T.C.

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

MALİ HUKUK ANABİLİM DALI

Yüksek Lisans Tezi

BANKALARIN BİRLEŞMELERİ VE DEVİRLERİNİN BANKACILIK VE VERGİ MEVZUATI AÇISINDAN İNCELENMESİ

Hazırlayan: SEVİL ÖZCAN KALKAN

No: 2501020566

Danışman: Prof Dr. SÜHEYL DONAY

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Maliye ve Ekonomi Bölüm Başkanı

İSTANBUL, 2006

BANKALARIN BİRLEŞMELERİ VE DEVİRLERİNİN BANKACILIK VE VERGİ MEVZUATI AÇISINDAN İNCELENMESİ

Hazırlayan: SEVİL ÖZCAN KALKAN

ÖZ

Bu tez çalışmasında, finansal sistemde son 25 yılda yaşanan değişim sonucu bankacılık sektöründe görülen banka birleşmeleri ile devirleri uluslararası mevzuat ve ulusal mevzuatımız çerçevesinde incelenerek, neden ve sonuçları ortaya konulmuştur. Ayrıca Banka birleşme ve devirlerinin ülkemizde Bankacılık ve Vergi mevzuatımız çerçevesinde nasıl gerçekleştirildiği izah edilmeye çalışılmıştır. Banka birleşme ve devirlerinde izlenen hukuki ve mali süreç genel olarak ülkemiz açısından ele alınmıştır.

ABSTRACT

In this dissertation, we have studied the bank mergers and acquisitions, which are performed in banking sector as a result of the existing change in the financial sector in the last 25 years, according to the national and international regulation. We have analyzed the reasons and results of the bank mergers and acquisitions. We also explained the way of performing bank mergers and acquisitions and evaluated bank mergers and acquisitions according to tax regulation. The legal and financial process followed on bank mergers and acquisitions is generally taken up from the view of our country

iii

ÖNSÖZ

Tez çalışmamızın temel amacı, ulusal ve uluslararası mevzuat çerçevesinde banka birleşmelerinin ve devirlerinin nasıl düzenlendiğini, nasıl gerçekleştirildiğini bankacılık mevzuatı ve vergi yasaları açısından durumunu açıklamaktır.

Birinci bölümde, banka birleşmelerinin çeşitleri, nedenleri, banka birleşmeleriyle sağlanan avantajlar ve banka birleşmelerinin başarılı olmasında rol oynayan faktörler irdelenmiştir.

İkinci bölümde, bankaların birleşme ve devirleri bankacılık mevzuatı açısından incelenerek, Türk bankacılık sistemindeki gelişmeler, yasa düzenleyicilerin banka birleşmelerine yaklaşımı irdelenerek, banka birleşmelerinin kısıtlanma ve desteklenme nedenleri üzerinde durulmuştur. Ayrıca bu bölümde bankaların birleşmesi ve devir edilmelerine ilişkin uluslararası düzenlemelere değinilmiş, Avrupa Birliği, ABD ve Japonya’da birleşme ve devir kavramlarının nasıl anlaşıldığı ve uygulandığı izah edilmeye çalışılmıştır. Türk mevzuatında, özellikle de Bankacılık Mevzuatı’nda geçmişten günümüze kadar birleşme ve devir kavramları irdelenerek, uygulama örneklerine değinilmiştir.

Üçüncü bölümde ise, bankaların birleşme ve devirleri, vergi mevzuatı açısından ele alınarak, uygulamada karşılaşılan sorunlar üzerinde durulmuş, devir ve birleşmenin vergilendirmeye ilişkin sonuçları araştırılmıştır.

Sonuç bölümünde ise, çalışmamızın sonuçları gözden geçirilerek ortaya konulan bulgular üzerinde durulmuş ve genel bir değerlendirme yapılmıştır.

Bu çalışmamın ortaya çıkmasında katkıda bulunan tez danışmanım Prof.Dr. Süheyl DONAY başta olmak üzere, tezin yazımı sırasında benden yardımını esirgemeyen Sayın Buket HİMMETOĞLU’na, tez çalışmalarım sırasında benden sabrını ve desteğini esirgemeyen sevgili eşime, aileme ve oğlum Mete KALKAN’a teşekkür ederim.

iv İÇİNDEKİLER

Sayfa No.

BANKALARIN BİRLEŞMELERİ VE DEVİRLERİNİN BANKACILIK VE VERGİ MEVZUATI AÇISINDAN İNCELENMESİ

ÖZ/ABSTRACT..………………………………………………………………… iii

ÖNSÖZ...... ………………………………………………………………………. iv

İÇİNDEKİLER………………………………………………………………….... v

KISALTMALAR…………………………………………………………………. xi

TABLO...... …………………………………………………………………. xii

GİRİŞ...... 1

BİRİNCİ BÖLÜM BANKALARIN BİRLEŞMELERİ VE DEVİRLERİ...... 3

I. Banka Birleşmelerinin Çeşitleri...... 4

II. Banka Birleşmelerinin Nedenleri...... 5

III. Banka Birleşmeleriyle Sağlanan Avantajlar...... 9

A.Büyümenin Getirdiği Avantajlar...... 9

1. Ölçek ve Kapsam Ekonomilerinden Yararlanma...... 9

a.Kaynaklarda Azaltıma Gidilmesi...... 11

b. Teknolojik Altyapının Yüksek Maliyetinin Daha Büyük Bir Müşteri Tabanına Yayılması...... 11

c. Riskin Dağıtılması ve Gelirin Çeşitlendirilmesi...... 12

d. Dağıtım Kanallarının Genişlemesi...... 13

v e. Tanıtım ve Reklam Giderlerinin Maliyetlerinin Azalması...... 13

f. Finansal Yeniliklere Yatırım Yapma Gücünün Artması...... 14

2. Pazar Hakimiyetinin Artması...... 14

3. Korumacılık ...... 15

B. Yeni Pazarlara Girmeyi Kolaylaştırması...... 16

C. Daha Başarılı Yönetime Ulaşmayı Sağlaması...... 17

D. Küçük Ölçekli Bankalar Açısından Avantajlar...... 18

E. Yasal Düzenlemeler ve Vergi Avantajları...... 18

F. Psikolojik Nedenler...... 20

IV. Banka Birleşmelerinin Başarılı Olmasında Rol Oynayan Faktörler...... 20

İKİNCİ BÖLÜM BANKALARIN BİRLEŞMESİ VE DEVİRLERİNİN BANKACILIK MEVZUATI AÇISINDAN İNCELENMESİ...... 22

I. Türk Bankacılık Sistemindeki Gelişmeler...... 22

II. Bankalar İle İlgili Yasal Düzenlemeler...... 28

A.Yasa Düzenleyicilerin Banka Birleşmelerine Yaklaşımı...... 28

1.Banka Birleşmelerinin Kısıtlanma Nedenleri...... 30

2.Banka Birleşmelerinin Desteklenme Nedenleri...... 31

II. Bankaların Birleşmesi ve Devir Edilmelerine İlişkin Uluslararası Yasal Düzenlemeler...... 41

A. Avrupa Birliği’nde Birleşme ve Devir...... 41

B. ABD’nde Birleşme ve Devir...... 44

C. Japonya’da Birleşme ve Devir...... 48

III. Türk Mevzuatında Birleşme ve Devir...... 50

vi A. 7129 Sayılı Bankalar Kanunu’nda Birleşme ve Devir...... 52

B. 28 Sayılı KHK’de Birleşme ve Devir...... 53

C. 43 Sayılı KHK’de Birleşme ve Devir...... 54

D. 70 Sayılı KHK’de Birleşme ve Devir...... 55

E. 3182 Sayılı Bankalar Kanunu’nda Birleşme ve Devir...... 57

F. 4389 Sayılı Bankalar Kanunu’nda Birleşme ve Devir...... 59

1.Normal Devir ve Birleşmeler...... 59

2.Fona Tabi Bankaların Devir ve Birleşmeleri...... 62

G. 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu’nda Birleşme ve Devir...... 66

H. Bankaların Birleşme ve Devirleri Hakkında Yönetmelik...... 69

1. Kurulun Ön İzni...... 70

2. Birleşme İşlemleri...... 71

a. Banka Genel Kurullarının Karar Almaları...... 71

b. Birleşme Sözleşmeleri...... 72

c. Bankaların Birleşme ve Devirleri Hakkında Yönetmelikte Öngörülen Yükümlülükler...... 73

d. Müşterilerin ve Üçüncü Kişilerin Hak ve Alacaklarının Korunması.. 74

e. Birleşme Sözleşmesi Sonrası İşlemleri ve Kurulun Onaylaması ...... 75

f. Kurulun Genel Kurul Kararlarının Tesciline İlişkin Onayı...... 76

g.Yeni Bankanın Tescil ve İlanı- Birleşen Bankaların Tüzel Kişiliklerinin Sona Ermesi...... 77

3. Banka veya Bankaların Mevcut Bir Diğer Bankaya Devri...... 77

4. Birleşen ve Devredilen Bankalarla İlgili Diğer hükümler...... 78

a. Özel İzinler...... 78

vii b. Borçların Ödenmesi veya Teminat Gösterme Zorunluluğu Bulunmaması...... 79

c. Sigorta Primi Yükümlülüğünün Yüzde Elli Oranında Uygulanması. 79

d. Birleşme veya Devir Halinde Pay Edinim ve Pay Devirleri...... 79

e. Sisteme Giriş Payı Ödenmemesi ...... 80

f. 14. Madde Hükümlerine Göre Hisseleri ve/veya Yönetim ve Denetimi Fona intikal Eden Bankaların Birleşme veya Devirleri ...... 80

5. Devir ve Birleşme İşlemleri Süresince Merkez Bankası Tarafından Bankalara Destek Vermesi...... 82

6. Birleşme veya Devir İşlemlerinin Kesinleşmesi...... 83

I. Türkiye’deki Bankalar İle Yurt Dışındaki Bankaların Sermayesi Türklere Ait Bankalarla Yabancılara Ait Bankaların Birleşmesi ...... 83

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM BANKALARIN DEVİR VE BİRLEŞMELERİNİN VERGİ MEVZUATI AÇISINDAN İNCELENMESİ VE UYGULAMADA KARŞILAŞILAN SORUNLAR...... 85

I.Kavram ve Tanımlama...... 85

II. Bankalararası Devir ve Birleşmelerin Vergilendirilmesi...... 87

A.Kurumlar Vergisi Yükümlülüğü...... 88

1. Kurumlar Vergisi Kanunu Açısından İşletmelerde Birleşme...... 89

a) Birleşme Kârının Hesaplanması...... 89

b) Birleşme Dönemi...... 92

c) Birleşme Beyannamesinin Verilmesi...... 92

i. Birleşme Öncesi(Kıst) Döneme Ait Beyannamenin Verilmesi...... 92

ii. Birleşme Beyannamesinin Verilmesi...... 92

d) Birleşme Kârı Üzerinden Tarh Edilen Vergilerin Ödenmesi...... 93

viii e) Birleşme Halinde Sorumluluk ...... 93

i. Birleşme Kârının Beyanı...... 93

ii.Birleşen Kurumun Birleşmenin Gerçekleştiği Tarihe Kıst döneme) Kadarki Beyanı...... 94

iii.Tahakkuk Etmiş Vergilerin Ödenmesi...... 94

iv. Birleşme İşlemlerinin İncelenmesi...... 94

f) Birleşme İle İlgili Özellik Arzeden Konular...... 94

i. Birleşme Giderleri...... 95

ii. Birleşen Kurumlara İlişkin Zararlar...... 95 iii. Birleşen Şirkete Ait Gayrimenkullerin Satışında K.V.K.’nun 8/12. veya Geçici 28. maddesinin Uygulanması...... 95

iv. Birleşme Primi...... 96

v. Birleşen Şirketin Birleşilen Şirket Sermaye Payına Sahip Olması..... 97

vi. Birleşilen Şirketin Birleşilen Şirkette İştirakinin Olması...... 97

2. Kurumlar Vergisi Kanunu Açısından İşletmelerde Devir...... 98

a) Devrin (Vergisiz Birleşmenin) Öze İlişkin Şartları...... 99

i. Birleşme Neticesinde İnfisah Eden Kurum İle Birleşilen Kurumun Kanuni veya İş Merkezleri Türkiye’de Bulunmalıdır.(K.V.K. md.37/1)...... 100

ii. Münfesih Kurumun Devir Tarihindeki Bilânço Değerlerini Birleşilen Kurum Kül Halinde Devralmalı ve Aynen Bilançosuna Geçirmelidir. (K.V.K. md.37/2)...... 101 b) Devrin (Vergisiz Birleşmenin) Şekle İlişkin Şartları...... 102 i. Devir Beyannamesinin Birleşmeyi Müteakip 15 Gün İçinde Vergi Dairesine Verilmelidir...... 103

ii. Birleşilen Şirket Birleşen Şirketin Vergi Borçları İçin Taahhütname Vermelidir...... 103 c) Devir ile İlgili Diğer Hususlar...... 104

ix i. Devir Giderleri...... 104

ii. Birleşen Kuruma Ait Zararlar...... 105

iii. Geçici Vergi Uygulaması...... 107

iv. Devir Halinde K.V.K.’nun 8/12. veya Geçici 28. madde hükmünün Uygulanması...... 107

d)Bankaların Devir ve Birleşmeleri Halinde Kurumlar Vergisi İstisnası . 107

B. Gelir Vergisi Yükümlülüğü...... 109

C. Geçici Vergi Yükümlülüğü...... 110

D. Katma Değer Vergisi Yükümlülüğü...... 111

E. Damga Vergisi Yükümlülüğü...... 113

F. Harçlar Yasası Uyarınca Doğan Yükümlülük...... 114

G. Amme Alacağı Yükümlülüğü...... 115

H.Taşıt Alım Vergisi ve Özel Tüketim Vergisi Yükümlülüğü...... 116

III.Tamamlanmamış Birleşme(Füzyon) Yolu ile Vergilerden Kaçınılması...... 118

SONUÇ...... 120

KAYNAKÇA...... 126

x KISALTMALAR

AB : Avrupa Birliği ABD : Amerika Birleşik Devletleri a.g.e. : adı geçen eser a.g.m. : adı geçen makale a.g.t : adı geçen tez BDDK : Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu BK : Borçlar Kanunu DPT : Devlet Planlama Teşkilatı EMU : European Monetary Union FDIC : Federal Deposit Insurance Company Fon : Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu GVK : Gelir Vergisi Kanunu IMF : International Monetary Fund IMKB : İstanbul Menkul Kıymetler Borsası K.D.V : Katma Değer Vergisi KVK : Kurumlar Vergisi Kanunu KHK : Kanun Hükmünde Kararname M&A : Mergers & Acqusitions md. : Madde R.G. : Resmi Gazete Sa. : Sayı s. : Sayfa TMSF : Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu TTK : Türk Ticaret Kanunu T.C. : Türkiye Cumhuriyeti V.U.K. : Vergi Usul Kanunu

xi

TABLO Sayfa No: Tablo 1: Kapanan Bankalar...... 33 Tablo 2: Bankacılık Sektöründe Devir ve Birleşmelere İlişkin Gelişmeler...... 62 Tablo 3: TMSF Bünyesine Devredilen Bankalar ve Mevcut Durumu...... 65 Tablo 4: Bankaların TMSF'ye Alınmasının Yasal Dayanağı...... 66

xii

BANKALARIN BİRLEŞMELERİ VE DEVİRLERİNİN BANKACILIK VE VERGİ MEVZUATI AÇISINDAN İNCELENMESİ

GİRİŞ

Finansal sistemin son yirmi beş yılda gösterdiği gelişim bankacılık sektörünün yapmış olduğu işlemlerde de önemli değişikliklere neden olmuştur. Bu oluşum sırasında ortaya çıkan gelişmeler sektörün ister istemez gelişim çizgisini ve taşıdığı riskleri farklılaştırmış, aynı zamanda da artırmıştır. Küresel boyutta hızlı bir ilerleme gösteren serbestleşme eğilimi bankacılık sektörünün öne çıkmasına neden olmuş ve sektör ortaya çıkan bu eğilimin doğurduğu yeni yapılanmaya uymak zorunda kalmıştır. Nitekim bu şekilde bankacılık sektörüne yönelik düzenlemeler hızlı bir şekilde gündeme gelmiştir.

Büyüme bankalarca başarılması zorunlu bir olgudur. Büyümenin gerçekleştirilemediği bankaların varlıklarını devam ettirebilme şansı azalır. Dolayısıyla, büyümeden arındırılmış bir banka düşünmek hemen hemen imkansızdır.

Büyüme mikro açıdan banka için vazgeçilmez bir faktör olmasının yanısıra, makro açıdan ülkenin refah düzeyini arttırmasıyla ilgili olarak da üzerinde önemle durulması gereken bir unsurdur.

Gerek ulusal, gerekse uluslararası düzeyde rekabet edilebilecek bankalar, belirli büyüklüğe erişmiş bankalardır. Dolayısıyla, rekabet gücüne sahip optimal

1 banka büyüklüklerine ulaşmanın bir yolu da bankalar arasında yapılacak birleşmelerdir. Nitekim, günümüzde sadece ulusal sınırlar içinde değil, uluslararası boyutlarda da özellikle Amerika ve Avrupa ülkelerinde bankalar arası satın alma ve birleşmeler hızla artmaktadır.

1980 sonrası uygulamaya konulan ekonomik politikanın da etkisiyle, bankalar arasında sık sık yapılan birleşmeler konunun önemini arttırmıştır. Konu, hızlı bir biçimde ekonomik kalkınmayı gerçekleştirmek ve bir sanayi ülkesi olarak dışa açılmak amacında olan Türkiye için önemlidir.

Bu nedenle ulusal ve uluslararası yasal düzenlemeler içerisinde devir ve birleşmelerin nasıl düzenlendiği, nasıl gerçekleştirildiği ve vergi yasaları açısından durumu çalışmamızın ana konusunu oluşturmuştur.

2 BİRİNCİ BÖLÜM

BANKALARIN BİRLEŞMELERİ VE DEVİRLERİ

Birleşme oligopol piyasasının bir özelliği olarak bankalar için, piyasadaki güçlerini ve etkinliklerini artırmanın bir yoludur1. Oligopol piyasasında yer alan bir banka iki yönlü bir büyüme gösterir. Bunlardan ilki oldukça masum bir büyüme biçimi olan şirketin yeni yatırımlar yaparak özsermayesini ya da yabancı sermaye kaynaklı fonları kullanarak büyümesidir, bu tür büyüme içsel büyüme olarak adlandırılmaktadır. Buna karşılık bir şirketin herhangi bir şirketi iktisap ederek veya birleşerek büyümesi ise dışsal büyüme olarak nitelendirilmektedir. Bir bankanın aktif büyüklüğünün yükselmesi, yeni şubeler açması veya net satış hasılatını artırması o bankanın içsel büyüme yönlü bir gelişme gösterdiği şeklinde ele alınır. Buna karşılık bir bankanın bir başka banka tarafından devralınması yani iktisap edilmesi (acquisition) ya da bir başka banka ile birleşmesi2 (merger veya füzyon) ile bir başka bankanın hisselerini ele geçirerek satın alması (take over) o bankanın dışsal büyüme yönlü bir gelişme içerisinde olduğunu gösterir.

Bir bankanın bir başka bankayı devralması (acquisition) neticesinde devralınan bankanın tüzel kişiliği sona ermektedir. Yani devralan banka, bu şekilde devraldığı bankayı tüm aktif ve pasifleri ile devralmaktadır. Bu durumda alıcı durumundaki banka devralınan bankanın ortaklarına ya yeni hisse (hisse senedi) vermekte ya da ortaklara devir bedelini tamamen ödeyerek yeni oluşumun dışına itmektedir.3 Oysa, Türkiye uygulamasına yön veren Türk Ticaret Kanunu’na göre birleşme sürecinde belirlenen birleşme bedelinin nakit olarak ödenmesi mümkün

1 Ellen H. SOLOMON, “Bank Merger Policy and Problems”, Journal of Money Credit and Banking, Vol:2, 1970, s.331 2 İngilizce’de buna “merger” ve “take -over” denir ve latince döküm, kaynatma anlamına gelen “fusio”dan türetilmiştir. Stefan TOPP, Die Pre-Fusionsphase von Kreditinstituten, VLg. Wissenschaft und Praxis Berlin 1999, s.27’den naklen, “A.Sait YÜKSEL/Aslı YÜKSEL/Ülkü YÜKSEL, Bankacılık Hukuku ve İşletmesi, İstanbul 2004, Genişletilmiş 10.Bası, Beta, s.653, dn.339 3 Ömer Faruk ÇOLAK, “Bankacılık Sektöründe Birleşme Eğilimleri ve Türk Bankacılık Sektörü”, Perşembe Konferansları 7, Ankara , Nisan 2000, s. 42

3 değildir. Eğer bedel nakit olarak ödenmişse yapılan işlem birleşme hükmünde sayılmamaktadır. 4

Bir bankanın diğer bir banka ile birlikte yeni bir şirket oluşturmaları ve kendi tüzel kişiliklerinden en az birini sona erdirmelerine ise birleşme (merger) denilir. Birleşme de iki bankanın tüzel kişiliği sona erebilir ve yeni bir banka ismi ile faaliyet gösterebildikleri gibi, birleşen bankalardan birinin tüzel kişiliği sona erdirilerek diğer bankanın tüzel kişiliği altında da faaliyet gösterebilirler. Birleşmedeki bu farklılaşma birleşme işleminin özüne herhangi bir sakınca getirmez.5

I. Banka Birleşmelerinin Çeşitleri

Banka birleşmeleri, faaliyetin gösterildiği coğrafi bölgeye veya birleşme sonrasında yönetim hakkının devredilme oranına göre iki ayrı grupta sınıflandırılabilirler:

1. Aynı coğrafi piyasada işlem yapan iki rakip bankanın birleşmesine yatay birleşme veya pazar içi birleşme, farklı coğrafi bölgelerde faaliyet gösteren bankaların birleşmesine ise pazarlar arası birleşme(cross-border merger) denir. Yatay birleşmelerde amaç, toplam maliyetleri azaltmak ve yüksek sabit maliyetli faaliyetlerde ölçek ekonomisi sağlamaktır. Bu amaca ulaşmanın bir yolu birleşme sonrası şube sayısını azaltmaktır.6 Diğer bir deyişle, yatay birleşme, aynı alanda çalışan ve piyasada daha çok pay almaya yönelik olarak yapılan birleşmedir.7 Pazarlararası birleşmelerin temelinde ise farklı bölgelere ve farklı ürünlere dayalı riskleri veya maliyetleri azaltmak ve coğrafi büyüme yatmaktadır.

2. Birleşme sonrasında taraflara tanınan karar alma yetkisinin boyutlarına göre olan sınıflandırma; 1) Çoğunluk edinme(majority acquisition), 2) Tam birleşme(full

4 Orhan ÇELİK, Şirket Birleşmeleri ve Birleşmelerde Şirket Değerlemesi, Turhan Kitabevi, Ankara 1999, s.14 5 ÇOLAK, a.g.e., s.42-43 6 Lüizet PALOMBO, “Banka Birleşmeleri ve Satın Almaları”, Bankacılar Dergisi, Türkiye Bankalar Birliği, 20.sayı, Mart 1997, (Çevirimiçi) Hhttp://www.tbb.org.tr/turkce/arastirmalar/banka.docH 20.08.2005 7 ÇOLAK, a.g.e, s. 43

4 merger) ve 3) Banka satın alma(takeover) olarak yapılmaktadır. Çoğunluk edinmede bankalardan biri karar verme yetkisini elinde tutacak çoğunluğa sahiptir; ancak iki banka da kendi personelleri, kendi şube ağları ve yönetim ekipleriyle bağımsız yasal birimlerdir.

Bu tür birleşme genelde finansal kaldıraç8 sağladığı için yönetimsel sorunları olan bankalar tarafından tercih edilir.

Tam birleşme, aktif toplamı açısından birbirine yakın büyüklükteki iki bankanın birleşmesidir. Etkin bir bütünleşmenin söz konusu olduğu bu tip birleşmelerde sinerji yoluyla ölçek ekonomisi sağlamak mümkündür.

Banka satın alımlarında ise büyük bir banka küçük bir bankayı yasal olarak satın alır; ekonomik olmayan şubelerin kapatılması ve personel sayısının azaltılması gibi yöntemlerle küçük bankanın etkinliğini arttırmaya çalışır.9

II. Banka Birleşmelerinin Nedenleri

Banka birleşmelerinin altında yatan nedenler incelendiğinde; makro ekonomik konjonktürün, ülkelerin birleşme, vergi ve diğer yasal konulardaki düzenlemelerinin ve sektörel etkenlerin önemli olduğu görülmektedir.

Banka birleşmelerinin temel amacı, hisse sahiplerinin getirilerini arttırmaktır. Ayrıca, bankaların büyüme isteği, sinerji yoluyla elde edilecek ölçek ekonomisi, yönetimsel kazançlar ve vergi kazançları gibi nedenler de bankaları birleşmeye itmektedir. Konu, bankaları ölçeklerine göre ayırarak ele alındığında; büyük bankalar farklı coğrafi bölgede faaliyet gösteren küçük bankalarla birleşerek şube dağılım alanlarını genişletip, mevduat artışı sağlamaktadırlar. Buna karşılık, karlılığı düşük olan veya sermaye yaratmakta zorlanan küçük bankalar birbirleriyle birleşerek, performanslarını iyileştirmek istemektedirler.

8 Finansal kaldıraç, bir firmanın veya bankanın borç ödeyebilme niteliğini ölçen bir orandır. Bu oran toplam aktiflerin toplam sermaye fonlarına oranı olarak ifade edilmektedir. 9 PALOMBO, a.g.m.

5

Banka birleşmelerinin nedenlerini ve amaçlarını açıklamakta kullanılan dört hipotez bulunmaktadır: 10

1. Sinerji Hipotezi’ne göre, birleşen bankalar ölçek ekonomisi sağlayarak sinerji yaratabilirler. Bu sayede hem hisselerin fiyatları hem de bankaların karı artacaktır.

2. Çeşitlilik Hipotezi’ne göre, banka birleşmeleri ürün ve hizmet yelpazesini çeşitlendirip, daha geniş bir coğrafi alana yayarak riski azaltır. Risk azaltıcı çeşitlilik, banka satın alımlarında hem alıcı bankanın hem de hedef bankanın hisse fiyatlarının artmasını sağlar.

3. Pazar Payı Hipotezi’ne göre, bankalar piyasadaki rakiplerinden biriyle birleşirse piyasadaki fiyat rekabeti azalacaktır ve birleşenlerin pazar payı artacaktır. Hem ürün fiyatı artacağından hem de gözetim maliyetleri azalacağından iki bankanın da hisse fiyatları artacaktır.

4. Yönetici Fayda Maksimizasyonu Hipotezi’ne göre, bir banka yöneticisi banka birleşmesini yalnızca hisse sahiplerinin karlarının artması için değil; kendi iş güvenliğini sağlamak ve kendisinin faydasını maksimize etmek amacıyla da isteyebilmektedir. Bu durumda toplumsal refahta artış yoktur.

Banka birleşmelerinin “Merger Mania” haline geldiği bir dönemde, banka birleşmelerinin sermaye yoğunlaşmasına neden olduğu, oligopolist yapılanmaya hız kazandırdığı düşünüldüğünde bankaların birleşmelerinin özendirmenin altında yatan nedenleri ve sonuçları üzerinde ciddi olarak durmak gerekmektedir.Çünkü bir tarafta rekabet global ölçekte artırılmaya çalışılmakta fakat konu bankacılık sektörü olduğunda bu yargıdan sapmalar gündeme gelmektedir. Bu davranışın temel nedeni

10 PALOMBO, a.g.m.

6 mali piyasaların ekonomideki ağırlığıdır. Bankaların birleşme yönünde bir eğilim içerisine girmelerinin nedenlerini şöyle sıralayabiliriz11 :

a) Karşı karşıya oldukları likidite riski, faiz riski ve kur riski gibi olası riskleri en aza indirmek istemektedirler. Riski azaltmak için bankalar birleşme sonrasında daha rahat bir şekilde taşıdıkları bu ve benzeri riskleri daha rahat bertaraf edeceklerini ve risklerden korunabileceklerini(hedging) düşünmektedirler.

b) Bankalar birleşme ile birlikte fon kaynak maliyetleri ile işletme maliyetleri aşağıya çekebileceklerini düşünmektedirler. Yani ölçeğe göre artan getiriyi rahatlıkla sağlayabileceklerine inanmaktadırlar. Özellikle yatay birleşmelerde (banka birleşmeleri bu tür birleşmeleri içerisinde yer almaktadır) ölçek ekonomisinden yararlanmak genel olarak ilk öne çıkan birleşme nedeni olmaktadır.

c) Bankalar arasındaki göreli ölçek farklılığı birleşme üzerinde etkili olacaktır. Satın alan bankanın birleştiği banka ile teknolojik uyumunu sağlayacak yatırım yapabilecek güçte olması gereklidir. Diğer bir etkende, birleşmenin hedef bankanın yaptığı işlemlerde maliyet azaltıcı etkisinin olmasıdır. Ancak birleşmede satın alan banka göreceli olarak küçük ölçekli ise bu durum daha güç olacaktır.

d) Maliyetleri düşürme isteğinin altında yatan ana neden ise Bankaların karlılıklarını artırma isteğidir. Düşük maliyet ve risk ile çalışabilme olanağını birleşme sonrası yakalayabileceğini düşünen bankalar için doğal olarak yüksek kar oranı ile çalışma olanağını da ele geçirmiş olacaklardır.

e) Bankalar birleşme ile birlikte büyük olmanın getirdiği çekicilik ile beşeri sermayesi yüksek işgücünü kolayca ve düşük işgücü maliyetleri ile istihdam edebileceklerini düşünmektedirler.

f) Bankaların özellikle son yirmi beş yılda birleşme yönünde eğilimlerini güçlendirmelerinin altında yatan bir başka etken de bu şekilde finans sektöründe güç kazanan ürün farklılaştırması yönlü gelişmeye daha rahat ayak uyduracaklarını kabul

11 ÇOLAK, a.g.e.,s.40-42

7 etmeleridir.12 Özellikle türev ürünlerin hacminin yüksekliği nedeniyle 1990 yılı başlarından itibaren uluslararası boyutta çalışan bankalar için bu yönlü birleşme amacı önem kazanmıştır. Bankalar bu şekilde türev ürün işlemlerinden kaynaklanacak olan risklerin aktif büyüklüğüne göre de azaltılabileceğini düşünmektedirler.

g) Bankaların birleşmeye gitme nedenlerinden birisi de, birleşme sonrasında yeni müşteriler kazanacakları yönünde beklentilerin olmasıdır.

h) Birleşme isteklerinin yaygınlaşmasında bir diğer etkende “büyük olma” ile sağlanan prestijdir. Hızla büyüyen bankalar daha değerlidir. Satın alınan bankanın büyüyebilme olanağı yoksa birleşme banka için daha çok anlamlı olacaktır.

ı) Bankaların birleşme nedenlerinden birisi de, birleşme ile birlikte aralarında yaratacakları sinerji etkisidir.

i) Birçok ülkede bankacılık sistemini düzenlemeye yönelik olarak yasalar ve yönetmelikler, birleşmede taraf olan bankalar ve ilgililerinin menfaatlerine zarar vermeyecek şekilde yapılmıştır. Ancak bu birleşmelerin yine birçok ülkede yürürlükte olan anti-tröst yasaları ile çelişmemesi zorunludur.

j) Bankaların faaliyetlerin sürdürdüğü piyasanın yapısı birleşme nedeni olabilir. Birleşme veya devralma arzusundaki bankanın yerel veya ulusal ölçekte faaliyet göstermesi, faaliyette bulunduğu bölgenin nüfus yapısı ve gelir düzeyi teklif edilen fiyat üzerinde etkili olmaktadır.

k) İki bankanın birleşme nedenlerinden birisi de, iki bankanın birleşmesi ile tek tek taşıdıkları değerin üzerinde bir piyasa değerine birleşme sonrasında erişebilme olanağının bulunmasıdır13.

12 Thomas F. SIEMS, “Bank Mergers and Shareholder Wealth”, Federal Reserve Bank, Financial Industry Studies, August 1996: s.1-2 13 Stephan A. ROADES, “The Efficiency Effects of Bank Mergers:An Overview of Case Studies of Nine Mergers”, Journal of Banking and Finance, Vol:22, 1998, s.274

8 III. Banka Birleşmeleriyle Sağlanan Avantajlar

Banka birleşmeleriyle sağlanan avantajlar genel olarak diğer ticari şirket birleşmeleriyle sağlanan avantajlarla aynıdır. Ancak her sektörde olduğu gibi, bankacılık sektörü için de bu avantajların öncelik ve ağırlıkları farklıdır. Bu bölümde şirket birleşmeleriyle sağlanan avantajlar ele alınarak, banka birleşmelerinde bu yararların nasıl sağlandığı ortaya konmuştur.

A. Büyümenin Getirdiği Avantajlar

Bankaların birleşme sonucu daha büyük ölçekte faaliyet göstermelerinden sağlanabilecek bazı avantajlar vardır. Ölçek ve kapsam ekonomilerden yararlanmanın yanı sıra özellikle yatay büyüme sonucu piyasada rekabet gücünü arttırarak tekelci bir güç oluşturmak da bu şekilde sağlanan yararlardandır.14 Bankaların güvene dayalı kuruluşlar olduğu düşünüldüğünde büyümeyle kazanılacak prestij ve rekabet gücünün önemi daha iyi anlaşılmaktadır.

1. Ölçek ve Kapsam Ekonomilerinden Yararlanma

Bankaların birleşme sonucu daha büyük ölçekte ve daha geniş kapsamda çalışarak sağladıkları maliyet avantajlarına ölçek ekonomileri (economies of scale) ve kapsam ekonomileri (economies of scope) denilmektedir. Tanım olarak; bir bankanın işletme giderlerindeki artış üretim hacmindeki artışa oranla daha azsa ve üretim arttıkça ortalama birim maliyet düşüyorsa bankanın ölçek ekonomisiyle çalıştığı söylenmektedir. Benzer şekilde; iki yada daha fazla ürünün aynı anda üretimi yada sunulmasının maliyeti, ürünlerin ayrı ayrı sunulmaları durumundaki maliyetten daha az olduğu durumda kapsam ekonomilerinin varlığından söz

14 Joseph F. SINKEY, Commercial Bank Management, Macmillian Publishing, USA,1991,s.844

9 edilmektedir.15 Bankalar için belirtilen tanımlara uyan bir çok maliyet avantajından söz edilebilir.

Bankaların büyük ölçekte çalışmasının avantajları olduğu yaygın olarak kabul görmekle birlikte, ölçek ve kapsam ekonomilerinin getirdiği maliyet avantajının ölçümlemelerle doğrulanmasında güçlükler bulunmaktadır. ABD’nde bulunan büyük ölçekli 201 bankanın 1984-90 dönemi çalışmalarına ilişkin yapılan bir araştırmada, beklenin tersine bu bankaların teknik verimliliğinin genel ortalamanın yalnızca %5 üzerinde olduğu saptanmıştır.16 Bu sonuçlara göre, büyük bankaların daha yüksek teknik verimlilik sağladıkları, ancak büyüme arttıkça ölçeğe göre sağlanan verim artışının azaldığı görülmektedir.

Ticari bankacılıkta rekabetçi baskılara karşı maliyet giderlerinden tasarruf, birleşmeler için güçlü bir motivasyondur. Toptancı bankacılık alanında ise, döviz, senet muhafaza hizmetleri veya muhabir bankacılığı yeterince kârlı görülmemektedir. Bankacılık sektörünün perakende yönünde ise fazla kapasitenin azaltılması önemli bir sorundur ve maliyet baskısı ve aktivitelerdeki değişimler sonucu bankalar karlı olmayan şubelerini kapatmak zorunda kalmışlardır. AB’nin bazı kısımlarında perakende bankacılıkta maliyet-gelir rasyosu yüzde 70’in üzerindedir ve İngiltere’de perakende bankacılar bu oranı yüzde 59’un altına indirmişlerdir. Ancak, yeni katılımcılar, geleneksel kanallar kadar yaygın olmamakla birlikte, internet bankacılığı hizmetleri yoluyla piyasaya öncekinden daha düşük maliyetle girebilirler. 17

15 Jordi CANALS, Competitive Strategies in European Banking, Oxford University Pres, New York, 1994, s.217 16 Stephen MD. MILLER, Noulas Athanasios G., “Technical Efficiency of Large Bank Production”, Journal of Banking and Finance, Sayı 20,1996 17 AB Danışmanlık ve Yatırım Hizmetleri A.Ş. , “ Ekonomik ve Parasal Birlik Avrupa Birliği'nde Mali Bütünleşme ve Türk Bankacılık Sektörü”, TBB, Bankacılar Dergisi, Sayı 39, 2001, Hhttp://www.tbb.org.tr/turkce/dergi/dergi39/AB%20Danismanlik.docH

10 a. Kaynaklarda Azaltıma Gidilmesi

Banka birleşmeleriyle, birleşen bankaların kaynaklarında oluşan fazlalıklarda azaltıma gidilerek büyük maliyet avantajları sağlanılmaktadır. Aynı bölgedeki banka şubelerinin bire indirilmesi, bu şekilde sağlanan ekonomilerin en önemlilerindendir. Bölge ve genel merkez birimleri çalışma yerlerinin yanı sıra, bankalarda kullanılan her türlü teknik ve lojistik araç gereç de azaltıma gidilebilecek kaynaklar arasındadır. Kaynak azaltımına gidilerek sağlanan ölçek ekonomileri yalnız bina ve donanımla sınırlı kalmamakta, personel giderlerinden de tasarruf sağlanabilmektedir. Bu tasarruf hem personel azaltımına gidilmesinden, hem de birleşen bankaların elemanları arasında en iyilerin seçilmesinden doğmaktadır.

1996 yılı gerekli işlemlerin tamamlanmasıyla ABD’nin en büyük bankasını ortaya çıkaracak olan Chemical Banking Corp. ve Chase Manhattan Corp. Birleşmesinden, ilk üç yılda 1,5 Milyar USD tasarrufa gidilmesi beklenmektedir. Bu bankalardan Chemical Banking 1991 yılında Manufactures Hannover Bank’la birleşmesinden yılda 750 milyon USD tasarruf sağlanmıştır.18

b. Teknolojik Altyapının Yüksek Maliyetinin Daha Büyük Bir Müşteri Tabanına Yayılması

Bankaların yatırım ve işletme harcamaları içinde bilgi işlem ve iletişim giderleri ağırlıklı bir yer tutmaktadır. Günümüzün hızlı gelişen bilgi işlem ve iletişim olanakları, ancak büyük ölçekte çalışan bankaların gerçekleştirebileceği pahalı yatırımları gerektirmektedir. Bunun nedeni hem yatırım maliyetinin çok yüksek olması, hem de kapsamlı ve gelişmiş bir bilgi işlem ağının ekonomik yapılabilirliğinin (feasibility) olabilmesi için gereken büyük işlem hacmidir. Banka birleşmeleriyle yeterli büyüklüğe ulaşılarak, bilgi işlem ve iletişim birim maliyetini düşürme ve pahalı teknolojilere yatırım yapma olanağı doğabilmektedir. ABD’de yapılan araştırmalara göre büyük Amerikan bankaları toplam harcamalarının %15’ini

18 Michael BLANDEN, “More Weddings”, The Banker, Ekim 1995

11 bilgi işlem yatırımlarına ayırırken, diğerlerinde bu oran % 10’da kalmaktadır. Önde gelen Amerikan bankalarında Citicorp için bu oran % 20’dir.19

c. Riskin Dağıtılması ve Gelirin Çeşitlendirilmesi

Banka birleşmelerinin bankaların taşıdıkları bazı risklerin azaltılmasında da katkıları olmaktadır. Taşınan risklerdeki azalma risk yönetimi kavramının özünde bulunan risk dağıtımı (diversification) yoluyla gerçekleşmektedir. Birleşerek kredi ve mevduat hacmi artan piyasa prestiji yükselen banka, daha geniş bir coğrafi alana ve farklı ekonomik yapıdaki pazarlara ulaşma olanağına sahip olacaktır. Bu şekilde kazanılacak yeni müşterilerle farklı nakit akışına ve çalışma alanına sahip zengin bir müşteri portföyü oluşturulabilecektir.20 Sağlanan bu çeşitlendirme bankanın hem nakit akışı riskini hem de verilen kredilerin geri dönmeme riskini azaltacaktır. Riskin azaltılması yalnızca banka aktifleri açısından sağlanmamaktadır. Banka borçluları için belirtilen hacimsel artış ve çeşitlendirme bankanın mevduat yapısı için de geçerlidir. Artan mevduat hesabı sayısı ve mevduat müşterilerinde sağlanan çeşitlendirme bankanın pasiflerini olumlu yönde etkilemekte ve iflas riskini azalmaktadır.21

Bankacılık ve sigortacılık (bancassurance) ile varlık yönetiminin ve özel bankacılığın (private banking) gelişmesi fonksiyonel görülebilir. Buna ilave olarak, bankaların büyük bir kısmı rekabetçi baskılar nedeniyle, faiz getiren net bilanço gelirlerinden, faiz getirmeyen bilanço dışı gelirlere yoğunlaşmışlardır. Bu şekildeki disintermediation (aracılıkta çekilme), banka müşterilerinin banka kredilerinden daha düşük maliyetli olarak, menkul kıymet ihracı yoluyla fon sağlaması veya yatırımcıların mevduatlarını yatırım fonlarına çevirerek daha yüksek getiri elde edebilmeleri sonucu ortaya çıkmaktadır. AB’de geçtiğimiz son beş yılda, faiz dışı

19 CANALS, a.g.e., s.188 20 Peter S.ROSE, Commercial Bank Management, Irwin Press, Boston, 1993 21 CANALS, a.g.e., s.188

12 gelirlerin payı, toplam banka gelirlerinin yüzde 30’undan yüzde 40’ına yükselmiştir.22

d. Dağıtım Kanallarının Genişlemesi

Birleşme sonu dağıtım kanallarının genişlemesiyle bankalar için ölçek ve kapsam ekonomilerinden yararlanma olanağı doğmaktadır. Bu avantaj özellikle coğrafi genişleme amaçlı banka birleşmelerinde görülmektedir. Bankanın geniş bir dağıtım ağına sahip olması kendini ve hizmetlerini tanıtmasını kolaylaştırmakta ve prestijini yükseltmektedir. Daha geniş bir kitleye ulaşarak müşteri portföyünü genişleten bankanın, sağlanan ölçek ekonomisiyle müşteri başına giderleri azaltılacaktır. Geniş bir müşteri veri tabanı üzeriden müşteri gereksinim ve alışkanlıklarının belirlenerek hizmetlerin bu yönde geliştirilmesi, bankalar için bu yolla sağlanan bir başka avantajdır. Geniş dağıtım kanallarına sahip olan bir bankanın, var olan müşterilerine yeni bir ürün sunmasının ek maliyeti de oldukça düşüktür. Kapsam ekonomilerinin tanımında yer alan bu avantajdan en iyi şekilde yararlanmak için şube ve diğer dağıtım birimlerinde farklı ürünlerin bir arada sunulması gerekmektedir. 23

e. Tanıtım ve Reklam Giderlerinin Maliyetinin Azalması

Bankaların müşteri portföylerini artırmak ve sundukları hizmetlerin satışını yükseltmek için yaptıkları harcamalarda tanıtım ve reklam giderleri önemli bir yere sahiptir. Verilen hizmetlerin satış miktarı arttıkça, reklam ve tanıtım giderlerinden doğan satış başına maliyet düşmektedir. Ayrıca belirli bir ürün için yürütülen kampanya bankanın sunacağı diğer hizmetlerin satış şansını arttırmaktadır.24

22 AB Danışmanlık ve Yatırım Hizmetleri A.Ş. , a.g.m. 23 Osman AKŞEHİRLİOĞLU, “Bankalarda Yeniden Yapılanma ve Banka Birleşmeleri”, Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü Bankacılık Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 1996, s.40-41 24 CANALS, a.g.e., s.188

13 f. Finansal Yeniliklere Yatırım Yapma Gücünün Artması

Finansal yenilikler son yıllarda bankacılık ve finans sektöründe yaşanan değişimi yönlendiren önemli etkenlerdendir. Yasal düzenlemelerin serbestleşmesi ve teknolojinin hızlı gelişimi her geçen gün yeni bir finansal ürünün piyasaya sürülmesine olanak sağlamaktadır. Banka dışı finansal kurumlarca, bankacılığın hizmet alanına giren konularda sunulan yenilikler ise, banka kârları üzerinde oluşan baskıyı daha da arttırmaktadır. Bankaların büyük ölçekte çalışmaları finansal yenilikleri izleme ve başka finansal yenilikler ortaya koyma açısından da avantaj sağlamaktadır. Bunda öncelikle araştırma maliyetlerini karşılayabilme gücüne sahip olmanın payı vardır. Ayrıca bir yeniliğin tanıtımı ve piyasaya kabul ettirilmesinde büyük bankaların şansı çok daha yüksektir. Bankanın Pazar payı yükseldikçe sunulan yeniliğin diğer finansal kurumlarca taklit edilme riski de azalmaktadır. 25

2. Pazar Hakimiyetinin Artması

Bankaları birleşme yoluyla büyümeye iten önemli bir neden pazar paylarını attırarak daha yüksek rekabet gücü elde etmektedir. Özellikle aynı pazardaki büyük bankalar arasında görülen yatay banka birleştirmelerinin piyasadaki rekabeti azaltıcı bir etkisi vardır. Bu tip banka birleşmeleri sonucunda tekelci (monopolistic) yada az satıcılı (oligopolistik) bir piyasa oluşabilmekte, piyasaya hakim olan bankalar fiyatlar üzerinde belirleyici bir konuma gelerek, birleşme öncesinde daha yüksek kâr marjlarına ulaşma amacı güdebilmektedir. Birleşen bankaların sahip oldukları bu güç aynı zamanda yukarıda anlatılan sinerji etkisinin bankacılık sektörü için en belirgin ve anlaşılır sonuçlarındandır. Birleşerek piyasada hakim bir pozisyona gelen bankalar, sahip oldukları bu güçle birleşme öncesi toplamlarının üstünde bir kazanca ve piyasa değerine sahip olabilmektedirler. 26

25 AKŞEHİRLİOĞLU, a.g.t., s.25 26 AKŞEHİRLİOĞLU, a.g.t., s.25

14 3. Korumacılık Bankalar, bütün dünyada en sıkı yasal düzenleme ve denetime tabi ticari kuruluşlar arasındadır. Bunun nedeni bankacılık sektöründe yaşanacak sorunların bütün ekonomiyi etkilemesi, oluşacak bir krizin bütün ekonomiyi sarsmasıdır. Aynı nedenle bankalar iflas etmelerine en zor göz yumulacak ticari şirketlerdendir. Doğal olarak iflas eden banka ne kadar büyükse yaşanabilecek sorunlar ve iflasın ekonomi üzerindeki etkisi de o kadar ağır olacak, olayın zincirleme bir krize neden olma riski yükselecektir. ABD’nde yakın zamana kadar yetkililerin bazı bankaların birleşme sonucunda batmalarına izin verilmeyecek kadar büyüdükleri görüşüne sahip oldukları bilinmektedir. Örnek olarak 1984 yılında Continental Illinois National Bank Of Chicago düştüğü sıkıntı sonucu kapılarını kapatmaktan Federal Reserv Board’ın sağladığı geçici borçlar Federal Deposit Insurance Company (FDIC)’nin aktardığı milyarlarca dolar sayesinde kurtulmuştur.27 Benzer şekilde Fransa’da Credit Lyonnais bankasının iflasına izin verilmesinin kapasite fazlalığı yaşanan Fransız bankacılık sistemini yararına olabileceği ancak hükümetin buna izin vermediği görüşünü ileri sürenler bulunmaktadır. Bu gelişmelere karşın, dünya çapında gittikçe yaygınlaşan serbest ekonomi ve hükümetlerin finansal piyasalara daha az müdahale etme eğilimleri sonucu “batmayacak kadar büyük” anlayışından uzaklaşılmakta olduğu söylenebilir. Bu anlayışın yerini ödeme güçlüğü içine düşen yada mali durumunu düzeltme şansı çok az görülen bankaların kapanmalarına izin verilmesi eğilimi almaktadır. Bunun sonucunda “batmayacak kadar büyük” anlayışının yerine “tasfiye edilmeyecek kadar büyük” yaklaşımı almakta, bu durumdaki bankalar için birleşme çözümü en uygun yol olarak görülmektedir.28

Türk bankacılık tarihinde, 1994 yılında Marmara Bank, TYT bank ve İmpeks Bank’ın bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme yetkilerinin kaldırılarak kapatılmış,29 yine Nederland’ın 2 Nisan 2002 tarihinde bankacılık

27 ROSE, a.g.e., s.583 28 -, Expert Meeting on Banking Structure and Regulation,10-11 Eylül 1990, Banks Under Stress, OECD, Paris,1992 29 11.04.1994/21902(2.mükerrer), 20.04.1994/21911(mükerrer), 23.4.1994/21914 tarih ve sayılı Resmi Gazeteler

15 işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izninin kaldırılarak tasfiyesine karar verilmiş olmasına rağmen, yakın zamana kadar mali yapısı zayıflayan bankalar için devir ve birleşme yolunun tercih edildiği gözlenmektedir. Zira Etibank A.Ş., İktisat Bankası T.A.Ş. ve Kentbank A.Ş. TMSF'na devredilmiş ve 2001 yılında bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izinleri kaldırılarak tasfiye edilmiştir. Ancak daha sonra 5 Nisan 2002 tarihinde Tasfiye halinde Etibank A.Ş., İktisat Bankası T.A.Ş. ve Kentbank A.Ş. 'nin tasfiyesinin kaldırılmasına ve bankanın tüm aktif ve pasifleriyle Bayındırbank A.Ş. bünyesinde devren birleştirilmesine karar verilmiştir.30 Bayındırbank A.Ş.’nin ticari unvanı ise, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 109. maddesi hükmü çerçevesinde, Fon Kurulu’nun 7.12.2005 tarihli ve 515 sayılı Kararı uyarınca Birleşik Fon Bankası A.Ş. olarak değiştirilmiş ve bu husus T.C. İstanbul Ticaret Sicili’nde 14.12.2005 tarihinde tescil edilmiştir.31

B. Yeni Pazarlara Girmeyi Kolaylaştırması

Banka birleşmeleriyle ulaşılmak istenen hedeflerin başında büyüme gelmektedir. Ancak büyümeyle sağlanan avantajların birçoğuna banka içi genişleme stratejileriyle ulaşma olanağı da vardır. Bankaların bu durumda birleşme yolunu seçmelerinin nedeni, yukarıda anlatılan sinerji etkisi olmaktadır. Bir başka anlatımla banka birleşmeleri, birleşmenin iç büyüme stratejilerinden ekonomik olarak daha akılcı (rasyonel) olduğu zaman gerçekleşmelidir. Yeni bir pazara girişte banka birleşmelerinin, bir çok defa daha akılcı bir seçenek olduğu görülmektedir. Özellikle coğrafi genişlemelerde, yeni bir piyasaya girmenin ve bu piyasalarda tutunmanın zorlukları, bankaların diğer bankalarla birleşme yoluyla genişlemeye yöneltmektir. Dış büyüme stratejileri yeni bir pazara girişte hem düşük maliyet avantajı sağlayabilmekte hem de karşılığı paradan çok zaman alan, bilgi birikimi, piyasa deneyimi ve prestij gibi öğelere birleşmeyle sahip olunabilmektedir. Zaman ve maliyet avantajının dışında, özellikle uluslar arası genişlemelerde değişik ülkelerin

30TBB, Faaliyeti Sona Eren Bankalar, (Çevirimiçi), Hhttp://www.tbb.org.tr/turkce/diger_bilgiler/fseb.xlsH, 17.12.2005 31 TBB,Üye Bankalar, (Çevirimiçi), H http://www.tbb.org.tr/v12/asp/bankalar1.asp H, 30.1.2006

16 getirdikleri yasal sınırlama ve zorunlulukları aşmanın yolu çoğu zaman bir yabancı bankayla birleşme yada birlikte hareket etmekten geçebilmektedir.

C. Daha Başarılı Yönetime Ulaşmayı Sağlaması

Gelişmiş ülke ekonomilerinde sermaye piyasalarının yerleşmesiyle, halka açık şirketlerin ileri düzeyde kurumsallaştığı ve sermayenin tabana yayıldığı bilinmektedir. Bu ülkelerde banka sahipleriyle banka yönetimi farklı kişilerden oluşmaktadır. Banka hissedarlarının yönetime katkısı genel kurul ve onun seçtiği yönetim kuruluyla olmakta, yönetim kurulu da banka yöneticilerini belirlemektedir. Banka hissedarlarıyla banka yönetimi arasındaki bu uzaklık yöneticilerin denetimini ve hissedarların yararlarını ne derece gözettiklerinin anlaşılmasını güçleştirmektedir. Belirtilen bu yapıda hissedarların başarılı bulmadıkları yönetimi değiştirmeleri ve genel aracılığıyla yeni bir yönetimi işbaşına getirmeleri nadiren başarıya ulaşan bir uygulamadır.32 Bu durumda banka sahipleri için diğer bankalarla birleşmek, başarılı ve kendi yararlarını daha iyi gözetecek bir yönetime sahip olmanın alternatifi bir yolu olmaktadır.

Bankalarda genel yönetimin değişimi dışında, belirli bir konu yada bölgede yönetim bilgi ve deneyimine(management know-khow) sahip kadroları banka yapısına katma amacıyla da birleşme yoluna gidilebilmektedir. Özellikle uluslar arası pazarlara açılmada yerel şartlarda bilgi ve deneyimi olan bir yönetimin bu şekilde kazanılmasının banka başarısına büyük katkısı olmaktadır. 33

32 R.A. BREALEY, S.C. MYERS, A.J.MARCUS, Fundamentals of Corporate Finance, Mcgraw Hill-Literatür, İstanbul 1995, s.568 33 _, Mergers, Acqusitions and Alternative Corporate Strategies, Mercury Books, Londra, 1989, s.57

17 D. Küçük Ölçekli Bankalar Açısından Avantajlar

Finansal hizmetler sektöründe yaşanan gelişmeler, küçük bankaların rekabet şansını gittikçe azaltmakta ve büyük bankalarla birleşmeyi çekici duruma getirmektedir. Küçük çaplı bankaların hissedarları için büyük bir bankanın kendi bankalarını hisse karşılığı devralması, sahip oldukları kaynakların daha başarılı bir yönetimce değerlendirilmesi ve daha fazla kazanç sağlanması anlamına gelmektedir. Bunda küçük bankaların gerekli yatırımları yapmaktaki güçlükleri ve geniş pazarlara açılmadaki kısıtlamalar büyük rol oynamaktadır. Küçük ölçekli bankaların zorlukları arasında kalifiye eleman ve yönetici sıkıntısı vardır. Büyük bankalar deneyimli ve kalifiye elemanları kendilerine çekecek her türlü olanağı sunmakta yetenekli gençleri daha üniversitedeyken belirleyip bağlantı kurmaktadır.34 Avrupa Birliği’nde 1990’lı yıllarda bankacılık sektöründe yaşanan birleşme ve ele geçirme ağırlıklı yeniden yapılanma sürecinin güçlünün daha güçlenmesi zayıfın ise yok olması sonucunu getirmesi beklenmektedir.35 Benzer gelişmeler ABD ve diğer ülkeler için de geçerlidir.36Sektörün bu eğilimi yalnız küçük banka hissedarlarını büyük bankalara katılma konusunda teşvik etmekle kalmamakta sektörde ağırlığı olan bankaları da birleşerek rekabet güçlerini arttırmaya itmektedir. Büyük bankalarla küçük bankaların birleşmesi, çoğunlukla küçük bankanın satın alınmasıyla gerçekleşmekte, karşılık olarak doğrudan ödeme yapabildiği gibi, satın alan bankanın hisseleri de verilebilmektedir.

E. Yasal Düzenlemeler ve Vergi Avantajları

Banka birleşmelerinde yasalar karşısında sağlanan avantajlar ve vergi kazançları da yönlendirici olmaktadır. Yasa düzenleyicilerin yaklaşımları, ülkeden ülkeye farklılıklar göstermekle birlikte, güçlü bankaların oluşması amacıyla genel olarak banka birleşmelerinin desteklendiği söylenebilir.

34 ROSE, a.g.e., s.584 35 -, European Retail Banking, Datamonitor, Londra,1992, s. 297 36 G.MD. BOLLENBACHER, Bank Strategies For The 90’s,Lafferty Publications, Dublin 1992

18

Türkiye’de geçerli olan yasalar açısından kamu bankalarının birleşmeleri desteklenmektedir. Bu konuda, kamu bankalarını yeniden yapılandırılması sürecinde Mali Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanun37 ve 4603 sayılı Kanun ile kamu bankalarının yeniden yapılandırılması çerçevesinde kamu bankalarınca devralınma durumunda getirilen özel düzenlemeler vardır.

Özel bankaların birleşmeleri ve devralınmaları açısından özendirici bir düzenleme sayılan mülga 4389 sayılı Bankalar Kanunu38’nun 18. maddesinin 1. fıkrasında yer alan, birleşen bankaların mevduat munzam karşılıklarından devir ve birleşme döneminde merkez bankasının uygun göreceği uygun göreceği miktar ve şartlarda iade yapılabileceğine ilişkin düzenleme 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 19. maddesinde kaldırılmıştır.

Banka birleşmeleri sonucunda iki şekilde vergi avantajı sağlanabilmektedir. Bunların ilki satın alınan banka zararının, diğer bankanın vergilendirilebilir karından düşülmesiyle gerçekleşmektedir.39 İkinci avantaj ise satın alma yoluyla birleşmelerde, satın alma bedelinin muhasebeleştirilmesinde olmakta, bu bedel satın alan bankanın vergilendirilecek kazancından düşülmektedir.40

Türkiye'de Kurumlar Vergisi Kanunu’na göre şirket devirlerinde feshedilen kurumun beş yıldan daha geriye uzanmamak şartıyla en son bilançosunda bulunan bilanço zararı devralan kurumun kazancından indirilebilmekte ve buna ait esaslar Maliye Bakanlığınca belirlenmekteydi. Bu olanak 1.1.1994 tarihinde yürürlüğe giren 3946 sayılı yasa ile kaldırılmış ancak bu tarihten önce devralınan kurumlar için uygulamaya devam edilmektedir.41 Halen bankaların K.V.K.’nun 37 ve 38.

37 Mali Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanun, R.G. 31.1.2002, Sa.: 24657(Mükerrer). 38 4389 sayılı Kanun, R.G. 23.06.1999, Sa.: 23734 39 ROSE, a.g.e., 583 40 R.J.ROGOWSKİ, D.G. SIMONSON, “Bank Merger Pricing Premiums and Interstate Bidding”, Bank Mergers, Kluwer Academic Publishers, USA,1989, s.93 41 Öztin AKGÜÇ, “Türkiye’de Holding Bankacılığı niçin oluştu ve nasıl gelişti?”, 100 Soruda Türkiye’de Bankacılık, Gerçek Yayınevi, İstanbul 1992, s.869

19 maddelerine uygun olarak gerçekleştirilen birleşmeleri, vergilendirilme yönünden daha elverişli hükümlere tabi kılınmıştır.

F. Psikolojik Nedenler

Diğer şirket birleşmelerinde olduğu gibi banka birleşmelerinde de ekonomik nedenler dışında etkenler de rol oynayabilmektedir. Psikolojik nedenler genellikle banka yöneticilerinden kaynaklanmaktadır.42 Kendilerini daha büyük bir organizasyonun başında görmek isteyen banka yöneticileri bunu diğer bankalarla birleşerek gerçekleştirme yoluna gidebilmektedirler. Yöneticileri büyüme stratejileri izlemeye yönelten nedenler arasında, kişisel hırs yada tatmin duygularının yanı sıra, daha yüksek jestiyon (compensation) ödemesi almak gibi maddi nedenler de vardır Yöneticilerden kaynaklanan bir başka psikolojik neden ise kimi yöneticilerin piyasa bilgisi ve değerlendirme yeteneklerine aşırı güvenmeleridir. Bunun sonucu değerinin altında kalmış bir banka bulduklarını düşünen yöneticiler, bu bankayı satın alarak, birleşme işleminden karlı çıkmayı ummaktadırlar.

Bir banka birleşmesinin bu tür psikolojik nedenlere dayalı olması mutlaka başarısız olacağı anlamına gelmemektedir. Ancak yukarıda anlatılan ekonomik temellerden yoksun olduğu ve sağlanacak yararın bir anlamda şansa kaldığı da bir gerçektir.

IV. Banka Birleşmelerinin Başarılı Olmasında Rol Oynayan Faktörler

Birleşme ve satın almalara ilişkin yapılan tüm çalışmalar birlikte değerlendirildiğinde birleşmenin başarılı olmasında rol oynayan faktörler şöyle sıralanabilir43;

42 SINKEY, a.g.e., s.844 43 Serdar SÜMER, “Banka Birleşmeleri”, Active Dergisi, Şubat -Mart 1999, No.5, s.4

20 1. Hedef banka ile alıcı banka aynı pazarda faaliyet göstermelidir. Böylece personel ve sabit yatırımlarda indirime gidilecektir.

2. Hedef bankanın görece büyüklüğü ne kadar fazla olursa, iki bankanın birleşmesinden doğacak uyum sorunları da o ölçüde fazla olacaktır.

3. Küçük ölçekli bankaların birleşmelerinden daha fazla sinerji etkisi elde edilmektedir. Daha açık bir ifade ile ölçek ekonomisi gerçekleştirilebilmektedir.

4. Hedef bankanın aktif kalitesinin yüksek olması birleşmeden sonra banka performansı üzerinde etkili olacaktır.

5. Gözardı edilmemesi gereken bir diğer husus da kapsam ekonomileridir (economies of scope)44. Adı geçen kavram, bankanın faaliyet gösterdiği alanın genişliğinin artmasına paralel olarak maliyetlerinin azalması ve dolayısıyla karlılığının artmasını ifade etmektedir. Farklı pazarlarda veya alanlarda faaliyet gösteren bankaların satın alınması veya bu bankalarla birleşilmesi gibi durumlarda bankanın gelirlerinde bir artış olacaktır. Ancak bu husus, konuya ilişkin yapılan çalışmaların çok azında doğrulanmıştır.

6. Farklı pazarlarda faaliyet gösteren bankalar veya başka bir alanda uzmanlaşmış bankalarla birleşilmesi kapsam ekonomisi sağlamasa bile alıcı bankalar için önemli bir saik teşkil etmektedir. Alıcı bankalar bu özelliklere sahip bankalarla birleşebilmek için yüksek tutarda satın alma primi ödemeye hazırdırlar. Bunun sebebi bankaların gelecekteki karlarında dalgalanmaya yol açacak risklerden kaçınma istekleridir. Gelecekteki nakit akışlarını dengede tutmak için farklı bir alanda yoğunlaşmış bir banka ile birleşerek ileride değişebilecek çeşitli koşullara daha rahat ayak uydurmak istemektedirler.

44 Ölçek ve kapsam ekonomileri için bkz.:yuk. s. 9 ve 10

21 İKİNCİ BÖLÜM

BANKALARIN BİRLEŞMELERİ VE DEVİRLERİNİN BANKACILIK MEVZUATI AÇISINDAN İNCELENMESİ

I-Türk Bankacılık Sistemindeki Gelişmeler

Türk Bankacılık sektörünün yapısal ve kurumsal gelişimi 2000 ve 2001 Finansal Krizleri temel alınarak, Kriz Öncesi ve Kriz Dönemi olarak iki dönemde incelenebilir. Kriz öncesi dönemde, 1960’lı yıllara kadar bankacılık sektörünün temel özellikleri, kamu bankalarının ağırlığı, yerel bankaların faaliyeti ve klasik bankacılık hizmetleri olarak özetlenebilir. 1960-1980 yılları arasında sektörde holding bankaları ve özel banka sayısında artma, yerel banka sayısında düşme, kredi limitleri, faiz ve komisyon oranlarının belirlenmesi gibi temel bankacılık faaliyetlerinde devletin egemenliği görülmektedir. Bankaların temel işlevi kalkınma planlarındaki yatırımları finanse etmek olarak belirlenmiştir.1

Türk Bankacılık sektörü 1980 sonrası liberal bir yapı kazanmış, 1982 yılında çıkarılan Sermaye Piyasası Kanunu, yasal alanda yapılan değişiklikler ile yapısal değişim sürecine girmiştir. Ancak gerekli kurumsal ve yasal altyapı olmadığından liberalizasyon süreci 1980’li yıllarda zaman zaman kesintiye uğramış, 1986 yılına kadar geçiş dönemi özelliğini taşımıştır.1985 yılında uygulamaya konan 3182 sayılı Bankalar Kanunu ile geçiş dönemi tamamlanmıştır.Bu dönemde sektöre uluslararası denetim ve gözetim sistemi tek düzen hesap planı uygulaması ve uluslar arası bankacılık standartları getirilmiştir.1986 yılında İMKB yeniden işlev kazanmış, Merkez Bankası 1987 yılında Açık Piyasa İşlemlerine başlamış, 1988 yılında döviz piyasası kurulmuş ve 1989’da döviz işlemleri ve sermaye hareketleri serbest bırakılmıştır.1980’li yılların sonuna yaklaşırken liberal sistem tüm kurumları ile

1 E.Nur ÖZKAN-GÜNAY, “Birleşmelerin Finansal Performans Açısından Değerlendirilmesi: Türk Bankacılık Sektörü.”, Şirket Birleşmeleri, Ocak 2004, Alfa, s.668

22 Bankacılık sektöründe egemen olmuştur. Ekonomide serbest piyasa mekanizmasının işlerlik kazanmasıyla 1990’lı yıllarda hem yerli hem de yabancı bankaların sayısı artmış, Türk bankacılık sektörü küçük ölçekli ve parçalı bir yapıya sahip olmuştur. Yaşanan olumlu gelişmelere rağmen, bankacılık sisteminin yapısal sorunları, makro düzeydeki yapısal sorunlarla birleşince, Türkiye ekonomisi 1990’lı yıllarda üç önemli ekonomik krizle karşı karşıya kalmış ve Türk bankacılık sistemi kırılgan hale gelmiştir.2

1995 yılından itibaren yılda ortalama %8,5 gibi yüksek bir oranla büyüyen Türkiye ekonomisi, 1998 yılının başlarından itibaren yavaşlama eğilimi göstermiştir. 1998 yılında, IMF (International Monetary Fund-Uluslararası Para Fonu) ile imzalanan Yakın İzleme Anlaşması çerçevesinde uygulanan istikrar politikalarının ve uluslar arası durgunluk ortamının etkisiyle ekonomik faaliyet gerilemiştir. 1999 yılının ilk üç ayı sonunda dip noktasına ulaşan ekonomik faaliyette toparlanma beklenirken, yaşanan iki büyük deprem felaketi ekonomiyi ve beklentileri derinden sarmıştır. Kasım 2000 ve Şubat 2001 krizleri faiz oranlarının yükselmesine, develüasyon sonrası Türk Lirasının(TL) önemli oranda değer kaybetmesine, Merkez Bankası’nın ve ekonomi yönetiminin kredibilite sorununa, reel sektörün ve ekonominin daralmasına neden olmuştur. Bu sorunlar bankacılık siteminde vade uyumsuzluğu sonucunda fonlama zararına, menkul değerler portföyünün değer kaybetmesi ve yüksek orandaki Devlet İç Borçlanma Senetleri nedeniyle likidite riskinin artmasına, açık pozisyon nedeniyle kambiyo zararına, aktif kalitesinin düşmesiyle birlikte kredi riskinin yükselmesine, siyasal istikrarsızlık ve ekonomiden sorumlu yetkililer arasındaki uyumsuzluk nedeniyle piyasa riskinin artmasına neden olmuştur.3

Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı çerçevesinde planlanan yapısal ve yasal düzenlemelerin önemli bir ayağını finans sektörünün yeniden yapılandırılması

2 ÖZKAN-GÜNAY, a.g.e., s. 669 3 Bu yöndeki açıklama için bkz. BDDK, 23 Ekim 2003 Tarihli Basın Toplantısında Yapılan Sunuş, “Türk Bankacılık Sektörünün Güçlendirilmesine Yönelik Çabalar ve İmar Bankası Olayı”, Ekim 2003, (Çevirimiçi), Hhttp://www.bddk.org.tr/turkce/yayinlarveraporlar/yayinlarveraporlar.htmH, 17.1.2006

23 oluşturmuştur. 15 Mayıs 2001 tarihinde kamuya açıklanan “Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı” Türk bankacılık sisteminin temel sorunlarını aşmaya ve asli görev olan aracılık işlevini etkin bir şekilde yapmasını hedeflemiştir4.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu(BDDK) Başkanı Engin Akçakoca Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı’nın amacını “mali aracılık fonksiyonuna odaklanmış, iç ve dış şoklara dayanıklı, uluslararası ölçekte rekabet edilebilir bir bankacılık sektörüne geçiş sağlamak” olarak tanımlamıştır5.

Yeniden yapılandırma programının dört temel bileşeni bulunmaktadır6:

• Kamu bankalarının yeniden yapılandırılması

• TMSF’ye devredilen bankaların, gereğinde yeniden yapılandırılarak satışı, birleştirilmesi, tasfiyesi,

• Özel bankaların mali bünyelerinin güçlendirilmesi,

• Düzenleme ve denetim çerçevesinin iyileştirilmesi

Bu yıllardır süregelen yapısal sorunların çözümüne yönelik en kapsamlı program olup, Türk Bankacılığı için bir dönüm noktası olarak kabul edilmektedir.

Yeniden yapılandırma programı, kamu, özel ve TMSF bankaları olmak üzere üç temel gruba odaklanmıştır. Kamu bankalarının yönetimi, ortak yönetim kuruluna devredilmiş ve kurula kamu bankalarını yeniden yapılandırma ve özelleştirmeye hazırlama yetkisi verilmiştir. Özel bankacılık sisteminin daha sağlıklı bir yapıya

4 E.Nur ÖZKAN-GÜNAY, a.g.m., s.670 5 BDDK Başkanı Engin Akçakoca’nın “Türk Bankacılık Sisteminin Temel sorunları ve Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı” konulu toplantıda yaptığı sunum, 2 Mart 2002, (Çevirimiçi), Hhttp://www.bddk.org.tr/turkce/yayinlarveraporlar/yayinlarveraporlar.htmH , 17.1.2006 6BDDK, 23 Ekim 2003 Tarihli Basın Toplantısında Yapılan Sunuş, a.g.m.

24 kavuşturulması için banka sahipleri ve hissedarlardan belli bir takvim yılı çerçevesinde sermaye artışı yapması, açık pozisyon zararları için Hazine tarafından iç borç takası alternatifinin sunulması, özkaynak artışı ve birleşmeleri kolaylaştıracak teşvik ve düzenlemelerin yapılması yeniden yapılandırma programında önemli yer tutmuştur7.

Kamu bankalarının yeniden yapılandırılmasına yönelik yasal çerçeve ise, 15 Kasım 2000’de yayımlanan 4603 sayılı “Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası, Türkiye Halk Bankası A.Ş. ve Türkiye Emlak Bankası A.Ş. Hakkında Kanun8” ile oluşturulmuştur. 4603 sayılı Kanun uyarınca kamu bankalarının yeniden yapılandırılmasında oluşan görev zararı alacakları Hazine Müsteşarlığı tarafından karşılanacaktır. 31 Ocak 2002 tarihinde yayımlanan 4743 sayılı Yasa ile, kamu bankaları ile ilgili olarak aşağıda özetlenen ilave düzenlemeler gerçekleştirilmiştir9:

o Kamu bankalarında 31.12.2002 tarihinden sonra özel hukuk hükümlerine tâbi olmayan personel çalıştırılamaz hükmü getirilmiştir.

o Kamu bankalarının yeniden yapılandırılması kapsamında emekliliği teşvik etmek amacıyla, belirtilen sürede emeklilik hakkını kullanmayanlara, son kez Kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren iki ay içinde emekli olmaları halinde, emekli ikramiyelerinin yüzde 20 oranında fazla ödenmesi imkanı sağlanmıştır.

o Ziraat Bankası, Halk Bankası ve Emlak Bankası’nın yönetim ve denetim kurulu üyeleri ile tasfiye kurulu üyelerinin ceza ve idare hukuku bakımından memur sayılmayacakları düzenlenmiştir. Hukuki sorumluluk açısından, bu kişilerin 4603 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde yaptıkları işlemlerden dolayı bankacılık

7 E.Nur ÖZKAN-GÜNAY, a.g.m., s.671 8 4603 sayılı “Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası, Türkiye Halk Bankası A.Ş. ve Türkiye Emlak Bankası A.Ş. Hakkında Kanun” 25 Kasım 2000 tarihli 24241 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giriştir. 9 BBDK, Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı: Gelişme Raporu VII (23.10.2003), (Çevirimiçi), Hhttp://www.bddk.org.tr/turkce/yayinlarveraporlar/yayinlarveraporlar.htmH , 17.1.2006

25 sektöründe faaliyette bulunan özel bankaların yönetim ve denetim kurulu üyeleri ile tasfiye kurullarına uygulanan özel hukuk hükümlerine ve mevzuata tabi olacağı hükmü getirilmiştir.

o Ziraat Bankası, Halk Bankası ve Tasfiye Halinde Emlâk Bankası Anonim Şirketinin Yönetim, Denetim ve Tasfiye Kurulu üyeleri, Mali Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanun10 ve 4603 sayılı Kanun kapsamında işlemler yapmaya ve 21.2.2001 tarihinden önce açılmış kredileri (esnaf ve sanatkâr kredileri, küçük ve orta boy işletme kredileri ve zirai krediler) yeniden yapılandırmaya yetkili kılınmıştır. Ayrıca, tasfiye halindeki Emlak Bankası’nın ilave finansman sağlamamak koşuluyla yeniden yapılandırma sürecine katılabilmesi öngörülmüştür.

o Ziraat ve Halk Bankalarının, iş planı ve programlarında 2002 yıl sonuna kadar, bankacılık usullerine uygun olarak kullandırılmak üzere, tarım kesimine, esnaf ve sanatkâra, küçük ve orta boy işletmelere ve ihracatçılara, kendi kaynaklarından en az 1,5 katrilyon Türk Lirası karşılığı yabancı para ve Türk Lirası ilave plasman limiti tahsis etmeleri hükmü getirilmiştir.

Kriz karşısında gecikmeli de olsa finansal disiplini sağlamak amacıyla etkin denetim birimleri kurulmuş, likidite sıkıntısı çeken bankalara sermaye desteğinde bulunulmuş, yaşaması mümkün olmayan bankalar krizin sistemik hale dönüşmemesi için sistemden çıkarılmıştır.

TMSF, -İmar Bankası dışında- devraldığı bankaları tasfiye etmek yerine; müşterilerin bankalara hücumunu önlemek, faiz ve kur üzerindeki baskıyı hafifletmek, borç servisinin sürdürülebilirliğini sağlamak, ödemeler sisteminin

10 Mali Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanun, 31.1.2002 tarih ve 24657(Mükerrer)sayılı Resmi Gazete’de yayınlanmasına rağmen, Kanun’un yürürlüğüne ilişkin 8. maddesi uyarınca 15.11.2000 tarihli ve 4603 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası, Türkiye Halk Bankası A.Ş. ve Türkiye Emlak Bankası A.Ş. Hakkında Kanunda yapılan düzenlemeleri içeren Kanun’un 6. maddesinin B fıkrası 3.7.2001 tarihinden geçerli olmak üzere bu kanunun yayımı tarihinde ve diğer maddeleri ise yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir.

26 kesintiye uğramasını önlemek için kamu kaynaklarıyla yeniden yapılandırmıştır. Bu süreçte, satış, devir yoluyla birleştirme, bilançonun parçalar halinde satışı (örneğin ihale yoluyla mevduat satışı) yöntemleri tek başına veya birlikte kullanılmıştır.11

3 Temmuz 2003 tarihinde İmar Bankası’nın TMSF’ye devri esnasında; Tasarruf mevduatlarına uygulanan 50 milyar liralık güvence sınırsız hale getirilmiş, İmar Bankası’nın bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılmış (Bankalar Kanunu 14/3), Bankanın yönetim ve denetimi TMSF’ye devredilmiştir (Bankalar Kanunu 16/1). Bu suretle, İmar Bankasının tüm yükümlülükleri yerine, sadece, tasarruf mevduatının ödenmesi ve buna istinaden TMSF’nin Bankanın iflasını istemesi öngörülmüştür. Devir kararında Bankalar Kanunu 14/4 uygulanmadı, çünkü Bankalar Kanununun 14/4 maddesi; hakim ortakların banka kaynaklarını bankanın emin şekilde çalışmasını tehlikeye düşürecek şekilde kendi lehlerine kullandıkları veya bankayı bu suretle zarara uğrattıkları tespit edildiği takdirde uygulanabilmektedir. İmar Bankası için neden farklı bir yol izlendiği ise şöyle açıklanmıştır12:

• Daha önce, yönetim ve denetimi Fona devredilen bankaların faaliyet izinleri devir tarihinde kaldırılmamıştır.

• Bu bankalar için “yeniden yapılandırarak elden çıkarma” stratejisi benimsenmiştir.

• 20 banka için izlenen yöntem gereğince, devralınan bankanın bilanço içi ve dışı tüm yükümlüklerinin Fon tarafından üstlenilmesi gerekmektedir.

• Eldeki veriler; Bankanın bilanço içi yükümlülüklerinin tamamına yakınının milyar liranın altındaki tasarruf mevduatından, bilanço dışı

11 BDDK, 23 Ekim 2003 Tarihli Basın Toplantısında Yapılan Sunuş, a.g.m. 12 BDDK, 23 Ekim 2003 Tarihli Basın Toplantısında Yapılan Sunuş, a.g.m.

27 yükümlülüklerin ise büyük ölçüde Uzan Grubu risklerinden ibaret olduğunu göstermekteydi.

• Böyle bir yol, mudilerin haklarının korunması açısından pratikte bir fark ortaya çıkmayacağı ve Gruba ait yükümlülükler üstlenilmeyerek kamusal maliyet en aza indirileceği için tercih edilmiştir.

II. Bankalar İle İlgili Yasal Düzenlemeler

Bankaların gerek kendi içlerindeki hisse bileşimi (kompozisyonu), gerekse diğer finansal yada finans dışı şirketlere katılımları, finansal hizmetler endüstrisindeki rekabet ve çalışma düzeninin belirlenmesinde önemli bir etkendir. Bankacılık ve finans sektörünün, ekonominin gelişimi için gerekli kaynakların sağlanmasındaki önemli yeri, bu konudaki düzenlemelerin de yalnızca banka müşteri ve hissedarlarını değil bütün ekonomiyi etkilemesine yol açmaktadır. Bu konuda yasa düzenleyicilere düşen görev, bankacılık sektörünün sağlıklı çalışması için, değişen koşulların ve ekonomik gelişmelerin gerektirdiği düzenlemelere gitmektir. Bu bölümde yaşanan değişimler sonucu gelinen noktada bankacılıkta mülkiyet yapısıyla ilgili düzenlemelerin neler olduğu incelenmektedir. İncelemede ele alınan ülkeler Türkiye, önde gelen bazı Avrupa birliği ülkeleri, ABD, Japonya ülkeleri olmuştur. Bölümün başlangıcında yasa düzenleyicilerin banka birleşmelerine yaklaşımları üzerinde genel bir değerlendirmede bulunularak, birleşmeleri destekledikleri ve kısıtladıkları noktalar ve bunların gerekçeleri ortaya konmaktadır.

A. Yasa Düzenleyicilerin Banka Birleşmelerine Yaklaşımı

Hükümetler ve yasa koyucular tarafından finansal kurumlarda mülkiyet ilişkileri konusunda getirilen düzenlemeler finansal hizmetler sektörünün yapısı üzerinde en önemli belirleyicilerdir. Kurumsal birleşmeleri de düzenleyen bu kurallar, aynı zamanda finans sektöründe işlevsel bölümlendirmenin (division of

28 functions) yasalarca mı yoksa finansal kurumların kendilerince mi belirlendiğinin de göstergesi olmaktadır.13

Finansal kurumlarda birleşmelere getirilen düzenlemelerde birbiriyle çelişen iki temel hedef gözetilmektedir. Bunların birincisi tekelci yaklaşımların önlenerek sektörde serbest rekabet ortamının sağlanması, ikincisiyse yeterli rekabet gücüne sahip, etkin çalışabilecek finansal kurumlar oluşması için izin verilmesidir. Tam ve serbest rekabet ortamının oluşturulması için birleşme hareketlerinin ve yoğunlaşmanın (concentration) önlenmesi gerekirken, ölçek ekonomilerinden yararlanılabilmesi için finansal kurumların en iyi (optimum) ekonomik büyüklüğe ulaşması gerektiği düşünülmektedir. Öteden beri belirli bir dengede tutulmaya çalışılan bu iki çelişkili hedefin son yıllarda piyasa gerçeklerinin de zorlamasıyla birleşmelerin derinleşmesi yönünde ağırlık kazandığı gözlenmektedir.14

Türkiye’de bankacılık sektörü son 20-25 yıldır yaşanmakta olan genel ekonomik değişime paralel bir değişim içindedir. Ekonomide genel bir liberalleşme ve dışa açılma hareketi olarak değerlendirilebilecek bu değişim, 1980'li yıllarda yaşanan yeni yasal düzenlemelere gidilmesi hareketiyle hayata geçirilmiştir Ekonomide yeniden yapılanmayı destekleyen yasa düzenleyiciler, onun ayrılmaz bir parçası olan bankacılık ve finansal hizmetler sektöründe de yapısal değişimi sağlamaya çalışmışlardır. Genel olarak, uluslararası rekabeti gözeten, klasik mevduat bankacılığından çok modern bankacılık tekniklerine ve uzmanlaşmaya önem veren dinamik, mali yapısı güçlü bankalar hedeflenmektedir. Yasal düzenlemelerde banka birleşmelerini kısıtlayan kurallara rastlanmamaktadır.

13 Expert Meeting on Banking Structure and Regulation, OECD (1992), s.89 14 Osman AKŞEHİRLİOĞLU, “Bankalarda Yeniden Yapılanma ve Banka Birleşmeleri”, Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü Bankacılık Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 1996, s.46

29 1. Banka Birleşmelerinin Kısıtlanma Nedenleri

Bankaların bankalarla yada menkul kıymet kurumları, sigorta şirketleri ve diğer finansal aracılarla birleşmelerine getirilen kısıtlamaların başta gelen nedeni aşırı finansal güçlenmenin engellenmesidir. Finans sektöründe süregelen yoğunlaşma ve gerek finansal kurumların kendi aralarında gerekse finansal kurumlarla finans dışı kurumlar arasında topluluklar (conglomerates) oluşturma eğilimi bu kaygıyı haklı çıkarmaktadır. Birleşme eğilimi sonucu günümüzde bir çok ülkede bankacılık sektörünün oldukça yoğunlaşmış durumda olduğu ve bu ülkelerde çok sayıda küçük bankayla az sayıda büyük bankanın yer aldığı az sancılı (oligopolistik) bir piyasa yapısının bulunduğu görülmektedir.15

Bankaların finans dışı şirketlerle girecekleri mülkiyet ilişkisinin bankanın tanıdığı riskler ve dürüst bankacılık açısından sakıncaları bulunmaktadır. Kredi sağlanmasında iş ortağı olunan şirketin diğer firmalardan ayrı tutulabileceği ve bu firma açısından yüksek kredi riski altına girilebileceği açıktır. Benzer şekilde bankanın bir yandan iş ortağı olduğu firmanın menkul kıymet çıkarma işlerini yürütürken bir yandan da diğer müşterileri için portföy yönetimi hizmeti vermesi de banka açısından bir çıkar çelişkisi yaratacak.

Bankalarla banka dışı finansal kurumların olası bir ortaklığında yasal denetim ve izleme açısından da güçlükler bulunmaktadır. Birçok ülkede bankacılık, sigortacılık ve menkul kıymet aracılığı ayrı ayrı yasal denetleyicilere bağlı bulunmaktadır. Bu nedenle, örneğin bankacılık ve sigortacılık gibi farklı finansal alt sektördeki iki kurumun birleşmesi durumunda, oluşan yeni kurumun hangi yasal denetleyiciye bağlı olacağı ve hangi kıstaslara göre değerlendirileceği sorunu ortaya çıkmaktadır.

15 G.BRÖKER, Competition in Banking, OECD, Paris, 1989, s.67

30 2. Banka Birleşmelerinin Desteklenme Nedenleri

Yukarıda sayılan nedenlerle bankaların mülkiyet yapısına ve diğer finansal ve finans dışı kurumlarla ortaklık oluşturmasına çeşitli sınırlandırmalar getirilirken, bir yandan da bankaların büyümesi ve rekabet gücünün artması için banka birleşmeleri desteklenmektedir. Uluslararası finansal ilişkilerdeki artışla birlikte bir çok ülkede bankaların hizmetlerini bu alanda yoğunlaştırması, dünyanın en güçlü bankalarının yer aldığı bu piyasalarda etkinlik gösterebilmek için büyük ve güçlü bankalara gereksinim doğmasına yol açmıştır. Güçlü ulusal bankalar olmadan uluslararası finansal alanda rekabet etmenin olanaklı olmadığı görüşünü benimseyen yasa düzenleyiciler, kendi ulusal yasalarında bu yönde serbestleşmeye gitmişlerdir. Bu ülkelerde yetkililer, kendi bankalarının uluslararası alanda varlık gösterecek güce ulaşabilmeleri için yalnız bankalar arasında değil aynı zamanda bankalarla menkul kıymet kurumları arasındaki birleşmelere de izin vermeye başlamışlardır.16

ABD’nde birçok bankacı ve hükümet yetkilisi, banka birleşmelerini ABD bankacılık sektörünün yasadışı kapasite fazlalığı (overcapacity) sermaye yetersizliği (undercapitalization) hizmet çeşitliliğindeki eksiklik ve karlılıktaki düşüş gibi sorunların çözümü için gerekli görmektedir. Bu çevreler uluslararası alanda üst sıraları Japon ve Avrupa bankalarına kaptıran Amerikan bankalarının birleşmesiyle, yalnızca bu alanda tekrar rekabet gücü kazanmakla kalınmayıp, maliyetlerdeki düşüş ve verimlilikteki artış sonucunda, bütün Amerikan bankacılık sisteminin güçlenmesine ve banka hissedarlarının zenginliğinin artmasına olanak sağlayacağını savunmaktadırlar. Karşı görüşte olanlara göre ise özellikle büyük bankaların birleşmesiyle tekelleşmeye yol açılmakla, piyasadaki rekabet azalmakta ve bankacılık sistemi sade vatandaşın gereksinimlerine cevap vermekten uzaklaşmaktadır. 17

Banka birleşmelerinin desteklenmesinde bir etken de yüksek teknoloji gereksinimi ve uluslararası sermaye yeterlik oranları gibi etkenlerden kaynaklanan ek

16 BRÖKER, a.g.e., s.69 17 BREALEY, MYERS, MARCUS, a.g.e., s.440

31 yatırımların yapılmasındaki güçlüklerin, küçük bankaları artık karlı olmaktan çıkarmasıdır. Rekabet gücü azalan bu kurumların büyük bankalarla birleşmesiyle, sahip oldukları finansal kaynakların yok olmaktan kurtulması ve ekonomik kayıpların engellenmesi için bu tür yoğunlaşmalara yönelik düzenlemeler serbestleştirilmektedir.

Ekonomik kayıpların önlemesi için desteklenen birleşmeler yalnız küçük ölçekli bankalarda görülmemektedir. Hangi ölçekte olursa olsun, mali yapısı zayıflayan bankalarda yaşanan devir ve birleşmeler öteden beri destek görmekte, banka iflaslarının ekonomiye verebileceği zararlar nedeniyle, yetkililer bu tür birleşmelere olumlu yaklaşmaktadır. Bir çok ülkede geçerli olan bu yaklaşımla, hem fînansal piyasalarda yaşanabilecek bir panik önlenmekte hem de güçlük içindeki kurumun kaynakları ekonomiye hizmete devam etmektedir. Türkiye'de de mali yapısı zayıflayan bankaların kamu bankalarına devredilerek sistemden çıkarılması yaygın olarak kullanılan bir yol olmuştur. Türkiye'de kurulmuş olup 5.12.2005 tarihine kadar geçen dönemde kapanan bankalar bunlardan hangilerinde kamu bankalarıyla birleştirme yoluna gidildiği, hangilerinde tasfiye yoluna gidildiği Tablo- 1'de görülmektedir. Türk Bankacılık tarihinde, 63 banka birleşme, satın alma veya tasfiye yoluyla sektörden çıkmıştır. Bunlardan 7 tanesi kamu sermayeli, 35 tanesi özel sermayeli, 4 tanesi mahalli, 9 tanesi yabancı, 8 tanesi mevduat kabul etmeyen bankalardan oluşmaktadır. 1997-2002 döneminde ise 20 banka TMSF’ye devredilmiştir.

32 Tablo-1 Kapanan Bankalar(5 Aralık 2005 tarihinde güncellenmiştir.)18 Kamusal Sermayeli Bankalar Kuruluş tarihi Tarihsel Gelişme Ankara Halk Sandığı T.A.Ş 1938 1964'de Türkiye Halk Bankası A.Ş.'nin bir şubesi olmuştur. Anadolu Bankası T.A.Ş. 1962 Özel banka olarak kurulmuş, 1985'de statüsü değişmiş, 1988'de Emlak Kredi Bankası ile birleşmiştir. İstanbul Emniyet Sandığı 1868 1907'de T.C. Ziraat Bankası'na bağlanmış, 1984 den itibaren de anılan bankanın bünyesine alınmıştır. İstanbul Halk Sandığı T.A.Ş. 1936 1964'de Türkiye Halk Bankası A.Ş.'nin bir şubesi olmuştur. İzmir Halk Sandığı T.A.Ş. 1957 1964'de Türkiye Halk Bankası A.Ş.'nin bir şubesi olmuştur. Türkiye Emlak Bankası A.Ş. 1926 1926'da Emlak ve Eytam Bankası olarak kurulmuş, 1964'de Türkiye Emlak Kredi Bankası T.A.O. adını almıştır., 1988'de Anadolu Bankası T.A.Ş. ile birleşerek Türkiye Emlak Bankası A.Ş.ünvanını almış, 2001 yılında Türkiye Cumhuriyet Ziraat Bankası'na devredilmiştir. Türkiye Öğretmenler Bankası 1958 1992'de Türkiye Halk Bankası A.Ş.'ye T.A.Ş. (Töbank) devredilmiştir. Özel Sermayeli Bankalar Ak Uluslararası Bankası A.Ş. 1985 Bnp-Ak Dresdner Bank A.Ş. 9 Mart 2005 tarihi itibariyle "Türkiye'de Kurulmuş Yabancı Bankalar" grubundan "Özel Sermayeli Ticaret Bankaları" grubuna geçmiştir. Bankanın Ticari Ünvanı 30 Mart 2005 itibariyle "Ak Uluslararası Bankası A.Ş." olarak değişmiştir. Resmi Gazetenin 13 Eylül 2005 tarih ve 25935 sayılı nüshasında yayımlanan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 9.9.2005 tarih ve 1695 Sayılı Kararı ile T.A.Ş. ile Ak Uluslararası Bankası A.Ş. Genel Kurullarının devre dair kararlarının tesciline onay verilmesine karar verilmiştir. Ak Uluslararası Bankası A.Ş.; Akbank T.A.Ş. 'ye tüm hak, alacak ve borçları ile devir olmuş, tüzel kişiliği 19 Eylül 2005 tarihinde İstanbul Ticaret Sicil Memurluğuna tescil ettirilerek sona ermiştir. Bank Kapital Türk T.A.Ş. 1986 1986'da yabancı sermaye ile kurulan "'Bank Indosuez" 1990 yılında "'Bank Indosuez Türk A.Ş." adını almıştır. Bankanın grubu da değişerek Türkiye'de Şube Açan Yabancı Bankalar grubundan Türkiye'de Kurulmuş

18TBB, Faaliyeti Sona Eren Bankalar, Hhttp://www.tbb.org.tr/turkce/diger_bilgiler/fseb.xlsH, (Çevirim içi), 17.12.2005

33 Yabancı Bankalar grubuna geçmiştir. "Bank Indosuez Türk A.Ş." ünvanı 8 Kasım 1993 tarihinde "Bank Indosuez Generale Euro Türk A.Ş. (Eurotürk Bank)", 22 Haziran 1995 tarihinde "Bank Kapital Türk A.Ş." olarak değişmiştir. Bank Kapital Türk A.Ş. 27 Ekim 2000 tarihinde Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devredilmiş, 18 Şubat 2001 tarihinde bankacılık lisansı kaldırılarak Sümerbank A.Ş. bünyesinde birleştirilmiştir. Birleşik Türk Körfez Bankası 1988 Birleşik Türk Körfez Bankası A.Ş." 7 Temmuz A.Ş. 1995 tarihinde Türkiye'de kurulmuş yabancı bankalar grubundan özel sermayeli ticaret bankaları grubuna geçmiş, 29 Ağustos 2001 tarihinde ise Osmanlı Bankası A.Ş.'ye devredilmiştir. Demirbank T.A.Ş. 1953 6 Aralık 2000 tarihinde TMSF'na, 2001 yılında HSBC Bank A.Ş.'ye devredilmiştir. Denizcilik Bankası T.A.Ş. 1952 1952'de kamusal sermayeli banka olarak kurulmuş, 1992'de Emlak Kredi Bankası A.Ş. ile birleşmiştir. Fiba Bank A.Ş. 1985 Chemical Mitsui Bank A.Ş. olarak kurulmuş, 1989'da ismi Türk Mitsui Bank A.Ş. olarak değişmiştir. 1991'de Türk Sakura Bank adını almış, 1999 yılında tamamı Türk ortağa satılmasının ardından özel sermayeli ticaret bankaları grubuna dahil edilmiştir. Bankanın ismi 2000 yılında Fiba Bank A.Ş.olarak değişmiştir.Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 3.4.2003 tarih ve 1023 sayılı Kararı ile; Fiba Bank A.Ş. Finans Bank A.Ş.'ye devredilmiştir. Söz konusu Bankanın devre dair genel kurul kararlarının tescil edilmesiyle ilgili mevzuat uyarınca tüm hak ve borçları ile mevduatı Finans Bank A.Ş.'ye intikal etmiş, tüzel kişiliği 9.4.2003 tarihinde İstanbul Ticaret Sicilinden sildirilerek sona ermiştir. Efesbank Ltd. Şti. 1932 Mahalli banka iken 1962'de statüsü değişmiş, 1972'de tasfiye olmuştur. A.Ş. 1928 1999 yılında TMSF'na devredilmiştir. 2001 yılında Sümerbank çatısı altında birleştirilmiştir. Ege Giyim Sanayicileri Bankası 1995 Ege Giyim Sanayicileri Yatırım Bank A.Ş. A.Ş. adıyla kurulmuş, ünvanı 1 Aralık 1996 tarihinde "Ege Giyim Sanayicileri Bankası A.Ş." olarak değiştirilerek özel sermayeli ticaret bankaları grubuna geçmiştir. Banka, 10 Temmuz 2001 tarihinde Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devredilmiştir. 2001 yılında TMSF'na devredilmiş, aynı yıl içinde Bayındırbank A.Ş. bünyesinde devren birleştirilmişlerdir. Eskişehir Bankası T.A.Ş. 1926 1999 yılında TMSF'na devredilmiştir. 2001

34 yılında Etibank çatısı altında birleşmiştir. Etibank A.Ş. 1935 Kamusal sermaye ile kurulmuş, 1997'de özelleştirilmiş, 2000 yılında TMSF'na devredilmiştir. 2001 yılında bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılarak tasfiye edilmiştir. Daha sonra 5 Nisan 2002 tarihinde Tasfiye halinde Etibank A.Ş.'nin tasfiyesinin kaldırılmasına ve bankanın tüm aktif ve pasifleriyle Bayındırbank A.Ş. bünyesinde devren birleştirilmesine karar verilmiştir. Hisarbank A.Ş. 1910 "Terakki Servet Osmaniyesi" ünvanı ile mahalli bir banka olarak kurulmuş, daha sonra 1926'da "Afyon Terakki Servet Bankası T.A.Ş." olarak isim değiştirmiştir. 1975'de statüsü ve 1979'da ismi tekrar değişerek "Hisarbank"ünvanını almıştır. 1983'de Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası'na devredilmiştir İktisat Bankası T.A.Ş. 1927 "Denizli İktisat Bankası" adıyla mahalli bir banka olarak kurulmuş, 1971'de statüsü ve 1980'de ismi "İktisat Bankası T.A.Ş." olarak değişmiştir. 2001 yılında önce TMSF'na devredilmiş, daha sonra aynı yıl içinde bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılarak tasfiye edilmiştir. Daha sonra 5 Nisan 2002 itibariyle Tasfiye Halinde İktisat Bankası T.A.Ş.'nin tasfiyesinin kaldırılmasına ve bankanın tüm aktif ve pasifleriyle Bayındırbank A.Ş. bünyesinde devren birleştirilmesine karar verilmiştir. Interbank A.Ş. 1888 Yabancı sermaye ile Selanik Bankası T.A.Ş. adıyla kurulmuş, 1969'da ismi Uluslararası End. ve Tic. Bankası olmuş ve 1978'de statüsü değişmiştir. 1990'da Interbank adını almış, 1999'da TMSF'na devredilmiştir. 2001 yılında Etibank çatısı altında birleştirilmiş ve kapanmıştır. İşçi Kredi Bankası T.A.Ş. 1954 Mahalli banka iken 1964'de statüsü değişmiştir. 1983'de bankanın yönetim ve denetimi hissedarlarından olan Türkiye İş Bankası A.Ş.'ye devredilmiş, Bakanlar Kurulu Kararı ile bankacılık işlemleri ve mevduat kabul yetkisi kaldırılmıştır. İstanbul Bankası T.A.Ş. 1953 Bakanlar Kurulu Kararı ile tüm aktif ve pasifleri ile Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası'na devredilmiştir. Kentbank A.Ş. 1992 1992'de "Türkiye Konut Endüstri ve Ticaret Bankası A.Ş." adıyla kurulmuş,1994 tarihinde "Kentbank A.Ş." olarak değişmiş, 2001 yılında Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devredilmiş, aynı yıl içinde bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılarak tasfiye

35 edilmiştir. Daha sonra 5 Nisan 2002 tarihinde Tasfiye halinde Kentbank A.Ş.'nin tasfiyesinin kaldırılmasına ve bankanın tüm aktif ve pasifleriyle Bayındırbank A.Ş. bünyesinde devren birleştirilmesine karar verilmiştir. Maden Kredi Bankası A.Ş. 1957 Mahalli banka iken 1962'de statüsü değişmiş, 1973'de tasfiye olmuştur. Marmara Bankası A.Ş. 1987 "Netbank A.Ş." adıyla kurulmuş, 1991'de ismi "Marmara Bankası A.Ş." olarak değişmiş, 1994'de bankacılık işlemleri yapma izni kaldırılarak Türkiye İş Bankası A.Ş. tarafından tasfiye edilmiştir. Milli Aydın Bankası T.A.Ş. 1913 2001 yılında Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilmiş, aynı yıl içinde Danıştay 10. Dairesi yürütmeyi durdurma kararı almıştır. Daha sonra, Milli Aydın Bankası T.A.Ş.; A.Ş.'ye tüm hak alacak, borç ve yükümlülükleri ile devir olmuş, tüzel kişiliği 27 Aralık 2002 tarihinde İzmir Ticaret Sicil Memurluğuna tescil ettirilerek sona ermiştir. Ortadoğu İktisat Bankası T.A.Ş. 1929 Mahalli banka olarak Elazığ İktisat Bankası adıyla kurulmuş, 1974'de statüsü ve 1980'de ismi değişmiştir. 1983'de Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası'na devredilerek tasfiye edilmiştir. Pamukbank T.A.Ş. 1955 19 Haziran 2002 tarihinde Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devredilmiştir. 12 Kasım 2004 tarihinde Pamukbank T.A.Ş.’nin T. Halk Bankası A.Ş.’ye fiili devir işlemleri gerçekleştirilmiştir. Raybank 1956 1964'de tasfiye olmuştur. Sümerbank A.Ş. 1933 1993'de Sümerbank Holding A.Ş.'nin bankacılık birimi bu şirketten ayrılarak "Sümerbank A.O." ünvanını almıştır. "Sümerbank A.O.", 1995 tarihinde özelleştirilerek "Sümerbank A.Ş." ünvanını almıştır, 1999 tarihinde Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na devredilmiş, 11.01.2002 tarihinde A.Ş.'ye devredilerek kapatılmıştır. Toprakbank A.Ş. 1992 27 Eylül 2002 tarih ve 24889 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan 26 Eylül 2002 tarih ve 826 sayılı Bankacılık ve Düzenleme Kurulu Kararı ile Toprakbank A.Ş., Bayındırbank A.Ş. bünyesinde 30 Eylül 2002 tarihi itibariyle devren birleştirilmiş ve aynı tarih itibariyle bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılmıştır. Tutum Bankası T.A.O. 1948 1963'de tasfiye olmuştur. Türk Ticaret Bankası A.Ş. 1913 1913'de "Adapazarı İslam Ticaret Bankası" adıyla kurulmuştur. 1937 yılında ünvanı "Türk Ticaret Bankası A.Ş." olarak değişmiştir. 1997 yılında Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na

36 devredilmiş, 2001 yılında bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılmıştır. Danıştaya açılan dava neticesinde BDDK'nın bu Kararının yürütülmesinin durdurulmasına 28 Eylül 2001 tarihinde karar verilmiştir. Türk Ticaret Bankası A.Ş. Olağanüstü Genel Kurulu 09.08.2002 tarihinde toplanmış ve bankanın tasfiyesine ve tasfiyenin Türk Ticaret Kanunu'nun infisah ve tasfiyeye ilişkin hükümleri ile 4389 sayılı Bankalar Kanununun 18 inci maddesi kapsamında gerçekleştirilmesine karar verilmiş olup, bu karar 14 Ağustos 2002 tarihinde İstanbul Ticaret Sicili Memurluğunda tescil edilmiştir. Türkiye Bağcılar Bankası A.Ş. 1917 "Manisa Bağcılar Bankası" olarak kurulmuş, 1982'de ismi "Türkiye Bağcılar Bankası A.Ş." olarak değişmiş, 1984'de tasfiye edilmiştir. Türkiye İmar Bankası T.A.Ş. 1928 4.7.2003 tarih ve 25158 mükerrer sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun, 3.7.2003 tarih ve 1085 sayılı kararı ile Türkiye İmar Bankası T.A.Ş.'nin bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni 4389 sayılı Bankalar Kanunu'nun 14üncü maddesi (3) numaralı fıkrası uyarınca kaldırılmıştır. Türkiye İthalat ve İhracat 1984 1994'de bankacılık işlemleri yapma izni Bankası A.Ş. (Impexbank) kaldırılarak T.Emlak Bankası'nca tasfiye edilmiştir. Türkiye Kredi Bankası A.Ş. 1948 1966'da tasfiye olmuştur. Türkiye Turizm Yatırım ve Dış 1988 TYT Bank'ın bankacılık işlemleri yapma izni Ticaret Bankası A.Ş.(TYT Bank) 1994'de kaldırılarak Türkiye İş Bankası A.Ş. tarafından tasfiye edilmiştir. Türkiye Tütüncüler Bankası 1924 1924'de Akhisar Tütüncüler Bankası adıyla Yaşarbank A.Ş. kurulmuş, 1954'de Türkiye Tütüncüler Bankası A.Ş. adını almış, 1996'da ismi bir kere daha değişerek Türkiye Tütüncüler Bankası Yaşarbank A.Ş. şekline ulaşmıştır. 1999 yılında TMSF'na devredilmiştir.18 Şubat 2001 tarihinde bankacılık lisansı kaldırılarak Sümerbank A.Ş. bünyesinde birleştirilmiştir. Ulusal Bank T.A.Ş. 1985 1985'de Saudi American Bank adıyla kurulmuş, 1997'de ismi "Ulusal Bank T.A.Ş." olarak değişmiştir, 28 Şubat 2001'de TMSF'na devredilmiş, 20 Mayıs 2001 tarihinde bankacılık lisansı kaldırılarak Sümerbank A.Ş. bünyesinde birleştirilmiştir. Yurt Ticaret ve Kredi Bankası 1993 1993'de Eurocredit Türk Fransız Ticaret Bankası A.Ş. (Yurtbank) A.Ş. adıyla kurulmuş, 1994'de ismi Yurt Ticaret ve Kredi Bankası A.Ş. olarak değişmiş, 1999 yılında TMSF'na devredilmiştir. 18 Şubat 2001 tarihinde bankacılık lisansı kaldırılarak

37 Sümerbank A.Ş. bünyesinde birleştirilmiştir. Mahalli Bankalar Adapazarı Emniyet Bankası 1919 1919'da Emniyet Bankası Komandit Şirketi T.A.Ş. adıyla kurulmuş, 1928 yılında Adapazarı Emniyet Bankası A.Ş. adını almış, 30 Eylül 1971'de tasfiye edilmiştir. Akşehir Bankası T.A.Ş. 1916 1916'da 50 yıllığına kurulmuş, 7 Ocak 1966'da Genel Kurul kararı ile kendi isteğiyle faaliyetine son vermiştir. Lüleburgaz Birlik Ticaret 1929 28 Haziran 1964'de tasfiye kararı almış ve 1 Bankası Eylül 1964'de faaliyetini durdurmuştur. Sağlık Bankası A.Ş. 1928 1928'de Şarkikaraağaç Bankası adıyla kurulmuş, 1962'de isim değiştirmiş, 24 Mart 1975'te tasfiye edilmiştir. Yabancı Sermayeli Bankalar Banca Commerciale Italiana 1919 1977'de banka Yönetim Kurulu'nun kararı ile tasfiye yoluna gitmiştir. Bank of Credit and Commerce 1982 1990'da tasfiye edilmiştir. International Credit Lyonnais Turkey 1987 Credit Lyonnais S.A. Merkezi Paris İstanbul Türkiye Merkez Şubesi 03 Mart 2004 tarihinde tüm hak, alacak, borç ve yükümlülükleriyle ve Ticaret Sicilinden terkin edilmek suretiyle (18 Mart 2004) Credit Agricole Indosuez Türk Bank A.Ş.’ne devredilmiştir. Credit Suisse First Boston 1998 Credit Suisse First Boston Türkiye İstanbul Merkez Şubesi, "Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 11.09.2003 tarih ve 1127 sayılı Kararı ile 4389 sayılı Bankalar Kanununun 18 inci maddesinin 2 numaralı fıkrası uyarınca" tasfiye sürecine girmiştir. Şubenin tasfiyesinin tesciline ilişkin işlemler 2 aylık sürenin sonu olan 1 Aralık 2003 tarihinde Ticaret Sicil Memurluğu nezdinde gerçekleştirilmiştir. ING Bank N.V. 1997 Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 1.5.2003 tarih ve 1037 sayılı Kararı ile ING Bank N.V.'nin tasfiye işlemlerine başlaması onaylanmıştır. Söz konusu 30 Haziran 2003 itibariyle mevduat kabul etmeyecek ve bankacılık işlemlerinde bulunmamak üzere tasfiyesine başlamıştır. Kıbrıs Kredi Bankası Ltd. 1989 2000 yılında bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılmıştır. Morgan Guaranty Trust Co. 1999 21 Aralık 2001 tarih ve 5449 sayılı Ticaret Sicil Gazetesi'nde yayınlanan karar ile "Morgan Guaranty Trust Company of New York" şirketinin "The Chase Manhattan Bank"a katılması suretiyle 10 Kasım 2001 tarihi itibariyle birleşmişlerdir. Osmanlı Bankası A.Ş. 1863 1863'de "Bank-ı Osmanii Şahane (Ottoman

38 Bank)"adıyla kurulmuş, 1923'de "Osmanlı Bankası A.Ş." adını almış, 11.12.2001 tarihinde Türkiye Garanti Bankası A.Ş'ye devredilmiştir. Rabobank Nederland 1998 2 Nisan 2002 tarihinde bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılarak tasfiyesine karar verilmiştir Mevduat Kabul Etmeyen Bankalar Atlas Yatırım Bankası A.Ş. 1999 "Süzer Yatırım Bankası A.Ş." adıyla kurulmuş, 1999 yılında ismi değişmiştir. 2001 yılında bankacılık işlemleri yapma izni kaldırılmıştır. Birleşik Yatırım Bankası 1988 1999'da bankacılık işlemleri yapma izni kaldırılmıştır. Okan Yatırım Bankası A.Ş. 1998 2001 yılında bankacılık işlemleri yapma izni kaldırılarak tasfiye halinde anonim şirkete dönüşmüştür. Park Yatırım Bankası A.Ş. 1992 6 Aralık 2000 tarihinde bankacılık işlemleri yapma izni kaldırılmıştır. Sınai Yatırım Bankası A.Ş. 1963 1963'de "Sınai Yatırım ve Bankası A.O." adıyla kurulmuş, 1964 yılında statüsü değişmiştir. 1997'de adı "Sınai Yatırım Bankası A.Ş." olmuş, 2002 yılında "Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş." ile birleşmiştir. Tekfen Yatırım ve Finansman 1989 BDDK'nın 18.10.2001 tarih ve 489 sayılı kararı Bankası A.Ş. ile "Tekfen Yatırım ve Finansman Bankası A.Ş."'nin tüzel kişiliği Bank Ekspres A.Ş.'ye devri sebebiyle sona ermiş ve aynı tarihte kapanmıştır. Türkiye Maden Bankası A.Ş. 1968 Kurulduktan sonra faaliyete geçmemiş, 1974 yılında Genel Kurulu tasfiye kararı almıştır. Türkiye Cumhuriyeti Turizm 1962 Kamusal sermaye ile kurulmuş, 1986'da statüsü Bankası A.Ş. değişmiş, 1989'da Türkiye Kalkınma Bankası A.Ş. ile birleşmiştir.

Bankacılık sisteminde, 2005 yılında en önemli gelişme, yabancı yatırımcıların bankacılık sistemine doğrudan veya ortaklıklar yoluyla yaptıkları yatırımlar olmuştur. 2004 yılında Türk Ekonomi Bankası A.Ş ve BNP Paribas ortaklığından sonra, T.Dış Ticaret Bankası A.Ş’nin çoğunluk hisselerinin Fortisbank tarafından alındığı açıklanmıştır. T.Dış Ticaret Bankası A.Ş yılın ikinci yarısına statüsü değişerek, Türkiye’de kurulmuş yabancı banka olarak girmiştir19. Şekerbank T.A.Ş

19 4 Temmuz 2005 tarihinde Türk Dış Bankası’nın ödenmiş sermayesinin %89.24’ünü Fortis Bank NV-SA’ta devretmiştir. Bu tarih itibariyle banka, "Özel Sermayeli Ticaret Bankaları" grubundan "Türkiye'de Kurulmuş Yabancı Bankalar" grubuna geçmiştir. Ayrıca Türk Dış Ticaret Bankası A.Ş.'nin Ticari Unvanı 28 Kasım 2005 tarihi itibariyle "Fortis Bank A.Ş." olarak değişmiştir.

39 ile Rabobank arasında sürdürülen görüşmelerin ortaklık anlaşması ile sonuçlandığı bildirilmiştir. Benzer şekilde, Koç Holding ve Uno Credito ortaklığının, Koç Finansal Hizmetler’in Yapı ve Kredi Bankası A.Ş’nin çoğunluk hisselerini alma girişimi olumlu yönde sonuçlanmıştır. Türkiye Garanti Bankası A.Ş’nin yabancı yatırımcılar ile olan görüşmeleri de GE Consumer Finance ile yapılan ortaklık anlaşması ile sonuçlanmıştır.20

Türk bankacılık sektörü, 2004 yılının ilk yarısında genel olarak yurtiçi ekonomik ve siyasal ortamda sağlanan istikrar çerçevesinde büyümeye devam etmiştir. Bu dönemde, diğer gelişmekte olan piyasalardan ayrı olarak, uluslararası piyasalardan Türkiye ekonomisinin performansına bağlı olarak, sermaye girişinin sürekliliği korunurken, yurtiçi talepteki artış bankacılık sektörünün aracılık fonksiyonunu geliştirmesine katkıda bulunmuştur. Ayrıca, Kredi Kuruluşları Kanunu Tasarı Taslağı çalışmaları, Yeni Türk Lirası’na geçiş çalışmalarının başlaması, Yapı Kredi Bankası’nın satışına ilişkin süreç ve Pamukbank- birleşme süreci21 yılın ilk yarısında sektör içinde gerçekleşen önemli gelişmeler olarak öne çıkmaktadır.

2004 yılının ilk yarısında banka sayısı sektörde iki yabancı banka arasında gerçekleşen birleşme neticesinde (Credit Lyonnais S.A. Türkiye Merkez Şubesi, 18 Mart 2004 tarihinde Credit Agricole Indosuez Türk Bank’a devredilmiştir) 49’a gerilemiştir. Söz konusu 49 bankanın, 35’i mevduat bankası (3 adedi kamu, 18 adedi özel, 12 adedi yabancı ve 2 adedi TMSF bankası), 14’ü ise kalkınma ve yatırım bankasıdır.

Banka sayısındaki azalmaya karşın, bankaların şube sayısı 48 adet artarak 6.126’ya yükselmiştir. Söz konusu artışta özel bankaların şube sayısındaki yükselme

20 Türkiye Bankalar Birliği, “Türk Bankacılık Sistemi- Haziran 2005”, Bankacılar Dergisi,Türkiye Bankalar Birliği, Eylül 2005, Sayı:54, s.5 21 5230 sayılı Pamukbank Türk Anonim Şirketinin Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketine Devri ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’un Resmi Gazete’nin 31 Temmuz 2004 tarih ve 25539 sayılı nüshasında yayımlanması ile hisseleri, yönetimi ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna intikal etmiş olan Pamukbank’ın Halkbank’a devredilmesi ile buna ilişkin usul ve esasları düzenlenmiştir.

40 belirleyici olmuştur. Bu dönemde özel bankaların şube sayısı artarken (61), kamu bankalarının (13) ve gerçekleşen birleşmeden dolayı yabancı bankaların (1) şube sayısı azalmıştır.22

II. Bankaların Birleşmesi ve Devir Edilmelerine İlişkin Uluslararası Düzenlemeler

A. Avrupa Birliği’nde Birleşme ve Devir

1990 yılından önce Avrupa Birliği’nde AB Yasası’nın 85 ve 86 numaralı maddelerine göre işlem yapılmakta idi. Bu maddelerde diğer rakiplerin zarar görmeyeceği bir düzeydeki pazar gücüne izin verilmekteydi. Buna göre, hakim pozisyonun (pazar gücünün) kötüye kullanılması suç olmaktaydı. 21 Eylül 1990’da yürürlüğe giren AB Birleşme Yönetmeliği, AB Yasasının 86 numaralı maddesinin tek başına hakim pozisyonun rekabeti engellediğini belirleme niteliğinin bulunmamasından dolayı işleme konulmuştur. Yeni yönetmelik, birleşmeler kapsamına alınacakları belirlemekte ya da piyasada bağımsız hareket edip yoğunluk oranını arttıran ortak girişimleri de yönetmelik kapsamına almaktadır. Yönetmelik 12 ülkede geçerlidir ve ülkelerden hiçbiri birleşmelere yönelik vakalarda kendi yasalarını kullanmayarak AB Birleşme Yönetmeliğini devreye sokmaktadır. Bu yasanın uygulayıcısı olan Birleşmeler Komisyonu yalnızca AB içinde oluşmuş birleşmelerden sorumludur ama sorumluluğu da üye devletlerle paylaşmaktadır. Söz konusu yönetmelik bankacılık ve finans sektörüne de aynen uygulanmaktadır. Ancak, bu sektörde faaliyet gösteren kuruluşlara yönelik bazı istisnalar da bulunmaktadır.

1998 yılı sonuna kadar 21 Eylül 1990 tarihinde yürürlüğe giren Merger Regulation, EEC 4064/89 sayılı Konsey Tüzüğü çerçevesinde Topluluğa bildirilen birleşme sayısı 936’dır. Bu operasyonlardan 50’si tamamen yada kısmen söz konusu Tüzüğe uygun bulunmamıştır. 39’u ise daha sonra geri çekilmiştir. Topluluğa

22 BBDK, Bankacılık Sektörü Değerlendirme Raporu, Ekim 2004, (Çevirimiçi) Hhttp://www.bddk.org.tr/turkce/yayinlarveraporlar/yayinlarveraporlar.htm#5H, 30.1.2006

41 bildirilen birleşmeler 1993 yılından beri sürekli artmış ve 1998 yılında 235’e ulaşmıştır.23.

1992 etkisi diye de anılan, 1992 yılında uygulanmaya başlayan Yatay Birleşmeler Talimatı, mekanik bir yoğunlaşma incelemesinin ötesindedir. Bu talimat, çoğunlukla bölgeler arası veya yoğunlaşmanın yaşanmaya başlamadığı bankacılık sistemlerindeki küçük bankaların birleşmesine izin vermektedir.24 AB’nin 1992 Bankacılık Direktifi sonrasında Avrupa finansal piyasalarındaki Tek Pazarı engelleyen kısıtlamalar ortadan kaldırılmış ancak perakende bankacılık ve birincil piyasa ihraçlarının dağıtımı daha çok ulusal sınırlar içinde kalmıştır. Söz konusu direktif ve EMU bankaların sınır ötesinde işlem yapabilmesine olanak sağlamış ancak Euro Bölgesinde bankalar arasındaki konsolidasyon diğer finansal kuruluşlar arasındaki konsolidasyona göre daha az olmuştur.

Avrupa ülkelerinin çoğunda bu yeniden yapılanma süreci içinde şimdiye kadar gözlenen; ulusal sınırlar içinde daha çok büyük bankaların küçük bankaları ele geçirmesi şeklindeki operasyonlarla aynı bölgedeki aşırı şube ağının azaltılmasıdır. Sınır ötesi perakende hizmetlerin birleşmesinde henüz çözülmesi gereken bazı sorunların bulunması, gizli veya açık olarak korumacılığın hala devam etmesi büyük bankaların sınır ötesi ele geçirme operasyonlarını engellemektedir. Yine de büyük finansal kuruluşların yer aldığı birleşmeler daha sık görülmektedir. Sınır ötesi operasyonların bir kısmı bankalarla sigorta şirketlerinin birleşmesi şeklinde olmaktadır. Ancak bu operasyonlar henüz karlılıkta artışa yol açamamakla birlikte uzmanlara göre Euro Bölgesinde sınır ötesi işlemler kaçınılmazdır.

Sınır ötesi sermaye akımları ile hizmet operasyonlarını kısıtlayan döviz kontrollerinin ve diğer engellerin ortadan kaldırılması sonucu dinamik “off shore” piyasaları güçlü bir rekabet baskısı yaratmışlardır. Bu nedenle bir çok finansal ürün halihazırda global olarak sunulmakta, finansal kurumlar ulusal sınırlamaları dikkate

23 Türkan GEDİKKAYA- Cihangül GÜRLER, “Birleşmeler ve Edinimler (Mergers & Acqusitions-M&A)”, (Çevirimiçi) Hhttp://www.tcmb.gov.tr/yeni/banka/emu/ma.htmlH, 7.2.2006 24 AB DANIŞMANLIK (1996), AT Birleşme Yönetmeliğinin Bankacılık ve Finans Sektörüne Uygulanması , AB Danışmanlık, 27.12.1996 sayısı’ndan naklen PALOMBO, a.g.m.

42 almaksızın global piyasalarda sunulan ürünlerle rekabet etme eğilimindedirler. Geleneksel perakende bankacılık hizmetleri bölgesel veya yerel olarak sağlanmakla birlikte, piyasalarda global hizmet sunanlar rekabetçi çalışmalarını yapmaya başlamışlardır. Bu çerçevede hizmet sunanlar stratejilerini yeniden gözden geçirme ve ürünlerini yeni karlı sektörlere yönlendirme konusunda baskı altındadırlar. M&A (Mergers & Acqusitions- Birleşme ve Satın Almalar) operasyonları bu süreci kolaylaştırmada kilit rol oynamaktadır. 25

Avrupa’daki banka birleşmeleri genelde küçük bankanın devralınması şeklinde olmakla beraber, son dönemlerdeki birleşmeler, iki büyük şirketin birleşmesi şeklinde gerçekleşmektedir.

Diğer taraftan, büyük ölçekli evrensel bankalar arasındaki sınır ötesi birleşmeler ise istisnai olma özelliğini korumuştur. Büyük ülkelerin bir kısmında, hala oldukça bölünmüş bankacılık piyasaları mevcuttur. Söz konusu ülkelerde, büyük kuruluşların da katıldığı birleşme ve devralma faaliyetleri ise yakın zamanlarda yoğunlaşmıştır. AB’de 1990 yılında 12.400 olan kredi kurumu sayısı 1998 yılında 8.800’e inmiş, birleşmeler on kat artmıştır. Uluslararası banka birleşmeleri ve devralmalarında işlemlerin büyük bir kısmında, en azından bir kuruluşun Avrupa Ekonomik Alanı dışından olduğu gözlenmektedir.AB bankaları Güneydoğu Asya, Merkezi ve Doğu Avrupa ve Latin Amerika gibi gelişmekte olan piyasalara da birleşme ve devralmalar aracılığı ile yayılmaktadırlar. İtalya, İspanya ve Portekiz gibi AB ülkelerinin Güney Amerika'daki birleşmeleri daha çok tarihsel bağlara dayanmakta, Merkezi ve Doğu Avrupa’daki birleşmelere ise daha ihtiyatlı yaklaşılmaktadır.

Sonuç olarak, sınır ötesi birleşmeler nedeniyle maliyet giderlerinden yapılacak tasarruf olanakları, ülke içinde gerçekleştirilen birleşmelerde olduğu kadar büyük değildir ve yerli yatırımcılar, ülke içi teklif verenlere göre yabancı teklif verenlerden hisse satın alma konusunda daha az isteklidirler. Bunun yanısıra, üye ülkelerde

25 GEDİKKAYA- GÜRLER, a.g.m.

43 şirket yönetimine ilişkin hukuki çerçevenin farklılığı gibi nedenler sınır ötesi konsolidasyonları engellemektedir. Daha küçük üye devletlerde, mali sektördeki yüksek yoğunlaşma nedeniyle, bu ülkelerdeki büyük kuruluşlar arasında daha fazla birleşme ve devralma beklenmemektedir (Hollanda’da ABN Amro ve ING gibi).

Birleşmenin perakende bankacılık sektöründen çok, toptancı bankacılık sektöründe gerçekleşeceği ve mali holdingleşmenin yoğunlaşacağı tahmin edilmektedir. Tam ölçekli sınır ötesi birleşmelere alternatif olarak, Fransa’da Société Generale, Almanya’da Commerzbank gibi bazı kuruluşlar azınlık hisseleri ağı ve müşterek teşebbüsler kurmaya yönelmişlerdir.

Sigortacılık sektöründe de bankalar ve sigorta şirketleri arasında konsolidasyon (CGU ve Norwich Union arasındaki birleşme) ve mali holdingleşmeler (Credit Suisse/Winterthur) gerçekleşmektedir. 1997 yılından bu yana İkinci Bankacılık Direktifi çerçevesinde sınırlamaların kaldırılması ile “bancassurance” (bankacılık ve sigortacılık faaliyetleri) yoğun artış göstermiştir26.

B. ABD’nde Birleşme ve Devir

Son 40 yıldır ABD’de yatay birleşmelere karşı yoğun bir antitröst politikası uygulanmaktadır ve bu uygulama firmaların büyüklüklerinin sınırlanmasına dayanmaktadır.

ABD’deki rekabeti korumaya yönelik yasaların tarihçesi oldukça gerilere gitmektedir. İlk kez 1890 yılında yürürlüğe konan Sherman Yasasına göre tekelleşmeye yönelik firma birleşmeleri, ülke içinde veya dışında suç sayılmaktır. 1914 yılında yapılan Clayton Yasası ise, fiyat ayrımcılığı (price discrimination) ve iki firmanın birleşmesi gibi konuları ele alarak rekabeti engelleyici davranışlara sınırlama getirmiştir. Daha sonra bu iki yasa değişen şartlara göre yeniden düzenlenmiştir. Şu anda 1960 ve 1966 Banka Birleşmeleri Yasalarıyla birlikte

26 AB Danışmanlık ve Yatırım Hizmetleri A.Ş. , a.g.m.

44 yürürlükte olan Clayton Yasasının 7.bölümü rekabete potansiyel tehdit oluşturan birleşmeleri iptal etme gücüne sahiptir.

Yasanın uygulayıcısı olan komisyon sunulan birleşme taslağının rekabeti olumsuz etkileyip etkilemeyeceğine 30 gün içinde karar vermektedir. Bu uygulama genelde küçük bankaların birbirleriyle yaptıkları yatay birleşmeleri onaylarken; fiyatlar üzerinde olumsuz etkileri olacağı düşüncesiyle büyük bankaların yatay birleşmelerine onay vermemektedir.(Bunun bir istisnası, 1991 Temmuz ayındaki, Chemical Bank ve Manufacturers Hannover birleşmesidir.) Sherman Yasasının 2.bölümü ise AB Yasasının 86.maddesiyle benzeşmektedir. Yine de 86. madde tekelci gücün nasıl elde edildiğiyle değil, mevcut durumda nasıl kullanıldığıyla ilgilenmesi yönüyle Sherman Yasasından ayrılmaktadır. ABD Antitröst yasaları, AB Yatay Birleşmeler Talimatı’na göre daha ağır yaptırımlar getirdiği için uygulamada daha etkilidir.27

ABD’de 80’li yıllarda ve 90’lı yılların başında eyaletler içindeki ve arasındaki bankacılığın yayılmasını engelleyen kısıtlamalar gevşetilmiş ve bu çerçevede tüm eyaletlerde şube açma yetkisini veren Riegle-Neal Interstate Banking and Branching Efficieny Act, 1994, Haziran 1997’de yürürlüğe girmiştir. Böylece daha önce rekabetçi olmayan bir ortamda varlıklarını sürdürebilen etkin olmayan eyalet bankaları M&A operasyonları ile ele geçirilerek daha etkin olmaya zorlanmıştır. Diğer taraftan 1933’te yürürlüğe giren Bank Act çerçevesinde yatırım bankacılığı ile diğer ticari bankacılık organizasyonları üzerindeki kısıtlamalar 1987 yılından itibaren kısmen serbestleştirilmektedir. Buna göre, yan kuruluşlarının toplam gelirinin yüzde 5’i ile sınırlanan şirket borçlanmaları ve hisse senedi aracılık işlemlerinden (underwriting) elde edilebilecek gelirler, 1989 yılında yüzde 10’a 1996 yılında ise yüzde 25’e yükseltilmiştir. Söz konusu serbestleşmelere rağmen ABD’de mevcut düzenlemelerin M&A operasyonlarını kısıtlamaya devam ettiği söylenebilir. Riegle-Neal Act, M&A operasyonu ile bir bankanın (saving and loan associations, mutual saving banks) eyalet içindeki mevduatına yüzde 30’luk, ulusal mevduatına ise

27 S.A RHOADES., “Efficiency effects of horizontal (in-market)bank mergers”, Journal of Banking and Finance, Sayı 17,1993, s.411-422’den naklen PALOMBO, a.g.m.

45 yüzde 10’luk bir sınır getirmektedir. Söz konusu sınırlama herhangi bir bankanın 50 eyalet içinde işlem gerçekleştirmesini kısıtlamaktadır.

ABD’de banka birleşmeleri, büyük bankaların küçük bankaları ele geçirmesi şeklindedir. Bunun nedeni küçük bankaların büyüme isteğinden çok büyük bankaların daha da büyüme arzusundan kaynaklanmaktadır. 28

1999 yılında çıkarılan “Gramm- Leach-Bliley Financial Services Modernization Act” ile tasarlananlar kadar olmasa da ABD finansal hizmet sektörü bir değişim geçiriyor. Aslında o dönemde gözlemciler, kitle halinde birleşmeler yoluyla sektörün çok daha büyük bir dönüşüme uğrayacağını öngörmüşlerdi. Fakat bu öngörü tam anlamıyla gerçekleşmedi. Birleşmeler genellikle küçükler arasında olurken, büyük balıkların küçükleri yutması şeklinde tanımlanabilecek devralmalar yaşandı. Bunun yanısıra bankalar alanlarında uzman menkul kıymetler şirketleri ve sigorta acentelerini satın aldılar, ancak sigorta şirketlerini satın almaya pek sıcak bakmadılar. ABD’de 20.yüzyılın başlarında 25.000 olan ticari banka sayısı, 2002 yılında 7.887’ye indi. 1987’de 9.515 olan aracı kurum sayısı ise 2002’de 6.766’ya geriledi. ABD finansal hizmetler sektörünün en büyük bölümünü oluşturan bankacılık sistemi kapsamında; ticari bankalar, Triftler(tasarruf-kredi birlikleri ve tasarruf bankaları) ve Kredi Birlikleri yer alıyor.

Bankaların federal ve eyalet düzeyinde lisans alabildiği ABD’de mevduat belirli limitle dahilinde güvence altına alınıyor. Mevduat sigortası kavramının, 1929 yılında yaşana Büyük Buhran sırasında atıldığı bu ülkede; ticari bankalar ve Thrift’lerdeki mevduatlar, bağımsız Federal Mevduat Sigorta Şirketi’nin (FDIC- Federal Depository Insurance Corporation) yürüttüğü program dahilinde 100 bin dolara kadar sigorta kapsamında bulunuyor. FDIC, batık bankaları likidite sağlayarak, sigorta kapsamındaki yükümlülerini sistemdeki diğer kurumlara satabiliyor. Bu şirket, mudilerin malvarlıklarını güvenceye almak için, bankaların yatırım portföylerinde uymaları gereken bazı kurallar da belirliyor.

28 GEDİKKAYA-GÜRLER, a.g.m.

46

Tasarruf ve Kredi Birlikleri için benzer fonksiyonu Office of Thrift Supervision yerine getiriyor, National Credit Union Administration da Kredi Birlikleri’n düzenliyor. Bankacılık sistemini düzenleyen kuruluşların arasında Fed’i(Federal Reserve System) de saymak gerekiyor. Amerikan Kongresi tarafından 1913’te kurulan Fed, ABD ekonomisinin gereksinimlerini dikkate alarak para arzını düzenliyor. Para arzını düzenleme araçları içinde bankaların zorunlu karşılıkları(munzam karşılıklar), reeskont oranı ve Fed’in açık piyasa işlemleri de yer alıyor.29

162 yıllık bir geçmişe sahip J.P. Morgan ve 201 yıllık Chase Manhattan’ın 2000 yılında birleşmeleriyle doğan J.P.Morgan Chase &Co. bugün 50’den fazla ülkede faaliyet gösteriyor. II. Dünya Savaşı sonrasında 1959 yılında, medyada “yunusun, balinayı yutması” olarak nitelendirilen birleşmede Guaranty, Morgan’da tam 4 kat büyüktü.Birleşik şirketin adı Morgan Guaranty Trust Co.oldu J.P.Morgan Chase &Co. Incorporated 1969’da “amiral gemisi” Morgan Guaranty olmak üzre, çok sayıda iştiraki içine alan bir holding haline geldi.

Chase National ile Manhattan Company Bank’ın birleşmeleri, “Amerikan bankacılığı tarihinde görülmemiş büyüklükte bir birleşme”yi öngören anlaşmanın imzalanması ile sonuçlandı. ABD’nin 3. büyük bankası olan Chase’i, 15. büyük banka olan Manhattan Bank 1955’in Mart ayında devraldı. Birleşme sonucu oluşan bankaya Chase Manhattaan Bank adı verildi.

100’den fazla ülkede bankacılık, sigortacılık ve yatırım hizmetleri veren Citigroup, varlıklarına göre dünyanın en büyük finansal hizmetler şirketi olarak tanımlanıyor.1998 yılında Citicorp ve Travelers’den ibaret iki ayrı organizasyonun birleştirilmesi ile Citigroup oluşturuldu. Ülkemizde de faaliyet gösteren Citibank30 da

29 Samir AĞAYEV, “ABD Bankacılık Sistemi Birleşme ve Satın Almalar Yoluyla Büyüdü”, Activeline Gazetesi, No.49, Nisan 2004, s.1,2 30 Türkiye’de 1975 yılında temsilcilik ofisi olarak kurula , 1980 yılından itibaren şube olarak Kurumsal ve Yatırım Bankacılık hizmetleri vermeye başladı. Bireysel Bankacılık Hizmetlerine 1996

47 100 yıla yakın bir geçmişe sahip. Banka “City Bank of New York”adıyla New York’da 2 milyon dolar sermaye ile 1812 yılında kuruldu. 1868’de Citicorp(o zamanki adıyla First National City Corporation) ana şirketinin bünyesine alındı ve 1998’de Citigroup’a dahil edildi.31

Bank of America Corporation ve Fleet Boston Financial Corporation , 27. Ekim 2003 tarihinde birleşmelerini kamuoyuna duyurdular. Kökleri 200 yıl öncesine dayanan Bank of America ile 196 milyar dolarlık aktif büyüklüğe sahip ve 18 milyona ulaşan müşteri tabanına sahip Fleet Boston’un birleşmesi sonucu ortaya çıkacak “Bank of America” adlı yeni bankanın,ABD genelinde 33 milyon müşteriye hizmet vereceği öngörülüyor.Ayrıca, ABD ve 34 ülkede ticari müşterilerinin sayısının 2,5 milyona ulaşması beklenen bankanın, 68 milyar dolar özkaynağa sahip olacağı belirtiliyor.32

C. Japonya’da Birleşme ve Devir

Japonya’daki banka birleşmeleri Antitekel Yasasına tabi olmakla birlikte Japon Bankalar Kanununun çeşitli maddeleri de bankalara özel uygulamalar getirmektedir. Antitekel Yasasına göre, birleşmenin sektör içinde rekabeti engelleyici bir durum ortaya çıkarması kanuna aykırıdır. Aynı şekilde Bankalar Kanununa göre Maliye Bakanlığının izni olmadan iki bankanın birleşmesi yasal değildir.

Japonya’da AB ve ABD uygulamalarından farklı olarak, rekabet komisyonunun yanısıra Maliye Bakanlığı da devreye girmektedir. Ayrıca, Japonya yasalarıyla AB yasaları karşılaştırıldığında, Japonya’daki yaptırımların daha ağır olduğu ve Antitekel Yasasının daha sınırlayıcı maddeler içerdiği gözlenmektedir. Bunun bir sebebi de bankacılık sektöründe likiditenin korunması isteğidir.33

yılında başlayan banka, 1998’de küçük ve orta ölçekli firmalar pazarına girdi. 2003 yılında BDDK’dan Türkiye’de yerleşik banka lisansı alan Citibank, halen faaliyetlerine devam ediyor. 31 AĞAYEV, a.g.m. s. 2-5 32 Samir AĞAYEV, “Bankalar İçin “Birleşme” Büyüme ve Prestij Demek”, Activeline Gazetesi, No.50, Mayıs 2004, s.3 33 PALOMBO, a.g.m.

48

Asya bölgesinde finansal hizmet sektöründeki konsolidasyonlar, ABD ve Avrupa ülkelerindeki konsolidasyonlardan daha yavaş gelişmektedir ve genel olarak etkinlik arayışından çok, mali yapısı bozulmuş olan finansal kuruluşlara sermaye sağlamak amacıyla yapılmaktadır. Bu bölgedeki banka gözetim otoriteleri birleşmeleri, bu amaç doğrultusunda teşvik etmekte hatta edinimlere zorlamaktadır. Özellikle Japonya’da finansal bozulmalar sonucu gerçekleşen M&A operasyonlarının bir müddet daha devam etmesi beklenmektedir. Japon bankalarının karları yıllardır ABD, Euro Bölgesi ve İngiliz bankalarına göre düşüktür veya azalmaktadır. Bu nedenle global sıralamada Japon bankalarının sayısı hızla düşmektedir. Industrial Bank of Japan, Fuji Bank ve Dai-Ichi Kangyo Bank arasındaki planlanan birleşmede bir Japon finansal grubu oluşturarak global finansal piyasalarda rekabet edebilme isteğinden ortaya çıkmıştır. Ancak diğer yeniden yapılanmalarda olduğu gibi bu birleşmenin başarısı maliyetleri düşürme ve etkinliği geliştirmeye bağlı olacaktır.

1980’lerin sonundaki “bubble” ekonomi sonucu oluşan donuk kredilerin (bad loan) tasfiyesi tamamen gerçekleşmediğinden Japon bankalarının birleşmesi; ya ilave birleşme operasyonları ya da zayıf performanslı kuruluşların satılması veya tasfiyeye zorlanması şeklinde devam edecektir. Şimdiye kadar, Japonya’daki yeniden yapılanmada sınır ötesi bağlantıların rolü çok küçüktür ve yabancıların Japon finansal kuruluşları edinimleri hemen hemen hiç olmamıştır. Ancak, Japonya’da üç yıldır uygulanan “big-bang” reformları çerçevesinde başta komisyon ücreti olmak üzere bazı alanlardaki finansal serbestleşmenin gerçekleşmesi, yabancıların daha liberal finansal hizmet sektörüne ilgi duymalarına neden olabilecektir. 34

34 GEDİKKAYA-GÜRLER, a.g.m.

49 III. Türk Mevzuatında Birleşme ve Devir

Türk mevzuatında “birleşme” ve “devir” terimleri her zaman aynı anlamda kullanılmamıştır.

Bilindiği gibi, Türk Ticaret Kanunu’nun 146. maddesinde “birleşme”, iki veya daha çok ticaret ortaklığının birbirleriyle birleşerek yeni bir ticaret ortaklığı kurması ya da bir veya daha çok ticaret ortaklığının mevcut başka bir ticaret ortaklığına katılması biçiminde tanımlanmıştır. Dolayısıyla Türk Ticaret Kanunu’nda “birleşme”, bu olayın her iki türünü, yani hem yeni ortaklık kurulması, hem katılma ya da -katılan ortaklık veya ortaklıkları devralan ortaklık açısından bakıldığında – devralma yoluyla birleşmeyi kapsayan üst kavram niteliğindedir. (TTK md.451-452) Doğrudan doğruya “devir” sözcüğü ise, hiç tanımlanmamıştır.

Türk Ticaret Kanunu’na göre birleşme türlerinden yeni kuruluşta, birden çok ticaret ortaklığı, birleşerek yeni bir ticaret ortaklığı oluştururlar. Birleşenler infisah eder, fakat tasfiye olunmazlar; malvarlıkları bir bütün halinde yeni kurulan ortaklığa devredilir. Yeni ortaklık Anonim Şirket ise ani-ayni yol ile diğer ortaklıklarda ayni sermaye konulması suretiyle olur. Birleşme tamamlanınca, birleşen ortaklıkların tüzel kişilikleri, ticaret sicilinden terkin yolu ile ortadan kalkar. Birleşme ölçüsüne göre, payları birleşen ortaklıkların ortaklarına verilen ortaklık, yeni ortaklıktır.

Devralma yoluyla birleşmede ise iki ortaklık vardır. Birinci ortaklık, bünyesinde birleşme geçekleşecek olandır.Anılan ortaklık eskiden beri mevcuttur. Bünyesinde birleşmenin gerçekleşeceği ortaklık :”devir alan ortaklık”, “katılınan ortaklık”, “iltihak olunan ortaklık” deyimleri ile ifade olunur. İkincisi ise iltihak edecek olan ortaklıktır. İltihak edecek ortaklık birden fazla olabilir. Bunları” devir edilen ortaklık”, “iltihak edilen ortaklık” deyimleri ile belirlemek mümkündür. Devir alan ortaklık varlığını sürdürür, iltihak edenler ise, malvarlıklarını bir bütün halinde

50 devrederek, onun bünyesine girerler ve işlemler tamamlanınca tüzel kişiliklerini yitirirler. İltihak eden ortaklıklar infisah ederler, fakat tasfiye olunmazlar. 35

Aynı biçimde Kurumlar Vergisi Kanunu’nda da “birleşme”, Türk Ticaret Kanunu ile uyumlu olarak her iki tür birleşmeyi, yani hem yeni kurum (ortaklık) kurulması, hem devralma yoluyla birleşmeyi kapsayan genel terim olarak kullanıldığı halde; “devir”, sadece vergi hukuku açısından belirli özellikler taşıyan birleşmeleri ifade eder.36 Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’da ise aynı terimler, olayın iki ayrı türünü göstermekte ve böylece bir anlam daralmasına uğrayan “birleşme”, yalnız yeni tüzel kişi (yeni ortaklık) kurulması yoluyla birleşmeyi, “devir” ise devralma yoluyla birleşmeyi ifade etmektedir.37

Bankalar Mevzuatında birleşme ve devir kavramları ise aşağıda tarihsel sıralama içinde irdelenmiştir.

35 TEKİNALP(Poroy/Çamoğlu) , Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku, Güncelleştirilmiş 7. Bası, Ekim 1997, İstanbul , Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş., s.104 ve 105 36 Buna karşılık Akif ERGİNAY, Vergi Hukuku, 4. Bası , Ankara 1975, s.63’te , TTK 146/I’deki birleşme tanımından hareket ederek şöyle der: “Bu tarifte başlıca iki hal vardır: Birincisinde iki veya daha fazla şirket halinde birleşmekte, ikincisinde mevcut bir şirkete diğer bir şirket iltihak etmektedir. Gerek Borçlar Kanunu’nda (md. 179 ve 180) gerekse Kurumlar Vergisi Kanunu’nda (md. 36 ve 38) yukarıdaki birinci hale birleşme ve ikinciye devir denilmektedir.Kurumlar Vergisi Kanunu bu iki halden biri veya diğerine göre vergi borcunun intikal şeklini ayırmaktadır.” Oysa Kenan BULUTOĞLU, Türk Vergi Sistemi 4. Bası, İstanbul 1971,s.302’de şöyle demektedir: “Türk Ticaret Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanunu’nda eşanlamlı kullanılan «birleşme» terimi, sadece bir tür birleşmeyi göstermez . «Birleşme», bir üst kavram olarak ekonomik ve hukuki bir olayın adıdır ve TTK 451-452’deki kenar başlıklarını izlersek iki biçimde gerçekleştirilir: «1. Devralma», «2.Yeni şirket kurulması». 673 sayılı Kanun’la değişik BK179-180’in kenar başlıkları ise-konumuzu ilgilendirdiği ölçüde- aynı sırayla «bir işletmenin devralınması» ve «bir işletmenin diğeriyle birleşmesi»dir. «Birleşme» teriminin yalnız bir tür birleşmeye ayrılmış sanılması, bu ikinci kenar başlığından ileri gelebilir. Ancak bu kenar başlığıyla sunulan BK 180,bir işletmenin «diğer bir işletme ile aktif ve pasiflerinin karşılıklı olarak devralınması suretiyle» birleştirilmesinden söz eder. TTK 452’ye göre «yeni şirket kurulması» yoluyla birleşme de, aslında birden çok ortaklığın yeni kurulacak ortaklıkça devralınmasından başka bir şey değildir. Dolayısıyla yasa koyucunun iki tür birleşme arasında vergi yönünden ayrıcalık yaratmasını haklı gösterecek hiçbir neden yoktur. Nitekim KVK 36/I c. «Bir veya birkaç kurumun diğer bir kurumla birleşmesi, birleşme sebebiyle infisah eden kurumlar bakımından tasfiye hükmündedir.»der. Bu ise hem «devralma» hem «yeni ortaklık kurulması» yoluyla birleşmeye açık bir cümledir. Görülüyor ki,Kurumlar Vergisi Kanunu’nda «birleşme» gibi «devir» terimi de, ticaret hukuku anlamında her iki tür birleşmeyi kapsar. İster «devralma» ister «yeni ortaklık kurulması» yoluyla yapılsın, her birleşme hatta nevi değiştirme, Kurumlar Vergisi Kanunu’nda belirli koşullarla «devir» sayılmıştır.” 37 Hikmet Sami TÜRK, Ticaret Ortaklıklarının Birleşmesinde “Nevileri aynı Olması” Koşulu, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, Ankara 1986,s.135

51 A. 7129 Sayılı Bankalar Kanunu’nda Birleşme ve Devir

Bunun için konuya ilişkin ilk düzenlemeyi getiren 23 Haziran 1958 tarih ve 7129 sayılı Bankalar Kanunu’nun38 “Devir veya birleşme” kenar başlıklı 63. maddesinden yola çıkmak yerinde olacaktır. Bu maddede Türkiye’de faaliyette bulunan bankalar bakımından “birleşme” olarak “yerli ve yabancı bir banka ile birleşmek”, “devir” olarak “mudileri ile alacaklılarına karşı mevcut vecibeleri dahil olmak üzere düyunatını Türkiye’de faaliyette bulunan bir veya müteaddit yerli veya yabancı bankaya devretmek” söz konusudur. Burada “birleşme” teriminin ortaklıklar hukukundaki anlam ve özellikleri içinde kullanılmasına karşılık (TTK 146/1, 451/8, 452/II.4); “devir” terimi sigorta hukukunun “portföy devri” kavramına yakın bir anlamda kullanılmaktadır.39 Yukarıda değinildiği gibi, bu maddede bir bankanın borçlarının başka bir veya birkaç bankaya devri öngörülmüştür. Gerçi aktiflerin de birlikte devrine bir engel bulunmamaktadır.40

7129 sayılı Bankalar Kanunu’nda bu iki kavram birlikte kullanılmakla beraber tamamen farklı kavramlardır. Birleşme ile her iki birleşme türü kastedilmiştir; devir ise birleşmeden farklıdır.41 Birleşmede ortaklığın aktif ve pasifi, devirde olduğu gibi diğer ortaklığa intikal eder. Ancak birleşmede pay sahipleri de, diğer ortaklığa bir anlamda intikal ederler. Birleşmenin gerçekleşmesi ile devreden ortaklığın pay sahipleri ex lege devralan ortaklığın pay sahibi olurlar.

Birleşmeye ve devire uygulanacak hükümler farklıdır. Birleşmede külli halefiyet, devirde ise cüzi intikal sözkonusudur. Bankalar Kanunu’nda belirtilen devir, bir malvarlığının devri olduğundan buna BK 179. madde uygulanır.42

38 Kanunun ilk metni için bk.R.G.,2.7.1958, S.9444; Düstur, 3. Tertip, C.39, s.1152 39 TÜRK, Ticaret Ortaklıklarının Birleşmesinde “Nevileri aynı Olması” Koşulu, s.146 ve 147 40 Faruk EREM, Akın ALTINOK ve Haluk TANDOĞAN, Bankalar Kanunu Şerhi, 6.Bası, Ankara 1975, s.317 41 Hikmet Sami TÜRK, Bankaların Zorunlu Devir veya Birleşmesi, Ankara, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, 1984, s.211 42 Hamdi YASAMAN, Anonim Ortaklıkların Birleşmesi, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, Ankara Haziran 1987,s.135

52 7129 sayılı Kanun, bankaların birleşme ve devirlerini Maliye Bakanlığı’nın iznine bağlamaktadır(md.63/II-III). Bu bankalar üzerindeki devlet denetimi sisteminin doğal bir sonucudur. İzin süreci içerisinde, birleşme veya devir isteminde bulunan «bankanın hissedarı, mudi, alacaklı ve borçlularına» da «itiraz» hakkı tanınmıştır(md.63/II-III)43

B. 28 Sayılı KHK’de Birleşme ve Devir

7129 sayılı Bankalar Kanunu’nun mali bünyeleri zayıflamış bankalarla ilgili olarak Hükümete 6 Aralık 1960 tarih ve 153 sayılı Kanun’la44 genişletilen müdahale yetkileri tanıyan hükümlerinin uygulamada beklenen sonuçları vermemesi, konunun edinilen tecrübeler ışığında 23 Temmuz 1979 tarih ve 28 sayılı Kanun Hükmünde Kararname45 ile yeniden ele alınmasını gerektirmiştir.46Bankalar Kanunu’nun 28 sayılı KHK ile değişik yeni hükümleri, Maliye Bakanına mali bünyesi zayıflamış ve «alınan önlemlere karşın... çalışmasının sürdürülmesine olanak » kalmamış bir banka için «öncelikle bir başka banka yada bankalarla birleşme ya da devir olanaklarını» araştırma görevi vermekte; Türk hukukuna 153 sayılı Kanun’la giren «tedrici tasfiye» mekanizmasını ise ancak «Bankanın birleşme yada devrine olanak bulunmaması durumunda» başvurulacak son çare olarak düzenlemektedir(md.60/3- 4). Böylece tedrici tasfiyeyi Maliye Bakanının birleştirme veya devir girişimlerine etkinlik kazandırıcı bir yaptırım durumuna getiren bu düzenleme ile mali bünyeleri zayıflamış bankaların zorunlu birleşme veya devri yolunda ilk adım da atılmıştır.47

43 TÜRK, Ticaret Ortaklıklarının Birleşmesinde “Nevileri aynı Olması” Koşulu, s. 147 44 «7129 sayılı Bankalar Kanununa Ek Kanun» R.G., 13.12.1960, S.10679; Düstur, 4. Tertip C.1, s.279 45 «7129 sayılı Bankalar Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararname» R.G., 31.8.1979, S.16740. 46 28 sayılı KHK’ya ilişkin Tasarı Gerekçesinde bu yönde açıklamalar için bk. TBMM Tutanak Dergisi, C.15(1985), S. 276 «7129 sayılı Bankalar Kanunu’nun bazı maddelerinin değiştirilmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararname ile Bankalar hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve Sanayi ve Teknoloji ve Ticaret ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları(1/16/1/17) », s.3 vd. «madde 60» 47 TÜRK, Ticaret Ortaklıklarının Birleşmesinde “Nevileri aynı Olması” Koşulu, s. 148; Hikmet Sami TÜRK, «Bankaların Zorunlu Devir veya Birleşmesi», Bankalar ve 70 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, Bildiriler-Tartışmalar, Ankara 1984 s.209,219

53 Nitekim 28 sayılı KHK ile Bankalar Kanunu’nun 60. maddesinde yapılan değişiklik, birleşme gibi devrin de “bankanın aktif ve pasifini” kapsayabileceğini açıkça ortaya koymuştur. Oysa 28 sayılı KHK’nın herhangi bir değişiklik yapmaksızın bıraktığı 63. maddede sadece borçların devri üzerinde durulmuştur. Borçlar Kanunu terminolojisi ile burada borçların topluca nakli söz konusudur. Fakat –aktifleriyle birlikte de olsa –borçlarını böylece devreden bankanın ortakları, yapılan işlemin dışında kalmaktadır. Her iki durumda da borçlarını devreden bankanın ortaklarına devralan bankada ortaklık hakları tanınması söz konusu değildir. “Devir”, devralan bankanın pay senetleri karşılığında yapılmamaktadır. Bu, olayın birleşmeden kalın çizgiyle ayrılan yönüdür.48

C. 43 Sayılı KHK’de Birleşme ve Devir

1980’lerin başlarında Türk mali sistemini olumsuz yönde etkileyen, bu arada mali bünyeleri zayıflamış bazı bankaları da kendileriyle birlikte çöküntüye sürükleyen bankerler olayı dolayısıyla arka arkaya çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin öngördüğü tedbirler arasında tam anlamıyla zorunlu devir ve birleşmeler bulunmaktadır. Ödeme Güçlüğü İçinde Bulunan Bazı Bankerlerin İşlemleri Hakkında 35 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye 5 Ağustos 1082 tarih ve 43 sayılı Kanun Hükmünde Kararname49 ile eklenen Ek 24. madde, Maliye Bakanlığı’nı menkul değerlerin alım-satımı ile uğraşan kuruluşlarla ilgili olarak çeşitli tedbirler almaya, bu arada «haklarında gerektiğinde devir veya birleştirme kararı almaya, devir veya birleştirme ile ilgili esas ve şartları belirlemeye» yetkili kılmıştır. 50

48 Hasan ES, “Bankalarda Birleşme ve Devir Üzerine Yasal Bir İnceleme”, Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü, Bankacılık Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 1996, s.5 49 « Ödeme Güçlüğü İçinde Bulunan Bazı Bankerlerin İşlemleri Hakkında 35 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye Bazı Maddeler Eklenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararname», R.G. 6.8.1982, s.17774 Mükerrer. 50 TÜRK, Bankalar ve 70 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, s. 218.

54 D. 70 Sayılı KHK’de Birleşme ve Devir

7129 sayılı Bankalar Kanunu’nun 63. maddesi, yerini 70 sayılı KHK’nin “Birleşme veya devir” kenar başlıklı 69. maddesine bırakmıştır. Bu maddede “Türkiye’de faaliyette bulunan bankalardan birinin diğer bir veya birkaç banka ile birleşmesi veya bütün borç, alacak mevduatını Türkiye’de faaliyette bulunan diğer bir bankaya devretmesi” düzenlenmiştir. Anlaşılacağı üzere, 69. madde ile getirilen değişiklik, kavramlardan çok, onları tanıtan ibarelerde ve yeni hükümlerdedir. Her şeyden önce burada da “birleşme” kavramı genel kullanılışından ayrı bir anlam taşımamaktadır. Dolayısıyla 70 sayılı KHK’de açıklık olmayan durumlarda da genel hükümler uygulanacağı için, birleşme kavramını yine Türk Ticaret Kanunu’ndaki anlam ve özellikleri içinde düşünmek gerekir.

69. madde de “birleşme” açısından dikkati çeken yenilik, bir bankanın “diğer bir veya birkaç banka ile” birleşebileceğinin belirtilmesidir. Aynı biçimde 63. maddenin 4. fıkrasında bir bankanın “bir veya birkaç banka ile birleştirilmesine” karar verilebileceği ifade edilmiştir. Fakat bu ibarelerle bankalar için Fransızların 24 Temmuz 1966 tarih ve 66-537 sayılı Ticaret Ortaklıkları Hakkında Kanununda öngörülen biçimde bir “birleşme-bölünme” (fusion-scission) ya da “bölünme” (scission) olanağı yaratıldığı söylenemez. Benzer ifadeli bir metin olarak Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 36. maddesi uyarınca “Bir veya birkaç kurumun diğer bir kurumla birleşmesi gibi; 70 sayılı KHK’nın 69. maddesi ile 63. maddesinin 4. fıkrasında kullanılan sayısal ibarelerde, Türk hukukunda ayrıca düzenlenmemiş bir olayda değil, sadece devralma veya yeni ortaklık kurulması yoluyla birleşmeye katılacak bankaların en az sayısı ile ilgilidir.

“Devir” kavramına gelince –devrin artık yalnız “diğer bankaya” yapılması yanında – 69. maddede dikkati çeken yenilik, bu işlemin bir bankanın “bütün borç, alacak ve mevduatını” kapsayacağının belirtilmesidir. 63. maddenin 4. fıkrasında ise bir bankanın “bütün aktif ve pasifi ile mevcut veya kurulacak bir bankaya devredilmesine” karar verilebileceği açıklanmıştır. İki madde arasındaki ifade farkına

55 rağmen, bu maddeler uyarınca yapılacak devir işlemleri arasında kapsam farkı yoktur.51

Böylece 7129 sayılı Bankalar Kanunu’nun 63. maddesi ile başlayıp 28 sayılı KHK ile değişik 60. maddesinden geçerek 70 sayılı KHK’nin 69. maddesi ile 63. maddesinin 4. fıkrasına ulaşan gelişme sonucunda, artık ekonomik yönüyle bankaların birleşmesi ile devri arasında kapsam farkı kalmamıştır.52 Bu maddeler çerçevesinde gerek birleşmede, gerek devirde iki veya daha çok bankanın malvarlıkları veya işletmelerinin bütün aktif ve pasifleriyle tek bir bankada toplanması söz konusudur. Ancak ortaklık ilişkisi açısından her iki kavramı kalın çizgiyle ayıran fark, bugün de geçerlidir. “Birleşme” nedeniyle malvarlığı veya işletmesini devrederek dağılan banka veya bankaların pay sahiplerine bunun karşılığında devralan veya yeni kurulan bankanın pay senetlerinden verildiği halde; ”devir”, bu anlamda pay senetleri karşılığında yapılmamaktadır. Devir karşılığı olarak devreden ortaklığa para ödenebilir yada tahvil vb. ekonomik değerler verilebilir. Böylece 70 sayılı KHK ile Kurumlar Vergisi Kanunu’nun her ikisi aynı terimle adlandırılan “devir” kavramları da, birbirinden kalın çizgiyle ayrılmaktadır.

Özetle birleşme, iki veya daha çok bankanın mal varlıkları veya işletmeleri kadar ortaklarını da tek bir bankanın çatısı altında topladığı halde; “devir”, devreden ortaklığın ortakları olmaksızın yalnız malvarlıkları veya işletmeler düzeyinde gerçekleşen ekonomik toplanma olayıdır.

70 sayılı KHK’nin 67. maddesinde içeriği tam yansıtmayan “Sigortanın sonuçları” kenar başlığı altında düzenlenen ve kapsamı itibariyle çok daha sınırlı kalan bir devir türü, mevduat kabul ve bankacılık işlemleri yapma yetkisi kaldırılan bir bankanın tasarruf mevduatının başka bir bankaya devrolunmasıdır (f.2). Aslında

51 ES, a.g.t., s.6 52 TÜRK, Bankaların Zorunlu Devir veya Birleşmesi, s.211; Karşı görüş için bkz. YASAMAN, a.g.e, s.136

56 bu, sigorta hukukunun “iflas durumunda hayat portföyünün devri” kavramını hatırlatan bir devir niteliğindedir.53

E. 3182 Sayılı Bankalar Kanunu’nda Birleşme ve Devir

70 sayılı KHK 2 Mayıs 1985 tarihinde bazı değişikliklerle kanunlaşarak 3182 sayılı Bankalar Kanunu adını almıştır.54 3182 Sayılı Bankalar Kanunu55’nun 70. maddesinde düzenlenen «birleşme ve devir» işlemleri, «ilgili bankaların yetkili organlarınca karar alınarak» gerçekleştirilir. Ancak bu kanuna göre, ekonomik yönden aralarında kapsam farkı kalmayan bu işlemler için artık Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın bağlı bulunduğu Bakanlığın iznini almak gerekmektedir.(md.70/1) Bakanlıkça, «devir ve birleşmenin ilgililerin menfaatlerine aykırı düşmeyeceği sonucuna» varılırsa verilecek olan izin üç ay sürelidir; bu süre içinde «devir veya birleşme işlemlerine geçilmediği takdirde devir izni geçersiz olur»(md.70/2-3) 56.Bundan başka 3182 Sayılı Bankalar Kanunu’nun birleşme ve devirlerde gerek «ilgili bankaların mevduat munzam karşılıkları hesaplarından» Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından «iadeler» yapılmasına, gerek aynı bankalara Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ve Bankalar Birliği tarafından «her türlü mali ve teknik yardım» yapılmasına olanak sağlayan hükümleri de bu işlemler için kolaylık sağlayıcı, hatta özendirici nitelikte olmuştur(md.70/4-5).57

3182 Sayılı Bankalar Kanunu’nun 64. maddesi, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın bağlı bulunduğu Bakanlığı, denetlemeler sonucunda mali bünyesinin ciddi bir biçimde zayıflamakta olduğu saptanan bir bankanın durumunun iyileştirilmesi ve düzeltilmesi için mali, teknik ve yönetsel nitelikte çeşitli tedbirler

53 70 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’ye göre tasarruf mevduatı devri konusunda bkz. TÜRK, Bankalar ve 70 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, s. 211 vd, 223 vd. 54 Seza REİSOĞLU, Bankalar Kanunu Şerhi ve Bankacılık Uygulamasındaki Diğer Hukuki Kavramlar, Ankara 2002, s.4 55 Tam adıyla «7129 sayılı Bankalar Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine İlişkin 31.8.1979 tarihli ve 28 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Bankalar Hakkında 22.7.1983 tarihli ve 70 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun» Kabul tarihi: 25.4.1885, R.G. 2.5.1985, Sayı:18742 56 TÜRK, Ticaret Ortaklıklarının Birleşmesinde “Nevileri aynı Olması” Koşulu, s.151 57 TÜRK, Ticaret Ortaklıklarının Birleşmesinde “Nevileri aynı Olması” Koşulu, s.152

57 alınmasını istemeğe veya doğrudan doğruya almaya yetkili kılmaktadır. Eğer bu tedbirlerle bankanın mali bünyesinin güçlendirilmesine olanak sağlanamazsa, «a. Bütün aktif ve pasifiyle mevcut veya kurulacak bir bankaya devredilmesine», «b. Bir veya birkaç banka ile birleştirilmesine» yine Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı’nın bağlı bulunduğu Bakanın önerisi üzerine Bakanlar Kurulunca karar verilebilir.Bu durumda « devir ve birleşmeye ilişkin esas ve usuller» de Bakanlar Kurulu kararında gösterilir(md.64/3.I)58. Eğer Bakanlar Kurulu kararında «Devir veya birleştirmeden dolayı ortaya çıkabilecek zararın Hazinece karşılanacağı» belirtilmişse59, devredilen veya birleştirilen banka veya bankaların üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının takip tahsil ve tasfiyesi hakkında 183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun uygulanır(md.4/3.II, geç md.9).Öte yandan isteğe bağlı devir ve birleşmede olduğu gibi, zorunlu devir veya birleşmede de Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’ndan «mali destek» sağlanması olanağı vardır(md.64/3.III)60.

Banka sermayesinin yüzde 5’i ve daha fazlasını temsil eden payların edinilmesi veya bir ortağa ait payların banka sermayesinin yüzde 5, yüzde 20, yüzde 33, veya yüzde 50’sini aşması sonucunu veren hisse edinimleri ile bir ortağa ait payların yukarıdaki oranların altına düşmesi sonucunu veren hisse devirleri hazine

58 Bu düzenlemenin ilk uygulaması,1983’de 70 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin yürürlüğe girmesinden kısa bir süre sonra olmuştur. Gerçekten 70 sayılı KHK md.63/4 uyarınca 27.10.1983 tarih ve 83/7242 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla, mali bünyesinin güçlendirilmesine olanak bulunamayan İstanbul Bankası T.A.Ş., Hisarbank A.Ş: ve Ortadoğu İktisat Bankası A.Ş. bütün aktif ve pasifleri ile T.C. Ziraat Bankasına devrolmuştur.(27.10.1983 tarih ve 83/7242 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesine ekli Karar md.1;RG,24.11.1983 , S.1883, S.18231,24-26)Karar’da bu devre ilişkin esas ve usuller gösterilmiştir.(md.2-14, geç.md.1) Sözkonusu Kararnamenin teknik özellikleri ile olumsuz ve olumlu yönlerine değinen eleştirisi için bkz.TÜRK, Bankalar ve 70 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, s.225-230. 59 TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nca «devralınan bankalardaki kamu zararlarının asgariye düşürülmesini sağlamak amacıyla » Bankalar Kanunu’na 4. maddenin 3. fıkrasının II. paragrafı olarak eklenen (bkz. Tutanak Dergisi, C.15(1985), S.Sayısı 276 (yuk. dn.57), s.34), fakat aynı zamanda batık bankaların zararlarının Devletçe üstlenilmesini Bakanlar Kurulu’na açıkça verilmiş sürekli bir yetki durumuna getiren bu hükmün ilk uygulaması daha önce 70 sayılı KHK’nın 63. maddesinin 4. fıkrasının II. paragrafı uyarınca Bakanlar Kurulu’nun « devir ve birleştirmeye ilişkin esas ve usulleri» belirtme yetkisi çerçevesinde gerçekleştirilmiştir: Yuk. dn.672de sözü edilen üç özel bankanın T.C. Ziraat Bankası’na devrine ilişkin 27.10.1983 tarih 83/7242 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesine ekli Karar’a göre,«Ziraat Bankası’nın bu görevlendirme sonucunda bir zararı husule gelirse, bu zarar 2929 sayılı Kanun’un 33.[KİT- KHK35/4] maddesindeki esaslara göre Hazinece karşılanır »(md.13). Kararname’nin bu yönden eleştirisi için bk. TÜRK, Bankalar ve 70 sayılı Kanun hükmünde Kararname, s.227 vd. 60 TÜRK, Bankalar ve 70 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, s.219-225

58 Müsteşarlığı’nın iznine tabidir. Ortak sayısının beşten aşağı düşmesine yol açan işlemler hükümsüzdür.61

F. 4389 Sayılı Bankalar Kanunu’nda Birleşme ve Devir

4389 sayılı Kanun’a göre bankaların devir ve birleşmelerini normal devir ve birleşmeler ve Fona tabi bankaların devir ve birleşmeleri olmak üzere iki bölümde incelemek mümkündür:

1. Normal Devir ve Birleşmeler

Bankalar Kanunu’nun “Bankaların devir, birleşme ve tasfiyesi” başlıklı 18. maddesinde bankaların devir, birleşme ve tasfiyesi ile ilgili özel bir hüküm bulunmaktadır. Bankalar Kanunu’nun 18. maddesinde, ayrı bir birleşme ve devralma tanımı verilmemiş, bankalar arasındaki birleşme ve devralmaların ne şekilde gerçekleşeceği konusuna değinilmemiş, birleşme ve devralma konusu aynı maddede düzenlenmiştir.

Anılan madde hükmüne göre, Türkiye’de faaliyette bulunan bankalardan birinin diğer bir veya birkaç banka ile birleşmesi veya bütün borç, alacak ve mevduatını Türkiye’de faaliyette bulunan diğer bir bankaya devretmesi Kurulun iznine bağlıdır. 3182 sayılı yasada Hazine Müsteşarlığı’nın bağlı olduğu Bakanın izni gerekiyordu.

İznin tarihinden itibaren 3 ay içinde ilgili bankaların yetkili organlarınca karar alınarak devir veya birleşme işlemlerine geçilmediği takdirde verilen izin geçersizdir. Bankaların birleşme ve devirlerinde bankaların yetkili organları banka genel kurullarıdır. Birleşecek bankaların veya devredilen ve devralan bankaların genel kurulları üç ay içinde ayrı ayrı bu yönde karar alacaklardır.62

61 3182 sayılı Bankalar Kanunu md.5(512 s.KHK ile değişen maddenin 538 s. KHK ile yeniden değişen hali) 62 REİSOĞLU, a.g.e., s.970, 971

59 Merkez Bankası Kurulca alınacak karar üzerine devir veya birleşme işlemleri süresince bankalara mevduat veya munzam karşılıkları hesabından iadeler yapabilir veya bu yükümlülüklerini erteleyebilir.63

Bankaların serbest iradeleri ile devir ve birleşmeleri daha güçlü bir mali yapıya kavuşturulmaları açısından büyük önem taşımaktadır. Ancak yüzbinlerce mudisi ve karışık kredi ilişkileri bulunan bankaların Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre birleşmeleri veya devirleri fevkalade müşkül bulunmaktadır.

Yasa koyucu; bankaların birleşme ve devirlerinin özelliğini göz önünde tutarak, bu devir ve birleşmelere Türk Ticaret Kanunu hükümlerinin uygulanmayacağını64, birleşme ve devirlere ilişkin esas ve usullerin Kurul tarafından çıkarılacak bir yönetmelik ile belirleneceğini kabul etmiştir. Banka devir ve birleşmelerine dair yönetmelik 27 Mayıs 2001 tarihinde resmen yayınlanmıştır. Bu yönetmelik Türkiye’de faaliyette bulunan bankalardan birinin diğer bir veya birkaç banka ile birleşmesi veya bütün borç, alacak ve mevduatını Türkiye’de faaliyette bulunan diğer bir bankaya devretmesi ile ilgili esasları düzenlemiştir.

4672 sayılı yasa ile (1) numaralı fıkraya yapılan bir ilave ile “devir veya birleşmeye konu bankaların toplam aktiflerinin sektör içindeki paylarının yüzde yirmiyi geçmemesi kaydıyla 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun 7, 10 ve 11. maddelerinin uygulanamayacağı kabul edilmiştir. 4054 sayılı Yasanın uygulanmayacak Birleşme veya Devralma başlıklı 7. maddesine göre, Bir yada birden fazla teşebbüsün hakim durum yaratmaya veya hakim durumlarını daha da güçlendirmeye yönelik olarak, ülkenin bütünü yahut bir kısmında herhangi bir mal

63 4389 sayılı Bankalar Kanunu md.18 64 TTK 146. maddesinde yer alan “Çeşitli ticaret şirketlerine ait hususi hükümler mahfuz kalmak şartıyla birleşme hakkında müteakip maddelerdeki hükümler tatbik olunur.” hükmü farklı yorumlara neden olacak Anonim şirketlerin devir ve birleşmelerine, Türk Ticaret Kanunu’nun bu konudaki genel(md. 140-151) hükümleri ile birlikte özel hükümlerinin (md.451-452) mi yoksa sadece anonim şirketler hakkındaki özel hükümlerinin mi uygulanacağı hususundaki tartışma için bkz. REİSOĞLU, a.g.e., s.971 - 972. Seza Reisoğlu’na göre TTK 146/1. maddesinde münhasıran özel hükümlerin uygulanacağının belirtilmemesi nedeniyle, özel hükümlerle düzenlenmeyen konularda genel hükümlerin de uygulanacağı, diğer bir deyişle şirketlerin birleşmesi ile ilgili özel hükümlerle çatışmayan genel hükümlerin de uygulama alanı bulacağı şeklinde yorumlanabilecektir.

60 veya hizmet piyasasındaki rekabetin önemli ölçüde azaltılması sonucunu doğuracak şekilde birleşmeleri veya herhangi bir teşebbüsün ya da kişinin diğer bir teşebbüsün malvarlığını yahut ortaklık paylarının tümünü veya bir kısmını ya da kendisine yönetimde hak sahibi olma yetkisi veren araçları, miras yoluyla iktisap durumu hariç olmak üzere, devralması hukuka aykırı ve yasaktır.

Bankalar arasındaki birleşme ve devir alma işlemlerine Pazar payı kriteri getirilerek, bu kriterin altındaki banka birleşmelerinde Ticaret Kanunu ve Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 7, 10 ve 11 inci maddelerinin uygulanmayacağı, Bankalar Kanunu’ndaki özel hükümlerin uygulanacağı öngörülmüştür.65

Hangi tür birleşme ve devralmaların hukuki geçerlilik kazanabilmesi için Kurula bildirilerek izin alınması gerektiğini Kurul, çıkaracağı tebliğlerle ilan eder.

Uygulanmayacak 10. madde anlaşma, birleşme ve devralmaların Kurula bildirilmesinin, 11. madde ise birleşme ve devralmaların Kurula bildirilmemesinin hukuki sonuçlarını düzenlemektedir. Madde gerekçesinde “Maddede yapılan değişiklik ile hem 14. maddenin (7) numaralı fıkrasındaki devir ve birleşmeye ilişkin hükmü ile paralellik sağlandığı, hem de Kanunun muhtelif maddelerinde öngörülen banka devir ve birleşmelerinin aynı esas ve usullere tabi olmasının sağlandığı” ifade edilmektedir.

4389 sayılı Bankalar Kanunu kapsamında, Bankaların ve iştiraklerinin devir ve birleşmelerini kolaylaştırmak yönünde vergi teşvikleri getirilmiş ve bu düzenlemelerin de katkısıyla devir ve birleşmelerde artış gözlenmiştir. Devir tarihlerindeki bilanço büyüklükleri ve kur gelişmeleri dikkate alınarak bakıldığında, söz konusu dönemde devir ve birleşmelere konu olan bankaların toplam aktif büyüklüğü tutarı yaklaşık 26,5 milyar dolar seviyesindedir.66

65 Pelin GÜVEN, “Türk ve AT Rekabet Hukukunda Birleşme ve Devralmaların Denetlenmesi”, T.C.İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Avrupa Topluluğu Anabilim Dalı, Doktora Tezi, İstanbul 2001, s.72 66 BBDK, “Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı: Gelişme Raporu VII(23.10.2003), a.g.e.

61 23.10.2003 tarihli Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı: Gelişme Raporu VII’de yer alan bilgilere istinaden, Tablo 2’de Bankacılık Sektöründe devir ve birleşmeler ilişkin gelişmeler özetlenmektedir.

Tablo 2. Bankacılık Sektöründe Devir ve Birleşmelere İlişkin Gelişmeler

2. Fona Tabi Bankaların Devir ve Birleşmeleri

17.12.1999 tarih ve 4491 sayılı Bankalar Kanunu’nda değişiklik yapılmasına ilişkin Kanun ile 4389 sayılı Kanun’un bazı maddelerinde değişiklik yapılmış ve kanunda belirtilen nedenlerle Fona’a geçen bankaların devir ve birleşmelerine ilişkin özel hükümler düzenlenmiştir.

62 4389 sayılı Kanun’un 14. maddesinin 5. fıkrasında yapılan değişikliğe göre, Fon, temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi kendisine devredilen bankanın devir tarihi itibariyle düzenlenecek bilançosunu esas alarak bankanın uygun göreceği aktiflerini, teşkilatını ve aksine talebi olmayan personeli ile devir tarihi itibariyle mevduat toplamları en yüksek beş bankaca uygulanan faiz oranları ortalamasını geçmemek üzere işlemiş faizleri ile birlikte sigortaya tabi tasarruf mevduatını ve pasifte yer alan karşılık kalemlerini, kurulacak bir bankaya ya da mevcut bankalardan istekli olanlara devretmeye ve/veya bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izninin kaldırılmasını Kuruldan isteyebilir. Bu fıkra hükmünün uygulanmasında, devredilen aktiflerin toplamının devredilen pasiflerin toplamından az olması halinde aradaki fark Fon tarafından ödenir. Görüleceği gibi bu fıkra hükmü, Fon’a doğrudan doğruya devir yetkisi vermemiş, ancak devrin Kurul’dan talep edilmesi yetkisini vermiştir.

6. fıkraya göre Fon, kendine intikal eden bankanın gerektiğinde mali ve teknik yardım da sağlamak suretiyle, varlık ve yükümlülüklerini kısmen veya tamamen, mevcut bankalardan istekli olanlara ya da kurulacak bir bankaya devretmeye veya bankayı isteklisi bulunan başka bir bankayla birleştirmeye yetkili kılınmıştır.

Yukarıdaki fıkra hükümlerine göre yapılan devir ve birleşmelerde alacaklı ve borçluların rızası aranmaz.67

Fon bu fıkra ile kendisine verilmiş olan görevleri doğrudan veya Fonun sahip olduğu hak ve menfaatlerinden aynı şekilde yararlanan, kuruluşu ve sermaye artırımı 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümleri ile 4077 sayılı Tüketicilerin Korunması Hakkında Kanunu’un 29. maddesi hükmünden muaf ve sermayesinin tamamına sahip olduğu kamu tüzel kişiliğini haiz bir şirket aracılığı ile de gerçekleştirebilir.

67 Metin ULUSOY, Son Değişiklikler Çerçevesinde Birleşme, Devir, Bölünme Hisse Değişimi ve İştirak Yoluyla Şirketlerin Yeniden Yapılandırılması, Yaklaşım Yayınları, Ankara,Eylül 2004, s.59,60

63 Fon tarafından yazılan bu tedbirlerin alınması amacıyla kurulacak Bankanın kuruluşunda ve Fon tarafından yapılacak devir ve birleşme işlemlerinde 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümleri uygulanmaz. Kuruluşa ilişkin karar Resmi Gazete’de yayınlanır ve banka kurumunun talebi üzerine Ticaret siciline tescil ettirilir. Bu fıkralara göre yapılan devir ve birleşme işlemleri her türlü vergi, resim ve harçtan istisna tutulur.68

Bankacılık sektörünün finansal ve operasyonel açıdan yeniden yapılandırılması sürecinde finansal açıdan zayıf olan bankaların TMSF bünyesine alınması ve özel bankaların güçlendirilmesi odak noktasını oluşturmuştur. Banka birleşmelerini kolaylaştıran düzenlemeler, hem özel bankaların bir an önce sağlıklı bir yapı kazanmasında hem de TMSF bünyesindeki bankaların mali sistem içerisinde yükünü azaltmasında önemli bir araç olarak görülmüştür. Sistem içinde sorunlu bankalara müdahale etkin olarak 1999 yılında başlamış ve 6 banka TMSF bünyesine alınmıştır. Yirmi bankanın 8 tanesine Kasım 2000 krizi sonucunda 2001 yılında müdahale edilmiştir. 23.10.2003 tarihli Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı: Gelişme Raporu VII’de yer alan bilgilere istinaden Tablo 3, TMSF bünyesine alınan bankaların geçirdiği süreci özetlemektedir. Ancak özellikle belirtmek gerekir ki, 23.10.2003 tarihli Rapordan sonra meydana gelen gelişmeler sonucunda bu tabloda tasfiye sürecinde olan bankalar arasında sayılan Türk Ticaret Bankası A.Ş.’nin Olağanüstü Genel Kurulu’nun 09.08.2002 tarihinde toplanması üzerine, adı geçen Bankanın tasfiyesine ve tasfiyenin Türk Ticaret Kanununun infisah ve tasfiyeye ilişkin hükümleri ile 4389 sayılı Bankalar Kanununun 18 inci maddesi kapsamında gerçekleştirilmesine karar verilmiş olup, bu karar 14 Ağustos 2002 tarihinde İstanbul Ticaret Sicili Memurluğunda tescil edilmiştir. Yine bu tabloda TMSF bünyesinde bulunan bankalardan Pamukbank T.A.Ş.’ın 12 Kasım 2004 Türkiye Halk Bankası A.Ş.’ye fiili devir işlemleri gerçekleştirilmiş ve 17 Kasım 2004 tarihinden itibaren birleşik tek Banka olarak faaliyet göstermeye başlamıştır; Bayındırbank A.Ş.'nin ise Ticari Unvanı 5411 Sayılı Bankacılık

68 4389 sayılı Kanun’un 14. maddesine 4491 sayılı Kanun’la eklenen 7. fıkra

64 Kanununun 109. maddesi hükmü çerçevesinde, Fon Kurulu'nun 07.12.2005 tarih ve 515 sayılı kararı uyarınca Birleşik Fon Bankası A.Ş. olarak değiştirilmiş ve bu husus T.C. İstanbul Ticaret Sicili'nde 14.12.2005 tarihinde tescil edilmiştir.

Tablo 3. TMSF Bünyesine Devredilen Bankalar ve Mevcut Durumu69

69 BDDK, “Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı: Gelişme Raporu VII(23.10.2003)”, a.g.e.

65

1997 yılından bugüne kadar toplam 20 banka TMSF’ye devredilmiştir. Bu bankalar ile TMSF’ye alınmalarının yasal dayanağı aşağıda Tablo 4’te gösterilmektedir. 20 bankadan üçü mülga 3182 sayılı Bankalar Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde TMSF bünyesine alınmıştır. Beş banka yaşanan krizlerle birlikte mali bünyelerinin tamamen bozulması, seyyaliyetlerini ve likiditelerini kaybetmesi nedeniyle mülga 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 14 üncü maddesinin 3. fıkrasına göre, 12 banka ise mali bünyelerinin bozulması ve banka kaynaklarının hakim ortakların lehine ve banka zararına sebep olacak şekilde kullanılması nedeniyle aynı Kanunun 14/3 ve 4. fıkralarına göre TMSF bünyesine alınmıştır.70

Tablo 4 Bankaların TMSF'ye Alınmasının Yasal Dayanağı

G. 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu’nda Birleşme ve Devir

5411 sayılı Bankacılık Kanunu Resmi Gazete’nin 1 Kasım 2005 tarih ve 25983 mükerrer sayılı nüshasında yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. 5411 sayılı Kanun’un “Birleşme, Bölünme, Hisse Değişimi ve İradi Tasfiye” başlıklı Üçüncü Bölümünde “Birleşme, bölünme ve hisse değişimi” başlığı altında yer alan 19. madde ;

70 BDDK, “Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı: Gelişme Raporu VII(23.10.2003)”, a.g.m.

66 “Türkiye'de faaliyette bulunan bankalardan birinin; diğer bir veya birkaç banka veya finansal kuruluş ile birleşmesi veya bütün aktif ve pasifi ile diğer hak ve yükümlülüklerini Türkiye'de faaliyette bulunan diğer bir bankaya devretmesi, bütün aktif ve pasifleri ile diğer hak ve yükümlülüklerini devir alması veya bölünmesi ya da hisse değişimi Kurulun iznine bağlıdır. İzin tarihinden itibaren üç ay içinde ilgili bankaların yetkili organlarınca karar alınarak gerekli işlemlere geçilmediği takdirde, verilen izin geçersiz olur. Bankaların bu Kanun hükümlerine göre birleşme, bölünme ve devirlerinde 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile devir veya birleşmeye konu bankaların toplam aktiflerinin sektör içindeki paylarının yüzde yirmiyi geçmemesi kaydıyla 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun 7, 10 ve 11 inci maddeleri hükümleri uygulanmaz. Birleşme veya devir işleminin kesinleşmesini müteakip, devredilen kuruluşun bütün aktif ve pasifleri ile diğer hak ve yükümlülükleri devralan bankaya geçer ve devredilen kuruluşun tüzel kişiliği sona ererek kaydı Ticaret Sicilinden silinir.

Bu madde hükmünün uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar Kurum tarafından çıkarılacak yönetmelik ile belirlenir.” hükmünü ihtiva etmektedir.

5411 sayılı Kanuna ilişkin Hükümet Gerekçesinde, bu maddede yer alan birleşmenin, bu Kanun ile yürürlükten kaldırılan 4389 sayılı Bankalar Kanununun 18 inci maddesinin (1) numaralı fıkrasının esas alınarak düzenlendiği belirtilerek, buna paralel olarak birleşme sürecinin gerçekleştirilmesini ve ortaklık yapılarında değişiklik yapılmasını kolaylaştırmak için bölünme ve hisse değişiminin maddeye dâhil edildiği ifade edilmektedir.

5411 sayılı Kanun bu maddesinde, Türkiye'de faaliyette bulunan bankalardan birinin; diğer bir veya birkaç banka veya finansal kuruluş ile birleşmesinin veya bütün aktif ve pasifi ile diğer hak ve yükümlülüklerini Türkiye'de faaliyette bulunan diğer bir bankaya devretmesinin, bütün aktif ve pasifleri ile diğer hak ve yükümlülüklerini devir alması veya bölünmesinin ya da hisse değişiminin Kurulun iznine bağlı olduğu hükme bağlanmıştır. Buna göre, bir bankanın bir veya birkaç finansal kuruluş ile de birleşmesi mümkün hale gelmiştir. Maddede ayrıntılar yer

67 almamakta, maddenin uygulanmasına ilişkin esasların Kurum tarafından çıkarılacak Yönetmelikle belirleneceği öngörülmektedir. Hisse değişimi ve bölünme konusunda da madde metninde açıklık bulunmamaktadır.71

5411 sayılı Kanun’un 19. maddesinde, eski 4389 sayılı Kanun’un 18. maddesinde yer alan “Merkez Bankası, Kurulca alınacak karar üzerine devir veya birleşme işlemleri süresince bankalara mevduat munzam karşılıkları hesabından iadeler yapabilir veya bu yükümlülüklerini erteleyebilir.” ifadesi yer almamaktadır.

Diğer taraftan 5411 sayılı Kanun, bankaların Fona devrini belirli koşullara tabi tutmuştur. Şöyle ki, Kanunun 71.maddesinde,

a) Bu Kanunun 70 inci maddesi kapsamında alınması istenen tedbirlerin Kurul tarafından verilen süre içerisinde ya da her halükârda en geç oniki ay içinde kısmen ya da tamamen alınmaması ya da bu tedbirleri kısmen veya tamamen almış olmasına rağmen, malî bünyesinin güçlendirilmesine imkân bulunmadığı veya bu tedbirler alınmış olsa dahi malî bünyesinin güçlendirilemeyeceğinin tespit edilmesi,

b) Faaliyetine devamının mevduat ve katılım fonu sahiplerinin hakları ve malî sistemin güven ve istikrarı bakımından tehlike arz ettiğinin ortaya çıkması,

c) Yükümlülüklerini vadesinde yerine getiremediğinin tespit edilmesi,

d) Yükümlülüklerinin toplam değerinin varlıklarının toplam değerini aşması,

e) Hâkim ortaklarının veya yöneticilerinin, banka kaynaklarını, bankanın emin bir şekilde çalışmasını tehlikeye düşürecek biçimde doğrudan veya dolaylı veya dolanlı olarak kendi lehlerine kullanması veya dolanlı olarak kaynak kullandırması ve bankayı bu suretle zarara uğratması,

71 Buket HİMMETOĞLU, “5411 Sayılı Bankacılık Kanunu’nun 4389 sayılı Bankalar Kanunu ile Genel Olarak Karşılaştırılması ve Değerlendirilmesi” konulu Seminer, Hhttp://www.tbb.org.trH, (Çevirim içi) 16.1.2006

68 olarak 5 bend halinde sayılan koşullardan herhangi birinin veya birkaçının varlığı durumunda Kurulun, en az beş üyesinin aynı yöndeki oyuyla alınan kararla bankanın faaliyet iznini kaldırmaya ya da kredi kuruluşunun temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimini, zararın mevcut ortakların sermayesinden indirilmesi kaydıyla, kısmen veya tamamen devri, satışı veya birleştirilmesi amacıyla Fon’a devretmeye yetkili olacağı öngörülmüştür. Kanunun 107.maddesinde de “71 inci madde kapsamında temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi kendisine devredilen bankaların, malî bünyelerinin güçlendirilmesi, yeniden yapılandırılması, devri, birleştirilmesi ve satışı ile ilgili süreç devrin yapıldığı tarihten itibaren en geç dokuz aylık bir süre içerisinde tamamlanır. Fon Kurulu kararı ile bu süre üç ayı geçmemek üzere uzatılabilir. Bu süre içinde devir, birleşme veya satışın tamamlanamamış olması hâlinde Fonun talebi üzerine Kurul bankanın faaliyet iznini kaldırır.” şeklinde bir düzenlemeye gidilmiştir.72

H.Bankaların Birleşme ve Devirleri Hakkında Yönetmelik73

Kurul, Bankaların Birleşme ve Devirleri Hakkındaki Yönetmeliği, 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 18. maddesinin 1 numaralı fıkrasına dayanarak yürürlüğe koymuş olup, Yönetmelik esas itibariyle bankaların ihtiyari devir ve birleşmelerini düzenlemektedir. Bu yönetmelik birleşme ve devir kavramlarını tanımlamakta74, birleşmeden önce alınması gerekli izin ve birleşme ve devralma prosedürünü göstermektedir.

1 Kasım 2005 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlandığı tarihte yürürlüğe giren 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 19. maddesinin son fıkrasında yer alan “Bu madde hükmünün uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar Kurum tarafından

72 HİMMETOĞLU, a.g.m. 73 Bankaların Birleşmeleri ve Devirleri Hakkında Yönetmelik, Resmi Gazete Tarihi: 27.06.2001, Sayı: 24445 74 Yönetmeliğin 5. maddesine göre “Birleşme; birden çok bankanın tüzel kişilikleri sona ermek suretiyle tüm hak, alacak, borç ve yükümlülüklerinin yeni kurulacak bir bankaya devrini,Devir; bir veya birden çok bankanın tüm hak, alacak borç ve yükümlülükleriyle ve tüzel kişilikleri sona ermek suretiyle mevcut bir bankaya devrini” ifade eder.

69 çıkarılacak yönetmelik ile belirlenir.” hükmü gereği, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu yeni bir yönetmelik çıkartacaktır. Ancak Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun yeni yönetmeliği yürürlüğe konulana kadar, 27.06.2001 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Bankaların Birleşme ve Devirleri Hakkındaki Yönetmeliği’nin 5411 sayılı yasaya aykırı olmayan hükümleri halen yürürlükte olduğundan çalışmamızda irdelenmiştir.

1. Kurulun Ön İzni

Yönetmeliğin getirdiği en önemli düzenleme, banka birleşme ve devirlerinde Kurul’un iznini alma mecburiyetidir75. Yönetmeliğin 6. maddesine göre, birden çok bankanın birleşmesi veya bir veya birden çok bankanın bir diğer bankaya devri halinde kuruldan ön izin istenecektir.

Yönetmelikte ön iznin, Kurumdan kimin tarafından isteneceği belirtilmemekte ise de; bu konuda birleşecek veya devredilecek veya devralacak bankaların gerekli incelemeleri yaparak Kurumca istenilen belgeleri birlikte hazırlayarak yönetim Kurullarının karar almaları ve müştereken Kuruma başvurmaları gerekecektir.

Başvuru dilekçesine,

- Birleşme veya devirden beklenen sonuçları analiz eden detaylı fizibilite raporu - Birleşme veya devirden itibaren 3 yıllık hedeflerin ortaya konulduğu tahmini bilanço ile kar ve zarar cetvelleri - Kurumun gerekli gördüğü ilave bilgi ve belgeler eklenecektir.

Yönetmeliğin 7. maddesine göre, ön izin tarihinden itibaren 3 ay içinde ilgili bankanın yetkili organlarınca –genel kurullarınca- karar alınarak birleşme veya devir

75 A.Lerzan YILMAZ, “Türk ve AT Rekabet Hukukunda Teşebbüslerin ve Bankaların Birleşme ve Devralınmaları”, Şirket Birleşmeleri, Alfa, Ocak 2004, s.164

70 işlemlerine geçilmediği takdirde verilen izin geçersiz olacaktır. Yeniden izin talebinde bulunulması ise mümkündür.

2. Birleşme İşlemleri

Yönetmeliğin 5. maddesine göre, birleşme, birden çok bankanın tüzel kişilikleri sona ermek suretiyle tüm hak, alacak, borç ve yükümlülüklerinin yeni kurulacak bir bankaya devrini ifade etmektedir.

a. Banka Genel Kurullarının Karar Almaları

Birleşmeye katılacak bankaların yönetim kurulları birleşmeye esas bilançoları ve birleşme sözleşmesi taslağı hazırlayarak, müştereken tespit ettikleri bir bağımsız denetim kuruluna tasdik ettirirler ve Kurulun izin tarihinden itibaren 3 ay içinde banka genel kurullarını toplantıya çağırarak onaya sunarlar.

Birleşecek bankaların yönetim kurullarının toplanıp müştereken bir bağımsız denetim kuruluşu tespit etmek hususunda aralarında anlaşamamaları halinde nasıl bir çözüm yolu izleneceği yönetmelikte gösterilmemiştir. Bu durumda kanaatimizce, taraflar mahkemeye müracaat ederek, bağımsız denetim kuruluşunun tespitini isteyebilirler76.

Genel Kurullar birleşmeye esas bilançoları ve birleşme sözleşmesi taslağını uygun görürlerse onaylarlar ve banka yönetim kurullarına birleşme sözleşmesinin ve yeni kurulacak bankanın ana sözleşme taslağının düzenlenmesi ve imzalanması için yetki verirler(md.8).

Banka genel kurullarının bu konuda alacakları kararlar için Yönetmelikle özel toplantı ve karar nisapları öngörülmemiştir.

Bu durumda Seza Reisoğlu’nun görüşüne göre, bu kararların nihai olmadığı ana sözleşme değişikliği sonucunu vermediği ve Yönetmelikle daha sonra birleşme ve devir ile ilgili olarak banka genel kurulları kararları için özel nisaplar arandığı göz

76 YILMAZ,a.g.m., s.164

71 önünde tutulduğunda, Banka ana sözleşmesinde özel hüküm yoksa TTK 372. maddesinin uygulanması yeterli olacaktır. İtibar müesseseleri olan bankaların genel kurullarının çok önemli yankıları olacak devir ve birleşme ile ilgili ilk toplantılarında da Yönetmelikle özel nisapların aranması uygun olacaktır.77

Lerzan Yılmaz’ın görüşüne göre ise, Kurullar bu kararı ana sözleşmelerinde gösterilmiş toplantı ve karar nisabıyla alırlar. Birleşmeye esas bilançoyu ve birleşme sözleşmesi taslağını onaylamak bir şirket için önem arz eden kararlardan olduğundan, birleşecek şirketlerin genel kurulları böyle bir kararı ana sözleşmelerinde hüküm yoksa m10/3’teki toplantı ve karar nisabıyla almalıdırlar78.

b. Birleşme Sözleşmeleri

Yönetmeliğe göre (md.9) “Birleşme sözleşmesinde;

a) Birleşmenin koşulları ile öngörülen aşamalarına ilişkin bilgilerin,

b) Birleşerek tüzel kişiliği sona erecek ve yeni kurulacak banka unvanlarının,

c) Yeni kurulacak bankanın ana sözleşme taslağının düzenlendiğine ve imza edildiğine ilişkin kaydın,

d) Yeni kurulacak bankanın sermaye miktarının, birleşecek bankaların malvarlıklarının yeni bankanın sermayesini teşkil ettiğine ve birleşme sonucu ulaşılacak ödenmiş sermaye miktarının Kanunun 7 nci maddesinin (2) numaralı fıkrasının (d) bendinde yer alan asgari sermayeden az olması halinde, aradaki farkın yeni bankanın ticaret siciline tescilini izleyen üç ay içerisinde nakden ödeneceğine ilişkin kaydın,

e) Birleşecek bankaların hak ve yükümlülüklerinin yeni kurulan bankaya geçtiğine ilişkin kaydın,

77 REİSOĞLU, a.g.e., s.976 78 YILMAZ, a.g.m.,s.164

72 f) Birleşecek bankaların ortaklarına verilecek hisse miktarı, türü, nominal değeri, imtiyazlı pay sözkonusu ise miktarına ilişkin kayıtların,

g) Birleşmenin her türlü muvazaadan ari olarak gerçekleşeceği ve aksi halde meydana gelecek zararlardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olunacağına ilişkin kaydın, yer alması şarttır.

Birleşme sözleşmesinde müşterilerin ve üçüncü şahısların hak ve alacaklarını ihlal eden hükümlere yer verilemez. Birleşme sözleşmesindeki imzaların noter tarafından tasdik edilmiş olması zorunluluğu yoktur.

c. Bankaların Birleşme ve Devirleri Hakkındaki Yönetmelikte Öngörülen Yükümlülükler

Birleşme sözleşmesinde bu sözleşmeyi genel kurullarında kabul eden ve yönetim kurullarına kendi kurullarına kendi adlarına imzalama yetkisi veren bankalar, bazı yükümlülükler altına girmektedirler. Birleşen birden çok bankanın, yeni bir banka kurması ile malvarlıkları ve tüzel kişilikleri sona ereceğinden; bu yükümlülüklerin nasıl ve kim tarafından yerine getirileceği üzerinde de durulması gerekecektir.

-Yeni kurulan bankanın sermayesi bu kanunda öngörülen asgari miktarın altında kalırsa, Yönetmeliğe göre bankanın ticaret siciline tesciline tescilini izleyen 3 ay içinde aradaki fark nakden ödenecektir. Ancak yeni bankanın ortakları birleşme sözleşmesine imza koyan banka tüzel kişileri olmayıp, onların ortakları olacaktır. Ayrıca yeni bankanın sermayesinin, asgari sermaye miktarına çıkarılması, sermaye artırımı kararı verilmesini ve ortakların kendi paylarına düşen miktarları taahhüt ve ödemelerini gerektirmektedir. 3 ay içinde sermaye artırımı gerçekleştirmenin güçlüğü yanısıra; yeni bankanın ortaklarının aradaki farkı ödeme yükümlülüğü de bulunmamaktadır. Yeni bankanın tescilinden sonra sermaye artırımı gerçekleşmez ise ne olacağı yönetmelikte yer almamaktadır.

73 -Yönetmelikte birleşmede muvazaa bulunması halinde meydana gelecek zararlardan müştereken ve müteselsilen sorumluluk öngörülmektedir. Ancak birleşme sözleşmesini imzalayan banka tüzel kişilikleri son bulmuş bulunduğundan, kimin müteselsilen sorumlu olacağı da anlaşılamamaktadır.79

d. Müşterilerin ve Üçüncü Kişilerin Hak ve Alacaklarının Korunması

“Birleşme sözleşmesinde müşterilerin ve üçüncü kişilerin hak ve alacaklarını ihlal eden hükümlere yer verilemez.” şeklindeki düzenleme isabetli ise de, Yönetmelikte birleşen veya devredilen yahut devralan bankaların müşterilerini ve alacaklılarını koruyacak hükümlere yer verilmemiştir. Oysa güçlü bir bankanın; mali yönden sorunlu bir bankayı aktif ve pasifleri ile devralması halinde; güçlü bankanın alacaklıları ve ortakları bu devirden zarara uğrayabileceklerdir.

Türk Ticaret Kanununda, hem anonim şirketlerin devrine, hem birleşmesine uygulanan TTK 451. maddede koruyucu hükümlere yer verildiği görülmektedir.

Türk Ticaret Kanununun bu hükümlerinin, bankaların devir ve birleşmelerine uygulanması zorunlu olmamakla birlikte, Kurulun gerek ön izni ve gerekse kesin izin verilirken birleşen veya devredilen bankaların mevduat sahiplerini, alacaklılarını ve ortaklarını koruyucu önlemler alması; mali yapıları farklı bankalara izin vermemesi ve özellikle mali bünyesinin güçlendirilmesi büyük güçlük gösteren bankaları güçlü bankalarla birleşmeye teşvik etmesi gerekecektir. Aksi takdirde bu devir ve birleşmeden zarar gören banka alacaklarının ve ortaklarının Kurul kararının iptali için Danıştay’da dava açmaları sözkonusu olacaktır80.

79 REİSOĞLU, a.g.e.,s.977 80 REİSOĞLU, a.g.e.,s.978

74 e. Birleşme Sözleşmesi Sonrası İşlemleri ve Kurulun Onaylaması

Yönetmeliğin 10 maddesine göre, Yönetim kurullarınca genel kurullardan alınan yetkiye istinaden düzenlenen ve imzalanan birleşme sözleşmesi, imzalanmasını izleyen 7 gün içinde,

-yeni kurulacak bankanın ana sözleşme taslağı,

-birleşecek bankaların gerçek hisse değerlerinin tespitine yönelik olarak asgari iki bağımsız denetim şirketi tarafından hazırlanan ve tasdik olunan raporlar,

-birleşecek bankaların başvuru tarihi itibariyle hazırlanacak bilanço ve kar ve zarar cetvelleri ile

-bağımsız denetim kuruluşu tarafından tasdik edilmiş başvuru tarihinden önceki ay sonu itibariyle hazırlanmış temel mali tablolar

-ve varsa sermaye artırımı için gereken tutar ve bu tutarın sağlanacağı kaynakları içeren bir rapor

ile birlikte Kuruma gönderilir.

Birleşme talep eden bankaların durumu, Kanun ve ilgili mevzuata uygunluk, özellikle, standart oran ve kredi sınırlarına uyum, organizasyon ve şube yapısı, iç denetim, risk kontrol ve yönetim sistemlerinin etkinliği gibi hususlar bakımından değerlendirmeye alınarak incelenir. Kurum, talepte bulunan bankalardan birleşmeden beklenen faydanın gerçekleştirilmesi ve mali bünyelerinin güçlendirilmesi bakımından ilave tedbirlerin alınmasını isteyebilir.

Kurumca gerekli incelemelerin yapılmasından sonra, Kurul tarafından onaylanan birleşme sözleşmesi ile yeni kurulacak bankanın ana sözleşme taslağı, birleşecek bankaların bilanço ve kar zarar cetvelleri ile birlikte banka genel kurullarının onayına sunulur ve genel kurullarda bankaların ana sözleşmelerinde

75 öngörülen nisaplara göre oylanır. Kurulun onay vermemesi halinde yeni kurulacak bankanın ana sözleşmesi hakkında banka genel kurullarında görüşme yapılamaz ve karar alınamaz.

Genel kurulların toplantı ve karar nisabı hakkında öncelikle bankaların “ana sözleşmelerinde öngörülen nisaplar” gözönüne alınır. Bankaların ana sözleşmelerinde nisap öngörülmemiş ise, toplantı nisabı sermayenin en az üçte ikisi, karar nisabı toplantıya katılanların en az dörtte üçüdür. Bankada imtiyazlı pay sahipleri varsa onların, da yapacakları toplantıda alınacak kararı onaylamaları gerekir. Burada Ticaret Kanunu da uygulanmadığından salt çoğunluk yeterli sayılacaktır81.

f. Kurulun Genel Kurul Kararlarının Tesciline İlişkin Onayı

Yönetmeliğin 11. maddesine göre, Birleşmeye katılan bankaların birleşmeye dair genel kurul kararları ve yeni bankanın noterden tasdikli ana sözleşmesi, genel kurulu izleyen 7 gün içinde Kuruma gönderilir.

Kurulun,

- birleşmeye dair genel kurul kararlarının tescil edilebilmesine ilişkin onayı, - Kanunun 7 nci maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca yeni bankanın kurulmasına izin verilmesine - ve yeni kurulan bankanın tescil ve ilan işlemlerinin tamamlanması ile hüküm ifade etmek üzere aynı maddenin (4) numaralı fıkrası uyarınca faaliyet izni verilmesine dair kararı

Resmi Gazete’de yayımlanır.

81 REİSOĞLU, a.g.e., s.979

76 g. Yeni Bankanın Tescil ve İlanı- Birleşen Bankaların Tüzel Kişiliklerinin Sona Ermesi:

Yönetmeliğin 11. maddesinin son fıkrasına göre, Birleşmeye dair genel kurul kararları, Genel kurullar tarafından onaylanan ana sözleşme ve yeni bankanın kuruluşu, Kurul kararının Resmi Gazete'de yayımlanmasını izleyen 7 gün içinde, birleşmeye katılan bankaların kayıtlı bulundukları Ticaret Sicil Memurluklarına tescil ve ilan olunur. Tescil ile birleşmeye katılan bankaların tüm hak ve borçları ile mevduatları yeni kurulan bankaya intikal eder ve birleşmeye katılan bankaların tüzel kişilikleri sona ererek kayıtları Ticaret Sicilinden silinir.

3. Banka veya Bankaların Mevcut Bir Diğer Bankaya Devri (md.12-15)

Devir, bir veya birden çok bankanın tüm hak, alacak, borç ve yükümlülükleriyle ve tüzel kişilikleri sona ermek suretiyle mevcut bir bankaya devrini ifade eder.(md.5)

Bankaların birleşmeleri halinde gözönünde tutulacak esaslar ve uygulanacak yöntem – genel kurul izni(md.12), devir sözleşmesi(md.13), devir sonrası işlemler(md.14), tescil ve ilan devredilen bankanın tüm hak ve borçları ile mevduatının devir alan bankaya intikali ve devredilen bankaların tüzel kişiliklerinin sona ererek kayıtlarının Ticaret Sicilinden silinmesi (md. 15) bir veya birden fazla bankanın, mevcut bir bankaya devrinde de benzer şekilde düzenlenmiştir.

Yönetmeliğin 15. maddesinin 3. fıkrasına göre, “Devre dair genel kurul kararları ile ana sözleşme değişiklikleri, Kurul kararının Resmi Gazete'de yayımlanmasını izleyen 7 gün içinde, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı veya İl Sanayi ve Ticaret Müdürlüklerine müracaat aranmaksızın, devredilen ve devralan bankanın kayıtlı bulundukları Ticaret Sicil Memurluklarına tescil ve ilan olunur.” 7 günün geçirilmesi halinde Ticaret sicil Memurlukları tescil ve ilanı yapmayacaktır. 7 günü geçirmenin hukuki sonuçları – devrin geçersizliği veya ek süre verilmesi- Yönetmelikte hüküm olmadığından Kurul tarafından belirlenecektir.

77

Tescil ile birlikte devredilen bankanın tüm hak ve borçları ile mevduatı devir alan bankaya geçmekte ve devredilen bankanın tüzel kişiliği sona ererek, kaydı Ticaret Sicilinden silinmektedir.

Borç ve mevduatın kuruluş izni ile birlikte diğer bankaya devredilebileceği kabul edildiğinden; devredilen bankanın alacaklılarının, borcun nakline muvafakati aranmayacaktır.(md.18)

Ticaret Siciline tescile kadar devredilen bankanın tüzel kişiliği ve bankacılık faaliyetleri devam etmektedir. Tescil ile birlikte devredilen bankanın tüzel kişiliği de sona erdiğinden- bir tasfiye süresi sözkonusu olmadığından – Kurulun devredilen bankanın bankacılık iznini kaldırması da gerekmemektedir.

4. Birleşen ve Devredilen Bankalarla İlgili Diğer hükümler

a. Özel İzinler:

Yönetmeliğin 16. maddesinin 1. fıkrası uyarınca, “Birleşen veya devredilen bankaların bir veya birden çoğunun halka açık olması halinde, birleşme veya devir sözleşmeleri için Sermaye Piyasası Kanunu ve ilgili mevzuat çerçevesinde izin alınır.” Birleşme veya devir sözleşmelerinin banka genel kurullarının onayına sunulmadan önce Sermaye Piyasası Kurulu’ndan ön izin alınması gerekecektir. Sermaye Piyasası Kurulu bu izni verirken öncelikle küçük pay sahiplerinin bu birleşme veya devirden zarar görmemelerini gözönünde tutacaktır. 4672 sayılı Kanunla bu fıkraya eklenen istisnanın dışına çıkması devir veya birleşmeye konu bankaların toplam aktiflerinin sektör içindeki paylarının yüzde yirmiyi geçmesi halinde keza Rekabet Kurulundan gerekli iznin alınması, ondan sonra birleşme veya devir sözleşmesinin ve ana sözleşmenin banka genel kurullarının onayına sunulması mümkün olacaktır. (md.16/2)

78 b. Borçların Ödenmesi veya Teminat Gösterme Zorunluluğu Bulunmaması:

Bir bankanın tasfiyeye girmek istemesi halinde, borçlarını vadeli olsalar dahi 2 ay içinde ödeme zorunluluğu getirilmektedir. Keza Türk Ticaret Kanunu’nun şirketlerin birleşmesi ile ilgili maddelerinde borçlar için teminat gösterme zorunluluğu bulunmaktadır. Bu hükümlerin banka devir veya birleşmelerinde uygulanmayacağına yönelik olarak, Yönetmeliğin 17. maddesinde “Birleşme veya devrin kesinleşmesi için devir olunan veya birleşmeye katılan bankaların borçlarının ödenmiş veya teminat altına alınmış olması zorunluluğu bulunmaz.

Yapılmış sözleşmelerde aksine bir hüküm bulunmadığı sürece birleşme veya devir sebebiyle borçlar veya alacaklar muacceliyet kespetmez.” hükmüne yer verilmiştir.

c. Sigorta Primi Yükümlülüğünün Yüzde Elli Oranında Uygulanması:

Mülga 4389 sayılı Kanun’un 18. maddesinde yer alan hükme paralel olarak Yönetmeliğin 18. maddesine göre, “Merkez Bankası, Kurulca alınacak karar üzerine birleşme ve devir işlemleri süresince bankalara mevduat munzam karşılıkları hesabından iadeler yapabilir veya bu yükümlülüklerini erteleyebilir” idi. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 19. maddesinde artık bu ifade yer almamaktadır. Dolayısıyla Yönetmeliğin 18. maddesinde yer alan bu hükmün zımmen yürürlükten kalktığı düşünülmektedir.

d. Birleşme veya Devir Halinde Pay Edinim ve Pay Devirleri:

Yönetmeliğin 19. maddesinin 1. fıkrası’na göre, birden fazla bankanın birleşerek yeni bir banka kurulması veya bir veya birden fazla bankanın mevcut bir bankaya devri halinde, birleşme veya devir sözleşmeleri ile yeni bankanın veya

79 devralan bankanın ana sözleşmesinde, bu birleşme veya devir sonucu birleşen veya devredilen bankaların ortaklarına verilecek hisse miktarı, türü, nominal değeri, imtiyazlı pay konusu ise miktarına ilişkin düzenlemeler yer bulunacaktır. Bu şekilde pay sahibi olma Kanunun 8. maddesinin 2. fıkrasının a bendinde belirlenen oranlarda değişikliğe neden olacaksa veya imtiyazlı paylar el değiştirecek ise; bunların kurucularda aranılan nitelikleri belgelemeleri aranacak, aksi takdirde Kurul izin vermekten imtina edecektir.

e. Sisteme Giriş Payı Ödenmemesi :

Yönetmeliğin 19. maddesinin 2. fıkrası uyarınca, yeni kurulacak bankanın kurucuları (md.7/4-b, 15/2-c) ile hisseleri devralan ortaklar (md. 15/2-d) Fona sisteme giriş primini –asgari sermayenin %10’u –ödemeden muaf tutulmuşlardır.

f. 14. madde Hükümlerine Göre Hisseleri ve/veya Yönetim ve Denetimi Fona İntikal Eden Bankaların Birleşme veya Devirleri

Yönetmeliğin 20. maddesinde, Fon’un, Bankalar Kanunu’nun 14. maddenin verdiği yetkiyi kullanarak hisseleri kendisine intikal eden bankaları “isteklisi bulunan başka bir banka ile birleştirmeye” yetkili olduğu ifade edilmektedir. bu konuya değinilmektedir. 5411 sayılı Kanun’da, bankaların Fona devri Kanunun 71.maddesinde düzenlemiştir. Dolayısıyla yönetmeliğin 20. maddesi kapsamında, Fon 5411 sayılı Kanun’un 71. maddesinin verdiği yetkiyi kullanarak hisseleri kendisine intikal eden bankaları “isteklisi bulunan başka bir banka ile birleştirmeye” yetkili olacağı söylenebilecektir.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, mülga 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 14. maddesinin 3 ve 4. fıkraları kapsamında birçok bankanın Fon’a devredilmesine karar vermiştir. Bunlar arasında Pamukbank T.A.Ş.’nin Fon’a devri82, Toprakbank T.A.Ş.’nin Fon’a devri83, Ege Giyim Sanayicileri Bankası

82 Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Kararı, Karar No:742, Karar Tarihi: 18.6.2002 “4389 sayılı Kanun’la eklenen geçici 4 üncü maddeye istinaden yapılan özel denetim çerçevesinde

80 A.Ş.’nin Fon’a devri84, Bayındırbank A.Ş. ’nin Fon’a devri85, Kentbank A.Ş. ’nin Fon’a devri86, Milli Aydın Bankası T.A.Ş. ’nin Fon’a devri87, Sitebank A.Ş. ’nin Fon’a devri88, İktisat Bankası T.A.Ş. ’nin Fon’a devri89, Ulusal Bank T.A.Ş. ’nin Fon’a devri90, Demirbank T.A.Ş.’nin Fon’a devri91, Etibank A.Ş. ’nin Fon’a devri92 ve Bank Kapital T.A.Ş.’nin Fon’a devrine93 ilişkin kararları bulunmaktadır94.

Rekabet bankaları birleşmeye iten sebepler arasında en önemli olan etkendir. Bankalar bulundukları piyasa koşulları içerisinde daha güçlü rekabet etmek için birleşme ve satın alma yoluna gitmektedirler. Gelişmiş ülkelere nazaran daha küçük

oluşturulan çalışma grupları ve üst komisyon tarafından bağımsız denetim ve murakıp raporları gözönünde bulundurulmak suretiyle hazırlanan ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun 11.06.2002 tarih ve BDDK. DEG/50-2-6588 sayılı yazısının ekini teşkil eden raporlardan Pamukbank T.A.Ş.’ne ilişkin raporlar ve Yapı Kredi Bankası A.Ş. ile Pamukbank T.A.Ş.’nin birleşme taleplerine ilişkin ayrıntıları içeren 18. 06.2002 tarih ve BDDK. KYİ-37-1, 50-1-6984 sayılı yazısı ve ekleri incelenmiştir.Yapılan değerlendirmeler sonucunda ; 1- Pamukbank T.A.Ş.’nin Yapı Kredi Bankası A.Ş.’ne devrine yönelik olarak sunulan plan ve fizibilite raporlarının uygulanabilir olmadığına, 2-Mali bünyesindeki olumsuzların giderilmesini teminen 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 14 üncü maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları kapsamında alınması istenen tedbirleri almayan, yükümlülüklerinin toplam değeri varlıklarının toplamı değerini aşan, faaliyetine devamı mevduat sahiplerinin hakları ve mali sistemin güven ve istikrarı bakımından tehlike arz eden, kaynakları bankanın emin bir şekilde çalışmasını tehlikeye düşürecek biçimde Bankanın yönetim ve denetimini doğrudan ya da dolaylı olarak, tek başına veya birlikte elinde bulunduran ortaklarının lehlerine kullandıran Pamukbank T.A.Ş.’nin, temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetiminin 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 14 üncü maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarına istinaden Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu’na devredilmesine karar verilmiştir.” 83 Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Kararı, Karar No:538, Karar Tarihi: 30.11.2001, “...Mali bünyesindeki olumsuzlukların giderilmesini teminen 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 14 üncü maddesinin (2) numaralı fıkrası kapsamında alınması istenen tedbirleri almayan, kaynaklarını Bankanın emin bir şekilde çalışmasını tehlikeye düşürecek şekilde hissedarlarının oluşturduğu sermaye grubun aktaran, zararı özkaynaklarını aşarak yabancı kaynaklara sirayet eden ve mali bünyesindeki zafiyet sonucu bu haliyle faaliyetleri sürdürmesi mevduat sahiplerinin haklarını ve mali sistemin güven ve istikrarını tehlikeye düşüren Toprakbank A.Ş.’nin temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetiminin 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun 14 üncü maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarına istinaden Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu’na devredilmesine karar verilmiştir.” 84 Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Kararı, Karar No:384, Karar Tarihi: 09.07.2001 85 Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Kararı, Karar No:383, Karar Tarihi: 09.07.2001 86 Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Kararı, Karar No:382, Karar Tarihi: 09.07.2001 87 Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Kararı, Karar No:381, Karar Tarihi: 09.07.2001 88 Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Kararı, Karar No:379, Karar Tarihi: 09.07.2001 89 Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Kararı, Karar No:198, Karar Tarihi: 15.03.2001 90 Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Kararı, Karar No:189, Karar Tarihi: 28.02.2001 91 Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Kararı, Karar No:123, Karar Tarihi: 06.12.2000 92 Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Kararı, Karar No:86, Karar Tarihi: 27.10.2000 93 Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Kararı, Karar No:85, Karar Tarihi: 28.09.2000 94 Pelin GÜVEN, “Bankalar arasında Gerçekleştirilen Birleşme ve Devralmaların Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na Devredilen Bankaların Durumunun Rekabet Hukuku Açısından İncelenmesi”, Bilgi Toplumunda Hukuk Ünal Tekinalp’e Armağan, Cilt II, Beta, İstanbul 2003, s.38 ve 39

81 ölçekli bankalara sahip olan Türk Bankacılık Sektörü uluslararası piyasalarda faaliyet göstermek için birleşmelere ihtiyaç duymaktadır. Buna karşın rekabeti bozucu ve sınırlayıcı düzenlemeler nedeniyle, zayıf bankalar sektör içinde kalmaya devam edip hem rekabeti bozmakta hem de sektörün gelişmesini engellemektedir. Bunlardan ilki sektöre giriş ve çıkışın kısıtlı, mevzuat icabıyla zor olmasıdır. Mali yapısı zayıf olan bankalar Tasarruf ve Mevduat Sigorta Fonu’na alınmaktadır. Bu bankalar sistem dışına çıkartılmayarak rekabeti bozmaktadırlar. Ayrıca bu bankaların bazı yükümlülüklerinin kaldırılması bu bankaları diğer bankalara karşı avantajlı duruma getirip bir nevi ödüllendirme anlamı taşımaktadır.

Tasarruf mevduatlarına devlet tarafından verilen tam güvence rekabeti bozan faktörlerin başında gelmektedir. Bu güvence mali bünyesi zayıf olan bankaların yüksek risk almasına bu durumda rekabetin bozulmasına sebep olmaktadır. Yüksek risk alan bankaların yüksek faiz ödemeleri tüm sektörü zayıflatıp sektöre olan güvenin azalmasına sebep olmaktadır. Bu bozukluk yabancı bankaların sektöre olan ilgilerini azaltmakta, banka birleşme ve devralmalarının önüne geçmektedir. 95

5. Devir ve Birleşme İşlemleri Süresince Merkez Bankası Tarafından Bankalara Destek Vermesi

Mülga 4389 sayılı Kanun düzenlemesine uygun olarak, Yönetmeliğin 18. maddesinde, T.C. Merkez Bankası; Kuruldan izin ve bankaların yetkili organlarınca süresinde birleşme veya devir kararı alınmasını müteakip devir ve birleşme işlemleri süresince bankaların zorunlu karşılıkları hesabından iadeler yapabileceği veya bankaların zorunlu karşılığı yatırma yükümlülüklerinin erteleyebileceği düzenlenmiş idi. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 19. maddesinde artık bu ifade yer almamaktadır. Dolayısıyla Yönetmeliğin 18. maddesinde yer alan bu hükmün zımmen yürürlükten kalktığı düşünülmektedir.

95 Ekonomistler Platformu, “Krizden-Yarına Bankacılık Sistemi / Ekonomistler Platformu Önerileri”, 19.2.2002, (Çevirimiçi) Hhttp://www.econturk.org/Turkiyeekonomisi/bankacilik.pdfH, 7.2.2006

82

6. Birleşme veya Devir İşlemlerinin Kesinleşmesi

Birleşme veya devir işleminin kesinleşmesini müteakip, devredilen bankanın bütün hak ve borçları ve mevduatı devralan bankaya geçer ve devredilen bankanın tüzel kişiliği sona ererek Ticaret Sicilinden kaydı silinir.

I. Türkiye’deki Bankalar İle Yurt Dışındaki Bankaların Sermayesi Türklere Ait Bankalarla Yabancılara Ait Bankaların Birleşmesi

Hamdi Yasaman, 70 sayılı KHK da bankaların devir ve birleşmesini düzenleyen 70 inci maddesinde, “Türkiye’de faaliyette bulunan bankalardan birinin diğer bir veya birkaç banka ile birleşmesi…(Maliye) Bakanlığın (ın) iznine bağlıdır.” hükmünden hareketle o dönemde Türkiye’deki bankaların yurt dışındaki bankalarla birleşmesinin mümkün olmadığı görüşündedir.96

5411 sayılı Bankalar Kanunu, Banka sözcüğünü tanımlarken banka adı altında Türkiye’de kurulan kuruluşlar ile yurtdışında kurulu bankaların Türkiye’deki şubelerini kapsamına almıştır. Bununla birlikte on dokuzuncu maddede banka tanımı dışında, “Türkiye'de faaliyette bulunan bankalardan birinin; diğer bir veya birkaç banka veya finansal kuruluş ile birleşmesi veya bütün aktif ve pasifi ile diğer hak ve yükümlülüklerini Türkiye'de faaliyette bulunan diğer bir bankaya devretmesi” şeklinde yeni bir ibare kullanılması ile kapsam genişliyor veya daralıyor değildir. Yasa koyucunun Türkiye’deki bir bankanın Türkiye’deki diğer bankalarla birleşmesini izne tabi tutarken Türkiye’deki bir bankanın Dünyanın herhangi bir ülkesindeki, hakkında hiçbir bilgi olmayan yabancı bir banka ile birleşmesini serbest bırakacağını düşünmek, Yasanın amaç ve kapsamıyla bağdaşmayacak, bankanın mali

96 YASAMAN, a.g.e., s.136

83 bünyesi zaaf içinde bir yabancı banka ile izin almaksızın birleşmesi, on dördüncü maddenin birinci fıkrasına göre bankanın emin bir şekilde çalışmasını tehlikeye düşürücü nitelikte bir eylem olacaktır.

Türkiye’deki bir veya birden fazla bankanın yurt dışındaki bir veya birden fazla banka ile merkezi Türkiye’de olmak üzere kurulacak yeni bir bankada birleşmeleri ve Türkiye’deki bankaların yeni bankaya devri de madde kapsamına girmektedir.

Türkiye’de kurulu, sermayesi Türklere ait bankalar ile yabancılara ait bankaların birleşmesine engel yoktur.Yabancı bir bankanın Türkiye’de açmış olduğu şube ile Türkiye’de kurulu bankaların birleşmesi, yabancı banka şubesinin tüzel kişiliğinin bulunmaması nedeniyle mümkün olmadığından, olsa olsa yabancı banka şubesi olarak görünen yabancı bir bankaya ait aktifler, Türkiye’deki banka tarafından devralınabilir.97

97 Servet TAŞDELEN, 4491,4672, 4743 sayılı Kanunlarla değişik Bankalar Kanunu Şerhi, Ankara, Nisan 2002, s.561-562

84 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

BANKALARIN DEVİR VE BİRLEŞMELERİNİN VERGİ MEVZUATI AÇISINDAN İNCELENMESİ VE UYGULAMADA KARŞILAŞILAN SORUNLAR

İncelememizin bu bölümünün konusu bankaların devir ve birleşmelerinin vergilendirmeye ilişkin sonuçları olmakla birlikte, burada ele alacağımız konuların yalnız bankalara özgü olmadıklarına işaret etmekte fayda vardır. Çünkü sermaye şirketlerinin birleşme ve nevi değiştirmelerinden doğan vergisel sonuçlar sermaye statüsündeki ortaklıkların hepsi için müşterektir. Ancak, Bankalar Yasası’nda bankaların yalnız anonim ortaklık biçiminde kurulabileceklerinin öngörülmüş olması nedeniyle söz konusu sonuçlar daha dar çerçeveli olacaktır. Bu nedenle bir bankanın sermayesi paylara bölünmüş komandit ortaklık biçimindeki bir bankaya dönüşmesi veya limited şirket statüsündeki bir banka ile birleşmesi söz konusu olmayacaktır.

I. Kavram ve Tanımlama

Sermaye şirketlerinin birleşmesine ilişkin hükümler gerek Ticaret Kanunu ve Bankacılık Kanunu’nda, gerekse Kurumlar Vergisi Kanunu ve Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanunu’nda yer almakta olmasına karşın birleşme kavramının tanımlanması yalnız Ticaret Kanunu’nda yapılmıştır. Ticaret Kanunu’nda birleşme hem devralma, hem de şirket kurulması yolu ile gerçekleşen kaynaşmaları (füzyon) içeren bir üst kavram niteliğindedir.1

Kurumlar Vergisi Kanunumuzda “Birleşme” üst başlığı altında düzenlenmiş olan 36. madde “Bir veya birkaç kurumun diğer bir kurumla birleşmesi, birleşme nedeniyle infisah eden kurumlar bakımından tasfiye hükmündedir. Ancak birleşmede

1 Hikmet Sami TÜRK, Bankaların Zorunlu Devir ve Birleşmesi, Ankara: Banka ve Ticaret Hukuk Enstitüsü, 1984. s.208

85 tasfiye karı yerine birleşme karı vergiye matrah olur.” demekle yetinmiştir. K.V.K.’nda ayrıca bir “birleşme” tanımlaması yapılmış değildir.

Yukarıda İkinci Bölüm’de “Türk Mevzuatında Birleşme ve Devir” başlığı altında açıklandığı üzere Ticaret Kanunu’nda iki çeşit birleşmeden söz edilmiştir. Birincisi iki veya daha fazla şirketin bir araya gelerek yeni bir şirket kurmaları(yeni şirket kurulması yoluyla birleşme), ikincisi bir veya daha fazla şirketin mevcut bir şirkete katılması (devir yoluyla birleşme)dır.2

Oysa Kurumlar Vergisi Kanunu(K.V.K.)’nda, Türk Ticaret Kanunu (T.T.K.)’nda olduğu şekilde birleşme ve devir ayrımı yapılmaksızın, her iki birleşme işlemi 36. maddede açıklandığı üzere, aynı hükme tabi tutulmuş ve birleşmenin tasfiye hükmünde olduğu belirtilmiştir.3

Bunlardan ilki T.T.K.’nda yeni bir şirket kurulması ve devir yolu ile birleşme farklı düzenlendiği halde kurumlar vergisinde aynı kapsamda değerlendirilerek vergilendirilmesi yoluna gidilmiştir. İkincisi ise, birleşme T.T.K.’nda tasfiyesiz infisah hali olarak kabul edilmesine rağmen, kurumlar vergisinde tasfiye hükmünde sayılmıştır4.

K.V.K.’nun 37 ve 39/A maddeleri kapsamında vergisiz birleşme olarak kabul edilen “devir” ile T.T.K.’da düzenlenen ve birleşmenin bir çeşidi olan “devir” arasında hiçbir benzerlik sözkonusu değildir5. K.V.K.’nun 38. maddesi hükmünden de anlaşılabileceği gibi amaç, belirtilen koşullara uygun olarak yapılan birleşmeleri vergilendirme yönünden daha elverişli hükümlere tabi kılarak, korumaktır. Başka deyişle, vergilendirme açısından kurumlar vergisi tehir edilmiş, bu itibarla teşvik edilmiş birleşmelere devir denilmektedir. Bu özendirici hükümden devralma yoluyla

2 Ahmet KAVAK, Sermaye Şirketlerinin Tasfiye, Birleşme, Devir ve Bölünme İşlemleri, Maliye ve Hukuk Yayınları, Ağustos 2005,s.157 3 Salih ŞANVER, Gelir ve Kurumlar Vergisi, Nihat Sayar Yardım Vakfı Yayınevi, No.227, İstanbul 1972, s.229 ve KAVAK, a.g.e, s.157 4 Yılmaz ÖZBALCI, Kurumlar Vergisi Kanunu Yorum ve Açıklamaları, Ankara 1997, s.581 5 Şükrü KIZILOT,Kurumlar Vergisi Kanunu ve Uygulaması, Cilt 2, Ankara 1990, s.1596

86 oluşan birleşmeler kadar, yeni şirket kurulması yoluyla meydana gelen birleşmeler de yararlanırlar. Bu nedenle Kurumlar Vergisi Yasası’nın tanımladığı devir, ticaret yasasındaki “devralma yoluyla birleşme” anlamına gelmeyip, ister devralma yoluyla, ister yeni şirket kurulması yoluyla yapılmış olsun, öze şekle ilişkin belirli koşullara uyulması halinde vergilendirme kolaylığından yararlanabilecek birleşmeleri ifade etmektedir. Kurumlar Vergisi Yasası’ndaki “Devir” ile Ticaret Yasası’ndaki “Devralma yoluyla birleşme” kavramları arasındaki bu anlam farklılığı değişik yorumlara yol açmış, Kurumlar Vergisi Yasası’ndaki devri “birleşilen kurumun tüzel kişiliğini muhafaza etmesi ve buna birden fazla kurumların infisah nedeniyle katılmaları” şeklinde tanımlayanlar olmuştur.6

Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun’un “Birleşme, devir ve şekil değiştirme halleri” üst başlığı taşıyan 36. maddesinde ise, iki veya daha ziyade hükmi şahsın birleşmesi halinde yeni kurulan hükmi şahsın, devir halinde ise devir alan hükmi şahsın, birleşen, devir alınan hükmi şahıs veya şahısların yerine geçeceği hükmü yer almaktadır. Dolayısıyla burada “birleşme” kavramı yeni şirket kurulması yoluyla birleşmeleri, “devir” kavramı ise devralma yoluyla yapılan birleşmeleri ifade etmektedir. Her iki kavram da Kurumlar Vergisinde kullanılandan farklı anlamlar taşımaktadır. Bu durum devir ve birleşmeler bakımından vergi hukukumuzda kavram karışıklığı yaratmaktadır.

II. Bankalararası Devir ve Birleşmelerin Vergilendirilmesi

5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun “Birleşme, bölünme ve hisse değişimi” başlığı altında yer alan 19. maddesinde, Türkiye'de faaliyette bulunan bankalardan birinin; diğer bir veya birkaç banka veya finansal kuruluş ile birleşmesinin veya bütün aktif ve pasifi ile diğer hak ve yükümlülüklerini Türkiye'de faaliyette bulunan diğer bir bankaya devretmesinin, bütün aktif ve pasifleri ile diğer hak ve yükümlülüklerini devir alması veya bölünmesinin ya da hisse değişiminin Kurulun

6 Kemal BERKEM, Avni ERTAN ve Ömer Fikri AKDAĞ, Kurumlar Vergisi Kanunu(izahi ve içtihatlı), T.C. Vergi Kanunları Külliyatı, 3. Cilt , Ankara :1969, s.481

87 iznine bağlı olduğu hükme bağlanmıştır. Anılan maddede, izin tarihinden itibaren üç ay içinde ilgili bankaların yetkili organlarınca karar alınarak gerekli işlemlere geçilmediği takdirde, verilen iznin geçersiz olacağı ifadesine yer verilmiştir.

Kuşkusuz bu izin çerçevesinde yapılacak bir birleşme ve devir işlemi ister bir bankanın diğerine katılması, ister iki bankanın birleşerek yeni bir banka kurmaları şeklinde olsun, bu işlem Bankacılık Kanunu’nun bu konudaki hükümlerine uygun olarak gerçekleştirilecek ve bundan Kurumlar, Gelir, Katma Değer, Geçici, Damga, Taşıt Alım- Özel Tüketim, Bankacılık Sigorta ve Muamele Vergisi, Harçlar ve Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun’un Kanunu’na göre doğacak vergilendirmeye ilişkin çeşitli yükümlülükler olacaktır. Bu yükümlülükler üzerinde ayrı ayrı durmalıyız.

A.Kurumlar Vergisi Yükümlülüğü

Kurumlar Vergisi Yükümlüleri, kurum niteliğini taşıyan ve Kurumlar Vergisi Kanunu md.1’de sayılmış bulunan kuruluşlardır.7 Bu maddeye göre, kurumlar vergisi yükümlüleri arasında sermaye şirketleri de sayılmıştır. K.V.K. md.2 uyarınca, Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kurulmuş olan anonim, eshamlı komandit ve limited şirketler ile aynı mahiyetteki yabancı kurumlar, sermaye şirketleridir.8 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 7. maddesinin 1. fıkrasının a bendi uyarınca, Türkiye'de kurulacak bir bankanın anonim şirket şeklinde kurulması şart olduğundan, bankalar da K.V.K. md.1’de sayılan kurumlar vergisi yükümlüleri arasındadır.

K.V.K.’nun 36. maddesinde bütün birleşmelerin vergilendirileceği, 37 ve 39/A maddelerinde ise hangi birleşmelerin vergilendirilmeyeceği açıklanmış olmaktadır. Bu açıdan çalışmamızda aşağıda incelenen bölümde birleşme(vergili birleşme), devir (vergisiz birleşme) olarak ele alınmaktadır.

7 Selim KANETİ, Vergi Hukuku, 2. bası, İstanbul 1989, s.351 8 KANETİ, a.g.e., s.352

88 1. Kurumlar Vergisi Kanunu Açısından İşletmelerde Birleşme

a) Birleşme Kârının Hesaplanması

5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu9’nun “Birleşme ” başlıklı 36. madde hükmüne göre, birleşmede tasfiye karı yerine “birleşme kârı” vergiye matrah olur. Tasfiye karının tespiti hakkındaki hükümler, birleşme karının tespitinde de caridir. Şu farkla ki, münfesih kurumun veya kurumların ortaklarına veya sahiplerine birleşilen kurum tarafından doğrudan doğruya veya vasıta ile verilen değerler, kurumun tasfiyesi halinde ortaklara dağıtılan değerler yerine geçer.

Kurumlar Vergisi Kanununun 36. maddesinde, kurumların birleşmesinin tasfiye hükmünde olduğu, birleşme karının, tasfiye karı gibi hesaplanacağı belirtilmiştir.10

Birleşme kârının saptanmasının hangi esaslara göre olacağı K.V.K.’nun 36. maddesinin 2. ve 3. fıkralarında “Tasfiye kârının tespiti hakkındaki hükümler birleşme kârının tespitinde de geçerlidir. Şu farkla ki, münfesih kurumun veya kurumların ortaklarına birleşilen kurum tarafından doğrudan doğruya veya dolaylı olarak verilen değerler kurumun tasfiyesi halinde ortaklara dağıtılan değerler yerine geçer. Birleşilen kurumdan alınan değerler, vergi usul kanununda yazılı değerleme hükümlerine göre değerlenir” şeklinde düzenlenmiştir.

Görüldüğü gibi birleşmelerin vergilendirilmesi esas itibariyle tasfiye kârının vergilendirilmesinden farklı değildir. Ancak tasfiyede işletme tüm olarak satıldığı ve mallar ayrı ayrı paraya çevrildiği için tasfiye kârı, borçlar çıkarılmak suretiyle tespit edilebilir. Birleşmede ise birleşme karşılığında banka ortakları diğer bankanın hisse

9 Kurumlar Vergisi Kanunu 10 Haziran 1949 tarihli 7229 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. 10 YILDIRIM-KOLOTOĞLU, a.g.e., s.231

89 senetlerini almaktadır. Bu hisse senetlerinin gerçek değeri ile bankanın öz sermayesi arasındaki fark birleşme kârıdır.11

Birleşme anındaki servet değeri(özsermaye) ise, birleşen şirkete ait varlıkların tarafların karşılıklı iradeleri ile birleşme tarihi itibariyle yeniden yapılan değerleme sonucunda belirlenen değeridir.12Belirlenen bu değer karşılığında birleşen kurum ortaklarına birleşilen kurum tarafından pay verilecektir. Birleşen kurum tarafından devredilen değerler karşılığında birleşilen kurumdan alınan paylar da Vergi Usul Kanunu (V.U.K.) hükümlerine göre (alış bedelleri üzerinden) değerlendirileceğinden (K.V.K. md.36) bu yöntemle de birleşme anındaki servet değeri belirlenmiş olacaktır.13

Sonuç olarak bileşme kârı, birleşilen kuruma devredilen özvarlığa karşılık olarak infisah eden kurum ortaklarına birleşilen kurum tarafından doğrudan doğruya veya kurum aracılığıyla verilen birleşilen kurum hisse senetlerinin, varsa ayın, nakit ve kurucu hisse senetlerinin V.U.K.’nunda öngörülen değerleme ölçülerine göre tespit edilmiş değerleri ile birleşme dönemi başındaki özsermaye tutarı arasındaki farkı ifade etmektedir14.

Bu hükümlere göre birleşen banka her şeyden önce birleşme kararını vererek bunu ticaret siciline tescil ettirdiği tarihe kadar geçen dönemin normal kurumlar vergisini vermekle yükümlüdür. Kısa dönemin normal kurumlar vergisi ödendikten sonra, birleşmenin sicile tescilinden itibaren başlayacak tasfiye döneminde doğacak kâr ise - ki kurumlar vergisi yasamız bunu birleşme kârı diye isimlendiriyor – bu dönemin sonunda ayrıca vergilendirme konusu olmaktadır. Birleşmeden önceki son bilânço değerleri ile emsal değerleri arasındaki farklar, başka deyişle varlıkların birleşme kararından önceki değeri ile birleşme anlaşmasıyla saptanan değeri

11 Yaşar KARAYALÇIN, Bilanço Hukuku, Ankara:Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, 1979, s.120 12 Mehmet GÜR,Kurumlar Vergisi Kanunu Yorum ve Açıklamaları, 2.Bası,Ankara 1986, s.587 13 KAVAK, a.g.e., s.160 14 Selahattin PAKLAR, Kurumlar Vergisi Kanunu Yorum ve Açıklamaları, 1987, 2.Baskı s.576

90 arasındaki fark bu verginin matrahını oluşturmaktadır. Birleşme halinde hesap dönemi yerine birleşmenin gerçekleştirildiği tasfiye dönemi geçer.

Burada bizi ilgilendiren konu kâğıt üzerinde de olsa, tasfiyeye girdikten sonra doğacak birleşme kârının vergilendirilmesidir. Çünkü birleşen bankanın taşınmaz mallar gibi varlıkların emsal değer ile değerleneceğinden, kurumun bünyesinde durduğu sürece vergi konusu olmayan gizli yedekler ve aktifte meydana gelen değer artışları realize olarak birleşen bankanın tasfiye kârını doğurur. Özellikle para değerindeki düşmelerin çok hızlı seyrettiği zamanlarda eskiden alınmış aktife kayıtlı varlıkların, defterde yazılı iktisap değerlerine oranla çok yüksek piyasa değerleriyle değerlenmeleri tasfiye sonu servet değerinde büyük artışlara neden olarak ağır bir kurumlar vergisi yükümlülüğü yaratır. Bu durum bankaların birleşmelerini engelleyen en önemli etkenlerden biridir.

Oysa Sayın Karayalçın’a göre, birleşmelerde, bankanın hukuki bünyesinde devretme veya yeni bankayla birleşme dolayısıyla bir değişiklik olmakla birlikte, ortaklık ilişkisi, malvarlığı ve amaç birliği birleşilen bankada devam etmektedir. Bankanın varlığı ve sürekliliği ilkesi birleşme olayının vergi borcunun doğumuna neden olmamasını gerektirir; esasen birleşmelerde işletme varlığından kişisel varlığa bir kayma da söz konusu olmamaktadır. Kaldı ki büyük işletme siyaseti dolayısıyla bu kârı vergi dışı bırakmak gerekmektedir.15 Bu görüşün kabul edilmesi halinde, vergilendirmenin ödeme gücüne göre yapılması ilkesi16 zedelenir. Aslında iki bankanın birleşmesi ile ödeme gücü çoğalacağından vergi yükünün de çoğalması gerekir, ki bu sosyal devlet ilkesinin17 bir sonucudur.

15 KARAYALÇIN, a.g.e., s.129 16 Ödeme Gücüne Göre Vergilendirme kavramı için bkz. Elif SONSUZOĞLU, “Ödeme Gücüne Göre Vergilendirme İlkesi”, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Mali Hukuk Anabilim Dalı, Doktora Tezi, İstanbul: 1997, s. 5 vd. 17 «Sosyal devlet güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak, gerçek eşitliği ve dolayısıyla toplumsal dengeyi sağlamakla yükümlü devlet demektir» (Anayasa Mahkemesi, 23.5.1972,2/28:R.G. 21.1.1972) naklen KANETİ, a.g.e., s.33, dn.18

91 b) Birleşme Dönemi

Tasfiye karının vergilendirilmesi tasfiye dönemi itibariyle yapılır. Buna göre, kurumların birleşmesi halinde, birleşme karının da, “birleşme dönemi” itibariyle hesaplanması gerekir. Ancak, birleşmede, başlangıç ve bitimi olan, belli bir dönem yoktur.18

c) Birleşme Beyannamesinin Verilmesi

i.Birleşme Öncesi(Kıst) Döneme Ait Beyannamenin Verilmesi

Birleşen şirketler, hesap dönemi başından birleşme kârının tescil ve ilan edildiği tarihe kadar olan süreye ilişkin kıst dönem beyannamesini, birleşme kararının tescil ve ilan edildiği ayı takip eden dördüncü ayın 15. günü akşamına kadar vermesi gerekir.19 Birleşen kurumun, birleşmenin sonuçlanmasından önceki dönemlerle ilgili olup, bundan sonra verilmesi gereken beyannamelerini verme sorumluluğu birleşen kuruma ait olduğundan sözkonusu beyannamelerin verilmesi, birleşme kârının beyanından sonraya bırakılamaz.20

ii.Birleşme Beyannamesinin Verilmesi

Birleşme dönemine ilişkin beyanname birleşmenin gerçekleştiği(Birleşme bilançosunun kesinleştiği ve birleşen şirket unvanının silindiği) tarihten itibaren 15 gün içinde infisah eden (birleşen) şirketin bağlı bulunduğu vergi dairesine birleşilen

18 Yılmaz ÖZBALCI,a.g.e,s. 580 19 Billur YALTI, “Kurumlar Vergisi Kanunu Açısından Sermaye Şirketlerinde Tasfiye, Birleşme, Nev’i Değiştirme”, Istanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 1987, s.199 20 Mehmet Ali CANOĞLU, “Tasfiye ve Birleşme Hallerindeki Sonuçlar Dönem Karı ve Zararı Dışında Ayrı Hesaplarda İzlenmelidir” Vergi Dünyası, Maliye Hesap Uzmanları Derneği Yayını , Nisan 1995, sayı 164, s.10

92 kurum tarafından verilir(K.V.K.’nun 31. maddesinin kıyasen uygulanması)21. Beyannameye birleşme bilançosu ve kar-zarar cetveli eklenir.

d)Birleşme Kârı Üzerinden Tarh Edilen Vergilerin Ödenmesi

Birleşme karına ilişkin olarak verilen birleşme beyannamesi üzerine tarh edilen %30 oranındaki kurumlar vergisi(2004 yılına ilişkin kurum kazançlarında %33 oranında) birleşme beyannamesi verme süresi içinde birleşilen kurum tarafından ödenir.22

e)Birleşme Halinde Sorumluluk

Birleşilen kurumdan alınan değerler Vergi Usul Kanunu’nda yazılı esaslara göre değerlenir. 34 ve 35. maddelere göre tasfiye memurlarına düşen sorum ve ödevler, birleşme halinde, birleşilen kuruma terettüp eder.23 Bu bakımdan birleşilen kurumun sorumluluğu ana hatları ile aşağıdaki noktalarda toplanmıştır:

i.Birleşme Kârının Beyanı

Birleşilen Kurum, birleşen kurumun, birleşmeden doğan kârını, birleşmenin gerçekleşmesinden itibaren 15 gün içinde vereceği beyanname ile beyan etmek zorundadır. Beyanname zamanında verilmediğinde, uygulanacak cezayı, birleşilen kurumun kendi varlığından ödemesi gerekir.24

21 PAKLAR, a.g.e., s. 580 22 KAVAK, a.g.e., s. 163 23 YILDIRIM-KOLOTOĞLU, a.g.e., s.231 24 ÖZBALCI, a.g.e., s.597

93 ii.Birleşen Kurumun Birleşmenin Gerçekleştiği Tarihe(Kıst döneme) Kadarki Beyanı

Birleşen kurumun hesap dönemi başından birleşmenin gerçekleştiği tarihe kadarki (sermaye artışının ticaret siciline tescil ve ilanı ya da yeni kuruluşun ticaret siciline tescil ve ilanı) kurum kazancı, birleşme kârı ile birlikte birleşmenin gerçekleşmesinden itibaren 15 gün içinde beyan edilmelidir.25

iii.Tahakkuk Etmiş Vergilerin Ödenmesi

K.V.K.’nun 42. maddesinin 2. fıkrası uyarınca, birleşilen kurum, birleşen kurumların tahakkuk etmiş olup henüz vadeleri gelmemiş bulunan vergilerini birleşme kârına ilişkin vergiyle aynı süre içinde ödeyecektir.26

iv.Birleşme İşlemlerinin İncelenmesi

K.V.K.’nun 35. maddesi uyarınca birleşilen kurum, vergi dairesine müracaat ederek birleşme işlemlerinin incelenmesini bir talepname ile istemek zorundadır. İnceleme birleşme kârının doğru hesaplanıp hesaplanmadığını tespit etmek amacına yöneliktir. Tasfiyede olduğu gibi vergi incelemesine idarece 1 ay içinde başlanması gerekir. İnceleme sonuçları birleşilen kuruma idarece tebliğ olunur.27

f) Birleşme ile İlgili Özellik Arzeden Konular

Birleşme ile ilgili özellik arzeden konular aşağıda açıklanmaya çalışılmıştır.

25 Hüseyin AKAY, İşletme Birleşmeleri ve Muhasebesi, Yaylım Matbaası, İstanbul 1997, s.78 ve 79 26 AKAY, a.g.e., s.79 27 MD. Nadi ABBASOĞLU, “Kurumlarda Tasfiye Birleşme ve Devir Hükümlerine Genel Bir Bakış: Kurumlarda Birleşme II”, Vergi Sorunları Dergisi, Mayıs 1991, s.25

94 i. Birleşme giderleri

Birleşme nedeniyle gerek birleşen ve gerekse birleşilen kurumlar bir kısım giderler yaparlar ki, bu giderler KVK’nun 14. maddesinin 1. fıkrasının 3. bendi kapsamında kurum kazancının tespitinde, hasılattan indirebilirler. Birleşilen kurum tarafında yapılan birleşme giderleri, işin genişletilmesine yönelik olması nedeniyle ilk tesis ve taazzuu gideri niteliğindedir.28

ii. Birleşen Kurumlara İlişkin Zararlar

Birleşen kurumların mali bilançolarına göre oluşan zararları 5 yıllık süre dikkate alınarak ancak kendi karlarından mahsup edilebilecektir. Dolayısıyla birleşen şirket zararları en son birleşme karından mahsup edilebilir29, kalan zararların birleşilen şirket bünyesinde oluşacak kardan mahsup edilmesi mümkün değildir.30

iii. Birleşen Şirkete Ait Gayrimenkullerin Satışında K.V.K.’nun 8/12. veya Geçici 28. maddesinin Uygulanması

K.V.K.’nun 36. maddesi kapsamında gerçekleştirilen birleşmelerde, birleşen şirkete ait gayrimenkulün birleşilen şirkete intikali yeni iktisap olarak dikkate alınacağından, devir tarihinden iki tam yıl geçmesi halinde, gayrimenkulün birleşilen şirket tarafından satılması ve satış karının sermayeye ilavesi şartıyla kurumlar vergisi istisnasından yararlanabilir. Burada 2 yıllık sürenin birleşilen kurumda geçmesi gerekir. Bir diğer ifade ile birleşen şirket aktifinde kaldığı süre hesaba katılmamakta

28 Hasan YALÇIN- Selçuk YÜCEL, Gelir ve Kurumlar Vergisi Uygulamasında Giderler, Hesap Uzmanları Kurulu Yayını, İstanbul 1996, s.215-216 29 Danıştay 4D.30.4.1968T 1964/396 E, 1968/2469 K ve 19.2.1968 T. 1964/510 E, 1968/688 K. sayılı kararlarında “Birleşmenin K.V.K.’nun 36. madde hükmü karşısında, infisah eden kurum bakımından tasfiye hükmünde bulunduğu, bu durumda hükmi şahsiyeti sona eren şirket zararının, tasfiye karının hesabı sırasında ve şirket bünyesinde nazara alınması icap edeceği” belirtilmiştir.(bkz. PAKLAR, a.g.e., s.588) 30 Hızır TARAKÇI, “Mükellefiyetlerin Sona Ermesi ve Kurumsallaşma”, Değişim Yayınları, İstanbul 1995, s.513

95 31idi. Ancak Kurumlar Vergisi Kanunu’na 4444 sayılı Kanun’la eklenen ve 5035 sayılı Kanunla değiştirilen geçici 28. maddesinin (a) bendi ve 8/12. madde hükmü uyarınca getirilen istisna 1.1.1999 - 31.12.2004 tarihleri arasında uygulanacaktır. Bu tarihten sonra bu hüküm uygulanmayacaktır.

iv.Birleşme Primi

Devralma yoluyla vaki olan birleşmelerde, birleşilen kurum birleşme nedeniyle devir aldığı servet karşılığı olarak birleşen kurumun ortaklarına, paylar hisse senedine bağlanmış ise hisse senedi, paylar hisse senedine bağlanmamış ise ortaklık hakkı verecektir32. Bunun için çok istisnai haller dışında sermaye artırımına gidilmesi gerekecektir.

Birleşilen kurumun hisse sentlerinin nominal değerleri ile rayiç değerlerinin aynı olması durumunda sorun olmayacaktır. Ancak pek çok kez durum böyle değildir. Yani birleşilen kurumun hisse senetleri nominal bedelin üstüne çıkmıştır. Bu durumda birleşilen kurumun yapacağı sermaye artırımı, devir alacağı servet tutarından daha az olacak ve böylece bilançonun pasifinde yer alan bir birleşme primi doğacaktır. Birleşme primi , emisyon primi hükmünde olup, birleşilen şirketin kurum kazancının bir unsurudur33.

Emisyon primi, şirketin kuruluşu ya da sermayesinin artırımı sırasında, hisse senetlerinin itibari değerlerinin üzerinde bir bedelle satılması halinde, pay sahiplerinden tahsil edilen hisse senetlerinin itibari değeri tutarını aşan kısmıdır.34

Emisyon primleri, K.V.K.’nun 8/5. maddesi kapsamında kurumlar vergisinden istisna edilmiştir.Ancak emisyon priminin birleşilen şirket tarafından

31 KAVAK, a.g.e., s.166 32 AKAY, a.g.e., s. 104 33 ÖZBALCI, a.g.e., s. 586-587 34 Rüştü ERİMEZ, “Emisyon Primi”, Vergi Dünyası, Maliye Hesap Uzmanları Derneği Yayını, Ekim 1996, sayı 182, s.3

96 ortaklara nakden dağıtılması halinde, G.V.K.’nun 94/6-b maddesi kapsamında tevkifat yapılacaktır.35

Yeni kuruluş şeklindeki birleşmelerde, yeni kurulan şirketin esas sermayesi devrolan şirketin veya şirketlerin özvarlıkları toplamı kadar olacağından, bu nevi birleşmelerde birleşme primi doğmayacaktır.36

v. Birleşen Şirketin Birleşilen Şirket Sermaye Payına Sahip Olması

Genel olarak birleşmeler, birbirleriyle iştirak ilişkisi içindeki şirketler arasında gerçekleştirilir. Birleşen şirket, katılacağı şirketin sermaye payına sahip olması durumunda, birleşilen şirket birleşme neticesinde kendi hisse senetlerini iktisap etmiş olur. Bu takdirde birleşilen şirket birleşme neticesinde kendi hisse senetlerini iktisap etmiş olur. Bu takdirde birleşilen şirket, bu ölçüde daha az sermaye artırımı ile yetinir37.

vi. Birleşilen Şirketin Birleşilen Şirkette İştirakinin Olması

Devralma biçiminde gerçekleştirilen birleşmelerde, birleşilen şirketin birleşen şirkette iştiraki olduğunda, birleşilen şirketin hisse senetlerinin birleşen şirketin hisse senetlerine oranla daha fazla değer kazanması halinde, bileşilen şirket lehine bir kâr doğar.38 Bu kâr emisyon primi niteliğinde olduğundan kurumlar vergisinden istisna edildiği gibi, gelir vergisi tevkifatına da tabi tutulmaz.

35 KAVAK, a.g.e., s.167 36 AKAY, a.g.e., s.105 37 ÖZBALCI, a.g.e., s.587 38 KIZILOT, Kurumlar Vergisi Kanunu ve Uygulaması, s.1603

97 2. Kurumlar Vergisi Kanunu Açısından İşletmelerde Devir

İster yeni kuruluş ister katılma türü birleşme olsun, yapılan birleşme Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 37. maddesindeki öze ve 38. maddesindeki şekle ilişkin şartlara uygun olarak gerçekleştiriliyor ise Kurumlar Vergisi Kanunu’ndaki adlandırmaya göre “devir”dir. Kurumlar Vergisi Kanunu’nda düzenlenen devir “Vergisiz Birleşme” olarak adlandırılmaktadır.39

K.V.K.’nun 37, 38 ve 39. maddelerindeki şartlara uygun olarak gerçekleştirilen ve K.V.K’nda devir başlığı altında toplanan birleşmelerde münfesih kurumun sadece devir tarihine kadar elde ettiği kazançlar vergilendirilecek, doğrudan doğruya birleşmeden doğan kârlar hesaplanmayacak ve vergilendirilmeyecektir40.

K.V.K.’nun 37, 38 ve 39. maddelerine uyan birleşmelerde münfesih kurumun kül haline yani aktif ve pasif kalemlerinin tasfiye edilmeksizin kayıtlı değerleri üzerinden yeni veya devralan şirkete aynen intikaline olanak sağlayarak, aktif değerlerdeki değer artışlarını vergilendirmeyi amaçlamıştır.41

K.V.K.’nun ilgili maddelerinde yer alan düzenlemeler, bankaların özellikleri yeteri derecede kavrayamayan ve genel nitelikli olma özelliğini taşımaktadırlar. Bu anlamda devir ve birleşmeye ilişkin düzenlemeler getiren K.V.K.’nun 37. ve 39. maddelerine devir ve birleşme hallerinde ortaya çıkan kazançların vergilendirilmelerinin, zamana yayılmasına ilişkin eklemeler yapılması ve devralan kurumun kurumlar vergisi yükümlülükleri kapsamında vergi yükümlülüklerinin yerine getirilmesine imkan verilmesi gereği bulunmaktadır. Yine devralınan zararların düşülmesine imkan veren düzenlemelere de yer verilmesi gereği bulunmaktadır. Diğer taraftan işlemlerin bankaların bilanço yapılarına bağlı olarak ortaya çıkması muhtelif kalemlerin de dikkate alınması suretiyle bu özellikleri

39 AKAY, a.g.e., s.79 40 Ahmet DEMİR, Tekdüzen Muhasebe Sistemi, Çağdaş Müşavirlik Pazarlama ve Tic. Ltd. Şti., 2. Baskı, İstanbul 1996, s.764 41 PAKLAR, a.g.e., s.591

98 içerecek bir şekilde vergilendirme konusu edilmesine imkan veren – örneğin değerleme imkanının verilmesi gibi – hükümler getirilmelidir.

Bu noktada özellikle tüm sistem açısından gereklilik olarak halen geçerliliğini sürdüren Bankacılık Kanunu uyarınca ayrılan karşılıkların gider yazılması esasının mali bünyesi zayıf bankaların güçlü kuruluşlar bünyesinde eritilmesi ve sistemin güçlendirilmesi anlamında devralınan ya da birleşilen kurum bünyesinde de gider olarak indirim konusu edinmesine imkan tanınmalı ve sorun yine kuruluş bünyesini bozacak bir şekilde sürdürülmemelidir.42

Ülkemizde özellikle bankacılık alanında buna büyük gerek duyulmakta, planlar ve programlar küçük bankaların birleşerek daha güçlü mali kurumların yaratılmasını özendirici önlemlerin alınmasını öngörmektedirler. Bankalararası birleşmeleri özendirmeyi amaçlayan plan ve programların hiç olmazsa mali açıdan bu amacına ulaşabildiği söylenemez. Çünkü planlı döneme girdiğimiz tarihten bu yana şirketlerin birleşmelerinin vergilendirilmesine ilişkin hükümlerde herhangi bir değişiklik yapılmamıştır. Bu amaca yönelik tek önlem Kurumlar Vergisi Yasası’nın 37–39. maddelerinde yer alan devir müessesesi olmakta devam etmektedir. Gerçekten birleşmelerin büyük bir vergi yükünü de beraberinde getirmesi birleşmeleri köstekleyici nitelikte olduğundan, yasa koyucu fiili vergi, yükünün artmasına yol açmayacak şekilde birleşmeler yapılabilmesi olanağını da tanımıştır. Bununla birlikte, aşağıda ayrıntılı olarak açıklayacağımız üzere, bu hükümlerin bankalar açısından yararı şüpheli görünmektedir.

a) Devrin(Vergisiz Birleşmenin) Öze İlişkin Şartları

Kurumlar Vergisi Kanunu belirli koşullara uygun olarak yapılan birleşmeleri devir olarak nitelendirmekte ve bu birleşmelerde ayrıca öngördüğü koşullara da

42 Ahmet KIRMAN, “Banka Birleşmeleri ve Devralmaları Sorunlar, Önlemler ve Öneriler”, (Çevirimiçi), Hhttp://www.tbb.org.tr/turkce/arastirmalar/tbb_birlesme_onerileri.docH , 14.Haziran.2004

99 uyulduğu takdirde kişiliği sona eren kurumun yalnız devir tarihine kadar elde ettiği kazançları vergilendirip, birleşme kârının vergilendirilmeyeceğini hükme bağlamaktadır. Birleşmenin vergilendirilmeksizin gerçekleştirilmesi için K.V.K’nun getirdiği öze ilişkin şartlar K.V.K.’nun 37. maddesinde 3 bent halinde sayılmıştır. Ancak 3 numaralı bentte yer alan hüküm, 25 Mayıs 1995 tarih ve 4108 sayılı Kanunun 39/2-b maddesiyle yürürlükten kaldırılmıştır. Dolayısıyla vergisiz birleşmenin öze ilişkin şartları 2 bentte vücut bulmaktadır.

i. Birleşme Neticesinde İnfisah Eden Kurum İle Birleşilen Kurumun Kanuni veya İş Merkezleri Türkiye’de Bulunmalıdır (K.V.K. md.37/1)

Bir kurumun kanuni ve iş merkezinin Türkiye’de bulunması, onun tam mükellef kurum olduğunu gösterir. O halde birleşmenin devir hükmünde sayılabilmesi için, birinci koşul kurumların tam mükellef olmalarına bağlanmıştır43. Taraflardan birinin veya her ikisinin de dar mükellef olması halinde devir esasları uygulanmaz44. Zira, Kurumlar Vergisi Yasası’nın 1. maddesinde sayılmış kurumlardan yasal ve iş merkezlerinden her ikisi de Türkiye içinde bulunmayan kurumlar dar yükümlü kurumdur.45

Birleşmenin devir olarak kabul edilebilmesi için, her iki kurumun da tam mükellef olmasının bir şart olarak ileri sürülmesi devir olayının mahiyetinden kaynaklanmaktadır.46 Şöyle ki; vergili birleşmede, birleşme kârı devrolan kurum bilançosundaki aktif kıymetlerin cari değerleriyle dikkate alınmasından meydana gelmektedir. Vergisiz birleşmede (devir) ise, birleşme kârının hesaplanmaması, bu değerlendirmenin yapılmaması, yani aktif kıymetlerin değer artışından oluşan gizli

43 Emre BURÇİN, “Kurumlar Vergisi Kanunu Yönünden Birleşmenin Özel bir Hali: Devir”, MD.Ü.İ.İ.B.F. Dergisi, Haziran 1990, s.55 44 AKAY, a.g.e., s. 80 45 Esra EKMEKÇİ, Kurumlar Vergisi’nde Dar Yükümlülük, Kazancı Hukuk Yayınları No. 132, İstanbul 1994, s.19 46 Altar Ömer ARPACI, “Kurumların Avantajlı Birleşme Şekli Devir Müessesesi”, Vergi Sorunları Dergisi, Temmuz 2003, Sayı 178, s.65

100 yedeklerin vergilendirilmesinin birleşilen kurum bünyesinde gerçekleşeceği tarihte yapılmak üzere ertelenmesi (vergilemenin devrolan iktisadi kıymetlerin satışına bağlı olarak devralan şirket nezdinde yapılması) anlamına gelir. Bu ertelemenin yapılabilmesi, birleşilen kurumun ileride elde edeceği her türlü kazanç itibari ile kavranıp vergilendirilebilmesini yani tam mükellef olmasını gerektirir.47

Dar mükellefiyette ise, kurumlar yalnızca Türkiye’de elde ettikleri kazançlar üzerinden vergilendirilir(K.V.K. md. 11). Devir suretiyle elde edinilen değerlerin içerdiği gizli yedeklerin realize edilmesi(yani edinilen kıymetlerin satılması) işlemi Türkiye dışında gerçekleştiğinde, vergileme imkanı ortadan kalkar. Bu da bir bakıma vergi erteleme müessesesi olan “devir” işleminin mantığına aykırı bir durumdur.48 Dar mükellefiyet durumunda, satışların Türkiye dışında gerçekleşmesi halinde vergi dışı kalmalarına dolayısıyla da ertelenen bu verginin kaybı sözkonusu olmaktadır.49

Birleşen ve birleşilen kurumların tam mükellef olmaları koşulunun temel amacı, ertelenen verginin güvence altına alınmasını sağlamaktır.50

ii. Münfesih Kurumun Devir Tarihindeki Bilânço Değerlerini Birleşilen Kurum Kül Halinde Devralmalı ve Aynen Bilançosuna Geçirmelidir (K.V.K. md.37/2)

İkinci fıkrada yer alan koşul hem birleşen kurumun tüm aktif ve pasifinin kül halinde devralınmasını, hem de bu değerlerin birleşilen kurumun bilânçosuna aynen geçirilmesini, yani devir tarihinde birleşen kurumun bilânçosunda yazılı değerlerin değiştirilmeden alınmasını içermektedir. Bu hükümdeki şart ile sağlanmak

47 A.Sema KÜÇÜKTOP, “Tasfiye, Devir, Birleşme, Nev’i Değiştirme ve İşletmelerin Birleştirilmesinin Türk Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu ve Vergi Kanunları Karşısındaki Durumlarının Değerlendirilmesi”, Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanları Kurulu Yeterlilik Etüdü, H.U.K., İstanbul Grup Kitaplığı, Sayı 31328009, Ankara 1995, s.83 48 ARPACI, a.g.m.,s.65 49 BURÇİN, a.g.m.,s.55 50 AKAY,a.g.e., s.80

101 istenen, devrolan kurumun aktif kıymetlerinin, kayıtlı değerleriyle devralan kuruma intikal ettirilmesidir.51

Devir tarihinde birleşen kurumun bilançosunda yazılı değerlerin değiştirilmeden birleşilen kurumca alınması ile kurumdaki gizli yedekler ve aktif değerlerdeki değer artışları çözülmeden birleşilen kurumun bünyesine geçmiş olur böylece vergisiz birleşme gerçekleştirilir52. Böylelikle, devrolunan şirket bünyesinde oluşan gizli yedekler devir aşamasında realize edilmemiş olacak, bilançoda yer alan iktisadi kıymetler, devralan kurum tarafından elden çıkarıldığında içerdikleri gizli yedeklerden dolayı oluşan değer artışları vergiye tabi tutulacaktır53. Ancak, bu yolla devlet vergi alacağından vazgeçmiş olmamakta, alacağın tahsilini tehir etmektedir. Çünkü birleşilen kurumun bu değerleri satması veya kendisinin de infisah etmesi halinde bu varlıklar emsal bedelleri ile değerleneceğinden birleşme sırasında ertelenmiş olan alacağın tahsili sonradan mümkün olur54. Birleşen kurumun aktif ve pasifi devir tarihindeki bilânçoda yazılı değerlerden fazla veya eksik miktarlar üzerinden devralındığı takdirde yapılan işlem devir sayılmayacak, dolayısıyla vergi alacağının tehiri hakkındaki 38. madde hükmünden yararlanmak söz konusu olmayacaktır; bunlara birleşmeler hakkındaki genel hükmün, yani 36. madde hükmünün uygulanması gerekir.

b) Devrin(Vergisiz Birleşmenin) Şekle İlişkin Şartları

K.V.K.’nun 38. maddesinde münfesih kurumun sadece devir tarihine kadar elde ettiği kazançların vergilendirilmesi, doğrudan doğruya birleşmeden doğan karların hesaplanmaması ve vergilendirilmemesi için iki şekil şartı öngörülmüştür. Bu şartlar asli şart olup gerçekleştirilmemesi halinde kanunun öngördüğü himayeden yararlanmamaya neden olur.55 Bu şartlar aşağıda detaylı bir şekilde açıklanacaktır:

51 TARAKÇI, a.g.e., s.440 52 AKAY, a.g.e., s.81 53 ARPACI, a.g.m., s.66 54 AKAY, a.g.e., s.81 55 YALTI, a.g.t., s.214

102 i. Devir Beyannamesi Birleşmeyi Müteakip 15 Gün İçinde Vergi Dairesine Verilmelidir

Münfesih kurum ile birleşilen kurum müştereken imzalayacakları bir devir beyannamesini birleşme tarihinden itibaren 15 gün içinde münfesih kurumun bağlı bulunduğu vergi dairesine verecekler ve bu beyannameye de devir bilânçosunu bağlayacaklardır (K.V.K. md.39/A-1).

Bu beyannameye devir sözleşmesi ve devrin yetkili organlarca tasdikine ilişkin karar örneklerinin eklenmesi yerinde olur.56

K.V.K.’nun 38. maddesi uyarınca yapılacak beyanda, münfesih kurumun devir tarihi itibariyle çıkarılan bilançosu ile birlikte, birleşilen kurumun bilançosunun da alınmasında yarar vardır. Çünkü izlenmek istenen husus, münfesih kurum bilanço değerlerinin birleşilen kurum bilançosuna aynen intikal edip etmediğidir. Bunun için ise sadece münfesih kurumun değil, birleşilen kurumun da devir öncesi ve sonrasındaki bilançolarının da alınması gereği vardır.57

ii. Birleşilen Şirket Birleşen Şirketin Vergi Borçları İçin Taahhütname Vermelidir

Devrin vergileme dışında kalması için ikinci şekil şartı, birleşilen kurumun, münfesih kurumun tahakkuk etmiş ve edecek vergi borçlarını ödeyeceğini ve diğer vecibelerini yerine getireceğini devir beyannamesine bağlı bir taahhütname ile taahhütte bulunmasıdır. Mahallin en büyük mal memuru bu hususta birleşilen kurumdan ayrıca teminat isteyebilir.(K.V.K.md.39/A-2)

56 Mehmet BİNGÖL, “Özel Hukuk ve Vergi Hukuku Açısından Tasfiye, Devir ve Birleşme”, Maliye Bakanlığı H.U.K.İstanbul Grubu Kitaplığı, Sayı 31328005, İstanbul 1983, s.126 57 ÖZBALCI, a.g.e., s.616

103 Bu maddeye göre devir tarihine kadar olan kazancın vergilendirilmesi için devir bilânçosu, kâr ve zarar cetveli münfesih kurum tarafından bir beyannameye bağlanır ve bu beyanname devir tarihinden itibaren on beş gün içinde vergi dairesine tevdi olunur. Münfesih kurum adına tahakkuk eden vergiler normal ödeme zamanlarında, birleşilen kurumdan alınır.

Yukarıda yer alan şekil şartlarına uyulmadığı takdirde, vergisiz birleşme (devir) imkanı ortadan kalkar. Birleşmeden doğan kazanç, başka bir ifade ile, devralınan kurumda birleşme tarihine kadar oluşmuş gizli değer fazlaları hesaplanarak vergiye tabi tutulur. Birleşme kazancı zamanında tespit ve beyan edilmemiş olacağı için res’en takdir suretiyle belli edilir. Münfesih kurum adına re’sen tarhiyat yapılır. Muhatap devralan kurumdur. Sorumluluğu 36. maddenin son fıkra hükmü ile 34 ve 35. maddelere göre belirlenir.58

Vergilendirme yönünden himaye edilmiş birleşmeler olarak nitelendirdiğimiz “Devir” müessesesine ilişkin öz ve şekil koşullarını açıkladıktan sonra bu birleşmeler hakkında akla gelebilecek diğer hususlar üzerinde duralım:

c) Devir İle İlgili Diğer Hususlar

i. Devir Giderleri Birleşen kurumların birleşme nedeniyle yaptıkları giderler, genel olarak faaliyetlerinin devamlı bir şekilde arttırılmasına yönelik giderler mahiyetinde olduğundan ilk tesis ve taazzuu gideri olarak aktifleştirilebileceği gibi doğrudan gider yazılması da mümkündür.59

58 ÖZBALCI, a.g.e., s.617 59 ÖZBALCI, a.g.e, s.623-624

104

ii. Birleşen Kuruma Ait Zararlar

Devir koşullarına uygun olarak gerçekleşen birleşmelerde, birleşen şirkete ait mali zararların kurum bünyesinde mahsup edilme imkanı K.V.K.’nun 14/7. maddesinde değişiklik yapan 4684 sayılı Kanun’un 18. maddesinin yürürlüğe girdiği 3.7.2001 tarihine kadar yoktu. Bu durumda karlı şirketin birleşen şirket olması ile birleşilen şirket olması konumuna göre, zarar mahsubu yönünden farklı uygulamayı beraberinde getirmiş oluyordu ki, bu da rasyonel vergi sistemi amaçlarıyla bağlanan bir durum değildir.

Bilindiği üzere, mali macı gerçekleştirmeye yönelik rasyonel bir vergi sisteminin amacı, öncelikli olarak vergi yükünü yükümlüler arasında mümkün olduğu kadar adil biçimde dağıtılmasını, vergilendirmenin müteşebbislerin yatırım eğilimi, emek arzı ve sermaye birikimleri üzerindeki olumsuz etkilerini, olanakların elverdiği ölçüde önlemesini sağlamak ve belirli faktör bileşimlerinin, finansman yöntemlerinin, teşebbüs şekilleri ile kuruluş yerlerinin vergileme yönüyle avantajlı veya üzere dezavantajlı kılınması yani, piyasa mekanizmasının işleyişini aksatacak müdahalelerden uzak kalınmasıdır.60

Kaldı ki, devir alınan ve devir alan kurumların bilançolarının konsolide edileceği anlayışı içinde birleşen kurumun zararları da devir alan kuruma intikal edecektir.61

K.V.K.’nun zarar mahsubunu düzenleyen 14. maddesinin 1. fıkrasının 7 numaralı bent hükmü, 31.7.2004 tarih ve 25539 sayılı R.G.'de yayımlanan, 16.7.2004 tarih ve 5228 sayılı Kanunun 31. maddesi hükmü gereğince yürürlükten kaldırılmıştır. 5228 sayılı Kanunun 32. maddesi ile K.V.K.’na eklenen mükerrer 14. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, “Her yıla ilişkin tutarlar ayrı ayrı gösterilmek

60 Salih TURHAN, Vergi Teorisi ve Politikası, Der Yayınları, İstanbul 1987, s.385-386 61 TARAKÇI, a.g.e., s.513

105 ve beş yıldan fazla nakledilmemek koşuluyla geçmiş yılların mali bilançolarına göre meydana gelen zararlar (aynı sektörde faaliyet göstermesi, son beş yıla ilişkin kurumlar vergisi beyannamelerinin kanuni süresinde verilmiş olması koşullarıyla 37 ve 39 uncu maddeler çerçevesinde devir alınan kurumların, devir tarihi itibarıyla aktif toplamını geçmeyen zararları ile 38 inci maddede belirtilen bölünme işlemi sonucu münfesih olan kurumun aktif toplamını geçmeyen zararları dahil).” şeklinde düzenlenmiştir. Yapılan bu değişikliklere göre devir olunan kurumun zararlarının devralan kurum kazancından indirilebilmesi için aşağıda sayılan 3 koşulun birlikte varolması gerekmektedir.62

(1) Devir yoluyla birleşen kurum ile birleşilen kurum aynı sektörde faaliyet göstermelidir.

(2) Devir suretiyle birleşen kurumun son 5 yıla ait kurumlar vergisi beyannamelerini süresi içinde vermiş olmalıdır.

(3) Mahsup edilecek zarar tutarı devir tarihi itibariyle birleşen kurumun aktif toplamını geçmemelidir.

Yukarıda sayılan koşulların varlığı halinde devir yolu ile birleşen kurumların zararları, birleşilen kurumların kazançlarından indirilebilecektir.

Nitekim Danıştay 4. Dairesi’nin, 28.2.1972 tarihli 1971/9381 Esas 1972/1018 Karar sayılı kararı63 ile aktif ve pasifi ile devir alınan bir bankanın geçmiş yıl zararlarının devralan bankanın kurum kazancından indirilebileceğini hükme bağlarken “devralan bankanın, münfesih bankanın aktif ve pasifini aynen devralıp bilânçosuna geçirdiği, esasen iki bankanın birbirinin devamı niteliğinde bulunduğu ihtilafsız olduğuna göre ödevli şirketçe devralınan münfesih şirketin zararının yeni

62 Mehmet Tahir UFUK, “Zarar Mahsubu ve Devir Alınan veya Bölünen Kurum Zararlarında 4684 sayılı Kanunla Getirilen Uygulama” Vergici ve Muhasebeciyle Diyalog, Kasıım 2001, sayı 163,s.22 63 Danıştay 4. Dairesi’nin, 28.2.1972 tarihli 1971/9381 Esas 1972/1018 Karar sayılı karar örneği için bkz. Şükrü KIZILOT, Vergi Uyuşmazlıklarıyla İlgili Danıştay Kararları ve Özlegeler(Muktezalar), Yaklaşım Yayınları, Ankara 1994, s.1591

106 şirkete ait olduğunun kabulü ile kurum kazancından mahsubunun zorunlu bulunduğu” gerekçesini ileri süren Temyiz Komisyonunun kararına oybirliği ile katılmıştır.

iii. Geçici Vergi Uygulaması

Devir koşullarına uygun olarak gerçekleştirilen birleşmelerde, birleşen kurum devir tarihine kadar elde ettiği kazançlar nedeniyle devir tarihinden itibaren 15 gün içinde kurumlar vergisi beyannamesi vermesi gerektiğinden, hukuki varlğı sona eren kurumlar devir tarihinin içinde bulunduğu dönemler için ayrıca geçici vergi beyannamesi vermezler.64

iv. Devir Halinde K.V.K.’nun 8/12. ve Geçici 28. madde Hükmünün Uygulanması

Kurumlar Vergisi Kanunu’na 4444 sayılı Kanun’la eklenen ve 5035 sayılı Kanunla değiştirilen geçici 28. maddesinin (a) bendi ve 8/12. madde hükmü uyarınca 1.1.1999 - 31.12.2004 tarihleri arasında uygulanmak üzere, tam mükellefiyete tabi kurumların iştirak hisselerinin veya gayrimenkullerinin satışından doğan kazancın, satışın yapıldığı yılda kurum sermayesine ilave edilen kısmı, kurumlar vergisinden müstesnadır. Ancak geçici 28. maddede belirtilen süreden sonra yani 31.12.2004 tarihinden sonra bu istisna uygulanamayacaktır.

d) Bankaların Devir ve Birleşmeleri Halinde Kurumlar Vergisi İstisnası

23.11.2000 tarih ve 4605 sayılı Motorlu Kara Taşıtları Vergisi Kanunu, Finansman Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu, Katma Değer Vergisi Kanunu ile 4306 ve 4481 sayılı Kanunlarda değişiklik Yapılması ve Kurumlar Vergisi Kanunu’na bir

64 DEMİR, a.g.e., s.170

107 geçici madde eklenmesi Hakkında Kanun’un 7. maddesi ile Kurumlar vergisi Kanunu’na Geçici 29. madde eklenmiştir. Ancak sözkonusu maddeye göre; 31.12.2003 tarihine kadar uygulanmak üzere, bankaların diğer bir veya birkaç bankayla birleşmesi veya tüzel kişiliği ortadan kalkmak suretiyle bilanço değerlerini kısmen veya tamamen diğer bir veya birkaç bankaya devretmesi ya da hisseleri kısmen veya tamamen Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na ait olan bir bankanın bilanço değerlerinin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından devralınması halinde devir veya birleşmeden doğan kazançlar, kurumlar vergisinden istisna edilmiştir.

Kurumlar Vergisi Yasası'nın geçici 29. maddesinde yer alan bağışıklıktan yararlanabilmek için öncelikle;

- Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'ndan (BDDK) izin alınması

- Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'ndan alınan izin tarihinden itibaren üç ay içinde banka yetkili organlarınca karar alınarak devir ve birleşme işlemlerine geçilmesi gerekmekte idi.

Bu bağlamda Türkiye’de faaliyette bulunan bir bankanın;

- Diğer bir veya birkaç bankayla birleşmesi,

-Tüzel kişiliği ortadan kalkmak suretiyle bilanço değerlerini kısmen veya tamamen diğer bir veya birkaç bankaya devretmesi durumunda devir ve birleşmeden doğan kazançlar kurumlar vergisinden bağışık tutulmakta idi. 65

Ancak anılan madde 31.12.2003 tarihine kadar uygulanabilmiştir, tarih itibariyle artık banka birleşme ve devirlerinde uygulanması mümkün değildir.

65 ULUSOY, a.g.e., s.114

108 B. Gelir Vergisi Yükümlülüğü

193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 7.1.2003 tarih 4783 sayılı Kanun66’un 4. maddesi ile değiştirilen 80. maddesine göre bu bölümün dışında kalan “değer artış kazancı” ve “arızi kazanç” bu bölümdeki hükümlere göre vergiye tabi gelire dahildir. Bu hükme göre, gelir vergisine tabi işletmelerin birleşme ve devir işlemlerinde ortaya çıkan kazançların değer artış kazançları olarak gelir vergisine tabi olması gerekir. Bu kazançlar için verilecek beyannamelerin 92. madde gereğince, ertesi yılın Mart ayının onbeşinci günü akşamına kadar vergi dairesine verilmesi gerekir.

Ancak Gelir Vergisi Kanunu’nun 7.1.2003 tarih 4783 sayılı Kanun’un 5. maddesi ile değiştirilen 81. maddesine göre; gelir vergisine tabi olan işletmelerin aşağıdaki şartlar dahilinde yaptıkları birleşme ve devir işlemlerinden doğan değer artış kazançları vergiden istisna edilmiştir.

1. Ferdi bir işletmenin sahibinin ölümü halinde, kanuni mirasçılar tarafından işletmenin faaliyetine devam olunması ve mirasçılar tarafından işletmeye dahil iktisadi kıymetlerin kayıtlı değerleriyle (bilanço esasına göre defter tutuluyorsa bilançonun aktif ve pasifiyle bütün halinde) aynen devir alınması.

2. Kazancı bilanço esasına göre tespit edilen ferdi bir işletmenin bilançosunun bir sermaye şirketine aktif ve pasifiyle bütün halinde devrolunması, devir alan şirketin bilançosuna aynen geçirilmesi ve devredilen ferdi işletmenin sahip veya sahiplerinin şirketten, devir bilançosuna göre hesaplanan öz sermayesi tutarında ortaklık payı alması (Bu ortaklık payını temsil eden hisse senetlerinin nama yazılı olması şarttır.).

3. Kollektif ve adi komandit şirketlerin bu maddenin (2) numaralı bendinde yazılı şartlar dahilinde nev'i değiştirerek sermaye şirketi haline dönüşmesi (Kollektif

66 Gelir Vergisi Kanunu 9 Ocak 2003 tarihli 24988 Sayılı Resmi Gazetede yayınlanmıştır. 4783 sayılı Kanun’un 16. maddesi uyarınca 3. madde ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 80. maddesinde yapılan değişiklik 1.1.2003 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir.

109 ve adi komandit şirketlerin şekil değiştirerek anonim şirket haline dönüşmesi halinde şekil değiştiren kollektif ve adi komandit şirketlerin ortaklarının anonim şirketteki ortaklık paylarını gösteren hisse senetlerinin nama yazılı olması şarttır.).

Aynı Kanun’un 86. maddesine göre, vergiden istisna edilen bu kazançlar beyannameye dahil edilmez. Bu bakımdan sözkonusu devir ve birleşmeler nedeniyle ortaya çıkan kazançlar için beyanname verilmemesi gerekir.

Devir veya birleşmelerin 81. maddede öngörülen şartlara uyulmadan yapılması halinde, elde edilen değer artış kazancı ile devir tarihine kadar elde edilen kazançlar için beyanname verilmesi ve normal ödeme süresinde verginin ödenmesi gerekir.

Gelir Vergisi Kanunu’nun 81. maddesine göre yapılan devir ve tür değişikliğinde, ne devir tarihine kadarki kazanca ilişkin verginin ödenmesinden, ne de diğer ticari borçların ödenmesinden devralan kurumun herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır. Bu bakımdan Gelir Vergisi Kanunu’nun 81. maddesine göre yapılacak devir ve tür değişikliğinde, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın 1980/5 sayılı Genelgesi’ne göre, komandit ve kollektif şirket ortaklarının şirket muamelelerinden doğan bütün mükellefiyet ve borçlarının ilgili sermaye şirketi bünyesinde de devam edeceğine ilişkin olarak “esas sermaye” maddesine ayrıca hüküm konulması gerekmektedir.67

C. Geçici Vergi Yükümlülüğü

Başka bir şirkete devredilerek hukuki varlığı sona eren şirketlerin birleşme karı veya devir tarihine kadar elde ettiği kazançlar için devrin tescil edildiği tarihi takip eden 15 gün içinde birleşme beyannamesi vermeleri gerekmektedir. Bu bakımdan devreden kurumların birleşme veya devir tarihi içinde bulunduğu

67 ULUSOY, a.g.e, s.108 vd.

110 dönemler için ayrıca geçici vergi beyannamesi vermelerine gerek bulunmamaktadır68.

Öte yandan beyanname üzerinden hesaplanan vergiden beyan edilip ödenen geçici vergi mahsup edilecektir.(KVK md.44 ve GVK md.121)

Ayrıca devreden kurumların devir tarihine kadarki kazançlarının vergilendirilmesi için verdikleri devir beyannamesinde hesaplanan kurumlar vergisinden mahsup edilmeyen geçici vergi, devralan kuruma intikal eder. İntikal eden geçici vergi, devralan kurumun diğer vergi borçlarına mahsup edilir, artan kısım ise devralan kuruma iade edilir.69

D. Katma Değer Vergisi Yükümlülüğü

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu70’nun 4684 sayılı Kanun71 ile değişik 17. maddesinin 4/c bendine göre Gelir Vergisi Kanunu’nun 81. ve Kurumlar Vergisi Kanunu’na göre yapılan devir ve bölünme işlemleri istisna kapsamına alınmıştır.

Bu bakımdan gerek Gelir Vergisi Kanunu’nun 81. maddesine göre Gelir Vergisi Kanunu’na tabi işletmelerin aktif ve pasif kıymetlerini kül halinde sermaye şirketine devrederek bu şirketlerle birleşmeleri işlemi, gerekse Kurumlar Vergisi Kanunu’na tabi işletmelerin aynı Kanun’un 37. maddesinde belirtilen şartlarla bir başka şirketle birleşmesi veya şekil değiştirmesi işlemleri katma değer vergisine tabi değildir.72 Bir diğer anlatımla birleşmelerin iki tam mükellef şirket arasında gerçekleşmesi, istisnanın uygulanması açısından zorunlu kılınmış, öte yandan

68 KAVAK, a.g.e., s.164 69 ULUSOY, a.g.e., s. 115 70 Katma Değer Vergisi Kanunu 2 Kasım 1984 tarihli 18563 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. 71 4684 sayılı Kanun 3 Temmuz 2001 tarihli 24451 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir 72 ULUSOY, a.g.e, s.116, aynı yönde görüş için bkz. KAVAK, a.g.e, s.193

111 birleşen şirketin devir tarihindeki bilançosunu birleşilen şirketin bir bütün halinde devralıp aynen bilançosuna geçirmesi gerekmektedir.73

Devir koşullarına uygun tarzda vaki birleşmelerde, birleşilen şirket, bileşilen şirketin bilançosunu aynen kendi bilançosuna kaydedecektir. Bu durumda birleşen şirketin iade hakkı doğuran işlemleri nedeniyle oluşan K.D.V. iade alacağı birleşilen şirkete geçtiğinden, sözkonusu alacağın muhatabı birleşilen şirket olacaktır. Bunun tabi sonucu olarak birleşilen şirket K.D.V. iadesi talep edecek ve iade kendisine yapılacağı gibi, aynı şekilde tecil-terkin işlemleri de yapılabilecektir.74

Ancak yukarıda sözü edilen hükümler dışındaki bütün bileşmelerde birleşme değeri üzerinden fatura tanzim edilmesi ve K.D.V. hesaplanması gerekir. 75

Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 36. maddesi kapsamında yapılan birleşme işlemleri nedeniyle, birleşen şirkete ait malların birleşilen şirkete devri, Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 1. maddesi hükmü uyarınca K.D.V.’ne tabidir.

Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 36. maddesi kapsamında yapılan birleşmelerde; birleşilen şirkete devrolan veya yeni kurulan şirkete devredilen mallar emsal bedel üzerinden, fatura düzenlemek suretiyle, katma değer vergisi hesaplanır ve birleşen şirket tarafından verilen en son katma değer vergisi hesaplanır ve birleşen şirket tarafından verilen en son katma değer vergisi beyannamesinde beyan edilerek ödenir.76

Birleşilen kurum sözkonusu faturada yer alan katma değer vergisini genel hükümler çerçevesinde indirim konusu yapacaktır. Birleşme bilançosunda yer alan

73 Abdullah Aykon DOĞAN, Açıklamalı-İçtihatlı Katma Değer Vergisi Kanunu ve Uygulama Müktezalar, Mart 1987, s.279 74 İlhan KIRIKTAŞ, “Şahıs Firmalarının Limited veya Anonim Şirketlere Devir ya da Dönüşümlerinde K.D.V. İstisnası”, Yaklaşım, Ocak 1997, Sayı. 49, s.49 75 ULUSOY, a.g.e., s.116 76 Can EROL, “İşletmelerin Devir ve Birleşmelerinde K.D.V. Uygulaması”, Yaklaşım, Aralık 1993, Sayı 12, s.137

112 indirim konusu yapılamayan (devreden) katma değer vergisi, külli halefiyet gereği tüm borç ve alacaklar birleşilen veya yeni kurulan şirkete geçtiğinden, sözkonusu işlemlerden sonra verilecek ilk katma değer vergisi beyannamesinden birleşilen kurum devreden katma değer vergisi olarak beyan edip indirim konusu yapacaktır.77

E. Damga Vergisi Yükümlülüğü

İki veya daha fazla şirketin birleşerek yeni şirket oluşturması halinde, yeni bir ana sözleşme hazırlanması gerekmekte, bir şirketin başka bir şirketi devralarak birleşmesi halinde de sadece ana sözleşmenin sermaye ile ilgili maddesinin değiştirilmesi gerekmektedir. Sözkonusu değişiklikler nedeniyle düzenlenen kağıtlar daha önceden damga vergisine tabi idi.

Ancak 4684 sayılı Kanun78’un 22. maddesinin C) bendi ile, 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’nun damga vergisinden istisna edilen kağıtlarla ilgili (2) sayılı tablonun "IV- Ticari ve medeni işlerle ilgili kağıtlar" başlıklı bölümüne, (15) numaralı fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki (16) ve (17) numaralı fıkralar eklenmiş ve söz konusu işlemler Kanun’un yürürlük tarihinden itibaren damga vergisinden istisna edilmiştir. İlgili bölüme eklenen fıkra hükümleri aşağıdaki gibidir:

“16. Anonim, eshamlı komandit ve limited şirketlerin sermaye artırımlarına ilişkin olarak düzenlenen kağıtlar.(Bu madde, daha sonra 16.7.2004 tarihli 5228 sayılı Kanun79’un 36. maddesi ile “Anonim, eshamlı komandit ve limited şirketler ile yatırım fonlarının kuruluşlarına, sermaye artırımlarına ve süre uzatımlarına ilişkin olarak düzenlenen kağıtlar” olarak değiştirilmiştir.)

77 Mehmet MAÇ, K.D.V. Uygulaması, Denet Yayıncılık A.Ş., İstanbul 1993, s.297 78 3 Temmuz 2001 tarihli 24451 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. 79 5228 sayılı Kanun, 31 Temmuz 2004 tarihli 25539 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.

113 17. Kurumlar Vergisi Kanununa göre yapılan birleşme, devir ve bölünmeler nedeniyle düzenlenen kağıtlar.”

Bu durumda, Metin Ulusoy’a göre, Gelir Vergisi Kanunu’nun 81. maddesine göre yapılan birleşmelerde, düzenlenen kağıtların damga vergisine tabi olması gerekmektedir.80

Yine yapılan düzenlemeler uyarınca hisseleri kısmen veya tamamen Tasarruf Mevduatı ve Sigorta Fonu’na ait olan bir bankanın bilanço kalemleri (iştirakler, takipteki alacaklar dahil) ile banka lehine alınan teminatların fon tarafından devir veya satın alınması ve bu suretle fon tarafından edinilmiş aktiflerin yine fon tarafından devir, birleşme veya satış işlemine tabi tutulması işlemlerinde düzenlenen sözleşme ve kağıtlar ile bunların değiştirilmesi, yenilenmesi, uzatılması, devredilmesi, bozulmasına ilişkin kağıtlar, Damga Vergisi’ne tabi tutulmamaktadır.81

F. Harçlar Yasası Uyarınca Doğan Yükümlülük

Devir, birleşme ve bölünme hallerinde önce devir, birleşme ve bölünme işlemlerinin ticaret siciline tescili, daha sonra da devir konusu aktif kıymetlerin mahkeme kararı ile tespiti gerekmektedir. Ayrıca devir ve bölünme sonucunda tapu kaydı gereken gayrimenkuller varsa, bu gayrimenkullerle ilgili kayıtlatın yeni şirket adına düzeltilmesi gerekmektedir. En son aşamada birleşme ve devir işlemleri ile tam bölünme işlemi sonucu infisah eden şirketin ticaret sicilinden silinmesi gerekir. Harçlar Kanunu’na göre tescil, mahkemeye başvuru, tapu kaydının tashihi ve ticaret sicilinden silinme gibi işlemler harca tabidir.82

Birleşme yoluyla infisah eden şirkete ait gayrimenkullerin mülkiyetinin birleşilen şirkete veya yeni kurulan şirkete devrolunması ayni sermaye koyma

80 ULUSOY, a.g.e., s.122 81 Şaban ERDİKLER, “Banka Birleşmeleri İçin Vergisel Değişiklikler Gerekli”, Activeline Gazetesi, Subat 2001,No.11, s.1 82 ULUSOY, a.g.e., s.122

114 hükmünde olacağından Harçlar Kanunu’na bağlı (4) sayılı tarifenin 20/b pozisyonu uyarınca rayiç bedel üzerinden tapu harcına tabidir.83

Ayrıca birleşme sözleşmelerinin mukavele değişikliğinin, noter işlemleri ilgililere verilen ve Harçlar Kanunu’na bağlı(2)sayılı tarifenin II/ 5-a pozisyonunda yazılı mukavelename, senet, yazılı kağıt ve kağıt suretleri noter harçlarına tabidir.84

Ancak 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 25.12.2003 tarih ve 5035 sayılı Kanun85’un 31. maddesi ile değişik 123. maddesinin son fıkrasında yer alan “Anonim, eshamlı komandit ve limited şirketlerin kuruluş, sermaye artırımı, birleşme, devir, bölünme ve nev'i değişiklikleri nedeniyle yapılacak işlemler ile bankalar, yurt dışı kredi kuruluşları ve uluslararası kurumlarca kullandırılacak kredilerin temini ve bunların teminatları ile geri ödenmelerine ilişkin işlemler harca tabi tutulmaz.” hükmü nedeniyle, yukarıda belirtilen her türlü işlemlerden harç alınmaması gerekmektedir.86 Çünkü sözkonusu fıkra hükmü, hem bütün bu işlemleri topluca kavrayacak şekilde ifade edilmiş hem de konu ile ilgili işlemlere ilişkin özel madde hükmü yerine, genel muaflık ve istisnalar bölümündeki 123. maddede yer almıştır.87

G. Amme Alacağı Yükümlülüğü

Amme alacağının birleşme, devir ve nev’i değiştirme işlemleri nedeniyle tehlikeye girmesini önlemek amacıyla 20.6.2001 tarihli 4884 sayılı Kanun88’un 24.

83 KAVAK,a.g.e., s.170 84 Maliye Bakanlığı’nın 1.4.1993 tarih ve 227/20505 sayılı özelgesi. 85 5035 sayılı Kanun 2 Ocak 2004 tarihli 25334 sayılı (1. Mükerrer) Resmi Gazete’de yayınlanmıştır. 5035 sayılı Kanun’un 50. maddesinin b fıkrasında yer alan hüküm gereği “3, 4, 6, 7, 10, 18, 19, 20, 30, 31, 46, 47, 50 ve 51 inci maddeleri, 8 inci maddesi ile Katma Değer Vergisi Kanununun 17 nci maddesinin (4) numaralı fıkrasına eklenen (ı) ve (n) bentleri, 11 inci maddesiyle aynı Kanuna eklenen geçici 20 nci maddenin (2), (3) ve (4) numaralı fıkraları ve 49 uncu maddenin (1) numaralı fıkrası yayımı tarihinde” yürürlüğe girecektir. 86 Aynı yönde görüş için bkz. KAVAK, a.g.e, s.170 87 ULUSOY, a.g.e., s. 123 88 3 Temmuz 2001 tarihli 24451 Sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.

115 maddesi ile değiştirilen 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun89’un 36. maddesinde yapılan düzenlemede;

“Bu Kanunun tatbiki bakımından;

a) İki veya daha ziyade hükmi şahsın birleşmesi halinde yeni kurulan hükmi şahıs,

b) Devir halinde devir alan hükmi şahıs,

c) Bölünme halinde bölünen hükmi şahsın varlıklarını devralan hükmi şahıslar,

d) Şekil değiştirme halinde yeni hükmi şahıs,

Birleşen, devir alınan, bölünen veya eski şekildeki hükmi şahıs ve şahısların yerine geçer.” hükmü vazedilerek kamu alacağının ödenmesi bakımından güvence altına alınması sağlanmıştır.90

H. Taşıt Alım Vergisi ve Özel Tüketim Vergisi Yükümlülüğü

20.6.2001 tarihli 4684 sayılı Kanun’nun 21. maddesi ile değiştirilen 1318 sayılı Finansman Kanunu91’nun 3. maddesinin d bendi hükmü uyarınca “Gelir Vergisi Kanununun 81 inci maddesi hükümlerine uygun olarak şahıs şirketlerinin sermaye şirketine dönüşme veya ferdi işletmelerin sermaye şirketlerine devrolunması” halinde devir konusu taşıtlar taşıt alım vergisine tabi tutulmamıştır.

89 6183 sayılı Kanun 28 Temmuz 1953 tarihli 8469 Sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. 90 Selahattin ÖZMEN, Amme Alacaklarının Tahsil- Ödeme Kılavuzu, Beta Basım Yayın Dağıtım, İstanbul 1996, s.378-379 91 Finansman Kanunu 10 Ağustos 1970 tarihli 13575 Sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir.

116 Ayrıca aynı madde ile Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 36. ve 37. maddeleri hükümlerine göre birleşme, devir ve bölünme halleri veya Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre nev'i değişikliği nedeniyle yeni şirkete devredilecek taşıtlar da taşıt alım vergisine tabi tutulmamıştır92.

6.6.2000 tarih ve 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu93’nun 18. maddesinin 3. bendi ile Finansman Kanunu’nun Taşıt Alım vergisine ilişkin 1-10. maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır. Aynı Kanun’un Geçici 2. maddesine göre; “Bu Kanuna ekli (II) sayılı listedeki mallardan ilgili mevzuatı gereğince Türkiye'de kayıt ve tescil edilmiş olanların, bu Kanunun yayımlandığı tarihten itibaren iktisabında veya vekaletname ile tasarruf hakkının devralınmasında 1318 sayılı Finansman Kanununun taşıt alım vergisine ilişkin hükümleri, 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı trafik harçlarını düzenleyen (9) sayılı tarifenin "(I.) Tescil harçları" bölümü ve 4306 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin (A) fıkrasının (2) numaralı bendi uygulanmaz.” hükmü nedeniyle, kanunun yayımlandığı tarih olan 12.6.2002 tarihinden önce kayıt ve tescil edilen taşıtların devir ve birleşme işlemleri nedeniyle el değiştirmesinde de sözkonusu verginin uygulanmaması gerekir.94

Diğer taraftan devir yolu ile birleşmede, birleşen kurumun aktifinde bulunan ve teslimi özel tüketim vergisine tabi olan malların, birleşilen kuruma devrinde, Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nda her hangi bir istisna öngörülmemiş olduğundan, devredilen malların emsal bedelleri üzerinden özel tüketim vergisinin hesaplanması ve devir alan kurum adına fatura düzenlenmek suretiyle, hesaplanan özel tüketim vergisinin faturada ayrıca gösterilmesi gerekmektedir. Devir yoluyla birleşen kurumun, birleştiği kuruma devrettiği malların özel tüketim vergisine ilişkin beyannameyi aşağıda açıklanan süreler içinde bağlı bulunduğu vergi dairesine vermesi ve vergiyi de aynı süre içerisinde ödemesi zorunludur.95

92 ULUSOY, a.g.e., s.123,124 93 Özel Tüketim Vergisi Kanunu 12 Haziran 2002 tarihli 24783 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. 94 ULUSOY, a.g.e, s.124 95 KAVAK, a.g.e., 195

117 Devir yoluyla gerçekleşen birleşmelerde özel tüketim vergisi kapsamına giren malların devrinde de, Katma Değer Vergisi Kanunu’nda yer verildiği biçimde bir istisnanın Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nda da yer alması, devir yoluyla birleşme amaçlarının gerçekleştirilmesi bakımından yerinde olacaktır.

III.Tamamlanmamış Birleşme(Füzyon) Yolu ile Vergilerden Kaçınılması

Buraya kadar sözünü ettiğimiz birleşmeler Ticaret Yasası’nda düzenlenmiş olan birleşmelerdir. Görüldüğü gibi ister devralma, ister yeni şirket kurulması yoluyla olsun, kurumlar vergisi yasasının devir ile ilgili maddelerinden yararlanılamayan durumlarda, her iki birleşme şeklinde de vergiler yönünden ağır sonuçlar doğmaktadır. O halde şu soru sorulabilir; Kısmen veya tümüyle bu ağır yükümlülüklerden kurtulmuş olan başka birleşme tekniklerine kaymak mümkün müdür? Burada önemli olan birleşmelerden umulan ekonomik sonuçların ne olduğudur. Birleşmelerde genellikle, ortaklar düzeyinde kazanma şans ve kaybetme risklerinin kaynaşması, şirketler düzeyinde ise ticari menfaatlerin birleştirilmesi amacı güdülmektedir. Birleşecek şirketlerde ortak sayısının nispeten az olduğu durumlarda bu sonuçların başka tekniklerle elde edilebilmesi olanağı vardır. Her iki şirketin tüm ortakları arasında fikir birliği sağlanabildiği takdirde, iki şirket aralarında bir sözleşme yaparak bu sözleşme uyarınca ortakların ortaklık paylarını birbirleriyle öylesine değiştirirler ki, sonuçta her bir ortak her iki şirkette de aynı miktarda paya sahip olur. Bu gibi birleşmelere ticaret hukukunda «tamamlanmamış birleşme (füzyon)» adı verilmektedir. Böylece bir birleşme ortakların kazanma- kaybetme şans ve risklerini kaynaştırdığı gibi, iki kurumun ticari politikasında da etkisini gösterir. Böylece her iki ortaklıkta yönetim ve denetleme organları aynı ortaklardan oluşur; her ikisinin piyasası da kaynaşır. İki kurum ticaret hukuku anlamında birleşmeden ekonomik anlamda birleşmiş olurlar. Fakat bu durumun sağlanması kadar devam ettirilmesi de zordur. İleride ortaklar şirketlerden birindeki paylarını elinde tutup, diğerindekileri satabilirler. Bu değişikliklerin büyük ölçüde gerçekleştiği durumlarda ekonomik birlikte bozulur. Bunun önüne geçmek için sözleşmeye, bir ortağın paylarını satmak istemesi halinde ancak her iki şirketten de

118 aynı miktarda payı elinden çıkarabileceği yolunda bir hüküm konulabilir. Böyle bir tamamlanmamış birleşme ile hukuki birleşmelerin doğurduğu hemen bütün vergilerden sakınmak mümkün olabilir. Ancak unutmamak gerekir ki, hukuki birlik sağlanamadığı sürece işletmede birlik ve bu birliğin sağlayacağı tasarruflar elde edilemez.96

Tamamlanmamış füzyon yoluyla vergilerden kaçınılması amacı güdüldüğünden ortada bir peçeleme sözleşmesinin varlığından sözedilebilecektir. Zira vergi yükümlüleri ve sorumluları özel hukuk biçimlerini ve kurumlarını olağan kullanımları dışında kullanarak vergi kaçırma amacı güdüyorlar ise, bu amaca yönelen sözleşmelere “peçeleme sözleşmesi” denir.97 Vergi yükümlülerinin peçeleme işlemine başvurması, «kanuna karşı hilenin» özel bir türüdür. Bir diğer deyişle vergilendirilmesi amaçlanan iktisadi sonuç başka hukuksal kılıklandırma altında vergi dışı bırakılarak yasa bu yoldan dolanılmak istenilmektedir.98

96 ES, a.g.t., s.71-72 97 Mualla ÖNCEL, Ahmet KUMRULU, Nami ÇAĞAN, Vergi Hukuku, Ankara :Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, 1998, s.26 98 KANETİ, a.g.e., s.49

119 SONUÇ

Bankaların ortak amacı, ekonomik amacı, ekonomik büyümeyi gerçekleştirerek ülkelerinin refah düzeyini arttırırken, bankaların sürekliliğini sağlamak ve değerini maksimum yapmaktır. Büyüme, bankaların sürekliliğini korumada vazgeçilmez bir olgu ve ülke kaynaklarının etkin kullanılmasında üzerinde önemle durulması gereken bir unsur olduğu kadar büyük işletme siyasetinin de gereğidir. Konu, Türkiye gibi kaynakları kıt ve gelişmekte olan ülkeler açısından daha da önemlidir. Dolayısıyla az gelişmişliğin kısır döngüsünden kurtulmanın bir yolu da, mevcut kaynakları daha etkin kullanmaktan geçmektedir.

Bankaların birleşmeleri kaynakların kullanımında etkinliği arttırabilmesinin yanı sıra, rasyonelleşmeyi de arttırabilmekte, diğer taraftan özellikle ülkemizde olduğu gibi, güçlük içindeki bankaların tekrar ekonomiye kazandırılabilmesinde de bir araç olarak kullanılabilmektedir. Çalışmamızda banka birleşmelerinin nedenleri açıklanarak ve banka birleşmeleri ile sağlanan avantajlar ve banka birleşmelerinin başarılı olmasında rol oynayan faktörler üzerinde durulmuştur.

Türk Bankacılık sektörünün yapısal ve kurumsal gelişimi 2000 ve 2001 Finansal Krizleri temel alınarak, Kriz Öncesi ve Kriz Dönemi olarak iki dönemde incelenmeye çalışılmıştır. Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı çerçevesinde planlanan, ülkemizde yıllardır süregelen yapısal sorunların çözümüne yönelik en kapsamlı program olan ve Türk Bankacılığı için bir dönüm noktası olarak kabul edilen, 15 Mayıs 2001 tarihinde kamuya açıklanan “Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı” ile Türk bankacılık sisteminin temel sorunlarını aşmaya ve asli görev olan aracılık işlevini etkin bir şekilde yapmasını hedeflemiştir.

Kriz karşısında gecikmeli de olsa finansal disiplini sağlamak amacıyla etkin denetim birimleri kurulmuş, likidite sıkıntısı çeken bankalara sermaye desteğinde bulunulmuş, yaşaması mümkün olmayan bankalar krizin sistemik hale dönüşmemesi için sistemden çıkarılmıştır. Ancak çalışmamızda detaylı olarak incelendiği üzere,

120 mali yapısı zayıf olan bankaların Tasarruf ve Mevduat Sigorta Fonu’na alınmaları yoluyla, bu bankaların sistem dışına çıkartılmamalarının ve tasarruf mevduatlarına devlet tarafından verilen tam güvencenin rekabeti bozan faktörlerin başında gelmektedir.

Çalışmamızda ayrıca banka birleşmesi ve devir edilmelerine ilişkin uluslararası düzenlemeler de incelenmiştir. ABD’de banka birleşmelerinin, büyük bankaların küçük bankaları ele geçirmesi şeklinde olduğu, bunun nedeninin küçük bankaların büyüme isteğinden çok büyük bankaların daha da büyüme arzusundan kaynaklandığı açıklanarak benzer eğilimin Avrupa’da da gelişmekte olduğundan ve ulusal sınırlar içinde daha çok büyük bankaların küçük bankaları ele geçirmesi şeklindeki operasyonlarla aynı bölgedeki aşırı şube ağının azaltıldığından, Japonya’da ise finansal hizmet sektöründeki birleşmelerin, ABD ve Avrupa ülkelerindeki birleşmelerden daha yavaş geliştiğinden ve genel olarak etkinlik arayışından çok, mali yapısı bozulmuş olan finansal kuruluşlara sermaye sağlamak amacıyla yapıldığından bahsedilerek, ABD, AB ve Japonya’da gerçekleşen banka birleşmelerinden bazı örnekler verilmiştir.

Birleşme ve devir kavramlarının mevzuatımızda özellikle, Türk Ticaret Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanun, Kurumlar Vergisi Kanunu ve Bankalar Mevzuatında geçmişten günümüze kadar hangi anlamlarda kullanıldığı irdelenmiştir.

Birleşme ve devir üzerine yaptığımız incelemeyi ele alırken konuya ilişkin hukuki düzenlemelerin yanında isteğe bağlı birleşme ve devir kavramından zorunlu birleşme ve devir kavramına nasıl gelindiği irdelenerek, Bankalar Kanunu döneminin geçirmiş olduğu süreç üzerinde de durulmuştur.

Bu süreç içinde zorunlu devir veya birleşmenin uygulanması aşamasında mali bünyenin bozulmasına yol açan koşulları yaratmamış bir bankanın istemediği bir devir veya birleşmeye taraf yapılmasına karar verilemeyeceği, aksi takdirde bu uygulamanın bir nevi idari yaptırım anlamına gelebileceği belirtilerek böyle bir

121 görevlendirmenin bankaların kaynak kayıplarına ve kredileme güçlerine olumsuz etki yapacağı ifade edilmeye çalışılmıştır.

Ayrıca devir ve birleşme kavramları vergi yasaları açısından ele alınarak gerçekte var olan terminolojik karışıklık ortaya konmuş, bankaların devir ve birleşmelerinin doğurduğu vergisel yükümlülükler ayrı ayrı ele alınarak şu sonuçlar üzerinde durulmuştur.

Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 36. maddesinde yer alan düzenlemede birleşme, birleşen şirketler açısından tasfiye hükmünde sayılmış ve tasfiye kârı yerine vergiye konu edilen kârın birleşme kârı olacağı belirtilmiştir. Birleşen bankanın taşınmaz mallar gibi varlıkların emsal değerler ile değerleneceğinden, kurumun bünyesinde durduğu sürece vergi konusu olmayan gizli yedekler ve aktifte meydana gelen değer artışları realize olarak birleşen bankanın kârını doğurur. Özellikle enflasyonist ortamlarda eskiden alınmış aktifte kayıtlı varlıkların defterde yazılı iktisap değerine oranla çok yüksek piyasa değeri ile değerlenmeleri tasfiye sonu servet değerinde büyük artışlara neden olarak ağır bir kurumlar vergisi yükümlülüğü yaratır ki bu durum bankaların birleşmelerini engelleyen en önemli etkenlerden biridir.

Anılan düzenlemede ayrıca birleşilen şirket tarafından birleşen kurum ortaklarına veya sahiplerine doğrudan veya dolaylı olarak verilen değerlerin birleşme kârının hesabında dikkate alınacağı ve vergilendirileceği öngörülmüş ve devredilen değerlerin ise Vergi Usul Kanunu’nda yazılı esaslara göre değerleneceği hükme bağlanmıştır. Bu madde kapsamında yapılan birleşmelerde değerleme nedeniyle vergileme sözkonusudur. Halbuki müteakip 37 ve 39. maddelere uygun olarak gerçekleştirilen birleşmelerde vergileme yapılmamaktadır. Hal böyle olduğuna göre vergisiz birleşme olanakları varken vergili birleşmenin uygulama alanı yok denecek kadar azdır. Uygulama kabiliyeti bulunmayan bir hükmün yasada yer almasının hiçbir anlamı olmayacağından, bu madde hükmünün kaldırılması yerinde olacaktır.

122 Gerçekten birleşmelerin büyük bir vergi yükünü de beraberinde getirmesi birleşmeleri köstekleyici nitelikte olduğundan, yasa koyucu fiili vergi yükünün artmasına yol açmayacak şekilde birleşmeler yapılabilmesi olanağı da tanımıştır. Bu konudaki tek önlem Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 37–39 maddelerinde yer alan “devir” müessesi olmaktadır. Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 37. maddesinde, birleşme neticesinde infisah eden kurum ile birleşilen kurumun kanuni veya iş merkezlerinin Türkiye'de bulunması ve münfesih kurumun devir tarihindeki bilânço değerlerini birleşilen (Devralan) kurumun, kül halinde devralması ve aynen bilançosuna geçirmesi şeklinde belirtilen şartlara uygun olarak yapılan birleşmeler devir olarak nitelendirilmekte, ayrıca öngördüğü şekildeki koşullara da uyulduğu takdirde kişiliği sona eren kurumun yalnız devir tarihine kadar elde ettiği kazançları vergilendirip, birleşme kârının vergilendirilmeyeceğini hükme bağlamaktadır. Kurumlar Vergisi Yasası’nın 37. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan koşulun gerçekleştirilmesi ile, gizli yedekler ve aktif değerlerdeki kıymet artışları çözülmeden birleşilen kurumun bünyesine geçerler. Ancak bu yolla devlet vergi alacağından vazgeçmiş olmamakta, alacağın tahsilini ertelemektedir. Çünkü birleşilen kurumun bu değerleri satması veya kendisinin de infisah etmesi halinde bu varlıklar emsal değer ile değerleneceğinden birleşme sırasında ertelenmiş olan alacağın tahsili sonradan imkân dâhiline girer.

193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 80. maddesine göre bu bölümün dışında kalan “değer artış kazancı” ve “arızi kazanç” bu bölümdeki hükümlere göre vergiye tabi gelire dahil olmadığından, bu hükme göre, gelir vergisine tabi işletmelerin birleşme ve devir işlemlerinde ortaya çıkan kazançların değer artış kazançları olarak gelir vergisine tabi olması gerekir. Ancak Gelir Vergisi Kanunu’nun 81. maddesine göre; gelir vergisine tabi olan işletmelerin maddede belirtilen şartlar dahilinde yaptıkları birleşme ve devir işlemlerinden doğan değer artış kazançları vergiden istisna edilmiştir.

3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 17. maddesinin 4/c bendine göre, gerek Gelir Vergisi Kanunu’nun 81. maddesine göre Gelir Vergisi Kanunu’na tabi işletmelerin aktif ve pasif kıymetlerini kül halinde sermaye şirketine devrederek

123 bu şirketlerle birleşmeleri işlemi, gerekse Kurumlar Vergisi Kanunu’na tabi işletmelerin aynı Kanun’un 37. maddesinde belirtilen şartlarla bir başka şirketle birleşmesi veya şekil değiştirmesi işlemleri katma değer vergisine tabi değil iken, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 36. maddesi kapsamında yapılan birleşme işlemleri nedeniyle, birleşen şirkete ait malların birleşilen şirkete devri, Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 1. maddesi hükmü uyarınca K.D.V.’ne tabidir.

Devir yoluyla gerçekleşen birleşmelerde, devre konu edilen mallar için özel tüketim vergisi kapsamına giren malların varlığı halinde, bu malların devri sırasında özel tüketim vergisi uygulamasına son verilecek şekilde, Katma Değer Vergisi Kanunu’nda yer verildiği biçimde bir istisna hükmünün Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nda da yer alması, devir yoluyla birleşme amaçlarının gerçekleştirilmesi bakımından uygun olacaktır.

Damga Vergisi Yasası’na göre, daha önceden iki veya daha fazla şirketin birleşerek yeni şirket oluşturması halinde, yeni bir ana sözleşme hazırlanması gerekmekte, bir şirketin başka bir şirketi devralarak birleşmesi halinde de sadece ana sözleşmenin sermaye ile ilgili maddesinin değiştirilmesi gerekmekte idi ve bu değişiklikler nedeniyle düzenlenen kağıtlar daha önceden damga vergisine tabi idi. Ancak 4684 sayılı Kanun’un 22. maddesinin C) bendi ile, 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu’nun damga vergisinden istisna edilen kağıtlarla ilgili (2) sayılı tablonun "IV- Ticari ve medeni işlerle ilgili kağıtlar" başlıklı bölümüne, (15) numaralı fıkradan sonra gelmek üzere eklenen (16) ve (17) numaralı fıkralar ile söz konusu işlemler Kanun’un yürürlük tarihinden itibaren damga vergisinden istisna edilmiştir

Yine Harçlar Kanunu’nun 123. maddesinin son fıkrasında yer alan “Anonim, eshamlı komandit ve limited şirketlerin kuruluş, sermaye artırımı, birleşme, devir, bölünme ve nev'i değişiklikleri nedeniyle yapılacak işlemler ile bankalar, yurt dışı kredi kuruluşları ve uluslararası kurumlarca kullandırılacak kredilerin temini ve bunların teminatları ile geri ödenmelerine ilişkin işlemler harca tabi tutulmaz.” hükmü nedeniyle, bankaların birleşme ve devir işlemleri harçtan muaf olacaktır.

124 Görüldüğü üzere bu noktadaki ilk tespitimiz birer hukuki muamele vergisi olan Damga Vergisi ile Harçlar Yasası’nın devir ve birleşmeye yönelik anılan istisna maddeleri devir ve birleşmeleri teşvik eder niteliktedir.

Yine yapılan düzenlemeler uyarınca hisseleri kısmen veya tamamen Tasarruf Mevduatı ve Sigorta Fonu’na ait olan bir bankanın bilanço kalemleri (iştirakler, takipteki alacaklar dahil) ile banka lehine alınan teminatların fon tarafından devir veya satın alınması ve bu suretle fon tarafından edinilmiş aktiflerin yine fon tarafından devir, birleşme veya satış işlemine tabi tutulması işlemlerinde düzenlenen sözleşme ve kağıtlar ile bunların değiştirilmesi, yenilenmesi, uzatılması, devredilmesi, bozulmasına ilişkin kağıtlar vergilerden muaf tutulmamaktadır

Görüldüğü gibi ülkemizde kamu bankaları ile zorunlu birleşme ve özel bankaların ihtiyari birleşme işlemleri farklı muamelelere tabi tutulmaktadır. Bu açıdan zorunlu birleşmelere devlet tarafından verilen tam güvence rekabeti bozan faktörlerin başında gelmektedir.

Mevzuatımızda özellikle banka birleşmelerini teşvik edici düzenlemeler çok azdır. Mülga Bankalar Kanunu’nda yer alan ve banka birleşmelerini teşvik eden hükümler 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nda artık yer almamaktadır. Vergisiz birleşmeyi öngören Kurumlar Vergisi Kanunu’nda yer alan devir müessesesinin ise, yukarıda belirttiğimiz yasanın yerine getirilmesini öngördüğü koşullar nedeniyle bankalar açısından yararı şüpheli görünmektedir.

Avrupa Birliği’ne tam üye olma hazırlığında bulunan Türkiye’de, bankaların rekabet gücünü arttıran ve ekonomik gücün merkezileşmesinin önemli bir aracı olan birleşmenin teşvik edilmesi ve bu sebeple Bankacılık Kanunu, Ticaret Kanunu’nda, Kurumlar Vergisi Kanunu’nda ve Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nda gerekli değişikliklerin yapılması zorunludur.

125 KAYNAKÇA

KİTAPLAR

AKAY, Hüseyin : İşletme Birleşmeleri ve Muhasebesi, Yaylım Matbaası, İstanbul 1997

BERKEM, Kemal- ERTAN, Avni - AKDAĞ, Ömer Fikri : Kurumlar Vergisi Kanunu(izahi ve içtihatlı), T.C. Vergi Kanunları Külliyatı, 3. Cilt , Ankara :1969

BOLLENBACHER,G.MD. : Bank Strategies For The 90’s, Lafferty Publications, Dublin 1992

BULUTOĞLU, Kenan :Türk Vergi Sistemi, 4. Bası, İstanbul 1971

BREALEY, R.A., MYERS, S.C., MARCUS, A.J.: Fundamentals of Corporate Finance, Mcgraw Hill-Literatür, İstanbul 1995

BRÖKER, G. : Competition in Banking, OECD, Paris, 1989

ERGİNAY, Akif : Vergi Hukuku, 4. Bası , Ankara 1975

EKMEKÇİ, Esra : Kurumlar Vergisi’nde Dar Yükümlülük, Kazancı Hukuk Yayınları No. 132, İstanbul 1994

EREM, Faruk, ALTINOK, Akın ve TANDOĞAN, Haluk: Bankalar Kanunu Şerhi, 6.Bası, Ankara 1975, s.317

CANALS, Jordi : Competitive Strategies in European Banking, Oxford University Pres, New York, 1994

126 ÇELİK, Orhan : Şirket Birleşmeleri ve Birleşmelerde Şirket Değerlemesi, Turhan Kitabevi, Ankara 1999

DEMİR, Ahmet : Tekdüzen Muhasebe Sistemi, Çağdaş Müşavirlik Pazarlama ve Tic. Ltd. Şti., 2. Baskı, İstanbul 1996.

DOĞAN, Abdullah Aykon : Açıklamalı-İçtihatlı Katma Değer Vergisi Kanunu ve Uygulama Müktezalar, Mart 1987.

GÜR, Mehmet :Kurumlar Vergisi Kanunu Yorum ve Açıklamaları, 2.Bası, Ankara 1986,

KANETİ,Selim : Vergi Hukuku, 2. Bası, İstanbul 1989.

KARAYALÇIN, Yaşar : Bilanço Hukuku, Ankara:Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, 1979.

KAVAK, Ahmet : Sermaye Şirketlerinin Tasfiye, Birleşme, Devir ve Bölünme İşlemleri, Maliye ve Hukuk Yayınları, Ağustos 2005.

KIZILOT,Şükrü :Kurumlar Vergisi Kanunu ve Uygulaması, Cilt 2, Ankara 1990

KIZILOT, Şükrü : Vergi Uyuşmazlıklarıyla İlgili Danıştay Kararları ve Özelgeler (Muktezalar), Yaklaşım Yayınları, Ankara 1994.

MAÇ, Mehmet : K.D.V. Uygulaması, Denet Yayıncılık A.Ş., İstanbul 1993, s.297

ÖZBALCI, Yılmaz :Kurumlar Vergisi Kanunu Yorum ve Açıklamaları, Ankara 1997.

127 ÖZMEN,Selahattin : Amme Alacaklarının Tahsil- Ödeme Kılavuzu, Beta Basım Yayın Dağıtım, İstanbul 1996.

ÖNCEL, Mualla- KUMRULU, Ahmet- ÇAĞAN, Nami : Vergi Hukuku, Ankara : Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, 1998

PAKLAR, Selahattin :Kurumlar Vergisi Kanunu Yorum ve Açıklamaları, 1987, 2.Baskı

REİSOĞLU, Seza :Bankalar Kanunu Şerhi ve Bankacılık Uygulamasındaki Diğer Hukuki Kavramlar, Ankara 2002

ROSE, Peter S. : Commercial Bank Management, Irwin Press, Boston, 1993

SINKEY,Joseph F. : Commercial Bank Management, Macmillian Publishing, USA,1991.

ŞANVER, Salih : Gelir ve Kurumlar Vergisi, Nihat Sayar Yardım Vakfı Yayınevi, No.227, İstanbul 1972.

TARAKÇI, Hızır : Mükellefiyetlerin Sona Ermesi ve Kurumsallaşma, Değişim Yayınları, İstanbul 1995

TAŞDELEN, Servet : 4491,4672, 4743 sayılı Kanunlarla değişik Bankalar Kanunu Şerhi, Ankara, Nisan 2002.

TEKİNALP(Poroy/Çamoğlu): Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku, Güncelleştirilmiş 7. Bası, Ekim 1997, İstanbul , Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş.

TOPP, Stefan : Die Pre-Fusionsphase von Kreditinstituten, VLg. Wissen schaft und Praxis Berlin 1999,s.27’den naklen, “A.Sait YÜKSEL/Aslı

128 YÜKSEL/Ülkü YÜKSEL, Bankacılık Hukuku ve İşletmesi, İstanbul 2004, Genişletilmiş 10.Bası, Beta

TURHAN, Salih :Vergi Teorisi ve Politikası, Der Yayınları, İstanbul 1987.

TÜRK, Hikmet Sami : Bankaların Zorunlu Devir veya Birleşmesi, Ankara, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, 1984

TÜRK, Hikmet Sami :Ticaret Ortaklıklarının Birleşmesinde “Nevilerin Aynı Olması” Koşulu, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, Ankara 1986

TÜRK, Hikmet Sami :Bankalar ve 70 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, Bildiriler-Tartışmalar, Ankara 1984

ULUSOY, Metin : Son Değişiklikler Çerçevesinde Birleşme, Devir, Bölünme Hisse Değişimi ve İştirak Yoluyla Şirketlerin Yeniden Yapılandırılması, Yaklaşım Yayınları, Ankara,Eylül 2004.

YASAMAN, Hamdi : Anonim Ortaklıkların Birleşmesi, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, Ankara Haziran 1987.

-,AB DANIŞMANLIK (1996), AT Birleşme Yönetmeliğinin Bankacılık ve Finans Sektörüne Uygulanması , AB Danışmanlık, 27.12.1996 sayısı.

-,European Retail Banking, Datamonitor, Londra,1992, s. 297

-,Expert Meeting on Banking Structure and Regulation,10-11 Eylül 1990, Banks Under Stress, OECD, Paris,1992

-,Mergers, Acqusitions and Alternative Corporate Strategies, Mercury Books, Londra, 1989

129 MAKALELER

ABBASOĞLU, MD. Nadi :“Kurumlarda Tasfiye Birleşme ve Devir Hükümlerine Genel Bir Bakış: Kurumlarda Birleşme II”, Vergi Sorunları Dergisi, Mayıs 1991.

AĞAYEV, Samir : “ABD Bankacılık Sistemi birleşme ve Satın Almalar Yoluyla Büyüdü”, Activeline Gazetesi, No.49, Nisan 2004

AĞAYEV, Samir : “Bankalar İçin “Birleşme” Büyüme ve Prestij Demek”, Activeline Gazetesi, No.50, Mayıs 2004

AKGÜÇ, Öztin :“Türkiye’de Holding Bankacılığı niçin oluştu ve nasıl gelişti?”, 100 Soruda Türkiye’de Bankacılık, Gerçek Yayınevi, İstanbul 1992

ARPACI,Altar Ömer : “Kurumların Avantajlı Birleşme Şekli Devir Müessesesi”, Vergi Sorunları Dergisi, Temmuz 2003, Sayı 178.

BİNGÖL, Mehmet : “Özel Hukuk ve Vergi Hukuku Açısından Tasfiye, Devir ve Birleşme”, Maliye Bakanlığı H.U.K., İstanbul Grubu Kitaplığı, Sayı 31328005, İstanbul 1983.

BLANDEN, Michael : “More Weddings”, The Banker, Ekim 1995

BURÇİN, Emre :“Kurumlar Vergisi Kanunu Yönünden Birleşmenin Özel bir Hali: Devir”, M.D.Ü.İ.İ.B.F. Dergisi, Haziran 1990.

CANOĞLU, Mehmet Ali : “Tasfiye ve Birleşme Hallerindeki Sonuçlar Dönem Karı ve Zararı Dışında Ayrı Hesaplarda İzlenmelidir”, Vergi Dünyası, Maliye Hesap Uzmanları Derneği Yayını , Nisan 1995, sayı 164.

130 ÇOLAK, Ömer Faruk : “Bankacılık Sektöründe Birleşme Eğilimleri ve Türk Bankacılık Sektörü”, Perşembe Konferansları 7, Ankara , Nisan 2000

ERDİKLER, Şaban : “Banka Birleşmeleri İçin Vergisel Değişiklikler Gerekli”, Activeline Gazetesi, Subat 2001, No.11

ERİMEZ, Rüştü : “Emisyon Primi”, Vergi Dünyası, Maliye Hesap Uzmanları Derneği Yayını, Ekim 1996, sayı 182.

EROL, Can : “İşletmelerin Devir ve Birleşmelerinde K.D.V. Uygulaması”, Yaklaşım, Aralık 1993, Sayı 12

KIRIKTAŞ, İlhan :“Şahıs Firmalarının Limited veya Anonim Şirketlere Devir ya da Dönüşümlerinde K.D.V. İstisnası”, Yaklaşım, Ocak 1997, Sayı. 49.

KÜÇÜKTOP, A.Sema : “Tasfiye, Devir, Birleşme, Nev’i Değiştirme ve İşletmelerin Birleştirilmesinin Türk Ticaret Kanunu, Borçlar Kanunu ve Vergi Kanunları Karşısındaki Durumlarının Değerlendirilmesi”, Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanları Kurulu Yeterlilik Etüdü, H.U.K., İstanbul Grup Kitaplığı, Sayı 31328009, Ankara 1995

MILLER, Stephen MD. : Noulas Athanasios G., “Technical Efficiency of Large Bank Production”, Journal of Banking and Finance, Sayı 20,1996

ÖZKAN-GÜNAY, E.Nur : “Birleşmelerin Finansal Performans Açısından Değerlendirilmesi: Türk Bankacılık Sektörü.”, Şirket Birleşmeleri, Ocak 2004, Alfa, sh.668,669

RHOADES,S.A. :”Efficiency effects of horizontal (in-market)bank mergers”, Journal of Banking and Finance, Sayı 17,1993.

131 ROADES, Stephan A. : “The Efficiency Effects of Bank Mergers:An Overview of Case Studies of Nine Mergers”, Journal of Banking and Finance, Vol:22, 1998

ROGOWSKİ, R.J.- SIMONSON, D.G.: “Bank Merger Pricing Premiums and Interstate Bidding”, Bank Mergers,Kluwer Academic Publishers, USA,1989.

SÜMER, Serdar : “Banka Birleşmeleri”, Active Dergisi, Şubat -Mart 1999, No.5

SIEMS, Thomas F. : “Bank Mergers and Shareholder Wealth”, Federal Reserve Bank, Financial Industry Studies, August 1996.

SOLOMON, Ellen H. : “Bank Merger Policy and Problems”, Journal of Money Credit and Banking, Vol:2, 1970.

Türkiye Bankalar Birliği, “Türk Bankacılık Sistemi- Haziran 2005”, Bankacılar Dergisi, Eylül 2005, Sayı:54

UFUK, Mehmet Tahir: “Zarar Mahsubu ve Devir Alınan veya Bölünen Kurum Zararlarında 4684 sayılı Kanunla Getirilen Uygulama” Vergici ve Muhasebeciyle Diyalog, Kasıım 2001, sayı 163.

YALÇIN, Hasan - YÜCEL, Selçuk : Gelir ve Kurumlar Vergisi Uygulamasında Giderler, Hesap Uzmanları Kurulu Yayını, İstanbul 1996.

YILMAZ, A.Lerzan : “Türk ve AT Rekabet Hukukunda Teşebbüslerin ve Bankaların Birleşme ve Devralınmaları”, Şirket Birleşmeleri, Alfa, Ocak 2004

132

TEZLER

AKŞEHİRLİOĞLU, Osman : “Bankalarda Yeniden Yapılanma ve Banka Birleşmeleri”, Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü Bankacılık Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 1996, s.46

ES, Hasan : “Bankalarda Birleşme ve Devir Üzerine Yasal Bir İnceleme”, Marmara Üniversitesi Bankacılık ve Sigortacılık Enstitüsü, Bankacılık Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 1996

GÜVEN,Pelin : “Türk ve AT Rekabet Hukukunda Birleşme ve Devralmaların Denetlenmesi”, T.C.İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Avrupa Topluluğu Anabilim Dalı, Doktora Tezi, İstanbul 2001

SONSUZOĞLU, Elif : “Ödeme Gücüne Göre Vergilendirme İlkesi”, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Mali Hukuk Anabilim Dalı, Doktora Tezi, İstanbul: 1997.

YALTI, Billur : “Kurumlar Vergisi Kanunu Açısından Sermaye Şirketlerinde Tasfiye, Birleşme, Nev’i Değiştirme”, Istanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 1987

ELEKTRONİK YAYINLAR

AB Danışmanlık ve Yatırım Hizmetleri A.Ş. , “Ekonomik ve Parasal Birlik Avrupa Birliği'nde Mali Bütünleşme ve Türk Bankacılık Sektörü”, TBB, Bankacılar Dergisi, Sayı 39, 2001, (Çevirimiçi) http://www.tbb.org.tr/turkce/dergi/dergi39/AB%20Danismanlik.doc, 7.2.2006

133 BDDK, 23 Ekim 2003 Tarihli Basın Toplantısında Yapılan Sunuş, “Türk Bankacılık Sektörünün Güçlendirilmesine Yönelik Çabalar ve İmar Bankası Olayı”, Ekim 2003, (Çevirimiçi) http://www.bddk.org.tr/turkce/yayinlarveraporlar/yayinlarveraporlar.htm, 17.1.2006

BDDK Başkanı Engin Akçakoca’nın “Türk Bankacılık Sisteminin Temel sorunları ve Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı” konulu toplantıda yaptığı sunum, 2 Mart 2002, (Çevirimiçi) http://www.bddk.org.tr/turkce/yayinlarveraporlar/yayinlarveraporlar.htm , 17.1.2006

BBDK, Bankacılık Sektörü Değerlendirme Raporu, Ekim 2004, (Çevirimiçi) http://www.bddk.org.tr/turkce/yayinlarveraporlar/yayinlarveraporlar.htm#5, 30.1.2006

BBDK, “Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı: Gelişme Raporu VII (23.10.2003), (Çevirimiçi) http://www.bddk.org.tr/turkce/yayinlarveraporlar/yayinlarveraporlar.htm , 17.1.2006

Ekonomistler Platformu, “Krizden-Yarına Bankacılık Sistemi / Ekonomistler Platformu Önerileri”, 19.2.2002, (Çevirimiçi) http://www.econturk.org/Turkiyeekonomisi/bankacilik.pdf, 7.2.2006

GEDİKKAYA, Türkan – GÜRLER, Cihangül : “Birleşmeler ve Edinimler (Mergers & Acqusitions - M&A)”, (Çevirimiçi) http://www.tcmb.gov.tr/yeni/banka/emu/ma.html, 7.2.2006

HİMMETOĞLU, Buket: “5411 Sayılı Bankacılık Kanunu’nun 4389 sayılı Bankalar Kanunu ile Genel Olarak Karşılaştırılması ve Değerlendirilmesi” konulu Seminer, (Çevirimiçi) http://www.tbb.org.tr, 16.1.2006

KIRMAN, Ahmet : “Banka Birleşmeleri ve Devralmaları Sorunlar, Önlemler ve Öneriler”, (Çevirimiçi), http://www.tbb.org.tr/turkce/arastirmalar/tbb_birlesme_onerileri.doc, 4.Haziran.2004

134 PALOMBO, Lüizet : “Banka Birleşmeleri ve Satın Almaları”, Bankacılar Dergisi, Türkiye Bankalar Birliği, 20. Sayı, Mart 1997, http://www.tbb.org.tr/turkce/arastirmalar/banka.doc, çevirimiçi, 20.08.2005

TBB, Faaliyeti Sona Eren Bankalar, (Çevirimiçi), http://www.tbb.org.tr/turkce/diger_bilgiler/fseb.xls, 17.12.2005

TBB,Üye Bankalar, (Çevirimiçi) http://www.tbb.org.tr/v12/asp/bankalar1.asp , 30.1.2006

TBB, Faaliyeti Sona Eren Bankalar (Çevirimiçi), http://www.tbb.org.tr/turkce/diger_bilgiler/fseb.xlsT, 17.12.2005

KANUNLAR, YÖNETMELİK VE KARARLAR

Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun (6183 sayılı)

Bankacılık Kanunu(5411 sayılı)

Bankalar Kanunu(3182 sayılı)

Bankalar Kanunu (4389 sayılı)

Bankaların Birleşmeleri ve Devirleri Hakkında Yönetmelik

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Kararı, Karar No:85, Karar Tarihi: 28.09.2000

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Kararı, Karar No:86, Karar Tarihi: 27.10.2000

135 Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Kararı, Karar No:123, Karar Tarihi: 06.12.2000

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Kararı, Karar No:189, Karar Tarihi: 28.02.2001

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Kararı, Karar No:198, Karar Tarihi: 15.03.2001

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Kararı, Karar No:379, Karar Tarihi: 09.07.2001

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Kararı, Karar No:381, Karar Tarihi: 09.07.2001

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Kararı, Karar No:382, Karar Tarihi: 09.07.2001

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Kararı, Karar No:383, Karar Tarihi: 09.07.2001

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Kararı, Karar No:538, Karar Tarihi: 30.11.2001

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Kararı, Karar No:384, Karar Tarihi: 09.07.2001

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Kararı, Karar No:742, Karar Tarihi: 18.6.2002

Gelir Vergisi Kanunu(193 sayılı)

136 THarçlar Kanunu( 492 sayılı)

Finansman Kanunu(1318 Sayılı)

Katma Değer Vergisi Kanunu(3065 sayılı)

Kurumlar Vergisi Kanunu (5422 sayılı)

Mali Sektöre Olan Borçların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanun

Ödeme Güçlüğü İçinde Bulunan Bazı Bankerlerin İşlemleri Hakkında 35 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye Bazı Maddeler Eklenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararname

Özel Tüketim Vergisi Kanunu (4760 sayılı)

Pamukbank Türk Anonim Şirketinin Türkiye Halk Bankası Anonim Şirketine Devri ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun(5230 sayılı )

Türk Ticaret Kanunu (6762 sayılı)

Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası, Türkiye Halk Bankası A.Ş. ve Türkiye Emlak Bankası A.Ş. Hakkında Kanun(4603 sayılı)

7129 sayılı Bankalar Kanununa Ek Kanun

7129 sayılı Bankalar Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararname

7129 sayılı Bankalar Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine İlişkin 31.8.1979 tarihli ve 28 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Bankalar Hakkında

137 22.7.1983 tarihli ve 70 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun

4684 sayılı Kanun

5035 sayılı Kanun

4884 sayılı Kanun

5228 sayılı Kanun

DANIŞTAY KARARLARI

Danıştay 4D.30.4.1968T 1964/396 E, 1968/2469 K

Danıştay 4D.19.2.1968 T. 1964/510 E, 1968/688 K.

Danıştay 4D. 28.2.1972 T.1971/9381 E., 1972/1018 K.

ÖZELGE

Maliye Bakanlığı’nın 1.4.1993 tarih ve 227/20505 sayılı özelgesi.

138