I

ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İŞLETME ANABİLİM DALI

Ünal GÜLHAN

BANKACILIK SEKTÖRÜNDE KARLILIĞI ETKİLEYEN FAKTÖRLER: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNE YÖNELİK BİR UYGULAMA

DOKTORA TEZİ

TEZ YÖNETİCİSİ Prof. Dr. Evcan UZUNLAR

ERZURUM – 2009

II

I

İÇİNDEKİLER

Sayfa No ÖZET...……………………………………………………………… V ABSTRACT…………………………………………………………. VI ÖNSÖZ VII GRAFİKLER DİZİNİ……………………………………………… VIII TABLOLAR DİZİNİ……………………………………………….. IX KISALTMALAR DİZİNİ…….…………………………………… XI GİRİŞ………………………………………………………………... 1

BİRİNCİ BÖLÜM TÜRKİYE’DE BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN TARİHSEL GELİŞİMİ VE GENEL ÖZELLİKLERİ

1.1. BANKACILIĞIN TANIMI VE TEMEL FONKSİYONLARI…. 3 1.1.1. Banka ve Bankacılık Kavramları………………………… 3 1.1.2.Bankacılığın Temel Fonksiyonları………………………… 5 1.1.2.1. Aracılık fonksiyonu……………………………….. 6 1.1.2.2. Kaynaklara akıcılık sağlamak……………………... 7 1.1.2.3.Kısa süreli fonları, büyük ölçekli uzun süreli fonlar haline dönüştürme…………………………………. 7 1.1.2.4. Kaynak kullanımını iyileştirme…………………… 8 1.1.2.5. Fonları hareketlendirme…………………………... 8 1.1.2.6. Para politikasının etkinliğini artırma……………... 8 1.1.2.7. Kaydi para yaratma fonksiyonu…………………… 9 1.1.2.8. Ulusal ve uluslararası ticareti geliştirmek…………. 10 1.1.2.9. Gelir ve servet dağılımını etkilemek………………. 10 1.1.2.10. Finansal danışmanlık…………………………….. 10 1.1.2.11. Hizmet işlemleri………………………………….. 11

II

1.2. TÜRKİYE’DE BANKACILIĞIN TARİHSEL GELİŞİMİ….…. 12 1.2.1. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e İlk Bankacılık Girişimleri…… 12 1.2.2. Cumhuriyet Dönemi ve Sonrasında Türk Bankacılığı’ndaki Gelişmeler…………………………………………………. 22 1.2.2.1. 1923-1930 Ulusal bankaların kuruluş dönemi……. 22 1.2.2.2. 1932-1944 Özel amaçlı devlet bankalarının kuruluş dönemi...... 25 1.2.2.3. 1945-1960 Özel bankaların gelişme dönemi……… 28 1.2.2.4. 1960-1980 Planlı Ekonomi Dönemi………………. 30 1.2.2.5. 1980-2001 Serbestleşme ve dışa açılma dönemi….. 37 1.2.2.5.1. 1980-1990 Yapısal değişim dönemi…….. 37 1.2.2.5.2. 1990-2001 Dönemi……………………… 42 1.2.2.6. 2002 ve sonrası dönem……………………………. 49 1.2.2.6.1. 2002-2007 Yeniden yapılanma dönemi…. 49 1.2.2.6.2. 2008 Küresel finansal kriz 51 1.3. BANKA TÜRLERİ……………………………………………... 53 1.3.1. Merkez Bankası……………………………………..…….. 53 1.3.2. Ticaret/Mevduat Bankaları………………………………... 56 1.3.3. Ziraat Bankaları…………………………………………… 56 1.3.4. Halk Bankaları…………………………………………….. 57 1.3.5. Yatırım Bankaları………………………………………….. 57 1.3.6. Kalkınma Bankaları……………………………………….. 58 1.3.7. Emlak Bankaları…………………………………………… 58

İKİNCİ BÖLÜM TÜRK BANKACILIK SİSTEMİNİN YAPISI 2.1. YAKIN GEÇMİŞTE EKONOMİK GELİŞMELER VE SEKTÖRE OLAN ETKİSİ………………………………………. 59 2.1.1. 2000-2001 Dezenflasyon Programı ve Kriz………..……... 59 2.1.2. 2002-2007 İstikrar ve Yeniden Yapılanma Dönemi………. 61 2.1.3. 2008 Yılı Türkiye Ekonomisi ve Bankacılık Sektörü……... 64

III

2.1.4. 2009 Yılı Haziran Ayı İtibariyle Türk Bankacılık Sistemi Genel Görünümü…………………………………………… 69 2.2. TEMEL EKONOMİK GÖSTERGELER……………………….. 70 2.3. TÜRKİYE’DE FAALİYETTE BULUNAN BANKALAR…….. 74 2.4. TÜRKİYE’DE FAALİYETTE BULUNAN BANKALARIN ŞUBE VE PERSONEL SAYILARI……………………………... 76 2.5. BÜYÜKLÜĞÜNE GÖRE BANKA SIRALAMASI…………… 79 2.5.1. Aktif Büyüklüğüne Göre……………………….…………. 79 2.5.2. Şube ve Personel Sayılarına Göre……………..…………... 81 2.6. TÜRKİYE’DE BANKACILIK SİSTEMİ………………………. 82 2.6.1. Bankaların Aktif Pasif Yapısı……………...……………… 82 2.6.2. Bilanço Dışı Yükümlülükler………………………………. 87 2.6.3. Gelir ve Gider Kalemleri...... 88 2.6.4. Rasyolar…………………………………………………… 89

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM BANKACILIK SİSTEMİNDE KARLILIĞI ETKİLEYEN FAKTÖRLER VE TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNE YÖNELİK BİRUYGULAMA

3.1. BANKACILIK SEKTÖRÜNDE KARLILIĞI ETKİLEYEN FAKTÖRLER…………………………………………………… 91 3.1.1. Bağımlı Değişken (Aktif Karlılığı)………………………... 93 3.1.2. Bağımsız Değişkenler……………………………………... 95 3.1.2.1.Bankalara özgü değişkenler………………………... 95 3.1.2.1.1.Sermaye………………………………….. 95 3.1.2.1.2. Faaliyet Giderleri………………………... 98 3.1.2.1.3. Likidite………………………………….. 99 3.1.2.1.4. Menkul Değerler Cüzdanı………………. 101 3.1.2.1.5. Takipteki Krediler………………………. 102 3.1.2.1.6. Büyüklük………………………………… 103

IV

3.1.2.2. Makroekonomik değişkenler……………………… 104 3.1.2.2.1. Enflasyon………………………………... 105 3.1.2.2.2. GSYİH Büyüme Oranı………………….. 107 3.1.2.3. Sektörle ilgili değişkenler…………………………. 109 3.1.2.3.1. Sektör Payı………………………………. 109 3.1.2.3.2. Yoğunlaşma……………………………... 109 3.2. BANKA KARLILIĞINI ETKİLEYEN FAKTÖRLERLE İLGİLİ YAPILAN ÇALIŞMALAR……………………………... 110 3.2.1. Banka Karlılığını Etkileyen Faktörlerle İlgili Yapılan Uluslararası Çalışmalar…………………………………….. 110 3.2.2. Banka Karlılığını Etkileyen Faktörlerle İlgili Yapılan Ulusal Çalışmalar…………………………………………... 117 3.3. VERİ SETİ VE METODOLOJİ………………………………… 124 3.4. MODEL TAHMİN SÜREÇLERİ VE MODEL TAHMİNLERİNDEN ELDE EDİLEN SONUÇLAR…………... 134 3.4.1. Model Tahmin Süreçleri…………………………………... 134 3.4.2. Model Tahminlerinden Elde Edilen Sonuçlar…………..… 136 3.4.2.1. 1990-2000 Dönemi tahmin sonuçları……………… 136 3.4.2.2. 2002-2008 Dönemi tahmin sonuçları……………… 140 3.4.2.3. 1990-2000 ve 2002-2008 Dönemlerinin karşılaştırılması…………………………………….. 143 SONUÇ………………………………………………………………. 149 KAYNAKLAR...... 152 ÖZGEÇMİŞ…………………………………………………………. 164

V

ÖZET

DOKTORA TEZİ

BANKACILIK SEKTÖRÜNDE KARLILIĞI ETKİLEYEN FAKTÖRLER: TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜ’NE YÖNELİK BİR UYGULAMA

Ünal GÜLHAN

Danışman : Prof. Dr. Evcan UZUNLAR

2009 – SAYFA : 164

Jüri : Prof. Dr. Evcan UZUNLAR

Doç. Dr. Bener GÜNGÖR

Doç. Dr. Ömer YILMAZ

Doç. Dr. Erdinç ALTAY

Yrd. Doç. Dr. O. Berna İPEKTEN

Yatırımcı ile tasarruf sahibi arasında köprü vazifesi gören bankacılık sektörü, ekonomik yapıların önemli bir unsurudur. Bu anlamda bankacılık sektörünün karlılığı, ekonominin geleceği açısından önemli bir yer teşkil etmektedir. Bankacılık sisteminde karlılığı etkileyen faktörleri ele aldığımız bu çalışma üç bölüme ayrılmıştır. I. Bölümde bankacılığın tanımı, temel fonksiyonları, türleri ve tarihçesi konusuna değinilmiştir. II. Bölümde Türk Bankacılık Sisteminin yapısı hakkında bilgi sahibi olabilmek için bu yapıya ilişkin istatistiki veriler sunulmuştur. III. Bölümde bankacılık sisteminde karlılığı etkileyen faktörler açıklanmış ve Türk Bankacılık Sistemi üzerinde bir uygulama yapılmıştır. Bankacılık sektöründe karlılığın belirleyicilerini tespit etmek üzere yapılan analizler, sermaye yeterliliği, faaliyet giderleri, likidite durumu, banka büyüklüğü, menkul kıymet cüzdanı ve takipteki krediler gibi bankalara özgü değişkenlerin ve enflasyon, ekonomik büyüme oranı, sektör payı, sektördeki yoğunlaşma ve ekonomik krizler gibi kontrol değişkenlerin bankacılık sektörünün karlılığı üzerinde önemli etkilerinin olduğunu göstermektedir. VI

ABSTRACT

Ph. D. THESIS

FACTORS INFLUENCING THE BANK PROFITABILITY: AN APLLICATION ON TURKISH BANKING SECTOR

Ünal GÜLHAN

Advisor : Prof. Dr. Evcan UZUNLAR

2009 – Page : 164

Jury : Prof. Dr. Evcan UZUNLAR

Assoc. Prof. Dr. Bener GÜNGÖR

Assoc. Prof. Dr. Ömer YILMAZ

Assoc. Prof. Dr. Erdinç ALTAY

Assist. Prof. Dr. O. Berna İPEKTEN

Banking sector which performs a bridge function between investor and owner of savings is very important component of economic structures. In this respect, profitability of banking sector is a matter of great importance for the future of the economy.

This study in which we investigated the factors affecting bank profitability is divided into three parts. In the first part, definition of banking, fundamental function of banking system, types of banks and history of banking system are explained. In the second part, statistical data are presented to inform about Turkish Banking System. In the third part, the factors affecting banking sector profitability are presented and an application is performed on Turkish Banking Sector.

The analysis which are performed to determine the factors affecting banking profitability show that bank specific factors such as capital adequacy, operational costs, liquidity, size, security portfolio, non-accruing loans and control variables such as inflation, rate of economic growth, sector share, intensity and economic crisis have significant impacts on banking sector profitability.

VII

ÖNSÖZ

Bilindiği üzere klasik fonksiyonu ile yatırımcı ile tasarruf sahibi arasında köprü vazifesi gören bankacılık sektörü, bir ekonominin vazgeçilmez sektörlerinin başında gelmektedir. Bu anlamda bankacılık sektörünün karlılığı konusu ekonomik düzenlerde hayli önemli yer teşkil etmektedir. Bankacılık sisteminde karlılığı etkileyen faktörleri ele aldığımız bu çalışmada, zaman serisine ait kesit verilerin kullanılarak ekonomik ilişkilerin tahmin edilmesine dayanan bir model olan Panel Veri Analizini kullanarak Türk Bankacılık sistemi üzerinde bir uygulama yapılmıştır. Analiz sonuçları detaylı olarak üçüncü bölümde sunulmuştur. Analiz ile yerli ve yabancı sermayeli özel mevduat bankalarının kıyaslaması yapılmıştır. 2001 yılında yaşanan kriz sonrası “Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı”nın banka karlılığına etkisini ortaya koymak amacıyla 1990-2008 arası süreç 1990-2000 ve 2002-2008 olmak üzere iki döneme ayrılmıştır. Burada vurgulamak istediğimiz nokta, bu uygulamanın bankacılık sektörünün tamamını kapsayan bir çalışma olması arzusudur. Genel olarak bu amaca ulaşıldığı düşünülmektedir. Ancak uygulama aşamasında analizden sağlıklı sonuçlar alabilmek için ele alığımız 2002-2008 yılları arasını kapsayan dönemde bankacılık sektörünün önemli aktörlerinden birkaç yerli sermayeli mevduat bankası el değiştirerek yabancı sermayeli mevduat bankası haline dönüşmüştür. Dolayısıyla bu bankalar, analizden sağlıklı sonuçlar alabilmek için çalışma kapsamı dışında bırakılmıştır. Bu çalışmada büyük katkıları olan değerli hocam Sayın Doç. Dr. Bener GÜNGÖR’ e teşekkürlerimi sunmak benim için bir borçtur. Ayrıca bu çalışmanın her aşamasında bana gösterdikleri hoşgörü, sabır ve yardımlarından dolayı sevgili eşim ve iki oğluma şükranlarımı sunarım. VIII

GRAFİKLER DİZİNİ

Sayfa No Grafik 2.1. Tasarruf Dengesi / GSYİH (yüzde)…………………………. 64 Grafik 2.2. Sermaye Hareketleri (milyar dolar)…………………………. 66 Grafik 2.3. Personel ve Şube Sayısı Gelişimi…………………………… 76 Grafik 3.1. Aktif Karlılığı Büyüklük İlişkisi…………………………….. 104 Grafik 3.2. Aktif Karlılığı Enflasyon İlişkisi……………………………. 106 Grafik 3.3. Aktif Karlılığı GSMH Büyüme İlişkisi……………………... 108

IX

TABLOLAR DİZİNİ

Sayfa No Tablo 1.1. Osmanlı Döneminde Kurulan Yabancı Sermayeli Bankalar ….. 18 Tablo 1.2. Osmanlı Döneminde Kurulan Ulusal Sermayeli Bankalar…….. 21 Tablo 2.1. Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırmasının Maliyeti (milyar dolar)…………………………………………………… 63 Tablo 2.2a. 2005-2009 Türkiye Ekonomisi……………………………….. 71 Tablo 2.2b.(Devam) 2005-2009 Türkiye Ekonomisi……………...……… 72 Tablo 2.2c.(Devam) 2005-2009 Türkiye Ekonomisi……………………… 73 Tablo 2.3a. 2008 Yılı İtibariyle Türkiye’de Faaliyette Bulunan Bankalar... 74 Tablo 2.3b. (Devam) 2008 Yılı İtibariyle Türkiye’de Faaliyette Bulunan Bankalar………………………………………………………… 75 Tablo 2.4a. Türkiye’de Faaliyette Bulunan Bankaların Şube ve Personel Sayıları………………………………………………………….. 77 Tablo 2.4b. (Devam) Türkiye’de Faaliyette Bulunan Bankaların Şube ve Personel Sayıları………………………………………………... 78 Tablo 2.5a. Aktif Büyüklüğüne Göre Banka Büyüklük Sıralaması………. 79 Tablo 2.5b. (Devam) Aktif Büyüklüğüne Göre Banka Büyüklük Sıralaması………………………………………………………. 80 Tablo 2.6. Şube ve Personel Sayılarına Göre Banka Büyüklük Sıralaması………………………………………………………. 81 Tablo 2.7a. Tüm Bankaların Aktif-Pasif yapısı…………………………… 82 Tablo 2.7b. (Devam) Tüm Bankaların Aktif-Pasif Yapısı………...……… 83 Tablo 2.7c. (Devam) Tüm Bankaların Aktif-Pasif Yapısı………………… 84 Tablo 2.7d. (Devam) Tüm Bankaların Aktif-Pasif Yapısı……………...… 85 Tablo 2.8. Aktif Pasif Gelişimi……………………………………………. 86 Tablo 2.9. Bilanço Dışı Yükümlülükler (Milyon TL)…………………….. 87 Tablo 2.10. Gelir ve Gider Kalemleri (Milyon TL)...... 88 Tablo 2.11a. Türk Bankacılık Sektörü Rasyoları (%)………………...…... 89 Tablo 2.11b. (Devam) Türk Bankacılık Sektörü Rasyoları (%)…………... 90

X

Sayfa No Tablo 3.1. Karlılığı Etkileyen Faktörler……………...…………………… 92 Tablo 3.2. 1990-2000 İtibariyle Çalışma Kapsamındaki Bankalar ve Kuruluş Tarihleri……………………………………………….. 126 Tablo 3.3. 2002-2008 İtibariyle Çalışma Kapsamındaki Bankalar ve Kuruluş Tarihleri……………………………………………….. 126 Tablo 3:4. 1990-2000 Yerel - Yabancı Bankalara ve Ekonomik Göstergelere Ait Veriler.……………………………………….. 127 Tablo 3:5. 1990-2000 Tüm Bankalara ve Ekonomik Göstergelere Ait Veriler………………………………………………………...... 127 Tablo 3:6. 2002-2008 Yerel Bankalara ve Ekonomik Göstergelere Ait Veriler...... 129 Tablo 3:7. 2002-2008 Yabancı Bankalara ve Ekonomik Göstergelere Ait Veriler 129 Tablo 3:8. 2002-2008 Tüm Bankalara ve Ekonomik Göstergelere Ait Veriler…………………………………………………………... 130 Tablo 3.9. Modelde Kullanılan Değişkenler………………………………. 133 Tablo 3.10. 1990-2000 Dönemi Regresyon Modellerinin İstatistiksel Olarak Sınanması……………………………………………….. 134 Tablo 3.11. 2002-2008 Dönemi Regresyon Modellerinin İstatistiksel Olarak Sınanması……………………………………………..… 134 Tablo 3.12. 1990-2000 Dönemi Değişkenlere Ait Birim Kök Testleri…… 135 Tablo 3.13. 2002-2008 Dönemi Değişkenlere Ait Birim Kök Testleri…… 135 Tablo 3.14. 1990-2000 Dönemi Sabit Etkili Model Tahmin Sonuçları (Bağımlı Değişken: Aktif Karlılığı)……………………………. 136 Tablo 3.15. 2002-2008 Dönemi Sabit Etkili Model Tahmin Sonuçları (Bağımlı Değişken: Aktif Karlılığı)…………………………… 140 Tablo 3.16. I.ve II. Dönem Sabit Etkili Model Tahmin Sonuçları (Bağımlı Değişken: Aktif Karlılığı)……………………………………… 143 Tablo 3.17. Bankaların Bağımlı Değişken Aktif Karlılığı İtibariyle Tüm Yıllar Karşılaştırmalı İlişki-Anlam Tablosu……………………. 143

XI

KISALTMALAR DİZİNİ

A.Ş. : Anonim Şirket AB : Avrupa Birliği ABD : Amerika Birleşik Devleri BDDK : Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu BIS : Uluslararası Ödemeler Bankası BYSP : Beş Yıllık Sanayi Planı DÇM : Dövize Çevrilebilir TL Mevduat DESİYAB : Devlet Sanayi ve İşçi Yatırım Bankası DİBS : Devlet İç Borçlanma Senetleri EFT : Elektronik Fon Transferi FYYP : Finansal Yeniden Yapılandırma Programı GSMH : Gayri Safi Milli Hasıla GSYİH : Gayri Safi Yurtiçi Hasıla IMF : Uluslararası Para Fonu İMKB : İstanbul Menkul Kıymetler Borsası MSPD : Mali Sektör Politikaları Dairesi ODİBANK : Ortadoğu İktisat Bankası OECD : Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü ROA : Aktif Karlılık ( Return of Assests) SWIFT : Dünya Bankalararası Telekomünikasyon Kurumu TBB : Türkiye Bankalar Birliği TCMB : Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası TMSF : Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu TÜFE : Tüketici Fiyat Endeksi TÜİK : Türkiye İstatistik Kurumu ÜFE : Üretici Fiyat Endeksi

1

GİRİŞ

Bankaların temel işlevi, bir ekonomide fon fazlasına sahip olan kişi ve kurumlar ile fon ihtiyacı olan kişi ve kurumlar arasında köprü görevi görmektir. Ekonomide para ve kredi politikasının önemli elemanlarından biri olan bankalar, finansman kapasitesi olan birimlerden, finansman açığı olan birimlere doğru kaynak aktarımı fonksiyonunu yerine getirirken kar maksimizasyonunu hedeflerler. Bankalar, günümüzde teknolojideki gelişmeler, küreselleşme, devlet müdahalesi ve sermaye yeterliliği gibi bazı faktörlerin getirdiği baskı ve riskler karşısında, karlılıklarını sürdürebilmek için daha geniş bir ürün yelpazesiyle daha verimli bir şekilde faaliyet göstermek durumundadırlar. Özellikle küreselleşmenin bir sonucu olarak, yabancı bankaların yerli piyasalarda faaliyet göstermesi, bankalar arası rekabeti artırmış ve kar marjlarını daraltmıştır. Bir ekonomik düzenin kendi iç dinamiklerinde yaşanan ve dış piyasalarda küresel anlamda ortaya çıkan olumsuz gelişmeler, o ekonominin seyrinde önemli etkilere neden olmaktadır. Örneğin dış piyasalarda yaşanan veya iç dinamiklerden kaynaklanan krizler, her ekonomik düzeni belli bir ölçüde etkilemektedir. 1993 yılının sonlarına doğru, döviz kurlarındaki aşırı dalgalanmalar, ödemeler dengesinin bozulması, artan bütçe açıkları ve mali piyasalardaki belirsizlikler 1994 krizinin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Uluslararası kredi notunun düşük olması sebebiyle dış kredi bulunamaması ve piyasadaki belirsizlikler, Hazinenin uzun vadeli düşük faizli borçlanmasını imkansız hale getirmiştir. Yüksek faiz oranlarıyla borçlanan Hazine, reel faiz oranlarını artırmış, döviz kurlarındaki düşüşle ülkeye yabancı sermaye girmesini sağlamıştır. Bu sırada bankalar, yurtdışından elde ettikleri kredileri yüksek faizli devlet tahvili ve bonolarına yatırarak aşırı karlar elde etmişlerdir. Ancak faiz-kur marjlarında açık pozisyonların artması, bankaları aşırı şekilde kur riskiyle karşı karşıya bırakmıştır. Bunun sonucu olarak, 5 Nisan 1994’te alınan kararlarla bazı bankaların faaliyetleri durdurulmuştur. 1999 yılında ortaya çıkan Asya krizinin ardından 2000 Kasım ve 2001 Şubat krizleri sonucunda güçlü bankalar sermayelerini önemli oranda yitirmişler, güçsüz bankalar ise faaliyetlerini sürdüremeyip Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredilmişlerdir. Yaşanan bu olumsuz gelişmeler karşısında Mayıs 2001’de Bankacılık Düzenleme ve Denetleme 2

Kurumu, “Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı”nı yürürlüğe koymuştur. Bu programın temel amaçları, bankacılık sisteminin mali ve operasyonel yapısının güçlendirilmesi ve sistemdeki etkinliğin ve rekabetin kalıcı hale getirilmesidir. Programın başarısıyla birlikte, sektördeki karlılık ve etkinliğin artması beklenmektedir. Ayrıca 2002 yılından sonra Türk Bankacılık Sektörüne önemli ölçüde yabancı sermaye girişi olmuştur. Bu durum daha çok yurt içerisinde faaliyet gösteren yerel sermayeli bankaların yabancı sermayeye satışı şeklinde gerçekleşmiştir. Uluslararası ölçekte faaliyet gösteren ve dünya bankacılık sektörünün önemli aktörlerinin ülke ekonomisine girişi Türk Bankacılık Sektörüne hem bir ivme kazandırmış hem de rekabetin artmasına neden olmuştur. Bu koşullar atında bankalar için karlarının maksimizasyonu daha da önem kazanmıştır. Bu gelişmeler altında Türk Bankacılık Sektörü’nde karlılığı belirleyen faktörlerin analitik bir araştırma ile ortaya koyulması bu çalışmanın yapılma gerekçesini ortaya koymaktadır. Aynı zamanda bu çalışma ile bankacılık sektöründe karlılığı belirleyen faktörlerin yerel ve yabancı bankalar için farklılık gösterip göstermediğini tespit etmek bir başka amaç olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu amaçlarla, 2001 yılında yürürlüğe giren “Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı”nın etkilerinin ortaya konulabilmesi için ele alınan dönem 1990–2000 ve 2002–2008 şeklinde bölümlendirilmiş ve uygulama aşamasında Panel Veri Analizi kullanılmıştır. 3

BİRİNCİ BÖLÜM TÜRKİYE’DE BANKACILIK SEKTÖRÜNÜN TARİHSEL GELİŞİMİ VE GENEL ÖZELLİKLERİ

1.1. BANKACILIĞIN TANIMI VE TEMEL FONKSİYONLARI Ekonomide para ve kredi politikasının önemli elemanlarından biri olan bankalar, her ülkenin ekonomik yapısı ve ihtiyaçları paralelinde yasalarla denetim altına alınmıştır. Yerine getirdikleri fonksiyonlar açısından ülke kalkınmasında oynadıkları rol, bankaları ulusal ve uluslararası seviyede kendine özgü mali kuruluşlar haline getirmiştir. Bu başlık altında bankacılığın ekonomi içerinde oynadığı rolünü anlayabilmek için öncelikle tanımı yapılarak daha sonra bankacılığın temel fonksiyonları ve banka türleri tek tek ele alınacaktır.

1.1.1. Banka ve Bankacılık Kavramları Bankanın tanımını yapmadan önce banka kelimesinin kökenine bakmakta fayda vardır. Banka kelimesinin köken itibariyle İtalyanca “banco” kelimesinden geldiği sanılmaktadır. Tarihteki ilk bankerlerden olan Lombardiyalı tüccarlar pazar yerlerine kurdukları tezgahlar (banco) vasıtasıyla bankacılık işlemlerini yürütmüşlerdi. İşte, en kabul gören şekli ile banka kelimesinin masa, sıra veya tezgah anlamına gelen İtalyanca “banco” kelimesinden geldiği sanılmaktadır.1 Ayrıca, 12. y.y.’da Roma-Cermen imparatorluğu idaresi altındaki Venedik şehrinin, piyasaya çıkardığı zorunlu borçlanma tahvillerine, “kamu borcu senetleri” anlamında İtalyanca “monti” veya Almanca “banck” kelimelerinden türetilmiş olan “banchi” denmekteydi ve banka kelimesinin kökeninin buradan geldiği şeklinde de görüşler bulunmaktadır.2 Günümüzde çok çeşitli alanlarda faaliyet gösterebilen bankanın tüm özelliklerini kapsayan bir tanımını vermek oldukça zordur. Uluslararası alanda ve bankacılıkla ilgili mevzuatımızda da verilmiş tam bir banka tanımı yoktur. Ayrıca kendine öz tarihsel gelişim evrimi içerisinde de bankacılık faaliyetlerinin giderek farklı görünümler aldığını ve karmaşık bir yapı kazandığını söyleyebiliriz. Bu

1İlker PARASIZ; Modern Bankacılık Teori ve Uygulama, y.y., İstanbul, 2000, s. 5 2Tezer ÖÇAL, Ömer Faruk ÇOLAK, Selahattin TOGAY, Kadir ESEN; Para Banka, Teori ve Politika, Gazi Kitabevi, Ankara 1997, s. 34 4

karmaşanın temel ve önemli nedenlerinden bir tanesi, ekonomik ve teknolojik koşullara uygun olarak bankacılık işlemlerinin de sürekli ve hızlı değişim içerisinde olmasıdır. Bu nedenle de yaşanan her dönemde oluşan teknik ve ekonomik gelişmeler bankacılığa yeni bir yön vermiştir. Sonuç olarak oluşan her yeni yapı yeni bir tanım gerektirdiği için ortak ve kalıcı bir tanım yapmak güçleşmiştir. Birçok yazar banka tanımını yaparken, bankanın bir veya bir kaç özelliğini ön plana çıkarmıştır. Örneğin banka, “halkın belli zaman içinde harcamadığı paraları kabul ederek, bunları nama getirir şekilde kredi ve plase eden, ödemelerde aracılık, para nakli, senet tahsili, emanet kabulü gibi çeşitli hizmetler gören bir işletme” şeklinde tanımlanabilir. 3 Bir başka tanıma göre banka, likidite ve sermaye ihtiyacını göz önünde tutarak, mevduat kabul eden, fon toplayan ve söz konusu bu kaynakları şahıslara ve devlete (devlet tahvilleri ve hazine bonoları yoluyla) kısa ve uzun vadeli olarak aktaran, kar maksimizasyonunu amaç edinmiş bir finansal aracıdır.4 Bankalar işletme olarak da nitelendirilebilir. Bankalar belirli bir sermaye ile kurulmuş, belirlenen amaçlara göre örgütlenmiş, bazı hizmetleri yerine getirerek gelir sağlayan, hissedarları, borçluları ve alacaklıları olan bir işletmedir.5 Bankaları, diğer tip finansal kurumlardan ayıran, mevduat ve kredi ürünleri sağlamasıdır. Bankaların ana faaliyeti, mevduat sahipleri ve borçlanıcılar arasında arabuluculuk yapmaktır.6 Başka bir tanıma göre banka, halktan topladığı ya da kendi sahip olduğu paraları kredi olarak kullandıran ve para akışına aracılık eden iktisadi işletme ve bu işletmenin sahibi durumunda olan anonim şirkettir.7 Bu tanımların sayısını artırmak mümkündür. Ancak hangi tanım olursa olsun değişen koşullara rağmen tarihten günümüze kadar bankaların değişmeyen

3Tezer ÖÇAL, Ö. Faruk ÇOLAK; Para Banka, İmge Kitabevi, İstanbul 1991, s. 11 Devlet tahvili ve hazine bonoları, ihraç eden tarafın belirli bir vadede, önceden üzerinde anlaşılan belirli getirisi ile birlikte anaparayı borcu veren tarafa iade edeceğini belgeleyen menkul kıymetlerdir. İki menkul kıymet arasındaki farkın ne olduğuna baktığımızda karşımıza vade faktörü çıkmaktadır. Buna göre vadesi bir yıldan kısa olan borçlanma senetleri bono, bir yıldan uzun olanlara ise tahvil olarak adlandırılmaktadır. 4K. Batu TUNAY, Mustafa UZUNER, Adnan YİĞİT; Türkiye’de Kamu Bankacılığı ve Sektör Üzerindeki Etkileri, Ekonomik Araştırmalar Merkezi Yayınları No:7, Ankara 1997, s. 7 5Ramazan GEYLAN; Ticari Banka Yönetimi ve Türk Ticari Bankalarının Temel Sorunları, Anadolu Üniversitesi Yayınları No: 86, İİBF Yayınları No: 22, Eskişehir 1985, s. 4 6Shelagh HEFFERNAN; Modern Banking, John Wiley & Sons Ltd., Chishester, 2005, s. 1 7Ahmet BATTAL; Sorularla Banka Hukuku, Gazi Kitabevi, Ankara 2004, s. 15 5

bazı temel fonksiyonları vardır. Tanımlardan da görüleceği üzere bu temel fonksiyon; finansman kapasitesi olan birimlerden, finansman açığı olan birimlere doğru bir kaynak aktarımıdır.

1.1.2. Bankacılığın Temel Fonksiyonları Bir ülkenin ekonomik kalkınma ve büyümesi, bir dönemde o ülkede yapılan net reel aktif yatırımlarının toplamı ile yakından ilgilidir. Bu aktif yatırımlarının finansman kaynağı ise o dönemde ülke içinde yapılmış tasarruflar ile ülke dışından sağlanan sermaye fonları oluşturur.8 İşte bu ilişki aslında bankaların temel işlevi olan aracılık fonksiyonunu açıklamaktadır. Bankaların temel işlevi, bir ekonomide fon fazlasına sahip olan kişi ve kurumlar ile fon ihtiyacı olan kişi ve kurumlar arasında köprü görevi görmektir. Bu başlık altında bankacılığın temel yapı taşı olan fonksiyonları ve ekonomiye olan etkileri ele alınacaktır. 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 4. maddesine göre bankalar, diğer kanunlarda öngörülen hükümler saklı kalmak kaydıyla aşağıda belirtilen faaliyetleri gerçekleştirebilirler: - Mevduat kabulü - Katılım fonu kabulü - Nakdî, gayri nakdi her cins ve surette kredi verme işlemleri - Nakdi ve kaydi ödeme ve fon transferi işlemleri, muhabir bankacılık veya çek hesaplarının kullanılması dahil her türlü ödeme ve tahsilat işlemleri - Çek ve diğer kambiyo senetlerinin iştirası işlemleri - Saklama hizmetleri. - Kredi kartları, banka kartları ve seyahat çekleri gibi ödeme vasıtalarının ihracı ve bunlarla ilgili faaliyetlerin yürütülmesi işlemleri - Efektif dahil kambiyo işlemleri; para piyasası araçlarının alım ve satımı; kıymetli maden ve taşların alımı, satımı veya bunların emanete alınması işlemleri - Ekonomik ve finansal göstergelere, sermaye piyasası araçlarına, mala, kıymetli madenlere ve dövize dayalı; vadeli işlem sözleşmelerinin, opsiyon

8 Cevat SARIKAMIŞ; Sermaye Pazarları, Alfa Basım Yayım Dağıtım, Bursa 1998, s. 23 6

sözleşmelerinin, birden fazla türev aracı içeren basit veya karmaşık yapıdaki finansal araçların alımı, satımı ve aracılık işlemleri - Sermaye piyasası araçlarının alım ve satımı ile geri alım veya tekrar satım taahhüdü işlemleri - Sermaye piyasası araçlarının ihraç veya halka arz yoluyla satışına aracılık işlemleri - Daha önce ihraç edilmiş olan sermaye piyasası araçlarının aracılık maksadıyla alım satımının yürütülmesi işlemleri - Başkaları lehine teminat, garanti ve sair yükümlülüklerin üstlenilmesi işlemleri gibi garanti işleri - Yatırım danışmanlığı işlemleri - Portföy işletmeciliği ve yönetimi - Hazine Müsteşarlığı ve/veya Merkez Bankası ve kuruluş birlikleri nezdinde oluşturulan bir sözleşme kapsamında üstlenilen yükümlülükler çerçevesinde alım satım işlemlerine ilişkin piyasa yapıcılığı - Faktöring ve forfaiting işlemleri - Bankalar arası piyasada para alım satımı işlemlerine aracılık. - Finansal kiralama işlemleri. - Sigorta acenteliği ve bireysel emeklilik aracılık hizmetleri - Kurulca belirlenecek diğer faaliyetler. 9 Tüm bu faaliyetler genel başlıklar altında aşağıdaki gibi gruplandırarak açıklanabilir.

1.1.2.1. Aracılık fonksiyonu Bankaların en temel işlevi aracılıktır. Bu fonksiyon tasarruf sahipleri ile sermaye gereksinimi duyanlar arasında bağ kurmayı gerektirir. Bu sayede ekonomide ki tasarruflar yeniden dağıtılır; yani tüketim tarafında oluşan kaynak fazlalığı kar güdüsü altında belirli koşul ve şekillerde üretime aktarılmış olur. Bu

9http://www.bddk.org.tr/websitesi/turkce/Mevzuat/Bankacilik_Kanunu/15405411%20say%C4%B 1l%C4%B1%20Bankac%C4%B1l%C4%B1k%20Kanunu%20_5472,%205667,%205754%20ve% 205766%20say%C4%B1l%C4%B1%20Kanunlar%20ile%20de%C4%9Fi%C5%9Fik.pdf (14 Temmuz 2009) 7

şekilde tasarruflar üretime kanalize edilmiş, bankalar da aracılık fonksiyonunu yerine getirmiş olur. Bankacılık sektörünün mevcut yapısı Türkiye’de bankaların bu rolü yerine getirmesini zorlaştırmaktadır. Bankalar ya bağlı oldukları grubun veya holdingin şirketlerini fonlamak, ya da kamu kesiminin açığını finanse etmek için DİBS (Devlet İç Borçlanma Senedi) satın almak zorunda kalmaktadır. Aslında, risksiz yüksek kazanç sağlayan DİBS’ler bankalar için cazip bir gelir kaynağı haline gelmiş ve bankaları asli fonksiyonlarından uzaklaştırmıştır. Son yıllarda özel kesim yatırımlar için kaynak bulmakta zorlanır hale gelmiştir. Bankalar ise gerçek bankacılık faaliyetlerinden uzaklaşmaya başlamışlardır. 10

1.1.2.2. Kaynaklara akıcılık sağlamak Bir banka çok farklı süre ve miktarda kaynak toplamakta ve bu kaynakları yine farklı süre ve miktarlarda kredi olarak vermektedir. Böylece fonların vadelerini değiştirdikleri gibi, ihtiyacı kadar fon bulabileceğinden emin olan yatırımcıların daha büyük yatırım kararı almalarına yardımcı olur. Daha açık bir deyişle bankalar fon fazlası olan kişi ve kuruluşlardan fon açığı olanlara kaynak aktarmak yoluyla, fonlara akıcılık sağlarlar. Bu sayede piyasada paranın atıl kalması önlenirken yeni yatırımlar için kaynak sağlanmış olur.

1.1.2.3. Kısa süreli fonları, büyük ölçekli uzun süreli fonlar haline dönüştürme Bankalar, bireyler açısından kısa süreli ve düşük yoğunluklu fonları toplayarak, bunları ekonomide uzun süreli, büyük ölçekli fonlar haline dönüştürmekte, yatırımların finansmanı için olanak sağlamaktadır. 11Firmalar yatırımlarını gerçekleştirirken önlerini görmek konusunda sıkıntı yaşayabilirler. Bunun çözümlerinden biri de kredilerin uzun vadeli ve sürekli olmasıdır. Kısa vadeli krediler sadece küçük ölçekli yatırımların yapılması için imkan sağladığından ekonominin gelişmesi için gerekli olan uzun vadeli krediler

10Mehmet GÜNAL; Türk Bankacılık Sektörünün Sorunları ve Geleceği, ATO Yayınları, Ankara 2001, s. 31-32 11 Elif Sibel PÜRSÜNLERLİ; Kamu Bankaları ve Özel Bankalar ( Performans Karşılaştırması), Meg Tanıtım, Ankara 1997, s. 46 8

bankaların aracılığıyla sağlanabilir. Yatırımlar açısından kredilerin sürekli olması da önem arz etmektedir. Bu nedenle şirketlerin krediyi bulmakta zorlanmaması, alınan kredilerin süreklilik özelliğini taşıması gereklidir. Bankaların bu fonksiyonu, ekonominin canlanması ve istikrarı açısından en önemli görevlerinden biridir.

1.1.2.4. Kaynak kullanımını iyileştirme Bankalar topladıkları kaynakları verimli, karlı alanlara, toplumsal ve kültürel açıdan öncelikli sektörlere aktararak, ekonomide kaynak kullanımını etkilemekte; bu yolla da ekonomik kalkınmaya katkıda bulunmaktadır. Bankalar, kredi verecekleri zaman riskten kaçınmak için en karlı, en faydalı projelere kaynak aktarırlar. Bu sayede ülke ekonomisinde oluşan kaynakların en verimli noktalarda kullanılmasını sağlarlar. Bankalar, kaynakların iyi kullanılmasını sağladıkları süre ve ölçüde ekonomik gelişmeyi hızlandırmaktadırlar.12

1.1.2.5. Fonları hareketlendirme Bankalar ekonomide atıl kalabilecek fonları sisteme çekerek onları hareketlendirir. Ellerinde fon fazlası bulunan kişi ve kurumlar sahip bulundukları getiriden ve güvenden daha fazlasını vermeyi teklif eden bankalara ellerindeki kaynakları yatırır ve bunun karşılığında da belli oranda faiz geliri elde ederler. Böylece, bankalar ekonomide yastık altı tabir edilen atıl kalmış fonları sisteme çekerek bunları hareketlendirir.

1.1.2.6. Para politikasının etkinliğini artırma Bir ekonomide uygulanan para politikasının etkili olabilmesi için bankacılık sisteminin gelişmesi gereklidir. Çünkü Merkez Bankası’nın para politikasına ilişkin uyguladığı araçlar ancak gelişmiş bir bankacılık sistemiyle etkili olmaktadır.13

12Öztin AKGÜÇ; 100 Soruda Türkiye’de Bankacılık, Gerçek Yayınevi, İstanbul 1992, s.7 13AKGÜÇ; A.g.e., s. 8 9

1.1.2.7. Kaydi para yaratma fonksiyonu Kaydi para yaratma, bankalarda nakdi para olmadan hesaplara borç veya alacak kaydı ile muhasebeleştirilerek oluşturulan bir para sistemidir.14 Bir banka, üstlendiği fonksiyonları yerine getirirken para yaratan bir kurumdur. Doğal olarak buradaki “para yaratma” olgusu, söz konusu kurumların, bir matbaada kendi adlarına para bastırdıkları anlamında değildir. Bankaların yarattığı para mevduattan ve dolayısıyla muhasebe kayıtlarından başka bir şey değildir. Bu sebeple bankalar tarafından yaratılan paraya “kaydi para” veya “mevduat parası” adı verilir. Bankaların kaydi para yaratabilmelerinin ardındaysa kısmi rezerv bankacılığı adı verilen uygulama yatmaktadır. 15 Bankalarda vadesiz mevduat hesabı açılmasındaki amaç; müşterilerin paralarını güvence altına alma ve ödemelerinde kolaylık sağlama isteğidir. Bu nedenle çoğu ülkede vadesiz mevduata faiz verilmez. Ticari bankalardaki vadesiz mevduatın bir ödeme aracı olarak kullanılması, bu hesap üzerine çek verilmesi yoluyla olur. Bankada vadesiz mevduatı olan bir kimse çek vasıtasıyla bir başkasına ya da kendisine ödeme yapılmasını sağlayabilir.16 Böylece mevduat sahipleri ticari bankaların sağlamış olduğu bu imkanla nakdi para almadan satın alma gücü elde etmiş olurlar. Bu nedenle mevduat hesabı kaydi para özelliği arz eder. Halkın günlük ödemelerde kullanacağı banka parasını yaratmak, gelişmiş ülkelerde bankacılığın başlıca fonksiyonlarındandır. Bu ülkelerde günlük alışverişlerin büyük bir kısmı çekle yapılmakta, gerçek para ile banka parası arasında kabul edilme yönünden fark bulunmamaktadır. Bununla birlikte, ülkemizde bazı iş adamları ve şirketler dışında çek kullanımı çok yaygın değildir. Bu yüzden bankalar mevduat parası yaratamamakta, ancak halkın parasını saklama işlevini görmektedir. Mevduata bir miktar da faiz verilmek suretiyle mudileri tatmin yoluna gidilmektedir. Bu nedenle de az gelişmiş ekonomilere oranla gelişmiş batı ekonomilerinde, kaydi paranın toplam para içindeki oransal önemi daha fazladır.17

14Cemal ELİTAŞ, Yaşar ÖZDEMİR; Bankalarda İç Kontrol Sistemi, Gazi Üniversitesi Ticaret ve Turizm Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı: 2, Ankara 2006, s. 144 15İlyas ŞIKLAR; Para Teorisi ve Politikası, Anadolu Üniversitesi Yayını No: 1583, Açık Öğretim Fakültesi Yayını No: 837, Eskişehir 2004, s. 25 16GEYLAN; A.g.e., s. 18 17Teoman YAZGAN; Türkiye’de Bankacılık, Reklam Yayınları 33, İstanbul 1973, s. 14 10

Kaydi paranın doğması için bankaya para yatırılması zorunluluğu yoktur. Bankaların müşterilerine kredi açması ve bu kredi limitleri içinde çekme hakkı tanıması veya kredi kartı uygulaması ile de kaydi para yaratılabilmektedir.

1.1.2.8. Ulusal ve uluslararası ticareti geliştirmek Ulusal ve uluslararası piyasalarda en büyük sorun ödemelerin güvenilirliği konusunda ortaya çıkmaktadır. Uluslararası ticarette taraflar, birbirlerini çok iyi tanımadıkları için karşılıklı bir güvensizlik ve risk içindedirler. İhracatçı sattığı malların bedelini tahsil etmek, ithalatçı ise sözleşmede saptanan malları zamanında almak amacındadır. Bu noktada banka, ihracatçıya ithalatçı adına ödemeyi yapacağı güvencesini verir; ithalatçıya da ihracatçının istenen nitelikte malı kendisine göndereceğini garanti eder.18 Bu sayede ulusal ve uluslararası ticaretin gelişmesinde bankalar kefil rolü üslenerek canlanma ve genişleme sağlamaktadır.

1.1.2.9. Gelir ve servet dağılımını etkilemek Milli gelirden üretim faaliyetlerine katılanların dengeli ve adil bir pay almalarına gelir dağılımında adalet adını veriyoruz.19 Bankalar izledikleri kredilendirme politikası ile ekonomideki gelir ve servet dağılımını etkileyebilmektedir. Bankalar verdikleri kredilerle belirli bir coğrafi bölgeyi, gelir grubunu (mesela tarım kesimi) hedef seçmesi sonucu veya sahip olduğu enstrümanlar aracılığıyla faiz, kâr, ücretler üzerinde etkili olarak gelir dağılımını belirli bir grubun, bölgenin veya sektörün lehine olumlu olarak etkileyebilmektedir.20

1.1.2.10 . Finansal danışmanlık Bankalar kişilerin finansal varlıklarının yönetiminde aracılık, danışmanlık hizmeti sağlar veya bunu bizzat yaparlar. İnsanların istedikleri menkul kıymetleri onların hesabına alıp satarlar, hangi vadelerde yatırım yapılacağı konusunda

18 Halil SEYİDOĞLU; Uluslararası İktisat, Güzem Yayınları, İstanbul 2001, s. 329 19 Coşkun Can AKTAN; Bir Piyasa başarısızlığı Nedeni Olarak “Gelir Dağılımında Adaletsizlik ve Yoksulluk” Sorunu: Kamu Ekonomisinin Rolü ve Kamu Politikası Araçları, Hak-İş Konfederasyonu Yayınları, Ankara 2002, s. 11 20 AKGÜÇ; A.g.e., s. 8 11

kişilere danışmanlık yaparlar. Sonuçta, insanlar birikimlerini bir anlaşma ile belli bir dönem için bankaya teslim eder.Bankalar da bünyelerinde istihdam ettikleri uzmanlar ile portföy yönetim, piyasa analizi vb. gibi faaliyetleri yürütürler. Bu yolla hem finans piyasasında canlanma meydana gelir hem de iş gücü istihdamı oluşur.

1.1.2.11. Hizmet işlemleri Bankalar daha önce de belirtilen işlerin dışında pek çok konuda müşterilerine hizmet sunmaktadırlar. Bankalar, sahip oldukları geniş organizasyon, yurt içi ve yurt dışı bankalarla muhabirlik ilişkileri, ticari ve mali konulardaki uzmanlıkları sayesinde müşterilerine çeşitli hizmetler sunabilmektedirler. Bu hizmetler bankacılık sistemindeki gelişmeye bağlı olarak, ülkeden ülkeye değişiklik göstermektedir.21 Bu hizmetlerin amacı daha fazla mevduat toplamaktır. Daha fazla mevduat ise daha fazla kredi yaratma gücüdür. Bankalar, yoğun rekabet ortamında üstünlük kazanabilmek için topluma verdikleri hizmetleri geliştirmek zorundadırlar. Bankaların sunduğu hizmetler müşteri bazında, bireysel ve kurumsal olarak ikiye ayrılabilir. Kredi, mevduat, döviz alım satımı gibi bazı hizmetler hem kurumlar hem de bireylere hitap eder. Yatırım kredisi, akreditif, teminat mektubu gibi bazı ürünler sadece kurumların ihtiyaçlarını karşılamaya yöneliktir. Kredi kartı ve konut kredisi gibi bazı ürünler de doğrudan bireylere pazarlanmaktadır. Türkiye’de en çok görülen hizmet işlemleri müşteri hesabına menkul kıymet alım satımı, menkul kıymet çıkarılmasına aracılık etme, havale, eft, virman, senet ve çek tahsilatı, fatura ödemeleri, kupon tahsilatı, serbest depo işleri (emanet kabulü), kiralık kasa ve istihbarat gibi hizmetlerdir.22

21Orhan SEVİLENGÜL; Banka Muhasebesi, Gazi Kitabevi, Ankara 2001, s. 263 22SEVİLENGÜL; A.g.e., s. 263-279 12

1.2. TÜRKİYE’DE BANKACILIĞIN TARİHSEL GELİŞİMİ Türkiye, geçmişi 19. yüzyıla kadar uzanan köklü bir bankacılık geleneğine sahip bulunmaktadır. Türk bankacılığının tarihsel gelişim süreci incelendiğinde, gerek Osmanlı Devleti ile Cumhuriyet’in ilk kuruluş yılları ve gerekse günümüze kadar geçen sürede, Türk Bankacılık Sektörü’nün yapısı ve gelişiminin, ekonomik gelişme, ekonominin genel yapısı ve performansından oldukça fazla etkilendiği görülmektedir.23 Konuyu bu bağlamda ele aldığımızda Türk bankacılık sisteminin tarihsel gelişimini her iki dönemi ayrı ayrı ele alarak incelemenin daha faydalı olacağı düşünülmektedir.

1.2.1. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e İlk Bankacılık Girişimleri Türk bankacılık tarihine baktığımızda gelişim süreci Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerine kadar uzanmaktadır. Batıda ticaretin ve sanayi devrimi sonrası ekonomilerin gelişmesiyle birlikte bankacılık sektörü de gelişme göstermiştir. Ancak Osmanlı İmparatorluğu’nun aynı dönemde ekonomik ve siyasi anlamda bir gerileme sürecinde olması, Osmanlı İmparatorluğu’nda bankacılığın gelişmesini engellemiştir.24 Osmanlı Devleti döneminde Türkler şerefli saydıkları askerlik, yöneticilik gibi işlerle uğraşmışlar, bunun dışındaki ticaret, ödünç para verme işlemi ve faizcilik gibi faaliyetler İslam dininin faizi yasaklamasıyla Yahudi, Ermeni ve Rum gruplarınca yürütülmüştür. Osmanlı Devleti’nin bankacılık gelişim süreci de diğer ülkelerdekine paralel bir seyir izlemiştir. Osmanlı Devleti’nde ortaçağdan itibaren gelişen sarraflık mesleğini genellikle azınlıklar yürütmüştür. Sarrafların ilk görevi, Osmanlı parası ile yabancı ülke paralarını değiştirmek olmuş, bir süre sonra banker adını alarak, devlete borç para vermek ve vergi gelirlerine karşılık kredi açmak gibi işlemleri de üstlenmişlerdir. Bankerlerin iş yerlerini çoğunlukla Galata semtinde kurmaları ve “Galata Bankerleri” adını almalarına neden olmuştur. XIX. yüzyılın ikinci yarısına kadar bankacılık faaliyetlerine benzer işlemler yapan sarraf veya bankerler genel olarak hazine ve saraya ödünç para vermek, çeşitli paraları birbiriyle değiştirmek, senet alım-satımı yapmak, başkalarına ait paraları

23Sumru BAKAN; Osmanlı’dan Günümüze Türk Bankacılık Kesimi, İktisat Dergisi, Sayı: 417, Eylül 2001, s. 31 24AKGÜÇ; A.g.e., s. 10 13

işletmek, vergilerin iltizamını almak, devlet adamlarına ait malların gelir yönetimini yapmak gibi işlerle uğraşmışlardır.25 1760’lardan itibaren Osmanlı Devleti’nin mali durumunun bozulması, devlete doğrudan borç veren sarrafların önemini arttırmıştır. Avrupa finans çevreleriyle olan ilişkileri sayesinde sarraflar, Osmanlı Devleti için Avrupa piyasalarından kısa vadeli borçlar bulmuşlardır. Ayrıca sarraflar, Fransız Devrimi’nden sonra İstanbul’daki Fransız tüccarların yerlerini alarak, poliçe ticaretinin önemli bir bölümünü ellerine geçirmişlerdir. Böylece, para ve kredi işlerinde uzmanlaşan sarraflar, ülkeler arası bağlantılarını kurmuş, İstanbul’da bir finans burjuvazisinin çekirdeğini oluşturacak, büyük ölçekli sermayedarlara dönüşmüşlerdir. Sarrafların önde gelenleri, para işleri ve maliye alanında önemli faaliyetlerde bulunan Darphane-i Amire’nin yöneticiliği gibi Osmanlı Devleti içinde en önde gelen görevlere atanmışlardır.26 Sarraflar aynı zamanda vergi toplam sürecini de örgütlemişlerdir. Vergi toplama sürecinden sağlanan net gelirler devletin yanı sıra sarraf, malikaneci ve vergiyi kaynağında toplayan yerel güçler arasında paylaşılmıştır. Bu nedenle de net vergi gelirlerinin yalnızca üçte biri merkezi devletin hazinesine girmiştir. Ayrıca, pek çok sarraf padişahın ve önde gelen Osmanlı bürokratlarının kişisel servetlerini ve finans işlerini yönetmiştir. Sanayi devriminden sonra Galata Bankerlerinin ekonomideki rolü artmış ve bunlar sayesinde Osmanlı İmparatorluğu batı için devamlı bir Pazar haline gelmiştir. Sanayi devriminin ucuz ve çeşitli mallarına talebin saray, paşa ve beylerin yanında İslam-Türk halkından da gelmesi Galata Bankerlerinin iş hacmini genişletmiş ve bunların kısa zamanda zenginleşmelerini sağlamıştır. Batılılar, özellikle yabancı tüccar ve işadamları ile onların imparatorluk içindeki azınlıklardan oluşan ortak ajanlarına ve bu arada da Galata Bankerlerine serbestçe ve piyasa koşulları içinde faaliyet göstermelerini sağlayan Tanzimat Fermanı’nı ilan ettirmiştir. Tanzimatın getirdiği yeni hukuk düzeni nedeniyle imparatorluktaki sınai kuruluşları yabancılarla rekabet edemeyip faaliyetlerini durdurmuştur. Böylece iş yerlerini kapatan gediklerin bir kısmı yüksek kiralarla batı mallarını satan azınlıklara kiraya vererek küçük rantiye

25YAZGAN; A.g.e., s. 7 26Şevket PAMUK; Osmanlı İmparatorluğu’nda Paranın Tarihi, İstanbul Türk Tarih Vakfı Yurt Yayınları:73, İstanbul 2003, s. 219 14

sınıfını oluştururken, okur-yazar olanlar da Tanzimat ile şişirilen devlet kadrolarına yerleşmiştir. Azınlıklar sanayi devrimi ile desteklenen Batı’nın Osmanlı İmparatorluğu’na uyguladığı merkantilist politika sayesinde bir ticari ve finans burjuvazisi oluşturmuşlardır. Bu burjuvazi kısa zamanda güçlenerek, Osmanlı idaresinde bazı mevkileri ele geçirdiği gibi, mali gücü sayesinde birçok idari kararlar ile bazı kanunları kendi çıkarlarına uygun olarak düzenlenmesini sağlamıştır. Bu burjuvazinin en etkin ve güçlü yanını Galata Bankerleri teşkil etmiştir. Böylece, sanayi devriminin ikinci aşamasında finans kapitalin beslediği sermaye piyasaları ve borsalarda Galata sarrafları kendilerini göstermeye başlamıştır.27 Bankerler uzun süre Osmanlı Devleti ve hazinesini ipotek altına alabilecek ve devlete maliyeti önemli boyutlara ulaşabilecek kurnazca politikalar uygulamışlar. Sarraflık ve bankerlik azınlıkların kontrolünde olduğundan, bankacılık faaliyetleri de yabancı bankalarla başlamış ve uzun süre onların tekelinde kalmıştır.28 XIX. yüzyılın ortalarından itibaren Batı Avrupa ülkelerinin sanayi ürünlerine pazar bulmak amacıyla, Osmanlı Devleti’ne borç vererek; taşımacılık, ticaret ve bankacılık alanlarında yatırımlara girişerek başlattıkları çabalar özellikle İstanbul’da belirli bir büyüklükte para ve sermaye piyasasının meydana gelmesine yardım etmiştir.29 1839 yılında ilan edilen tanzimatın ortaya çıkardığı zorunlu giderler, zaten para darlığı çekmekte olan hazineyi daha da zor bir duruma düşürmüştür. Bu nedenle 1840 yılında “kaime” adı altında ilk Osmanlı parası çıkarılmıştır.

Merkantilizm: 16. yüzyılda Batı Avrupa'da başlamış ekonomik bir teoridir. Merkantilizm'e göre bir milletin gönenci anaparanın miktarına bağlıdır ve küresel ticaret hacmi değişmez. Ekonomik servet veya anapara devletin elinde tuttuğu, altın, gümüş miktarı veya ticari değer ile temsil edilir. Bu da diğer devletlerle olan ticari dengenin olumlu yönde olması ile en iyi yükseltilir. Merkantilizm’e göre, yönetim ekonomide korumacı bir rol oynamalı, dış satımı desteklemeli ve dış alımı sınırlandırmalıdır. Bu fikirler üzerinde duran ekonomik sisteme merkantilist sistem denir. "http://tr.wikipedia.org/wiki/Merkantalizm" adresinden alındı. (19 Kasım 2008) 27Haydar KAZGAN; Galata Bankerleri, Türk Ekonomi Bankası Yayınları, İstanbul 1991, s. 2-6 28Tamer AKSOY; Çağdaş Bankacılıktaki Son Eğilimler ve Türkiye’de Uluslarüstü Bankacılık (Sistematik ve Analitik Bir Yaklaşım), Sermaye Piyasası Kurulu Yayın No: 109, Ankara 1998, s. 263 29Nazım EKREN; Uluslararası Bankacılık ve Türkiye Örneği, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları No:282, İstanbul 1986, s. 172 15

Kaimelerin çok geçmeden değerinin düşmeye başlaması üzerine, hükümet en tanınmış iki Galata bankeri ile bir sözleşme yapmıştır. Sözleşmeye göre hükümet bankerlere yılda iki milyon kuruş verecek ve bankerler de bir yıl süreyle İngiliz sterlinini 110 kuruştan Londra ve Paris üzerine poliçe satmayı üstlenecekti. Sözleşmenin başarıya ulaşması üzerine bu iki banker, devletin de yardımıyla, 1847 yılında Türkiye’de ilk banka olan, Bank-ı Dersaadet; diğer adıyla İstanbul Bankası (Bank de Constantinople) kurmuşlardır. Aslında bu durum dönemin hükümetinin 1844 yılında yapılan yeniliklerle para sahasında başarılı olamamasından dolayı kurun İngiliz Sterlini’ne karşı değerini sabit tutabilmek için Galatalı iki bankerle anlaşma yapmak zorunda kalmasıyla sonuçlanmıştır. Bu anlaşmanın 1847 yılında yenilenmesi sırasında bu iki bankere, hükümetin himayesi altında, Bank-ı Dersaadet’in kurulması imtiyazı da verilmiştir. Bank-ı Dersaadet, hükümetin aldığı 130 milyonluk kısa vadeli borcu ödeyememesi ve Fransız İhtilalı’nın olumsuz etkileri sonucu 1852 yılında iflas etmiştir. Bankerlerle yapılan anlaşma çerçevesinde İngiliz Sterlini’nin kuru, banka iflas edene kadar 110 kuruşta sabitli iken; iflas kararından sonra 139 kuruşa fırlamıştır. 30 Bu dönemde faaliyete geçen diğer bir banka olan Bank-ı Osmanî (Otoman Bank), merkezi Londra’da olmak üzere 1856 yılında kurulmuştur.31 Bu bankanın kurulması, Kırım savaşını izleyen yılarda dış borçlanmayı sağlayacak bir yabancı bankanın kurulması gereği ile ortaya çıkmıştır. Şubat 1856’da yayımlanan Islahat Fermanında da yer alan bir banka kurulması önerisi, aynı yıl, İngiliz sermayesi ile merkezi Londra olan Bank-ı Osmanî’nin kurulması ile sonuçlanmıştır. 1863 yılında Fransız sermayesinin katılmasıyla Bank-ı Osmanî Şahane adını alan ve banknot çıkarma ayrıcalığı ile donatılan Osmanlı Bankası aynı zamanda ülkemizin ilk emisyon bankasıdır. Bankanın kurulmasıyla varlığını ve sömürüsünü uzun yıllar sürdürecek borçlanma bankacılığı özelliğinde olan yabancı bankalar dönemi başlamıştır. Osmanlı Bankası, banknot ihracı yanında devletin bütçesini denetleme yetkisine sahip olan, devletin tüm gelirlerini toplayarak, iç ve dış bütün ödemelerini yapan ve hükümetin ülke içinde ve dışında çıkaracağı tahvil ve bonoların satışını tekelinde tutan bir banka olmuştur. Banka, devletin ihtiyaçları

30Selim TARLAN; Tarihte Bankacılık, Maliye ve Gümrük Bakanlığı Yayınları, Ankara 1996, s. 7 31AKGÜÇ; A.g.e., s. 98 16

için banknot ihraç etmediğinden, hükümet bankanın banknot ihracı ve devlet bankacılığı yetkilerini kaldırmıştır. Böylece hükümet kendisi para basmaya başlamış ve Merkez Bankası görevi de sermayesinin büyük kısmı devlet tarafından temin edilen İtibarı Milli Bankasına devredilmiştir.32 Osmanlı İmparatorluğu’nun 1863 yılından sonra sağladığı dış borçların tamamına yakını Osmanlı Bankası aracılığıyla sağlanmıştır. Özellikle Fransa ve İngiltere’den sağlanan bu borçların yanısıra, 1879 yılında Rüsum-u Sitte yönetiminin, 1881 yılında Düyun-u Umumiye yönetiminin kurulması; borçların ertelenmesi işlemleri ve İngiliz sermayesiyle yapılan demiryolu hatlarında uygulanan “kilometre teminatı” yöntemi Osmanlı Bankası’nca Hükümet’e kabul ettirilmiştir.33 1865 yılında İngilizler tarafından kurulan Şirketi Maliyei Osmaniye Bankası ise Amerika’daki iç savaştan dolayı hammadde sıkıntısı içinde bulunan İngiliz tekstil sanayisine hammadde sağlamayı, bunun için de Anadolu’da pamuk üretimini artırmayı amaçlıyordu. Bu banka kuruluşundan birkaç yıl sonra kapandı ve işlerini Osmanlı Bankasına devretti. İtibari Osmani Umumi Bankası (Credit General Otoman) ise Osmanlı Bankası kurucuları rakibi durumundaki bir mali grup tarafından 1869 yılında kurulmuştur. Özellikle hazineye verdiği avanslar ile hazine hesabına yaptığı mali işlerden büyük kazançlar sağladığı belirtilen bu banka, 1899 yılında kapanmıştır.34 Cumhuriyet öncesi dönemde kurulan önemli bankaların çoğu ya yabancı sermayeliydi ya da yabancı ortaklarla beraber kurulmuşlardı. Bu bankaların ana faaliyet alanı, hazine için iç ve dış borç bulunması ve bunların ödenmesi ile ilgili islerle uğraşmak olmuş ve bu nedenle Osmanlı dönemi bankacılığı için “borçlanma bankacılığı” nitelendirmesi yapılmıştır. Yine bu dönemlerde kurulan Avusturya kaynaklı bankaların mali kriz yüzünden bir süre sonra kapandıklarını görüyoruz. 1871 yılında Banque Austro-Ottoman ve 1872 yılında Banque Austro- Turque bankaları, 1873 yılında Viyana’da yaşanan mali sarsıntı yüzünden 1873

32Burhan ULUTAN; Bankacılığın Tekâmülü, y.y., Ankara, 1957, s. 145-147 33Tuncay ARTUN; İşlevi, Gelişimi, Özellikleri ve Sorunlarıyla Türkiye’de Bankacılık, Tekin Yayınları, 2. Basım, İstanbul 1983, s. 27 34ARTUN; A.g.e., s. 24 17

yılında Banque Austro-Turque’nin, 1874 yılında da Banque Austro-Ottoman’in kapandığını görmekteyiz.35 Osmanlı Devleti, 1875 yılında borçlarını ödeyemez duruma düşmüş ve 1881 yılında “Düyunu Umumiye” adlı uluslararası bir kurum kurularak devletin dış borçlarının idaresi bu kuruma devredilmiştir. Devletin gelir kaynaklarının uluslararası bir kurumun denetimine geçmesinden sonra, temel işlevi devletin iç ve dış borçlanmalarından ve döviz işlemlerinden spekülatif kazançlar sağlamak ve ülkede yatırım yapan yabancı sermaye kuruluşlarını kredilendirmek olan bir çok yabancı banka kurulmuştur.36 Bir sonraki sayfada Osmanlı döneminde kurulan yabancı sermayeli bankalar Tablo 1.1. de sunulmuştur.

35ARTUN; A.g.e., s. 22-29 36 TBB, 40. Yılında Türkiye Bankalar Birliği ve Türk Bankacılık Sistemi “1958-97”,TBB Yayınları, İstanbul, 1998, s. 2 18

Tablo 1.1. Osmanlı Döneminde Kurulan Yabancı Sermayeli Bankalar Kuruluş Banka Adı Açıklama Yılı 1 İstanbul Bankası (Bank-ı Dersaadet) 1847 1852’de kapanmıştır. 2 Bank-ı Osmani (Ottoman Bank) 1856 1863’de Bank-ı Osmani Şahane’ye katılmıştır. 3 İttihadı Mali (Union Financiére) 1859 4 Türkiye Bankası(La Banque de 1860 1861’de kapanmıştır Turquie) 5 Bank-ı Osmani-i Şahane 1863 2001’de Garanti Bankası’na devrolunmuştur. 6 Şirket-i Umumiyye-i Osmani 1864 1893’de kapanmıştır. 7 Şirket-i Maliye-i Osmani 1866 1866’da Osmanlı Bankası’na devredilmiştir. 8 İtibarı Umumi-i Osmani Şirketi 1868 1899’da Osmanlı Bankası’na devredilmiştir. 9 Avusturya-Osmanlı Bankası 1871 1874’de kapanmıştır. (Banque Austro-Ottoman) 10 Avusturya-Türk Bankası (Banque 1872 1873’de kapanmıştır. Austro-Turque) 11 İstanbul Bankası (The Bank of 1872 1894’de Kambiyo ve Constantinople) -2.İstanbul Bankası- Esham Şirketi Osmaniyesi’ne katılmıştır. 12 Kambiyo ve Esham Şirketi 1872 1899’da kapanmıştır. Osmaniyesi 13 Selanik Bankası 1888 1969’da Uluslararası Endüstri ve Ticaret Bankası adını almıştır. 14 Midilli Bankası 1891 1903’de kapanmıştır. 15 Türkiye Milli Bankası 1909 1913’de kapanmıştır. 16 İtibar-ı Mali Osmanlı Şirketi 1910 17 Türkiye Ticaret ve Sanayi Bankası 1910 1914’de kapanmıştır. 18 Osmanlı Ticaret Bankası 1910 1914’de kapanmıştır.

Kaynak: Öztin AKGÜÇ, 100 Soruda Türkiye’de Bankacılık, Gerçek Yayınevi, İstanbul, 1989, s.105-106 ve Tuncay ARTUN; İşlevi, Gelişimi, Özellikleri ve Sorunlarıyla Türkiye’de Bankacılık, Tekin Yayınları,2. Basım, İstanbul, 1983, s. 22-29’dan yararlanılarak düzenlenmiştir

19

Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde azınlıklar tarafından kurulan yabancı bankalar, istikrarsızlığın yarattığı parasal sorunlardan kazanç sağlamak amacı taşımalarına rağmen, daha sonraları yabancıların yapımını üstlendikleri alt yapı yatırımlarını veya yabancı yatırımları finanse etmek ve azınlıklara hizmet götürmek fonksiyonunu üstlenmişlerdir. Türkiye’de bir banka veya şube olarak kurulan yabancı bankalar, hiçbir zaman para ve sermaye piyasası kurma, büyük ölçekli ticaret, tarım ve sanayi işletmelerini finanse etmek uğraş ve çabası içinde olmamışlar; hatta tasarrufların erimesine sebep olmuşlardır. Toplanan mevduatların çok küçük bir kısmı Osmanlı Devletine plase edilmiştir. Zaman içinde bu durum, Osmanlı Devleti’ni kargaşaya sevk ederek, ulusal bankaların ortaya çıkma zaruretini arttırmıştır.37 Türkiye’deki yabancı bankalar ticaret alanında faaliyet gösterdiklerinden, tarım kesiminin artan finansman sorunlarını çözümlemek amacıyla, Mithat Paşa tarafından 1863 yılında Bulgaristan’ın Pirot kasabasında kurulan Memleket Sandıkları ulusal bankacılığımızın başlangıcı olmuştur. Memleket Sandıkları’nın sermayesi başlangıçta imece usulüyle, ardından da köylünün mal varlığı ile orantılı olarak sandığa buğday verilmesiyle sağlanmaya çalışılmıştır. Zamanla sandıkların sermayelerinin toplanmasında başlayan güçlükler, teminatsız kredilere yönelim, çeşitli kredi yolsuzlukları, yönetim ve denetimdeki yozlaşma bu kuruluşları çalışamayacak bir duruma getirmiştir. Bu soruna çözüm getirebilmek için tarım kesiminden alınan aşar vergisi %10 artırılarak, artan kısım sandıkların sermayesine eklenmiştir. Sandıkların sermayesine eklenen bu paya menafi hissesi denildiğinden bu kurumun adı da Memleket Sandıkları’ndan Menafi Sandıkları’na dönüştürülmüştür. Tarımsal amaçlı da olsa büyük bir örgüte sahip ulusal bankacılığın ilk kredi kurumları olan bu sandıklar 1888 yılında Ziraat Bankası’nın kurulmasıyla bütün mal varlığını bu bankaya devretmiştir.38 Ayrıca, 1868 yılında İstanbul Emniyet Sandığı kurulmuştur39 Yabancı bankacılığa karşı bir tepki olarak ulusal bankacılığın asıl gelişimi II. Meşrutiyeti izleyen yıllarda olmuştur. Gerçekten II. Meşrutiyeti izleyen yıllarda, ülkemizde anonim ortaklık olarak Cumhuriyetin ilanına kadar kurulan 7

37AKSOY; A.g.e., s. 266 38ARTUN; A.g.e., 31-33 39Mehmet TAKAN, Bankacılık, Nobel Yayınevi, Ankara, 2001, s. 5 20

yabancı bankaya ve 2 azınlık bankasına karşılık ulusal nitelikli olarak kurulan banka sayısı 21’dir.40 1910’lu yıllardan itibaren İstanbul’da ve Anadolu’nun muhtelif şehirlerinde genel özelliği küçük sermayeli ve tek şubeli olan bir çok mahalli banka kurulmuştur.41 Bu dönemin özelliği gereği, ülkemizde sanayileşmenin henüz gerçekleşmemiş olması, ulusal bankaların kredi uğraşlarının ticaret ve esnaf kredisi, tarım kredisi, emlak ve tüketim kredisi alanlarıyla sınırlı kalması sonucunu doğurmuştur. Bu yüzden, anılan dönemde Türk bankacılığı ticaret bankacılığı niteliğinde kalmıştır. 42 Cumhuriyet öncesinde 1911-1923 tarihleri arasında milli sermaye ile 21 banka kurulmuş ancak bunlar sektördeki yabancı bankaların kredi piyasasına egemen olmaları karşısında faaliyetlerini sürdürmekte zorlanmışlardır. Bu bankalardan iflas ve tasfiyeler sonucu ancak 18’i Cumhuriyet dönemine geçebilmiştir.43 1923 yılından 1930 yılına kadar kurulan ulusal banka sayısı ise 25’tir.44 Bu dönemde kurulan bankalar arasından Osmanlı İtibarı Milli Bankası ülkemizde gerçek anlamda özel ticari bankaların ilki olarak kabul edilebilir.45 Bir sonraki sayfada Osmanlı’da kurulan ulusal sermayeli bankalar Tablo 1.2.’de sunulmuştur.

40ARTUN; A.g.e., s. 35 41TARLAN; A.g.e., s. 78-79 42Serhan OKSAY; Türk Bankacılık Sisteminin Gelişiminin, Dünya Bankacılık Sistemindeki Gelişmeler Işığında Değerlendirilmesi ve Günümüzde Yaşanan Yapısal Sorunların Tespiti: 1908-1980 Dönemi, Banka Mali ve Ekonomik Yorumlar Dergisi, Sayı:1 Ocak 2003, s. 48 43ARTUN; A.g.e., s. 22 44ARTUN; A.g.e., s. 35 45OKSAY; A.g.m., s. 48 21

Tablo 1.2. Osmanlı Döneminde Kurulan Ulusal Sermayeli Bankalar

Kuruluş Banka Adı Açıklama Yılı 1 Ziraat Bankası 1863 1937’de T.C. Ziraat Bankası adını almıştır. 2 İstanbul Emniyet Sandığı 1868 1984’de T.C. Ziraat Bankası ile birleşmiştir. 3 İstanbul Bankası 1911 1930’da kapanmıştır. 4 Konya İktisad-ı Milli Bankası 1911 1959’da kapanmıştır. 5 Adapazarı İslam Ticaret Bankası 1913 1930’da Türk Ticaret Bankası adını almıştır. 6 Emlak ve İkrazat Bankası 1914 1930’da kapanmıştır. 7 Asya Bankası 1914 1928’de feshedilmiştir. 8 Milli Aydın Bankası 1914 9 Emval-i Gayrimenkule ve İkrazat 1915 1942’de kapanmıştır. Bankası 10 Karaman Milli Bankası 1915 1937’de kapanmıştır. 11 Kayseri Milli İktisat A.Ş. 1916 1937’de kapanmıştır 12 Köy İktisat Bankası 1916 1920’de kapanmıştır. 13 Akşehir Bankası 1916 1960’da kapanmıştır. 14 Osmanlı İtibar-ı Milli Bankası 1917 1927’de Türkiye İş Bankası ile birleşmiştir. 15 Ticaret ve İtibar-ı Umumiye 1917 Bankası 16 Manisa Bağcılar Bankası 1917 1984’de tasfiyeye gitmiştir. 17 Milli İktisat Bankası 1918 18 Türkiye Umumi Bankası 1918 19 İktisat Türk A.Ş. 1918 1933’de kapanmıştır 20 Eskişehir Çiftçi Bankası 1918 1926’da kapanmıştır. 21 İtibar ve Ticaret Osmanlı A.Ş. 1918 22 Adapazarı Emniyeti Sandığı 1919 1971’de kapanmıştır. 23 Konya Türk Ticaret Bankası 1920 1943’de kapanmıştır. 24 Bor Zürra ve Ticaret Bankası 1922 1961’de kapanmıştır. 25 Dersaadet Küçük İkraz Sandığı 1923

Kaynak: AKGÜÇ; A.g.e. s. 78-79 ve ARTUN; A.g.e., 31-41 yaralanılarak düzenlenmiştir. 22

Bu dönemin genel karakterini imkanları sınırlı birkaç milli banka dışında bir çok yabancı bankanın sektöre egemen olması oluşturmuştur. Bu dönemde yerli sermaye ile kurulan bankaların büyük bir bölümü uzun ömürlü olamamış, güçlü yabancı bankaların kredi piyasasına egemen olmalarına karsı koyamayarak, onlarla rekabet edememiş ve faaliyetlerine son vermek zorunda kalmıştır46 Ayrıca bu dönem, bir tecrübe dönemi olmuş ve milli bankacılığın önemi ve devlet teşvikinin zorunlu olduğu anlaşılmıştır.47

1.2.2. Cumhuriyet Dönemi ve Sonrasında Türk Bankacılığı’ndaki Gelişmeler I. Dünya Savaşı ve Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasından sonra Kurtuluş Savaşı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ve sonrasındaki süreci dikkate alacak olursak bankacılığın tarihsel gelişimini kendi içerisinde dönemlere ayırmak suretiyle incelenmek daha faydalı olacaktır.

1.2.2.1. 1923-1930 Ulusal bankaların kuruluş dönemi Cumhuriyetin ilk yılarında, yani 1923-1930 döneminde ulusal sermayenin Anadolu’nun çeşitli kent ve kasabalarında yabancı sermayeye gereksinim duymadan bir örgütlenmeye yönelişi, kuşkusuz önemli sayılabilecek bir gelişmedir.48 Yeni kurulmuş olan devlet, ekonomik olarak çok kötü bir durumdaydı. Ekonomi, Osmanlı Devleti tarafından kurulan bir kaç askeri fabrika, imtiyazlı yabancı şirketler tarafından demiryolu ve madencilik alanlarında yapılan yatırımlar, İstanbul, İzmir gibi büyük şehirlerde oturan halkın su, elektrik, havagazı, telefon ve taşıt ihtiyacını gidermek maksadıyla kurulan isletmeler bir tarafa bırakılacak olursa, büyük ölçüde idame ekonomilerinden meydana gelmekteydi.49 Ulusal ve yabancı bankaların bazı ölçütler açısından eşit boyutlara ulaşmasına karşın, Cumhuriyetin ilanından sonra Türk Bankacılık Sistemi’nde dikkati çeken temel özellik, banka-kredi sisteminin hala büyük ölçüde yabancı

46AKGÜÇ; A.g.e., s.15 47Avni ZARAKOLU; Cumhuriyet’in 50. Yılında Memleketimizde Bankacılık, TBB Yayınları, Ankara, 1973, s. 16. 48ARTUN; A.g.e., s. 43 49ZARAKOLU; A.g.e., s. 29 23

sermayenin denetimi altında bulunmasıydı. Cumhuriyetin ilk yıllarında bankalar, çoğunlukla varlıklarını yabancı sermayeye bağımlı olarak sürdürmekteydiler ki bu olgu da Türk sermayesinin ağır bastığı ticaret ortaklıkları ile ülkemizdeki yabancı bankalar arasında büyük bir çelişki yaratıyordu. Bu nedenle Cumhuriyetin ilk yılları, bu çelişkiyi giderebilecek ölçüde ulusal bankacılığın geliştirilmesine yönelik çabaların harcandığı yıllar olmuştur.50 Bu çabaların bir özlem olarak ilk kez dile getirildiği yer, 1923 yılında İzmir’de toplanan İzmir İktisat Kongresi’dir. 1923 yılında İzmir İktisat Kongresi’nde özel sektör ağırlıklı ve piyasa ekonomisine yönelik bir iktisadi kalkınma modelinde karar kılınmıştır.51 M. Kemal Atatürk siyasi olarak bağımsızlığın devamının, ekonominin güçlenmesine bağlı olduğu düşüncesindeydi. Bu suretle daha Cumhuriyet kurulmadan sekiz ay önce İzmir İktisat Kongresi’nin toplanmasını sağladı. Kongre’de, TBMM İktisat Bakanı Mahmut Esat Bozkurt, yabancı sermayenin egemenliğinden, milli bankaların kurulması suretiyle kurtarılabileceğini ve Türkiye’nin ekonomik gelişiminin bankalarla başlayacağını söylemiştir.52 İçinde bulunulan dönemin şartları göz önüne alınırsa, milli bir banka kuracak sermaye birikimi özel kesimde bulunmamaktaydı. Bu durum karsısında ekonominin ihtiyacı olan milli banka devlet katkısıyla kurulmalıydı.53 Kongre sonucunda da ana bir ticaret bankası ve ona bağlı özel ticaret bankalarından oluşan bir banka sisteminin oluşturulmasına ve ayrıca, sanayi kesimini desteklemek amacıyla bir sanayi bankasının kurulmasına da karar verilmiştir54 Türkiye İktisat Kongresi’nde ulusal bankacılığın geliştirilmesi yönünde alınan kararlar kağıt üzerinde kalmadı. Ziraat Bankası’nın sermayesi artırılarak uğraşları yeniden düzenlendi. Kongrenin bir “ana ticaret bankası” kurulmasına ilişkin kararının sonucu olarak 1924 yılında Türkiye İş Bankası, bir sanayi bankası kurulması yönündeki öneri üzerine de 1925 yılında Türkiye Sanayi ve Maadin

50ARTUN; A.g.e., s. 41-42 51Emin ÇARIKCI; Cumhuriyet’ten Bugüne Türkiye’nin İktisat Politikaları ve Neticeleri, Yeni Türkiye Dergisi, Sayı:23-24, Cumhuriyet Özel Sayısı, 1998, s. 3244 52İlker PARASIZ; Türkiye Ekonomisi:1923’den Günümüze İktisat ve İstikrar Politikaları, 1.Baskı, Ezgi Kitabevi, Bursa, 1998, s. 24 53AKGÜÇ; A.g.e., s.19 54PARASIZ; Türkiye Ekonomisi, s. 24 24

Bankası kuruldu.55 Türkiye Sanayi ve Maadin Bankası 1932 yılında Türkiye Sanayi ve Kredi Bankası adını almış, 1933 yılında da Sümerbank’a devredilmiştir.56 1927 yılında konut kredisi vermek amacıyla Emlak ve Eytam Bankası kurulmuş ve Banka, 1946 yılında Emlak ve Kredi Bankası’na dönüştürülmüştür.57 Bütün bunların dışında 1929 dünya ekonomik krizinin Türkiye Ekonomisini sarsması, merkez bankası kurulması sorununu daha güncel hale getirmiştir. 1929 yılında, TL sterline karşı %5 değer yitirmiş; alınan önlemlere rağmen kambiyo işlemlerinde spekülasyonun önlenememesi ve para değerindeki düşüşün sürmesi üzerine, 20 Şubat 1930’da Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 1567 sayılı yasa çıkarılmıştır. Alınan yasal önlemlerin, döviz piyasasına yapılan müdahalelerin başarısız kalması, bir ulusal merkez bankası eksikliğini daha iyi duyurmuştur. Ülkede, merkez bankası kuruluncaya kadar, kambiyo alım ve satımını idare etmek ve spekülasyona meydan vermemek amacıyla, bazı ulusal ve yabancı bankalarında iştiraki ile bir Bankalar Konsorsiyumu oluşturulmuştur.58 Cumhuriyet döneminde bankacılık alanında atılan en önemli adımlardan birisi kuşkusuz, 1930 yılında TCMB’nin kurulması olmuştur. Banka, anonim şirket statüsünde kurulmuş olup, 1931 yılında çalışmaya başlamıştır. Merkez Bankasının kurulması çalışmaları 1920’li yıllarda başlamış olmasına karsın, bu dönemde ekonominin içinde bulunduğu durum bankanın kurulabilmesi için gerekli olan altın ve döviz varlıklarının, ülkenin iç imkanları ile oluşturulmasını engellemiş, dönemin dış konjonktürünün dış finansman imkanlarını kısıtlamış olması nedeniyle de bankanın kurulması 1930 yılına kadar mümkün olmamıştır.59 Merkez Bankası’nın dış finansman gereksiniminin önemli bir bölümü, The American Turkish Investment Corporation (ATIC) ile Kibrit İmtiyazı Anlaşması sonucu sağlanmıştır. Banka devlet sermayesi ile kurulmadığı gibi, özel sermayeye de bırakılmamış, çeşitli menfaatler banka sermayesine iştirak ettirilmek suretiyle bankaya belli bir serbesti verilmeye çalışılmıştır. Bankanın hisse senetleri

55ARTUN; A.g.e., s. 42 56ZARAKOLU; A.g.e., s. 28 57GÜNAL; A.g.e., s. 11 58AKGÜÇ; A.g.e., s. 135-136 59Kasım EREN; Avrupa Birliği’nde ve Türkiye’de Bankacılık, Beta Basım Yayın, İstanbul, 1996, s. 96 25

A-B-C-D olmak üzere dört sınıfa ayrılmış; A sınıfı hisse senetleri devlete, B sınıfı hisse senetleri milli bankalara, C sınıfı hisse senetleri milli bankalar dışında kalan diğer bankalara ve imtiyazlı şirketlere, D sınıfı hisse senetleri ise Türk Ticaret müesseselerine ve Türk uyruklu gerçek ve tüzel kişilere tahsis edilmiştir. Devletin yabancı sermaye ile kurulan bankalarla imtiyazlı şirketlerin banka üzerinde nüfusunu sınırlandırmak amacıyla devlete ait hisse senetlerinin banka sermayesinin %25’ini, yabancı sermaye ile kurulan bankalarla imtiyazlı şirketlere ait hisse senetlerinin ise, banka sermayesinin %10’unu geçemeyeceği öngörülmüştür.60 1930’lu yıllara kadar Türk Bankacılık Sistemi’nde tek şubeli yerel bankaların çokluğu dikkati çelmiştir. Kuruldukları yörelerde tüccarların kredi ihtiyacını karşılayan bu bankalar, şube bankacılığının yaygınlaşması ve 1929 ekonomik bunalımı nedeniyle bir süre sonra faaliyetlerine son vermek zorunda kalmışlardır.61

1.2.2.2. 1932-1944 Özel amaçlı devlet bankalarının kuruluş dönemi Cumhuriyetin ilanından hemen sonra özel sektöre verilen teşvik ve koruma rantlarına rağmen, özel sektör beklenen performansı gösterememiş, iktisadi gelişmeyi sağlayacak sermaye birikimini ve sanayileşmeyi gerçekleştirememiştir. Bu nedenle, sanayileşmenin sağlanması için devlet aktif rol almaya başlamıştır. Devletçilik politikasının uyguladığı 1932-1938 yılları arasında, devlet sanayi alanına yapacağı yatırımları planlı bir şekilde yürütmek maksadıyla 1934 yılında uygulanmasına başlanan Birinci Beş Yıllık Sanayi Planını (BYSP) hazırlatmıştır.62 İşte bu dönemde, Sümerbank (1933), Belediyeler Bankası (İller Bankası) (1933), Etibank (1935), (1937) ve Halk Bankası ve Halk Sandıkları (1938), sanayi planlarında yer alan işletmelerin kurulması, işletilmesi ve finansman ihtiyaçlarının sağlanması amacıyla, devlet tarafından özel amaçlı banka statüsüyle kurulmuştur.63

60ULUTAN; A.g.e., s. 169 61GÜNAL; A.g.e. s. 11 62Ekrem ÖZELMAS; Devletçilik ve Türkiye’deki Tatbikatından, Yeni Desen Basımevi, İstanbu1, 1963, s. 101-103 63TBB; A.g.e., s. 5 26

Sümerbank, bu dönemde kurulan en önemli banka olmuştur. Sümerbank, 1.BYSP’nin uygulanmasında çok önemli bir görev üstlenmiş ve adeta Türkiye’nin sanayileşme görev ve stratejisi bu bankaya verilmiştir. Banka, 1939 yılına kadar 13 adet kurulusu hizmete sokmuştur.64 Sümerbank’ın kuruluşundan hemen sonra, 1933 yılında şehir ve kasabalarda kamu hizmetleriyle ilgili çeşitli amaçları gerçekleştirmek üzere Belediyeler Bankası kurulmuştur.65 Bu strateji ile Belediyeler Bankası, yerel yönetimleri kalkındırmak, şehir imar planlarını hazırlamak, şehir ve kasabalarda su, elektrik, havagazı ve kanalizasyon gibi altyapı hizmetlerini gerçekleştirmek için belediyeler tarafından ihtiyaç duyulan kredi ve teknik yardımları sağlamak amacı ile kurulmuştur.66 Etibank, yeraltı kaynaklarını işletmek, elektrifikasyon alanlarında işletmeler kurmak ve bunları kredilendirmek amacıyla kurulmuştur.67 Deniz yolları işletmelerini finanse etmek, yeni işletmeler kurmak ve işletmek amacıyla 1937 yılında Denizbank kurulmuştur.68 Bu dönemde kurulan bir diğer önemli devlet bankası ise Türkiye Halk Bankası olmuştur. Halk Bankası ve Halk Sandıkları’nın kurulması ile Osmanlı’nın son ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında tefeciler tarafından en çok istismar edilen küçük esnaf ve sanatkarın kredi ihtiyaçlarının karşılanması amaçlanmıştır. Bankanın kurulması için 1933 yılında yetkilendirme yapılmışsa da kaynak yetersizliğinden, banka ancak 1938 yılında kurulabilmiştir.69 Bu dönemde ve ayrıca sonraki dönemlerde ülkemizin önemli özel sektör bankalarından birisi haline gelecek olan Türk Ticaret Bankası, 1930 yılında, Adapazarı İslam Ticaret Bankası’nın yerine Hazine’nin iştiraki ile kurulmuştur.70 II. Dünya Savaşı’nın bu dönem üzerinde ekonomik olarak etkileri olmuş ve İkinci Beş Yıllık Sanayi Planı bu nedenle uygulamaya konulamamıştır. Devlet işletmelerinin finansmanını sağlamak ve savaş nedeniyle artan savunma harcamalarını karşılamak için hükümetin bankacılık sektöründen kredi talepleri

64PARASIZ; Türkiye Ekonomisi, s. 54 65ULUTAN; A.g.e., s. 183 66İlker PARASIZ; Para Banka ve Finansal Piyasalar, 7. Baskı, Ezgi Kitabevi, Bursa, 2000, s. 110 67PARASIZ; Türkiye Ekonomisi, s. 55 68TBB; A.g.e., s. 6 69PARASIZ; Türkiye Ekonomisi, s. 55 70TBB; A.g.e., s. 6 27

artmış, uzun vadeli iç borçlanmaya gidilmiş ve TCMB reeskontundan yararlanılmıştır.71 Bankacılıkla ilgili bazı düzenlemelere gidilmiş ve 1933 tarih ve 2243 sayılı Mevduatı Koruma Kanunu çıkarılarak vadeli ve vadesiz mevduat için karşılık ayırma zorunluluğu getirilmiş ve 1936 tarih ve 2999 sayılı Bankalar Kanunu ile tüm mevduat türleri karşılık kapsamına alınmıştır.72 Ayrıca Tefeciliğin önlenmesi ile ilgili olarak 1933 yılında 2279 sayılı Ödünç Para Verne İşleri Kanunu yürürlüğe girmiştir. Bu kanunla ödünç para verme işlerinde alınacak faiz oranları belirlenmiştir. Kanunla ödünç para verme işlerinde en çok %12’ye kadar faiz alınması (1938 yılında kabul edilen 3399 sayılı kanunla %8,5’e indirilmiş), bundan fazla alınacak faizlerin %100’e varan vergiye tabi tutulmaları kabul edilmiş, faizden para kazanmak için ödünç para verme işleriyle uğraşan gerçek ve tüzel kişiler hükümetten izin almaya, her sene beyanname vermeye, ödünç para verme işlerine tahsis edecekleri sermayenin miktarını, borçlulardan alınacak en yüksek faiz haddi ile borçlulara yükleyecekleri şartları bildirmeye mecbur tutulmuştur. 73 Bu dönemde sanayileşme için gerekli olan ancak getirisi düşük olduğu için özel sektör tarafından yapılamayan yatırımların devlet tarafından gerçekleşmesi, bu yatırımların finansmanlarının bütçe olanakları zorlanarak ve bazı zorunlu tasarruf imkanlarına başvurularak karşılanması mümkün olabilmiştir. 1936 yılında kabul edilen 2999 sayılı Bankalar Kanunu ile, banka mevduatlarının %15 oranında Devlet İç Borçlanma Senetleri’nden veya aynı derecede faiz getiren diğer menkul kıymetlerden munzam karşılık ayırma zorunluluğu getirilmiş, bu uygulamanın bir amacı da kamu yatırımları için düşük maliyetli finansman kaynağı sağlamak olmuştur. Bunun yanı sıra, hem devlet işletmelerinin finansman ihtiyacında hem de II. Savaş nedeniyle savunma harcamalarında meydana gelen artışlara bağlı olarak, hükümetin bankacılık sektöründen kredi talepleri artmış, uzun vadeli iç borçlanmaya gidilmiş ve Merkez Bankası reeskontundan yararlanılmıştır. 1938 yılında, İngiltere’den kredi olarak alınan 10 milyon sterlin

71ZARAKOLU, A.g.e., s. 54-55. 72PARASIZ; Türkiye Ekonomisi, s. 55 73Ahmet ERTUĞRUL, Osman ZAİM; Türk Bankacılığında Etkilik (Tarihi Gelişim Kantitatif Analiz), Ünal Ofset, Ankara, 1996, s. 19-20 28

değerindeki altın 1940 yılında karşılık gösterilerek, Merkez Bankası’ndan avans alınmıştır. Ayrıca 1942 yılında munzam karşılık oranı %20’ye yükseltilerek, bu karşılıkların tamamının Devlet İç Borçlanma Senetleri’ne yatırılması zorunluluğu getirilmiştir.74 Bu dönemde, Türkiye İş Bankası önemli gelişmeler göstermiş, 1937 yılında Ziraat Bankası’nın sermayesi yeniden artırılmış ve Ziraat Bankası iktisadi devlet girişimine dönüştürülmüştür. II. Dünya Savası sırasında askeri harcamaları karşılamakta ciddi güçlük çeken hükümete, Ziraat Bankası’nın büyük ölçüde borç vermek durumunda kalması, tarımsal kredilerde, 1940-1944 arasında, önemli bir daralma olmasına neden olmuştur.75

1.2.2.3. 1945-1960 Özel bankaların gelişme dönemi II. Dünya Savaşı döneminde ve sonrasında (1939-1950) savaşa katılmamamıza rağmen, özellikle artan savunma giderlerini karşılamak amacıyla, banka sistemi aracılığıyla iç ve dış borçlanmaların arttığı gözlenmektedir. Devletin özellikle Merkez Bankası’na olan borçlarının artması sonucu emisyon artmış ve emisyondaki artış, mevduat artışının yanısıra kredilerin de çoğalmasına neden olmuştur. Yine bu dönemde 10 kadar yerel banka ile 2 yabancı banka kapanırken 5 yeni özel sektör bankası (1944’te Yapı ve Kredi Bankası, 1946’da T.Garanti Bankası, 1948’de , Türkiye Kredi Bankası ve Tutum Bankası) kurulmuştur. Kurulan bu özel bankalardan son ikisi 1960 sonrasında tasfiye edilirken diğer üçü, yani; konut kredisi vermek amacıyla kurulan ancak 1946 yılında Emlak ve Kredi Bankası’nın kurulması üzerine bundan vazgeçerek bir ticaret bankası durumuna dönüşen Yapı ve Kredi Bankası, Adana ve Kayserili tüccar ve toprak sahiplerince kurulduğu için asıl unvanı Adana-Kayseri Bankası olan Akbank ve T. Garanti Bankası, İş Bankası’ndan sonra ülkemizdeki özel sektör bankacılığının temelini oluşturmuşlardır. Dolayısıyla 1940’lı yılları, bugünkü özel sektör bankacılığının oluşum yılları olarak değerlendirmek olasıdır. 1950-1961 dönemi ise ulusal sermayenin yoğunlaşma ve merkezileşme sürecinin büyük bir hız kazandığı dönemdir. Bu büyüme ve güçlenme, büyük

74ZARAKOLU; A.g.e., s. 53-55 75Yahya S. TEZEL; Cumhuriyet Döneminin İktisadi Tarihi (1923-1950), 2. Baskı, Yurt Yayınları, Ankara, 1986, s. 351. 29

ölçüde bu dönemde kurulan çoğu özel bankalarca ve 1950 öncesinde kurulan 4 özel banka tarafından gerçekleştirilmiştir. 1950 ve sonrasında kurulan özel bankalar Pamukbank (1955), İstanbul bankası (1953) , Türk Ekspres Bank (1953), Şekerbank (1954), İşçi Kredi Bankası (1954), Çaybank (1958), Maden Kredi Bankası (1958)’dir.76 Yine bu dönemde ayrıca Denizcilik Bankası (1952), Türkiye Vakıflar Bankası (1954), Turizm Bankası (1955) ve Türkiye Öğretmenler Bankasının (1959) özel yasalarla kurularak faaliyete geçtiği görülmektedir.77 Bu dönemde banka sermayesinin gelişim ve güçlenmesini sayısal verilerle belirlemek gerekirse şunlar söylenebilir: 1948 yılında Türk Bankacılık Sisteminde bankaların özel sermayeleri 36,5 milyon TL iken 1961 yılında 2,8 milyar TL’ye, ihtiyatları 97,3 milyon TL’den 593 milyon TL’ye, toplam mevduatları 996,3 milyon TL’den 8 milyar 541 milyon TL’ye, toplam kredileri ise 1 milyar 187 milyon TL’den 9 milyar 362 milyon TL’ye ulaşmış, şube sayıları da 516’dan 1715’e yükselmiştir. Savaş sonrası ekonominin canlanmaya başlamasıyla birlikte iş ve üretim hacmindeki artış, ödemelerin hızla artmasına neden olmuş, bu da piyasada yeni bankalara olan gereksinimi hızlandırmıştır.78 Bu gelişmelere paralel olarak, 1950’li yıllar özel sektör banka sayısında hızlı bir artışın yaşandığı bir dönemi yansıtmaktadır. Bunun başlıca nedenleri; bu dönemde dış kredilerin ve ihracat gelirlerinin artması, 1954 yılında Yabancı Sermayeyi Teşvik Yasası’nın yürürlüğe girmesi, ekonomide hızlı bir büyümenin sağlanması ve ülkede tasarrufların giderek artış göstermesidir.79 Bu hızlı sayılabilecek gelişmede, Demokrat Parti’nin 1950 yılında iktidara geçmesiyle izlemeye başlanan “ucuz para politikası”nın ve 1953 yılından sonra Devlet yatırımlarının giderek artan ölçülerde açık finansmanla karşılanmasının önemli bir payı vardır. 1950-1960 döneminde bankacılığın iki önemli özelliği var: Bunlardan ilki, bankaların ticaret ve sanayi sermayesiyle bütünleşmesidir. Bu olgu ulusal sermayede gözlemlenen yoğunlaşma ve merkezileşmenin de temel nedenidir.

76ARTUN; A.g.e.; s. 45-46 77GÜNAL; A.g.e.; s. 12 78AKGÜÇ; A.g.e., s. 39 79Sururi KOCAİMAMOĞLU; Bankacılık Ansiklopedisi, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, No: 208, Faydalı Eserler Dizisi: No: 10, Ankara, 1977, s. 689 30

Banka sermayesi ile ticaret sermayesi arasındaki bütünleşme, önce Devlet öncülüğünde kurulan İş Bankası ile başlatılmış ve kurulan diğer özel bankalarla sürdürülmüştür.80 Bu dönemde bankacılıkla ilgili önemli bir düzenleme de 1958 yılında 7129 sayılı Bankalar Kanunu’nun çıkarılmasıdır. Kanun, mevduat sahiplerinin hakları koruma bakımından yeni hükümler getirmiştir. Banka kredilerinin, ülkenin ekonomik kalkınma ve gelişmesine yardım edecek şekilde tedbirlerin alınmasında çaba gösterilmiştir.81 Ayrıca 7129 sayılı Bankalar Kanunuyla, bankacılık mesleğinin gelişmesi, bankalar arasında dayanışmanın sağlanması ve haksız rekabetin önlenmesi amacıyla tüzel kişiliği haiz “Türkiye Bankalar Birliği” kurulmuştur.82 1959 yılındaki bir diğer önemli gelişme, bankacılık sisteminin denetimi ile ilgili ilk adımın atılarak Maliye Bakanlığı’nın idaresi altında Bankalar Yeminli Murakıpları Kurulu’nun oluşturulmuş olmasıdır.83 Özel teşebbüsü teşvik ve kamu açıklarını finanse etmek için, sürekli olarak Merkez Bankası kaynaklarına başvurulmasının sonucunda ekonomik dengeler bozulmuş, 1953’ten sonra hızla artan enflasyon, dış ticaret açıkları ve artan dış borçlar ekonomiyi iyice sarsmıştır. 1958 yılında açıklanan İstikrar Programı’nın bir parçası olarak dolar 2,8 liradan 9 liraya yükseltilmiştir. Bununla birlikte, Türk yetkililer devalüasyon teriminin kamuoyunda adının kötüye yorumlanmasını ileri sürerek, devalüasyon yerine stabilizasyon şeklinde bir adlandırmayı önermiş, operasyonun resmi nitelemesi, stabilizasyon olarak kalmıştır.84

1.2.2.4. 1960-1980 Planlı Ekonomi Dönemi 1950'lerin sonunda ekonominin içine girdiği durgunluk ve 1958 İstikrar Programı'na rağmen ekonomik dengelerin kurulamaması, 1950'li yıllarda uygulanan liberal ekonomi politikasının terk edilerek devletin ekonomik alanda müdahalesinin arttığı karma ekonomi uygulamasına geçilmesine neden oldu. 1960-1980 döneminde, kamu iktisadi girişimleri ve özel sektör aracılığıyla, ilki

80ARTUN; A.g.e., s. 46-47 81Tezer ÖCAL; Türk Banka Sistemi, Emel Matbaacılık, Ankara, 1973, s. 27-28 82AKGÜÇ; A.g.e., s. 48 83OKSAY; A.g.m., s. 62 84Arslan Başer KAFAOĞLU, Türkiye Ekonomisi: Yakın Tarih 1, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2004, s.53-64 31

1963 yılında uygulanmaya başlanan kalkınma planlarında yer alan yatırımlar gerçekleştirilerek, ithal edilen sanayi mallarının ülke içinde üretiminin sağlanmasını amaçlayan bir sanayileşme politikası izlendi. Planlı dönemde bankacılık sektörü önemli ölçüde devlet kontrolü ve etkisi altında kaldı.85 Bankacılık, planlı dönemde büyük bir sarsıntı geçirmiştir. Sarsıntının kaynağı da 1960-1963 döneminde “tedrici tasfiye”ye sokulan 5 bankaydı. Önce Esnaf ve Kredi Bankası (1960), sonra da sırasıyla Sanayi Bankası (1961), T. Birleşik Tasarruf ve Kredi Bankası (1961), Doğubank (1962) ve Tutum Bankası (1963) tasfiyeye tabi tutuldular. Planlı dönemde ise (1964) ve Türkiye Kredi Bankası (1966) tasfiyeye tabi tutulurken Türk Ekspres Bankası ile Buğday Bankası bir bankalar konsorsiyumunun öncülüğünde, Anadolu Bankası (1962) adı altında birleştiler.86 Bu bankaların tasfiyelerinin temel nedenleri kötü yönetilmeleri ve yöneticilerinin bankacılık deneyimine sahip olmayan kişiler olmaları, gerekli iç denetim sistemine sahip olmamaları, muhasebe sistemlerinin yetersizliği, pahalı mevduat toplamaları ve yeterli likiditeye sahip olmamalarıdır. Bu durum ülkemizde yaşanan ilk bankacılık krizidir.87 1960-1964 yılları arasında 15 bankanın faaliyeti sona ermiş veya tasfiyeye girmiştir.88 Bankaların tasfiye edilmesi planlı döneme az sayıda banka kurma politikasının uygulanmasına yol açmıştır. Piyasadaki sınırlı kaynakları kontrol edebilmek için, yeni yabancı banka ve yeni ticaret bankası kurulması sınırlandırılmıştır. Rekabetin olmadığı bu ortamda faaliyet gösteren bankalar, topladıkları mevduatları artırmak yoluyla şube bankacılığına yönelmişler ve şube sayılarının artmasına neden olmuşlardır. Mevcut bankaların yeni şube açmaları teşvik edilmiş, küçük bankaların birleşerek ortalama sabit maliyetlerinin azaltılmasına çalışılmıştır. Bu dönemde yeni yabancı banka ve bazı özel durumlar dışında yeni ticaret bankası kurulmasına izin verilmemiştir. Bundaki amaç, sınırlı olan sektör kaynaklarının, sınırlı bir rekabet ortamında, mevcut bankalar aracılığıyla, planlarda belirtilen şekilde dağılımının sağlanması olmuştur. Mevcut bankaların

85http://dosyalar.hurriyet.com.tr/fix98/75yil/73ekl.htm (30.Temmuz.09) 86ARTUN; A.g.e., s. 48 87Ali İhsan KARACAN; Bankacılık ve Kriz, Tütünbank Yayınları, İstanbul, 1996, s. 176. 88AKGÜÇ; A.g.e., s. 48 32

yeni şube açmaları teşvik edilmiş, küçük bankaların birleştirilerek ortalama sabit maliyetlerinin azaltılmasına çalışılmıştır.89 Planlı dönemde 5’i ihtisas, yatırım ve kalkınma, 3’ü ticaret olmak üzere toplam 8 yeni banka kurulmuştur. T.C. Turizm Bankası (1960), Sınai Yatırım ve Kredi Bankası (1963), Devlet Yatırım Bankası (1964), Türkiye Maden Bankası (1968) ve Devlet Sanayi ve İşçi Yatırım Bankası (DESİYAB) (1975) bu dönemde kurulan ihtisas, yatırım ve kalkınma bankalarıdır. Bu dönemde kurulan ticaret bankaları ise Anadolu Bankası (1962), Amerikan-Türk Dış Ticaret Bankası (1964) ve Arap-Türk Bankası (1977)’dir.90 Amerikan-Türk Dış Ticaret Bankası ve Arap Türk Bankası, Türk bankacılığının dışa açılmasının ilk örnekleri oldular. Amerikan-Türk Dış Ticaret Bankası, Amerikan ve İtalyan sermayesinin iştiraki ile dış ticaretin finansmanının sağlanması amacıyla kuruldu. Banka 1970 yılında unvan değiştirerek Türk Dış Ticaret Bankası (Dışbank) adını aldı. Banka, Cumhuriyet döneminde yabancı sermaye iştiraki ile kurulan ilk bankadır. Arap-Türk bankası, Libya ve Kuveyt sermayesinin katılımı ile yabancı ortaklı banka olarak, artan Arap sermayesini Türkiye'ye çekmek, Avrupa para piyasalarından yararlanmak ve uluslararası bankacılık yapmak amacıyla kuruldu.91 Turizm Bankası, turistik tesisler kurmak, isletmek, turizm alanında yatırımlar yaparak turizm endüstrisine yardım etmek, turizm kurum ve isletmelerine kredi vermek amacıyla 1960 yılında kurulmuştur. Turizm Bankası, 1955 yılında kurulan Türkiye Turizm Bankası’nın aktif ve pasifini devralarak 1962 yılında faaliyete geçmiş ve 1989 yılında Türkiye Kalkınma Bankası’na katılmıştır. Sınai Yatırım ve Kredi Bankası; Türkiye İş Bankası, Osmanlı Bankası, Akbank, Garanti Bankası, Vakıflar Bankası ve Türkiye Kredi Bankası’ndan oluşan altı ticaret bankası tarafından kalkınma bankası olarak kurulmuş bir özel sektör bankasıdır. Sınai Yatırım ve Kredi Bankası’nın kurulusu ile kalkınma planlarında özel kesim için öngörülen alanlarda yatırım yapmak için gerekli orta

89TBB, A.g.e., s. 9 90GÜNAL; A.g.e., s. 13 91http://dosyalar.hurriyet.com.tr/fix98/75yil/73ekl.htm (30.Temmuz.09) 33

ve uzun vadeli kredilerin, özel kesim tasarrufları ve yabancı sermaye iştirakleri aracılığıyla sağlanması amaçlanmıştır. Devlet Yatırım Bankası, İktisadi Devlet Teşekkülleri’nin yatırımları için gerekli kredileri sağlamak, gerektiğinde bu amaçla garantiler vermek ve kendisine verilen diğer görevleri yerine getirmek üzere 1964 yılında kurulmuş ve 1987 yılında Türkiye İhracat Kredi Bankası adını alarak faaliyet gösterdiği alanlar yeniden düzenlenmiştir. Türkiye Maden Bankası, madencilik sektörünün kredi ihtiyacını karşılamak amacıyla 1968 yılında, Türkiye İş Bankası, Osmanlı Bankası, Akbank, Garanti Bankası, Yapı ve Kredi Bankası, Türkiye Sınai Kalkınma Bankası ve Türk Ticaret Bankası’ndan oluşan yedi banka tarafından kurulmuştur. Ortak bankalar madencilik sektörünü riskli buldukları için banka faaliyete geçmemiş ve 1974 yılında tasfiyesi kararlaştırılmıştır. Devlet Sanayi ve İsçi Yatırım Bankası, yurt içindeki isçilerin ve özellikle yurtdışında çalışan Türk isçilerinin birikimlerini ekonomik bir güç halinde birleştirerek, bunun öncelikli alanlardaki yatırımlarda değerlendirilmesi amacıyla kurulmuş bir yatırım ve kalkınma bankasıdır.92 1963-1967 dönemini kapsayan I.Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda başlıca hedeflerine baktığımızda; yılda % 7'lik bir büyüme sağlanması, istihdam sorunun çözümlenmesi, dış ödemeler dengesinin sağlıklı bir yapıya kavuşturulması, her alanda yeterli sayıda ve üstün nitelikli bilim adamı ve teknik eleman yetiştirilmesi ve bu hedeflerin sosyal adalet ilkesiyle uyumlu bir biçimde sağlanması olarak özetleyebiliriz.93 I.Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda enflasyona yol açmayacak bir kredi politikasının uygulanacağı, kredilerin ekonomi içinde dengeli ve verimli bir biçimde dağılımının gerçekleşeceği açıklanmıştır. Planda ayıca özel sektörün orta vadeli kredi gereksinimini karşılamak için bankaları katkısıyla bir banka kurulacağı belirtilmiştir. Bu amaçla da altı ticaret bankası tarafından 1963’te Sınai Yatırım ve Kredi Bankası kurulmuştur. Ekonomide orta ve uzun vadeli kredi veren kurumların olmaması ya da yetersiz olması nedeniyle ticaret bankalarının

92AKGÜÇ; A.g.e., s. 53-56 93Yakup KEPENEK-Nurhan YENTÜRK; Türkiye Ekonomisi, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2003, s. 145 34

büyük bir kısmı kaynaklarını bu tür kredilere ayırmışlardı. Ticari kredilerin %18,5 gibi önemli bir kısmı bankalar açısından “donmuş alacak” durumuna gelmiştir. Bankaların alacaklarını tahsil etmelerinde güçlükler ortaya çıkması nedeniyle çeşitli sektörlere kredi verecek kısa, orta ve uzun vadeli kredi kuruluşlarının oluşturulması öngörülmüştür. Bu amaçla, Kamu İktisadi Teşebbüslerinin ihtiyaç duyduğu orta ve uzun vadeli kredi ihtiyaçlarını karşılamak üzere Devlet Yatırım Bankası 1964 yılında kurulmuş, 1987 yılında faaliyet konuları değiştirilerek Türkiye İhracat Kredi Bankası (Eximbank) adını almıştır. 1962 yılında turizm sektöründe orta ve uzun vadeli kredi vererek sektörün gelişimini sağlamak amacıyla T.C. Turizm Bankası kurulmuş, 1989 yılında da Türkiye Kalkınma Bankası bünyesine katılmıştır. Diğer taraftan, zor duruma düşmüş olan Türk Ekspres Bankası ile Buğday Bankasının Hazinenin de katkısıyla birleştirilmesi sonucu Anadolu Bankası ismiyle yeni bir banka kurulmuştur. Bu, ülkemizde banka kurtarma operasyonunun ilk örneğidir. Banka, 1988 yılında Türkiye Emlak Kredi Bankası ile birleşerek Türkiye Emlak Bankası adını almıştır.94 Bu dönemin bankacılık açısından en önemli özelliklerinden birisi, özel ticaret bankalarının büyük bölümünün holding bankası haline gelmesi olmuştur. Bir sanayi veya ticaret sermayesi grubunun bir bankanın sermayesinin önemli bölümünün sahibi olması anlamına gelen ve dünyada da yaygın olan holding bankacılığı, o dönemde özel sektör yatırımlarını hızlandıracağı düşüncesiyle devlet tarafından teşvik edilmiştir.95 Holding bankacılığının gelişmesinde, hızla büyüyen firmaların finansman gereksinimleri, az bir öz kaynakla çok geniş bir kaynağı denetim altına alma, diğer bir deyişle holdingleşmenin piramitleşme etkisinden yararlanma, finansal pazarlarda fon akımlarını denetim altında tutma, kamuoyunda bankası olan holding görüntüsü imajı yaratarak itibar sağlama, herhangi bir mali bunalım halinde holdinge bağlı kuruluşlara fon sağlanmasını güvence altına alma, diğer holdinglerle rekabette geri kalmama, holding banka modelini uygulayan gruplara öykünme gibi nedenler etkili olmuştur.96

94AKGÜÇ; A.g.e., s. 62-63 95http://dosyalar.hurriyet.com.tr/fix98/75yil/73ekl.htm (30.Temmuz.09) 96AKGÜÇ; A.g.e., s. 67 35

II. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nın I. Beş Yıllık Kalkınma Planı’ndan farkı çok kesimli olmasıdır. Tarım, madencilik, imalat sanayi, inşaat, hizmetler ve kamu kesimi tek tek ele alınırken, plan ulusal ve uluslararası kesim olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Bu planın amacı, Türk ekonomisinde hızlı bir gelişme sağlamak ve bu gelişmeyi sürekli hale getirmektir. Ayrıca, bu planın birinci plandan farklı olarak sanayi sektörüne özel bir önem verdiği görülmektedir. II. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda sanayi sektörü, ekonomik büyüme için "sürükleyici sektör" konumuna geçmektedir. III. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda işçi tasarrufları yeni bir kaynak olarak görülmüş ve bunları yatırımlara yönlendirmek için 1975 yılında Devlet Sanayi ve İşçi Yatırım Bankası kurulmuştur. Amacı, yurt dışında çalışan Türk işçilerinin tasarruflarını, karlılık ve verimlilik anlayışı içinde planlarda belirlenmiş öncelikli alanlardaki yatırımlarda değerlendirmektir. Bankanın unvanı 1988 yılında Türkiye Kalkınma Bankası olmuştur.97 I., II. ve III. Beş Yıllık Kalkınma Planı dönemlerinde banka-kredi sistemi içinde bulunduğu ve oluşturduğu sorunları, 1979-1983 dönemini kapsayan IV. Beş Yıllık Kalkınma Planı’na ait 1979 yılı programında yer alan “tasarruf politikası” ve “para politikası”na ilişkin önlemlerden somut olarak çıkarmak olasıdır. Buna göre, - Türk Bankacılık Sistemi, kurumsal tasarrufların ve küçük tasarrufların artırılmasını sağlayamamaktadır. - Türk Bankacılık Sistemi, yurt dışındaki işçi tasarruflarının yurda yönelmesini sağlayacak bir yapıdan ve bunun için gerekli koşullardan yoksundur. - Merkez Bankası’nın emisyon artışları gerçek para talebi ile uyumlu değildir. Para politikası, işleri tartışmalı bir politika durumuna dönüştürmüştür. - Gerice yöreler ve sanayi ile tarım sektörleri banka kredilerinden yeterince yararlanamamaktadır. - Bankalar belli sermaye gruplarının eline geçmiş olup bu olgu da “halktan toplanan mevduatların belli kişilerce kullanılmasına” neden olmaktadır. - Özel amaçlı bankalar işlevlerini yerine getirmekten uzaktırlar.98

97OKSAY; A.g.m., s. 65 98ARTUN; A.g.e., s. 50-51 36

IV. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda da diğer planlarda olduğu gibi banka kredi sisteminin sorunları ve bilinen çözüm önerileri tekrar edilmiştir. Planda, holding bankacılığını önlemek için bir ortağın bankada sahip olabileceği pay %30 ile sınırlandırılmıştır. Ayrıca bankanın holdinglerine verebileceği kredilere sınır getirilmiştir. Bununla birlikte, bu konuda çıkarılan 1979 tarih 28 sayılı kanun hükmünde kararname, 1983 yılında yürürlüğe giren 70 sayılı KHK ile değiştirilerek bankada sahip olunabilecek pay sınırı kaldırılmakla birlikte holdinglerin banka kredilerinden nispi olarak daha fazla yararlanmasına imkan tanınmıştır.99 1973-1977 dönemi ülkemizin toplam ithalat 1976 fiyatlarıyla 22,5 milyar dolar olarak gerçekleşirken, toplam ihracatı ise 8,4 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu dönemde oluşan 14,1 milyar dolar dış ticaret açığının önemli bir bölümü (6,6 milyar dolar) yurt dışında çalışan işçilerimizin yolladıkları dövizlerle kapatılmış, kapatılamayan dış açıklarında borçlanmalarla karşılanması yolu tercih edilmiştir. Dış borçlanmada izlenen bir yöntem ise devletten devlete ya da kurumsal yerine DÇM (Dövize Çevrilebilir TL Mevduat) hesapları aracılığıyla kişisel bir borçlanma yöntemi olmuş ve bu uygulama, ülkemizde faaliyet gösteren bankalar, özellikle özel ticaret bankaları aracılığıyla yürütülmüştür. Bu alandan bankalar beklemedikleri ölçüde bir kaynak sağlayarak plasman olanaklarını artırmışlardır.100 Bu dönemde oluşturulan kalkınma planlarında bankacılık sektörünün içinde bulunduğu sorunlar isabetli bir şekilde ele alınmış olmasına rağmen, herhangi bir gelişme sağlanamamıştır. Yani, bankacılık sektörü var olan planlara karşın plansız gelişimini belli sermaye gruplarının çıkarları doğrultusunda sürdürmüştür.

99 OKSAY; A.g.m., s. 66 100ARTUN; A.g.e., s. 196-197 37

1.2.2.5. 1980-2001 Serbestleşme ve dışa açılma dönemi 1.2.2.5.1. 1980-1990 Yapısal değişim dönemi 1960 ve 1970’li yıllarda, Türkiye ekonomisinde sanayileşme politikalarının temelini, ithal ikameci sanayileşme politikaları oluştururken, 1980’li yıllardan itibaren ise, dışa açık sanayileşme politikaları uygulanmıştır. 1980 sonrası dönemde, Türkiye ekonomisi, ihracata yönelik sanayileşme stratejisini izlerken ve dış ticaret serbestleştirilirken, ekonomi politikasında bazı önemli yapısal dönüşümler başlamıştır.101 Türkiye’nin ithalatında önemli bir kalem olan petrol fiyatının yükselmesi döviz ihtiyacını önemli ölçüde artırırken, buna bir de dış borç bulmada karşılaşılan sorunlar eklenince, Türkiye üretimde kullanılan girdilerini ithal edememeye başlamış, temel mallarda ortaya çıkan kıtlıklar ise karaborsa ve kuyrukları doğurmuştur. Ekonomideki bu tıkanmanın aşılabilmesi için yeni dış kaynak arayışına girişilmiştir. Dünya Bankası, IMF gibi dış kaynak sağlayan kuruluşlar bu yardımları ekonomide yapısal bir dönüşüm yapılması şartına bağlamışlardı. Bunun üzerine 1980 yılında bu yapısal dönüşümleri de içeren ‘’24 Ocak Kararları’’olarak anılan bir dizi önlem uygulamaya konuldu. 24 Ocak Kararları her ne kadar kararlılık önlemleri gibi algılansa da, yeni bir dönüşümün temel taşlarını koyacak kalıcı öğeler taşımaktadır. Söz konusu önlemlerle ‘’ithal ikameci’’ kalkınma politikasından ‘’ihracata yönelik’’kalkınma politikasına geçilmiş, 80’li yıllar boyunca bu kararlara çeşitli eklemeler yapılmış, değişikliklere gidilmiş fakat ana tema değiştirilmemiştir. Yapılan düzenlemelerle, ekonominin dışa açılması, piyasa mekanizmasının geliştirilmesi, kamu kesiminin sınırlanması, enflasyonun kontrol altına alınması, yabancı sermayenin teşviki hedeflenmiştir.102 Bu programda; ekonomi yönetiminde bütünlüğü ve uyumu sağlamak için makro kararlar alınmasına, imalat sanayinde ve ihracatta özel sektörün potansiyelinden ve dinamizminden en üst düzeyde yararlanılmasına, öncelikle

101C. Erdem HEPAKTAN; 2. Ulusal İktisat Kongresi , DEÜ, İzmir, 20-22 Şubat 2008, s. 1 102Nadir EROĞLU; “Türkiye’de İktisat Politikalarının Gelişimi (1923-2003)”, T.C. Marmara Üniversitesi. Atatürk İlkeleri Ve İnkılâp Tarihi Araştırma Ve Uygulama Merkezi, 80. Yılında Türkiye Cumhuriyeti Sempozyumu, İstanbul, 29-31 Ekim 2003, s. 7-8 38

enflasyonun kontrol altına alınmasına ve daha sonra ekonomik büyümenin amaçlanmasına, enflasyonu kontrol altına almada uygulanacak olan para ve kredi politikalarının titizlikle takibine ve ayrıca kamu sektörü finansman açığının zamanla tamamen ortadan kaldırılmasına, yeni yatırımlar yapılması yerine mevcut atıl kapasitenin kullanılmasına, ihracatın arttırılması için diğer önlemlerle beraber esnek döviz kuru politikasına geçilmesine, tasarrufların arttırılması ve mali kurumlarca yönlendirilmesi için gerçekçi bir faiz politikası uygulanmasına ve iç ve dış finansman açığının kapatılması için özel yabancı sermayenin teşvik edilmesine yer verilmiştir.103 1980 sonrasında 2279 sayılı Ödünç Para Verme İşleri Kanunu 2520 sayılı kanunla yeniden düzenlenmiştir. Her ne kadar faiz oranları serbest bırakıldı dense de bu serbesti sadece vadeli tasarruf mevduatına getirilmiştir. Vadesiz ve diğer mevduata %5 faiz verileceği, resmi ve ticari mevduata ise faiz verilmeyeceği hükmü Mayıs 1980 tarihli faiz kararnamesinde belirtilmiştir. 1980 sonunda Türk Banka Sistemi’nde vadeli mevduatın toplam mevduata oranı %18’dir. Kredi faiz oranları serbest bırakılmış olsa da oranda değişiklik yapılabilmesi için altı ay önceden haber verilmesi gereklidir. Ödünç para verme işlerinde uygulanacak faiz oranlarının belirlenmesi hususunda yetkili olan merciin önce Maliye Bakanlığı daha sonra Bakanlar Kurulu olması kararlaştırılmıştır. Faiz oranları serbestisinin önce sınırlandırılıp daha sonra bu sınırlı serbestinin kaldırılması, artık serbest faiz politikasının uygulama döneminin bittiğini göstermektedir. Ayrıca, bankalar kredi faiz oranları artırırsa, Merkez Bankası da reeskont oranlarını artıracağını belirtmiştir. Yani krediler için de serbest değil, güdümlü bir faiz politikası söz konusudur. 104 Faizlerin serbest bırakılması ve rekabet ortamı, bankaların faizlerini birdenbire yükseltmeleri sonucunu doğurmuştur. Bu dönemde faiz oranları enflasyonun altında seyrettiğinden, bankalar mevduat toplamada zorlanmış ve mevduat toplamakta zorlanan bankalar, kredi verirken geri dönüşü kesin olan kurumları tercih etmiştir. Bu arada dönemin 8 büyük bankası bir centilmenlik anlaşması imzalamış ve faiz oranını %50’de sabitlemiştir. Kredi ihtiyacı olan

103PARASIZ; Türkiye Ekonomisi, s. 197 104Tuncay ARTUN; Uluslararası Bankacılık Bunalımı ve Türkiye’de Serbest Faiz Politikası, Tekin Yayınevi, İstanbul, 1983, s. 39-40 39

kolaylıkla kredi alamıyor, parası olana da banka faizleri cazip gelmiyordu. İşte bütün bu gelişmeler kredi ihtiyacı duyanları ve mevduat sahiplerini banka dışı kurumlara-bankerlere- yönlendirmiştir. Sürekli para girişine dayalı bankerlik sistemi, verilmiş olan kredilerin tahsilatında sorun yaşamaya başlayınca, toplamış olduğu paraların faiz ödemelerini de aksatmaya başlamıştı. Eylül 1981’de bankerlerin mevduat toplanmasının yasaklanması ve dönemin hükümetinin halka uyarıları neticesinde tam dört ayda 250 banker iflas etmiştir.105 Banker iflasları sadece bankerler düzeyinde etkili olmakla kalmamış bankacılık sektörünü de yakından etkilemiş; kriz altı milli bankanın faaliyetine son vermesiyle sonuçlanmıştır. 1983 yılında İstanbul Bankası, Hisarbank ve Ortadoğu İktisat Bankası (ODİBANK) yönetimleri devralınmış ve 1983 yılı sonunda da Ziraat Bankası’na devredilmiştir. Ayrıca, aynı yıl İşçi Kredi Bankası’nın faaliyetine son verilmiştir. 1984 yılında ise İstanbul Emniyet Sandığı, Ziraat Bankası’na devredilmiş ve Türkiye Bağcılar Bankası’nın faaliyetine son verilmiştir. Kriz sonunda mevduat, özel bankalardan kamu bankalarına doğru yönelmiştir. 106 1980 sonrası firmaların işletme sermayesi gereksinimlerinin yükselmesi, kaynak maliyetlerinin artması, mali yapıları zaten bozuk olan çok sayıda firmayı, aldıkları kredileri geriye ödeyemez durumuna düşürmüştür. Bunun sonucunda banka kredilerinin önemli bir bölümü batık ve/veya donuk kredi halini almış, banka kaynaklarının azımsanamayacak bir bölümü akıcılığını yitirmiştir. Bankaların yeterli kar sağlayamamaları, bankaların kredi kararlarındaki hatalar, bazı holdinglerin denetiminde bulunan bankaların kaynaklarını ekonominin değil de holdinglerin çıkarları doğrultusunda kullanmaları bankacılık sektörünü olumsuz etkilemiştir.107 1980 sonrasının bankacılık siteminin kurumsal yapısında dikkati çeken önemli bir değişme, yerli ve yabancı bankaların sektöre girişine izin verilmeye başlanmasıdır. Sektöre yeni yerli ve yabancı bankaların girişine izin verilmesi ve mevduat ve kredi faiz oranlarının serbest bırakılması ile sektörde rekabet artmıştır. Artan rekabetle bankalar klasik bankacılık faaliyetlerinin yanısıra yeni

105 Seçil UYAR; Bankacılık Krizleri, Ziraat Matbaacılık, Ankara, 2003, s. 102 106 KARACAN; A.g.e., 177 107 AKGÜÇ; A.g.e., s. 76 40

teknikler uygulamaya başlamışlardır. Bunlardan başlıcaları; leasing, factoring, forfaiting, forward, swap işlemleri, kredi kartları, yatırım fonları ve tüketici kredileridir.108 1984 yılına gelindiğinde, dışa açık büyümenin sağlanabilmesi için gerekli olan dövizle ilgili işlemlerin serbestleştirilmesine yönelik önemli bir adım atılmış ve yurtiçinde yerleşik kişilere döviz tutma ve döviz mevduatı açma izni verilmiştir. Bu düzenleme sayesinde döviz kaynakları finansal sistem içine çekilmiştir.109 Türk Parası Kıymeti Koruma Hakkında 28 Aralık 1984 ve 30 Temmuz 1984 kararlarıyla konvertibl TL’nin şartları hazırlanmış, sermaye hareketlerinin 32 sayılı kararla serbest bırakılması ve TL’nin konvertibilitesinin IMF tarafından onaylanması (Ağustos 1989) ile birlikte kambiyo rejimi ile ilgili düzenlemeler tamamlanmıştır.110 1982 yılında çıkarılan Sermaye Piyasası Kanunu ile sermaye piyasası araçlarının kullanımı için gerekli yasal ve kurumsal yapı oluşturulmuştur. İMKB (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) 1986 yılında faaliyete geçmiştir. 1986 yılında bankaların kısa vadeli likidite ihtiyaçlarının karşılanması ve likidite fazlalarının değerlendirilmesi amacıyla TCMB bünyesinde Bankalararası Para Piyasası kurulmuştur. 1987 yılında Merkez Bankası para politikasına yön vermek amacıyla açık piyasa işlemlerini yürütmeye başlamıştır. Yine aynı yıl, ihracatın geliştirilmesi, ihraç edilen mal ve hizmetlerin çeşitlenmesi, ihraç mallarına yeni pazarlar kazandırılması, uluslararası ticaret payının arttırılması, yurtdışında faaliyet gösteren müteahhit ve yatırımcılara rekabet gücü ve güvence sağlanması amacıyla Türk Eximbank kurulmuş ve kredi, garanti, sigorta programları ile faaliyete başlamıştır.111 1988 yılında bankalar arası döviz ve efektif hareketlerini düzenlemek ve ülkedeki döviz, efektif ve altın mevcudunun daha verimli kullanılmasını sağlamak amacıyla TCMB bünyesinde Döviz ve Efektif Piyasaları kurulmuştur. 1989 yılında Altın Piyasası faaliyete geçmiştir. Halkın dövize olan aşırı talebini

108 UYAR; A.g.e., s. 105 109 UYAR; A.g.e., s. 104 110 ERTUĞRUL-ZAİM, a.g.e., s. 28 111 TBB; A.g.e., s. 12-13 41

azaltmak ve bu işi yasa dışı yollardan yapanların aşırı kazançlarını önlemek, ayrıca yapılan işi yasallaştırmak için TCMB önderliğinde bankaların faaliyet gösterdiği bir piyasadır. 1980’li yıllarda önem kazanan bir diğer gelişme de teknolojinin bankacılık kesiminde daha yaygın bir biçimde kullanılmasıdır. Bu gelişmeler; sektörde artan rekabet, özellikle bilgisayarı yaygın olarak kullanmanın sağladığı verimlilik artışı tüm bankaları teknolojinin getirdiği üstünlüklerden yararlanmaya yöneltmiştir. Özellikle, 1990’lı yıllarda birçok banka teknolojik altyapı ve otomasyon çalışmalarını tamamlamıştır. Bu çerçevede bankalarımızın büyük çoğunluğu merkezi Brüksel’de bulunan Dünya Bankalar arası Telekomünikasyon Kurumu (SWIFT)’na üye olmuşlardır. Bu sistemle bankalarımız bilgisayar teknolojisine dayanan haberleşme sistemi ile uluslararası bankacılık işlemlerine hız kazandırmıştır. 1992 yılında Elektronik Fon Transferi (EFT) faaliyete geçmiştir. Yine bu dönemde ATM’ler, ev ve ofis bankacılığı hizmetleri, tüketici kredileri ve kredi kartları gibi yeni ürün ve hizmetler müşterilere sunulmuştur. 1980’li yılların bankacılık sektörü açısından gelişimine, bu detaylardan sonra özet olarak bakacak olursak, karşımıza çıkacak olan tablonun 80’lerin gelişimini anlatmada daha da faydalı olacaktır. 1980 yılı sonrası, ekonominin dışa açılması ve dünya finans sistemi ile bütünleşme çabalarının bir sonucu olarak, bankacılık sektöründe de dışa açılma yönünde bir eğilim ortaya çıkmıştır.112 Böylece, ticaret bankası, yatırım bankası ve şube düzeyinde birçok yabancı banka faaliyete geçtiği ve Türk bankaları ile ortaklık kurduğu gibi, Türk bankaları da yurt dışında şube açma, banka kurma vb. yollarla örgütlenmişlerdir.113 Bu gelişmeler Türk Bankacılık Sektörü’nün ülkemizde şube açan yabancı bankaların bir sonucudur. Ayrıca bu rekabet, Türk Bankacılık Sektörü’nün etkinliğini de artırmıştır. 1980’li yılların bir başka önemli gelişmesi ise, TCMB bünyesinde “interbank” piyasasının oluşturulmasıdır.114 Böylece bankaların kısa vadeli likidite ihtiyaçlarının karşılanmasında ve likidite fazlasının değerlendirilmesinde

112Şevket SAYILGAN; Türk Bankacılık Sektörünün Sorunları ve Çözüm Önerileri, Finans Dünyası, Sayı: 117, Eylül, 1999, s. 85 113 AKGÜÇ; A.g.e., s. 70-71 114 PARASIZ; Para, Banka ve Finansal Piyasalar, s. 112 42

çok büyük kolaylık sağlanmıştır. İnterbank, bankalara kaynak kullanma esnekliği ve kaynakları daha etkin kullanma imkanı verdiği gibi, ekonominin likidite dengesini kurmada da çok yararlı olmuştur.115 Bunun yanı sıra; 1980’li yıllarda, bankacılığın gelişimi ve dünya finans piyasaları ile bütünleşebilmesi amacı ile getirilen diğer yasal düzenlemeler ise; 1982 yılında Sermaye Piyasası Kurulu’nun oluşturularak Sermaye Piyasası Kanunu’nun yenilenmesi, 1985 yılında Devlet İç Borçlanma Senetlerinin ihale yoluyla satışına başlanması, 1986 yılında bankaların para piyasasının oluşturulması, yerleşik kişilere döviz tutma ve döviz tevdiat hesabı açma izninin verilmesi, 1987 yılında Merkez Bankası’nın açık piyasa işlemlerini başlatması, 1988 yılında efektif ve döviz piyasaları ile 1989 yılında altın piyasalarının kurulması olarak ana başlıklar halinde sıralanabilir. Bu dönemde, 8’i yabancı olmak üzere 19 ticari banka ve 4’ü yabancı sermayeli olmak üzere 8 yatırım ve kalkınma bankası kurulmuştur.116 1987 yılına kadar bankacılık sektörü gelişme göstermiş, yeni bankalar piyasaya girerken, mevcut olanlar da piyasa paylarını arttırmak için genişletici politika izlemişlerdir.117

1.2.2.5.2. 1990-2001 Dönemi Piyasa ekonomisine geçilen 1980’li yıllarda, uygulamaya konulan reform niteliğindeki yapısal değişiklikler, bankacılık sektörünün ve mali sektörün gelişmesini ve büyümesini sağlamıştır. Ne var ki, 1990’lı yıllardaki gelişmeler ve yaşanan krizler, bankacılık sisteminin mali bünyesinin önemli ölçüde bozulmasına neden olmuştur. Dönemin ilk krizi de 1990 Körfez Krizi’dir. Bu kriz dış kaynaklı bir kriz olmasına rağmen, Türk Mali Sistemi bu dönemde likidite krizine girmiş, ekonomik yapı ise olumsuz yönde etkilenmiştir. Bu dönemde sektördeki ilk büyük finans krizi ise, 5 Nisan 1994 yılında yaşanmış ve olumsuz etkileri günümüze kadar sürmüştür. Kriz, iyi idare edilmeyen ve mali bünyeleri zayıf olan bankaların ve kurumların iflasını hızlandırmış, krizle gelen şok, bankacılık sisteminin toplam varlıklarını büyük oranda azaltmış ve ayrıca aktif ve pasif yapısında değişikliklere

115 Hüseyin ŞAHİN; Türkiye Ekonomisi, (Tarihsel Gelişimi-Bugünkü Durumu), Ezgi Kitabevi, 6. Baskı, Bursa, 2000, s. 383 116 GÜNAL; A.g.e., s. 13 117 PARASIZ; Türkiye Ekonomisi, s. 251 43

yol açmıştır. 1991 yılının ilk üç aylık döneminde Körfez Krizi finansal piyasaları olumsuz yönde etkilemiş, bankacılık sisteminden önemli ölçüde TL ve döviz mevduatı çekilmeye başlanmış ve Kriz’in basından Mart ayına kadar bankalardan, 2.5 milyar dolar değerinde döviz ve 2,5 milyar dolar değerinde TL çekilmiştir. 118 TCMB, bu dönemde bankaların ihtiyaç duyduğu gerekli likiditeyi sağlamış ve kriz bu şekilde az zararla atlatılmıştır.119 1994 bankacılık ve finans krizi, TCMB’nin duruma zamanında ve gerekli ölçüde müdahale edecek kadar rezervi olmaması nedeniyle yaygınlaşmış ve tüm bankacılık sektörünü ve ekonomiyi tehdit eder hale gelmiştir.120 Bankacılık sektörünün 1994 krizinden ciddi boyutta etkilenmesinin temel nedeni, 1989-1993 döneminde izlenen düşük döviz kuru ve yüksek faiz politikalarının sona ermesi ile kar oranlarının düşmesidir.121 Diğer yandan, ekonomik ve politik istikrarsızlığın yoğunlaşmasından dolayı, belirsizliğin ve riskin artması da bankacılık sektörünün etkinliğini azaltmıştır. Sektörde yaşanan kriz, zaten kötü yönetilen ve mali bünyeleri zayıf olan bankaların ve kurumların iflasını hızlandırmış, krizle gelen şok, bankacılık sektörünün toplam varlıklarını azaltmış, ayrıca aktif ve pasif yapılarında değişikliklere yol açmıştır. Krizle birlikte hızla küçülen bankacılık sisteminde öz kaynaklar erimiş, banka sistemine olan güven büyük ölçüde sarsılmıştır. Güvenin yeniden tesis edilmesi amacıyla bir çözüm olarak, tasarruf mevduatına % 100 sigorta uygulaması ile devlet güvencesi getirilmiştir. Böylece bankacılık sektörüne güven yeniden sağlanarak, mali kesimde kriz bir süreliğine aşılmıştır. Ancak, bu limitsiz sigortanın devamı ve kamu kesiminin yüksek faizden borçlanmasını sürdürmesi nedeniyle, aşırı risk alan, kuralsız bir bankacılık yapılmış, bu durum ileriki dönemlerde sektörde başka sorunlara neden olmuştur. Ayrıca bankalar yasasısın 1999 yılına kadar çıkarılamaması ve ekonomideki yüksek risk oranının sürmesi de, bankacılık sektörünü bıçak sırtında tutmuştur.122 Bu krizin yaşanmasına kadar olan süreçte, 1993 yılı sonunda hükümet, bugüne kadar takip ettiği düşük kur-yüksek faiz politikasını terk edip, ikisini

118 UYAR; A.g.e., s. 107 119 PARASIZ; Türkiye Ekonomisi, s. 308 120Niyazi ERDOĞAN; Dünya ve Türkiye’de Finansal Krizler, (Türk Bankacılık Sektöründe Yeniden Yapılandırma Uygulamaları-Kamu Bankaları Deneyimi), Yaklaşım Yayınları, Haziran, 2002, s. 129 121 ŞAHİN; A.g.e., s. 410 122 PARASIZ; Para, Banka ve Finansal Piyasalar, s. 114 44

birden aşağı çekmek istemiştir. Bu doğrultuda, faiz oranlarını aşağı çekmek için hazine bonosu ve devlet tahvili ihalelerini iptal etmeye başlamış ve Hazine’nin finansman gereksinimi için TCMB kaynaklarına başvurmayı tercih etmiştir. Bu durumda Hazine’nin finansman gereksinimleri için tek kaynak olarak TCMB’nin kısa vadeli avansları kalmıştır. Böyle bir ortamda hükümet, ikinci bir hata yaparak devlet iç borçlanma kağıtlarından elde edilen gelirlere stopaj getirmiştir.123 Hazine bonosu reel getirileri, 1994 yılı başlarına doğru eksi değerler almış, sık sık ihale iptalleri piyasalarda tedirginlik yaratmıştır. Bu gelişmelerin sonucundaki likidite fazlası, döviz alımlarını arttırmış ve döviz kurlarında hızlı bir artış yaşanmıştır. Nisan 1994’e gelindiğinde, dolar, TL karsısında %53 değerli hale gelmiştir.124 Bu dönemde, bankalardaki döviz hesaplarının TL’ye çevrileceği söylentisi ile döviz hesaplarına hücum yasanmış ve buna TL hesaplarına hücum da eklenince genel olarak karmaşa hakim olmuştur.125 Yaşanan bu kriz karşısında, alınan “5 Nisan Kararları” durumu biraz hafifletebilmiştir. Bu kararlar doğrultusunda; yılbaşında 15.000 TL seviyesinde olan dolar kuru, 5 Nisan’da 23.032 TL’ye, 6 Nisan’da 31.989 TL’ye ve 7 Nisan’da da 39.853 TL’ye yükselmiştir. Mevduat sigortası üst sınırı 50 milyon TL’den, 100 milyon TL’ye, bir süre sonra da 100 milyon TL’den de 150 milyon TL’ye çıkarılmıştır. Mevduat munzam karşılığı ve disponibilite uygulamaları yeniden düzenlenmiştir. Hazine’nin, TCMB’den çekebileceği avans oranının zamanla düşürülmesi kararlaştırılmıştır.126 Bu dönemde, üç banka; Marmarabank, TYT Bank ve İmpexbank ile üç aracı kurum; Türk Invest, Çarmen ve Pasifik iflas etmiştir. 1994 yılında bankacılık sisteminin toplam aktifleri 68.6 milyar dolardan 51.6 milyar dolara, öz kaynakları ise 6.6 milyar dolardan 4.3 milyar dolara gerilemiştir. Kriz, ancak Mayıs 1995’te mevduat sigortasının %100’e çıkartılması ve bu sayede güven bunalımının sonlandırılması sonucu önlenebilmiştir.127 1994 finans krizi ve takip eden yıllarda yaşanan mini finans krizleri göstermiştir ki; Türkiye’de ekonomik istikrarın sağlanması ve sürdürülebilmesi

123 GÜNAL; A.g.e., s. 63 124 UYAR; A.g.e., s. 109 125 KARACAN; A.g.e., s. 179 126 PARASIZ; Para, Banka ve Finansal Piyasalar, s. 369 127 TBB; A.g.e., s. 13 45

için alınması gereken yapısal önlemlerin başında, bankacılık sektörüne çeki düzen verilmesi gelmektedir. Nitekim Türkiye’de 1999 yılının Haziran ayında Uluslararası Ödemeler Bankası (BIS) ve Avrupa Birliği (AB) kriterlerine uygun bir 4389 sayılı Bankalar Yasası çıkarılmıştır. Bu yasa çerçevesinde, Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu’nun (BDDK) oluşumu tamamlanmış, görev ve yetkileri düzenlenmiş, sektöre yeni banka katılması, şube açılması, bankacılık yapma yetkisinin iptali veya Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na (TMSF) devredilmesi gibi temel konular, yeniden ele alınmıştır. Yasanın böyle bir yapılanmaya gidişindeki temel amaç, çağdaş bankacılığın bir gereği olarak, sisteme yönelik politik müdahalelerin en aza indirilmesidir. Yapılan bu değişiklikler, sisteme ve sektöre olan güveni tazelemesi ve mali sistem dışında değerlendirilen tasarrufları sisteme çekmesi, sektördeki birleşme ve yeniden yapılanmaları hızlandırması açısından önemlidir.128 1994 krizinden sonra tasarruf mevduatlarına getirilen %100 garanti, bankacılık sistemindeki sorunları sadece belli bir süre için dondurmaya yaramıştır. Sınırsız devlet garantisi altında küçük ve orta ölçekli bir çok banka, kaldıramayacakları kadar yüksek faizlerle döviz ve TL toplamaya başlamıştır. Bu durum, bankacılık sistemi açısından pasif yükümlülüğünün devlete, aktifin kullanımının sahip ve yöneticilere bırakıldığı ya da bir başka açıdan zararın kollektif, karın bireysel olduğu bir sistem yaratmıştır ki bunun olumsuz sonuçları ileriki tarihlerde yaşanmıştır.129 1994 krizinin ardından bankacılık sektörünü şekillendiren önemli düzenlemelere gidilmiştir:130 - Mevduatın bankalardan kaçışını önlemek üzere önce 50 milyon TL’ye kadar daha sonra 100 milyon ve 150 milyon TL’ye kadar olan mevduatlar, en sonunda da mevduatların tümü sigorta kapsamına alınmıştır. - TL mevduat aleyhine olan zorunlu karşılık uygulaması 1994’te yapılan düzenlemelerle dengelenmeye çalışılmıştır.

128 ŞAHİN; A.g.e., s. 386-387 129 KARACAN; A.g.e., s. 180 130Deniz-Dilek SEYMEN; Avrupa Birliği’ne Uyum Sürecinde Gümrük Birliği’nin Türk Bankacılık Sistemi Üzerindeki Muhtemel Etkileri, Türkiye Bankalar Birliği Yayınları, İstanbul, 1996, s. 51 46

- Mevduat dışındaki kaynakların önemli bir kısmına disponibilite yükümlülüğü getirilmiştir. - Repo işlemlerine yasal çerçeve kazandırılmıştır. Ayrıca, Mart 1995’de bankaların açık pozisyonlarını sermaye tabanlarının %50’si ile sınırlama esası getirilmiştir. Bu düzenlemelerle gerek tasarruf sahiplerinin gerekse mali kurumların portföy tercihlerinde dövizden TL’na yönlendirilmesi amaçlanmaktadır. 1995 yılından sonra ekonomide hızlı bir toparlanma süreci yaşanmış ve bu durum, tüm sektörleri olduğu gibi bankacılık sektörünü de olumlu yönde etkilemiştir. 1996 yılında sektör, dolar cinsinden %21,7 büyümüş ve toplam aktifleri 83.3 milyar dolar olmuştur. Ancak, 1996-1998 döneminde, kısa süreli hükümetlerin iktidarları ve ekonomik belirsizlik sektörü olumsuz etkilemiş, alınamayan yapısal önlemler ve azaltılamayan kamu açıkları, açıkların tahvil ihracı ile bankalarca finansmanını ve bankaların açık pozisyonlarında artışı meydana getirmiştir. 1997 yılında yaşanan Asya Krizi, bankacılık sektörünü ciddi anlamda etkilememiştir. 1998 yılı Ağustos ayında ortaya çıkan Rusya Krizi’nin olumsuz etkileri daha fazla olmuştur. Bu krizin, hem reel sektör hem de finans sektörü üzerinde olumsuz etkileri olmuş, Rusya’dan yabancı sermaye kaçışı başlamış ve bu kaçış Türkiye için de geçerli olmuştur. Altı hafta gibi kısa bir sürede 6 milyar dolar tutarında yabancı finansal yatırım ülkeyi terk etmiştir. Merkez Bankası, faiz oranlarını yükselterek dışarıya sermaye çıkışını frenlemiştir. Bu dönemde, artan kamu harcamaları ile kamu kesiminin borçlanma gereksinimi artmış ve devlet tahvili faiz oranları hızla artmıştır.131 Rusya krizi, ardından 1999 yılı başlarında Brezilya’da yaşanan kriz Türk bankalarının belli bir süre yurtdışından borçlanma imkanlarını daraltmıştır. Özellikle küçük ve orta büyüklükteki bankalar TL ve döviz mevduatlarına yüklenmiş ve tasarruflara getirilen sınırsız garantiyle bir çok banka kaldırabileceğinden fazla faiz yükü altına girmiştir. 1999 yılına gelindiğinde, Yaşarbank, , , Sümerbank ve Yurtbank’ın faaliyetlerine son verilmiştir. Daha önce 1997’de Türkbank’ın,

131 UYAR; A.g.e., s. 111-112 47

1998’de de İnterbank ve Bank Ekspres’in TMSF’ye devredildiği hatırlanırsa, fondaki banka sayısı bu dönemde 8’e çıkmıştır. Ayrıca, Birleşik Yatırım Bankası’nın faaliyetine de bu dönemde son verilmiştir.132 Bu arada yeni seçimle işbaşına üçlü koalisyon hükümeti gelmiştir.Yeni hükümet, yıllardır devam eden yüksek enflasyonla mücadele etmeye karar vermiş ve IMF ile bir stand-by anlaşması imzalanmıştır. Programın açıklanması, olumlu bir etki yaratmış ve faizlerde beklenenden daha fazla bir düşüş yaşanmıştır. Bu durum ise kredilere olan talebin artmasına neden olmuştur. Bu ise toplam talebin artmasına, toplam talebin artması ise enflasyonun beklendiğinden daha az düşmesine neden olmuştur. Artan banka operasyonları ve yaşanan siyasi gelişmeler sonucunda hükümetin azalan prestiji piyasadaki tedirginliğin artmasına neden olmuştur.133 Açık pozisyonlarını erken kapatmaya çalışan bankalar, döviz alabilmek için likiditelerini daha fazla arttırmaya gitmiştir. Piyasalarda TL miktarı sabit tutulduğundan likidite talebi, TL faizlerinin yükselmesine yol açmıştır. Faizlerdeki bu tırmanış, yüksek miktarda Hazine kağıdı taşıyan ve bunları repo işlemlerinde kullanan Demirbank’ı zor duruma sokmuştur. Demirbank, 2000 yılında yapılan devlet tahvili ihracının %15’ini, toplamda ise %10’unu elinde bulundurmakta ve bunun finansmanı içinde kısa vadeli iç ve dış borçlanma yapmaktaydı. Önce dış daha sonra da iç finansman yolları kapanınca banka, elindeki stokun bir miktarını satmak istemiştir. Tahvil fiyatlarının düşmesi ve faizlerinin artması yabancı yatırımcının da çekilmesini tetiklemiştir.134 Kara Çarşamba olarak nitelendirilen 22 Kasım günü gecelik repo faizleri yüzde 250’ye ulaşmış ve borsa hızla düşmüştür. Merkez Bankası, likidite ihtiyacını karşılamak için repo ihalesi ile piyasaya 380 trilyon TL vermiştir. Krizin başlangıcında Net İç Varlıklar hedefinden sapma göstermek istemeyen Merkez Bankası piyasaya ek likidite vermemekte direndiyse de bu hedefinden uzaklaşarak piyasaya ek likidite sağlamak zorunda kalmıştır.

132 GÜNAL; A.g.e., s. 17 133 UYAR; A.g.e., 123-126 134Ercan UYGUR; Krizden Krize Türkiye: 2000 Kasım ve 2001 Şubat Krizleri, Türkiye Ekonomi Kurumu Tartışma Metni, Türkiye Ekonomi Kurumu Yayınları, Ankara, 2001, s. 16-18. 48

Elinde büyük çapta kamu kağıdı olan ve sistemdeki krizden çok fazla etkilenen Demirbank’a 6 Aralık 2000 tarihinde el konulmuştur. Ayrıca, aynı tarihte, Park Yatırım Bankası’nın bankacılık yapma izni kaldırılmıştır. 135 Kriz tam aşıldı derken, Cumhurbaşkanı ve Başbakan arasında yaşanan ve basına yansımaması gereken tartışma, Şubat 2001 Krizi olarak adlandırılacak olan yeni bir krizi tetiklemiştir. Bu kez, döviz krizi başlamıştır. 21 Şubat’ta gecelik faiz %6200’e fırlamış, 23 Şubat’a kadar bir haftalık sürede Merkez Bankası’nın rezervinde yaklaşık 5.5 milyar dolarlık azalma olmuştur. Önceki krizde sadece yabancıların saldırdığı dövize, bu kez yerli bankalar da katılmıştır. Hücuma dayanamayan TCMB, kuru 21 Şubat tarihinde serbest bırakmıştır.136 Yaşanmaya başlayan krizle birlikte, 2001 yılı içinde Ulusal Bank, İktisat Bankası, EGS Bank, Bayındırbank, Kentbank, Tarişbank, Sitebank ve Toprakbank TMSF’ye devredilmiştir. TMSF bünyesindeki, Egebank, Yurtbank, Yaşarbank ve Bank Kapital Ocak 2001’de, Ulusal Bank ise Nisan 2001’de Sümerbank ile birleştirilmiş ve daha sonra Oyak Grubu’na satılmıştır. TMSF bünyesindeki İnterbank ve Esbank, Etibank ile birleştirilmiş ve daha sonra Etibank’ın bankacılık lisansı iptal edilmiştir. Ayrıca, İktisat Bankası ve Kentbank’ın bankacılık lisansları da iptal edilmiştir. Demirbank, HSBC Bank’a satılmış, Okan Yatırım Bankası ve Atlas Yatırım Bankası’nın faaliyet izinleri iptal edilmiş ve Türkiye Emlak Bankası, T.C. Ziraat Bankası bünyesine dahil edilmiştir. Ayrıca, Körfez Bank, Osmanlı Bankası ile Osmanlı Bankası da Garanti Bankası ile birleşmiştir. 2001 yılı sonuna gelindiğinde tüm sistemdeki banka sayısı bu gelişmeler neticesinde 79’dan 61’e gerilemiştir.137 Kısacası 1990 sonrası dönem, bankaların açık pozisyonlarını artırarak, risksiz yüksek faiz geliri sağlayan kamu kağıtlarına yatırım yaptığı ve gerçek bankacılık faaliyetlerinden uzaklaştığı bir dönem olmuştur. 1990’lı yılların başlarında kamu açıklarının giderek büyümesi ve buna bağlı olarak ihraç edilen yüksek faizli hazine bonoları ve devlet tahvilleri bankaları kolay yoldan para kazanmaya itmiştir. Yurtiçi faizler enflasyon oranının üzerinde seyrettiğinden

135 UYAR; A.g.e., s. 127-128 136 UYGUR; A.g.e., s. 22 137 UYAR; A.g.e., s. 141 49

dövizle borçlanıp, bunu TL’ye çevirdikten sonra, yurtiçi faiz oranlarından yararlanmak bankalara cazip gelmiştir. 32 sayılı kararın getirdiği serbestleşme bankaların yurtdışından kaynak bulmalarına imkan sağlamıştır. Böylece dolara uluslararası piyasalarda en fazla %7 faiz verilen bir dönemde bankalar ve uluslararası yatırımcılar yurt dışından getirdikleri dövizi TL’ye çevirerek enflasyon üzerinde getiri sağladığı hazine bonosu, devlet tahvili gibi iç borçlanma senetleri satın alarak dolar bazında yıllık %20-25 oranında kazanç sağlamışlardır.138 Bu da bankaların açık pozisyonlarının yükselmesine neden olmuştur. 1994 krizinde hazine ihalelerinin iptali sonucunda, piyasadaki TL dövize yönelmiş ve kurlarda artış olmuş, bu da büyük oranda açık pozisyonu olan bankaları zor duruma sokarak, bazı bankaların ödeme güçlüğü içine girmesine bazılarının da kapanmasına neden olmuştur. 1990 yılında 1.8 milyar dolar olan bankacılık sektörünün açık pozisyonu 1993 sonunda 4.8 milyar dolara çıkmıştır. 1996’da 4.9 milyar dolar olan açık pozisyon 1997’de 9.7 milyar dolara, 1998’de 11.7 milyar dolara yükselmiştir. 1999 yılında 13.2 milyar, 2000 yılı sonunda 17.3 milyar dolara çıkan açık pozisyon rakamı Kasım krizi öncesi Haziran 2000 itibariyle 19.2 milyar dolara ulaşmıştı. Bu durum bankaların açık pozisyon yaratarak TL kaynak bulmaları ve bunları risksiz kazanç sağlayan kamu kağıtlarına yatırmaları olgusunun 1990’ların ikinci yarısında da devam ettiğini açıkça göstermektedir.139

1.2.2.6. 2002 ve sonrası dönem 1.2.2.6.1. 2002-2007 Yeniden yapılanma dönemi Nisan 2001’de uygulamaya başlanan “güçlü ekonomiye geçici programı”, 2002 yılının başında 2002-2004 dönemini kapsayacak şekilde revize edilmiştir. Program, ekonominin dış stoklara direncinin artırılmasını, enflasyonun düşürülmesini, kamu borçlarının azaltılmasını, mali disiplinin sağlanmasını, yapısal reformların tamamlanmasını ve bankacılık sisteminin güçlendirilmesini hedeflemiştir. Program hedeflerinin iyi tespit edilmiş olması ve 2002-2007 döneminde disiplinli bir uygulama ile program hedeflerinin genelde gerçekleştirilmiş olması; 2002-2007 döneminin gerek ekonomi, gerekse

138 Sadi UZUNOĞLU; Bankacılık, Ekonomik Araştırma Merkezi Yayınları:2, 1996, s.96 139 GÜNAL; A.g.e., s. 27 50

bankacılık sektörü açısından yeniden yapılandırılma dönemi olarak tanımlanmasını ve incelenmesini mümkün kılmıştır. Bu dönemde, programın temel prensiplerinin kararlılıkla uygulanması, siyasi istikrar ve dünya ekonomisindeki olumlu konjonktürün de yardımıyla, ekonomide ve bankacılık sisteminde olumlu yönde, önemli gelişmeler olmuştur. Temel makro göstergeler dikkate alındığında, ekonomik performans iyileşmiştir. Yüksek oranlı ve istikrarlı bir büyüme sağlanmış, enflasyon oranı düşmüştür. Enflasyonla mücadelenin kurumsal altyapısı büyük ölçüde hazırlanmış; Merkez Bankası Kanununda yapılan değişiklikle, Bankanın görevinin fiyat istikrarı olduğu açıkça tanımlanmış, bankaya araç bağımsızlığı sağlanmış ve Para Politikası Kurulu oluşturulmuştur.140 Temmuz 2003 itibariyle yeniden yapılandırmanın toplam maliyeti 47.2 milyar doları bulmuştur. Bu miktarın 21.9 milyar doları kamu bankalarının, 17.3 milyar doları TMSF bünyesindeki bankaların ve 7.9 milyar dolarlık kısmı da yeniden yapılandırmanın maliyeti olmuştur.141 Tasarruf yetersizliğinden kaynaklanan cari işlemler açığı dönem boyunca yüksek seyretmiştir. Türkiye ekonomisindeki tasarruf yetersizliği, 2001 yılından önce kamu kesimi açıklarından kaynaklanmakta iken, 2002-2007 döneminde özel kesim net tasarrufundaki gerilemeden dolayı büyümüştür. Özel kesim net tasarrufundaki gerileme, kamu kesimi net tasarrufundaki iyileşmeden yüksek olduğu için, cari işlemler açığı dönem içinde genişlemiştir. Bankacılık sistemi önemli bir yeniden yapılandırma süreci yaşamıştır. Özel bankalar 2001 Krizinden sonra önemli ölçüde kaybettikleri sermayelerini güçlendirmiştir. Bunu yapamayan bankalar birleşmiş veya TMSF’ye alınmıştır. Kamu bankaları yeniden yapılandırılmış, ortak bir yönetim altına alınmıştır. Kamu bankalarındaki görev zararları Devlet iç borçlanma senetleri karşılığı tasfiye edilerek, bankaların mali bünyeleri güçlendirilmiştir. Bankacılık sektörünün takipteki alacaklarının bir kısmı için “Finansal Yeniden Yapılandırma Programı (FYYP-İstanbul Yaklaşımı)” uygulanmıştır.

140 TBB; 50. Yılında Türkiye Bankalar Birliği ve Türk Bankacılık Sistemi “1958-2007”,TBB Yayınları, İstanbul, 2008, s. 20 141 Müge İŞERİ; Son Finansal Krizler Ertesinde Bankacılık Sektörü, Türkmen Kitabevi, İstanbul, 2004, s. 36. 51

Bankalarda risk yönetimi anlayışı, kamusal gözetim ve denetim otoritesinde risk bazlı denetim anlayışı güçlenmiştir. Kamusal gözetim ve denetim işlevi özerk bir yapıya kavuşturulmuştur. Bankaların faaliyetini düzenleyen mevzuat 2005 yılında yenilenerek, uluslararası genel kabul görmüş prensiplere ve uygulamalara önemli ölçüde yaklaştırılmıştır.142

1.2.2.6.2. 2008 Küresel finansal kriz 2008 yılının son aylarında ABD’de mortgage piyasalarında başlayan finansal krizin, giderek sistemik bir finansal krize dönüşmesi büyük endişe yaratmıştır. ABD mortgage piyasası, 10 trilyon dolarlık büyüklüğüyle dünyanın en büyük piyasası konumunda bulunmaktadır. 2008 Mortgage krizinin başlıca nedenleri arasında mortgage kredilerinin yapısının bozulması, faiz yapısının uyumsuzlaşması, konut fiyatlarındaki şişmeler, menkul kıymetlerin fonlanmasında yaşanan sıkışıklık, kredi türev piyasaları alanının büyümesi ve kredi derecelendirme sürecindeki sorunlar yer almaktadır. Mortgage krizi olarak ortaya çıkan durum takip eden süreçte bir likidite krizine dönüşmüştür. ABD’de 2007 yılında, finans ve sigorta, gayrimenkul, inşaat ve madencilik sektörü başta olmak üzere toplam dört sektörün büyüme hızının yavaşlamasıyla genel ekonominin büyüme hızı da yavaşladı. Yatırımcıların risk almadan kazanç elde etme isteği maliyeti düşük, kolay kredi imkanlarına bağlı olarak tüketicilerin aşırı borçlanmasına ve kontrolsüz kredi genişlemesine neden olarak sistemin risk durumunu artırdı.143 Finansal kriz gelişmiş ülkelerde başlamış olmakla birlikte Kasım 2008 ortalarından itibaren gelişmekte olan ülkeleri de etkilemeye başlamıştır. Birçok gelişmekte olan ülke borsalarında ciddi değer kayıpları olmuş, ülke paraları değer yitirmiş, ülke tahvilleri ve ticari bonolarda risk primleri artmış, aynı zamanda bu ülkelere olan yabancı sermaye akımları ve banka borçlanmaları önemli oranda düşmüştür. Kredi derecelendirme kuruluşları arka arkaya ipotekli konut kedilerine dayalı tahvillerin notunu indirirken paralarını fonlardan çekmek isteyen yatırımcı sayısındaki artışla birlikte bu ürünlerin nakde çevirmek de zorlaşmıştır. İkincil

142TBB; 50. Yılında Türkiye Bankalar Birliği ve Türk Bankacılık Sistemi “1958-2007, s. 20 143 http://www.tcmb.gov.tr/yeni/iletisimgm/sevil_coskun-zeynep_balatan.pdf, s. 16, (04.08.2009) 52

piyasalarda ani satış baskısıyla birlikte bu yatırım araçlarının fiyatları oldukça düşmüş ve milyarlarca dolarlık fonlar değerini kaybetmiş, bu durum likidite krizinin daha da derinleşmesine yol açmıştır. Küresel piyasalarda yaşanan gelişmeler, gelişmekte olan ülkelerin finansal piyasalarını da etkilemektedir. Bu ülkelerin finansal kuruluşlarının Amerika’daki yüksek riskli aktiflere ve bu aktiflerle ilgili menkul kıymetlere olan erişimi sınırlı olmakla birlikte, söz konusu gelişmeler bütün gelişmekte olan ülke ekonomilerini etkilemiştir. Gelişmekte olan ülkeler yatırımcıların risk alma iştahlarının azalması nedeniyle dış finansman açısından ciddi daralma yaşamaktadır. Yüksek gelir grubundaki bankalar ve yatırım fonları gelişmekte olan ülkelerden fonlarını çekmişler ve riskli aktif kategorisindeki bu varlıkları daha likit enstrümanlara çevirmişlerdir. Riskli aktiflerin bu satışları hisse senedi fiyatları, tahvil piyasası ve ülke paraları üzerinde dramatik etkiler yaratmış, aynı zamanda bu ülkelerde kredi koşullarının daralmasına yol açmıştır. Cari açıkları GSYİH’nin yüzde 10’undan fazla olan ülkelerde sermaye girişlerinin durmasıyla iç talep ciddi ölçüde daralmıştır. Bankacılık sektöründe özel bankaların dışarıdan borçlanmaları dramatik şekilde düşmüştür. Ocak 2008-Eylül 2008 döneminde Kazakistan’da 13.2 milyar dolar, Rusya’da 6.6 milyar dolar, Güney Afrika’da 3.7 milyar dolar, Ukrayna’ da 2.1 milyar dolar ve Türkiye’de 3.1 milyar dolar azalma olmuştur. Cari fazlası olan ülkeler de dahil olmak üzere bütün ülkeler küresel piyasalarda yaşanan gelişmelerden fazlasıyla etkilenmiştir.144 Krizlerden daha güçlü bir bankacılık sisteminin ortaya çıkarılabilmesinin en önemli unsuru bankacılık düzenleme ve denetim sisteminin güçlendirilmesidir. Düzenlemeler konusunda finansal sektörün yeniden yapılandırılmasına ilişkin iki önemli gözlem bulunmaktadır. Birincisi batık kredilere bağlı olarak birçok bankanın çalışma sermayesinin negatife dönmesinden kaynaklanan maliyetlerdir. Eğer mevduatlara devlet tarafından tanınan bir sigorta söz konusu ise bu durum vergi ödeyenlerden batık banka mudilerine bir transfer aktarılmasına neden olur ki bu da çok ciddi bir maliyettir.145

144 http://www.tcmb.gov.tr/yeni/iletisimgm/sevil_coskun-zeynep_balatan.pdf , s. 16-19, (04.08.2009) 145 http://www.tcmb.gov.tr/yeni/iletisimgm/sevil_coskun-zeynep_balatan.pdf , s. 23, (04.08.2009) 53

1.3. BANKA TÜRLERİ Banka türlerini literatürde çeşitli sınıflandırmalar mevcut olup aşağıdaki gibi sınıflandırmak mümkündür.

1.3.1. Merkez Bankası Merkez bankaları, tarihte ilk modern bankaların kurulmasından sonra yaşanan deneyimler neticesinde ortaya çıkmıştır. Kağıt para kullanımının yaygınlaşması, para sistemlerinin banknota dayanmaya başlaması ve piyasada faaliyet gösteren birden çok ticari bankanın banknot çıkarmasının sakıncaları, banknot çıkarma işleminin tek bir banka tarafından yapılması zorunluluğunu getirmiş ve “Merkez Bankacılığı” fikri ortaya çıkmıştır.146 Ortaya çıkan bu ihtiyaç neticesinde, ticaret bankalarına çeşitli imtiyazlar verilerek merkez bankası kimliği kazandırılmış ve bu nedenle merkez bankalarına ilk örnekler genellikle özel ticari bankalar olmuştur. Daha sonraları yaşanan olumsuzluklar ve verilen hizmetlerin önemi neticesinde, devletler ya merkez bankası faaliyetini yürüten özel bankaları kamulaştırmış ya da söz konusu bankaların imtiyazlarını kaldırarak yerine devlete ait merkez bankaları kurmuştur.147 Türkiye’de, Merkez bankası fonksiyonlarını yerine getiren ilk banka yabancı sermayeli olan Bank-ı Osmani olmuştur. Banka, 4 Şubat 1863 tarihinde yayımlanan bir fermanla Bank-ı Osmani Şahane adını almış, bankaya merkez bankasına özgü yetki ve işlevler verilmiş ve banka ile bir sözleşme yapılmıştır. 148 Ülkemizde yabancı sermaye ile kurulan Osmanlı Bankasına 1863’te banknot çıkarma imtiyazı verilmiş ise de bu banka gerçek anlamda bir merkez bankası olmaktan uzak kalmıştır. Ülkemizde nihai kredi kurumu rolünü oynayan bankaya 1930’da TCMB’nin faaliyete başlamasıyla kavuşulmuştur. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, 11 Haziran 1930 tarih ve 1715 sayılı kanunla kurulmuş ve 3 Ekim 1931 tarihinde de faaliyete geçmiştir.149 Bu kanun uyarınca, Merkez Bankası 15 milyon sermayeli bir anonim şirket olacak, banknot ihraç

146 AKGÜÇ; A.g.e., s. 110 147 PARASIZ; Modern Bankacılık Teori ve Uygulama, s. 5 148 AKGÜÇ; A.g.e., s. 114-116 149Avni ZARAKOLU; Bankacılar İçin Para ve Kredi Bilgisi, Sözkesen Matbaacılık, Ankara, 2003, s. 74 54

etme yetkisini 30 yıllık bir süre için kullanacaktı. Bu süre, bitimine beş yıl kala uzatılabilecekti. Merkez Bankasının temel amacı ülkenin ekonomik kalkınmasını desteklemekti. Bu amaçla reeskont oranlarını belirlemek, para piyasasını ve paranın dolaşımını düzenlemek, Hazine işlemlerini yerine getirmek, Türk parasının değerini korumak için hükümetle ortaklaşa tüm önlemleri almak Merkez Bankası’nın yükümlüğündedir. Bununla birlikte para ve kredi politikasını kalkınma planları ve yıllık programlara uygun bir tarzda yürütmek, hükümetle işbirliği içinde ulusal paranın iç ve dış değerini korumak, hacim ve tedavülünü düzenlemek ve bankalara ödünç para verme işlemini yürütme amaçları güdülmüştür. II. Dünya Savaşından sonra merkez bankacılığı alanında meydana gelen gelişmeler yeni bir merkez bankası kanunun hazırlanmasını zorunlu kılmış ve 26 Ocak 1970’de yürürlüğe giren 1211 sayılı kanun ile T.C. Merkez Bankası mevzuatı yeniden düzenlenmiştir.150 Bu kanun uyarınca Merkez Bankasının para ve kredilerinin ayarlanmasındaki görev ve yetkileri arttırılmış; hazineye ait olan A sınıfı hisse senetlerinin banka sermayesinin %51’inden aşağı düşemeyeceği hükmü getirilerek hükümetlerin Merkez Bankası sermayesine ve yönetimine daha geniş oranda katılması yönünde zamanımızdaki eğilime uyulmak istenmiştir.Yine aynı kanunla Banka Kredilerini Tanzim Komitesi’nin görev ve yetkileri Merkez Bankasına devredilmiş; Merkez Bankası’nın para ve kredi işlerinin ayarlanmasında görev ve yetkileri arttırılmıştır. Banka’nın temel amacı fiyat istikrarını sağlamaktır. Banka, fiyat istikrarını sağlamak için uygulayacağı para politikasını ve kullanacağı para politikası araçlarını doğrudan kendisi belirler. Temel amacı ile çelişmemek kaydıyla Hükümetin büyüme ve istihdam politikalarını destekler.151

Banka’nın temel görevleri; - Açık piyasa işlemleri yapmak, - Hükümetle birlikte Türk Lirasının iç ve dış değerini korumak için gerekli tedbirleri almak ve kur rejimini belirlemek,

150 ARTUN; İşlevi, Gelişimi, Özellikleri ve Sorunlarıyla Türkiye’de Bankacılık, s. 66 151 http://www.tcmb.gov.tr/yeni/banka/fonksiyon.html (04.08.2009) 55

- Zorunlu karşılıklar ve umumi disponibilite ile ilgili usul ve esasları belirlemek, - Reeskont ve avans işlemleri yapmak, - Ülke altın ve döviz rezervlerini yönetmek, - Ödeme ve menkul kıymet transferi ve mutabakat sistemleri kurmak ve bunların kesintisiz işlemelerini sağlamak, - Finansal sistemde istikrarı sağlayıcı ve para ve döviz piyasaları ile ilgili düzenleyici tedbirleri almak, - Mali piyasaları izlemektir. Banka’nın temel yetkileri; - Türkiye’de banknot ihracı imtiyazı tek elden Banka’ya aittir. - Banka, Hükümetle birlikte enflasyon hedefini tespit eder, buna uyumlu olarak para politikasını belirler. - Banka, Kanunda belirtilen para politikası araçlarını kullanmaya, uygun bulacağı diğer para politikası araçlarını da doğrudan belirlemeye ve uygulamaya yetkilidir. - Banka, nihai kredi mercii olarak bankalara kredi verme işlerini yürütür. - Banka, mali piyasaları izlemek amacıyla bankalar ve diğer mali kurumlardan ve diğer kuruluşlardan gerekli bilgileri istemeye ve istatistiki bilgi toplamaya yetkilidir. Banka’nın başlıca müşavirlik görevleri; - Banka, Hükümetin mali ve ekonomik müşaviri, mali ajanı ve haznedarıdır. - Banka, finansal sistemle ilgili olarak istenilecek hususlarda Hükümete görüş verir, bankalar ve uygun göreceği diğer mali kurumlar hakkındaki görüşlerini ve tespitlerini Başbakanlık ile bu kurum ve kuruluşları düzenleme ve denetleme yetkisine sahip kuruluşlara bildirebilir. - Banka, Kanunla ve mevzuatla kendisine verilen yetki ve görevlerle ilgili olarak düzenlemeler yapmaya, bu düzenlemelere tabi kurum ve kuruluşlar nezdinde bunlara uygun hareket edilip edilmediğini ve kendisine gönderilen bilgilerin doğru olup olmadığını denetlemeye görevli ve yetkilidir.152

152 http://www.tcmb.gov.tr/yeni/banka/fonksiyon.html (04.08.2009) 56

1.3.2. Ticaret/Mevduat Bankaları Ticari bankalara ticari adının verilmesi iki sebepten kaynaklanmaktadır; ticari kesime borç verdiklerinden, kendilerinin kar amaçlı ticari işletmeler olmalarından dolayıdır.153Ticaret bankacılığı, genel olarak mevduat kabul eden kredi kurumları olarak adlandırılmaktadır. Bütün ticaret bankalarının borç almak ve borç vermek şeklinde belli başlı iki fonksiyonu bulunmaktadır. Borç almak çoğu zaman mevduat şeklinde, borç vermek ise iskonto şeklinde ortaya çıkar. Bu bakımdan ticaret bankalarına aynı zamanda mevduat ve iskonto bankaları da denilmektedir.154 Ticaret bankaları kar amacı güden işletmelerdir ve gelir kaynaklarından en önemlisi vermiş oldukları borçlardan elde ettikleri faiz gelirleridir. Faiz serbestisinin olduğu bir ortamda bankaların mevduatlara verecekleri faiz oranlarını rekabet koşulları belirlemektedir. Bir banka mevduata mümkün olduğunca düşük faiz vermek istemesine rağmen verdiği kredilerden ise en yüksek geliri elde etmek isteyecektir. Ancak mevduata vereceği faizin düşük tutulması, mevduat sahiplerinin başka bankaları tercih etmesine sebebiyet verebileceği gibi, vereceği krediden talep edeceği faiz oranının yüksekliği de kredi talep edenleri başka bankalara yönlendirebilecektir. Ayrıca, topladığı mevduata verdiği faiz oranlarını ne kadar yüksek tutarsa o kadar fazla mevduat toplayabilecek ve o kadar fazla kredi verebilecektir. Öte yandan mevduat faiz oranlarını yüksek tutması, topladığı mevduatın maliyetini de arttıracaktır. Kısacası, bir banka kendisi için en iyi şartlarda mevduat toplayarak ve kredi vererek karını maksimize etmeye çalışmaktadır.155

1.3.3. Ziraat Bankaları Tarımsal üretim, genellikle küçük üniteler halinde, doğanın olumsuz etkilerine son derece açık bir ortamda yapılmaktadır ki, bu şartlar, tarımdan elde edilen gelirlerin düzensiz olmasına neden olmaktadır. Kısacası, bir çiftçinin, bir ticari bankaca kredi verilebilirliği oldukça düşüktür. Ancak yapılan üretimin önemi, devletleri, tarım sektörünü desteklemeye ve özel kesimin istekli olmadığı

153 Tim HINDLE; Pocket Banker, Basil Blackwell Publisher Ltd., London, 1985, s. 37 154 ÖÇAL-ÇOLAK; Para Banka, s. 20-21 155 PARASIZ; Para Banka ve Finansal Piyasalar, s. 136-137 57

ziraat bankacılığı alanında faaliyet göstermeye itmiştir. Tarımsal kredilerin bu tür özellikler taşıması, çiftçilerin düşük faizli kredi talepleri ve istikrarsız tarımsal üretimin gidişine uyacak kredi kurumlarına ihtiyaç duyulması neticesinde özel kurumlar kurulmuştur.156 Kuruluş amacı, Türk çiftçisinin kalkınmasına ve tarım sektörünün gelişmesine yönelik kredileri sağlamak olan T.C. Ziraat Bankası’nın kuruluşu, bankacılığın tarihçesi içerinde ele alındığı için tekrar bu bölümde anlatılmayacaktır.

1.3.4. Halk Bankaları Halk bankaları küçük esnaf ve zanaatkarların kredi ihtiyacını karşılamak üzere kurulmuş özel yapılı bankalardır. Halk bankalarında, küçük esnaf ve zanaatkarların ipotek edecek taşınmaz malları bulunmadığı için, müteselsil kefalet ve kooperatif sistemi hakim rol oynar.157 Bu doğrultuda Türkiye Halk Bankası A.Ş, 1933 yılında Mustafa Kemal Atatürk tarafından küçük ve orta büyüklükteki esnaf ve sanayiciye, kolay ve ucuz kredi vermesi amacıyla kurulmuş bir ihtisas bankasıdır.158

1.3.5. Yatırım Bankaları Yatırım bankaları, menkul değerler ihraç etmek yoluyla uzun vadeli fon sağlamak ihtiyacında olan firmalarla, tasarruflarını menkul değerlere yatırmak arzusunda olan tüzel ve/veya gerçek kişiler arasında aracılık yaparak, tasarrufların, firmaların çıkarmış olduğu tahvil ve hisse senetlerine kanalize olmasına katkıda bulunan aracı kurumlardır. Diğer bir tanımla, yatırım bankaları genel olarak, sanayi sektörüne uzun vadeli kredi ve/veya sermaye sağlayan bankalardır.159 Yatırım bankaları, hisse senedi, tahvil gibi menkul kıymet çıkararak, uzun süreli kaynak ihtiyacını karşılamak isteyen işletmeler ile tasarruflarını bu menkul kıymetlere yöneltmek isteyen gerçek veya tüzel kişiler arasında kaynakların en verimli ve etkin şekilde kullanacak olan kesime kanalize edilmesini sağlayan

156 ÖÇAL-ÇOLAK; Para Banka, s. 24 157 ÖÇAL-ÇOLAK; Para Banka, s. 24 158 http://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye_Halk_Bankas%C4%B1 (04.08.2009) 159 ÖÇAL-ÇOLAK; Para Banka, s. 26 58

bankalardır. Yatırım bankalarının bu fonksiyonu sayesinde, mülkiyeti tabana yaymak gibi önemli bir görevi de bulunmaktadır. Ayrıca, yatırım bankaları, yatırımcıya; yatırım, menkul değerler ve finansman kolaylıkları konusunda danışmanlık da yapmaktadır.160

1.3.6. Kalkınma Bankaları Kalkınma bankaları, gelişmekte olan ülkelerde, yatırım sermayesi açığını gidererek ve bunun yanısıra teknik açıdan yardımda bulunarak, girişimcilerin temel endüstri dallarına yönelmelerini sağlayarak, endüstrileşme dolayısıyla kalkınma sürecini hızlandırmayı üstlenen kuruluşlardır.161 Kalkınma bankaları ile yatırım bankaları birbirlerine çok benzemektedir. Yatırım bankaları, tasarruf birikimlerinin olduğu gelişmiş ülkelerde küçük yatırımcıdan kaynak toplayıp bunu yatırımcıya aktarırken, kalkınma bankaları, sağladığı iç ve dış kaynaklar ile yatırım yapacak olan firmalara orta ve uzun vadeli krediler açmaktadır.162

1.3.7. Emlak Bankaları Emlak bankaları, gayrimenkul ipoteği karşılığında orta ve uzun vadeli kredi veren bankalardır. Bu bankalar çoğunlukla ipotek karşılığı, müşterilerine konut, işyeri ve benzeri taşınmaz mallar edindirmeyi amaçlamaktadır. Bu bankaların büyük miktarda sermayeye ihtiyaç duyması, kullandırılacak kredilerin genelde uzun vadeli ve düşük faizli olması nedeniyle, emlak bankaları ya devlet tarafından ya da önemli ölçüde devlet desteğiyle kurulmuştur. Bu bankalar, kaynak ihtiyaçlarını gidermek için mevduat kabul etmek ve kredi vermek gibi her türlü bankacılık hizmetlerini de yürütmektedirler. 163

160Targan ÜNAL; Finans Kesiminin Reel Sektöre Kaynak Yaratma Kapasitesi, İTO Yayınları, İstanbul, 1996, s. 25 161 PARASIZ; Para Banka ve Finansal Piyasalar, s. 233 162 ÜNAL; A.g.e., s. 24 163 TAKAN; A.g.e., s. 15-16 59

İKİNCİ BÖLÜM TÜRK BANKACILIK SİSTEMİNİN YAPISI

2.1. YAKIN GEÇMİŞTE EKONOMİK GELİŞMELER VE SEKTÖRE OLAN ETKİSİ Bu başlık altında bankacılık sektöründe yakın geçmişte (2000 ve sonrası) yaşanan ve ülke ekonomisinde meydana gelen gelişmelerin ekonomik verileri sunulacaktır. I. Bölümde bu dönemle ilgili olarak tarihsel gelişim içerinde derinlemesine olmayan bazı bilgiler sunulmuştur. Ancak bu dönemle ilgili veriler sunulmadan önce Türk Bankacılık Sisteminin mevcut yapısının daha iyi anlaşılabilmesi için 2000 ve sonrası gelişmelerin 2000-2001, 2002-2007 ve 2008 ve sonrası olmak üzere üç başlık altında sistemde meydana gelen gelişmelere dair bir incelemenin faydalı olacağı düşünülmektedir.

2.1.1. 2000-2001 Dezenflasyon Programı ve Kriz Türkiye’nin IMF ile 1999 yılı sonunda imzaladığı “stand by” anlaşması çerçevesinde 2000 yılı başından itibaren “Enflasyonu Düşürme Programı” uygulanmaya başlamıştır. Bu program ve 2001 Şubat ayında yaşanan ekonomik kriz, 2000-2001 döneminin ayrı bir bölüm halinde ele alınmasını gerektirmektedir. Bu dönem, aynı zamanda 2002-2007 arasını kapsayan yeniden yapılanma döneminin anlaşılması açısından da önemlidir. 164 “Stand by” anlaşmasının 1999 yılı sonunda imzalanmasından önce, bu anlaşmanın imzalanmasının ön koşulu niteliğinde olan önemli düzenlemeler yapılmıştır. Buna göre, Bankalar Kanunu’nda değişiklikler öngören tasarı Haziran 1999 tarihinde yasalaşmıştır. Bankalar Kanunu'nda yapılan başlıca değişiklikler, idari ve mali açıdan bağımsız bir bankacılık gözetim ve denetim kurumunun kurulması, kredi tanımının iştirakleri de kapsayacak şekilde genişletilmesi, dolaylı kredi özkaynak ilişkisinin daraltılması, konsolide bazda denetimin getirilmesi, risk yönetiminin düzenlenmesi, sorunlu bankaların mali yapılarının güçlendirilmesi ve sorunlu bankaların faaliyetlerine müdahale yöntemlerinin düzenlenmesidir. Bu arada, karşılık kararnamesi değiştirilmiş, sermaye yeterliliğinin ve döviz

164 TBB; 50. Yılında Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye’de Bankacılık Sistemi, TBB Yayınları, İstanbul, 2008, s. 34 60

pozisyonunun hesaplanmasında konsolide bazda uygulamaya geçilmiştir. Yapılan değişiklikler ile bankacılık mevzuatı Basle Komite’nin tavsiyelerine, Avrupa Birliği direktiflerine ve uluslararası düzenlemelere önemli ölçüde yaklaştırılmıştır. Üç yıllık bir uygulama dönemi olan program ile enflasyonun yüzde 10’un altına düşürülmesi hedeflenmiştir. Bu amaçla, mali disiplinin sağlanması ve kamu kesimi açığının düşürülmesine yönelik hem idari hem de yasal düzenlemeler takvime bağlanmıştır. Bu düzenlemelerin bir bölümü program açıklanmadan önce tamamlanmıştır. Kamu kesimi açığının büyümesine neden olan sosyal güvenlik, tarım, kamu iktisadi teşebbüslerinin açıklarının kontrol altına alınması ve küçültülmesine ilişkin radikal düzenlemeler eylem planına bağlanmıştır. Faiz dışı fazla verilmesi yanında, özelleştirme gelirlerinin borç ödemelerinde kullanılmasını amaçlayan program, kamu borçlarının azaltılmasını hedeflemiştir. Program reel faizlerin makul bir düzeye çekilmesini ve yaratılan kaynakların daha büyük bölümünün özel kesime aktarılmasını öngörmüştür. TL’sının başlıca yabancı paralar karşısındaki değeri yıllık olarak ilan edilmiş ve TL’nin değer kaybının hedeflenen enflasyon kadar olacağı taahhüt edilmiştir. Net iç varlıklara üst sınır, net rezervlere ise alt sınır getirilmiştir. Merkez Bankası’nın sterilizasyona başvurmayacağı açıklanmış ve programın sona erme tarihi de tespit edilmiştir.165 Yukarıda ele alınan ön hazırlıklardan sonra, 2000 yılı başından itibaren uygulamaya başlanılan “enflasyonu düşürme programı” kapsamında yer alan üç temel unsur, i) Disiplinli kamu maliyesi uygulamak suretiyle faiz dışı fazlanın sağlanması, yapısal reformların gerçekleştirilmesi ve özelleştirmenin hızlandırılması, ii) Enflasyonun düşürülmesine odaklanmış bir kur ve para politikası uygulanması, iii) Enflasyon hedefi ile uyumlu bir gelirler politikası yürütülmesi olarak özetlenebilir. Program başarısız olmuş ve uygulamaya başlandıktan 14 ay sonra (Şubat 2001) finans kesiminde başlayan ve tüm ekonomiyi etkileyen ciddi bir ekonomik

165 TBB; A.g.e., s. 34 61

krizle sona ermiştir. Programın başarısız olmasında temel makroekonomik faktör, iç talep büyümesinin kontrol edilemediği bir dönemde, kur fiyatlarının önceden belirlenmesi ve bu amaca dönük olarak baskılanması olmuştur. Bu baskı, cari işlemler açığının yükselmesi sonucunu doğurmuştur. Finansal sektörde daha önce değinilen mali ve idari zaaflar giderilmemiş iken, enflasyonu düşürme programının temel unsurları kur ve likidite risklerinin daha da artırılmasını teşvik etmiştir. Geniş ölçekli mevduat garantisinin olması da ahlaki sorunlar ile yanlış fiyatlama ve yanlış kredilendirme uygulamalarını artırmıştır. Ayrıca, yapısal düzenlemeler zamanında tamamlanamamıştır. Örneğin, kamu bankaları ile ilgili yeniden yapılandırmayı öngören kanun çıkarılamadığı için Dünya Bankası’nın vereceği mali sektör uyum kredisi askıya alınmıştır. Programda öngörülen düzenlemelerin yapılmasında gecikmelerin neden olduğu sıkıntılar, yılın üçüncü çeyreğinden itibaren daha belirgin olarak görülmeye başlamıştır. Bu faktörlerin sonucu olarak, önce Kasım 2000 dalgalanması ve ardından Şubat 2001 Krizi meydana gelmiştir. Ekonomi 2001 yılında reel bazda yüzde 9,4 küçülürken; işsizlik oranı da 2000 yılsonuna göre, yüzde 6,3’den yüzde 8,5’e yükselmiştir. Tüketici fiyatları bazında yıllık enflasyon yüzde 39’dan yüzde 69’a sıçrarken, kamu kesimi açığının GSMH’ye oranı yüzde 11,9’dan yüzde 16,5’e yükselmiştir. 2001 Krizini izleyen dönemde, bankacılık sektörü yeniden yapılandırma programı çerçevesinde çok sayıda banka TMSF tarafından devredilmiş veya kapatılmıştır. Bu dönemde bankacılık sektörünün mali bünyesinde meydana gelen tahribat, sektörde kapsamlı bir yeniden yapılanma uygulamasını zorunlu hale getirmiştir.166

2.1.2. 2002-2007 İstikrar ve Yeniden Yapılanma Dönemi Türkiye, Şubat 2001’de yaşanan ekonomik krizin ardından, Mayıs 2001’de “güçlü ekonomiye geçiş programı” ilan ederek, ekonomik politikalarında temel bir değişikliğe gitmiştir.167

166 TBB; A.g.e., s. 35 62

Programın ana unsurları; i) Enflasyonla etkin mücadeleyi ve fiyat istikrarını sağlayacak bir para politikası uygulamak, ii) Disiplinli bir maliye politikası uygulamak, iii) Başta bankacılık sektörü olmak üzere, finansal sektörün mali yapısını güçlendirmek, iv) Ekonominin bütün birimlerinde etkinlik, esneklik ve şeffaflık sağlayacak yapısal düzenlemeleri gerçekleştirmek olarak belirlenmiştir. Siyasi istikrarın ve uluslararası piyasalarda yaşanan olumlu gelişmelerin de katkısıyla programın öngördüğü hedeflerin büyük bir kısmı gerçekleştirilmiş, 2002-2007 döneminde hızlı ve istikrarlı bir büyüme süreci yaşanmıştır. Her iki dönemde bankacılık sektöründe yaşanan gelişmelere bakmak ekonomik gelişmelerle bizi daha sağlıklı analizler yapmaya itecektir. Bankacılık sisteminde yeniden yapılandırma süreci 1999 yılı sonunda uygulanmaya konulan “enflasyonla mücadele” programı ile başlatılmış, 2001 yılında kapsamlı “bankacılık yeniden yapılandırma programı” açıklanmıştır. 168 Bu programla bankaları daha sağlıklı bir yapıya kavuşturabilmek amacıyla, 2001 yılının Mayıs ayında “Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı” uygulamaya konulmuştur. Programın temel unsurları: - Kamu bankalarının yeniden yapılandırılması, i) Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredilen bankaların çözümlenmesi, ii) Özel bankacılık sisteminin daha sağlıklı bir yapıya kavuşturulması, iii) Gözetim ve denetim çerçevesinin güçlendirilmesi ve sektörde etkinliğin artırılmasıdır.169

167 A.e., s. 36 168 TBB; A.g.e., s. 41 169 BDDK; Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı Gelişme Raporu-(VI), Nisan 2003, s. 4 http://www.bddk.org.tr/WebSitesi/turkce/Raporlar/Diger_Raporlar/1524BSYYP_Gelisme_0420 03.pdf (05.08.2009) 63

İlk dönemde yapılanlar büyük ölçüde düzenlemelerin uluslararası standartlara ve uygulamalara yaklaştırılması yönünde olmuştur. Bankalar Kanunu’nda kapsamlı değişiklikler yapılmıştır. Geçmişte Hazine Müsteşarlığı ve Merkez Bankası arasında paylaşılan banka denetim ve düzenleme görev ve yetkileri yeni kurulan BDDK’ya geçmiştir.170 Bankacılık sektöründe yeniden yapılandırma süreci; (i) TMSF bünyesindeki bankaların mali sorunlarının en kısa sürede çözüme kavuşturulması, (ii) Kamu bankalarının finansal ve operasyonel açıdan yeniden yapılandırılması, (iii) Yaşanan krizlerden olumsuz yönde etkilenen özel bankaların sağlıklı bir yapıya kavuşturulması, iv) Finansal yeniden yapılandırma programı ve (v) Bankacılık sektöründe gözetim ve denetimin etkinliğini artıracak, sektörü daha etkin ve rekabetçi bir yapıya kavuşturacak yasal ve kurumsal düzenlemelerin gerçekleştirilmesi temel unsurlarına dayandırılmıştır.

Tablo 2.1. Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırmasının Maliyeti (milyar dolar) Kamu bankalarına aktarılan kaynaklar 21,9 - Görev zararları için oluşan borç 19,2 - Nakit sermaye desteği 2,5 - Nakit dışı sermaye desteği 0,2 TMSF bankaları için aktarılan kaynaklar 22,5 - Kamu sektöründen aktarılan kaynak 17,3 - TMSF gelirleriyle yapılan mevduat ve aktarılan kaynak 5,2 Özel sektörden aktarılan kaynaklar 7,9 - Özel sektör bankaları tarafından aktarılan kaynaklar 2,7 - TMSF’den aktarılan kaynaklar 5,2 Toplam 47,2 Kaynak: TBB; 50. Yılında Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye’de Bankacılık Sistemi, TBB Yayınları, İstanbul, 2008, s. 41

170 TBB; A.g.e., s. 41 64

2.1.3. 2008 Yılı Türkiye Ekonomisi ve Bankacılık Sektörü Türkiye ekonomisinde 2002 yılından sonra yaşanan istikrarlı ve yüksek hızda büyümenin ardından 2008 yılında ekonomik faaliyet hızlı bir yavaşlama göstermiştir. 2001 yılının son çeyreğinde başlayan ve sürekli büyüyen reel gayri safi yurtiçi hasıla, son çeyrekte yüksek bir hızda daralmıştır. 171 Ekonomide öne çıkan diğer önemli gelişmeler, enflasyonun ve faiz oranlarının dalgalı bir seyir izlemesi, hem kamu hem de özel sektör nedeniyle tasarruf açığının yüksek düzeyde kalması, bütçe açığının yükselmesi, net sermaye girişinin azalması, yurtiçi kaynakların kısa vadelerde kalması, son çeyrekte TL’nin değer kaybetmesi, bekleyişlerin kötüleşmesi ve risklerin artması olmuştur. Sabit fiyatlarla gayri safi yurtiçi hasılanın büyüme hızı 2008 yılında yüzde 1,1 olmuştur. Sabit sermaye yatırımları yüzde 4,6 azalmış; toplam tüketim ise yüzde 0,5 artmıştır. Toplam tasarruf açığının GSYİH’nin yüzde 5,6’sı düzeyinde oluştuğu, kamu kesimi tasarruf açığının GSYİH’ye oranının yüzde 1,7 düzeyinde gerçekleştiği, özel kesim net tasarruf açığının GSYİH’ye oranının ise yüzde 4,9 civarında olduğu tahmin edilmektedir.172

Grafik 2.1. Tasarruf Dengesi / GSYİH (yüzde)

Kaynak: TBB; Bankalarımız 2008, TBB Yayınları, İstanbul, Mayıs 2009, s. I-1

171 TBB; Bankalarımız 2008, TBB Yayınları, İstanbul, Mayıs 2009, s. I-1 172 TBB; Bankalarımız 2008, s. I-1 65

Merkez Bankası döviz talebi yoluyla likidite yaratmaya devam etmiştir. Döviz alım ihaleleri yoluyla net 7,5 milyar ABD doları döviz satın alınmıştır. Banka, uzun bir aradan sonra açık piyasa işlemlerinde net alacaklı konumuna geçmiştir. Yılın son çeyreğinde TL başlıca dövizler karşısında reel olarak değer kaybetmiştir. Risk algılamasının değişmesi portföy tercihlerinde farklılaşmaya neden olmuştur. Nakit, mevduat ve sermaye piyasası araçlarından oluşan finansal varlıkların GSYİH’ye oranı 18 puan azalarak yüzde 95 olmuştur. Bunda hisse senedine olan talebin hızla azalması etkili olmuştur. Ekonomik faaliyetin yavaşlaması, TL’nin başlıca yabancı paralar karşısında değer kaybı ve küresel finansal dalgalanmalar, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda (İMKB) işlem gören şirketlerin piyasa değerinin dolar bazında yüzde 59 azalarak 119 milyar dolara gerilemesine neden olmuştur. Piyasa değerinin GSYİH’ye oranı 25 puan azalarak yüzde 19’a gerilemiştir. Hisseleri İMKB’de işlem gören 13 bankanın piyasa değeri, toplam piyasa değerinin yüzde 37’sini oluşturmaktadır. TL mevduat, repo ve yatırım fonlarından oluşan para talebinin GSYİH’ye oranı 3 puan artarak yüzde 33’e, yabancı para mevduatı da içeren para talebinin GSYİH’ye oranı ise 5 puan artarak yüzde 48’e yükselmiştir. Toplam mevduatın GSYİH’ye oranı yüzde 45’tir. Mevduat bazında, yabancı para ikamesi yüzde 35 düzeyindedir. Toplam mevduatın ortalama vadesi 3 ayın altında kalmaya devam etmiştir.173

173 TBB; A.g.e., s. I-2 66

Grafik 2.2. Sermaye Hareketleri (milyar dolar)

Kaynak: TBB; Bankalarımız 2008, TBB Yayınları, İstanbul, Mayıs 2009, s. I-2

Mevduatın krediye dönme oranı Eylül 2008 itibariyle yüzde 84’e kadar yükseldikten sonra yılın son çeyreğinde 3 puan azalarak yüzde 81’e gerilemiştir. Kredi stokundaki büyüme hızı yılın ilk dokuz ayında hızlanarak Eylül 2008’de yüzde 40’a yükseldikten sonra Aralık 2008 itibariyle yüzde 31’e yavaşlamıştır. Kredi stokunun GSYİH’ye oranı 7 puan artarak yüzde 39 olmuştur. Toplam kredilerin yüzde 71’i TL cinsinden kullandırılmıştır.174 2007 yılının sonlarına doğru Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) para ve sermaye piyasalarında başlayan istikrarsızlık ve küçülme, 2008 yılında dünya geneline yayılmış, ABD ekonomisi ile yakın ekonomik ilişkileri olan ülkeleri, Avrupa Birliği’ni, gelişmiş ve gelişmekte olan diğer ülkeleri etkileyerek küresel bir nitelik kazanmıştır. Finansal piyasalarda borç verilebilir kaynaklarda ciddi ölçüde ve hızlı bir daralma olmuştur. Bir yandan finansal koşullar kötüleşirken bir yandan da risk algılaması hızla değişmiştir. Gelişmiş ülkeler yanında gelişmekte olan ülkeler de olumsuz etkilenmiştir. Gelişmekte olan ülkelerden net sermaye çıkışı başlamıştır. Uluslararası piyasalardan özel sektörün ve bankaların borçlanma imkanları sınırlanmıştır. Bir çok ülkede küçülme yaşanmıştır; ticaret

174 TBB; A.g.e., s. I-2,3 67

hacmi daralmış, işsizlik oranı yükselmiştir. Finansal varlıklar ve petrol fiyatları yanında emtia fiyatları da düşmüştür. Tasarruf açığı veren gelişmekte olan ülkeler açısından kritik konu döviz likiditesinin bulunması, dış borçların çevrilmesi olmuştur. Finansal piyasaların küçülmesinin ve risk algılamasının değişmesinin bir sonucu olarak gelişmekte olan ülkelere sermaye girişinin önce yavaşlaması sonra tersine dönmesi, tasarruf açığının yüksek olmasından dolayı ülkemizde de piyasalarda istikrarsızlığa yol açmıştır. Gelişmelerin Türkiye’ye olan yansımaları özellikle 2008 yılının son çeyreğinde daha yoğun hissedilmiştir. İç talep ve dış talep aynı zamanda daralmıştır. 175 Dış kaynak hareketinde ani değişiklik ülkemizde döviz likiditesinin son çeyreğe girerken bir anda kaybolmasına neden olmuştur. Yurtdışında yerleşik yatırımcılar devlet iç borçlanma senetleri ve menkul kıymet portföylerini azaltarak, sermaye piyasasından çıkmaya başlamışlardır. Gelişmiş ülkelerde mevduat güvencesi miktarı yükseltilmiştir. Son çeyreğin hemen başında döviz mevduatından da hızlı bir çıkış olmuştur. Sonuçta, uzun bir aradan sonra döviz talebi döviz arzının üzerine çıkmış, TL ve döviz piyasalarında ani ve hızlı bir hareketlilik yaşanmış, piyasalarda öngörülebilirlik azalmış, istikrarsızlık artmıştır. TL başlıca yabancı paralar karşısında değer kaybetmiş, faiz oranları yükselmiş; hem TL hem de döviz kaynağının maliyeti artmıştır. Bir yandan daha kısıtlı ve pahalı kaynak, bir yandan varlık fiyatlarının düşmesi, öte yandan iç ve dış talebin daralması finansal olmayan sektörleri önemli ölçüde etkilemiştir. Yatırım ve çalışma sermayesi amaçlı kredi talebi düşerken, gelişmelerin sektörler üzerindeki etkisini anlamaya ve ölçmeye çalışan bankalar kredi arzında standartları yükselterek daha ihtiyatlı bir yaklaşım göstermişlerdir. Bunda dış borçların çevrilme oranının belirsizliği, yurtdışındaki bankaların sahiplik yapısındaki değişme, yaşanan şokun makro ekonomik sonuçlarının, özellikle kamu bütçesi ve ödemeler dengesi finansmanı üzerindeki etkilerinin belirsizliği, bankacılıkta değişen kurallar, risklerin artmasının sermaye yeterliliğini azaltıcı etkisi, TL talebinin daralması, kaynak maliyetindeki artış ve kaynak vadesinin çok kısa olması da etkili olmuştur. Bu dönemde, bankaları en çok tedirgin eden konu,

175 TBB; A.g.e., s. I-3 68

vadesi gelen dış borçların çevrilmesine ilişkin belirsizlik olmuştur. Bu nedenle, bankalar kısa vadeli yükümlülüklerin aksatılmadan karşılanabilmesini teminen döviz likiditelerini güçlendirme çabasına girmişlerdir. TL’de ise likidite azalmış ancak Merkez Bankası’nın yaklaşımı sayesinde likidite sorunu yaşanmamıştır. Küresel krizin ülkemizdeki etkilerini hafifletmek için çeşitli kurumlar tarafından bir dizi tedbir alınmıştır. 176 Bu çerçevede, Merkez Bankası; - Uluslararası piyasalardaki belirsizlikler ortadan kalkıncaya kadar döviz ve efektif piyasaları döviz depo piyasasındaki aracılık faaliyetlerine 9 Ekim 2008 tarihinden itibaren yeniden başlamıştır. - Döviz depo piyasasında işlem limitlerini 23 Ekim 2008 tarihinden itibaren iki kat artırarak 10,8 milyar dolara yükseltmiştir. - 21 Kasım 2008 tarihinden geçerli olmak üzere, döviz depo piyasasında Merkez Bankası’ndan yapılacak borçlanmaların vadesini 1 haftadan 1 aya çıkarmıştır. - Bankaların zorunlu karşılık oranlarını düşürmüştür. Buna göre; bankaların zorunlu karşılık oranları Türk parası yükümlülüklerde değiştirilmeyerek yüzde 6'da bırakılırken, yabancı para yükümlülüklerde yüzde 11'den yüzde 9'a çekilmiştir. Kararın, 28 Kasım 2008 tarihinden itibaren geçerli olması öngörülmüştür. Merkez Bankası'nın bu önlemi ile bankacılık sistemine yaklaşık 2,5 milyar dolarlık ek likidite sağlanmıştır. - Yaşanan küresel krizin reel sektör üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak amacıyla ihracat reeskont kredisi limitini 500 milyon dolar artırarak 1 milyar dolara yükseltmiştir. Ayrıca, ihracat reeskont kredisi uygulama esas ve şartları yeniden düzenlenerek bu kredilere kullanım kolaylığı getirilmiştir. Bu amaçla, akreditifli işlemlerde akreditif bedelinin Merkez Bankası’na temlik edilmesi şartı kaldırılmıştır. Öte yandan, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK); bankaların mali bünyelerinin korunması ve finansal aktiflerin fiyatlarındaki hızlı oynamaların sermaye yeterliliğine verebileceği zararların sınırlandırılması amacıyla bazı tedbirler almıştır.

176 TBB; A.g.e., s. I-4

69

Bu çerçevede BDDK; - Bankaların 2008 karlarını dağıtmayarak bünyelerinde tutmasını istemiştir. - Bankaların, ellerindeki menkul değerleri bir defaya mahsus olmak üzere, yeniden sınıflandırmalarına izin vermiştir. - Bankalar ile finansal olmayan kuruluşlar arasındaki kredi ilişkisinin sağlıklı olarak sürdürülmesini teminen sorunsuz görünen kredilerin yeniden yapılandırılabilmesine imkan tanınmıştır.177

2.1.4. 2009 Yılı Haziran Ayı İtibariyle Türk Bankacılık Sistemi Genel Görünümü 2009 Haziran itibarıyla Türk Bankacılık Sektörü’nde çalışan personel sayısı 182.468 kişi, sektörün şube sayısı 9.374’tür. Küresel kriz ile birlikte sektörün şubeleşme gelişimi hız kesmiş, personel sayısında ise 2009 yılı Mayıs ayına kadar kademeli bir azalma gözlenmiştir. Haziran 2009 itibarıyla sektörün aktif toplamı yılsonuna göre %4,9 artarak 768,2 milyar TL’ye yükselmiştir. Sektör aktiflerinin GSYİH’YE oranı 2008 yıl sonunda %77,1 düzeyindeyken 2009 Haziran ayında %81,3 düzeyine yükselmiştir. Haziran 2009 itibarıyla sektörün toplam kredileri 368,2 milyar TL’dir. Türk Parası (TP) cinsi kredilerde Eylül 2008’den itibaren başlayan azalma Mart 2009’dan itibaren sınırlı bir artışa dönmüş, yine Eylül 2008’den itibaren azalma trendinde olan yabancı para (YP) kredilerde ise dolar bazında Mayıs ve Haziran aylarında bir miktar artış gözlenmiştir. 2009 Haziran, Eylül 2008’den itibaren en yüksek kredi artışının gerçekleştiği ay olmuştur. Kredilerin aktif içerisindeki payı yılsonuna kıyasla bir miktar azalmakla birlikte Haziran 2009 itibarıyla krediler, %47,9 aktif payı ile bankacılık sektörünün bir numaralı plasman kalemi olmaya devam etmiştir. Aralık 2008’de %3,7 olan kredilerin takibe dönüşüm oranı, Haziran 2009’da %4,9’a yükselmiştir. Sektörün takipte izlenen kredilere karşılık ayırma oranı Haziran 2009 itibarıyla %79,7 gibi oldukça yüksek bir seviyededir.

177 TBB; A.g.e., s. I-4 70

Menkul Değerler portföyü 2009 yılının ilk yarısında bankacılık sektörü aktif büyüklüğündeki artışın oldukça üzerinde %14,3 oranında büyüyerek Haziran 2009’da 221,8 milyar TL seviyesine yükselmiştir. Haziran 2009 itibarıyla 467.613 milyon TL bakiye arz eden mevduat sektörün en önemli fon kaynağı konumundadır. 2008 yılının ilk altı ayında sektörün mevduatı 39,2 milyar TL (%11) artarken, 2009 yılının ilk altı ayındaki artış (parite etkisinden arındırılmış) 11,8 milyar TL (%2,6) ile sınırlı kalmıştır. Eylül 2008’de 26,3 milyar $ olan sendikasyon ve seküritizasyon kredilerinin toplam tutarı 4,5 milyar $ azalarak Haziran 2009’da 21,8 milyar $’ ye gerilemiştir. Haziran 2009 itibarıyla sendikasyon ve seküritizasyon kredilerinde yenileme oranı %50,4’tür. 2008 yılsonunda 86,4 milyar TL olan bankacılık sektörü öz kaynakları yılın ilk altı ayında %13,1 oranında artarak Haziran 2009’da 97,8 milyar TL seviyesine yükselmiştir. Sektörün Haziran 2009 itibariyle sermaye yeterliliği rasyosu %19,23 düzeyinde gerçekleşmiştir. Haziran 2009’da bir önceki yılın aynı dönemine göre bankacılık sektörü dönem net karı, 2.699 milyon TL’lik (%32,6) artışla 10.980 milyon TL olarak gerçekleşmiştir. Söz konusu artışta net faiz gelirleri ile sermaye piyasası işlem karlarındaki artışın yanı sıra kambiyo karındaki artış etkili olmuştur. Diğer taraftan, takipteki alacaklar özel provizyonundaki yüksek artış kar artışını sınırlayan önemli bir etken olarak ortaya çıkmıştır. Bankacılık sektörünün temel göstergeleri incelendiğinde; küresel krizin ülkemize yansımaları çerçevesinde takibe dönüşüm oranlarında yukarı yönlü bir eğilim gözlenmekle birlikte, sektörün Haziran 2009 itibarıyla sermaye yeterliliği, aktif kalitesi, karlılık ve fonlama yapısı itibarıyla güçlü konumunu muhafaza ettiği değerlendirilmektedir.

71

2.2. TEMEL EKONOMİK GÖSTERGELER Bu bölümde Türkiye ekonomisinin ve Türkiye’de faaliyet gösteren banklarımızın yapısı hakkında bilgiler ve istatistiki veriler ortaya koyulacaktır. Tablo 2.2a. 2005-2009 Türkiye Ekonomisi Birim 2005 2006 2007 2008 Büyüme GSYİH % 8,4 6,9 4,5 1,1 GSYİH Milyar TL 649 758 856 950 Kaynaklar harcamalar dengesi GSYİH'nin % si Sabit sermaye yatırımları 25 21 22 23 Kamu 5 5 4 4 Özel 20 16 18 19 Yurtiçi tasarruflar 18 16 16 16 Kamu 4 6 2 2 Özel 14 10 14 14 Tasarruf dengesi -7 -8 -6 -7 Kamu -1 1 -2 -2 Özel -6 -9 -4 -5 Toplam tüketim 82 84 83 84 Kamu 12 13 10 10 Özel 70 71 73 74 GSYİH deflatörü % 7 9 8 12 İşsizlik % 10 11 11 14 Enflasyon % Üretici 3 12 6 8 Tüketici 8 10 8 10 Kamu kesimi dengesi % Kamu kesimi dengesi/GSYİH (özelleştirme hariç) 0 0 1 2 Kamu kesimi dengesi/GSYİH (özelleştirme dahil) 0 -2 0 1 Kamu kesimi dengesi (faiz dışı)/GSYİH (özelleştirme hariç) -7 -7 -4 -4 Bütçe dengesi/GSYİH 1 1 2 1 Bütçe dengesi(faiz dışı)/GSYİH 2 1 2 4 KİT dengesi/GSYİH 0 0 0 0 Mahalli idareler/GSYİH 0 0 0 0 Fonlar/GSYİH 0 -1 -1 0 Merkezi Yönetim Bütçesi Milyar TL Bütçe gelirleri 147 173 190 209 Bütçe harcamaları 156 178 204 226 Faiz harcamaları 46 46 49 51 Bütçe dengesi -10 -5 -14 -17 Faiz dışı denge 36 41 35 34 Finansman 13 6 13 19 Dış borç -3 0 -3 3 Tahvil 34 13 12 6 Kısa vadeli -12 -8 -3 8 Bono -12 -8 -3 8 MB avansı 0 0 0 0 Kaynak: TBB; Bankalarımız 2008, TBB Yayınları, Yayın No: 264, İstanbul, 2008, s. vi 72

Tablo 2.2b.(Devam) 2005-2009 Türkiye Ekonomisi

Bütçe ile ilgili oranlar % 2005 2006 2007 2008 Bütçe gelirleri/GSYİH 23 23 22 22 Bütçe harcamaları/GSYİH 24 24 24 24 Personel harcamaları/GSYİH 5 5 5 5 Faiz ödemeleri/GSYİH 7 6 6 5 Yatırımlar/GSYİH 1 2 2 2 Pers. harcamaları/toplam harcama 22 21 21 21 Faiz giderleri/toplam harcamalar 32 26 24 26 Yatırımlar/toplam harcamalar 7 7 6 6 İç borç stoku Milyar TL Tahvil 227 242 249 261 Hazine bonosu 18 10 6 14 Kamu kağıtları 245 252 255 275 MB avansı 0 0 0 0 Kur farkları 0 0 0 0 Toplam 245 252 255 275 İç borç stoku/GSYİH % 38 33 30 29 İç borç stk.+kamu dış borç./GSYİH 51 46 41 38 Faiz oranları % 14 19 17 16 Döviz kurları Dolar (Yıl sonu) 1,3418 1,4056 1,1593 1,5218 Euro (Yıl sonu) 1,5875 1,8515 1,7060 2,1435 Merkez Bankası Bilançosu Milyar TL Bilanço toplamı 91 104 106 113 Bilanço/GSYİH % 14 14 12 12 Net dış varlık 35 48 51 70 Net iç varlık -2 -6 -6 -15 Rezerv para 33 41 45 56 Döviz pozisyonu Milyar $ 16 21 33 36 Döviz rezervi Milyar $ 51 61 71 70 Parasal gelişmeler M1** Milyar TL 62 72 78 83 M2*** 238 297 345 434 M3**** 261 320 370 458 Repo (R) 3 4 4 3 Para piyasası fonları (F) 20 19 21 14 Banka dışı kesim. menkul kıy.(D) 65 66 68 74 Kredi stoku 159 219 286 368 M3RF 283 342 395 475 M3RFD 349 408 463 549 M1/GSYİH % 10 10 9 9 M3/GSYİH % 40 42 43 48 Kredi stoku/GSYİH % 24 29 33 39 ** Dolaşımdaki para+vadesiz mevduat (YP dahildir) *** M1+vadeli mevduat (YP dahildir) ****M2+repo+para piyasası fonları Kaynak: TBB; Bankalarımız 2008, TBB Yayınları, Yayın No: 264, İstanbul, 2008, s. vii 73

Tablo 2.2c.(Devam) 2005-2009 Türkiye Ekonomisi

Finansal varlıklar Milyar TL 2005 2006 2007 2008 Parasal varlıklar 230 297 345 439 Menkul kıymetler 466 484 589 457 Hisse senedi 217 228 334 181 Bono+tahvil 249 255 255 276 Kamu 249 255 249 275 Özel 0 0 6 1 Fonlar 22 19 21 14 Toplam 717 800 955 896 Dış ticaret Milyar dolar İhracat 73 85 107 132 İthalat 116 137 170 202 Dış açık 43 52 63 70 GSYİH'ya oranı % İhracat 15 16 16 18 İthalat 24 26 26 27 Dış açık 9 10 10 9 Ödemeler dengesi Milyar dolar Dış ticaret dengesi -34 -41 -47 -53 Görünmeyen işlemler dengesi ve transferler 11 9 9 12 Cari işlemler dengesi -23 -32 -38 -41 Cari işlemler dengesi/GSYİH % -5 -6 -6 -6 Sermaye hareketleri Milyar dolar 44 46 49 34 Doğrudan yatırımlar 9 19 20 15 Portföy yatırımları 13 7 1 -5 Rezervlerdeki artış (azalış) -18 -6 -8 1 Uluslararası döviz rezervler Milyar dolar MB döviz rezervi 51 61 71 70 Ticari bankalar rezervi 23 38 44 ... Toplam 73 99 115 ... Dış borç stoku Milyar dolar Toplam 169 207 249 277 Orta ve uzun vadeli 132 165 206 226 Kısa vadeli 37 43 43 51 İMKB Ulusal Pazar İşlem gören şirket sayısı 282 291 292 318 Genel endeks Dolar 1.687 1.621 2.790 1.028 Günlük ortalama işlem hacmi Milyon dolar 793 886 1.166 1.041 Toplam işlem hacmi Milyar dolar 197 222 291 252 Piyasa değeri Milyar dolar 159 163 288 119 F/K oranı 17 22 12 6

Kaynak: TBB; Bankalarımız 2008, TBB Yayınları, İstanbul, 2008, s. viii 74

2.3. TÜRKİYE’DE FAALİYETTE BULUNAN BANKALAR Türkiye’de faaliyet gösteren bankaların listesi Tablo 2.3.’de sunulmuştur.

Tablo 2.3a. 2008 Yılı İtibariyle Türkiye’de Faaliyette Bulunan Bankalar

EFT Banka SWIFT Kodu Web Sitesi Adresi Kodu

Türk Bankacılık Sistemi

Mevduat Bankaları

Kamu Sermayeli Bankalar

T.C. Ziraat Bankası A.Ş. TCZBTR2A 0010 www.ziraatbank.com.tr

Türkiye Halk Bankası A.Ş. TRHBTR2A 0012 www..com.tr

Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O. TVBATR2A 0015 www.vakifbank.com.tr.

Özel Sermayeli Bankalar

Adabank A.Ş. ADABTRIS 0100 www..com.tr

Akbank T.A.Ş. AKBKTRIS 0046 www.akbank.com

Alternatif Bank A.Ş. ALFBTRIS 0124 www.abank.com.tr

Anadolubank A.Ş. ANDLTRIS 0135 www..com.tr

Şekerbank T.A.Ş. SEKETR2A 0059 www.sekerbank.com.tr

Tekstil Bankası A.Ş. TEKBTRIS 0109 www.tekstilbank.com.tr

Turkish Bank A.Ş. TUBATRIS 0096 www.turkishbank.com

Türk Ekonomi Bankası A.Ş. TEBUTRIS 0032 www.teb.com.tr

Türkiye Garanti Bankası A.Ş. TGBATRIS 0062 www.garanti.com.tr

Türkiye İş Bankası A.Ş. ISBKTRIS 0064 www.isbank.com.tr

Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. YAPITRIS 0067 www.yapikredi.com.tr

Tas. Mev. Sig. Fon.Devr.Bankalar

Birleşik Fon Bankası A.Ş. BAYDTRIS 0029 www.fonbank.com.tr

Kaynak: TBB; Bankalarımız 2008, TBB Yayınları, İstanbul, 2008, s. II-4 75

Tablo 2.3b. (Devam) 2008 Yılı İtibariyle Türkiye’de Faaliyette Bulunan Bankalar EFT Banka SWIFT Kodu Web Sitesi Adresi Kodu Yabancı Bankalar ABN AMRO Bank N.V. ABNATRIS 0088 www.abnamro.com.tr Arap Türk Bankası A.Ş. ATUBTRIS 0091 www.arabturkbank.com Bank Mellat BKMTTRIS 0094 www.mellatbank.com A.Ş. CITITRIX 0092 www.citibank.com.tr Denizbank A.Ş. DENITRIS 0134 www.denizbank.com A.Ş. BKTRTRIS 0115 www.deutschebank.com.tr Eurobank Tekfen A.Ş. TEKFTRIS 0125 www.eurobanktekfen.com Finans Bank A.Ş. FNNBTRIS 0111 www.finansbank.com.tr Fortis Bank A.Ş. DISBTRIS 0071 www.fortisbank.com.tr Habib Bank Limited HABBTRIS 0097 www.habibbank.com.tr HSBC Bank A.Ş. HSBCTRIX 0123 www.hsbc.com.tr ING Bank A.Ş. INGBTRIS 0099 www.ingbank.com.tr JPMorgan Chase Bank N.A. CHASTRIS 0098 www.jpmorgan.com/pages/in ternational/turkey Millenium Bank A.Ş. BCOMTRIS 0103 www.millenniumbank.com.tr Société Générale (SA) SOGETRIS 0122 www.sgcib.com Turkland Bank A.Ş. TBNKTRIS 0108 www.tbank.com.tr WestLB AG WELATRIS 0106 www.westlb.com.tr

Kalkınma ve Yatırım Bankaları Aktif Yatırım Bankası A.Ş. CAYTTRIS 0143 www.aktifbank.com.tr BankPozitif Kredi ve Kalkınma BPTRTRIS 0142 www.bankpozitif.com.tr Bankası A.Ş. Calyon Yatırım Bankası Türk A.Ş. BSUITRIS 0121 www.calyon.com.tr Diler Yatırım Bankası A.Ş. DYAKTRIS 0138 www.dilerbank.com.tr GSD Yatırım Bankası A.Ş. GSDBTRIS 0139 www.gsdbank.com.tr İller Bankası - 0004 www.ilbank.gov.tr İMKB Takas ve Saklama Bankası TVABTRIS 0132 www.takasbank.com.tr A.Ş. Merrill Lynch Yatırım Bank A.Ş. MEYYTRIS 0129 www.ml.com.tr Nurol Yatırım Bankası A.Ş. NUROTRIS 0141 www.nurolbank.com.tr Taib Yatırım Bank A.Ş. TAIBTRIS 0116 www.yatirimbank.com.tr Türk Eximbank TIKBTR2A 0016 www.eximbank.gov.tr Türkiye Kalkınma Bankası A.Ş. TKBNTR2A 0017 www.kalkinma.com.tr Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş. TSKBTRIS 0014 www.tskb.com.tr

* Mevduat bankaları ile kalkınma ve yatırım bankalarını içermektedir. Sayısal bilgiler 31.12.2008 itibariyledir. Kaynak: TBB; Bankalarımız 2008, TBB Yayınları, İstanbul, 2008, s. II-4 76

2.4. TÜRKİYE’DE FAALİYETTE BULUNAN BANKALARIN ŞUBE VE PERSONEL SAYILARI Bankacılık sektöründe 2002 yılından itibaren artış gösteren personel sayısı, 2008 yılının ilk 3 çeyreğinde de artış trendini sürdürmüş, küresel krizin etkisini gösterdiği 2008 Eylül ayında artış ivmesi yavaşlayarak, 2008 Kasım ayından itibaren personel sayısında kademeli bir gerileme başlamıştır. En fazla personel azalışları 2009 Mart (397) ve Nisan aylarında (784) gerçekleşmiştir. Nisan ayı itibariyle personel sayısı 2008 Eylül ayı seviyelerine gerilemiştir. 2009 Mayıs ayından itibaren personel sayısı tekrar artmaya başlamış, Mayıs ayında 39 kişi, Haziran ayında 1093 kişi net personel artısı gözlenmiş ve Haziran sonu itibarıyla personel sayısı 182.468 düzeyinde gerçekleşmiştir. Grup bazında incelendiğinde ise 2008 Eylül- 2009 Haziran döneminde kamu bankaları (2.076) ve katılım bankalarında (347) net personel artışı gözlenirken, özel (460) ve yabancı bankalarda (942) net personel azalışı görülmüştür. Haziran ayında tüm banka gruplarında net personel artışı gerçekleşmesine rağmen, söz konusu artışta kamu bankaları ile özel bankalardaki artış belirleyici olmuştur. Bankacılık sektöründe şube sayısı ise 2002 yılından itibaren sürekli artış göstermiştir. Bununla birlikte artış ivmesi 2008 yılsonundan itibaren yavaşlamış, 2009 Haziran itibariyle toplam şube sayısı 9.374 olarak gerçekleşmiştir. 2008 yılının başından itibaren sektördeki şube ve personel sayısına istatistiki veriler Grafik 2.3. ve Tablo 2.4a., Tablo 2.4b’de sunulmuştur. Grafik 2.3. Personel ve Şube Sayısı Gelişimi

77

Tablo 2.4a. Türkiye’de Faaliyette Bulunan Bankaların Şube ve Personel Sayıları Y.içi Y.dışı Şanj Temsilcilik Pers. Banka Şube Şube Ofisi Sayısı Sayısı Sayısı Sayısı Sayısı Türk Bankacılık Sistemi 8.737 53 5 13 171.598 Mevduat Bankaları 8.689 52 5 13 166.325 Kamu Sermayeli Bankalar 2.399 17 3 6 43.333 T.C. Ziraat Bankası A.Ş. 1.257 12 1 2 21.299 Türkiye Halk Bankası A.Ş. 619 3 2 4 12.467 Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O. 523 2 - - 9.567

Özel Sermayeli Bankalar 4.268 22 2 7 82.158 Adabank A.Ş. 1 - - 47 Akbank T.A.Ş. 867 1 2 - 15.127 A.Ş. 46 - - - 1.006 Anadolubank A.Ş. 77 - - - 1.718 Şekerbank T.A.Ş. 250 - - 1 4.089 Tekstil Bankası A.Ş. 60 - - 1 1.410 A.Ş. 26 - - - 292 Türk Ekonomi Bankası A.Ş. 332 4 - - 6.400 Türkiye Garanti Bankası A.Ş. 721 5 - 4 16.350 Türkiye İş Bankası A.Ş. 1.028 11 - 1 20.924 Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. 860 1 - - 14.795

Tas. Mev. Sig. Fon.Devr.Bankalar 1 0 0 0 267 Birleşik Fon Bankası A.Ş. 1 - - - 267

Yabancı Bankalar 2.021 13 0 0 40.567 ABN AMRO Bank N.V. 8 - - - 205 Arap Türk Bankası A.Ş. 3 - - - 170 Bank Mellat 3 - - - 50 Citibank A.Ş. 56 - - - 2.315 Denizbank A.Ş. 399 1 - - 7.376 Deutsche Bank A.Ş. 1 - - - 94 Eurobank Tekfen A.Ş. 42 - - - 661 Finans Bank A.Ş. 457 1 - - 9.986 Fortis Bank A.Ş. 299 1 - - 5.378 Habib Bank Limited 1 - - - 16 HSBC Bank A.Ş. 331 4 - - 6.853 ING Bank A.Ş. 360 6 - - 6.357 JPMorgan Chase Bank N.A. 1 - - - 53 Millenium Bank A.Ş. 18 - - - 320 Société Générale (SA) 16 - - - 234 Turkland Bank A.Ş. 25 - - - 457 WestLB AG 1 - - - 42

Kaynak: TBB; Bankalarımız 2008, TBB Yayınları, İstanbul, 2008, s. II-8 78

Tablo 2.4b. (Devam) Türkiye’de Faaliyette Bulunan Bankaların Şube ve Personel Sayıları Y.içi Y.dışı Şanj Temsil Pers. Banka Şube Şube Ofisi cilik Sayısı Sayısı Sayısı Sayısı Sayısı Kalkınma ve Yatırım Bankaları 48 1 0 0 5.273 Aktif Yatırım Bankası A.Ş. 2 - - - 160

BankPozitif Kredi ve Kalkınma 11 - - - 252 Bankası A.Ş. Calyon Yatırım Bankası Türk A.Ş. 1 - - - 22

Diler Yatırım Bankası A.Ş. 1 - - - 18

GSD Yatırım Bankası A.Ş. 1 - - - 37

İller Bankası 19 - - - 3.087

İMKB Takas ve Saklama Bankası A.Ş. 1 - - - 198

Merrill Lynch Yatırım Bank A.Ş. 1 - - - 40

Nurol Yatırım Bankası A.Ş. 3 - - - 49

Taib Yatırım Bank A.Ş. 1 - - - 19

Türk Eximbank 2 - - - 376

Türkiye Kalkınma Bankası A.Ş. 2 - - - 683

Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş. 3 1 - - 332

* Mevduat bankaları ile kalkınma ve yatırım bankalarını içermektedir. Sayısal bilgiler 31.12.2008 itibariyledir.

Kaynak: TBB; Bankalarımız 2008, TBB Yayınları, İstanbul, 2008, s. II-8 79

2.5. BÜYÜKLÜĞÜNE GÖRE BANKA SIRALAMASI 2.5.1. Aktif Büyüklüğüne Göre

Tablo 2.5a. Aktif Büyüklüğüne Göre Banka Büyüklük Sıralaması Toplam Toplam Toplam Toplam Ödenmiş Net Dön. Aktifler Kred.* Mevduat Özkay. Sermaye K/Z Banka (Milyon (Milyon (Milyon (Milyon (Milyon (Milyon TL) TL) TL) TL) TL) TL)

Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası 1 A.Ş. 104.412 30.836 83.883 7.361 2.500 2.134 Türkiye İş 2 Bankası A.Ş. 97.552 47.610 63.539 9.449 2.757 1.509 Türkiye Garanti 3 Bankası A.Ş. 88.941 49.907 52.715 9.469 4.200 1.750 4 Akbank T.A.Ş. 85.655 44.374 52.182 11.208 3.000 1.705 Yapı ve Kredi 5 Bankası A.Ş. 63.723 38.673 41.705 6.853 4.347 1.043 Türkiye Vakıflar 6 Bankası T.A.O. 52.193 30.502 37.120 5.671 2.500 753 Türkiye Halk 7 Bankası A.Ş. 51.096 25.836 40.271 4.289 1.250 1.018 Finans Bank 8 A.Ş. 26.573 17.878 15.939 2.840 1.500 363 9 Denizbank A.Ş. 19.225 12.759 9.999 2.034 716 278 10 ING Bank A.Ş. 16.503 11.044 9.998 1.610 1.324 140 Türk Ekonomi 11 Bankası A.Ş. 14.736 8.505 9.272 1.424 1.100 164 HSBC Bank 12 A.Ş. 14.696 9.724 9.183 2.269 652 250 Fortis Bank 13 A.Ş. 11.915 7.238 5.461 1.805 1.050 145 Şekerbank 14 T.A.Ş. 8.041 4.800 5.932 975 400 144 15 İller Bankası 6.910 5.351 0 5.282 3.824 302 Türkiye Sınai Kalkınma 16 Bankası A.Ş. 6.209 3.668 0 750 500 119 17 Citibank A.Ş. 5.451 2.513 4.229 796 34 81 18 Türk Eximbank 4.943 4.005 0 2.939 1.326 371 Alternatif Bank 19 A.Ş. 3.745 2.371 2.654 375 300 53 Eurobank 20 Tekfen A.Ş. 3.481 1.092 1.796 273 230 12 Anadolubank 21 A.Ş. 3.384 1.958 2.087 509 410 87 Tekstil Bankası 22 A.Ş. 2.953 1.606 1.434 450 420 13 *Toplam Krediler = Krediler + Takipteki Krediler - Özel Karşılıklar Kaynak: http://www.tbb.org.tr/Dosyalar/Yayinlar/Dokumanlar/2Bankalarimiz2008.pdf (05.08.09) 80

Tablo 2.5b. (Devam) Aktif Büyüklüğüne Göre Banka Büyüklük Sıralaması Toplam Toplam Toplam Toplam Ödenmiş Net Dön. Aktifler Kred.* Mevduat Özkay. Sermaye K/Z Banka (Milyon (Milyon (Milyon (Milyon (Milyon (Milyon TL) TL) TL) TL) TL) TL) BankPozitif Kredi ve Kalkın. 23 Bankası A.Ş. 1.662 1.074 0 467 337 34 İMKB Takas ve Saklama Bankası 24 A.Ş. 1.408 5 0 273 60 45 ABN AMRO 25 Bank N.V. 1.287 197 654 201 30 34 Millennium Bank 26 A.Ş. 1.207 884 986 147 203 3 Türkiye Kalkınma 27 Bankası A.Ş. 1.024 589 0 484 160 37 Turkland Bank 28 A.Ş. 1.021 595 578 207 170 1 Birleşik Fon 29 Bankası A.Ş. 834 16 36 659 461 80 30 WestLB AG 829 37 621 125 54 21 Turkish Bank 31 A.Ş. 823 202 413 145 80 10 Arap Türk 32 Bankası A.Ş. 799 326 98 257 240 3 Deutsche Bank 33 A.Ş. 684 137 277 336 135 34 Société Générale 34 (SA) 476 106 252 39 68 -19 35 Bank Mellat 328 182 71 55 31 14 Aktif Yatırım 36 Bankası A.Ş. 252 118 0 159 114 2 JPMorgan Chase 37 Bank N.A. 243 0 84 148 100 21 Diler Yatırım 38 Bankası A.Ş. 137 43 0 74 60 7 Nurol Yatırım 39 Bankası A.Ş. 134 76 0 48 45 2 Merrill Lynch Yatırım Bank 40 A.Ş. 87 0 0 40 50 -1 Habib Bank 41 Limited 81 21 8 36 30 4 GSD Yatırım 42 Bankası A.Ş. 76 39 0 59 25 9 Calyon Yatırım Bankası Türk 43 A.Ş. 71 4 0 41 38 0 44 Adabank A.Ş. 50 0 7 42 80 3 Taib Yatırım 45 Bank A.Ş. 22 1 0 19 27 -3 Toplam 705.871 366.901 453.485 82.696 36.936 12.774 *Toplam Krediler = Krediler + Takipteki Krediler - Özel Karşılıklar Kaynak: http://www.tbb.org.tr/Dosyalar/Yayinlar/Dokumanlar/2Bankalarimiz2008.pdf (05.08.09) 81

2.5.2. Şube ve Personel Sayılarına Göre

Tablo 2.6. Şube ve Personel Sayılarına Göre Banka Büyüklük Sıralaması

Ban. Şube Pers. Ban. Şube Pers. Say. Sayısı Sayısı Say. Sayısı Sayısı Özel Sermayeli Mevduat Sektör Toplamı 45 8.790 171.598 Bankaları devamı… Mevduat Bankaları 32 8.741 166.325 Şekerbank T.A.Ş. 250 4.089 Tekstil Bankası A.Ş. 60 1.410 Kamu Sermayeli Bankalar 3 2.416 43.333 Turkish Bank A.Ş. 26 292 Türk Ekonomi Bankası A.Ş. 336 6.400 T.C. Ziraat Bankası A.Ş. 1.269 21.299 T. Garanti Bankası A.Ş. 726 16.350 T. Halk Bankası A.Ş. 622 12.467 Türkiye İş Bankası A.Ş. 1.039 20.924 Türkiye Vakıflar Yapı ve Kredi Bankası Bankası T.A.O. 525 9.567 A.Ş. 861 14.795 Özel Sermayeli Bankalar 11 4.290 82.158 Tas.Mevd.Sig. Adabank A.Ş. 1 47 Fon.Devr. Bankalar 1 1 267 Akbank T.A.Ş. 868 15.127 Birleşik Fon Bankası Alternatif Bank A.Ş. 46 1.006 A.Ş. 1 267 Anadolubank A.Ş. 77 1.718

Kalkınma ve Yatırım Yabancı Bankalar 17 2.034 40.567 Bankaları 13 49 5.273 ABN AMRO Bank Aktif Yatırım Bankası N.V. 8 205 A.Ş. 2 160 Arap Türk Bankası BankPozitif Kredi ve A.Ş. 3 170 Kalkınma Bankası A.Ş. 11 252 Calyon Yatırım Bankası Bank Mellat 3 50 Türk A.Ş. 1 22 Diler Yatırım Bankası Citibank A.Ş. 56 2.315 A.Ş. 1 18 GSD Yatırım Bankası Denizbank A.Ş. 400 7.376 A.Ş. 1 37 Deutsche Bank A.Ş. 1 94 İller Bankası 19 3.087 İMKB Takas ve Eurobank Tekfen A.Ş. 42 661 Saklama Bankası A.Ş. 1 198 Merrill Lynch Yatırım Finans Bank A.Ş. 458 9.986 Bank A.Ş. 1 40 Nurol Yatırım Bankası Fortis Bank A.Ş. 300 5.378 A.Ş. 3 49 Habib Bank Limited 1 16 Taib Yatırımbank A.Ş. 1 19 HSBC Bank A.Ş. 335 6.853 Türk Eximbank 2 376 ING Bank A.Ş. 366 6.357 T. Kalkınma Ban. A.Ş. 2 683 JPMorgan Chase Bank Türkiye Sınai Kalkınma N.A. 1 53 Bankası A.Ş. 4 332 Millennium Bank A.Ş. 18 320 Sociéte Générale (SA) 16 234 Turkland Bank A.Ş. 25 457 WestLB AG 1 42 Kaynak: http://www.tbb.org.tr/Dosyalar/Yayinlar/Dokumanlar/2Bankalarimiz2008.pdf (05.08.09) 82

2.6. TÜRKİYE’DE BANKACILIK SİSTEMİ 2.6.1. Bankaların Aktif Pasif Yapısı

Tablo 2.7a. Tüm Bankaların Aktif-Pasif yapısı Aktifler (Milyon TL) Aralık Aralık 2008 2007 TP YP Top. TP YP Top.

Nakit Değerler ve Merkez Bankası 33.458 22.370 55.828 21.237 20.038 41.275 Gerçeğe Uygun D. Farkı K/Z Yan.FV 5.462 1.942 7.404 6.363 6.500 12.863 (Net) Alım Satım Amaçlı Finansal Varlıklar 3.089 620 3.709 5.191 6.188 11.379 Devlet Borçlanma Senetleri 3.074 576 3.650 4.921 6.163 11.085 Sermayede Payı Temsil Eden Menkul Değ. 1 0 1 247 0 247 Diğer Menkul Değerler 15 44 59 23 25 47 Gerçeğe Uyg.D.Farkı K/Z Yansı.O.Sın.FV 228 2 230 344 18 362 Devlet Borçlanma Senetleri 228 0 228 344 0 344 Sermayede Payı Temsil Eden Menkul Değ. 0 2 2 0 0 0 Diğer Menkul Değerler 0 0 0 0 18 18 Alım Satım Amaçlı Türev Finansal Varlıklar 2.144 1.320 3.464 828 294 1.122 Bankalar 4.532 30.449 34.981 5.815 21.573 27.388 Para Piyasalarından Alacaklar 9.784 292 10.076 6.168 0 6.168 Bankalararası Para Piyasasından Alacaklar 9.654 176 9.830 2.771 0 2.771 İMKB Takasbank Piyasasından Alacaklar 121 0 121 8 0 8 Ters Repo İşlemlerinden Alacaklar 10 116 126 3.389 0 3.389 Satılmaya Hazır Finansal Varlıklar (Net) 53.347 26.240 79.587 89.820 30.656 120.476 Sermayede Payı Temsil Eden Menkul Değ. 112 102 214 273 80 353 Devlet Borçlanma Senetleri 52.402 20.311 72.713 89.260 27.494 116.754 Diğer Menkul Değerler 832 5.828 6.660 286 3.083 3.369 Krediler 258.493 108.407 366.901 209.965 70.488 280.453 Krediler 256.036 108.402 364.438 208.832 70.483 279.315 Takipteki Krediler 13.062 154 13.216 9.743 84 9.827 Özel Karşılıklar (-) 10.604 149 10.753 8.610 78 8.689 Faktoring Alacakları 64 14 78 191 2 193 Vadeye Kadar Elde Tutulacak 96.691 23.264 119.955 34.808 7.671 42.479 Yatırım.(Net) Devlet Borçlanma Senetleri 96.682 23.119 119.800 34.800 7.568 42.368 Diğer Menkul Değerler 9 146 155 7 104 111

İştirakler (Net) 1.073 265 1.338 1.002 302 1.304 Özkaynak Yönt. Göre Muhasebeleştirilenler 74 221 295 0 250 250 Konsolide Edilmeyenler 999 44 1.043 1.002 52 1.054 Mali İştirakler 302 44 346 251 43 295 Mali Olmayan İştirakler 697 0 697 751 9 759

Kaynak: TBB; Bankalarımız 2008, TBB Yayınları, İstanbul, 2008, s. II-10,11 83

Tablo 2.7b. (Devam) Tüm Bankaların Aktif-Pasif Yapısı Aktifler (Milyon TL) Aralık Aralık 2008 2007 TP YP Top. TP YP Top. Bağlı Ortaklıklar (Net) 5.778 2.953 8.731 7.367 1.980 9.347 Konsolide Edilmeyen Mali Ortaklıklar 4.300 2.945 7.245 5.134 1.973 7.107 Konsolide Edilmeyen Mali Olmayan 1.478 8 1.486 2.233 7 2.240 Ortaklıklar Birlikte Kontrol Edi. Ortaklık.(iş ort.)( 0 25 25 0 13 13 Net) Özkaynak Yönt. Göre Muhasebeleştirilenler 0 0 0 0 0 0 Konsolide Edilmeyenler 0 25 25 0 13 13 Mali Ortaklıklar 0 25 25 0 13 13 Mali Olmayan Ortaklıklar 0 0 0 0 0 0 Kiralama İşlemlerinden Alacaklar 2 244 245 4 275 279 Finansal Kiralama Alacakları 2 271 273 5 320 325 Faaliyet Kiralaması Alacakları 0 0 0 0 0 0 Diğer 0 0 0 0 0 0 Kazanılmamış Gelirler (-) 0 28 28 1 45 46 Riskten Korunma Amaçlı Türev FV 761 100 861 1 38 39 Gerçeğe Uygun Değer Risk. Korun. 126 9 135 1 6 7 Amaçlılar Nakit Akış Riskinden Korunma Amaçlılar 635 91 726 0 32 32 Yurtdışındaki Net Yat. Risk. Korun. 0 0 0 0 0 0 Amaçlılar Maddi Duran Varlıklar (Net) 9.594 10 9.603 8.541 9 8.550 Maddi Olmayan Duran Varlıklar (Net) 1.845 3 1.848 1.987 1 1.988 Şerefiye 1.063 0 1.063 1.063 0 1.063 Diğer 782 3 785 923 1 925 Yatırım Amaçlı Gayrimenkuller (Net) 10 0 10 9 0 9 Vergi Varlığı 1.385 0 1.385 1.412 2 1.414 Cari Vergi Varlığı 177 0 177 384 0 384 Ertelenmiş Vergi Varlığı 1.208 0 1.208 1.028 2 1.030 Satış Amaç. Elde Tut. ve Durdu. Faal. İliş. 402 0 403 348 49 397 DV Diğer Aktifler 4.717 1.895 6.611 4.404 2.132 6.537

Toplam Aktifler 487.398 218.473 705.871 399.442 161.730 561.172

Kaynak: TBB; Bankalarımız 2008, TBB Yayınları, İstanbul, 2008, s. II-10,11 84

Tablo 2.7c. (Devam) Tüm Bankaların Aktif-Pasif Yapısı Pasifler ( Milyon TL)

Aralık Aralık 2008 2007 TP YP Toplam TP YP Toplam

Mevduat 291.453 162.032 453.485 232.488 124.496 356.984 Alım Satım Amaçlı Türev Finansal 1.799 1.124 2.923 2.758 738 3.496 Borçlar Alınan Krediler 12.884 65.328 78.212 11.279 47.882 59.161 Para Piyasalarına Borçlar 35.552 5.732 41.285 22.417 5.797 28.214 Bankalararası Para Piyasalarına 0 214 214 0 0 0 Borçlar İMKB Takasbank Piyasasından 69 0 69 205 0 205 Borçlar Repo İşlemlerinden Sağlanan Fonlar 35.483 5.519 41.002 22.211 5.797 28.008 İhraç Edilen Menkul Kıymetler 0 0 0 0 0 0 (Net) Bonolar 0 0 0 0 0 0 Varlığa Dayalı Menkul Kıymetler 0 0 0 0 0 0 Tahviller 0 0 0 0 0 0 Fonlar 5.610 119 5.729 4.149 90 4.239 Müstakriz Fonları 224 119 343 214 89 303 Diğer 5.386 0 5.386 3.935 1 3.936 Muhtelif Borçlar 10.802 1.515 12.317 10.773 809 11.581 Diğer Yabancı Kaynaklar 5.048 2.978 8.025 6.521 1.999 8.521 Faktoring Borçları 0 0 0 0 0 0 Kiralama İşlemlerinden Borçlar 43 175 218 62 295 358 Finansal Kiralama Borçları 56 190 246 75 329 404 Faaliyet Kiralaması Borçları 0 0 0 0 0 0 Diğer 0 0 0 0 0 0 Ertelenmiş Finansal Kiralama 13 15 28 13 34 46 Giderleri (-) Riskten Kor. Amaç. Türev Finan. 1.033 207 1.239 65 17 82 Borçlar Gerçeğe uygun Değer 234 56 289 65 17 82 Risk.Korun.Amaçlılar Nakit Akış Riskinden Korunma 799 151 950 0 0 0 Amaçlılar Yurtdışındaki Net Yat. Risk. Korun. 0 0 0 0 0 0 Amaçlılar Karşılıklar 10.515 766 11.281 8.388 584 8.971 Genel Karşılıklar 3.027 507 3.535 2.240 359 2.599 Yeniden Yapılanma Karşılığı 0 0 0 0 0 0 Çalışan Hakları Karşılığı 1.834 2 1.836 1.636 1 1.637 Sigorta Teknik Karşılıkları (Net) 0 0 0 0 0 0 Diğer Karşılıklar 5.654 257 5.910 4.512 223 4.735

Kaynak: TBB; Bankalarımız 2008, TBB Yayınları, İstanbul, 2008, s. II-10,11 85

Tablo 2.7d. (Devam) Tüm Bankaların Aktif-Pasif Yapısı Aralık Aralık 2008 2007 TP YP Toplam TP YP Toplam Vergi Borcu 2.369 5 2.374 2.354 3 2.357 Cari Vergi Borcu 2.316 5 2.320 2.350 3 2.353 Ertelenmiş Vergi Borcu 54 0 54 4 0 4 Satış Amaç.El.Tut. ve 0 3 3 0 4 4 Dur.Faal.İl.DV Borç. Sermaye Benzeri Krediler 91 5.993 6.084 20 3.699 3.719 Özkaynaklar 82.743 -47 82.696 73.013 473 73.486 Ödenmiş Sermaye 36.936 0 36.936 30.501 0 30.501 Sermaye Yedekleri 13.299 -55 13.244 15.308 471 15.778 Hisse Senedi İhraç Primleri 3.148 0 3.148 3.076 0 3.076 Hisse Senedi İptal Kârları 0 0 0 0 0 0 Menkul Değerler Değerleme Farkları -97 -21 -118 2.188 438 2.626 Maddi Duran Varlıklar Yen. Değ. 731 0 731 89 0 89 Farkları Maddi Olmayan Dur. Var. Yen. Değ. 0 0 0 0 0 0 Farkları Yat. Amaçlı G.menkuller Yen. Değ. 0 0 0 0 0 0 Farkları İştir., Bağ. Ort.ve Bir. Kon. Edi. Ort. 82 0 82 70 0 70 Bed. HS Riskten Korunma Fonları (Etkin -293 -34 -328 -7 33 26 Kısım) Sat.A.El.Tut.ve Dur.Faal.İl.DV 0 0 0 0 0 0 Bir.Değ.Fark. Diğer Sermaye Yedekleri 9.729 0 9.729 9.892 0 9.892 Kâr Yedekleri 37.342 9 37.351 30.903 3 30.905 Yasal Yedekler 5.445 4 5.449 4.278 3 4.280 Statü Yedekleri 23 0 23 15 0 15 Olağanüstü Yedekler 31.352 0 31.352 26.299 0 26.299 Diğer Kâr Yedekleri 523 4 527 310 0 310 Kâr veya Zarar -4.835 0 -4.835 -3.699 0 -3.699 Geçmiş Yıllar Kâr ve Zararları -17.609 0 -17.609 -18.030 0 -18.030 Dönem Net Kâr ve Zararı 12.774 0 12.774 14.331 0 14.331

Toplam Pasifler 459.943 245.928 705.871 374.286 186.885 561.172

Kaynak: TBB; Bankalarımız 2008, TBB Yayınları, İstanbul, 2008, s. II-10,11 86

Haziran 2009 itibarıyla sektörün aktif toplamı yılsonuna göre %4,9 artarak 768,2 milyar TL’ye yükselmiştir. Sektörün kredileri %0,2 artarken, menkul değerler portföyündeki artış %14,3 seviyesinde gerçekleşmiştir. Buna bağlı olarak, kredilerin aktif içindeki payı Aralık 2008’de %50,2 iken, Haziran 2009’da %47,9’a gerilemiştir. Menkul değerler portföyünün toplam aktifler içindeki payı ise Aralık 2008’deki %26, seviyesinden Haziran 2009’da %28,9 seviyesine yükselmiştir. Aynı dönemde toplam kredilerde artış tutarı 706 milyon TL iken, takipteki alacaklardaki artış 4.729 milyon TL’dir.

Tablo 2.8. Aktif Pasif Gelişimi

2009 yılının ilk beş ayında sektörün aktif toplamındaki artış %1,7 oranıyla sınırlı kalırken, son bir aydaki artışla toplam aktiflerin 2008 yılsonuna göre artış oranı %4,9 olarak gerçekleşmiştir. 2008 yılı ilk altı ayı içerisinde mevduat, para piyasalarına, bankalara ve Merkez Bankası’na borçlarda gözlenen artışlarla yaratılan kaynakların; başta menkul değerler portföyü olmak üzere, bankalardan alacaklar ve düşük miktarda krediler kalemlerine plase edildiği gözlenmektedir. YP bankalara borçlarda 2009 yılında gözlenen azalış trendi Haziran ayında tersine dönmüş olup; anılan ayda yıl sonu seviyesine ulaşamasa bile 3,2 milyar $’ı yurtdışı bankalardan olmak üzere 4,5 milyar $ artış gözlenmiştir. Aynı dönemde YP bankalardan alacaklar kalemindeki artış ise 4,1 milyar $ olarak gerçekleşmiştir. 87

2.6.2. Bilanço Dışı Yükümlülükler

Tablo 2.9. Bilanço Dışı Yükümlülükler (Milyon TL) Aralık Aralık

2008 2007 TP YP Top. TP YP Top.

Garanti ve Kefaletler 38.841 67.136 105.977 33.822 50.137 83.958 Teminat Mektupları 37.210 39.031 76.241 32.470 27.673 60.143 Banka Kredileri 2 3.202 3.204 13 2.496 2.509 Akreditifler 2 21.661 21.663 2 16.656 16.658 Garanti Verilen Prefinansmanlar 0 19 19 0 7 7 Cirolar 0 0 0 0 0 0 Diğer Garanti ve Kefaletler 1.627 3.223 4.849 1.337 3.305 4.642 Taahhütler 124.143 25.607 149.750 109.040 16.624 125.663 Cayılamaz Taahhütler 99.290 19.892 119.183 85.070 13.539 98.610 Cayılabilir Taahhütler 24.852 5.715 30.567 23.969 3.084 27.054 Türev Finansal Araçlar 70.781 121.795 192.576 63.883 94.034 157.917 Riskten Korun. Amaç. Türev Finan. Araçlar 15.095 10.024 25.119 288 1.129 1.416 Alım Satım Amaçlı İşlemler 55.685 111.771 167.456 63.595 92.905 156.500 Emanet ve Rehinli 6.069.94 6.384.56 4.517.89 4.691.48 Kıymetler 4 314.618 2 9 173.589 8 5.480.98 5.514.54 4.116.87 4.143.25 Emanet Kıymetler 2 33.560 2 6 26.383 9 Rehinli Kıymetler 555.311 270.967 826.279 379.698 140.703 520.401 Kabul Edilen Avaller ve Kefaletler 33.651 10.090 43.741 21.325 6.503 27.828

Toplam Bilanço Dışı 6.303.70 6.832.86 4.724.64 5.059.02 Hesaplar 8 529.156 4 3 334.383 6

Kaynak: TBB; Bankalarımız 2008, TBB Yayınları, İstanbul, 2008, s. II-12 88

2.6.3. Gelir ve Gider Kalemleri Tablo 2.10. Gelir ve Gider Kalemleri (Milyon TL)

Aralık 2008 Aralık 2007

Faiz Gelirleri 84.130 69.225 Kredilerden Alınan Faizler 51.914 39.338 Zorunlu Karşılıklardan Alınan Faizler 1.248 1.602 Bankalardan Alınan Faizler 2.485 2.263 Para Piyasası İşlemlerinden Alınan Faizler 786 873 Menkul Değerlerden Alınan Faizler 27.246 24.511 Diğer Faiz Gelirleri 451 638 Faiz Giderleri 53.277 43.477 Mevduata Verilen Faizler 43.445 35.245 Kullanılan Kredilere Verilen Faizler 4.682 4.439 Para Piyasası İşlemlerine Verilen Faizler 4.610 3.480 İhraç Edilen Menkul Kıymetlere Verilen Faizler 0 0 Diğer Faiz Giderleri 540 312 Net Faiz Geliri/Gideri 30.852 25.748 Net Ücret ve Komisyon Gelirleri/Giderleri 8.450 7.182 Alınan Ücret ve Komisyonlar 10.394 8.859 Verilen Ücret ve Komisyonlar 1.945 1.678 Temettü Gelirleri 889 801 Ticari Kar/Zarar (Net) -206 774 Sermaye Piyasası İşlemleri Kâr/Zararı 1.482 -828 Kambiyo İşlemleri Kâr/Zararı -1.688 1.602 Diğer Faaliyet Gelirleri 4.179 5.312 Faaliyet Gelirleri/Giderleri Toplamı 44.165 39.815 Kredi ve Diğer Alacaklar Değer Düşüş Karşılığı (-) 7.583 4.996 Kredi ve Diğer Alacaklara İlişkin Özel Karşılıklar (bilgi için)* 5.206 2.835 Genel Karşılık Giderleri (bilgi için)* 1.090 705 Diğer Faaliyet Giderleri (-) 20.759 17.248 Personel Giderleri (bilgi için)* 9.231 7.635 Net Faaliyet Karı/Zararı 15.822 17.571 Birleşme İşlemi Sonra. Gelir Ola. Kaydedilen Fazlalık Tutarı 0 0 Özkaynak Yöntemi Uygulanan Ortaklıklardan Kar/Zarar 0 0 Net Parasal Pozisyon Kar/Zararı 0 0 Sürdürülen Faaliyetler Vergi Öncesi Kar/Zarar 15.822 17.571 Sürdürülen Faaliyetler Vergi Karşılığı (±) -3.041 -3.226 Sürdürülen Faaliyetler Dönem Net Kar/Zararı 12.781 14.346 Durdurulan Faaliyetler Vergi Öncesi Kar/Zarar -3 -14 Durdurulan Faaliyetler Vergi Karşılığı (±) -4 -1 Durdurulan Faaliyetler Dönem Net Kar/Zararı -7 -14

Net Dönem Karı / Zararı 12.774 14.331

* Gelir-gider tablosuna ait dipnotlardan alınmıştır.

Kaynak: TBB; Bankalarımız 2008, TBB Yayınları, İstanbul, 2008, s. II-12 89

2.6.4. Rasyolar Tablo 2.11a. Türk Bankacılık Sektörü Rasyoları (%)

Aralık Aralık RASYOLAR 2008 2007

Sermaye Yeterliliği

Özkaynaklar / (Kredi + Piyasa + Operasyonel Riske Esas Tutar) 18,1 19,1 Özkaynaklar / Toplam Aktifler 11,7 13,1 (Özkaynaklar - Duran Aktifler) / Toplam Aktifler 8,3 9,0 Net Bilanço Pozisyonu / Özkaynaklar -7,4 -14,0 (Net Bilanço Pozisyonu + Net Nazım Hesap Pozisyonu) / Özkaynaklar 1,0 0,0

Bilanço Yapısı

TP Aktifler / Toplam Aktifler 69,0 71,2 TP Pasifler / Toplam Pasifler 65,2 66,7 YP Aktifler / YP Pasifler 88,8 86,5 TP Mevduat / Toplam Mevduat 64,3 65,1 TP Krediler / Toplam Krediler 70,5 74,9 Toplam Mevduat / Toplam Aktifler 64,2 63,6 Alınan Krediler / Toplam Aktifler 11,1 10,5

Aktif Kalitesi

Finansal Varlıklar (net) / Toplam Aktifler 29,4 31,3 Toplam Krediler / Toplam Aktifler 52,0 50,0 Toplam Krediler / Toplam Mevduat 80,9 78,6 Takipteki Krediler (brüt) / Toplam Krediler 3,6 3,5 Takipteki Krediler (net) / Toplam Krediler 0,7 0,4 Özel Karşılıklar / Takipteki Krediler 81,4 88,4 Duran Aktifler / Toplam Aktifler 3,5 4,1 Tüketici Kredileri / Toplam Krediler 31,7 33,3 Kar rakamlarını içeren rasyolar, yıl sonu verileri hariç, dönemsel olarak yorumlanmalıdır.

Kaynak: TBB; Bankalarımız 2008, TBB Yayınları, İstanbul, 2008, s. II-13 90

Tablo 2.11b. (Devam) Türk Bankacılık Sektörü Rasyoları (%) Aralık Aralık RASYOLAR 2008 2007

Likidite

Likit Aktifler / Toplam Aktifler 26,6 37,1 Likit Aktifler / Kısa Vadeli Yükümlülükler 44,5 62,4 TP Likit Aktifler / Toplam Aktifler 15,1 23,1

Karlılık

Net Dönem Karı (Zararı) / Toplam Aktifler 1,8 2,6 Net Dönem Karı (Zararı) / Özkaynaklar 15,4 19,5 Sürdürülen Faaliyeler Vergi Öncesi Kar (Zarar) / Toplam Aktifler 2,2 3,1

Gelir-Gider Yapısı

Özel Karşılıklar Sonrası Net Faiz Geliri / Toplam Aktifler 3,6 4,1 Özel Karşılıklar Sonrası Net Faiz Geliri / Toplam Faaliyet Gelirleri (Giderleri) 58,1 57,5 Faiz Dışı Gelirler (net) / Toplam Aktifler 1,9 2,5 Diğer Faaliyet Giderleri / Toplam Aktifler 2,9 3,1 Personel Giderleri / Diğer Faaliyet Giderleri 44,5 44,3 Faiz Dışı Gelirler (net) / Diğer Faaliyet Giderleri 64,1 81,6

Kar rakamlarını içeren rasyolar, yıl sonu verileri hariç, dönemsel olarak yorumlanmalıdır.

Kaynak: TBB; Bankalarımız 2008, TBB Yayınları, İstanbul, 2008, s. II-13

91

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM BANKACILIK SİSTEMİNDE KARLILIĞI ETKİLEYEN FAKTÖRLER VE TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNE YÖNELİK BİR UYGULAMA

3.1. BANKACILIK SEKTÖRÜNDE KARLILIĞI ETKİLEYEN FAKTÖRLER Bu başlık altında öncelikle banka karlılığını etkileyen faktörler genel bir bakış açısıyla ele alınacak, ardından bu faktörler tek tek ele alınmak suretiyle incelenecektir. Karlılık bir işletmenin varlığının temel sebebi olup, şirketler kar yarattıkça yaşarlar. Bankalar da kar amacı güden işletmelerdir. Dolayısıyla bankaların karlılık konusunda ortaya koyacağı performans, banka yönetiminin başarısını da ortaya koymaktadır. Aktif getirilerinin ağırlıklı ortalaması ile pasif maliyetlerinin ağırlıklı ortalaması arasındaki farktan oluşan kar marjı, bankaların en birincil kazanç kaynağı olduğu için son derece önemli bulunmaktadır. 21. yüzyılın göz önünde bulundurulması gereken en önemli ekonomik unsurlarından bir tanesi bankacılık sisteminin karlılığıdır.178 Banka karlılığı genel olarak, aktiflerden elde edilen kar ile pasiflerin maliyetleri ve yasal yükümlülükler toplamı arasındaki fark olarak tanımlanabilir. Literatürde banka karlılığı içsel (mikro) ve dışsal (makro) belirleyicilerin bir fonksiyonu olarak ifade edilmektedir. İçsel faktörler, bilanço ve gelir tablolarında bulunan hesaplardan oluşmaktadır ve bu sebeple mikro veya bankaya özgü değişkenler olarak adlandırılır. Dışsal faktörler ise, banka yönetimiyle ilgili olmayan fakat finansal kurumların performanslarını etkileyen ekonomik ve yasal şartları yansıtan faktörlerdir. Banka karlılığının belirleyicileri konusunda yapılan çalışmalarda içsel faktörler genelde, büyüklük, sermaye, risk yönetimi, gider yönetimi, menkul kıymet cüzdanı, ve takipteki krediler gibi değişkenler kullanılmaktadır. 179 Çalışmamızda T.C. Merkez Bankası Bankalar Gözetim Sistemi Tekdüzen Raporlama Paketinde yer alan özel ve kamu bankalarına ait dönemsel veriler

178X. FREİXAS - J.-C. ROCHET; Microeconomics of Banking, Cambridge MA, London, 1997, s.1. 179Bener GÜNGÖR; Türkiye’de Faaliyet Gösteren Yerel ve Yabancı Bankaların Karlılık Seviyelerini Etkileyen Faktörler, İşletme ve Finans Dergisi, Sayı: 258, Ankara, Eylül 2007, s. 42 92

kullanılmıştır. Çalışmamızda kullandığımız değişkenleri ilk olarak bağımlı ve bağımsız değişkenler olarak iki gruba ayırdık. Bağımsız değişkenleri ise kendi içerisinde Bankalara Özgü Değişkenler, Makroekonomik Değişkenler ve Sektörler İle İlgili Değişkenler olmak üzere üç alt başlık altında incelemeyi uygun gördük. Bankaların karlılığını etkileyen faktörlere ilişkin değişkenlerin tablosu Tablo 3.1.’de verilmiştir.180

Tablo 3.1. Karlılığı Etkileyen Faktörler

BAĞIMLI DEĞİŞKEN Bankaların ortalama toplam aktifler AKTİF KARLILIĞI (AK) üzerinden elde ettikleri getiridir. BAĞIMSIZ DEĞİŞKENLER Bankalara Özgü Değişkenler SERMAYE (SER) Özsermayenin toplam aktiflere oranıdır. Personel giderlerinin toplam aktiflere FAALİYET GİDERLERİ (FGİD) oranıdır. Likit varlıkların toplam aktiflere LİKİDİTE (LİK) oranıdır. Menkul kıymet cüzdanının toplam MENKUL DEĞERLER CÜZDANI(MEN) aktiflere oranıdır. Takipteki krediler toplamının toplam TAKİPTEKİ KREDİLER (TKREDİ) kredilere oranıdır. Enflasyona göre düzeltilmiş aktif BÜYÜKLÜK (BÜY) toplamının doğal logaritmasıdır. Makroekonomik Değişkenler Tüketici fiyatlarındaki yıllık ortalama ENFLASYON (ENF) artıştır. GSYİH’deki yıllık reel büyüme GSYİH BÜYÜME ORANI(GSYİH) oranıdır. Sektörle İlgili Değişkenler Sektördeki tüm bankaların aktif SEKTÖR PAYI(SEK) toplamlarının GSYİH’ya oranıdır. Aktif büyüklüğü en büyük olan ilk beş bankanın toplam aktiflerinin sektördeki YOĞUNLAŞMA(YOĞ) tüm bankaların toplam aktiflerine oranıdır.

Likidite seviyesini belirlemek için, kredilerin veya likit aktiflerin toplam aktifler içindeki payı veya mevduatın krediye dönüşüm oranı değişken olarak kullanılmaktadır. Karşılık politikası veya kredi riski bankaların karlılığını etkileyen bir başka değişkendir. Kredi riskinin gösterimi için, kredi karşılık

180 GÜNGÖR; A.g.m., s. 54 93

giderlerinin toplam kredilere oranı çalışmalarda çok sık kullanılmaktadır. Sermaye yeterliliği veya kaldıraç seviyesinin tespiti amacıyla öz kaynakların toplam aktiflere oranı, gider yönetimi değişkeni için faiz dışı giderlerin toplam aktiflere oranı, banka büyüklüğü için ise toplam aktif büyüklüğünün doğal logaritması kullanılan diğer önemli oranlardır. Sektöre özgü başlıca değişkenler, aktif büyüklüğü sıralamasında ilk beş bankanın aktif toplamının sektör içindeki payı veya Herfindahl Endeksidir. Bunun yanısıra, sermaye piyasalarının bankacılık sektörü karlılığına etkisini araştırmak amacıyla, hisse senedi piyasasının toplam kapitalizasyonunun bankacılık sektörünün aktiflerine oranı kullanılan bir başka değişkendir.181

3.1.1. Bağımlı Değişken (Aktif Karlılığı) Çalışmamızda bağımlı değişken olarak Aktif Karlılık ele alınmıştır. Bilindiği üzere İngilizcesi Return of Assets (ROA) olan aktif karlılığı kısaca, işletmelerin toplam aktifleri üzerinden elde ettikleri karı gösterir. Aktif karlılık oranı ise, vergi öncesi karın toplam aktiflere bölünmesiyle bulunur.182

Aktif Karlılığı = Net Kar / Toplam Aktifler

Aktif karlılığı ortalama aktif varlıkların her birimi üzerinden ne ölçüde kar sağladığını gösterdiği için bir bankanın etkinliğini belirleyen bir gösterge olmaktadır.183 Bir başka ifade ile bu oran işletmede kullanılan bir liralık varlığın sağladığı vergi sonrası karı gösterdiği gibi, işletme yöneticilerinin ortaklar gözündeki karını gösterir.184

181Hakan ATASOY; Türk Bankacılık Sektöründe Gelir-Gider Analizi ve Karlılık Performansının Belirleyicileri, Uzmanlık Yeterlilik Tezi, T.C. Merkez Bankası Yayınları, Ankara, 2007, s. 3-4 182 http://en.wikipedia.org/wiki/Return_on_assets (07.09.2009) 183Mark A. PETERSEN - Ilse SCHOEMAN; Modeling of Banking Profit via Return-on-Assets and Return-on-Equity, Proceedings of the World Congress on Engineering 2008 Vol II, WCE 2008, July 2- 4, London, U.K , 2008,.s. 1. 184M. Emin ARAT; ABD-İngiltere-Japonya ve Avrupa Birliği Ülkelerinde Ulusal ve Sektörel Bazda Geliştirilen Finansal Standartların grafiksel Sunumu, Marmara Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, Cilt XX. Sayı 1., İstanbul, 2005, s. 326 94

Bu oran, iki farklı oranın karşılaştırılması sonucu da elde edilebilir.185

Aktif Karlılığı = Satış Karlılığı x Aktif Devir Hızı

Aktif karlılığı değişkeninin önemini vurgulayabilmek için aktif karlılığının diğer değişkenlerle olan ilişkisine bakmak gerekir. Bunlardan birincisi sermaye yapısı ve aktif karlılık ilişkisidir. Ülkeler itibariyle sermaye yapısı ile karlılık arasındaki ilişki incelendiğinde ise, düşük kaldıraçla çalışan ülke bankacılık sistemlerinin aktif karlılıklarının yüksek olduğu görülmektedir. Sermaye yapısı içinde borçların azalarak öz kaynakların artması, sermaye maliyetlerini azaltarak karlılığın olumlu etkilenmesine neden olduğu düşünülmektedir. Türk bankacılık sektörü yüksek öz kaynak oranı ve yüksek aktif karlılığı bölgesinde yer almaktadır.186 Bir diğeri faiz dışı giderler ve aktif karlılığı ilişkisidir. Faiz dışı giderler, aktif karlılığı ile en yüksek korelasyon katsayısına sahip değişken konumundadır. Yüksek faiz dışı giderlere sahip ülke bankacılık sistemlerinin aynı zamanda yüksek karlılık oranlarına sahip olduğu görülmektedir. Bu itibarla, oluşan yüksek faiz dışı giderlerin fazlasıyla net faiz marjlarına yansıtıldığı düşünülmektedir. Ülkemiz ise yüksek faiz dışı giderler-yüksek aktif karlılığı bölgesinde yer almaktadır.187 Bir başka anlamlı ilişki aktif karlılığı ve mevduat ilişkisidir. Aktif karlılıkları ile mevduatların toplam aktiflere oranı incelendiğinde, toplam pasifler içinde mevduatın payı yüksek olan ülkelerde aynı zamanda aktif karlılığın da yüksek olduğu görülmektedir. Esasen mevduat diğer yabancı kaynaklara göre daha fazla oranda faiz dışı giderler gerektirmektedir, bu itibarla mevduat daha maliyetli bir kaynak olarak kabul edilmektedir. Ancak, mevduattan kaynaklanan yüksek faiz dışı giderlerin karlılığa yansıtılabildiği düşünülmektedir. Ülkemiz bankacılık sektörü, yüksek mevduat payı ve yüksek aktif karlılığı sahip ülkelerin bölgesinde yer almaktadır.188 Ülke bankacılık sisteminin toplam aktif büyüklüğünün aktif karlılığı ile ilişkisine bakıldığında, aktif toplamı büyük olan ülkelerin karlılıklarının düşük

185C. WALSH; Les Ratios Cles Du Management, Village Mondiale, Paris, 1998, s. 72 186ATASOY; A.g.e., s. 41 187A.e., s. 42 188A.e., s. 40 95

olduğu görülmektedir. Bankacılık sektörünün aktif toplamının büyük olduğu ekonomilerde, finansal sistem gelişmiş ve rekabet daha yüksek olmaktadır. Bu durumun aktif karlılıklarını düşürdüğü düşünülmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde bankacılık sektörünün büyüklüğü küçük olmakla birlikte, gelişme potansiyeli taşımakta ve bu ülkelerde faiz marjları gelişmiş ülkelere göre daha yüksek olmaktadır.189 Yabancı bankaların ülke içerisindeki payı ile aktif karlılığı arasındaki ilişki incelendiğinde ise, yabancı banka payının yüksek olduğu ülkelerde aktif karlılıklarının da yüksek olduğu görülmektedir. Uluslararası makaleler incelendiğinde, enflasyon oranı ve büyümenin karlılık üzerinde etkili olan en önemli iki makro ekonomik değişken olduğu tespit edilmiştir. Türk bankacılık sektörü yüksek enflasyon-yüksek karlılık bölgesinde yer almaktadır. Yüksek enflasyon yaşanan ülkelerde gelirlerin giderlerden daha fazla arttığı düşünülmektedir. Karlılık performansı ile gayrisafi yurtiçi hasıla büyüme oranı değişkenlerinin dağılımı incelendiğinde, yüksek reel büyüme yaşanan ülkelerin aynı zamanda aktif karlılıklarının da yüksek olduğu görülmektedir. Büyüme oranının artması sektörün faaliyetlerinde artışa yol açarak, karlılığın olumlu etkilenmesine neden olacaktır.190

3.1.2. Bağımsız Değişkenler 3.1.2.1. Bankalara özgü değişkenler 3.1.2.1.1. Sermaye Banka karlılığını etkileyen en önemli faktörlerden biri sermaye oranıdır. Bilindiği gibi, özsermaye / toplam net aktifler oranı, işletmelerin net aktiflerini ne oranda öz kaynaklarla finanse ettiklerini gösterir.191

Sermaye Yeterliliği Oranı = Özsermaye / Toplam Aktifler (Net)

Bankacılık sektöründe, güven ve istikrarın korunması, ayrıca muhtemel tehlikelere karşı dayanıklılığın arttırılmasını temin için güçlü bir sermaye yapısı

189ATASOY; A.g.e., s. 43 190A.e., 46 191GÜNGÖR; A.g.m., s. 43 96

aranmaktadır. Son yıllarda bankacılık faaliyetlerinin artan bir hızla uluslararası alana yayılması sermaye yeterliliği kavramını ön plana çıkarmıştır. Öyle ki bankalar eskiden aktif büyüklüklerine göre sıralanırken bugün sermaye yeterliliği en önemli ölçüt haline gelmiştir. 1992 yılından itibaren, uluslararası alanda faaliyet gösteren bankalara OECD'nin yayınladığı Cooke Raporu ile getirilen asgari sermaye yeterliliği oranı % 8'dir. Buna ilaveten ana sermayenin risk ağırlıklı aktiflere oranı ise % 4 olarak belirlenmiştir. Türkiye'de sermaye yeterliliği ilk olarak 1989 yılında Bankalar Kanunu'nda yer almıştır. Mevcut yasal düzenlemeler ile yetinilmemiş, uluslararası gelişmelere adapte olmak amacı ile ayrıca tebliğler çıkarılmıştır. İlk olarak %5 ile uygulanmaya başlanılan rasyo, daha sonraki yıllarda yavaş yavaş yükseltilmiş ve bugün %8 ile standartlaşmış olarak uygulanmakta olan tek sermaye yeterliliği rasyosudur.192 En son düzenlenen sermaye yeterliliği prensipleri ile bankalara, sermaye kullanımını etkinleştirme ve risk/getiri sisteminin kurulması yönünde bir risk yönetimi zorunluluğu getirilmiştir. İleri ki dönemlerde bankaların risk yönetimi uygulamaları ile ilgili olarak yasal otoriteler ile birebir iletişim içinde olması ve denetimlerin başlaması beklenmektedir. Sermaye yeterliliğinin banka bazında piyasa riskini dikkate alarak hesaplanması ve raporlanmasına 2002 başında geçilmiş ve yıl ortasında da konsolide bazda piyasa riski dikkate alınarak hesaplanması süreci başlayacaktır. Bu konuda getirilen düzenlemeler dışında çeşitli yaptırımlar da bulunmaktadır. Sermaye yeterliliği rasyosu %8'in altına düşen bankalar, hem daha fazla mevduat sigorta fonu ödemeye hem de 6 ay içinde rasyoyu yakalamaya zorlanmaktadır. Schargrodsky ve Sturzanegger tarafından yapılan çalışmada ayrıca, sermaye yeterliliğinin artırılmasının gelişmekte olan ülkelerde faiz marjlarını daralttığı, gelişmiş ülkelerde ise etkisinin olmadığı bulunmuştur.193

192Niyazi ÇAKIR, Türkiye'de ve Uluslararası Bankacılık Alanında Sermaye Yeterliliği Düzenlemelerinin Mukayeseli Değerlendirilmesi, Hazine ve Dış Ticaret Dergisi, Sayı. 8., Ankara, Nisan 1991, s. 29-30. 193Yasemin Türker KAYA; Türk Bankacılık Sisteminde Net Faiz Marjının Modellenmesi, MSPD Çalışma Raporları : 2001/4, BDDK Yayınları, Ankara, 2001, s. 4 97

Bankalar, enflasyonist baskılardan dolayı her sene bilançolarını şişirmek zorunda kalmaktadır. Eğer banka, enflasyon kadar öz kaynaklarını arttırmaz ise, öz kaynaklar bankayı taşıyamaz hale gelmektedir. Bankanın dış kaynaklara yönelmesi de riskli olacaktır. Çünkü her an kesilme durumu söz konusudur. Dolayısıyla, bankacılık sisteminin güvenliği için böyle bir standart rasyo getirilmesi çok olumlu olmuştur. Sermayesi yetersiz bir bankanın karşılaştığı risk dört etkenden kaynaklanabilir. Birincisi, sermaye sabit kalırken aktiflerin artması, ikincisi aktiflerin sermayeden daha hızlı artması, üçüncüsü aktifler sabit kalırken sermayenin azalması ve sonuncusu ise sermayenin aktiflerden daha hızlı azalması durumudur. İlk iki durumda, problem, bankanın büyümesi nedeni ile sermayenin yetersiz kalması sorunudur. Böyle bir banka, sermaye artırımına giderek, ya da riskli aktiflerin bir kısmını satarak yeterli sermaye oranını tekrar yakalayabilmektedir. Son iki durumda bankanın karşılaştığı risk çok daha zorlu olmaktadır. Aktiflerin sabit kalarak sermayenin azalmasının nedeni zararlardır. Kötü yönetim, teknolojik gelişmelerin gerisinde kalma, pazar payının kaybı ve kredi riski, zararların temel nedenlerini oluşturmaktadır. Özellikle, yüksek enflasyonlu bir ekonomide kredi riski artacağından zarar edilmese bile karlar düşmektedir. Bu durumdaki bir banka, büyümeyi finanse edecek sermaye artısı yapamayacağı için finansal zorluklarla karşılaşmaktadır. Bankanın zarar etmesi halinde ise, özsermayede azalmalar söz konusu olmaktadır. Dolayısıyla, sermaye yeterliliği istenilen seviyenin altına düşmektedir. Zararların diğer iki nedeni de enflasyona karşı son derece hassas olan döviz kuru riski ve faiz riskidir. Enflasyonun yüksek olması durumunda, bu iki finansal riskteki artışlar da sermaye azalmalarında önemli rol oynamaktadırlar.194 Türkiye'de enflasyonun yüksek olması yeniden değerleme fonlarının öz kaynak toplamı içerisindeki payının artmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla, sabit kıymet yeniden değerleme fonlarının, banka öz kaynakları içindeki payının yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.195

194Hüseyin ÇİLLİ, Enflasyon, Bankalar ve Risk, TBB Yayınları. İstanbul, 1994, s. 4. 195Yener ALTUNBAŞ-Ayhan SARISU; Avrupa Birliği Sürecinde Türk ve Avrupa Bankacılık Sistemlerinin Karşılaştırılması, TBB Yayınları, İstanbul, 1996, s. 12 98

3.1.2.1.2. Faaliyet Giderleri Bankaların faaliyetlerini sürdürürlerken katlandıkları giderler, karlılığı önemli ölçüde etkilemektedir. Bu konuda yapılan çalışmalarda, faaliyet giderlerini temsil etmek üzere genellikle personel harcamaları kullanılmakta ve toplam aktiflere oranlanmaktadır. Personel harcamalarının toplam aktiflere oranı, işgücü verimliliğini gösteren bir değişken olmanın yanında, bankaların faaliyet giderlerinin önemli bir kalemi olması nedeniyle bir maliyet unsuru olarak da değerlendirilebilmektedir.196 Bu oran çalışmamızda literatürde kullanıldığı şekli ile değil personel giderleri oranı olarak ele alınmıştır. Çünkü bankalar için en önemli gider kalemlerinden bir tanesi aşağıda da açıklandığı üzere personel giderleridir.

Personel Giderleri Oranı = Personel Giderleri / Toplam Aktifler

Kaynak maliyeti hesaplamasında, faaliyet gideri olarak da adlandırılan dolaylı maliyetlerin etkisinin dikkate alınması gerekmektedir. Bunların en önemlisi personel giderleridir.197 Türk bankacılık sektöründe, 1980 öncesi koşullarında mevduat toplayabilmek için şube ağını genişletmek ve yeni personel istihdam etmek rasyonel kabul edilirken, 1980’li yıllardan itibaren reel pozitif faiz politikası ve otomasyondaki gelişmeler, bir çok şubeyi karlı olmaktan çıkarmıştır. Bunun sonucunda, bir süre bankalar işletme giderlerini azaltmak amacıyla, şube kapatma ve personel sayısını azaltma politikası izlemişler, fakat son yıllarda sanayileşmenin Anadolu’ya yayılmasıyla birlikte, mevcut bankaların şube sayılarını yeniden arttırma politikası izlemelerine neden olmuştur. Bankaların personel ve şube giderlerinde büyük artışların olduğu ve personel giderlerinin, bankaların tüm giderlerinin, %70-80’nini oluşturmaya başladığı görülmüştür. Bu da sektördeki maliyetlerin yeniden artmasına yol açmıştır.198 Personel ve işletme giderlerinin azaltılabilmesi, bankaların pazar paylarını artırmak için yeni örgütlenmelere gitmeleri, ileri teknoloji kullanımı ve mali piyasalardaki gelişmelere uyum sağlayabilecek donanıma sahip personel

196GÜNGÖR; A.g.e, s. 43-44 197Zeynep Ada EROĞLU; Türk Bankacılık Sisteminde Kaynak Maliyeti, MSPD Çalışma Raporları: 2001/5, BDDK Yayınları, Ankara, 2001, s. 10 198İlker PARASIZ; Para Banka ve Finansal Piyasalar, 7. Baskı, Ezgi Kitabevi, Bursa, 2000, s. 127 99

istihdamı, bankacılık hizmetlerinin kalitesini artırıp, en düşük maliyetle sunumuna olanak sağlayabilecek ve yukarıda sıralanan gelişmeler Türk bankacılık sisteminde etkinliğin ve verimliliğin artmasına katkıda bulunacaktır. Yakın gelecekte diğer gelişmiş ülkelerin mali sistemlerine benzer bir yapıda çalışması arzulanan Türk bankacılık sektörünün etkinliği ve verimliliği çerçevesinde, kaynak maliyetini oluşturan unsurlar arasında yer alan faaliyet giderlerinin göreli öneminin artması beklenmelidir. Bu durumda; kaynak aktarma maliyetlerinin düşürülmesi ve dolayısıyla Türk bankacılık sektörünün etkinlik ve verimliliğin artırılmasında bankalarımıza önemli görevler düşmektedir.199

3.1.2.1.3. Likidite Banka karlılığı açısından dikkate alınan bir diğer değişken ise risk yönetimidir. Varlık kalitesi veya likit aktif seviyesiyle ölçülen risk, özellikle artan belirsizlik koşullarında bankaların portföylerini çeşitlendirmeleri ve/veya likit aktiflerini artırmalarıyla azaltılabilmektedir. Bankalarda fazla likit varlık tutmanın doğabilecek riskleri azaltmasının yanında, karlılığı azaltabileceği de düşünülmelidir.200 Likidite, yükümlülüklerin ve takas borçlarının istenildiğinde ödenebilmesi anlamına gelen ve bankacılıkta birincil önem taşıyan hususlardan biri olarak kabul edilmektedir. Likidite seviyesini belirlemek için, kredilerin veya likit aktiflerin toplam aktifler içindeki payı veya mevduatın krediye dönüşüm oranı, değişken olarak kullanılmaktadır.201

Likidite Oranı = Likit Varlıklar / Toplam Varlıklar

Uzun dönemde bankanın başarısı, diğer bir deyişle mali bünyenin gücü likidite ile ölçülmektedir. Bankaların likidite sıkışıklığına girerek ödeme güçlüğüne düşmeleri likidite riski olarak açıklanmaktadır. Bu nedenle, likidite yönetimi likidite ve faiz riskini yakından takip etmektedir. Her iki risk de, fon kaynak ve kullanımları arasında son vade tarihi veya yeniden faizlendirmeden doğan uyumsuzluklardan oluşmaktadır. Doğru bir likidite yönetimi fonlama

199EROĞLU; A.g.e.12-13 200GÜNGÖR; A.g.m., s. 43 201ATASOY; A.g.e., s. 3 100

üzerine yapılan stratejik planlamalar ile nakit giriş ve çıkışlarının doğru bir şekilde tahmin edilmesine; likidite ve faiz risk limitlerinin belirlenmesine dayanmaktadır. Bankalar, özellikle kısa vadeli likidite taahhütleri için kasalarında ve merkez bankası nezdinde mevduatlarının belli bir yüzdesini nakit olarak bulundurmakla yükümlüdürler. Uzun vadeli likidite ihtiyacı için ise, uzun vadeli mevduatın belli bir oranı kadar likiditesi yüksek tahvil ve bono bulundurmaktadırlar. Banka bilançolarının karşılaştığı finansal riskler arasında yer alan likidite üzerinde, enflasyonun doğrudan etkili olduğu düşünülmektedir. Enflasyon arttığında, ilk olarak ülkedeki faiz oranları yükselmekle ve ardından peş peşe kredi riski, faiz riski ve döviz kuru riski artarak gelmektedir. Geri dönmeyen kredilerde artışlar olabileceği gibi, faiz yükselmeleri ile banka piyasa değeri düşmektedir. Bankalar istedikleri kadar likiditelerini düşürsünler, enflasyonist ortamda fırsat maliyeti artmaktadır. Bunun sonucunda, bankalar enflasyondan ötürü bir kez daha riske girmektedirler. Muhtemel bir devalüasyon sonucunda da bankaların döviz mevduatının yerel para cinsinden değeri artmaktadır. Bu gelişmeler bankaların likidite dengesini bozmaktadır. Bütün bunların neticesinde bankaların likidite riskleri yükselmektedir. Bu da, yüksek disponibilite ve ilave karşılıklara neden olmaktadır. Dolayısıyla, bankaların karları likidite riski nedeni ile erimektedir.202 Karlılığın belirleyicilerine yönelik uluslararası çalışmalar incelendiğinde, özellikle bankaların pasif yapısının, sermaye yeterliliklerinin, likidite durumlarının, kredi politika ve kalitesinin, operasyonel verimliliğinin ve banka büyüklüklerinin karlılık üzerinde önemli etkisi olan değişkenler olduğu göze çarpmaktadır.203

202Saruhan DOĞAN - Yıldız ŞARSEL,; Enflasyonun Bankacılık Sektörü Üzerine Etkileri ve Türk Bankacılık Sektörüne Bir Bakış, TBB Yayınları. Ankara, 1994. s. 20-28 203ATASOY; A.g.e., s. 39 101

3.1.2.1.4. Menkul Değerler Cüzdanı Banka karlılığına etki eden bir diğer değişken ise, bankaların sahip oldukları menkul değerlerdir ve menkul değerler oranı şu şekilde hesaplanmaktadır.

Menkul Değerler Oranı= Menkul Değerler Cüzdanı / Toplam Aktifler

Ülkemizde faaliyet gösteren bankaların bilançoları incelendiğinde, menkul değerlerin ağırlıklı olarak devlet iç borçlanma senetlerinden oluştuğu görülmektedir. Özellikle 1990’lı yıllardan sonra bankaların reel kesime kaynak aktarma yerine, kamunun en büyük fon kaynağı durumuna gelmesi, bilânço yapılarını oldukça değiştirmiştir. 32 sayılı Karar ile serbestleşen sermaye akımları, artan reel faizlerin çekiciliği ile beraber sıcak para girişlerinin artmasını ve bunun sonucunda bankaların açık pozisyon vermesi yoluyla kamuyu finanse etmesini beraberinde getirmiştir. Bu durum, bankaları daha önce karşılaşmadıkları kur, faiz ve likidite riskiyle karşı karşıya getirmiştir.204 Ülkemizde Eylül 2008’de 179,8 milyar TL olan menkul değerler cüzdanı yılın son çeyreğinde yaklaşık toplam aktiflerdeki artış oranı kadar (%7,9) artarak 194 milyar TL seviyesine ulaşmıştır. 2009 yılının ilk yarısında ise bankacılık sektörü aktif büyüklüğündeki artışın oldukça üzerinde %14,3 oranında büyüyerek Haziran 2009’da 221,8 milyar TL seviyesine yükselmiştir. Toplam menkul değerlerin Eylül 2008’de bankacılık sektörü toplam aktifleri içerisindeki payı %26,5 iken, yılın son çeyreğinde değişmeksizin aynı seviyede kalmış, Hazine’nin itfasından fazla borçlanmasının da katkısıyla Haziran 2009’da 2008 yılsonuna göre 2,4 puan artarak %28,9’a yükselmiştir.

204M. Faruk AYDIN; Türkiye’de Kamu Kesimi İç Borçlanmasının Bankacılık Sektörü Bilânçolarına ve Risklerine Olan Etkileri TCMB Araştırma Genel Müdürlüğü Çalışma Tebliği, No:13, Ankara, 2002, s.1 102

3.1.2.1.5. Takipteki Krediler Banka karlılığını etkileyen önemli faktörlerden bir tanesi de takipteki kredilerdir. Takipteki krediler bankaların aktif kalitesinin ölçümünde kullanılan önemli göstergelerden biri olup, kredi tahsilatındaki performansı yansıtmaktadır.205

Takipteki Krediler Oranı = Takipteki Krediler / Toplam Krediler

Kredi riski, bankaların verdiği kredilerin geri ödenmeme olasılığıdır. Bankalar geri ödenmeyen krediler için karşılık ayırarak bu karşılıkları net faiz gelirinden düşmektedirler. Bu da, bankaların karını azaltıcı bir etki yaratmaktadır. Firmalar kredi ihtiyaçlarını karşılamak amacı ile bankalardan kredi talep etmektedirler. Aldıkları kredileri vadesinde ve önceden ayarlanmış faiz ile beraber geri ödemek durumundadırlar. Türkiye şartlarında yüksek enflasyon nedeni ile faiz oranları çok yüksek seviyelerde seyretmektedir. Bu durum borçlanma maliyetlerini de yükseltmektedir. Finansman maliyeti artan firmalar ekonomik ilerleme sağlandığı sürece bir sorunla karşılaşmamaktadırlar. Ancak, ekonomi resesyona girdiğinde, firmaların maliyetlerini karşılayan faaliyet karları düşmekte ve uzun vadede iflaslar meydana gelebilmektedir. Bu sonuç, bankaların batık kredilerinin artmasına sebep olmaktadır. Böylece, bankaların karlılıklarında bozulmalar baş göstermekte ve muhtemel zararlara dönüşmektedir. Bireysel kredilerde de aynı etki mevcuttur. Enflasyon yüzünden geliri azalan kişilerin kredi borcunu ödeyememe riski ortaya çıkmakta ve bankaların batık kredi hacmi daha da artmaktadır. Enflasyonun 41 ülke için zaman, kesit ve karma serileri eşliğinde elde edilen bulguları değerlendiren Erb, Harvey ve Viskanta'ya göre kredi riski ile enflasyon arasında belirgin bir korelasyon bulunduğunu ortaya koymuşlardır.206 Banka yönetiminin kredi riskini iyi bir şekilde yönetmesi ise, karlılık performansını etkilemektedir. Kredi verme aşamasında, bankaların müşterilerinin kredi riskini iyi bir şekilde değerlendirmeleri ve fiyatlamayı buna göre yapması, verdikleri krediler için yeterli teminatlara sahip olması, bankaların kredilerinin

205GÜNGÖR; A.g.m., s. 44 206Claude ERB - Campbell R. HARVEY - Tadas E. VISKANTA; Inflation and World Equity Selection, Financial Analysts Journal, November/December 1995, s. 37 103

temerrüde düşmesini veya temerrüt sonucu oluşacak kayıplarını azaltacaktır. Bankaların kredi karşılık giderlerinin toplam kredilere oranı arttıkça, net faiz marjı artmakta, bununla birlikte aktif karlılığı ise azalmaktadır. Bankalar, kredilerden oluşabilecek kayıplarını müşterilerine yansıtmakta, ancak elde edilen ek gelir, karşılık giderlerini telafi edememektedir. Bu durum, bankaların takipteki alacaklarından kaynaklanabilecek olası zararları yeterli bir şekilde fiyatlarına yansıtamadığını göstermektedir. Bankaların operasyonel maliyetlerinin kontrolü, karlılık performansını beklendiği gibi olumlu etkilemektedir. Bankalar faiz dışı giderlerini faiz marjlarına yansıtmaktadır. Dolayısıyla, faiz dışı giderler arttıkça net faiz marjı artmaktadır. Ancak, elde edilen sonuçlara göre faiz dışı giderler arttıkça aktif karlılığı azalmaktadır. Bu durum, bankaların işletme giderlerini çeşitli nedenlerle fiyatlarına yeterli bir şekilde yansıtamadığını göstermektedir. Bankaların pasif tarafı temel olarak mevduat, mevduat dışı kaynaklar ve öz kaynaklardan oluşmaktadır. Ülkemizde, pasif yapısı mevduat ağırlıklıdır.207

3.1.2.1.6. Büyüklük Banka karlılık seviyesinin belirleyicilerinden bir başkası enflasyona göre düzeltilmiş aktif toplamının doğal logaritması olan büyüklüktür. Büyüklük, bankaların ölçek ekonomisinden ne ölçüde faydalandıklarını göstermekte ve karlılığı etkileyen önemli bir değişken olarak karşımıza çıkmaktadır. Literatürde toplam aktiflerin tutarı olarak ifade edilen büyüklük ile karlılık arasında genel olarak pozitif bir ilişkinin olduğu tespit edilmiştir. 208 Karlılığın belirleyicilerine yönelik uluslararası çalışmalar incelendiğinde, birinci bölümde de belirtildiği gibi, özellikle bankaların pasif yapısının, sermaye yeterliliklerinin, likidite durumlarının, kredi politika ve kalitesinin, operasyonel verimliliğinin ve banka büyüklüklerinin karlılık üzerinde önemli etkisi olan değişkenler olduğu göze çarpmaktadır. Bununla birlikte, mülkiyet yapısı ile piyasadaki konsantrasyonun karlılığı etkileyen finansal yapı değişkenleri; büyüme oranı, enflasyon oranı ile reel faiz oranlarının önemli makro ekonomik

207ATASOY; A.g.e., s. 66-67 208GÜNGÖR; A.g.m., s. 42 104

değişkenler olduğu tespit edilmiştir. Aşağıda AB ülkeleri ve Türkiye itibariyle aktif karlılığı ve büyüme arasındaki ilişkiyi gösterir grafik verilmiştir.209 Grafik 3.1. Aktif Karlılığı Büyüklük İlişkisi

İşletme büyüklüğü değişkenleri, genellikle satış hacmi ve aktif büyüklüğü ile ifade edilmektedir. Küçük firmaların neden göreli olarak daha fazla özsermaye ihraç ettikleri tartışıla gelmektedir. Chen ve Zhao, bu beklenti ile gerçekleştirdikleri araştırmada toplam satışların doğal logaritması ile ölçtükleri büyüklük değişkeni ile karlılık arasında pozitif bir ilişki elde etmişlerdir.210

3.1.2.2. Makroekonomik değişkenler Makroekonomik değişkenlerin banka karlılığı üzerine etkisi bulunduğundan, konuyla ilgili çalışmalarda bu faktörler, kontrol değişkenler olarak kurulan modellere dâhil edilmektedir. Literatürde makroekonomik değişkenlerin banka karlılığına etkisini inceleyen çalışmalarda genellikle

209ATASOY; A.g.e., s. 39 210L CHEN- X. ZHAU; Profitability, Mean Reversion of Leverage Ratios and Capital Structure Choices, 2004, s. 16 105

enflasyon, gayri safi milli hasaıladaki büyüme ve reel faiz oranları kullanılmaktadır.211

3.1.2.2.1. Enflasyon Enflasyon, bankaların gerçekte düşük olan karlarını gizlemektedir. Bankalar da enflasyon deviniminde akıp giden diğer işletmeler gibi şişirilmiş karlar elde etmektedirler. Enflasyon, bankaların bilançolarını şişirmelerine neden olmaktadır. Aksi halde, bilançolarını şişirmezler ve aynı oranda öz kaynaklarını arttırmazlarsa, öz kaynaklar bankayı taşıyamaz hale gelecektir. Türkiye'de enflasyonun uzun vadede bankaların karlılığı üzerindeki etkilerinin zararlı olduğu ve bu nedenle de sektörün risklerinin arttığı görüşü yaygınlaşmıştır. Bilançolarda mevcut olan finansal riskler yüzünden banka karlılıklarında dalgalanmalar meydana gelmekledir. Karlardaki istikrarsızlıklar bankaları zararlarla sonuçlanan ciddi sorunlara sürüklemektedir. Türkiye'de bankacılık sektöründe nominal olarak artmış görünen karların reel artışları konusunda ciddi kuşkulara rastlanmaktadır. Enflasyonun yarattığı aşındırmayı telafi edecek boyutlarda reel kara sahip banka sayısı çok az bulunmaktadır.212 Makroekonomik yapıdaki istikrarsızlıklar, özellikle yüksek enflasyon bankacılık sektöründe belirsizliği artırırken, para ikamesini hızlandırmaktadır. Türkiye örneğinden de izlenebileceği gibi, yüksek enflasyon ve kamu kesiminin artan borçlanma gereğinin yarattığı yüksek reel faizler, bankaların yurtdışından göreli olarak ucuza sağladıkları kaynakları, kamu açıklarının finansmanında kullanmalarını cazip hale getirmiştir. Bunun sonucunda sistemde genel olarak, verimlilik düşük olmasına rağmen, yüksek faiz marjlarının etkisiyle, karlılık yükselmiştir.213 Ancak, Bourke ve Short'tan esinlenerek yapılan bir çalışmada, Türk bankacılık sektöründe kamu bankalarının bankacılık sektörü karlılığına etkisinin negatif olduğu bulunmuştur. Söz konusu çalışma kamu bankalarının, sektördeki

211 GÜNGÖR; A.g.m., s. 45-46 212Füsun S. ERBİLGİÇ-Bengi ÖZER; The Effects of Inflation on Compositions of Revenues, Deposits and Profitability of Commercial Banks in Turkey, Bogaziçi Journal Review of Social, Economic and Administrative Studies, Volume. 7, No. 1-2, İstanbul, 1993, s. 169 213 KAYA; A.g.e., s. 6 106

diğer özel sermayeli ticari bankalara kıyasla sektörün karlılık performansını olumsuz yönde etkilediğini göstermektedir.214 Uluslararası makaleler incelendiğinde, enflasyon oranı ve büyümenin karlılık üzerinde etkili olan en önemli iki makro ekonomik değişken olduğu tespit edilmiştir. AB ülkelerinin 2005 yılı itibariyle karlılık performansı ile enflasyon oranı değişkenlerinin dağılımı incelendiğinde, düşük enflasyona sahip ülkelerde aynı zamanda aktif karlılıklarının da düşük olduğu görülmektedir. Ülkemizde son yıllardaki enflasyondaki düşüş eğilimine karşılık, incelenen ülkeler arasında enflasyon oranının en yüksek olduğu ülke konumundadır. 2005 yıl sonu itibariyle Tüketici Fiyat Endeksi’ne göre yıllık enflasyon yüzde 7,7 olarak gerçekleşmiştir. Aynı zamanda, Türk bankacılık sektörü yüksek enflasyon-yüksek karlılık bölgesinde yer almaktadır. Yüksek enflasyon yaşanan ülkelerde gelirlerin giderlerden daha fazla arttığı düşünülmektedir. Aşağıda AB ülkeleri ve Türkiye itibariyle aktif karlılığı ile enflasyon arasındaki ilişkiyi gösterir bir grafik verilmiştir.215

Grafik 3.2. Aktif Karlılığı Enflasyon İlişkisi

214Demet ÇANAKÇI; Türk Bankacılık Sektöründe Karlılığı Belirleyen Faktörler: Bir Ekonometrik Çalışma, Bankacılar Dergisi, TBB Yayınları, Sayı. 18, İstanbul, Eylül 1996, s. 27 215ATASOY; A.g.e., s. 45 107

Bankalar finansal piyasalarda üstlendikleri aracılık faaliyetleri dolayısıyla, genel fiyat değişimlerine karşı son derece hassas olan ve satın alma gücü eriyebilen finansal araçlar ile çalışmaktadırlar. Fiyatlardaki değişmeler sonucu beklenilen getirilerde belirsizlikler doğmaktadır. Dolayısıyla, bankacılık sistemi faaliyetlerini sürdürürken birçok riskle karşı karşıya kalmaktadır. Türkiye'de ise var olan risklere ek olarak yıllardır devam eden bir enflasyon olgusu bulunmaktadır. Bu başlı başına, ülke genelinde olduğu gibi finansal piyasalar için de ciddi bir risk teşkil etmektedir. Türkiye'nin tüm piyasalarda en önde gelen riski enflasyondur. Tüm risk gruplarına etki eden enflasyon riski Türkiye'de önemli bir gösterge olarak göz ardı edilemez bir etkiye sahiptir. Dolayısıyla, Türkiye'de bankacılık için enflasyon etkisi bağlamında bir risk analizi yapılması gerçeği daha doğru yansıtacaktır. Chari, Jones ve Manuelli enflasyon, büyüme ve bankacılık üzerine kurdukları modelde enflasyon ile bankacılığın parasal tabanı arasında pozitif bir ilişki bulmuşlardır.216

3.1.2.2.2. GSYİH Büyüme Oranı GSMH (Gayri Safi Milli Hasıla), bir ülkenin vatandaşlarının veri bir yıl için ürettikleri toplam mal ve hizmetlerin, belli bir para birimi karşılığındaki değerinin toplamıdır. 1990'ların başından itibaren, küreselleşmenin ivme kazanıp, üretim faktörlerinin ve sermayenin, ülke sınırlarının dışına taşması sonucu, makroekonomik analizlerde ilgi, bir ülkenin yurttaşlarının gelirini ifade eden GSMH yerine, bir ülkenin sınırları içerisinde yaratılan toplam geliri ifade eden GSYİH üzerine yoğunlaşmıştır. Fakat yine de ülkelerdeki kişi başına gelir ve bunların karşılaştırılması gibi konularda GSMH hala önemli bir kavram ve ölçüdür. GSMH, genellikle bir yıllık zaman birimi içinde hesaplanır. 217 Büyüme oranı ise milli gelirin bir önceki yıla göre artış oranıdır. Belli bir dönemin sabit fiyatlarla GSMH’ sinin, bir önceki yılın aynı döneminin GSMH’ sine bölünmesiyle bulunur. Sanayileşmiş ülkelerde, ekonominin bir yıl veya üç aylık dönemler itibariyle performansını ölçerken gayrisafi milli hasılanın büyüme

216V.V. CHARI - Larry E. JONES - Rodolfo E. MANUELLI; Inflation, Growth and Financial Intermediation, Federal Reserve Bank of St. Louis Review, Volume. 78 May/June 1996, s. 56. 217 http://tr.wikipedia.org/wiki/Gayrisafi_mill%C3%AE_has%C4%B1la ( 13.09.2009) 108

hızı kullanılır. Üç aylık hesaplamalar ekonominin seyrinin daha iyi izlenmesi için yapılır. Ekonominin en iyi göstergelerinden biri olan gayri safi milli hasılada ki büyüme ve banka karlılığının ilişkisinin araştırıldığı çalışmalarda, sıklıkla kullanılan bir diğer makro ekonomik değişkendir ve karlılıkla büyüme arasındaki ilişkinin pozitif olması beklenir.218 Makroekonomik değişkenlerden olan GSMH büyüme oranı değişkeninin dağılımı incelendiğinde, yüksek reel büyüme yaşanan ülkelerin aynı zamanda aktif karlılıklarının da yüksek olduğu görülmektedir. Büyüme oranının artması sektörün faaliyetlerinde artışa yol açarak, karlılığın olumlu etkilenmesine neden olacaktır. AB ülkeleri ve ülkemiz açısından bakıldığında aktif karlılığı ve büyüme arasındaki ilişkiyi açıklayan bir çalışmada grafiksel olarak şu sonuçlar elde edilmiştir.219

Grafik 3.3. Aktif Karlılığı GSMH Büyüme İlişkisi

Çalışmamızda yurt içerisinde faaliyet gösteren bankaların karlılık analizi yapılacağı için büyüme oranı olarak GSYİH büyüme oranları dikkate alınmıştır.

218GÜNGÖR; A.g.m., s. 45 219ATASOY; A.g.e., s. 46 109

3.1.2.3. Sektörle ilgili değişkenler 3.1.2.3.1. Sektör Payı Sektör payı ile ifade edilmek istenen sektörde yer alan tüm bankaların aktif toplamlarının GSYİH’ ye oranıdır. Bu oran ile bankaların aktif toplamlarının GSYİH’ da ki rolü belirlenerek bankaların aktif karlılığı üzerinde olan etkisi ortaya koyulmaya çalışılacaktır. Sektöre ilişkin değişkenlerden olan sektör payı, banka sektörünün gelişimini ve bankaların sağladıkları finansmanın ekonomideki önemini yansıtmaktadır.220

3.1.2.3.2. Yoğunlaşma Sektör yapısı ile karlılık arasındaki olası ilişkide dikkate alınması gereken diğer bir faktör ise sektördeki yoğunlaşmadır. Yoğunlaşma oranı, genel olarak sektörde yer alan aktif toplamları en büyük beş veya on bankanın, tüm sektördeki bankaların aktif toplamına oranlanması ile hesaplanır. Yoğunlaşmanın banka karlılığı üzerine etkilerinin incelendiği araştırmalarda en çok kullanılan modellerden birisi de, yapı-yönetim-performans (stucture-conduct-performance) hipotezidir. Bu hipotezde, yüksek oranda piyasa yoğunlaşmasının bankalar arasındaki rekabeti azalttığı ve daha yüksek oranda karlılıklara sebep olduğu ileri sürülmektedir. Bu konuda ortaya atılan nispi piyasa gücü (relative market power) hipotezinde ise, yüksek piyasa gücüne sahip firmaların anormal karlar elde ettikleri ve büyük firmaların yöneticilerinin etkinliği maksimize etmek için daha az çaba sarf edebildikleri ifade edilmektedir.221

220GÜNGÖR; A.g.m., s. 45 221A.e., s. 46 110

3.2. BANKA KARLILIĞINI ETKİLEYEN FAKTÖRLERLE İLGİLİ YAPILAN ÇALIŞMALAR Bu konuda yapılan bilimsel çalışmalar uluslararası ve ulusal çalışmalar olarak iki başlık altında ele alınarak incelenecektir.

3.2.1. Banka Karlılığını Etkileyen Faktörlerle İlgili Yapılan Uluslararası Çalışmalar Büyüklük, bankaların ölçek ekonomisinden ne ölçüde faydalandıklarını göstermekte ve karlılığı etkileyen önemli bir değişken olarak karşımıza çıkmaktadır. Literatürde toplam aktiflerin tutarı olarak ifade edilen büyüklük ile karlılık arasında genel olarak pozitif bir ilişkinin olduğu tespit edilmiştir. Smirlock (1985), 2700’ün üzerinde bankayı ele alarak yaptığı çalışmada, banka karlılığıyla pazar payı arasında pozitif bir ilişkinin olduğunu, fakat piyasadaki yoğunlaşmayla karlılık arasında nedensel bir ilişkinin olmadığı sonucuna varmıştır.222 Goddard vd (2004), ise, Avrupa ülkelerindeki bankaların karlılıklarını, yatay kesit, panel veri ve dinamik panel veri yöntemleriyle araştırdıkları çalışmalarında, büyüklükle karlılık ilişkisinin zayıf olduğunu belirtmektedirler.223 Yazarlar bu çalışmalarında, Almanya ve İngiltere için büyük bankaların ölçek ekonomisinden ve büyüklüğün getirdiği diğer avantajlardan faydalandıklarını, ancak bu durumun diğer Avrupa ülkelerinde (Danimarka, Fransa, İtalya ve İspanya) geçerli olmadığı sonucuna varmışlardır.224 Sermaye oranı, banka karlılığını etkileyen en önemli faktörlerden bir diğeri olma özelliğini taşımaktadır. Bankaların sermaye miktarlarının karlılıkla ilişkisi üzerine literatürde farklı görüşler vardır. Bu görüşlerden ilkinde, bankaların daha fazla sermaye tutmalarının başarısızlığa karşı bir set oluşturacağı ve iflas ihtimalini azaltacağı savunulmaktadır. Bu görüş, Berger, Herring ve Szego (1995), Kaufman (1991) ve Keeley ve Furlong (1990) gibi araştırmacılar tarafından desteklenmiştir. Bu konuda Berger, sermayenin karlılık üzerine pozitif etkisi konusunda literatürde ilgi gören iki hipotez öne sürmüştür. Birincisi; artan

222Michael SMIRLOCK; Evidence on the (Non) Relationship Between Concentration and Profitability in Banking, Journal of Money, Credit, and Banking, V:17, 1985, s. 69 223J.A GODDARD- P MOLYNEUX- J.O.S. WİLSON; The Profitability of European Banks: A Cross-Sectional and Dynamic Panel Analysis, The Manchester School, V: 72 (3), 2004, s. 363 224GODDARD-MOLYNEUX- WİLSON; A.g.m., s. 376 111

sermayenin, özellikle riskli bankalar için, sigorta edilmemiş fonlar üzerindeki faiz oranlarını azaltarak, gelirleri artırmak suretiyle karlılığı artırdığının ileri sürüldüğü “beklenen iflas hipotezi”, ikincisi ise, yöneticilerin gelecekteki nakit akışlarıyla ilgili özel bilgilerini sermaye politikalarıyla gösterdiklerini varsayan “sinyal hipotezi”dir.225 Beklenen iflas hipotezi sonradan Demirguc-Kunt ve Huizinga tarafından yapılan çalışmada desteklenmiştir.226 Sermaye-karlılık ilişkisi üzerine ortaya atılan diğer görüşte ise, bankalarda daha fazla sermaye tutulmasının riskliliği azaltmanın yanında aktifler üzerinden elde edilecek karı da azaltacağıdır. Goddard vd. (2004b)’nin yaptıkları diğer bir çalışmasında bu görüşü destekleyen kanıtlar elde edilmiştir.227 Banka karlılığı açısından dikkate alınan bir diğer değişken ise risk yönetimidir. Varlık kalitesi veya likit aktif seviyesiyle ölçülen risk, özellikle artan belirsizlik koşullarında bankaların portföylerini çeşitlendirmeleri ve/veya likit aktiflerini artırmalarıyla azaltılabilmektedir. Bankalarda fazla likit varlık tutmanın doğabilecek riskleri azaltmasının yanında, karlılığı azaltabileceği de düşünülmelidir. Bu konuda Goddard vd (2004b) ve Molyneux ve Thornton (1992)228 tarafından yapılan çalışmalarda, elde tutulan likit varlık seviyesi arttıkça karlılığın azaldığına dair sonuçlar elde edilmiştir. Bu konuda Angbazo (1997), 1989–1993 dönemini kapsayan Amerikan bankalarının net faiz marjlarının (faiz gelirleri ile faiz giderleri arasındaki fark) belirleyicileri üzerine yaptığı çalışmada, likit varlıkların toplam borçlara oranı olarak hesapladığı likidite riski değişkeninin faiz marjıyla negatif ilişkili olduğunu tespit etmiştir.229 Ancak Bourke (1989) tarafından yapılan çalışmada bu ilişki pozitif olarak bulunmuştur.230

225A. BERGER; The Profit-Structure Relationship in Banking – Tests Of Market Power and Efficient-Structure Hypotheses, Journal of Money, Credit And Banking, V:27 (2), 1995, s. 406 226A. DEMIRGUC-KUNT - H. HUIZINGA; Determinants of Commercial Bank Interest Margins and Profitability: Some International Evidence, The World Development Research Group, Policy Research Working Paper: 1900, 1998, s. 4 227J.A GODDARD- P MOLYNEUX- J.O.S. WİLSON; Dynamics of Growth And Profitability in Banking, Journal Of Money, Credit and Banking, V: 36, 2004, s. 1085-1090 228 P. MOLYNEUX - J. THORNTON; Determinants of European Bank Profitability: A Note, Journal of Banking and Finance, V: 16, 1992 s. 1173–1178 229L. ANGBAZO; Commercial Bank Net Interest Margins, Default Risk, Interest-Rate Risk and Off-Balance Sheet Banking, Journal of Banking and Finance, V: 21, 1997, s. 55 230P. BOURKE; Concentration and Other Determinants of Bank Profitability in Europe, North America and Australia, Journal of Banking and Finance, V: 13, 1989, s. 78–79. 112

Bankaların faaliyetlerini sürdürürlerken katlandıkları giderler, karlılığı önemli ölçüde etkilemektedir. Bu konuda yapılan çalışmalarda, faaliyet giderlerini temsil etmek üzere genellikle personel harcamaları kullanılmakta ve toplam aktiflere oranlanmaktadır. Personel harcamalarının toplam aktiflere oranı, işgücü verimliliğini gösteren bir değişken olmanın yanında, bankaların faaliyet giderlerinin önemli bir kalemi olması nedeniyle bir maliyet unsuru olarak da değerlendirilebilmektedir. Bu konuda Guru vd. (2000) ve Demirgüç-Kunt ve Huizinga (1998) tarafından yapılan çalışmalarda, karlılık göstergeleri ile personel giderleri arasında negatif ilişki bulunmuştur. Bu çalışmalarda elde edilen sonuçlar, bankaların yüksek işletme giderleriyle çalışmalarının karlılıklarını düşürdüğü şeklinde yorumlanmıştır. Abreu ve Mendes (2001) ise yaptıkları çalışmada, bankaların toplam istihdam giderleriyle net faiz marjları arasında pozitif, aktifler üzerinden karlılık arasında ise negatif bir ilişki olduğunu tespit etmişlerdir. Ancak, denklem istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır.231 Enflasyonun banka karlılığındaki değişimi açıklayabileceğini ilk ifade eden araştırmacılardan Bourke (1989), bu durumun ücret ve diğer faiz dışı maliyetlerin enflasyon oranından daha fazla artış göstermesine bağlı bulunduğunu belirtmektedir. Yani, enflasyon tam olarak tahmin edilebiliyorsa ve bankalar gelirlerini, faaliyet giderlerinden daha fazla artırmak üzere faiz oranlarını ayarlayabiliyorsa, yüksek orandaki enflasyonun daha fazla karlılığa sebep olabileceği söylenebilir. Bourke (1989)232 ve Molneux ve Thornton (1992)233 enflasyon ve karlar arasında pozitif bir ilişki bulmuşlardır. Chari, Jones ve Manuelli (1996) enflasyon, büyüme ve bankacılık üzerine bir model kurmuşlar ve enflasyon ile bankacılığın parasal tabanı arasında pozitif bir ilişki mevcut olduğunu öne sürmüşlerdir. Bu ilişkide karşılıklı bir etkileşim olduğunu da kabul etmektedirler.234 Ekonominin en iyi göstergelerinden biri olan gayri safi milli hasılada ki büyüme, banka karlılığının araştırıldığı çalışmalarda sıklıkla kullanılan bir diğer

231M. ABREU - V. MENDES; Commercial Bank Interest Margins and Profitability: Evidence for some EU Countries, City University Economics Department, Preliminary Draft, 2001, s. 3-11 232BOURKE; A.g.e., s. 76-79 233MOLYNEUX - THORNTON; A.g.m., s. 1178 234V.V. CHARI - Larry E. JONES - Rodolfo E. MANUELLI; Inflation, Growth and Financial Intermediation, Federal Reserve Bank of St. Louis Review, Volume. 78 May/June 1996, s. 56 113

makro ekonomik değişkendir ve karlılıkla büyüme arasındaki ilişkinin pozitif olması beklenir. Kosmidou (2006) ve Hassan ve Bashir (2003) çalışmalarında GSMH’daki büyümeyle karlılık arasında pozitif bir ilişki bulmuşlardır. Sektöre ilişkin değişkenlerden sektör payı ile ilgili olarak yapılan çalışmalarda genel olarak bu değişken, ülkede faaliyet gösteren tüm bankaların aktif toplamlarının gayri safi milli hasaılaya oranı şeklinde hesaplanmaktadır. Bu konuda Demirguc-Kunt ve Huizinga (1998), yaptıkları çalışmada, banka varlıklarının milli gelirin daha büyük bölümünü oluşturduğunu, dolayısıyla bankalar arası rekabetin yoğun olduğu ülkelerde söz konusu değişkenle banka karlılığı arasında negatif bir ilişki olduğunu bulmuşlardır. Yoğunlaşmanın banka karlılığı üzerine etkilerinin incelendiği araştırmalarda en çok kullanılan modellerden birisi de, yapı-yönetim-performans (stucture-conduct-performance) hipotezidir. Bu hipotezde, yüksek oranda piyasa yoğunlaşmasının bankalar arasındaki rekabeti azalttığı ve daha yüksek oranda karlılıklara sebep olduğu ileri sürülmektedir. Bu konuda ortaya atılan nispi piyasa gücü (relative market power) hipotezinde ise, yüksek piyasa gücüne sahip firmaların anormal karlar elde ettikleri ve büyük firmaların yöneticilerinin etkinliği maksimize etmek için daha az çaba sarf edebildikleri ifade edilmektedir.235 Bu konuyla ilgili olarak Berger, yüksek orandaki X-etkinliğinin yüksek orandaki karlılıkla ilişkisinin olduğunu ancak bunun piyasada yoğunlaşmaya sebep olduğuna dair herhangi bir kanıta rastlayamadığını belirtmiştir. Elde ettiği bulgulara dayanarak Berger (1995), yapı-yönetim- performans hipotezini reddetmiş ve nispi piyasa gücü hipotezini desteklemiştir.236 Bu konuyla ilgili olarak 50 adet gelişmiş ve gelişmekte olan piyasalarda rekabet üzerine bir çalışma yapan Claessens ve Laeven (2004), daha yüksek oranda yoğunlaşmış bankacılık piyasalarında rekabetin, daha az yoğunlaşmış piyasalara göre daha fazla olduğunu ifade etmektedirler. Ayrıca çalışmada, piyasadaki banka sayısının rekabet göstergesiyle ilişkili olmadığı belirtilmektedir.237

235O. HAVRYLCHYK – E. JURZYK; Profitability of Foreign and Domestic Banks in Central and Eastern Europe: Does The Mode of Entry Matter?, Econ Kleuven Discussion Papers, Paper No:06, 2006, s. 7 236BERGER; A.g.e., s. 404 237Stijn CLAESSENS - Luc LAEVEN; What Drives Bank Competition? Some International Evidence, Journal of Money, Credit and Banking, V: 36 (3), 2004, s. 563 114

Banka karlılığı konusunda ele alınan bir diğer konu ise yerel ve yabancı banka karlılıklarının karşılaştırılmasıdır. Literatürde, uluslararası alanda bankacılık sektörüne yabancı banka girişinin etkilerini araştırmaya yönelik çok sayıda çalışma bulunmaktadır. Bu çalışmaların bir kısmı yabancı bankalar ile ulusal bankaların karşılaştırılması üzerine odaklanmaktadır. Son yıllarda, mal ve hizmetlerdeki uluslararası ticaretin önemi arttıkça, bu ticareti kolaylaştırmak için pek çok banka global bir yapıya kavuşmuştur. Bankalar yabancı şube ve acente açarak ya da kurulmuş yabancı bir bankayı satın alarak yerel finansal piyasalara girmişlerdir. Bankacılık sektörünün globalleşmesi, dünya genelinde finansal piyasaların liberalizasyonuyla birlikte gerçekleşmiştir. Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler ulusal bankacılık sistemlerine yabancı girişine izin vermektedirler.238 Yerel ve yabancı bankaların karlılığı ile ilgili yapılan bazı çalışmalarda yerel bankaların bazılarında ise yabancı bankaların daha karlı oldukları belirtilmektedir. Aslında ortaya çıkabilecek bu farklılığın başlıca iki sebebi olabilir. Birincisi, yabancı bankaların aynı faktörlerden yerel bankalara göre farklı şekilde etkilenebileceği, ikincisi ise, yabancı bankaların yalnızca faaliyette bulundukları ülkelerin değil, bağlı bulundukları ülkelerin ekonomik koşullarından da etkilenmeleridir.239 Havrylchky ve Jurzyk (2006), Merkez ve Doğu Avrupa ülkelerinde faaliyet gösteren 265 bankanın 1995–2003 yılları arasındaki verilerinden faydalanarak yerel ve yabancı bankaların karlılıkları arasındaki farklılıkları araştırdıkları çalışmalarında, yabancı bankaların yerel bankalardan daha karlı olduklarını iddia etmektedirler. Ayrıca, bu ülkelerdeki yabancı bankaların karlılığının bünyelerinde çalıştıkları bankalardan daha yüksek olduğu görülmüştür. Bu durum, bankaların başka bir ülkede faaliyet göstermesinin nedenini açıklamaktadır. Çalışmada ayrıca, yabancı bankaların, faaliyette bulundukları ülkelerin makroekonomik şartlarından yerel bankalara göre daha az etkilendikleri belirtilmektedir. Araştırmaya göre, yabancı bankalar kendi

238S. CLAESSENS - A. DEMIRGUC-KUNT - H. HUIZINGA; How Does Foreign Entry Affect Domestic Banking Markets?, Journal of Banking and Finance, 25, 2001, s. 891 239B. WILLIAMS; Domestic and International Determinants of Bank Profits: Foreign Banks In Australia, Journal of Banking and Finance, V: 27 (6), 2003, s. 1185 115

ülkelerindeki ekonomik gelişmelere karşı daha duyarlıdırlar.240 Bu konuda yapılan diğer bir araştırmada, Pasiouras ve Kosmidou (2006), yabancı ve yerel banka karlılıklarıyla büyüklük, maliyet, sermaye ve sektör payları değişkenleri arasında pozitif ilişki olduğunu belirtmişlerdir. Ancak bazı değişkenlerle karlılık arasındaki ilişki yerel ve yabancı bankalar açısından farklılık göstermiştir. Örneğin enflasyon ve GSMH büyümesiyle karlılık arasında yerel bankalar için pozitif bir ilişki bulunurken, yabancı bankalar için negatif bir ilişki bulunmuştur. Karlılığın yoğunlaşmaya olan tepkisi ise yerel bankalar için negatif, yabancı bankalar için pozitif bulunmuştur.241 Banka karlılığı ile ilgili yapılan çalışmaların bazıları konuyu gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler açısından değerlendirmiştir. Dages vd. (2000) Meksika ve Arjantin için yabancı bankaların sisteme girişlerini dikkate alarak, gelişmekte olan ülkelerde finansal sektörün dışa açıklığının etkilerini araştırmışlardır. Yapılan analiz sonucunda, her iki ülkede de yabancı bankaların yerel bankalarla karşılaştırıldığında kredi hacimlerindeki büyümenin daha güçlü olduğu ve finansal sistemin istikrarına katkıda bulundukları tespit edilmiştir. Çalışmada ayrıca, yabancı bankaların kriz ve finansal güçlük durumunda bile kredi hacmindeki istikrara katkıda bulundukları ve Meksika ve Arjantin örneğinin diğer gelişmekte olan ülkeler için öğretici bir deneyim olduğu ifade edilmiştir.242 Demirguc-Kunt ve Huizinga’nın (1998), içinde birçok gelişmekte olan ülkenin bulunduğu 1988–1995 dönemini ele alan 80 ülkeyi kapsayan çalışmalarında, net faiz marjı ve banka karlılığının banka özellikleri, makroekonomik şartlar, açık ve gizli vergiler, rezervler, genel finansal yapı ve yasal ve kurumsal yapı göstergeleri ile ilişkisi incelenmiştir. Çalışmada, rekabetin daha yoğun olduğu ülkelerde net faiz marjlarının daraldığı ve banka karlılığının azaldığı, yoğunlaşmanın, büyük bankaların daha yüksek faiz marjıyla çalışmalarına sebep olduğu, sermayesi daha güçlü olan bankaların karlılıklarının daha fazla olduğu, gelişmekte olan ülkelerde yabancı banka karlılığının, gelişmiş

240HAVRYLCHYK – JURZYK; A.g.m., s. 7-9 241F. PASIOURAS - K. KOSMIDOU; Factors Influencing the Profitability of Domestic and Foreign Commercial Banks in the European Union, Research in International Business and Finance, Article in Press, 2006, s. 10 242B. Gerard DAGES - Linda GOLDBERG - Daniel KİNNEY; Foreign and Domestic Bank Participation in Emerging Markets: Lessons from Mexico and Argentina, Economic Policy Review, V:6, No:3, 2000, s. 28-29 116

ülkelerde ise yerel bankaların karlılığının daha yüksek olduğu belirtilmektedir. Bunun yanında, enflasyonun banka gelirlerini maliyetlerden daha fazla artırarak banka karlılığını olumlu etkilediği, gerek fakir gerekse zengin ülkelerde vergi yüklerinin banka müşterilerine yansıtıldığı ve yasal ve kurumsal yapıları daha güçlü olan ülkelerde net faiz marjlarının ve banka karlılığının daha düşük olduğu tespit edilmiştir. Hem açık hem de örtük vergilemenin banka karlılıkları üzerindeki etkisini araştırmak amacıyla, zorunlu karşılıkların mevduatlara oranı ile vergi giderlerinin toplam aktiflere oranı açıklayıcı değişken olarak seçilmiştir. Çalışmanın bulgularına göre, gerek zorunlu karşılıklar gerekse de vergi giderleri ile karlılık göstergeleri arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Daha düşük getiriye sahip olan zorunlu karşılıkların artması, banka net faiz marjı ve karlılıklarını olumsuz etkilerken, vergi giderlerindeki artışı bankaların gelirlerine yansıtabildikleri ve karlılıklarını artırdıkları tespit edilmiştir. Aynı çalışmada mevduat sigorta sisteminin bankaların net faiz kazancını olumsuz etkilediği sonucu da ortaya çıkmıştır. Yazarlar, söz konusu bulguyu, mevduat sigorta sisteminin varlığı nedeniyle bankaların riskli yatırımlarını yeterli fiyatlamadığı yönünde yorumlamışlardır. Aynı çalışmada yazarlar bankacılık sektörünün toplam aktiflerinin milli gelir içindeki payı yükseldikçe bankaların net faiz marjının ve karlılık performansının olumsuz etkilediği sonucunu bulmuşlardır. Bankacılık aktiflerinin milli gelir içindeki payının artması, sektördeki rekabetin artması olarak yorumlanmıştır. Çalışmanın diğer bulguları ise, halka açık firmaların toplam piyasa değerlerinin bankacılık sektörünün aktiflerine oranı arttıkça, net faiz marjının daraldığı ve sektördeki konsantrasyon arttıkça banka karlılıklarının arttığı yönündedir. Bunun yanısıra; yazarlar ülkedeki yasal altyapının iyileşmesinin, bankacılık sektörü net faiz marjlarının daralmasına yol açacağını belirtmişlerdir.243 Saunders ve Schumacher (2000), altı AB ülkesi ve ABD’ de ki 614 bankanın 1988-1995 yılları arasındaki net faiz marjlarının belirleyicilerini araştırmışlardır. Ho ve Saunders (1981) tarafından geliştirilen iki aşamalı metodu uygulamışlardır. Net faiz marjı, faiz gelirlerinin faiz giderlerinden farkının

243 DEMIRGUC-KUNT - HUIZINGA; A.g.e., 29-35 117

ortalama faiz getirili aktiflere oranı olarak hesaplanmıştır. Her ülke için 1988- 1995 arası yıllar itibariyle, bağımsız değişken olarak net faiz marjı, bağımlı değişkenler olarak faiz dışı giderlerin faiz dışı gelirlerden farkının ortalama aktiflere oranı, faiz getirisi olmayan aktiflerin ortalama aktiflere oranı ve öz kaynakların toplam aktiflere oranı olmak üzere regresyon yapılmıştır. Tüm ülkelerde net faiz dışı giderlerin (faiz dışı gelirler-faiz dışı giderler / ortalama aktifler) net faiz marjı üzerindeki etkisi istatistiksel olarak anlamlı ve pozitif bulunmuştur. Faiz getirisi olmayan aktiflerin toplam aktiflere oranı ile net faiz marjı arasındaki ilişki pozitif çıkmıştır. Aynı zamanda, çoğu ülkede öz kaynakların toplam aktiflere oranı arttıkça net faiz marjının arttığı sonucu çıkarılmıştır.244 Jiang, Tang, Law ve Sze (2003), ortak çalışmalarında 1992-2002 yılları arasında Hong Kong’daki 14 bankanın verileri ve makro değişkenler kullanarak vergi öncesi karın aktiflere oranının belirleyicilerini araştırmışlardır. Karşılıkların toplam kredilere oranı, faiz dışı giderlerin toplam aktiflere oranı, faiz dışı gelirlerin toplam gelirler içindeki payı, vergi giderlerinin vergi öncesi toplam gelirlere oranı mikro belirleyiciler olarak anlamlı bulunmuştur. Operasyonel anlamda verimli çalışan, gelirlerini çeşitlendiren bankaların karlılıklarını artırdıkları sonucuna ulaşmışlardır. Makro değişkenler arasında enflasyon, reel faiz oranı ve büyüme oranı ile karlılık arasında pozitif bir ilişki çıkmıştır. Büyük bankaların ve yerli bankaların karlılık performanslarının daha düşük olduğu, çalışmanın bir başka bulgusudur.245

3.2.2. Banka Karlılığını Etkileyen Faktörlerle İlgili Yapılan Ulusal Çalışmalar

Türk bankacılık sektörüne yönelik banka karlılığı konusunda farklı dönemlerin ve yöntemlerin kullanıldığı birçok araştırma yapılmıştır. Bu konudaki en yakın tarihte yapılan çalışmalardan biri olan Atasoy (2007) Türkiye’de 1990 2005 yılları arasında 26 banka üzerinde dengelenmiş panel veri seti kullanarak

244A. SAUNDERS – L. SCHUMACHER; The Determinants of Bank Interest Margins: An International Study, Journal of International Money and Finance, 19, 2000, s. 829-832 245G. JIANG - N. TANG - E. LAW – A. SZE; The Profitability of Banking Sector in Hong Kong, Hong Kong Monetary Authority Quarterly Bulletin, 2003, s. 11-14 118

“Türk Bankacılık Sektöründe Gelir Gider Analizi ve Karlılık Performansının Belirleyicileri” konusunu araştırmıştır. Araştırmada, öz kaynak değişkeni ile aktif karlılığı ve net faiz geliri arasında %1 anlamlılık düzeyinde istatistiksel olarak anlamlı pozitif ilişki bulunmuştur. Bu sonuç, sermaye yeterliliği güçlü olan bankaların sermaye maliyetlerinin düşük olduğunu ve düşük maliyetlerin karlılık performansını olumlu etkilediğini göstermektedir. Atasoy (2007) bu çalışmasında, duran aktif değişkeni ile aktif karlılığı ve net faiz geliri arasında negatif ilişki bulunmuştur. Takipteki alacaklar için ayrılan özel karşılık giderleri ile net faiz geliri arasında pozitif, aktif karlılığı ile negatif ilişki tespit edilmiştir. özel karşılık giderleri değişkeni bankaların kredi riskini göstermektedir. Bu itibarla, elde edilen negatif sonuç, bankaların kredi riski yönetim becerilerinin önemini ortaya koymaktadır. Ayrıca faiz dışı giderlerin toplam aktiflere oranı arttıkça banka karlılıkları olumsuz etkilendiği sonucu ortaya koyulmuştur. Mevduatların toplam aktiflere oranı ile aktif karlılığı arasında, krediler ve aktif büyüklüğü ile aktif karlılığı arasında ise anlamlı bir ilişki bulunamamıştır.246 Atasoy’un (2007) yaptığı bu çalışmanın makro ekonomik değişkenler nazarında sonuçlarına baktığımızda şu bulgularla karşılaşmaktayız. Enflasyon oranı ile net faiz geliri arasında pozitif ilişki bulunmuştur. Enflasyon arttıkça, bankaların faiz gelirlerinin faiz giderlerinden daha fazla arttığı görülmektedir. Yüksek enflasyon, faiz marjlarını artırarak aracılık maliyetinin yükselmesine yol açmaktadır. Enflasyon ile aktif karlılığı arasında ise, sadece bankacılığa özgü ile makro ekonomiye ilişkin değişkenlerin yer aldığı regresyonda anlamlı pozitif ilişki tespit edilmiştir. Diğer bir makro ekonomik değişken olan büyüme ile net faiz geliri arasında negatif ilişki bulunmuştur. Ülkemizde büyüme oranlarının yüksek olduğu dönemlerde, bankaların net faiz marjlarının daraldığı sonucuna ulaşılabilir. Ayrıca bankacılık sektöründe konsantrasyon arttıkça, aktif karlılığının gerilediği sonucuna ulaşılmıştır. Buna ek olarak, bankacılık sektörünün milli gelir içindeki payı büyüdükçe, aktif karlılığı azalmaktadır. Bankacılık sektörünün aktiflerinin GSMH içindeki payının artmasının, fon talebinin yoğun olduğunu gösterdiği, bu durumun ise bankaların kendileri arasındaki rekabetin artmasına ve

246 ATASOY; A.g.e., 55-57 119

karlılık performanslarının olumsuz etkilenmesine neden olduğu düşünülmektedir.247 Yine yakın dönemde yapılan çalışmalardan olan Kaya ve Doğan (2005), bankacılık sisteminin dezenflasyon sürecinde 2002–2004 dönemindeki etkinliğini veri zarflama analizi kullanarak incelemiş, bu süreçte bankacılık sektörünün etkinliğinde olumlu bir seyir gözlendiğini ifade etmişlerdir. Yazarlar, makroekonomik ortamdaki olumlu gelişmelere ve faiz oranlarında yaşanan hızlı gerilemeye bağlı olarak bankaların aracılık işlevini daha etkili bir şekilde yerine getirdiklerini ve sektörde artan rekabetin, etkinlik derecelerinin yükselmesinde etkili olduğunu düşünmektedirler. Çalışmada elde edilen diğer bir bulgu ise, büyük ölçekli bankaların diğer ölçekteki bankalara göre daha etkin çalıştığı ve ölçek büyüklüğü arttıkça etkinliğin de arttığıdır.248 Kaya’nın (2002) kendi çalışmasında, 1997–2000 dönemi için panel veri analizi kullanılarak karlılık göstergelerinin (net faiz marjı, aktife göre getiri, öz kaynağa göre getiri) mikro ve makro belirleyicileri, iki aşamalı yaklaşım kullanılarak tespit edilmeye çalışılmıştır. Aktife göre getirinin mikro belirleyicileri olarak öz kaynak, likidite, personel harcamaları, krediler, kötü aktifler ve mevduatlar, makro belirleyicileri olarak ise enflasyon ve konsolide bütçe açığı anlamlı bulunmuştur. Çalışmada, öz kaynağa göre getirinin mikro belirleyicileri olarak öz kaynaklar, menkul değerler cüzdanı, likidite, personel harcamaları, krediler, mevduatlar, yabancı para pozisyonu ve piyasa payı, makro belirleyiciler arasında ise enflasyon, konsolide bütçe açığı ve reel faiz anlamlı bulunmuştur.249 Arslan ve Yapraklı (2008), Türkiye’de banka kredileri ile banka karlılığının belirleyicilerinin makro ekonomik değişkenlerinden olan enflasyon arasındaki ilişkileri tahmin etmek için, ADF birim kök testi uygulanarak model tahmininde yer alan verilerin zaman içinde durağan olup olmadıkları araştırılmıştır. Buna göre söz konusu değişkenler arasında eş-bütünleşme olduğu,

247 ATASOY; A.g.e., 58 248Yasemin Türker KAYA – Ela DOĞAN; Dezenflasyon Sürecinde Türk Bankacılık Sektöründe Etkinliğin Gelişimi, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Yayınları, ARD Çalışma Raporları, 2005/10, s. 13 249Yasemin Türker KAYA; Türk Bankacılık Sektöründe Karlılığın Belirleyicileri, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Yayınları, MSPD Çalışma Raporları:2002/1, s. 14 120

yani değişkenler arasında uzun dönemli ilişki bulundu sonucunu elde etmişlerdir. Elde edilen bulgulara göre banka kredileri ve enflasyon bir dönem gecikmeyle kendilerini pozitif ve anlamlı bir şekilde etkilemektedir. 250 Doğukanlı vd. (2000), 1972-1997 döneminde Türk bankacılık sektörünün enflasyonist süreçten nasıl etkilendiğini net borçlu hipotezine göre araştırmışlardır. Çalışmada, bankaların net borçlu/alacaklı durumları ile net faiz marjları arasında bir ilişki bulunamamıştır. Diğer bir deyişle, enflasyonist sürecin net borçlu konumunda olan banka karlılığına olumlu etkisi olması beklenirken, elde edilen sonuçlar bu beklentiyi desteklememiştir. Aynı çalışmanın diğer bir önemli bulgusu ise, net faiz marjının 1990 sonrası dönemde hızla artmasıdır. 1994 yılında yaşanan kriz dahi bu marjın düşmesine neden olmamıştır. Aynı dönem itibariyle net faiz dışı marjı da -özellikle personel harcamalarının etkisiyle- sürekli negatif olmuştur.251 Babuşçu vd. (2000) çalışmalarında, enflasyonist dönemin bankacılık sistemine etkilerinde en önemli sorunlar olarak; aktifte kredilerin payının azalması ve menkul değerler cüzdanının payının artması, öz kaynakların reel bazda azalması ve zayıflaması, vade uyumunun bozulması, bilançoda döviz cinsinden varlık ve yükümlülüklerin payının artması, ve nihayet enflasyonist sürecin bankacılık ürünlerinin çeşitlenmesini engellemesi şeklinde ifade etmişlerdir. Bu çalışmaya göre enflasyonist sürecin bankacılık sistemine olumlu etkileri de olmuştur. Bu etkiler, banka ve şube sayılarının artması, şubeleşme düzeyinin yükselmesi, bankaların karlılığının artması ve repo işlemlerinin artmasıdır.252 Banka karlılığına etki eden bir diğer değişken ise, bankaların sahip oldukları menkul değerlerdir. Ülkemizde faaliyet gösteren bankaların bilançoları incelendiğinde, menkul değerlerin ağırlıklı olarak devlet iç borçlanma senetlerinden oluştuğu görülmektedir. Özellikle 1990’lı yıllardan sonra bankaların

250 İbrahim ARSLAN – Sevda YAPRAKLI; Banka Kredileri ve Enflasyon Arasındaki İlişki: Türkiye Üzerine Ekonometrik Bir Analiz (1983-2007), İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Ekonometri ve İstatistik Dergisi, Sayı:7, 2008, s. 95-99 251H. DOĞUKANLI – B. ÖNAL – Ö. BULAT; Dezenflasyon Sürecinin Bankalara Etkisi ve Bu Etkilenmeyi Olumluya Çevirmek Amacıyla Bankalarca Alınması Gereken Tedbirler, Vefa Cemal Sezer Bankacılık Yarışması Ödül Kazanan Eserler, Akdenet Yayınları, İstanbul, 2000, s. 28 252Ş. BABUŞÇU - O. KÖKSAL - A. ÜNSÜN – Z. YAZICI; Dezenflasyon Sürecinin Bankalara Etkisi ve Bu Etkilenmeyi Olumluya Çevirmek Amacıyla Bankalarca Alınması Gereken Tedbirler, Vefa Cemal Sezer Bankacılık Yarışması Ödül Kazanan Eserler, Akdenet Yayınları, İstanbul, 2000, s. 23-33 121

reel kesime kaynak aktarma yerine, kamunun en büyük fon kaynağı durumuna gelmesi, bilanço yapılarını oldukça değiştirmiştir. 32 Sayılı Karar ile serbestleşen sermaye akımları, artan reel faizlerin çekiciliği ile beraber sıcak para girişlerinin artmasını ve bunun sonucunda bankaların açık pozisyon vermesi yoluyla kamuyu finanse etmesini beraberinde getirmiştir. Bu durum, bankaları daha önce karşılaşmadıkları kur, faiz ve likidite riskiyle karşı karşıya getirmiştir.253 Bankacılık sisteminde faiz oranı riskinin banka karlılığına etkilerini incelediği çalışmasında Aydoğan (1991), faiz oranı riskini faize duyarlı varlık ve yükümlülüklerin vade yapıları ile ölçmüş ve diğer kontrol değişkenlerle beraber net faiz marjının değişimine etkisini incelemiştir. Çalışmada, 1990 yılının ilk üç aylık verilenden faydalanarak, faize duyarlı varlık ve yükümlülüklerin vadeleri ile ölçülen faiz oranı riskinin beklenen etkileri elde edilse de istatistiksel olarak anlamlı sonuçlar ortaya çıkmamıştır.254 Aydoğan’ın (1990) yaptığı benzer bir çalışmasında banka karlılığını etkileyen takipteki kredilerin, kredi tahsilatında ki performansını ölçtüğünü görüyoruz. Türk bankacılık sistemi üzerine yaptığı bu çalışmada, takipteki alacaklar için ayrılan karşılığın varlık kalitesini temsil ettiğini ve karlılıkla negatif ilişkili olduğunu ifade etmiştir. Aynı çalışmada Bankacılık sisteminin finansal özelliklerini, verimliliğini ve rekabet yapısını incelemiştir. Yazar finansal gücü temsil eden sermaye yeterliliği ve karlılık arasında pozitif, aktiflerin kalitesini temsil eden takipteki alacaklar için ayrılan karşılıkla karlılık arasında negatif ilişki bulmuştur. Çalışmada risk değişkeni olarak, karlardaki değişkenlik ve muhasebe verileri kullanılarak hesaplanan piyasa riski (beta) kullanılmıştır. Geleneksel risk değişkenleri ile karlılık arasında ters bir ilişki elde edilmiştir. Ayrıca döviz kuru riski ve faiz oranı riskinin karlılığa etkisi incelenmiş ve döviz kuru riskinin karlılıkla pozitif, istatistiksel olarak anlamlı olmamakla beraber faiz oranı riskinin ise karlılıkla negatif ilişkili olduğu tespit edilmiştir. 255

253 AYDIN; A.g.e. s. 1 254Kürşat AYDOĞAN; Interest Rate Risk and Bank Profitability, The Central Bank of the Rebublic of Turkey, Discussion Paper No:9105, 2001, s. 75 255Kürşat AYDOĞAN; An Investigation of Performance and Operational Efficiency in Turkish Banking Industry, The Central Bank of the Rebublic of Turkey, Discussion Paper No:9022, 2000, s. 31 122

1986–2000 dönemini için Türk bankacılık sisteminde net faiz marjının modellenmesi üzerine yapılan bir çalışmada ise, net faiz marjının belirlenmesinde sektörel değişkenler olarak; menkul değerler cüzdanı/toplam varlıklar, ödenecek vergi resim harç ve primler/toplam varlıklar, gerçekleşmiş zorunlu karşılık oranı kullanılmıştır. Buna göre menkul kıymet cüzdanının toplam varlıklara oranı arttıkça net faiz marjı açılmaktadır. Bankaların ödenecek vergi resim harç ve primlerin toplam varlıklara oranı, bir operasyonel maliyet göstergesi olarak değerlendirilerek tahmin sürecine dâhil edilmiştir. Yapılan analizde bu değişkendeki artışın net faiz marjını artırdığı tespit edilmiştir. Bu çalışmada ortaya çıkan bir diğer dikkat çekici sonuç ise, mevduat bankaları içinde en yüksek faiz marjıyla çalışan bankaların yabancı bankalar olmasıdır. Bu bankalar, yurtdışından yerli bankalara göre daha kolay ve ucuza sağladıkları kaynakları, yerel bankalara benzer bir fiyatlandırmayla kredi açarak ve/veya menkul kıymet cüzdanına yatırım yaparak yüksek faiz marjıyla çalışmaktadırlar.256 Isik ve Hassan (2003) 1992–1996 dönemi için Türk bankacılık sektörünün etkinliği ve verimliliğini ölçtükleri çalışmalarında ise, kriz sebebiyle 1994 yılında sektörün verimliliğinin %17 oranında düştüğünü belirtmişlerdir. Çalışmada ayrıca yaşanan krizin farklı gruptaki bankalar üzerine etkileri incelenmiştir. Buna göre, krizden en çok etkilenen bankaların yabancı bankalar olduğu ve kamu bankalarının açık pozisyonlarının düşük seviyede olması sebebiyle krizden fazla zarar görmedikleri tespit edilmiştir. Ayrıca, büyüklük, verimlilik ve kriz ilişkisi araştırıldığında, krizin tüm büyüklükteki tüm bankaları olumsuz etkilemesine rağmen, küçük bankaların krizden daha çok zarar gördükleri ifade edilmiştir. Çalışmada, gerek hükümet tarafından alınan önlemlerle, gerekse bankaların kendi çabaları sayesinde verimlilik düzeylerinin, krizi takip eden iki yıl içerisinde kriz öncesi seviyeye ulaştığı belirtilmektedir.257 Denizer (2000), liberalizasyon sürecinin bir boyutu olan yabancı banka girişlerinin yerel bankaların net faiz marjları, faaliyet giderleri ve aktif karlılıkları üzerine etkilerini incelemiştir. Panel veri analizinin kullanıldığı 1980–1997

256KAYA; Türk Bankacılık Sisteminde Net Faiz Marjının Modellenmesi, s. 19-20 257Ihsan ISIK - M. Kabir HASSAN; Financial Distruption and Bank Profitability: The 1994 Exprience of Turkish Banks, The Quarterly Review of Economics and Finance, V:43, 2003, s.291 123

dönemini kapsayan bu çalışmada, yabancı banka girişlerinin yerel bankaların net faiz marjlarını, faaliyet giderlerini ve banka sermayesi ve karların enflasyonun etkisinden arındırılması durumunda, aktif karlılığını azaltıcı etkide bulunduğu ifade edilmiştir. Çalışmada elde edilen bir diğer sonuç ise, yabancı bankaların piyasaya girişlerinin özellikle finansal planlama, kredi analizi ve pazarlaması ve beşeri sermaye konusunda (personel alımı) finansal sektörün gelişmesine katkıda bulunmasıdır.258

258Cevdet DENİZER; Foreign Entry in Turkey’s Banking Sector, 1980–97, The World Bank, Policy Research Working Papers, No:2462, 2000, s.19-20 124

3.3. VERİ SETİ VE METODOLOJİ Ülkemizde, 2008 yılı itibariyle toplam 45 banka faaliyet göstermektedir. Bu bankaların 11’i özel sermayeli, 17’si yabancı sermayeli, 3’ü kamu sermayeli olup, 13 adet kalkınma ve yatırım bankası ve 1 adet TMSF’ye devredilen banka bulunmaktadır. Çalışmamızda 1990-2008 yılları arasında Türkiye’de faaliyet gösteren yerel ve yabancı bankalar analiz kapsamına alınmıştır. Karlılık anlayışının değişebileceği dikkate alınarak, kamu, yatırım ve kalkınma bankaları araştırma kapsamına alınmamıştır. Ayrıca yıllar itibariyle Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna (TMSF) devredilen bankalar yine çalışma kapsamı dışında bırakılmıştır. Çalışmamızda ele alınan dönem olan 1990-2008 yılları arasındaki periyot, 2001 yılında yürürlüğe giren “Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı”nın banka karlılığına etkisini ortaya koymak amacıyla, 1990-2000 ve 2002-2008 yıllarını kapsayacak şekilde bölümlendirilmiştir. Çalışmanın bundan sonraki bölümlerinde 1990-2000 arası dönemi I. Dönem ve 2002-2008 arası dönemi II. Dönem olarak adlandırılacaktır. Ayrıca 2001 yılında yaşanan kriz dolaysıyla 2001 yılı çalışma kapsamı dışında bırakılmıştır. Çalışmada enflasyon rakamları için tüketici fiyatlarında 12 aylık ortalamalara göre değişimin yüzdesini ifade eden Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) kullanılmıştır. I.Dönem için 1994’e kadar baz yılın 1968 kabul edildiği endeks ve bu yıldan sonra 1994’ün baz yıl kabul edildiği endeks, II. Dönem için 2006’ya kadar baz yılın 1994 kabul edildiği endeks. bu yıldan sonra ise 2003’ün baz yıl kabul edildiği endeks kullanılmıştır. I. Dönem itibariyle ülkede yaşanan ekonomik krizlerin etkisini bertaraf edebilmek için kriz gölge değişken olarak kullanılmıştır. 2001 yılı yaşanan kriz, analize dahil edilmediği için 2002-2008 yıllarını kapsayan II. Dönemde gölge değişken kullanılmamıştır. Büyüme oranları ile ilgili değişkenlerde GSYİH büyüme oranları dikkate alınmıştır. Çalışmada yurt içerisinde faaliyet gösteren bankaların karlılık analizi yapılacağından GSMH yerine GSYİH kullanılması daha uygun görülmüştür. Sektör payı değişkeninin hesaplanırken de yine GSYİH’den faydalanılmıştır. 125

Analiz kapsamında yerli ve yabancı bankaların karlılık durumlarının karşılaştırmasının yapılacağı ve analiz sonuçları yıllar itibariyle değil dönemler itibariyle yorumlanacağı için zaman içerinde sermayesi el değiştiren bankalar, analizden sağlıklı sonuçlar alınabilmesi için çalışma kapsamı dışında bırakılmıştır. Ele aldığımız II. dönem olan 2002-2008 yılları arasında yerli banka statüsünden çıkarak yabancı banka statüsüne giren ve çalışma kapsamı dışında bırakılan bankalar Denizbank A.Ş., Türk Dış Ticaret Bankası A.Ş., Finans Bank A.Ş., MNG Bank. A.Ş., A.Ş. ve Tekfenbank A.Ş. bankalarıdır. Bu bankalardan bazıları yabancı sermayeye satıldıktan sonra isim değiştirmişlerdir. Satışı sonrası Türk Dış Ticaret Bankası A.Ş.’nin ismi Fortis Bank A.Ş., MNG Bank A.Ş.’nin ismi Turkland Bank A.Ş., Oyak Bank A.Ş. ’nin ismi ING Bank A.Ş. ve Tekfenbank A.Ş:’nin ismi Eurobank Tekfen A.Ş. olarak değişmiştir. Dolayısıyla analizin sağlıklı sonuçlar verebilmesi için yabancı banka statüsünde olan bu bankalar çalışma kapsamı dışında bırakılmıştır. Ayrıca yerel banka statüsünde olan Koçbank A.Ş. Eylül 2006 itibariyle yine yerli banka statüsünde olan Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. ile birleşerek Yapı ve Kredi Bankası A.Ş. unvanı ile yola devam ettiği için Koçbank A.Ş. çalışma kapsamından çıkarılmıştır. Ayrıca 2008 yılı itibariyle Millenium Bank A.Ş. unvanıyla yabancı bankalar statüsünde faaliyet gösteren bu banka, "Manufacturers Hanover Trust Company" 1984 yılında, şube açan yabancı banka statüsünde faaliyetine başlamış, 1991'de "Manufacturers Hanover Bank A.Ş." unvanını alarak Türkiye'de kurulu yabancı banka grubuna geçmiştir. Unvanı, 28 Mart 2003 itibariyle "BankEuropa Bankası A.Ş.", 29 Kasım 2006 tarihinde "Millennium Bank A.Ş." olarak değişmiştir. Dolayısıyla II. Dönem verilerle ilgili olarak, 2002-2005 arası veriler BankEuropa Bankası A.Ş.’den 2006-2008 verileri ise Millennium Bank A.Ş.’den alınmıştır. Bu koşullar dikkate alındığında I. Dönem ve II. Dönem içerisinde analizde yer alan bankaların sayıları değişiklik arz etmektedir. 1990-2000 arası I. Dönemde 18’si yerel 11’si yabancı olmak üzere 29 özel sermayeli mevduat bankası verilerinden faydalanılmıştır. 2002-2008 arası II. Dönemde 11’si yerel, 11’si yabancı olmak üzere toplam 22 özel sermayeli mevduat bankası verileri analize dahil edilerek incelenecektir. 126

Çalışma kapsamına dönemler itibariyle ele alınan bankalar ve kuruluş tarihleri Tablo 3.2. ve Tablo 3.3.’te sunulmuştur.

Tablo 3.2. 1990-2000 İtibariyle Çalışma Kapsamındaki Bankalar ve Kuruluş Tarihleri Kuruluş Kuruluş Yerel Bankalar Yabancı Bankalar Tarihi Tarihi Adabank A.Ş. 1985 ABN AMRO Bank N.V. 1921 Akbank T.A.Ş. 1948 Arap Türk Bankası A.Ş. 1977 Alternatif Bank A.Ş. 1992 Banca di Roma S.P.A. 1911 Anadolubank A.Ş. 1996 Bank Europa Bankası A.Ş. 1984 Denizbank A.Ş. 1997 Bank Mellat 1982 Finans Bank A.Ş. 1987 Citibank A.Ş. 1980 Koçbank A.Ş. 1981 Habib Bank Limited 1983 MNG Bank A.Ş. 1986 HSBC Bank A.Ş. 1990 Oyak Bank A.Ş. 1996 JPMorgan Chase Bank N.A. 1984 Şekerbank T.A.Ş. 1953 Société Générale (SA) 1989 Tekfenbank A.Ş. 1992 WestLB AG 1985 Tekstil Bankası A.Ş. 1986 Turkish Bank A.Ş. 1982 Türk Dış Ticaret bankası A.Ş. 1964 Türk Ekonomi Bankası A.Ş. 1927 Türkiye Garanti Bankası A.Ş. 1946 Türkiye İş Bankası A.Ş. 1924 Yapı ve Kredi Bankası .Ş. 1944

Tablo 3.3. 2002-2008 İtibariyle Çalışma Kapsamındaki Bankalar ve Kuruluş Tarihleri Yerel Bankalar Kuruluş Yabancı Bankalar Kuruluş Tarihi Tarihi Adabank A.Ş. 1985 ABN AMRO Bank N.V. 1921 Akbank T.A.Ş. 1948 Arap Türk Bankası A.Ş. 1977 Alternatif Bank A.Ş. 1992 Bank Mellat 1982 Anadolubank A.Ş. 1996 Citibank A.Ş. 1980 Şekerbank T.A.Ş. 1953 Deutsche Bank A.Ş. 1988 Tekstil Bankası A.Ş. 1986 Habib Bank Limited 1983 Turkish Bank A.Ş. 1982 HSBC Bank A.Ş. 1990 Türk Ekonomi Bankası A.Ş. 1927 JPMorgan Chase Bank N.A. 1984 Türkiye Garanti Bankası A.Ş. 1946 Millenium Bank A.Ş. 1984 Türkiye İş Bankası A.Ş. 1924 Société Générale (SA) 1989 Yapı ve Kredi Bankası .Ş. 1944 WestLB AG 1985 Kaynak:http://209.85.129.132/search?q=cache:t9KVbOjYrIkJ:www.tbb.org.tr/dosyalar/TArihsel_ Bilgiler/Faaliyet%2520G%C3%B6steren%2520Bankalar.xls+t%C3%BCrkiyede+faaliyet+g%C3 %B6steren+bankalar&cd=7&hl=tr&ct=clnk&gl=tr 127

Tablo 3.4. 1990-2000 Yerel-Yabancı Bankalara ve Ekonomik Göstergelere Ait Veriler

1990-2000 Yerel-Yabancı Bankalara Ait Veriler (%)

Net Kar / Öz Ser. / Per. Gid. / Lik. Var. / Men.K.C./ Tak.Krd. / Eko. Sek.T.A. Top. Akt. Top. Akt. Top. Akt. Top. Akt. Top.Akt. Top. Krd. Enf. Büy. /GSYİH yer. yab. yer. yab. yer. yab. yer. yab. yer. yab. yer. yab. 1990 3,5 3,3 11,5 10,7 4,1 4,0 39,0 43,2 10,8 9,3 2,6 3,4 60,3 6,7 42,0 1991 3,9 7,1 11,2 14,6 3,7 4,0 43,0 47,4 12,4 16,0 2,7 2,4 65,7 -1,0 48,0 1992 3,1 8,0 10,0 13,3 3,7 3,3 44,0 56,2 10,5 16,3 2,3 2,9 70,0 4,0 51,0 1993 3,9 5,2 9,5 11,2 2,9 2,7 46,0 60,3 8,5 7,6 1,8 2,9 66,0 6,0 53,0 1994 3,8 12,1 10,4 18,6 2,7 3,7 42,7 63,4 10,4 14,2 2,6 11,1 106 -7,1 45,0 1995 5,7 7,5 11,7 14,5 2,6 3,3 41,7 56,7 11,5 12,8 1,8 3,1 88,1 5,3 55,0 1996 5,8 6,9 11,3 14,2 2,5 3,0 38,4 61,0 14,8 23,8 1,6 2,4 80,4 5,2 60,0 1997 4,8 6,8 10,9 10,8 2,3 2,1 36,4 58,3 15,2 16,6 2,0 1,3 85,7 7,9 63,0 1998 5,6 7,1 12,8 12,9 2,7 2,9 37,7 59,5 16,7 23,0 2,4 1,3 84,6 1,5 70,0 1999 5,6 8,2 12,9 12,6 2,5 2,3 43,5 67,0 20,9 31,3 3,6 2,7 64,9 -6,0 92,0 2000 1,2 0,7 14,0 9,6 2,6 2,5 36,5 63,7 10,4 12,8 6,1 2,9 54,9 2,4 82,0 Ort. 4,3 6,6 11,5 13,0 2,9 3,1 40,8 57,9 12,9 16,7 2,7 3,3 75,1 2,3 60,1 Kaynak : Bankalara ait veriler Türkiye Bankalar Birliği’nin Bankalarımız adlı yayınlarından, ekonomik göstergelere ait veriler ise TCMB ve TÜİK’in web sayfasından elde edilmiştir.

Tablo 3.5. 1990-2000 Tüm Bankalara ve Ekonomik Göstergelere Ait Veriler

1990-2000 Tüm Bankalar Ait Veriler (%) Net Öz Per. Lik. Men. Tak. Kar / ser. / Gid. / Var. / K.C. / Krd. / Eko. Sek. Enf. T.A. / Top. Top. Top. Top. Top. Top. Büy. GSYİH Akt. Akt. Akt. Akt. Akt. Krd. 1990 3,4 11,1 4,1 41,1 10,1 3,0 60,3 6,7 42,0 1991 5,5 12,9 3,9 45,2 14,2 2,6 65,7 -1,0 48,0 1992 5,6 11,7 3,5 50,1 13,4 2,6 70,0 4,0 51,0 1993 4,6 10,4 2,8 53,2 8,1 2,4 66,0 6,0 53,0 1994 8,0 14,5 3,2 53,1 12,3 6,9 106 -7,1 45,0 1995 6,6 13,1 3,0 49,2 12,2 2,5 88,1 5,3 55,0 1996 6,4 12,8 2,8 49,7 19,3 2,0 80,4 5,2 60,0 1997 5,8 10,9 2,2 47,4 15,9 1,7 85,7 7,9 63,0 1998 6,4 12,9 2,8 48,6 19,9 1,9 84,6 1,5 70,0 1999 6,9 12,8 2,4 55,3 26,1 3,2 64,9 -6,0 92,0 2000 1,0 11,8 2,6 50,1 11,6 4,5 54,9 2,4 82,0 Ort. 5,4 12,2 3,0 49,3 14,8 3,0 75,1 2,3 60,1 Kaynak : Bankalara ait veriler Türkiye Bankalar Birliği’nin Bankalarımız adlı yayınlarından, ekonomik göstergelere ait veriler ise TCMB ve TÜİK’in web sayfasından elde edilmiştir. 128

1990-2000 yılları arasındaki I. Dönem, özel yerli ve yabancı sermayeli bankalar ile ilgili bazı ekonomik göstergelere ait veriler Tablo 3.4. ve Tablo 3.5.’de sunulmuştur. I. Dönem için 11 yıllık ortalama rakamlara bakıldığında, yabancı bankaların yerel bankalara göre toplam aktifler üzerinden karlılıklarının daha fazla olduğu, özsermaye, likit varlıklar ve menkul kıymet yatırımlarının aktiflere oranına bakıldığında ise, yabancı bankaların sermayelerinin daha güçlü olduğu ve likit varlıklara ve menkul varlıklara daha fazla yatırım yaptıkları görülmektedir. Personel giderlerinin toplam aktifler içerisindeki payına bakıldığında, yerel bankaların daha düşük maliyetlerle çalıştığı gözlenmiştir. Takipteki kredilerin toplam kredilerdeki payı ise yerel bankalarda daha yüksektir. 129

Tablo 3.6. 2002-2008 Yerel Bankalara ve Ekonomik Göstergelere Ait Veriler

2002-2008 Yerel Bankalara Ait Veriler (%)

2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 Ort. Net Kar / Top. Akt. 1,6 -0,1 -4,6 -2,5 1,6 1,9 1,9 0,0 Öz Ser. / Top. Akt. 11,7 17,3 18,7 17,2 17,2 18,4 19,0 17,1 Per. Gid. / Top. Akt. 1,9 2,0 2,7 2,7 1,9 1,9 2,0 2,2 Lik. Var. / Top. Akt. 40,4 44,5 44,8 44,6 43,0 40,0 35,9 41,9 Men.K.C./ Top.Akt. 6,7 5,4 7,3 7,4 12,6 11,8 7,6 8,4 Tak.Krd. / Top. Krd. 3,7 9,8 9,7 0,6 0,3 0,4 1,1 3,7 Enf. (TÜFE) 45,0 25,3 10,6 10,1 10,5 8,8 10,4 17,3 Eko. Büy. (GSYİH) 6,2 5,3 9,4 8,4 6,9 4,7 1,1 6,0 Sek.T.A. / GSYİH 60,7 54,9 54,8 58,8 63,9 66,6 74,3 62,0 Kaynak : Bankalara ait veriler Türkiye Bankalar Birliği’nin Bankalarımız adlı yayınlarından, ekonomik göstergelere ait veriler ise TCMB ve TÜİK’in web sayfalarından elde edilmiştir.

Tablo 3.7. 2002-2008 Yabancı Bankalara ve Ekonomik Göstergelere Ait Veriler

2002-2008 Yabancı Bankalara Ait Veriler (%)

2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 Ort. Net Kar / Top. Akt. 0,3 4,1 1,9 2,5 0,9 3,2 2,6 2,2 Öz Ser. / Top. Akt. 26,4 30,1 21,0 20,3 18,1 27,5 25,9 24,2 Per. Gid. / Top. Akt. 4,2 4,4 3,0 2,4 2,1 2,7 2,4 3,0 Lik. Var. / Top. Akt. 57,5 58,5 59,4 62,5 66,8 59,3 59,3 60,5 Men.K.C./ Top.Akt. 4,2 11,0 27,1 31,8 7,1 7,5 6,3 13,6 Tak.Krd. / Top. Krd. 1,0 0,7 3,3 4,4 0,5 0,5 0,8 1,6 Enf. (TÜFE) 45,0 25,3 10,6 10,1 10,5 8,8 10,4 17,3 Eko. Büy. (GSYİH) 6,2 5,3 9,4 8,4 6,9 4,7 1,1 6,0 Sek.T.A. / GSYİH 60,7 54,9 54,8 58,8 63,9 66,6 74,3 62,0 Kaynak : Bankalara ait veriler Türkiye Bankalar Birliği’nin Bankalarımız adlı yayınlarından, ekonomik göstergelere ait veriler ise TCMB ve TÜİK’in web sayfalarından elde edilmiştir. 130

Tablo 3.8. 2002-2008 Tüm Bankalara ve Ekonomik Göstergelere Ait Veriler

2002-2008 Tüm Bankalara Ait Veriler (%)

2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 Ort. Net Kar / Top. Akt. 1,0 2,0 -1,3 0,0 1,2 2,6 2,3 1,1 Öz Ser. / Top. Akt. 19,0 23,7 19,9 18,7 17,7 23,0 22,5 20,6 Per. Gid. / Top. Akt. 3,1 3,2 2,8 2,6 2,0 2,3 2,2 2,6 Lik. Var. / Top. Akt. 49,0 51,5 52,1 53,5 54,9 49,6 47,6 51,2 Men.K.C./ Top.Akt. 5,4 8,2 17,2 19,6 9,8 9,6 6,9 11,0 Tak.Krd. / Top. Krd. 2,4 5,2 6,5 2,5 0,4 0,4 0,9 2,6 Enf. (TÜFE) 45,0 25,3 10,6 10,1 10,5 8,8 10,4 17,3 Eko. Büy. (GSYİH) 6,2 5,3 9,4 8,4 6,9 4,7 1,1 6,0 Sek.T.A. / GSYİH 60,7 54,9 54,8 58,8 63,9 66,6 74,3 62,0 Kaynak : Bankalara ait veriler Türkiye Bankalar Birliği’nin Bankalarımız adlı yayınlarından, ekonomik göstergelere ait veriler ise TCMB ve TÜİK’in web sayfalarından elde edilmiştir.

2002-2008 yılları arasındaki II. Dönem, özel yerli ve yabancı sermayeli bankalar ile ilgili bazı ekonomik göstergelere ait veriler Tablo 3.6., Tablo 3.7.ve Tablo 3.8.’de sunulmuştur. II. Dönem için 7 yıllık ortalama rakamlara bakıldığında, I. Dönemde olduğu gibi yabancı bankaların yerel bankalara göre toplam aktifler üzerinden karlılıklarının daha fazla olduğu görülmektedir. Toplam Aktifler içerisinde özsermayenin oranına bakarak kıyaslama yaptığımızda yabancı bankaların sermayelerinin daha güçlü olduğu görülmektedir. Likit varlıklar ve menkul kıymet yatırımlarının aktiflere oranına bakıldığında ise, yabancı bankaların yerli bankalara oranla likit varlıklara ve menkul varlıklara daha fazla yatırım yaptıkları görülmektedir. Personel giderlerinin toplam aktifler içerisindeki payına bakıldığında, yerel bankaların yabancı bankalara oranla daha düşük maliyetlerle çalıştığı anlaşılmaktadır. Takipteki kredileri incelediğimizde I. Dönemden farklı olarak yerel bankaların toplam krediler içerisindeki takipteki kredilerinin yabancı bankalardan daha yüksek olduğu görülmüştür. Bu çalışmada banka karlılığının belirleyicileri, panel veri analizi kullanılarak tespit edilmiştir. Panel veri analizi, zaman serisine ait kesit verilerin 131

kullanılarak ekonomik ilişkilerin tahmin edilmesine dayanmaktadır.259 Bu analizde, kesitte yer alan gözlemlerin yıllar itibariyle tekrarları söz konusudur. Bu açıdan bakıldığında, panel veri analizinin temelinde Tekrarlı Varyans Analizi ile varyans analiz modellerinin bulunduğu söylenebilir.260 Zaman serisi ve yatay kesit analizlerinin birlikte kullanılması, veri kalitesi ve miktarını artırarak analizciye, söz konusu yöntemlerin ayrı bir şekilde kullanıldığı durumla karşılaştırıldığında, daha fazla esneklik sağlamaktadır.261 Model tahmininde sabit etkili ve tesadüfi etkili modellerin hangisinin seçileceği genellikle etkilerle açıklayıcı değişkenler arasındaki ilişkilere bakılarak belirlenmektedir. Etkiler açıklayıcı değişkenler ile ilişkisiz ise, tesadüfi etkiler modelinin tahminleri etkin ve tutarlıyken, sabit etkiler modelinin tahminleri etkili fakat tutarsız olmaktadır. Etkilerle açıklayıcı değişkenlerin ilişkili olduğu durumda ise sabit etkili modelin tahminleri etkin ve tutarlı olacaktır.262 Söz konusu ilişkilerin belirlenmesinde literatürde en çok kullanılan yöntem Hausman Testidir. Bu testte, tesadüfi etkili modelin sabit etkili modelden daha etkin olduğunu ileri süren H0 hipotezi ile sabit etkilerin tesadüfi modelden daha etkin olduğunu ileri süren bir alternatif hipotez vardır. Buna göre, test sonunda elde edilen katsayının anlamlı olması durumunda H0 hipotezi reddedilerek sabit etkili modelin kullanılmasına karar verilecektir. Regresyon analizlerinde dikkate alınması gereken bir diğer konu da modellerde kullanılan serilerin durağan olması gerektiğidir. Serilerin durağanlaştırılmasının sebebi, hata terimlerine ait varsayımları sağlayabilmektir. Bu varsayımlar, serilerin ortalamasının sıfır ve varyanslarının sabit olmasıdır. Durağan olmayan bir değişken seti ile kurulan bir model eğer en küçük kareler yöntemi ile tahmin edilirse, her hangi bir şoktan sonra değişkenler arasında gerçekte var olmayan ilişkiler elde edilebilir. Bu da, sahte regresyon adı verilen

259 William H. GRENE; Econometric Analysis, Prentice Hall, Third Edition, New Jersey, 1997, s.612 260 M.Vedat PAZARLIOĞLU; 1980-1990 Döneminde Türkiye’de İç Göç Üzerine Ekonometrik Model Çalışması, V. Ulusal Ekonometri ve İstatistik Sempozyumu, Çukurova Üniversitesi, Adana, 2001, s. 7 261 D. GUJARATI; Basic Ecnometrics, McGraw Hill, Fourth Edition, , New York, 2003, s. 638 262 Ercan BALDEMİR - Ayşe KESKİNER; Devalüasyon, Para, Reel Gelir Değişkenlerinin Dış Ticaret Üzerine Etkisinin Panel Data Yöntemiyle Türkiye İçin İncelenmesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt:6, Sayı:4, 2004, s. 48 132

bir soruna yol açar.263 Regresyon analizlerinde serilerdeki durağanlığın sağlanması için birim kök testleri yapılmaktadır. Çalışmamızda durağanlığın tespiti için 1990’lı yıllardan itibaren kullanılmaya başlanan Lewin, Lin ve Chu’nun t Testi, Breitung t Testi, IM-Peseran ve Shin’in w istatistiği, ADF-Fisher ki kare Testi, Philips-Perron-Fisher ki kare Testi ve Hadri z Testi kullanılmıştır. Çalışmada banka karlılığını etkileyen faktörleri tespit etmek üzere kullanılan model aşağıdaki gibidir.

B E M b e m  it  c  b X it  e X it   m X it   it b1 e1 m1

Πit = i bankasının t dönemindeki aktifler üzerinden karlılığını, c = sabit terimi, b X it = bankaya özgü değişkenleri, e X it = bankacılık sektörüyle ilgili değişkenleri, m X it = makroekonomik değişkenlerle ilgili kontrol değişkenleri,

εit = hata terimini temsil etmektedir.

Modelde bağımlı değişken olarak, bankaların ortalama aktifleri üzerinden elde ettikleri kar kullanılmıştır. Bağımsız değişkenler ise üç gruba ayrılmıştır. Bankalara özgü değişkenlerin yer aldığı grupta, sermaye, faaliyet giderleri, likidite, büyüklük, menkul kıymetler cüzdanı ve takipteki krediler, bankacılık sektörü ile ilgili değişkenlerin yer aldığı grupta, sektör payı ve yoğunlaşma ve makroekonomik değişkenlerin yer aldığı grupta ise, enflasyon oranı ve GSYİH’deki yıllık büyüme yer almaktadır. Modelde ayrıca, 1990-2000 yılları arasındaki birinci dönem için ekonomik krizlerin karlılığa etkisini ölçmek amacıyla bir gölge değişken kullanılmıştır. Ancak 2002-2008 yılları arasında bu tarihler arasında kriz yer almadığı için gölge değişken kullanılmamıştır. Modelde kullanılan değişkenler Tablo 3.9’da sunulmuştur.

263 Chiristopher A. SİMS; Macroeconomics and Reality, Econometrica, Vol:8, No:1, 1980, s.1–48. 133

Tablo 3.9. Modelde Kullanılan Değişkenler

BAĞIMLI DEĞİŞKEN Aktif Karlılığı (Ak) Bankaların ortalama toplam aktifler üzerinden elde ettikleri getiridir. BAĞIMSIZ DEĞİŞKENLER Bankalara Özgü Değişkenler Sermaye (Ser) Özsermayenin toplam aktiflere oranıdır. Personel giderlerinin toplam aktiflere Faaliyet Giderleri (Fgid) oranıdır. Likit varlıkların toplam aktiflere Likidite (Lik) oranıdır. Menkul kıymet cüzdanının toplam Menkul Değerler Cüzdanı(Men) aktiflere oranıdır. Takipteki krediler toplamının toplam Takipteki Krediler (Tkredi) kredilere oranıdır. Enflasyona göre düzeltilmiş aktif Büyüklük (Büy) toplamının doğal logaritmasıdır. Makroekonomik Değişkenler Tüketici fiyatlarındaki yıllık ortalama Enflasyon (Enf) artıştır. GSYİH Büyüme Oranı (GSYİH) GSYİH’deki yıllık reel büyüme oranıdır. Sektörle İlgili Değişkenler Sektördeki tüm bankaların aktif Sektör Payı (Sek) toplamlarının GSYİH’ya oranıdır. Aktif büyüklüğü en büyük olan ilk beş bankanın toplam aktiflerinin sektördeki Yoğunlaşma(Yoğ) tüm bankaların toplam aktiflerine oranıdır.

134

3.4. MODEL TAHMİN SÜREÇLERİ VE MODEL TAHMİNLERİNDEN ELDE EDİLEN SONUÇLAR

3.4.1. Model Tahmin Süreçleri Modellerin tahmininden önce, sağlıklı sonuçlar alınabilmesi açısından, tüm modeller White Testi kullanılarak değişen varyans probleminden arındırılmıştır. Ayrıca serilerin durağanlığını araştırmak üzere yapılan testler sonucunda, faaliyet giderleri, büyüklük, ekonomik büyüme, sektör payı ve yoğunlaşma serilerinin dışında diğer serilerin seviye değerinde durağan oldukları görülmüş ve tahminler bu sonuçlara göre yürütülmüştür. Çalışmada kullanılacak modeller bu şekilde ortaya koyulduktan sonra, ilk aşamada modellerin sabit veya tesadüfi etkili olarak tahmin edilmesine karar vermek için Hausman Testi yapılmıştır. Dönemler itibariyle Hausman Testi’ne ait sonuçlar Tablo 3.10. ve Tablo 3.11’de sunulmuştur.

Tablo 3.10. 1990-2000 Dönemi Regresyon Modellerinin İstatistiksel Olarak Sınanması

YEREL YABANCI TÜM BANKALAR BANKALAR BANKALAR Hausman Testi 10.5* 3.0** 3.8** p Değeri 0.0005 0.024 0.035 * ve **, sırasıyla %1 ve %5 önem seviyesinde anlamlılığı ifade etmektedir.

Tablo 3.11. 2002-2008 Dönemi Regresyon Modellerinin İstatistiksel Olarak Sınanması

YEREL YABANCI TÜM BANKALAR BANKALAR BANKALAR Hausman Testi 9.5* 4.0** 4.9** p Değeri 0.0007 0.036 0.065 * ve **, sırasıyla %1 ve %5 önem seviyesinde anlamlılığı ifade etmektedir.

Tablodan da görüldüğü üzere kurulan üç model için her iki dönemde de Hausman test istatistikleri anlamlı olduğundan, modellerin sabit etkili olarak tahmin edilmesinin daha etkin ve tutarlı sonuçlar vereceği anlaşılmıştır. 135

Modellerin tahmin edilmesinden önce, bir sonraki adımda serilerin durağan olup olmadıklarını belirlemek için birim kök testleri yapılmıştır. Söz konusu testlere ait sonuçlar Tablo 3.12. ve Tablo 3.13.’de sunulmuştur.

Tablo 3.12. 1990-2000 Dönemi Değişkenlere Ait Birim Kök Testleri Değişkenler L&L&C Breitung Im-Peseran-Shin ADF-Fisher PP-Fisher Hadri t testi t ist. w istatistiği ki kare testi ki kare testi z ist. Aktif Kar. -3.89* -4.55* -4.36* 112.95* 173.70* 7.60* Sermaye -6.93* -3.05* -5.83* 142.05* 147.70* 3.81* F.Gid(1. Fark) -9.09* 1.53 -3.90* 127.40* 156.2* 15.60* Likidite -5.51* -3.16* -4.43* 112.01* 112.59* 5.90* Büy (1.Fark) -1.20*** -9.07* -2.24** 107.70* 147.80* 12.60* Menkul Kıymet -11.57* -3.59* -4.73* 114.59* 13.25* 5.29* Takip.Krediler -45.76* -2.28* -4,52* 96.01* 103.65* 3.52* Enflasyon -3.32* -1.94** -2.34* 8.49* 8.50* 1.51 GSYİH (1.Fark) -6.40* -2.80* -5.73* 19.53* 21.33* -0.20* Sektör(1.Fark) -2.75* -2.39* -2.77* 9.97* 9.98* 8.70* Yoğun(1.Fark) 1.62** -1.60** -1.50*** 5.57*** 5.72*** 7.60** * %1 düzeyinde, ** %5 düzeyinde, *** ise %10 düzeyinde anlamlılığı ifade etmektedir. Tablo 3.12’e bakıldığında, faaliyet giderleri, büyüklük, ekonomik büyüme, sektör payı ve yoğunlaşma serilerinin dışında diğer serilerin seviye değerinde durağan oldukları görülmüş ve tahminler bu sonuçlara göre yürütülmüştür.

Tablo 3.13. 2002-2008 Dönemi Değişkenlere Ait Birim Kök Testleri Değişkenler L&L&C Breitung Im-Peseran-Shin ADF-Fisher PP-Fisher Hadri t testi t ist. w istatistiği ki kare testi ki kare testi z ist. Aktif Kar. 1.32* -6.53** 121.60* 127.00* -14.82* -1.421** Sermaye -14.22* -3.78* -4.21* 101.00* 104.95* 6.53* F.Gid.(1. Fark) -99.54* -1.49** 5.32* -14.91* 105.08** 61.84* Likidite 83.06* 90.98** -2.66* -13.54* -2.14* 6.10* Büy (1.Fark) -16.81* 1.44 -1.75** 63.08** 50.2298 8.05692* Men. Kıymet -6.62795* -2.44337* 3.15284 -0.9226 51.6505 38.9045* Takip.Kredi -11.07* 1.98 2.66* -2.95* 60.99* 108.78* Enflasyon -8.26* 0.62 -3.50* 12.08* 21.36* 2.096* GSYİH (1.Fark) -13.29* -0.65 -5.55* 12.00* 12.00* 2.23* Sektör(1.Fark) -2.12** -0.93 2.02 -0.24 2.48** 4.99** Yoğun.(1.Fark) -3.70* -1.57** -1.03 5.14** 7.20** 1.67** * %1 düzeyinde, ** %5 düzeyinde anlamlılığı ifade etmektedir. Tablo 3.10’a bakıldığında, faaliyet giderleri, büyüklük, ekonomik büyüme, sektör payı ve yoğunlaşma serilerinin dışında diğer serilerin seviye değerinde durağan oldukları görülmektedir. Yapılan tahminlerde değişkenlerin durağanlık durumları dikkate alınmıştır. 136

3.4.2. Model Tahminlerinden Elde Edilen Sonuçlar 3.4.2.1. 1990-2000 Dönemi tahmin sonuçları 1990-2000 dönemi için yerli, yabancı ve tüm bankalara yönelik karlılığın belirleyicilerini ortaya koymak üzere yapılan regresyon tahmininin sonuçları Tablo 3.14.’de sunulmuştur.

Tablo 3.14. 1990-2000 Dönemi Sabit Etkili Model Tahmin Sonuçları (Bağımlı Değişken: Aktif Karlılığı)

Bağımsız Değişkenler Tüm Bankalar Yerel Bankalar Yabancı Bankalar

Sermaye 0.37 (9.98)* 0.31 (6.42)* 0.39 (7.02)* Personel Giderleri 0.0001 (1.81)*** 0.008 (4.16)* 0.0001 (2.16)** Likidite 0.03 (2.05)** -0.01 (-1.20) 0.06 (2.95)* Büyüklük 1.68 (3.49)* 1.53 (2.36)** 2.86 (4.49)** Menkul Kıymetler 0.03 (2.78)* 0.03 (1.65)*** 0.02 (0.50) Takipteki Krediler -0.04 (-4.47)* 0.05 (0.49) -0.04 (-3.99)* Enflasyon 0.05 (3.47)* 0.07 (4.57)* 0.07 (3.18)* GSYİH Büy.Oranı 0.04 (0.50) 0.15 (2.22)** -0.02 (-0.22) Sektör Payı 0.14 (5.76)* 0.15 (8.30)* 0.16 (4.37)* Yoğunlaşma 0.009 (0.06) -0.07 (-0.55) -0.06 (0.44) Kriz -0.77 (-0.89) -0.01 (-0.02) -0.94 (-0.92) R2 0.72 0.74 0.73 Düzeltilmiş R2 0.68 0.68 0.66 Gözlem Sayısı 254 151 103 F İstatistiği 14.83* 13.26* 10.60* Durbin Watson 1.84 1.81 1.89 * %1 düzeyinde, ** %5 düzeyinde, *** ise %10 düzeyinde anlamlılığı ifade etmektedir. Parantez içindeki değerler t istatistikleridir.

Tahmin sonuçlarına bakıldığında, F istatistiği 1990-2000 dönemi için tahmin edilen modellerin tümünün %1 seviyesinde anlamlı çıktığını göstermektedir. Belirlilik katsayısı açısından (R2) bakıldığında, modelin açıklayıcı gücünün, yerel bankalar modelinde (%68), yabancı bankalar modeline (%66) göre daha yüksek çıktığı görülmektedir. Tüm bankaların yer aldığı modelde belirlilik katsayısı %68 olarak elde edilmiştir. Bu sonuç, seçilen bağımsız değişkenlerin, bağımlı değişken olan banka karlılığındaki varyansı yerel ve tüm bankalar 137

modelinde %68 oranında, yabancı bankalar modelinde ise %66 oranında açıkladıklarını göstermektedir. Sermaye değişkeni ile banka karlılığı arasındaki ilişkiler pozitif olup, %1 seviyesinde anlamlı çıkmıştır. Bu da, güçlü bir sermaye yapısına sahip bankaların fon maliyetlerinin düşük olduğunu ve dış sermayeye olan ihtiyacın azalması sebebiyle daha karlı olduklarını göstermektedir. Elde edilen bu sonuç, Demirguc- Kunt ve Huizinga (1998)’nın çalışmaları ve Berger (1995)’in beklenen iflas hipoteziyle uyumludur.264 Personel giderleriyle karlılık arasında 1990–2000 dönemi için her üç modelde de pozitif ve anlamlı ilişkiler ortaya çıkmıştır. Bir gider kaleminin karlılıkla pozitif ilişkili olmasına şüpheyle bakılsa da, literatürde yer alan bazı çalışmalarda da aynı sonucun ortaya çıktığı görülmüştür. Molyneux ve Thornton (1992), gider-kar arasındaki pozitif ilişkinin, bankaların kar marjlarını, faaliyet harcamalarını dikkate alarak belirlemelerinden kaynaklanabileceğini belirtmişlerdir.265 Aynı sonuca ulaşılan bir diğer çalışmada ise Ngo (2006), yüksek miktardaki faaliyet giderlerinin, firmayı daha karlı hale getiren yüksek kalitedeki yönetime verilen ücretlerden kaynaklanabileceğini belirtmektedir.266 Zira bankalarda yüksek kademedeki yöneticilere büyük tutarda maaş verildiği bilinen bir gerçektir. Likidite değişkeni ile karlılık arasındaki ilişkiye bakıldığında, 1990–2000 döneminde bu ilişkinin tüm ve yabancı bankalar için pozitif ve anlamlı, yerel bankalar için negatif ve anlamsız çıktığı görülmektedir. Literatürde bu konuda yapılan çalışmalarda, ilişkinin genellikle negatif olduğu görülmektedir. Ancak, İnan (2001)’ın belirttiği gibi, normal olarak likidite ihtiyacını gidermek için bankaların kredileri çağırma opsiyonunu en son kullanmaları, daha önce likit aktiflerine, kısa vadeli borçlara ve hatta özkaynaklarına başvurmaları beklenir. Bunun için de, toplam aktif büyüklüğü içinde riski ve getirisi düşük olan tahvil stokunun (likit aktiflerin) oranının bu tür krizleri atlatacak ölçüde yüksek olması

264DEMIRGUC-KUNT - HUIZINGA; A.g.e., s. 29 ve BERGER; A.g.m., s. 404 265MOLYNEUX - THORNTON; A.g.m., s. 1180 266Phong T.H NGO; Endogenous Capital and Profitability in Banking, The Australian National University School of Economics Working Paper Series No: 464, 2006, s.1 138

gerekir.267 Sonuç olarak, finansal piyasalardaki dalgalanmalar arttıkça, likit aktiflerin bilanço içindeki payının da o ölçüde artması gereklidir. Bankaların, çalışmada ele alınan dönem itibariyle ortalama olarak neredeyse aktif toplamlarının yarısı kadar likit varlık tutmalarının en önemli sebebinin, ülkemizde yaşanan uzun süreli ekonomik belirsizlik olduğu dikkate alınmalıdır. Bu sebeple söz konusu iki değişken arasındaki ilişkinin pozitif çıkması, getirisi düşük likit varlıkların karlılığı tehdit etmediği anlamına gelmektedir. Toplam aktiflerin doğal logaritması alınarak ölçülen banka büyüklüğü ile karlılık arasında tüm modellerde pozitif ve anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Bu da, bankaların ölçek ekonomilerinden faydalanarak karlılıklarını artırdıklarını göstermektedir. Bankaların portföylerinde bulundurdukları devlet iç borçlanma senetlerini içeren menkul kıymet cüzdanlarının toplam aktiflere oranı ile karlılık arasındaki ilişkiye bakıldığında, 1990–2000 dönemi için yabancı bankalar modeli hariç diğer modellerden elde edilen pozitif ilişki bu tür yatırımların karlılığı artırdığını göstermektedir. Bankaların takipteki kredilerinin toplam krediler içindeki payı ile karlılıkları arasındaki ilişki, 1990–2000 dönemi için yabancı bankalar ve tüm bankalar modelinde negatif ve anlamlı çıkmıştır. Yerel bankalar için ilişki pozitif fakat anlamsızdır. Ortaya çıkan bu sonuç, kredilerin tahsilatında yaşanan problemlerin karlılığı tehdit ettiğini göstermektedir. Enflasyon oranıyla karlılık arasındaki ilişkide 1990–2000 döneminde tüm modeller için pozitif ve anlamlı katsayılar elde edilmiştir. Bu bulgu, bu konuda ilk çalışmayı yapan Bourke’un (1989)’un elde ettiği sonuçlara paralellik göstermektedir. 268 Enflasyonun banka karlılığını olumlu ya da olumsuz etkilemesi, ücretler ve diğer faiz dışı maliyetlerin enflasyon oranından daha hızlı büyüyüp büyümemesine bağlıdır. Elde edilen bu pozitif ilişki, bankaların enflasyonu tahmin edebildiklerini ve daha fazla kar elde edebilmek için faiz oranlarını uygun bir şekilde ayarlayabildiklerini göstermektedir. Bir başka açıdan bakıldığında, bu pozitif ilişki, banka yöneticileriyle karşılaştırıldığında,

267İnan Emre ALPAN; Parasal Aktarım Mekanizmasının Kredi Kanalı ve Türkiye, Türkiye Bankalar Birliği, Bankacılar Dergisi, Sayı:39, 2001, s. 3 268 BOURKE; A.g.e., s. 76-79 139

tüketicilerin enflasyon oranını tahmin konusunda daha başarısız olduklarını veya asimetrik bilginin bankaların daha yüksek karlar elde etmelerini sağladığını göstermektedir. GSYİH büyüme oranı ile karlılık arasında 1990–2000 döneminde yalnızca yerel bankalar modelinde pozitif ve anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Söz konusu ilişki, tüm bankaların yer aldığı modelde pozitif ve anlamsız, yabancı banka modelinde ise negatif fakat anlamsız çıkmıştır. Bu iki değişken arasında elde edilen pozitif ilişki, ekonomi büyüdükçe bankaların artan kredi taleplerini değerlendirerek daha fazla kar elde ettiklerini göstermektedir. Bankacılık sektörünün ekonomideki payının karlılıkla ilişkisi 1990–2000 döneminde tüm modellerde pozitif ve anlamlı çıkmıştır. Bu ilişki, bankacılık sektörünün ekonomi içindeki payı arttıkça banka karlılığını olumlu etkilediğini göstermektedir. 1990–2000 dönemi için sektördeki yoğunlaşmanın yerel ve yabancı banka modellerinde karlılığı negatif etkilediği görülmekle beraber, katsayılar istatistiksel açıdan anlamlı çıkmamıştır. Kukla değişken olarak kullanılan kriz değişkeninin karlılıkla olan ilişkisine bakıldığında, 1990–2000 döneminde ülke genelinde yaşanan ekonomik krizlerin tüm modellerde karlılığı olumsuz etkilemesine rağmen katsayının istatistiksel açıdan anlamlı olmadığını görmekteyiz. Ancak, genel olarak kriz ortamlarında bankaların sermayelerindeki azalışın ve mevduat sahiplerinin birikimlerini geri çekme eğilimlerinin sektördeki karlılığı azalttığı bilinen bir gerçektir. 140

3.4.2.2. 2002-2008 Dönemi tahmin sonuçları 2002-2008 dönemi için yapılan panel veri analizi tahmininden elde edilen sonuçlar Tablo 3.15.’de sunulmuştur.

Tablo 3.15. 2002-2008 Dönemi Sabit Etkili Model Tahmin Sonuçları (Bağımlı Değişken: Aktif Karlılığı)

Bağımsız Değişkenler Tüm Bankalar Yerel Bankalar Yabancı Bankalar

Sermaye 0.28(6.92)* 0.21 (3.06)* 0.19 (4.63)* Personel Giderleri -1.79 (-6.73)* -4.02 (-24.26)* -0.25 (-1.47) Likidite -0.04 (-6.09)* -0.02 (-0.87) -0.04 (-7.33)* Büyüklük -0.32 (-0.19) 5.27 (3.28)* 3.60 (1.70)*** Menkul Kıymetler 0.02 (3.17)* -0.003 (-0.15) 0.01 (1.90)*** Takipteki Krediler -0.30 (-3.27)* -0.37 (-16.46)* -0.09 (-3.41)* Enflasyon -0.002 (-0.009) 0.10 (6.95)* -0.06 (-6.40)* GSYİH Büy.Oranı 0.11 (1.975)** 0.18 (1.71)*** -0.04 (-0.54) Sektör Payı -0.137 (-3.17)* -0.10 (-2.29)** -0.23 (-11.21)* Yoğunlaşma 0.15 (2.52)** 0.06 (0.76) 0.38 (3.93)* R2 0.82 0.97 0.71 Düzeltilmiş R2 0.76 0.96 0.58 Gözlem Sayısı 132 66 66 F İstatistiği 15.07* 101.13* 5.65* Durbin Watson 1.66 2.02 1.50 * %1 düzeyinde, ** %5 düzeyinde, *** ise %10 düzeyinde anlamlılığı ifade etmektedir. Parantez içindeki değerler t değerleridir.

2002–2008 dönemi için F istatistiğine bakıldığında tahmin edilen her üç modelin %1 seviyesinde anlamlı olduğu görülmektedir. Modellerin belirlilik katsayılarına bakıldığında, en yüksek katsayı yerel banka modelinde (%96) elde edilmiş ve bunu tüm bankalar modeli (%76) ve yabancı bankalar modeli (%58) izlemiştir. Dolayısıyla 2002-2008 dönemi için modellerde kullanılan katsayıların banka karlılığındaki değişimi açıklama gücü, yerel bankalarda %96, tüm banka modelinde %76 ve yabancı banka modelinde ise %58’dir. Bankaların sahip oldukları sermaye ile karlılık arasında, 2002-2008 döneminde tüm modellerde pozitif ve anlamlı ilişkiler elde edilmiştir. Söz konusu değişkenin etkisi, 1990-2000 dönemi için de aynı çıkmış ve güçlü bir sermaye yapısının banka karlılığını olumlu şekilde etkilediği kanaatine varılmıştır. 141

Personel giderleriyle karlılık arasında 2002–2008 dönemi için genel olarak negatif ve anlamlı ilişkiler ortaya çıkmıştır; sadece yabancı bankalar modeli için sonuçlar anlamlı çıkmamıştır. Bu sonuç bankaların personel giderlerinin azaldıkça banka karlılığının artacağı şeklinde yorumlanabilecektir. 2002–2008 dönemi için likidite değişkeninin tüm banka modeli ve yabancı banka modeli için negatif ve anlamlı, yerel banka modelinde ise negatif ve istatistiksel açıdan anlamsız çıktığı görülmektedir. Elde edilen bu bulgu, bankaların elindeki likit fonları kredi verme şeklinde değerlendirmemelerinin karlılığı azalttığı gerçeğine işaret etmektedir. Aynı değişken için 1990-2000 döneminde pozitif ve anlamlı ilişkiler elde edilmesi bir çelişki olarak gözükse de, tüm işletmelerde olduğu gibi likidite karlılık paradoksunun bankalar için de geçerli olduğu bilinen bir olgudur. Toplam aktiflerin doğal logaritması alınarak ölçülen banka büyüklüğü ile karlılık arasında tüm bankalar modeli hariç diğer modellerde pozitif ve anlamlı ilişkiler elde edilmiştir. Bu da, bankaların ölçek ekonomilerinden faydalanarak karlılıklarını artırdıklarını göstermektedir. Aynı değişkenin karlılığa etkisi ise 1990-2000 dönemi için de benzerlik göstermektedir. 2002–2008 dönemi için menkul kıymet değişkenine bakıldığında, menkul kıymet yatırımlarının tüm ve yabancı banka modellerinde karlılığı pozitif ve anlamlı bir şekilde etkiledikleri, yerel bankalar modelinde ise negatif ve anlamsız bir ilişkinin ortaya çıktığı görülmüştür. Bunun sebebinin, özellikle 2004 ve 2005 yıllarında menkul kıymetlerin aktiflere oranının yerel bankalarda aşırı düşmesi gösterilebilir. Bankaların takipteki kredilerinin toplam krediler içindeki payı ile karlılıkları arasındaki ilişki, tüm modellerde negatif ve anlamlı çıkmıştır. 1990– 2000 dönemi için de benzer sonuçlar elde edilmiştir. Elde edilen sonuçlar, kredi tahsilatında yaşanan problemlerin banka karlılığını olumsuz etkilediği görüşünü desteklemektedir. Enflasyon oranıyla karlılık arasındaki ilişkide 2002–2008 tüm bankar ve yabancı bankalar modelinde ilişki negatif olarak elde edilmiş fakat tüm banka modelinde ilişki anlamlı bulunmamıştır. Yerel bankalar modelinde ise ilişki pozitif ve anlamlıdır. Bu durum söz konusu dönemde yabancı bankaların yerel 142

bankalarla kıyaslandığında enflasyon sürecine uyumda zorluk çektiklerini göstermektedir. Aynı ilişki, 1990-2000 döneminde tüm modeller için pozitif ve anlamlıdır. GSYİH büyüme oranı ile karlılık arasında 2002–2008 döneminde tüm bankalar ve yerel bankalar modelinde pozitif ve anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Söz konusu ilişki, yabancı bankaların yer aldığı modelde negatif ve anlamsızdır. 1990-2000 dönemine bakıldığında bu değişken yalnızca yerel bankalar için pozitif ve anlamlıdır. Ekonomideki büyümeye paralel olarak tüketici ve yatırımcılara verilen kredilerin karlılığı artırdığı bilinen bir gerçektir. Bankacılık sektörünün ekonomideki payının karlılıkla ilişkisi 1990–2000 döneminin aksine tüm modellerde negatif ve anlamlı çıkmıştır. Elde edilen bu sonuç, Demirguc-Kunt ve Huizinga (1998)’nın söz konusu orandaki artışın rekabeti artırarak karlılığı azalttığına dair görüşleriyle örtüşmektedir.269 2002–2008 dönemi için sektördeki yoğunlaşmanın karlılığa etkisi tüm bankalar ve yabancı bankalar modeline pozitif ve anlamlı çıkmıştır. Ülkemizde ilk beş büyük bankanın aktif toplamları, bankacılık sektöründeki toplam aktiflerin yarısını oluşturmaktadır. Dolayısıyla model tahminlerinde büyük bankalar da yer aldığı için elde edilen bu pozitif ilişki anlamlı görülmektedir.

269 DEMIRGUC-KUNT - HUIZINGA; A.g.e., s. 30 143

3.4.2.3. 1990-2000 ve 2002-2008 Dönemlerinin karşılaştırılması I. Dönem olarak adlandırılan 1990-2000 ve II. Dönem olarak adlandırılan 2002-2008 yılları arasında bağımlı değişken aktif karlılığı itibariyle gerçekleşen tahmin sonuçları Tablo 3.16’da ve bankaların tüm yıllar itibariye karşılaştırmalı ilişki-anlam tablosu Tablo 3.17.’de verilmiştir.

Tablo 3.16. Tüm Yıllar Sabit Etkili Model Tahmin Sonuçları

Bağımsız Tüm Bankalar Yerel bankalar Yabancı Bankalar Değişkenler I.Dönem II.Dönem I.Dönem II.Dönem I.Dönem II.Dönem Sermaye 0.37 (9.98)* 0.28(6.92)* 0.31 (6.42)* 0.21 (3.06)* 0.39 (7.02)* 0.19 (4.63)* Pers. 0.0001 (1.81)*** -1.79 (-6.73)* 0.008 (4.16)* -4.02 (-24.26)* 0.0001 (2.16)** -0.25 (-1.47) Giderleri Likidite 0.03 (2.05)** -0.04 (-6.09)* -0.01 (-1.20) -0.02 (-0.87) 0.06 (2.95)* -0.04 (-7.33)* Büyüklük 1.68 (3.49)* -0.32 (-0.19) 1.53 (2.36)** 5.27 (3.28)* 2.86 (4.49)** 3.60 (1.70)*** Men. Kıym. 0.03 (2.78)* 0.02 (3.17)* 0.03 (1.65)*** -0.003 (-0.15) 0.02 (0.50) 0.01 (1.90)*** Tak. Kred. -0.04 (-4.47)* -0.30 (-3.27)* 0.05 (0.49) -0.37 (-16.46)* -0.04 (-3.99)* -0.09 (-3.41)* Enflasyon 0.05 (3.47)* -0.002 (-0.009) 0.07 (4.57)* 0.10 (6.95)* 0.07 (3.18)* -0.06 (-6.40)* GSYİH 0.04 (0.50) 0.11 (1.975)** 0.15 (2.22)** 0.18 (1.71)*** -0.02 (-0.22) -0.04 (-0.54) Büy.Or. Sektör Payı 0.14 (5.76)* -0.137 (-3.17)* 0.15 (8.30)* -0.10 (-2.29)** 0.16 (4.37)* -0.23 (-11.21)* Yoğunlaşma 0.009 (0.06) 0.15 (2.52)** -0.07 (-0.55) 0.06 (0.76) -0.06 (0.44) 0.38 (3.93)* R2 0.72 0.82 0.74 0.97 0.73 0.71 Düzeltilmiş 0.68 0.76 0.68 0.96 0.66 0.58 R2 Gözlem 254 132 151 66 103 66 Sayısı F İstatistiği 14.83* 15.07* 13.26* 101.13* 10.60* 5.65* Durbin 1.84 1.66 1.81 2.02 1.89 1.50 Watson * %1 düzeyinde, ** %5 düzeyinde, *** ise %10 düzeyinde anlamlılığı ifade etmektedir. Parantez içindeki değerler t istatistikleridir.

Tablo 3.17. Bankaların Bağımlı Değişken Aktif Karlılığı İtibariyle Tüm Yıllar Karşılaştırmalı İlişki-Anlam Tablosu Bankaların Bağımlı Değişken Aktif Karlılığı İtibariyle Tüm Yıllar Karşılaştırmalı Analiz Sonuçları 1990-2000 2002-2008 Tüm Yerel Yabancı Tüm Yerel Yabancı Yön Anlam Yön Anlam Yön Anlam Yön Anlam Yön Anlam Yön Anlam Sermaye + + + + + + + + + + + + Per. Gider. + + + + + + - + - + - - Likidite + + - - + + - + - - - + Büyüklük + + + + + + - - + + + + Men.Kıy. + + + + + - + + - - + + Tak. Kred. - + + - - + - + - + - + Enflasyon + + + + + + - - + + - + GSYİH + - + + - - + + + + - - Büy.Oranı Sektör Payı + + + + + + - + - + - + Yoğunlaşma + - - - - - + + + - + + “Yön” sütununda (+) pozitif ve (-) negatif ilişkiyi, “Anlam” sütununda yer alan (+) Anlamlı ve (-) Anlamsız ilişkiyi temsil etmektedir. 144

1990-2000 dönemi için belirlilik katsayısı açısından (R2) bakıldığında, modelin açıklayıcı gücünün, yerel bankalar modelinde (%68), yabancı bankalar modeline (%66) göre daha yüksek çıktığı görülmektedir. Tüm bankaların yer aldığı modelde belirlilik katsayısı %68 olarak elde edilmiştir. Bu sonuç, seçilen bağımsız değişkenlerin, bağımlı değişken olan banka karlılığındaki varyansı yerel ve tüm bankalar modelinde %68 oranında, yabancı bankalar modelinde ise %66 oranında açıkladıklarını göstermektedir. 2002-2008 dönemine bakıldığında ise, en yüksek katsayı yerel banka modelinde (%96) elde edilmiş ve bunu tüm bankalar modeli (%76) ve yabancı bankalar modeli (%58) izlemiştir. Dolayısıyla 2002- 2008 dönemi için modellerde kullanılan katsayıların banka karlılığındaki değişimi açıklama gücü, yerel bankalarda %96, tüm banka modelinde %76 ve yabancı banka modelinde ise %58’dir. Her iki dönemin sonuçlarını kıyasladığımızda bağımlı değişken olan banka karlılığındaki varyansı bağımsız değişkenlerin tüm bankalar itibariyle, II. Dönem rakamının (%76) I. Dönem rakamından (%68) daha yüksek çıkması dolayısıyla daha fazla oranda belirleyici etkiye sahip olduğu söylenebilir. Aynı şekilde yerel bankalar modelinde de II.Dönemin (%96) I.Dönemden (%68) daha yüksek oranda aktif karlılığı belirleyici etkisi olduğu anlaşılmaktadır. Yabancı bankalar itibariyle sonuçlara baktığımızda tüm bankalar ve yerel bankalar modelinin aksine, bağımsız değişkenlerin aktif karlılığını I. Dönemin (%66) II. Dönemden daha fazla belirleyici etkiye sahip olduğu görülmektedir. I. Dönemde sermaye değişkeni ile banka karlılığı arasındaki ilişkiler pozitif olup, %1 seviyesinde anlamlı çıkmıştır. Bankaların sahip oldukları sermaye ile karlılık arasında II. Dönemde de tüm modellerde pozitif ve anlamlı ilişkiler elde edilmiştir. Bu da, güçlü bir sermaye yapısına sahip bankaların fon maliyetlerinin düşük olduğunu ve dış sermayeye olan ihtiyacın azalması sebebiyle daha karlı olduklarını göstermektedir Söz konusu değişkenin her iki dönemde de etkisi, güçlü bir sermaye yapısının banka karlılığını olumlu şekilde etkilediği kanaatine varılmıştır. Personel giderleriyle karlılık arasında II: Dönem için her üç modelde de negatif ve anlamlı ilişkiler ortaya çıkmıştır; sadece yabancı bankalar modelinde anlamlı ilişki bulunamamıştır. Oysa aynı değişken bir önceki dönem olan 1990- 145

2000 dönemi için pozitif elde edilmişti. Buda 2001 krizi sonrası bankaların personel harcamalarında toplama aktiflere oranla tasarrufa gittikleri ve bunun neticesi olarak tüm bankalar itibariyle II. Dönemde (%2,6) I. Döneme (%3,0) kıyasla %0,4 oranındaki düşüşün banka karlılığını olumlu etkilediği söylenebilir. Likidite değişkeni ile karlılık arasındaki ilişkiye bakıldığında, I. Dönemde bu ilişkinin tüm ve yabancı bankalar için pozitif ve anlamlı, yerel bankalar için negatif ve anlamsız çıktığı görülmektedir. Bu anlamda finansal piyasalardaki dalgalanmalar arttıkça, likit aktiflerin bilanço içindeki payının da o ölçüde artması gerektiği sonucuna varılmıştır. Bankaların, çalışmada ele alınan dönem itibariyle ortalama olarak neredeyse aktif toplamlarının yarısı kadar likit varlık tutmalarının en önemli sebebinin, ülkemizde yaşanan uzun süreli ekonomik belirsizlik olduğu dikkate alınmalıdır. Bu sebeple söz konusu iki değişken arasındaki ilişkinin pozitif çıkması, getirisi düşük likit varlıkların karlılığı tehdit etmediği anlamına gelmektedir. II. Dönem için likidite değişkeninin tüm banka modeli ve yabancı banka modeli için negatif ve anlamlı, yerel banka modelinde ise negatif ve istatistiksel açıdan anlamsız çıktığı görülmektedir. Elde edilen bu bulgu, bankaların elindeki likit fonları kredi verme şeklinde değerlendirmemelerinin karlılığı azalttığı gerçeğine işaret etmektedir. Aynı değişken için I. Dönemde pozitif ve anlamlı ilişkiler elde edilmesi bir çelişki olarak gözükse de, tüm işletmelerde olduğu gibi likidite karlılık paradoksunun bankalar için de geçerli olduğu bilinen bir olgudur. Bu durum I. Dönem itibariyle bankaların, krizlerin yaşandığı dönemlerde yatırımcılarına güven vermek için likit varlıklara yöneldikleri ve dolayısıyla II. Dönemde I. Döneme kıyasla %49,3’ten %51,2’ye yükselttikleri görülmüşse de, II. Dönem etkileri itibariyle krizlerin yaşanamadığı bir dönem olarak kabul edilirse likit varlıklara yatırım yapılması karlılığı olumsuz olarak etkileşmiştir şeklinde yorumlanabilir. Banka büyüklüğü ile karlılık arasındaki ilişkiye I. Dönem itibariyle baktığımızda tüm modellerde pozitif ve anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Bu da, bankaların ölçek ekonomilerinden faydalanarak karlılıklarını artırdıklarını göstermektedir. II. Dönemde ise tüm bankalar modeli hariç diğer modellerde pozitif ve anlamlı ilişkiler elde edilmiştir. Banka büyüklüğü değişkeninin bu 146

sonuçlar itibariyle her iki dönem açısından karlılığa etkisinin benzerlik arz ettiğini göstermektedir. Bankaların portföylerinde bulundurdukları devlet iç borçlanma senetlerini de içeren menkul kıymet cüzdanlarının toplam aktiflere oranı ile karlılık arasındaki ilişkiye bakıldığında, I. Dönem için yabancı bankalar modeli hariç diğer modellerden elde edilen pozitif ilişki bu tür yatırımların karlılığı artırdığını göstermektedir. II. Dönem için menkul kıymet değişkenine bakıldığında, menkul kıymet yatırımlarının tüm ve yabancı banka modellerinde karlılığı pozitif ve anlamlı bir şekilde etkiledikleri, yerel bankalar modelinde ise negatif ve anlamsız bir ilişkinin ortaya çıktığı görülmüştür. Bunun sebebini ortaya koyabilmek için yıllar itibariyle yerel ve yabancı bankaların menkul kıymet cüzdanı/toplam aktifler trendine bakmamız gerekmektedir. Yabancı bankalar için, her ne kadar II. Dönemde I. Döneme nazaran %16,7’den %13,6’ya düşse de özellikle faiz oranlarının yüksek olduğu kriz sonrası 2003, 2004 ve 2005 (sırasıyla 11,0-27,1- 31,8) yıllarında menkul kıymetlerin aktiflere oranının yabancı bankalarda önemli ölçüde artması, yerel bankalarda ise I.Dönemde % 12,9 olan oranın II. Dönemde %8,4’e düşmesi yabancı bankalarda karlılık ilişkisinin pozitif ve anlamı, yerel bankalarda ise negatif ve anlamsız çıkmasını izah etmektedir. Genel olarak kamu finansman açığının yüksek faizli borçlanma senetleri ile finanse edilmesinin karlılığı olumlu etkilediği biline gelmektedir. Bankaların takipteki kredilerinin toplam krediler içindeki payı ile karlılıkları arasındaki ilişki, I. Dönem için yabancı bankalar ve tüm bankalar modelinde negatif ve anlamlı çıkmıştır. Yerel bankalar için ilişki pozitif fakat anlamsızdır. Ortaya çıkan bu sonuç, kredilerin tahsilatında yaşanan problemlerin karlılığı tehdit ettiğini göstermektedir. II. Dönem için de benzer sonuçlar elde edilmiştir. Elde edilen sonuçlar, kredi tahsilatında yaşanan problemlerin banka karlılığını olumsuz etkilediği görüşünü desteklemektedir. Enflasyon oranıyla karlılık arasındaki ilişkide I. Dönemde tüm modeller için pozitif ve anlamlı katsayılar elde edilmiştir. II. Dönemde yerel bankalar modelinde I. Dönemde olduğu gibi ilişki pozitif ve anlamlıdır. Elde edilen bu pozitif ilişki, bankaların enflasyonu tahmin edebildiklerini ve daha fazla kar elde edebilmek için faiz oranlarını uygun bir şekilde ayarlayabildiklerini gösteriyor. 147

Bir başka açıdan bakıldığında, bu pozitif ilişki, banka yöneticileriyle karşılaştırıldığında, tüketicilerin enflasyon oranını tahmin konusunda daha başarısız olduklarını veya asimetrik bilginin bankaların daha yüksek karlar elde etmelerini sağladığını göstermektedir. Anca II. Dönemde tüm bankalar ve yabancı bankalar modelinde ilişki negatif olarak elde edilmiş fakat tüm banka modelinde ilişki anlamlı bulunmamıştır. Bu durum söz konusu dönemde yabancı bankaların yerel bankalarla kıyaslandığında enflasyon sürecine uyumda zorluk çektiklerini göstermektedir. I. Dönemde GSYİH büyüme oranı ile karlılık arasındaki ilişkide yerel bankalar modelinde pozitif ve anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Söz konusu ilişki, tüm bankaların yer aldığı modelde pozitif ve anlamsız, yabancı banka modelinde ise negatif fakat anlamsız çıkmıştır. II. Dönemde ise GSYİH büyüme oranı ile karlılık arasındaki ilişkide tüm bankalar ve yerel bankalar modelinde pozitif ve anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Bu ilişki, yabancı bankaların yer aldığı modelde negatif ve anlamsızdır. Her iki dönemde de ilişkinin pozitif ve anlamlı çıktığı modellerde, ekonomideki büyümeye paralel olarak tüketici ve yatırımcılara verilen kredilerin karlılığı artırdığı gerçeği dikkate alındığında GSYİH büyüme oranı arttıkça karlılığın da artacağı sonucuna varılabilir. Bankacılık sektörünün ekonomideki payının karlılıkla ilişkisi I. Dönemde tüm modellerde pozitif ve anlamlı çıkmıştır. Bu ilişki, bankacılık sektörünün ekonomi içindeki payı arttıkça banka karlılığını olumlu etkilediğini göstermektedir. I. Dönemin aksine II. Dönemde bu ilişki tüm modellerde negatif ve anlamlı çıkmıştır. Bu ise II. Dönemde bankacılık sektörünün ekonomi içindeki payı arttıkça banka karlılığını olumsuz etkilediğini göstermektedir. Elde edilen bu sonuç, Demirguc-Kunt ve Huizinga (1998)’nın söz konusu orandaki artışın rekabeti artırarak karlılığı azalttığına dair görüşleriyle örtüşmektedir. I. Dönem için sektördeki yoğunlaşmanın yerel ve yabancı banka modellerinde karlılığı negatif etkilediği görülmekle beraber, katsayılar istatistiksel açıdan anlamlı çıkmamıştır. II.Dönem için ise sektördeki yoğunlaşmanın karlılığa etkisi tüm bankalar ve yabancı bankalar modeline pozitif ve anlamlı çıkmıştır. Ülkemizde ilk beş büyük bankanın aktif toplamları, bankacılık sektöründeki toplam aktiflerin yarısını oluşturmaktadır. Dolayısıyla model tahminlerinde büyük 148

bankalar da yer aldığı için elde edilen bu pozitif ilişki anlamlı görülmektedir. II. Dönemde bu ilişkinin I. Dönemin aksine pozitif çıkmasının nedeninin 2001 krizi sonrası “Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programının” ve sektöre giren uluslararası ölçekteki bankaların etkisinin olduğu düşünülmektedir. 149

SONUÇ Tüm ekonomilerde olduğu gibi ülkemizde de her sektörde yaşanan yoğun rekabet koşulları, bankacılık sektöründe de artarak devam etmektedir. Özellikle son yıllarda uluslararası bankacılık sisteminin önemli aktörlerinin Türk Bankacılık Sistemine girişi bu rekabeti önemli ölçüde körükleyici bir etki yaratmıştır. Bankaların gittikçe artan rekabet koşulları altında karlılıklarını sürdürebilmeleri ve/veya artırabilmeleri, hem bu sektörün geleceği açısından hem de ülke ekonomisi açısından oldukça büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle bankalar, karlılıklarına etki eden faktörleri iyi bir şekilde belirlemek ve bu faktörlerde meydana gelen değişimleri takip etmek zorundadırlar. Bunu yaparken, karlılığa etki eden unsurların bazılarının kontrol edilebilen, bazılarının ise genel ekonomik yapıdan kaynaklanan kontrol dışı unsurlar olduğunu unutmamak gerekir. Bankaların verimli bir şekilde çalışabilmelerini mümkün kılan en önemli şartlarından birisi de ülkedeki ekonomik koşullardır. Bu çalışmanın amacı da, Türk Bankacılık Sisteminde gerek bankacılık sisteminin içsel dinamikleri gerekse makroekonomik açıdan banka karlılığının belirleyicilerini ortaya koymaktır. Bu amacı gerçekleştirmek için Türk Bankacılık sisteminde faaliyet gösteren yerel ve yabancı özel mevduat bankaları çalışma kapsamında ele alınmış ve Panel Veri Analiz Yöntemi kullanılarak bankacılık sektöründe karlılığın belirleyicileri ortaya koyulmaya çalışılmıştır. Bu doğrultuda çalışma 2001 krizi sonrası yürürlüğe giren “Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı”nın etkisini ortaya koyabilmek için 1990-2000 ve 2002-2008 olmak üzere iki döneme ayrılarak incelenmiştir. 1990-2000 yılları arasında 18 yerel, 11 yabancı ve 2002- 2008 yılları arasında 11 yerel, 11 yabancı banka çalışma kapsamında ele alınarak analize dahil edilmiştir. Analizden elde edilen sonuçlara göre tüm yıllara (1990-2008) belirlilik katsayısı açısından (R2) bakıldığında, modelin açıklayıcı gücünün, yerel bankalar modelinde (%82), yabancı bankalar modeline (%62) göre daha yüksek çıktığı görülmektedir. Tüm bankaların yer aldığı modelde belirlilik katsayısı %72 olarak elde edilmiştir. Bu sonuç, seçilen bağımsız değişkenlerin, bağımlı değişken olan banka karlılığındaki varyansı belirtilen oranlarda açıklama gücüne sahip olduklarını göstermektedir. 150

Model tahminlerinden elde edilen sonuçlara bakıldığında, genel olarak bankaların sermayelerini, büyüklük açısından aktiflerini, menkul kıymet yatırımlarını ve kriz dönemlerinde likit varlıklarını artırarak karlılıklarını artırdıkları söylenebilir. Personel giderlerinin toplam aktifler içindeki payı ile karlılık arasında I. Dönemde pozitif, II. Dönemde ise negatif ilişki bulunmuştur. Bu da 2001 krizi sonrası bankaların personel harcamalarında toplama aktiflere oranla tasarrufa gittikleri ve bunun neticesi olarak tüm bankalar itibariyle II. Dönemde (%2,6), I. Döneme (%3,0) kıyasla %0,4 oranındaki düşüşün banka karlılığını olumlu etkilediği göstermektedir. Takipteki kredilerin toplam krediler içindeki payına bakıldığında, alacaklarının tahsilatında güçlük çeken bankaların karlılıklarının düştüğü görülmüştür. Dolayısıyla genel olarak takipteki kredilerin banka karlılığı üzerinde olumsuz etkisi olduğu söylenebilir. Makroekonomik göstergelerin banka karlılığına etkisine bakılığında, genel olarak enflasyon oranının ve ekonomik büyümenin karlılıkla pozitif ilişkili olduğu görülmektedir. Enflasyon oranının olumlu etkisi, bankaların yüksek enflasyon dönemlerinde yüksek faizli devlet iç borçlanma senetlerine yatırım yapmalarıyla açıklanabilir. Bankacılık sektörünün ekonomideki payının karlılıkla ilişkisi I. Dönemde tüm modellerde pozitif ve anlamlı çıkmıştır. Bu ilişki, bankacılık sektörünün ekonomi içindeki payı arttıkça banka karlılığını olumlu etkilediğini göstermektedir. I. Dönemin aksine II. Dönemde bu ilişki tüm modellerde negatif ve anlamlı çıkmıştır. Bu ise II. Dönemde bankacılık sektörünün ekonomi içindeki payı arttıkça banka karlılığını olumsuz etkilediğini göstermektedir. Bu durum söz konusu orandaki artışın rekabeti artırarak karlılığı azalttığı şeklinde izah edilebilir. Bankacılık sektöründeki yoğunlaşmanın karlılığa etkisi 1990-2000 döneminde negatif iken 2002–2008 döneminde pozitif olduğu gözlenmiştir. Genel olarak, bankacılık sektöründe karlılığın belirleyicileri tespit etmek üzere 1990–2000 ve 2002–2008 dönemleri için yapılan analizler, sermaye yeterliliği, faaliyet giderleri, likidite durumu, banka büyüklüğü, menkul kıymet cüzdanı ve takipteki krediler gibi bankalara özgü değişkenlerin aktif karlılığı üzerinde anlamlı etkilerinin olduğunu göstermektedir. Bunun yanında, kontrol değişkenler olarak modele dahil edilen enflasyon, ekonomik büyüme oranı, sektör 151

payı, sektördeki yoğunlaşma ve ekonomik krizlerin karlılık üzerinde genel olarak anlamlı etkileri vardır. Türk Bankacılık Sistemindeki karlılığın belirleyicilerinin analitik bir yaklaşımla ortaya koyulmasına yönelik bu çalışmada, gerek yerel gerekse yabancı banka karlılığının hangi faktörlerden olumlu ya da olumsuz etkilendikleri belirlenmeye çalışılmıştır. Çalışmadan elde edilen sonuç, ekonomik büyümenin temel yapı taşlarından birisi olan bankacılık sistemimin gelişmesi ve fonksiyonlarını daha iyi bir şekilde yerine getirebilmesi için, bankaların sermayelerinin güçlendirilmesi, ortaya çıkabilecek risklere karşı likit varlılarının artırılması, sektördeki rekabeti artırabilmek için yoğunlaşmanın azaltılması, birleşmeler yoluyla küçük bankaların, büyük banka olmanın avantajlarından yararlanması gerektiğidir. Temelde yüksek enflasyon, yüksek faiz oranları ve kamu borçlanma gereksiniminin şekillendirdiği bankacılık sisteminin, ülkemizde son yıllarda uygulanan dezenflasyon politikaları sayesinde, temel fonksiyonu olan aracılık faaliyetlerini daha iyi yerine getireceği ümit edilmektedir. 152

KAYNAKLAR

ABREU M. - MENDES V.; Commercial Bank Interest Margins and Profitability: Evidence for some EU Countries, City University Economics Department, Preliminary Draft, 2001

AKGÜÇ Öztin; 100 Soruda Türkiye’de Bankacılık, Gerçek Yayınevi, İstanbul 1992

AKSOY Tamer; Çağdaş Bankacılıktaki Son Eğilimler ve Türkiye’de Uluslarüstü Bankacılık (Sistematik ve Analitik Bir Yaklaşım), Sermaye Piyasası Kurulu Yayın No: 109, Ankara, 1998

AKSOY Tamer; Çağdaş Bankacılıktaki Son Eğilimler ve Türkiye’de Uluslarüstü Bankacılık (Sistematik ve Analitik Bir Yaklaşım), Ankara: Sermaye Piyasası Kurulu Yayın No:109, 1998

AKTAN Coşkun Can; Bir Piyasa başarısızlığı Nedeni Olarak “Gelir Dağılımında Adaletsizlik ve Yoksulluk” Sorunu: Kamu Ekonomisinin Rolü ve Kamu Politikası Araçları, Hak-İş Konfederasyonu Yayınları, Ankara, 2002

ALPAN İnan Emre; Parasal Aktarım Mekanizmasının Kredi Kanalı ve Türkiye, Türkiye Bankalar Birliği, Bankacılar Dergisi, Sayı:39, 2001

ALTUNBAŞ Yener - SARISU Ayhan; Avrupa Birliği Sürecinde Türk ve Avrupa Bankacılık Sistemlerinin Karşılaştırılması, TBB Yayınları, İstanbul, 1996

ANGBAZO L.; Commercial Bank Net Interest Margins, Default Risk, Interest-Rate Risk and Off-Balance Sheet Banking, Journal of Banking and Finance, V: 21, 1997

ARAT M. Emin; ABD-İngiltere-Japonya ve Avrupa Birliği Ülkelerinde Ulusal ve Sektörel Bazda Geliştirilen Finansal Standartların grafiksel Sunumu, Marmara Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, Cilt XX. Sayı: 1., İstanbul, 2005 153

ARSLAN İbrahim – YAPRAKLI Sevda; Banka Kredileri ve Enflasyon Arasındaki İlişki: Türkiye Üzerine Ekonometrik Bir Analiz (1983-2007), İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Ekonometri ve İstatistik Dergisi, Sayı:7, 2008

ARTUN Tuncay; İşlevi, Gelişimi, Özellikleri ve Sorunlarıyla Türkiye’de Bankacılık, Tekin Yayınları, 2. Basım, İstanbul, 1983

ARTUN Tuncay; Uluslararası Bankacılık Bunalımı ve Türkiye’de Serbest Faiz Politikası, Tekin Yayınevi, İstanbul, 1983

ATASOY Hakan; Türk Bankacılık Sektöründe Gelir-Gider Analizi ve Karlılık Performansının Belirleyicileri, Uzmanlık Yeterlilik Tezi, T.C. Merkez Bankası Yayınları, Ankara, 2007

AYDIN M. Faruk; Türkiye’de Kamu Kesimi İç Borçlanmasının Bankacılık Sektörü Bilânçolarına ve Risklerine Olan Etkileri TCMB Araştırma Genel Müdürlüğü Çalışma Tebliği, No:13, Ankara, 2002

AYDOĞAN Kürşat; An Investigation of Performance and Operational Efficiency in Turkish Banking Industry, The Central Bank of the Rebublic of Turkey, Discussion Paper No:9022, 2000

AYDOĞAN Kürşat; Interest Rate Risk and Bank Profitability, The Central Bank of the Rebublic of Turkey, Discussion Paper No:9105, 2001

BABUŞÇU Ş. - KÖKSAL O. - ÜNSÜN A. – YAZICI Z.; Dezenflasyon Sürecinin Bankalara Etkisi ve Bu Etkilenmeyi Olumluya Çevirmek Amacıyla Bankalarca Alınması Gereken Tedbirler, Vefa Cemal Sezer Bankacılık Yarışması Ödül Kazanan Eserler, Akdenet Yayınları, İstanbul, 2000

BAKAN, Sumru; Osmanlı’dan Günümüze Türk Bankacılık Kesimi, İktisat Dergisi, Sayı: 417, Eylül 2001

154

BALDEMİR Ercan - KESKİNER Ayşe; Devalüasyon, Para, Reel Gelir Değişkenlerinin Dış Ticaret Üzerine Etkisinin Panel Data Yöntemiyle Türkiye İçin İncelenmesi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt:6, Sayı:4, 2004

BATTAL Ahmet; Sorularla Banka Hukuku, Gazi Kitabevi, Ankara 2004

BDDK; Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı Gelişme Raporu-(VI), Nisan 2003

BERGER A.; The Profit-Structure Relationship in Banking – Tests Of Market Power and Efficient-Structure Hypotheses, Journal of Money, Credit And Banking, V:27 (2), 1995

BOURKE P.; Concentration and Other Determinants of Bank Profitability in Europe, North America and Australia, Journal of Banking and Finance, V: 13, 1989

CHARI V.V. - JONES Larry E. - MANUELLI Rodolfo E.; Inflation, Growth and Financial Intermediation, Federal Reserve Bank of St. Louis Review, Volume. 78 May/June 1996

CHEN L - ZHAU X.; Profitability, Mean Reversion of Leverage Ratios and Capital Structure Choices, 2004

CLAESSENS S. - DEMIRGUC-KUNT A. - HUIZINGA H.; How Does Foreign Entry Affect Domestic Banking Markets?, Journal of Banking and Finance, 25, 2001

CLAESSENS Stijn - LAEVEN Luc; What Drives Bank Competition? Some International Evidence, Journal of Money, Credit and Banking, V: 36 (3), 2004 155

ÇAKIR Niyazi, Türkiye'de ve Uluslararası Bankacılık Alanında Sermaye Yeterliliği Düzenlemelerinin Mukayeseli Değerlendirilmesi, Hazine ve Dış Ticaret Dergisi, Sayı. 8., Ankara, Nisan 1991

ÇANAKÇI Demet; Türk Bankacılık Sektöründe Karlılığı Belirleyen Faktörler: Bir Ekonometrik Çalışma, Bankacılar Dergisi, TBB Yayınları, Sayı. 18, İstanbul, Eylül 1996

ÇARIKCI Emin; Cumhuriyet’ten Bugüne Türkiye’nin İktisat Politikaları ve Neticeleri, Yeni Türkiye Dergisi, Sayı:23-24, Cumhuriyet Özel Sayısı, 1998

ÇİLLİ Hüseyin, Enflasyon, Bankalar ve Risk, TBB Yayınları. İstanbul, 1994

DAGES B. Gerard - GOLDBERG Linda - KİNNEY Daniel; Foreign and Domestic Bank Participation in Emerging Markets: Lessons from Mexico and Argentina, Economic Policy Review, V:6, No:3, 2000

DEMIRGUC-KUNT A. - HUIZINGA H.; Determinants of Commercial Bank Interest Margins and Profitability: Some International Evidence, The World Development Research Group, Policy Research Working Paper: 1900, 1998

DENİZER Cevdet; Foreign Entry in Turkey’s Banking Sector, 1980–97, The World Bank, Policy Research Working Papers, No:2462, 2000

DOĞAN Saruhan - ŞARSEL Yıldız; Enflasyonun Bankacılık Sektörü Üzerine Etkileri ve Türk Bankacılık Sektörüne Bir Bakış, TBB Yayınları. Ankara, 1994

DOĞUKANLI H. – ÖNAL B. – BULAT Ö.; Dezenflasyon Sürecinin Bankalara Etkisi ve Bu Etkilenmeyi Olumluya Çevirmek Amacıyla Bankalarca Alınması Gereken Tedbirler, Vefa Cemal Sezer Bankacılık Yarışması Ödül Kazanan Eserler, Akdenet Yayınları, İstanbul, 2000 156

EKREN Nazım; Uluslararası Bankacılık ve Türkiye Örneği, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları No:282, İstanbul, 1986

ELİTAŞ Cemal – ÖZDEMİR Yaşar; Bankalarda İç Kontrol Sistemi, Gazi Üniversitesi Ticaret ve Turizm Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı: 2, Ankara, 2006

ERB Claude - HARVEY Campbell R. - VISKANTA Tadas E.; Inflation and World Equity Selection, Financial Analysts Journal, November/December 1995

ERBİLGİÇ Füsun S. - ÖZER Bengi; The Effects of Inflation on Compositions of Revenues, Deposits and Profitability of Commercial Banks in Turkey, Bogaziçi Journal Review of Social, Economic and Administrative Studies, Volume. 7, No. 1-2, İstanbul, 1993

ERDOĞAN Niyazi; Dünya ve Türkiye’de Finansal Krizler, (Türk Bankacılık Sektöründe Yeniden Yapılandırma Uygulamaları-Kamu Bankaları Deneyimi), Yaklaşım Yayınları, Haziran 2002

EREN Kasım; Avrupa Birliği’nde ve Türkiye’de Bankacılık, Beta Basım Yayın, İstanbul, 1996

EROĞLU Nadir; “Türkiye’de İktisat Politikalarının Gelişimi (1923- 2003)”, T.C. Marmara Üniversitesi. Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi, 80. Yılında Türkiye Cumhuriyeti Sempozyumu, İstanbul, Ekim 2003

EROĞLU Zeynep Ada; Türk Bankacılık Sisteminde Kaynak Maliyeti, MSPD Çalışma Raporları: 2001/5, BDDK Yayınları, Ankara, 2001

ERTUĞRUL Ahmet - ZAİM Osman; Türk Bankacılığında Etkilik (Tarihi Gelişim Kantitatif Analiz), Ünal Ofset, Ankara, 1996 157

FREİXAS X. - ROCHET J.-C.; Microeconomics of Banking, Cambridge MA, London, 1997

GEYLAN Ramazan; Ticari Banka Yönetimi ve Türk Ticari Bankalarının Temel Sorunları, Anadolu Üniversitesi Yayınları No: 86, İİBF Yayınları No: 22, Eskişehir, 1985

GODDARD J.A - MOLYNEUX P - WİLSON J.O.S.; Dynamics of Growth And Profitability in Banking, Journal Of Money, Credit and Banking, V: 36, 2004

GODDARD J.A - MOLYNEUX P - WİLSON J.O.S.; The Profitability of European Banks: A Cross-Sectional and Dynamic Panel Analysis, The Manchester School, V: 72 (3), 2004

GRENE William H.; Econometric Analysis, Prentice Hall, Third Edition, New Jersey, 1997

GUJARATI D.; Basic Ecnometrics, McGraw Hill, Fourth Edition, , New York, 2003

GÜNAL Mehmet; Türk Bankacılık Sektörünün Sorunları ve Geleceği, ATO Yayınları, Ankara, 2001

GÜNGÖR Bener; Türkiye’de Faaliyet Gösteren Yerel ve Yabancı Bankaların Karlılık Seviyelerini Etkileyen Faktörler, İşletme ve Finans Dergisi, Sayı: 258, Ankara, Eylül 2007

HASSAN M.K., BASHİR A.; “Determinants of Islamic Banking Profitability”, Paper Presented at the Proceedings of the Economic Research Forum (ERF) 10th Annual Conference, Marrakesh–Morocco, 2003

HAVRYLCHYK O. – JURZYK E.; Profitability of Foreign and Domestic Banks in Central and Eastern Europe: Does The Mode of Entry Matter?, Econ Kleuven Discussion Papers, Paper No:06, 2006 158

HEFFERNAN Shelagh; Modern Banking, John Wiley & Sons Ltd., Chishester, 2005

HEPAKTAN C. Erdem; 2. Ulusal İktisat Kongresi , DEÜ, İzmir, Şubat 2008

HINDLE Tim; Pocket Banker, Basil Blackwell Publisher Ltd., London, 1985

ISIK Ihsan - HASSAN M. Kabir; Financial Distruption and Bank Profitability: The 1994 Exprience of Turkish Banks, The Quarterly Review of Economics and Finance, V:43, 2003

İŞERİ Müge; Son Finansal Krizler Ertesinde Bankacılık Sektörü, Türkmen Kitabevi, İstanbul, 2004

JIANG G. - TANG N. - LAW E. – SZE A.; The Profitability of Banking Sector in Hong Kong, Hong Kong Monetary Authority Quarterly Bulletin, 2003

KAFAOĞLU Arslan Başer; Türkiye Ekonomisi: Yakın Tarih 1, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2004

KARACAN Ali İhsan; Bankacılık ve Kriz, Tütünbank Yayınları, İstanbul, 1996

KAYA Yasemin Türker – DOĞAN Ela; Dezenflasyon Sürecinde Türk Bankacılık Sektöründe Etkinliğin Gelişimi, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Yayınları, ARD Çalışma Raporları, 2005/10

KAYA Yasemin Türker; Türk Bankacılık Sektöründe Kârlılığın Belirleyicileri, MSPD Çalışma Raporları: BDDK Yayınları, Ankara, 2002/1

KAYA Yasemin Türker; Türk Bankacılık Sisteminde Net Faiz Marjının Modellenmesi, MSPD Çalışma Raporları, BDDK Yayınları, Ankara, 2001/4 159

KAZGAN Haydar; Galata Bankerleri, Türk Ekonomi Bankası Yayınları, İstanbul, 1991

KEPENEK Yakup - YENTÜRK Nurhan; Türkiye Ekonomisi, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2003

KOCAİMAMOĞLU Sururi; Bankacılık Ansiklopedisi, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, No: 208, Faydalı Eserler Dizisi: No: 10, Ankara, 1977

MOLYNEUX P. - THORNTON J.; Determinants of European Bank Profitability: A Note, Journal of Banking and Finance, V: 16, 1992

NGO Phong T.H; Endogenous Capital and Profitability in Banking, The Australian National University School of Economics Working Paper Series No:464, 2006

OKSAY Serhan; Türk Bankacılık Sisteminin Gelişiminin, Dünya Bankacılık Sistemindeki Gelişmeler Işığında Değerlendirilmesi ve Günümüzde Yaşanan Yapısal Sorunların Tespiti: 1908-1980 Dönemi, Banka Mali ve Ekonomik Yorumlar Dergisi, Sayı:1, Ocak 2003

ÖÇAL Tezer - ÇOLAK Ö. Faruk; Para Banka, İmge Kitabevi, İstanbul, 1991

ÖÇAL Tezer - ÇOLAK Ömer Faruk - TOGAY Selahattin - ESEN Kadir; Para Banka, Teori ve Politika, Gazi Kitabevi, Ankara, 1997

ÖÇAL Tezer; Türk Banka Sistemi, Emel Matbaacılık, Ankara, 1973

ÖZELMAS Ekrem; Devletçilik ve Türkiye’deki Tatbikatından, Yeni Desen Basımevi, İstanbu1, 1963

PAMUK Şevket; Osmanlı İmparatorluğu’nda Paranın Tarihi, İstanbul Türk Tarih Vakfı Yurt Yayınları:73, İstanbul, 2003 160

PARASIZ İlker; Modern Bankacılık Teori ve Uygulama, y.y., İstanbul, 2000

PARASIZ İlker; Para Banka ve Finansal Piyasalar, 7. Baskı, Ezgi Kitabevi, Bursa, 2000

PARASIZ İlker; Türkiye Ekonomisi:1923’den Günümüze İktisat ve İstikrar Politikaları, 1.Baskı, Ezgi Kitabevi, Bursa, 1998

PASIOURAS F. - KOSMIDOU K.; Factors Influencing the Profitability of Domestic and Foreign Commercial Banks in the European Union, Research in International Business and Finance, Article in Press, 2006

PAZARLIOĞLU M. Vedat; 1980-1990 Döneminde Türkiye’de İç Göç Üzerine Ekonometrik Model Çalışması, V. Ulusal Ekonometri ve İstatistik Sempozyumu, Çukurova Üniversitesi, Adana, 2001

PETERSEN Mark A. - SCHOEMAN Ilse; Modeling of Banking Profit via Return-on-Assets and Return-on-Equity, Proceedings of the World Congress on Engineering 2008 Vol II, WCE 2008, July 2- 4, London, U.K , 2008

PÜRSÜNLERLİ Elif Sibel; Kamu Bankaları ve Özel Bankalar (Performans Karşılaştırması), Meg Tanıtım, Ankara, 1997

SARIKAMIŞ Cevat; Sermaye Pazarları, Alfa Basım Yayım Dağıtım, Bursa, 1998

SAUNDERS A. – SCHUMACHER L.; The Determinants of Bank Interest Margins: An International Study, Journal of International Money and Finance, 19, 2000

SAYILGAN Şevket; Türk Bankacılık Sektörünün Sorunları ve Çözüm Önerileri, Finans Dünyası, Sayı: 117, Eylül, 1999

SEVİLENGÜL Orhan; Banka Muhasebesi, Gazi Kitabevi, Ankara, 2001 161

SEYİDOĞLU Halil; Uluslararası İktisat, Güzem Yayınları, İstanbul, 2001

SEYMEN Deniz D.; Avrupa Birliği’ne Uyum Sürecinde Gümrük Birliği’nin Türk Bankacılık Sistemi Üzerindeki Muhtemel Etkileri, Türkiye Bankalar Birliği Yayınları, İstanbul, 1996

SİMS Chiristopher A.; Macroeconomics and Reality, Econometrica, Vol:8, No:1, 1980

SMIRLOCK Michael; Evidence on the (Non) Relationship Between Concentration and Profitability in Banking, Journal of Money, Credit, and Banking, V:17, 1985

ŞAHİN Hüseyin; Türkiye Ekonomisi (Tarihsel Gelişimi-Bugünkü Durumu), Ezgi Kitabevi, 6. Baskı, Bursa, 2000

ŞIKLAR İlyas; Para Teorisi ve Politikası, Anadolu Üniversitesi Yayını No: 1583, Açıköğretim Fakültesi Yayını No: 837, Eskişehir, 2004

TAKAN Mehmet, Bankacılık, Nobel Yayınevi, Ankara, 2001

TARLAN Selim; Tarihte Bankacılık, Maliye ve Gümrük Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1996

TBB, 40. Yılında Türkiye Bankalar Birliği ve Türk Bankacılık Sistemi “1958-97”,TBB Yayınları, İstanbul, 1998

TBB; 50. Yılında Türkiye Bankalar Birliği ve Türk Bankacılık Sistemi “1958-2007”,TBB Yayınları, İstanbul, 2008,

TBB; 50. Yılında Türkiye Bankalar Birliği ve Türkiye’de Bankacılık Sistemi, TBB Yayınları, İstanbul, 2008

TBB; Bankalarımız 2008, TBB Yayınları, İstanbul, Mayıs 2009 162

TEZEL Yahya S.; Cumhuriyet Döneminin İktisadi Tarihi (1923-1950), 2. Baskı, Yurt Yayınları, Ankara, 1986

TUNAY K. Batu - UZUNER Mustafa - YİĞİT Adnan; Türkiye’de Kamu Bankacılığı ve Sektör Üzerindeki Etkileri, Ekonomik Araştırmalar Merkezi Yayınları No:7, Ankara, 1997

ULUATAN Burhan; Bankacılığın Tekâmülü, Ankara, 1957

UYAR Seçil; Bankacılık Krizleri, Ziraat Matbaacılık, Ankara, 2003

UYGUR Ercan; Krizden Krize Türkiye: 2000 Kasım ve 2001 Şubat Krizleri, Türkiye Ekonomi Kurumu Tartışma Metni, Türkiye Ekonomi Kurumu Yayınları, Ankara, 2001

UZUNOĞLU Sadi; Bankacılık, Ekonomik Araştırma Merkezi Yayınları:2, 1996

ÜNAL Targan; Finans Kesiminin Reel Sektöre Kaynak Yaratma Kapasitesi, İTO Yayınları, İstanbul, 1996

WALSH C.; Les Ratios Cles Du Management, Village Mondiale, Paris, 1998

WILLIAMS B.; Domestic and International Determinants of Bank Profits: Foreign Banks In Australia, Journal of Banking and Finance, V: 27 (6), 2003

YAZGAN Teoman; Türkiye’de Bankacılık, Reklam Yayınları 33, İstanbul, 1973

ZARAKOLU Avni; Bankacılar İçin Para ve Kredi Bilgisi, Sözkesen Matbaacılık, Ankara, 2003

ZARAKOLU Avni; Cumhuriyet’in 50. Yılında Memleketimizde Bankacılık, TBB Yayınları, Ankara, 1973 163

İnternet Erişimli Kaynaklar

http://en.wikipedia.org

http://hurriyet.com.tr

http://tr.wikipedia.org

http://www.bddk.org.tr

http://www.hazine.org.tr

http://www.tcmb.gov.tr

http://www.tcmb.gov.tr

http://www.tcmb.gov.tr/yeni/iletisimgm/sevil_coskun- zeynep_balatan.pdf

http://www.tuik.gov.tr 164

ÖZGEÇMİŞ

Ünal GÜLHAN, 1973 yılında İskenderun’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini İskenderun’da tamamladı. 1991 yılında Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü’ne kaydolup, bu fakülteden 1995 yılında mezun oldu. 1997 yılında aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı Muhasebe ve Finansman Bilim Dalında Yüksek Lisansa başladı. 2000 yılında “Enflasyonun Firmaların Sermaye Yapıları Üzerine Etkileri” konulu tezi ile yüksek lisans eğitimini tamamladı. 2006 yılında aynı enstitü ve aynı bilim dalında Doktora programına başladı. 1997 yılında Atatürk Üniversitesi Narman Meslek Yüksekokulunda Öğretim Elemanı olarak göreve başladı. Halen Sinop Üniversitesi Gerze Meslek Yüksekokulu’nda Öğretim Görevlisi olarak görev yapmaktadır.