TÜRKÇE TIP DİLİ KILAVUZU

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

Türkçe Tıp Dili Kurulu

İkinci Basım

14 Mart 2007

Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

14 Mart 2007

İkinci Basım

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

Türkçe Tıp Dili Kurulu

Bütün hakları saklıdır.

Kocaeli Üniversitesi Umuttepe, İzmit, 41380 Kocaeli Tel: (262) 303-7213 303-7005 Belgeç: (262) 303-7003 www. kou.edu.tr [email protected]

ISBN 975-8047-63-9

Baskı

Kocaeli Üniversitesi Basımevi

Birinci basım: 14 Mart 2006 1.500 tane basılmıştır. İkinci basım: 14 Mart 2007 2.000 tane basılmıştır.

Millî his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin millî ve zengin olması millî hissin inkişafında başlıca müessirdir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil, şûûrla işlensin.

Ülkesini, yüksek istiklâlini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.

Mustafa Kemal Atatürk 2 Eylül 1930

Ey Türk Gençliği!

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni, bu hazineden, mahrum etmek istiyecek, dahilî ve haricî, bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmiyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elîm ve daha vahîm olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasî emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte; bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur! Gazi Mustafa Kemal Atatürk 20 Ekim 1927

Türk milletinin dili, Türkçedir. Türk dili dünyada en güzel, en yaygın ve en kolay olabilecek bir dildir. Onun için her Türk, dilini çok sever ve onu yükseltmek için çalışır. Bir de Türk dili, Türk milleti için mukaddes bir hazinedir. Çünkü Türk milleti, geçirdiği nihayetsiz badireler içinde, ahlakının, ananelerinin, hatıralarının, menfaatlerinin, velhasıl bugün, kendi milliyetini yapan her şeyin dili sayesinde muhafaza edildiğini görüyor. Türk dili, Türk milletinin kalbidir, zihnidir.

Mustafa Kemal Atatürk 2 Eylül 1930

Mustafa Kemal Paşa Kocaeli’de… 19 Ocak 1923

Yabancı terimlere dayanan bir bilim uygulamasını büyüye benzetebiliriz. Büyünün de uygulamada kendine özgü sözcükleri, terimleri, törenleri ve yalın halktan gizlenen kutsal dokunulmazlıkları vardır. Hekimliği de anadilden ayrılan terimlere uygularsanız, onu bir büyü haline getirirsiniz. O zaman bilim ile büyü arasındaki sınır kalkar. bilim de bir gizem, bir büyü olur.

Hekimlik dilinin yabancı terimleriyle karşılanmasına hekimliği bir büyü haline getirdiği için karşıyım ilk önce. Hekimlik bir bilim olarak, kendini büyüden ayıran genel dile, ulusal dile gereksinir; bir sanat, bir iyileştirme, sağaltma sanatı olarak da halkın buyruğundaysa terimlerini halk diline, ulusal dile uydurmak zorundadır.

Hiçbir bilimin, halk üstünde, insanlık üstünde bir yeri yoktur, her bilim halk içindir, insanlık içindir. Hekimlik dilinin Türkçeleşmesi için savaşanların temel ereği budur.

Ceyhun Atıf Kansu

Önsöz

Türkçe Tıp Dili Kurulu’muzca hazırlanan Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Türkçe Tıp Dili Kılavuzu 14 Mart 2006’da yayımlandı. Kılavuzun birer örneği “Tıp Bayramı”nda fakültemizin öğrenci, araştırma görevlisi, yandal araştırma görevlisi ve öğretim üyelerine armağan edildi. Türkçe Tıp Dili Kılavuzu, ülkemizin Türkçe ve tıp diliyle ilgili kurum ve kuruluşlarıyla, yayımından sonra “Tıp Fakültesi Ailesi”ne katılan öğrenci, araştırma görevlisi ve öğretim üyelerine de sunuldu. Üniversitemizin genelağ (internet) sayfasında da yer alan Türkçe Tıp Dili Kılavuzu, Türkçe tıp dili alanında gerek basılı bir yayın, gerekse bir genelağ kitabı olarak ilgi gördü; genelağ kümelerinde tartışıldı, tıp dilinin Türkçeleştirilmesi için çaba gösteren kurum, kuruluş ve derneklerin çalışma kümelerince değerlendirildi, tartışıldı, eleştirildi, benimsendi, kaynak olarak kullanıldı. Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Türkçe Tıp Dili Kurulu, kılavuza taban oluşturan çalışmalarının -üstünde ayrıca çalışılmış- bir bölümüyle, Türkiye Bilimler Akademisi’nin (TÜBA) Türkçe Bilim Terimleri Sözlüğü çalışması sürecindeki çalıştay ve toplantılarda görev üstlendi, katılım ve katkıda bulundu. Türkçe Tıp Dili Kılavuzu, geçen bir yıla yansıyan eleştiri ve katkıların ışığında Türkçe Tıp Dili Kurulu’nca gözden geçirildi, kapsamına yeni terimler ve bir ‘ek bölüm’ eklenerek genişletildi, yeniden düzenlendi ve elinizdeki kitap biçimine geldi. Kılavuzumuzun ikinci kez yayımını gerçekleştiren Türkçe Tıp Dili Kurulu’nda görev yapan öğretim üyesi arkadaşlarıma teşekkür ediyor, Türkçe Tıp Dili Kılavuzu’nun Türk hekimlerine yararlı olmasını diliyorum.

Prof. Dr. Ali Demirci Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı

14 Mart 2007

İkinci Basımı Sunarken…

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Türkçe Tıp Dili Kılavuzu’nun elinizdeki ikinci basımı, son bir yıl boyunca Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Türkçe Tıp Dili Kurulu’na her kuşaktan ‘tıp öğrencisi’nden yansıyan eleştiri ve katkılarla biçimlendi. Türkçe Tıp Dili Kılavuzu’nun, yayımını izleyen bir yıl gibi kısa bir sürede tıp dilimizin Türkçeleştirilmesini amaçlayan çalışma ve ortamlarda yer bulması ve tartışılmasından -fakültemiz adına- mutluyuz. Kılavuzumuz, geçen bir yılda kurulumuza ulaşan eleştiri ve katkılar ışığında gözden geçirildi, kapsamına yeni terimler ve bir ‘ek bölüm’ eklenerek genişletildi, elinizdeki kitap biçiminde yeniden düzenlendi. Türkçe Tıp Dili Kılavuzu’nun bu ikinci basımında yer alan ‘ek bölüm’, ‘tıp öğrencileri’nin yazılı ve sözlü tıp ortamlarında -giderek azalmakla birlikte- karşılaştığı, “eski dil”de sözcükler ve yerlerine kullanımı önerilen “yeni” sözcüklerden oluşmaktadır. Ek bölüm, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk Dil Devrimi’ni, Güzel Türkçemiz’in “yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarılması” buyruğunu, ‘tıp öğrencisi’nin dili’yle Türkçe Tıp Dili Kılavuzu’na bağlayan bir halka olarak önemsenmelidir. Türkçe Tıp Dili Kurulu’nun, Türkçe Tıp Dili Kılavuzu’nun ikinci basımına ilişkin çalışmaları, Prof. Dr. Emin Sami Arısoy, Prof. Dr. Arzu Arslan, Prof. Dr. M. Doğan Gülkaç, Prof. Dr. Kamil Toker, Prof. Dr. Güner Ulak, Prof. Dr. Kürşat Yıldız, Doç. Dr. Volkan Etuş ve Yard. Doç. Dr. Tonguç İşken’in katılımıyla gerçekleşmiştir. Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Türkçe Tıp Dili Kurulu, Türkçe Tıp Dili Kılavuzu’nun oluşumuna emek ve zaman ayıran, destek olan, izin veren, olanak sağlayan ‘tıp öğrencileri’ne ve Kocaeli Üniversitesi Basımevi çalışanlarına teşekkür eder.

Türkçe Tıp Dili Kurulu 14 Mart 2007

Birinci Basımın Önsözü

Büyük Atatürk doğrudan kendisinin kaleme aldığı ve Prof. Dr. Afet İnan tarafından 1930’da yayımlanan Vatandaş İçin Medeni Bilgiler (Yurttaşlık Bilgileri) kitabında; “Türk dili, Türk ulusu için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk ulusu, geçirdiği sayısız sarsıntılar içinde ahlakının, erdemlerinin, gelenek ve göreneklerinin, anılarının, kendi yararlarının kısacası bugün kendi ulusallığını oluşturan her şeyin diliyle korunduğunu görüyor. Türk dili, Türk ulusunun yüreğidir, belleğidir” demektedir. Gene Atatürk, Kasım 1932’de “Türk dilinin kendi benliğine, özündeki güzellik ve zenginliğe kavuşması için bütün devlet örgütlerimizin dikkatli olmasını, ilgi göstermesini isteriz” buyruğunu vermiştir. Bilindiği gibi her mesleğin kendisine özel sözcük ve terimleri vardır. Tıptaki terimlerin büyük kısmı Latince kökenli olmakla birlikte, özellikle son yıllarda giderek artan şekilde, başta İngilizce olmak üzere batı dillerinden pek çok kelime, biraz da özenti diyebileceğimiz bir şekilde günlük konuşmalarımıza girmiştir ve girmektedir. Hastalar “hospitalize edilmekte”, “exchange yapılmakta”, “department’lere transfer edilmekte”, “markerlerine bakılmakta”, “microwave tedaviler” uygulanmaktadır. İşin daha ilginç ve hatta komik yanı ise, bu sözcükleri sıkça kullanan meslektaşlarımızın, böyle davranarak konuşmalarına daha bilimsel hava verdiklerini sanmalarıdır. Kısacası Türkçemiz yabancı sözcüklerin saldırısına uğramış durumdadır. Bu nedenle, değerli meslektaşım Prof. Dr. Emin Sami Arısoy Türkçe Tıp Dili Kılavuzu hazırlama önerisiyle geldiğinde büyük mutluluk duymuştum. Fakültemizde oluşturulan Türkçe Tıp Dili Kurulu, yoğun ve özverili bir çalışmayla bu kılavuzu hazırladı. Bu değerli çalışma için başta kurul başkanı Prof. Dr. Emin Sami Arısoy olmak üzere, kurul üyeleri Prof. Dr. Arzu Arslan, Prof. Dr. M. Doğan Gülkaç, Prof. Dr. Kamil Toker, Prof. Dr. Güner Ulak, Prof. Dr. Kürşat Yıldız, Yard. Doç. Dr. Tonguç İşken ve Yard. Doç. Dr. Volkan Etuş’a teşekkür ederim. Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin Atatürk ve Türk Dili’ne saygısını gösteren bu kılavuzun, bütün meslektaşlarıma yararlı olmasını dilerim. Prof. Dr. Ali Gökalp 14 Mart 2006 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Birinci Basımın Sunuş Yazısı

Sunarken...

Aralık 2004’te kurulan Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Türkçe Tıp Dili Kurulu, öncelikli çalışma olarak, ‘ders, sunu, toplantı, tez, yayın, yazışma ve kayıtlarda kullanılan yabancı ve eski sözcüklerin yerine önerilebilecek karşılıklardan oluşan bir kılavuz’ hazırlamayı amaçlamıştır. Bu kılavuz çalışmasında, Prof. Dr. Emin Sami Arısoy’un hekimlik ortamlarında gerçekleşen toplantı ve sunumlarla tıp dergi ve kitaplarından derlediği “yabancı kaynaklı ‘tıp’ sözcükleri ve Türkçe karşılıkları dizelgesi” temel alınmıştır. Türkçe Tıp Dili Kurulu’nun bu kılavuz taslağına ilişkin çalışmaları, bugüne değin Prof. Dr. Emin Sami Arısoy, Prof. Dr. Arzu Arslan, Prof. Dr. M. Doğan Gülkaç, Prof. Dr. Kamil Toker, Prof. Dr. Güner Ulak, Prof. Dr. Kürşat Yıldız, Yard. Doç. Dr. Tonguç İşken ve Yard. Doç. Dr. Volkan Etuş’un katılımıyla gerçekleşmiştir. Kurulumuz kılavuz oluşturma sürecinde, her hafta en az bir kez toplanarak çalışmıştır. Bu çalışmada, Tıp Fakültesi anabilim dallarının eleştiri ve katkıları da değerlendirilmiş, geliştirilen kılavuz Ocak 2006’da üniversitemizin ‘kou.edu.tr’ adresinde genel ağ (internet) ortamına açılmış, birinci bası örneklerinin 14 Mart Tıp Bayramı’nda, her kuşaktan ‘tıp öğrencisi’ne sunulması tasarlanmıştır. Kurulun kılavuza ilişkin derleme, değerlendirme, tartışma ve düzenleme çalışması sürmektedir. Elinizdeki kılavuzla ilgili her türlü öneri, gelecek basılar için yol gösterici olacaktır. Katkı ve öneriler, kılavuzda yer alan ve eski terimlere karşılık olarak önerilen sözcükler- de değişiklik veya ek öneriler, kılavuzda yer almayan yabancı kökenli terimler ve önerilen Türkçe karşılıkları biçiminde olabilir. Katkı ve öneriler, kurulumuza genel ağ aracılığıyla veya yazılı olarak bildirilebilir. Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Türkçe Tıp Dili Kurulu, başta Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Gökalp olmak üzere, Türkçe Tıp Dili Kılavuzu’nun oluşumuna emek ve zaman ayıran ‘tıp öğrencileri’ne teşekkür eder. 14 Mart 2006 Açıklamalar

Türkçe Tıp Dili Kılavuzu, alışılmış sözlük ve kılavuzlardan farklı olarak, hekimler ve tıp öğrencilerinin günlük sözlü ve yazılı iletişimindeki gereksinimlere göre hazırlanmıştır. Kılavuz, yabancı kaynaklı veya Osmanlıca, Latince gibi eski dillere ait sözcüklerin yerine kullanılabilecek seçenekleri içermektedir. Kılavuzun hazırlanma sürecinde başta Türk Dil Kurumu ve Dil Derneği kaynakları olmak üzere, çok sayıda sözlük ve kılavuzdan yararlanılmış, bazı eski terim ve sözcükler için önerilen karşılıklardan en çok benimsenilenlere kılavuzda yer verilmiş, bazı terimler içinse kurulumuz tümüyle yeni karşılıklar türetmiştir. Karşılığı aranan sözcüklere abecesel sırayla “eski”, karşılık olarak önerilen sözcüklere “yeni” terim ya da sözcük konumunda yer verilmiştir. Kılavuzda çoğu sözcük yazıldığı gibi yer almış, ancak özellikle İngilizce kaynaklı olup yalnızca sözlü iletişimde kullanılan, örneğin, “hospitalize etmek” gibi sözcükler söylendiği gibi yazılmıştır. Bazı yabancı sözcüklerin farklı biçimlerdeki okunuşları, yan yana yazılmış ya da abecesel dizi içinde farklı sıralarda yer alabilmiştir. Sözcüklerin aynı anlamları için farklı karşılıkları virgül ile, farklı anlamları için önerilen karşılıkları ise noktalı virgül ile ayrılarak yazılmıştır. Noktalı virgül ile ayrıldıktan sonra gerisi boş bırakılan durumlarda o sözcüğün başka anlamları da bulunduğu, ancak bunu karşılayacak bir önerinin geliştirilemediği anlaşılmalıdır. Eski terimler için farklı okunuş ve yazılış seçenekleri ayraçlar kullanılarak belirtilmiştir. Önerilen yeni sözcüklerdeyse, ayraçlar içinde sözcüğün kullanım yeri ve farklı anlamları açıklanmıştır. Az sayıda yabancı ya da eski dildeki sözcük için uygun karşılıklar bulunamadığından yeni terim kısmı boş bırakılmıştır. Ön-ek ve son-eklerin (hiper-, intra- gibi) karşılıkları (...) imi ardından gelecek biçimde belirtilmiştir. Kısaltmalara olabildiğince az yer verilmiş, açıklamaları genellikle yanlarına yazılmıştır.

Bizim kutlu ödevimiz bilim sözlüğümüzü yapmaktır… Bu sözlüğün yapılması, içindekilerin yer kazanması, onların güzelliğine bağlı olduğu kadar bir de zaman işidir. Yeni Türk terimleri bizi bilim dünyasından ayırmayacak, bizi ona daha çok yaklaştıracaktır. Ve bu terimler bizim yabancı terimleri yasak ettirmeyecektir. Uzmanlar, hocalar ve öğrencileri bir, hem birkaç yabancı dil bilecekler. Bizim Türk terimleri ancak onların Türk ruhlarını besleyecektir. Dil ve kültür ikisi beraber yürür, ikisi birden Türk olursa büyük başarı sayılır.

Ord. Prof. Dr. Saim Ali Dilemre 1945, Belleten, TDK Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

TÜRKÇE TIP DİLİ KILAVUZU

absolu(t)(e) refrakter periyot: kesin duyarsız dönem A absorban: emici, soğurucu a-: ... yokluğu, ... sız absorbans: emme, soğurum; a(b)normalite: olağandışılık; soğurganlık kusur, bozukluk absorbe etmek: emmek, abazi: yürüyememe soğurmak abdomen: karın absorpsiyon: emilim abdominal: karın(la ilgili) absorptivite: emicilik, soğurganlık abdusens: dışaçekme abstinence, abstinens: yoksunluk abdüksiyon: dışaçekim abstrakt: özet abdüktör: dışaçeken, uzaklaştırıcı abuli: istenç yitimi aberan: sapkın (cinsel); olağandışı abuse: kötüye kullanım aberasyon: sapma, sapkınlık, AC, alternatif akım: dalgalı akım sapıklık (cinsel) adale: kas abeslang: dilbasacağı ad(d)itif: katkısal; katkı(maddesi) abiyogenez: cansızdan oluşum adaptasyon: uyum abiyotik: cansız(lıkla ilgili) adapte: uyarlanmış, uyum sağlamış ablasyon: hasarlama, harap etme adapte etmek: uyarlamak abondan: çok miktarda, aşırı adapte olmak: uyum sağlamak, abortif: düşük yaptıran; eksik alışmak abortus: düşük adaptif: uyumsal abortus imminens: düşük tehdidi adaptör: bağdaştırıcı, uyarlayıcı abortus insipiens: önlenemeyen addüksiyon: içeçekim düşük addüktör: içe çeken, yaklaştırıcı abrazyo(n): sıyrık adeno-: bez (yapıda), bez(le ilgili) abrupsiyo: ayrılım adenoid: genizeti; bezimsi abrupsiyo plasenta: erken eş adenoid vejetasyon: genizet ayrılımı âdet: aybaşı (kanaması); töre, absans: yokluk alışkı, gelenek absolu(t)(e): tam, kesin, saf âdet görmek: aybaşı olmak

15 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

âdetten kesilmek: yaşdönümü aerob: havacıl başlamak aerobik: havacıl; oksijenli ad(h)ere olmak: tutunmak aerofil: havacıl ad(h)erens: tutunum, tutunma aerosol: püskürtü; (havada) asıltı ad(h)ezif: yapışıcı, yapışık aeroterapi: hava sağaltımı ad(h)ezyon: yapışma, yapışıklık, af(f)eksiyon: duygulanım; tutunma (hastalığa) yakalanma adinami: devinimsizlik af(f)ekt: duygudurum, duygulanım adinamik: devinimsiz af(f)ekte: (hastalığa) yakalanmış adipoz doku: yağdokusu af(f)ektif: duygusal adipoz: yağlı, yağ(la ilgili) af(f)erent: getiren, getirici adisyon: ek, ekleme, katma afaji: yutamama aditif: ek, eklenici afali: penis oluşmaması adjuvan: ek, tamamlayıcı, artırıcı, afazi: konuşamama, konuşma yardımcı yitimi, sözyitimi adneks: ekler afebril: ateşsiz adolesan, adölesan: ergen afiliasyon: bağlantı adolesans, adölesans: ergenlik afiliye: bağlantılı adopted: evlat edinilmiş afinite: çekim adoptif: benimsenilen afişe etmek: açığa çıkarmak adrenal: böbreküstü afoni: sesyitimi adsorban: soğurucu, yüzeyine afrodizyak: cinsel uyarıcı bağlayan afterload: artyük adsorbe etmek: soğurmak, ag(g)lütinasyon: kümeleşim yüzeyine bağlamak ag(g)lütinin: kümeleştirici adsorbe olmak: soğurulmak, agenez(is): oluşmama yüzeye bağlanmak aging: yaşlanma adsorpsiyon: soğurma, yüzeyine aglomerasyon: yığınlaşma, yığılma, bağlama yumaklaşma adult: erişkin aglomere olmak: yığınlaşmak, advanced, advans: gelişmiş; ileri yığılmak, yumaklaşmak adventisya: dışkatman, dışkat agnozi: tanımayitimi advers: yan, istenmeyen, ters agoni: can çekişme advers etki: yan etki agonist: koşutetkin adviser: danışman, kılavuz agorafobi: alan korkusu, alan aerasyon: havalanma ürküsü aero (air) chamber: havakutusu agrafi: yazmayitimi

16 Türkçe Tıp Dili Kılavuzu agramatizm: tümcesizlik akral: uç(la ilgili); uçbölgesi(yle agrandisman: büyültme ilgili) agregasyon: toplanma, bir araya akreditasyon: değerbiçme gelme akredite etmek: değer biçmek agrege olmak: toplanmak, bir akresyon: yapışma araya gelmek akro-: uç agres(s)if: saldırgan; yoğun akrodini: uçağrısı agreve etmek: şiddetlendirmek, akrofobi: yükseklik ürküsü artırmak akromatik: renksiz agreve olmak: şiddetlenmek, akromatopsi: renkkörlüğü artmak akromatizm: renkkörlüğü air-born(e): havayla bulaşan, akromegali: uçirileşimi havadan bulaşan akroparestezi: uçkarıncalanması airway: havayolu akrosefali: sivribaşlılık ajan: etken; ilaç; araç akrosefalik: sivribaşlı ajitasyon: huzursuzluk; çalkalama akrosiyanoz: uçmorarımı ajite: huzursuz; çalkalanmış aks: eksen ajite etmek: huzursuz etmek; akselerasyon: hızlanma, ivme çalkalamak akseleratör: hızlandırıcı ajuzi: tatyitimi akselere etmek: hızlandırmak akademik: bilimsel, bilim(le ilgili) akseptans: kabul belgesi akademisyen: bilim insanı akseptör: alıcı (kabul eden) akardi(y)ak: kalpsiz aksesibilite: ulaşabilirlik akaryosit: çekirdeksiz hücre, aksesuvar: eklenti, ek çekirdeksiz göze aksidental: kaza sonucu akaryotik: çekirdeksiz aksilla: koltukaltı akatizi: oturamazlık aksiller: koltukaltı(yla ilgili) akinezi: devinimsizlik aksiyal: yatay, enine ak(k)iz: edinsel aksiyon: etki, iş akkiz immünite: edinsel bağışıklık aktif: etkin aklimatasyon: iklime alışma; aktif immünite: uyarılmış iklime alıştırma bağışıklık, etkin bağışıklık akne: sivilce aktif immünizasyon: uyarılmış akneiform: sivilcemsi bağışıklama, etkin bağışıklama akolik: ödsüz aktif transport: etkin taşınım akomodasyon: uyum; odakuyumu aktivasyon: etkinleşme, aköz: sulu etkinleştirme; alevlenme

17 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi aktivatör: etkinleştirici, alveol(us): hava keseciği, petek; tetikleyici kovuk, çukur aktive etmek: etkinleştirmek alveolus dentis: dişyuvası aktive olmak: etkinleşmek am(i)yotoni: kas gergi yitimi aktivite: etkinlik am(i)yotrofi: kas erimesi aktüel: güncel amaroz(is): körlük akuadakt: geçit amasti: meme yokluğu akustik: işitsel, işitme(yle ilgili); ambivalan: çelişik duygulu sesbilim ambivalans: çelişik duygululuk akut: ivegen ambiyans: ortam, hava akümülasyon: birikim amblem: belirtke akümüle olmak: birikmek ambliyopi: bulanık görme akürasi: doğruluk ambulans: cankurtaran al(l)erjen: duyargan ambulatu(v)ar: ayaktan; al(l)erji: duyarca yüreyebilir al(l)iterasyon: ses yinelemesi ameboid: amipsi albinizm: akşınlık ameliorasyon: iyileşme albino: akşın amenore: aybaşı yokluğu, aybaşı aleksi: okuma yitimi olmama alerjik: duyarcıl amfi: derslik alert: uyanık amnezi: bellekyitimi; bellekkusuru alet: aygıt, araç amnezik: bellekyitimli; algisid, algisit: alg öldürücü (ilaç) bellekkusurlu algorit(i)m(a): yolağı, işakışı amorf: biçimsiz alimentar: beslenim(le ilgili) amortisman: yıpranma payı alimentar trakt: sindirim yolu ampirik, empirik: deneyimsel, alimentasyon: beslenme deneyime dayalı, deneysel aljezi: ağrı duyarlılığı amplifikasyon: çoğaltma, artırma, aljezik: ağrılı güçlendirme -alji: … ağrısı amplifikatör: yükselteç alkolik: alkol bağımlısı amplifiye etmek: çoğaltmak, alkolizm: alkol bağımlılığı artırmak, güçlendirmek alopesi: saç veya kıl dökülmesi; amplitüd(e): genlik saçsızlık, kellik ampul: kapalı cam tüp (ilaç) alterasyon: değişiklik ampütasyon: uçkesimi; kopma alternan: değişimli ampüte etmek: uçkesme alternatif: seçenek; seçenekli an-: … olmayan, -sız

18 Türkçe Tıp Dili Kılavuzu anabolik: özümsel anestetik, anestezik: duyum anabolizm(a): özümleme yokluğu; duyumsuzlaştırıcı anaerob(ik): oksijensiz (yaşayan); anestezi: duyumyitimi havacıl olmayan; havasız, anestezist, anestezi(y)olog: oksijensiz anestezi uzmanı anafilaksi: tez aşırıduyarlık anevrizma: balonlaşma,torbalaşım anafilaktik, anafilaktoid: tez angina, anjina (pektoris): göğüs aşırıduyarlı, tez ağrısı aşırıduyarlık(la ilgili) anguler: açısal anakronizm: tarih yanılgısı angulasyon: açılanma analist: çözümleyici anhidre, anhidröz: susuz analitik: çözümsel, çözümleyici anhidroz(is): terlememe analiz: çözümleme anikterik: sarılıksız analizant: çözümlenen (kişi) animasyon: canlandırma analizör: çözümleyici anizokori: gözbebeği eşitsizliği analjezi: ağrıdindirme,ağrıkesimi anizositoz: hücre eşitsizliği, göze analjezik: ağrıkesici eşitsizliği analog: benzeşik; işlevdeş anji(y)ogenez: damarlanma analoji: benzeşim; işlevdeşlik anji(y)oplasti: damar onarımı anamnestik: öyküsel; anımsayıcı anji(y)ospazm: damar kasılımı anamnez: öykü; anımsama ankiloz: kaynaşım, eklem anaplazi: başkalaşımsızlık kaynaşımı anaplazik: başkalaşımsız ankilozan: kaynaşım yapan, anastomoz: ağızlaş(tır)ma kaynaşımlı, kaynaşık anazarka: genel ödem anksiyete: endişe, kaygı, tasa, androfobi: erkek ürküsü, erkek içsıkıntısı korkusu anoksemi: kan oksijensizliği anekdot: öykücük, kısa öykü anoksi: oksijensizlik anekdotal: anısal anomali: bozukluk anekoik: yankısız anonim: adsız anemi: kansızlık anopsi: görmezlik anemik: kansız anoreksi: yeme isteksizliği, anensefali: beyin yokluğu iştahsızlık anensefalik: beyinsiz anormal: olağandışı anerji: duyarsızlık anormallik: olağandışılık, sapkınlık anerjik: duyarsız anosmi: kokualmazlık ans: kangal, kıvrım

19 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi antagonist: karşıgelen, antiflojistik: yangı giderici karşıtetkin antifungal: mantar giderici, antagonize etmek: karşı gelmek, mantar karşıtı karşıt etkimek antihelmintik: solucankıran, antagonizm: karşıtetkinlik, solucan giderici karşıtlık antihemorajik: kanama kesici, ante-: … öncesi, öne kanama önleyici ante(ro)grad: öne doğru antihipertansif: kan basıncı antefleksiyon: öne bükülüm düşürücü antemortem: ölüm öncesi antihistamin: histamin karşıtı antenatal: doğum öncesi antikoagülan: pıhtı önleyici, pıhtı antepartum: doğurma öncesi çözücü anterior: ön antikodon: karşıtşifre antero-inferior: ön-alt antikonsepsiyonel: gebelik antero-interior: ön-iç önleyici antero-lateral: ön-yan antikonvülzif: nöbet önleyici antero-median: ön-orta antimalarial: sıtma ilacı antero-posterior: ön-arka antimikotik: mantar ilacı, mantar antero-superior: ön-üst karşıtı anteversiyon: öne dönüklük antineoplastik: kanser ilacı antevert: önedönük antinevraljik: sinir ağrısı dindirici anti-: karşıt-, ... karşıtı, antiparaziter: asalak ilacı, asalak ...giderici, ... önleyici karşıtı antiaging, anti-aging: genç antipiretik: ateş düşürücü kalma, yaşlanmayı önleme; antiproliferatif: çoğalım önleyici yaşlanmayı önleyici antiprüritik: kaşıntı giderici antialerjik: duyarca önleyici, antisekretuvar: salgı önleyici duyarca giderici antisepsi: arıtım, bulaş giderici antibakteriyel: bakteri karşıtı antiseptik: arıtkan, bulaş gideren antidepresan: çökkünlük giderici antispazmodik: kasılım çözücü antidiüretik: idrar kesici antistres: gerilim giderici, gerilim antidiyabetik: şeker düşürücü önleyici antidot(e): panzehir antite: özgün durum antiemetik: kusma önleyici antite morbid: hastalıklı özgün antienfeksiyöz, antienfektif: durum bulaş önleyici, bulaş giderici antitermik: ısı düşürücü, sıcaklık anti-enflamatuvar: yangı giderici düşürücü

20 Türkçe Tıp Dili Kılavuzu antitussif: öksürük kesici, apoptoz(is): hücre ölümü öksürük önleyici apraksi: işlevyitimi antivertijinöz: baş dönmesi apropriate: uygun önleyici apse: irinkesesi, çıban antiviral: virüs karşıtı aranjman: düzenleme; diziliş, antraks: şarbon dizilim antrakt: ara argüman: tartışma; sav antropoloji: insanbilim aritmi: atım düzensizliği antropometri: insanölçüm ark(us): kemer, yay antropometrik: insanölçümsel arkus aorta: ana atardamar antrum: boşluk, oyuk kemeri anulus: halka, halkacık aroma: hoş koku anüri: idrar yokluğu aromatik: hoş kokulu anüs: makat array: dizilim anyonik gap: anyon açığı arrest: durma aort stenozu: aort darlığı arşiv: belgelik, kayıtlık aort(a): ana atardamar artefakt: artık, kalıntı; anlamsız ap(p)roaç: yaklaşım yapay değişiklik ap(p)rove etmek: onaylamak arter: atardamar ap(p)rove(d): onaylı arter(iy)oskleroz: damar sertliği aparat, aparey: aygıt; düzenek arteriyel: atardamar(la ilgili) apatetik: duygusuz, duyarsız, arteriyol: atardamarcık kayıtsız arteriyovenöz: atar- apati: kayıtsızlık, aldırmazlık toplardamar(la ilgili) apatik: kayıtsız, aldırmaz artifisyel: yapay apeks: tepe artikülasyon: boğumlanma, apeni: penis yokluğu eklemlenme apertura: delik, boğaz, ağız, artiküler: eklem(le ilgili) açıklık artistik: sanatsal apikal: tepe(ye ait) artralji: eklem ağrısı aplastik: gelişimsiz artrodez: eklem dondurma aplazi: gelişmezlik, gelişimsizlik artrodini: eklem ağrısı aplikasyon: uygulama artropati: eklem hastalığı aplikatör: uygulayıcı artroplasti: eklem onarımı apne: soluk kesilmesi artropod: eklembacaklı apofiz: kemikbaşı, kemiksivrimi artrosentez: eklemden sıvı alımı apolar: kutupsuz artrotomi: eklem açımı

21 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi asamble: topluluk aspiratör: emçek, emeç, emmeç as(c)it(es), assit: karında sıvı aspire etmek: emerek çekmek birikimi astazi: ayakta duramama as(s)ay, es(s)ey: deneme; asteni: güçyitimi çözümleme, inceleme; yöntem astenik: güçten düşmüş as(s)endan: çıkan, çıkıcı at(t)enüasyon: güçsüzleştirme, as(s)ortment: karışım, güçyitirim, zayıflatma, azaltma sınıflandırma at(t)enüe: güçsüzleştirilmiş, as(s)osi(y)asyon: ilişki; birliktelik; zayıflatılmış, azaltılmış, birlik at(t)itüd(e): tutum as(s)osiye olan: eşlik eden, atak: nöbet, alevlenme; saldırı birlikte olan atake etmek: hastalandırmak, aseksüel: eşeysiz tutmak aselüler: hücresiz, gözesiz ataksi: dengesizlik asemptomatik: belirtisiz ataksik: dengesiz asepsi: arındırma, bulaşsızlık ateist: Tanrıtanımaz aseptik: arınık, bulaşsız ateizm: Tanrıtanımazlık asidifikasyon: asitleştirme, ateroskleroz: damar sertliği asitleşme atipik: olağandışı, örnekdışı, asidite: asitlik kuraldışı asidorezistan: aside dirençli atoksik: zehirsiz asimetrik: bakışımsız atoni: gergiyitimi asimilasyon: özümleme; sindirme atonik: gevşek, gergisiz asiniform: keseciksi atrezi: deliksizlik, kapalılık asinus: kesecik atrezik: deliksiz, kapalı asistan: araştırma görevlisi; atri(y)al: kulakçık(la ilgili) yardımcı atri(y)um: kulakçık asiste: yardımlı atrofi: körelim asiste etmek: yardım etmek, atrofik, atrofiye: körelmiş destek olmak atuşman: sıvama asitfast: aside dirençli audit: dinleyiciler asit-proof: aside dirençli auditor: işitsel as(s)osiyasyon: birliktelik augmentasyon: büyütme; as(s)osiye olan: eşlik eden, güçlendirme birlikte olan augmente: güçlenmiş aspirasyon: emerek çekme; içe availibilite: yararlanım; uygunluk çekilme, emiş avantaj: üstünlük, yarar

22 Türkçe Tıp Dili Kılavuzu avasküler: damarsız benign: iyicil, iyi huylu avidite: isteklilik bi(y)oavai(li)bilite: biyoyararlanım avirülan: hastalandırmayan bi(y)opsi: doku örneği; doku avitaminoz: vitamin eksikliği örneklemesi avülsiyon: kopma bi(y)oşimik: biyokimyasal aylıtsel, islet cell: adacık gözesi, bias: yan tutma, yanlılık, kayırma adacık hücresi b.i.d.: günde iki kez bidistile: ikildamıtık bifazik: ikievreli bifid: ayrık, çatallı, yarık B bifokal: ikiodaklı background: altyapı; artalan bifürkasyo(n): çatallanım, bakteri(y)ostatik: bakteri çatallanma üretmeyen bigemine: eş; çift; ikiz bakterisid(al): bakteri öldürücü bihevyor: davranış balans: denge bihevyoral: davranışsal balans point: denge noktası biküspit: ikili kapakçık bandaj: sargı bilateral: ikiyanlı, ikitaraflı bandıl, bandle, bundle: demet biliyer: safra(yla ilgili), öd(le bant: sargı; şerit ilgili) bar: çubuk; bar (havabasıncı bimanuel: ikielle, çiftelle ölçüsü) bimodal: ikitepeli bariyer: engel binoküler: ikibakarlı baseline: anahat, temel; taban bipartit(e): ikiparçalı çizgisi bipedal: ikiayaklı basis: temel, taban, altyüz bipolar: ikikutuplu batın: karın biseksüel: ikieşeyli; iki cinse battered child: dövülmüş çocuk, yönelimli hırpalanmış çocuk bistüri: bıçak baypas, bypass: köprüleme, bivalan: ikideğerli, ikideğerlikli aşırtma, yangeçit; yangeçiş biyoloji: dirimbilim baz eksesi (BE): baz çokluğu, baz biyosid(al): canlı öldürücü fazlalığı biyotransformasyon: baz(al): temel; alt -blast: -göze(si) öncüsü bazis krani, basis cranii: bleb: sulu kabarcık kafatabanı blender: karıştırıcı beam: demet

23 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi blister: kabarcık; uçuk; bursa: kese, torba basçıkar (ilaç) buşon: tıkaç blok: engel; durma; bina buton: düğme blokaj: durdurma; tıkanma, bünye: beden yapısı tıkanıklık bypass: köprüleme, aşırtma, bloke etmek: durdurmak yangeçit; yangeçiş bloker, blokör: durdurucu; by-product: yanürün engelleyici body: cisim, cisimcik; beden body mass indeks: beden kütlesi göstergesi C bold: koyu c/s (sezaryen): açımlı doğurtma bolus: birden; bol, kitle, küme cafe au lait lekesi: booster: pekiştirici sütlükahverengi leke borderline: sınır, sınırda capture, kepçır: tutma, yakalama -born(e): … kaynaklı case: olgu brace: destek catch up growth: yakalama bradi-: yavaş(lama) büyümesi bradiakuzi: ağır işitme caucasian: beyaz ırktan braki-: kısa cenin: dölüt branş: dal cevap profili: yanıt biçimi break-point: sınır noktası cevher: öz; özdek breakthrough: araya giren chamber: oda; kutu; odacık breath-hold(ing): soluk tutmalı chapter: bölüm breys (brace): destek check-list: denetim çizelgesi bridging: köprüleşme; köprüleme cherry red: kiraz kırmızısı brit: yapışıklık child resistant: çocuk korumalı bronkografi: solunumağacı filmi cihaz: aygıt buffer: tampon citation index: kaynak gösterme buffy-coat: kıryay kütüğü buji: dalmaç clubfoot: yumruayak bukkal: yanak içi(yle ilgili) coefficient: katsayı bulb(us): yuvar coil: sargı bulbus okuli: gözyuvarı, gözküresi coin lesion: buldging: şişkinlik, çıkıntı comet tail: kuyrukluyıldız buluğ (çağı): ergenlik compound: bileşik bulyon, buyyon: etsuyu corrected: düzeltilmiş

24 Türkçe Tıp Dili Kılavuzu cost-effective: eder-etkin debi: akım hacmi, akım oylumu counter: sayaç debil: bitkin, halsiz, güçsüz crossbreed(ing): kırmalama, debilitan: bitkinleştirici, melezleme güçsüzleştirici C/S, sezaryen sekşın: açımlı debilite: bitkinlik, halsizlik, doğurtma güçsüzlük CT, kompüterize tomografi: BT, debridman: yara temizliği, yara bilgisayarlı kesitçekim kazıması (tomografi) debulking: kitle azaltıcı, hacim curriculum vitae (CV): özgeçmiş azaltıcı curve: eğri dedektör: saptayıcı curvilinear: eğriçizgisel, eğrisel dediferansi(y)asyon: ayrımlaşma cut down: damaraçımı yitimi cut-off: sınırdeğer, ayrım değeri de fakto: edimli, edimli olarak defans: savunma defekasyon: dışkılama defekt: kusur, bozukluk, eksiklik Ç defektif: kusurlu, bozuk, eksik çek (check) etmek: yoklamak defeyans: bayılma, baygınlık çekap (check-up): sağlık deficiency: eksiklik yoklaması deficient: eksik çekum: körbağırsak defisit: açık çomak: genç akyuvar deflorasyon: kızlık bozma deformasyon: biçim bozukluğu, biçimini bozmak D deforme: bozuk biçimli, biçimsiz d(ı)rastik: zorlayıcı, şiddetli deformite: biçim bozukluğu d(i)ren: akıtaç degradasyon: yıkım, parçalanma d(i)renaj: akıtım degranülasyon: tanecik boşalımı daltonizm: renk körlüğü dehidratasyon: suyitimi dansi(to)metre: yoğunlukölçer dejavu: görmüşgibilik, yaşanmışlık dansite: yoğunluk; (filmde) duygusu koyuluk dejenerasyon: yozlaşma, bozulma data: veri dejeneratif: yozlaştırıcı, bozucu DC, direkt akım: doğru akım dejenere: yoz, yozlaşmış dead-line: süre sonu dekad, dekat: onyıl

25 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi dekalsifikasyon: kireçsizleşme, demonstratif: tanıtıcı kireçsizleştirme demulsan, demulsent: yatıştırıcı, dekapitasyon: başı ayırmak dindirici; örtücü (ilaç) dekolman: ayrılma denatürasyon: bozunma, bozulma dekolorasyon: renksizleşme denatüre: bozunmuş, bozulmuş dekompansasyon: dendrit: dallantı dengelenememe, telafi denervasyon: sinirsizleş(tir)me edilememe, yetmezlik denovo, de novo: yeni; kendi dekompanse: dengelenememiş, olarak; kendiliğinden; telafi edilememiş, yetmez dental: diş(le ilgili) dekompoze olmak: ayrışmak, dentist: diş hekimi parçalanmak deontoloji: davranış kuralları dekompozisyon: ayrışım, bilimi parçalanma departman: bölüm dekompresyon: bası kaldırma, depersonalizasyon: basıdan kurtulma; basınç kimliksizleşme kaldırma depigmentasyon: renkyitimi dekonjestan: kandolum giderici, depilasyon: kılsızlaştırma göllenme giderici depilatör: kıldökücü; kılsökücü dekonjesyone etmek: kandolum deplase etmek: yer değiştirtmek gidermek, göllenmeyi gidermek deplase olmak: yer değiştirmek dekstroz, glikoz, glukoz: üzüm deplesyon: boşalma, tükenme şekeri, depo: uzun salımlı (ilaç); ambar; dekübit(us): yatar durumda yığım dekübit(us) ülseri: yatak yarası depolama: yığma delesyon: kayıp; silme, çıkarma depozit: birikinti, çökelti, kalıntı deliri(y)um: çıldırı depres(s)an, depresif: çökkün; delüzyon: yanılsama baskılayıcı, çökkünleştirici dem(i)yelinizan:miyelinsizleştirici depresyon: çökkünlük, çökme, demans: bunama çöküntü; baskılanma demarkasyon: sınır deprivasyon: yoksunluk demarke: sınırlı, ayrık derealizasyon: gerçeklik yitimi demineralizasyon: derepres(s)e: baskıdan kurtulmuş mineralsizleş(tir)me derepresyon: baskının kalkması demografi: nüfusbilim derivasyon: türev, türeme, demonstrasyon: görsel anlatım; türetme, köken gösteri; gösterme derivatif, derive: türev, türemiş

26 Türkçe Tıp Dili Kılavuzu derma-, dermato, dermo-: detachment: (yerinden) ayrılma deri(yle ilgili) detay: ayrıntı dermabrazyon: deri kazıma deteri(y)asyon: gerileme,bozulma dermal, dermatik: deri(yle ilgili) deterjan: arıtıcı dermatoglifiks: deri çizgileri; determinan(t): belirleyen, deriçizgibilim belirleyici dermatolog: deri hastalıkları determinasyon: belirlenim; uzmanı belirleme, belirleyicilik dermatoloji: deri hastalıkları determine: belirlenmiş, belirli bilimi determine etmek: belirlemek dermatolojik: deri hastalıkları(yla detoksifikasyon: zehirsizleştirme ilgili) detrusör: (aşağı, dışa) itici, itken dermatom: duyu alanı devaskülarizasyon: dermatoz: deri hastalığı damarsızlaştırma dermis: altderi developer: geliştirici dermoaktif: deriyi etkileyen development: gelişim dermoid: derimsi developmental: gelişimsel derogasyon: ayrıklık devi(y)asyon: sapma, eğrilme desatüre: doygunluğu azalmış devitalizasyon: öldürme, deselerasyon: yavaşlama cansızlaştırma; desendan: inen, inici duyarsızlaştırma desensitizasyon: duyarsızlaşma, devolüsyon: gerileme, bozulma duyarsızlaştırma dezavantaj: engel, yararsızlık, desensus: iniş kazançsızlık desikant: kurututan, nem alıcı dezenfeksiyon: bulaşsızlaştırma desikasyon: kurututma dezenfektan: bulaşımkıran desikatör: kurututucu dezenfekte etmek: desk: masa bulaşsızlaştırmak deskalasyon: azalım dezoryantasyon: yönelim deskuamasyon: kepeklenme, bozukluğu kavlama, soyulma di-: iki, çift deskuamatif: kepeklenen, pul pul di(y)abet: şeker hastalığı dökülen di(y)abetik: şeker hastalığı(yla destrüksiyon: yıkım ilgili), şeker hastası destrüktif: yıkıcı di(y)aforetik: terletici; deşarj: boşalım terleme(yle ilgili) deşarj olmak: boşalmak di(y)aforez: terleme

27 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

digenetik: ikiüremli di(y)afram: böleç, zar digestif: sindirim(le ilgili), di(y)agnostik: tanısal; tanı sindirici koydurucu dijital: parmak(la ilgili); sayısal di(y)agnoz: tanı dikaryotik: iki çekirdekli di(y)agonal: verev, köşegen dilatasyon: genişleme di(y)agram: çizenek dilate: genişlemiş di(y)alektik: eytişim dilate etmek: genişletmek di(y)aliz: süzme, süzülme dilüe: seyreltik, seyreltilmiş di(y)alizat: süzüntü dilüe etmek: seyreltmek, di(y)alizör: süzücü yoğunluğunu azaltmak di(y)alog: ikili konuşma dilüent: seyreltici di(y)apazon: ses çatalı dilüsyon: seyreltme di(y)apedez: sızma, yuvargöçü dimpl(e): çukurcuk, gamze di(y)aper: arabezi dinamik: devingen di(y)aper rash: pişik dipfriz, deep-freeze: derin di(y)are: ishal, sürgün dondurucu di(y)astol: gevşem diplo-: çift, iki di(y)atermi: ısı sağaltımı diploid: çift takımlı di(y)atez: yatkınlık diplopi: çiftgörme di(y)et: besidüzeni, beslenme dipolar: iki kutuplu di(y)etetik: besinbilim, direksiyonel: yönlendirilmiş besinbilim(le ilgili) direkt: doğrudan, düz di(y)etisyen: beslenme uzmanı direktif: buyruk, emir dia: saydam (resim) direktör: yönetmen, yönetici dia-: içinden, arasından diren: akıtaç difazik: ikievreli dis-: bozuk, kötü, güç diferansiyasyon: ayrımlaşma, dis(s)eke etmek: keserek farklılaşma ayırmak diferansiye: ayrımlaşmış, dis(s)emine: yaygın, yayılmış farklılaşmış dis(s)olüsyon: çözünme differansiyel di(y)agnoz: ayırıcı dis(s)osi(y)asyon: ayrışım, tanı ayrışma, ayrıştırma diffüz: yaygın discharge, disçarç: atma, atık, diffüzyon: geçiş akıntı difraksiyon: kırınım disekilibri(y)um: dengesizlik, difteri: kuşpalazı eşitsizlik

28 Türkçe Tıp Dili Kılavuzu diseksiyon: kesip ayırma displastik, displazik: bozuk disfaji: yutma güçlüğü gelişmiş disfoni: konuşma güçlüğü displazi: gelişim bozukluğu disfonksiyon: işlev bozukluğu dispne: solunum güçlüğü disfonksiyonel: işlevsel olmayan dispozabl(e): kullanat disfori: rahatsızlık duygusu disproporsiyone(l): orantısız disinformasyon: yanlış disregülasyon: düzeni bozma; bilgilendirme düzensizlik, düzen bozukluğu disintegrasyon: parçalanma, distribüsyon: dağılım, dağıtım dağılma distribütör: dağıtıcı disiplin: bilim dalı; bilgi disritmi: atım düzensizliği diskaşın, discussion: tartışma dissinerji: uyumsuzluk disket: distal: (merkezden) uzak, uç diskinezi: devinim bozukluğu distandü: gergin, şişkin diskontinyus: kesikli distansiyon: gerginlik diskordans: benzeşmezlik, distilasyon: damıtım, damıtma uyumsuzluk distile: damıtık, damıtılmış diskordant: benzeşmez, uyumsuz distile etmek: damıtmak diskrazi: bozukluk distimi: zihinsel çökkünlük, akıl diskriminasyon: ayırım, ayırma durgunluğu yetisi, ayrımcılık distoni: gergi bozukluğu disleksi: anlaşılır okuyamama distorsiyon: biçimsel bozulma; dislokasyon: çıkık burkulma; çarpıtma dismatür(e): yoz gelişim distosi: güç doğum dismenore: ağrılı aybaşı distres: sıkıntı, zorluk dismorfizm: biçim bozukluğu distribüsyon: dağılım, dağıtım disorder: bozukluk, hastalık, distribütör: dağıtımcı düzensizlik distrofi: yozlaşım; yoz oluşum disosiasyon: ayrışma diüretik: idrar artırıcı, idrar disosiye: ayrışmış, ayrı söktürücü dispanser: diürez: işeme, idrar atımı dispensır: dağıtıcı diürnal: günlük; gündüz(le ilgili) dispepsi: sindirim güçlüğü, divalan: iki değerli hazımsızlık diverjans: ıraksama, uzaklaşma dispers(e): dağılmış diversite: çeşitlilik, başkalık, dispersif: dağınık ayrım, fark dispersiyon: saçılma, dağılma

29 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi divertikül: köruzantı, körçıkıntı, döküman: belge çıkmaz dökümantasyon: belgeleme divizyon: bölünme; bölüm draft: taslak diz(z)ines(s): baş dönmesi, dramatik: çarpıcı sersemlik drift: sürüklenme dizanteri: kanlı ishal drog: ilaç dizayn: çizim, tasarım dromedary sign: hörgüç bulgusu dizayn(e) etmek: tasarlamak dual: ikili dizüri: ağrılı (yanmalı) işeme dualist: doktor: hekim duble: çift, iki kez, iki kat doktrin: öğreti duktuler: borusal, boru(yla ilgili) doliko-: uzun duktuli: borucuk dolikoektazik: uzamış ve duktus: boru genişlemiş dumping: hızlı emilim domain: bölge duodenal: onikiparmak domene: almaç bölgesi bağırsağı(yla ilgili) domestik: evcil duodenum: onikiparmak bağırsağı dominan(t): baskın, başat duoterapi: ikili sağaltım dominans: baskınlık, başatlık duplikasyon: ikilenme done: veri duraplasti: dura onarımı donör: verici duş: (iç organları) yıkama,yıkanma doping: uyarma, uyarıcı dwarf: cüce dorman(t): uyuyan dwarfism: cücelik dorsal: sırt(la ilgili), arka(yla ilgili) dorsifleksiyon: geriye bükme dorso-lomber: sırt-bel(le ilgili) E dorsum: sırt, arka eau: su dot blot: nokta emdirimi edisyon: basım double bubble: çift kabarcık editör: yayın yönetmeni, yayman double-blind: çift kör editöryal: başyazı down-regülasyon: altayarlanım, ef(f)ektör: etkileyen düşürerek düzenleme ef(f)erent: götüren doz: verit, ölçü ef(f)üzyon: sıvı (birikimi) dozaj: kullanım ölçüsü, düzem efekt: etki doze etmek: ölçüsünü ayarlamak efektif: etkin, etkili dozimetre: ışınölçer

30 Türkçe Tıp Dili Kılavuzu efervesan: köpüren, kaynayan, eksesif: aşırı kabaran eksfol(i)(y)atif: pullanımlı, efficacy: etkinlik dökülen, soyulgan eflüks, efflux: dışatım, dışakım eksfoli(y)asyon: pullanma, efor: çaba dökülme, soyulma ego: ben, benlik ekshalasyon: solukverim, soluk egzajerasyon: abartı verme egzajere: abartılı eksibisyon: sergi, sergileme egzajere etmek: abartmak eksipiyan: sıvağ, dolgu özdeği, egzama: mayasıl dolgu maddesi egzersiz: alıştırma; çalışma eksitabilite: uyarılganlık, ejeksiyon: fışkırma uyarılabilirlik ejeksiyon fraksiyonu: fışkırtma eksitabl(e): uyarılgan, uyarılabilir yüzdesi eksitasyon: uyarma, uyarılma ejeksiyon kliği: fışkırtma sesi eksitatör: uyarıcı ejekülasyon: boşalım, belgelmesi eksite etmek: uyarmak ejekülat: meni, belsuyu eksitus: ölüm ekarte etmek: dışlamak eksize etmek: kesip çıkarmak ekartör: ayırgaç eksizyon: kesip çıkarma ekilibrium: denge eksklüzif: özel ekimotik: morarmış eksklüzyon: dışlama ekimoz: (deride) morartı, göğerti ekskori(y)asyon: deriyi sıyırma ekip: takım ekskresyon: atılım, boşaltım; atık, ekipman: donanım, araç-gereç boşaltı ekivalan: eşdeğer eksojen: dışsal, dışkaynaklı eklampsi: eksotermik: ısıveren eko: yankı ekspanse olmak: genişlemek, ekojen: yankı veren genleşmek ekojenite: yankısallık ekspansiyon: genişleme, genleşme ekol: çığır, okul ekspektoran: balgam söktürücü ekoloji: çevrebilim ekspektorasyon: balgam çıkarma eks: ölü eksper: uzman eks olmak: ölmek eksperiment: deney eksantem: deri döküntüsü eksperimental: denel, deneysel eksantematöz: döküntülü (deride) eksperimentasyon: deney yapma; eksazerbasyon: azma, alevlenme deneyim ekses, excess: çokluk, fazlalık ekspir(i)yum: solukverim

31 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi ekspirasyon: solukverim, soluk ekstrensek, ekstrinsik: dışsal, verme; sonlanma dış, dıştan eksplorasyon: açıp inceleme ekstripiye etmek: tümüyle eksploratuvar: tanı amaçlı çıkarmak eksplore etmek: açıp incelemek ekstrofi: içi dışına dönme, eksplosif: patlayıcı tersyüz olma ekspojur: karşılaşma, maruz ekstrude etmek: dışarı atmak kalma eksüda: yangı sıvısı ekspresyon: sergileme; anlatım; eksüdasyon: sızım, yangı sıvısı dışavurum sızımı ekspulsiyon: dışarı itme eksüdatif: sızımlı -ektazi: … genişlemesi ekstansiyon: genişleme; açılma ektazi: genişleme ekstansör: açan, geren ekto-: dış-, dış(la ilgili) ekstensif: yaygın, uzanımlı ektoderm: dışderi; dıştabaka, eksternal: dışsal, dış(la ilgili) dışyaprak eksterne etmek: taburcu etmek, -ektomi: … alım(ı), … çıkarım(ı) hastaneden çıkarmak ektopi: yerdışılık (organ) ekstirpasyon: tümüyle çıkarma ektopik: yerdışı (organ) ekstra: artık, ek, fazladan ektropion: dışa katlanım ekstra-: -dışı (gözkapağında) ekstrakorporal: bedendışı ekülibri(y)um: denge ekstraksiyon: çekip çıkarma; öz ekzantem: deri döküntüsü eldeleme ekzantema subitum: altıncı ekstrapolasyon: bilinene dayanan hastalık öngörü ekzanterasyon: çıkarma ekstrasel(l)üler: hücredışı, (çevresiyle birlikte) gözedışı ekzantrik: ayrıksı, sıradışı, ekstravazasyon: damar dışına alışılmadık sızma ekzo-: dış-, dış(la ilgili) ekstraversiyon: dışadönüklük ekzofitik: dışa büyüyen ekstravert: dışadönük ekzoftalmi: ekstre: öz, özüt ekzojen: dışsal, dış kaynaklı ekstrem: aşırı, uç, en uçta, en ekzokrin: dışsalgı kenarda ekzositoz: göze dışına çıkma; ekstremite: kol veya bacak çıkıntı (kemikte) ekzoterik: dışsal; dış kaynaklı

32 Türkçe Tıp Dili Kılavuzu ekzotoksin: dışzehir, dışağı emplant: içek, ek elastik: esnek emplantasyon: içeyerleşim, elastikiyet, elastisite: esneklik içeyerleştirim, çimlenme elektif: seçici, seçmeli; (zamanı) empotans: (cinsel) güçsüzlük isteğe bağlı empoze: benimsetilmiş, dayatılmış elektro-: elektrik(le ilgili), empoze etmek: benimsetmek, akım(la ilgili) dayatmak eleman: öge, unsur; çalışan emülsiyon: sıvı asıltı; sıvı karışım elementer: temel (birbiriyle birleşmeyen) elevasyon: yükselme, yükseltme en bloc, en blok: bütün olarak eleve: yükselmiş enamel: diş minesi eliksir: sıvı ilaç enantem: döküntü (mukozada) eliminasyon: atılma, uzaklaştırma enantematöz: döküntülü (mukoza) elimine etmek: atmak, end-: son-, uç- uzaklaştırmak end(-)point: sonnokta elit: seçkin endeksleme: ayarlama elongasyon: uzama, uzantı endemi: yerel ve her zaman elonge: uzamış görülen (hastalık) elüsyon: yıkayarak ayırma endemik: yerel, yerleşik e-mail: e-mektup endikasyon: kullanım alanı, emaskulasyon: hadım etme iyigelirlik; gerekirlik emboli: damar tıkacı; damar endike: iyi gelen tıkanması endike olmak: iyi gelmek; embriyo(n): dölet, öndölüt gerekmek emergency: acil endo-: iç-, iç(le ilgili) emeritus: emekli endoderm: içderi; içtabaka, emetik: kusturucu içyaprak emezis: kusma endojen: içsel, iç kaynaklı emisyon: dışa verme, akıntı endokrin: içsalgı (belsuyu) endokrinoloji: içsalgıbilim emol(i)(y)ant: (deriyi) yumuşatıcı; endokrinolojik: içsalgıbilim(le yatıştırıcı ilgili) emosyonel: duygusal; dokunaklı; endoskopi: içbakı duyarlı endotermik: ısıalan empati: gönüldeşlik, duygudaşlık endotoksin: içtoksin, içzehir, empirik, ampirik: deneyimsel, içağı deneyime dayalı endüklemek: başlatmak

33 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi endüksiyon: başlatma enter(o)-: bağırsak-, bağırsak(la endürasyon: sertleşme, sertleşim, ilgili); -arası sertlik enteral, enterik: bağırsak enema: lavman, yıkama yoluyla, bağırsak(la ilgili) enfeksiyon: bulaş, bulaşım enteresan: ilginç enfeksiyöz: bulaşıcı, bulaşlı enterese etmek: ilgilendirmek enfekte: bulaşlı, bulaşmış enterik coated: bağırsakta açılan enfekte olmak: (enfeksiyon entermitan: aralıklı, durup etkeni) bulaşmak başlayan, yitip beliren enflamasyon: yangı enternasyonal: uluslararası enflamatuvar: yangılı entoksikasyon: zehirlenme enformasyon: bilgi entomoloji: böcekbilim enformatik: bilgi veren entrensek: içsel, iç kaynaklı enhancement, enhansment: entropi(y)on: içekatlanım güçlenme (gözkapağında) enjeksiyon: iğne yapma entrovert: içedönük enjektabl(e): iğneyle verilmeye entübasyon: borulama elverişli entübe: borulanmış, boru takılmış enjekte etmek: iğneyle vermek entübe etmek: boru takmak enjektör: İğne, şırınga entüisyon: sezgi, sezi enkoding: şifreleme entüitif: sezgisel, sezili enkontinans: tutamama, kaçırma enükleasyon: bütünüyle çıkarma enkopresis: dışkı kaçırma (çevre dokudan soyularak); enkübatör: kuluçkalık; küvöz çekirdeksizleştirme ensektisid: böcek öldürücü enürez(is): idrar kaçırma ensest: enürezis noktürna: gece işemesi, ensidans: sıklık yatak ıslatma enstantane: anlıkgörüntü envelop: kılıf enstitü: kurum; eğitim kurumu envolüsyon: normale dönme; enstrüman: aygıt gerileme (işlevsel ve fiziksel) enstrümantasyon: aygıtlandırma epanşman: sıvı toplanması, sıvı ensüflasyon: üfleme epi-: üst-, üzerinde, üstünde entegrasyon: bütünleşim epidemi: salgın entegre: bütünleşmiş epidemik: salgın(la ilgili) entel(l)ektüel: aydın epidemiyoloji: sağlık araştırma entemoloji: böcekbilim yöntembilim; enter: girme epiderm(is): üstderi

34 Türkçe Tıp Dili Kılavuzu epidermal: deriden es(s)ay: deneme, deney; ölçme epidural: duraüstü esans: koku, koku özü epifiz: kemikucu esansiyel: temel; nedeni epifora: göz yaşarması bilinmeyen epigastri(y)um: orta üstkarın escape: sızıntı; kaçak; salıverilme epikardiyak: kalp çevresi(yle ilgili) eskar, skar: yaraizi; nedbe epikriz: çıkış özeti, dosya özeti estetik: epilasyon: kılsızlaştırma estimate: ölçmek, hesaplamak epilatör: kıldökücü; kıl sökücü et(i)yoloji: neden, nedenler epilepsi: sara et(i)yolojik: nedensel epileptiform: nöbetler halinde etap: adım, aşama epileptojen: nöbet oluşturan etik: töre; törebilim; törel epiploik: karınzarı(yla ilgili), etimoloji: kökenbilim omentum(la ilgili) etnik: budunsal epistaksis: burun kanaması ECTS: AKAD (Avrupa kredi epitelizan: epitel oluşturucu aktarım dizgesi) epizyo-: vulva(yla ilgili) etüt: önçalışma; inceleme epizyotomi: vulvakesisi eu-: uygun; normal; gerçek eradikasyon: yokedim eukaryot, ökaryot: gerçek ereksiyon: dikleşme; sertleşme çekirdekli erektör: diktutan, kaldıran evakuasyon: boşaltma ergonomik: işbilim; evalüasyon: değerlendirme eritem: kızartı evalüe etmek: değerlendirmek eritema enfeksiyozum: beşinci evantrasyon: karın dışına çıkma; hastalık yükselme (diyafram) eritematö(z): kızarık evaporasyon: buharlaşma eritroblast: önalyuvar, evaporatör: buharlaştırıcı öncülalyuvar eversiyon: dışa dönme eritropo(i)etik: alyuvar yapımı(yla evidens, evidence: kanıt ilgili) eviserasyon: içini boşaltma; dışarı eritropo(i)ez: alyuvar yapımı çıkma (iç organ) eritrosit: alyuvar evok(ed): uyarılmış erizipel: yılancık evolüsyon: evrim erode etmek: aşındırmak exchange: değiştirmek, değişim erozyon: aşınma, aşındırma exchange transfüzyon: kan error: hata değişimi erüpsiyon: döküntü; diş çıkması excimer:

35 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

farmakolojik: ilaçbilimsel, ilaçbilim(le ilgili) farmakope: ilaç kılavuzu F fas(i)yal: yüz(le ilgili); akzar(la f(u)ronkül: çıban ilgili) fagosit: yutargöze, yutarhücre faset: yüzey fagosite etmek: yutmak fasil(it)atör: kolaylaştırıcı fagosite olmak: yutulmak fasilitasyon: kolaylaştırma fagositoz: göze yutarlığı, hücre fasilite: kolaylık; yutarlığı fasya: akzar failure: yetmezlik; başarısızlık fat: yağ failure to thrive: gelişme geriliği fatal: ölümcül, öldürücü, ölüme yol faj: bakteri virüsü açan fako-: gözmerceği(yle ilgili) fatalite: öldürücülük; ölüm faks: belgeç, belgegeçer fatik: bitkin, bitkinlik faktör: etmen fatty asit: yağ asidi fakültatif: uyumsal faz: evre falanks: parmak kemiği febril: ateşli fals(e): yanlış; yalancı feçes: dışkı familya: aile feedback: geribildirim; familyal: ailesel geribesleme fan: hayran; pervane feeding tüp: beslenme borusu fanatik: bağnaz fekal: dışkısal, dışkı(yla ilgili) fantazi: düşlem fekal impakşın, fecal impaction: fantom: hayalet sıkışıp sertleşmiş dışkı farenks, farinks: boğaz, yutak fekal oral yol: dışkı-ağız yolu faringeal: boğaz(la ilgili), yutak(la fellow: yandal araştırma görevlisi ilgili) female: dişi farma(ko)-: ilaç(la ilgili) feminizasyon: dişileşme farmakodinami: ilaçetkisi femoral: uyluk(la ilgili), uyluksal farmakodinamik: ilaçetkisi(yle femur: uylukkemiği ilgili); ilaçetkibilim fenestra: pencere, delik farmakokinetik: ilaçyazgısı(yla) fenomen: olağandışı veya ilginç ilgili; ilaçyazgıbilim durum (kişi, olay) farmakokinezi: ilaçyazgısı fenotip: dışyapı farmakolog: ilaçbilim uzmanı ferment: maya farmakoloji: ilaçbilim fermentasyon: mayalanma

36 Türkçe Tıp Dili Kılavuzu fertil: döllenebilen, dölleyebilen fissür: çatlak, yarık fertilizasyon: döllenme, dölleme fistül: akarca fetal, fötal: dölüt(le ilgili) fitness: sağlıklılık fetid: kokuşuk fizibilite: yapılabilirlik fetor: kötü koku fizyoloji: işlevbilim fetus, fötus, fötüs: dölüt fizyolojik: işlevbilimsel; doğal fever: ateş işlevli fiber: lif, iplik fizyon: bölünme, çoğalma; ayrılma fibril: lifçik, iplikçik fizyopatoloji:işlev bozukluk bilimi fibrilasyon: çırpınım fizyoterapi: fizik tedavi fibröz: lifli, ipliksi flagel(la), flajel(la): kamçı field: alan flakon: küçük şişe field of view: görüntü alanı flank: böğür figür: şekil; rakam flare: alevlenme figürasyon: biçimleme flash, flaş: ani ışık, parıltı fihrist: içindekiler flash-disk, flaş-disk: yığımbellek fiksasyon: saplantı; saplanma; flatter: salıncak; içyeli sabitleştirme flatülans: içyeli fiksatif: sabitleştirici, sıkı tutucu flebo-: toplardamar(la ilgili) fikse etmek: sabitleştirmek; flebolit: toplardamar taşı kalıcılaştırmak flegmon: bağdoku yangısı fikse olmak: odaklanmak, saplanıp fleksibilite: esneklik kalmak fleksibl(e): esnek fil(i)m: çok ince tabaka, zar fleksiyon: bükülüm, bükülme; filament: iplik, tel bükme; esneme filamentöz: ipliksi fleksör: bükücü, eğici filiform: ipliksi fleksura: dönemeç, dirsek, filogenez: soyoluş büküntü filtrasyon: süzme; süzülme flep: kapak filtrat: süzüntü flokülasyon: bulanıklaşma, filtre: süzgeç, süzek topaklanma filum: iplik; budun flora: bitey filum terminale: uçiplik floroskopi: ışınbakı fimbri(y)a: saçak, saçaksı yapı flow: akım, akış final: son flowmetre: akışölçer first aid: ilkyardım fluktuan: dalgalı first-pass: ilk geçiş

37 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi fluktuasyon: dalgalanım; dalga fortifiyer: güçlendirici, duygusu varsıllaştırıcı, flushing: ani kızarıklık fossa: çukur foam cell: köpük hücre fotik stimülasyon: ışıluyarım fobi: ürkü foto-: ışıl, ışık(la ilgili) -fobi: … ürküsü fotodisintegrasyon: ışılayrışım, fokal: odaksal; yerel ışıkbozunum fokus: odak fotofobi: ışık ürküsü fold: katlantı, kıvrım fotokopi: tıpkıçekim fol(l)ikül: kesecik fötal, fetal: dölüt(le ilgili) folio, folyo: yaprak föy: kağıt, yaprak (kağıt) follow up: izlem fragman: parça; parçacık fonasyon: ses çıkarma fragmantasyon: parçalanma fonetik: konuşma(yla ilgili), sesle fragmante: parçalanmış ilgili; sesbilim frajil: kırılgan, dirençsiz fonksiyon: işlev frajilite: kırılganlık, dirençsizlik fonksiyonel: işlevsel fraksiyon: parça, bölüm, kesim; fontanel: bıngıldak bölüngü fontikül: bıngıldak fraksiyone: parçalı, bölümlü; foramen: delik parçalanmış foregut: önbağırsak fraktür: kırık forensik: adli frame: çerçeve form: biçim; belge, çizelge frame rate: çerçeve hızı formal: resmi; biçimsel free: serbest formasyon: biçimlenme; oluşum frekans: sıklık format: biçim frenu(i)lum: bağcık, dizgincik, forme: biçimli gemcik formüla: hazır mama, tecimsel frijid: (cinsel yönden, eşeysel mama yönden) soğuk formülasyon: biçimlendirme frijidite: (cinsel, eşeysel) formüle etmek: biçimlendirmek soğukluk formüleri: ilaç kılavuzu friksiyon: sürtünme; sürtüşme forniks: çıkmaz; kemer; tavan frontal: alınsal, alın(la ilgili) forse(d), force(d): zorlu, frot(t)i: yayma zorlanmış frotman: sürtünme sesi forseps: doğumkaşığı; kaşık; frozen: donmuş; dondurulmuş kıskaç frusturasyon: düş kırıklığı

38 Türkçe Tıp Dili Kılavuzu full-term: gününde doğan gap: aralık, açıklık, gedik full time: tamgün gap junction: aralıklı birleşme fulminan(t): (hızla) yayılan, yeri ilerleyen, kötüleşen gargara: çalkalama fumigasyon: tütsüleme gargoyman: gurultu fundemental: temel garnitür: bezenti fundus: dip gasping: soluğu kesilme, güçlükle fungal: mantar(la ilgili) soluma fungus: mantar gastr(o)-, gastrik: mide(yle ilgili) fungusid: mantar öldürücü gastralji: mide ağrısı fuziform: iğsi gastrektomi: mide çıkarımı füzyon: kaynaşma, kaynaşım gastrit: mide yangısı gastro(-)intestinal: mide- bağırsak(la ilgili) gastro(-)intestinal sistem: G sindirim dizgesi, sindirim gag: öğürme yolları gaita, gayta: dışkı gastroenterolog: sindirimbilim gal(l)o(p): dörtnala uzmanı gal(l)o(p) ritmi: üçlü (dörtlü) gastroenteroloji: sindirimbilim dizem gastrointestinal trakt: sindirim galaktografi: sütyolu filmi dizgesi, sindirim yolları galaktore: süt akması gastroplasti: mide onarımı galaktosel: süt kisti gastroskopi: mide bakısı galaktoşezi: süt durması gavaj: dalgılı besleme galea: miğfer, miğferimsi gayd (guide): kılavuz galea aponörotika: kafa akzarı, gen: kalıttaşır, ırataşır miğferzar generalize: yaygın, yayılmış galvanik akım: doğru akım, düz generasyon: kuşak, göbek akım genetik: kalıtbilim; kalıtsal gamet: eşeygöze(si), eşey -genez: ... oluşum(u) hücre(si) genital: cinsel, eşeysel, üreme(yle gametogenez: eşey göze (hücre) ilgili) oluşumu genitalia: cinsel organlar, üreme gangli(y)on: düğüm organları gangren: kankıran genito(-)üriner: üreme-işeme(yle gantry: tarayıcı ilgili)

39 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi genom: kalıtay goldstandart: temelölçüt genotip: kalıtyapı, soyyapı gonad: eşey bezi (yumurtalık, genotipik: kalıtyapısal, soyyapısal erbezi) geri(y)atri: yaşlılık bilimi, yaşlı gonadal: eşey bezi(yle ilgili) hekimliği gonore: belsoğukluğu germ: tohum gossipiboma: dedikodu uru gerontoloji: yaşlılık bilimi grade: aşama, derece gestasyon: gebelik gradient: eğim, eğilim gestasyonel: gebelik(le ilgili) grading: aşamalandırma, gestasyonel yaş: gebelik yaşı dereceleme gibosite: kamburluk gradual: adım adım gibus: kambur -graf: -yazar, -çizer gigantik: aşırı iri, dev benzeri, -grafi: -yazım(ı), -çizim(-i), - dızman çekim(i) gigantizm: aşırı irileşme, devlik, -gram: -yazı(sı), -çizim(i), dızmanlık sayım(ı), -ölçüm(ü) Gine domuzu, Guinea pig: kobay grand: büyük gingiva: dişeti granül: tanecik girift: karmaşık granülasyon dokusu: onarıcı doku girus, gyrus: kıvrım, beyin kıvrımı granüle(r): tanecikli glabella: alınçatı; kaşarası gratis: bedelsiz gland(ula): bez gravid: gebe glans: baş gravida(rum): gebelik glikotoksisite: şeker yan etkisi gravite: yerçekimi glikoz, glukoz,dekstroz: üzüm gref(t): yama şekeri greftlemek: yama yapmak, glob: yuvar yamalamak glob vezikal(e): grid: ızgara global: küresel grip: sıkıca tutma; paçavra globalleşme: küreselleşme hastalığı globül: yuvar, yuvarcık groove: oluk globüler: yuvarımsı gros(s): büyük, kaba, görünür glokom: karasu gros(s) total: görünümde tam glos(s)al, glos(s)o-: dil(le ilgili) growth faktör: büyüme etmeni glutea, gluteus: kalça, kabaet grunting: inleme gluteal: kalça(yla ilgili) grup: küme gode: çukur gudde: bez

40 Türkçe Tıp Dili Kılavuzu guide wire: kılavuztel heartburn: göğüskemiği ardında guide, guideline: kılavuz yanma guinea-pig: kobay hektik: gut: bağırsak; damla hastalığı helikal, heliks: sarmal guttat: benekli helmint: solucan gutter: oluk helper, helpır: yardımcı hem(at)opo(i)etik: kan yapıcı; kan oluşumu(yla ilgili) hem(at)opo(i)ez: kan yapımı, kan H oluşumu h(i)yalin: camsı hem-, hemato-, hemo-: kan(la habitat: doğal ortam; yaşama ilgili) alanı hemaglütinasyon: kan kümeleşimi habitüasyon: alışkanlık hemartroz: eklem içine kanama habitüel: yineleyen hematemez: kankusma habitüel abortus: yineleyen düşük hematojen: kan yapıcı; kan yoluyla hafıza: bellek hematolog: kanbilim uzmanı hair-on-end pattern: fırça hematokezya: makattan taze kan görünümü gelmesi hakimiyet: baskınlık hematoloji: kanbilim hal(l)üsinasyon: varsanı, sanrı hematom: kantoplağı hal(l)üsinojen: varsanıya yol açan, hematopoez: kan yapımı sanrıya yol açan hematüri: kanişeme half-life: yarılanma ömrü hemi-: yarı, yarım halo: ayla, hale hemianopsi: yarımgörmezlik halitozis: ağız kokusu hemipleji: yarıinme handbook: elkitabı hemisfer: yarıküre handikap: özür, özürlülük, engel hemodiyaliz: kansüzüm handikaplı: özürlü, engelli hemogram: tam kansayımı haploid: tek takımlı hemolitik: kanyıkımlı; kanyıkıcı harabiyet: yıkım hemolitik anemi: yıkımlı kansızlık hardcopy: basılı örnek hemoliz: kanyıkımı hardware: donanım hemoptizi: kantükürme harmoni: uyum, ahenk hemoraji: kanama hay fever: saman nezlesi hemorajik: kanamalı, kanama(yla haya: erbezi ilgili) hazard: tehlike hemoroid: basur

41 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi hemositometre: kansayar hibernasyon: kış uykusu hemostatik: kanama durdurucu hibrid(iz)asyon: kırmalama, hemostaz: kanama durması; kanın melezleme durması hibrit: kırma, melez hemşire deski: hemşire masası hidrofil(ik): suçeken, nemçeken; hepat(o)-: karaciğer (ön ek) suseven hepatik: karaciğer(le ilgili) hidrofobi: su korkusu; su hepatoloji: karaciğerbilim çekmezlik hepatomegali: karaciğer büyümesi hidrofobik: sudankorkan; hepatoselüler: karaciğer suçekmez gözesi(yle ilgili) hidroliz: suylayıkım hepatosit: karaciğer hücresi hidrops: yaygın sıvı birikimi hepatosplenomegali: karaciğer- hidrops fötalis: yaygın sıvı dalak büyümesi birikimli dölüt hepatotoksik: karaciğere zararlı hidroterapi: susağaltımı herbal: bitkisel, bitki(yle ilgili) hidröz: sulu herbisit: otkıran high resolution: yüksek heredite: kalıtım, soyaçekim çözünürlük(lü) herediter: kalıtsal hijyen: sağlıkbilgisi, sağlıkkoruma heritabilite: kalıtılabilirlik hijyenik: sağlığa uygun hermafrodi(ti)zm: çifteşeylilik, hilus: göbek erseliklik, erdişilik himen: kızlıkzarı hermafrodit: çifteşeyli, erselik, hiper-: aşırı, yüksek, ... üstünde erdişi hiperaerasyon: aşırıhavalanma herni: fıtık hiperaktivite: aşırıdevinim herniasyon: fıtıklaşma hiperalimentasyon: damardan hernie diskal(e): omurga fıtığı, yoğun besleme disk kayması hipereksitabilite: aşırıuyarılganlık herpes labialis: dudak uçuğu hiperemez(is): aşırıkusma heterojen: çoktürel, türdeşmez, hiperemi: kızarıklık; kanartımı ayrışık hiperestezi: aşırıduyumsarlık heterojenite: çoktürellik hiperglisemi: yüksek kan şekeri heteroseksüalite: karşıcinsellik hiperkinezi: aşırıdevinim heteroseksüel: karşıcinsel hiperkrom(atik, ik): koyuboyanan heterotopi: yerdışılık (doku) hiperlipidemi: kan yağı yüksekliği heterotopik: yerdışıl (doku) hipermetropi: yakıngörmezlik hi(y)atus: açıklık, yarık hipermotilite: aşırıdevinim

42 Türkçe Tıp Dili Kılavuzu hiperplazi: aşırıoluşum hiporefleksi: tepke zayıflığı hiperrefleksi: aşırıtepke hiposelüler: seyrekgözeli hipersekresyon: aşırısalgı(lama) hipotansiyon: düşük kan basıncı hiperselüler: artmışgözeli, hipotermi: aşırısoğuma aşırıhücreli hipotez: varsayım hipersensibilite: aşırıduyar(lı)lık hipotoni: azgergi hipersensitivite: aşırıduyar(lı)lık hipotonik: gergi azlığı(yla ilgili); hipertansiyon: yüksek kan basıncı azyoğun hipertermi: aşırısıcaklık hipotonisite: azyoğunluk hipertoni: aşırıgergi; aşırı hipovolemi: kan hacmi azalması yoğunluk hipovolemik: kan hacmi azalmış hipertonik: aşırıyoğun; aşırıgergin hirşutizm: kıllanma (kadında) hipertonisite: aşırıyoğunluk histo-inkompatibilite: doku hipertrikoz: aşırıkıllanma uyuşmazlığı hipertrofi: aşırıbüyüme histokimya: doku kimyası hiperventilasyon: aşırısolu(t)ma; histokompatibilite: doku aşırıhavalanma uygunluğu hipnotik: uyutucu histoloji: dokubilim hipnotizma: uyutum histolojik: dokubilim(ile ilgili); hipnoz: uyku dokusal hipo-: altında, olağanın altında, histopatoloji: hastalıklı doku alt, düşük bilimi hipoaktivite: düşükdevinim; histopatolojik: hastalıklı doku azetkin bilimi(yle ilgili) hipoderm(is): derialtı hiyerarşi: aşama düzeni, sıra hipodermik: derialtı(yla ilgili) düzeni hipoekoik: azyankılı hoca: eğitici hipogastri(y)um: altkarın homeostaz: dengeleşim hipoglisemi: düşük kan şekeri homicid(e): (insan) öldürme hipokondri: hastalık hastalığı homogreft: özdeş yama hipokondriyak: hastalık hastası homojen: türdeş, bağdaşık hipokrom(ik): solukboyanan homolog: kökdeş hipoksemi: kanda oksijen azlığı homoseksüalite: eşcinsellik hipoksi: oksijen azlığı homoseksüel: eşcinsel hipoplastik, hipoplazik: homoterm: sıcakkanlı hayvan azgelişmiş homotermal: sıcakkanlı hipoplazi: azgelişmişlik hook(let), huk(let): kanca

43 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi hookworm: kancalı solucan identik, idantik: özdeş hordeolum: arpacık identite: kimlik; özdeşlik horizontal: yatay idiyot: geri zekalı, geri anlaklı hormon: içsalgı ikter(us): sarılık hospitalize etmek: hastaneye ikterik: sarılıklı yatırmak ikterus neonatorum: yenidoğan host: konak sarılığı hostilite: düşmanlık ileus: bağırsak tıkanması HRCT: YÇBT (yüksek çözünürlüklü illegal: yasadışı BT) illüzyon: yanılsama hum: uğultu im(m)inent abortus:düşük tehdidi human: insan image, imaj: görüntü; imge humma: ateş imaging: görüntüleme humor, hümor: sıvı imbalans: dengesizlik humoral immünite: sıvısal immatür: olgunlaşmamış bağışıklık immersi(y)on: daldırma, batırma hump: tümsek, hörgüç, kambur immobil, immotil: devinimsiz hücre: göze immun, immün: bağışık; bağışıksal immün mediated: bağışıksal aracılı I, İ immün tedavi: bağışıksal sağaltım Irsî, irsi: kalıtsal immün tolerans: bağışıksal IQ (intelligence quotient): anlak hoşgörü katsayısı immün yanıt: bağışıklık yanıtı ıtrah: atılma immünite: bağışıklık i(y)atrojenik: tıp kaynaklı (sorun) immünizasyon: bağışıklama i(y)onizasyon: iyonlaşma, immünoloji: bağışıklıkbilim iyonlaştırma immünsupres(s)if: bağışıklık İd: altbenlik baskılayıcı idame: sürdürüm, devam immünsupresyon: bağışıklık id(i)yopatik: nedeni bilinmeyen baskılama id(i)yosenkrazi: özgünduyarlık impakt: etki; çarpışma, çarpma ide fiks: saplantı impakt faktör: etki etmeni ide, idea: düşünce, fikir impedans: direnç ideal: kusursuz, ülküsel; ülkü imperfore: (doğuştan) kapalı, identifikasyon: kimliklendirme, delinmemiş tanımlama; özdeşleme

44 Türkçe Tıp Dili Kılavuzu impermeabilite: geçirmezlik, indüklemek: başlatmak, uyarmak geçirgen olmama indüklenmiş abortus: uyarılmış impermeabl(e): geçirmez, düşük geçirgen olmayan indüksiyon: uyarım, başlatma implant, inplant: içek, ek indüktör: başlatıcı, uyarıcı implantasyon, inplantasyon: inef(f)ektif: etkisiz, etkin ekim; çimlenme; yerleştirme olmayan impotans: cinsel güçsüzlük inersi: eylemsizlik, durgunluk impresyon: iz; izlenim inert: eylemsiz, etkisiz, durgun imprinting: damgalama inervasyon: sinir donanımı; sinir impuls: uyarı, itki, tepi, dürtü uyarımı impulsif: itkisel, tepisel, dürtüsel inerve olmak: (sinirle) uyarılmak in utero: anne karnında infancy, infansi: sütçocukluğu, in vitro: canlıdışı, yapay ortamda bebeklik in vivo: canlıda infant: sütçocuğu, bebek in(i)siyatif: öncecilik, önayak infantil: bebek(le ilgili); bebeksi olma; öncelik; girişim, infarkt, enfarkt: girişimcilik inferior: aşağı, alt, altında inaktif: etkisiz; etkin olmayan infertil: kısır inaktivasyon: etkisizleşme, infertilite: kısırlık etkisizleştirme infestasyon: asalak bulaşı inapropriat(e): uygunsuz infiltrasyon: sızma, süzülme; inborn: doğuştan sızıntı; tutulum inbreeding: infiltre olmak: sızmak, süzülmek; indeks: gösterge; dizin; işaret tutulmak parmağı inflamasyon: yangı indeks hasta: örnek hasta inflamatuvar: yangılı indentasyon: çentikleşme, influenza: paçavra hastalığı, grip çukurlaşma influks: içakım indiferansiye: ayrımlaşmamış, informasyon: bilgi farklılaşmamış informatik: bilişim indikatör: belirteç, gösterge infra-: alt, altında, -ötesi indirek(t): dolaylı infraruj: kızılötesi individualizasyon: bireyleşme infundibulum: huni, huni biçimli individüalize etmek: yapı bireyselleştirmek infüze etmek: damar yoluyla indurasyon: sertleşme; sertlik vermek; derialtına vermek

45 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi infüzyon: damar yoluyla verme; inkübasyon periyodu: kuluçka derialtına verme dönemi inguinal: kasık(la ilgili) inkübatör: kuluçkalık; yaşanak inguinal herni: kasık fıtığı inkübe etmek: kuluçkalamak inhalasyon: soluma inokülasyon: bulaşma; aşılama; inhale etmek: solumak ekme (kültür ortamına) inhaler: solunan; ilaç solutucu inoperabıl, inop: ameliyat (aygıt) edilemez inheritans: kalıt inotrop: kasılımsal, kastırıcı inhibe: baskılanmış, engellenmiş inovasyon: yenilik inhibe etmek: baskılamak, input: girdi engellemek insekt: böcek inhibisyon: baskılama, engelleme insektisid, (-t): böcek öldürücü, inhibitor: baskılayıcı, engelleyici, böcekkıran önleyici inseminasyon: döllenme inis(i)yal: ilk, başlangıç, baş insensib(ı)l(e): duyumsanamayan, injeksiyon: iğne yapma; içine algılanamayan; duyumsuz, verme; damar dolgunluğu ayrımsız injeksiyon yapmak: iğne yapmak, insersiyon: ekleme; eklenti; içine vermek yapışma yeri injektabl(e): iğneyle verilebilen insidans: sıklık injekte etmek: iğneyle vermek insidental: raslantısal injüri: yara, yaralanma, örsenti, insipient abortus: düşük hasar başlangıcı inklinasyon: eğilim; eğim; eğim insisura: çentik derecesi insitu, in situ: yerinde, inklüzyon: içerti yayılmamış inkompatibilite: uyuşmazlık insizyon: kesi inkompetens: yeteneksizlik; insizyonel: kesisel yetersizlik insolubl(e): çözünmez inkomple(t): eksik, insomni(a): uyuyamama, tamamlanmamış uykuyitimi, uyku zoru inkonstant: değişken, kararsız inspeksiyon: gözle (bakarak) inkontinans: tutamama, kaçırma inceleme inkorpore etmek: birleştirmek inspir(i)yum: solukalım inkorpore olmak: birleşmek inspirasyon: soluk alma, solukalım inkübasyon: kuluçka instabil(e): kararsız; dengesiz

46 Türkçe Tıp Dili Kılavuzu instabilite: kararsızlık; internalizasyon: içselleştirme dengesizlik internasyonal: uluslararası instinkt, instinct: içgüdü interne etmek: hastaneye instinktif: içgüdüsel yatırmak insufficiency: yetmezlik internet: genelağ insüflasyon: hava verme, üfleme interrapşın, interruption: int(e)rensek, intrinsik: içsel, iç kesilme, kesinti kaynaklı interseks: çifteşey(li)lik, erselik, intake, inteyk: giriş erdişilik intakt: tam, bütünlüğü intersel(l)üler: gözelerarası, bozulmamış hücrelerarası intani: bulaşıcı interstisyel: dokuaralığı(yla ilgili) intaniye: bulaşıcı hastalıklar intertisyum: dokuaralığı intansiyonel: istem sırasında interval: ara, aralık gelişen intervention: girişim integral: ayrılmaz, tümleyen; interventional: girişimsel gömük intervertebral: omurlararası integrasyon: bütünleme, intestin: bağırsak bütünleşme intestinal: bağırsak(la ilgili) intensif: yoğun, şiddetli intima: iç tabaka, damariçzarı intensifikasyon: yoğunlaştırma intoksikasyon: zehirlenme intensite: yoğunluk, şiddet intolerabl(e): katlanılmaz intensiyonel: istemli intolerans: hoşgörüsüzlük, inter-: -arası dayanılmazlık interaksiyon: etkileşim intörn (doktor), intern (doktor): interaktif: etkileşimli adayhekim int(e)rensek: iç kaynaklı intra-: iç, içine interface: arayüz intraabdominal: karıniçi interfaz: ara-evre, intraarteriyel: atardamar içine bölünmelerarası evre intraartiküler: eklemiçi, eklem interferans: etkileşim içine interiktal: nöbetlerarası intradermal: deri içi, deri içine interkostal: kaburgalararası intragluteal: kalçadan, kabadan intermediyer: ara, aracı intrahepatik: karaciğer içi intermediyer produkt: araürün intraket: damariçi borucuk intermitan(t): aralıklı intrakraniyal: başiçi, kafaiçi internal: iç, içsel

47 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi intraktibl(e): tedavi edilemeyen, inversiyon: ters çevirme, ters sağaltılamayan; dirençli dönme; evrilme intrakütan: deri içi, deri içine invizibıl: belirtisiz, görünmez intramusküler: kas içi, kas içine involüsyon: normale dönme; intranazal: burun içi, burun içine gerileme (işlevsel ve fiziksel) intraoküler: göz içi, göz içine ir(r)igasyon: yıkama intraoperatif: ameliyat sırasında ir(r)ige etmek: yıkamak intraosseöz: kemik içi, kemik irradyasyon: ışınlama içine irrasyonel: akıldışı, mantıksız intrapartum: doğum sırasında irregülarite: düzensizlik intraperitoneal: karınzarı içine irregüler: düzensiz; kuraldışı intrasel(l)üler: gözeiçi, hücreiçi irreversibilite: tersinmezlik, intratekal: beyin omurilik sıvısı dönüşsüzlük içine irreversibl(e): tersinmez, intratorasik: göğüs içi, göğüs dönüşümsüz içine, göğüs içinde irrigasyon: yıkama intrauterin: dölyatağı içi irritabilite: duyarlılık; alınganlık; intravajinal: dölyolu içi huzursuzluk intravenöz: damar içi, damardan irritabl(e): duyarlı; alıngan; intraventriküler: karıncık içi huzursuz intravezikal: mesane içi, mesane irritan: huzursuz eden; tahriş içine eden intro-: iç, içine irritasyon: aşırı tepki; tahriş introspeksiyon: içebakış, irrite etmek: tahriş etmek, içgözlem, özinceleme huzursuzlandırmak introversiyon: içedönüş, iskemi: kansızlanma içedönüklük islet cell: adacık gözesi, adacık introvert: içedönük hücresi intussusepsiyon: içiçe geçme istmus: dar geçit, kıstak intübasyon: borulama izo-: eş- invaginasyon: içiçe geçme, içine izokori: eşbüyüklük (gözbebeği) girme izolasyon: ayırma, ayrıtutma; invaze olmak: yayılmak ayrılma; yalıtım invazif: yayılan, yayılgan izolat: ayrılmış; ayrık invazyon: yayılım, yayılma; izole: ayrık, ayrılmış; yalıtık tutulum izole etmek: ayırmak; yalıtmak izomorf(ik): eşbiçimli

48 Türkçe Tıp Dili Kılavuzu izotonik solüsyon: eşyoğunluklu çözelti izotonik: eşyoğunluklu K k(u)alifikasyon: yeterlik; niteleme; nitelik kadavra: ölü, ceset J kadran: çeyrek, dörtte bir jel, jöle: pelte kafeterya: yemekhane jelatinizasyon, jelleşme: kalibrasyon: ayarlama; kalınlık pelteleşme kalibre: çap jeneralize: yaygın kalibre etmek: ayarlamak jenerasyon: kuşak kalifiye: yetkin jeneratör: üreteç kaliks: çanak jenerik: türsel; kümesel; kalitatif: nitel, niteliksel, tanıtımlık niteleyici jenerik isim: etken madde adı kalitatif analiz: nitel çözümleme jenosit: soykırım kalite: nitelik jeofaji: toprak yeme kalkül: taş jest: tavır, davranış kalkülasyon: hesaplama jet lag: uçak yorgunluğu kallus: nasır; önkemik doku (kırık jinekolog: kadın hastalıkları sonrası) uzmanı kalp: yürek jinekoloji: kadın hastalıkları bilimi kalsifikasyon: kireçlenme jinekolojik: kadın hastalıkları(yla kalsifiye: kireçleşmiş, kireçlenmiş ilgili) kamara: oda jinekomasti: (erkekte) meme kamptodaktili: kıvrıkparmak büyümesi kampus, kampüs: yerleşke juksta-: bitişik kanal: yol, boru junction: kavşak, birleşim kanalikül: borucuk junctional: kavşak(la ilgili) kanalize etmek: yönlendirmek jügüler: boyun(la ilgili) kangren: kankıran jüri: değerlendirme kurulu, seçici kanin: köpekdişi; köpekgil kurul kanserojen: kanser yapıcı jüvenil: çocukluk dönemi(yle ilgili); kanseröz: kanserli; kanser yapıcı genç; gençlik dönemi(yle ilgili) kantitatif: ölçülebilir, nicel, niceliksel kantite: nicelik, miktar; ölçü

49 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi kanül: borucuk kaset: kutu kapasite: sığa; yetenek kaskad(t): basamaklı dizgi; kapil(l)arite: kılcallık çavlan, şelale kapiller dolum süresi: kılcaldamar kastrasyon: eşeybezi çıkarımı dolum süresi kaşe: damga; güllaç hap kapiller permeabilite: kılcal kaşeksi: erimişlik, cılızlık geçirgenlik kaşektik: erimiş, cılız kapiller: kılcal; kılcaldamar katabolizma: çözüştürüm, kapsid, kapsit: kılıf yadımlama, yıkım, yıkılım kapsül: kılıf; jelatin kılıf (ilaç) katalepsi: kasılıkalım kaput: baş kataleptik: kasılıkalım(la ilgili) karakter: özellik katalizör: hızlandırıcı karakteristik: belirtken, katapleksi: yığılakalım ayırtkan; belirleyici, ayırt edici katarakt: aksu, gözperdesi karantina: sıkıyalıtım kataral: akıntılı; nezle(yle ilgili) kardi(y)a: kalp, yürek; mide ağzı katarsis: boşalım; arınma kardiyak: kalp(le ilgili), yürek(le katartik: bağırsak boşaltıcı, ishal ilgili); mide ağzı(yla ilgili) yapıcı kardiyak arrest: kalp durması katatoni: donakalım kardiyak intake: kalp girdisi katatonik: donakalım(la ilgili) kardiyak output: kalp çıktısı, kalp kategori: ulam, bölüm, sınıf, küme atım hacmi kategorize etmek: bölümlemek, kardiyolog: yürekbilimci kümelemek kardiyoloji: yürekbilim kateter: dalgı kardiyomegali: kalp büyümesi kateterizasyon: daldırım, kardiyopulmoner resusitasyon: dalgılama diriltme, canlandırma katgüt: dikiş ipi kardiyotoksik: kalbe yan etkili kauda ekuina: omurilik kuyruğu kardiyotonik: kalp güçlendirici kauda, kavda: kuyruk kardiyovasküler: kalp damar(la kaudal, kavdal: kuyruksal, ilgili) kuyruk(la ilgili) karina: yargan kavern: boşluk, kovuk kariyer: meslek, meslekte aşama kavitasyon: kovuklaşma, karpal: elbileği(ne ait) oyuklanım karsinojenik: kanser yapıcı kavite: kovuk, oyuk kartilaj: kıkırdak kazeifikasyon: peynirleşim karyotyping: soyaktaran dizimi

50 Türkçe Tıp Dili Kılavuzu keçap (catch up) growth: klimakterik: yaşdönümsel, yakalama büyümesi yaşdönümü(yle ilgili), kemorezistan: ilaca dirençli çağdönümsel, çağdönümü(yle kemosensitif: ilaca duyarlı ilgili) kemotaksi(s): kimyasal çekim klimakteryum: yaşdönümü, kemoterapi: kimyasal ilaç tedavisi çağdönümü kemoterapötik: kimyasal ilaç klinik: hastane bölümü; ki(y)azma: çapraz, kesişme inceleme(yle ilgili) noktası klinisyen: hekim kifoskolyoz: açılı kamburluk klinodaktili: eğriparmak kifoz: kamburluk klipe etmek: kıskaçla tutturmak, killer: öldürücü, katil kıskaçlamak kimera: klir edilmek: temizlenmek kinetik: devinimsel; devinimbilim klir etmek: temizlemek kinezyoloji: devinimbilim klon: eşlenik kist: kese, torba klonik: titrentili kistik: kesemsi, torbamsı klonlama: eşleme kit: klonus: titrenti kiyazma optikum: görme çaprazı klostrofobi: kapalı yer ürküsü kladikasyon: (dolaşım bozukluğu know-how: yapabilme bilgisi nedenli) topallama ko-: birlikte, eşlik eden klasifikasyon: sınıflama, koagulan: pıhtılaştırıcı sınıflandırma koagulasyon: pıhtılaşma klasik: alışılmış, geleneksel, koagulopati: pıhtılaşma bozukluğu bilinen koagulum: pıhtı -klast: -yıkan koaksiyal: eşeksenli klaster, kluster: küme, demet koalesan: birleşen, kaynaşan klastojen: parçalayıcı koalesans: birleşme, kaynaşma klavikula: köprücük kemiği koarktasyon: daralım kleft: yarık kodeks: ilaç kılavuzu kleft palat: yarık damak kodominans: eşbaskınlık kleptoman: aşırgan, çalma hastası kodon: üçlü dizi kleptomani: aşırganlık, çalma koenfeksiyon, koinfeksiyon: hastalığı eşzamanlı enfeksiyon, eşlik klerens, klirens: temizleme eden enfeksiyon klimaks: doruk koenzim: yardımcı enzim kofaktör: yardımcı etken

51 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi kognitif: bilişsel, kavramsal kom(m)osyo serebri: beyin koheran(t), koheren(t): yapışık; sarsıntısı uyumlu, tutarlı kom(m)osyon: sarsıntı kohesif: yapışkan koma: bilinçyitimi; kohezyon: yapışma kombinasyon: birleşim kohort: küme kombine: birleşik koil: sargı komis(s)ur(a): birleşke, birleşim koinsidans: rastlantı yeri koinsidental: rastlantısal komisyon: kurul koitus: çiftleşme, cinsel birleşme komite: kurul koksigis, koksiks: kuyruksokumu kommensalizm: ortakyaşam kolaj: kesyap komorbidite: eşlik eden hastalık kolanjit: safrayolu yangısı kompakt: sıkı, yoğun, tıkız, özlü kol(l)eksiyon: toplanma kompakt disk (CD): yoğun disk kol(l)ektif: toplu, ortaklaşa kompansasyon: dengeleme, yerine kolesistit: safrakesesi yangısı koyma, telafi, yeterlenim kolelit(i)yaz(is: safrakesesi taşı kompansatuvar: dengeleyici, kol(l)okyum: söyleşili sınav telafi edici kolik: ağrı, sancı kompanse: dengelenmiş, telafi kolimasyon: sınırlama; edilmiş, yeterlenmiş yönlendirme kompanse etmek: dengelemek, kolimatör: sınırlayıcı; yön verici yerine koymak, telafi etmek kolit: kalınbağırsak yangısı komparatif: karşılaştırmalı kollaborasyon: işbirliği kompartman: bölme kollaps: çökme, daralma kompetan: yetkin kollateral: yandal kompetans: yetkinlik kollikül: tümsek, tepecik kompetisyon: yarışım kolloid(al): tutkalsı kompetitif: yarışımcı kolon: kalınbağırsak, sütun, dikeç komple(t): tam koloni: soy, küme, topluluk kompleks: birleşim; karmaşık, kolonik: kalınbağırsak(la ilgili) çapraşık kolonizasyon: kümelenme, topluluk kompleman: tümleç halinde kümelenme komplemantasyon: tamamlama, kolostomi: kalınbağırsak tümleme ağızlaması komplemanter: tamamlayıcı, kolostrum: ilksüt, ağız tümleyici kom(m)ent: yorum komplement: tümleç

52 Türkçe Tıp Dili Kılavuzu kompli(y)ans: uyma; konflikt: çatışma, çelişki genişleyebilme konfluans, konflüens: toplak, komplikasyon: yenisorun, döküşek, suçatı; birleşme artsorun; karışıklık konformasyon: uygunluk; biçim komplike: karmaşık, çapraşık, konfüze: kafası karışık; bilinci sorunlu bulanık; karışık komponent: bileşen, parça, kısım konfüzyon: kafa karışıklığı; bilinç kompound: bileşik bulanıklığı kompozisyon: bileşim konglomerasyon: kümelenme, komprehensif: kapsamlı, ayrıntılı, yığışım, birikinti geniş konglomere olmak: kümelenmek, kompres: baskı, sıkıştırma; yığılmak, birikmek baskıbezi konjenital: doğuştan kompresör: sıkıştırıcı konjestif: göllenimli, kandolum(la kompresyon: baskı; sıkışma, ilgili) sıkıştırma konjesyon: göllenme, kandolum komprime: sıkıştırılmış konjugasyon: bağlama, bağlanma, kompromize: yetersizleşmiş birleşme kompüter: bilgisayar konjuge: bağlanmış, birleşmiş kompüterize: bigisayarlı konjuge olmak: bağlanmak, komünikasyon: iletişim birleşmek kondansasyon: yoğunlaşma, konkav: içbükey yoğunlaştırma konklüzyon: sonuç kondense etmek: yoğunlaştırmak konkordans: uyum kondisyon, kondüsyon: erk, güç; konkordant: uygun durum; koşul konkürren: eşzamanlı kondisyonel: koşullu konküzyo serebri: beyin kondisyoner: geliştirici sarsıntısı kondom: penis kılıfı, kaput konküzyon: sarsıntı kondüksiyon: iletim konneksiyon: bağlantı kondüktans: iletkenlik konnektif doku: bağdoku konfigürasyon: biçim, biçimlenme; konektör: bağlayıcı yapı, yapılanma konsanguanite: akrabalık, kanbağı konfirmasyon: doğrulama, konsantrasyon: yoğunlaşma, onaylama yoğunlaştırma; derişim konfirme etmek: doğrulamak, konsantre: derişik, yoğun, onaylamak yoğunlaşmış

53 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi konsensus: anlaşım, uzlaşı kontrast: karşıtlık, zıtlık; çelişki konsepsiyon: döllenim; kavram kontrendikasyon: kullanılmama konsept: kavram alanı, kullanım sakıncası konservasyon: koruma, korunma kontrendike: sakıncalı, salık konservatif: koruyucu; tutucu verilmez konsey: kurul kontribüsyon: katkı konsolidasyon: pekiştirme; kontribütör: katkıda bulunan sertleşme; pekgölge (ışınbilim) kontrol: denetim; yeniden konsolide: pekiştirilmiş, toplu değerlendirme konsorsiyum: birlik kontur, kontür: sınır konstant: değişmez kontüni: sürekli, kesintisiz konstellasyon: kümelenme; kontüzyo serebri: beyin takımyıldız örselenmesi konstipasyon: kabızlık, peklik kontüzyon: ezilme, örselenme konstitüsyon: yapı konvalesan(t): iyileşen, iyiye konstitüsyonel: yapısal giden, toparlanan konstriksiyon: büzülme, büzüntü, konvalesans: iyiye gitme, iyileşme, daralma toparlanma konstriktör: büzücü konvansiyonel: geleneksel, konsültan: danışman alışılagelmiş konsültasyon: danışım konveks: dışbükey konsülte etmek: danışmak konverjans: birbirine yaklaşma kontakt lens: yapışır mercek konversiyon: dönüşüm kontaminasyon: bulaşma, bulaşım; konvülsiyon: havale, çırpınma, kirlilik, kirlenme nöbet kontamine: bulaşmış, bulaşık kooperasyon: işbirliği kontamine etmek: bulaştırmak, koopere: iletişim kurulabilen kirletmek koordinasyon: eşgüdüm kontent: kapsam, içerik koordinatör: eşgüder kontraksiyon: kasılma kor(r)ozif: aşındırıcı kontraktil: kasılır, kasılabilir kor, core: iç, çekirdek; yürek kontraktilite: kasılabilirlik, korda: şerit, şerit biçimli yapı büzülebilirlik korelasyon: ilişki kontraktür: kasılıkalım korele: ilişkili kontralateral: karşıyan koriza: burun akıntısı kontrasepsiyon: gebelik önleme kornea: saydam tabaka kontraseptif: gebelik önleyici koronal: yanal-dikey

54 Türkçe Tıp Dili Kılavuzu korozyon: aşınma kript: girinti korpus: gövde kriptik: girinti(yle ilgili), girintili korpüskül: parçacık; yuvar, göze, kriptojen(et)ik: nedeni bilinmeyen hücre kriptorşidizm: inmemiş testis korpüsküler: parçacıklı, yuvar(la kristal: billur ilgili) kriter: ölçüt korsa, korse: sıkı iç giysi, sargaç kriteria: ölçütler korteks: kabuk, dış katman kritik: eleştiri; önemli, ciddi kortikal: kabuk(la ilgili), kabuksal kriyoterapi: dondurarak sağaltım koryon: dölütörtüsü kriz: bunalım kosta: kaburga kromozom: soyaktaran kost-ef(f)ektif: eder-etkin kronik: süregen kostik: yakıcı kronikleşmek: süregenleşmek kostotom: kaburga bıçağı kronoloji: zamandizin kot: bebek yatağı, beşik; kaburga kronolojik: zamandizinsel, tarih koter: dağlaç sırasıyla koterizasyon: dağlama kronometre: süreölçer koterize etmek: dağlamak kros(s): çapraz kovalan(t): ortak değerli, kros(s)meç,cross-match: çapraz ortaklaşım(la ilgili) (karşılıklı) uygunluk, kan kovaryans: eşdeğişirlik, eşleme ortakdeğişken kros(s)over: değiştokuş kozmetik: güzelleştiren krosmeç yapmak: kan eşlemek körv, kurve: eğri krossekşınıl: kesitsel kramp: kasınç, kas tutulması kseroderma, kserodermi: deri kran(i)yo-: kafa-, kafatası- kuruması krani(y)al: baş(la ilgili), kafa(yla kseroftalmi: göz kuruması ilgili) kseroz(is): kuruma krani(y)um: kafatası, kafa kuasispesies: türümsü kresent: ayça, hilal kuaterner: dördüncül kresentik: yarımay benzeri, kuiz, quiz: yoklama, kısa sınav ayçamsı kuldösak (cul-de-sac): çıkmaz krest: kabartı, çıkıntı kurrikulum (curriculum): öğretim kreş: çocukevi, yuva izlencesi kreten(izm): cüce(lik) kurrikulum vitae: özgeçmiş kriminal abortus: yasadışı düşük kurvatür: eğri; eğrilik kriminoloji: suçbilim kutis: deri

55 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi kültür: besiyeri; ekim; ekin laparotomi: karın açımı kümülasyon: birikim larenks: gırtlak kümülatif: birikici; birikimsel laringeal: gırtlak(la ilgili) kür: sağaltım; tam sağaltım laringofarinks: altyutak küratif: sağaltıcı, tedavi edici laringotomi: gırtlak açımı küretaj: kazıma, kazıyıp larva: kurtçuk temizleme larva migrans: gezici kurtçuk kürete etmek: kazımak, kazıyıp larvisid: kurtçukkıran temizlemek laserasyon: yırtılma, yırtık kürsü: anabilim dalı lasere: yırtık, yırtılmış kütanöz: derisel, deri(yle ilgili) latans, latens: gizlilik; durgunluk; küvöz: yaşanak gecikme latent: gizli lateral: dışyan, yan, yanal lateral dekübit(us): yanyatar L lateralizasyon: bir yana yönelme, labi(y)oplasti: dudak düzeltimi bir yanı tutma labial: dudak(la ilgili) lavaj: yıkama labil: değişken, çabuk değişen, layn, line: çizgi; yol kararsız leaflet: yaprakçık labilite: değişkenlik, kararsızlık leak: sızma labirent: dolambaç legal: yasal labium: dudak -lemma: … zarı laboratuvar: deneyodası lenf: akkan lakrimasyon: göz yaşarması lenfoid: akkan(la ilgili) laksatif: yumuşatıcı, ishal yapıcı lens: mercek laktasyon: emzirme; süt gelmesi lentiküler: merceksi laktojen: süt yaptırıcı, süt lepra: cüzzam salgılatıcı letal, lethal: ölümcül, öldürücü lakün(a): boşluk, çukur, girinti letarji: uyuklama lamina: kat, katman, yaprak, ince letarjik: uykulu tabaka levator: kaldırıcı laminar, laminer: katmanlı, ince lezbiyen: sevici tabakalı lezbiyenizm: sevicilik lanse etmek: tanıtmak, sunmak leze olmak: örselenmek, lanset: deleç berelenmek, yaralanmak lansman: tanıtım lezyon: yara, doku bozukluğu

56 Türkçe Tıp Dili Kılavuzu li(y)ezon: işbirliği lokalizasyon: yerleşim; yerini libido: cinsel istek; yaşama gücü belirleme lider: önder lokalize etmek: sınırlamak, yerini life-span: ömür, ömür uzunluğu belirlemek lifting: gerdirme, kaldırma lokalize: sınırlı, yerleşik ligaman, ligament: bağ lokus: konum, yer ligasyon: bağlama; bağlanma loküle: odacıklı ligatür: bağlama; bağlantı lombalji: bel ağrısı likefaksiyon: sıvılaşma, lomber: bel(le ilgili) sıvılaştırma lomber lordoz(is): belkamburluğu likefiye olmak: sıvılaşmak, erimek lomber ponksiyon: beldelimi likid, (-t): sıvı, akışkan longitüdinal: uzunlamasına, boyuna likidite: akışkanlık loşi: doğum sonrası akıntısı likör: sıvı lökokori: beyaz gözbebeği limit: sınır lökopeni: akyuvar azlığı limitasyon: sınırlama, kısıtlama lökopoez: akyuvar yapımı lineer: çizgisel, doğrusal lökosit: akyuvar linkage: bağlantı lökositoz: akyuvar artımı lipid: yağ lökoz: kan kanseri lipoid: yağsı, yağımsı; yağlı lösemi: kan kanseri lipom: yağ uru lubrikan(t): kayganlaştırıcı lisans: yetki belgesi, izin; luksasyon: çıkık liste: dizelge lumbago, lumbalji: bel ağrısı literatür: yazın; basılı yapıt lumbar: bel(le ilgili) litiyasis: taş oluşumu lup: büyüteç -litiyasis: ... taşı lup, loop: kangal litotom: taşkıran lümen: iç boşluk litotomi, litotripsi: taşkırma liyofilize: suyu alınmış lizis: dağılma, erime, çözüşüm -lizis: ... erimesi, ... çözüşümü M lizojeni: kaynaşma m(i)yelit: ilikyangı; omurilik lobül: lopçuk yangısı lobülasyon: lopçuklaşma m(i)yelomeningosel: zarilik kesesi lobüle: lopçuklu M.D. (medical doctor): hekim loj: yerleşim, bölge macroglos(s)i: dil iriliği lokal: yerel magnifikasyon: büyültme

57 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi magnifiye etmek: büyültmek, manage etmek: yönetmek, büyük göstermek becermek, başarmak magnitüd: büyüklük, önem, boy management: yönetim mail list: posta dizelgesi mandibula: altçene mailleşmek: mektuplaşmak mandibüler: alt çene(yle ilgili) maintenance: sürdürme, bakım manifest: belli, açık, ortada, major, majör: temel; önemli; belirgin büyük; şiddetli, ciddi manifestasyon: belirti; gösteri majörite: çoğunluk manifesto: bildiri makro-: iri, büyük manipülasyon: elle çalıştırma, makroskopi: kababakı kullanma, yönetme makroskopik: gözle görülen, iri manipüle etmek: elle çalıştırmak; ölçekte yönlendirmek makrozomik: büyük yapı(yla ilgili) manometre: basıölçer maksilla: üstçene manuel: elle; elkitabı maksiller: üst çene(yle ilgili) manyet: mıknatıs maksimal, maksimum: en çok, en manzara: görünüm yüksek, en büyük mari(a)huana: kendir tütünü maksimize etmek: en yüksek marj: sınır duruma çıkarmak marker, markır: belirteç makül: benek market: pazar makülar (-er): benekli masaj: ovma makülopapüler: benekli-kabartılı maserasyon: yumuşama; malabsorpsiyon: emilim bozukluğu yumuşatma maladjustment: uyumsuzluk masif: büyük, çok malarya: sıtma maskülinizasyon: erkeksileşme -malasi, -malazi: ... yumuşaması master: ana, temel; uzman; maldevelopment:gelişim bozukluğu yüksek lisans malformasyon: oluşum bozukluğu, mastürbasyon: özdoyum, elle biçim kusuru doyum malforme: biçim kusurlu mat: donuk; tok malign: kötücül, kötü huylu matching: eşleme malignansi, malignite: kötücül maternal: anneye ait, anne(yle hastalık ilgili), anasal malnütrisyon: beslenme bozukluğu materyal: örnek; gereç, malzeme malpraktis: hatalı uygulama materyalist: maddeci, özdekçi; mamografi: meme filmi maddiyatçı

58 Türkçe Tıp Dili Kılavuzu matri(k)s: ara madde; dizey menenjit: beyin zarı yangısı matür: olgun; gününde doğmuş menenks: beyinzarı matürasyon: olgunlaşma meningom(i)yelosel: zarilik kesesi matürite: olgunluk meningosel: zarkese mayi: sıvı menopoz: aybaşı kesilimi mazoşist, mazohist: özezer menoraji: aşırı aybaşı kanaması mazoşizm, mazohizm: özezerlik menstrual siklus: aybaşı döngüsü mea(tus): yol, kısa yol, geçit menstruasyon: aybaşı mean: ortalama mental: zihinsel, anlaksal; measles: kızamık çeneucuna ait meatus akustikus eksternus: dış mental blok: düşünce durgusu kulak (işitme) yolu mentalite: düşünüş medi(y)atör: aracı mes(s)enger: ulak media, medya, medyum: mesafe: uzaklık; ara, aralık besiyeri; ortam mesaj: ileti, bildiri medial: içyan; orta, ortada mesial: orta çizgi(yle ilgili) median, medyan: ortanca; orta metaanaliz: toplu çözümleme çizgide; orta metabolik: özüştürel medikal: tıbbi, tıpsal metabolit: özüştürüm ürünü medikasyon: ilaç; ilaç tedavisi metabolizma: özüştürüm, medikososyal: tıp ve toplum(la yapımyıkım ilgili) metafizik: doğaötesi medisinal: ilaç ürünleriyle ilgili metakarp: eltarağı medülla: ilik metamorfoz: başkalaşım medülla spinalis: omurilik metaplazi: doku dönüşümü, medüller: ilik(le ilgili); iliksi dönüşüm mega-: büyük; -milyon metastaz: ötegeç, sıçrama -megali: ... büyümesi, ... büyüklüğü metatars: ayaktarağı megaloman: büyüklük hastası meteorizm: gaz birikimi megalomani: büyüklük hastalığı metod, metot: yöntem megalosefalik: iribaşlı metodoloji: yöntembilim mekanizma: düzenek metraj: uzunluk mekonyum: ilkdışkı metropol: anakent melena: karadışkı mezensefalon: ortabeyin membran: zar mezenter(yum): incebağırsak memori, memory: bellek askısı menarş: ilk aybaşı

59 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi mezotelyum: ortayaprak, orta miktürisyon: işeme içörtü milenyum: binyıl mi(y)otik: gözbebeği küçültücü; miliyer: darımsı, darıya benzer; küçük (gözbebeği) -mimetik: öykünmeci; benzer mi(y)oz(is): gözbebeği küçülmesi etkili; benzeyen midgut: ortabağırsak mimik: yüz anlatımı midpoint: orta nokta mind: zihin midri(y)atik: gözbebeği büyütücü; minimal, minimum: en az, en büyük (gözbebeği) düşük, en küçük midri(y)az(is): gözbebeği minimize etmek: en aza indirmek, büyümesi azaltmak; küçümsemek migrans: gezici, göçmen minimum letal doz: en düşük migrasyon: göç ölümcül doz migren: yarım başağrısı minör: önemsiz, küçük, hafif mikoloji: mantarbilim minörite: azınlık mikolojik: mantarbilimsel mirror-image: ayna görüntüsü mikotik: mantar(la ilgili), mantara bağlı misdivizyon: bölünme kusuru mikoz: mantar hastalığı mismatch: uyuşmazlık, uyuşmama mikro-: küçük ... missed abortus: gözden kaçmış mikroftalmi: göz küçüklüğü düşük mikrosefali: baş küçüklüğü misyon: amaç, görev mikrosefalik: küçükbaşlı mit: mikrosit: küçük göze, küçük mittelschmerz: adet arası ağrı alyuvar miyalji: kas ağrısı mikrositer, mikrositik: küçük miyasteni: kas güçsüzlüğü gözeli miyastenik: kas güçsüzü mikrositik anemi: küçük gözeli miyop: uzakgörmez kansızlık miyopati: kas hastalığı mikroskopik: çok küçük; gözle miyopi: uzakgörmezlik görülmeyen mobil: devingen mikrovasküler: küçük damarsal mobilite: devingenlik mikser: çırpıcı modalite: aygıt; biçem miksiyon: işeme mod(e): biçem, durum, yol miksoid: sümüksü model: örnek, kalıp mikst: karma, karışık moderate: ılımlı, orta dereceli mikstür: karışım

60 Türkçe Tıp Dili Kılavuzu moderatör: toplantı başkanı, morg: ölülük toplantı yöneticisi mortal: ölümcül modere etmek: yönetmek mortalite: ölüm; ölüm sıklığı modern: çağdaş motil: devinimli modifikasyon: değiştirme, motilite: devingenlik, devinim değişiklik yeteneği modifiye: uyarlanmış motivasyon: güdüleme,özendirme; modifiye etmek: uyarlamak güdülenme, özendirilme modül: birim motive etmek: güdülemek, modülatör: düzenleyici özendirmek, isteklendirmek modüle etmek: ayarlamak motor: devinimsel, devinim(le modüler: birimsel ilgili) mold: küf motor sinir: devinim siniri molding: kalıbını çıkarmak mouse (mice): fare monitör: izlem aygıtı, görüntü mRNA: ulak RNA uçbirimi mukoid: sümüksü monitörizasyon: izlem multi-: çok-, çoklu mono-: tek-, tekli multidisiplin(er): çokalanlı monogami: tekeşlilik multifaktöriyel: çoketmenli monokular, monoküler: tek gözlü, multifokal: çokodaklı tek göz(le ilgili) multigravid: daha önce birden çok mononükleer: tek çekirdekli gebe kalmış mononükleoz(is): tek çekirdekli multigravida: öncesinde akyuvar çoğalımı gebelikler olan gebelik monoterapi: tek ilaçla sağaltım multiloküle: çokodacıklı monoton: tekdüze multinodüler: çokdüğümcüklü montaj: yapma, kurma multinükleer: çokçekirdekli monte: yapılmış, kurulmuş multipar: birden çok doğurmuş monte etmek: yapmak, kurmak multiparite: çokdoğurma mood: duygudurum, ruhdurum multipl(e): çok, çoklu, birçok morbid: hastalıklı; hastalığa yol multipolar: çokkutuplu açan multipotent: morbidite: hasta olma durumu, multirezistan: çoğul dirençli sağlıksızlık multisentrik: çok merkezli morbil(l)i: kızamık multislice CT: çokkesitli BT morbil(l)iform: kızamık benzeri multivalan: çokdeğerlikli morfoloji: biçimbilim; biçim multivaryant: çoklu değişken

61 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi mumps: kabakulak nazal: burun(la ilgili) mural: duvar(la ilgili), duvarsal nazofarenks: üstyutak mural trombus: duvar pıhtısı nazogastrik sonda: burun-mide murmur: üfürüm borusu muskülatür: kasdüzeni nebül: buharilaç musküler: kas(la ilgili) nebüliz(at)ör: buharilaç aygıtı, mutajen: (soy)değişim yapan puslaç mutant: (soy)değişime uğramış nebülize: buhar içinde mutasyon: (soy)değişim nefrektomi: böbrek çıkarımı mutilasyon: bozulma, kötürüm nefroliti(y)az(is): böbrek taşı olma; nefropati: böbrek hastalığı mutizm: dilsizlik, konuşamama nefroptoz: böbrek düşüklüğü mutualizm: karşılıklı yararlanım nefrotoksik: böbreğe yan etkili müköz: sümüksü nefrotomi: böbrek açımı müsin: sümüközü, sıvıksu negatif: olumsuz; yok müsinöz: sıvıksı, sıvıksulu negatif sens: anlamsız m(i)yel(o)-: omurilik(le ilgili) negatifleşme: yok olma; m(i)yotoni: kas gergi artımı olumsuzlaşma negatoskop: ışıklıcam nekahat: iyileşme nekro-: ölü- N nekro-enflamatuvar: ölü-yangısal nabazan, nabız: vuru, atım nekrofili: ölüsever naiv, naif: deneyimsiz, saf, nekropsi: ölüaçımı, otopsi çocuksu nekrotomi: ölü doku çıkarımı narkolepsi: uyuklama hastalığı nekroz: doku ölümü narkotik: uyuşturucu nematod: yuvarlak solucan narkoz: genel uyuşturum, genel nemfoman: erkek düşkünü, anestezi erdelisi narsisist, narsist: özsever nemfomani: erkek düşkünlüğü, narsizm: özseverlik erdeliliği natal: doğum(la ilgili) neofobi: yenilik korkusu natalite: doğum hızı, doğum oranı neonat(e): yenidoğan nativ(e): yerli neonatal: yenidoğan(la ilgili) natürel: doğal neonatolog: yenidoğan uzmanı navigasyon: yönlenim neonatorum: yenidoğan(la ilgili) navigatör: yönleyici neoplastik, neoplazik: ur(la ilgili)

62 Türkçe Tıp Dili Kılavuzu neoplazi, neoplazm: ur nonsupressibl(e): baskılanamayan nervus: sinir normal: olağan net: açık; ağ normalizasyon: olağanlaştırma, nevralji: sinir ağrısı normalleştirme nevüs: ben normoaktif: olağan etkinlikte newborn: yenidoğan normoselüler: olağan hücreli, nidasyon: yuvalanma olağan gözeli nidus: yuva normotonik: olağan derişimli, nihilizm: hiççilik olağan gergili niş: oyuk, yuva nosiseptif: ağrı iletici nitrifikasyon: nitratlaşma nosiseptör: ağrı almacı; ağrı nitrojen: azot alıcısı nod: düğüm, yumru nostalji: geçmişe özlem nodül: düğümcük, yumrucuk nosyon: kavram; görüş nodüler: düğümcük(le ilgili) notch: çentik noise: gürültü, parazit notokord: omurga taslağı noktüri: gece işemesi nozokomi(y)al: sağlık hizmetiyle noktürnal asit sekresyonu: ilişkili, hastane kaynaklı uykudaki asit salgılanması nöral impuls: sinirsel uyarı, noktürnal enürez: gece idrar sinirsel itki kaçırma nöral: sinirsel nomenklatür: adlar dizgesi; nöralji: sinir ağrısı adlandırma nörilemma: sinirkılıfı nomogram: eğri nörodevelopmental: non-: … olmayan, … dışı sinirgelişimsel nondisjunction: ayrılamama nöroglia: sinirdestek, sinirdolgu noninvazif: yayılmayan; girişimsel nörojen(ik): sinirsel, sinir kökenli olmayan; nöroloji: sinir hastalıkları (bilimi) nonnutritif: besleyici olmayan nöromusküler: sinir-kas(la ilgili) nonpalpabl(e): ele gelmeyen, ele nöromusküler junction: sinir-kas gelmemek kavşağı nonpatojen: hastalığa yol açmayan nöropati: sinir hastalığı nonpolar: kutupsuz nöropsiki(y)atri: ruh ve sinir nonproporsiyone(l): orantısız hastalıkları nonsens: anlamsız nöroşirürji: beyin ve sinir nonsmoker: sigara içmeyen cerrahisi, sinir dizgesi nonspesifik: özgül olmayan cerrahisi

63 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi nöroşirürjiyen, nöroşirürjist: obstetrik: doğumbilim; doğum(la beyin ve sinir cerrahı, sinir ilgili) dizgesi cerrahı obstetrisyen: doğum uzmanı nöt(ü)r, nötral: etkisiz, yüksüz, obstrüksiyon: tıkanma; engelleme yansız obstrüktif: tıkayıcı; engelleyici nötralizasyon: etkisizleşme; oditoryum: dinleme salonu etkisizleştirme od(i)yogram: işityazım nullipar: hiç doğurmamış od(i)yoloji: işitimbilim numune: örnek od(i)yometre: işitölçer nüans: ince ayrım od(i)yometri: işitölçüm nükleer: çekirdek(le ilgili) od(i)yometrik: işitölçümsel nükleik asit: çekirdek asidi odistile, eau distile: damıtık su nükleol(us): çekirdekçik odit: dinleyiciler nükleus: çekirdek oditif, oditör: işitsel nüks: yineleme odontogenez: diş oluşumu; diş nütrient: besin, besleyici gelişimi nütrisyon: beslenme odontoloji: dişbilim nütrisyonel: beslenme(yle ilgili) ofans: saldırı nüve: çekirdek ofansif: saldırıya dayalı oftalmik: göz(le ilgili) oftalmolog:göz hastalıkları uzmanı oftalmoloji: göz hastalıkları bilimi O oftalmolojik: göz hastalıkları(yla obes, obez: şişman ilgili) obesite, obezite: şişmanlık oftalmoskop: gözdibi göreci obje: nesne oftalmoskopi: gözdibi bakısı objektif: nesnel ointment: merhem obligatu(v)ar: zorunlu ok(k)üpasyon: uğraşı, iş oblik: eğik okkült: gizli obliterasyon: tıkanma oklüzif: kapayıcı; tıkayıcı oblitere: tıkanmış oklüzyon: kapanma; tıkanma oblitere olmak: tıkanmak oksidasyon: oksitlenme, observasyon: gözlem; gözlemleme yükseltgenme obsesif: takıntılı, takınçlı, oksijenizasyon: oksijenlenme takıncalı oksiput: baş arkası, kafa ardı obsesyon: takıntı, takınç, takınca oksitozik: dölyatağı kasıcı oksiyur: kılkurdu

64 Türkçe Tıp Dili Kılavuzu oküler: göz(le ilgili); organik: canlı(yla ilgili) olekranon: dirsek çıkıntısı organizasyon: yapılanma, oligospermi: sperm azlığı düzenleme; örgüt, kuruluş oligüri: idrar azalması organizatör: düzenleyici ondülan, ondüle: dalgalı organize: yapılanmış, düzenlenmiş ondülasyon: dalgalanım, organize etmek: düzenlemek, dalgalanma yapılandırmak onişi: tırnakyatağı yangısı organize olmak: yapılanmak; onkogen, onkojen: kanser geni örgütlenmek onkojen(ik): kanser yapıcı organizma: örgenlik onkolog: kanserbilim uzmanı organomegali: organ büyüklüğü onkoloji: kanserbilim orgasm, orgazm: doruklanım, onore etmek: onurlandırmak dorukduyum op(p)ortünist(ik): fırsatçı orijin: köken opak: ışıkgeçirmez, saydam oriküler: kulak(la ilgili) olmayan orofarenks: ortaboğaz, ortayutak opasite: ışıkgeçirmezlik; orogastrik sonda: ağız-mide ışıkgeçirmez alan borusu operabl(e): ameliyat edilebilir orşi(y)ektomi: testis çıkarımı operasyon: ameliyat; işlem ortez: düzelteç, düzeltme gereci operatör: cerrah; işletmen ortodonti: diş düzeltimi, oportünist: fırsatçı dişdüzeltim bilim opsiyon: seçme, seçenek ortodontist: diş düzeltim uzmanı opsiyonel: seçmeli ortostatik: ayakta(yken) oluşan optik: ışıkbilim; göz(le ilgili) oryantasyon: yönelim, uyum optik kiazma: görme çaprazı oryante: uyumlu; yönelimli optimal, optimum: en uygun os: kemik optimist(ik): iyimser os(s)ifikasyon: kemikleşme optometri: görme ölçümü osilasyon: salınım, salınma, or(i)jinal: özgün; asıl titreşme oral: ağızdan, ağız yoluyla, ağız(la oskültasyon: dinleme ilgili) osmotik: geçişmeli, geçişimli orbit: yörünge; gözçukuru osseöz: kemik, kemiksi orbita: gözçukuru ossikül: kemikçik orbital: gözçukuru(yla ilgili) osteofit: kemik çıkıntı order: istem osteogenez: kemik oluşumu; organ: örgen kemik gelişimi

65 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi osteoid: kemiksi, kemiksi doku overdominans: üstün baskınlık osteojen(ik): kemik oluşturan, overdi(y)agnoz: tanı aşımı kemik oluşumu(yla ilgili) overdoz: ölçü aşımı, veritaşımı, osteoliz: kemik yıkımı aşırı doz osteomalazi: kemik zayıflaması overestimate: abartılı öngörü osteoplasti: kemik onarımı overgrowth: aşırı büyüme osteoporoz: kemik erimesi overload: yüklenme ostium: ağız, delik, açıklık overlap: üstüste binme, örtüşme -ostomi: … ağızlaştırımı overriding: at biner (gibi) otalji: kulak ağrısı overweight: aşırıkilolu OTC: tezgâh üstü ovoid: yumurta biçiminde otistik: içekapanık ovum: yumurta otizm: içekapanım ovülasyon: yumurtlama oto-: öz-; kulak(la ilgili) ozmotik frajilite: geçirim otoanaliz: özçözümleme dirençsizliği otograft, otogreft: özyama ozmoz(is): geçişme, geçişim otoimmünite: özbağışıklık otoimmünizasyon: özbağışıklanım otoklav: basınçlı buğuluk otolog: kendinin Ö otomasyon: özişlerlik, özdevinim ödem: şişki otomatik: özişler, özdevinimli öfori: aşırı mutluluk otomatizm: özişlerlik, özdevinim ökaryot: çekirdekli otonom: özerk özefagus: yemekborusu otonomi: özerklik otopsi: ölüaçımı otorite: yetke; yetkili, uzman P otoskop: kulak göreci p(i)toz(is): sarkma; düşme otozom: beden kromozomu p.c., post cibum: yemekten otozomal: beden kromozomuna ait sonra otör: yazar; uzman PA, posteroanterior: arka-ön outflow: çıkış pacemaker: atım düzenleyici; kalp outlet: çıkış yolu pili outpatient: ayaktan hasta paf, puff: püskürtme output: çıktı pager: çağrı aygıtı ovarium, over: yumurtalık paging: çağrı over-: aşırı-

66 Türkçe Tıp Dili Kılavuzu pake: paket paramnezi: bellek karışıklığı pakimenenjit: dura yangısı parankim(a): özekdoku palat: damak parankimatö(z): özekdokusal palmar: el ayası, el ayası(yla) ilgili paraparezi: altyarı güçsüzlük palör: solgunluk, solukluk parapleji: altyarı inme palpabl(e): ele gelen paravertebral: omur yanında palpasyon: elle inceleme parazit: asalak palpe etmek: elle yoklamak parazitik: asalak(larla ilgili) palpitasyon: çarpıntı parazitoloji: asalakbilim palsi: felç pareneal: mevsimsel palyasyon: hafifletme, azaltma parenteral: sindirim dizgesi dışı palyatif: belirti azaltıcı yoldan pan-: tüm- parestezi: karıncalanma panari(s): (parmakta) dolama parezi: hafif inme pandemi: tümsalgın parite: denklik, eşitlik; eşlik; pandemik: tümsalgın(la ilgili) doğurulan çocuk sayısı panel: açık oturum; kurul; paroksizm: azıtım, saldırı; nöbet panik: ürkü paroksismal: nöbet biçiminde pano: duyuru tahtası paroniş(i)ya: (parmakta) dolama panorama: görünüm parotis: kulakaltı bezi paper: yayın parsiyel: kısımsal papil(l)er: memebaşımsı; part time: yarı zamanlı memebaşı(yla ilgili); parmaksı partikül: tanecik, parçacık çıkıntılı partisyon: bölme, parçalama; papilla: memebaşı; parmaksı bölünme çıkıntı partner: eş papül: kabartı parturisyon: doğurma papüler: kabartılı partus: doğum par(i)(y)etal: yan; çepere ait pasaj: geçiş; geçit; bölüm para-: yan, yanında pasif: etkin olmayan, edilgen paradoks: çelişki pasif immünite: edilgen bağışıklık paralel: koşut pasif immünizasyon: edilgen paralitik: inmeli, felçli bağışıklama paralize etmek: felç etmek password: şifre, parola paralizi: inme, felç patensi, patency: açıklık paramedi(y)an: orta çizgi yanı patent: açık (damar) parametre: değişken, değiştirgen

67 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi patern: örüntü, örnek, desen, pens: tutaç düzen pentaloji: beşli bozukluk paternal: babasal; babaya ait peptik: sindirimsel pathway, petvey: yol, yolak perforan: delici -pati: ... bozukluğu, ... hastalığı perforatör: delgeç patient: hasta per os: ağızdan patogenez, patojenez: hastalık per(i)yod, per(i)yot: dönem; oluşumu devir; aybaşı; süre patognom(on)ik: tanı koydurucu periyodik: süreli yayın patojen: hastalık etkeni; percent, persent: yüzde hastalığa yol açan percentage: yüzde oranı, yüzdelik patojenik: hastalığa yol açan perforasyon: delinme patoloji: hastalık; hastalık bilimi performans: verim; başarım; patolojik: hastalığa ait; hastalık gösteri bilimi(yle ilgili) perfüzyon: sıvı içitimi pause: duraklama, durdurma peri-: çevresinde, yakınında pausiartiküler: az eklemi tutan peri(y)ost: kemikzarı peak, pik: doruk, tepe perianal: anüs çevresi pedi(y)atr(ist): çocuk hekimi perifer: çevre pedi(y)atri: çocuk hekimliği periferal, periferik: çevresel, pedi(y)atrik: çocuk hekimliği(yle çevre(yle ilgili) ilgili); çocuk(la ilgili) periferik yayma: kan yayması pedigri: soyağacı perikard: kalpzarı pediküloz(is): bitlenme perikardiyal: kalpzarı(yla ilgili) pedodonti: çocuk diş hekimliği perikardiyal knock: kalpzarı pedodontist: çocuk diş hekimi vurusu pedontoloji: çocuk diş hekimliği perinatal: doğum zamanıyla ilgili peeling: soyum, soyulma peristaltik: sağınımsal pektus ekskavatum: kunduracı peristaltizm: sağınım, itici kasılım göğsü periton: karınzarı pektus karinatum: güvercin göğsü peritoneal: karınzarı(yla ilgili) pelvis: leğen, leğen kemiği peritonit: karın zarı yangısı penetran: delici, içeri geçen, içeri perivasküler: damar çevresi(yle giren ilgili); damar çevresinde penetrans: gen etkinliği periyodik: dönemsel; süreli yayın penetrasyon: delip girme, içine periyodisite: dönemsellik işleme periyot: dönem

68 Türkçe Tıp Dili Kılavuzu perkütan: deri yoluyla pilül: hapçık perleş: dudakkıyısı çatlağı pinositoz: hücresel içme perlingual: dil yoluyla pireksi: ateş permanen(t): kalıcı, sürekli pirojen(ik): ateş oluşturan, ateş permeabilite: geçirgenlik yükseltici permeabl(e): geçirgen pitoresk: gözalıcı, resimsi permisif: izin verici pitoz(is): düşüklük pernazal: burun yoluyla pituiter gland: hipofiz bezi pernisiyö(z): kötücül, azılı piyo-: irinli, irin ... peroral: ağızdan, ağız yoluyla piyojen(ik): irinlenme yapan, peros: ağızdan irinyapan perpendiküler: dikey, dik placebo, plasebo: etkili özdeği persantil, persentil: yüzdelik bulunmayan, aldanca perseküsyon: eziyet, zulüm, plain film: düz film işkence plan: düzlem; tasar perseküte olmak: acı çektirmek planar: düzlemsel persent: yüzde planlamak: tasarlamak persepsiyon: algı; algılama plasenta: döleşi, eş persistan: kalıcı; direngen plaster: örtkal persistans: kalıcılık plasti: onarım personalite: kişilik platelet: trombosit, kan pulcuğu personel: çalışan(lar), görevli(ler) plato: düzlük perspektif: bakış açısı, görüş plato konsantrasyonu: kararlı açısı durum derişimi perspirasyon: terleme plazma: kansıvı pertus(s)is: boğmaca pleksus: ağ pes planus: düztaban pleomorfik: çokbiçimli, yapısal pes(s)imist(ik): kötümser çeşitlilikte pestisit: böcekkıran pleomorfizm: çokbiçimlilik petit: küçük pleositoz: göze artımı, hücre PhD, Ph.D.: doktora artımı (beyin omurilik pigment: renkveren sıvısında) pik: doruk pletore: kan bolluğu; doluluk, pika: toprak yeme bolluk pili: kıvrımcık plevra: akciğer zarı pilot çalışma: ön çalışma, örnek plevral: akciğer zarı(yla ilgili) uygulama plika: kıvrım, büklüm

69 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi plika vokalis: sesteli polisitemi: alyuvar artımı plonjan: dalan poliüri: çok işeme plörezi: akciğer zarı yangısı polivalan: çokdeğerli(kli) plug: tıkaç pollaküri: sık işeme pneum-, pneumo- ; pneumato-: pomad, pomat: merhem hava-, gaz- ; akciğer- ponksiyon: delme pnömatizasyon: havalanma ponksiyon lomber: beldelimi pnömoni: akciğer yangısı, zatürre popliteal: diz ardı(yla ilgili) -po(i)ez(is): ... oluşum(u) popülasyon: topluluk, toplum pointer: göstergeç; imleç popüler: sevilen, gözde poison: zehir por: gözenek pol(l)usyon: kirlenme porsiyon: parça, kısım pol: kutup port(a): kapı, giriş polar: kutuplu, kutupsal portabl: taşınabilir, taşınır polarite: kutupsallık portal: kapı(yla ilgili), giriş polarizasyon: kutuplaşma portatif: taşınır, taşınabilir polemik: sert tartışma portör: taşıyıcı polen: çiçek tozu post-: ... sonrası poli-: çok-; aşırı- postefektif: polidaktili: çokparmaklılık postenfeksiyöz: enfeksiyon polidipsi: aşırı su içme sonrası polifaji: aşırı yeme posterior: arka poliform: çokbiçimli posterolateral: arka-yan poligami: çokeşlilik posteromedian: arka-iç poligenik: çokgenli postgraduate: mezuniyet sonrası polikistik: çokkesecikli postload: ardyük poliklinik: postmatür: geçdoğan polimer: çok parçalı birleşik postmenopozal: yaşdönümü polimerizasyon: polimerleşme sonrası(yla ilgili) polimorf: çokbiçimli postmenstrual: adet sonrası polimorfizm: çokbiçimlilik; postmortem: ölüm sonrası çeşitlilik postnatal: doğum sonrası polimorfonükleer: parçalı postop(eratif), postoperatuvar: çekirdekli ameliyat sonrası polinükleer: çokçekirdekli postpartum: doğum sonrası polio(miyelit): çocuk felci postprandial: yemek sonrası polip: mukoza uru postprosesing: işlem sonrası

70 Türkçe Tıp Dili Kılavuzu postterm, post-term: geçdoğan predispozisyon: yatkınlık posttranskripsiyonel: yazılım predominant: üstün, en üstün sonrası preemptif: erken dönemde posttranslasyonel: çeviri sonrası pregnansi: gebelik posttransplant: aktarım sonrası pregnant: gebe preikterik: sarılık öncesi postulat, postülat: önerme preimplantasyon: yerleştirme postür: duruş öncesi postvital: ölürölmez preklinik: klinik öncesi; belirtiler postvoiding: işeme sonu öncesi postvokasyonel: konuşma sonrası prekordiyal: yürekönü(yle ilgili) posyon: şekerli içinti prekordiyum: yürekönü potans, potens: güç; cinsel güç prekürsör: öncül; ön madde potansiyel: gizil; gizilgüç; olası; preliminar, preliminer: başlangıç, gerilim giriş potent: güçlü, etkili preload: önyük powder: toz prematür(e): erkendoğan pozisyon: konum prematür(e) atım: erken atım pozisyonel: konumsal premedikasyon: önsağaltım pozisyonlamak: yerleştirmek premenstrüel: aybaşı öncesi pozitif: olumlu; var premorbid: hastalık öncesi pozitifleşme: varolma, belirme prenatal: doğum öncesi pozoloji: ölçübilim, düzebilim prensip: ilke pragmatik: yararcı preoperatif: ameliyat öncesi pragmatizm: yararcılık preparasyon: hazırlama pratik: uygulama, uygulamalı; preparat: hazır ilaç; inceleme için kolay hazırlanmış nesne pre-: ... öncesi prepisyum: sünnet derisi preadult: erişkin öncesi presipitasyon: çökelme prebiyotik: canlılık öncesi presipitat: çökelti, tortu prediksiyon: öngörü, öngörme presipite etmek: çöktürmek prediktif: öngörüsel prestij: saygınlık prediktif değer: öngörme değeri preterm: erkendoğan prediktör: öngörücü pretransplant: aktarım öncesi predispozan: zemin hazırlayan, prevalan(t): yaygın yatkınlaştıran, eğilimli kılan prevalans: yaygınlık predispoze: yatkın, eğilimli prevantoryum: önleyimevi

71 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi preventif: koruyucu, önleyici profilaktik: önkoruyucu, prezentasyon: sunum; geliş korunmayla ilgili, önleyici (doğumda) proforma fatura: teklif mektubu, prezente etmek: sunmak önerilen fatura prezervatif: penis kılıfı, kaput; progeni: soy koruyucu progenitör: ata; öncül primer: ilk, başlangıç; birincil; prognostik: önbilisel, öngörümsel, başlıca, temel kestirimsel primigravid: daha önce bir kez prognoz: önbili, öngörüm, kestirim gebe kalmış program: izlence primipar: bir doğum yapmış progres: ilerleme; izlem primitif: ilkel progres(s)if: ilerleyici primordi(y)al: taslaksal; ilkel progresyon: ilerleme, gelişme primordiyum: taslak (organ) proje: tasarım print: baskı projeksiyon: çıkıntı; yansıtma; pro-: önce, önünde izdüşüm pro re nata: gerekirse, duruma projektil: fışkırır tarzda; göre fırlatılan prob(e): başlık; sonda, boru; prokaryot: ilkel çekirdekli tanımlayıcı (genetik) proksimal: yakın, yakınsal proband: ilk hasta prolapsus: sarkma probe etme: sondalama proliferasyon: çoğalma problem: sorun prolifere olmak: çoğalmak proçes, proses: süreç, işlem prominensia: çıkıntı prodrom: önbelirti, ön promontorium: çıkıntı prodromal: öncü, önbelirti(lerle promosyon: yükselme, ilerleme; ilgili) tanıtım pro-drug: ön-ilaç promotor: kurucu, geliştiren prodüksiyon: üretim pron(e): yüzükoyun prodüktif: verimli proof: önbaskı prodüktivite: verimlilik proofreading: sondüzeltme profesyonel: mesleki; uzman proptoz: öneçıkım profil: biçim; döküm; yandan proptotik: öneçıkık görünüş proporsiyon: orantı profilaksi: önkoruma, korunum, proporsiyone(l): orantılı koruyucu sağaltım propositus: ilk hasta propriyoseptif: derin duyusal

72 Türkçe Tıp Dili Kılavuzu propriyoseptör: özdurum algıcı psikotrop: ruhsal etkin prosedür: işlem psikoz: akıl hastalığı, çıldırı proses: işlem psişik: ruhsal prosessus: çıkıntı psödartroz: yalancı eklem prospektif: ileriye dönük psödo-: yalancı ... prospektüs: tanıtmalık psödogestasyon: yalancı gebelik prostrasyon: bitkinlik psödopod: yalancı ayak proteksiyon: koruma, korunma psödotümör: yalancı ur protez: takma psöriazis: sedef hastalığı proto-: ilk-; tek- puberte: ergenlik prototip: ilkörnek puberte prekoks: erken ergenlik protokol: tutanak; yöntem; resmi puberte tarda: gecikmiş ergenlik davranış kuralları pudra: toz prototip: ilkörnek, örnek puerperal: lohusalık(la ilgili) protrüde: çıkıntı oluşturmuş; pulmoner: akciğer(le ilgili) dışarı uzanmış pulpa: öz, dişözü, parmak ucu protrüzyon: çıkıntı pulsatil: atımlı; dizemsel, ritmik provokasyon: uyarma, kışkırtma puls(us), pulsasyon, pulse: atım, provokatif, provokatör: kışkırtıcı vuru, nabız provoke etmek: kışkırtmak, pulse oksimetre: oksijenölçer uyarmak pulverizatör: püskürteç; pruf, proof: önbaskı, deneme tozpüskürtücü basımı; dayanıklı punç, punch: delgeç, delgi prürit(is): kaşıntı punktat: benekli, noktalı, noktasal psikanalist: ruh çözümleyici punktur(e): delme psikanaliz: ruh çözümleme pupil(la): gözbebeği psikiyatr(ist): ruh hekimi purgatif: sürgen, bağırsak psikiyatri: ruh sağlığı boşaltıcı psikiyatrik: ruh hekimliği(yle pü(y): irin ilgili) pür: arı, saf psikojen(ik): ruhsal kökenli pürifikasyon: arıtım, arılaştırım psikolojik: ruhsal pürtrefiye: kokuşmuş psikomotor: ruhdevinimsel; pürülan: irinli tindevinimsel pürülans: irinlenim psikopat: ruh hastası püstül: irinli kabarcık, irinli sivilce psikopati: ruh hastalığı pütrefaksiyon: kokuşma, çürüme psikosomatik: ruhsal-bedensel püy: irin

73 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

rapidly progres(s)if: hızlı ilerleyici rapor: yazanak rapor etmek: bildirmek R rasyo, ratio: oran rabies: kuduz rasyonalize etmek: akla radikal: kökten; köktenci; kök(le uydurmak; kılıf uydurmak ilgili) rasyonel: akılcı radikalizm: köktencilik raş, rash: döküntü radiks: kök rat: sıçan radiküler: kök(le ilgili); kökçük(le rate: oran, hız, orantı ilgili) re-: yeniden- radyal: ışınsal reabsorpsiyon: geri emilim radyasyon: ışıma, ışınım, ışın reagent: ayıraç saçma reaksiyon: tepki; tepkime radyolog: radyoloji uzmanı, reaktan: tepken, tepkimeye ışınbilim uzmanı katılan radyoloji: ışınbilim reaktif: tepkili, tepkisel; ayıraç radyoopak: ışıngeçirmez reaktivite: tepkililik, tepkisellik radyoopasite: ışıngeçirmezlik realistik: gerçekçi radyorezistan: ışındirençli realite: gerçeklik radyosensitif: ışınduyarlı realizasyon: gerçekleştirme; kılıf radyoterapi: ışın sağaltımı uydurma rafine: arı, saf; ince reanimasyon: canlandırma, rafine etmek: arılaştırmak, diriltme saflaştırmak, arıtmak rebound: geri tepme, geri sekme; ral: çıtırtı yansıma ramifikasyon: dallanım receiver: alıcı random(ize): rastgele, gelişigüzel recover: iyileşme, düzelme, randomizasyon: rastgeleleştirme toparlanma range: aralık recumbant: yatar rant: haksız kazanç redistribüsyon: yeniden dağılım rantabl(e): verimli reduplikasyon: ikileme rapel: pekiştirme redüksiyon: indirgeme, rapid eye movement: hızlı göz indirgenme; azaltma, azalma hareketi redüktan: indirgen, indirgeyici; azaltıcı

74 Türkçe Tıp Dili Kılavuzu reel: gerçek regürjite olmak: geri gelmek, reentry: yenidengiriş geri kaçmak referans: kaynak rehabilitasyon: esenlendirme referans noktası: çıkış noktası; reinforsment: güçlendirme karşılaştırma noktası rej(i)yonal: bölgesel refere etmek: kaynak göstermek; rejeksiyon: atılım, reddetme göndermek rejenerasyon: yeniden oluşma, refleks arkı: tepke döngüsü yenilenme refleks: tepke rejenere olmak: yeniden oluşmak, refleksiyon: yansıma yenilenmek reflektör: yansıtıcı rejim: perhiz; yönetim biçimi; reflü: gerikaçış, geriakış, uygulama biçimi reform: düzeltme, iyileştirme rekalsifikasyon: yeniden reformasyon: biçimlendirme kireçlenme refraksiyon: kırılma, kırma rekombinan(t): yeniden refrakter: yanıtsız, tepkisiz, yapılanmış, yeniden dirençli düzenlenmiş refrakter per(i)yot: duyarsız rekombinasyon: yeniden dönem düzenlenme refresh: tazelemek, yenilemek rekonstrüksiyon: yeniden yapım, refüze etmek: geri çevirmek yeniden yapılandırma registrasyon: kayıt rekonstrüktif: yeniden yapım(la registri, registry: kayıt sistemi; ilgili) kayıtlık rekord: kayıt, tutanak regl: aybaşı rektal: rektum(la ilgili), göden regresif: gerileyici yoluyla regresyon: gerileme rekür(r)en: yineleyen regülarite: düzenlilik rekür(r)ens: yineleme regülasyon: düzenleme, ayarlama relaksan: gevşetici regülatör: düzenleyici relaksasyon: gevşeme, gevşeklik regüle: ayarlı, denetim altında relaps, rölaps: depreşme, regüle etmek: ayarlamak, alevlenme düzenlemek relatif, rölatif: göreceli, göreli regüler: düzenli release: salma, açığa çıkma, regürjitasyon: geri gelme, salıverme gerikaçış remisyon: azalma, gerileme, iyileşme

75 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi remittan: kesikli, oynak restriktif: kısıtlayıcı, sınırlayıcı remnant: kalıntı resusitasyon: canlandırma renal: böbrek(le ilgili) retansiyon: birikme, birikip reparasyon: onarım kalma, toplanıp kalma; tutma; repetetif (-itif): yinelenen tutulma replasman: yenileme, yerine retard: uzun etkili koyma; yenisiyle değiştirme retardasyon: gerilik; gecikme replikasyon: eşlenme retarde: geri (kalmış) replikatif: eşlenme(yle ilgili) retikulum: ağcık replike olmak: eşlenmek retiküler: ağsı, ağ(la ilgili) repres(s)ör: baskılayıcı retina: ağkatman represyon: baskılama, baskı retraksiyon: çekilme, büzülme; reprezant: tanıtımcı çekinti, büzüşme reprezentasyonel: temsil edici retro-: … arkası reprint: ekbaskı retrofaringeal: yutak arkası reprodüksiyon: üreme, çoğalma; retrograd: ters yönde, geriye çoğaltım doğru reprodüktif: üreme(yle ilgili) retrokaval: ana toplardamar repulsiyon: itme; geri tepme arkası(yla ilgili) research: araştırma retronazal: burun arkası(yla ilgili) reseptivite: alabilirlik, alırlık retroperitoneal: karınzarı reseptör: alıcı, almaç arkası(yla ilgili) reses(s)if: çekinik retrospektif: geriye dönük resessus, resses: çukur, retroversiyon: geriye dönüklük çukurcuk, girinti retrovert: geriye dönük resiprokal: karşılıklı reuptake: gerialım respirasyon: solunum reusabl(e): yeniden kullanılabilir respiratu(v)ar: solunumsal, revers: ters solunum(la ilgili) reversibilite: tersinirlik respiratuvar arrest: solunum reversibl: tersinir, geri durması dönüşümlü respons: yanıt reversiyon: geri dönüşüm rest: dinlenme; artık, kalıntı review: derleme; gözden geçirme rest(i)riksiyon: kısıtlama, revir: bakım odası, bakımlık sınırlama revival: diriltme, canlanma restless: huzursuz revizyon: düzeltme; gözden restorasyon: onarım geçirme

76 Türkçe Tıp Dili Kılavuzu rezeksiyon: kesme, kesip çıkarma ruminasyon: derin düşünme; geviş rezektabl(e): kesip çıkarılabilir getirme rezerv: yedek rutin: alışılagelen rezervuar: biriktirici, havuz; rüptür: yırtık, delinme, kopma kaynak rüptürabl(e): yırtılabilir rezidü(el): artık, kalıntı rüptüre olmak: yırtılmak rezistan: dirençli rezistans: direnç rezolüsyon: çözünürlük; çözülme; düzelme S rezonans: titreşim saber-sheath: kılıç kını rezorpsiyon: emilim; eriyip sabite: katsayı dağılma sac, sak: kese; torba Rh, eraş: Re-he sadist: elezer rigor: katılık sadizm: elezerlik rigor mortis: ölü katılığı sadomazoşist: elözezer rijid: katı, sert sadomazoşizm: elözezerlik rijidite: katılık sagital: ön-arka dikey ring: halka sak: kese risivır, receiver: alıcı sakkül: kesecik risk: tehlike sakrifiye etmek: öldürmek ritim, ritm: dizem sakrum: kuyruksokumu kemiği rod: çomak (basil) sakşın, suction: emme rodent: kemirgen saline: tuzlu çözelti rol: görev saliva: tükürük ronkus: hırıltı salivasyon: tükürük salgılanması roseola infantum: altıncı hastalık salvaj, salvage: kurtarma rotasyon: dönme sampling, sempling: örnekleme rotasyonel, rotasyoner: dönmeli; sanatoryum: sağaltımevi rotatu(v)ar: dönüşlü; döner sanitasyon: sağlık koruma, sağlık rubella: kızamıkçık hizmeti rubelliform: kızamıkçık benzeri santral: merkez rubeola: kızamık santrifüj: ayrıştırım aygıtı rudimanter: gelişmemiş, güdük santrifüje etmek: ayrıştırmak kalmış; körelmiş saplement: ek rule out (R/O): dışlamak saponifikasyon: sabunlaşma saprofit, saprofitik: çürükçül

77 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi sarî: bulaşıcı sekreter: yazman, yazıcı sarkastik: sekreterya: yazı işi; resmi kurul; sarkoid, sarkomatoid: sarkomsu yazman satellit(e): uydu seks: cinsiyet, cinsellik sature, satüre: doymuş, doygun seksi(y)o: açım(lı doğurtma) satürasyon: doygunluk, doyma seksiyon: bölüm scatter: saçılma seksoloji: eşeybilim screen(ing): tarama seksüalite: eşeysellik, eşeylilik sebore: aşırı yağlanma (deri) seksüel: cinsel, eşeysel seboreik: yağ salgısı(yla ilgili) sektör: kesim, bölge second look: ikinci değerlendirme seküriti, security: güvenlik sedanter: oturgan -sel: -keseleşimi; -şişmesi sedasyon: yatışma, yatıştırma sel(l)üler: hücresel, gözesel sedatif: yatıştırıcı seleksiyon: seçilim; seçme sedatize etmek: yatıştırmak selektivite: seçicilik sedimanter: tortul self assesment: kendini sediment: çökelti, tortu değerlendirme sedimentasyon: çökelme, çökelim, self-limited, self limiting: çökeltme, tortulaşma kendini sınırlayan, kendisini seeding: ekim, ekilme kısıtlayan sefalik: baş(la ilgili) self medikasyon: kendi kendini segment: bölüt, kesim tedavi segmentasyon: bölütlenme, self-care: özbakım bölütleme sella tursika, sella turcica: Türk segregasyon: ayırma, ayrı tutma eyeri seizure: nöbet sembi(y)otik, simbi(y)otik: sekans: dizi, sıra ortakyaşar; ortakyaşamsal sekel: izik, hastalık kalıntısı, sembi(y)oz(is), simbi(y)oz(is): kalansorun ortakyaşam sekestr(um): ölükemik sembol: simge sekestrasyon: ayrıklaşma, sembolize etmek: simgeleştirmek ayrıkalma semen: ersuyu sekonder: ikincil semi-: yarı-, yarım- sekresyon: salgı; salgılama, semilunar: yarımaysı salgılanma, salgılanım seminal: ersıvısal, ersıvı(yla ilgili) sekreta: salgılar semipermeabl(e): yarıgeçirgen sekrete etmek: salgılamak

78 Türkçe Tıp Dili Kılavuzu semisirküler: yarım daire sentripetal: çevreden merkeze biçiminde sentromer: birincil boğum semiyoloji: belirtibilim separasyon: ayrılma, ayırma, sempati: yakınlık, sevimlilk ayırım sempatik: sevimli, cana yakın separatör: ayırıcı sempozyum: tartışılı oturum septa: arabölmeler semptom: belirti septasyon: bölmelenme semptomatik: belirtili; belirti(yle septik: bulaşlı ilgili) septum: arabölme semptomatoloji: belirtiler; serebellar: beyincik(le ilgili) belirtiler bilgisi serebellum: beyincik sendrom: hastalık, belirgi serebral konküzyon: beyin senil: yaşlılık(la ilgili) sarsıntısı senilite: yaşlılık serebral korteks: beyin kabuğu senkop: baygınlık serebral: beyin(le ilgili) senkron(ize), senkronik:eşzamanlı serebrospinal: beyin-omurilik(le senkronizasyon: eşleme; ilgili) eşzamanlama serebrum: beyin sens: anlam; anlamlı; duyu seremoni: tören sensasyon: duyum seri: dizi; hızlı; art arda sensibıl: duyarlı seroloji: kansu incelemesi sensibilite: duyarlık serolojik: kansu(yla ilgili) sensibilizasyon: duyarlama, seröz: kansulu duyarlanma seröz membran: kayganzar sensitif: duyarlı sertifika: yeterlik belgesi sensitivite: duyarlık serum: kansu sensitizasyon: duyarlama, serumen: kulak kiri duyarlanma servikal: boyun(la ilgili); dölyatağı sensoriyel: duyumsal boynu(yla ilgili) sensör: algılayıcı, duyaç servikal lordoz(is): ense çukuru, sensörinöral: sinirduyusal boyun yayı sensus: duyu serviks: boyun; dölyatağı boynu sentetik: yapay servis: koğuş sentez: yapım, bireşim sesil: sapsız -sentez: -delimi sestod: yassı solucan, şerit sentrifugal: merkezden çevreye set: takım sentrifügasyon: ayrıştırma

79 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi sezaryen, sezaryen sekşın sinonim: eşanlamlı (C/S): açımlı doğurtma sinovi(y)a: oynak sıvısı, eklem sfigmomanometre: sıvısı kanbasıncıölçeri sinovi(y)al membran: oynakzarı, sfinkter: büzgeç, büzgen (kas) eklemzarı s(i)katris: yaraizi sintilasyon: parıldama s(i)katrisiyel: yaraizi(yle ilgili) sinüs: boşluk s(i)katrizan: yara kapayıcı sinyal: im, işaret sibernayf, cyberknife: uzay sirkadiyen ritm: günlük dizem bıçağı sirkumsizyon: sünnet sibilan: ıslık sesi sirkülasyon: dolaşım sibling: kardeş sirküler: çembersel; duyurum; sickle cell anemi: orak hücreli genelge kansızlık sirop: şekerli sıvı ilaç sifiliz: frengi -sis: ... hastalığı sign: belirti, bulgu, im sistem: dizge significant: anlamlı, önemli sistematik: sistemli, dizgesel siklik: halkasal; döngüsel, sistemik: dizgesel, yaygın, tümsel çevrimsel sistern: sarnıç siklus: çevrim, döngü -sit: -göze(si) sil(i), silia: kirpik, kirpikler sitasyon: kaynak gösterimi, atıf simbiyoz(is): ortakyaşam site (sayte) etmek: kaynak simetri: bakışım göstermek simetrik: bakışımlı sitogenetik: göze kalıtımbilim; simple: yalın, basit göze kalıtımbilim(le ilgili) simülasyon: benzetim sitogenez: göze oluşumu simültane: anında, eşzamanlı sitoloji: gözebilim, hücrebilim sin-: bitişik, yapışık, kaynaşık sitopeni: göze azalımı, hücre sinaps: kavşak azalımı sinapsis: eşleşme sitoplazma:göze sıvısı, hücre sıvısı sinartroz: oynamaz eklem sitostatik: hücre durdurucu, göze sindaktili: yapışık parmaklılık durdurucu sinerji: eşetkinlik, görevdeşlik sitotoksik: hücre zararlı, göze sinerjik: eşetkin, görevdeş zararlı sinestezi: duyum ikiliği situs: yer, durum sineşi: yapışıklık, yapışma situs inversus: ters yerleşim sinister, sinistra: sol, soldaki siyanoz: morarma

80 Türkçe Tıp Dili Kılavuzu skabies: uyuz solubl(e): çözünür skala: dizi, sıra; yelpaze; solüsyon: çözelti, eriyik gösterge çizelgesi; ölçek solüt: çözünen skalp: kafa derisi, saçlı deri solvent: çözücü skapula: kürekkemiği somatik: bedensel skar: yaraizi; nedbe somnambül: uyurgezer skarlatin(a): kızıl somnambülizm: uyurgezerlik skarlatiniform: kızılımsı somnipati: uyku bozukluğu skatris: yaraizi; nedbe somnolans: uyuklama skatrizan: nedbeleştirici somnus: uyku skavenger: süpürücü, temizleyici sonda: boru, dalgı sken(ing), scanning: tarama sosyal: toplumsal skenır, scanner: tarayıcı sosyalizasyon: toplumsallaştırma; skenogram: kılavuz görüntü toplumsallaşma skip: atlama; sıçrama sosyoloji: toplumbilim skleroz(is): sertleşme, sertlik sömester: yarıyıl sklerozan: sertleşimli; sörfeys, surfeys, surface: sertleştiren yüzey skolyoz: omurga eğriliği, spastik: aşırıkasılımlı, yaneğrilik süreklikasılımlı, kasınık skor: puan, değer spastisite: aşırıkasılım, sürekli skorlama: puanlama, kasılım değerlendirme spatial: uzaysal skotom: görme boşluğu, kör bölge spatül(a): skuam: kepek spazm: kasılım skuamoz, skuamöz: kepekli; yassı spazmodik: kasılımlı slayt: saydam; cam spazmolitik: kasılım çözen slayt görüntüsü: yansı spazmoliz: kasılım çözülmesi slice: kesit species, spesies: tür, türler slow release, SR: yavaş salıveren spektrum: yelpaze smear, smir: yayma spekulum: gözgü, ayna sofistik(e): karmaşık, ayrıntılı; spekülasyon: kurgu; dayanaksız deneyimli görüş software: yazılım spekülatif: kurgusal solid: katı, tıkız speküle etmek: kurgulamak soliter: tek sperm: ergöze solubilite: çözünürlük spermatik kord: ersuyu borusu

81 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi spermatozoa, spermatozoon, spray, sprey: püskürtme; spermatozoit: ergöze serpinti spesifik: özgül; özgü sputum: balgam spesifik gravite: özgül ağırlık stab, ştab: genç akyuvar, çomak spesifikasyon: ayrıntılarıyla stabil angina (pektoris): kararlı tanımlama göğüs ağrısı spesifiye olmak: özgülleşmek, stabil: kararlı, dengeli; durağan özelleşmek stabilite: kararlılık, denge spesivite: özgüllük staff: çalışan, çalışanlar (sürekli) spesiyal: özel stage: evre spesiyalite: özellik staghorn: geyikboynuzu spesiyalizasyon: uzmanlaşma, staging: evreleme özelleşme stagnasyon: spesmen, speysmen: örnek stain: boya spikül: iğnemsi staining: boyama spina bifida: ayrık omurga standardize etmek: örnekölçüye spinal: omurga(yla ilgili) ayarlamak, ölçünlemek spinal kord: omurilik standart: örnekölçü, ölçün spindıl, spindle: iğsi stapez: üzengi spinöz: dikensi; stapler: bas-dik, zımba spiral: sarmal; dölyatağı içi araç star: yıldız splanknik: starvasyon: açlık splenektomi: dalak çıkarımı start: başlama, çıkış splenik: dalak(la ilgili) stasyoner: durağan, devinimsiz splenomegali: dalak büyümesi, statement: deyim; tümce; belge dalak büyüklüğü statik: durağan splint: süyek, sabitleme sargısı -statik: ... durduran split: yarık statü: durum, mevki; toplumsal spondiloz: omur kaynaşması; durum omuryozlaşması statüko: süregelen durum spongiyöz: süngerimsi staz: yavaşlama; göllenme sponsor: destekçi -staz (son ek): ... durması, ... sponsorluk: destekçilik durgunluğu spontan: kendiliğinden steatore: yağlı dışkı, yağlı sürgün sporadik: tek tük steatoz: yağlanma (iç organlarda) spot: nokta; benek; leke stem cell: kökhücre spotted: benekli stenoz: darlık

82 Türkçe Tıp Dili Kılavuzu step: basamak, adım striasyon: çizgilenme; çizgililik stepkak: musluk stridor: ıslık sesi, ötme sesi, steril: kısır; arınık, arınmış üflük sterilite: kısırlık; arınım striktür: daralma sterilizasyon: kısırlaştırma; strip: şerit arındırma strok(e): inme, felç sterilizatör: arındırıcı strok(e) volüm: atım hacmi sterilize etmek: kısırlaştırmak, stroma: destekdoku arındırmak struma: guatr sternum: göğüs kemiği strüktür: yapı stetoskop: dinleme aygıtı strüktürel: yapısal steyçleme, stageleme: evreleme study: çalışma stick, stik: çubuk, şerit stump: güdük stil: biçem stupor: yarıbilinçlilik, uyuşukluk, stile(t): kılavuz tel uyuklama stillborn: ölüdoğan stutter: kekeme, kekemelik stimulus, stimülüs: uyarı sub-: -altı stimülan: uyarıcı subakut: yeğinaltı stimülasyon: uyarım subdural: dura altı(yla ilgili) stimülatör: uyarıcı subdural tap: dura altından sıvı stimüle: uyarılmış alma stoma: ağız subfebril: hafif ateşli -stomi: ... ağızlaştırmak subject: konu; birey stoplamak: son vermek, subjektif: öznel durdurmak subklinik: belirtisiz storage pool: yığım havuzu subkostal: kaburga altı strabismus: şaşılık subkütan: derialtı strain: soy; zorlanma sublimasyon: yüceltme; arıtma; strateji: anayöntem uçunma, uçunum stratejik: elverişli, uygun sublingual: dilaltı stratifikasyon: çokkatlılaşma; submandibular: çenealtı katmanlaşma suboksipital: başardıaltı stratum: katman substantia: doku streç: germe, gerilme substitüsyon: değişim, yerini alma stres: gerilim, ruhsal gerginlik, substrat: etkilenen madde baskı subtip: altörnek, alt tip stri(y)a: çizgi; deri çatlağı subtotal: tüme yakın

83 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi subtraksiyon: çıkarma survey: araştırma; sormaca subünit(e): altbirim survi(val): sağkalım successive: ardışık sustained release: sürekli suction, sakşın: emme salıveren sudden infant death: ani bebek suş: köken, kök, soy ölümü süje: denek sufl(e): üfürüm süperalimentasyon: aşırı besleme suggest: önermek süperego: üstbenlik suicide: özkıyım süpereksitasyon: aşırı uyarma, suitable: uygun aşırı uyarılma sulkus: oluk süperenfeksiyon: yinelbulaş; sumasyon: yığışma üstüne eklenen bulaş sunburn: güneş yanığı süperfisyal: yüzeyel, yüzeysel sunstroke: güneş çarpması süpernatan: üstte kalan, yüzen sup(p)ortif: destekleyici süperpoze: üst üste gelmiş, superior: üst, üstünde; üstün üstüne eklenmiş supin(e): sırtüstü süperpoze olmak: üst üste suplamenter: bütünleyici, ek gelmek, üstüne eklenmek suplement: ek süpervayzır, supervisör: suplementasyon: ek, destek üstdenetmen suplemente etmek: eklemek, süpervizyon: üstdenetim desteklemek süpürasyon: irinleşim, irinlenme supply: sağlantı süpüratif: irin yapan; irinleşimli support: destek süpüre: irinli supra-: ... üstü süralimentasyon: aşırı besleme suprafizyolojik: fizyolojik dozun süreksite: aşırı uyarılmış üstünde sürmenaj: aşırı yorgunluk, supres(s)e: baskılanmış bitkinlik supres(s)ibl(e): baskılanabilen sürrenal: böbreküstü supres(s)ör: baskılayıcı sürveyans: belirleme, izlem ve supresyon: baskılama denetleme sur-: aşırı-, ötesinde sürvi: sağkalım; tarama, araştırma surface: yüzey süspansiyon: asıltı; askılama surfaktan: yüzeyetkin özdek sütür atmak: dikmek surgeon: cerrah sütür: dikiş surrogate: taşıyıcı (anne); yerini tutan

84 Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

tanatofobi: ölüm korkusu tandans: eğilim Ş tansiyon: gerilim, gerginlik; şaft: gövde basınç; kan basıncı şans: olasılık tansiyon arteriyel: kan basıncı şant: yangeçit, bağlantı, tardif: geç yapaygeçit tarsal: ayak bileği(yle ilgili) şape kostale: tespih tanesi tayming: zamanlama (kaburga) teenage: ergen, ergenlik(le ilgili) şaperon: teknik: uygulayım, yöntem; şarj: yükleme; yük uygulayım(la ilgili) şelasyon: bağlanma, kıskaçlama tekst, text: metin, yazı şelat: bağ; kıskaç tekstbook, textbook: temelkitap şık: seçenek telensefalon: uçbeyin şema: çizem telepati: uzaduyum, öteduyum şift: kayma, yer değiştirme; tema: anadüşünce, izlek vardiya tematik: izleksel şirurji: cerrahi temperatür: sıcaklık şizofreni: tempo: gidiş, hız şok: sarsıntı, sarsı; temporal: zamansal; şakak(la şok(e) olmak, şoka girmek: ilgili) şaşkına dönmek, şaşırmak tender: hassas şov, show: gösteri tendon: kiriş ştab, stab: genç akyuvar, çomak teneffüs: solunum; ara ştamp (stump): güdük tenesmus, tenezm: ağrılı dışkılama duygusu, ağrılı işeme duygusu T tentoryum: çadır tabakizm: tütün zehirlenmesi teori: kuram tabako: tütün teorik: kuramsal tablet: yassı hap terapi: sağaltım, tedavi tablo: durum; çizelge terapist: sağaltman, sağaltımcı tagged: imli, işaretlenmiş terapötik: sağaltımsal, sağaltıcı; taktik: yöntem sağaltımbilim taktil: dokunsal terapötik abortus: sağaltıcı tampon: tıkaç, yastık düşük

85 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi terapötik indeks: sağaltım oranı, tez: sav tedavi oranı threshold: eşik teratojen(ik): tansık oluşturucu, t(h)ril(l): titreşim tansıkoluşum(sal) tıbbi profesyonel: sağlık görevlisi teratoloji: tansıkbilim tibia: kavalkemiği terim: söz, deyim t.i.d.: günde üç kez term: dönem; dönem sonu; tik: seğirti gününde doğmuş (bebek) tilt: yana yatıklık; eğim termal: kaplıca(yla ilgili); ısısal tim, team: takım terminal: uç, son; uç(a ait), son(a timpan: kulak zarı; davul sesi ait) (perküsyonda) terminasyon: sonlanma, bitme timpanoplasti: kulakzarı onarımı terminasyon, termine etme: tinnitus: çınlama sonlandırma tip: çeşit, tür terminoloji: adlandırma tipik: özgün, olağan termofor: ısıtır tişu, tissue: doku termokoter: ısıldağlak, ısıldağlaç titr: unvan, san termometre: ateşölçer, titrasyon: tutarlama sıcaklıkölçer titre: oran termoregülasyon: ısıdüzenleme tod(d)ler: yürümeye başlayan; termoregülatör: ısı düzenleyici toksemi: kan zehirlenmesi, kan termostat: ısıdenetir ağılanması termoterapi: ısıyla sağaltım, toksik: zehirli, ağılı, ağılayıcı ısısağaltımı toksikolog: zehirbilim uzmanı terörize etmek: dehşet saçmak, toksikoloji: zehirbilim korkutmak, yıldırmak toksikoz: zehirlenme, ağılanma, tersiyer: üçüncül ağılanım test: deney, sınav; inceleme, toksin: zehir, ağı araştırma toksisite: zehirleyici etki test etmek: denemek, sınamak; tolerabilite: katlanılırlık araştırmak, incelemek; tolerabl(e): katlanılabilir, testiküler: erbezi(yle ilgili) dayanılabilir tetani: kesintili kasılma toleran: hoşgörülü; dayanıklı tetanoz: kazıklıhumma tolerans: hoşgörü; dayanç tethered cord: gergin omurilik tolere etmek: hoşgörmek; tetrad: dörtlü, dört kollu katlanmak, dayanmak tetraloji: dörtlü belirti

86 Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

-tomi: -açım, ... açımı; -kesim, ... transfer: aktarma, taşıma kesimi transfontanel: bıngıldak yoluyla tomografi: kesitçekim transformasyon: dönüşüm tonik: gergili; güçlendirici transfüzyon: kan aktarımı, tonisite: gergi aktarım tonsil: bademcik transillüminasyon: saydamgörüm tonsillektomi: bademcik çıkarımı transit: geçiş tonus: gergi; dirilik, güç transizyon: geçiş; değişme topik: konu, başlık transizyonel: değişici topikal: yüzeyel; yerel, bölgesel transjenik: gen aktarımlı torakoplasti: göğüs onarımı transkripsiyon: kopyalama, torakotomi: göğüs açımı yazılım (protein yapımı) toraks: göğüs transkript: belge örneği, resmi toraks kavitesi, torakal kavite, kopya torasik kavite: göğüs boşluğu transkütan: deri yoluyla, deriden torsiyon: burulma, bükülme translasyon: değiştirme, tortikol(l)is: eğriboyun dönüştürme; çeviri total: toplam, tam, tüm translokasyon: yer değişimi trabekül: kirişçik, demet; translüsen: yarı saydam bölmecik transmembranel: zar yoluyla trace, treys: eser, iz transmisyon: aktarım, iletim, trahom: geçiş train: eğitme transmit(t)ed: bulaştırılan, trait: nitelik, özellik yayılan trakea: ana soluk borusu transparan: saydam trakeal: ana soluk borusu(yla transpirasyon: terleme ilgili) transplant: aktarılan traksiyon: çekme transplantasyon: (organ veya trakt(us): yol doku) aktarım trankilizan: yatıştırıcı transport: taşınım, taşıma trans: kendinden geçme transporter: taşıyıcı trans(en)fekte: transpoze etmek: yerini transdüksiyon: aktarım değiştirmek transdüser: çevirici, (enerji) transpozisyon: yerdeğişimi dönüştürücü transüda: kansu sızıntısı transeliminasyon: aktarılarak transvers: enine, yatay kaybolma trase: yol; iz

87 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi travay: doğum süreci tru-cut biyopsi: kesici iğne travma: örselenme biyopsisi (doku örneklemesi) travmatik: örseleyici trunkal: gövdesel travmatizasyon: örseleme; trunkus: gövde örselenme turgor: gergi treadmill: koşuşeridi turnover: devir; iş miktarı treatment: sağaltım tussis: öksürük tremor: titreme tuşe: dokunum trend: eğilim tutor: trendelenburg: başaşağı tüba, tüp: boru triad: üçleme tüber: tümsek, yumru trial: deneme, deney tüberkül: tümsekçik, yumrucuk trifazik: üç evreli tüberküloz: verem trifurkasyon: üçlü çatallaşma tübül(üs): borucuk trigeminal: üçüz tübüler: borucuksu, borucuksal trigemine, trigeminus: üçlü tümör: ur trigger: tetik tünika adventisya: dışörtü, triggering: tetikleme, tetikleyici dışkatman trigon: üçgen tünika: örtü, gömlek, katman triküspid: üçlü kapakçık türbid: bulanık triloji: üçlü (bozukluk) türbidite: bulanıklık trimester, trimestır: üçay türbülans: girdaplaşma triplet: üçlü, üçüz twin: ikiz trismus: çene kilitlenmesi twitch: seğirme triyaj: ayırma, eleme trofi, -trofi: besleme; ... besleme trofik: beslenmeyle ilgili, U besleyici ulkus: yara, oyarca tromboemboli: pıhtı tıkacı ultra: çok fazla, aşırı trombosit: kan pulcuğu ultrafiltrasyon: incesüzme trombüs: pıhtı ultrafiltrat: incesüzüntü -tropik: ... ilgi gösteren, ... ultrason: sesötesi büyüten ultrasonografi: sesgörüm trough (traf) konsantrasyon: ultrastrüktür: inceyapı çukur derişim ultraviyole: morötesi umbilikal: göbek(le ilgili)

88 Türkçe Tıp Dili Kılavuzu umbilikus: göbek ülseratif: yaralaşma(yla ilgili), unborn: doğmamış yaralaşmalı unconscious: bilinçsiz ülserojen: yarayapan undescended: inmemiş üni-: tek- undetermine: belirsiz üniartiküler: tekeklem(le ilgili) undiferansiye: farklılaşmamış ünifokal: tekodaklı unequal: eşitsiz üniform: tekbiçim, birörnek uni-: tek ünilateral: tekyanlı, tektaraflı unifokal: tekodaklı ünisel(l)üler: tekgözeli, tekhücreli uniform: tekbiçimli, birörnek ünite: birim unilateral: tekyanlı, tektaraflı ünivalan: tekdeğerli unipolar: tek kutuplu üniversal: evrensel unkompanze: dengelenmemiş üreter: idrar borusu unkus: çengel üretra: idrar yolu unsature, unsatüre: doymamış -üri: ... işeme unstabil: kararsız ürinasyon: işeme unstabil angina (pektoris): üriner: idrar yolu(yla ilgili) kararsız göğüs ağrısı ürtiker: kurdeşen untolerabl(e): katlanılmaz, dayanılmaz update: güncellenmiş; güncelleme update etmek: güncellemek V up-regülasyon: üstayarlanım, vademekum: elkitabı, elbetiği, artırarak düzenleme kılavuz uptake: alım, tutulum vajinal: dölyolu(yla ilgili) urgensi, örjınsi: idrara sıkışma vaka: olgu USA: Amerika Birleşik Devletleri vaksin: aşı uterus: dölyatağı vaksinasyon: aşılama utilizasyon: kullanım vaksinia: inekçiçeği uvula: küçükdil vakum: havasız boşluk vakuol: koful valans: değer; değerlik validasyon: onaylama, geçerlik ölçme Ü valüasyon: değerleme ülser: yara, oyarca valv: kapak ülserasyon: yaralaşma valvül: kapakçık

89 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi valvüler: kapakçıksal, kapakçık(la vejeteryan: etyemez ilgili) vektör: bileşke, yöney; taşıyıcı valvülotomi: kapakçık kesimi velosite: hız vaporiz(at)ör: buharlaştırıcı, ven(a): toplardamar püskürteç venenoz: zehirli vaporizasyon: buharlaşma venom: zehir var(i)(y)abl(e): değişken venöz: toplardamar(la ilgili) variola: çiçek ventilasyon: havalandırma varis: toplardamar genişlemesi ventilatör: havalandırıcı varisella: suçiçeği ventral: ön varyans: değişken; değişkenlik, ventrikül: karıncık değişirlik venül: toplardamarcık varyant: değişik; çeşit, değişik verbal: sözel, sözlü biçim verbalizasyon: sözlü anlatım varyasyon: çeşitleme, çeşitlilik, verge, verj: kenar değişirlik verifikasyon: doğruluğunu vasat: besiyeri; ortam; orta denetleme, doğruluğunu sınama vaskülarizasyon: damarlanım, verifiye etmek: doğruluğunu de- damarlaşım netlemek, doğruluğunu sınamak vasküler: damarsal, damar(la versiyon: dönme; sürüm ilgili) vertebra: omur vazodila(ta)tör: damar genişletici vertebral: omur(la ilgili) vazodilatasyon: damar vertebral kolon: omurga genişlemesi verteks: tepe, doruk, kafa tepesi vazoformasyon: damarlanma vertigo: baş dönmesi vazokonstriksiyon: damar vertijinöz: baş dönmesi(yle ilgili) daralımı, damar büzülmesi vertikal: dikey, düşey vazokonstriktör: damar daraltıcı, vestigeal: körelmiş, artık, kalıntı damar büzücü vezika: kese, torba vazomotör: vezikal: idrar torbası(yla ilgili) vazopres(s)ör: damar büzücü vezikül: kesecik, torbacık, vazorölaksan: damar gevşetici sulukabarcık vazospazm: damar kasılması vezikülasyon: keseciklenme, vejetasyon: kabartı, torbacıklanma karnıbaharımsı kabartı vi(y)abilite: yaşayabilirlik; canlılık vejetatif: bitkisel; karnabahar vi(y)abl(e): yaşayabilir; canlı görünümünde, karnabaharımsı vi(y)al: şişecik

90 Türkçe Tıp Dili Kılavuzu via: yol, geçit; yoluyla volenter, volonter: gönüllü; vial: sıvı ilaç şişesi istemli vibrasyon: titreşim volüm: oylum, hacim; cilt; yoğunluk vibratör: titreştirici vomit: kusmak vigilans, vijilans: uyanıklık, vörkşap, workshop: çalıştay tetikte olma vörkup, work-up: çalışma vigor: dinçlik, zindelik vulgaris: sıradan villus: saçak viral: virüs(le ilgili) virgo: erden W virilizan: erkeksileştiren warning: uyarı, uyarma virilizasyon: erkeksileşme, wart: siğil erkekleşme wash: yıkama, temizleme virilizm: erkeksileşme wash-in: tutma virülan: hastalık oluşturan; wash-out: yıkanma zehirli, öldürücü weaning: ayırma vis(s)eral: iç organ(larla ilgili) wave: dalga viskozite: akışmazlık, ağdalılık wave-length: dalga boyu visser: içorgan web: ağ; perde vital: yaşamsal webbed: perdeli vital bulgular: temel yaşam wedge: kama bulguları well-being: esenlik vitalite: yaşama gücü, dirilik, whey: kesilmiş sütün suyu canlılık whoop(ing): horoz ötme sesi, vitröz, vitreus: camsı horoz çığlığı vizibıl, visible: görünür whooping cough: boğmaca vizing, wheezing: hışıltı, hışırtı withdrawal: çekilme, kesilme; geri vizit: hasta dolaşımı çekme vizite: görüm, görüm bedeli word-salad: saçma sapan vizkoz: akışmaz, ağdalı konuşma vizüel, visüel: görsel workstation: işistasyonu, işdurağı vizyon: görme; görüş; uzgörü, World Health Organization uzak görüşlülük; gösterim (WHO): Dünya Sağlık Örgütü voiding: işeme (DSÖ) vokal kord: sesteli volatil: uçucu

91 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

zatürre: akciğer yangısı zero: sıfır X zigoma: elmacık x-linked: ikse bağlı zigot: anaç hücre, döllenmiş x-ray: iks ışını, röntgen ışını yumurta zimogen: önenzim zon: kuşak, bölge Z zwitterion: çift yüklü iyon zatülcemp: akciğer zarı yangısı

92 Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

EK BÖLÜM

“ESKİ” VE “YENİ” SÖZCÜKLER

argüman: tartışma artistik: sanatsal A arz edilmek: sunulmak acil: ivedi arz etmek: sunmak; göstermek acilen: ivedilikle arz: sunu adabı muaşeret: görgü kuralları arzu: istek, dilek adale: kas arzu etmek: istemek, dilemek addetmek: saymak asabi: sinirli; sinirsel adet: sayı, tane asgari: en düşük, en az, en âdet: töre, alışkı, görenek; küçük aybaşı (kanaması) asıl: temel afakî: nesnel aşiret: boy ahenk: uyum atalet: durgunluk ailevi: ailesel ateist: Tanrıtanımaz ait: ilişkin ateizm: Tanrıtanımazlık aklıselim: sağduyu atıf yapmak: kaynak göstermek akraba: yakın atıl: durgun, etkisiz, yararsız akrabalık: yakınlık avantaj: üstünlük, yarar aksetmek: yansımak aza: üye aksettirmek: yansıtmak azami: en yüksek, en çok, en akis: yankı, yansıma büyük alâka: ilişik, ilgi alâkalı: ilgili aleni: açık aleyhinde: karşı B amel: eylem bahis: konu amil: etken bahsetmek: söz etmek âmir: üst bakiye: kalan amme: kamu batın: karın anane: gelenek batıl itikat: boşinanç anekdot: anı, deneyim, öykücük bariz: belirgin ani(den): birden basit: yalın antropoloji: insanbilim bazı: kimi

93 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

bedel: karşılık dahil olmak: girmek, katılmak beraber: birlikte dahil: iç, içeri beyan: bildirim dahiliye: iç hastalıkları beynelmilel: uluslararası daimî: sürekli bilhassa: özellikle dair: ilişkin bilumum: bütün davet edilmek: çağrılmak biteviye: sürekli davet etmek: çağırmak bizzat: kendisi davet: çağrı bombe: kabarık, şişkin defa: kez buhran: bunalım dehşet: ürkü buluğ (çağı): ergenlik delil: kanıt bünye: yapı derece: aşama derecele(ndir)me: aşamalandırma detay: ayrıntı C, Ç devam etmek: sürmek cemaat: topluluk devam ettirmek: sürdürmek cemiyet: toplum; dernek devamlı: sürekli cenin: dölüt devre: dönem cenup: güney direktif: buyruk cevap: yanıt dinî: dinsel cevher: öz diyalektik: eytişim cidar: çeper doküman: belge ciddi: önemli dua: yakarı cihaz: aygıt cildiye: deri hastalıkları cilt: deri cinsî: cinsel E civar: dolay ebat: boyut çağ: dönem ebeveyn: ana baba ecdat: atalar ecnebî: yabancı eda: çalım D efkarıumumiye: kamuoyu dahi: bile ehemmiyet: önem dahil edilmek: alınmak, katılmak ehil: yetkin, usta dahil etmek: almak, katmak ehli: evcil

94 Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

ehliyet: yeterlik faraziye: varsayım ekalliyet: azınlık farz etmek: varsaymak ekseriya: çoğu kez, çoğunlukla fasıla: ara, kesinti ekseriyet: çoğunluk, çokluk fasit daire: kısır döngü eksper: uzman fayda: yarar ekstra: çok, fazla faydalanmak: yararlanmak ekstrem: aşırı, uç faydalı: yararlı elzem: gerekli fazla: çok emare: belirti feminist: kadın yandaşı emir: buyruk feminizm: kadın yandaşlığı empoze: benimsetilmiş, fena: kötü dayatılmış fenalık: kötülük empoze etmek: benimsetmek, feodal: derebeylik(le ilgili) dayatmak feodalite: derebeylik emrivaki: oldubitti feragat etmek: vazgeçmek ender: seyrek fert: birey endişe: kaygı ferdî: bireysel enstantane: anlıkgörüntü fevkalâde: olağanüstü enteresan: ilginç fiil: eylem envanter: döküm; döküm fiilî: eylemli çizelgesi fikir: düşünce erbap: uzman fiyat: eder esas: temel form: çizelge; biçim esna(sında): sıra(sında) etap: adım, aşama evrak: belge evvel: önce G garp: batı gaye: amaç gayret: çaba F gıda: besin faaliyet: çalışma, etkinlik, global: küresel eylem grev: işbırakımı fakir: yoksul grup: küme fakirlik: yoksulluk fark: ayrım farklılaşma: ayrımlaşma

95 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

hayat: yaşam hayatî: yaşamsal H hayır: iyilik habaset: kötülük, alçaklık hayırlı: iyi haberleşme: iletişim hayli: oldukça çok habis: kötücül, kötü huylu hayvanî: hayvansal hafıza: bellek hazım: sindirim hakikat: gerçek hazımsızlık: sindirim bozukluğu hakikaten: gerçekten hediye: armağan hakikî: gerçek helak olmak: bitkin düşmek hakim: baskın, egemen; helezon(î): sarmal çoğunlukta; yargıç hemen: çabucak hakkında: için, konusunda hemfikir: düşündeş, oydaş hâl: durum heyecan: coşku halletme: çözme heyet: kurul hamile: gebe hiddet: öfke hamilelik: gebelik his: duyu; duygu handikap: özür, özürlülük, engel hissi: duygusal harabiyet: zedelenme hiyerarşi: aşama sırası hararet: ateş; ısı hudut: sınır harcırah: yolluk hukukî: tüzel hareket: devinim husus: konu hareketli: devingen hususî: özel haricen: dıştan hususiyet: özellik haricî: dış, dışsal huzursuz: tedirgin hariciye: genel cerrahi hüküm: yargı hariç: dış, dışında hümanizm: insancılık harp: savaş hür: özgür hars: ekin hürmet: saygı hasar: zedelenme, bozulma hürriyet: özgürlük hasat: ürün, ürün kaldırma hüviyet: kimlik hassasiyet: duyarlık haşere: böcek havale: gönderi I, İ havale etmek: göndermek ıslah: iyileştirme haya: erbezi ıstırap: acı hayâ: utanç, utanma ıtrah: atılma

96 Türkçe Tıp Dili Kılavuzu iade etmek: geri vermek ihtisas: uzmanlık ibadet: tapınma ihtişam: görkem ibare: söz ihtiva etmek: içermek, icap eden: gereken kapsamak icap etmek: gerekmek ihtiyaç: gereksinim icap ettirmek: gerektirmek, ihtiyarlık: kocama gerekli kılmak ihtiyari: isteğe bağlı icap: gerek ihtiyat: yedek icat: buluş ikamet etmek: oturmak içtimaî: toplumsal ikaz etmek: uyarmak idame: yerine koyma, iktidar: erk sürdürme iktisadî: ekonomik idare etmek: yönetmek ilan: duyuru idare: yönetim ilanihaye: sonsuza dek idareci: yönetici ilave: ek iddia: sav ilave etmek: eklemek iddia etmek: ileri sürmek ilaveten: ek olarak ideal: ülkü ilham: esin idrak: algı ilim: bilim idrak etmek: algılamak illegal: yasadışı ifa etmek: yapmak, yerine ilmî: bilimsel getirmek iltica: sığınma ifade: anlatım iltimas: kayırma ifade etmek: belirtmek, imha etmek: yok etmek söylemek imkan: olanak iflah: iyileşme imtiyaz: ayrıcalık iflah olmamak: düzelememek, infilak: patlama iyileşememek, onmamak infilak etmek: patlamak iflah etmemek: iyileştirmemek, inisiyatif: öncecilik, öncelik ondurmamak inkar: yadsıma ifrazat: salgı inkar etmek: yadsımak ihbar: bildirim inkılap: devrim ihraç etmek: çıkarmak inkişaf: gelişme ihtilâf: uyuşmazlık, anlaşmazlık inşaat: yapı, yapım ihtilal: devrim intaniye: bulaşıcı hastalıklar ihtilat: karışım intibak: uyarlanma ihtimal: olasılık intibak etmek: uyarlanmak

97 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi intihar: özkıyım ithaf etmek: adına sunmak intikal: geçiş; algılama itibar: saygınlık intişar: yayılım itibar etme: sayma intizam: düzen itibaren: başlayarak iptidai: ilkel itibarıyla: bakımından irade: istenç itikat: inanç irsî: kalıtsal itimat: güven irsiyet: kalıtım itiyat: alışkanlık irtibat: bağlantı izafi: göreli irticalen: doğaçtan izafiyet: görelilik isim: ad izah(at): açıklama ispat etmek: kanıtlamak izah etmek: açıklamak, istasyon: kuruluş, birim göstermek istatistiki: istatistiksel izdivaç: evlenme istibdat: baskı yönetimi, zorbalık istidat: yetenek istifa: çekilme J istifa etmek: çekilmek jenerasyon: kuşak istifade: yararlanma jest: çalım; istifade etmek: yararlanmak istifham: soru istihlak: tüketim K istihsal: üretim kaale almak: önemsemek istikamet: doğrultu kabahat: kusur, suç istiklal: bağımsızlık kabile: oymak istikrar: kararlılık kabiliyet: yetenek istinaden: dayanarak kader: yazgı istirahat: dinlenme kâfi: yeter, yeterli istirham etmek: dilemek, rica kaide: kural etmek kainat: evren istismar: sömürü kanaat: kanı istisna: ayrık, ayrıklık, kuraldışı kan akrabalığı: hısımlık istisnai: ayrıksı, kuraldışı kan davası: kangütme iştirak: katılma kanun: yasa iştirak etmek: katılmak kanunî: yasal ithafen: adına sunma

98 Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

kaos: kargaşa lider: önder kapital: anamal lisan: dil kapitalizm: anamalcılık liste: dizelge kâr: kazanç lüzumlu: gerekli karizma: büyüleyim karizmatik: büyüleyici kasten, kasti: bilerek, kasıtlı katî: kesin M katiyet: kesinlik maada: -den başka kaydetmek: yazmak maaile: ailece kaza: ilçe maalesef: ne yazık ki kere: kez maarif: eğitim kesafet: yoğunluk maaş: aylık kesif: yoğun mafsal: eklem keşif: bulgu; inceleme mağdur: haksızlığa uğramış kısım: bölüm mağduriyet: haksızlığa uğrama kıstas: ölçüt mahallî: yerel kıyas: örnekseme mahfuz tutulmak: saklı kalmak kıyaslamak: örneksemek mahfuz: saklı kıymet: değer mahiyet: nitelik kıymetli: değerli mahkum: hükümlü kifayet: yeterlilik mahlul: eriyik kifayetsiz: yetersiz mahrem: gizli, kapalı kontrol: denetim mahremiyet: gizlilik kudret: güç mahrum: yoksun kura: ad çekme mahrum etmek: yoksun kuvvet: güç bırakmak mahsul: ürün mahzur: sakınca maksat: amaç L makul: akla uygun, akıllıca, lağvedilmek: kaldırılmak uygun lağvetmek: kaldırmak malul: sakat lakayt: kayıtsız maluliyet: sakatlık lâyık: yaraşır malumat: bilgi lazım: gerekli malzeme: gereç lehinde: yanında mana: anlam

99 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi mani: engel mesafe: uzaklık mania: engel mesai: çalışma mâni olmak: önlemek mesela: örneğin manzara: görünüm mesele: sorun maruz kalmak: karşılaşmak, mesken: konut uğramak mesul: sorumlu maruziyet: karşılaşma mesuliyet: sorumluluk masraf: gider meşakkat: güçlük matbaa: basımevi meşguliyet: uğraş matbu: basılı meşgul olmak: uğraşmak ma(y)i: sıvı meşru: yasaya uygun mazeret: özür meşruiyet: yasaya uygunluk mazeretli: özürlü metafizik: doğaötesi mazi: geçmiş metropol: anakent mazur: özür mevcudiyet: varolma mecburî: zorunlu mevzu: konu mecburiyet: zorunluluk mevzuat: yasal düzenlemeler mecmua: dergi mevzubahis: söz konusu medeniyet: uygarlık meydana gelmek: oluşmak, mefhum: kavram ortaya çıkmak mefkûre: ülkü meyil: eğiklik, eğim mekân: yer, bulunulan yer mıntıka: bölge mekanizma: düzenek miat: tanınan süre mektep: okul mihrak: odak memba: kaynak miktar: ölçü memleket: ülke miras: kalıt memnun: sevinen, sevinçli mizaç: huy memnuniyet: sevinç model: örnek, kalıp memnuniyetle: seve seve, sevinç modern: çağdaş duyarak modernleşme: çağdaşlaşma menedilme: yasaklanma muallak: sürüncemede kalmış, menfaat: çıkar sonuca bağlanmamış menfi: olumsuz muallakta kalmak: sürüncemede menşe: köken, kaynak kalmak, sonuca bağlanmamak merasim: tören muamele: işlem merci: makam muasır: çağdaş merhale: aşama muavin: yardımcı

100 Türkçe Tıp Dili Kılavuzu muayyen: belli, belirli müeyyide: yaptırım müessir: etkin mükellef: yükümlü muğlak: anlaşılmaz, çapraşık, mükerrer: yinelemiş karışık müktesep: kazanılmış muhafaza: koruma mülakat: görüşme muhafaza etmek: korumak mülteci: sığınmacı muhafazakâr: tutucu mümessil: temsilci muhafız: korucu, koruyucu münakaşa: tartışma muhakeme: yargı münasebet: ilişki muhit: çevre münasip: uygun muhtelif: çeşitli münevver: aydın muhtemel: olası münferit: ayrı, tek, kendi muhtemelen: olasılıkla başına muhteva: içerik münhal: boş muhteviyat: içerik münhasıran: özellikle mukaddes: kutsal müphem: belirsiz mukavele: sözleşme müptelâ: tutkun mukayese: karşılaştırma müracaat: başvuru muntazam: düzenli müracaat etmek: başvurmak murakebe: denetim müsaade: izin murakıp: denetçi müsaade etmek: izin vermek mutabık: uygun müsait: elverişli muteber: geçerli müsavat: eşitlik muvafakat: onay müsavî: eşit muvaffak: başarılı müsemma: bilinen, adı olan muvaffak olmak: başarmak müspet: olumlu muvaffakiyet: başarılı müstahzar: hazırilaç muvafık: uygun müstakil: bağımsız muvakkat: geçici müstemleke: sömürge muvazene: denge müstesna: ayrıcalı; kuraldışı müdafaa: savunma müşahade: gözlem müdahale: girişim müşahhas: somut müddet: süre müşahit: gözlemci müellif: yazar müşavir: danışman müessese: kurum müşterek: ortak müessif: üzüntü verici mütalâa: düşünce müessir: etkin müteakip: izleyen

101 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

mütebariz: belirgin nispî: göreli mütefekkir: düşünür niyet: istek mütehassıs: uzman nizam: düzen mütekabil: karşılıklı not etmek: yazmak mütekabiliyet: karşılıklılık numune: örnek mütemadî: sürekli nüfuz etmek: işlemek; etkili mütemadiyen: sürekli olarak olmak mütemadiyet: süreklilik nüks: yineleme, tekrarlama, müteşekkil: kurulu depreşme müzakere: görüşme nüksetmek: yinelemek, müzakere etmek: görüşmek tazelenmek, depreşmek

N O, Ö nadir: seyrek objektif: nesnel nadiren: seyrek olarak otonom: özerk naif: ince, duyarlı ömür: yaşam süresi nakil: aktarma, taşıma, taşınma

nakletmek: aktarmak, taşımak, taşınmak nazariye: kuram P nebatî: bitkisel panik: ansızın beliren güçlü nefes: soluk korku nekahat: iyicelik pederşahi: ataerkil nesil: kuşak peşin hüküm: önyargı neşir: yayım polemik: sert tartışma neşredilmek: yayımlanmak prensip: ilke, kural neşretmek: yayımlamak prestij: saygınlık net: açık, kesin netice: sonuç neticelendirmek: sonuçlandırmak R nevi: çeşit radikal: köktenci nihaî: son radikalizm: köktencilik nispet: oran, ölçü rağmen: karşın nispeten: göre, bir ölçüde, refah: gönenç oldukça rehber: kılavuz

102 Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

reform: düzeltim sevk: gönderme reis: başkan seyreden: giden rekabet: yarışma seyri: gidişi riayet: uyma, boyun eğme sıhhat: sağlık riayet etmek: uymak, bağlı sıhhî: sağlıklı, sağlığa uygun kalmak sınai: sanayi(yle ilgili) rol almak: görev almak sınaileşme: sanayileşme ruhsat: izin sınıf: derslik ruhsatlı: izinli sihir: büyü silsile: sıra sirayet: bulaşma sistem: dizge S sosyal: toplumsal sabite: katsayı sosyoloji: toplumbilim sade: yalın standart: ölçün sadece: yalnızca sual: soru safha: evre subjektif: öznel … sahiptir: … bulunur, … vardır suistimal: kötüye kullanma saha: alan suni: yapay samimi: içten sülale: soy sarf etmek: harcamak sürat: hız sarî: bulaşıcı sayesinde: yardımıyla sebat eden: kalıcılık gösteren sebep: neden Ş seks: cinsellik şahıs: birey, kişi sektör: kesim şahsî: kişisel selim: iyicil, iyi huylu şahsiyet: kişilik sembol: simge şans: olasılık; fırsat sembolleştirme: simgeleştirme şark: doğu sempati: duygudaşlık şart: koşul sene: yıl şartlanma: koşullanma senelik: yıllık şayia: söylenti serbest: özgür şeffaf: saydam serbesti: özgürlük şekil: biçim sermaye: anamal şema: çizelge seviye: düzey şer: kötülük

103 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

şeref: onur takip etmek: izlemek şifahî: sözel, sözlü takip: izlem şimal: kuzey taklit etmek: andırmak şûra: danışma kurulu (toplantısı) takribî, takriben: yaklaşık şuur: bilinç takviye: destek şüphe: kuşku takviye etmek: desteklemek, şümul: kapsam pekiştirmek talep: istem talimat: yönerge; buyruk talebe: öğrenci T talep: istem, dilek, istek taahhüt: yüklenme talep etmek: istemek tabaka: katman tali: ikincil tabiat: doğa tam: kesin, bütün tabiî: doğal tamam: bütün tabiiyet: bağımlılık tamamıyla: bütün olarak tabir: terim; anlatım, deyiş tamim: genelge taburcu etmek: hastaneden tamir: onarım çıkarmak tanzim: düzenleme taburcu olmak: hastaneden tanzim etmek: düzenlemek çıkmak tarafgir: yan tutan taburculuk: hastaneden çıkış tarafgirlik: yan tutma tahkikat: soruşturma tarif: tanım tahlil: inceleme; çözümleme tarif etmek: tanımlamak tahmin: öngörü tarz: biçim tahminî: öngörüsel tasavvur: tasarım tahribat: zedelenme tasavvur etmek: tasarlamak tahsil: öğrenim, öğretim tasdik: onaylama takdim: sunum tasdik etmek: onaylamak takdim etmek: sunmak tashih: düzeltme tahkik(at): inceleme, tasnif: sınıflama soruşturma tasvir: betimleme tahkik etmek: incelemek, tatbik etmek: uygulamak soruşturmak tatbikat: uygulama takibat: kovuşturma tavır: davranış takiben: sonra, ertesinde, tavsiye: öneri ardından tavsiye etmek: önermek

104 Türkçe Tıp Dili Kılavuzu tayin: atama temerküz: toplanım tayin etmek: belirlemek temin etmek: sağlamak tazyik: baskı, basınç teminat: güvence teamül: gelenek tenakuz: çelişki, çelişme tebligat: bildirim, bildiri teneffüs: solunum; ara tebliğ: bildiri terakki: ilerleme tebliğ etmek: bildirmek, tercih: yeğleme sunmak tercih etmek: yeğlemek, tecavüz: saldırı seçmek tecrit: soyutlama tereddüt: duraksama, tecrübe: deneyim kararsızlık tecrübi: denel, deneysel, tereddüt etmek: duraksamak deneyimsel terkip: bileşim tedbir: önlem terkip etmek: bileştirmek tedricen: giderek tesadüf: rastlantı tefekkür: düşünü tesadüfi: rastlantısal teferruat: ayrıntı tesadüfen: rastlantıyla tefrik: ayırım tesanüt: dayanışma tehir etmek: ertelemek, tesir: etki geciktirmek tesis: kuruluş tekabül etmek: karşılık gelmek tesis etmek: kurmak tekâmül: gelişim teslim etmek: vermek tekerrür: yineleme, tekrar tespit: saptama teklif: öneri tespit etmek: saptamak, teklif etmek: önermek belirlemek teknik: uygulayım, yöntem teşekkül: kuruluş, kurum tekrar: yineleme teşekkül etmek: oluşmak tekrar etmek: yinelemek teşhis: tanı tekrarlayan: yinelenen teşkil etmek: kurmak telakki: görüş teşkilat: örgüt tema: anadüşünce, izlek teşrik-i mesai: elbirliği tematik: izleksel teşvik etmek: yüreklendirmek temas etmek: ilişki kurmak tetkik: araştırma, inceleme temas: ilişki, karşılaşma tetkik etmek: araştırmak, temayül: eğilim incelemek tembih: üsteleyerek söyleme, tevellüt: doğum uyarma teyit: doğrulama

105 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

teyit etmek: doğrulamak vesika: belge tez: sav vesile: neden tezahür etmek: belirmek vilayet: il timsal: simge tüm: bütün Y yabani: yabanıl U, Ü yahut: ya da, veya ufak: küçük yaygın: sık umde: ilke yekpare: bütün, tek parça umumî: genel yekûn: toplam unsur: öge usûl: yöntem uzuv: organ ünite: birim Z zabıt: tutanak zaruret: zorunluluk zarurî: zorunlu V zaten: aslında vade: erim zevahir: görünüş vahdetivücut: varlık birliği zikretmek: belirtmek, vaka: örnek olay, olay göstermek vakıa: olgu zira: çünkü vâkıf: bilen ziraat: tarım vâkıf olmak: öğrenmek, bilmek ziraî: tarımsal vasat: ortam; orta; besiyeri ziyade: çok vasati: ortalama zor: güç vasıf: nitelik zuhur etmek: ortaya çıkmak vasıta: aracı; araç, taşıt vatanperver: vatansever, yurtsever vazife: görev, ödev vaziyet: durum veche: yan vefat: ölüm vesaire: bunun gibi, ve buna benzer

106 Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

Kaynakça

· Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları A.D. Sözlük Komisyonu. Çocuk Hastalıkları ile İlgili Tıp Terimleri için Türkçe Karşılık Önerileri. Ankara, Ankara Tabip Odası Yay, 2006. · Arıncı, Kaplan; Elhan, Alâittin. Anatomi Terimleri Kılavuzu, 5. baskı. Ankara, Hacettepe-Taş Kitapçılık, 1983. · Atmaca, Nidai Sulhi. Sindirim Hastalıklarında Türkçe Terimler Sözlüğü, Ankara, Türk Gastroenteroloji Vakfı, 2002. · Canda, Şerefettin. Tıp DiliTürkçe Kılavuzu. İzmir, Sıvas Kanser Derneği Yayınları, 1983. · Devellioğlu, Ferit. Osmanlıca – Türkçe Ansiklopedik Lûgat. Ankara, Aydın Kitabevi, 1982. · Dil Derneği. Türkçe Sözlük, 2. basım, Ankara, 2005. · Dil Derneği. Yazım Kılavuzu, 6. basım, Ankara, 2005. · Dorland’s Illustrated Medical Dictionary, 30. basım, Philadelphia, Saunders, 2003. · Dökmeci, İsmet. Digital Büyük Tıp Sözlüğü, CD, sürüm 1.0. , Sayısal Yayıncılık 2003. · Elhan, Alaittin. Anatomi Terimleri Sözlüğü. Ankara, Güneş Kitabevi, 2003. · Eyüboğlu, İsmet Zeki. Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü, 2. basım, İstanbul, Sosyal Yayınlar, 2004. · Hançerlioğlu, Orhan. Türk Dili Sözlüğü, 3. basım, İstanbul, Remzi Kitabevi, 2000. · Hatiboğlu, M. Tahir. Anatomi Sözlüğü, 5. baskı. Ankara, Hatiboğlu Yayınevi, 2000. · Kocatürk, Utkan. Açıklamalı Tıp Terimleri Sözlüğü, 10. baskı, İstanbul, Nobel Tıp Kitabevi, 2005. · Mıhçıoğlu, Cemal. Türk Hekimlik Dili. Ankara, Kültür Bakanlığı Yayınları, 1993. · Özdemir, Emin. Terim Hazırlama Kılavuzu, Ankara, Türk Dil Kurumu Yayınları.

107 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

· Özön, Mustafa Nihat. Osmanlıca Türkçe Sözlük, 8. basım, İstanbul, İnkılâp Kitabevi, 1997. · Püsküllüoğlu, Ali. Türkçe Sözlük, 5. basım, İstanbul, Doğan Kitapçılık, 2004. · Püsküllüoğlu, Ali. Türkçedeki Yabancı Sözcükler Sözlüğü, 2. baskı, Ankara, Arkadaş Yayınevi, 2001. · Stedman’s Medical Dictionary. 28. basım. Philadelphia, Lippincott Williams – Wilkins, 2006. · Timuçin, Afşar. Felsefe Sözlüğü, 5. baskı. İstanbul, Bulut Yayınları, 2004. · Törel, Sedat. Tıp Sözlüğü, 4. baskı. Ankara, Palme Yayıncılık, 2003. · Tuğlacı, Pars. Tıp Sözlüğü, 3. baskı. İstanbul, Pars Yayınları, 1978. · Türk Dil Kurumu. Biyoloji Terimleri Sözlüğü, Ankara, 2004. · Türk Dil Kurumu. Hekimlik Terimleri Kılavuzu, 2. basım, Ankara, 1980. · Türk Dil Kurumu. Türkçe Sözlük, 10. basım, Ankara, 2005. · Türk Kardiyoloji Derneği. Kardiyoloji Terimler Sözlüğü, 2. basım. İstanbul, 1998. · Türkiye Bilimler Akademisi. Hekimlik ve Türkçe – Türkçe Tıp Terimleri Çalıştayı, Ankara, TÜBA yayını, 2004. · Unat, Ekrem Kadri; Bozok Johansson, Candan; Külekçi, Güven; Küçüker Anğ, Mine; Eraksoy, Hâluk; Gürel, Arıkan. Mikrobiyoloji Terimleri Kılavuzu. İstanbul, Türk Mikrobiyoloji Cemiyeti Yay, 1998. · Unat, Ekrem Kadri; İhsanoğlu, Ekmeleddin; Vural, Suat. Osmanlıca Tıp Terimleri Sözlüğü, Ankara, Türk Tarih Kurumu, 2004. · Ülker, Süreyya (yayman). Dirgerin Sesi, Yıllık Türkçe Tıp Dergisi. Yıl (Sayı) 1-17: 1991-2007. · Ülker, Süreyya. Ülker Tıp Terimleri Sözlüğü, 3. basım, İstanbul, Erkam Matbaası, 2004. · Yurdakök, Murat. Pediatrik Terminoloji. Ankara, Alp Ofset Matbaacılık, 2002.

108