21-23 Kasım 2014 BİLDİRİLER II

Total Page:16

File Type:pdf, Size:1020Kb

21-23 Kasım 2014 BİLDİRİLER II ULUSLARARASI ÜSKÜDAR SEMPOZYUMU VIII 21-23 Kasım 2014 BİLDİRİLER II ULUSLARARASI ÜSKÜDAR SEMPOZYUMU VIII KOORDİNATÖR DR. COŞKUN YILMAZ BİLİM KURULU PROF. DR. M. ÂKİF AYDIN PROF. DR. ERHAN AFYONCU PROF. DR. ALİ AKYILDIZ PROF. DR. M. FATİH ANDI PROF. DR. SABAHATTİN AYDIN PROF. DR. AHMET EMRE BİLGİLİ PROF. DR. ARİF BİLGİN PROF. DR. İDRİS BOSTAN PROF. DR. Ş. TUFAN BUZPINAR PROF. DR. COŞKUN ÇAKIR PROF. DR. ÇİÇEK DERMAN PROF. DR. FERİDUN M. EMECEN PROF. DR. HALİS YUNUS ERSÖZ TURHAN KAÇAR PROF. DR. İSMAİL E. ERÜNSAL PROF. DR. MEHMET İPŞİRLİ PROF. DR. ZEKERİYA KURŞUN PROF. DR. RAŞİT KÜÇÜK PROF. DR. ÜMİT MERİÇ PROF. DR. FAHRİ OVALI PROF. DR. SAADETTİN ÖKTEN PROF. DR. NİHAT ÖZTOPRAK PROF. DR. İSKENDER PALA PROF. DR. MUSTAFA İSMET UZUN DÜZENLEME KURULU DR. COŞKUN YILMAZ PROF. DR. MUSTAFA S. KÜÇÜKAŞCI DOÇ. DR. CENGİZ TOMAR DR. UĞUR DEMİR MEHMET MAZAK YÜRÜTME KURULU ZEKİ BIYIK SEDAT AYYILDIZ CENGİZ KAHRAMAN GÜLSÜM İSMAİLOĞLU ULUSLARARASI ÜSKÜDAR SEMPOZYUMU VIII Yayın Kurulu Prof. Dr. Mehmet Âkif Aydın / Dr. Coşkun Yılmaz Prof. Dr. Mehmet İpşirli / Prof. Dr. Ahmet Emre Bilgili Prof. Dr. Erhan Afyoncu / Prof. Dr. Mustafa S. Küçükaşcı Prof. Dr. Halis Yunus Ersöz İmla ve Tashih Yrd. Doç. Dr. Ahmet Karataş Fotoğraf Üsküdar Belediyesi / SMEY Kenan Koca / A. Bilal Arslan / A. Fatih Yılmaz M. Esat Coşkun / Tebliğ Sahipleri Tasarım SMEY Grafik Uygulama Ender Boztürk Renk Ayrımı Bülent Avnamak Baskı Cilt Dörtbudak Yayınları Mecidiyeköy Mah. Kervangeçmez Sk. İnci Apt. Şişli/İst. İstanbul 2015 ISBN 978-605-84934-9-0 (Tk) ISBN 978-605-9719-00-1 (1.c) Telif Hakları Üsküdar Belediyesi’ne aittir. ÜSKÜDAR BELEDİYESİ Mimar Sinan Mah. Hakimiyet-i Milliye Cad. No: 35 Üsküdar/İstanbul Tel. +90 (216) 531 30 00 • +90 (216) 531 31 03 www.uskudar.bel.tr ULUSLARARASI ÜSKÜDAR SEMPOZYUMU VIII 21-23 Kasım 2014 B İ LDİ R İ LER C İ LT II EDİTÖRLER DR. COŞKUN YILMAZ DOÇ. DR. CENGİZ TOMAR DR. UĞUR DEMİR İ çindekiler TARİ H İ Ş AHSİ YETLER 13-23 Üsküdar’ın “Aziz”inde Bir Osmanlı Sadrıazamı Sultanzâde Mehmed Paşa Feridun M. Emecen 25-91 Hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi’nin Terekesi Coş kun Yı lmaz 93-109 Beylerbeyi Sarayında Seçkin Bir Konuk: İmparatoriçe Eugenie Ali Ş ükrü Çoruk 111-125 Üsküdar Sultanisi Muallimi Bestekâr Rahmi Bey (1865-1924) Talip Mert 127-141 Üsküdar Şerifler Köşkü Sakinleri Prof. Dr. Mustafa S. Küçükaş c ı 143-167 Cumhuriyet’in Başında Üsküdar’da Bir Hintli İlim, Fikir ve Devlet Adamı Ubeydullah Sindî’nin İstanbul Günleri Abdulhamit Birı ş ı k 7 169-173 Sovyet Resrepsiyasının Kurbanı, Çamlıca Kız Lisesi Mezunu Nafie Abid Hanım Aynur Gazanferkı z ı 175-183 Burhan Felek’in Üsküdar’ı Beş ir Ayvazoğ lu 185-191 Üsküdarlı Bir Beyefendi: Lem’î Atlı Refik Hakan Talu 193-201 Üsküdar’ın İlk Müftülerinden Hafız Hilmi Akkuş (1883-1950) Kâmil Büyüker 203-215 Osmanlı ve Türkiye Müzik Kültüründe Bir Üsküdarlı: Osman Zeki Üngör Seyit Yöre 217-237 İstanbul/Üsküdar Medeniyetinden Etkin Bir İz Muallim Abdullah Mâhir İz Mustafa İ smet Uzun 239-245 Ahmed Yüksel Özemre’de İnsân-ı Kâmil Arayışı Ahmed Güner Sayar S İ YASİSOSYAL ve EKONOMİ K HAYAT 249-265 XVII. Yüzyılda Üsküdar’da İşlenen Bazı Suçlar Mustafa Akkaya 267-283 Kölelerin Kaçmaya Çalıştıkları Mekân Üsküdar (XVI-XVIII. Yüzyıllar) Zübeyde Güneş Yağ c ı 285-297 Köprülüzâde Hâfız Ahmed Paşa’nın Kuzguncuk’taki Vakıfları Yusuf Sağ ı r 8 299-325 Kefâlet Defterlerine Göre XVIII. Yüzyıl Sonlarında Üsküdar’da Gıda Maddesi Üreten / Satan Esnaf Arif Bilgin 327-345 Üsküdar’da Yeni Valide Cami Evkafı’nın H. 3 C 1135 – 14 C 1136 / M. 11.03.1723 – 10.03.1724 Tarihleri Arasında Bir Yıllık Muhasebe Bilançosu Kadir Arslanboğ a 347-371 Nüfus Defterlerine Göre Üsküdar Esnafı (1827-1856) Hamit Pehlivanlı 373-389 XVIII. Yüzyılda Üsküdar Esnafının Meslekî İhlalleri ve Uygulanan Yaptırımlar Mehmet Demirtaş 391-423 Tasfiye Talepnamelerine Göre Üsküdar Kazasına İskân Edilen Mübadillerin Memleketleri ve İskân Edildikleri İdari Birimler Necat Çetin Hakan Yaş ar 425-447 Üsküdar Nüfusun Coğrafi Kökeni Üzerine Bir Araştırma Cemalettin Ş ahin 449-459 Tek Parti Devri’nin Sonlarında CHP Üsküdar Teşkilatı Fahri Sakal 461-525 Genel ve Yerel Seçim Sonuçları Temelinde Üsküdar’ın Siyasi Yapısının Sosyolojik Analizi D. Ali Arslan Mustafa Çağ layandereli Gülten Arslan 527-539 Belediyelerin Sosyal Politikadaki Rolü ve Yeni Arayışlar: Üsküdar Örneği Halis Yunus Ersöz 541-549 Üsküdar’da Yaşlanmak Ş erif Esendemir 9 TARİHİ ŞAHSİYETLER Feridun M. Emecen Refik Hakan Talu Coşkun Yılmaz Kâmil Büyüker Ali Şükrü Çoruk Seyit Yöre Talip Mert Mustafa İsmet Uzun Abdulhamit Birışık Ahmet Güner Sayar Aynur Gazanferkızı Beşir Ayvazoğlu ÜSKÜDAR’IN “AZİZ”İNDE BİR OSMANLI SADRIAZAMI SULTANZÂDE MEHMED PAŞA PROF. DR. FERİ DUN M. EMECEN İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Üsküdar, tarihi İstanbul’un bugün olduğu gibi bizatihi kendisiyle bağlantılı bir parçası, semti olarak görülmez. Burası sur içi kenti ifade eden İstanbul’dan farklı bir kasaba olarak tarih boyunca gelişim göstermiştir. Doğu Roma-Bizans döneminin küçük yer- leşmesini bir tarafa bırakırsak, Osmanlıların İstanbul’u fethinden hayli zaman önce Üsküdar kesimi Türklerin idaresine girmiş ve böylece muhtemelen İstanbul ile bu semt arasında bir farklılaşma husule gelmiştir. Bunu tarihi temelde ana şehir İstanbul’un fethinden sonraki idari ve kazaî yapılanmada da gözlemlemek mümkün görünmek- tedir. Üsküdar timar sisteminin uygulamaları dâhilinde Kocaili sancağıyla bağlantılı bir durum arzederken kazaî yapı itibarıyla İstanbul’un dışında farklı bir kadılık olan “bilâd-ı selâse” adı verilen üç kazadan birini oluşturmuştur.1 Bu üç kaza Galata, Eyüp ve Üsküdar bir anlamda İstanbul ile bağlantılı gözükmekle birlikte, Üsküdar ne Galata ne de Eyüp gibi doğrudan İstanbul’un yakın hinterlandı olarak onunla fiziki anlamda kara yoluyla bağlantılı bir özellik taşır. Fiziki bütünlük, aradaki deniz sebebiyle ciddi bir kesintiye uğramış, bu da muhtemelen Üsküdar’ı İstanbul yakasından ayıran en temel unsur olmuştur. Bunun dışında manevi açıdan Üsküdar bir ölçüde Eyüp ile bir benzerlik gösterir. Bu durum ise tamamen Osmanlı döneminin bir yansımasıdır. Yani fetih sonrası teşekkül eden Eyüp, Hz. Ebu Eyyüb Ensari’nin türbesi etrafında manevi bir belde haline getirilip “İstanbul’un azizinin” ebedî mekânı olarak onunla sıkı bir bağ kurarken Üsküdar, gaza ruhunu yansıtan ruhani liderlerin tekke ve zaviyelerine daha Türklerin İstanbul’un karşısında gözükmeye başladıkları anlardan itibaren, ev sahipliği yaparak değişik bir manevi vasıf kazanmıştır. Bu karakteri buraya daha “muhafazakâr” bir sıfatın yakıştırılmasının da bilahare sebebini oluşturmuştur. Aslında bu görüş muhtemelen tam doğru değildir, Sicil kayıtlarının tetkiki, bu anlamda yani İstanbul’un muhafazakâr yüzü gibi görünen bu semtteki olaylar ve sosyal yapı hakkında, hoşa giden 13 ¬ Foto: Mete Kışlal ÜSKÜDAR SEMPOZYUMU VIII bu kabil düşüncelerle hayli çelişmektedir. Yine de Üsküdar’daki İstanbul yakasından çok önce yerleşik hale geldiği açık olan tasavvuf geleneğinin yansımalarını dikkat na- zarından kaçırmamak gerektiğini söylemek yanlış olmaz. Üsküdar böylece mutasavvıf ve sufi kesimlerin göz bebeği olurken, hanedanın buraya artan ilgisi de bu özelliğinin desteklenmesinde mühim rol oynamışa benzemektedir. Nitekim XVI. yüzyılın ikinci yarısında ve XVII. yüzyılın ilk çeyreğinde burada irşad faaliyeti gösteren Aziz Mahmud Hüdayi’ye olan hanedan mensubu ve büyük idareci sınıfın merbutiyeti, hayli önemli gözükür. Öyle ki şeyh hazretleri içlerinde padişahların, hanedanın güçlü hanım men- suplarının ve veziriazamların da bulunduğu müntesip ağının merkezinde kalarak adeta “Üsküdar’ın azizi” sıfatını kazanmıştır. Bunun Üsküdar açısından önemini anlamak için bu müntesib ağı dahilinde yer alan bazı önemli şahsiyetlerin kimliklerini ortaya koymanın mühim olduğunu düşünüyorum. Bu düşüncelerle burada Aziz Mahmud Hüdayi dergâhının müntesibi olduğu anlaşılan veziriazamlardan biri olarak, hem de şeyhin türbesinin hemen yanı başında defn edilmiş Sultanzâde Mehmed Paşa’nın kim- liği konusunu, onun tekke ile bağlantıları çerçevesinde ele almaya çalışacağım. Sultanzâde Mehmed Paşa aslında anne tarafından hanedana mensubiyeti sebebiyle “Sultanzâde” lakabıyla tanınır. Kaynaklarda “Civankapıcıbaşı” veya “Semin” gibi ad- landırmalar varsa da döneminde asıl tanındığı unvan hanedan bağını çağrıştıranlardır. Bunlardan biri Rüstem Paşalı/ Rüstem Paşa ahfadından şeklindeki unvanıdır ki esas itibarıyla büyük atasının Kanuni’nin meşhur veziriazamı Rüstem Paşa olmasına istinat etmektedir. Yani Mehmed Paşa’nın hanedanla bağı babasının Rüstem Paşa ile Mihrü- mah Sultan’ın evliliğinden doğan Ayşe Sultan’ın oğlu Abdurrahman Bey olmasından ileri gelir. XVI. yüzyıl sonlarında tanınmış ve zengin bir zat olan Abdurrahman Bey’in babası ise Sokullu Mehmed Paşa’dan sonra veziriazam olan Semiz Ahmed Paşa’dır. Yani Mehmed Paşa’nın baba tarafından dedesi bir veziriazam, babaannesi ise Kanu- ni’nin çok sevdiği kızı Mihrümah ile Rüstem Paşa’nın kızı olan Ayşe Sultan’dır. Mehmed Paşa’nın annesi yine bir başka önemli vezir ailesi olan Cığalazadelere mensup olup III. Mehmed devrinde bir ara veziriazam olan Cığalazade Sinan Paşa’nın kızı Ayşe Sultan’dır. Bütün bu aile bağları itibarıyla Mehmed Paşa’nın Üsküdar ile ilgisi iki ci- hetten olmuştur. Bunlardan ilki ailesinin Üsküdar’daki vakıfları ve mülkü, diğeri ise babaannesi Ayşe Sultan’ın Aziz Mahmud Hüdayi ile olan yakın bağından kaynaklanır. Bu noktada Ayşe Sultan’ın Mehmed Paşa’nın hayat çizgisinin başlangıcında çok esaslı bir yeri olmuştur. Bu belirlemenin ardından daha sonraki dönemlerde, bizatihi kendi- sinin lakabı olan Civankapıcıbaşı’ndan dolayı Civankapıcıbaşızadeler diye anılacak
Recommended publications
  • T.C. Kastamonu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dali
    T.C. KASTAMONU ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI ANADOLU BEYLİKLERİNDE KADIN’IN SİYASİ VE SOSYAL ROLÜ (YÜKSEK LİSANS TEZİ) İlknur GÜNDOĞDU DANIŞMAN Prof. Dr. Cevdet YAKUPOĞLU KASTAMONU 2018 T.C. KASTAMONU ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS TEZİ ANADOLU BEYLİKLERİNDE KADIN’IN SİYASİ VE SOSYAL ROLÜ İlknur GÜNDOĞDU Danışman Prof. Dr. Cevdet YAKUPOĞLU Jüri Üyesi Prof. Dr. İlhan ERDEM Jüri Üyesi Doç. Dr. Namıq MUSALI KASTAMONU – 2018 iv ÖZET Yüksek Lisans Tezi ANADOLU BEYLİKLERİNDE KADIN’IN SİYASİ VE SOSYAL ROLÜ İlknur GÜNDOĞDU Kastamonu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Danışman: Prof. Dr. Cevdet YAKUPOĞLU Türk tarihi boyunca kadın; her daim hayatın başlangıcı, yönetiminde hâkimiyetin ortağı olarak değerlendirilmiş ve bu konuda ikinci plana atılmamıştır. Kadın; yeri geldiğinde şefkatli ana oluş, yeri geldiğinde ise; eline kılıç alıp, atına binip, cesurca erlerle birlikte savaşmaktan geri kalmamıştır. Eri ile neredeyse aynı haklara sahip olan Türk kadınına verilen değer abidelerde, yazıtlarda ve destanlarda kendini göstermiştir. Her daim bir otoriteye dâhil olan kadın, siyasi ve sosyal haklarını uzun bir süre korumayı başarmıştır. Türk kadını; Anadolu coğrafyasına ayak basmasından itibaren, var olan ve sonradan var olacak gerek ekonomik, gerekse siyasi hadiseler neticesinde Türkiye Selçuklu Devletinin yıkılışına kadar bir nebze geri planda kalmıştır. Anadolu Beylikleri’nde, Türk kadını eski haklarını ve özgürlüklerini geri almayı başarmıştır. Yeni oluşan siyasi otoriteler arasında yer bulmuştur. Öyle ki yönetime doğrudan katılarak bir bölgenin sorumluluğunu, yani valiliğini üstlenmiştir. Hatunlar bağlı bulundukları siyasal otoritenin hâkimiyetlerini ve devamlılığını sürdürmek için birçok siyasi evliliğe de imza atmış oldukları görülmektedir. Bu evlilikler doğrultusunda iki siyasal güç arasında denge unsuru oluşturmuşlardır. Türk kadınının siyasi varlıkları bunlarla sınırlı kalmamıştır.
    [Show full text]
  • Nahil Ve Nakıl Alayları
    NAHIL VE NAKIL ALAYLARI Ord. Prof. ISMAIL HAKKI UZUNÇAR~ILI Nahirin manas~~ hurma a~ac~~ demek olup galat olarak Nak~ l diye me~hur olmu~tur. Nahilbent denilen üstadlar taraf~ndan a~aç, meyve, çiçek ve hayvan ~ekilleri yap~larak dü~ünlerde gelinin önünde götürülen muhtelif boydaki nahillere dair Osmanl~~ tarihlerinde ve sûrnamelerde bilgi vard~ r. Te~bih yoliyle meyvesi ve çiçe~i çok a~aca (pürnak~l) denilir. Dü~ünlerde erkek taraf~ ndan tertip edilen nahil, lügatlerde birbirlerine benzer ~ekillerde tarif edilmektedir. Ahteri'de nahil, palmiye yâni hurma a~ac~d~ r. Biyanki, nahil'in palmiye denilen a~aç ve kad~ nlar~n bir nevi ziynet e~yas~~ oldu~unu yaz~yor. Lehce-i Osmanr de nahil, galat~~ nak~l, mumdan ve gümü~ten a~aç dal~~ res- mi ki arûs (gelin) önünde giderdi. Salal~ i kamusunda hurma a~ac~~ ve eski zamanda balmumundan veya gümü~ten mahsusen yap~larak gelinin önünde götürülen meyve ve ~üld~fe (çiçek) yi hav": ve k~y- metli ta~larla süslü a~aca ~tlak olunurdu, demektedir. Burhan- ~~ Kat ~~ <nahilbendi târif ederken: "Ol kimsedir ki mum- dan a~aç ve meyve suretleri imM eyliye. Hâlâ o surette nahil, mu- harrefi nak~l tabir ederler" diyor. Gülistan ~erhinde S û d i merhum, "Nahil, Türkide tahrif edüp nak~l dedikleridir. Gerek çiçekten ve gerekse balmumundan olsun" demektedir 1. Nahil, çok eski as~ rdan beri Orta Asya ve ~ran'dan gelen tezyini san'atlardand~r. ~eyh Sadi merhum (vefat~~ 690 H. 1292 M.) Gülistan'da: Nah~l-bendem veli ne der b'ustân S-dhidem men veli ne der Ken' an beytiyle nahilden bahsetmektedir.
    [Show full text]
  • Women and Power: Female Patrons of Architecture in 16Th and 17Th Century Istanbul1
    Women and Power: Female Patrons of Architecture in 16th and 17th Century Istanbul1 Firuzan Melike Sümertas ̧ Anadolu University, Eskisehir, ̧ TÜRKlYE ̇ The aim of this paper is to discuss and illustrate the visibility of Ottoman imperial women in relation to their spatial presence and contribution to the architecture and cityscape of sixteenth and seventeenth century Istanbul. The central premise of the study is that the Ottoman imperial women assumed and exercised power and influence by various means but became publicly visible and acknowledged more through architectural patronage. The focus is on Istanbul and a group of buildings and complexes built under the sponsorship of court women who resided in the Harem section of Topkapı Palace. The case studies built in Istanbul in the sixteenth and seventeenth centuries are examined in terms of their location in the city, the layout of the complexes, the placement and plan of the individual buildings, their orientation, mass characteristics and structural properties. It is discussed whether female patronage had any recognizable consequences on the Ottoman Classical Architecture, and whether female patrons had any impact on the building process, selection of the site and architecture. These complexes, in addition, are discussed as physical manifestation and representation of imperial female power. Accordingly it is argued that, they functioned not only as urban regeneration projects but also as a means to enhance and make imperial female identity visible in a monumental scale to large masses in different parts of the capital. Introduction Historical study, since the last quarter of the 20th The study first summarizes outlines the role of women century has concentrated on recognizing, defining, in the Ottoman society.
    [Show full text]
  • Running Head: Correspondence of Ottoman Women
    Correspondence of Ottoman Women 1 Running head: Correspondence of Ottoman Women The Correspondence of Ottoman Women during the Early Modern Period (16th-18th centuries): Overview on the Current State of Research, Problems, and Perspectives Marina Lushchenko Department of French, Hispanic and Italian Studies University of British Columbia Vancouver, Canada Correspondence of Ottoman Women 2 Abstract My main goal is to investigate problems and possible perspectives related to studies in Ottoman women’s epistolarity (16th-18th centuries). The paper starts with a review of the current state of research in this area. I then go on to discuss some of the major problems confronting researchers. Ottoman female epistolarity also offers many directions that future research may take. A socio-historical approach contributes to shed new light on the roles Ottoman women played within the family and society. A cultural approach or a gender-based approach can also provide interesting insight into Ottoman women’s epistolarity. Moreover, the fast computerization of scholarly activity suggests creating an electronic archive of Ottoman women’s letters in order to attract the attention of a wider scholarly audience to this field of research. Correspondence of Ottoman Women 3 INTRODUCTION In recent years researchers working in the field of gender studies have started to pay special attention to the place that letter-writing held in early modern women’s lives. As a source, letters provide, indeed, an incomparable insight into women’s thoughts, emotions and experiences, and help to make important advances towards a better understanding and evaluation of female education and literacy, social and gender interactions as well as roles played by women within the family circle, in society and, often, on the political stage.
    [Show full text]
  • The Pertevniyal Valide Sultan Mosque.Pdf
    Paper prepared for the Third Euroacademia Forum of Critical Studies Asking Big Questions Again Florence, 6–7 February 2015 This paper is a draft Please do not cite 1 The Pertevniyal Valide Sultan Camii: “An Auspicious Building On An Auspicious Site” Bahar Yolac Pollock, Phd candidate Koc University, Istanbul Abstract The Pertevniyal Valide Sultan Mosque was inaugurated in 1871 by the mother of Sultan Abdülaziz (r. 1861-1876). It was the last example of the long Ottoman tradition of royal mosque complexes, but neither twentieth-century urban developers nor historians of Ottoman art have had much regard for this monument, likely because the decoration and tectonic structure of the mosque reflect a vast span of Ottoman, Moorish, Gothic and Renaissance styles. The amalgamation of these styles was often condemned in the old paradigm of Ottoman architectural history as a garish hodgepodge lacking the grandeur of classical Ottoman architecture. This paper will examine why and how such preferences emerged and establish what Michael Baxandall has called the “period eye.” Furthermore, I will investigate a point that Ottoman art historians who have explained the choice of style have omitted: nowhere do they mention the importance of the site for the valide sultan and the imperial family. My paper will thus contextualize the complex within the larger nineteenth-century urban fabric and the socio-political circumstances to elucidate better its function and significance. Overall I argue that the rich hybridity of the building together with the choice of its location was intended to testify to the powerful dynastic presence during particularly tumultuous years of the empire, while also projecting the aspirations of a strong female figure of the Ottoman dynasty.
    [Show full text]
  • Cem Görür Doktora Tezi SON.Pdf
    T.C. BİLECİK ŞEYH EDEBALİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI SULTAN III. MUSTAFA: AİLESİ, GÜNLÜK HAYATI, DİNİ VE İLMİ İLGİLERİ DOKTORA TEZİ Cem GÖRÜR Tez Danışmanı Prof. Dr. İlhami YURDAKUL Bilecik, 2020 10340908 T.C. BİLECİK ŞEYH EDEBALİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI SULTAN III. MUSTAFA: AİLESİ, GÜNLÜK HAYATI, DİNİ VE İLMİ İLGİLERİ DOKTORA TEZİ Cem GÖRÜR Tez Danışmanı Prof. Dr. İlhami YURDAKUL Bilecik, 2020 10340908 BEYAN “Sultan III. Mustafa: Ailesi, Günlük Hayatı, Dini ve İlmi İlgileri” adlı doktora tezimin hazırlık ve yazımı sırasında bilimsel ahlak kurallarına uyduğumu, başkalarının eserlerinden yararlandığım bölümlerde bilimsel kurallara uygun olarak atıfta bulunduğumu, kullandığım verilerde herhangi bir tahrifat yapmadığımı, tezin herhangi bir kısmını Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi veya başka bir üniversitedeki başka bir tez çalışması olarak sunmadığımı beyan ederim. Cem GÖRÜR ÖN SÖZ XVII. yüzyılın başında Osmanlı veraset sisteminin değişmesi, Osmanlı padişahlarının hayatlarında ciddi bir değişime sebep oldu. Şehzadelik dönemlerini sıkı bir gözetim altında geçirmeye başlayan padişahlar, bu zorlu sürecin ardından tahta oturduklarında, devletin geçirdiği sancılı süreçler karşısında tecrübesizliklerinin sıkıntısını fazlasıyla yaşadılar. XVIII. yüzyılın başında meydana gelen Edirne Vakası’yla birlikte, padişahlık dönemlerinde de bir mekân tahdidine uğramışlar ve ataları gibi İstanbul dışında uzun vakitler geçiremez olmuşlardı. Bu açıdan yaklaşıldığında XVIII. yüzyıl padişahlarının kendilerine has koşulları olduğu görülür. Buna mukabil tarih yazımında XVIII. yüzyılın, Tanzimat öncesi Türk “yenileşmesi/modernleşmesinin” öncülü bir süreci veya ihtişamlı “klasik” devir sonrası duraklama ve gerilemenin üzücü bir aşaması şeklinde ele alınması, dönemin padişahlarına da benzer bir perspektiften yaklaşılmasına sebep olmuştur. Dolayısıyla mevcut şartları içerisinde padişahların bizzat kendilerine, onların içinde bulundukları hayata/rutinlerine odaklanan çalışmalar son derece sınırlı kalmıştır.
    [Show full text]
  • Osmanli Hanedaninin Geri Dönen Ilk Üyeleri (1924‐1951)
    TARİHİN PEŞİNDE THE PURSUIT OF HISTORY ‐ULUSLARARASI TARİH ve SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ‐ ‐INTERNATIONAL PERIODICAL FOR HISTORY AND SOCIAL RESEARCH‐ Yıl: 2014, Sayı: 12 Year: 2014, Issue: 12 Sayfa: 83‐117 Page: 83‐117 SÜRGÜNDEN VATANA: OSMANLI HANEDANININ GERİ DÖNEN İLK ÜYELERİ (1924‐1951) Cahide SINMAZ SÖNMEZ* Özet 3 Mart 1924 tarihinde Halifeliğin kaldırılmasıyla beraber Osmanlı Hanedanı üyeleri de süresiz bir şekilde sınır dışı edilmişlerdir. Sürgüne giden hanedan mensuplarının pek çoğu bu durumun kısa sürede son bulacağı ümidiyle ülkeyi terk etmişler, ancak dönüş süreci beklenenden uzun sürmüştür. Kadınlar 16 Haziran 1952 tarihinde çıkarılan özel bir kanunla dönüş izni alırken, erkekler ise 15 Mayıs 1974 tarihli Genel Af yasasının 8. mad‐ desiyle geri dönebilmişlerdir. Ancak, 1952 yılına kadar yasağın devam ediyor olmasına rağmen bazı istisnai uygulamalar yaşanmıştır. Bu araştırmanın konusunu da 3 Mart 1924 tarihinden 16 Haziran 1952 tarihine kadar geçen süre içerisinde yaşanan istisnai örnekler oluşturmaktadır. Anahtar Kelimeler Halifeliğin Kaldırılışı, Osmanlı Hanedanı, Sürgün, Geri Dönüş, Pasaport Kanunu FROM EXILE TO THE HOMELAND: THE FIRST RETURNING MEMBERS OF THE OTTOMAN DYNASTY (1924‐1951) Abstract Members of the Ottoman Dynasty were sent into an indefinite exile after the abolishment of the Caliphate on March 3, 1924. A great majority of the dynasty members left the country with the hope that deportation would end soon, but the process of returning back to the country has lasted longer than expected. Female members of the dynasty have acquired the right to return with a special law issued on June 16, 1952 while the male members of the dynasty were able to return with the 8th article of the General Amnesty issued on May 15, 1974.
    [Show full text]
  • The Vakf of Şeyhülislam Feyzullah Efendi
    PIOUS ENDOWMENTS AND LAND IN THE SEVENTEENTH CENTURY OTTOMAN EMPIRE: THE VAKF OF ŞEYHÜLİSLAM FEYZULLAH EFENDİ A Master’s Thesis by ÖZGEN ÖZCAN Department of History İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi January 2013 iii PIOUS ENDOWMENTS AND LAND IN THE SEVENTEENTH CENTURY OTTOMAN EMPIRE: THE VAKF OF ŞEYHÜLİSLAM FEYZULLAH EFENDİ Graduate School of Economics and Social Sciences of İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi by ÖZGEN ÖZCAN In Partial Fulfillment of the Requirements for the Degree of MASTER OF ARTS in DEPARTMENT OF HISTORY İHSAN DOĞRAMACI BİLKENT ÜNİVERSİTESİ January 2013 Ankara iv I certify that I have read this thesis and have found that it is fully adequate, in scope and in quality, as a thesis for the degree of Master of Arts in History. …………………….. Dr. Eugenia KERMELİ ÜNAL Supervisor I certify that I have read this thesis and have found that it is fully adequate, in scope and in quality, as a thesis for the degree of Master of Arts in History. …………………….. Prof. Dr. Özer ERGENÇ Examining Committe Member I certify that I have read this thesis and have found that it is fully adequate, in scope and in quality, as a thesis for the degree of Master of Arts in History. …………………….. Ass. Prof. Bestami Sadi BİLGİÇ Examining Committe Member Approval of the Graduate School of Economics and Social Sciences …………………….. Prof. Dr. Erdal EREL Director v ABSRACT PIOUS ENDOWMENTS AND LAND IN THE SEVENTEENTH CENTURY OTTOMAN EMPIRE: THE VAKF OF ŞEYHÜLİSLAM FEYZULLAH EFENDİ Özcan, Özgen M.A. Department of History Thesis Supervisor: Dr. Eugenia Kermeli December 2012 Within the context of land system and transformation of property relations in the Ottoman State, this study is an analysis and evalution of the primary sources belonging to the vakfs of Şeyhülislam Feyzullah Efendi which are avaliable in the Archives of General Directorate of Foundations.
    [Show full text]
  • Indirmenin, Ihtiyaç Sahibinin Onurunu Korumanın, Dünyanın Nere- Sinde Bir Mazlum Varsa Yarasını Sarmanın, Gözyaşını Silmenin Mücadelesini Veriyoruz
    TÜRK KIZILAYI TARİH DİZİSİ Türk Kızılayı, Türk Halkının dünyaya uzattığı merhamet eli olarak yak- laşık bir buçuk asırdır ulvi bir görevi büyük bir özveri ile yerine getirmekte- dir. Kurulduğu 1868 yılından bu yana halkımızın ve özellikle yakın coğrafi komşularımızın başına gelen her türlü felâkette görev alan ve tarihe tanıklık eden Türk Kızılayı, maalesef bu tanıklığını ilgililere ve yeni nesillere taşıya- cak çalışmaları ihmal etmiştir. Elbetteki yapılan her türlü yardım çalışmasının yazışmaları Türk Kızılayı arşivlerindeki yerlerini almıştır. Ancak, bu çalışmaları arşivlerden kurtarmak ve yardımlaşma duygusunun cisimleşmiş hali olan Türk Kızılayı’nın anlata- cak eserleri haline getirmek bizler için tarihi bir görev olmuştur. Bu görevi yerine getirebilmek amacıyla bir çalışma başlatılmıştır. Türk Kızılayı Kitaplığı olarak adlandırılan bu çalışmada ilk olarak Kızılayımızın tarihine ışık tutacak belgelerin kitaplaştırılması hedeflenmiştir. Zaman için- de ise güncel çalışmalar kitaplaştırılacaktır. Türk Kızılayı, tarihi tanıklığıyla dünün daha iyi anlaşılmasına, bugünün bu bilgiler ışığında değerlendirilme- sine ve geleceği planlarken ulusumuzun geçirdiği acılı sürecin bilinmesinde büyük yararlar görmektedir. Türk Kızılayı Kitaplığı serisinin oluşumuna fikirleri ve emekleriyle destek veren herkese teşekkürü bir borç biliriz. Padişah'ın Himayesinde OSMANLI KIZILAY CEMİYETİ 1911-1913 YILLIĞI Hazırlayanlar Yrd. Doç. Dr. Ahmet Zeki İZGÖER • Msc. Ramazan TUĞ Koordinatörler Belgin Duruyürek Şahin Cengiz Kapak Fotoğrafı Osmanlı Kızılay Cemiyeti
    [Show full text]
  • Article Translations As Ego- Documents: Notes of Two
    ARTICLE TRANSLATIONS AS EGO- DOCUMENTS: NOTES OF TWO OTTOMAN PHYSICIANS IN THE TURKISH TRANSLATION OF IBN BAYTAR’S KİT B AL-MUGHN M. Fatih Çalışır Kırklareli University [email protected] orcid: 0000-0002-8089-2752 ABSTRACT This article examines the lives and ideas of two seventeenth- century Ottoman physicians, Muhammed b. Ahmed of Edir- ne and his disciple İbrahim b. Hüseyin Çavuş, as reflected in their notes in the Turkish translation of Ibn Baytar’s Kitab al-Mughni. In these notes, Muhammed b. Ahmed emerges as a Kadızadeli-minded Turkish physician, translator, and a “world traveler” who claimed to have traveled the world for “forty to fifty years.” In contrast, his disciple İbrahim b. 71 Hüseyin Çavuş appears as a religiously moderate Ottoman officer who had a passion for medicine. These notes disclo- Dîvân DİSİPLİNLERARASI se new interpretive possibilities for early modern Ottoman ÇALIŞMALAR DERGİSİ cultural and medical history and help researchers explore Cilt 24 say› 48 (2020/1): 71-91 untold stories of several individuals and groups. They reveal doi: 10.20519/divan.811956 details that are often difficult to find in conventional sour- M. Fatih Çalışır ces and constitute hitherto neglected personal narratives or ego-documents. They also contain new insights into some of the critical events in the period, including the Kadızadeli movement and the 1672 Kamaniçe campaign. Ultimately, these notes remind us of the need in Ottoman studies to scrutinize translations under a new light. Keywords: Ibn Baytar, Kitab al-mughni, Muhammed bin Ahmed of Edirne, İbrahim bin Hüseyin Çavuş, early modern Ottoman Empire, translations, ego-documents.
    [Show full text]
  • BUGU Dil Ve Eğitim Dergisi, 1(3), 251-275
    BUGU www.bugudergisi.com Dil ve Eğitim Dergisi Araştırma Makalesi BUGU Journal of Language and Education Makale Geliş Tarihi: 25.11.2020 1/3, 251-275 Makale Kabul Tarihi: 05.12.2020 TÜRKİYE Durmaz, G. (2020). XVIII. yüzyıl tarih manzumelerinin izinden şehzade ve sultanlara bakış. BUGU Dil ve Eğitim Dergisi, 1(3), 251-275. http://dx.doi.org/10.46321/bugu.34 XVIII. YÜZYIL TARİH MANZUMELERİNİN İZİNDEN ŞEHZADE VE SULTANLARA BAKIŞ Doç. Dr. Gülay DURMAZ Bursa Uludağ Ü[email protected] Öz Divan şiirinde XVIII. yüzyıl, sosyal hayat ile edebiyat arasındaki bağlantının daha da belirginleştiği bir dönemdir. Edebî türler açısından bakıldığında tarih, gazel ve şarkı sayısında bir artış bulunmaktadır. Muhtevası bakımından değerlendirildiğinde, divan şairlerinin eserleri, bir bakıma o dönemin tanıkları durumundadır. Divanlarda yer alan tarih manzumeleri ise dönemin önemli olaylarını içeren birer tarihî vesika niteliğindedir. Edebiyat ve tarih birbirinden ayrılmaz iki alandır. Bu birliktelik, geçmişin öğrenilmesinde çok büyük öneme sahiptir. Edebiyat demek o döneme ait yaşanmışlıkların şairin gözünden yansıması demektir. Bu çalışmada, XVIII. yüzyıldaki divan şairlerinin tarih manzumelerinden yararlanılarak dönemin şehzade ve sultanları hakkında bilgi verilmiştir. Konuyla ilgili düşürülen tarihlerin çoğu, padişahın çocuklarının doğumu üzerinedir. Gerek erkek gerek kız çocuğu doğmuş olsun divan şairi her şekilde bunu fırsat bilmiş ve onlar hakkında tarih düşürme yoluna gitmiştir. Bu manzumelerden özellikle şehzadelerin doğumları sırasında yapılan teşrifat hakkında da bilgi sahibi olmak mümkündür. Bu sayede, saltanat süren padişahın şehzade ve sultanları hakkındaki nesnel olan bilgiler, şairin duygu süzgecinden geçerek manzumelerde yerini almıştır. Anahtar Sözcükler: XVIII. yüzyıl, divan şairi, tarih manzumeleri, şehzade ve sultanlar. AN ANALYSIS OF PRINCES AND SULTANS BASED ON THE 18TH CENTURY HISTORICAL POETRY Abstract In Ottoman poetry, the connection between social life and literature became more evident in the 18th century.
    [Show full text]
  • Credit and Financing in Early Modern Ottoman Empire: the Galata Example
    CREDIT AND FINANCING IN EARLY MODERN OTTOMAN EMPIRE: THE GALATA EXAMPLE A THESIS SUBMITTED TO THE GRADUATE SCHOOL OF SOCIAL SCIENCES OF MIDDLE EAST TECHNICAL UNIVERSITY BY SÜMEYYE HOŞGÖR IN PARTIAL FULFILLMENT OF THE REQUIREMENTS FOR THE DEGREE OF MASTER OF ARTS IN HISTORY MAY 2012 Approval of the Graduate School of Social Sciences Prof. Dr. Meliha Altunışık Director I certify that this thesis satisfies all the requirements as a thesis for the degree of Master of Arts. Prof. Dr. Seçil Karal Akgün Head of Department This is to certify that we have read this thesis and that in our opinion it is fully adequate, in scope and quality, as a thesis for the degree of Master of Arts. Assist. Prof. Dr. Güçlü Tülüveli Supervisor Examining Committee Members Prof. Dr. Seçil Karal Akgün (METU, HIST) Assoc. Prof. Dr. Eugenia Kermeli (BILKENT, HIST) Assist. Prof. Dr. Güçlü Tülüveli (METU, HIST) I hereby declare that all information in this document has been obtained and presented in accordance with academic rules and ethical conduct. I also declare that, as required by these rules and ethical conduct, I have fully cited and referenced all material and results that are not original to this work. Name, Surname: Sümeyye Hoşgör Signature: iii To My Family iii iv ABSTRACT CREDIT AND FINANCING IN EARLY MODERN OTTOMAN EMPIRE: THE GALATA EXAMPLE Sümeyye Hoşgör M.A., Department of History Advisor: Assist. Prof. Dr. Güçlü Tülüveli May 2012, 118 pages The present study aims to reveal the credit practice in Galata region in seventeenth century, through dealing with the credit relations between religious groups and the position of women in economic relations as the main themes.
    [Show full text]