<<

-ACIPAYAM-DODURGALAR KASABASINDAN DERLENEN KELİMELERİMİZ*

Said Dağdaş** , Fatıma Betül Dağdaş***

Özet Türkçemizi, anadilimizi kullanma becerimizi artırmak önemli bir sorumluluğu- muzdur. Aynı zamanda sadece yetiştiği alanda değil, merak duyduğu alanlarda da eser verme cesaretini özellikle Türkçemiz konusunda öne çıkarmak da kanaatimce bilim dünyasına bir katkı niteliğindedir. Bu türden eserler veren aydınlarımız da bulunmak- tadır. Makaleyi zenginleştiren kelimelerin büyük çoğunluğuna kaynaklık eden, tertemiz Türkçeye sahip Torosların Batı Yakasında yer alan Dodurgalar kasabası, Acıpayam ovasının güneydoğusundadır. Ovanın “Yaka Bucağı” adı verilen bölümünde, Eşeler Dağının güney yamacında yer almaktadır. Özellikle güzel Türkçesi, Eşeler yaylası, yoğurdu, yapı ustaları, zeybekleri, pehlivanlarıyla vb. tanınır ve bilinir. Makalede; Denizli-Acıpayam-Dodurgalar Kasabası ağırlıklı olmak üzere; Türkçe’ye sevdalı “kulağı kirişte„ bir mühendisin ve yakınlarının, uzun yıllara yayı- lan (25 yılı aşkın) Türkçe kelime derlemesi niteliğindeki çalışmaları, Yayın Kuralları doğrultusunda bilimsel anlamda ele alınmıştır. Türkçe Sözlük’te henüz yer verilmeyen fakat “yaşayan Türkçe„ tanımına uygun çok sayıda kelimeye ilişkin açıklama ve örnek cümle sunumu yapılmıştır. Anahtar Kelimeler Türkçe, Derleme, Konuşma Dili, Dodurgalar, Batı / Akdeniz Bölgesi

* Kelimelerin çok büyük çoğunluğu (yaklaşık % 90) Acıpayam - Dodurgalar kasabasından yapılan derlemeleri içermektedir. Ancak yurdun birçok farklı yöresinden yapılan derlemelerle de, makalenin kelime içeriği ve derleme yelpazesi zenginleştirilmiştir. ** Dr., DPT Bölgesel Gelişme ve Yapısal Uyum Genel Müdürlüğü, [email protected], [email protected] *** Özel Lisesi, Demetevler-/.

2005 - I 7 Denizli-Acıpayam-Dodurgalar Kasabasından Derlenen Kelimelerimiz

Abstract Increasing the usage capacity of Turkish mainly in developing phases of each Turkish citizen is an essential responsibility for all of us. In the paper we submitted the words that we collected by noting them with the given sentences as soon as we heard but not familiar to many of us before. To do this is of not only under the responsibility of Turkish academics but also of the scientific writers focusing on different disciplines. Lots of intellectuels are famous for not only his own field but also on the other/others. It should be quite natural to submit such a kind of scientific materials especially on Turkish exploration. The main Turkish source of our paper is mostly depending on the people raised in Dodurgalar town for more than 25 years. In addition lots of words compiled throughout the country included to the paper. Dodurgalar town is situated on the southeastern part of Acıpayam (Karaağaç) plain, the location known as “Yaka Bucağı (means the settlements on the hillsides)” is also situated on the southern slopes of Eşeler (the plural form of the most common women name Ayshe(Eshe)) Mountain which is the border between Denizli and province. The town is famous in the vicinity of Yaka Bucağı and Denizli province with its Turkish richness, yoghurd of Eşeler Mountain, builders, zeybeks, and especially greasy wrestlers for a long time. The town is only five km far away from “touristic” -Denizli motorway namely Uluyol (means the widest, and easiest road to the destination). Key Words Live Turkish, Compilation, Dodurgalar Town, Western Taurus Section of Mediterranean Region

1- GİRİŞ Türkçeyi kullanma yeteneğimizi güçlendirmek bir zorunluluktur. Bu amaca giden yolda dilimizin zenginliklerine yelken açmak, yapılan çalışmalara kat- kıda bulunmak düşüncesiyle makaleyi hazırlama çabası içine girdik. Türkçeyi ana sütüne benzeten Yahya Kemal’in bizce de doğru olan benzetmesi çerçeve- sinde makalede, büyük ölçüde analarımıza başvurduk. Sözgelişi Taha KIVANÇ, 27 Eylül “Dil Bayramı” sonrasında kaleme aldığı yazısında Türkçe ile ilgili görüşlerini; “Bahçıvanın elinde kazma-kürek ne ise, duvar işçisinin malası, kunduracının çekici; benim için de Türkçe o. Ekmek teknesine hor bakan kişilerden hoşlanmam ben, kendim için de dil bu yüzden ekmek gibi, anne sütü gibi “aziz”dir... Yahya Kemal’in Türkçe ile anne sütü arasında benzerlik kuran sözünü en iyi anlayanlardanım” (Kıvanç, 2003, s. 3) cümlelerinde çok güzel bir şekilde ortaya koymaktadır. Kıvanç’ın yukarıdaki paragrafta vurguladığı, eli kalemle dost her kalem erbabı gibi aynı zamanda Türkçemize “ekmek teknesi” olarak bakmaktayız.

8 2005 - I Said Dağdaş , Fatıma Betül Dağdaş

Biraz da çille... ““Bugün Türkçemiz niçin çilemiyor?” diye sorulacak olursa, “Türkçe sevdalıları adam gibi sevdalarının çillesini çekmeye yanaşmıyorlar da ondan!” cevabını vermekte tereddüt etmem...” (Cündioğlu,, 2005, s. 14) diyerek Türkçeyi kendisine dert edinmeye vurgu yapan yazarın yaklaşımını paylaştığımızı da belirtmiş oluyoruz. Bir diğer makalede; “… Evet millet, ken- di asli dilini asla ilim dışı görmemeli ve kendi lisanını hem de hususi bir ihti- mamla bilimler kategorisi içinde mütalaa ederek ilme dönüştürmeli ki; bu da ancak, dile ait sözcüklerin derlenip toplarlanmasına, …bağlıdır…” (Anonim, 2005) denilerek benzer bir başka yaklaşım ortaya konulmaktadır. Elinizdeki eserin yazarı/yazarları akademik anlamda konu uzmanı değiller- dir. Ancak bu ve benzeri uzmanlık alanı dışında yapılan çalışmaların ülkemiz- de güzel örnekleri de vardır. ’ye ciddi hizmetleri olan Dr. Rıfat Osman Bey hem ressam, hem mimar-mühendis, hem müzeci, hem tarihçi, hem fo- toğraf uzmanı, hem eğitimci, hem de uzman bir radyolog olarak ün yapmıştır (Kazancigil, 2005, s. 24, 26). Sadece yetiştiği alanda değil, merak duyduğu alanlarda da uzmanlaşıp eser verme cesaretini özellikle Türkçemiz konusunda öne çıkarmak, kanaatimce Türkçeye ve ilgili bilim dünyasına ciddi bir katkı niteliğindedir. Çünkü dilimizi kullanma becerimizi artırmak, -yukarıda atıf yapılan kaynaklarda da vurgulandığı gibi- önemli bir sorumluluğumuzdur. Sunulan makalenin yöre ve yöre dışından, ülke içinde oldukça geniş bir coğrafyadan örneklenen içeriğinin, kendi alanında okuyucunun hafızasında Türkçe adına nakış nakış işlenmesini arzu ediyoruz. I. Araştırmanın Konusu Bu çalışmada, memleketimiz olan Denizli-Acıpayam Dodurgalar kasabası halk kültüründe yaşayan kültürel zenginliklerimizden kelimelerimiz ele alın- mıştır. II. Araştırmanın Amacı Çalışmada; hem kendi lisan dağarcığımıza, hem de okuyucunun kelime da- ğarcığına yerleşmesini, bilinmeyen ya da az bilinen fakat günlük Türkçemizde farkında olmadan kullana geldiğimiz kelimelerimizle ilgili zenginliğimizi or- taya çıkarmak amaçlanmıştır. III. Araştırmanın Kapsamı (Çalışma Alanı) Araştırmanın kapsamı büyük ölçüde Denizli-Acıpayam-Dodurgalar kasaba- sıdır. Yukarıda sözü edilen amaç doğrultusunda Denizli-Acıpayam-Dodurgalar kasabasının günlük konuşma dilinde yerleşik bazı kelimeler, kaynak kişilere başvurmak suretiyle 1979 yılından bu yana hassas bir şekilde birinci ağızdan derlenmiş, kaydedilmiştir. Aynı zamanda yurdun dolaşılan köşelerinde, kay-

2005 - I 9 Denizli-Acıpayam-Dodurgalar Kasabasından Derlenen Kelimelerimiz

nak kişiden alınan kelimeler de makaleye serpiştirilmiştir. Makalede, Türkçe Sözlük’de (Anonim, 1998) ya hiç yer almayan, ya da bu makalede kullanılan anlamına ait açıklama ve örnek cümle bulunmayan kelimelerin bulunmasına özen gösterilmiştir. İlgili bazı yayımlara da (Gürses, 2003) başvurulmuştur. V. Araştırmanın Yöntemi A. Araştırma Modeli Araştırmada Tarama Modeli esas alınmıştır. Bu yöntemde, kaynak niteliği taşıyan kişilere başvurulmuştur. Ulaşılan veri kaynaklarına daima atıf yapıl- mıştır. Verilerin alındığı kişinin adı, memleketi ve tarih kayıtları atıf yapılan kelimeler ile birlikte verilmiştir. 2- Kelimelerin Büyük Ölçüde Derlendiği Denizli-Acıpayam- DODURGALAR Kasabası Hakkında Kısa Bilgi Dodurgalar kasabası, Denizli ilinin 1071’den beri Türkmenlerle meskun (Battuta, 1355, s. 207; Sevim, 1988) Acıpayam ilçesi sınırları dahilindedir. Acıpayam ovasının doğusunda (Yaka bucağı’nda), Acıpayam’a 17 km mesa- fededir. 1971 yılından bu yana belediye teşkilatı vardır. 1990 yılı nüfus sayımı sonuçlarına göre nüfusu 2633’dür (Dağdaş ve Dağdaş, 2001, s. 49). Çarşı ma- hallesi, Tuzluk mahallesi ve Aşağı mahalle adında üç mahalle olarak teşkilat- lanmıştır. Yöre; Eşeler yaylası, turizme 2003 yılı başında açılan Keloğlan Mağarası, SİT alanı olan Aslanlı ini mevkiinde 24.07.2003 tarihinde yeni ortaya çıkarı- lan ve ileride turizme açılacak düzeyde önem taşıyan Aslanlı-2 ini, önceden su değirmenleri, halen alabalık tesisleri ile meşhur Değirmendere’si ve mi- zah yüklü dindar insanları ile tanınan (Dağdaş ve ark., 2003; Dağdaş ve ark., 2005), müstesna bir yurt köşesidir. Kasabamıza ismini veren Oğuz Türklerinin 24 boyundan biri olan Dodur- ga boyu Oğuzların Boz-Ok’lar koluna bağlıdır (Begliyev (Beyoğlu), 2000). Dodurga boyunun, Oğuz Han’ın altı oğlundan biri olan Ay Han’dan çoğaldığı kabul edilmektedir. Dodurga kelimesi eski Türkçe’de “Ülke alan, mülk tutan, yerleşip sahip çıkan, yurt edinen” anlamlarına gelmektedir (Sümer, 1992’ye atfen, Dağdaş ve Dağdaş, 2001, s. 42-44). 3- Derlenen Kelimeler Büyük çoğunluğu Dodurgalar kasabası ve Yaka Bucağından derlenen bazı kelimelerden oluşan demet aşağıda sunulmaktadır

10 2005 - I Said Dağdaş , Fatıma Betül Dağdaş

KELİMELER Durmuş Sayan’dan, 1944 doğumlu, Abanoz 1-Dayanıklı, suda durmuş, yıl- 11.04.2000). Tortepe’de Sedirle karı- lanmış fakat çürümemiş ağaç. Akas- şık bulunan kayınlar için kullanılıyor.. ya suda çürümez. Abanozlaşmaz! Har Defne (Hatay civarında defneye ve- 2-Dayanıklı, cüsseli adam. Abanoz rilen isim, H. İbrahim Yalçın ve Reşit gibi adam...(22.04.2000, Talha Balı, Uzel, 27 Mayıs 1999). -Görele). İstiriç -Maçka’da gürgen ağacı- Abanozlamak (Abınozlamak) İçi çü- na verilen isim. Aynı yörede Kayına rümek, odununa kurt işlemek. Karaa- da Gürgen deniliyor (Şaban Altıntaş, ğaç daha abanozlamamış, kesip satın 12.06.2001, Altındere, Maçka/Trab- kütüğünü (İrfan Mak, 1935’li, Yukarı zon). Dodurga, 1999). Kalabak Toros göknarına verilen mahalli Ağaç, çalı, tohum Bazı ağaç isimleri ile ad (Şaban Kırtaş, 1967’li, Mansurlu- tohumları hakkında mahallinde kulla- /, 1.3.2005). nılan karşılıklar aşağıda verilmiştir Kamalak 1-Kayın (Hatay civarı.) Akmeşe -Yenice ve 2-Sedire de aynı isim veriliyor Kahra- civarında Istranca meşesine verilen manmaraş civarında. isim. Karagökçeağaç Zonguldak-Yenice civa- Bakraz Kayın (-Nur Dağları’nda rında gürgene verilen isim (Muham- Kayına verilen isim, Nafi Açıkel (Or- med Özgü, Akmanlar köyü, Yenice- man Müh.), Yenice Orman İşletme Zonguldak,Ekim-1999). Müdürlüğü-Zonguldak, 26.10.1999). Karahayıt Bir tür ağaç. «İplikler Civek Kuş kirazı. Yabanî kiraz Denizli’ye özgü karahayıt ağacının (Zonguldak-Yenice ve Devrek civa- kökünden elde edilen boyayla kayna- rında yabani kiraza verilen isim). tılıp ’yi oluşturan kireçli Çınar Denizli ve Zonguldak-Yenice do- suda 20 gün bekletildi.» (Muhabirde laylarında dişbu-dağa verilen isim. gördü, Denizli’den şal aldı. Zaman Çedene Kahramanmaraş civarında Se- Gazetesi, 6 Nisan 2005, s. 1, 2). dir (Katran) tohumuna verilen ad Karamtul dikeni 50-70 cm yüksekli- (18.09.1987, Orman Mühendisi Mus- ğinde dikenli bir çalı. Nallıhan ve ci- tafa Kızmaz’ın, mahallinde aldığı bil- varında (Hıdırlar köyü) açık arazide gi). veya Kızılçam yayılış sahalarında bu- Dağ kavağı (Karakavak) Titrek kavağa lunan bir tür çalı (Asım Yıldız, 1938’li, (Populus tremula L.) -’nin 21.03.2002, Hıdırlar köyü). Yukarı Ovacık köyünde verilen isim. Katran Güneyde, Toroslarda Sedire ve- Dığıl ardıç --Tortepe Sedir rilen isim (Gölhisar- Dirmil, Kahra- tohum meşceresinde çalı formunda manmaraş ve Hatay). serpili olarak yayılış gösteren ardı- Kavak Denizli –-Muğla civarın- ca verilen ad (Karayaka-Kuzalan’lı da çınara verilen isim. Durmuş Sayan’dan, 1944 doğumlu, Kelebek Zonguldak-Yenice ve Devrek 11.04.2000). civarında akçaağaca verilen isim Eldirik çalısı Sakızlık. Cistus (Laden)’a Keleter Tokat-Erbaa-Kuzalan ma- verilen ad. hallesinde Karaçam’a verilen ma- Gürgen Kayına verilen mahalli ad halli ad (Karayak-Kuzalan’lı Dur- (Tokat-Erbaa-Karayaka-Kuzalan’lı muş Sayan’dan, 1944 doğumlu,

2005 - I 11 Denizli-Acıpayam-Dodurgalar Kasabasından Derlenen Kelimelerimiz

11.04.2000). Tortepe’de Sedirle karışık kulu olması ve çalı formunda bir bit- bulunan Karaçamlar için kullanılıyor. kicik olması nedeniyle park ve bahçe Kızıl pelit Tokat-Erbaa-Tortepe Sedir peyzajında çok rahatlıkla kullanılabilir tohum meşceresinde serpili olarak (Said Dağdaş, 10 Haziran 1999). Or- yayılış gösteren meşe türüne veri- mancılık Araştırma Enstitüsü Herbar- len ad (Karayaka-Kuzalan’lı Dur- yumuna 7 Haziran 1999’da Antalya muş Sayan’dan, 1944 doğumlu, Orman Bölge Müdürlüğü, Cevizli Or- 11.04.2000). man İşletme Müdürlüğü sınırları için- Koz Cevize verilen ad (, Acıpayam, de yer alan Çakıllı Gedik mevkiinden Kahramanmaraş, Azerbaycan’da). (Gümüşdamla köyü içindeki Beyşehir Kökmer (Kökmer ardıcı) Tokat-Erbaa- yolu üzerinden) alınarak getirilmştir. Emekli Orman Muhafaza memuru Kuzalan mahallesinde Toros Sedi- Mustafa Öztürk’ten bilgi alınan alınan rine verilen mahalli ad (Karayaka- bu çalı formundaki bitki (6. 6.1999), Kuzalan’lı Durmuş Sayan’dan, 1944 peyzaj mimarisinde orijinal bir yere doğumlu, 11.04.2000). Kuzalan ma- sahip olabilir. hallesi üstünde güneybatı yamaçlarda Üğüm Fındık ağacına Giresun civarında bulunan Sedir meşceresine halk Kök- verilen isim (22.04.2000, Talha Balı, merlik mevkii diyor. Giresun-Görele’li). Kuş kirazı Civek. Yabanî kiraz (Bolu- Yeykin Kızılağaç(22.04.2000, Talha Balı, Kemal Yerlikaya, 1.6.1999). Giresun-Görele’li). Mezdeği Göknar. (Hatay ve Adana civa- Acer Yeni, taze. Acer gelin. rında göknara verilen bir diğer isim. Acer gelin gibi heyecanlı. Çünkü ilk defa (Şaban Kırtaş, 1967’li, Mansurlu- ’a gidiyor İsmail. (Hamit Er- Feke/Adana, 1.3.2005)). dal, 5.10.2003, Kırıkkale). Pıyan Bir çeşit ot (F. Dağdaş, Haziran Acerlemek Tazelemek, dinlendirmek. 1980) Kafamızı acerleyelim (Bir sigara mo- Poruk 40-50 cm yüksekliğinde bir çalı. lası verelim) anlamında (Hamit Erdal, Nallıhan ve civarında (Hıdırlar köyü) 7.2.2002). açık arazide veya Kızılçam yayılış Ağaç/Meyve türleri sahalarında bulunan bir tür çalı (Asım Allı ballı Erik (Adil , Zir. Müh., Yıldız, 1938’li, 21.03.2002, Hıdırlar Kerkük’lü, 4.8.2005). köyü). Endürez Mahlep. İdris ağacı. İdris ağa- cına ’da verilen ad (Meh- Selvi Denizli civarında karakavağa veri- med Berber (1953’lü), Eyüp Berber len ad. (1941’li), Kaleköy, 16.8.2005). Senaver -Uludağ civarındaki köy- Çiğit Meyve tohumu. Vişneyi ye, çiğidini lerde, Göknar ağacına verilen isim. yere at. Yerden bitiyor (Eyüp Berber Somak (Sumak) Şifalı bir ot, çalı. So- (1941’li), Kaleköy, 16.8.2005). makçı Pınarında durdurun eşekleri İslim İşlenip, kurutulmuş kayısı. (Al- de dinlensinler (F. Dağdaş, Haziran per Yiğit (’lı öğretmen, 1980) 4.8.2005)). Tepsi ağacı Çiçeğine Emecik çiçeği de- Mişmiş Aşılı zerdali. “Malatya denince nilen bu çalımsı bitki çok kolay şekil akla ilk gelen yöresel diliyle “mişmiş” verilebilmesi, çiçeklerinin çok hoş ko- olarak adlandırılan kayısı…”(Vakit

12 2005 - I Said Dağdaş , Fatıma Betül Dağdaş

Gazitesi, 31.7.2005, s. 4; Alper Yiğit yemiş ve ıtriyat dükkanlarında satılan, (Malatya’lı öğretmen, 4.8.2005)). siyah renkli, iri taneli, çekirdeği küçük Ağaçlamak Toplamak. Bir çırmar doma- bir tür erik. Zeyveli Gıda Pazarı, Bey- tesi ağaçladık (İlhami Turan, 1975’li, pazarı, 0.312.762 48 17, 19.11.2004). Malatya-Konak, 7.8.2005). An kakmak Tarlanın sınırına müdahale Ağdırmak 1- Bir tarafı ağır gelmek. Te- etmek, içeri girmek. Hesabımız ahire- razinin bir kefesi a ğır gelmek an- te kaldı. On adım girmiş tarlama, anı lamında. Eşeğin semeri ağdırıyor. içeri çekmiş, an kakmış. Heybeyi dengelt. 2- Taraf tutmamak, An (=Keli, Kenar=Gırak, =Fonç) adil olmak. İkimiz arasında adaletli ol, İki tarla ya da bahçe arasındaki sınır. ağdırmak yok. Keli: Kırşehir ve Nevşehir civarında, Ağıp dönmek Yerinde duramayıp gezin- “an„ kelimesinin karşılığı olarak kul- mek. Yatağında ağıp dönüyor, herhal- lanılır (Birol Yıldırım, 1965’li, Hacı- de hasta. bektaşlı). Ağız (Ağız sütü) Doğum yapan ineğin ya Fonç: Ankara-Çubuk civarında, “an„ da doğum yapam hanımın çoçuğuna kelimesinin karşılığı olarak kullanılır verdiği ilk süte verilen ad. (Sadık Şimşek, 1962’li Geldibuldu Ağızlık 1- Düzgün kesilmeyen dastardan köyünden). Kenar (=Kırak): Kırıkkale- civa- arta kalan kısım. 2- Sigara içenlerin rında, “an„ kelimesinin karşılığı ola- kullandıkları sigara yerleştirilen çu- rak kullanılır (Hamid Erdal, 1965’li, buk. Deliceli). Akşam üstü Akşam üzeri. Akşam üstü Anca 1- Henüz, şimdilerde. Daha erken suları doldurun gelin (F. Dağdaş, Tem- ama çok yakın anlamında. Anca bilir muz 1982). daha. Yaşı çok küçük. Alça Düzün yükseği (F. Dağdaş, Mart 2- Her hâlükarda... anlamında. Anca be- 1980). raber, kanca beraber. Altı ezmeli yemek kültürüne Ankara’cı Sadece maaşını düşünen kişi. has bir yemek türü. Domates haşlanır. Memur (F. Dağdaş, Aralık 1980). Tencerenin altına döşenir. Şişte pişi- Anlık Sıra halinde döşenen odun yığını- rilen et de, üzerine eklenir. O nedenle na verilen ad. Odun anlığı bitti oldu. bu yemeğe “altı ezmeli“ denilir. (İhsan Bu kış sert geçti. Biler, Gaziantep) Annaç (Anneç) Karşılık. Oku anneci de- Altılamak 1- Boğmak, baskın gelmek. yiminde olduğu gibi. Bizim köpek komşununkini altıladı. 2- Alın anlamında kullanılır. Karşıdan an- Hastalığa yenik düşmek. Hastalık ada- necime bir taş geldi ama, yere yıkıldım mı altıladı, götürdü. kaldım. Altınbaşak civarında “nego” ola- Apaç Hiçbir şey yemeden. Aç olarak. rak bilinen bir çiçek. Şifalı bitki olarak Apaç oruç tutturyorsunuz çocuklara kullanılır. “Elbisede güve tutturma- (F. Dağdaş, 29.11.2000)! yan” bir özelliği vardır (Uludağ’da Apappak Bembeyaz. “Ap ap „ yöre köylülerinin verdiği bilgi, Said ön eki, beyazın beyazlığını pekiştirme Dağdaş, 08. 1997). amacıyla kullanılmakatdır. Amasgene Ankara-Beypazarı’nda ma- Arbanmak 1-Kavga etmeye hazır olmak. halli olarak yetiştirilen ve kurusu kuru Arbancek (arbanacak) bir yeri yok

2005 - I 13 Denizli-Acıpayam-Dodurgalar Kasabasından Derlenen Kelimelerimiz

evde... 2-Köpeğin saldırmaya hazır Hacıbey armudu Ağustosun üçüncü olması. Dikkat et şu köpek arbanabi- haftası itibariyle pazara çıkarılan, lir. 3-Hasretinden sarılı sarılı vermek. Gül armudundan daha irice, sert, Mini köpek o kadar yoldan geldikten dıkız, erdikçe tatlanan, Acıpayam- sonra arbanı arbanıverdi. Dodurgalarda yetiştirilen Küpdüşen’e Arık 1- Bahçeleri sulamak için kullanılan benzeyen bir çeşit. 28.08.2001, Gazi beton su yolu. 2- Çok zayıf, zayıflamış Mahallesi pazarı, Necati Güler, 1946 olan insanı tarifte kullanılır. doğumlu, Aşağıada köyü, Çeltikçi- Arıtmak İyice zayıfırmak, güç- Kızılcahamam-Ankara (Armut cinsle- ten düşmek. Teyzemin teni iyice arıt- rini yetiştirip pazarda satan köylü). Kısabacak armudu Kızılcahamam- mış artık, bir deri bir kemik kalmış. Çeltikçi yöresinden bir armut çeşidi Gidici! Allah gecinden versin. (Sami Öztürk, 1972 doğumlu, 2001). Armut çeşitleri Armut çeşitlerinden ba- Mehrican armudu Kızılcahamam-Çeltikçi zıları aşağıda verilmiştir yöresinden bir armut çeşidi (Sami Öz- Buladan armudu Temmuz’un 10-30’u türk, 1972 doğumlu, 2001). arası eren, bir çeşit armut (Muammer Sakal ıslayan armudu Yuvarlağımsı, gül Kılıç, Denizli-’lı) (25.7.2003). armudundan oldukça küçük, daha Çöğür armudu Armut ağacının delisine, sert, ondan bir iki hafta daha geç ol- aşılanmış olmayan ve dikenleri olan gunlaşan bir çeşit. 28.08.2001, Gazi yabanisine Denizli civarında verilen Mahallesi pazarı, Necati Güler, 1946 ad. Yabani, dikenli armut, . Çö- doğumlu, Aşağıada köyü, Çeltikçi- ğür armutları ermiş mi, baktınız mı?, Kızılcahamam-Ankara. Bu baharın, çöğür armutlarını aşıla- Tongur armudu Geç eren, kışın samanda yalım. bekletilen armut çeşidi (Yavuz Özkan, Çörtük armudu Sakal ıslayan armu- 1965’li, Akçakesme köyü, Kızılcaha- dunun diğer adı. 28.08.2001, Gazi mam, Ankara, 1.9.2005). Mahallesi pazarı, Necati Güler, 1946 Yere basmaz armudu Üsküp-Kalkandelen doğumlu, Aşağıada köyü, Çeltikçi- ve civarında yetişen bir armut çeşidi Kızılcahamam-Ankara. (Akra FM, 2.10.2005, saat 00.20) Artmak (Ardmak) 1- Biriktir- Gül armudu Yanallı, yemesi çok hoş, mek anlamı yanında üzerine koymak, Ağustos’un ikinci haftası sonuna ka- yerleştirmek anlamında kullanılır. Da- dar kalabilen bir çeşit. 28.08.2001, madın mendili sağdıç durdurulurken Gazi Mahallesi pazarı, Necati Gü- boynuna ardılırdı. 2- Yük. Kendim ler, 1946 doğumlu, Aşağıada köyü, çalışıyorum, kendim kazanıyorum. Çeltikçi-Kızılcahamam-Ankara. Sizlere artmak olmuyorum oğlum Gök sulu - Denizli-Honaz yöresinden (31.10.2000, F. Dağdaş). Temmuz ortalarında eren bir armut Avkılamak 1- Elde güzelce yıkamak. çeşidi (Muammer Kılıç, 1984’lü, Götürdük arığa, avkılaya avkılaya Denizli-Honaz’lı, 25.7.2003). - Erme- yıkadım kilimleri. 2- Suçluyu azarla- ye yakın, tatlanmış meyveye verilen mak., kavgada birbirini sözle bastır- ad. Gök sulu armut (22.7.2001, An- maya çalışmak, konuşmasına fırsat kara Gazi Mahallesi pazarı, Ankara- bile vermemek. Bir ağzımı açayım Kızılcahamamlı bir satıcıdan). dedim ama beni avkıladı attı.

14 2005 - I Said Dağdaş , Fatıma Betül Dağdaş

Avkırtmak 1-Sinsice, kimseye farket- Yılan bacıdı Baklagillerden yabani tek tirmeden bulunduğu ortamdan, oda- yıllık bir bitki. Hatun parmağının kü- dan ayrılıp çıkmak. Cemal herkesi çüğü (İlhami Turan, 1975’li, Malatya- avkırtıp balkona, ayazlığa çıkıp öne Konak, 7.8.2005). doğru eğiliyor, dışarıyı seyrediyor. Badallamak Kirletmek (Ayşe Yaman'dan, Allah korusun düşecek bir gün. Hepi- Ulus-Bartın, 1950’li, 11.1.06). nizi avkırtacak ha! (Fatmana Dağdaş, Baharın Bahar mevsiminde, bahar gel- 18.04.2000). 2- Suçluyu azarlamak., diğinde. Eli delik çocuğun, borcunu kavgada birbirini sözle bastırmaya veremez şimdi, baharın alırım ben o çalışmak, konuşmasına fırsat bile ver- parayı. memek. Bir ağzımı açayım dedim ama Baharın kabak yemek, bu ne bok ye- beni avkıladı attı. mek! (Hacı Baki Mak’ın hanımı Ayakcan Merdiven (İlhami Turan, Bahar Ana’dan naklen F. Dağdaş) 1975’li, Malatya-Konak, 7.8.2005). (20.03.2000). Ayakyolu Tuvalet. Ayakyolu nerde? Balaca (S. Kusekenani) Küçük, (Azeri Ayazlamak Akşamdan dışarıda, açıkta Türkçesinde küçük). bekletilen suyun soğuması. Gümülleri Baladız Yeni yıl sürgünü. akşamdan doldurup dambaşına ko- Balbastı Biraz tatlı fakat yemesi hoş ol- yun. Ayazlasınlar (F. Dağdaş, Haziran mayan Arığın içini kurbağa yuvası 1980) ! tutar ya, aynı onun gibi oluyor. Sar- Aydınmak Öğünmek (F. Dağdaş, Ocak manın içine domates koyma. Balbastı 1980). oluyor (F. Dağdaş, 17.12.2000). Azatsız Ahlaksız. Terbiyesiz (F. Dağdaş, Balkan Orman. “… Bunlar ki hayvanat-ı Temmuz 1982). vahşiyyenin yumurtada veya yavruda Azımsamak Az bulmak. olmadığı sıralarda balkanlara çıkıp Azımsıramak Verilen ücreti az bulmak. avlanalar ki, zinhar hastalarımızı gı- Azımsıranmak Az bulup nazlanmak. dasız bırakmayalar!..” ( Sultan Babalar günü Perşembeyi Cumaya Mehmed Han’ın vasiyetine atfen Öz- bağlayan geceye verilen ad (Rahmi demir ve Yükselmiş, 1995, s. 127). Gültekin, 26 Temmuz 2005, Ankara, Balkanlık Ormanlık, girilip çıkılmaz, Güdül-Sorgun). işlenmez arazi. “Denizli’de eski ga- Babayiğit yemeği Pilavın ana yeme- rajın olduğu yerler eskiden hep bal- ği oluşturduğu sofra. (17.07.2005, kanlıktı” demiş Koca Ömerlerin Hacı H. Erdal, 1964, Kırıkkale-Delice- Ömer Emik (Nakleden F. Dağdaş, Hacıobası). Babayiğit yemeği yiyoruz. 19.4.2000). Buyurun beraber yiyelim! Balkanlaşmak Karmaşa, belirsizlik, Bacıt Baklagillerden yabani tek yıllık bir hatta iç savaş ortamı. “...Irak’ın bal- bitki. Hatun parmağının küçüğü (İl- kanlaşması kaçınılmaz.“ (Anonim, hami Turan, 1975’li, Malatya-Konak, 15.2.2004, s. 11). 7.8.2005). Balkanlaştırmak Karmaşa ve belirsizlik İt bacıdı Baklagillerden yabani tek yıllık ortamını körüklemek. bir bitki. Hatun parmağının küçüğü (İl- Balta Ağzı , geniş ve saplı odun hami Turan, 1975’li, Malatya-Konak, kesmekte kullanılan kesici alet (Aşır 7.8.2005). Acar, Sorgun-). Denizli yöre-

2005 - I 15 Denizli-Acıpayam-Dodurgalar Kasabasından Derlenen Kelimelerimiz

sinde nacak’a verilen ad. 29.1.2006). Bandırmak 1- Suyla, yemekle ıslatmak. Belen 1- Sırt. Yazır beleni örneğinde ol- 2- Pekmez kaynatırken pekmezin ko- duğu gibi. 2- Gürültüden dolayı çok kulu olması için içine , karanfil, rahatsız olan çocuk için kullanılır. çiçek koyup bekletmek. Fazla gürültü yapmayın, çocuk uyku- Banmak Pekmezi veya sulu yemeği yer- sunda belen sonra. ken ekmeği batırarak yemek. Belermek Korkudan ya da kızgınlığın- Basma çeşitleri dan dolayı gözlerinin akı iyice görü- B. (Burdur alacası) Bir çeşit basma türü nürcesine gözlerini açmak. (Fatmana Dağdaş’dan). Belertmek Kızgınlığından gözlerini kar- B. ( basması) şısındakine dikmek. Gözlerini yine be- Basmak Sıkıca, sertleşinceye kadar, ka- lertti. Çok kızdı herhalde. lıp haline gelinceye kadar yerleştir- Belik Saç örgüsü. mek. Tütünler bu sene erken basıldı. “Arda boylarında kırmız erik, Helime’nin Ufacık bir al yastık, biz onun içine un (Elime’nin) ardında on yedi belik...” bastık. (Halil Kurt, Çanakkale/Yenice- Başıbozuk Yuvası yıkılmış kadın (F. Örencik köyünden, 1954’lü, Edirne, Dağdaş, Ocak 1980). 7. 7. 2005). Başıbütün Dul kalmayan, mutlu kadın Benimsiremek 1- Akrabalığını göster- (F. Dağdaş, Ocak 1980). mek, yakınlık göstermek, 2- Kendine, Başına kakmak Yaptığı iyiliği yüzüne düşüncesine yakın bulmak. vurmak. Yazar Mustafa Miyasoğlu’nun “Kuşlar Bayatırmak Bayatlamaya ramak kalmak. bile kaderle uçar...! ifadesini benim- Yufkalar bayatıracak, serin güneşe. siredim.„ Bayatmak Bayatlamak. Tavuklar - mış (F. Dağdaş, 22.04.2000). Bey parası Acıpayam. Baygın Kumarda üttürenin lakabı, sıfatı. Ben düşmek (Sağır nun ile) (Üzüm bağ- Üttüren kişi için kullanılan tanımla- ları için) Ermeye, kararmaya başla- ma. Yitim (Yetim) Hasan zaten baygın, mak. Bağlara ben düşmüş mü (F. Dağ- üttürmüş kumarda. (Mehmed Baz, daş, Ağustos 1980)? 14.2.2000) Benli (Sağır nun ile) Dış görünümünde, Beh vermek Giresun-Görele. özellikle yüz hattında beni olan. Benli Bayırsı Hafif bayır olan arazi, yer (F. Ayşe’nin yanına gidiyorum (F. Dağ- Dağdaş, Nisan 1980). daş, Haziran 1980). Baylan Şımarık (F. Dağdaş, Aralık Benli bensiz (Sağır nun ile) Olayım ol- 1980). mayayım, ereyim ermeyeyim anla- Baylanmak Kendini beğenmek (F. Dağ- mında. Ermek, olgunlaşmak üzere. daş, Aralık 1980). Özellikle üzümlerin olgunlaşması için Bebillenmek Herhangi bir işle uğraşıyor kullanılır (F. Dağdaş, Haziran 1980). olmak. Öteberi işiyle uğraşmak Benli bensiz (Sağır nunsuz) B e n (F. Dağdaş, Mayıs 1980)! olmasam da… Benli bensiz teyzen Belek Çocuk bezi. gelirse beklesin, gitmesin (F. Dağdaş, “Çocuğun beleğini beleyiver!” (Meh- Haziran 1980). med Yıldız, 1961’li, -Ereğli, Bezeli Güçlü, kuvvetli, iri yarı insan.

16 2005 - I Said Dağdaş , Fatıma Betül Dağdaş

Yargınlı (F. Dağdaş, Şubat 1980). di birden. Bezeleme Vücutta oluşan baklaya benzer Bolarmak (Bollaşmak) Bollaşmak. Yaz kırmızılık (F. Dağdaş, Şubat 1980). gelince her şey bolardı pazarda. Bıldır Geçen yıl. Sizin kız ne zaman ev- Boşboğaz Hiç sır tutmayan, tutamayan. lendi?- Bıldır evlendi. (C. Basri Gök- Hemen söyleyip atan anlamında. Boş- şen, Kahramanmaraş-Andırın, -1961, boğazın teki o. Yanında bir şey söyle- 31.7.2003) meye gelmiyor. Bıdırak Çok konuşan. (Emine Dağdaş, Bol derin Bol miktarda. “Bol derin ye- 9.5.2000) sinler diye pazardan çok meyve al- Bıdıramak Söylenmek, şikayete devam dım” (F. Dağdaş, Temmuz 1982). “Bol etmek, fısıltıyla ama başkalarını ra- derin yedik cevizi Allah razı olsun! hatsız edecek biçimde konuşmaya de- (29.11.2000). vam etmek. Üç kuruş maaşım var diye Boyraz (Poyraz) Kahramanmaraş’ın ondan bıdırayıp dururum (bıdıreban). Kavlaklı kasabasında Göksun isti- (E.Dağdaş, 9.5.2000) kametinden esen soğuk rüzgara ve- Bıdırdatmak Bıdıramasına fırsat vermek. rilen ad. (11.05.2000, Osman Bal, Bıdıratma şunu, ver ne istiyorsa da, Kahramanmaraş-Kavlaklı kasabası). sustur! (E. Dağdaş, 9.5.2000) Bozulak 1- Uzun hava (Said Ay Bıdırtı a) Fısıltıyla sessizce konuşma. (1317’li)’dan naklen F. Dağdaş, Bıdırtı çıkarmayın, çocuk uyuyor. b) 19.5.2003). 2- Baharda yeni süren Fısıltıyla sessizce, biraz da sinirlice yaze çalı sürgünlerine verilen ad. “Ça- konuşma. Dam tıpırtısı, karı bıtırtı- lıların bozulağı geldi mi çok seviyo- sı, var ömrümü yok etti (F. Dağdaş, rum.” (F. Dağdaş, 19.5.2003). 29.11.2000)! Bozyel Dodurga’da lodosa verilen isim. Bicek Vurgu yapmak amacıyla kullanılır. Kabayel. Baharda havayı ılıtıp karı erit- Hiç, asla anlamında. Gördün mü bal- tiği, toprağı ortaya çıkardığı için boz- kona gitti yine Cemal. Bicek kopmu- yel denilir (Fatmana Dağdaş,1980). yor ordan. Böğürlü Üç dört aylık hamile kadın için Bicecik Bir tanecik anlamında. Bicecik söylenir. kalemim kaldı. Bucak Köşe. Allı beşik komadın mı Bitirmek 1- Halletmek, ikna et- (koymadın mı) bucağa, mor com- mek, razı etmek anlamında. Yankılı- bazlı oğlanı almadın mı kucağa, Ka- çoğlunun kızını Mustafa’ya ben bitir- dir Mevla’nın yakmadığı ocağı, dim (12.2.2000, M. Baz). Boğazı’nın çırasını yaksan (çatsan) Bizimsiremek Akrabalığını göstermek, yanar mı ? (F. Dağdaş, 12.2.2000). yakınlık göstermek. Güllü abla bizi Buğ Su buharı. Bir insanın niteliği dav- çok bizimser, hal hatır sorar gördü- ğünde. ranışlarından bilinir anlamında kul- Bocut Topraktan pişirilerek imal edilen lanılan aşağıdaki atasözünde olduğu “küçük testi”. Testinin en küçük çeşidi, gibi. “Biz yenecek aşı, buğundan bi- bir nevi toprak sürahi “Şükran, bocutu liriz !„ (Cıngıllı Molladan F. Dağdaş, kırdı” (Ş. Gökdemir, 05.08.2005)! Aralık 1984). Bolarıvermek Hemen artıvermek, ço- Bulkak İyice olgunlaşmış, ermiş meyve. ğalmak. Yaz gelince herşey bolarıver- “Şeftaliler bulkak bulkak olmuş!”(F.

2005 - I 17 Denizli-Acıpayam-Dodurgalar Kasabasından Derlenen Kelimelerimiz

Dağdaş, Temmuz 1982). 2- Eli açık kişi (F. Dağdaş, Haziran 1980) Bulut (1) Ceviz çırpmak için kullanılan Cof olmak 1- Güler yüzlü, endişesiz, tatlı selviden yapılan uzunca değnek. dilli olmak. 2- Eli açık olmak (F. Dağ- Bungun Dertli, zihni karmakarışık. Evi daş, Haziran 1980) ! yandı komşunun, başı çok bungun Combaz Kahkül, perçem. Allı beşik ko- şimdilerde. madın mı (koymadın mı) bucağa, Mor Burnik Denizli’de doğal olarak yetişen combazlı oğlanı almadın mı kucağa, yabani cennet elması (Trabzon hurma- Kadir Mevla’nın yakmadığı ocağı, sı) (Emine Dağdaş, 1965’li, 2005). Çat Boğazı’nın çırasını yaksan (çatsan) Bülük Küçük çocuğun kamışı. Azerbay- yanar mı ??? (F. Dağdaş, 12.2.2000) can Türkçesinde koz (Muhammed Conculaz 1- Ölü kişinin üstünden kedi Hasan Muştag, Azrebaycanı, geçince, ölünün ayağa kalkıp kefe- 5.6.1999). ni ile aldığı korkunç şekle verilen ad Büzük (Büzzük) Çenet, popo. İşkilli bü- (Batıl inanç). 2- Saçı başı karmakarı- zük dingilder (Zülfikar KÖKÇÜ,1945 şık, taranmamış kadının saçı için söy- doğumlu, 23.07.2002, Mersin- lenen tanım. Conculaz gibi olmuşsun. Davultepe’li)! Gidip saçını tarasana! Cemaat kaldıran Futbol müsabakasında Cöferli 1- Arzulu, istekli. 2- İçi ferah, ra- amigo (Azeri hoca Abdullayev’den, hat (F. Dağdaş, Ocak 1981). Sabah Gazetesi, 30.11.1999). Çakıldak Bakla, nohut gibi baklagillerin Cemaat Futbol müsabakasında taraftar tanesine verilen ad. Baklanın çakılda- (Azeri hoca Abdullayev’den, Sabah ğı çok olur. Gazetesi, 30.11.1999). Mısır sapını ikiye ayırıp sallamak sure- Cennet elması Denizli-Burdur civarında tiyle ses çıkartmaya dayalı oyuncağın Trabzon hurması için kullanılan ad. adı. Amme Antalya ve Akseki civarında Cen- Bol, bereketli nohut mahsulü için kulla- net elması da denilen meyvaya verilen nılır. Bu sene nohutun çakıldağı çok. bir diğer isim (22.3.2005). Gurk tavuk gibi maşallah. Cemre havası Değişken hava (Said Dağ- Koyunların baharda yedikleri yeşil otlar daş, 2001). sebebiyle ötürmesi sonucu kuyrukla- Cemre havası gibi Değişken ka- rının altında topak topak, yumru gibi rakterli kişi (Said Dağdaş, 2001). biriken pisliklere verilen ad. (F. Dağ- Cımbıldak Yarı açık kadın. daş, 6.5.2000) Cımbıldatmak Leğendeki suyu çıpırat- Çakıldaklı Altı kirli, temiz olmayan kişi- mak, suyla oynamak. ler için kullanılan yakıştırma. (F. Dağ- Cımıcıcık Çok çok az. daş, 6.5.2000) Cımıcık Birazcık. Çakıldamak Çocukların çok fazla gürül- Cımık Biraz, az miktarda. tü yaparak oyun oynamasına verilen Cimcirmek Tırnağı ile tenini tutmak, ad. Çakıldamayın, kafam ağrıdı, yeter acıtmak. artık. (F. Dağdaş, 6.5.2000) Cimcirtmek Başkasının cimcirmesine Çaldıramak 1- Sürtününce ses çıkaran, engel olmamak, olamamak. mesela otların arasından hareketli bir Cingen Çingene. nesnenin gelirken çıkardığı ses, hışırtı. Cof 1- Güler yüzlü, endişesiz. Tatlı dilli, Bak bak, yılan ekinin içinden çaldıra-

18 2005 - I Said Dağdaş , Fatıma Betül Dağdaş

yıp geliyor. 2- Çabuk kızmak. Çaldı- Çerkez Kısa, dar, ensiz, ufak, ince anla- rayıp durma, sakin ol. mında (F. Dağdaş, Nisan 1980). Çaldıratmak 1- Çaldırama eylemini Çetir Kıymık kıymık taşlı yer (F. Dağ- yapmak daş, Haziran 1980). Çaldırmak 1- Benzemek. Seni mi çaldı- Çevre Gergefte hazırlanan, üzeri pulla rıyor ilk görüşte, beni mi? işlenen ve damadın boynuna ardılan Çalıardı Buluntu çocuk (F. Dağ- damat mendili. daş, Aralık 1980). Çığırmak Bağırmak, yüksek sesle ağla- Çalmak Benzemek. Aynı anası, herşeyi- mak (F. Dağdaş, Temmuz 1982). ni ondan çalmış. Çığrışmak (Çığırışmak) 1- Topluca ağ- Çangıramak (Metalik aletlerde) Çok lamak, yas etmek. 2- Ötmek (F. Dağ- ses, gürültü çıkarmak. Radyoyu kesin daş, Temmuz 1982). biraz, çok çangırıyor (çangıreyo) (F. Çıkın Azık torbası, küçük torba, ağzı Dağdaş, 04. 2000). bağlı küçük torba. Çatmak Ocağı ateşlemek. Ocağı çat Çıkınlamak Çıkın etmek, yığmak, birik- da, saç ısınsın. Sonra ekmek etmeye tirmek anlamında. (yufka pişirmeye) başlayalım. ... Çat Çırmar Domates, biber, patlıcan vb. seb- Boğazı’nın çırasını yaksan (çatsan) zelerin yetiştirildiği, her iki tarafı sırtlı yanar mı ? işlenmiş küçük arık. Gever. Bir çırmar Uymak. Kavga etmeye hazır olmak. domatesi ağaçladık (İlhami Turan, Bir baktık oğlan kıza çattı. Laf attığı 1975’li, Malatya-Konak, 7.8.2005). için kız çok kızdı oğlana. Çiçek, ot Bazı çiçek ve bitki türlerinin Çeç Harman dövülüp yığılınca aldığı gö- mahalli isimleri aşağıda verilmiştir rüntüye verilen ad. Akçabardak Bulgaristan’da kardele- Çekişmek (6) Görünmek. Azarlamak. Uyarmak. Şuna biraz çekiş!; Anası bu- ne verilen ad (Özcan, Bulgaristan- gün pek çekişti Gülizar’a (F. Dağdaş, Şumnu’lu, 1939’da Türkiye’ye göç- Eylül 1982, 2001). müş.). Çekme Harman döverken sapı düvenin Altınbaşak Artvin civarında “nego” ola- altına çekmek için kullanılan alet. rak bilinen bir çiçek. Şifalı bitki olarak Çekmek Taşımak, götürmek, götürüp “elbisede güve tutturmayan bir özelli- vermek. Ne varsa Garkın çayırına ği vardır (Uludağ’da yöre köylüleri- çekti gayri. nin verdiği bilgi, Said Dağdaş, 1997, Çemilemek Sudan, dereden geçerken Ağustos). ıslanmaması, batmaması için paçaları Boya otu Yapışkan, sarmaşık gibi bir çe- sıvamak. Abdest alırken kollarını çe- şit ot. Kök boyası yapılır. Dodurga’da mile, ıslanmasın (Sözlükte çemren- çok bulunur. Kirko gavur kök bo- mek şeklinde kayıtlı, Türkçe Sözlük, yası yapardı bu ottan. (F. Dağdaş, TDK Yayınları, 505/1, s. 236). 7.5.2000) Çemilenmek Sudan, dereden geçerken Çalba çayı Ada çayına civarında ıslanmaması, batmaması için paçala- verilen isim. rı sıvamak eylemini yapmak. Şiddetli Ebirmeli çiçeği Bursa-Uludağ’da mide yağmur yağdı. Evin önüne sel gelmeye ağrısına iyi geldiği için kullanılan şi- başlayınca çemilendik, suyun önünü falı bitki adı (Receb Yılmaz’dan, 1997 gerdik. Ağustos).

2005 - I 19 Denizli-Acıpayam-Dodurgalar Kasabasından Derlenen Kelimelerimiz

Kardelen Beyaz renkli bir ilkbahar çi- Gündüz gözü, ilikle çitiverelim! (F. çeği. Akçabardak (Bulgaristan’daki Dağdaş, 29.11.2000) adı) (Şaziye Özcan, Bulgaristan, Çiydirmek (Çiğdirmek) Çocuğun işe- Şumnu’lu, 1939’da Türkiye’ye göç- mesi eylemi için kullanılan fiil. müş.). (21.02.02, Ankara) Çizim (1) 1- Çift sürerken pulluğun bir Kızlan çayı Fethiye civarında bir tür ada seferde yardığı kısım. Çok az anlamın- çayına verilen isim. (Kızıl renkli top- da. Aliye’ye bir çizim yer satmadım (F. raklarda yetişen bir tür ada çayı.) Dağdaş, 15.4.2000). Mezgit kengeri Zayıflamak için kulla- Çoğeç (Çoveç) Güneş gören, rüzgara nılan, Kahramanmaraş civarında yeti- kapalı yer, kıble istikameti. Özellik- şen bir çeşit ot. Onu içen tekin tekin le ilkbahara girerken, hava yeni yeni Cuma namazına gidemez (11.05.2000, ısınırken kullanılır. Komşu gel biraz Osman Bal, Kahramanmaraş-Kavlaklı çoveçlenelim. kasabası). Çoğeçlenmek (Çoveçlenmek) Moyam Kahramanmaraş civarında yeti- Birlikte güneşe karşı oturup ısınmak. şen bir tür ot (Osman Bal, 11.5.2000, Komşu gel biraz çoveçlenelim. Kavlaklı kasabası, Kahramanmaraş). Çokannaşmak (Çokanneşmek) Bir araya Çiğ (1) 1- Olgun davranmayan insanı gelmek, toplanmak, yerleşmek. Hepsi tarifte kullanılır. Çiğlik yapma! Otur, bir mahalleye çokanneştiler. oturduğun yerde... Çokumlanmak İştahla yemek yemek. Çiğnem Yufka ile yemek yerken alınan Yufkayı dürüp yemek (Şaban Kır- bir parça yufkaya verilen ad. Sofrada taş, 1967’li, Mansurlu-Feke/Adana, çiğnemini küçük al emi. 1.3.2005). Çok az anlamında. Aliye’ye bir çiğnem Çokuntuluk Topluluk. Aile efradı. Her- yer satmadım (F. Dağdaş, 15.4.2000). şey çokuntulukla tatlı oluyor (F. Dağ- Çimdiklemek İsteksiz isteksiz yemek, daş, 19.12.1999)! oradan buradan almak. Çor çocuk Çocuklar anlamında. Ortalığı Çimdiklenmek Oyalanmak. çor çocuk dağıtmış, ne edersin. Çimdirmek Yıkamak, yümek. Akse- Çortun Çörten. Çöklen. Yağmur suyunu ki ve Yozgat dolaylarında kullanılı- damdan, çatıdan toplayıp aşağı indi- yor. Çimdireyim mi anam? (Aksekili ren düzenek. Beydağı’ndaki çortun- Mehmed Ali Şener’den (2000) ve lu pınar gibi (İlhami Turan, 1975’li, Yozgat-Akdağmadeni’nden Dursun Malatya-Konak, 7.8.2005)… Kutay’dan (1986)). Çöğdürmek (Çövdürmek) Erkek çocuk- Çipilden Hafif yağmur Çaydan geçip ların ayakta, donsuz vaziyette veya çipildende boğulmak (F. Dağdaş, hayvanların işemesini tanımlayan ey- 12.2.2000). lem. Açıktan, bolca küçük abdest boz- Çirin Sağ ve sol omuzlara verilen isim. mak. Bak yeni sünnet olmuş, ayakta Çirnime gulunç girmiş, gel de bıçakla çövdürüyor çocuk.; Ne çok cişi gelmiş. bir eziver. Çövdürüyor baksana çocuk !. Çitmek Eklemek. Dikmek. Gündüz Çöğmek Çökmek, çömelmek. Çöy çöy, gözü, ilikle çitiverelim! (F. Dağdaş, kimse görmesin ciş yaparken. 29.11.2000) Çöğnük Alacık. Kısa süreli kullanılan Çitivermek Ekleyivermek. Dikivermek. küçük çadır (F. Dağdaş, Aralık 1980).

20 2005 - I Said Dağdaş , Fatıma Betül Dağdaş

Çöğür 1- Diken. Bilhassa çöğür armudu da, dahacık (dahaacık), gözüne bakıp (ahlat) dikeni. 2- Türk halk çalıgıla- durur. rından bağlamaya benzeyen bir çal- Ihıcık dahacık demek Bir teklif için çok gı. Özay Gönlüm’ün yareninde cura, fazla bahane üretmek. Kesin cevabı bağlama ve çöğür üçlüsü var. vermekten sakınmak. Çömbüldemek Çuval giyerek adım atma- Damat kesesi Düğünde damada takılan ya çalışan kişinin durumuna verilen kese. isim. Ya da bu şekilde yürümeye çalı- Dal gündüz Güpegündüz. şan kişinin tavrı. Emmim çömbüldeye Dal öğlen Tam öğle vakti. “Dal“ ön eki çömbüldeye cami yanına giderdi. önüne geldiği kelimenin anlamını vur- Çömçöm gular. Dal öğlen yola çıktılar. Çulha Bir çeşit dokuma, bez, işlemeli Dânâ Değerli, bir tane, eğitimli anlamın- başörtüsü. “Atçı, Sipahi Pazarı’ndaki da. „Her giren cahil girer dergahına, işyerinde 70 yıldır „Çulhacı“ olarak her çıkan dânâ çıkar!“ (Resul Tosun, çalıştığını.söyledi. Geçmişte, Sipahi Yeni Şafak, 10.2.2002, s. 17). Pazarında 100 dolayında tezgah bu- Daptatlı 1- Moral bozmadan, tatlı, hu- lunurdu. Burada işlenen başörtüleri, zurlu biçimde. Sipsinerli, daptatlı Türkiye’nin birçok yerinde satılırdı... yesek yemeğimizi olmaz mı? 2- Tadı Ben de mesleğimin yok olmaması için fazla. “dap”, pekiştirme sıfatıdır. Ke- sipariş üzerine başörtüsü işlemeye ka- limenin anlamını güçlendirir. rar verdim.„ (Yeni Şafak, 13.10.2003, Dasdar Beyaz tülbentten hazırlanan s. 17). uzun başörtüsüne verilen ad. Kakmalı Çulhacı Atçı, Sipahi Pazarı’ndaki iş- dasdarımı Aliye’ye verdim. (F. Dağ- yerinde 70 yıldır „Çulhacı“ olarak daş, 18.08.02) çalıştığını,...söyledi. „ (Yeni Şafak, Davrandırmak Belli bir vakte yetiştir- 13.10.2003, s. 17). mek, geç kalmamak. Akşam yemeğini Çulhacılık Şanlıurfa’da, yok olmaya yüz davrandırdın mı? tutan ve teknolojiye yenik düşen “Çul- Davranmak Yüklenmek, gücünü ver- hacılık„ sanatı 95 yaşındaki Atçı usta mek, girişmek. Hadi davran, yenecek- tarafından yaşatılıyor (Yeni Şafak, sin onu! 13.10.2003, s. 17). Dayanmak 1- Talebi reddetmek. Kar- Çükündür Pazıya benzeyen, ıspanak şı çıkmak. 2- Zorluğa göğüs germek. gibi yemeği ve sarması yapılan bir Hanım herşeye dayanır… (Zülfi- sebze. Pazı. Bu sebze Zonguldak- kar KÖKÇÜ, 23.07.02, Mersin- Yenice, Devrek v.b. Batı Karadeniz Davultepe’li, 1945’li, Aslen-Mersin- yörelerinde bahçelerde yetiştirilmek- - Şahnalı köyünden). tedir (4 Mayıs 1999). Ankara-Çubuk- Dayaklamak Arkadan kapıyı sürgü- Geldibuldu köyünden Sadık Şimşek de lemek. Kapıyı kapatıp dayakladılar memleketlerinde çükündür yetiştiril- (Ziya Huz, Dodurgalı, 12.01.2006). diğini ifade etti (18.01.2001, Ankara). Deleme Topaç. Şebek (Zeki Ülger, - Denizli yöresinde ilbadı adlı sebze de Gürün’lü, 1954’lü, 30.8.2005). aynı amaçla kullanılan bir sebzedir. Delgeç Delici alet. Dahacık İşte, şu gördüğün, şu duyduğun, Delimsirek Az deli gibi, bazen akıllı olup oradaki anlamında. Bak tencere ora- olmadığını anlamakta zorlanılan kişi.

2005 - I 21 Denizli-Acıpayam-Dodurgalar Kasabasından Derlenen Kelimelerimiz

Dengeltmek İki tarafı denk hale getir- Dili kırık olmak Zorlanmadan, güzel mek. Düzenlemek, intizama sokmak. konuşmak (F. Dağdaş, Haziran 1980). Yerleştirmek. Yerli yerine koymak. Diğrek 1- Canlı. Geverleri sulayınca Yatakları dengeltmeden evden çıkma diğreldiler. 2- Neşeli. 3- Eğri büğrü emi! (F. Dağdaş, Temmuz 1982). olmamak. Dipdiğrek dur bir karşımda Denizlik Küpeşte. Doğramanın altından (F.Dağdaş 17.12.2000).. su girmesini engelleyen çıkıntı (Tu- Dipdiğrek Eğri büğrü olmamak. Dip- ran Çıldır, Yenice-Karabük, 7 Ağustos diğrek dur bir karşımda (F.Dağdaş 2005). 17.12.2000). Deve Deve ile ilgili bazı kelimeler aşağı- Diş hediği Çocuğun süt dişleri çıktığın- da verilmiştir. da, bu gelişimi kutlamak için konu- İğdiş Daşşakları alınan deve (İbrahim komşuya, akrabalara dağıtılan şeker, Manay, 1.4.2000, Çardak, Denizli, leblebi, fındık, fıstık, vb türden gıda- -Keçiborlu’nun Özbahar kö- lara verilen genel ad (İlhami Turan, yünden). 1975’li, Malatya-Konak, 7.8.2005). Köşek Deve yavrusu (İ. Manay, 1.4.2000, Dikilmek 1- Çok aşırı şekilde başı ağrı- Çardak, Denizli, Isparta-Keçiborlu’nun mak. Bilhassa ağrı dikilmek şeklinde Özbahar köyünden). kullanılır. Başıma dünden beri bir ağrı Mıdık Yürüyen deve yavrusu (F. Dağdaş, dikildi... Ocak 1980). 2- Ayakta uzun süre beklemek, aşırı Maya Dişi deve (İ.Manay, 1.4.2000, biçimde gözetlemek. Ne dikilip duru- Çardak, Denizli, Isparta-Keçiborlu’nun yorsun başımda sabahtan beri! Özbahar köyünden). Dikin Dikiş izi. “Dikini beli onun. Tülü deve Erkek deve (İ.Manay, Mağlıcın içinde... „ (F. Dağdaş, 1.4.2000, Çardak, Denizli, Isparta- Keçiborlu’nun Özbahar köyünden). 07.03.2003). Yoz deve Kısır deve (İ.Manay, 1.4.2000, Gövdesinden kesilip bırakılan Çardak, Denizli, Isparta-Keçiborlu’nun ağaç (F. Dağdaş, Mayıs 1980). Özbahar köyünden). Dipidek Doğrudan doğruya, hiç düşün- Devlet (1) Sahip olunan zenginlik, varlık meden, pervasızca. Dipidek konuşu- anlamında. O zamanlar bir koca dev- yor, insanı kızdırıyor. letti bir torba un (1935-40’lı yıllar), Direnmek 1-İnat etmek, karşı koymak. (F. Dağdaş, 8.4.2000). Cemal pencereden inmeyeceğim diye Dığıştı Gizliden gizliye söylenen söz, fı- dayanıyor, direniyor. 2- Dayanmak. sıltı. Dığıştı aldı yürüdü. Diren şurada biraz, yıkılmasın. Dıkız (Tıkız) 1- armut için kul- Dişemek 1-Dişleri çıkmaya başlamak. lanılır. Sulu olmayan, hemen in- Fatıma dişemiş artık. sanın boğazını tıkayan anlamında. Diş bademi Antalya ve Kaş civarında 2- Konuşması çok tok, hoş olmayan ince kabuklu, küçük ebadlı, fındık gibi insanları tarifte kullanılır. Muhabbeti dişle kırılabilen badem çeşidi (Meryem iyi olmayan insan anlamında. Dıkız Aktaş’dan Serpil Şener, 22.3.2005). birisi, hiç muhabbet edilmiyor. İnsanı Ditmek 1- Birbirinden dağınık biçimde bozup atıyor. ayrıştırmak. Yorganın pamuğunu dit! Dili kırık Zorlanmadan, güzel konuşan Güneşe ser… 2- Oynaşarak yormak. (F. Dağdaş, Haziran 1980). Çocuğu dit! İyice yorulsun!… (F. Dağ-

22 2005 - I Said Dağdaş , Fatıma Betül Dağdaş

daş, 29.11.2000) Domarmak, tomurcuklanmadan önce- Dokunmak (Dokanmak) 1- İçine iş- ki gelişim süreci. Bu fiil, baharla bir- lemek, acı vermek, koymak. Bir acı likte, genç tomurcukların gelişimi ile haberin verdiği ızdırap için kullanılır. birlikte kullanılıyor, kullanılmalı. An- Genç yaşta Esad’ın ölümü çok koydu cak “tomurcuklanma” ise, yaz ortası hepimize. veya sonunda tomurcukların yeniden 2- O konuyu açma, hiç ondan kapak oluşumu döneminde yaygın olarak kaldırma anlamında. Dokunma ona kullanılıyor. şimdi, çok üzgün. Dokunma, yanına Domuşmak Darılarak ayrı durmak. Yü- varma şimdi, çok kızgın. 3- Yediği bir zünden, darıldığını hissetttirmek (F. gıdanın mideyi bozması durumunda Dağdaş, 21.2.1987). kullanılır. Akşam sahurda tavuk ye- Domuşturmak Darılarak yüzünü dön- miştim. Dokundu bana, çok yağlıymış mek (F. Dağdaş, 21.2.1987). (F. Dağdaş, 2001). Döktürmek 1- Edilgen anlamı olarak 4- Olumsuz hava şartlarından dolayı birine birşeyin dökülmesini söylemek. hasta olmak. Kabayel insana kar gibi, Abdest alırken kimseye su döktürmez kara kor gibi dokunur (Necati CEN- o. 2- Bir işi çok iyi yapmak. Özellikle GİZ, Orman Müh., 25.12.2005, Ulu- oyun oynarken oynadığı oyunu maha- Televizyonda bir tür- borlu/Isparta). retle irca etmek. kü çıktı mı, döktürüyor da döktürüyor Dokuz tahta Mezara döşenen merteklere bir görsen! verilen ad. Döküm saçım olmak Herşeyin birbiri- “Dokuz tahta altında, ne karışması hallerinde, işlerin aileyi Ne cevab vereceksin oy benim cânım? boğduğu ortamlarda söylenir. Çok (Akra FM’de dinlenen bir türkünün fazla masraf etmek anlamında da kul- dizeleri, 31.07.2005). lanılır. Dokuz tahta Mezar tahtaları. Mezar mer- Dölek Verimli, düz tarla (Ahmed Demir- tekleri. “Dokuz tahta altında, ne cevap ci, Sancar köyü, (26. 5. 1999, Ankara, vereceksin, oy benim cânım?” (Akra Kazan). FM, 31.07.2005). Dölek yer, dölek tarla gibi kulla- Dolak Etek. nımlarda olduğu gibi. Adana-Feke- Domalmak Öne doğru dizlerini hafif Mansurlu, 1996). bükerek eğilmek (F. Dağdaş, Aralık Dönmek (1) 1- Olgunlaşmak. Kimyasal 1979). olarak değişime uğramak. Lahana tur- Domaltmak Bir insanı ya da hayvanı şusu, sirkeden döner. öne doğru eğdirtmek. Döşeme Taş döşenmiş, düzgün yol. Dü- Domarık Şişik. Kabarmış “Düştüm. Sağ rüst yolda yürüyemezken, döşemeye ayağım az domarık duruyor” (F. Dağ- at koşturmaya gidersin (F. Dağdaş, daş, Temmuz 1982). Eylül 1983)! Domarmak Şişmek, kabarmak. Baharın Dudağını domuşturmak Dudağını aşa- gelişi döneminde tomurcukların pat- ğı sarkıtıp ağlamaklı halde darılmak, lamaya yakın şişmesi. Atasözümüze küsmek (F. Dağdaş, 21.2.1987). yansıyan kullanımı aşağıdadır Dulda 1- Guz, güneş görmeyen yer anla- “Ömer diyecek dudak, domarışından bel- mında. Güneşte beklemeyelim, dulda- li olur !” (F. Dağdaş, Temmuz 1982). ya geçip orda konuşalım.

2005 - I 23 Denizli-Acıpayam-Dodurgalar Kasabasından Derlenen Kelimelerimiz

2- Rüzgar tutmayan taraf anlamın- lim, sen bize su dağıt. da. Hayri Metin’den, Gülşehir- Elaziz vişnesi Elaziz’de çıkartılan ve bil- Gümüşkent’li, Nevşehir, 2001. (An- hassa yurt dışında kolay cila tutması, kara- İlyakut köyü) renkli olması, her yerde kullanılabil- Duman altı Aşırı sigara dumanı bulunan mesi gibi nedenlerle çok tutulan bir kapalı bir ortamda bulunma. “Biraz çeşit mermer cinsi (Ver Elini Anadolu duman altı olacak ama, izin var mı si- Programı, TRT-INT, 11.6.2000). gara içmeye!„ (Çorumlu, İsmail adın- Ellemek Dokunmak, temas etmek. Elle- da bir kişi, 13.03. 2004). me çocuğu, uyandıma, uyanmasın! Duşşak Atların ayağına uzağa gitmesin Uymak, konuşmak, bırakmak. Elleme, diye bağlanan ip ya da demir, köstek. bekle gör, dünyanın ağını göğünü bir İhtiyarlamışım artık, ayak duşşağı ol- görsün. madan Allah ruhumuzu alsın. Başka Elma çeşitleri Elma çeşitlerinden bazıla- şey demem... rı aşağıda verilmiştir Duşşaklı Düzensiz, tertipsiz olana söyle- Kız güzeli Amasya’da yetişen, hafif may- nir. Döküm saçım olmak deyimi bazen hoş, al renkli, yuvarlakça ve iri bir bu anlamda kullanılır. çeşit elma (Mehmed Şeker, Amasya- Düğülmek Toplanıp yığılmak, tıkanmak. Kaleköy’lü). (20.09.2005) Biraz köy tarhanası yediydim. Mide- Eme Hala (İbrahim Kılınç, Tokat-Pazar, me oturdu. Bir türlü sağnamadı. Ba- 30.07.2003). ğırsaklarımda düğüldü kaldı.(Gülizar Emmeten Baz, 27.04.2000). Emmite Baba tarafından akrabalar, Dümbelmek Sırtına yük koymak veya emmioğulları (Münevver Arslan, sırtına çıkılabilmek için öne doğru, 28.01.2005, Giresun’lu). rükuya gider gibi eğilmek (F. Dağdaş, Emmi-emmite (-Ortaköy, Ş. Aralık 1979). Gökdemir’den, 1964’lü). Dürülmek 1- İçe doğru kıvrılmak. Bak Engime Yokuş aşağı (F. Dağdaş, Haziran bak yılan (kirpi) dürülmüş çalının al- 1980). tında. Engin inmek Dişlerin iltihap kapması, 2- Top gibi büyümek. Lahana gibi dü- şişmesi. Engin inmiş dişlerime, yemek rülüyorsun (F. Dağdaş, Mayıs 1980). yiyemiyorum. Dürümek 1- Bir varlıktan meydana gel- Enginleşmek Havanın yağmura hazır mek. Nerden dürümüş bu? Hiç sana benzemiyor (F. Dağdaş, Mayıs 1980). hale gelmesi. Hava enginleşti. Bulut- 2- Büyümek. Gelişmek. lar enginleşti. Yağmur yağacak. Dürüst Düzgün, sağlam, pürüzsüz. Dü- Eprimek Eskimek anlamında. “Kültürle- rüst yolda yürüyemezken, döşemeye rin Beşiği Anadolu” sözü, çok bilinen, at koşturmaya gidersin (F. Dağdaş, kullanıla kullanıla eprimiş bir söz (D. Eylül 1983)! Hızlan, “Bana sarhoş diyorlar içtiğim Edişmek Şeriat evine girmek. Yatağa üzüm suyu”, Bugün Pazar, Hürriyet, girmek. 11.06.2000, s. 18). Eğner (Eener) Ekin biçerken herkesin Erfene Üsküp-Kalkandelen ve civarın- takip ettiği, bir orağın sağlı sollu ulaş- da kadınların Hıdrellez’de toplanıp tırılabileceği genişlikteki kısım. Pay. erkeklerin görmediği ortamlarda yap- Ahmed dayı, senin eğneri biz götüre- tıkları eğlence. “Kadınlar, erfene ya-

24 2005 - I Said Dağdaş , Fatıma Betül Dağdaş

parlardı. Def çalarlardı.” (Akra FM, mak. Evin aldırırsın kuzulara, fazla 2.10.2005, saat 00.20). yem verme (F. Dağdaş, 24.03.2000)! Ergin 1- Olgunlaşmış. Şu kavun çok ergi- Evin almak 1- Fazla, aşırı yemekten ne benziyor. 2- Yaşlı. Bahçedeki ergin dolayı midesi bozulmak (F. Dağdaş, Sedirler, Erbaa orijinli olabilir (Akil 24.03.2000). Böncü, 11.04.2000, Tokat, Or- 2- Çok fazla taneli yem yiyip şişmek man İşletme Müdürlüğü, 42 yaşında). ve ölmek. Büyük ölçüde koyun ve bü- 3- Olgun, yaşlı anlamında. Ergin Se- yükbaş hayvanlar için kullanılır. Kom- dirler Erbaa orijinli olabilir (Bayram şunun ineği evin almış. Kasaba yetişti- Öztürk, 11.04.2000, Tokat, Niksar Or- rememişler (F. Dağdaş, Mayıs 1980)! man İşletme Müdürlüğü, 63 yaşında). Evinli 1- İçi dolu söz (Mecazi), 2- İçi iyi- Ermek 1-Olgunlaşmak (meyve için), ce dolmuş buğday ya da arpa başağı. 2-Aklı başına gelmek, akıllanmak, eğ- Mahsüller bu sene çok evinli. (F. Dağ- riyi doğruyu geç de olsa farketmek, daş, 24.03.2000). 3- Muradına ulaşmak. Evinsiz 1- İçi boş tane. Sadece sama- Ernik Olgunlaşmış, içi erimiş meyve. nı dikkate değer. Başak tutmamış “Şeftaliler çok ernik. Almayacağım!”(F. ekin tarlası. Bu sene yağmur yağma- dı. Ekinler evinsiz (F. Dağdaş, Mayıs Dağdaş, Temmuz 1982). 1980). 2- İçi boş laf (Mecazi). Evinsiz Eselmek İyileşmek, güçlenmek, gücünü evinsiz konuşma Allah aşkına (F. Dağ- toparlamak, kendine gelmek. Bizim daş, 24.03.2000)! oğlan Yazır’da Kızılyer’de hasmını Evinsiz laf İçi boş konuşma, lakırtı (F. yendi attı. Görenler yendiği çocuk Dağdaş, Mayıs 1980). için eselmez gayri dediler. (M. Baz, Evinli evinsiz Boşu boşuna, israfına gi- ). 12.2.000 decek şekilde. Evinsiz yere para har- Eşkire 1- Aşikare. Aleni şekilde. Daha cadığın zaman, sana niye para vere- çok gündüz gözü, gündüzleyin an- yim a kızım!. (F. Dağdaş, 24.03.2000). lamında kullanılır. 2- Gerçekten. Evlek Dönümün dörtte biri. Bubasıllığ’ın Rüya değil anlamında. (F. Dağdaş, altında bir dönüm yerde bir evlik ardıç 07.1982). varmış. Hemen hemen bir evlek ka- Eşli Bol. Güçlü kaynak. “Geniş, eşli bir dar!.. (Mehmed Baz, 15.2.2000). su. Suyun gözü de Gedikli” (Şaban Evtiklendirmek Çok endişe ettirmek, Kırtaş, 1967’li, Mansurlu-Feke/Ada- meraklandırmak. Söylesene ne olmuş, na, 1.3.2005). insanı evtiklendiriyorsun. (F. Dağdaş, Evin 1- Tahıl ürünlerinin meyvesine ve- 6.5.2000). rilen ad. Bir bitkinin insanlar tarafın- Evtiklenmek Çok endişe etmek, merak- dan yenilen taneli kısmı. Buğdayla- lanmak. Evtiklenecek bir şey yokmuş. rın bu sene hiç evini yok (F. Dağdaş, (F. Dağdaş, 6.5.2000). 24.03.2000) Eygirmek Erdirmek, nasip etmek. Allah 2- Pişirilen yemekte ana gıda. Sadece sizleri de eygirsin. suyundan koyma! Evininden de koy bi- (F. Dağdaş, 24.03.2000). raz (F. Dağdaş, Mayıs 1980). Eyleşmek Bekleşmek. Fazla beklemek, Evin aldırmak 1- Özellikle koyun-kuzu oyalanmak, sallanmak. Eyleşecek va- gibi hayvanların; başıboş, fazla gıdalı kit değil! Çabuk olun! Allah sizleri de besin aldığı için ölmesine sebeb ol- eygirsin!.. (F. Dağdaş, 24.03.2000).

2005 - I 25 Denizli-Acıpayam-Dodurgalar Kasabasından Derlenen Kelimelerimiz

Eymenmek Utanmak. Hatunlardan ey- koş (Mustafa Kınacı, Orm. meniyorum (Cemal Basri Gökşen- Müh.,18.9.2003)! 1961, 01.08.2003, Andırın). “Selamün aleyküm Said gakkoş” (Musta- Ezgi Sıkıntı. Sana yaptığı ezgiyi hiç unut- fa Kınacı, Orm. Müh.,18.9.2003) ! muyorum. Sıkıntı vermek. Garbi yeli Kahramanmaraş’ın Kav- Farımak İhtiyarlamak. Güçten düşmek. laklı kasabasında Adana istikame- Farıtmak İhtiyarlatmak. Armudu farıdan tinden esen (batıdan) rüzgara verilen aşıymış, insanı farıtan eşiymiş. (Fat- ad. Kavlaklının Garbisi meşhurdur mana Dağdaş, 24.03.2000) burada (11.05.2000, Osman Bal, Farsaklı Adana-Kozan’da, Çukurova’da, Kahramanmaraş-Kavlaklı kasabası). köylü, dağlı, şehir hayatından uzak Gayda Usul, yöntem. Bu nicep gayda, anlamında kullanılır (Şaban Kır- görmedim böyle iş. Hayret ifadesiyle, taş, 1967’li, Mansurlu-Feke/Adana, bu nasıl iş anlamında kullanılır. 1.3.2005). Geberik Savaşta, müslüman olmayan Fatmana saçı Sabunu köpürtmek için düşman ölüsüne verilen ad. Postalla- kullanılan bir tür lif. (Dodurga, rımız yoktu. Geberiklerin postalları- 18.07.2003). nı toplayıp giydik (Mehmed Baz’dan Fikirte Öz (F. Dağdaş, Aralık 1980). (1306’lı) naklen R. Baz, 1.2003). Fingirdek Oynak, biraz hareketli, terbi- Gebertmek Öldürmek. Ey Allahım yesi bozuk ya da bozulmaya aday kız, gebertiver de şu Hasan’ı (Nevzat ya da kadını tarifte de kullanılır. dayı.)!.. Firlemek 1- Yukarı çıkmak, çok pahalan- Gecirgetmek Geciktirmek, geç koymak. mak. Salı pazarında fiyatlar çok firle- Zamanından önce ödememek. miş geçen hafta. 2- Boyu birdenbire Geçgin Olgun, ergin, yaşı fazla anlamın- uzamak. Muhammed’in boyu birden da. Yaşı 45’i geçgindir değil mi kom- firlemiş bu sene! şunun karısının? Gabak Ön taraf, ön yüz anlamında (Aze- Geçimi olmak 1- Müşterisi olmamak an- ri Türkçesinde). (Muhammed Hasan lamındadır. Tuhafiye malının hiç geçi- Muştag, 5.6.1999, Antalya). mi yok bu sene (F. Dağdaş, 04. 2000). Gabala (Kabala) Toptan vermek. Bir işi Geçincime (Geçinceme) Uyum için- toptan yaptırmak üzere işin tamamı de, verimli bir beraberlik, (özellikle için yapılan anlaşma. aile beraberliği için kullanılır) her iki Gakko Ağabey, kardeş. Dedeme Sa- tarafa eşit seviyede bağımlıdır anla- lim gakko derlerdi (İskender Ekici, mında olan bu kelime; bir atasözünde 1982’li, Elaziz-Merkez, 26.01.2006). tam anlamını bulmaktadır. Geçincime Gakkoş “Gerçek dost“ anlamında Elaziz (geçinceme) iki baştan, biri demirden, yöresiyle özdeş bir kelime. biri taştan (F. Dağdaş)! Elin malında, mülkünde, makamında Geçmek (1, 2) 1- Derste başarılı olmak. gözümüz yok! 2- Olumsuz yapısı kullanıldığında pa- Malları, mülkleri, hanları, hamamları zarda satamamak, geçerinden bir fiya- çok olsun! Billahi sözümüz yok! ta elinden çıkaramamak anlamındadır. Bizim ayağımızda çarığ, elin ayağında Bu sene ucuzluk oldu, pazarda geçme- galoş, di patates. Yeter ki gönüller hoş olsun! Gak- Gede Yargınlı, iri, babayiğit kelimesinin

26 2005 - I Said Dağdaş , Fatıma Betül Dağdaş

zıd anlamlısı. Köfünlerin belleri gede Geverlik Gever yapılıp sebze yetiştirilen gede idi eskiden. Denizli’ye giderken yer. merkeblere köfünleri sararlar, mal Gevrek Denizli civarında simite verilen satmaya giderlerdi., Gede oğlaklar ad. Denizli’de sabahın erken saatlerin- gibi daha çocuk, seselmemiş hiç. de çocukların şöyle bağırdıkları duyu- Gelmek (1) Mayanın hamuru mayalama- lur Vaaar gevrekciii! sı, hamurun şişmesi. Biraz daha bekle, Gevrek gevrek gülmek Kendine güvene- geliverir o. teknesine bak bir, rek, emin olduğu, kazanacağını bildiği hamur gelmiş mi? bir konuda gülmek. Gen (Sağır nun ile) Sürülüp ekilmemiş, Gezinnemek 1- Dışarı çıkıp hava almak, nadasa bırakılmış tarla (F. Dağdaş, bunaltısını geçirmeye çalışmak. Aralık 1979). 2- Ayakyoluna gitmek, ihtiyacını gi- Geren Bereketli olmayan, çok kireçli tar- dermek. Siz gidikoyun, ben gezinneyip la. gelivereyim. Gergeniş (Gepgeniş) Çok geniş. Ger ya Gezinnemek 1- Yağlı güreşte, güreşçile- da gep ön eki, pekiştirme sıfatı olarak rin er meydanında güreşe hazırlık için kullanılır. (26.01.2000). yaptıkları peşreve verilen ad. 2- Ab- Geri sökmek Çözmek, sökmek. Alaba- dest almak için hazırlığa başlamak, ilk lık eti geri söker dikişi (Osman Bal, önce ayakyolu ihtiyacını gidermek. 11.5.2000, Kavlaklı kasabası, Kahra- Gıdıramak Çok konuşmak, üstüne çok manmaraş). gelmek. Gıdırayıp durma, yeter ar- Gerim Serbestlik, rahatlık (F. Dağdaş, tık!. Haziran 1980). Gidişik Kaşıntı, uyuz. Gerimini almak Rahatlamak. Rahat- Givirtlek Çelimsiz, gede. (Giresun- ça davranmak (F. Dağdaş, Haziran Görele’li Talha Balı’dan, 22.04.2000). 1980). Zavırtlak kelimesinin zıddı. Gerişmek Uyanınca kollarını iki yana Giyecek yümelik Ekiden köylerde ka- atıp uykusunu gidermek, savunma dınların hep beraber çamaşır yıkadık- veya saldırı durumuna geçmek. ları, ortaklaşa kullanılan kapalı meka- Geriz Savak. Suyu tutan toprak yığını. na verilen ad. (F. Dağdaş, 25.1.2000). Geriz tepecek. Dikkat et (F. Dağdaş, Godafa Sepet (İlhami Turan, 1975’li, 06. 1983) ! Malatya-Konak, 7.8.2005). Getirmek (1) Hatırlamak. –Ahmed’in Govalçan Arasında boşluk, delik olan köyünün adı ne? –Dur bakayım neydi? nesne için kullanılır. Getiremedim... Göbeklemek Kabarmak, pişmek. Süt gö- Gever 1- Domates, biber, patlıcan vb. beklemiş artık, söndürün ocağı. sebzelerin yetiştirildiği, her iki tarafı Göçürmek Bir fidanı yerinden söküp sırtlı işlenmiş küçük arık (Dodurga- başka bir yere dikmek. lar, Denizli). Çırmar (İlhami Turan, Çok fazla para kazanmak. 1975’li, Malatya-Konak, 7.8.2005). 2- Göğerçi almak Çillenmek, hafifçe küf- Ana su arığından bahçeye bağlantı ya- lenmek. pılan, suyun aktığı küçük arık. Kanlı Göğerçi Küf. Fındıklar göğerçi almıştır, gever (gevar) (İlhami Turan, 1975’li, çocuklar ondan zehirlenmişlerdir (F. Malatya-Konak, 7.8.2005). Dağdaş, 22.04.2000).

2005 - I 27 Denizli-Acıpayam-Dodurgalar Kasabasından Derlenen Kelimelerimiz

Göğermek (Güvermek) 1-Yeşillenmek. da başarısından dolayı şişmek, övün- “Meşeler güvemiş varsın güversin...” mek, başkasına caka satmak. Hindi (Özay Gönlüm’den, 3.3.2000). gibi kubarma! Göğermek 1-Teni, eti morarmak. Vurma Gulunç (Kulunç) Sırtta, belde, boyunda darbesiyle vücutta oluşan iz, morlaş- görülen ağrıya verilen isim. ma. Kocası bir güzel dövmüş kadını,. Gurum (Kurum) Çalımlı olmak, kendi- Kadının her tarafı gövermiş. ni beğenmişlik. Gurumundan (kuru- Gök Ham, olgunlaşmamış. Üzümler er- mundan) yanına varılmyor. memiş daha gök. Guz (Kuz) Güneşi doğrudan görmeyen Gökçe Kısa süreli anlamında. “Bağ, bah- yer, dulda. çe işi, gökçe aylık (en fazla bir aylık iş Gübür Süpüntü (süprüntü) yığını (Talha anlamında)” (F.Dağdaş, 11.10.1999). Balı, Giresun-Görele’li, 22.04.2000). Gömbeleç (Gömbeleş) Yufka ekmeği Güldürek Hemen düşüncesini söyleyi- yaptıktan sonra kalan hamuru küle gö- veren, gizli kapaklı tarafı olmayan an- merek pişirilen ekmek. Kül ekmeği (F. lamında. Kökçü karısı Ayşe yenge çok Dağdaş, Aralık 1979). güldürektir. Gömeç Eskimiş bal. Gömeç bal kaynatı- Gümül Acıpayam-Kızılhisar’da toprak- lıp balmumu yapılır (F. Dağdaş, Mayıs tan imal edilen ve satılan tek kulplu 1980). toprak testiye verilen ad. Gönenmek Zengin olmak. «Ben ölür- Güp güzel Güzelce, çok güzel (Pekiştir- sem, oraları satılır. Alan herif gö- me sıfatı). nenir». (Hatice Kalaycı, Acıpayam- Güz eseri Güzün. Güz eseri düğü- Darıveren’li, 13.8.2004). nüm oldu. Mart’ta Ayşe ninen öldü. Gönüllemek Hediye ile memnun etmek. Altı ay kaldı benimle (F. Dağdaş, Herkesi gönülle, boş çevirme. 24.11.2000)! Görüm 1- Görümce anlamında. Gö- Güzletmek Güz girince malı otlatmak rümüm eşinden çok memnundu (Şe- (F. Dağdaş, Haziran 1980). rife hanım, Tokat-Eski köyünden, Hadendi Allahaısmarladık an- 19.04.2001). lamında. Gurbete çıkarken kullanılır. Görünmek Azarlamak, gözdağı vermek. Hadendi koca babam kal gayri (F. Azıcık görünüver Cemal’e. Bir daha Dağdaş, 23.03.2000).. yapmasın. Hak diyarı Ahiret alemi (Azerbaycan Götdeş Çocukların sokak arkadaşına ve- Türkçesi). “Hak diyarına rahat gi- rilen isim. derem”. Doç. Dr. Tenzile Rüstem- Götdeşli Arkadaşı çok olan çocuk. (Raki- hanlı, 20.07.2005, 11. 50, Kanal 7, be Ay, Dodurgalar). Türksoy’la İpek Yolu Programı) Götürü Toptan vermek. Bir işi toptan Halat Eski semer (F. Dağdaş, Mayıs yaptırmak üzere işin tamamı için ya- 1980). pılan anlaşma ((Talha Balı, Giresun- Halıza Ekilmemiş tarlada (gen tarla) Görele’li, 22.04.2000, - kendiliğinden çıkan ekin, ot veya seb- Çarşamba, Ankara-Balâ, Çankırı). zelere verilen ad (F. Dağdaş, Aralık Gözeğir Güzel. Ümmügülsüm çok göze- 1979). ğirdi (F. Dağdaş)… Hamaz Yazın, özellikle harman zamanı, Gubarmak (Kubarmak) Mecazi anlam- yerden gökyüzüne doğru minare gibi

28 2005 - I Said Dağdaş , Fatıma Betül Dağdaş

burularak yükselen toz bulutu. Bur- Hatun parmağı Baklagillerden yabani gulu yel. Hortum. Bakın, bakın, ha- tek yıllık bir bitki. Bacıtın irisi (İlha- maz kalktı hamaz (F. Dağdaş, Nisan mi Turan, 1975’li, Malatya-Konak, 1980)! 7.8.2005) Hameyli (Hamaylı) Muska. Haydendi Haydin gayri, hazır olun anla- Hamit Atların boynuna at arabası kul- mında. (F. Dağdaş, 23.03.2000). lanırken veya çift sürerken takılan Haymanalık Yaramazlık. tahta ya da kayıştan boyunluk. “... Haymına (Haymana) Şer, yaramaz ço- Geçim, kaynana, ekmek, kaldırım, cuklara verilen adlandırma. Yaramaz. baba, kuşak, bebek, çocuk, para... At- Şimdi gelirler haymanalar..! (F. Dağ- ların boynuna hamit takarlar, kayış ve daş, 23.03.2000). tahtadan. Yük artıp da yokuşa vurun- Hayvan Bazı hayvan türlerinin mahalli ca gıcır gıcır öter kayış. Öyle olacak isimleri aşağıda verilmiştir 1 boynu... ” Çekelez Sincaba benzeyen bir hayvan. Hapaz Avuç dolusu anlamında. Bir avuç Zonguldak-Ereğli civarında kulla- hapazlayıverdim çuvaldan. “Hapaz nılıyor (Lütfi Vural (Orman Müh.), ile su içmeye, anası evinden kız sev- Ereğli Orman İşletme Müdürlüğü, meye doyum olmaz” (Mustafa Aydın, 27.10.1999). Antalya-) atasözünde de bu an- Dombay Afyon, Zonguldak- lam vardır. Yenice civarında mandaya verilen ad. Har sabunu Defne sabunu (Bazen Kar Kale Denizli-Acıpayam civarında sinca- sabunu olarak da kullanılıyor.) ba verilen isim. Cemal, kale gibi ko- Har yağı Defne yağı. şuyor Har Defne (Hatay civarında defneye ve- (F. Dağdaş. rilen isim, H. İbrahim Yalçın ve Reşit Kömüş İç Anadolu’da mandaya verilen Uzel, 27.05.1999). Harkıldamak Kahkaha ile gülmek. Fat- isim. mana yenge harkıldaya harkıldaya Şişek Bir yaşındaki kuzuya verilen ad. gülüyor baksana. Toplu (Toklu) İki yaşındaki erkek kuzu. Harman üstü Harman zamanı (F. Dağ- Helalleşmek Karı-koca olmak. Şeriat daş, Mayıs 1980). evine girmek (05.08.2005, Ankara). Has kardeş Baba, ana bir öz kardeş. Küb- Helecik Hele şükür. Çirkin düştü ama, ra yengen, Rukiye yengenin has karde- helecik bir tarafına birşeyler olmadı. şi (F. Dağdaş, 19.12.1999). Helecik tuvaletine gidebiliyor Rakibe Hasıramak Özlemek (F. Dağdaş). Çok teyzen (F. Dağdaş, 19.12.1999)! hasıradım anam gili. Bu bayram köye Herek Asmayı ağdırmak için kesilen gidelim. ağaca verilen ad. Devealanı’na herek Hatıramak 1- Dışarıda, soğuk havada kesmeye gittik arkadaşlarla. (M. Baz, fazla üşümek (F. Dağdaş). 2- Nezle, 12.2.2000) grip başlangıcında, hastalanma aşama- Hergele At çobanı. Razgrad’lı Hergele- sında üşümek, titremek (F. Dağdaş). ci İbrahim Pehlivan (Kırkpınar Evi, Haticeana aşı Sulu bulgur pilavı. Molla- Edirne, 7. 7. 2005). lar sülalesinden Ayşeana abla, Dodur- Hergeleci At çobanlığı (Kırkpınar Evi, galar, 20.08.2003). Edirne, 7. 7. 2005).

2005 - I 29 Denizli-Acıpayam-Dodurgalar Kasabasından Derlenen Kelimelerimiz

Herk Ekini kaldırınca sürülen tarla Hoşarlanmak Acı vermeyen sızıyı doğu- için “Herk edilmiş.” tabiri kullanı- ran eylem. lır (Hamid Erdal-1964’lü, İsmail Hoşmerim(Höşmerim) Bir çeşit peynir Çaltekin-1961’li, Kırıkkale-Delice’li, tatlısı. 19.11.2004). Hoş sohbet Dili tatlı (F. Dağdaş, Ocak Herpildetmek Suyu çalkandırmak. Ko- 1981). vayı herpildetmeden götür (F. Dağdaş, Hoykurmak Aşırı ağlamak. Ocak 1981)! Husa Kaygı, hüşüm, endişe. Husam, ta- Hıla Çıkının büyüğü olan bez (İlha- sam çocuklar, onların ne olacağı? (F. mi Turan, 1975’li, Malatya-Konak, Dağdaş, 18.2.2000), Husam, tasam, 7.8.2005). halamın Hasan!.. Hıra Cılız, zayıf anlamında. Kadıların Hüşüm Kaygı. Tasa. Husa (F. Dağdaş, Hıra (Hırı) Mustafa. Haziran 1980). Hıştırmak 1- Sinirlenip, darılıp gitmek. 2- Ani karar vererek ayrılmak. Hıştırıp Hüşümlenmek Tehlikeyi sezip kaygı- gitti. Halbuki birşey demedik!!! lanmak. Tasalanmak. Husalanmak (F. 3- Uzun süreli ahırda bağlı kalan mal- Dağdaş, Haziran 1980). ların uyarı dinlemeden kendilerini dı- Ihdırmak Deveyi çöktürmek. Kara de- şarı atmak istemesi. Şahlanmak. Tun- veyi ıhdırmışlar, yükünü boşaltmışlar. cutmak Ildırak Parlak. Işıkta parlayan cisim (F. (F. Dağdaş, Temmuz 1982). Dağdaş, Eylül 1982). Hirkildemek Aşırı gülmek. Genç kızla- Ildıraklı Parlaklığı olan cisim. Ildıraklı rın birlikte gülmeleri. Hirkildeye hir- kumaş (F. Dağdaş, Eylül 1982). kildeye gülüyorlar. Imık Ilık. Burası ımık olur, kar tez kal- Hiyallamak (Hıyallamak) Sezmek. El kar. (Dursun Kayan, 11.04.2000, Er- ariftir, hiyallar! atasözünde olduğu baa, Çatalan-Kuzalan mah.). gibi. Imızgamak Yorulunca azıcık kestirmek. Hiyar (Hıyar) Salatalık. Imilemek Hodduk Imzıkmak Yufka ekmeğinin nemli or- Hodduklumayın (Hodduklumen) tamda kalınca küflenmeye başlayıp Horanta Aile. tadının değişmesine verilen ad. Horanta İç Anadolu’da ev halkı anla- Irgalamak Hesaba katmamak anlamında mında kullanılan bir kelime (Farsça da kullanılır. Irgalarım böyle kanunu kökenli). Altı horanta var hazırda (İl- ! (Şerife Hanım, 60 yaşlarında, Tokat- han Arslan, Kalecikli, 3.2.2000, Anka- ra). Eski köyünden, 19.04.2001). Horantalanmak Aile nüfusu artmak. Bi- Irılmak 1- Yorulmak. Yorulup zayıf düş- raz da horantalandık... Geçimimiz zo- mek. raldı (Osman Bal, 11.5.2000, Kavlaklı 2- İncinmek (F. Dağdaş, Mayıs 1980). kasabası, Kahramanmaraş). Ispulu 15-20 cm. uzunluğunda küçük ip Hoşarlanıvermek 1- Acı vermeyen anın- parçası(22.04.2000, Giresun-Görele’li da gelip geçen bir tür ağrı. Bir ara ağır Talha Balı). bir yük kaldırdım. Karnım birden ho- Işkın Yeni yıl sürgünü. Moyam ışkını... şarlanıverdi (Osman Bal, 11.5.2000, (Osman Bal, 11.5.2000, Kavlaklı ka- Kavlaklı kasabası, Kahramanmaraş). sabası, Kahramanmaraş).

30 2005 - I Said Dağdaş , Fatıma Betül Dağdaş

İğdin Kabuğu taş gibi sert olmasına rağ- gibi niye takıldayıp duruyorsun?” men, rengi farklılaşmış, içi cıvıklaş- (F. Dağdaş, Temmuz 1982). mış, bılkımış, hamdan olgunlaşmış Kacara (Gacara) Ele avuca sığmayan, denilen kastalıklı, özürlü üzüm ya da hareketli. Bizim kara inek vardı. Ele üzüm salkımına verilen ad (M. Baz, geçer miydi? Mesela hiç sağdırmaz- 12.09.2004). (M. Baz, 1929) dı. Buzağısını da emdirmezdi. Kağnıyı İletmek (Eletmek) Yerine ulaştırmak. sarı öküzden önde çekerdi. Çok gaca- Oğlum şu kalburu komşuya iletiver de raydı. gel. Kaçmak (1, 2) Korktuğu için bulunduğu İlibadı (İlbadı) Baharın yenen sarması yerden ayrılmak. yapılan bir çeşit ot, çükündüre benze- Çok hızlı büyümek, boy atmak, boya kaç- yen bir ot. mak Küçük olacak diyorlardı, kaçmış İnce ağrı Verem. o kaçmış. (F. Dağdaş, 9.2.2000) İncesanat Güzel sanatlar (Azerbaycan Kadak Topacın ucuna takılan veya aynı Türkçesi, Mevsim Oruç, 31.1.2000, işi görmek üzere topaçta açılan ip sar- Vakıfbank Resim Sergisi, Ankara). maya ve rahat döndürmeye yarar uç. İndirmek Okumak. Özellikle Kuran Topaç ucu (İbrahim Şipar, 1954’lü, okumak. Yasin-i Şerif indireversin ru- -’li, 30.8.2005). huna (F. Dağdaş, 29.10.2000). Kakıvermek İstemeye istemeye vermek. İnilemek 1-Hastalının şiddetinden do- Madem kız evlenmek istiyor o oğlanla. Kakıver gitsin layı ızdırab duymak. 2-Çok kalabalık . Kakma Evin hezenlerini taşıyan kalın olmak. Eskiden Karahüyük pazarı ini- direk (İlhami Turan, 1975’li, Malatya- leyodu (iniliyordu). Acıpayam pazarı Konak, 7.8.2005)… da tek tük idi. Kakmak Başına yıkmak, iftira atmakta İnitmek Tenhalaşmak. Sessizleşmek. veya iyiliği yüzüne vurmakta kullanı- Özellikle yaz günleri, aşırı sıcakta lır. Huriye hanım tam bir baş kakıcı. öğle sonrası ikindiye kadarki zaman Kaktırmak 1- İtelemek, ittirmek, ardın- diliminde kullanılır. Her yer initti (F. dan desteklemek. Bizim oğlan ilkokulu Dağdaş, Mayıs 1980). kaktırma ile bitirdi. Araba çalışmadı, İstiriç Trabzon-Maçka’da gürgen ağacı- ardından kaktırdık yolun kıyısına ka- na verilen isim. Aynı yörede Kayına dar. da Gürgen deniliyor (Şaban Altıntaş, 2- Kafası fazla çalışmamak, çarçabuk 12.06.2001, Altındere, Maçka). kavrayamamak. Anlamıyor, kafası bu İt üzümü Böğürtlen (İlhami Turan, kadar kaktırıyor (M. Baz’dan F. Dağ- 1975’li, Malatya-Konak, 7.8.2005). daş, 19.4.2000). Kabayel Lodosa verilen isim. Bozyel. 3- Gündemden habersiz yaşamak, ta- Baharda havayı ılıtıp karı erittiği, top- kip edememek. Bu konuları kaktırmak rağı ortaya çıkardığı için bozyel deni- onnun kafası. Sormana gerek yok. lir (Fatmana Dağdaş,1980). Kamanda Futbol takımı (Azeri hoca Kabaklı yeldeğirmeni Su kabağı ile bü- Abdullayev’den, Sabah Gazetesi, tünleşik olarak yelle çalışan ve çıkar- 30.11.1999). dığı ses ile tanınan bir tür oyuncak. Ses Kamaşmak (Gameşmek) Baharda yeni üretme cihazı. “Kabaklı yeldeğirmen çıkan badem, erik gibi meyveleri tuz-

2005 - I 31 Denizli-Acıpayam-Dodurgalar Kasabasından Derlenen Kelimelerimiz

suz yeyince dişlerin kesmemesine ve- olduğunu. 3-Dert, tasa çok fazla anla- rilen ad. Dişim gameşti, başka yemi- mında. yeceğim. Karankı (Karanlık) Karanlık. Işıklar Kamçak Bir avuç dolusu anlamında. Fet- kesildi, çok karankı, gaz lambasını hiye pazarında satıcının bir avuç do- yakın! lusu deyimi yerine kullandığı kelime Karaoğlan Zonguldak-Kozlu civarında (1997). bir çeşit kiraz adı. (Zehra Baz, 16 Ma- Kancık kuzulamak Dişi doğurmak.. yıs 1999). “Ne diyeyim keçim kancık kuzuladı- Kareçi Çingeneye verilen Kürtçe mahalli ğın için...„ (Sekizkız çocuğu sahibi isim.“Kız kareçi, hatun olmaz!“ (Fatih Hasibe Ay’dan naklen, F. Dağdaş, Yıldız, 1971’li, ’li, 30.1.2006). 21.2.1987). Karık Özellikle tütün ya da domates, bi- Kapaklamak Gövdeye çok yakın yerden ber dikerken fideleri dikmek için açı- budamak, gövdeden ayrılan dalla- lan çizik. rı yeniden şahlansın diye çok dipten Karıkçı Karık çeken kişi. Yarın için ka- kesmek. Koca Bılla’nın elma bahçesi rıkçıyı tembihledin mi? neredeyse kurudu. Hacı Ömer dayı bir Karlamaç civarında karlı pekmeze kapakladı elmaları. Yeniden şahlandı verilen ad. (19.01.2000, Urfa’lı M eh- elma bahçesi. med Karakuş’tan , Ankara). Kapıcı meydanı Kale alanı (Azeri hoca Karlı pekmez Denizli ve ilçelerinde, özel- Abdullayev’den, Sabah Gazetesi, likle Acıpayam civarında doğal olarak kışın da yapılan ve özelikle yazın kar 30.11.1999). ile pekmez karıştırılarak yapılan ve Kapıcı Futbol müsabakasında kaleci satılan serinletici şerbet. Duada, mi- (Azeri hoca Abdullayev’den, Sabah safirlere karlı pekmez ikram edelim Gazetesi, 30.11.1999). yemeğin sonunda (S. Dağdaş, 1999 Karabalta Gelişigüzel. Herhangi bir Ağustos). Karsambaç. Karlamaç. yöntem kullanmadan yapılan iş. Has- Karık 1- Tütün dikilen gever. 2- Bahçe- ret Bey teknik çalışıyordu. Biz köylü lerde sebze geverlerini sulamak için usulü, karabalta… (Şaban Altıntaş, ana arığa bağlı su yolu (F. Dağdaş, 12.06.2001, Altındere, Maçka). Haziran 1980). Karamtul dikeni 50-70 cm yüksekli- Karıkçı Tütün dikmek için açılması ge- ğinde dikenli bir çalı. Nallıhan ve ci- reken karıkları açan erkek ırgat (F. varında (Hıdırlar köyü) açık arazide Dağdaş, Haziran 1980). veya Kızılçam yayılış sahalarında bu- Karık çapası Tütüncü karığı açmak için lunan bir tür çalı (Asım Yıldız, 1938’li, kullanılan ağzı çapadan daha geniş bir 21.03.2002, Hıdırlar köyü). çeşit çapa (F. Dağdaş, Haziran 1980). Karanı (Karanlık) Garanıdere (Karan- Karmak Karıştırmak, özleştirmek, kı- lıkdere). vama getirmek. Hamur karmak, harç Karanılık 1-Karanlık. “Işıklar gidince karmak gibi deyimlerde kullanıldığı bir karanılık çöktü. Göz gözü görme- gibi (19.01.2000, Ankara). di mum ykıncaya kadar.“ 2- Belirsiz- Karmak (1, 2) Karıştırarak hazır hale lik. Bilinmezlik. Bize göre karanılık getirmek. Deli tütün ve meşe külünün (karanlık). Bilmiyoruz olayın nasıl karılmasıyla elde edilen ve dilin altına

32 2005 - I Said Dağdaş , Fatıma Betül Dağdaş

yerleştirilerek kullanılan kağıda sarılı Kekiç İki ağızlı kazıcı alet (Aşır Acar, bir tür sigara (Osman Bal, 11.5.2000, Sorgun-Yozgat). Kavlaklı kasabası, Kahramanmaraş). Kelebek Zonguldak-Yenice ve Devrek Karsambaç Maraş civarında karlı pekme- civarında akçaağaca verilen isim ze verilen ad. (19.01.2000, Ankara). Kelek 1- Kemirdeğin biraz daha büyüğü. Karşılamak Karşılık vermek, sözünün Kavunun olgunlaşmamış hali. Pazar- arasına girmek. O mantolu kadın ada- dan aldığım kavunlar hep kelek çıktı. mı karşılıyor (F. Dağdaş, 22.04.2000). Keleter Tokat-Erbaa-Kuzalan ma- Kart Çok olgunlaşmış, tazeliğini kaybet- hallesinde Karaçam’a verilen ma- miş. Hiyarlar çok kart, almayacağım. halli ad (Karayak-Kuzalan’lı Dur- Kartamak Olgunlaşmak, zamanı geç- muş Sayan’dan, 1944 doğumlu, mek. Bademler kartamış, acımış, artık 11.04.2000). Tortepe’de Sedirle karı- yenmeyecek. Bu bahara ince bahar şık bulunan Karaçamlar için kullanı- derler, kartamamış bahar... lıyor. Kartılaşmak (Gartılaşmak) Ço- Kemirdek Henüz yumruk büyüklüğüne cukların çok olduğu evde yaptıkları ulaşmış kelek. Kemirdeği Zonguldak- gürültü. lılar koymuş turşuya (Gülizar Baz, Kavurga Kışın yenilen çerez. Buğday 19.11.1999). kızartılarak hazırlanır. Kenar vaziyet Ofsayt (Azeri hoca Kayarlamak Merkebin ayağındaki eski Abdullayev’den, Sabah Gazetesi, nalları çektirip yeni nal çaktırmak 30.11.1999). (F. Dağdaş, Mayıs 1980). Kenef (1) Kadınların kavgasında hakaret Kaygana Doğu Karadeniz yöre- amacıyla kullanılır. Memişhane, ke- sine has bir tür yemek çeşidi (Acuner, nef!!! 2005, s. 17). Kendirbaz Kayır (Gayır) Güçlü kuvvetli. İri yarı. İp cambazı (Azerbaycan Çalışkan. Saniye de gayır karıymış. Türkçesi). Bu köyde yetişen çook ken- Oğlanları kabadayı kabadayı!.. dirbaz var (Kanal 7, Seyfullah Türk- (F. Dağdaş, 16.12.1999). soy, Türksoy’la İpek Yolu Programı, Kaykılmak Rahatına bakmak, keyif çat- 20.07.2005, 11.45) ! mak. Kendirbazlık İp cambazlığı (Azerbaycan Kaykışmak Düzgün duruşta olmamak. Türkçesi). (Kanal 7, Türksoy’la İpek Sırtındaki bebek kaykışmış, doğrult- Yolu Programı, 20.07.2005, 11.45). sana. Kepiram Çok beceriksiz, elinden iş Kaykıştırmak Belini düzgünce tutama- çıkmayan, salak anlamında. Bizim mak. Belini zedelemek. Çocuğu dik- Nazmi'nin Osman bir kepiram bir ke- katli tut, kaykıştırırsın. piram! (M. Baz, 13.2.2000). Kef Pekmez kaynarken üste çıkan sarım- Kerit Çok killi-kireçli verimsiz tarla (F. tırak renkli kabarık. Süleyman ağala- Dağdaş, Aralık 1980). rın Hakkı’nın oğlu Tahsin’in saçı aynı Kerkmek Önündeki cisme, hedefe karşı pekmez kefi renginde (12.2.2000, M. yüklenmek. Baz). Kertik Yontuk. Yontulmuş (F. Dağdaş, Et haşlaması yaparken, et kaynatırken Haziran 1980). üste biriken ve atılması gereken kabar- Kestane Anadolu kestanesi (Castanea tılar. sativa Mill.). Bazı yörelerde Kestane-

2005 - I 33 Denizli-Acıpayam-Dodurgalar Kasabasından Derlenen Kelimelerimiz

ye “kara kabuk”, kara kat ve kara kıllı Kıypırtmak 1-Sessizce ayrılmak, kaç- “ gibi isimler verilmektedir. mak, bulunduğu ortamdan sıvışmak. Kara kabuk Anadolu kestanesine (Cas- 2-Vazgeçmek, iddiasını terketmek. tanea sativa Mill.) verilen bir yöre Hiç kıypırtma, geçen hafta şöyle şöyle adı. söylüyordun, şimdi ağız değiştiriyor- Kara kat Anadolu kestanesine (Casta- sun! nea sativa Mill.) verilen bir yöre adı. Kızan başı Düğünlerde erkek ve kız Kara kıllı Anadolu kestanesine (Casta- tarafının gençlerine önderlik eden ki- nea sativa Mill.) verilen bir yöre adı şiye verilen ad. Halime ablam kızan (Kestane ağacı, İdil Eser, Bütün Dün- başı idi düğünlerde (Fikret Sönmez, ya, Sayı 2000/11, s. 148-149, 159 s. 07.2002). Ketez Kağnı tekerlerinin eskimemesi Kişkirtmek Kışkırtmak. için çepeçevre geçirilen demir halka. Kiraz Bazı kiraz çeşitlerinin adları aşağı- Kağnı ketezi (Hayati Baz, 1957’li, Do- da verilmiştir. durgalı, 12.01.2005). Erme, olgunlaşma sırasına göre Kınık üzümü Fethiye pazarında satılan Türkiye 19.04.2001 tarihinde Amasya Kınık köyüne has üzüm çeşidi. merkeze bağlı Yenice kasabasında be- Kırık Ayağı dışarı kadın (F. Dağdaş, lediyede görevli bir vatandaşdan alı- Aralık 1979). nan bilgi. Kırıntı 1- Koyun ağılında koyunların Erkara 19.04.2001 tarihinde Amasya yattığı ana bölüm. (Rahmi Gültekin, merkeze bağlı Yenice kasabasında be- Ankara-Güdül-Sorgun, 31.05.2002). lediyede görevli bir vatandaşdan alı- Kırkbayır Dana işkembesine bitişik, içi nan bilgi yaprak yaprak açılan yuvarlak bölüm Tabanıyarık 19.04.2001 tarihinde Amas- (Saim Karaboğa, Karslı, 3.7.2001). ya merkeze bağlı Yenice kasabasında Kırkgünlük Erken çıkan, hafif pem- belediyede görevli bir vatandaşdan be renkli bir tür patates. Trabzon- alınan bilgi Maçka’da patates satan Akçaabat’lı Beyaz 19.04.2001 tarihinde Amasya Ayşe Tuna’dan, 13.06.2001). merkeze bağlı Yenice kasabasında be- Kısım Bir parça (1), çeşit (2). Merkebe lediyede görevli bir vatandaşdan alı- bir kısım ot ver de yukarı çık (1), İnsan nan bilgi kısmı nankördür (2). Er Napolyon 19.04.2001 tarihinde Amas- Kıvramak 1-Ekşimek (Yoğurdun ekşi- ya merkeze bağlı Yenice kasabasında mesi). Yoğurt kıvramış. Yenmeyecek. belediyede görevli bir vatandaşdan 2-Hastalığı artmak. Kıvramış iyice hasta- alınan bilgi lığı. İyi olmaz artık diyorlar. Napolyon 19.04.2001 tarihinde Amas- Kıvratmak Hızlandırmak (Okumayı, ko- ya merkeze bağlı Yenice kasabasında nuşmayı). Cemal konuşmayı kıvrattı belediyede görevli bir vatandaşdan artık. Sena konuşmayı kıvrattı. alınan bilgi Kıypırtıvermek 1-Çok sessizce ayrıl- Vink 19.04.2001 tarihinde Amasya mer- mak, kaçmak, bulunduğu ortamdan sı- keze bağlı Yenice kasabasında bele- vışmak. O değil gibi kıypırtıverdi. Ne diyede görevli bir vatandaşdan alınan zaman ayrıldığını anlayamadım. bilgi

34 2005 - I Said Dağdaş , Fatıma Betül Dağdaş

Lamberk 19.04.2001 tarihinde Amasya verdiğini düşünen insan için de kul- merkeze bağlı Yenice kasabasında be- lanılır. Kokgunlaşmadan ayrılayım, lediyede görevli bir vatandaşdan alı- gideyim kendi evime. (10.2.2004, S. nan bilgi Dağdaş). Malatya 19.04.2001 tarihinde Amasya Kopmak (1) Ayrılmak. Bulunduğu yer- merkeze bağlı Yenice kasabasında be- den gelmek. Gördün mü balkona gitti lediyede görevli bir vatandaşdan alı- yine Cemal. Bicek kopmuyor ordan. nan bilgi Kopup gelmek Bulunduğu yerden çarça- Çeşnedal kirazı -’nde buk, aceleyle gelmek. hafif beyazlığı olan erken eren kiraz Koskolay (Gosgoley) Kolayca anlamın- cinsine verilen ad (10.06.1999). da pekiştirme sıfatı. Deşti Zonguldak-Kozlu civarında bir Kovuşak Kovuk (F. Dağdaş, Ocak çeşit kiraz adı. (Zehra Baz, 16 Mayıs 1981). 1999). Koyak İki yamaç arası küçük dere an- Dal bastı Zonguldak-Kozlu civarında bir lamında. Hayri Metin’den, Gülşehir- çeşit kiraz adı. (Zehra Baz, 16 Mayıs Gümüşkent’li, Nevşehir, 2001. 1999). Koydurmak(Goydurmak) Çok fazla, Karaoğlan Zonguldak-Kozlu civarında haddinden fazla. Yağmur koydura koy- bir çeşit kiraz adı. (Zehra Baz, 16 Ma- yıs 1999). dura bir yağdı ki, her yer çamur oldu, Kizir civarında muhtar. Önder. Yumrukaya’dan sel geldi. 8.2.2006. Kiziroğlu Mustafa Bey! Koygun Çok, yeterli anlamında. Yağmur Koca (1, 2) 1-Çok büyük, haddinden çok koygun yağmadı. Toprağın altına fazla anlamında. Bir koca çaydanlık geçmedi bile. çayı bitirdim. 2-Uzun süre anlamında. Koymak Dokunmak. Bir acı haberin ver- Koca akşamlara kadar yatakta yattı, diği ızdırap için kullanılır. Genç yaşta kalkıp da işime bakayım demedi. Ko- Esad’ın ölümü çok koydu hepimize. nuşmayı kıvratmak Koz 1-Azeri Türkçesinde küçük çocuğun Konuşmayı hızlandırmak. Cemal ko- kamışına verilen ad. Bülük (Muham- nuşmayı kıvrattı artık (2000). med Hasan Muştag, İran Azerbay- Koçak Ortamcı, günün şartlarına uyan canı, 5.6.1999). 2-Cevize verilen ad anlamında. “Şahin Çavuldak koçak (Akseki, Acıpayam, Kahramanmaraş, adamdı” !!! (Yakup Elçi, 22.5.2001, Azerbaycan’da). Antalya). Kökmer ya da Kökmer ardıcı Tokat- Kofaltmak (Gofaltmak) Gevşetmek. Erbaa-Kuzalan mahallesinde Toros Sıkıştırmamak. Oralı olmamak. Fa- Sedirine verilen mahalli ad (Karayaka- tıma ile Sena’yı sıkıştırma zamanı Kuzalan’lı Durmuş Sayan’dan, 1944 geldi. Sakın gofaltmayın (F. Dağdaş, doğumlu, 11.04.2000). Kuzalan ma- 1.1.2003)! hallesi üstünde GB yamaçlarda bulu- Kokgun 1- Çirkin kokulu. Yıkanmamış. nan Sedir meşceresine halk Kökmer- A kokgun!. Yağır gibi kirlenmişsin. lik mevkii diyor. Kokmuşsun. (10.2.2004, S. Dağdaş). Köken Denizli-Acıpayam civarında bos- Kokgunlaşmak 1- Çirkin kokusu yayıl- tan tarlalarında kavun karpuz kökleri- mak. Bir evde fazla kalıp rahatsızlık

2005 - I 35 Denizli-Acıpayam-Dodurgalar Kasabasından Derlenen Kelimelerimiz

ne verilen ad. Tevek. “Bostan kökenle- Kurdanmak Uğraşmak, bir işle meşgul ri çiçek açmış. olmak, arada bir açlığını gidermek, Kölezirmek Şiddeti azalmak, ateşin yalı- ikide bir atıştırmak. Baksana, kendi mının azalması. kendine kurdanıp duru. Kömekçi Futbol antrönörü (Azeri hoca Kurtarmak 1- Bitirmek anlamında. Ben Abdullayev’den, Sabah Gazetesi, yemeyeceğim. Yemeği kurtaracaksan 30.11.1999). koy tabağa (F. Dağdaş, 04.2000) Kömeli (Kümeli) Bol, kalabalık. Bahar- Kurumsamak Çok susamak. Yöremizde da arık suyu çok kümeli (F. Dağdaş, gurumsamak olarak kullanılır. Mayıs 1980)… Kuymak (Guymak) Sokmak, sebeb ol- Kömüş İç Anadolu’da mandaya verilen mak. Hababam Sınıfı filminde kadını isim. günaha guyup duruyorlar. (F. Dağdaş, Köpek isimleri Tasmalı, polis, çavuş, 8.2.2000) uyuz. (Uludağ’da Abidin Uslu ve Kuymak (2) Doğu Karadeniz yöresine Ramazan Bozkurt isimli çobanlardan has bir tür yemek çeşidi. Muhlama. alınmıştır.) Bölgeye has kara lahana ve hamsi ile Köstek Malın iki ayağını iple ya da zin- yapılan yemeklerin, Akçaabat köftesi, kaygana, kuymak (muhlama), laz bö- cirle birbirine bağlayıp hareket yetene- reği gibi pek çok yöresel lezzetin fuar- ğini azaltan bağ. “En akıllısı Deli Be- lar, şenlikler, yöresel kutlama günleri kir, o da kösteğiyle yatar!„ (Mehmed gibi etkinlikler vasıtasıyla tanıtımının Baz, H. Fevzi Zeren-Dodurgalar). yapılması gerekmektedir (Acuner, Köstekli Dikkatsiz insana söylenir. Kös- 2005, s. 17). teklisin haa, önüne biraz dikkat etsene! Kuzulamak Koyunların yavrulaması Kösnü 1- Köstebek için kullanılan bir ke- için kullanılır. Koyunlar kuzulamaya lime (Hamit Erdal, 1964, Kırıkkale’li, başladı. (F. Dağdaş, Temmuz 1982). 23.03.2002). 2- Köstebeğin baharda Küçümsüremek Küçük görmek, altıla- yaptığı toprak kabartılarına verilen mak. ad (Hamit Erdal, 1964, Kırıkkale’li, Kümeli (Kömeli) Bol, alabalık. Bahar- 23.03.2002). da arık suyu çok kümeli (F. Dağdaş, Kösülmek Üzerine yığılıp kalmak, oturup Mayıs 1980)… kalkmamak. Deli Hüsrev geldi kösül- Küp Yöremizde, Acıpayam-Kızılhisar’da dü oturdu o kadar ahalinin içine. , Ne yapılıp satılan, içine eskiden sirke ve yapacaksın köyde? Git kösül Said’in turşu kurulan, çok geniş karınlı top- yanına. Bu yaştan sonra ne yapacak- raktan saklama kabı. sın köyde?. Küpeç Acıpayam-Kızılhisar’da yapılıp Kötümsüremek Kötülemek, daha kibar satılan, içine eskiden sirke ve turşu bir yolla kötülemek. kurulan, küpten küçük geniş karınlı Kurdamak Çöp parçası ile diş temizle- topraktan saklama kabı. mek. Gelincik Dağının zirvelerinde Kütüremek Eklem yerlerinden çıkan “diş kurdayacak” çöp dahi yoktur ses için kullanılan fiil. Bak nasıl kütü- (Ali YOYLU, yaklaşık 60 yaşlarında rüyor ellerim, kollarım! (Emine Baz bir yörük, 8.8.2004, Eğirdir-Barla- (Dağdaş), 7.2.20004). Çamdağı; Zülfikar KÖKÇÜ, 1945’li, Kütüretmek Kütüretmek fiilini yaptırt- 23.07.2002, Mersin-Davultepe). mak.

36 2005 - I Said Dağdaş , Fatıma Betül Dağdaş

Kütürdetmek Kütüretmek fiilini yaptırt- Ormanında Yenice’li çalışanlar tarafın- mak. dan bu adla anılan mantar görülmüştür. Künç zerbe Korner (Azeri hoca Bu mantar türü çimenlik ve gübreli Abdullayev’den, Sabah Gazetesi, yerlerde Nisan mayıs aylarında görü- 30.11.1999). len çiğ olarak da yenilen küçük şapkalı, Lavik 16-17 yaşlarında evlenmemiş kemik renginde lezzetli bir mantardır genç, delikanlı (İlhami Turan, 1975’li, (Yenice’li Rıfat Cıbır adlı orman işçi- Malatya-Konak, 7.8.2005). sinden alınan bilgi, 5 Mayıs 1999). Lavuk İşe yaramaz adam. Lavuğun teki Çayır mantarı Batı Karadeniz ve İç Batı (Orhan Yasin Şahinoğlu, 1971’li, Anadolu’da yaygın olarak bulunan, 7.8.2005, Trabzon-Merkez). çok lezzetli, çiğ olarak da yenilen be- Lonca Zahire pazarı İzmir-Bayındır, Tal- yaz renkli, küçük şapkalı, KÖY MAN- ha Balı’dan). TARI da denilen bir mantar türüdür Lumbak lumbak olmak İyice olgun- (Kızılcaham-Çamkoru Araştırma laşmak. “Şeftaliler lumbak lumbak Ormanı’nda (KÇAO) çalışan Adem olmuş!”(F. Dağdaş, Temmuz 1982). Koçer ve Ahmed Yalçın’dan alınan Mal maşat Bir ailenin küçük ve büyük bilgi, 8.6.2004). baş hayvan varlığı. Etek altı mantarı Batı Karadeniz ve İç Mağlıç Pamuk. Teyzenin parasını sakla- Batı Anadolu’da yaygın olarak bulu- dım. Mağlıçtan ulgayıverdim (F. Dağ- nan, GELİNCİK de denilen, geniş şap- daş, 29.10.2000). kalı, dilimli, beyaz renkli bir mantar Mangale Yol kenarlarındaki şevlerde türüdür ((KÇAO’nda çalışan Ahmed yuva yapan toprak renginde kuş. Yalçın’dan alınan bilgi, 8.6.2004). Mantar (Çıntar) Mantar ismi farklı yö- Mayıs sonu, Haziran başı çıkar. Gü- relerde farklı kelimelerle tanınmak- zün de doğar. tadır. Yöremizde mantara ÇINTAR Gelincik mantarı Batı Karadeniz ve İç adı da verilmektedir. Mantar başlığı Batı Anadolu’da yaygın olarak bu- altında yine farklı yörelerde değişik lunan, ETEK ALTI ve GÖYNEK türdeki mantarlara verilen isimler aynı GÖTÜ de denilen, geniş şapkalı, di- başlık altında sunulacaktır. limli, beyaz renkli bir mantar türü- Ayıcan(Ayıcı) mantarı Uludağ, Batı Ka- dür (Kızılcaham-Çamkoru Araştırma radeniz ve İç Batı Anadolu’da yaygın Ormanı’nda çalışan Adem Koçer’den olarak bulunan, dolgun yapılı, şapkası alınan bilgi, 8.6.2004). pek belirgin olmayan, AYICI da deni- Göynek götü mantarı Batı Karadeniz ve len bir mantar türüdür (Kızılcaham- İç Batı Anadolu’da yaygın olarak bu- Çamkoru Araştırma Ormanı’nda çalı- lunan, GELİNCİK ve ETEK ALTI da şan Adem Koçer ve Ahmed Yalçın’dan denilen, geniş şapkalı, dilimli, beyaz alınan bilgi, 8.6.2004). renkli bir mantar türüdür (Kızılcaham- Cincile mantarı Mengen ve Yenice Or- Çamkoru Araştırma Ormanı’nda çalı- man İşletme Müdürlükleri tarafından şan Ahmed Yalçın’dan alınan bilgi, ortaklaşa işletilen Yaylacık Araştırma 8.6.2004).

1 Süleyman Çobanoğlu, “Güneşin Altı, Uzak kasabalarda binlercesi”, M. Gazete, 18 Mayıs 1999, s. 12.

2005 - I 37 Denizli-Acıpayam-Dodurgalar Kasabasından Derlenen Kelimelerimiz

Kanlıca mantarı Batı Karadeniz ve İç Batı Meşk Antrenman (Azeri hoca Anadolu’da yaygın olarak bulunan, Abdullayev’den, Sabah Gazetesi, çok lezzetli bir mantardır (Kızılcaham- 30.11.1999). Çamkoru Araştırma Ormanı’nda çalı- Meydanlı İri gözlü, iri burunlu olan insan şan Osmansin köyünden Adem Koçer (F. Dağdaş, Aralık 1979). ve Kızılcahamam’lı Ahmed Yalçın’dan Mezgit kengeri Zayıflamak için kulla- alınan bilgi, 8.6.2004). nılan, Kahramanmaraş civarında yeti- Merki Uludağ’da kanlıca mantarına ve- şen bir çeşit ot. Onu içen tekin tekin rilen isim. Has merki de denilmekte- Cuma namazına gidemez (11.05.2000, dir. Osman Bal, Kahramanmaraş-Kavlaklı Maraş otu (Ot) Deli tütün ve meşe külü- kasabası). nün karılmasıyla elde edilen ve dilin Mıdık 1- Yürüyen deve yavrusu. Köşek altına yerleştirilerek kullanılan ka- (F. Dağdaş, Aralık 1979). 2- Küçük su ğıda sarılı bir tür sigara (Osman Bal, bardağı, su testisi. Mıdıktan su içirdi 11.5.2000, Kavlaklı kasabası, Kahra- bize (F. Dağdaş, Ocak 1980)..! manmaraş). Mıhçıkın 1- Eti dolgun ve sıkı insan. 2- Maşat Et yağrığı. (İsmail Çelik, Sorgun- İyice sıkıştırararak doldurulmuş çuval, Yozgat). dolap (F. Dağdaş, Şubat 1980). Maya 1- Dişi deve (İbr. Manay, 1.4.2000, Mittirmek 1- Hızlıca, ileri doğru gön- Çardak, Denizli, Isparta-Keçiborlu’nun dermek (F. Dağdaş, Şubat 1980), 2- Özbahar köyünden). 2- Yargınlı, iri Küçük su dökerken idrarı göğe doğru tutma eylemi, 3- Sünnet olan çocuğun yarı kadın, kız. Romanyalı kadın maya kamışını bantlayıp, dik tutturmaya ve- gibi (Gülizar Baz, 27.06.2001). 3- İş- rilen ad, 4- Burnunu ileri doğru itmek kembeye verilen ad (Saim Karaboğa, (Hayvanlar için kullanılır). 5- Uç ver- 3.7.2001, Karslı). 4- 2-3 günlükken mek, sürmek, uyanmak. Göz aşıları kesilen buzağının maya yapmakta kul- mittirmiş baksanıza! 6- Yukarıya veya lanılan işkembesi (Trabzon-Maçka’da öne doğru sertleşerek ayağa kalkmak, Çarşamba pazarında satışı yapılırken uyanmak. Çocuğun kamışı, sünnetten alınan bilgi). sonra mittirmiş! Maytaya koymak İnsanları güldürmek Moyam Kahramanmaraş civarında yeti- için hareketler yapmak. Koca adamı şen bir tür ot (Osman Bal, 11.5.2000, maytaya koymuşlar baksana. Kavlaklı kasabası, Kahramanmaraş). Memişhane Kadınların kavgasında ha- Moyam ışkını Moyam bitkisinin yeni yıl karet amacıyla kullanılır. Memişhane, sürgünü. Moyam ışkını... (Osman Bal, kenef!!! 11.5.2000, Kavlaklı kasabası, Kahra- Meres Bir yaşındaki köpeğe verilen ad manmaraş). (F. Dağdaş, Mart 1980). Mozulamak Dedikodu yapmak. Şey- Merhametlemek Sağlamlaştırmak. tan pabucu dikmek (F. Dağdaş, Eylül Merkez (1) Futbol sahasında santra 1982). (Azeri hoca Abdullayev’den, Sabah Müzevirlemek Dedikodusunu yapmak Gazetesi, 30.11.1999). (Bulgaristan’ın Ürpek yöresindeki Merki Uludağ’da kanlıca mantarına veri- Eğridere-Ömerler köyünden Ankara- len isim. Has merki de denilmektedir. Beştepe muhtarı, 14.3.2005).

38 2005 - I Said Dağdaş , Fatıma Betül Dağdaş

Nacak Baltadan daha küçük, ağzı keskin, Oyrak Yolak. Bak bak, domuz oyrak aç- geniş ve saplı odun kesmekte kullanı- mış (Rıfat Cıbır, Yenice-Yaylacık). Bu lan kesici alet (Aşır Acar, Sorgun). Ge- cümlede kullanılan oyrak kelimesi ile niş ağızlı odun yarmak-odun etmekte domuzun ormanda sürekli kullandığı, kullanılan, Denizli Burdur havzasına patika veya yolak tanıtılmaktadır. Da- has kesici alet. naoyrağı deresi (Yaylacık Araştırma Namazla Seccade. Namazlayı yaz da na- Ormanı Amenajman Haritası). mazımı kılayım Öl Toprak tavı. Toprağın ölü gelmiş (tav- Namlı (Namtı) Sapı, kulpu çıkan bıçağa lanmış) (F. Dağdaş). verilen ad. (M. Baz, 12.2.2000) Örtme Eskişehir-Mihalıççık’ta hanımla- Nefer Futbolcu (Azeri hoca rın örtündüğü mahalli giyime verilen Abdullayev’den, Sabah Gazetesi, ad. Car ya da şalvar da deniliyor. (Na- 30.11.1999, s.). mık Söbü, Kavak köyü, Mihalıççık, Nerdek Nar ekşisi. Fethiye pazarında 1959’lu). hanımlar kullanırken tesbit edildi. Ösevi Yarısı yanmış, ocaktan çekilmiş Nevinsiz İçi boş laf. odun (22.04.2000, Giresun-Görele’li Neziğirmek Çok nazikleşmek, hassas- Talha Balı). laşmak ızdırabı artmak. Topuğumdaki Öskü Ucu yanık odun parçası (Ali YOY- çıban iyice neziğirdi. Çok ağrıyor. (F. LU, yaklaşık 60 yaşlarında bir yörük, Dağdaş, 2000). 8.8.2004, Eğirdir-Barla-Çamdağı). Okumayı kıvratmak Okumayı hızlandır- Öşelek Dibekte dövülüp yağı alınmış mak. Sena konuşmayı kıvrattı artık. ezme. “Bir dinle! Öşeleğe geleceğiz” Ole (Olee) Oğlan çocuğu çağırmak !!! (Bulgaristan’ın Ürpek yöresindeki için kullanılan ünlem ifadesi. Elleme Eğridere-Ömerler köyünden Ankara- olee…(Elleme oğlum!) Beştepe muhtarı, 14.3.2005). On Meyvesi bol ağaç. Bu sene erikler Ceviz öşeleği Dibekte dövülüp yağı alın- çok on. mış ceviz ezmesi. “Bir dinle! Öşe- Ondan O yüzden, o nedenle. Fındıklar leğe geleceğiz” !!! (Bulgaristan’ın göğerçi almıştır, çocuklar ondan zehir- Ürpek yöresindeki Eğridere-Ömerler lenmişlerdir (F. Dağdaş, 22.04.2000). köyünden Ankara-Beştepe muhtarı, Ondurmak İşi yolunda gitmek, düze 14.3.2005). çıkmak, dertten-beladan kurtulmak. Övçülemek Ovmak, ovuşturmak (göz- Elimizden ne gelir, Allah ondursun. lerini), uyanmaya çalışmak. Gözle- Onmak Huzur bulmak. Genelde olum- rini övçüleye övçüleye kalktı Cemal. suz olarak cümlede kullanılır. Allah (27.04.2000, F. Dağdaş) ondurmasın emi. Övendire (Mehmed BAZ, 9.1.2006). Onulmak Olgunlaşmak, ermek. İhtiyar- Öz (Muhammed Hasan Muştag) Azeri ladı, onuldu artık. Türkçesinde “ben” anlamında. Ot Kahramanmaraş'ta kullanılan ve da- Özleşmek İyice hazır hale gelmek. Bi- mak altına alınarak keyiflenilen bir tür raz daha yuğur hamuru, özleşsin. karışım,Kahramanmaraş otu. (26.01.2000, S. Dağdaş) Otağ Soyunma odası (Azeri hoca Palakan Tipi (F. Dağdaş, Aralık 1980). Abdullayev’den, Sabah Gazetesi, Paldıramak Yüksek perdeden konuş- 30.11.1999). mak, sinirli sinirli konuşmak.

2005 - I 39 Denizli-Acıpayam-Dodurgalar Kasabasından Derlenen Kelimelerimiz

Ani ses çıkarmak. Hava bir paldıradı olarak adlandırılan rahatsızlık. amma (emme), ardından yağmur baş- Peyke Odadaki divanın köşebaşı, başkö- ladı. şe. Misafir geldiğinde peykeye geçin Pavkırmak Acılı havlamak (tilki için derler (Hamid Erdal , 1964’lü, Kırık- kullanılır) veya yaralı tilki gibi ba- kale, Delice, 14.8.2003). ğırmak. Pavlamak (F. Dağdaş, Aralık Pılı pırtı Öteberi, ev eşyası anlamında. 1980). Pılıngır börülce Karnı kara börülceye Pavlamak Pavkırmak (F. Dağdaş, Aralık Fethiye pazarında verilen isim. 1980). Pırtı Ev ve günlük eşya, elbise. Düğün Peçel Perişan, kendi başını zor avutan, hazırlığı için alınan elbise, ev eşyası. ihtiyarlamış, Dedem iyice peçel oldu. Pıtırtı Bıkkınlık veren konuşma. Dam tı- Peçellemek İyice ihtiyarlamak, kendi pırtısı, karı pıtırtısı, var ömrümü yok başını avutamaz duruma gelmek. Bak- etti (F. Dağdaş, 29.11.2000)! sana, artık iyice peçellemiş, ayağı çu- Pine Parça, hisse. Özellikle ekin biçerken kura girmiş. bölüşülen hisse için kullanılır. Herkes Peçirem (Peçiram) 1- Yaşlı veya sakat pinesini alsın götürsün. Pineyi bitir- olup bu nedenle iş yapma yeteneği za- meden dinlenmek yok. yıflamış kişi.Peçel . 2- Beceriksiz. Ke- Piyazlamak Okşamak, övmek, arkasın- paze. Işini bilmeyen. İş beceremeyen dan destek olmak. Piyazla çocukları kişi (F. Dağdaş, Ocak 1981). piyazla! (F. Dağdaş, 16.3.2001). Peçiremleşmek (Peçiramlaşmak) İş Rabıta 1- Taban çakmak için kullanılan, görme, iş yapma, kendi hayatını sür- dişi ve erkek tarafı olan genellikle beş dürme yeteneği zayıflayacak kadar ih- cm eninde, iki cm kalınlığndaki tahta- tiyarlamak (F. Dağdaş, Ocak 1981). ya verilen ad. 2- Tasavvufta mürşid ile Pençik Kurabiye ile tatlı arası bir Ermeni kurulan irtibat. (M. Baz, 20.08.02) yiyeceğidir. (Afet , 16.06.2002, Saban-toy Tatar Türklerince baharın gi- «Demirhindi», M. Gazete, s. 4). «İlk rişinde yapılan bayram, eğlence. “Bil- gençliğimde, arkadaşlarımla yakın- miyorum Türk basınına yansıdı mı? lardaki bir pastanede muhakkak de- Tataristan ve Başkurdistan’ın “Saban- mirhindi içer, pençik yerdik.» (Afet toy” denilen milli bir bayramı var. Ba- Ilgaz, 16.06.2002) har veya yazın girişi, toprağın sürül- Pepezlemek Aşağı görmek, küçümse- me mevsiminin başlangıcı anlamına mek, itibara almamak. Herkes pepez- geliyor. “Saban” bildiğimiz bir kelime liyor beni. Kimse yaptığımı beğenmi- zaten. “Toy da toplu eğlence, bayram yor! (Emine Dağdaş, 31.1.2000) demek.... Tatarların Saban-toy’una Pey parası Bir mal alındığında, alış ve- Rusya Devlet Başkanı Putin de, Tatar rişin olgunlaştığını ifade eden peşin milli kıyafetleri giyerek iştirak etmiş ödenen para. (Necmettin Türinay, Rusya Türkleri, Peh vermek Giresun-Görele’den naklen “Geniş Açı”, Yeni Şafak, 26.6.2000, pey vermek deyiminin karşılığı.. s. 5)...” Peş vermek İzmir-Bayındır’dan naklen Sağan Yeltutan. Apodidae familyasına pey vermek deyiminin karşılığı. dahil kuşların ortak adı (Yeni Şafak Peygamber sünnetli Doğuştan sünnetli Gazetesi, 5.8.2005, s. 19). Yelkerken. olarak da bilinen, tıpta Hypospadias Sağırlık Kapı üstü. Kapı kasası ile

40 2005 - I Said Dağdaş , Fatıma Betül Dağdaş

üstteki camın arasındaki çıkıntı., Sallanmak (Mecazi anlamı) Boş yere Denizli-’lı. (Zafer İmal, 1965, oyalanmak. Sallanıp durma, git artık. 13.8.2004) Samıra Hayvan tersi. Öf, her yeri koku Sağmak İneği sağmak anlamından hariç sardı. Komşular samıra boşaltıyor bir başkasından karşılıksız yararlan- herhalde. mak anlamında da kullanılır. Samsak Sarımsak, samırsak. Soğan dik- Sağnalmak 1- Hafiflemek, işin ağırlı- tim soğan çıktı, samsak diktim samsak ğı gitmek. Ağrın biraz sağnaldı mı?, çıktı, cinsine koyduğum cinsine çekti. İşler biraz sağnaldı mı? 2- Akmak. Samsa Kahramanmaraş ve Gaziantep Yılan sağnaldı gitti gördünüz mü? 3- yörelerinde ceviz, pekmez ve undan Göçmek. Millet sağnaldı Denizli’ye. yapılan bir çeşit tatlı. Sağnaltmak 1-Boşaltmak, 2- Dizmek. Sarayak Düğünlerde, mevlütlü dualar- Tütün sağnaltıyorum şu anda. Tütün da ev sahibinin misafirleri daha seri iğnesi kalmadı., 3- Bir yerden bir yere ağırlamasına yardımcı olan özellikle aktarmak. genç akraba çocuklarına verilen ad. Sağnamak Hafiflemek. Boşlmak. Biraz Edirne’nin Sarayak kasabası’na gittin köy tarhanası yediydim. Mideme otur- mi? du. Bir türlü sağnamadı. Bağırsakla- Sarayaklık yapmak Düğünlerde, mevlüt- lü dualarda hizmet etmek. rımda düğüldü kaldı. (Gülizar Baz, Sarkıntırak Etin ne et, ne de yağdan olu- 27.04.2000). şan kısmına verilen ad. Bana etin sar- Sakıramak 1- Çok üşümek, titremek. kıntırağı geldi, dişlerim hiç basmıyor Hava çok soğuk, dışarıda sakır sakır buna. sakıradım. 2- Çok sinirlenince dişle- Sasımak Tadı değişmek, kabın sıvıyı rini birbirine vurarak ortaya konulan çalması. Zemzem suyu sasımaz (Halil tepki. Ay). Naylon bardağı güneşe koyarsan Sak Uykusu çok hafif. Ezan Allahuek- içindeki su çalar. ber dedi mi sabah erkenden kalkarım. Savak 1- Tarla sularken suyun yönünü Uykum çok saktır (F. Dağdaş, Haziran çevirmekte kullanılan tahtaya verilen 1980)! ad, 2- Kalça çıkığı. Sal 1- Koyun ağılında kuzuların anala- Savmak Değirmende suyu boşa rından ayrı tutulduğu, kuzular için ay- almak. rıca yapılan küçük bölüm, küçük ağıl. Savuşturmak Kurtulmak, düze çıkmak, “Koçluk kuzu salda belli olur!“(Alican hasta iken iyileşmek. Sizin oğlan has- Yılmaz, 31.05.2002, Kırşehir-). talığı savuşturdu mu?. 2- Tabut. Hepiniz ayrı ayrı yerdesiniz. Sayanılaşmak Alışmak. Alışıp alındırış Salıma yetişir misiniz bilmem (F. Dağ- etmemek (Zülfikar KÖKÇÜ, 1945’li, daş, 2002)? 23.07.02, Mersin-Davultepe). Sallama 1-Uzun olan beyaz dastar, tül- Sediklemek Düşeyazmak, dengesini kay- bent. Sallama dastar için kullanılan betmeye ramak kalmak. Özellikle yeni kısaltma. Sallama dastarın belden aşa- yürümeye başlayan çocukları tarifte ğı sallanarak sallanmasından dolayı kullanılır. sallama deniliyor. Sallamanın oyasını Seklem Çıkının büyüğü olan hıla ile bağ- kime yaptırdın?. Çok güzel olmuş... bahçe dönüşü, içine konulanlarla sır-

2005 - I 41 Denizli-Acıpayam-Dodurgalar Kasabasından Derlenen Kelimelerimiz

ta yüklenilen yük. Anam bir seklem (Osman Bal, 11.5.2000, Kavlaklı ka- mişmişi, canı çıka çıka taşıdı (İlha- sabası, Kahramanmaraş). mi Turan, 1975’li, Malatya-Konak, Dikleşmek, kalınlaşmak. Yumuşak, 7.8.2005). purçak kelimelerinin zıddı. Sektiretmek Ara vermk. Ara vererek ça- Kamışı sertleşmek (Argoda da kullanı- lışmak, göndermek, cevap vermek. lır). Sektiretmemek Ara vermemek. Borcunu Serteltmek Sertleştirmek. Fidanı dikince hemen öde, sektiretme! etrafındaki toprağı iyice serteltin (ser- SeldirenAz seyrekçe. Ekinler az seldiren teltiniz). çıkmış bu sene (F. Dağdaş, Haziran Seselmek Canlanmak, irileşmek, sağlıklı 1980)! olmak. Gede oğlaklar gibi daha çocuk, Selek Eli açık, cimri olmayan. seselmemiş hiç. (F. Dağdaş, 2000) Sendelemek Sendilemek olarak da kul- Sevekleşmek Safta sıkışmak, dolu araba- lanılır. Sarsılmak, düşmeye yakın bir da, otobüste biraz daha sıkışmak, yer duruma gelmek. açmak. Sendiremek Herhangi bir nedenle dü- Seyrekbasan Çok uzun boylu, bacakla- şecek gibi olmak. Dengesi bozulacak rı uzun olduğu için adımları da uzun gibi olmak. Anam sendireyip durur, olan kişilere verilen ad. Yanıkçaların ihtiyarladı artık. Ömer seyrekbasan gibi yürüyor. Sendiremek Ayakta zor durmak. Sıdırmak Temizlemek, saflaştırmak. Fa- Senek Ağaçtan-tomruktan oyularak ya- sulyenin kilosu 400.000 liradan aşağı pılan ağaç su ibriği, bardağı-testisine olmaz. Tek tek elimle sıdırdım (Konya- verilen ad (Haziran 1980). Doğanhisar’da bir köylü kadın, Eylül Senmek2 1) Şişliği inmek, ağrısı azal- 1999). mak.. Dişimin ağrısı biraz sendi artık. 2- Buruşmak, halsiz görünmek. Sabahtan Yumurtayı tavaya kırarak atmak. Yağ kı- beri Said’in yüzü sendi. Hasta herhal- zarmış artık, yumurtayı sıdırabilirsin. de. Korkutmak. Niye habersiz odama giri- Sepen seldiren Az seyrek biçimde. Se- yorsun? Ödümü sıdırdın... pen seldiren ekip geldim (F. Dağdaş, Sıdmak (Sıtmak) Korkmak. Köpek üzeri- Haziran 1980) ! me havlayarak geldi. Ödüm sıttı. Sep serin Serince. “Sep„ ön eki pekiştir- Sınık Sargı (Şaban Kırtaş, 1967’li, me sıfatı olarak kullanılır. Mansurlu-Feke/Adana, 1.3.2005). Sepen Yağmur damlalarının çarpmasıyla Kırık, çıkık (Osman Bal, 11.5.2000, Kav- indiği istikametten başka yöne akan laklı kasabası, Kahramanmaraş). kısmı. Tahtalık sepende ıslanmış. Sınıkçı Köylerde kırık çıkık işlerine ba- Sepmek 1- Sıçramak. 2- Yufka- kan kişi. Sınıkçılara gittim. Tekrar sar- yı tavlamak için hafifçe su serpmek. dırdım kolumu (Osman Bal, 11.5.2000, Septirmek Biriken suyu herhangi bir Kavlaklı kasabası, Kahramanmaraş). yolla dağıtmak, ıslatmak. Kırıkçı, çıkıkçı. Kırılan ve çıkan kol, Seren direği Su kuyularında suyu kuyu- dirsek ya da parmakları yerine yerleş- dan çekmek için kullanılan direk. tirmede uzman, ehil kişi (Şaban Kır- Sertelmek Sertleşmek, sertliği yeter dü- taş, 1967’li, Mansurlu-Feke/Adana, zeye gelmek. Karnım bayağı serteldi 1.3.2005).

42 2005 - I Said Dağdaş , Fatıma Betül Dağdaş

Sıp sıcak (Ip ıscak) Sıcak bir şekilde, uykusu gelmemek. Uyumaz artık, uy- çok sıcak. Mecazi olarak da güleryüz- kusu sinirsedi. lü davranan için de kullanılır (Pekiş- Sinmek (23.04.2000) Çocuğu yatağına tirme sıfatı). yatırın, rahatlasın, uykusu sinsin (F. Sırnaşık Fazla yakınlık gösteren. Dağdaş). Sırnaşmak Yakınlaşmaya, dost olamaya Sipsinerli Sip ön eki vurgu amacıyla çalışmak, yakınlık göstermek. kullanılır. Çok huzur içinde, tasasız. Sırtarmak Hazır beklemek. Açığa çık- Sipsinerli, daptatlı yesek yemeğimizi mak, görünmek, sırıtmak. orda olmaz mı?; Sipsinerli bir yemek yiye- sırtarıyor (Hamit Erdal, 10.01.2002). lim, kavga etmeyin ! Sıymak Kırmak, parçalayıp ayıklamak. Siyinti (Siğinti) 1- Siğen sıvıdan artık Ceviz sıymak. Cevizleri sıyın da tatlı kalan (F. Dağdaş, Haziran 1980). yapalım iftara. Siymek (Siğmek) 1- Ayakta işemek, Açmak. Orucu açmak. İftar saatinde oru- 2- Gözünden yaş inmek. Gözünün si- cu açmak. yintisini sil artık (F. Dağdaş, Haziran Sıytarmak Bağımsız davranmak. Asice 1980). tavırlara başvurmak. Fazla üzerine Soğuklamak 1-Midesini üşütmek, soğuk gitmeyin. Sıytarıp çıkacak sonra (F. almak. Az soğuklamışım. Nane kayna- Dağdaş, 10.01.2000)... tıp içeyim. 2-Sohbet ortamında hoşa Sızal Kıspet uçkuru. İzmir-Tire’de yapı- gitmeyecek bir söz söylemek. Söyle- lan bir çeşit kendirden yapılan kıspet mese iyiydi ama ağzından soğukladı bağı, uçkur. attı. (Kırkpınar Evi, Edirne, 7. 7. 2005). Soğukluk Semiz otu (Hamit Erdal, Delice- Siğmek (Siymek) 1- Ayakta işemek, Kırıkkale, 1964’lü, 28.7.2003). 2- Gözünden yaş inmek. Gözünün si- Sokumlanmak İştahla yemek yemek. yintisini sil artık (F. Dağdaş, Haziran Yufkayı dürüp yemek (Şaban Kır- 1980). taş, 1967’li, Mansurlu-Feke/Adana, Sinerli Huzurlu. Sipsinerli bir yemek yi- 1.3.2005). yelim kavga etmeyin !; Allah sinerin- Somak 1- Boğaz. Sindirim bırsunun bo- den versin! ğaz kısmı. Somağını sıkarım senin ge- Sinirligenek “Ben bir sinirligeneğim bu- lirsem (F. Dağdaş, Haziran 1980) ! günlerde” (Enver Elmas, 10 Haziran Songaltı Sonradan, zamanı geçtikten 1999, ağzından). Bugünlerde sonra. En son. Önceden söylemedi, hâlâ sinirliyim anlamında. songaltı diyor bana böyle olduğunu. Sinirsek uyku İnat uyku anlamında. Çok (F. Dağdaş, 15.4.2000; 07.1982) sinirsek uykum var. Uyuyamadım mı Sorutmak 1- Yüzünü ekşitmek, darıl- uyuyamıyorum. (Mehmed Ali Karaca, mak. Konuşmamak. Dinlememek. Akalan, Acıpayam-Denizli). Soruttu artık. İki gün konuşmaz be- Sinirsek uyku Tavı geçmiş uyku. (Meh- nimle! med Ali Karaca, Acıpayam-Akalan). 2- Heykel gibi dimdik durmak“ Soru- Sinirsek 1-Çabuk kızan kişi için söy- turum dağ değilim, üzümüm yok bağ lenir. Senin adam ne kadar sinirsek? değilim, içim boş ev değilim3 (F. Dağ- 2- İnat. daş, 19.8.2002)!. (F. Dağdaş, 05.1980; Sinirsemek Uykususunun tavı geçmek, 19.8.2002)

2005 - I 43 Denizli-Acıpayam-Dodurgalar Kasabasından Derlenen Kelimelerimiz

Söngürt Çaydanlık tabanında zamanla ka- gün yarın harman sürmeye başlaya- tılaşan tortuya verilen ad (19.04.2001, cağız (Ramazan Bozkurt, Küçükdiller Samsun-Kavak’lı M. Oğaş). köyü, Bursa-, 1997). Söngürt bağlamak Çaydanlığın tabanın- Şakırıman Yuvat kelimesinin zıt an- da zamanla katılaşan tortuyu tanımla- lamlısı. Ayşe teyzen şakırımandı. Ben mak için kullanılan fiil (19.04.2001, yuvattım. O çok konuşgan, ben seslen- Samsun-Kavak’lı Mustafa Oğaş, mez solumaz birisiydim, laf bilmezdim. Amasya). (Şakrıman) (F. Dağdaş, 17.2.2000) Söylenmek Kendi kendine ya da kavga Şalak Zavrak. (Giresun-Görele’li Talha esnasında muhatabına karşı çokça ko- Balı’dan, 22.04.2000). nuşmak. Şark yeli Kahramanmaraş’ın Kavlaklı Su Su ile ilgili bazı çeşmelerden alınan kasabasında doğudan esen ve yağmur dizeler verilecektir getiren rüzgara verilen ad. Şark yeli Bolu-Mengen-Babahızır köyü Su ni- esti mi yağmur gelir (11.05.2000, Os- yaz ediyor «Önceleri başıboş akar- man Bal, Kahramanmaraş-Kavlaklı dım yabana, Sonra kazarak çıkardılar kasabası). beni meydana. Allah razı olsun kadın Şataf Eğlence, yarenlik, coşku içinde Ben şataflarına bakacağım erkekten, Benden abdest alıp namaz olmak. çocukların pencereden. (F. Dağdaş, kılana.„ 15.4.2000) Sudan geçirmek Birini yıkamak (özel- Şataflı Gösterişli. Hem yürürken, hem likle bebeği ya da çocuğu), yümek (F. giyiminde dikkat çekecek biçimde Dağdaş, Temmuz 1982). güzel, gösterişli olmak. (F. Dağdaş, Sudan geçmek Bütün vücudu temizle- 15.4.2000) mek amacıyla yıkanmak, yünmek (F. Şavak peyniri Elaziz’in ilçesi Şa- Dağdaş, Temmuz 1982). vak köyünde “mor koyun sütünden” Sultan dimnidi Kızıl renkli yemesi hoş yapılan çok kaliteli peynire verilen ad. bir çeşit üzüm. (Mustafa Kınacı, 2001) Sundurmak Daldırıp almak. Birer kal- Şebek Topaç. Deleme (Said Dağdaş, bur sunduruverirdik birer yemlik iste- 1962’li, 30.8.2005). yene. Şefte Siftah. Sünnetlik 1- Müezzin mahfili (Kadir De- Şeriat evine girmek Evlenip karı-koca mir, 11.04.2000, Tokat, Erbaa, Üzüm- olmak (F. Dağdaş, Temmuz 1982). lü kasabası, 79 yaşında). Şevik Atik, çabuk. Sünnetsiz 1- Din-i İslam’a aykırı işleri Şeytan pabucu dikmek Dedikodu yap- olan müslümanlara bazen şaka yollu mak, mozulamak (F. Dağdaş, Eylül verilen tanımlama. 1982). Süpürgelik 1- Taban tahtalarını çaktıktan Şeytan pazarı Denizli’de bir mahalle pa- sonar duvar kenarlarındaki boşluk- zarı adı. ları kapatmak, güzellik vermek için Şıkıratmak Ses çıkarmak, gürültüyü kullanılan, duvarların dibinde çakılan artırmak. Şıkıratma oyuncağı, bebek tahta. 2- Süpürge yetişen yer. (M. Baz, uyuyor. 22.08.02) Şıkırdatmak Ses çıkaracak bir nesne ile Sürmek 1- İzinden gitmek, takip etmek, o işe sebeb olmak. Kapının dilini şı- 2- Harmanı dövmek, hasat etmek. Bu- kırdatma!.

44 2005 - I Said Dağdaş , Fatıma Betül Dağdaş

Şimir Çok tatlı, sevimli, cana yakın, sağ- Tevek Bostan tarlalarında kavun karpuz lıklı çocuk anlamında. Üçüzler doğdu. köklerine verilen ad. Köken (Denizli- Küçük olan çok şimir olacak maşal- Acıpayam civarında verilen ad). “Bu lah!. sene kuraklıktan tevek bile yetişmedi Şimirleşmek Çok tatlı olmak, sevimli- bostanlarda (26.09.2001, Hamid Er- leşmek. Hiç rahatsızlık geçirmedi, çok dal, 1964, Kırıkkale-Delice). şimirleşti bu günlerde. Tıka Bardak ağzını kapatan tıpa. Şirnemek Şımarmak, yaramazlık yap- Tırsmak Sakınmak, kaçınmak, kaçmak, mak. Şirneyip durma, otur oturduğun korkmak. Tırsıyon (tırsıyorsun) ben- yerde. den (1996). Takıldamak 1- Tak tak ses vermek. 2- Tingeltmek Sertleşmek. Bir çay içtim. Boş yere konuşmak. “Kabaklı yelde- Karnımı tingeltti. O yüzden her yerde ğirmen gibi niye takıldayıp duruyor- çay içmem. Suyu iyi olan yerin çayını sun?” (F. Dağdaş, Temmuz 1982). içerim (Osman Bal, 11.5.2000, Kav- Takıldatmak 1- Vurmak. Kapıyı çalmak laklı kasabası, Kahramanmaraş). için vurmak. 2- Gürültü çıkarmak. Tingildemek 1- Boş, avare durmak. 3- İnşaatta çalışırken ustaların faali- 2- Eşeğin yüksüz gidip gelmesine ve- yetleri sırasında keser vb aletlerle ses rilen ad. çıkarmak. Tokka “Tarlası, tokkası yok!„ cümlesin- “Takıldatmayın. Kafam ağrıyor” de olduğu gibi deyimleri oluşturan (F. Dağdaş, Temmuz 1982). kelime ya da kelimeleri tamamlamak- Tanımak Kim olduğunu farketmek, an- ta kullanılan bir kelime (F. Dağdaş, lamak. Beni tanıdın mı dede? . Ben 07.03.2003). Gülsüm. Toplu (Toklu) İki yaşında erkek kuzuya Dikkat etmek, tedbirli olmak. Hiç tanımı- verilen ad. yor kendini (F. Dağdaş, 15.04.2000). Topuklamak Değerinden düşük fiyata Kendine dikkat etmiyor anlamında. bir malı satın almak, indirimi çok yap- Tat Lafı kaba, biraz kırıcı olan (F. Dağ- tırmak. daş, Haziran 1980). Tor 1- Soğuk, insani ilişkileri zayıf insan. Tatavi Gerçek anlamında. O koca adam Mehmed dayı çok tordur. İnsanı kırar reklama mı girdi, tatavi mi?- Reklam- atar hemen. 2- Futbol sahasında kale da..(Aganigi naganigi reklamı için) filesi (Azeri hoca Abdullayev’den, Sa- Tay kıran kışı Nisan’ın 15-20’si arası bah Gazetesi, 30.11.1999). görülen şiddetli soğuk hava şartları Tosunbok (Tosumbok) üzümü Si- (F. Dağdaş, Nisan 1980). yah taneli, iri çekirdekli, bahçelerde Tepmek Taşmak. Geriz tepecek. Dikkat kendiliğinden sıkça yetişen bir üzüm et (F. Dağdaş, 06. 1983) ! çeşidi. Ayşenur çekirdeksiz üzüm, Fa- Tek (1) Pekiştirme sıfatı. Vurgu amacıyla tıma sultan dimnidi, Gülizar tosunbok kullanılır. Tek iyileşeyim de gelmeye- gibi. yim yanınıza. Toy Tatar Türklerinde düğün, bayram. Ters (1, 2) 1- Hayvan pisliği, samıra, Bizde düğüne toy denir (Selahaddin, Aslen Ahırda çok ters birikmiş, onu tarlaya Kırımlı bir Ankaralı, 26.6.2000, Anka- atın., 2- Zıt, aksi kişiyi tanımlamada ra), “Bilmiyorum Türk basınına yansı- kullanılır. Çok ters birisi. Anlaşmak zor. dı mı? Tataristan ve Başkurdistan’ın

2005 - I 45 Denizli-Acıpayam-Dodurgalar Kasabasından Derlenen Kelimelerimiz

“Saban-toy” denilen milli bir bayramı Tutulmak 1- Güneş tutulmak. 2- Dili tu- var. Bahar veya yazın girişi, toprağın tulmak. 3- Eli ayağı tutulmak. Kork- sürülme mevsiminin başlangıcı anla- mak. Elini ayağını kullanamamak. mına geliyor. “Saban” bildiğimiz bir Tülek Çok hafif, uçacak gibi. kelime zaten. “Toy da toplu eğlence, Tünek Tavukların akşam olunca gecele- dikleri küçük yüksek odacık, yüksek- bayram demek.... Tatarların Saban- çe yer. Tavuk tüneği. toy’una Rusya Devlet Başkanı Putin Tünemek Akşam karanlığı basınca dal- de, Tatar milli kıyafetleri giyerek iş- da, kümeste durmak. tirak etmiş (Necmettin Türinay, Rus- Tüngümek 1-Olduğu yerde havaya sıç- ya Türkleri, “Geniş Açı”, Yeni Şafak, ramak, kalgımak (galgımak). Hadi 26.6.2000, s. 5)...” tüngü bakalım. Ne kadar yükseğe uza- Tuluk (1) Peynir basılan, ortasından ke- nacaksın! silmeden yüzülen keçi derisinden ya- 2-Merkebin dört nala değil, kendi- pılan deri. ne has koşmasına verilen isim. İpi- Tuluk çıkartmak Peynir, çökelek bas- ni çözünce bir tüngüdü gitti merkeb mak amacıyla deriyi bir bütün olarak ama! Tuncutmaya yakın bir anlam kazanmıştır bu cümlede. (F. Dağdaş, çıkarmak. 14.2.2000) Bu kurbanda, tekeyi yüzerken tuluk çı- Tüngütmek 1-Merkebi değnekle vurunca kardım. ya da ucu sivri bir değnekle semerin Tulum çıkarmak Tamamını, hepsini ka- altından dürtünce kızıp üzerindekini zanmak. düşürecek biçimde koşmaya başla- Tulutmak Dalda asılıp kalmak. Uçurtma masına verilen isim. 2-Aynı şekilde tuluttu kaldı dalda bir insanı habersizce çimciklemek, (F. Dağdaş, Ocak 1981). dürtmek ya da korkutmak sonucunda Tuncumak Kapalı mekanda kalan hay- o kişinin verdiği tepkiye verilen ad. vanların dış çevreye çıkınca yerlerin- 3-Aşırı sinirlenmek. Ben iki laf etme- de duramayıp oraya buraya koşuştur- den tüngüdü çıktı, ağzım dilim tutul- du! (F. Dağdaş, 14.2.2000) malarına verilen isim. Mallar içeride Tütgün (Tütkün) Aşırı sıcak, yaz günü. kala kala tuncutmuşlar. Öğlenin tütkününde çocukları dışarı çı- Tuncutmak Kapalı mekanda kalan hay- karmayın. Güneş çarpar! vanların ve hatta çocukların dış çevre- Ufaklı (1, 2) 1- Küçük taneli anlamında. ye çıkınca yerlerinde duramayıp oraya Aldığın nohut çok ufaklı, yemeğe gel- buraya koşuşturmalarına verilen isim. mez. Dış ortamı özlemek. Mallar içeride 2- Çocukları henüz küçük, kendi ba- kala kala tuncutmuşlar. şını kurtaramayacak kadar olan aileye Tutar Sara hastalığı (F. Dağdaş, Aralık verilen ad. 1980). Uğramak Basmak, vurmak anlamın- Tutmak Tutulu vaziyette kalmak. da. Bilhassa derelerden gelen sel için 1-Köpeğin ısırmasına verilen ad. Ço- kullanılır. Eve sel uğramış mı, sordun cuğu köpek tutmuş, hastaneye götür- mu? müşler. 2-Oruca niyetlenmek. Bugün Ziyaret etmek. (F. Dağdaş, 7.5.2000) oruç mu tuttun? Uğramak 1-Karşı karşıya gelmek, önüne 3-Köpeğin ısırması için kullanılan fırsat çıkmak. Nerdee, bana öyle şey- emir kipi. Tut kıs kıs kıs! ler uğramaz. 2- Ziyaret etmek.

46 2005 - I Said Dağdaş , Fatıma Betül Dağdaş

Ulanmak Ardı sıra dizilmek. Eskiden Üttürmek Kumarda kaybetmek. köy sığırı alan ortasından harman- Varmak 1-Evlenmek anlamında kullanı- yerine kadar ulanırdı. (F. Dağdaş, lır. Hörü yenge sonra Karacaoğlu’na 31.1.2000) da vardı... 2-Geçemek (zaman). Çoğa Ulgamak 1- Üzerine eklemek. Tamam- varmadı rahmetli oldu (F. Dağdaş, lamak. “Üzerini ulgayıverdim. Alt üst 24.2.2000). yollu bir davar aldım !„ 2- Bir- Varvar Verimli. Varvar tarla (F. Dağdaş, leştirmek, dikmek. “Eteği sökülmüş. Ocak 1981). Ulgayıver!„ (F. Dağdaş, 07.03.2003) Vermek 1-Bir şeyi bir yöne uzatmak veya “Teyzenin parasını sakladım. anlamında. O kadar yorulmuştum ki, Mağlıçtan ulgayıverdim (F. Dağdaş, Menç’teki Abdillinin Deli Ahmed da- 29.10.2000)„.. yının evinde akşam püsen püsen yağ- Uymak Çatmak, kavga etmeye hazır ol- mur yağarken ıslandık aynı zamanda. mak. Uyma şuna, başına bela alma Eve varınca ayaklarımı ocağa verdim oğlum. de bir ısındım, hala unutamam o günü Uz Olgun, mükellef. Sanki uz insan ol- (Mehmed Baz, 9.2.2000). muş, mükellef insan gibi konuşuyor Vızgak Oyun bozanlık yapana verilen Ayşenur. ad. Üzüm çeşitleri Vızmak Oyunu bozmak. (Boğazkere) Elaziz şarabının yapıl- Viciremek 1- Kelimeleri tam çıkarama- dığı iki üzüm çeşidinden birisi (Ver dan konuşmak. Çoğu kez çocukların Elini Anadolu Programı, TRT-INT, konuşmaları, oynaşmaları için kul- 11.6.2000). lanılır. Onun (çocuğun) viciredeğini (Kalecik karası) Ankara-Kalecik civa- seviyor. rında yetişen bir çeşit üzüm. 2- Kuşların, özellikle serçelerin toplu- (Öküz gözü) Elaziz şarabının yapıldığı ca akşam üzerleri ağaçlarda ötüşmele- iki üzüm çeşidinden birisi (Ver EliniAna - ri. dolu Programı, TRT-INT, 11.6.2000). (F. Dağdaş, 21.01.2002) Sultan dimnidi Kızıl renk- Vicireşmek 1- Fısıltı ile, bazen de güle- li yemesi hoş bir çeşit üzüm. rek gençlerin, ergenlerin kendi arala- Tosunbok (Tosumbok) üzümü Si- rında konuşması için kullanılır. Ne vi- yah taneli, iri çekirdekli, bahçelerde cireşip duruyorsunuz orada bakayım? kendiliğinden sıkça yetişen bir üzüm 2- Kuşların, özellikle serçelerin toplu- çeşidi. Ayşenur çekirdeksiz üzüm, Fa- ca akşam üzerleri ağaçlarda ötüşmele- tıma sultan dimnidi, Gülizar tosunbok ri. gibi. (F. Dağdaş, 21.01.2002) Uzatma 1- Ara kablo.Ara bağlantı Yağlıca Baharda (Nisan ayında) Ankara için kullanılan elektrik kablosu. 2- pazarlarında satılan ve yufka ile sir- Konya’ya özgü uzunca yapılan pide keye banılarak veya sadece yufka ile türüne verilen ad. (M. Baz, 20.08.02) yenen bir ot (Hasan Gözütok, 1955’li, Uzun yenge Yılan (Fatma Deniz, Kırıkkale-Delice’li). (Hasan Gözütok, 14.7.2003, Y. Dodurga). 09.04.2005) Üğüşmek 1-Sünmek, uzamak. Üğüşüyor Yağrık (Yaarık) Kütük, et kıyılan kütük. sümük gibi tavuk eti (F. Dağdaş, 17.12 Et yağrığını getir kızım, akşama dol- 2000). 2- Uyuşmak. Her tarafım üğüş- malık hazırlayalım. tü, ellerimi açamıyorum Yağşak Alaycı. Alay eden (F. Dağdaş, Ütmek Kandırmak, kumarda yenmek. Haziran 1980).

2005 - I 47 Denizli-Acıpayam-Dodurgalar Kasabasından Derlenen Kelimelerimiz

Yağşılamak Eğlenmek. Alay etmek (F. lerinde aynı armut üzerinde sarı renk Dağdaş, Haziran 1980). dışındaki pembeye-kırmızıya kaçan Yaka 1- Taraf. Her yaka senin, deniz renk farklılığı. “Yanallı armut“. gibi... Yanallı Meyvelerde, özellikle armut çe- 2- Yamaç araziye verilen ad. şitlerinde aynı armut üzerinde sarıdan Karadağ’da, Keloğlanlar yakasındaki pembeye-kırmızıya kaçan renkli bö- in güzelmiş, turizme açılacakmış. lümlere verilen ad. “Yanallı armut“. Yakılıvermek Dostluğu artmak, dost ol- Yanızlı Aksi, söz dinlemez insan an- mak. İnsan birbirine yakılıveriyor. lamında (Balâ-Şeyhli köyü-Yanızlı Yakılmak Dostluğu artmak, dost olmak, Mah.’den Şakir Kara, 1960’lı, sevgisi artmak, sevisi akmak. 11.11.2004). Yal Köpek yiyeceği (F. Dağdaş, Yanmak Üzülmek, ağlamak. “Ölü öldü- 07.1982). ğü günkü gibi yanılsa, gelin geldiği Yalabık günkü gibi sevilse“ (F. Dağdaş, Aralık Yalabırık Biraz eskmiş olan anlamında 1984)!.. (F. Dağdaş, 07.1982). Yaren 1- Dost, arkadaş, çok yakın olan Yalabırmak 1- Eskimeye başlamak, pa- sırdaş. 2- Denizli’li halk ozanı Özay zen basmanın yavaş yavaş tüylenme- Gönlüm’ün cura, bağlama ve çö- ye başlamasına verilen ad. Benim etek ğürden meydana gelen üçlü sazına yalabırıyor artık baksana, 2- Paklan- kendisi tarafından verilen isim. Özay mak, temizlenmek. Yününce yalabır- Gönlüm’ün yareninde cura, bağlama mışsın ve çöğür üçlüsü var.(5.6.2000, TRT 4, (F. Dağdaş, Mayıs 1980)! saat 23 00) Yalabırtmak 1- Eskimeye başlamak, pa- Yarenlik etmek Beraber dostça eğlen- zen basmanın yavaş yavaş tüylenme- mek, halleşmek. ye başlamasına verilen ad. Benim etek Yargın Sağ ve sol sırta ayrı ayrı verilen yalabırıyor artık baksana. 2- Temiz- isim. Sol yargınım tutulmuş, biraz lemek. Kirini çıkarmak (F. Dağdaş, oğuver. Mayıs 1980). Yağ ile yuğrulmuş yargını güzel kızım! Yelekim Hafif serin hava. Hafif bir esin- Bal ile yuğrulmuş gerdanı güzel kızım! ti ile yaz günü oluşan tatlı serinlik (F. (Acıpayam-Köke’li Sultan teyzeden, Dağdaş, Mayıs 1980). bebeklik çağında 1947 doğumlu Ayşe Yalak Sürülerin su içtiği uzunca havuz. Emik’i kucağına alıp severken kullan- Yalık Edepsiz (F. Dağdaş, Ocak 1981). dığı övgü sözlerini naklen F. Dağdaş, Yama Yamaç. Babam yamadaki tarlayı 19.12.1999)! artık ekmiyor (Akil Böncü, 11.04.2000, Yargınlı Çelimsiz, gede kelimesinin zıd- Tokat, Niksar Orman İşletme Müdür- dı. İri yarı, babayiğit insana verilen ad. lüğü, 42 yaşında). Güllü teyzen yargınlıdır., Gelinimiz Yamalık (1, 2) 1- Yama yapmak için öl- yargınlı, boşuna dememişler... Salla- çülüp kesilen bez parçası. Pantolonun nır çamın kozağı inekten doğar buzağı yırtığı için uygun yamalık var mı ba- diye (Fatmana Dağdaş, 20.04.2000). kın bir (F. Dağdaş, Temmuz 1982). Yarım damla Felç. İnme. Nüzül (F. Dağ- 2- Yamaç anlamında. Yamalıkdaki daş, Mayıs 1980). tarlayı artık ekmiyoruz (Akil Böncü, Yarım müdafaacı Orta saha (Azeri hoca 11.04.2000, Tokat, Niksar Orman İş- Abdullayev’den, Sabah Gazetesi, letme Müdürlüğü işçisi, 42 yaşında). 30.11.1999, Haber kaynağı Gürkan Yanal Meyvelerde, özellikle armut çeşit- Ata).

48 2005 - I Said Dağdaş , Fatıma Betül Dağdaş

Yarım sünnet Peygamber sünneti. Do- Yaykandırmak Kendi yolunu bulup akıp ğuştan sünnetli olarak da bilinen, tıpta gitmesini sağlamak (özellikle sıvı nes- Hypospadias olarak adlandırılan rahat- neler için kullanılır). sızlık (“Yarım sünnet” mutlaka tedavi Yaykanmak Kendi yolunu bulup akıp edilmeli, halk arasında peygamber gitmek (özellikle sıvı nesneler için sünneti ya da yarım sünnet olarak bi- kullanılır). Suyun yönünü akşamdan linen rahatsızlığın bir doğumsal sorun yoncaya çevirdim. Su sabaha kadar olduğu, ancak tedavi ile giderilebilece- yaykanmış, her taraf gölcermiş. ği belirtildi., Akit, 22.05.2000, s.15). Yaykanmak 1- Suyun içinde sağa sola Yarma 1-Parçalanmış, küçük parçalara toplanarak gitmek ve temizlenmek. ayrılmış tahta parçası. A)Çıra yarma- 2- Sakince akmak. Suyun önünü açın- sı bul gel, ocağı yakalım. B) Ayağıma ca yaykanıp gitti (F. Dağdaş, Temmuz yarma gitti, çıkartamıyorum (F. Dağ- 1982). daş, 07.1982). 2- İri odun parçası. Yaykındırmak Sıvıların, özellikle suyun «Baban döver hurmayla, eller döver sakince akıp gitmesini sağlamak (F. yarmayla!» atasözünde olduğu gibi (F. Dağdaş, Temmuz 1982). Dağdaş, 24.2.2000). Yaymak 1-Sermek. Sofra bezini yayın Yasılmak Dayanmak, yakınlaşmak, ya- kızlar. Yemek hazır. 2-Dağıtarak yere kın olmaya, sıcak ilişki kurmaya ça- koymak. Akşam şuraya yaymış bon- lışmak. cukları Fatıma. Desteğini almak istemek. Senden Yazma Bir çeşit tülbentten yapılan baş korktu, bak bana yasıldı iyice. örtüsü. Yassılmak İki yandan da şişkinliği azal- Yazmak 1-Sermek, yere uzatmak. Na- mak. Yastıklar kullanıla kullanıla yas- mazlayı yaz da namazımı kılayım. sılmış. İki çuval koysa ağabeyin ara- Kilimleri silkin, sonra yazın tekrar. baya, tekerler yasılır mı? (8.2.2000, F. 2-Açmak (özellikle yufkayı oklava ile Dağdaş) açmakta kullanılır). Yufka yazmayı öğ- Yavan Tatsız, tuzsuz. Katıksız yemek. retin Fatıma’ya artık (29.04.2000). Yaygı 1-Pazarda mal satmak için açılan Yeğnelmek Azalmak, bir işin ağırlığı git- sergi. Pazarcılar yaygılarını toplamış- mek. Harmanlar kalktı, işleriniz yeğ- lar mı?. neldi değil mi? 2- Yere veya döşeme üzerine konulan Yeğni Hafif, ağır olmayan. örtü. Tatile giderken koltukların üstü- Mecazi manada çok olgun olmayan, ter- ne yaygı çekin de öyle gidin. biyesiz insanlar, bilhassa kadınlar için Yayınmak 1-Malını satmak için orta- de kullanılır. Çok yeğni (yene) şimdi- ya çıkarıp dizmek, açmak, düzenle- lerde Osman, sövüp süpürüyor herke- mek (özellikle açık pazar yerlerin- se. de). Pazarcılar yayınmışlar mı Cami Yaramazlık yapmak, gürültü yapmak. yanı’nda.?. 2-Dağıtarak yere koymak. Yeğnileşmeyin, tek durun bakayım. Akşam şuraya yaymış boncukları Fa- Yekdire yekdire gitmek Topal insan, hatta tıma. topla hayvanın geriye dönüp gidişini Yaykamak Suya konulan buğday, arpa tarif için kullanılır. tanelerini, su ile birlikte akıp gtmele- Yekdirmek Bir tarafı aksayarak yürümek. rini engelleyerek, kendiliğinden suyu Ayağı burkulduğu için topal insan ibi gezdirerek yıkamak. “Yaykayı yayka- yürümek. Köpeğin ayağına taş atmış- yıverin de gidelim artık (F. Dağdaş, lar, baksana yekdire yekdire yürüyor Temmuz 1982). yazık.

2005 - I 49 Denizli-Acıpayam-Dodurgalar Kasabasından Derlenen Kelimelerimiz

Yeldirmek Kolundan tutup fırlatmak, Yersilemek 1- Yermek. Değer verme- gayret etmek. mek. Aşağılamak. 2- Kavgada, güreş- Yelekim Hafif serin hava. Hafif bir esin- te ezerek yenmek (F. Dağdaş, Eylül ti ile yaz günü oluşan tatlı serinlik (F. 1982). Dağdaş, Mayıs 1980). Yetirmek 1- Büyütmek., 2- İstendiği ka- Yelkerken Uçarken havada asılı imiş dar temin etmek. 3- Yardımcı olmak, gibi duran, yele karşı kanat açmasıyla destek olmak. Allah bitirsin, yetirsin, bilinen kuş türü (F. Dağdaş, Temmuz hayat çok zoraldı. 1982). Yeltutan. Sağan. Yılışıvermek Gülüp geçmek, pek ora- Yeltutan Yelkerken. Sağan. lı olmamak. Bana çok söylendi ama Yelli 1- Aklını biraz kaybeden için kulla- gine(yine) yılışıverdim. nılır. Aklı gelip giden de denilir bu tür Yılışmak Hafifçe gülümsemek. kişilere. «Başı yellenmek» deyiminde Yirdirmek Konuyu ilgisiz bir alana çek- olduğu gibi... 2- Genç, ergenlik ça- meye çalışmak, tavsıtmaya yeltenmek. ğındaki kız ve oğlanların yaşadıkları Haksız olunduğu halde haklı bir baha- biraz acemice, dikkatten mahrum, ted- ne bulmaya çalışmak. (Hacı Hatiplerin birsiz tavırlar için de “yelli„ kelimesi Rakibe Ay’dan). kullanılır. Yirik 1- İçeri girintili olan nesne. Yirik Yellenmek 1- Alttan kaçırmak. 2- Dertle- ağızlı bir arkadaşım var. Ameliyatla rinin yoğunluğundan dolayı, aklından iyileşti (F. Dağdaş, 07.1982). 2- Ka- rahatsızlanmak. dınların tenasül uzvu. Daha çok aşa- Yelmek Koşuşturmak, çok çaba sarfet- ğılamakta kullanılır. Bir avuç yiriğiyle mek, gayret etmek. Yel Allah yel, dün- koca meclise direniyor (İsmail Çelik- ya benimmiş gibi çalıştım. Sorgun-Yozgat). Yemkirmek Koygun koygun ağlamak. Yirilmek Boylu boyuna, incecik yarıl- Yanına varsam gayri, yemkire yemkire mak, yırtılmak (F. Dağdaş, 07.1982). ağlardı Hasibe anam. Yirmek 1- Odunu, çırayı, deriyi, elbiseyi Öksürüğü kesik kesik olmak. Bak şu incecik yarmak. Küçücük uzunca par- kuzu yemkiriyor. Ciğeri hasta onun. çalara ayırmak (F. Dağdaş, 07.1982). (F. Dağdaş, 24.2.2000) 2- Lafı dolandırmak. Lafı doğrudan Yepeşlemek Destek vermek, önünü aç- söylememek. mak. Özellikle küçük çocuklarla ilgili Yobaz (2) İş bilmez, anlamaz. Elinden olarak kullanılır. Pek yepeşlemeyin ço- doğru dürüst iş gelmez (F. Dağdaş, cukları bakalım. Mayıs 1980). Yepeşlenmek Arkasından sıvazlanmak, Yolak Dağda, yamaç arazide davar sürü- destek olunmak, gönlü alınmak. Özel- sünün kullandığı yol izi. Patika . Yol likle küçük çocuklarla ilgili olarak kul- yolak bilmiyor daha bizim oğlan, yeni lanılır. Yepeşlendiğini anladı Cemal. yetişiyor daha (F. Dağdaş, 07.1982). Yersellemek Küçük görmek (F. Dağdaş, Yolamaç Yolak. (Bursa-Uludağ’da köy- Aralık 1980). lüler bu kelimeyi kullanıyorlar. Abidin Yersilemek Küçük görmek, göz yendir- Uslu, Ramazan Bozkurt, mek, ezmeye çalışmak. Ayşenur kü- köyü-) çük, zayıf diye Fatıma ile Gülizar onu Yolpak İnsanlarla hemen yakınlık, dost- yersiliyorlar. (F. Dağdaş, 25.1.2000) luk kurabilen fıtratta kişi (F. Dağdaş,

50 2005 - I Said Dağdaş , Fatıma Betül Dağdaş

29.11.2000). Pek öfkeli görünme! Ba- larında bir yörük, 8.8.2004, Eğirdir- zen yolpak ol çocuklara… Barla-Çamdağı). Yol havası Düğünlerde “okucu” karşı- Pinti bağı Kara çadırın dört yandan sabit- lama havası. “Dodurgalı yol hava- lendiği iplerin adı (Ali YOYLU, yakla- sı” (Yılmaz Koç, Burdur’lu çalgıcı, şık 60 yaşlarında bir yörük, 8.8.2004, 17.08.1999). Eğirdir-Barla-Çamdağı). Yortu Yer altına döşenecek borunun ya- Yuğmak Sertleştirmek, düzlemek. Günü- tağı (F. Dağdaş, Eylül 1982). müzde asfalt malzemeyi sertleştirme, Yortu kazmak Yer altına döşenecek bo- sıkıştırma işlemiyle aynı anlamdadır runun yatağını kazmak (F. Dağdaş, (F. Dağdaş, Nisan 1980). Eylül 1982). Yuluk Sapanla taş atmak için sapan Yönet 1- Uyumlu, öne doğru, 2- Düz lastiğine bağlanan deri taş tutacağı. istikamette. Herşeyin yönetinden git, Sapanın yuluğu koptu (S. Dağdaş, tartışma. 07.1982). Yöntem 1- Yakın, uğrak yeri anlamında. Yungu Toprak damlı evlerde yağmur Bizim orası yöntem ya, herkes oradan yağınca damın akmaması için damda- geçiyor, malını maşatını bağlıyor. ki toprağı yuğmak, sertleştirmek için 2- Allah yön- Kolaylık anlamında. kullanılan silindir şeklindeki taş ve tem getirsin, duam bu (F. Dağdaş, kulpuna verilen ad (F. Dağdaş, Nisan 22.3.2000). 1980). Kayseri yöresinde buna yu- Yörek Değirmenlerde, değirmen taşının ğak denilmektedir (Mustafa Kultaş, etrafını kuşatan koruyucu kasnak. De- 1961’li, Kayseri). ğirmen taşının sandığı. “Değirmen yö- Yurda Yöredeki kullanımı ile iğne deliği reği misin birader..?“ (İbrahim Emik, “İğnenin yurdasını gözü kesmiyor“ Dodurgalı, 1942’li, 18.07.2003). (F.

Dağdaş, Aralık 1980). (F. Dağdaş, Nisan 1980). Yurdu ya da Yörük çadırı Sekiz ayrı bağla toprağa yurt da denilir. bağlanan çadır. Kara çadır (Ali YOY- Yurt 1- İğne deliği. 2- Yaylada çobanla- LU, yaklaşık 60 yaşlarında bir yörük, rın, yörüklerin daimi çadır kurdukalrı 8.8.2004, Eğirdir-Barla-Çamdağı). su başı olan yer. “Bizim de yurdumuz Arka bağ Kara çadırın dikdörtgen tara- vardı yaylada eskiden. Göçerdik yayla fının her iki ucundan birine bağlanan zamanı...“ (F. Dağdaş, 07.1982). ip, bağ (Ali YOYLU, yaklaşık 60 yaş- Yuryumuşak (Yupyumuşak) Çok yu- larında bir yörük, 8.8.2004, Eğirdir- muşak. Yur veya yup ön eki pekiştirme Barla-Çamdağı). sıfatı olarak kullanılır. Böğür bağı Kara çadırın dikdörtgen ta- Yutkun Boğaz. “İğnenin yurdasını gözü rafının ortasından, her iki ucundan kesmiyor“ (F. Dağdaş, Temmuz 1982). bağlanan iki ipe, bağa verilen ad Yurdu. (Ali YOYLU, yaklaşık 60 yaşlarında Yükselmek (1) Açılmak. Baksana bu- bir yörük, 8.8.2004, Eğirdir-Barla- lutlar yükseliyor. Hava açılıyor, artık Çamdağı). sıcaklar artacak. Ön bağ Kara çadırın dikdörtgen tarafının Yümek 1-Yıkamak. Ocak başı yümek yok her iki ucundan birine bağlanan ip, artık. Şehirlede doğal gaz kullanılıyor. bağ (Ali YOYLU, yaklaşık 60 yaş- Bizim zamanımızda ocak islenince

2005 - I 51 Denizli-Acıpayam-Dodurgalar Kasabasından Derlenen Kelimelerimiz

mecbur yürdük, ak toprakla yeniden hastası zayıfırmış. Bugün yarın gidici. boyardık. Zıncılamak Sarsıntı geçirmek, sarsıl- 2-Çimdirmek, banyo yaptırmak. mak. Depremde evin sarsılmasında da Yünmek Yıkanmak, çimmek. Unu ele- kullanılır. meden ederiz, çanakta hem aş yeriz, Zıncılanmak Sarsılmak. Zelzele olurken hem baş yürüz. bizim ev çok zıncılanıyor. Yüzbeyüz konuşmak Yüzyüze, samimi Zıncılatmak Sarsıntıya sebeb olmak. olarak konuşmak. Buraya kadar geldi- Sarsmak. Evi zıncılattı (Ayşe Mak, niz taa Ankara’dan. Yüzbeyüz konuşa- Dodurgalı, 20.08.2003). cağız herşeyi (Osman Bal, 11.5.2000, Zıngırdamak Boş yere ısrar etmek. Kavlaklı kasabası, Kahramanmaraş). Müzik icra etmek. Açık radyo için kulla- Yüzlemek Yüz vermek, isteklerini karşı- nılır. Kapatın şu radyoyu. Zıngırdayıp lamaktan geri durmamak. Sen de çok durur. yüzlüyorsun çocukları. Bu kadarı faz- Zıp çıktı la. Az sert görünsene. Zıplak Eğirdir ve Aksu civarında yetişen Yüzlenmek Yanaşmaya çalışmak, dostlu- tamamen sarı renkli bir fasülye çeşidi. ğunu, yakınlığını artırmaya çalışmak, Zıpıldak Zıplak. Eğirdir-Pazarköy’de isteğini alma yolunu kullanmaya baş- zıplak fasulyeye verilen ad (Mustafa lamak. Çocuklar ve özellikle kedilerin Çelik, 1964’lü, 7.8.2004). bu tarz tavırlarını tasvir için kullanılır. Zıpırdamak (Zıpıramak) Aniden kaç- Yüzlenecek gayri baksana, yavaş ya- maya başlamak. Tarlada yürürken bir- vaş geliyor yanına!, denbire bir tavşan zıpıradı, kaçtı. Bana yüzlenip durma, sana para verme- Zinalı Karışık renkli boncuk (F. Dağdaş, yeceğim. (F. Dağdaş, 9.2.2000) Mayıs 1980). Zangırdamak 1- Grip benzeri bir hasta- Zirgil Saygısız. Çalışmaz. Zirgilin teki lıktan dolayı üşümeye denilir. 2- Zel- (F. Dağdaş, Mayıs 1980)… zelenin meydana getirdiği sarsıntı için Zivlemek (Zivleyip çıkmak) Çok hızlı, de kullanılır. birdenbire boylanmak, sivrilmek. Zapıramak Gürültü yapmak. Zapırayıp Zivlen 1- Yukarı doğru ışığa kavuşmak durmayın, susun artık. (R. Ay) için büyüyen taze sürgün. 2- İnce, can- Zapırdatmak (R. Ay) Gürültüye neden sız olmak. Tahtalıkta koşmayın, her tarafı (F. Dağdaş, Haziran 1980). zapırdatıyorsunuz. Ziylan İnce, uzun (F. Dağdaş, Haziran Zavırtlak Azman (Giresun-Görele’li Tal- 1980). ha Balı’dan, 22.04.2000). Givirtlek Zonguldamak Acı duyarak sarsılmak, kelimesinin zıddı. dişi çok ağrımak. Özellikle diş ağrısı- Zavrak Tohuma kaçmış, kartamış hı- nın verdiği sarsıntıda kullanılır. yar (22.04.2000, Tekin Athasanoğlu- Zonguldatmak Sarsmak, diş ağrısı çok Çankırı’lı). Henüz evlenmemiş, yaşı şiddetli olmak, acı vermek. geçmiş erkek (Argo). Zoralmak Zorlaşmak, zor elde etmek. Zayıfırmak 1- Giderek zayıflamak.Şeker Allah bitirsin, yetirsin, hayat çok zo- hastalığına yakalandığından beri ağa- raldı. beyin iyice zayıfırdı. 2- Hastalığı art- (F. Dağdaş, 24.2.2000) mak, ölüm vakti gelmek. Komşunun Zorsunmak Zor gelmek. Bir işi yapmaya

52 2005 - I Said Dağdaş , Fatıma Betül Dağdaş gözü kesmemek. Ağırdan almak. Bu nedenle ihmal etmek. Kesek kırmaya gidecektik. Zorsunduğumuzdan gide- medik. Geri döndük (Aslan Şentürk, 1931’li, Kavak köyü, Delice).

2005 - I 53 2- KAYNAKÇA4 Anonim, 1998, Türkçe Sözlük, I. ve II. Cilt, Dokuzuncu Baskı, Türk Dil Kurumu Yayınları-549, Sözlük Bilim ve Uygulama Kolu, Türkçe Sözlükler Dizisi 1, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1136 s. Anonim, 2005, “Dil ve düşünce”, Zaman Gazetesi, Akademi Sayfası, 18.02.2005/31.07.2005. http //www.zaman.com.tr/?bl=akademi&alt=haberler&tr h=20050731&hn=144278 Battuta, İ., 1355, “Battuta Seyahatnamesinin Türkiye Bölümü”, s. 201- 236, Tuhfetûn Nûzzâr fî Garâibi’l Emsâr ve’l Acâibi’l Esfâr (Büyük Dünya Seyahatnamesi-2005). Baskı Cilt İmaj İç ve Dış Ticaret A. Ş., Yeni Şafak Gazete- si, İstanbul, 512 s. Begliyev, Ağa Niyazi (Beyoğlu, Ağacan), 2000, Türkmen Boylarının Tarih ve Etnoğrafyası (Doktora Tezi), Mor Ajans, İst., 965 s. Cündioğlu, D., 2005, “Biz çillemizi çekmediğimiz içindir ki Türkçe çilemiyor”, Yeni Şafak, 14 Ağustos 2005, s.14, 24 s. http //www.yenisafak.com.tr./arsiv/2005/agustos/14/dcundioglu. html Çobanoğlu, S., 1999, “Güneşin Altı, Uzak kasabalarda binlercesi”, M. Gazete, 18 Mayıs 1999, s. 12. Dağdaş, S., Dağdaş, F. B., 2001, Denizli-Acıpayam-Dodurgalar Kasabasının Ta- rihçesi ve Bugünkü Durumu, Türk Yurdu Dergisi, 7. Devre, Cilt 21, (53), Sayı 171 (533), Aralık 2001, Evren Yayıncılık, Ankara, s. 42-49, 64 s. Dağdaş ve ark., 2003, Denizli Valiliği-Kültür ve Turizm Müdürlüğüne 24.07.2003 tarihinde sunulan yeni bir mağara tesbitine ve alınacak önlemlere ilişkin dilekçe. Dağdaş ve ark., 2005 Denizli-Acıpayam-Dodurgalar Kasabası ve Yakın Çevresinin Turizm Potansiyeli (KELOĞLAN MAĞARASI ÖRNEĞİ). Ulusal Mağara Gün- leri Sempozyumu (24-26 HAZİRAN 2005)-KONYA-Beyşehir-, TÜBİ- TAK Basımevi, s. 149, Ankara, 194 s. Gürses, R., 2003, Kelime Öğretimi Üzerine Genel Bir Değerlendirme, Türk Dili- Dil ve Edebiyat Dergisi, Sayı 622, Cilt LXXXVI, Ekim 2003, Baskı Türk Hava Kurumu Basım Evi, Ankara, s. 506-516, 648 s. Kazancigil, R., 2005, Dr. Rıfat Osman Bey ve Edirne, Edirne (Ocak-Şubat-Mart 2005, Sayı 15), T. C. Edirne Valiliği Yayınıdır, s. 24-26, 32 s. Kıvanç, T., 2003, “Dilimiz ve Bayramı”, Yeni Şafak, 28 Eylül 2003, s. 3, 24 s. http //www.yenisafak.com.tr./arsiv/2003/eylul/28/tkivanc.html Özdemir, İ., ve Yükselmiş, M., 1995 Çevre Sorunları ve İslâm. Diyanet İşleri

4 Derleme yapılan ve kaydedilen kelimelerde en güçlü, en verimli veri kaynağımız anam/ninem Fatmana Dağdaş’dır. 1341 (1925) doğumlu olan F. Dağdaş, 12.07.2003 tarihinde rahmetli olmuş ve Dodurgalar’da defnedilmiştir.

54 2005 - I Said Dağdaş , Fatıma Betül Dağdaş

Başkanlığı Yayınları 331, Halk Kitapları 94, Baskı ETAM Matbaası, Ankara, 158 s. Sevim, A., 1988, Türklerin Anadolu’ya Gelişleri. (Ağustos 1988), Türk Dili, Aylık Dil Dergisi, T.D.K. Dergisi, Sayı 440. Sümer, F., 1992 Oğuzlar (Türkmenler)-Tarihleri,-Boy Teşkilatı-Destanları, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul.

2005 - I 55