GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ EĞĠTĠM BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ ĠġLETME EĞĠTĠMĠ ANA BĠLĠM DALI BANKACILIK EĞĠTĠMĠ BĠLĠM DALI

TÜRKĠYE’DE KAPANMIġ BANKALAR VE KAPANMA NEDENLERĠ

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

Osman Gökhan HATĠPOĞLU

DanıĢman: Prof. Dr. Emine ORHANER

Ankara Aralık, 2011

Osman Gökhan HATĠPOĞLU „nun Türkiye’de KapanmıĢ Bankalar ve Kapanma Nedenleri baĢlıklı tezi ...... /2012 tarihinde, jürimiz tarafından ĠĢletme Eğitimi Ana Bilim Dalında Yüksek Lisans Tezi olarak kabul edilmiĢtir.

Adı Soyadı Ġmza

BaĢkan: ......

Üye (Tez DanıĢmanı): Prof. Dr. Emine ORHANER...... …......

Üye : ......

Üye : ......

Üye : ......

2

ÖZET

TÜRKĠYE‟DE KAPANMIġ BANKALAR VE KAPANMA NEDENLERĠ

HATĠPOĞLU, Osman Gökhan Yüksek Lisans, ĠĢletme Eğitimi Bilim Dalı Tez DanıĢmanı: Prof. Dr. Emine ORHANER Aralık 2011, 173 sayfa

Bu araĢtırmanın amacı, Türk Bankacılık tarihinde Osmanlı döneminden bu yana kapanmıĢ olan yerli bankaları belirleyerek, bu bankaların kapanma nedenlerini dönemsel değiĢimler ve yurtdıĢındaki banka kapanmaları ile karĢılaĢtırmalı olarak incelemektir.

AraĢtırmada yerel ticari bankalar ve yatırım bankaları incelenmiĢ, yabancı sermayeli bankalar araĢtırma evrenine dahil edilmemiĢtir. Yapılan çalıĢmada tarama yöntemi kullanılmıĢ ve kapanan bankaların kapanma nedenleri ve Ģekilleri tarihsel süreç içerisinde betimlenmiĢtir. Bunun için ilk olarak bankacılık tarihi bankaların kapanmalarına göre dönemlere ayrılmıĢ ve bu dönemlerde kapanan bankalar, bankacılık sektöründeki ekonomik ve yasal geliĢmelere paralel olarak değerlendirilmiĢtir. Daha sonra yurt dıĢında, özellikle geliĢmiĢ ülkelerde yaĢanan banka kapanmaları nedenleri ile birlikte araĢtırılarak, Türk Bankacılık Sektörü ile bir karĢılaĢtırma yapılmıĢtır.

Elde edilen bulgulara göre Türkiye‟de kapanmıĢ olan bankaların kapanma nedenleri ve kapanma Ģekilleri tablolaĢtırılarak sunulmuĢtur. Bu bulgular Bankacılık Tarihinde araĢtırma için yapılmıĢ olan bölümlendirmeye uygun olarak ve yurt dıĢındaki örnekleriyle karĢılaĢtırılarak değerlendirilmiĢtir. Son olarak bank kapanmalarındaki dönemsel farklılıklar ortaya konularak, farklılıkların nedenleri yorumlanmıĢtır.

AraĢtırma sonuçlarına Türk Bankacılık sektöründe banka kapanmaları, yurt dıĢında olduğu gibi ekonomik kriz dönemlerinde yoğunlaĢmaktadır. Ekonomik krizler tarafından tetiklenen finansal risklerin yanı sıra, özellikle 1980 sonrasında yöneticilerin ve banka sahiplerinin kötü niyetli ve hatalı iĢlemlerinin banka kapanmalarına neden olduğu saptanmıĢtır. Verilerin sınırlı olduğu veya hiç olmadığı 1930 yılı öncesinde kapanan bankalarla ilgili daha detaylı araĢtırma yapılmasına dair öneriler sunulmuĢtur.

Anahtar Kelimeler: Türk Bankacılık Sektörü, Kapalı Bankalar, Türk Bankacılık Tarihi, Banka Kapanma Nedenleri, Banka Kapanma ġekilleri.

3

ABSTRACT

CLOSED BANKS IN TURKEY AND CLOSURE REASONS

HATĠPOĞLU, Osman Gökhan Master of Arts in Educational Sciences, Management Education Programme Thesis Advisor: Prof. Dr. Emine ORHANER December 2011, 173 pages

The aim of this study is to to determine closed national banks through Turkish Banking History, beginning from the Ottoman period, then to examine the closure reasons of these banks according to periodical changes and in comparison with bank closures abroad.

In this study, national commercial and investment banks were examined and foreign banks were excluded from the research population. A descriptive method was used in the study and reasons and types of failures of closed banks had been surveyed chronologically. Firstly the banking history was re-divided into periods in accordance with bank closures and banks closed in these periods were analysed in parallel with economic and legal developments. Then, bank closures and closure reasons abroad were investigated particularly in developed countries, and a brief comparison was made with Turkish banking sector.

Evaluating the resarch data obtained, types and reasons of bank closures in Turkey were tabulated and reported. The data were evaluated with respect to classified periods determined before and comparative analysis were made by considering abroad cases. Finally periodical differences were reported and reasons of variations were interpreted.

According to the results of the study, similar to countries abroad, banking closures and failures are found to heavily increase during economic crises. Besides with financial risks triggered by economic crises, fraudulence of bank owners and poor management caused bank failures or closures particularly after 1980. Suggestions are presented for the need of further research on banks closed before 1930, for which the data is limited or not available.

Anahtar Kelimeler: Turkish banking sector, closed banks, Turkish banking history, bank closure reasons, types of bank insolvency.

i

ĠÇĠNDEKĠLER

ÖNSÖZ ...... ÖZET ...... ABSTRACT ...... ĠÇĠNDEKĠLER SAYFASI ...... i TABLOLAR LĠSTESĠ ...... iv KISALTMALAR LĠSTESĠ ...... v

BĠRĠNCĠ BÖLÜM: GĠRĠġ

1.1. PROBLEM DURUMU ...... 1 1.2. ARAġTIRMANIN AMACI ...... 1 1.3. ARAġTIRMANIN ÖNEMĠ ...... 2 1.4. VARSAYIMLAR ...... 3 1.5. SINIRLILIKLAR ...... 4 1.6. TANIMLAR ...... 5

ĠKĠNCĠ BÖLÜM: YÖNTEM

2.1. ARAġTIRMA MODELĠ ...... 7 2.2. EVREN VE ÖRNEKLEM ...... 7 2.3. VERĠ TOPLAMA TEKNĠKLERĠ ...... 8 2.4. VERĠLERĠN ANALĠZĠ ...... 9

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: ARAġTIRMA KONUSUYLA ĠLGĠLĠ GENEL YAPI VE DURUM

3.1. KAPANMIġ OLAN BANKALARIN EKONOMĠK DÖNEMLERE VE KRĠZLERE GÖRE DEĞERLENDĠRĠLMESĠ ...... 11

3.1.1. Osmanlı’nın Son Dönemi ve Cumhuriyetin Ġlk Dönemi (1930 Yılına Kadar) ...... 15 3.1.1.1. 1930 Öncesi Dönemde Bankacılık Sektöründeki GeliĢmeler ...... 16 3.1.1.2. 1930 Öncesi Kapanan Bankalar ...... 24 3.1.2. Dünya Ekonomik Krizi ve 2. Dünya SavaĢı Dönemi (1930-1945) ...... 25 3.1.2.1. 1930-1945 Döneminde Bankacılık Sektöründeki GeliĢmeler ...... 28 3.1.2.2. 1930-1945 Döneminde Kapanan Bankalar ...... 30 3.1.3. Özel Bankalar ve 1958 Krizi Dönemi (1946-1962) ...... 33 3.1.3.1. 1946-1962 Döneminde Bankacılık Sektöründeki GeliĢmeler ...... 34 3.1.3.2. 1946-1962 Döneminde Kapanan Bankalar ...... 36 3.1.4. Planlı Kalkınma Dönemi (1963 -1980) ...... 39 3.1.4.1. 1963-1980 Döneminde Bankacılık Sektöründeki GeliĢmeler ...... 41 3.1.4.2. 1963-1980 Döneminde Kapanan Bankalar ...... 43 3.1.5. Liberalizasyon Dönemi ve 1983 Krizi (1980 -1993) ...... 45 ii

3.1.5.1. 1980-1993 Döneminde Bankacılık Sektöründeki GeliĢmeler ...... 47 3.1.5.2. 1980-1993 Döneminde Kapanan Bankalar ...... 48 3.1.6. Düzenleyici Kurumların Etkin Olduğu Dönem: 1994 ve 2000 Krizleri (1994 Sonrası) ...... 50 3.1.6.1. 1994 Yılı Sonrasında Bankacılık Sektöründeki GeliĢmeler ...... 51 3.1.6.2. 1994 Yılı Sonrasında Devir ve BirleĢme ile Kapanan Bankalar ...... 59 3.1.6.3. 1994 Yılı Sonrasında TMSF Tarafından Kapanan Bankalar ...... 60 3.1.6.4. 1994 Yılı Sonrasında Kapanan Yatırım Bankaları ...... 71

3.2. KAPANMIġ OLAN BANKALARIN ĠLGĠLĠ OLDUĞU KANUNA GÖRE DEĞERLENDĠRĠLMESĠ ...... 73

3.2.1. 2243 sayılı Mevduatı Koruma Kanunu (1933-1936) ...... 74 3.2.2. 2999 sayılı Bankalar Kanunu (1936-1958) ...... 76 3.2.3. 7129 sayılı Bankalar Kanunu (1958-1985) ...... 77 3.2.3.1. 7129 sayılı Bankalar Kanunu’na Ek Kanun Kanun No: 153 ...... 80 3.2.3.2. 7129 sayılı Bankalar Kanununun Bazı Maddelerinin DeğiĢtirilmesine ĠliĢkin 28 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname (1979) ...... 81 3.2.3.3. 7129 Sayılı Bankalar Kanunu’na ĠliĢkin 70 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname (1983) ...... 83 3.2.4. 3182 Sayılı Bankalar Kanunu (1985-1993) ...... 84 3.2.5. 4389 Sayılı Bankacılık Kanunu (1999-2005) ...... 87 3.2.6. 5411 Sayılı Bankalar Kanunu (2005-..) ...... 88

3.3. KAPANMIġ OLAN BANKALARIN ANONĠM ġĠRKETLERĠN SONA ERME ġEKĠLLERĠNE GÖRE DEĞERLENDĠRĠLMESĠ ...... 91

3.3.1. Dağılma (Ġnfisah) ile Sona Erme ...... 91 3.3.1.1. KuruluĢ SözleĢmesinde Öngörülen Sürenin Dolması ...... 92 3.3.1.2. ġirket Maksadının Husulü veya Husulünün Ġmkansızlığı...... 93 3.3.1.3. ġirket Sermayesinin Üçte Ġkisinin Ziyaı ...... 95 3.3.1.4. BirleĢme ve Devir ...... 96 3.3.1.5. Genel Kurul Kararı ile Ġnfisah ...... 98 3.3.2. Dağıtılma (Fesih) ile Sona Erme ...... 99 3.3.2.1. Tasfiyeye Yönelik Fesih Kararları ile Kapanan Bankalar ...... 101 3.3.2.2. Tedrici Tasfiye ile Kapanan Bankalar ...... 102 3.3.2.3. Maliye Bakanlığı Tarafından Devir ve BirleĢtirme Kararları ile Fesih Edilen Bankalar ...... 103 3.3.3. TMSF Tarafından Fona Devir Yoluyla Tasfiye Olan Bankalar ...... 104 3.3.3.1. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Aracılığı ile Ġflası Ġstenen Bankalar ...... 105 3.3.3.2. Fon Tarafından Ġradi Olarak Tasfiye Olan Bankalar ...... 106 3.3.3.3. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Tarafından Devir ve BirleĢtirme Yoluyla Kapatılan Bankalar ...... 106 3.3.3.4. Fon Tarafından SatıĢ Yoluyla Tasfiye Olan Bankalar ...... 107

3.4. KAPANMIġ OLAN BANKALARIN ĠġLETME FONKSĠYONLARINA GÖRE DEĞERLENDĠRĠLMESĠ ...... 108

3.4.1. Yönetimsel Nedenlerle Bankaların Kapanması ...... 108 iii

3.4.1.1. Yönetim Kararlarının Zamanında ve Sağlıklı Alınmaması ...... 109 3.4.1.2. Yöneticilerin Kötü Niyetleri ...... 110 3.4.2. Finansal Riskler Nedeniyle Bankaların Kapanması ...... 112 3.4.2.1. Likidite Riski ...... 114 3.4.2.2 Faiz Riski ...... 115 3.4.2.3. Kur Riski ...... 117 3.4.2.4. Kredi Riski ...... 118 3.4.2.5. Operasyonel Risk ...... 120 3.4.3. Rekabet Nedeniyle Bankaların Kapanması ...... 121 3.4.4. Ekonomik Krizlere KarĢı Koyamama Nedeniyle Bankaların Kapanması ...... 123

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: ARAġTIRMA BULGULARI VE YORUMLAR

4.1. TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNDE KAPANMA NEDENLERĠ ...... 129

4.1.1. 1930 Yılına Kadar Olan Dönem ...... 129 4.1.2. 1930-1945 Dönemi ...... 130 4.1.3. 1946-1962 Dönemi ...... 131 4.1.4. 1963-1980 Dönemi ...... 133 4.1.5. 1980-1993 Dönemi ...... 134 4.1.6. 1994 Sonrası Dönem ...... 135 4.1.7. Kapanma Nedenlerinin Genel Değerlendirmesi ...... 138

4.2. DÜNYA’DA BAZI ÜLKELERDE BANKA KAPANMA NEDENLERĠ ...... 140 4.2.1. Avrupa Ülkeleri ...... 140 4.2.2. Ġngiltere ...... 145 4.2.3. Japonya ...... 147 4.2.4. Amerika BirleĢik Devletleri ...... 151

4.3. TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNDE BANKA KAPANMA NEDENLERĠ ĠLE DĠĞER ÜLKELERDE BANKA KAPANMA NEDENLERĠNĠN KARġILAġTIRILMASI ...... 153

4.4. TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNDE KAPANMA ġEKĠLLERĠ ...... 157

BEġĠNCĠ BÖLÜM: SONUÇ VE ÖNERĠLER

5.1. SONUÇ ...... 159 5.2. ÖNERĠLER ...... 162

KAYNAKÇA ...... 164

iv

TABLOLAR LĠSTESĠ

Tablo No Tablo Adı Sayfa

Tablo 1. 19 Yüzyıl Sonu 20. Yüzyıl BaĢlarında Osmanlı Ġmparatorluğu’nda Faaliyette Bulunan Yabancı Bankalar ...... 18 Tablo 2. 1909-1930 Arasında Kurulan Bankalar ...... 23 Tablo 3. 1930 Öncesi Dönemde Kapanan Bankalar ...... 24 Tablo 4. 1930-1945 Döneminde Kapanan Bankalar ...... 31 Tablo 5. 1952-1960 Döneminde Kurulan Bankalar ...... 35 Tablo 6. 1944-1962 Döneminde Kapanan Bankalar ...... 37 Tablo 7. 1970'li Yılların Sonunda Holding Bankaları ...... 43 Tablo 8. 1963-1980 Döneminde Kapanan Bankalar ...... 44 Tablo 9. 1980-1993 Döneminde Kapanan Bankalar ...... 49 Tablo 10. 1994 Yılı Sonrası Devir Nedeniyle Kapanan Bankalar ...... 59 Tablo 11. 1994 Sonrası TMSF Tarafından Kapanan Bankalar ...... 60 Tablo 12. 1994 Yılı Sonrası Kapanan Yatırım Bankaları ...... 71 Tablo 13. Bankacılıkla Ġlgili Önemli Kanun ve Yasal Düzenlemelerin Kronolojisi ...... 74 Tablo 14. Banka Kredilerini Tanzim Komitesi’nin Banka Kapanmaları ile Ġlgili Bazı Kararları (1958-1964) ...... 79 Tablo 15. TMSF Tarafından BirleĢtirme Yoluyla Tasfiye Olan Bankalar ...... 107 Tablo 16. TMSF Tarafından SatıĢ Yoluyla Tasfiye Olan Bankalar ...... 108 Tablo 17. 1929 Dünya Ekonomik Krizi Sonrası Kapanan Yerel Bankalar ...... 125 Tablo 18. 1958 Krizi Nedeniyle Kapanan Bankalar ...... 126 Tablo 19. 1978-1982 Krizleri Nedeniyle Kapanan Bankalar...... 127 Tablo 20. 2001 Krizi Nedeniyle Kapanan Bankalar ...... 128 Tablo 21. Türkiye'de Kapanan Bankalar ve Kapanma Nedenleri (1930 Yılına Kadar) ...... 129 Tablo 22. Türkiye'de Kapanan Bankalar ve Kapanma Nedenleri (1930-1945) ...... 130 Tablo 23. Türkiye'de Kapanan Bankalar ve Kapanma Nedenleri (1946-1962) ...... 132 Tablo 24. Türkiye'de Kapanan Bankalar ve Kapanma Nedenleri (1963-1980) ...... 133 Tablo 25. Türkiye'de Kapanan Bankalar ve Kapanma Nedenleri (1980-1993) ...... 134 Tablo 26. Türkiye'de Kapanan Bankalar ve Kapanma Nedenleri (1994 Sonrası) ...... 135 Tablo 27. BDDK'na göre Bankaların TMSF’ye Devir Nedenleri ...... 137 Tablo 28. Yönetimsel Nedenlerle Kapanan Bankaların Dönemlere Göre Dağılımı ...... 138 Tablo 28. Finansal Nedenlerle Kapanan Bankaların Dönemlere Göre Dağılımı ...... 139 Tablo 28. Diğer Nedenlerle Kapanan Bankaların Dönemlere Göre Dağılımı ...... 139 Tablo 31. AB Bankacılık Sektöründe BirleĢme ve Devralma Sayıları (2002-2005) ...... 142 Tablo 32. ABD'de (1980-2000) Döneminde Batan Banka ve Tasarruf Kurumlarının Dağılımı ...... 152 Tablo 33. ABD'De Banka ve Tasarruf Kurumlarının Çözümlenme Yöntemleri (1980-2000) ...... 153 Tablo 34. Bankaların Kapanma ġekillerine Göre Dönemsel Dağılımı ...... 153 v

KISALTMALAR LĠSTESĠ

AB : Avrupa Birliği BCCI: Bank of Credit and Commerce International (Ġngiltere) BdB: Der Bundesverband deutscher Banken (Alman Bankalar Birliği) BDDK: Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu BOE: Bank of England (Ġngiltere Merkez Bankası) BFS: Barings Futures Singapore (Ġngiltere-Singapur) BSL: Barings Securities Limited (Ġngiltere) BYDK: BaĢbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu BYM: Bankalar Yeminli Murakıpları CBK: Christiania Bank og Kreditkasse (Norveç) DIC: Deposit Insurance Corporation (Mevduat Sigortası Kurumu- Japonya) DIDMCA: Depository Institutions Deregulation and Monetary Control Act (Mevduat KuruluĢları SerbestleĢme ve Parasal Kontrol AnlaĢması- ABD) DĠBS: Devlet Ġç Borçlanma Senetleri EURO: Avrupa Para Birimi FDIC: Federal Deposit Insurance Corporation (Federal Mevduat Sigorta Kurumu- ABD) FHLBB: Federal Home Loan Bank Board (Federal Ev Kredisi Bankaları Kurulu- ABD) FRC: Financial Reconstruction Committee (Finansal Yapılandırma Komitesi- Japonya) FSA : Financial Supervisory Agency (Finansal Denetleme Ajansı- Japonya) FSLIC: Federal Savings and Loan Insurance Corporation (Federal Tasarruf ve Kredi Kurumları Sigorta Kurumu- ABD) GBIF: Government Bank Insurance Fund (Devlet Banka Sigorta Fonu- Norveç) GBP: Ġngiliz Sterlini HTB: Hokkaido Takushoku Bank (Japonya) HBOS: Halifax Bank of Scotland HM: T.C. BaĢbakanlık Hazine MüsteĢarlığı ĠMB: Ġtibarı Milli Bankası JPY: Japon Yeni KKTC: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti LTCB: Long Term Credit Bank of Japan Muhabank: Türkiye Eski Muharipler Bankası NCB: Nippon Credit Bank (Japonya) OA: Osmanlı Altını OL: Osmanlı Lirası OYAK : Ordu YardımlaĢma Kurumu ÖYK: ÖzelleĢtirme Yüksek Kurulu RCB : Resolution and Collection Bank (Çözümleme ve Toplama Bankası- Japonya) RCC: Resolution and Collection Corporation (Çözümleme ve Toplama Kurumu- Japonya) RTC: Resolution Trust Corporation (Çözümleme Ġtimat Kurumu – ABD) SIMEX: Singapur International Monetary Exchange (Singapur Uluslararası vi

Para Borsası) SPK : Sermaye Piyasası Kurulu TBB : Türkiye Bankalar Birliği TBMM: Türkiye Büyük Millet Meclisi TCB : Tokuyo City Bank (Japonya) TCMB: Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası TĠB: Türkiye ĠĢ Bankası TKB : Tokyo Kyoudou Bank (Japonya) TMO: Toprak Mahsülleri Ofisi TMSF: Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu TÖBANK: Türkiye Öğretmenler Bankası TTK: Türk Ticaret Kanunu Tümsubank: Türkiye Muallimler Memurlar ve Subaylar Bankası Anonim Ortaklığı USD: Amerikan Doları

1

BĠRĠNCĠ BÖLÜM: GĠRĠġ

1.1. PROBLEM DURUMU

AraĢtırma ile aĢağıdaki sorulara cevap aranmaktadır:

a. Türkiye‟de hangi dönemlerde ve hangi nedenlerle bankalar kapanmıĢtır?

b. Bankaların kapanma nedenleri ve Ģekilleri arasında dönemsel benzerlikler var mıdır?

c. Diğer ülkelerde ve Türkiye‟de bankaların kapanma nedenleri ve Ģekilleri arasında benzerlik var mıdır?

Bu soruların cevaplanabilmesi için aĢağıdaki alt problemler ele alınmaktadır:

1. Alt Problem: Türkiye‟de bankaların yoğun olarak kapandıkları dönemler hangileridir? 2. Alt Problem: Kapanma nedenleri nelerdir ve bunlar sınıflandırılabilir mi?

3. Alt Problem: Bankaların kapanma Ģekilleri nelerdir ve bunlar sınıflandırılabilir mi?

4. Alt Problem: 2. ve 3. Alt Problemin Dünyada‟ki diğer ülkelerde ele alınmasının sonuçları nelerdir?

1.2. ARAġTIRMANIN AMACI

Bu araĢtırmanın amacı, Türkiye‟de Osmanlı döneminden bu yana faaliyet göstermiĢ ve kapanmıĢ olan yerli bankaları incelemek ve bu bankaların kapanma 2 nedenlerini, kapanmalarına yol açan mali durumlarını ve etkili olan diğer faktörleri karĢılaĢtırmalı olarak incelemektir. Bu amaçları gerçekleĢtirmek üzere aĢağıdaki hipotezler test edilecektir.

H1- Türkiye‟de kapanan bankaların kapanma nedenleri kapandıkları dönemlere göre farklılık göstermektedir.

H2- Banka kapanmaları ekonomik kriz dönemlerinde yoğunlaĢmaktadır.

H3- Türkiye‟de kapanan bankaların tasfiye/kapanma yöntemleri kapandıkları dönemlere göre farklılık göstermektedir.

H4- Türkiye‟de ve diğer ülkelerde bankaların kapanma nedenleri arasında benzerlikler bulunmaktadır.

1.3. ARAġTIRMANIN ÖNEMĠ

Osmanlı döneminden bu yana Türkiye‟de değiĢik ekonomik dönemlerde bir çok banka açılmıĢ, ancak bunların çok az bir kısmı günümüze gelebilmiĢtir. Banka kapanmaları ekonomik konjonktüre göre belirli dönemlerde yoğunlaĢmıĢtır. Banka kapanmalarının en yoğun olduğu dönem 2000‟li yılların ilk yarısıdır. Bu dönemde 2001 krizi sonrasında Bankacılık Kanunu gereğince çok sayıda banka tasfiye edilmiĢ ve/veya fona devredilmiĢtir. Bununla birlikte bankacılık tarihinin tamamına baktığımızda da 1930-2001 arasında da infisah, fesih, iflas, satıĢ, birleĢme veya iradi tasfiye gibi nedenlerle bir çok bankanın kapandığı görülmektedir.

Bir çok bankanın kapanmasına rağmen, bu bankaların kapanmaları ile ilgili literatürde genel bir araĢtırma bulunmamaktadır. Aslında Türkiye‟de bankacılık tarihi ile ilgili olan yayın sayısı da sınırlıdır. Literatürde tek tek banka tarihlerini inceleyen eserler mevcutsa da, bankacılık tarihinin bütününe yönelik yayınlar sınırlıdır ve 1980 öncesi dönemi incelemektedir. Bu araĢtırmanın, 1980 sonrası krizlerle kapanan ve tasfiye edilen bankalarla birlikte, bu tarihten önce kapanan bankaların beraber değerlendirileceği ilk çalıĢma olması açısından önemli olduğu düĢünülmektedir. Ayrıca araĢtırma sonuçlarının, Türk Bankacılık Sektörü‟nün 2001 sonrası dönemde kapanan 3 bankalarla ve BDDK ve TMSF‟nin banka kapatma yetki ve eylemleri ile ilgili olarak hem akademik alanda, hem de yazılı ve görsel basında sürmekte olan tartıĢma ve değerlendirmeler için de yararlı olacağı düĢünülmektedir.

1.4. VARSAYIMLAR

AraĢtırmadaki önemli bir varsayım, kapanan bankalarla ilgili olarak literatürde yer alan 1958 öncesi derleme ve çalıĢmaların gerçeği yansıttığı hususudur. Bankalar Birliği‟nin kurulduğu 1958 yılı öncesinde sektörle ilgili mali ve fiziksel veriler, 1934 yılından itibaren yayınlanan TCMB bültenlerindeki özet bilançolar ve sektör raporları haricinde yetersiz ve eksiktir. Bu nedenle bu dönemdeki bankaların detaylı bilgilerine ulaĢmada yaĢanan fiziki zorluk ve imkansızlıklar nedeniyle, alıntı yapılan ve yararlanılan diğer çalıĢmalardaki veriler resmi raporlardan ayrıca teyit edilememiĢtir.

Kapanan bankalarla ilgili 2001 yılından sonraki dönemlerde kapanan bankalara ilgili araĢtırmada toplanan ve yorumlanan verilerin önemli bir bölümü TMSF raporlarından ve Türkiye Bankalar Birliği web sitesinden alınmıĢtır. Söz konusu sitede raporların “ Bankacılık Kanunu kapsamında Türkiye'de faaliyette bulunan mevduat bankaları ile kalkınma ve yatırım bankalarının Bankaların Kamuya Açıklanacak Finansal Tablolar ile Bunlara İlişkin Açıklama ve Dipnotlar Hakkında Tebliğ kapsamında hazırladıkları ve Türkiye Bankalar Birliği'ne tevdi ettikleri bilgilerden yararlanılarak” hazırlandığı ifade edilmiĢtir (TBB, 2009). Bu ifade doğrultusunda araĢtırmada kullanılan ve bankaların TBB‟ye verdiği verilerin doğru olduğu varsayılmıĢtır. Söz konusu tebliğ BDDK ve TMSF için de geçerli olduğundan, buradan alınan ve araĢtırmada kullanılan veriler için aynı varsayım geçerlidir.

Diğer bir varsayım ise faaliyete hiç geçmemiĢ veya geçip geçmediği belirli olmayan bankalarla ilgilidir. Faaliyete geçmese dahi kurulan bankalar da, kapanmıĢ olarak değerlendirilmiĢtir. Türk Ticaret Kanunu‟nun 301. Maddesinde yer alan “ġirket ticaret siciline tescil ile hükmi Ģahsiyet kazanır” hükmünden hareketle, ticaret siciline banka olarak kaydedilen veya amaçları arasında “banka muamelesi yapmak” olan Ģirketler, faaliyete geçmese dahi açılmıĢ sayılmıĢlar ve infisah veya fesih olarak kapanmıĢ olarak değerlendirilmiĢlerdir. 4

BirleĢik Fon Bankası A.ġ.‟nin eski adını taĢıyan ve TMSF‟ye ait Bayındırbank‟ın, tekrar faal bir mevduat bankası olması olası görülmediğinden unvan değiĢikliği ile birlikte ticari bir banka olarak fiilen kapanmıĢ olduğu varsayılmaktadır. Tüzel kiĢilikleri sonra erip ticaret sicilinden terkin olunan Anadolu Bankası ve ‟ın, isim hakları sonradan satılmıĢ olmakla beraber Bankacılık Hukuku açısından kapandıkları varsayılmıĢtır. Sağlık Bankası‟nın Genel Kurul kararı ile infisah olup olmadığı belirli değildir, ancak kapanmadan sonra Genel Kurul‟un yöneticileri kötü niyetli iĢlem ve zimmetleri nedeni ile dava ettikleri göz önüne alındığında, bankanın mahkeme kararı ile feshedildiği varsayılmıĢtır.

1.5. SINIRLILIKLAR

AraĢtırma kapsamında Türk Bankacılık Sektöründe kapanan bankalardan özel veya kamu sermayeli yerli bankalar ağırlıklı olarak incelenmiĢtir. Türkiye‟de faaliyet gösterirken kapanan yabancı bankaların tamamına yakını idari yönden kendi kararlarıyla kapatılmıĢ olduğundan kapanma nedenleri ve biçimleri ile ilgili detaylı araĢtırma yapılmayacaktır. Bunlardan sadece yerli bir banka ile birleĢerek veya yerli sermaye tarafından satın veya devir alınarak yerli banka statüsüne geçen bankalar ele alınmıĢtır.

Ġnternet kaynaklarının zenginliği ve TMSF‟nin basılı ve internet ortamındaki raporlarının detaylı içerikleri nedeniyle TMSF döneminde kapatılan bankaların kapanma süreç ve nedenlerine daha ayrıntılı yer verilirken, özellikle 1994 yılı öncesinde kapanan bankalarla ilgili detaylar literatürdeki kaynaklarla sınırlı kalmıĢ, bu kaynaklar içinde çeliĢen bilgiler ayrıca dipnot olarak sunulmuĢtur.

Bir baĢka sınırlılık da örneklem konusunda yaĢanmıĢtır. Faizsiz bankacılık yapan katılım bankaları, kapandıkları dönemde geçerli olan hukuksal düzenlemelere göre, banka değil, finansal kurum niteliğinde olduklarından örnekleme dahil edilmemiĢtir.

5

1.6. TANIMLAR

Yerli Banka: Yurt içi veya dıĢında faaliyet göstermekle beraber, idari merkezi Türkiye‟de olan ve sermayesinin % 50‟den fazlası yurt içinde kurulmuĢ olan bir finansal gruba veya tüzel kiĢiye ait olan bankalardır.

Yabancı Banka: Bankalar Kanununa göre Türkiye‟de faaliyet gösteren ve sermayesinin % 50‟den fazlası yurt dıĢında kurulmuĢ olan bir finansal gruba veya tüzel kiĢiye ait olan bankalardır. Ġdari yapısına göre bağımlı banka ve iliĢkili banka olmak üzere iki çeĢit yabancı banka vardır. “Bağımlı banka, ev sahibi ülkede kısmen ya da tamamen yabancı bir bankanın mülkiyetinde olan ve ayrı bir tüzel kiĢiliği olan kuruluĢtur” (Yayla, Kaya ve Erkmen, 2005: 4). ĠliĢkili banka ise, ev sahibi ülkenin mevzuatına göre kurulan, kısmen ana ülkedeki bankanın mülkiyetinde olan ancak mutlaka onun denetiminde olmayan bankadır (2005:4-5).

Kamu Bankası: Sermayesi kamuya ait olan bankalardır. Bunların bir diğer ortak özelliği de özel yasalarla kurulmuĢ olmalarıdır. (Öçal ve Çolak, 1988: 88) Kamu mevduat bankaları Halk Bankası, Ziraat Bankası ve Vakıfbank‟tan oluĢmaktadır.

BirleĢik Fon Bankası: Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Yönetim Kurulunun 23.01.2002 tarihli kararıyla, 01.02.2002 tarihinden itibaren mevduat kabul etmemesine, mevcut mevduat hesaplarının yenilenmemesine, bankacılık faaliyetlerinin mevcut varlık ve yükümlülükler ile diğer Fon bankalarından Bankaya devredilecek varlık ve yükümlülüklerin tasfiyesine yönelik olarak sürdürmesine karar verilmiĢ ve bir geçiĢ bankasına dönüĢtürülmüĢ olan Bayındırbank‟ın yeni tüzel kiĢiliğidir. (TMSF, 2010)

Back to Back Kredi: Ġki bankanın yasal kredi sınırlamalarından kaçınmak için birbirlerinin hakim ortaklarına karĢılıklı kredi vererek, bankanın kendi kaynaklarından kendi gruplarına yasal olmayan bir Ģekilde fon sağlamaları iĢlemidir.

Fiduciary Kredi: Anlamı itibarıyla bir inançlı iĢlem çeĢidi olup bankacılıkta belli bir amaca yönelik kredi kullandırma Ģeklinde oluĢmaktadır. Bu yöntem Türk bankacılığında, yasal sınırlar dahilinde kredi alma imkanını kaybetmiĢ olan, özellikle banka hâkim ortağı kiĢi ve gruplara, banka kaynaklarından kredi aktarmak üzere 6 uygulanmıĢtır. Ġlgili Ģahıs veya gruplara kredi kullandıracak olan banka, yurt dıĢında kurulu bir banka ile anlaĢarak, bu bankada bir mevduat hesabı (depo hesabı) açmakta ve bu hesabın kullanılacak kredinin teminatı olduğuna dair sözleĢme imzalamaktadır. Bankanın açtığı teminat niteliğindeki depo hesabının tutar, vade ve faizleri ile karĢı bankaca ilgili Ģahıs veya gruplara açılan kredinin tutar, vade ve faizlerinin uyum içinde olduğu görülmektedir. (TMSF, 2010)

Swap: Swap, iki tarafın birbirlerine belirli periyodlarla ödeme taahhütlerini içeren bir sözleĢmedir. Swap sözleĢmesinin asli unsurları el değiĢtirecek para birimi veya birimlerinin tanımı, her bir para birimine uygulanacak sabit veya değiĢken faiz oranı ve ödeme zamanlarıdır. Swap sözleĢmeleri bir borçlanma veya yatırım yöntemi olmayıp sadece mevcut borçların veya yatırımların nakit akımlarını değiĢtirmeye yarayan finansal araçlardır.

Hougacho YaklaĢımı: Japonya‟da e Bank of Japan ve bazı diğer özel finansal kurumlar ve bankaların yeni bir banka kurarak sorunlu bankaları gönüllü olarak kurtarmalarıdır.

Bretton Woods: II. Dünya SavaĢı sırasında Temmuz 1944'te ABD'nin küçük bir kasabası olan Bretton Woods'da toplanan BirleĢmiĢ Milletler Para ve Finans konferansında ortaya çıkan uluslararası para idare sistemidir. Dünyanın önde gelen devletleri arasındaki ticari ve finansal iĢlemlerde uyulması gereken kuralları belirleyen sistem , dünya tarihinde ilk kez, bağımsız ulus-devletlerin kendi aralarında ortak bir parasal düzen üzerinde anlaĢmaları sonucunda uygulamaya konulmuĢtur. Bu konferansta altına dönüĢtürülebilen eden tek para biriminin dolar olmasına, diğer para birimlerinin değerlerinin de dolara göre ayarlanmasına karar verilerek bir anlaĢma imzalanmıĢtır. Uluslararası para sisteminin kurallarını belirleyen bu anlaĢmada ayrıca, Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) kurulmasına karar vermiĢtir.

Thrift bank : ABD eyaletlerinde faaliyet gösteren, genellikle sadece mortgage kredisi vermeye ve tasarruf mevduatı toplamaya odaklanmıĢ küçük bankalardır.

7

ĠKĠNCĠ BÖLÜM: YÖNTEM

2.1. ARAġTIRMANIN MODELĠ

AraĢtırmanın modeli tarama modelidir. “Tarama modelleri, geçmiĢte ya da halen varolan bir durumu varolduğu Ģekliyle betimlemeyi amaçlayan araĢtırma yaklaĢımlarıdır.” (Karasar, 2008: 77). Ancak bu araĢtırma da varolan durum betimlenirken, aynı zamanda analitik yöntemler de kullanılmıĢtır. Arıkan‟a göre “Analitik yöntemler, veriler arasındaki iliĢkilerin matematiksel eĢitlikler halinde analiz edilmesidir” (2007: 97).

2.2. EVREN VE ÖRNEKLEM

AraĢtırmanın evreni 1847‟den bu yana Osmanlı Ġmparatorluğu ve Cumhuriyet döneminde Türk Bankacılık Sektörü‟nde faaliyet göstermiĢ ve kapanmıĢ/kapatılmıĢ olan mevduat ve yatırım bankalarıdır. Faaliyete geçmemiĢ olsalar veya faaliyetleri hakkında yeterli bilgi olmasa dahi, Ticaret Sicili‟ne kaydolan veya kurulduğu bilinen bankalar da kapanmıĢ bankalar arasında ele alınmıĢtır. Dolayısıyla Murabaha Nizamnamesi, 2243 Sayılı Mevduatı Koruma Kanunu, 2999 , 7129, 3182, 4389 ve 5411 sayılı Bankalar Kanunlarında açık veya zımni olarak kanun metinlerinde mevduat ve yatırım bankaları olarak tanımlanmıĢ olan bankaların tamamı araĢtırma evrenine dahildir.

Faizsiz bankacılık yapmakta olan katılım bankalarından kapanmıĢ olanları, Bankacılık Kanunu‟nda ve uygulamada normal ticari bankalardan farklılık gösterdiğinden, araĢtırmada homojen bir küme oluĢturmak için araĢtırma evrenine, dolayısıyla da örnekleme dahil edilmemiĢtir. AraĢtırmanın örneklemi Kanun‟da (5411 Sayılı B.K., Madde 3) “kendi nam ve hesabına mevduat kabul etmek ve kredi kullandırmak esas olmak üzere faaliyet gösteren kuruluĢlar ile yurt dıĢında kurulu bu 8 nitelikteki kuruluĢların Türkiye'deki Ģubeleri” olarak tanımlanan Mevduat Bankalarından yerli olanlarının ve Osmanlı Dönemi‟nden bu yana faaliyete baĢladıktan sonra değiĢik nedenlerden dolayı kapatılmıĢ yerli sermayeli bankaların tamamından oluĢmaktadır. Bu durumun istisnası, kapanma sonrasında da yerli bir bankaya devredilmiĢ olan ve bankacılık tarihimizde bir dönem Merkez Bankası olarak rol almıĢ olan Osmanlı Bankası‟dır. Yabancı bankalar hariç tutulduğunda araĢtırma örnekleminin, evrenin bir alt kümesi olmaktan ziyade, evrenin tamamını kapsadığı söylenebilir.

2.3. VERĠLERĠN TOPLANMASI

Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun son dönemi ile Cumhuriyetin ilk yıllarında kurulan yerel bankaların çoğunluğu 1970‟lere gelmeden kapanmıĢ, tasfiye veya fesih olunmuĢtur. Bu bankaların faaliyetleri ile ilgili literatürdeki bilgiler kısıtlı olmakla beraber, bankacılık tarihi ile ilgili sınırlı sayıdaki eserden yararlanılmıĢtır. Bu kapsamda Akgüç (1975), Zarakolu (1973), Yüzgün (1982), Tahsin ve Saka (1930) , Ulutan (1957) gibi yazarların Türk Bankacılık tarihi ile ilgili eserlerde bulunan veri ve bilgiler araĢtırma için kullanılmıĢtır. Kapanan bankalarla ilgili genel bilgilerin toplanması süreci, özellikle 1980 öncesi dönemde yapılan araĢtırma ve yayın sayısının az olması nedeniyle sınırlı kaynaklar kullanılarak gerçekleĢtirilmiĢtir. Bunun için o dönemki gazete kupürleri dahil olmak üzere, Resmi Gazete arĢivinden, banka kuruluĢ mukavelelerinden ve eriĢilebilen her türlü belgeden bilgi derlenmiĢtir.

Banka kapanmaları ile kanunlar arasındaki iliĢkinini değerlendirmesi için Bankalar Kanunlarının tamamı ve Türk Ticaret Kanunu‟nun banka kapanmaları ile ilgili hükümleri tarihsel süreç içindeki değiĢen hükümleri ile birlikte kullanılmıĢtır. Mali verilerin incelenmesinde ise, TBB‟nin kurulduğu 1958 sonrası için TBB raporları, öncesindeki dönem için TCMB yıllık bültenleri kullanılmıĢtır. Ancak özellikle TBB‟nin kuruluĢundan önce kapanan bankalar için, fiziki imkansızlıklar nedeniyle eriĢilemeyen bazı Merkez bankası bültenleri yerine, bu bültenleri kullanarak yapılan ve bankalarla ilgili bilgilerin detaylı olarak verildiği Yılmaz‟ın (2007) çalıĢmasından yararlanılmıĢtır. TBB‟nin raporları arasında bankaların mali ve idari verileri ile Ģube sayıları gibi detayların yayımlandığı “Bankalarımız” isimli yıllık raporları sıklıkla kullanılmıĢtır. ÇalıĢmanın genelinde veri toplanan, alıntı yapılan, hatta bazı bankalar 9 için bütün bilgilerin alındığı diğer bir kaynak ise TMSF‟nin web sitesinde yayınlanan Raf Temizliği Projesi raporları olmuĢtur. Bu raporlarda 1990 sonrası TMSF‟ye devredilerek kapanan bütün bankalarla ilgili kapsamlı veriler, özet banka tarihçeleri, fona devir nedenleri ve kapanma süreçleri detaylı olarak anlatılmıĢtır.

Özellikle büyük bankaların kendi tarihçelerini, iktisadi tarihe paralel olarak anlattıkları kurumsal yayınları da “KapanmıĢ Olan Bankaların Ekonomik Dönemlere ve Krizlere Göre Değerlendirilmesi” bölümünde baĢvurulan önemli bir kaynak olmuĢtur. Bu bölümde ayrıca bankacılık tarihini iktisadi geliĢmelerin bir parçası olarak incelemiĢ olan ekonomi tarihi kitaplarına da sıklıkla baĢvurulmuĢtur.

AraĢtırma sürecinde “KapanmıĢ olan Bankaların Ġlgili Olduğu Kanuna Göre Değerlendirilmesi” bölümünü değerlendirebilmek için, Murabaha Nizamnamesi‟nden baĢlayarak 2243 sayılı Mevduatı Koruma Kanunu, 2999 Sayılı Bankalar Kanunu, 7129 Sayılı Bankalar Kanunu, 7129 Sayılı B.K. Hakkında 153 Nolu Kanun, 7129 sayılı Bankalar Kanunu ile Ġlgili 28 Sayılı KHK, 7129 sayılı Bankalar Kanunu ile Ġlgili 28 Sayılı KHK, Bankalar Hakkında 70 sayılı KHK, 3182 Sayılı Bankalar Kanunu, 4389 Sayılı Bankalar Kanunu ve 4389 Sayılı Bankalar Kanunu‟nun orijinal metinleri ve yayınlanmıĢsa gerekçe metinleri (layiha) incelenmiĢtir.

2.4. VERĠLERĠN ANALĠZĠ

ÇalıĢmada, bankacılık tarihi dönemlere göre ayrılarak, banka kapanmalarının neden ve nasıl gerçekleĢtiklerinin izi sürülmüĢ ve her dönemde bankacılık sektöründeki geliĢmeler ve kapanan bankalar birbirlerine paralel olarak değerlendirilmiĢtir.

Bankacılıkla ilgili kanunların banka kapanmalarını düzenleyen veya etkileyen bölümleri analiz edilmiĢ ve sonuçlar özetlenmiĢtir. Ayrıca gerekli olan hallerde, bu kanun ve gerekçe metinleri dıĢında diğer KHK, yönetmelik ve BDDK‟nca yayınlanan tebliğlerinde de banka kapanmaları ile ilgili bölümlerinin de değerlendirmesi yapılmıĢtır.

Ayrıca araĢtırmada karĢılaĢtırmalı analizlere yer verilen sonuçlar bölümünde yurt dıĢındaki kapanan bankalar hakkındaki incelemeler için BIS ve FDIC gibi 10 kurumların istatistik ve raporları ile yurt dıĢında yayınlanmıĢ makalelerden geniĢ ölçüde bilgi ve veri alınmıĢtır. Bu verilerin bir bölümü özetlenerek, bir bölümü ise kaynak göstermek suretiyle doğrudan tercüme edilerek kullanılmıĢtır. Bu bilgiler daha sonra Türkiye‟deki bankaların kapanma nedenleri ile karĢılaĢtırmalı olarak analiz edilmiĢtir.

Daha sonra araĢtırma problemlerinin cevaplandırılmasını kolaylaĢtırmak için, Türkiye‟de kapanan bankaların tamamının kapanma nedenleri ve Ģekilleri tablolaĢtırılmıĢtır. Bu tablolar, dönemsel olarak kapanan bankalarla ilgili araĢtırmada varılan diğer sonuçlarla beraber yorumlanmıĢ ve araĢtırma bulgularının da analiz edilmesi ile birlikte araĢtırma problemlerine cevap aranmıĢtır.

11

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: ARAġTIRMA KONUSUYLA ĠLGĠLĠ GENEL YAPI VE DURUM

3.1. KAPANMIġ OLAN BANKALARIN EKONOMĠK DÖNEMLERE VE KRĠZLERE GÖRE DEĞERLENDĠRĠLMESĠ

Literatürde Türk Ekonomi Tarihi ile ilgili yapılan çalıĢmalara bakıldığında, araĢtırmacıların ekonomi tarihimizi daha çok uygulanan ekonomik politikalardaki değiĢikliklere göre bölümlendirdikleri görülmektedir. Bununla birlikte ekonomik krizler ve ulusal ve uluslararası siyasal tarihin de bu bölümlendirmelerde etkin oldukları söylenebilir. Boratav‟ın Türkiye Ġktisat Tarihi ile ilgili yaptığı sınıflandırmada, 1908- 1922 yılları devrim ve savaĢ yılları, 1923-1929 dönemi açık ekonomi koĢullarında yeniden inĢa, 1930-1939 dönemi korumacı-devletçi sanayileĢme, 1940-1945 2. Dünya SavaĢı süresince bir kesinti dönemi, 1946-1953 Dünya Ekonomisine entegrasyon denemesi, 1954-1961 tıkanma ve yeniden uyum dönemi, 1962-1976 içe dönük dıĢa bağımlı geniĢleme dönemi ile 1980-1988 ve 1989-2002 olarak yedi ayrı dönem üzerinde durulmuĢtur (2003:13-14). Dikkaya, ÖzyakıĢır ve Üzümcü‟nün editörlüğünde derlenen bir çalıĢmada ise, ekonomi tarihimiz, Ulusal Ekonominin inĢa edildiği 1923- 1945 dönemi, 1945-1960 yeni arayıĢlar dönemi, kamu müdahaleciliğinin yeni evresi ve planlı ekonomi dönemi olarak adlandırılan 1960-1980 dönemi ve 1980 sonrası dönem olarak dört ayrı dönemde ele alınmıĢtır (2008:xiv-xvi).

Parasız (2005), Türk Bankacılık tarihini incelerken, Cumhuriyet Öncesi ve Cumhuriyet Sonrası ana ayrımını yaptıktan sonra, Cumhuriyet sonrası dönemi dört aĢamada incelemiĢtir. Bu dönemler sırasıyla, 1923-1944 dönemi, 1944-1960: “Büyük Özel Bankaların Kurulduğu Dönem” ve 1961-1980: “Bankacılık Sektöründe Kamu Müdahalelerinin Arttığı Dönem olarak iki ayrı alt baĢlıkta incelenen 1944-1980 Dönemi , 1980-1990 Yapısal DeğiĢim Dönemi ve 2000‟li Yıllara Doğru Dönem olarak verilmiĢtir. Parasız‟ın sınıflandırmasında 1923-1944 dönemi; küçük yerel bankaların kuruluĢ dönemi ve büyük kamu bankalarının kuruluĢ dönemi olarak ikiye ayrılmıĢtır. Yazar, 1923-1932 döneminde bölgesel gereksinimler için kurulan yerel bankaların 1930‟larda sona erdiğini belirterek, bu tarihlerden itibaren büyük kamu bankalarının 12 kurulduğunu belirtmektedir (Parasız,2005:103-104). Akgüç (1975:15) ise Bankacılık tarihi ile ilgili bölümlendirmesini Ģöyle açıklamaktadır:

“Cumhuriyet döneminde bankacılık alanında gelişmeleri daha belirgin çizgilerle ortaya koyabilmek için ….özellikleri farklı dört döneme ayrılarak incelenebilir. 1. 1923- 1933 Özellikle Yerel (Mahalli) Bankaların Geliştiği Dönem 2. 1934- 1943 Devlet Bankalarının Kuruluş Dönemi 3. 1944-1960 Çok Şubeli Özel Bankaların Gelişme Dönemi 4. 1961- Planlı Dönemdeki Gelişmeler”

Ancak bankaların kapandıkları dönemle ilgili bölümlerinde Akgüç, 1934-1943; 1944-1960 ve 1961-19751 olarak son üç döneme göre inceleme yapmıĢtır. Altay (2010) ise bankaları kapanıĢ dönemlerine göre 1923-1930, 1930-1938, 1939-1945, 1945- 1962, 1963-1979 aralıklarında değerlendirmiĢtir.

Bankacılık Tarihi- Ġktisat Tarihi iliĢkisi, krizlerle paralel olarak seyretmiĢ olduğundan, kronolojik olarak kapanmaların yoğunlaĢtığı dönemler dikkate alınarak, bu çalıĢmada önemli ekonomik dönemlerle beraber kriz dönemleri de göz önüne alınmıĢtır. Yardımcıoğlu ve Genç‟e (2009) göre Türk Bankacılık tarihindeki en önemli krizler 1929 Dünya Krizi, 1958 Ġstikrar Kararları, 1983-1984 Krizleri, 1994 Krizi 1997-1998 Asya ve Rusya Krizleri ve 2000 Likidite Krizi‟dir. Bu çalıĢmada da banka kapanmalarına neden olmaları açısından 1929 Dünya Ekonomik Krizi, 1958 Krizi, 1983 Krizi, 1994 Krizi ve 2000 Krizi incelenme dönemlerinin seçilmesinde belirleyici olmuĢtur. Bu durumun istisnası, zaten düzenli bir ekonomik yapıdan söz edilmesi mümkün olmayan 1930 öncesi ilk dönemdir. Bu dönem, Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun son dönemlerinde ve Cumhuriyetin ilk yıllarındaki banka kapanmalarının incelendiği bir ilk dönem olarak değerlendirilmiĢtir. 1930 yılına kadar süren bu dönemde daha çok idealist düĢüncelerle sektördeki yabancı banka egemenliğine sona vermek için kurulan yerel ve küçük bankalar sektöre egemen olmuĢtur. Yasal düzenleme yetersizliği nedeniyle kolayca kurulan bu bankaların bir kısmı KurtuluĢ SavaĢı döneminde, bir kısmı da Cumhuriyetin ilk yıllarında kapanmıĢtır. Kamu bankalarının kurulmaya baĢladığı ve 1929 Ekonomik krizinin Türkiye‟yi de etkilemeye baĢladığı 1930 yılı bu dönemin sonu olarak belirlenmiĢtir.

1 Bu son zaman aralığının üst sınırı olan 1975 yılı eserin yazıldığı yıldır. 13

Bu ilk dönem sonrasında ise kapanma yoğunlukları ile kriz ve durgunluk gibi makro ekonomik kapanma nedenleri dikkate alınarak, 1929 Dünya Ekonomik Krizinin etkilerinin ülkemizde de hissedildiği 1930‟lu yılların ilk yarısını da içine alacak Ģekilde 2. Dünya SavaĢı Dönemi 1930-1945 dönemi olarak ayrı ele alınmıĢtır. Literatürde bu dönem bankacılık sektörü açısından çoğunlukla bankacılıkta “Devlet Bankacılığı Dönemi” olarak ele alınmıĢtır. Ancak kamu bankalarının ezici olarak sektörde boy gösterdiği bu dönemde, kriz ve durgunluğun özellikle yerel bankaların yoğun olarak kapanmasına neden olduğu görülmektedir. Bu nedenle, bu dönem bu çalıĢmaya özgü olarak “Dünya Ekonomik Krizi ve 2. Dünya SavaĢı Dönemi “ olarak ele alınmıĢtır.

Bankacılık tarihi ile ilgili yukarıda da gönderme yapılan bir çok çalıĢmada 1945-1960 yılları aralığı “Özel Bankalar Dönemi” adı altında ayrı olarak ele alınmakta ve 1960 sonrası dönem “Planlı Kalkınma Dönemi” olarak ayrıca değerlendirilmektedir. 1960 yılıyla baĢlayan Planlı Kalkınma Dönemi ekonomi tarihindeki ayrımlarda da 1960-1980 dönemi olarak bölümlendirilmektedir. Ancak, Planlı Kalkınma Dönemi öncesi ve hemen baĢlangıcındaki dönem ele alındığında banka kapanmalarının 1950‟li yılların özellikle ikinci yarısında, 1958 krizi sonrasında yoğunlaĢtığı ve bu dönemin, bankacılık sektörüne olan etkilerinin 1960 sonrasına sarktığı görülmektedir. Nitekim Pamuk‟a (2007:251-251) göre, 1954-1962 yılları Ġkinci Dünya SavaĢı sonrasında büyüme hızının en düĢük olduğu alt dönemlerden biridir. Yazara göre bu dönem tarım ve ticarete ağırlık veren modelin ekonomik bunalıma girdiği bir süreçtir. Literatürdeki sınırları içinde Planlı döneme bakıldığında 1960-1980 arasında kapanan 20 bankanın bir çoğunun, 1961 -1962 yıllarında kapandığı görülmektedir. Bu nedenle bu çalıĢmada SavaĢ Sonrası Dönem 1946 yılıyla baĢlatılmakla beraber planlı kalkınmanın baĢladığı 1960 değil, 1962 yılı sınır alınarak belirlenmiĢtir. Bir baĢka deyiĢle, bu dönemin iktisat ve bankacılık tarihi ile ilgili diğer bir çok çalıĢmanın aksine, 1945-1962 aralığında incelenmesinin nedeni 1958 krizinin etkilerinin 1962 yılına kadar hissedilmesidir. Nitekim 1962 yılında, Türk Ekspres Bank ile Buğday bankası, Anadolu Bankası adı altında, 1963 yılında ise, Ankara, Ġstanbul ve Ġzmir Halk Sandıkları, Halk Bankası çatısı altında birleĢtirilmiĢlerdir. Aynı dönemde, daha önceki dönemlerde faaliyetleri durdurulan 11 banka da tasfiye edilmiĢtir (Karacan, 1996: 176). ÇalıĢmada ele alınan üçüncü dönem, ekonominin planlı kalkınmaya geçtiği, kapalı bir sistemin benimsendiği ve bankacılık sektöründe belirgin bir geniĢleme ve daralma yaĢanmadığı 1962-1980 14 dönemi aralığında incelenmiĢ olup, bu dönem liberal ekonominin benimsendiği 24 Ocak kararlarına kadar sürmüĢtür.

Kapalı ekonomi döneminin sona ermesi açısından, 1980 yılında 24 Ocak kararları ile birlikte baĢlayan liberalizasyon süreci Planlı Ekonomi anlayıĢının etkisinde uzun süre kalmıĢ olan iktisadi tarihimizde bir milattır. 1980 yılı Türkiye ekonomisinin tarihsel geliĢiminde de bir dönemin baĢlangıcı olarak, hemen bütün eserlerde dönem baĢı olma özelliğini taĢımaktadır. Bu dönemde bankerlik yolsuzluklarıyla patlak veren 1983 krizi nedeniyle kapanan bankalar öne çıkmaktadır. Bankalar üzerinde gözetleyici bir otoritenin olmadığı bu dönem 1993 krizine kadar ayrı olarak ele alınmıĢ ve 1980- 1993 yılları banka kapanmalarının incelenmesinde “Liberalizasyon Dönemi ve 1983 Krizi” olarak adlandırılmıĢtır. Bu dönemden sonra 1994 krizi ile baĢlayan ve Türk Bankacılık tarihinin en yoğun kapanmalarına sahne olan bir süreç baĢlamıĢtır. Bu süreç bankacılıkla ilgili düzenleme ve yasaların köklü olarak değiĢtirdiği, TMSF ve BDDK‟nın teĢekkül ettiği, 2000 krizi ile arka arkaya kapanan ve TMSF‟ye devredilen bankaların ele alındığı son bir dönem olma özelliği taĢımaktadır. Yabancı bankaların sektöre yoğun olarak girmelerine rağmen 2000‟li yılların ikinci yarısından bu yana Türkiye‟de kapanan banka bulunmamaktadır. Bu nedenle, bu dönem 1994‟te baĢlatılmıĢ ancak tarih olarak ucu açık bırakılarak, düzenleyici kurumların banka kapanmalarında etkin olduğu hatta bu kararların tamamını verdiği “Düzenleyici Kurumların Etkin Olduğu Dönem: 1994 ve 2000 Krizleri” adı altında 1994‟den bugüne kadar olan zaman aralığında ele alınmıĢtır.

Yukarıda özetlenen bilgiler ıĢığında, kapanmıĢ olan bankalar iktisadi dönemlere ve önemli ekonomik krizlere göre Ģu bölümler altında incelenecektir:

1. Osmanlı‟nın Son Dönemi ve Cumhuriyetin Ġlk Dönemi (1930 Yılına Kadar) 2. Dünya Ekonomik Krizi ve 2. Dünya SavaĢı Dönemi (1930-1945) 3. Özel Bankalar ve 1958 Krizi Dönemi (1946-1962) 4. Planlı Kalkınma Dönemi (Durgun Dönem) (1963 -1980) 5. Liberalizasyon Dönemi ve 1983 Krizi (1980 -1993) 6. Dönem: Düzenleyici Kurumların Etkin Olduğu Dönem: 1994 ve 2000 Krizleri (1994 Yılı Sonrası)

15

3.1.1. Osmanlı’nın Son Dönemi ve Cumhuriyetin Ġlk Dönemi

Kuyucak (1942: 159:174) ülkemizde Bankacılığın geliĢiminin ilk dönemini kendi içinde dört dönemde ele alıp incelemiĢtir:

a) Ġstanbul Bankası‟nın2 kurulduğu 1847 öncesi dönem. b) Osmanlı Devleti‟nin borçlarını ödeyemeyerek adeta iflas ettiği 1875‟e kadar olan 1847-1875 dönemi. c) MeĢrutiyet‟e kadar olan ve yabancı bankaların hızla geliĢtiği 1875-1908 dönem. d) Türk Bankacılığının temellerinin atıldığı 1908-1923 dönemi.

Bu çalıĢmada ise Türk Bankacılık tarihinde 1930 öncesi dönem, Osmanlı Ġmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti iki farklı rejim olmasına rağmen, bu çalıĢmanın amaçları açısından bir bütün olarak ele alınmıĢtır. Bu dönemin ilk dönem olarak birlikte değerlendirilmesinin iki nedeni vardır: Birincisi bu dönemde Türkiye‟de bankacılık sektörü yeni yeni oluĢmaya baĢlamıĢtır. Ülke, Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun çöküĢ dönemine ve Cumhuriyetin KuruluĢuna tanıklık etmiĢ, Birinci Dünya SavaĢı‟na katılmıĢ ve bir bağımsızlık savaĢı vermiĢtir. Temel ekonomik kurumları oluĢmamıĢtır, ekonomi ile ilgili yasal düzenlemeler eksik/veya yoktur. Ġmparatorluğun bütçe uygulaması ve politikası anlamlı ve inandırıcı olmaktan uzaktır (Orhaner,2007:55). Milli bir ekonomi henüz inĢa edilmektedir. ÇeĢitli ekonomik ve siyasi sebeple bir çok banka kurulan, Türkiye ve Osmanlı Ġmparatorluğu‟nda, bu bankaların bir kısmının faaliyetleri bile sorgulanmaya muhtaçtır. Bununla birlikte 1930‟a kadar, bu yeni bankalardan fiili olarak çok azı kapanmıĢtır. Bu dönemde bankacılığı etkileyen tek bir olay söz konusu değildir. Tersine bir çok önemli siyasi geliĢme arka arkaya yaĢanmıĢtır. Bu nedenle sürekliliğin bozulmaması için bu dönem içinde ayrıca bir bölümlendirme yapılmamıĢtır. Ġttihat ve Terakki ile baĢlayan milli banka kuruluĢları, Cumhuriyet‟in ilanından sonra da sürmüĢtür. Ulusal bankaların azalması değil, artması söz konusudur ve sektörde hakim olan yabancı bankaların payı bu bankalara doğru kaymaya baĢlamıĢtır.

2 J. Alleon ve Th. Baltazzi isimli Galata Bankerleri tarafından kambiyo rayiçlerini korumak amacıyla Osmanlı Hükümetinin hukuki desteği ile Banque İstanbul adıyla kurulmuştur. 16

Ġkinci neden ise, bu sürekli geliĢme döneminin, kapanmaların baĢlandığı 1930‟lardan ayrıĢtırılarak, bir ilk dönem olarak ele alınması gerekliliğidir. Türk Bankacılık tarihinde kapanmaların anlamlı bir Ģekilde yoğun olduğu ilk dönem Dünya‟nın geçirdiği en büyük ekonomik kriz olan 1929 Buhranı sonrasıdır. Bu nedenle Dünya Ekonomik Krizi olarak da adlandırılan bu krizin Türkiye Cumhuriyeti‟nde hissedilmeye baĢladığı 1930 yılına kadar olan dönem, kapanmaların az olduğu ayrı bir dönem olarak ele alınmıĢtır.

3.1.1.1. 1930 Öncesi Dönemde Bankacılık Sektöründeki GeliĢmeler

Sanayi devrimi ile birlikte Avrupa‟da yaygınlaĢan ve kurumsallaĢan bankacılığın ülkemize geliĢi 19. yüzyılın ikinci yarısını bulmuĢtur. Parasız, bu gecikmenin nedenini “…ülkemizde bankacılığın geliĢmemesinin asıl önemli nedeni, Osmanlı Ekonomisi‟nin Batı Avrupa‟da gerçekleĢtirilen sanayi devrimine ayak uyduramaması ve yakın zamanlara kadar esnaf ve zanaatkarlara dayanan kapalı bir ekonomik düzen içinde kalmasıdır.” diyerek açıklamaktadır(2001:103). Öçal ve Çolak (1988:77) ise Tanzimat öncesi dönemde bankacılığın geliĢmemesini parasal ekonominin yokluğu unsuruna bağlamaktadırlar. Yazarlar, kırsal bölgelerde mübadele ekonomisi geçerli iken, kasaba ve kent merkezlerinde ağırlık kazanan parasal ekonominin, finans sisteminin ilkel kurumları olan sarrafları ve faizciliği doğurduğunu belirtmektedirler.

Bankacılığın geliĢmediği Osmanlı Ġmparatorluğu‟nda bankacılıkla ilgili ilk giriĢimler Avrupa sermayesi ile baĢlamıĢtır. Literatürde bu durumun iki temel nedeni üzerinde durulmaktadır. Birincisi, Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun geniĢ coğrafyası ve pazar olarak potansiyeli Avrupa sermayesinin ilgisini çekmesidir. Avrupa‟da 1870‟li yıllarda sermayenin merkezileĢmesi, mali ve endüstriyel sermayenin bütünleĢmesi olgusu hız kazanmaktadır. Mal ihracatının önemi yerini sermaye ihracına bırakmıĢtır. Sanayi devrimi sürecine daha geç girmiĢ olan ülkeler ve özellikle Almanya, Ġngiltere‟nin ciddi bir rakip olma yolundadır. Bu dönemde Avrupa ülkelerinin Osmanlı Ġmparatorluğu‟na karĢı tutumları değiĢmeye baĢlamıĢtır. Silier, bu dönemle ilgili olarak “Artık Osmanlı Ġmparatorluğu‟na sömürülecek bir dıĢ pazar olmaktan çok, paylaĢılacak bir alan gözüyle bakılmaya baĢlandı. Hem Avrupa ülkelerindeki bu ekonomik değiĢim 17 süreci, hem de Osmanlı devletine karĢı alınan yeni tutum, bankacılık alanına da yansıdı” yorumunu yapmaktadır (1973:7).

Ġkinci neden ise Osmanlı Devleti‟nin yaĢadığı ekonomik güçlükler ve yüksek miktardaki borçları nedeni ile finans açısından Avrupa‟ya bağımlı hale gelmesidir. Osmanlı hükümeti 1875‟te devletin ekonomik olarak iflasını ilan edince, ülke ekonomisinde Avrupa denetimi yoğunlaĢmaya bağlamıĢtır. Osmanlı borçlarının yönetimi 1881‟de uluslar arası bir kuruluĢ olan Duyun-u Umumiye‟ye devredilmiĢtir. Yüzyılın sonlarına doğru tüm Avrupa güçleri, Osmanlı Ġmparatorluğu‟nu bir yarı sömürgeye dönüĢtürmeye çalıĢmıĢlardır (Yıldırım, 2009:11). Düyun-u Umumiye Ġdaresi‟nin kurulmasından sonra alacakları garanti altına alınan Ġngiliz, Fransız, Alman ve Ġtalyan sermayeli Ģirketler Osmanlı ekonomisi ile ilgilenmeye baĢlamıĢtır. Bu ilgi diğer sektörlerin yanı sıra bankacılık alanına da yansımıĢtır. UlaĢım ve diğer temel altyapı hizmetleri ve mamul satıĢları gibi her türden ekonomik faaliyetle ilgilenen Avrupa sermayesi, bir çok yabancı banka vasıtasıyla 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl baĢındaki dönemde Ġstanbul ve Anadolu‟da bir çok Ģube ile faaliyete geçmiĢtir (Baskıcı, 2003:80-81).

Bu dönemde Osmanlı Ġmparatorluğu‟nda kurulan bankalar kredilerden azımsanmayacak karlar sağlamakla beraber , ekonomik giriĢimlere verilen önem artmıĢtır. Ġngiliz, Fransız, Alman ve Ġtalyan reel ekonomilerinin çıkarlarını gözeten büyük bankalar ortaya çıkmıĢtır. Bu bankalar kendi ülkelerinin çıkarları doğrultusunda, özellikle ulaĢım ve madencilik alanında yatırımlara giriĢmiĢ veya aracılık etmiĢlerdir. Nitekim, 1914 yılında yabancı yatırımların %63‟ü demiryollarına, % 12‟si bankacılığa yapılmıĢtır. Bankacılık sektöründeki yatırımların % 38,2‟si Fransızlar, % 33,1„i Ġngilizler ve % 19,7‟si Almanlar tarafından yapılmıĢtır (Duru 1982:105-106). Osmanlı Ġmparatorluğu toprakları üzerinde açılan bu bankalardan Credit Lyonnais, ve Banco di Roma gibi bankalar halen küresel ölçekte faaliyet göstermektedirler. Osmanlı Ġmparatorluğu‟nda bu dönemde faaliyet gösteren yabancı bankalardan baĢlıcaları Tablo 1‟de verilmiĢtir.

18

Tablo 1. 19 Yüzyıl Sonu 20. Yüzyıl BaĢlarında Osmanlı Ġmparatorluğu’nda Faaliyette Bulunan Yabancı Bankalar Banka Sermaye Grubu Deutsche Bank Almanya Deutsche Orient Bank Almanya Deutsche Palastina Bank Almanya Wiener Bank Verein Avusturya Union Bank Avusturya Credit Lyonnais Fransa Anglo-Levantine Banking Co. Ġngiltere British Oriental Banking Co. Ġngiltere Keyser and Co. Ġngiltere Smyrna Bank Ġngiltere La Societa Commerciale d'Orinete Ġtalya Banco di Roma Ġtalya Hungarian Societe Anonyme Macaristan Bank of Mtylene Osmanlı Bank of Salonica Osmanlı/Yabancı Banque Russe pour le Commerce Etr. Rusya Orient Bank Yunanistan-Almanya Bank of Athens Yunanistan Kaynak: Baskıcı, M.M. (2003). Osmanlı Anadolu’sunda Bankacılık:1880:1919. Ankara: SBF Yayın No: 590.

Tabloda da görüldüğü gibi sermaye sahipliği açısından yedi farklı ülkeye ait olan bu bankalar kendi ülkeleriyle olan ticaretin geliĢtirilmesine çalıĢmıĢlar; bu arada mevduat toplama ve diğer klasik bankacılık faaliyetlerini de artırmıĢlardır. Baskıcı‟ya (2003:79) göre Avrupa sermaye gruplarının hakimiyetine geçen Osmanlı bankacılık sektöründe çok ortaklı-tek Ģubeli küçük bankaların yerini, Ģube ve temsilcilikleri Ġstanbul dıĢına da yayılan Avrupa‟nın büyük bankaları almıĢtır.

Bankacılık alanında ve ülke ekonomisindeki bu geliĢmelerle birlikte, Osmanlı Ġmparatorluğu‟nda yabancı ülkeler ve azınlıklara karĢı milliyetçi aydınlar arasında bir tepki doğmaya baĢlamıĢtır. Bu tepki ile kapitülasyonlar ve yabancı sermayenin zararlı faaliyetleri gibi etkenler, iktisadi milliyetçiliği savunan aydın ve düĢünürlerin 19 fikirlerinin genel bir kabul görmesine neden olmuĢtur. Bir kısmı Ġttihat ve Terakki Cemiyeti‟nin etkili mensupları olan Ziya Gökalp, Yusuf Akçura, Tekin Alp gibi düĢünürler Ġktisadiyat Mecmuası ve Türk Yurdu gibi yayın organlarında Milli Ġktisat okulunu savunmaya baĢlamıĢlardır (Boratav, 2005:26-27). Ondokuzuncu yüzyılın sonlarında Alman tarihçi okulundan ilham alan milli iktisat okulu, korumacı sanayileĢmeye yönelik ve devlet teĢvik müdahaleleri ile milli sanayi burjuvazisinin yetiĢtirileceğini savunmaktadır. Boratav‟a göre (2005:27) Milli Ġktisat görüĢü, gerekirse savaĢın yarattığı kıtlık koĢullarından yararlanarak ve devlet desteğiyle bir yerli ve milli burjuvazinin yetiĢtirilmesi gerektiğini; bunun hem mümkün, hem de kalkınma ve modernleĢme için zorunlu olduğunu ileri sürmekteydi.

Ġkinci MeĢrutiyet sonrası, 1908-1914 yılları arasında uygulanan liberal politikaların olumlu sonuçlar verememesi nedeniyle Ġttihat ve Terakki önderliğinde 1914 sonrası milli iktisat anlayıĢı hakim ekonomi politikası olarak uygulanmaya baĢlanmıĢtır. Birinci Dünya SavaĢı ile birlikte dıĢ dünya ile bağlantının kopması ve Osmanlı‟nın ekonomik anlamda kendi kendine ayakta kalması zorunluluğunun doğmasıyla birlikte, milli bir iktisadi anlayıĢın takip edilmesi ve bu doğrultuda milli sermaye ile milli burjuvazinin oluĢturulması gerekliliği genel kabul gören bir görüĢ olmuĢtur (Yıldırım, 2009:11) Bu dönemin siyasi yapısıyla ilgili olarak Boratav‟a göre (2002:36) savaĢ, ihtilal ve darbeler dönemi olan 1908-1922 arasında , dönemin siyasi iktidar düzlemindeki ana aktörü olarak 1908-1918 arasında Ġttihatçılar‟ı görmektedir. Boratav (2002:36) 1908‟i izleyen yıllarda ittihatçıların piyasa için üretimin önem taĢıdığı bölgelerde ve ürünlerde orta ve zengin çiftçiye yönelik sistemli politikalar izlediklerini; üretici birliklerinin ve kooperatiflerin kurulmasını bu gruplar lehine iĢleyecek unsurlar getirerek desteklediklerini belirtmektedir.

YaygınlaĢan Milli Ġktisat anlayıĢı ve Ġttihatçıların özellikle üretimin yoğun olduğu yerlerdeki iktisadi örgütlenme çalıĢmaları bankacılık alanına da yansımıĢtır. Oktar ve Varlı da (209:8) Ġttihatçıların savaĢ yıllarında ekonomiyi millileĢtirme yönündeki çabaları bankacılık alanında da kendisini gösterdiği tespitini doğrulamaktadır. Bu yansımanın baĢlıca sonucu Balkan ve Birinci Dünya SavaĢlarının ardından ilk milli bankaların kuruluĢu olmuĢtur. Anadolu‟da 1911-1922 yılları arasında yedi, Ġstanbul‟da ise iki milli banka kurulmuĢtur. Ökçün‟e (1997:266) göre, Ġttihat ve Terakki Hükümetince benimsenen ticaret ve bankacılık iĢlerinde Müslüman-Türk unsurunu 20 güçlendirme politikasının en açık örneklerinden birisi Osmanlı Ġtibar-ı Milli Bankası‟dır. Osmanlı Ġtibar-ı Milli Bankası daha kuruluĢunda Osmanlı Bankası‟na ileride alternatif olacağı düĢünülmüĢ ve bir devlet bankasına dönüĢtürülmesi öngörülmüĢtür (Oktar ve Varlı, 2009:17). Osmanlı Ġtibar-ı Milli Bankası‟nın görece yüksek olan kuruluĢ sermayesine karĢılık, Ġttihat ve Terakki‟nin milli iktisat anlayıĢı çerçevesinde Anadolu‟da kurulan ulusal bankaların ise sermayelerinin az olduğu görülmektedir. Ancak gözlemlenen en önemli nokta, üretime ve ülke çıkarlarına yönelik bankacılık anlayıĢının bu dönemde geliĢmeye baĢladığıdır (Duru 1982). Bu anlayıĢ kapsamında Ökçün, Birinci Dünya SavaĢı içinde Anadolu‟da bankacılık alanında iki tür örgütlenme olduğunu belirtmektedir (1997:267):

1) Canlanan ticaretle birlikte ortaya çıkan banka kurma ihtiyacı öne çıkmıĢ,. Müslüman-Türk tüccar ve toprak sahipleri , kendi aralarında kredi sorunlarını çözümlemek, yabancı ve azınlık bankalarla rekabet ederek onların yerini almak ve onların bıraktıkları boĢluğu doldurmak için banka kurmuĢlardır. Yazara göre 1917‟de kurulan Manisa Bağcılar Bankası ve 1918 tarihinde kurulan EskiĢehir Çiftçi Bankası bu tür örgütlenmelerdendir. Baskıcı (2003:89), savaĢ Ģartlarının tarımsal ürün fiyatlarını alabildiğine yükselttiğini ve dolayısıyla bu alandaki ticaret ve spekülasyonun karlılığının arttığı, yabancı bankalarla iliĢkilerin kesintiye uğradığı ve hükümetin ulusalcılık akımını desteklediği için ilk milli-özel bankaların kurulmasına baĢlandığını belirtmektedir.

2) SavaĢ içinde alınan siyasi kararlarla, ticaret ve bankacılık iĢlemlerini tamamen elinde tutan azınlıkların göç etmeye zorlanması ile Anadolu‟nun bazı Ģehir ve kasabalarında ortaya çıkan iktisadi boĢluğu doldurmak için Kayseri Milli Ġktisat Osmanlı Anonim ġirketi gibi ticaret Ģirketleri kurulmuĢ veya Ġttihat ve Terakki mensup ve bürokratları tarafından yapay olarak köylü ve çiftçi bankaları kurdurulmuĢtur.

Gerçekten de bu dönemde kurulan bankaların kurucuları incelendiğinde, Milli Aydın Bankası‟nın yirmi kurucusundan dokuzunun Ġttihat Terakki mensubu olduğu, bankanın kurulması için Aydın Valisi Nazım PaĢa‟nın aracılık ettiği ve bu yöndeki ilk toplantının da Aydın Hükümet Dairesi‟nde yapıldığı belirtilmektedir (Ökçün, 1997: 229-230). Yazarın kurulan bankalarla ilgili verdiği bilgiler incelendiğinde, Kayseri Milli Ġktisat Bankası‟nın yedi kurucusundan dördünün, Kayseri Çiftçiler Bankası 21 kurucularının tamamının ve Manisa Bağcılar Bankası‟nın elliyedi kurucusundan otuzbeĢinin, Ġttihat ve Terakki partisinin üyeleri ve hatta yöneticilerinden oluĢtuğu görülmektedir (Ökçün, 1997). Bu dönemde bazı yerel bankalar ise mülki amir veya bürokratlar tarafından kurulmuĢtur. Örneğin, Kayseri Mutasarrıfı iken 1916 yılında Kayseri Çiftçiler Bankası‟nın kurulmasına önayak olan Zekai Bey‟in, 1918 yılında EskiĢehir Mutasarrıfı olarak EskiĢehir Çiftçi Bankasının kurulmasını da teĢvik ettiği bilinmektedir.

Ökçün (1997:265), bankalarla ilgili araĢtırmasında Ġttihatçılar‟ın desteği ile baĢlayan yerli banka kurulması dönemini, Milli Mücadele yıllarında baĢladığı ve Cumhuriyet sonrası ilk dönemde de devam ettiği için, 1909-1930 dönemini bütün olarak ele almıĢtır. Yazar, bu dönemi “ulusal bankacılık hareketinin en belirgin çizgileri, doğduğu ve geliĢme gösterdiği yıllar” olarak nitelendirmektedir(Ökçün, age:265). Nitekim milli bankaların kuruluĢları, Cumhuriyetin kurulmasıyla kesintiye uğramadan devam etmiĢtir. Cumhuriyet öncesinde Ġttihat ve Terakki mensupları tarafından öncülük edilen yerli banka kurma giriĢimleri, Cumhuriyetin erken döneminde, yani 1922 ve sonrasında, bu kez TBMM milletvekillerinin öncülüğünde devam etmiĢtir. Bu dönemde kurulan bankalardan EskiĢehir Bankası, EskiĢehir mebusu Emin Bey‟in öncülüğünde; Bor Esnaf Bankası, Niğde mebusu Halit Hüsnü Bey tarafından; Niğde Çiftçi ve Tüccar Bankası da, yine Niğde mebusu olan Miralay Galip Bey‟in iĢtiraki ile; NevĢehir Bankası, Denizli Ġktisat Bankası, ġarki Karaağaç, Ürgüp Zürra ve Tüccar Bankası ile Kastamonu Bankası da bir veya birden çok milletvekilinin katılımı ile kurulmuĢtur.

KurtuluĢ SavaĢı‟ndan sonra ulusal devletin kuruluĢu ile birlikte, MeĢrutiyetle birlikte baĢlayan ulusal bankacılık ülke içinde tam anlamı ile yerleĢmiĢtir. Ökçün‟e (1997:270-271) göre 1923-1930 yılları arasında ulusal bankacılığın geliĢimi iki yönde olmuĢtur: 1) Siyasal iktidar tarafından baĢkent Ankara‟da planlı ve sistemli olarak banka kurulması. 2) Ġktidarın gözetimi altında taĢrada yerel bankalar kurulması. Bu dönemde genç Cumhuriyet planlı olarak kendi ekonomik sistemini oluĢturmak için bankalar kurmaya baĢlamıĢtır. Atatürk'ün Ġzmir Ġktisat Kongresi AçıĢ konuĢmasında söylediği "İstiklal-i tam için şu düstur vardır: Hakimiyet-i milliye, hakimiyet- i iktisadîye ile tarsin edilmelidir" sözü bankacılık sektörü için de belirleyici olmuĢtur 22

(Ökçün, 1971: 243).Bu doğrultuda yeni baĢkent Ankara‟da hükümet tarafından 1925 yılında Türkiye Sanayi ve Maadin Bankası, 1926 yılında ise Emlak ve Eytam Bankası kurulmuĢ, 1924 yılında ise ülke çapında faaliyet gösteren Ziraat Bankası yeniden yapılandırılmıĢtır. Ayrıca Mustafa Kemal Atatürk‟ün direktifi ve sermayesi ile kurulan Türkiye ĠĢ Bankası da siyasi iktidarla doğrudan ilgili kamusal nitelikli bir özel bankadır.

Ankara‟da kamu bankaları kurulurken ve ĠĢ Bankası güçlendirilirken, Ankara dıĢındaki Ģehir ve kasabalarda Türk tüccar ve toprak sahipleri Cumhuriyet Öncesi dönemdeki yerel bankacılık hareketlerinin devamı olarak, banka kurma giriĢimlerine yoğun bir biçimde devam etmiĢlerdir. Ulusal devletin kuruluĢu ile birlikte yaygınlaĢan ulusal bankacılık hareketi, kurulan bankaların kurucularına ve niteliklerine göre bazı farklılıklar göstermektedir. Ökçün‟e göre (1971) bu bankaların üç farklı kuruluĢ biçimi bulunmaktadır: 1) Belirli bir Ģehir veya kasabada toprak sahiplerinin veya yalnızca tüccarın, bir veya birkaç milletvekili öncülüğünde kurulan bankalar. Aksaray Halk Ġktisat Bankası(1924), Niğde Çiftçi ve Tüccar Bankası (1926), EskiĢehir Bankası (1927), NevĢehir Bankası (1927), Denizli Ġktisat Bankası(1927), Bor Esnaf Bankası(1928) ile Ürgüp Zürra ve Tüccar Bankası gibi. 2) Birden fazla Ģehir veya kasabanın veya bir bölgenin milletvekili, tüccar ve toprak sahipleri tarafından kurulmuĢ daha geniĢ kapsamlı bankalar. Akhisar Tütüncüler Bankası (1924) ve Kastamonu Bankası (1930) gibi. 3) Milletvekillerinin öncülüğünde kurulmayan, bölge tüccarı ve toprak sahiplerinin kendi inisiyatifleri ile kurulan bankalar. Kocaeli Halk Bankası (1927), Elazığ Ġktisat Bankası (1928), Lüleburgaz Birlik Ticaret Bankası(1929), Mersin Ticaret Bankası (1929), Akseki Ticaret Bankası (1927) gibi.

Özetle 1930‟a gelindiğinde Türkiye‟de milli nitelikte çoğu yerel olan 51 banka kurulmuĢtur. Bütün bu geliĢmenin sadece 19 yılda gerçekleĢmesi yeni kurulan bir devletin iktisadi olarak ne kadar hızlı yol almaya baĢladığını göstermesi açısından anlamlıdır. Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun son döneminden baĢlayarak, KurtuluĢ SavaĢı yıllarını ve Cumhuriyetin ilk yıllarını kapsayan 1868-1930 yılları arasında ülkemizde kurulan milli bankalar Tablo 2‟de verilmiĢtir. Bu bankalardan sadece Türkiye ĠĢ Bankası halen faaliyetini sürdürmektedir. 23

Tablo 2. 1909-1930 Arasında Kurulan Bankalar Banka Adı KuruluĢ Tarihi KuruluĢ Yeri Ġstanbul Bankası 1911 Ġstanbul Aydın Ġncir ve Himaye-i Zürra Osmanlı A.ġ. 1912 Aydın Konya Ġktisadi Milli A.ġ. 1912 Konya Karaman Milli Bankası Osmanlı Aġ 1913 Karaman Asya Bankası 1914 Ġstanbul Emlak (Emvali Gayrimenkule) ve Ġkrazat Bankası Osmanlı Aġ 1914 Ġstanbul Milli Aydın Bankası 1914 Aydın AkĢehir Osmanlı Ġktisat Aġ 1916 AkĢehir EskiĢehir Çiftçi Bankası Osm..A.ġ. 1916 EskiĢehir Ġtibar-i Milli Bankası 1916 Ġstanbul Köy Ġktisat Bankası (Kayseri Çiftçiler Bankası) 1916 Kayseri Konya Ahali Bankası T.A.ġ. 1917 Konya Manisa Bağcılar Bankası (Türkiye Bağcılar Bankası) 1917 Manisa Ticaret ve Ġtibari Umum Bankası 1917 Ġstanbul Ġtibar ve Ticaret Osmanlı Aġ 1918 Ġstanbul Milli Ġktisat Bankası 1918 Ġstanbul Adapazarı Emniyet Bankası 1919 Adapazarı Adapazarı Ġslam Ticaret Bankası 1919 Adapazarı Ġktisat Türk A.ġ. 1920 Ġstanbul Konya Türk Ticaret Bankası 1920 Konya Bor Zürra ve Tüccar Bankası 1922 Bor Ġstanbul Küçük Ġkrazat Sandığı 1923 Ġstanbul Akhisar Tütüncüler Bankası (Türkiye Tütüncüler Bankası) 1924 Akhisar Ġstanbul Esnaf Bankası 1925 Ġstanbul Karaman Çiftçi Bankası T.A.ġ. 1925 Karaman Türk Ticaret Sanayi Bankası 1925 Ġstanbul Türkiye Sanayi ve Maadin Bankası 1925 Ġstanbul Afyonkarahisar Terkakki i Servet Bankası (Hisarbank) 1926 Afyon Aksaray Halk iktisat Bankası 1926 Aksaray Niğde Çiftçi ve Tüccar Bankası 1926 Niğde Akseki Ticaret Bankası 1927 Akseki Denizli iktisat Bankası 1927 Denizli Emlak ve Eytam Bankası T.A.ġ. 1927 Ġstanbul Ermenek Ahali Bankası 1927 Ermenek EskiĢehir Bankası T.A.ġ. 1927 EskiĢehir Kocaeli Halk Bankası 1927 Kocaeli NevĢehir Bankası 1927 NevĢehir Türkiye ĠĢ Bankası 1927 Ankara Bor Esnaf Bankası 1928 Bor Ġzmir Esnaf ve Ahali Bankası 1928 Ġzmir ġarkikaraağaç Bankası (Sağlık Bankası ) 1928 ġarkikaraağaç Trabzon Ġktisat Limited (Karadeniz Bankası) 1928 Trabzon Trabzon Tasarruf ve Ġkraz Sandığı (Trabzon Bankası) 1928 Trabzon Türkiye Ġmar Bankası 1928 Ġstanbul Ürgüp Zürra ve Tüccar Bankası 1928 Ürgüp Elazığ Ġktisat Bankası 1929 Elazığ Lüleburgaz Birlik Ticaret Bankası 1929 Lüleburgaz Mersin Ticaret Bankası 1929 Mersin Üsküdar Bankası 1929 Ġstanbul Van Milli Ġktisat Bankası 1929 Van Kastamonu Bankası 1930 Kastamonu Kaynak: Ökçün(1997), Akgüç(1971) ve TCMB Bültenlerinden derlenmiştir. 24

3.1.1.2. 1930 Öncesi Kapanan Bankalar

Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun son döneminden itibaren baĢlayan ve Cumhuriyetin yedinci yılına kadar uzayan bu dönemde, özellikle ekonomi ve finansa dair kayıtların eksik olması ya da hiç olmaması nedeniyle, literatürde bankalarla ilgili kaynaklar sınırlıdır. Diğer dönemlere göre daha sınırlı olan kaynakların incelenmesinde, bu dönemde dokuz bankanın kapanmıĢ olduğu tespit edilmiĢtir. Bu dönemde kapanan bankalar kuruluĢ ve kapanıĢ yılları ile birlikte Tablo 3‟te verilmiĢtir.

Tablo 3. 1930 Öncesi Dönemde Kapanan Bankalar Bankanın Adı KuruluĢ KapanıĢ Aydın Ġncir ve Himaye-i Zürra Osmanlı A.ġ. 1912 1913 Ticaret ve Ġtibar-ı Umum Bankası 1917 1918-1929 arasında Ġtibar-ı Milli Bankası 1911 1927 Köy Ġktisat Bankası (*) 1916 1928 Asya Bankası 1914 1928 EskiĢehir Çiftçi Bankası Osmanlı A.ġ. 1916 1929 Milli Ġktisat Bankası 1918 1929'da tasfiye halinde Ġtibar ve Ticaret Osmanlı Aġ 1918 1930 öncesi Van Milli Ġktisat Bankası 1929 Faaliyete geçmedi Kaynak: Akgüç (1971,s:28 ve 32) ve TCMB Bültenleri * Bankanın ismi 1920’de Kayseri Çiftçiler Bankası olarak değişmiştir.

Bu dönemde kapanan bankaların çoğunluğunun ortak özelliği küçük ölçekli yerel bankalar olmalarıdır. Bunlardan, yerel tüccarlar tarafından kurulan Aydın Ġncir ve Himaye-i Zürra Osmanlı A.ġ.‟nin kuruluĢ amaçları arasında bankacılık faaliyetleri de yer almaktadır. (Erkan ve d. 65-69). Ancak banka kuruluĢundan iki yıl sonra, 1914 yılında Aydın Ġncir Müstahsilleri Anonim ġirketi‟ne dönüĢmüĢ ve banka olarak faaliyet gösterememiĢtir (ALC ve WDC, 2006:5). Ġstanbul‟da kurulmuĢ olan Ticaret ve Ġtibar-i Umum Bankası, Tahsin ve Saka (1930) „ya göre 1930 yılında faal olmayan Ģirketler arasında yer almıĢtır. Türkiye‟de Faaliyet gösteren tüm Bankaların 1924 yılı durumunu gösteren TCMB bültenlerinde yer almadığı için Ticaret ve Ġtibar-ı Umum Bankası‟nın bu tarihten önce kapanmıĢ olması mümkündür (TCMB, 1936:32-33).

25

Osmanlı döneminin en büyük milli bankası olan Ġtibar-ı Milli Bankası ise devlet himayesinde Osmanlı Bankası‟na alternatif olarak kurulmuĢtur. Cumhuriyet Dönemi‟nde bankanın ĠĢ Bankası ile birleĢtirilmesi‟ne karar verilmiĢtir. KocabaĢoğlu ve diğerlerine göre bu birleĢmenin nedeni “iki bankayı birleĢtirerek ĠĢ Bankası‟nın güçlendirmek, masrafları azaltarak daha çok Ģube açabilmek ve benzer nitelikli iki bankanın gereksiz rekabetini önlemek isteğidir” (2001:113). Türkiye‟de birleĢme yoluyla kapanan ilk banka olan Ġtibar-ı Milli Bankası, bütün aktif ve pasifleri ile birlikte 1927 yılında ĠĢ Bankası‟na devredilmiĢtir.

Yerel bir banka olan Kayseri merkezli Köy Ġktisat Bankası ise Kayseri Çiftçiler Bankası unvanını aldıktan sonra, 1928 yılında Ġktisat Müdürlüğü‟nün davası sonucu faaliyete geçmemesi nedeniyle feshedilmiĢtir (Ökçün, 1997:234). Asya Bankası Anonim ġirket-i Osmanniyesi unvanı ile kayıtlarda yer alan Asya Bankası 14 yıl faaliyet gösterdikten sonra 1928 yılında kapanmıĢtır. Ġstanbul‟da kurulmuĢ olan Asya Bankası‟nın sermaye kaybı nedeniyle feshedildiği belirtilmektedir (Akgüç,1987:73). Bu dönemde kapanan bankalar arasında bulunan EskiĢehir Çiftçiler Bankası ve Milli Ġktisat Bankası 1929 yılında tasfiye edilmiĢtir (Tahsin ve Saka, 1930). Kapandıkları yıl olan 1930‟da EskiĢehir Çiftçi Bankası‟nın 100,000 TL, Milli Ġktisat Bankası‟nın ise 1.500.000 TL zararı vardır (Tahsin ve Saka, 1930:64).

Ġstanbul‟da kurulmuĢ olan ve bankacılığın yanı sıra komisyonculuk ve ticaretle de uğraĢan Ġtibar ve Ticaret Osmanlı Anonim ġirketi, Tahsin ve Saka„ya (1930) göre 1930 yılında faal olmayan Ģirketler arasında yer almıĢtır. Van Milli Bankası, 1929 yılında yerel bir banka olarak Van‟da kurulmuĢtur. Sermayesinin 50.000 TL olduğu belirtilen Bankanın faaliyete geçip geçmediği saptanamamıĢtır. Bununla birlikte Merkez Bankası bültenlerinde hiçbir kaydı olmayan bu bankanın faaliyete geçmediği düĢünülmektedir.

3.1.2. Dünya Ekonomik Krizi ve 2. Dünya SavaĢı Dönemi (1930-1945)

Modern Dünya‟nın ilk büyük ekonomik krizi sayılan Dünya Ekonomik Krizi ABD‟de baĢlamıĢtır. ABD‟de 1920‟lerde artan üretim ve yükselen kredi hacimleriyle beraber önemli bir büyüme dönemine girilmiĢtir. Bu dönemde hem para arzındaki 26 geniĢleme hem de, borsada baĢlayan aĢırı yükseliĢ, 1928 de para arzının yavaĢlayıp, sonra da sabit kalmasıyla sona ermiĢtir. Kredi hacminin daralması ile birlikte, Amerikan ekonomisinin seyri Temmuz 1929 dan itibaren tersine dönmüĢtür. Ancak borsayı yüksek tutmak için yapılan ciddi çabalar, kötüye giden ekonomide ters etki yaratmıĢ ve Ekim 1929‟da meĢhur borsa krizi meydana gelmiĢtir (Rothbard, 2002: 272). Rothbard‟a göre 1929-1933 döneminde para arzı % 27, fiyatlar % 31 ve banka adedi % 42 oranında azalmıĢtır (2002:103). “Black Tuesday” (Kara Salı) adı da verilen 29 Ekim 1929‟da önce New York Borsası‟nda borsa endeksi hızla düĢmüĢ ve bu düĢüĢü diğer ABD borsaları izlemiĢtir. Borsada çıkan bu panik hızla Londra Borsası ile diğer Avrupa borsa ve para piyasalarına sıçramıĢtır. Kriz reel sektöre bulaĢmıĢ, sanayi üretimi ciddi Ģekilde azalmıĢ ve iĢsizlik artmıĢtır. Dünya genelinde de mallara olan talep azalmıĢ, fiyatlar düĢmüĢ, uluslararası ticaret hızla daralmıĢ ve liberal ekonomiye bağlı bütün ülkeler gibi Türkiye de krizin içine sürüklenmiĢtir. Bu depresyon karĢısında bütün ülkelerin ilk savunma tepkileri, kendi içlerine çekilmek ve kendi kendine yeterlik çabaları olmuĢtur. Kriz sırasında ülkeler dıĢ ticaret politikalarını yeniden gözden geçirmiĢlerdir. Uluslararası alanda iktisadi milliyetçilik akımı güçlenmiĢtir. Amerika BirleĢik Devletleri, Ġtalya ve Almanya‟nın otarĢik politikaları, diğer ülkelerin de gümrük duvarlarını yükseltmelerine ve böylece dünya ticaret hacminin daralmasına neden olmuĢtur (CoĢar, 1995:9-10). Yılmaz‟a (2007:51) göre Dünya Ekonomik Krizi sürecinde devletlerin ekonomik yönden kendine yetme davranıĢı, büyük devletlerin hammadde ve mamul maddeler için yeni pazarlar bulma arayıĢlarına yol açmıĢtır. Kapitalizm, bu kriz ile temellerinden sarsılmıĢ, uluslararası ticaret sistemi çökmüĢ ve kapitalist devletler müdahaleci tedbirlerle ekonomilerini kurtarma çabasına girmiĢlerdir.

Önce ABD‟de baĢlayan ve bütün Dünya‟ya yayılan 1929 Büyük Buhranı‟nın Türkiye‟nin ekonomik yapısı üzerinde de ciddi bir etkisi olmuĢtur. Türkiye dıĢ ticaret açısından önemli bir zarara uğramıĢ, ödemeler dengesinde büyük bir açıkla karĢılaĢmıĢ ve TL değer kaybetmiĢtir. Bu dönemin ilk yıllarında yalın korumacı önlemlerle yetinilmiĢ, yurt içi ekonomiye herhangi bir müdahalede bulunulmamıĢtır. Ancak krizin de etkisiyle tarımsal ürünlerde önemli fiyat düĢüĢleri yaĢanmıĢtır. Bunun tarım kesimine olumsuz etkileri ve kriz karĢısında büyümeci ve istihdam yaratıcı bir politika uygulanması için, 1932 yılında devletçi ekonomi politikaları yürürlüğe sokulmuĢtur (Parasız, 1998). Açıkgöz ve Özkan‟a (2009:1) göre, 1929 yılında dünya genelinde 27 yaĢanmıĢ olan ekonomik bunalım, Türkiye‟de ödemeler dengesi açıklarına, parasal krize ve baĢta küçük imalat iĢletmeleri olmak üzere özel sektörün sanayileĢme çabalarına zarar vermiĢtir. Buna rağmen 1929-1939 döneminde sanayileĢmenin milli gelirdeki payı iki kata yakın artıĢ göstermiĢtir (2009). Kriz dönemindeki bu artıĢ korumacı ve devletçi politikaların bir sonucudur. Türkiye‟nin devletçi ekonomik tutumu, Dünya genelinde de ülkelerin krize karĢı verdikleri tepkilere paralellik göstermektedir. ġener‟e göre (2004:74) 1929 Dünya Ekonomik Krizinin etkisiyle tüm dünya ile eĢ zamanlı 1933 yılından itibaren devletçi politikalar ağırlık kazanmaya baĢlamıĢ, devletin müdahaleleri artmıĢ ve tarımdan sanayiye doğru bir yönelme baĢlamıĢtır. Devletin özel sermaye birikimi için yaptığı çeĢitli doğrudan müdahaleler göz önüne alındığında, 1930- 1946 yılları arasındaki dönem, devletçilik dönemi olarak değerlendirilmektedir (Yılmaz, 1998:34). Devletçilik politikalarının benimsemesinin baĢka bir nedeni de, ülkelerin ekonomik buhranlardan devletin ekonomiye müdahalesi ile baĢa çıkabileceği düĢüncesidir. Bu düĢüncenin oluĢmasının temel nedenleri, özel sektörün yeterli sermaye birikimine sahip olamaması ve yabancı sermayeye olan güvensizlik olarak sayılmaktadır (Palamut ve Giray, 2001:24).

Daha önce de belirtildiği gibi, Türkiye‟de 1923 - 1932 yılları arasında özel teĢebbüse dayalı bir ekonomi politikası izlenmiĢtir. Nitekim bu dönemde ĠĢ Bankası ile Sanayi ve Maden Bankasının kurulması ve 1928 yılında Sanayi TeĢvik Kanunu‟nun çıkarılması ile özel teĢebbüsün geliĢtirilmesi amacına yönelinmiĢtir. Ancak Türk Bankacılığı‟nın bu döneminde Ġzmir Ġktisat Kongresi'nde benimsenen liberal çizgiye yakın politikalar, beklenen sonucu doğurmamıĢtır (Sabır, 2006:14). Bu nedenle Türkiye‟de, 1932 yılından itibaren devlet ekonomik hayata doğrudan doğruya müdahale etmeye baĢlamıĢ ve böylece «Karma ekonomi» diye adlandırılan ekonomik düzene geçilmiĢtir. Diğer taraftan 1930‟ların baĢlangıcında, hızla geliĢmek ihtiyaç ve kararında olan Türkiye‟de, süratli kalkınmanın gerektirdiği tasarrufların yetersiz oluĢu ve bu tasarrufları verimli yatırımlara yöneltecek olan müteĢebbis grubun mevcut olmayıĢı, devletin ekonomik hayata, sadece düzenleyici olarak değil, üretici olarak da müdahalesini zorunlu kılmıĢtır. Böylece madencilik ve metalürji gibi temel sanayiler ile halkın gıda ve giyim ile ilgili zorunlu ihtiyaçlarını karĢılamaya yönelen ilk büyük tesisler devlet eliyle kurulmuĢtur. Pamuk (2007:181) ise devletin bu yatırımlarının 1940‟lı yıllarda daha etkili olmaya baĢladığını, 1930‟ların ilk yarısında korumacılık ve 28 devletçilik yoluyla kendi içine kapalı ve merkezileĢtirilmiĢ bir iktisadi yapı yaratıldığını söylemektedir. Bu durum doğal olarak bankacılık alanında da kendini göstermiĢtir.

3.1.2.1. 1930-1945 Döneminde Bankacılık Sektöründeki GeliĢmeler

Bu dönemde Bankacılık sektöründe de devletin rolünün arttığı ve merkezileĢmenin yaĢandığı görülmektedir. Ulusal sermayenin ancak tasarruf yoluyla oluĢacağı ve bu tasarrufların ulusal bankalara yatırılması halinde sanayileĢmenin finansmanına katkıda bulunabileceği düĢüncesiyle 1930‟lu yıllarda devlet sermayeli yatırım bankaları kuruldu (CoĢar, N.:1999:15). Bu doğrultuda, 1933 yılında Devlet Sanayi Ofisi ve Türkiye Sanayi Kredi Bankası kapatılarak Sümerbank, daha sonra Ġller Bankası adını alacak Belediyeler Bankası ve 1935 yılında yalnız müessese ve iĢtiraklerine kredi açmak üzere Etibank kurulmuĢtur. Daha sonra 1937 yılında denizyolu iĢletmelerini kurmak ve finanse etmek üzere Denizbank kurulmuĢ, küçük sanat ve ticaret kredisi gereksinimini karĢılamak üzere 1933 yılında kurulan Halk Bankası ise 1938 yılında faaliyete geçmiĢtir. Ayrıca bu dönemde Adapazarı Türk Ticaret Bankası'na Hazinece iĢtirak edilerek sermayesi yükseltilmiĢ ve ismi Türk Ticaret Bankası olmuĢtur. (Yılmaz 2007:81) Kriz ve savaĢın yoğun etkileri altındaki 1930-1946 döneminde yalnızca beĢ yeni yerel banka kurulmuĢtur. Bu bankaların krizin etkilerinin yeni hissedilmeye baĢladığı 1930-1933 döneminde kurulduğu görülmektedir. Söz konusu bankalar 1930 yılında kurulan Kastamonu Bankası, 1931 yılında kurulan Diyarbakır Bankası ve KırĢehir Bankası, 1933 yılında kurulan Zonguldak Yardım Bankası ile Kayseri Milli Ġktisat Bankası‟dır.

Osmanlı Bankası‟na tanınan ayrıcalıklar ve Cumhuriyet‟in ilk hükümetlerindeki tereddütler nedeniyle Cumhuriyet kadrolarının yaptığı çalıĢma ve hazırlatılan raporlara rağmen 1930 yılına kadar Merkez Bankası yasası hazırlanamamıĢtı. Ancak ekonomik krizle beraber özellikle özel bankaların sıkıntılar yaĢaması ve finansal piyasalardaki düzensizliklerle beraber, merkezi ve kontrollü ekonomi yönetimi için 1927‟den beri devam eden giriĢimlerin ardından 11 Haziran 1930 tarih, 1715 sayılı Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu kabul edilmiĢtir. Bu kanunla beraber Merkez Bankası kuruldu ve yönetimi belirlendi. Banka 3 Ekim 1931 tarihinde Ankara‟da faaliyete baĢladı. Merkez Bankası‟nın kuruluĢu ile birlikte para politikaları devreye sokuldu ve Türk 29 parasının kıymetini koruyan, büyümeye rağmen fiyat istikrarını gözeten bir model uygulanmaya baĢladı (Parasız, 1998). Daha sonra hükümet bankacılık sektörünü ve kredi piyasalarını düzenleyici kararlar aldı. Tasarruf sahiplerine güvence vermek ve tasarrufları bankalara çekmek amacıyla 1933 yılında Mevduatı Koruma Kanunu düzenlendi. Bu kanunla mevduat güvence altına alındı, tasarruf özendirildi. Bankalara mevduat kabul edebilmeleri için Maliye Vekaleti‟nden izin alma zorunluluğu getirildi. Bankalar murakıplığı kontrol unsuru olarak sisteme sokuldu. Bankaların faaliyet gösterdikleri merkezler itibarıyla minimum sermaye miktarları saptandı. Ayrıca ödünç para Verme ĠĢlemleri Kanunu ile son derece yaygın olan tefeciliği ve aĢırı faiz uygulamasını azaltmak , faizleri belirlemek ve düzenlemek amacı güdüldü. Bu iki kanun birleĢtirilerek 1936 yılında 2999 sayılı Bankalar Kanunu yürürlüğe konuldu. Ancak CoĢar‟a (1999:15) göre bu kanunda murakıpların bankalardan isteyecekleri bilgilere sınırlama getirilmesi nedeniyle bankalar üzerinde yeterli bir kontrol mekanizması kurulamamıĢtır.

Dünya‟da yaĢanan krizin ardından Bankalar sisteminin mevduat ve kredi hacminde 1930‟ların baĢında önemli azalmalar oldu. Devlet bankacılığı nedeniyle, halkın özel bankalara göreli bir güvensizlik gösterdiği Ġkinci Dünya SavaĢı yıllarında devlet bankalarının mevduat toplamındaki payı oldukça yükseldi (Tezel, 1986:110-113). Bu dönemi özetleyen baĢka bir görüĢe göre, 1929 Dünya Krizi‟nin bankacılık sistemine en önemli etkileri sanayi yatırımlarının finanse edilmesi için devlet bankalarının kurulmasına ağırlık verilmesi, yerel banka sayısının azalması ve devletin bankacılıktaki denetleyici ve düzenleyici rolünün artmasıydı (Yardımcıoğlu ve Genç, 2009:2). Mevduat konusunda özellikle özel bankaların sektör payı azalmıĢ, Ġkinci Dünya SavaĢı koĢullarında bu bankalar kredilerini de önemli ölçüde devlete ayırmak zorunda bırakılmıĢtır. Devletin toplam krediler içindeki payı 1939-1945 aralığında % 35‟e yükselmiĢtir. Hem devlet iĢletmelerinin finansman ihtiyacında hem de Ġkinci Dünya SavaĢı nedeniyle savunma harcamalarında meydana gelen artıĢlara bağlı olarak, hükümetin bankacılık sektöründen kredi talepleri artmıĢ, uzun vadeli iç borçlanmaya gidilmiĢ ve Merkez Bankası reeskontundan yararlanılmıĢtır. Hükümet ayrıca 1938 yılında, Ġngiltere‟den kredi olarak alınan 10 milyon sterlin değerindeki altın 1940 yılında karĢılık göstererek, Merkez Bankası‟ndan avans almıĢtır. Munzam karĢılık oranı yüzde 20‟ye yükseltilerek, bu karĢılıkların tamamının Devlet Ġç Borçlanma Senetleri‟ne 30 yatırılması zorunluluğu getirilmiĢtir. (Tezel, 1986:115) Bu dönemde bankacılık sektörünü tamamen devlet kontrolü ve tahakkümü altında olduğu söylenebilir.

3.1.2.2. 1930-1945 Döneminde Kapanan Bankalar

Dünya Ekonomik Krizi özellikle Türkiye‟nin dıĢ satımının ana unsuru olan tarım sektörünü sekteye uğratmıĢtır. Dolayısı ile tarım sektörünü fonlayan yerel bankalar mali zorluklar yaĢamıĢ hatta bir kısmı iflas etmiĢtir. Yardımcıoğlu ve Genç‟e göre (2009:2) 1932-1938 döneminde, Türk Ticaret ve Sanayi Bankası, Karaman Çiftçi Bankası, Ġstanbul Esnaf Bankası, Ġstanbul Bankası, Aksaray Halk Bankası, Karaman Milli Bankası, Trabzon Bankası, Karadeniz Bankası, Kastamonu Bankası ve Kayseri Milli Ġktisat Bankası bu nedenle iflas eden bankalardır. Yazarlara göre bu iflasların en önemli nedeni ürün fiyatının düĢmesi veya ürünün yetersiz olması nedeniyle borçluların kredilerini ödeyememeleridir. Yazarlar ayrıca yerel bankaların, devlet bankalarına göre daha yüksek faiz oranları uygulamalarının kredilerin ödenmesini daha da güçleĢtirdiğini öne sürmektedirler. Akgüç (1975:27) 1934-1943 yılları arasındaki dönemde kapanan bankalarla ilgili yorumunda, 16‟sı yerel, biri devlet bankası ve biri de yabancı banka olmak üzere, 18 bankanın kısa bir sürede tasfiye olmuĢ olmasını 1929‟da baĢlayan bu krize bağlamaktadır.

Dünya‟nın yaĢadığı genel ekonomik kriz dıĢında, II. Dünya SavaĢı‟nın getirdiği savaĢ ekonomisi ve durgunluk, 1930-1945 döneminde banka kapanmalarına yol açan bir diğer makro ekonomik nedendir. Altay‟a (2010:337) göre Ġkinci Dünya SavaĢı yıllarında Türkiye, harp ekonomisi veya kumanda ekonomisi koĢullarını yaĢamıĢ, bu doğrultuda çok sayıda banka faaliyetlerine son vermiĢtir.

Bu dönemde yaĢanan banka kapanmalarında, ekonomik kriz dıĢında da bazı nedenler rol oynamıĢtır. Akgüç‟e (1997:277) göre 1936 yılında Bankalar Kanunu‟nun kabulü ile, tefeciliğin bir ileri adımı biçiminde görülen bazı yerel bankalar, piyasadan çekilmek zorunda kalmıĢlardır. Bir diğer kapanma nedeni devlet bankalarının ve ĠĢ Bankası‟nın bankacılık sektöründe gerek mali olarak, gerekse geniĢleyen teĢkilatlarıyla kurdukları hakimiyettir.

31

Yardımcıoğlu ve Genç‟in saydığı yerel bankaların yanı sıra bu dönemde, faaliyetleri hakkında detaylı bir bilgi bulunmayan ancak 1930 yılında esas mukavelesi onaylanarak faaliyete geçen Diyarbakır Bankası hükümet kararıyla tasfiye edilerek, 1939 yılında kapatılmıĢtır (Keskin, 2007:217). Niğde Çiftçi ve Tüccar Bankası ihtilaf ve politik nedenlerle 1942 yılında kapanmıĢtır. Ġnceler‟e göre ise banka, 1939 yılında feshedilmiĢ ve tasfiye halindedir (2006:103). Yine Anadolu‟daki yerel bankalardan Konya Türk Ticaret Bankası, Konya Ahali Bankası ve Ermenek Ahali Bankası ise mali nedenlerle kapanmıĢtır. Mersin Ticaret Bankası‟nın ise Bankalar Kanunu‟na uymakta güçlük çekip infisah olduğu belirtilmektedir (Ege, 2008:940-944).

Yukarıda belirtilen geliĢmelere bağlı olarak bu dönemde kapanan bankalar Tablo 4‟te verilmiĢtir.

Tablo 4. 1930-1945 Döneminde Kapanan Bankalar Bankanın Adı KuruluĢ KapanıĢ Türkiye Sanayi ve Maadin Bankası 1925 1932 Türk Ticaret ve Sanayi Bankası 1925 1932 Üsküdar Bankası (1) 1929 1933 Ġktisat Anonim ġirketi 1918 1933 Türkiye Sanayi Kredi Bankası 1932 1933 Ġstanbul Bankası 1911 1934 Karaman Çiftçi Bankası 1925 1934 Ġstanbul Esnaf Bankası 1925 1934 Aksaray Halk iktisat Bankası 1926 1936 Kayseri Milli Ġktisat Bankası 1933 1937 Trabzon Bankası 1928 1937 Karadeniz Bankası 1928 1937 Karaman Milli Bankası 1913 1937 Kastamonu Bankası 1930 1938 Diyarbakır Bankası 1931 1939 KırĢehir Ticaret Bankası 1931 1939 Niğde Çiftçi ve Tüccar Bankası 1926 1940 Mersin Ticaret Bankası 1929 1940 Ermenek Ahali Bankası 1927 1940 (2) Denizbank 1938 1940 Emvali Gayrimenkule ve Ġkrazat Bankası 1914 1942 Konya Türk Ticaret Bankası 1920 1943 Konya Ahali Bankası 1917 1945 Akgüç (1971,s:28 ve 32) ve TCMB Bültenleri (1) Adapazarı Türk Ticaret Bankası ile birleşerek kapanmıştır. (2) Ökçün’e göre 1942

32

Bu dönemde Ġstanbul‟da faaliyet gösteren tek veya az Ģubeli bankalardan, Üsküdar Bankası, Adapazarı Türk Ticaret Bankası ile birleĢerek; Ġktisat Anonim ġirketi ise infisah olarak kapanmıĢlardır. Ġstanbul‟da faaliyet gösteren diğer küçük bir banka olan Ġstanbul Bankası3 da aynı dönemde kapanmıĢtır. Ġstanbul Bankası için Merkez Bankası bülteninde 1924 yılı milli bankalar verilerinde bankanın bilançosunun elde edilemediği belirtilmektedir (No:19,Nisan-Haziran 1936:33). Her ne kadar Ökçün‟e göre 1930 yılında piyasadan çekildiği söyleniyorsa da,1933 yılının Merkez Bankası bültenlerinde en son 1932 yılı için verileri yayınlanan ve söz konusu yılda 5.000 TL zararı olan bankanın, daha sonra bültenlerde yer almadığından hareketle 1933-1934 yılları arasında tamamen kapandığı düĢünülmektedir.

Ġstanbul‟da faaliyet gösteren bir diğer banka olan Emvali Gayrimenkule ve Ġkrazat Bankası ise kuruluĢundan 16 yıl sonra Tahsin ve Saka‟ya (1930) göre 1930 yılında çalıĢmayan Türk Ģirketleri arasında yer almıĢtır. Yazarlara göre, banka 1930 yılında üç yıldır genel kurul toplantısı yapmamıĢ olan bir Ģirkettir. Ancak MB bültenlerinde 1934 yılında mevduatı sıfırlanan bankanın, 1934-1940 yıllarında kredilerinin azalarak devam ettiği ve 1940 yılında 4000 TL zarar ettiği görülmektedir. Söz konusu bültenlerde 1940 yılından sonra yer almayan bankanın 1940-1942 yılları arasında kapanmıĢ olması mümkündür.

Bu dönemde bazı devlet bankalarının da, hükümet kararları ile kapandığı gözlenmektedir. Denizcilik iĢleri ile ilgili bir kamu kurumu olan Denizyolları ĠĢletmesi Ġdaresi‟nin kaldırılması ve liman iĢletmesi , fabrikalar gibi bütün deniz iĢletmelerinin birleĢtirilmesi ile 1937 yılında kurulmuĢ olan Denizbank, 1940 yılında kapatılmıĢtır. Bu dönemde kapatılan diğer bir devlet bankası ise Sanayi ve Maadin Bankası‟dır. Ticaret Bakanlığı tarafından kurulan bankanın 19 Nisan 1925 tarih ve 633 sayılı kuruluĢ kanunun gerekçeleri arasında; devletin özel sektöre yaptığı desteklerin yetersizliği, sermaye sahiplerinin bilgi ve tecrübe eksiklikleri, sanayinin kurulması için birikmiĢ sermaye eksiklikleri üzerinde durulmuĢtur. Ancak, banka esas olarak devraldığı fabrikalarla uğraĢmıĢ ve bu sorumluluklar bankanın baĢlıca etkinlik alanı haline gelmiĢtir. Bankanın özel sanayi iĢletmelerine sağladığı kredi ve sermaye katılımı da bu

3 Ġskanbul Bankası, Osmanlı Ġmparatoruğu‟nun ilk bankası olan ve 1847-1852 yılları arasında faaliyet gösteren ve J. Alleon ve Th. Baltazzi isimli Galata Bankerleri tarafından kurulan Ġstanbul Bankası ile 1953-1983 yılları arasında faaliyet gösterip Ziraat Bankası‟na devredilen diğer Ġstanbul Bankası ile karıĢtırılmamalıdır. 33 nedenle sınırlı kalmıĢtır (Tezel, 1986 s:199). Dünya Buhranı‟nın da olumsuz etkisi sonucunda bankanın baĢarılı olmaması üzerine, iĢletmecilik fonksiyonu, 1932 yılında kurulan Devlet Sanayi Ofisi‟ne, bankacılık fonksiyonu da 7 Temmuz 1932 tarih ve 2064 sayılı kanunla, bankanın statüsünde gerekli değiĢiklikler yapılmak suretiyle kurulan Sanayi Kredi Bankası‟na devredilmiĢtir. Bu devirle birlikte kurulan Türkiye Sanayi Kredi Bankası‟nın tüzel kiĢiliği ise, yine devletin tasarrufuyla 1933 yılında Sümerbank'ın kurulmasıyla birlikte ortadan kalkmıĢtır.

3.1.3. Özel Bankalar ve 1958 Krizi Dönemi (1946-1962)

Ġkinci Dünya SavaĢı‟nı takibeden dönemde, Demokrat Parti iktidarının ilk yıllarında, Marshall yardımlarının da etkisiyle ekonomide hızlı bir büyüme yaĢanmıĢtır. Yatırımlar geniĢlemiĢ, tarım ve ticaret sektörüne açılan krediler artmaya baĢlamıĢ, inĢaat sektörü ve dıĢ ticaretteki geliĢmelere paralel olarak üretim önemli ölçüde artmıĢtır. Tarımda mekanizasyonun artması, ekilebilir arazi miktarında önemli ölçüde artıĢlara neden olduğu için nispi bir refah artıĢı görülmüĢtür. Ancak 1952 sonlarından itibaren büyümeye bağlı olarak parasal kaynaklı talep enflasyonu da giderek hızlanmaya baĢlamıĢtır. Kore SavaĢı‟nın ardından, Dünya ticaret hadlerinin hammadde ve tarımsal ürün üreten ülkelerin aleyhine dönmesiyle birlikte,dıĢ pazarlara mal satıĢı zorlaĢmıĢtır (Asomedya, 2001 ).

Ġthalatta yaĢanan hızlı artıĢa karĢılık, ihracatın gerilemesi dıĢ ödemeler bilançosunda önemli ölçüde dıĢ açıklara yol açmıĢtır. Bu durumda ithalatı yapılan bir kısım malların karĢılığı olan dövizler Merkez Bankası tarafından dıĢarıya transfer edilememiĢ, gümrüklere gelen malların dövizleri ödenmeyince, Türkiye‟ye diğer ülkelerin mal satıĢı yapması riskli bir hale gelmiĢtir. Ġthalat, döviz sıkıntısı nedeniyle giderek düĢmeye baĢlayınca dıĢ ticaret takas yoluyla yapılmaya baĢlanmıĢtır. Piyasada mal darlığı oluĢmuĢ, birçok temel ihtiyaç maddesi bulunmaz olmuĢ ve karaborsacılık yaygınlaĢmıĢtır. Bu durumda mal stokçuluğu ile spekülasyon peĢinde koĢanlar çoğalmıĢ ve gayrimenkul fiyatları aĢırı derecede yükselmiĢtir. Türkiye ile IMF arasında ve bundan sonra sürekli devam edecek olan iliĢkiler de ilk olarak bu dönemde baĢlamıĢtır. Türkiye IMF‟nin kurucu üyesi olmasına rağmen 1954 yılına kadar bu kurumla ciddi bir iliĢkiye girmemiĢti. IMF yetkilileri 1954 yılında Türkiye‟ye gelerek enflasyona dayalı 34 geniĢleme politikasının durdurulması ve dıĢ ödemeler açıklarının kapatılması için devalüasyon yapılması önerilerinde bulunmuĢlardır. Fakat bu öneri hem o yıl yapılan seçimler, hem de devalüasyona Menderes‟in Ģiddetle karĢı çıkmıĢ olması dolayısıyla reddedilmiĢtir.

Enflasyon, 1956 yılında yüzde 39‟a çıkarken milli gelir de önemli ölçüde azalmıĢtır. Merkez Bankası‟nın döviz transferlerini gerçekleĢtirememesi nedeniyle ortaya çıkan transferi gecikmiĢ borçlar sorununu çözmek için 1957 yılında Paris‟te görüĢmeler yapılmıĢtır. Bir ekonomik istikrar paketinin hazırlanması konusunda Türkiye ile IMF, ABD ve Avrupa Ekonomik ĠĢbirliği TeĢkilatı (OEEC) arasında anlaĢmaya varılmıĢtır. Bu anlaĢmayla Türkiye‟ye yeni kredi verilmesi ve birikmiĢ borçlarının ertelenmesi kabul edilimiĢti. Bu Ģekilde “4 Ağustos Kararları” adıyla anılacak istikrar tedbirleri uygulamaya koyulmuĢtur. Ġstikrar önlemlerinden oluĢan 4 Ağustos Kararları, Türk Ekonomisinde iç ve dıĢ dengelerin sağlanması amacına yönelik olarak düzenlenmiĢtir. Söz konusu istikrar tedbirleri ile iç dengenin sağlanması için harcamaların kısılarak enflasyonun denetim altına alınması öngörülmüĢtü. DıĢ ekonomik dengenin sağlanması için bir devalüasyonla resmi dolar kuru 1 Lira 30 kuruĢtan 2 Lira 80 KuruĢa çıkarılmıĢ, döviz kurları yüzde 115 oranında artırılmıĢtır. Ancak bir süreden beri ihracata prim ödenip, ithalattan prim tahsil edildiğinden fiili devalüasyon bu oranların altında kalmıĢtır. Yeni kurlar bütün ithalat mallarına uygulanmıĢ, ayrıca zorunlu ithalat malları için kotalar uygulamaya konulmuĢ, ithalata ek vergiler getirilmiĢtir. Ġhracatta ise çoklu kur yani değiĢik mallar için farklı kurlar uygulanmıĢtır. Alınan önlemlere karĢılık IMF‟den 250 milyon dolarlık yeni kredi sağlanmıĢ ve 600 milyon dolarlık borç da ertelenmiĢtir. Bütün bunlara rağmen 1958 istikrar tedbirleri, ekonomik dengeleri sağlamada baĢarısız olmuĢtur. Ekonomi, durgunluğa girmiĢ, gelir dağılımı daha da bozulmuĢ ve yaĢanan siyasi huzursuzluklar 1960 darbesine zemin hazırlamıĢtır (Asomedya, 2001).

3.1.3.1. 1946-1962 Döneminde Bankacılık Sektöründeki GeliĢmeler

Bankacılık faaliyetleri II Dünya SavaĢı sonrasında iktisadi faaliyetlerin canlanmasına paralel olarak artmıĢtır. Özellikle 1950 yılından sonra yaĢanan geniĢleme ve enflasyon ortamında çok sayıda banka faaliyete geçmiĢtir. Ekonomik ve siyasi 35 yapıdaki büyük dönüĢümlere paralel olarak da özel sermayeli bankaların kurulması için gerekli ortam hem içsel, hem de dıĢ dünyadan kaynaklanan nedenlerle uygun hale gelmiĢtir. Nitekim söz konusu dönemde kırk özel banka kurulmuĢtur (Yüzgün, 1982: 18). Kurulan özel bankalar arasında halen faaliyette olan Yapı Kredi Bankası, Türkiye Garanti Bankası ve gibi özel sektörün güçlü bankaları bulunmaktadır. Bunun yanı sıra çok uzun ömürlü olmayan Türkiye Kredi Bankası, Tutum Bankası, Muhabank, Buğday Bankası, Çaybank gibi küçük özel bankalar da bu dönemde kurulmuĢtur.

Bu dönemde özel ticari bankaların yanı sıra, özel yasalarla kamu bankalarının da kurulduğu görülmektedir Özel banka sayısındaki hızlı bir artıĢa paralel olarak devlet giriĢimleriyle Denizcilik Bankası (1952), Türkiye Vakıflar Bankası (1954), sonradan ġekerbank‟a dönüĢen Pancar Kooperatifleri Bankasının bu dönemde kurulmuĢ olması dikkat çekicidir (KocabaĢoğlu ve d. 2001:378-379). Bu hızlı geliĢme ve büyüme evresinde kurulan bankalar Tablo 5‟te verilmiĢtir.

Tablo 5. 1952-1960 Döneminde Kurulan Bankalar Banka Adı KuruluĢ Tarihi Denizcilik Bankası 1952

Doğu Bank 1952

Demirbank 1953 Ġstanbul Bankası 1953 Türk Ekspres Bankası 1953 ĠĢçi Kredi Bankası 1954 Türk Yapı Bankası 1954 Buğday Bankası 1955 Türkiye Turizm Bankası 1955 Pamukbank 1956

Raybank 1956

Esnaf Kredi Bankası 1957 Türkiye Muallimler Memurlar ve Subaylar 1957 Bankası (Tümsu Bank) Çaybank 1958 Maden Kredi Bankası 1958 Sanayi Bankası 1958 Türkiye BirleĢik Tasarruf Bankası 1959

Türkiye Öğretmenler Bankası 1959

36

Bankacılık sektöründe yaĢanan bu döneme özgün ayırt edici bir baĢka geliĢme ise Ģube bankacılığının yaygınlaĢmasıdır. Milli bankaların Ģube sayısında 1945‟te baĢlayan hızlı artıĢ 1960 yılı sonuna kadar sürmüĢ, bu zaman diliminde toplam Ģube sayısı 369‟dan 1699‟a yükselmiĢtir (KocabaĢoğlu ve d.,2001:378).

Ekonominin o dönemdeki itici gücü olan tarım sektöründeki durgunlukla beraber milli gelir düĢmüĢ ve üretim, tüketimin gerisinde kalmıĢtır. Bu geliĢmelerle beraber, para arzının kısılmasına rağmen, bütçe açıkları ve devlet harcamaları, para ve kredi hacminin geniĢlemesine yol açmıĢtır. Bu dönem içerisinde 1954 yılında kurulan Banka Kredilerini Tazmin Komitesi ancak 1956 yılında yaptırım kararları almaya baĢlamıĢtır. Ancak bu komitenin önlemleri de yeterli olamamıĢ ve 1958 yılında istikrar tedbirlerine baĢvurulmuĢtur (Öçal ve Çolak, 1988:432-433).

3.1.3.2. 1946-1962 Döneminde Kapanan Bankalar

Ülkemizde 1950‟li yılların sonunda yaĢanan ekonomik durgunluk, özellikle küçük çaplı ve yerel nitelikli bankaları, açılan kredilerin tahsil edilememesi, mevduat giriĢlerinin yavaĢlaması ve güven problemi nedenleriyle zor durumda bırakmıĢtır. Ayrıca 1958 Ġstikrar Tedbirleri ise zayıf bünyeli, yerel ya da belli meslek gruplarına ait bankaların sistemden elenmesi sonucunu doğurmuĢtur. Gerçekten de bankacılık kesimi 1958 Ġstikrar Tedbirlerinin en çok etkilediği sektörlerin baĢında gelmektedir. Akgüç‟e (1989:47) göre ekonomik kriz ve durgunluk, özellikle küçük çaplı ve yerel nitelikli bankaların da içinde bulunduğu 10‟u yerli olmak üzere 14 bankanın iflasına veya kapanmasına neden olmuĢtur. Ancak yerel bankaların bir kısmı kriz öncesinde kapanmıĢtır. Dört yerel banka ise 1958 Ġstikrar Programı‟nın bankacılık kesimi üzerinde etkisini gösterdiği 60‟lı yıllarda Akgüç‟ün de belirttiği gibi ekonomideki bunalım ve durgunluk sonucu iflas etmiĢtir.

Bu dönem içerisinde kapanan bankaların tamamı Tablo 6‟da gösterilmiĢtir. Tabloda yer alan 19 bankanın 9‟u yerel nitelikli olup, yerel olmayan bankalardan dördü birleĢme ve devir yoluyla kapanmıĢtır.

37

Tablo 6. 1946-1962 Döneminde Kapanan Bankalar Bankanın Adı KuruluĢ KapanıĢ NevĢehir Bankası 1927 1948 Ürgüp Zürra ve Tüccar Bankası 1928 1949 (1) Bor Esnaf Bankası 1928 1950 Göynük Sanayi ve Kredi Bankası 1951 1957 Türk Yapı Bankası 1954 1958 Konya Ġktisadi Milli Bankası 1912 1959 Akseki Ticaret Bankası 1927 1959 Türkiye Eski Muharipler Bankası Muha Bank (1) 1950 1959 Türkiye Muallimler Memurlar ve Subaylar Bankası (Tümsü Bank)(2) 1957 1959 Niğde Bankası 1948 1960 AkĢehir Bankası 1916 1960 Doğu Bank 1952 1961 Esnaf Kredi Bankası 1957 1961 Sanayi Bankası 1958 1961 Bor Zürra ve Tüccar Bankası 1921 1961 Türkiye BirleĢik Tasarruf ve Kredi Bankası 1959 1961 Türk Ekspress Bankası (3) 1953 1962 Buğday Bankası (4) 1955 1962 Türkiye Turizm Bankası (5) 1955 1962 Akgüç (1971,s:28 ve 32) 1 Ökçün'e göre 1941. 2 Muhabank ve Tümsü Bank 1959'da Türkiye Birleşik Tasarruf ve Kredi Bankası adı altında birleşmişlerdir 3 Buğday Bankası ile adı altında birleşti 4 Türk Ekspress Bankası ile Anadolu Bank adı altında birleşti 5 T.C. Turizm Bankası'na devredildi.

Yukarıda da bahsedildiği üzere, 1950'li yıllarda kurulmuĢ pek çok küçük banka 1960'larda tasfiye edilmiĢtir. Yardımcıoğlu ve Genç‟e göre (2009:4) 50‟lerin sonunda yaĢanan ekonomik kriz küçük ölçekli yerel bankaların ekonomik resesyon, mevduatlardaki azalma ve güven problemi nedeniyle sorunlar yaĢamalarına yol açmıĢ, bu durum 1959-1962 yılları arasında bir çok bankanın iflas etmesine neden olmuĢtur. Kronolojik olarak bakıldığında, 1959-1962 yılları arasında iflas eden bankalar Ģunlardır: Konya Ġktisadi Milli Bankası (1912-1959), Akseki Ticaret Bankası (1927-1959), AkĢehir Bankası (1916-1960), Niğde Bankası (1948-1960), Sanayi Bankası (1958- 1961), Bor Zürra ve Tüccar Bankası (1922-1961), Esnaf Kredi Bankası (1957-1961), Doğu Bank (1952-1961).

38

Söz konusu dönem öncesinde ise Ürgüp Zürra ve Tüccar Bankası 1949 yılında faaliyetlerine son vermiĢtir4. Göynük Sanayi ve Kredi Bankası‟nın kapanma nedeni bilinmemekle beraber, 1957 yılında tasfiye olunduğu belirtilmektedir (Akgüç,1975:29). Türk Yapı Bankası, 1954 yılında kurulmuĢ, 1958 krizi ile birlikte tasfiye edilmiĢtir. Türk Yapı Bankası‟nın tasfiyesi uzun yıllar devam etmiĢ, iflası ancak 1992 yılında sonlandırılabilmiĢtir5.

Bu dönemde birleĢme yoluyla kapanan bankalara da rastlanmaktadır. Nitekim, 1959 yılında kurulan Türkiye Eski Muharipler Bankası – Muha Bank ile 1957 yılında kurulan Subaylar Bankası – Tümsu Bank‟ın 1959 yılında “Türkiye BirleĢik Tasarruf ve Kredi Bankası” adı altında birleĢtirildiği görülmektedir. Fakat bu banka da uzun ömürlü olmamıĢ ve 1961 yılında iflas etmiĢtir. Diğer taraftan, Türk-Ekspres Bankası (1953- 1962) ve Buğday Bankası (1955-1962) 1962 yılında kamulaĢtırılarak Anadolu Bankası adı altında birleĢtirilmiĢtir.

Bu dönemde kapanan bankalarla ilgili Zarakolu‟nun (1973:382) yorumuna göre, Türkiye BirleĢik Tasarruf ve Kredi Bankası, Doğubank, Sanayi Bankası, Esnaf Kredi Bankası gibi bir kısım küçük bankalar, mali bünyeleri taahhütlerini karĢılayamayacak derecede zaafa uğradığından, 153 sayılı Kanun gereğince tedrici tasfiyelerine karar verilmiĢtir. Kapanan bu bankalardan Doğubank, Tümsübank (BirleĢik Tasarruf Bankası), Esnaf ve Kredi Bankası, Sanayi Bankası ve Maden Kredi Bankası için Artun‟un (1983; 48) yorumu Ģöyledir: Halkın tasarruflarını çoğu kez yasalara aykırı bir biçimde belli kiĢilere kredi ve hisse senedi olarak plase eden bu bankaların temel iĢlevi „her mahallede bir milyoner yaratmaktı.‟ Bu iĢlev tasfiye edilmeleri bahasına bu bankalarca yerine getirilmiĢtir.

Bu dönemde kapanan tek kamusal banka ise aslında özel bankaların ortaklığını da alarak 1955 yılında kurulan Türkiye Turizm Bankası‟dır. Banka kuruluĢundan yedi yıl sonra, 1962 yılında bütün aktif ve pasifiyle birlikte TC Turizm Bankası‟na devredilerek kapanmıĢtır.

4 Ökçün bankanın kapanma tarihini 1941 yılı olarak vermekle beraber (1997:257), bankanın 1946 yılına kadar Merkez Bankası‟na veri göndermesi dikkate alındığında Akgüç‟ün kapanma tarihi olarak verdiği 1949 yılı doğru kabul edilmiĢtir (Akgüç, 1975:20) 5 Ġflas sürecinin sona erdiği 15.07.1992 tarihli Milliyet Gazetesine Ġstanbul 2. iflas Müdürlüğü‟nün verdiği iflas kapama ilanından anlaĢılmaktadır. Mahkeme 1992/123 esas sayılı kararı ile iflası ĠĠK 254. maddeye göre sonlandırmıĢtır. 39

Bankacılıkta yaĢanan kriz nedeniyle 1960 yılında tasarruf sahiplerinin haklarını güvence altına almak amacıyla TCMB nezdinde bir “Bankalar Tasfiye Fonu” oluĢturulmuĢtur. Bankalara yıl sonu bilançolarındaki tasarruf ve ticari mevduat toplamının binde yarımı oranında bir miktarı bu fona yatırmaları zorunluluğu getirilmiĢtir. Bu Ģekilde haklarında tedrici tasfiye kararı verilen bankaların açıklarının karĢılanması amaçlanmaktaydı. Fon varlığı bu amacı karĢılayamadığı durumlarda TCMB‟nin Fona ödünç vermesi öngörülmüĢtür. Bankalar Tasfiye Fonu bir tür mevduat sigortası görevi görmekteydi. Bu Fon 1983 yılında TCMB tarafından idare ve temsil edilmek üzere kurulan “Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu”na devredilene kadar varlığını sürdürmüĢtür.

3.1.4. Planlı Kalkınma Dönemi (1963 -1980)

Reel sektörü derinden etkileyen 1958 Krizi, 1950′li yıllarda uygulanan liberal ekonomi politikasının terk edilerek, devletin ekonomik alanda müdahalesinin arttığı karma ekonomi uygulamasına geçilmesine neden olmuĢtur. Özellikle 1960-1980 döneminde, kamu iktisadi giriĢimleri ve özel sektör aracılığıyla, ilki 1963 yılında uygulanmaya baĢlanan kalkınma planlarında yer alan yatırımlar gerçekleĢtirilerek, ithal edilen sanayi mallarının ülke içinde üretiminin sağlanmasını amaçlayan bir sanayileĢme politikası izlenmiĢtir. Ġthal ikameci stratejinin izlenmesi sırasında Türkiye ekonomisi, geliĢtirilmesine çalıĢılan sektörlerin korunması amacıyla, dıĢ etkilere kapalı olarak yönetilmiĢtir. Bu doğrultuda faiz oranları ve döviz kurları gibi temel fiyatlar hükümet tarafından dünya piyasalarından bağımsız olarak belirlenmiĢtir. Birinci plan dönemi öncesinde ekonominin içinde bulunduğu kriz ve durgunluk dönemi, 1960 yılından sonra uygulanan önlemlerle yerini canlanma dönemine bırakmıĢtır. Böylece ilk plan döneminde uygulanacak olan selektif para-kredi politikası etkinlik sağlayabileceği bir ekonomik alt yapıya sahip olmuĢtur. Birinci Plan dönemi içerisinde reel gelir sürekli olarak artmıĢtır (Öçal ve Çolak, 1988).

Görece olarak baĢarılı geçen ilk dönem de dahil olmak üzere, ilk üç planlı kalkınma dönemini kapsayan 1963-1977 yılları arasında, ihracat politikalarında kronik hale gelen dıĢ ticaret açıklarını kapatmak için kapalı bir ekonomik model tercih edilmiĢtir. Ancak, bu dönemde Türkiye‟nin ihracatını güçleĢtirecek çeĢitli iç ve dıĢ 40 etkenlerin birleĢmesi, ihracat artıĢını olumsuz yönde etkilemiĢtir. Türkiye‟de hızlı nüfus artıĢına paralel olarak artan iç talep ve özellikle besin maddeleri üretim artıĢının iç ve dıĢ talepteki artıĢa paralel olarak geliĢmemesi ihracat artıĢını sınırlamıĢtır (Pıçak, 2010). Bu dönemde uygulanan para politikası da ilk plandan farklı görünmektedir. Öçal ve Çolak‟a (1988:434-435) göre Birinci planda kredi politikasına ve özellikle faiz politikasına egemen olan anlayıĢ, ekonominin çeĢitli alanlarında ve bu arada faiz oranları üzerinde devlet müdahalesinin giderek azaltılması ve optimum kredi dağılımının piyasa koĢullarında oluĢan ekonomik faizlere göre gerçekleĢmesi yönünde iken, ikinci planda ekonomik faizden söz edilmediği gibi, faiz oranları üzerinde denetimin artırılması hedeflenmiĢtir.

Hızla sanayileĢmeye çalıĢılırken, bunun için gerekli yeterli reel kaynağın ekonomi tarafından yaratılamaması, daha önceki dönemlerde olduğu gibi, bu dönemde de en önemli sorunlardan birisi olmuĢtur. Özellikle 1960-1980 döneminde, Türk mali sistemi, tasarrufları özendirerek kalkınmada öncelik taĢıyan alanlara yöneltecek bir yapı içinde bulunmamaktadır. Bunun sonucu olarak, kaynak sağlama ve bu kaynakları kalkınmanın gerektirdiği alanlara yöneltme görevi, kamu kesimi tarafından üstlenilmiĢtir. Kamu kesiminin reel kaynak sağlama ve bu tür kaynakları artırmada karĢılaĢtığı güçlükler, bu kesimin Merkez Bankası kredilerine ve bu krediler büyük ölçüde emisyonla sağlandığı için de enflasyonist kaynaklara bağımlılığını artırmıĢtır.

Özellikle Merkez Bankası tarafından kamu sektörüne kullandırılan kredilerin, genellikle ekonomide mal ve hizmet arzına yol açmayan, sübvansiyon biçimindeki ödemelerde kullanılması ve kredilerin geri dönmemesi büyük bir parasal geniĢleme yaratmıĢtır. Ekonomideki mal ve hizmet arzını aĢan bu tür parasal geniĢleme, enflasyonun artmasındaki en önemli neden olmuĢtur. Planlı dönemde, oldukça karmaĢık bir teĢvik sistemi ile bankaların açtıkları orta vadeli kredi miktarı arttırılmaya çalıĢılmıĢtır. Devlet, Merkez Bankası‟nı da kullanarak kredi miktar ve vade yapılarına müdahale etmiĢtir.

41

3.1.4.1. 1963-1980 Döneminde Bankacılık Sektöründeki GeliĢmeler

Planlı dönemde bankacılık sektörü önemli ölçüde devlet kontrolü ve etkisi altında kaldı. Bu dönemle bankacılık sektöründe Birinci BeĢ Yıllık Kalkınma Planı‟na göre bütün bankalar arasında mevduat toplamak için sert bir rekabet vardır. Bankalar sistemi dağınık olup risk santralizasyonu mevcut değildir (DPT, 1963-1967:114). Zarakolu‟na (1973:382) göre bankaların genel giderlerindeki devamlı artıĢlar karĢısında aktiflerini kullanma Ģekli, alınan ve verilen faiz hadleri arasındaki büyük farka rağmen, bankaların rantabilitelerinin artmasına engel olmaktadır. Bu durum özellikle küçük ve zayıf bünyeli bankalar bakımından büyük bir tehlike oluĢturmaktadır. Bankacılık sektörü ile ilgili bu endiĢeler sürdüğü için bu dönemde yeni yabancı banka ve bazı özel durumlar dıĢında yeni ticaret bankası kurulmasına izin verilmediği ileri sürülebilir.

Zarakolu‟na göre (1973:382) bu dönemde bankaların faiz hadlerini ve kredi maliyetini düĢürmesi; kredi imkanlarını arttırıcı tedbirler almadan, yarıĢ halinde Ģube açılmasını önlemeden, küçük ve zayıf bankaların birleĢtirilerek durumları sağlamlaĢtırılmadan kolay olmayacaktır. Bankacılık sektöründe arzulanan bu konsolidasyon isteği Ġkinci BeĢ Yıllık Kalkınma Planında (1968-1972) birinci dönemi yorumlayan Ģu paragrafta net olarak dile getirilmiĢtir.

“Son yıllarda, Türk banka sisteminde küçük ve çok sayıda banka yerine, az sayıda, büyük bankaların hâkim olacakları konusunda önemli gelişmeler görülmektedir. Tecrübeler, Türk bankacılığının hemen tamamen mevduata dayanması nedeniyle, sınırlı fonlarla yeni kredi müesseselerinin kurulamayacağını; kaynağın artış hızının sınırlı bulunması nedeniyle, yeni kuruluşlara gitmekle kredi sisteminde gelişme sağlanmayacağını ortaya koymuştur. Bu nedenlerle ve sabit masraflar, personel masrafları gibi diğer etkenler de dikkate alınarak, banka sistemindeki büyümeler olumlu karşılanmaktadır (DPT, 1968-1972:605).”

Aynı planda ikinci dönemle ilgili hedef de açıkça Ģu ifadeyle ortaya konulmuĢtur: “Banka sayılarının artması teĢvik olunmayacak, küçük bankaların birleĢmek suretiyle daha kuvvetli kuruluĢların ortaya çıkmasına yol açacak imkânlar araĢtırılacaktır” (DPT II. BeĢ Yıllık Plan: 605). Gerçekten de bu dönemde Ankara Halk Sandığı, Ġstanbul Halk Sandığı ve Ġzmir Halk Bankası Sandığı 1963 yılında Halk Bankası bünyesine intikal etmiĢ, 1962 yılında ise Türk Ekspres Bankası ve Buğday Bankası da Anadolu 42

Bankası adı altında birleĢmiĢtir. Bu dönemdeki diğer bir konsolidasyon ise, Muha Bank ve Tümsu bankalarının Türkiye BirleĢik Tasarruf ve Kredi Bankası olarak 1961 yılında birleĢmeleridir Akgüç (1975:40-41) özellikle 1960 yılından sonra küçük bankaların tasfiyesinin hızlandığını ve bankalar arasındaki birleĢme eğiliminin bütün Dünya‟da olduğu gibi kuvvetlendiğini öne sürmektedir.

Bu dönemde Ġhtisas bankacılığının önemli örneklerinden olan Sınaî Yatırım ve Kredi Bankası 1963, Devlet Yatırım Bankası 1964, Devlet Sanayi ve ĠĢçi Yatırım Bankası ise 1975 yılında kurulmuĢtur. Bunlardan Devlet Yatırım Bankası, 21 Mart 1964 tarihinde Amortisman ve Kredi Sandığı‟nın 441 sayılı kanunla yeniden örgütlenmesi sonucunda doğmuĢtur. Temel hedefi, iktisadi devlet teĢekküllerine kalkınma planları hedefleri doğrultusunda gerçekleĢtirilecek yatırımlara kredi temin etmek olan banka, iktisadi devlet teĢekkülü niteliğindedir (Kazgan, 1999:318). Kurulan bu bankaların kalkınma ve yatırım bankaları olması dönemin niteliğine çok uygundur. Zira kalkınma planları kapsamında ülke sanayisinin kamu ve özel sektör ekseninde desteklenmesi ve geliĢtirilmesi öngörülmüĢtür (Altay, 2002: 36). Bu dönemin bankacılık sektörü açısından baĢka bir öne çıkan özelliği de holding bankacılığının yaygınlaĢmasıdır.

Planlı Kalkınma Döneminde altmıĢlı yılların ortalarından itibaren izlenilen kalkınma planlarına bağlı biçimde geliĢen bankacılık kalkınma ve yatırım bankacılığının geliĢmesini uyarmıĢ ve yetmiĢli yılların ortalarından itibaren de holding bankacılığı veya grup bankacılığının arttığı gözlemlenmiĢtir. Batı‟daki bankacılık sürecinde bankalar sanayi ve ticaret sektörüne egemen olacak Ģekilde geliĢirken, bu süreç Türkiye‟de sanayicilerin banka sahibi olması biçiminde sürmüĢtür (Altay, 2010:347).

Bu dönemde banka sayısı azalırken, Ģube sayısı artmıĢ ve bir kısmı yerel olarak faaliyet sürdüren bankalar, holdinglerin eline geçmiĢtir. Bazı durumlarda da bankaların sanayi alanındaki iĢtirakleri önemli ölçüde artmıĢ, bu durum da yeni bir tür holdingleĢmeyi gündeme getirmiĢtir. Bunun önemli nedenlerinden biri de 7129 sayılı Bankacılık Kanunu‟nun 38. maddesindeki istisnadır. Bu maddeye göre kredi verme üst sınırında ülkenin kalkınması için önemli sayılan alanlarda bankaların iĢtiraklerine istisna tanınmıĢtır. Bu konuda 1979 yılında 28 sayılı KHK ile bazı değiĢiklikler yapılmıĢsa da, holding bankacılığına ve banka iĢtiraklerine engel olacak bir düzenleme 43 getirilememiĢtir. Bu geliĢmelerin bir sonucu olarak 1970‟li yılların sonuna gelindiğinde sanayi ve/veya ticaret sermayesi ile banka sermayesi arasındaki bütünleĢmenin 15 bankada yoğunlaĢtığı görülmektedir (KocabaĢoğlu ve d. ,2001:494-495). Bu bankaları ve ait oldukları holdingleri gösteren Tablo 7 aĢağıda verilmiĢtir.

Tablo 7. 1970'li Yılların Sonunda Holding Bankaları Banka Adı Bağlı Olduğu Grup/Holding EskiĢehir Bankası Zeytinoğlu Grubu Türkiye Tütüncüler Bankası YaĢar Holding Akbank Sabancı Holding Yapı ve Kredi Bankası Çukurova Holding Uluslar arası Endüstri ve Türk Ticaret Bankası (1) Çukurova Holding Pamukbank Çukurova Holding Türkiye Ġmar Bankası DoğuĢ Holding Türkiye Bağcılar Bankası Sürmen Grubu ĠĢçi Kredi Bankası NiĢkoz Holding/ Emin Hattat Grubu Ġstanbul Bankası Has Holding Demirbank Cıngıllıoğlu Grubu Garanti Bankası Koç Holding Hisarbank ÇavuĢoğlu-Kozanoğlu Grubu Türk Ticaret Bankası Ercan Holding Türk DıĢ Ticaret Bankası Türkiye ĠĢ Bankası Kocabaşoğlu ve D. (2001) verilerinden yararlanarak oluşturulmuştur. (1) Yabancı sermayelidir.

3.1.4.2. 1963-1980 Döneminde Kapanan Bankalar

Bu dönemde yani, 1963–1980 yılları arasında faaliyetlerine son veren bankalar Tutum Bankası, Lüleburgaz Birlik ve Ticaret Bankası,, Türkiye Kredi Bankası, Adapazarı Emniyet Bankası, Efesbank, Maden Kredi Bankası, Türkiye Maden Bankası ve ġarki Karaağaç Bankası (Sağlık Bankası)‟dır. Ayrıca banka statüsünde sayılan Ankara, Ġstanbul ve Ġzmir Halk Sandıkları da birleĢme yoluyla kapanmıĢtır. Söz konusu bankalar kuruluĢ ve kapanıĢ yılları ile birlikte Tablo 8‟de sunulmuĢtur.

44

Tablo 8. 1963-1980 Döneminde Kapanan Bankalar Bankanın Adı KuruluĢ KapanıĢ 1 Tutum Bankası 1948 1963 2 Ankara Halk Sandığı 1938 1963 3 Ġstanbul Halk Sandığı 1938 1963 4 Ġzmir Halk Sandığı 1957 1963 Lüleburgaz Birlik Ticaret Bankası 1929 1964 5 Raybank 1956 1964 6 Türkiye Kredi Bankası 1948 1966 Adapazarı Emniyet Bankası 1919 1971 Zonguldak Efes Bank 1933 1972 Maden Kredi Bankası 1958 1973 7 Türkiye Maden Bankası 1968 1974 ġarki Karaağaç Bankası (Sağlıkbank) 1928 1975 Akgüç (1971,s:40-41) ve diğer kaynaklardan derlenmiştir. 1,5,6,7 Tedrici tasfiyeye tabi tutulmuşlardır. 2,3,4 Halk Bankasına intikal etmiştir.

Bu bankalardan Raybank ve Tutum Bankası bozulan mali yapıları nedeniyle yapılan denetlemeler sonrasında siyasi otorite tarafından tedrici tasfiyeye tabi tutulmuĢlardır. Uzun süren tasfiye prosedürleri nedeniyle Tutum Bankası‟nın tasfiyesi 1963‟te baĢlamıĢ ve 31.03.1986 tarihinde tamamlanmıĢtır (BYDK,1986:Ek 1). Türkiye Kredi Bankası da benzer bir Ģekilde Maliye Bakanlığı tarafından tedricen tasfiyeye tabi tutulmuĢtur.

Devletin bankacılık sektörü üzerindeki artan etkinliğine karĢın özellikle 1966 sonrasında doğrudan devlet tarafından feshedilen bir banka bulunmamaktadır. Yüzgün (1982, s:379) 7129 sayılı Bankalar Kanunu‟nun 60. maddesinden söz ederken “Bankaların mali yapılarında meydana gelecek bozuklukların sezilmesi halinde resmi müdahale olanakları bu madde ile ortaya konmaktadır. Ancak son 15 yıllık süreç içinde tasfiyeye gitmiĢ hiçbir bankada, bu madde yönünde bir denetim söz konusu olmamıĢtır” diyerek, bankacılık sektöründe 1966-1981 döneminde devlet müdahalesi ile bir tasfiye olmadığını ifade etmiĢtir. Bu saptama Türkiye Maden Bankası haricinde doğru görünmektedir. Nitekim Lüleburgaz Birlik ve Ticaret Bankası, Adapazarı Emniyet Bankası, Türkiye Maden Bankası, Maden Kredi Bankası, Efesbank ve Sağlık Bankası 1966 yılı sonrasında, ya infisah yoluyla ya da Türk Ticaret Kanunu‟na göre fesih olarak kapanmıĢlardır6.

6 4 Ekim 1957 tarihinde yerel banka olarak kurulan Maden Kredi Bankası için Maliye Bakanlığı, Türk Ticaret Kanununun 274. maddesine göre "fesih" davası açılmasını gerekli kılmıĢ ve Ġstanbul 5. Ticaret 45

3.1.5. Liberalizasyon Dönemi ve 1983 Krizi (1980 -1993)

Planlı Kalkınma döneminde ithal ikame üretim stratejisini benimseyen ve kapalı bir ekonomik modeli tercih eden Türkiye‟de, döviz kaynaklarında artarak süren bir azalma yaĢanmıĢtır. Kıbrıs BarıĢ Harekatı ile gündeme gelen ambargonun etkilerinin 1977 yılından itibaren hızla ortaya çıkmasıyla, ödemeler dengesinde önemli açıklar ortaya çıkmıĢtır. Bu arada, 1970‟li yılların sonunda petrol krizinin etkilerini yaĢayan Dünya‟da petrol fiyatı ve diğer hammadde fiyatlarının büyük Ġran-Irak savaĢı ile birlikte tırmanması reel faiz hadlerinde büyük yükseliĢlerin ardından borsaların çökmesi ve global krizin yayılması Türkiye‟yi de etkilemiĢtir (CoĢar,199: 90-91). Türkiye de bir çok geliĢmekte olan ülke gibi dıĢ borçlarını ödeyemez hale gelmiĢtir. Özellikle yatırım malı ve ara malı ithalatında yaĢanan gecikmeler ciddi darboğazlar yaĢanmasına ve 1960 yılından itibaren uygulanan ithal ikameci sanayileĢme stratejisinin aksamasına neden olmuĢtur. Uluslararası ekonomik iliĢkilerimiz açısından 1978 ve 1979 yılları, kriz dönemi denilebilecek kadar ciddi ve büyük sıkıntıların yaĢandığı bir dönem olmuĢtur. Ekonomide bir krize dönüĢen bu durum karĢısında, Türkiye 24 Ağustos 1978 ve 19 Temmuz 1979 tarihinde IMF ile Stand-by AnlaĢması imzalayarak iki istikrar programını yürürlüğe koymuĢtur (Parasız, 2003: 176).

Ġhracata yönelik sanayileĢme stratejisi, 1970‟lerden sonra önemli döviz darboğazı yaĢayan geliĢmekte olan ülkelerin sanayileĢmelerini dıĢ pazara yönelik sürdürmelerini öngören bir strateji olduğu için, 1978-1979 arasında yaĢadığı önemli döviz darboğazından sonra Türkiye bu stratejiyi uygulamaya baĢlamıĢtır. Türkiye’nin beklentisinin çok altında krediye kavuĢması ve bunun geliĢindeki zaman uyumsuzluğu, 1979 yılı sonlarına doğru bunalımı daha da büyütmüĢtür. Bunun sonucunda, IMF destekli politikalarda baĢarısızlık yaĢanmıĢtır. (Eroğlu ve Eroğlu 2009:132). Bu dönemde iĢ baĢına gelen yeni hükümetin bürokratı Turgut Özal, IMF‟nin de önerileri doğrultusunda yeni bir tedbirler paketini açıklamıĢtır. Pek çok olumsuz Ģart altında hazırlanan 24 Ocak Programı, özünde bir istikrar programı olmasına rağmen, bütüncül ve yapısal bir ekonomik dönüĢümün sağlanması için gerekli alt yapıyı hazırlamıĢtır

Mahkemesi, 12 Nisan 1972'de bankanın feshine karar vermiĢtir. Karar Yargıtay'ca 23 Kasım 1972'de onaylanmıĢtır 46

(Dikkaya, ÖzyakıĢır ve Üzümcü,2008: 142). Ancak bu dönüĢüm oldukça sancılı olmuĢtur. Türkiye 18 Haziran 1980 tarihinde, ilk kez IMF ile en uzun Stand-by AnlaĢması‟nı gerçekleĢtirmiĢtir. Yapılan anlaĢma 17 Haziran 1983‟de son bulmuĢtur. Daha önceki uygulanan istikrar kararlarından farklı olarak 24 Ocak Kararları, yapısal değiĢiklikleri içermesi bakımından, uzun dönem kalıcı bir ekonomik geliĢme programı olmuĢtur. Özellikle fiyat artıĢlarıyla hızlı bir Ģekilde değeri düĢen reel para stokunun değeri korunmaya çalıĢılmıĢtır (Parasız, 2001: 354). Ancak 24 Ocak 1980‟de yürürlüğe konan istikrar tedbirlerine rağmen, ekonomi tarihimizde ilk kez 1946‟da %104 olan üç rakamlı enflasyon 1980‟de %107 olmuĢtur (Doğruel ve Doğruel, 2005:197). Bu geliĢmeler üzerine Türkiye, IMF ile 24 Haziran 1983 tarihinde bir yıl süreli 14. Stand- by AnlaĢması için 4 Nisan 1984 tarihinde de yine bir yıl süreli 15. Stand-by AnlaĢması için masaya oturmuĢtur. Finansal serbestleĢme dönemi yüksek enflasyon, artan iĢsizlik ve en önemlisi banker krizini beraberinde getirmiĢtir. Faiz oranlarının serbest bırakılması ile birlikte bankalar arasındaki faiz rekabeti bankalar arasında imzalanan centilmenlik anlaĢması ile sona erdirilebilmiĢtir. Ancak bu anlaĢmaya rağmen pazar payını artırmak isteyen banka ve bankerler mevduat toplamaya devam etmiĢlerdir. Bu süreç bankerlerin kaçınılmaz iflası ile 1982‟de sona ermiĢtir (KocabaĢoğlu ve d., 2001:564-568). Krizin etkileri 1983 yılında da sürmüĢ, bu dönemde 1982‟den sonra ayakta kalan büyük bankerlik kurumları ile bazı bankalar iflas etmiĢtir.

Bu arada 1960‟lı yıllardan bu yana mecliste tasarı olarak bekleyen Sermaye Piyasası Kanunu 1981 yılında yasalaĢmıĢ, bu kanuna dayalı olarak 1981 yılında SPK kurulmuĢtur. Sermaye Piyasası Kurulu bir taraftan sermaye piyasalarında piyasaya dayalı bir fiyatlama mekanizmasının alt yapısını oluĢtururken, diğer yandan bankerlerin iĢlemlerinin tasfiyesine yönelik iĢlemlerle uğraĢmaya ve finansal araçların türlerini ihraç koĢullarını ve piyasaları düzenleyici bir çok uygulamanın alt yapısını oluĢturmaya baĢlamıĢtır (KocabaĢoğlu ve diğerleri, 2001:568-570). Türk Ticaret Kanunu‟nda halka açık Ģirketlerle ilgili düzenlemeler olmadığından kanunun eksiklikleri, Sermaye Piyasaları Kanunu ve diğer SPK düzenlemeleri ile tamamlanmıĢtır. Sermaye Piyasası Kanunu menkul kıymetlerin tasarruf sahipleri arasındaki alım-satımına izin vermediğinden ikincil piyasalarla ilgili düzenlemeler de gündeme gelmiĢtir. Böylece 1982-90 sayılı KHK ile IMKB‟nin altyapısı oluĢturulmuĢ, IMKB 1986 yılı baĢında faaliyete geçmiĢtir. Döviz alım satımı ve sermaye hareketleri 1989‟da tamamen serbest bırakılmıĢ, 1990 yılında ise Türk Lirası konvertibl hale getirilmiĢtir. 47

Finansal piyasalarda bu geliĢmeler yaĢanırken, reel sektörde Cumhuriyetin kuruluĢundan bu yana sürdürülen devlet destekli sanayileĢme anlayıĢı yerine, özellikle 80‟lerin ikinci yarısından itibaren özel sektör önceliğinde geliĢme politikaları devreye sokulmuĢ ve hızlı bir özelleĢtirme süreci baĢlamıĢtır. Bu dönemdeki hızlı ekonomik büyüme krizlerle kesintiye uğramıĢtır. Dünya‟da 1982 yılında aĢırı borçlu Latin Amerika ülkelerinin borç ödeyemez duruma düĢmesiyle, “büyük borç krizi” patlamıĢ ve reel faiz hadleri tekrar yükselmiĢtir. Henüz dıĢa tam olarak açılmamıĢ olan ülkemiz 1982 global krizinden ziyade, faiz rekabeti ve bankerlerin iflası nedeniyle 1983 krizine sürüklenmiĢtir. Krizin etkileri sürerken 1987 Kasım‟ında New York Borsası‟nın çökmesiyle ABD ekonomisi uzun süreli (1987-91) durgunluğa girmiĢ, aynı durum 1990 yılında Tokyo borsasının çökmesi ile Japonya‟da yaĢanmıĢtır. Körfez SavaĢı ile 1991‟de ülkemize de yansıyan bir kriz ortaya çıkmıĢtır. DıĢa açık bir ekonomik modele geçen ülkemizde arka arkaya yaĢanan bu krizler kaçınılmaz olarak yansıma bulmuĢtur (Kazgan, 2007).

3.1.5.1. 1980-1993 Döneminde Bankacılık Sektöründeki GeliĢmeler

Ekonomideki radikal düzenlemelerin de etkisiyle, bu dönemde Türk Bankacılık Sektöründe önemli değiĢiklikler meydana gelmiĢtir. Temmuz 1980‟den itibaren faiz oranlarının serbest bırakılmasıyla kredi ve mevduat faizleri hızla yükselmeye baĢlamıĢtır. Uzun bir dönem boyunca faiz hadlerine göre çalıĢan sektörde, bu durum önemli değiĢikliklere neden olmuĢtur. Birbiri ardına açılan özel bankerlik kuruluĢları piyasadan yüksek faizle mevduat toplamaya baĢlamıĢlardır. Mevduat faizlerinin artması bankalar arası bir centilmenlik anlaĢması ile durdurulmaya çalıĢılmıĢtır. Ancak bu durumda bazı bankalar el altından bankerler aracılığı ile mevduat toplamaya baĢlamıĢlardır. Sermaye Piyasası Yasası‟nın çıkartılması ve ĠMKB‟nin yeniden canlandırılması, finansman bonosu, mevduat sertifikası, tahvil ve hisse senedi iĢlemleri gibi finansal araçların hızla geliĢmesi bankaların fon maliyetlerini artırmıĢtır. Bu dönemde elektronik ve bilgisayar alanındaki hızlı teknolojik geliĢmeler bankaların bilgi toplamadaki ve istihbarattaki avantajını arttırmıĢtır (Parasız, 2005:105-106). Finansal piyasalardaki yeni aktörler olan bankerler ve aracı kurumların, bankaların tersine yasal düzenlemelerden uzak olması bankaların piyasa paylarını olumsuz etkilemiĢtir. 48

Kurumsal gerekler yerine getirilmeden finansal serbestleĢme uygulayan Türkiye, bu uygulamasının bedelini Banker Krizi ile öğrenmiĢtir (KocabaĢoğlu ve diğerleri, 2001:568). Krizi takibeden 1983-1984 yıllarında bazı bankalar iflas etmiĢlerse de bankacılık sistemi büyüme ve geliĢmesini sürdürmüĢtür. Banker krizinin ardından Türkiye finansal serbestleĢme veya diğer adıyla liberalizasyon sürecinin kurumsal altyapısını oluĢturmaya yoğunlaĢmıĢtır. Piyasaların güvenli ve düzenli iĢleyiĢini temin etmek için 1983 yılında TMSF oluĢturulmuĢtur. Daha sonra 1985 yılındaki yeni Bankalar Kanunu ile bankaların aktiflerinde alacaklar riskler denetim altına alınmaya çalıĢılmıĢtır. Bu amaçla Hazine MüsteĢarlığı ve TCMB bünyesinde bankacılıkla ilgili izleme birimleri oluĢturulmuĢtur. Bu arada liberalizasyon sürecinin kurumsal altyapısını tamamlamak için, TCMB tarafından 1986 yılından baĢlayarak bankalar arası Interbank piyasaları kurulmuĢtur. Böylece TCMB, bankaların elindeki fazla rezervleri ile birbirlerini piyasa fiyatları üzerinden fonlamalarını olası hale getirmiĢtir. Interbank piyasaları ile birlikte bankalar için likiditeye ulaĢmak kolaylaĢtırılmıĢ ve TCMB para piyasalarında istikrarı kontrol eder hale gelmiĢtir. Aynı sistem üzerinden TCMB 1987 yılından itibaren Açık Piyasa ĠĢlemlerine de baĢlamıĢtır. Bu iĢlemlerle birlikte bankalar TCMB ile repo iĢlemlerine de baĢlamıĢlardır. Bu dönemde bankacılık sektöründeki diğer önemli geliĢmeler ise yeni bankacılık ürünlerinin geliĢtirilmesi, bireysel bankacılığın geliĢmesi, teknolojik altyapının geliĢerek bankaların otomasyona geçmeleridir.

3.1.5.2. 1980-1993 Döneminde Kapanan Bankalar

Kazgan‟a (2007:19) göre 1978‟de baĢlayan krizi izleyen para krizinde çok sayıda küçük banker, iki adet büyük bankerlik kuruluĢu (Kastelli ve Meban) ve beĢ banka (Hisarbank, Odibank, Ġstanbul Bankası, ĠĢçi-Kredi Bankası, Bağbank) kapanmıĢtır.

Bu dönemde kapanan bankalarla ilgili olarak ise Yardımcıoğlu ve Genç (2009:7- 8), 1983-1984 döneminde Türk Bankacılığı‟nın en önemli üçüncü krizini yaĢadığını ve altı ulusal bankanın kapandığını söylemektedir. Yazarlar, Ziraat Bankası‟na devredilen Emniyet Sandığı‟nı da kapanan bankalar arasında saymaktadırlar. Adı geçen bankaların 49 ve bu dönemin ikinci yarısında, 1983 krizinden bağımsız olarak kapanan Töbank ve Anadolu Bankalarının kuruluĢ ve kapanıĢ tarihleri Tablo 9‟da sunulmuĢtur.

Tablo 9. 1980-1993 Döneminde Kapanan Bankalar

Bankanın Adı KuruluĢ KapanıĢ

Ortadoğu Ġktisat Bankası (Elazığ Ġktisat Bank.) 1929 1983 ĠĢçi Kredi Bankası 1954 1983 Hisarbank (Afyon Terakki Servet Bankası) 1926 1983 Ġstanbul Bankası 1953 1983 Türkiye Bağcılar Bankası (Bağbank) 1917 1984 Ġstanbul Emniyet Sandığı 1868 1984 Anadolu Bankası 1962 1988 T.C. Turizm Bankası 1960 1989 Ġstanbul Küçük Ġkrazat Sandığı 1923 1989 Töbank 1959 1992 Denizbank 1959 1992 Banker krizi ile birlikte Odibank, Hisarbank ve Ġstanbul Bankası Ziraat Bankası‟na devredilerek, ĠĢçi-Kredi Bankası Türkiye ĠĢ Bankası‟na devredilerek kapanmıĢtır 7 . Türkiye Bağcılar Bankası ise Vakıfbank nezaretinde tasfiyeye tabi tutularak kapanmıĢtır. Bu kriz döneminde artmaya baĢlayan mevduat faizleri nedeniyle kaynak sağlamakta rekabet edemeyen ve kredi faiz hadleri nedeniyle zarar eden Emniyet Sandığı da 1 Ocak 1984'den itibaren TC Ziraat Bankası bünyesine alınmıĢtır. Emniyet Sandığı daha sonra KHK ile 28 Ekim 1984 tarihinde Ziraat Bankası‟na tam olarak devredilerek tüzel kiĢiliği sona erdirilmiĢtir.

Krizden sonraki dönemde ise mali bünyesi bozuk olan Anadolu Bankası 8 Ocak 1988 tarihinde Türkiye Emlak Kredi Bankası A.O. ile birleĢtirilmiĢtir. Bu dönemde iki de devlet bankası kapanmıĢtır. Türkiye Turizm Bankası‟nın kendisine devredilmesiyle 1962 yılında faaliyete geçen TC Turizm Bankası‟nın da mali yapısı kaynak sorunu nedeni ile bozulmuĢtur. Mevduatı olmayan Banka Yüksek Planlama Kurulu kararı ile 1989 yılında Türkiye Kalkınma Bankası‟na devredilmiĢtir. Bir diğer devlet bankası olan Denizcilik Bankası ise 29 Kasım 1992 tarihinde 21420 sayılı Resmi Gazete‟de

7 Türkiye ĠĢ Bankası, aynı zamanda Bağbank‟ın hissedarları arasında yer almaktadır. 50 yayımlanan Bakanlar Kurulu Kararı ile Emlak Bankası‟na bütün aktif ve pasifleri ile devredilmiĢtir8.

Döneminin ilk bankalarından sayılabilecek Ġstanbul Küçük Ġkrazat Sandığı Türkiye Musevilerinin bir cemaat sandığı niteliğinde çalıĢmıĢtır. Ġsrail Devletinin kuruluĢu ile birlikte Türkiye‟den yapılan kitlesel göçler ve kalan Musevilerin ihtiyaçlarının azalması ile ticari yaĢamı uygulamada sona ermiĢtir. Sandık 10 Ocak 1989‟da tasfiye kararını yayınlatmıĢ ve 30 Kasım 1995 tarihinde tasfiyesi sona ermiĢtir (Bali,1997:53).

Bankalar yeminli murakıplarının raporlarına göre 1985 yılında donuk kredileri nedeniyle mali yapısı bozulan Türkiye Öğretmenler Bankası ise, o dönem devletleĢtirilen bankaların aksine sermayesinin % 65.8‟inin Halk Bankası, Emlak Bankası ve Ziraat Bankası‟na devredilmesiyle kurtarıldı. Ancak mali durumundaki bozulmalar giderilemeyen banka 1992 yılında Türkiye Halk Bankası A.ġ.'ye devredilerek kapanmıĢtır.

3.1.6. Düzenleyici Kurumların Etkin Olduğu Dönem: 1994 ve 2000 Krizleri (1994 Yılı Sonrası)

Türkiye ÇalıĢma Grubu‟nun (2001a) raporuna göre 1990‟lı yıllarda Türkiye ekonomisi sıklaĢan krizlere maruz kalmıĢtır. Rapora göre, krizlerin baĢlıca nedenleri olarak, iç borç dinamiğinin sürdürülemez boyutlara ulaĢması ve baĢta finansal piyasalar olmak üzere yapısal sorunların kalıcı bir çözüme kavuĢturulamaması görülmektedir. Binay ve Kunter (1998)‟e göre de 1990 yılında mali dengede baĢlayan bozulma kötüleĢerek devam etmiĢtir. Nitekim, 1990 yılında kamu kesimi borçlanma gereğinin GSMH‟ya oranı yüzde 7.4 iken 1991‟de bu oran yüzde 10.2‟ye yükselmiĢtir. Körfez

8 Denizcilik Bankası‟nın sadece isim hakkı kaldığı için, Emlakbank‟a olan devri kapanıĢ tarihi olarak değerlendirilmiĢtir. Daha sonra 11 Ekim 1996 tarih ve 22784(Mükerrer) sayılı Resmi Gazete‟de yayınlanan 18 Ağustos 1996 tarih ve 96/8532 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına istinaden "Denizbank A.ġ." unvanıyla tekrar kurulmuĢ ve 11 Nisan 1997 tarih ve 4269 sayılı Türk Ticaret Sicili Gazetesi'nde tescil edilmiĢtir. Hazine'nin 22 Ağustos 1997 tarih ve 632 sayılı yazısı ile "Denizbank A.ġ."ye faaliyet izni verilmiĢ, banka 25 Ağustos 1997 tarihinde faaliyetlerine baĢlamıĢtır. 1997 yılında ÖzelleĢtirme Ġdaresi'nce açılan ihale kapsamında "Denizcilik Bankası T.A.ġ." hisseleri satın alınmıĢ ve Zorlu Holding bünyesine katılmıĢtır (TBB, 2010)

51

Krizi‟nin döviz kuru üzerinde yarattığı baskı ve 1991 yılında mali kesimde ortaya çıkan bozulma nedeniyle, Merkez Bankası para programını açıklayamamıĢtır. Esas itibariyle Merkez Bankası‟nın 1991 yılındaki politikası, rezervlerde büyük kayba yol açmadan kurlar üzerinde anormal bir baskının yaratılmasını önlemeye çalıĢmak olmuĢtur. Bu doğrultuda 1983 yılında yüzde 10 olan disponibilite oranı 1991 Mart ayında yüzde 35‟e yükseltilmiĢ, böylelikle kamu kesiminin mali sistem üzerindeki baskısı artırılmıĢtır. Kamu borçlanması ile baĢlayan ekonomik daralma ve yüksek faiz, yüksek enflasyon dönemi, IMF programlarına rağmen 1994 yılındaki devalüasyonla sonuçlanmıĢ bu dönemde döviz borcu yüksek olan üç bankanın faaliyetleri durdurulmuĢtur.

Alınan önlemler ve uygulanan programlarla 1995 sonrası dönemde yaĢanan büyümeye rağmen, Uzakdoğu ve Rusya krizlerinin de etkisiyle Türkiye‟nin makroekonomik istikrarı 1999 yılında bir kez daha bozulmuĢtur.

3.1.6.1. 1994 Yılı Sonrasında Bankacılık Sektöründeki GeliĢmeler

Kamunun borçlanma gereği ve miktarı 1990‟lı yılların baĢlarında sürekli artmıĢtır. Siyasi otoriteye bağlı olan Merkez Bankası bu dönemde asıl fonksiyonları ihmal etmiĢ, fiyat istikrarını gözetmek yerine, kamu kesimini fonlamıĢtır. Buna rağmen cari iĢlem açıkları kapatılamamıĢtır. Cari iĢlem açıklarının genelde açık verdiği 1990- 1994 döneminde doğrudan yatırımlar da çok sınırlı düzeyde kalmıĢtır. Yüksek düzeylerde kamu sektörü finansman açıklarının yaĢanması sonucu, ekonomide “yüksek faiz, yüksek enflasyon” dönemine girilmiĢtir. Hızla büyüyen bütçe açıklarının bir bölümünün Merkez Bankası finansmanıyla karĢılanması enflasyon üzerinde baskı yaratırken, önemli bir bölümünün de iç borçlanma yoluyla karĢılanması mali kaynaklara olan kamu talebinin artmasına neden olmuĢtur. Bu arada sermaye hareketlerinin serbestleĢtirilmesine rağmen iç talep artıĢına dayalı enflasyonist politikalar ödemeler dengesi üzerinde çok ciddi baskılar oluĢturmuĢ, bu baskılar reel faizlerin yükselmesine yol açmıĢtır.

Kamunun yalnızca iç borç anapara ve faiz ödemelerinin 1993 sonlarında toplam vergi gelirlerinin üzerine çıktığı görülmektedir. Bu olgu, dıĢ borçlanma ve özellikle 1993‟te görülen dıĢ ticaret açığıyla birlikte ekonominin bunalıma sürüklenmesine, döviz 52 kurunda ve mali piyasalarda belirsizlik ve dalgalanmalara yol açmıĢtır (Kepenek ve Yenitürk, 1994). Ayrıca 1993 yılının son aylarında mali piyasalarda istikrarsızlığın artması ve döviz kurlarındaki aĢırı dalgalanmalar, ekonomide geleceğe iliĢkin kötümser beklentileri artırırken, belirsizlik ortamını da beraberinde getirmiĢtir. Bunun yanı sıra 1994 yılı baĢında yüksek kamu açıklarına rağmen faizlerin düĢük tutulma isteği mali piyasalarda tansiyonu artırmıĢ ve Hazinenin kısa vadeli avansı yılın hemen baĢında kullanmasıyla piyasalarda oluĢan aĢırı likidite döviz üzerinde baskı yaratmıĢtır. Bunun üzerine Türk ekonomi tarihinin ve bankacılık sisteminin en ağır krizlerinden biri olan 1994 krizi yaĢanmıĢtır. Kazgan 1994 krizi için “Bu krizde baĢlayan süreçlerin daha sonra da etkilerini sürdürmesi krizin baĢlıca özelliğidir. Etkilerin baĢında, kredi veren yabancı bankalara “devlet garantisi” verilmesi, ödenemeyen özel kredileri devletin ödemeyi üstlenmesidir. Ġkincisi, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) yoluyla devletin (belirgin sınırlamalarla da olsa) banka paniklerini önlemek için banka mevduatlarının garantörlüğünü yapmasıdır” demektedir (2007:20). Kazgan‟a göre Ġktisat kuramında “saflığın tehlikesi” (moral hazard) diye bilinen bir ortam yaratan bu iki olgu, 1990‟lı yıllarda katlanarak artan banka sayısı kadar, izleyen krizde batan bankaların çokluğu ve getirdikleri yüklerin de baĢlıca nedenidir. Düzenleyici kurumların eksikliği ve yetersizliği krizleri tetikleyen baĢka bir unsur olmuĢtur.

Krizle beraber devreye sokulan 5 Nisan Kararları ile birlikte para politikasının etkin bir Ģekilde yürütülebilmesi için mali piyasalar ile ilgili bir çok yeni düzenleme yürürlüğe konmuĢtur. Öncelikle, Merkez Bankası ile Hazine ve diğer kamu kuruluĢları arasında var olan kredi iliĢkisi yeniden düzenlenmiĢtir. Merkez Bankası parasal kontrolü artırabilmek ve piyasalarda kaybolan güveni sağlayabilmek amacıyla mevduat munzam karĢılık oranları ve disponibilite sisteminde değiĢikliğe gitmiĢtir. Bankaların tüm pasifleri üzerinden disponibilite alınmaya baĢlanmıĢ ve DTH lehine çalıĢan munzam karĢılık uygulaması, TL mevduatlar lehine değiĢtirilmiĢtir. Bu arada bankalarda bulunan tasarruf mevduatının tümü güvence altına alınmıĢtır. IMF ile yapılan stand-by anlaĢması doğrultusunda parasal bir çerçeve hazırlanarak 1994 Mayıs ayında uygulamaya konulmuĢtur. Parasal hedeflerin tamamı tutturulmuĢ ve yıl sonunda ekonomide istikrar büyük ölçüde sağlanmıĢtır.

Kriz sonrası Türkiye‟nin uluslararası kredi notu hızla düĢmüĢtür. GeliĢmeler bankaların yurtdıĢından borçlanmalarını da olumsuz yönde etkilemiĢtir. DıĢ kaynaklar 53 sınırlanınca kaynak talebinin tümü iç piyasaya dönmüĢtür. Hatta bu dönemde Türkiye net dıĢ borç ödeyici duruma gelmiĢtir. Sonuçta, faizler çok daha yüksek bir seviyeye oturmuĢtur. Ekonomide 1995 yılından sonra yaĢanan hızlı toparlanma tüm sektörleri olduğu gibi bankacılık sisteminin büyümesini olumlu yönde etkilemiĢtir.. Bu dönemde Merkez Bankası enflasyon ile mücadelede kurları nominal bir çıpa olarak kullanmayı sürdürürken, kur politikasının kredibilitesini artırmak için dıĢ varlık artıĢına önem vermeye devam etmiĢtir. Ancak, serbest piyasalarda döviz satarak kurların dengede tutulmasının güçleĢmesi Merkez Bankası‟nın para politikasını yeni Ģartlara göre ayarlamasını zorunlu kılmıĢtır. Bu nedenle Merkez Bankası ileriye dönük olarak kur açıklamasına baĢlamıĢtır. Böylelikle de Hazine‟nin iç borçlanma yolu açılmıĢtır. Böyle önemli bir türev piyasanın panik içinde kurulmaya çalıĢılması ve ardından kaldırılması, ileride ekonomide çok önemli görevler üstlenmesi beklenen bu tür piyasalar için kötü bir örnek oluĢturmuĢtur (Binay ve Kunter, 1998).

Belirsizlik içinde girilen 1996 yılında Merkez Bankası, reel döviz kurlarının istikrarlı hareket etmesini amaçlamıĢ ve kurları yıl boyunca gözetmiĢtir. Böylece 1997 yılı da, 1996 yılından farklı olmamıĢ siyasi belirsizliğe rağmen piyasalarda istikrar sağlanmıĢ ve kurlar gözetim altında tutulmuĢtur. (Binay ve Kunter,1998) Yüksek reel faizler, TL cinsinden yatırım araçlarını cazip hale getirmiĢ, para ikamesi yavaĢlamıĢ, ancak tersine dönmemiĢtir. Kapanan döviz pozisyonları yeniden açılmıĢ, daha yüksek maliyetli olmakla birlikte yurtdıĢı borçlanma baĢlamıĢtır. Bununla birlikte yatırımcıların talebi çok kısa vadeli araçlara yoğunlaĢmıĢtır. YurtdıĢından sağlanan borçlanmaya vergi getirilmiĢ, TL ve yabancı borçlanma üzerindeki parasal yükler arttırılmıĢtır. Bu geliĢmeler repo ve vadeli döviz iĢlemlerinin hızla büyümesine neden olmuĢtur. Bankacılık sektöründe vadesiz mevduat ve vadeli mevduatın büyük bölümü günlük vadeli ve çok yüksek faizli repoya yönelmiĢtir. Gayri nakdi krediler üzerinden açık pozisyonlar büyümüĢtür. Para ve mali yüklerin maliyetler üzerindeki olumsuz etkisi nedeniyle kaynakların bir bölümü kıyı bankalarına yönelmiĢtir. (BDDK, TMSF, HM ve TCMB: Türkiye ÇalıĢma Grubu, 2009)

Finansal piyasalarda daralmanın sürmesine rağmen kamunun kaynak talebi azaltılamamıĢ, tersine daha da büyümüĢtür. Bu artıĢın piyasalar üzerinde yarattığı baskının hafifletilmesi amacıyla kısa dönemli geçici tedbirler alınarak finansal piyasalar tedirgin edilmeye devam edilmiĢtir. Bunun üzerine 1998 yılının ikinci yarısından 54 itibaren IMF ile bir “izleme anlaĢması” imzalanmıĢtır. AnlaĢmada özellikle temel makro sorunlara çözüm getirileceği, mali sektörde denetime yönelik düzenlemelerin arttırılacağı ve vergi taslağının yasalaĢacağı belirtilmiĢtir. Nitekim, anlaĢmanın hemen akabinde bankaların vadeli iĢlemlerine ve açık pozisyonlarına sınırlama getirilmiĢtir. Ancak, özellikle vadeli döviz iĢlemlerine getirilen sınırlama yabancı yatırımcılar tarafından piyasanın likiditesini azalttığı gerekçesiyle büyük bir tedirginlikle karĢılanmıĢtır. Yurtiçi bankalar yeni getirilen yükümlülüklere uymak üzere açık pozisyonlarının kapatılması çabası içine girmiĢlerdir. Merkez Bankası‟nın döviz yoluyla yaratılan paranın sınırlandırılması ve enflasyon düĢüĢüne katkıda bulunulması amacıyla kısa vadeli faiz oranlarını düĢürmesinin de etkisiyle yavaĢ da olsa dövize yeniden talep baĢlamıĢtır. Hemen ardından sermaye gelirlerinin vergilendirilmesi ile ilgili değiĢiklik, geçici vergi uygulaması ve bankalararası iĢlemlere getirilen stopaj mali piyasalar açısından çok ciddi bir Ģok olarak algılanmıĢtır. Yabancı yatırımcıların, Rusya‟da yaĢanan krizin de etkisiyle mali piyasaların dıĢına çıkmaya baĢladığı bir ortamda, yurtiçi yatırımcılar, artan risk karĢısında tercihlerini değiĢtirmeye baĢlamıĢlardır. Bir yandan piyasaları daraltan uygulamalar hayata geçirilirken diğer yandan erken seçim açıklamaları ve kamunun kaynak talebinin artacağı yönünde seçim ekonomisi uygulamalarına iliĢkin belirtiler nedeniyle arz talep dengesinin bozulmaya baĢlandığı bir döneme girilmiĢtir. BekleyiĢlerin yeniden olumsuz yönde etkilendiği bir ortamda tercihlerdeki değiĢme fiyatlara yansımıĢ, faiz oranları hızla yükselmiĢtir. Bu durum finansal sistemi kısa bir aradan sonra, yeniden son derece istikrarsız ve yüksek riskli bir ortama sokmuĢ ve 1999 yılında ekonomik faaliyet daralmıĢtır. Bu daralmada, Rusya kriziyle bağlantılı olarak 1998 yılının ikinci yarısından itibaren görülen sermaye çıkıĢı, Adapazarı ve Düzce Depremleri ve politik faktörler etkili olmuĢtur.

Haziran 1999‟da göreve baĢlayan yeni hükümet, ekonomik sorunlara dönük olarak bir dizi iyileĢtirme ve düzenlemeyi hayata geçirmiĢtir. Bankalar Kanunu‟nda değiĢiklikler yapılarak, idari ve mali açısından bağımsız bir bankacılık gözetim ve denetim kurumu olan BDDK kurulmuĢtur. Kanunla ayrıca kredi tanımının iĢtirakleri de kapsayacak Ģekilde geniĢletilmesi, dolaylı kredi özkaynak iliĢkisinin daraltılması, konsolide bazda denetimin getirilmesi, risk yönetiminin düzenlenmesi, sorunlu bankaların mali yapılarının güçlendirilmesi ve bu bankaların faaliyetlerine müdahale yöntemleri düzenlenmiĢtir. Ayrıca, karĢılık kararnamesi değiĢtirilmiĢ, sermaye yeterliliğinin ve döviz pozisyonun hesaplanmasında konsolide bazda uygulamaya 55 geçilmiĢtir. Bu dönemde yeni kanun hızla yaĢama geçirilmiĢ, bu doğrultuda ulusal mevduat bankalarından beĢ tanesinin (, , YaĢarbank, Interbank veYurtbank) yönetimi TMSF‟ye devredilmiĢtir.

Böylece 1999 yılında ekonomik faaliyetin önemli ölçüde daralmasına ve bankacılık sektörünün zarar etmesine karĢın, ekonominin yapısal sorunlarını çözebilmek amacıyla ileriye dönük olumlu etkileri olacak adımlar atılmıĢtır. Aralık 1999‟da, bu yapılan düzenlemelerin ön koĢul olduğu “Dezenflasyon Programı” kabul edilerek, 2000 yılı baĢından itibaren etkin bir Ģekilde uygulanmaya baĢlanmıĢtır. Programın altyapısı olarak kabul edilen çok sayıda düzenleme 1999 yılının ikinci yarısında yasalaĢmıĢtır. Program sonucunda faizler ve enflasyon düĢmüĢ, yurtdıĢından sermaye giriĢi hızlanmıĢ ve iç talep geniĢlemeye baĢlamıĢtır. Bu geliĢmelerin sonucu olarak dıĢ ticaret açığı ve cari iĢlemler açığı da büyümüĢtür. Ancak 2000 Yılının ikinci yarısında genel olarak yapısal uyum düzenlemelerinin gecikmesi, enflasyonun beklendiği kadar hızla gerilememesi, kamu mal ve hizmetlerine enflasyon artıĢı kadar zam yapılması, iç talebin alınan ek önlemlere rağmen kontrol altına alınamaması sonucu, yıl sonuna doğru ekonomik görünüm bozulmaya baĢlamıĢ ve Kasım 2000‟de bankacılık sektörü ciddi bir sarsıntı geçirmiĢtir. Bu tarihten itibaren, likidite açığı bulunan özel bankalar ile kamu bankalarının sorunları piyasalarda spekülasyonlara neden olmaya ve IMF Programının sürdürülebilirliği sorgulanmaya baĢlanmıĢtır. Piyasalarda artan gerginlik nedeniyle, 22 Kasım 2000‟den itibaren döviz talebi artmıĢ, Türk Lirası likidite azalmıĢ, bankaların birbirlerine olan güvensizliklerinin de etkisi ile piyasaların finansal aracılık iĢlevinde sorunlar ortaya çıkmıĢ, gecelik faizler üç haneli rakamlara yükselmiĢtir. TCMB‟nin, likidite ihtiyacı olan bankaları döviz rezervi kaybını göze alarak yoğun bir Ģekilde fonlamasına rağmen, piyasalarda istikrar sağlanamamıĢtır. Spekülatif pozisyon alan orta ölçekli bazı bankaların özellikle Demirbank‟ın , likidite ihtiyacı sürekli artmıĢ, yükselen fonlama maliyetleri ve portföyündeki devlet tahvillerinin değerinin düĢmesi sonucu sermayesi erimiĢtir. Piyasalar, ilave diğer ekonomik önlemlerle birlikte, Aralık ayı baĢlarında söz konusu bankanın TMSF‟ye devredilmesi ile sakinleĢmiĢ, TCMB‟nin rezerv kayıpları durmuĢtur.

Bu arada 2000 yılında uygulamaya konulan enflasyon hedefine yönelik döviz kuru sistemi, yabancı para cinsinden kaynakları daha cazip hale getirmiĢtir. Bu kaynakları TL cinsinden kredi plasmanına yönlendiren mali sistem nedeniyle, bu 56 dönemde kredi hacmi aĢırı büyümüĢtür. Aktif ve pasif yapısındaki bu geliĢmeler nedeniyle, bankacılık sisteminde likidite, faiz ve kur riskleri beraber artmıĢtır. BDDK‟nın faaliyete geçmesinin geciktiği bu dönemde piyasada artan risklerden dolayı 2000 yılı Kasım ayında likidite krizi ortaya çıkmıĢ, istikrar programını kesintiye uğratan bu kriz aktifini likidite edemeyen bankaları sarsıntıya uğratmıĢtır. Hemen ardından IMF den alınan destekle finansal piyasalardaki sorunlar geçici olarak aĢılsa da 2001 yılı ġubat ayında denge bozulmuĢ ve sistemik riske dönüĢmüĢtür. Bu dönemde öz kaynak yetersizliği, kısa vadeli pasif yapısı ve kur politikası değiĢikliği ile artan kurlar bir çok bankanın fona devredilmesine neden olmuĢtur. Uygulamaya konulan Güçlü Ekonomiye GeçiĢ programı çerçevesinde kriz sonrasında özellikle bankacılık sektörüne dönük rehabilitasyon çalıĢmaları devreye konulmuĢtur. Bu çerçevede kamu bankaları kurumsal ve mali olarak tekrar yapılandırılmıĢ, BDDK ve TMSF etkin bir Ģekilde devreye sokulmuĢ, sermaye artıĢı, borç yapısının değiĢtirilmesi (iç borç takası), enflasyon muhasebesi gibi düzenlemelerle özel bankalar da rehabilite edilmiĢtir. Kriz sonrasında özel bankalarda da özellikle yabancı banka satın almaları ve birleĢmelerle sektördeki banka adedi ve ortaklık yapıları önemli ölçüde değiĢmiĢtir. Son olarak 2001 krizinde fona devredilmeyen bankalardan olan, Ġmar Bankası‟nın 2003 yılı Haziran ayında , bankacılık iĢlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılarak yönetim ve denetimi Fona intikal etmiĢtir. TMSF Bünyesine alınan bankalar, satıĢ, devir veya birleĢme ile yeniden sektöre kazandırılmıĢtır. Ülkemizin mali sektörü yapılan düzenlemeler ve BDDK‟nin etkin kontrol ve müdahaleleri ile 2008 yılındaki global krizi önemli bir kayıp yaĢamadan atlatabilmiĢtir (Parasız, 2005 106:111).

Banka Düzenleme ve Denetleme Kurumu bu süreçte, özellikle sisteme güveni ve istikrarı zedeleyici, itibar riskine yol açıcı davranıĢ ve tutumlardan kaçınılması konusunda devreye girmiĢ, menkul değerlerin rayiç değer uygulamasına esneklik getirmiĢtir. Ayrıca sermaye yeterliliğinin kapsamını geniĢleterek, faiz oranı riski, kur riski ile hisse senedi risklerinden oluĢan piyasa riskleri için de sermaye yükümlülüğü hesaplanması zorunluluğunu getirmiĢ, bankaların risk yönetimi sistemi oluĢturmalarına iliĢkin usul ve esasları belirtmiĢtir. Alınan önlemlerle birlikte, likidite krizinin etkileri azalmaya baĢlasa da piyasalardaki tedirginlik tam olarak giderilememiĢtir. Nitekim 19 ġubat 2001 tarihinde yaĢanan siyasi gerginliğin tetiklemesi sonucu, istikrar programının sürdürülebilirliğine iliĢkin güven kaybolmuĢ, hem yurtdıĢı hem de yurtiçi kreditörler ve mevduat sahipleri yoğun bir Ģekilde döviz talep etmeye baĢlamıĢtır. TCMB, baĢlangıçta 57 kur rejimini savunmak ve rezerv kaybını önlemek amacıyla piyasaya verdiği Türk Lirası likiditeyi sınırlamaya çalıĢmıĢ, ancak bu uygulama sonucunda gecelik faizler % 1000‟ler seviyesinin üzerine çıkmıĢtır. Bankacılık sistemindeki kırılganlıklar, kriz sırasında TCMB‟nin para politikası ve likidite yönetiminin etkinliğini ortadan kaldırmıĢtır. Özellikle kamu bankalarının para piyasalarında yükümlülüklerini yerine getirememesi nedeniyle ödemeler sistemi çökmüĢ, menkul kıymet ve para piyasaları iĢlemleri durmuĢtur. Bunun üzerine , 22 ġubat 2001 tarihinde dalgalı kur rejimine geçilmiĢ, Türkiye bankacılık sistemi ve borçların çevrilebilirliği sorunları nedeniyle tarihindeki en önemli ekonomik ve finansal krizle karĢı karĢıya kalmıĢtır.

Krizle beraber Etibank, Bank Kapital, Demirbank, Ulusal Bank, Ġktisat Bankası, Milli Aydın Bankası (YaĢarbank) Kent Bank, TariĢbank, Bayındırbank, EGS bank ve Toprakbank TMSF‟ye devredilmiĢtir. Türkiye ÇalıĢma Grubuna göre (2009) krizden sonra 15 Mayıs 2001‟de açıklanan Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı , aracılık fonksiyonuna odaklanmıĢ, iç ve dıĢ Ģoklara dayanıklı ve uluslararası ölçekte rekabet edebilir bir bankacılık sektörüne geçiĢi amaçlamıĢtır. Bu programın önceliği 2000– 2001 krizlerinin bankacılık sektöründe yaratmıĢ olduğu tahribatın giderilmesi ve sistemin zayıf bankalardan temizlenerek sağlam bir temel inĢası olarak belirlenmiĢtir. Bu doğrultuda halen sürdürülmekte olan Kamu bankalarının yeniden yapılandırılması uygulaması baĢlatılmıĢtır . TMSF‟ye devredilen bankalar birleĢtirme, devir, satıĢ ve tasfiye gibi yöntemlerle çözümlenmiĢtir. Mevduat sigorta limitinde 2004 yılında yeniden sınırlı garanti uygulamasına geçilmiĢtir. TMSF bünyesine alınan 22 bankadan 10‟u kısa sürede satılarak yeniden sektöre kazandırılmıĢtır. BirleĢme ve devir yoluyla çözümlenen 8 banka bulunmaktadır. Haziran 2003‟te Ġmar Bankası‟nın bankacılık iĢlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılarak yönetim ve denetimi Fona intikal etmiĢtir.

Özellikle BDDK önerileri doğrultusunda, bankacılık sektöründe gözetim ve denetimin etkinliğini artıracak, sektörü daha etkin ve rekabetçi bir yapıya kavuĢturacak yasal ve kurumsal düzenlemeler gerçekleĢtirilmiĢtir. Bu çerçevede düzenleme, gözetim ve denetim uygulamaları, AB direktiflerine, uluslar arası düzenlemelere, tavsiyelere önemli ölçüde uyumlu bir Ģekilde geliĢtirilmiĢtir. Etkin bir iç denetim ve risk yönetimi sistemi kurulması ve iĢler hale getirilmesi zorunlu kılınmıĢ, enflasyon muhasebesi ile bilançolar daha Ģeffaf hale getirilmiĢtir. 58

Ayrıca uluslararası muhasebe ve raporlama standartlarına uyum sağlanmıĢ, off- shore bankacılığı faaliyetlerinin kapsamı geniĢletilmiĢ, bu faaliyetlerin denetimi ve gözetimi sıkılaĢtırılmıĢ, yurt içinde bankaların devir ve birleĢmeleri teĢvik edilmiĢtir. Özellikle 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile kredilerde risk yoğunlaĢması ve banka kaynaklarının belirli gruplara kullandırılması önlenmiĢtir. Çok sayıda BDDK tebliğ ve düzenlemesi ile konsolide ve konsolide olmayan bilgileri içeren finansal tabloların zamanında ve doğru bir Ģekilde hazırlanması, raporlanması ve kamuya açıklanması sağlanmıĢ, bağımsız denetim uluslararası denetim standartları ile uyumlu hale getirilmiĢtir.

Bankacılık sektörünün yeniden yapılandırılmasında ġubat 2001 krizinden sonra gerçekleĢtirilen diğer bir yapısal reform da TCMB Yasasının değiĢtirilmesi olmuĢtur. Mayıs 2001‟de gerçekleĢtirilen yasal değiĢikliklerle; kamuya kredi vermesi Kasım 2001‟den itibaren yasaklanmıĢtır. Bu düzenleme ile TCMB‟nın idari bağımsızlığı güvence altına alınmıĢ, TCMB‟nın temel hedefinin fiyat istikrarı olduğu açık bir Ģekilde belirtilmiĢ ve TCMB araç bağımsızlığına kavuĢturulmuĢtur. Yapılan yasal değiĢiklikler sonrası, TCMB‟nın temel önceliği, finansal piyasalardaki istikrarın sağlanması ve bu amaçla piyasalara sağlanan olağanüstü tutardaki likiditenin enflasyonda sıçramalara yol açmasının önlenmesi olmuĢtur. Merkez Bankası 2006 yılı Kasım ayında, mevcut koĢullar altında tüm bankalara uygulanmak üzere hedef rasyo uygulamasına geçmiĢtir.

Bu dönemde Bankacılık Sektöründe yaĢanan önemli bir geliĢme de banka birleĢmelidir. Türkiye‟de 1994, 1999 ve 2001 de özellikle bankacılık kesiminde yansıma bulan krizlerin önemli bir etkisi de yabancı yatırımcıların Türk bankalarına olan ilgisinde görülmüĢtür. Bu süreçte bazı yabancı yatırımcılar, Türk bankalarını satın almaya ve onlarla ortaklık kurmaya niyetlenirken, bazı yabancı bankalar da Türk bankaları ile birleĢmeye niyetlenmiĢlerdir.Aslında krizden önce de var olan yabancı bankaların Türk bankalarına ilgisi kriz sonrası banka fiyatlarının ucuzlaması ile artıĢ göstermiĢtir. Bu dönemde öncelikle Banque National de Paris (BNP) Finansbank‟ı hemen satın almıĢ, sonrasında, HSBC Demirbank‟ı satın alarak Türk Bankacılık Sektörüne girmiĢtir. Türk Ekonomi Bankası (TEB) ile ilgilendiğini açıklamıĢ, Unido Credito of Italy ise Demirbank‟la ilgilenmiĢ ancak bu bankayı satın alamamıĢ buna rağmen aramalarını sürdürdüğünü açıklamıĢtır. Societe Generale of France Ġktisat 59

Bankası ile ilgilenmiĢtir. Ülkemizde 2005 yılında çıkartılan 5411 sayılı bankacılık yasası daha fazla likidite ihtiyacı ortaya çıkardığından, bankalar likidite gereksinimlerini karĢılayabilmek için yabancı ortaklara ihtiyaç duymuĢlardır. Türkiye‟nin en büyük holdinglerinden biri olan DoğuĢ Grubu, sahibi bulunduğu Osmanlı Bankası ile Körfezbank‟ı Osmanlı Bankası bünyesinde birleĢtirmiĢ, daha sonra Osmanlı Bankası‟nı, ülkenin dört büyük bankasından biri olan Garanti Bankası ile birleĢtirmiĢtir. Üç bankanın birleĢmesi sonucunda aktif tutarı bir milyar ABD Dolarına ulaĢmıĢtır. Bu arada, Çukurova Grubuna ait Yapı Kredi ve Pamukbank‟ın birleĢtirilmesine iliĢkin talep BDDK tarafından kabul olunmamıĢ ve Pamukbank, sorumluluklarını karĢılayamaz hale geldiği gerekçesiyle TMSF‟ye devredilmiĢtir. Bu birleĢmelerle birlikte Türk Bankacılık tarihinde banka kapanmalarının en yoğun olduğu dönem Ģüphesiz ki 1994-2003 dönemidir.

3.1.6.2. 1994 Yılı Sonrasında Devir ve BirleĢme ile Kapanan Bankalar

Bu dönemde TMSF tarafından kapanmayan bankalar azınlıkta olup bunlar; özel bir yasa ile 2001 yılında Ziraat Bankası ve Halk Bankası‟na devredilen Emlak Bankası, Fortis Bank‟a satılan DıĢbank, Yapı Kredi ile birleĢtirilen Koçbank , Osmanlı Bankası‟na devredilen Körfezbank ve Garanti Bankası‟na devredilen Osmanlı Bankası‟dır. Bu bankaların yanı sıra Akbank‟a devredilen Ak Uluslararası Bankası A.ġ de bu iĢlem sonucunda kapanmıĢtır. Bu dönemde TMSF‟nin müdahalesi olmaksızın, kendi iradeleri ile devir ve birleĢme ile kapanan bankaları gösteren Tablo 10 aĢağıda verilmiĢtir.

Tablo 10. 1994 Yılı Sonrası Devir Nedeniyle Kapanan Bankalar KuruluĢ KapanıĢ Banka Adı Kapanma ġekli Tarihi Tarihi Emlak Bankası 1926 2001 Ziraat ve Halk Bankası'na Devir Türkiye DıĢ Ticaret Bankası 1964 2005 Fortisbank'a SatıĢ Koçbank 1981 2006 Yapı Kredi Bankası'na Devir Körfezbank 1987 2001 Osmanlı Bankası'na Devir Osmanlı Bankası 1863 2001 Garanti Bankası'na Devir Ak Uluslar arası Bank A.ġ. 1985 2005 Akbank'la Devir

60

3.1.6.3. 1994 Yılı Sonrasında TMSF Tarafından Kapanan Bankalar

Bu dönemde kapatılan ulusal bankalardan 24‟ü Bankalar Kanunu‟nun verdiği yetki ile TMSF‟ye devredilmiĢ ve Fon‟un satıĢ, devir, iflas isteme gibi değiĢik yöntem ve eylemleri ile kapanmıĢtır. Bu bankaların fona devir ve kapanıĢ tarihleri ile kapanma Ģekillerini özetleyen Tablo 11 aĢağıda verilmiĢtir.

Tablo 11. 1994 Sonrası TMSF Tarafından Kapanan Bankalar KuruluĢ Fona KapanıĢ Banka Adı Tarihi Devir Tarihi Kapanma ġekli 1 Marmarabank 1987 - 1995 Ġflas 2 Türkiye Ġth ve Ġhr Bankası- Impexbank 1984 1994 1996 Ġflas 3 TYT Bank 1988 - 1996 Ġflas 4 Bank Ekspress 1992 1998 2001 Tekfenbank'a SatıĢ 5 Bank Kapital* 1985 2000 2001 Sümerbank'a devir 6 Demirbank 1953 2000 2001 HSBC'ye satıĢ 7 Ġzmir esnaf ve Ahali Bankası (Egebank) 1928 1999 2001 Sümerbank'a devir 8 Esbank 1927 1999 2001 Etibank a devir 9 Selanik Bank-Interbank 1888 1999 2001 Etibank a devir 10 Sitebank 1984 2001 2001 Novabank'a satıĢ 11 Sümerbank 1933 1999 2001 Oyakbank'a satıĢ 12 Ulusal Bank 1985 2001 2001 Sümerbank'a devir 13 YaĢarbank (Akhisar tütüncüler Bankası) 1924 1999 2001 Sümerbank'a devir 14 Yurtbank 1992 1999 2001 Sümerbank'a devir 15 EGS Bank 1995 2001 2002 Bayındırbank a devir 16 Etibank 1935 2000 2002 Bayındırbank a devir 17 Denizli Ġktisat Bankası 1927 2001 2002 Bayındırbank a devir 18 Kentbank 1991 2001 2002 Bayındırbank a devir 19 TariĢbank 1914 2002 2002 Denizbank'a satıĢ 20 Toprakbank 1991 2001 2002 Bayındırbank a devir 21 Pamukbank 1955 2002 2004 'a devren satıĢ 22 Türkiye Ġmar Bankası 1928 2003 2005 Ġflas Çaybank-Derbank-Bayındırbank- 23 1958 2001 BirleĢik Fon Bankası BirleĢik Fon Bankası 24 Türk Ticaret Bankası 1918 (1) 1997 Tasfiye halinde Bankalar Birliği, TMSF Raf Temizliği Projesi Banka Raporlarından derlenmiştir. (1) Türkbank'a (1996) göre kuruluş tarihini 1 Şubat 1913'tür.

Bu kapanmaların detaylarına bakıldığında; fona devredilen bankaların onüç adedi birleĢtirilerek, dört tanesi iflası istenerek, altı adedi satıĢ yoluyla ve bir tanesinin de iradi tasfiye yoluyla kapandığı görülmektedir. Fon tarafından kapatılan bankalarla ilgili bazı bilgiler aĢağıda sunulmaktadır.

61

Marmara Bank 19 Ekim 1987 tarihinde “Netbank A.ġ.” adı ile kurulmuĢ, 1991 yılında Net Grubu tarafından Atilla Uras'a satılmıĢtır. SatıĢ iĢleminden sonra ticaret unvanı “Marmara Bankası A.ġ.” olarak değiĢtirilen Banka‟nın faaliyet izni 20 Nisan 1994 tarihinde kaldırılmıĢtır. TMSF raporlarına göre hakim ortak kredileri, açığa repo iĢlemleri ve kambiyo zararı, Marmara Bank'ın faaliyet izninin kaldırılması sonucunu doğurmuĢtur(TMSF(14),2009).

Ġmpexbank, 25 Ocak 1984 tarihinde “Türkiye Ġthalat ve Ġhracat Bankası A.ġ.” adı ile kurulmuĢ, bir dizi unvan değiĢikliğinden sonra ticaret unvanı 7 Nisan 1989 tarihinde “Ġmpexbank Türkiye Ġthalat ve Ġhracat Bankası A.ġ.” olarak değiĢtirilmiĢtir. Ortak değiĢiklikleri yaĢayan banka, ortaklarından sermaye taahhütlerini tahsil edememiĢ ve Banka finansal olarak sıkıntı içerisine girmiĢtir. Yakın izlemeye 1991 yılında alınan Bankanın likidite durumunda ve mali bünyesinde herhangi bir düzelme görülmeyince 1994 yılında bankacılık iĢlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılmıĢ, yönetim ve denetimi geçici olarak Emlak Bankası'na devredilmiĢtir. Daha sonra TMSF, tasarruf mevduatı sahiplerinin yerine geçerek Ġmpexbank'ın doğrudan iflasını talep etmiĢtir. Mahkemenin 22 Ekim 1996 tarihli kararıyla Bankanın iflasına karar verilmiĢtir(TMSF(11),2009).

Lapis Grubu, TYT Bank‟ı 26 ġubat 1988 tarihinde “Türkiye Turizm Yatırım ve DıĢ Ticaret A.ġ.” adı ile kurmuĢtur. Dolaylı yollarla grup firmalarına kullandırılan krediler nedeniyle likiditesi ve mali verileri bozulan banka, 28 Mart 1994 tarihinde 3182 Sayılı Kanunun 64/1 maddesi uyarınca yakın izleme kapsamına alınmıĢtır. Mali durumu düzelmeyen TYT Bank'ın bankacılık iĢlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni, 11 Nisan 1994 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile kaldırılmıĢ, yönetim ve denetimi geçici olarak ĠĢ Bankası'na devredilmiĢtir. Fondan sağlanan kaynaklarla sigortalı mevduatın ödenmesine baĢlandıktan sonra Fon, tasarruf mevduatı sahiplerinin yerine geçerek TYT Bank'ın doğrudan iflasını talep etmiĢtir. Bunun sonucunda 2 ġubat 1996 tarihinde Bankanın iflasına karar verilmiĢtir(TMSF(21),2009).

Bank Ekspres, 1992 yılında faaliyetine baĢlamıĢ, ancak iki yıl sonra mali yapısında, Nisan 1994 krizi ile birlikte bozulma eğilimi ortaya çıkmıĢtır. Banka bu arada el değiĢtirerek mali durumu düzeltilmiĢtir. Ancak bu kez 1997 yılında tekrar sahipliği değiĢen banka, yeni hakim ortağının kamuoyu nezdinde itibar kaybı, hızlı 62 mevduat çekiliĢi, likidite baskısı ve buna bağlı olarak mali bünyenin zayıflaması yönündeki tespitler üzerine Bank Ekspres, 20 Ekim 1998 tarihinde Hazine tarafından yakın izleme kapsamına alınmıĢtır. Bankanın Bankacılık mevzuatının kredi sınırlamalarını aĢmak amacıyla diğer bankalar ile karĢılıklı (back to back) kredi iliĢkisine girdiği, yurt dıĢı depo hesaplarının fiduciary krediler aracılığı ile grup firmalarına aktarıldığı, bankanın satın alınmasında kullanılan Garanti Bankası kredilerinin banka tarafından ödendiği TMSF raporunda detaylı olarak verilmiĢtir. Mali bünyesinin TMSF tarafından rehabilitasyonu sonrasında bankanın satıĢ hazırlıkları tamamlanarak, Bank Ekspress 30 Haziran 2001 tarihinde Tekfen Holding'e satılmıĢ ve tüzel kiĢiliği satıĢ sonrasında sona ermiĢtir (TMSF(1),2009).

Bank Kapital, 15 Temmuz 1985 tarihinde, bir Fransız bankası olan Banque Indosuez'in Ģubesi olarak kurulmuĢtur. Daha sonra unvanı ve statüsü değiĢen banka, 1994 krizinden olumsuz etkilenmiĢtir. Mali yapısında sorunlar yaĢayan banka 1995 yılında yerli sermaye tarafından satın alınarak Bank Kapital T.A.ġ. ismiyle “özel sermayeli ticari banka” statüsüne geçmiĢtir. Bankalar Yeminli Murakıpları tarafından hazırlanan 1999 yılı raporlarında; hakim ortak kredilerinin bankacılık mevzuatına aykırı bir Ģekilde hızla arttığı tespit edilen Bank Kapital'in likidite ve gelir-gider dengesinin bozulduğu tespit edilmiĢtir. Uyarılara rağmen mali yapısında olumlu bir değiĢiklik gerçekleĢmeyen Bank Kapital, önce yakın izlemeye alınmıĢ sonra da ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi 27 Ekim 2000 tarihinde Fona devredilmiĢtir. Daha sonra banka 2001 yılında tüm aktif ve pasifleriyle “BirleĢik Sümerbank” bünyesinde devren birleĢtirilmiĢtir (TMSF(2),2009).

Çoğunluğu demir tüccarı olan kurucu ortakların bir araya gelerek 1953 yılında kurduğu Demirbank, 1970‟li yıllarda sanayi alanında yatırımlarda bulunan ve hisselerinin çoğunluğunun Cıngıllıoğlu gurubunda olduğu bir aile bankasına dönüĢmüĢtür (CoĢar,1999:18). Demirbank 1998 yılında aktif büyüklük sıralamasında Türkiye‟nin altıncı büyük özel bankası olmuĢtur (CoĢar, 1999:19). Ancak özellikle 1994 krizi ile birlikte yoğun Ģekilde yatırım bankacılığına ağırlık vermek suretiyle kar stratejisini tamamen devlet kağıtlarının getirisi ile bu kağıtların fonlama maliyetleri (mevduat, repo faizleri ile kur maliyeti) arasındaki olumlu farka dayandırarak kurmuĢtur. Banka Kasım 2000'e gelinceye kadar geçen süreçte fonlama faiz oranlarının, devlet kağıtları faiz oranlarının altında kalması nedeniyle net kar marjı ile çalıĢmıĢtır. Ancak 63 piyasalarda "Kara ÇarĢamba" olarak adlandırılan mali sektörde yaĢanan kriz ile birlikte faiz oranlarının yükselme trendine girmesi sonucunda, net kar marjı ile çalıĢan yapısı negatife dönmüĢtür (TMSF(4),2009). Faiz riski nedeniyle likidite sıkıntısı artan ve mevduat çekiliĢleri yaĢayan banka BDDK kararıyla 6 Aralık 2000 tarihinde TMSF‟ye devredilmiĢtir. Demirbank'ın çözümleme süreci Fona devredilmesiyle baĢlamıĢ Bankanın mali bünyesinin rehabilite edilmeye çalıĢılmasıyla devam etmiĢ ve 2001 yılına HSBC'ye satıĢıyla sonlandırılmıĢtır.

Ġzmir Esnaf ve Ahali Bankası T.A.ġ. adıyla 1928 yılında kurulan Egebank, bir çok kez sahip değiĢtirdikten sonra 1998 yılında Demirel Grubuna satılmıĢtır. Bu değiĢimin üzerinden iki yıl geçmeden Banka, 21 Aralık 1999 tarihinde Fona devredilmiĢtir. Son sahipleri dönemlerinde artarak devam eden hâkim ortak istismarı, Bank Ekspres ve Bank Kapitalden kullanılan karĢılıklı kredi iliĢkisi, Bankanın önce yakın izleme kapsamına alınmasına ve daha sonra da Fona devredilmesine neden olmuĢtur (TMSF(5),2009:44-59). Banka 16 ġubat 2001 tarihinde Sümerbank bünyesinde diğer beĢ Fon bankasıyla birleĢtirilmiĢ ve tüzel kiĢiliği böylece sona ermiĢtir.

EskiĢehir‟de 1927 yılında kurulan Esbank, 1977 yılında holding bankaları arasına katılmıĢtır. Esbank 1994 yılına kadar önemli bir mali sorun yaĢamamıĢ ancak 1994 yılının ilk yarısında yaĢanan ekonomik krizden olumsuz etkilenmiĢtir. Hakim ortak kredileri nedeniyle bilançosu küçülen, sermayesi ve aktif kalitesi bozulan banka 1995 yılında yakın izlemeye alınmıĢtır. TCMB yükümlülükleri üzerinden verilen tüm kamu desteğine rağmen, Bankanın mali bünyesindeki bozulma 1999 yılında da devam etmiĢ, özkaynak açığı ve birikmiĢ zarar ciddi boyutlara ulaĢmıĢtır. TMSF tarafından öngörülen önlemleri almayan, kaynakları Zeytinoğlu Grubu yararına kullanılan ve bu kullanımı, mevduata da sirayet eden Esbank, 1999 yılında fona devredilmiĢ, BDDK' kararıyla da 2001 yılında Etibank bünyesinde devren birleĢtirilmiĢtir. (TMSF(7),2009:69)

Ġnterbank, 1888 yılında Selanik‟te kurulan ve yabancı bir banka olan Selanik Bankası‟nın devamıdır. Banka 1990 yılında yabancı bankalar statüsünden çıkarılarak milli bankalar statüsüne alınmıĢtır. Interbank 1994 krizine kadar dıĢ kaynak ağırlıklı olarak çalıĢmıĢ, 1994 krizi ve devalüasyonu sonucunda, bu kaynak yapısı Bankanın büyük bir kambiyo zararına uğramasına neden olmuĢtur. Krizle birlikte bozulan kaynak 64 yapısı ve hakim ortak grubu risklerinin önemli bir ağırlığa ulaĢmıĢ olması nedeniyle, Interbank 20 Haziran 1994 tarihinde yakın izlemeye alınmıĢtır. Yakın izlemede olmasına rağmen hakim ortak, Interbank‟ta sahip olduğu tüm hisseleri 1996 tarihinde Nergis Grubuna satmıĢtır. Hazinenin uyarılarına karĢın 15 Aralık 1998‟e kadar, Nergis Grubu firmalarına doğrudan ve dolaylı yollarla büyük meblağlarda kredi kullandırıldığı tespit edilmiĢtir. Bankanın ankes açıkları da buna eklenince, mali bünyesindeki zafiyeti giderek artan Interbank‟ın yönetim ve denetimi 7 Ocak 1999 tarihinde Fona devredilmiĢtir. Daha sonra BDDK‟nın 15 Haziran 2001 tarihli kararına istinaden Interbank, tüm aktif ve pasifleriyle Etibank bünyesinde devren birleĢtirilmiĢtir (TMSF(12),2009).

Sitebank, merkezi New York olan Manufacturers Hanover Trust Company Bank‟ın Türkiye'deki Ģubesi olarak 24 Aralık 1984 tarihinde kurulmuĢtur. Daha sonra sahip ve unvan değiĢtiren banka 1997 yılında Sürmeli Grubuna satılmıĢtır. Satın alma sonrasında Sitebank‟ta gerçekleĢtirilen BYM denetimlerinin, Bankanın kurumsallaĢma sorunlarına odaklandığı gözlenmektedir. KurumsallaĢma açısından yetersizliğe iĢaret eden bu denetimlerde; personel kalitesi, personel sirkülasyonu, bilgi-iĢlem sistemi, eğitim gibi konulara dikkat çekilmiĢ, mali olarak da bankanın grup kredileri, açık döviz pozisyonu ve özkaynak yetersizliği eleĢtirilmiĢtir (TMSF(16),2009:25-26) Sitebank, daha sonra özellikle özkaynak yetersizliği, gelir gider dengesizliği ve mali bünyedeki bozulma nedeniyle, 2001 yılında yakın izlemeye alınmıĢtır. Sitebank‟ın 2001 yılı ġubat ayındaki kriz ile birlikte mali yapısı iyice bozulmuĢ ve aynı yıl fona devredilmiĢtir. (TMSF(16),2009:23). Sitebank daha sonra 2002 yılında Yunanistan orijinli Novabank'a satılmıĢtır.

Sümerbank, 3 Haziran 1933 tarih ve 2262 sayılı özel bir kanunla kurulmuĢ devlet bankasıdır. Daha çok sanayi kuruluĢlarını fonlayan ve ticari bir banka olarak çok etkin olmayan Sümerbank yeniden yapılandırılarak hisseleri blok satıĢı yoluyla 1995 yılında özelleĢtirilmiĢtir. Hakim ortak kredileri, kur riski ve mevduat çekiliĢi gibi nedenlerle, taahhütlerini karĢılayamayacak duruma gelen banka 1999 yılı sonunda Fona devredilmiĢtir. Fona devir sonrası Bankanın mali bünyesi rehabilite edilmeye çalıĢılmıĢ, satıĢ iĢlemleri planlanmıĢ, ancak herhangi bir sonuç alınamaması üzerine Sümerbank, aynı dönemde Fonda bulunan bankalardan YaĢarbank, Egebank, Yurtbank ve Bank Kapital ile birleĢtirilmiĢtir. Sümerbank bu birleĢmelerden sonra, diğer bir Fon bankası 65 olan Ulusal Bank'ın bünyesine katılmasıyla daha da büyümüĢtür. Bu Ģekilde oluĢturulan BirleĢik Sümerbank 28 Mayıs 2001 tarihinde tekrar satıĢa çıkarılmıĢ, satıĢ süreci, Banka hisselerinin OYAK'a devriyle sonuçlanmıĢtır (TMSF(17),2009).

Ulusal Bank, “Saudi American Bank” unvanıyla yabancı sermayeli bir banka olarak 1985 yılında kurulmuĢtur. Banka, 1997 tarihinde Halit Cıngıllıoğlu'na devredilmiĢtir. Bankanın düĢük faiz oranlarından satın aldığı devlet tahvili ve hazine bonolarını 2000 yılının Kasım ve Aralık ayları ile 2001 yılının ġubat ayında yüksek rakamlara ulaĢan faiz oranlarından fonlamak zorunda kalması, zararın özkaynakları aĢarak mevduata sirayet etmesi ve yükümlülüklerin yerine getirilememesinin temel nedeni olmuĢtur. Büyük ölçüde risk yönetimi hataları nedeniyle fona devredilen Ulusal Bank TMSF‟ye devredilen diğer bankaların çoğundan bu yönüyle ayrılmaktadır. Bankanın kapanma nedeni hakim ortak istismarı değil, özellikle faiz riskinin hatalı yönetilmesidir. Ulusal Bank, Fona devir sonrasında BDDK kararıyla 17 Mayıs 2001 tarihinde tüm aktif ve pasifiyle Sümerbank bünyesinde devren birleĢtirilmiĢtir (TMSF(22),2009).

YaĢarbank, 1924 yılında Akhisar'da “Akhisar Tütüncüler Bankası” unvanıyla kurulmuĢtur. Uzun bir süre yerel banka olarak faaliyet gösterdikten sonra 1980 yılında YaĢar Grubuna dahil olmuĢ ve milli bir banka haline gelmiĢtir. Hakim ortak Ģirketlerine 1994 öncesinde açılmaya baĢlanan büyük montanlı donuk krediler neticesinde Bankanın aktifi bozulmaya baĢlamıĢtır. Donuk aktiflerin yüksek maliyetli borçlarla finanse edilmesi ve bankanın likiditesinin bozulması nedeni ile Nisan 1994 krizi sonrasında bankanın durumu iyice bozulmuĢ, 1995 yılında yakın izlemeye alınmıĢtır. Mali durumu düzelmeyen YaĢarbank‟ın yönetim ve denetimi ile hisse senetlerinin mülkiyeti 1999 yılında Fona intikal etmiĢtir. Devir sonrasında YaĢarbank'ın tüm aktif ve pasifleriyle, “BirleĢik Sümerbank” bünyesinde devren birleĢtirilmesine karar verilmiĢ olup fiili birleĢme 20 ġubat 2001 tarihinde tamamlanmıĢtır (TMSF(23),2009).

Yurtbank, 1992 yılında Eurocredit Türk-Fransız Bankası A.ġ. unvanı ile yabancı bir banka olarak kurulmuĢtur. Daha sonra ortaklık yapısı ve statüsü değiĢen banka, 1996 yılında Balkaner Grubuna geçmiĢtir. Bankanın bu geçiĢ sonrasında mali bünyesinde sorunlar ortaya çıkmıĢ 1995 ve 1997 yıllarında iki kez yakın izleme kapsamına alınmıĢtır. Banka kaynaklarının büyük bölümü, Balkaner Grubu firmalarının 66 fonlanmasında kullanılmıĢtır (TMSF(24),2009). Kaynakların kötüye kullanılmasının sürmesi nedeniyle 21 Aralık 1999 tarihinde Fona devredilen Yurtbank, TMSF‟nin 15 ġubat 2001 tarihli kararı ile Sümerbank çatısı altında tüm aktif ve pasifleriyle devren birleĢtirilmiĢtir.

EGS Bank, 5 Ocak 1995 tarihinde alınan izinle Ġzmir ve Denizli baĢta olmak üzere Ege Bölgesi'nde faaliyet gösteren ihracatçı konfeksiyon üreticilerinin bir araya gelmesi ile "Ege Giyim Sanayicileri Yatırım Bank A.ġ." unvanı ile kurulmuĢtur. Daha sonra ticari banka statüsüne geçen EGS Bank 2000 yılı içerisinde bankacılık alanındaki dalgalanmalar sonucu önemli ölçüde likidite sıkıntısına girmiĢ, aktif – pasif vade uyumu bozulmuĢ, özkaynak yetersizliği had safhaya ulaĢmıĢtır. Bu dönemde yakın izlemeye alınan banka istenilen önlemleri alamadığı için 9 Temmuz 2001 tarihinde Fona devredilmiĢtir. EGS Bank, Fona devir sonrasında rehabilitasyon faaliyetlerine tabi tutulmuĢ ve Bankaya yüksek miktarda kaynak aktarımı yapılmıĢtır. Ancak Bankanın mali yapısı bozulmaya devam etmiĢtir. Bu nedenle satılması mümkün görülmeyen EGS Bank'ın 26 Aralık 2001 tarihinde tüm aktif ve pasifleriyle Bayındırbank bünyesinde devren birleĢtirilmesine karar verilmiĢ ve fiili birleĢme 30 Eylül 2002 tarihinde tamamlanmıĢtır (TMSF(6),2009).

Atatürk'ün direktifiyle madencilik, enerji ve bankacılık alanlarında faaliyet göstermek üzere bir Ġktisadi Devlet TeĢekkülü olarak 1935 yılında kurulan Etibank‟ın, bankacılık faaliyetleri 1993 yılında ayrı bir tüzel kiĢilik Ģeklinde organize edilmiĢtir. Daha sonra ÖYK tarafından Banka, 1998 yılında Medya Sabah Holding - Ġpek Holding ortak giriĢimine satılmıĢtır. Bu devirden sonra BYM tarafından yapılan incelemelerde Banka zararının sürekli artarak Banka özkaynaklarının yedi katını aĢtığı tespit edilmiĢtir. Ayrıca, Banka kaynaklarının Bankanın emin bir Ģekilde çalıĢmasını tehlikeye düĢürecek Ģekilde doğrudan veya dolaylı olarak hâkim ortak lehine kullandırıldığı belirlenmiĢtir. Banka bu tespitlerden sonra 27 Ekim 2000 tarihinde Fona devredilmiĢtir. SatıĢ giriĢimlerinden sonuç alınamayınca, 15 Haziran 2001 tarihinde, Esbank ve Ġnterbank'ın tüm aktif ve pasifleriyle Etibank bünyesinde devren birleĢtirilmesine karar verilmiĢtir. Daha sonra Etibank‟ın bankacılık iĢlemleri yapma ve mevduat kabul etme izninin, 28 Aralık 2001 tarihi itibarıyla kaldırılmasına karar verilmiĢtir. Bankanın, Bayındırbank bünyesinde devren birleĢtirme iĢlemleri ise 5 Nisan 2002 tarihinde gerçekleĢtirilmiĢtir (TMSF(8),2009). 67

Ġktisat Bankası,Denizli Ġktisat Bankası adıyla Bakanlar Kurulu‟nun izniyle 10 Nisan 1927 tarihinde 100.000 TL sermaye ile ve 30 yıl müddetle kurulmuĢtur(Ġnan, 2005:78). Banka 1984 yılında Erol Aksoy tarafından satın alınmıĢ ve unvanı “Ġktisat Bankası Türk Anonim ġirketi” olarak değiĢtirilmiĢtir. Bu unvanla on yıl kadar faaliyet gösteren banka kaynak bulmakta zorlanmaya baĢlamıĢ ve 1994 yılında yaĢanan ekonomik krizle birlikte özkaynaklarının yetersiz kaldığı, artan kur riskiyle kambiyo zararları doğduğu ve ilave kaynak ihtiyacının önemli boyutlara ulaĢtığı tespit edilmiĢtir. Sektördeki diğer pek çok holding bankası gibi grup firmalarına doğrudan ve dolaylı yollardan kullandırılan krediler nedeniyle Banka aktif yapısının ciddi biçimde donuklaĢtığı tespit edilmiĢ ve Banka, 1995 ve 2000 yıllarında iki kez yakın izlemeye alınmıĢtır. Fon tarafından atanan yöneticilerce, rehabilitasyon çalıĢmaları yapılmıĢ, bu süreçte Bankanın satıĢı hazırlıklarına baĢlanmıĢ ve Banka iki kez satıĢa çıkarılmıĢ, ancak bir sonuç alınamamıĢtır. Satılma imkanının kalmaması ve mali yapısının bozukluğu dikkate alınarak 28 Kasım 2001 tarihinde Bankanın bankacılık iĢlemleri yapma ve mevduat kabul etme izninin kaldırılmasına ve tasfiyenin Fon tarafından yürütülmesine karar verilmiĢtir (TMSF(9),2009)..

Kentbank, 22 Eylül 1991 tarihinde Türkiye Konut Endüstri ve Ticaret Bankası Anonim ġirketi adıyla kurulmuĢ, 1994 yılında yapılan ana sözleĢme değiĢikliği ile Kentbank Anonim ġirketi unvanını almıĢtır. BYM tarafından hazırlanan raporlarda, Bankanın normal faaliyet seyri içerisinde günlük ve kısa vadeli taahhütlerini karĢılamada bir sorununun olmadığı ancak gelir-gider dengesinin 1999 yılının ilk altı ayı içinde bozulduğu belirtilmiĢ ve bazı önlemler alınması istenmiĢtir. Bu önlemler arasında hakim ortak kredilerinin azaltılması, dövizdeki açık pozisyonun düĢürülmesi ve özkaynak artırımı yapılması bulunmaktadır. Sonraki yıllarda da BMY tarafından tespit edilen olumsuzlukların sürmesi ve gerekli önlemlerin banka yönetimince alınmaması nedeniyle Kentbank BDDK'nın 9 Temmuz 2001 tarihli kararıyla Fona devredilmiĢtir (BDDK,2001c). BDDK hakkında önce tasfiye kararı alınan bankanın 20 Mart 2002‟de Bankanın tasfiyesinin kaldırılması ve tüm aktif ve pasifleriyle Bayındırbank bünyesinde devren birleĢtirilmesine karar vermiĢtir (TMSF(13),2009).

Milli Aydın Bankası 1913'de Aydın‟da kurulmuĢ, 1980 yılında TariĢbank rumuzunu kullanmaya baĢlamıĢ ve TariĢ‟le yakın iliĢkiler içinde olan merkezini 1983 68 yılında Ġzmir'e nakletmiĢtir. Ülke geneline yayılan bankanın 1990 yılında 34 Ģubesi bulunmaktaydı(Erkan,1993:295). Ancak 1990‟lı yılların sonunda bankanın mali yapısında olumsuzluklar görülmeye baĢlanmıĢtır. Nitekim 1999 yılı sonlarında gerçekleĢtirilen denetimlerinde, sermaye yetersizliği, likidite zafiyeti, gelir-gider dengesizliği, sorunlu kredilerde artıĢ ve zarar artıĢı gibi olumsuzluklar tespit edilince banka yakın izleme kapsamına alınmıĢtır. TariĢbank, Kasım 2000 ve ġubat 2001 krizlerinde nakit açığı sorunlarıyla karĢılaĢmıĢtır. Likidite darboğazını aĢmaya çalıĢan TariĢbank, yüksek fonlama maliyetleri nedeniyle Kasım 2000 ve ġubat 2001 krizlerinde önemli ölçülerde zarar etmiĢtir. Zararı özkaynaklarını aĢarak yabancı kaynaklara sirayet eden ve yükümlülüklerinin toplam değeri varlıklarının toplam değerini aĢan TariĢbank'ın yönetim ve denetimi 9 Temmuz 2001 tarihinde Fona devredilmiĢtir. Bu karar yargı sürecinde iptal edilmesine rağmen banka 23 Mayıs 2002‟de fona kesin olarak devredilmiĢtir. Devrinden sonra fon tarafından rehabilite edilen Milli Aydın Bankası T.A.ġ. TariĢbank, 19 Aralık 2002 tarihinde Denizbank A.ġ.'ye satıĢ yoluyla devir olmuĢ, tüzel kiĢiliği sona ermiĢtir (TMSF(18),2009).

Toprakbank, hakim ortağı Toprak Grubu tarafından 1991 yılında kurulmuĢtur. BYM'nin 1999 yılı denetimlerinde, Bankanın taahhütlerini karĢılamada herhangi bir problemi bulunmadığı belirtilmekle beraber, likidite riskine iĢaret edilmiĢtir. Daha sonra Toprakbank, aktifinin donuklaĢması, gelir gider dengesizliği ve sermaye yapısının zayıf olması nedeniyle 11 Aralık 2000 tarihinde yakın izlemeye alınmıĢtır. Ancak yakın izleme döneminde de, Toprak Grubu kredilerinden tahsilat sağlanamaması nedeniyle, Bankanın kredileri donuklaĢmıĢ, likiditesi önemli ölçüde bozulmuĢ ve Banka büyük oranda sermaye açığı ile çalıĢmak zorunda kalmıĢtır. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu talimatlarını yerine getirmeyen Bankanın mali bünyesindeki olumsuzluklar artarak devam etmiĢ ve 2001 yılında Fona devredilmiĢtir. SatıĢ giriĢimlerinden bir sonuç alınamaması üzerine Bankanın satıĢından vazgeçilmiĢ ve 30 Eylül 2002 tarihinde Bayındırbank ile fiilen birleĢtirilmiĢtir (TMSF(19),2009).

Pamukbank, Çukurova Bölgesi'ndeki pamuk üreticilerine kaynak sağlamak amacıyla, özel sermayeli mevduat bankası olarak, 22 Nisan 1955 tarihinde Adana'da kurulmuĢtur. Çukurova Grubu 1973 yılında, çok ortaklı olarak kurulan Pamukbank'ın hakim ortağı haline gelmiĢtir. TMSF raporuna göre Pamukbank, özellikle aktif-pasif vade uyumunun bozulması, likidite sorunu, özkaynak yetersizliği ve mali bünyedeki 69 bozulma nedenleriyle 1989 yılında yakın izleme kapsamına alınmıĢtır. Bankanın durumu 1994 krizi sırasında yapılan spekülasyonlar nedeniyle daha da kötüleĢmiĢtir. Bu dönemde grup riskleri nedeniyle aktifi donuklaĢan Pamukbank, likidite baskısı nedeniyle yüksek kaynak maliyetlerine katlanmak zorunda kalmıĢtır. Banka mali bünyesinin düzeltilmesine yönelik olarak istenilen tedbirlerin alınması konusunda giriĢimlerde bulunmuĢ, hatta grubun diğer bankası olan Yapı Kredi Bankası ile birleĢtirilmesi gündeme gelmiĢtir. Ancak birleĢme halinde ortaya çıkacak sakıncalar da dikkate alınarak Yapı Kredi Bankası ile birleĢme planları iptal edilen Pamukbank 2001 yılında TMSF‟ye devredilmiĢtir. Bazı yasal ihtilaflara rağmen Pamukbank özel bir kanunla 9 Halk Bankası'na 12 Kasım 2004 tarihinde fiilen devredilmiĢtir (TMSF(15),2009) .

Türkiye Ġmar Bankası, 14 Haziran 1925‟de Ġstanbul‟da kurulmuĢtur. Banka 1970'li yıllarda DoğuĢ Grubu‟na geçmiĢ, daha sonra 1984 yılının Ekim ayında Uzan Grubu tarafından satın alınmıĢtır. Ġmar Bankası, kredilerinin neredeyse tamamına yakınını Uzan Grubuna kullandırması, bankacılık iĢlevlerinden uzaklaĢması, risk yoğunlaĢması yaĢaması, gelir-gider dengesinin bozulması, kârlılığının düĢmesi, likidite sıkıĢıklığının artması ve 1994 yılının ilk yarısında yaĢanan finansal krizin mevcut olumsuzlukları ağırlaĢtırması nedeniyle yakın izleme kapsamına alınmıĢtır. Kriz sonrasında 2000 yılına kadar olan dönemde BYM tarafından bir çok kez uyarılan banka gerekli önlemleri almamıĢ ve mali bünyesindeki bozulmalar artarak devam etmiĢtir. Fona devredilen diğer bankalardan farklı olarak, Ġmar Bankası‟nda çok sayıda usulsüz operasyonel iĢlem yapılmıĢtır. Bankanın Fona devri ile birlikte bilgi iĢlem sistemi eski yöneticiler tarafından çökertilmiĢ, yardımcı ve yasal defterler kaçırılmıĢ ve/veya yok edilmiĢtir. Denetleyiciler tarafından yapılan incelemelerde, Bankanın resmi makamlara sunduğu belge, defter ve raporlarda eski Banka yöneticileri tarafından manipülasyon yapıldığı, Banka yasal defterleri ile mali tablolarında görülen ve kamu otoritelerine bildirilen tutarın çok daha ötesinde, halktan mevduat ve hazine bonosu satıĢı adı altında para toplandığı tespit edilmiĢtir. Banka yetkilileri ve yöneticileri, söz konusu kaynak aktarımını gizlemek maksadıyla yasal olmayan bir çok yöntem kullanmıĢ ve Bankalar

9 16.07.2004 tarihinde kabul edilen “Pamukbank Türk Anonim ġirketinin Türkiye Halk Bankası Anonim ġirketine Devri ve Bazı Kanunlarda DeğiĢiklik Yapılmasına ĠliĢkin” 5230 sayılı kanun.

70

Kanunu baĢta olmak üzere, bankacılıkla ilgili her türlü yasal düzenlemeye ve Ticaret ve Vergi Kanunlarına aykırı iĢlem yaparak çok sayıda suç iĢlemiĢtir. BDDK‟nin 3 Temmuz 2003 tarihli kararıyla Ġmar Bankası Fona devredilmiĢ ve 8 Haziran 2005 tarihli mahkeme kararıyla Bankanın iflasına karar verilmiĢtir (TMSF(10),2009).

Bayındırbank, 27 Mart 1958'de “Çaybank A.ġ.” adı ile çay üreticilerine finansal destek sağlamak amacıyla yerel bir banka olarak, hisselerinin yüzde 49'u devlete, yüzde 51'lik kısmı ise çay üreticilerine ait olmak üzere Rize'de kurulmuĢtur. Zaman içerisinde kamuda toplanan Banka hisselerinin yüzde 98,68'i, 1992 yılında özelleĢtirme kapsamında satılmıĢtır. Daha sonra 1997 yılında Bayındır Holding, Bankayı satın almıĢ ve unvanı "Bayındırbank A.ġ." olarak tescil edilmiĢtir. Banka hisselerinin Bayındır Grubuna satıĢı sonrasında da mali bünyede öncesinden gelen zafiyet devam etmiĢtir. Bayındır Grubu tarafından istismar edilen kaynaklar nedeniyle Bankanın içine düĢtüğü özkaynak yetersizliği, Bayındırbank'ın 2001 yılında Fona devredilmesi sonucunu doğurmuĢtur. Fona devir sonrasında Bankanın mali bünyesi rehabilite edilmeye çalıĢılmıĢ, satıĢ iĢlemleri planlanmıĢ, ancak herhangi bir sonuç alınamamıĢtır. Bu dönemde bazı Fon bankalarını bünyesine katan, satılan bazı Fon bankalarından önemli tutarlarda varlık ve yükümlülük devralan Banka bir geçiĢ bankasına dönüĢtürülmüĢ ve bilanço devirleriyle büyüyen Bankanın unvanı "BirleĢik Fon Bankası A.ġ." olarak değiĢtirilmiĢtir. Bayındırbank‟ın tekrar faal bir mevduat bankası olması olası görünmediğinden unvan değiĢikliği ile birlikte ticari bir banka olarak fiilen kapanmıĢ olduğu varsayılmaktadır (TMSF(3),2009).

Sonradan Türk Ticaret Bankası unvanını alan Adapazarı Bankası 1914 yılında kurulmuĢtur. Türk Ticaret Bankası'nın mali yapısının bozulması süreci 1990'lı yıllarda baĢlamıĢtır. Kredi portföyü içinde önemli bir paya sahip olan Sümer Holding ve bağlı kuruluĢlarının kredi geri dönüĢlerinde 1993 yılında karĢılaĢılan sorunlarla birlikte Banka aktif kalitesi bozulmaya, likidite ihtiyacı artmaya baĢlamıĢtır. Türk Ticaret Bankası'nın likidite sorunu 1994 Krizi ile birlikte derinleĢtirmiĢtir. Bu dönemde yakın izlemeye alınan banka, 1997 yılında Fona devredilmiĢtir. Fonun Banka çoğunluk hisselerine sahip olmasından sonra. Bankanın Olağanüstü Genel Kurulu, 9 Ağustos 2002 tarihinde toplanmıĢ ve Genel Kurul kararıyla Bankanın infisah ve tasfiyesine karar verilmiĢtir (TMSF(20),2009).

71

3.1.6.4. 1994 Yılı Sonrasında Kapanan Yatırım Bankaları

Bu baĢlıkta incelenen 1994 yılı sonrasında kapanan yatırım bankaları ayrı olarak ele alınmıĢtır. Çünkü bu bankaların mevduatları olmadığı için tasfiye yoluyla kapanma süreçlerinde TMSF devre dıĢı kalmaktadır. Söz konusu bankalardan BirleĢik Yatırım Bankası, Atlas Yatırım Bankası, Okan Yatırım Bankası ve Park Yatırım Bankası mali durumları bozulduğu halde, mevduat kabul etmediği için TMSF‟ye devredilmemiĢ, Bakanlar Kurulu Kararı ile kapatılmıĢtır. Bu özel durumda, mali bünyesi taahhütlerini karĢılayamayacak kadar zayıflayan yatırım bankalarının faaliyet izni ve bankacılık iĢlemleri yapma yetkisi hükümet tarafından kaldırılmıĢtır. Bunun nedeni o dönemde BDDK‟nin henüz faaliyete geçirilmemiĢ olmasıdır. Kapanan diğer yatırım bankalarında ise faaliyetine baĢlamıĢ olan BDDK, TMSF‟yi devreye sokmadan Bankalar Kanunu‟nun verdiği yetki ile tasfiye yoluna baĢvurmuĢtur. Sınai Yatırım ve Kalkınma Bankası ve Fibabank ise kendi iradeleri ile devredilerek tasfiye olmuĢ olan iki yatırım bankasıdır. Kapanan yatırım bankalarını gösteren Tablo 12 aĢağıda verilmiĢtir.

Tablo 12. 1994 Yılı Sonrası Kapanan Yatırım Bankaları KuruluĢ KapanıĢ Banka Adı Kapanma ġekli Tarihi Tarihi BirleĢik Yatırım Bankası 1989 1999 Ġflas Atlas Yatırım Bankası 1998 2001 Ġflas Okan Yatırım Bankası 1998 2001 Ġflas Park Yatırım Bankası 1991 2004 Ġflas Sınai Yatırım ve Kredi Bankası 1963 2002 TSKB'na Devir Fibabank 1985 2003 Finansbank'a Devir

BirleĢik Yatırım Bankası, Kavala grubu tarafından 1989 yılında kurulmuĢtur. Banka Orhan Aslıtürk tarafından teminat mektubunun usulsüz bir Ģekilde tazmin edilmesi ile zarar uğratılmıĢ, bu arada Kavala ailesine ait olan grup Ģirketlerine kullandırılan kredilerin ağırlıkta olduğu donuk kredilerle aktif yapısı bozulmuĢtur. Bankanın 1999 yılında sadece dört çalıĢanı vardır. Yapılan denetimler sonucunda dönem dönem kredi ve teminat mektubu verme iĢlemlerine kısıtlamalar getirilmiĢtir. Bununla birlikte mali bünyesinin taahhütlerini karĢılayamayacak derecede zayıflamıĢ olduğu tespit edilen BirleĢik Yatırım Bankası A.ġ.'nin bankacılık iĢlemleri yapma izni, 22 Aralık 1999 tarihinde kaldırılmıĢtır. Bankanın kapanmasına neden olan bu karar BDDK henüz faaliyete geçmediği için Bakanlar Kurulu‟nca alınmıĢtır.

72

Atlas Yatırım Bankası, Süzer grubu tarafından 1998 yılında "Süzer Yatırım Bankası A.ġ." kurulmuĢ aynı yıl faaliyete geçmiĢtir Yatırım bankası olmakla beraber dolaylı ve dolaysız iĢlemlerle bağlı bulduğu grubu fonlayan bankanın 10 Temmuz 2001 tarihinde 378 sayılı BDDK Kararı ile bankacılık iĢlemleri yapma izni kaldırılmıĢtır. Söz konusu karara göre Atlas Yatırım Bankası A.ġ.‟nin bankacılık iĢlemleri yapma izni hakim sermayedarının mali gücündeki zafiyet dolayısıyla banka mali bünyesinin güçlendirilmesine imkan bulunmaması nedeniyle kaldırılmıĢtır. Banka yükümlülüklerinin toplam değerinin, varlıklarının toplam değerini aĢması ve bankanın yönetim ve denetimini elinde bulunduran ortakların, bankanın kaynaklarını bankanın emin bir Ģekilde çalıĢmasını tehlikeye düĢürecek biçimde doğrudan veya dolaylı olarak kendi lehlerine kullanmaları bankacılık izninin kaldırılmasındaki önemli nedenlerdir.

Okan Yatırım Bankası 25 Haziran 1998 tarihinde bankacılık iĢlemlerine baĢlamıĢtır. Bankanın bankacılık iĢlemleri BDDK'nın 9 Temmuz 2001 tarih ve 380 sayılı Kararı ile bankacılık iĢlemleri yapma izni kaldırılmıĢtır. Daha sonra mahkeme kararı ile tekrar faaliyet izni almıĢ, ancak BDDK devam eden yargı sürecinde bu izni tekrar iptal etmiĢtir. BDDK‟nin karar metnine göre Okan Yatırım Bankası‟nın kapanıĢ gerekçesi; bankanın istenen tedbirleri almaması, yükümlülüklerini vadesinde yerine getirmemesi ve yükümlülüklerinin toplam değerinin varlıklarının toplam değerini aĢmasıdır.

Park Yatırım Bankası 1991 yılında kuruluĢ izni alarak, Karamehmet Holding tarafından bir yatırım bankası olarak 1992 yılında kurulmuĢtur. Mevduat kabul etme dıĢında tüm bankacılık faaliyetlerinde iĢlem yetkisi olan banka, yatırım bankası olarak emtia ve gayrimenkul ticareti ile leasing iĢlemi de yapmıĢtır. Bankanın bankacılık iĢlemleri yapma izni 6 Aralık 2000 tarihinden itibaren kaldırılmıĢtır. BDDK kararına göre banka yükümlülüklerini vadesinde yerine getirememektedir ve yükümlülüklerinin toplam değeri varlıklarının değerini aĢmıĢtır. Daha sonra BDDK tarafından iflası istenen Park Yatırım Bankası mahkeme kararı ile 15 Temmuz 2004 tarihinde iflas etmiĢtir.

Sınai Yatırım ve Kalkınma Bankası 13 Mart 1963 tarihinde "Sınai Yatırım ve Kredi Bankası A.O." unvanı ile kurulmuĢtur. Eroğuz‟a göre banka, Türkiye‟de mevcut ve kurulacak özel sektöre ait sanayi ve orta vadeli yatırım ve iĢletme kredileri sağlamak, yerli ve yabancı özel sermayenin Türkiye‟de özel sektör tarafından kurulacak sanayiye 73 iĢtirakini teĢvik ve Türkiye‟de menkul kıymetler piyasasının kurulup geliĢmesine hizmet etmek amacıyla kurulmuĢtur (1969:150-151). Banka, T. İş Bankası, Akbank, T.Garanti Bankası, T.Dış Ticaret Bankası ve T.Vakıflar Bankası ortaklıklarından oluşmaktadır. Bankanın unvanı 18 Haziran 1997 tarihinde "Sınai Yatırım Bankası A.ġ." olarak değiĢmiĢtir. Banka, BDDK'nin 27 Mart 2002 tarih ve 659 Sayılı Kararı ile her türlü hak, alacak, borç ve yükümlülükleri ile birlikte tüzel kiĢiliğinin sona erdirilmesi suretiyle Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.ġ.'ye devredilmiĢtir.

Fibabank, “Chemical Mitsui Bank A.ġ.” unvanıyla yabancı sermayeli bir banka olarak kurulmuĢtur. Ortaklık yapısı bir kaç kez değiĢen bankanın, 1999 yılında tamamının Fiba Grubu Ģirketlerine satılmasının ardından statüsü değiĢerek özel sermayeli mevduat bankaları grubuna dahil edilmiĢtir. Fiba Bank A.ġ.‟nin Finans Bank A.ġ.'ye devredilmesine BDDK'nın 3 Nisan 2003 tarih ve 1023 sayılı Kararı ile onay verilmiĢtir. Bankanın devre dair genel kurul kararlarının tescil edilmesiyle, tüm hak ve borçları ile mevduatı Finans Bank A.ġ.'ye intikal etmiĢ, tüzel kiĢiliği 9 Nisan 2003 tarihinde Ġstanbul Ticaret Sicili'nden sildirilerek sona ermiĢtir.

3.2. KAPANMIġ OLAN BANKALARIN ĠLGĠLĠ OLDUĞU KANUNA GÖRE DEĞERLENDĠRĠLMESĠ

Banka hukukunun temel yasalarından biri kuĢkusuz Bankalar Kanunu‟dur. Bankalar Kanununun yanı sıra ödünç para verme iĢleri ile ilgili yasal düzenlemeler de bankaları yakından ilgilendirmektedir. Ülkemizde 1933 yılında kabul edilen ve üç yıl yürürlükte kalan 2243 sayılı Mevduatı Koruma Kanunu, ilk Bankalar Kanunu olarak nitelendirilebilir. Ġkincisi, 1936 yılında kabul edilen ve 22 yıl yürürlükte kalan 2999 sayılı Bankalar Kanunu‟dur. Daha sonra kapsamı ve yenilikleri ile Türk bankacılığında yeni bir devir açtığından Ģüphe edilmeyen 7129 sayılı Bankalar Kanunu 1958 yılında yürürlüğe girmiĢtir. Bu kanunda daha sonra yaĢanan ekonomik ve finansal geliĢmelere paralel olarak 28 ve 70 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler ile önemli değiĢiklikler yapılmıĢtır. Daha sonra 7129 sayılı Bankalar Kanunu, 1985 yılında yerini 3182 sayılı Bankalar Kanunu‟na bırakmıĢtır. Bankacılık alanında 1985 yılından itibaren yaĢanan hızlı geliĢmeler, finansal piyasaların derinleĢmesi, banka faaliyetlerinin milli gelir içindeki payının yükselmesi, artan piyasa riskleri karĢısında bankaların rasyonel 74 yönetilememesi ve özellikle de bankaların ortakları tarafından istismar edilmesi sonucunda 1999 Yılında 4389 ve 2005 yılında da 4389 Sayılı Banka Kanunları devreye sokulmuĢtur. Özellikle bu son iki kanun Türk Bankacılık tarihinde en yoğun banka kapanmalarının yaĢandığı dönemde banka kapanmalarının neden ve koĢullarını belirlemiĢ ve bir çok bankanın tasfiyesinde bizzat uygulanmıĢtır. AraĢtırmanın bu bölümünde, 1865 Murabaha Nizamnamesi‟nden bugüne kadar yürürlükte kalan bankalar kanunları ve ilave yasal düzenlemeler özetlenmiĢtir. Özellikle banka kapanmaları ile ilgili olan maddelerin üzerinde durularak, banka kapanmalarının yasal çerçeveleri de bu bölümde sunulmuĢtur. Tablo 13‟te 1865 yılından günümüze kadar ülkemizde bankacılıkla ilgili olarak uygulanmıĢ olan kanun ve diğer önemli yasal düzenlemeler kronolojik olarak verilmiĢtir.

Tablo 13. Bankacılıkla Ġlgili Önemli Kanun ve Yasal Düzenlemelerin Kronolojisi Kanun Adı 1865 1933 1936 1958 1979 1983 1985 1999 2006 Murabaha Nizamnamesi X 2243 sayılı Mevduatı Koruma Kanunu X 2999 Sayılı Bankalar Kanunu X 7129 Sayılı Bankalar Kanunu X 7129 sayılı B.Kanunu ile Ġlgili 28 Sayılı KHK X Bankalar Hakkında 70 sayılı KHK X 3182 Sayılı Bankalar Kanunu X 4389 Sayılı Bankalar Kanunu X 5411 Sayılı Bankalar Kanunu X

3.2.1. 2243 sayılı Mevduatı Koruma Kanunu (1933-1936)

Devletin ülkemizde bankalarla ilgili getirdiği ilk önlemlerden biri, azami faiz oranlarının tespitidir. Osmanlı Ġmparatorluğu döneminde murabahacılığı (aĢırı kar koyma, tefecilik) önlemek için 1852, 1864 ve 1887 yıllarında üç kez en yüksek faiz haddi saptanmıĢtır. Bunlardan en önemlisi 22 Mart 1887 tarihli Murahaba Nizamnamesi olup, Medeni Kanunun kabulü sonrasında da uygulamada kalmaya devam ettiği için, 1957 yılına kadar yürürlükte kalmıĢtır (Akgüç, 1971:42-43) Cumhuriyetin ilanından sonra, milli bankacılık alanında yaĢanılan hızlı geliĢmeler sonrasında milli bankaların sayısı 1933 yılında 45‟e ulaĢmıĢtır. Ancak Dünya Ekonomik Krizi‟nin olumsuz etkileri, bazı bankaların mali güçlüklerle karĢılaĢması, banka faaliyetlerinin disiplin altına 75 alınması ve mevduat sahiplerinin haklarının korunması ihtiyacının daha Ģiddetli duyulmasına yol açmıĢ ve bu amaçla 30.05.1933 tarih ve 2243 sayılı Mevduat Koruma Kanunu devreye sokulmuĢtur (Akgüç, 1971:43).

Mevduatı Koruma Kanunu 05.06.1933 tarih ve 2419 sayılı Resmî Gazete‟de yayımlanmıĢtır. Bu kanunla Cumhuriyet döneminde ilk kez bankalar Maliye Bakanlığı nezdinde kayıt altına alınmaya ve sermayelerini belirli düzeylere artırmaya mecbur kılınmıĢlardır. Mevduatı Koruma Kanunu adıyla çıkartılan 2243 sayılı kanun bankacılık faaliyetlerini düzenleyen, bankaların anonim, hisseli komandit veya limited Ģirket olarak kurulmasını zorunlu kılan, mevduat kabulünü Maliye Bakanlığı iznine bağlayan ve minimum sermaye, kabul edilebilecek mevduat ve bir kiĢiye açılabilecek kredi tutarlarına sınırlamalar getiren bir kanundur. Aynı zamanda bu kanun “Yeminli Bankalar Murakıpları” örgütünü de kurmuĢtur. Akgüç‟e (1971:44) göre bu kanun, sadece mevduatı koruyucu bir kanun değil, gerçekte memleketimizde kabul edilmiĢ ilk Bankalar Kanunu‟dur.

Bu kanunda bankaların kapanmaları ile ilgili olarak sadece isteğe bağlı (iradi) tasfiyeden söz edilmektedir. Bu Ģekilde tasfiye olmak isteyen bankaların yapacakları iĢlem Kanun‟un 17. maddesinde belirtilmiĢtir. Buna göre:

Türkiye’de faaliyette bulunan bankalar, muamelelerini tasfiye etmek istedikleri takdirde, keyfiyeti gazetelerle ilân ve sahiplerine de tebliğ ederek ellerinde bulunan mevduat, emanet ve hesabı cari matluplarını vadeli olsalar bile vadelerini beklemeksizin, iki ay zarfında iadeye ve bu müddet zarfında sahibi müracaat etmeyen mevduatı Maliye vekâleti emrine, Cümhuriyet merkez bankasına tevdie mecburdurlar.

Maddeden de görüldüğü üzere yasa sadece tasfiye olmak isteyen bankaların emanet ve mevduat ile ilgili yapacağı iĢlemi göstermekte, baĢka türlü bir tasfiyeden söz edilmemektedir.

Kanunun yürürlükte olduğu üç yıl içerisinde Ġktisat Türk A.ġ., Türkiye Sanayi Kredi Bankası, Ġstanbul Bankası, Karaman Çiftçi Bankası, Aksaray Halk Ġktisat Bankası ve Kayseri Milli Ġktisat Bankası birleĢme dıĢı Ģekillerle kapanmıĢlardır.

76

3.2.2. 2999 sayılı Bankalar Kanunu (1936-1958)

Mevduatı Koruma Kanunu‟nun uygulanmasından alınan tecrübeler ve yabancı ülkelerde yeni uygulamaya konulan bankalar kanunu hükümlerinden yararlanılarak hazırlanan 2999 sayılı Bankalar Kanunu 01.06.1936 tarihinde kabul edilmiĢtir. Daha sonra yürürlüğe girecek olan 7129 sayılı kanunun lahiyasında, 2999 Sayılı Kanunun, bankaların kuruluĢ Ģekli, dahilî teĢkilâtı, kredi muameleleri ve karĢılıklar, muhtemel riskler karĢılığı, hesap hulâsaları ve bilânço ve defterlerle kanunun tatbikatını kontrolle vazifelendirilen yeminli bankalar murakıpları ve kanuna muhalefet halinde tatbik edilecek cezai müeyyideler hakkında hükümler ihtiva ettiği ve bu bakımdan Mevduatı Koruma Kanununa göre daha ileri bir aĢama olduğu belirtilmektedir.

Kabulünden sonra, 9 Haziran 1936 tarih ve 3325 sayılı Resmi Gazete‟de yayımlanan bu kanun bankacılık ile ilgili ilk detaylı kanun olma özelliğini taĢımaktadır. Kanunun gerekçelerinin belirtildiği Eshabı Mucibe lahiyasında (V. Devre TBMM Zabıt Ceridesi Sıra Sayısı 204) bu kanunun temel prensibinin, Bir bankanın yönetimi ve sorumluluğunu almıĢ olanların bulundukları makamlara verilmiĢ hak ve yetkilerden yararlanarak ait oldukları kurumun menabiini ve itibarını Ģahsî menfaat ve kazançlarına araç yapmalarını önlemek olduğu belirtilmektedir. Lahiyanın devamında bir bankanın güvenlik ve geliĢmesinin banka yöneticilerinin kiĢisel yeteneklerine, bilinçli eylemlerine ve kiĢisel çıkarlarını yönetime hakim kılmamak gibi görev ve sorumluluk duygularına bağlı olduğu vurgulanmaktadır. Bu kanun 2243 sayılı Kanun‟dan farklı olarak ilk defa yöneticilerin sorumluluğundan bahsetmiĢtir. Ayrıca, umumi disponibiliteye ek olarak kanunun 26. maddesi ile bankalara beĢ yıl içerisinde aĢamalı olarak, yüzde 15 oranında munzam karĢılık ayırma zorunluluğu devreye sokulmuĢtur. Böylece iflas durumunda mevduatın imtiyazlı kısmının mevduat sahiplerine hızlı bir biçimde dağıtılması garanti altına alınmıĢtır.

Bu kanunda da kendiliğinden tasfiye olacak bankalarla ilgili 2243 sayılı kanunun 17. maddesi, zaman aĢımı hükümleri hariç aynen korunmuĢtur. Ayrıca kanunun düzenleyici hükümlerine uymayan bankaların mevduat kabul izninin Maliye ve Ġktısad Vekilliklerinin müĢterek kararı ile kaldırılması da; bu kanunun 60. maddesinde hükme bağlanmıĢtır. Ancak banka kapanmaları ile ilgili asıl değiĢiklik bankaların mahkeme yoluyla kapanmaları yolunun açılması olmuĢtur. Bu kanunun 61 ve 62 maddesi belirli 77 koĢul ve gereklilikleri yerine getirmeyen bankaların mahkeme yoluyla kapanacağına dair hükümler getirmiĢ, böylece Türk Bankacılık tarihinde 1936‟dan itibaren kanun yoluyla bir çok bankanın kapanması ile sonuçlanan süreç baĢlamıĢtır.

Kanunun 61. maddesinde yabancı bankalarla ilgili düzenlemelere uymayan yabancı bankaların kapatılacağı belirtilirken, yine aynı maddenin D fıkrasında kanunun Geçici 3. maddesinde düzenlenen “Bu kanunda verilen mühletler müstesna, bütün bankalar bu kanunun neĢri tarihinden itibaren bir sene içinde esas mukavelelerini ve dahilî teĢkilatlarını bu kanun hükümlerine uydurmağa mecburdurlar. “ hükmüne uymayan bankaların kapatılacağı ifade edilmiĢtir.

Kanundaki 62. madde ise bankaların iflasındaki sorumluluk da ilk defa düzenlenerek, bir bankanın iflâsı halinde, iflasa o bankanın yönetici ve yetkililerin kanuna aykırı hareketlerinin neden olduğunun tespit edilmesi durumunda söz konusu kiĢilerin kiĢisel olarak iflaslarına karar verilmesi yaptırımını düzenlemiĢtir. Bu düzenleme kanun gerekçesinde bahsedilen banka idarecilerinin “….mensup oldukları müessesenin menabiini ve itibarını Ģahsî menfaat ve kazançlarına vasıta ittihaz etmeleri ihtimalini önlemek” temel prensibiyle uyumlu olduğu görülmektedir.

Yukarıda belirtilen “bütün bankalar bu kanunun neĢri tarihinden itibaren bir sene içinde esas mukavelelerini ve dahilî teĢkilatlarını bu kanun hükümlerine uydurmağa mecburdurlar” hükmüne uymayan Kayseri Milli Ġktisat bankası ,1936 yılında yürürlüğe giren Bankalar Kanununa göre bankanın devamına imkan olmadığı,masraflı olduğu gerekçesi ile infisah olmuĢtur (Ökçün,1997:233). Kanunun yürürlükte olduğu dönemde kapanan yirmi bankadan, kapanıĢ nedeni tam olarak bilinmeyen bir kısmının bu kanuna ayak uyduramadığı için kapanmıĢ olması yüksek bir olasılıktır.

3.2.3. 7129 sayılı Bankalar Kanunu (1958-1985)

Bankacılıkla ilgili olarak ülkemizde 2999 sayılı kanundan sonra uzun bir süre yeni bir kanun veya yasal düzenleme yapılmamıĢtır. Bu kanundan ancak 22 yıl sonra 23.06.1958 tarihinde 7129 sayılı bankacılık kanunu yapılmıĢtır. Bu kanunun gerekçesinde (eshab-i mucibe) 2999 sayılı kanunla ilgili olarak 78

“...filhakika bahis mevzuu kanunun kuruluş ve idareye mütaallik hükümleri bankaların emin bir şekilde faaliyette bulunmalarına kifayet etmediği gibi mevduat ve krediler hakkında mevcut hükümler de bâzı mühim noksanları ihtiva etmekte ve bilhassa 1950 den sonra iktisadi ve malî sahada kaydedilen pek geniş ve şümullü inkişafın yarattığı yeni şartların icaplarına intıbak edememektedir.(TBMM,1958)”

denilerek, adı geçen kanunun geliĢmelerin gerisinde kaldığı ve kuruluĢ ve yönetimle ilgili hükümlerin bankaların güvenli çalıĢmasına yetmediği açık bir dille ifade edilmektedir. Yine gerekçede 1936 senesinden beri yürürlükte bulunan 2999 numaralı Bankalar Kanununun yerine geçmek üzere hazırlanmıĢ olan 7129 sayılı kanunun, bankacılığımıza bugünün icaplarına uygun yeni bir hüviyet verilmesi gerekliliğinden hareket edildiği, 19 yıldan beri yürürlükte olan eski kanunun bazı önemli eksiklik ve kusurlarının olduğu belirtilmiĢtir. Gerekçede ayrıca Ġkinci Dünya SavaĢı ve onu takibeden yıllarda bankaların iktisadi hayatın odakları haline gelmesi dolayısıyla diğer ülkelerin bankalar kanunlarında önemli değiĢiklikler ve eklemeler yapıldığının da altı çizilmiĢtir.

Bu kanunla getirilen en önemli düzenlemelerden birisi, bankaların kredi plasmanlarını ve kredi verilecek sektörleri devlet eliyle kontrol edebilmek için bir “Banka Kredilerini Tanzim Komitesi” oluĢturulmasıdır. Bu komite aynı zamanda kanunun uygulaması ve diğer bankacılık konusunda görüĢ alıp vermekle görevlendirilmiĢtir. Komiteyi tanımlayan kanunun 47. maddesine göre komite;

“Maliye Vekili, Ticaret Vekili, Çalışma Vekili, Hazine Umum Müdürü, İç Ticaret Umum Müdürü, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Umum Müdürü, Amortisman ve Kredi Sandığı Umum Müdürü, Türkiye Ticaret Odaları, Sanayi Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği Umumi Kâtibi, ödenmiş sermaye ve ihtiyatları yekûnu 5 milyon liradan fazla bankaların umum müdürlerinin kendi aralarından iki sene için seçecekleri dört umum müdür ile ödenmiş sermaye ve ihtiyatları yekûnu 5 milyon liradan az banka umum müdürlerinin kendi aralarından iki sene için seçeceği bir umum müdürden ve Bankalar Birliği mümessilinden teşekkül eder.”

Komitenin bir diğer özelliği de yine kanunun bankalarla ilgili alacağı önlemlerle ilgili görüĢü alınan bir merci olmasıdır. Ayrıca disponibilite oranları, mevduat kabulüne izin yetkisi de komiteye bırakılmıĢtır. Bu haliyle Banka Kredilerini Tazmin Komitesi bankacılık hukuku açısından yetkileri kısıtlı olsa da düzenleyici ve gözetleyici bir üst 79 kurulun ilk örneği sayılabilir. Banka Kredilerini Tanzim Komitesi‟nin banka kapanmaları ile ilgili aldığı bazı kararlar aĢağıda Tablo 14‟te kronolojik olarak verilmiĢtir.

Tablo 14. Banka Kredilerini Tanzim Komitesi’nin Banka Kapanmaları ile Ġlgili Bazı Kararları (1958-1964)

Karar Tarihi Kararın Ġçeriği 10.11.1958 -Muhabank, Tümsübank ve Ġzmir Esnaf ve Ahali bankasının tasfiyesi hakkında 17.05.1960 -Esnaf Kredi Bankasının 7129 sayılı Kanunun 60 ncı maddesinde yazılı hallere duçar olduğu hakkında. 18.05.1960 -Maden Kredi Bankasının mevduat kabul yetkisinin ref”i hakkında. 20.05.1960 -Sanayi Bankasının tasfiyesi hakkında. 04.06.1960 -Esnaf Kredi Bankası A.ġ. nin mevduat kabul yetkisinin kaldırılması hakkında. 04.06.1960 Sanayi Bankası A.ġ. nin mevduat kabul yetkisinin kaldırılması hakkında 09.07.1960 T.BirleĢik Tasarruf ve Kredi Bankası ile T.Bağcılar Bankasının, 7129 sayılı Kanunun 60 ıncı maddesinde yazılı hallere düçar olduğu hakkında. 09.08.1960 Doğubank‟ın 7129 sayılı Kanunun 60 ıncı maddesinde yazılı hallere düçar olduğu ve Niğde Bankasının mevduat kabul yetkisinin kaldırılması. 22.04.1963 Sağlık Bankasının mevduat kabul yetkisinin muvakkaten kaldırılması hakkında. 21.12.1963 Raybank T.A.ġ. için muvakkat Ġdare Meclisi teĢkili hakkında. 01.07.1964 Bankalar Tasfiye Fonundan Raybank için yapılacak tahsis hakkında. TBB raporlarından yararlanılarak oluşturulmuştur.

Tablo 14‟den de görüldüğü gibi, bu kanunla oluĢturulan Komite aldığı kararlarla, bu dönemdeki bir çok bankanın kapanma sürecinde önemli rol oynamıĢtır. Kanun ayrıca banka kapanmaları açısından önceki kanuna göre çok daha detaylı uygulamalar getirmiĢtir. Yeminli murakıplarca denetlenen bankalarla ilgili alınacak önlemler, ve kamu otoritesince alınacak tasfiye kararı kanunda açıkça anlatılmıĢtır. Kanunun 60. maddesine göre mali yapısının zaafa uğraması veya uğrayabilecek olması halinde, Maliye Bakanlığı hükümetten yetki alarak, banka için geçici bir yönetim kurulu seçebilir ve gerekli gördüğü diğer önlemleri alabilir.

Kanunun 62. maddesi ise 60. maddeye göre hakkında önlem alınan, mevduat kabul yetkisi kaldırılan, kanun hükümlerine aykırı davrandığı için faaliyetlerinin yasaklanması için mahkemeye verilen, mahkeme kararı ile geçici veya kalıcı olarak faaliyetleri yasaklanan veya diğer nedenlerle tasfiyesine karar verilen bankalar için murakıp görevlendirilmesini öngörmektedir. Kanunun 64. Maddesine göre ise kapama kararı verilen, iflasına hükmedilen veya tasfiyeye kendi isteği ile giden bankalarda 80 görevli iflas idaresi veya atanan tasfiye memurları, tasfiyeyi izleyip Maliye Bakanlığına raporlarlar.

Bu kanunda ilk defa banka kapanma yollarından olan devir ve birleĢme de 63. maddede tanımlanmıĢtır. Bu maddeye göre, devir veya birleĢme iĢlemleri Maliye Bakanlığının iznine bağlıdır. Maliye Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı ve TCMB‟nın görüĢünü alarak, talebe izin verir. Bunun dıĢında kendi kendine tasfiye ile ilgili hükümler ile iflas durumunda yöneticilerin sorumluluğu konularındaki düzenlemeler bir önceki kanunla hemen hemen aynı hükümleri içerecek Ģekilde belirlenmiĢtir. Bir çok kez yasa veya KHK ile değiĢtirilen 7129 sayılı kanunun düzenleyiciliği ve yeterliliği çok kez tartıĢma konusu olmuĢtur. Erem‟e göre, 7129 Sayılı Bankalar Kanunu‟nun bankaların sermaye yeterliliği açısından yaptığı düzenlemeler gerçekçi değildir, kanunun genel hukuk prensipleri ile uyuĢmayan bölümleri vardır ve sürekli geliĢen ekonomik akıĢı izleyebilecek nitelikten uzak durgun bir yapısı bulunmaktadır (1969:158-161). Erem‟in sermaye yeterliliği ile ilgili eleĢtirisinin aksine, AkĢehir Bankası ana sözleĢmede öngörülen sürenin dolmasının yanı sıra Bankalar Kanunu‟nun sermaye ihtiyat akçesi olarak öngördüğü 2.000.000 TL‟nı gerçekleĢtirmenin imkansız olduğu nedeniyle kapanmıĢtır (Ökçün,1997:235). Gerçekten de 7129 Sayılı Bankalar Kanunu‟nun 6. Maddesi “Türkiye‟de teĢekkül eden bankaların tediye edilmiĢ sermayeleri ile ihtiyat akçeleri baliğinin…. en az 2 milyon lira olması ” koĢulunu Ģarta bağlamıĢtır. Bu kanun bir çok kez değiĢtirilmesine karĢın, 1985 yılına kadar 27 yıl yürürlükte kalmıĢtır.

3.2.3.1. 7129 sayılı Bankalar Kanunu’na Ek Kanun Kanun No: 153 (1960)

Özellikle tasfiye hükümlerini yeniden düzenlemesi açısından önemli olan ve 06.12. 1960 tarihinde kabul edilen bu kanun, Maliye Bakanı‟na 7129 sayılı kanunun 60. maddesinde sayılan tedbirlerin alınmasından sonra, sorunlu olan bir bankayı tedricen tasfiye etme yetkisi vermiĢtir. Bu yetkinin izin verdiği tasfiye diğer kanunlarda önceden bulunmayan yeni bir tasfiye türü olup, buna göre bakanlığın seçeceği bir bankanın gözetim ve yardımı ile yapılır. Bununla ilgili olarak kanunda tedrici tasfiyenin icrası ile ilgili 2. maddenin ifadesi Ģöyledir “ …ödenmiĢ sermaye ve ihtiyatları yekûnu 50 milyon liradan fazla olan bankalar arasından, tâyin edeceği bir bankanın nezaretinde ve malî ve teknik yardımı ile icra edilir”. Görevlendirilen bankaya, tasfiye sonrasında ortaya çıkan 81 açık Kanunun 1. maddesinde öngörülen ve Merkez Bankası nezdinde oluĢturulan Amortisman ve Kredi Sandığı Fonundan ödenir. Bu fon bugünkü TMSF‟nin temelini oluĢturmuĢtur.

Doğubank, Esnaf ve Kredi Bankası, Türkiye BirleĢik Tasarruf Bankası, Tutum Bankası, Raybank, Türkiye Kredi Bankası, bu kanunla birlikte uygulamaya konulan tedrici tasfiye yöntemi ile kapanmıĢtır.

3.2.3.2. 7129 sayılı Bankalar Kanununun Bazı Maddelerinin DeğiĢtirilmesine ĠliĢkin 28 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (1979)

Gerekçesi, TBMM Zabıt Ceridesi‟nde, “Dördüncü beĢ yıllık kalkınma planında da öngörüldüğü üzere, belirlenen sektörel üretim ve yatırım hedeflerinin kredi gereklerinin yeterli ölçüde sağlanması, bu kredilerin etkinlikle, yöreler ve gelir grupları açısından dengeli geliĢmeyi gözetecek biçimde kullanılması ilkeleri dikkate alınarak, bankacılık sistemine tasarrufları planlanan ekonomik ve toplumsal hedeflere yöneltecek yapı ve iĢleyiĢ kazandırılması amacıyla ve 2171 sayılı Yetki Kanununa dayanılarak 7129 sayılı Bankalar Kanununun bazı maddelerinin, günün koĢullarına uygun bir biçimde yeniden düzenlenmesi gerekli görülmüĢtür” olarak özetlenmiĢtir (1979, Sıra Sayısı:276). Bu KHK esasen holding bankacılığını sınırlandırmaya yönelik olarak düzenlenmiĢtir. Söz konusu KHK‟da banka sahipliğinin yaygınlaĢtırılarak sermayenin belli ellerde toplanmasının önlenmesi için alınan önlemler Ģöyle açıklanmıĢtır

“Yürürlükteki Kanunda 20 olarak saptanmış bulunan “oya katılma hakkına sahip” ortak sayısı, bankaların halka açık ortaklar haline gelmelerini sağlamak amacıyla artırılarak 100 ortağa çıkarılmış. Bankaların, sermayelerinden çok halktan topladıkları fonları kullandıkları gerçeği dikkate alınarak, belli sayıda kişinin bu fonların kullanımındaki aşırı etkinliğini önlemek için bir kişinin, ailenin ya da grubun banka sermayelerindeki payları sınırlandırılmış, Ayrıca, bu değişikliklerin etkisini artırıp denetimi mümkün kılabilmek için, banka hisse senetlerinin % 51 olan ada yazılı kısmı % 100 'e çıkarılmıştır.”

Kararname‟nin 39. maddesi ile, bankaların belirli sektörlerde çalıĢan, %20'nin üzerinde sermayesine katıldıkları iĢtiraklerine açabilecekleri krediler de sınırsız olmaktan çıkarılarak kredi sınırları içine alınmıĢ, halktan toplanan paraların iĢtirakler lehine ayrıcalıklı kullanımı önlenmiĢtir. Bankaların tasfiyesine yönelik en önemli 82 değiĢiklik ise Mali bakımdan güç duruma düĢtüğü için idaresine müdahale edilen bir bankanın tasfiyesine karar verilmeden önce, baĢka bir banka ile birleĢtirilmesi veya devri olanakları araĢtırılabilecek, aktif ve pasifini devralacak bankaya tasfiye fonundan faizsiz ödünç Ģeklinde mali yardım da yapılabilecektir. Ayrıca 60. Maddenin gerekçesinde “Bankalar Yeminli Murakıplarınca yapılan inceleme sonucunda, bir bankanın yasalara, bankacılık ve muhasebe ilkelerine aykırı işlemleri nedeniyle malî bünyesinin ciddi şekilde zayıflamakta olduğu anlaşıldığında…. Maliye Bakanlığı uygun bir süre vererek kanuna aykırı durumların düzeltilmesini, bankacılık ve muhasebe ilkelerine uygunluğun sağlanmasını ve malî bünyenin güçlendirilmesini isteyebilir”

denilmektedir. Yine Kararname‟ye göre; verilen süre içinde bankaca gerekli önlemlerin kısmen ya da tamamen alınmaması ve Bankalar Yeminli Murakıplarınca yapılan incelemeler sonucunda Bankanın mali bünyesinin taahhütlerini karĢılayamayacak derecede zayıflamıĢ bulunduğunun ya da bu durumun gerçekleĢmek üzere olduğunun saptanması halinde; T.C. Merkez Bankasının da görüĢünü alarak geçici bir Yönetim Kurulu oluĢturmaya ve gerekli bütün önlemleri almaya Maliye Bakanı yetkilidir. Geçici Yönetim Kurulu, göreve baĢlama gününe göre düzenlenecek ara bilânçosunu ve alınması gereken önlemlere iliĢkin görüĢ ve önerilerini içeren bir raporu en kısa zamanda Maliye Bakanlığına verir. Murakabede Hükümetin Yetkileri faslının 60. maddesinde bankaların iflas ve tasfiyesi detaylı olarak düzenlenmiĢtir. Buna göre: Maliye Bakanı alınan önlemlere karşın Bankanın çalışmasının sürdürülmesine olanak görmediğinde, öncelikle bir başka banka ya da bankalarla birleşme ya da devir olanaklarını araştırır. Bu amaçlar için, bankanın aktif ve pasifini devralacak bankaya, bu Kanunun ek birinci maddesi gereğince tesis olunan Bankalar Tasfiye Fonundan uzun süreli faizsiz ödünç şeklinde mali yardım yapılabilir. Bu durumdaki bankaların ortaklar genel kurulu ancak Maliye Bakanının gerekli görmesi halinde toplanabilir ve genel kurul kararları Maliye Bakanının onayı ile hüküm ifade eder. Bankanın birleşme ya da devrine olanak bulunmaması durumunda, Hükümet, Maliye Bakanlığının önerisi üzerine tedricen tasfiyesi için Maliye Bakanına yetki verebilir. Tedrici tasfiye, Maliye Bakanının belirleyeceği bir bankanın gözetiminde ve bu bankanın mali ve teknik yardımı ile yapılır. Tedricen tasfiye karar ve işlemlerinde Türk Ticaret Kanunu, İcra ve İflas Kanunu ve diğer mevzuatın tasfiye ile ilgili hükümleri ile bu Kanunun tasfiyeye ilişkin diğer maddeleri hükümleri uygulanmaz. Ancak, tasfiye memurlarının işlem ve tasarruflarından doğan borçları dolayısıyla haciz yoluyla takip yapılabilir. Tedricen tasfiye halindeki bankanın ortakları tasfiye işlemlerine herhangi bir biçimde karışamaz ve hesap isteyemezler. Tedrici tasfiyeye giren bankadaki tasarruf mevduatı, tasfiye sonucu beklenmeden ve Bankalar Tasfiye Fonundan gereksinme oranında verilecek 83

avanslarla karşılanmak suretiyle, en geç üç yıl içinde hak sahiplerine geri ödenir. Bu sürenin sonunda sahipleri tarafından aranmayan tasarruf mevduatı hesapları bu Kanunun 31 inci maddesi gereğince işlem yapılmak üzere T.C. Merkez Bankasına devredilir. Tasfiyeye giren bankanın aktifleri, öncelikle tasarruf mevduatının ve tasfiye giderlerinin karşılanması amacıyla Fondan alınmış olan avansların geri verilmesine ayrılır. Bankalar Tasfiye Fonu, yukarıdaki fıkra gereğince ödediği tasarruf mevduatı için toplamı üzerinden tasfiye halindeki bankanın bütün aktifleri üzerinde imtiyazlı alacaklı sıfatını kazanır. Maliye Bakanı, Fon adına bankanın iflasını isteyebilir. Fondan ödenen tasarruf mevduatının ve tasfiye giderlerinin bankanın aktifleriyle karşılanamayan kısmı, tasfiye sonunda kat’i ve nihai açık olarak Fon tarafından yüklenilir.

Bu KHK ile düzenlenen Bankalar Tasfiye Fonu 1983 yılına kadar görev yapmıĢ, ancak bu süre içerisinde, söz konusu KHK kapsamında kapanan banka olmamıĢtır.

3.2.3.3. 7129 Sayılı Bankalar Kanunu’na ĠliĢkin 70 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (1983)

Bankalar Kanununa iliĢkin bu kararnamenin gerekçelerinde kaynak yapısı ve kredi akıĢkanlığı bozulan bankaların mali yapılarının da bozulduğu, bankaların belirli grupların ellerinde yoğunlaĢtığı ve istismar edildiği, bankacılık faaliyetlerinden sapmalar meydana geldiği belirtilerek yeni düzenlemeler yapıldığı belirtilmiĢtir (17. Dönem TBMM Zabıt Ceridesi,S: 276).

Banker Krizi üzerine devreye sokulan bu KHK ile mevduat kabul edemeyecek kiĢiler ve mevduatın tanımı yeniden yapılmıĢtır. Kararname‟nin 61. Maddesi ile 7129 sayılı Kanunun boĢluğundan yararlanarak izin almaksızın mevduat toplayan ve bankacılık iĢlemi yapan kiĢi ve kuruluĢların bu faaliyetlerinden bilgi edinilmesi ve Kanuna aykırı iĢlemlerin derhal durdurulması, bankalar yeminli murakıplarının bu kiĢi ve kuruluĢlardan bilgi, isteme veya onları inceleme yetkisinin bulunmaması dolayısıyla mümkün olamamıĢtır. Bu hüküm, Kanuna aykırı olarak mevduat toplayan veya bankacılık iĢlemi yapanların denetimi için gerekli görülmüĢtür. Kararname‟nin onuncu bölümünde devir, birleĢme ve tasfiye süreci kısaltılmıĢtır. Ayrıca aĢağıdaki maddelerle banka kapanmaları ile ilgili ek tedbirler alınmıĢtır ve banka devir ve birleĢtirmeleri ile ilgili aĢağıdaki maddeler devreye sokulmuĢtur.

Madde 71- Bu madde 7129 sayılı Kanunun 65 inci maddesine karşılıktır. Maddede iflas veya tasfiye memurlarının rapor verme yükümlülüğü, daha 84

esnek bir esasa bağlamak amacıyla ayda bir yerine Maliye Bakanlığınca uygun görülen sürelere bağlanmıştır.

Madde 63- Mali bünyesinin takviyesi için gerekli göreceği benzeri diğer tedbirleri almaya, Maliye Bakanı yetkilidir. …..mali bünyesinin güçlendirilmesine imkân görülemeyen bir bankanın;

a) Bütün aktif ve pasifi ile mevcut veya kurulacak bir bankaya devredilmesine,

b) Bir veya birkaç banka ile birleştirilmesine,

Maliye Bakanının önerisi üzerine Bakanlar Kurulu’nca karar verilebilir. Bu halde devir veya birleştirmeye ilişkin esas ve usuller Bakanlar Kurulu kararında gösterilir. Hakkında devir veya birleştirme kararı verilen bankalara Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’ndan mali destek sağlanır.

Bu KHK ile getirilen en önemli değiĢiklik Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu‟nun kurulmasıdır. Buna göre Fon yönetmelik çerçevesinde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca idare ve temsil olunacak ancak ayrı bir tüzel kiĢiliği bulunacaktır.

Bankalara duyulan güveni artırmak suretiyle tasarrufları korumak ve Türk mali sistemine istikrar kazandırmak amacıyla bu Kararname‟nin 64. maddesi ile getirilen mevduat sigortası uygulaması tasarruf mevduatı ile sınırlı tutulmaktadır. BaĢka bir bankaya devredilen bankanın tasfiyesi için yürürlükteki Kanundan farklı olarak özel bir tasfiye rejimi öngörülmemekte, banka, iflas hükümlerine tabi tutulmaktadır. Bu KHK kapsamında yaĢanan kapanmalarda ise Hisarbank, Odibank, Ġstanbul Bankası ve Ġstanbul Emniyet Bankası‟nın devlet bankalarına aktarılarak kamulaĢtırılması yoluna gidildiği görülmüĢtür.

3.2.4. 3182 Sayılı Bankalar Kanunu (1985-1993)

Esasen bankerler krizi sonrasında 70 sayılı KHK ile büyük oranda değiĢmiĢ olan 7129 sayılı kanunun yenilenmesini amaçlayan 3182 sayılı Bankalar Kanunu‟nun, bankaların kapanmasına yönelik hükümlerinde önemli bir değiĢiklik olmamıĢtır. Sadece kanunun 63. Maddesi ile 70 Sayılı KHK‟nin denetim ile ilgili hükümlerine, “ Mevduat toplayan bütün bankalara Bakanlık bir denetçi atayabilir. Bu denetçi, bu Kanun ve Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre denetimlerini yapar” hükmü eklenmiĢtir. 85

Mali bünyesinde bozulmalar bulunan bankalarla ilgili alınacak tedbirlerin sayısı ve niteliği artırılmıĢtır. Buna göre ilgili 64. Madde aĢağıdaki hale getirilmiĢtir

“ Denetlemeler sonucunda bir bankanın mali bünyesinin ciddi bir şekilde zayıflamakta olduğunun tespit edilmesi halinde Bakanlık uygun bir süre vererek, banka yönetim kurulundan, a) Sermayenin artırılmasını veya sermayenin ödenmeyen kısmının tahsilini, b) Kar dağıtılmamasını, tahsilinde tehlike görülen alacaklar için karşılık ayrılmasını, c) Bir kısım şubelerin kapatılması, yeni personel alımının durdurulması veya sınırlandırılması suretiyle veya benzeri şekilde masrafların kısılmasını, d) İştirak veya sabit değerlerin kısmen veya tamamen elden çıkarılmasını, e)Risk doğurucu işlemlerden kaçınılmasını, plasmanların durdurulmasını veya sınırlandırılmasını, f) Kanun ve kararlara aykırı fiilleri tespit edilen personelin bankayı temsil yetkilerinin kaldırılmasını, g) Mali bünyenin güçlendirilmesi için benzeri diğer tedbirlerin alınmasını, isteyebilir”

Daha önce yürürlükte olan 70 sayılı kanun hükmünde kararnamenin, banka kapanmaları ile ilgili hükümleri bu kanunda da aynen korunmuĢtur. Buna göre, mali bünyesinin güçlendirilmesine imkan sağlanamayan hallerde bankanın; bütün aktif ve pasifiyle mevcut veya kurulacak bir bankaya devredilmesine, bir veya birkaç banka ile birleĢtirilmesine, Bakan‟ın önerisi üzerine Bakanlar Kurulu‟nca karar verilebilir. Bu halde devir veya birleĢtirmeye iliĢkin esas ve usuller Bakanlar Kurulu kararında gösterilir (3182 Sayılı Kanun, 64-2). . Bir baĢka değiĢiklik ise mevduat kabul ve bankacılık iĢlemleri yapma yetkisi kaldırılan bankalarla ilgilidir. Bu bankalar 70 nolu KHK de sadece baĢka bir bankaya devredilebilirken, 3182 Sayılı Kanun‟un 67. Maddesinde, söz konusu bankaların yönetim ve denetimini baĢka bir bankanın yanı sıra Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna da devredilebileceği hükmü eklenmiĢtir.

Ayrıca iflasına hükmolunan bir banka için Ġcra Ġflas Kanunu‟nun 221 inci maddesinin birinci fıkrasına göre teĢkil olunacak büro, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu temsilcisi katılmaksızın toplanamaz. Söz konusu hükmün 2. Fıkrası, iflasına hükmolunan bankalar hakkında uygulanmaz. Ġflas Ġdare Memurları, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunca teklif ve MüsteĢarlıkça kabul edilen yeter sayıda kiĢiden oluĢur; iflas idaresinin toplantı ve karar nisabında çoğunluk esası aranır hükmü de eklenerek iflas 86 yoluyla banka tasfiyelerinde TMSF‟nin rolü güçlendirilmiĢtir. KHK‟le değiĢtirildiği tarihe kadar sekiz yıl yürürlükte kalan bu kanunla Anadolu Bankası, TC Turizm Bankası, Denizcilik Bankası ve Töbank kamu bankalarına devredilerek kapatılmıĢlardır.

Bu kanunda KHK‟ler aracılığı ile iki önemli değiĢiklik yapılmıĢtır. a) 512 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname Bankalar Kanununda değiĢiklik yapan 512 sayılı KHK ile 3182 sayılı Bankalar Kanunu‟nun mali bünyenin güçlendirilmesi ile ilgili alınacak tedbirlere ek olarak, Bakanlığın verimsiz veya donuk kredilerin takibiyle ilgili önlemlerin arttırılmasını ve Genel kurulun toplantıya çağırılmasını isteyebileceği hükme bağlanmıĢtır. Ayrıca izni kaldırılarak iflas eden bankalarla ilgili hükümlerin yer aldığı 68. Madde kapsamına yabancı bankalarda alınmıĢtır. Kararname‟nin 31 maddesinde bu doğrultuda “ Herhangi bir sebeple mevduat kabul ve bankacılık iĢlemleri yapma yetkileri kaldırılan, faaliyetleri durdurulan, iflas veya tasfiyelerine karar verilen veya konkordato ilan eden yabancı bankaların Türkiye‟deki Ģubeleri hakkında da bu madde hükümleri tatbik edilir. Bu Ģubelerin mevcut ve alacaklarının yurt dıĢına transferine iliĢkin esaslar Bakanlıkça tespit edilir” bendi eklenmiĢtir. b) 538 sayılı Kanun Hükmünde Kararname Bu KHK‟den bir yıl sonra çıkarılan 538 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile değiĢik 3182 sayılı kanunun 68 inci maddesinin ilk fıkrası aĢağıdaki Ģekilde yeniden düzenlenmiĢtir.

“1. 64 veya 65 inci maddelerde belirtilen tedbirlerin bir kısmının veya tamamının uygulanmasına rağmen mali bünyesinin güçlendirilmesine imkan görülemeyen veya mali bünyesinin bu tedbirler uygulansa dahi güçlendirilemeyecek derecede zayıflamış olduğu tesbit edilen bir bankanın bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni 12nci maddeye göre kaldırılır.

2. Bakan, bankacılık işlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan bir bankanın yönetim ve denetimini, tasarruf mevduatı sahiplerine sigorta kapsamında gerekli ödemelerin yapılması, banka aleyhine sonuç yaratmayan başlamış işlemlerin sonuçlandırılması, bankadan alacaklı olan kişilerin hak ve menfaatlerinin korunması, kredilerin ve diğer alacakların tahsiline devam edilmesi ve benzeri işlemlerin gerçekleştirilmesi hususunda görevli ve yetkili olmak üzere Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna veya bir bankaya geçici olarak devredebilir.

3. Bakanlar Kurulu’nun mevduat kabul ve bankacılık işlemleri yapma yetkisinin kaldırılmasına ilişkin kararın Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihten 87

itibaren banka aleyhindeki icra takipleri iflas talebinin kabul ve reddine kadar durur.

4. Mevduat kabul ve bankacılık işlemleri yapma yetkisi kaldırılan bankanın tasarruf mevduatı sahiplerine 67nci maddeye göre tesbit edilecek miktarlarda yapılacak ödemeler Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından karşılanır.”

Buradaki değiĢiklikler bankacılık iĢlemleri yapma ve mevduat kabul etme izni kaldırılan bir bankanın yönetim ve denetimini TMSF‟ye devredilebilmesinin detaylı bir Ģekilde düzenlenmesidir. TMSF‟nin görev ve yetkileri artırılmıĢtır.

Ġki ayrı KHK ile değiĢen haliyle 3182 sayılı Bankalar Kanunu, 4389 sayılı kanunun kabul edildiği 1999 yılına kadar geçerli kalmıĢtır. Kanun değiĢen haliyle 1995 yılındaki krizden etkilenen Marmarabank, TYT Bank ve Impexbank‟ın kapanmasında etkili olmuĢtur.

3.2.5. 4389 Sayılı Bankacılık Kanunu (1999-2005)

Bankacılık tarihimizde Haziran 1999‟da yürürlüğe giren 4389 sayılı Bankalar Kanunu önemli bir dönüm noktasını ifade etmektedir. Bu kanun ile uluslararası uygulamalara paralel olarak bankacılık sektörünün düzenleme, gözetim ve denetimi özerk bir kurum olan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu‟na devredilmiĢtir. Önceki kanunlara ve 3182 sayılı yasaya göre Hazine MüsteĢarlığı, Banka ve Kambiyo Genel Müdürlüğü, BYMK ve Merkez Bankası‟na ait olan bankacılık sektörünün gözetim ve denetim görevleri böylece BDDK‟na geçmiĢtir.

Daha sonra kabul edilen 19 Aralık 1999 tarihli 4491 sayılı yasa ile, bankalarla ilgili olarak kuruluĢtan tasfiyeye kadar olan süreçte alınması gereken kararların tamamı Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun yetkisine bırakılmıĢ, BDDK‟nın özerk statüsü sağlamlaĢtırılmıĢtır (BDDK, 2001b:4-6). Bankacılık sektörünün gözetim ve denetiminden sorumlu kamu birimleri Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu bünyesinde birleĢtirilerek, Kurum 31 Ağustos 2000 tarihinden itibaren fiilen çalıĢmaya baĢlamıĢtır. Daha önce TMSF‟ye devredilmiĢ bulunan sekiz bankaya ilave olarak, BDDK faaliyetinin ilk dört ayında üç bankayı daha Fona devretmek, iki kalkınma ve yatırım bankasının da faaliyet iznini iptal etmek durumunda kalmıĢtır. 88

Bu kanunun yapısını önemli ölçüde değiĢtirerek, bankacılık sektöründe banka kapanmalarında ve tasfiyelerinde söz sahibi yaptığı diğer kurum ise TMSF‟dir. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu mevduat güvencesi alanında bir iĢletmeci kurum olarak 70 sayılı KHK ile ilk defa gündeme gelmiĢtir (Altınok ve Ġlseven, 2010:20). Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu‟na tasarruf mevduatını sigorta etme iĢleminin yanı sıra, bankaların mali bünyelerini güçlendirme ve gereğinde yeniden yapılandırma görevi ise 16.06.1994 tarih ve 538 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile verilmiĢtir. 18.06.1999 tarih ve 4389 sayılı Bankalar Kanunu Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun oluĢumu sırasında Merkez Bankası nezdindeki TMSF‟nin bu kez bir kamu tüzel kiĢiliği olarak BDDK içinde yer almasını hükme bağlamıĢ ve bu yeni düzenleme de TMSF, BDDK‟nin içinde ayrı bir kamu tüzel kiĢiliği haline getirilmiĢ, TMSF‟nin yönetimi ise tümüyle BDDK‟ye bırakılmıĢtır. Kısaca ifade etmek gerekirse, 1983 yılından itibaren “özel hukuk tüzel kiĢiliği”ni haiz olan TMSF‟nin idare ve temsili önce TCMB, sonra BDDK yönetimleri tarafından yerine getirilmiĢtir (Altınok ve Ġlseven, 2010). Son olarak 12.12.2003 tarih ve 5020 sayılı Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda DeğiĢiklik Yapılmasına ĠliĢkin Kanun ile TMSF bir kez daha yeniden yapılandırılmıĢ, ve BDDK‟dan ayrılarak ayrı bir kamu tüzel kiĢiliğine kavuĢturulmuĢtur. Böylece, BDDK ile iliĢkisi son erdirilen TMSF‟nin yönetimi, tamamen TMSF BaĢkanlığı‟na bırakılmıĢtır.

Bankaların kapanmasına yol açan iflas yolunda ise önceki kanunda iflas masasının imtiyazlı alacaklısı olan TMSF, 4389 sayılı kanunla mahkemece alınacak iflas kararı üzerine iflas idaresinin görev ve yetkilerini devralmıĢtır.

3.2.6. 5411 Sayılı Bankalar Kanunu (2005-..)

BeĢ yıl içerisinde dokuz kez değiĢikliğe uğrayan 4389 Sayılı Bankalar Kanunun temel iĢleyiĢi bozulmuĢ, alt düzenlemeleri taĢıyamaz hale gelmiĢ, dünyada oluĢan yeni finansal yapı, güven ortamı, finansal serbestleĢme, finansal piyasalarda rekabet ortamının sağlanması, Ģemsiye denetim ve iyi yönetimin hakim kılınması hususlarında yetersiz kalmıĢtır. Bu nedenle 4389 sayılı Bankalar Kanunu, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile yürürlükten kaldırılmıĢtır. 89

Bankaların kapanması ile ilgili hükümlerde 5411 sayılı Kanun, bankaların Fona devrini belirli koĢullara tabi tutmuĢtur. Kanun BDDK ve diğer yetkili organların denetimi sonucunda, 67. Maddede Önlem Alınması Gereken Halleri açıkça sıralamıĢtır. Bu hallerin tespitinden sonra 68. Madde‟de Düzeltici, 69. Maddede ĠyileĢtirici ve 70. Maddede Kısıtlayıcı tedbirler sırasıyla alınır.

Bankanın BDDK ve TMSF tarafından kapanma süreci ise kanuna göre Ģöyle tanımlanmaktadır. Ġlk aĢamada kanunun 71 inci maddesinde, beĢ bend halinde sayılan koĢullardan herhangi birinin veya birkaçının varlığı durumunda Kurulun, en az beĢ üyesinin aynı yöndeki oyuyla alınan kararla bankanın faaliyet iznini kaldırmaya ya da kredi kuruluĢunun temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimini, zararın mevcut ortakların sermayesinden indirilmesi kaydıyla, kısmen veya tamamen devri, satıĢı veya birleĢtirilmesi amacıyla Fona devretmeye yetkili olacağı öngörülmüĢtür. Kanunun 107. maddesinde de “71. madde kapsamında temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi kendisine devredilen bankaların, malî bünyelerinin güçlendirilmesi, yeniden yapılandırılması, devri, birleĢtirilmesi ve satıĢı ile ilgili süreç devrin yapıldığı tarihten itibaren en geç dokuz aylık bir süre içerisinde tamamlanır. Fon Kurulu kararı ile bu süre üç ayı geçmemek üzere uzatılabilir. Bu süre içinde devir, birleĢme veya satıĢın tamamlanamamıĢ olması halinde Fonun talebi üzerine Kurul bankanın faaliyet iznini kaldırır.” Ģeklinde bir düzenlemeye gidilmiĢtir (Himmetoğlu, 2005:54-55).

Kanunun 106. Maddesine göre, bir bankanın bu Kanun hükümlerine göre faaliyet izninin kaldırılması halinde yönetim ve denetimi Fona intikal eder….Fon, yönetim ve denetimi kendisine intikal eden bankadaki sigortalı mevduatı ve sigortalı katılım fonunu doğrudan veya ilan edeceği baĢka bir banka aracılığı ile ödeyerek, mevduat ve katılım fonu sahipleri yerine bankanın doğrudan doğruya iflasını ister. Bu görev ve yetki münhasıran Fona aittir. Bu madde ayrıca , Fonun, iflas talebi hakkında 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun seri muhakeme usulü hükümleri uygulanır ve en geç altı ay içerisinde iflas talebi hakkında karar verilir, hükmü ile iflas sürecini hızlandırmaktadır. Fon aynı zamanda bankayı bizzat tasfiye etme yetkisine sahiptir.

Ġflas kararı verilmeyen hallerde bankanın iradi tasfiyesi, banka genel kurul kararı aranmaksızın ve Türk Ticaret Kanununun anonim Ģirketlerin infisah ve tasfiyeye iliĢkin 90 hükümlerine tabi olmaksızın tasfiye kurulu üyelerinin Fon tarafından atanması suretiyle gerçekleĢtirilir.

Kanunun 107. maddesine göre de TMSF kendisine 71. madde gereği devredilen bankayı, uygun göreceği aktiflerini, teĢkilatını ve aksine talebi olmayan personeli ile …. birlikte sigortaya tabi tasarruf mevduatı ve katılım fonlarını ve pasifte yer alan karĢılık kalemlerini, kurulacak bir bankaya ya da mevcut bankalardan istekli olanlara devretmeye ve aktif ve pasifi kısmen veya tamamen devredilen bankanın faaliyet izninin kaldırılmasını Kuruldan istemeye yetkilidir. Fon, hisselerinin çoğunluğu veya tamamı kendisine intikal eden bankanın;

“Gerektiğinde malî ve teknik yardım da sağlamak suretiyle, varlık ve yükümlülüklerini kısmen veya tamamen, mevcut bankalardan istekli olanlara ya da kurulacak bir bankaya devretmeye veya bankayı istekli olan başka bir bankayla birleştirmeye; Fon Kurulunca gerekli görülen hallerle sınırlı olmak üzere, malî bünyenin güçlendirilmesine ve yeniden yapılandırılmasına; Sahip olduğu aktifleri iskonto uygulayarak veya sair suretlerle üçüncü kişilere satmaya ve gerekli göreceği her türlü tedbiri almaya ve üçüncü kişilere devretmeye yetkilidir” (5411 Sayılı Kanun:107).

Yine aynı kanunda “Sistemik riske karĢı alınacak önlemler” baĢlıklı 72 nci maddede, finansal sistemin bütününe sirayet edebilecek ölçüde olumsuz bir geliĢmenin ortaya çıkması ve bu durumun Kurumun koordinasyonunda, Fon, Hazine MüsteĢarlığı ve Merkez Bankasınca müĢtereken tespiti halinde, alınacak olağanüstü tedbirleri belirlemeye Bakanlar Kurulu‟nun yetkili olduğuna iliĢkin yeni bir düzenleme getirilmektedir (Himmetoğlu,2005:55). Bu kanunda 4389 sayılı Kanundan oldukça farklı olarak, bankalarda yapılacak yerinde denetimin, Kurumun meslek personelini oluĢturan bankalar yeminli murakıp ve yardımcıları yanında, bankacılık uzmanı ve yardımcıları, biliĢim uzmanı ve yardımcıları, hukuk uzmanı ve yardımcılarının da görev alacağı bir denetim ekibi tarafından yerine getirileceği öngörülmektedir.

BirleĢme, bölünme, hisse değiĢimi izni ile ilgili 19. Madde de ise, Türkiye'de faaliyette bulunan bankalardan birinin; diğer bir veya birkaç banka veya finansal kuruluĢ ile birleĢmesinin veya bütün aktif ve pasifi ile diğer hak ve yükümlülüklerini Türkiye'de faaliyette bulunan diğer bir bankaya devretmesinin, bütün aktif ve pasifleri ile diğer hak ve yükümlülüklerini devir alması veya bölünmesinin ya da hisse değiĢiminin Kurulun iznine bağlı olduğu hükme bağlanmıĢtır (Himmetoğlu, 2005: 62) . 91

Bu kanunun yürürlüğe girmesi ile birlikte bundan sonra devir veya birleĢme yoluyla banka kapanmaları da BDDK‟nin yetki alanında kalmıĢtır.

3.3. KAPANMIġ OLAN BANKALARIN ANONĠM ġĠRKETLERĠN SONA ERME ġEKĠLLERĠNE GÖRE DEĞERLENDĠRĠLMESĠ

Bu bölümde bankalar kapanma Ģekillerine göre incelenecektir. Cumhuriyet öncesi dönemdeki birkaç istisna dıĢında Türkiye‟de faaliyet gösteren bankalar anonim Ģirket olarak faaliyet göstermiĢ ve göstermektedirler. Yapılan değiĢikliklerle TMSF‟ye Ticaret Kanunu‟ndan farklı banka kapama yetkileri tanıyan 7129 sayılı kanun, 1979 yılına kadar olan banka kapanmalarında çok etkin olmamıĢtır. Bu dönemki banka kapanmaları Ticaret Kanunu çerçevesinde kalmıĢtır. Bu nedenle öncelikle Türk Ticaret Kanunu‟nda anonim Ģirketlerin kapanma Ģekillerinin banka kapanmaları ile örtüĢmelerine göre, bankaların sona erme Ģekilleri sınıflandırılmıĢtır. Daha sonra TMSF tarafından kapanan bankalar sona erme çeĢitlerine göre ayrıca değerlendirilmiĢtir. Çünkü TMSF‟ye kapama yetkisi veren kanun ve düzenlemeler, bankaların tüzel kiĢiliklerinin sona ermesinde oynadıkları rol açısından TTK ve Ġcra Ġflas Kanunun‟dan farklılık göstermektedir.

3.3.1. Dağılma (Ġnfisah) ile Sona Erme

Ġnfisahın kelime anlamı; kendiliğinden ortadan kalkmadır. Anonim Ģirketin infisahından anlaĢılması gereken; herhangi bir karar yahut ihbar olmaksızın Ģirket faaliyetlerinin bitmesidir. Bahadır‟ın (2007) çalıĢmasına göre, Anonim ġirketlerin sona erme sebeplerinden birisi olan infisah, TTK‟nun 434 maddesinde 9 bent halinde düzenlenmiĢtir. Bahsi geçen maddedeki hallerden yahut esas sözleĢmede kabul edilen sebeplerden birinin gerçekleĢmesi ile anonim Ģirket kendiliğinden sona erer. Ġnfisah kendiliğinden sonuç doğurmakla beraber, infisahın gerçekleĢip gerçekleĢmediği hususu uyuĢmazlık yaratabilir. Bu durumda infisahın mahkemece tespit edilmesi gerekebilir. Ġnfisah sebepleri kanunda Ģöyle sıralanmıĢtır( TTK m.434, f.1): 1)Akdolundukları müddetin sona ermesi 2) Şirket maksadının husulü veya husulünün imkansızlığı

92

3) Şirket sermayesinin 324. madde gereğince üçte ikisinin ziyaı . 4) Pay sahiplerinin beş kişiden aşağı düşmesi. 5) Şirket alacaklılarının TTK m.436 uyarınca talepte bulunması. 6) Esas mukavelede bir fesih sebebi tayin edilmiş ise onun tahakkuku. 7) Şirketin, diğer bir şirketle birleşmesi 8) Şirketin iflasına karar verilmiş olması. 9. 388. maddenin ikinci ve dördüncü fıkralarına uygun olarak umumi heyetçe feshe karar verilmiş olması .

Ancak 5411 sayılı Bankalar Kanunu‟nun 7. Maddesine göre Anonim ġirket olmak zorunda olan bankalarda da infisah halleri yukarıda belirtilen koĢullara tabi değildir. Çünkü bankalar özel olarak tabi oldukları Bankalar Kanunu çerçevesinde değerlendirilir, ancak bu kanunda yer almayan durumlarda TTK‟na baĢvurulacaktır. Bankacılık tarihimizde kapanan bankalar tek tek incelendiğinde TTK ve Banka Kanunları paralelinde Bankaların beĢ nedenden dolayı infisah olarak kapandıkları görülmüĢtür. Bu infisah durumları ve infisah olan bankalar aĢağıdaki gibi sınıflandırılabilir.

3.3.1.1. KuruluĢ SözleĢmesinde Öngörülen Sürenin Dolması

Daha öncede belirtildiği üzere Türk Ticaret Kanunu‟nun 434. Maddesi‟nin 1. fıkra 1. bendine anonim Ģirketlerin akdolundukları müddetin sona ermesi infisah nedenidir. Anonim Ģirketlerde, ortaklık süresinin esas sözleĢmede belirtilmesi gibi bir zorunluluk olmamakla beraber, ortaklar genellikle böyle bir süre tayin ederler ve bu süre sona ermeden Ģirketin yetkili organları ortaklık süresini uzatmaktadırlar. Süre uzatımı unutulduğu takdirde dahi Ģirket faaliyetlerine devam etmekte ve böyle bir vaziyette ortaklığın münfesih duruma girip girmeyeceği problemi ortaya çıkmaktadır. Bahadır‟a (2007) göre Yargıtay Hukuk Genel Kurulu‟nun bu konuda iki farklı kararı mevcuttur. Bu konudaki birinci karara göre;

“ Ana sözleşmede öngörülen sürenin dolmasıyla anonim ortaklık kendiliğinden sona erer. Sürenin dolmasına karşın, faaliyete devam edilmesi, sürenin uzatılması ya da ortaklığın belirsiz süreli duruma gelmesi sonucunu doğurmaz. Türk Ticaret Kanununun yoruma elverişli olmayan açık hükümleri karşısında fiili duruma gerçeklik tanınamaz.” 93

Bu kararla paralel olmayan baĢka bir karara göre ise “ Bir anonim ortaklık, süresi bitmiş olmasına karşın, faaliyetine devam ederse, bu ortaklık süresiz bir ortaklığa dönüşür.” Bankacılık tarihindeki kapanan bankalar baktığımızda bu Ģekilde bir ihtilaflı durum olmadığını görmekteyiz.

Bununla birlikte literatürde kapanan bankalar incelendiğinde esas mukavelelerinde belirtilen sürelerin dolması nedeniyle iki bankanın infisah olduğu görülmüĢtür. Bunlardan NevĢehir Bankası T.A.ġ. için, ana sözleĢmede öngörülen 21 yıllık sürenin dolmasıyla birlikte 1947 yılında bankanın tasfiyesine karar verildiği belirtmektedir (Akgüç,1971). Aynı Ģekilde AkĢehir Bankası da Bankalar Kanunu‟nun öngördüğü sermaye ihtiyatını gerçekleĢtirmenin imkansız olduğu ve ana sözleĢmede öngörülen 50 yıllık sürenin dolduğu gerekçesi ile Genel Kurul kararıyla 1960 yılında tasfiye edilmiĢtir.

3.3.1.2. ġirket Maksadının Husulü veya Husulünün Ġmkansızlığı

Bahadır‟a göre (2007), TTK “iĢtigal” konusu deyimi yerine “maksat” kelimesini kullandığı için kavram genel olarak ele alınmalı ve geniĢ yoruma tabi tutulmalıdır. Anonim Ģirketlerin iĢtigal konuları esas sözleĢmelerinde gösterilmektedir fakat iĢtigal konularından bir yahut bir kaçının elde edilmesi ile Ģirketin münfesih duruma gireceği düĢünülmemelidir. Eğer ortaklık sırf esas sözleĢmede belirtilen iĢtigal konusunun gerçekleĢtirilmesi maksadı ile kurulmuĢ ise belirlenen iĢ bitirildiğinde ortaklık da sona erer. Ayrıca Esas sözleĢmede öngörülmüĢ olan iĢtigal konusunun elde edilmesinin imkansızlaĢması da ortaklığın infisah etmesi sonucunu doğurur. Bankacılık tarihimizde ise Ģirket maksadının değiĢmesi ile kapanan bankalar bulunmaktadır. Bu Ģekilde bankacılık hizmetlerini bırakarak, iĢtigal konusunu değiĢtiren bankaların infisah olmaları, diğer infisah Ģekilleri içinde en uygun olarak maksat husulünün imkansızlığı olarak değerlendirilmiĢtir. Çünkü bu durumda maksadın kendisi değiĢmiĢtir. Diğer bir durum ise faaliyetlerini sürdürmeyen, yani çalıĢmaya hiç baĢlamadan veya baĢladıktan sonra gayrifaal olduğu bilinen bankalardır. Bu bankalar da bu çalıĢmada “maksat husulünün imkansızlığı” nedeniyle infisah olmuĢ olarak değerlendirilmiĢlerdir.

94

Yukarıda da değinildiği gibi Banka olarak faaliyete devam etmeyen, yani iĢtigal konusunu değiĢtiren Anonim ġirketlerin de bu infisah nedeni baĢlığında değerlendirilmesi mümkündür. Aydın Ġncir ve Himaye-i Zürra Osmanlı A.ġ.‟nin 1914 yılında Aydın Ġncir Müstahsilleri Anonim ġirketi, 1933 yılında da Aydın Zirai SatıĢ Kooperatifi Ġttihadı ismini aldığı ve bankacılık alanından çekildiği belirtilmektedir. Ayrıca 1930‟dan önce kurulduğu halde Merkez Bankası bültenlerinde 10 verileri bulunmayan bankaların da faal olmadıkları varsayılmıĢtır. Literatürde hiçbir kaynakta faaliyette bulunduğu, sermaye değiĢikliği veya Ticaret Siciline geçmesi gereken herhangi baĢka bir aktivitesi olmayan bankaların da infisah oldukları varsayılmıĢtır. Kurulduğu ve ticaret siciline kaydolduğu halde faaliyete geçmediği belirtilen bankaların tüzel kiĢiliklerinin kendiliğinden ortadan kalktığı düĢünülebilir. Bu durumda, baĢkaca bir otorite veya mahkeme müdahalesinin olmadığı halde gayri faal olan bu bankaların tüzel kiĢiliklerinin sonra ermesinin “infisah” olduğu ileri sürülebilir. Bu bankaların durumu kuruluĢ mukavelelerinde ve Ticaret sicilinde gayeleri arasında bankacılık olmasına rağmen bankacılık faaliyetlerine baĢlamadıkları yada baĢlayıp yürütülmediği bilindiğinden ya da sanıldığından, TTK‟nin 434. maddesinde belirtilen nedenlerden “Ģirket maksadının husulünün imkansızlığı” olarak değerlendirilebilir. Ticaret ve Ġtibar-i Umumi Bankası 1917‟de kurulmuĢ ve Ticaret Sicili‟nde sermayesinin yarısı ödenmiĢ olarak kaydı bulunan bir bankadır. Ancak 1924 yılı verilerini de içeren 1934 yılı TCMB bültenlerinde veya 1917 sonrası dönemde kaydı bulunmadığından infisah olmuĢ olarak değerlendirilebilir. Ġstanbul Merkezli Ġtibar ve Ticaret Osmanlı Anonim ġirketi de Tahsin ve Saka (1930) „ya göre 1930 yılında faal olmayan Ģirketler arasında sayılmakta olup, TCMB bültenlerinde de yer almamaktadır.

Ġstanbul Bankası‟nın Merkez Bankası bülteninde (19 Nolu Bülten, Nisan Haziran 1936:sh 33) 1924 yılı milli bankalar verilerinde bankanın bilançosunun elde edilemediği belirtilmektedir. Her ne kadar Ökçün‟e göre 1930 yılında piyasadan çekildiği söyleniyorsa da; 1933 yılının Merkez Bankası bültenlerinde en son 1932 yılı için verileri bulunan bankanın 1932-1934 yılları arasında faaliyetten çekilerek infisah olduğu söylenebilir.

10 TCMB Bültenleri 1933 yılında yayımlanmaya baĢlamıĢ olup, Bankacılık Sektörüne iliĢkin verileri geçmiĢ tarihli olarak en çok 1924 yılına kadar inmektedir. 95

Trabzon Bankası‟nın, 1928 yılında Trabzon‟da Tasarruf ve Ġkrazat Sandığı olarak kurulduğu ve 1937 yılında faaliyetinin sona erdiği belirtilmektedir (Akgüç, 1975). KapanıĢ Ģekli hakkında bir bilgiye rastlanamayan Banka‟nın Merkez Bankası‟na göre temel mali verileri 1936 yılına aittir, bu bankanın da 1936-1938 aralığında gayrifaal duruma geçerek infisah olduğu düĢünülmektedir. Karadeniz Ġktisat Ltd.ġirketi olarak 28 Mayıs 1928 tarihinde kurulan Karadeniz Bankası‟nın 1937 yılında faaliyetinin sona erdiği bildirilmektedir. Aktif toplamı altı yılda % 87 oranında azalan bankanın, aksine bir bilgi olmadığı için faaliyetlerini durdurarak infisah olmuĢ olması olasıdır.

KuruluĢundan 16 yıl sonra 1930 yılında çalıĢmayan Türk Ģirketleri arasında Emlak ve Ġkrazat Bankası adıyla yer alan Emvali Gayrimenkule ve Ġkrazat Bankası‟nın 1940 yılından sonra MB bültenlerinde yer almadığı görülmektedir (Tahsin ve Saka,1930). Bu durumda bankanın 1940-1942 yılları arasında infisah olduğu sanılmaktadır. Aynı Ģekilde . Konya Türk Ticaret Bankası da 1942 yılından sonra Merkez Bankası bültenlerinde yer almadığından, 1942-1944 aralığında kapandığı söylenebilir.

Karaman Milli Bankası, 1936 yılındaki Bankalar Kanunu Ģartlarına uymadığı için 1938 yılında bankacılık faaliyetlerinden çekilme kararı almıĢ ve ismini Karaman Milli Ticaret T.A.ġ. olarak değiĢtirmiĢtir. Akseki Ticaret Bankası ise 25 Aralık 1958 tarihinde genel kurul kararı ile bankacılık dıĢında faaliyet göstermek üzere unvanını ve faaliyet alanını değiĢtirmiĢtir. Faaliyet alanı değiĢen bu iki banka da, banka tüzel kiĢilikleri açısından maksat husulünün imkansızlığından infisah olmuĢlardır, çünkü maksat bankanın kendi iradesi ile değiĢtirilmiĢtir.

3.3.1.3. ġirket Sermayesinin Üçte Ġkisinin Ziyaı

TTK, 434. maddesinin 3. bendinde belirtilen infisah sebebi; TTK, 324. Maddesinin, “esas sermayenin üçte ikisi karĢılıksız kaldığı takdirde, umumi heyet bu sermayenin tamamlanmasına veya kalan üçte bir sermaye ile iktifaya karar vermediği takdirde Ģirket feshedilmesine karar verir” cümlesine atıfta bulunmaktadır. Anonim Ģirket, sermayesinin üçte ikisinin kaybı ile kendiliğinden sona ermez. Ġnfisahın gerçekleĢmesi için Genel Kurulun uygun bir süre içerisinde toplanarak 324. maddede 96 belirtilen iki karardan birisini almamıĢ olması veya gerekmektedir. Sermaye yeterlilikleri yeni Bankalar Kanunlarında yakın izleme ve fona devrolmaya kadar yaptırımlarla yakından takip olunan bir konudur. Ancak eski banka kanunları da sermayeler için belirli miktarları öngörmüĢlerdir. Ancak bununla ilgili yürütme veya yargı organları devreye girdiğinde daha çok res‟en fesih süreci söz konusudur. Ġnfisah olarak ise bankaların kendi genel kurul kararları ile inisiyatif alarak sermaye yetersizliğinden kendilerini kapamaları durumları ele alınmıĢtır.

Literatürde sermaye kaybından infisah olan üç bankaya rastlanmıĢtır. Karaman Çiftçi Bankası 1937‟de sermayesinin % 95‟ini yitirdiği saptanarak aynı yıl Olağanüstü Genel Kurul kararı ile tasfiye edilmiĢtir (Ökçün, 1997:231-232). Ġstanbul Esnaf Bankası Türk Anonim ġirketi de 28 ġubat 1938 tarihinde Hissedarlar Genel Kurulu toplantısı ile sermayenin kaybolduğu gerekçesi ile fesih ve tasfiye edilmiĢtir. Asya Bankası Anonim ġirket-i Osmanniyesi de benzer bir Ģekilde 1928 yılında sermayesini kaybettiği için feshine karar verilmiĢtir (Akgüç,1987:73). Bununla birlikte özellikle 1994 sonrasında TMSF‟ye devredilen bankalarda da sermayenin tamamen kaybolduğu durumlar vardır. Ancak bu kayıplar bankanın kapanma Ģekline etki etmemiĢtir. Bu durumda sermaye kayıpları bankanın Fona veya diğer bankalara devredilmesine neden olmuĢ, ancak kapanıĢ Ģeklini belirlememiĢtir.

3.3.1.4. BirleĢme ve Devir

Bahadır‟a göre (2007a) TTK‟da bahsedilen birleĢmenin tanımı Ģöyle yapılabilir: Teknik – hukuki anlamda birleĢme bir veya birden çok ticaret ortaklığının malvarlığının, tasfiye olunmaksızın, içlerinden birine veya yeni kurulan bir ortaklığa, kendiliğinden ve külli halefiyet yolu ile geçmesidir. Böylece malvarlıklarının birleĢmesi ve intikal eden malvarlığının karĢılığı olarak, infisah eden ortaklığın ortaklarının, hesaplanan bir değiĢ – tokuĢ ölçüsüne göre, bünyesinde birleĢilen ortaklıkta, kendiliğinden ortaklık payı kazanmasıdır. BirleĢme; devredilen Ģirketin, infisahı neticesini doğurmaktadır. Devredilen anonim Ģirketin Genel Kurulunda birleĢmeye iliĢkin sözleĢmenin kabul edildiği an, infisahın da gerçekleĢtiği andır. Bankacılık tarihimizde birleĢerek veya devredilerek kapanan birçok banka bulunmaktadır. Bunlardan kendi iradeleri ile devir 97 veya birleĢme sürecine giren bankalar infisah, devlet otoritesince devrine veya birleĢmesine karar verilenler fesih bölümünde ele alınacaktır.

Ġtibarı Milli Bankası‟nın devri genel kurul kararı ile alınmıĢtır. 21 Haziran 1927‟de olağanüstü toplanan Ġtibar-ı Milli Bankası hissedarlar genel kurulu oy çokluğu ile bankanın ĠĢ Bankası‟na katılmasını onaylamıĢtır. 21 Haziran 1927 tarih ve 1116 sayılı özel bir kanun çıkarılarak Ġtibar-ı Milli Bankasına tanınan imtiyaz ve muafiyetler ĠĢ Bankası‟na devredilmiĢtir. BirleĢme 29 Haziran 1927‟de imzalanan sözleĢmeyle tamamlanmıĢtır. Buna göre Ġtibarı Milli Bankası tüm menkul ve gayrimenkul varlığı ve sahip olduğu tüm hak ve menfaatler ve tüm borç, alacak ve taahhütlerini geriye dönüĢü olmaksızın Türkiye ĠĢ Bankası‟na devir ve temlik etmiĢtir. BirleĢme yoluyla infisah olması açısından Türk bankacılık tarihinde bu Ģekilde kapanan ilk banka Ġtibar-ı Milli Bankası‟dır. Bu birleĢme ticari iĢletmeler arasındaki birleĢme türlerine göre değerlendirildiğinde yatay bir birleĢmedir (Palombo,1997). Yatay birleĢmeler, aynı ürünü ya da hizmeti üreten, aynı türde iĢ faaliyetine sahip iki iĢletmenin birleĢmesidir (Cihangir, 2004:15).

Üsküdar Bankası 1933 tarihine kadar dört yıl faaliyet göstermiĢtir. 16 Ağustos 1933 tarihinde Hissedar Genel Kurulu toplantısı ile Bankanın Adapazarı Türk Ticaret Bankası ile birleĢmesine karar verilmiĢtir.Muhabank 1959 yılında Türkiye Muallimler, Memurlar ve Subaylar Bankası" (Tümsubank) ile birleĢerek " Türkiye BirleĢik Tasarruf ve Kredi Bankası A.ġ." unvanını almıĢtır. Muhabank Türkiye‟de birleĢerek kapanan bankalar için önemli bir örnektir. BirleĢik Türk Körfez Bankası A.ġ. . 29 Ağustos 2001 tarih ve 24508 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan 450 sayılı BDDK Kararı ile banka Osmanlı Bankası A.ġ.'ye devredilmiĢtir. Daha sonra Osmanlı Bankası da Garanti Bankası‟na devredilmiĢtir. Bankacılık tarihimizdeki birleĢme yoluyla yapılan son infisah ise Koçbank Aġ‟de yaĢanmıĢtır. Daha önce Çukurova Grubu ġirketleri ve Fon'un sahip olduğu % 57,4 oranındaki Yapı ve Kredi Bankası A.ġ. hisseleri, Koçbank A.ġ.'nin mülkiyetine geçmiĢtir. Bu iĢlemden sonra Koçbank A.ġ.'nin, tüzel kiĢiliği sona ermek suretiyle, tüm hak, alacak, borç ve yükümlülükleriyle birlikte Yapı ve Kredi Bankası A.ġ.'ye devredilmesine iliĢkin iĢlemlere baĢlanmasına 30 Mayıs 2006 tarihinde BDDK‟dan izin alınmıĢtır. Bu izni takiben 28 Eylül 2006 tarih ve 1990 sayılı BDDK kararı ile Koçbank A.ġ., tüm hak, alacak, borç ve yükümlülükleri ile birlikte ve tüzel kiĢiliği tasfiyesiz sona ermek suretiyle Yapı ve Kredi Bankası A.ġ.'ye devredilmiĢtir. 98

3.3.1.5. Genel Kurul Kararı ile Ġnfisah

Anonim ġirket Genel Kurulunun TTK m.388‟de belirtilen toplantı ve karar nisabına uygun olarak feshe karar verdiği hallerde, Ģirketin varlığı kendiliğinden son bulur. Bu hükme uygun olarak infisah olmuĢ bir çok banka bulunmaktadır. Ancak özellikle 4389 ve 5411 sayılı kanunlar fona devredilen bankalar için bu tür iradi tasfiye yetkisini de TMSF‟ye bırakmıĢtır. Ayrıca, 5411 sayılı kanunun 106. maddesine göre “Ġflas kararı verilmeyen hallerde bankanın iradi tasfiyesi, banka genel kurul kararı aranmaksızın ve Türk Ticaret Kanununun anonim Ģirketlerin infisah ve tasfiyeye iliĢkin hükümlerine tabi olmaksızın tasfiye kurulu üyelerinin Fon tarafından atanması suretiyle gerçekleĢtirilir” ibaresi bulunmaktadır. Bu hükme göre TMSF bu kanunla fona devredilen bir bankanın iradi tasfiyesi için TTK‟daki Genel Kurul‟un yerine geçebilmektedir. Kendi genel kurul toplantıları ile kendi fesih ve tasfiyelerine karar veren böylece infisah olan bankalar kapanıĢ tarihlerine göre aĢağıda sıralanmıĢtır.

EskiĢehir Çiftçi Bankası‟nın murakıp denetimleri sonucu yolsuzluk yapan Genel Müdürü görevden almasının ardından 15 Aralık 1929 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında tasfiyesine karar verilmiĢtir. Ġktisat Anonim ġirketi (Ġktisat Türk A.ġ.) 1929 Buhranı‟ndan sonra zarar ettiğinden 26 Mart 1933 tarihli Genel Kurul toplantısında fesih ve tasfiye kararı alınarak kapanmıĢtır. Kayseri Milli Ġktisat Bankası 3 Kasım 1936‟da bankalar kanuna göre bankanın devamına imkan olmadığı masraflı olduğu gerekçesiyle Genel Kurul kararı ile feshine karar verilmiĢtir.

Kastamonu Bankası T.A.ġ. 2243 sayılı kanuna göre sermayesi düĢük olduğundan mevduat kabul edemeyince, 1936 yılında sermaye artırmıĢtır. Bu artırıma rağmen, 1938 yılında Bankanın Genel Kurulu tarafından fesih ve tasfiyesine karar verilmiĢtir. Mersin Ticaret Bankası Hissedarlar Genel Kurulu‟nun 15 ġubat 1940 tarihindeki toplantısı sonucunda bankanın tasfiyesine karar verilmiĢtir. Konya Ahali Bankası da Hissedar Genel Kurulu toplantısı ile 1945 yılında bankanın fesih ve tasfiyesine karar verilmiĢtir. Bor Zürra ve Tüccar Bankası 22 Eylül 1961 tarihinde banka genel kurulu tasfiye kararı almıĢtır. Bor Esnaf Bankası Genel Kurul kararı 16 Aralık 1949 tarihinde ile fesih ve tasfiyesine karar verilmiĢtir. Konya Ġktisad-i Milli 99

Bankası‟nın 19 Mart 1957 tarihli Hissedar Genel Kurulu toplantısı ile bankanın fesih ve tasfiyesine karar verilmiĢtir. Niğde Bankası 7 Mayıs 1960 tarihinde banka genel kurul kararı ile tasfiyeye gitmiĢtir. Lüleburgaz Birlik ve Ticaret Bankası , 28 Haziran 1964 tarihinde tasfiye kararı almıĢ ve 1 Eylül 1964'de faaliyetini durdurmuĢtur. Adapazarı Emniyet Bankası A.ġ. de 30 Eylül 1971 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul kararı ile tasfiye yoluna gitmiĢtir.

3.3.2. Dağıtılma (Fesih) ile Sona Erme

Fesih; hukuki bir geçerliliği sona erdirme, hukuksal iĢlemin irade ile ortadan kaldırılması anlamını taĢımaktadır. Anonim Ģirketlerin feshi, gerek Ģirket esas sözleĢmesi, gerek kanunda belirtilen sebeplerin varlığı halinde Ģirketin yetkili organlar tarafından sona erdirilmesidir. TTK 435. maddesine göre fesih sebeplerini; mahkeme kararı gerektiren ve Genel Kurul Kararını gerektiren olmak üzere iki baĢlıkta ele almaktadır.

a) Mahkeme Kararını Gerektiren Fesih Sebepleri Mahkeme kararını gerektiren fesih sebepleri beĢ baĢlık altında incelenebilir;

1) Hakiki pay sahiplerinin beş kişiden aşağı düşmesi. ġirketin tescili sonrasında hakiki pay sahiplerinin sayısının beĢin altına düĢmesini Ģirketin feshinin istenebilmesi için bir neden olarak kabul etmiĢtir. Feshi isteyebilme yetkisi olanlar, hakiki pay sahipleri, Ģirket alacaklıları veya Sanayi ve Ticaret Bakanlığıdır. Fesih davası A.ġ. tüzel kiĢiliğine karĢı açılır ve mahkeme eksikliklerin giderilmesi için uygun bir süre tanıyabilir.

2) Şirketin zorunlu organlarının mevcut olmaması veya genel toplanamaması : Anonim Ģirketin kanun tarafından teĢekkülü zorunlu kılınan organlarından birisinin eksikliği halinde pay sahipleri, alacaklılar ve STB TTK m. 435, f.1 uyarınca mahkemeden Ģirketin feshini talep edebilir.

3) Şirketin esas sermayesinin üçte ikisinin ziyaı. 100

ġirketin alacaklıları esas sermayenin üçte ikisini kaybeden Ģirketin feshini dava edebilirler. Ancak, davacının alacağına karĢı muteber teminat gösterilmesi halinde fesih kararı verilemez. Esas sermayenin üçte ikisi karĢılıksız kaldığı takdirde, umumi heyet bu sermayenin tamamlanmasına veya kalan üçte bir sermaye ile iktifaya karar vermediği takdirde Ģirket feshedilmiĢ sayılır. Anonim Ģirkette sermaye unsurunun önemi, pay sahiplerinin alacaklılara karĢı sorumluluğunun sınırlarını belirlemesinden kaynaklanır ve sermayenin mutlak surette korunması gerekir. Yukarıda belirtilmiĢ olan madde metinlerinden de anlaĢılacağı üzere, TTK m.436 alacaklılara sermayenin üçte ikisinin ziyaı halinde fesih davası açma hakkını tanımıĢtır. TTK m.324, sermayenin üçte bire indirilmesi halinde infisahın önlenebilmesine imkan verirken alacaklıların fesih davası açma hakkını ortadan kaldırmaz. Fakat Genel Kurul esas sermayenin tamamlanmasına karar verirse, alacaklılar fesih davası açamazlar.

4) Kanuna, esas sözleşme hükümlerine veya kamu düzenine aykırı işlemler veya faaliyetlerde bulunduğu anlaşılan Anonim şirketler aleyhine Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından açılan fesih davası.

TTK 274. maddesinin ikinci fıkrasında, 559 Sayılı KHK ile yapılan değiĢiklik ile fesih davası açmak hakkı açıkça ve sadece Sanayi ve Ticaret Bakanlığı‟na tanınmıĢ ve dava açabilme alanı geniĢletilmiĢtir. Artık söz konusu Bakanlık; (1) kanuna, (2) esas sözleĢme hükümlerine ve (3) kamu düzenine aykırı iĢlemlerde ve faaliyetlerde bulunduğu anlaĢılan anonim Ģirketler aleyhine fesih davası açabilecektir

5) Esas sözleşmede öngörülen fesih sebeplerinin gerçekleşmesi hali Anonim Ģirket, esas sözleĢmesinde; belirtilen fesih sebepleri haricinde bazı fesih sebepleri belirleyebilir ve öngörülen sebeplerin gerçekleĢmesi halinde de fesih davası açma yetkisi mevcuttur.

b) Genel Kurul Kararını Gerektiren Fesih Sebepleri TTK 388. maddenin ikinci ve dördüncü fıkralarına uygun olarak umumi heyetçe feshe karar verilmiĢ olması. Genel Kurulun fesih kararı alması halinde anonim Ģirketin sona ermesi infisah sebepleri arasında yer almakla birlikte bunun daha çok infisah sebebi değil, fesih sebebi olduğu kabul edilmektedir.

101

Bankacılık tarihimizdeki kapanan bankalar fesih yönünden incelendiğinde ise 4389 sayılı Bankalar Kanunu‟na kadar, ilgili bakanlıklar, bakanlar kurulu, il iktisat müdürlükleri gibi yetkili mercilerin baĢvuru ve kararları ile kapatılan bankalar fesih yoluyla kapatılmıĢ olarak kabul edilmiĢtir. 4389 ve ardından 5411 sayılı bankalar kanunları bankaların kapanmalarında hem fesih, hem de infisah yollarına benzeyen özel süreçlerle banka kapanmalarına neden oldukları için bu durum ayrı bir baĢlıkta ele alınacaktır.

3.3.2.1. Tasfiyeye Yönelik Fesih Kararları ile Kapanan Bankalar

Yetkili kurumların kararları ile 7129 sayılı Bankalar Kanunu‟ndan önce feshedilen bankaların durumu TTK‟da belirtilen ve anonim Ģirketler için Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca açılan fesih davalarına oldukça benzerdir. Buna göre “Kanuna, esas sözleĢme hükümlerine veya kamu düzenine aykırı iĢlemler veya faaliyetlerde bulunduğu anlaĢılan Anonim Ģirketler aleyhine” fesih davası açılabilir. Bu bölümde incelenen bankalar da, devletin yetkili organlarınca fesih yoluyla kapatılmıĢ veya devredilmiĢlerdir.

Kayseri Çiftçiler Bankası, KurtuluĢ SavaĢından sonra faaliyete geçmemiĢtir. Kayseri Ġktisat Müdürlüğü‟nün 1928 yılında açtığı dava ile fesh ve tasfiye edilmiĢtir. Niğde Çiftçi ve Tüccar Bankası sonrasında ihtilaf ve politik nedenlerle 1942 yılında feshedilmiĢtir (Ökçün 1997/2: 250). Ġktisat Bakanlığı tarafından 2999 sayılı kanuna uymadığından mevduat kabulü yasaklanan Aksaray Halk Ġktisat Bankası‟nın 1947 yılında sermayesi kalmamıĢtır. Hatta 1952 yılında teftiĢe gidildiğinde muhatap bulunamamıĢtır. Ancak banka tarafından 1953 yılında Bakanlığın açtığı fesih davasına itiraz edilerek fesih durdurulmuĢtur. Bu kez de ana sözleĢmesini Türk Ticaret Kanunu‟na uydurmadığından münfesih sayılmıĢtır. Maden Kredi Bankası için Maliye Bakanlığı, Türk Ticaret Kanununun 274. maddesine göre "fesih" davası açılmasını gerekli kılmıĢ ve Ġstanbul 5. Ticaret Mahkemesi, 12 Nisan 1972'de bankanın feshine karar vermiĢtir

102

3.3.2.2. Tedrici Tasfiye ile Kapanan Bankalar

Mali açıdan güçlüğe giren ve yükümlülüklerin karĢılamayan bankalarla ilgili Bankacılık tarihimizde Bankalar Kanunu aracılığı ile devreye giren ilk kapanma yolu tedrici tasfiyedir. Bu iĢlemin yasal dayanağı ilk kez 7129 sayılı Bankalar Kanununa ek 1960 tarih ve 153 sayılı Kanun‟da düzenlenmiĢtir. Söz konusu Kanunun 2. maddesinde bankaların mali durumlarındaki bozulmalar halinde Maliye Bakanlığı tarafından bu durumdaki bankaların

“faaliyetlerine devamları mümkün görülmediği takdirde, tedricen tasfiyelerine karar verilebilir. Tedricen tasfiye karar ve muamelâtında Türk Ticaret Kanunu ve Bankalar Kanununun tasfiyeye mütaallik hükümleri tatbik edilmez. Bu tasfiye, Maliye Bakanının ödenmiş sermaye ve ihtiyatları yekûnu 50 milyon liradan fazla olan bankalar arasından, tâyin edeceği bir bankanın nezaretinde ve malî ve teknik yardımı ile icra edilir”

hükümleri yer almaktadır. Kanuna göre tasfiye sırasında oluĢacak açık TCMB nezdindeki özel fondan tasfiye için görevlendirilecek bankaya ödenir.

Kanunda da belirtildiği gibi tedrici tasfiye karar ve iĢlemlerinde TTK ve Bankalar Kanunu‟nun tasfiyeye iliĢkin hükümleri uygulanmamaktadır. 1961-1966 yılları arasında Doğubank, Esnaf Kredi Bankası, Raybank, Sanayi Bankası, Tutum Bankası, Türkiye BirleĢik Tasarruf ve Kredi Bankası, Türkiye Kredi Bankası Maliye Bakanlığı tarafından tedricen tasfiyeye tabi tutulmuĢtur . 1952 tarihinde kurulan Doğubank 5 Aralık 1961 tarih ve 10975 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan Maliye Bakanlığı Kararı ile 2 Ocak 1962 tarihinden itibaren tedrici tasfiyeye gitmiĢtir. Esnaf Kredi Bankası‟nın 7129 sayılı kanunun 60. maddesinde yazılı hallere duçar olduğu belirtilmiĢ, 04.06.1960 tarihinde mevduat kabul etme yetkisi kaldırılmıĢtır. Türkiye BirleĢik Tasarruf ve Kredi Bankası Maliye Bakanlığı‟nın mahkemeye sunduğu yazısında 1959 yılı için bankanın12,988,195 lira ve 1960 yılında 10.189.009 lira kredisi bulunduğu ve bu rakamlara göre sermayenin % 25ini geçmemesi gereken kredi değerinin fazlasıyla aĢıldığı belirtilmektedir. (Milliyet:5). Banka bu davadan sonra , 28 Mart 1961 tarihinde 153 sayılı yasaya göre Türkiye Emlak Kredi Bankası nezaretinde tasfiye olmuĢtur.

103

Tutumbank ise Bankalar Kanunu‟nun 60. maddesine göre tasfiye edilmiĢtir (BYDK,1968:1). Raybank, Maliye Bakanlığı'nın 7 Temmuz 1964 tarih ve 11747 sayılı Resmi Gazetede ilan edilen talimatı ile tasfiyeye tabi tutulmuĢtur. Tasfiyesi Türkiye Emlak Kredi Bankası gözetiminde yapılmıĢtır.

Uygulamada tedrici tasfiye sisteminin çok ağır iĢlediği, tasfiyesine baĢlanan bankaların bu süreçten hükmün yürürlükten kalktığı tarihte dahi çıkmadığı gözlenmiĢtir. Bu arada 7129 sayılı yasanın yerini alan 70 sayılı kanun hükmünde kararnamenin geçici 10. maddesi ile tasfiye halindeki bankaların alacaklarının terkinine iliĢkin yeni kolaylıklar getirilerek yaklaĢık 25 yıldır süren tedrici tasfiyelerin sonuçlandırılması amaçlanmıĢtır (Mali Ansiklopedi, 2010).

3.3.2.3. Maliye Bakanlığı Tarafından Devir ve BirleĢtirme Kararları ile Fesih Edilen Bankalar

Bankacılık tarihimizde, bazı durumlarda, devletin yetkili organları, mali yapıları itibariyle birleĢmesi halinde sistem içinde daha güçlü kalacağı düĢünülen bankaları devretme veya birleĢtirme yetkisini kullanmıĢtır. Ancak bu yetki 70 Sayılı KHK‟nin kabulüne kadar sadece devletin sahip veya hissedarı olduğu Kamu Bankaları için söz konusu olmaktaydı. Bu doğrultuda Türkiye Sanayi ve Maadin Bankası 7 Temmuz 1932 tarih ve 2064 sayılı kanunla, bankanın statüsünde gerekli değiĢiklikler yapılmak suretiyle kurulan Sanayi Kredi Bankası‟na devredilmiĢtir. Daha sonra bu banka da 1933 yılında Sümerbank‟a devir edilmek yoluyla kapanmıĢtır. Esasen Halk Bankasının kredi vermeye yetkili acentası gibi çalıĢan Ankara Halk Sandığı, Ġstanbul Halk Sandığı ve Ġzmir Halk Sandığı‟nın tüzel kiĢilikleri sona erdirilerek 1964 yılında Halk Bankası‟na devredilmiĢtir.

Kamunun sahibi olmadığı bankalar için ise tedrici tasfiye yöntemi uygulanmakta idi. Ancak bu yöntemde zor durumdaki banka devredilmiyor sadece atanmıĢ bir banka gözetiminde tasfiye ediliyordu. Tedrici tasfiye yönteminin uzun sürmesi ve pratik olmaması nedeniyle 70 sayılı KHK ve sonrasındaki 3182 sayılı Bankalar Kanunu, bankaların baĢka bankalar tarafından tasfiye edilmesi yerine, baĢka bir bankaya devrine olanak sağlamıĢtır. Nitekim 1983 yılında kabul edilen 70 sayılı kanun hükmünde 104 kararnamenin banka kapanmaları ile ilgili maddeleri, 3182 sayılı Bankalar Kanununda da aynen korunmuĢtur. Buna göre;

“Mali bünyesinin güçlendirilmesine imkan sağlanamayan hallerde bankanın; Bütün aktif ve pasifiyle mevcut veya kurulacak bir bankaya devredilmesine, bir veya birkaç banka ile birleştirilmesine, Bakan’ın önerisi üzerine Bakanlar Kurulu’nca karar verilebilir”.

4389 Sayılı Bankalar Kanunu‟nun yürürlüğe girmesine kadar Maliye Bakanlığınca bu yönde bir çok devir yapılmıĢtır.

Bu tür devretmeler daha çok kamu bankalarına yapılmakla beraber, ĠĢçi kredi Bankası örneğinde olduğu gibi bankanın hissedarına (ĠĢ Bankası) da devredildiği de görülmüĢtür. Nitekim ĠĢçi Kredi Bankası, 16 Eylül 1983 tarih ve 5238/217/6-63673 sayılı Maliye Bakanlığı yazılı emri ile bankanın yönetim ve denetimi hissedarlarından olan Türkiye ĠĢ Bankası A.ġ.'ye devredilmiĢtir. Elazığ Ġktisat Bankası unvanı ile kurulan Ortadoğu Ġktisat Bankası T.A.ġ. 24 Kasım 1983 tarih ve 18231 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanan Bakanlar Kurulu Kararı ile tüm aktif ve pasifleri ile TC Ziraat Bankası'na devredilmiĢtir. Aynı karar ile 1983 krizinde mali yapısı bozulan diğer bankalardan Hisarbank ve Ġstanbul Bankası da TC Ziraat Bankası'na devredilmiĢtir Anadolu Bankası 8 Ocak 1988 tarihinde Türkiye Emlak Kredi Bankası A.O.na devredilmiĢtir. Türkiye Öğretmenler Bankası ise 22 Mayıs 1992 tarih ve 21235 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Bakanlar Kurulu Kararı ile Türkiye Halk Bankası A.ġ.'ye devredilmiĢtir.

3.3.3. TMSF Tarafından Fona Devir Yoluyla Tasfiye Olan Bankalar

Fona devredildikten sonra kapanan bankaların durumu TTK ve Ġcra ve Ġflas Hukukundan farklılık göstermektedir. Bunun nedeni Bankalar Kanununda bu kanunları açıkça devre dıĢı bırakan hükümlerdir. Öztrak bu durumla ilgili olarak “4389 sayılı Bankalar Kanununda Fona devir veya bankacılık iĢlemleri yapma izninin kaldırılması için varlığı aranan koĢulların hemen tamamı takipli veya doğrudan doğruya iflas sebebidir. Bu nedenle Ģunu söylemek mümkün olabilecektir: Bir banka hakkında takipli yada doğrudan doğruya iflas sürecinin baĢlatılmıĢ olması o bankanın Fona devri veya bankacılık iĢlemleri 105 yapma izninin kaldırılması için gereken koĢulların oluĢtuğunu gösterir. Bu durumda mali sistemde güven ve istikrarı sağlamakla yükümlü olan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun bankanın Fona devri veya bankacılık iĢlemleri yapma izninin kaldırması için Kuruldan karar alınmasını sağlaması bir zorunluluk olacaktır” demektedir. (2001). Fona devredilen bir banka için Bankalar Kanunu özel bir iflas, Fonun atayacağı Tasfiye Kurulu aracılığı tedrici tasfiye, devir ve birleĢtirme yollarını öngörmektedir. Bankalar Kanunu‟nun diğer hukuki uygulamalara göre özel ve dominant karakteri dikkate alınarak, fonun uygulamaları doğrultusunda tasfiye edilen bankalar bu bölümde ayrı baĢlıklar halinde incelenmiĢtir.

3.3.3.1. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Aracılığı ile Ġflası Ġstenen Bankalar

Anonim Ģirketlerin iflası TTK 437. maddesi tarafından düzenlenmektedir. Ġflas halinde Ģirketin tasfiyesi iflas kurallarına göre yürütülür ve iflasına karar verilen anonim Ģirket, iflas kararının verildiği anda infisah etmiĢ sayılır. Ancak banka iflaslarına iliĢkin 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu‟nda bulunan 106. Madde, TTK‟den farklılık göstermektedir. Buna göre faaliyet izni kaldırılan bir banka için “kaldırılmasına iliĢkin Kurul kararının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihten itibaren, banka hakkındaki ihtiyatı tedbir dahil her türlü icra ve iflas takibatı durur ve yeni icra ve iflas takibi yapılamaz”. Maddenin devamında yer alan “Fon, yönetim ve denetimi kendisine intikal eden bankadaki sigortalı mevduatı ve sigortalı katılım fonunu doğrudan veya ilan edeceği baĢka bir banka aracılığı ile ödeyerek, mevduat ve katılım fonu sahipleri yerine bankanın doğrudan doğruya iflasını ister. Bu görev ve yetki münhasıran Fona aittir. Bu Ģekilde yapılacak iflas isteminde 2004 sayılı Ġcra ve Ġflas Kanununun 178 inci maddesinin ikinci fıkrası ve 179 uncu maddesinin iflasın ertelenmesine iliĢkin hükümleri uygulanmaz” hükmü de fona devredilen bankalar için iflas sürecinin tamamen farklı olduğunu göstermektedir. Sonuç olarak 4389 sayılı kanun ve devamındaki 5411 sayılı kanunla beraber 1999 yılında itibaren bankaların iflas yoluyla infisah olması yolu kapanmıĢtır. Öztrak da bu durumu “Fona devredilen ve sonrasında da hisseleri Fona intikal eden banka hakkında gerek takipli gerekse de doğrudan iflas usulünün iĢletilmesi olası görülmemektedir” diyerek özetlemektedir (2001:10). Bu Ģekilde tasfiye edilen tek Türk bankası T. Ġmar Bankası A.ġ.‟dir. Fondan sağlanan 106 kaynaklarla sigortalı mevduatın ödenmesine baĢlanmasından sonra Fon, tasarruf mevduatı sahiplerinin yerine geçerek Ġmar Bankası'nın doğrudan iflasını talep etmiĢ ve Mahkemenin 8 Haziran 2005 tarihli kararıyla Bankanın iflasına karar verilmiĢtir. Fonun belirlediği Ġflas Ġdaresince yürütülen iflas süreci devam etmektedir. Ayrıca Kıbrıs Kredi Bankası‟nın Ġstanbul ġubesi de fon tarafından iflası istenen ilk yabancı bankadır.

3.3.3.2. Fon Tarafından Ġradi Olarak Tasfiye Olan Bankalar

Bankalar Kanunu‟nun 106. Maddesine göre Ġflas kararı verilmeyen hallerde bankanın iradi tasfiyesi, banka genel kurul kararı aranmaksızın ve Türk Ticaret Kanununun anonim Ģirketlerin infisah ve tasfiyeye iliĢkin hükümlerine tabi olmaksızın tasfiye kurulu üyelerinin Fon tarafından atanması suretiyle gerçekleĢtirilir. Fon bünyesinde iradi tasfiyede olan tek Banka olan Türk Ticaret Bankası‟nın faaliyet izinleri 1 Temmuz 2001 tarihi itibarıyla kaldırılmıĢ ve tasfiyesi hususunda Fon yetkili kılınmıĢtır. Banka Yönetim Kurulu tarafından Banka olağanüstü genel kurulunun toplantıya çağrılmasına tekrar karar verilmiĢtir. Bankanın olağanüstü genel kurul toplantısı, 9 Ağustos 2002 tarihinde yapılmıĢ ve Bankanın infisah ve tasfiyesine karar verilmiĢtir. Tasfiye kararı 14 Ağustos 2002 tarihinde Ticaret Sicil Memurluğunda tescil edilmiĢ ve 19 Ağustos 2002 tarihinde Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilmiĢtir. Ancak, bir kısım hissedarın hukuki itirazları nedeniyle fiili tasfiye süreci 18 Kasım 2003 tarihinde baĢlatılmıĢtır.

3.3.3.3. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Tarafından Devir ve BirleĢtirme Yoluyla Kapatılan Bankalar

Bankalar Kanunun 107. Maddesine göre Fon, hisselerinin çoğunluğu veya tamamı kendisine intikal eden bankayı a- bendine göre “Gerektiğinde malî ve teknik yardım da sağlamak suretiyle, varlık ve yükümlülüklerini kısmen veya tamamen, mevcut bankalardan istekli olanlara ya da kurulacak bir bankaya devretmeye veya bankayı istekli olan baĢka bir bankayla birleĢtirmeye” yetkilidir. Aynı maddenin d- bendine göre ise “Hisselerini…. Kuruldan izin alınmak kaydıyla ve Fon Kurulu tarafından belirlenecek usûl ve esaslar dahilinde üçüncü kiĢilere devretmeye” yetkilidir. 107

Fon bu Ģekilde tasfiye yetkisini önce Interbank ve Esbank‟ın Etibank‟a devredilmesinde; sonra da Egebank, Yurtbank, Bank Kapital, YaĢarbank ve Ulusal Bank‟ın Sümerbank‟a devredilmesinde kullanmıĢtır. Daha sonra Etibank, Ġktisat Bankası, Kentbank ve EGS Bank Bayındırbank‟a devredilerek tasfiye olmuĢtur. Fon tarafından son olarak Toprakbank Bayındırbank‟a devredilmiĢtir. Bayındırbank‟ın ismi ise 2005 Yılında BirleĢik Fon Bankası olarak değiĢtirilmiĢtir. Bu Ģekilde kapatılan bankalar Tablo 15‟te verilmiĢtir.

Tablo 15. TMSF Tarafından BirleĢtirme Yoluyla Tasfiye Olan Bankalar BirleĢmenin Çatı Bankası BirleĢtirilen Bankalar Sümerbank Etibank Bayındırbank (*) Egebank x Yurtbank x YaĢarbank x Bank Kapital T.A.ġ. x Ulusal Bank x Ġnterbank A.ġ. x Esbank x Ġktisat Bankası x Kentbank x Etibank x EGS Bank x Toprakbank A.ġ. x (*) 7 Aralık 2005 tarihinden itibaren Birleşik Fon Bankası

Tablodan da görüleceği gibi TMSF 12 adet bankayı, üç banka çatısı altında toplamıĢtır. Böylece Fon elindeki banka sayısını azaltarak, daha ileri bir tasfiye için, daha az tüzel kiĢilikle uğraĢacak duruma gelmiĢtir.

3.3.3.4. Fon Tarafından SatıĢ Yoluyla Tasfiye Olan Bankalar

Bankalar Kanununun 107 maddesinde verilen yetkiyle fon “kendisine intikal eden bankayı kısmen yada tamamen mevcut veya yeni kurulacak bir bankaya devredebilir”. Uygulamada TMSF bu maddeye dayanarak kısmen rehabilite ettiği 108 bankaları olumsuz aktiflerini ayrıĢtırarak baĢka bankalara satıĢını gerçekleĢtirmiĢtir. SatıĢ yoluyla tasfiye edilen bankalar Tablo 16‟ da sunulmuĢtur.

Tablo 16. TMSF Tarafından SatıĢ Yoluyla Tasfiye Olan Bankalar Satılan Bankalar Satın Alan Bankalar

Sümerbank Oyakbank Sitebank Novabank TariĢbank Denizbank Bank Ekspres Tekfen Bank Demirbank HSBC Bank

Tablodan görüleceği üzere, TMSF‟nin bu Ģekilde satıĢını yaptığı bankalar arasında Demirbank, daha önce beĢ bankanın devredilmiĢ olduğu Sümerbank, bir yatırım bankası olan Sitebank, TariĢbank ve Bank Ekspres bulunmaktadır.

3.4. KAPANMIġ OLAN BANKALARIN ĠġLETME FONKSĠYONLA- RINA GÖRE DEĞERLENDĠRĠLMESĠ

Bankanın bireysel olarak finansal durumunun ve dolayısıyla ekonomik açıdan baĢarısının veya baĢarısızlığının değerlendirilmesinde genel olarak, sermaye yeterliliği, varlık kalitesi, yönetim kalitesi ve yeterliliği, likidite ve piyasa risklerine duyarlılık gibi bankanın kendine özgü, mikro ekonomik faktörleri dikkate alınmaktadır (Suadiye, 2006:8). Bu bölümde kapanmıĢ olan bankalar söz konusu faktörler göz önüne alınarak incelenecektir.

3.4.1. Yönetimsel Nedenlerle Bankaların Kapanması

Bankaların makro ekonomik ve mikro ekonomik sorunlarla baĢ edebilmeleri iyi yönetilmelerine bağlıdır. Banka yöneticileri donanımlı,tecrübeli, hızlı ve doğru karar alabilen kiĢilerden seçilmelidir. Bankanın yönetsel yapısı da yönetimin aldığı kararları hızlı ve doğru bir Ģekilde hayata geçirmesine olanak tanımalıdır. Bir ticari iĢletme 109 olarak bankanın yöneticilerinin basiretli ve iyi niyetli olmaları da bankanın varlığı için hayati bir baĢka faktördür. Bu bölümde bankaların yönetimlerindeki hangi aksaklıkların bankanın kapanmasına neden olduğu incelenmiĢtir.

3.4.1.1. Yönetim Kararlarının Zamanında ve Sağlıklı Alınmaması

Bankalarda yönetim kararlarının zamanında ve sağlıklı alınamaması ve yönetimdeki diğer aksaklıklar da mali olmasa da mali sonuçlar doğurabilecek ayrı bir risk olarak ele alınabilir. Yönetim riski, üst düzey yönetici kadrosunda bulunması gereken niteliklerin, tecrübenin ve yeterli bilgi düzeyinin olmayıĢından dolayı ortaya çıkan ölçülmesi zor olan nitel bir risktir. Ancak sonuçları açısından gözlemlenebilir. Yönetim kadrosunun alacağı her karar kurum için çok önemlidir. Alınan ve uygulanan yanlıĢ bir karar kurumda beklenmeyen ciddi sonuçlar doğurabilir. Yönetim hataları sonucu kurumun finansal durumu, iĢletme faaliyetleri ve rekabet gücü bozulabilir ve kurumun taĢıdığı diğer finansal risk faktörlerinde artıĢ ortaya çıkabilir. Banka yönetiminin uyguladığı yanlıĢ kararlardan bankaya yatırım yapan yatırımcılar da zarar görebilirler (Atan,2002:34). Güler‟in TMSF tarafından kapanan bankalarla ilgili yorumuna göre de bankalardaki ciddi mali sorunların kaynağında yönetim kararları önemli bir rol oynamakta, banka yönetiminin kurumsallaĢma düzeyi, banka yönetimlerinin Ģeffaflığı ve yöneticilerin sorumsuz hareketleri bankaları zafiyete uğratmaktadır (2005).

Yönetim kararlarının sağlıklı alınmaması nedeniyle kapanan bankalara en iyi örnek Ģüphesiz Demirbank‟tır. Banka yöneticileri aktif pasif yönetiminde yaptıkları hata ile kredi riskinden kaçınmak için kaynaklarının çoğunu DĠBS‟e plase etmiĢ, aldıkları faiz riskini yönetemedikleri için bankanın kapanmasına neden olacak bir zarara yol açmıĢlardır. Ancak kötü niyetli olmayan banka yöneticileri fona devredilen diğer banka yöneticilerinin aksine mali sorumluluğa tabi tutulmamıĢlardır.

Fona devredilerek kapatılan diğer bankalarda da ana kapanma nedeni olmasa da bankayı baĢarısızlığa uğratan ve kapanmasına kısmen neden olan yönetim hatalarına rastlanmaktadır. Fona devredilen TariĢbank için yönetim sorunu da devir nedenlerinden biri olarak kabul edilmiĢtir. Bu konuda hazırlanan rapora göre, bankanın ortaklık yapısı nedeniyle üst yönetiminde ve diğer idari kadrolarında sirkülasyonun çok yoğundur. 110

Bunun yanı sıra yöneticilerin mesleki yetersizlikleri ve yönetimde yaĢanan uyumsuzluklar, idari kadrolarda liyakat ve yeterlilik esaslarının dikkate alınmamıĢtır (TMSF18,2009:33). Rapora göre yönetimdeki bu eksiklikler ve çalıĢanların ve yöneticilerin hızlı sirkülasyonu Bankanın istikrarlı politikalar üretmesini ve kurumsal bir kimlik kazanmasını engellemiĢtir (TMSF18,2009:33 ). Türk Ticaret Bankası‟nın da idari yapısı ve yönetim anlayıĢının 1980 sonrası Türk bankacılık sisteminde yaĢanan geliĢmelere tam olarak uyum sağlayamadığı belirtilmektedir. Yönetimdeki bu eksiklik zamanında ve yerinde karar alamayan bankanın “sektör içindeki payının sürekli gerilemesine yol açmıĢ….bankanın verimsiz, hantal bir yapıda çalıĢmasını beraberinde getirmiĢtir” (TMSF20,2009: 33).

3.4.1.2. Yöneticilerin Kötü Niyetleri

Banka yöneticilerinin bankaların baĢarısında veya baĢarısızlıklarındaki önemi büyüktür. Banka yöneticileri aldığı finansal ve idari kararlarda iyi niyetle hareket etmediği zaman zaten kırılgan olan bankanın mali yapısına önemli zararlar verebilirler. Fecht ve Wagner‟e göre, banka yöneticilerindeki kötü niyeti karĢılayabilecek ve onun banka istikrarına verdiği zararı giderebilecek bir yol bulmak mümkün değildir (2007:1). Bu nedenle Bankalar Kanununda yöneticilerin kötü niyetli davranıĢlarıyla ilgili genel ifadeler BDDK tarafından bazı tebliğ ve yönetmeliklerde detaylı olarak düzenlenmiĢtir. BDDK Kurumsal Yönetim Ġlkeleri‟ni düzenlediği yönetmelikte banka yöneticileriyle ilgili olarak Ģunları söylemektedir;

“Yönetim Kurulu üyesi görevini basiretli bir biçimde ve iyi niyet kuralları çerçevesinde yerine getirmeli, Banka aleyhine sonuç doğurabilecek baskılara boyun eğmemeli ve bu amaçla maddi menfaat kabul etmemeli, Üst düzey yönetim, banka ile müşterileri arasında haksız menfaatten uzak iyi ilişkiler kurulması ve taraflar arasında yapılan anlaşma koşullarına uygun hareket edilmesi amacıyla gerekli önlemleri almalıdır. Üst düzey yönetim, gerekli bilgi ve yeteneğe sahip olmadıkları alanlara atanmamalıdır (BDDK,2006). “

Gerçekten de banka yöneticilerinin ahlaki olmayan kötü niyetli tutumları banka kapanmalarına neden olan önemli bir faktördür. Bankacılık tarihimizde bankalarda yöneticilerinin kötü niyetleri ile ilgili en erken kayıtlardan biri Ökçün tarafından verilmiĢtir. Ökçün, 1930‟da tasfiye olan EskiĢehir Çiftçi Bankası‟nın 1926 yılındaki 111 olağanüstü bir hissedarlar genel kurulunda, yönetiminde suistimal bulunduğu, 50.000 TL kadar yolsuzluk olduğu, ve emvali metrukenin bankanın parasıyla satın alınması yoluyla yöneticilerin kiĢisel çıkar sağladığının öne sürüldüğünü belirtmektedir (1997 :240 ). BaĢka bir örnek olan Karaman Milli Bankası‟nda ise banka yönetiminin yakınlarına usulsüz kredi vermesi kapanma nedenleri arasındadır. Ökçün (1997:231)‟ e göre Karaman Milli Bankası‟nın, 1930‟larda….idare meclisi üyelerine ve yakınlarına ödeme güçlerinin üstünde kredi verme politikası Banka‟nın bünyesini sarsmıĢtır. Benzer bir Ģekilde Türkiye BirleĢik Tasarruf Bankası yöneticileri hakkında 1960 yılında usulsüz ve limit üstü kredi kullandırımından dolayı açılan davanın ardından banka tasfiye edilmiĢtir. Tutum Bankası‟nın 1963 yılında kapanması ile ilgili raporda yönetim hataları “…sevk ve idare kademelerinin banka mali bünyesini olduğundan baĢka gösterme hususunda salih olmayan aĢırı gayretleri ve basiretle bağdaĢtırılması mümkün bulunmayan yönetim hataları” ifadesiyle en keskin bir biçimde ortaya konulmuĢtur (BYDK, 1968:1).

Yukarıda sayılan örnekler genellikle yerel bankalar, yada belirli tasarruf gruplarının kurduğu ancak idaresinin kontrol dıĢına çıktığı Tutumbank ve BirleĢik Tasarruf Bankası gibi bankaları kapsamaktadır 11 . Türk Bankacılık tarihinde yöneticilerin kötü niyetlerinin banka kapanmalarına neden olduğu asıl belirgin banka grubu holding bankalarıdır. Holding bankacılığının geliĢmesi 1970li yıllarda belirginleĢmeye baĢlamıĢtır. Türk sanayisindeki oligopolcu yapıların oluĢmasında bankaların sanayi alanında önemli boyutlara ulaĢan iĢtirakleri rol oynamıĢtır. Bu konuda 7129 sayılı bankalar kanunun 38. maddesinde bankaların en az % 25 sermayesine sahip oldukları sanayi kuruluĢlarına özel olarak kullandıracakları krediler için oransal üst sınırın kaldırılması holdingleri banka sahibi olmaya teĢvik etmiĢtir. ĠĢletmeler 1973- 1980 döneminde ağır enflasyon baskısı ile likidite sıkıntısına girmiĢ banka kredilerinin GSMHYa oranı %25 den % 18ler düzeyine düĢmüĢtür. Bu koĢullarda holdingler finansman ihtiyaçlarını kendileri banka sahibi olarak giderme yolunu seçmiĢlerdir (KocabaĢoğlu ve d.,2001:490-494). Bu durum banka yönetimlerini de etkilemiĢtir, çünkü Türkiye‟de holding bankacılığının yaygın olması banka yönetimlerinde holdinglerin söz sahibi olmasına yol açmaktadır (Güler, 2005:52). Bu bankalar genellikle bankacılık iĢlemlerini ön planda tutmamıĢlar bunun yerine topladıkları

11 Tutumbank, tekel memurları dayanıĢma sandığı üyelerince, Türkiye BirleĢik Tasarruf Bankası ise muharip subayların, subayların, memur ve öğretmenlerin tasarrufları ile kurulmuĢtur. 112 kaynakları bağlı oldukları gruba plase etmiĢlerdir. Holding bankalarında bir baĢka önemli özellik ise bankacılık deneyimi olsun olmasın yöneticilerin doğrudan yada dolaylı olarak aile bireylerinden oluĢturulmasıdır. Bunun sonucunda bu bankalarda yöneticiler, kötü niyetli davranarak kendilerinin ve banka sahiplerinin çıkarlarını bankanın zararı pahasına gözetmiĢlerdir.

Bankalar Kanunlarında ve uygulamalarındaki açıklar nedeniyle özellikle 1980 sonrasında kapanan bankaların büyük bir çoğunluğu yöneticilerin kötü niyetlerinin etkisi ile kapanmıĢtır. Bahadır‟a göre yakın dönemde TMSF tarafından kapatılan Bankaların batıĢ nedenlerinden ilk akla geleni bankanın sahip ya da yöneticilerinin kötü idaresi veya kötü niyetlerinden dolayı iflasıdır (2007b). Özellikle 1991 yılından sonra kapanan bankaların tamamına yakını holding bankası niteliğindedir ve yöneticiler, kredileri, hiçbir yeterlilik kriteri göstermese bile grup firmalarına vermiĢlerdir. Bazı örneklerde aynı zamanda holdingi elinde tutan aile üyeleri olan banka yöneticileri kendi kiĢisel kredi kartlarını dahi sahibi oldukları banka kaynaklarından ödetmiĢlerdir12.

3.4.2. Finansal Riskler Nedeniyle Bankaların Kapanması

Risk, mevcut bir duruma kıyasla, gelecekte gerçekleĢmesi beklenen durum ile gerçekleĢen durumun farklı olması ihtimalidir (Yahyaoğlu, 2010:1). DeğiĢik koĢullar ve fiyatlarla kaynak toplayan bankalar, bunları, gelir elde etmek üzere belirli bir risk içeren araçlarla değerlendirirler. Finansal kurumların yöneticileri faaliyetlerini sürdürürlerken potansiyel bir yüksek getiri için risk almak durumundadırlar. Finansal kurumlar uzun vadeli kazançlarını ve pay senetlerinin değerini yükseltmek isterlerken bir çok riski göz önüne almak ve gelecekteki karlılıklarla potansiyel baĢarısızlıkları dikkatli bir Ģekilde dengeleyici bir yönetim sergilemek zorundadır (Parasız,2005:82). Ülkemizdeki finansal piyasaların en önemli aktörleri olan bankalar da bir çok riske karĢı duyarlıdır. Özellikle kriz dönemlerinde idarecilerin etkin risk yönetimi yapmamaları ve gereğinden fazla risk yüklenmeleri, bankaları kolaylıkla batırabilir (Bahadır, 2007b). Bu tespiti destekler biçimde ülkemizde özellikle ekonomik kriz dönemleri ile birlikte artan

12 Bank Kapital‟da Ceylan Grubunun, Ġmar Bankası‟nda ise Uzan Ailesi‟nin kredi kartları banka kaynaklarından ödenmiĢtir. 113 ve hızla gerçekleĢen riskler bir çok bankanın tasfiye edilmesine veya iflas etmesine neden olmuĢtur.

Bankacılık sektöründe yaĢanan riskler, her ülkede, her dönemde kaçınılmaz olarak yaĢanabilir. Zira finansal piyasalar var olduğu sürece, risk unsuru sistem içerisinde varlığını sürdürecektir(Çelik, 2001, 61). Bankacılık sektöründe karĢılaĢılan risk grupları içerisinde en önemlisi mali riskler denilen, bankaların ve sektörün kendi yapı ve operasyonlarından kaynaklanan risk grubudur. Literatürde bankacılık sistemi için bir çok risk çeĢidinden bahsedilmektedir. Parasız‟a göre bu riskleri kredi riski, faiz oran riski, likidite riski, yabancı döviz riski ve politik risk olarak gruplandırmak mümkündür (2005). Yıldırım ise politik riski göz önüne almadan bu risklerin yanı sıra piyasa riski ve sermaye yetersizliği riskini de dahil ederek bankacılık sektöründe altı ayrı mali riskin varlığından söz etmektedir. Yahyaoğlu ise piyasa ve likidite riskleri üzerinde durmuĢ, bu iki risk dıĢında kategorize edilmeyen tüm riskleri operasyonel risk olarak tanımlayarak üçlü bir bölümleme kullanmıĢtır (2010).

Sistemik Risk, 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu‟nun 72. Maddede “Finansal sistemin bütününe sirayet edebilecek ölçüde olumsuz bir geliĢme” olarak tanımlanmaktadır. Ancak bu durum daha makro düzeyde bir finansal krizin tanımı olarak değerlendirilebilir. Bu tanımdaki risk, diğer riskleri tetikleyecek bir krizdir. Söz konusu kanunda bankacılıkla ilgili diğer riskler 68. Madde‟de vade, kur ve faiz riski diye özetlenmiĢtir. BDDK ise 2003 yılında yayınladığı Bankaların Risklilik Düzeyinin Değerlendirilmesine ĠliĢkin Açıklama Ekinde risk matrisinin elemanları olarak kredi riski, piyasa riski , operasyonel risk, faiz oranı riski, likidite riski, itibar riski, strateji riski ve diğer riskler olarak daha detaylı bir sınıflandırma yapmıĢtır. Görüldüğü gibi mali risklerin tanımı ve sınıflandırması hakkında bir çok farklı görüĢ bulunmaktadır. Bankaların kapanma hikayeleri incelendiğinde ise genellikle birden çok riskin bir arada gerçekleĢtiği görülmektedir. Bu çalıĢmada doğrudan bankanın iflasına veya kapanmasına neden olmuĢ risklerden hareket edilerek likidite riski, faiz riski, kur riski, kredi riski, ve operasyonel riskler banka kapanmasına neden olan finansal riskler olarak ele alınacaktır.

114

3.4.2.1. Likidite Riski

Likidite riski bir finansal kurumun nakit çıkıĢlarını karĢılamak için yeterli nakit giriĢleri sağlayamamasıdır (Çelik, 2001:62). Yahyaoğlu‟na göre likidite riski “Sahip olunan bir kıymetin, istenildiğinde paraya (nakde) çevrilememesini veya bu iĢlem gerçekleĢtirilirken bazı zorluklarla karĢılaĢılması sonucu kıymetin cari piyasa değerinin altında elden çıkarılmasıdır” (2010:2). Bankaların mevduat çekiliĢlerini karĢılamak ve vadesi gelen diğer yükümlülükleri ödemek için likiditeye ihtiyaçları vardır. Eğer bir finansal kurum yeterli likiditesi olmadığı için kısa vadeli yükümlülüğünü yerine getiremezse, uzun dönemde karlı durumda bile olsa firma iflas edebilir. Erdoğan, bankaların kasalarında çok az miktarda çoğu kerede yasal zorunluluklar kadar likit bıraktığını, topladıkları kaynağın büyük bir kısmını kredi ya da diğer yatırım araçlarına yönlendirmesi ile mevduat çekiliĢlerinin karĢılama gücünü azalttığını ileri sürmektedir (2002:23). Bankaların likidite durumlarının yönetilmesi zaten kolay olmayan bir süreçtir. Parasız‟a göre yeterli likidite bulundurmamanın maliyeti; aktifleri nakde çevirirken uğranılan kayıp, kısa vadeli borçlanmanın getirebileceği yüksek maliyet, müĢteri taleplerinin geri çevrilmesi halinde kaybedilecek itibardır. Buna karĢılık fazla likidite bulundurmanın maliyeti, getirili aktiflerden elde edilebilecek gelirden mahrum kalmaktır (Parasız, 2005:82).

Bankacılıkta likidite riski özellikle kısa vadeli varlıklarının yine kısa vadeli taahhütlerini karĢılayamama durumunda ortaya çıkar. (Çelik, 2001, 62) Mevduat sahiplerinin kısa vadeleri tercih ederken, yatırım sahiplerinin yüksek enflasyon beklentileri ve belirsizliğin yönlendirmesiyle daha uzun vadeleri araması, Türk bankacılık sektörünün aktif ve pasiflerinin vade yapılarında yansımalara neden olduğu görülmektedir. Dolayısıyla sektördeki bankalar, likidite riskine daha duyarlı hale gelmiĢlerdir (Yıldırım,2004).

Kapanan bankalardan Bank Ekspres, 1994 krizinden sonra girdiği ilk likidite krizinden yakın izleme döneminde aldığı önlemlerle kurtulmuĢ, ancak hakim ortak istismarı ve banka sahibinin adının karıĢtığı spekülasyonlar etkisi ile girdiği ikinci likidite krizinden kurtulamayarak fona devredilmiĢtir (TMSF1,2009:23-25) Likidite riskine önemli bir örnek ise Demirbank‟tır. Aslında Demirbank likidite riskinden kaynaklanan krize aldığı faiz riski nedeniyle maruz kalmıĢtır. Kasım 2000 tarihinde 115

Demirbank'ın maruz kaldığı olay, özü itibarıyla bir likidite krizi olup çok kısa süre içerisinde piyasa koĢullarının değiĢmesi nedeniyle Banka, varlıkları ile çok kısa vadeli yükümlülüklerini karĢılayamayacak duruma düĢmüĢtür (TMSF4:32). Nitekim aynı rapora göre likidite sıkıntısını artıran bir diğer unsur da Banka hakkında yayılan spekülasyonlar nedeniyle yaĢanan mevduat çekiliĢleri olmuĢtur (2009:90).

Ulusalbank da, Demirbank gibi aynı dönemde kaynaklarını DĠBS‟ne plase etmiĢtir. Banka artan faiz oranları nedeniyle düĢük kazanç elde ettiği DĠBS yüksek faizden fonladığı için kaynak sıkıntısına düĢmüĢ ve likidite krizine girmiĢtir. Bankada likidite sorunu son bulmamıĢ, olaylardan bir Ģekilde haberdar olan piyasaların olumsuz yaklaĢımıyla mudilerin mevduat çekme talepleri karĢılanamamıĢ ve banka bir süre sonra fona devredilmiĢtir (TMSF22,2009). Diğer bir örnekte ise EGS Bank ise hakim ortağa aktarılan kaynaklarla likidite krizine girmiĢtir (TMSF6,2009). Fona devredilen diğer bankaların tamamında da likidite krizi yaĢanmıĢ olduğu not edilmelidir. Ancak bu krizlerin nedeni bildiğimiz anlamdaki likidite riskinden ziyade kötü niyetli iĢlemlerin bankanın aktifini donuklaĢtırarak likit kaynakların sorumsuzca tüketilmesinden kaynaklanmaktadır.

3.4.2.2. Faiz Riski

Genel tanımıyla faiz yada faiz oranı riski bir menkul kıymetin fiyatındaki yada piyasa faiz oranlarındaki değiĢmenin neden olduğu gelir kaybıdır. Faiz oranı riski yalnızca bonolarla değil aynı zamanda finansal kurumların bilançolarıyla da ilgilidir. Örneğin tasarruf ve ödünç birliklerinin mevduatlar (pasifleri ) karĢılığında ödedikleri faiz oranları ipotek ödünçlerinden (aktifler) elde ettikleri getirilerden daha hızlı artabilir. Bu durumda söz konusu kurumun gelirlerinde önemli düĢüĢler meydana gelebilir (Parasız, 2005: 82). Çelik‟e göre faiz riski, aktif kalemleriyle pasif kalemleri arsında vade ya da faiz bazında bir uyumsuzluk olması veya değiĢken faizli mali yükümlülüklerin gelecekteki nakit akımlarının, gelir–gider üzerinde belirsizliğe yol açması halinde ortaya çıkar (2001, 62).

Türk bankacılık sektörünün, kısa vadelerde faize duyarlı pasiflerinin faize duyarlı aktiflerinden daha fazla olması, yabancı kaynakların varlıklara göre daha kısa 116 sürelerde, yeniden fiyatlandırılması sonucunu doğurmaktadır. Varlık ve yükümlülüklerin yeniden fiyatlama dönemlerindeki bu uyumsuzluk, aktif ve pasiflerin faiz oranı değiĢikliklerine karĢı olan duyarlılıklarını arttırmaktadır. (Erçel, 2000a, 68- 69). Diğer yandan bankalar, faiz oranlarının artma eğilimi gösterdiği dönemlerde, repo yoluyla düĢük faiz getirili kamuya ait menkul kıymetlerini, daha yüksek getirili olanlarla değiĢtirmek suretiyle, faiz riskini kontrol altında tutmaya çalıĢmaktadırlar.

Faiz riski iyi yönetilmediği takdirde sonuçları bir banka için yıkıcı olabilir. Bu konuda bankacılık tarihimizdeki en belirgin örnek Demirbank‟tır. Mali yapısında önemli bir zafiyet görülmeyen Demirbank 2000 yılından önce kaynaklarını kredi olarak değerlendirmek yerine farklı bir aktif yönetimi anlayıĢı benimsemiĢtir. Aktif yönetiminde kredi riski açısından risksiz varlık kabul edilen DĠBS plasmanı yapmak Ģeklinde bir politika benimseyen Bankanın DĠBS ağırlıklı aktif yapısı, krizde faiz riskine maruz kalmıĢtır. ( TMSF4,2009:32). Bankanın daha önceki dönemlere iliĢkin verilerine bakıldığında; özkaynak sorununun bulunmadığı, özkaynaklarının mevcut iĢ hacmini desteklemekte yeterli olduğu, Bankanın kaynak kullanım politikalarının faaliyet dönemindeki piyasa koĢullarında olumlu sonuçlar doğurduğu düĢünülmektedir. Ancak faizlerin arttığı kriz döneminde, faize duyarlı bilanço kompozisyonu nedeniyle, Bankanın likidite ve fonlama maliyetinde önemli artıĢlar yaĢanmıĢtır (TMSF4,2009:42). Banka uğradığı zarar ve ardından yaĢadığı likidite krizi nedeniyle Fona devredilmiĢtir. Demirbank yönetemediği faiz riski nedeniyle kapanmıĢtır.

Benzer bir Ģekilde Demirbank gibi riski düĢük DĠBS‟ne yatırım yapan Ulusal Bank Hazinenin 1999 yılında ihraç ettiği faiz oranı düĢük DĠBS'lerde önemli bir pay sahibi olmuĢtur. Ulusal Bank, söz konusu menkul kıymetleri büyük ölçüde repo ile geri kalan kısmını da bankalararası mevduat ve yurt dıĢından alınan kredilerle fonlamıĢtır. DĠBS portföyünün çok kısa vadeli fonlarla yönetilmesi mali bünyenin faiz oranlarına olan duyarlılığını artırmıĢtır. Bankanın düĢük faiz oranlarından satın aldığı devlet tahvili ve hazine bonolarını 2000 yılının Kasım ve Aralık ayları ile 2001 yılının ġubat ayında yüksek rakamlara ulaĢan faiz oranlarından fonlamak zorunda kalması bankayı önemli bir faiz zararına uğratmıĢtır. Biriken zarar nedeniyle özkaynakları eriyen Ulusalbank da fona devredilmiĢtir.

117

Bankacılık tarihimizde faiz riski nedeniyle kapanan diğer bir banka da Sitebank‟tır. Bankanın 2001 tarihli mali tablolarına göre zararı, toplam aktiflerinin % 60ı kadardır. Bu zararın temel kaynağı ise aktifinin % 40‟ına yaklaĢan 45 milyon TL tutarındaki mevduat faizleridir. Mevduat faizlerinin bu derece yüksek olmasında, mevduatın az sayıda mudi üzerinde yoğunlaĢmıĢ yapısının yanında, ekonomide yaĢanan Kasım 2000 ve ġubat 2001 krizlerinde likidite baskısıyla karĢılaĢmamak için katlanılan yüksek fonlama maliyeti önemli etken olmuĢtur. Banka faiz riskine maruz kalmıĢ ve bunun sonucunda ettiği zarar nedeniyle özkaynaklarını kaybederek, yükümlülüklerini karĢılayamadığından fona devredilmiĢtir.

3.4.2.3. Kur Riski

Kur riski ya da diğer adıyla yabancı döviz riski bir finansal kurumun kazançlarında ya da değerinde döviz kurundaki dalgalanmalardır.Birçok finansal kurum ya kendi hesabına ya da müĢterilerinin namına yabancı para alım satımı yapar. Diğer ülkelerin kredi piyasalarına doğrudan yatırım yaparlar ya da dolaylı finansal haklar satarlar.Uluslararası ekonomik koĢullarda meydana gelecek değiĢmeler çeĢitli ülke paralarında dalgalanmalara neden olabilir.Bu dalgalanmalar finansal kurumların, para pozisyonlarına göre kazanç ya da kayıp elde etmelerine neden olur (Parasız, 2005:83).

Kur riski, yabancı paraya dayalı iĢlemlerde, yabancı paraların yerli paraya ya da birbirlerine karĢı değerlerinin değiĢmesi halinde ortaya çıkmakta, sonuçta bu da kar veya zarara yol açmaktadır. Kur riskine iliĢkin olarak, Türk Lirası, faiz oranları ile Türk Lirası‟nın nominal değer kaybı arasındaki fark, bankaların döviz cinsinden kaynaklarını, Türk Lirası veya alternatif yatırım araçlarına dönüĢtürmesinin en büyük nedenidir.

Kur riski 1980 öncesi dönemde kapanan bankalar için söz konusu değildir. Bankaların kambiyo iĢlemleri bu dönemde oldukça sınırlıdır ve Türk Parasını Koruma Kanunu gibi çeĢitli mevzuat ve konvertibilitenin olmaması gibi nedenlerle bankaların önemli bir kur riskine girmesi zaten mümkün değildir. Türkiye‟de kur riskine bağlı açık pozisyon izleme uygulaması 1985 yılında baĢlamıĢtır (Yıldırım, 2004). Sabit kur sisteminde yada kurların artmayacağı beklentisinde olan bankalar yabancı para cinsinden borçlanıp, TL üzerinden plase ederek kazanç elde etme yoluna gider. Bu 118

Ģekilde açık pozisyonda iken kurlarda oluĢabilecek dalgalanmalar aktif pasif dengesini tamamen bozarak bir bankanın büyük zarar uğramasına hatta iflas etmesine neden olabilir. Özellikle kriz dönemlerinde idarecilerin etkin risk yönetimi yapmamaları ve gereğinden fazla risk yüklenmeleri, aĢırı kur riski almaları bankaları kolaylıkla batırabilir (Bahadır, 2007b).

Nitekim, Marmarabank, Impexbank, Türk Ticaret Bankası ve Sitebank‟ın kapanmasında kur riski önemli bir rol oynamaktadır (TMSF14,TMSF11,TMSF20 veTMSF16,2009) Bu bankalardan Marmarabank denetleyici kurumlar tarafından yapılan uyarılara rağmen 1994 yılında da açık pozisyon uygulamasına hileli iĢlemlerle gizlenmek suretiyle devam edilmiĢtir. Bu durum 1994 yılının ilk aylarında döviz kurlarında meydana gelen artıĢlar yüzünden önemli ölçüde kambiyo zararına sebebiyet vermiĢtir. Kur riski yükümlülüğüne uymayarak büyük miktarda açık pozisyon tutan Impexbank ise 1994 yılının ilk ayından itibaren ortaya çıkan döviz kurlarındaki büyük artıĢlar nedeniyle önemli ölçüde kambiyo zararına maruz kalmıĢ, yurt içi ve yurt dıĢı taahhütlerini karĢılamada güç duruma düĢmüĢtür. Bu durum ise Bankanın kapanmasında önemli bir rol oynamıĢtır. Aynı Ģekilde Türk ticaret bankası da kaynak ihtiyacını karĢılamak amacıyla yoğun Ģekilde açık pozisyon uygulamasına yönelmiĢ, özellikle 1994 yılında döviz kurlarında yaĢanan artıĢ nedeniyle de yüksek tutarda kambiyo zararına maruz kalmıĢtır. Bankanın kapanmasının önemli nedenlerinden biri de kur riski nedeniyle uğradığı zarardır (TMSF20,2009)

3.4.2.4. Kredi Riski

Finansal kurumlar veya bankalar ödünç verdiği ya da bir borç menkul kıymetine yatırım yaptığı zaman, bir kredi riskiyle (geri ödememe riski) karĢılaĢabilir. Çünkü finansal kurum ödünç verirken, ödünç alıcının gelecekte borcun faizini ya da ana parasını vadesinde ödememe olasılığını kabul etmektedir (Parasız,2005:82) Bu risk, ödemelerin kısmen dahi olsa gecikmeli yapılma ihtimalini de kapsar. Yani kredi riski, borçlunun akdi yükümlülüklerini yerine getirememesi veya getirmek istememesi durumunda ortaya çıkar. Böyle bir durum, bankada nakit akıĢı problemlerine neden olacağından, risk gerçekleĢmiĢ ve belirsizlik doğmuĢ olur. Kredi riski yalnızca nakdi kredi kullanımında değil, bankanın kredi iliĢkisi nedeniyle gireceği her türlü taahhüt 119 için de oluĢabilir. Kredinin ne sebeple olursa olsun ödenmemesi, bankanın aktifini de donuk hale getirir; kısa vadeli alacaklarını uzun vadeli alacak haline döndürerek nakit akıĢını aksatır ve bankanın likiditesini negatif yönde etkiler. Ödenmeyen kredinin miktarı yüksekse, bankanın kredibilitesini de azaltarak likidite açısından ikinci bir negatif etki daha yapar (Yahyaoğlu,2010).

Türk Bankacılık tarihinde ise kredi riski, nedenleri itibarıyla literatürdeki tanımından farklıdır. Özellikle TMSF tarafından kapatılan bankaların büyük bir çoğunluğu ödenmeyen kredilerin banka aktif yapılarını bozmalarından etkilenmiĢtir. Ancak burada ödenmeyen kredilerin tamamına yakını hakim ortaklara ve iĢtiraklerine yasal sınırlara uymadan verilen kredilerdir. Bu kredilerin geri ödenmeleri bankalar için önemli değildir. Çünkü bu bankaların zaten varoluĢ amacı kötü niyetli plasmanlarla banka kaynaklarının ortaklara transfer edilmesidir. Bununla birlikte söz konusu bankaların bir kısmının hakim ortaklarına doğrudan ve dolaylı olarak verdikleri krediler haricinde verdikleri kredilerin de bir kısmının sorunlu olduğu görülmektedir. Burada bankanın normal yollardan piyasadaki firmalara verdikleri kredileri de yönetememiĢ oldukları veya tahsis sürecinde basiretli davranmadığı ileri sürülebilir. Bu bağlamda, TMSF raporlarında bankaların fona devir nedenleri baĢlıkları incelendiğinde Bayındırbank, Kentbank, Ġnterbank, Ġktisat Bankası, TariĢbank ve YaĢarbank‟ın ortaklar haricinde verdikleri kredilerin de ödenmediği görülmektedir. Benzer bir Ģekilde Esbank, kredi verdiği kamu kurumlarının borçlarını ödeyememesi ve 3291 Sayılı Kanun ile KĠT'lerin bankalara olan borçlarının konsolidasyonu sonucu, Et ve Balık Kurumu, Çaykur ve Yem Sanayii'den önemli miktardaki alacağını tahsil edememiĢtir(TMSF7,2009:36). Pamukbank ise hakim ortağı olan Çukurova Grubu‟ndan tahsil edemediği alacakların yanı sıra, Fiskobirlik'e kullandırılmıĢ olduğu kredileri yıllarca tahsil edememiĢtir. Hazine ödenmeyen bu kredilerin 2000 yılında özel tertip DĠBS ihraç edilmek suretiyle karĢılanmasını önermiĢtir. TMSF‟ye göre Fiskobirlik kredilerinin, sermaye yeterliliği standart rasyosu ve Pamukbank'ın Fona devir kararı üzerinde herhangi bir etkisi olmamıĢtır (TMSF15,2009:42). Ancak bankanın uzun süre boyunca donuk kalan bu kredilerden uğradığı zarar büyük olmuĢtur.

Fon tarafından kapatılan bankaların büyük bir çoğunluğu ödenmeyen krediler nedeniyle iflas sürecine girmiĢlerdir. Ancak bu kredilerin tamamına yakını hakim ortak 120 istismarı olarak değerlendirildiğinden, literatürde tanımlandığı hali ile bir kredi riski nedeniyle kapanan bir banka olduğunu söylemek zordur.

3.4.2.5. Operasyonel Risk

Bankalarda operasyonel risk BDDK‟nin tanımına göre, banka içi kontrollerdeki aksamalar sonucu hata ve usulsüzlüklerin gözden kaçmasından, banka yönetimi ve personeli tarafından zaman ve koĢullara uygun hareket edilememesinden, banka yönetimindeki hatalardan, bilgi teknolojisi sistemlerindeki hata ve aksamalar ile deprem, yangın ve sel gibi felaketlerden veya terör saldırılarından kaynaklanabilecek zarar olasılığıdır (2006:1). Yahyaoğlu‟na göre ise operasyonel risk, kurum politikalarının, yöntemlerinin ve güvenilirliğinin yetersizliği ile kanunların, mevzuatın, politik durumun ve iĢ ortamının değiĢmelerinden kaynaklanan risktir (2010:3). Bankacılıkta iĢlem adet ve montanların sürekli artması ve yeni ürün, yöntem ve teknolojinin uygulanması nedeniyle, etkin bir entegre risk yönetiminin uygulanmasında operasyonel riskin yönetilmesi çok önem kazanmıĢtır. Operasyonel riskin en önemli kaynağı iç kontrolün eksik, yanlıĢ veya hiç uygulanmamasıdır. Ġç kontroldeki zayıflık, hatanın, suistimalin veya hizmet aksamalarının önlenememesine neden olur. Operasyonel riskler grubu içinde, bilgi iĢlem hatası ve bilgisayar saldırısı risklerinden de söz edilebilir (Yahyaoğlu,2010).

Literatürde yurtdıĢındaki bankalarda bazı büyük usulsüzlükler, banka iflaslarına neden olmuĢtur. Daiwa Bank ve iflas etmiĢ olan Barings Bank‟ta gerçekleĢmiĢ olan usulsüz alım satım iĢlemleri büyük operasyonel risklere örnek olarak gösterilmektedir. Son dönemde ise uluslararası düzeyde faaliyet gösteren bir bankada, bu örneklerden daha büyük tutarlı ve yüz yılın finans skandalı olarak nitelendirilen bir operasyonel risk yaĢanmıĢtır. 2008 yılının baĢında, Societe Generale Bank‟ta Jerome Kerviel tarafından yapılan ve aylarca fark edilmeyen yetkisiz vadeli iĢlemler sonucu 4,9 milyar Euro‟luk zarar gerçekleĢmiĢtir. Türkiye‟de HSBC Bank Genel Müdürlük Binasına 20 Kasım 2003‟de yapılan bombalı saldırı ve hesapların kayıt dıĢına alınması ile gerçekleĢtirilen usulsüz uygulamaların yaĢandığı Ġmar Bank olayı iyi birer operasyonel risk örneğidir (Uysal, 2009:73). Bununla birlikte Türk Bankacılık sektöründe sadece operasyonel risk nedeniyle kapanan bir banka bulunmamaktadır. 121

3.4.3. Rekabet Nedeniyle Bankaların Kapanması

Bankacılık sektöründe rekabet, doğrudan doğruya maliyetleri etkileyen en önemli unsurlardan biridir. Mali piyasalardaki düzenlemelerin azaltılması ve tanıtılan yeni finansal ürünler ticari bankaların faaliyet alanlarını ve sunabilecekleri hizmetleri geniĢletirken, bu kurumların üzerindeki rekabet baskısını da arttırmıĢtır. Yoğun rekabet ortamı fon maliyetlerini yükseltirken, müĢteriler de daha fazla getiri sağlayan kurumlara yönelmiĢlerdir. Rekabette fiyat dıĢında hizmet kalitesi, hizmetin çeĢitliliği, yapısı, müĢterinin gereksinimlerini karĢılayan hizmetlerin sunulması, teknoloji, reklam gibi unsurlar da önemlidir. Bankacılık sektöründeki pazar büyümesi azaldıkça, sabit masraflar yükseldikçe, kredi müĢterilerinin özellikleri farklılaĢtıkça ve bu hizmetlerin önemi arttıkça bankalar arasındaki rekabet artmaktadır. (Yıldırım 2004:4-6). Bankacılık tarihimizdeki geliĢmeler incelendiğinde bankaların rekabet nedeniyle kapanması iki Ģekilde gerçekleĢtiğini söyleyebiliriz: 1) Oligopolcü yapı nedeniyle küçük bankaların piyasada varlık gösteremeyerek kapanması, 2) Rekabet nedeniyle düĢen karlılık ve azalan pazar payının bankaları birleĢmeye zorlaması.

Birinci durumda, sektördeki birkaç büyük bankanın pazar paylarının büyük olması ile ortaya çıkan oligopolcu yapı, küçük bankaları rekabet açısından zor durumda bırakabilir. Bu durumda rekabet edemeyen bankaların faaliyet alanı kalmamıĢtır. Özellikle tek veya az Ģubeli yerel banka, bulunduğu bölgede Ģube açan bankalarla rekabet edemez. Ziraat Bankası, ĠĢ Bankası ve Türk Ticaret Bankası‟nın 1930‟larda piyasaya hakim olması, sermaye, personel ve teĢkilat olarak güçlü olan bu bankalarla rekabet edemeyen çok sayıda yerel bankanın kapanmasına yol açlıĢtır. Örneğin 1938 yılında büyük ölçekli dokuz adet kamu ve özel ticaret bankasının toplam 122,9 milyon TL ödenmiĢ sermayesine karĢın, 32 adet yerel bankanın toplam ödenmiĢ sermayesi 6,5 milyon TL‟dir. Söz konusu tarihte büyük bankaların toplam 319 Ģubesine karĢı yerel bankalar 13 Ģube ile hizmet vermektedir. Nitekim diğer faktörlerin yanı sıra, rekabet alanındaki bu eĢitsizlik nedeniyle onlarca yerel banka 1930-1946 döneminde faaliyetine son vermiĢtir.

122

Ġkinci durumda ise, rekabet nedeniyle pazar payı azalan ve kar marjı azalan bankanın, baĢka bir banka ile birleĢerek kapanması bir ölçüde zorunlu hale gelir. BirleĢmeden doğacak sinerji ve mali güçlenmenin yeni oluĢan bankanın veya bünyesinde birleĢilen bankanın rekabetçi gücünü arttıracağı umulmaktadır. Planlı dönemde birleĢerek kapanan bankalar, aslında sektörde rekabetin yoğunlaĢması nedeniyle zayıflayan küçük bankaların yerine mali yapısı kuvvetli büyük bankalar oluĢturmak amacına hizmet etmiĢlerdir. Bu dönemde Ankara Halk Sandığı, Ġstanbul Halk Sandığı ve Ġzmir Halk Bankası Sandığı‟nın Halk Bankası‟na devredilmesi, Türk Ekspres Bankası ve Buğday Bankası da Anadolu Bankası adı altında, Muhabank ve Tümsubank‟ın Türkiye BirleĢik Tasarruf ve Kredi Bankası olarak birleĢmelerinin bu bankaların mali bünyelerini güçlendirerek daha rekabetçi hale gelmesini sağladığı düĢünülebilir. Ancak finansal piyasaların güçlenmediği ve ekonominin görece durgun olduğu bu dönemde sadece mevduat toplamaya yönelik sınırlı bir rekabet söz konusudur. Bankaları birleĢmeye yönlendiren en önemli güdü olan finansal rekabet 80‟li yıllara kadar ülke içinde uzun süre hissedilmemiĢtir. Yüksek kamu borçlanma gereği nedeniyle piyasaya fon talebi ile giren kamuya yüksek faizle sağlanan plasmanlar, Türk bankacılık sektöründeki bankalar için oldukça yüksek karların elde edilmesini sağlamıĢtır. Piyasada zaten neredeyse tüm fonlara talip olan bir devlet varken bankalar birbirleriyle yoğun bir satıĢ ve pazarlama rekabetine girme gereğini hissetmemiĢlerdir (Cihangir, 2004:5).

Ancak 1980 sonrasındaki liberal politikalar, 1990‟larla birlikte küreselleĢen finans dünyası ve serbest sermaye hareketleri Türk Bankacılık Sektöründe de ulusal ve uluslar arası rekabeti gittikçe artırmıĢtır. Bu dönemde artmaya baĢlayan rekabet bankaların kar marjlarını düĢürdüğü için, mali yapılarını ve verimliliklerini de olumsuz etkileme sürecine girmiĢtir. Bu kapsamda rekabetçi yapıyı güçlendirmek için devlet eliyle yapılan bir birleĢtirme ise kamu sermayesinin ağırlıklı olduğu Anadolu Bankası ile Emlak Kredi Bankası‟nın Emlak Bankası olarak konsolide edilmesidir. Bankalar 2000‟li yıllarla beraber devleti fonlayarak elde ettikleri kazançların azalmasıyla birlikte, rekabetçi oranlarla kredi ve diğer ürünlerin pazarlanmasına yönelmiĢlerdir. Bu dönemde faiz kazançları düĢmeye baĢlamıĢtır. Yayla‟ya göre bankaların faiz kazançlarının azalmasında önemli bir neden de Avrupa Birliği üyelik süreciyle Türk bankacılık sektörüne yurt dıĢı yerleĢik finans gruplarının gösterdiği ilgi nedeniyle, piyasa paylarını ve dolayısıyla marka değerlerini artırmak isteyen küçük ve orta ölçekli 123 bankaların (takipçi grup) rekabet etmede çok istekli olmalarıdır (2005:55). Bu bankaların rekabet güçlerini ve piyasa paylarını artırmanın en hızlı yolu ise konsolidasyondur. Rekabetin yoğun olmadığı dönemlerde verimsiz bankalar ayakta kalabilirken, rekabetin yoğunlaĢtığı dönemlerde kâr marjlarında oluĢan daralmalar bankaların ayakta kalabilmelerini güçleĢtiren olumsuz bir etken olmuĢtur (Cihangir, 2004:25). Bu doğrultuda bir çok bankanın diğer bankalar tarafından satın veya devir alındığı ve alınan bankanın birleĢme sonrası tüzel kiĢiliğinin sona erdiği görülmektedir. Son on yıllık birleĢmeler incelendiğinde Bank Ekspres‟in, Tekfenbank tarafından; Körfezbank‟ın, Osmanlı Bankası tarafından; Demirbank‟ın HSBC tarafından; Sümerbank‟ın ise Oyakbank tarafından devir veya satın alınarak kapanmıĢ olduğu görülmektedir.

Bu satın almaların yanı sıra , Türk bankacılık sektöründe bu kapsamda gönüllü bir banka birleĢmesi yaĢanmıĢtır. Cihangir‟e göre, Türkiye‟de durumları bozulan bankaların tasfiyesi amaçlı kamu zorlamasıyla yapılanlar dıĢında, tek gönüllü birleĢme 2001 yıl sonunda gerçekleĢtirilen Garanti Bankası ile Osmanlı Bankası‟nın birleĢmesidir (2004:231). Ancak bu birleĢmeden beĢ yıl sonra bankacılık sektörümüzdeki en önemli birleĢme Koçbank ve Yapı Kredi Bankası A.ġ. arasında gerçekleĢmiĢtir. Her iki birleĢmede de asıl amaç bankanın büyütülerek rekabet gücünün artırılmasıdır. Bu geliĢmeler ıĢığında Türk bankacılık sektöründe rekabetin bankaların kapanmasında etkili olduğu söylenebilir.

3.4.4. Ekonomik Krizlere KarĢı Koyamama Nedeniyle Bankaların Kapanması

Turgut‟un diğer tanımlardan yaptığı derlemesine göre, ekonomik anlamda kriz, önceden bilinmeyen ya da öngörülemeyen bazı geliĢmelerin makro düzeyde devlet, mikro düzeyde ise firmaları ciddi olarak etkileyecek sonuçlar ortaya çıkarması anlamına gelmektedir (2007:35). Kriz, herhangi bir mal, hizmet, üretim faktörü veya finans piyasasındaki fiyat ve/veya miktarlarda kabul edilebilir bir değiĢme sınırının ötesinde gerçekleĢen Ģiddetli dalgalanmaları ifade etmektedir (Kibritçioğlu, 2001:174). Ekonomik krizleri para krizleri, bankacılık krizleri, dıĢ borç krizleri ve sistemik finansal krizler olarak bölümlendirmek mümkündür (Turgut,2007;36). Üstelik bu ekonomik kriz 124 türleri, birbirinden bağımsız olmayıp, birçok durumda farklı alanlarda baĢlasalar bile birbirlerini etkilemektedir. Finansal piyasalarda hızlı geliĢim nedeniyle öngörülemeyen kırılganlıklar her konjonktürde devam etmektedir. Makro ekonomik göstergelerde yaĢanan sorunlar, finansal piyasalara yansıdığında ya da tam tersi gerçekleĢtiğinde Ģiddetli krizler kaçınılmaz olmaktadır.

Kriz sırasında bankalar bir çok güçlüklerle karĢılaĢmaktadır. Ancak en önemli tehlike, güven eksikliği ve mevduat sahiplerinin paniğe kapılması gibi nedenlerle mevduat çekiliĢlerinin yaĢanmasıdır. Makro ekonomik herhangi bir dengesizlik karĢısında, tasarruf sahiplerinin vadesi dolmadan mevduatlarını çekmek istemeleri durumunda, bankalardan ayırdığı karĢılıkların üzerinde meblağlar talep edilebilmektedir (Erdoğan, 2002:23). Bu durumda banka taahhütlerini yerine getiremez duruma gelebilir. Bankaların sermayelerini kaybetmelerine neden olacak diğer bir tehlike ise yaygınlaĢan kriz nedeniyle kredi verdikleri iĢletmelerin kredilerini geri ödeyememeleridir. Bu durumda da bankanın aktifi donuklaĢır ve sermayesini kaybetmeye baĢlar. Her iki durumda da bankanın kapanmasına yol açabilecek geliĢmeler yaĢanabilir.

Dünya‟da ve Türkiye‟de yaĢanan önemli ekonomik krizlere bakıldığında, 1980 öncesindeki krizlerin daha çok makro ekonomik konjonktüre bağlı geliĢen krizler Ģeklinde geliĢtiği görülmektedir. Bundan sonraki krizler makro ekonomik bir nedenle de çıkmıĢ olsa bile finansal piyasalara hızla yansımıĢlar, bazen de doğrudan finansal piyasalardan kaynaklanan nedenlerle vuku bulmuĢlardır.

Türk bankacılık sektörü daha öncede değinildiği gibi ilk olarak 1929 yılında baĢlayan Dünya Ekonomik Krizinden etkilenmiĢtir. TBB‟ye göre Dünya Ekonomik Krizi sonucu tarım sektöründe gelirlerin düĢmesi ve ticari faaliyetlerin azalması, 1930‟lu yılların baĢlarında, tek Ģubeli yerel bankaların büyük bir bölümünün kapanmasına neden olmuĢtur (2008:5). Bu bankaların faaliyetlerini durdurduğu bilinen bir kısmının kapanıĢ nedeni ile ilgili literatürde net bir bilgi yoktur. Ancak, bu kriz sonrasında kapanan Bankaların tamamının yerel ve küçük ölçekli olması dikkat çekicidir. Dünya Ekonomik Krizinin etkilerinin sürdüğü 1929-1939 döneminde kapanan yerel bankalar Tablo 17‟de verilmiĢtir.

125

Tablo 17. 1929 Dünya Ekonomik Krizi Sonrası Kapanan Yerel Bankalar Bankanın Adı KuruluĢ KapanıĢ Üsküdar Bankası 1929 1933 Ġktisat Anonim ġirketi 1918 1933 Ġstanbul Bankası 1911 1934 Karaman Çiftçi Bankası 1925 1934 Ġstanbul Esnaf Bankası 1925 1934 Aksaray Halk Ġktisat Bankası 1926 1936 Kayseri Milli Ġktisat Bankası 1933 1937 Trabzon Bankası 1928 1937 Karadeniz Bankası 1928 1937 Karaman Milli Bankası 1913 1937 Kastamonu Bankası 1930 1938 Diyarbakır Bankası 1931 1939 KırĢehir Ticaret Bankası 1931 1939 Niğde Çiftçi ve Tüccar Bankası 1926 1940 Mersin Ticaret Bankası 1929 1940 Ermenek Ahali Bankası 1927 1940 Kaynak: Akgüç (1971,s:28 ve 32) ve TCMB Bültenleri

Tablo 17‟deki bankalardan Üsküdar Bankası‟nın Adapazarı Türk Ticaret Bankası ile birleĢerek kapanması, Akın ve Kılıç‟a göre yaĢanan ekonomik bunalım nedeniyle gerçekleĢmiĢtir (2008:234). Ġstanbul‟daki yerel bir banka olan Ġktisat Anonim ġirketi de 1929 iktisadi Buhranın etkisiyle zarar etmeye baĢlamıĢ ve tasfiyesine karar verilmiĢtir (Ökçün,226). Diğer yandan bu dönemde kapanan yerel bankaların tamamının kredi, özkaynak, iĢtirak ve mevduat gibi mali verileri 1930‟dan itibaren sürekli azalan bir trend göstermiĢ ve bu bankaların faaliyetleri sona ermiĢtir (Yılmaz,2007). Bu nedenle tabloda verilen 16 yerel bankanın 1929 Ekonomik Krizi nedeniyle kapandığı ileri sürülebilir.

Bu krizden sonra, bankacılık sektörünü etkileyen ikinci önemli kriz 1958‟de yaĢanmıĢtır. Döviz ve mal kıtlığı, düĢen milli üretim ve artan enflasyonla beraber 4 Ağustos 1958‟da açıklanan istikrar paketi ve % 221‟e varan devalüasyon Türk Ekonomisini resesyona sokmuĢtur (Yardımcıoğlu ve Genç,2009: 3-4). YaĢanan ekonomik daralma ve bozulan gelir dağılımı ile birlikte Türk Bankacılık sektöründe bir çok kapanma yaĢanmıĢtır. Yazarlara göre bu dönemde (1959-1962) kriz nedeniyle 126

çoğunluğu yerel olan 11 banka iflas etmiĢ, iki banka 13 da birleĢtirildikten sonra millileĢtirilmiĢtir. Kazgan‟a göre bu kriz nedeniyle yedi banka batmıĢtır: Sanayi Bankası, Esnaf-Kredi Bankası, Doğubank, Türkiye BirleĢik Tasarruf ve Kredi Bankası, Tutum Bankası, Raybank, Türkiye Kredi Bankası (2007:19). Ancak yazarın Konya Ġktisadi Milli Bankası, Akseki Ticaret Bankası, AkĢehir Bankası, Niğde Bankası ve Bor Zürra ve Tüccar Bankası‟ndan oluĢan dört yerel bankayı bu gruba dahil etmediği görülmektedir. Yerel bankalar dahil olmak üzere 1958 ekonomik krizi nedeniyle kapanan bankalar Tablo 18‟de verilmiĢtir.

Tablo 18. 1958 Krizi Nedeniyle Kapanan Bankalar Bankanın Adı KapanıĢ Konya Ġktisadi Milli Bankası 1959 Akseki Ticaret Bankası 1959 Türkiye Eski Muharipler Bankası (MuhaBank) 1959 Türkiye Muallimler Memurlar ve Subaylar Bankası (Tümsü Bank) 1959 Niğde Bankası 1960 AkĢehir Bankası 1960 Doğu Bank 1961 Esnaf Kredi Bankası 1961 Bor Zürra ve Tüccar Bankası 1961 Türkiye BirleĢik Tasarruf ve Kredi Bankası 1961 Türk Ekspress Bankası 1962 Buğday Bankası 1962

Petrol krizi olarak da bilinen 1978 Mali Krizi sonrası Türkiye‟de 24 Ocak kararları ile birlikte finansal piyasalarda faizler serbest bırakılmıĢtır. Ancak özellikle finansal piyasaların denetimindeki boĢluklardan dolayı bankerlerle faiz rekabetine giremeyen bankalar zor bir döneme girmiĢlerdir. Finansal piyasaları sarsan ve 1982 yılında patlak veren banker krizinden sonra bazı bankalar iflas etmiĢ ve kamulaĢtırılmıĢtır. Kazgan‟a göre 1978‟de baĢlayan krizi izleyen bu krizde çok sayıda küçük boylu banker, iki adet büyük bankerlik kuruluĢu (Kastelli ve Meban) ve beĢ banka (Hisarbank, Odibank, Ġstanbul Bankası, ĠĢçi-Kredi Bankası, Bağbank) kapanmıĢtır. Bu dönemde 1978 Mali Krizi etkileri ve 1982 Banker Krizi nedeniyle kapanan bankalar, kapanıĢ tarihleri ile birlikte Tablo 19‟da verilmiĢtir.

13 Burada Anadolu Bankası adı altında birleĢtirilen Türk-Ekspres Bankası ve Buğday Bankası kastedilmektedir. 127

Tablo 19. 1978-1982 Krizleri Nedeniyle Kapanan Bankalar Bankanın Adı KapanıĢ Ortadoğu Ġktisat Bankası 1983 ĠĢçi Kredi Bankası 1983 Hisarbank 1983 Ġstanbul Bankası 1983 Türkiye Bağcılar Bankası (Bağbank) 1984

KüreselleĢmenin ve hızlı finansal geliĢmelerin yaĢanmaya baĢladığı 1990 sonrası dönemde ise Türk bankacılık sektörü hem yerel hem de küresel krizlerden etkilenmiĢtir. Bankacılık sektörü; 1991‟de Körfez SavaĢı, 1994‟de devalüasyona sebep olan olaylar zinciri, 1997‟de Uzak Doğu Krizi, 1998‟de Rusya Krizi, 1999‟da yaĢanan deprem, 2000 Kasım ve 2001 ġubat yıllarında yaĢanan likidite krizleri ile derinden etkilemiĢtir (Akın ve Kılıç, 2008:234).

Bu krizlerden özellikle bankaların kapanmasına neden olan 1994 Krizi, aslında bir bankacılık krizidir. Yardımcıoğlu ve Genç‟e göre Hazine‟nin TCMB‟den fonlanması nedeniyle ortaya çıkan likidite fazlasını dövize çeviren bankalar, açık pozisyonlarını kapamaya çalıĢmıĢlardır (2009:9-10). Bu talep merkez bankası döviz rezervlerini eritince Nisan 1994‟de bankacılık tarihimizin en önemli krizlerinden biri yaĢanmıĢtır. Bu kriz sonrası faiz ve özellikle döviz riski nedeniyle Marmarabank, Impexbank ve TYT Bank Fon‟a devredilerek kapanmıĢtır.

Türkiye 1994 krizinden sonra Kasım 2000 ve ġubat 2001 tarihlerinde bankacılık sektörünü sarsan iki önemli kriz daha yaĢamıĢtır. Bankacılık sektörünün 2001 yılındaki toplam zararı özkaynaklarının % 77‟sine ulaĢmıĢtır (TBB,2008:19). Aslında 1994 yılında baĢlayan ve 2000 ve 2001‟de nükseden krizlerin etkisiyle 1999- 2002 yılları arasında 20 adet banka TMSF‟ce devralınmıĢ ve bir bankanın da iflası istenmiĢtir. Bu sürecin bir yansıması olarak, kamu müdahalesiyle kapanan bankalar nedeniyle sektördeki toplam banka sayısı 19 adet azalmıĢtır (Dinçer,2006:13). Bu son büyük krizin etkisi ile kapanan bankalar Tablo 20‟de verilmiĢtir.

128

Tablo 20. 2001 Krizi Nedeniyle Kapanan Bankalar KapanıĢ Banka Adı Tarihi Bank Ekspress 2001 Bank Kapital 2001 Demirbank 2001 Ġzmir Esnaf ve Ahali Bankası (Egebank) 2001 Esbank 2001 Selanik Bank-Interbank 2001 Sitebank 2001 Sümerbank 2001 Ulusal Bank 2001 YaĢarbank 2001 Yurtbank 2001 EGS Bank 2002 Etibank 2002 Denizli Ġktisat Bankası 2002 Kentbank 2002 TariĢbank 2002 Toprakbank 2002 Pamukbank 2004 Türkiye Ġmar Bankası 2005 Çaybank-Derbank-Bayındırbank (*) 2005 (1) (*) 2005 Yılında Birleşik Fon Bankası adını almıştır.

Krizlerden sonra banka sayılarındaki düĢüĢ sadece iflaslardan kaynaklanmamaktadır. Türk bankacılık sektöründeki merkezileĢme ve birleĢme eğilimi nedeniyle, sektördeki bankaların sayısı 2000 yılında 61‟den, Aralık 2006 sonunda 33 „e düĢmüĢtür (Akar ve Çiçek, 2007). Krizler sonrasında bankaların yabancı sermaye tarafından satın almak için cazip fiyatlara inmesi ve TMSF tarafından yapılan birleĢme ve satıĢlar nedeniyle Türk bankacılık sektöründeki en fazla birleĢme bu dönemde yaĢanmıĢtır.

129

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: ARAġTIRMA BULGULARI VE YORUMLAR

4.1. TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNDE KAPANMA NEDENLERĠ

AraĢtırmada incelendiği Ģekliyle her bir banka için bulunan kapanma nedenleri sınıflandırılarak, Türk Bankacılık Sektöründe baĢlangıcından bugüne kadar kapanan bankalar ve kapanma nedenleri bu bölümde sunulmuĢtur. AraĢtırma sürecinde kullanılan kapanıĢ tarihi aralıklarına göre altı ayrı bölümde değerlendirme yapılmıĢtır. Daha sonra bütün bölümlerin kapanma nedenlerine göre toplulaĢtırılmıĢ tabloları sunularak, araĢtırma bulguları genel olarak yorumlanmıĢtır.

4.1.1. 1930 Yılına Kadar Olan Dönem

Bankacılık tarihimizin ilk döneminde 1913-1930 yılları arasında kapanan bankaları ve kapanma nedenlerini gösteren Tablo. 21 aĢağıda verilmiĢtir.

Tablo 21. Türkiye'de Kapanan Bankalar ve Kapanma Nedenleri (1930 Yılına Kadar) Kapanma Nedeni Banka Bilgileri Yönetimsel Finansal Diğer Nedenler Nedenler Nedenler

Kapanma Tarihindeki Banka Adı

Unvanı

KuruluĢ KuruluĢ Tarihi KapanıĢ Tarihi Hatalı Kararlar Kötü Niyet Likidite Faiz Kur Kredi Operasyon Rekabet Ekonomik Krizler Sermaye Kaybı/ Zarar Yeterli Bilgi Yok Aydın Ġncir ve Himaye-i Zürra Osmanlı A.ġ. 1912 1913 X Ġtibar-i Milli Bankası 1916 1927 X Asya Bankası 1914 1928 X Köy Ġktisat Bankası Kayseri Çiftçiler Bankası 1916 1928 X Milli Ġktisat Bankası 1918 1929 X X Van Milli Ġktisat Bankası 1929 1929? X Ticaret ve Ġtibari Umum Bankası 1917 1930? X Emlak ve Ġkrazat Bankası 1914 1930 X X EskiĢehir Çiftçi Bankası Osm..A.ġ. 1916 1930 X X X X Ġtibar ve Ticaret Osmanlı Aġ 1918 1930 X

130

Bu dönemde, yani 1930 yılından önce kapanan bankaların faaliyete geçemediklerinden, sermaye yetersizliğinden ve zarar ettikleri için kapandığı görülmemektedir. Bu durumun istisnası gibi görülmekle beraber, ĠĢ Bankası‟na devredilen Ġtibar-ı Milli Bankası‟nın aslında ĠĢ Bankası‟nın piyasa payını ve sermayesini güçlendirdiği aĢikardır. Bu nedenle, bankacılık sektörünün genelinde yaĢanan sermaye yetersizliğinin bu bankanın kapanmasında etkili olduğu ileri sürülebilir.

4.1.2. 1930-1945 Dönemi

Bu çalıĢmada kapanmalar açısından incelenen ikinci dönemde kapanan 22 banka ve kapanma nedenleri Tablo 22‟de sunulmuĢtur.

Tablo 22. Türkiye'de Kapanan Bankalar ve Kapanma Nedenleri (1930-1945) Kapanma Nedeni Banka Bilgileri Yönetimsel Finansal Diğer Nedenler Nedenler Nedenler

Kapanma Tarihindeki Banka Adı

Unvanı

KuruluĢ KuruluĢ Tarihi KapanıĢ Tarihi Hatalı Kararlar Kötü Niyet Likidite Faiz Kur Kredi Operasyon Rekabet Ekonomik Krizler Sermaye Kaybı/ Zarar Yeterli Bilgi Yok Türk Ticaret ve Sanayi Bankası 1925 1932 X X Türkiye Sanayi ve Madin Bankası 1925 1932 X X Ġktisat Türk A.ġ. 1920 1933 X X Türkiye Sanayi Kredi Bankası 1932 1933 X Üsküdar Bankası 1929 1933 X X Ġstanbul Bankası 1911 1934 X X X Karaman Çiftçi Bankası T.A.ġ. 1925 1934 X X X Aksaray Halk Ġktisat Bankası 1926 1936 X X X Kayseri Milli Ġktisat A.ġ. 1933 1936 X X X X Trabzon Ġktisat Limited Karadeniz Bankası 1928 1937 X X X Trabzon Tasarruf ve Ġkraz Sandığı Trabzon Bankası 1928 1937 X X X Ġstanbul Esnaf Bankası 1925 1938 X X X Karaman Milli Bankası Osmanlı Aġ 1913 1938 X X X Kastamonu Bankası 1930 1938 X X Diyarbakır Bankası 1931 1939 X KırĢehir Ticaret Bankası 1931 1939 X X X X Niğde Çiftçi ve Tüccar Bankası 1926 1939 X X X Denizbank 1938 1940 X X Mersin Ticaret Bankası 1929 1940 X X X Ermenek Ahali Bankası 1927 1942 X X X Konya Türk Ticaret Bankası 1920 1943 X X X Konya Ahali Bankası T.A.ġ. 1917 1945 X X

131

Bu dönemde ele alınan 1931-1945 arası sürecin ilk yarısında, 1929 Dünya Ekonomik Krizi‟nin neden olduğu durgunluğun özellikle küçük ve yerel bankaların kapanmasında baskın bir rol oynadığı söylenebilir. Ülke genelinde olduğu gibi, yerel ölçekte de küçülen ekonomi ile birlikte Anadolu‟nun bir çok yerindeki yerel bankalar bu dönemde arka arkaya kapanmıĢtır. Bu bankaların kapanmasında sermaye yetersizliklerinin yanında ve bu yetersizliklerle birlikte, devlet bankalarının güçlenerek taĢrada da örgütlenmeye baĢlamaları önemli rol oynamıĢtır. Bu durum büyük kamu bankaları ve ĠĢ Bankası ile rekabet edemeyen bankaların kapanmasına neden olmuĢtur.

Tabloda sermaye yetersizliği nedeniyle kapandığı görülen bankaların bir kısmı da Bankalar Kanunu‟nun getirdiği gereklilikleri karĢılayamadıkları için kapanmıĢtır14. Bu dönemle ilgili bir baĢka ayırt edici özellik ise kapanan bankaların, Ġktisat Vekaleti, Maliye Bakanlığı veya diğer mali otoritelerin kararlarından çok, genellikle Genel Kurul kararları ile infisah olmalarıdır. Bunun nedeninin bankalarla ilgili denetim ve gözetim mekanizmalarının yokluğu olduğu düĢünülebilir. Bir baĢka önemli bulgu da Kayseri Milli Ġktisat Bankası, Karaman Milli Bankası ve EskiĢehir Çiftçi Bankası‟ndaki bazı kredi yolsuzlukları dıĢında, yönetimsel ve finansal risklerin kapanmalarda etkin olmadığı hususudur.

4.1.3. 1946-1962 Dönemi

AraĢtırmada incelenen üçüncü ana dönem olan 1946-1962 yılları arasında ise makroekonomik açıdan bakıldığında, bankaların baĢlıca kapanma nedeninin 1958 Ekonomik Krizi olduğu söylenebilir. Ekonomik krizden önce, yani 1946-1958 arasında kapanan bankaların yerel bankalar olduğu görülmektedir. Gerçekten de NevĢehir Bankası, Ürgüp Zürra ve Tüccar Bankası, Konya Ġktisadi Milli Bankası ve Akseki Ticaret Bankası ile Bor Esnaf Bankası, devlet bankalarının ve büyük özel bankaların iyice yaygınlaĢması nedeniyle, rekabet edememe ve sermaye yetersizliği nedenlerinden kapanmıĢlardır. Önceki dönemde olduğu gibi bu yerel bankalar da infisah yoluyla tasfiye olmuĢlardır. Ancak 1958 Krizi‟nde durum farklıdır. Bu dönemde kriz, özellikle büyük Ģehirlerde özel sektör eliyle kurulan, yoğun reklam ve ikramiye çekiliĢleri ile

14 Kayseri Milli Ġktisat Bankası, Karaman Milli Bankası ve Mersin Ticaret Bankası‟nın 1936 yılında devreye giren Bankalar Kanunu‟na uyamadıkları için kapanmıĢlardır. 132 mevduat toplama yolunu seçen bankaların kapanmasına neden olmuĢtur. Kriz sonrası yaĢanan süreçle birlikte 1931-1946 yılları arasında kapanan bankalar ve kapanma nedenleri Tablo 23‟de verilmiĢtir.

Tablo 23. Türkiye'de Kapanan Bankalar ve Kapanma Nedenleri (1946-1962) Kapanma Nedeni Banka Bilgileri Yönetimsel Finansal Diğer Nedenler Nedenler Nedenler

Kapanma Tarihindeki Banka Adı

Unvanı

KuruluĢ KuruluĢ Tarihi KapanıĢ Tarihi Hatalı Kararlar Kötü Niyet Likidite Faiz Kur Kredi Operasyon Rekabet Ekonomik Krizler Sermaye Kaybı/ Zarar Yeterli Bilgi Yok NevĢehir Bankası 1927 1948 X X Ürgüp Zürra ve Tüccar Bankası 1928 1949 X X X Bor Esnaf Bankası 1928 1950 X X Göynük Sanayi ve Kredi Bankası 1951 1957 X Türk Yapı Bankası 1954 1958 X X Akseki Ticaret Bankası 1927 1959 X Konya Ġktisadi Milli A.ġ. 1912 1959 X Türkiye MuallimlerEski Muharipler Memurlar Bankası ve Muhabank 1950 1959 X X Subaylar Bankası Tümsubank 1957 1959 X X Niğde Bankası 1948 1960 X X Bor Zürra ve Tüccar Bankası 1922 1961 X X X Doğu Bank 1952 1961 X X X Esnaf Kredi Bankası 1957 1961 X X Sanayı Bankası 1958 1961 X X Türkiye BirleĢik Tasarruf Bankası 1959 1961 X X X X X Buğday Bankası 1955 1962 X X Tükiye Turizm Bankası 1955 1962 X Türk Ekspres Bankası 1953 1962 X X X

Tablodaki bankalardan Türk Yapı Bankası, Doğu Bank Esnaf Kredi Bankası Sanayi Bankası Buğday Bankası Türk Ekspres Bankası 1958 krizi nedeniyle sermayelerini yitirmiĢlerdir. Bu dönemde sektördeki bir baĢka geliĢme ise, memur, öğretmen, subay, iĢçi gibi orta gelirli gruplardan toplanan sermaye ile kurulan banka kurmalarıdır15. Ancak halk tarafından iĢbirliği ve iyiniyet ile kurulan bu bankaların yöneticileri, toplanan sermaye ve mevduatı, hatalı veya art niyetli krediler olarak kullandırılmıĢlardır. Bu iĢlemler krizin öngörülememesi ile birlikte bankaların kapanmasına neden olmuĢtur. Özetle bu bankalarda mali neden olarak kredi riski ve sermaye kaybı; makroekonomik olarak da ekonomik kriz ve rekabet unsurları banka kapanmasında etkili olmuĢtur. Üçüncü dönemle ilgili bir baĢka bulgu da, 1958 krizi ile birlikte kapanan bankaların kapanma Ģekillerinin diğer dönemlerden farklılık göstermekte olduğudur. Bu dönemde 7129 sayılı Bankalar Kanunu‟na Ek Kanun olarak

15 Bu Ģekilde kapanan bankalar Muhabank, Tümsubank ve 1958 krizinden beĢ yıl sonra da olsa kapanmıĢ olan Tutumbank‟tır. 133

1960 yılında yürürlüğe giren 153 sayılı kanunun öngördüğü tedrici tasfiye yönteminin devreye girmesi ile mali durumu bozulmuĢ olan bankalar devlet bankalarının veya ĠĢ Bankası‟nın gözetiminde bu Ģekilde tasfiye olunmuĢtur. Buğday ve Türk Ekspres bankalarında ise tasfiye yine devlet eliyle ancak bu kez birleĢtirme yoluyla gerçekleĢtirilmiĢtir. Ne var ki birleĢme ile ortaya çıkan BirleĢik Tasarruf Bankası da iki yıl sonra Emlak Bankası nezdinde tedricen tasfiye edilmiĢtir.

4.1.4. 1963-1980 Dönemi

Bu araĢtırmada Banka kapanmaları açısından dördüncü dönem olarak ele alınan 1963-1980 dönemde beĢ yerel banka, üç Halk Sandığı, ikisi madencilikle ilgili ihtisas bankası olmak üzere beĢ ulusal banka kapanmıĢtır. Bu dönemde kapanan onüç banka ve kapanma nedenleri Tablo 24‟de verilmiĢtir.

Tablo 24. Türkiye'de Kapanan Bankalar ve Kapanma Nedenleri (1963-1980) Kapanma Nedeni Banka Bilgileri Yönetimsel Finansal Diğer Nedenler Nedenler Nedenler

Kapanma Tarihindeki Banka Adı

Unvanı

KuruluĢ KuruluĢ Tarihi KapanıĢ Tarihi Hatalı Kararlar Kötü Niyet Likidite Faiz Kur Kredi Operasyon Rekabet Ekonomik Krizler Sermaye Kaybı/ Zarar Yeterli Bilgi Yok Ġstanbul Halk Sandığı 1938 1963 X X Ġzmir Halk Sandığı 1957 1963 X X Tutum Bankası 1948 1963 X X X X Ankara Halk Sandığı 1938 1964 X X Lüleburgaz Birlik Ticaret Bankası 1929 1964 X X Raybank 1956 1964 X AkĢehir Osmanlı Ġktisat Aġ AkĢehir Bankası 1916 1966 X X Türkiye Kredi Bankası 1948 1966 X X X X Adapazarı Emniyet Bankası 1919 1971 X Zonguldak Yardım Bankası Efes Bank 1933 1972 X X Maden Kredi Bankası 1958 1973 X Türkiye Maden Bankası 1968 1974 X ġarkikaraağaç Bankası Sağlık Bankası 1928 1975 X X X X

Tablodan da görüleceği gibi bu dönemdeki ilk tasfiyeler Halk Sandıklarının Halk Bankası Ģubesine dönüĢtürülmeleriyle baĢlamıĢtır. Bu uygulama, Kalkınma Dönemi programında değinildiği gibi küçük bankaların birleĢtirilme yoluyla sektörün güçlendirilmesi düĢüncesine uygun olarak gerçekleĢtirilmiĢtir. Diğer yandan, Tutum Bankası, Türkiye Kredi Bankası ve Raybank önceki dönemde olduğu gibi tedricen tasfiye edilmiĢtir. Bu bankaların ortak bir kapanma nedeni olmamakla beraber, 134 yöneticilerin kötü niyetli iĢlemleri, sermaye yetersizlikleri ve önceki ekonomik krizin süren etkileri kapanmalarda etkili olmuĢtur. Bu dönemde yerel bankalar döneminden geriye kalan bankalardan bir kısmı holdinglerce satın alınarak ulusal banka statüsüne geçmiĢtir. Bu dönüĢümü yaĢamayan yerel bankalar ise, iyice büyüyüp yaygınlaĢan sektörde rekabet Ģanslarını tamamen kaybederek kapanmıĢlar ve böylece bankacılık tarihimizde yerel bankalar dönemi tamamen sona ermiĢtir.

4.1.5. 1980-1993 Dönemi

Ekonomimizin liberalleĢmeye baĢladığı 1980 sonrası dönemde kapanan onbir bankanın altısı 1983-1984, beĢi ise 1989-1992 aralığında faaliyetlerine son vermiĢtir. Bu bankalarla ilgili Tablo 25 aĢağıda verilmiĢtir.

Tablo 25. Türkiye'de Kapanan Bankalar ve Kapanma Nedenleri (1980-1993) Kapanma Nedeni Banka Bilgileri Yönetimsel Finansal Diğer Nedenler Nedenler Nedenler

Kapanma Tarihindeki Banka Adı

Unvanı

KuruluĢ KuruluĢ Tarihi KapanıĢ Tarihi Hatalı Kararlar Kötü Niyet Likidite Faiz Kur Kredi Operasyon Rekabet Ekonomik Krizler Sermaye Kaybı/ Zarar Yeterli Bilgi Yok

Afyonkarahisar Terkakki i Servet Bankası Hisarbank 1926 1983 X X X X Elazığ iktisat Bankası Odibank 1929 1983 X X X X X X Ġstanbul Bankası 1953 1983 X X X X X X X ĠĢçi Kredi Bankası 1954 1983 X X X Ġstanbul Emniyet Sandığı 1868 1984 X X X X Manisa Bağcılar Bankası/Türkiye 1917 1984 X X X X Anadolu Bankası 1962 1988 X X X Ġstanbul Küçük Ġkrazat Sandığı 1923 1989 X TC Turizm Bankası 1962 1989 X X Denizcilik Bankası 1952 1992 X X X Türkiye Öğretmenler Bankası Töbank 1959 1992 X X X X

LiberalleĢme süreci ile birlikte yaĢanan 1983 krizinde kapanan bankaların, ortak kapanma nedenlerine bakıldığında ise mali risklerin ve ekonomik kriz nedeninin öne çıktığı görülmektedir. Gerçekten de bu dönemde Hisarbank, Odibank, Ġstanbul Bankası, ĠĢçi Kredi Bankası ve Ġstanbul Emniyet Sandığı‟nın baĢta faiz riski olmak üzere, likidite riski, kredi riski gibi mali nedenlerle kapanmıĢ oldukları görülmektedir. Bu dönemde artan faiz rekabeti de, sermayesi zayıflamıĢ olan bu bankaların kapanmasında çok etkili 135 olmuĢtur. Holding bankalarının hakim ortak kredileri gibi yöneticilerin kötü niyetli iĢlemleri nedenleriyle kapanmaya baĢlamaları da, yine bu döneme denk gelmektedir.

4.1.6. 1994 Sonrası Dönem

Bir önceki dönemle beraber banka kapanmalarında ağırlıklı rol oynamaya baĢlayan hakim ortak kredileri gibi banka kaynaklarının yöneticiler tarafından istismar edilmesi olgusu 1994 yılı sonrası artarak devam etmiĢtir. Tablo 26‟da bu dönemde Türkiye‟de kapanan bankalar verilmiĢtir. Tablo 26. Türkiye'de Kapanan Bankalar ve Kapanma Nedenleri (1994 Sonrası) Kapanma Nedeni Banka Bilgileri Yönetimsel Finansal Diğer Nedenler Nedenler Nedenler

Kapanma Tarihindeki Banka Adı

Unvanı

KuruluĢ KuruluĢ Tarihi KapanıĢ Tarihi Hatalı Kararlar Kötü Niyet Likidite Faiz Kur Kredi Operasyon Rekabet Ekonomik Krizler Sermaye Kaybı/ Zarar Yeterli Bilgi Yok Marmara Bank 1987 1995 X X X X X Türkiye Ġthalat ve Ġhracat Bankası Impexbank 1984 1996 X X X X X X X X TYT Bank 1988 1996 X X X X X X BirleĢik Yatırım Bankası 1989 1999 X X x X X X Park Yatırım Bankası 1992 2000 X X X Selanik Bankası Ġnterbank 1888 2001 X X X X X X Akhisar Tütüncüler YaĢarbank 1924 2001 X X X X X X X Bank Ekspres 1992 2001 X X X X Bank Kapital 1985 2001 X X X X X BirleĢik Türk Körfez Bankası 1987 2001 X X Çaybank/ Derbank Bayındır Bankası 1958 2001 X X X X X X Demirbank 1953 2001 X X X X X Denizli iktisat Bankası Ġktisat Bankası 1927 2001 X X X X X Emlak ve Eytam Bankası / T. Emlak Türkiye Emlak 1927 2001 X X X X X EskiĢehir Bankası T.A.ġ. Esbank 1927 2001 X X X X X X X Ġzmir Esnaf ve Ahali Bankası Egebank 1928 2001 X X X X X X Osmanlı Bankası 1863 2001 X X Sümerbank 1933 2001 X X X X X X Süzer Yatırım Bankası Atlas Yatırım Bankası 1998 2001 X X X X Tekfen Yatırım Bankası 1989 2001 X Ulusalbank 1985 2001 X X X X X Yurtbank 1992 2001 X X X X X Adapazarı Ġslam Ticaret Bankası Türk Ticaret Bankası 1919 2002 X Ege Giyim Sanayicileri Bankası EGS Bank 1995 2002 X X X X X X X Etibank 1935 2002 X X X X X Milli Aydın Bankası TariĢbank 1914 2002 X X X X X Okan Yatırım Bankası 1998 2002 X X X X Sınai Yatırım ve Kalkınma Bankası Sınai Yatırım Bankası 1963 2002 X X Sitebank 1984 2002 X X X X X X X Toprakbank 1991 2002 X X X X X Türkiye Konut Endüstri ve Ticaret Kentbank 1991 2002 X X X X X X Fibabank 1989 2003 X Pamukbank 1956 2004 X X X X X X X Ak Uluslar arası Bankası 1985 2005 X Türk DıĢ Ticaret Bankası DıĢbank 1964 2005 Türkiye Ġmar Bankası 1928 2005 X X X X X Koçbank 1981 2006 X 136

Tablodan da görüleceği gibi bu dönemde kapanan 37 bankanın, 24‟ünde, yani kapanan bankalar evreninin % 65‟inde, yöneticilerin kötü niyetlerinden kaynaklanan iĢlemler baskın kapanma faktörü olmuĢtur. Nitekim 1994 ve 2000 krizlerinden sonra TMSF tarafından kapatılan bankaların kapanma nedenlerine bakıldığında, hakim ortakların doğrudan kredi kullanmalarının yanı sıra, çok sayıda dolaylı iĢlemle banka kaynaklarını sermayesine varıncaya kadar boĢalttıkları ve kendilerine aktardıkları görülmektedir.

Bu dönemde öne çıkan diğer bir kapanma nedeni ise rekabettir. Sektörde artan rekabet; sermayenin birleĢtirilmesi ve büyüme ihtiyacını beraberinde getirmiĢ, yabancı sermayenin banka satın almalarına baĢlaması ile birlikte bir çok bankanın kapanmasına neden olmuĢtur. Bu dönemde rekabet nedeniyle birleĢmeler yoluyla kapanan yedi banka, toplam banka kapanmalarının % 20‟sine karĢılık gelmektedir.

Bankacılık tarihimizde yaĢanan iki önemli krizin görüldüğü bu dönemde ekonomik kriz, özellikle kur, likidite, faiz ve kredi risklerini tetiklemiĢtir. Böyle olunca, ekonomik kriz ve finansal nedenler, kapanma nedenleri arasında diğer nedenlerle beraber dikkate alınmıĢtır. Bu dönemde kapanan bankaların % 70.2‟sinde kredi riski, 29,7‟sinde kur riski, % 54‟ünde likidite riski, 21,6‟sında faiz riski kapanma nedenleri arasında yer almıĢtır. Ekonomik kriz ise tek baĢına ele alındığında, bu dönemde kapanan bankaların %81‟inin kapanma nedeni olmuĢtur. Aslında tüm diğer kapanma nedenlerinin bir sonucu olarak sermaye kaybı da bankalar için önemli bir kapanma nedenidir. Sermaye kaybı bu dönemdeki kapanmaların % 64,8‟inde rol oynamıĢtır.

Daha çok finansal risklerin hatalı kararlarla yönetilmesi olarak açıklanabilecek hatalı yönetim kararları ise, bankaların ancak % 24‟ünün kapanmasında bir neden olarak sayılmıĢtır. Çünkü yukarıda da belirtildiği gibi kapanmaların çoğunluğunda hatalı değil kötü niyetli karar ve iĢlemler rol oynamıĢtır. BDDK‟nin 1994 sonrası TMSF‟ye devredilen bankaların 21 tanesinin kapanmasına yol açan nedenlerin ayrıntılı bir biçimde düzenlediği Tablo 27 aĢağıda verilmiĢtir.

137 Tablo 27. BDDK'na göre Bankaların TMSF’ye Devir Nedenleri Banka Adı KapanıĢ Nedeni Türk Ticaret Bankası • Sümer Holding ve Bağlı KuruluĢları ile KĠT Kredileri • 1995-1996 Dönemi Kredileri • Turizm Yatırım Bankası ve Marmara Bank Depoları • Açık Pozisyon • Diğer Bank Ekspres Banka Alımında Kredi Kullanılması • Doğrudan Kullandırılan Krediler • Fiduciary Krediler • KarĢılıklı (Back to Back) Krediler Sorunlu Krediler • Bankanın satın alınmasında banka kaynaklarının kullanılması • Paravan firmalara kullandırılan kredilerin hakim ortakların hesabına aktarılması • 1998 yılında kredi Ġnterbank yoğunlaĢması • Fiduciary krediler • Protokole bağlanan Çukurova kredileri • Alacağın Temliki • Nergis grubuna ait Ģirketlerin satın alınması yoluyla bu Ģirketlere kaynak aktarılması • Ege Bank'ın Ege Bank kaynakları kullanılarak Demirel Grubu tarafından satın alınması • Demirel Grubunun Banka Kaynaklarını kullanması • Diğer Bankalarla Yapılan back to back iĢlemlerle Demirel grubu Ģirketlerine kaynak kullandırılması • Bankanın sermaye artırımının banka kaynaklarıyla yapılması • Demirel Grubunun üçüncü Ģahıs firmaları üzerinden kredi kullanması • Yurtiçi ve Yurt dıĢı bankalar yapılan mevduat ve depolar yoluyla kaynak kullanılması • Demirel grubuna firmalarına banka tarafından iĢtirak edilmesi • Fiktif kar Egebank yaratılması ve temettü dağıtımı • Banka yöneticilerine ve bağlantılı Ģirketlere banka kaynaklarının kullandırılması • AĢırı reklam, onarım ve dekorasyon harcamalarının yapılması Yurtbank Doğrudan Krediler • KarĢılıklı (Back to Back) Krediler • Fiduciary Krediler • Çamlıca Konut Kredileri • Hâkim Ortak Kredileri • Banka ĠĢtiraklerine Usulsüz Kaynak Aktarımı • Sorunlu Krediler • YaĢarbank GmbH'ye Yapılan Depolar • Fiktif Kâr Üzerinden Temettü Dağıtımı • YaĢarbank YaĢarbank Depoları ve YaĢar Foreign Trade Kredileri • Ortak Konut Pazarlama Kredileri • YaĢar Holding Kredileri Esbank Hâkim Ortak Kredileri • Duran Varlık Yatırımları • Reel Olmayan Kârlar Üzerinden Temettü Dağıtımı • Diğer

• ÖzelleĢtirme Bedelinin Ödenmesinde Banka Kaynaklarının Kullanılması • Hâkim Ortağa Doğrudan Kredi Kullandırımı • Efektifbank Off-Shore Üzerinden Kullandırılan Krediler • Sümerbank KarĢılıklı (Back to Back) Krediler • Fiduciary Krediler • Paravan Firmalar ve Üçüncü ġahıs Firmaları Aracılığıyla Kullandırılan Krediler • Kredi ĠĢlemlerindeki Usulsüzlükler Hâkim Ortağa Kullandırılan Doğrudan Krediler • Fiduciary Krediler • KarĢılıklı (Back to Back) Krediler • Paravan Firmalar Üzerinden Kullanılan Krediler • ĠĢtirakler Aracılığıyla Bank Kapital Kullanılan Krediler • Reeskont ve KarĢılıklar Yoluyla Fiktif Gelir Yaratılması • Diğer Etibank Depoları üzerinden kullandırılan krediler • ÖzelleĢtirme Borcunun ödenmesinde Etibank Kaynaklarının Kullanılması • Nergis Grubuna kullandırılan krediler • Medya grubuna Etibank kullandırılan krediler • Medya grubu Ģirketlerine iĢtirak edilmesi • Trade Deposit Banka'a Aktarılan kaynaklar ve usulsüz birleĢme • Banka aktifindeki donuk krediler • Grup firmalarının kredi faizlerinin silinmesi • Sermaye benzeri kredi Ġktisat Bankası kullandırılmak suretiyle gruba ait yurtdıĢı bankalara uzun vadeli kaynak aktarılması Ulusal Bank Portföyde bulunan DĠBS'lerin repo ve kredilerle fonlanması neticesinde oluĢan faiz riski ve likidite sorunları Demirbank DĠBS portfoyünün büyüklüğü • Faiz riski • Likidite riski Sitebank • Donuk krediler • Kambiyo zararı • Mevduat Faizleri

• Süzer Grubuna Doğrudan Kullandırılan Krediler • Atlas Yatırım Bankası'na Yapılan Depolar •KarĢılıklı Krediler • Diğer Sorunlu Krediler• Dolmabahçe Turizm'in SatıĢı Yoluyla Kentbank Süzer Grubuna Kaynak Aktarımı • Banka Kaynakları Kullanılarak Yapılan Sermaye Arttırımları •ġube Tadilat ve Dekorasyon Harcamaları Yoluyla Banka Kaynağının Ġstismarı EGS Bank Hakim ortağa aktarılan kaynakların bankanın özkaynak, likidite ve gelir-gider dengesini bozması • Bayındır Grubu Kredileri • Diğer Sorunlu Krediler • Altima Financial Services Depoları • Regional Off-Shore Depoları • Banca Turco Romana Hisseleri Değer Kaybı • PeĢin Bayındırbank ÖdenmiĢ Kira Gideri TariĢbank • Sorunlu Krediler ve Risk Temerküzü • Özkaynak Yetersizliği • Yönetim Ġstikrarsızlığı ve Yetersizliği • Toprak Grubuna Kullandırılan Krediler • 1998 ve 1999 Yılları Kârının Fazla Gösterilmesi ve Bu Kârların Dağıtımı Yoluyla Hâkim Ortağa Kaynak Aktarımı • Hâkim Ortak Toprakbank ġirketlerine Uzun Vadeli Kredi Kullandırımı Pamukbank Grup Kredileri.• Aktif kalitesinin bozulması • sermaye yeterliliği rasyosunun %8‟in altına düĢmesi Kayıt DıĢı Mevduat Toplanması • Yetkisiz ve Açığa DĠBS SatıĢı • Hâkim Ortak Kredileri • Ġmar Off-Shore Depoları • Paravan ġirketler Üzerinden Kaynak Aktarımı • Off-Shore Ġmar Bankası Hesaplarından Mevduat Hesaplarına DönüĢler • Diğer Usulsüzlükler Kaynak: BDDK (2010: 15,23,43)

138

4.1.7. Kapanma Nedenlerinin Genel Değerlendirmesi

Önceki bölümlerde her bir dönem için yorumlanan bulgular bu bölümde toplulaĢtırılarak verilmiĢtir. Buna göre önce yönetimsel nedenlerle kapanan bankaların dönemlere göre dağılımı Tablo 28‟de sunulmuĢtur.

Tablo 28. Yönetimsel Nedenlerle Kapanan Bankaların Dönemlere Göre Dağılımı Kapanan Yönetimsel Nedenler Ġnceleme Dönemleri Banka Sayısı Hatalı Kararlar Kötü Niyet 1930 Öncesi Dönem 10 - 1 1930-1945 Dönemi 22 - 1 1946-1962 Dönemi 18 1 1 1963-1980 Dönemi 13 2 2 1980-1993 Dönemi 11 6 2 1994 Sonrası Dönem 37 9 24 Toplam 111 18 31

Tablodan da görüldüğü gibi 1963 yılına kadar olan dönemlerde yönetimsel nedenlerle kapanan banka sayıları ve bunların toplam banka sayılarına göre oranları önemsiz sayılabilecek kadar azdır. Bankacılık sektöründe yaĢanan geliĢmeler ve artan finansal risklerin yönetimindeki zorluklar nedeniyle , 1980 sonrası incelenen iki dönemde yöneticilerin hatalı kararlarının banka kapanmalarına yol açabilecek kadar ağır sonuçlara neden olduğu söylenebilir. Özellikle 1994 sonrasında çeĢitli biçimlerde yöneticilerin kötü niyetli iĢlemleri ile hakim ortaklar tarafından yapılan istismarların, banka kapanmalarında en baskın neden olduğu söylenebilir. Nitekim bu dönemde kapanan 37 bankanın 33‟ünde yönetimsel nedenler öne çıkmaktadır.

Kapanma nedenleri arasında diğer önemli bir grup da finansal risklerin incelendiği finansal nedenlerdir. Kapanan banka sayılarının, dönemlere göre dağılımı ile birlikte, likidite, faiz, kur ve operasyonel risk olarak alt sınıflandırmaya tabi tutulmuĢ finansal nedenlerin banka kapanmalarında nicel olarak etkilerinin gösterildiği Tablo 29 aĢağıda sunulmuĢtur.

139

Tablo 29. Finansal Nedenlerle Kapanan Bankaların Dönemlere Göre Dağılımı Finansal Nedenler (Riskler) Kapanan Ġnceleme Dönemleri Banka Sayısı Likidite Faiz Kur Kredi Operasyon 1930 Öncesi Dönem 10 - - - 1 - 1930-1945 Dönemi 22 - - - 3 - 1946-1962 Dönemi 18 - - - 1 - 1963-1980 Dönemi 13 - - - 2 - 1980-1993 Dönemi 11 4 4 - 5 - 1994 Sonrası Dönem 37 20 8 11 26 7 Toplam 111 24 12 11 38 7

Tablodan da görüldüğü üzere finansal piyasaların geliĢmediği, kur riskinin hiç, faiz riskinin ise hadler nedeniyle sınırlı olduğu 1980 öncesindeki dört dönemde sadece kriz nedeniyle ödenmeyen kredilerin banka kapanmalarında sınırlı bir etkisi olduğu görülmektedir.

AraĢtırmada incelenen ve finansal ve yönetimsel nedenler dıĢında bankaların kapanmalarında etkili olan diğer nedenlerin toplu olarak verildiği Tablo 30 aĢağıda sunulmuĢtur.

Tablo 30. Diğer Nedenlerle Kapanan Bankaların Dönemlere Göre Dağılımı Diğer Nedenler Kapanan Ġnceleme Dönemleri Ekonomik Yeterli Bilgi Banka Sayısı Rekabet Sermaye Krizler Kaybı/ Zarar Yok 1930 Öncesi Dönem 10 1 3 5 4 1930-1945 Dönemi 22 12 18 18 5 1946-1962 Dönemi 18 5 13 15 3 1963-1980 Dönemi 13 7 7 5 2 1980-1993 Dönemi 11 5 8 7 - 1994 Sonrası Dönem 37 7 30 24 - Toplam 111 37 79 74 14

Tablodan da görüleceği üzere en baskın neden grubu Ekonomik Krizlerdir. Ekonomik krizler Türk Bankacılık Tarihinde kapanan 110 bankadan 79‟unda kapanma 140 nedeni olarak karĢımıza çıkmaktadır. Sermaye kaybı ise aslında diğer kapanma nedenlerinin bir sonucu olan, tali bir kapanma nedenidir. Bankaların genellikle kapanmadan önce sermayelerini kaybettiği ve zarar ettiği söylenebilir. Ekonomik kriz ve sermaye kaybı bankaların gönüllü olarak birleĢerek kapanmalarında genellikle ikincil nedendir. Bu tür kapanmalarda baskın neden rekabettir. Ancak rekabetin özellikle 1945 yılı öncesinde küçük bankaların faaliyetsiz kalarak kapanmalarına da neden olduğu bilinmektedir. Bu iki yönüyle bankalar arası rekabette kapanan 110 bankanın 37‟si için bir kapanma nedeni olmuĢtur. Özellikle 1962 yılına kadar olan üç dönemde kapanan çoğunluğu yerel olan küçük bankalarla ilgili kesin bilgi ve bulguya ulaĢamadığı için, 14 bankanın kapanma nedeni için kesin bir yorum yapılamamıĢtır. Bu bankalar için ancak içinde bulunulan kapanma dönemlerine göre tahmin yürütülebilmiĢtir.

4.2. DÜNYA’DA BAZI ÜLKELERDE BANKA KAPANMA NEDENLERĠ

Dünya‟da kapanan bankalarla ve bunların kapanma neden ve Ģekilleri ile ilgili bilgilerin verildiği bu bölümde Avrupa, Ġngiltere, Japonya ve ABD‟de bankacılık sektörlerinin özellikle kapanmalara neden olan krizleri, banka kapanma prosedürleri ve çözümleme yapıları ve ilgili bazı istatistikler sunulmuĢtur. Ġngiltere bankaları uluslararası bir finans merkezi olduğundan Avrupa ülkelerinden ayrı bir baĢlık altında incelenmiĢtir. Avrupa Ülkeleri baĢlığında ise Avrupa Birliği üyesi Almanya ve Ġspanya bankacılık sektörleri ile üye olmayan Norveç‟teki ve banka kapanmaları hakkında daha detaylı inceleme yapılmıĢtır. Bununla birlikte AB genelinde banka birleĢmeleri yoluyla kapanan bankalar ve eski Doğu Bloğu ülkelerinde kapanan bankalarla ilgili genel bilgiler de verilmiĢtir.

4.2.1. Avrupa Ülkeleri

Bankacılık sektörü açısından Almanya, Avrupa‟daki en istikrarlı ülkelerden biridir. Ancak bankacılık sektöründeki istikrara rağmen, Herstat Bankası‟nın 1973 yılında batması bankacılık literatürüne geçmiĢtir. Çok az bankanın iflas nedeniyle 141 kapandığı ülkede, dıĢ ticaret ödemelerine yoğunlaĢmıĢ olan Herstatt Bankası Bretton Woods sisteminin 1973 yılında çökmesinden etkilenmiĢtir. Bretton Woods sistemindeki sabit kurlara göre iĢlem yaptığı için banka dalgalı kur rejimi nedeniyle banka açık pozisyonundan dolayı 470 milyon DM kaybetmiĢ ve yükümlülükleri varlıklarının iki katına çıktığı için 1974 yılında lisansı iptal edilmiĢtir(BIS,2004:4-5). BIS raporuna göre Herstatt bankası yöneticilerin döviz kuru ile ilgili aldıkları risk bankanın batmasına neden olmuĢtur.

Bankalara verilen devlet garantisi uygulamasına 2005 itibarıyla son verilmeye baĢlanan Almanya‟da banka grupları kendi aralarında koruma Ģemsiyeleri oluĢturmuĢlardır. Banka Tasarruf bankalarının bölgesel birlikleri ve kooperatif bankalarının birlikleri tek bir banka batma tehlikesi yaĢadığında mevduat güvencesi için devreye girmektedir. Aynı Ģekilde ticari bankaların da Alman Bankalar Birliği BdB isimli kendi aralarında oluĢturdukları üst kuruluĢ, mevduatın büyük bir kısmını kapsayacak Ģekilde koruma fonu oluĢturmuĢtur.

Almanya‟da banka kapanmaları daha çok birleĢme kararları ile yaĢanmaktadır. TBB‟nin bir çalıĢmasına göre 1987-1992 arasında Almanya‟da toplam 93 banka satın alma ve birleĢme yoluyla birleĢmiĢtir (1997:6).

Avrupa Birliği ülkelerinin geneline baktığımızda da en önemli banka kapanmaları birleĢmelerle birlikte yaĢanmıĢtır. Çok sayıda AB ülkesinde 1980‟li yılların sonu ve 1990‟lı yılların baĢında yeniden yapılandırma sürecinin bir sonucu olarak bankacılık sektöründe birleĢme ve devralmalar yaĢanmıĢtır.

Banka birleĢmeleri açısından 1990‟lı yıllarda iki dönem söz konusudur: Ġlk dönem 1990‟ların baĢında tek piyasa programıyla bağlantılı olarak, ikinci dönem ise 1990‟ların sonunda Euronun tedavüle girmesiyle ortaya çıkmıĢtır. Ġlk dönemde yaĢanan birleĢmeler sonucunda genellikle ulusal bazda büyük bankalar yaratılmıĢtır. Ġkinci dönemde özellikle 2000‟li yılların baĢında gerçekleĢtirilen birleĢmeler ise daha çok küçük bankalar arasında yaĢanmıĢtır (Erdönmez, 2005:95). Bu dönemdeki banka birleĢme ve devralmalarını, ülkelere göre özetleyen Tablo 31 aĢağıda sunulmuĢtur.

142

Tablo 31. AB Bankacılık Sektöründe BirleĢme ve Devralma Sayıları (2002-2005*) Avrupa Birliği Diğer Ülkelerle Ülke Yerel BirleĢme Dahilinde BirleĢme Yapılan BirleĢme Toplam ve Devralmalar ve Devralmalar ve Devralmalar Belçika 4 1 0 5 Çek Cum. 1 8 1 10 Danimarka 2 5 0 7 Almanya 39 8 1 48 Estonya 0 2 0 2 Yunanistan 6 4 0 10 Ġspanya 9 4 1 14 Fransa 34 3 1 38 Ġrlanda 1 2 1 4 Ġtalya 63 6 2 71 Latvia 1 1 2 4 Litvanya 0 1 0 1 Lüksemburg 0 2 0 2 Macaristan 4 4 1 9 Hollanda 6 4 0 10 Avusturya 6 0 0 6 Polonya 8 6 0 14 Portekiz 2 7 0 9 Slovenya 1 3 0 4 Slovakya 1 2 0 3 Finlandiya 2 0 0 2 Ġsveç 3 1 0 4 Ġngiltere 39 5 4 48 Kaynak: Erdönmez’den faydalanılmıştır (2005:101). * 2005 yılı ilk yarısına kadar alınmıştır.

Tablodan da görüldüğü üzere Ġngiltere, Almanya ve Fransa ağırlıklı olmak üzere 23 AB ülkesinde 2002-2005 döneminde toplam 325 banka birleĢme ve devir yoluyla kapanmıĢtır. Eski Doğu Bloku ülkelerinden Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Polonya‟da da çok sayıda kapanma olduğu dikkat çekmektedir.

AB‟ne üye olmayan Norveç‟te ise bankalar ekonomideki serbestleĢme ile ortaya çıkan bankacılık krizi ile birlikte kapanma tecrübesi yaĢamıĢlardır. Ülkede uygulanan kontrollü kredi politikaları 1984 yılından itibaren serbestleĢtirilince, bankacılık sektöründe verilen kredi miktarları ve rekabet birden artmaya baĢlamıĢtır. Rekabet öncesi dönemde Norveç‟te sermaye yeterlilik rasyolarına önem verilmemekteydi ve bankaların özellikle iç denetim mekanizmaları neredeyse yok denecek kadar azdı. Artan gayrimenkul fiyatları ile birlikte sektörün kredi rakamları sürekli bir artıĢ içine girmiĢtir. Ayrıca Norveç bankaları, vadeli döviz iĢlemleri ile yurt dıĢından sağladıkları kısa vadeli 143 fonlarla da kredi vermeyi sürdürmüĢtür. Bunun sonucunda bankaların likiditeleri sürekli olarak azalmıĢ, gayrimenkul fiyatlarının da aĢırı düĢmesiyle birlikte bankaların portföylerinde değer kayıpları yaĢanmıĢtır. Böylelikle ülkenin büyüme oranı 1985/1986 dönemindeki % 6.5‟den 1990 yılında % 1.5 „e düĢmüĢ ve Norveç 2. Dünya SavaĢı‟ndan sonraki en derin resesyona girmiĢtir. Özellikle piyasa payını artırmak için aĢırı kredi veren bankalardan ülkenin en büyük ve dördüncü büyük bankaları 1991 sonbaharında bütün sermayelerini yitirmiĢtir (BIS,2004:15-21).

Norveç‟teki banka krizinin baĢlıca nedeni liberal politikaların devreye girmesiyle beraber kuralların gevĢetilmesi ve rekabetçi ortama ayak uyduramaması ve bankaların yeni rekabetçi ortama uymak için sorumsuzca piyasa paylarını artırma davranıĢlarıdır. Bunun sonucunda 1991 yılında ülkedeki ticari bankaların kredilerinin % 6‟dan fazlası geri ödenmemiĢtir. Böylece 1930‟lardan beri banka iflası yaĢanmayan Norveç‟te ilk banka 1988 yılında kapanmıĢ, ardından takibeden iki yılda bir çok küçük yerel banka iflas etmiĢtir. Ancak krizin sistemik hale gelmesi, ülkenin ikinci büyük bankası CBK ve dördüncü büyük bankası Fokus‟un 1991 yılında iflas etmesi ile gerçekleĢmiĢtir. Bu iflaslara rağmen, Norveç‟te sadece biri yerel diğeri de yeni kurulmuĢ iki bankanın tasfiyesine gidilmiĢtir. Sıkıntıya giren ve iflas eden 17 bankanın ise baĢka bir bankaya devredilerek çözümlenmesi yoluna gidilmiĢtir. Bankaların kendi aralarındaki katılımı zorunlu sigorta fonlarının yanı sıra, kriz sırasında 1991 yılında devlet eliyle Government Bank Insurance Fund (GBIF) kurulmuĢtur. Norveç‟te alınan tedbirlerle birlikte, fondan ve parlamentodan gelen yardımlarla üç büyük banka kapanmaktan kurtulmuĢtur. Bankaların kapanma nedeni kredi riskidir, ancak iki istisna ve birleĢmeler yoluyla kapanma dıĢında Norveç‟te banka tasfiyeleri en son çözümleme çaresi olarak dikkate alınmıĢtır (BIS,2004:15-26).

Bir baĢka Avrupa ülkesi olan Ġspanya‟da, bankacılık sektörü 1960‟larda katı kurlarla idare edilmiĢtir. Kredi ve mevduat faizleri için hadler belirlenmiĢ, yabancı bankaların faaliyetleri yasaklanmıĢ ve mevcut bankaların sayısı dondurulmuĢtur. ġube açmanın bile sıkı kurallara bağlı olduğu bu dönemden sonra 1974„de Ģube açmanın serbestleĢmesiyle bankacılık sektörü bir yıl içinde iki kat büyümüĢtür. Ancak rekabet olmadan uzun yıllar faaliyet gösteren bankalar, kaynaklarını verimli kullanmaktan uzaklaĢmıĢtır. Ülkede beĢ yıl süren 1978-1983 krizi 50 kadar bankayı doğrudan etkilemiĢtir ve krizin nedenleri kötü yönetim, yasal düzenleme eksikliği ve ekonomik 144 kriz olarak tanımlanmaktadır. Ġspanya‟da bankalarda yaĢanan krizin önemli bir nedeni de usulsüzlükler olmuĢtur. Endüstriyel giriĢimcilere verilen banka açma ayrıcalığının da bir sonucu olarak, özellikle holding bankaları kendi grup Ģirketlerine ve ortaklarına piyasa faizlerinin altında çok büyük miktarlarda kredi açmıĢlardır. Banka sahiplerinin kendilerine veya Ģirketlerine kullandıkları krediler nedeniyle yaĢadıkları risk, BIS raporlarına göre, operasyonel risktir. Bu Ģekilde kapanan bankalardan sonra Ġspanya‟da otoriteler 1997 yılında yaptıkları düzenlemelerle, büyük Ģirketlerin kendi iĢlerini finanse etmek için banka kurmalarını imkansız hale getirmiĢlerdir (BIS,2004:27-33).

Palusbinskas ve Stough‟un komünizm sonrasında eski Doğu Bloku ülkelerinde kapanan bankalarla ilgili yaptıkları bir çalıĢmaya göre, bankaların baĢarısız olmaları ve kapanmalarının baĢlıca nedenleri; kötü krediler, personelin bankacılık için gerekli nitelik ve yetenekler yönünden eksiklikleri, yasal düzenlemelerin yetersizliği, yönetim hataları, yolsuzluklar ve mevduat sigortası uygulaması nedeniyle bankaların daha sorumsuz davranmalarıdır (1999:9). Palusbinskas ve Stough‟a göre komünizm sonrası ülkelerde batan bankalar için, yolsuzluk ve dolandırıcılık da baskın bir kapanma nedenidir. Yazarlar komünizm sonrası kurulan ülkelerde kapanan bankalarda, yöneticilerin kısa dönem getirileri için riskli kredi vererek veya açık döviz pozisyonu tutarak büyük riskler almalarının, kısaca hatalı ve riskli yönetim kararlarının banka kapanmalarında etkili olduğunu belirtmektedirler (1999:8-9).

Bu ülkelerde liberal politikaların uygulanmaya baĢlaması ile gündeme gelen yeni bankacılık düzenlemeleri de, bazı bankaların kapanmasına neden olmuĢtur. Örneğin Estonya‟da, 1993 yılında bankalar için gerekli minimum sermaye miktarının 40.000 USD‟dan 500.000 USD‟a çıkarılması sistemdeki banka sayısının 42‟den 23‟e düĢmesine neden olmuĢtur. Diğer eski Sovyet ülkelerinde de bankalar için getirilen minimum sermaye miktarı hadleri, sermayesi yetersiz olan bankaları sistem dıĢına çıkarmıĢtır. Sermaye düzenlemeleri sonrasında Ermenistan‟da banka sayısı 52‟den 35‟e, Azerbaycan‟da 211‟den 180‟e ve Gürcistan‟da 223‟den 101‟e inmiĢtir (Palusbinskas ve Stough, 1999:10).

Ġpotekli konut kredilerinin ödenmemeleri ile baĢlayan ve bu kredilerin finansmanına iliĢkin menkul kıymetlerin istikrarsızlığı ile birlikte zayıf risk yönetimi uygulamaları nedeniyle, ABD‟de baĢlayarak kısa zamanda küresel ekonomideki bütün 145 finansal piyasalara sıçrayan küresel 2008 krizinde Avrupa‟da da bankalar önemli zararlar görmüĢtür. Avrupa bankacılık sistemi Ekim 2008‟den itibaren krizden ciddi Ģekilde etkilenmeye baĢlamıĢ, büyük bir takım uluslararası Avrupa bankalarının hükümetler tarafından kurtarılması gerekmiĢtir. Avrupa‟da bu süreç ilk olarak Ġngiltere‟de Northern Rock Bankası‟nın ulusallaĢmasıyla baĢlamıĢtır. Avrupa‟ki Merkez bankaları likidite ve ödeme güçlüğü çeken finansal kurumların sorunlarına çözüm bulmak için olağanüstü likidite pompalamıĢlar, faiz oranlarında indirime gitmiĢler, hükümetler ise bir çok önlem paketi açıklamıĢlardır (Erdönmez, 2009: 85-87). Bu arada Avusturya‟da Kommunalkredit ve Constantine Privatbank, Ġzlanda‟da ise Lansbanki ve Kaupthing bankaları 2008 krizi nedeniyle ulusallaĢtırılmıĢtır. Alınan önlemler, sermaye takviyeleri ve ulusallaĢtırmalar nedeniyle, bu krizde iflas etmiĢ olsalar bile kapanan banka sayısı fazla olmamıĢtır. Yasal önlemlere ve sektörün yaĢanan krizlerle beraber sürekli artan bir denetime girmesine rağmen, küresel ekonomide yaĢanan krizlerle beraber Dünya‟nın diğer ülkelerinde olduğu gibi, Avrupa‟da da iflas ve birleĢmeler yoluyla banka kapanmalarının devam edeceği ileri sürülebilir.

4.2.2. Ġngiltere

Bankacılığın ve finansın Avrupa‟daki önemli merkezlerinden olan Ġngiltere‟de, 300 Ģubeli ve bazı yabancı iĢtirakleri bulunan Bank of Credit and Commerce International (BCCI) 1991 yılında dolandırıcılık yüzünden iflas etmiĢtir. Ana ortakları Abu Dabi kökenli olan banka, merkezi Londra‟da olmakla beraber çok uluslu ve iç içe geçmiĢ karmaĢık yapısı nedeniyle tam bir denetime tabi tutulamamıĢtır. Sonradan yapılan araĢtırmalarda kurulduğu 1972 yılından beri finansal tablolarında hile yapılarak mevduatını gizleyen banka, fiktif (kurgusal) kredi vererek gerçek olmayan karlar yaratmıĢtır. Banka ayrıca kendi ticari aktivitelerini kendi fonlarından değil mevduat sahiplerinin mevduatından karĢılamıĢtır. Bankanın durumu denetim firmalarınca BOE‟a (Bank of England) bildirilince, çok uluslu ve çok Ģirketli banka için sekiz ayrı ülkeden bir düzenleme kurulu oluĢturulmuĢtur. Bir çok farklı ülkede faaliyette olan bankanın kapanması bile problem olmuĢ, New York Borsası‟nın iĢlem saatinden hemen önce banka 5 Temmuz 2001 tarihinde kapanmıĢtır. BCCI‟ın kapanması AB‟de özellikle uluslararası faaliyet gösteren bankalarla ilgili denetim ve gözetim için yeni düzenlemeler getirilmesine neden olmuĢtur (BIS,2004: 49-50). 146

Ġngiltere‟de küçük banka krizi olarak da tanımlanabilecek bir baĢka bankacılık krizi de orta ve daha küçük ölçekli bankalar arasında 1990‟ların ilk döneminde yaĢanmıĢtır. Ġngilterede bu dönemde mahalli ve belirli bir endüstriye yönelik olarak, etnik ve kültürel gruplara özgü veya gayrimenkul finansmanında uzmanlaĢmıĢ 100‟ün üzerinde finansal kurum bulunmaktaydı. Bu bankalar 1988 Basel anlaĢmasına göre kontrol edilmekte olduklarından, aslında sermaye yeterliliği sorunları yoktu. Ancak yüksek riskli ve dağıtılmamıĢ (belli bir gruba yoğunlaĢmıĢ) kredileri olan ve genelde baĢka banka mevduatı ve yerel otoritelerin fonları ile kaynak sağlayan bu bankalar, ekonomideki daralma ile birlikte krize girmiĢlerdir. Aktif kaliteleri bir anda bozulan ve sermaye kaybeden bu bankaların bir kısmının tasfiyesine izin verilmiĢ, bir kısmına ise özellikle BOE tarafından likidite yardımı yapılmıĢtır. BaĢlangıçta krizin sistemik hale gelmesi endiĢesi taĢımayan BOE; Chancery, Edington ve Authority isimli bankaların iflas etmesine seyirci kalmıĢtır. Ancak BCCI‟nın iflası ve National Mortgage Bank ve bazı küçük bankaların likidite krizine girmesi üzerine, krizin yayılmasını engellemek üzerine BOE tarafından bu bankalara destekte bulunulmuĢtur. Ġngiltere‟de yaĢanan kapanmalar yüksek sermaye yeterliliği rasyolarının bile, kriz durumunda iyi yönetilmeyen riskler nedeniyle bir yılda erimesi açısından önemli bir örnektir (BIS, 51:52).

Bankacılık tarihinin hile ve dolandırıcılık nedeniyle iflasa sürüklenen en büyük bankası da Ġngiliz Bankacılık sektöründen çıkmıĢtır. Battığı zaman Ġngiltere‟nin en eski ticaret bankası olan Baring Brothers & Company (BB&C) dıĢında, Barings Grubun sahip olduğu Barings Asset Management and Barings Securities Limited (BSL) isimli iki önemli finansal kuruluĢu daha bulunmaktaydı. BB&C Londra merkezli olmakla beraber, Singapur ve Hong Kong da Ģubeleri bulunan bir bankaydı Barings Securities Limited (BSL) ise Cayman adalarında kurulmuĢ olmakla beraber merkezi Londra‟daydı. BSL‟nin sahip olduğu bir dizi iĢtirakin arasında bulunan Barings Futures Singapore (BFS) asıl problemin çıktığı yerdir. Barings de BCCI gibi hile ve dolandırıcılığın bir bankanın nasıl kapanmasına neden olabileceğinin önemli bir örneğidir. Ancak BCCI‟daki yaygın ve örgütlü yolsuzluk iĢlemlerinin aksine, Barings‟de bir kiĢinin dolandırıcılığı söz konusudur ve bu durum operasyonel bir riskin gerçekleĢmesi olarak değerlendirilebilir. Bu riskin yönetilememiĢ olması, piyasa riski ve zayıf yönetim sistemleri ile birleĢtiğinde, yalnızca bir kiĢinin uzun bir süre boyunca fark edilmeden 147 geniĢ ticari pozisyonlar alarak dolandırıcılık yapmasına izin vermiĢtir. Barings Futures Singapore‟un baĢ iĢlemcisi olan Nick Leeson, Singapur ve Osaka türev piyasaları arasında arbitraj yapmaktaydı. Leeson yaptığı iĢlemler nedeniyle düĢtüğü açık pozisyonunu, hileli kayıtlarla hem banka yönetiminden, hem de düzenli raporlama yapmak zorunda olduğu SIMEX‟den (Singapur International Monetary Exchange) uzun süre gizlemiĢtir. ġubat 1995‟de usulsüzlük ortaya çıktığında Baring‟in kaybının sermayesinin üç katı civarında 1.4 milyar dolar olduğu anlaĢılmıĢtır (BIS,2004:53).

ABD‟de baĢlayarak, Dünya‟nın geri kalan kısmına hızla yayılan, 2008 Küresel Krizi ise Ġngiltere‟de Northern Rock bankası‟nın ulusallaĢtırılmasına neden olmuĢtur. Banka 2007 yılının sonunda yakalandığı likidite krizinden, BOE‟ın desteğine rağmen çıkamamıĢ ve iki kez satıĢa sunulmasına rağmen talep olmadığı için millileĢtirilmesi yoluna gidilmiĢtir. Ayrıca krizle birlikte mali çöküntüye giren ve Ġngiltere‟nin beĢinci büyük bankası Halifax Bank of Scotland (HBOS), Lloyds TSB tarafından devralınarak tüzel kiĢiliği 2009 yılında sona erdirilmiĢtir.

4.2.3. Japonya

Dünya‟nın en büyük ekonomilerinden olan Japonya da bankacılık krizleri nedeniyle bir çok bankanın kapanmasına engel olamamıĢtır. Japonya‟da 1986 yılında yenilenen Mevduat Sigortası Yasası‟na göre, yükümlülüklerini yerine getirmeyen bankalarla ilgili iki seçenek mevcuttur. Birinci seçenekte banka kapatılır ve mevduat sahiplerine belirli bir tutara kadar ödeme yapılır. Ġkinci seçenekte ise fon, Mevduat Sigorta Kurumu (DIC) kaynaklarından da yararlanılarak, krizdeki bankanın varlık ve yükümlülüklerinin istekli bir bankaya aktarılması sağlanır ve bankanın kurtarılması yoluna gidilir (BIS, 2004:7).

Ġkinci Dünya SavaĢı‟ndan 1994 yılına kadar Japon bankacılık sektöründe önemli bir kriz yaĢanmamıĢtır. Ancak 1994 Aralık ayında bankacılık faaliyetleri yapan iki kooperatif Tokyo Kyowa ve Anzen kötü yönetim nedeniyle krize girmiĢtir. Bu durumda DIC, bankaların kapanması yerine sistemik bir krizi tetiklememek ve paniğe yol açmamak için mevduatı ödemek yerine, bankayı baĢka bir üstlenici bankaya devretme yoluna baĢvurmayı tercih etmiĢtir. Ancak bankayı devralmaya istekli bir bankanın 148 bulunmaması ve DIC‟in bir bankaya yapabileceği maksimum yasal yardım sınırının bu iki bankanın yükümlülüklerinin altında olması bu operasyonu engellemiĢtir. Bu durumda baĢka bir çözüm paketi açıklanmıĢ ve Bank of Japan ve bazı diğer özel finansal kurumlar Tokyo Kyoudou Bank (TKB) isimli yeni bir banka kurarak sorunlu iki bankanın bu bankaya devredilmesini sağlamıĢlardır. Sorunlu iki banka yönetimleri ilga edilip, tüzel kiĢilikleri tasfiye edilerek TKB‟ye devredildikten, sonra kurucu bankalar ve DIC‟ten kaynak aktarımı yapılmıĢtır. Ayrıca TKB diğer bankalardan düĢük faiz oranları ile kredi kullanmıĢtır. Otoritelerin isteği ile olsa da finansal kurumların gönüllü olarak bir bankayı bu Ģekilde kurtarmalarına daha sonraları “hougacho yaklaşımı” ismi verilmiştir. Bu bankaların hougacho yaklaĢımı ile mevduat sahibi ve diğer kredi verenlerin çıkarlarını zedelemeden tasfiye olmasından kısa bir süre sonra, 1995 yılında Cosmo Credit Cooperative, Hyogo Bank ve Kizu Credit Cooperative batma aĢamasına gelmiĢtir. Cosmo ve Hyogo vakalarında tekrar hougacho yaklaĢımı devreye sokulmuĢtur. Cosmo bankasının aktif ve pasifleri TKB bankasına devredilmiĢtir. Hyogo için özel finansal kurumlar ve yerel endüstri firmalarının katılımı ile bir devir/geçiĢ bankası niteliğinde Midori Bank isimli yeni bir banka kurulmuĢtur. Yeni kurulan bu bankaya 80 milyar JPY sermayesi aktarılmıĢtır. Her iki devirde de, yeni banka kurulana geçen dönemde Bank of Japan (Japonya Merkez Bankası) zor durumdaki bankalara likidite desteği sağlamıĢtır. Ancak Kizu Credit Cooperative için zarar rakamı 16 tahminlerin ötesinde olduğu için, sorun hougacho yaklaĢımı ile de çözülememiĢtir. Bu nedenle 1996 yılında Mevduat Sigorta Yasası değiĢtirilerek sigortalanan tutarlar değiĢmiĢ ve 1997 yılında Kizu kuruluĢu RCB‟ye (Resolution and Collection Bank) isminde yeni bir geçiĢ bankasına devredilmiĢtir. Ayrıca TKB da bu bankaya devredilmiĢtir (BIS,2004:7-9).

Japonya‟da bu kez 15 trilyon JPY aktif büyüklüğüne sahip uluslar arası bir banka olan Nippon Credit Bank (NCB) 1997 Nisanı‟nda sıkıntıya düĢmüĢtür. Ağırlıklı olarak gayrimenkul piyasasına açılmıĢ olan banka donuk krediler nedeniyle fonlama sorunları yaĢamıĢ ve rating derecesi üst üste düĢürülmüĢtür. Yeniden yapılandırma çabalarına giren bankaya, ilgili finansal kuruluĢlar ve Bank of Japan tarafından tercihli hisse senedi olarak 290 milyar JPY sermaye yardımı yapılmıĢtır. NCB mevcut krizi atlatsa da aktif bozulması devam etmiĢ ve karlılığı da geliĢmeyince, Aralık 1998‟de iflas etmiĢ ve devletleĢtirilmiĢtir (BIS, 2004:9).

16 Kizu Credit Cooperative‟in zararı 100 milyar JPY‟nin üzerindedir. 149

Öte yandan 9.5 trilyon aktif büyüklüğü ile diğer bir sorunlu büyük banka olan Hokkaido Takushoku Bank (HTB) da NCB gibi 1997‟de krize girmiĢtir. Banka kendisi gibi Japonya‟nın kuzeyinde faaliyet gösteren Hokkaido Bank ile birleĢme planlarını açıklamıĢsa da, bankalar arasında çıkan anlaĢmazlık nedeni ile birleĢme gerçekleĢememiĢtir. Bunun üzerine artan mevduat çekiliĢleri nedeniyle HTB, baĢka bir yerel bankaya geçici olarak devredilerek Kasım 1997 de tasfiye edilmiĢtir. Aynı ay içerisinde Tokuyo City Bank‟ın iflas ettiği duyurulmuĢtur. Kuzey Japonya‟da faaliyet gösteren yerel bir banka olmasına rağmen, bir ay içinde batan dördüncü banka olduğu için TCB‟nin batması diğer bankaları da çöküĢün eĢiğine getirmiĢtir. Yayılan dedikodu ve spekülasyonlar bazı bankaların önünde para çekmek için uzun kuyruklar oluĢmasına neden olmuĢtur. Aynı gün Japon Finans Bakanı ve Merkez Bankası baĢkanı bir bildiri yayınlayarak bütün mevduatın koruma altına alınacağını taahhüt etmiĢler ve Merkez Bankası‟nın mevduat çekiliĢlerini telafi edecek kadar para sağlayacağını belirtmiĢlerdir. Sermaye yardımına ihtiyacı olacak bankaları belirleyecek bir Finansal Kriz Ġdaresi Komitesi kurulmuĢ, ancak bu komitenin özellikle özel sermayeli finans kurumları üzerinde gözetim yetkisi olmadığı için verimli olamamıĢtır. Ayrıca bankalar zayıf banka görüntüsü vermemek için bu komitenin sağladığı sermaye yardımına topyekün baĢvurmuĢlardır. Dolayısı ile yapılan yardımlar yetersiz olmuĢtur. Bu koĢullar altında girilen 1998 yılında Japonya tarihindeki en büyük banka iflası olan Long Term Credit Bank of Japan‟ın (LTCB) iflas etmesi ile sarsılmıĢtır. Üç büyük uzun vadeli kredi bankasından biri olan LTCB iflas ettiği sırada 26 Trilyon JPY aktif büyüklüğüne sahipti. Önceleri Sumitomo Trust Bank ile kefaleten birleĢmesi istenen LTCB‟nin donuk kredi hacminin yüksekliği nedeniyle bu öneriden vazgeçilmiĢtir. Portföyündeki türev ürünler nedeniyle bankanın iflasının sistemik bir krize neden olarak diğer bankalara sirayet etmesinden çekinildiği için yeni bir finansal yapılandırma yasası kabul edilerek banka 1998 Ekim‟inde devletleĢtirilmiĢtir. Banka daha sonra DIC ve Bank of Japan tarafından rehabilite edilerek ABD kökenli bir yatırım fonu Ģirketine satılmıĢtır (BIS,2004:9-10).

Özellikle LTCB krizinin ardından kurulan FRC (Financial Reconstruction Committee), daha sonra gözetim ve denetim yetkisi ile de takviye edilerek, zor durumdaki bankalarla ilgili tasarrufta bulunabilecek duruma gelmiĢtir. FRC böylece önceden varolan ama fazla aktif olmayan FSA‟nın (Financial Supervisory Agency) bir partneri haline gelmiĢtir. Bu yeni kurum iflas durumundaki bankaları bir geçiĢ bankası 150 bulmadan da müdahale edebiliyordu. Diğer yandan RCB bankası Resolution and Collection Corporation (RCC) isimli bir kuruma dönüĢtürülerek kapanmıĢ veya devir olmuĢ bankaların kötü nitelikli borçlarını satın almaya yetkili kılınmıĢtır. Daha sonra bankaların sorunlu aktiflerini, sermaye piyasası araçlarına dönüĢtürecek baĢka düzenlemeler de yapılmıĢtır. RCC ile birlikte DIC de 2.000 den fazla üyesi olan bağımsız bir kuruma dönüĢtürülmüĢtür. Japonya da bu kurumların yetkisi ve görev alanı, daha da artırılmıĢ, mevduatlara tam koruma getirilmiĢ ve krizlerin, iflas ve tasfiyelerin ardından bankacılıkta 2003 yılı itibarıyla istikrar sağlanmıĢtır.

BIS raporuna göre Japonya‟da 1990‟lardan itibaren bir çok bankanın kapanmasının nedenleri aynı zamanda krizlerin de nedenleridir. Bir baĢka deyiĢle, bu ekonomik krizler bankacılık sektöründen kaynaklanmıĢtır. Bu nedenlerin en önemlisi özellikle gayrimenkul sektörü ile ilgili verilen ve düĢen gayrimenkul fiyatları ile birlikte ödenmeyen donuklaĢan kredilerdir. Ġkinci neden ise Ģirketleri finanse eden bankaların, bunlara verdikleri kredilerin azalmasıyla beraber iĢ dünyasındaki yatırımların azalmasıdır. Reel sektörün böylelikle zor duruma düĢmesinin ilk etkisi bankaların aktif kalitelerinin düĢmesi olmuĢtur. Böylece finans sektörü-reel sektör iliĢkisi kısır döngüye girmiĢ ve resesyon baĢlamıĢtır.

Yasal düzenlemelerdeki eksiklikler ve boĢluklar da bankaların piyasa risklerini iyi yönetememesine neden olmuĢtur. Bunların en önemlisi karĢılıklar düzenlemelerindeki eksiklikler nedeniyle bankaların donuk kredileri için ayırdıkları karĢılıkların yetersiz olmasıdır. Ayrıca bilançoların Ģeffaf olmaması ve kredi alanlarla ilgili gerekli standartların kurulmamıĢ olması bankaların kapanmalarına kadar giden krizlere girmelerine neden olmuĢtur. Japonya‟da bankaların kapanmalarının önemli diğer bir nedeni de sermaye yetersizliğidir. Verimsiz çalıĢan bankalar kendi kazançlarından kendi iç dinamikleri ile sermaye yaratamamıĢlardır. Bankalar ayrıca düĢen hisse senedi fiyatları nedeniyle sermaye piyasalarından da kaynak yaratamamıĢlardır. Bu nedenle bankaların sermaye artırmak için tek çaresi kamu kaynaklarından sermaye enjekte edilmesi olmuĢtur (BIS, 2004:10-13). Bu krizlerden ve yapılan düzenlemelerden sonra Japon Bankacılık Sektöründe 2008 krizinde önemli bir banka kapanması yaĢanmamıĢ, hatta krizden etkilenen bazı ABD finans kurumları kısmen veya tamamen Japon bankaları tarafından satın alınmıĢtır.

151

4.2.4. Amerika BirleĢik Devletleri

ABD bankacılık sistemi diğer ülkelerden oldukça farklıdır. Bankacılık Sektörü oldukça bölünmüĢtür ve çok aktörlüdür. Öyle ki, 1970‟lerde ülkede 14.430 civarında ticaret ve mevduat bankası 4.360 tasarruf kurumu (thrift bank) bulunmaktadır. Bu kadar çok finansal aracının olmasının nedeni ABD‟de yürürlükte olan eyalet içi ve eyaletler arası yasal düzenlemelerin, özellikle 1927 McFadden AnlaĢması‟nın bankaların ülke çapında Ģube açmalarını engellemelerinden kaynaklanmaktadır (BIS,2004:56). Ayrıca 1933 Regulation Q isimli düzenleme vadesiz hesaplara faiz verilmesini yasaklamıĢ ve vadeli hesaplar için de faiz sınırlaması getirmiĢtir. Bu ortam çok sayıda güçsüz ve rekabet gücü olmayan bankanın sistemde var olmasına neden olmuĢtur. Ancak özellikle 1970li yılların sonunda yaĢanan finansal geliĢmeler, teknolojik ilerlemeler ve yükselen faiz oranları, önceden gelen kısıtlamalarla birlikte ticari bankaların pazar payını iyice düĢürmüĢtür. Özellikle faiz baskısıyla birlikte imzalanan Depository Institutions Deregulation and Monetary Control Act (DIDMCA) bankaların ve özellikle uzun vadeli mortgage kredisi veren kurumların mevduat faizlerini serbestleĢtirerek ve yeni mevduat enstrümanları geliĢtirerek diğer para piyasası fonları ile rekabet etmesine yardımcı olmuĢtur.

Ancak 1980‟lerle birlikte banka dıĢındaki finansal aracıların artan rekabeti ve bankaların eyaletler arası geniĢlemesi ile birlikte, piyasa istikrarını yitirmeye baĢlamıĢtır. Daha önce sermaye yeterliliği bakımından güçlü olan ABD bankaları aldıkları büyük kredi riskleri, denetimin yetersiz kalması ve rekabetçi piyasaya ayak uyduramama nedeniyle 1980-2000 arasında bir çok iflas yaĢamıĢlardır (BIS,2004:56- 60). Ġflas eden bankaların etmeyenlere göre en önemli özelliği kredi/aktif rasyolarının yüksekliğidir. Bir baĢka önemli özellik ise özellikle büyüme odaklı bankalardaki yüksek miktarlı mortgage kredileridir. Aslında çok karlı olan bu krediler özellikle ekonominin zayıfladığı zamanlarda ödenmeme nedeniyle kredi riskini son derece artırmaktadır. Bankacılık düzenlemelerinin daha liberal ve denetimin daha gevĢek olduğu güney eyaletlerindeki batan banka sayıları daha fazla olmuĢtur. Amerika BirleĢik Devletleri‟nde 1980-2000 yılları arasında kapanan bankalar Tablo 32‟de sunulmuĢtur.

152

Tablo 32. ABD'de (1980-2000) Döneminde Batan Banka ve Tasarruf Kurumlarının Dağılımı Aktifler Maliyet (Milyar Banka /Kurum Bölge (Milyar Dolar) Dolar) Adedi Kuzey Doğu 216 256 297 Güney 361 110 1588 Orta Batı 146 16 594 Batı 204 38 489 Toplam 927 420 2968 BIS raporlarından alınmıştır (2004:60)

Ġflas eden bankalar için FDIC ve RTC‟nin dört ayrı çözümleme metodu kullandığı görülmektedir (BIS,2004). Bunlardan birincisine Purchase and Assumption (P&A) adı verilir. Bunda bankanın likit aktifleri de, yükümlülükleri de açık artırmaya çıkarılır ve böylece bankanın bilançosu bölünerek devredilir. Ġkincisinde ise Pay-off yapılır, yani bütün mevduat yükümlülüğü mudilere ödenir ve bir kurum kurularak diğer aktiflerin yönetimi bu kuruma devredilir. Özellikle batan ABD bankaları için kullanılan Deposit Pay-off metodu TMSF tarafından yapılan bazı çözümlemelere çok benzemektedir. Bu yöntemde sigorta kapsamındaki bütün mevduat ödenerek, kalan aktiflerin likite çevrilmesi iĢlemi aĢamalı olarak sonradan yapılır. Deposit Transfer metodunda ise mevduatlar ödeme yapılarak baĢka bir bankaya devredilir ve aktifler sigorta fonunda kalır. Açık Banka Yardımı ĠĢlemi (open bank asistance transaction) yönteminde ise Bankaya aktif ve pasifin bütün unsurlarında yardım edilir ve sermaye açısından fon aktarımında bulunulur (BIS,2004:60-61).

FDIC‟in (Federal Deposit Insurance Corporation) yaptığı banka çözümlemelerinin çoğunluğunda P&A metodu kullanılmıĢtır. Kapanan 1649 bankanın 1,216‟sı P&A metodu, 122si deposit payoff, 137 open bank assistance, ve kalan174‟ü deposit transfer metodları ile çözümlenmiĢtir. Aynı Ģekilde RTC tarafından kapanan tasarruf kurumlarında da kapanma yöntemleri benzer ağırlıklarda kullanılmıĢtır. ABD‟de 1980-2000 arasında kapanan banka ve tasarruf kurumlarının kapanma yöntemleri maliyetleri ve kapanmaya aracılık eden fon yapılarını gösteren Tablo 33 aĢağıda verilmiĢtir.

153

Tablo 33. ABD'de Banka ve Tasarruf Kurumlarının Çözümlenme Yöntemleri (1980-2000) Open Bank Insured Deposit Deposit Payoff Assurance (Açık Transfer (Sigortalı P&A (SatıĢ ve (Mevduatın DeğiĢken Ġlgili Sigorta Fonu Banka Yardımı) Mevduat Transferi) Yüklenme) Ödenmesi) Diğer FDIC 92.1 (%28.7) 11.0 (% 3.4) 211.8(%66.1) 5.5 (%1.7) 0 Aktif RTC (1989 Sonrası) 0 45.7 (% 11.6) 337.1 (%85.6) 11.2 (%2.9) 0 Büyüklüğü 23.4 (Milyar Dolar) FSLIC (1989 Öncesi) 179.5 (%84.1) 2.0 (% 0.9) 0.1 (% 0) 8.4 (%3.9) (%11.0) FDIC 5.4 (%14.4) 3.1 (% 8.2) 27.7 (%73.6) 1.5 (%3.9) 0 RTC (1989 Sonrası) 0 15.6 (% 19.0) 60.2 (%73.4) 6.3 (%7.7) 0 Maliyet (Milyar 9.2 Dolar) FSLIC (1989 Öncesi) 55.0 (%79.7) 1.0 (% 1.5) 0.03 (%0) 3.8 (%5.5) (%13.3) FDIC 137 (%8.3) 174 (% 10.6) 1216 (%73.7) 122 (%7.4) 0 RTC (1989 Sonrası) 0 158 (% 21.2) 497 (%66.5) 92 (%12.3) 0 43 Kapanma Sayısı FSLIC (1989 Öncesi) 455 (%79.5) 11 (% 1.9) 1 (%0.2) 62 (%10.8) (%7.59 BIS raporlarından alınmıştır (2004:61)

ABD‟de baĢka yaygın bir kapanma nedeni ise satın alma ve birleĢmelerdir. Özellikle coğrafi açıdan etkinliğini ve rekabet gücün artırmak isteyen ABD bankaları arasında çok sayıda birleĢme gerçekleĢmiĢtir. Sadece 2004 ve 2005 yıllarında toplam değeri 137 milyar dolar olan 446 banka birleĢerek kapanmıĢtır (Dinçer, 2006:52). Banka sayısının ve küçük banka adedinin fazla olduğu ülkede, birleĢmelerle veya birleĢmeyen bankaların kırılgan yapıları nedeniyle banka kapanmalarının ileride de devam edeceği öngörülebilir.

4.3. TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNDE BANKA KAPANMA NEDENLERĠ ĠLE DĠĞER ÜLKELERDE BANKA KAPANMA NEDENLERĠNĠN KARġILAġTIRILMASI

Bankacılık sektöründe kapanma nedenlerini, diğer ülkelerle karĢılaĢtırmadan önce, bankaları kapatan yasal düzenlemelerin, Dünya‟nın her yerinde krizlerle beraber dinamik bir Ģekilde değiĢtiğini vurgulamak yerinde olacaktır. Bu yasal değiĢimler düzenleyici ve yaptırımcı kurumların da yapısını, bazen de tamamen kendini değiĢtirmiĢtir. DeğiĢen kurum ve yasalar, bu dönemlerde, bankaların kurtulmalarından 154 ve çoğu zamanda sisteme en az zarar verecek Ģekilde kapatılmalarından sorumlu olmuĢlardır. Nitekim, Almanya‟da Herstatt krizinden sonra 1974 de döviz pozisyonu riskini kısıtlayan bir yasa çıkmıĢ, 1976‟da bankacılık yasasında yapılan bir baĢka değiĢiklikle kredi riski sıkı bir kontrole tabi tutulmuĢ ve gözetleyici kurum olan Federal Banking Supervisory Office‟in17 yetkileri artırılmıĢtır. Japonya‟da 1971 „de kurulan DIC ile ilgili yasa 1986‟da yenilenmiĢ, zor durumdaki bankalarla ilgili karar yetkileri artırılan DIC buna rağmen 1994-1996 krizinde batma noktasına gelen bankalarla ilgili olarak yetersiz kalmıĢtır. Bunun üzerine 1998 yılında Japon Merkez Bankası (Bank of Japan) ile ilgili yeni bir yasa yürürlüğe girmiĢ ve bankanın finansal istikrarı korumak için sağlayacağı fonlar geniĢletilmiĢtir. Ayrıca 1996 yılında DIC‟in zor durumdaki bankalara yapacakları ödeme ile ilgili pay-off limiti kaldırılmıĢ ve bankaların ödeyecekleri sigorta primleri artırılmıĢtır.

ABD‟de ise 1980 ile baĢlayan ve çok sayıda banka ve tasarruf kurumlarının kapanmasına yol açan geliĢmeler, Federal Savings and Loan Insurance Corporation (FSLIC) fonlarını eritmiĢtir. Eriyen bu sigorta fonu karĢısında Kongre, 1989 Financial Institutions Reform, Recovery, and Enforcement Act (FIRREA) isimli anlaĢma ile reformlar yapmak zorunda kalmıĢtır. FIRREA, FSLIC kurumunu kapatarak tasarruf kurumlarının sigorta fonu sorumluluğun FDIC‟e kaydırmıĢtır. Ayrıca batma durumunda olan tasarruf kurumlarını çözümlemek için Resolution Trust Corporation (RTC) kurulmuĢ son olarak da bu kurumların gözetleyici üst kurumu olan ve etkisiz kalan Federal Home Loan Bank Board (FHLBB) u kaldırarak yerine Office of Thrift Supervision (OTS) kurmuĢ ve bu kurumu keskin yetkilerle donatmıĢtır.

Ülkemizde 1958 krizinden sonra Banka Kredilerini Tanzim Komitesi‟nin kurulması bu komitenin ve 7129 sayılı yasa ile banka tasfiye yöntem ve koĢullarının yetersiz kalması üzerine, Banker Krizi sonrası TMSF‟nin kurulması, Almanya, ABD ve Japonya‟daki geliĢmelere seyir olarak benzemektedir. Bu ülkelerde olduğu gibi hem yasa, hem gözetleyici kurum değiĢikliklerinin yapıldığı son örnek ise 2001 krizinden sonra ise BDDK ve TMSF‟nin etkinleĢtirilmesi ve yeni bir Bankalar Kanunu‟nun kabul edilmesidir. Ülkemizde de, diğer ülkelerde olduğu gibi banka kapanmalarının yasal

17 Almanca karĢılığı BAKred‟dir. 155 temelleri, kapanmaların neden ve Ģiddetlerine göre dinamik olarak değiĢmektedir Banka kapanma yöntem ve yasal süreç değiĢmelerindeki bu paralellik, kapanma nedenlerindeki benzerliklerden de kaynaklanmaktadır.

GeliĢmiĢ piyasalara sahip kalkınmıĢ ülkeler BIS raporlarına göre son 30 yılda önemli bankacılık krizleri yaĢamıĢlar ve bu ülkelerde bir çok banka kapanmıĢtır (2004). Bankaların iflasının yaygınlaĢması döngüsel resesyonlara yol açtığından finansal bir krizi kolayca tetiklemektedir. Bu nedenle bankaların kapanmaması için otoritelerin bankaların kapandıkları dönemlerden hemen sonra yasal düzenleme ve değiĢikliklere gittiği gözlemlenmektedir. Bu arada, BIS‟in bu konuda yapılan diğer araĢtırmalardan da derlediği bilgilere göre 17ülkede 117 banka problemi incelendiğinde bankaların çoğunlukla kredi riskinden kapandığı, bazı durumlarda operasyonel risklerin de kapanmaya neden olduğu raporlanmıĢtır (2004:34). Son otuz yıllık dönemde de ülkemizdeki kapanmalardaki ağırlıklı neden ise banka yöneticilerinin art niyetleridir. Ancak bunun fiziksel yansıması, hakim ortakların alıp geri ödemedikleri kredilerden kaynaklandığı için finansal risk anlamında kredi riski olarak karĢımıza çıkmaktadır. Burada kapanma nedenlerinde kredi riskinin Ģeklen de olsa benzerlik gösterdiği ileri sürülebilir.

Yine BIS raporlarına göre geliĢmiĢ ülkelerde kapanan bankaların hemen hemen tamamında yönetim ve denetim zayıflıkları söz konusudur, piyasa riski banka kapanmasına nadiren neden olmaktadır. GeliĢmekte olan ülkelerdeki 24 banka krizini ve banka çözümlemelerini inceleyen Dziobek ve PazarbaĢıoğlu diğer faktörlerin yanı sıra yönetim ve denetimdeki eksiklerin incelenen bütün vakalardan sorumlu olduğunu belirtmiĢlerdir (1997). Caprio and Klingebiel‟e göre banka kapanmalarında, makro ve mikro ekonomik unsurlar beraber rol oynamaktadır (1996), Yazarlara göre mikro ekonomik açıdan bakıldığında gözetim eksikliği ve zayıf yönetimin banka baĢarısızlıklarındaki rolü büyüktür. Bu durum denetim zayıflıkları açısından özellikle 1990-2001 yılı arasında ülkemizde yaĢanan banka kapanmaları nedenleri ile paralellik göstermektedir.

Banka kapanmaları ile ilgili geliĢmiĢ ülkelerle ülkemizdeki bir küçük benzerlik ise operasyonel risk olarak yaĢanmıĢtır. Ġngiliz BCCI bankasının dolandırıcılık eylemleri kurgusal kar yaratmak açısından, TMSF tarafından kapatılan bankaların 156

çoğunun mali durumlarını kapanma öncesi dönemde iyi göstermek için baĢvurulduğu bilinmektedir. Yine aynı bankanın, finansal tablolarında hile yapmak ve mevduatını gizleyerek merkez bankası yükümlülüklerini gizlemesinin, Ġmar Bankası‟nın kötü niyetli tutumuna oldukça benzediği söylenebilir.

GeliĢmiĢ ülkelerde kapanan bankalarda sermaye yeterlilikleri açısından bankaların % 90‟ı yasal sınırların üzerindedir. Bankaların bu güçlü sermaye rasyolarına rağmen iflas etmelerinin kredi karĢılıklarının ayrılmasındaki hatalar ve aktif kalemlerinin zayıflığının sermayeye yansımamasından kaynaklandığı belirtilmektedir (BIS,2004). Diğer taraftan TMSF raporlarında incelenen bankaların tamamında, kapanan bankaların uzun dönemler boyunca mali verilerini muhasebe teknikleri kullanarak veya doğrudan hileli kayıtlarla gizlediği görülmektedir. Bu nedenle ülkemizde özellikle 2000‟li yıllarla beraber basit rasyo analizlerinin sonuç verebilmesi için mali veriler sıklıkla doğruluk ve uygunluk denetimine tabi tutulmakta ve bağımsız denetimler yoğun olarak sürdürülmektedir.

Bankaların tasfiyesi BIS raporuna göre sadece küçük bankalar söz konusu olduğunda ve bankacılık sisteminin genelinde bir hasar olmadığında baĢvurulan bir yöntemdir. Büyük bankalarda ise tasfiye, sorunlu bankaların birleĢmesi ve devlet yardımı ile çözümlenmektedir. Ülkemizde TMSF tarafından tasfiye, devir ve satıĢ yoluyla çözümlenmiĢtir. Bunun bir nedeni kapatılan bankaların genellikle sektör payları itibariyle küçük bankalar olması olabilir. Büyük bankalarda otoritelerin tutumu farklı olmuĢtur. Örneğin 2001 krizinde kamu bankalarının yaĢadığı likidite sorunları devlet desteği ile çözümlenmiĢtir. Diğer ülkelerde özellikle Avrupa‟da ve ABD‟de 2008 yılında baĢlayan krizle birlikte otoritelerin iflas aĢamasına gelmiĢ büyük bankalarla ilgili tutumları da ülkemizle benzerlik göstermektedir. Bu ülkelerde büyük bankaların kapanmaması için devletleĢtirme ve doğrudan sermaye enjeksiyonu dahil her türlü tedbire baĢvurulduğu gözlemlenmektedir.

157

4.4. TÜRK BANKACILIK SEKTÖRÜNDE KAPANMA ġEKĠLLERĠ

Türk Bankacılık tarihine bakıldığında kapanan bankaların kapanma Ģekillerinin de, kapanma nedenleri gibi çeĢitli olduğu görülmektedir. Kapanma Ģekillerini belirleyen önemli etkenlerden biri geçerli yasalar ve bunlara paralel olarak çıkarılmıĢ yasal düzenlemelerdir. ÇalıĢmada incelenmiĢ olan kapalı bankaların kapanma Ģekilleri, inceleme dönemlerine göre aĢağıda Tablo 34‟de verilmiĢtir.

Tablo 34. Bankaların Kapanma ġekillerine Göre Dönemsel Dağılımı Ġnfisah Fesih TMSF Kapanan

Ġnceleme Dönemleri Banka

SatıĢ

Devir

Devir Talebi

Sayısı Diğer/

Kararı

Tedrici Tedrici

Tasfiye Tasfiye

ve Devir ve

Diğer/ Ġflas Ġflas Diğer/

BirleĢtirme BirleĢtirme

BirleĢme ve ve BirleĢme

Genel Kurul Kurul Genel

Faaliyetsizlik BirleĢtirme ve ve BirleĢtirme 1930 Öncesi Dönem 10 2 1 5 2 1930-1945 Dönemi 22 8 1 7 4 2 1946-1962 Dönemi 18 6 2 1 3 3 3 1963-1980 Dönemi 13 4 3 3 3 1980-1993 Dönemi 11 1 9 1 1994 Sonrası Dönem 37 8 4 3 4 13 5 Toplam 111 21 12 13 16 6 20 4 13 6

Tablodan da görülüceği gibi 1930 öncesi dönemde baskın kapanma Ģekli infisahtir. Bankalar Kanunu olmayan bu dönemde Maliye Bakanlığı tarafından kapatılan bankalar dıĢında bankaların kendilerini kapattığını veya kendiliklerinden kapandığını söylemek doğru olacaktır. Nitekim 1930 öncesi dönemde ve 1930-1946 döneminde kapanan 32 bankadan 10‟u Genel Kurul Kararı ile, 12‟si ise faaliyet göstermediklerinden infisah olmuĢlardır.

Ġnfisah olmadan kapanmaların baĢladığı dönem ise 1946-1962 dönemidir. Bu dönemde ve takibeden 1963-1980 döneminde, özellikle 7129 Sayılı Bankalar Kanunu‟nun devreye girmesi ile birlikte bankaların ağırlıkla olarak fesih yöntemiyle kapadıkları görülmektedir. Fesih ile banka kapatmalarında ise otoritelerin, sıradan tasfiyenin yanı sıra, mevduat sahiplerini korumaya yönelik tedrici tasfiye ve birleĢtirme 158 yöntemleri kullandığı görülmektedir. Ġncelenen son iki dönemden 1980-1993 yılları arasında kapanan bankaların ise devlet bankalarına devredilerek devletleĢtirilmesi yoluna gidildiği, dolayısıyla birleĢtirme ve devir yönetiminin tercih edildiği görülmektedir.

Halen içinde bulunduğumuz 1994 sonrası dönemde ise, Bankaların kapanmalarının düzenleyici/denetleyici kurumlara bırakıldığı bankaların TMSF‟nin tercih ettiği yönteme göre kapandığı söylenebilir. Bu dönemde kapanan 37 bankadan 22‟si TMSF tarafından kapatılmıĢtır. Bu dönemdeki kapanmaların istisnası kendi istekleri ile birleĢen bankalardır. Ġncelenen dönemdeki 37 bankadan sekizi kendileri birleĢerek infisah olmuĢlardır.

159

BEġĠNCĠ BÖLÜM: SONUÇ VE ÖNERĠLER

5.1. SONUÇLAR

Türk Bankacılık tarihinde bankaların yoğun olarak ilk kez 1930-1945 döneminde kapandığı görülmektedir, bankacılık tarihimizde kapanan toplam 111 bankanın 25 adedi bu dönemde kapanmıĢtır. Tamamına yakını yerel olan bu bankaların en önemli ve baskın kapanma nedeni ekonomik kriz ve rekabettir. Burada söz konusu kriz 1929 Büyük Buhranı‟nın yanı sıra II. Dünya SavaĢı‟nın getirdiği durgunluktur. Aslında bu ardıĢık iki durumun bankacılık tarihimiz açısından tek ve uzun bir ekonomik kriz olarak ele alınması mümkündür.

Bu dönemde bankalar genellikle Genel Kurul kararıyla infisah olmuĢlardır. Bu durum yerel bankaların nispeten denetimden uzak ve kar etmeden düĢük hacimlerde faaliyet gösterdiği dönemin doğasına uygun görünmektedir. Karsız ve etkin olmayan birer ticarethane sayılabilecek tek Ģubeli bu bankalar kendilerini kapatmıĢlardır. Bu bankaların kapanmaları da Bankalar Kanunu‟ndan ziyade Türk Ticaret Kanunu‟nca öngörülen biçimiyle gerçekleĢmiĢtir.

OnbeĢ yıl süren bu dönemden sonra kapanmaların 1958 krizi ile birlikte 1958- 1962 aralığında yoğunlaĢtığı görülmektedir. Bu dört yıllık dönemde kapanan banka sayısı on dörttür. Ancak bu kez kriz, yerel bankaların yanı sıra, sermayelerini kaybeden çok Ģubeli milli bankaların da kapanmasına yol açmıĢtır. Bu dönemde kapanmalarda devlet otoritesinin artan ağırlığı hissedilmektedir. ĠĢ baĢındaki hükümetlerin özellikle büyük bankaların tasfiye veya birleĢme yoluyla kapanmasına karar verdiği gözlemlenmektedir. Bu dönemin yaygın kapanma Ģekli 1960 yılında kabul edilen 153 sayılı kanuna uygun olarak tedrici tasfiyedir.

160

Planlı dönemle beraber belirgin bir kapanma sebebi veya Ģeklinden söz etmek zordur. Kapalı ekonomi ve siyasal istikrarsızlık dönemi olan 1963-1980 döneminde, önceki dönemlerde kapanmadan varlığını sürdürebilen yerel bankaların bir kısmı tasfiye olmuĢ, bir kısmı da dönemin eğilimine uygun olarak holdinglerce satın alınarak milli banka statüsüne geçmiĢlerdir. Bundan sonraki ilk önemli kapanma dalgası 1983 kriziyle baĢlamıĢ ve 1983-1984 yıllarında yaĢanmıĢtır. Yönetim hataları ve hakim ortak istismarı da, yoğun olarak ilk kez bu dönemde kapanma nedeni olarak ortaya çıkmaktadır. Bu krizde beĢ banka birden devletleĢtirilmiĢtir. Devlet finansal istikrarı daha da zora sokmamak için mevduat sahiplerini koruma adına, bu bankaları kamu bankalarına devretme yolunu seçmiĢtir.

Bu dönemden sonra bankaların 2001 krizi sonrasında yoğun olarak kapandığı görünmektedir. Bu krizle birlikte 2001-2002 yıllarında, çoğunluğu TMSF tarafından olmak üzere 26 banka kapanmıĢtır. Bu kapanmalar büyük maliyetine rağmen sektörün orta-uzun vadede istikrarı yakalamasına olanak sağlamıĢtır. Bu periyotta ortakları tarafından içleri boĢaltılan, finansal risklere karĢı korunaksız olan ve sermayeleri yetersiz yada tükenmiĢ olan bütün bankalar sistem dıĢına çekilmiĢtir. Gerek birim zaman baĢına düĢen kapanma adedi, gerekse kapanan bankaların sayısı açısından kapanmaların en yoğun olduğu dönem Ģüphesiz ki bu dönemdir.

Özetle, Türk Bankacılık tarihinde nicel ve nitel etkileri açısından 1930- 1945, 1958-1962, 1983-1984 ve 2001-2002 dönemlerinde banka kapanmalarının dikkat çekici ölçüde yoğunlaĢtığı görülmüĢtür. Kriz tarihleri ile iliĢkilendirildiğinde ise “Banka kapanmaları ekonomik kriz dönemlerinde yoğunlaĢmaktadır” olarak ortaya konulan araĢtırma hipotezinin doğrulandığı söylenebilir. Banka kapanmaları 1929, 1958, 1986 ve 2001 ekonomik kriz dönemlerinde anlamlı bir Ģekilde artmıĢtır. Sonuç olarak, bankaların doğrudan kapanma nedenleri arasında ekonomik krizler baskın olarak öne çıkmaktadır. Finansal risklerin kapanma nedeni olarak öne çıkması da bu krizler tarafından tetiklenmektedir. Bu durumda ekonomik krizler doğrudan ve yarattığı uzun vadeli riskler açısından da dolaylı olarak banka kapanmalarına neden olmaktadır. Dünya ekonomisinde yaygınlaĢan liberalleĢme ve küreselleĢme ile birlikte banka kapanmaları ve ekonomik krizler iç içe geçmeye baĢlamıĢtır. Bu durumda neden sonuç iliĢkisi belirginliğini kaybetmektedir. Bankaların yaĢadığı ve kapanmaya varan krizler, genel ekonomik istikrarı da bozmaktadır. Aynı Ģekilde reel sektörü etkileyen ekonomik 161 zorluklar , bankaların aktif yapılarını bozduğundan banka krizlerini tetiklemektedir. Bazı durumlarda ise bankacılık krizi-ekonomik kriz kısır döngüye girerek kriz konjonktürünü uzatmaktadır. Bu durum 1994 ve 2001 krizlerinde ülkemizde gözlenmiĢtir. Bu etkileĢimli krizlerin bilançosu yedi yılda kapanan 31 bankadır. Milli Bankacılık tarihimizin yüzyılı aĢan geçmiĢinde kapanan bankaların yaklaĢık üçte biri bu yedi yıllık dönemde tüzel kiĢiliğini yitirmiĢtir.

Bankacılık tarihimizde, Bankaların kapanma nedenleri baskın olarak ekonomik kriz ve/veya kriz tarafından tetiklenen mikro risklerdir. Bu risklerden yaygın olanları karĢılaĢtırıldığında kapanma dönemlerine göre en önemli farklılık, 1980 sonrasında özellikle artan bir biçimde ortaya çıkan yöneticilerin kötü niyetleridir. Kötü niyetli iĢlemler bankaların finansal yapısını, çoğu zaman sermayelerine sirayet edecek kadar bozmuĢtur. Bu durum ekonomik krizlerle birleĢtiğinde ortaya çıkan sonuç, mali yapısı bozulan bankaların sistemden çıkması olmuĢtur. Demirbank ve Ulusalbank örneği dıĢında, son derece ağır olan 1994 ve 2001 krizlerine rağmen, yöneticilerin kötü niyetli olmadığı veya kaynak yönetiminde hatalı kararlar alınmayan milli bankalar sistemde kalmaya devam etmiĢlerdir.

Türkiye’de kapanan bankaların kapanma yöntemlerinin de doğal olarak, yasal düzenlemelere paralel olarak dönemsel farklılıklar gösterdiği bulunmuĢtur. Bazı durumlarda banka kapanmalarının nedenleri, bankacılıkla ilgili düzenlemelerin değiĢmesine neden olmuĢtur. Banka kapanmalarının seyrine göre getirilen yeni düzenlemeler kapanma biçimlerini de değiĢtirdiğinden, kapanma nedenleri ve kapanma Ģekilleri arasında dolaylı bir iliĢki doğduğu söylenebilir. Yöneticilerin kötü niyetleri ve özellikle hakim ortak istismarının yoğunlaĢtığı 1994 yılı sonrasında, bankalar üzerindeki denetimlerin sıklaĢtığı ve Bankalar Kanununda arka arkaya yapılan değiĢiklikler sonrasında bankaların tamamına yakının TMSF tarafından kapandığı görülmektedir. TMSF eliyle gerçekleĢen kapanmalar genellikle, sonradan çözümlemek üzere bankanın geçici olarak devletleĢtirilmesi biçiminde olmaktadır. Çözümleme sonrasında banka satılarak yada tasfiye edilerek nispeten kısa bir süre içinde kapanmaktadır. Ancak 1994 öncesindeki kapanmalar dönemsel olarak ele alındığında, tedrici tasfiyenin 1950‟li yıllarda, infisahın 1930‟lu yıllarda kapanma yöntemi olarak öne çıktığı, bununla birlikte genele bakıldığında bankaların kapanma Ģekillerinin rastgele bir dağılım gösterdiği görülmektedir. Bu durumda bankaların kapanma 162

Ģekilleri 1994 sonrasında diğer dönemlere göre belirgin bir farklılık göstermekle beraber, 1994 yılı öncesi için bu sonuca varmak güçtür. Bu nedenle bu araĢtırmada ortaya atılan “Türkiye‟de kapanan bankaların tasfiye/kapanma yöntemleri de kapandıkları dönemlere göre farklılık göstermektedir” hipotezinin kısmen doğrulanmıĢ olduğunu söylemek mümkündür.

AraĢtırmada incelenen diğer ülkelerde de, kapanmaların kriz dönemlerinde anlamlı olarak arttığı görülmüĢtür. Ayrıca ülkelerin makro ekonomik kırılma devrelerinde de kapanmalar artmaktadır. Avrupa ülkeleri baĢta olmak üzere sorunlu bankalar kapatılmadan sistem içinde diğer bankaların katılımı ile çözümlenmekte, sistem içinde çözülemeyenler devletleĢtirilmektedir. Özellikle Avrupa‟da baĢta büyükler olmak üzere bankaların kapanması yoluna baĢvurulmadığı ve liberal ekonomik anlayıĢa uygun olmasa da, sermaye enjeksiyonu gibi doğrudan devlet yardımları ile bankaların sistemde tutulmaya çalıĢıldığı görülmektedir. ABD‟de ise bankalar büyük oranda yükümlülükleriyle beraber satılarak çözümlenmektedir. Ülkemizden farklı olarak hem Avrupa‟da, hem de ABD‟de rekabetin banka birleĢmelerine yol açtığı ve çok sayıda küçük bankanın yanı sıra, finansal zorluklar yaĢayan büyük bankaların da birleĢerek kapandığı söylenebilir.

5.2. ÖNERĠLER

Bankacılık tarihimizde özellikle Merkez Bankası bültenlerinin kapsamadığı veya sınırlı olduğu 1930 öncesinde kapanan bankalarla ilgili daha fazla araĢtırma yapılması gerekmektedir. Faaliyete geçip geçmediği dahi bilinemeyen, ancak önceki araĢtırmacıların Resmi Gazete, Ticaret Odası kayıtları ve Merkez Bankası Bültenlerinden varlığını bildikleri bir çok yerel banka ile ilgili faaliyetlerine ve kapanmalarına dair bilgilerin, bankaların kurulduğu il ve ilçelerdeki ticaret sicili arĢivlerinden ve diğer resmi kayıtlardan detaylı olarak araĢtırılması da yerinde olacaktır.

Merkez Bankası bültenlerindeki istatistiki veriler de, bankaların kendi bildirimleri ile sınırlı olup, bankaların sadece ana bilanço kalemlerinden oluĢmaktadır. Bu durum bankaların kapanmalarına yol açan mali sorunların rasyo analizleri ile incelenmesine olanak tanımamaktadır. Aynı durum TBB‟nin düzenli olarak yayınladığı 163 banka istatistikleri için de geçerlidir. Daha detaylı verilerin elde edilebildiği 1990 sonrasında ise, bilanço makyajları ve kasıtlı hatalı veriler nedeniyle yapılan mali analizler hatalı sonuçlar vermektedir. TMSF raporlarında bile 1990-2007 arasında kapanan banka bilançoları ancak, hataları mizanlarına ve istihbarati bilgilere göre düzeltilip durulaĢtırıldıktan sonra incelenebilmiĢtir. Bu nedenle kapanan bankaların yalnızca bilançoları değil, mizanları ve detaylı mali kayıtları, dönemin cari muhasebe sistemleri bilgisi dahilinde incelemeye muhtaçtır.

164

KAYNAKÇA

Açıkgöz, Ö. ve Özkan B. (2009). 1929 Dünya Ekonomik Buhranı ve Türkiye Ekonomisine Etkileri. Mevzuat Dergisi, Yıl:11, Sayı 136.

Akan, A ve Kılıç M. (2008). Banka Satın Almalarının Hedef Bankaların Performansına Olan Etkileri: Türk Bankacılık Sektörü Üzerinde Ampirik Bir ÇalıĢma. Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 10 / 3. 229-255

Akar C., ve Çiçek S. (2007).Türkiye‟de Bankacılık Sektörünün MerkezileĢmesi. Marmara Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi . Cilt 23 S.2 s.167-184

Akgüç, Ö. (1971). Cumhuriyet Döneminde Bankacılık Alanında Gelişmeler. Türkiye Bankalar Birliği Yayınları. Ankara:Tisa Matbaacılık.

Akgüç, Ö., (1975), Cumhuriyet Döneminde Bankacılık Alanında Gelişmeler, TBB Yayınları:71.

Akgüç, Ö. (1987). 100 Soruda Türkiye‟de Bankacılık. (Birinci Baskı). Ġstanbul: Gerçek Yayınevi.

Arıkan, R.(2007). Araştırma Teknikleri. (6.Baskı). Ankara: Asil Yayın Dağıtım.

Artun, T. (1983). ĠĢlevi, GeliĢimi, Özellikleri ve Sorunlarıyla Türkiye‟de Bankacılık. (2. Baskı). Ankara: Tekin Yayınevi.

AKP TBMM Grup BaĢkanlığı. (2006). AkĢehirin Ġl Olmasına Dair 07.03.2006/1115 Sayılı Yasa Teklifi. Web: 2.tbmm.gov.tr/d22/2/2-0746.pdf adresinden 01.11.2010 tarihinde alınmıĢtır.

ALC (Agri-Livestock Consultants Ltd) and WDC (World Development Consultants S.A.) , (Aralık 2006), Turkey Final Report: Fruit and Vegetables Sector. Web: sgb.tarim.gov.tr/ haber_ve.../Meyve_sebze_sektoru_raporu_TR.doc adresinden 12.01.2011 tarihinde alınmıĢtır.

Altay, N. O. (2002). Bankacılık Sektöründe Füzyonun Nedenleri, Uygulama Örnekleri ve Sonuçları. Banka,Mali ve Ekonomik Yorumlar, Yıl 39, Sayı 10.

Altay, N.O. (2010). Türkiye‟de Liberal Politikaların Bankacılık Sektörüne Etkileri (1847–1979). Ege Akademik Bakış, 10 (1) 319-350.

Altınok,, T. Ve Ġlseven N. (2004). Mevduat Güvencesi ve Türkiye. Maliye Finans Yazıları.Yıl 24, Sayı 86. S. 11-41.

Anonim. Karaman Kültür Ve Tarih AraĢtırmaları. Karamanda BakıĢ Dergisi, Mayıs-Haziran 2008 sayısı.

Asomedya, Türkiye‟de Bankacılık Ve Finans Krizleri. Web: http://www.aso.org.tr/kurumsal/ media/kaynak/TUR/asomedya/mart2001-ft.htm adresinden 05.05.2010 tarihinde alınmıĢtır.

165

Atalay, M. (1953). Bankacılığımız. Ankara: Akın Matbaacılık.

Atan, M. (2002). Risk Yönetimi Ve Türk Bankacılık Sektöründe Bir Uygulama. YayımlanmamıĢ Doktora Tezi. Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.

Bahadır F. (2007a). Anonim ġirketlerin Ġnfisahı Ve Tasfiyesi. Türk Hukuk Sitesi Kütüphanesi (elektronik kütüphane) Web:http://www.turkhukuksitesi.com sitesinden 15.02.2011 tarihinde alınmıĢtır.

Bahadır, F. (2007b). Türk Bankacılık Sektöründe Finansal Yeniden Yapılandırma Programları. Web: http://www. turkhukuksitesi.com/makale_707.htm adresinden 05.11.2010 tarihinde alınmıĢtır.

Bali, R.N. (1997) Bir Yahudi Mali ve Sosyal YardımlaĢma Kurumu: Dersaadet Küçük Ġstikrazat Sandığı. Tarih ve Toplum. S.160. sh:45-54.

Bank For International Settlements. Basel Committee on Banking Supervision. (2004). Bank Failures in Mature Economies. Working Paper No. 13

Baskıcı, M.M.. (2003). Osmanlı Anadolu’sunda Bankacılık:1880:1919. Ankara: SBF Yayın No: 590.

Baskıcı, M.M. (2007). 1938:Bekleyiş ve Endişe. Türkiye Cumhuriyeti Ġdare Tarihi AraĢtırması (TĠDATA Açıklamalı Yönetim Zamandizini Editör Güler B.A.) Ġçinde s. 895-978

BDDK, TMSF, HM ve TCMB ÇalıĢma Grubu. (Nisan2009). Krizden İstikrara Türkiye. Web: www.bddk.org.tr/websitesi/turkce /.../6313 Krizden_ Istikrara.pdf adresinden 05.04.2010 tarihinde alınmıĢtır.

BDDK. (2001a). Bankacılık Sektörü Değerlendirme Raporu. Web: bddk.org.tr/ WebSitesi/turkce/Raporlar/Finansal_Piyasalar_Raporlari/BDDK Doküman Merkezi.

BDDK. (2001b). Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı.Web: www.bddk.org.tr /WebSitesi/turkce/Raporlar/.../15279C8914BD.pdf adresinden 01.04.2011 tarihinde alınmıĢtır.

BDDK. (2001c). 09.07.2001 – 382 Sayılı Kurul Kararı. Web:http://www. bddk.org.tr/WebSitesi/turkce/Duyurular/ BDDK_Kurul_Kararlari/ adresinden 01.03.2011 tarihinde alınmıĢtır.

BDDK. (2006). 01.11.2006 . Bankaların Kurumsal Yönetim Ġlkelerine ĠliĢkin Yönetmelik. Web:http://www. bddk.org.tr /WebSitesi/turkce/Duyurular/ BDDK_Kurul_Kararlari/ adresinden 01.04.2011 tarihinde alınmıĢtır.

BDDK. (2006) Bankaların Sermaye Yeterliliğinin Ölçülmesine ve Değerlendirilmesine ĠliĢkin Yönetmelik. (01.11.2006 tarih ve 26333 Sayılı RG) BDDK, Risk Yönetimi Ve Gözetim Teknikleri Dairesi (2003) Bankaların Risklilik Düzeyinin Değerlendirilmesine İlişkin Açıklama Web:http://www.bddk.org.tr/WebSitesi/turkce/ Mevzuat/Bankacilik_Kanununa_Iliskin_Duzenlemeler/Bankacilik_Kanununa_Iliskin_Duzenle meler.aspx adresinden 05.04.2011 tarihinde alınmıĢtır.

Binay, ġ ve Kunter, K. (1998). Mali LiberalleĢmede Merkez Bankası‟nın Rolü. TCMB, TartıĢma Tebliğ:9803

166

Boratav, K. (2005). Türkiye İktisat Tarihi 1908-2002. (9. Baskı). Ankara: Ġmge Yayınevi.

BYDK. (1978) Anadolu Bankası A.Ş. 1977 Yılı Raporu. BYDK Yayın No:134.

Buğday Bankası A.ġ. (1961) 1960 Altıncı Hesap Yılı. Ġstanbul.

Can, S. (2 Aralık 2009). Zonguldak Tarihi: Zonguldak Konusunda Bilinenler Ve Unutulanlar Üzerine Bir Kaç Rakam. Web: http:/ haberzonguldak2.com/yazarlar/.../ ZonguldakTarihi _SC07.htm adresinden 5 Mart 2011 tarihinde alınmıĢtır.

Cihangir, M. (2004). Türkiye‟de Banka BirleĢmeleri Ve BirleĢen Bankaların Verimlilik Ve Etkinliğinin Ölçülmesi Üzerine KarĢılaĢtırmalı - Uygulamalı Bir Ġnceleme, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Web: http//www. acikarsiv.ankara.edu.tr/ browse/203/491.pdf adresinden 05.04.2011 tarihinde alınmıĢtır.

Çeçen, A.A. (1996). Türkiye’de Ekonomik Büyüme Yapısal Dönüşüm ve Kriz. (3 Baskı). Ġstanbul:Egemen Yayınları.

Çelik, F. (2001). Türk Bankacılığında Risk Yönetimi Yönetmeliği Dönemi ve Piyasa Riski Ölçüm Metodları. İktisat Dergisi, Eylül Sayısı.

Çınar, T. (2007). 1932: Temmuz Kararları Çerçevesinde Planlamaya Geçiş. Türkiye Cumhuriyeti Ġdare Tarihi AraĢtırması (TĠDATA Açıklamalı Yönetim Zamandizini Editör Güler B.A. ) Ġçinde. s.303-412. Ankara Üniversitesi Basımevi.

Çiner ,C.U. 1946: “Demokrasi”ye Kavuşma. Türkiye Cumhuriyeti Ġdare Tarihi AraĢtırması (TĠDATA Açıklamalı Yönetim Zamandizini Editör Güler B.A.) Ġçinde. S:701-848.

CoĢar,N. (1995). Türkiye’de Devletçilik. Ġstanbul: Bağlam Yayınları.

CoĢar, N. (1999). Geçmişten Geleceğe Demirbank. Ġstanbul:Demirbank.

Demirgüç-Kunt, A. ve Kane E., (2001) “Deposit Insurance around the Globe: Where Does It Work?”, Web: www.worldbank.org/research/interest/confs/upcoming/../final July0.pdf adresinden 11.06.2009 tarihinde alınmıĢtır.

Dik, E. (2008). 1948: Marshall Planıyla “Hür Dünya”ya Giriş. Türkiye Cumhuriyeti Ġdare Tarihi AraĢtırması (TĠDATA Açıklamalı Yönetim Zamandizini Editör Güler B.A.) Ġçinde. S:947-1060.

Dikkaya, M, ÖzyakıĢır, D. ve Üzümcü A.(2008). Türkiye’nin Ekonomi Politiği, (1923-2007). Ankara: Orion Kitabevi.

Dinçer, A.(2006). Bankacılık Sektöründe Konsolidasyon, Ülke Deneyimleri ve Türkiye Ġçin Öneriler .DPT Uzmanlık Tezi. DPT Yayın No:2697. Web: http://ekutup.dpt.gov.tr /banka /dincera/konsolid.pdf adresinden 10.12.2010 tarihinde alınmıĢtır.

Doğru,H. (1990). EskiĢehir Çiftçi Bankası. Eskişehir Anadolu Üniversitesi İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt: VIII, Sayı: 1-2, 267-282.

Doğruel, F.ve Doğruel, A. S. (2005). Türkiye’de Enflasyonun Tarihi. Ankara:TCMB- Tarih Vakfı Yayını.

167

Duru C, Turan K. ve Öngeoğlu, A. (1982). Atatürk Dönemi Maliye Politikası. Ankara:Tisa Matbaacılık.

Ege, Ġ. (2008). Türkiye‟de 1923-1930 Döneminde Ulusal Bankacılık Hareketi ve Mersin Ticaret Bankası. Mersin Sempozyumu. 936-944.

Erdogan, N. (2002). Dünya ve Türkiye’de Finansal Krizler. Ankara: YaklaĢım Yayınları.

Erdönmez, P.A. (2005).Avrupa Bankacılık Sektöründe Piyasa GeliĢmeleri. Bankacılar Dergisi, Sayı 55, 93-106.

Erdönmez, P.A. (2009). Küresel Kriz ve Ülkeler Tarafından Alınan Önlemler Kronolojisi. Bankacılar Dergisi, Sayı 68, 85-101.

Erem, F. (1969). Bankalar Hukukumuza Genel BakıĢ.Türkiye Bankacılığının BaĢlıca Sorunları Semineri (23-30 Mayıs 1968). Türkiye Ekonomi Kurumu Ġktisadi AraĢtırmalar Enstitüsü. (s.157-163) Ankara: BaĢnur Matbaası.

Erkan, H., Yetkin, S., Yıldırır, Ö., Gökdemir, O. ve Altay, N.O.(1993). Milli Aydın Bankası T.A.Ş. Tarişbank Tarihi. Ġzmir: Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı.

Eroğlu N. ve Eroğlu Ġ. (2009), IMF –Türkiye ĠliĢkileri ve 20. Stand-By Müzakereleri Üzerine Bir Değerlendirme KMU İİBF Dergisi, Yıl:11 Sayı:17. Web: iibfdergi.kmu.edu.tr /userfiles/file/aralık2009/124-146.pdf adresinden 05.10.2010 tarihinde alınmıĢtır.

Eroğuz Ö. (1969). Türkiye‟de Yatırım Bankacılığı. Türkiye Bankacılığının BaĢlıca Sorunları Semineri 28-30 Mayıs 1968 içinde. Ankara:BaĢnur Matbaası

Eski, M. (2004). Kastamonu Bankası T.A.Ş. Ankara: Önder Matbaacılık.

FDIC. (2011). Failed Bank List. Web: http://www.fdic.gov/bank/individual /failed/ banklist.html adresinden 23.05.2011 tarihinde alınmıĢtır.

Fecht F. and Wagner W. (2007) The Marketability Of Bank Assets And Managerial Rents: Ġmplications For Financial Stability, Discussion Paper Series 2: Banking And Financial Studies No 12, Web: www.bundesbank.de/download /bankenaufsicht/.../200712dkp_b_.pdf adresinden 05.04.2011 tarihinde alınmıĢtır.

Göynük Sanayi ve Kredi Bankası Anonim Ortaklığı Ana SözleĢmesi. (1955). Göynük Sanayi ve Kredi Bankası. Ġstanbul:Pulhan Matbaası.

Güler A.I.K. (2005). Türkiye’de 2000 Yılı Finansal Krizinde El Konulan Bankalarda Mali Yapı Araştırması .YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi Süleyman Demirel Üniversitesi ĠĢletme Bölümü

Hatiboğlu, Z. (1968). 28 -30 Mayıs 1968,Türkiye Ekonomisinde Bankacılığın Yeri ve Problemleri, Türk Bankacılığı’nın Başlıca Sorunları Semineri, Ankara: BaĢnur Matbaası

Himmetoğlu, B. (2005). 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu Paneli. Bankacılar Dergisi. S.55. s:50- 87

168

Ġktisat Vekâleti Ticaret Umum Müdürlüğü ġirketler ve Sigortalar Müdüriyeti.1933. KırĢehir Ticaret Bankası Türk Anonim ġirketi Esas Mukavelenamesi. KırĢehir: V. Matbaası

Ġnan, S. (2005). Yerelden Ulusala Bir Bankanın Serencamı: Denizli Ġktisat Bankası (1928-2001). Toplumsal Tarih, Sayı: 138 (Haziran 2005) s.78-82.

Ġnceler, H. (2006).1923 İle 1950 Yılları Arası Hükümet Programlarının Niğde’deki Yerel Yansıması. YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi. Niğde Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Kalfa, C. (2007). 1933: Planlamada Sümerbank Modeline Geçiş. Türkiye Cumhuriyeti Ġdare Tarihi AraĢtırması (TĠDATA Açıklamalı Yönetim Zamandizini Editör Güler B.A.) Ġçinde. S: 413-520.

Karasar, N. (2008). Bilimsel Araştırma Yöntemi. (18. Baskı). Ankara: Nobel Yayınları.

Karacan , A.Ġ. (1996), Bankacılık ve Kriz. Ġstanbul: Tütünbank.

Kazgan, G. (2004). Tanzimat’tan 21. Yüzyıla Türkiye Ekonomisi. Ġstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları.

Kazgan, G. (2007). Türkiye’de Ekonomik Krizler: (1929-2001) Nedenleri ve Sonuçları Üzerine Karşılaştırmalı Bir İrdelem, 25-26-27 Eylül, DEGEV-Türkiye ĠĢ Bankası. Web: www.kazgan bilgi.edu.tr/docs/Turkiye.doc adresinden 10.01.2011 tarihinde alınmıĢtır. Kelkitlioğlu, M. (2001). Hortum, Egebank Nasıl Soyuldu?. Ġstanbul:Metis Yayınları.

Kenneth, K and Spiegel M.M..1999. The Role of Relative Performance in Bank Closure Decisions. Working Papers in Applied Economic Theory. 99-07, s: 1-26. Federal Reserve Bank of San Francisco.

Kepenek, Y ve Yenitürk, N(1994). Türkiye Ekonomisi. Ankara:Remzi Kitabevi.

Keskin, N.E. (2007). 1930:Muhalefet ve Belediyeler Yılı. Türkiye Cumhuriyeti Ġdare Tarihi AraĢtırması (TĠDATA Açıklamalı Yönetim Zamandizini Editör Güler B.A.) Ġçinde. S:107-228.

Kılıç, M ve Akın, A. (2008). Banka Satın Almalarının Hedef Bankaların Performansına Olan Etkileri: Türk Bankacılık Sektörü Üzerinde Ampirik Bir ÇalıĢma. Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 10 / ,. 229-255.

Kibritçioğlu, A. (2001). Türkiye'de Ekonomik Krizler ve Hükümetler, 1969-2001. Yeni Türkiye Dergisi. Yıl: 7, Sayı 41, s. 174-182.

KocabaĢoğlu, U. (2001). Türkiye İş Bankası Tarihi. Ġstanbul: Acar Matbaası.

Kuyucak, H. A. (1942). Para ve Banka-Cilt II Bankacılık. Ankara: Maarif Matbaası.

Mâliye Bakanlığının bir yazısını Tarhan mahkemede reddetti. (20 Eylül 1960) Milliyet, s.15.

Muhabank. (20 Aralık 1949). Genel Müdür Nazif Ġnan Ġmzalı Müteferrik Mektup. Ankara.

Muhabank. (1949). Türkiye Eski Muharipler Bankası A. O. Ana Sözleşmesi. Ankara: BaĢbakanlık Devlet Matbaası. 169

Oktar, S. ve Varlı A. (2009). Ġttihat ve Terakki Dönemi‟nin Ulusal Bankası: Osmanlı Ġtibar-ı Milli Bankası. Marmara Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, Cilt:27 Sayı 2, s:01-20

Orhaner, E. (2007). Kamu Maliyesi. 4. Baskı. Ankara: Siyasal Kitabevi.

Öçal T. Ve Çolak, Ö.F. (1988). Para-Banka. Ankara: Ġmge Yayınları. . Ökçün, A. G. (1971). Türkiye İktisat Kongresi 1923 - İzmir, Ankara: A.Ü.S.B.F. Yayınları.

Ökçün, A.G. (1997). 1909-1930 Yılları Arasında Anonim ġirket Olarak Kurulan Bankalar. İktisat tarihi Yazıları, 213-278. Ankara: SPK Yayınları No:58.

Öztrak,ġ. (2002). Bankaların ve Özel Finans Kurumlarının İflası. http://www.bddk.org.tr /WebSitesi/turkce/Raporlar/Sunumlar/Sunumlar.aspx. adresinden 20.06.2010 tarihinde alınmıĢtır.

Palamut, M.E. ve Giray, F. (2001). Cumhuriyetten Günümüze YaĢanan Mali Krizler ve Uygulanan Politikalar. Yeni Türkiye, 41 (7), (Eylül-Ekim 2001), 20-34.

Palombo, L. (1997). Banka BirleĢmeleri ve Satın Almaları. Bankacılar Dergisi, Sayı 20.

Palubinskas, G.T. and Stough, R.R. (1999). Common Causes of Bank Failures in Post- Communist Countries. George Mason University The Institute of Public Policy

Pamuk, ġ. (2007), Osmanlı‟dan Cumhuriyet‟e KüreselleĢme, Ġktisat Politikaları ve Büyüme, Ġstanbul ĠĢ Bankası Kültür Yayınları.

Parasız, Ġ. (1998). Türkiye Ekonomisi 1923’ten Günümüze İktisat ve İstikrar Politikaları. Bursa: Ezgi Kitapevi.

Parasız, Ġ. (2003). Türkiye Ekonomisi-1923’den Günümüze İktisat ve İstikrar Politikaları. Bursa: Ezgi Kitabevi

Parasız, Ġ. ( 2005 ). Para, Banka ve Finansal Piyasalar.(8. Baskı). Ġstanbul: Eski Kitabevi

Pıçak,M. (2010). Planlı Kalkınma Dönemi Türkiye Ġhracat Politikaları Üzerine Bir Değerlendirme. Mevzuat Dergisi, Yıl 12, S.8. Web: http://www.mevzuatdergisi com/2010/04a/02.htm adresinden 13 Eylül 2010 tarihinde alınmıĢtır.

Rothbard, M.N. (2002). A Hıstory of Money and Bankıng in The Unıted States: The Colonıal Era To Worldwar II. Auburn Ab: Old World Prints.

Sabır, H. (2006). Atatürk‟ün Ekonomi AnlayıĢı, Sayıştay Dergisi, Sayı:62.

Sarısır S. (2009). Cumhuriyetin Ġlk Yıllarında Yerel Bankacılık GiriĢimleri: Niğde Örneği. TÜBAR, 26, Güz, (199-211).

Silier, Oya. (1973). 1923-1935 döneminde Türkiye’de Bankalar ve Bankacılık, Türkiye Ġktisat Tarihi Semineri. Ankara.

Suadiye, G. (2006). Banka Başarısızlıkları ve Bankacılık Düzenlemeleri: IMKB’de Işlem Gören Türk Ticaret Bankalarının Başarısızlık Olasılığının Tahmini, YayımlanmamıĢ Doktora Tezi Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.

170

ġafak, E. (1994). 70 Yıllık Tütünbank. Ġzmir: Türk Tütüncüler Bankası A.ġ.

ġahinkaya, S.(2002) Devlet Sanayi ve ĠĢçi Yatırım Bankası‟ndan Türkiye Kalkınma Bankası‟na: 1975-2001 Döneminde Kurumsal Yapıdaki Temel DönüĢümler Üzerine DüĢünceler ve Bazı Öneriler. ODTÜ 6. Ekonomi Kongresi. Web:http// www.econ.utah.edu /~ehrbar/erc2002/pdf/P139.pdf adresinden 01.05.2011 tarihinde alınmıĢtır,

ġener S. (2004). Ġkinci Dünya SavaĢı Yıllarında Türkiye‟de Tarım Politikası ArayıĢları. Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, (7), 73-92.

TaĢcıoğlu, A. (1998). Cumhuriyet Dönemi Bankalar Kanunlari Ve İlgili Yasal Düzenlemeler. Ġstanbul: Bankalar Birliği Yayınları No:208.

TBB Bankacılık AraĢtırma Grubu. (1997). Banka Birleşmeleri ve Satın Almaları. Web: www.tbb.org.tr/Dosyalar/Arastirma_ve_Raporlar/banka.doc adresinden 30.05.2011 tarihinde alınmıĢtır.

TBB. (2008). 50 yılında TBB ve Türkiyede Bankacılık Sistemi (1958-2007). elektronik kitap. Web: www.tbb.org.tr/Dosyalar/Yayinlar/Dokumanlar/tbb50yil.pdf adresinden 01.03.2011 tarihinde alınmıştır.

TBB, (2010a) Cumhuriyet Dönemi Bankalar Kanunları ve Ġlgili Yasal Düzenlemeler, www.tbb.org.tr/tr/Duzenlemeler/Bankacilik_Kanunlar.aspx adresinden 05 Nisan 2010 tarihinde alınmıĢtır.

TBB, (2010b) Türkiye‟de Faaliyet Gösteren Bankalar, www.tbb.org.tr/ Dosyalar/userfiles/.. ./Faaliyet%20Gösteren%20Bankalar-.xls adresinden 06 Kasım 2010 tarihinde alınmıĢtır.

T.B.M.M. (1979). 7129 Sayılı Bankalar Kanununun Bazı Maddelerinin DeğiĢtirilmesine ĠliĢkin Kanun Hükmünde Kararname Tasarısı: Genel Gerekçe. (17. Dönem TBMM Zabıt Ceridesi S: 276)

T.B.M.M. (1958). 7129 sayılı Bankalar Kanunu Esbabı Mucibe. (XI. Devre TBMM Zabıt Ceridesi S: 121)

T.B.M.M. (1936). 2999 sayılı Bankalar Kanunu Esbabı Mucibe. (V. Devre TBMM Zabıt Ceridesi S: 204) T.C. BaĢbakanlık Hazine MüsteĢarlığı. (2001). IMF‟ye Hitaben 3 Mayıs 2001 Tarihli Niyet Mektubu. Web:http://www.tcmb.gov.tr/yeni/iletisimgm/IMFniyet.html adresinden 03.03.2011 tarihinde alınmıĢtır.

T.C. BaĢbakanlık Hazine MüsteĢarlığı. (2001). IMF‟ye Hitaben 9 Temmuz 2001 Tarihli Niyet Mektubu. Web:http://www.tcmb.gov.tr/yeni/iletisimgm/IMFniyet.html adresinden 03.03.2011 tarihinde alınmıĢtır.

T.C. BaĢbakanlık Hazine MüsteĢarlığı. (2001). IMF‟ye Hitaben 18 Aralık 2000 Tarihli Niyet Mektubu. Web:http://www.tcmb.gov.tr/yeni/iletisimgm/IMFniyet.html adresinden 03.03.2011 tarihinde alınmıĢtır.

T.C. BaĢbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu. (1968). Tasfiye Halinde Tutum Bankası Türk A.Ş. 1967 Yılı Raporu. Ankara: Ege Matbaası.

T.C. BaĢbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu. (1986) Tasfiyesi Tamamlanan Tutum Bankası Türk A.Ş. 1986 Yılı Raporu. BYDK Yayın No: 102. 171

Tekfenbank‟ın 5 Yıllık Planı Capital Online / 01 ġubat 2002 Cuma Web:http://proje.capital. com.tr/ tekfenbankin-5-yillik-plani-haberler/ 16133.aspx adresinden 17 Mayıs 2011 tarihinde alınmıĢtır.

TMSF(1). 2009. Raf Temizliği Raporlar, BankEkspres. Web: http://www.raftemizligi.com/ ekitap/view.php?id=1 14 Mayıs 2010‟da alınmıĢtır.

TMSF(2). 2009. Raf Temizliği Raporları, BankKapital. Web: http://www.raftemizligi.com/ ekitap/view.php?id=2 14 Mayıs 2010‟da alınmıĢtır.

TMSF(3). 2009. Raf Temizliği Raporları, Bayındırbank. Web: http://www.raftemizligi.com/ ekitap/view.php?id=3 14 Mayıs 2010‟da alınmıĢtır.

TMSF(4). 2009. Raf Temizliği Raporları, Demirbank. Web: http://www.raftemizligi.com/ ekitap/view.php?id=4 14 Mayıs 2010‟da alınmıĢtır.

TMSF(5). 2009. Raf Temizliği Raporları, Egebank. Web: http://www.raftemizligi.com/ ekitap/view.php?id=5 14 Mayıs 2010‟da alınmıĢtır.

TMSF(6). 2009. Raf Temizliği Raporları, Egsbank. Web: http://www.raftemizligi.com/ ekitap/view.php?id=6 14 Mayıs 2010‟da alınmıĢtır.

TMSF(7). 2009. Raf Temizliği Raporları, Esbank. Web: http://www.raftemizligi.com/ ekitap/view.php?id=7 14 Mayıs 2010‟da alınmıĢtır.

TMSF(8). 2009. Raf Temizliği Raporları, Etibank. Web: http://www.raftemizligi.com/ ekitap/view.php?id=15 14 Mayıs 2010‟da alınmıĢtır.

TMSF(9). 2009. Raf Temizliği Raporları, İktisat Bankası. Web: http://www.raftemizligi.com/ ekitap/view.php?id=16 14 Mayıs 2010‟da alınmıĢtır.

TMSF(10). 2009. Raf Temizliği Raporları, İmar Bankası. Web: http://www.raftemizligi.com/ ekitap/view.php?id=24 14 Mayıs 2010‟da alınmıĢtır.

TMSF(11). 2009. Raf Temizliği Raporları, Impexbank. Web: http://www.raftemizligi.com/ ekitap/view.php?id=25 14 Mayıs 2010‟da alınmıĢtır.

TMSF(12). 2009. Raf Temizliği Raporları, Interbank. Web: http://www.raftemizligi.com/ ekitap/view.php?id=24 14 Mayıs 2010‟da alınmıĢtır.

TMSF(13). 2009. Raf Temizliği Raporları, Kentbank. Web: http://www.raftemizligi.com/ ekitap/view.php?id=18 14 Mayıs 2010‟da alınmıĢtır.

TMSF(14). 2009. Raf Temizliği Raporları, Marmarabank. Web: http://www.raftemizligi. com/ ekitap/view.php?id=21 14 Mayıs 2010‟da alınmıĢtır.

TMSF(15). 2009. Raf Temizliği Raporları, Pamukbank. Web: http://www.raftemizligi.com/ ekitap/view.php?id=19 14 Mayıs 2010‟da alınmıĢtır.

TMSF(16). 2009. Raf Temizliği Raporları, Sitebank. Web: http://www.raftemizligi.com/ ekitap/view.php?id=8 14 Mayıs 2010‟da alınmıĢtır.

TMSF(17). 2009. Raf Temizliği Raporları, Sümerbank. Web: http://www.raftemizligi.com/ ekitap/view.php?id=9 14 Mayıs 2010‟da alınmıĢtır. 172

TMSF(18). 2009. Raf Temizliği Raporları, Tarişbank. Web: http://www.raftemizligi.com/ ekitap/view.php?id=10 14 Mayıs 2010‟da alınmıĢtır.

TMSF(19). 2009. Raf Temizliği Raporları, Toprakbank. Web: http://www.raftemizligi.com/ ekitap/view.php?id=20 14 Mayıs 2010‟da alınmıĢtır.

TMSF(20). 2009. Raf Temizliği Raporları, Türk Ticaret Bankası. Web: http://www.raftemizligi.com/ ekitap/view.php?id=11 14 Mayıs 2010‟da alınmıĢtır.

TMSF(21). 2009. Raf Temizliği Raporları, TYTbank. Web: http://www.raftemizligi.com/ ekitap/view.php?id=23 14 Mayıs 2010‟da alınmıĢtır.

TMSF(22).2009. Raf Temizliği Raporları, Ulusalbank. Web: http://www.raftemizligi.com/ ekitap/view.php?id=12 14 Mayıs 2010‟da alınmıĢtır.

TMSF(23).2009. Raf Temizliği Raporları, Yaşarbank. Web: http://www.raftemizligi.com/ ekitap/view.php?id=12 14 Mayıs 2010‟da alınmıĢtır.

TMSF(24).2009. Raf Temizliği Raporları, Yurtbank. Web: http://www.raftemizligi.com/ ekitap/view.php?id=12 14 Mayıs 2010‟da alınmıĢtır.

TMSF, (2010). 2009 Faaliyet Raporu, www.tmsf.org.tr/documents/reports/tr. adresinden 05 Nisan 2010 tarihinde alınmıĢtır.

Turan, M. (2007). 1934: Devletçilik İçin Örgütlenme Yılı. Türkiye Cumhuriyeti Ġdare Tarihi AraĢtırması (TĠDATA Açıklamalı Yönetim Zamandizini Editör Güler B.A.) Ġçinde. S: 521-616.

Turgut, A. (2007. Türleri, Nedenleri ve Göstergeleri ile Finansal Krizler. TÜHİS İş Hukuku ve İktisat Dergisi . Cilt: 20, Sayı: 4 – 5, s.35-56.

Türkbank (1996). Kuruluşundan Bugüne Türkbank. Ġstanbul:Türkbank Yayınları.

Türkiye BirleĢik Tasarruf ve Kredi Bankası. (1959). Türkiye Birleşik Tasarruf ve Kredi Bankası Anonim Şirketi Esas Mukavelenamesi. (1. Baskı). Ġstanbul:Becid Basımevi.

Tezel Y. S. (1986). Cumhuriyet Döneminin İktisadi Tarihi (1923-1950). (2. Baskı). Ankara: Yurt Yayınları.

Uysal, E.U. (2009). Operasyonel Risk Yönetiminde Senaryo Analizi. Bankacılar Dergisi. S.69. 73-85.

Yahyaoğlu, G. (2010). Bankacılıkta Risk Yönetimi, Hukuki Net, http://www.hukuki . net/hukuk/index.php? article=3443 adresinden 01.02.2011 tarihinde alınmıĢtır.

Yardımcıoğlu, M., Genç G. (2009). Banking and Financial Crisis in Turkey From 1929 To 2007. Journal Of International Business Research, Vol:8 No: 2 P:1-21.

Yayla, M. 2006. Türk Bankacılık Sektöründe YoğunlaĢma ve Rekabet www.bddk.org.tr/ websitesi/turkce /Raporlar/BDDK.../3888makale2.pdf daresinden 01.03.2011 tarihinde alınmıĢtır.

173

Yayla, M., Kaya Y.T. ve Ekmen Ġ. (Eylül 2005). Bankacılık Sektörüne Yabancı GiriĢi: Küresel GeliĢmeler ve Türkiye. Web: www.bddk.org.tr /websitesi/turkce/Raporlar /.../13012005-6.pdf adresinden 05.04.2010 tarihinde alınmıĢtır.

Yıldırım, K. (2009). Osmanlı’da Milli İktisat Düşüncesi; Gelişimi ve Sonuçları. International Davraz Congress, 14 Eylül 2009, Isparta. www. idc.sdu.edu.tr/tammetinler /kalkinma/ kalkinma53.pdf adresinden 11.09.2010 tarihinde alınmıĢtır.

Yıldırım, O. (2004). Türk Bankacılık Sektörünün Temel Sorunları ve Sektörde YaĢanan Mali Riskler. Web: www.econturk.org/Turkiyeekonomisi/oguzbanka.doc adresinden 05.04.2010 tarihinde alınmıĢtır.

Yılmaz, N. (2007). 1930-1946 Döneminde Türk Bankacılık Tarihi.YayımlanmamıĢ Doktora Tezi. Ġstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Yüzgün, A. (1982). Cumhuriyet Dönemi Türk Banka Sistemi : 1923-1981. Ġstanbul: Der Yayınevi.

Zarakolu, A. (1973). Cumhuriyetin 50. Yılında Memleketimizde Bankacılık. (1. Baskı). Ankara: TBB Yayınları (No: 61).

Zarakolu, A. (1973b). Memleketimizde Kanuni KarĢılıklar Politikası ve Kredi Dağılımı. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi , Cilt 30, Sayı 1-4.