. Derginin (2007). Nizâmiye ilk ve tek mahkemeleri. sayısının yayın Islâm tarihi Ansiklopedisi, Rûmî 9 XXXIII Ağustos, 185-188. 1328’dir Kodaman,[22 Ağustos B. (1987). 1912]. II. AbdülhamidArap Harfli Devri Süreli Doğu Yayınlar Anadolu PolitikasıKataloğu. Ankara:’nda (Duman, Türk Kültürünü 1986) yer almayanAraştırma dergi Enstitüsü. Kanâat Matbaası’nda basılmıştır. Adres olarak “Dersaâdet’de Kürkçüoğlu,Bâbıâlî Câddesi’nde C. (2008). KanâatŞanlıurfa Kütüphânesi’nde 1850-1950. Şanlıurfa: Cerîde-i ŞURKAV. Felsefiye müdiriyeti” olarak gösterilmiştir. Nüshası iki kuruş, bir yıllık abonelik bedeli ise yirmi kuruş olarak Nicault, C. (2001). Kudüs 1850-1948 (Çev. E. S. Vali). İstanbul: İletişim. belirlenmiştir. Dergi müdürü Bahûr İsrâîl’dir. Hayatı hakkında bilgi bulunmayan Ortaylı,ve bazı İ.kaynaklarda (1983). Osmanlı adı imparatorluğu’nunBohor olarak gösterilen En Uzun Yüzyılı(Özen,. İstanbul:1941:393) Hil. yazarın Abbé Seyitdanlıoğlu,Barbe’den yaptığı M. (1996). ve Matbaa-iTanzimat Devri’ndeAmire’de Meclis-i basılıp vâlâ 1332. Ankara: tarihinde TTK. İstanbul’da Tanpınar,yayınlanan H. Tarih-i(2001). XIX.Felsefe Asırda adlı Türk tercümesinin Edebiyatı Tarihi ülkemizdeki. İstanbul: Çağlayanilk birkaç Kitabevi. felsefe tarihi çevirisinden biri olduğu bilinmektedir (Ülken, 2005:301). Urfa. (1984). Yurt Ansiklopedisi, X, 7367-7389. Zürcher,Otuz E. (1999).iki sayfalık Modernleşen dergide Türkiye’nin toplam yediTarihi yazı (Çev. bulunmaktadır. Y. S. Gönen). İstanbul:Bunların İletişim birisi AhmedYayınları. İbrahim Bey, diğer altısı Bahûr İsrâîl’ tarafından kaleme alınmıştır. Bu yazılar sırasıyla “Muhterem Karilerimize”, “Şey ve Sebeb”, Menşe-i Arz”, “Usûl-i Hâzır-ı İktisâdî”, “İktisâd-ı İctimâî”, “İki Nev İlm-i İktisâd” ve “Dağınık fikirler”

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Bahûr İsrâîl’in Cerîde-i Felsefiye’si ve Osmanlı’da İlk Das Kapital Tefrikası 117 başlığını taşımaktadır. Önsöz yerini tutan birinci, bilim ve felsefe tarihi ile ilgili ikinci ve üçüncü yazı ile Bahûr İsrâîl’in bazı düşüncelerini aforizmalar şeklinde ifade eden çok kısa sonuncu yazı bir yana bırakılırsa derginin diğer yazıları ekono- miyle ilgilidir.

Derginin Amacı Bahûr İsrâîl’in bu dergiyle, II. Meşrutiyet ile ortaya çıkan siyasi durumun gerçek toplumsal bir devrime dönüşmesi için ihtiyaç duyulduğu kanısını taşıdığı düşünceleri yaymayı hedeflediği anlaşılmaktadır. Çünkü ona göre, bilim ve tecrü- belerin de gösterdiği üzere, gerçek bir devrimin (inkilâb) olabilmesi için sadece bir sıra yenilik (teceddüdât) ve reform (ıslâhât) yapmak yeterli değildir. Önemi olan özellikle batıl inançlar ve düşünceleri ortadan kaldırarak toplumun kavrayış düze- yini yükseltmektir. Böylece yeni anlayışlar ortaya çıkarak, o toplumun hayatı önceki aşamanın tekrarı olmaktan kurtarılacaktır. Bununla beraber Bahûr İsrâîl’e göre, taşıdığı tuhaf ruh hali nedeniyle sıradan insana gerçeği (hakîkat) öğretmekten daha zor bir şey düşünülemez. Zira sıradan insanın zihni ancak basit ve ancak maddi şeyleri kavrayabilir. Akıl kavrayışının yetmediği manevi konulara çok fazla inanarak her şeyi bir takım vehimlerle ilişki- lendirir. Örneğin dünyanın hareketinin nedenlerini bilmeyen cahiller, pek ala bir bilim adamından (mütefennin) sorup öğrenebileceklerken, kendilerince bir takım nedenler uydururlar. Depremleri, bazıları günahlarımıza, bazıları haksız insani mü- nasebetlere bazıları öküzün boynuzuna bazıları da devenin kuyruğuna bağlarlar. Bu katmerli cehalet (cehl-i mürekkeb) görevi daha da zorlaştırmaktadır. Bu zorlukları aşmak için topluma en önce bireysellik/kendilik düşüncesini (fikr-i şahsiyet) aşılamak gerekir. Dünyanın Avrupa, Amerika, Japonya gibi gelişmiş ve girişimci toplumlarının yanında bizim toplumumuz, her şeyi devlet babasın- dan bekler ve yeni eserlere el uzatmaktan aciz ve korkar bir halde bulunmaktadır. Bunlara mutluluğun, medeniliğin ancak bireycilik/kendilik gücünü (kudret-i şahsi- yet) doğal sınırlar içinde harcayıp kullanmakla elde edilebileceğinin kavratmak zo- runludur. Ancak bireyi kişiliğinden ayırıp başka kişilere veya diğer uydurma şeylere bağlayan manevî bağlar çok sağlam ve çok eskidir. Bireylerin kişiliğine (şahsiyetine) inanmasını sağlamak için önce akıl ve kalbini sıkı sıkıya esir etmiş bağları çözmek ve ardından kendisine ilerlemenin gerçek nedenlerini (esbâb-ı sahîha-i terakkî) gös- termek gerekir. Bu amacın gerçekleşmesinde matbuatın önemi büyüktür. Fakat bizdeki süreli yayınlar (resâ’il-i mevkûte), aşk şiirleri, dile ve kişisel konulara dair tartışmalar gibi çocukça yazılarla tıka basa dolu olan bir yayın denizinden ibarettir. Oysa gerçek devrim (inkilâb-ı hakîki) kısır tartışmalar veya anlamsız aşk şiirleriyle yapılmaz. Bilgisizlik (cehl) içinde koşan, bilinçsiz (mahrûm-ı şu‘ûr) olan topluluklara (‘anâsır) beyni uyaracak (tenbîh-i dimâg) eserler gerektir. Yeni araştırmalarla ilgilenen ve

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8118 yazılarıylave Madalya bir düşünsel (1319-1320), devrim 10 Hanedân-ı(inkilâb-ı Osmânifikrî) meydana Nişân ve getirmek İmtiyâz Madalyası istedikleri (1311- söy- lenebilecek1334), 17sadece Teba-yı birkaç Şâhâne yazarımız Mecîdî vardır.Esâmî İşte(1321-1332), Bahûr İsrâîl, 30 Altın toplumda İmtiyâz bir Madalyası düşün- sel devrimin(1309-1320), oluşabilmesi 40 Madalya için Esâmî “bilimsel (1899-1902) dergi” (mecmû‘a-i Defterleri. ‘ilmiye) olarak nitelediği İngilizCerîde-i Ulusal Felsefiye Arşivi’nin: FOyayınına 195/1720; başlamıştır. FO 195/1883; Bir düşünürün FO 195/1477; (mütefekkire FO 195/1368;) önde FO gelen 195/ inceleme1932; konuları FO 195/1976; tüm varlıklar, FO 195/1305, özellikle FO insan 195/1369; ve toplum FO olduğundan195/ 1448; FO dergide, 195/1306; dü- şünceFO özgürlüğü 195/ 1545. kaybetmeden, toplumsal, ahlaksal, hatta teorik ve bilimsel (fennî) Amerikanolmak şartıyla Misyoner ekonomik Arşivi :konulara 640, 641, yer642, verecektir. 643,644, 645, 646, 647, 648, 651, 652, 653, 654, 655,Bahûr 660, İsrâîl, 661, “düşünceler66 2, 663. Reeller. ortaya koyma etkinliği” (‘ilm-i tefekkür) dediği felse- Sâlnameler:fenin küçük Salname-i bir gurup Vilâyet-i zümreye Haleb: özgü 1320.bir uğraşı olduğu iddiasını kabul etmez. Ona Şer’îyyegöre, tıpkı Sicili: matematik 23 Recep ve1293- doğa 25 bilimlerinde Şaban 1296 tarihli olduğu Urfa gibi Şer’îyye her adımda Sicili geçerli kural- lara uyulursa felsefi düşüncenin de insanlar arasında yaygınlaşması mümkün olur. Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. Ancak bunun için yazarın samimi olması ve sadece bir sınıfın çıkarlarına hizmet Adıvar,ederek H.topluma E. (2005). tepeden Mehmet bakmaması Kalpaklı gerekir.G. T. (Haz..), Toplumda Mor Salkımlı her sınıfa Ev . birİstanbul: ihtiyaç Özgür var- dır. SermayeYayınları. sahibi, esnaf, işçi toplumda aynı öneme sahiptir. Bu nedenle Cerîde-i Bayraktar,Felsefiye’de H. kapalı (2007). bir Tanzimattan ifadeyle yazılmış Cumhuriyet’e makaleler Urfa yerElazığ: almayacak Fırat Üniversitesi ve konular Ortadoğu son de- rece özenleAraştırmaları seçilecektir Merkezi. (Cerîde-i Felsefiye 1328, I:3-6). Bingöl, S. (2005). Osmanlı Mahkemelerinde Reform ve Cerîde-yi Mehâkim’deki Üst MahkemeBüyük Soru Kararları. Tarih Incelemeleri Dergisi, XX (19), 19-38. Çadırcı,Bahûr M. (1997). İsrâîl’in Tanzimat dergideki Döneminde “Şey ve Sebeb”Anadolu başlıklıKentleri’nin yazısında Sosyal evrimcive Ekonomik ve mater Yapısı-. yalistAnkara: görüşler TTK. sergilediği görülmektedir. Mütefekkirane bir üslûbla kaleme alınan Deringil,ve insanın S. (2002).evreni İktidarınanlama çabasınıSembolleri konu ve İdeoloji edinen II. Abdülhamit ilk yazıya, Dönemi insan denilen( 1876-1909) hayvanın (Çev. dağ, deniz,G. Ç. Güven). bitki gibi İstanbul: dünyanın YKY. öğelerinden olduğu ifadesiyle başlanmaktadır. Buna göre, insanın sonsuz evreni anlama çabasında sinirlerden oluşan beyin aynasın- Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. da, duyuları (ihtisâsât) aracılığıyla varlıklar hakkında mantıksal bir örgü oluşturur. Foucault,Ancak insan M. (2006). gerçeğin Deliliğin (nefsü’l-emr Tarihi ( )Çev. kendisine M. A. Kılıçbay). ulaşamaz, Ankara: gerçeği İmge. daima kendisine Ginzburg,göre anlamlandırır. C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. Kenanoğlu,Bahûr M. Îsrâîl’e M. (2007). göre herNizâmiye araştırmadan mahkemeleri. önce Islâmgelen Ansiklopedisi, ve cevaplanması XXXIII gereken, 185-188. esas Kodaman,soru tümel B. başlangıç (1987). II. ( Abdülhamidibtidâ-yı küll Devri) sorusudur. Doğu Anadolu İnsanlar Politikası her şeyden. Ankara: önce Türk bu Kültürünü konuya dair birAraştırma inanç ararlar. Enstitüsü. Çünkü yaşamla ilgili bütün işler, ahlâk hep bu inançtan kay- Kürkçüoğlu,naklanır. Böyle C. (2008). bir inanç Şanlıurfa toplumların 1850-1950 en. Şanlıurfa: önemli dayanakŞURKAV. noktasıdır. Bu nedenle Nicault,her dönemin C. (2001). felsefî Kudüs başlangıcı 1850-1948 (ebced-i (Çev. E.felsefî S. Vali).) bu İstanbul: tümel başlangıç İletişim. sorusuna cevap bulmaktır. Hz. Musa’da böyle yapmıştır. İyonyalıların ve Elealıların felsefî ince- Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. liklerinin kavrayamayacak düzeydeki İsrailoğullarına Yahve’nin evreni altı günde Seyitdanlıoğlu,yarattığını söyleyerek M. (1996). onlara Tanzimat bu Devri’ndesorunun Meclis-içözümünü vâlâ. Ankara:anlayabilecekleri TTK. bir diller Tanpınar,açıklamıştır. H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. Urfa. (1984).Öte yandan Yurt Ansiklopedisi, Bahûr İsrâîl’in, X, 7367-7389. günlere göre ayrıntılandırdığı bu yaratılış Zürcher,teorisini, E. çok (1999). belirsiz Modernleşen ifadelerle Türkiye’nin de olsa Tarihi deist (Çev.bir yorumaY. S. Gönen). tabi tutarakİstanbul: Tanrı’yıİletişim evreninYayınları. dışına çıkardığı ve oradan materyalizme geçerek evreni bütünüyle madde ve hareketinin alanı halinde getirdiği görülmektedir. Şöyle ki söylediğine göre, Mus’anın çözümünün içerdiği derin bir hakikat (hikmet) vardır. O da Tanrı’nın

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Bahûr İsrâîl’in Cerîde-i Felsefiye’si ve Osmanlı’da İlk Das Kapital Tefrikası 119

(Yahve) yani maneviyatın her şeyden önce var olması, maddenin onun manevi gü- cünden doğması fakat Ezeli Nedeni (Mü’essir-i Sermedî) bunların dışında aramak gerektiğidir. Dünya, sadece madde ve harekettir. Madde dengeye, hareket sükûnete eğilimdir. Bu nedenle doğayı araştıran eski filozoflar tümel köken (menşe’-i küll) olarak suyu, havayı, ateşi ve benzerini kabul ederek her şeyin bazı nedenlerin etki- siyle hareket ettiğini ileri sürmüşlerdir. Ancak eski fizyologlardan gerçeğe en faz- la yaklaşan “evren rastlantılar ve çarpışmalar sonucu bir araya gelen atomlardan (zerrât-ı mâddiyât) oluşmuştur” diyen Leukippos (MÖ 5. yy) ve Demokritos (MÖ 460-370) olmuştur. İsrâîl’e göre, fizik, kimya, astronomi yani doğa bilimlerinin gözlem ve deneyleriyle matematik bilimlerinin hesaplamalarının kanıtlayıp bize gösterdiği tek gerçek var olanın maddeden başka bir şey olamayacağıdır. İnsan zihni hiçbir zaman maddenin dışına sıçrayamaz (feverân). Düşüncenin kaynağı maddî çevre, konusu yine madde olan beyindir. Yazarın hayat, ruh, duyu (hâsse), ölüm gibi me- tafizik kavramları maddeci bir anlayışla tanımlarken yazının başında maddenin önüne koyduğu maneviliği de maddenin bir tür tezahürü olarak tanımlayarak ka- tıksız bir maddeciliğe vardığı görülmektedir. Hayat, zaman ve mekânda özel şartlar içinde kaynayıp karışan bazı atomların özellikleri toplamıdır. Ruh, beynin bir işle- yiş biçimidir. Atom, evrenin örneğidir (timsâl). Gelişme (tekâmül) kanunu hücreyi de mecreyi de kapsamaktadır. Duyu (hâsse), ruh, güç, biçimler ve farklı derecelerde hep aynı şeye, maddi görünümlere verilen isimlerdir. Manevilik, maddiliğin bir tür görünümünden ibarettir. Madde yok olmaz. Ölüm, şekillere ve bileşiklere özgüdür. Maddesiz şekil ve güç düşünülemez. Şey, nedeni içerir. Yazı, insana aynı bağlamda yapılan imalı bir tavsiyeyle sona ermektedir: “Ey insan! Bilimin nağmelerini dinledin mi? Doğanın nağmeli ahenkli dili diyor ki hareketlerinin gerçek nedeni senin dışında değil, içindedir. Sakın, seni çör çöp gibi havalara savurmak için yükseklere çıkaracağını vaat eden rüzgârlara bağ eğme! Girdaplara düşmek ve parçalanmak istemezsen büyük şair gibi esaret zincirinde eğilmeyi bırak ve kendi göklerinde kendin uç!...” (Cerîde-i Felsefiye 1328, I:7-10).

Dünyanın Oluşumu “Menşe’-i Arz” başlıklı bu yazıya dünyanın oluşumunun, bütün söylenceler ve gelişigüzel anlatılar bir yana bırakılarak deneyler ve gözlemlerle ortaya çıkan bi- limsel gerçeklere ve düşüncelere göre açıklanması gerektiği vurgulanarak başlanır. Canlı ve cansızıyla (mevâdd-ı câmide) bir bütün olan evrenin aynı gelişme ilkesine (kâ‘ide-i tekâmül) bağlı olduğu söylenerek bilim adamlarının evrenin özellikleri- ni ve kanunlarını keşfetmeyi başardıkları ifade edilmektedir. Konuyla ilgili olarak dünyanın küreselliği ve hareketleri hakkında bilim tarihindeki bazı gelişmelere de- ğinildiği görülmektedir.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8120

veBuna Madalya göre, (1319-1320), artık dünyanın 10 Hanedân-ı küre şeklinde Osmâni olduğu Nişân ve İmtiyâzgökyüzünde Madalyası hiçbir (1311- şeye dayanmadığı1334), 17 kesin Teba-yı olarak Şâhâne kanıtlanmıştır. Mecîdî Esâmî Dünya, (1321-1332), hem kendi 30 Altın ekseni İmtiyâz üzerinde Madalyası hem de Güneş(1309-1320), çevresinde 40 Madalyadolanmaktadır. Esâmî (1899-1902)Astronomlardan Defterleri. meşhur Kepler (1531-1630), İngilizyaptığı Ulusal gözlem Arşivi ve hesaplarla: FO 195/1720; gezegenlerin FO 195/1883; hareket FO 195/1477;biçimlerini FO tam 195/1368; olarak FObelirle 195/- meye1932; yarayan FO kanunlar 195/1976; keşfetmeyi FO 195/1305, başarmıştır. FO 195/1369; Yazıda FO ayrı 195/ ayrı 1448; kısaca FO açıklanan195/1306; Kepler’inFO 195/ üç 1545.kanununa dayanarak yapılan matematiksel hesapların doğruluğu- Amerikannun, dünya Misyoner ve gezegenlerin Arşivi: 640, hareketleriyle 641, 642, 643,644, kanıtlandığı 645, 646, belirtilmekte 647, 648, 651, 652,ve gökyüzü 653, 654,- ne bakarak655, 660, doğa 661, kanunlarını 66 2, 663. Reeller. bulmaya çalışmanın yasalar uydurmaya (kavânîn-i mevzû‘a) benzemediği, bu kanunların büyük çaba ve fedakârlıklarla ortaya kon- Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. duğu vurgulanmaktadır. Newton’un (1643-1727), Kepler kanunlarından yararla- Şer’îyye Sicili: 23 Recep 1293- 25 Şaban 1296 tarihli Urfa Şer’îyye Sicili narak “herhangi iki cisim kütleleriyle doğru (mebsûten) ve aralarındaki uzaklığın Şanlıurfa,karesiyle Yukarıters orantılı Telfidan olarak Köyü saha(ma‘kûsen araştırması.) birbirini çeker” şeklinde ifade edilen ve Adıvar,kuvvet ileH. hareketinE. (2005). mekanikMehmet Kalpaklıilkelerine G. temel T. (Haz..), olan genelMor Salkımlı çekim kanununuEv. İstanbul: keşfedip Özgür düzenlendiğiYayınları. belirtilmektedir. Böylece, dünyanın şekil ve hareketi, gökyüzündeki Bayraktar,konumu veH. diğer(2007). gezegenlerle Tanzimattan ilişkileri Cumhuriyet’e başarıyla Urfa Elazığ:açıklanmıştır Fırat Üniversitesi ancak yazara Ortadoğu göre geriyeAraştırmaları bir önemli Merkezi.soru daha kalmaktadır. O da acaba yerkürenin kendi başına ve Bingöl,ayrı olarak S. (2005).mı yoksa Osmanlı Güneş Mahkemelerindeve diğer gezegenler Reform ile ortak ve Cerîde-yi bir köke Mehâkim’dekimi sahip olduğu Üst- dur? Mahkeme(Cerîde-i FelsefiyeKararları. 1328, Tarih I:11-12).Incelemeleri Dergisi, XX (19), 19-38. Çadırcı,Bahûr M. (1997). İsrâîl, buTanzimat soruya Döneminde cevap verebilmek Anadolu içinKentleri’nin önce dünyayı, Sosyal ve Güneş’i Ekonomik ve Yapısıdiğer. gezegenleriAnkara: oluşturanTTK. maddeleri inceleyip karşılaştırmak gerektiğini belirterek Deringil,sözü spektroskop S. (2002). İktidarın aletine Sembollerigetirir. ve Bilindiği İdeoloji II. üzereAbdülhamit yavaş Dönemi yavaş ( gelişen1876-1909) yeni (Çev. bir bilimG. dalı Ç. Güven).olan ve İstanbul: önemi XIX.YKY. yüzyılın başlarından itibaren anlaşılmaya başla- Fatmanan spektroskopi, Aliye Hanım. ışığın(1995). saçılmasını Ahmed Cevdet sağlayacak Paşa ve zamanı prizma. İstanbul: ve bu Bedir.tayfı ayrıntılarıyla taramakta kullanılacak mikroskop teknolojisinin gelişmesiyle zamanla bilimdeki Foucault, M. (2006). Deliliğin Tarihi ( Çev. M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. en değerli araç haline gelmiştir. (Gribbin, 2013:439-440). Yazarın, tarihi ayrın- Ginzburg,tılardan hiç C. (2011).söz etmeden Peynir ve spektroskop, kurtlar (Çev. A.kullanılışı Gür). İstanbul: ve bu Metis. sayede ulaşılan bilimsel Kenanoğlu,sonuçlar hakkında M. M. (2007). bilgi Nizâmiye verdiği mahkemeleri.görülmektedir. Islâm Buna Ansiklopedisi, göre, nasıl XXXIII yerdeki, 185-188. çeşitli Kodaman,cisimleri analizB. (1987). etmek II. Abdülhamid için birçok Devri yöntem Doğu Anadolu ve araç-gerece Politikası. Ankara:sahipsek Türk gökcisimle Kültürünü- rininAraştırma bileşenlerini Enstitüsü. anlamak için de tayf analizi (tahlîl-i tayfî) adında çok de- Kürkçüoğlu,ğerli bir analiz C. (2008). yöntemine Şanlıurfa sahibiz. 1850-1950 Spektroskop. Şanlıurfa: denilen ŞURKAV. araç ışığı bir prizmanın (menşûr) içinden karanlık bir hücreye sokarak analiz etmekte ve cismin bileşi- Nicault, C. (2001). Kudüs 1850-1948 (Çev. E. S. Vali). İstanbul: İletişim. minde bulunan maddeler türlü renklerde yansıyan ışınlar sayesinde birer birer Ortaylı,anlaşılmaktadır. İ. (1983). OsmanlıSpektroskop imparatorluğu’nun aracılığıyla En yıldızlara Uzun Yüzyılı bakıldığında. İstanbul: Hil.hepsinin hemen Seyitdanlıoğlu,aynı kimyasal M.maddelerden (1996). Tanzimat oluştuğu Devri’nde görülmektedir. Meclis-i vâlâ Yerkürede. Ankara: TTK. bazı cisimler var- Tanpınar,dır ki önceden H. (2001). tayf XIX. analiziyle Asırda Türk Güneş’te Edebiyatı keşfedilmiş Tarihi. İstanbul: ve çok Çağlayan zaman Kitabevi.sonra da top- Urfa.rakta (1984). bulunmuştur. Yurt Ansiklopedisi, Helyum X, elementi 7367-7389. bunlara örnektir. Güneş ve Dünya dâhil olmak üzere gezegenlerin aynı elementlerden oluştuğuna bilimsel olarak şüphe Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim kalmamıştır. Güneş ve yıldızlar ışıklı, gezegenler (seyyâreler) ise aslında sönümlü Yayınları. (muntafî) olup Güneş’in ışığıyla aydınlanırlar. Bu gerçek yine spektroskop saye- sinde ortaya çıkarılmıştır.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Bahûr İsrâîl’in Cerîde-i Felsefiye’si ve Osmanlı’da İlk Das Kapital Tefrikası 121

İsrâîl, spektroskopla yıldızların sıcaklık derecelerini ve sıcaklık derecelerinden de yaşlarının yaklaşık olarak tahmin edilebileceği bilgisini de vermektedir. Buna göre, yeryüzü gibi yıldızlar da gelişme (tekâmül) kanununa bağlı olarak yavaş ya- vaş soğurlar. Mavi ve beyaz görünenler sıcaklıklarının en yüksek derecesindedirler. Güneş gibi sarı renkte olanlar nispeten daha soğuk dolayısıyla daha ihtiyardırlar. Turuncu renktekiler bir kademe sonra kırmızı ve sonunda karanlık bir hale girecek ve sönmüş yıldızlar (kevâkib-i muntafiye) arasına katılacaklardır. Gökyüzündeki bazı cisimler soğuktur ve bunlar ışıklı yıldızların sıcak ışıklarını soğururlar. Eğer bu soğuk cisimler olmasaydı gök küre bir ateş şapkası halinde olur ve gezegenler- de asla hayat izleri olmazdı. Yazar, bu açıklamaların ardından göklerin, helezonik, küre şeklimde veya şekilsiz galaksilerle dolu olduğunu ve bunların tümünde bir veya daha çok merkezî ve ışıklı çekirdekler ve bu çekirdekler çevresinde yine aynı şekilde ışıklı noktalar bulunduğunu ifade ediyor. Spektroskopla yapılan inceleme- ler sonucunda galaksilerin hidrojen ve bilinen diğer bazı elementlerle “nebolyum” adında henüz yeryüzünde rastlanılmadığını söylediği ancak elementler tablosun- da karşılığını bulamadığımız diğer bir cisimden oluştuğunu söyler. Sözü edilen elementlerin de merkezdeki çekirdekleri etrafında helezoni bir daire oluşturacak biçimde hareket ettiğini belirtir. Yazının sonuna doğru Bahûr İsrâîl’in, dünyanın oluşumunun, ilk kez Kant (1724-1801) tarafından dile getirilen ve Newton fiziğinin sorunlarının giderip ay- rıntılandırmayı amaçlayan Fransız Laplace (1749-1827) tarafından ortaya atılan nebüloz kuramı (Yıldırım, 1999:120-122) çerçevesinde büyük bir bilimsel kesin- likle açıklandığını kabul ettiği anlaşılmaktadır. Çok da tatmin edici olmayan bir biçimde, astronom ve fizikçi Laplace’ın sayısız gözlem ve matematik hesaplarla Güneş sisteminin de büyük bir galaksinin (kehkeşân) merkeze toplanma (temerküz) ve katılaşmasıyla oluştuğunu tam bir kanaatle ileri sürdüğünü söylemektedir. Ona göre, jeologların (tabakâtü’l-arz mütehassısları) yerkabuğunun bir anda şimdiki gibi katılaşamadığını kanıtlamaları da bu görüşü desteklemektedir. Zira cisimler katılaşmadan önce ya sıvı ya da gaz halinde olmak durumundadırlar. Dolayısıyla fizikteki ve madde hakkındaki deneyler, astronominin vardığı sonuçları güçlen- dirmekte ve barınağımız olan yerin, göklerdeki galaksilerden birisinin maddeleri ve hareketlerinden oluştuğunu gayet açık bir biçimde kanıtlamaktadır (Cerîde-i Felsefiye 1328, I:13-15).

Marksist Ekonomi Yazıları: Toplumsal Gelişme (Tekâmül) Ekonomik Yapı Tarafından Belirlenir Dergide ekonomiyle ilgili üç yazı bulunmaktadır. Bunlardan birincisi “Usûl-i Hâzır-ı İktisâdî” başlığını taşımaktadır. Yazının Ahmed İbrahim Bey tarafından Fransızca [bir kaynak]dan derlendiği (muktebes) söylenmektedir. Makaleye top- lumsal sınıfları doğuran nedeni emek (sa‘y) olduğu görüşüyle başlanmaktadır.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8122

Toplumdave Madalya emeği (1319-1320), dayanan kalabalıklara 10 Hanedân-ı karşılık Osmâni bir Nişân de veyönetimi İmtiyâz eleMadalyası geçirerek (1311- zor ve hile1334), emekten 17 Teba-yı kaçınan Şâhâne bir azınlık Mecîdî ( akalliyetEsâmî (1321-1332),) vardır. Toplumsal 30 Altın kurumlar İmtiyâz Madalyası (teşkîlât) kalabalıkların(1309-1320), zannettiği 40 Madalya gibi Esâmî doğal (1899-1902)değildir. Toplumsal Defterleri. kurumların oluşması ve İngilizortadan Ulusal kalkmasıyla Arşivi: FOüretim 195/1720; biçimleri FO 195/1883;(usûl-i istihsâl FO 195/1477;) arasında FO sıkı 195/1368; bir ilişki FO vardır. 195/ Üretim1932; biçimleri FO 195/1976; geliştikçe FO insanlar 195/1305, dolayıyla FO 195/1369; emek özgürleşmiştir. FO 195/ 1448; Özgür FO 195/1306; emeğin, daha FOyararlı 195/ olduğunun 1545. görülmesi kölelik ve köleleştirme (esâret ve istirkâk/servage Amerikan- esclavage Misyoner) adetlerini Arşivi ortadan: 640, kaldırmıştır. 641, 642, 643,644, Yoksa 645, bunun 646, nedeni647, 648, adalet 651, 652, ve kardeşlik 653, 654, gibi duygular655, 660, değildir.661, 66 2, Zira 663. Reeller.toplumsal gelişmeler (tekâmülât-ı ictimâ‘iye) duygusal Sâlnameler:durumlarca Salname-ibelirlenmez. Vilâyet-i Toplumsal Haleb: gelişme1320. nedenleri (esbâb-ı tekâmül) doğrudan doğruya toplumun ekonomik yapısına nizâm-ı iktisâdî) bağlıdır. Toplumsal geliş- Şer’îyye Sicili: 23 Recep 1293- 25 Şaban 1296 tarihli Urfa Şer’îyye Sicili me, sadece üretim, servet bölüşümü (taksîm-i servet), toplumsal sınıfların oluşumu, Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. sınıflar arasındaki etkinlik biçimi ve değişim (mübâdele) gibi nedenler yüzünden Adıvar,ortaya çıkar.H. E. (2005). Mehmet Kalpaklı G. T. (Haz..), Mor Salkımlı Ev. İstanbul: Özgür Yayınları. Öte yandan toplumda hiçbir zaman dinginlik (sükûnet) esas değildir. Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu Kurumlara (mü’essasât) karşı, civcivin içinde bulunduğu yumurta kabuğunu kırmak Araştırmaları Merkezi. zorunda olması gibi, her zaman bir tepki (‘aksü’l-‘amel) vardır. Nitekim Fransa’da Bingöl, S. (2005). Osmanlı Mahkemelerinde Reform ve Cerîde-yi Mehâkim’deki Üst soyluların (asîlzâdegân) ayrıcalıklarının yok edilmesi ve esnaf topluluklarının orta- Mahkeme Kararları. Tarih Incelemeleri Dergisi, XX (19), 19-38. dan kaldırılması, sermaye ile servet üretebilmek için emeğin özgürlüğüne (serbestî-i Çadırcı,sa‘y) ihtiyaç M. (1997). duyulmasından Tanzimat kaynaklanmıştır.Döneminde Anadolu İşçi, Kentleri’nin asillerin Sosyalve esnaf ve Ekonomiktopluluklarının Yapısı. tahakkümündenAnkara: TTK. kurtulmuş fakat bu kez de servet kaynaklarını (menâbi‘-i serveti) Deringil,dolayısıyla S. (2002).hükümeti İktidarın yani Sembolleribütün toplumsal ve İdeoloji gücü II. Abdülhamit (kuvve-i Dönemimilliye) ( ellerine1876-1909) geçiren (Çev.- lerin G.yanında Ç. Güven). ücretle İstanbul: çalışmağa YKY. mahkûm kalmıştır. Özetle toplumda bazı bireylerin Fatmazorunlu Aliye ihtiyaçları Hanım. karşılamak(1995). Ahmed için Cevdet ürettikleri Paşa ve şeyler, zamanı diğerleri. İstanbul: tarafından Bedir. fazla fazla Foucault,tüketir (istihlâk M. (2006).). Deliliğin Tarihi ( Çev. M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. Ginzburg,Makalenin C. (2011). sonuna Peynir doğruve kurtlar yeniden (Çev. A.köle Gür). ve İstanbul:işçi konusuna Metis. dönülerek bu ikisi Kenanoğlu,arasında bir M. karşılaştırma M. (2007). Nizâmiye yapıldığı mahkemeleri. görülüyor. IslâmBuna Ansiklopedisi, göre, köle XXXIIIçalıştırılsa, 185-188. da ça - Kodaman,lıştırılmasa B. da(1987). günlük II. Abdülhamid ihtiyaçlarının Devri (nafaka-i Doğu Anadolu yevmiye Politikası) karşılanacağından. Ankara: Türk Kültürünü emindi. OysaAraştırma gündelikçi Enstitüsü. ancak emeğini sermaye sahibine satabildiği zaman ihtiyaçlarını karşılayabilmektedir. Dolayısıyla sermaye sahibi, ücretle işçi çalıştırma yöntemi Kürkçüoğlu, C. (2008). Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. (ücretle ‘amele istihdâmı usûli) sayesinde üreticileri (müstahsil) beslemekten kurtul- Nicault, C. (2001). Kudüs 1850-1948 (Çev. E. S. Vali). İstanbul: İletişim. muştur. Ancak bu durum toplumu beslemekle sorumlu olanları yani işçileri ço- Ortaylı,ğunlukla İ. (1983).sadakaya Osmanlı muhtaç imparatorluğu’nun duruma düşürmüştür. En Uzun YüzyılıBuna . birİstanbul: de demir Hil. köleler olan Seyitdanlıoğlu,makinelerin ihtiyaçların M. (1996). Tanzimatkarşılanması Devri’nde için gerekliMeclis-i emekvâlâ. Ankara: süresini TTK. kısaltarak insanın Tanpınar,üretim gücünü H. (2001). artırması XIX. Asırda dolaysıyla Türk Edebiyatıtemel maddi Tarihi ihtiyaçların. İstanbul: Çağlayan gittikçe Kitabevi. daha kısa sü- Urfa.relerde (1984). üretilmesi Yurt Ansiklopedisi, imkânı eklenmiştir. X, 7367-7389. Günümüzdeki istihdam biçimi de doğal ola- rak ortadan kalkacaktır. Ancak makine sanayi acaba yeni üretim yöntemleri, yeni Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim icatlar, yeni bir toplumsal hayat doğurabilecek mi? Yazar bu sorulara gelecek ma- Yayınları. kalede cevap vermek niyetinde olduğunu belirterek yazısını bitirmektedir (Cerîde-i Felsefiye 1328, I:16-18).

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Bahûr İsrâîl’in Cerîde-i Felsefiye’si ve Osmanlı’da İlk Das Kapital Tefrikası 123

Toplumcu Ekonomi ya da “Le Capital”den Tefrika Derginin “İktisâd-ı İctimâî” başlıklı ekonomiyle ilgili ikinci yazısı Bahûr İsrâîl tarafından kaleme alınmıştır. Amacı ve konusu hakkında bir giriş yapılmadan “Birinci Kısım - Mâl” alt başlığı atılarak doğrudan yazıya başlandığı görülmek- tedir. Yazı pek çok alt başlık ve on beş madde içermektedir. Bu maddelerde temel bazı ekonomi kavramları ve ilkeleri açıklamaktadır. Yazıda meta (mâl), tüketim (istihlâk), tüketim değeri (kıymet-i istihlâkiye), ticari değer (kıymet-i ticâriye), ticari değerin temeli, ölçütü, emek (sa‘y u ‘amel), iki bakış açısından emek, özel teşebbüs (mesâ‘î-i husûsiye), değişim (mübâdele), değerli girişimin (mesâ‘î-yi ‘âliye) değersize (mesâ‘î-yi basîta) dönüştürülmesi, üretim araçları (vesâ’it-i istihsâliye), değişim pa- zarı (pazar-ı mübâdele) gibi kavramlar ve konulardan bahsedilmektedir (Cerîde-i Felsefiye 1328, I:19-25). Bu yazının asıl özelliğinin, Karl Marks’ın (1818-1883) Das Kapital‘inin Fransızca baskısından yapılan bir tefrika olduğu, derginin iki ayrı ekonomi anla- yışından söz edilen bir sonraki makalesinde, yine Bahûr İsrâîl tarafından açıklan- maktadır. Oradaki açıklamalarda, “Toplumcu Ekonomi” (İktisâd-ı İctimâ‘î) başlı- ğıyla tefrikasına başlanan bir önceki yazının telif veya tercüme değil “büyük” diye nitelenen Karl Marx’ın “Le Capital” adlı kitabından özetin özeti (hülâsatü’l-hülâsa) olarak doğrudan doğruya yapılacak alıntılardan oluşacağı bilgisiyle verilmektedir. Gerçekten bir karşılaştırma yapıldığında hem başlıklar hem de verilen bazı örnek- ler1 dolayısıyla bu tefrikanın, Das Kapital’in “Meta” başlıklı “Birinci Bölümü”nün on beş maddede toplanmış özeti olduğu görülür (Marks, 2003:45-74).

İki Tür Ekonomi: Liberal ve Toplumcu Ekonomi Dergide ekonomi bilimiyle ilgili üçüncü ve son yazı yine Bahûr İsrâîl tara- fından kaleme alınmış olup “İki Nev İlm-i İktisâd” başlığını taşımaktadır. Yazı, ül- kemizde o döneme kadar ortaya çıkıp yerleşmiş ekonomi anlayışları ve yayınlarına karşı bir itiraz ve eleştiridir. Yazıda, ekonomik olaylar doğal kanunlardan örülmüş bir zemin üzerinde ortaya çıktığı için ekonomi biliminin hem diğer bilimlerle hem de toplumu inceleyen filozoflar dolayısıyla felsefeyle ilişkili olduğu belirtildikten sonra söz, ekonomiyle ilgili yayınlara getirilir. İlk itiraz, dönemin matbuatında eko- nomiyle ilgili değil daha çok eğlenceli, edebi yazılara yer verilmesinedir. Bunun nedeni olarak bu tür yazıların kolay olması gösterilir. Bahûr İsrâîl bu duruma ör- nek verirken Karl Marks’ın adını tekrar zikretmektedir. Ona göre, Emile Zola (1840-1902), Guy de Maupassant (1850-1893), Anatole France’ın (1844-1924)

1 Sözgelimi Kapital’de emek zamanının metanın değerini etkilediğine ilişkin olarak verilen “örneğin uygun mevsimlerde aynı emek miktarı 8 kile buğdayda maddeleştiği halde uygun gitmeyen mevsimlerde yalnızca dört kilede maddeleşir” şeklindeki örnek (I:49) Cerîde-i Felsefiye’de “meselâ ‘aynı mikdâr sa‘y u ‘amel, eğer mevsîm müsâ‘id olursa yigirmi değilse on kile buğdâyı hâsıl ider” (I:22) şeklinde geçmektedir.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8124 bir romanınıve Madalya tercüme (1319-1320), etmek, 10 meşhur Hanedân-ı Alman Osmâni filozoflarından Nişân ve İmtiyâz Marks’ın Madalyası hemen (1311- bü- tün ömrünü1334), 17 harcayarak Teba-yı Şâhâne yazmış Mecîdî olduğu Esâmî büyük (1321-1332), eserini almak 30 Altın ve kayıt İmtiyâz etmekten Madalyası yüz kere daha(1309-1320), kolaydır. 40 Ancak Madalya toplumun Esâmî (1899-1902) yararını düşünerek Defterleri. bu zorluklara göğüs gere- İngilizcek ve Ulusaldergisinde Arşivi (risâle-i: FO 195/1720; mevkûte FO) eğlenceli 195/1883; romanlar FO 195/1477; yerine FO ekonomi 195/1368; tefrikaları FO 195/- na yer1932; verecektir. FO 195/1976; İsrâîl’in FObu eleştirilerinin,195/1305, FO 1891’de195/1369; çıkarılmaya FO 195/ 1448; başlanan FO 195/1306; Servet-i FünûnFO dergisine 195/ 1545. ve anlayışına karşı yapılmış olduğunu düşünebiliriz. Çünkü ilk Amerikanzamanlarda Misyoner bu dergi Arşivi yabancı: 640, dergilerden 641, 642, 643,644, alınan 645,resimler 646, 647,ve tercüme 648, 651, edilen 652, 653, [edebî] 654, makalelerle655, 660, doluydu 661, 66 (Özen, 2, 663. Reeller.1941: s. 65). Gerçekten tam da İsrâîl’in isimlerini ver- diği gibi, derginin altıncı sayısında pozitivizmi edebiyata uygulayan Emile Zola Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. tanıtılmış, dördüncü cildinde ölümü üzerinde Guy de Maupassant hakkında bir Şer’îyyemedhiye Sicili: yazılmış 23 Recep hatta 1293- on birinci 25 Şaban cildinin 1296 çeşitlitarihli Urfasayılarındaki Şer’îyye Sicili yazılarda da dergiyi Şanlıurfa,çıkaran Servet-i Yukarı TelfidanFünûn akımı Köyü sahatarafından araştırması. Emile Zola’nın üstatlığının kabul edildiği Adıvar,ifade edilmiştir H. E. (2005). (Korlaelçi, Mehmet 1986:219-220). Kalpaklı G. T. (Haz..), Mor Salkımlı Ev. İstanbul: Özgür Yayınları.İsrâîl’in dönemin ekonomi kitaplarına ve bu kitaplarda şekillenen ekonomi Bayraktar,anlayışına H. yönelik (2007). eleştirileri Tanzimattan daha Cumhuriyet’e detaylıdır. Urfa Buna Elazığ: göre, Fırat şimdiye Üniversitesi kadar zenginlikOrtadoğu bilimiAraştırmaları (‘ilm-i servet Merkezi.) ve ekonomi bilimi (ilm-i iktisâd) adında yayınlanan eserlerin Bingöl,incelenmesinden S. (2005). ülkemizde Osmanlı Mahkemelerinde iki tür ekonomi Reform bilimi olduğu ve Cerîde-yi sonucu Mehâkim’deki ortaya çıkmak Üst- tadır.Mahkeme Bunlardan Kararları. birisi çıkarlar Tarih Incelemeleri alanında eğitimDergisi, görmüşXX (19), “adamlar”19-38. (ricâl) tarafından ortaya atılarak mevcut ekonomik kurumları değişmez ve ebedî sayan ve yalnız bu Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. kurumların yararlarından söz eden anlayıştır. İkinciyse bilim alanında gerçekle- Ankara: TTK. ri araştırmakla hayat geçirmiş “bilginler” (‘ulemâ) tarafından ortaya atılmıştır. Bu Deringil,anlayış hiçbir S. (2002). kurumu İktidarın gerekli Sembolleri görmez ve İdeoloji ve gelişme II. Abdülhamit (tekâmül Dönemi) kanunu ( 1876-1909) gereği olarak (Çev. hepsininG. Ç. değişmeye Güven). İstanbul: mahkûm YKY. olduğunu ileri sürerek ekonomik olayların bu temel Fatmaüzerinde Aliye ne Hanım. şekilde (1995). olup bittiğini Ahmed Cevdet açıklamaya Paşa ve çalışır.zamanı Bunların. İstanbul: herBedir. ikisi de gözlem Foucault,yöntemine M. ( usûl-ı(2006). müşâhede Deliliğin )Tarihi dayanmıştır. ( Çev. M. Fakat A. Kılıçbay). birincisi Ankara: gözlemlerini İmge. kamuoyunun Ginzburg,(efkâr-ı umûmiye C. (2011).) kabul Peynir ettiği ve kurtlar şekilde (Çev. kayıt A. Gür). ederek İstanbul: olayları Metis. tanımlamaktan (tarîf) başka bir meziyet göstermemiştir. İkincisi her gözlemini analiz etmek (tahlîl) zah- Kenanoğlu, M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. metine katlanarak gelişigüzel fikirlerden daha yüksek, daha önemli sonuçlara ulaş- Kodaman,mıştır. Oysa B. (1987). tanım II. kişisel Abdülhamid (indî) Devriolabilir. Doğu Analizde Anadolu Politikasıise özel .bir Ankara: yöntemle Türk Kültürünügerektiği kadarAraştırma kanıt ve Enstitüsü.olup biten durumlara uygun bir sonuca varmak zorunludur. Bahûr Kürkçüoğlu,İsrâîl’e göre, C. olumsuz (2008). Şanlıurfaanlam taşıyan 1850-1950 birinci. Şanlıurfa: tip ekonomi ŞURKAV. anlayışının en önde gelen Nicault,temsilcisi C. yazdığı(2001). KudüsMehmed 1850-1948 Cavid (Çev. Bey’dir. E. S. Bu Vali). konuda İstanbul: en İletişim.açık olarak yazan odur; diğerlerinin eserleri de onunkine benzemektedir. Bu nedenle eleştirilerini onun Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. İlm-i İktisâd adındaki kitabında yazdıkları üzerinden yapacaktır. Seyitdanlıoğlu, M. (1996). Tanzimat Devri’nde Meclis-i vâlâ. Ankara: TTK. Bilindiği üzere Osmanlıda modern ekonomi düşüncesine yönelik çalışmalar Tanpınar, H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. XIX. yüzyılın birinci yarısında ortaya çıkmaya ve yüzyılın ikinci yarısından itibaren Urfa.de konuyla (1984). ilgiliYurt Ansiklopedisi,tercüme veya X, telif 7367-7389. tarzında önemli ürünler verilmeye başlanmıştır Zürcher,(Demir, E.2007, (1999). III:117). Modernleşen İlk modern Türkiye’nin ekonomik Tarihi (Çev.akım Y.olan S. Gönen).liberalizm İstanbul: II. Mahmud İletişim dönemininYayınları. sonlarında David Urquhart tarafından tanıtılmıştır. Urquart’ın libe- ralizminin ürünü, Balta Limanı’nda Reşit Paşa’nın yalısında varılan 1838 Ticaret

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Bahûr İsrâîl’in Cerîde-i Felsefiye’si ve Osmanlı’da İlk Das Kapital Tefrikası 125

Anlaşması olmuştur. Anlaşmanın yapıldığı yıl yine İngiliz olan Mr. Churchill ta- rafından çıkarılan ilk özel gazete Cerîde-i Havâdis’te “himaye usûlü” ile “serbestî usûlü” karşılaştırılmış ve Türkiye’nin kalkınması için en elverişli tutum olarak ikinci usûlün faziletleri anlatılmıştır. İlk ekonomi kitabı da yine bu gazete desteğinde 1852’de Sahak Efendi tarafından İlm-i Tedbîr-i Menzîl adıyla çıkarılmıştır. Bu tarihten Mehmed Cavid’e kadar birçok ekonomi kitabı yazılmış veya çevrilmiş- tir. Bu eserlerde, Ahmed Mithat Efendi’nin Ekonomi Politik’i ile Kazanlı Musa Akyeğitzade’nin (1865-1923) İktisad yahut İlm-i Servet adlı eserleri hariç, libera- lizm çizgisi hâkim olmuştur. Bu liberalist literatüre klasikleşmiş şeklini veren ise Ohannes’in 1880’de çıkan Mebâdi-i İlm-i Servet’idir. Eser, bu dönemin ekonomi anlayışını kesin olarak yerleştiren Mehmed Cavit Bey’in İlm-i İktisâd kitabına kadar, Mülkiye’de geleceğin devlet adamlarının eğitiminde kullanılmıştır (Berkes, 1975, II:330-340). 1908 yılında, Ahmed Şuayb ve Filozof Rıza Tevfîk ile birlikte yayımladığı Ulûm-ı İktisâdiye ve İctimaiye Mecmuası’nda, sonradan Milli İktisad Hareketi’ne katılmakla birlikte, liberal görüşleri savunan Mehmed Cavid Bey’in 1899-1901 yılları arasında İstanbul’da dört cilt olarak basılan İlm-i İktisad’ı ile 1913’de yine İstanbul’da basılan Malumat-ı İktisadiye’si ülkemizde o dönemin önde gelen çalış- maları sayılmıştır (Demir, 2007, III:118). Mehmed Cavid Bey ilk yazılarını “İlm-i Servet” adlı tefrikasıyla II. Abdülhamid zamanında Servet-i Fünûn’da yayınlamış- tır. Sonradan Paul Leroy Beaulieu ve Caharles Gide’e dayanarak sözü geçen İlm-i İktisad kitabını yazmıştır. Bu eserde Sakızlı Ohannes ve Namık Kemal zamanın- dan beri yerleşmiş serbest pazar ve ekonomik liberalizm görüşünü savunmuştur. Eserlerinde serbest pazar ekonomisini savunan ve korumacı ekonomiye daima kar- şı çıkan Mehmed Cavid’in liberal ekonomi görüşü devletin ekonomi politikasını oluşturuyordu (Ülken, 2005:161, 221, 345-346). Şimdi Bahûr İsrâîl, önce Mehmed Cavid Bey’in Paul Leroy Beaulieu’dan alarak İlm-i İktisâd adlı eserinin başına koyduğunu söylediği ekonomi tanımını eleştirmektedir. Ona göre ekonomiyi, doğanın insanlara kendiliğinden vermediği yararları üretmek ve bundan yararlanmak için harcanacak insani girişimin etki ve etkinlik biçimi gösteren kanunları araştıran bir bilim olarak açıklayan bu tanım, düşünceye değil hafızaya yönelik yani ezbere yapılmış bir tanımdır. İsrâîl, Cavid Bey’in eserindeki, ekonomik ilişkilerin özel mülkiyet zemininde hür teşebbüs (serbestî-i sa‘y) ile ortaya çıkan rekabet sayesinde gerçekleştiği, görüşüne karşı çık- maktadır. Çünkü esas olan insanın, ihtiyaçlarıdır. İnsanın, ihtiyaçların yönlendir- mesiyle çalıştığını, bedavacılardan (meccânîn) başka herkes bilir. Yine Cavid Bey eserinin sonunda hazine malları (emvâl-ı emîriye), vergiler (tekâlîf), bütçe (büdce) ve genel borçlara (duyûn-ı ‘umûmiye) dair bir açıklama yapmaktadır. Bu konulara ilişkin bilgiler mevcut kurumlarla ilgilidir. Çalışma hayatında (hayât-ı ameliye) bir değeri olmakla birlikte geçici olarak konulmuş kurallara bağlı olduğundan bilim (fenn) özelliği taşımaz.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8126

veBahûr Madalya İsrâîl, (1319-1320), Cavid Beyîn 10 Hanedân-ı bilhassa özel Osmâni mülkiyet Nişân (vemülkiyet-i İmtiyâz Madalyası husûsiye) (1311-konu- suyla1334), ilgili açıklamaları 17 Teba-yı Şâhâne üzerinde Mecîdî durmaktadır. Esâmî (1321-1332), Mülkiyet hakkının30 Altın İmtiyâz(hakk-ı Madalyasımülkiyet) kaynağı(1309-1320), konusunda 40 CavidMadalya Bey’in Esâmî kanun, (1899-1902) alış, el Defterleri.koyma teorisi (ihrâz ve istîlâ na- İngilizzariyesi Ulusal) ve toplumsal Arşivi: FO yarar 195/1720; olmak FO üzere 195/1883; dört neden FO 195/1477; ileri sürdüğünü FO 195/1368; ancak FO bu 195/ ne- denlere1932; ilişkin FO değerlendirmelerinin195/1976; FO 195/1305, tutarsızlıklar FO 195/1369; içerdiğini FO 195/ söylemektedir. 1448; FO 195/1306; Şöyle ki eğerFO kanunla 195/ 1545. verilmiş olsaydı kanunla geri alınırdı diyerek mülkiyet hakkının Amerikankaynağının Misyoner kanun Arşiviolamayacağını: 640, 641, ileri642, 643,644,sürmektedir. 645, 646,Oysa 647, burada 648, 651, doğal 652, 653,kanunla 654, toplumsal655, 660,kanunu 661, 66karıştırmaktadır. 2, 663. Reeller. Zira özel mülkiyet (mülkiyet-i husûsiye) “çe- kim” gibi kanıt gerektiren mutlak bir kanun değildir. Bu ise mülkiyetin kanunun Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. değişmesiyle ortadan kaldırılabileceği anlamına gelir. El koyma teorisinin eskiden Şer’îyyegeçerli olduğunu Sicili: 23 Recep söylemektedir. 1293- 25 Şaban Öncelikle 1296 tarihlibu bir Urfateori Şer’îyye değildir. Sicili Tarih boyunca gö- Şanlıurfa,rülen bugün Yukarı de geçerli Telfidan olan Köyü bir saha elde araştırması. etme yöntemidir (usûl-i ihrâz). Eski zamanlar- Adıvar,da ve şimdi H. E. idari (2005). karışıklıklar Mehmet Kalpaklı yaratılarak G. T.boş (Haz..), arazilere, Mor güçsüzlerinSalkımlı Ev . mallarınaİstanbul: Özgür hatta zayıf Yayınları.ülkelere el konulmaktadır. Cavid Bey, mülkiyetin kaynağını, genelin yararı Bayraktar,bunların toplamlarındanH. (2007). Tanzimattan ibarettir Cumhuriyet’e diyerek, bireysel Urfa Elazığ: yararlarda Fırat Üniversitesi görmektedir. Ortadoğu Oysa bireyselAraştırmaları yararlar her Merkezi. zaman genel yararlara uygun olmaz. Bireysel yararlar genel zarar doğurabilir. Bingöl, S. (2005). Osmanlı Mahkemelerinde Reform ve Cerîde-yi Mehâkim’deki Üst MahkemeSadece Cavid Kararları. Bey’i Tarih eleştirmekle Incelemeleri yetinmeyen Dergisi, XX İsrâîl, (19), 19-38. mülkiyetin doğuşuna dair Çadırcı,kendi düşüncelerini M. (1997). Tanzimat açıklamaktan Döneminde geri Anadolukalmaz. Kentleri’nin Öncelikle Sosyalmülkiyet ve Ekonomik deyince, Yapısı taşı-. nır mallarAnkara: (emvâl-i TTK. menkûle) ve taşınmazlar (gayr-ı menkûle) olarak ikiye ayırmak Deringil,gerekir. AyrıcaS. (2002). insanların İktidarın Sembolleritemel ortak ve İdeoloji kaygısı II. Abdülhamithayatlarını Dönemi devam ( 1876-1909)ettirmektir. (Çev. Bu nedenleG. Ç. emek Güven). ürünü İstanbul: şeyler YKY. bireylerin mülkü sayılagelmiştir. Öte yandan bu kısmî bir nedendir. Arazi üzerinde edinilen mülkiyetlerde işgal ve el koymanın rolü red- Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. dedilemez. Önemli olan olayları, bu arada ekonomik olanları da gözlem, analiz ve Foucault,sentez (terkîb M. (2006).) yöntemine Deliliğin dayanarak Tarihi ( Çev. açıklamaktır. M. A. Kılıçbay). Yoksa Ankara: yapılan İmge. açıklamaları din- Ginzburg,sel inanç gibiC. (2011). aşılamak Peynir ve vebunlara kurtlar iman(Çev. A.edilmesini Gür). İstanbul: istemek Metis. hastalıklı bir anlayıştır. Kenanoğlu,Ekonomide M. bu M. keyfî (2007). hastalıklı Nizâmiye anlayış mahkemeleri. aşılmış ortayaIslâm Ansiklopedisi, yeni bir anlayış XXXIII konulmuştur., 185-188. Kodaman,Bu Karl Marks’ın B. (1987). toplumcuII. Abdülhamid ekonomi Devri Doğu(iktisâd-ı Anadolu ictimâ‘iye Politikası) anlayışıdır.. Ankara: Türk Bahûr Kültürünü İsrâîl yazısınıAraştırma Karl Marks’ın Enstitüsü. ekonomi anlayışının yeni olan yönüne ve değerine işaret ederek bitirmektedir: Kürkçüoğlu, C. (2008). Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. Nicault,“Gözlem, C. (2001). analiz Kudüs 1850-1948ve sentez (Çev.(terkîb) E. S. Vali).yöntemine İstanbul: dayanarak İletişim. ve Karl Marks’ın eserinden alıntılayarak kaleme aldığımız toplumcu ekono- Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. mide keyfî tanımlar yoktur. Öncelikle bütün ekonomik uygulamaların Seyitdanlıoğlu,(muâmelât-ı M. (1996). iktisâdiye) Tanzimat temeli Devri’nde olan madde Meclis-i yani vâlâ . “meta”Ankara: (mâl) TTK. konumu, Tanpınar,toplumsal H. (2001). özellikleri, XIX. Asırda durumları Türk Edebiyatı açısından Tarihi incelenmekte. İstanbul: Çağlayanve ondan Kitabevi. dallanıp Urfa. (1984).budaklanan Yurt Ansiklopedisi, analiz çizgileri X, 7367-7389. izlenerek üretim ve tüketim alanında oluşan bütün olaylar gözlemleyici bakıştan geçirilmektedir. Bütün parçalar birbirini Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim tamamlamakta ve sağlam bir bütün oluşturmaktadır. Bu gibi yayınlar ile Yayınları. çevremizde bir devrim (inkilâb) düşüncesi meydana getirmeyi başarırsak kendimizi mutlu sayacağız” (Cerîde-i Felsefiye, I:26-31).

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Bahûr İsrâîl’in Cerîde-i Felsefiye’si ve Osmanlı’da İlk Das Kapital Tefrikası 127

Dağınık Düşünceler: “Mesele Çalmak ile Çalışmak Arasındadır” Derginin “Dağınık Fikirler” başlığını taşıyan son yazısı yine Bahûr İsrâîl ta- rafından kaleme alınmıştır. Çok kısa olan bu yazıda İsraîl, ekonomi biliminin ba- kış açısından ele aldığı birtakım kavramlar ve konular hakkındaki düşüncelerini açıklamaktadır. Örneğin medeniyet kavramını, kardeşlik ve barış içinde işbirliği (teşrîk-i mesâ‘î) yaparak mutluluk üretmek, olarak anlamaktadır. Yine yazar, sevgi ve düşmanlığın ikisinin de aynı nedenden yani kişinin kendine yetememesi ve ihti- yaçları için çevresine yönelik saldırısından kaynaklandığını düşünmektedir. Bahûr İsrâî’in son aforizmasında “emek” (sa‘y) ile “hırsızlığı” (sirkat) ilişkilendirdiği gö- rülmektedir. Buna göre, “emek” bir şey elde etmek amacıyla yöneldiğimiz doğanın gösterdiği dirence (mukâvemet) karşı ortaya koyduğumuz faaliyetin adıdır. Aynı şey toplumda olursa buradaki ele geçirmeye “hırsızlık” denir: “Mesele çalmak ile çalışmak arasındadır. Bence, çalışmakda değil, asıl çalmakta şeyn [ayıp] vardır, her ne kadar bi- rincisi tenperverânca ma‘yûb [ayıplanmış] ise de …” (Cerîde-i Felsefiye, I:32).

Sonuç 1908’de Meşrutiyetin ilanıyla birlikte Osmanlı’da ortaya çıkan düşünsel po- litik hareketlerden biri de sosyalizmdir. Hareket başlangıçta Bulgar, Rum, Yahudi, Ermeni gibi Müslüman olmayan topluluklar arasında dar bir çerçevede ortaya çık- mış, kurulan işçi örgütlerinin birleşerek konfederasyonlar oluşturmasıyla zaman- la etkisini artırmaya çalışmıştır. Osmanlı Türkleri tarafından kurulan ilk sosyalist parti ise Eylül 1910’da Hüseyin Hilmi öncülüğündeki Osmanlı Sosyalist Fırkası olmuştur. Hüseyin Hilmi, bu partiden biraz önce Şubat tarafından 1910’dan itiba- ren İştirak adıyla bir de dergi çıkarmıştır. Dergi, ideolojik amaçları nedeniyle sık sık kapatılıp açıldığından yayını aralıklarla sürdürebilmiştir. Bu gazeteye ilaveten hareketin görüşleri doğrultusunda İnsaniyet, Sosyalist, Medeniyet gibi başka dergi- lerin yayınladığı da bilinmektedir. Sadece tek sayı çıkarılmış gibi görünen Cerîde-i Felsefiye’yi de bu sosyalist dergiler arasına katmak doğru olacaktır. Bahûr İsrâîl’in, dergideki ifadelerinden, II. Meşrutiyet ile başlayan süreci sosyalist bir devrime (inkilâb) dönüştürmeyi amaçladığı anlaşılmaktadır. Derginin akıbeti bilinme- mektedir. Belki de bu devrimci söylemi yüzünden birinci sayıdan hemen sonra kapatılmıştır. Dergideki, Fransızcasından yayımına başlanan Kapital tefrikasının ülkemizde ilk olduğunu düşünülebilir. Bunu derginin bilim ve felsefe tarihimiz açısından en önemli özelliği olarak niteleyebiliriz. Ayrıca Osmanlı sosyalist hare- ketinin içine, Cerîde-i Felsefiye’den başka müdürü Bahûr İsrâîl ile dergi de sadece yine Fransızca’dan bir tane tercüme yazısı bulunan Ahmed İbrahim’i de katmak gerektiğini söyleyebiliriz. Öte yandan derginin bu ilk ve belki de tek sayısı çıkarken, Ekim 1912’de tamamen kapatılacak olsa da İştirak’in de yayınına devam etmek- te olduğunu belirtmek gerekir. Bu durum Ceride-i Felsefiye müdürü ve yazarının hareketin başka bir koluna dâhil olabileceğine de yorulabilir.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8128

veKaynakça Madalya (1319-1320), 10 Hanedân-ı Osmâni Nişân ve İmtiyâz Madalyası (1311- Berkes,1334), Niyazi. 17 (1975),Teba-yı Türkiye Şâhâne İktisat Mecîdî Tarihi Esâmî, (Cilt (1321-1332), 2), İstanbul: 30 Gerçek Altın Yayınevi.İmtiyâz Madalyası Cerîde-i(1309-1320), Felsefiye, (9 40 Ağustos Madalya 1328), Esâmî Sayı (1899-1902) 1, Dersaâdet (İstanbul):Defterleri. Kanâat Matbaası. İngilizDemir, UlusalRemzi. Arşivi (2007),: FO Philosophia 195/1720; Ottomanica FO 195/1883; Osmanlı FO Dönemi’nde195/1477; FO Türk 195/1368; Felsefesi, FO(Cilt 195/ 3), 1932;Ankara: FO Lotus. 195/1976; FO 195/1305, FO 195/1369; FO 195/ 1448; FO 195/1306; Duman,FO Hasan.195/ 1545. (1986), İstanbul Kütüphaneleri Arap Harfli Süreli Yayınlar Kataloğu 1828- 1928, İstanbul. Amerikan Misyoner Arşivi: 640, 641, 642, 643,644, 645, 646, 647, 648, 651, 652, 653, 654, Gribbin,655, John. 660, (2013), 661, 66 Bilim 2, 663. Tarihi Reeller., Çeviren: Barış Gönülşen, İstanbul: Alfa Korlaelçi, Murtaza. (1986), Pozitivizmin Türkiye’ye Girişi, İstanbul: İnsan Yayınları. Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. Marks, Karl. (2003), Kapital, Çeviren: Alaattin Bilgi, (Cilt 1), Eriş Yayınları. Şer’îyye Sicili: 23 Recep 1293- 25 Şaban 1296 tarihli Urfa Şer’îyye Sicili Özen, M. Nihat. (1941), Son Asır Türk Edebiyatı, İstanbul: Maarif Matbaası. Şanlıurfa,Ülken, H. YukarıZiya. (2005), Telfidan Türkiye’de Köyü saha Çağdaş araştırması. Düşünce Tarihi, İstanbul: Ülken Yayınları. Adıvar,Yıldırım, H. Cemal E. (2005). (1999), Mehmet Bilim Tarihi Kalpaklı, İstanbul: G. T. Remzi(Haz..), Kitabevi. Mor Salkımlı Ev. İstanbul: Özgür Yayınları. Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Merkezi. Bingöl, S. (2005). Osmanlı Mahkemelerinde Reform ve Cerîde-yi Mehâkim’deki Üst Mahkeme Kararları. Tarih Incelemeleri Dergisi, XX (19), 19-38. Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. Ankara: TTK. Deringil, S. (2002). İktidarın Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. G. Ç. Güven). İstanbul: YKY. Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. Foucault, M. (2006). Deliliğin Tarihi ( Çev. M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. Kenanoğlu, M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. Kodaman, B. (1987). II. Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü. Kürkçüoğlu, C. (2008). Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. Nicault, C. (2001). Kudüs 1850-1948 (Çev. E. S. Vali). İstanbul: İletişim. Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. Seyitdanlıoğlu, M. (1996). Tanzimat Devri’nde Meclis-i vâlâ. Ankara: TTK. Tanpınar, H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. Urfa. (1984). Yurt Ansiklopedisi, X, 7367-7389. Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim Yayınları.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Bahûr İsrâîl’in Cerîde-i Felsefiye’si ve Osmanlı’da İlk Das Kapital Tefrikası 129

Cerîde-iCerîde-i FelsefiyeFelsefiye Ağustos 1328, 1328, S Seneene 1, 1, Numara Numara 1, Dış1, Dış kapak kapak sayfası sayfası

155

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8130

ve Madalya (1319-1320), 10 Hanedân-ı Osmâni Nişân ve İmtiyâz Madalyası (1311- 1334), 17 Teba-yı Şâhâne Mecîdî Esâmî (1321-1332), 30 Altın İmtiyâz Madalyası (1309-1320), 40 Madalya Esâmî (1899-1902) Defterleri. İngiliz Ulusal Arşivi: FO 195/1720; FO 195/1883; FO 195/1477; FO 195/1368; FO 195/ 1932; FO 195/1976; FO 195/1305, FO 195/1369; FO 195/ 1448; FO 195/1306; FO 195/ 1545. Amerikan Misyoner Arşivi: 640, 641, 642, 643,644, 645, 646, 647, 648, 651, 652, 653, 654, 655, 660, 661, 66 2, 663. Reeller. Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. Şer’îyye Sicili: 23 Recep 1293- 25 Şaban 1296 tarihli Urfa Şer’îyye Sicili Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. Adıvar, H. E. (2005). Mehmet Kalpaklı G. T. (Haz..), Mor Salkımlı Ev. İstanbul: Özgür Yayınları. Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Merkezi. Bingöl, S. (2005). Osmanlı Mahkemelerinde Reform ve Cerîde-yi Mehâkim’deki Üst Mahkeme Kararları. Tarih Incelemeleri Dergisi, XX (19), 19-38. Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. Ankara: TTK. Deringil, S. (2002). İktidarın Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. G. Ç. Güven). İstanbul: YKY. Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. Foucault, M. (2006). Deliliğin Tarihi ( Çev. M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. Kenanoğlu, M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. Kodaman, B. (1987). II. Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü. Kürkçüoğlu, C. (2008). Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. Nicault, C. (2001). Kudüs 1850-1948 (Çev. E. S. Vali). İstanbul: İletişim. Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. Seyitdanlıoğlu, M. (1996). Tanzimat Devri’nde Meclis-i vâlâ. Ankara: TTK.

Tanpınar, H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. Ceride-iCeride-i Felsefiye Felsefiye,, sayfa 19. 19. Kapital Kapital tefrikasının tefrikasının başladığı başladığı Mal (Meta)Mal (Meta) başlıklı başlıklı bölüm. bölüm. Urfa. (1984). Yurt Ansiklopedisi, X, 7367-7389.

Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin156 Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim Yayınları.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 O ttoman Chief Physician Sālih Naṣrallah b. Sallūm al-Ḥalabī Salim AYDÜZ*

Abstract Sālih Naṣrallah b. Sallūm al-Ḥalabī was known as Ibn Sallūm. He was born in a Christian, and later in life, he reverted to Islam. He studied medicine in the main hospital of Aleppo. First he worked for the governor of Aleppo and later on moved to Istanbul. In Istanbul, entered the Royal Physicians (atibbā-i hāssa) service in 1655; he was appointed to Fatih Dār al-Shifa as Chief Physician and succeeded Hammalzāda Mehmed Efendi as Chief Physician. He wrote few books on Medicine. He was one of representative of the Paracelsuian medicine in the Ottoman State. Keywords: Ottoman Medicine, chief physician, Aleppo, hekimbaşı, Sālih Naṣrallah b. Sallūm al-Ḥalabī, Gāyat al-bayān fī tadbīr al-badan al-insān, Paracelsusian medicine.

Osmanlı Hekimbaşı: Salih Nasrulah b. Sellum el-Halebi

Özet Kısaca İbn Sellum diye bilinen Salih Nasrulah b. Sellum el-Halebi, Hıristiyan bir ailenin mensubu olarak Halep’te doğmuş, daha sonra Müslüman olmuştur. Halep’in en büyük hastanesinde tıp eğitimi aldı ve Halep valisinin özel hekimi olarak çalıştı. Daha sonra İstanbul’a taşındı ve 1655 yılında saray tabipleri arasına girdi. Daha sonra Fatih Daruşşifası’na hekimbaşı olarak tayin edildi ve Hammalzade Mehmet Efendi’nin yeri-

* Prof. Dr., Canik Başarı Üniversitesi.

131 8132 ne Hekimbaşıve Madalya oldu. (1319-1320), Tıp üzerine 10 bazıHanedân-ı kitapla Osmâni telef etti. Nişân Osmanlı ve İmtiyâz Devleti’nde Madalyası Paraselsul (1311- tıbbının1334), öncülerinden 17 Teba-yı birisi Şâhâne oldu. Mecîdî Esâmî (1321-1332), 30 Altın İmtiyâz Madalyası (1309-1320), 40 Madalya Esâmî (1899-1902) Defterleri. Anahtar Kelimeler: Osmanlı tıbbı, hekimbaşı, Paraselsus tıbbı, Halep, Salih İngilizb. Nasrallah Ulusal b. Arşivi Sellum: FO el-Halebi, 195/1720; Gāyetü’l-beyān FO 195/1883; FO fī tedbīri’l-bedeni’l-insān 195/1477; FO 195/1368; FO 195/ 1932; FO 195/1976; FO 195/1305, FO 195/1369; FO 195/ 1448; FO 195/1306; FO 195/ 1545. AmerikanHis fullMisyoner name Arşiviwas Sālih: 640, Na 641,ṣrallah 642, 643,644,b. Sallūm 645, al- Ḥ646,alabī 647, and 648, is 651,more 652, commonly 653, 654, known655, as 660,Ibn 661,Sallūm 66 2, (Born 663. Reeller. in Aleppo? –Died in Yenişehir, 3 September 1669). Sâlnameler:He was born Salname-i a Catholic Vilâyet-i Christian, Haleb: 1320.and later in life, he reverted to Islam. After he graduated from madrasa, he studied medicine in the main hospital of Aleppo. Şer’îyye Sicili: 23 Recep 1293- 25 Şaban 1296 tarihli Urfa Şer’îyye Sicili He worked for the governor of Aleppo, Ibshir Pasha and was invited to Istanbul Şanlıurfa,by honour Yukarı of the Telfidan Vizier Köyü (Sadaret saha araştırması.Payesi). In Istanbul, he joined the conversation Adıvar,councils H. of E. Shaikh (2005). al-Islam Mehmet Minkārizāde Kalpaklı G. T. Yahya (Haz..), Efendi Mor Salkımlı(died 1677). Ev. İstanbul: Özgür Yayınları. Ibn Sallūm entered the Royal Physicians (atibbā-i hāssa) service in 1655; Bayraktar,he was appointed H. (2007). to Tanzimattan Fatih Dār al-ShifaCumhuriyet’e as Chief Urfa Elazığ:Physician Fırat (hekimbaşı) Üniversitesi Ortadoğuand suc- ceededAraştırmaları Hammalzāda Merkezi. Mehmed Efendi as Chief Physician (Raīs al-atibba) taking Bingöl,over by S.virtue (2005). of him Osmanlı taking Mahkemelerinde income as an Reformarpalik ve(benefice, Cerîde-yi allowance Mehâkim’deki for otto Üst- man Mahkemeofficials) Kararları.from the Tarih city Incelemeleriof Tekfurdağı Dergisi, (Tekirdağ) XX (19), 19-38.( July 1656). He took the Çadırcı,ranks of M. Mecca (1997). (1661), Tanzimat Istanbul Döneminde (1665) Anadoluand the Kentleri’ninrank of Qādī Sosyal of Anatolia ve Ekonomik (Anadolu Yapısı. Kazaskerliği).Ankara: TTK. He was present during the first military expedition of Lehistan (Poland) and passed away in Teselya, Greece. Ibn Sallūm knew both Latin and Deringil,Arabic. He S. (2002). had two İktidarın sons, SembolleriMuḥammad ve İdeoloji Amīn II. Efendi Abdülhamit (d. 1709) Dönemi a (court 1876-1909) scribe, (Çev. and the other,G. Ç. YahyaGüven). Efendi İstanbul: who YKY. was Qādī of Rumeli (Kazasker of Rumeli) (d. 1705). Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. In the 17th century, Ibn Sallūm pioneered the movement for “new medi- Foucault,cine” and M. “chemical (2006). Deliliğin medicine” Tarihi which ( Çev. were M. A.initiated Kılıçbay). by Ankara:the translations İmge. of works of Ginzburg,Theophrastus C. (2011). Aureolus Peynir Bombastus ve kurtlar (Çev. von A.Hohenheim Gür). İstanbul: Paracelsus Metis. (1493-1541) who Kenanoğlu,was a Swiss M. physician-philosopher M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. of the Renaissance. Islâm Ansiklopedisi, Ibn Sallūm XXXIII translated, 185-188. the works that were available in Europe and he began a new movement in medicine. Kodaman, B. (1987). II. Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası. Ankara: Türk Kültürünü He made reference to the ideas of Paracelsus in his own works, and included his Araştırma Enstitüsü. own experiences as well as classical Islamic medicine, and helped to develop new Kürkçüoğlu,methods in C.medical (2008). treatments. Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. Nicault, C. (2001). Kudüs 1850-1948 (Çev. E. S. Vali). İstanbul: İletişim. Ibn Sallūm’s first written work called Gāyat al-bayān f ī tadbīr al-badan al- Ortaylı,insān was İ. (1983). done Osmanlıby under imparatorluğu’nun the instruction En of Uzun Sultan Yüzyılı Mehmet. İstanbul: IV. Hil. The Sultan re- Seyitdanlıoğlu,warded him for M. (1996).his work Tanzimat by presenting Devri’nde himMeclis-i with vâlâ a . sableAnkara: skin TTK. fur coat (samur Tanpınar,kürk), a highly H. (2001). prized XIX. and Asırda valued Türk fur. Edebiyatı He added Tarihi original. İstanbul: contributions Çağlayan Kitabevi. to his works resulting in a compilation. Urfa. (1984). Yurt Ansiklopedisi, X, 7367-7389. Zürcher,Most E. (1999).of his work Modernleşen was in Türkiye’ninthe Arabic, Tarihi but as (Çev. his popularityY. S. Gönen). increased İstanbul: amongst İletişim thoseYayınları. in the medical field, they were translated into English. There are numerous copies of his works in libraries reflecting upon the importance and usefulness of his contribution in the field of medicine which has been greatly valued by physicians.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Ottoman Chief Physician Sālih Naṣrallah b. Sallūm al-Ḥalabī 133

Sultan Mehmet IV (r. 1648 - 1687).

His Works 1. Gāyat al-bayān f ī tadbīr al-badan al-insān (Turkish) is the first work of Ibn Sallūm. It was compiled under the command of Sultan Mehmet IV (r. 1648 - 1687). It primarily deals with public health giving an insight into many diseases and the various drugs used for the cure of these diseases. In the foreword of the book, Ibn Sallūm mentions that the Sultan Mehmet was eager to see the new pioneering developments occurring in his country espe- cially in the field of medicine. Many drugs are mentioned in the book as well as the medicines made from them, of which some of the drugs mentioned are still being used today for certain treatments. It also analyses balms, cements, pills and their preparation techniques. Examples of medical folklore can also be found in this work. Adnan Adıvar claims that this work is the translation of a work called “Dynameron” (1280) by Nicalous Myrepsos. 2. Gāyat al-‘itkān f ī tadbiri badan al-insān (Arabic) is the second most im- portant work of İbn Sallūm and the Arabic edition of his previous work. It deals with the subject of general medicine and consists of four articles. The first article is known as “Kulliyat” and it analyses Sharabī drugs. The second one is “farmakope”. The third one is about fevered diseases and some miasmal. The forth article de- scribes diseases of the human body.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8134

ve Madalya (1319-1320), 10 Hanedân-ı Osmâni Nişân ve İmtiyâz Madalyası (1311- 1334), 17 Teba-yı Şâhâne Mecîdî Esâmî (1321-1332), 30 Altın İmtiyâz Madalyası (1309-1320), 40 Madalya Esâmî (1899-1902) Defterleri. İngiliz Ulusal Arşivi: FO 195/1720; FO 195/1883; FO 195/1477; FO 195/1368; FO 195/ 1932; FO 195/1976; FO 195/1305, FO 195/1369; FO 195/ 1448; FO 195/1306; FO 195/ 1545. Amerikan Misyoner Arşivi: 640, 641, 642, 643,644, 645, 646, 647, 648, 651, 652, 653, 654, 655, 660, 661, 66 2, 663. Reeller. Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. Şer’îyye Sicili: 23 Recep 1293- 25 Şaban 1296 tarihli Urfa Şer’îyye Sicili Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. Adıvar, H. E. (2005). Mehmet Kalpaklı G. T. (Haz..), Mor Salkımlı Ev. İstanbul: Özgür Yayınları.The book also talks about some diseases like syphilis, plica, polonica and Bayraktar,skorbut. But H. (2007).these are Tanzimattan rarely encountered Cumhuriyet’e nowadays. Urfa Elazığ: The Fırat book Üniversitesi was unfinished Ortadoğu due to hisAraştırmaları death and was Merkezi. later completed by Ahmed Abû Al-Su’ûd, the chief physician Bingöl,of Fatih S. Dār (2005). al-Shifa Osmanlı and by Mahkemelerinde request of his son Reform Yahya ve Efendi. Cerîde-yi Mehâkim’deki Üst Mahkeme Kararları. Tarih Incelemeleri Dergisi, XX (19), 19-38. Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. Ankara: TTK. Deringil, S. (2002). İktidarın Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. G. Ç. Güven). İstanbul: YKY. Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. Foucault, M. (2006). Deliliğin Tarihi ( Çev. M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. Kenanoğlu, M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. Kodaman, B. (1987). II. Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü. Kürkçüoğlu, C. (2008). Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. Nicault, C. (2001). Kudüs 1850-1948 (Çev. E. S. Vali). İstanbul: İletişim. Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. Seyitdanlıoğlu,The cover M. page (1996). of NuzhatTanzimat al-abdān Devri’nde f īMeclis-i tarjamati vâlâ Gāyat. Ankara: al-itkān. TTK. It was print- Tanpınar,ed in 1304 H. in (2001). Istanbul. XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. Urfa. (1984).The book Yurt was Ansiklopedisi, translated X, into 7367-7389. Turkish as Nuzhat al-abdān f ī tarjamati Gāyat Zürcher,al-itkān E.by (1999).Abu al-Fayz Modernleşen Mustafa Türkiye’nin b. Ahmed Tarihi the (Çev. head Y. doctor S. Gönen). of Dār İstanbul: al-Shifa, İletişim hav- ing beenYayınları. requested by Fayzullah Efendi, a soldier serving in the army and also a grandchild of Ibn Sallūm (1728). There are a number of copies of this manuscript in Turkey and in libraries around the world.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Ottoman Chief Physician Sālih Naṣrallah b. Sallūm al-Ḥalabī 135

Another cover page of Nuzhat al-abdān f ī tarjamati Gāyat al-itkān. It was printed in 1303 in Istanbul.

A sample page from Nuzhat al-abdān f ī tarjamati Gāyat al-itkān. It is the beginning page for “Amraz al-Atfâl) paediatrics.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8136

ve3. MadalyaTarjamat (1319-1320), Tibb Jadīd 10 KimyaīHanedân-ı / OsmâniTarjamat Nişân Akrabazin ve İmtiyâz al-Jadid Madalyası (Arabic) (1311- 1334), 17 Teba-yıis the ArabicŞâhâne translationMecîdî Esâmî of Latin(1321-1332), work of30 Senartus’ Altın İmtiyâz Pharmacologie Madalyası book(1309-1320), based upon 40‘The Madalya Biochemical’ Esâmî (1899-1902)of Paracelsus. Defterleri. Ibn Sallūm started this transla- İngiliztion with Ulusal the Arşivi help :of FO Nikola, 195/1720; one FOof the195/1883; royal physicians.FO 195/1477; Upon FO 195/1368; the death FO of 195/Ibn Sallūm1932; at the FO end 195/1976; of the FOsixth 195/1305, article, Nikola FO 195/1369; completed FO the195/ translation 1448; FO 195/1306;with the help FOof Hayātizāde 195/ 1545. Damadi Suleyman b. Ibrahim. It was not just a translation. It Amerikancontains some Misyoner drugs Arşivi which: 640, are 641, herbal, 642, 643,644, animal 645,and 646,mineral 647, 648,based. 651, It 652, focuses 653, 654, on medical-chemical655, 660, 661, issues66 2, 663. and Reeller. he utilises the ideas of Paracelsus and other European physicians as well as the additions of his own experiences and ideas. Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. Şer’îyyeIt wasSicili: translated 23 Recep into1293- Turkish 25 Şaban a number 1296 tarihli of times, Urfa Şer’îyye firstly asSicili Tarjamai Krabazin Jadīd by Süleyman Efendi and Mustafa Fayzī Efendi. It was later translated again as Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. Gāyat al-mutarakkī fī tadbīr kull al-maraḍ by the Chief Physician Davulcu Hasan. Adıvar,Another H. translation E. (2005). Mehmetwas made Kalpaklı by Gevrekzāde G. T. (Haz..), Hasan Mor Efendi Salkımlı entitled Ev. İstanbul: Murshīd Özgür al- libās fīYayınları. tarjamai Ispagiriya. Finally, it was translated into Turkish as Minhāj al-Shifa Bayraktar,fī Tibb al-Kimya H. (2007). by Tanzimattan Omar Shifaī. Cumhuriyet’e (copy of Urfa the Elazığ:manuscript Fırat ÜniversitesiBağdatli Vehbi, Ortadoğu Ms 1374,Araştırmaları 55 folios). Merkezi. Bingöl,4. S. (2005).Tarjamat Osmanlı al-Ṭ Mahkemelerindeibb al-Jadīd Reformal-Kimyāī ve Cerîde-yili-Paracelsus Mehâkim’deki (Arabic). Üst Mahkeme Kararları. TarihThis Incelemeleriis a compilation Dergisi, XX from(19), 19-38.European books based Çadırcı,upon new M. Paracelsusian(1997). Tanzimat medicine. Döneminde It mayAnadolu not Kentleri’ninhave been Sosyalwritten ve byEkonomik Ibn Sallūm. Yapısı. (Suleymaniye,Ankara: TTK. Ayasofya MS 3671 31 folios). Deringil,5. “ S.Akrabadīn (2002). İktidarın (Turkish) Sembolleri (Millet ve İdeoloji Library, II. AbdülhamitAli Emiri, DönemiTib MS ( 1876-1909) 28, 208 folios) (Çev. consistsG. Ç.of Güven).one preface, İstanbul: four YKY. articles and one epilogue. Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. 6. Bur’a’l-sa’a f ī al-Tibb (Turkish) (Suleymaniye Library, Hacı Foucault,Mahmud M. MS (2006). 5524/2, Deliliğin vr 53-55, Tarihi 2 ( folios,Çev. M. Feridun A. Kılıçbay). Nafiz Ankara: Uzluk, İmge. MS 130/5, vr. 59a- Ginzburg,62b, 3 folios). C. (2011). This treatise Peynir ve contains kurtlar (Çev.the diagnosis A. Gür). İstanbul:and treatments Metis. of all organs of the Kenanoğlu,human body. M. It M. is (2007).believed Nizâmiye to be a translationmahkemeleri. of Islâm one ofAnsiklopedisi, Abū Bakr XXXIIIal-Rāzī’s, 185-188. works. Kodaman,7. B.al-Favā’īd (1987). II. Abdülhamidal-Jadīda Devri wa Doğu al-AnadoluḲawā’id Politikası al-. Ankara:Ṭibbiya Türk (Turkish). Kültürünü Araştırma Enstitüsü.

Kürkçüoğlu,This piece C. (2008). of work Şanlıurfa gives descriptions1850-1950. Şanlıurfa: of the various ŞURKAV. drugs and explains which Nicault,one would C. (2001). be suitable Kudüs for 1850-1948 a particular (Çev. sickness. E. S. Vali). The İstanbul: names İletişim. of the drugs are listed Ortaylı,alphabetically. İ. (1983). (Aziz Osmanlı Mahmud imparatorluğu’nun Hudai, MS En 1735/1, Uzun Yüzyılı 93 folios.).. İstanbul: Hil. Seyitdanlıoğlu,8. Risāla M. (Fa (1996).ṣl) f ī Bayān Tanzimat Skorput Devri’nde (Arabic). Meclis-i vâlâ. Ankara: TTK. It was trans- Tanpınar,lated from H. the (2001). book XIX. Senartus Asırda al-Germāni Türk Edebiyatı which Tarihi dealt. İstanbul: with Çağlayan the condition Kitabevi. of gingi- Urfa.val disease. (1984). (Istanbul Yurt Ansiklopedisi, University X, 7367-7389. Library, MS AY 4705/3, TY 4234/6, Suleymaniye Ayasofya, MS 3682/2). Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim Yayınları.9. Murakkabāt (Arabic). It is about medicine. 10. Risāla f ī al-Tibb (Turkish). In this book, Ibn Sallūm presents himself as Mīr Ṣāliḥ b. Ḥavābinī. This book consist of 130 chapters (bāb) and

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Ottoman Chief Physician Sālih Naṣrallah b. Sallūm al-Ḥalabī 137 describes the general diseases of the human body and their treatments such as poisoning, surgery, pregnancy and birth. 11. Tarjamat Risāla f ī al-Ḥummiyāt al-Radiyya wa al-Wabāiyya (Arabic). It is the Arabic translation of the Spanish physician Merkados’ book which is related to dental plaque and inflammatory diseases, and consists of two articles. (Istanbul University Library, AY 4705/2).

Further Reading Prime Minister Ottoman Archive, Istanbul, Kamil Kepeci, 3407, p. 85; no. 3408, p. 73; no. 3409, p. 91; no. 3410, p. 54; no. 3411, p. 101; no. 3412, p. 47; “Ibn Sellum”, Dā’irat al-ma’ārif al-İslāmiyya, Tahran 1369, VI, 702-703; Adıvar, Adnan, Osmanlı Türklerinde İlim, Istanbul 1982, pp. 130-132; Aydın, Mukerrem Bedizel Zulfikar, “18. Yüzyila Ait Türkce Müfredat Kitapları ve Turk Tip Tarihindeki Yeri”, Tip Tarihi Arastirmalari, VII, Istanbul 1998, p. 78; Ayduz, Salim, “İbn Sellum”, Yasamlari ve Yapitlariyla Osmanlilar Ansiklopedisi, İstanbul 1999, I, 609-610; Bayat, Ali Haydar, Osmanli Devleti‘nde Hekimbasilik Kurumu ve Hekimbasilar, AYK- AKM, Ankara 1999, pp. 69-71; Bayat, Ali Haydar, Tip Tarihi, pp. 262-263. Bursali Mehmet Tahir, Osmanli Muellifleri, III, p. 224; Erdemir, A. Demirhan, “Hekimbaşı Salih bin Nasrullah (?-1669)”, Türk Dünyası Araştırmaları, 100 (1996), pp. 195-202; Felix, Klein-Franke, “Paracelsus Arabus” Medizini Historichus Journal, Band 10 Heft. 1, 1975, p. 50; History of the Literature of Medical Sciences during the Ottoman Period, E. Ihsanoglu at all, Istanbul: IRCICA 2008, I, 261-280. İzgi, Cevat, Osmanlı Medreselerinde İlim, İstanbul 1998, II, 93-94. Kahya, Esin -Aysegul Erdemir, Bilimin Isiginda Osmanlidan Cumhuriyete Tip ve Saglik Kurumları, pp. 179-186; Katib Chalabi, Kashf al-zunūn Zayl, I, p. 176; Kavalalı, Gulsel, “Hekimbasi Halepli Salih bin Nasrullah’ın Eczacilik Bilimi ve Deontolojisine Katkilan”, III. Turk Tip Tarihi Kongresi, kongreye Sunulan Bildiriler, Istanbul 20-23 Eylul 1993, Ankara 1999, pp. 277-281; Kolta, Kemal Sabri, “Hekimbaşı Salih b. Nasrullah b. Sellum’un Görüşüne Göre Paracelsus”, Türk-Alman Tıbbī İlişkileri Sempozyum Bildirileri, 18-19 Ekim 1976 (ed. A. Terzioğlu), İstanbul 1981, pp. 93-100; Mehmed Sureyya, Sijilli Osmani, III, 203; Nasrallah Salih, ed. Abdi Ozkok, Gayetul beyan fi Tedbiri’l-Bedeni‘l-insan (insan Sagligini Koruma Yontemleri), II kitap Ankara, 1992; Osman Şevki, Beş Buçuk Asırlık Türk Tababeti Tarihi, p. 162;

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8138

Ozcelikay,ve Madalya Gulbin (1319-1320), -Eris Asil, “Nasrullahoglu 10 Hanedân-ı Salih‘inOsmâni GayetulNişân ve beyan İmtiyâz fi Tedbiri Madalyası Bedenil (1311- in- 1334),san Adli 17 Eseri Teba-yı Uzerinde Şâhâne bir Mecîdî inceleme”, Esâmî TV .(1321-1332), Turk Eczacilik 30 Tarihi Altın Toplantisi İmtiyâz Bildirileri,Madalyası (1309-1320),pp. 249-260; 40 Madalya Esâmî (1899-1902) Defterleri. Rāşid, Tarih, I, p. 96; İngiliz Ulusal Arşivi: FO 195/1720; FO 195/1883; FO 195/1477; FO 195/1368; FO 195/ Sahhada,1932; M. FO Kamal, 195/1976; “al-Tibb FO al-Cadid 195/1305, al-Kimyai FO 195/1369; li’l-Tabib FO Salih 195/ b.1448; Nasrullah FO 195/1306; b. Sallum al-Halabi, Tahkik va Dirasa va Tahlil, Haleb University, Ma’had al-Turas al-’ilm al- FO 195/ 1545. ’Arabi, Master Dissertation, 1405/1984; AmerikanSahhada, M. Misyoner Kamal, Arşivial-Tibb: 640, al-Cadid 641, 642, al-Kimyai 643,644, al-Tabib 645, 646, Salih 647, Nasrullah648, 651, 652,b. Sallum 653, 654, al- 655,Halabi 660, al-Tayarat 661, 66 2,al-Tibbiyyat 663. Reeller. al-Urubiyya fi ‘Asr al-Nahza va Sira’ha ma’ al-Tib al- Sâlnameler:Taklidi, Salname-i Cami’a Halab Vilâyet-i Ma’had Haleb: Turas 1320. al-’ilm, 1997; Sari, Nil-M. Bedizel Zulfikar, “The Paracelsusian Influence on Ottoman Medicine in The Şer’îyye Sicili: 23 Recep 1293- 25 Şaban 1296 tarihli Urfa Şer’îyye Sicili Seventeenth and Eighteenth Centuries”, Transfer of Modem Science & Technology to Şanlıurfa,the Muslim Yukarı TelfidanWorld, Istanbul Köyü saha 1992, araştırması. s. 157-158, ed. E. Ihsanoglu, IRCICA; Adıvar,Sarton, H.George, E. (2005). Introduction Mehmet to theKalpaklı History G. of T. Science, (Haz..), New Mor York Salkımlı 1975, EvII, .239, İstanbul: 1094; Özgür Sehsuvaroglu,Yayınları. B. N., Eczacilik Tarihi Dersleri, pp. 293-294; Bayraktar,Şeşen, Ramazan, H. (2007). Fihrisü Tanzimattan Mahtutatü’l-tıbbi’l-İslāmi Cumhuriyet’e Urfa, pp. Elazığ:44-52, 263;Fırat Üniversitesi Ortadoğu Ullmann,Araştırmaları M., Die Medizin Merkezi. im Islam, Leiden 1970, s. 182-184; Bingöl,Uşşakizāde S. (2005).Abdullah Osmanlı Efendi, MahkemelerindeZayl-i Shakayik, pp. Reform 408-409; ve Cerîde-yi Mehâkim’deki Üst Uzunçarşılı,Mahkeme İ. H., Kararları. Osmanlı Tarih Tarihi, Incelemeleri III/II, Ankara: Dergisi, TTK, XX 1988,(19), 19-38. pp. 512-513. Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. Ankara: TTK. Deringil, S. (2002). İktidarın Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. G. Ç. Güven). İstanbul: YKY. Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. Foucault, M. (2006). Deliliğin Tarihi ( Çev. M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. Kenanoğlu, M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. Kodaman, B. (1987). II. Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü. Kürkçüoğlu, C. (2008). Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. Nicault, C. (2001). Kudüs 1850-1948 (Çev. E. S. Vali). İstanbul: İletişim. Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. Seyitdanlıoğlu, M. (1996). Tanzimat Devri’nde Meclis-i vâlâ. Ankara: TTK. Tanpınar, H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. Urfa. (1984). Yurt Ansiklopedisi, X, 7367-7389. Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim Yayınları.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Özgürlük Problemi: Spinoza ve Kant Seyit COŞKUN*

Özet İnsan özgürlüğü, felsefe tarihi ve sistematiği açısından temel bir sorun olagelmiştir. Özgürlük, hakkında en çok şey yazılan, ancak buna rağmen hala belirsizliğini koruyan bir kavramdır. Özgürlük kavramına yönelik Spinoza ve Kant’ın çözümlemeleri, teorik ve pratik temelde bu soruna belli kavrayış sağlamaktadır. Bu bağlamda, öncelikle nedensel bir determinizmin söz konusu olduğu mevcut dünyada, özgürlüğün nasıl olanaklı olabileceği her ikisi açısından temel sorundur. Spinoza, töz tanımı çerçevesinde, bu nedenselliğin insanın doğasıyla bağdaşabileceğini ve insanın buna rağmen özgür ola- bileceğine ilişkin bir anlayış ortaya koyar. Çünkü özgürlük, bu zorunluluğun bilincinde olmaktır. Buna karşılık Kant, ampirik-olgusal nedenselliğin insanın özgür olmasına engel olmadığını, ussal varlık olarak insanın bu nedenselliği aşabileceğini ve özgür bi- çimde eyleyebileceğini iddia eder. Bu çalışmada, her iki düşünür açısından özgürlüğün anlamını üç başlık temelinde ele almak istiyorum: Metafiziksel ve ontolojik özgürlük, istenç ya da irade özgürlüğü ve politik özgürlük. Anahtar Kelimeler: Özgürlük, Zorunluluk, Determinizm, İndeterminizm, Özerklik, Yaderklik.

* Yrd. Doç. Dr., Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Felsefe Bölümü, Felsefe Tarihi Anabilim Dalı

139 8140

ve Madalya (1319-1320),Das Problem 10 Hanedân-ı der Freiheit: Osmâni Spinoza Nişân ve und İmtiyâz Kant Madalyası (1311- 1334), 17 Teba-yı Şâhâne Mecîdî Esâmî (1321-1332), 30 Altın İmtiyâz Madalyası Zusammenfassung (1309-1320), 40 Madalya Esâmî (1899-1902) Defterleri. İngilizDie Ulusal menschliche Arşivi: FO Freiheit 195/1720; ist ein FO Hauptproblem 195/1883; FO 195/1477;in Bezug FOauf 195/1368;die Geschichte FO 195/ der Philosophie1932; FOund 195/1976;systematische FO Philosophie.195/1305, FO Die 195/1369; Freiheit FOist eine195/ der 1448; am FO meisten 195/1306; über das KonzeptFO 195/ geschrieben.1545. Aber es ist immer noch ein Konzept, das die Unsicherheit schützt. Spinozas und Kants Analyse auf dem Konzept der Freiheit, gibt sie es ein ge- Amerikan Misyoner Arşivi: 640, 641, 642, 643,644, 645, 646, 647, 648, 651, 652, 653, 654, wisses Verständnis auf dieses Problem im theoretischen und praktischen Grundlage. In 655, 660, 661, 66 2, 663. Reeller. diesem Zusammenhang ist zuerst das Hauptproblem sowohl Spinoza als auch Kant, wie Sâlnameler:Freiheit in einer Salname-i deterministischen Vilâyet-i Haleb: Welt 1320. möglich könnte. Spinoza zeigt ein Verständnis, Şer’îyyemit dem Sicili:menschliche 23 Recep Wesen 1293- des 25Mensch Şaban dieser 1296 Kausalität tarihli Urfa im Şer’îyye der Definition Sicili der Substanz Şanlıurfa,zu vereinbaren. Yukarı TelfidanDenn FreiheitKöyü saha ist araştırması. tatsächlich Bewusstsein dieser Notwendigkeit. Adıvar,Demgegenüber H. E. (2005). behauptet Mehmet Kant, Kalpaklı dass die empirische-faktischeG. T. (Haz..), Mor Salkımlı Kausalität Ev. keinİstanbul: Hinderniss Özgür für dieYayınları. menschlice Freiheit ist. Denn der Mensch als intelligente Wesen kann die- se Kausalität aufheben und frei handeln. In diesem Artikel habe ich das Probleme der Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu Freiheit in Rahmen der philosophischen Ansichten von Spinoza und Kant diskutiert. Araştırmaları Merkezi. Diese Diskussion wurde auf der Grundlage der Begriffe der ontologischen und metaphy- Bingöl,sischen Freiheit, S. (2005). der Osmanlı Willensfreiheit Mahkemelerinde und politischen Reform Freiheit ve Cerîde-yi durchgeführt. Mehâkim’deki Üst Mahkeme Kararları. Tarih Incelemeleri Dergisi, XX (19), 19-38. Schlüsselwörter: Freiheit, Notwendigkeit, Determinismus, Indeterminismus, Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. Autonomie, Heteronomie. Ankara: TTK. Deringil, S. (2002). İktidarın Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. G. Ç. Güven). İstanbul: YKY. Giriş Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. Evrensel doğa yasasının nedensel belirlenimi karşısında insanın özgür olup Foucault, M. (2006). Deliliğin Tarihi ( Çev. M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. olmadığı temel sorundur. Bu anlamda, karşımıza üç yaklaşım çıkmaktadır. İlk yak- Ginzburg,laşım, evrensel C. (2011). doğal Peynir nedenselliğin ve kurtlar (Çev. insan A. içinGür). de İstanbul: geçerli Metis. olduğunu, dolayısıyla bu Kenanoğlu,belirlenimcilik M. M. (determinizm) (2007). Nizâmiye bakımından mahkemeleri. insan Islâm özgürlüğünden Ansiklopedisi, XXXIII herhangi, 185-188. bir şe - Kodaman,kilde söz edilemeyeceğini B. (1987). II. Abdülhamid ifade etmektedir. Devri Doğu İkinciAnadolu yaklaşım, Politikası bu. Ankara: belirlenimle Türk Kültürünü birlikte insanınAraştırma özgür olabileceğiniEnstitüsü. ve bunun özgürlükle nasıl uyumlu olabileceğini anlam- Kürkçüoğlu,landırmaya C.çalışmaktadır. (2008). Şanlıurfa Son 1850-1950 olarak, belirlenmezcilik. Şanlıurfa: ŞURKAV. (indeterminizm), insan için doğal nedensellikten kaynaklı böyle bir belirlenimi kabul etmez. Bu anlamda, in- Nicault, C. (2001). Kudüs 1850-1948 (Çev. E. S. Vali). İstanbul: İletişim. deterministler, insanın özgür bir iradeye sahip olduğunu, dolayısıyla dış etkilerden Ortaylı,tamamen İ. (1983). bağımsız Osmanlı olarak imparatorluğu’nun kararlar alabileceğini En Uzun ve Yüzyılı eyleyebileceğini. İstanbul: Hil. iddia ederler. Seyitdanlıoğlu, M. (1996). Tanzimat Devri’nde Meclis-i vâlâ. Ankara: TTK. Hem Spinoza hem de Kant, olgusal-ampirik dünyanın determinist bir yapıda Tanpınar,olduğunu H. kabul (2001). ederler. XIX. Spinoza’nınAsırda Türk Edebiyatı determinist Tarihi sisteminde,. İstanbul: Çağlayan dışsal veya Kitabevi. içsel olarak Urfa.kaynaklanan (1984). Yurt zorunluluk, Ansiklopedisi, her X,şey 7367-7389. ve herkes için temeldir. Bu nedenle herhangi bir Zürcher,istenç ya E. da (1999). irade özgürlüğündenModernleşen Türkiye’nin söz edilemez. Tarihi (Çev. Ancak Y. S.Spinoza, Gönen). eğer İstanbul: insan İletişim korku veya arzuYayınları. gibi tutkular tarafından yönlendirilmeden rasyonel biçimde kararlar alıp eyleyebilirse, bu zorunluluğa rağmen insanın özgür olabileceğini iddia eder. Buna karşılık Kant, ampirik-olgusal nedenselliğin insanın özgürlüğüne engel olmadığını

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Özgürlük Problemi: Spinoza ve Kant 141 ve insanın akıl aracılığıyla kendi eyleminin başlatıcısı ve belirleyicisi olabileceğini iddia eder. Bu anlamda, insanı, özgür istence sahip özerk ve ahlaki bir varlık olarak ele alır. Dolayısıyla hem Spinoza hem Kant, determinist bir dünyada aklın özgür- lük aracı olduğu konusunda uzlaşırlar, fakat bunun ne şekilde ortaya konulacağı konusunda farklı anlayışlar ortaya koyarlar. Bu farklılık, metafiziksel ve ontolojik özgürlük, istenç/irade özgürlüğü ve politik özgürlük bağlamında ele alınırsa daha açık kılınabilecektir. Ancak, bu çaba, Spinoza’nın ve Kant’ın felsefi düşüncelerinin ve çözümlerinin kapsam ve derinliği göz önünde bulundurulduğunda yine de sı- nırlı kalacaktır.

Metafiziksel ve Ontolojik Özgürlük Spinoza, metafiziksel ve ontolojik anlamda özgürlüğün determinizmle nasıl bağdaşabileceğini töz tanımı çerçevesinde ortaya koymaktadır. Buna göre töz, var- lığı özünde içerilen ve kendi kendisinin nedeni (causa sui) olarak kendi başına var olan, dolayısıyla salt kendisi aracılığıyla tasarlanabilen mutlak varlıktır. Bu mutlak varlık, aynı zamanda sonsuz sıfatları olan ve özü bu sonsuz sıfatlar aracılığıyla ifade edilen, dolayısıyla diğer bütün şeylerin nedeni olan Tanrı ya da doğadır. Bu an- lamda da, salt kendi doğasının zorunluluğundan dolayı var olan ve etkinliği ya da eylemi sadece kendisi tarafından belirlenmiş olan şey özgür olmaktadır (Spinoza, 2004: 31-32). Buna göre, varoluşu özünde içerildiği için tamamen kendi doğasının içsel zorunluluğuna göre eyleyen ve dışsal olarak hiçbir biçimde zorlanamayacak olan Tanrı, sadece gerçek ve mutlak anlamda özgürdür. Buna karşılık, tikel ve birey- sel şeyler açısından ontolojik özgürlük, sonsuz sıfatlar olarak Tanrısal özün ifadesi olmaları bakımından, kendi içkin doğalarının ya da özlerinin zorunluluğuna göre var olmaları ve eylemelerini ifade edecektir. Ancak bireysel şeylerin özünü Tanrısal öz oluşturmasına rağmen, onların somut varoluşu doğrudan doğruya Tanrıdan değil, diğer tekil şeylerden ve dolaylı olarak Tanrıdan kaynaklanmaktadır. Çünkü “Tanrının meydana getirdiği şeylerin özü, varlığı kuşatmaz” (a.e., 57). Dolayısıyla, Tanrı dışında bütün tekil şeyler öz ya da doğa bakımından içsel zorunluluğa tabi iken, varoluş bakımından ise başka bir tekil şey tarafından belirlenmiş olması ne- deniyle dışsal zorlamaya tabidirler. Varoluşsal anlamda içsel zorunluluğa göre eyleme, “her bir şeyin kendi varlı- ğında sürüp gitmek için yaptığı çaba (olarak), o şeyin fiili (actuel) özü dışında bir şey değildir” (a.e., 138). O halde, her bir şeyin kendi özüne uygun olarak kendi var- lığında sürüp-gitme ya da kalıcı olma çabası (conatus), aynı zamanda kendini-ko- ruma-güdüsünü ifade eder. Bu çaba, doğrudan doğruya Tanrıdan, dolayısıyla do- ğadan kaynaklanmaktadır. Çünkü “…Tanrı yalnız şeylerin varlığının başlangıcının nedeni değil, aynı zamanda onların varlığının sürüp gitmesinin nedenidir” (a.e., 58). Bu çabaya, dolayısıyla kendini-koruma-güdüsüne ters düşen insan, Tanrısal ve doğal olarak kendine verilmiş olan özsel plana ters düştüğü ve dış nedenlere göre eylediği için özgür olamayacaktır. Bu durumda, içsel zorunluluğa, dolayısıyla

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8142 kendive doğasına Madalya (1319-1320),ya da özüne 10göre Hanedân-ı eyleme Osmânianlamında Nişân özgürlüğün ve İmtiyâz Madalyasıkarşıtı, dışsal (1311- bir zorlamaya1334), tabi17 Teba-yı olmaktır. Şâhâne Böylesi Mecîdî bir Esâmî dışsal (1321-1332), zorlama, insanın 30 Altın kendi İmtiyâz doğasındaki Madalyası zorunluluktan,(1309-1320), dolayısıyla 40 Madalya iç-özünden Esâmî (1899-1902) kaynaklanmayan Defterleri. eylemi ifade edecektir. Bu İngilizdurumda, Ulusal insanın, Arşivi doğasının: FO 195/1720; içsel FOzorunluluğuna 195/1883; FO göre 195/1477; eylemesi FO iyi, 195/1368; dışsal zorunlu FO 195/- luğa göre1932; eylemesi FO 195/1976; ise kötü FO olacaktır. 195/1305, Çünkü FO 195/1369; ontolojik FOanlamda 195/ 1448;özgür FO olmak, 195/1306; insa- nın içselFO 195/zorunlulukla 1545. kendi özüne ya da doğasına göre eylemesi, özgür-olmamak Amerikanise dışsal zorlamaylaMisyoner Arşivi eylemesi: 640, ya641, da 642, dış 643,644, nedenler 645, tarafından 646, 647, 648,belirlenmesi 651, 652, 653,anlamı 654,- na gelecektir.655, 660, Dolayısıyla661, 66 2, 663. ontolojik Reeller. olarak insanın özgür-olması ve özgür-olma- yışı arasındaki fark, onun tabi olduğu içsel ve dışsal zorunluluktan oluşmaktadır. Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. Burada, her iki durumda nedensel olarak zorunluluk söz konusu olmasına rağmen, Şer’îyyeözgürlük Sicili: açısından 23 Recep içsel 1293- zorunluluğun 25 Şaban 1296 dışsal tarihli zorunluluktan Urfa Şer’îyye niçin Sicili daha “iyi” olması Şanlıurfa,gerektiği sorundurYukarı Telfidan (Oertner, Köyü 2000). saha araştırması. Fakat burada, zorunluluk ve zorlama arasında- Adıvar,ki farkı H.göz E. önünde (2005). bulundurmakMehmet Kalpaklı gerekir. G. T. (Haz..), Mor Salkımlı Ev. İstanbul: Özgür Yayınları.Bu çerçevede, kişinin içsel zorunlulukla kendi doğasına ya da özüne göre Bayraktar,davranması, H. kendi(2007). kendini Tanzimattan belirlemesini Cumhuriyet’e ve özgür Urfa Elazığ:olmasını, Fırat buna Üniversitesi karşılık dışsalOrtadoğu ne- denlereAraştırmaları ya da etkilere Merkezi. bağlı olarak davranması, kendi dışından belirlenmesini ve Bingöl,onun bir S. şeye (2005). zorlanmasını, Osmanlı Mahkemelerinde dolayısıyla özgür-olmamasını Reform ve Cerîde-yi ifade Mehâkim’dekiedecektir. Ancak Üst zorunluluk,Mahkeme Spinoza’da, Kararları. çokTarih sık Incelemeleri biçimde Dergisi,nedenlerin XX (19), sonuçlara 19-38. yol açması bakımın- dan zorlamayla özdeşleştirilir. Diğer taraftan, içsel zorunluluk ve dışsal zorlama Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. arasındaki fark, insanın kendi özüne ya da doğasına göre eylemesinin, aynı zaman- Ankara: TTK. da onun kendi varlığını koruma ve sürdürme çabasının diğer insanlara bağlı olması Deringil,nedeniyle S. ortadan(2002). İktidarın kalkacaktır. Sembolleri Başka ve İdeolojibir deyişle, II. Abdülhamit insanın, Dönemisadece (doğal 1876-1909) değil, (Çev.aynı zamandaG. Ç. toplumsal Güven). İstanbul: varlık olarakYKY. kendi özüne ya da doğasına göre eylemesi, dışsal Fatmazorlama Aliye ve içselHanım. zorunluluk (1995). Ahmed arasındaki Cevdet ayrımPaşa ve belirsizleşmektedir. zamanı. İstanbul: Bedir. Çünkü öz ya da Foucault,doğa dediğimiz M. (2006). şey Deliliğinsalt bireysel Tarihi değil ( Çev. aynı M. zamanda A. Kılıçbay). toplumsal Ankara: olarakİmge. belirlenmişse, Ginzburg,böyle bir ayrımC. (2011). anlamsız Peynir olmaktadır.ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. Kenanoğlu,Kant’ta, M. M.metafiziksel (2007). Nizâmiye ve ontolojik mahkemeleri. anlamda Islâm özgürlük, Ansiklopedisi, bilen XXXIII ve eyleyen, 185-188. ussal Kodaman,varlık olarak B. (1987). insanın II. Abdülhamidkendinden Devrihareketle, Doğu Anadoluyani öznenin Politikası bilme. Ankara: ve eyleme Türk Kültürünü kapasi- 1 tesi veAraştırma sınırları Enstitüsü. temelinde anlaşılabilir. Bu bağlamda, özgürlük, bedensel-duyusal yanıyla fenomenal dünyanın nedensel determinizmine ve zorunluluğuna tabi olan Kürkçüoğlu, C. (2008). Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. insanın, zihinsel/anlaksal bakımdan numenal dünyada kendinde ortaya koyduğu Nicault,bir ide, C.dolayısıyla (2001). Kudüs onun 1850-1948 varoluşsal (Çev. özüne E. S. ilişkin Vali). İstanbul:bir bilgi İletişim. olarak olanaklı görülür. Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. Heidegger, Kant’ın Saf Aklın Eleştirisi’ne ilişkin fenomenolojik yorumunda, Eleştiri’nin epis- Seyitdanlıoğlu,1 M. (1996). Tanzimat Devri’nde Meclis-i vâlâ. Ankara: TTK. temolojik bir temelde ele alınmasının eksik ve yanlış anlaşılmaya neden olacağını ifade eder. Tanpınar,Kant’ın, H. Eleştiri (2001).’deki XIX. asıl Asırda amacı Türk sentetik Edebiyatı a priori Tarihi yargıların. İstanbul: olanaklılığını Çağlayan göstermektir. Kitabevi. Dola- yısıyla, bu yargılar, şeylerle kurulan ilişkide bir ön-tasarımlamayla değil, ancak zamansal ora- Urfa.da-Varlığın (1984). Yurt (Dasein Ansiklopedisi,) varolma X, tarzı 7367-7389. içinde şeylerle ilgisinde açığa çıkarılabilecektir. Kant’ın, Zürcher,“sentetik E. a(1999). priori yargının Modernleşen nasıl olanaklıTürkiye’nin olabileceğine Tarihi (Çev. ilişkin Y. sorusu,S. Gönen). Dasein’la İstanbul: ilgisi bakımınİletişim- dan ontolojik bilginin olanaklılığını ifade etmektedir. Bu bilginin olanaklılığı için ilkeler akılda bulunuyorsa,Yayınları. ontolojik bilginin olanaklılığı saf bir aklın özünün aydınlatılmasıyla ortaya konu- labilecektir. Dolayısıyla “Saf Aklın Eleştirisi”, Dasein’ın özüne ilişkin ontolojik bilginin açığa çıkarılışı olarak metafiziğin temellendirilmesidir (Heidegger, 1998: s. 15-17).

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Özgürlük Problemi: Spinoza ve Kant 143

İde olarak özgürlük, duyusal-bedensel yanıyla ampirik nedenselliğin zorunlulu- ğuna ve koşulluluğuna tabi olan insanın, numenal olarak fenomenal dünyadaki bir etkinin temelinde olabilecek şeyin anlaşılır doğasını düşündüğünde, doğal ne- denler zincirinden bağımsız olarak saf aklın kendinde yeni bir nedensel zinciri başlatmasının olanağını ifade eder. Bu özgürlük, sadece negatif anlamda ampirik koşullardan bağımsızlık değil, aynı zamanda pozitif anlamda bir olaylar dizisini kendiliğinden başlatma yeteneği ve her keyfi eylemin koşulsuz koşulu anlamında saf aklın düşünsel karakterinin doğrudan etkisini ifade etmektedir (Kant, 1990: 538; B582). Başka bir ifadeyle, insanın anlama yetisinin kategorilerinden biri olan nedensellik kategorisinin, sadece görünüşler dünyasında uygulanması söz konusu olduğu için, numenal alandaki “kendinde şeyler” için hiçbir biçimde geçerliliği ol- mayacaktır. Dolayısıyla ampirik/doğal nedenselliğin fenomenal dünyanın ötesine uzanması da söz konusu olamaz. Öyleyse böyle bir özgürlük, teorik anlamda in- sanın ussal özüne ilişkin metafiziksel ve ontolojik bilgi olanağı anlamında, koşullu olan şeyler dizisinden bağımsız olarak aklın kendinde koşulsuz olanı tasarlayabil- mesini ifade eder. Böyle bir tasarı, insanın, pratik anlamda fenomenal dünyanın ampirik nedensellikten bağımsız olarak kendi eylemini kendisinin başlatabilmesini ve belirleyebilmesini sağlamaktadır. Özgürlük ve zorunluluk arasındaki çelişkiyi, Kant, duyusal yanıyla fenomenal dünyadaki doğal nedenselliğe ve zorunluluğa tabi olan insanın, ussal yanıyla numenal alanda özgür olabileceğini göstererek çözmeye çalışır. Özgürlüğü numenal alana yerleştiren Kant, bunu aşkınsal yaratıcı bir varlık, yani Tanrı açısından da savunmak durumundadır. Bu bağlamda, fenomenler dünyasındaki şeylerin nede- ni olma anlamında yaratıcı bir Tanrının, numenal dünyada benzer bir etkinliği- nin olduğunu söylemek doğru olmaz. Başka bir deyişle, anlama yetisinin ampirik dünyadaki şeylere uygulanabilecek nedensellik kategorisinden hareketle, numenal dünyadaki şeyleri ele almak geçerli olmayacaktır. Çünkü Tanrı, insanı bir fenomen olarak değil, “kendinde-şey” olarak yaratmıştır, dolayısıyla onun eylemlerinin am- pirik dünyanın önceden verili şeyleri gibi nedensel bir biçimde belirlendiği ileri sürülemez. Dolayısıyla numen olarak insanın, en azından ussal doğası gereğince ampirik dünyanın nedenselliğinden bağımsız biçimde hareket edebileceği gibi, kendi eyleminin başlatıcısı olabileceği de düşünülebilir. Öyleyse Kant’ta Tanrı, in- san özgürlüğünü olanaklı kılmak için, en yüksek varlık idesi anlamında oluşturucu olmaktan ziyade düzenleyici bir ilke olarak varsayılmaktadır. Kant’a göre, insan, Tanrı’ya ilişkin herhangi bir duyusal sezgiye sahip ol- madığından, ona ilişkin herhangi bir bilgi ortaya koyamaz, çünkü anlama ye- tisinin kategorileri sadece deneyimin nesneleri için geçerlidir. Çünkü “(…) teoloji açısından aklın salt spekülatif kullanımı tamamen verimsizdir ve onun içsel nitelikleri bakımından hükümsüzdürler; fakat eğer ahlaksal yasalar temele alınmazsa veya yol gösterici olarak kullanılmazlarsa, aklın doğal-kullanımının

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8144 ilkelerive Madalyabütününde (1319-1320), herhangi 10bir Hanedân-ı teoloji ortaya Osmâni koyamaz, Nişân veaklın İmtiyâz herhangi Madalyası bir teolojisi (1311- olamaz”(1334), a.e., 17 Teba-yı600; B664). Şâhâne Öyleyse Mecîdî Esâmî insan, (1321-1332), her ne kadar 30 fiziksel,Altın İmtiyâz kozmolojik Madalyası ve ontolojik(1309-1320), tanıtlamalarla 40 Madalya Tanrının Esâmî varlığını (1899-1902) ortaya Defterleri. koyamasa da, pratik ve ahlaki İngilizolarak Ulusalen yüksek Arşivi iyiyi: FO göstermesi 195/1720; FO bakımından 195/1883; FOaklın 195/1477; zorunlu FO idesi 195/1368; ve düzenleyi FO 195/- ci bir1932; ilke olarakFO 195/1976; böyle birFO varlığı195/1305, varsaymak FO 195/1369; durumundadır. FO 195/ 1448; Dolayısıyla FO 195/1306; Kant, “farklıFO dünyaların 195/ 1545. hedeflerinden kaynaklanan çelişkiyi ortadan kaldırmak için, Amerikanbir taraftan Misyoner Tanrıyı, Arşivi argümantif: 640, 641, biçimde 642, 643,644, çalışma 645, objesi 646, 647,olarak 648, elimine 651, 652, etmelidir, 653, 654, ama 655,diğer 660, taraftan 661, 66 onu 2, 663. gelecekteki Reeller. spekülatif araştırmaların uzak hedefi olarak yaşamda korumak durumundadır, aksi halde ayakları üstüne yeni bir metafizik Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. oturtmanın hiçbir anlamı olmayacaktır” (Stankov, 2007: 203). Bu nedenle Kant, Şer’îyyegörünüşler Sicili: dünyasına 23 Recep 1293-aşkın 25ve Şaban bu dünyada 1296 tarihli nedensel Urfa Şer’îyye bir güç Sicili olmaksızın aklın Şanlıurfa,zorunlu bir Yukarı idesi Telfidan olarak Köyüetkin saha olan araştırması. bir Tanrı tasarımı ortaya koyar. Bir anlamda, Adıvar,Kant, Tanrıyı H. E. (2005). kapıdan Mehmet kovarken Kalpaklı bacadan G. T. içeriye (Haz..), alır. Mor Tanrı, Salkımlı nedensel Ev. İstanbul: olarak Özgür insa- nın eylemleriniYayınları. belirlemese de, onun ussal ve pratik etkinliğinin anlamı ve nihai amacı olan en yüksek iyi ve yüce varlık olarak kabul edilmelidir. Dolayısıyla, aklın Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu bir idesi olarak özgürlüğün, insan için salt bir olanaklılık değil, aynı zamanda bir Araştırmaları Merkezi. gerçeklik olduğu ortaya konmalıdır. Bingöl, S. (2005). Osmanlı Mahkemelerinde Reform ve Cerîde-yi Mehâkim’deki Üst Mahkemeİstenç ya Kararları. da İrade Tarih Özgürlüğü Incelemeleri Dergisi, XX (19), 19-38. Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. Spinoza’da, Tanrı, bütün şeylerin hem özünün ve varoluşunun ilk nedeni (ca- Ankara: TTK. usa prima), hem de onların tek özgür nedeni (causa libera) olarak görülür. Tanrı, Deringil,yaratıcı doğa S. (2002). (natura İktidarın naturans Sembolleri) anlamında ve İdeoloji kendi II. Abdülhamit başına var Dönemi olan, ( kendi 1876-1909) kendisiyle (Çev. tasarlananG. Ç. Güven).ve kendi İstanbul: doğasının YKY. zorunluluğuna göre eyleyen özgür nedendir; buna Fatmakarşılık, Aliye yaratılmış Hanım. doğa(1995). (natura Ahmed Cevdetnaturata Paşa) anlamında ve zamanı . ise,İstanbul: onun Bedir. doğasının, dolayı- Foucault,sıyla sonsuz M. (2006).sıfatlarının Deliliğin ve tavırlarının Tarihi ( Çev. zorunluluğuyla M. A. Kılıçbay). tasarlanabilen Ankara: İmge. ve var olan her Ginzburg,şey ifade edilirC. (2011). (Spinoza, Peynir ve2004: kurtlar 61). (Çev. Ancak A. Gür). mutlak İstanbul: anlamda Metis. özgür olan Tanrının, bütün diğer şeyleri meydana getirmede herhangi bir irade ya da istenç özgürlü- Kenanoğlu, M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. ğünden bahsedilemez. Çünkü zihni ve iradesi özünden ya da doğasından ayrı dü- Kodaman,şünülemeyecek B. (1987). olan II. Tanrı, Abdülhamid kendi Devri doğasının Doğu Anadolu içsel zorunluluğuna Politikası. Ankara: göre Türk eylemek Kültürünü ve yaratmakAraştırma durumundadır. Enstitüsü. Dolayısıyla Tanrının, keyfi olarak şeyleri olduklarından Kürkçüoğlu,başka türlü C.meydana (2008). Şanlıurfagetirebileceğini 1850-1950 ifade. Şanlıurfa: etmek, ŞURKAV. onun kendi mükemmel özüne Nicault,ya da doğasına C. (2001). aykırı Kudüs biçimde 1850-1948 eyleyebileceğini (Çev. E. S. Vali). iddia İstanbul: etmek İletişim. olacaktır ki, bu da Tanrı kavramıyla çelişecektir (a.e., 64-66). Ancak burada ortaya konulan Tanrı anlayışı, Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. geleneksel anlamda sonsuz özgür iradeye sahip ve her şeye gücü yeten mutlak Tanrı Seyitdanlıoğlu,anlayışıyla çelişmektedir. M. (1996). Tanzimat Bu çelişkiyi, Devri’nde Spinoza, Meclis-i “eğer vâlâ şeyler. Ankara: başka TTK. biçimde meydana Tanpınar,getirilseydi, H. (2001).Tanrıya XIX. başka Asırda bir Türk doğa Edebiyatı atfetmek Tarihi gerekirdi”. İstanbul: biçimde Çağlayan formüle Kitabevi. ederek Urfa.savuşturmaya (1984). Yurt çalışır Ansiklopedisi, (Oertner, X, 2000). 7367-7389. Sonuç olarak, Tanrı, yaratımlarında herhangi Zürcher,bir özgür E. iradeye (1999). sahipModernleşen değildir, Türkiye’nin çünkü etkinliğini Tarihi (Çev. kendi Y. S. doğasının Gönen). İstanbul: zorunluluğuna İletişim göre Yayınları.yerine getirmek durumundan olduğundan, yaratmış olduğu her şey de önce- den onun kendisinde belirlenmiştir. O halde bu durumda, insan için özgür istenç ya da irade ne anlam ifade etmektedir?

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Özgürlük Problemi: Spinoza ve Kant 145

Spinoza’ya göre, insanların, istenç ya da irade özgürlüğü olarak gördükleri şey, aslında nedenler hakkındaki bilgisizlikten ve peşinen verilen yargılardan kaynaklan- maktadır. İnsanlar, önyargılı bir biçimde genelde kendileri ne amaçla davranıyor- larsa, bütün doğanın da benzer amaçla hareket ettiğini ve hatta Tanrının her şeyi kendisi yarattığını düşünmektedir. Ayrıca insanlar, genelde kendi istek ve arzularının yakın bilgisine ve bilincine odaklanmaları nedeniyle, bunları doğuran nedenler üze- rine fazla düşünmemekteler, bu da onların karar ve eylemlerinde kendilerini özgür sanmalarına neden olmaktadır (Spinoza, 2004: 68-69). Dolayısıyla insanların istenç ya da irade özgürlüğü olarak gördükleri şey, her şeyi kendi istek ve arzuları doğrultu- sunda teleolojik nedensellikle bilme ve anlama kuruntusundan başka bir şey değildir. Özgür irade yanılsamasını korumak isteyen bütün insanlar, aslında yanılmaktadır, çünkü özgür biçimde nedensizce verilen kararlardan veya yapılan seçimlerden söz edilemez. Çünkü insanların bütün kararları ve eylemleri, içsel veya dışsal bir zorun- luluktan kaynaklanmaktadır. Buna göre, eğer insanların eylem ve kararları önceden belirlenmişse, onlar için herhangi bir özgürlükten söz edilemeyecek midir? Spinoza’da, zihinden bağımsız biçimde işleyen bir istenç ya da iradeden söz edemeyiz. Çünkü irade ve zihin dediğimiz şey, aslında ruhun nedensel olarak önceden belirlenmiş tekil istekler ve fikirlerinin ifadesi olarak bir ve aynı şeydir. Dolayısıyla insan ruhunda söz konusu olan şey, bir şeyi istemek ya da istememek değil, o şeyi olumlamak ya da olumsuzlamaktır. O halde ruh, bir olumlama ya da olumsuzlama yetisidir (a.e., 120-123). Böyle bir yetiyi kullanabilmek için de, insanın, istenilen ya da arzu edilmeyen şeyleri niçin uygun bulduğu veya reddetti- ğine ilişkin nedenler bilgisine sahip olması gerekir. Böyle bir yetiyi kullanabilecek nedenler bilgisine sahip olamayan insanlar, örneğin bir çocuk özgür olarak süt iste- diğine veya sarhoş biri zihninin özgür kararıyla konuştuğuna inanır. Oysa deneyim ve akıl, insanların kendi eylemlerini bildiklerini, ama eylemlerini doğuran neden- leri bilmediklerini göstermektedir (a.e., 135). Dolayısıyla insanların özgür biçimde eylediklerini düşünmelerinin sebebi, eylemlerini doğuran nedenlerin uygun bilgisi- ne sahip olmadıkları ve dıştan belirlendikleri halde, kendi eylemlerini kendilerinin belirlediklerini sanmalarıdır. O halde, insanları birbirinden ayıran şey, bazılarının zorunlu olarak ve diğerlerinin özgür biçimde eylemeleri değil, aksine bazılarının kendi kendilerini belirlemeleri, daha ziyade içsel zorunluluktan dolayı eylemeleri ve diğerlerinin dıştan-belirlenmeleri veya dışsal zorunluluk nedeniyle eylemeleri veya yönlendirilmiş olmalarıdır. O halde, eylemleri doğuran nedenlere ilişkin far- kındalık ya da onlara ilişkin upuygun bilgi, insanın özgürlüğünün asıl temelidir. Ancak, Spinoza’da insanın istenç ya da irade özgürlüğü yanılsamasına ilişkin böyle bir aydınlanma, yani kendinin belirlenmişliğine ilişkin anlayış ya da farkındalık determinizmi aşamaz. Fakat bu bilinçlilik ve duygulanımlar karşısında ortaya çı- kan soğukkanlı ve dingin tutum, insanlarda umut etmemiz gereken maksimum özgürlüğü ifade eder (Oertner, 2000). Peki, duygulanımlar karşısındaki dingin ya da soğukkanlı tutum, insanın özgürlüğü açısından ne anlam ifade etmektedir?

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8146

veSpinoza’da, Madalya (1319-1320), insanın özgürlüğü 10 Hanedân-ı açısından Osmâni duygulanımlar Nişân ve İmtiyâz pasif Madalyası ve aktif duygu (1311-- lanımlar1334), olarak 17 Teba-yı ikiye ayrılmaktadır. Şâhâne Mecîdî Pasif Esâmî duygulanımlar, (1321-1332), dış30 Altınveya içİmtiyâz nedenlere Madalyası bağlı olarak(1309-1320), insanda parçalı 40 Madalya ve kısmi Esâmî biçimde (1899-1902) ortaya çıkan Defterleri. duygulanımlardır, dolayısıy- İngilizla kötüdür. Ulusal Buna Arşivi karşılık,: FO 195/1720; aktif duygulanımlar, FO 195/1883; FO nedenleri 195/1477; insanın FO 195/1368; kendinde FO apa195/- çık olan,1932; dolayısıyla FO 195/1976; onun FO özüne/doğasına 195/1305, FO uygun 195/1369; biçimde FO 195/ortaya 1448; çıktığı FO için195/1306; iyidir (Spinoza,FO 195/ 2004: 1545. 130-131). Buna göre, özgürlük, insanın kötü olan bu pasif duygu- Amerikanlanımlara Misyonerhakim olmasını Arşivi: 640,ifade 641, etmektedir. 642, 643,644, Dolayısıyla 645, 646, insanın647, 648, özgürlüğünü 651, 652, 653, 654,teş- vik eden655, duygulanımlar 660, 661, 66 2, 663. iyi, Reeller.bunu engelleyen duygulanımlar kötüdür. Ancak, eğer duygulanımların iyi ve kötü olması sadece eyleyen açısından değerlendiriliyorsa, o Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. halde Spinoza’da duygulanımlardan bağımsız herhangi bir değer, bir üst-ilkeden Şer’îyyesöz edilemeyecektir. Sicili: 23 Recep Çünkü 1293- 25iyi Şaban ve kötüye 1296 tarihli ilişkin Urfa kavramlar, Şer’îyye Sicili sadece eyleyen kişi Şanlıurfa,açısından Yukarı eylemin Telfidan değerini Köyü ifade saha ederler:araştırması. İnsan, iyi gördüğü için bir şeyi istemez Adıvar,veya talep H. E.etmez, (2005). aksine Mehmet istediği Kalpaklı veya G. talep T. (Haz..), ettiği Moriçin Salkımlıo şey iyidir Ev. İstanbul: (a.e., s. Özgür139). Ama Yayınları.bu tutum, bir hazcılık olarak da görülemez, çünkü duygulanımların etkisinde kalan kişi zaten köledir, ancak duygulanımlarının nedenlerini bilen, onlara ilişkin Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu upuygun bilgiye sahip olan insan, sadece kendi kendini belirleme, dolayısıyla etkin Araştırmaları Merkezi. biçimde eyleme ve özgür kılma olanağına sahiptir. Dolayısıyla özgürlük, insanın Bingöl,istediği S.gibi (2005). seçme Osmanlı ve davranma Mahkemelerinde anlamında Reformbir istenç ve özgürlüğünü Cerîde-yi Mehâkim’deki değil, eylem Üst ve seçimlerindeMahkeme bir Kararları. şeyi niçin Tarih seçtiğini Incelemeleri ve neden Dergisi, böyle XX davrandığını(19), 19-38. bilmesi anlamında Çadırcı,etkin olmasını M. (1997). ifade Tanzimat eder. Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. Ankara: TTK. Kant’ta, istenç ya da irade özgürlüğü özgürlük ve zorunluluk çelişkisinin çö- Deringil,zülmesine S. (2002).bağlı olarak İktidarın anlaşılmak Sembolleri vedurumundadır. İdeoloji II. Abdülhamit Bu çelişkiyi Dönemi Kant, ( 1876-1909) nedensellik (Çev. açısındanG. Ç. insanaGüven). atfedilen İstanbul: düşünülürYKY. ve duyusal doğa çerçevesinde çözmeye çalışır. FatmaBuna Aliyegöre, Hanım.insan, bir(1995). taraftan Ahmed ampirik Cevdet Paşa ve duyusalve zamanı olarak. İstanbul: diğer Bedir. görünüşlerle ne- Foucault,densel/yasal M. (2006).bağlantı Deliliğin içinde Tarihi bulunan ( Çev. ve M. duyusal A. Kılıçbay). sezginin Ankara: koşuluna İmge. tabi olan, yani Ginzburg,uzaysal-zamansal C. (2011). bir Peynir düzen ve kurtlariçinde (Çev.bulunan A. Gür). bir görünüşİstanbul: Metis.olarak kabul edilir. Diğer taraftan, insan, ussal/düşünülür doğası gereği duyusal sezginin koşullarına tabi ol- Kenanoğlu, M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. mayan ve bu yüzden de ampirik nedenselliğe bağlı olmayan bir “kendinde şey”dir. Kodaman,Dolayısıyla B. o,(1987). ussal II.doğası Abdülhamid gereği Devri ampirik Doğu koşullardan Anadolu Politikası bağımsız. Ankara: olabilecek Türk Kültürünü biçimde kendiliğindenAraştırma etkilerEnstitüsü. dizisini başlatabilme yeteneğine sahip bir varlıktır. Bu, pratik Kürkçüoğlu,olarak insanın C. (2008). tıpkı doğaŞanlıurfa yasasının 1850-1950 şeyleri. Şanlıurfa: belirlemesi ŞURKAV. gibi, ussal biçimde kendi Nicault,yasasını C.kendisinin (2001). Kudüs koymasını 1850-1948 ve dolayısıyla (Çev. E. S. Vali).kendi İstanbul: eylemlerinin İletişim. belirleyicisi olma- sını ifade eder (Kant, 1999: 54-56). Dolayısıyla insan, sadece duyusal ve ampirik Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. biçimde koşullanmış doğasından bağımsız olabilen bir varlık değil, aynı zamanda Seyitdanlıoğlu,kendi eylemlerini M. (1996). kendisi Tanzimat belirleyebilen Devri’nde ve Meclis-i koşulsuz vâlâ biçimde. Ankara: eyleyebilen TTK. iradi bir Tanpınar,varlıktır. Peki,H. (2001). insan XIX. özgürlüğü Asırda Türk açısından Edebiyatı bu Tarihikoşulsuz. İstanbul: eylem Çağlayan neyi ifade Kitabevi. etmektedir? Urfa. (1984).İnsan, Yurtduyusal Ansiklopedisi, sezginin X, 7367-7389.biçimleri ve anlamanın kategorileriyle, özellikle Zürcher,nedensellik E. (1999).kategorisi Modernleşen temelinde Türkiye’nin şeyleri Tarihive olayları (Çev. birbiriyleY. S. Gönen). ilişkili İstanbul: olarak İletişim olanı olduğuYayınları. gibi ifade ederken, aklın kendinde ortaya koyduğu düzenleyici kuralların nedenselliğiyle de olması-gerekeni gösterir. Dolayısıyla olması-gereken, akıl

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Özgürlük Problemi: Spinoza ve Kant 147 tarafından kavramsal olarak varsayılır ve istenilen eylemin nedeni olan buyrukla (imperativ) görünüşler alanına etki eder. Buyruk, görünüşlerin aksine kendine özgü olarak aklın nedenselliğinden dolayı zorunludur ve eylemi koşulsuz biçimde belirlemesi nedeniyle kesindir. Dolayısıyla özgürlük, sadece ampirik koşullardan bağımsızlık değil, aynı zamanda genel geçerlilik koşulları altında kendi maksimine göre eyleyen insanın isteminde ifade edilen aklın nedenselliği olarak anlaşılmalıdır. Çünkü “kendimizi amaçlar düzeninde ahlak yasaları altında düşünebilmek için, et- kide bulunan nedenler düzeninde kendimizi özgür sayıyoruz, sonra da kendimize isteme özgürlüğü yüklemiş olduğumuz için, kendimizi bu yasalar altında düşünü- yoruz” (Kant 1995: 69). Buna göre, etkide bulunan nedenler düzeninden bağım- sız olmak anlamında özgürlük ve istemin kendi kendine yasa koyması anlamında özerklik aynı şeydir. O halde özerklik ve de özgürlük, kategorik buyruk ilkesine göre, yani evrenselleştirilebilir koşullar altında gerçekleşen aklın pratik yasasına göre bir eylemin nedensel belirlenimini ifade eder. Peki, insan, ampirik koşullardan ve duyusal olandan tamamen bağımsız olarak salt aklın pratik yasasına göre koşul- suz biçimde eyleyebilir mi? Ahlak yasasının koşulu olan ama aynı zamanda kendini ahlak yasası aracı- lığıyla gösteren özgürlük idesi, istencin özerkliğinde gerçeklik kazanır. İstencin özerkliği, kendi kendine yasa koyma anlamında istemenin kendinde iyi olana yö- nelmesidir. Bu yöneliş, istenen ya da arzu edilen nesnenin her türlü özelliğinden bağımsız olarak istemin kendi kendinde bir yasa olmasını ifade eder. Bu anlamda özerklik, eylemin maksimlerinin aynı zamanda genel bir yasa olacak şekilde koşul- suz biçimde seçilmesini ve eylemesini ifade eder. Buna göre, eğer kişi, maksimlerini isteminin nesnelerine dayandırır, duyusal istek ve ampirik tasarımlara göre eylerse, o zaman yaderklik -heteronom- içinde bulunacaktır. Bu durumda, o, bir şeyi kendisi için değil, başka bir şey nedeniyle yaptığından veya seçtiğinden, dolayısıyla koşullu buyruklara göre eylemiş olacağından ahlaki ve özerk -autonom- davranmış olma- yacaktır. Oysa ahlaki buyruk, koşulsuz biçimde kesin olarak buyurur ve bir şeyi salt kendisinden dolayı istemek gerektiğini ifade eder. Buna göre, yaderklik içinde bu- lunan birisi, ayıplanma korkusuyla doğru söylemesi gerektiğini düşünürken, ahlaki ve özerk davranan birisi, ne olursa olsun doğru söylemek gerektiğini düşünecektir (a.e., 58-59). Dolayısıyla kişinin ahlaki buyruğa göre eylemesi, “yasaya saygıdan dolayı yapılan bir eylemin zorunluluğu olduğu için” bir ödevdir ve bu ödevi yerine getirme onun özerk olmasını ifade etmektedir. Eylemi belirleyen ilkenin, yani istemin maksiminin genel bir yasa olacak şekilde eylemi belirlemesi ve bir ödev doğurması buyruğun koşulsuzluğundadır. Koşulsuz buyruk, hiçbir eğilimi içinde taşımayan ve genel bir yasa olabilecek bi- çimselliğe sahip olarak, içerikli bir buyruktan, yani koşullu buyruğun göreliğinden arınık bir kesinlikle buyurur: “her defasında insanlığa kendi kişinde olduğu kadar başka herkesin kişisinde de, sırf araç olarak değil, aynı zamanda amaç olarak davra-

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8148 nacakve biçimde Madalya eylemde (1319-1320), bulun” 10 (a.e.,Hanedân-ı 46). Kendini Osmâni Nişânve kendi ve İmtiyâzkişisinde Madalyası herkesi “amaç”(1311- olarak1334), gören 17 kişi, Teba-yı eylemin Şâhâne öznel Mecîdî ilkesini Esâmî genel (1321-1332), ve nesnel bir30 yasaAltın olmasını İmtiyâz Madalyasıisteyecek şekilde(1309-1320), eylediği için 40 Madalyakendi yasasını Esâmî kendi(1899-1902) koyma Defterleri. anlamında bir “amaçlar krallığı” İngilizüyesidir. Ulusal Bu krallıkta Arşivi: FO herkes 195/1720; hem yasa FO 195/1883;koyucu hem FO de195/1477; yasaya bağlıFO 195/1368; olarak bu FO krallı 195/- ğın bir1932; üyesidir. FO 195/1976;Bu nedenle, FO kişi195/1305, kendi istencini FO 195/1369; kendi FObelirlemesi 195/ 1448; anlamında FO 195/1306; hem bir yasaFO koyucu 195/ 1545. hem de istencin bu yasaya bağlı olarak eylemi belirlemesi anlamın- Amerikanda özerktir, Misyoner dolayısıyla Arşivi da: özgürdür.640, 641, 642, İstencin 643,644, özerkliği, 645, 646, yani 647, ahlak 648, 651, yasası 652, sayesinde 653, 654, insan,655, kendini 660, 661,‘kendinde’ 66 2, 663. ve Reeller.‘diğerlerinde’ bir amaç olarak ortaya koyar. Sâlnameler:Ahlak Salname-iyasasının Vilâyet-iözerkliği, Haleb: insanın 1320. kendini kendinde ve diğerlerinde her za- Şer’îyyeman için Sicili: bir ‘amaç’ 23 Recep olarak 1293- görmesi 25 Şaban yönünde 1296 tarihlionu belirlemiştir. Urfa Şer’îyye Ancak, Sicili insanın duyu- sal ve düşünsel olarak hem fenomenal hem de numenal alana ait varoluşu, kendini Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. hem bir ‘amaç’ hem de hem de bir ‘araç’ olarak kullanmasında açığa çıkar. Kişinin Adıvar,özerk, dolayısıylaH. E. (2005). özgür Mehmet olmasının Kalpaklı koşulu G. T. (Haz..),istemesinin Mor Salkımlıözerkliğinde, Ev. İstanbul: bir anlamda Özgür ahlakYayınları. yasasının özgürlüğünde kendini bir ‘amaç’ olarak belirlemesinden geçer. Bayraktar,Ancak, kişinin H. (2007). özerkliği, Tanzimattan heteronom Cumhuriyet’e ya da yaderklik Urfa Elazığ: içinde Fırat kendi Üniversitesi varlığını kendiOrtadoğu ki- şisindeAraştırmaları istemesinin Merkezi. bir nesnesiyle belirlemesi, kişinin kendini bir “araç” yapacaktır, Bingöl,böylece S.kişi (2005). kendine Osmanlı “kendinde” Mahkemelerinde ve “diğerlerinde” Reform bir ve “araçlık” Cerîde-yi ilgisiyle Mehâkim’deki bağlanmış Üst olacaktır.Mahkeme Bu durumda, Kararları. özerkTarih Incelemeleri ve özgür birDergisi, kişi XXdeğil, (19), bir 19-38. “şey” olarak var olacaktır. Dolayısıyla kişi, ussal varlık olarak kendi kendisinde ortaya koyduğu yasaya say- Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. gıdan dolayı değil de, ben-sevgisi ve eğilimin nesnesine göre herhangi “araçlık” Ankara: TTK. ilgisiyle eylediğinde hiçbir biçimde özerk ve de özgür davranmış olmayacaktır. Deringil, S. (2002). İktidarın Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. G.Politik Ç. Güven). Özgürlük İstanbul: YKY. Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. Spinoza’da, özgürlük anlayışı her ne kadar insanın kendi kendini belirlemesi Foucault,ve kendi M.doğasına (2006). uygunDeliliğin biçimde Tarihi ( yaşaması Çev. M. A. anlamında Kılıçbay). Ankara:tek başına İmge. bir özgür olmayı Ginzburg,çağrıştırsa C. da, (2011). yalnız Peynir olmak ve kurtlar insan (Çev.doğasına A. Gür). ya İstanbul:da özüne Metis. uygun değildir. Çünkü Kenanoğlu,insanlar, sadece M. M. akla (2007). uygun Nizâmiye yaşadıkları mahkemeleri. için, zaten Islâm Ansiklopedisi,doğa bakımından XXXIII da, 185-188. zorunlu Kodaman,olarak uyuşurlar. B. (1987). Herkes, II. Abdülhamid kendi özüneDevri Doğu ya da Anadolu doğasına Politikası bağlı. Ankara:olarak kendine Türk Kültürünü yarar- lı olanıAraştırma aradığı Enstitüsü. zaman, birbirine daha faydalı olacaktır (Spinoza, 2004: 222-223). Dolayısıyla toplumsal yaşam, hem insanın özüne daha uygun hem de insan daha Kürkçüoğlu, C. (2008). Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. fazla avantaj sağlamaktadır. Ancak insanların birbirine zarar vermesinin nedeni, Nicault,genelde C.onların (2001). akla Kudüs uygun 1850-1948 yaşamamalarından (Çev. E. S. Vali). kaynaklanmaktadır. İstanbul: İletişim. Buna rağmen, Ortaylı,Spinoza, İ. “insanın(1983). Osmanlı insana imparatorluğu’nun karşı bir kurt olduğu” En Uzun (Homo Yüzyılı homini. İstanbul: lupus Hil. est ) biçimindeki Seyitdanlıoğlu,pesimist Hobbesçu M. (1996). ifadeyi Tanzimat dönüştürür Devri’nde ve iyimser Meclis-i bir vâlâ bakışla. Ankara: “insanın, TTK. insan için bir Tanrı olduğunu” (Hominem homini Deum esse) ifade eder (Oertner, 2000). O halde Tanpınar, H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. Spinoza’da, özgürlüğün anlamı hem bireysel hem de toplumsal ve siyasal temelde Urfa.açığa (1984).çıkmaktadır. Yurt Ansiklopedisi, X, 7367-7389. Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim Spinoza, insanın toplumsal varlık olarak elde ettiği siyasal haklar temelinde Yayınları. daha özgür olacağını düşünmektedir: “Akılla yönetilen insan, ortak fermana, ka- musal emre göre yaşadığı Sitede, yalnız kendi kendisine boyun eğmiş olduğu yal-

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Özgürlük Problemi: Spinoza ve Kant 149 nızlık halindekinden daha hürdür” (Spinoza, 2004: 253). Çünkü bu özgürlük, insa- na tek başına olduğundan daha fazla kendini gerçekleştirme ve geliştirme olanağı sağlamaktadır. Dolayısıyla herkes, doğasının evrensel yasası gereğince daha büyük bir iyilik umuduyla ya da kötülükten kaçınmak amacıyla siyasal topluluğun yasa- larına tabi olur. Buna göre, daha büyük bir yarar elde etme umuduyla sözleşmeye razı olan uyruklar karşısında devletin temel görevi herkesin refah ve güvenliğini sağlamak ve özellikle inanç ve düşünce özgürlüğünü desteklemek ve korumaktır. Bu çerçevede, devletin nihai amacı, insanlara korku salıp onlara hükmetmek değil, onların güvenlik içinde yaşamalarını sağlamak ve onları korkudan kurtarmak olmalıdır; insanları ussal varlıklardan hayvanlara veya otomatlara dönüştürmek ya da onların öfke, nefret ve kurnazlıkla birbiriyle rekabet etmesini veya birbirine düşmanca davranmasını değil, onların birbirlerine karşı anlayışlı olmalarını, tinsel ve bedensel güçlerini geliştirebilmelerini ve kendi akıllarını özgür biçimde kulla- nabilmelerini sağlamak olmalıdır (Spinoza, 2008: 285). Bu amaç, sadece herkesin bütün gücünü, dolayısıyla hakkını topluma devrettiği ve böylelikle iktidardan eşit pay aldığı ve herkese en büyük özgürlük alanının sağlandığı devlet-biçimi olan demokraside gerçekleştirebilir. Dolayısıyla bu, Hobbes’taki gibi koşulsuz bir hak devri biçiminde olamaz. Çünkü hiç kimsenin, onu insan olmaktan çıkaracak ölçü- de hakkını ya da gücünü devretmemesi gerekir (a.e., 243). Bu anlamda, hiç kim- se herhangi bir konuda özgür biçimde akıl yürütme ve yargıda bulunma yetisini kullanma hakkından mahrum bırakılamaz. Bu nedenle, devletin öncelikli görevi, vatandaşlarının düşünce ve ifade özgürlüğünü sağlamaktır. Çünkü bu özgürlük, hem toplumsal düzen ve barış açısından hem de “… bilimlerin ve sanatın geliş- mesi açısından çok gereklidir” (a.e., 288). O halde, en azından temel bireysel bir hak olarak düşünce ve ifade özgürlüğü açısından, devlet gücünün ya da iktidarının sınırlandırılması gerekmektedir. Bununla birlikte, Spinoza, “Teolojik-Politik İnceleme”de (Tractatus Theologico- Politicus) toplumsal sözleşme çerçevesinde “devletin amacının özgürlük olduğu” ve iktidarın sınırlandırıldığı bir yönetim biçimini savunmaktadır. Buna karşılık, ta- mamlanmamış eseri olan “Siyaset İncelemesi”nde (Tractatus Politucus) ise, devletin ussal çıkarlar doğrultusunda biçimlenmiş politik bir beden olarak görüldüğü, barış ve güvenliğin öncelikli olduğu bir mutlak devlet anlayışı ortaya konulur (Balibar, 2004). Ancak her iki anlayış açısından ortak nokta, insan için özgürlüğün sadece toplumsal ve siyasal haklar temelinde olanaklı olabileceğine ilişkin cumhuriyetçi bir anlayışın ortaya konulmasıdır. Buna uygun olarak, bireysel hak ve özgürlükler kişi açısından değil, daha ziyade toplumsal ve siyasal düzen açısından ele alınmak- tadır. Örneğin bireysel temel hak olarak savunulan düşünme ve ifade özgürlüğü, kişinin kendi anlayışına göre kendi yaşamını düzenlemesi ve gerçekleştirmesi için değil, öncelikle hem toplumsal barışı ve düzeni hem de sanat ve bilimlerin geliş- mesini sağlayacağı için savunulur.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8150

veSpinoza’da, Madalya (1319-1320), din ve inanç 10 özgürlüğü, Hanedân-ı Osmânidüşünce Nişân ve ifade ve İmtiyâz özgürlüğünün Madalyası özel (1311- bir biçimi1334), olarak 17 görülür. Teba-yı BuŞâhâne bağlamda, Mecîdî Spinoza,Esâmî (1321-1332), Teolojik-Politik 30 Altın İnceleme İmtiyâz’nin Madalyası alt başlı- ğı olarak(1309-1320), felsefe-yapma 40 Madalya özgürlüğünün Esâmî (1899-1902) (libertas philosophandi Defterleri. ), devlette dindarlık ve İngilizbarışın Ulusal sağlanması Arşivi :için FO ne195/1720; kadar önemli FO 195/1883; olduğunu FO 195/1477;ortaya koyar. FO 195/1368;İfade ve düşünceFO 195/ özgürlüğü1932; olarak FO 195/1976; felsefe-yapma FO 195/1305, özgürlüğünün, FO 195/1369; sadece FOdindarlık 195/ 1448; ve kamusal FO 195/1306; barışla uyumluFO olmadığı,195/ 1545. aynı zamanda bunlar için olmazsa olmaz olduğu ifade edilir. AmerikanEğer bu özgürlük Misyoner ortadanArşivi: 640, kalkarsa, 641, 642, devlette 643,644, dinsizlik 645, 646, ve 647, anlaşmazlıkların 648, 651, 652, 653, ortaya 654, çıkacağı655, vurgulanır. 660, 661, 66 Dolayısıyla 2, 663. Reeller. siyasi gücü ya da iktidarı ellerinde bulunduranlar, Sâlnameler:“her insana Salname-iistediğini Vilâyet-idüşünme, Haleb: düşündüğünü 1320. söyleme imkanı tanırsa, söz konusu Şer’îyyehakkı mümkün Sicili: 23 olanRecep en 1293- iyi şekilde 25 Şaban ellerinde 1296 tarihli tutmuş Urfa ve Şer’îyye siyasi Sicilibütünün güvenliğini de aynı biçimde sağlamış olurlar (Spinoza, 2008: 51). Aslında Spinoza, negatif Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. özgürlük olarak, düşünce ve ifade özgürlüğü bakımından erken liberal anlayışın Adıvar, H. E. (2005). Mehmet Kalpaklı G. T. (Haz..), Mor Salkımlı Ev. İstanbul: Özgür bir savunucusu olarak karşımıza çıkmaktadır (Cook, 2012). Bu çerçevede, özellik- Yayınları. le egemenin gücüne ve hakkına ilişkin sınırlandırmalar, felsefe-yapma özgürlüğü Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu ya da düşünce ve ifade özgürlüğünün merkezinde yer alır. Egemen, ontolojik an- Araştırmaları Merkezi. lamda uyrukların gücü ve yeteneği dahilinde olmayan bir şeyi yaptırma gücüne Bingöl,veya hakkına S. (2005). sahip Osmanlı değildir; Mahkemelerinde bu yüzden, onlara Reform psikolojik ve Cerîde-yi olarak imkansız Mehâkim’deki olan Üstbir şeyi yapmalarıMahkeme içinKararları. buyurma Tarih hakkına Incelemeleri sahip Dergisi, değildir. XX (19), Ancak, 19-38. öncelikle yasalara itaat Çadırcı,etme yükümlülüğü M. (1997). Tanzimat bulunan Dönemindeuyruklar da,Anadolu devletin Kentleri’nin bütünlüğünü Sosyal veve Ekonomikbarışı bozacak Yapısı. eylemlerdenAnkara: TTK.kaçınmak durumundadırlar. Dolayısıyla Spinoza’da, bireysel, negatif Deringil,özgürlüğün, S. (2002). toplumsal İktidarın ve Sembolleri siyasal haklarla ve İdeoloji biçimlenen II. Abdülhamit pozitif Dönemi özgürlükle ( 1876-1909) uyumlu (Çev. olmasıG. gerektiği Ç. Güven). vurgulanmaktadır. İstanbul: YKY. 2 Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. Kantçı anlamda bireysel ve toplumsal özgürlük, özgürlüğün kullanımına bağ- Foucault,lı olarak yasaM. (2006). koyuculuk Deliliğin temelinde Tarihi ( Çev.biçimlenir. M. A. Kılıçbay). Buna göre, Ankara: pratik İmge. akılla donatılmış Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. Kenanoğlu,2 Isaiah Berlin’in, M. M. (2007).ilk olarak Nizâmiye 1958 yılında mahkemeleri. yayınlanan Islâm tanınmış Ansiklopedisi, makalesinde, XXXIII yararlı, 185-188. olacak bir kavramsal ayrım ortaya konulur. Berlin, dış kısıtlamaların/baskıların olmaması anlamında Kodaman,bir “negatif B. (1987). özgürlük” II. Abdülhamid ve etkin olarak Devri öz-belirlenim/kendi-kendini-belirlemeDoğu Anadolu Politikası. Ankara: Türk bakımından Kültürünü “pozitifAraştırma özgürlük” Enstitüsü. arasında bir ayrım yapar. Daha önce, politik bir ideal olarak kabul edilen negatif özgürlük, klasik liberal gelenek içerisinde yer alan John Stuart Mill veya Wilhelm Kürkçüoğlu,von Humbolt C. (2008). gibi düşünürler Şanlıurfa tarafından1850-1950 tanımlanmıştır.. Şanlıurfa: ŞURKAV. Bu anlamda özgür olmak, birinin Nicault,istediği C. şeyi (2001). yapmakta Kudüs başkaları 1850-1948 tarafından (Çev. E. engellenmemiş/sınırlandırılmamış S. Vali). İstanbul: İletişim. olmasını ifade eder. Buna karşılık, “pozitif özgürlük” kavramı, bir kişinin kendi isteğiyle ya da arzusuyla Ortaylı,kendi İ. yöneticisi/efendisi (1983). Osmanlı imparatorluğu’nunolmakla ilgilidir. Bu En özgürlük, Uzun Yüzyılı sadece. İstanbul:dış kısıtlamaların/engelleme Hil. - lerin olmamasına değil, aynı zamanda bağlamsal olarak düşünülebilen sınırlamalara odak- Seyitdanlıoğlu, M. (1996). Tanzimat Devri’nde Meclis-i vâlâ. Ankara: TTK. lanır. Berlin’in asıl vurgusu, özgürlüğün bu iki çeşidinin, birinin diğerinin gerçekleşmesini Tanpınar,engelleyecek H. (2001). veya XIX.önleyecek Asırda biçimde Türk Edebiyatı birbiriyle Tarihi çatışma. İstanbul: halinde olabileceğineÇağlayan Kitabevi. ilişkindir. Bir toplum oluşturma çabasıyla, pozitif özgürlüğün gerçekleştirilmesi, genellikle (Berlin’e göre) Urfa.negatif (1984). özgürlüğün Yurt Ansiklopedisi, feda edilmesine X, 7367-7389. yol açmıştır. Aynı şekilde negatif özgürlük sağlamak, Zürcher,pozitif E.anlamda (1999). özgür Modernleşen olan aktif Türkiye’nin vatandaşlar Tarihi üretmekten (Çev. Y.vazgeçmeyi S. Gönen). gerektirebilir. İstanbul: İletişim Berlin, pozitif özgürlük ideali talebine sempatik bakar, fakat bu talepte gizli gördüğü totaliter ayart- mayaYayınları. karşı uyarır. Ayrıca Berlin, Ethics’e dayanarak Spinoza’nın pozitif özgürlük kavramının (ve özgürlüğün, en üst insani iyi olduğu iddiasının) klasik savunucusu olduğu iddiasını ortaya koyar (Cook, 2012).

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Özgürlük Problemi: Spinoza ve Kant 151 varlık olarak insan, her zaman iki problemle uğraşmak durumundadır. İlki, kendi amaçlarını koyma yeteneği olarak istencin/istemin içsel olarak kullanılmasında- ki özgürlüğüyle ilgilidir; ikincisi, koyulan amaçlara ulaşmak için gerekli eylemleri gerçekleştirme yeteneği olarak istencin/istemin dışsal kullanılmasındaki özgürlü- ğüyle ilgilidir. İnsanın kendinde hangi amaçları koyacağı ve onun kendi istemini nasıl belirlemesi gerektiği veya nasıl yapıp yapamayacağı, bireysel olarak insanın kendisiyle ilgilidir. Buna karşılık, insanın dışsal olarak nasıl eylemesi gerektiği veya nasıl olması veya olmaması gerektiği sorusu, diğer insanları da ilgilendirir ve buna göre sadece diğer insanlarla ilişkilerin dikkate alınmasıyla cevaplandırılabilir. Bu çerçevede Kant, Ahlak Metafiziği’nde (Metaphysik der Sitten) hukuk-teorisi ve er- dem-öğretisi ayrımı yapar. Erdem-öğretisi ya da etik, her bir kişinin kendi içsel özgürlüğünü varsayan yasa-koyuculuğu dikkate almak gerektiğini ifade etmektedir. Buna karşılık, hukuk-öğretisi, salt dışsal özgürlüğün kullanılmasına yönelik onun sınırlandırılmasıyla birlikte öncelikle bir yasa-koyuculuğun herhangi bir istem aracılığıyla hesaba katılmasını ve böylelikle de (dışsal) bir yasa-koyuculuğun bir başkasının istemi aracılığıyla dikkate alınması gerektiğini gösterir. Dolayısıyla bu- nun bir sonucu olarak, kendini-sınırlama (selbstzwang) ve dışsal-sınırlama (fremd- zwang) arasındaki ayrım ortaya çıkar (Geismann, 2006). O halde, buradaki temel sorun, her bir kişinin içsel olarak özgürlüğünü kullanmasının dışsal olarak bütün diğerlerinin özgürlüğüyle nasıl bir arada olabileceğidir. Başka bir deyişle, siyasal bir toplulukta asıl sorun, kendi iyisini ve refahını kendince düzenleme gücüne sa- hip olan özerk ahlaki varlıklar olarak bireylerin nasıl bir arada yaşayacaklarıdır. Bu şekilde, mantıksal olarak meşru politik bir topluluk sadece “özgürlüğün genel yasalarına göre bir kişinin istencinin bir başkasının istenciyle uyumlu biçimde bir araya getirilmesiyle” tasarlanabilir (Riess, 2012: 350). Bu uyum, içsel olarak istenç özgürlüğüne sahip bireylerin eylemlerinin, dışsal bir sınırlama ya da zorlamaya tabi olması anlamında hukuk yasalarıyla olanaklı olacaktır. O halde, burada da doğada olduğu gibi özgürlük ve zorunluluğun nasıl uzlaştırılacağı problemi ortaya çık- maktadır. Kantçı anlamda, hukuk kavramı bireylerin amaçlarından ve bunun için se- çilen araçlardan bağımsız olarak gelişir ve herkesin kendi iyiliği ve yaşam-tarzı konusunda kendi ölçütüne göre tasarrufta bulunmasına olanak sağlar. Kamusal hukuk, böyle bir işbirliğini olanaklı kılan yasaların bütünlüğünü ifade eder, böyle- likle bireylerin özgürlükçü hak iddialarının dengelenmesini sağlar ve bu anlamda ortak yaşamın koşullarını biçimlendirir. Dolayısıyla bu mekanizma sayesinde, bi- reylere özgürlük sağlamanın amacı, zorunlu-olanın uygulanmasıyla ilişkilendiri- lebilir Çünkü genel yasa, kategorik buyruk olarak formüle edilebilir: “öyle eyle ki, istencinin özgür kullanımı genel bir yasaya göre herkesin özgürlüğüyle bir arada olabilsin.” Bu, her bir kişinin istenç özgürlüğünü bütün diğer herkesin istenç özgürlüğüyle uyuşmasını sağlamak için, yasal olarak onların sınırlandırılabile- ceğini ifade eder. Dolayısıyla Kant, özgürlüğün zorla/zorunlulukla nasıl bir ara-

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8152 da düşünebileceğinive Madalya (1319-1320), göstermeye 10 Hanedân-ı çalışır. Bu Osmâni çerçevede Nişân de,ve İmtiyâz Kant, Madalyasıbirey kavramını (1311- sadece1334), toplumsalla 17 Teba-yı dolayıma Şâhâne Mecîdîsokup, Esâmîbunu vatandaşlık(1321-1332), haklarıyla30 Altın İmtiyâz ilişkilendirmek Madalyası suretiyle(1309-1320), özgürlüğü 40 bireylerinMadalya Esâmî kendilerinde (1899-1902) güvence Defterleri. altına alır. Dolayısıyla Kant, İngilizRousseau’un Ulusal Arşivitoplumsal: FO 195/1720;sözleşmeyle FO 195/1883;oluşturulan FO genel-iradesini 195/1477; FO 195/1368; bireysel FO hak 195/ ve özgürlükler1932; FO temelinde 195/1976; yeniden FO 195/1305, ele alır. FO 195/1369; FO 195/ 1448; FO 195/1306; FOAncak 195/ Kant, 1545. sözleşme-yapmayı tarihsel bir olgu olarak düşünmenin sadece Amerikangereksiz değil Misyoner olanaksız Arşivi olduğunu: 640, 641, 642,da ekler. 643,644, Bu 645,sözleşme, 646, 647, egemenliğin 648, 651, 652, (ampirik) 653, 654, nedeni655, değil, 660, aksine661, 66 (normatif2, 663. Reeller. ) hukuksal temelidir. Sözleşme aracılığıyla, genel Sâlnameler:bir zorlayıcı-güç Salname-i yaratılmaz, Vilâyet-i aksineHaleb: 1320.olanaklı olan her böylesi güç onun haklılı- Şer’îyyeğıyla belirlenir Sicili: 23 (Geismann, Recep 1293- 1999).25 Şaban Buna 1296 uygun tarihli Urfaolarak, Şer’îyye genel Sicili irade, gerçekte bü- tünsel ve ontolojik olarak bireyin içinde eritilmediği işlevsel yapı olarak görülür. Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. Çünkü böyle bir zorlama/zorunluluk, özgürlüğün olanaklı koşulu olarak görü- Adıvar,lemez, H.aksine E. (2005). zorunlu Mehmet önlemler Kalpaklı ya da G. yaptırımlarT. (Haz..), Mor sadece Salkımlı özgürlükçü Ev. İstanbul: ilkelerden Özgür hareketleYayınları. gerekçelendirilmelidir. Dolayısıyla genel istenç, somut olarak kamusal Bayraktar,yasalarda H.yansıyan (2007). veTanzimattan “sadece özgürlüğümüzün Cumhuriyet’e Urfa Elazığ:diğer herkesinFırat Üniversitesi özgürlüğüyle Ortadoğu ve böylelikleAraştırmaları ortak iyiyle Merkezi. birlikte oluşabilecek şekilde sınırlanan” dış zorlamayı ifade Bingöl,eder (Riess, S. (2005). 2012: Osmanlı 351-353). Mahkemelerinde Dolaysısıyla Reformdışsal zorlama/zorunluluk ve Cerîde-yi Mehâkim’deki olarak hu Üst- kuksalMahkeme yasalar çerçevesinde,Kararları. Tarih vatandaşlıkIncelemeleri Dergisi, bağıyla XX birbirlerine (19), 19-38. bağlı olan bireylerin özgürlük alanlarının karşılıklı olarak tanınması ve bu karşılıklı ilişki içerisinde Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. her bireyin içsel özgürlüğünün, yani ahlaki özerkliğinin dokunulmazlığının sağ- Ankara: TTK. lanması gerekir. Deringil, S. (2002). İktidarın Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. G.Sonuç Ç. Güven). Olar İstanbul:ak Bir KarşılaştırmaYKY. Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. Spinoza, Etika’da geometrik yöntemle sistemleştirdiği, önsel olarak ilk ilke ve Foucault,kabullerden M. (2006).hareketle Deliliğin bütünlüklü Tarihi ( birÇev. metafiziksel M. A. Kılıçbay). dizge Ankara: oluşturmaya İmge. çalışır; buna Ginzburg,karşılık Kant, C. (2011). Saf Aklın Peynir Eleştirisi ve kurtlar’nde (Çev. bir A. bilgi Gür). kuramı İstanbul: ortaya Metis. koyar ve bu temelde Kenanoğlu,onun metafiziğini M. M. (2007). türetir. Nizâmiye Buna göre, mahkemeleri. Spinoza’da Islâm Tanrı, Ansiklopedisi, her şeye içkin XXXIII ve , bütün185-188. ola - Kodaman,rak varolanların B. (1987). nedeni II. Abdülhamid gerçek ve Devri zorunlu Doğu varlıktır. Anadolu BunaPolitikası karşılık. Ankara: Kant’ta Türk Tanrı,Kültürünü aş- kın birAraştırma varlık ve Enstitüsü. bütün olarak varolanların kendisinde tasarlanabilmesinin olanak- lılığı için varsayılmak durumunda olan bir varlıktır. Kant için Tanrının deneyimi ya Kürkçüoğlu, C. (2008). Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. da bilgisi olanaklı değildir, çünkü ona anlamanın kategorilerini uygulayabileceğimiz Nicault,herhangi C. bir (2001). sezgisel Kudüs bir 1850-1948 bilgiye ve (Çev. kanıta E. S. sahip Vali). değilizdir.İstanbul: İletişim. Buna karşılık Spinoza Ortaylı,için, her İ. deneyimin (1983). Osmanlı aslında imparatorluğu’nun Tanrının bir deneyimi En Uzun Yüzyılıolduğu. İstanbul: söylenebilir, Hil. çünkü varo- Seyitdanlıoğlu,lan tikel şeyler M. bir (1996). ve aynı Tanzimat şey olan Devri’nde Tanrı ya Meclis-ida Doğa’nın vâlâ. Ankara: sonsuz TTK.niteliklerinin uzam ve düşünce kipleri altında görünüşlerinden başka bir şey değildir. İnsan, şeylerin Tanpınar, H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. özünü kavradıkça, Tanrıyı daha iyi anlayacaktır, çünkü Tanrı veya Doğa, bütün Urfa.olgusal (1984). ve sonlu Yurt Ansiklopedisi,şeylerin zorunlu X, 7367-7389. nedenidir. Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim Spinoza’da, sonsuz ve mükemmel varlık olarak Tanrı veya Doğa, bütününde Yayınları. sonlu şeylerin hem içkin nedeni hem de varoluşlarının ve olgusallıklarının zorun- lu nedeni olarak neden-etki dizisinin başlangıcındadır. Spinoza’nın Tanrısı, do-

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Özgürlük Problemi: Spinoza ve Kant 153 laysız biçimde sezgisel olarak anlaşılabilir ve olgusal şeylerde kendini gösterebilir. Dolayısıyla nedensellik, tözün kipleşmeleri olan sonlu şeylerin neden-etki bağlan- tısını ve onların özüne ilişkin düşüncelerin mantıksal zorunluluğunu ifade eder. Buna göre de, şeylere ilişkin herhangi bir olumsallıktan, amaçlı etkinlikten ve ya- ratmadan söz edilemez. Buna karşılık, Kant’ın Tanrısı, olgusal dünyanın bir parçası değildir ve insan ona ilişkin herhangi bir sezgiye sahip olmadığından bilgiye de sahip olamaz. Ayrıca insan, olgusallık ve şeyler açısından Tanrıyla ilişkiyi neden- sel bir ilişki olarak kuramayız. Çünkü insan, anlamanın önsel kategorilerden biri olan nedensellik kategorisi sayesinde duysal sezgiye bağlı olarak şeyler arasındaki ilişkinin bilgisini ortaya koyar, ama herhangi bir duyusal sezgisine sahip olmadığı numenal varlığa yönelik böyle bir tasarı ya da bilgi ortaya koyamaz. Ancak Tanrı, bütün olarak nedensellik dizisinin zorunlu bir nedeni, gerçeklikten ziyade bir ide olarak varsayılmak ve her bir şeyin kendisinde tasarlanmasının olanaklı temeli ola- rak görülmek durumundadır. Dolayısıyla Kant’ta Tanrı, pratik ve ahlaki olarak en yüksek iyiyi göstermesi bakımından aklın zorunlu bir idesi ve düzenleyici bir ilke olarak görülmektedir. Buna göre insan, salt bilen değil aynı zamanda eyleyen bir varlık olarak, bütününde doğanın belli bir amaç için yaratılmış ve doğada böyle bir yaratıcı etkinlikte bulunuyormuş gibi bakmak durumundadır. O halde Kant’ta, fenomenler dünyası açısından mekanik bir nedensellik, insanın kendi ve bütünün- de doğa açısından teleolojik bir nedensellik söz konusudur. Ancak, bu farklılıklara rağmen hem Spinoza hem de Kant açısından Tanrı etik yaşam için temeldir. Görünüşler dünyasının determinizmi, hem Spinoza hem de Kant için özgür- lükle ilgili bir probleme yol açmaktadır. Bu problemi Spinoza, ontolojik olarak in- sanın doğasının zorunluluğunun bilincine vararak, aktif ve etkin biçimde eylemesi temelinde çözmeye çalışır. Buna göre, duyusal ve ussal varlık olarak insan kendi doğasını yeterince anlayarak ve buna uygun davrandığı ölçüde özgür olacaktır. Buna göre, insan, özüne ya da doğasına uygun olarak kendi varlığında kalıcı olma çabası (conatus) içerisinde, etkinliği kendince belirlenmiş biçimde eyler. O halde özgürlük, bilinçli eylemin zorunluluğuna dayanmaktadır, dolayısıyla zorunluluğu dışlamamaktadır. İnsan, duygularına edilgin biçimde tabi olmadan, onları ussal olarak tanıdığı ve bildiği ölçüde etkinliğini kendince aktif olarak belirleyebilecek- tir. Ancak, bunun için öncelikle bilgi gereklidir. Buna göre insan, bir duyguyu ne kadar iyi tanırsa, bu duygu o kadar onun gücü dahilinde olacak ve ondan o kadar az etkilenecek ve acı duyacaktır. Dolayısıyla insan, aktif olarak akıl tarafından yöne- tilebildiği ölçüde, pasif olarak daha az duygulanımlarından etkilenecek ve kendini daha yetkin ve özgür kılacaktır. Bu anlamda Spinoza’da akıl, Kant’taki gibi, kendi kendinde yasa koyan bir akıl değil, doğa yasasının zorunluluğunun bilincinde olan bir akıldır. Kant, olgusal dünyadaki nedensellik açısından özgürlüğün imkansız olduğu- na inanır. Bununla birlikte özgürlük, numenal varlık olarak insanın olgusal dün- yadaki bir etkinin temelinde olabilecek bir şeyin anlaşılır doğasını düşündüğünde,

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8154 doğalve nedenler Madalya (1319-1320),zincirinden bağımsız10 Hanedân-ı olarak Osmâni saf aklın Nişân kendinde ve İmtiyâz yeni Madalyası bir nedenler (1311- zincirini1334), başlatmasının 17 Teba-yı Şâhâne olanağını Mecîdî ifade Esâmî eder. (1321-1332), Bu, aynı zamanda, 30 Altın düşünmenin İmtiyâz Madalyası ken- diliğindenliğidir.(1309-1320), Teorik40 Madalya anlamda Esâmî bu (1899-1902)olanaklılık, ancakDefterleri. pratik olarak insanın kendi İngilizkendinde Ulusal yasa Arşivi koyma: FO anlamında 195/1720; kendi FO 195/1883; eyleminin FO başlatıcısı 195/1477; veFO belirleyicisi 195/1368; FO olması 195/ ve böylelikle1932; FO de 195/1976; ahlaki olarak FO 195/1305, özerk varoluşa FO 195/1369; sahip olması FO 195/ anlamına 1448; FOgelir. 195/1306; Bu an- lamda,FO pratik 195/ 1545.ve ahlaki yasa, koşulsuz ilke ve genel yasanın biçimi olarak kategorik Amerikanburuğu ifade Misyoner eder: Arşivi“Sadece: 640, aynı 641, zamanda 642, 643,644, genel 645, bir 646,yasa 647, olmasını 648, 651, isteyebileceğin 652, 653, 654, söz konusu655, 660, maksimlere 661, 66 2, 663.göre Reeller. eyle”. Dolayısıyla Kant, doğa yasanının zorunluluğu- nu, ussal varlık olarak insanın kendi kendinde koyduğu bir yasa biçiminde değer- Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. lendirerek, zorunluluğu özgürlükle uzlaştırır. Şer’îyye Sicili: 23 Recep 1293- 25 Şaban 1296 tarihli Urfa Şer’îyye Sicili Spinoza’da, töz tanımı ve sistemi açısından Tanrı da dahil insanlar için her- Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. hangi bir istenç ya da irade özgürlüğünden söz edilemez. Varoluşu özünde kap- Adıvar,sanan varlıkH. E. olarak(2005). Tanrı,Mehmet kendi Kalpaklı özünün G. T. içsel (Haz..), zorunluluğuna Mor Salkımlı göre Ev. eylemekİstanbul: Özgürduru- mundaYayınları. olduğundan, onun başka türlü davranması söz konusu olamaz. Aynı şekil- Bayraktar,de, Tanrısal H. özün(2007). kipleşmeleri Tanzimattan olan Cumhuriyet’e uzamsal Urfa ve düşünselElazığ: Fırat şeyler Üniversitesi aynı zorunluluğa Ortadoğu tabi olduklarından,Araştırmaları Merkezi. herhangi bir nedensiz karardan veya etkinlikten söz edilemez. Bingöl,Zaten, istenç S. (2005). ve anlak Osmanlı aynı Mahkemelerindeşeydir; istenilen ya Reform da amaçlanan ve Cerîde-yi şeye Mehâkim’dekiilişkin bir idenin Üst onaylanmasıMahkeme veya Kararları. reddedilmesidir. Tarih Incelemeleri İnsanların Dergisi, istenç XX (19), ya 19-38.da irade özgürlüğü olarak gördükleri şey, aslında bir yanılsamadır. Çünkü insanlar, davranışlarını belirleyen Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. duygulanımların nedenlerini bilmeden eylediklerinden, kendilerinin özgürce ka- Ankara: TTK. rarlar aldıklarını veya seçimler yaptıklarını sanmaktadırlar. Oysa özgür biçimde Deringil,ve nedensiz S. (2002). olarak İktidarın alınan Sembollerikararlar veya ve İdeoloji seçimler II. Abdülhamit yoktur; bütün Dönemi eylemler ( 1876-1909) içsel (Çev.veya dışsalG. zorunluluktan Ç. Güven). İstanbul: kaynaklanmaktadır. YKY. Dolayısıyla seçim ve kararlarının neden- Fatmalerinin Aliye bilgisine Hanım. sahip (1995). olmayan, Ahmed pasifCevdet biçimde Paşa ve zamanıdıştan .belirlenimle İstanbul: Bedir. ve zorunlulukla Foucault,eyleyecektir. M. (2006).Buna Deliliğinkarşılık, Tarihiseçim ( veÇev. kararlarının M. A. Kılıçbay). nedenlerini Ankara: İmge.bilen, onlara ilişkin Ginzburg,upuygun bilgiyeC. (2011). sahip Peynir olan ve kurtlarkişi, sadece (Çev. A.kendi Gür). etkinliğini İstanbul: Metis. belirlemeyle, dolayısıyla kendi doğasının içsel zorunluluğuna göre etkin biçimde eyleme ve kendini yetkin- Kenanoğlu, M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. leştirme olanağına sahiptir. Ancak burada, dıştan belirlenimle eyleyen kişi eylemin Kodaman,nedenlerine B. (1987).ilişkin II.bilgisizlik Abdülhamid nedeniyle Devri Doğu eylemlerinden Anadolu Politikası herhangi. Ankara: bir şekilde Türk Kültürünü sorum- lu tutulmamasıAraştırma Enstitüsü. gerekir gibi bir sonuç çıkmaktadır. Kürkçüoğlu, C. (2008). Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. Kant’ta, istenç ya da irade özgürlüğü, pratik aklın kendi kendinde yasa koyma Nicault,anlamında C. (2001). istemenin Kudüs kendinde 1850-1948 iyi (Çev.olana E. yönelmesini S. Vali). İstanbul: ifade İletişim. eder. Bu anlamda kişi, Ortaylı,eyleminin İ. (1983). öznel Osmanlı ilkelerini, imparatorluğu’nun aynı zamanda En genel Uzun birYüzyılı yasa. İstanbul: olacak Hil.şekilde koşulsuz Seyitdanlıoğlu,biçimde seçer M.ve (1996).eylerse Tanzimat özerk davranmış Devri’nde Meclis-iolacaktır. vâlâ Buna. Ankara: karşılık TTK. kişi, eğer öznel ilkelerini duyusal istek ve ampirik tasarımlara göre seçer ve eylerse, bir şeyi kendisi Tanpınar, H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. için değil, başka bir şey nedeniyle yaptığından veya seçtiğinden, dolayısıyla koşul- Urfa.lu buyruklara (1984). Yurt göre Ansiklopedisi, eylemiş olacağından, X, 7367-7389. ahlaki ve özerk davranmış olmayacaktır. Zürcher,Oysa ahlaki E. (1999). ve özerk Modernleşen biçimde Türkiye’nindavranan birisi,Tarihi bir(Çev. şeyi Y. neS. Gönen).olursa olsun İstanbul: salt İletişimkendi- sindenYayınları. dolayı seçer veya yerine getirir. Çünkü kişinin ahlaki buyruğa göre eylemesi, “yasaya saygıdan dolayı yapılan bir eylemin zorunluluğu olduğu için” bir ödevdir ve

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Özgürlük Problemi: Spinoza ve Kant 155 bu ödevi yerine getirme onun özerk olmasını ifade etmektedir. Ancak böylesi bir özerklik tasarımı, insanı duygusal yönlerden ve bağlamsal ilişkilerden soyutlamak- ta, salt ussal biçimde eylemesi gereken bir varlık olarak görmektedir. Spinoza için olduğu kadar Kant için de, doğa-durumu insanlar arasındaki anlaşmazlık ya da uyuşmazlık durumunu ifade eder. Ancak bu durumun aşılmasını, Spinoza, öncelikle toplumsal ve siyasal haklar ve özgürlükler çerçevesinde cum- huriyetçi bir anlayışla ele alırken; Kant, liberal bakışla bireysel hak ve özgürlükler temelinde ortaya koyar. İnsanı toplumsal varlık olarak değerlendiren Spinoza’ya göre, insanlar doğa-durumunda aklın rehberliğinden çok kör istek ve arzuların egemenliği altında bulunduklarından, doğal olarak birbirlerinin düşmanıdırlar. Dolayısıyla insanların bir arada yaşamalarını olanaklı kılmak için, onların arzu ve isteklerini dizginlemek gerekir. Bunun için de herkesin tabi olacağı egemen güç ve yasalar gereklidir. Devletin zorlayıcı gücünü ifade eden yasalara itaat sağlanma- dıkça, ortak bir yaşam olanaklı olmayacaktır. Doğal olarak insanlar, ister akla göre isterse arzusuna göre davransın, daha büyük bir iyilik umuduyla ve kötülükten ka- çınmak amacıyla toplumsal yaşamın kendileri için yaralı olacağını görerek yasalara itaat ederler. Böylelikle herkesin doğal hakkı ve gücünden oluşan en büyük hak ve güç ortaya çıkar. Bu anlamda, en büyük güce ve aynı zamanda hakka sahip olan devletin amacı, öncelikle toplumsal düzen ve barış açısından herkesin daha güvenli ve iyi bir yaşam sürdürmesini ve özgürlüklerini kullanmasını sağlamak olmalıdır. Buna karşılık Kant, toplumsal ve siyasal yapıyı, her bir kişinin özgürlüğü- nün bir başkasının özgürlüğüyle nasıl bir arada olanaklı olabileceği temelinde ele alır. Egemenliğin hukuksal temeli olarak yapılan sözleşmede ortaya çıkan genel istenç ya da yasa, bireysel hak ve özgürlüklerin bir arada bulunmasının haklı te- melini oluşturur. Bu anlamda, böyle bir işbirliğini olanaklı kılan yasaların bütünü olan kamusal hukuk, bireylerin özgürlükçü hak iddialarının dengelenmesini ve ortak yaşam koşullarının biçimlendirilmesini sağlar. Hukuk ve yasalar, özgürlük alanlarının belirlenmesini ve her bir kişinin bireysel ve dışsal özgürlüğünün diğer her bir kişinin özgürlüğüyle uyumlu olmasını sağlamalıdır. Dolayısıyla Kant, öncelikle kişisel hak ve özgürlükleri koruyan ve bireylerin kendi iyilerini ve yaşam tarzlarını kendi anlayışlarınca izleyebilmelerini ve geliştirebilmelerini sağlayacak bir burjuva hukuk devletini savunur. Sonuç olarak, Spinoza, doğal ve ampirik gerekçelerden hareketle devletin gerekliliğini ortaya koyarken, Kant ahlaki ve hukuksal gerekçelerden hareketle devleti ve egemenliği gerekçelendirir.

Kaynakça Balibar, Etienne (2004). Spinoza ve Siyaset, Çev. Sanem Soyarslan, İstanbul: Otonom Yayınları. Cook, J. Thomas (2012). “Libertas philosophandi and Freedom of Mind in Spinoza’s Tractatus Theologico-politicus”, Faculty Publications. Paper 62 (http://scholarship. rollins.edu/as_facpub/62).

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8156

Heidegger,ve Madalya Martin (1319-1320), (1998). Kant 10 Hanedân-ıund das Probleme Osmâni der Nişân Metaphysik ve İmtiyâz, Frankfurt Madalyası am (1311-Main: 1334),Vittorio 17 Klosterman. Teba-yı Şâhâne Mecîdî Esâmî (1321-1332), 30 Altın İmtiyâz Madalyası Geismann,(1309-1320), Georg (2006) 40 Madalya Recht und Esâmî Moral (1899-1902) in der Philosophie Defterleri. Kants, , Jahrbuch für Recht und Ethik, 3-124. İngiliz Ulusal Arşivi: FO 195/1720; FO 195/1883; FO 195/1477; FO 195/1368; FO 195/ Geismann, Georg (1999). Zur Inkommensurabilität der politischen Philosophie von Spinoza 1932; FO 195/1976; FO 195/1305, FO 195/1369; FO 195/ 1448; FO 195/1306; und Kant, Zeitschrift für Politikwissenschaft, 1381-1402. FO 195/ 1545. Kant, Immanuel (1995). Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi, Çev. İoanna Kuçuradi, AmerikanAnkara: Misyoner Türkiye Arşivi Felsefe: 640, Kurumu. 641, 642, 643,644, 645, 646, 647, 648, 651, 652, 653, 654, Kant, 655,Immanuel 660, 661, (1999). 66 2, 663.Pratik Reeller. Aklın Eleştirisi, Çev. İoanna Kuçuradi, Ülker Gökberk, Sâlnameler:Füsun Akatlı,Salname-i Ankara: Vilâyet-i Türkiye Haleb: Felsefe 1320. Kurumu. Şer’îyyeKant, Immanuel Sicili: 23 (1990). Recep 1293-Kritik 25der Şaban reinen 1296Vernunft tarihli, 3. UrfaAuflg. Şer’îyye Felix MeinerSicili Verlag GmbH, Hamburg. Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. Oertner, Monika (2000). Vier Bedeutungsebenen von Freiheit in der Philosophie des Benedictus Adıvar,de H.Spinoza E. (2005)., Universität Mehmet Konstanz.Kalpaklı G. Geisteswissenschaftliche T. (Haz..), Mor Salkımlı Sektion. Ev. İstanbul: Fachbereich Özgür Yayınları.Philosophie. MAGISTERARBEIT, bei Herrn Prof. Dr. H. Schleichert und Herrn Priv.-Doz. Dr. P. McLaughlin. Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu Rieβ, Andreas (2012). Eine Ideengeschichte der Freiheit. Die liberale Idee im Zeichen des theo- Araştırmaları Merkezi. logisch-politischen Problems, Inaugural-Dissertation zur Erlangung des Doktorgrades Bingöl,der S. Philosophie (2005). Osmanlı an der Ludwig-Maximilians-Universitat, Mahkemelerinde Reform ve Cerîde-yi München. Mehâkim’deki Üst Spinoza,Mahkeme Benedictus Kararları. (2004). Tarih Etika, Incelemeleri Çev. Hilmi Dergisi, Ziya Ülken, XX (19), Ankara: 19-38. Dost Kitabevi Yayınları. Çadırcı,Spinoza, M.Benedictus (1997). Tanzimat(2008). Teolojik-Politik Döneminde Anadolu İnceleme Kentleri’nin (Tractatus Theologico-Politicus), Sosyal ve Ekonomik Yapısı Çev.. Ankara:Cemal Bali TTK. Akal& Reyda Ergün, Ankara: Dost Kitabevi. Stankov, Georgi (2007). Descartes, Spinoza, Leibniz, Kant Philosophische Quellen, Copyright Deringil, S. (2002). İktidarın Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. by Georgi Stankov, Stankov’s Universal Law Press. G. Ç. Güven). İstanbul: YKY. Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. Foucault, M. (2006). Deliliğin Tarihi ( Çev. M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. Kenanoğlu, M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. Kodaman, B. (1987). II. Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü. Kürkçüoğlu, C. (2008). Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. Nicault, C. (2001). Kudüs 1850-1948 (Çev. E. S. Vali). İstanbul: İletişim. Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. Seyitdanlıoğlu, M. (1996). Tanzimat Devri’nde Meclis-i vâlâ. Ankara: TTK. Tanpınar, H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. Urfa. (1984). Yurt Ansiklopedisi, X, 7367-7389. Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim Yayınları.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Jean Jacques Rousseau Enstitüsü’nün Psikoloji ve Pedagoji Tarihimizdeki Yeri Lütfiye KOÇ GÜNAY*

Özet Türk Psikoloji Tarihi’nin mahiyetinin ortaya çıkarılması için gereken şartlardan birisi de psikoloji geleneğimizin hangi ekollerin etkisinde oluştuğunu belirlemektir. Bilimsel manada psikoloji, dünyada ve ülkemizde daha çok Almanya’nın önderliğinde tanınmaya başlanmış olsa da Osmanlının son dönemleri ve Cumhuriyetin ilk yılları ile ilgili yapılan çalışmalar gösteriyor ki Fransa ve İsviçre’nin de etkisi göz ardı edilemeyecek denli büyüktür. Bu açıdan bakıldığında Cenevre Üniversitesi Jean Jacques Rousseau Enstitüsü psikoloji geleneğimizin oluşmasında büyük bir rol oynamıştır. Gerek Rousseau Enstitüsü’nde eğitim alan kişiler gerekse Türkiye’ye davet edilen Enstitü öğretim üyeleri ile Türk Psikoloji ve Pedagoji yapısı şekillenmeye başlamış ve bilimsel-akademik alanda kendine yer edinmiştir. Anahtar Sözcükler: Jean Jacques Rousseau Enstitüsü, Psikoloji, Pedagoji, Pierre Bovet, Adolphe Ferriere, Mustafa Şekib Tunç.

The Importance of Jean-Jacques Institute in the History of Turkish Psychology and Pedagogy Abstract One of the requirements for revealing the nature of History of Turkish Psychology is to determine which type of schools’ effect to form Turkish psychological tradition. Psychology in scientific meaning, started being known through leadership of Germany

* Arş. Gör., Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Felsefe Bölümü, Bilim Tarihi Anabilim Dalı, [email protected]

157 8158 in bothve theMadalya World (1319-1320), and Turkey. 10However, Hanedân-ı studies Osmâni which Nişân were ve done İmtiyâz in both Madalyası the last periods(1311- of Ottomans1334), 17 and Teba-yı the first Şâhâne periods Mecîdî of Turkey Esâmî Republic (1321-1332), show that 30 Altınthe effects İmtiyâz of French Madalyası and Switzerland(1309-1320), cannot 40 be Madalya ignored. EsâmîWhen considered(1899-1902) from Defterleri. this point of view, the Institute of İngilizJean Jacques Ulusal Rousseau Arşivi: FO in Geneva 195/1720; University FO 195/1883; has an FO important 195/1477; role FO to 195/1368; form the tradition FO 195/ of Turkish1932; psychology. FO 195/1976; The structureFO 195/1305, of Turkish FO psychology195/1369; FOand 195/pedagogy 1448; takes FO 195/1306;shape and it carvesFO out195/ a niche1545. for itself in scientific-academic field by virtue of both trainees of the Amerikaninstitute and Misyoner the assistant Arşivi professors: 640, 641, of 642, the 643,644,institute 645,who 646, are invited647, 648, to 651, Turkey. 652, 653, 654, 655,Keywords: 660, 661, The 66 2, Institute663. Reeller. Jean-Jacques Rousseau, Psychology, Pedagogy, Sâlnameler:Pierre Bovet, Salname-i Adolphe Vilâyet-i Ferriere, Haleb: Mustafa 1320. Şekib Tunç. Şer’îyye Sicili: 23 Recep 1293- 25 Şaban 1296 tarihli Urfa Şer’îyye Sicili

Şanlıurfa,Psikoloji Yukarı biliminin Telfidan Köyü dünyada saha araştırması.bilimsel bir kimlik kazanması zaman almıştır. Adıvar,Bilindiği H. gibiE. (2005). uzun Mehmetbir süre Kalpaklıfelsefenin G. çalışmaT. (Haz..), alanı Mor içerisinde Salkımlı Ev bulunmuş. İstanbul: veÖzgür an- cak fizyolojiYayınları. ile birlikte, bilimsel metotların kullanılması neticesinde bilim kim- Bayraktar,liğine kavuşmuştur. H. (2007). TanzimattanFelsefeden ayrılarak Cumhuriyet’e müstakil Urfa Elazığ: bir bilim Fırat haline Üniversitesi gelişi, Ortadoğu1879 yı- lındaAraştırmaları Wilhelm Wundt’un Merkezi. ilk psikoloji laboratuarını kurmasıyla birlikte mümkün Bingöl,olmuştur. S. Türk (2005). Psikoloji Osmanlı Tarihi’ne Mahkemelerinde baktığımızda Reform ise ve ilk Cerîde-yi psikoloji Mehâkim’deki çalışmalarının Üst Osmanlı’nınMahkeme son Kararları. dönemlerine Tarih Incelemeleri rastladığını Dergisi, görüyoruz. XX (19), Fakat19-38. modern anlamda ve üniversite bünyesinde psikoloji biliminin ülkemizde kurumsal bir yapı olarak kabul Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. gördüğü tarih 1915, yani Alman bilgin Georg Anschütz’ün psikoloji dersleri vermek Ankara: TTK. üzere İstanbul’a geldiği tarihtir. Bu tarihte, ayrıca İbrahim Alaettin Gövsa tarafın- Deringil,dan tercüme S. (2002). edilen İktidarın Binet-Simon Sembolleri Zekâ ve İdeoloji Testi II. uygulanmaya Abdülhamit Dönemi başlanmıştır. ( 1876-1909) Psikoloji (Çev. tarihimizG. Ç. açısındanGüven). İstanbul: bir diğer YKY. önemli tarih Wilhelm Peters’in Türkiye’ye geldiği Fatma1937 senesidir. Aliye Hanım. İstanbul (1995). Üniversitesi’nde Ahmed Cevdet Paşa çalışan ve zamanı Peters,. İstanbul: 1919 yılından Bedir. beri Umûmi Foucault,Psikoloji M.Kürsüsü’ne (2006). Deliliğin başkanlık Tarihi yapan ( Çev. M.Mustafa A. Kılıçbay). Şekib Ankara: Tunç İmge.İle birlikte Tecrübi Psikoloji ve Pedagoji Kürsüsü’nü kurmuşlardır. (Bilgin, 1988: 17). Darülfünûn Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. Psikoloji Kürsüsü’ne otuz seneden fazla başkanlık yapan Mustafa Şekib, psikoloji Kenanoğlu,eğitimini Cenevre M. M. (2007). Üniversitesi Nizâmiye Jean mahkemeleri. Jacques Rousseau Islâm Ansiklopedisi, Enstitüsü’nde XXXIII almıştır., 185-188. Kodaman, B. (1987). II. Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası. Ankara: Türk Kültürünü Jean Jacques Rousseau Enstitüsü 1912 yılında Edouard Claperéde (1873- Araştırma Enstitüsü. 1940) tarafından Cenevre’de kurulmuştur. Enstitü dönemin en önemli felsefe, psi- Kürkçüoğlu,koloji ve pedagoji C. (2008). enstitülerinden Şanlıurfa 1850-1950 biridir. . JeanŞanlıurfa: Jacques ŞURKAV. Rousseau Enstitüsü’nün yanı Nicault,sıra o dönem C. (2001). içerisinde; Kudüs 1850-1948 Berlin Zentralinstitut, (Çev. E. S. Vali). London’sİstanbul: İletişim. Institute of Education Ortaylı,ve Ovide İ. (1983).Decroly’s Osmanlı Institute imparatorluğu’nun gibi enstitüler En Uzunde modern Yüzyılı . eğitimİstanbul: sistemi Hil. içerisinde- Seyitdanlıoğlu,ki benzer eğitim M. (1996).kurumlarıdır. Tanzimat Rousseau Devri’nde Enstitüsü’nünMeclis-i vâlâ. Ankara: diğerlerinden TTK. farkı, mo- dern psikolojinin ülkemizdeki tanınma sürecindeki etkisinden kaynaklanmaktadır. Tanpınar, H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. Hem Enstitü’de eğitim alan ve Türkiye’de üniversite ve lise eğitimine katkıda bu- Urfa.lunan (1984). kişiler Yurt hem Ansiklopedisi, de Enstitü’den X, 7367-7389. ülkemize gelen hocalar ile Jean Jacques Rousseau Zürcher,Enstitüsü E. modern (1999). Modernleşenpsikoloji geleneğimizde Türkiye’nin Tarihi oldukça (Çev. etkili Y. S. olmuştur.Gönen). İstanbul: İletişim Yayınları. Aktif okul ve aktif öğrenci gibi modern eğitim kavramları üzerinde yoğunla- şan Enstitü’ye aktif okul kavramını ilk kez kullanan eğitimci düşünür Jean Jacques

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Jean Jacques Rousseau Enstitüsü’nün Psikoloji ve Pedagoji Tarihimizdeki Yeri 159

Rousseau’nun (1712-1778) adı verilmiştir. Rousseau’dan sonra bu kavramı ilk kez kullanan isimler arasında John Heinrich Pestalozzi (1746-1827), F. Wilhelm Froebel (1782-1852), Maria Montessori (1870-1952) ve XX. yüzyıldan itibaren eğitim anlayışının değişmesinde ve aktif öğrenme yönteminin gelişmesinde büyük katkısı olan John Dewey de (1859-1952) bulunmaktadır (Şahin, 2005: 26). Hem kendi dönemini hem de sonraki dönemleri etkileyen Jean Jacques Rousseau’nun eğitim anlayışının iki temel ilkesi bulunmaktadır: İlki toplumun dü- zenini sağlamak ve toplumsal yozlaşmayı engellemektir. İkincisi ise, yurttaşlık eği- timinin yöntem ve içeriğinin, doğaya ve doğallığa uygun bir biçimde gerçekleştiril- mesidir. Kurulduktan kısa bir süre sonra dünyanın en önemli psikoloji ve pedagoji enstitülerinden biri haline gelen ve eğitim pedagojisi açısından aktif okul ve aktif öğrenci anlayışını benimseyen Jean Jacques Rousseau Enstitüsü, XIX. yüzyılın sonlarında ortaya çıkan ve XX. yüzyılda etkinliğini daha da artıran yapılandırmacı akımın etkisi altındadır. Söz konusu anlayışa göre bilgi, duyularımızla veya farklı iletişim kanallarıyla edilgin olarak alınan ya da dış dünyada bulunan bir şey değildir. Aksine bilgi, öğrenen tarafından yapılandırılarak üretilir. Bu nedenle yapılar kişiye özgüdür ve birey, içinde bulunduğu çevredeki sıkıntılarla baş etmek için bilgiyi yapılandırmak zorundadır. Yapılandırmacı eğitim anlayışına göre öğrenme; ilk defa karşılaşılan bilgi ile önceki bilgilerin ilişkilendirilmesi sonucu meydana gelir (Arslan, 2007: 44). Davranışçı kuramın aksine öğrenme bir süreçtir ve bu süreçte ön bilgi ile öğrencinin yorumu da gerekmektedir. Felsefî bir akım olarak ele alınan yapılandırmacılık, bu dönemde zamanla gelişmeye ve uygulamalara temel oluşturmaya başlar. William James (1842-1910) ve John Dewey seyirci bilgi kuramını eleştirmişler ve kendi yapılandırmacı eğitim anlayışlarını oluşturmuşlardır (Şahin, 2005: 27). Yapılandırmacılığı savunan dü- şünürleri, bilginin nesnelliği düşüncesini yadsımaya iten sebep, bilgisel etkinlikte kültürün, zihnin ve dilsel yapıların işlevinin her toplumda farklı bir biçimde yer almasıdır (Açıkgöz, 2002: 60-61). Jean Jacques Rousseau Enstitüsü’nün psikoloji ve pedagoji tarihindeki ye- rini anlayabilmek için burada görev yapan kadroya ve çalışmalarına bakmak ge- rekmektedir. Enstitü’nün öğretim kadrosunda Edouard Claparéde, Pierre Bovet (1878-1965), Adolphe Ferriere (1897-1960), Charles Baudouin (1893-1963) ve William James’in yakın arkadaşı Theodore Flournoy (1854-1920) gibi profesörler bulunmaktadır. Enstitü’nün kurucusu Edouard Claparéde 1873 yılında İsviçre’de doğmuştur. Cenevre Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olmuş ve Theodore Flournoy ile birlikte psikoloji çalışmıştır. Çocuk psikoloğu ve nörolog olan Claparéde, Cenevre Üniversitesi’nde psikoloji profesörü olarak görev yapmıştır (Şahin, 2005: 29). Avrupa’ya gönderilen öğrenciler arasında bulunan Mustafa Rahmi Balaban, Jean Jacques Rousseau Enstitüsü’nde bulunduğu süre boyunca Claparéde’den dersler

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8160 almışve ve Madalya ona asistanlık (1319-1320), yapmıştır. 10 Hanedân-ı Claparéde’in Osmâni Psychologie Nişân ve İmtiyâz de l’enfant Madalyası et pedagogie (1311- experimentale1334), 17 adlıTeba-yı eserini Şâhâne Çocuk Mecîdî Ruhiyatı Esâmî (1321-1332),ve Tecrübi Pedagoji30 Altın ismiyleİmtiyâz MadalyasıTürkçeye çevirmiştir.(1309-1320), Aktif 40okul Madalya yöntemini Esâmî benimseyen (1899-1902) Claparéde Defterleri. Fonksiyonel Terbiye adlı İngilizkitabında Ulusal eski Arşivi okul :sisteminin FO 195/1720; neden FO değişmesi 195/1883; FOgerektiğini 195/1477; şu FO sözlerle 195/1368; açıklamıştır: FO 195/ 1932;“Eski okul,FO 195/1976; çocuğun gereksinimlerine FO 195/1305, FOyanıt 195/1369; vermemektedir. FO 195/ Gereksinim 1448; FO 195/1306;du- FOyulmayan 195/ 1545. bir işin yararı olmadığı için aktif okulun gereksinimlere dayan- Amerikanması Misyoneryerinde olur. Arşivi Yeni: 640, okulun 641, esası642, 643,644,çocuğun 645,etkin 646, hale 647, getirilmesidir 648, 651, 652, ve 653,bu 654, 655,etkinliğin 660, 661, neye 66 ve 2, nasıl 663. yanıtReeller. vereceği iyi belirlenmelidir. Çocuklar birçok şey Sâlnameler:yapabilirler Salname-i fakat Vilâyet-i çocukların Haleb: yaptığı 1320. her şey eğitimsel etkinlik olmayabilir. Şer’îyyeEtkinlik Sicili: 23gelişigüzel Recep 1293- yapılmamalı, 25 Şaban çocukların1296 tarihli gereksinimlerine, Urfa Şer’îyye Sicili kafalarındaki soru işaretlerine bir yanıt verecek şekilde dizayn edilmeli veya şekillendiril- Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. melidir. Böyle olursa eğitimin bir anlamı olur, bunun adı eğitimsel etkinlik Adıvar,ve H. fonksiyonel E. (2005). eğitimdir” Mehmet Kalpaklı(Claparéde, G. T. 1940: (Haz..), 52-53). Mor Salkımlı Ev. İstanbul: Özgür Yayınları. Görüldüğü gibi yeni bir eğitim sisteminin gerekliliğini vurgulayan Claparéde, Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu Rousseau Enstitüsü’nü de aktif okul yöntemini benimseyerek kurmuştur. Belki de Araştırmaları Merkezi. bu dönem içerisindeki en başarılı psikoloji ve pedagoji enstitülerinden biri olmayı, Bingöl,bu yeni S.okul (2005). yani Osmanlıaktif okul Mahkemelerinde sistemi ile gerçekleştirmiştir. Reform ve Cerîde-yi Edouard Mehâkim’deki Claparéde’nin Üst eserleriMahkeme şunlardır: Kararları. Tarih Incelemeleri Dergisi, XX (19), 19-38. Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. - L’association des idees,1903. Ankara: TTK. - Psychologie de l’enfant et pedagogie experimentale, 1909. Deringil, S. (2002). İktidarın Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. G.- Ç.L Güven).’education İstanbul: fonctionelle YKY., 1931. Fatma- Aliye La Hanım. genese de(1995). lhypothese Ahmed, 1933. Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. Foucault,Jean M. Jacques (2006). DeliliğinRousseau Tarihi Enstitüsü’nün ( Çev. M. A. Kılıçbay). en önemli Ankara: şahsiyetleri İmge. arasında Ginzburg,Pierre Bovet C. (2011). yer almaktadır. Peynir ve kurtlar İsviçre’li (Çev. psikologA. Gür). İstanbul:ve pedagog Metis. Bovet, 1878 yılında Grandehamps’da dünyaya gelmiştir. Neunberg Üniversitesi’nde felsefe eğitimi al- Kenanoğlu, M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. mış ve 1903-1912 yılları arasında bu üniversitede görev yapmıştır. Bovet, yakın Kodaman,dostu olan B. Claparéde’in (1987). II. Abdülhamid daveti üzerine Devri Doğu 1912 Anadolu senesinde Politikası Rousseau. Ankara: Enstitüsü’ne Türk Kültürünü mü- dür olmuşAraştırma ve 1944 Enstitüsü. yılına kadar görevine devam etmiştir. Pedagoji profesörü olan Kürkçüoğlu,Pierre Bovet, C. (2008). Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. Nicault,- V C.ingt (2001). ans deKudüs vie : 1850-1948 L’institut (Çev. J.J. Rousseau E. S. Vali). de İstanbul: 1912 à İletişim. 1932 (1912’den 1932’ye Ortaylı,kadar Rousseau İ. (1983). Enstitüsü’nde Osmanlı imparatorluğu’nun Hayatın Yirmi En Yılı).Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. Seyitdanlıoğlu,- Le génie M. de (1996). Baden-Powell Tanzimat ( Devri’ndeSavaşçı İçgüdü) Meclis-i. vâlâ. Ankara: TTK. Tanpınar, H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. - Le sentiment religieux et la psychologie de l’enfant (Din Duygusu ve Çocuk Urfa.Psikolojisi). (1984). Yurt Ansiklopedisi, X, 7367-7389. Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim adlı eserleriyle psikoloji ve pedagoji alanında tanınmıştır. Le sentiment religieux et Yayınları. la psychologie de l’enfant başlıklı eseri, Selahattin Odabaşı’nın tercümesi ile Türk Tarih Kurumu Tarafından Din Duygusu ve Çocuk Piskolojisi adıyla yayınlanmıştır.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Jean Jacques Rousseau Enstitüsü’nün Psikoloji ve Pedagoji Tarihimizdeki Yeri 161

Bovet’nin deneysel psikoloji alanındaki önemi ise, Enstitü’nün programına gözlem ve sınıflarda yapılacak olan psikoteknik ölçüm uygulamalarını getirmiş olmasıdır (Duproz, 1978: 30-31). Pierre Bovet, 1 Nisan 1930 senesinde, İzmir Maarif Eminliği tarafından İzmir’e konferans için davet edilmiştir. Bu konferansta Bovet, Türkiye’de bazı eği- tim kurumlarında uygulanmaya çalışılan aktif öğrenme konusunda bilgiler vererek, okulun ve öğrencinin nasıl aktif olacağını, mevcut geleneksel eğitimle karşılaştır- mak suretiyle ele almıştır. Görüldüğü gibi Bovet’de Claparéde gibi çağdaş yapılan- dırmacı eğitim sistemini benimsemiş ve çalışmalarını bu açıdan ele almıştır. Bovet, Türkiye’de 15 gün kalmış ve bu süre zarfında İstanbul, İzmir, Aydın ve Denizli’de konferanslar vermiştir. Bu konferanslarda geleneksel eğitim anlayışı, etkin okul, geleneksel ve çağdaş eğitim arasındaki farklar, eğitimde verimlilik, öğ- retmenlerin yetiştirilmesi ve öğretmen öğrenci ilişkileri, bireye ve ülkeye yapılan yatırım arasındaki ilişki, ahlak eğitimi gibi birçok konuyu ele almış, aynı zamanda çeşitli okullara giderek gözlemlerde bulunmuştur. Geleneksel eğitim ve çağdaş eği- tim arasındaki farka dikkat çeken Bovet, bireyin eğitimine neden öncelik verilmesi gerektiğini şu sözlerle ifade etmiştir: “Eğitimin amacına yönelik iki ayrı görüş vardır: Birinci görüşe göre, eği- tim bireyi her yönüyle, hem ruhsal olarak hem de bedensel olarak geliştir- mektir. Fakat bu herkes için ideal bir eğitim amacı olarak görülmemektedir. İkinci görüşe göre, eğitimin bireyi toplum için hazırlaması gerekliliğinden söz edilmektedir. Bu görüşe göre birey toplumdaki işlevini eğitim aracıyla öğrenebilecektir. Eğitimin bu iki amacı değişik dönemlerde öne sürülmüş- tür. Birbirine iki zıt görüş gibi görünmekte olan bu amaçların orta noktala- rından hareketle doğruyu bulmak en iyi olanıdır. Gerçekte birey eğitilmekle toplum da eğitilmiş olur. Bu nedenle bireyin eğitimine önem ve öncelik veril- melidir” (Balaban, 1930: 4). Aydın konferansında “Terbiyenin Gayesi” başlıklı konuşmada bireyin eğiti- minin ön plana alınması gerektiğini vurgulayan Bovet, öğretmenlerin eğitimine ve okul ile aile arasındaki ilişkiye de ayrıca önem verilmesi gerektiğini vurgula- mıştır. Jean Jacques Rousseau Enstitüsü’nde 32 sene boyunca görev yapan Pierre Bovet, ülkemizde verdiği konferanslarla, eğitim sisteminde gereken yenilikler için yol göstermiş, Enstitü geleneğini ve eğitim anlayışını ülkemize tanıtmış ve son- raki yıllarda gerçekleştirilen eğitim sistemindeki inkılapta etkin olmuştur. Bovet, ülkesine döndükten sonra, yapmış olduğu gözlemler neticesinde Türkiye’nin her alanda yenileşme çabasında olduğunu tespit etmiş ve muallim mekteplerine eleş- tiri getirmiştir. Söz konusu inkılaplar içerisinde, mektepler için “Türk mektebini zeka ve iman cehdine model buldum” diyerek, okulların laikleştirilirken din hissini kökünden söküp atmak istenmediğini ve dini lüzumsuz olarak görmediklerini de ifade etmiş ve öğretmenlerin bile materyalist olmayıp, idealizm yollarını aradıkla-

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8162 rını ayrıcave Madalya belirtmiştir (1319-1320), (Bovet, 10 1930:Hanedân-ı 4-8). Osmâni Bovet, Nişângenel ve olarak İmtiyâz Türk Madalyası İnkılâbını (1311- ise şu sözlerle1334), ifade17 Teba-yı etmiştir: Şâhâne Mecîdî Esâmî (1321-1332), 30 Altın İmtiyâz Madalyası (1309-1320), 40 Madalya Esâmî (1899-1902) Defterleri. “Gazi Mustafa Kemal adında bir şef çıktı ve Türkiye doğdu. Bir inkılâp İngilizoldu Ulusal ki, Arşivieşini yalnız: FO 195/1720; Japonya’da FO görebiliyoruz. 195/1883; FO Hatta 195/1477; Türk FO İnkılâbı, 195/1368; Japon FO 195/ 1932;İnkılâbı’ndan FO 195/1976; daha mucizevidir.FO 195/1305, Z iraFO Türk195/1369; İnkılâbı FO ananelerle195/ 1448; ilişkisiniFO 195/1306; FOkesmiş 195/ bir 1545. nasyonalizmdir. Türkler bir taraftan memleketlerinin hakiki sa- Amerikanhibi olmakMisyoner için Arşivi (yalnız: 640, eski 641, şark 642, tarihinde 643,644, görülen) 645, 646, ahali 647, mübadelesini648, 651, 652, ko653,- 654, 655,nuşurken, 660, 661, asırlardan 66 2, 663. beri Reeller. gelen kapitülasyonları ilga ile birçok noktalarda Sâlnameler:ecnebileri Salname-i pek sevmez Vilâyet-i iken; Haleb: diğer 1320. taraftan; arşını atıp metreyi, kendi tak- Şer’îyyevimlerini Sicili: 23 atıp Recep Hristiyan 1293- 25 takvimini Şaban 1296 aldılar. tarihli İslâmiUrfa Şer’îyye ananelerle Sicili alakalarını kestiler” (Bovet, 1930: 4-8). Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. Adıvar,İzmir H. E. Maârif (2005). Emini Mehmet Fuat Kalpaklı Bey’in G.daveti T. (Haz..), üzerine Mor İzmir’e Salkımlı gelen Ev bir. İstanbul: diğer Enstitü Özgür profesörüYayınları. Adolphe Ferriere (1897-1960), 1897 yılında Cenevre’de doğmuştur. Sosyoloji doktoru olan Ferriere, 1912-1922 yılları arasında Jean Jacques Rousseau Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü’nde profesör olarak dersler vermiş ve İsviçre’de Ligue internationale pour Araştırmaları Merkezi. l’éducation nouvelle-Milletler Arası Yeni Eğitim Kurumu’nu kurmuştur (Kanat, Bingöl,1963: 207). S. (2005). Bu eğitim Osmanlı kurumunun Mahkemelerinde amacı ise, Reform faklı ülkelerden ve Cerîde-yi birçok Mehâkim’deki uzmanın Üstbir arayaMahkeme gelerek, yeni Kararları. ve çağdaş Tarih birIncelemeleri eğitim sistemiDergisi, oluşturmaktır.XX (19), 19-38. Birçok ülkede şube- Çadırcı,si bulunan M. ve(1997). dergisi Tanzimat yayınlanan Döneminde bu eğitim Anadolu kurumunun Kentleri’nin bir Sosyal şubesi ve Ekonomikde Ferriere’nin Yapısı. 1928Ankara: yılında TTK. İzmir’de verdiği konferansın ardından Mustafa Rahmi Balaban ve Deringil,Hakkı Baha S. (2002). Pars’ın İktidarın çabalarıyla Sembolleri İzmir’de ve İdeoloji kurulmuştur. II. Abdülhamit Burada Dönemi yayınlanan ( 1876-1909) Fikirler (Çev. dergisiG. iseÇ. Güven).bu kurumun İstanbul: dergisi YKY. olarak görülmektedir (Kanat, 1963: 208). Dergi, Ferriere ve Bovet’nin ülkemizde gerçekleştirdikleri etkinliklere yer vererek konfe- Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. ranslardaki konuşmalarını yayınlamıştır. Foucault, M. (2006). Deliliğin Tarihi ( Çev. M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. Ferriere bir ay boyunca Türkiye’de kalmış ve bu süre boyunca hem konferans- Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. lar vermiş hem de Bovet gibi okulları ziyaret etmiştir. İstanbul, Balıkesir, Aydın Kenanoğlu,ve Manisa’da M. daM. çok(2007). sayıda Nizâmiye konferans mahkemeleri. veren Ferriere’in Islâm Ansiklopedisi, konferanslarının XXXIII, 185-188. başlıkla - Kodaman,rı şunlardır: B. (1987).“Yeni II.Mektepler-İlmi Abdülhamid Devri Pedagoji Doğu Anadolu Laboratuvarları”, Politikası. Ankara: “Yeni Türk Mektepler”, Kültürünü AlakaAraştırma Merkezleri”, Enstitüsü. “İnzibat”, “Muhtelit Terbiye”, “Kızların Terbiyesi”, “Seciye ve Kürkçüoğlu,Neticeleri” (Balaban,C. (2008). Şanlıurfa1930: 31-36). 1850-1950 Sosyoloji. Şanlıurfa: alanında ŞURKAV. uzman olmasının yanı sıra Nicault,psikolog C. ve (2001). pedagog Kudüs olan 1850-1948 Ferriere’n (Çev. aktif E. S.okul Vali). yöntemi İstanbul: ve İletişim. uygulamaları hakkında bilgiler verdiği şu dört eser bulunmaktadır: Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. Seyitdanlıoğlu,- Transformons M. (1996). l’école Tanzimat (Okulları Devri’nde Değiştiriniz Meclis-i ),vâlâ 1920.. Ankara: TTK. Tanpınar,- LH.’autonomie (2001). XIX. des Asırda écoliers Türk (Öğrencilerin Edebiyatı Tarihi Özerkliği),. İstanbul: 1921. Çağlayan Kitabevi. Urfa. (1984).- L’activité Yurt Ansiklopedisi, spontanée chezX, 7367-7389. l’enfant (Aktif Okulda Çocuğun Hürriyeti), 1922. Zürcher,- E.La (1999). pratique Modernleşen de l’école active Türkiye’nin (Aktif Tarihi Okul Tatbikatı(Çev. Y. S.), Gönen). 1924. İstanbul: İletişim Yayınları.Adolphe Ferriere ülkesine döndükten sonra, Er Nouvelle adlı dergide “Yeni Türkiye ve Mektepleri” başlıklı bir yazı yayınlamış ve bu yazısında şu değerlendir- mede bulunmuştur:

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Jean Jacques Rousseau Enstitüsü’nün Psikoloji ve Pedagoji Tarihimizdeki Yeri 163

“Bütün inkılâpçıların yapmak istedikleri şey de, umumun malı olan bu ha- kikatlerle milli seciyeler arasında terkipler yapmak, milli kitlelerin evsaf ve ihtiyaçlarına muvafık hukuku tanzim etmek, daha mesut bir hayata müsait kanunları vücuda getirmektir. Gazi Mustafa Kemal ve ona tam bir hulûs ile bağlanan fikir güzideleri de meseleyi böyle kavramışlardır. Tabirin bütün manasıyla bu zevat faal adamlardır. Faaliyetlerinin yegâne gayesi milletle- rinin refahıdır” (Hikmet, 1929: 7-8). Görüldüğü gibi Rousseau Enstitüsü geleneğinden gelen psikolog ve peda- gog Bovet ve Ferriere Türkiye’ye davet edilmiş, hem eğitim kurumlarının yapısını gözlemlemiş hem de çeşitli konferanslarla yeni bir eğitim düzeni için gereken bil- gileri sunmuşlardır. Yabancı uzmanların istihdamı Cumhuriyet’in kuruluşunun ilk yıllarına tekabül etmektedir. Zira bu bilim adamlarının Türkiye’ye gelişi Mustafa Kemal Atatürk’ün gerçekleştirdiği inkılâplar içerisinde özellikle eğitim alanında ve üniversite reformunda oldukça önemli bir rol oynamıştır. Eğitim sistemi içeri- sindeki eksiklikler tespit edilmiş, uygulamadaki hatalar belirlenmiş ve çağdaş bir düzen oluşturulmaya çalışılmıştır. Yine Cenevre Üniversitesi pedagoglarından Albert Malche (1876-1956), Darülfünûn’da yapılacak olan reform için, hükümet tarafından 1931 senesinde Türkiye’ye davet edilmiştir. (http/atam.gov.tr/ataturkun-universite-reformu-ile- ilgili-notları/) Bu davet 1931 yılında Cumhuriyet Halk Partisi’nin üniversitede reform isteyen kararı tüzüğe geçirmesi ve aynı sene, Darülfünûn’un eğitim sistemi hakkında rapor vermek üzere, yurtdışından bir uzman getirtilmesi için ödenek ay- rılması sonucu gerçekleşmiştir (Başgöz, 2005: 180). İsviçre doğumlu profesör, 1932 yılında Türkiye’ye gelerek, Darülfünûn’da bir süre gözlem yaptıktan sonra hazırla- mış olduğu raporu Milli Eğitim Bakanlığına sunmuştur. Bizzat Atatürk tarafından incelenen rapor üniversite reformu için büyük önem taşımaktadır. Malche, Milli Eğitim Bakanı Esat Sagay’a sunduğu raporda, çağdaş bir üniversitede bulunması gereken nitelikleri belirlemiştir. Bu nitelikler; yabancı dil eğitimi, öğrencilerin oku- la sınavla seçilmesi, öğretim üyelerinin bilimsel çalışmalara teşvik edilmesi, ulusal ve uluslar arası organizasyonlarda üniversitenin aktif rol almasıdır (Malche, 1939: 29). Çağdaş ve bilimsel nitelikli eğitim için, teoriye dayanan çalışmaların yeterli olmayacağını belirterek uygulamalı eğitimin önemini vurgulamıştır. Malche’ın raporunda bazı değişiklikler yapılarak 1933 yılında TBMM tarafından kabul edilmiş ve uygulamaya konulmuştur. Profesör Malche yalnızca üniversite reformu için hazırlamış olduğu ra- por nedeniyle değil, Jean Jacques Rousseau Enstitüsü’ nde görev yaptığı dönem- de Türkiye’den gelen öğrencilere ders vermesi açısından da oldukça önemlidir. Avrupa’ya eğitim için gönderilen öğrenciler arasında Mustafa Şekib Tunç, Mustafa Rahmi Balaban ve İbrahim Alaettin Gövsa Enstitü’de bulundukları süre boyunca profesörden ders almış ve psikoloji ve pedagoji alanında Enstitü geleneğini ül-

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8164 kemizeve Madalyataşımışlardır. (1319-1320), Darülfünûn’da 10 Hanedân-ı psikoloji Osmâni kürsüsü Nişân ve başkanı İmtiyâz MadalyasıMustafa (1311-Şekib, Muallimler1334), 17dergisindeki Teba-yı Şâhâne “Müspet Mecîdî ve Esâmî Yapıcı (1321-1332), Disiplin” başlıklı 30 Altın yazısında, İmtiyâz Madalyası “muhte- rem hocam(1309-1320), Albert 40 Malche” Madalya ifadesini Esâmî (1899-1902) kullanmıştır. Defterleri. Ayrıca İbrahim Alaettin Gövsa İngilizMalche’a Ulusal ait anılarındanArşivi: FO 195/1720; bahsederken FO 195/1883; profesörden FO ders195/1477; aldıklarını FO 195/1368; da yazmıştır: FO 195/ 1932;“Biz, şimdiFO 195/1976; ruhiyat müderrisi FO 195/1305, bulunan FO Mustafa195/1369; Şekib FO ve195/ İzmir 1448; Lisesi FO 195/1306;fel- FOsefe 195/hocası 1545. Mustafa Rahmi beylerle ben, 1913’te Cenevre’de Jean Jacques AmerikanRousseau Misyoner Enstitüsü’ne Arşivi: 640,ve üniversiteye 641, 642, 643,644, kaydedilmiştik. 645, 646, 647,Mesleğe 648, ait651, derslerin 652, 653, 654, 655,birçoğunu 660, 661, enstitüde 66 2, 663. terbiye Reeller. ve felsefeye ait dersleri üniversitenin Edebiyat Sâlnameler:Fakültesi’nde Salname-i takip Vilâyet-i ediyorduk. Haleb: Mr. 1320. Malche, Edebiyat Fakültesi’nde Umûmi Şer’îyyePedagoji Sicili: 23ve RecepTedris 1293-usulleri 25 dersini Şaban 1296veriyordu” tarihli (Öklem, Urfa Şer’îyye 2009: Sicili 111). Şanlıurfa,Öyle Yukarı anlaşılıyor Telfidan ki, Köyü Türkiye’ye saha araştırması. gelen bilim adamları içerisinde; Pierre Bovet, Adıvar,Adolphe H. Ferriere E. (2005). ve MehmetAlbert Malche, Kalpaklı psikolojiG. T. (Haz..), ve pedagoji Mor Salkımlı geleneğimizin Ev. İstanbul: şekillen Özgür- mesindeYayınları. oldukça etkili olmuşlardır. Eğitim sisteminde köklü değişikliklerin yaşan- masına vesile olmalarının yanı sıra modern anlamda pedagoji ve psikoloji ilmini Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu kendi gelenekleri çerçevesinde ülkemize tanıtmışlardır. Ancak psikoloji geleneği- Araştırmaları Merkezi. mizin şekillendirilmesi yalnızca ülkemize gelen profesörler ile sınırlı değildir. Jean Bingöl,Jacques S.Rousseau (2005). OsmanlıEnstitüsü Mahkemelerinde ruhunu taşıyan Reform bir diğer ve etken Cerîde-yi ise yurtdışına Mehâkim’deki gönde Üst- rilen Mahkemeöğrencilerdir. Kararları. Tarih Incelemeleri Dergisi, XX (19), 19-38. Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. Tanzimat Dönemi’yle birlikte, modern bilimlerin ülkemizde tanınmasını Ankara: TTK. ve tutunmasını sağlamak maksadıyla yurtdışına çok sayıda öğrenci gönderilmiş Deringil,olduğu bilinmektedir. S. (2002). İktidarın XI XSembolleri. yüzyılın ve İdeolojisonlarında II. Abdülhamit ve XX. yüzyılınDönemi ( 1876-1909)başlarında, (Çev.eği- tim alanındaG. Ç. Güven). da, reformların İstanbul: YKY. yapılması gerektiği gündeme geldiğinde, pedagoji ve Fatmapsikoloji Aliye eğitimi Hanım. için (1995). bazı Ahmedöğrencilerin Cevdet Paşasınavla ve zamanı Batı’nın. İstanbul: seçkin Bedir.eğitim kurumları- Foucault,na gönderildikleri M. (2006). görülmektedir.Deliliğin Tarihi (Söz Çev. konusu M. A. Kılıçbay). tarihte psikoloji Ankara: İmge. ve pedagoji eğitimi için Avrupa’ya gönderilen isimler şunlardır: Mustafa Şekib Tunç, İsmail Hakkı Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. Baltacıoğlu, Mustafa Rahmi Balaban, İbrahim Alaettin Gövsa, Sadrettin Celal Kenanoğlu,Antel ve Halil M. M. Fikret (2007). Kanad. Nizâmiye Rousseau mahkemeleri. Enstitüsü’nden Islâm Ansiklopedisi, eğitim alanlar XXXIII ise, 185-188. Mustafa Kodaman,Şekib Tunç, B. (1987). Mustafa II. AbdülhamidRahmi Balaban Devri Doğuve İbrahim Anadolu Alaettin Politikası Gövsa’dır.. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü. Bergama’ya bağlı Balaban köyünde doğan Mustafa Rahmi Balaban, ilkokul Kürkçüoğlu,ve ortaokul C.eğitimini (2008). Şanlıurfa Bergama’da 1850-1950 tamamlamıştır.. Şanlıurfa: ŞURKAV.1907 yılında başladığı İstanbul Nicault,Dârülmuallimîn-i C. (2001). Kudüs Aliye’den 1850-1948 23 Temmuz(Çev. E. S. 1920’deVali). İstanbul: birincilikle İletişim. mezun olmuştur Ortaylı,(Şahin, İ.2005: (1983). 4). Osmanlı Balaban, imparatorluğu’nun Rousseau Enstitütsü’nde En Uzun Yüzyılı felsefe,. İstanbul: sosyoloji, Hil. psikoloji Seyitdanlıoğlu,ve pedagoji eğitimi M. (1996). almış Tanzimat ve Edward Devri’nde Monte, Meclis-i Pierre vâlâ .Bovet, Ankara: Adolphe TTK. Ferriere ve Theodore Flournoy’nın derslerini takip etmiştir. İki sene boyunca, pedagoji labo- Tanpınar, H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. ratuarında Enstitü kurucusu Claparéde’in asistanlığını da yapan Balaban, Maarif Urfa.Nezareti (1984). tarafından Yurt Ansiklopedisi, Cenevre X, Talebe 7367-7389. Müfettişliği ile görevlendirilmiştir (Ertan, Zürcher,1992: 1). E. Bu(1999). görev Modernleşen esnasında, Türkiye’nin Cenevre Tarihi Kız (Çev.Lisesi’ndeki Y. S. Gönen). eğitimine, İstanbul: Rousseau İletişim PedagojiYayınları. Bölümü Anaokulu Öğretmenliği’nde devam etmek isteyen Melek Said için görüşmeler yapmış fakat eğitim için gerekli tahsisat alınamamıştır (Çolak, 2013: 26-27).

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Jean Jacques Rousseau Enstitüsü’nün Psikoloji ve Pedagoji Tarihimizdeki Yeri 165

Mustafa Rahmi Balaban, Rousseau Enstitüsü’ndeki eğitiminin ardından Türkiye’ye dönerek çeşitli okullarda pedagoji, psikoloji, sosyoloji ve felsefe dersleri vermiştir. Ayrıca 1923 yılında Ziya Gökalp başkanlığında kurulan Maarif Vekâleti Telif ve Tercüme Encümeni üyeliğine getirilmiştir. Zira John Dewey, William James, Adolphe Ferriere ve Claparéde’in eserlerini tercüme ederek psikoloji ve pedagoji eğitiminin şekillenmesinde oldukça etkili olmuştur. Ayrıca Adolphe Ferriere ve Pierre Bovet’nin Türkiye’ye gelmeleri Balaban aracılığı ile olmuş ve profesörlerin ziyaretleri sırasında çevirmenlik yapmıştır (Şahin, 2005: 70). Bu kon- feranslardaki konuşmaları ise Fikirler adlı dergide yayınlayarak daha geniş kitlelere ulaşmasını sağlamıştır. Mustafa Rahmi Balaban’ın psikoloji ve pedagojiyle ilgili telif ve Claparéde’den yaptığı tercüme eserler şunlardır: - Ruhiyata Medhal, İstanbul, 1923. - Terbiyevi Ruhiyat Laboratuarı, İstanbul, 1923. - İlk Mekteplerde Ruhi Tetkikler (Münir Hayri ile birlikte), İzmir, 1934. - Buluğ Çağı, İzmir, 1941. - Psychologie de l’enfant et pédagogie expérimentale, (Çocuk Ruhiyatı ve Tecrübi Pedagoji) İstanbul, 1923. - Ferdi Ruhiyat ve Çocukta Eksiklik Kaygısı, İzmir, 1934. - Yeni psikoloji ve Pedagoji, İzmir, 1936. Rousseau Enstitüsü geleneğinde yetişen bir diğer isim İbrahim Alaettin Gövsa’dır. 1889 yılında İstanbul’da doğmuş ve ilk öğrenimini İstanbul’da Kemeraltı, Çengelköy ve özel okul olan Şems-ül Maârif isimli mekteplerde almıştır. Orta öğretimine babasının işi nedeniyle Trabzon’da başlamış, babasının vefatının ardın- dan İstanbul’a dönerek eğitimini Vefa İdadisi’nde tamamlamıştır. 1907’de İstanbul Hukuk Mektebi’ne girmiş, 1910 senesinde yüksek öğrenimini bitirdikten son- ra, İsviçre’ye gidene kadar çeşitli okullarda öğretmenlik ve memurluk yapmıştır (Gürel, 1995: 1-3). 1913 senesinde Maârif Vekaleti tarafından edebiyat tahsili için İsviçre’ye gönderilmişse de kendi isteğiyle psikoloji ve pedagoji eğitimi almıştır. 1915 yı- lında eğitimini tamamlayan Gövsa, Cenevre Üniversitesi Psikoloji Laboratuarı ve Rousseau Enstitüsü’nden diploma alarak yurda dönmüştür. 1916’da İstanbul Erkek Yüksek Öğretmen Okulu’nda psikoloji ve pedagoji dersleri vermek üzere göreve başlamıştır. Çeşitli okullarda öğretmenlik ve idarecilik yaptıktan sonra, Sivas, Sinop ve İstanbul milletvekili olarak görev yapmıştır (Gürel, 1995: 4). 1939-1940 yılla- rı arasında İnönü Ansiklopedisi’nin genel sekreterliği görevinde bulunan İbrahim Alaettin, Alfred Binet ve Theodore Simon’un iki kitabını Türkçe’ye çevirmiştir: - Çocuklarda Zekanın Mikyası, İstanbul, 1915. - Çocuklarda Zeka Ölçüleri, İstanbul, 1931.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8166

veBirçok Madalya eseri (1319-1320), bulunan ve 10 dört Hanedân-ı ciltlik OsmâniTürk Meşhurları Nişân ve İmtiyâz Ansiklopedisi’nin Madalyası (1311-yazarı olarak1334), tanınan 17 Teba-yıİbrahim Şâhâne Alaettin’in Mecîdî psikoloji Esâmî (1321-1332),ve pedagoji ile30 ilgiliAltın kitapları İmtiyâz şunlardır:Madalyası (1309-1320), 40 Madalya Esâmî (1899-1902) Defterleri. - İlk Gençlik Hakkında Ruhiyat ve Terbiye Tetkikleri, İstanbul, 1921. İngiliz Ulusal Arşivi: FO 195/1720; FO 195/1883; FO 195/1477; FO 195/1368; FO 195/ - Çocuk Ruhu, İstanbul, 1926. 1932; FO 195/1976; FO 195/1305, FO 195/1369; FO 195/ 1448; FO 195/1306; FO- 195/Çocuk 1545. Psikolojisi, İstanbul, 1940. AmerikanMustafa Misyoner Şekib Arşivi Tunç: 640,ise 641,Jean 642, Jacques 643,644, Rousseau 645, 646, Enstitüsü’nde 647, 648, 651, 652,eğitim 653, alan654, kişiler655, arasında 660, 661, belki 66 2, de 663. en Reeller. mühim olanıdır. Bunun nedeni, Mustafa Şekib’in Sâlnameler:Darülfünûn’da Salname-i 1919 yılındaVilâyet-i başladığı Haleb: 1320. ve otuz yılı aşkın bir süre boyunca görev yaptığı Psikoloji Kürsüsü’nün kurumsal manada gelişmesine bulunduğu katkıdır. Şer’îyye Sicili: 23 Recep 1293- 25 Şaban 1296 tarihli Urfa Şer’îyye Sicili Ayrıca telif ve tercüme eserlerinin birçoğu üniversitede ders kitabı olarak okutul- Şanlıurfa,muştur. Bu Yukarı eserler Telfidan incelendiğinde Köyü saha araştırması. açıkça görülüyor ki, Mustafa Şekib, Rousseau Adıvar,Enstitüsü’nün H. E. (2005). düsturu Mehmet haline Kalpaklı gelen aktif G. T. okul (Haz..), ve yapılandırmacı Mor Salkımlı Ev eğitim. İstanbul: anlayışını Özgür benimsemişYayınları. ve bu sistemi Türk psikoloji ve pedagoji bilim sahasına tanıtmıştır. Bayraktar,Tunç, H. 1886 (2007). yılında Tanzimattan İstanbul’da Cumhuriyet’e dünyaya Urfa gelmiştir. Elazığ: İlk Fırat tahsiline Üniversitesi babasının Ortadoğu gö- revi nedeniyleAraştırmaları gittikleri Merkezi. Halep’te başlamış, üç yıllık eğitiminin ardından rüştiye- Bingöl,yi Manastır’da S. (2005). tamamlamıştır. Osmanlı Mahkemelerinde Manastır İdadisi Reform birinci ve Cerîde-yi sınıfındayken Mehâkim’deki İstanbul’a Üst dönmüşMahkeme ve lise Kararları. eğitimini Tarih İstanbul Incelemeleri Vefa Dergisi,Lisesi’nde XX (19),tamamlayarak 19-38. 1905 senesinde Çadırcı,yüksek dereceM. (1997). ile mezunTanzimat olmuştur. Döneminde Mülkiye Anadolu Mektebi’nin Kentleri’nin Sosyalsınavına ve Ekonomikgirerek başarı Yapısı-. lı olanAnkara: Mustafa TTK. Şekib, 1908’de mezun olmuş ve Kosova vilayetine memur olarak Deringil,göreve başlamıştır S. (2002). İktidarın (Türkmen: Sembolleri 1944: ve 11-14). İdeoloji II.1913 Abdülhamit yılında DönemiMaârif ( Nezareti’nin1876-1909) (Çev. aç- mış olduğuG. Ç. Güven). sınava İstanbul:katılan MustafaYKY. Şekib, 14 öğretmen ile Avrupa’ya gitme hakkı kazanmıştır. Lozan’a edebiyat tahsili için gönderilmiş olmasına rağmen, psikoloji Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. ve pedagoji ilimlerini öğrenmek istediğinden Nezaret’in izni ile yeni açılmış olan Foucault,Rousseau M. Enstitüsü’ne (2006). Deliliğin kaydını Tarihi yaptırmıştır. ( Çev. M. A. Jean-Jacques Kılıçbay). Ankara: Rousseau İmge. Enstitüsü’nden Ginzburg,diploma ve C. Cenevre (2011). Peynir Üniversitesi’nden ve kurtlar (Çev. de A. psikoloji Gür). İstanbul: sertifikası Metis. almıştır. Kenanoğlu,Avrupa M. tahsilininM. (2007). ardındanNizâmiye mahkemeleri.Nezaret Mustafa Islâm Ansiklopedisi,Şekib’i 1916 XXXIII senesinde,, 185-188. o za - Kodaman,manki adıyla B. (1987). Darülmuallimat-ı II. Abdülhamid Aliyye’yeDevri Doğu (Yüksek Anadolu PolitikasıKız Öğretmen. Ankara: Okulu) Türk Kültürünü terbiye ve ruhiyatAraştırma muallimi Enstitüsü. olarak atamıştır. Bu sırada Nafi Atuf Bey’in idaresinde bu- Kürkçüoğlu,lunan Terbiye C. (2008).Mecmuası Şanlıurfa’nda ruhiyat 1850-1950 ve . terbiyeyeŞanlıurfa: ŞURKAV.dair yayınlamış olduğu yazılar Dârulfünûn hocalarının, özellikle de Ziya Gökalp’in dikkatini çekmiş ve terbi- Nicault, C. (2001). Kudüs 1850-1948 (Çev. E. S. Vali). İstanbul: İletişim. ye müderris muavinliği teklif edilmiştir. Mustafa Şekib bu teklifi kabul ederek Ortaylı,Edebiyat İ. (1983).Fakültesi Osmanlı müderris imparatorluğu’nun muavini olarak En Uzun göreve Yüzyılı başlamıştır.. İstanbul: Hil.1933 Üniversite Seyitdanlıoğlu,Reformu ile M.“müderrislik” (1996). Tanzimat unvanı Devri’nde “ordinaryus Meclis-i profesör” vâlâ. Ankara: ünvanına TTK. yükseltilmiş Tanpınar,ve Mustafa H. (2001).Şekib, XIX.pedagoji Asırda ve Türk psikoloji Edebiyatı alanında Tarihi. İstanbul: bu unvana Çağlayan layık Kitabevi. görülmüştür Urfa.(Türkmen, (1984). 1944: Yurt Ansiklopedisi, 16). X, 7367-7389. Zürcher,Mustafa E. (1999). Şekib’in Modernleşen Darülfünûn’da Türkiye’nin göreve Tarihi başladığı (Çev. Y. dönemde S. Gönen). deneysel İstanbul: psikoloji İletişim dersi Yayınları.Ali Haydar Taner tarafından okutulmaktaydı. Ayrıca psikoloji dersi Babanzade Ahmed Naim, pedagoji dersi ise İsmail Hakkı Baltacıoğlu’nun vermekle görevli ol- duğu derslerdi. Mustafa Şekib ise Umumi Psikoloji dersleri için görevlendirilmişti.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Jean Jacques Rousseau Enstitüsü’nün Psikoloji ve Pedagoji Tarihimizdeki Yeri 167

1931-1933 yılları arasında Ruhiyat Tarihi ve Felsefe Tarihi, 1933-1937 tarihleri arasında ise Psikoloji ve Terbiye derslerini vermiştir (Toğrol, 1972: 1). 1933 Üniversite Reformu sonrasında da görevine devam eden Mustafa Şekib, 1949 yılına kadar Umumi Ruhiyat kürsüsüne başkanlık etmiş, psikoloji ve felsefe derslerini ise 1953 yılına kadar sürdürmüştür. Mustafa Şekib’in, 34 yıllık görevi boyunca vermiş olduğu derslerin yanı sıra, telif ve tercüme eserleriyle de psikoloji geleneğimizdeki yeri tartışılmazdır. Jean Jacques Rousseau Enstitüsü’nde almış olduğu psikoloji ve pedagoji eğitimi ve bu alandaki telif ve tercüme eserle- riyle dönemin psikoloji geleneğinin oluşmasında ve ilerlemesinde büyük rol oyna- mıştır. Darülfünûn Felsefe Bölümü Ruhiyat Kürsüsü’ne uzun bir süre başkanlık etmesi, üniversitede vermiş olduğu derslerle çok sayıda öğrenci yetiştirmesi ve lise ve üniversitede okutulmak üzere psikoloji ve pedagoji ders kitapları hazırlaması da göz önüne alınırsa, Türk Psikoloji Geleneğine olan katkısı tartışılmaz bir hale gelmektedir. Mustafa Şekib’in Türk eğitim sistemine kazandırdığı pedagoji ve psi- koloji ile alakalı telif ve tercüme eserleri şunlardır: - Felsefe Derslei: Ruhiyat, İstanbul, 1924. - İnsan Ruhu Üzerinde Gezintiler, İstanbul, 1943. - Ruh Aleminde, İstanbul, 1945. - Psikolojiye Giriş, İstanbul, 1949. - Psikoloji Dersleri (Terbiye Bakımından), İstanbul, 1950. - Hermann Ebbinghaus, Mülahhas Ruhiyat, İstanbul, 1919. - Theodule Ribot, Hissiyat Ruhiyatı, İstanbul, 1919; 2. Baskı: 1927. - Thodule Ribot, İhtiraslar Üzerine Bir Tecrübe-i Kalemiye, İstanbul, 1920. - Henri Bergson, Bergson ve Kudret-i Ruhiyeye Dair Birkaç Konferansı, İstanbul, 1934. - William James, Terbiye Musahabeleri, İstanbul, 1926; 2. Baskı: 1931. - Sigmund Freud, Froydizm: Psikanalize Dair Beş Konferans, İstanbul, 1926; 2. Baskı: 1931; 3.baskı: 1948. - Theodule Ribot, Yaratıcı Muhayyele Hakkında Bir Kalem Tecrübesi, İstanbul, 1932. - Georges Dwelshauvers, Psikoloji, İstanbul, 1938. - Georges Dwelshauvers, Muasır Fransız Psikolojisi, İstanbul, 1940. Görüldüğü üzere Mustafa Şekib telif eserlerinin yanı sıra, psikoloji ve felsefenin önde gelen isimlerinden Freud, Ribot, William James, Ebbinghaus ve Dwelshauvers’un kitaplarını tercüme ederek eğitim hayatına büyük katkı sağlamıştır. Sonuç olarak denilebilir ki gerek Cenevre Üniversitesi, gerek Üniversite’ye bağlı Jean Jacques Rousseau Enstitüsü’nün:

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8168

ve- Madalyaİlk, orta, (1319-1320), lise ve üniversite 10 Hanedân-ı eğitiminin Osmâni yeniden Nişân planlanmasındave İmtiyâz Madalyası ve modern (1311- pedagojinin1334), 17 oluşturulmasında Teba-yı Şâhâne Mecîdî Esâmî (1321-1332), 30 Altın İmtiyâz Madalyası (1309-1320), 40 Madalya Esâmî (1899-1902) Defterleri. - Rousseau Enstitüsü’nden davet edilen öğretim üyelerinin gözlem ve tes- İngilizpitleri doğrultusunda,Ulusal Arşivi: FO çağdaş 195/1720; eğitim FO sistemine 195/1883; geçiş FO 195/1477; sürecinde FO 195/1368; FO 195/ 1932; FO 195/1976; FO 195/1305, FO 195/1369; FO 195/ 1448; FO 195/1306; FO- 195/Eğitimlerini 1545. Enstitü’de alan Mustafa Şekib Tunç, İbrahim Alaettin Gövsa ve Mustafa Rahmi Balaban ile birlikte modern psikoloji ve pedagojinin Türkiye’ye Amerikan Misyoner Arşivi: 640, 641, 642, 643,644, 645, 646, 647, 648, 651, 652, 653, 654, getirilmesinde ve tanıtılmasında 655, 660, 661, 66 2, 663. Reeller. Sâlnameler:- Özellikle Salname-i Fransa’daki Vilâyet-i Haleb:ve İsviçre’deki 1320. teorik psikoloji geleneğinin ülkemize taşınmasında ve yerleştirilmesinde Şer’îyye Sicili: 23 Recep 1293- 25 Şaban 1296 tarihli Urfa Şer’îyye Sicili Şanlıurfa,oldukça büyük Yukarı bir Telfidan etkisi Köyü bulunmaktadır. saha araştırması. Açıkça anlaşılmaktadır ki Türk psikoloji ve pedagoji geçmişimiz Jean Jacques Rousseau Enstitüsü geleneğinin derin izlerini Adıvar, H. E. (2005). Mehmet Kalpaklı G. T. (Haz..), Mor Salkımlı Ev. İstanbul: Özgür taşımaktadır. Yayınları. Bayraktar,Kaynakça H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu Arslan,Araştırmaları Mehmet. (2007).Merkezi. Constructivist Approaches in Education, Journal of Faculty of Educational Sciences, Ankara University. Bingöl, S. (2005). Osmanlı Mahkemelerinde Reform ve Cerîde-yi Mehâkim’deki Üst Başgöz, İlhan. (2005). Türkiye’nin Eğitim Çıkmazı ve Atatürk, Pan Yayıncılık, İstanbul. Mahkeme Kararları. Tarih Incelemeleri Dergisi, XX (19), 19-38. Bilgin, Nuri. (1988). Başlangıçtan Günümüze Türk Psikoloji Bibliyografyası, İzmir. Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. Bovet, Pierre. (1930). Terbiyenin Gayesi, Çev.: Mustafa Rahmi Balaban, Fikirler Dergisi, Ankara:İzmir. TTK. Deringil,Claparéde, S. Edouard.(2002). İktidarın (1940). Sembolleri Fonksiyonel ve Terbiye,İdeoloji II. Çev.: Abdülhamit Mustafa Dönemi Rahmi ( Balaban,1876-1909) Bozkurt (Çev. G.Basımevi, Ç. Güven). İstanbul. İstanbul: YKY. FatmaÇolak, AliyeGüldane. Hanım. (2013). (1995). Avrupa’da Ahmed Osmanlı Cevdet PaşaKızları ve ,zamanı Heyamola. İstanbul: Yayınları, Bedir. İstanbul. Duproz, L. (1978). Pierre Bovet, Çev.: Erdoğan Fırat, Eğitim Hareketleri Yayınları, İstanbul. Foucault, M. (2006). Deliliğin Tarihi ( Çev. M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. Ertan, Veli. (1992). Mustafa Rahmi Balaban, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. Gürel, Zeki. (1995). İbrahim Alaeddin Gövsa, Kültür Bakanlığı Yayını, Ankara. Kenanoğlu, M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. Hikmet, Ahmet. (1929). Adolphe Ferriere’den Yeni Türkiye ve Mektepleri, Fikirler Dergisi, Kodaman,İzmir. B. (1987). II. Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası. Ankara: Türk Kültürünü Kanat,Araştırma Halil Fikret. Enstitüsü. (1948). Pedagoji Tarihi, MEB Yayınları, İstanbul. Kürkçüoğlu,Malche, Albert. C. (2008).(1939). Şanlıurfaİstanbul Üniversitesi 1850-1950 .Hakkındaki Şanlıurfa: ŞURKAV. Rapor, Devlet Basımevi, İstanbul. Nicault,Öklem, C.Necdet. (2001). (2009). Kudüs 1850-1948Atatürk Döneminde (Çev. E. S.Darülfünun Vali). İstanbul: Reformu, İletişim. Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Yayınları, Antalya. Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. Şahin, Mustafa. (2005). Hayatı ve Düşünceleriyle Mustafa Rahmi Balaban, Phoenix Yayınevi, Seyitdanlıoğlu,Ankara. M. (1996). Tanzimat Devri’nde Meclis-i vâlâ. Ankara: TTK. Tanpınar,Toğlon, Beğlan.H. (2001). (1972). XIX. AsırdaPsikoloji Türk Bölümü Edebiyatı ve Tarihi Tecrübi. İstanbul: Psikoloji Çağlayan Enstitüsü Kitabevi. Çalışmaları Bibliyografyası, İstanbul. Urfa. (1984). Yurt Ansiklopedisi, X, 7367-7389. Türkmen, Salih. (1944). Prof. Mustafa Şekib Tunç Jübilesi, Maarif Matbaası, İstanbul. Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim Ün Açıkgöz, Kamile. (2002). Aktif Öğrenme, Biliş Özel Eğitim Yayınları, İzmir. Yayınları. İnternet Adresi http/atam.gov.tr/ataturkun-universite-reformu-ile-ilgili-notları/

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Spinoza’da Korku Duygusu Üzerine Bir İnceleme Hasan Ali BAŞARAN*

Özet Bu yazı, Spinoza’nın felsefesinde korku duygusunun ontolojik, epistemolojik, psi- kolojik, etik ve politik anlamını teşhis etme ve Spinoza’nın felsefesinin bu duyguya karşı bir polemik oluşturduğunu temellendirme amacını taşımaktadır. Korku duygusunun in- celenmesi öncelikle duygu kavramının Spinoza’nın düşüncelerindeki yerinin incelenme- sini gerektirir. Duygu kavramı, Spinoza’nın felsefesinin merkezinde bulunur. Duyguyu incelemek, yalnızca bireysel bir durumu ve deneyimi incelemek değil, aynı zamanda epistemolojik, etik, toplumsal ve politik bir durumu incelemektir. Bilginin gücüne, öz- gürlüğe ve neşeli bir etiğe dayanan Spinoza’nın felsefesi, korku duygusunu yok etmek için çaba harcamaktadır. Anahtar Kelimeler: Spinoza, Korku, Neşe, Duygu, Bilgi, Özgürlük, Korku Toplumu, Siyaset Felsefesi.

A Review on Emotion of Fear in Spinoza Abstract This paper aims to identify the ontological, epistemological, physiological, ethical and political meaning of emotion of fear in the Spinoza’s philosophy and to demonstrate that Spinoza’s philosophy forms a polemic against this emotion. In order to examine the emotion of fear, primarily, the place of the concept of emotion within the Spinoza’s

* Doktora öğrencisi, Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Felsefe Bölümü, Sistematik Felsefe ve Mantık Anabilim Dalı.

169 8170 thoughtsve Madalya should be (1319-1320), examined. The 10 Hanedân-ı concept of emotionOsmâni standsNişân veat İmtiyâzthe centre Madalyası of the Spinoza’s (1311- philosophy.1334), Examining17 Teba-yı Şâhâne emotion Mecîdî refers Esâmînot only (1321-1332), to examining 30 Altın an individualİmtiyâz Madalyası case or experience;(1309-1320), but also 40 to Madalya examining Esâmî an (1899-1902)epistemological, Defterleri. ethical, social and political case. İngilizSpinoza’s Ulusal philosophy, Arşivi: whichFO 195/1720; is based FOupon 195/1883; the power FO of 195/1477; knowledge, FO freedom 195/1368; and FO a joyful 195/ ethics,1932; tries toFO eliminate 195/1976; the FOemotion 195/1305, of fear. FO 195/1369; FO 195/ 1448; FO 195/1306; FOKeywords: 195/ 1545. Spinoza, Fear, Joy, Emotion, Knowledge, Freedom, Society of AmerikanFear, Political Misyoner Philosophy. Arşivi: 640, 641, 642, 643,644, 645, 646, 647, 648, 651, 652, 653, 654, 655, 660, 661, 66 2, 663. Reeller. Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. Bu yazı, “korku” duygusunun Spinoza felsefesi açısından ontolojik, episte- Şer’îyye Sicili: 23 Recep 1293- 25 Şaban 1296 tarihli Urfa Şer’îyye Sicili molojik, etik ve politik anlamını ortaya koyma ve problematik hale dönüştürme Şanlıurfa,amacını taşımaktadır. Yukarı Telfidan Bu Köyü amaç saha doğrultusunda araştırması. fark edilmesi gereken en önemli Adıvar,problem, H. buE. (2005).duygunun Mehmet psikolojik, Kalpaklı bilince G. T. (Haz..),yönelik Mor ve Salkımlıduygusal Ev içeriğinden. İstanbul: Özgür çok, bambaşkaYayınları. anlamlara gelen sonuçlarıdır. Gerçekten de Spinoza için korku duygu- Bayraktar,su, sadece H. psikolojik, (2007). Tanzimattan fizyolojik, bilişselCumhuriyet’e bir duygu Urfa Elazığ:veya duygusal Fırat Üniversitesi deneyim Ortadoğu değildir. BununAraştırmaları yanında bu Merkezi. duygu, çok başka anlamlara ve değerlere sahip olarak, insan varlığının yaşamında mevcudiyet göstermektedir. Bingöl, S. (2005). Osmanlı Mahkemelerinde Reform ve Cerîde-yi Mehâkim’deki Üst Mahkeme“Korku” yaKararları. da “korkmak”, Tarih Incelemeleri insan varlığınınDergisi, XX en (19), doğal 19-38. psikolojik ve fizyolo- Çadırcı,jik durumlarını M. (1997). dışa Tanzimat vuran, Dönemindetemel bir Anadoluduygusal Kentleri’nin karakteristiğini Sosyal veifade Ekonomik etmektedir. Yapısı. Dahası,Ankara: insan TTK. varlığının yaşadığı belirsiz, tedirginlik ve kaygı verici bu duygusal deneyimi, aslında onun ayrılmaz bir parçası olduğu yaşam düzleminde, negatif Deringil,bir etkiye S. sahip (2002). olarak İktidarın görünür. Sembolleri Bu venoktada İdeoloji dikkatII. Abdülhamit çeken Dönemien temel ( 1876-1909) problem, aslın (Çev.- da korkuG. Ç. deneyimininGüven). İstanbul: yaşamla YKY. iç içe geçmiş özelliğinde bulunmaktadır. Demek Fatmaki korku Aliye deneyiminin Hanım. (1995). çözümlenmesi Ahmed Cevdet için, Paşa her ve zamanı şeyden. İstanbul:önce bu Bedir. duygunun üzerine Foucault,gitmek ve M. onun (2006). yaşamla Deliliğin arasındaki Tarihi ( Çev.ilişkisinin M. A. Kılıçbay).değişik yönlerine Ankara: İmge. odaklanmak gerek- Ginzburg,mektedir. C.Bu (2011). noktadaki Peynir amaç, ve kurtlar aslında (Çev. korku A. Gür). duygusunun İstanbul: Metis. ve deneyiminin sadece naif bir biçimde ontolojik ve psikolojik olarak karakteristiğinin açığa çıkarılması Kenanoğlu,değildir. Buradaki M. M. (2007). amaç, Nizâmiyekorku deneyiminin mahkemeleri. etik, Islâm politik, Ansiklopedisi, toplumsal XXXIII ve kültürel, 185-188. ya - Kodaman,şam pratiğindeki B. (1987). etkilerinin II. Abdülhamid daha Devri iyi anlaşılabilmesidir. Doğu Anadolu Politikası Çünkü. Ankara: korku Türk duygusu, Kültürünü sa- dece Araştırmabireysel bir Enstitüsü. duygusal deneyim olarak anlaşılamaz. Bunun yanında bu duygusal Kürkçüoğlu,deneyim, toplumsal C. (2008). bir Şanlıurfa niteliğe 1850-1950 de haiz görünmektedir.. Şanlıurfa: ŞURKAV. O halde “korku” ile birlikte Nicault,“duygu” C.kavramının (2001). Kudüs da 1850-1948mahiyetinin (Çev. yeniden E. S. Vali). problematik İstanbul: haleİletişim. dönüştürülmesi ge- reklidir. İşte bu önemli noktada, geleneksel bir 17. yy filozofu olarak lanse edilen Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. Baruch (Benedictus) Spinoza’nın önemi açığa çıkmaktadır. Gerçekten de Spinoza, Seyitdanlıoğlu,duygu deneyimine M. (1996). ve kavramına Tanzimat farklıDevri’nde bir Meclis-igözle bakabilmiş vâlâ. Ankara: ve TTK.ona farklı anlamlar Tanpınar,kazandırabilmiş H. (2001). bir XIX. düşünürdür. Asırda Türk Daha Edebiyatı da ilginç Tarihi olan. İstanbul: nokta, Çağlayan modern Kitabevi. insan ve top- Urfa.lum bilimlerinin(1984). Yurt Ansiklopedisi, ve disiplinlerinin X, 7367-7389. inşa edilmesinden çok önce, Spinoza’nın duygu kavramında ve deneyiminde çok başka anlamlar görmek istemesi ve onu, önemli Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim ölçüde problematik hale dönüştürmesidir. Yayınları. Yazımızın amacı, sadece Spinoza’nın duygu ve korku duygusu deneyimine baş- ka anlamlar verdiğini temellendirmek değildir. Bununla birlikte, belki de en önemli

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Spinoza’da Korku Duygusu Üzerine Bir İnceleme 171 amacımız, Spinoza’nın kendi felsefesinin, etik bakış açısının ve politik duruşunun da korku duygusunu tam karşısına aldığını, onu yadsıyan ve yok etmek için çabala- yan bir düzlemde yükseldiğini ve de bu negatif ve kötücül duyguya karşı adeta bir polemik oluşturduğunu gösterebilmektir.

Duygunun ve Korku Duygusunun Spinozacı Bir Çözümlemesi Korku duygusunun Spinoza tarafından problematik hale dönüştürülmesi, her şeyden önce duygu kavramının bir sorun edinilmesi ve çözümlenmesini gerektirir. Bu bakış açısına göre, öncelikle Spinoza için duygu kavramının ne anlama geldiği ve onun bu kavramda ne gibi anlamlar ve sorunlar bulduğu üzerinde durulmalıdır. O halde korku duygusunun çözümlemesinin yapılabilmesi için her şeyden önce, onun duygu kavramı ile olan ilişkisine ve duygunun da Spinoza felsefesindeki ye- rine ve onun da bu felsefeyi oluşturan öğelerle arasındaki ilişkisine bakmak gere- kir. Aslında Spinoza felsefesi, sistematik açıdan bir bütünsellik ve evrensellik ifade eden bir felsefe doktrini olarak karşımıza çıkmaktadır. Buna göre bu felsefede her kavram, terim ve öğe arasında bir ilişkisellik bulunur. Demek ki duygu kavramı da bu bütünsel ve evrensel felsefi anlayış içerisinde başka kavramlarla ve terimlerle ilişkisellik göstererek kesin konumunu edinir. Buna göre, bu noktada sorulması gereken soru, Spinoza’da duygunun ne olduğu ve ayrıca onun, Spinoza felsefesi- ni oluşturan diğer öğelerle birlikte nasıl bir ilişkisinin bulunduğu sorusudur. Bu bakış açısı, duygunun neliğini problematikleştirmektedir. Bu problematiğin üzeri- ne gitmek, her şeyden önce Spinoza’nın ontoloji ve epistemoloji anlayışını ortaya koymayı gerektirir. Spinoza için “duygu”, öncelikle bir bilgi anlayışı ile bütünleşmiş bir varlık anlayışının analiz edilmesini zorunlu kılmaktadır. Demek ki duygunun mahiyetinin ortaya konması, ontoloji ve epistemoloji anlayışının ortaya konmasın- dan ayrılamamaktadır. Spinoza felsefesi, evrensel ve bütünsel olarak sistematik bir varlık kuramına dayanır. Bu varlık kuramı aslında onun, bir töz olarak tanımladığı tanrı kavramında ve bu kavramın merkeze alındığı bir düşünsel çerçeve içerisinde anlaşılabilir. O halde Spinoza felsefesi, töz kavramının anlaşılmasına ve bu kavramla sıkı olarak bağlantılı olan sıfat (yüklem) ve kip (tarz) gibi başka kavramların anlaşılmasına dayanır. Spinoza, töz ile “kendinde olan ve kendisi yoluyla kavranabileni, başka bir deyişle, kavramı bir başka şeyin onu oluşturması gereken kavramına gereksinmeye- ni” anlamaktadır (E1,Bölüm 1, Tanım 3). Buradaki önemli nokta tözün kendisi yo- luyla ve kendisinde anlaşılması gerektiğidir. Spinoza, yüklem veya sıfat [attributum] ile “anlağın onun tözde onun özünü oluşturuyor olarak algıladığı şeyi” anlamakta- dır (E, Bölüm 1, Tanım 4). Demek ki bu çözümlemeye göre sıfatlar, tözü oluşturan ve meydana getiren öğelerdir. Bu bakış açısı, aynı zamanda tözün sıfatlar ile birlikte düşünülmesi gerektiğini ima eder. Spinoza, kip veya tarz ile “tözün değişkilerini

1 Ethica /Törebilim için “E” kısaltması kullanılmıştır.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8172 ya dave kendisinin Madalya (1319-1320), de onun yoluyla 10 Hanedân-ı kavranacağı Osmâni başka Nişân bir ve İmtiyâzşeyde olanı” Madalyası ve tanrı (1311- ile “saltık1334), olarak 17 sonsuzTeba-yı Varlığı, Şâhâne eşMecîdî deyişle, Esâmî her (1321-1332),biri bengi ve 30 sonsuz Altın İmtiyâzözü anlatan Madalyası son- suz yüklemden(1309-1320), oluşan 40 Madalya tözü anlıyorum.” Esâmî (1899-1902) demektedir Defterleri. (E, Bölüm 1, Tanım 5 ve 6). İngilizBütün Ulusalbu açıklamalar Arşivi: FO ve 195/1720; çözümlemeler, FO 195/1883; aslında FOontolojik 195/1477; bir FOdüzlemin 195/1368; veya FO alanın 195/ haritalandırılmasından1932; FO 195/1976; başka FO 195/1305,bir şey değildir. FO 195/1369; Gerçekten FO 195/de Spinoza 1448; FO için 195/1306; Varlık olarakFO tanımlanabilecek 195/ 1545. niteliksel olarak tek bir düzlem üzerine konuşulabilir. AmerikanAslında doğaları Misyoner arasında Arşivi: farklılıklar640, 641, 642, olsa 643,644, da bütün 645, bu646, kavramlar 647, 648, 651,ve terimler, 652, 653, aynı654, düzlem655, üzerine 660, 661, problematiklere 66 2, 663. Reeller. dayanır. Bu problematiklerin başında, her şeyden önce tözün ve töz ile düşünülebilecek sıfatların ontolojik doğaları ile sıfatların Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. üretimi olan tarzların veya kiplerin ontolojik doğaları arasındaki farklılıktır. Sıfatlar, Şer’îyyekendinde Sicili: düşünülebilecek 23 Recep 1293- unsurlar 25 Şaban olmalarına 1296 tarihli rağmen Urfa Şer’îyye tarzlar, Sicili sıfatlara bağlı olarak Şanlıurfa,ilineksel Yukarıbir varoluş Telfidan gösterebilirler. Köyü saha araştırması. Bütün bu ontolojik düzlemin parçalarının Adıvar,ifade edilmesinin H. E. (2005). asıl Mehmet amacı, KalpaklıVarlığın G. sıfatlarının T. (Haz..), niteliklerininMor Salkımlı Ev uygun. İstanbul: bir şekilde Özgür çözümlenebilmesiYayınları. içindir. Çünkü “yaşam” olarak tanımlanabilecek ontolojik alan, aslında tözün ve onun sıfatlarının ürettiği bir alandan başka bir şey değildir. Varlık, Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu özü ve doğası gereği niteliksel olarak sonsuzca sıfata ve bu sıfatlara bağlı tarzlardan Araştırmaları Merkezi. oluşur. Bu, onun tanımı, doğası ve özünün zorunlu bir sonucudur. Bingöl, S. (2005). Osmanlı Mahkemelerinde Reform ve Cerîde-yi Mehâkim’deki Üst MahkemeDuygu kavramı Kararları. ve Tarihdeneyimi, Incelemeleri Spinoza Dergisi, felsefesinde XX (19), Varlığın19-38. sıfatları ve tarzları arasındaki ilişkide aranmalıdır. Varlık, sonsuzca sıfata sahip bir yetkinlik gösterir- Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. ken, insan varlığı, düşünce ve uzam sıfatından oluştuğu için yalnızca bu iki sıfat Ankara: TTK. hakkında bilgiye sahip olabilir ama aynı zamanda Varlığın veya Tanrının tanımı ve Deringil,kavramından S. (2002). dolayı İktidarın da onun Sembolleri sonsuzca ve İdeoloji sıfata II. sahip Abdülhamit olduğunu Dönemi da (bilir. 1876-1909) Spinoza’nın (Çev. bütünG. çabası, Ç. Güven). sadece İstanbul: tek bir YKY. töz olduğunu temellendirebilmek ve uzam ve de dü- Fatmaşünce Aliyegibi önceden Hanım. (1995). kendi Ahmedbaşına Cevdet birer tözPaşa olarak ve zamanı düşünülmüş. İstanbul: Bedir.niteliklerin aslında Foucault,tözün birer M. sıfatı(2006). olduğunu Deliliğin Tarihigösterebilmektir. ( Çev. M. A. DemekKılıçbay). ki Ankara: Varlık, İmge. düşünen ve uzanan Ginzburg,bir şeydir C.ve (2011). bu iki Peynir nitelik, ve kurtlaronu oluşturan (Çev. A. Gür). sıfatları İstanbul: olarak Metis. açığa çıkmaktadır (E, Bölüm 2, Önerme 1 ve 2). İşte bu önemli noktada Spinoza’nın çarpıcı teşhisi ile Kenanoğlu, M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. sıfatlar arasında ilginç bir ilişki doğmaktadır. Bu ilişki uyarınca, sıfatlar arasında Kodaman,biçimsel bir B. (1987).farklılık II. olsa Abdülhamid da onlar Devri aynı Doğu tözü Anadolu veya Varlığı Politikası meydana. Ankara: getiren Türk Kültürünü nitelik- lerdir.Araştırma Demek Enstitüsü.ki biçimsel farklılık veya ayrım, sıfatlar arasında negatif bir ilişkiyi Kürkçüoğlu,değil, aslında C. (2008).pozitif Şanlıurfabir ilişkiyi 1850-1950 ifade etmektedir.. Şanlıurfa: ŞURKAV. Bu tekanlamlı 2 ilişki uyarınca Nicault,aslında Varlık,C. (2001). bütün Kudüs sıfatlarında 1850-1948 aynı(Çev. anlamdaE. S. Vali). sunulmaktadır. İstanbul: İletişim. Bu sunum, sıfatlar arasında bir çelişkiyi değil bir uyumu ortaya koyar. Dahası Spinoza’nın bu söy- Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. lemi, hiyerarşik bir ontolojik yaklaşımı ortadan kaldırmaktadır. Burada daha da Seyitdanlıoğlu,ilginç olan nokta, M. (1996). zihin veTanzimat beden Devri’ndekavramlarının Meclis-i Varlığın vâlâ. Ankara: düşünce TTK. ve uzam sıfatla- Tanpınar,rına bağlı H. tarzlar (2001). olarak XIX. açığaAsırda çıkması Türk Edebiyatı ve aralarındaki Tarihi. İstanbul: çelişkili Çağlayan farklılığın Kitabevi. da ortadan Urfa.kaldırılmasıdır. (1984). Yurt ÇünküAnsiklopedisi, sıfatlar, X, 7367-7389.Varlıktan aynı anda ve eşzamanlı olarak biçimsel Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim 2 Tekanlamlılık, G. Deleuze’ün Spinoza felsefesi için kullandığı bir terim olarak karşımıza çık- maktadır.Yayınları. Varlığın tekanlamlı olması, Varlığın “kendinde olan töz ile başka şeyde olan kipler için bir ve aynı şekilde söylenen şey olarak” varoluş gösterdiğini ima etmektedir (Deleuze, 2013: 69).

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Spinoza’da Korku Duygusu Üzerine Bir İnceleme 173 farklılıklarıyla üretilmektedirler. Düşünce ve uzam, Varlığın sıfatları olarak biçim- sel açıdan farklı nitelikler olsa da aynı Varlığı nitelemektedirler. Düşünce ve uzam arasındaki bu ontolojik ilişki, onların üretimleri olan zihin ve beden düşüncesini de belirlemektedir. “İdeaların düzen ve bağlantıları şeylerin düzen ve bağlantıları ile aynıdır.”(E, Bölüm 2, Önerme 7) Öyleyse düşünce sıfatına bağlı fikirler veya ideler ile uzam sıfatına bağlı şeyler arasında da bir aynı andalık ilişkisi olmalıdır. Spinoza’nın bu ilginç çözümlemesi, artık sadece ontolojik problemler üretmez, ontolojik problematikler, etik ve politik problemler de üretmektedir. Bu argüman- tasyonlar, insan varlığının yaşam içerisindeki konumunu ve değerini de yeniden be- lirlemektedir. Gerçekten de bu ontolojik alan içerisinde, insan varlığının konumu, tanımı ve değeri nedir? Bu sorunun yanıtlanması, ancak ontolojik düzlemin ve bu düzlemi meydana getiren ilişkilerin çözümlenmesi ile mümkündür. Spinoza felsefesinde Varlığın ve onu üreten ilişkilerin dışında bir gerçeklik alanı bulunmadığına göre, insan varlığının ontolojik mahiyeti de bu alanın içeri- sinde anlaşılmalıdır. İnsan varlığı, Varlığın uzam ve düşünce sıfatına bağlı tarzlar veya kipler bütünleşmesi olarak açığa çıkar. Bu bütünleşme, hem insanın yaşam içerisindeki konumunu ve değerini hem de insanın Tanrı ve onun sıfatları arasında bulunan konumunu ve değerini belirlemektedir. Öyleyse insan varlığının mahiye- tini ortaya koymak, öncelikle töz ve onun sıfatları ile kipler arasındaki ilişkileri an- lamakla olabilir. Gerçekten de Spinoza açısından töz, tanrı kavramı ile bütünleşir ve insan varlığının sonsuz ve mutlak Varlık ile olan ilişkisinin anlaşılması, insanın tanımı ve doğasını serimlemektedir. Bununla birlikte Spinoza’nın bütün çabası, niteliksel olarak tek bir tözün varolduğunu temellendirebilmek ve causa sui olan yani kendi varlığını kendinden alan Tanrıyı, töz ve Varlık kavramları ile bütünleş- tirmektir. Bu bütünleşme, aynı zamanda Spinoza felsefesinin ontoloji ve episte- moloji arasında kurduğu özdeşlik ilişkisini de doğurmaktadır. Demek ki Spinoza felsefesinde duygu kavramının neliği, her şeyden önce ontolojik ve epistemolojik ilişkilere bağlı görünür. Buna göre duygunun mahiyeti, insan varlığının kendisi olan birey veya beden kavramlarına ve bu kavramlarla ilişkili olan fikir veya idea kavramına bağlıdır. Spinoza felsefesinin haritalandırdığı alan içerisinde insanın mahiyeti yeni- den problem haline getirilir. Bu problematik, her şeyden önce insanın bu ontolojik alanın parçalarına zorunlu olarak bağlı olduğudur. Gerçekten de Varlığın düşünce ve uzam sıfatlarına bağlı olarak bir tarz bütünleşmesi olan insan varlığı, cismin ve ideanın bütünleşmesidir. Spinoza cisimden, “uzamlı şey olarak görüldüğü sürece Tanrının özünü belli ve belirli bir yolda anlatan kipi” ve ideadan “anlığın düşünen bir şey olduğu için oluşturduğu bir kavramını” anlamaktadır (E, Bölüm 2, Tanım 1 ve 3). Buna göre cisim ve idea aslında aynı Varlığın farklı biçimlerde bir anlatımı olarak açığa çıkmaktadır. Demek ki insanın özü diyebileceğimiz unsur, “Tanrının yüklemlerinin belli değişkilerinden oluşur.”(E, Bölüm 2, Önerme 10, Sonurgu.)

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8174

veSpinoza Madalya felsefesinde (1319-1320), duygunun 10 Hanedân-ı ve insanınOsmâni neliğineNişân ve İmtiyâzyönelik Madalyası problem, (1311-aslın- da beden1334), kavramının 17 Teba-yı Şâhâneçözümlenmesi Mecîdî Esâmî problemini (1321-1332), doğurur. 30 AltınGerçekten İmtiyâz de Madalyası bu fel- sefi doktrin(1309-1320), içerisinde 40 Madalya beden Esâmî nedir (1899-1902)ve bedenin Defterleri.nasıl bir önemi bulunmaktadır? İngilizSpinoza’nın Ulusal bu Arşivi sorulara: FO 195/1720;verdiği yanıtlar, FO 195/1883; hem bedenin FO 195/1477; neliğini FO ortaya 195/1368; koymaya FO 195/ yö- nelik 1932;hem de FO onun 195/1976; Varlık FO ile olan195/1305, ilişkisine FO yönelik195/1369; kaygılar FO 195/ taşır. 1448; Her FO şeyden 195/1306; önce insanFO bedeni 195/ [corpus1545. humanum] bireysel parçaların oluşturduğu bileşik bir özelliği Amerikanolan, sıvı, Misyonerkatı ve yumuşak Arşivi: 640, olabilen, 641, 642, dışsal 643,644, cisimlerden 645, 646, etkilenen 647, 648, 651,ve onların 652, 653, etkisi 654, ile yenilenen,655, 660, sürekli661, 66 2,dışsal 663. cisimlerleReeller. etkileşim içerisinde cismani bir oluşumdur (E, Bölüm 2, Konutlamalar 1-6). Burada ilginç olan nokta, Spinoza’nın bedeni Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. ve dolayısıyla insan bedenini cisimsel bir düzlem içerisinde görme çabasıdır. Bu Şer’îyyeçaba, ayrıca Sicili: Spinoza’nın 23 Recep 1293- insana 25 Şabanbakış 1296açısını tarihli tıpkı Urfa cisimsel Şer’îyye şeylere Sicili yönelik bir ba- Şanlıurfa,kış açısı gibi Yukarı değerlendiren Telfidan Köyü bir saha çabadır. araştırması. Beden, bir varlık düzleminde hem cisimsel Adıvar,hem de H. fikirsel E. (2005). bir etkileşim Mehmet içerisindeKalpaklı G. sürekli T. (Haz..), değişir, Mor oluşur Salkımlı ve Ev farklılaşır.. İstanbul: Elbette Özgür bu oluşunYayınları. veya oluş felsefesinin insan varlığını, tıpkı cisimsel şeylerin etkileşimi gibi anlayan bir paradigma içerisine soktuğu anlaşılır. Bu bakış açısı, Spinoza’nın Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu epistemolojik yaklaşımını da ortaya koymaktadır. Zihin ve bedenden oluşan insan Araştırmaları Merkezi. varlığı, şeylerin veya dışsal etkilerin tesiri ile aslında epistemolojik bir deneyim ya- Bingöl,şamaktadır. S. (2005). Buradaki Osmanlı önemli Mahkemelerinde problem, aslında Reform her şeyin ve Cerîde-yi Varlığın Mehâkim’dekisonsuz gücünden Üst ve varoluşundanMahkeme Kararları. zorunlu Tarih olarak Incelemeleri yeterli ve Dergisi, eksiksiz XX bir(19), şekilde 19-38. çıktığıdır. Demek ki Çadırcı,Varlıkta, M. ondan (1997). çıkan Tanzimat her şeyin Döneminde yeterli Anadoluve tam Kentleri’ninbir ideası bulunmalıdırSosyal ve Ekonomik (E, Bölüm Yapısı. 2, ÖnermeAnkara: 3). TTK. Bununla birlikte insan anlığı aslında Varlığın sonsuz anlığının bir Deringil,parçasıdır S. (2002).ve bir ideaİktidarın veya Sembolleri fikir, insan ve İdeoloji anlığını II. Abdülhamit oluşturan Dönemiilk şeydir ( 1876-1909) (E, Bölüm (Çev. 2, ÖnermeG. Ç. 11, Güven). Tanıt İstanbul:ve Sonurgu). YKY. İşte bu önemli noktada, bedenin varoluşsal dene- Fatmayimi ve Aliye dışsal Hanım. şeylerin (1995). etkisi Ahmed ile VarlıktanCevdet Paşa gelen ve zamanı yeterli. İstanbul: ve eksiksiz Bedir. fikirlere ulaşa- madığı anlaşılır. Gerçekten de “insan anlığı, insan bedeninin kendisinin ideası ya Foucault, M. (2006). Deliliğin Tarihi ( Çev. M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. da bilgisidir” ve sürekli dışsal şeylerin etkisi yoluyla ve onların ideaları ile kendisini Ginzburg,bilebilir ( E,C. (2011).Bölüm Peynir 2, Önerme ve kurtlar 19, (Çev. Tanıt A. Gür).ve Önerme İstanbul: 23). Metis. İşte bu epistemolojik Kenanoğlu,çözümlemeler, M. M. aslında (2007). Spinoza Nizâmiye açısından mahkemeleri. mutlak Islâm gerçekliği Ansiklopedisi, farklı XXXIII açılardan, 185-188. bilmeyi Kodaman,ve bunun zorunluB. (1987). sonucu II. Abdülhamid olarak epistemolojikDevri Doğu Anadolu bilme Politikası çeşitliliklerini. Ankara: doğurmaktadır. Türk Kültürünü İnsanAraştırma bedeni ve Enstitüsü. anlığı, içerisinde bulunduğu içkin yaşam alanında aslında yeterli ve eksiksiz olanı, yaşamsal deneyim ile farklı olarak algılar ve bilir. Kürkçüoğlu, C. (2008). Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. Nicault,Spinoza C. (2001). açısından Kudüs 1850-1948 duygunun (Çev. neliği, E. herS. Vali). şeyden İstanbul: önce İletişim.ontolojik ve epistemolo- jik çözümlemenin, dolayısıyla da bedenin dışsal şeylerin etkilenmeleri ve etkileme- Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. leri karşısındaki durumunun anlaşılmasını zorunlu kılmaktadır. Bununla birlikte Seyitdanlıoğlu,Spinoza ontolojisi, M. (1996). hem TanzimatVarlığa hem Devri’nde de onun Meclis-i tarzlarına vâlâ. Ankara: içkin bir TTK. güç yüklemekte- Tanpınar,dir. Buna H.göre (2001). Varlığın XIX. gücü Asırda ve Türk özü, Edebiyatı aslında birTarihi ve .aynı İstanbul: şeye Çağlayantekabül etmektedir Kitabevi. (E, Urfa.Bölüm (1984). 1, Önerme Yurt Ansiklopedisi, 34). Demek X, ki7367-7389. Varlık, temel olarak zaten causa sui olan karakteri Zürcher,dolayısıyla E. güç(1999). ve kuvvetModernleşen ilişkileri Türkiye’nin çerçevesinde Tarihi (Çev.düşünülebilir. Y. S. Gönen). Bu açıdanİstanbul: bakıldığı İletişim zamanYayınları. Varlığın nasıl ki bir varolma gücü varsa, tarzların da aslında güce ve kuvvete bağlı bir ontolojik karakteristikleri olmalıdır. Elbette bu kuvvet ontolojisi, Varlığın gücü gibi aktif ve sonsuz bir güç olamaz. Ama bu güçten pay alan bir kuvvet de

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Spinoza’da Korku Duygusu Üzerine Bir İnceleme 175 varolmalıdır. Buna göre Spinoza felsefesi, aslında bir güç felsefesi ve ontolojisi ha- line dönüşür. Bunun sonucu olarak varolan her şey, kendi varlığında sürmek için bir çaba harcamaktadır ve bu çaba, aslında şeyin kendisinin özünü ortaya koyan bir çabadır (E, Bölüm 3, Önerme 6 ve 7). İşte bu noktada Spinoza ontolojisi bir etiğe dönüşür ve aslında bu yaşam çabası veya conatus, hem etik bakış açısının temelini kurmakta hem de duygunun güç ve kuvvet ilişkileri ile olan kesin bağını ortaya koy- maktadır. Spinoza duygu ile “bedende onun kendisinin etkinlik gücünü arttıran ya da azaltan, ona yardımcı ya engelleyici olan değişkileri, ve aynı zamanda bu değişkilerin idealarını” anlamaktadır (E, Bölüm 3, Tanım 3). Demek ki duygu, aslında beden ve güç kavramlarından ayrı olarak düşünülemez. Yaşamak ve varolmak, aslında duygu dene- yiminin kendisine sahip olmaktan başka bir şey değildir. Bu ilginç noktada Spinoza, Varlık ile tarzlar arasındaki ontolojik ve epistemolojik ilişkilere yeniden dönmektedir. Ona göre “etkisi kendisi yoluyla açık ve seçik olarak algılanabilen nedene yeterli ne- den” ve “etkisi yalnızca kendisi yoluyla algılanamayan nedene yetersiz ya da bölümsel neden” denir (E, Bölüm 3, Tanım 1). Bu açıdan bakıldığı zaman duygunun neliği, aslında şeyin nedenselliği problemine dönüşür. Demek ki her şey, varoluş nedeni dolayısıyla düşünülebilir. Duygu deneyiminin kuvvet ilişkileri ile değişkileri, deği- şimi ve dönüşümü, eylem ve tutku olarak deneyimlenir. Spinoza, “bu değişkilerin herhangi birinin yeterli nedeni biz olabilirsek, duyguyu bir eylem [actio] olarak, yoksa bir tutku/edilim [pasio]” olarak tanımlamaktadır (E, Bölüm 3, Tanım 3). Duygunun beden ile olan sıkı ilişkisi, onun hem ontolojik hem de etik de- ğerini ve konumunu belirlemektedir. Her şeyden varoluş düzleminde bedenler, sü- rekli olarak bir etkileşim içerisinde karışır ve dolayısıyla bedenlerin fikirleri de ka- rışıktır. “Bedenlerin her karışımına duygulanış denir” (Deleuze, 2000: 19). O halde bedenlerin duygulanışları veya değişkileri aslında ontolojik, epistemolojik ve etik bir bütünleşme doğurmaktadır. Beden, özünden gelen güç ve çabalama ile sürekli olarak gücünü ve kuvvetini arttırmaya çabalar ve bedenle birlikte anlık onun bu çabasının bilincindedir ve bu çaba anlık ile ilişkili olarak istenç ve de beden ile ilgili olarak düşünüldüğünde itki olarak tanımlanabilir (E, Bölüm 3, Önerme 9 ve Not). Spinoza’ya göre istek veya arzu [cupiditas], aslında “bilinçli itkidir” (E, Bölüm 3, Önerme 9, Not). Bunun sonucu olarak beden, varoluş çabası içerisinde sürekli ola- rak duygulanış tesiri altında, çeşitli duygular deneyimlemektedir. Aslında bede- nin en temel duygusu, onun özünden gelen eyleme kuvvetine eşlik eden varolma çabasının kendisi olan conatusun bilinçli hali olan arzudur. Demek ki varolmak ve yaşamak, aslında arzulamak ile aynı anlama gelir. Beden sürekli olarak arzular ve bunun sonucu olarak yaşam alanı içerisinde farklı duygulanışlar ve duygular tarafından etkilenerek farklı duygular deneyimler. Bu deneyimleme aktivitesinde anlığın deneyimlediği daha büyük bir eksiksizliğe geçişe haz ve daha az bir eksik- sizliğe geçişe acı denir ve de bu haz ve acı duygusunun hem anlık hem de beden ile düşünüldüğünde neşe ve keder olarak tanımlandığı görülür (E, Bölüm 3, Önerme 11, Not). Spinoza, aslında yaşam düzlemini temel olarak arzu duygusuna ve onun

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8176 değişikve Madalyavaryasyonlarına (1319-1320), oturtmaktadır. 10 Hanedân-ı Bu Osmâni açıdan Nişân bakıldığında ve İmtiyâz Madalyasıöncelikle (1311-bu üç duygu1334), üzerinde 17 Teba-yı yükselen Şâhâne ve diğerMecîdî duyguların Esâmî (1321-1332), bu duygu 30deneyimleri Altın İmtiyâz ile bağlantılıMadalyası olduğu(1309-1320), etik bir düzlemin 40 Madalya kurulduğu Esâmî (1899-1902)anlaşılır. Bununla Defterleri. birlikte bu etik düzlem içe- İngilizrisinde Ulusal “arzu, Arşivineşe ve: FO akıl, 195/1720; bedenin FO fikri 195/1883; olarak zihninFO 195/1477; conatus FOunda 195/1368; buluşmaktadır” FO 195/ (Lloyd,1932; 1996: FO 89). 195/1976; Bütün FO duygular, 195/1305, aslında FO 195/1369;arzulamanın FO değişik195/ 1448; biçimleri FO 195/1306; haline dönüşür.FO 195/Kısacası 1545. Spinoza etiği, aslında varolma çabasının uğradığı değişiklikler Amerikanhaline gelir. Misyoner Arzulamak Arşivi :ontolojik, 640, 641, 642,epistemolojik 643,644, 645, ve 646, etik 647, bir 648, merkeze 651, 652, yerleşerek, 653, 654, duygu655, deneyimini 660, 661, 66de 2, anlamlandırmaktadır. 663. Reeller. Demek ki diğer duygular gibi korku duygusu da bir duygu olarak temelde arzulamaya ve onun getirdiklerine bağımlıdır. Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. Şer’îyyeSpinoza Sicili: 23etiğinde Recep 1293-korku 25 [metus], Şaban 1296 “kuşkulu tarihli Urfabir şeyin Şer’îyye imgesinden Sicili doğan ka- rarsız bir acıdır” ve böylece aslında “korku acıdır” (E, Bölüm 3, Önerme 18, Not Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. 2 ve Bölüm 4, Önerme 47, Tanıt). Demek ki korkunun temelinde onunla ilişkili Adıvar,bir acı H.ve kederE. (2005). duygusu Mehmet bulunmaktadır. Kalpaklı G. T. Acı (Haz..), ve keder Mor Salkımlıdeneyimi, Ev bedenin. İstanbul: eyleme Özgür kuvvetiniYayınları. azaltan ve onu engelleyen birer yaşamsal deneyim olarak vardır. Bu nok- Bayraktar,tada Spinoza’nın H. (2007). korku Tanzimattan duygusunda Cumhuriyet’e bulduğu Urfa bir Elazığ:şeyin kuşkulu Fırat Üniversitesi imgesinden Ortadoğu gelen bir kararsızlıkAraştırmaları düşüncesindeki, Merkezi. kuşkuya bağlı imgenin ve kararsızlığın birbirini Bingöl,doğurması, S. (2005). duygunun Osmanlı ve korku Mahkemelerinde duygusunun Reform epistemoloji ve Cerîde-yi ve bilgi Mehâkim’deki ile olan bağını Üst kurar.Mahkeme Spinoza, Kararları. etiğin merkezini Tarih Incelemeleri bir kez Dergisi, daha XXepistemolojiye (19), 19-38. dönüştürmektedir. Bu açıdan bakıldığı zaman korkunun kökeninde bir bilgi eksikliği ve sorunu bulu- Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. nur. Dahası Spinoza’nın korku çözümlemesindeki ilginç unsur, korkunun umuttan Ankara: TTK. ayrı düşünülemeyen doğasıdır. Gerçekten de umut [spes], “kararsız bir haz” olarak Deringil,“kuşkulu S. olduğumuz (2002). İktidarın gelecek Sembolleri ya da geçmiş ve İdeoloji bir II. şeyin Abdülhamit ideasından Dönemi doğar” ( 1876-1909) (E, Bölüm (Çev. 3, DuygularınG. Ç. Güven). Tanımları İstanbul: 12). YKY.Öyleyse umut duygusu, her ne kadar haz barındırsa da Fatmapasif ve Aliye tutkulu Hanım. bir (1995).duygudur Ahmed ve Cevdetdahası Paşa bir veimgelem zamanı olarak. İstanbul: açığa Bedir. çıkmaktadır. Bu Foucault,noktada korkuM. (2006). ve umut Deliliğin duyguları Tarihi ( Çev.arasında M. A. aslında Kılıçbay). bir Ankara: bağ açığa İmge. çıkar. Gerçekten Ginzburg,de her iki C.duygu (2011). da Peyniredilgin ve bir kurtlar biçimde (Çev. ve A. imgelemin Gür). İstanbul: kazandırdığı Metis. eksik ve yetersiz fikirler ile şeylerin eksiksiz ve yeterli bilgisini kazandıramaz. O halde “korkusuz Kenanoğlu, M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. hiçbir umut ve umutsuz hiçbir korku olmaz” (E, Bölüm 3, Duyguların Tanımları Kodaman,13, Açıklama). B. (1987). Umut, II. Abdülhamid her ne kadar Devri pozitif Doğu bir Anadolu eyleme Politikası gücüne. Ankara: yönelik Türk çaba Kültürünü olsa da aslındaAraştırma edilgin Enstitüsü.bir biçimde tutkudur veya imgelemeye dayanır. Bu etik ve psikolojik Kürkçüoğlu,anlayışta umut C. (2008). içerisinde Şanlıurfa olan 1850-1950biri, edilgin. Şanlıurfa: olarak gelecek ŞURKAV. varoluşunu dışlayabilecek Nicault,bir imge C. duymaktadır (2001). Kudüs 1850-1948ve bu imge (Çev. ve deE. S.onun Vali). fikri İstanbul: ile birlikteİletişim. verdiği duygusal deneyim, acı haline gelir (E, Bölüm 3, Duyguların Tanımları 13, Açıklama). Bütün Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. bunlarla birlikte Spinoza’nın korku duygusunun analizi, umut duygusunun bir çö- Seyitdanlıoğlu,zümlemesi ile M. aslında (1996). bir Tanzimat epistemoloji Devri’nde ve Meclis-ibilgi problematiği vâlâ. Ankara: TTK.haline gelir. Korku Tanpınar,probleminin H. (2001). kökeninde XIX. Asırdaepistemolojik Türk Edebiyatı bir problem Tarihi. İstanbul: bulunmaktadır. Çağlayan Kitabevi. Urfa. (1984). Yurt Ansiklopedisi, X, 7367-7389. Zürcher,Korku E. (1999). ve Keder Modernleşen Kültürüne Türkiye’nin Karşı Tarihi Özgürlük (Çev. Y. S.ve Gönen). Neşe Etiği İstanbul: İletişim Yayınları.Spinoza etiği, beden ve onun ilişkilerinin merkeze alındığı pratik bir etik doktrin olarak belirir. Aslında Spinoza etiğinin anlamı, onun ontoloji ve değer alanını bütünleştirmesinde yatmaktadır. Bu bütünleşme, epistemolojinin ve bil-

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Spinoza’da Korku Duygusu Üzerine Bir İnceleme 177 me etkinliğinin bir ilişkisi olarak açığa çıkar. Her şeyden önce, Spinoza açısından beden ve onun duygusal deneyiminin başka bedenlerin ve onların fikirlerinin bir etkisinden ayrılamadığı anlaşılır. Demek ki öncelikle Spinoza’da bilginin neliğinin incelenmesi gerekir. Çünkü Spinoza’nın duyguyu ve korku duygusunu analiz et- mesinin temelinde aslında fikir/idea kavramı ve onun değişen algılanma tarzları bulunmaktadır. Buradaki önemli nokta, duygunun bir şeyin fikri ile olan yakın ilişkisidir. Beden içkin varoluş deneyiminde sürekli başka bedenlerle ve şeylerle bir etkileşim içerisinde hem bedensel hem de zihinsel bir ilişki içerisindedir. Demek ki aslında epistemolojinin temelinde olduğu gibi etiğin temelinde de “idea” vardır. Her şey ideaların bir etkisi ve sonucu olarak anlamlandırılır. Bu açıdan bakıldığın- da idea/fikir, duygudan önce gelmektedir, daha başka bir ifade ile fikir, duyguyu belirleyen bir önceliğe sahiptir ve bu durum, fikir ve duygu arasında aslında bir fark teşhis etmektedir (Deleuze, 2000: 12-14). Bu fark aslında bir karşıtlığı değil, bir beraberlik ilişkisi doğurur. Epistemolojik olarak fikir, duygu deneyiminin ve hissinin temelinde yatan bir unsurdur. Spinoza felsefesinde aslında her şey, ideaları ile birlikte Varlığın sonsuz gü- cünden “zorunlu” olarak çıkmaktadır. Buradaki önemli nokta, Spinoza’nın zorun- luluk kavramına verdiği yeni ontolojik anlamda yatar. Bu, her şeyden önce kavram- sal bir dönüşümün de sonucudur. Bu anlayışta Varlık, varoluşunu kendinden alan olarak aslında tek “özgür” olandır ve Varlığın tarzları bu durumda Varlığa bağlı olarak aslında “zorlanmış” olanlardır (E, Bölüm 1, Tanım 7). Spinoza’nın buradaki çarpıcı teşhisi, aslında her şeyin fikirleri ile birlikte mutlak olarak yeterli ve eksiksiz bir biçimde Varlıktan zorunlu olarak çıktığını gösterebilmektir. Buradaki zorun- luluk, varoluşun tek karakteristiği olarak hem varlık hem de tarzlar bakımından düşünülmelidir. Buna göre “zorunlu, olanın tek kipselliğidir: Olan her şey zorun- ludur, ya kendisiyle ya da nedeniyle” (Deleuze, 2005: 118). Demek ki bu felsefede aslında Varlık da “serbesti” bir doğaya sahip değildir. Her şey kendinde düşünüle- rek, kendi tekilliğinde anlaşılmalıdır. Aktif ve kendi gücünü ve de nedenselliğini kendinden alan Varlık, aslında tek özgür nedendir. Bu açıdan bakıldığı zaman Spinoza felsefesi, özgürlüğün içsel doğasını ve anlamını deforme etmektedir. Buna göre, özgürlük de bir zorunluluk ilişkisi ve nedenselliği içerisinde anlaşılmalıdır. İşte bu önemli noktada epistemolojinin ve bilgi gücünün rolü daha da belirginleşir ve Spinoza, özgürlüğe giden yol ile korku duygusunun yok edilmesine giden yolu kesiştirmektedir. Epistemolojik etkinlik olarak bilmek, aslında varoluş düzleminde bedenin bir varoluş etkinliğinde olduğunun kesin göstergesidir. Öyleyse bilgi ve bilgiye ait bil- gi türleri de varoluş kipleri haline gelir (Deleuze, 2005: 53). Demek ki bu anlayış doğrultusunda bilgi, varlık düzleminden ayrı olan bir düşünme gücü veya faaliyeti değil aslında yaşamın içinde içkin bir varoluş çabası ortaya koymaktır. Ontolojinin ve epistemolojinin özdeşleştirildiği bu içkin varoluş çabası, esasen bedenin bilme gücünü arttırmaya, eyleme kuvvetini yükseltmeye ve özgürlüğe ulaşmaya yönelik

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8178 bir çabadır.ve Madalya Öyleyse (1319-1320), bu felsefe 10 Hanedân-ıiçerisinde Osmânibilmek, Nişân özgür ve olmaya İmtiyâz veMadalyası özgürleşmeye (1311- yönelik1334), çaba 17 harcamaktır. Teba-yı Şâhâne Buna Mecîdî göre Esâmî varlık (1321-1332), düzleminde 30şeyler Altın ve İmtiyâz onların Madalyası fikirleri ile başka(1309-1320), şeylerin 40 ve Madalyaonların Esâmîfikirlerinin (1899-1902) bir etkileşimi Defterleri. bulunur ve bütün bunlar İngilizaslında Ulusal Varlık Arşivi ve onun: FO fikrinde 195/1720; buluşmaktadır. FO 195/1883; FOGerçekten 195/1477; de FO bütün 195/1368; idealar, FO Tanrı 195/ ile ilişkili1932; oldukları FO 195/1976; sürece, FO gerçektirler 195/1305, veFO anlık 195/1369; bedenin FO tüm 195/ değişkilerinin 1448; FO 195/1306; ya da şeylerinFO imgelerinin195/ 1545. tanrı ideası ile ilişkili olmasını sağlayacak güce sahiptir (E, AmerikanBölüm 2, MisyonerÖnerme 32Arşivi ve :Bölüm 640, 641, 5, 642,Önerme 643,644, 14). 645, İşte 646, bu 647,temel 648, nokta, 651, 652,her 653,şeyin 654, ve onların655, fikirlerinin 660, 661, 66Varlık 2, 663. ile Reeller. doğrudan ve aracısız ilişkisinin olduğunu göstermek- tedir. Buna göre epistemolojinin işlevi ve faaliyeti aslında bu yeterli ve eksiksiz Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. bilmenin bir sürecini ortaya koymaktadır. Her şey, Varlığın mutlak ve yeterli fikrine Şer’îyyeulaşmaya Sicili: bağlıdır. 23 Recep Spinoza’nın 1293- 25 Şabaneylem 1296ve tutku tarihli arasındaki Urfa Şer’îyye ayrımı, Sicili bu epistemolo- Şanlıurfa,jinin sürecine Yukarı zorunlu Telfidan olarak Köyü sahabağımlıdır. araştırması. Burada dikkat çeken noktalardan birisi Adıvar,de bilmenin H. E. insan(2005). varlığının Mehmet Kalpaklıve zihninin G. T. özgür (Haz..), bir Mor şekilde Salkımlı ortaya Ev .koyduğu İstanbul: etkinÖzgür- liği olmadığıdır.Yayınları. Beden ve onunla birlikte varolan zihin, içinde bulunduğu içkin yaşam düzleminde zorunlu olarak şeyleri ve onların fikirlerini farklı biçimlerde Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu algılamakta ve deneyimlemektedir. Demek ki “bilgi öznenin bir işlemi değil, ama Araştırmaları Merkezi. ruhtaki fikrin olumlanmasıdır” (Deleuze, 2005: 53). Böylece Spinoza açısından Bingöl,insan varlığının S. (2005). bir Osmanlı özgür iradeye Mahkemelerinde sahip olmadığı Reform anlaşılır. ve Cerîde-yi Bilgi, zihindeki Mehâkim’deki bir fikrin Üst olumlanmasındanMahkeme Kararları. başka Tarih bir şeyIncelemeleri değildir Dergisi, ve bu XXolumlamayı (19), 19-38. ve onaylamayı yapan Çadırcı,özgür bir M. zihnin (1997). kendisi Tanzimat değil, Döneminde aslında Anadolu fikrin kendisininKentleri’nin sahipSosyal veolduğu Ekonomik güçtür. Yapısı O. haldeAnkara: “özgürlüğümüz TTK. ne olumsallıkta ne de kayıtsızlıkta, fakat bir tür olumlama ve Deringil,yadsımada S. (2002).yer alır. İktidarın Öyle ki, Sembolleri bir şeyi veolumlar İdeoloji veya II. Abdülhamit yadsırken Dönemi ne kadar ( 1876-1909) az kayıtsızsak, (Çev. o kadarG. Ç.özgürüzdür” Güven). İstanbul: (Spinoza, YKY. 2014a: 157). Buna göre insan varlığı nasıl ki varoluş Fatmadüzleminde Aliye Hanım. serbesti (1995). bir varoluş Ahmed gücüneCevdet Paşa sahip ve zamanıdeğilse,. İstanbul:serbesti birBedir. anlama yetisine de sahip olamaz. Bu açıdan bakıldığı zaman istenç ve anlak, yani irade ve anlama Foucault, M. (2006). Deliliğin Tarihi ( Çev. M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. yetisi, aslında bir ve aynı şeydir (E, Bölüm 2, Önerme 49, Sonurgu). Dahası insan Ginzburg,zihni, aslında C. (2011). bir tinsel Peynir otomat ve kurtlar haline (Çev. gelerek A. Gür). fikirleri İstanbul: olumlayan Metis. ve onaylayan bir Kenanoğlu,güç haline M.dönüşür M. (2007). (Deleuze, Nizâmiye 2000: mahkemeleri. 14). Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. Kodaman,Varolmak, B. (1987). aslında II. Abdülhamid bilmek ile Devri özdeşleşerek Doğu Anadolu bilmenin Politikası çeşitliliğini. Ankara: Türk ve Kültürünübilgi tür- leriniAraştırma doğurur. Enstitüsü.Bilmek, varoluş düzleminde mutlak gerçekliği zorunlu olarak dışsal Kürkçüoğlu,etkimelerle C.farklı (2008). olarak Şanlıurfa deneyimlemek 1850-1950 ve. Şanlıurfa: farklı bilgi ŞURKAV. türlerine ulaşmaktır. Spinoza Nicault,açısından C. birinci(2001). cins Kudüs bilgi 1850-1948, şeylerin (Çev.bulanık E. S.fikirlerinden Vali). İstanbul: gelen İletişim. sanı ve imgeleme da- yalı bir bilgi ortaya koyarken, ikinci cins bilgi, şeylere ilişkin ortak kavramlara dayalı Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. ussal bir bilgidir ve üçüncü cins bilgi sezgisel bir bilgi olarak şeylerin özlerine dair Seyitdanlıoğlu,Varlıktan gelen M. yeterli (1996). ve Tanzimat eksiksiz Devri’nde bir bilgi Meclis-i sağlamaktadır vâlâ. Ankara: (E, TTK.Bölüm 2, Önerme Tanpınar,40, Not 2).H. (2001).Demek XIX. ki beden Asırda Türkve onunla Edebiyatı sıkı Tarihi sıkıya. İstanbul: bağlı olan Çağlayan zihin, Kitabevi. imgelemden Urfa.sezgiye (1984). doğru, Yurt yani Ansiklopedisi, eksik ve X,yetersiz 7367-7389. fikirlerden eksiksiz ve yeterli fikirlere doğru Zürcher,bir yaşamsal E. (1999). aktivite Modernleşen göstermektedir. Türkiye’nin Buradaki Tarihi önemli(Çev. Y. nokta S. Gönen). insan varlığınınİstanbul: İletişim bilme etkinliğiYayınları. ortaya koyarken aslında sürekli olarak eylem ve tutku duygularını dene- yimlemesidir. Bu açıdan bakıldığı zaman eylem ve tutku olan duygular arasında bir ayrıma gidilmelidir ve Spinoza açısından gerçek özgürlük ve erdem, eyleme kuv-

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Spinoza’da Korku Duygusu Üzerine Bir İnceleme 179 vetinin ve gücünün artması ile orantılıdır. Burada dikkat çeken unsur, özgürlüğün üçüncü cins bilgi olan Tanrının/Varlığın bilgisinde ve mutlak fikrinde yattığının anlaşılmasıdır. Spinoza etiğinin amacı, aslında “üçüncü tür bilgi” olarak ima edilen Varlığın bilgisine ve onun mutlak ideasına ulaşmaktır. Bu açıdan bakıldığı zaman bu bilgi türüne ulaşmanın sürecinde zihin, beden ile birlikte yaşamsal bir deneyim orta- ya koyar. Bununla birlikte sezgisel olarak ifade edilen üçüncü cins bilgi, aslında şeylerin özlerinin bilgisini yeterli bir biçimde anlamak anlamına gelmekle birlikte zihnin tutkulardan arınmış eyleme bağlı bir epistemolojik-etik durumunu ortaya koymaktadır. Demek ki birinci cins bilgi, imgelemeye ve şeylerin yetersiz ve eksik fikirlerine bağlı bir bilgi ortaya koyarken beden ve zihin, yüksek bir tutkuya bağlı bir bilme faaliyeti ve deneyimi ortaya koymaktadır. Spinoza açısından anlık/zihin, varoluş düzlemi içerisinde yaşayarak ve bilerek şeylerin birtakım ortak noktalarına ulaşmaktadır. Bu ortaklık, bir bedenin ve dolayısıyla zihnin başka bedenlerle, şey- lerle ve zihinlerle arasında kurduğu ontolojik ve epistemolojik unsurlara bağlı bir ortaklık olmak durumundadır. Demek ki cisimsel ve bunlara bağımlı olarak fikirsel bir ortaklığın temelinde “herşeye ortak olan ve eşit ölçüde parçada ve bütünde bu- lunan” unsurlar olmalıdır (E, Bölüm 2, Önerme 38). Öyleyse Spinoza’ya göre “tüm insanlara ortak olan kimi idealar ya da kavramlar vardır” ve “tüm cisimler herkes ta- rafından yeterli olarak ya da açık ve seçik olarak algılanması gereken belli şeylerde bağdaşırlar” (E, Bölüm 2, Önerme 38, Sonurgu). İşte bu nokta Spinoza açısından akıl kavramının da belirginleştiği noktadır. Zihin, ikinci cins bilgi ile yani aklın bilgisi ile şeyleri belli bir ortaklıkta bilmektedir ve böylece imgeleme dayalı bilgi- den ayrılmaktadır. Aklın bilgisi, artık yetersiz ve eksik fikirlerden koparak, şeylerin ortak fikirlerini veya kavramlarını vermektedir. Bununla birlikte bu epistemolojik deneyimlere aynı zamanda duygusal deneyimler eşlik etmektedir. Gerçekten de imgelemden akıl bilgisine doğru zihin, bildikçe tutkunun güdümündeki duygu- lardan eylemin güdümündeki aktif gücün ve kuvvetin duygularına geçmektedir. Buna göre üçüncü cins bilgi, imgelemin yetersiz fikirlerinden değil, aklın yeterli fikirlerinden doğmalıdır ve bu bilgi türünde zihin/anlık, yüksek bir hoşnutluk ve sevinç duymaktadır (E, Bölüm 5, Önerme 27-28 ve 32). Spinoza’nın bu ontolojik, epistemolojik ve psikolojik çözümlemesi, aslında bir neşe ve özgürlük etiği ile bütünleşmeyi amaçlamaktadır. Bu bütünleşme, va- rolmanın, bilmenin ve duygulanmanın bir bütünleşmesi olarak özgürlük ve neşe kavramları veya deneyimleri arasında bir özdeşlik kurmaktadır. Bu açıdan bakıldığı zaman bilme ve özgür olma faaliyeti hem neşeli olma psikolojisi ile bütünleşirken hem de bedeni ve dolayısıyla zihni edilgin ve pasif kılan tutkulardan arınmanın bir sürecini göstermektedir. Buna göre Varlığın aktif gücünden pay alan insan varlığı, özünden gelen aktif eyleme kuvvetinin engellenmesi ile pasif bir duygusal dene- yim yaşamaktadır. Bu noktada bilmek ve dahası şeyleri zorunlu olarak yeterli ve

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8180 eksiksizve Madalya bilebilmek, (1319-1320), aslında 10özgür Hanedân-ı ve eyleme Osmâni yönelik Nişân aktifve İmtiyâz olmanın Madalyası ve de (1311-tutku olan duyguların1334), 17 Teba-yı etkisinden Şâhâne kurtulmaktır. Mecîdî Esâmî Demek (1321-1332), ki “anlık 30 tüm Altın şeyleri İmtiyâz zorunlu Madalyası ola- rak anladığı(1309-1320), sürece 40 duygular Madalya Esâmîüzerinde (1899-1902) daha güçlü, Defterleri. ya da onlar karşısında daha az İngilizedilgindir.”( UlusalE Arşivi, Bölüm: FO 5, 195/1720;Önerme FO6) Buna 195/1883; göre FOSpinoza 195/1477; açısından FO 195/1368; duygular FO prob 195/- lematiği,1932; aslında FO 195/1976; duygunun FO zihin195/1305, ve bedeni FO 195/1369; aktif ve FOpasif 195/ kılıcı 1448; etkisi FO açısından195/1306; anlaşılabilir.FO 195/ “Tutku” 1545. olan bir duygu, şeyin hem eksik ve yetersiz bilindiğinin hem Amerikande buna bağlı Misyoner olarak Arşivi eyleme: 640, kuvvetinin 641, 642, 643,644,azalması 645, ile bir646, keder 647, 648, ve acı 651, hissi 652, etkisinde 653, 654, hissedildiğinin655, 660, 661, göstergesidir. 66 2, 663. Reeller. Dahası Spinoza’ya göre “bir tutku olan duygu açık ve seçik bir ideasını oluşturur oluşturmaz bir tutku olmaya son verir” (E, Bölüm 5, Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. Önerme 3). Demek ki bu epistemolojinin ve etiğin amacı, Varlığın yeterli, eksiksiz Şer’îyyebilgisine Sicili: ve bu 23 bilginin Recep 1293- kazandırdığı 25 Şaban neşe1296 hissinetarihli Urfa ulaşmak Şer’îyye olarak Sicili anlaşılabilir. Bu Şanlıurfa,bilgi, Varlığın Yukarı yeterli Telfidan ve Köyüeksiksiz saha fikrinden/ideasından araştırması. başka bir şey değildir ve bu Adıvar,idea, insan H. E. varlığının (2005). Mehmet bedeninde Kalpaklı ve zihninde G. T. (Haz..), sonsuzca Mor aktif Salkımlı bir neşe Ev. İstanbul:hissi uyandırır. Özgür Bu idea,Yayınları. aslında zorunluluğu kavrayabilen anlama yetisinin özgürlüğünü de ifade etmektedir. Böylece Spinoza etiği aslında bir neşe ve özgürlük etiği olarak açığa Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu çıkar ve de bu etik, aktif eyleme kuvvetinin yakalanmasını ve bununla birlikte bu Araştırmaları Merkezi. gücün çoğaltılmasını amaç edinerek, aslında keder ve acı temelli tutkuya yönelik Bingöl,duygularla S. (2005).bir mücadele Osmanlı barındırmaktadır. Mahkemelerinde Bu Reform mücadele, ve Cerîde-yi temelini Mehâkim’deki insan varlığının Üst bilmeMahkeme gücü ekseninde Kararları. özgürlüğe Tarih Incelemeleri ve neşeye Dergisi, ulaşma XX sürecini (19), 19-38. yansıtmaktadır. Demek Çadırcı,ki problem, M. (1997). yeniden Tanzimat epistemolojik Döneminde bir problemeAnadolu Kentleri’nin dönüşerek, Sosyal adeta ve tutkuluEkonomik duygu Yapısı-. larla birAnkara: polemik TTK. haline gelir. Deringil,Spinoza’nın S. (2002). İktidarınneşe ve Sembolleriözgürlük veetiği, İdeoloji tutkulu II. Abdülhamit duyguların Dönemi yok (edilmesine 1876-1909) bağlı(Çev. olarakG. güçlü Ç. Güven). bir tutku İstanbul: olan YKY. korku duygusu ile açık bir polemik barındırmaktadır. FatmaBu polemiğin Aliye Hanım. kökeninde (1995). korku Ahmed duygusunun Cevdet Paşa ve her zamanı şeyden. İstanbul: önce bir Bedir. tutku olarak açığa Foucault,çıkması vardır.M. (2006). Demek Deliliğin ki korku Tarihi duygusu, ( Çev. M. birA. Kılıçbay).tutkudur. Ankara: Bu açıdan İmge. bakıldığı zaman Ginzburg,korkunun C. her (2011). şeyden Peynir önce ve epistemolojik kurtlar (Çev. A. bir Gür). problem İstanbul: olarak Metis. açığa çıktığı anlaşılır. Bir tutku olan korkunun, şeylerin, onların fikirlerinin ve olayların yetersiz ve ek- Kenanoğlu, M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. sik fikirlerine bağlı olarak açığa çıktığı ve insan varlığının aktif eyleme kuvvetini Kodaman,azaltarak, B.pasif (1987). bir II.duygusal Abdülhamid deneyim Devri olarakDoğu Anadolu tanımlanabileceği Politikası. Ankara: anlaşılır. Türk Demek Kültürünü ki bir tutkuAraştırma olan korkuyaEnstitüsü. öncelikle epistemolojik olarak yaklaşmak gerekir. Bu pers- Kürkçüoğlu,pektif, şeylerin, C. (2008). şeyler Şanlıurfa arasındaki 1850-1950 ilişkilerin. Şanlıurfa: ve olayların ŞURKAV. zorunlu olarak ve de her Nicault,nasıl iseler C. (2001). o şekilde Kudüs anlaşılması 1850-1948 gerektiği (Çev. E. söyleminiS. Vali). İstanbul: güçlendirmektedir. İletişim. Spinoza’ya göre korku duygusunun en temel özelliği, onun yüksek bir tutku duygusu olması Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. ile birlikte, insan varlığını edilgin veya pasif kılması ve onu yapabileceklerinden Seyitdanlıoğlu,koparmasıdır. M.Korkunun (1996). Tanzimat kökeninde Devri’nde imgelem Meclis-i vardır vâlâ ve. Ankara:imgelem, TTK. şeylerin eksik ve Tanpınar,yetersiz fikirlerinden H. (2001). XIX. gelen Asırda bir Türk bilgi Edebiyatı sağlamaktadır. Tarihi. İstanbul: Spinoza’nın Çağlayan teşhisi, Kitabevi. imgelem Urfa.ile korku (1984). arasında Yurt Ansiklopedisi, bir doğru orantıX, 7367-7389. yaratmaktadır. Demek ki insan varlığı ne kadar Zürcher,korkarsa E.aslında (1999). bir Modernleşen şeyin veya Türkiye’ninolayın imgesel Tarihi bir (Çev. epistemolojik Y. S. Gönen). deneyimini İstanbul: oİletişim kadar yaşamaktaYayınları. ve bununla birlikte, ontolojik olarak eyleme kuvveti de o oranda azal- maktadır. Korku duygusunun eyleme kuvvetini azaltması, insan varlığını keder ve

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Spinoza’da Korku Duygusu Üzerine Bir İnceleme 181 acı olarak duygulandırır.3 Bu açıdan bakıldığı zaman Spinoza’da aslında korkuyu yenmek, imgesel olanı yenmektir. İmgesel olanı yenmek, Varlığın bilgisine ulaşmak ve şeyleri, şeyler arasındaki ilişkileri ve olayları yeterli ve eksiksiz bir biçimde yani Varlıktan gelen “zorunluluk” ilişkisi içerisinde kavramaktır. Spinoza, korku duygu- su ile birlikte imgesel bilginin bir ürünü olan ve insan varlığını pasif kılan umut duygusunu da yok etmek istemektedir. Çünkü bu duygu da yetersiz ve eksik imge- lere dayanan ve şeylerin gerçek doğalarını sunmaktan uzak, gerçekliğin zorunlulu- ğunu kavrayamayan “olumsal” olarak algılanan, karışık ve karmaşık idealara daya- nır. Bu, şeyleri zorunlu olarak bilmek değil, olumsal olarak bilmek anlamına gelir ve korku ve de umut duygusu, işte bu bilginin üretimi olarak pasif duygular olarak açığa çıkmaktadır. Korku ve umut duyguları, taşıdıkları kararsızlıktan ve karmaşık fikirlerden dolayı, şeylerin ve olayların zorunluluğunun bilgisine bağlı neşeye ve se- vince yönelik duygular değildir. Korku ve umut duyguları şeylerin olumsal ve yeter- siz fikirlerine dayanan keder ve korku kültürünün besleyicisidir. Öyleyse Spinoza açısından zorunluluk kavramı sadece ontolojik ve epistemolojik bir kavram değil, bununla birlikte etik bir kavramdır, etiğin vazgeçilmez bir kavramıdır. Her şeyi ve ilişkiyi kapsayan, yaşamdaki nedenselliğin karakteristiği, zorunluluktur. Bu açıdan bakıldığı zaman “gerçek nedensellik, ‘şans’ ya da ‘tasarım’ı dışlar, her şeyin sürekli olarak geçirdiği değişim sürecine içkindir” (Balibar, 2004: 22). Bilmek ve dolayı- sıyla zorunluluğu kavramak ve anlamak, aslında bir neşe etiğinin zorunlu olarak bir parçası olmaktır. Demek ki “bilgide içkin olan etkin bir neşe” bulunur ve “bilgi, daha fazla bilgi arzusu üretir” (Goodchild, 2005: 76). Bütün bu epistemolojik ve psikolojik çözümleme, aslında politik bir kültürün çözümlemesi için gereklidir. Korku ve onsuz düşünülemeyecek olan umut duygusu, aslında bir korku ve keder kültürü de oluşturmaktadır. Bu kültür, pasif, tutkulu ve korkan bireyler üzerine kurulu, dahası cahil insan varlıklarından oluşan bir düzlem üzerinde yükselir. O halde Spinoza açısından şeylerin yetersiz ve eksik fikirleri, bilgi- siz, cahil ve köleleşmiş insan modelleri ve de bunlarla birlikte aslında korku ve keder kültürü üretmektedir. Bu kültüre karşı olarak açıkça bir polemik oluşturan Spinoza ontolojisinin, epistemolojisinin ve etiğinin karakteristiği, özgür ve güçlü, yani eyleme kuvvetini arttıran bireylerin merkeze alındığı etik bir düzlem kurarak, adeta politik bir düzlem de yaratmaktadır. Bu açıdan bakıldığı zaman Spinoza etiği, politik bir mahiyete bürünerek, korkuyu toplumsal alandan da bertaraf etmek istemektedir.

3 Burada Spinoza felsefesinin ve dolayısıyla da neşe etiğinin keder ve acı duyguları ile bağ- lantılı olan ölüm temasına da açık bir polemik içerisinde olduğu görülmelidir. İnsan varlığı, ontolojik ve epistemolojik yapısı ve donanımı ile tamamen yaşama bağlı bir varoluş gösterir. O halde ölüm korkusu, korku ve umut duyguları ile bağlantılı olarak yetersiz ve eksik fi- kirlerle ilişkili tutkunun güdümünde bir insan psikolojisi profili çizmektedir. Ölüm korkusu ve kaygısı içerisindeki insan varlığı, korkar ve umut ederek şeyleri ve olayları zorunluluk ilişkisi içerisinde değil, olumsal olarak algılar ve imgeler. Bununla birlikte Spinoza’nın özgür insanı, “hiçbirşeyi ölümden daha az düşünmez, ve bilgeliği ölüm değil ama yaşam üzerine bir meditasyondur.”(E, Bölüm 4, Önerme 67)

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8182

veKorku Madalya Toplumuna (1319-1320), ve 10 Politikasına Hanedân-ı Osmâni Karşı Nişân Özgürlük ve İmtiyâz ve Madalyası (1311- 1334),Neşe 17Politikası Teba-yı Şâhâne Mecîdî Esâmî (1321-1332), 30 Altın İmtiyâz Madalyası (1309-1320), 40 Madalya Esâmî (1899-1902) Defterleri. Spinoza felsefesi, ontoloji ve epistemoloji dolayımı ile aslında bir etik üretme İngiliz Ulusal Arşivi: FO 195/1720; FO 195/1883; FO 195/1477; FO 195/1368; FO 195/ çabası içerisindedir. Buna göre varlık ve bilgi anlayışı, etik anlayışından ayrılama- 1932; FO 195/1976; FO 195/1305, FO 195/1369; FO 195/ 1448; FO 195/1306; maktadır. Bu açıdan bakıldığı zaman Spinoza felsefesinde her şeyin çıkış noktası, FO 195/ 1545. aslında ontoloji anlayışında ve bu anlayışın getirdiklerinde yatmaktadır. Her şey, bu Amerikanontolojik düzleminMisyoner Arşiviparçalarında: 640, 641, ve 642,ilişkilerinde 643,644, 645,belirmektedir. 646, 647, 648, Demek 651, 652, ki 653,Spinoza 654, açısından655, 660,politik/siyasal 661, 66 2, 663. olanın Reeller. mahiyeti de ontolojik bir problem haline getirilir. Sâlnameler:Bununla birlikte Salname-i etik Vilâyet-ibir düzlem Haleb: üreten 1320. bireyler ve bireyler arasındaki ilişkiler ve Şer’îyyede duygulanmalar, Sicili: 23 Recep aslında 1293- politik 25 Şaban bir 1296düzlem tarihli de Urfa üretmektedir. Şer’îyye Sicili O halde Spinoza etiğinin merkezinde olan duygular, onun politiğinin de merkezinde yer almaktadır. Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. Buna göre duyguların ve duygulanışların karakteristiği, sadece etik bir durum oluş- Adıvar,turmaz. H. Bununla E. (2005). birlikte Mehmet bu Kalpaklıkarakteristik, G. T. (Haz..),politik Morbir durumSalkımlı da Ev oluşturmaktadır.. İstanbul: Özgür BuradaYayınları. dikkat çeken unsur, Spinoza felsefesinde bireysel olan ile toplumsal olan Bayraktar,arasında kurulan H. (2007). ilişkinin Tanzimattan niteliğidir. Cumhuriyet’e Gerçekten Urfa de Elazığ: Spinoza Fırat etiği, Üniversitesi özgürlüğe, Ortadoğu bilgi- nin gücüneAraştırmaları ve aktif Merkezi. sevincin çoğaltılmasına yönelik bir çaba olarak açığa çıkarken, Bingöl,aslında S.tekil (2005). bireylerin Osmanlı bir çabasından, Mahkemelerinde kolektif Reform bir çabaya ve Cerîde-yi dönüşmektedir. Mehâkim’deki Varlığın Üst yeterliMahkeme bilgisi ve Kararları. eksiksiz Tarih ideası, Incelemeleri temelde Dergisi, kolektif XX (19),bir bilgi 19-38. ve unsur olarak açığa Çadırcı,çıkar. Tarzlar/kipler, M. (1997). Tanzimat ortak kavramlar Döneminde ve Anadolu fikirler Kentleri’nin üretir. Dahası Sosyal Spinozave Ekonomik açısından Yapısı. “bir diziAnkara: birey TTK. tek bir eylemde aynı zamanda tek bir etkinin nedenleri olacak bir yolda birleşmişse, tümünü de bu düzeye dek tek bir bireysel şey olarak görüyorum” Deringil, S. (2002). İktidarın Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. demektedir (E, Bölüm 2, Tanım 7). Bu açıdan bakıldığı zaman, Spinoza’nın politik G. Ç. Güven). İstanbul: YKY. olgulara bakış açısının, tıpkı tekil şeylerdeki bakış açısına bağlı olduğu anlaşılır. FatmaBuna göreAliye Spinoza’daHanım. (1995). bireylerden Ahmed Cevdet oluşan Paşa devlet, ve zamanı bireyler. İstanbul: bireyi Bedir. olarak bir “birey” Foucault,olarak düşünülebilir M. (2006). Deliliğin (Balibar, Tarihi 2004: ( Çev. 70). M. Dahası A. Kılıçbay). Spinoza Ankara: felsefesinde İmge. insan bedeni, Ginzburg,birtakım başkaC. (2011). bedenlerin Peynir ve oluşturduğu, kurtlar (Çev. A.“karmaşık Gür). İstanbul: bir birey” Metis. ve değişken karşılıklı bağlantıların bir bağı olarak ve bir çokluk olarak anlaşılabilir (Gatens, 1997: 165). Kenanoğlu, M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. Bununla birlikte nasıl ki bireyler duyguları ile varoluyor ise, devletler de aslında bir Kodaman,bireysel olgu B. (1987). olarak, II. duygusalAbdülhamid ilişkilerin Devri Doğu bir Anadolu ürünü Politikası olabilir.. Ankara:Bireyler, Türk duygularıyla Kültürünü ve duygulanışlarıylaAraştırma Enstitüsü. varolurlar. O halde devletler de duygusal deneyimlere bağımlı Kürkçüoğlu,olarak düşünülebilecek C. (2008). Şanlıurfa bir yapıya 1850-1950 sahip. Şanlıurfa:olarak kavranabilir. ŞURKAV. Bireyler, nasıl ki ey- Nicault,lem ve tutkuC. (2001). duyguları Kudüs 1850-1948ile varoluş (Çev.gösteriyorsa, E. S. Vali). bireylerin İstanbul: oluşturduğuİletişim. devletler de Ortaylı,eylem ve İ. (1983).tutku duyguları Osmanlı imparatorluğu’nun ile etkinlik gösterir. En Uzun Spinoza’nın Yüzyılı. İstanbul: birey ve Hil. devlet arasında kurduğu bu ilişki, ontoloji, etik ve politika arasında da sıkı bir bağlantı kurmaktadır. Seyitdanlıoğlu, M. (1996). Tanzimat Devri’nde Meclis-i vâlâ. Ankara: TTK. Demek ki Spinoza’nın politika/siyaset anlayışı, duyguların güdümünde bulunur ve Tanpınar,Spinoza etiğininH. (2001). eyleme XIX. Asırda kuvvetini Türk arttırmayaEdebiyatı Tarihi yönelik. İstanbul: etik çabası, Çağlayan politik Kitabevi. bir çabaya Urfa.dönüşmektedir. (1984). Yurt BununlaAnsiklopedisi, birlikte X, 7367-7389. Spinoza felsefesinde ontoloji ve politika arasında Zürcher,sıkı bir ilişkisellik E. (1999). belirmektedir.Modernleşen Türkiye’nin Varlığın Tarihikendini (Çev. dışa Y. vurması S. Gönen). ve anlatmasıİstanbul: İletişim olarak “doğa”,Yayınları. aslında politik bir karakteristik edinir. Spinoza felsefesinde doğa durumu- nun devredilmesi ve aklın rehberliğiyle eylemde bulunulması ile Tanrının ya da doğanın da politikleştiği ortaya konabilir (Armaner, 2009: 16).

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Spinoza’da Korku Duygusu Üzerine Bir İnceleme 183

Eylem olan duyguların güdümündeki bireyler ile tutku olan duyguların güdü- mündeki bireylerin oluşturduğu devlet yapıları arasında zorunlu olarak karşıtlıklar oluşur. O halde tutku olan korku duygusu ile eylem olan duyguların oluşturduğu toplum ve devlet yapıları arasında da zorunlu olarak etik bir farklılık ile politik bir farklılık bulunmaktadır. Bireylerin duygusal durumları, toplumların durumlarını ve devletin psikolojisini belirler. “Politik oluşum, duyguların mantığını takip eder” (Hardt, 1995: 29). Bu açıdan bakıldığı zaman korku duygusunun güdümündeki bi- reylerin oluşturduğu toplumun ve devletin psikolojisi, zorunlu olarak eylemin gü- dümündeki duyguların oluşturduğu toplumların ve devletlerin psikolojisinden ayrı olacaktır. Spinoza felsefesinin, etiğinin ve politikasının amacı, eylemin güdümün- deki bireylerin oluşturduğu, anlama yetisinin gücünün arttırıldığı, neşe ve sevincin çoğaltıldığı özgür bireyler ve bu bireylerin oluşturduğu toplumlar ve devletler üret- mek olarak anlaşılabilir. Bu, aynı zamanda Spinoza felsefesinde akıl bilgisi ve onun zorunlu bir sonucu olan üçüncü cins bilginin güdümündeki bireylerin oluşturduğu toplum durumu ve devlet yapısı üretmek olarak anlaşılabilir. Öyleyse Spinoza’nın, etik bir gaye olarak üçüncü cins bilgiye ulaşma çabası, aslında onun üretimi olan bir toplumsal duruma ulaşma çabası olarak da kavranabilir. Aslında Spinoza’nın tutku olsun eylem olsun duygunun neliği ve rolü problemini çözümlemesi, onun olumlu, güçlü ve erdemli bir toplumsal yapının inşasını haritalandırdığını göstermektedir. Spinoza, güç [potentia] ve erdemi [virtus] özdeşleştirmektedir (E, Bölüm 4, Tanım 8). Erdemin ve gücün4 özdeşliği, ontoloji, etik ve politika arasında bir köprü kur- maktadır. Varlığın yeterli ve eksiksiz bilgisi, Varlığa duyulan bir sevgi ve neşe üret- mektedir ve bu sevgi ve sevinç, aslında toplumsal ve kolektif bir ilişki ve bağlılık da yaratmaktadır. Bu ilişkisellik, bir erdem üretir. Bu güç ve erdem, insan varlık- larının doğal haklarını belirlemektedir. Toplumsal ve politik felsefeyi duyguların güdümü ile ilişkili olarak anlama çabası içindeki Spinoza, Hobbes ile arasındaki görüş ayrılığını doğal hak ile ilgili noktada bulur. Buna göre Spinoza’da toplum durumunda ve Sitede, doğa durumunda olduğu gibi doğal hak muhafaza edilirken, Hobbes’da insan varlıkları bu haklarını tamamen devretmişlerdir (Spinoza, 2014b: 268). Buradaki önemli nokta Spinoza açısından insanların doğal haklarını devret- melerinin olanaksız olmasıdır. İnsan varlığı, zihin ve beden gücü ile yani varoluşu- nun zorunlu yasaları ve nitelikleri ile bu hakkını doğa durumunda olduğu gibi, bir toplum durumunda da korumaktadır. Gücün ve dolayısıyla da erdemin izindeki Spinoza felsefesinin korku ve umut gibi tutku güdümündeki duyguların imgesel ve gerçek dışı niteliklerini bertaraf etmek istemesinin asıl maksadı, hayali ve batıl düşüncelerden arınmış, ütopik olmayan ve de gerçekliğe dayanan bireyselliği temel alan ve bu temel üzerinde

4 Buradaki Spinozacı anlamda güç [potentia], eyleme kuvvetine bağlı olarak anlam kazanır. Spinozacı güç, erk, egemen veya iktidar gibi ideolojik terminolojiden uzakta anlaşılmalıdır. Spinozacı güç, her şeyden önce gücün ve kuvvetin saf ve doğal ontolojik mahiyetine gönder- me yapar ve bu gücün etik ve politik sonuçları ve de karşılığı olacaktır.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8184 yükselenve Madalya bir toplumsal (1319-1320), düzen 10 peşinde Hanedân-ı olmak Osmâni olarak Nişân açıklanabilir. ve İmtiyâz 5Madalyası Elbette “düzen” (1311- kavramından1334), 17 ülküselTeba-yı veŞâhâne ideolojik Mecîdî bir Esâmîanlam (1321-1332),çıkarmak yerine, 30 Altın gerçekliği İmtiyâz kavramaya Madalyası çalışan(1309-1320), ve bilginin 40 gücüne Madalya dayanan Esâmî bir (1899-1902) çaba ortaya Defterleri. koymak anlaşılmalıdır. Spinoza İngilizfelsefesinde Ulusal duyguların Arşivi: FO rolüne 195/1720; bağlı FO bir 195/1883; toplumsal FO ve 195/1477; politik yapı FO olabilir.195/1368; Bu FO açıdan 195/ bakıldığı1932; zaman, FO 195/1976; duyguların FO ve 195/1305, duygulanışların FO 195/1369; değişimi FO ve 195/ dönüşümü 1448; FO ile 195/1306; farklıla- şan birFO bireysel 195/ 1545. ve toplumsal yapı olduğu iddia edilebilir. Bu bakış açısı, toplumsal Amerikanve politik Misyonerfelsefeyi yenidenArşivi: 640, problematik 641, 642, 643,644, hale dönüştürür. 645, 646, 647, Gerçekten 648, 651, de 652, toplum 653, 654, ve devlet655, nasıl 660, oluşur 661, 66ve 2,tutku 663. Reeller.olsun, eylem olsun duyguların toplum durumunun ve devletin oluşumunda nasıl bir işlevi olabilir? Dahası korku duygusunun egemenli- Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. ğindeki bireylerin oluşturduğu toplumun ve devletin neler yapabileceği ve bu fiil- Şer’îyyelerin nasıl Sicili: sonuçlar 23 Recep doğurabileceği 1293- 25 Şaban de 1296problem tarihli haline Urfa Şer’îyyegetirilmelidir. Sicili Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. Modern düşüncenin yapı taşlarından biri olan Hobbes, toplum durumunun Adıvar,ve devletin H. E. temelinde (2005). Mehmet korku duygusununKalpaklı G. T. bir (Haz..), gücünü Mor bulmaktadır. Salkımlı Ev . İnsanlarınİstanbul: Özgür top- lum durumundanYayınları. önce doğa durumunda bir kaos, karmaşa ve hatta savaş duru- Bayraktar,munda bulunduğunu H. (2007). Tanzimattan iddia eden Cumhuriyet’e Hobbes’a göreUrfa Elazığ:“devletin Fırat amacı, Üniversitesi bireysel Ortadoğu güven- liktir”Araştırmaları ve “bu güvenlik Merkezi. doğal hukukla sağlanamaz” (Hobbes, 2001: 127). O halde Bingöl,Hobbes S. felsefesinin (2005). Osmanlı bakış açısında Mahkemelerinde güvenlik Reformönemli vebir Cerîde-yitematik haline Mehâkim’deki gelir ve da Üst- hası “Devlet”Mahkeme olarak Kararları. tasarlanan Tarih Incelemeleri yapının veDergisi, unsurun XX (19),temeli, 19-38. güvenlik ile ilgilidir. Bu açıdan bakıldığı zaman güvenlik kaygısı ve olgusu, toplum durumunun ve dolayı- Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. sıyla da devlet yapısının üreticisi haline dönüşmektedir. Aslında Hobbes’un bütün Ankara: TTK. kaygısı, güvenlik olgusudur ve bu güvenliğin nasıl sağlanacağı üzerine kuruludur. Deringil,Demek S.ki (2002).Hobbes, İktidarın bireysel Sembolleri güvenlik ve İdeoloji ile toplumsal II. Abdülhamit güvenlik Dönemi arasında ( 1876-1909) yakın (Çev. bir bağ bulmaktadır.G. Ç. Güven). Bu İstanbul: felsefede YKY. devletin olmaması durumu, herkesin herkesle savaş Fatmahalinde Aliye olması Hanım. olarak (1995). değerlendirilmektedir Ahmed Cevdet Paşa ve ve zamanı de bu. İstanbul:savaş ve Bedir.kaos durumundan Foucault,çıkışın tek M. yolu (2006). “karşılıklı Deliliğin hak Tarihi devredilmesi” ( Çev. M. A. Kılıçbay).olan sözleşmeye Ankara: İmge.gitmektir (Hobbes, Ginzburg,2001: 95 veC. 99).(2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. Kenanoğlu,Hobbes’un M. M. felsefesi(2007). Nizâmiye açısından mahkemeleri. güvenliğin Islâmön plana Ansiklopedisi, çıkarılması, XXXIII aslında, 185-188. korku Kodaman,duygusunun B. (1987). rolünün II. Abdülhamidön plana çıkarılmasından Devri Doğu Anadolu başka Politikası bir şey. Ankara: değildir. Türk O Kültürünü halde bu felsefedeAraştırma korku Enstitüsü. duygusu, merkezi bir konuma ve güce sahip olarak adeta devle- tin ve toplumsal yapının oluşturucusu konumuna gelmektedir. “Toplum ve hukuk Kürkçüoğlu, C. (2008). Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. varsa bunun nedeni korkudur” (Ergün, 2009: 48). “Bütün duygular içinde, insanı, Nicault,yasaları C.ihlal (2001). etmeye Kudüs en 1850-1948az yönelten (Çev. duygu E. S. korkudur” Vali). İstanbul: diyen İletişim. Hobbes, korku duygu- Ortaylı,sunu merkeze İ. (1983). alması Osmanlı ile imparatorluğu’nunaslında korku duyan En Uzun ve “korkak” Yüzyılı. İstanbul:olan insan Hil. varlıklarını da Seyitdanlıoğlu,merkeze alır ve M. de (1996). onların Tanzimat duygusal Devri’nde durumları Meclis-i ile oluşanvâlâ. Ankara: bir toplum TTK. ve devlet mo- deli ortaya koymaktadır (Hobbes, 2001: 211). Hobbes’a göre devletin kaynağın- Tanpınar, H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. da korku duygusu olmalıdır. Çünkü insanları korku içinde tutacak ve onlara ceza Urfa.korkusu (1984). salmayan Yurt Ansiklopedisi, belirgin bir X, güç 7367-7389. olmadığında, doğal duyguların bir ürünü olarak Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim 5 Spinoza, “insanların eylemleriyle alay etmemeye, onlara acımamaya, onlardan nefret etme- meye,Yayınları. ama onlara dair gerçek bir bilgi elde etmeye tüm dikkatimi verdim” diyerek sadece ontolojisini ve epistemolojisini değil, etik ve politik anlayışını da gerçekliğe bağlı olarak temellendirmek istemektedir (Spinoza, 2007: 13).

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Spinoza’da Korku Duygusu Üzerine Bir İnceleme 185 savaş durumu ortaya çıkacaktır (Hobbes, 2001: 127). Hobbes’un bu teşhisi, aslın- da insanın doğası problemine dönüşür ve her şeyden önce onun hareket noktası, belirli bir insan doğasını temel alır. Doğa durumunu bir savaş durumu olarak dü- şünen Hobbes’un insan doğasını anlamadaki çabası, Spinoza’dan oldukça farklı ve kötümser olarak açığa çıkar. İyimser Spinoza, korku duygusu gibi tutkuları da tıpkı eylemler gibi insan varlığının bir parçası olarak anlamaktadır. Bu açıdan bakıldığı zaman, Spinoza’da “insan doğası aynı zamanda hem akıl hem de cehalet, imgelem ve tutku ile tanımlanır” (Balibar, 2004: 92). Gerçekten de insanlar zorunlu olarak duygulara tabidir ve bununla birlikte kaçınılmaz bir biçimde birbirine düşman- dır (Spinoza, 2007: 13 ve 77). Bu noktada hem Spinoza hem de Hobbes, aslında sözleşme düşüncesini kaçınılmaz bulmaktadır. Sözleşme (pactum), hakların dev- ri anlamına gelir ve böylece insan varlıkları belli haklarından vazgeçerek toplum durumuna ya da bir devletin sivil parçası haline gelmektedir. Spinoza’nın politik anlayışında “insanlar tutkularıyla var oldukları için, Devletler var olur” (Çankaya Eksen, 2009: 23). Bu bakış açısına göre, devletlerin temelinde insan doğasının ka- çınılmaz sonucu bulunur. İnsan doğasının hem akla hem de imgeleme yönelik ya- pısı, devletin ve toplum durumunun oluşmasını kaçınılmaz ve zorunlu bir durum yapmaktadır. Dahası Spinoza, sözleşmeyi ve toplum durumuna geçmeyi, özgür bir iradeye bağımlı olarak değil, insanların deneyimlemek zorunda kalacakları bir olay ve olgu olarak düşünmektedir. Spinoza ile Hobbes’un politik anlayışlarının arasındaki en temel farklılık, devletin temelinde buldukları “güvenlik” olgusunda açığa çıkmaktadır. Buradaki güvenlik olgusu, aslında her iki düşünür için de önemlidir. Hobbes, güvenliği korku duygusu ile sıkı olarak ilişkilendirirken, Spinoza güvenliğe başka anlamlar yükle- mektedir. Buradaki ilginç nokta özgürlük ve güvenlik arasındaki ilişkinin niteliğine yöneliktir. Spinoza’ya göre “devletin nihai amacı, elden geldiğince güvenlik altında yaşayabilmesi için, her insanı korkudan kurtarmaktır” ve “devletin gerçek amacı özgürlüktür.”(Spinoza, 2008: 285) Spinoza’nın çarpıcı teşhisi, ilginç bir şekilde devlete korkunun yok edilmesine yönelik bir sorumluluk yüklemektedir. Devlet, insanları korkutmak ya da onlara korku vermek yerine onların korkularını ortadan kaldırmak zorundadır. Buradaki ilgi çekici diğer bir nokta, Spinoza’nın güvenlik ve korku arasında kurduğu ilişkide yatmaktadır. Güvenliğin Hobbes’da olduğu gibi korku ile değil, özgürlük ile ilişkilendirilmesi toplumsal ve politik felsefe açısından ilgi çekicidir. Toplumsal ve politik felsefe, sözleşme ile toplum durumuna geçişte temel aldığı güvenlik yaklaşımı ile korku duygusunu işlevsel olarak kullanmıştır. Bu anlayışa karşıt olarak, Spinoza açısından özgürlüğü güvenlik kurmamaktadır, tam tersine güvenliği oluşturan şey özgürlüktür ve işte demokrasi, bu ilişkinin bi- linci olarak anlaşılabilir (Ergün, 2009: 53). Böylece Spinoza, eylem ve tutku güdümündeki bireyleri ve bireylerin oluş- turduğu toplum durumlarının psikolojisini ortaya koyarken, aslında bir demokrasi bilincine ve fikrine varmaktadır. “gücü altındaki her şeye ilişkin üstün hakka toplu

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8186 olarakve sahip, Madalya evrensel (1319-1320), insan birliği” 10 Hanedân-ı olarak tanımlananOsmâni Nişân demokrasi, ve İmtiyâz bireyleri, Madalyası uzlaşma (1311- ve barış1334), içinde 17 Teba-yıyaşamaları Şâhâne için Mecîdîaklın sınırları Esâmî (1321-1332),içerisinde tutmaktadır 30 Altın İmtiyâz (Spinoza, Madalyası 2008: 235).(1309-1320), Bu açıdan bakıldığı40 Madalya zaman Esâmî Spinoza’nın (1899-1902) demokrasiye Defterleri. güvenmesinin nedeni, İngilizaslında Ulusal onun Arşiviontolojik: FO karakterinde195/1720; FO 195/1883;yatmaktadır. FO Demokrasi,195/1477; FO çoğulluğa 195/1368; dayanaFO 195/- rak herkesin1932; FO doğal 195/1976; hakkının FO 195/1305,korunmasını FO sağlamakta 195/1369; FO ve 195/herkesi 1448; eşit FO kılmaktadır 195/1306; (Spinoza,FO 195/ 2008: 1545. 236). Burada Spinoza açısından demokrasi, onun epistemolojisine Amerikanve etiğine Misyoneruygun olarak Arşivi korku: 640, ekseninde 641, 642, 643,644, yükselen 645, iktidara 646, 647, karşı, 648, içkin 651, 652,olarak 653, neşeli 654, duyguların,655, 660, yani 661, eylemlerin 66 2, 663. birReeller. toplumunun yönetimini desteklemektedir. Bununla birlikte demokrasi, çoğulluğa dayanan bir alan sunarak, aslında tutkuya yönelik Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. bireylerin tutumlarının toplumdan bertaraf edilmesini sağlamaktadır. Demokrasi, Şer’îyyeSpinoza Sicili: epistemolojisine 23 Recep 1293- uygun 25 Şaban olarak 1296 ortak tarihli fikirlerin Urfa Şer’îyye ve kavramların Sicili etkili olma- Şanlıurfa,sını sağlamakta Yukarı veTelfidan böylece Köyü tutkuya saha araştırması. değil, eyleme yönelik bireylerin ve bu bireylerin Adıvar,meydana H. getirdiğiE. (2005). bir Mehmet toplumsal Kalpaklı yapıyı G. üretmektedir. T. (Haz..), Mor Aslında Salkımlı Spinoza Ev. İstanbul: anlayışında Özgür demokrasi,Yayınları. toplumsal alanın bütünüyle, aracısız katılımı veya direk ifadesi olarak anlaşılabilir (Hardt, 1995: 24). Bu anlamda, demokrasideki toplumsal yapı içeri- Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu sindeki her birey, kendisini gerçekleştirmek için, kendini, gücünü çoğaltabileceği ve Araştırmaları Merkezi. dışa vurabileceği ontolojik bir düzlemde bulur. Demek ki Spinoza’nın demokrasi Bingöl,anlayışı, S. ontolojik (2005). Osmanlıbir mahiyet Mahkemelerinde kazanmaktadır. Reform ve Cerîde-yi Mehâkim’deki Üst Mahkeme Kararları. Tarih Incelemeleri Dergisi, XX (19), 19-38. Bütün bunlarla birlikte Spinoza felsefesi ile demokrasi arasında düşünce ve Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. ifade özgürlüğü bağlamında da bir ilişki bulunmak zorundadır. Her şeyden önce Ankara: TTK. bireyin kendi doğasından zorunlu olarak gelen varolma ve düşünme gücü, onun Deringil,elinden alınabilecekS. (2002). İktidarın bir özellik Sembolleri değildir. ve İdeoloji Demek II. Abdülhamit ki bireyler, Dönemi devlete ( 1876-1909) “akıl yürütme (Çev. ve yargılamaG. Ç. Güven). hakkını İstanbul: değil, YKY.yalnızca kendi kararına göre davranma hakkını” devre- Fatmadebilirler Aliye (Spinoza, Hanım. (1995).2008: 285).Ahmed Hem Cevdet bedenen Paşa ve zamanı hem de. İstanbul:zihnen bir Bedir. yaşam gücü gös- Foucault,teren birey, M. bedenlerle(2006). Deliliğin ve onların Tarihi (fikirleri Çev. M. ile A. zorunluKılıçbay). olarak Ankara: bir İmge. ilişki içerisindedir. Ginzburg,Spinoza’ya C. göre (2011). insan Peynir bedeni, ve kurtlar esasında (Çev. onu A. Gür). çevreleyenlere İstanbul: Metis. açıktır ve bundan dolayı insan bedeni, başka bedenler tarafından oluşturulabilir, yeniden oluşturulabilir ve Kenanoğlu, M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. bozulabilir bir niteliğe sahiptir (Gatens, 1997: 165). Bu açıdan bakıldığı zaman, Kodaman,“insan düşünür B. (1987). [homo II. Abdülhamid cogitat].”( DevriE, Bölüm Doğu 2,Anadolu Belit 2)Politikası Spinoza’nın. Ankara: bu Türk beliti, Kültürünü yalnız- ca ontolojikAraştırma bir Enstitüsü. nitelendirme değil, aynı zamanda politik bir nitelemedir. Spinoza Kürkçüoğlu,felsefesinde C. yaşamak (2008). Şanlıurfave duygulanmak, 1850-1950 .düşünmek Şanlıurfa: ŞURKAV. ile özdeşleşmektedir. O halde Nicault,Spinoza C. için (2001). düşünce Kudüs ve 1850-1948 ifade özgürlüğü (Çev. E. S.ile Vali). toplumsal İstanbul: düzen İletişim. arasında bir anlaş- maya gidilmelidir. Buna göre her insan, hiçbir kısıtlama olmaksızın ve korkmadan Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. düşünebilmeli, yargıda bulunabilmeli ve bunu açıkça ifade edebilmelidir. Spinoza Seyitdanlıoğlu,açısından düşünce M. (1996). ve ifade Tanzimat özgürlüğünün, Devri’nde Meclis-ikışkırtma vâlâ ve. Ankara: toplumsal TTK. düzeni bozucu Tanpınar,davranışa H. dönüşmediği (2001). XIX. Asırdasürece Türk doğal Edebiyatı bir hak Tarihi olduğu. İstanbul: anlaşılır. Çağlayan Bireyler, Kitabevi. düşüncede Urfa.ve ifadede (1984). özgürdür Yurt Ansiklopedisi, ama davranışa X, 7367-7389. dönüştürmede sınırlanır (Spinoza, 2008: 286). Zürcher,Spinoza’nın E. (1999). ilginç Modernleşenteşhisi bir kez Türkiye’nin daha korku Tarihi duygusunu (Çev. Y. S. ve Gönen). korku toplumunuİstanbul: İletişim ber- taraf Yayınları.etmektedir. Bu anlayışta devlet varlığını düşünce ve ifade özgürlüğünden alır. Düşünce ve ifade özgürlüğü, devletin ve toplum durumunun korunması açısın- dan da adeta bir gerekliliktir. Siyasi bütünün güvenliği, düşünme ve düşündüğünü

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Spinoza’da Korku Duygusu Üzerine Bir İnceleme 187 söyleme imkanına dayanır (Spinoza, 2008: 51). Devletin ve toplumun, bireylerin düşüncelerini açıklamasından korkmaması gerektiğini vurgulayan Spinoza’ya göre asıl korkulması gereken belki de bireylerin düşüncelerini açıkça ifade etmemesi ve kendine saklamasıdır. Bununla birlikte Spinoza ontolojisi ve epistemolojisi, be- denlerin ve bireylerin karşılıklı etkileşimleri ile zaten “açık” bir toplumsal düzlem yaratmaktadır. İnsan varlıkları, ne bedensel ne de zihinsel olarak kapalı bir şekilde mevcudiyet gösteremez. Spinoza’nın politik anlayışının korku duygusuna karşı bir polemik oluştur- ması, aslında epistemolojik kökenli bir polemiktir. Korku toplumunun kökeninde, bir tutku duygusu olan korkunun egemenliğinde, korkan, korkutulan ve korkak bireyler vardır. Korku duygusunun nedeni, epistemolojik bir olay olarak açığa çı- kar. Bu durum, epistemoloji ve politika arasında bir ilişki doğurmaktadır. Demek ki Spinoza’nın anlayışında imgelem, sadece epistemolojik bir unsur değil, politik bir unsur olarak işlev görmektedir. İmgelem, hurafenin ve boş inancın kökenidir. Buradaki önemli nokta Spinoza’nın imgeleme yönelik kaygısıdır. İmgelem, “ger- çekte neden olanı etki, ve etki olanı neden olarak görür”6 ve böylece zihin yetersiz ve eksik fikirlerle yaşamı veya doğayı sanki bir erek uğruna hareket ediyormuş gibi algılamaktadır ve de ayrıca bu imgelem, tanrının insan gibi bir kişisellikte tasarlanmasına neden olmaktadır (E, Bölüm 1, Ek). İnsanları hurafenin etkisine bırakan unsur talihlerinin her zaman yaver gitmemesi ve işlerini şaşmaz bir öğüde uyarak yoluna koyamamalarıdır ve de bu durum, onlarda umut ve korku duygu- ları arasında çaresizce dolanmalarına neden olur (Spinoza, 2008: 43). Demek ki Spinoza’ya göre “hurafeyi doğuran ve besleyen neden korkudur” (Spinoza, 2008: 44). Hurafe, sadece korkan bireyler oluşturmaz, bununla birlikte imgelemin ve tutkunun güdümünde korkak bireylerden oluşan korku toplumları oluşturur. Bu açıdan bakıldığı zaman bireysel bir epistemolojik olgudan, sosyal bir epistemolojik olgu türemektedir. Artık bireyin kişisel imgelemi, toplumsal bir mahiyet kazana- rak, bireyler üzerinde hüküm sürmektedir. Bununla birlikte Spinoza’ya göre “kala- balığı yönetmek için, hurafeden daha etkili hiçbir şey yoktur” ve “monarşik yönetimin en büyük sırrı ve tüm çıkarı, insanları aldatmakta ve onları dizginlemesi gereken korkuya din maskesi takmakta yatar” ve de korkunun güdümündeki insanlar, “kur- tuluşları için savaşıyormuşçasına, köleleşmek için savaşırlar” (Spinoza, 2008: 45). Demek ki imgelem, korku ve umut duygusu ile öyle bir etkide bulunur ki, insan varlığı bilgisizliğin verdiği güç ile gerçek olmayan bir kurtuluş için köleleşmektedir. Spinoza açısından gerçek kurtuluş veya erdem, bilginin gücüne ve eyleme kuvve- tinin çoğaltılmasına bağlı iken, kölelik bilgisizlik ve kederin tesiri altındaki insana uygun olabilir. İşte bütün bu çıkarımlar, Spinoza’nın epistemolojiden politikaya doğru, korku duygusunu nasıl analiz ettiğinin kısa bir özeti gibidir.

6 Burada Spinoza’nın neden geometrik yöntemi kullandığı daha iyi anlaşılır. Geometrik yön- tem, şeyleri gerçek doğaları ve zorunlulukları ve de zorunlu ilişkisellikleri ile kavramaya neden olur. Demek ki geometrik yöntem, imgelemi dışlamaktadır.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8188

veSonuç: Madalya (1319-1320), 10 Hanedân-ı Osmâni Nişân ve İmtiyâz Madalyası (1311- 1334), 17 Teba-yı Şâhâne Mecîdî Esâmî (1321-1332), 30 Altın İmtiyâz Madalyası Spinoza felsefesinde bir tutku olan korku duygusunun incelenmesi, her şey- (1309-1320), 40 Madalya Esâmî (1899-1902) Defterleri. den önce duygu kavramının bir analizini gerektirmektedir. Spinoza’nın duyguyu İngilizçözümlemek Ulusal Arşiviistemesindeki: FO 195/1720; amaç, FO onun 195/1883; taşıdığı FO ontolojik, 195/1477; epistemolojik, FO 195/1368; FO etik 195/ ve politik1932; anlamında FO 195/1976; yatmaktadır. FO 195/1305, Gerçekten FO de 195/1369; yaşam olarak FO 195/ tanımlanabilecek 1448; FO 195/1306; düz- lem, FOduyguların 195/ 1545. ve ilişki kiplerinin oluşturduğu bir alandır. Bu açıdan bakıldığı Amerikanzaman, yaşam Misyoner düzleminin Arşivi: 640,sadece 641, ontolojik 642, 643,644, bir mahiyeti645, 646, 647,olmadığı 648, 651, bunun 652, 653,yanında 654, bu düzlemin655, 660, etik 661, ve66 politik2, 663. Reeller.ilişki kiplerinin üretildiği bir mahiyetinin de olduğu Sâlnameler:anlaşılır. Demek Salname-i ki duygulanışlar Vilâyet-i Haleb: ve 1320.duygular, yalnızca bireylerin şahsi deneyim- Şer’îyyeleri olmaktan Sicili: 23öte Recep kolektif 1293- karakterinden 25 Şaban 1296 dolayı tarihli genelleştirilebilir Urfa Şer’îyye Sicili ve toplumsal un- surlardır. Bununla birlikte Spinoza açısından duyguların bir eylem mi yoksa bir Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. tutku mu olduğunun anlaşılması ve kavranması, sadece bireysel yaşantı için değil, Adıvar,toplumsal H. E.yaşantı (2005). için Mehmet de son Kalpaklı derece G.önemlidir. T. (Haz..), Aslında Mor Salkımlı Spinoza’nın Ev. İstanbul: çarpıcı Özgür teş- hisi, eylemYayınları. ya da tutku olsun duyguları, insan varlığının doğal bir parçası olarak Bayraktar,görmesinde H. yatmaktadır.(2007). Tanzimattan Diğer Cumhuriyet’eduygular gibi Urfa korku Elazığ: duygusu Fırat Üniversitesi da bir tutku Ortadoğu olarak duygudurAraştırmaları ve insan Merkezi. varlığının yaşantısında zorunlu olarak mevcudiyet gösterir. Bingöl,Korkuyu S. ve (2005). korkmayı Osmanlı kaçınılmaz Mahkemelerinde bir olay ve Reform durum ve olarak Cerîde-yi gören Mehâkim’deki Spinoza’nın asıl Üst kaygısı,Mahkeme onun taşıdığı Kararları. özellikler Tarih Incelemeleri dolayısıyla Dergisi, hem XX etik (19), hem 19-38. de politik alanda baskın ve egemen olmasıdır. Bireyler, ne kadar tutku duygusu ile etkilenirse devlet de o Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. kadar tutkulu bir devlet olur ve ne kadar eylem duygusu ile etkilenirse devlet de Ankara: TTK. o kadar özgür ve eyleme gücüne bağlı erdemli olur. Bu açıdan bakıldığı zaman Deringil, S. (2002). İktidarın Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. Spinoza’nın dikkat çektiği nokta, korku duygusunun bireyin yaşadığı duygusal bir G. Ç. Güven). İstanbul: YKY. deneyim olmasının ötesinde, kitleleri etkisi altına alabilecek iktidarında yatmak- Fatmatadır. Psikanaliz Aliye Hanım. Wilhelm (1995). AhmedReich, Cevdetnazi dönemini Paşa ve zamanı çözümlediğinde. İstanbul: Bedir. aslında kitlelerin Foucault,faşizmi gerçekten M. (2006). de Deliliğin arzuladıkları Tarihi ( sonucunaÇev. M. A. varmaktaKılıçbay). Ankara:idi. Buradaki İmge. önemli nokta, Ginzburg,tıpkı Spinoza’nın C. (2011). çözümlemesinde Peynir ve kurtlar (Çev.olduğu A. Gür).gibi imgelemin İstanbul: Metis. etkisi ile korku ve umut duygularının güdümündeki insan varlığının kurtuluşa erişmek için köleleştiğinin Kenanoğlu, M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. de görülmesidir. Kitleler, aklın güdümünün dışında imgelemin ve hurafenin etkisi Kodaman,ile faşizmi B. ve (1987). bir ideolojiyi II. Abdülhamid içselleştirmektedir Devri Doğu Anadolu ve onu Politikası değerleştirerek,. Ankara: Türk onun Kültürünü imgesel tesiri Araştırmaaltında, erekbilimselEnstitüsü. bir çaba ile bir boş inancın peşinden gitmektedir. Bu Kürkçüoğlu,nokta, aynı C.zamanda (2008). Şanlıurfaepistemolojik 1850-1950 bir unsur. Şanlıurfa: olan ŞURKAV. imgelemin nasıl politikleşebi- Nicault,leceğini C.ve (2001). de nasıl Kudüs bir 1850-1948güce dönüşebileceğini (Çev. E. S. Vali). de İstanbul:teşhis etmektedir. İletişim. Burada prob- Ortaylı,lem, yeniden İ. (1983). epistemolojik Osmanlı imparatorluğu’nun bir problem Enhaline Uzun gelir. Yüzyılı İmgelem,. İstanbul: hem Hil. bireysel hem de toplumsal olarak bireye gerçekliği, gerçeğin dışında içselleştirtmektedir. Bütün Seyitdanlıoğlu, M. (1996). Tanzimat Devri’nde Meclis-i vâlâ. Ankara: TTK. tutku duyguları gibi korku duygusu da hem bireysel hem de toplumsal olarak, aklın Tanpınar,kılavuzluğundan H. (2001). uzakta, XIX. Asırda imgelemin Türk Edebiyatı kesin bir Tarihi sonucu. İstanbul: olarak Çağlayan açığa çıkmaktadır. Kitabevi. Urfa. (1984). Yurt Ansiklopedisi, X, 7367-7389. Spinoza, ölümünden dolayı tamamlayamadan bıraktığı Tractatus Politicus’da Zürcher,başka bir E. Spinoza (1999). Modernleşenhaline dönüşmektedir. Türkiye’nin Tarihi Spinoza’nın (Çev. Y. enS. Gönen).çok eleştirilen İstanbul: bu İletişim çalış- ması,Yayınları. onun politik duruşunda ve vizyonunda belli değişikliklerin olduğunu gös- termektedir. Spinoza, bu çalışmasında belirli politik tavizler vererek daha önceki

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Spinoza’da Korku Duygusu Üzerine Bir İnceleme 189

özgürlükçü politik vizyonunu yitirmektedir. Spinoza, bu çalışmada aklın kılavuz- luğunun duygular üzerindeki etkisinin gösterilse bile, bunu halk yığınları ve kamu işleri ile uğraşanlar üzerinde uygulamanın çok zor olduğunu ve de bunun uygula- masının beklenmesini “şairlerin altın çağının hayali”ne benzetmektedir (Spinoza, 2007: 13-14). Bu çalışmada Spinoza artık demokrasi ile birlikte monarşik ve aris- tokratik politik yönetimlerine de ılımlı yaklaşır ve onları derinlemesine olarak in- celer ve de belli noktalarda korkuya işlevsel bir rol verir gibi görünür. Ama Spinoza Hobbes’dan farklı olarak, insan varlığının korku duygusuna olan eğilimini, “bir siyasi iktidar tipi için bir meşrulaştırma aracı olarak” kullanmamaktadır (Ergün, 2009: 50). Belki de dönemin savaşlar, anlaşmazlıklar ve felaketler gibi toplumsal ve politik olaylarından etkilenen Spinoza için artık yönetim biçiminin şeklinden çok, onun insan varlıkları ve onların huzur ve erdemleri üzerindeki etkisi ön pla- na çıkmıştır. Burada önemli olan unsur, Spinoza’nın korku duygusunu felsefesinin ve daha da özelde politik anlayışının merkezine almamış olmasıdır. Bu noktada Spinoza felsefesinin, bir kez daha teoriden çok pratiğe yönelik karakteri vurgu- lanmalıdır. Bu açıdan bakıldığı zaman, demokratik yönetimin dışında söz konusu yönetim biçimlerinde de zımni ya da kapalı da olsa talep ve muhafaza edilen bir özgürlük varolabilmektedir (Spinoza, 2007: 73). Bu yazıda, Spinoza felsefesinin korku ile birlikte tutku duygularına karşı on- tolojik, epistemolojik, etik ve nihayetinde politik bir polemiğe sahip olduğu te- mellendirilmek istenmiştir. Buna göre Spinoza felsefesinin ruhu, insan varlığının özgürlüğünün, bilgeliğinin ve erdeminin teşhis edilmesini kendine temel almakta- dır. Bununla birlikte Spinoza’nın birtakım görüşlerinin değişmesinin nedeni, onun içinde yaşadığı toplumsal ve politik şartların değişimi ile açıklanabilir. Her şeyden önce gerçekçi olmayı elden bırakmayan düşünür, dönemin sosyal ve siyasi şartları ile sürekli olarak etkileşim halinde değişmiş ve dönüşmüştür. Spinoza, doğayı her- hangi bir ontolojik sabitlikte ve durağan olarak düşünmemektedir ve O, doğayı üretici bir dinamizm ile doldurmaktadır (Hardt, 1995: 25). Öyleyse tıpkı doğa durumunda olduğu gibi toplum durumu da sabit bir yapıda değil, duyguların ve duygulanışların değişimine uygun olarak, değişen veya dinamik bir yapıda düşünü- lebilir. Buna göre insan varlığının bedeni ile birlikte bedenine bağlı olarak fikirleri de değişir. Bundan dolayı Spinoza, bir insan olduğunu ve yanılabileceğini de elden bırakmamaktadır (Spinoza: 2008: 292).

Kaynakça Armaner, T. (2009). “Spinoza’da ‘Doğal Hak’ ya da Aklın Doğası”, Spinoza Günleri: Teolojik- Politik İnceleme Etrafında, (Ed.) Cemal Bali Akal, İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi. Balibar, E. (2004). Spinoza ve Siyaset, çev. Sanem Soyarslan, İstanbul: Otonom. Çankaya Eksen, G. (2009). “Spinoza’da Etik-Siyaset İlişkisi Üzerine”, Spinoza Günleri: Teolojik-Politik İnceleme Etrafında, (Ed.) Cemal Bali Akal, İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8190

Deleuze,ve Madalya G. (2000). (1319-1320), Spinoza Üzerine 10 Hanedân-ı On Bir Ders Osmâni, çev. Ulus Nişân Baker, ve İmtiyâz Ankara: Madalyası Öteki Matbaası. (1311- Deleuze,1334), G. (2005).17 Teba-yı Spinoza. Şâhâne Pratik Mecîdî Felsefe Esâmî, çev. Ulus (1321-1332), Baker, İstanbul: 30 Altın Norgunk. İmtiyâz Madalyası Deleuze,(1309-1320), G. (2013). 40 Spinoza Madalya ve İfade Esâmî Problemi (1899-1902), çev. Alber Defterleri. Nahum, İstanbul: Norgunk. İngilizErgün, UlusalR. (2009), Arşivi “Leviathan: FO 195/1720; ile Teolojik-Politik FO 195/1883; İncelemeFO 195/1477; ile Politik FO 195/1368; İnceleme’de FO Korku 195/ 1932;Kavramı”, FO Spinoza195/1976; Günleri: FO 195/1305, Teolojik-Politik FO İnceleme195/1369; Etrafında FO 195/, (Ed.) 1448; Cemal FO 195/1306;Bali Akal, FOİstanbul: 195/ 1545.İstanbul Bilgi Üniversitesi. Gatens, M. (1997). “Through a Spinozist Lens: Ethology, Difference, Power”, Deleuze: A Amerikan Misyoner Arşivi: 640, 641, 642, 643,644, 645, 646, 647, 648, 651, 652, 653, 654, Critical Reader, (Ed.) Paul Patton, Oxford, UK: Blackwell Publishers. 655, 660, 661, 66 2, 663. Reeller. Goodchild, P. (2005). Deleuze&Guattari: Arzu Politikasına Giriş, çev. Rahmi G. Öğdül, Sâlnameler:İstanbul: Salname-i Ayrıntı. Vilâyet-i Haleb: 1320. Şer’îyyeHardt, M. Sicili: (1995). 23 Recep“Spinoza’s 1293- Democracy: 25 Şaban 1296 The tarihliPassions Urfa of Şer’îyyeSocial Assemblages”, Sicili Marxism in The Postmodern Age: Confronting The New World Order, (Ed.) Antonio Callari, Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. Stephen Cullenberg, Carole Blewener, New York, NY: The Guilford Press. Adıvar,Hobbes, H. T. (2001).E. (2005). Leviathan Mehmet, çev. Kalpaklı Semih G.Lim, T. İstanbul:(Haz..), Mor YKY. Salkımlı Ev. İstanbul: Özgür Lloyd,Yayınları. G. (1996). Spinoza and the Ethics, London, UK: Routledge. Bayraktar,Spinoza, B. H. (1996). (2007). Ethica Tanzimattan /Törebilim, Cumhuriyet’e çev. Aziz Yardımlı, Urfa Elazığ: İstanbul: Fırat İdea. Üniversitesi Ortadoğu Spinoza,Araştırmaları B. (2007). Merkezi.Tractatus Politicus, çev. Murat Erşen, Ankara: Dost. Bingöl,Spinoza, S.B. (2005).(2008). Tractatus Osmanlı Theologico- Mahkemelerinde Politicus Reform/ Teolojik- ve Politik Cerîde-yi İnceleme, Mehâkim’deki çev. Cemal Bali Üst MahkemeAkal, Reyda Kararları. Ergün, Ankara:Tarih Incelemeleri Dost. Dergisi, XX (19), 19-38. Çadırcı,Spinoza, M.B. (2014a).(1997). “21.Tanzimat Mektup”, Döneminde Mektuplar, Anadolu çev. Emine Kentleri’nin Ayhan, Sosyal Ankara: ve EkonomikDost. Yapısı. Spinoza,Ankara: B. (2014b). TTK. “50. Mektup”, Mektuplar, çev. Emine Ayhan, Ankara: Dost. Deringil, S. (2002). İktidarın Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. G. Ç. Güven). İstanbul: YKY. Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. Foucault, M. (2006). Deliliğin Tarihi ( Çev. M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. Kenanoğlu, M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. Kodaman, B. (1987). II. Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü. Kürkçüoğlu, C. (2008). Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. Nicault, C. (2001). Kudüs 1850-1948 (Çev. E. S. Vali). İstanbul: İletişim. Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. Seyitdanlıoğlu, M. (1996). Tanzimat Devri’nde Meclis-i vâlâ. Ankara: TTK. Tanpınar, H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. Urfa. (1984). Yurt Ansiklopedisi, X, 7367-7389. Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim Yayınları.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Salih Zeki’nin Matematik Felsefesine Bakışı: Nâmütenâhî Müjdat TAKICAK*

Özet Salih Zeki, Osmanlı Devleti’nin Tanzimat’tan sonra yetiştirdiği önemli matema- tikçilerdendir. Bu çalışmada “Nâmütenâhî” isimli makalesi incelenmiştir. “Nâmütenâhî” makalesinde Salih Zeki’nin, Avrupa’da matematik felsefesi alanında yapılan tartışma- lara katıldığı ve sezgici ekole taraf olduğu tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Salih Zeki, Sonsuzluk, Matematik Felsefesi.

Salih Zeki’s View to Philosophy of Mathematics: Nâmütenâhî Abstract: In 19th century, Salih Zeki is one of the important mathematicians at Ottoman Empire. This study is about of his article “Nâmütenâhî”. It has been determined that Salih Zeki joined to discusses about the philosophy of mathematics in Europe and he defended opinion of intuitionism. Keywords: Salih Zeki, Infinity, Philosophy of Mathematics.

Salih Zeki’nin, “Nâmütenâhî”1 isimli makalesi, 1332/1913 senesinde, Dârulfünûn Fen Fakültesi Mecmuası’nda yayımlanmıştır. Makaleyi yayınladığı ta- rihte Dârulfünûn’da (İstanbul Üniversitesi) Rektörlük görevini yürüten Salih Zeki

* Doktora öğrencisi, Ankara Üniversitesi, dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Bilim Tarihi Anabilim Dalı, mü[email protected] 1 Sonsuzluk.

191 8192

Bey, Nâmütenâhîve Madalya (1319-1320), kavramını 10 matematikçiler Hanedân-ı Osmâni ve felsefeciler Nişân ve İmtiyâz nezdinde Madalyası tartışmış (1311- ve yaşadığı1334), dönemde 17 Teba-yı güncel Şâhâne matematik Mecîdî felsefesiEsâmî (1321-1332), görüşleri açısından 30 Altın değerlendirmiştir.İmtiyâz Madalyası (1309-1320), 40 Madalya Esâmî (1899-1902) Defterleri. Prof. Dr. Celâl Saraç 1994 yılında “Salih Zeki Bey’in Nâmütenâhî İsimli İngilizMakalesi” Ulusal (Saraç, Arşivi 1994): FO 195/1720;başlıklı çalışmasında FO 195/1883; Salih FO 195/1477; Zeki’nin FO bu 195/1368; makalesini FO konu 195/ alan 1932;bir değerlendirme FO 195/1976; FOyazmıştır. 195/1305, Celal FO Saraç,195/1369; Nâmütenâhî FO 195/ 1448; kavramını, FO 195/1306; Salih Zeki’ninFO 195/nasıl 1545. yorumladığını tasvir etmiş, söz konusu makaleyi sade bir dil ile ele Amerikanalmıştır. Fakat Misyoner Salih Arşivi Zeki: Bey’in 640, 641, matematik 642, 643,644, felsefesine 645, 646, yönelik 647, 648, görüşleri 651, 652, açısından 653, 654, herhangi655, bir660, değerlendirmede 661, 66 2, 663. Reeller. bulunmamıştır. Sâlnameler:Bu çalışmada, Salname-i “Nâmütenâhî” Vilâyet-i Haleb: makalesi 1320. aracılığıyla Salih Zeki Bey’in güncel Şer’îyyematematik Sicili: felsefesi 23 Recep tartışmalarındaki 1293- 25 Şaban 1296yeri tespit tarihli edilmeye Urfa Şer’îyye çalışılacaktır. Sicili Şanlıurfa,19.yüzyılın Yukarı Telfidan başında Köyü Euclides-dışı saha araştırması. geometriler ile birlikte matematikçiler, ma- Adıvar,tematiğin H. E.temellerini (2005). Mehmet kurtarma Kalpaklı çabası G. içine T. (Haz..), girmişlerdir. Mor Salkımlı Mantıkçılık, Ev. İstanbul: Formalizm Özgür ve SezgicilikYayınları. matematiği yeniden temellendirme düşüncesinin bir sonucu olarak ortaya çıkmış matematik felsefesi görüşleridir. Böyle bir ortamda “Salih Zeki Bey Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu neden “sonsuzluk” üzerine bir makale yazma ihtiyacı hissetti?” sorusu akla gel- Araştırmaları Merkezi. mektedir. Brouwer’in öncülüğünde ortaya çıkan Sezgicilik ekolü, matematiğin Bingöl,sonsuzluk S. (2005).düşüncesinden Osmanlı Mahkemelerindearındırılması gerektiğini Reform vesavunmaktadır. Cerîde-yi Mehâkim’deki Buna karşın, Üst MantıkçılıkMahkeme ve Kararları.Formalizm Tarih ekolleri Incelemeleri ise sonsuzluğun Dergisi, XX (19),matematiğin 19-38. içinde yer alabile- Çadırcı,ceğini iddia M. (1997). etmektedirler. Tanzimat Dolayısıyla Döneminde matematikçilerAnadolu Kentleri’nin arasında Sosyal sonsuzluk ve Ekonomik kavramı Yapısı. üzerine,Ankara: özellikle TTK. 19. yüzyılda, çok ciddi tartışmalar olmuştur. Sonsuzluk kavramı- Deringil,nın tartışıldığı S. (2002). yüzyılda, İktidarın Salih Sembolleri Zeki’nin ve İdeoloji bu kavram II. Abdülhamit üzerine Dönemi makale ( 1876-1909)yazması, güncel (Çev. matematikG. Ç. Güven). felsefesi İstanbul: tartışmalarını YKY. yakından takip ettiğini ve bu alana katkı yaptı- ğını göstermektedir. Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. Salih Zeki makalesinin girişinde sonsuzluk, felsefe ile matematik arasında ade- Foucault, M. (2006). Deliliğin Tarihi ( Çev. M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. ta magma hükmünde olan bir ifadedir cümlesiyle başlayarak, sonsuzluk kavramının Ginzburg,felsefecilerin C. (2011). ve matematikçilerin Peynir ve kurtlar (Çev.dikkatini A. Gür). çektiğini İstanbul: belirtmiştir. Metis. Bu kavramın Kenanoğlu,matematik M.tarihindeki M. (2007). yerini Nizâmiye açıklamış mahkemeleri. ve bu tartışmayıIslâm Ansiklopedisi, 20. yüzyılın XXXIII başına, 185-188. kadar Kodaman,getirmiştir. B. Salih (1987). Zeki II. Abdülhamid sonsuzluk Devriile ilgili Doğu düşüncelerini Anadolu Politikası şu sözlerle. Ankara: ifade Türk etmektedir Kültürünü (Zeki,Araştırma 1332 H., Enstitüsü. s. 5-6): Kürkçüoğlu,Kendinden C. (2008). sınırlı Şanlıurfa olan şeyler 1850-1950 için sonsuzluk. Şanlıurfa: isnâdınınŞURKAV. imkânsız olduğu Nicault,aşikârdır. C. (2001). Örneğin Kudüs bir1850-1948 üçgenin (Çev.kenar E. uzunlukları S. Vali). İstanbul: sınırlıdır, İletişim. dolayısıyla üçge- nin kenar uzunlukları, sonsuzluk şemsiyesi altında kendilerine yer bulamaz- Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. lar… Nitelikler için de tıpkı kendinden sınırlı şeyler gibi sonsuzluktan bah- Seyitdanlıoğlu,sedilemez. M. Örneğin (1996). sonsuzTanzimat hız Devri’nde düşüncesi Meclis-i rasyonel vâlâ değildir.. Ankara: Çünkü TTK. sonsuz hız Tanpınar,demek, H. (2001).herhangi XIX. bir Asırdamesafenin Türk sıfıraEdebiyatı eşit birTarihi zamanda. İstanbul: kat Çağlayan edilmesi Kitabevi.demektir. Urfa. (1984).Salih Zeki Yurt Ansiklopedisi,bu sözleri ile X, sonsuzluk 7367-7389. düşüncesinin ne olmadığını ifade etmeye Zürcher,çalışmıştır. E. Ayrıca(1999). sınırsızModernleşen ve sonsuz Türkiye’nin arasında Tarihi fark (Çev. olduğunu; Y. S. Gönen). sınırsızın İstanbul: tayin edilmişİletişim bir sınırınınYayınları. olmadığını; buna karşın sonsuzluğun ise bir sınır tayin etme ihtimali- nin dahi olmadığını; sonsuzluğun sonu olmayan demek olduğunu belirtmiştir. Salih Zeki sınırsızlığın felsefi anlamını şu örnekle açıklamaktadır (Zeki, 1332 H., s. 8):

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 olmadığını; sonsuzluğun sonu olmayan demek olduğunu belirtmiştir. Salih Zeki olmadığını; sonsuzluğun sonu olmayan demek olduğunu belirtmiştir. Salih Zeki snrszlğn felsefi anlamını şu örnekle açıklamaktadır (Zeki, 1332 H., s. 8): snrszlğn felsefi anlamını şu örnekle açıklamaktadırolmadığını; sonsuzluğun (Zeki, 1332 sonu H., s. olmayan 8): demek olduğunu belirtmiştir. Salih Zeki 1,2,3,…n,… say olmadığını;dizisinde bulunan sonsuzluğun saylarn say sonus felsefecilersn rs olmayanzlğ ntaraf felsefi demekndan anlamını s n olduğunursz şuolarak örnekle belirtmişti açıklamaktadırr. Salih (Zeki, Zeki 1332 H., s. 8): 1,2,3,…n,… say dizisinde bulunan saylarn says felsefeciler tarafndan snrsz olarak kolaylkla kabul edilmektedir.snrszlğn Fakat felsefi 0 ile anlamını 1 arasndaki şu örnekle saylar naçıklamaktadır says da 0 ile 1 (Zeki,arasnda 1332 H., s. 8): kolaylkla kabul edilmektedir. Fakat 0 ile 1 aras1,2,3,…n,…ndaki say saylar ndizisinde says da bulunan 0 ile 1 sayaraslarndan say s felsefeciler tarafndan snrsz olarak snrlandrlmş olmalarSalih Zeki’ninna rağ men,Matematik tpk ilk Felsefesine dizideki Bakışı:gibi skolayln Nâmütenâhîrszdklar. kabul Çünkü edilmektedir. snrsz kabul Fakat 0 ile 1 arasndaki193 saylarn says da 0 ile 1 arasnda snrlandrlmş olmalarna rağmen, tpk ilk dizideki gibi snrszdr. Çünkü snrsz kabul ettiğimiz birinci dizide 1,2,3,…n,…bulunan say saylar dizisinden says, bulunan0 ile 1s saynarasrlandlarndakirn lmsay ş sayolmalars felsefecilerlar nasaymaya rağmen, taraf tpkndan ilk sdizidekinrsz gibiolarak sn rszdr. Çünkü snrsz kabul ettiğimiz birinci dizide bulunan saylarn says, 0 ile 1 arasndaki saylar saymaya muktedir değildir. kolaylkla kabul edilmektedir. Fakatetti 0 ğileimiz 1 arasbirincindaki dizide say bulunanlarn say sayslar dan 0say iles 1, aras0 ile nda1 aras ndaki saylar saymaya muktedir1,2,3,…n,… değildir. sayı dizisinde bulunan sayıların sayısı felsefeciler tarafından sınırsızsnrland olarakrlm şkolaylıkla olmalarna kabul rağmen, edilmektedir.muktedir tpk ilk de dizidekiğ ildir.Fakat gibi0 ile s 1n rsarasındakizdr. Çünkü sayı s-nrsz kabul

larınettiğ imizsayısı birinci da 0 iledizide 1 arasında bulunan sınırlandırılmış saylarn says olmalarına, 0 ile 1 aras rağmen,ndaki tıpkı say ilklar  saymaya olmadığını; sonsuzluğun sonu olmayan demek olduğunu belirtmiştir. Salih Zeki dizidekimuktedir gibi değ ildir.sınırsızdır. Çünkü sınırsız kabul ettiğimiz birinci dizide bu- Salih Zeki, matematikteslunannrszl sayılarınğ ns felsefinrs sayısı,z anlamını kavramının 0 ile şu 1 örnekle arasındaki s açıklamaktadırnr sayıları kavramının saymaya (Zeki, 1332 zıttı muktedir H., olarak s. 8):değildir. Salih Zeki, matematikte snrsz kavramınınSalih Zeki, s n matematikter kavramının sn rs zıttız kavramının olarak snr kavramının zıttı olarak kullanıldığını makalesinde dile getirmiş ve sınırsızlık için şu örneği vermiştir (Zeki, kullanıldığınıSalih makalesinde1,2,3,…n,… Zeki, matematikte say dile dizisinde getirmiş sınırsızbulunankullanıldığını ve say sınırsızlıkkavramınınlarn say makalesindes  içinfelsefeciler sınır şu kavramının örneği taraf dilendan getirmiş vermiştir szıttınrsz olarak veolarak (Zeki, sınırsızlık kul - için şu örneği vermiştir (Zeki, lanıldığını kolaylmakalesindekla kabul edilmektedir. dile getirmiş Fakat 0ve ile sınırsızlık1 arasndaki sayiçinlar şun say örneğis da 0 vermiştirile 1 arasnda (Zeki, 1332 H., s. 9):1332 H., s. 9): 1332 H., s. 9): 1332 H.,Salih s.s n9): rland Zeki,rlm ş matematikte olmalarna rağmen, s tnpkrs ilkz dizideki kavramının gibi snrs zdsr. nÇünkür kavramının snrsz kabul zıttı olarak ettiğimiz birinci dizide bulunan saylarn says, 0 ile 1 arasndaki saylar saymaya Geometride doGeometrideğrukullanıldığını snGeometriders zddoğr ru(gayr-i makalesindes ndoğrurs zdmahdûd) rsınırsızdır (gayr-i diledenilir mahdûd) (gayr-i getirmiş kiGeometride bundadenilir mahdûd) ve amaçki sınırsızlıkdo ğbunda rudenilir ikisn rsnoktaamaç zdki için rbunda iki(gayr-iile şu nokta örneğiamaç mahdûd) ile iki vermiştir denilir ki (Zeki,bunda amaç iki nokta ile muktedir değildir. snrlandrlmayansn1332rland ve nokta istenildiH.,rlmayan s. ile9):ğ i ve sınırlandırılmayankadar istenildi uzatği labilenkadar uzat demektir.ve labilensistenildiğinrland Dodemektir.rğlmayanrunun kadar Dovebir uzatılabilenğ istenildirununnokta ğbirilei kadar nokta demektir. uzat ile labilen demektir. Doğrunun bir nokta ile sadece bir taraftansadece s nbirDoğrununrland taraftan rlm s şbirn olanrland noktanar lmyar ileş molansadece doğnaru biryar (nsadece taraftansf-m do hatt- ğbirru taraftan (nsınırlandırılmış müstakîm)sf- hatt- snrland müstakîm)veyar lmbirolanınaş olan veya na yarımbir yar m doğru (nsf- hatt- müstakîm) veya bir doğru (nısf-ı hatt-ı müstakîm) veya bir taraftan sınırsız doğru (bir cihetten taraftan snrstaraftanz doğru s(birGeometridenrs cihettenz doğru gayr-(birdoğ rucihetten mahdûdsnrs gayr-zd hatt-r mahdûd(gayr-i müstakîm)taraftan hatt-mahdûd) s n denilir.müstakîm)rsz dodenilirğ Ayrru (birdenilir. caki cihetten sbundan Ayrrl gayr-ca amaç sn mahdûdrl  iki nokta hatt- müstakîm)ile denilir. Ayrca snrl gayr-ıSalih mahdûd Zeki, hatt-ı matematikte müstakîm) sn denilir.rsz kavramının Ayrıca sınırlı sn ver sınırsız kavramının integralde zıttı olarak ve snrsz integraldeve snrs dezs  nintegralde(belirlirland rvelmayan de belirsiz (belirli ve integral)istenildive belirsiz ğayni kadarintegral)ve durumsn rsuzat zayn geçerlidir.integraldelabilen durum demektir. degeçerlidir. (belirli Dove ğ belirsizrunun birintegral) nokta ayn ile durum geçerlidir. kullanıldığınıde (belirli ve makalesindebelirsiz integral) dile getirmiş aynı durum ve sınırsızlık geçerlidir. için şu örneği belirsiz vermiştir1 in - (Zeki, 1 belirsiz integrali, gibi bir değere eşittir. Bu değerde bizi gittikçe belirsiz integrali,belirsiz integrali,sadece bir taraftan 1 gibi sn rlandbir de 2rğ erelmgibi şe birolanşittir. dena ğBuere yar deeşğmittir.erde do ğBu rubizi de(n gittikçeğerdesf- hatt- bizi �(�)��gittikçe müstakîm) veya bir � �(�)�� 1332tegrali, H., s. 9): gibi bir değere eşittir. Bu� değerde�(�)�� bizi� gittikçe daha büyük bir say�(�)��ya farz etmeye � �(� )sevk�� eden herhangi bir şey yoktur. Aksine bu ifade bir daha büyük birdaha say yabüyük dahafarztaraftan bir etmeye büyük say� s�(�)��yan sevkbir rsfarzz sayıya doedenetmeye �ğ �ru (herhangi� farz(bir )sevk�� cihettenetmeye eden bir herhangi şsevkgayr-ey yoktur. eden mahdûdbir herhangişAksineey yoktur. �hatt- bu bir ifademüstakîm)Aksine şey bir yoktur. bu ifadedenilir. Aksine bir Ayr ca snrl � �(�)�� � �(�) �� asli fonksiyondur. Bu da nicelik olarak bilinen, nitelik olarak bilinmeyen bir miktar asli fonksiyondur.asli fonksiyondur.Bu budave ifadesnicelikGeometridenrs birBuz integraldeolarak aslida do nicelikfonksiyondur.ğ rub ilinen,s nde rsolarak (belirlizd nitelikr (gayr-i bBuilinen, ve olarak dabelirsizmahdûd) niceliknitelik bilinmeyen integral)denilir olarakolarak ki bilinmeyenbilinen,birbundaayn miktar durumamaç nitelik bir iki geçerlidir. miktarnokta olarak ile demektir. Fakat bu fonksiyonun c ve b noktalarnda snrlandrlmş belirli integrali, demektir.bilinmeyen Fakatsn rlandbu fonksiyonunbirrlmayan miktar ve demektir.cistenildi ve bğ inoktalar kadar Fakat uzatnda 1bulabilen fonksiyonunsnrland demektir.rlm cDoş vebelirliğrunun b noktalarında integrali,bir nokta ile demektir. Fakat bu fonksiyonunbelirsiz integrali, c ve b noktalarnda snrland gibirlm birş belirli değere integrali, eş2ittir. Bu değerde bizi gittikçe 3 ifadesine eşit olur. �Bu�(�)�� ifade tamamen belirli bir değere sınırlandırılmışsadece bir taraftan belirli2 sn integrali,rlandrlmş olanna yarm doğru (nsf- hatt- ifadesine müstakîm) eşit veya olur. bir daha2 büyük bir say ifadesineya farz etmeyeeşit olur. sevk� Bu eden ifade herhangi tamamen bir belirlişey yoktur. bir deAksineğere bu ifade bir � ifadesine eşit �(�)��olur. Bu � �ifade(�) �� tamamen belirli bir değere Bu ifadetaraftan tamamen snrsz �do belirliğru (bir bircihetten değere gayr-�sahiptir.� �sahiptir.( �mahdûd)�� Bundan � �hatt-Bundan(� )dolay �müstakîm) �(�) dolayıbir öncekidenilir. bir Ayrintegrale,öncekica s nin rldiferansiyel- fonksiyonun snrsz integrali � �sahiptir.� �(�)�� Bundanasli � �fonksiyondur.(� )dolay� �(�) bir öncekiBu da integrale, nicelik olarakdiferansiyel bilinen, fonksiyonun nitelik olaraksnrs zbilinmeyen integrali bir miktar �sahiptir.� �(�)�� Bundan � �(� )dolay� �(�)tegrale, bir veönceki diferansiyelsnrs z integrale,integralde fonksiyonun dediferansiyel (belirli sınırsızve (tefâzüliyyenin belirsizfonksiyonun integrali integral) tamâms (tefâzüliyyeninaynnrs durumzye-i integrali gayr-i geçerlidir. tamâmıye-imahdûdu) denir. Dolaysyla matematikte kullanlan (tefâzüliyyenindemektir. tamâm Fakatye-i gayr-ibu fonksiyonun mahdûdu) cdenir. ve1 b Dolaynoktalarsylanda matematikte snrland rkullanlmş lanbelirli integrali, (tefâzüliyyenin tamâmgayr-iye-i gayr-ibelirsiz mahdûdu) integrali,mahdûdu) denir. denir. Dolayısıyla Dolaysn smatematikte rsyla gibiz matematikte (gayr-bir değ ere kullanılanmahdûd) eşittir. kullan Bu kavram desınırsızlanğerde  bizi mutlak�(gayr-ı �(�)��gittikçe surette artmay öngören bir anlam snrsz (gayr-daha mahdûd) büyük bir saykavramya farz etmeye2 mutlak sevk suretteeden herhangi artmay bir şeyöngören yoktur. Aksine bir buanlam ifade bir snrsz (gayr- mahdûd)mahdûd) kavram kavramı mutlak mutlak� �(�)�� surette surette � ifadesine �( � )artmayıartmay��taşmamaktad eş itöngören öngörenolur.r. Bubir anlambirifade anlamtamamen taşımamaktadır. belirli bir değere taşmamaktad� r.asli fonksiyondur. Bu da nicelik olarak bilinen, nitelik olarak bilinmeyen bir miktar taşmamaktadr. sahiptir.� ( ) Bundan( )dolay bir önceki integrale, diferansiyel fonksiyonun snrsz integrali Salih� � demektir. �Zeki�� � buradaFakat � � �bu matematiksel �(�)fonksiyonun c Salihve anlamdab noktalar Zeki  ndasınırsızlığın, burada snrland matematikselrlm sonsuzlukş belirli integrali, anlamdaanlamına sınırsızlığın, sonsuzluk anlamına Salihgelmeyeceğini Zeki(tefâzüliyyenin burada anlatmaya matematikseltamâm çalışmıştır.ye-i 2gayr-i anlamda Salihmahdûdu) Zeki sınırsızlığın, budenir. kavram Dolay için sonsuzluksyla ayrıca matematikte şu anlamına örneği kullan de lan gelmeyeceğiniifadesine eşit olur. anlatmaya Bu ifade tamamen çalışmıştır. belirli Salihbir de ğere Zeki bu kavram için ayrıca şu örneği de Salih Zeki buradavermektedir matematiksel� (Zeki, 1332 anlamda H., s. 9): sınırsızlığın, sonsuzluk anlamına snrssahiptir.�z (gayr- Bundan mahdûd)dolay bir öncekikavram integrale, mutlak diferansiyel surette fonksiyonun artmay s nöngörenrsz integrali bir anlam gelmeyeceğini anlatmaya� �(�)�� � çalışmıştır. �(�) � �(�) Salihvermektedir Zeki bu (Zeki, kavram 1332 içinH., s. ayrıca 9): şu örneği de gelmeyeceğini anlatmaya ta çalışmıştır.şmamaktad(tefâzüliyyenin r. Salih tamâm Zekiye-i gayr-i bu kavrammahdûdu) denir. için ayrıcaDolaysyla şu matematikte örneği dekullan lan vermektedir (Zeki,Matematikte 1332 H., kullanılan s. 9): sınır kavramı altında, bizi toplama götüren bir şey snrsz (gayr- mahdûd) kavram mutlak surette artmay öngören bir anlam vermektedir (Zeki, 1332 H.,mevcut s. 9): değildir. Biz ıraksak dizininMatematikte n sayı sınırıkullan lanarttıkça snr kavram dizinin alt toplamında, bizi toplama götüren bir şey mevcut değildir. Salihta şmamaktad Zeki buradar. matematiksel anlamda sınırsızlığın, sonsuzluk anlamına Matematiktesınırsız kullan olurlan diyemeyiz.snr kavram Fakat altnda, sonsuza biziBiz toplamaraksak dek artıyor götürendizinin diyebiliriz.n bir say şey s mevcutnr Yakınsakartt dekçağildir. dizinin di - toplam snrsz olur diyemeyiz. Fakat zide de yeni bir sayı sınırı eklendikçe sınırların toplamı, peş peşe eklenir ise Matematikte kullanBizgelmeyeceğini raksaklan sn dizininr Salihkavram n Zekianlatmayasay alt  nda,s buradanr bizi artt çalışmıştır. matematikseltoplamakça dizinin götürensonsuza Salihtoplam anlamda dekbir  Zekiartşseyn yor mevcutrs sınırsızlığın,  buzdiyebiliriz. olur kavramde diyemeyiz.ğildir. Yak sonsuzluk nsak için Fakat dizideayrıca anlamına de yeni şu bir örneği say s n der eklendikçe snrlarn de bir toplama karşılık gelmez. Bu durumda hem ıraksak dizinin hem de Biz raksak dizininsonsuzavermektedir n gelmeyeceğinideksay art snyor r(Zeki, diyebiliriz.artt  anlatmayakça 1332 dizinin Yak H., nsak çalışmıştır. s.toplam 1 9):dizide  s de Salihn yenirsz Zekibirolur say budiyemeyiz. s kavramnr eklendikçe içinFakat ayrıca snrlar şu n örneği de yakınsak dizinin toplamı sınırsızdır. Celal Saraç makalesinde bu ifadeyi, şeklinde aktararak matematiksel bir hata sonsuza dek artyor diyebiliriz. Yak  nsak dizide de yeniyapmıştır bir say (Saraç, snr 1994, eklendikçe s. 4). snrlarn 1 vermektedir (Zeki, 1332 H., s. 9): Celal Saraç makalesindeSalih Zeki bu sonsuzluk ifadeyi, ve sınırsızlık2 Celal Saraç kavramları makalesinde şeklinde arasındakibu aktararak ifadeyi matematiksel �farklılığı�(�)�� � tasvir bir��� hata(� )et � - şeklinde aktararak matematiksel bir Matematikte kullan lan snr kavram altnda, bizi toplama götüren� bir şey mevcut değildir. 1 yapmıştır (Saraç, 1994, s. 4). hata yapmıştır (Saraç, 1994, s. 4). Celal Saraç makalesinde2 bu ifadeyi,Matematikte kullanlan snr kavram şeklinde altnda, aktararak bizi toplama matematiksel götüren bir ş�ey birmevcut hata de ğildir. Celal Saraçtikten makalesinde Bizsonra raksak asıl bu ifadeyidizininmesele nolan� say�(�)�� sonsuzluksn �r ���artt(kça� kavramına) � dizinin şeklindetoplam geri  aktararakdönmüştür. sn �rs�z( � matematikselolur)�� �Ortaçağdiyemeyiz. ���(� )bir �fi ���(�)-Fakat yapmıştır (Saraç, 1994, s.lozoflarının 4). Biz ikiraksak çeşit dizinin sonsuzluk �n say s ntanımır arttkça yaptıklarını; dizinin toplam  birininsnrsz olur fiili diyemeyiz. sonsuzluk 233Fakat (bilfiil 2 hata yapmıştır (Saraç,sonsuza 1994, dek� �(�)��s. art4). yor � diyebiliriz. ���(�) � Yaknsak dizide de yeni bir say snr eklendikçe snrlarn Celal Saraç makalesindenâmütenâhî bu ifadeyisonsuza : infini dek artactuel)yor �� diyebiliriz.�, (diğerinin�)�� �Yak ��� nsakde(� )şeklindedizidepotansiyel� ���(�) de yeniaktararak sonsuzlukbir say  matematikselsn r(bilkuvve eklendikçe bir snâmütenâhîn rlarn hata yapmıştır (Saraç, 1994, s. 4). � 233 � 1 Celal1 Saraç � makalesinde�(�)�� � ��� bu ( ifadeyi,�) � ���(�) şeklinde aktararak matematiksel bir hata 2 Celal Celal Saraç Saraç makalesinde makalesinde bu bu ifadeyi, ifadeyi, şeklinde aktararak aktararak matematiksel matematiksel bir hata bir yapmıştırhatayapmıştır yapmıştır (Saraç, (Saraç, (Saraç,1994, 1994, s. 1994, s.4).233 4). s. 4). 2 � �(�)�� � ���(�) � 2 Celal CelalSaraç Saraç makalesinde makalesinde bu bu ifadeyi ifadeyi � �(�)�� � ���(�) � şeklinde şeklinde aktararak aktararak matematiksel matematiksel bir bir Celal Saraç makalesinde bu ifadeyi � şeklinde aktararak mate- 3 hata yapmıştır (Saraç, 1994, s. 4). � hatamatiksel yapmıştır bir (Saraç,hata yapmıştır 1994, s. (Saraç, 4). �1994,� �(�) ��s. 4). � ���(�) � ���(�) � � �(�)��233 � ���(�) � ���(�) 233 Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8194

: infinive Madalyapotentiel) (1319-1320), olduğunu; 10fiili Hanedân-ı sonsuzluğun Osmâni halihazırda Nişân ve İmtiyâzmevcut Madalyası olan sonsuzluk, (1311- yani 1334),her çeşit 17 Teba-yısınırı aşılmış Şâhâne birMecîdî sonsuzluk; Esâmî (1321-1332),potansiyel sonsuzluğun30 Altın İmtiyâz ise Madalyasıgelecekte daima(1309-1320), sonsuzluk 40imkanı Madalya olan Esâmî sonsuzluk (1899-1902) olduğunu Defterleri. ifade etmiştir. Salih Zeki, or- İngiliztaçağ filozoflarından Ulusal Arşivi: FO fiili 195/1720; sonsuzluğu FO 195/1883;reddedenin FO Descartes195/1477; FOolduğunu 195/1368; belirtmiş FO 195/- tir. Descartes,1932; FO fiili 195/1976; sonsuzluğun, FO 195/1305, hiçbir yönden FO 195/1369; hiçbir uzunlukFO 195/ ve1448; nicelik FO 195/1306;ile sınırlı olmayanFO 195/bir sonsuzluk 1545. olduğunu ve sadece bir yönden bir doğru ile sınırlı olma- Amerikanyan şeyin Misyonerde sonsuz Arşivi değil: sınırsız640, 641, olacağını 642, 643,644, iddia 645, etmiştir. 646, 647, Böylece 648, 651, Salih 652, Zeki’nin653, 654, ifadesiyle655, 660,Descartes, 661, 66 sonsuzluk2, 663. Reeller. ile sınırsızlığı birbirinden ayırmıştır. Buna karşın Leibniz’in ise fiili sonsuzluğun niceliğe değil niteliğe ait bir kavram olduğunu iddia Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. ettiğini Salih Bey bildirmektedir (Zeki, 1332 H., s. 10). Şer’îyye Sicili: 23 Recep 1293- 25 Şaban 1296 tarihli Urfa Şer’îyye Sicili Matematikçilere göre sonsuzluğun, hiçbir sınırı olmayan sabit bir nicelik de- Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. ğil, bilakis değişken bir nicelik olduğunu ve bu niceliğe hiçbir zaman bir sınır ge- Adıvar,tirilemeyeceğini, H. E. (2005). dolayısıyla Mehmet matematikteki Kalpaklı G. T. (Haz..),sonsuzluğun Mor Salkımlı fiili değil, Ev . potansiyelİstanbul: Özgür son- suzlukYayınları. olduğunu dile getiren Salih Zeki, d’Alembert’in matematikteki sonsuzluk Bayraktar,hakkındaki H. görüşünü (2007). Tanzimattan şu şekilde aktarmıştırCumhuriyet’e (Zeki,Urfa Elazığ: 1332 H.,Fırat s. Üniversitesi13): Ortadoğu Araştırmaları Merkezi. Sonsuzluğun dâhil olduğu matematiksel ifadeler, söz konusu ifadelerin kısal- Bingöl,tılmış S. (2005). bir versiyonundan Osmanlı Mahkemelerinde başka bir şey değildir. Reform ve Cerîde-yi Mehâkim’deki Üst Mahkeme Kararları. Tarih Incelemeleri Dergisi, XX (19), 19-38. d’Alembert Scumacher’e yazdığı bir mektupta ise sonsuzluğun bir ifade tarzı Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. olduğunu ve sonsuzluğa saf bir nicelik gözüyle bakılamayacağını belirtmiştir. Ankara: TTK. Deringil,Salih S. (2002).Zeki, kümeİktidarın kuramının Sembolleri kurucuve İdeoloji Cantor’un, II. Abdülhamit küme Dönemi ve sonsuzluk ( 1876-1909) hakkın (Çev.- daki G.görüşlerine Ç. Güven). de İstanbul: değinmiştir. YKY. Cantor’un sonsuzluk hakkındaki görüşlerini şu sözler ile açıklamıştır (Zeki, 1332 H., s. 22): Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. Foucault,Cantor M. (2006). demiştir Deliliğin ki; “Doğal Tarihi sayılar ( Çev. M.kümesinin A. Kılıçbay). yani Ankara:pozitif tamİmge. sayılar di- zisinin her bir sınırı ne kadar büyük olursa olsun sonludur. Cantor’a göre Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. tam sayıların sayısı ile sınırlanmış bir doğru parçasının noktalarının sayısı Kenanoğlu,ve mekânın M. M. (2007).noktalarının Nizâmiye sayısı mahkemeleri. hep farklı kuvvettenIslâm Ansiklopedisi, son-ötesi XXXIII (transfinit), 185-188. Kodaman,kardinal B. (1987). sayıları II. Abdülhamid(Nombre Cardinal) Devri Doğu teşkil Anadolu etmektedir.” Politikası. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü. Salih Zeki’nin aktardığına göre; Bolzano’nun keşfettiği sosuz küme, bazı ma- Kürkçüoğlu,tematikçilerin C. (2008).fiili sonsuzluk Şanlıurfa hakkındaki1850-1950. Şanlıurfa:görüşlerinde ŞURKAV. bir takım değişikliklere se- Nicault,bep olmuş, C. (2001). onların Kudüs fiili 1850-1948sonsuzluğu (Çev. matematikte E. S. Vali). kullanabilmeİstanbul: İletişim. ümitlerini artırmış- Ortaylı,tır. Bu matematikçilerdenİ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun biri olan Dedekind, En Uzun sonsuzluk Yüzyılı. İstanbul: kavramını Hil. fiili sonsuzluk anlamında tarif etmek için sonsuz kümelerin temel özelliklerinden faydalanmıştır Seyitdanlıoğlu, M. (1996). Tanzimat Devri’nde Meclis-i vâlâ. Ankara: TTK. ve biri diğeri ile örtüşen iki sonlu küme benzeşiktir dedikten sonra bu şekilde sonlu Tanpınar,kümelerin H. var (2001). olduğunu XIX. Asırda ispatlamıştır. Türk Edebiyatı Cantor Tarihi ise . Dedekind’denİstanbul: Çağlayan farklı Kitabevi. bir yol izle- Urfa.miştir. (1984). Cantor, Yurt sonlu Ansiklopedisi, kümede X, bulunan 7367-7389. eleman sayısını bilinen kabul etmiş, sonra Zürcher,bu kavramı E. (1999). sonsuz Modernleşen kümelere Türkiye’ninuyarlamış Tarihive halen (Çev. sonsuz Y. S. Gönen).olan, ayrıca İstanbul: artmaya İletişim da kabiliyetiYayınları. olan bir sayı dizisi kavramına ulaşmıştır. Sonlu ötesi (transfinite) sayılar (a‘dâd-ı mâba‘de-t tenâhi: transfinite numbers) adını verdiği sayılar bu sayılardır ki Cantor bunların özelliklerini keşfetmeye çalışmıştır. Fakat Cantor’un bu yeni

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Salih Zeki’nin Matematik Felsefesine Bakışı: Nâmütenâhî 195

transfinite sayısı, filozofların betimlediği fiili sonsuzluk kavramı için yeterli de- ğildir. Filozofların fiili sonsuzluk kavramı çok daha genel bir ifadedir. Ayrıca bu kavram mutlak sonsuzluğu da içermektedir. Oysa mutlak sonsuzluğun Cantor’un transfinite sayısı gibi artma kabiliyeti yoktur. Cantor’un ortaya attığı transfinite sayısı sezgiye ters düştüğü için, diğer mate- matikçiler gibi Salih Zeki’nin de yoğun eleştirilerine maruz kalmıştır. Sonuç olarak matematikçiler bu noktada ikiye ayrılmıştır. Salih Zeki’ye göre matematikçilerin bir kısmı, matematikte kabul edilmiş olan sonsuzluğun potansiyel sonsuzluk ol- duğuna inanmaktadır. Hatta bir sonsuz küme denildiği zaman, bu kümenin ele- manlarının sonsuzluğu da onlara göre böyle bir sonsuzluktur. Diğer bir deyişle bu eleman sayısı öyle bir değişken niceliktir ki, bu değişken niceliğe bütün sınırları aşmıştır denilemez, belki imkân olsa aşabilir denir. Salih Zeki matematikte potansiyel sonsuzluğun dışında bir sonsuzluğun da kullanıldığını şu sözlerle ifade etmektedir (Zeki, 1332 H., s. 23-24): …Hakiki değişkenler gözüyle pozitif sonsuzluk ve negatif sonsuzluk isimleri ile matematiğe dâhil olan potansiyel bir sonsuzluktan başka bir sonsuzluk hayalihayalihayali birbir debirdeğ ğerdeer ğ dâhildâhiler dâhil edilerek,edilerek, edilerek, adetaadeta adeta bir bir fiilibirfiili fiili sonsuzlusonsuzlu sonsuzluğğaa benzerğbenzera benzer birbir şbirşeyey kabulşkabuley kabul edilir.edilir. edilir. BuBu Bu hayalidaha kullanılmaktadır.bir değer dâhil edilerek, Şöyle ki; adeta bir değişkenin bir fiili sonsuzlu alabileceğiğa benzersonlu değerle bir şey- kabul edilir. Bu hayali birhayali değ erbir dâhil değer edilerek, dâhilrin toplamına edilerek, adetaşşekildekiekildeki şbir ekildeki adetaişareti fiili birbir bir sonsuzluile birsonsuzlu sonsuzlufiiligösterilen sonsuzlu sonsuzluğağ ğunbenzer unve ğ deunbuğdeağ ğsonluerininbenzerdebirerininğ erininş eydeğişkenin yans biryanskabul yansşmaseymas edilir. kabulhepsininmas  artart Bukedilir.artk smutlakskff ra rasBu f e raeşşit it e olur.şolur.it olur. BuBu Buhaldehalde halde birbir birxx x hayalihayali bir bir de değğerer dâhil dâhil edilerek, edilerek, adeta adeta bir hayalibirhayali hayalifiili hayalifiili bir sonsuzlu birsonsuzlu bir de birde ğde ğerdeerşğ ekildekiğadeğerindendâhiler dâhila er benzer dâhil benzerdâhil edilerek, edilerek, biredilerek, bir edilerek, birdaha sonsuzluş ey şadetaey adeta büyükkabul adetakabul adeta ğbir unbir kabuledilir. biredilir. fiili birdefiili fiili ğedilenfiili sonsuzlu erininBu sonsuzluBu sonsuzlu sonsuzlu hayali yansğğaa ğbenzer ğbiramasbenzera benzer benzerdeğer artbir bir dâhil birk şbir eyşsey ş f eykabulş edilerek,raeykabul kabulkabule şedilir.it edilir. adetaolur.edilir. edilir. Bu Bu Bu Bu Bu halde bir x şekildekişekildeki bir sonsuzlu bir sonsuzluğun değunerinin de ğyanserininmas yans artmask  sartfrak esşitf raolur. eşit Buolur. halde Bu birhalde x bir x şekildekişekildeki birbir sonsuzlusonsuzluğğunun dedeğğerininerinin yansyansmasmas  artartk k sbirsffra rafiili eşe itsonsuzluğaşdeitde ğolur.ğolur.ideşişkenininkenininğ i şBukenininBu benzer halde halde bir fonksiyonunun birfonksiyonununbir şey fonksiyonunun x xkabul edilir. Bu şekildekiiçin için içinde değğ eri,debireri,ğ eri, sonsuzlu fonksiyonunun fonksiyonunun- fonksiyonunun için için içinelde elde elde şekildekişekildekişekildekişekildeki birbir bir birsonsuzlusonsuzlu de sonsuzluğsonsuzluişkenininğğununğ ğun deun de ğ değerinindeerininğ ğerininfonksiyonununerinin yansyans yansyansmasmasmasmas  artart  artkart k sk siçin kf frasrasf fdera eraşe ğitş eri,eit şe olur.itşolur. it olur.olur. BuBu fonksiyonunun Bu Buhaldehalde haldehalde�� birbir � bir birx x x x için elde değişkeninin fonksiyonunun için değeri, fonksiyonunun � için elde değişkeninin fonksiyonununğun değerinin edece yansıması ğiçini de değerğeri, artıkile tarif sıfıra edilir.fonksiyonunun eşit olur.Fakat Bu fiili halde sonsuzlu bir için x değişkeninineldeğa benzeyen �� � bu sonsuzluk baz analiz dedeğğişikenininşkeninin fonksiyonunun fonksiyonunun için için de değğeri,eri, fonksiyonunun fonksiyonununedeceedeceği de ğ ği erde�������� ğile eriçin ����için tarifile elde eldetarif edilir. edilir.� Fakat��∞ ��∞Fakat ��∞fiili fiilisonsuzlu sonsuzluğa ����benzeyenğa ����benzeyen� bu sonsuzlukbu sonsuzluk������ ���baz  bazanaliz analiz dedeğdeğideşikenininşğkenininğişikenininşkeninin edece fonksiyonunun fonksiyonunun ğfonksiyonunun fonksiyonununifonksiyonunun değer���� ile tarif edilir. için için içiniçin içinde deFakat �değeri, ğde ğeri,��∞deeri,ğğeri, eri, fiili sonsuzlu fonksiyonunun fonksiyonununfonksiyonunun fonksiyonunun fonksiyonununğa ��benzeyen�� buiçiniçin için sonsuzlukiçin elde içinelde elde elde elde��� baz analiz edeceğiedece değerğ���� i ilede ğtarifer���� ile edilir. �tarif� Fakatedilir.��∞teoremlerininteoremlerinin fiiliteoremlerininFakat��∞ sonsuzlu fiili ifadelerinde ifadelerindesonsuzluğ aifadelerinde ��benzeyen��ğa �� kolaylbenzeyenkolayl � bu��kolayl� ksonsuzluk�k � göstermesi göstermesibuk göstermesi ���sonsuzluk baz aç���aç analizs  saçbazndanndans ndan analiz kabulkabul kabul edilenedilen edilen birbir tabirdenbirtabirden tabirden babaş şkabaka ş ka edeceedeceğği ide değğerer ile ile tarif tarif edilir. edilir. Fakat Fakat fiili fiili sonsuzlu sonsuzluğğaa benzeyen teoremlerininbenzeyen�edeceği� değerbu bu sonsuzluk sonsuzlukileifadelerinde tarif edilir.baz baz kolayl analiz Fakatanalizk fiili göstermesi sonsuzluğa aç sbenzeyenndan kabul bu sonsuzlukedilen bir tabirden başka �������� ��∞��∞teoremlerininedeceedeceedeceedeceğği i ğdedeği ğide ğerdeifadelerinde����erğ�� ����ğer�� ile����erile ���� � ile tarif�iletarif tariftarif edilir. edilir.kolayl edilir.edilir. FakatFakatk ��∞ Fakatgöstermesi��∞���Fakat�����∞ ��∞ fiilifiili fiili fiili sonsuzlusonsuzlu sonsuzluaçsonsuzlusndanğğaa ��ğ benzeyen��ğa benzeyena kabul���benzeyen ���benzeyen���� edilen bubu bu sonsuzlukbu sonsuzlukbir sonsuzluksonsuzluk tabirden������ ��� baz���baz baz  babaz analizanalizş ka analizanaliz teoremlerinin ifadelerindebazı kolayl analizkbir birgöstermesi teoremlerinin şbirşeyey şdeeydeğ ğildir. deildir.açğildir.s ifadelerinde ndanÇünküÇünkü Çünkü kabul bubu fonksiyonun bukolaylıkfonksiyonunedilen fonksiyonun birgöstermesi tabirden sonucununsonucunun sonucunun açısından ba ş katayinindetayininde tayinindekabul kabulkabul kabul edilen,edilen, edilen, veve ve teoremlerininteoremlerinin ifadelerinde ifadelerinde kolayl kolaylk kgöstermesi göstermesiteoremlerininteoremlerininteoremlerininteoremlerinin aç açssndan ndanifadelerinde ifadelerindebir ifadelerinde kabulifadelerinde kabulşey deedilen edilen ğkolayl ildir.kolayl kolayl kolaylbir birÇünkük ktabirden göstermesiktabirdengöstermesi kgöstermesi göstermesi bu fonksiyonunba ba şaç kaşaç kasaç saç ndanndanssndanndan sonucununkabul kabul kabul kabul edilen edilen edilen edilentayininde bir bir bir tabirden birtabirden tabirden tabirdenkabul ba baedilen, şba kaşbakaş kaş ka ve bir şey birde ğşildir.ey de Çünküğildir. Çünkübuedilen fonksiyonun birbui şitabirdenşaretlerifonksiyonunaretleriişaretleri sonucunun gösterilen başkagösterilen gösterilensonucunun bir tayinindeşey potansiyel potansiyel değildir. potansiyel tayininde kabul Çünküsonsuzlar sonsuzlar sonsuzlar edilen,kabul bu fonksiyonunyerine, yerine, edilen, yerine, vehala hala sonucununhala mevcut mevcut ve mevcut olan olan olan bir bir sonsuzlu birsonsuzlu sonsuzluğğunun ğkabulü unkabulü kabulü işaretleri gösterilen potansiyel sonsuzlar yerine, hala mevcut olan bir sonsuzluğun kabulü+∞+∞ +∞−∞−∞−∞ birbir ş eyşey de değğildir.ildir. Çünkü Çünkü bu bu fonksiyonun fonksiyonunbir birsonucunun birsonucunun şbireyş eyş eyş deeyde ğde ğildir.de ildir.ğtayininde ğildir.tayinindeildir. tayininde ÇünküÇünkü ÇünküÇünkü kabul bukabulbu kabul bu fonksiyonunbu fonksiyonun edilen, fonksiyonunedilen, edilen,fonksiyonun sonucunun sonucunun ve veve sonucunun sonucunun işaretleri tayinindetayininde tayinindetayininde gösterilen kabulkabul kabulkabul potansiyel edilen,edilen, edilen,edilen, sonsuzlar veve ve ve +∞ −∞ işaretleriiş aretlerigösterilen gösterilen potansiyel potansiyel sonsuzlarbizibizi bizisonsuzlarhataya hataya yerine, hataya sevk sevk yerine,hala sevk edebilir. edebilir. mevcut edebilir. hala Asl Aslmevcutolan ndaAslnda bir nda olan sonsuzlu ifadesibir ifadesi sonsuzluifadesiğun gerçek gerçek kabulü +∞gerçekğun bir bir kabulü x bir−∞x de de xğ ğ ideşişkenininkenininğişkeninin bir bir fonksiyonunu birfonksiyonunu fonksiyonunu bizi hataya sevk edebilir. Aslnda ifadesi gerçek+∞ bir x de−∞ğişkeninin bir fonksiyonunu işiaretlerişaretleri gösterilen gösterilen potansiyel potansiyel sonsuzlar sonsuzlariş iaretlerişyerine, aretleriyerine,işiaretlerişaretleri hala gösterilen halagösterilen gösterilen gösterilenmevcut mevcutyerine, potansiyel potansiyel olan potansiyelolan halapotansiyel bir birmevcut sonsuzlusonsuzlar sonsuzlusonsuzlar sonsuzlar sonsuzlar olan+∞ğ+∞ğun yerine,bir unyerine, kabulü yerine, sonsuzluğunkabulüyerine,−∞−∞ hala hala hala hala mevcut mevcut mevcut kabulümevcut olan olan biziolan olan bir bir hataya bir sonsuzlu birsonsuzlu sonsuzlu sonsuzlu sevkğğun edebilir.unğ ğunkabulü unkabulü kabulü kabulü bizi hatayabizi hatayasevk edebilir. sevk edebilir. Aslnda Asl gösterecekgösterecekndagösterecek ifadesi olsa olsagerçekifadesi olsave ve x xbirgerçekve yerine yerine xx yerinede birböyleğ böyleiş kenininx böyle de tüm tümğiş keninintümsay birsay fonksiyonunularsaylar nbirlarn mutlak mutlak fonksiyonunun +∞mutlak+∞ +∞ de+∞değğ erlerindendeerlerinden−∞−∞ğ erlerinden−∞−∞ daha daha daha büyük büyük büyük olan olan olan bizibizi hataya hataya sevk sevk edebilir. edebilir. Asl Aslndanda ifadesi ifadesi gerçek gerçek bir gösterecekbirAslında x xde değği şikenininş kenininolsa ifadesi ve bir birx yerinefonksiyonunugerçek fonksiyonunu böylebir x değişkeninintüm saylar�������� nbir ����mutlak fonksiyonunu değerlerinden gösterecek daha büyük olan gösterecekbizibizibizi bizihataya hataya hataya hataya olsa sevk sevk vesevk sevk edebilir. xedebilir. yerineedebilir. edebilir. Asl böyleAsl Asl ndaAslnda ndatüm nda say ifadesi ifadesilar ifadesi ifadesin mutlakgerçek gerçek ����gerçek gerçek debir birğ bir erlerindenx bir xde dex xğde ğideşikenininşğkenininğişi kenininşdahakeninin bir birbüyük bir fonksiyonunu birfonksiyonunu fonksiyonunu fonksiyonunuolan gösterecek olsa ve x yerineolsa böyle ve x tümyerinedeğ sayiş keniböyle����lar konuldutümn mutlak sayılarınğu de(yaniğ mutlakerlerinden yerine değerlerinden daha0 konuldu büyük dahağu) olan büyükhalde olanbu fonksiyonun elde edeceği değer gösterecekgösterecek olsa olsa ve ve x xyerine yerine böyle böyle tüm tüm say saylarlarnn mutlak mutlak de değğerlerindenerlerinden����değideş kenidaha ğdahaiş kenikonuldu büyük büyük konuldu olanğ olanu (yaniğ u (yani yerine yerine 0 konuldu 0 konulduğu) haldeğu) halde bu fonksiyonun bu fonksiyonun elde eldeedece edeceği değği ∞erde∞ ğ∞er ��������gösterecekgösterecekgösterecekgösterecek olsa olsa olsa olsadeve değişkeniveğ vex iş xvekeniyerine xyerine xyerine yerine konuldukonulduğu böyle böyle böyle böyle ğ����tüm utüm (yani����tüm ����tümsay say say larsaylar yerineyerinelarnlarn mutlak nmutlak n 0mutlak0 mutlak� konulduğu)�konuldu de �de ğde ğerlerindendeerlerindenğğğerlerindenu)erlerinden halde halde budaha dahabu fonksiyonundaha dahafonksiyonun büyük büyük büyük büyük olan olan eldeolan olan elde edece ği değ∞er değişkeni konulduğu (yani yerine 0���� konuldu�ğu) halde bu fonksiyonun elde edeceği değer değişkeni konulduğu (yani yerine 0 konulduğu) halde bu fonksiyonun� elde edeceği değ∞er ∞ edeceği değer�dede dede ileile gösterilmiileilegösterilmi gösterilmişgösterilmişş olsa,olsa, �şolsa, olsa, � mutlaka mutlakamutlaka mutlaka ifadesinin,ifadesinin,ifadesinin, ifadesinin, fonksiyonunafonksiyonuna fonksiyonuna yaklayakla yaklaşşacaacaşğacağ  ğ dedeğğişikenişkeni konuldu konulduğğuu (yani (yani yerine yerine 0 0 konuldu konuldudedeğdeğideşikenişğğkeniğiğu)şikeniu)ş kenihaldekonuldu konulduhalde konuldu konuldu debu buğ� ğufonksiyonun u fonksiyonunğ(yani ğu(yaniu (yani (yaniile yerine gösterilmiyerine yerineelde yerineelde 0 0 edece konuldu edece0konuldu ş0 konuldu olsa,konulduğ�ği ide ğde ğu)ğmutlakau)ğ∞er haldeğ∞u)er halde u) halde halde bu bu bufonksiyonun bufonksiyonun fonksiyonun ifadesinin,fonksiyonun elde elde elde eldeedece edece edece fonksiyonunaedeceğği ide ğdeği ğide ğ∞erde∞erğ ğ∞er ∞er yaklaşacağ �� de ile gösterilmi� ş olsa,�sonucuna�� �mutlaka� e şit olmas ifadesinin, gerekmektedir. fonksiyonuna Bundan dolay yakla herşaca çeşğit olas değerin üzerinde bir de ile gösterilmiş olsa,fonksiyonuna mutlakasonucuna��∞�sonucuna ��∞�yaklaşacağı ��∞� eş itifadesinin, eolmas şsonucunait olmas gerekmektedir. eşit gerekmektedir. olması fonksiyonuna gerekmektedir. Bundan��∞� ��∞�Bundan yakla��∞� dolay Bundanş acadolay herğ  dolayıherçe��������ş itçe���� olasşit olas değ erindeğ erinüzerinde üzerinde bir bir dede ile ile gösterilmi gösterilmiş şolsa, olsa,�� mutlaka mutlaka de de de de ifadesinin, ifadesinin, ileile ile gösterilmiilegösterilmi sonucunagösterilmi gösterilmi ��∞�ş şfonksiyonuna olsa,fonksiyonunaeşolsa,� ş�itolsa, olsa, � olmas� mutlakamutlaka mutlaka mutlaka gerekmektedir.yakla yakla şacaş aca ifadesinin,ifadesinin,ğ ğifadesinin, ifadesinin, Bundan��∞� dolay fonksiyonunafonksiyonuna fonksiyonuna fonksiyonuna her çe����şit yaklayaklaolas yakla yaklaş acaşdeacaşğacaşğacaerinğ  ğğ üzerinde bir sonucunasonucuna e��∞�şit olmas eşit olmasgerekmektedir.her gerekmektedir.çeşit sonsuzluolasısonsuzlu Bundansonsuzlu değerinğğun unBundan dolayğ matematikteüzerinde��∞�unmatematikte matematikte herdolay bir çe  şsonsuzluğunkullanitherkullan olas kullançe����lmasşlmas itde olaslmasğ matematikteerin caizcaiz  de caizüzerinde değdeerinğ ğildir…deildir… ğüzerindekullanılmasıildir… bir KK saca sacaK birsaca matematikte matematikte matematikte kolaylkolayl kolaylkk olmakolmakk olmak ��∞� sonsuzluğun matematikte��∞� kullanlmas���� caiz değildir… Ksaca matematikte kolaylk olmak sonucunasonucuna��∞���∞� e şeitşit olmas olmas gerekmektedir. gerekmektedir. Bundan Bundansonucuna��∞�sonucuna��∞�sonucunasonucuna dolay dolay e şe itş e it her şeolmas heritşolmasit caiz olmas çe ����olmasçe����ş itdeğildir…şgerekmektedir. it gerekmektedir.olas olasgerekmektedir. gerekmektedir. de de Kısacağğerinerin Bundan üzerinde matematikteBundanüzerinde Bundan Bundan dolay dolaybir birdolay dolaykolaylık  her her her herçe olmakçe şçeit şçeit şolas itşolas üzereit olas olas de dekullanılan ğde ğerindeerinğğerin erinüzerinde üzerinde üzerindesonsuzüzerinde bir -bir bir bir sonsuzlusonsuzluğun ��∞�matematikte��∞���∞�ğ��∞�un matematikte kullan lmaskullanüzereüzere üzerecaiz lmas kullankullan dekullan ğcaizildir…lanlan��∞���∞� de ��∞�lansonsuzluk��∞�ğsonsuzluk Kildir… sonsuzluksaca K matematikte tabirindensacatabirinden ����tabirinden���� matematikte�������� kolaylbabaş şka,baka, kşkolayl ka,asolmakas l las hesabakhesaba l olmakhesaba dâhil dâhil dâhil olanolan olan sonsuzluksonsuzluk sonsuzluk fiilifiili fiili sonsuzlusonsuzluğğunun matematikte matematikte kullan kullanlmaslmas caiz sonsuzlucaizsonsuzlusonsuzlu sonsuzlude değğildir…ğildir…ğununğ ğunmatematikte unmatematikte K üzerematematikte Kmatematikteluksacasaca tabirinden kullanmatematikte matematikte kullan kullan kullan lankullan başka,lmas lmassonsuzluk lmaskolayl lmas kolaylasıl caiz caiz hesabacaiz k caiz kde olmak detabirindenolmak ğde ğ ildir…dâhildeildir…ğğildir… ildir… olan K K saca basonsuzlukK sacaKşsacaka,saca matematikte matematikte asmatematikte matematikte fiilil hesaba sonsuzluk kolayl kolayl kolayl dâhilkolayl değildir.k k olmak kolmakolan kolmak olmak sonsuzluk fiili üzere kullanüzere lankullan sonsuzluklan sonsuzlukDaha tabirinden öncesonsuzluksonsuzluk detabirindensonsuzluk söylediğimiz baş ka, dede ğ ğildir.baasdeildir. şgibi,ğlka, ildir. hesaba Daha Dahamatematikselas Dahal öncehesabaöncedâhil önce de de analizdeolan dâhil söyledidesöyledi söyledisonsuzlukolan kullanılanğğimizimiz ğsonsuzluk imiz gibi, gibi,fiili sonsuzlukgibi, matematikselmatematiksel fiilimatematiksel analizdeanalizde analizde kullankullan kullanlanlan  lan üzereüzere kullankullanlanlan sonsuzluksonsuzluk tabirindentabirindenüzere üzere baüzerebaüzereşka, ş ka,kullankullan askullanaskullanl lanl lanhesabasonsuzlukhesabalan lan sonsuzluksonsuzluk sonsuzluk sonsuzluk dâhildâhil de ğtabirinden olanildir.tabirinden olan tabirindentabirinden sonsuzlukDahasonsuzluk ba ba önceş baka,şba ka, şfiili ka,ş fiili ka,asdeas  las söyledilas hesabalhesaba l hesabahesabağimiz dâhildâhil dâhilgibi,dâhil olanolan matematikselolanolan sonsuzluksonsuzluk sonsuzluksonsuzluk analizdefiilifiili fiili fiili kullanlan sonsuzluksonsuzluk değildir. de Dahağildir. değişken önceDaha de sonsuzlukbiröncesonsuzluk söyledi niceliktir,sonsuzluk de ğ söyledi deimizde ğsabit ğide şişkengibi,kenğ imizibirş ken bir bir matematikselnicelik gibi, niceliktir,birniceliktir, niceliktir,değildir.matematiksel sabitsabitanalizde Her sabit bir nebir analizdezaman nicelikbirnicelikkullan nicelik bir  delandekullan ğdeğişken ğ ildir.deildir.ğildir.lan HerHer Her nene zamannezaman zaman birbir debirdeğ ğideşişkenkenğiş ken sonsuzluksonsuzluk dedeğğildir.ildir. DahaDaha önceönce dede söyledisöyledisonsuzluksonsuzluksonsuzluksonsuzlukğğimizimiz degibi,degibi, ğ değildir.de ildir.sonsuzlukğ matematikselnicelik,ğildir.matematikselildir. DahaDaha Daha herDaha de önce birönceğ iönce şanalizdesonucunönceken analizde dede birde söyledidesöyledi üstünde söylediniceliktir, kullansöyledikullanğğimizimiz ğtoplanmalanğimizlan imiz gibi, sabitgibi, gibi,gibi, matematikselkabiliyetibirmatematiksel matematiksel matematikselnicelik olursa, de analizdeğanalizdeildir. o analizde değişkenanalizde Her kullankullan niceline kullankullan zamanlan-lanlan lan bir değişken sonsuzluksonsuzluk değişken de birğiş kenniceliktir, bir niceliktir, nicelik,sabitnicelik,nicelik, bir sabither her nicelik birher birbir sonucun bir sonucunnicelikde sonucunğildir. üstünde deüstünde Herğ üstündeildir. netoplanma toplanma Herzaman toplanma ne kabiliyetizamanbir kabiliyeti dekabiliyetiğ biriş kenolursa, olursa,de ğolursa,işken o o de de oğğ ideşişkenkenğiş kenniceli niceli niceliğğee sonsuzluk sonsuzlukğe sonsuzluk sonsuzluksonsuzluk de değğişikenşken bir bir niceliktir, niceliktir, sabit sabit bir bir nicelik nicelik de değnicelik,ğildir.ğeildir. sonsuzluk Her Herher ne birne gözüylezaman sonucunzaman bakılabilir.bir bir üstünde de değğişikenş Hâlbukikentoplanma bir kabiliyeti sabit değişken olursa, ne okadar deği şbüyükken niceli ğe sonsuzluk nicelik,sonsuzluksonsuzluksonsuzluksonsuzluk her debirde ğ değisonucundeşikenşğkenğişikenş ken birbir üstündebir niceliktir,birniceliktir, niceliktir, niceliktir, toplanma sabitsabit sabit sabit bir kabiliyetibir bir nicelikbirnicelik nicelik nicelik olursa, dede ğde ğildir.deildir.ğ ğildir.oildir. de HerHerğ Her iş Herken nene ne zamannicelinezaman zaman zamanğ e bir birsonsuzluk bir debirde ğde ğideşikenşğkenği şikenş ken nicelik, her bir sonucun üstündeolursa olsuntoplanmagözüylegözüyle bugözüyle niceliğe bakkabiliyetibak baklabilir. labilir.sonsuzluklabilir. olursa, HâlbukiHâlbuki genellemesiHâlbuki o de birbirği ş sabitbirken sabitcaiz sabitniceli dedeğildir.değ ğideğşişkenekenğ sonsuzlukiş ken nene kadarnekadar kadar büyükbüyük büyük olursaolursa olursa olsunolsun olsun bubu nicelibuniceli niceliğğee ğe nicelik,nicelik, her her bir bir sonucun sonucun üstünde üstünde toplanma toplanmanicelik,nicelik, nicelik,kabiliyeti nicelik,kabiliyeti her her her birher birolursa, olursa, bir sonucun gözüylebirsonucun sonucun sonucun o o de debaküstünde ğüstündeği şüstündei kenşlabilir.üstündeken niceli toplanma nicelitoplanma toplanma Hâlbukitoplanmağğe esonsuzluk sonsuzluk kabiliyeti kabiliyeti bir kabiliyeti kabiliyeti sabit olursa, olursa,de olursa, olursa,ğiş keno o de ode neo ğde ği deşikadarkenşğkenğişikenş kenniceli niceli büyükniceli niceliğğe e ğsonsuzluk olursağsonsuzluke esonsuzluk sonsuzluk olsun bu niceliğe gözüylegözüyle baklabilir. bak labilir.Hâlbuki Hâlbuki bir sabitsonsuzluksonsuzluk bir sonsuzlukde sabitğiş kengenellemesi genellemeside negenellemesiğiş kenkadar ne caiz caiz büyükkadar caizde değ ğ ildir. deolursaildir.büyükğildir. olsunolursa bu olsun niceli buğ eniceli ğe gözüylegözüyle bak baklabilir.labilir. Hâlbuki Hâlbuki bir bir sabit sabit de gözüyledegözüyleğğigözüyleşigözüylekenşken bak ne bakne bak kadar baklabilir.kadarlabilir.labilir.sonsuzluklabilir. büyük büyükHâlbuki Hâlbuki Hâlbuki Hâlbuki olursa genellemesiolursa bir bir bir olsunsabit birsabitolsun sabit sabit caiz de bu debu ğde ğideniceli deşinicelikenşğğkenişildir.ikenş kenğne ğene e ne kadar nekadar kadar kadar büyük büyük büyük büyük olursa olursa olursa olursa olsun olsun olsun olsun bu bu bu niceli buniceli niceli niceliğğe eğ ğe e sonsuzluksonsuzluk genellemesi genellemesi caiz de ğcaizildir. de ğildir. SalihSalihSalih Zeki Zeki Zeki burada, burada, burada, fiili fiili fiili sonsuzluğun sonsuzluğun sonsuzluğunDört Öge-Yıl matematikte matematikte4-Sayı matematikte 9-Nisan 2016 kullanılmasını kullanılmasını kullanılmasınınn birn bir bir takım takım takım sonsuzluksonsuzluk genellemesi genellemesi caiz caiz de değğildir.ildir. sonsuzluksonsuzluksonsuzluksonsuzluk genellemesi genellemesi genellemesi genellemesiSalih caiz caiz Zeki caiz caizde değ değ ildir.de burada,ildir.ğğildir.ildir. fiili sonsuzluğun matematikte kullanılmasının bir takım Salih Zeki burada, fiili sonsuzluğun matematikte kullanılmasının bir takım Salih Zeki burada, fiiliyanlışlarayanlışlara yanlışlara sonsuzluğun sebebiyet sebebiyet sebebiyet matematikte verebileceğini, verebileceğini, verebileceğini, kullanılmasını dolayısıyla dolayısıyla dolayısıylan bir takım matematikte matematikte matematikte fi fiiliili fi ili sonsuzluğun sonsuzluğun sonsuzluğun SalihSalih Zeki Zeki burada, burada, fiili fiili sonsuzluğun sonsuzluğunSalihSalihSalihSalih Zeki Zekiyanlışlaramatematikte matematikte Zeki Zeki burada, burada, burada, burada, sebebiyet kullanılmasını fiili kullanılmasını fiili fiili fiili sonsuzluğun sonsuzluğun sonsuzluğun sonsuzluğun verebileceğini,nn bir bir matematikte matematikte takım matematikte takım matematikte dolayısıyla kullanılmasını kullanılmasını kullanılmasını kullanılmasını matematiktenn n birn bir bir bir takım fi takım ili takım takım sonsuzluğun yanlışlara sebebiyet verebileceğini, dolayısıyla matematikte fiili sonsuzluğun yanlışlara sebebiyet verebileceğini,kullanılmamasıkullanılmamasıkullanılmaması dolayısıyla gerektiği gerektiği gerektiği matematikte sonucuna sonucuna sonucuna varmıştır. varmıştır. fi varmıştır.ili sonsuzluğun Bu Bu Bu durumda durumda durumda Salih Salih Salih Z Zeki’nin, eki’nin, Zeki’nin, Contor, Contor, Contor, yanlışlarayanlışlara sebebiyet sebebiyet verebileceğini, verebileceğini,yanlışlarayanlışlarayanlışlarayanlışlara dolayısıyla dolayısıyla sebebiyet sebebiyetkullanılmaması sebebiyet sebebiyet matematikte matematikte verebileceğini, verebileceğini, verebileceğini, verebileceğini, gerektiği fi fiiliili sonucuna dolayısıyla sonsuzluğundolayısıyla sonsuzluğun dolayısıyla dolayısıyla varmıştır. matematikte matematikte matematikte matematikte Bu durumda fi fiiliili fi fiili ili sonsuzluğun sonsuzluğun Salih sonsuzluğun sonsuzluğun Zeki’nin, Contor, kullanılmaması gerektiği sonucuna varmıştır. Bu durumda Salih Zeki’nin, Contor, kullanılmaması gerektiği sonucunaHilbertHilbertHilbert ve varmıştır.ve Russell ve Russell Russell gibi Bu gibi gibi durumda matematikçilerin matematikçilerin matematikçilerin Salih Z eki’nin,sonsuzluk sonsuzluk sonsuzluk Contor, kavramı kavramı kavramı üzer üzer üzerineine ine olan olan olan görüşlerinin görüşlerinin görüşlerinin kullanılmamasıkullanılmaması gerektiği gerektiği sonucuna sonucunakullanılmamasıkullanılmamasıkullanılmaması kullanılmaması varmıştır. varmıştır.Hilbert Bu Bu gerektiği gerektiği gerektiği durumda gerektiği durumda ve Russell sonucuna sonucuna sonucuna Salih sonucuna Salih gibi Z Z varmıştır.eki’nin, matematikçilerin varmıştır. eki’nin, varmıştır. varmıştır. Contor, Contor, Bu Bu Bu Bu durumda durumda durumda sonsuzluk durumda Salih Salih Salih kavramıSalih Z Z eki’nin, eki’nin, Z Zeki’nin,eki’nin, üzer ine Contor, Contor, Contor, Contor, olan görüşlerinin Hilbert ve Russell gibi matematikçilerin sonsuzluk kavramı üzerine olan görüşlerinin Hilbert ve Russell gibi matematikçilerintamtamtam karşısında karşısında karşısında sonsuzluk bir bir bir konum konum kavramıkonum aldığı aldığı aldığı üzer görülmektedir. görülmektedir.ine görülmektedir. olan görüşlerinin Salih Salih Salih Zeki’nin Zeki’nin Zeki’nin s sonsuzlukonsuzluk sonsuzluk kavramı kavramı kavramı HilbertHilbert ve ve Russell Russell gibi gibi matematikçilerin matematikçilerinHilbertHilbertHilbertHilbert ve sonsuzlukve sonsuzluk ve Russell ve Russell tam Russell Russell karşısında gibikavramı gibikavramı gibi gibi matematikçilerin matematikçilerin matematikçilerin matematikçilerin üzer üzer bir ineine konum olan olan sonsuzluk aldığıgörüşlerinin sonsuzluk görüşlerinin sonsuzluk sonsuzluk görülmektedir. kavramı kavramı kavramı kavramı üzer üzer üzer Salihüzerineineine ine olan olan Zeki’nin olan olan görüşlerinin görüşlerinin görüşlerinin görüşlerinin sonsuzluk kavramı tam karşısında bir konum aldığı görülmektedir. Salih Zeki’nin sonsuzluk kavramı tam karşısında bir konum aldığıüzerineüzerineüzerine görülmektedir. fikir fikir fikir beyan beyan beyan etmesi etmesi Salih etmesi ve ve Zeki’nin keve kendine ndine kendine s onsuzluk güncel güncel güncel matematik matematik kavramı matematik felsefesi felsefesi felsefesi tartışmalarında tartışmalarında tartışmalarında bir bir bir tamtam karşısında karşısında bir bir konum konum aldığı aldığıtamtam tam görülmektedir.tam görülmektedir. karşısında karşısında karşısında karşısındaüzerine bir bir Salih bir Salih bir konum konum fikir konum konum Zeki’nin Zeki’nin beyan aldığı aldığı aldığı aldığı etmesi s görülmektedir.sonsuzluk görülmektedir.onsuzluk görülmektedir. görülmektedir. ve ke kavramı kavramındine Salih Salih güncel Salih Salih Zeki’nin Zeki’nin Zeki’ninmatematik Zeki’nin s sonsuzluk onsuzluk s sonsuzluk onsuzluk felsefesi kavramı kavramı kavramı tartışmalarında kavramı bir üzerine fikir beyan etmesi ve kendine güncel matematik felsefesi tartışmalarında bir üzerine fikir beyan etmesi vekonumkonum kekonumndine belirlemesi, belirlemesi, güncel belirlemesi, matematik onun onun onun diğer diğer felsefesi diğer tüm tüm tüm tartışmalarında kimliklerinin kimliklerinin kimliklerinin yanında, biryanında, yanında, matematik matematik matematik felsefecisi felsefecisi felsefecisi üzerineüzerine fikir fikir beyan beyan etmesi etmesi ve ve ke keüzerinendineüzerinendineüzerineüzerine güncel güncelfikir fikir fikir fikir konum beyan beyan matematik matematik beyan beyan etmesi etmesi belirlemesi, etmesi etmesi felsefesi felsefesi ve ve ve ke ve ke ndine ke ndine keonun tartışmalarındandine tartışmalarındandine güncel güncel diğer güncel güncel matematik tüm matematik matematik birmatematik bir kimliklerinin felsefesi felsefesi felsefesi felsefesi yanında,tartışmalarında tartışmalarında tartışmalarında tartışmalarında matematik bir bir bir bir felsefecisi konum belirlemesi, onun diğer tüm kimliklerinin yanında, matematik felsefecisi konum belirlemesi, onun diğerkimliğinikimliğinikimliğini tüm de de kimliklerinin ortaya deortaya ortaya koymaktadır. koymaktadır. koymaktadır. yanında, matematik felsefecisi konumkonum belirlemesi, belirlemesi, onun onun diğer diğerkonum konum tümkonum tümkonum kimliklerinin kimliklerininbelirlemesi, belirlemesi, belirlemesi, belirlemesi,kimliğini onunyanında, onun yanında,de onun onunortaya diğer diğer diğer diğermatematik koymaktadır. matematik tüm tüm tüm tüm kimliklerinin kimliklerinin kimliklerinin kimliklerininfelsefecisi felsefecisi yanında, yanında, yanında, yanında, matematik matematik matematik matematik felsefecisi felsefecisi felsefecisi felsefecisi kimliğinikimliğini de ortaya de ortayakoymaktadır. koymaktadır. kimliğinikimliğini de de ortaya ortaya koymaktadır. koymaktadır. kimliğini kimliğinikimliğini de de ortayade ortaya ortaya koymaktadır. koymaktadır. koymaktadır. kimliğini de ortaya koymaktadır.SalihSalihSalih Zeki Zeki Zeki sonsuzluk sonsuzluk sonsuzluk üzerine üzerine üzerine değerlendirmesine değerlendirmesine değerlendirmesine Cantoryan Cantoryan Cantoryan düşünc düşünc düşüncesiniesiniesini eleştirerek eleştirerek eleştirerek Salih Zeki sonsuzluk üzerine değerlendirmesine Cantoryan düşüncesini eleştirerek Salih Zeki sonsuzluk üzerine değerlendirmesine Cantoryan düşüncesini eleştirerek Salih Zeki sonsuzluk üzerinedevamdevamdevam değerlendirmesine etmektedir etmektedir etmektedir (Zeki, (Zeki, (Zeki, 1332Cantoryan 1332 1332 H., H., H.,s. s. düşünc30-31): 30-31):s. 30-31):esini eleştirerek SalihSalih Zeki Zeki sonsuzluk sonsuzluk üzerine üzerine değerlendirmesine değerlendirmesineSalihSalihSalihSalih Zeki Zeki devamZeki Zeki sonsuzluk sonsuzluk sonsuzluk sonsuzluketmektedirCantoryan Cantoryan üzerine üzerine üzerine üzerine düşünc(Zeki, düşünc değerlendirmesine değerlendirmesine değerlendirmesine 1332değerlendirmesineesiniesini eleştirerekH., eleştirerek s. 30-31): Cantoryan Cantoryan Cantoryan Cantoryan düşünc düşünc düşünc düşüncesiniesiniesiniesini eleştirerek eleştirerek eleştirerek eleştirerek devamdevam etmektedir etmektedir (Zeki, (Zeki,1332 H., 1332 s. 30-31):H., s. 30-31): devamdevam etmektedir etmektedir (Zeki, (Zeki, 1332 1332 H., H., s. s. 30-31): 30-31): devamdevamdevamdevam etmektedir etmektedir etmektedir etmektedir (Zeki, (Zeki, (Zeki, (Zeki, 1332 1332 İ1332 kinciİ1332kinci H., İH.,kinci H.,bir birH.,s. s. 30-31): bir s.matematikçi 30-31):matematikçis. 30-31): 30-31):matematikçi grubugrubu grubu iseise matematiisematemati matematiğğe,e, ğbazbaze,  baz ifadeleriifadeleri ifadeleri sadelesadele sadeleşştirmektirmekştirmek içiniçin için gerçekgerçek gerçek İkinci bir matematikçi grubu ise matematiğe, baz ifadeleri sadeleştirmek için gerçek İkinci birİkinci matematikçi bir matematikçi grubu isegrubu olmayanolmayanmatemati olmayanise matematibir birğe, sonsuzlu birsonsuzlubaz sonsuzluğ e,ifadeleri ğbazğuu de ğde uğifadeleriğil, deil,sadele hakiki ğhakikiil, hakiki ştirmek sadeleve ve mevcut mevcutve ş tirmekiçinmevcut bir gerçekbir için sonsuzlu birsonsuzlu sonsuzlugerçekğğuu dâhil ğdâhilu dâhil etmi etmi etmişşlerdirlerdirşlerdir ve ve (di (diveğ ğer(dier ğ er İkinciİkinci birbir matematikçimatematikçi grubugrubu iseise matematimatematiİkinciİkinciİkinciİkinciğ ğe, bire,bir baz birbaz birmatematikçimatematikçi matematikçi ifadelerimatematikçiifadeleriolmayan sadelegrubu birgrubusadele grubu grubusonsuzlu ş isetirmekşisetirmek ise matematiisematemati ğ matematiu içinmatemati içinde ğ gerçekil,ğgerçekğe, hakikie, ğ ğe,bazbaze, baz bazve ifadeleriifadeleri mevcut ifadeleriifadeleri sadelebirsadele sadele sadelesonsuzluştirmekştirmekştirmekştirmekğ u için içindâhil için için gerçekgerçek etmi gerçekgerçekş lerdir ve (diğer olmayanolmayan bir sonsuzlu bir sonsuzluğu değil,ğu hakiki değmatematikçilermatematikçileril, vehakikimatematikçiler mevcut ve mevcutbir gibi gibi sonsuzlu gibipotansiyel potansiyelbir potansiyel sonsuzluğu dâhil sonsuzlu sonsuzluğ sonsuzluuetmi dâhilğşğulerdiru ifade etmiifadeğu ifadeveş eden)lerdir eden) (di eden)ğ ertüm vetüm (di tümolas olasğer olas sonuçlar sonuçlar sonuçlarnn toplam toplamn toplamnn a aşnşmama a ş ma olmayanolmayan bir bir sonsuzlu sonsuzluğğuu de değğil,il, hakiki hakiki ve veolmayan olmayanmevcut mevcutolmayanolmayan bir bir birbir birsonsuzlu sonsuzlu birsonsuzlusonsuzlu sonsuzlumatematikçiler sonsuzluğğğuğuu u dâhilğde dâhilğudeu ğde ğil,deil, ğ etmi hakikiğil, etmigibihakikiil, hakiki şhakiki lerdirşpotansiyellerdir ve ve mevcutve vemevcutve ve mevcut (dimevcut (di sonsuzluğ birğer birer bir sonsuzlu birsonsuzlu ğsonsuzlu sonsuzluu ifadeğğuu ğdâhileden) ğudâhilu dâhil dâhil etmi tümetmi etmi etmişolaslerdirşlerdirşlerdirşlerdir sonuçlar ve ve (dive (dive ğ(di ğer(dinerğ toplamğer er n aşma matematikçilermatematikçiler gibi potansiyel gibi potansiyel sonsuzlukabiliyetikabiliyeti sonsuzlukabiliyetiğu ifade olan olanğ ueden)olan bir ifadebir de birtümde eden)ğğ ideşi şkenolaskenğ itümş kennicelik niceliksonuçlar olas nicelik de desonuçlarğğn il,deil, toplam aksineğ aksineil, aksinen  toplamnbu bu a şsonuçlar bumasonuçlar n sonuçlar aşma a aş şmm aşşş mbir birş sonsuzluk birsonsuzluk sonsuzluk ve ve hatta hattave hatta matematikçilermatematikçiler gibi gibi potansiyel potansiyel sonsuzlu sonsuzluğmatematikçilerğumatematikçileru ifadematematikçiler ifadematematikçiler eden) eden) tüm gibitüm kabiliyetigibi gibiolas gibipotansiyelolas potansiyel potansiyel potansiyelsonuçlar sonuçlarolan sonsuzlu birsonsuzlu nsonsuzlu n desonsuzlutoplam toplamğişğkenğuu ğifade nğ uifadenniceliku ifadea ifadeaş maeden)ş maeden) eden) de eden) ğtüm il,tüm tüm aksinetümolas olas olas olas sonuçlar busonuçlar sonuçlar sonuçlarnn toplam ntoplam natoplam toplamşmnş nbir a naşn ma şsonsuzlukama aş maş ma ve hatta kabiliyetikabiliyeti olan bir olan değ ibirşken de nicelikğişkenbirçok debirçoknicelikğbirçokil, aksine sonsuzluklardesonsuzluklar ğil,sonsuzluklar buaksine sonuçlar bulüzumlüzum sonuçlarlüzum a ş mgörmügörmüş bir görmüaşş mşlerdir.sonsuzluklerdir.ş şbirlerdir. sonsuzlukİşİş te vete İş hattabutebu bumatematikçive matematikçi hattamatematikçi grubunungrubunun grubunun meslemesle mesleğğineineğ ine kabiliyetikabiliyeti olan olan bir bir de değğişikenşken nicelik nicelik de değğil,kabiliyetiil,kabiliyeti aksine kabiliyetiaksinekabiliyeti bu olan buolan sonuçlar olan sonuçlarolan bir birçokbir bir de birde ğ de ği a deşiaşkenşğsonsuzluklarmşkenğimşikenş  kennicelikş bir nicelikbir nicelik niceliksonsuzluk sonsuzluk de de ğdelüzum ğil,deil,ğ aksineğ il,veaksineil, ve aksine hattaaksine görmühatta bu bu bu sonuçlar şbusonuçlarlerdir. sonuçlar sonuçlar  İşa aştem şa m aşşbumş şmbir  birş ş matematikçibir sonsuzluk birsonsuzluk sonsuzluk sonsuzluk ve ve grubununhattave hattave hatta hatta mesleğine birçok birçoksonsuzluklar sonsuzluklar lüzum lüzumgörmü“Cantoryan”“Cantoryan” şlerdir.görmü“Cantoryan” şlerdir.İşte denir. denir.bu denir.İş teCantor, matematikçiCantor, bu Cantor, matematikçitransfinite transfinite transfinitegrubunun dedi dedigrubunun dediğ ği mesleisonsuz sonsuzği sonsuzğ ine mesleasal asal asalsayğ sayine larsay lar larbir bir di birdiğğeri eridi ğile eriile mukayese ilemukayese mukayese birçokbirçok sonsuzluklarsonsuzluklar lüzumlüzum görmügörmüşlerdir.şlerdir.birçokbirçokbirçok birçok İş İş tesonsuzluklartesonsuzluklar sonsuzluklarbusonsuzluklarbu matematikçi“Cantoryan”matematikçi lüzumlüzum lüzumlüzum grubunundenir.görmügrubunungörmü görmügörmü şCantor,lerdir.şlerdir. ş lerdir.şmeslelerdir.mesle transfiniteİşğİş teğine teİşine İş te bute bu bu bumatematikçidedimatematikçi matematikçimatematikçiği sonsuz grubunun asalgrubunun grubunungrubunun say lar meslemesle  birmeslemesleğ diğineineğğeriğ ine ine ile mukayese “Cantoryan”“Cantoryan” denir. Cantor, denir. Cantor, transfiniteetmeyeetmeye transfiniteetmeye dedi bilebileği sonsuzbilededi babaş şlamğbalami asalsonsuzşlamşşttr. r.say ş tBununasalBununr.lar Bunun say bir içiniçin lardi ğiçin eribubirbu ile transfinitden,buditransfinitden, ğ mukayeseeritransfinitden, ile mukayese sonsuzsonsuz sonsuz saysay ssaysnn s barnbar ndbarndranrannd ran birbir bir “Cantoryan”“Cantoryan” denir. denir. Cantor, Cantor, transfinite transfinite “Cantoryan”dedi “Cantoryan”dedi“Cantoryan”“Cantoryan”ğği isonsuz sonsuz denir. asal denir.asaletmeye denir. denir. say sayCantor, Cantor, larCantor, bilelarCantor, bir birtransfinite batransfinite di transfiniteş dilamtransfiniteğğerieri şilet  iler.dedi dedimukayese mukayeseBunundedi dediğği isonsuz ğsonsuzği isonsuz için sonsuz asal asalbu asal asalsay transfinitden,say say larsaylarlar larbir bir  bir di birdiğ ğdieri sonsuzdieriğ ğeriile eriile ilemukayese ilemukayesesay mukayese mukayesesn bar ndran bir etmeye etmeyebile ba bileşlam baştşr.lam Bununştr. Bununiçin bu için transfinitden, bu transfinitden, sonsuz sonsuzsaysn say barsnnd ranbar ndbirran bir etmeyeetmeye bilebile babaşlamşlamştştr.r. BununBunun içiniçin bubu transfinitden,transfinitden, sonsuzsonsuz saysayssnn  barbarndndranran birbir etmeyeetmeyeetmeyeetmeye bilebile bile bile baba ş balamşbalamşlamşlamştştr.şr. tş tr.Bununr.Bunun BununBunun içiniçin için için bubu bu transfinitden,butransfinitden, transfinitden,transfinitden, sonsuzsonsuz sonsuzsonsuz saysay 236 say236ssaysn 236ns s nbarnbar  barndbarndndranndranran ran birbir bir bir 236 236 236 236236 236236236 236

8196

veSalih Madalya Zeki (1319-1320), burada, fiili 10 sonsuzluğun Hanedân-ı Osmâni matematikte Nişân vekullanılmasının İmtiyâz Madalyası bir (1311-takım yanlışlara1334), sebebiyet 17 Teba-yı verebileceğini, Şâhâne Mecîdî dolayısıyla Esâmî (1321-1332), matematikte 30 Altın fiili sonsuzluğunİmtiyâz Madalyası kul- lanılmaması(1309-1320), gerektiği 40 Madalya sonucuna Esâmî varmıştır. (1899-1902) Bu durumda Defterleri. Salih Zeki’nin, Contor, İngilizHilbert Ulusal ve Russell Arşivi :gibi FO 195/1720;matematikçilerin FO 195/1883; sonsuzluk FO 195/1477; kavramı FO üzerine 195/1368; olan FO görüş 195/- lerinin1932; tam FOkarşısında 195/1976; bir FO konum 195/1305, aldığı FO görülmektedir. 195/1369; FO Salih 195/ Zeki’nin1448; FO sonsuzluk195/1306; kavramıFO üzerine195/ 1545. fikir beyan etmesi ve kendine güncel matematik felsefesi tartışma- Amerikanlarında bir Misyoner konum belirlemesi,Arşivi: 640, 641,onun 642, diğer 643,644, tüm 645,kimliklerinin 646, 647, 648, yanında, 651, 652, matematik 653, 654, felsefecisi655, 660,kimliğini 661, 66 de 2, ortaya 663. Reeller. koymaktadır. Sâlnameler:Salih Salname-iZeki sonsuzluk Vilâyet-i üzerine Haleb: 1320. değerlendirmesine Cantoryan düşüncesini Şer’îyyeeleştirerek Sicili: devam 23 Recep etmektedir 1293- 25 (Zeki, Şaban 1332 1296 H., tarihli s. 30-31): Urfa Şer’îyye Sicili Şanlıurfa,İkinci Yukarı bir matematikçi Telfidan Köyü grubu saha araştırması.ise matematiğe, bazı ifadeleri sadeleştirmek Adıvar,için H. gerçekE. (2005). olmayan Mehmet bir sonsuzluğuKalpaklı G. değil, T. (Haz..), hakiki Mor ve mevcutSalkımlı bir Ev sonsuzluğu. İstanbul: Özgür Yayınları.dâhil etmişlerdir ve (diğer matematikçiler gibi potansiyel sonsuzluğu ifade eden) tüm olası sonuçların toplamını aşma kabiliyeti olan bir değişken Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu nicelik değil, aksine bu sonuçları aşmış bir sonsuzluk ve hatta birçok Araştırmaları Merkezi. sonsuzluklar lüzum görmüşlerdir. İşte bu matematikçi grubunun mesleğine Bingöl,“Cantoryan” S. (2005). denir. Osmanlı Cantor, Mahkemelerinde transfinite dediği Reform sonsuz ve Cerîde-yi asal sayıları Mehâkim’deki bir diğeri Üst Mahkemeile mukayese Kararları. etmeye Tarih bile Incelemeleribaşlamıştır. Dergisi, Bunun XX için (19), bu 19-38.transfinitden, sonsuz Çadırcı,sayısını M. (1997). barındıran Tanzimat bir Dönemindekümenin elemanlarını Anadolu Kentleri’nin uygun bir Sosyal surette ve Ekonomik nasıl dü- Yapısı. Ankara:zenleneceğini TTK. tasvir etmiştir. Buradan transfinite dereceye mensup sayılar Deringil,üretilmiştir. S. (2002). İktidarınBu kişiler Sembolleri transfinite ve İdeoloji sayılarıyla II. Abdülhamit o kadar Dönemi çok fayda ( 1876-1909) sağlamış (Çev. G.görünüyorlar Ç. Güven). İstanbul:ki, bugün YKY. reel sayılar düşüncesinin bile Cantor’un transfinite dediği asal sayılar düşüncesine dönüştürüyorlar. Onların gözüyle aritme- Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. tiği hakikaten mantığa dayalı bir şekilde öğrenmek için, evvelinde trans- Foucault,finite M. olan (2006). sayıların Deliliğin genelleştirilmiş Tarihi ( Çev. M. hallerini A. Kılıçbay). bilmek Ankara: ve sonra İmge. bunlar ara- Ginzburg,sında C. gayet (2011). küçük Peynir bir ve sınıf kurtlar teşkil (Çev. eden A. Gür).tam sayları İstanbul: ayırmak Metis. gerekiyormuş! Kenanoğlu,Güya M.şu M.küçük (2007). sınıfa Nizâmiye ait teoremlerin mahkemeleri. tamamı, Islâm mantığınAnsiklopedisi, haricinde XXXIII , kaide185-188. Kodaman,kullanmaksızın B. (1987). II. ispatAbdülhamid ediliyormuş!! Devri Doğu Anadolu Politikası. Ankara: Türk Kültürünü AraştırmaSalih Zeki’nin Enstitüsü. yukarıdaki pasajdaki üslubu, Cantor ve onun takipçileri ile Kürkçüoğlu,aynı düşüncede C. (2008). olmadığını Şanlıurfa göstermektedir. 1850-1950. Şanlıurfa: Salih Zeki, ŞURKAV. Cantor’un transfinite sayı- Nicault,lar üzerine C. (2001). olan düşüncelerini Kudüs 1850-1948 eleştirdikten (Çev. E. S. sonra Vali). Mantıkçılıkİstanbul: İletişim. ekolünün sonsuzluğa ve akabinde matematik felsefesine yönelik düşüncelerini, Henry Poincaré’den de Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. alıntı yaparak çürütmeye çalışmaktadır. Seyitdanlıoğlu, M. (1996). Tanzimat Devri’nde Meclis-i vâlâ. Ankara: TTK. Acaba matematik, kendine has olan bazı prensiplere müracaat etmeksizin, Tanpınar, H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. sadece mantığa indirgenemez mi? Yahut bütün matematiği sadece mantığın Urfa. (1984).prensipleri Yurt üzerineAnsiklopedisi, inşa etmek X, 7367-7389. mümkün mü? (Zeki, 1332 H., s. 31) Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim Bu sorularla Salih Zeki, mantıkçılığın matematik üzerine olan en önemli ga- Yayınları. yesini, makalesinin tartışma konularından biri yapmıştır. Mantıkçılığı şu şekilde eleştirmektedir (Zeki, 1332 H., s. 32):

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Salih Zeki’nin Matematik Felsefesine Bakışı: Nâmütenâhî 197

…Bugün Avrupa’da bir sınıf matematikçi ile bir sınıf felsefeci vardır ki bunun [matematiği sadece mantığın prensipleri üzerine inşa etme düşün- cesinin] mümkün olduğunu iddia etmektedir ve bunu ispat etmek için çok çalışmaktadırlar. Hatta bu mesleğe [mantıkçılık] sahip olmasa da, bu mes- leğin doğruluğuna ikna olanların kendilerine has bir de dilleri var ise de, bu dilde artık kelimeden eser yoktur, sadece işaretler kullanılmaktadır. Fakat Poincaré’nin dediği gibi, bu dili kendilerinden başkası anlayamadığından bu mesleğe karşı çıkanlar, bu [mantıkçı] filozofların tereddütte mahal bı- rakmayan, katî olan beyanatları karşısında adeta susmaya mecbur kalırlar. İşte Poincaré’nin son olarak İlim ve Usul (Bilim ve Yöntem) isimli eserinde gösterdiği hücum bu matematikçi grubunadır… Hâlbuki bu [mantıkçılar] matematikçilerin sonluluğu, sonsuzluk ile tarif ve izaha kalkışmaları ger- çekte hala başarılamamıştır. Çünkü inşa düşüncesi matematiği teşkil etmek ve inşa etmek için bu tarifi kullanmıştır. Mesele böyle bir yöntemin yükse- köğretime dâhil edilmesinde de değildir. Aksine bu yöntemin mantığı olup olmadığındadır. İşin ilginç yanı bu zümreye katılan matematikçilerin sayıca hiç de az olmamalarıdır. Bunlar o kadar manasız kanunlar icat ettiler ve o kadar ispatsız tezler yazdılar ki insan bu kadarını görünce hayrete düşmek- ten kendini alamamaktadır! Salih Zeki’nin bu ifadelerinden açıkça anlaşılmaktadır ki; Salih Zeki net bir şekilde mantıkçı ekolün karşısında yer almaktadır. Salih Zeki’nin; mantıkçı- ların matematiği temellendirmek için ortaya koydukları yeni matematiksel dilin mantıkçılık ekolünü savunanlar dışında anlaşılmamasını ve ona eleştiri getirmek isteyen matematikçileri ve filozofları çaresiz bırakması açısından eleştirdiği görül- mektedir. Ayrıca Poincaré’den alıntı yaparak bu eleştirisini güçlendirmesi, Salih Zeki’nin Poincaré’nin de içinde bulunduğu Sezgicilik düşüncesine yakın olduğunu düşündürmektedir. Mantıkçıların liderleri arasında anlaşmazlık çıktığını, hatta bu anlaşmazlı- ğın zaman zaman birbirlerine tamamen zıt görüşlerden oluştuğunu bildiren Salih Zeki’ye göre işin tuhaf olan yönü; bu kadar anlaşmazlığın olduğu bir ekolde, men- suplarının mantıkçılığı terk etmemesi, buna karşın söz konusu anlaşmazlıkları ber- taraf etmek için takip ettikleri kaideleri yeniden düzenleyerek uygun hale getirme- ye çalışmalarıdır. Ayrıca Poincaré’nin mantıkçılara yol göstermeyi kendine vazife bildiğini, fakat mantıkçıları iknaya muvaffak olamadığını, çünkü mantıkçıların kendilerince çok faydalı bir ortam oluşturduklarını ve bu ortamdan uzaklaştıkla- rında yaşayamayacaklarına inandıklarını düşünmektedir. Salih Zeki Poincaré’nin düşüncelerinin akabinde kendi eleştirilerini şu sözlerle ifade etmektedir (Zeki, 1332 H., s. 33): …Zaten bu sınıf hayal görenleri ikna etmek mümkün değildir. Bunların ispatları kabul edilmediği zaman da teoremleri yine baki kalmaktadır ve

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8198

vederhal Madalya buna (1319-1320), başka bir ispat 10 aramaktadırlar.Hanedân-ı Osmâni Hatta Nişân bu vekabul İmtiyâz edilmeyen Madalyası ispatı (1311- 1334),düzelterek 17 Teba-yı yine ortaya Şâhâne atmaktadırlar. Mecîdî Esâmî Bu (1321-1332), şekilde tekrar 30 Altınderlenmiş İmtiyâz ispatlar Madalyası (1309-1320),mevcuttur. Bu 40 fiili Madalya sonsuzluk Esâmî taraftarları (1899-1902) yalnız Defterleri. Cantor’un memleketinde, İngilizyani Ulusal Almanya’da Arşivi: FO değil, 195/1720; İngiltere’de, FO 195/1883; İtalya’da, FO Fransa’da 195/1477; ve ihtimaldirFO 195/1368; ki bil FO- 195/ 1932;meyerek FO bizde 195/1976; de vardır. FO 195/1305, FO 195/1369; FO 195/ 1448; FO 195/1306; FOSalih 195/ Zeki 1545. makalesinin sonunda Cantoryan düşüncesinin içinde bulunduğu Amerikanbir takım çelişkiliMisyoner durumları Arşivi: 640, Poincaré’nin 641, 642, 643,644, desteği 645, ile tespit646, 647, etmiştir. 648, 651, Bu 652, mesleğe 653, 654, sa- hip matematikçilerin655, 660, 661, 66 2,düştükleri 663. Reeller. zıtlıklardan birini şu şekilde dile getirmiştir (Zeki, Sâlnameler:1332 H., s. 34):Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. Şer’îyyeZe Sicili:rmelo 23zıtlığı: Recep Z 1293-ermelo 25 bir Şaban ispatında 1296 tarihlişu postulatı Urfa Şer’îyye (mevzu‘a) Sicili kullanmıştı: Şanlıurfa,Rasgele Yukarı alınan Telfidan bir kümedeKöyü saha istenilen araştırması. her bir elemanı seçmek daima müm- Adıvar,kündür. H. E. (2005).Diğer bir Mehmet değişle Kalpaklıkümelerin G. kümesi T. (Haz..), sonsuz Mor kümeleri Salkımlı içerse Ev. İstanbul:dahi yine Özgür Yayınları.her bir eleman diğerlerinden farklıdır. Cantorcular bu postulatı birçok defa açık seçik olarak söylemeksizin kullandılar. Fakat Zermelo bunu bir postulat Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu olarak ifade edince kıyamet koptu. Bazı insaflıları derhal bu postulatı red- Araştırmaları Merkezi. dettiler, fakat bazıları kabul hatta takdir dahi ettiler. Bunun ne demek ol- Bingöl,duğunu S. (2005). Poincaré’ye Osmanlı uygun Mahkemelerinde olarak garip bir Reform örnek ile ve açıklayalım: Cerîde-yi Mehâkim’deki Varsayalım Üst Mahkemeki tam sayılar Kararları. adedince Tarih çift Incelemeleri çizmemiz Dergisi, olsun. ŞüphesizXX (19), 19-38.bu çift çizmelere 1’den Çadırcı,sonsuza M. (1997). kadar Tanzimat sayı verebiliriz. Döneminde Bu haldeAnadolu acaba Kentleri’nin ne kadar Sosyal çizmemiz ve Ekonomik vardır? Yapısı . Ankara:Bu çizmelerin TTK. sayısı çift çizmelerin sayısına eşit olacak mı? Deringil,Evet: S. (2002).Eğer her İktidarın bir çiftte Sembolleri sağ ayağın ve İdeoloji çizmesi II. Abdülhamit sol ayağın Dönemi çizmesinden ( 1876-1909) ayırt (Çev. G.edilirse. Ç. Güven). Aslında İstanbul: bunun YKY. için n’inci çiftin sol ayak çizmesine 2n-1, sağ ayak Fatmaçizmesine Aliye Hanım. de 2n (1995). sayısını Ahmed vermek Cevdet gerekir. Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. Foucault,Hayır: M. (2006).Eğer her Deliliğin çifti oluşturan Tarihi ( Çev. çizmeler M. A. diğerinin Kılıçbay). aynıAnkara: olur İmge. ise. Çünkü bu Ginzburg,halde C. bir (2011). çift çizmeyi Peynir vediğerinden kurtlar (Çev. ayırmak A. Gür). mümkün İstanbul: olmaz. Metis. Çünkü bu hal- Kenanoğlu,de her M. çiftte M. rasgele(2007). birNizâmiye çizme seçilirmahkemeleri. ve buna Islâm da -örneğin- Ansiklopedisi, sağ XXXIIIayak çizmesi, 185-188. denmesi gerekir. Kodaman, B. (1987). II. Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası. Ankara: Türk Kültürünü AraştırmaPeki, burada Enstitüsü. zıtlık nerede ortaya çıkmaktadır? Kürkçüoğlu,Salih Zeki,C. (2008). Zermelo Şanlıurfa zıtlığı 1850-1950 olarak bilinen. Şanlıurfa: bu örneğiŞURKAV. beyan ettikten sonra, or- Nicault,taya çıkan C. (2001).zıtlığın Kudüs nereden 1850-1948 kaynaklandığı (Çev. E. sualiniS. Vali). yöneltmiştir. İstanbul: İletişim. Bu sorunun cevabını Ortaylı,Poincare’den İ. (1983). alıntı Osmanlı yaparak imparatorluğu’nun şu şekilde aktarmaktadır En Uzun Yüzyılı (Zeki,. İstanbul: 1332 H.,Hil. s. 35-36): Seyitdanlıoğlu,Hakikaten M. mantık (1996). analizininTanzimat Devri’nde ilk unsurları Meclis-i üzerine vâlâ. Ankara: tesis edici TTK. olan bir is- Tanpınar,pat, H.önermeler (2001). XIX.dizisi Asırda bir araya Türk Edebiyatıgetirilerek Tarihi yapılır.. İstanbul: Ya önermelerin Çağlayan Kitabevi.bir kısmı -ki bunlar öncüller yerine sadece kâğıt parçasıdırlar- ya ayniyet ifade eder- Urfa. (1984). Yurt Ansiklopedisi, X, 7367-7389. ler veya tanımlardan ibarettirler. Diğer kısmı ise bu iki önermeden ortaya Zürcher,çıkarlar. E. (1999). Her neModernleşen kadar her Türkiye’nin bir önerme Tarihi ile bunu (Çev. takip Y. S. edenGönen). önerme İstanbul: arasın İletişim- Yayınları.daki ilişki hemen görülebilir ise de bir ispatı teşkil eden önermeler dizisi- nin birincisinden sonuncusuna ne şekilde gidildiği birden bire görülmez ve

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Salih Zeki’nin Matematik Felsefesine Bakışı: Nâmütenâhî 199

sonuncu önerme adeta yeni bir gerçeklik gibi düşünülmek istenebilir. Fakat bu önermelerde üst üste bulunan tanımlar yerine, bunların anlamaları or- taya konur ve bu ortaya konma keyfiyeti mümkün olduğu derecede ileriye götürülecek olur ise, sonuçta birbirinin aynı olan şeylerden başka bir şey kalmaz. Bu şekilde bütün bu büyük ispat bir tekrardan ibaret olur… İşte benim vaktiyle yazmış olduğum şey budur! Yeni mantıkçılar bunun aksi- ni iddia ediyorlar. Fiili yeni hakikatler keşfederek bu iddialarını ispat ettik zannediyorlar. Fakat ne vasıta ile?... Onların tarifleri yüklemli değildir. Bir çeşit kısır döngü içerisindedirler (Adeta bir hükmü ikinci bir hüküm ile ikinci hükmü de birinci hüküm ile açıklamaya çalışmaktadırlar). Bu şartlar altında yeni mantıkçılık sadece faydasız olmakla kalmaz, aynı zamanda iki zıt şeyin birbirine denk olması çelişkisine de bizi sevk eder… Eğer sınırlı sayıda eşya tasnif edilecek ise, mantığın tasniflerini değiştirmeksizin kabul etmek kolaydır. Fakat eşyanın sayısı sınırsız bulunursa, yani tasnife daima yeni ve görülemeyen eşya ilave edilirse, yeni bir şeyin ortaya çıkması tasnifin düzeltilmesini zorunlu kılabilir ve işte bu nedenle iki zıtlığın eşitliği çeliş- kisine maruz kalınır… Fiili sonsuzluk yoktur. Cantorcular bunu unuttular ve bundan dolayı çelişkiye düştüler. Cantoryan mesleğinin ilme çok büyük hizmet ettiği de inkâr edilemez. Fakat o zaman bu mesele, sınırı açık olarak tarif edilmiş olan gerçek meselelere uygulanıyordu ve bu halde tereddütsüz ilerlemek mümkün oluyordu. Cantorcular gibi yeni mantıkçılar da bunu unuttular ve bir takım zorluklarla karşılaştılar. Salih Zeki “Nâmütenâhî” makalesini, Poincaré’den alıntı yaptığı bu eleştirel bakış ile bitirmiştir. Makale bir bütün olarak değerlendirildiğinde Salih Zeki’nin, sonsuzluk düşüncesini ortaçağ filozofları ve matematikçilerin gözüyle tasvir ettiği ve farklı görüşleri ortaya koyduğu, akabinde 19. yüzyıl matematikçi ve filozofla- rın düşüncelerini aktardığı görülmektedir. Salih Zeki’nin makalede zaman zaman betimleme yaptığı zaman zaman ise sonsuzluk kavramı üzerine fikir beyan ettiği tespit edilmiştir. Salih Bey makale boyunca, mantıkçılık ve formalizm ekollerine sonsuzluk düşüncesi özelinde açık bir şekilde tavır almıştır. Bunun yanı sıra Salih Zeki’nin, Brouwer tarafından ön-sezgici olarak kabul edilen Henry Poincare’nin (Brouwer, 2004, s. 165) matematiği temellendirme düşüncesine neredeyse tama- men katıldığı bu makaleden anlaşılmaktadır. Salih Zeki makalede açıkça sezgici ekole mensup olduğunu beyan etmemiştir. Fakat sonsuzluk kavramını ele alırken getirdiği deliller, sezgici ekolün prensipleri ile paralellik göstermektedir. Ayrıca makalenin sonucunda sonsuzluk kavramının mantıkçıların iddia ettikleri gibi matematikte kullanılamayacağı düşüncesi de sezgici ekolün temel iddialarından biridir. Sonuç olarak “Nâmütenâhî” makalesi ile Salih Zeki, güncel matematik felse- fesi tartışmalarının içerisinde yer almış, düşünceleri ile alana katkıda bulunmuş ve

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8200 belki vede Madalya en önemlisi (1319-1320), matematiği 10 Hanedân-ı temellendirme Osmâni arayışındaNişân ve İmtiyâz taraf olmuştur.Madalyası Bu(1311- ta- vır Osmanlı1334), 17 Devleti’nin, Teba-yı Şâhâne Salih Mecîdî Zeki vasıtasıylaEsâmî (1321-1332), dünya bilimini, 30 Altın matematik İmtiyâz Madalyası felsefesi tartışmaları(1309-1320), özelinde 40 Madalyazamanında Esâmî takip (1899-1902) edebildiğini Defterleri. göstermektedir. Hemen hemen İngilizher alanda Ulusal Batı’nın Arşivi: birkaçFO 195/1720; adım gerisinde FO 195/1883; kalan FO Osmanlı 195/1477; aydınlarının, FO 195/1368; Salih FO Zeki 195/ aracılığıyla1932; matematikFO 195/1976; felsefesinde FO 195/1305, fikir beyanFO 195/1369; edebilmiş FO olmaları 195/ 1448; önemlidir. FO 195/1306; FO 195/ 1545. AmerikanKaynakça Misyoner Arşivi: 640, 641, 642, 643,644, 645, 646, 647, 648, 651, 652, 653, 654, Brouwer, L. E. (2004). “Sezgicilik Üzerine Konuşmalar”. B. S. Gür (Ed.), Matematik Felsefesi. 655, 660, 661, 66 2, 663. Reeller. Ankara: Kadim Yayınları. Sâlnameler:Saraç, C. (1994). Salname-i “Salih Vilâyet-iZeki Bey’in Haleb: Nâmütenâhî 1320. İsimli Makalesi”. Bilim Tarihi, 3(30), 3-6. Şer’îyyeZeki, S. (1332Sicili: H.).23 Recep “Nâmütenâhî”. 1293- 25 DarulfünûnŞaban 1296 Fünûntarihli UrfaFakültesi Şer’îyye Mecmuası Sicili, 1(1), 5-36. Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. Adıvar, H. E. (2005). Mehmet Kalpaklı G. T. (Haz..), Mor Salkımlı Ev. İstanbul: Özgür Yayınları. Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Merkezi. Bingöl, S. (2005). Osmanlı Mahkemelerinde Reform ve Cerîde-yi Mehâkim’deki Üst Mahkeme Kararları. Tarih Incelemeleri Dergisi, XX (19), 19-38. Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. Ankara: TTK. Deringil, S. (2002). İktidarın Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. G. Ç. Güven). İstanbul: YKY. Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. Foucault, M. (2006). Deliliğin Tarihi ( Çev. M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. Kenanoğlu, M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. Kodaman, B. (1987). II. Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü. Kürkçüoğlu, C. (2008). Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. Nicault, C. (2001). Kudüs 1850-1948 (Çev. E. S. Vali). İstanbul: İletişim. Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. Seyitdanlıoğlu, M. (1996). Tanzimat Devri’nde Meclis-i vâlâ. Ankara: TTK. Tanpınar, H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. Urfa. (1984). Yurt Ansiklopedisi, X, 7367-7389. Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim Yayınları.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Postal vs. Chomsky A Review of Katz & Postal’s Necessity Argument Argun Abrek CANBOLAT*

Abstract This work mainly focuses on the debate between conceptualism and realism concerning linguistics. The so-called Necessity Argument by Katz and Postal is taken as the leading argument against Chomsky’s conceptualist framework is analysed as such. Keywords: Katz, Postal, Chomsky, necessity, conceptualism, realism

Postal Chomsky’e Karşı Katz ve Postal’ın Zorunluluk Argümanı’nın Yorumu

Özet Bu çalışma, genel olarak, dilbilimi bağlamında kavramsalcılıkla realizm arasında olan tartışmaya yoğunlaşmaktadır. Önde gelen bir argüman olarak Katz ve Postal tara- fından ortaya atılan Zorunluluk Argümanı ele alınmakta ve bu argüman Chomsky’nin kavramsalcı çerçevesi ile karşılaştırılarak analiz edilmektedir. Anahtar Kelimeler: Katz, Postal, Chomsky, zorunluluk, kavramsalcılık, re- alizm

* Arş. Gör. Dr., Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü

201 8202

veIntroduction Madalya (1319-1320), 10 Hanedân-ı Osmâni Nişân ve İmtiyâz Madalyası (1311- 1334), 17 Teba-yı Şâhâne Mecîdî Esâmî (1321-1332), 30 Altın İmtiyâz Madalyası In this work, I review the debate on conceptualism and realism between (1309-1320), 40 Madalya Esâmî (1899-1902) Defterleri. Postal and Chomsky. It can be easily said that Postal takes himself to be a Platonist İngilizand a realist Ulusal (Abbott Arşivi: FO1986, 195/1720; p. 155). FO His 195/1883; account, FO opposing 195/1477; Chomsky, FO 195/1368; seems FO to offer 195/ a linguistic1932; FOrealism. 195/1976; The aim FO of195/1305, this paper FO is 195/1369;to compare FO and 195/ contrast 1448; FO Postal’s 195/1306; real- ism andFO 195/Chomsky’s 1545. so-called conceptualism, to a limited extent, and to focus on Amerikanthe Necessity Misyoner Argument Arşivi :of 640, Katz 641, and 642, Postal. 643,644, 645, 646, 647, 648, 651, 652, 653, 654, 655, 660, 661, 66 2, 663. Reeller. Sâlnameler:1. Some Salname-i Ontological Vilâyet-i RootsHaleb: 1320. in The Vastness of Natural Languages Şer’îyyeIn Sicili:the book 23 Recep The V 1293-astness 25 of Şaban Natural 1296 Languages tarihli Urfa, Langendoen Şer’îyye Sicili and Postal (from Şanlıurfa,now on L&P), Yukarı refer Telfidan to a Köyü Platonic saha realismaraştırması. of a certain kind. In chapters 6 and 7 we Adıvar,see some H. discussionsE. (2005). Mehmet and conclusions Kalpaklı G.about T. (Haz..), the ontology Mor Salkımlı that L&PEv. İstanbul: would likeÖzgür to posit.Yayınları. At the very beginning of chapter 6 they say: Bayraktar,…[T]his H. (2007). study Tanzimattan derives in partCumhuriyet’e from Katz’s Urfa critiqueElazığ: Fırat of the Üniversitesi now standard Ortadoğu on- Araştırmalarıtological position Merkezi. in linguistics that grammars and grammatical theory char- Bingöl,acterize S. (2005). a psychological Osmanlı Mahkemelerinde domain, and Reformhis extensive ve Cerîde-yi argument…for Mehâkim’deki the view Üst Mahkemethat NLs Kararları. are abstract Tarih (platonic) Incelemeleri objects, Dergisi, XXnot (19), psychological 19-38. ones (Postal & Langendoen 1984, p.104). Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. Ankara:They further TTK. say that no conceptualist ontological theory can counter the Deringil,vastness S.theorem (2002). İktidarın(p.104) Sembolleriand it is veobvious İdeoloji II.from Abdülhamit the discussion Dönemi (in 1876-1909) the book (Çev.that they G.see Ç. no Güven). ontological İstanbul: alternative YKY. for Platonism, or Platonic realism. In chapter 7, they suggest that the transfinite sentences (sentences of infinite length) do have Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. a Platonic reality, just as the “unperformable finite sentences do.” They articu- Foucault,late the viewM. (2006). that Deliliğin“[t]he nature Tarihi of( Çev. sentencehood M. A. Kılıçbay). is such Ankara: that İmge. size is irrelevant.” Ginzburg,Therefore, C. linguistics (2011). Peynir can ve be kurtlar analysed (Çev. withinA. Gür). “a İstanbul: logico-mathematical Metis. discipline,” Kenanoğlu,which is clearly M. M. a (2007).method Nizâmiye of a Platonic mahkemeleri. realism Islâm (pp.158,59). Ansiklopedisi, Such XXXIII discussions, 185-188. give the impression, rather vision, that L&P posit a kind of realism that is against the Kodaman, B. (1987). II. Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası. Ankara: Türk Kültürünü ‘received’ conceptualism of Chomsky. Now, I will represent some of the points that Araştırma Enstitüsü. Katz and Postal (from now on K&P) raised against Chomsky while they suggested Kürkçüoğlu,a realism based C. (2008). on a logico-mathematicalŞanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: discipline. ŞURKAV. Nicault, C. (2001). Kudüs 1850-1948 (Çev. E. S. Vali). İstanbul: İletişim. Ortaylı,2. İ.K&P (1983). against Osmanlı Conceptualismimparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. Seyitdanlıoğlu,K&P see M. Chomsky (1996). Tanzimat as the main Devri’nde critic Meclis-iof realism vâlâ (Katz. Ankara: & PostalTTK. 1991, p.515). Tanpınar,They open H. their (2001). discussion XIX. Asırda in Türkthe paper Edebiyatı ‘Realism Tarihi .vs. İstanbul: Conceptualism Çağlayan Kitabevi.in Linguistics’ Urfa.with (1984).a distinction: Yurt Ansiklopedisi, between X, linguistics 7367-7389. proper and the foundations of linguistics (p.516). 1 According to them, “[l]inguistics proper…is concerned with construct- Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim ing correct grammars of particular NLs and a true general grammatical theory for Yayınları. the entire range of NLs.” (p.516) They instantiate a six-step agenda:

1 I consider the demarcation crucial for the terminology of this paper, too, to a limited extent.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Postal vs. Chomsky A Review of Katz & Postal’s Necessity Argument 203

(1) (a) and (b) are grammatical, while (c) and (d) are not (C[homsky], 1957, p.15) (a)Have you a book on modern music? (b)The book seems interesting. (c)*Read you a book on modern music? (d)*The child seems sleeping. (2) The phrase John in (a) is the direct object of please, while the same phrase in (b) is the subject of that verb (C[homsky], 1964a, pp.34-35). (a)John is easy to please. (b)John is eager to please. (3) The form telegraph has at least the distinct phonetic representations in (a)-(c) (C[homsky] and Halle 1968, p.11). (a)teləgræf (in isolation) (b)teləgræf (in the context –ic, i.e., telegraphic) (c)təlegrəf (in the context –y, i.e., telegraphy). (4) Parastic gap cases involving an extracted NP are possible, as in (a), but parallel cases with an extract- ed PP are not, as in (b) (C[homsky], 1982a, p.55), (a)a book which I copied from without buying (b)*a book from which I copied without buying (5) If (a) is true, then in virtue of NL so, necessar- ily, is (b) (C[homsky] 1988b, p.8). (a)John killed Bill. (b)Bill is dead. (6) The proposition expressed in (a) is a truth of meaning independent of empirical fact (C[homsky], 1988c, pp.33-34). (a)Whoever is persuaded to sing intends/de- cides to sing (pp.516,17).

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8204

veFoundations Madalya (1319-1320), of linguistics 10 Hanedân-ı deal with Osmânithe “nature Nişân of vefacts” İmtiyâz as represented Madalyası (1311- in (1) to (6).1334), Different 17 Teba-yı theories Şâhâne can determineMecîdî Esâmî these (1321-1332), facts from manifold30 Altın İmtiyâz aspects Madalyası since the foundation(1309-1320), of linguistics 40 Madalya includes Esâmî “things…less (1899-1902) straightforward.” Defterleri. (p.517) It is also İngilizevident Ulusal that linguistics Arşivi: FO proper 195/1720; cannot FO 195/1883; ensure the FO nature 195/1477; of the FO sentences 195/1368; as FO repre 195/- sented1932; in (1) FO to 195/1976;(6). Namely, FO the195/1305, nature ofFO sentences 195/1369; cannot FO 195/ be 1448;fixed FOby linguistics 195/1306; properFO (p.517). 195/ 1545. AmerikanGenerally, Misyoner K&P Arşivi say: that640, 641,conceptualism 642, 643,644, is 645, not 646, an 647,adequate 648, 651, position 652, 653, within 654, linguistics;655, 660, nor 661, do 66they 2, 663. consider Reeller. Chomsky’s criticisms as seriously damaging to Sâlnameler:realism (p.518). Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. Şer’îyye Sicili: 23 Recep 1293- 25 Şaban 1296 tarihli Urfa Şer’îyye Sicili 3. K&P for Realism Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. A proper understanding of the nature of linguistics, for K&P, lies in the rela- Adıvar, H. E. (2005). Mehmet Kalpaklı G. T. (Haz..), Mor Salkımlı Ev. İstanbul: Özgür tion between logic and linguistics. Such a theory was once formulated by Fodor. Yayınları. This theory was important in the sense that it applies “semantic properties like Bayraktar,analytic” (seeH. (2007). (6)), or Tanzimattan “semantic Cumhuriyet’erelations like Urfa analytic Elazığ: entailment Fırat Üniversitesi” (see (5a), Ortadoğu (5b)) (p.519).Araştırmaları It is important, Merkezi. though, to note that such theories should not state that Bingöl,the obvious S. (2005). relation Osmanlı “between Mahkemelerinde the senses of NL Reform sentences ve Cerîde-yi and logical Mehâkim’deki objects” does Üst containMahkeme a psychologically Kararları. Tarih based Incelemeleri assumption, Dergisi, since XX in (19), that 19-38. case logic itself would be Çadırcı,eliminated M. or(1997). at least Tanzimat be reduced Döneminde to psychological Anadolu Kentleri’nin states. The Sosyal former ve Ekonomik case is impos Yapısı-. sible Ankara:due to the TTK. fact that it annihilates all that is essential to grammar, in a way. So Deringil,is the latter, S. (2002). since İktidarın reducing Sembolleri logic to ve psychology İdeoloji II. Abdülhamit is an absurd Dönemi view ( 1876-1909)that contradicts (Çev. 2 the veryG. Ç. core Güven). of the İstanbul: sense of YKY. logic itself (p.520). FatmaAn Aliye adequate Hanım. (1995).formulation Ahmed ofCevdet realism, Paşa veaccording zamanı. İstanbul:to K&P, Bedir. is constituted by Foucault,Katz saying M. (2006).that there Deliliğin should Tarihi be a( Çev. M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. Ginzburg,…distinction C. (2011). betweenPeynir ve kurtlarknowledge (Çev. ofA. Gür).an NL İstanbul: and the Metis. object it is knowl- Kenanoğlu,edge of,M. theM. (2007).NL itself….[T]he Nizâmiye mahkemeleri. lack of [(conceptualism’s Islâm Ansiklopedisi, not XXXIII making, 185-188. this distinction)] the…distinction leads to adulteration of grammars with Kodaman, B. (1987). II. Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası. Ankara: Türk Kültürünü extraneous factors reflecting particular features of information repre- Araştırma Enstitüsü. sentation in the mind/brain (p.521). Kürkçüoğlu, C. (2008). Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. It is, then, obvious that this ‘adulteration’ considers NL grammar as being Nicault, C. (2001). Kudüs 1850-1948 (Çev. E. S. Vali). İstanbul: İletişim. completely based on our psychological aspects, and thus contingent. However, Ortaylı,it should İ. (1983). be that Osmanlı a contingent imparatorluğu’nun base is notEn Uzun a stable Yüzyılı base,. İstanbul: and not Hil. only for this Seyitdanlıoğlu,very reason but M. because(1996). Tanzimat the relation’s Devri’nde —between Meclis-i vâlâ NLs. Ankara: and theirTTK. knowledge— Tanpınar,are necessary H. (2001). relations, XIX. Asırda and that Türk aEdebiyatı stable base,Tarihi which. İstanbul: is Çağlayanlogic, must Kitabevi. be consid - Urfa.ered (1984).as an adequate Yurt Ansiklopedisi, rather than X, 7367-7389. a contingent relation (p.521). In the following Zürcher,sub-section, E. (1999). I review Modernleşen three realist Türkiye’nin arguments Tarihi against(Çev. Y. conceptualism S. Gönen). İstanbul: as put İletişim forth by K&P.Yayınları.

2 There are, K&P say, three possible explanations for this matter, none of which is adequate. For more information, see Katz & Postal 1991, p.520 especially par. 2-4.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Postal vs. Chomsky A Review of Katz & Postal’s Necessity Argument 205

3.1. Realist Arguments K&P represent three realist arguments: (i) type argument, (ii) necessity argu- ment and (iii) veil of ignorance argument (p.522-24). Argument (i) states that “both NL grammars and grammatical theory are about sentences in the type sense.” It follows that tokens of a sentence lack spatial- ity, temporality or causal relations. Having none of these, therefore, sentences are “by definition abstract objects. Thus conceptualism is false.” (p.523) Argument (ii) states that there are necessary connections between e.g. (5a) and (5b), so a theory about NL must, in any way, accomplish the aim of explain- ing “semantic structures of [necessary (maybe causal) connections].” (p.523) According to some such arguments that fulfill such an explanation process (e.g. “Katz’s argument (1972), or Katz, Leacock, Ravin (1985)”), the necessary relation between (5a) and (5b) can be explained to show that psychological dependence is not an adequate way (pp.523,24). I will review this argument in more detail in the following sections. Argument (iii) states that “before the competence is understood,” conceptu- alists factually determine their position wherever they want (it is actually obvious) and after that they subsequently ignore the real situation. Namely, “they acquire their commitment behind a veil of ignorance.” (p.524)

3.2. The Necessity Argument Revisited It can be stated that argument (i) and argument (iii) are less powerful than argument (ii). For K&P’s necessity argument, Soames says that “a semantic theory for a natural language must issue in claims of ” (Soames 1991, p.575) the following kind: (1) ‘S’ is analytic (i.e., true in virtue of meaning) in L (2) ‘P’ entails ‘Q’ in L. (p.575) Either of the above claims contains necessity. Moreover, according to Soames, K&P assert that for “the truths of the form (1) establish that certain natural lan- guage sentences are necessary…(2) establish necessary connections between natu- ral language sentences.” (p.575) However, in a proper semantics, no psychological facts should take place, since if they did there would not be necessity, only contin- gency. Chomsky’s account of the semantics of language, in the light of these state- ments, seems incorrect for some and should be “replaced” by an abstract theory, which, might be a Platonic realist theory based on logic (pp.575,76). However, there seems to be a problem. It can be said that it is not the case that “if a sentence s expresses a necessary truth, then the claim that s is necessary is itself necessary.” (p.576) Yet, it is obvious, for Soames, that K&P are aware of this problem. Their

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8206 approachve Madalya to the (1319-1320), necessity argument 10 Hanedân-ı is a littleOsmâni different Nişân ve in İmtiyâz order Madalyasıto eliminate (1311- the aforementioned1334), 17 Teba-yı problem Şâhâne about Mecîdî necessity, Esâmî Soames (1321-1332), states. 30 Necessity Altın İmtiyâz (or analyticity) Madalyası should(1309-1320), be primarily 40 Madalyaattained Esâmîby the (1899-1902) senses rather Defterleri. than directly attributed to sen- İngiliztences. Ulusal“Thus, Arşivi a sentence: FO 195/1720; is analytic FO (necessary 195/1883; FOetc.) 195/1477; iff it expresses FO 195/1368; a sense FO that 195/ is analytic1932; (or FOnecessary).” 195/1976; (p.577) FO 195/1305, Therefore, FO it195/1369; can be saidFO 195/that 1448;the sentence FO 195/1306; (1) is thoughtFO in195/ this 1545. way: Amerikan(3) ‘S’ Misyoner expresses Arşivi sense: 640,M 641, 642, 643,644, 645, 646, 647, 648, 651, 652, 653, 654, 655, 660, 661, 66 2, 663. Reeller. (4) M is analytic (p.577). Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. Step (3) can be seen as contingent but (4) is surely necessary for K&P. Şer’îyye Sicili: 23 Recep 1293- 25 Şaban 1296 tarihli Urfa Şer’îyye Sicili This upgraded version of the argument also seems “restricted” for Soames Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. (p.578). The postulation that each and every semantic issue regarded by psy- Adıvar,chology H. is E. contingent (2005). Mehmet may beKalpaklı unsatisfactory. G. T. (Haz..), It mayMor Salkımlıalso not Ev be. İstanbul: the case Özgür that all ‘non-contingent’Yayınları. or necessary facts are about the senses, and that the senses Bayraktar,may not H.have (2007). such Tanzimattan a quality, sinceCumhuriyet’e it is not Urfa necessarily Elazığ: Fırat true Üniversitesi that a theoryOrtadoğu is not empiricalAraştırmaları if allMerkezi. of its constituents are abstract. According to Soames, the Bingöl,Necessity S. (2005).Argument Osmanlı does Mahkemelerinde not offer us a Reformclear fact ve Cerîde-yiabout the Mehâkim’deki non-empirical Üst characteristicsMahkeme Kararları. of itself Tarih(p.578). Incelemeleri Dergisi, XX (19), 19-38. Çadırcı,Briefly, M. (1997). Soames Tanzimat declares Döneminde that although Anadolu ChomskyKentleri’nin seems Sosyal unableve Ekonomik to include Yapısı. psychologicalAnkara: TTK. phenomena into linguistics, and that the Necessity Argument, de- Deringil,spite its problems,S. (2002). İktidarın seems toSembolleri refute Chomskyve İdeoloji II. in Abdülhamit some way, Dönemi it is still ( 1876-1909) difficult to (Çev. say that theG. Ç. Necessity Güven). İstanbul:Argument YKY. makes possible or necessitates a Platonic reality of a Fatmacertain Aliye kind. Hanım. There (1995).is actually Ahmed no Cevdet standpoint Paşa ve from zamanı which. İstanbul: one can Bedir. suggest Platonic Foucault,objects either M. (2006). directly Deliliğin or indirectly Tarihi ( Çev.(pp. M.579,80). A. Kılıçbay). Ankara: İmge. Ginzburg,I cannot C. (2011). attempt Peynir to solveve kurtlar but (Çev.must A. accept Gür). theİstanbul: problems Metis. within the Necessity Kenanoğlu,Argument, M. yet M. it (2007). is, in Nizâmiyea way, obvious mahkemeleri. for me Islâm that, Ansiklopedisi, when psychological XXXIII, 185-188. aspects Kodaman,are included, B. (1987). it still II. givesAbdülhamid the sense Devri of Doğu contingency. Anadolu Politikası This . so-calledAnkara: Türk contingency, Kültürünü however,Araştırma can just Enstitüsü. be a misleading phenomenon. Psychology if considered as (or re- duced to) neuro-science, one can say, can be interpreted more appropriately within Kürkçüoğlu, C. (2008). Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. linguistics although that still might not solve the problem. Nicault, C. (2001). Kudüs 1850-1948 (Çev. E. S. Vali). İstanbul: İletişim. Ortaylı,Conclusion İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. Seyitdanlıoğlu,To sum up,M. (1996).it can beTanzimat said that Devri’nde for K&P, Meclis-i when vâlâ we. Ankara: consider TTK. linguistics, there Tanpınar,arise three H. kinds (2001). of XIX. interpretation Asırda Türk style: Edebiyatı “nominalism, Tarihi. İstanbul: conceptualism, Çağlayan Kitabevi. and realism.” Urfa.(Israel (1984). 1991, Yurt p.567) Ansiklopedisi, The first X, is 7367-7389. refuted by Chomsky, to a large extent, but also by Zürcher,the limited E. (1999). help of Modernleşen conceptualism. Türkiye’nin K&P Tarihi say that(Çev. conceptualism Y. S. Gönen). İstanbul:is also lacking,İletişim sinceYayınları. it mainly offers a contingent type of an account when interpreting linguistics. Therefore, there seems to be only one possibility, which is realism of a Platonic kind (p.567).

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Postal vs. Chomsky A Review of Katz & Postal’s Necessity Argument 207

It can also be said that there can be no other kind of conceptualism that can escape the criticism of contingency made by K&P (Katz & Postal 1991, p.550). I mainly based this paper on the discussion of a realist argument which is called the Necessity Argument. This is because the other two forms —namely the type argu- ment and the veil of ignorance argument— seemed to me as being rather weak in comparison to the necessity argument. In addition, it seemed to me that K&P lend much more importance to it than to the other two. Yet, as I discussed above, the notion of necessity is also problematic, since a sentence that declares a neces- sity may not be necessary itself. Moreover, K&P, when evaluating the argument, depend on the senses of the sentences that are necessary. This, however, may not solve the problem, since the same counterargument seems applicable to the senses, too, yet it might be in a different formulation. All in all, it seems to me that the psychological roots of Chomsky’s argu- ments can be considered as being as contingent as a Platonist argument; but what’s more, psychology can be regarded as being more (linguistically) foundational than a Platonic realism due to the fact that it has and will have scientific roots as far as neuro-science – psychology link is concerned.

References Abbott, B. (1986) Review: The Vastness of Natural Languages by D. Terence Langedoen; Paul M. Postal. Language 62: 154-157. Israel, D. J. (1991) Katz and Postal on Realism. Linguistics and Philosophy 14 (5), 567-574. Katz, J. J., Postal, P. M. (1991) Realism vs. Conceptualism in Linguistics. Linguistics and Philosophy, 14 (5), 515-554. Postal, M. P., Langendoen, D. T. (1984) The Vastness of Natural Languages. New York: Basil Blackwell. Soames, S. (1991) The Necessity Argument. Linguistics and Philosophy, 14 (5), 575-580.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016

N. Berdyaev’te İnsanın Özgürlüğünün Kaynağı: Ungrund Nesrin ERTÜRK*

Özet Odağına insanı, onun özgürlüğü ve yaratıcılık misyonunu koyan Berdyaev’in felsefesinin başlangıç noktasında özgürlüğün varlığa önceliği yer alır. Ona göre özgür- lük, varlık, hatta Tanrı tarafından bile belirlenemez. Boehme’nin Ungrund öğretisinde Berdyaev, bu görüşünü dayandıracağı verimli bir zemin bulur ve özgürlüğün kaynağı- nı Ungrund olarak belirler. Bu çalışmada, Berdyaev’in insanın özgürlüğünün kaynağı olarak belirlediği Ungrund öğretisi incelenmiştir. Anahtar Kelimeler: Nikolay Berdyaev, Ungrund, Jacob Boehme, Özgürlük

The Source of Human Freedom in N. Berdyaev: Ungrund

Abstract The priority of freedom to the being locates itself the starting point of the philosophy of Berdyaev who focuses on human, his freedom, and creativity mission. Freedom, to him, cannot be determined by being or even God. Berdyaev, in Boehme’s Ungrund teach- ing, finds an effective ground to base his view on and determines the source of freedom as Ungrund. With this study, the Ungrund teachings which Berdyaev accepts as the source of human freedom has been examined. Keywords: Nikolay Berdyaev, Ungrund, Jacob Boehme, Freedom

* Doktora öğrencisi, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe Anabilim Dalı, [email protected]

209 8210

veBerdyaev’in Madalya (1319-1320), düşüncesindeki 10 Hanedân-ı esas unsur, Osmâni özgürlüğün Nişân ve İmtiyâzmetafiziksel Madalyası önceliğine (1311- yaptığı1334), vurgudur. 17 Teba-yı “Özgürlük Şâhâne Mecîdîbirincildir/ilkseldir, Esâmî (1321-1332), nihai gerçektir30 Altın İmtiyâzve böyle Madalyası olduğu için onun(1309-1320), özü her 40 tür Madalya dışsal belirleniminEsâmî (1899-1902) dışındadır. Defterleri. O hiçbir tür realiteden kay- İngiliznaklanamaz. Ulusal OArşivi varlığa: FO bağlı 195/1720; olamaz FO çünkü 195/1883; özgürlük FO 195/1477; tüm belirlenimleri FO 195/1368; reddeder” FO 195/ (McLachan1932; FO 1992:121). 195/1976; FO 195/1305, FO 195/1369; FO 195/ 1448; FO 195/1306; FOOntolojik 195/ 1545. felsefeyi özgürlük felsefesi olarak kabul etmeyi reddeden Berdyaev’e Amerikangöre özgürlüğün Misyoner kökü Arşivi varlıkta: 640, 641, olamaz, 642, 643,644, özgürlük 645, varlık 646, 647,tarafından 648, 651, belirlenemez, 652, 653, 654, özgürlük655, hiçbir660, 661, ontolojik 66 2, 663. determinizm Reeller. sistemine dahil edilemez. Özgürlük ne var- Sâlnameler:lığın ne de aklın Salname-i belirleyici Vilâyet-i gücüne Haleb: maruz 1320. kalmaz. Ona göre, “Hegel zorunluluğun Şer’îyyehakikatinin Sicili: özgürlük 23 Recep olduğunu 1293- 25 Şaban söylerken 1296 otarihli özgürlüğün Urfa Şer’îyye birincilliğini Sicili reddeder ve onu tamamıyla zorunluluğa tabi kılar. Ve nihai amacın özgürlüğün gerçekleşmesi Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. olduğunu iddia etmesi de ona yardımcı olamaz” (Berdyaev 1952:104). Adıvar, H. E. (2005). Mehmet Kalpaklı G. T. (Haz..), Mor Salkımlı Ev. İstanbul: Özgür Yayınları.Berdyaev felsefede bir seçimin yapılmasının zorunlu olduğuna inanır: ya var- lığın özgürlüğe önceliği ya da özgürlüğün varlığa önceliği kabul edilmelidir. Bu Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu seçim de iki tür felsefe belirler. Varlığın özgürlüğe önceliğini kabul etmek, kaçı- Araştırmaları Merkezi. nılmaz olarak açık ya da kapalı determinizmdir. Ona göre özgürlükle ilgili felsefi Bingöl,öğretiler S. genelde (2005). Osmanlıtatmin edici Mahkemelerinde olmaktan uzak, Reform belirlenmiş ve Cerîde-yi ve belirleyen Mehâkim’deki varlığın Üst etkisiMahkeme altındadır Kararları. ve “özgürlüğün Tarih Incelemeleri sırrıyla ilişkiye/temasaDergisi, XX (19), geçmekten 19-38. kaçınırlar ve bu Çadırcı,sırrın içine M. nüfuz(1997). etmekten Tanzimat korkarlar”Döneminde (Berdyaev Anadolu Kentleri’nin 1952:104). Sosyal Varlıktan ve Ekonomik türetilen Yapısı öz-. gürlüğünAnkara: kabulü TTK. determinizme ve kaçınılmaz olarak özgürlüğün reddine götürür. Deringil,Berdyaev S. (2002). için İktidarın özgürlük Sembolleri sorununun ve İdeoloji Tanrı-insan II. Abdülhamit arasındaki Dönemi ilişkiler ( 1876-1909) konteksin (Çev.- de açıklanmasıG. Ç. Güven). büyük İstanbul: öneme YKY. sahiptir. Ona göre eğer Tanrı insanı sabit bir kişilikte Fatmayaratmışsa Aliye yaHanım. da eğer (1995). Tanrı Ahmed insanın Cevdet özgürlüğünün Paşa ve zamanı tek. İstanbul: kaynağı Bedir. ise o halde insan Foucault,özgür değil, M. (2006).sadece Deliliğin iyi bir Tarihirobot (olurdu. Çev. M. VaroluşsalA. Kılıçbay). bir Ankara: merkez İmge. olarak acı ve se- vinç hissetme yetisi olmazdı; başkalarıyla, başka kişiliklerle ve Tanrı’yla birliktelik Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. yaşayamazdı. Berdyaev, geleneksel teolojilerin özgürlük anlayışlarını tatmin edici Kenanoğlu,olmak bir yana,M. M. onları, (2007). insanın Nizâmiye özgürlüğünü mahkemeleri. tanımadıkları Islâm Ansiklopedisi, ve bu XXXIII nedenle, 185-188. ateizmin Kodaman,kaynağı oldukları B. (1987). gerekçesiyleII. Abdülhamid zararlı Devri Doğubulur. Anadolu Ona görePolitikası özgürlükle. Ankara: Türkilgili Kültürünüen kabul edilmezAraştırma olan katafatik Enstitüsü. (pozitif ) teolojinin argümanlarıdır. Kürkçüoğlu,Katafatik C. (2008). (pozitif Şanlıurfa ) teolojiye 1850-1950 göre özgürlük,. Şanlıurfa: insana ŞURKAV. Tanrı tarafından verilmiş- Nicault,tir. Dünyadaki C. (2001). kötülüğün Kudüs 1850-1948 kaynağını (Çev. özgürlükte E. S. Vali). gören İstanbul: bu anlayışaİletişim. göre, özgürlükle Ortaylı,birlikte İ.kötülük (1983). Osmanlıyapma eğilimininimparatorluğu’nun de Tanrı En Uzuntarafından Yüzyılı insanın. İstanbul: içine Hil. yerleştirilmiş Seyitdanlıoğlu,olduğu, Tanrı tarafındanM. (1996). Tanzimatbelirlenmiş Devri’nde olduğu Meclis-i sonucu vâlâ çıkar.. Ankara: Bu da TTK. teodiseyi imkânsız kılar çünkü dünyadaki kötülüğün ve ıstırabın sorumluluğu Tanrı’dan alınmaz. “... Tanpınar, H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. Tanrı insanı yaratarak onu ebedi lanete mahkûm etmiştir, çünkü O özgürlüğün so- Urfa.nuçlarını, (1984). insanın Yurt Ansiklopedisi, neyi seçeceğini X, 7367-7389. önceden bilir. İnsan özgürlüğünü Tanrı’dan alır, Zürcher,özgürlüğünün E. (1999). sahibi Modernleşen kendisi değildir Türkiye’nin ve bu Tarihi özgürlük (Çev. Y.tamamen S. Gönen). Tanrı’nın İstanbul: elindedir, İletişim TanrıYayınları. tarafından belirlenmiştir yani sonuç olarak bu özgürlük sahtedir” (Berdyaev 1930: 54). Katafatik teolojinin ona yüklediği Ebediyeti Bilen olarak Tanrı, dün- yada özgürlüğün sebep olacağı tüm kötülükleri ve tüm acıları, ölümden sonra da

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 N. Berdyaev’te İnsanın Özgürlüğünün Kaynağı: Ungrund 211 birçoklarının ebedi acılarını önceden bilir. Tanrı bu korkunç şartlarda insanı ve dünyayı yaratmaya razı olmuştur. Berdyaev’e göre ateizmin en önemli ve geçer- li sebeplerinden biri tam da budur. “İnsana özgürlük vererek ve ondan çağrısına cevap beklemesi Tanrı’nın kendi kendisinden cevap beklemesi demektir. Çünkü cevabı zaten biliyor. Bu Tanrı’nın kendi kendisiyle oyunundan başka bir şey değil- dir” (Berdyaev 2005: 39). Sır’rın rasyonelleştirilmesi, kaçınılmaz olarak ebediyette birileri için kurtuluşun, diğerleri için ebedi azabın tayin edildiği sonucunu dayatır. Berdyaev bu ve buna benzer Sır’rı rasyonelleştiren ve teodise problemini çözümsüz ve insan hayatının, dünya sürecini anlamsız hale getiren tüm öğretileri reddeder. Sonuç olarak “…vardığım temel metafizik fikir, özgürlüğün varlığa önceli- ğidir. Bu aynı zamanda, varlık değil özgürlük olan tinin önceliği demektir. (...) Özgürlük varsa, o varlık tarafından belirlenmiş olamaz” (Berdyaev 1993:108) di- yen Berdyaev, özgürlüğün kaynağına, Boehme’den1 devşirdiği, rasyonel bir öğreti olmaktan çok bir vizyon, bir mit olan Ungrund’u koyar.

Ungrund2 Boehme’ye göre Ungrund “hiçliktir, ebediyetin temelsiz gözü aynı zamanda hiçbir şeye dayanmayan iradedir, bir-şey olma arzusu olan Hiçliktir. Ungrund aynı zamanda karanlıkta özgürlüktür” (Berdyaev 1930: 48).3

1 Jacob Boehme (1579-1624), Alman mistik-teosof düşünürdür. Görlitz yakınlarında Old Sedenberg köyünde fakir bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelen Boehme, temel dini eğitim ve okuma-yazmayı öğrenmek dışında herhangi bir eğitim görmemiş, sıradan bir ayakkabıcıdır. Antik Yunan düşüncesini de Ortaçağ Skolastisizmini ve mistisizmini de bilmez. Hristiyan mistiklerin çoğunda olduğu gibi onda Neo-Platonik etkiler görmek mümkün değildir. Onun beslendiği ilk kaynak Kutsal Kitap’tır bununla birlikte “Benim Üstadım-Öğretmenim: bütün doğadır. İnsandan ya da insan aracılığıyla hiçbir şey öğrenmedim; felsefemi, astrolojimi ve teolojimi bütün doğadan içe doğuşla öğrendim” diyen Boehme, bilgisini insani gücüyle değil, Kutsal Tin’in yardımıyla elde ettiğinden emindir. Küçük yaştan itibaren mistik deneyimler yaşar (Martensen 1885, 5). Eğitimli ve akademik bir filozoftan çok teosof, kahin ve mit-yaratıcı olsa da, Alman felsefesine büyük etkisi olmuştur. (Berdyaev 1930, 47) Boehme modern düşünce tarihinde daha sonra Alman İdealizminde büyük rol oynayacak olan zıtlıkların ayrımını yapan ilk kişidir, her şey zıttı ile anlaşılabilir: ışık karanlık olmadan, iyi kötü olmadan, tin madde olmadan anlaşılamaz. Boehme’nin voluntarizmi/iradeciliği felsefeye getirilen yeni bir ilkedir ve Alman felsefesi onu daha da geliştirme eğiliminde olmuştur. Boehme’nin düşüncelerinin etkilerini Kant, Fichte, Schelling, Hegel ve Schopenhauer’da görmek mümkündür. 2 Ungrund, Türkçe tam karşılığı olmayan bir sözcüktür. Ungrund “uçurum” olarak kullanılsa da Koyre bu yorumu yanlış bularak, Ungrund’u ‘Mutlak, mutlak belirlenemez, her tür belirlenimden bağımsız Mutlak’ şeklinde yorumlar. Ancak Week bu tanımı, eğer Boehme sadece Alman İdealizmi’nin bakış açısından değerlendirilecekse uygun bulur. Çünkü Boehme’nin genelde süje gibi davranan (gören, arzulayan, arayan, bulan) Ungrund’u dikkate alındığında Koyre’un tanımı olağanüstü bir soyutlama ima eder. Week, Boehme’nin, Ungrund isminden önce, ‘ungründlich’ sıfatını kullandığına dikkat çeker ve ungründlich’in anlamının da ‘ kavranılamaz, anlaşılamaz’ olduğunu belirtir (Week 1991:148). 3 “Doğanın dışında Tanrı Gizemdir yani Hiçliktir; çünkü doğanın dışında, hiçbir yerde bulunmayan ve hiçbir şey görmeyen, ebediyetin gözü, temelsiz göz (olan) Hiçlik bulunur, bu Ungrund’tur ve aynı göz iradedir yani tecelli arzusudur, Hiçliği farketme/keşfetme arzusudur;

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8212

ve“Hiçlik Madalya ‘bir-şey’den (1319-1320), daha 10 Hanedân-ı derin ve Osmânibirincildir. Nişân Bu ve durumdaİmtiyâz Madalyası kötü olmayan (1311- karanlık,1334), ışıktan 17 Teba-yı daha Şâhâne derin veMecîdî birincildir Esâmî ve(1321-1332), özgürlük 30tüm Altın doğadan İmtiyâz daha Madalyası derin ve birincildir”(1309-1320), (Berdyaev 40 Madalya 1952, Esâmî 107). (1899-1902) Bu ifadeler Defterleri.mantıksal düşünceyle kavranıla- İngilizmayan, Ulusal rasyonel Arşivi kavramlarla: FO 195/1720; anlatılamayan, FO 195/1883; sadece FO 195/1477; tinsel deneyimle, FO 195/1368; sezgiyle FO 195/ula- şılan,1932; sırrın FOifadeleridir. 195/1976; Bu FO nedenle, 195/1305, Boehme’nin, FO 195/1369; ‘Mysterium FO 195/ 1448; Magnum’ FO 195/1306; (Büyük Sır) daFO dediği 195/ 1545. Ungrund’u rasyonel bir doktrin değil, sembollerin dilini kullanan Amerikanbir mittir. Misyoner Arşivi: 640, 641, 642, 643,644, 645, 646, 647, 648, 651, 652, 653, 654, 655,Ungrund 660, 661, ebedi 66 2,sessizlik/sükûttur; 663. Reeller. çünkü bütün antinomileri içerse de, bü- Sâlnameler:tün zıtlıklar Salname-i hala uyum Vilâyet-i içindedir. Haleb: Çünkü 1320. onlar sadece olanaktır, henüz ayrışma- Şer’îyyemışlardır, Sicili: fiilen 23 Recepbir-şey 1293- değildirler 25 Şaban (hiçtirler). 1296 tarihli Ungrund Urfa Şer’îyye Varlığın Sicili ilk kaynağı, ilk temeli olmasına rağmen, Varlığın kendisi değildir; o, Varlığın kendisinden doğ- Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. duğu temelsizlik, dipsizliktir (uçurumdur). Böylece saf potansiyel, aktüalite ola- Adıvar,rak Ungrund, H. E. (2005). Varlık’tan Mehmet öncedir Kalpaklı ve Tanrı G. T. ve (Haz..), yaratılanın Mor Salkımlı gözünde, Ev özünde. İstanbul: bulunur Özgür (Boehme,Yayınları. 1912:3-16). Ungrund öncelikle karanlıkta irade ya da özgürlük olarak Bayraktar,anlaşılmalıdır. H. (2007). Tanrı’da, Tanzimattan Tanrı’dan Cumhuriyet’e daha derin Urfa olan Elazığ: ilksel/temel Fırat Üniversitesi karanlık Ortadoğuuçurum- dur veAraştırmaları onun içinden Merkezi. teogonik 4 süreç (Tanrı’nın doğumu) gerçekleşir” (Berdyaev, Bingöl,1994:350). S. (2005). Ungrund, Osmanlı kişisel Mahkemelerinde yaratıcı Tanrı değil, Reform tanrısal ve Cerîde-yi hayatın Mehâkim’dekibaşlangıcı, kendi Üst kendiniMahkeme yaratma Kararları. (oluşturma) Tarih Incelemeleri ve Varlık Dergisi,ve Tanrısal’ın XX (19), 19-38.açığa çıkma/ifşa sürecidir (Boehme, 1654: 26). Ungrund, hem tinsel hem maddi evrenin temelsiz temelidir. Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. Varlık’ın ortaya çıkması, karşıtların ortaya çıkmasıdır; o aynı zamanda, başkalarını Ankara: TTK. dışlayarak, bazı olanakların aktüelleşmesini ifade eder5. Deringil, S. (2002). İktidarın Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. G.Berdyaev, Ç. Güven). Boehme’den İstanbul: YKY. Ungrund öğretisini ödünç alır ancak onu bütünüyle, Boehme’de olduğu şekliyle değil belirli yönlerden değişiklikler yaparak kabul eder. Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. Berdyaev’e göre Ungrund, Tanrı’da irrasyonel, karanlık bir ilke değil, Tanrı’nın dı- Foucault,şında, Tanrı’dan M. (2006). bağımısızdır. Deliliğin Tarihi Berdyaev ( Çev. M.yaptığı A. Kılıçbay). bu değişikliği Ankara: şu İmge. sözlerle ifade eder: Ginzburg,“Boehme’ye C. (2011).göre Ungrund Peynir ve (...) kurtlar Tanrı’da (Çev. A.bulunur, Gür). İstanbul: bende ise Metis. o, Tanrı’nın dışındadır” Kenanoğlu,(Berdyaev 1993:108).M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. Kodaman,Berdyaev B. (1987). Ungrund’u, II. Abdülhamid irrasyonel Devri Doğu imkân Anadolu (potansiyellik) Politikası. Ankara: olarak Türk birincil Kültürünü öz- gürlükAraştırma olarak Enstitüsü.kabul eder. Birincil (temel) özgürlük Tanrı tarafından yaratılma- Kürkçüoğlu, C. (2008). Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. ancak iradenin önünde, bir-şey bulabileceği, dinlenebileceği hiçbir şey yoktur, bu nedenle o Nicault,kendi C.içine (2001). girer veKudüs kendini 1850-1948 doğa aracılığıyla (Çev. E. bulurS. Vali). ” (Boehme İstanbul: 1912: İletişim. 22). Ortaylı,4 Teogoni İ. (1983). hiçbir şekilde Osmanlı Tanrı’nın imparatorluğu’nun başlangıcı olduğunu, En Uzun O’nun Yüzyılı Fichte. İstanbul: ve Hegel’deki Hil. gibi dünya süreci içinde olduğu, meydana geldiğini ifade etmez. Teogoni, Tanrı’nın içsel hayatının Seyitdanlıoğlu,ebediyette dinamik M. (1996). süreç, Tanzimat trajedi olarak, Devri’nde varlık-olmayanın Meclis-i vâlâ (non-being). Ankara: TTK. karanlığı ile mücadele Tanpınar,olarak H. açığa (2001). çıktığını XIX. ifadeAsırda eder. Türk Teogonik Edebiyatı süreçTarihi ebediyette. İstanbul: Çağlayan gerçekleşir Kitabevi. ve daha önce varolmayan Tanrı’nın doğuşu demek değil, tanrısal gizem, Tanrı’nın ebedi ezoterik hayatı, Urfa.ebedi (1984). Tanrı-doğuş Yurt Ansiklopedisi, demektir. X, 7367-7389. Zürcher,5 Boehme E. için,(1999). Herakleitus’ta Modernleşen olduğu Türkiye’nin gibi, dünya Tarihi hayatı, (Çev. temel Y. S. unsurGönen). olan İstanbul: ateşle sarılmıştır. İletişim Kozmos boyunca ateş selleri akar: ışık ve karanlık, iyi ve kötü arasında zıtlık vardır. Karşıtlık, ıstırapYayınları. ve dünya hayatının alevli trajik karekteri, varlıktan önce ve varlıktan daha derinde olan, Ungrund’la, dipsiz uçurum, irrasyonel gizem, varlıktan türetilemeyen, varlıktan kaynaklanmayan birincil (primordial) özgürlükle açıklanır.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 N. Berdyaev’te İnsanın Özgürlüğünün Kaynağı: Ungrund 213 mıştır, Tanrı’nın da tüm yaratımın da öncesinde ‘vardır’. Tanrı, dünya ve insanı Hiçlik’ten (Ungrund, uçurum, temelsizlik) yaratmıştır. Ungrund (Hiçlik) Var- lığın da Varlık-olmayanın (non-being) da potansiyel olarak bulunduğu, varlık- olmayan (non-being) ile Varlık’ın ayırt edilmemiş/farklılaşmamış uçurumudur. O, aynı zamanda her şey olan hiçlik, formsuz olanaktır. Berdyaev’e göre Varlık, Tanrı’nın tasarısına karşılıktır, var-olandır. Böylece Tanrı Varlığın kaynağı ve de- vamlılığını sağlayandır. Varlık-olmayan ise Ungrund’tan ortaya çıkan, Tanrı’nın çağrısına Varlık olarak, Var olmaya geçerek karşılık vermeyendir. Kötünün kaynağı bu Varlık-ol- mayandır, Varlık-olmayan Tanrı’ya isyanda varolur. O yaratılmış düzene etki eder ancak kendisi yaratılmış düzenin parçası değildir. Böylece; (...) kötülüğün kaynağı Tanrı ve olumlu varlık değil, irrasyonel, dipsiz öz- gürlüktür, varlığın olumlu her belirleniminden önce olan ve her varlıktan daha derinde bulunan salt potansiyeldir. Bu nedenle kötülük, temelden mah- rumdur, kötülük hiçbir olumlu varlık tarafından belirlenmez, ontolojik kay- naktan doğmaz. Kötülük imkânı, bütün imkânların gizli oldukları karanlık diptedir (Berdyaev 2006: 335) Tanrı’nın tasarısını reddederek Hiçlikteki potansiyel kötüyü ortaya çıkaran ‘varlık-olmayan’ olur. Ungrund (Hiçlik) kendi başına kötü değildir, kötüyü doğu- ran, Hiçlikte potansiyel olarak bulunan ‘Varlık-olmayan’dır (me on/non-being). Bir bakıma kötülük, Tanrı’nın çağrısına uyup varlık-olmaya gelişi reddeden ve hep karanlıkta imkân olarak kalandır. Böylece de kötülüğün kaynağı, Ungrund Tanrı’nın dışında olduğu için, Tanrı ile ilişkili bir kaynak değil, tam tersine Tanrı ile ilişkisizliktir. Berdyaev Ungrund’u ‘meonic’ (μη ον6 /me on non-being) özgürlük olarak be- lirler ki bu da Boehme’den ayrıldığı diğer yön olur. Berdyaev’e göre meonic özgür- lük olarak Ungrund, irade değil, birincil/temel özgürlüktür. Meonic özgürlük ola- rak Ungrund, Varlığı önceleyen, Varlığın ortaya çıkışının kaynağı olan, Tanrı’nın dışındaki uçurumdur, temelsizliktir, dipsizliktir. “İnsan ‘doğası’ Tanrı tarafından yaratılmıştır, insanın ‘özgürlüğü’ ise yaratılmamıştır, hiçbir varlık tarafından be- lirlenmemiştir ve tamamen varlıktan önce gelir. Varlık özgürlükten gelir, özgürlük varlıktan değil” (Berdyaev 2005: 43). Kaynağını bir imkân olarak Ungrund’ta bulan özgürlük, Tanrı’nın çağrısına cevap vermek suretiyle aktüel hale gelir. Özgürlüğün Tanrı ile ilişkisi, ancak bu şekilde düşünülebilir. Ama Tanrı’nın çağrısına cevap vermeyebilir de. Bu durumda ise aktüel olarak varlık kazanamaz ve kötülük olarak kalır.

6 Yunanca μη ον (me on) varlık-değil (non-being) demektir. Özel türden bir Hiçlik’tir. Özelliği, salt hiçlik değil, varlık olabilme potansiyeline sahip oluşudur.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8214

veBerdyayev’in Madalya (1319-1320), kabul ettiği 10 Hanedân-ıhiçlik fikri Osmâni dialektiktir, Nişân Varlıkve İmtiyâz ve hiçlikMadalyası kavramın (1311-- da, Varlık1334), ve 17 hiçlik Teba-yı birbirine Şâhâne bağımlıdır.Mecîdî Esâmî Hiçlik (1321-1332), Varlık’ın 30 kendi Altın içindedir, İmtiyâz Madalyası o, Varlık kadar(1309-1320), nihaidir, bütün 40 Madalya antinomilerin Esâmî temelinde(1899-1902) yatan Defterleri. Ungrund’tur. Özgürlük, diya- İngilizlektiği Ulusalbaşlatan, Arşivi bu :ilişkidir. FO 195/1720; (McLachan FO 195/1883; 1992: 62) FO 195/1477; FO 195/1368; FO 195/ 1932;Yaptığı FO değişikliklerle 195/1976; FO birlikte 195/1305, Berdyaev FO 195/1369; şu sonuca FO ulaşır: 195/ 1448;İnsan FO Tanrı’nın 195/1306; ve özgürlüğünFO 195/ –hiçliğin, 1545. meonun- çocuğudur. Hiçliğin özgürlüğü Tanrısal yaratımı Amerikankabul etmiş, Misyoner var-olmayan Arşivi :(non-being), 640, 641, 642, varlığı 643,644, özgürce 645, 646, kabul 647, etmiştir. 648, 651, Tanrı’dan 652, 653, 654,dü- şüş buradan655, 660, kaynaklanır, 661, 66 2, 663. ortaya Reeller. kötü ve acı çıkar, var-olmayan varlığa örülür. “Bu Sâlnameler:sadece dünya Salname-i için değil, Vilâyet-i Tanrı içinHaleb: de 1320.gerçek bir trajedidir. Trajedi daima özgürlük- Şer’îyyele ilgilidir” Sicili: (Berdyaev 23 Recep 2005: 1293- 42). 25 Şaban 1296 tarihli Urfa Şer’îyye Sicili Şanlıurfa,Ungrund, Yukarı Bardyaev’inTelfidan Köyü mistik saha araştırması. yaklaşımının zirvesi aynı zamanda çalışmala- Adıvar,rındaki H.en E. tartışmalı (2005). Mehmet görülen Kalpaklı konudur/yöndür. G. T. (Haz..), Son Mor derece Salkımlı spekülatif Ev. İstanbul: karakterde Özgür olan UngrundYayınları. kavramı birçok güçlüğe neden olur. Wernham Ungrund’la ilgili spe- külasyonları “tumturaklı metafizik” olarak adlandırır (Wernham 1968:33) Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu AraştırmalarıBerdyaev “bunun Merkezi. farkındadır ve hatta öğretiyi sürdürmede yalnız olduğu so- Bingöl,nucuna S.varır. (2005). Bu son Osmanlı derece Mahkemelerinde spekülatif teori, Reform azaltmak ve Cerîde-yi ya da çözmek Mehâkim’deki yerine çok Üst ciddiMahkeme problemlere Kararları. neden Tarih olur” Incelemeleri (Spinka 1950:33). Dergisi, XX (19), 19-38. Çadırcı,Lampert’in, M. (1997). sonTanzimat derece Döneminde karmaşık Anadolu hatta muğlak Kentleri’nin bir noktaSosyal veolarak Ekonomik tarif Yapısıettiği. Ungrund’un,Ankara: TTK. ona, hiçlik, varlık-olmayan olarak yüklediği niteliklere karşın Berd- Deringil,yaev için S. hala(2002). ‘bir-şey’ İktidarın olduğu Sembolleri hissini ve İdeoloji uyandırdığını II. Abdülhamit belirtir. Dönemi (Lampert ( 1876-1909) 1945:53) (Çev. BununlaG. Ç. bağlantılı Güven). İstanbul: olarak Dye YKY. şu sorunu ortaya koyar: “Geleneksel metafizikçiler, varlıktan daha nihai bir şeyin düşünülebileceğine karşı çıkabilirler, çünkü her şey, Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. zorunlu olarak bir varlığa ya da sübstansa (ούσία/ousia) bağlı niteliklere sahip ol- Foucault,mak için, M. öncelikle (2006). Deliliğinvar (varlık) Tarihi olmalıdır” ( Çev. M. (Dye A. Kılıçbay). 1979:114). Ankara: İmge. Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. Berdyaev’in cevabı, ‘hiçlik’in rasyonel düşünce ile bilinemeyeceği şeklinde Kenanoğlu,olacaktır. Hiçlik M. M. sadece(2007). ‘tinselNizâmiye deneyim’ mahkemeleri. yoluyla Islâm anlaşılabilir Ansiklopedisi, ve diskürsif XXXIII, 185-188. düşünce - Kodaman,ninin konteksinde B. (1987). II.analiz Abdülhamid edilemez. Devri Tüm Doğu eleştirilere Anadolu Politikası ve rasyonel. Ankara: temellendirmeye Türk Kültürünü kapalıAraştırma oluşundan Enstitüsü. dolayı tutarsızlık suçlamalarına rağmen Berdyaev duruşunu de- Kürkçüoğlu,ğiştirmez. Rasyonel C. (2008). inceleme, Şanlıurfa Hakikat’e1850-1950 .nüfuz Şanlıurfa: edemez, ŞURKAV. Hakikat sadece mit yoluyla anlaşılabilir ve Ungrund mittir. Nicault, C. (2001). Kudüs 1850-1948 (Çev. E. S. Vali). İstanbul: İletişim. Ortaylı,Spinka’nın İ. (1983). Osmanlıda ifade imparatorluğu’nun ettiği gibi, “Ungrund’un En Uzun Yüzyılı kavramsal. İstanbul: olarak Hil. anlaşılamaya - cağı tekrar edilmelidir, çünkü o tüm insan kavramlarını aşar –o bir mittir, sembol- Seyitdanlıoğlu, M. (1996). Tanzimat Devri’nde Meclis-i vâlâ. Ankara: TTK. dür” (Spinka 1950:120). Tanpınar, H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. Vallon’a göre de, “Ungrund orijinal sezgidir –bir vizyondur. Daha belirli ola- Urfa. (1984). Yurt Ansiklopedisi, X, 7367-7389. rak, o Berdyaev’in kendi vizyonudur –benzer bir deneyime sahip olmadıkça açıkça Zürcher,anlaşılamayacak E. (1999). bir Modernleşen vizyondur. Türkiye’nin Berdyaev’in Tarihi ifadesiyle (Çev. Y. o S.‘sadece Gönen). tinsel İstanbul: hayat İletişimve de- neyiminYayınları. diliyle ifade edilebilir, katı ontolojinin kategorileriyle değil. Bu hakikat katı ontolojide kolayca sapkınlığa (herecy) dönüşebilir” (Vallon 1990:151)

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 N. Berdyaev’te İnsanın Özgürlüğünün Kaynağı: Ungrund 215

Ungrund’un bir mit, sembol olarak alınması, rasyonel düşünce tarafından anlaşılmaması ve sadece tinsel, mistik bir deneyim sonucunda onun anlaşılıyor olması, felsefe bakımından içinden çıkılmaz güçlükler doğurur. Çünkü tinsel de- neyim, şahsi bir deneyimdir. Bu deneyim, bir vizyon, sezgi, doğrudan kavrayış- tır. Hiçbir akıl yürütme ve kavramın işe karışmadığı bir düzlemde gerçekleşir. Bundan dolayı da iletişim konusu yapılamaz. İletişim konusu yapılamamasına rağmen Berdyaev’in, böyle bir deneyimi yaşayıp yaşamadığını da bilmediğimiz için bukavramı Boehme’den devşirmesi ve kendisine göre bazı değişikliklere tabi tutması, böylece de felsefesinde önemli bir yere yerleştirmesi, onun onun gö- rüşlerine içerik bakımından itirazı zorlaştırmaktadır. Çünkü Ungrund’la ilgili ortaya çıkan her çelişki ve soruya vereceği cevaplar kaçamak cevaplar olacak ve bu deneyimi yaşamamış olanlar için Ungrund, karanlık, hiçlik olarak kalmaya devam edecektir. Ayrıca, hiçliğin ilkselliğini (primordial) önermek, Tanrı ile eşit konumda bir kendilik/şey öne sürme problematik pozisyonunu hissettirir. Bu güçlüğün farkında olan Berdyaev şunları söyler: Ortodokslar, Katolikler ve Protestanlar yaratılmamış özgürlük fikrime çok saldırdılar, onda Hristiyan’ca olmayan bir düalizm, gnostisizm, Tanrı’nın mutlak gücünü sınırlandırma gördüler. Daima anlaşılmadığımı düşündüm. Bu, yüzeysel dikkatleriyle açıklanamaz sadece, benim antinomik, paradoksal ve irrasyonel düşünme eğilimim ya da daha doğrusu düşünceyi irrasyonele getirme eğilimimle de ilgilidir. Benim düalizmime karşı çıkan tüm teolojik- metafizik öğretiler aslında Sırrı yok eden rasyonalizmin türleridir ve tinsel deneyimi doğru tanımlamazlar, trajikliği, çelişkililiği, irrasyonelliği bilmek istemezler (Berdyaev 1993:311). Düşüncesini savunmak için Berdyaev Ungrund’un ne Yaratan ne de yaratılan olduğunu ve Tanrı’nın varlığı ile birlikte varolan bir gerçeklik olmadığını belirtir. O, Tanrı’dan üstün ya da ona eşit bir form oraya koymaz. “Bu irrasyonel uçurum, özgürlük, Tanrı ile Logosla, Anlamla birlikte (eşit düzeyde) var olan varlık değil- dir” (Berdyaev 2006:335). “Tanrısal yaratmadan ve determinizasyondan bağımsız özgürlüğün irrasyonel sırrı, Tanrısal Varlıkla eşitlik iddia eden başka bir varlığın olduğunu ima etmez, bu hiçbir şekilde ontolojik düalizm ifede etmez. Bu türden düalizm rasyonelleştirme içerecektir” (Berdyaev 1939:114). Lampert Ungrud’u, ontolojik düalizm ima ettiği gerekçesiyle “(Berdyaev’in) tüm felsefesindeki en talihsiz sonuç” olarak görür. Ancak onun eleştirisi isabetli görünmemektedir çünkü özgürlüğün önceliği Berdyaev’in ‘temel ön kabullerinden’ biridir. O bunun gibi eleştirilerin farkındadır ve ‘temelsiz özgürlük’ün ontolojik düalizmi ifade etmediğini ifade eder. Onun felsefesi varoluşsaldır ve “varoluş felse- fesi ontolojik olamaz” (Berdyaev 1954: 68).

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8216

veSonuç Madalya olarak (1319-1320), Berdyaev 10 Ungrund’u Hanedân-ı rasyonelOsmâni Nişân incelemenin ve İmtiyâz dışında Madalyası kabul (1311- eder ve onun1334), Tanrılıkla 17 Teba-yı hiçbir Şâhâne şekilde Mecîdî kıyaslanamayacağını Esâmî (1321-1332), 30 (çünkü Altın İmtiyâz“varlık-değil”dir, Madalyası hiçliktir)(1309-1320), iddia ederek 40 Madalya kendisine Esâmî yönelik (1899-1902) Hristiyan-dışı Defterleri. düalizm ve gnostisizmin İngilizsuçlamalarının Ulusal Arşivi devam: FO edemeyeceğine 195/1720; FO 195/1883; inanır. FO 195/1477; FO 195/1368; FO 195/ 1932;“İki tanrıya FO 195/1976; inanmıyorum. FO 195/1305, (…) Tanrı FO 195/1369;ve yaratılmamış FO 195/ özgürlük 1448; FO arasındaki 195/1306; karşıtlığınFO 195/ sınırlarının 1545. ardında, tüm çelişkilerin/zıtlıkların ortadan kalktığı aşkın Amerikantanrısal Sır Misyoner yatar, orada Arşivi ifade: 640, ve 641, tarif 642, edilemeyen 643,644, 645, tanrısal 646, 647,ışık 648,bulunur. 651, 652,Bu, apofatik653, 654, teolojinin655, 660,alanıdır” 661, 66(Berdyaev 2, 663. Reeller. 1993:312). Sâlnameler:Ungrund Salname-i ile ilgili Vilâyet-i yeterli, Haleb: uygun, 1320. rasyonel kavramlar oluşturmak imkânsızdır. Şer’îyyeUngrund Sicili: Sır’dır 23 Recepve Sır 1293-sadece 25 sembollerle Şaban 1296 ifadetarihli edilebilir. Urfa Şer’îyye Sembolik Sicili bilgi olan mit Şanlıurfa,de apofatikitir Yukarı (Berdyaev Telfidan Köyü 1952:100). saha araştırması. Berdyaev bu nedenle apofatik (negatif ) misti- sizmin yolunu izler. O, bizi Sır’ın derinliğine yaklaştıracak tek yolun mistik apofatik Adıvar, H. E. (2005). Mehmet Kalpaklı G. T. (Haz..), Mor Salkımlı7 Ev. İstanbul: Özgür teolojiYayınları. olduğundan emindir. Çünkü burada, ‘docta ignorantia’nın derin anlamı ortaya çıkar: “Rasyonel düşünceyi sınırlayan yasak değil, Sır’dır” (Berdyaev 2005: 40) Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu AraştırmalarıKaynakça Merkezi. Bingöl,Berdyaev, S. N. (2005). (2005). OsmanlıPrednaznachenieto Mahkemelerinde na Choveka Reform, Cilt 4, veİvanka Cerîde-yi Dobreva Mehâkim’deki ve İvan Tsvetkov Üst Mahkeme(Çev.), Sofya: Kararları. Zahariy Tarih Stoyanov Incelemeleri Yayınevi Dergisi, XX (19), 19-38. Çadırcı,Berdyaev, M. N. (1997). (2006). Tanzimat Filosophia Döneminde na Svobodniat Anadolu Duh ,Kentleri’nin Cilt 5, Nadia Sosyal Popova, ve Ekonomik İrena Ganeva, Yapısı. Ankara:Dimitar TTK.Kirkov ve Marta Vladova (Çev.), Sofya: Zahariy Stoyanov Yayınevi Berdyaev, N. (1993). Samopoznanieto, Slavianka Mundrova Nedelcheva (Çev.), Sofya: Hris- Deringil, S. (2002). İktidarın Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. to Botev Yayınevi G. Ç. Güven). İstanbul: YKY. Berdyaev, N. (1939), Spirit and Reality, George Reavey (Çev.) Londra: Geoffrey Bles, The FatmaCentenary Aliye Hanım. Press (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. Foucault,Berdyaev, M.N. (2006).(1952), DeliliğinThe Beginning Tarihi and( Çev. The M. End A. ,Kılıçbay). R. M. French Ankara: (Çev.), İmge. Londra: Geoffrey Bles, The Centenary Press Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. Berdyaev, N. (1994). Smisalat na İstoriata, İvan Tsvetkov (Çev.), Sofya: Hristo Botev Yayınevi Kenanoğlu, M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. Berdyaev, N. (1954). Truth and Revelation, R. M. French (Çev.), Londra: Bles Kodaman, B. (1987). II. Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası. Ankara: Türk Kültürünü Boehme, J. (1912). The Signature of All Things, London: J. M. Dent & Sons Ltd., New York, AraştırmaE. P. Dutton Enstitüsü. Kürkçüoğlu,Boehme, J. (1997). C. (2008). Mysterium Şanlıurfa Magnum 1850-1950, John. Şanlıurfa:Sparow (Çev.), ŞURKAV. London: Humphrey Blunden Nicault,Dye, J. W. C. (1979) (2001). “Nikolai Kudüs 1850-1948 Berdyaev and (Çev. His E. Ideas S. Vali). on the İstanbul: Fundamental İletişim. Nature of All Enti- ties.” Ultimate Reality and Meaning, 109-134. Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. Lampert, Evgeny., (1945). Nicolas Berdyaev and the New Middle Ages, Londra: James Clarke Seyitdanlıoğlu,& Co. Ltd M. (1996). Tanzimat Devri’nde Meclis-i vâlâ. Ankara: TTK. Tanpınar,Martensen, H. H. (2001). L. (1885). XIX. J acobAsırda Boehme: Türk EdebiyatıHis Life adn Tarihi Teaching. İstanbul:, T. Rhys Çağlayan Evans Kitabevi. (Çev.), Londra: Urfa. (1984).Hodder Yurt and Ansiklopedisi, Stoughton X, 7367-7389. McLachlan, J. M. (1992). “Nicolas Berdyaev‟s Existentialist Personalism.” Personalist Fo- Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim rum 8:1: 57-65. Yayınları. Nisel, W. (1956) The Theology of Calvin, Philadelphia: The Westminster Press

7 Öğrenilmiş/bilinçli cahillik/bilgisizlik.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 N. Berdyaev’te İnsanın Özgürlüğünün Kaynağı: Ungrund 217

Spinka, Matthew. (1950). Nicolas Berdyaev: Captive of Freedom. Philadelphia: The West- minster Press Vallon, M. A. (1960). An Apostle of Freedom: Life and Teachings of Nicolas Berdyaev, New York: Philosophical Library, Inc. Week, A. (1991). Boehme: An Intellectual Biography of the Seventeenth-Century Philosopher and Mystic. Albany, NY: State University of New York Press. Wernham, James C. S. (1968). Two Russian Thinkers: An Essay in Berdyaev and Shestov, Kanada: University of Toronto Press

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016

ÇEVİRİLER/Translations

Küreselleşmenin Motoru Olarak Meta Estetiği* W. F. Haug

Çeviri: Emir H. Ülger**

1. Eleştirinin Modasının Geçmesi Hakkında Brecht’in suç hakkında söylediği şey -saf alanları ile görünmez olurlar- ifa- desi meta estetiğinin etkilerini gösterdiği yöntemlere de uygun gibi görünmekte- dir. Eğer meta estetiği bugün bir şekilde geçerliliğini yitirmiş gibi görünüyorsa, Wolfgang Welsh bunu şöyle gözlemlemiştir; “Bu onun geçersiz olacağından dolayı değil, gerçek yoğunlaşmasını (şiddetini) aştığı içindir”. (Welsch:1990:19) Ancak meta estetiğindeki bu artış analiz edilmediği ve kuramsallaştırılmadığı sürece ve bunun eleştirisi gözden geçirilmedikçe “kültürel eleştiri”, eleştirilen kültür olarak nükseder. Bu geriye düşme ne Welsch’in yaptığı gibi yanlışın ajanları olma duyu- larını suçlayarak ne de “bizi memnun eden bizi mahvedecektir” ünlü deyişinde ifade edildiği üzere duyulara dayanmayı inkar ederek engellenebilir. Bu durum “medya dünyasının ilk ilkesinin gerçeğin yerine kendi değiştirilmiş abartısını koy- mayı” iddia etme eleştirisini güçlendirmez. Böyle bir eleştiri genelleme yapma ve kendi isteklerine düşkün olma tuzağına düşmektedir. Buradaki mesaj kullanılan vasıta değildir. Daha ziyade, mesaj bir yöntemin alıcıları ve onların özel şartlarını

* Bu makale, W.F.Haug’un, New Elements of a Theory of Commodity Aesthetıcs adlı es- erinin içerisinde yer almaktadır. “This essay is based on a paper given in December 1997 at Duke University, Literature Program; a German version was published under the title “Warenästhetik als Globalisierungsmotor” as a chapter of my book Politisch richtig oder Richtig politisch. Linke Politik im transnationalen High-Tech-Kapitalismus (Hamburg: Argument 1999) and subsequently translated into Japanese and Greek. The present English version with its ‘German English’ has been established by the author, who is greatly indebted to Martin Potschka and E. San Juan Jr. for their original translation, and to Karen Kramer, director of the Berlin dépendance of Stanford University, for revising the final text. ** Yrd. Doç. Dr., Başkent Üniversitesi-Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi.

219 8220 takipve ettiği Madalya tutum (1319-1320), şartlanmaktır. 10 Hanedân-ı “Yeni bir Osmâni durum Nişân karşısında ve İmtiyâz taviz Madalyası vermemek (1311- için, bir kişinin1334), önemli17 Teba-yı noktaları Şâhâne yeniden Mecîdî özetlemesi Esâmî (1321-1332), gerekir”(Haug: 30 Altın 1997:39) İmtiyâz yani Madalyası teorik eleştirinin(1309-1320), önceki 40 başarılarını Madalya Esâmî yeniden (1899-1902) düşünmek Defterleri. gerekir ve aynı zamanda analiz İngilizedilen Ulusaldurumun Arşivi bu: zaman FO 195/1720; içerisinde FO nasıl195/1883; bir değişim FO 195/1477; gösterdiğini FO 195/1368; dikkate FO almak 195/- tır. Meta1932; estetiğindeki FO 195/1976; artan FO hayal195/1305, gücü FO dikkate 195/1369; alınırsa, FO oluşumu,195/ 1448; sermaye FO 195/1306; kaza- nımınıFO gerçekleştirmedeki 195/ 1545. rolü ve potansiyel alıcıların ihtiyaçları ve kullanım de- Amerikanğeri açısından Misyoner sürekliliği Arşivi :ve 640, değişimini 641, 642, analiz643,644, etmek 645, 646, zorundayız. 647, 648, 651,Meta 652, estetiğinin 653, 654, temel655, kuralları 660, 661, ve 66temel 2, 663. fonksiyonu Reeller. değişmemiştir: meta eşyasının sermayesinin gerçekleşmesine hizmet eder ve bunu yapmaktaki “Archimedan” rolü sunulan şeyin Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. ne olduğu değil kimin hedeflendiğinde yatmaktadır. Onun değer biçimi kullanım Şer’îyyedeğerinin Sicili: estetik 23 Recep vaadidir. 1293- (cf.1986:17&1997:121f 25 Şaban 1296 tarihli Urfa ) Asıl Şer’îyye değişen Sicili meta estetiğinin Şanlıurfa,görünüşünün Yukarı yeniden Telfidan üretilebilirliği Köyü saha araştırması. için teknik temeldir ve hem tanıtılan eşyaların Adıvar,ve daha H. da E. önemlisi (2005). Mehmetdeğişen Kalpaklışartlar altında G. T. (Haz..), hedeflenen Mor Salkımlıalıcı için Ev mesajın. İstanbul: belirlen Özgür- mesidir.Yayınları. Stuart Hall’un belirttiği gibi, piyasaların küreselleşmesi hibrid, karışım, diaspora ve dil yozlaşması üretmesidir. Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu AraştırmalarıTüketici eşyalarının Merkezi. başarılı şekilde şirket ürünlerine ya da estetik kullanım Bingöl,değeri açısından S. (2005). tekeli Osmanlı elinde Mahkemelerinde tutan (Haug:1986: Reform 24ff ve )Cerîde-yi “Ticaret Mehâkim’dekimaddelerine” dö Üst- nüştürülmesiMahkeme genel Kararları. olarak Tarih temel Incelemeleri ya da Dergisi,jenerik XX ürünlerin (19), 19-38. yerini almıştır. Fordist dönemine ait meta estetiği eleştirisi belki de anlık olarak açıktı çünkü işletim un- Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. surları, üretim ya da oluşumunu ve kullanım değerinin eşya estetik vaadi dışında Ankara: TTK. kalan eşyaların kullanım şekli ile pratik bir temas yoluyla kazanılmış olan tecrübe Deringil,dayanağını S. (2002). hala koruyan İktidarın dünyaya Sembolleri girdi. ve İdeoloji Bu genel II. Abdülhamit bilgi olası Dönemi bir direniş ( 1876-1909) konumunu (Çev. saptadı.G. Ç.Tıpkı Güven). halk İstanbul: hekimliğinin YKY. bir zamanlar akademik ya da kimyasal ve teknik Fatmatıbbın Aliyebaskısı Hanım. altında (1995). kaldığı Ahmed ve ezildiğiCevdet Paşa gibi, ve elzamanı becerisi. İstanbul: ve ev ekonomisineBedir. daya- Foucault,nan bilgi M. tarifleri (2006). de Deliliğin bu zaman Tarihi içerisinde ( Çev. M. A.hazır Kılıçbay). üretim Ankara: eşyalarının İmge. baskısı altında Ginzburg,kalmıştır. C.Eleştirinin (2011). Peynir açıklığı ve kurtlar ile ilgili (Çev. daha A. Gür).az önemli İstanbul: olmayan Metis. bir diğer unsur ise, kapitalizmin yönetici düzenine bir alternatifin var gibi görünmesidir. Bu esnada, Kenanoğlu, M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. devlet sosyalizminin ve kapitalist toplumlar içerisindeki sosyal demokrat reformla- Kodaman,rının çökmesi B. (1987). ile birlikte II. Abdülhamid üretim şeklindeDevri Doğu hızlı Anadolu yöntem Politikası değişiklerinin. Ankara: Türk olması Kültürünü ufukta tarihiAraştırma değişime Enstitüsü. yol açmıştır. Tüm bir jenerasyon ve onun karakteristik düşüncesi Kürkçüoğlu,için tüm alternatifler C. (2008). Şanlıurfabuharlaşmış 1850-1950 ve yerini. Şanlıurfa: meta estetiğinin ŞURKAV. serap dünyası devral- Nicault,mıştır. Postfordist C. (2001). Kudüs meta 1850-1948 estetiği neredeyse (Çev. E. S. alternatifsiz Vali). İstanbul: şekilde İletişim. ufku işgal ederken bu artık bir konu değildir. Sanki aşırı baskın ve meydan okunmayan mevcudiyeti Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. onu görünür olmaktan çekmiş gibidir. Bu görünmezlik, komünizmin sonrası du- Seyitdanlıoğlu,rumun imzasını M. fazlasıyla (1996). Tanzimat ortaya koymuştur.Devri’nde Meclis-i vâlâ. Ankara: TTK. Tanpınar, H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. Doğunun ufku batı dünyası eşyalarının neon renkli ütopyası ile doluyken, Urfa.1989/1991 (1984). devletYurt Ansiklopedisi, tarihi bölünmesi X, 7367-7389. sosyalist alternatifin on yıllar süren aşınmasın- Zürcher,dan daha E. sonra (1999). olmuştur: Modernleşen Ex oriente Türkiye’nin lux1 but Tarihi exoccidente (Çev. Y. luxus S. Gönen)..2 Özellikle İstanbul: uydu İletişimtemelli Yayınları. 1 Işık doğudan yükselir. 2 Bilgi batıdan

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Küreselleşmenin Motoru Olarak Meta Estetiği 221 dağıtımla küreselleştikten sonra televizyon hoş görüntüyü tüm sınırların ötesine iletmiştir. Televizyon aynı zamanda sivil toplum hakkındaki bilgiyi nakletmiş ve sosyal ve demokratik olarak düzenlenmiş olan bir kapitalizmin kuvveti sadece bu sahteliği desteklemiş ve hep birlikte daha iyi bir hayat izlenimine neden olmuştur. Berlin duvarının çökmesini takiben ve sol görüşten gelen siyasi müdahalelerin zorlukları da dikkate alınırsa, siyasi doğruluk üzerine yapılan sembolik kavgalar bu sahneye baskın hale gelmiştir. Solda, “total piyasanın” yükselen aşırılığı, muhalefetin karşı bir saf kullanım değeri ütopyasına sürüklenmesine yol açmıştır. Oldukça farklılık gösteren modern endüstriyel toplumdan küçük tarımsal toplumların sözde ideal dünyasına tüm toplumun geri çekilmesi perspektifi şid- det ve yıkım için bir potansiyel olmakla suçlanmıştır. Bu bağnaz, dar ideolojiler ve tarihi gelişmeye yönelik onların diyalektik olmayan muhalefetleri ilerleme- de diyalektik olmayan bir yaklaşımın hayal kırıklığından beslenmektedir. Onlar şu gerçeği saklamaktadırlar: “eğer onların gerçekleşen doğrusu insanların büyük bir çoğunluğunu faydasız tüketicilere dönüştürebilirse yok olmaya mahkumdur.” Bununla birlikte, neoliberal piyasa ütopyasının yönetici aşırılığı, dolaylı yıkıcı et- kilerini konuşmak bir yana direk şiddet potansiyeline de yataklık yapmaktadır. Onun özgürlüğü, hayatta kalma mücadelesi içindir ve hem insanları hem de tüm kültürleri buna maruz bırakmaktadır. Onun paradigmatik ideali Brecht’in Mack the Knife: ile duyurulmaktadır. “Güçlü adam savaşır, zayıf adam ölür”. Sistem re- kabetinin yok olması bu olasılığı azalttığı halde, bu sosyal Darwinci ideoloji için savaş daha az kabul edilebilir değildir. Serbest piyasanın eşitlik sonrası dönemi aslında bir dizi savaş başlatmıştır. Kuzeyin ittifak güçlerinin güneydeki günah ke- çilerine karşı bir savaşı olan ve diğer kapitalist büyükler tarafından desteklenen Saddam’a karşı Amerika’nın giriştiği yüksek teknolojili haçlı seferine etnik bir sivil savaş dalgası eşlik etmiş ve bu savaşlarda mazlumlar birbirlerine pusu kurarak cesur yeni dünya düzeni tarafından büyülenmişlerdir. Bu zincirlerinden kurtulmuş olan kanlı güçlerin görüşüne göre, Onları serbest bırakan kansız güçleri yok saymak kolaydır. Bu paradigma çöküşten hemen sonra Avrupa’da çalışılabilir: Zengin pi- yasa Avrupa’sının emici gücü, şüphesiz Sırp liderliğinin demagojik körlüğünden de yardım alarak Yugoslavya’nın bölünmesini başarmıştı.

2. Kapitalizm Öncesi ya da Yarı Kapitalist Toplumlara Doğru Benzerlik Olmanın Önüne Geçiyor Piyasalardaki dünya düzeni ticaret eşyalarının güzel görünüşünü mesajı ola- rak ileri sürmektedir. Onların imajı gerçekliklerini çok daha uzaklara götürmekte, tv antenlerinin gölgesinde kalmıştır. Televizyon, suyun tedarik edilmesinden çok önce olmuştur. Uluslararası ileri teknoloji kapitalizmin kapitalist öncesi ya da yarı kapi- talist toplumlara genişlemesi en güçlü motorunu burada bulmaktadır. Benjamin R. Barber, Ticarette bulunandan daha fazla küreselleşmeye yol açan bir faktör var mıdır?

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8222 diye sormaktadır;ve Madalya (1319-1320), O şu tanıtım 10 sloganındanHanedân-ı Osmâni alıntı yapmaktadır:Nişân ve İmtiyâz “Reebak Madalyası dünyasında/ (1311- gezegeninde1334), 17sınır Teba-yı yoktur’’ Şâhâne. O, aşırı Mecîdî fakirliğin Esâmî eşyalar (1321-1332), için aşılamayacak 30 Altın İmtiyâz bir engel Madalyası oluş- turabileceği(1309-1320), ve küreselleşme 40 Madalya aktivitelerin Esâmî (1899-1902) insanların Defterleri. çoğu için Spooky bir ticaret ol- İngilizduğundan Ulusal bahsetmektedir. Arşivi: FO 195/1720; Eşyalar FO için 195/1883; sınırlamalar FO 195/1477;vardır ancak FO 195/1368;estetik tasarımları FO 195/ için ne1932; sınırlamalar FO 195/1976; ne de FO limitler 195/1305, yoktur. FO Dünya 195/1369; nüfusunun FO 195/ büyük 1448; birFO çoğunluğu 195/1306; için metaFO 195/ estetiği 1545. vaatleri gerçekleştirilebilir bir karşılığa sahip değildir. Ancak, bu Amerikansanallık bu Misyoner vaatlerin Arşivi gücünü: 640, bozmamaktadır, 641, 642, 643,644, daha 645, ziyade 646, 647, onların 648, 651,etkilerini 652, 653, kullan 654,- malarına655, olanak660, 661, sağlamaktadır. 66 2, 663. Reeller. Meta dünyasının kullanım değeri vaatleri eşya ol- maksızın nereye varırsa varsın, aslında bu yolla başka bir dünya vaat ederler. Meta Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. estetiği sadece sınırlarını ürünlerinin gittikçe daha az ayırt edilebilir olduğu kültürel Şer’îyyeendüstrilere Sicili: doğru 23 Recep genişletmekle 1293- 25 Şaban kalmaz 1296 aynı tarihli zamanda Urfa Şer’îyye bu sınır Sicili dünyadaki devasa Şanlıurfa,yoksulluk Yukarıkemeri Telfidan içerisinde Köyü anlamına saha araştırması. kaybetmektedir. Temel geçinme maddelerine Adıvar,bile erişimi H. E. olmayan (2005). Mehmetinsanlar Kalpaklıiçin, eğlence G. T. endüstrisinin(Haz..), Mor Salkımlı metaları Ev yaşam. İstanbul: şekli Özgür üze- rindeYayınları. propaganda olarak hizmet etmektedir. Dünyanın kapitalizm öncesinde olan ya da yarı kapitalist bölgeleri için karşı konulmaz bir cazibe yani küreleşmenin en Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu güçlü itici kuvveti olarak hizmet etmektedir. Köylerin küreselleşmeye entegre olması Araştırmaları Merkezi. ile kıyaslanırsa “küresel köy” terimi sığ bir şaka olarak durmaktadır. Rota ilk başta Bingöl,şehre yönelir. S. (2005). Kapitalist Osmanlı medeniyetlere Mahkemelerinde dahil Reformolmayı amaçlayan ve Cerîde-yi adayların Mehâkim’deki çoğalması Üst bunuMahkeme çevrelemektedir. Kararları. Küreselleşme Tarih Incelemeleri küresel Dergisi, şehre XX akan (19), evsiz 19-38. insanların akıl almaz bir Çadırcı,kentleşmesi M. (1997). olarak başlamıştır.Tanzimat Döneminde Gregory Navas’ınAnadolu Kentleri’nin epik şiiri El Sosyal norte’de- ve Ekonomik ki bu yeterin Yapısı-. ce övgüAnkara: almamıştır- TTK. kuzey güneydeki insanlara çok uzaktan ve parlak basılı reklamlar Deringil,yoluyla kutsal S. (2002). bir İktidarınşehir olarak Sembolleri parlamaktadır. ve İdeoloji II.Film, Abdülhamit ordu tarafından Dönemi ( 1876-1909) insanların (Çev.kan- lı şekildeG. Ç. bastırılmasına Güven). İstanbul: sırtını YKY. dayamış olan dünya piyasasına ürün yetiştirmekteki Fatmatoprak Aliye sahipleri Hanım. tarafından (1995). Ahmedyaşayanların Cevdet sömürüldüğüPaşa ve zamanı bir. İstanbul: Guatemala Bedir. köyünde başlar. Kız ve erkek kardeş olan iki geç insan bir kuzey Amerikan dergisine bakarlar. Metin Foucault, M. (2006). Deliliğin Tarihi ( Çev. M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. İngilizcedir ve bu yabancı metinde ne yazıldığını hiç birisi anlamamaktadır. Asıl Ginzburg,anlaşılan şey C. ise(2011). hayal Peynir edilemeyecek ve kurtlar şekilde(Çev. A. farklı Gür). yaşam İstanbul: vaat Metis. eden toprakların resmidir Kenanoğlu,ancak bu durumu M. M. (2007). gösterenler Nizâmiye ise makalelermahkemeleri. değil Islâm reklamlardır. Ansiklopedisi, Köylüler XXXIII , için185-188. parlak Kodaman,çinilerle kaplı B. (1987). parlak II. birAbdülhamid zeminin Devri önünde Doğu bir Anadolu su tuvaletinin Politikası. Ankara:aşırı parlak Türk görüntüsü Kültürünü mucizeviAraştırma diğer Enstitüsü.tarafı yani kuzeyi arzulama duygusunu ortaya çıkarmaktadır. Hikaye, iki kahramanın yürek burkan hikayesini anlatır ve onların Amerikan duvarına Kürkçüoğlu, C. (2008). Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. tırmanmaya çalışması ve devamında Amerika’da yeşil kartı olmayan yasadışı insanlar Nicault,olarak varlıklarını C. (2001). Kudüssürdürmeleri 1850-1948 bir (Çev.cehenneme E. S. Vali). dönüşür İstanbul: ve gençİletişim. bir kadının ve onun Ortaylı,erkek kardeşinin İ. (1983). Osmanlıfeda edilmesi imparatorluğu’nun ile son bulur. En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. Seyitdanlıoğlu,Daha farklı M. (1996).olmayan, Tanzimat aksine Devri’nde kıyaslanamayacak Meclis-i vâlâ .şekilde Ankara: dahaTTK. yüksek yaşam Tanpınar,standartlarına H. (2001). ve eşyaXIX. Asırdaarzına Türk sahip Edebiyatı olan TarihiAlman. İstanbul: Demokratik Çağlayan Cumhuriyetinin Kitabevi. Urfa.eski vatandaşları(1984). Yurt Ansiklopedisi, kapitalist batı X, 7367-7389.hayal dünyasına katıldılar. Bir gün şu slogan pat- Zürcher,ladı: Eğer E. D(1999). mark Modernleşenbize gelmiyorsa Türkiye’nin biz D Tarihimark’a (Çev. geleceğiz. Y. S. Gönen).Bu Alman İstanbul: Demokratik İletişim CumhuriyetininYayınları. çökmesine karar verdi. Yaşam standardı açısından en zengin uluslararasında bir zamanlar 11.sırada gelen Almanya Cumhuriyeti para birimine Almanya para birimine yani sadece yaşam standardı açısından değil aynı zaman-

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Küreselleşmenin Motoru Olarak Meta Estetiği 223 da üretkenlik açısından çok daha üstün olan para birimine geçince nükleer darbe yemiş gibi birden çöktü. Batı Almanya’nın metaları ülkeye akın edince, imajları ve isimleri uzun süredir insanların aklına yerleşmiş olan yerli ürünler satmayan ürünlere dönüştü. Onların üstün kullanım değeri ve düşük fiyatları bile yardım edemedi. Mükemmeli ararken lezzetten yoksun olduğunu anlatmak için kullanı- lan “Hollanda domatesi” terimi bile bir insanın tadını kolayca anlayabileceği yerel ürünün yerini aldı. Belki de bu Zapatista Subcumandante Marcos “kapital bomba- sının” nükleer bombadan daha az tehlikeli olmadığını ifade ettiğinde Zapatista’nın kafasında olan düşünceydi. (cf: Marcos: 1997)

3. Farklılık ve Baskın Olma: Yoksulluk Turizmi ve Küresel Toplu Turizm Göçmen işçilerin rotasını tersine çeviren seyahatin ne kadar farklı olduğunu, örneğin zenginlerin yoksulluk turizmi ne kadar farklıdır. Kapitalist zengin küre- nin merkezindeki tüketicilere güneye olan toplu turizm yoluyla kolayca tüketilebi- len parçalar sunulur. Bu uzak mesafe kişiye özel yapılan uçuşla ulaşılabilmektedir. Video ekranları tamamıyla turizmi artırmaya yönelik filmler ile eğlendirdiğinde havada bu süreç ikiye katlanır. Onların operasyonları sürrealizmi turist eşyasının estetik uyarıcıları ile birleştirir. Turist bu deneyimi ortak (patchwork) olarak dene- yimler. Video klibi tarzında ise, her saniyede birçok görüntü birbirini takip eder ve dünya boyunca ufak parçalar uyarıcı değerine göre sıralanır. Bunlar sıklıkla fakir- lerin dünyasından alınır ve tam olarak yoksulluk görüntüsü bunların temsilinden çıkarılır. Ancak muazzam güzel ve fotojenik görseller şeklinde yerli ülke ile ilgili unsurlar bu imaja dahil olurlar. Nietzche’nin “diğer ırklar için aşırı şehveti” cezbedici görüntülerle burada so- luksuz şekilde sunulur. Bu seçici sıralama yoluyla, dünya tanıtıcı broşür karakterini kazanır ve fotoğraf karelerinin bir bütün içinde verilmesi ile kendisini tüketiciye bir teşvik olarak sunmaktadır. Bir yeri görme tüketiciliğinin masraflı duygusallığı açılır. Sergilenen vücut ve yabancı bakış, doymak bilmez bir boşluğa sunulan gö- rüntü bolluğu olup fantastik şekilde arzulanan istekler fenemonolijisine dönüşür. (Kojeve: 1947) Klasik Avrupa sömürge gücünün insanlara bakışını temsil eden “ingiliz gözü- nü’’ Stuart Hall’un analiz etmesi, “zengin-yoksulluk” turistinin bakışına da uygulana- bilir: O her şeyi, kendisi bakışını direk olarak dünyaya yönelttiğini fark etmeksizin algılar. Bu bizzat kendisini algılama ile eş anlamlı hale gelir. Şüphesizi yine de ikili olarak güçlü şekilde merkezlenmiş yapılanmış ve kültürel bir temsildir. Nerede ve nasıl olduğunu bilerek, o her şeyin yerini belirler. Mutluluk için arzu perspektifi al- tında, zengin çevrelerden ortaya çıkan yoksulluk turizmi olarak kendini ortaya koyar. Ve bu durum estetik tüketicilik kriterine uygun şekilde kendini göstermektedir. Aşırı arzusunda (lasciovousness), yoksul bölgelere giden turist kendinden kaçmaktadır.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8224

veAynı Madalya zamanda (1319-1320), bir erkek, 10 üstün Hanedân-ı toplum Osmâni kalıbı Nişân olarak ve kendiniİmtiyâz Madalyasıgösteren Anglo- (1311- Saxon1334), düşüncesi 17 Teba-yı hakkında Şâhâne Hall’un Mecîdî söylediğiEsâmî (1321-1332), şey postmodernist 30 Altın İmtiyâzzevkçilik Madalyası anlayı- şının (1309-1320),(hedonism) 40altında Madalya yatan Esâmî şeyi (1899-1902)ifade etmektedir Defterleri. oysaki görünüşte şöyle ifade İngilizetmektedir: Ulusal Bir Arşivi kişi: tümFO 195/1720;evreni gezer: FO 195/1883;Bir kişiyi FObaşka 195/1477; birini tanıdığında FO 195/1368; o artıkFO 195/ di- ğerlerinin1932; olmadığı FO 195/1976; şeydir. Kimlik,FO 195/1305, bu yüzden FO her195/1369; zaman FObir şeyi195/ sadece 1448; olumsuzun FO 195/1306; dar bakışıFO yoluyla 195/ algılayan1545. yapılanmış bir temsildir. Kendisini kuramadan önce diğerinin Amerikangözünden geçmekMisyoner zorundadır.’’ Arşivi: 640, (Ibid) 641, 642,Tüketici 643,644, kendisini 645, 646, diğerlerini 647, 648, nahoş651, 652, edebilecek 653, 654, olan 655,her şeyi 660, sona 661, 66erdirecek 2, 663. Reeller.bir teklif yoluyla sunar. Hall oldukça kararsız şekilde “sermaye her şeyin farklı olduğu bir dünya yaratmaya çalışır. Ve bu onu hoş yapar ancak Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. farlılıklar aslında sorun olmaz” diye iddia etmektedir.” Yoksul bölgeleri gezen tu- Şer’îyyerist sanki Sicili: bir kurşun 23 Recep geçirmez 1293- 25 cam Şaban yoluyla 1296 izliyormuşçasınatarihli Urfa Şer’îyye gerçekten Sicili soyutlanmış Şanlıurfa,olan estetik Yukarı olarak Telfidan soyut Köyübir biçimde saha araştırması. farkın keyfini çıkarır. Yoksul bölge turizmi ile Adıvar,turist, belli H. E. bir (2005). çevre Mehmetiçin yola Kalpaklıçıkar ve G.gördüklerinin T. (Haz..), Mor kendi Salkımlı hayal Ev gücüne. İstanbul: girmesine Özgür izin verir.Yayınları. Çevre için bu yola çıkmada merkez daha az önemli değildir ama fark- lı bir şekildedir ve bu ortamın turistik versiyonu küreselleşme sürecinde yeni bir Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu başlangıç yolu duyurmaktadır. Hall’un “baskın olan kültür, post modernitesinin Araştırmaları Merkezi. karakteristik yeni kalıpları” olarak algıladığı şeyin “bir taraftan Homojenleşme ve Bingöl,kendini S.verme (2005). ve Osmanlıdiğer taraftan Mahkemelerinde ise çoğulluk Reform ve çeşitlilik ve Cerîde-yi olduğunu” Mehâkim’deki ifade ederek, Üst “AmerikancaMahkeme konuşan” Kararları. (Hall’un Tarih Incelemeleri inanışına Dergisi, göre XXİngilizce (19), 19-38. değil) küresel batı mer- Çadırcı,kezli toplu M. kültür(1997). hakkındaTanzimat öncedenDöneminde fikir Anadolu vermektedir Kentleri’nin ancak Sosyal bunu ve Ekonomikbölgesel olarakYapısı. farklıAnkara: ve değişik TTK. şekillerde yapmaktadır. Deringil,Meta S. (2002). estetiği İktidarın piyasaya Sembolleri kabulün ve İdeolojifiltrelenmesi II. Abdülhamit yoluyla Dönemi sürekli ( 1876-1909) olarak peşinde (Çev. koşulanG. Ç.bir Güven). şeydir. İstanbul: Bunun YKY.kendisini diğer insanlar üzerinde, özellikle de fakirler Fatmaüzerinde Aliye gösterme Hanım. şekli(1995). diyalektik Ahmed Cevdet yapısı Paşa ve işlevi ve zamanı ile açıklanabilir.. İstanbul: Bedir. Bu değerin henüz Foucault,gerçekleşmemiş M. (2006). olan Deliliğin gerçekliğini Tarihi (temsil Çev. M. etmektedir. A. Kılıçbay). Her Ankara: açıdan İmge. tersinin mantığına Ginzburg,hitap etmektedir. C. (2011). O Peynir alıcılar ve için kurtlar özlem (Çev. duyar A. Gür). ancak İstanbul: sadece Metis. mutlu insanlar hakkında konuşur. Mutsuzlar meta estetiği dünyasına bir cennete giriyormuşçasına bakar. Kenanoğlu, M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. Sadece nicel farklılıkları dikkate alan parasal eşitçilik dikkate alındığında, temel Kodaman,olarak sunduğu B. (1987). şey II. farklı Abdülhamid olanların Devri bunu Doğu yöneten Anadolu Politikasışeye olan. Ankara: duyarsız Türk olmalarıdır. Kültürünü Hall’unAraştırma söylediği Enstitüsü. gibi eğer sermaye “müzakere etmeyi’’ - yani daha önce ezmeye Kürkçüoğlu,çalıştığı farklılıkları C. (2008). birleştirmek Şanlıurfa 1850-1950 ve kısmen. Şanlıurfa: yansıtmak- ŞURKAV. öğrenmişse, eşyanın estetik Nicault,soyutlanmasına C. (2001). benzer Kudüs keskin1850-1948 bir sınırlama(Çev. E. S. gözlemlenmekVali). İstanbul: İletişim. zorundadır: sadece kül- türel temsiller dahil olurlar, güç ilişkileri müzakere edilmez. Damnes de la terre’nin Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. estetik temsili sembolik bir telafi etme alanına girmektedir ve temsil edilenlerin Seyitdanlıoğlu,kendilerini görme M. (1996). şekilleri Tanzimat için önemli Devri’nde değildir. Meclis-i Meta vâlâ estetiğinin. Ankara: TTK. Archimedeçi ba- Tanpınar,kış açısı, H.kendisini, (2001). XIX. hizmet Asırda ettiği, Türk Edebiyatıayırt edici Tarihi şekilde. İstanbul: ortaya Çağlayan koyduğu Kitabevi. ve yeniden Urfa.yön verdiği (1984). arzularındaYurt Ansiklopedisi, bulmaktadır. X, 7367-7389. Alakasız olanlar auta ta pragmata, nesnelerin Zürcher,gerçek fıtratı, E. (1999). eylem Modernleşen ve kişisel Türkiye’nin durumlardır. Tarihi Arzular (Çev. Y.yanılsama S. Gönen). ve İstanbul: hayali şekliİletişim ile 3 kullanımYayınları. değeri vaatleri için interfazlar olarak önem kazanmaktadır. Perspektif sa-

3 Bölünmüş bir hücrenin yeniden bölünmek için geçirdiği hazırlık evresi

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Küreselleşmenin Motoru Olarak Meta Estetiği 225 tın alma kararını teşvik etmeyi amaçlamaktadır. Eşya estetiği sunulan arzuyu yeri- ne getirme yoluyla yönetmekte olup, insanları arzularla doldurmaktadır. Kapitalist tüketiciliğin yaşam kalıplarına zaten baskın hale geldiği zengin toplumlarda onun büyüsü, hayal gücü sürekli olarak bu arzuların yerine getirilmesi ile uyanık tutulan yorgun ve duygusuz insanlar ile karşılaşmaktadır ki bu durum da bize arzulanacak çok şey bırakmaktadır. Kapitalist merkezlerde, sürekli uzaktan kumanda ile oyna- yan canı sıkılmış bir televizyon izleyicisi gibi sergilenen eşyalar arasında gezinmek- tedir. (Nientiedt:1990) Diğer taraftan meta estetiği dört gözle beklenen kapitalizm öncesi ya da kapitalist dünyanın fakir bölgelerine girdiği zaman kuzey, güneydeki yoksulluk içinde yaşayan kitlelere “desirrealisables a realiser’’ dağıtarak bu insanları arzularla doldurmuştur. (1943: 612)Bu şartlar altında yoksulluğun manası değişir: Yokluğun varlığı haline dönüşür. Uluslararası ileri teknoloji sermayenin tipik eş- yalarının tüketiminden uzak kalarak, fakirler bunu kayıp bir şey olarak korurlar. Marx’ın Grundisse’de sermayenin “medenileştirici etkisi” hakkında söylediği şey, kuzey-güney ekseninde hırçın bir cazibe olarak haklılık kazanır.

4. Görünüşün Yüksek Teknoloji Üretimi Tek yanlı olması sebebiyle “Irradiation= aydınlatma’’ olarak adlandırılan uydu temelli iletişim ile üretimin ileri teknoloji ile yapılması eşya estetiği düzeni- ni küreselleştirmiştir. Aynı zamanda, teknik olarak yeniden üretilebilir olmasında devrim yapmıştır. Artık kopya halinde olmayan ancak kopyalardan elde edeceği ürün tasarımını mükemmel şekilde alan görüntüler dijital olarak yaratılması ya da dijitalleşme üzerine kuruludur. Estetik özgüllüğü anlamak için “imaj’’ teriminden daha doğru olan hareket eden imaj ya da “film’’ görüşü gibi görünmektedir. Ancak görsel-işitsel sıralamalar kayıt edilen bir şeyin yeniden üretilmesi ya da sahnelen- se ya da oyalansa bile bir bakıma orijinal kabul edilebilecek olan bir şey değildir. Mekanik olarak açığa çıkarılan photochemistry açısından algılanan eski ‘filmler’, şu anda dijitalleşmeden sonra elektronik sayma teknolojisinin konusu olan ma- teryali sağlamaktadır. Hareket eden ya da ses veren görüntüler eskiden karmaşık makinelerin iyi hesaplanmış ürünleri iken, artık makineler tarafından dijital olarak yapılmaktadır. Video klipler toplu kültürel küresel metanın modeli olarak işlev görmek- tedir. Müziğin her bir milisaniyesinin belli bir çevreye senkronize edilmesine olanak sağlayan bilgisayar destekli kesme hayati şekilde önemli hale gelmiştir. (sözde Mickey mousing). Bu tüm program parçalarına baskın olan tek tip klip estetiğinin ortaya çıktığı anlamına gelmektedir. (Holzer: 1997: 168) Bu durum sadece sürrealistlerin bir nesnenin tamamıyla farklı bir nesneye dönüşebileceğini hayal etmekle kalmaz (örneğin bir kibrit kutusunun yarasa olarak ya da bir züra- fanın çekmece olması gibi) aynı zamanda sihirli fantezi tarafından bugüne kadar icat edilen her şeyin betimlemenin yeni üretim yönteminin etkisinde kalmıştır. Bir araba sorunsuz şekilde bir kaplana dönüşür ve kaplanda eğer istenirse bir

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8226

çikolatave Madalya kalıbına (1319-1320), dönüşür. Ovid’in 10 Hanedân-ı Metamorphosis Osmâni Nişân eseri ve ticarettekiİmtiyâz Madalyası dönüşüm (1311- ile kıyaslandığında1334), 17 Teba-yı hiçbir Şâhâne şey değildir Mecîdî ancak Esâmî onun (1321-1332), sınır tanımayan 30 Altın İmtiyâzmevcudiyeti Madalyası bu- nun büyük(1309-1320), bir kısmını 40 Madalya çöpe çevirmektedir Esâmî (1899-1902) yani, nihaiDefterleri. sıkılmanın şekil değiştirmiş İngilizşekilde Ulusal gizlenmesidir. Arşivi: FO 195/1720; FO 195/1883; FO 195/1477; FO 195/1368; FO 195/ 1932;Dijital FO olarak 195/1976; oluşturulmuş FO 195/1305, üretim FO yönteminde, 195/1369; FO sermaye 195/ 1448; sonunda FO 195/1306; yeterin- ce estetikFO 195/ teknik 1545. bulmuştur çünkü onlar ürünlerin kullanım şeklini umursamaz Amerikanonun yerine Misyoner değer kısmını Arşivi: 640,önemser: 641, 642, İşte 643,644, bu sebepledir 645, 646, ki 647, küresel 648, 651,temsil 652, hakkında 653, 654, müzakere655, 660,edemez. 661, 66Barber’ın 2, 663. Reeller. inanışına göre, “Mcworld kültürü’’ tek tip olmak zo- Sâlnameler:runda değildir, Salname-i çünkü Vilâyet-i Hall’un Haleb: sözünü 1320. bir kez daha anımsarsak “farklılıklar sorun Şer’îyyeoluşturmaz”. Sicili: Meta23 Recep propagandasının 1293- 25 Şaban “sanat1296 tarihli sentezi” Urfa için Şer’îyye sermayenin Sicili görsel-işitsel Şanlıurfa,yönteminde Yukarı sunmuş Telfidan olduğu Köyü sahahiçbir araştırması. şey sermaye için önemli değildir. Olası tüm şekillerin, eşyaların, duyuların ve değerlerin hiçliği tek kaynak olan paradır ve bu Adıvar, H. E. (2005). Mehmet Kalpaklı G. T. (Haz..), Mor Salkımlı Ev. İstanbul: Özgür tüm kaynaklar üzerinde kendini temsil etmektedir. İnsanlar bu negatifliğin renk- Yayınları. li sunumuna cevap vermeye mahkumdur çünkü satın alma yoluyla kendine mal Bayraktar,etmek onların H. (2007). hayat Tanzimattan koşuludur. Cumhuriyet’e Değer açısından Urfa Elazığ: ele alınırsa Fırat Üniversitesi herhangi Ortadoğubir şekil, biçimsizliğinAraştırmaları geçici Merkezi. varlığı değil keyfi olarak oluşturulan bir maddedir. Bu hayal Bingöl,gücünün S. yüksek (2005). teknolojisinin Osmanlı Mahkemelerinde sadece nesneler Reform dünyasının ve Cerîde-yi değil Mehâkim’deki aynı zamanda Üst görsellerMahkeme dünyasının Kararları. önemini Tarih Incelemeleri de azaltmaktadır. Dergisi, XX Bu(19), temsiller 19-38. kendileri dışında Çadırcı,artık hiçbir M. (1997). şeyi temsil Tanzimat etmemektedir. Döneminde Anadolu Wolfgang Kentleri’nin Welsch’in Sosyal ileri ve Ekonomik sürdüğü Yapısı gibi,. “İletişimAnkara: kurmak TTK. için iletişimin karşılayabildiği şeyin devam etmesi” ya da “çe- Deringil,şitlenme S. ya (2002). da heterojenlik’’ İktidarın Sembolleri yoluyla ve İdeolojifazla tüketime II. Abdülhamit karşı Dönemi çıkmak ( 1876-1909)sadece modern (Çev. “aşırıG. tüketimi” Ç. Güven). kucaklamak İstanbul: YKY. anlamına gelmektedir. Stuart Hall aşağıdaki ifadeleri Fatmayazdığında, Aliye Hanım.kızartma (1995). tavasından Ahmed Cevdet ateşin Paşa içine ve kaçmakzamanı. olarakİstanbul: yorumlamıştır. Bedir. Farkı yaşadığınızda ve çoğunluğa hayran kaldıklarında bu yoğunlaşmış olan ortaklığı Foucault, M. (2006). Deliliğin Tarihi ( Çev. M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. ya da aslında şirketler arası olan aşırı entegre olmuş, aşırı yoğunlaşmış ve toplan- Ginzburg,mış gücü C.kabul (2011). edersiniz. Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. Kenanoğlu, M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. Kapitalist zenginliğin merkezlerinde, çocuklar bile dijital teknolojinin bu Kodaman, B. (1987). II. Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası. Ankara: Türk Kültürünü görüntüleriyle yakından deneyime sahip olmuştur. Bir temsilin varlığını ortadan Araştırma Enstitüsü. kaldırdığı bir prosedürde bir kişi bilgisayar oyunlarından aslında çok iyi bildiği bir Kürkçüoğlu,uygulamayı C.fark (2008). edebilir. Şanlıurfa Bu soğukkanlılığını 1850-1950. Şanlıurfa: kaybetmemenin ŞURKAV. sahasıdır ki Welsch Nicault,onu bir C.savunma (2001). Kudüs “vurdumduymazlığı’’ 1850-1948 (Çev. E.ve S. yüksek, Vali). İstanbul: neredeyse İletişim. “uyuşturucu benze- Ortaylı,ri heyecanlanma İ. (1983). Osmanlı eşiğindeki imparatorluğu’nun duygusuzluk’’ En olarak Uzun Yüzyılıtanımlamaktadır.. İstanbul: Hil. Welsch bunu Seyitdanlıoğlu,uyuşturucu sakinleşmenin M. (1996). Tanzimat çift manası Devri’nde içerisinde Meclis-i vâlâyeni. Ankara:bir “anastezi TTK. olma” işareti olarak yorumlamaktadır. Bu tekniğe aşina olmayan ya da ticaret eşyası dünyasın- Tanpınar, H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. daki bu günlük değişimlere alışık olmayan insanlar için insan olmanın yarısından Urfa.fazlasını (1984). temsil Yurt etmesi Ansiklopedisi, anlamına X, 7367-7389. gelirken, bu olaylar sihirli ya da dini bir bağlamda Zürcher,algılanabilecek E. (1999). görüşü Modernleşen aşmaktadır. Türkiye’nin Benzerliğin Tarihi (Çev.bu sıra Y. dışıS. Gönen). şeklinde İstanbul: her şey İletişim müm- kün olabileceğiYayınları. için eğer bir şey mümkünse, gerçeğin sınırları dağılır ve geriye ka- lan tek arzu bu harika dünyanın sınırlarından geçmektir.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Küreselleşmenin Motoru Olarak Meta Estetiği 227

5. Estetik Kosmopolitiklik Meta estetiği bu yüzden piyasaların olmadığı ya da hala marjinal ve gelişme aşamasında olduğu bir ortamda piyasaya kabul için harika bir mucizevi ilaç olarak görevini yapmaktadır. Arzu görüntüleri insanları piyasalara ve böylece de kapi- talist endüstriyel toplumlara çeker. Bu durum olayın dışında tutulsa, daha fazla imtiyazlı olan insanların panikleyen ırkçılığı ile karşılaşsa ya da yeni bir emekçi durum ile karşılaşsa da değişmez. Uluslararası ileri teknoloji kapitalizminin meta estetiği ile tetiklenen küreselleşmenin bu ikinci derece öneme sahip olan itici güç- lerinin sonuçlarına kurbanların toplu katliamları eşlik etmektedir ve tüketimim bu “Mcdonaldlaşması’’ bu süreçle küresel hale gelen insanoğlu için kültürel bir mahrumiyet olarak hizmet etmektedir. Ve yine de yabancılaşma ve maddeleşme olmasına rağmen, Gramsci’nin öngördüğü gibi insanoğlunun “kültürel bütünleş- me’’ anları da bulunmaktadır. Toplu tüketimin fordist eşyalarının başarı hikayeleri (kot pantolonlar, hamburgerler ve kola) ileri teknoloji kapitalizmin şartları altında nihayet küreselleşmiştir. Şüphesiz tüm dünya nüfusunun kapitalist eşya estetiği- nin küreselleşen eşya dünyasına dahil edilmesi aslında kullanım değeri vaatlerinin tüketici açısından gerçekleştirilmesi ile birlikte çoğunluğun bu durumun dışarı- da kalması ile paralel şekilde olmaktadır. Sonucunda ortaya çıkan mondocane’nin sarsılan evrenselliği ki bu dünyada insanlık fakir ve zengin olarak bölünmüştür, kendisi için bir görüntüye dönüşmektedir ve meta büyüsünün sahte aynalarında yansıtılmaktadır ancak yine de insan türünün zayıf, mesih potansiyeli ile suçlan- makta ve ilk defa bu dışlanmada kendisini insanlık olarak oluşturmaktadır. En çok inkar edilen alanlarda, yaşam tarzındaki patlamaların düzmece anonslarında ortaya çıkar. Özel polisler tarafından korunan dolar sahiplerinin klimalı ticari veya ikamet ettikleri mekanlarında, alışveriş merkezlerinin artan galeri merkezlerinde ve özel-kamuya açık alanlarda ya da “civilization merchandise’’ eşya kültürünün yeni topluluklarında kendini göstermektedir. Standart toplu ürünler için satış oranları dünya piyasasına uyan tarzları tercih eder. Bu durum kapitalist merkezlere geri bildirim yapar ve bu dünyada satış stratejilerinin küreselleşmesi bu zaman içeri- sinde moda tasarımcılarına yoksulluğun çölleri içerisinde zenginliğin vadilerine de hizmet etmesi gerektiğini dikte etmektedir ve yeni kıyafetler için tasarımını minimalize etmesini söyler, örneğin bu amaç için linguafranco olan yeni bir tasa- rım geliştirmek. Lüks endüstrisi uzak doğudaki piyasalara, Amerika’ya, Rusya’ya ve merkezi Avrupa’ya girdikçe (ve bunların hepsine birden girmeye çalışmıştır) zarar verici takdirin herhangi bir riskinden kaçınmak için tasarım dilini takip edecektir ve bu yüzden seçme Fransız, ifade edici İtalyan ya da sokak İngilizi değil Amerikan sportivitesinin evrensel olarak anlaşılan ifadesi olacaktır. Bu, satış stratejilerinden önceden belirlenmiş olan estetik hesaplardan ve küreselleşme adına ortaya çıkan farklılıklardan ortaya çıkmaktadır. Basit kalıplara sahip olan bu yeni moda, tüm farkı bu demokratik eşitliğe indirgemektedir: etik olarak uyumlu, ekolojik olarak doğru olan, sosyal olarak kabul edilen ve cinsiyet açısından tarafsız.’’(Kaiser:1998)

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8228

Zenginlerinve Madalya dünyadan (1319-1320), ayrı olan 10 Hanedân-ı rejimlerinin Osmâni gettolarından Nişân ve İmtiyâzbu tür eğilimlerinin Madalyası (1311- ser- best kalması1334), 17 kendini Teba-yı yenidenŞâhâne Mecîdî sıraya Esâmîkoyabilir. (1321-1332), Hiçbir şey 30 bugüneAltın İmtiyâz kadar Madalyasıonun en temel(1309-1320), nimetlerinden 40 Madalyabile yararlanamamış Esâmî (1899-1902) olanların Defterleri. katılımından daha çok mede- İngilizniyetin Ulusal önemli Arşivi ölçüde: FO derinleşmesine 195/1720; FO 195/1883; ve kapitalizmin FO 195/1477; bağımlı FO değişken 195/1368; statüsün FO 195/- den kurtulmasına1932; FO 195/1976; yol açamaz. FO 195/1305, Tabii ki buFO nimetler 195/1369; onlara FO 195/ bedava 1448; verilmeyecektir FO 195/1306; ve zenginFO 195/ merkezlerden 1545. yapılacak hareketler ile karşılanmadıkça onların isyanları Amerikanbaşarısız olacaktır Misyoner ve Arşivi bu zengin: 640, 641, merkezlerde 642, 643,644, refah 645, ve 646, iyi 647,yaşamın 648, 651, alternatif 652, 653, yakla 654,- şımı 655,ile bu 660, paylaşıma 661, 66 2,karşı 663. çıkacaklardırReeller. ve egemen bir güçle böyle yapacaklardır. Bu yüzden, Stuart Hall “küreselleşme görüşünün zıtlaşma olmaksızın tartışmasız Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. bir alan olmadığına” inanmaktadır. Brecht diyor ki “Bu ikilemler bizim umudu- Şer’îyyemuzdur.’’ Sicili: Spinoza’nın 23 Recep öğrettiği1293- 25 Şabanüzere, 1296‘’Umut tarihli hayal Urfa kırıklığının Şer’îyye Sicili yavrusudur’’ çünkü Şanlıurfa,gerçek potentiaagendi Yukarı Telfidan yokluğu Köyü sahaile ortaya araştırması. çıkmaktadır. Bu ikilemleri anlamak önemli Adıvar,değildir; H. pratik E. (2005). bir ikileme Mehmet gerek Kalpaklı vardır. G. T. (Haz..), Mor Salkımlı Ev. İstanbul: Özgür Yayınları. Kaynakça Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu T. W. Adorno, 1961: Noten zur Literatur II. Frankfurt/M: Suhrkamp. Araştırmaları Merkezi. _____, “Late Capitalism or Industrial Society”, in: Adorno, Can One Live after Auschwitz? Bingöl,A Philosophical S. (2005). Osmanlı Reader, ed. Mahkemelerinde Rolf Tiedemann, Reform Stanford ve University Cerîde-yi Press, Mehâkim’deki Stanford, 2003 Üst Mahkeme(in German: Kararları. “Spätkapitalismus Tarih Incelemeleri oder Industriegesellschaft”, Dergisi, XX (19), 19-38. Einleitungs-vortrag zum Çadırcı,16. M. Dt. (1997). Soziologentag Tanzimat [1968], Döneminde in: Th. AnadoluW. Adorno, Kentleri’nin Aufsätze Sosyalzur Gesellschaftstheorie ve Ekonomik Yapısı und. Methodologie, Frankfurt/M (Suhrkamp) 1970, 149-66). Ankara: TTK. _____, Aesthetic Theory, transl. Robert Hullet-Kentor, Athlone Press, London 1997 (in Ger- Deringil,man: S. Ästhetische(2002). İktidarın Theorie. Sembolleri Frankfurt/M: ve İdeoloji Suhrkamp II. Abdülhamit 1973). Dönemi ( 1876-1909) (Çev. G. Anders,G. Ç. 1962:Güven). Bert İstanbul: Brecht. GesprächeYKY. und Erinnerungen. Zürich. FatmaH. Arendt, Aliye The Hanım. Human (1995). Condition Ahmed, University Cevdet Paşa of veChicago zamanı Press,. İstanbul: , Bedir. 1958 (1960: Vita Foucault,activa M. oder (2006). vom Deliliğintätigen Leben. Tarihi Stuttgart). ( Çev. M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. B. R. Barber, “Culture McWorld contre démocratie,” Le Monde Diplomatique, Aug. 1998, 14f. Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. W. Benjamin, “Das Kunstwerk im Zeitalter seiner technischen Reproduzierbarkeit”, in: GS VII. Kenanoğlu, M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. ____, “The Work of Art in the Age of Mechanical Reproduction”, in: Illuminations, ed. By Kodaman,H. Arendt, B. (1987). trans. II. HarryAbdülhamid Zohn, Devri New DoğuYork: AnadoluHarcourt, Politikası Brace &. Ankara: World, Türk1968. Kültürünü M. Bense:Araştırma Die Philosophie Enstitüsü. zwischen den beiden Kriegen. Kürkçüoğlu,G. Böhme, “Warenästhetik”, C. (2008). Şanlıurfa in: Kai 1850-1950 Buchholz. Şanlıurfa: und Klaus ŞURKAV. Wolbert (eds.), Im Designerpark / Nicault,Leben C. (2001). in künstlichen Kudüs Welten1850-1948, Darmstadt (Çev. E. 2004, S. Vali). 992f. İstanbul: İletişim. W. Bongard: Fetische des Konsums. Portraits klassischer Markenartikel. Hamburg 1964. Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. B. Brecht, Gesammelte Werke (GW), Frankfurt/M: Suhrkamp 1967. Seyitdanlıoğlu, M. (1996). Tanzimat Devri’nde Meclis-i vâlâ. Ankara: TTK. ____, Journals 1934-1955, transl. Hugh Rorrison, ed. John Willett. London: Methuen, 1993. Tanpınar,S. Hall, “The H. (2001).Local and XIX. the Asırda Global: Türk Globalization Edebiyatı Tarihi and . Ethnicity”,İstanbul: Çağlayan in: A.D.King Kitabevi. (ed.), Cul- Urfa. (1984).tural Globalization Yurt Ansiklopedisi, and the X, World 7367-7389. System, London: Macmillan 1991, 19-39. Zürcher,W. F. Haug, E. “Waren-Ästhetik(1999). Modernleşen und Türkiye’nin Angst”, in: TarihiDas Argument, (Çev. Y. Nr. S. 28,Gönen). 6. Jg., H.İstanbul: 1, 1964, İletişim 14-31. _____,Yayınları. 1970: “Zur Kritik der Warenästhetik” (1970), in: W. F. Haug, Warenästhetik, Sexual- ität und Herrschaft, Frankfurt/M: S. Fischer 1972. _____, 1971: Kritik der Warenästhetik, Frankfurt/M: Suhrkamp 1971 (10. edition 1990).

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Küreselleşmenin Motoru Olarak Meta Estetiği 229

_____, 1980: Warenästhetik und kapitalistische Massenkultur (1): “Werbung” und “Konsum”. Systematische Einführung, Berlin/ W: Argument 1980. _____, 1986: Critique of Commodity Aesthetics, trans. Robert Bock, Introduction by Stuart Hall, Cambridge: Polity Press 1986. _____, 1987: Commodity Aesthetics, Ideology & Culture, New York-Bagnolet: International General, 1987. _____, 1993: “Die Einräumung des Ästhetischen im Gefüge von Arbeitsteilung, Klassen- herrschaft und Staat”, in: W. F. Haug, Elemente einer Theorie des Ideolo-gischen, Berlin- Hamburg: Argument 1993, 136-50. _____, Philosophieren mit Brecht und Gramsci (1996), 2nd., enlarged edition, Hamburg: Ar- gument 2006 (English edition forthcoming, Amsterdam: Brill). ____, 1997: “Nach der Kritik der Warenästhetik,” in: Das Argument 220, 39 (3) [1997]: 339-350. G. W F. Hegel: Vorlesungen über die Ästhetik. Werke in zwanzig Bänden, Bde. 13 und 14, Frankfurt/M 1970: Suhrkamp. ____, Hegel’s Aesthetics. Lectures on Fine Art, trans. T.M.Knox, Oxford: Clarendon Press, 1975. H. Holzer, “Globalisierung per Musikvideo”, in: Johanna Klages u. Peter Strutynski (eds.), Kapitalismus am Ende des 20. Jahrhunderts, Hamburg: VSA 1997, 163-78. D. Hume: A Treatise of Human Nature, vol. I A. Kaiser, “Gleichsein in der Modewelt”, Frankfurter Allgemeine Zeitung (FAZ), 18.4.1998, 1 I. Kant: Critique of Judgement; Analytic of the Beautiful, New York, The Library of World Arts, 1963. A. Kojève, Introduction à la lecture de Hegel. Leçons sur la phénoménologie de l’esprit, ed. by Raymond Queneau, Paris: Gallimard 1947 (engl.: Introduction to a reading of Hegel, lectures on the phenomenology of spirit, Ed. Allan Bloom. Ithaca, NY: Cornell UP 1980). H. Kurzke, “Wann stieg Beys aufs Fahrrad” in: FAZ, 19.3.1990, 35. Marcos, Subcomandante insurgente, “La quatrième guerre mondiale a déjà commencé”, in: Le Monde diplomatique, VIII, 1997. H. Marcuse, 1964: One-Dimensional Man, Boston Beacon Press, 1964. K. Marx: Misere de la philosophie; The Poverty of Philosophy, New York, International Publish- ers, 1963. ____, Grundrisse, trans. Martin Nicolaus, Harmondsworth: Penguin/New Left Review, 1973 ____, A Contribution to the Critique of Political Economy, New York, International Publish- ers, 1970. _____, Das Kapital. 3. Bde., MEW 23-25. ____, and F. Engels: Die Deutsche Ideologie; The German Ideology, tr. Roy Pascal, New York, International Publishers, 1947. K. Nientiedt, “Religion zum Wohlfühlen.” In Herder-Korrespondenz 44(3) [1990] 97-99; quoted as paraphrased in Kurzke 1990. V. Packard, 1962: Die geheimen Verführer (The Hidden Persuaders).

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8230

G. Ritzer,ve Madalya The McDonaldization (1319-1320), 10 of Hanedân-ısociety: an investigation Osmâni Nişân into ve the İmtiyâz changing Madalyası character (1311-of con- 1334),temporary 17 Teba-yısocial life ,Şâhâne Thousand Mecîdî Oaks, Esâmî CA: Pine(1321-1332), Forge Press, 30 revisedAltın İmtiyâz edition, Madalyası 1996. J.-P. Sartre,(1309-1320), L’être et 40le néant Madalya, Paris: Esâmî Gallimard, (1899-1902) 1943. Defterleri. İngiliz____, Interview, Ulusal Arşivi in: Der: FO Spiegel, 195/1720; 29/1968. FO 195/1883; FO 195/1477; FO 195/1368; FO 195/ A. Smith,1932; An FO Inquiry 195/1976; into the FO Nature 195/1305, and Causes FO of 195/1369; the Wealth FO of Nations 195/ 1448;, ed. By FO J.E.Thorold 195/1306; FORogers, 195/ Oxford: 1545. Clarendon Press, 1880 (2 vols.). W. Welsch, Ästhetisches Denken, Stuttgart: Reclam 1990 (4th ed. 1996), 19 Amerikan Misyoner Arşivi: 640, 641, 642, 643,644, 645, 646, 647, 648, 651, 652, 653, 654, 655, 660, 661, 66 2, 663. Reeller. Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. Şer’îyye Sicili: 23 Recep 1293- 25 Şaban 1296 tarihli Urfa Şer’îyye Sicili Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. Adıvar, H. E. (2005). Mehmet Kalpaklı G. T. (Haz..), Mor Salkımlı Ev. İstanbul: Özgür Yayınları. Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Merkezi. Bingöl, S. (2005). Osmanlı Mahkemelerinde Reform ve Cerîde-yi Mehâkim’deki Üst Mahkeme Kararları. Tarih Incelemeleri Dergisi, XX (19), 19-38. Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. Ankara: TTK. Deringil, S. (2002). İktidarın Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. G. Ç. Güven). İstanbul: YKY. Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. Foucault, M. (2006). Deliliğin Tarihi ( Çev. M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. Kenanoğlu, M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. Kodaman, B. (1987). II. Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü. Kürkçüoğlu, C. (2008). Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. Nicault, C. (2001). Kudüs 1850-1948 (Çev. E. S. Vali). İstanbul: İletişim. Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. Seyitdanlıoğlu, M. (1996). Tanzimat Devri’nde Meclis-i vâlâ. Ankara: TTK. Tanpınar, H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. Urfa. (1984). Yurt Ansiklopedisi, X, 7367-7389. Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim Yayınları.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 K iTAP Tanıtmalar/Book Reviews

Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türk Düşünürleri Yazar ve Editör: Süleyman Hayri Bolay Nobel Akademik Yayıncılık, Ankara 2015. * Ceyhun Akın CENGİZ

Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türk Düşünürleri adlı yedi cilt sekiz kitaptan oluşan çalışma, edi- törlüğünü ve birçok maddenin de yazarlığını yapan, maddelere katkılarda bulunan Prof. Dr. Süleyman Hayri Bolay hocanın bakış açısından Türk düşüncesinin izahıdır. Prof. Dr. Süleyman Hayri Bolay, 1958 yılında bitirme tezi olarak hazırladığı ve halen günümüzde Türk düşüncesi üzerine çalışmaları yapanların başvuru kaynak- larından birisi olan Türkiye’de Ruhçu ve Maddeci Görüşün Mücadelesi adlı eserini yazdığından bu yana Türk düşüncesi üzerinde çalışmalar yapmış, dersler vermiştir. Bahsi geçen bu önemli eser ho- canın uzun yıllar yapmış olduğu çalışmışların bir üründür. Çalışmalarında üzerinde durulmayan ya da yüzeysel geçilen konulara yönelmiş, metin tahlillerinde bulunmuş, farklı yön- lerden düşünürlerin fikirlerini ortaya koymuştur. Editörlüğünü yapmış bulunduğu bu eserde Türk düşünce dünyasının önemli isimleri ele alınmış, alanının uzmanları tarafından düşünürler tanıtılmıştır. Bu çalışmada yer alan yazarlar kendi perspek- tiflerinden esere önemli katkılarda bulunmuşlardır. Katkıda bulunan yazarların tamamı şunlardır:

* Yrd. Doç. Dr., Gazi Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümü, [email protected].

231 8232

veAbdullah Madalya (1319-1320),Uçman, Abdülkadir 10 Hanedân-ı İlgen, Osmâni Abu Nişân Muslim ve İmtiyâz Akdemir, Madalyası Açıkgenç (1311- Alpaslan,1334), Ahmet17 Teba-yı Güner Şâhâne Sayar, Mecîdî Ali Esâmî Coşkun, (1321-1332), Ali Utku, 30 Altın Ayhan İmtiyâz Bıçak, Madalyası Ayşe Durakbaşı,(1309-1320), Bayram 40 Ali Madalya Çetinkaya, Esâmî Bedri (1899-1902) Gencer, Defterleri. Beşir Ayvazoğlu, Buğra Ekinci, İngilizC. Muammer Ulusal Arşivi Muşta,: FO Can 195/1720; Karaböcek, FO 195/1883; Cem Tezer, FO Cevriye195/1477; Demir FO 195/1368; Güneş, CeyhunFO 195/ Akın1932; Cengiz, FO Cumhur 195/1976; Arslan, FO 195/1305, Cüneyt Köksal,FO 195/1369; David FOGrunberg, 195/ 1448; Derya FO 195/1306;Mengilli, EmineFO Gözde 195/ 1545. Özgürel, Emrullah Kılıç, Eyüp Sanay, Fatma Odabaşı, Fazlı Arslan, AmerikanFethi Gedikli, Misyoner Gül Arşivi Eren,: 640, Hacı 641, Bayram 642, 643,644, Kaçmazoğlu, 645, 646, 647,Halil 648, İbrahim 651, 652, Düzenli, 653, 654, Hikmet655, Celkan, 660, 661, Hilal 66 2, 663.Görgün, Reeller. Hüsameddin Erdem, Hüseyin Gazi Topdemir, İlkay Erdem, İsmail Köz, Kâmil Yeşil, Kemal Bakır, Kenul Bünyadzâde, Kevser Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. Çelik, Kurtuluş Kayalı, Mehmet Akgün, Mehmet Ali Dombaycı, Mehmet Görmez, Şer’îyyeMehmet Sicili: Karaca, 23 Recep Mesud 1293- İnan, 25 Murtaza Şaban 1296 Korlaelçi, tarihli Urfa Mustafa Şer’îyye Erkal, Sicili Mustafa Günay, Şanlıurfa,Mustafa Kara,Yukarı Mustafa Telfidan KöyüKök, sahaMustafa araştırması. Öztürk, N. Güngör Ergan, Naci Bostancı, Adıvar,Nasrullah H. E.Hacı (2005). Müftüoğlu, Mehmet NecmeddinKalpaklı G. T. Tozlu, (Haz..), Necmi Mor Salkımlı Uyanık, Ev Nevzat. İstanbul: Kösoğlu, Özgür NurayYayınları. Karaca, Nuray Kuray, Nurten Gökalp, Orhan, Okay, Osman Aydınlı, Ömer Hakan Özalp, Ömer Osman Sarı, Ömer Özden, Öner Necati, Rabia Karakoyun Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu Gündoğdu, Recep Batu Günör, Recep Ertürk, Recep Kılıç, Recep Şentürk, Araştırmaları Merkezi. Sadık Erol Er, Samed Bağçeli, Semra Uçar, Senail Özkan, Sönmez Kutlu, Suad Bingöl,Mertoğlu, S. (2005).Süleyman Osmanlı Dönmez, Mahkemelerinde Süleyman Hayri Reform Bolay, ve Cerîde-yiŞaban Ali Mehâkim’dekiDüzgün, Şengül Üst Çelik,Mahkeme Şükrü Hanioğlu, Kararları. TahsinTarih Incelemeleri Görgün, Dergisi,Tarık Tuna XX (19), Gözütok, 19-38. Uğur Odabaşı, Uluğ Çadırcı,Nutku, ÜmitM. (1997). Akça, Tanzimat Vâris Çakan, Döneminde Yakup Anadolu Yıldız, YavuzKentleri’nin Akpınar, Sosyal Yavuz ve Ekonomik Unat, Yılmaz Yapısı. Özakpınar,Ankara: Yılmaz TTK. Soyyer, Yusuf Kaplan, Yümni Sezen, Zeki Arslantürk. Deringil,Prof. S. (2002).Dr. Süleyman İktidarın HayriSembolleri Bolay ve İdeoloji düşüncenin II. Abdülhamit bir süreç Dönemi olduğunun ( 1876-1909) altını (Çev. çiz- mektedir.G. Ç. BuGüven). süreç İstanbul: aynı zamanda YKY. varoluşsal bir yapıya sahiptir. Ortaya konan bu Fatmaçalışması Aliye da Hanım. Türk düşüncesinin (1995). Ahmed varoluş Cevdet Paşasüreciyle ve zamanı ilişkilidir;. İstanbul: bu düşüncenin Bedir. inşasına Foucault,yönelik bir M. katkıyı (2006). ifadeDeliliğin etmektedir. Tarihi ( Çev. Kitapta M. A. özellikleKılıçbay). ansiklopedik Ankara: İmge. bir yöntem be- Ginzburg,nimsenmediği C. (2011). belirtilmiştir. Peynir ve kurtlarEser, düşünürler (Çev. A. Gür). temelinde İstanbul: onlarınMetis. yöneldikleri temel sorunları ve getirdikleri çözüm önerileri açıklanmıştır. Düşünürlerin ele alınış Kenanoğlu, M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. biçimleri, çalıştıkları ve eser verdikleri konular çerçevesinde ve kronolojik sırayla Kodaman,sunulmuştur. B. (1987). II. Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü. Siyasi, idari ve sosyal düşünce temsilcilerinin ele alındığı ilk ciltte Sadık Rıfat Kürkçüoğlu, C. (2008). Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. Paşa, Ahmet Cevdet Paşa, Tunuslu Hayreddin Paşa, Namık Kemal, Ali Suavi, Nicault,Said Halim C. (2001). Paşa, KudüsAhmet 1850-1948 Ağaoğlu, (Çev. Ziya E. Gökalp, S. Vali). Yusufİstanbul: Akçura, İletişim. Prens Sabahaddin, Ortaylı,Mehmet İ. (1983).İzzet gibi Osmanlı düşünürler imparatorluğu’nun yer almaktadır. En Uzun Ahmet Yüzyılı Cevdet. İstanbul: Paşa Hil. üzerine birçok Seyitdanlıoğlu,yazarın yazdıkları, M. (1996). bu düşünürü Tanzimat bütün Devri’nde yönüyle Meclis-i ortaya vâlâ . konmasınıAnkara: TTK. sağlamıştır. Ziya Gökalp, Prens Sabahaddin, Mehmet İzzet’in görüşleri ayrıntılarıyla ele alınıp iş- Tanpınar, H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. lenmiştir. Urfa. (1984). Yurt Ansiklopedisi, X, 7367-7389. Siyasi, idari ve sosyal düşünce temsilcilerinin incelendiği ikinci ciltte Nihat Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim Nirun, Erol Güngör, Cahit Okurer, Seyyid Ahmet Arvasi, Nevzat Kösoğlu, Yayınları. Mustafa Erkal’a; iktisadi düşünce içerisinde Ahmet Hamdi Başar, Sabri Ülgener’e; sosyalist düşüncede Parvus Efendi, Behice Boran, Niyazi Berkes, Mehmet Ali

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Kitap Tanıtmalar/Book Reviews 233

Aybar, Hikmet Kıvılcımlı, , İdris Küçükömer, Doğan Avcıoğlu, Kadrocular, Yön Dergisi’ne; Tarihi düşünce içerisinde Zeki Velidi Togan, Mehmet Fuat Köprülü, Osman Turan, İbrahim Kafesoğlu’na ve Milliyetçi Akıma yer veril- miştir. Bilimsel ve felsefi düşünce temsilcilerinin yer aldığı üçüncü ciltte Türk Düşünce Tarihinde Anadoluculuk, Vidinli Hüseyin Tevfik Paşa, Hoca Tahsin Efendi, Ali Sedad, İbrahim Edhem Mesut, Ahmet Naim, Salih Zeki, Rıza Tevfik, Ahmet Rıza, Ahmet Şuayb, Ahmet Midhat, Ahmed Muhiddin, Salih Nabi, Fuad, Baha Tevfik, Ahmet Nebil Çika, Subhi Edhem, Celal Nuri İleri, Enerjetizm okulu gibi maddeler izah edilmektedir. Bilimsel ve felsefi düşünce temsilcilerinin devamı olan dördüncü cildin I. ki- tabında, spritüalist düşüncenin temsilcileri İsmail Fenni Ertuğrul, Şehbenderzade Ahmet Hilmi, Mehmed Ali Ayni, Mustafa Şekip Tunç, Nurettin Topçu; Sadri Maksudi Arsal, Ismayıl Hakkı Baltacıoğlu, Mehmed Emin Erişirgil, Avram Galanti, Tekinalp (Moiz Kohen), Hasan Ali Yüce, Nusret Hızır, Mehmet Karasan, Takiyettin Mengüşoğlu, Ernst Von Aster, Hans Reichenbach, Macit Gökberk, Hamdi Ragıp Atademir gibi düşünürlere yer verilmiştir. Bilimsel ve felsefi düşünce temsilcilerinin devamı olan dördüncü cildin II. kitabında, Mümtaz Turhan, Aydın Sayılı, Bedia Akasrsu, Vehbi Hacıkadiroğlu, Nermi Uygur, Necati Öner, Mubahat Küyel Şerif Mardin, Teo Grünberg, Yılmaz Özakpınar, Hilmi Yavuz, İoanna Kuçuradi, Ömer Naci Soykan, Ahmet İnam, Teoman Duralı, Şafak Ural, Alpaslan Açıkgenç, Betül Çotuksöken, Uluğ Nutku, Milay Köktürk gibi düşünürler yer almıştır. Ayrıca Felsefe Arkivi, Felsefe Dünyası, Tabula Rasa dergileri tanıtılmaktadır. Bu kitapta bu kısımların yanı sıra Cumhuriyet’ten bugünü sanat düşüncesinin bazı temsilcilerine değinilmekte- dir. Ayşe Şasa, Musiki Tartışmaları, İsmail Tunalı, Turgut Cansever, “Düşünce ve Mimarinin Birlikteliği” maddelerine yer verilmiştir. Ahlaki ve edebi düşünce temsilcilerinin ele alındığı beşinci ciltte, Ahlaki dü- şünce temsilcilerinde Abdullah Behçet, Ali Seydi, Hüseyin Remzi, Ömer Ferit Kam, Celal Nuri İleri, Ömer Nasuhi Bilmen, Enver Benhan Şapolya gibi çok sayı- da düşünüre yer verilmiştir. Yine aynı ciltte edebi düşünce temsilcileri içinde , Mehmet Akif Ersoy, Yahya Kemal Beyatlı, Nazım Hikmet Ran, , Samiha Ayverdi, Cemil Meriç gibi düşünürlere yer verilmiştir. Dini ve tasavvufi düşünce temsilcilerinin ele alındığı altıncı ciltte dini dü- şünce başlığı altında, İsmail Hakkı, Elmalılı Hamdi Yazır, Şemseddin Günaltay, Hüseyin Atay, Hayrettin Karaman, Hasan Onat gibi düşünürlere yer verilmek- tedir. Tasavvufi düşünce uzun bir yazıyla Mustafa Kara tarafından aktarılmış, bu yazıya çeşitli ekler yapılmıştır. Daha sonra bu ciltte “Kur’ân’a Dönüş Hareketi ve Mezhepler Tarihi Düşüncesi” ele alınıp işlenmiştir.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8234

veTürk Madalya Dünyası (1319-1320), düşünür 10temsilcilerinin Hanedân-ı Osmâni incelendiği Nişân veyedinci İmtiyâz ciltte, Madalyası Muhammed (1311- Abduh,1334), İsmail 17 Teba-yı Gaspıralı, Şâhâne Muhammet Mecîdî Esâmî Bayram (1321-1332), el-Hamis, 30 Musa Altın Carullahİmtiyâz Madalyası Bigiyev, Mehmet(1309-1320), Emin Resulzade, 40 Madalya Selahaddin Esâmî (1899-1902) Hallilov gibi Defterleri. fikir adamlarına yer verilmiş- İngiliztir. Genel Ulusal bir Arşivi değerlendirmeyle: FO 195/1720; bu FO kapsamlı 195/1883; çalışma FO 195/1477; sona FOerdirilmiştir. 195/1368; FO Birçok 195/ alanla1932; ilgili FOfikirler 195/1976; ileri sürmüşFO 195/1305, olan düşünürlerin FO 195/1369; hangi FO 195/düşünürün 1448; FO hangi 195/1306; ciltte yer alacağı,FO 195/ ele 1545. alınan düşünürün etkili olduğu düşünce sistematiğine uygun olarak Amerikanbelirlenmiştir. Misyoner Arşivi: 640, 641, 642, 643,644, 645, 646, 647, 648, 651, 652, 653, 654, 655,Bahsi 660, geçen 661, çalışmada66 2, 663. Reeller. Türk düşüncesinde etkili olan bütün düşünürlere yer Sâlnameler:verilmeye çalışıldığı Salname-i eserin Vilâyet-i girişinde Haleb: 1320.belirtilmiştir. Ancak uzun ve zorlu bir çalış- Şer’îyyemanın ürünü Sicili: 23olan Recep bu 1293-eserde, 25 yer Şaban alması 1296 arzulanan tarihli Urfa düşünürlerin Şer’îyye Sicili bir kısmı çeşitli aksaklıklar nedeniyle yansıtılamamıştır. Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. Adıvar,Düşünce H. E. (2005). hayatımıza Mehmet katkıda Kalpaklı bulunan G. T. (Haz..),münevverler Mor Salkımlı anlatılırken Ev. İstanbul: öncelikle Özgür ha- yat hikâyelerine,Yayınları. yetiştikleri ortama, etkilendikleri kişilere, akımlara ve çevrelere yer verilmiştir, daha sonra fikirleri ve kaleme aldıkları eserler incelenmiş, maddenin Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu en sonunda ise genel bir değerlendirmede bulunulmuştur. Ele alınan düşünür- Araştırmaları Merkezi. lerin ileri sürdükleri alanlardaki bütün fikirleri, çeşitli yönleriyle tanıtılmaktadır. Bingöl,Bahsedilen S. (2005). düşünürün Osmanlı fikirlerinde Mahkemelerinde değinilmesi Reform gerektiği ve Cerîde-yi düşünülen Mehâkim’deki ancak eksik Üst kalanMahkeme hususlara Kararları. “Ek”ler Tarihbaşlığı Incelemeleri altında Dergisi,değinilmiştir. XX (19), Ayrıca 19-38. bazı düşünürlere ait Çadırcı,hatırlara M. da (1997). yer verilmiştir. Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. Ankara: TTK. Bu eserin ortaya konmasında amaç özellikle Türk düşüncesine yapılmak is- Deringil,tenen katkıdır. S. (2002). Öncelikle İktidarın Sembolleribu eser, Türk ve İdeoloji düşüncesi II. Abdülhamit üzerine Dönemi bir özbilinç ( 1876-1909) oluşturma (Çev. çabasınınG. Ç. birGüven). ürünüdür. İstanbul: Tanzimat’tan YKY. Cumhuriyet’e Türk Düşünürleri adlı çalışma, FatmaTürklerde Aliye felsefe, Hanım. düşünce, (1995). Ahmed yüksek Cevdet felsefe Paşa olmadığı ve zamanı iddiasına. İstanbul: itirazın Bedir. bir vesikası- Foucault,dır. Ayrıca, M. Türkçe(2006). Deliliğinfelsefenin Tarihi imkânı ( Çev. olmadığını M. A. Kılıçbay). ileri Ankara: sürenlere İmge. karşı hem düşü- nür örnekleriyle hem de dilin imkânı açısından (sunuş kısmına bakılabilir) karşı Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. koymanın delili niteliğindedir. Bu çalışma kendi kültürünü, kimliğini, sorunlarını Kenanoğlu,bilen ve bu M. sorunlara M. (2007). çözümlerle Nizâmiye yenimahkemeleri. yaklaşımlar Islâm getirebilen Ansiklopedisi, kişilerin XXXIII yetişmesin, 185-188. - Kodaman,de rehber B. olabilecek (1987). II. Abdülhamidniteliktedir. Devri Eser Doğu kendi Anadolu öz değerlerimizle, Politikası. Ankara: aklımız, Türk Kültürünü vicdanı- mız veAraştırma bilincimiz Enstitüsü. ile tefekkür edilebileceğini bize göstermektedir. Tanzimat’tan Kürkçüoğlu,Cumhuriyet’e C. Türk (2008). Düşünürleri Şanlıurfa 1850-1950 başlıklı bu. Şanlıurfa: yapıt Türk ŞURKAV. düşüncesindeki önemli bir Nicault,boşluğu C. doldurmakta, (2001). Kudüs düşünce 1850-1948 hayatına (Çev. E. önemli S. Vali). katkılarda İstanbul: İletişim. bulunmaktadır. Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. Seyitdanlıoğlu, M. (1996). Tanzimat Devri’nde Meclis-i vâlâ. Ankara: TTK. Tanpınar, H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. Urfa. (1984). Yurt Ansiklopedisi, X, 7367-7389. Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim Yayınları.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Algılanan Dünya Merleau-Ponty, The World of Perception, M., Routledge, 2004. Çeviren: Ömer Aygün Metis Yayınları, İstanbul 2010. * Duygu DİNÇER

Algılanan Dünya, Fenomenoloji Felsefesi’nin güçlü temsilcilerinden biri olan ve 1908-1961 yılları arasında geçen yaşamı süresince yürütmüş olduğu çalışmalarla, “şuur ile organik, psikolojik ve hatta sosyal tabiatın münasebetlerini anlama”1 (Gürsoy, 2014, s. 46) gayesi taşıdığını belirten Maurice Merleau- Ponty’nin önemli eserlerinden biridir. Eser, Merleau-Ponty’nin 9 Ekim-13 Kasım 1948 tarihleri arasında her cumartesi Fransız Ulusal Radyosu’nun “Fransız Kültür Saati” adlı programında yayımlanan (1) Algılanan Dünya ve Bilimin Dünyası, (2) Algılanan Dünyayı Bulgulamak: Uzam, (3) Algılanan Dünyayı Bulgulamak: Duyu Nesneleri, (4) Algılanan Dünyayı Bulgulamak: Hayvanlık, (5) Dışarıdan Görünen İnsan, (6) Sanat ve Algı Dünyası, (7) Klasik Dünya ile Modern Dünya başlıklı yedi sohbetinden oluşmak- tadır.

* Araş. Gör., Marmara Üniversitesi, Atatürk Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı, [email protected]. 1 Kenan Gürsoy (2014). Varoluş ve Felsefe, Ankara: Aktif Düşünce Yayınları. Yazar bu alın- tıyı eserinin “Maurice Merleau-Ponty’de Şuur-Beden İlişkisi” başlıklı bölümünde Maurice Merleau-Ponty’nin La Structure du Comtement (1977) adlı eserinden yapmıştır.

235 8236

veKitabın Madalya ve (1319-1320),radyo programının 10 Hanedân-ı ilk sohbeti Osmâni olan Nişân “Algılanan ve İmtiyâz Dünya Madalyası ve Bilimin (1311- Dünyası”1334), başlıklı 17 Teba-yı bölüm Şâhâne temel Mecîdî olarak Esâmî bilimin, (1321-1332), kendisiyle 30 benzerAltın İmtiyâz karşılaştırma Madalyası ve ölçüm(1309-1320), sistemleri kullanmayan,40 Madalya Esâmî fizik yasalarında(1899-1902) olduğu Defterleri. gibi nedensel çıkarımlarda İngilizbulunmayan Ulusal Arşiviaraştırmaları,: FO 195/1720; bir “yanılsama” FO 195/1883; oldukları FO 195/1477; iddiasıyla FO yadsımaya 195/1368; FOve 195/dış- lamaya1932; hakkı FO olup 195/1976; olmadığı FO 195/1305,sorusunu eleFO almaktadır195/1369; FO (s. 195/15). 1448;Merleau-Ponty FO 195/1306; bu sohbetiyleFO 195/ esasında, 1545. Fransız toplumu nezdinde tüm insanlığa, Descartes’ın etki- siyle ortaya çıkan ve uzun yıllardır hüküm süren “duyumların yanıltıcı olduğu” (s. Amerikan13) ve “algının Misyoner ancak Arşivi bilimin: 640, henüz 641, 642, açık 643,644, hale getirilmemiş 645, 646, 647, bir 648, başlangıcı 651, 652, 653,olduğu” 654, (s. 14)655, görüşlerinde 660, 661, 66 takılıp 2, 663. kalınmaması Reeller. ve “dünyaya ilişkin bütün yaşanmış dene- Sâlnameler:yimlerimizin Salname-i değerini Vilâyet-i bir anda Haleb: sıfırlayacak 1320. ölçüde bilime ve bilimsel bilgiye değer Şer’îyyever(ilmemesi)” Sicili: 23 (s. Recep 12) gerektiği 1293- 25 konusundaŞaban 1296 tarihliuyarıda Urfa bulunmuştur. Şer’îyye Sicili Merleau-Ponty’e göre bilimsel araştırmalara, onların durumları titiz bir biçimde ele alışına şüphesiz Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. ki daima ihtiyaç vardır, ancak bu durum insanları bilimin “kusursuz, mutlak ve ta- Adıvar,rafsız” bilgiH. E. sunduğu (2005). Mehmet yanılsamasına Kalpaklı götürmemesi G. T. (Haz..), gerekmektedir. Mor Salkımlı Ev Zira. İstanbul: XIX. yüzyılÖzgür sonlarındanYayınları. itibaren, bilimsel yöntem yoluyla ortaya konulan yasa ve kuralların Bayraktar,mutlaklık H.arz (2007). etmediği Tanzimattan ve yeni araştırmalarla Cumhuriyet’e Urfaçürütülmeye Elazığ: Fırat ya da Üniversitesi genişletilmeye Ortadoğu da- ima açıkAraştırmaları oldukları Merkezi. anlaşılmıştır. Bingöl,Merleau-Ponty, S. (2005). Osmanlı sonraki Mahkemelerinde üç bölümde deneyimlenen Reform ve Cerîde-yi dünyada Mehâkim’deki insanın uzam Üst- la, nesnelerleMahkeme ve Kararları. hayvanlarla Tarih Incelemeleriilişkilerini Dergisi,algı penceresinden XX (19), 19-38. bakarak irdelemekte- Çadırcı,dir. “Algılanan M. (1997). Dünyayı Tanzimat Bulgulamak: Döneminde Uzam”Anadolu başlıklıKentleri’nin bölümde Sosyal modernve Ekonomik resimden Yapısı. örneklerAnkara: vererek TTK. klasik üç boyutlu uzam algısındaki değişimi tartışmış, insanların varolmakta oldukları uzamı “kendi perspektiflerinden” ve onunla “kurmuş oldukla- Deringil, S. (2002). İktidarın Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. rı tensel bağlar” üzerinden algıladıklarını (s. 35) belirtmiştir. G. Ç. Güven). İstanbul: YKY. FatmaMerleau-Ponty, Aliye Hanım. (1995). “Algılanan Ahmed CevdetDünyayı Paşa Bulgulamak: ve zamanı. İstanbul: Duyu Bedir.Nesneleri” başlıklı bölümde uzamı dolduran nesneleri ele almaya geçerek özne ve nesne (insan ve Foucault,şeyler) arasındaki M. (2006). diyalogları Deliliğin Tarihi irdelemektedir. ( Çev. M. A. Kılıçbay).Yazar, temel Ankara: olarak İmge. şeyleri meydana Ginzburg,getiren özelliklerin, C. (2011). Peynir ayrı ayrı ve kurtlar duyu (Çev.organlarından A. Gür). İstanbul: gelmiş Metis. olsalar da birbirlerinden Kenanoğlu,kesin çizgilerle M. M. ayrılamayacak (2007). Nizâmiye kadar mahkemeleri. iç içe geçmiş Islâm oldukları Ansiklopedisi, fikrini XXXIII savunmaktadır., 185-188. Ayrıca insanların nesnelerle olan ilişkilerinin mesafeli ve tarafsız olmadığını, aksi- Kodaman, B. (1987). II. Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası. Ankara: Türk Kültürünü ne onlarla karışan ve adeta onlara insani vasıflar giydirerek yaşam alanlarına katan Araştırma Enstitüsü. bir formda olduğunu ortaya koymaktadır. Kürkçüoğlu, C. (2008). Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. “Algılanan Dünyayı Bulgulamak: Hayvanlık” adlı bölümde Merleau-Ponty, Nicault, C. (2001). Kudüs 1850-1948 (Çev. E. S. Vali). İstanbul: İletişim. insanın bu dünyada yalnız olmadığını, içine hayvanların da dahil olduğu tüm öte- Ortaylı,kilerle birlikte-varolduğunuİ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun belirtmekte En(s. Uzun36), ötekilereYüzyılı. İstanbul: ve onların Hil. dünyalarına Seyitdanlıoğlu,açık bir duruşla M. yaşamanın (1996). Tanzimat erdemine Devri’nde dikkat Meclis-i çekmekte vâlâ. Ankara:ve hayvan TTK. dünyasına hak- Tanpınar,larını geri H. verme (2001). konusunda XIX. Asırda insanlaraTürk Edebiyatı çağrıda Tarihi bulunmaktadır.. İstanbul: Çağlayan İnsanoğlunun Kitabevi. kla- sik dönemden bu yana “normal”lik etiketine yaslanarak hayvanlarla, akli dengesi Urfa. (1984). Yurt Ansiklopedisi, X, 7367-7389. yerinde olmayanlarla, çocuklarla ve ilkel olarak adlandırdıkları insanlarla kurdu- Zürcher,ğu dışlayıcı E. (1999). ve önyargılı Modernleşen ilişkileri Türkiye’nin (s. 39) Tarihiirdeleyen (Çev. Merleau-Ponty, Y. S. Gönen). İstanbul: bu tutumların İletişim onlarınYayınları. dünyasını hakiki manada anlamaktan, keşfetmekten ve kucaklamaktan ne kadar uzak olduğunu gözler önüne sermektedir.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Kitap Tanıtmalar/Book Reviews 237

Merleau-Ponty “Dışarıdan Görünen İnsan” adlı bölümde bu noktadan hare- ketle “insan olmaklık” mevzusunu mercek altına almaktadır. Ona göre “insan ol- maklık” bir “yönelim” (Gürsoy, 2014, s. 46) ile dış dünya ve tüm ötekilerle (tensel) bağlar kurmak, bağlantı halinde olmaklıktır. Ayrıca insan olmaklık, asla bitmeyen, tamamlanmayan bir projedir ve bu anlamda tüm insanların yazgısı birbiriyle ortak- tır (s. 55). Bu projenin yalnız başına, köksüz ve bağsız bir halde tamamlanmasına imkan olmadığı gibi, kişinin kendi olma sorumluluğunu bir başkasına devretme lüksü de yoktur (s. 54). Merleau-Ponty buraya kadar olan kısımda insanın uzam, nesneler, hayvan- lar, kendisi ve diğer insanlar ile olan ilişkilerini inceledikten sonra “Sanat ve Algı Dünyası” başlıklı altıncı bölümde ressamların, şairlerin, yazarların, yönetmenlerin ve müzisyenlerin dünyasından verdiği örneklerle sanatın, algılanan dünya içinde- ki anlam ve önemini gündemine yerleştirmiştir. Zira ona göre “algılanan dünya, yalnızca doğal şeylerin bütünü değildir, tablolardır da, müziklerdir, kitaplardır, Almanların bir ‘kültür dünyası’ dedikleri şeydir aynı zamanda. Kendi ufkumuzu daraltmak ya da kendimizi taşla suyla sınırlamak şöyle dursun, algılanan dünyanın içine sokulmakla sanat yapıtlarını, dili ve kültürü bütün o özerklikleri ve temel zenginlikleri içerisinde düşünmenin yolunu bulmuş oluruz (s. 68).” Gerek yapmış olduğu sohbetlerin bütününde gerekse bu bölümde resim, Merleau-Ponty’nin algı dünyasının kapılarını aralamakta yararlandığı en temel başvuru kaynaklarından bi- ridir. Çünkü ona göre sanat yapıtlarının “etli tenli bir bütünlükleri” vardır (s. 61) ve kişi ancak algının peşinden gittiği ölçüde bir sanat yapıtını anlamaya hazır hale gelebil(mektedir)” (s. 61). Bu yapıtlar algısal deneyim kaynağıdırlar ve “dünyanın taklidi değil başlı başına bir dünya”dırlar (s. 62). Merleau-Ponty kitabın “Klasik Dünya ile Modern Dünya” başlıklı son bö- lümünde, önceki sohbetlerde yapılan tüm tartışmaları ve varılan tüm sonuçları da içerecek şekilde modern düşüncenin izlediği seyri ve algılanan dünya deneyimle- rindeki dışavurumlarını değerlendirmektedir. Sonuç olarak Merleau-Ponty, Algılanan Dünya adlı eserinde yer alan sohbet- leriyle okurları içinde yaşadıkları dünyayı, içinde bulundukları uzamı, diyalog ha- linde bulundukları canlı, cansız tüm varlıkları daha derinden duyumsamaya, gerek algı aktını gerekse ötekilerle birlikte varolmak üzere kurdukları tensel bağlantıları yeniden gözden geçirmeye; duyumsal deneyimlere hak ettiği kıymeti vermeye ve “algı dünyasında şeyleri ve şeylerin görünme biçimlerini birbirinden ayırmanın olanaksız” (s. 60) olduğunu kabul etmeye davet etmektedir.

Kaynakça Gürsoy, K. (2014). Varoluş ve Felsefe, Ankara: Aktif Düşünce Yayınları. Merleau-Ponty, M. (2010). Algılanan Dünya: Sohbetler (Çev. Ömer Aygün), İstanbul: Metis Yayınları.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016

İlk Modernler: Yirminci Yüzyıl Düşüncesinin Kökenlerine İlişkin Profiller William R. Everdell, The First Moderns: Profiles in the Origins of Twentieth-Century Thought, The University Of Chicago Press, Chicago, 1997 Çeviren: Hülya Kocaoluk, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2012. * Vural BAŞARAN

Amerikalı tarihçi ve yazar William R. Everdell’in The First Moderns: Profiles in the Origins of Twentieth-Century Thought adıyla yazdığı ve 1998 yılında yayımladığı kitap pek çok dile çevrilmiştir. Bu kitabı Türkçeye ka- zandıran Hülya Kocaoluk, bunu 2007 yılında yayımlamıştır. İlk Modernler, modernizmin ne olduğunu tartışan ve ilk modernleri bizlere ta- nıtan bir kitaptır. Kitapta, bugün modası geçtiği düşünülen bir tarz olan, öyküleme yöntemiyle, düşünce tarihi içinde modernizmin yeri anla- tılmaktadır. Sadece içindekiler kısmına bakmak bile, kitabın ne kadar geniş bir spektruma sahip olduğunu gösterir. Öyle ki kitap sizi XIX. yüz- yıl sonu Viyana’sından alır ve Dedekind, Cantor ve Frege gibi büyük matematikçilerin masasına oturtur. Fizikçi Boltzmann’dan, pointilist ressam Saurat’a oradan da Rimbaud gibi şairlere konuk oluyorsunuz. Freud’la bilinç altına iniyor, Amerika ve Paris’in modernizmle tanışmasını görüyorsunuz. Kitabın bu kadar geniş bir içeriğe sahip olması, Everdell’in modernizm anlayışının bir özeti niteliğindedir. Çünkü pek çok disiplinin modernist fikirler taşıdığını iddia ediyor.

* Arş. Gör., Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Felsefe Bölümü, Bilim Tarihi Anabilim Dalı.

239 8240

veYazar, Madalya kitabının (1319-1320), ilk bölümünde 10 Hanedân-ı modernizmin Osmâni Nişân ne ve olduğunuİmtiyâz Madalyası tartışıyor. (1311- En genel1334), anlamıyla 17 Teba-yı Everdell’in Şâhâne modernizmin Mecîdî Esâmî ne(1321-1332), olduğu konusundaki 30 Altın İmtiyâz iddiası Madalyası şudur: Modernizm(1309-1320), “ontolojik 40 Madalya süreksizlik”tir. Esâmî (1899-1902) Yazar kitabın Defterleri. kurgusunu da bu ontolojik sü- İngilizreksizlik Ulusal üzerine Arşivi inşa: FO etmiştir. 195/1720; Everdell FO 195/1883; ilk modernlere FO 195/1477; yüz yıl FOsonrasından 195/1368; yani FO 195/XX. yüzyılın1932; sonlarından FO 195/1976; bakmaktadır FO 195/1305, ve XX. FO yüzyılı 195/1369; oluşturan FO 195/ düşüncelerin 1448; FO 195/1306;kökenine inmektedir.FO 195/ XX. 1545. yüzyılın büyük filozoflarının çok büyük şeyler borçlu oldukları bu Amerikanilk modernlerdir. Misyoner Arşivi: 640, 641, 642, 643,644, 645, 646, 647, 648, 651, 652, 653, 654, 655,Everdell’in 660, 661, iddiasına 66 2, 663. göre, Reeller. modernizm, Fransızların -izm ekini bulduğundan Sâlnameler:beri cari olan Salname-i en uzun Vilâyet-i soluklu Haleb:-izmdir 1320. ve modernizmin tanımlanmasındaki güçlük Şer’îyyeonu diğer Sicili: -izm’lerden 23 Recep 1293-ayırmaktadır. 25 Şaban “Komünizm 1296 tarihli Urfa veya Şer’îyye liberalizm, Sicili hatta klasisizm veya romantizim bile, belki de yalnızca o kadar genel olmadıklarından, bizim için Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. o denli zor değildir. Modernizmin aksine, bunların hiçbiri her şeyden biraz an- Adıvar,lamamızı H. veE. (2005).yirminci Mehmet yüzyılda Kalpaklı ‘disiplinler G. T. (Haz..),arası sınırlar’ Mor Salkımlı dediğimiz Ev. İstanbul:şeyi topyekün Özgür çiğnememiziYayınları. gerektirmez” diyerek aslında kitabın spektrumunun bu denli geniş Bayraktar,olmasının H. sebebini (2007). deTanzimattan açıklamaktadır. Cumhuriyet’e Everdell’e Urfa göreElazığ: modernizm, Fırat Üniversitesi endüstriyalizm, Ortadoğu kapitalizm,Araştırmaları Marksizm Merkezi. ya da Aydınlanma değildir. Bunlar XIX. yüzyıla ait kavram- Bingöl,lardır. Bununla S. (2005). birlikte, Osmanlı modernizmi, Mahkemelerinde realizm Reform ve natüralizme ve Cerîde-yi olan Mehâkim’dekitepkisinden kay Üst- naklı Mahkemesembolizme Kararları. daha yakın Tarih Incelemelerigörmektedir. Dergisi, Ancak XX yine (19), de 19-38. sembolizm, modernizmi tanımlamak için çok dar bir ifadedir. Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. Ankara:Felsefe TTK.tarihçileri modernizmi tanımlama konusunda net bir tutum sergi- Deringil,lememektedir. S. (2002). Genel İktidarın kanı Sembolleri veya tutum; ve İdeoloji pragmatizm, II. Abdülhamit fenomenoloji Dönemi ( 1876-1909) ve mantıksal (Çev. pozitivizminG. Ç. Güven). modern; İstanbul: buna YKY. karşın monizm, materyalizm ve idealizmin modern olmadığı şeklindedir. Pozitivizmin modern olup olmadığını da, bu kavramın mu- Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. cidi olan Comte’a mı, yoksa onun en büyük uygulayıcısı Mach’a mı bakacağımı- Foucault,za göre değişir. M. (2006). Modernizmin Deliliğin Tarihi başladığı ( Çev. M. yeri A. romandanKılıçbay). Ankara: veya mimariden İmge. daha çok, Ginzburg,Almanya’daki C. (2011). bir grup Peynir matematikçi ve kurtlar (Çev. veya A. Gür).Paris’teki İstanbul: bir kabaredeMetis. aramak gerekir. Kenanoğlu,Okuyanlar M.bu M.kitapta, (2007). süreksizlik, Nizâmiye mahkemeleri.geçiş, ilerleme Islâm gibi Ansiklopedisi, sözcükleri çokXXXIII sık ,duyacaktır. 185-188. Kodaman, B. (1987). II. Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü. Kürkçüoğlu, C. (2008). Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. Nicault, C. (2001). Kudüs 1850-1948 (Çev. E. S. Vali). İstanbul: İletişim. Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. Seyitdanlıoğlu, M. (1996). Tanzimat Devri’nde Meclis-i vâlâ. Ankara: TTK. Tanpınar, H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. Urfa. (1984). Yurt Ansiklopedisi, X, 7367-7389. Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim Yayınları.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Fiziğin F’si Çağlar TUNCAY, Ankara, Arkadaş Yayınevi, 2014. * Batuhan AKGÜNDÜZ

Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Fizik Bölümü Öğretim Üyesi Çağlar Tuncay’ın kaleme almış olduğu, 2. baskısı 2014 yılında yayımlanan Fiziğin F’si, fiziğe korkuyla yaklaşan, bu bilim- le arasına duvar ören insanların önyargılarını ortadan kaldırmak, ayrıca bu bilime ilgi duyup da nereden ve nasıl başlayacağını öngöremeyen insanlara yol gösterebilmek amacıyla yazılmış olan, bir giriş kitabıdır. Bu hususta, kitabın ikin- ci baskısının yayınlamış olması da, gerek eserin bu hedefine ulaştığını gerekse de ülkemizde po- püler bilim yayınlarına duyulan ilginin arttığını görmemizi sağlamaktadır. Yazar, fiziği, fizik ter- minolojisinden uzak, sade bir anlatım ile uygar- lığın ortaya çıkışından günümüze kadar, tarihsel bir bakış açısıyla inceleyerek, eseri, hem fizik bilimine toplumun her kesiminden merak duyan insanlar tarafından okunabilir kılmakta; hem de esere, tarihsel dokunuşlarla bir sürükleyicilik kazandırmaktadır. Şunu iyi bilmemiz gerekir ki, ülkemizin, temel bilimler konusundaki eksikliğini göz önünde bulundurduğumuzda, Fiziğin F’si gibi eserlere duyulan ihtiyaç gün

* Lisans öğrencisi, Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Felsefe Bölümü.

241 8242 geçtikçeve Madalya artmakta (1319-1320), ve bu eserlerin 10 Hanedân-ı yazılması Osmâni her geçen Nişân gün ve İmtiyâzdaha da Madalyası elzem hale (1311- gel- mektedir.1334), Kitap, 17 Teba-yı bir giriş Şâhâne ve on Mecîdî bir bölümden Esâmî (1321-1332), oluşmaktadır. 30 Altın Kitabın İmtiyâz ana Madalyası hatlarını ise, kabaca,(1309-1320), fiziğin, 40 uygarlığın Madalya Esâmîortaya (1899-1902)çıkışındaki rolü, Defterleri. felsefeden ayrılarak, bağımsız İngilizbir bilim Ulusal olana Arşivi kadar: FO geçirdiği 195/1720; inişli FO ve195/1883; çıkışlı süreç,FO 195/1477; bağımsız FO bir 195/1368; bilim olduktan FO 195/ sonra1932; kaydettiği FO 195/1976; ilerlemeler FO ve 195/1305, fiziğin bir FO bilim 195/1369; olma sürecinin FO 195/ gecikmesinde1448; FO 195/1306; ve en sonundaFO 195/bir bilim 1545. olmasında etkili olan bilim insanları ve filozoflar oluşturmakta Amerikanve tarihsel Misyoner gerçekliklerle Arşivi :birlikte 640, 641, yazarın 642, 643,644, bu tarihsel 645, 646,gerçekliklere 647, 648, 651, farklı 652, bir 653, tarzda 654, getirdiği655, yorumlar 660, 661, 66da 2,okuyucularla 663. Reeller. paylaşılmaktadır. Sâlnameler:Fiziğin Salname-i F’si’ndeki Vilâyet-i en büyük Haleb: amaçlardan 1320. biri, fiziğin tarihteki konumunun ku- Şer’îyyesursuz bir Sicili: biçimde 23 Recep belirlenmesidir. 1293- 25 Şaban Bu 1296 hususta tarihli yazar, Urfa eserinŞer’îyye giriş Sicili kısmında fiziğin, insanın kendi kas gücü vasıtasıyla nesneyi fırlatması ile gerçekleştirdiği devinimi Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. günümüzde inceleyen bilim dalı olduğundan, bu bilimi, uygarlığın başlatıcısı olarak Adıvar,konumlandırmaktadır. H. E. (2005). Mehmet Başka Kalpaklı bir deyişle, G. T. fırlatmak, (Haz..), Mor fiziksel Salkımlı bir Evdurum. İstanbul: oluşturdu Özgür- ğundanYayınları. ve ateşin bulunması ve korunmasından çok daha evvel vuku bulduğundan Bayraktar,ötürü, hem H. fiziğin (2007). hem Tanzimattan de uygarlığın Cumhuriyet’e başlangıcında Urfa Elazığ: yer almaktadırFırat Üniversitesi (Tuncay, Ortadoğu 2014: 8). FırlatmaAraştırmaları içgüdüsünden Merkezi. yola çıkarak ok ve yayı icat eden insanlık, ihtiyaçları Bingöl,doğrultusunda S. (2005). aletler Osmanlı yapmaya Mahkemelerinde devam edecek Reform ve bu ve aletlerin Cerîde-yi yapımı Mehâkim’deki ile uygarlı Üst- ğın gelişimiMahkeme doğru Kararları. orantılı Tarih olacaktır. Incelemeleri En Dergisi, sonunda XX ise(19), ok 19-38. ve yay ile uygarlığı orta- ya çıkaran insanlığın faaliyetleri uzaya uydu fırlatmaya kadar varacaktır (Tuncay, Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. 2014: 9,10). Burada, üzerinde durulması gereken ana husus, ihtiyaç kavramıdır. Ankara: TTK. İnsanlık, gereksinimlerini karşılayabilmek için alet yapımına başlamış ve uygarlı- Deringil,ğın gidişatı S. (2002). da bu İktidarın faaliyetle Sembolleri paralellik ve İdeolojigöstermiştir. II. Abdülhamit Ord. Prof. Dönemi Dr. ( Aydın1876-1909) Sayılı’nın (Çev. MısırlılardaG. Ç. Güven). ve Mezopotamyalılarda İstanbul: YKY. Matematik, Astronomi ve Tıp adlı eserinin Fatma“İlmin Aliye Menşeleri Hanım. ve(1995). İlmî AhmedDüşüncenin Cevdet Paşa Doğuşu” ve zamanı kısmında. İstanbul: belirttiği Bedir. üzere, insan Foucault,ihtiyaçları M. ile (2006). bilimlerin Deliliğin doğuşu Tarihi arasında ( Çev. M. birA. Kılıçbay).ilişki vardır. Ankara: Tarımın İmge. başlaması ve iş Ginzburg,bölümü yapılmasının C. (2011). Peynir zaruri ve kurtlar hale gelmesi,(Çev. A. Gür).akarsulardan İstanbul: Metis.faydalanma, gıda temini gibi gereksinimler, aletleri ve dolayısıyla da uygarlığı meydana getirmiştir (Sayılı, Kenanoğlu, M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. 1966: 8-9). Yazarın da, eserde, bilimin insanın yararına olan ve onun gündelik işle- Kodaman,rini kolaylaştıran B. (1987). bir II. etkinlik Abdülhamid olduğuna Devri Doğu dair Anadoluaçıklamalarına Politikası rastlanmaktadır:. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü. “Dolayısıyla, fiziğin ya da genel olarak bilimin uygulayımlarında doğru Kürkçüoğlu, C. (2008). Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. sonuçlar elde edebilmek; örneğin çalışabilir bir makine yapabilmek, başka Nicault,bir C. deyişle (2001). bilimden Kudüs 1850-1948 pratik amaçlarla (Çev. E. yararlanabilmek S. Vali). İstanbul: ya İletişim. da daha genel de- Ortaylı,yişle İ. (1983). yaşamı Osmanlı kolaylaştırıp imparatorluğu’nun uzatabilmek En için Uzun doğru Yüzyılı kuramlara. İstanbul: gerek Hil. vardır. Seyitdanlıoğlu,Bu da ancak M. (1996). doğru Tanzimatdüşünceler, Devri’nde yani evrene Meclis-i uygun vâlâ düşünceler. Ankara: TTK. üretebilmekle sağlanır” (Tuncay, 2014: 81). Tanpınar, H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. Urfa. (1984).“Bilim, Yurt insanın Ansiklopedisi, yaşamasını X, 7367-7389.kolaylaştıran yeni teknik ve aygıtlara yol açma- nın yanı sıra, evreni daha doğru görmesini de sağla(ya)mıyorsa ne işe yarar Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim ki?!...” (Tuncay, 2014: 145). Yayınları. Böylece bilimin, özellikle de fiziğin doğuşunda ve doğasında pratik bir amaç olarak gündelik ihtiyaçların yattığını söylemekte, artık, bir sakınca olmasa

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Kitap Tanıtmalar/Book Reviews 243 gerekir. Yazar, fiziği tarihte kusursuz bir biçimde konumlandırabilmek amacıyla, bu sefer de, eserin “Doğuş” adı verilen 1. bölümünde, bilimin ilk nerede ortaya çıktığını sorgulamaya girişir. Bu doğrultuda, her ne kadar Mısır ve Mezopotamya ile birlikte Hint ve Anadolu gibi uygarlıkların varlığından söz etse de (Tuncay, 2014: 19), modern anlamda bilimin; felsefede, sistemlerini canlı özdekçilik1 olarak adlandırdığımız filozoflarla birlikte Antik Yunan’da başladığını belirterek, bu filo- zofları, diğer Antik Yunan filozoflarından ayırt edip, onları birer fizikolog olarak tanımlamayı tercih etmektedir. Yazara göre, Thales, Anaksimandros, Anaksimenes gibi fizikologlar, doğa felsefesi ya da fisica ile uğraşmaktaydılar: “Bugünkü fiziğin kökeni olan “fisica” tüm evrensel olayları kapsadığından, tüm bilim dallarını da ilk halleriyle kabulleniyor ve bunların yanı sıra gerçeklerle uyuşma zorunluluğu pek aranmaksızın salt usa dayalı çıkarsamalarla yürüyen bir edim alanı olan felsefeyi de içeriyordu. Bu nedenle ilk “fizikçiler” kendileri için “fisica” ile ilgilenen anla- mında “fizikolog” adını kullanmayı yeğliyorlardı” (Tuncay, 2014: 16). Ancak yazar, öncelikle, Sözde Yunan Mucizesinin Mısır ve Mezopotamyalıların bilimlerinden ettikleri istifadeleri (Sayılı, 1966: 447) göz ardı etmekte, ardından fiziği, tarihte net bir şekilde konumlandırabilmek adına, canlı özdekçileri birer fizikolog olarak yorumlamakta ve böylece felsefeye yönelik tarihsel bakışımıza yeni bir konum ge- tirmektedir. Thales ve ardılları, doğal olanı doğaüstü nedenlerle değil de yine doğal nedenlerle açıklamaya girişmişlerdir (Cevizci, 2012: 25). Bilginin kendisini doğada aramaya yönelik olan bu teşebbüsleri, elbette, onları birer fizikolog yapmaktadır ancak bu teşebbüsün kendisinin niçini, yani, bilginin edinilme amacı, herhangi bir pratik kaygıdan ziyade yalnızca bilginin kendisini bilmek; bilmek için bilmektir (Cevizci, 2012: 31). Tümüyle rasyonel olan bu tutum ile birlikte de aynı zamanda, onlar, birer filozoftur. Dolayısıyla, yazarın, Antik Yunan’da fiziği konumlandıra- bilmek adına yaptığı filozof ve fizikolog ayrımı2, tartışmaya açık bir yaklaşımdır. Eserin 2. bölümü “Fizikte Yeni Bir Dal: Optik” başlığıyla okuyucuya sunulmak- tadır. Bu bölümde bilimin, Yunanlardan İslâm dünyasına geçişini içeren süreç ele alınmaktadır. Optiğin Öklid ile birlikte MÖ 300’lerde ışığın düz çizgiler boyunca ilerlediğini saptamasından dolayı, bir düz çizgiler geometrisi olarak incelendiği, dolayısıyla onun bir geometri konusu olarak ele alındığı savlanmakta ve yine böy- lece ilk kez ışığın yansıması probleminin Öklid ile birlikte incelenmeye başlan- dığı belirtilmektedir. 1. yüzyılda ise, ışığın kırınım konusuyla ilgili ilk çalışmalar Cleomenes ile birlikte gerçekleştirilmiş, Batlamyus ile birlikte de ışığın kırınımı ile ilgili büyük aşamalar kaydedilmiştir. Bilimin, İslâm dünyasına geçişi ile birlikte İbn’ül-Heysem, optiğin gelişiminin sürdürülmesini sağlamış ve görme işleminin gözden çıkan ışınlarla gerçekleştiğini savunan gözışın kuramına karşın, ışığın nes-

1 “Evrenin temeli olarak düşünülen özdeğin canlı olduğunu savunan öğreti”. Bkz. Bedia Akar- su, Felsefe Terimleri Sözlüğü, İnkılap Yayınları, İstanbul, 1998, s. 43. 2 Fizikologlar: Thales, Anaksimandros ve Anaksimenes; filozoflar: Sokrates, Platon ve Aristo- teles olarak belirtilmiştir. Bkz. Çağlar Tuncay, Fiziğin F’si, Arkadaş Yayınevi, 2014, s. 20, 23.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8244 nelerdenve Madalya çıktığını (1319-1320), kanıtlayarak, 10 Hanedân-ıgünümüz bilimininOsmâni Nişân ve fiziğinin ve İmtiyâz oluşumunda Madalyası (1311-büyük bir katkıda1334), 17bulunmuştur. Teba-yı Şâhâne Eserin Mecîdî 3. bölümünde, Esâmî (1321-1332), “Bilimde 30 Yeniden Altın İmtiyâz Doğuş” Madalyası başlığı ile Rönesans(1309-1320), dönemindeki 40 Madalya bilimsel Esâmî faaliyetler (1899-1902) incelenmektedir. Defterleri. Böylece, bir önceki İngilizbölümde, Ulusal bilimin Arşivi Yunandan: FO 195/1720; İslâm FO Uygarlığına 195/1883; FO geçişi 195/1477; işlenirken, FO 195/1368; bu bölümde FO 195/ ise bilimin,1932; İslâm FO Uygarlığı’ndan195/1976; FO 195/1305, Avrupa’ya FO geçişi 195/1369; ile gerçekleşen FO 195/ 1448;bilimsel FO faaliyetler195/1306; ele alınmaktadır.FO 195/ 1545. Yazar, bu bölümün tamamını Leonardo Da Vinci’ye ayırmakta Amerikanve onun hezârfen Misyoner yönüne Arşivi: vurgu640, 641, yapmaktadır. 642, 643,644, Da 645, Vinci’nin 646, 647, başta648, 651, mekanik 652, 653, olmak 654, üzere655, ısı, ses,660, ışık,661, 66elektrik 2, 663. ve Reeller. mıknatıslık gibi alanlarda yaptığı çalışmalar, Onun gündelik hayatında yaptığı gözlemlerle örneklendirilerek okuyucunun, bu çalışma- Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. ları anlaması -bir giriş kitabına yakışacak şekilde-kolaylaştırılmaktadır. Şer’îyye Sicili: 23 Recep 1293- 25 Şaban 1296 tarihli Urfa Şer’îyye Sicili Fiziğin F’si’nde karşımıza çıkan bir diğer önemli husus da yazarın, başta belirt- Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. miş olduğumuz, fiziğin tarihte kusursuz bir biçimde konumlandırılması girişiminden Adıvar,doğan buH. fizikolog-filozofE. (2005). Mehmet ayrımında, Kalpaklı ayrımın,G. T. (Haz..), filozof Mor ve felsefeSalkımlı kısmını Ev. İstanbul: oluşturan Özgür ta- rafınaYayınları. yönelik olan tutumudur. Eserin, “Deneysel Fiziğin Yükselişi” adı verilen 4. bö- Bayraktar,lümünde fiziğin,H. (2007). felsefeden Tanzimattan ayrılıp Cumhuriyet’e bağımsız bir Urfa bilim Elazığ: olana Fırat kadar Üniversitesi geçirdiği zorluklar,Ortadoğu özellikleAraştırmaları Aristoteles Merkezi. ve Platon’a dayandırılmakta ve onların sistemlerinin, fiziğin Bingöl,gelişim S.sürecini (2005). engellediği Osmanlı Mahkemelerinde savlanmaktadır. Reform Yazar, veAristoteles’in Cerîde-yi Mehâkim’deki hareket üzerine Üst getirdiğiMahkeme yaklaşımları Kararları. eleştirmekte Tarih Incelemeleri ve eserin Dergisi, birçok XX yerinde, (19), 19-38. bu yaklaşımın 2000 yıllık bir vakit kaybına yol açtığını belirtmektedir (Tuncay, 2014: 25, 46, 53). Aristoteles’in Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. doğayı salt usla kavradığını ve böylece deneysel yöntemin önünün binlerce yıl tı- Ankara: TTK. kandığını savunan (Tuncay, 2014: 41) yazar, Aristoteles’in deneysel yöntemin önünü Deringil,tıkamadığı S. (2002).gibi; aksine, İktidarın onun, Sembolleri duyum ve ve İdeoloji deneyime II. Abdülhamit büyük bir Dönemi önem (vermiş 1876-1909) olduğunu (Çev.3 göz ardıG. Ç. etmektedir. Güven). İstanbul: Belirtmekte YKY. fayda var ki, Aristoteles, duyum ve deneyimden Fatmaelde edilen Aliye bilgiye Hanım. önem (1995). vermekle Ahmed Cevdet birlikte, Paşa aynı ve zamandazamanı. İstanbul: bu tutumuyla Bedir. da kendi çağı 4 Foucault,için oldukça M. (2006).cesaret Deliliğinisteyen bir Tarihi yaklaşım ( Çev. sergilemiştir.M. A. Kılıçbay). Aristoteles’in, Ankara: İmge. yalnızca biyoloji Ginzburg,alanında yaptığı C. (2011). çalışmaları Peynir ve incelediğimizdekurtlar (Çev. A. Gür). dahi, İstanbul: onun deney Metis. ve gözlem vasıtasıyla edinilen bu bilgi türüne verdiği önemin yanı sıra, deneyimden elde edinilen bu bilgiyi Kenanoğlu, M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. cesurca kullandığı da ortaya çıkmaktadır. Bir örnek vermemiz gerekirse, Aristoteles, Kodaman,biyoloji alanında B. (1987). yaptığı II. Abdülhamid çalışmalardan Devri Doğubir tanesinde Anadolu Politikası deney ve. Ankara: gözlemleri Türk neticesinKültürünü- de; kol,Araştırma ön ayak Enstitüsü. ve kanatla yüzgeç arasında; kemikle balık kılçığı arasında; tüyle ba- Kürkçüoğlu,lık pulu arasında C. (2008). bir türdeşlik Şanlıurfa (homology)1850-1950. Şanlıurfa: olduğu sonucuna ŞURKAV. ulaşmıştır (Ross, 2011: Nicault,186). Fiziğin C. (2001). F’si’nde Kudüs ise, 1850-1948 deneyin önemini(Çev. E. S.ilk Vali). kavrayan İstanbul: insanın İletişim. Archimedes olduğu savlanmaktadır (Tuncay, 2014: 26). Bununla birlikte Archimedes, olgular arasındaki Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. düzenlilikleri ilk kez yasalar halinde ifade etmekte ve onun bilimde başlattığı bu yön- Seyitdanlıoğlu,temsel hareketin, M. (1996).Galileo Tanzimat ve Newton Devri’nde ile birlikte Meclis-i bir vâlâ devrime. Ankara: dönüştüğü TTK. görülmek- Tanpınar, H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. 3 “Aristoteles için insanı diğer canlılardan ayıran en büyük fark da zaten onun duyum ve de- Urfa.neyden (1984). gelen Yurt tümel Ansiklopedisi, yargılara varmaX, 7367-7389. yetisine sahip olmasıdır”. Bkz. Hüseyin Gazi Topdemir, Zürcher,“Aristoteles’in E. (1999). Bilim Modernleşen Anlayışı”, Türkiye’ninFelsefe Dünyası Tarihi, 2000/2, (Çev. SayıY. S. 32, Gönen). s. 24. İstanbul: İletişim 4 Örneğin, Aristoteles’in, duyuların her şeye rağmen bir bilgi kaynağı olduğuna yönelik savun- ması,Yayınları. gözlemsel ifadelerin bilgi için bir temel sağlamadığını savunan eski çağ kuşkucuları ve özellikle bu kuşkuculardan Sextus Empricus tarafından acımasızca eleştirilmiştir. Bkz. Alan Musgrave, Sağduyu, Bilim ve Şüphecilik, 2013, s. 49, 55).

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Kitap Tanıtmalar/Book Reviews 245 tedir. Öyle ki, Galileo, salt usa dayalı çıkarımlarda bulunan Platon ve Aristoteles’in başını çektiği Antik Otorite ile yüzleşme cesaretini gösterebilmiş ve Galileo önder- liğinde bilim, bu otoriteye karşı ilk zaferini elde etmiştir (Tuncay, 2014: 44). Ancak, burada dikkat edilmesi gereken hususlardan birisi, bu zaferin Antik Otorite’ye karşı değil; kiliseye karşı elde edildiğidir. Öyle ki, kilise öğretisi ile Aristoteles’in biliminin uzlaştırılma faaliyeti5 sonucunda Aristoteles’in biliminin Orta Çağ teologları tara- fından Hristiyanlaştırılması, bu zaferin, Aristoteles’in kendi döneminin şartlarında ortaya koyduğu bilimine karşı değil; Aristoteles’in bilimini Hristiyanlaştıran ve bir dogma haline getiren kiliseye karşı elde edildiğini ortaya koymaktadır. Böylece, ya- zarın savladığı gibi bilimin gelişimi de 2000 yıl aksamamış olup, eğer bilimin tarihsel süreçteki bir aksaklığından ya da duraksamasından söz etme zorunluluğu içerisine girecek olursak, bu duraksamayı içeren sürecin de olsa olsa, kilisenin çeviri faaliyetleri ile Galileo arasındaki; yani, 12-13.yüzyıl ile 16-17.yüzyıl aralığındaki süreci kapsa- dığı ortaya çıkmaktadır. Felsefeyle yoğun temas içinde olunan Deneysel Fiziğin Yükselişi bölümün- deki bir diğer önemli husus ise, yukarıda belirttiğimiz bu yaklaşım ile birlikte, okuyucuda Galileo’nun Antik Yunan’dan bağımsız bir bilim insanı olduğu izle- niminin uyanması ve böylece Galileo’daki Platoncu etkilerin6 göz ardı edilmesi riskiyle karşı karşıya kalınacak olmasıdır. Sonuç olarak, Galileo’nun keskin gözlem yeteneği ve ondan da önce, gözlemde bulunma cesaretini göstermesi, ardılı olan Newton ile birlikte derlenip toparlanacak olan mekanik bilimini geliştirmiş ve bu bilim aracılığıyla uygarlığın tıkanan kalp damarları baypas edilmiştir. “Boşluğun Keşfi” adı verilen 5. bölümde başlıktan da anlaşılacağı üzere, uygarlığın gelişimini engellemiş olan bir başka önemli sorun incelenmektedir. Aristoteles’in yaklaşık 2000 yıl önce, kendi döneminin koşulları dâhilinde düşünüldüğünde anlaşılabi- lecek olan, doğada boşluğun olmadığına dair görüşü, bütün bir Hristiyan Orta Çağında dogma olarak ele alınmış ve kilisenin bu yaklaşımından dolayı bilimin ve uygarlığın gelişimi sekteye uğramıştır. Toricelli’nin bugün kendi adıyla anılan deneyi ve ardından barometreyi icat etmesi ile birlikte doğadaki boşluğun keşfinin gerçekleştirilmiş olması, uygarlığın gelişiminde bir diğer sorunun da çözülmesi an-

5 Bu uzlaştırma faaliyetlerinden biri, 13. yüzyılda, Thomas Aquinas tarafından gerçekleştirilmiş ve başarıya ulaşılmıştır (Aydın Sayılı, “Ortaçağ İslâm Dünyasında İlmî Çalışma Temposundaki Ağırlaşmanın Bâzı Temel Sebepleri (Avrupa ile Mukayese)”, Araştırma, c. 1, 1963, s. 27). 6 Platon’un, Akademisinin kapısına yazdığı “Geometri Bilmeyen Giremez” sözü, Galileo’daki, evrenin dilinin matematik ile yazıldığı görüşünün temelini oluşturmaktadır: “Galileo için gerçek dünya, matematik bağıntıların dünyası, Platon’un deyimi ile idealar dün- yası idi. İçinde yaşadığımız dünyayı anlamak için, idealar dünyasından bakmak gerekliydi” (Ayten Koç Aydın; Esin Kâhya; Hüseyin G. Topdemir; Melek Dosay; Remzi Demir; Sevim Tekeli; Yavuz Unat, Bilim Tarihine Giriş, 2012, s.243). Aristoteles’in de aradığı sağlam bil- giyi geometride bulmuş olması, bu bilime dayanarak kesin ve güvenilir bilgiye doğa bilimle- rinde de ulaşabileceğine inanması (Hüseyin Gazi Topdemir, “Aristoteles’in Bilim Anlayışı”, Felsefe Dünyası, 2000/2, Sayı 32, s. 24); Platon, Aristoteles ve Galileo arasındaki bilim anla- yışının tarihsel çizgide kümülatif olarak ilerlediğini ortaya koymaktadır.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8246 lamınıve taşımaktadır.Madalya (1319-1320), Toricelli’nin 10 Hanedân-ı ardılı olan Osmâni Pascal, Nişân onun ve bu İmtiyâz çalışmalarını Madalyası bir (1311- adım daha 1334),ileri götürmüş, 17 Teba-yı örneğin, Şâhâne barometreMecîdî Esâmî sayesinde (1321-1332), hava basıncının 30 Altın İmtiyâz yüksekte Madalyası azaldı- ğını gözlemlemiştir.(1309-1320), 40 Yazar, Madalya tüm Esâmî bu gelişmelerle (1899-1902) birlikte, Defterleri. bilimin ve fiziğin Arşimet- İngilizGalileo Ulusal çizgisinde Arşivi :deney FO 195/1720; ve gözleme FO 195/1883; dayalı olarak FO 195/1477; ilerlediğini FO ve195/1368; artık olguların FO 195/ niçinden1932; çok FO nasıl 195/1976; ortaya FO çıktığıyla 195/1305, ilgili FO araştırmalar 195/1369; FO yapıldığını 195/ 1448; belirtmekte FO 195/1306; ve kilisedenFO 195/ kalma 1545. dogmaların tek tek yok edildiğini önemle vurgulamaktadır. Von AmerikanGuericke’nin Misyoner boşluk Arşivi ve :atmosfer 640, 641, basıncının642, 643,644, kanıtlanmasını 645, 646, 647, 648, içeren, 651, 652,Magdeburg 653, 654, Küreleri655, adıyla 660, 661, anılan 66 2, deneyi 663. Reeller. ile birlikte boşluk hakkında o dönem için keşfedile- bilecek her şey keşfedilmiştir. Tıpkı Aristoteles’in zamanında keşfedilebilecek her Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. şeyin keşfedilmiş olması gibi. “Devinim Yasaları: Galileo-Newton” başlığıyla oku- Şer’îyyeyucuya sunulanSicili: 23 6.Recep bölümde, 1293- Aristoteles’in25 Şaban 1296 biliminitarihli Urfa dogma Şer’îyye haline Sicili getiren kilisenin, Şanlıurfa,uygarlığın Yukarı inkişafına Telfidan zarar Köyü veren saha bir araştırması. başka anlayışının da yok edilmesi durumu ele Adıvar,alınmaktadır. H. E. (2005).Aristoteles’in Mehmet harekete Kalpaklı G.yönelik T. (Haz..), olan Moranlayışının Salkımlı kilise Ev. İstanbul: baskısıyla Özgür 16. yüzyılaYayınları. kadar gelmiş olması yetmezmiş gibi ileriki yüzyıllarda da bu anlayışın sür- dürülmesi tehlikesi ile karşı karşıya kalan uygarlığın, Galileo’nun sayesinde kur- Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu tarıldığını söylesek, yanlış bir şey söylemiş olmayız. Her hareketin onu hareket Araştırmaları Merkezi. ettiren bir kuvvet sonucu meydana geldiğine yönelik Aristotelesçi yaklaşıma karşın, Bingöl,Galileo, S.kendi (2005). haline Osmanlı bırakılan Mahkemelerinde bir cismin herhangi Reform bir ve Cerîde-yikuvvet etkisinde Mehâkim’deki kalmadığı Üst süreceMahkeme durumunu Kararları. koruduğunu Tarih Incelemeleri belirten Eylemsizlik Dergisi, XX (19),Prensibini 19-38. ortaya atmış ve böy- Çadırcı,lece kilisenin M. (1997). bir dogması Tanzimat daha Döneminde sağlamlığını Anadolu deney Kentleri’nin ve gözlemden Sosyal ve edinen Ekonomik bir darbeYapısı. almıştır.Ankara: Newton TTK. ile birlikte, bu prensip, gök mekaniğini de kapsayacak şekilde Deringil,geliştirilmiş S. (2002). ve Onun İktidarın üç Sembollerihareket yasasındanve İdeoloji II. ilkiniAbdülhamit (Eylemsizlik Dönemi ( 1876-1909)yasası) oluştur (Çev.- muştur.G. Ç.Cisme Güven). uygulanan İstanbul: kuvvette,YKY. kuvvet ile orantılı ivmenin meydana geldiğini Fatma(F=ma) Aliye belirten Hanım. İvme (1995). yasası Ahmed ve CevdetA cisminin Paşa ve B zamanı cismine. İstanbul: bir F Bedir.kuvveti uygulama- sıyla B cisminin de A cismine zıt yönde, eşit bir F kuvveti uyguladığını belirten Foucault, M. (2006). Deliliğin Tarihi ( Çev. M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. Etki-tepki yasası ile birlikte kilisenin dogma haline getirdiği Aristoteles’in hareket Ginzburg,anlayışı tamamen C. (2011). yok Peynir edilmiştir. ve kurtlar Bununla (Çev. A. Gür).birlikte İstanbul: astronomi Metis. alanında da önemli Kenanoğlu,gelişmeler M.yaşanmakta M. (2007). ve Nizâmiye Kopernik’in mahkemeleri. Güneş IslâmMerkezli Ansiklopedisi, Evren Kuramı,XXXIII, 185-188.Kepler’in Kodaman,gezegenlerin B. (1987). yörüngelerinin II. Abdülhamid eliptik Devri olduğunu Doğu Anadolu gözlemlemesi Politikası. ileAnkara: birlikte Türk yukarıda Kültürünü da 7 değindiğimizAraştırma Newton’un Enstitüsü. kuramsal evresi , uygarlığın gelişiminde büyük bir etki- de bulunmaktadır. “Işığın Aydınlatılışı” başlığı verilen 7. bölümde ise eserin optik Kürkçüoğlu, C. (2008). Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. konusunu ele aldığı 2. bölümüne göndermeler yapılarak Newton ve Huygens’in Nicault,çalışmalarına C. (2001). geçilmektedir. Kudüs 1850-1948 Buna (Çev. göre, E. Newton’unS. Vali). İstanbul: ışığın İletişim. düz çizgiler boyunca Ortaylı,devinen İ. mermiler(1983). Osmanlı gibi yayıldığınaimparatorluğu’nun ilişkin En gelenekselci Uzun Yüzyılı tanecikli. İstanbul: kuramınaHil. karşın, Seyitdanlıoğlu,Huygens ışığın, M. suya (1996). atılan Tanzimat taşın Devri’ndeyarattığı Meclis-idalgalar vâlâ biçiminde. Ankara: yayıldığınıTTK. savlayan Tanpınar,dalga kuramını H. (2001). savunmaktaydı. XIX. Asırda Türk İki Edebiyatı yüzyıl sonra Tarihi Jean. İstanbul: Foucault’nun Çağlayan Kitabevi.ışığın dalgalar yoluyla yayıldığını göstermesi, Huygens’in Newton karşısında büyük bir zafer elde Urfa. (1984). Yurt Ansiklopedisi, X, 7367-7389. Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim 7 Burada kuramsal evreden, Newton’un aksiyomatik yöntemini anlamamız gerekir. Özellikle, mekanikYayınları. teorisinin aksiyomları olan Üç hareket yasası: Eylemsizlik yasası, İvme yasası ve Etki-tepki yasası. Bkz. John Losee, Bilim Felsefesine Tarihsel Bir Giriş, Çev: Elif Böke, 2012, s. 104.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Kitap Tanıtmalar/Book Reviews 247 ettiğini gösterse de, 20. yüzyılın başlarında Einstein ile birlikte ışığın tanecikli ya- pıya sahip olduğu görüşü yeniden hâkim olmuş ve paketçik (kuvantum) ile birlikte ışığın hem dalgasal hem de tanecikli yapısı olduğu ilan edilmiştir. Işık ile ilgili bir takım önemli bilgilerin verilmesinin ardından yazar; “Isı, Sıcaklık ve Zaman” adını verdiği 8. bölüme geçer. Bu bölümde öncelikle, ısıdinamiğinin ortaya çıkış nedeni ve ardından yasaları, okuyucuya tanıtılır. İnsanın pratik ihtiyaçları doğrultusunda meydana gelen yakıt ihtiyacı, doğal enerji kaynaklarının sınırlı olması dolayısıyla enerjinin son derece ekonomik kullanılması zorunluluğunu meydana getirmiş ve bu zorunluluk da ısıdinamiğin doğmasına neden olmuştur. Yazar, ardından sıra- sıyla, Isıdinamik kanunun Sıfırıncı ve Birinci yasalarını tanıtmakta hemen ardın- dan Buhar Makineleri ve Soğutucular ile Gizli ısı hakkında bilgi verip, sırasıyla İkinci ve Üçüncü yasaları da tanıtıp, kitabın “Işığı Görmek” adı verilen 9. bölümü- ne geçmektedir. Işığa geniş bir yer ayrılan eserin bu bölümünde, yazar, ışığı keşif tarihinin aşamalarının doruk noktasının Maxwell denklemleri ve bu denklemler sayesinde ışığın elektromanyetik bir dalga olduğunun anlaşılmasından meydana gelmiş olduğunu savlamaktadır. Bu bölümün konusu ise Maxwell denklemlerine kadar uzanan yolun okuyucuya tanıtılmasıdır. Elektrik ve mıknatıslık alanlarının içeriği ile ilgili bir giriş yapıldıktan sonra Durgun Elektrik, Akışkan Elektrik alanları hakkında bilgi verilmekte, elektrik ve mıknatıslık olguları arasında bir ortaklık ya da en azından bir benzerlik olabileceğine dair ilk düşünceleri ortaya atan Charles- Augistin de Coulomb’un yaptığı ölçümlere yer verilmektedir. Hemen ardından, Hans Christian Ørsted’in bu iki olgu arasındaki ortaklığı kanıtlamış olması, Coulomb’un bu buluşunu desteklemiştir. Michael Faraday’ın çalışmaları ile birlikte de elektrik ve mıknatıslık olgularının ortak kökenli oldukları kanıtlanmış, James Clerk Maxwell ile birlikte bu iki olgu arasındaki ilişki matematiksel dilde ortaya konmuş ve Heinrich Hertz ile beraber de bu kuram deneysel olarak ispatlanarak, konu tamamen açıklığa kavuşturulmuştur. Böylece elektromanyetik dalgalar yaratılmış ve bu dalgaların dalgaboyları ve yayılma hızlarının incenlenmesiyle dalgaboyları değişiklik gösterse de hızın değerinin sabit kaldığı anlaşılmıştır. Hertz bu hızı ölçerek sonucun ışık hızına eşit çıkmasıyla sonunda ışık görülmüş ve fizikte bir dönem kapanmış, yeni bir dönem açılmıştır: Klasik fiziğin sonu, modern fiziğin başlangıcı. “X-Işınları ve Görülebilirliğin Sonu” başlığıyla okuyucuya sunulan 10. bölümde elektromanyetik dalgaların, taşımacılık ve haberleşme alanlarındaki etkileri incelenerek uygarlığın gelişiminde, fiziğin edindiği role göndermeler yapılmakta ve “Işık, Atom, Elektrik, Mıknatıs, Kuvantum, Görecelik ve…” başlığı- na sahip 11. bölümde ise okuyucuya, geçmişten günümüze kadar fizik ve uygarlık tarihinin bir özeti sunulmaktadır. Yazar için fiziğin, uygarlığın başına, onun başlatıcısı olarak yerleştirilmesi ve felsefeye karşı eksiksiz bir biçimde konumlandırılarak, tarihteki yerinin kusursuz bir biçimde belirlenmesinin ardından, Antik Otoriteye karşı Galileo’nun zaferi ve Newton ile birlikte fizikte gerçekleştirilen kuramsal evre, başka bir deyişle, ki-

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8248 liseninve Madalyave onun (1319-1320), bir dogma 10haline Hanedân-ı getirdiği Osmâni Aristoteles Nişân ve biliminin İmtiyâz Madalyası önce etkisinin (1311- kırılması1334), ve 17 ardından Teba-yı Şâhâneda yok Mecîdîedilmesi, Esâmî fiziğin (1321-1332), uygarlığın 30 başlatıcısıAltın İmtiyâz olarak Madalyası iade-i itibarının(1309-1320), yapılması 40 anlamına Madalya Esâmî gelmektedir. (1899-1902) Isı, ışık, Defterleri. elektrik ve mıknatıslık üzerine İngilizyapılan Ulusal çalışmalar Arşivi bu: FO bilimin, 195/1720; uygarlığın FO 195/1883; ihtiyaçlarını FO 195/1477; karşılayan FO 195/1368;en büyük FO faaliyet 195/ 8 alanı 1932;olduğunu FO 195/1976;göstermekte FO ve195/1305, fiziğin, ışığınFO 195/1369; görülmesi, FO Görelilik195/ 1448; veFO Kuvantum 195/1306; 9 kuramıFO ile 195/ birlikte 1545. modern bir hal almasıyla, bize, bu bilimin uygarlığı başlattığı Amerikangibi ona yön Misyoner verenin Arşivi de, artık,: 640, kendisinden 641, 642, 643,644, başkası 645, olmadığını 646, 647, 648, göstermektedir. 651, 652, 653, 654, 655, 660, 661, 66 2, 663. Reeller. Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. Şer’îyye Sicili: 23 Recep 1293- 25 Şaban 1296 tarihli Urfa Şer’îyye Sicili Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. Adıvar, H. E. (2005). Mehmet Kalpaklı G. T. (Haz..), Mor Salkımlı Ev. İstanbul: Özgür Yayınları. Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Merkezi. Bingöl, S. (2005). Osmanlı Mahkemelerinde Reform ve Cerîde-yi Mehâkim’deki Üst Mahkeme Kararları. Tarih Incelemeleri Dergisi, XX (19), 19-38. Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. Ankara: TTK. Deringil, S. (2002). İktidarın Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. G. Ç. Güven). İstanbul: YKY. Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. Foucault, M. (2006). Deliliğin Tarihi ( Çev. M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. Kenanoğlu, M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. Kodaman, B. (1987). II. Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü. Kürkçüoğlu, C. (2008). Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. Nicault, C. (2001). Kudüs 1850-1948 (Çev. E. S. Vali). İstanbul: İletişim. Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. Seyitdanlıoğlu, M. (1996). Tanzimat Devri’nde Meclis-i vâlâ. Ankara: TTK. Tanpınar, H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. 8 Özel görelilik, Newton’un “mutlak mekan”, “mutlak zaman”, “mutlak hareket” kavramlarını Urfa.reddederken; (1984). Yurt Genel Ansiklopedisi, görelilik ise X, Newton’un7367-7389. yer çekimi kuramını yıkan, ivmeli hareket eden Zürcher,sistemler E. için(1999). ortaya Modernleşen atılmıştır. Bkz.Türkiye’nin Sevim Tekeli, Tarihi Esin(Çev. Kâhya, Y. S. MelekGönen). Dosay, İstanbul: Remzi İletişim Demir, Hüseyin G. Topdemir, Yavuz Unat, Ayten Koç Aydın, Bilim Tarihine Giriş, 2012, s. 333-335. Yayınları. 9 Fiziğin F’sinde, modern fizik, 20. yüzyılı kapsarken (bkz. s.152); kimi eserlerde Görelilik kuramı, klasik fiziğin zirvesi olarak görülmektedir. Bkz. James T. Cushing, Fizikte Felsefi Kavramlar 2 Felsefe ve Bilimsel Kuramlar Arasındaki Tarihsel İlişki, 2006, s.137).

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Bağlanma Hürriyeti Bir Gabriel Marcel Okuması Fulya BAYRAKTAR, Ankara, Aktif Düşünce Yayınevi, 2014. * Zeynep TEK

“Yürüdüğü yol, insanın anlamıdır.” Fulya Bayraktar

Doç. Dr. Fulya Bayraktar’ın kitaplaştırılan doktora tezini raflarda görmenin heyecanı içinde bir solukta okunan eser hakkındadır bu yazı. Üst başlığı Bağlanma Hürriyeti olan eserin bir Gabriel Marcel Okuması olduğu belirtilmiş; teist varoluş filozofu Gabriel Marcel’in varoluş felsefesindeki özgün yerini görmek ve onun tefekkür hayatına şahit olabilmek isteyenlere gül renginde kapak- la bir davet gönderilmiş. E. Yıldız Doyran’ın “Dostun Gülleri” adlı çalışmasının, Marcel›in “yolcu insan”ı davet ettiği aşkınlıktaki huzur, umut ve güven duygusundaki sükûnet ve dingin- liği çağrıştırması ise sebepsiz olmasa gerek. Kitap, bir çağrı insanı olan Prof. Dr. Kenan Gürsoy’a ithaf edilmiş ve bu ithafın “Bağlanma Sırrı için...” olduğu notu düşülmüş usulca. Talep eden ile talebe karşılık veren arasındaki “bağlanma”nın anlamını ithaftan itibaren düşündüren ve talebelerinin her anında onlara “hazır olan” bu kıymetli filozoftan,

* Arş. Gör., Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Yeni Türk Edebiyatı Anabilim Dalı.

249 8250

Prof. veDr. Madalya Kenan (1319-1320), Gürsoy’dan 10 bir Hanedân-ı Sunuş yazısı Osmâni okuyucuyu Nişân ve karşılamakta.İmtiyâz Madalyası Gürsoy›un (1311- bu yazıda1334), belirttiği17 Teba-yı üzere; Şâhâne “Doç. Mecîdî Dr. Esâmî Fulya (1321-1332),Avcı Bayraktar›ın 30 Altın tezi İmtiyâz için seçipMadalyası bü- yük bir(1309-1320), beceriyle 40felsefî Madalya tahlile Esâmî tâbi (1899-1902)tuttuğu Marcel›in Defterleri. “Bağlanma” ve “Özgürlük” İngilizkavramlarının Ulusal Arşivi birbirlerinin: FO 195/1720; tamamlayıcı FO 195/1883; ögeleri FOolmalarının 195/1477; anlaşılması, FO 195/1368; bu FO filozo 195/- fun görüşlerinin1932; FO 195/1976; değerlendirilmeye FO 195/1305, açılabilmesi FO 195/1369; bakımından FO 195/ son 1448; derece FO önemlidir. 195/1306; Kendisi,FO 195/felsefe 1545. okurlarının, pek de alışık olmadıkları zor anlaşılır bir konuyu de- Amerikanrinlemesine Misyoner bir dikkatle Arşivi kavramış;: 640, 641, fevkalâde642, 643,644, açık 645, bir 646, dil ve647, kucaklayıcı 648, 651, 652, bir 653,üslûpla, 654, onu bize655, yansıtmıştır.660, 661, 66 2, Terimler, 663. Reeller. Türkçe›mize uygun aktarılmış; fikirlerin ele alını- şında kendi kültür dünyamızla ilişkiler kurularak, karşılaştırmalı sistematik çalış- Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. malar oluşturma işine, âdeta zemin hazırlanmıştır.” (s. xv-xvi). Değerli filozofun da Şer’îyyeifade ettiği Sicili: üzere 23 Recep bu eserin 1293- dikkat 25 Şaban çekici 1296 özelliklerinden tarihli Urfa Şer’îyye biri; Sicilidil ve üslûbudur. Su Şanlıurfa,gibi akıcı, Yukarı saf ve Telfidanduru bir Köyü üslûpla saha her araştırması. seviyedeki muhatabına seslenen eser, alanın- Adıvar,daki çalışmalardan H. E. (2005). ve Mehmet tezlerden Kalpaklı farklı G.bir T. yerde (Haz..), konumlanmaktadır. Mor Salkımlı Ev. İstanbul: Özgür Yayınları.Giriş bölümünden sonra Gabriel Marcel Hakkında bir bölüm ayıran Bayraktar, H. eserini (2007). temelde Tanzimattan üç bölümden Cumhuriyet’e oluşturmuş. Urfa Elazığ: Marcel Fırat Üniversitesi Felsefesinin Ortadoğu Temel KavramlarınınAraştırmaları yer Merkezi. aldığı ilk bölümden sonra “Bağlanma”nın Etik Anlamı ve son Bingöl,bölümde S. de (2005). “Bağlanma”nın Osmanlı Mahkemelerinde Açılımları üzerinde Reform durmuş. ve Cerîde-yi Sonuç Mehâkim’deki ve Kaynakça Üstile nihayetlenenMahkeme eser, Kararları. Aktif TarihDüşünce Incelemeleri Yayınevi’nin Dergisi, felsefeXX (19), alanında 19-38. son yıllarda dikkat çeken yayınları arasında gözde bir yer almakta. Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. Ankara:İnsanın TTK. Mutlak Sen›e ulaşma çabası olan varoluş yolculuğunda “bağlanma”nın nasıl gerçekleşeceği, Marcel felsefesinin ve dolayısıyla bu çalışmanın temel hareket Deringil, S. (2002). İktidarın Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. noktasıdır. Bir iman hareketi olan “bağlanma” ile bağlanılana duyulan umut, güven, G. Ç. Güven). İstanbul: YKY. sadakat kavramlarına yeni anlamlar yükleyen Marcel›in öncelikle kavram dünyası- Fatmana ışık Aliye tutan Hanım. Bayraktar; (1995). sahip Ahmed olmak, Cevdet varlık Paşa veolmak, zamanı problem,. İstanbul: sır, Bedir. birincil ve ikincil Foucault,refleksiyon, M. (2006).katılma, Deliliğin hazır olma Tarihi ve ( Çev.hazırda M. A. olma Kılıçbay). kavramlarını Ankara: İmge. ayrıntılı bir şekilde Ginzburg,incelemiştir. C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. Kenanoğlu,“Ahlâkî M. birM. ben”(2007). tasarımından Nizâmiye mahkemeleri. bahseden Marcel›de Islâm Ansiklopedisi, bağlanma XXXIII kavramının, 185-188. ba - Kodaman,ğımlılığa değilB. (1987). hürriyet›e II. Abdülhamid karşılık Devrigelmesi Doğu önemli Anadolu bir Politikası açılımdır.. Ankara: Bayraktar›ın Türk Kültürünü Giriş›te belirttiğiAraştırma gibi; “VarolmakEnstitüsü. tanımını, öteki ile, sen ile olan sırlı bir ilişki çerçevesinde ortaya koyan, varolmak, birlikte-varolmaktır diyen ve bu birlikteliğin gerçekliğini Kürkçüoğlu, C. (2008). Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. bir bağlanma hareketi olarak betimleyen Marcel, bu nedenle felsefede yeni bir tavır Nicault,olarak karşımıza C. (2001). çıkar.”Kudüs 1850-1948(s. 3). (Çev. E. S. Vali). İstanbul: İletişim. Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. Ben bilincinin kazanılmasında “öteki”nin önemini dile getiren Marcel, ben›in Seyitdanlıoğlu,sen›den Mutlak M. Sen›e (1996). ulaşmasındaki Tanzimat Devri’nde ilişkiyi Meclis-i sırlı bir vâlâ ilişki. Ankara: olarak TTK. betimlemektedir. Tanpınar,Bu ilişkiler H. ağına(2001). ayna XIX. tutan Asırda Bayraktar›a Türk Edebiyatı göre; Tarihi “şüphesiz. İstanbul: anlamını Çağlayan Tanrı›dan Kitabevi. gelen Urfa.bir çağrıya (1984). bir Yurt cevap-çağrı Ansiklopedisi, olarak X, 7367-7389. bulan insan, şerefli bir varoluştur. Marcel›in in- sanlık şerefi dediği bu özelliğin fark edilmesi ise ancak, “bağlanma”nın insanı hür Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim bir varlık kılan gerçek anlamının keşfedilmesi ile mümkün olacaktır.” (s. 6). Yayınları. Kenan Gürsoy tarafından da metafizik bir tecrübe olarak nitelendirilen “bağlanma”, öteki ile kazanılan anlam üzerinden okunmaktadır. Bayraktar›a göre;

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Kitap Tanıtmalar/Book Reviews 251

“Marcel için ben, kendi kendimle ele alınamam. Ancak öteki ile beraber anlam ka- zanırım çünkü öteki ile beraber-var olurum. İşte bu beraber oluşun, birlikte oluşun koşulu ise “bağlanma”dır. Bu, temel ontolojik bir gereklilik ve ahlâkî bir anlamdır. “Ben” anlamını ötekine olan “bağlanma”sında bulur çünkü bağlanma, beni bana kaybettirmeyen, beni bana “ben” olarak bulduracak olan bir harekettir. Bu ne- denle de zaten, bağlanmanın gerçek anlamını yaşatacak olan bir ötekine, yani bir “sen”e “bağlanmaktır” asıl bağlanma.” (s. 46). Eserde bağlanmanın ontolojik, dinî, toplumsal açılımları üzerinde duran yazar, böylelikle ben›in öteki’nden başlayarak Mutlak Sen›de nihayetlenen metafizik yolculuğu üzerinde durmaktadır. Bağlanma ile hürriyet kavramlarının bir arada kullanılmasının, görünüşte paradoksal olmakla beraber esasen bir olduklarını ifade eden Bayraktar, Marcel’in bu kavramları nasıl birlediğine, bağlanmanın hürriyet, hürriyetin ise bağlanma olduğu görüşünü nasıl temellendirdiğine eserde özenle ışık tutmuştur. İnsanın kendini gerçekleştirmesini, bir şahsiyet kazanmasını, Tanrı›ya olan bağlanma üzerinden anlamlandıran Marcel›in görüşleri; aşk, dostluk ilişkileri başta olmak üzere bağlanmanın hududu, nedenleri ve sağlayacağı imkânlar konusunda okuyucuyu ciddi bir tefekküre sevk etmektedir. Eserde, “sahip olma”nın, “var ol- mak” yerine konmasının yaratacağı problemler ve insanda oluşturacağı “ontolojik eksiklik” üzerinde de durulmaktadır. Burada “var olmak” kavramının yanı sıra, hazır olmak, hazırda olmak kavramları da irdelenmekte; var olmanın ontik bütünlüğü üzerinde durulurken, birlikte var olmanın temel koşulunun “hazır olmak”, “hazırda olmak” olduğu ifade edilmektedir. Hazır olmanın, aynı “zaman”da ve “mekân”da olmak anlamına gelmediğini ifade eden filozofun bağlanma noktasındaki görüşleri böylece daha iyi anlaşılmaktadır. Bayraktar›ın belirttiği üzere; “Marcel, aslında hayatın asıl anlamı olan var olma, varlık›a katılma, dolayısıyla bunu sağlayacak olan bir ötekine bağlanma ih- tiyacının herkeste olduğunu, ontolojik bir ihtiyaç olarak bulunduğunu ifade eder. Bu ihtiyacın cevabı, mutlaka aynı zamanı ve mekânı paylaştığın bir kimse tarafın- dan verilmiş olmak durumunda değildir. Tıpkı çok sevdiğimiz ama ölmüş olan bir öteki ile hâlâ devam eden bir bağlılığımız olabileceği gibi, başka örnekler de verir Marcel: Meselâ benimle aynı odada pek çok insan bulunabilir ama benim için sen olmamışlardır. Öte yandan başka bir kıtadaki bir arkadaş benim için var olabilir çünkü benim için hazır olabilir. Deneyimlerimize bakacak olursak, şaşırarak gö- rürüz ki, milyonlarca çağdaşımız arasında ancak birkaç kişi bu anlamda bizimle birlikte vardır.” (s. 57-58). Burada okuyucunun zihninde oluşabilecek tüm soruların düşünüldüğünü gösteren bir diğer kavram daha öne çıkmaktadır: Sadakat. Öteki›ne beslenecek sa- dakat ile Mutlak Sen›e karşı hissedilecek sadakat arasında bir fark var mıdır? İtaat ve sadakat aynı anlamlara mı gelmektedir? Fonksiyon durumundaki geçici bağ- lanma ile bir varoluş biçimi olarak bağlanma arasındaki fark nedir? Bağlanmanın

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8252 sırlı yapısıve Madalya hakkında (1319-1320), ne söylenebilir? 10 Hanedân-ı Birlikte Osmâni varolabilmek Nişân ve İmtiyâz ne demektir? Madalyası Tanrı›ya (1311- olan yolculuk1334), 17 nasılTeba-yı gerçekleşecektir? Şâhâne Mecîdî Ben›iEsâmî var(1321-1332), kılacak hâl 30 ne Altın şekilde İmtiyâz olabilecektir? Madalyası Hür birey(1309-1320), kimdir? 40 Bağlanma›nın Madalya Esâmî sunacağı (1899-1902) dinî yaşayış Defterleri. ve toplum düzeni nasıldır? İngilizBu dikkat Ulusal çekici Arşivi soruların: FO 195/1720; ufuk açıcı FO cevapları 195/1883; ise FO eserle 195/1477; “bağ” FOkuracak 195/1368; okuyucunun FO 195/ önüne1932; serilmektedir. FO 195/1976; FO 195/1305, FO 195/1369; FO 195/ 1448; FO 195/1306; FOGabriel 195/ 1545.Marcel›e göre; “hayat, sürekli kendini oluşturarak yürünen kutsal bir Amerikanyol, varoluş Misyoner ise Mutlak Arşivi Varlık›a: 640, 641, katılmaya 642, 643,644, giden 645, bir 646, yolculuktur.” 647, 648, 651, (s. 652,15). 653,Kişinin 654, aşkın655, olana 660, yolculuğunda, 661, 66 2, 663. “varoluş Reeller. tecrübesi”nde somut ilişkilerin, deneyimlerin Sâlnameler:önemini dile Salname-i getiren Vilâyet-ifilozofun Haleb: felsefi 1320. görüşlerinin titizlikle ortaya konulduğu bu Şer’îyyeeser; bağlanma, Sicili: 23 Recepkendini 1293- gerçekleştirme, 25 Şaban 1296 umut, tarihli endişe,Urfa Şer’îyye iman, Sicili sadakat, itaat, dua, hürriyet başta olmak üzere birçok meselede okuyucuya özgün fikirler sunmaktadır. Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. Bayraktar›ın belirttiği üzere; “Yürüdüğü yol, insanın anlamıdır.” (s. 102). Yolunu Adıvar,arayan, H.yolculuğunu E. (2005). Mehmetsorgulan Kalpaklı herkes G.için T. bu(Haz..), eser şüphesizMor Salkımlı bir Evbaşucu. İstanbul: kitabı Özgür ola- caktır.Yayınları. Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Merkezi. Bingöl, S. (2005). Osmanlı Mahkemelerinde Reform ve Cerîde-yi Mehâkim’deki Üst Mahkeme Kararları. Tarih Incelemeleri Dergisi, XX (19), 19-38. Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. Ankara: TTK. Deringil, S. (2002). İktidarın Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. G. Ç. Güven). İstanbul: YKY. Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. Foucault, M. (2006). Deliliğin Tarihi ( Çev. M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. Kenanoğlu, M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. Kodaman, B. (1987). II. Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü. Kürkçüoğlu, C. (2008). Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. Nicault, C. (2001). Kudüs 1850-1948 (Çev. E. S. Vali). İstanbul: İletişim. Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. Seyitdanlıoğlu, M. (1996). Tanzimat Devri’nde Meclis-i vâlâ. Ankara: TTK. Tanpınar, H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. Urfa. (1984). Yurt Ansiklopedisi, X, 7367-7389. Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim Yayınları.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Yyına Politikası/Editorial Policy

DÖRT ÖĞE

Amaç ve Kapsam Dört Öğe: Nobel Yayınevi’nin yayın organıdır. Dergide felsefe ve bilim ta- rihi ilişkin sorunları inceleyen ve çözüm önerileri sunan Türkçe, İngilizce ve diğer dillerde özgün bilimsel yazılara yer verilmektedir. Dört Öğe dergisi yılda iki kez, Nisan ve Ekim aylarında yayımlanır. Hakemli bir dergidir. Gönderilen yazılar editör denetimi ardından (Editör, yazıyı gözden geçirip, dergi kurallarına uygun duruma getirilmesi için yazarlarına geri gönderebilir) ya- yın kurulu ve değerlendirme kurulu tarafından gözden geçirilir. Yayın kurulunun değerlendirmesini tamamladığı “aday hakemli yazı”, körlenerek aşağıdaki ölçütler çerçevesinde değerlendirilmek üzere iki hakeme gönderilir. İki hakemden birinin, “aday hakemli yazının” yayınlanmasına ilişkin olumsuz görüş bildirmesi durumun- da, yazı üçüncü bir hakeme gönderilir. İki hakemden yayınlamasına ilişkin olumlu görüş alan “aday hakemli yazı”, “Hakemli Yazılar” bölümünde yayınlanma hakkı kazanır. İki hakemden yayınlamasına ilişkin olumlu görüş alamayan “aday hakemli yazı”, yayınlanma hakkı kazanamaz. Hakemler değerlendirdikleri “aday hakemli yazı”nın eksiklerinin ya da hatala- rının giderilmesi için yayın kurulu aracılığı ile yazar(lar)dan düzeltme isteyebilirler. Hakemlerden gelen “Değerlendirme Formu” ve “Değerlendirme Raporu (eğer varsa)” körlenerek yazar(lar)a yayın kurulu aracılığıyla iletilir.

Hakem Değerlendirme Ölçütleri • Makale alanına katkı sağlayacak nitelikte ve özgün müdür? (evet, kısmen, hayır) • Konu derinlemesine ve kapsamlı olarak incelenmiş midir? (evet, kısmen, hayır) • Sorunun ortaya konuluşu araştırmanın varsayımları ve amacı bakımından uy- gun mudur? (evet, kısmen, hayır) • Metnin yapılandırılması ve anlatımı, bütünlük içinde, tutarlı ve yeterli midir? (evet, kısmen, hayır) • Kullanılan yöntem ve teknikler amaca uygun ve yeterli midir? (evet, kısmen, hayır) • Tablo ve şekiller uygun ve anlaşılabilir midir? (evet, kısmen, hayır)

253 8254

• ve Sonuç bölümündeMadalya (1319-1320), bulgular 10 Hanedân-ı yeterince Osmâni irdelenmiş midir? Nişân ve İmtiyâz (evet, Madalyası kısmen, hayır)(1311- • 1334),Dilbilgisi 17 Teba-yı kurallarına Şâhâne uygun, Mecîdî akıcı ve Esâmî (1321-1332),anlaşılır bir dilde30 Altın yazılmış İmtiyâz mıdır? Madalyası (Ya- (1309-1320),bancı dilde 40 ise Madalya yeterli midir?) Esâmî (evet,(1899-1902) kısmen, Defterleri. hayır) İngiliz• UlusalKonuyla Arşivi ilgili: FO kavramlar 195/1720; yerinde FO 195/1883; ve doğru FO kullanılmış 195/1477; FOmıdır? 195/1368; (evet, FOkısmen, 195/ 1932;hayır) FO 195/1976; FO 195/1305, FO 195/1369; FO 195/ 1448; FO 195/1306; FO 195/ 1545. • İlgili yerli ve yabancı literatürden yeterli ölçüde yararlanılmış mıdır? (evet, Amerikankısmen, Misyoner hayır) Arşivi: 640, 641, 642, 643,644, 645, 646, 647, 648, 651, 652, 653, 654, 655, 660, 661, 66 2, 663. Reeller. • Kaynakça ve kaynak gösterimleri doğru ve güncel midir? (evet, kısmen, hayır) Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. • Makale başlığı içerik ile uyumlu mudur? Makalenin Türkçe ve Y.dilde özet Şer’îyye(abstract) Sicili: 23 Recepbilgileri 1293- doğru 25 veŞaban yeterli 1296 midir? tarihli (evet, Urfa Şer’îyyekısmen, Sicilihayır) Şanlıurfa,• Makale Yukarı için Telfidan kullanılan Köyü sahaTürkçe araştırması. ve Y.dilde anahtar kelimeler (keywords) uy- Adıvar, gun,H. E. birbirine (2005). Mehmetparalel ve Kalpaklı yeterli midir?G. T. (Haz..), (evet, kısmen,Mor Salkımlı hayır) Ev. İstanbul: Özgür • Yayınları.Makaleyi genel olarak nasıl nitelersiniz? (çok iyi, iyi, orta, kötü, çok kötü) Bayraktar,• Değerlendirme H. (2007). Tanzimattan sonucu? (Olduğu Cumhuriyet’e gibi yayımlanabilir,Urfa Elazığ: Fırat Belirtilen Üniversitesi eksik Ortadoğu ve hata- Araştırmalarılar giderildikten Merkezi. sonra yayımlanabilir, Yayımlanamaz) Bingöl, S. (2005). Osmanlı Mahkemelerinde Reform ve Cerîde-yi Mehâkim’deki Üst MahkemeYazarlar Kararları. İçin Kılavuz Tarih Incelemeleri Dergisi, XX (19), 19-38. Çadırcı,• AşağıdakiM. (1997). rehberinTanzimat APADöneminde tekniğine Anadolu uygun Kentleri’nin kaynak Sosyal gösterme ve Ekonomik örnekleriyle Yapısı. Ankara:zenginleştirilmiş TTK. versiyonunu http://www.academicexperts.us/dl/APA_ Deringil,Style.pdf S. (2002). sitesinden İktidarın Sembolleri indirebilirsiniz ve İdeoloji. II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. G. Ç. Güven). İstanbul: YKY. Başvuru için Denetim Listesi Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. Foucault,Başvuru M. (2006). sürecinde Deliliğin yazarlar Tarihi başvurularının( Çev. M. A. Kılıçbay). aşağıdaki Ankara: listedeki İmge. tüm maddelere uyduğunu denetlemelidirler. Bu kılavuza uymayan başvurular yazarlara geri dön- Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. dürülecektir. Kenanoğlu, M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. 1. Gönderilen yazı daha önceden yayınlanmamış olmalıdır. Kodaman, B. (1987). II. Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası. Ankara: Türk Kültürünü 2. AraştırmaYazı dosyası Enstitüsü. Microsoft Word, RTF, WordPerfect veya ODF dosya biçimin- de olmalıdır. Kürkçüoğlu, C. (2008). Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. 3. Nicault,Y C.azının (2001). bütününe Kudüs 1850-1948 (kaynak (Çev.gösterme, E. S. Vali).tablolar, İstanbul: şekiller, İletişim. vd.) APA tekniği uy- gulanmalıdır Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. 4. Metin 1,5 satırlı, 12 punto, altı çizili yerine eğik (italik) olarak vurgulanmış Seyitdanlıoğlu, M. (1996). Tanzimat Devri’nde Meclis-i vâlâ. Ankara: TTK. (URL adresleri dışında) ve tüm şekil, resim ve tablolar metin içinde uygun Tanpınar,noktalara H. (2001). yerleştirilmiş XIX. Asırda Türk olmalıdır. Edebiyatı Baskı Tarihi için,. İstanbul: imajların Çağlayan kaliteli Kitabevi. kopyalarını Urfa. (1984).ek dosya Yurt Ansiklopedisi,olarak gönderiniz. X, 7367-7389. Gönderilen dosyanın boyutu çok fazla olur ise, sistem almayabilir. Böyle durumlarda yazıyı bölüp, diğer bölümleri ek dosya Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim olarak tek, tek gönderebilirsiniz. Yayınları. 5. Stil ve baskı uygulamaları, “Dergi hakkında” bölümündeki “Yazarlar İçin Kılavuz” bölümündeki tanımlamalara uygun olmalıdır.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Yayın Politikası/Editorial Policy 255

Telif Hakkı Konusunda Yazarlar, ilk yayın hakkı “Dört Öğe” dergisinde olmak üzere, açık erişimli arşivlere gönderme ve ticari olmayan kullanım haklarını ellerinde tutarak, “Dört Öğe” dergisine telif hakkını devrederler.

Gizlilik Beyanı Dergimizde adlar, adresler ve elektronik posta adresleri bu derginin belirtilen amaçları doğrultusunda kullanılacaktır ve diğer amaçlar ya da başka bir bölüm için kullanılmayacaktır.

Yazarlar İçin Kılavuz Dergi, Ocak (1. sayı), Temmuz (2. sayı), aylarında yayımlanan Dört Öğe’de, amaçları ve konuları doğrultusunda kuram ve uygulamaya dayalı özgün çalışma- lar, derleme yazılar, çevi­riler, inceleme ve tartışma yazıları, okuyucu mektupları, tanıtım ve değerlendir­me yazıları, haberler ve mesleki toplantı duyurularına yer verilmektedir. DÖRT ÖĞE; • Hakemli Yazılar, • Konuk Yazar Yazıları, • Görüşler, • Okuyucu Mektupları, • Çeviri Yazılar, • Tanıtım – Değerlendirme, • Haberler, • Mesleki Toplantılar olmak üzere 7 bölümden oluşur.

Genel ilkeler • “Hakemli Yazılar” bölümünde yer alması istenen yazılarla ilgili olarak aşa­ ğıdaki kurallar/ilkeler uygulanır; • Yayın Kurulu tarafından ön incelemeden geçirilen yazılar uygun görülürse değerlendirilmek üzere, konu uzmanlarından oluşan “Yazı Değerlendirme Kurulu” üyelerine (hakemler) gönderilir. Her bir yazı iki hakem tarafından de­ğerlendirilir. Hakemlerden biri olumlu diğeri olumsuz görüş açıklarsa makale üçüncü bir hakeme gönderilir. • Editör, yayın ilkelerinde belirtilen ölçütlere uygun olmayan yazıları, Yayın Kurulu’nun da görüşlerini alarak, hakemlere göndermeden önce gözden ge­ çirilmek üzere yazar(lar)ına geri gönderebilir.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8256

• ve ÇalışmalarınMadalya (1319-1320), yayımlanıp 10 Hanedân-ı yayımlanmamasına, Osmâni Nişân “Yazı ve İmtiyâz Değerlendirme Madalyası Kuru(1311-- 1334),lu” üyelerinin17 Teba-yı hazırlayacaklarıŞâhâne Mecîdî Esâmî değerlendirme (1321-1332), raporuna 30 Altın dayanılarak, İmtiyâz Madalyası Yayın (1309-1320),Ku­rulu tarafından 40 Madalya karar Esâmî verilir. (1899-1902) Yazıların değerlendirilmesi Defterleri. aşamasında “çift İngiliz Ulusaltaraflı Arşivi körleme: FO (double195/1720; blind) FO 195/1883; yöntemi” FO uygulandığından 195/1477; FO 195/1368; yazar(lar) FO çalış195/- manın hangi üyeler tarafından değerlendirildiğini, üyeler de değerlendir- 1932; FO 195/1976; FO 195/1305, FO 195/1369; FO 195/ 1448; FO 195/1306; dikleri çalışmanın­ kim(ler)e ait olduğunu bilmezler. FO 195/ 1545.

Amerikan• Yazılara Misyoner ilişkin Arşivi olarak: 640, iki641, hakemden 642, 643,644, alınan 645, 646,görüş, 647, öneri 648, 651,ve/veya 652, 653,istekler, 654, Editör tarafından düzenlenerek yazar(lar)a iletilir. 655, 660, 661, 66 2, 663. Reeller.

Sâlnameler:• Hakemli Salname-i bölümde Vilâyet-i yayımlanmakHaleb: 1320. üzere gönderilen bir makalenin değerlendi­rilmesi, gözden geçirilmesi, kabulü, dizilmesi, denetimi, basılma- Şer’îyyesı Sicili: ve dağıtı 23 Recep­mı yaklaşık 1293- 25 dör Şabant ay 1296 sürmektedir. tarihli Urfa Bu Şer’îyye nedenle, Sicili Dergi’nin Nisan Şanlıurfa,sayısında Yukarı Telfidan yer alması Köyü istenen saha araştırması. yazıların en geç 15 Ocak’ta, Ekim sayısında yer Adıvar, almasıH. E. (2005). istenen Mehmet yazıların Kalpaklı 15 Temmuz’da, G. T. (Haz..), son Mor biçimiyle Salkımlı -elektronik Ev. İstanbul: ve Özgürbasılı Yayınları.olarak- DÖRT ÖĞE dergisi editörlerine ya da sekterlerine gönderilmesi gerekmektedir. Bayraktar, H. (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu • AraştırmalarıHakemli bölüme Merkezi. gönderilen çalışmalar, A4 boyutundaki kağıdın bir yüzü- ne 1,5 aralıklı olarak, 12 punto ve Times New Roman ile yazılır. Yazıların Bingöl, uzun S. (2005).luğu­ 30 Osmanlı sayfayı Mahkemelerindeaşmamalıdır. Reform ve Cerîde-yi Mehâkim’deki Üst Mahkeme Kararları. Tarih Incelemeleri Dergisi, XX (19), 19-38. • Yazılar, Windows uyumlu kelime işlemci programıyla (Microsoft Office Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. Word) yazılır, metnin sağ ve sol boşluk ölçüleri en az 3 cm olur ve bir kop­ya Ankara:bilgisa TTK.yar çıktısı ile birlikte elektronik ortamda da gönderilir. Deringil, S. (2002). İktidarın Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. • Hakemli yazılar iki bölümde düzenlenir; Birinci bölümde, Türkçe ve G. Ç. Güven). İstanbul: YKY. İngiliz­ce başlık, yazar adı ve yazarın adres, telefon, faks ve elektronik pos- Fatma Aliyeta bilgi Hanım.­lerinden (1995). oluşan Ahmed iletişim Cevdet bilgileriPaşa ve zamanı yer alır.. İstanbul: İkinci bölümde, Bedir. Türkçe ve Foucault,İngiliz M. (2006).­ce başlık, Deliliğin “Öz” Tarihi ve “Abstract” ( Çev. M. başlıkları A. Kılıçbay). altında Ankara: 200 İmge. kelimeyi geçmeyen Ginzburg,Türkçe C. (2011). ve İngilizce Peynir ve öz, kurtlar “Anahtar (Çev. Sözcükler”A. Gür). İstanbul: ve “Keywords” Metis. başlıkları altında 3-10 sözcük arası Türkçe ve İngilizce anahtar sözcükler ve metin yer alır. Kenanoğlu, M. M. (2007). Nizâmiye mahkemeleri. Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. Kaynakça’dan sonra yazının en az 300, en fazla 500 sözcükten oluşan İngi­ Kodaman,liz ceB. (1987).özetine II. (summary) Abdülhamid yer Devri verilmelidir. Doğu Anadolu Politikası. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü. • Yazıda kullanılacak tablo, şekil, grafik ve resimler metin içerisinde veya ayrı Kürkçüoğlu,sayfalar C. (2008). olarak Şanlıurfa gönderilir­ 1850-1950; ayrı sayfalarda. Şanlıurfa: gönderildiği ŞURKAV. takdirde metin için- Nicault,deki C. (2001). yeri belirtilir Kudüs 1850-1948 ve çoğaltmaya (Çev. E. uygun S. Vali). olacak İstanbul: biçimde İletişim. siyah-be­ yaz olarak Ortaylı, hazırlanır.İ. (1983). Osmanlı Tablo başlıklarıimparatorluğu’nun tablonun En üst Uzun kısmında, Yüzyılı. İstanbul: varsa alındığı Hil. kaynak ise, alt kısımda yer alır. Şekil ve resimlerin başlıkları ve var­sa alındıkları kaynak Seyitdanlıoğlu, M. (1996). Tanzimat Devri’nde Meclis-i vâlâ. Ankara: TTK. altlarında verilir. Tanpınar, H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. • Metin içerisinde yapılan göndermelerde bulunurken aşağıdaki örnekler- Urfa. (1984). Yurt Ansiklopedisi, X, 7367-7389. de görüldüğü gibi, yazar(lar)ın soyadı, yayın tarihi ve sayfa bilgileri veri- Zürcher,lir. E. Göndermelerde(1999). Modernleşen ve Türkiye’ninyazıların sonundaTarihi (Çev. yararlanılan Y. S. Gönen). kaynakların İstanbul: İletişim/ eser- Yayınları.lerin bib ­liyografik kimliklerinin alfabetik olarak verileceği “Kaynakça”nın düzenlen­mesinde Amerikan Psikoloji Derneği’nin (American Psychologi- cal Associatio­ n/ APA) kuralları esas alınır.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Yayın Politikası/Editorial Policy 257

Örnek 1: Çakın (2005)’ın “Cumhuriyet’ten günümüze bilgi profesyonellerinin eğiti- minde başlıca yönelişler” adlı makalesinde belirttiği üzere,…” Örnek 2: Ülkemizde bilgi profesyonellerinin yetiştirilmesine yönelik anlamlı ilk girişi- min John Dewey’nin 1924 yılında hazırladığı raporda yer alan önerilerle başladı­ğı kabul edilirse, bu konudaki çabalarımızın Cumhuriyet ile yaşıt olduğunu söyleye- biliriz (Çakın, 2005, s. 21). • Dergi’ye, hakemli yazıların dışında, “Konuk Yazar” “Görüşler”, “Okuyucu Mektupları”, “Çeviri Yazılar”, “Tanıtım-Değerlendirme” ya da “Haber- ler” bölümlerinde yayımlanmak üzere yazı gönderilebilir. Bu bölüme gön- derilen yazıla­rın yayımlanması konusunda Yayın Kurulu karar verir. • “Konuk Yazar” ve “Görüşler” bölümlerine gönderilen yazılar 12 punto ile 10 sayfayı, “Okuyucu Mektupları” ve “Çeviri Yazılar” ise 5 sayfayı geçmemelidir. • “Konuk Yazar” ve “Görüşler” “Okuyucu Mektupları” “Çeviri Yazılar” bölümlerine gönderilen yazılar 200 kelimeyi geçmeyen Türkçe ve İngilizce Öz/Abstract içermelidir. • Yayın Kurulu, “Konuk Yazar”, “Görüşler” ile “Okuyucu Mektupları” bölüm- lerine gönderilen yazılarla ilgili olarak yazar(ların)dan düzeltme isteyebilir. • “Konuk Yazar” “Görüşler”, “Okuyucu Mektupları”, “Çeviri Yazılar”, bö- lümlerinde “Anahtar Sözcükler” ve “Keywords” başlıkları altında 3-10 keli- me arası Türkçe ve İngilizce anahtar kelimeler ve metin yer alır. • “Çeviri Yazılar” da da hakemsiz yazılara ilişkin genel ilkelere uyulur ve ya- yımlanması konusunda aşağıdaki öğeler dikkate alınır: • En fazla dört yıl önce yayımlanmış yabancı dildeki yazıların çevirisi ya- yımlanabilir. Bunun yanı sıra, güncelliğini yitirmemiş çalışmalar için süre kısıtlamasının dışına çıkılabilir. • Çeviri yazı ile birlikte, orijinal yazının yazar(lar)ından ve/veya yayıncısın­ dan alınan izin belgesi ve yazının alındığı kaynağın bibliyografik kimliği gönderilmelidir. • “Tanıtım-Değerlendirme” bölümünde dergi amaçlarına uygun yayınlar ile kitap, bilim ve teknik, kültür, istatistik, yasalar vb. konularda basılı ortamda- ki bilgi kaynakları, elektronik ortamdaki veri tabanları, web siteleri, otomas- yon programları vb. ile amaca ilişkin tanıtım ve değerlendirme yazıları yer alır. Kitap, veri tabanı vb. tanıtımlarında bibliyografik kimlik verilmelidir­ . Bibliyografik kimlikte, varsa, sırasıyla şu öğeler yer alır: Yazar adı (soyadı, ad) editör, başlık bilgisi, yayın yeri, yayınevi, yayın tarihi, sayfa sayısı,­­ ücreti, ISBN ya da ISSN, elde edileceği yer. Tanıtım yazısının uzunluğu üç A4 say- fasını geçmemelidir. Bu bölüme gönderilen yazılar 100 sözcüğü geçmeyen İngilizce Abstract içermelidir.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8258

• ve “Haberler”Madalya (1319-1320), bölümünde 10 ise,Hanedân-ı Dergi’nin Osmâni yayın Nişân ilkeleri ve İmtiyâzçerçevesinde, Madalyası ilgi ­li (1311- alan- 1334),lardaki 17 Teba-yıgelişme Şâhâneve yenilikleri Mecîdî yansıtanEsâmî (1321-1332), haber ve duyurulara 30 Altın İmtiyâz yer verilir. Madalyası • (1309-1320),Hakemli yazıların40 Madalya dışındaki Esâmî (1899-1902) bu bölümler Defterleri. için gönderilen yazıların de- İngiliz Ulusalğerlendirmesi Arşivi: FO hakemli 195/1720; yazılara FO 195/1883; oranla dahaFO 195/1477; kısa olmakla FO 195/1368; birlikte, FO uygun 195/ 1932;bulunması FO 195/1976; durumunda, FO 195/1305, en kısa süredeFO 195/1369; yayımlanabilmesi; FO 195/ 1448; Dergi’nin FO 195/1306; Ocak FOsayısında 195/ 1545. yer alması istenen yazıların en geç 15 Ekim, Temmuz sayısında Amerikanyer Misyoner alması istenen Arşivi: yazıların640, 641, 642,15 Nisan’da 643,644, 645,son 646,biçimiyle 647, 648, elektronik 651, 652, ve653, basılı 654, olarak Editör, Basımevi ve sekreterya adreslerine gönderilmesi gerekmek- 655, 660, 661, 66 2, 663. Reeller. tedir. Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. • Dört Öğe’ye gönderilen yazılar daha önce hiçbir yerde yayımlanmamış ol- Şer’îyyemalıdır. Sicili: 23 Sempozyum, Recep 1293- 25kongre Şaban vb. 1296 toplantılarda tarihli Urfa Şer’îyyesunulan Sicili bildiriler, bildiri ki- Şanlıurfa,taplarında Yukarı Telfidan ya da Köyübaşka saha dergilerde araştırması. daha önce yayımlanmamış olmak koşu- Adıvar, luylaH. E. gönderilebilir.(2005). Mehmet Kalpaklı G. T. (Haz..), Mor Salkımlı Ev. İstanbul: Özgür • Yayınları.Editör, yazının ulaşmasından sonraki herhangi bir aşamada gerekli görmesi Bayraktar,durumunda, H. (2007). Tanzimattanyayımlanacak Cumhuriyet’e yazı üzerinde Urfa YayınElazığ: Kurulu Fırat Üniversitesi ve Yazı Değerlen Ortadoğu- Araştırmalarıdirme Kuru Merkezi.lu­ üyelerinin görüşleri doğrultusunda bazı değişiklikler yapıl- masını ya da yazının bütünüyle değerlendirilmesini yazar(lar)dan isteyebilir. Bingöl, Yazılar S. (2005). üzerinde Osmanlı gerekli Mahkemelerinde değişikliklerin Reform yapılması, ve Cerîde-yi yazının Mehâkim’deki yeniden biçim Üst- Mahkemelendirilmesi Kararları. ve düzenlenmesi Tarih Incelemeleri yazar(lar)ın Dergisi, XX sorumluğundadır. (19), 19-38. Çadırcı, M. (1997). Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. • Yayın Kurulu, yazının özüne dokunmadan, Dergi’nin yayın ilkeleri ve genel Ankara:yazım TTK. ilkeleri doğrultusunda değişiklik yapabilir. Deringil, S. (2002). İktidarın Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. • Dergiye gönderilen yazılar, yayımlanmış olsun ya da olmasın hiçbir şekilde G. Ç. Güven). İstanbul: YKY. yazarlarına iade edilmez. Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. • Dört Öğe’de yayımlanan yazıların telif hakkı Nobel Yayınevi’ne aittir. Foucault, M. (2006). Deliliğin Tarihi ( Çev. M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. • Dergi’nin hakemli bölümünde yazısı yayımlanan yazarlara Dört Öğe’nin Ginzburg,ilgili C. (2011).sayısından Peynir iki; ve diğer kurtlar bölümlerde (Çev. A. Gür). yazısı İstanbul: yayımlanan Metis. yazarlara ilgi­li sa- Kenanoğlu,yıdan M. bir M. adet; (2007). Yayın Nizâmiye Kurulu mahkemeleri. üyelerine ise Islâm Dergi’nin Ansiklopedisi, her sayısından XXXIII, 185-188. bir adet Kodaman,gönderilir. B. (1987). II. Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası. Ankara: Türk Kültürünü • AraştırmaHakem Enstitüsü.değerlendirme yazıları beş yıl süre ile saklanır. Kürkçüoğlu,• Makaleler C. (2008). Yayın Şanlıurfa Kurulu 1850-1950 ve hakemlerin. Şanlıurfa: incelemesinden ŞURKAV. geçtikten sonra Nicault,sonuç C. (2001). olumlu Kudüs ise 1850-1948 gerekli düzeltme/ (Çev. E. S. Vali).ekleme İstanbul: ve değişiklikler İletişim. yapılarak “ya- Ortaylı, yımlanabilirİ. (1983). Osmanlı” kararı imparatorluğu’nun alınır. Yayımlanabilir En Uzun Yüzyılı kararından. İstanbul: sonra Hil. makale adı, yazar(lar) adlarında hiçbir şekilde değişiklik yapılamaz, yaz­ ar(lar) maka- Seyitdanlıoğlu,leyi geri M. çekemez (1996). Tanzimat ve başka Devri’nde bir dergide Meclis-i yayımlayamazlar. vâlâ. Ankara: TTK. Tanpınar, H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. • Dört Öğe’de yayımlanmak amacıyla yurt dışından gönderilecek olan yazılar- Urfa. (1984).da da Yurt aynı Ansiklopedisi, kurallara uyma X, 7367-7389. zorunluluğu bulunmaktadır. Derginin herhangi Zürcher,bir E. bölümüne(1999). Modernleşen yurt dışından Türkiye’nin gönderilecek Tarihi (Çev. olan Y. TürkçeS. Gönen). dışındaki İstanbul: yazıların İletişim Yayınları.İngilizce olması gerekmekte olup, yaz­ar(lar) tarafından hazırlanamaması durumunda Türkçe “Öz” ve “Anahtar Sözcükler” Yayın Kurulu tarafından yazıya eklenebilir.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Yayın Politikası/Editorial Policy 259

Makale şablonu • Türkçe makale adı (14 punto, kalın ve düz) • İngilizce makale adı (13 punto, kalın ve yatık) • Yazar ad(lar)ı (11 punto, kalın ve düz) [Yazar ad(lar)ına e-posta adres(ler)i ve unvan(ları)ı dipnot olarak verilmelidir. Dipnotlar 10 punto olmalıdır.] • İlk yazar, İkinci yazar ve Üçüncü yazar (11 punto, normal) [Yazar sayısının birden fazla olması durumunda, yazar isimleri aynı satıra yazılmalıdır.] • Türkçe öz (“Öz” başlığı (kalın) altında 12 punto ve yatık). • İngilizce öz (“Abstract” başlığı (kalın) altında 12 punto ve yatık). • Ana başlık (12 punto, kalın ve düz) [İlk paragrafta girinti bulunmamalıdır. Sonraki paragraflar ilk satırları 1 tab girinti ile başlamalıdır.] [Paragraflar satırlar 2 satır aralığında olmalıdır. Paragraflar arasında da 2 satır aralığı boşluk olmalıdır. [Metnin yazı boyutu 12 punto olmalıdır.] • İlk alt başlık (12 punto, kalın ve yatık) [Ana bölümler arasında 2 satır aralığı boşluk bulunmalıdır. [Alıntılarda APA kuralları kullanılmalıdır.] • İkinci alt başlık (12 punto, yatık) [Ana bölümler arasında 2 satır aralığı boş- luk bulunmalıdır.] • Yazılar, A4 boyutundaki kağıdın bir yüzüne 1,5 aralıklı olarak, 12 punto ve Times New Roman ile yazılır. Yazıların uzunluğu­ 30 sayfayı aşmamalıdır. • Yazılar, Windows uyumlu kelime işlemci programıyla (Microsoft Office Word) yazılır, metnin sağ ve sol boşluk ölçüleri en az 3 cm olur ve bir kop­ya bilgisayar çıktısı ile birlikte elektronik ortamda da gönderilir. • Dipnotlar, 10 punto olarak yazılır ve otomatik numaralandırılır. • Tablolar [Her tablo sırayla numaralandırılmalıdır. Tablo başlığı, tablonun üzerine 10 punto ile yazılmalıdır.] • Şekiller [Her şekil sırayla numaralandırılmalıdır. Şekil başlığı, şeklin altına 10 punto ile yazılmalıdır.] • Resimler [Her resim sırayla numaralandırılmalıdır. Resim başlığı, resmin altına 10 punto ile yazılmalıdır.] • Kaynakça, alfabetik olarak makalenin sonunda yer almalıdır. • Yazılar, APA stiline göre düzenlenmelidir. Ayrıntılı bilgi için bkz: Kurbanoğlu, S. Serap (2004). Kaynak gösterme el kitabı. Ankara: Üniversite ve Araştırma Kütüphanecileri Derneği. APA stili için: http://www.academicexperts.us/dl/APA_Style.pdf

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8260

veDÖRT Madalya ÖĞE (1319-1320), DERGİSİ 10 Hanedân-ı Osmâni Nişân ve İmtiyâz Madalyası (1311- 1334), 17 Teba-yı Şâhâne Mecîdî Esâmî (1321-1332), 30 Altın İmtiyâz Madalyası HAKEM DEĞERLENDİRME FORMU (1309-1320), 40 Madalya Esâmî (1899-1902) Defterleri. İngilizMakalenin Ulusal Başlığı Arşivi: FO 195/1720; FO 195/1883; FO 195/1477; FO 195/1368; FO 195/ Hakemin Adı Soyadı 1932; FO 195/1976; FO 195/1305, FO 195/1369; FO 195/ 1448; FO 195/1306; Çalıştığı Kurumu FO 195/ 1545. Değerlendirme Alanları: EVET KISMEN HAYIR Amerikan Misyoner Arşivi: 640, 641, 642, 643,644, 645, 646, 647, 648, 651, 652, 653, 654, 1. Makale alanına katkı sağlayacak nitelikte ve 655, 660, 661, 66 2, 663. Reeller. ( ) ( ) ( ) özgün müdür? Sâlnameler:2. Konu derinlemesine Salname-i Vilâyet-ive kapsamlı olarak Haleb: 1320. ( ) ( ) ( ) Şer’îyyeincelenmiş midir? Sicili: 23 Recep 1293- 25 Şaban 1296 tarihli Urfa Şer’îyye Sicili 3. Sorunun ortaya konuluşu araştırmanın ( ) ( ) ( ) Şanlıurfa,varsayımları ve Yukarı Telfidan amacı bakımından Köyü saha uygun araştırması. mudur? 4. Metnin yapılandırılması ve anlatımı, bütünlük Adıvar, H. E. (2005). Mehmet Kalpaklı G. T. (Haz..), (Mor ) Salkımlı ( Ev ). İstanbul: ( Özgür ) içinde, tutarlı ve yeterli midir? Yayınları. 5. Kullanılan yöntem ve teknikler amaca uygun ve ( ) ( ) ( ) Bayraktar,yeterli H.midir? (2007). Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu 6. TAraştırmalarıablo ve şekiller Merkezi. uygun ve anlaşılabilir midir? ( ) ( ) ( ) 7. Sonuç bölümünde bulgular yeterince ( ) ( ) ( ) Bingöl,irdelenmiş midir? S. (2005). Osmanlı Mahkemelerinde Reform ve Cerîde-yi Mehâkim’deki Üst 8. DilbilgisiMahkeme kur Kararları.allarına uygun, Tarih akıcı ve Incelemeleri anlaşılır Dergisi, bir XX (19), 19-38. ( ) ( ) ( ) Çadırcı,dilde M. yazılmış (1997). mıdır? Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. 9. Konuyla ilgili kavramlar yerinde ve doğru Ankara: TTK. ( ) ( ) ( ) kullanılmış mıdır? Deringil,10. İlgili S.yerli (2002). ve yabancı İktidarın literatürden Sembolleri yeterli ve İdeoloji ölçüde II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. ( ) ( ) ( ) yararlanılmışG. Ç. Güven). mıdır? İstanbul: YKY. 11. Kaynakça ve kaynak gösterimleri doğru ve güncel ( ) ( ) ( ) Fatmamidir? Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. Foucault,12. Makale M. başlığı içerik (2006). Deliliğin ile uyumlu Tarihi m (udur? Çev. M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. Makalenin Türkçe ve Y.dilde özet (abstract) ( ) ( ) ( ) Ginzburg,bilgileri C. doğru (2011). ve yeterliPeynir midir? ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. Kenanoğlu,13. Makale M.için M. kul (2007).lanılan Türkçe Nizâmiye ve Y.dilde mahkemeleri. anahtar Islâm Ansiklopedisi, XXXIII, 185-188. kelimeler (keywords) uygun, birbirine paralel ve ( ) ( ) ( ) Kodaman,yeterli B.midir? (1987). II. Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası. Ankara: Türk Kültürünü 14. MakaleAraştırma ile ilgili Enstitüsü. varsa başka düşünceleriniz:

Kürkçüoğlu,15. Makale yiC. genel (2008). olarak Şanlıurfa nasıl nitelersiniz? 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. Nicault,Çok C. iyi (2001). Kudüs 1850-1948İyi (Çev. OE.rta S. Vali). İstanbul:Kötü İletişim. Çok kötü ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. Seyitdanlıoğlu,16. Değerlendirme M. (1996). sonucu? Tanzimat Devri’nde Meclis-i vâlâ. Ankara: TTK. Olduğu gibi Belirtilen eksik ve hatalar giderildikten sonra Yayımlanamaz. Tanpınar,yayımlanabilir. H. (2001). XIX. Asırda Türk yayımlanabilir.Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. ( ) Urfa. (1984).( ) Yurt Ansiklopedisi, X, 7367-7389.( ) Zürcher, E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim 17. Yanıtınız “Belirtilen eksik ve hatalar giderildikten sonra yayımlanabilir.” ise: Yayınları. Düzeltilmiş halini görmek istiyorum. Düzeltilmiş halini görmeme gerek yok. ( ) ( )

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Yayın Politikası/Editorial Policy 261

DÖRT ÖĞE DERGİSİ

YAZAR BİLGİ FORMU

Adı Soyadı Çalıştığı Kurum Unvanı Bölüm Anabilim Dalı E-posta Cep telefonu İş telefonu Makalenin Adı

Yazışma Adresi

Yukarıda adı geçen makalemin uygun bulunduğu takdirde Dört Öğe Dergisinde yayınlanmasını kabul ediyorum.

…../…../…... İMZA

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8262

veAPA Madalya 6.0 YAZIM(1319-1320), KURALLARI 10 Hanedân-ı Osmâni ve KAYNAK Nişân ve İmtiyâzGÖSTERME Madalyası (1311- 1334),BİÇİMİ 17 Teba-yı Şâhâne Mecîdî Esâmî (1321-1332), 30 Altın İmtiyâz Madalyası (1309-1320), 40 Madalya Esâmî (1899-1902) Defterleri. Dört Öğe dergisine gönderilen yazılar, referans sistemi, dipnot gösterme bi- İngilizçimi ve Ulusal kaynakça Arşivi düzenlenmesinde: FO 195/1720; FO American195/1883; FOPsychological 195/1477; FO Association 195/1368; FO (APA) 195/ stilinde1932; hazırlanmalıdır. FO 195/1976; APA’nın FO 195/1305, 6. baskısı, FO yazarların195/1369; dikkateFO 195/ alacağı 1448; FOversiyonu 195/1306; ol- malıdır.FO Bununla 195/ 1545. birlikte kaynakça düzenlenirken Türkçeye uyarlanmış ve APA’nın Amerikanistisnası olan Misyoner hususlar Arşivi da :bulunmaktadır. 640, 641, 642, 643,644, Bu istisnalar 645, 646, şunlardır: 647, 648, 651, 652, 653, 654, 655,- Kitapta 660, 661, yer 66alan 2, 663.bölümler/makaleler Reeller. için İngilizce kullanılan “In” sözcüğü Sâlnameler:ve Türkçedeki Salname-i karşılığı Vilâyet-i olan “içinde” Haleb: sözcüğü1320. kaynakçadan kaldırılmıştır. Şer’îyye- Türkçede Sicili: 23 Recepgün ve 1293- ay içeren 25 Şaban tarihler 1296 önce tarihli gün, Urfa sonra Şer’îyye ay Sicilişeklinde (örneğin 12 Şanlıurfa,Kasım) yazılmalıdır. Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. Adıvar, H. E. (2005). Mehmet Kalpaklı G. T. (Haz..), Mor Salkımlı Ev. İstanbul: Özgür Kaynakçada APA: Yayınları. Bayraktar,- Kaynakçada H. (2007). aynıTanzimattan yazarın Cumhuriyet’eçok sayıda kaynağıUrfa Elazığ: varsa, Fırat kaynaklar Üniversitesi eskiden Ortadoğu yeni tariheAraştırmaları doğru sıralanarak Merkezi. yazılır. Aynı tarihli kaynaklarda harf ile sıralama yapılır. Örneğin: 2000a, 2000b. Bingöl, S. (2005). Osmanlı Mahkemelerinde Reform ve Cerîde-yi Mehâkim’deki Üst Mahkeme- Dergilerin Kararları. varsa DOİTarih Incelemelerinumaraları Dergisi, yazılır. XX Örneğin: (19), 19-38. Çadırcı,Anderson, M. (1997). A. Tanzimat K. (2005). Döneminde Affective Anadolu Influences Kentleri’nin on the Sosyal Attentional ve Ekonomik Dynamics Yapısı. SupportingAnkara: Awareness. TTK. Journal of Experimental Psychology: General, 154, 258–281. doi:10.1037/0096- 3445.134.2.258 Deringil, S. (2002). İktidarın Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. G.Yoksa Ç. Güven). url numaraları İstanbul: yazılır.YKY. Örneğin Fe: Feminist eleştiri dergisi url’si. Fatmahttp://cins.ankara.edu.tr/cansun.html Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. Foucault,- Klasik M. (2006). eserlerin Deliliğin (Marx, Tarihi Freud ( Çev. gibi) M. A.özgün Kılıçbay). tarihleri Ankara: biliniyorsa İmge. kaynağın so- Ginzburg,nunda şu C.şekilde (2011). verilir: Peynir (Özgün ve kurtlar eser (Çev. 1846 A. Gür).tarihlidir) İstanbul: Metis. Kenanoğlu,- Aynı M. soyadlı M. (2007). yazarlardan, Nizâmiye yayınımahkemeleri. daha eski Islâm tarihli Ansiklopedisi, olsa bile XXXIII adının, 185-188. ilk harfi Kodaman,alfabetik olarakB. (1987). önce II. gelenAbdülhamid kaynakçada Devri Doğu önce Anadolu belirtilir. Politikası Örneğin:. Ankara: Türk Kültürünü AraştırmaKöker, E. Enstitüsü.(1998). Politikanın İletişimi İletişimin Politikası, Ankara:Vadi. Kürkçüoğlu, C. (2008). Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. Köker, L. (2007). Hukuk Reformları Sürecinde Türkiye’nin İnsan Hakları Nicault,Sorunu. C. İnsan (2001). Hakları Kudüs Haberciliği 1850-1948, (Çev.(derl.) E. SevdaS. Vali). Alankuş, İstanbul: İstanbul:İletişim. IPS Vakfı. Ortaylı,- Kitap İ. (1983). ve raporlarınOsmanlı imparatorluğu’nun kaynakçada gösteriminde En Uzun Yüzyılı önce. İstanbul: yayınlandığı Hil. yer ve sonra Seyitdanlıoğlu,kitabevi, yayınevi M. (1996). adı, “kitabevi”, Tanzimat “yayınevi”,Devri’nde Meclis-i “yay.”vb. vâlâ ekler. Ankara: belirtilmeksizin TTK. verilir. Tanpınar,Örneğin: H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. Urfa. (1984).Ankara: Yurt İmge Ansiklopedisi, X, 7367-7389. Zürcher,İstanbul:Metis E. (1999). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim Yayınları. New York, NY: McGraw-Hill Newbury Park,CA:Sage

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Yayın Politikası/Editorial Policy 263

London, UK:Routledge Ankara: TÜBA İstanbul: Konrad Adenauer Vakfı.

Tek yazarlı kitap Abisel, N. (2006). Sessiz Sinema. Ankara: Deki. Zizek, S. (2009). Matrix: Ya da Sapkınlığın İki Yüzü. Bahadır Turan (Çev.). İstanbul: Encore.

Çok yazarlı kitap Abisel, N., Arslan, U.T., Behçetoğulları, P., Karadoğan, A., Öztürk, S.R. & Ulusay, N. (2005). Çok Tuhaf Çok Tanıdık. İstanbul: Metis.

Editörlü kitap Özbek, M. (Ed.) (2005). Kamusal Alan. İstanbul: Hil.

Editörlü kitapta bölüm Kejanlıoğlu, B. (2005). Medya Çalışmalarında Kamusal Alan Kavramı. Meral Özbek (Ed.), Kamusal Alan içinde (s. 689-713). İstanbul: Hil.

Birden çok baskısı olan kitap Strunk, W. Jr. & White, E. B. (2000). The Elements of Style (4. Baskı). New York: Longman.

Sadece elektronik basılı kitap O’Keefe, E. (n.d.). Egoism & the cnsts in Western values. erişim http://www.onlineoriginals.com/showitem .asp litem I 135 Kitabın elektronik versiyonu Freud, S. (1953). The method of interpreting dreams: An analysis of a specimen dream. J. Strachey (Ed. & Trans.), The standart edition of the complete psychological works of Sigmund Freud (Vol. 4, pp. 96-121). http://books.google.com/books (Özgün eser 1900 tarihlidir) Shotton, M. A (1989). Computer addiction? A study of computer dependency [DX Reader version]. Retrieved from http://www.ebookstore.tandf.co.uk/html/ index.asp Schiraldi, G. R. (2001). The post-traumatic stress disorder sourcebook: A guide to healing, recovery, and growth [Adobe Digital Editions version]. doi: 1 0.1036/0071393722 7

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8264

veElektronik Madalya (1319-1320), adresten yararlanılan 10 Hanedân-ı kaynakta, Osmâni kaynağın Nişân ve erişilebileceği İmtiyâz Madalyası URL (1311-verilir. 1334), 17 Teba-yı Şâhâne Mecîdî Esâmî (1321-1332), 30 Altın İmtiyâz Madalyası http://www.bianet.org/bianet/toplum/119375-avatar-in-sozde-solculugu- (1309-1320), 40 Madalya Esâmî (1899-1902) Defterleri. uzerine İngiliz Ulusal Arşivi: FO 195/1720; FO 195/1883; FO 195/1477; FO 195/1368; FO 195/ 1932;Elektronik FO 195/1976; makaleler: FO varsa195/1305, digitaj FO object 195/1369; identifier FO 195/ (DOI) 1448; numarası FO 195/1306; belir- tilmelidir. FO 195/ 1545. AmerikanVon MisyonerLedebur, ArşiviS. C. : (2007). 640, 641, Optimizing 642, 643,644, knowledge 645, 646, 647, transfer 648, 651, by 652,new 653, emplo 654,- yees 655,in companies. 660, 661, 66 Knowledge 2, 663. Reeller. Management Research & Practice. Advance online publication. doi: 1 0.1 057/palgrave.kmrp.8500141 Sâlnameler: Salname-i Vilâyet-i Haleb: 1320. Şer’îyyeElektronik Sicili: 23 Recep gazete 1293- makaleleri 25 Şaban 1296 tarihli Urfa Şer’îyye Sicili Şanlıurfa,Çetin, Yukarı Ö. (2010, Telfidan 21 Köyü Ocak). saha Televizyon araştırması. alışkanlıklarımız IPTV ile değişecek. Adıvar,www.hurriyet.com.tr H. E. (2005). Mehmet Kalpaklı G. T. (Haz..), Mor Salkımlı Ev. İstanbul: Özgür Yayınları. Bayraktar,Çok H. ciltli (2007). çalışmalar Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu AraştırmalarıPflanze, O. Merkezi.(1963-1990). Bismarc and the Development of Germany (Cilt 1-3). Bingöl,Princeton, S. (2005).NJ: Princeton Osmanlı University Mahkemelerinde Press. Reform ve Cerîde-yi Mehâkim’deki Üst MahkemeMetin İçinde: Kararları. Tarih Incelemeleri Dergisi, XX (19), 19-38. Çadırcı,(Pflanze, M. (1997). 1963-1990) Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı. Ankara: TTK. Deringil,Çok S. (2002).ciltli çalışmalarda İktidarın Sembolleri tek ve cilt İdeoloji kullanımı II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. G.Pflanze, Ç. Güven). O. (1990).İstanbul: YKY.The Period of Fortification, 1880-1898: Cilt 3. Bismarck Fatmaand The Aliye Development Hanım. (1995). of Germany Ahmed .Cevdet Princeton, Paşa veNJ: zamanı Princeton. İstanbul: University Bedir. Press. Foucault, M. (2006). Deliliğin Tarihi ( Çev. M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. Daha önceki bir baskının yeni basımı Ginzburg, C. (2011). Peynir ve kurtlar (Çev. A. Gür). İstanbul: Metis. Kenanoğlu,Smith, M. A. M. (1976). (2007). NizâmiyeAn inquiry mahkemeleri. into the nature Islâm Ansiklopedisi, and causes XXXIII of the, 185-188.wealth of nations. E. Cannan (Ed.). Chicago: University of Chicago Press. (İlk baskı 1776). Kodaman, B. (1987). II. Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası. Ankara: Türk Kültürünü AraştırmaMetin İçindeyse:(Smith, Enstitüsü. 1776/1976) Kürkçüoğlu, C. (2008). Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. Kitaptan çevrilmiş bölüm Nicault, C. (2001). Kudüs 1850-1948 (Çev. E. S. Vali). İstanbul: İletişim. Kaynakça: Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. Weber, M. (1958). The Protestan Ethic and The Spirit of Capitalism. T. Parsons Seyitdanlıoğlu, M. (1996). Tanzimat Devri’nde Meclis-i vâlâ. Ankara: TTK. (Çev.). New York: Charles Scribner’s Son. (İlk baskı. 1904-1905). Tanpınar, H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. Metin İçindeyse: (Weber, 1904-1905/1958) Urfa. (1984). Yurt Ansiklopedisi, X, 7367-7389. Zürcher,Rapor E. (1999). ve teknik Modernleşen makaleler Türkiye’nin Tarihi (Çev. Y. S. Gönen). İstanbul: İletişim Yayınları. Gencel Bek, M. (1998). Mediscape Turkey 2000 (Report No. 2). Ankara: BAYAUM.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016 Yayın Politikası/Editorial Policy 265

Dergiden tek yazarlı makale Aktay, Y. (1999). Aklın Sosyolojik Soykütüğü: Soy Akıldan Tarihsel ve Toplumsal Akla Doğru. Toplum ve Bilim, 82, 114-140.

Dergiden çok yazarlı makale Binark, F. M., Çelikcan, P. (1998). Mahremin Müzakereye Çağrılması ve Yıldo Örneği. Kültür ve İletişim, 1 (2), 197-214.

Elektronik dergiden makale Conway, P. (2003). Truth and reconciliation: The road not taken in Nambia. Online Journal of Peace and Conflict Resolution, 5 (1). (varsa doi numarası, yoksa URL verilir. URL örneği: http://www.trinstitute. org/ojpcr/5_1conway.htm Kaynağa ait sayfanın adresi (URL) ya da varsa sadece doi numarası yeterlidir.

Yazarı belli olmayan editör yazısı Editorial: “What is a disaster” and why does this question matter? [Editorial•]. (2006). Journal of Contingencies and Crisis Management, 14, 1-2.

Yazarı belli olmayan gazete ve dergi yazıları için The United States and the Americas: One History in Two Halves. (2003, 13 Aralık). Economist, 36. Strong afterchocks continiue in California. (2003, 26 Aralık). New York Times [Ulusal Baskı.]. s.23. Metin İçindeyse: (United States and the Americas, 2003) (Strong aftershock, 2003)

Yazarı belli olan gazete ve dergi yazıları için Bruni, F. (2003, 26 Aralık). Pope pleads for end to terrorism and war. New York Times, s.21.

Tanıtım yazıları Orr, H. A. (2003, 14 Ağustos). What’s not in your genes. [Review of the book Nature via nurture: Genes, experience, and what makes us human]. New York Review of Books, 50, 38-40.

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 9-Nisan 2016 8266

veBasılmamış Madalya (1319-1320), tezler, posterler, 10 Hanedân-ı bildiriler: Osmâni YOK’den Nişân ve indirilmiş İmtiyâz Madalyası ise URL (1311-adresi de künye1334), bilgileri 17 Teba-yı sonuna Şâhâne verilir. Mecîdî Esâmî (1321-1332), 30 Altın İmtiyâz Madalyası (1309-1320), 40 Madalya Esâmî (1899-1902) Defterleri. Sarı, E. (2008). Kültür Kimlik ve Politika: Mardin’de Kültürlerarasılık. İngiliz(Yayımlanmamış Ulusal Arşivi doktora: FO 195/1720; tezi). Ankara FO 195/1883; Üniversitesi/Sosyal FO 195/1477; FO Bilimler 195/1368; Enstitüsü, FO 195/ Ankara.1932; FO 195/1976; FO 195/1305, FO 195/1369; FO 195/ 1448; FO 195/1306; FO 195/ 1545. AmerikanAnsiklopediler Misyoner Arşivi : 640, 641, 642, 643,644, 645, 646, 647, 648, 651, 652, 653, 654, 655,Balkans: 660, 661,History. 66 2, (1987).663. Reeller. Encyclopaedia Britannica içinde (15. Baskı. Cilt. 14, Sâlnameler:s. 570-588). Salname-i Chicago: Vilâyet-iEncyclopaedia Haleb: 1320. Britannica. Şer’îyyeMetin Sicili: İçindeyse: 23 Recep 1293-(Balkans: 25 Şaban History, 1296 1987) tarihli Urfa Şer’îyye Sicili Şanlıurfa, Yukarı Telfidan Köyü saha araştırması. Adıvar,Sözlükler H. E. (2005). Mehmet Kalpaklı G. T. (Haz..), Mor Salkımlı Ev. İstanbul: Özgür Yayınları.Gerrymander. (2003). Merriam-Webster’s collegiate dictionary (11. Baskı). Bayraktar,Springfield, H. MA:(2007). Merriam-Webster’s. Tanzimattan Cumhuriyet’e Urfa Elazığ: Fırat Üniversitesi Ortadoğu AraştırmalarıMetin İçindeyse: Merkezi. (Gerrymander, 2003) Bingöl, S. (2005). Osmanlı Mahkemelerinde Reform ve Cerîde-yi Mehâkim’deki Üst MahkemeGörüşme Kararları. Tarih Incelemeleri Dergisi, XX (19), 19-38. Çadırcı,Arroyo, M. (1997). Gloria Tanzimat Macapagal. Döneminde (2003). Anadolu A time Kentleri’nin for Prayer. Sosyal Michael ve Ekonomik Schuman Yapısı ile. söyleşi.Ankara: Time TTK.. 28 Temmuz 2003. Erişim Tarihi 13 Ocak 2004, http://www.times. Deringil,com/time/nation/article/0,8599,471205,00.html S. (2002). İktidarın Sembolleri ve İdeoloji II. Abdülhamit Dönemi ( 1876-1909) (Çev. G. Ç. Güven). İstanbul: YKY. Televizyon programı Fatma Aliye Hanım. (1995). Ahmed Cevdet Paşa ve zamanı. İstanbul: Bedir. Foucault,Kaynakça M. (2006). Deliliğin Tarihi ( Çev. M. A. Kılıçbay). Ankara: İmge. Ginzburg,Long, C. T.(2011). (Yazar), Peynir ve ve Moore, kurtlar (Çev.S. D. A. (Yönetmen). Gür). İstanbul: (2002). Metis. Bart vs. Lisa vs. 3. Kenanoğlu,Sınıf [Televizyon M. M. (2007). Dizisi]. Nizâmiye B. Oakley mahkemeleri. ve J. Weinstein Islâm Ansiklopedisi, (Yapımcı), XXXIIISimpsonlar, 185-188. içinde. Bölüm: 1403 F55079. Fox. Kodaman, B. (1987). II. Abdülhamid Devri Doğu Anadolu Politikası. Ankara: Türk Kültürünü AraştırmaMetin İçindeyse: Enstitüsü. (Simpsonlar, 2002) Kürkçüoğlu, C. (2008). Şanlıurfa 1850-1950. Şanlıurfa: ŞURKAV. Film Nicault, C. (2001). Kudüs 1850-1948 (Çev. E. S. Vali). İstanbul: İletişim. Huston, J. (Yönetmen/Senaryo Yazarı). (1941). Malta Şahini [Film]. U.S.: Ortaylı, İ. (1983). Osmanlı imparatorluğu’nun En Uzun Yüzyılı. İstanbul: Hil. Warner. Seyitdanlıoğlu, M. (1996). Tanzimat Devri’nde Meclis-i vâlâ. Ankara: TTK. Metin İçindeyse: (Malta Şahini, 1941) Tanpınar, H. (2001). XIX. Asırda Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Çağlayan Kitabevi. Urfa. (1984).Fotoğraf Yurt Ansiklopedisi, X, 7367-7389. Zürcher,Adams, E. (1999). Ansel. Modernleşen (1927). Monolith, Türkiye’nin the Tarihi face (Çev.of Half Y. S.Dome, Gönen). Yosemite İstanbul: National İletişim Park Yayınları.[Fotoğraf ]. Art Institute, Chicago. Metin İçindeyse: (Adams, 1927)

Dört Öge-Yıl 4-Sayı 8-Ekim9-Nisan 20152016