T.C. ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI

ANADOLU BEYLİKLERİNDE KADIN’IN SİYASİ VE SOSYAL ROLÜ

(YÜKSEK LİSANS TEZİ)

İlknur GÜNDOĞDU

DANIŞMAN

Prof. Dr. Cevdet YAKUPOĞLU

KASTAMONU 2018

T.C. KASTAMONU ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

ANADOLU BEYLİKLERİNDE KADIN’IN SİYASİ VE SOSYAL ROLÜ

İlknur GÜNDOĞDU

Danışman Prof. Dr. Cevdet YAKUPOĞLU Jüri Üyesi Prof. Dr. İlhan ERDEM Jüri Üyesi Doç. Dr. Namıq MUSALI

KASTAMONU – 2018

iv

ÖZET

Yüksek Lisans Tezi

ANADOLU BEYLİKLERİNDE KADIN’IN SİYASİ VE SOSYAL ROLÜ

İlknur GÜNDOĞDU Kastamonu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı

Danışman: Prof. Dr. Cevdet YAKUPOĞLU

Türk tarihi boyunca kadın; her daim hayatın başlangıcı, yönetiminde hâkimiyetin ortağı olarak değerlendirilmiş ve bu konuda ikinci plana atılmamıştır. Kadın; yeri geldiğinde şefkatli ana oluş, yeri geldiğinde ise; eline kılıç alıp, atına binip, cesurca erlerle birlikte savaşmaktan geri kalmamıştır. Eri ile neredeyse aynı haklara sahip olan Türk kadınına verilen değer abidelerde, yazıtlarda ve destanlarda kendini göstermiştir. Her daim bir otoriteye dâhil olan kadın, siyasi ve sosyal haklarını uzun bir süre korumayı başarmıştır.

Türk kadını; Anadolu coğrafyasına ayak basmasından itibaren, var olan ve sonradan var olacak gerek ekonomik, gerekse siyasi hadiseler neticesinde Türkiye Selçuklu Devletinin yıkılışına kadar bir nebze geri planda kalmıştır.

Anadolu Beylikleri’nde, Türk kadını eski haklarını ve özgürlüklerini geri almayı başarmıştır. Yeni oluşan siyasi otoriteler arasında yer bulmuştur. Öyle ki yönetime doğrudan katılarak bir bölgenin sorumluluğunu, yani valiliğini üstlenmiştir. Hatunlar bağlı bulundukları siyasal otoritenin hâkimiyetlerini ve devamlılığını sürdürmek için birçok siyasi evliliğe de imza atmış oldukları görülmektedir. Bu evlilikler doğrultusunda iki siyasal güç arasında denge unsuru oluşturmuşlardır.

Türk kadınının siyasi varlıkları bunlarla sınırlı kalmamıştır. Türk tarihinde ve Anadolu beyliklerinin çağdaşı diğer yabancı devletler arasında ilk örneklerini gördüğümüz elçilik görevlerini üstlenmişlerdir. Hatunlar komşu devletlere olduğu kadar, kendi beylikleri içersinde de bu elçilik faaliyetlerini sürdürmüşler ve birçoğundan da başarı elde etmişlerdir.

Kadınlar bazen de siyasi kimliğini bir kenara bırakıp sadece dinî ve sosyal sorumluluklarının getirisi olarak, ardlarında isimlerini yaşatan eserler vücuda getirmişlerdir. Ayrıca bu eserlerin varlığını sürdürebilmesi için birçok vakıf kurmuşlardır. v

Hatunların giriştikleri hayır işleri neticesinde oluşan cami, imarethane, türbe, medrese, han gibi sosyal yapılar sayesinde, kendi soyundan gelecek nesillere gelir sağlamıştır. Hatunlar bu yapılar ile ülkenin ekonomisine doğrudan destek vermiştir. Tüm bunların yanı sıra halkın ihitiyaçlarını da bu yapılar sayesinde karşılamıştır.

Bu doğrultuda tezimizde; ana kaynaklar ve tetkik eserler ışığında hatunların yönetimdeki gücü, siyasi evlilikleri ve bânisi olduğu yapıların incelenmesi sonucunda, Anadolu Beylikleri’nde kadının siyasi ve sosyal rolünü açıklamaya çalışacağız.

Anahtar Kelimeler; Türk Kadını, Anadolu Beylikleri, Yönetimde Kadın, Sosyal Hayatta Kadın, Siyasi Evlilikler.

2018, 258 Sayfa Bilim Kodu: ..... vi

ABSTRACT

Master Thesis

The Political end Social Role of Woman in Anatolian Principalities

İlknur GÜNDOĞDU Kastamonu University Institute of Social Sciences Department of History

Supervisor: Assoc. Prof. Dr. Cevdet YAKUPOĞLU

Throughout the history of the Turkish States; women are regarded as the partner of dominance in the beginning and management of life and are not on the second plan in this topic. Women became a compassionate mother or they took their swords, they rode their horses and they fought bravely with men when it’s necassary. The value that given to the Turkish woman, who has almost the same rights as men, shown in the monuments, inscriptions and epics. The women, who are part of an authority, managed defending their political and social rights for a long time. Turkish woman; remained in the background a little bit as result of economic and political events in since steppin into , until the fall of the Anatolian Seljuk Empire. In the Anatolian Principalities, the Turkish woman was able to regain her former rights and freedoms. They found a place among the newly formed political authorities. So by joining directly administration, they took the responsibility of a division, the governorship. Women have had many political marriages in order to maintain their dominance and continuity of the political authority they are affiliated with. In the direction of these marriages, they created a balance between the two political forces. The political assets of the Turkish woman are not limited to these. They undertook embassy duties which are the first examples in Turkish history and Anatolian principals’ contemporary foreign states. As they did with contemporary states, they have continued these embassy activities in their own principalities, and most of them have achieved success. Sometimes they left their political identidy and they only fulfilled religious and social responsibilities. They have also set up many foundations for these works. Through the social structures such as mosque, almshouse, mausoleum, madrasah, inn, which are formed as a result of the charity works of the women, they have became income to their descendants. Women directly supported the economy of the vii

country with these structures. In addition to all of these, the needs of the public are also met by these structures. In this article; we wil try to explain the Political and Social Role of Women in the Anatolian Principalities, as a result of examination of the power of women in government, political marriages and the works of the women who lived in this states, based on the main sources.

Key Words; Turkish Woman, Anatolian Principalities, Turkish Woman, Woman in Management, Woman in Social Life, Plitical Marriages.

2018, 268 Pages Science Code:…

viii

ÖN SÖZ

Anadolu Selçuklu Devleti, 1243 tarihinde Kösedağ Savaşı sonucunda Moğollara tabi olmuş, bu tabiyetin bir getirisi olarak hızlı bir çöküş dönemine girmiştir. XIII. yüzyılın ortalarından itibaren Selçukluların siyasi otoritesini yavaş yavaş kaybetmesi ve Moğolların hâkimiyetinin eski baskısının kalkmasıyla, uclarda ve sınırlarda bulunan Türkmen beyleri kendi hâkimiyetlerini ilan etmeye başlamışlardır. Anadolu coğrafyasında kurulan, gerek kurucusu ve gerekse oluşumunu tamamladığı bölgeye göre farklılık gösteren bağımsız ya da yarı bağımlı küçük devletlere verilen genel isim Anadolu Beylikleridir.

Anadolu Beylikleri, Selçuklu Devleti ve Osmanlı Devleti arasında bir köprü olmuş ve bu köprü sayesinde yıllardan beri süre gelen kültürel birikim günümüze aktarılmıştır. Günümüzde Anadolu Beyliklerine dair çalışmalar mevcut olsa da bazı konular tam aydınlatılamamıştır. Tezimizin amacı; karanlıkta kalan konulardan biri olan XIII.- XV. yüzyıllar arasındaki Anadolu Beylikleri döneminde hayatın içinde bulunan kadının siyasi ve sosyal rolünü ana kaynaklar, tetkik eserler, ilgili tez ve makaleler rehberliğinde ortaya koymaktır.

Tarihimizin her döneminde kadın, devlet yönetiminde etkili olmuştur. Bir siyasi unsur olarak görülen kadın, yaptığı evlilikler ile iki devleti birbirine bağlamış; güçlü olan devletin, diğer devlet üzerinde söz sahibi olmasını sağlamıştır. Tarihimizde birçok etkin olan kadın örneği mevcuttur. Kadın, yeri gelmiş eline silah almış savaşmış, yeri gelmiş sultan seferdeyken devletine naiplik etmiştir. Devlette hükümdardan sonra en çok onun sözü geçmiş ve en çok ona saygı duyulmuştur. Türk töresinde, Türk destanında yerini alan kadın acaba Anadolu Beylikleri döneminde nasıl bir rol üstlenmiştir? Kabuğuna çekilip hiçbir işle ilgilenmemiş midir? Yoksa yüzyıllardan beri ona verilen değere sahip çıkıp yine aktifliğini koruyabilmiş midir? Kadın sosyal hayatta ne gibi faaliyetlerde bulunmuş ve hangi eserleri inşa ettirmiştir?

Ana kaynaklarda ve yapılan çalışmalarda kadına dair bilgiler parça parça mevcuttur. Tezimizin bir diğer amacı bu parçaları birleştirip Anadolu Beyliklerinde kadının siyasi ve sosyal yönünü tek bir çalışmada toplamaktır. ix

Bu bağlamda tezimizin giriş kısmında ilk Türk Devletlerinden itibaren XIII.- XV. yüzyıllar arasındaki Anadolu Beylikleri dönemine kadar kadının, devlet içersinde siyasi ve sosyal rolü resmi kayıtların izinde genel olarak ifade edilmeye çalışılmıştır.

İkinci kısmında, Anadolu Selçuklu Devletinin mirasını siyaseten devralmış olan Karamanoğulları, Germiyanoğulları, Eşrefoğulları, Sâhip-Ataoğulları, Hamidoğulları, İnançoğulları, Menteşeoğulları, Aydınoğulları, Saruhanoğulları, Karasioğulları, Çobanoğulları, Candaroğulları, Pevaneoğulları ve son olarak Osmanoğulları beyliklerinde siyasi olaylar çerçevesinde kadının, siyasi rolü açıklanmış, ardında bıraktığı eserler doğrultusunda da sosyal hayattaki varlığına vurgu yapılmıştır.

Üçüncü kısımda, İlhanlı siyasi mirasını devralmış olan; Akkoyunlu Devleti, Karakoyunlu Devleti, Eretna Beyliği, Kadı Burhaneddin Ahmed Devleti, Taceddinoğulları Beyliği, Canik ve Emirlikleri, Emirliği (Mutahharten Devleti) beyliklerinde kadın, ilgili başlıkla incelenmiştir.

Tezimizin son kısmında ise; Dulkadiroğulları ve Ramazanoğulları beyliklerinde kadına dair bulunan bilgilere yer verilmiştir.

XIII.-XV. yüzyıllar arasındaki Anadolu Beylikleri döneminde yaşayan kadının siyasi ve sosyal rolünü araştırılırken birinci elden kaynaklar, tetkik eserler, ilgili tez, makalelerden ve vakıf kayıtlarından yardım alınmıştır. Akademik dil, üslup ve metot takip edilmiştir.

Tez çalışmam sırasında bana her türlü desteğini esirgemeyen çok kıymetli danışman hocam, sayın Prof. Dr. Cevdet YAKUPOĞLU’na ve yine benden hiç bir zaman yardımlarını, desteklerini esirgemeyen, bana güvenen, sürekli arkamda olan canım ailem Resmiye, Cafer, Büşra, Samet Can GÜNDOĞDU’ya sonsuz teşekkürler ederim.

İlknur GÜNDOĞDU

Kastamonu, Haziran, 2018 x

İÇİNDEKİLER Sayfa

ÖZET ...... iv

ABSTRACT ...... vi

ÖN SÖZ ...... viii

İÇİNDEKİLER ...... x

KISALTMALAR ...... xii

1. GİRİŞ ...... 1

2. SELÇUKLU MİRASINI SİYASETEN DEVAM ETTİRMİŞ OLAN ANADOLU BEYLİKLERİNDE KADIN’IN SİYASİ VE SOSYAL ROLÜ ...... 19

2.1. Karamanoğulları Beyliği ( 1250- 1487) ...... 19

2.2. Alâiye Beyleri (1221- 1471) ...... 47

2.3. Eşrefoğulları Beyliği (1280-1326) ...... 49

2.4. Hamidoğulları Beyliği (1280-1423) ...... 52

2.5. Hamidoğulları Beyliğinin Şubesi: Tekeoğulları (1321-1423)...... 55

2.6. Sâhib-Ataoğulları Beyliği ( 1265-1345) ...... 56

2.7. Germiyanoğulları Beyliği (1260-1429) ...... 58

2.8. İnançoğulları Beyliği ( Beyliği) (1261- 1390) ...... 67

2.9. Menteşeoğulları Beyliği (1278- 1424) ...... 69

2.10. Aydınoğulları Beyliği (1300-1425) ...... 75

2.11. Saruhanoğulları Beyliği (1300-1410) ...... 83

2.12. Karasioğullar Beyliği (1296-1345) ...... 91

2.13. Çobanoğulları Beyliği ( 1080-1309) ...... 94

2.14. Candaroğulları Beyliği (1291- 1461) ...... 98

2.15. Pervaneoğulları Beyliği (1264-1322)...... 122

2.16. Osmanoğulları Beyliği (1308-1453) ...... 130 xi

3. İLHANLI MİRASINI SİYASETEN DEVAM ETTİRMİŞ OLAN ANADOLU BEYLİKLERİNDE KADIN’IN SİYASİ VE SOSYAL ROLÜ ...... 154

3.1. Taceddinoğulları Beyliği (1308 – 1425) ...... 154

3.2. Canik Beyleri ...... 156

3.3. Eretna (Erdana) Devleti (1335-1381) ...... 160

3.4. Kadı Burhaneddin Devleti (1381- 1398) ...... 165

3.5. Mutahharten Devleti (Erzincan Emirliği) (1379- 1404?) ...... 168

3.6. Karakoyunlu (Bârânîler) Devleti (1365-1469) ...... 171

3.7. Akkoyunlu (Bayındiriyye) Devleti (1340 -1515) ...... 187

4. MEMLÛK MİRASINI SİYASETEN DEVAM ETTİRMİŞ OLAN ANADOLU BEYLİKLERİNDE KADIN’IN SİYASİ VE SOSYAL ROLÜ .... 209

4.1. Dulkadiroğulları Beyliği (1339- 1522) ...... 209

4.2 Ramazanoğulları Beyliği ( 1352-1608)...... 228

SONUÇ ...... 234

KAYNAKLAR ...... 240

EKLER ...... 252

ÖZGEÇMİŞ ...... 258

xii

KISALTMALAR

a.g.e. : Adı geçen eser a.g.m. : Adı geçen makale a.g.tz. : Adı geçen tez bk. : Bakınız

C. : Cilt

Çev. : Çeviren

Edt. : Editör s. : Sayfa

S. : Sayı

TTK : Türk Tarih Kurumu

Yay. Haz. : Yayına Hazırlayan y.y. : Yayın Yeri Yok vd. : Ve Diğerleri vb. : Ve Benzeri yy. : Yüzyıl

1

1. GİRİŞ

Türk kadını, bilinen en eski Türk Devletleri’nden itibaren her zaman bir değere sahip olmuştur. İslamiyet’ten önceki dönemde yönetimde söz sahibi olmuş, devlet işlerini yeri geldiğinde beraber yürütmüştür. Türk kadını, hakanı ile birlikte toylara katılmış, elçi kabul etmiş, diğer hükümdar eşleri ile mektuplaşmıştır. İlk Türk yazılı belgeleri olan Orhun Abidelerinde; Bilge Kağan, Babası İl-Teriş Kağan’ın ve annesi İl-Bilge Hatunun birlikte tahtta çıktıklarından bahseder.

Türk kültüründe, kadına verilen değerin göstergesi; “anne- baba”, “karı- koca” vb. ardışık sözlüklerde, “annenin öğüdünü al, babanın sözünü dinle”,”annesi babası sevinir.” gibi deyimlerde, ilk telafuz edilen kelime kadını ifade eden sözcüklerdir. Bu kadar geniş yetkiye sahip olan Türk kadını güzelliği ve iffetli duruşu ile tanınırdı.

İslamiyet’in kabulünden itibaren ise; kadınların durumunda bir değişme olmamıştır. Yine dolaylı yoldan da olsa kadınlar, yönetimde etkili olmuş önemli kararlar alınmasını sağlamıştır. Mesela Tuğrul ’in eşi Altuncan ’a önemli konuları danıştığı bilinmektedir. Yine Altuncan Hatun ölürken Tuğrul Bey’e Halife Kaaim Biemrillah’ın kızı Seyyide Hatun ile evlenmesini vasiyet etmiştir.

Anadolu Türk tarihin ilk döneminde siyasal yöndeki varoluşlarını aktif bir biçimde sergileyen Türk kadını, Anadolu Selçuklu Devletinin hâkimiyeti çözülmeye başadığı dönemlerden itibaren kendini siyasi olaylardan çektiği görülür. Moğol istilası ardından başlayan çalkantılı dönem neticesinde, hatunların siyasete dâhil olması evlilik yoluyla gerçekleşmiştir. Hanedan üyesi hatunların sultanın çıkarları doğrultusunda, komşu devletler ya da güçlü beylerle siyasi evlilikler vücuda getirmiştir. Bu evlilikler dönemin getirisi olmakla birlikte, siyasi ve ekonomik önem taşımaktadır. Siyasi olarak Anadolu Selçuklu devletinde sadece evlilik rolü ile etkim olan saray hatunları sosyal alanda ise ardlarında birçok hayır kurumu ve mimari eser bırakmıştır. Çağın yakınlığı ve verilen önemden dolayı eserlerin bir kısmı günümüze ulaşmıştır. Bu sanat eserleri bir nevi Anadolu’nun tabusu olmakta bir diğer yanı ise iskân ve bayındırlık faaliyetlerinde önemli bir yer tutmaktadırlar. 2

1.1. İlk Türk Devletlerinde Kadın

En eski Türk tarihinden itibaren Türk kadını; bir anne, bir savaşçı, devlet yöneticisi ve kutsal bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Eski Türkler kadına o kadar değer vermiştir ki Türk düşüncesinde “Ana hakkı” ve “Tanrı hakkı” gibi kavramlar hep 1 birlikte anılır olmuştur. Türk kültüründe ebeveynlere seslenilirken ya da tanıtırken önce kadın ifadesi zikredilmiştir.2

İslamiyetten önceki Türk kültüründe kadın, bir tanrıça fügürü olarak da karşımıza çıkmaktadır. Yakut Türklerinin, Doğum Tanrıçası Kübey Hatun adında bir kadındı. Yine Altaylılarda da Doğum Tanrıçasının adı Obay Hatun'du.3 Yakut Türklerinin destanlarında insan ve hayvanları besleyen bir Gök Ana ve Yer Ana figürü mevcuttur. Ayrıca birçok Tanrıça figüründe Ak Ana gibi kadının olduğuna vurgu yapan isimler bulmak mümkündür.4

Türk kadının değerinden bahsederken anımsatılması gereken ilk konulardan biri Saka hükümdarı Tomris Hatun ve onun faaliyetleridir. Bilindiği gibi Tomris Hatun eşini kaybedince devletin başına geçmiştir. hükümdarı Kirus, Saka tahtında güçsüz bir kraliçenin olduğu sanısıyla oklarını Saka topraklarına çevirmiştir. Kirus’a göre Saka topraklarını ele geçirminin en kolay ve en maliyetsiz adımı Tomris Hatun ile evlenerek, onun elinde bulundurduğu topraklara sahip olmaktır. Kirus, Tonris Hatuna düşüncesini bildirmiş, fakat red cevabı almıştır. Kirus zaman kaybetmeden Saka topraklarına taaruz etmeye başlamıştır. Tomris Hatun bu taaruzda oğlunu kaybetmiştir. Hatun oğlununun ölümünden Kirus’u sorunlu tutmuş olacak ki, Kirus’a karşı saldırıya geçmekte gecikmemiştir. Bu savaşı kısa sürede, Tonris Hatun’un yönettiği Türk ordusu kazanmıştır. Bu bilgiler ilk Türk devletlerinde kadının erkek ile aynı şartlara sahip olduğunun, kadının yönetici olarak dahi büyük işler

1 Mehmet Eröz-Ali Güler, Türk Ailesi, Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, , Ankara,1998, s.55. 2 Latife Kabaklı Çirmen, Türk Töresinde Kadın, IQ Sanat Yayıncılık, İstanbul 2008,S.113. 3 Bahattin Ögel, Türk Mitololojisi, C.I, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara,2010,s. 96. 4 Ögel, a.g.e, s. 444. 3

başardabildiğinin en güzel kanıtıdır. Türk kadını hak ettiği yeri uzun bir süre daha muhafaza edecektir.5

Orta Asya Türk Devletlerinde kadın ise; Hükümdar tören ile unvan alırken eşi de törenle “Hatun” (Kâtûn) unvanını alırdı. Bu unvan Hunlardan beri tanınmakta ve ilk eşe verilmektedir. Türk devletlerinde hatunlar söz sahibi idiler. Öyle ki içlerinde devlet reisliği, naipliği yapanlar, devletin siyasetine yön verenler mevcuttur. Hatunlar 585-726 yılları arasında Gök-Türk Devleti bünyesinde, Çin elçilerinin kabul edilmesinde hazır bulunmuşlardır. Gök-Türk hatunların ayrı sarayları ve buyrukları da bulunurdu. Ayrıca devlet meclislerine de katılırlardı. Bazen tek başlarına elçi kabul ederlerdi. Hatunların gelecek hükümdarın annesi olma özelliğini taşıdığından Türk olmasına dikkat edilirdi.6 İktidar değişikliği sırasında hükümdarın tahttan indirilmesinin ardından, hatunun da ya esir edilip ya da öldürülmesi gerekirdi. Ancak böylece iktidar değişikliği tam manası ile sağlanabilirdi.7

Oğuz Yabgu Devletinde kadın; X. Yüzyılda, Oğuz kadınları erkeklerden kaçmaz, yüzlerini örtmezlerdi. İffetlerine düşkünlerdi.8 Kadınlar Oğuz Yabgu Devleti sarayında da etkin bir rol oynamıştır. Yabgu eşleri diğer Türk devletlerinde olduğu gibi hatun unvanını taşıyordu. Hatunun Yabgu üzerinde büyük etkisi vardır. Hatunlar, elçi kabulü gibi bazı durumlarda eşlerinin yanlarında yer alırdı. Bu durum Oğuz toplumunda kadının serbest olduğunun bir göstergesidir.9 Ayrıca Oğuznamelerde Barla Hatun, Barçin Salur Hatun, Şabatı (Şahbatı) Hatun gibi kadınların Oğuz şehirlerinde beylik yaptığına dair bilgiler mevcuttur.10

Türk destanlarının genel yapısı incelendiğinde destana konu olan kahramazların neredeyse hepsinin hatunları Tanrı tarafından gönderilen kutsal varlıklardır.11 Bunun yanı sıra Tanrı tarafından gönderilmeyen hatunların çoğu üstün özellik ve becerilere sahiptir.

5 Necati Gültepe, Türk Kadın Tarihine Giriş, Ötüken Neşriat, İstanbul,2008,s. 291-293. 6 İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli Kültürü, Ötüken Yayıncılık Yayıncılık, İstanbul,1997,s.259. 7 Jean Paul Roux, “Ortaçağ Türk Kadını; I. Oymayazı Metinlerine Göre Türk Kadını” (Çev. Gönül Yılmaz) Erdem Dergisi, C.V S.13. Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara,1990, s.206. 8 Faruk Sümer, Oğuzlar( Türkmenler), Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul, 1999, s.75. 9 G.Sergey Agacanov, Oğuzlar, (Çev. Ekber N. Necef, Ahmet Annaberdiyev), Selenge Yayınları, İstanbul, 2013, s.215. 10 Faruk Sümer, “Oğuzlara Ait Destanî Mahîyette Eserler” Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coprafya Fakültesi Dergisi, C. XVII, S.3-4, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Cağrafya Fakültesi Yayınları, 1959,s.394 11 Ögel, a.g.e, s. 89. 4

Oğuz Kağan Destanında, Oğuz Kağan’ın iki mitolojik evlili gerçekleştirdiğini ve bu evliliklerden altı erkek evlada sahip olduğu anlatılmaktadır.

Oğuz Kağan birgün avlanırken göklerden güzel bir kız gelmiştir. Oğuz Kağan bu kızla evlenerek Gün-Ay, Ay-Han ve Yıldız-Han isminde üç erkek çoçuğa sahip olmuştur.

Oğuz Kağan yine bir gün avlanırken bir göl içersinde ağaç kovuğunda güzel bir kızı oturuken görür. Bu hatundan etkilenen kağan onunla da evlenir. Gök-Han, Dağ-Han, Deniz-Han isimli çocuklara sahip olur.12

Oğuz Kağan Destanında, kadınların siyasi unsurlar barındıran evlilikler yaptığı da aktarılmıştır. Örneğin; Üç-Oklardan Bay Büre’nin oğlu Beyrek, Boz- Oklardan Bay Biçen Beğ’in kızı ile evlenmiştir.13 Ayrıca destanda kahramanlardan bazılarının kendileri gibi iyi ata binen, iyi kılıç kuşanan eş istedikleri belirtiliyor. Bu durum bir destan anlatısı değildir, bu durum tamamıyla İslamiyet öncesi ve sonrasında Türk devletlerinde kadının aktifliğinin bir göstergesidir. Hatta kadınlar o kadar talim ve eğitim almışlardır ki bir erkek ile gayet rahat bir şekilde güreş yapabilirlerdi.

Dede Korkut hikâyelerinde de kadına dair izlere rastlamak mümkündür. Örnek olarak; Beyruk Bey nişanlısı Bânu Çiçek Hatun’la güreşmesi gösterilebilir.14 Yine Dede Korkut hikâyelerinden bir başka örnek ise Selcen Hatundur. Selcen Hatun, düşmanların gece kocasına baskın yapmasından korkmaktadır. Kocasını uyarır, savaş başlar. Mücadele esnasında kocasının atı yaralanır. Savaşa hazır bir şekilde kenarda bekleyen Selcen Hatun atını düşmanların üzerine sürer ve düşmanları kılıçtan geçirmeye başlar.15 Görülmektedir ki Türk kültürünün bir parçası olan destan ve hikâyeler de kadın, aileyi, devleti bir arada tutan baş unsurlardan biridir.

12 Ögel, a.g.e, s. 140. 13 Sümer, Oğuzlar, s.390. 14 Muharrem Ergin, Dede Korkut Kitabı (Metin- Sözlük), Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara, 1964,s.30. 15 Ergin, Dede Korkut…,s.77-78, Ahmet Gündüz, “Tarihî Süreç İçerisinde Türk Toplumunda ve Devletlerinde Kadının Yeri ve Önemi”, The Journal of Academic Social Science Studies, S.5, y.y, 2012, s.5, https://www.jasstudies.com/Makaleler/2239912_g%C3%BCnd%C3%BCzahmet_129-148_5-5_T.pdf 20.05.2017. 5

Ortaçağ dünyasında Türk kadını ve çağdaşı batılı kadınlar arasında karşılaştırılamayacak kadar büyük farklar vardı. Batı dünyası kadının insan olup olmadığını tartışırken, hatta kadın cadılıkla suçlanıp yakılırken, Türk kadını toplum içinde mukaddes bir yere sahipti.

Türklerde kadın, hem ailenin hem de yönetimin eşit ortağı idi.16 Çağdaşı Doğu kadınları, İslamiyet’ten önceki Arap kabilelerinde utanç kaynağı olarak görülmekte, yeni dünyaya gelen kız çocukları diri diri toprağa gömülmekte idi. Böyle bir Ortaçağ zihniyetinde dahi Türk kadını, hayatın her yönünde erkeğe denk bir statüye sahip idi.17 Bu durumda hiç şüphesiz Türklerin kadınlarına verdiği değerin göstergesidir. Kadına kutsallık katan Türk töresine göre kadının; dövülmesi, horlanması veya itilip kakılması mümkün değildir.

1.2. Türk- Devletlerinde Kadın

İslamiyetin kabulü ile Türk kadınının statüsünde göze çarpan değişmeler meydana gelmemiştir. İslam dinînin benimsenmesi ile getirilen dinsel kurallar çerçevesinde Türk kadını, erkeklerle denk olan statüsünü kaybetmeye başlamış gibi görünse de kadına duyulan saygı ve kutsallık varlığını sürdürmüştür. Kadın yine siyasi meselelerde etkin roller oynayacaktır.

Mesela; ilk Türk İslam Devletlerinden biri olan Karahanlılar’da Kadın; sosyal ve siyasi hiçbir gücünü kaybetmemiştir. Hükümdardan sonra Hatun (Kâtûn) sarayda en önemli söz sahibi olan kişidir. Kendilerine has servetleri vardır. Mal ve mülkleri ile cemiyet hayatını temsil ederlerdi. Oğullarını veliaht ilan ettirmek için çeşitli entrikalar çevirdikleri de olmuştur.18 Mesela Buğra Han’ın Hatun’u kendi oğlu İbrahim’in yerine, tahtta veliaht olarak büyük oğlu Hüseyin Çağrı Teğin’i atayınca kendi oğlunu tahtta çıkartmak için, kocası Buğra Hanı zehirledi. Ve ona yakın tüm

16 Huriye Önür, “Ortaçağ Türk Kadınının Sosyal Konumunu Etkileyen Bazı Faktörler”, (Edt: Altan Çetin),Ortaçağda Kadın, Lotus Yayın Evi, Ankara, 2011, s. 60. 17 Önür, a.g.m, s.61-64. 18 Ö. Soner Hunkan, “Türk Hakanlığı’nda (Karahanlılar) Kadın”, (Edt. Altan Çetin),Ortaçağda Kadın, Lotus Yayın Evi, Ankara, 2011,s.376. 6

devlet adamlarını öldürüp kendi oğlu İbrahim’i tahtta çıkardı.19 Karahanlı hükümdar ailesinde de siyasi evliliklerin aktif olduğu malumdur. Karahanlılar siyasi hâkimiyetlerini pekiştirmek ve askeri güçlerini arttırma adına evlilikler yapmıştır. Bilinen ilk evlilik Buhâra hâkimi Ali Tegin’in, Arslan Yabgu’nun kızıyla evlenmesidir. Özetle bu evlilik yolu ile hem Karahanlılar hem de Büyük Selçuklu Devleti akrabalık ilişkisi kurarak, bir taraf meşrutiyetini güçlendirirken bir tarafta askeri bakımdan rahatlamıştır.

Kaşgarlı Mahmud’un Dîvânu Lugâti’t Türk adlı eserinde kadına ait mevcud kelimeler ışığında edinilen bilgiler şöyle ifade edilebilir. Karahanlı devletinde gündelik hayatta kadın, doğumundan itibaren kendi ebeveynlerinden eğitim alırdı. Evlenme yaşı gelip evlendiklerinde ise; en büyük meşgalesi çocuğuna bakmak ve onu eğitmekti. Diğer işleri ise ev ile ilgilenmekti. Kadın giyiminin temel maddesi ipekti. Altından, gümüşten ve diğer değerli taşlardan takılarda takardı. Karı koca arasında anlaşmazlık çıkarsa kadın, kocasına para vererek eşinden boşanabilirdi. Boşanan kadın yeniden evlenebilmektedir. Ancak bu evliliğinde başlık parası ve çeyiz talep edemezdi.20

Gazneliler Devletinde hanedan mensubu kadın; yaşanılan coğrafyanın bir getirisi olarak daha çok veliaht mesellerinde ve ülke siyasetinde bir aracı olarak işlev görmekte idi. Sultanın kızları ya da kız akrabaları komşu hükümdar ile evlendirilmeleri bu dönemde de devam etmiştir. Siyasi ya da ekonomik unsurlar doğrultusunda, komşu iki devletin birbirleri ile yakınlık kurmaları, askeri harekâtın mümkün olmadığı alanlarda akraba ilişkileri kurması ve o bölgede dolaylı yoldan söz sahibi olunması bu tür evliliklerle sağlanırdı. Gazneli Devletinde, siyasi işlere karışan kadının sayısı az olsa da varlıkları bilinmektedir.

Sultan Mahmud öldükten sonra oğulları Mesud ve Muhammed arasında taht kavgası başlamıştır. Sultan Mahmud’un kız kardeşi Hürre-i Hattali’nin gayretleri ile Gazneli tahtına Mesud oturmuştur. Yine Sultan Mesud’un annesinin güçlü bir kadın olmasının etkisi de Sultanın tahtta çıkmasını kolaylaştırmıştır. Bu dönemde Gazneli

19 İbnü’l Esir, El Kâmil Fi’t Tarih (İslam Tarihi ) (Çev; Ahmet Ağırakçe vd.), C.IX, Ocak Yayıncılık İstanbul 2016, s.234, Hunkar, a.g.m, s.376. 20 Hunkar, a.g.m, s.388-392. 7

Devleti için hizmet eden kadınlarında varlığı bilinmektedir. En meşhur olanı Sultan Mahmud’un gulam’ı, Begtegin’in hanımı idi. Yeni Sultan olan Mesud, bu hanımdan babasına dair anıları dinlerdi. Bu kadın Sultan Mesud’un babasının meclisinde yer almış, onun işlerine dâhil olmuştur.

Büyük Selçuklu Devletinde kadınlar, İslamiyeti ilk kabul ettikleri dönemde erkeklerde denk olan statülerini kaybetmiş gibi görünmekteydi. Bu durum göründüğü gibi olmamakla beraber artık Büyük Selçuklularda kadınlar eski yetkilerini her manada geri almaya başladılar. Saltanat sahipleri kocalarına destek oldular ayrıca tahtta evlatlarını geçirmek için çeşitli entrikalara da başvurdular.21 Selçuklular döneminde de hem hanedan içi hem de komşu devletlerle ve Halifeler ile siyasi evlilikler meydana geldi. Bu konuyu birkaç önemli örnek ile açıklamak gerekirse; ilk olarak Çağrı Bey’in kızı Arslan Hatice Hatun, Abbasî Halifesi Ebû Ca’fer el-Kâim Biemrillah ile evlenmiştir.22 Arslan Hatun Abbasi sarayında Türk adetlerini devam ettirmiştir. Hatunun kardeşi Alparslan öldüğü zaman Türk töreleri gereğince yasını tutmuştur.23

Çağrı Bey’in diğer bir kızı olan Gevher Hatun ise Selçuklu hanedanından Yusuf Yinal’ın oğlu Elbasan ile evlenmiştir. Bu hatun mevcud yönetimle sorunlar yaşamış en sonunda Melikşah zamanında öldürülmesi gündeme gelmiştir. Gevher Hatun’un silahlı birliklerinin olması ve bu birliklerin başında bulunması dikkat çekicidir. Siyasi olayların içerisinde doğrudan yer alan Gevher Hatun, iffetli ve dindar bir kadın olarak bilinmektedir. Çağrı Bey’in bir diğer kızı olan Safiye Hatun ise üç evlilik yapmış ve devletin iç meselelerinde etkin rol oynamıştır.

Ayşe Hatun; Alparslan’ın kızıdır. Karahanlı Hükümdarı Şemsülmülk Nasr ile evlenmiştir. Şemsülmülk eşi Ayşe Hatun’u kardeşi Ayaz’a yardım etmekle ve kendi aleyhinde, casuslukla itham etmiştir. Bu nedenle de eşini döverek öldürmüştür.

21 Şirin Beyani, Moğol Dönemi İranda Kadın, (Çev.Mustafa Uyar),Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara,2015, s.1-8. 22 İbnü’l Esir, El Kâmil Fi’t Tarih,…, C. IX, s.468. 23 Bülent Kaçın, Selçuklu Hatunları Büyük Selçuklu Hanedan Üyelerinin Siyasi Evlilikleri, Bilge Kültür Sanat Yayınları, İstanbul, 2017. s.71. 8

Çağrı Bey’in oğlu Yakutî’nin kızı olan Zübeyde Hatun Sultan, Melikşah ile evlenmiştir. Zübeyde Hatun Melikşah’tan sonra tahtta geçen Berkyaruk’un annesidir. Tüm taht mücadeleleri boyunca oğluna yardım etmiş, aynı derecede oğlundan da saygı görmüştür. Oğlunun saltanatı boyunca devlet işlerine müdahil olmuş, vezir tayini işlerine karışmak istemiş, ama bu konu onun hayatına mâl olmuştur.24

Hanedana evlilik yolu ile dâhil olan birçok prenses de vardır. Tuğrul Bey Harzemşah topraklarını fethetmiş, Harzemşah’ın ölmesiyle onun dul kalan eşi Altuncan Hatun ile evlenmiştir. Altuncan Hatun’un devlet işlerinden anlayan bir yapısı vardır. Her zaman eşine destek olmuştur. Kaynaklar hatunun oynadığı etkin rollerden dolayı ondan saygı ile bahseder.25 Tuğrul Bey önemli konuları her daim eşi Altuncan Hatun’a danışırdı.26 Altuncan hatun ölüm döşeğindeyken bile eşi Tuğrul Bey’e halifenin kızı ile evlenmesini vasiyet etmiştir. Altuncan Hatun iffetli, dindar yardım sever olarak tarihi kayıtlara geçmiştir.

Büyük Selçuklu Devletinin siyasi evliliklerin en dikkat çeken şüphesiz Tuğrul Bey’in Abbasî Halifesi el-Kâim Biemrillâh’ın kızı Seyyide Hatun ile evliliğidir. Tuğrul Bey ile Seyyide Hatun’un nikâhı 1062 yılında kıyılmıştır. Altuncan Hatun’a ait olan yerleri Seyyide Hatun’a verdi.27 Tuğrul Bey, gelini alıp Rey’e dönerken Kasran’da hastalandı. Çok geçmeden hastalığı iyice artan Tuğrul Bey 4 Eylül 1063 tarihinde vefat etti. Tuğrul Bey vefat ettiğinde yaklaşık 70 yaşındaydı.28 Bu evlilik hem Altuncan Hatun’un vasiyeti çerçevesinde hem de devletin meşrutiyetini pekiştirmek üzere yapılmıştır.

Selçuklu İmparatorluğunda hatunların rolü hususiyle Melikşah’ın zevcesi Terken Hatun’un siyasi ihtirasları da devletin parçalanmasının nedenleri arasında bulunmaktadır.29 Karahanlı İliğ Han’ın torunu, Tamgaç Han’ın kızı olan Terken Hatun’un, Melikşah döneminde devlete müdahalesi söz konusudur. Terken Hatun

24 Kaçın, a.g.e, s.27. 25 Ergin Ayan, Ortaçağ Türk Devletlerinde Hanedan Evlilikleri, Gece Kitaplığı, Ankara, 2017, s. 21-23. 26 Gülşah Şengün, “Büyük SelçuklulardaKadınların Yönetimdeki Rolü”, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2014, s.39- 42. 27 İbnü’l Esir, El Kâmil Fi’t Tarih (İslam Tarihi ) (Çev.; Ahmet Ağırakçe vd.), C.VIII, Ocak Yayıncılık İstanbul 2016, s.221-223. 28 Erdoğan Merçil,- Ali Sevim, Selçuklu Devletleri Tarihi Siyaset, Teşkilât ve Kültür, Türk Tarıh Kurumu Yayınları, Ankara, 1995,s.47. 29 Osman Turan; Selçuklu Tarihi ve Türk- İslam Medeniyet, Turan Mehmed Neşriyat Yayınları, Ankara, 1969, s.240. 9

Nizâmülmülk’ü bertaraf ederek kendi oğlu Mahmud’u veliaht tayin etmiştir. Daha sonra küçük yaşına rağmen oğlu tahtta çıkarmış, devleti dolaylı olarak yönetmiştir.30 Terken Hatun, Berkyaruk ile girdiği taht mücadelesi devam ederken şiddetli bir hastalık nedeniyle 1097 yılında ölmüştür. Terken Hatun önüne çıkan her türlü engeli aşmasını bilmiştir. Siyasal ve askeri yönden bilgili bir kişiliktir. Yalnız onun hırslı tutumu Büyük Selçuklu Devletini duraklama dönemi ile karşı karsıya getirmiştir.

Büyük Selçuklu Devletinde kadınların doğrudan ya da dolaylı olarak devletin yönetiminde etkin rol oynadıklarını, hanedan mensubu kadınların Türk kültürünün ve devlet yapısının kendilerine sunduğu yetki ve olanaklardan güç alarak yönetim alanında varlık gösterdiklerini böylece görmüş olduk.

Anadolu Selçuklu Devleti döneminde; kadının idari ve siyasi yetkisi devlet nenfaatleri gereği kısıtlanmaya başlamıştır. Böylelikle siyasi anlamda güçleri ellerinden alınan hatunlar dolayısıyla idari işlerde de pasif bir döneme girmişlerdir. Kadınlar daha çok siyasi evlilikler ve sosyal faaliyetlerde kendilerini göstermişlerdir.31Anadolu Selçuklu Devletinde, gerek müslüman gerekse gayrmüslimler ile birçok siyasi evlilik vücüda gelmiştir.

Anadolu Selçuklu sultanlarından ilk gayrımüslim bir hatun ile evlenen I. Kılıç Arslan olmuştur. Ünlü Haçlı komutanlarından Toulouse ve Saint Gilles kontu IV. Raimond’un kız kardeşi İsabellaile evlenmiştir. Bu evlilik ile Sultanın, Haçlı tehlikesi karşısında kendisini güvence altına almaya çalıştığı anlaşılmaktadır. Selçuklu sarayına gelin olarak gelen prensesin ise, din değiştirip değiştirmediği bilinmemektedir.32

İkinci evlilik örneği olarak; Sultan I. İzzeddin Mesud’un da, babası I. Kılıç Arslan gibi asil bir aileye mensup Hıristiyan bir kadınla evlenmek suretiyle Haçlı saldırıları karşısında denge siyaseti gütmüştür.

30 Beyani, a.g.e, s.7. 31 Tülay Metin, “Türkiye Selçuklu Siyasi Hayatında Kadının Rolü Üzerine” (Edt: Altan Çetin), Ortaçağda Kadın, Lotus Yayın Evi, Ankara, 2011, s.471-472. 32 İsmail Çiftçioğlu,“Anadolu Selçuklu Sultanlarının Gayrimüslim Kadınlarla Evlilikleri”, Zeitschrift Für Die Welt Der Türken(Journal of World of Turks), S.5, y.y, 2013, s.3. 10

II. Kılıç Arslan Bizans sarayına mensup bir prenses ile evlenmiştir. Adı bilinmeyen bu prenses Anonim Selçuknâmeye göre Tekfur Kaloyan’ın karısı Despina’nın kız kardeşidir. Ayrıca Sultan II. Kılıç Arslan, daha önceden dostluk kurduğu Alman İmparatoru Friedrich Barbarossa’nın kızına da tâlip olmuştur.

Sultan I. Gıyâseddin Keyhüsrev tahttan uzaklaştırıldığı dönemde, Komnenoslar hanedanına mensup Mavrozomes’in yanına gitmiş ve kızıyla bir izdivaç gerçekleştirmiştir.

I. Alâaddin Keykubâd Kalesi’ni fethettikten sonra buranın hâkimi olan Kırvart’ın kızı ile evlendi. Bu hatun Selçuklu sarayında yaşamış ve 1235’lerde Mâhperi (Hunad) Hatun adı ile anılmıştır. İslamiyet’i kabul ettikten sonra hayır işleri ile ilgilenmiştir. Kendisi 1238 yılında ’de bir cami, medrese ve türbeden oluşan külliye inşa ettirmiştir. Bu külliyenin kitabesindeki bilgiden kendisinin II. Gıyâseddin Keyhüsrev’in annesi olduğu ve oğlundan sonra vefat ettiği anlaşılmaktadır.

Sultan II. Gıyâseddin Keyhüsrev de aileden gelen geleneğe uyarak siyasi bir evlilik yapmıştır. Anadolu Selçuklu Devletinin yaptığı seferler karşısında zor durumda kalan Gürcü Kraliçesi Rosudan, Erzincan Meliki olan II. Gıyâseddin Keyhüsrev’e kızı Tamara’yı (Gürcü Hatun) vermeyi kabul etmiştir. Gürcü hatun diye anılmaya başlayan bu kadın daha sonra Müslüman olmuştur. Kocası II. Gıyâseddin Keyhüsrev 1246 yılında ardından Gürcü Hatun33, Selçuklu devlet adamlarından Muineddin Süleyman Pervane ile evlenmiştir. Kocası Süleyman Pervane ile birlikte Mevlânâ’nın türbesinin yapımında maddî desteklerde bulunmuştur.34

Sultan II. Gıyâseddin Keyhüsrev ayrıca Berdûliye adındaki bir Rum papazının kızı ile evlenmiştir. Sultan II. İzzeddin Keykâvus’un annesi olan bu hatun eşi ölünce Selçuklu vezirlerinden Şemseddin İsfahânî ile evlenmiştir. II. Gıyâseddin Keyhüsrev de bir Rum cariyesiyle evlenmiştir. Bu evlilikten Sultan IV. Rükneddin Kılıç

33 Gürcü Hatun İçin bk. Çalışmamızın II. Bölümü, Pervaneoğulları Beyliğinde Kadın’ın Siyasi ve Sosyal Rolü Adlı Başlığı s. 125. 34 Çiftçioğlu, a.g.m, s.4-10. 11

Arslan35 dünyaya gelmiştir. Yine II. Gıyâseddin Keyhüsrev’in Konyalı Hıristiyan olan bir hatun ile evlendiği kayıtlara geçmiştir. Ayrıca Sultan, Fransız prensesiyle de evlenmeye teşebbüs etmiş, ancak bu evlilik gerçekleşmemiştir.

Lâtin İmparatoru Baudouin, İznik Rum Devletinin taarruzlarına engel olamayınca, II. Gıyâseddin Keyhüsrev’e, ittifak teklifinde bulunmuştu. Selçuklu Sultanı bu teklifi Lâtin İmparatorunun kız kardeşi Elizabeth’in kızıyla evlenmek şartıyla kabul etmiştir. Fakat ittifak ve evlilik teşebbüsü gerek Kösedağ bozgunu, gerekse Selçuklu Sultanının Lâtinler yerine Bizanslılarla anlaşmayı tercih etmesi nedeniyle gerçekleşmemiştir.36

Hiç şüphesiz Anadolu Selçuklu Devleti sultanları bu evlilikleri yaparken devletin durumunu göz önünde bulundurup, gelişen şartlar neticesinde hareket ediyorlardı. Selçuklu sultanlarının Haçlı prensesleriyle evlenmeleri, Selçukluluların Haçlı saldırılarına karşı zaman kazanmasını sağlamış ya da Haçlıların dikkatlerini dağıtmıştır. Bizans prensesleriyle evlenmeleri çoğu zaman bir ittifakı beraberinde getirmiştir. Gürcü prenslerle yapılan evliliklerde ise Moğol tehlikesine karşı ittifak kurulduğu gibi, Gürcü devleti ile olan ilişkileri güçlendirmiştir.

Bu dönemde sosyal hayatta Selçuklu şehir kadının profili ise şu şekildedir; şehirli kadınlar zamanının büyük kısmını evinde ve evini çekip çevirmekle, çocuklarıyla ilgilenmekle geçirirdi. Ev ailenin yaşam alanı, ibadet yeri, misafirlerini ağırladığı bir mülktür. Selçuklu kadını muhafazakâr bir yapıya sahiptir.37

Kadın ev dışına, su getirmek, hamama gitmek, ekmek pişirmek vb. ihtiyaçlarını karşılamak için çıkıyordu. Zaman zaman çarşı pazara çıkarak evin ihtiyacını giderirdi. Kadın bazen, kendine maddi kazanç sağlayan bir takım küçük işlerde çalışıyordu.38 Hatunlar, Cuma günleri zikirlere katılıyordu. Önemli birini karşılama törenlerinde bulundukları gibi, cenazelerde de yer alıyordu. Eğitim konusuna

35 El- Hüseyin B. Muhammed B. Ali El Ca’feri Er- Rugadi İbn Bibi, El-Evâmirü'l-Alâ'iyye Fı'l-Umûri'l- Alâ'iyye (Seçuk-name), ( Çev. Mürsel Öztürk ) C.II, Milli Kütüphane Basımevi, Ankara,1996, s.208-212. Bu eserde Sultan IV. Rükneddin Kılıç Arslan’ın Gazalya Hatun isminde Hıristiyan bir karısının daha olduğundan ve devlet işlerinde saray içinde etkin rolü bulunduğuna değinilmiştir. 36 Çiftçioğlu, a.g.m, s.10-11. 37 Sedat Biçak,“Türkiye Selçuklu Toplumunda Kadın ( XI-XIV yy. )”Marmara Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisan Tezi, İstanbul, 2007, s.48. 38 Biçak, a.g.tz, s.63-64. 12

değinecek olursak da kız çocuklarına eğitimi anne ve babaları verdiği gibi özel hocalar vasıtasıyla da eğitim alırdı. Bazı mahallelerde erkek ve kız çocuklarının birlikte eğitim aldığı medreseler vardır. 39

Eflâkî’nin vermiş olduğu bilgilere göre Selçuklu‘da kadınlar tasavvufi ve dinî konuları öğrenmek için oldukça gayretliydiler. Bu dönemde kadınlar tasavvufa büyük bir alaka göstermektedirler.

Saray hatunları bu ilmi meselelere hakkında yaptıkları çalışmalar olmuştur. Selçuklu hanedanına mensup olan kadınlar sadece Mevlevilik’e katılmakla kalmamış aynı zamanda bu tarikatın genişlemesi için de her türlü maddi yardımda bulunmaktadır. Sultanın karısı olan Gürcü Hatun, Mevlânâ’nın muhiplerinden ve has müritlerinden idi. Bu dönemde Saray hatunlarının yanında aynı şekilde ahali içinde de dindarlığı ve yardımseverlikleri ile dikkat çeken kadınlar bulunmaktadır. Nitekim Eflâkî’nin eserinde ’da zamanın veliyesi olarak nitelendirilen Kiramana Hatun’dan bahsedilir. Hz. Mevlânâ, Kiramana Hatun’un bağında üç gün üç gece semâ ayini yapmıştır. Dindar hatunların yetişmesinde Mevlana’nın öğretilerinin etkisi vardır.40Anadolu Selçuklularında kadının bânisi olduğu eserlerin bazılarına yer vermek gerekmektedir. Şüphesiz kadınların yaptırmış oldukları eserler, onların devlet içerisindeki siyasi ve sosyal gücünün göstergesidir.

Dediği Sultan Mescidi ve Türbesi; Sultan II. Kılıç Arslan’ın azatlı cariyesi Sanavber Hatun tarafından 1180-1181 yıllarında Konya‘nın Ilgın ilçesi Mahmut Hisar Tekkesi köyünde yaptırılmıştır.

Demre Sultan Hanı; günümüze kadar ulaşmayan bu eser Emir Barsulu’nun kızı Demre Sultan tarafından 1201-1202 tarihinde yaptırmıştır.

Gevher Nesibe Sultan Şifaiyesi; Sultan II. Kılıçarslan’ın kızı Hatun’un vasiyeti üzerine, kardeşi Sultan I. Gıyâseddin Keyhusrev tarafından

39 Kazım Paydaş, “Eflaki’nin Menakıb’ül Arifin Adlı Eserine Göre 13-14 yy.’da Selçuklu Payitahtında Kadınların Konumu” The Journal of Academic Social Science Studies, S.6, y.y, 2013, s.11, Bicak, a.g.tz, s.64- 68. 40 Paydaş, a.g.m, s.19-21. 13

Kayseri’de Hacı İkiz Mahallesinde 1205- 1206 yıllarında yaptırılmıştır. Ayrıca Gevher Sultan, Sultan Hamamının da bânisidir.

Seyit Külliyesi, Sultan I. Alâaddin Keykubâd tarafından annesi Ümmühan Hatun adına 1207- 1208 yılları arasında Eskişehir’in Seyidgazi ilçesine inşa ettirildi.

Devlet Hatun (Hatuniye) Mescidi; Selçuklu hanedanına mensup Ahmed el-Arusî’nin kızı tarafından Konya’nın Mihmandar Mahallesinde inşa ettirilmiştir. Aynı zamanda bu hatun adına bir de kervansaray vardır. Günümüze kervansarayın sadece ön kapı kısmı ulaşmıştır.

Uluborlu Ulu Cami; Sultan II. Kılıcarslan’ın meliki olan Mugisüddin Tuğrul Şâh’ın kızı, Melike Âdile Hatun tarafından 1232 yılıda, ’nın ilçesinde inşa ettirilmiştir.

Kütahya Yoncalı Ilıcası; Sultan I.Alâaddin Keykubâd döneminde saray haciplerinden, Mabey’inci Ramazanın kızı, Gülümser Hatun tarafından 1233-1234 yılları arasında yapılmıştır.

Mahperi (Hunat) Hatun Cami; Alâaddin Keykubâd’ın eşi, II.Gıyâseddin Keyhusrev’in annesi Mahperi Hatun tarafından 1238 yılında Kayseri’de inşa edilmiştir.

Melike Kumpeti (Çifte Kümbetler); Alâaddin Keykubâd’ın eşi Melike Âdile (Gaziye Hatun) adına Kızları tarafından Kayseri- yolu üzerine 1247 tarihinde yapılmıştır.

Elti Hatun Cami ve Türesi; Sultan II. Süleymahşah’ın kızı, Elti Hatun tarafından Tunceli’nin ilçesinde 1252-1253 senelerinde inşa edilmiştir. 14

Gömeç Hatun Türbesi; Sultan IV. Rükneddin Kılıarslan’ın eşi ve Sultan III. Gıyâseddin Keyhusrev’in annesi, Tokatlı Gömeç Hatun tarafından XII. yüzyılda inşa ettirilmiştir.41

Hüdavent Hatun türbesi; bu türbe IV. Kılıcarslan’ın kızı olan Hüdavent Hatun tarafından 1313 yılında Niğde’de inşa edilmiştir.

Fatma Hatun Türbesi; Sultan II. İzzeddin Keykâvus’un kızı, Fatma Hatun’un annesi adına 1301 yılında Konya’da inşa ettirdiği türbedir.

Afyon Kadın Ana Kümbedi; kesin olmamakla birlikte Sultan III. Allaêddin’in kızı Naima Hatun tarafından yaptırıldığı düşünülmektedir. Kitabesi bulunmadığından bu eserin hangi tarihte yapıldığı bilinmemektedir.

Kayseri Cihan Hatun Türbesi (Döner Kümbet); Sultan I.Alâaddin Keykubâd’ın kızı olduğu tahmin edilen Cihan Hatun tarafından Kayseri’de inşa ettirilmiştir. Yapım yılı net olmamakla birlikte 1275 diye bilinir.

Amasya Hatuniye Ilıcası; İlhanlı Olcayto Han’ın eşi Ilduş’un kölesi Abdullah b. Amber adına 1308 yılında Amasya’da İnşa edilmiştir.

Gürcü Hatun Kayseri’de bir hamam ve birde türbe inşa ettirmiş, ama bu eserler günümüze ulaşmamıştır.

Ayrıca son olarak Amasya’da Yeşilırmak üzerinde ilk köprünün de bir kadın hayırsevere ait olduğu tahmin edilmektedir. Günümüzde kuş köprüsü olarak bilinen bu köprünün Sultan Mesud’un kızı Hundi Hatun’un hayratı olduğu düşünülmektedir.42

Görüldüğü gibi Anadolu Selçuklu hatunlarının ve kızlarının birçoğu hayır eserlerine bâni olmuştur. Bu eserlerin bazılarını bizzat kendileri yaptırdığı gibi, bir akrabasının kendilerine itafen yaptırdığıda görülmektedir. Yukarıda belirttiğimiz eserler sadece

41 Bicak, a.g.tz, s.124-128. 42 Bicak, a.g.tz, s.129-130. 15

birkaç hatunun bâniliğine örnek teşkil edebilir. Kadınların bu eserleri, Anadolu’nun bayındırlık faaliyetlerinde önemli bir yer teşkil etmektedirler.

Birinci dönem Anadolu Türk Beylikleri’nde de, kadınların siyasi evlilikler yaptığı görülmüştür. Sultanlara kız vermek veya almak büyük bir lütuf sayılırdı. Ancak saygı duyulan kişilere kız verilirdi. Mesela Danişment Gazi, kız kardeşini Kutalmış Bey ile evlendirdi. Bu evlilik Danişment Gazi’ye verilen değerin göstergesidir. Süleymanşah dayısı olan Danişment Gazi’ye geniş yetkiler vermiştir. Bir rivayete göre de Danişment Gazi, Alparslan’ın damadıdır.43

Kadının siyasi evliliklerine başka bir örnek ise, Çaka Bey’in Bizans tahtını ele geçirmek için, I. Kılıç Arslan’a kızını vermesidir. Bu siyasi evlilik 1092 yılında gerçekleşmiştir.

Sultan Kılıç Arslan’ın kızı Seyyide Hatun Hısn-ı Keyfâ Artuklularından Rüknü’d- Devle ile evlenmiştir. Anlaşıldığı kadarıyla Kılıç Arslan, Haçlılara karşı bu beylikten destek almayı hedefliyordu.

I. Mesdud’da Danişmentli Melik Gazi’nin kızıyla evlenmiştir. Zira Melik Gazi, I. Mesud’un tahtta çıkmasında önemli roller oynamıştır.

Yine Sultan Mesud’un kızı İmameddin Zengî’nin oğlu Nûreddin Mahmud ile evlenmiştir. Bu evlilik sayesinde Haçlılara karşı saldırıda kendilerine ittifak bulmak istemişlerdi.

Sultan II. Kılıç Arslan komşularıyla iyi ilişliler kurma amacıyla Saltuklu Bey’i II. Saltuk Bey’in Fûlane Hatun44 diye adlandırdığımız kızı ile evlenmiştir. Fakat gelin kervanı Konya’ya doğru yola çıkmışken, kervanın önü Danişmentli Yağıbasan tarafından kesilerek, II. Kılıç Arslan’ın gelini kaçırılmıştır. Yağıbasan, bu gelini

43 Yılmaz Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; Türkiye (1074- 1990), Cilt: II, Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı Yayınları, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara,1996, s.40. 44 Fûlane Hatun Terimi: Bu terim gerçek ismine ulaşamadığımız hatunlara verilen genel isimdir. 16

yeğeni Zunun ile nikâhlamıştır. Bu habere çok sinirlenen Kılıç Arslan, Yağıbasanın üzerine hareket etse de Bizansla ittifak yapan Danişmentler karşısında yenilgi almıştır.45 Daha sonra bu hatun Meliku’s Salih Zengi ile nikâhlanmıştır.46

Siyasi kazanımlar elde etmek için yapılan evlilikler bazen de hatuna kötü davranılmasından, mensup olduğu devlete yapılmış bir hakaret olarak değerlendirilmiş, iki akraba devleti savaşın eşiğine kadar gemiştir.

II. Kılıç Arslan, kızını Artuklu Hükümdarı Kara Arslanın oğlu Nureddin Muhammed’e vermiştir. Evliliklerinin üzerinden çok geçmeden Muhammed, II. Kılıç Arslan’ın kızına kötü davranınca Sultan, Artuklu topraklarını istilaya başladı. Ayrıca kızına çeyiz olarak verdiği kaleleri geri aldı.

1227 yılında sultan Keykubâd, Eyyübilerden Melik Adil’in kızı Gaziye Hatun ile evlenmiştir. Bu evlilikte, yaklaşan Harezm tehlikesine karşı Eyyübilerle evlilik yolu ile ittifak kurulmuştur.47

Mengücek Beyliği de diğer beylikler ile ilişkiler kurmuştur. Mengücek Bey’in oğlu İshak Bey, Danişmentli Melik Gazi’nin damadıdır. Mengücek Bey’in torunlarından Behrâmşah, Anadolu Selçuklu Sultanı II. Kılıç Arslan’ın kızı ile evlenmiştir. Yine Behrâmşah’ın kızlarından Selçuk Hatun’u, Sultan I. İzzettin Keykavus ile diğer bir kızı Fûlane Hatun’u ise Sultan II. Rüknû’d- Din Suleyman ile evlenmiştir.

Sultan I. İzzettin Keykavus Erzincan bey’i Behramşah’ın kızı Selçuka Hatun ile evlenmiştir.48

Süleymanşah’ın oğlu Ahmet Bey, Erzincan beyi Fahreddin Behramşah’ın kızı olan Turan Melek ile evlendi. Bu Hatun Divriği Darüşşifasını eşi Süleymanşah ise Divriği Ulu Cami’sini yaptırmıştır.

45 Bicak, a.g.tz, s. 10-17. 46 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar: Türkiye, s.43 47 Bicak, a.g.tz, s 24. 48 Bicak, a.g.tz, s.18-21. 17

Birinci dönem beyliklerinden söz etmemiz gereke bir hadise de Saltuklular’ın son kadın hükümdarı Mama Hatundur. Faruk Sümer bu Hatunun Saltuklular’ın 7. Sultanı olduğunu ve 1191-1201 yılları arasında Sultanlık yaptığını söyler.49 Bu hatunun hükümdarlığıyla ilgili belge bulunmamakla birlikte, hükümdarlığının son dönemlerinde yeğenleriyle bir taht mücadelesine girdiği anlaşılmaktadır. Bu taht mücadelelerinden korunmak için Eyyübi Hükümdarı El- Melikü't-Adil'e bir mektup yazarak nüfuslu biriyle evlenmek istediğini dile getirir. El-Melikü't-Adil de Eyyübi Valisi Farisüddin Meymun el-Kasri'ye, Mama Hatun ile evlenmesini, ayrıca onun ülkesini de yönetmesini tavsiye eden bir mektup yazmıştır. El- Kasri, bu teklifi kabul etse de Mama Hatun tahttan uzaklaştırılıp, yerine yeğeni Alâaddin Melikşah geçmiştir. Bu gelişmelerden sonra Mama Hatun’un akıbeti hakkında elimizde bilgi bulunmamaktadır.50 Güçlü, yetenekli ve ihtiraslı bir kadın olan Mama Hatun ardında Mama Hatun Külliyesini bırakmıştır.

Görülmektedir ki bu dönemde kadınlar, siyasi evlililikler vucüda getirerek siyasi hayatın içerisinde yer almışlardır. Bu durumun yanı sıra ardlarında sosyal oluşumlar bırakmaya devam etmişlerdir. Bu dönemde siyasi hayata doğrudan dâhil olan, tek başına devleti yöneten, tek bir hatun adına rastlanmıştır. Fakat yukarıda da zikredildiği gibi bu hatunun siyasi varlığı uzun sürmemiştir.

Kadınların sosyal ve siyasal hayatlarında bahsetmemiz gereken bir diğer konuda Bacîyan-ı Rûm konusudur. Bacîyan-Rûm tabiri ilk defa Âşıkpaşazade tarafından zikredilmiştir. Yazar, Osmanlı Devletini oluşturan içtimai teşekküller arasında Bacîyan-ı Rûm’dan üçüncü sırada bahsetmiştir.51 Bu teşkilat birçok yabancı yazarın dikkatini çekmekle birlikte oluşumuna imkân vermemiştir.

Araştırmalar bu teşkilatın ne zaman kurulduğu hakkında ayrıntılı bir bilgi vermemektedir. Ama bilinen gerçek; Türklerin Anadolu gelirken tüm siyasi, ekonomik ve askeri oluşumlarını da beraberinde getirmiş olmasıdır.52 Bu nedenledir

49 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar, s.43. 50 Dursun Ali Şeker, “Mama Hatun”, Türkiye Diyanet İslam Ansiklopedisi, C.XXVII, İstanbul,2003, s.548. 51 Âşık Paşazade, Osmanoğulları’nın Tarihi, ( Yay. Haz. Kemal Yavuz- Yekta Saraç), Mas Matbaacılık, İstanbul, 2003, s. 298. 52 M. Fuad Köprülü, Osmanlı İmparatorluğunun Kuruluşu, Akçağ Yayınları, Ankara, 2013, s. 113-114. 18

ki teşkilatın kuruluşu birden olmamış ve zamana yayılmıştır. Bu konuda çok net olarak bilinen kısım Ahi teşkilatıyla Bacîyan-ı Rûm arasında sıkı bir bağlantı vardır.53 Hatta söylenebilir ki Bacîyan-ı Rûm, Ahi teşkilatının kadın koludur. İbn Battûta seyahatnamesinde Anadolu kısmında Ahilerin misafirperverliğinden sıkça söz etmiş, kendisine misafirhanelerde kadınların ikramlarda bulunduklarından bahsetmiştir. İbn Battûta hayranlıkla dile getirdiği dergâh misafirinde iaşe ve hizmet işleri Bacı ülküsüne gönül vermiş Türkmen kadınları tarafından yürütülüyordu.54 Bu teşkilat etrafında toplanan kadınlar gündüzleri dokuma, örgü gibi faaliyetler yürüterek erlerine yardımcı olmakta, işten artan zamanda ise dini konulara yönelmektedirler. Moğolların 1243 yılında Kayseri’ye saldırdığı sırada Bacîyan-ı Rûm’da örgütlenmiş kadınlar şehrin savunmasında rol almıştır. Düşmanla cesurca savaşmıştır.55 Demek oluyor ki bu teşkilatın hem üretici hem ticari hem dini hem de siyasi yönleri vardır. Bu teşkilat Moğolların Anadolu’yu işgal etmesiyle zaman içerisinde dağıtılmış, eski işlevini kaybetmiştir.

53 Gültepe, a.g.e, s.342. 54 Mikail Bayram, Fatma Bacı ve Bacîyan-Rûm ( Anadolu Bacılar Teşkilatı), Nüve Kültür Merkezi Yayınları, İstanbul, 2008, s.92. 55 Gültepe, a.g.e, s.350. 19

2. SELÇUKLU MİRASINI SİYASETEN DEVAM ETTİRMİŞ OLAN ANADOLU BEYLİKLERİNDE KADIN’IN SİYASİ VE SOSYAL ROLÜ

2.1. Karamanoğulları Beyliği ( 1250- 1487)

Karamanoğulları Beyliği, Anadolu sahasında Osmanlılardan sonra en kuvvetli ve en uzun yaşamış beyliktir. Kendilerini sürekli Selçuklu Devletinin mirasçısı olarak gördükleri için, uzun yıllar Osmanlılar ile mücadele etmişlerdir. En az Osmanlı kadar Anadolu’da Türk birliğini kurmaya çabalamışlardır. Karamanoğulları Oğuzların Avşar56 boyuna mensuplardır. Mezhepleri Sünni-Hanefi’dir. Devlet merkezi olmakla birlikte; Konya, Ereğli, , Mut, Silifke gibi şehirler de, değişen dönem şartları içerisinde Karamanoğullarına başkentlik yapmışlardır.

Karamanoğulları Beyliği, iki yüzyılı geçkin bir zaman dilimi dâhilinde yaşamış olsa da, yaklaşık yarım asırda tam anlamıyla bağımsız olabilmiştir. 1250-1308 yılları arasında Selçuklulara, 1308-1335 yılları arasında İlhanlılara bağlı varlığını göstermiş, 1335-1399 yılları arasında ise tam anlamıyla bağımsız olmuşdur. Karamanoğulları, 1399 yılında Yıldırım Bâyezid döneminde Osmanlılara tabi olmuşlardır. 1402 Ankara Savaşından sonra; bu beyliği de ihya etmeyi ihmal etmemiştir. 1417’ye kadar Timur’un devletine tabi olan beylik, bu tarihten itibaren, 1423 yılına kadar Memlûk Devletinin himayesinde varlığını sürdürmüştür. Memlûk Devletinin zayıflamasıyla Karamanoğulları 1423 yılında tekrar Osmanlı Devletine tabi olmuştur. Beylik toprakları en geniş biçimde; Konya, Kayseri, Niğde, Ankara, Nevşehir, Kırşehir, İçel, Antalya’nın bir bölümünü içerisine alacak şekilde genişliğe sahipti.57

Karamanoğullarının, diğer Oğuz boyları ile birlikte Anadolu’ya gelmiş oldukları düşünülmektedir. Karamanoğullarının ulaşılan ilk atası, Ahmed Saadeddin Bey’dir. Bu Bey Ermeniler ile mücadele etmiştir.58 Bu mücadelesinin bir neticesi olarak

56 Cumali Bayram, Karamanoğulları Tarihi, Gece Kitaplığı, Ankara, 2016, s.11-16 Karamanoğullarının Oğuzların Salur boyuna mensup olduğunu belirtmiştir. Birçok kaynakta Oğuzların Avşar Boyuna mensup olarak gösterilmesinin nedenini ise; yazarların eserlerini Karamanoğullarına düşman olan yöneticilere ithâfen yazmış olmaları olarak açıklamıştır. 57 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu Karakoyunlu Devletleri, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara,2011, s.1, Öztuna, Devletler ve Hanedanlar: Türkiye s.59-60. 58 Şikârî, Karamanname (Zamanın Kahramanı Karamanîler’in Tarihi) (Yay. Haz. Metin Sözen, Necdet Sakaoğlu, Çev. Necdet Sakaoğlu),Lebib Yalkın Yayımları, İstanbul, 2005, s.103. 20

Karamanoğlu aşireti, I.Alâaddin Keykubâd döneminde Ermenilerden alınan Ermenek taraflarına yerleştirilmişlerdir. Ahmed Saadeddin Bey dönemi hakkında bildiklerimiz bu kadardır. Bu bey ölünce yerine oğlu Nûre Sofî (ö. 1255-1256) geçmiştir.

Nûre Sofî Bey, Ermeni hükümdarı Kosun’dan Ereğli Kalesi’ni aldı. Ereğli’yi beyliğinin merkezi yaptı. Dört yıl sonra da Sivas hükümdarı Kadı Burhaneddin Bey’den Sivas Kalesi’ni aldı. Selçuklu sultanı I. Alâaddin Keykubâd, bu başarının ardındaki ismi tanımak maksadıyla, Kayser’i Emiri Cafer Bey’i, Nûre Sofî’nin yanına gönderdi. Nûre Sofî, Cafer Bey vasıtasıyla Selçuklu Sultanına hizmet etmek istediğini bildirdi.

Ermenek civarında yaşayan Ermeniler, Türkmenlere tacizlere başlamışlardı. Bu durum Sultan tarafından Nûre Sofî’ye bildirildi. Nûre Sofî, yanındaki beyler ile Ermenek Kalesi’ni ele geçirdi. Böylece Nûre Sofî’ye Ermenek ve çevresi yurtluk olarak verildi. Nûre Sofî, gaza faaliyetlerine devam etti. Mut, Gülnar, Mare Kaleleri bir bir fethedildi, Son olarak Bolkar bölgesi ele geçirildi.59 Fethettiği bölgeler de Nûre Sofî Bey’e yurtluk olarak verildi.

Gün geçtikçe gücünü ve hâkimiyet alanının genişletmeye devam eden Nûre Sofî, Anadolu’da daha kuvvetli bir şekilde tutunabilmek adına Babaî tarikatına dâhil oldu. Başarılar ile adı sıkça duyulan bu beyin bir de tarikata girmesi gücüne güç kattı. Anadolu’ya yeni gelen birçok Türkmen onun nüfuzu altına girdi.60 Zamanla Babaî tarikatı da güçlendi. Hatta öyle bir hal aldı ki, 1239 yılında Babaî halk, Selçuklu Devletine isyan etti. Bu isyancılar arasında, tarikata geçmiş olan Nûre Sofi’nin de varlığı göze çarpmaktadır. İsyanı zor olsa da bastırıldı. Taraftarların birçok kısmı kılıçtan geçirildi. Nûre Sofî, Selçuklunun bu otorite sağlamlaştırma mücadelesi sırasında hayatta kalmayı başardı. Hatta Ermenek’e giderek tekrar beyliğin başına geçti. Bu durum göstermektedir ki Selçuklu otoritesi bölgedeki boşluğunu dolduramadı. Hatta Karamanoğlu beyine müdahale edilemedi.61

59 Şikârî, Karamanname…, s.-103-106, Tahsin Ünal, Karamanoğulları Tarihi, Kale Ofset Matbaacılık, Ankara, 2001, s58-59. 60 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…, s.1. 61 C. Bayram,Karamanoğulları…, s.47-48. 21

1243 yılında Moğol ordusunun Anadolu içlerinde ilerlemeye başlamasının neticesinde meydana gelen Kösedağ yenilgisiyle, Karamanoğulları da diğer beyler gibi kendi başlarına hareket etmeye başladılar. Selçuklu sultanlarının bu beyleri cezalandırmadıkları, hatta kendi varlıklarını sürdürmek için bu beylerin desteklerini almak adına faaliyette bulundukları görülmektedir.62 Bu tarihten sonra kaynaklarda Nûre Sofî’nin ismi bir daha zikredilmez.

Her ne kadar kaynaklarda 1243 yılından sonra Nûre Sofî’nin ismi zikredilmese de 1256 yıllarına kadar hayatta kaldığı düşünülmektedir. Nûre Sofî’nin ölümünden sonra beyliğin başına oğlu Kerimüddin Karaman (ö. 1263) Bey geçmiştir. Aslında Karamanoğlu Beyliği, beylik teşkilatını Nûre Sofî ve zamanında oluşturmuştur.

Kaynaklar, Karaman Bey’in beyliğin başına ne zaman geçtiğine dair net bilgi vermekten çekinirler. Zira Nûre Sofî hayatta iken, Karaman Bey’in de yönetimde söz sahibi olduğunu bilmekteyiz. Nûre Sofî öldüğü zaman Babaîlerden Muhlis Baba, Karaman Bey’i tarikat şeyhi yapmıştır. Böylece Karaman Bey, beyliğinin hem dinî hem de siyasi lideri olmuştur.63 1256 yılı civarında Selçuklu sultanı IV. Kılıç Arslan, Karaman Bey’in elinde bulundurduğu toprakların bir bölümünü ona ikta olarak verdi. Bunun karşılığında ise kardeşi Bunsuz’u yanına esir aldıysa da, ona Candarlık görevi verdi. 1259 yılından sonra Karaman Bey’in Ermeni kralı ile bir mücadeleye giriştiğini bilmekteyiz. Bu mücadele sırasında Karamanoğlu ve Ermeni kuvvetleri iki defa karşı karşıya gelmişlerdir. Karaman Bey, Ermenilerle olan mücadelesi sırasında diğer Türkmen beylerinin de desteğini almış, böylelikle Taşili ve Silifke bölgelerine akınlarda bulunmuştur. Silifke bölgesine sahip olunamamış, bölge bir süre daha Ermeni krallığına tabi kalmaya devam etmiştir.64 1260 yılında Selçuklu sultanı IV. Kılıç Arslan, kardeşi II. İzzeddin Keykavus’u destekleyen ve uclarda hareket halinde bulunan beylerin üzerine Süleyman Pervane komutasındaki Türk ve Moğollardan oluşan bir ordu sevk etti. Bu ordu kısa sürede başarılar elde etti.

62 T. Ünal Karamanoğulları…, s.52. 63 T. Ünal Karamanoğulları…, s.78. 64 Osman Turan, Selçukluluar Zamanında Türkiye ( Siyasi Tarih: Alp Arslan’dan Osman Gazi’ye (1071- 1319), Ötüken Mehmed Neşriat, İstanbul, 2014, s.536-137. 22

1261 yılında sıranın kendisine geldiğini düşünen Karaman Bey, Türkmen beylikleri ile anlaşarak, sultan IV. Kılıç Arslan’ın kardeşi II. İzzeddin Keykavus’u tekrar tahta geçirmeye karar verdiler. Bu karar doğrultusunda Karaman Bey, kardeşleri Bunsuz ve Zeynelhac ile Konya üzerine yürümek için hazırlık yapmaya başladılar. Fakat bu kalkışmaları başarısızlıkla sonuçlandı. Süleyman Pervane ve komutasındaki ordu, Karaman kuvvetlerini bozguna uğrattı. Kardeşleri yakalansa da Karaman Bey kaçma fırsatı buldu. Karaman Bey bu hadiseden sağ olarak kurtulsa da, aynı yıl hayatını kaybetmiştir.65

Karaman Bey öldükten sonra, vasiyeti gereği oğlu Mehmed Bey, Karaman tahtına geçti. Lakin Selçuklu sultanı, Karaman’ın ölümü ile Larende’yi ele geçirdi. Bölgenin yönetimini de veziri Bedreddin İbrahim Hotenî’ye verdi.66 Mehmed Bey, Karaman Bey’in ölümünden sonra 1271 yılına kadar Bolkar dağlarında saklanmıştır. Çünkü Selçuklu sultanı, Karaman beylerinin hayatta kalmasını istememiştir. Kısacası 1261- 1271 yılları arası Karamanoğlu Beyliği’nin fetret devridir.67

Hatîroğlu Şerefeddin Bey’in Moğollara karşı isyan ettiği sırada, Mehmed Bey de Hatîroğlu’na destek vermiştir. Bu ittifakın getirisi olarak, Ermenek bölgesinin kumandanlığı Mehmed Bey’e verilmiştir. Fakat Hatîroğlu Şerefeddin’in Moğol ve Selçuklu kuvvetleri tarafından öldürülmesiyle, Ermenek bölgesi kumandanlığı, Bedreddin Hotenî’ye geçmiştir. Bu durumu fırsat bilen Hotenî, Selçuklu ve Moğollardan destek alarak Karamanoğlu Mehmed Bey’in üzerine harekete geçmekte gecikmemiştir.

Mehmed Bey böyle bir zayiatın kendisine vereceği derin zararın farkına vararak, barış istese de Hotenî bu barış teklifine ordusundaki askeri güce dayanarak yanaşmadı. Fakat işler umduğu gibi gitmedi ve Göksu Kalesi civarında yenilgiye uğrayarak Ermenek’e kaçtı. 1276 yılına tekabül eden bu zafer sonucunda Mehmed Bey’in şöhreti bir hayli arttı. Selçuklu sultanının güdümünden iyice uzaklaşan Mehmed Bey, zaferlerinin tümünü Memlûk Sultanı Baybars’a bildirmeye başladı. Ancak o, 1277 yılında Baybars’ın Anadolu’ya yönelmesi ve Selçuk-Moğol

65 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…, s.2, C. Bayram,Karamanoğulları…, s.68-71. 66 T. Ünal Karamanoğulları…, s.96. 67 Şikârî,Karamanname…, s.120. 23

kuvvetlerine karşı giriştiği savaşta, Baybars’a yardım için ’a hareket etse de bu hareketinde başarılı olamadı.68 Eli boş geri dönmek istemeyen Mehmed Bey Konya’ya girdi.

Bu sırada Baybars ise Kayseri’ye girerek Selçuklunun çocuk yaştaki Sultanı III. Gıyaseddin Keyhürev’i ’a kaçırdı. Baybars Kayseri’de adına sikke bastırıp hutbe okuttu. Mehmed Bey’in kardeşi Ali Bey uzun zamandır Kayseri’de Selçuklu sarayında esir olarak bulunuyordu. Sultanın tahttan indirilmesiyle özgürlüğüne kavuşan Ali Bey, kendisi ve abisi Mehmed Bey adına sancak istedi. Bu isteği kabul olunan Ali Bey, Mehmed Bey’in yanına gönderildi69 Mayıs 1277 yılında Mehmed Bey, Konya kapılarını zorlamaya hâlâ devam ediyordu. Artık kalenin de halkın da dayanacak gücü kalmamıştı.70 Bu yüzden zaman kaybetmeden Mayıs ayının ortalarında II. İzzeddin Keykavus’un oğlu olduğunu iddia ettiği Gıyaseddin Siyavuş (Cimri)’u hükümdar ilan etti.71 Bir divan kurularak divanda meşhur olan “Bu günden sonra divanda, dergâhta, barigâhda, mecliste, meydanda Türkçeden başka dil kullanılmayacaktır.” kararı alındı. Mehmed Bey vezir tayin edildi.

Nihayet Konya 13-14 Mayıs 1277 yılında Mehmed Bey’e teslim oldu. Siyavuş adına hutbeler okutulup, sikkeler kesildi.72 Ayrıca Sultan Rukneddin’in kızı, Siyavuş ile nikâhlandırılmak istendi. Kızın annesi Gazalye Hatun 4 ay çeyiz süresi isteyerek bu nikâhı kabul etti. Fakat Siyavuş tahtta o kadar kalamadığı için bu evlilik gerçekleşemedi.

Selçuklu Devletinin vezirlerinden olan Sâhip-Ata’nın oğulları Hasan ve Hüseyin Beyler Siyavuş’un Konya’da Sultanlığını ilan ettiğini haber alınca harekete geçtiler. Mehmed Bey bu durumu duyunca karşı harekâta geçti. Alaşehir Ovasında, Altuntaş mevki’inde iki kuvvet karşı karşıya geldi. Bu savaş sırasında Sâhip-Ata’nın oğulları şehit oldu.73

68 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikler…, s.3-4. 69 O. Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 564, T. Ünal Karamanoğulları…, s.120. 70 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…, s.4-5. 71 İbn Bibi, El Evamirü'l Alaiyye Fi'l Umuri'l Alaiyye…, C.II, s. 204-206. 72 T. Ünal Karamanoğulları…, s.138. 73 İbni Bibi, El Evamirü'l Alaiyye Fi'l Umuri'l Alaiyye…, C.II, s.210-211, Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…, s.6. 24

Akşehir dönüşünde Mehmed Bey, Sâhip-Ata ve III. Gıyaseddin Keyhusrev’in yanlarına Moğol kuvvetlerini de alarak üzerlerine geldiğini öğrenince, Mehmed Bey ve Siyavuş Akşehir’den hareketle Konya’ya gitmek istediler. Lakin Konya halkı onları içeri almadı. Bu durum karşısında Konya şehrinin etrafını yağmalayarak Ermenek tarafına çekildi. Sâhip-Ata, Mehmed Bey’i Mut’a kadar takip etti. Mehmed Bey Siyavuş’u uygun bir yere göndererek kendisi kardeşleri ve amcaoğulları ile birlikte Moğol kuvvetlerine karşı muharebeye girişti ve bu muharebede hayatını kaybetti (1277). 74

Mehmed Bey öldükten sonra Karamanoğlu Beyliğinin başına Güneri Bey geçti. Bir süre bu beyliğin siyasi faaliyeti olmamıştır. Selçuklu Devletinin git gide güç kaybetmesi bu beyliğin siyasi faaliyetlerini tekrar canlandırdı. 1283 tarihinde III. Giyaseddin Keyhüsrev’in katli üzerine, İlhanlı Devleti tarafından II. Mesud hükümdar yapılmıştır. Fakat 1284 yılında III. Gıyaseddin Keyhusrev’in annesi İlhanlı Devletinden müsaade alarak iki torununu Konya’da hükümdar ilan ettirmiştir. Eşrefoğlu Süleyman Bey bu çocuklara Saltanat naibi atanmış, Karamanoğlu Güneri Bey ise Beylerbey’i olmuştur. Fakat Sâhip-Ata, İlhanlı desteği ile bu çocukların saltanatına son vermiştir.75 Çocuklar büyük anneleri ile Argun Han’ın yanına götürülmüşlerdi. Daha sonra çocuklar III. Giyaseddin Keyhusrev’in evlatları olmadığı iddia edilerek öldürülmüş, büyük annelerine ise; Sivrihisar ikta olarak verilmiştir.76

Görülmektedir ki Selçuklu Devletinin, İlhanlı baskısı altında olduğu dönemde bile Selçuklu sarayı hatunu siyasi meselelere müdahil olabilecek kadar güçlüdür. Siyasi isteği gereğince, gerekli prosedürleri uygulayarak, kendi soyundan gelen torunlarını tahtta geçirebilecek kadar bir güce ve siyasi bir iktidara sahiptir. Ayrıca Argun Han gibi güçlü bir hükümdarın Selçuklu hatununun isteğine gereken cevabı vermesi, hatunun statüsünün de bir göstergesidir.

1287-1288 yıllarında Güneri Bey’in Ermeni tacizleri sonucunda, II. Mesud, Moğol ve Selçuklu kuvvetleriyle Güneri Bey’in üzerine yürümüş, Larende zapt edilmiştir.

74 İbni Bibi, El Evamirü'l Alaiyye Fi'l Umuri'l Alaiyye…, C.II, s.216. 75 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…, s.7. 76 Bıçak, a.g.tz, s.42. 25

1288 yılında Güneri Bey, Eşrefoğlu Süleyman Bey ile birlikte Konya’ya gelerek Selçuklu sultanının affını istedi. Bu yıldan sonra Güneri Bey’in birkaç yağma faaliyetinin dışında önemli bir siyasi hadise vukû bulmamıştır. Güneri Bey 1300 yılında ölmüştür.77

Güneri Bey’in ölümü ile beylik tahtına kardeşi geçmiştir. Şikari’ye göre Mahmud Bey, Selçuklu hanedan mensubu bir hatundan dünyaya gelmiştir78. Bu bey Karaman Beyliğinde önemli faaliyetlere imza atmıştır. Mesela 1293 yılında Alâiye’yi tekrar ele geçirerek burada Memlûk sultanı adına hutbe okutmuştur.79

Selçuklu Devletinin hızla zayıflamasıyla, diğer beyler gibi Mahmud Bey’in de başına buyruk hareket ettiği görülmüştür. Hatta o, 1308 yılında Konya’yı almış ve burayı başkent yapmıştır. Burada üç yıl ikamet etikten sonra muhtemelen 1312-1313 yıllarında vefat etmiştir. Mahmud Bey’in bir Selçuklu hatunu ile evlendiği düşünülmektedir.80 Karamanoğullarının soyu Mahmud Bey’den devam etmiştir.

Mahmud Bey öldükten sonra Musa Bey, Larende’de Karaman beyi olmuştur. Kardeşi Yahşi Bey ise, Konya’da vali statüsünde idi. Selçuklu Devletinin yıkılmasıyla Anadolu’da baş gösteren kaos ortamına son vermek isteyen İlhanlı Devleti, 1314 yılında Emir Çoban komutasında bir ordu göndererek Anadolu’yu tekrar hâkimiyeti altına aldı. Bu süreç içersinde Konya da Karamanoğlu kontrolünden çıktı.81

Konya 1319 yılında tekrar Karamanoğullarının eline geçtiyse de, 1320 yılında Konya ve Larende Emir Çoban’ın oğlu Demirtaş tarafından ele geçirildi. 1328 yılına kadar bu bölgeler Demirtaş’ın elinde kaldı.

Konya’nın İlhanlılar tarafından ele geçirilmesinden sonra, 1318 yılında Musa Bey’in kardeşi İbrahim Bey, abisine karşı isyan girişiminde bulundu. Memlûk Devleti 1331

77 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikler..,, s.8. 78 Şikârî,Karamanname…, s.109. 79 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikler..,, s.8. 80 Şikârî,Karamanname…, s.135,Öztuna, Devletler ve Handanlar; Türkiye…, s.62. 81 Kerimüddin Mahmud-i Aksarayî, Müsâmeretü'l-Ahbâr ((Selçukki Devletleri Tarihi) Aksaraylı Kerimüddin Mahmud’un Müsâmeretü'l-Ahbâr Adlı Farsça Tarihinin Tercümesi),(Çev. M. Nuri Gençosman), Recep Ulusoğlu Basımevi, Ankara, 1943, s.343. 26

yılında İbrahim Bey’e bir ordu göndererek onun Larende’de beylik merkezinin başına geçmesini sağladı.82 İbrahim Bey Memlûk Devletine tabi oldu. Memlûk Sultanı Melik Nâsır adına para bastırıp hutbe okuttu. İbn Battûta 1332 yılında Lerende’de İbrahim Bey’in Karaman aşiretinin başında olduğunu, onu hoş karşıladığını yazmıştır. 83

1332 yılından sonra İbrahim Bey tahttan çekilmiş, yerine kardeşi Halil Bey geçmiştir. Bu bey dönemde siyasi olarak bir faaliyet göze çarpmamaktadır. Halil Bey muhtemelen 1339 ya da 1340 yılında vefat etmiştir. Karaman tahtına geçmek isteyen Musa Bey, 1339 yılında Kahire’ye gitse de umduğu sonucu bulamayınca Ermenek’e geri dönmüştür. Karaman tahtına Memlûk Devletinin kararıyla yeniden İbrahim Bey geçmiştir. İbrahim Bey muhtemelen 1340 yılında vefat etmiş, yerine oğlu Ahmed Bey geçmiştir. Ama Ahmed Bey tahtta uzun süre kalamamış, 1350 yılında Babukoğulları ve Devletşah ile olan mücadelesi sırasında hayatını kaybetmiştir.

Ahmed Bey’in 1350 yılında ölmesiyle, İbrahim Bey’in diğer oğlu Şemseddin Mehmed Bey Larende emiri olmuştur. Kardeşi Karaman Bey’in suikastı sonucunda 1352 yılında zehirlenerek öldürülmüştür. Alâiye Beyliği bu beyin soyundan gelmiştir.

Karamanoğlu tahtında, el altından sürdürülen taht kavgaları neticesinde Musa Bey yeniden Larende’ye gelmiştir. Fakat kendisine karşı suikast girişimi olacağını haber alınca, tahttan çekilmiş yerine Seyfeddin Süleyman Bey 1356 yılında Karaman beyi olmuştur. Halil Bey’in oğlu olan Süleyman Bey’in hükümdarlığı 1361 yılına kadar sürmüştür. Süleyman Bey 1361 yılında vefat etmiştir.84

1361 yılında Süleyman Bey’in vefat etmesiyle Karaman tahtına Alâaddin Ali Bey geçmiştir. Alâaddin Ali Bey’in ilk faaliyetlerinde biri Konya’yı işgal altından

82 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikler…, s.9-12. 83 Ebû Abdullah Muhammed İbn Battûta Tanci, İbn Battûta Seyahatnamesi, C.I, ( Çev. A. Sait Akkurt), Yapı Kredi Yayınları, İstanbul,2004,s.342. 84 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikler…, s.10-14, Öztuna, Devletler ve Handanlar; Türkiye…, s.63. 27

kurtarmak olmuştur. Bu yüzden yaklaşık iki ay süren bir kuşatmanın ardından Konya 1361 ya da 1362 yılında Karamanoğullarının eline geçtmiştir.85

Alâaddin Ali Bey’in Konya’yı tekrar geri almasıyla beyliğin toprakları, döneminin diğer siyasi oluşumlarından daha fazla bir alana yayılmış oldu.86 Bu beyin kendine güvenen, savaştan çekinmeyen yapısı, hareketli bir siyaset takip etmesine neden olmuştur. O, Hamidoğulları ve Germiyanoğulları topraklarına taarruz etmiştir. 1375 yılında Kayseri topraklarını girmiş olan Eretna beyi Ali Bey’in Sivas’a çekilmesini sağlamıştır. Onu Sivas’a kadar takip eden Alâaddin Ali Bey, Sivas’ta Kadı Burhaneddin ile çarpışmıştır. Karamanoğlu beyi Kayseri’yi almış olsa da burada varlığı uzun sürmemiştir.87 Kadı Burhaneddin Ahmed şehri 1386 yılında geri almayı başarmıştır.

Alâaddin Ali Bey döneminde beyliğin en çok Osmanlı ile münasebetleri olmuştur. İlk başlarda dostane olan münasebetler neticesinde Bey’in oğlu Süleyman Paşa’nın kızı, Efenzed Hatun ile Ali Bey’in oğlu Keyhüsrev Bey evlenmiştir. Osmanlı ve Karamanoğlu arasında ikinci evlilik I. Murad’ın kızı Melek Nefise Hatun ile Alâaddin Ali Bey arasında gerçekleşmiştir.88İki siyasi gücün, yeni yeni oluşumunu gerçekleştirdiği süre içerisinde vukû bulan bu evlilikler sayesinde Osmanlı, güçlü bir beylik ile akraba olmuş olmanın rahatlığı ile yönünü Batıya çevirmiştir.

Fakat meydana gelen olaylar gödteriyor ki Osmanlının beklentileri karşılanmamıştır. I.Murad Rumeli gazasında iken; damadı Alâaddin Ali Bey, Osmanlının Hamitoğullarından satın aldığı topraklardan Beyşehir, Yalvaç, Karaağaç, Seydişehir bölgelerine doğru harekete geçti. I. Murad, damadının bu harekâtını haber alır almaz, bizzat Karamanoğlu beyi üzerine sefere çıktı. Alâaddin Ali Bey, kayınpederinin hızlıca kendi üzerine geldiğini öğrenince hemen barış teklif etti. I. Murad, kendisinin gayrımüslimler ile mücadele ettiği sırada hiçbir sebep yokken sahip olduğu topraklara saldırıda bulunmasının neticesinde Alâaddin Ali Bey’in sözüne

85 Şikârî,Karamanname…, s. 172-173. 86 C. Bayram,Karamanoğulları…, s.192. 87 T. Ünal Karamanoğulları…, s.293. 88 T. Ünal Karamanoğulları…, s.317-318, M. Çağatay Uluçay, Padişahların Kadınları..., s.22. 28

güvenemeyeceğini bildirerek barış teklifini reddetti.89 Konya önlerinde iki kuvvetin orduları karşı karşıya geldi. Mücadeleden galip çıkan taraf Osmanlı kuvvetleri oldu. 1386 yılında, Alâaddin Ali Bey eşi Melek Hatun’u babası Osmanlı hükümdarı I.Murad’a barış teklifinde bulunması için elçi olarak gönderdi.90 I.Murad, Karamanoğlunun Osmanlı aleyhinde hiçbir faaliyette bulunmama ve aldığı yerleri geri vermesi şartıyla barış teklifini kabul etti.91 I.Murad’ın Kosova Savaşında şehit düşmesinin ardından, Alâaddin Ali Bey Osmanlı ile yaptığı anlaşmayı hiçe sayıp, harekete geçti. Yeni Osmanlı hükümdarı olan Yıldırım Bâyezid, Alâaddin Ali Bey’in hareketine cevap vermekte gecikmedi. Rumeli’de barışı sağlayan genç sultan, Anadolu’da ise; Germiyan, Saruhan, Aydın, Menteşe beyliklerine son vererek Konya’ya girdi.

Alâaddin Ali Bey bu muhasara karşısında Kadı Burhaneddin Ahmed ve Candaroğlu Süleyman Paşa’dan yardın istemek zorunda kaldı. Üç hükümdar Kırşehir’de buluşmak için anlaşsa da, Alâaddin Ali Bey’in Kırşehir’e gelmemesiyle ittifak oluşturulamadı. 1390 yılında Osmanlı ve Karamanoğulları arasında Kırşehir’ın Osmanlıya geri verilmesi kaydıyla bir barış sağlandı.

Alâaddin Ali Bey, 1394 yılında diğer Anadolu Beylikleri gibi, Timur’un yüksek hâkimiyetini kabul etmiştir. Alâaddin Ali Bey’in Kadı Burhaneddin’e ait olan bazı yerlere taruz etmesi, Kadı Burhaneddin’i harekete geçirmiştir. Kadı Burhaneddin Aksaray, Salime ve Zincirli Kalelerini aldı. Ardından Niğde’yi kuşattıysa da bölgeyi alamadı.

Karaman-Kadı Burhaneddin çekişmesi bu kadar ile sınırlı kalmamıştır. 1396 yılında dayısı Kadı Burhaneddin’e karşı isyana geçen Şeyh Müeyyed’e Karamanoğlu beyi yardımda bulunmuştur. İsyanıcı yeğen Kadı Burhaneddin tarafından ortadan kaldırılınca, isyanı destekleyen Alâaddin Ali Bey’in mıntıkasına Kadı Burhaneddin tarafından taarruz edilmiştir.

89 T. Ünal Karamanoğulları…, s. 326. 90 Mehmet Ersan- Mustafa Alican, Türklerin Kayıp Yüzyılı Beylikler Devri Türkiye Tarihi, Timas Yayınları, İstanbul, 2017, s.54 91 T. Ünal Karamanoğulları…, s. 336-337. 29

Karamanoğulları, Osmanlının batı ile olan mücadelesinde sürekli kendisine bir pay çıkarmak çabasında olmuşdur. Yıldırım Bâyezid’ın, Eflak seferi sırasında yine bos durmayan Alâaddin Ali Bey, Ankara’ya saldırı düzenledi. Anadolu Beylerbey’i Sarı Timurtaş Paşa’yı esir edip Konya’ya götürdü. Bu duruma çok sinirlenen Yıldırım Bâyezid, Eflak seferi dönüşü zaman kaybetmeden Alâaddin Ali Bey’in üzerine yürüdü. Alâaddin Ali Bey Timurtaş Paşa’yı serbest bıraksa da, bu Yıldırım Bâyezid için yeterli olmadı. İki taraf savaşa başladı. Alâaddin Ali Bey, Yıldırım Bâyezid karşısında güç durumda kalarak, Konya Kalesi’ne çekildi. Uzunca bir mücadele sonrasında Alâaddin Ali Bey yakalandı ve çok geçmeden öldürüldü. Bâyezid Konya’yı aldıktan sonra Larende’ye kadar ilerledi. 1398 yılında Larende de Osmanlının eline geçti. Larende’de bulunan Yıldırım Beyzazıd’ın kardeşi Melek Hatun ve yelenleri Ali Bey ve Mehmed Bey ’ya götürüldü. Karamanoğulları Ankara Savaşı sonuna kadar Osmanlıya tabi olmak zorunda kaldı. 92

Yıldırım Bâyezid’ın Karaman Seferi dönüşünde, Alâaddin Ali Bey’in kızı ile evlendiği iddia edilmiştir.93 Fakat bu hatunun Karamanoğlu Alâaddin Ali Bey’in kızı olup olmadığı netlik kazanmamıştır. Eğer bu iddia doğru ise; Alâaddin Ali Bey, Yıldırım Bâyezid’ın hem kayınpederi hem de eniştesidir. Alâaddin Ali Bey; I. Murad’ın kızı Melek Hatun’dan önce, Amcazadesi Musa Bey’in kimlğini tesbit ededemediğimiz bir kızı (Fûlane Hatun) ile evlenmiştir.94

Ankara Savaşından sonra Yıldırım Bâyezid’ın Bursa’ya götürdüğü yeğeni II. Mehmed Bey, Timur’un torunu Mehmed Mirza tarafından Bursa’dan kaçırılarak, Timur’un yanına götürüldü. Timur diğer Anadolu Beylerine yaptığı gibi II. Mehmed Bey’e de kendisine tabii kalmak şartıyla, atalarının topraklarını geri verildi. Hatta bununla da yetinmeyerek Karamanoğlu topraklarına ek olarak, Beypazarı, Kırşehir, Sivrihisar ve Kayseri’yi II. Mehmed Bey’e verilmiştir.

92 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…, s.13-16. 93 Yahya Başkan,”Karamanoğulları Beyliği ( Alâ’ed-din Ali Bey Dönemi 1357-1398)”,İnönü Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Eğitimi Anabilim Dalı, Genel Türk Tarihi Bilim Dalı, Basılmamış Yüksek Lisan Tezi, ,1999,s.18. 94 Öztuna, Devletler ve Handanlar; Türkiye..., s.63-64. 30

Yeni Karamanoğlu beyi vakit kaybetmeden Konya’ya geldi.95 Ayrıca II. Mehmed Bey, Osmanlı taht kavgalarında çıkarları doğrultusunda faydalanmıştır. Çelebi Mehmed’in kardeşi Musa Çelebi ile Rumeli’de savaştığı tarihlerde, II. Mehmed Bey, 1413 yılıda Bursa’yı kuşatsa da umduğunu bulamadı.96 Çelebi Mehmed, Musa Çelebi’yi öldürdükten sonra Bursa’ya döndü. Kuzenini cezalandırmak için karşı saldırıya geçti. Candaroğlu İsfendiyar Bey ve Germiyanoğlu Yakup Bey ile birlikte Karamanoğullarından Kütahya’yı aldı. Savunmasız kalan II. Mehmed Bey kaçmak zorunda kaldı. İttifak kuvvetleri ise yollarına devam ettiler. Çelebi Mehmed, Timur tarafından II. Mehmed’e verilen yerlerden olan Akşehir, Beyşehir, Seydişehir, Otluk Hisarını geri alarak Konya’ya kadar ilerledi. Fakat Konya alınamadı. Zor durumda kalan II. Mehmed 1414 yılında Osmanlının ele geçirdiği şehirleri Osmanlıya bırakarak bir barış imzaladı.

Karamnoğlu beyi, 1414 yılında Çelebi Mehmed’in gazası sırasında Osmanlının bölgeden uzaklaşmasından faydalanmak istedi. Vakit kaybetmeden harekete geçti. Çelebi Mehmed Bey ise durumdan haberdar olur olmaz hemen geri dönerek Ankara’ya ulaştı. Osmanlı Anadolu Beylerbey’i Atabey Bâyezid Paşa, II. Mehmed’e bir mektup yazarak Çelebi Mehmed’in rahatsız olduğunu, onun ölmesi durumunda Atopraklarının II. Mehmed Bey tarafından hükmedilmesinin gerektiğini, eğer Çelebi Mehmed hayatta kalırsa da iki bey arasında barış yapılabileceğini yazdı. Karamanoğlu hükümdarı, Çelebi Mehmed’in durumunu tetkik ettikten sonra barış yapmak için harekete geçti. Tam bu sırada Atabey Bâyezid Paşa ani bir hareketle, II. Mehmed Bey ve oğlu Mustafa Bey’i yakaladı. Ankara’ya götürülen baba-oğul sultanının karşısına çıkarıldı.97 1415 yılında II. Mehmed tekrar özür dileyerek, Osmanlıya yüklü miktarda kurtuluş akçesi ödedi. Bu sayede iki kuvvet arasında barış yapıldı. Karaman beyi Osmanlıya karşı uzunca bir süre harekete bulunmadı. 1420 yılında Dulkadiroğlu Nasrettin Bey’e yenilen II. Mehmed Bey Memlûk Devletinden yardım alabileceğini düşünerek Kahire’ye kaçsa da, umduğunu bulamadı. Muhtemelen Nasrettin Bey’in isteği ile Kahire zindanlarına atıldı. 98

95 C. Bayram, Karamanoğulları…,s.236-237. 96 T. Ünal Karamanoğulları…, s.368 97 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikler..,, s.17-19. 98 T. Ünal Karamanoğulları…, s. 385. 31

Karamanoğullarının Osmanlı ile olan mücadelesinden yararlanmak isteyen Ramazanoğlu Ahmed Bey, önemli ticaret merkezlerinden biri olan Tarsus’a saldırdı ve burasını 1415 yılında aldı. Bölgenin yönetimini oğlu İbrahim Bey’e bıraktığı gibi hutbey’i Memlûk Sultanı Melkü’l-Müeyyed Şeyh el-Mahmudî adına okuttu. Ahmed Bey 1417 yılında ölünce Ramazanoğlu tahttı için hanedan içinde kavgalar başladı. Her zaman fırsatları iyi değerlendirme özelliğine sahip olan Karamanoğlu Mehmed Bey Tarsus’u almak için harekete geçti. Tarsus, Memlûk ve Karamanoğlu arasında birkaç kez el değiştirdi. Hatta bu mücadele sırasında Memlûk sultanının tüm gücü ile saldırması, Dulkadiroğullarının gözünü korkutmuş olacak ki Dulkadiroğulları Memlûk Devletine tabiyetini bildirdi.99

Son çare olarak II. Mehmed Bey kızını 1418 yılında Ramazanoğlu II. İbrahim Bey ile evlendirdi.100 Bu evliliğin tamamen siyasi bir misyonu vardır. Çünkü Ramazanoğullarını kendi tarafına çeken II. Mehmed Bey Tarsus için Memlûk sultanı karşısında kendisine destek verebilecek bir müttefik kazanmış oldu. Bu ittifağın getirisi olarak 1418-1419 yılında Ramzanoğulları ve Karamanoğulları Tarsus’a saldırdı. Bu saldırı Memlûk sultanını çok kızdırmış olacak ki, oğlu İbrahim Bey’i iki müttefik kuvvetin üzerine gönderdiği gibi, Dulkadiroğullarını da bu kuvvetlere dâhil etti. Sultanın oğlu İbrahim Bey Kayseri’yi aldı ve bu bölge Dulkadiroğullarına verildi. Bu başarı Memlûk devletini tatmin etmemişti. Öyle ki, Niğde ve Larende Karamanoğullarının elinden alındı. II. Mehmed Bey Taşeli’ne kaçmak zorunda kaldı. Memlûk sultanı Karamnoğullarının toprakları kendisine tabi kalması şartı ile II. Mehmed’in kardeşi Ali Bey’e verildi.

II. Mehmed Bey müttefiki Ramazanoğlu ile Kayseri’yi alamak istedi. Ama bu arzusuna kavuşamadı. 1420 yılında II. Mehmed Bey, Memlûk kuvvetleri tarafından yakalanarak Kahire’ye götürüldü. Karamanoğlu topraklarının hepsi II. Mehmed Bey’in kardeşi Ali Bey’e verildi. Ama Ali Bey Konya’ya sahip olamadı. 1421 yılında Memlûk tahtında meydana gelen değişiklik neticesinden yeni Memlûk Sultanı Melik Zâhir Seyfüddin Tatar, II. Mehmed Bey’in serbest bırakılmasını emrederek bazı Karaman topraklarını ona verdi. II. Mehmed Bey’in oğlu İbrahim

99 Ayşegül Kılıç, “Karamanoğullarının Tarsus’ta Tutunma Mücadelesi ve Bölgedeki Anadolu Beylikleri İle Olan İlişkileri” Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, C.XVIII, S.1,Edirne, Haziran 2016,s.320- 321. 100 Öztuna, Devletler ve Handanlar; Türkiye…, s.64. 32

Bey, Osmanlılardan yardım alarak Konya ve Larende’yi işgal etmesi üzerine, Ali Bey tekrar Niğde’ye çekilmek zorundan kaldı.

Aynı yıl Osmanlı sultanı Çelebi Mehmed’in ölmesi ile II. Mehmed Bey, Hamidoğlu Osman Bey ile ittifak ederek, Osmanlı toprağı olan Alanya Kalesine saldırmak istemişlerdir. Fakat bu ittifaktan daha önce haberdar olan Antalya Bey’i Hamza Bey daha önce davranarak, Hamidoğlu Osman Bey’i yakalayıp öldürdü. Bu ittifak gerçekleşmeyince II. Mehmed Bey, oğulları İbrahim, Ali ve İsa beyler ile birlikte Antalya’yı kuşattı. 1423 yılında gerçekleşen bu kuşatma sırasında II. Mehmed Bey yaralanarak öldürüldü.101

II. Mehmed Bey’in ölümüyle kardeşi Ali Bey tekrardan Karaman tahtına geçti. İlk iş olarak yeğenleri İbrahim ve İsa beyleri ülkesinden kaçırttı. Bu duruma çok kızan iki kardeş derhal Osmanlı sultanı II. Murad’a sığındı. Karaman şehzadelerinin kendisine gelip yardım istemesi, II. Murad için bulunmaz bir fırsat oluşturdu. Daha önceden kendisine sığınan diğer Karaman şehzadesi Ali Bey’e ve bu iki şehzadeye üç kız kardeşini verdi.102 İsa ve Ali beylere Rumeli’de sancak verildi. II. İbrahim Bey’e ise ordu vererek Karaman üzerine gönderildi. Böylece Osmanlı, Karamanoğullarının iç işlerine karışma fırsatı bulmuş olurken aynı zamanda bu evlilikler sayesinde diğer iki şehzadeyi bertaraf ederek, Karamanoğulları karşısında üstün duruma geçti.

Damat II. İbrahim Bey, kendisine yardım eden Osmanlı sultanına; Timur’un eline geçmiş olan Isparta ve Eğridir mıntıkalarını bırakmayı vaad etti. Damat II. İbrahim Bey Osmanlı tarafından kendisine verilen ordu ile amcasını Konya’dan kovarak Karaman tahtına oturdu.103

II. İbrahim Bey, her ne kadar Osmanlı hanedan hatunu İlaldı Hatun ile yaptığı evliliğin getirisi olarak, Karaman tahtına çıkmış olsa da Osmanlı aleyhinde Sırp Despotu ve Macarlarla ittifak yapmakta gecikmedi. Macarların taarruza geçtiği sırada II. İbrahim Bey, Beyşehir’i alıp Isparta’ya kadar ilerledi. İtifağın diğer kolu

101 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikler..,, s.19-22, T. Ünal Karamanoğulları…, s.386-387. 102 T. Ünal Karamanoğulları…, s.388. 103 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri..,, s.22-23. 33

olan Sırplar, Macar kuvvetleri ile birleşerek Güvercinlik Kalesi’ni muhasaraya başladı. 1433 tarihinde Osmanlı son anda bu tehlikeye savuşturdu.

Rumeli tehlikesinin böylece bertaraf edilmesinin ardından Osmanlı kuvvetleri, Karaman bölgesine akınlar yaptı. Bu akınlar neticesinde; Akşehir, Beyşehir, Seydişehir, Saideli, Konya, İçel zapt edildi. Osmanlı sultanı bunula da kalmayarak Karaman müttefiki Varsak aşireti üzerine kuvvet gönderdi. Bu aşiret Bolu Dağına çekilmek zorunda kaldı. Osmanlı sultanı, Konya’da köklü bir değişim meydana getirmek için Karamanoğullarına son darbeyi vurmak istiyordu. Bu bağlamda Konya halkının neredeyse tamamının Afyon Karahisar’a sürülmesini kararlaştırdı. İbrahim Bey ise barış istemek zorunda kaldı. Âlimlerden Mevlana Hamza’yı elçi olarak gönderdi. İlk başlarda Osmanlı sultanı barış teklifine yanaşmayarak, İbrahim Bey’in kardeşi İsa Bey’i Karaman beyi yapmak istedi. Fakat Osmanlı devlet erkânının ileri gelenleri bu fikre sıcak bakmayarak, İbrahim Bey’in barış teklifinin kabul edilmesi yönünde fikir bayan ettiler. 1435 yılında İbrahim Bey’in barış teklifi, Osmanlıdan Karaman kuvvetleri tarafından alınan yerlerin sahibine geri verilmesi ve bir daha Osmanlı aleyhinde harekette bulunmaması kaydıyla kabul edildi.

1435 yılında II. İbrahim Bey Kayseri’yi ele geçirdi. Kayseri sahibi olan Dulkadiroğlu Nasrettin Bey, oğlu Süleyman Bey’i Osmanlı’dan yardım almak için II. Murad’a gönderdi.

II. İbrahim Bey Kayseri’den sonra Amasya’ya da saldırınca, II. Murad, Dulkadiroğlu Süleyman Bey’in mahiyetine kuvvet verdi. Bunula da yetinmeyen Osmanlı sultanı Tokat valisini Kayseri’yi almakla görevlendirdi. 1436 yılında Kayseri Osmanlı kuvvetleri tarafından ele geçirildi. II. Murad, Karamanoğullarına son vermeye niyetliydi. Bu yüzden II. İbrahim Bey’in kardeşi İsa Bey’i de Karamanoğlu arazisine akın yapmakla görevlendirildi. Akşehir alındıysa da İsa Bey bu akınlardan birinde hayatını kaybetti. Karamanoğulları belki de ilk defa bu denli çaresiz bir duruma düşmütü. Her taraftan Osmanlı ve müttefiklerinin akınlarına uğrayan II. İbrahim Bey, Memlûk Devletinden yardım gelemeden 1437 yılında barış yapmak zorunda kaldı.104

104 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikler..,, s.23-25. 34

1441 yılına kadar Osmanlı aleyhinde hiçbir faaliyette bulunmayan II. İbrahim Bey, 1441-1442 yılında Osmnanlı’ya karşı oluşan ittifaka dâhil oldu. İttifak kuvvetleri batıda faaliyetlerde bulunurken, Anadolu’da ise II. İbrahim Bey komutasındaki, içerisinde Turgutoğlu Hasan Bey’in de askerlerinin bulunduğu Karaman ordusu; Ankara, Beypazarı, Afyon, Kütahya, ve Hamideli bölgelerine akınlar yaptı. İki ateş arasında kalan Osmanlı hükümdarı 1444 yılında Haçlı kuvvetleriyle Edirne Segedin Anlaşmasını yaptıktan sonra, her fırsatta Osmanlı aleyhinde faaliyetler yapan Karamanoğulları üzerine yürüdü. Öyle ki geçtiği tüm güzergâhlarda taş üzerin taş bırakmadı. Karamanoğlu II. İbrahim Bey Taşeli’ne kadar çekilmek zorunda kaldı. İçersinde bulunduğu durumun ciddiyetini bir kez daha kavrayan II. İbrahim Bey, eşi İlaldı Hatunu, abisi Osmanlı sultanı II. Murad’ın yanına elçi olarak gönderdi.105 İlaldı Hatun başta olmak üzere bu elçi heyetinin içerisinde Karaman veziri Server Ağa da bulunuyordu. Sultan II. Murad başlarda bu barış meselesine sıcak bakmasa da Edirne Segedin anlaşmasının Haçlılar tarafından bozulması üzerine Seydişehir, Akşehir ve Beyşehir mevkileri Osmanlı’nın elinde kalması şartıyla, II. İbrahim Bey ile bir sevgandnâme (yemin ve andname) yazılarak barış yapıldı.106

1448 yılında II. İbrahim Bey Kıbrıs Krallığına ait olan, gerek Anadolu ve gerekse Karamanoğulları için önemli bir mevkii oluşturan Gorikos’u ele geçirdi.

1451 yılında Osmanlı sultanı II. Murad’ın ölmesi, II. İbrahim Bey’i tekrardan umutlandırdı. Aydın ve Menteşe Beyleri ile birlikte ayaklanan II. İbrahim Bey Antalya’ya saldırdı. Osmanlı sultanı II. Mehmed İshak Paşa’yı, Anadolu Beylerbey’i ile birlikte Menteşeoğlu II. İlyas Bey’in üzerine gönderdiği gibi, bizzat kendisi Karamanoğlu II. İbrahim Bey üzerine harekete geçti. II. İbrahim Bey, Osmanlı ile tekrar bir barış yapmak zorunda kaldı. Seydişehir, Akşehir ve Beyşehir tekrardan Osmanlıya bırakılarak Ilgın iki taraf için sınır sayıldı.

II. İbrahim Bey bu anlaşmayı yapsa da, gizlice Osmanlı aleyhindeki ittifaklara katılmaya devam etti. 1453 yılında Venedikliler ile bir anlaşma imzaladı. Bu anlaşma görünüşte Bir ticaret anlaşması olsa da aslında düşman karşısında yani Osmanlı kuvvetlerinden gelebilecek herhangi bir saldırı karşısında birleşmek fikrini

105 Ersan- Alican, a.g.e, s.63. 106Âşıkpaşazade, Osmanoğulları’nın Tarihi, s.204, Uzunçarşılı, Anadolu Beylikler..,, s.26-27. 35

destekliyordu. Bu yüzden II. İbrahim Bey Venediklilere geniş ticari haklar vermeye razı oldu.107

II. İbrahim Bey, Osmanlı ile olan barış anlaşması gereği, Osmanlının Kastamonu ve Trabzon seferleri sırasında destek kuvvet göndermiştir. Hatta Candaroğlu Kızıl Ahmed Bey’in Mora’ya gitmeyip kendisine sığındığı zaman onu kabul etmemiştir.108

1464 yılına gelindiğinde II. İbrahim Bey iyice hastalanmış idi. Sağlığında tahta İshak Bey geçmişti. Buna kızan diğer oğlu Pir Ahmed Bey Konya’da hükümdarlığını ilan etmiş, II. İbrahim Bey ve İshak Bey Gavele Kalesine sığınmıştır. Hastalığı şiddetlenen II. İbrahim Bey burada vefat etmiştir.109

II. İbrahim Bey’in ölmesi ile Karaman tahtı için, Silifke’de İshak Bey, Konya’da ise Pir Ahmed Bey hükümdarlığını ilan etti. Böylece beylik ikiye bölünmüş oldu. Karaman tahtına tek başına sahip olmak isteyen İshak Bey ilk önce Memlûk sultanlığından yardım istese de umduğunu bulamadı. Daha sonra Akkoyun hükümdarı Uzun Hasan’ın desteğini alarak kardeşi Pir Ahmed Bey üzerine yürüdü ve Konya’ya sahip oldu. Pir Ahmed Bey ise Osmanlı sultanı II. Mehmed’in yanına sığındı. Pir Ahmed Bey, Osmanlı yardımı ile İshak Bey’i yendi. İshak Bey Uzun Hasan’ın yanında sığınmak zorunda kaldı. 1465 tarihinden itibaren Pir Ahmed Bey, Karamanoğlu hükümdarlığına tek başına sahip oldu. Bir ara diğer kardeşi Kasım Bey ile bir mücadeleye girse de Kasım Bey’i yenmeyi başardı.

Uzunca bir süre Osmanlı ile dostane bir ilişki yürüten Pir Ahmed Bey, 1466 yılında Osmanlıya ihanet etti. II. Mehmed bu girişimden sonra hiç vakit kaybetmeyerek Larende’ye kadar ilerlemeye başladı. Konya alındı. Pir Ahmed Bey Tarsus’a kaçtı. Konya, Osmanlı şehri sayıldı. Ve buranın yönetimine Fatih’in oğlu şehzade Mustafa getirildi.

Pir Ahmed Bey, kaybettiği Karamanoğlu topraklarını tekrar geri kazanabilmek ve beyliğini kurtarmak için kardeşi Kasım Bey ile barıştı. Birlikte Osmanlı kuvvetlerine

107 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…, s.28-29. 108 T. Ünal Karamanoğulları…, s.416. 109 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…, s.29-30. 36

karşı mücadeleye başladı. Osmanlı kumandanı İshak Paşa’ya yenilen iki kardeş Uzun Hasan’dan yardım almak zorunda kaldı. Karamanoğulları varoluş savaşı verirken Osmanlı da Karamanoğullarını tamamen yıkmak için harekete geçti. 1471 yılında II. Mehmed, Gedik Ahmed Paşa’yı Alâiye bölgesini almak ile görevlendirdi. Gedik Ahmed Paşa, Alâiye’yi aldıktan sonra İçel’e doğru harekete geçerek, Silifke bölgesi fethedildi. Osmanlı ordusu ileri harekâtını sürdürmeye devam etti. Mokan (Minan) Kalesi zapt edildi. İlerleyiş Gorikos’a kadar devam etti. Bu bölge de Osmanlının eline geçti.110 Burada Karamanoğlu hanedanına mensup birçok bey ve hatun esir edildi.111

Pir Ahmed Bey ve Kasım Bey, Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan oğlu Zeynel Bey ve kardeşi Yusufça Mirza’nın dâhil olduğu kalabalık bir orduyu yardıma gönderdi. Bu ordu Gedik Ahmed Paşa’nın Konya’ya kadar çekilmesini sağladı. Karamanoğlu ordusu, Beyşehir taraflarında şehzade Mustafa ile karşı karşıya geldi. Bu karşılaşma sonucunda Yusufça Mirza Osmanlı kuvvetleri tarafından yakalandı. Pir Ahmed Bey, Uzun Hasan’ın yanına kaçmayı başardı. Kasım Bey ise İçel’e kaçtı.

Osmanlı Hükümdarı II. Mehmed, Karamanoğluna yaptığı yardımlardan dolayı Akkoyun hükümdarı Uzun Hasan üzerine yürüdü. 1473 yılında Otlukbeli savaşında Akkoyun kuvvetleri bozguna uğratıldı. Geri çekilmeleri sırasında, Akkoyun kuvvetleri Gedik Ahmed Paşa ve Şehzade Mustafa tarafından takip edilerek, Minan Kalesi’ne kadar mücadeleye devam edildi. Minan Kalesinde yakalanan Pir Hasan Bey’in ailesi esir edilerek, Konya’ya gönderildi. Bu durum karşısında çok üzülen Pir Ahmed Bey intihara teşebbüs etse de başarılı olamadı. İlk önce Tarsus’a oradan da Uzun Hasan’ın yanına gitti. Kendisine ikta olarak verilen Bayburt’ta kaldı. 1474 yılında burada vefat etti.

Karamanoğlu İshak Bey, 1487 yılında Silifke’de vefat etti. Diğer bir Karamanoğlu beyi Kasım Bey ise kardeşi Pir Ahmed Bey’in ölümüyle İçel’de yalnız kaldı. Gedik Ahmed Paşa, 1474 yılında Silifke’yi ele geçirdi. Osmanlı şehzadesi Mustafa, Karamanoğlu kalelerini bir bir ele geçirmeyi başardığı gibi, Karahisar’ını da ele geçirildi.

110 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikler..,, s. 31-33. 111 Öztuna, Devletler ve Handanlar; Türkiye…, s.64. 37

Kasım Bey, II. Bâyezid ve olaylarında tekrar ortaya çıkmıştır. Cem Sultana destek vermiş, Cem Sultan’ın Rodas Şövalyelerinin yanına gitmesi ile yalnız kalmıştır. II. Bâyezid’tan af dileyerek, 1493 yılına kadar İçel’de Osmanlıya tabi bir şekilde yaşamıştır. 1493 yılında Kasım Bey’in ölümü ile Karamanoğlu hanedanına mensup olan Kasım Bey, Karaman mirasına sahip olmak istemiştir. Bu beyin Memlûk sultanını destekleyen tavırların neticesinde, Osmanlı kuvvetleri ile karşı karşıya gelmiştir. Netice olarak ailesi ile birlikte Halep’e kaçmıştır. Böylece Karamanoğlu Beyliğinin Anadolu Beylikleri içerisindeki tarihi sona ermiş oldu. Bu bölge Osmanlı tarafından tahrir edilmiştir. Bölgedeki Karamanoğlu Beyliğini canlandırma çabaları bertaraf edilmiştir.112 Böylece Osmanlı’ya her fırsatta taciz eden beylik yıkılmış, Osmanlı’nın Anadolu birliğini oluşturma çabaları başarı ile sonuçlandırılmıştır.

Karamanoğulları Beyliği yukarıda da ifade edilmeye çalışıldığı gibi birçok siyasi evliliğe imza atmış, bu siyasi evlilikler neticesinde Osmanlı, Karamanoğullarının en uc suçlarını bile zaman zaman affetmiştir.

2.1.1. Karamanoğulları Beyliğinde Kadın’ın Siyasi ve Sosyal Rolü

2.1.1.1. Nefise Melek Sultan Hatun

Osmanlı hükümdarı I. Murad’ın kızı, Yıldırım Bâyezid’ın kız kardeşi, Karamanoğlu Alâaddin Ali Bey’in eşidir. Melek Hatun’un doğum tarihini net olarak saptamak mümkün değildir. Yine de 1350’li yıllarda dünyaya geldiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Melek Hatun, Osmanlı hanedanına mensup olduğu için “Hatun Sultan” unvanını almıştır. Hatun’un Alâaddin Ali Bey ile olan evliliği 1378 - 1381 yılları arasında gerçekleşmiştir.113 Hoca Saadeddin Efendi, bu evliğinin 1381 tarihindeki Yıldırım Bayezid’in Germiyanoğlu Süleymanşah’ın kızı Devlet Hatun’un evliliğinden sonra olduğunu belirtir. I. Murad, Yıldırım Bâyezid ve Devlet Hatun’un düğününden hemen sonra Melek Hatun’un, Alâaddin Ali Bey ile sözlediğini yazar.114

112 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikler..,, s.33-36, Öztuna, Devletler ve Handanlar; Türkiye…, s.65. 113 Uluçay, Padişahların Kadınları...…, s.22. 114 Hoca Sadeddin Efendi, Tâcü’t-Tevârîh, C.I. (Yay. Haz. İsmet Parmaksızoğlu), Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1979, s.152. 38

Bu evlilikten Mehmed Bey, Ali Bey ve Melek Hatun vakfiyesinde küçük yaşta öldüğü kaydedilen bir diğer oğlu Karaman Bey’in dünyaya geldiği bilinmektedir.115 Bu evliliğin ilk adımının hangi bey tarafından atıldığı konusunda kaynaklar çelişmekte olsa bile, evliliğin siyasi amaç taşıdığı düşünüldüğünde Karamanoğullarının tarafından bu evliliğin gerçekleşmesinin istendiği düşüncesi bize daha yakın gelmektedi. Çünkü I.Murad’ın Osmanlı ülkesinden uzaklaşmasını fırsat bilen Karaman Bey’i Ahiler ve Kadı Burhaneddin ile ittifak ederek Osmanlı topraklarına saldırmıştır. Böylelikle iki beyin arası açılmıştır.116 Bu gerginliğe son vermek isteyen Alâaddin Ali Bey, kıymetli hediyeler ve bir elçi heyeti göndererek, Melek Hatun istemiştir. I. Murad belki de Anadolu’daki husumete son vermek için bu evlilik teklifine sıcak bakmıştır.

Hoca Saadeddin Efendi’ye göre, bu evlilik için Alâaddin Ali Bey nikâh vekili olarak Mevlâna Müslihiddini, Mahmud Paşa, Hacıbeyleroğlu Süleyman Paşa’yı ve Karamanoğlu Beyliğinin diğer önde gelen üyeleriyle beraber Bursa’ya gönderdi. Sultan I. Murad gelen misafirleri iyi karşılayarak onları ağırladıktan sonra nikâh kıyıldı. Osmanlı sultanı, en az kendisine gelen kıymetli hediyeler kadar kızına çeyiz göndermiştir.117

Melek Hatun’un Babası I. Murad’a Elçi Olarak Gönderilmesi

I.Murad, bu evlilik sayesinde kendisine güçlü bir ittifak bulduğunu düşünmekte idi. Evlilik ile topraklarını koruyarak rahatça batı’ya açılmayı planlayan sultanın planları hiç de hesapladığı gibi ilerlemedi. I. Murad 1389 yılında Rumeli’de fetihte olduğu sırada Alâaddin Ali Bey, Osmanlının Hamidoğullarından satın aldıkları Beyşehir, Seydişehir ve Karaağaç’a, bu topraklarda kendisinin de hakkı olduğunu iddia ederek saldırdı.

Bu durumdan haberdar olan I. Murad, vakit kaybetmeden Kütahya’ya kadar ilerledi. İşin ciddiyetini anlayan Alâaddin Ali Bey zaman kaybetmeden barış yapmak için elçi

115 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikler..,, s.13. 116 T. Ünal Karamanoğulları…, s. 236, Selim Parlaz, “Osmanlı Devleti’nde Siyasi Evlilikler”, Pamukkale Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Ana Bilim Dalı, Yeniçağ Tarihi Bilim Dalı, Basılmamış Yüksek Lisan Tezi, Denizli, 2007, s.8. 117 Hasan Taşkıran, “Karamanlı Sarayında Bir Osmanlı Gelini”, Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi (TİDSAD /The Journal of Turk & İslâm World Social Studies),S.6, Van, Mart 2016,s.333. 39

heyeti gönderdi. Bu elçi heyetinin görevi; barışı sağlamak, eğer barış sağlanmayacaksa da Osmanlının askeri gücünü ölçmektir. Heyet, I. Murad’ın huzuruna çıktı. Fakat I. Murat kendisi küffar ile meşgul olurken ortada hiçbir sebep olmaksızın müslüman bir hükümdara saldırmasının kabul edilemeyecek bir şey olduğunu, ayrıca kendisini gazasından ettiğini, barışın sağlanamayacağını bildirerek, anlaşmaya yanaşmadı.118

Olumsuz sonuçlanan bu barış hamlesinden sonra çaresiz kalan Alâaddin Ali Bey savaş hazırlığı yapmaya başladı. I.Murad, Konya civarındaki Frank Yazısı mevkisine kadar ilerledi. İki beyliğin kuvvetleri, bu mevkide karşı karsıya geldi. I. Murad’ın kuvvetleri Alâaddin Ali Bey’in kuvvetleri karşısın daüstünlük elde ettiği gibi, Karamnoğullarını Konya’ya kadar takip etti. Konya Kalesi’ne sığınan Alâaddin Ali Bey daha fazla dayanamayarak, I. Murad’a bir elçi heyeti daha gönderdi. Fakat bu elçi heyeti I. Murad tarafından kabul edilmedi.119 Topraklarını hatta varlığını kaybetme noktasına gelen Alâaddin Ali Bey eşi I. Murad’ın kızı Melek Hatunu babasına elçi göndermeye karar verdi.

Alâaddin Ali Bey, Melek Hatun’a; “ Eğer beni babanıza affettirmezseniz, babanız Konya’yı alıp beni katledecektir. Lütfedip bana yardım edin. Hünkârın elini öpün, benim günahlarımı affettirin” dedi.120 Eşinin bu denli çaresiz olduğunu gören Melek Hatun, Karamanoğullarının ileri gelenlerinin de içinde bulunduğu elçi heyetiyle babası I. Murad’ın huzuruna çıktı. I. Murad kızını gayet iyi biçimde ağırladı ve damadını affetti. Ertesi gün Alâaddin Ali Bey, I. Murad’ın karşısına çıktı. İki taraf arasında anlaşma yapıldı. Ve böylece geçici bir süre içinde olsa barış sağlandı.121

Osmanlı saray hatunları arasında ilk defa elçilik görevini Melek Hatun üstlenmiştir. Melek Hatun’un sorumluluğunda, başarıyla tamamlanan elçilik görevi ile Karamanoğulları bir süre daha varlığını sürdürmüştür. Hatun, babası karşısında eşini savunmuş barış ve af için elinden geleni yapmıştır. Melek Hatun’un, elçilik görevi

118 Mehmed Mehmed Neşri, Kitâb-ı Cihan-nümâ (Neşri Tarihi), (Yay. Haz. Faik Reşid Unad- Mehmed Altay Köymen), C.I, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1949, s.224-225, Hoca Sadeddin Efendi, Tâcü’t-Tevârîh, C. I,s.159-163. 119 Başkan, a.g.t, s.33-34. 120 Mehmed Neşri, Kitâb-ı Cihan-nümâ…, C.I, s.232. 121 Hoca Sadeddin Efendi, Tâcü’t-Tevârîh, C.I, s.166-167, Müneccimbaşi Ahmed B. Lütfullah, Camiü’d- Düvel (Osmanlı Tarihi: 1299-1481),( Çev. Ahmed Ağırakça), C.I, İnsan Yayınları, İstanbul, 1995, s.119. 40

aldığı eğitim ya da iradesinden kaynaklanmamıştır. Burada öz baba- kız ilişkisi söz konusudur. Bunların yanı sıra Melek Hatun ilk örnek olarak gerçekleştirdiği elçilik görevi daha sonra da, Osmanlı saray hatunları tarafından takip edilecektir.

Fakat bu barış analaşması fazla uzun sürmeyecektir. Yine Alâaddin Ali Bey fırsatını bulduğu ilk anada Osmanlıya karşı harekete geçecektir.

1389 yılında I. Murad’ın Kosova Muharebesinde şehit olmasıyla, Osmanlı tahtına Yıldırım Bâyezid geçmiştir. Karamanoğlu Alâaddin Ali Bey, Osmanlı taht değişikliğini kendi lehine çevirmek istemiştir. Karamanoğlu beyi, Hamidoğullarından satın alınan, artık Osmanlı toprağı olan Beyşehir ve çevresine saldırdı. Yıldırım Bâyezid 1391 -1392 yılında Karamanoğullarının bu cesur tavrına cevap vermekte geçikmemiştir. Konya önlerine gelen Osmanlı kuvvetleri Karamanoğlu üzerindeki baskıların şiddetini arttırmıştır.

Çaresiz kalan Alâaddin Ali Bey tekrar barış yapmak zorunda kaldı. Barış şartı olarak Çarşamba Suyu iki beyliğin sınırı kabul edildi.122 Fakat bu anlaşma da uzun sürmeyecekdi. Yıldırım Bâyezid, Eflak Seferinde iken Karamanoğlu beyi, Osmanlı Anadolu Beylerbey’i Sarı Timurtaş Paşa’yı esir edip Konya’ya götürdü. Yıldırım Bâyezid, seferi dönüşü zaman kaybetmeden Alâaddin Ali Bey’in üzerine yürüdü. Alâaddin Ali Bey, Timurtaş Paşa’yı serbest bıraksa da, bu Yıldırım Bâyezid için yeterli olmadı. Yıldırım Bâyezid Akçay Ovasına geldi. Alâaddin Ali Bey Konya Kalesi’ne kaçtı.123 Uzunca bir mücadele sonrasında Alâaddin Ali Bey yakalanarak öldürüldü. Bâyezid, Konya’yı aldıktan sonra Larende’ye kadar ilerledi. 1398 yılında Larende de Osmanlının eline geçti. Larende de bulunan Yıldırım Bâyezid ’ın kardeşi Melek Hatun’u ve çocukları Ali Bey ile Mehmed Bey’i Bursa’ya götürdü.124

Melek Hatun, Ankara Savaşından sonra, Karaman topraklarına geri dönmüştür. Burada bir müddet daha yaşayan Melek Hatun, Karaman’da vefat etmiştir. Vefat yılı

122 Âşıkpaşazade, Osmanoğulları’nın Tarihi, s.136. 123 Taşkıran, a.g.m, s.335’te 1398 yılında yine Melek Hatun devreye girerek biraderi Bâyezid’den eşi için af dilediyse de başarılı olamadığını belirmiştir. Bu bilgi başka kaynaklardan teyid edilemediği için kesinliği kanıtlanmış değilse de yine de belirtmekte fayda görülmüştür. 124 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikler..,, s.13-16. 41

tam olarak bilinmeyen hatunun 1403 veya sonrasında öldüğü düşünülmektedir. Kabiri 1381 yılında yaptırdığı Sultan Hatun Medresesine defnedilmiştir.125

Görüldüğü gibi Melek Hatun, yaşamı boyunca siyasi hadiselerin içinde yer almıştır. Onun evliliği tamamen siyasi bir nitelik taşımıştır. Evliliğinden sonrada eşi vasıtasıyla elçilik görevi yapmış, dolayısıyla bir kez daha siyasi bir olaya müdahil olmuştur. Yıldırım Bâyezid, Melek Hatun’u eşi Alâaddin Ali Bey ölünce beklide bir daha herhangi bir siyasi hadise de rol oynamaması için beraberinde Bursa’ya götürmüştür. 1403 yılından sonra, Melek Hatun’un adına herhangi bir kayıda rastlanılmamıştır. Büyük ihtimalle oğlu II. Mehmed Bey, Karamanoğlu tahtına geçtikten sonra sükûnetli ve sade bir yaşam sürmüştür.

Siyaseten aktif olduğu gibi sosyal yönde de aktif olan Melek Hatun’un yukarıda da bahsedildiği gibi Karaman’da 1381 yılında yapımı tamamlanan Sultan Hatun Medresesine bâni olmuştur.

Melek Hatun Medresesi

Bu medrese kitabesinden öğrendiğimiz kadarıyla, Osmanlı Hükümdarı I. Murad’ın kızı, Karamanoğlu Alâaddin Ali Bey’in eşi Melek Hatun tarafından 1381-1382 yılında inşa edilmiştir. Karaman il merkezinde yer alan bu eserin mimarı, Numanoğlu Hoca Ahmed’dir.126

Bu medrese bânisinin kimliği neticesinde; Sultan Hatun Medresesi, Hatuniye Medresesi, Nefise Sultan Medresesi gibi isimnlerle anılmasının yanı sıra, Macar Hoca isimli müderris tarafındanmedresede ders verilmesinden ötürü halk arasında Macar Mekteb’i olarak da tanınmıştır.

Bu eserin bütününde kesme taşlar kullanılmıştır. Ayrıca taş süslemesinin de en nadide örneklerini yine bu medresede görmek mümkündür. Medrese tek katlı olup iki eyvandan oluşmaktadır. Yapının merkezinde üstü açık avlu bulunmaktadır.

125 Uluçay, Padişahların Kadınları…, s.22. 126 Seda Dilay, “Kültürel ve Tarihi Açıdan Karaman’daki Hatuniye Medresesi’nin Yeri”, Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi, Sosyal ve Ekonomı k Araştırmalar Dergı si, C.XIV, S.23, Karaman,2012,s.2. 42

Avlunun sağında ve sorunda toplan iki adet oda bulunmaktadır. Avlu içerisinden su geçmektedir. Sanat bakımından Selçuklu üslubu taşımaktadır.127

Medresede dinî eğitim verilmekte Hanefi ve Şafii ilimler öğretilmekteydi. Medresenin 1389 yılında hazırlanmış olan bir de vakfiyesi bulunmaktadır. Medresenin bahçesi içerisinde Melek Hatun ve küçük yaşta vefat eden oğlu Karaman Bey meftun olduğu türbe mevcuttur. 128

Melek Hatun Medresesi bugün hâlâ ayakta olmakla beraber, günümüzde restoran olarak hizmet vermektedir.

2.1.1.2. İlaldı Hatun

Osmanlı hükümdarı I. Mehmed’in kızı, II. Murad’ın kız kardeşi, Karamanoğlu beyi Damat II. İbrahim Bey’in eşidir. İlaldı Hatun ile II. İbrahim Bey 1425-1427 tarihleri arasında evlenmişlerdir.129 Bu evlilikten; Pir Ahmed Bey (ö.1473) , Alaâddin Bey (ö.1466), Karaman Bey, Süleyman Bey, Nûre Sofi Bey ve isimlerini bilmediğimiz üç kızı dünyaya gelmiştir.130

Bu evlilik iki bey içinde siyasi olarak önemli bir olaydır. Söyle ki Osmanlı sultanı Karamanoğlu iç işlerine karışma fırsatı bulurken, diğer yandan Karamanoğlı II. İbrahim Bey ise Osmanlı’dan aldığı güç ile Karaman tahtına oturmuştur.

II. İbrahim Bey, Osmanlı aleyhinde faaliyette bulunmaktan hiç vazgeçmemiştir. Yaptığı en büyük vurgun ise 1444 yılı öncesinde Haçlı ittifakına dâhil olmak olmuştur. Haçlı ittifakı batıda Osmanlıyı uğraştırırken Anadolu’da ise II. İbrahim Bey, damadı Turgutoğlu Hasan Bey vasıtasıyla işgallerde bulunmuştur. Haçlı ile bir anlaşma yapan II. Murad, anlaşma sonrasında tüm kuvvetiyle II. İbrahim Bey’e hücum etmiş, onun Taşeli’ne çekilmesini sağlamıştır. İşler iyice içinden çıkılmaz bir hal alınca II. İbrahim Bey, eşi İlaldı Hatun’u abisine elçi olarak göndermeye karar verdi. Bu doğrultuda bir elçi heyeti tertip edildi. İlaldı Hatun ve vezir Server Paşa

127 Gönül Öney, Beylikler Devri Sanatı XIV-XV Yüzyıl ( 1300- 1453), Türk Tarih Kurumu, Ankara,2007,s.18, Dilay, a.g.m, s.2. 128 Başkan, a.g.t, s.62. 129 Parlaz, a.g.tz, s.12. 130 Öztuna, Devletler ve Handanlar; Türkiye…, s.65. 43

başkanlığında oluşturulan elçi heyetinin görevi; II. Murad’dan Karamanoğlu Beyliği için af istemektir.

Âşıkpaşazade elçilik olayını ve gelişiminden şu şekilde bahseder. Elçi heyeti Osmanlı sultanının yanına gidip; Karamanoğlu II. İbrahim Bey’in kendisine yakışanı yaptığını, Allah karşısında kendi yüzünü kara çıkardığını söylediler, II. Murad’dan onu bağışlamasını, II. İbrahim Bey gibi zülüm etmemesini istediler. Bu sözler üzerine Osmanlı padişahı II. Murad Server Paşa’ya, “Sen benden dileklerde bulunduğun bey’inin dediklerine inanır mısın?” diye sorunca Server Paşa, “Hünkâr’ım, II. İbrahim Bey’in önceki hatalarında ben onun yanında değildim. Bu hatasını da gönlüm kabul etmez ama bu hatasının sebebi Turgutoğullarıdır. II. İbrahim Bey; bir hata yaptığını bir daha olmayacağını söylüyorlar” dedi. “Ben kullarını bu sözlere inandırdı.” Cevabını verdi. II. Murad bunun üzerine II. İbrahim Bey’i bağışladı.131

Neşri ise Âşıkpaşazade ile nerdeyse aynı ifadeleri kullanmıştır. Âşıkpaşazade’ye Ek olarak ise İlaldı Hatun’un “Çün gelip benim evimi böyle harab edecek idin, beni buna verip niderdinîz?” cümlesini kurduğunu belirtiyor. 132

Sonuc olarak İlaldı Hatun’un bu elçilik görevi başarı ile sonuçlanmış, II. Murad eniştesi II. İbrahim Bey’i affetmiştir. 1442-1443 yılındaki bu anlaşma maddelerinin arasında; Karamanoğlu şehzadelerinden birinin Osmanlı sarayına esir gönderilmesi ve Karamanoğlunun, Osmanlılara ödediği verginin iki katına çıkması maddeleri vardır.

Evliliği, elçiliği ile siyasetin içerisinde yer alan bu hatun, ardında eser de bırakmıştır. Konya’da bir Dârü’l-Huffâz (hafızlık okulu) yaptırmıştır.133

2.1.1.3. Hüsnüşah Hatun

Hüsnüşah Hatun; Karamanoğlu Nasûh Bey’in kızı, Osmanlı sultanı II. Bâyezid’ın eşidir. Hüsnüşah Hatun ve II. Bâyezid’ın 1470 veya daha öncesinde evlendiği

131 Âşıkpaşazade, Osmanoğulları’nın Tarihi, s.204. 132 Mehmed Mehmed Neşri, Kitâb-ı Cihan-nümâ Neşri Tarihi, C.II, (Yay. Haz. Faik Resid Ünal- Mehmed Altay Köymen), , Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1957,s643-645. 133 Uluçay, Padişahların Kadınları…, s.30. 44

düşünülmektedir. Evliliğin oluşumu diğer evliliklerden farklı olarak siyasi bir amaç taşımamaktadır. Çünkü Nasuh Bey siyasi bir mücadeleye dâhil olmamıştır. Bu evlilikten Osmanlı şehzadesi Şahinşah ve Osmanlı hatunu Sultanzade Hatun dünyaya gelmiştir. Şehzade Şahinşah 1500’lu yılların başına kadar sancakbeyliği yapmıştır.

Hüsnüşah Hatun Manisa’da oğlunun sancakbeyliği sırasında 1407 yılında bir cami ve buna bağlı vakıf’ın bir kolu olarak Kurşunlu Hanını yaptırmıştır. Şehzade Şahinşah, Karamanoğlu soyundan geldiği için abisi Şehzade Abdullah’ın ölümü ile Konya’yı yönetmeye başlamış ve 1511 yılına kadar bu görevi başarı ile sürdürmüştür. Konya yönetimi boyunca oğlunun yanında olan Hüsnüşah Hatun, 1511’de oğlu ölünce Bursa’ya dönmüştür.134 Ölüm tarihi bilinmeyen Hüsnüşah Hatun Bursa Muradiye Külliyesinde metfundur.

Siyasi bir hadise ile yakından ilgisi olmayan Hüsnüşah Hatun ardında sosyal eserler bırakmıştır.

Amasya Hatuniye Külliyesi

Hüsnüşah Hatun adına, Manisa ilinde 1490-1491 yıllarında inşa edilmiştir. Hüsnüşah Hatun 1491 tarihli vakfiyesinde Manisa'da bir cami, imarethane, hamam, han ve sibyan mektebi yaptırdığı öğrenilmektedir. Bu mektep için bir de öğretmen tayin ettiği bilinmektedir.

Hatuniye Külliyesinde bulunan Hatuniye Cami; bugün için hâlâ ayakta olup işlevini korumaktadır.

İmarethane ise bugün ayakta değildir. 1531'de imarethanenin senelik giderlerinin 37.991 akçe olduğu, her gün yemek yapıldığı ve dağıtıldığı bilinmektedir.

Hamamın ise 1940'1ı yıllara kadar, Serabad Mahallesinde harabeleri bulunan hamam olduğu sanılmaktadır.

134 Öztuna, Devletler ve Handanlar; Türkiye, s.64, Uluçay, Padişahların Kadınları.., s.46. 45

Sıbyan mektebi de bugüne ulaşamamıştır. Caminin yanına inşa edildiği düşünülmektedir.135

Kurşunlu Hanı

Bu Han, Hatuniye Külliyesi dâhilinde inşa edilmiştir. Evliya Çelebi bu Han’dan 40 odalı ve 40 kubbeli büyük handır, bütün Arap ve Acem bezirgânları orada kalırlar, ismine Hatuniye Hanı diyerek bahsetmektedir.136 Kare plan doğrultusunda inşa edilmiş, ortasında klasik havuzun bulunmakla beraber, orta kısımdaki bahçenin üstü açıktır. Han iki katlı olup, üst katta 38, alt katta 36 odası bulunmaktadır. Vakfiyesinde hanın yanında 20 dükkân olduğu belirtilse de bugün 9 tanesi ayakta kamıştır. Kurşunlu Han’ı günümüzde, öğrenci yurdu olarak kullanılmaktadır.137

2.1.2. Karamanoğulları Beyliğinde Zikri Geçen Kadınlar

2.1.2.1. Fûlane Hatun Anadolu Selçuklu Devletinin Kayseri Emiri olan, Cafer Bey’in kız kardeşi ve Karaman bey’i, Nûre Sofi’nin eşidir. Bu evlilik 1230’lu yıllarda gerçekleşmiştir. Evlilikten Karaman Bey dünyaya gelmiştir. Evliliğin siyasi bir amaç taşıdığı açıktır. İki bey de, bu evlilik sayesinde güçlerini pekiştirebilme fırsatı yakalamıştır.138

2.1.2.2. Fûlane Hatun Anadolu Selçuklu Devletinin hanedan üyesi olan Melik Arslan’ın kızı, Karamanoğlu Karaman Bey’in eşidir. Tarihini net olarak saptayamadığımız bu evlilik, Nûre Sofî hayatta iken gerçekleşmiştir. Yine bu evlilikten Mehmed Bey ile Mahmud Bey dünyaya gelmiştir.

135 İ. Aydın Yüksel, “Hatuniye Külliyesi (Manisa’da XV. Yüzyıl Sonlarına Ait Külliye.)”, C.XVI, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, , İstanbul,1997,s. 501-502. 136 Evliyâ Çelebi B. Derviş Mehmed Zıllî, Seyahatname (Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnamesi: Kütahya, Manisa, İzmir, Antalya, Karaman, , Halep, Şam, Kudüs, Mekke, Medine), (Yay. Haz. Seyid Ali Kahraman), C.IX/I ,Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2011,s.82-83. 137 Doğan Yavaş, “Kurşunlu Han (Manisa'da XV. Yüzyılın Sonlarına Ait Han.)”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.XXVI, İstanbul,2002,s.148. 138 Şikârî,Karamanname…, s.-103-106, Ünal, Karamanoğulları Tarihi, s.58-59. 46

Evliliğin oluşumu şu şekilde gereçekleşmiştir. Karamanoğulları, Anadolu Selçuklu Devletinin tahtta kavgaları sırasında II. İzzeddin Keykavus’u desteklemiştir. Bu desteğin sonucunda Sultan amca-zadesinin kızını Karaman Bey’e vermiştir. 139

2.1.2.3. Fûlane Hatun Karamanoğlu II. Mehmed Bey’in kızıdır. 1418 yılında Ramazanoğlu bey’i II. İbrahim Bey ile evlenmiştir.140 Bu evlilik tamamen Karamanoğullarının Tarsus hakimeyi için, Memlûk Devleti karşısında kendisine bir müttefik kuvvet bulmak amacı ile gerçekleşmiştir. Kaynaklar bu tarihten sonra, hatun hakkında bilgi vermezler.

2.1.2.4. Huten Bânu Hatun Karamanoğlu bey’i II. Mehmed’in eşi olan Huten Hatun, Şikari’ye göre Selçuklu soyundan gelmektedir. Bu hatun nüfuslu, ekonomik olarak güçlüdür. Huten Hatun ve II. Mehmed Bey’in evliliklerinden Karamanoğlu II. İbrahim Bey dünyaya gelmiştir.141

Öztuna eserinde ise II. İbrahim Bey’in annesinin ismini İnci Hatun olarak zikretmiştir. Bu hatun’un Ermenek’te bir türbe yaptırdığını ve bu türbeye gömülmüş olduğunu ifade etmiştir. İnci Hatun veya Huten Bânu Hatun ile ilgili bildikleriniz şimdilik bu kadardır. Bu hatunun, tek bir şahıs olup olmadığı netlik kazanmamış olduğu için bu başlık altında iki ismide belirtmeyi uygun gördük. 142

2.1.2.5. Fûlane Hatun Karamanoğlu bey’i II. İbrahim Bey’in ve Osmanlı hanedanı mensubu İlaldı Hatunun üç kızından biridir. Hatun Karamanoğullarının askeri ihtiyaçların büyük çoğunluğunu karşılayan, sürekli Karamanoğullarına destek veren Turgutoğulları aşiretinden Hasan Bey ile evlenmiştir. Siyasi bir amaç taşıdığı anlaşılan evliliğin nedenileri arasında, Turgutoğullarının eskiden beri süre gelen Karamanoğlu desteğine bir tesekkür olabileceği gibi, Karamanoğullarının 1443 sonrası Osmanlı aleyhinde oluşturulan ittifaka dâhil olurken dostluklarını bir daha pekiştirmek isteğidir.

139 Şikârî,Karamanname…, s.109. 140 Öztuna, Devletler ve Handanlar; Türkiye…, s.64. 141 Şikârî,Karamanname…, s.211. 142 Öztuna, Devletler ve Handanlar; Türkiye…, s.64. 47

2.1.2.6. Fûlane Hatun Karamanoğlu bey’i II. İbrahim Bey’in ve Osmanlı hanedanı mensubu İlaldı Hatunun kızıdır. 1452 yılında Osmanlı’nın genç hükümdarı II. Mehmed ile evlenmiştir. Bu evlilikte de siyasi amaç vardır. Şöyle ki; II. İbrahim Bey’in Aydın ve Menteşeoğulları ile birlikte, Osmanlı’ya karşı giriştiği saldırı sonucunda, Osmanlı sultanından özür dilemek için bu evliliğin gerçekleştiği düşünülmektedir.143

2.2. Alâiye Beyliği (Beyleri) (1221- 1471)

Alâiye (Kalanoros) şehri, Anadolu Selçuklu sultanı I. Alâüddin Keykubâd tarafından 1221 ya da 1223 yılında fethedilmiştir.144 Bu bölgeye Selçuklu sultanı I. Alâüddin Keykubâd anısına Alâiye (Alanya) ismi verilmiştir. Zaman içerisinde burada küçük bir beylik kurulmuştur. Bu beyliği kuran aileye Selçuklu sultanının kızının soyuna dayandığı iddia edilse de bu bilgi günümüze kadar kanıtlanamamıştır.

Alâiye bölgesi, 1243 Kösedağ yenilgisine müteakip Anadolu’da oluşan sarsıntılı dönemin neticesi olarak Kıbrıs Kralı’nın eline geçse de, 1293 yılında Karamanoğu Mahmud Bey tarafından geri alınmıştır. Bölgenin tekrar ele geçirilmesinin ardından burada Memlûk sultanı Melik Eşref Selâhaddin adına hutbe okutmuştur.145

1361 tarihinde Kıbrıs Kralı Pierre, Alâiye’ye zaptetti. Hatta Alâiye ile birlikte Teke Beyliğini de Kıbrıs krallığına bağlandı. Fakat halk kralın yönetiminden memnun kalamamış olacak ki, kısa süre içerisinde hareketlenmeye başladı. Bu hareketlenmeye Karamanoğulları da destek verdi. 1366 yılında Kıbrıs kralı Alâiye bir daha sefer düzenlese de başarılı olamadı.

Alâiye toprakları 1427 yılında Karamanoğlu Savcı Bey’in oğlu tarafından Memlûk Devletine satıldı. Böylelikle Alâiye sahası Memlûk hâkimiyetine girmiş oldu. 146

143 Âşık Paşazade, Osmanoğulları’nın Tarihi…, s.216-217, Öztuna, Devletler ve Handanlar; Türkiye…, s.65. 144 El- Hüseyin B. Muhammed B. Ali El Ca’feri Er- Rugadi İbn Bibi, El-Evâmirü'l-Alâ'iyye Fı'l-Umûri'l- Alâ'iyye (Seçuk-name),( Çev. Mürsel Öztürk ), C.I, Milli Kütüphane Basımevi, Ankara,1996, s,261-262. 145 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.92.,Selim Hilmi Özkan, “Alâiye Beyliğinin Ortaya Çıkış Sürecinde Alâiye Üzerinde Osmanlı-Memlûk ve Karamanoğullarının Hâkimiyet Mücadelesi”, Uluslararası Orta Anadolu ve Akdeniz Beylikleri Tarih, Kültür ve Medeniyet Sempozyumu II: Karamanoğulları Beyliği (23-25 Ekim 2015, Karaman), C.I, Necmettin Erbakan Üniversitesi, Erman Ofset Matbaacılık, Konya,2016,s.129. 146 Erdoğan Merçil,“Alâiye Beyliği (XIII. yüzyıl sonlarından 1471 yılına kadar Alâiye (Alanya) yöresinde hüküm süren Türk beyliği.)”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.II, İstanbul, 1989, s.332. 48

Alâiye bölgesinde söz sahibi olmak isteyen Karamanoğlu mensubu Fûlan147 Bey Osmanlı hâkimiyeti altında bölgeyi idare etmeye başladı. Bu durum Karamanoğlu Lütfi Bey’in dikkatini çekti. Lütfi Bey, biraderi Karamanoğlu İbrahim Bey’den destek alarak, Alâiye hâkimini öldürerek yerine geçti. Bu duruma Memlûk Devleti ses çıkarmadı. Lütfi Bey, Memlûk Devletin Kıbrıs üzerine 1444 yılında yaptığı sefere destek verdi. Fakat bu sefer başarısızlıkla sonuçlandı. Bu durum karşısında Lütfi Bey 1450 yılında Kıbrıs kralı ile bir anlaşma imzaladı.148

Karaman tacizlerinden yorulan Lütfi Bey, Osmanlı desteğini sağlayabilmek adına kızı Sittîşah Hatun’u Osmanlı devlet adamlarından Karamânî Mehmed Paşa ile evlendirdi.149 Lütfi Bey, Osmanlı’dan destek almak için gerçekleştirdiği bu evlilik beyliğin bir süre daha var olmasını sağlayacaktır.

1453 yılında, Lütfi Bey bazı Türkmen beyler ile ittifak ederek Kıbrıs’a saldırmak istemiş fakat bu girişimi Memlûk sultanı tarafından durdurulmuştur. Lütfi Bey muhtemelen 1461 yılında vefat etmiştir. Lütfi Bey’in ölmesi ile Alâiye bölgesinin başına Kılıç Aslan Bey geçmiştir.150

Osmanlı Anadolu sahasının hâkimiyetini tam anlamı ile sağlamak istiyordu. Bunun ilk basamağı olarak, II. Mehmed, Alâiye fetih için 1471 yılında Karamânî Mehmed Paşa’yı gönderilmiştir. Fakat paşa fethi ağırdan alınca yerine Gedik Ahmed Paşa tayin edilmiştir. Bölge 1471 yılında Osmanlıların eline geçmiştir.151 Kılıç Arslan Bey’e Gömülcine mevki sancak olarak verilmiştir. Kılıç Arslan Bey, bu durumdan hiç memnun olmamış, Memlûk Devletine sığınmıştır. Mısır’dan İran taraflarına doğru hareket ederken yolda hayatını kaybetmiştir.152

Önemli bir liman kenti olan Alâiye, tarih boyunca birçok devletin sahip olmak için çaba gösterdiği bir şehir olmuştur. Alâiye Beyliğinde sadece bir kadın adına

147 Fûlan Bey Tabiri: İsmini tespit edemediğimiz beyler için genel bir isim olarak kullanılmıştır. 148 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.93. 149 Yusuf Küçükdağ, “Karamânî Mehmed Paşa (Osmanlı vezîriâzamı ve tarihçisi. )”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.XXIV, İstanbul,2001, s.450. 150 Merçil, a.g.m,s.333. 151 H. Özkan, a.g.m.s.134. 152 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.94. 49

rastlanmıştır. Bu Hatun siyasi bir evlilik vücuda getirmiş, beyliğinin bir süre daha ayakta kalmasını dolaylı yoldan da olsa sağlamıştır.

2.2.1. Alâiye Beyliğinde Kadın’ın Siyasi ve Sosyal Rolü

2.2.1.1. Sittîşah Hatun

Karamnoğlu hanedan mensubu Lütfi Bey’in kızı, Osmanlı devlet adamlarından Karamânî Mehmed Paşa’nı eşidir. Karaman tacizlerinden yorulan Lütfi Bey, Osmanlı desteğini sağlayabilmek adına kızı Sittîşah Hatun’u Osmanlı devlet adamlarından Karamânî Mehmed Paşa ile evlendirdi.153 Bu evliliğin tarihi net olarak bilinmese de 1450 yılından sonra gerçekleşmiş olduğu düşünülmektedir. Evlilik görüldüğü gibi siyasi bir amaç taşımaktadır. 1470-1471 yılında Osmanlı sultanı II. Mehmed, Mehmed Paşa’yı Alâiye fethi ile görevlendirmiş, fakat bu evlilik zuhurundan dolayı Alâiye’nin fethedilmesi meselesi Mehmed Paşa tarafından ağırdan alınmıştır.154 Siyasi alanda dolaylı yoldan da olsa etkisinin bulunduğunu gördüğümüz Sittîşah Hatun’un hayatı ve sosyal alandaki faaliyetler hakkında başka bir kayda rastlanılmamıştır.

2.3. Eşrefoğulları Beyliği (1280-1326)

Yaklaşık yarım asır boyunca varlığını devam ettiren bu beyliği Sünnî- Hanefi, dilleri Türkçedir. Eşrefoğulları Beyliği XIII. yüzyılın son çeyreğinde Anadolu coğrafyasının güney kısmında, Beyşehir ve Seydişehir taraflarında kurulmuştur. Bu beylik batısında Hamidoğulları diğer yönlerinden ise Karamanoğulları ile çevrilidir. Eşrefoğulları; 1308 yılına kadar Anadolu Selçuklu Devletine, 1308 yılından 1326 yılına kadar İlhanlı Devletine tabii olmuşlardır. Beylik 1328 yılında yıkılmıştır.155

Eşrefoğulları’nın kurulmasına zemin hazırlayan Eşref Bey, Anadolu Selçuklu Devletinde uc beyidir. Yaşamı ve ölümü hakkında az bilgiye sahip olduğumuz Eşref

153 Yusuf Küçükdağ, “Karamânî Mehmed Paşa (Osmanlı vezîriâzamı ve tarihçisi. )”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.XXIV, İstanbul,2001, s.450. 154 H. Özkan, a.g.m. s. 134-135. 155 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; Türkiye, s.79. 50

Bey’in ölümü ile uc beyi görevini oğlu Süleyman Bey devralmıştır. Eşrefoğullarının ilk Bey’i olan Seyfüddin Süleyman Bey de, Selçuklu sultanı III. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında Selçuklu uc beylerinden biridir. Sultanı III. Gıyaseddin Keyhüsrev, İlhanlı emriyle öldürüldüğü zaman yerine II. Gıyaseddin Mesud geçmiştir. Yeni Selçuklu sultanının ilk faaliyetlerinden biri devlet merkezini Konya’dan Kayseri’ye taşımak olmuştur. Çünkü Eşrefoğulları ve Karamanoğullarının kendisini desteklemediğinin farkındadır. Bu taht şehri değişikliği ve ilgili kayıtla bize iki Anadolu beyinin gücünün göstergesidir. Zira ardı sıra gelişen olaylar bu fikrimizi destekler niteliktedir.

III. Gıyaseddin Keyhüsrev’in annesi İlhanlıların izni ile 1284 yılında iki torununu Konya’da tahtta çıkarmış, bu çocukları korunması adına Karamanoğluna beylerbeyliği, Eşrefoğluna ise naiplik vasfı vermiştir. Fakat bu iki çocuğun hükümdarlıkları uzun sürmemiştir. II. Gıyaseddin Mesud ve vezir Sahip-Ata işbirliği ile bu çocuklar tahttan indirilmiştir. 1285 yılında II. Gıyaseddin Mesud, Selçuklu tahtına yeniden oturmuştur. 156

Aynı tarihte Süleyman Bey Konya’dan çekilerek Beyşehir’e geri dönmek zorunda kalmıştır. Selçuklu hükümdarı ve Süleyman Bey’in aralarındaki buzların erimesi üç sene gibi bir zaman dilimine yayılmıştır. 1288 yılında Süleyman Bey Konya’ya gelerek sultana itaatini bildirmiştir. Süleyman Bey aynı yıl Balabanoğlunun hâkimiyeti altındaki Ilgın ve çevresine seferler düzenlemiştir. Balabanoğlu yenilerek hâkimiyeti altındaki topraklar Süleyman Bey’in idaresine geçmiştir.157

Süleyman Bey, Selçuklu Devletinin iç meselelerinde önemli görevler üstlenmiştir. Rükneddin Kılıç Arslan, kardeşi II. Gıyaseddin Mesud’a karşı taht iddiasında bulunduğu zaman Rükneddin Kılıç Arslan’ı yakalayarak Viranşehir Kalesi’ne hapsetmiştir. 1290 yılında Karamanoğlunun baskısı sonucu Rükneddin Kılıç Arslan’ı Konya’ya göndermek zorunda kalmıştır.

156 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.58. 157 Ahmet Çaycı, Eşrefoğulları Beyliği Dönemi Mimari Eserleri, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2008, s.8-9. 51

Süleyman Bey, Beyşehir’de iskân açısından önemli mimari faaliyetlerde bulunmuştur. Bu bey 27 Ağustos 1302 yılında vefat etmiştir.158 Süleyman Bey’in Gülcemal Hatun ve Fûlane Hatun adında iki kızı, Eşref Bey ve Mehmed Bey adında iki oğlu vardır. 159

Süleyman Bey’in vefatıyla yerine oğlu Mübarizüddin Mehmed Bey geçmiştir. Bu beyin hükmünde Eşrefoğulu toprak sınırları genişlemiştir. Ayrıca beylik, Mehmed Bey zamanında 1314 yılında İlhaniler’e tabiiyetini tekrar bildirmiştir.160 Mehmed Bey, Mevlana’nın torunu Ulu Arif Çelebi ile görüşmüştür. Eflâkî eserinde Mehmed Bey, Arif Çelebi’yi bizzat Beyşehir’e davet ettiğini ve onu çok iyi ağırladığından bahsetmektedir. Bunun yanında oğlu II. Süleyman Bey’i Arif Çelebi’nin hizmetine vermiştir.161

Mehmed Bey 1320’li yılların başında ölmüş, böylece beyliğe oğlu II. Süleyman Bey geçmiştir. II. Süleyman Bey’in hükümdarlığı İlhanlıların Anadolu coğrafyasını hâkimiyet altına almak için başlattığı sefere denk gelmiştir. 1326 yılında İlhanlı Anadolu valisi Demirtaş, Konya’yı İlhanlılara bağladıktan sonra Beyşehir’i zapt etmiş II. Süleyman Bey’i Beyşehir Gölüne attırmak suretiyle öldürmüştür.162 Anlaşılacağı üzere II. Süleyman Bey’in ölümü ile beylik son bulmuştur.

2.3.1. Eşrefoğulları Beyliğinde Kadın’ın Siyasal ve Sosyal Rolü

2.3.1.1. Gülcemal Hatun

Gülcemal Hatun Eşrefoğlu Süleyman Bey’in kızıdır. II. Gıyaseddin Mesud, kardeşi Rükneddin Geyûmers’i Süleyman Bey’in kızı Gülcemal Hatun ile evlendirmek istedi. Böylece Eşrefoğulları ile Selçuklu’nun arasındaki bağ sağlamlasacak, diğer taraftan da II. Gıyaseddin Mesud, kardeşini kontrol edebilecekti. Fakat Süleyman Bey bu fikre sıcak bakmamış, Rükneddin Geyûmers yakalanarak hapsedilmiştir. Bu duruma çok sinirlenen II. Gıyaseddin Mesud Beyşehir üzerine yürümüştür. Daha

158 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.59. 159 Çaycı, a.g.e,s.11. 160 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.59-60. 161 Ahmed Eflâkî, Ariflerin Menkıbeleri (Manakib’al - Arifin), (Çev. Tahsin Yazıcı), C.II, Hürriyet Yayınları, İstanbul,1973,s. 293. 162 O. Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye…, s.661. 52

sonra araya Karamanoğullarının girmesi ile Rükneddin Geyûmers163 serbest bırakılmıştır.164

Görüldüğü gibi bu evlilik ile siyasi bakımdan fayda sağlanmak istense de, sadece fikir olarak kalmıştır. Bu hatun ile bildiklerimiz, zikredilen bilgiler ile sınırlı kalmıştır.

2.4. Hamidoğulları Beyliği (1280-1423)

1239 yılında Anadolu Selçuklu sultanı III. Kılıç Arslan döneminde, Isparta zapt edilerek, Eğridir, Borlu, Yalvaç, Antalya bölgeleri fethedilmiştir. Bu bölgelerin iskânı için Hamid Bey ve aşireti yeni fethedilen topraklara yerleştirilmiştir. Daha sonra bu bölgelerde Hamid Bey’in torunu Dündar Bey tarafından Hamidoğlu Beyliği vücuda getirilmiştir.165 Hamidoğulları Beyliği; 1308 yılına kadar Anadolu Selçuklarına, 1335 yılına kadar da İlhanlılara tabi olmuştur. Beyliğin dili Türkçe, mezhebi Sünni-Hanefi’dir. Hamidoğulları, Oğuzların İğdir boyuna mensuptur. Hamid Bey’in ölümü ile yerine kurucu bey olarak İlyas Bey geçmiştir. İlyas Bey’in 1300 yılındaki ölümü ile yerine Feleküddin Dündar Bey geçmiştir. 166

Dündar Bey, 1300 yılında beyliğin başına geçerek, kısa zaman içersinde Gölhisar’ı, ’ni Antalya’yı hâkimiyeti altına almış, sınırlarını Germiyan ve Denizli’ye kadar genişletmiştir. Beyliğinin sınırlarını genişletirken aynı zamanda İlhanlıların yüksek hâkimiyetini de tanımıştır.167

Dündar Bey 1301 yılından sonra Antalya’yı fethederek buranın yönetimini kardeşi Yunus Bey’e bırakmıştır. Böylece Tekelinde, daha sonra Teke Beyliği olarak adlandırılacak olan beyliğin temelini atmıştır. Anlaşıldığı üzere Dündar Bey

163 Olay genel hatlarla bu şekilde gerçekleşmiş olsa da kaynaklar II. Gıyasüddin Mesud’un kardeşi konusunda çelişmektedir. Bazı kaynalar bu kardeşin adını Rükneddin Geyûmers olarak gösterse de bazı kaynaklar da şehzade Sivayüş olduğunu belirtmektedir. Biz çalışmamızda bu kişiyi Rükneddin Geyûmers olarak ele alamyı uygun gördük. 164 Sait Kofoğlu, “Eşrefoğulları ( XIII. yüzyıl sonlarına doğru Beyşehir ve Seydişehir yöresinde kurulan bir Türk beyliği.)”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.XI, İstanbul, 1995,s.485. 165 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.62. 166 Öztuna, Devletler ve Handanlar; Türkiye , s.77-78. 167 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.62. 53

yönetimde Türk âdetlerine göre hareket etmekteydi. Korkuteli fethedildikten sonra buranın yönetimin de ise Yunus Bey’in oğlunu görmekteyiz.168

1316 yılında, İlhanlı Olcayto Han’ın ölümünden sonra meydana gelen karışıklık ortamından Dündar Bey de yararlanmıştır. Beyliğini resmen ilan ederek, “Sultan” unvanını kullanmaya başlamıştır. Aydın, Saruhan, Menteşe gibi beylikler Hamidoğullarına tabi olmuşlardır.

Anadolu’daki siyasi faaliyetler, Anadolu İlhanlı valisi Demirtaş’ı harekete geçirmiştir. Demirtaş, ilk önce Konya’yı işgal etmiş, ardından Eşrefoğlu Süleyman Bey’i öldürmüş, Beyşehir’e bir vali tayin ettikten sonra sıra Dündar Bey’e gelmiştir. Dündar Bey Antalya’ya kaçsa da, Antalya emiri, Dündar Bey’in kardeşinin oğlu olan Mahmud Bey, Dündar Bey’i Demirtaş’a teslim etmiştir. 1324 tarihinde Dündar Bey, Demirtaş tarafından öldürülmüştür.169Dündar Bey’in İshak Bey, Hızır Bey 170 ve İbrahim Bey adında üç oğlu vardır.171

Dündar Bey’in katlinin ardından Demirtaş’ın, İlhanlı sultanı ile arası açılmıştır. Çocuklarını ve haremini Larende Kalesi’nde bırakarak, 1328 yılında Mısır’a, Melik Nâsır’ın yanına sığınmıştır. Fakat Demirtaş’ın Mısır’da olmasından rahatsız olan İlhanlı hükümdarı Ebu Said Han’ın baskısı sonucu, Mısır meliki Demirtaş’ı 1328 yılında öldürmüştür. Demirtaş’ın öldürülmesi Anadolu beylerine rahat bir nefes aldırtmıştır. Öyle ki Dündar Bey’in katlinden sonra saklanan oğlu Hızır Bey ortaya çıkmış, eski beylik topraklarından Antalya dışındaki bölgelere sahip olmuştur. Bununla da kalmayan Hızır Bey Beyşehir, Seydişehir ve Akşehir bölgelerine sahip olarak Hamidoğlu topraklarının sınırlarını genişletmiştir. Fakat Hızır Bey daha fazla faaliyette bulunamayarak 1330 yılında vefat etmiştir.172

Hızır Bey’in vefat etmesiyle yerine kardeşi Necmeddin İshak Bey geçmiştir. İshak Bey, babasının katledilmesinden sorumlu olan Demirtaş ile Kahire’de görüşmüştür.

168 Said Kofoğlu, Hamidoğulları Beyliği, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara,2006,s.180-181. 169 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.63. 170 Kofoğlu, Hamidoğulları Beyliği, s.210’ da Hızır Bey’in, Dündar Beyin torunu olduğuna dair fikirler ortaya atılmıştır. Kaynakların büyük kısmında Hızır Beyin, Dündar Beyin oğlu olduğu belirtilmiştir. Bu kaynaklar doğrultusunda çalışmamızda Hızır Beyi Dündar Beyin oğlu olduğunu kabul etmekteyiz. 171 Öztuna, Devletler ve Handanlar; Türkiye, s.78. 172 Kofoğlu, Hamidoğulları Beyliği, s.200-2003. 54

Demirtaş’ın idam edilmesinden sonra Hamidoğlu topraklarına gelmiştir. Kardeşinin ölümü ile Hamidoğulları tahtına geçmiştir. İbn Battûta 1332 yılında İshak Bey ile görüşmüştür. İshak Bey Eğridir’de bulunurken, kardeşi Mehmed Bey’in Gölhisar’da bulunduğunu kaydetmiştir.173

İshak Bey’in; Havva Hatun (ö.1343), Zekeriya Bey (ö. 1354), Bedrüddîn Hızır Bey ve Mu’izzüddün İbrahim Bey isimli çocukları vardır. İshak Bey’in çocuklarının beyliği başına geçmedikleri görünmektedir.174

İshak Bey’in ölümü ile beyliğin başına yeğeni Muzaffereddin Mustafa Bey geçmiştir. Bu bey’in faaliyetleri hakkında bilgi sahibi değiliz. Mustafa Bey’den sonra, oğlu Hüsameddin İlyas Bey’i beylik tahtında görmekteyiz.

İlyas Bey, Karamanoğlu Alâaddin Ali Bey ile mücadeleye girişmiştir. Bu mücadelelerden yenilgi ile çıkmış, Germiyanoğlu Süleymanşah’ın yanına sığınmıştır. Süleymanşah’ın yardımı ile kaybettiği toprakları Karamanoğlundan geri almıştır. İlyas Bey 1374 yılında veya daha öncesinde vefat etmiştir. Beyliğin başına Kemaleddin Hüseyin Bey geçmiştir.175

Hüseyin Bey Karamanoğlu saldırılarını bertaraf edebilmek için Osmanlı sultanı I. Murad’a bir mektup yazarak sadakatini bildirmiştir. Bu mektup’un ardından I. Murad, Hüseyin Bey’e bir hilat göndererek onun itaatini kabul etmiştir.176

Germiyanoğlu Süleymanşah kızı Devlet Hatun’u 1381 yılında I. Murad’ın oğlu Yıldırım Bâyezid ile nikâhlamıştır. Bu düğüne diğer Anadolu beyleri gibi Hüseyin Bey’i temsilen elçisi katılmıştır. Düğün sonrasında elçi ile özel olarak görüşen Osmanlı hükümdarı, Hüseyin Bey’den bazı şehirleri para karşılığında almayı kabul etmiştir.

Bu anlaşma doğrultusunda 1381 ya da 1382 yılında I. Murad Kütahya’ya ilerledi. Hüseyin Bey, elçisini göndererek anlaşmanın geçerli olduğuna vurgu yaptı. Bu

173 İbn Battûta Tanci, İbn Battûta Seyahatnamesi I, s. 406-408. 174 Öztuna, Devletler ve Handanlar; Türkiye, s.78. 175 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.64-65. 176 Kofoğlu, Hamidoğulları Beyliği, s.257-258. 55

anlaşma doğrultusunda I. Murad Hüseyin Bey’den Akşehir, Beyşehir Seydişehir, Yalvaç, Karaağaç ve Isparta'yı satın aldı.177

Hüseyin Bey, tabiyetinin bulunduğu Osmanlı sultanına I. Kosova savaşında oğlu Mustafa Bey komutasında destek kuvvet göndermiştir. Mehmed Bey 1391 yılında ölünce Hamidoğullarının merkezi kolu yıkılmıştır. Ama Antalya kolu bir süre daha ayakta kalmayı başarmıştır.178

2.5. Hamidoğulları Beyliğinin Antalya Şubesi: Tekeoğulları (1321-1423)

Antalya bilindiği üzere 1206 yılında Anadolu Selçuklu hükümdarı I. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından fethedilmiştir. Bu bölgenin iskân edilmesi için Teke aşireti bölgeye yerleştirilmiştir. Bölge Kıbrıs krallığı tarafından işgale uğrasa da I. İzzeddin Keykavus tarafından 1210 yılında geri alınmıştır.

Dündar Bey, Antalya’yı XIV. yüzyılın başlarında fethederek buranın yönetimine kardeşi Yunus Bey’e bırakmıştır. Yunus Bey’den sonra bölge yönetiminde Mahmud Bey’i görmekteyiz. Mahmud Bey, 1324 yılında Demirtaştan kaçarak kendisine sığınan amcası Dündar Bey’i Demirtaş’a teslim ederek katline sebep olmuştur. Demirtaş’ın Mısır Sultanına iltica ettiği zaman Mahmud Bey’in de Demirtaş ile Kahire’de hapsedilmiş olduğunu görüyoruz.

1327 yılında Antalya Emiri olarak, Yunus Bey’in bir diğer oğlu Hızır Bey’i görmekteyiz. Hızır Bey’in vefat tarihi net olarak belli değildir. Bu bey ölünce yerine oğlu Dadı Bey geçmiştir. Dönemin siyasi hadiseleri hakkında bir malumata sahip değiliz. Dadı Bey’in ardından, Mehmed Bey’i beyliğin başında görmekteyiz. Mehmed Bey, 1361 yılında Kıbrıs kralının işgal ettiği Antalya bölgesini, 1373 yılında geri almıştır. Mehmed Bey’in 1377 yılından önce vefat ettiği düşünülmektedir.

177 Âşıkpaşazade, Osmanoğulları’nın Tarihi, s.120-121. 178 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.65. 56

Mehmed Bey’in ölümü ile Osman Bey Antalya şubesinin başına geçmiştir. Bu bölge 1389 ve 1393 yıllarında Osmanlı’nın eline geçince, Osmanlı sultanı Antalya ve Teke bölgelerini oğlu İsa Çelebi’ye sancak olarak vermiştir. 179

Ankara Savaşından sonra Hamidoğlu Beyliği tekrar canlanmıştır. Hamidoğulları Timur’un yüksek hâkimiyetini tanımışlardır. Fakat Antalya bölgesi Osmanlılardan alınamadığı için beylik merkezi İstamoz’a taşınmıştır.

Osmanlı hükümdarı II. Murad’ın ilk yıllarında, 1422-1423 tarihinde Osman Bey, Karamanoğlulları ile ittifak ederek Antalya’ya saldırıda bulunmuş, bu harekâtı haber alan Osmanlı Antalya sancakbeyi Hamza Bey, ani bir baskın yaparak o sırada İstanos’ta bulunan Osman Bey’i öldürmüştür. Müttefiki olan Karamanoğlu Mehmed Bey ise Antalya Kalesi’nden atılan bir top darbesi ile yaralanmıştır. 1423 tarihinden sonra Osmanlı, Hamidoğu Beyliğinin tüm topraklarını ele geçirmiş ve devlet resmen sona ermiştir.180

Hamidoğulları Beyliği döneminde kadına dair biz ize maalesef rastlanılmamıştır. Bu durumun çeşitli nedenleri olduğu muhakkak açıktır. Bize göre Anadolu’da hararetin yükseldiği bir dönemde vücuda gelen beyliğin detaylı kayıtları tahrip olarak kaybolmuştur. Yoksa siyaseten etkin olan hatta bir kolu dahi bulunan beylikte, çağdaşı diğer beyliklerde olduğu gibi kadının mutlak suretle bir role sahip olduğunu düşünmekteyiz.

2.6. Sâhib-Ataoğulları Beyliği ( 1265-1345)

Sâhib-Ataoğulları Beyliği, Anadolu Selçuklu veziri Sâhib-Ata Fahreddin Ali’nin torunları tarafından kurulmuştur. Bu beylik kuruluşundan 1308 yılına kadar Anadolu Selçuklu Devletine, 1308 yılından sonra ise Germiyanoğullarına tabi olmuştur. Beylik sınırlarım Afyon Karahisar ve civarındaki bazı kazaları kapsar. Bu beylik Sünni- Hanefi olup, dilleri ise Türkçedir.

179 Said Kofoğlu, “ Tekeoğulları Beyliği ( Merkezi Antalya Olan Türkmen Beyliği 1321-145)” Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.XL, İstanbul,2011,s. 348- 349. 180 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.68-69. 57

Sahip-Ata Fahreddin Ali 1265 yılında, Selçuklu valisi olarak Karahisar ve çevresindeki kazalara sahip olmuş, 1266 yılında ise Anadolu Selçuklu Devletinin veziri olmuştur.181 Selçuklu Devleti içerisinde etkin bir role sahip olan Fahreddin Ali, yaklaşık 42 sene boyunca devlet yönetiminde çeşitli görevler almıştır. Birçok Selçuklu hükümdarına vezirlik yapmıştır. Ardında birçok hayır kurumu ve mimari eser bırakan Fahreddin Ali bu faaliyetlerinden dolayı “Sâhib -Ata, Hayır babası” gibi unvanlar almıştır.182 Anadolu Selçuklu Devletinin devlet adamları arasındaki rekabetten yıkılışa doğru sürüklenmesinde kısmen de olsa Fahreddin Ali’nin de payı vardır. Fahreddin Ali 1288 yılında Aksaray’da vefat etmiştir.

Fahreddin Ali’nin Nusreddin Hasan ve Taceddin Hüseyin adında iki oğlu, Fûlane Hatun ve Melike Hatun adında kızları vardır.183

Nusreddin Hasan ve Taceddin Hüseyin, Siyavuş’ün (Cimri) Selçuklu tahtına çıkmış olmasından dolayı harekete geçmişlerdir. Alaşehir Ovasında, Altuntaş mevki’inde Karamanoğlu Mehmed Bey ile giriştikleri mücadelede hayatlarını kaybetmişlerdir.184

Fahreddin Ali ölmeden önce beyliğin başına 1385 Karahisar’da bulunan, Nusreddin Hasan Bey’in oğlu Şemseddin Mehmed Bey geçmiştir. Bu bey zamanında Germiyanoğulları Karahisar’a taruzlarını arttırmıştır. Mehmed Bey bu taruzlardan birinde, muhtemelen dedesi hayatta iken vefat etmiştir. 185 Mehmed Bey’in ölümü ile beylik başına oğlu Ahmed Bey geçmiştir. İlhanlıların Anadolu seferleri sırasında Emir Eretna idaresindeki İlhanlı kuvvetlerinin Karahisar’ı kuşatması üzerine Ahmed Bey Germiyanoğullarına sığındı. 1327 yılında Germiyanoğlu I. Yakup Bey’in kızı ile evlenen Ahmed Bey Germiyanoğullarına tabi olmuştur. Ahmed Bey’in kardeşi Muzaffereddin Devlet Bey ise Germiyanoğullarının Afyon valisi olmuştur. Ahmed

181 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri… s.150, Öztuna, Devletler ve Hanedanlar: Türkiye, s.55. 182 O. Turan, Selçuklu Zamanında Türkiye, s.552. 183 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…s.150, Zeki Atçeken, Konya’daki Selçuklu Yapılarının Osmanlı Devrinde Bakım ve Kullanılması, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1998, 104. Kurumu Basımevi, Ankara,1998, s.104. 184 İbni Bibi, , El Evamirü'l Alaiyye Fi'l Umuri'l Alaiyye…, C.II. s.210-211. 185 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…, s.151. 58

Bey 1341 yılına kadar Germiyanoğullarına tabi bir hayat yaşamış, Ahmed Bey 1341 yılında ölünce Sâhib-Ataoğullarının toprakları Germiyanoğlu nüfuzuna geçmiştir.186

2.2.6.1 Sâhib-Ataoğulları Zikri Geçen Kadınlar 2.2.6.1.1 Fûlane Hatun

Fahreddin Ali Bey’in kızıdır. Fûlane Hatun, Selçuklu vezirliği yapan, 1276-1277 yılında ise Denizli Bey’i olan Germiyanoğlu Ali Bey ile evlenmiştir.187 Siyasi bir amaç taşıyan bu evliliğin, gerçekleştiği tarih ve hatunun faaliyetleri hakkında bir bilgiye sahip değiliz.

2.7. Germiyanoğulları Beyliği (1260-1429)

Germiyanoğulları Beyliği, Anadolu Selçuklu Devletinin yıkılmasıyla ortaya çıkmıştır. Siyasi bakımdan oldukça aktif olan bu beylik Anadolu coğrafyasından Osmanoğulları ve Karamanoğullarından sonra en güçlü beylik olmuştur. Germiyanoğulları Beyliği, Karamanoğulları hariç 1300 yılına kadar Hamid, Osmanlı, Karası, Saruhan, Aydın, Menteşeoğullarının tabi olduğu bir beylikti.

Germiyanoğulları Beyliği; 1260-1308 yılları arasında Selçuklulara, 1308-1335 yılları arasında İlhanlılara tabi olmuşdur. 1335-1390 yılları arasında müstakil olmuşsa da, gelişen siyasi hadiseler neticesinde 1390 yılında Osmanlıların bünyesinde dâhil olmuştur. Ankara Savaşına kadar, Osmanlılara tabi kalan beylik, 1402 yılından sonra 1414 yılına kadar Timurlulara tabi olan beylik, daha sonra tekrar Osmanlının eline geçmiştir. Germiyanoğlu toprakları 1429 Osmanlı sancağına dönüştürülmüştür.188

İlk Germiyan Bey’i Alişir oğlu Muzaffereddin Bey’dir. Malatya taraflarından sorumlu olan bey, isyanını bastırmak ile görevlendirilse de başarı sağlayamamıştır. Muzafferüddin Bey, 1264 yılında Süleyman Pervane’nin de baskıları sonucunda Selçuklu sultanı tarafından idam edilmiştir. 1276 yılında sonra Germiyanoğulları aşireti mıntıkaları değiştirerek Kütahya ve Denizli bölgelerine

186 Erdoğan Merçil, “Sâhib-Ataoğulları (Anadolu Selçuklu Veziri Sâhib-Ata’nın (ö. 687/1288) oğulları ve torunları tarafından ve çevresinde kurulan beylik.)” Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C. II, İstanbul,2009,s.518. 187 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar: Türkiye, s.55. 188 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar: Türkiye, s.67. 59

gelmişlerdir. Bu tarihlerden beyliğin başında Hüsameddin Bey bulunmakta idi. Mhtemelen bu bey öldükten sonra yerine oğlu Yakup Bey geçmiştir. Yakup Bey Germiyanoğullarının teşkilatlanmasında önemli görevler üstlenmiştir. Anadolu Selçuklu Devletinin hizmetinde görev yapmıştır. Yakup Bey, III. Alâddin Keykubâd’ın 1303 yılında tahttan indirilmesiyle Selçuklu Sultanı ilan edilen Gıyaseddin Mesud Bey’e tabi olmak yerine İlhanlılara vergi vermek sureti ile onların yüksek hâkimiyetini tanımıştır.

Yakup Bey’in kurduğu beyliğin merkezi Kütahya idi. Denizli ve çevresi de Yakup Bey’in beyliğine dâhildir. Bizans İmparatorluğu bu beyliğe senelik vergi vermektedir.189

Yakup Bey, sübaşısı Aydınoğlu Mehmed Bey’i Rumlarla mücadele etmesi için İzmir ve çevresine göndermiş, Mehmed Bey Germiyanoğullarına tabi bir şekilde aldığı topraklarda idari atamalarda bulunmuştur.190

Mevlana’nın torunu Ulu Arif Çelebi’nin Kütahya’da bulunduğu sırada Yakup Bey ile görüşmüştür. Bu görüşme sırasında yanındaki kızı ile birlikte Çelebi’ye mürid olmuştur.191

Yakup Bey’in 1314 yılında İlhanlıların veziri Emir Çoban’ın Anadolu Beyliklerini kontrol altına almak için geldiğinde İlhanlılara tabi olan beyler içerisinde Yakup Bey’in de adı zikredilmektedir.

İlhanlı veziri Anadolu’dan ayrılırken yerine oğlu Timurtaş’ı bırakmıştır. Timurtaş Hamidoğlu Dündar Bey’i ve Eşrefoğlu Süleyman Bey’i öldürmüş, Karamanoğullarını zorla kendisine itaate mecbur etmiştir. Sıranın kendisine geldiğini düşünen Karahisar Emiri, Yakup Bey’e sığınarak ona damat olmuştur. Böylece Karahisar Germiyanoğullarına tabi olmayı kabul etmiştir.192

189 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.39-41 190 Mustafa Çetin Varlık, Germiyan-oğulları Beyliği (1300-1429),Sevinç Matbaası, İstanbul, 1974,s.39, Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.104-105. 191 Ahmed Eflâkî, Ariflerin Menkıbeleri II,s.308 192 Varlık, Germiyan-oğulları Beyliği…,s.41,53, Erdoğan Merçil, “Sâhib-Ataoğulları” s.518. 60

1327 yılında ise Sahip-Ataoğlu Ahmed Bey, Yakup Bey’e sığıarak ona tabi oldu. Bu tabiyetin bir nişanesi olarak, Yakup Bey bir diğer kızını bu bey ile evlendirdi. Yakup Bey 1327 yılından sonra vefat etmiştir.193

Yakup Bey’in vefatından sonra beyliğin başına oğlu Çağşadan Mehmed Bey geçmiştir. Mehmed Bey’in hayatı ve faaliyetleri hakkında fazla malumata sahip değiliz. Bu beyin döneminde Katalanların eline geçmiş olan Kula Kasabası geri alındığı gibi, Simav mevkîsi de Bizans’ın elinden alınmıştır. Mehmed Bey’in zamanında Aydınoğulları serbest hareket etmeye başlamıştır. Bu bey’in 1363 yılından evvel öldüğü düşünülmektedir.194

Mehmed Bey’in ölümü ile Süleymanşah Bey, beyliğin başına geçmiştir. Süleymanşah Bey’in başlarda sakin siyaset izlemeyi tercih etmiştir. Fakat daha sonra Karamanoğlu saldırılarından kendisine sığınan Hamidoğlu İlyas Bey’e yardım etmiş, Karamanoğullarının Hamidoğullarından aldığı yerleri geri almıştır. Bu durum Karaman ve Germiyanoğullarının arasının açılmasın sebep olmuştur. Süleymanşah Bey, Karaman saldırılarından kendisini korumak için kızı Devlet Hatun’u 1381 yılında Osmanlı sultanı I. Murad’ın oğlu Yıldırım Bâyezid ile evlendirmiştir. Kızına çeyiz (cihaz) olarak Kütahya, Simav, Tavşanlı, Emed çevrelerini vermiş, kendisi ise Kula kasabasına çekilmiştir. Süleymanşah Kula’ya çekildikten sonra siyasi faaliyeti hakkında bilgimiz yoktur. Süleymanşah 1388 yılında ölünce yerine oğlu II. Yakup Bey geçmiştir. 195

1389 I.Murad’ın şehit edilmesine kadar sakin bir dönem geçiren II. Yakup Bey bu tarihten sonra Saruhan, Menteşe, Aydın beyleri ile birlikte Kardeşi Devlet Hatun’a çeyiz olarak verilen yerlere akınlara başlatmış ve Kütahya’yı almış, hareketine devam etmiştir. Bu sırada batıda faaliyette bulunan yeni Osmanlı sultanı Yıldırım Bâyezid hızlıca Anadolu’ya yönelerek kendisine karşı diğer beylerle iş birliğinde bulunan kayınbiraderi II. Yakup Bey’i yakalayarak tüm Germiyanoğlu topraklarına 1390 yılında hâkim olmuştur. Yakup Bey 1399 yılına kadar İpsala’da hapis kalmış, daha sonra bir şekilde Timur’un yanına kaçmayı başarmıştır. Ankara Savaşı’ndan

193 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,, s.43. 194 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.44-45 ,Varlık, Germiyan-oğulları Beyliği…,s.47. 195 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.45-47. 61

sonra Timur, diğer Anadolu Beylerine yaptığı gibi tüm Germiyan topraklarını II. Yakup Bey’e vermiştir.196

Yıldırım Bâyezid’ın ölümünden sonra oğulları arasında taht kavgaları başlamış ve Yıldırım’ın büyük oğlu Süleyman Çelebi, Aydınoğlunun üzerine harekete geçmiştir. Bu hareketten haberdar olan Aydınoğlu Cüneyd Bey Konya ve Kütahya’ya giderek, Germiyanoğullarının yanı sıra Karamanoğullarının da desteğini almıştır. Taraflar Efes yakınlarında karargâh kurmuştur. Ama Aydınoğlu ittifak ettiği güçlere güvenmeyerek Süleyman Çelebi’nin yanına kaçmıştır. Bu durum karşısında Karaman ve Germiyanoğulları geri çekilmiştir. Buradan da anlaşılacağı gibi II. Yakup Bey Osmanlının karşısında diğer beyleri desteklemek istese de netice alamamıştır. 1410 yılında gerçekleşen bu olaylar çerçevesinde II. Yakup Bey, birdiğer Osmanlı şehzadesi Çelebi Mehmed’in tarafına geçmiştir. Karamanoğlu Mehmed Bey bu siyasi olaylar neticesinde, Germiyanoğullarının üzerine yürüyerek Kütahya’yı zapt etmiştir. Böylece II. Yakup Bey topraklarından uzaklaşmak zorunda kalmıştır.

Çelebi Mehmed ve kardeşi Musa Çelebi Rumeli’de mücadele ederken, Karamanoğlu Mehmed Bey Bursa’ya kadar gelmiş, Bursa’yı şiddetle muhasara etmiştir. Musa Çelebi tehlikesi bertaraf eden Çelebi Mehmed, Bursa’da ceyeran eden olaylardan haberdar olunca vakit kaybetmeden harekete geçmiştir. Karamanoğlu Mehmed Bey, Çelebi Mehmed’den çekinerek Bursa’yı yakıp kaçtığı gibi, Germiyanoğlu topraklarını da terk etmiştir. 1413 yılında II. Yakup Bey topraklarına yeniden sahip olmuştur. Bir nevi Osmanlı’ya tabi bir hal almıştır.197Bu tabiyet uzun sürmemiştir. Çelebi Mehmed’in 1421 yılında ölümü ile II. Murad’ın Sultan olması dolayısıyla, II. Yakup Bey tabiiyet bağlarını gevşetmiştir. Bir ara II. Murad’a karşı, kardeşi Mustafa’yı desteklemiştir. Mustafa’nın öldürülmesi ile II. Yakup Bey çareyi tekrardan Osmanlı sultanına tabi olmakta bulmuştur.

II. Yakup Bey’in evladı olmadığı için topraklarını Osmanlı sultanına bırakmak istemiştir. Bu yüzden geçkin yaşına rağmen Edirne’de Osmanlı sultanı II. Murad ile buluşmuştur. 1427 -1428 senesinde gerçekleşen bu buluşmada isteklerini bildiren II. Yakup Bey hürmetle ve törenle karşılanmış, isteği kabul görmüştür. Gidişinde de

196 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.48. 197 Varlık, Germiyan-oğulları Beyliği…,s. 73-76. 62

törenle uğurlanmıştır. II. Yakup Bey 1429 yılında ölünce vasiyeti doğrultusunda beylik toprakları Osmanlı’ya dâhil edilmiştir.198

2.8.1. Germiyanoğulları Beyliğinde Kadın’ın Siyasi ve Sosyal Rolü

2.8.1.1. Mutahhare Hatun

Mutahhare Hatun, Mevlana Celalaedin Rumi’nin torunu, Sultan Veled ve Şeyh Selahaddin'in kızı Fadime Hatun’dan dünyaya gelmiştir. Dedesi Mevlana bu hatuna Abide ismini vermiştir.199 Bu hatun Germiyanoğlu Süleymanşah’ın eşidir. Belki de evlilik bu dostluğun sayesinde gerçekleşmiştir. Bu evliliğin tarihi bilinmemekle birlikte XIV. yüzyılın ilk çeyreğinde gerçekleşmiş olması muhtemeldir. Süleymanşah ve Mutahhare Hatun’un evliliklerinden İlyas Bey, Hızır Paşa ve Devlet Hatun dünyaya gelmiştir.200

2.8.1.2. Devlet Hatun

Devlet Hatun, Germiyanoğlu Süleymanşah’ın Mutahhare Hatun ile olan evliliğinden dünyaya gelen kızıdır. Bu hatunun gerçek ismi bilinmemektedir. Zira Osmanlı hanedan üyeleriyle evlenen hatunlar Selçuk, Sultan, Devlet gibi unvanlara sahip olmakla beraber, bu unvanlar kendi isimlerinin önüne geçmekteydi.

Devlet Hatun 1381 yılında Osmanlı sultan I. Murad’ın oğlu Yıldırım Bâyezid ile evlenmiştir. Bu evlilikten İsa ve Musa Çelebiler dünyaya gelmiştir. Devlet Hatun’a babası Süleymanşah tarafından çeyiz olarak; Kütahya, Simav, Tavşanlı, Eğrigöz (Emet) bölgeleri verilmiş, böylece Osmanlı Devletinin sınırları genişlemiştir.201

Bu evlilik sayesinde Süleymanşah Karamanoğlu baskısından kurtulmuş, kalan ömrünü Kula Kasabası’nda, sukûnet içinde geçirmiştir. Osmanlı ise Anadolu’daki mevcud olan konumunu güçlendirmiştir.202

198 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.49-51. 199 Ahmed Eflâkî, Ariflerin Menkıbeleri II,s.343. 200 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar: Türkiye, s.69. 201 Uluçay, Padişahların Kadınları...…,s.23-24. 202 Varlık, Germiyan-oğulları Beyliği…,s.57. 63

Günden güne potansiyel bir güç olarak büyüyen Osmanlı Devleti, diğer beylikleri endişelendirecek konuma gelmişti. Bu yüzden birçok beylik Osmanlı ile ittifak arayışına girmişlerdi. Bu ittifak bazen siyasi bir anlaşma ile gerçekliği gibi bazen de akrabalık tesis etmekle gerçekleşmiştir. İste Germiyanoğulları da bu ittifak şeklini Osmanlı sultanına bir kız vererek sağlamıştır.

Osmanlı vakanüvislerinde yeterlice yer alan bu konu ilk olarak Âşıkpaşazade’nin tarihinde işlenmiş, dönemin diğer müherrihleri de bu konu hakkında bazen aynı şekilde bazen eklemeli bazen de çıkarımlı, yorumlarda bulunmuşlardır.203

Âşıkpaşazade eserinde bu evliliğin gelişiminden şöyle bahsetmiştir; Germiyanoğlu Süleymanşah yaşı ilerlediğinde oğlu II. Yakup Bey’i yanına çağırmış, "Oğul! Bu ülkenin sizin elinizde kalmasını istersen Osmanoğluyla birlik et." demiş ve cümlesine söyle devam etmiştir; “Kızının birini onun oğlu Bâyezid'e veriniz.” Bu konuşmanın ardından İshak Fakıh I. Murad’a elçi olarak gönderilmiş ve yanında hediye olarak güzel bakımlı bir at, Denizli dokuması kumaşlar götürmüştür. I. Murad ile görüşen İshak Fakıh "Kızımızı oğlunuz Bâyezid'e alınız. Yanında çeyiz olarak, birkaç parça şehir de verelim." Demiştir. I.Murad bu teklifi kabul etmiştir. Germiyanoğlu Süleymanşah Bey kızına çeyiz olarak, Kütahya, Simav, Tavşanlı, Eğrigöz’ü ve birkaç yeri daha Osmanoğullarına vermiştir. Böylece söz kesilip, karar alınmıştır.204

I. Murad ve İshak Fakıh bu görüşmeyi Edirne’de yapmıştır. İshak Fakıh Kütahya’ya doğru yola çıktıktan bir süre sonra I. Murad’da Bursa’ya geçmiş ve düğün hazırlıklarına başlamıştır.205

Sultan I. Murad Bursa’ya geldikten sonra düğün için çevre beylerinden, Karamanoğullarını, Hamidoğullarını, Saruhanoğullarını, Menteşeoğullarını, Aydınoğuarını, Tekeoğullarını, Kastamonu Candaroğullarını, Mısır sultanını ve kendi sancakbeylerini davet etti.206

203 Hasan Basri Öcalan, “Germiyan Sarayından Bursa Sarayına Bir Gelin Gider: Devlet Hatun” Uluslar arası Batı Anadolu Beylikleri Tarih, Kültür ve Medeniyet Sempozyumu III: Germiyanoğulları Beyliği Bildirileri (8-10 Mayıs- Kütahya 2014), Türk Tarih Kurumu, Ankara.2017,s.25. 204 Âşıkpaşazade, Osmanoğulları’nın Tarihi,s.117. 205 Hoca Sadeddin Efendi, Tâcü’t-Tevârîh I,s.149. 206 Mehmed Neşri, Kitâb-ı Cihan-nümâ I,s.205. 64

Hoca Saadeddin Efendi düğünden şu sözlerle bahseder:

“1381207 yılında dünyanın canlandığı, bütün bitkilerin parıldadığı bahar eyyamında, cihanın dört köşesine hâkim Sultanın yüce tali’i şeref burcundan doğduğu günlerde yeşil çimenlerinde, ince narin kadınlar gibi bitkiler, bahçelerin temiz kızları gibi çiçekler yapraklarını açtıkları o demde, cenneti andıran Bursa'da, bir ferah yerde, eğlenti meclisinin, safa toplantısının kuruluşuna başlandı. Bu neş'eli mecliste döşekler serildi, çeşitli yiyeceklerle dolu siniler, sofralar kuruldu. Devlet erkânı, padişahın yakınları, rütbe ve görevlerine göre kendilerine ayrılan yerlere oturdular. Çevredeki hükümdarlardan, krallardan çeşitli armağanlarla gelen elçiler her zamanki gibi ağırlandılar. Mısır ve Suriye hükümdarının elçisi, bu Sultanın sevgilerini bildiren mektupla gelip, boylu poslu kula ve yürük atlar getirmişti. Bunlar, padişahın cihad yolunda kullanılmak üzere yetiştirilmiş olan cins atları arasına alındı. Ayrıca Arap işi nefis eşyalar ve Sultana yakışan hediyeler sunulduğu zaman, onun deryaları dolduran hatırına hoş gelmiş, göndereni övmek ve aralarında öteden beri süre gelen dostluğu pekiştirmek için anılan elçi, pek çok iltifatlara, ikramlara mazhar olmuş, böylece öteki elçilerden daha üstün tutulmuştu. Ondan sonra Hamid, Aydın, Saruhan, Menteşe, Kastamonu ve Karaman beylerinin elçileri hediyelerini sundular ve karşılığında armağanlarla sevindirildiler.”208

Bu kısımdan sonrası Âşıkpaşazade’nin eserinde daha detaylı olarak işlenmiştir. Âşıkpaşazade aynen şu kayıtları tutmuştur.

“Bunlar yerli yerine eksiksiz oturduktan sonra müsaade üzerine kendi sancak beyleri de geldi. Bunlar da mertebe sırasına göre hediyelerini sundular. Sonra Evrenoz Gazi'nin hediyeleri arz edildi. Önce yüz köle ve yüz cariye. Fakat on oğlanın elinde, içi filori (altın para) dolu on gümüş tepsi ve diğer onunun elinde içi istevart (?) dolu on altın tepsi ve sekseninin elinde gümüş maşrapalarla içinde şerbet dolu ibrikler bulunuyordu. Sözün kısası bu hizmetçilerin hiçbirinin eli boş değil idi. Gelen elçiler bu durumu görünce Evrenoz Gazi'nin getirdiği hediyelere hayran kalıp, "Bu hükümdarın sadece adamlarından biri böyle olursa... " diyerek parmak ısırdılar. Sonra Murad Han Gazi, Evrenoz Gazi'nin getirdiği köle ve cariyeleri gelen elçilere paylaştırdı. Ayrıca altın gümüş avadanlıklardan (kutular) da verdi. Sonra elçilerin etirdiği atların hepsini kendi adamıı olan Evrenoz' a verdi. Ayrıca bir kısım

207 Bu evliliğin tarihi farklı kaynaklarda 1378 yada 1381 olarak verilmiştir. Bu çalışmamızda yararlanılan kaynakların bir çoğunda evlilik tarihi 1381 olarak kaydedilmiş olduğu için, bizde düğün tarihini 1381 olarak ele almayı uygun gördük. 208 Hoca Sadeddin Efendi, Tâcü’t-Tevârîh I,s.149. 65

filori de bağışladı.209 Gerisini ümerâya ve devlet ileri gelenlerine, ulema’ya ve fakirler arasında paylaştırdı. Kendi için hiçbir şey bırakmadı. Pek çok kimse fakir gelip zengin gitti. Padişaha dualar etti.” 210

Bu düğün bir ay boyunca sürmüştür. Eşi görülmemiş bu düğünde kazan kazan etler pişirilmiş, halk donatılmış, pek çok para dağıtılmış, herkes düğünden memnun kalmıştır.211

Bu büyük şölen gerçekleştikten sonra, saraydan seçkin kişiler ve eşleri gelini alamak için Kütahya’ya hareket ettiler. Bu heyet üyeleri ise; Kadızâde-i Rumi’nin dedesi Bursa kadısı Koca Efendi ve eşi, Emir-i Âlem Aksungur Ağa ve eşi, Çavuşbaşı oğlu Timur Han çavuş, padişah hareminin değerli mensupları ve Daye (dadı) Hatun, padişahın has hademelerinden bine yakın adamdan oluşmaktadır. Bu heyet Kütahya’ya vardıklarında oldukça gösterişli karşılanmış ikram ve hürmette eksiklik gösterilmemiştir. Her biri otoritesine göre bir konakta misafir edilmiştir. Tüm heyet üyelerine hediyeler takdim edilmiştir. Nikâh Kütahya’da kıyılmıştır. Devlet Hatun Bursa Kadısıyla gelen hatunlara teslim edilmiştir. Çeyiz olarak verilen kalelerin devir tarihleri belirlenmiştir. Germiyan Bey’i sarayının Çeşnigirbaşı Paşacık Ağayı Bursa’ya gidecek heyete dâhil etmiştir. Paşaçık Ağanın eşi de geline yenge tayin edilmiştir. Gelin Bursa’ya varınca devletin ileri gelenleri ve padişahın yakınları tarafından karşılanmıştır.212

Osmanlı Devletinin kuruluş yıllarına rastlayan bu düğün, kroniklerde tüm detaylarına varıncaya kadar bahsedilmesi bakımından oldukça dikkat çekicidir. Bu düğünün katılanları, hediyeleri, ikramları vb. tek tek kayıda alınmıştır. Ayrıca belirtmek gerekir ki, düğünün gelini bir Türk beyinin kızı olduğu için düğünün tüm safhâlârı Türk adetlerine uygun olarak gerçekleştirilmiştir.

Bu düğün ardından bir takım anlaşmalar yapılmıştır. Mesela geline çeyiz olarak verilen yerlere damat Yıldırım Bâyezid vali olarak atanmıştır. I. Murad Kızı Nefize Melek Hatunu Karamanoğlu Alaaddin Ali Bey ile nişanlamıştır. Ayrıca I. Murad

209 Âşıkpaşazade,Osmanoğulları’nın Tarihi,s.118. 210 Müneccimbaşi Ahmed B. Lütfullah, Camiü’d- Düvel I, s.115. 211 Âşıkpaşazade,Osmanoğulları’nın Tarihi,s.118-119. 212 Hoca Sadeddin Efendi, Tâcü’t-Tevârîh I,s.151-152. 66

Lazar’a karşı sefere çıkmadan önce Anadolu Beylikleri ile iyi ilişkiler kurarak topraklarını garanti altına almak istemiştir.213

Devlet Hatun hakkında bildiklerimiz şimdilik düğünü ile sınırlı kalmıştır. Daha sonraki hayatı tam anlamıyla aydınlatılamamış, kaynaklar da başka bir kayıda rastlanılmamıştır. Devlet Hatun’un Çelebi Mehmed’in annesi olup olmadığı bir süre tartışılmış daha sonrada olmadığı kararlaştırılmıştır. Devlet Hatun 1414 yılında Bursa’da vefat etmiştir. Bursa’da adıyla anılan türbede medfundur.214

Germiyanoğulları Beyliğinde kadın yukarıda da izah edilmeye çalışıldığı gibi genel olarak barış döneminde ilişkileri pekiştirmek adına evlilik yolu ile kurulan ittifaklarda önemli görevler üstlenmiştir. Bu hatunlar daha ziyada kendi yaşantılarında, mütevazı bir görüntü çizmişlerdir. Siyasi ve sosyal yönden diğer beylikteki kadınlar kadar etkili olmamışlardır.

2.7.2. Germiyanoğulları Beyliğinde Zikri Geçen Kadınlar

2.7.2.1. Fûlane Hatun Germiyan Sultanı I. Yakup Bey’in kızıdır. Bu hatun İnançoğlu Murad Arslan Bey ile evlenmiş ve bu evlilikten İnançoğlu Beyliğinin son temsilcisi İshak Bey dünyaya gelmiştir. Mevlana’nın torunu Ulu Arif Çelebi’nin Kütahya’da bulunduğu sırada babası ile birlikte Arif Çelebi ile görüşmüş, ardından da ona mürüde olmuştur.215

2.7.2.2. Fûlane Hatun Germiyan sultanı I. Yakup Bey’in kızı, Karahisar beyinin eşidir. Bu evlilik siyasi bir ittifakın sonucunda gerçekleşmiştir. Timurtaş’ın Anadolu’ya yönelik harekâtı neticesinde Karahisar beyi can güvenliğini düşünerek Germiyanoğullarına tabiyetini bildirmiştir. Bu durum karşısında, Germiyan Sultanı I. Yakup Bey, bir kızını bu bey ile evlendirmiştir.216

213 Öcalan, a.g.m,s.31. 214 Uluçay, Padişahların Kadınları...…,s.24. 215 Ahmed Eflâkî, Ariflerin Menkıbeleri II,s.308 216 Varlık, Germiyan-oğulları Beyliği…,s.41,53. 67

Görüldüğü üzere bu evlilik iki tarafında çıkarları doğrultusunda meydana gelmiştir. Bu evlilik sayesinde, Karahisar beyi hayatta kalmış, Yakup Bey ise Karahisar’a sahip olmuştur. Bu evlilik takriben 1326-1327 yılında gerçekleş olduğu düşünülmektedir.

2.7.2.3. Fûlane Hatun Germiyanoğlu I. Yakup Bey’in bir diğer kızı, Sahip-Ataoğlu Ahmed Bey’in eşidir. İlhanlıların Anadolu seferleri sırasında Emir Eretna ve İlhanlı kuvetlerinin Karahisar’ı kuşatması üzerine Sahip-Ataoğlu Ahmed Bey, Germiyanoğullarına sığınıp tabi olmak istedi. Durumu pekiştirmek isteyen Yakup Bey 1327 yılında Fûlane Hatun’u Ahmed Bey ile evlendirdi. Ahmed Bey bu evlilik sonrasında 1341 yılında vefat edinceye kadar Germiyanoğullarına tabi kaldı.

2.7.2.4. Fûlane Hatun Germiyan kumandanı Mubâriziddün Umur b.Savcı’nın kızı, Germiyanoğlu hükümdarı Süleymanşah Bey’in eşidir. Bu evliliğin gerçekleştiği tarih hakkında kesin bir malumata sahip değiliz. Bu hatun aynı zamanda Germiyanoğlu hükümdarı II. Yakup Bey’in annesidir.

2.7.2.5. Paşa Kirece (Kerime) Hatun Germiyanoğlu II. Yakup Bey’in eşidir. Paşa Kirece Hatun’un Germiyanoğullarının Osmanlı Devletine tabi olmasından önce dâhi bu devletle iyi ilişkiler kurduğu görülmektedir. Şöyle ki Paşa Kirece Hatun; II. Murad’ın İsfendiyaroğlu İbrahim Bey’in kızını gelin almak için gönderilen gelin alıcı ekibine dâhil olmuştur. Hatta Kastamonu’da gelini teslim alarak, Osmanlı ülkesine getirmiştir. II. Murad’ın bu hatuna “Şah Ana” diye hitap ettiğini bilinmektedir. Bu hitap şekli II. Murad’ın hatuna ne derece önem verdiğinin belirtisidir.217 Bu kayıtlar dışında hatuna dair başka bir bilgiye rastlanmamıştır.

2.8. İnançoğulları Beyliği (Denizli Beyliği) (1261- 1390)

Germiyanoğullarının yüksek hâkimiyetini tanıyan bu beyliğe Lâdik Beyliği de denilmiştir. Denizli şehri XIII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Anadolu Selçuklu veziri Sâhib-Ata Fahreddin’in oğullarına ikta olarak verilmiştir. Daha sonra 1276 yılında Germiyanoğullarının uc beyi Ali Bey tarafından bu bölge zaptedilmiştir.

217 Âşıkpaşazade, Osmanoğulları’nın Tarihi,s.176. 68

Bölgenin yönetimi Germiyanoğulları tabiyeti altında Ali Bey’e bırakılmıştır. Bu bölgenin yönetiminde uzun süre kalamayan Ali Bey Cimri’nin tarafını tuttuğu için Denizli bölgesinden uzaklaştırılarak, Afyon Karahisar’a hapsolmuştur. Büyük ihtimalle hapis iken hayatını kaybetmiştir.218

Ali Bey’in Anadolu Selçuklu Devleti’nde bir yıl kadar Denizli valiliğini yapmış olduğunu bilmekteyiz. Ali Bey, Sâhib-Ata Fahreddin‘in kayınpederidir. Aynı zamanda Ali Bey Germiyan beyi Ali Şir Bey’inde damadıdır. Bu beyin Germiyan soyundan geldiği ihtimalide söz konusudur.219

Ali Bey’in 1277 yılındaki ölümünden sonra yerine oğlu Bedreddin Murad Bey geçmiştir. Bu bey aynı zamanda Ali Bey’in Germiyan prensesi ile yaptığı evlilikten dünyaya gelmiştir. 1388 yılına kadar Denizli Bey’i olan Murad Bey Germiyan- Selçuklu mücadelelerinden birinde hayatını kaybetmiştir. Böylece bölge tekrardan Sahip-Ataoğullarına geçmiştir.

Fakat bu el değişikliği uzun sürmemiştir. Bölge 1289 yılında Germiyanoğlu I. Yakup Bey tarafından elde edilerek, Ali Bey’in diğer oğlu Şüca’üddîn İnanç Bey’e verilmiştir. Yaklaşık 47 sene Denizli bölgesini yönettiği için beyliğe isim babası olmuştur. İnanç Bey 1319 yılında İlhanlılara tabi olmuştur.220

İnanç Bey 1334 yılında ölünce beyliğin başına oğlu Murad Arslan geçmiştir. Bu beyin faaliyetleri hakkında bir bilgiye sahip değiliz. I. Yakup Bey’in Mevlevi olan bir kızı ile evlendiği düşünülmektedir. Bu evlilikten beyliğin son temsilcisi İshak Bey dünyaya gelmiştir.221

İshak Bey’in 1359-1360 yıllarında beyliğin başına geçtiği düşünülürse Murad Arslan Bey’in bu tarihler arasında öldüğü çıkarımı yapılabilir. İshak Bey, Yıldırım Bâyezid’ın 1390 yılında Anadolu birliğini sağladığı tarihlerde hayatta idi. Yıldırım Bâyezid, İshak Bey’e dokunmamıştır. İshak Bey’de böylece Osmanlılara tabi olmuş ve bazı toprakları Osmanlılar tarafından satın alınmıştır.

218 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.55. 219 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar: Türkiye, s.69. 220 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.56. 221 Ahmed Eflâkî, Ariflerin Menkıbeleri II,s.308 69

1402 Ankara Savaşı’ndan sonra Timur tüm Germiyan topraklarını II. Yakup Bey’e verirken, bu toprakların içinde Denizli bölgesi de bulunmakta idi. İshak Bey’in ölüm tarihi net olarak bilinmemekle birlikte 1390 yılından sonra olduğu düşünülmektedir.222

Bölgenin sürekli el değiştirmesi, üstlendiği konum neticesinde kadına dair elimizde fazlaca bir kayıt mevcut değildir. Diğer beyliklerdeki gibi bu beylikte de kadın siyasi amaçlar uğruna vücuda gelen evliliklerde rol almışlardır.

2.9. Menteşeoğulları Beyliği (1278- 1424)

Beyliğe ad olan Menteşe kavramı bir şahıs ismi olduğu gibi, aynı zamanda da yer ismi olarak da açıklanabilir.223 Menteşe Beyliğini kuran Türkmenler Anadolu Selçuklu Devletinin elinde bulunan Antalya ve Likya bölgelerinde deniz yolu ile ilerlemeye başlamışlardır. Bizans’ın denizcileri ile zaman içerisinde birlik oluşturan Türkmen aşiretleri deniz yolu ile faaliyetlerde de bulunmuşlardır. Bu faaliyetlerinden dolayı Menteşe Beyliğini kuran Menteşe Bey’e Sahil Bey’i olarak hitap edilmektedir.224 Menteşeoğlu Beyliği sınır komşuları güneyde Akdeniz, batıda Ege Denizi, kuzeyde Aydınoğulları, doğuda Hamidoğulları ve Tekeoğulları, kuzey- doğuda İnançoğulları’dır.225

Muğla çevresi (Karya) 1261 yılından itibaren Türklerin akınlarına uğramaya başlamıştır. Bu akınlara son vermek isteyen Bizans İmparatoru VIII. Michael, 1264 yılında kardeşi Johannes’in kumandasında bir orduyu Türklere karşı göndermiştir. İlk başlarda Türklerle bir anlaşma yaparak onların faaliyetlerini engellemeye çalışmıştır. Fakat bu anlaşma uzun sürmemiş aynı yıl içersinde Bizans ordusunun Balkanlara yönelmesiyle Türkler faaliyetlerine devam etmişlerdir.226

222 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.56-57, Öztuna, Devletler ve Hanedanlar: Türkiye, s.69. 223 Paul Wıttek, Menteşe Beyliği, (Çeviren; Orhan Şaik Gökyay) Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1944,s.28. 224 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.70. 225 Öztuna, Devletler ve Handanlar: Türkiye, s.75. 226 Wıttek, Menteşe Beyliği, s.24, Yusuf Ayönü, “ Menteşe Beyliği’nin Güneybatı Anadolu’daki Faaliyetleri”, Uluslar arası Batı Anadolu Beylikleri Tarih, Kültürve Medeniyet Sempozyumu II, Menteşeoğulları Tarihi Sempozyumu Bildirileri (25-27 Nisan 2012-Muğla),Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara,2016, s.7 70

Bizans İmparatoru VIII. Michael bu sefer 1278 yılında oğlu Andronikos‘un kumandasında bir ordu hazırlayarak Türklerin üzerine göndermiştir. Uzun süren bu mücadellerin sonundan Bizans istediğini alamamıştır. Türkler yani Menteşe Bey’in kumandasındaki kuvvetler 1282 yılında Aydın ve Güzel-Hisar’ı ele geçirmişlerdir.227

Menteşe Bey bu seferden sonra 1283 yılında hayatını kaybetmiştir. Menteşe Bey’in Mesud Bey (ö. 1318) ve Fenike bölgesinin yönetiminde sorumlu olan Kîrman (Kerman) Bey isminde iki oğlu ve adını tesbit edemediğimiz bir kızı vardır. (Fûlane Hatun) 228

Menteşe Bey’in ölümü ile beyliğin başına oğlu Mesud Bey geçmiştir. 1296 yılında Bizans kumandanı Filantropos Aleksiyük, Muğla bölgesini Türklerden geri almak için harekete geçti. Aydın bölgesinde bulunan Menteşe Bey’in hatunu bölgeden uzaklaştırılarak Fethiye’ye çekilmek zorunda bıraktı.229 Burada kaynakların bir kadını zikretmesi, hatunun bölgede söz sahibi olduğunun bir göstergesidir.

Mesud Bey’in hükümdarlığında 1300 yılların başlarında Menteşeoğullarının güçlü bir donanamaya sahip olduğunu bilmekteyiz. Bu donanma sayesinde Rodos adasının bir kısmı Rumların elinden alınmıştır. Rodos’un öneminin farkında olan Mesud Bey 1311-1312 yıllarında Cenevizlilerle birleşerek Sen Jan şövalyelerine karşı ittifak oluştursa da bu ittifak Papa Kleman’ın gayretleri ile dağılmıştır. Mesud Bey’in Orhan ve İbrahim adında iki oğlu vardır. Bu oğullar daha kendisinin sağlığında taht için mücadeleye girişmişler bu mücadeleyi Orhan Bey kazanmıştır. Mesud Bey 1319 tarihinden önce hayatını kaybetmiş yerine Mevlevi müridi olan oğlu Orhan Bey Menteşe beyi olmuştur.230

Orhan Bey 1320-1321 tarihlerinde Rodos’u geri alabilmek adına taarruzlara başlamıştı. Hatta Orhan Bey bu seferinin kazanılacağına o kadar inanmıştır ki, Episkopia adasına Türkmen halkı iskân etmiştir. Ama sefer sonucu Orhan Bey’in düşündüğü gibi olmamış, şövalyeler karşı taaruza geçerek Rodos ve Ceneviz

227 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.70, Wıttek, Menteşe Beyliği, s.26. 228 Öztuna, Devletler ve Handanlar: Türkiye, s.75-76. 229 Ersan- Alican, a.g.e, s. 129, Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.71. 230 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.72. 71

kuvvetleri, Menteşe donanmasını uzaklaştırmaya muvaffak olmuştur.231 Orhan Bey’in yukarıda zikredilen faaliyetlerin başka bir bilgiye sahip değiliz. Orhan Bey’in muhtemelen 1344 yılında öldüğü düşünülmektedir. Beyliğin başına 1344 yılında Orhan Bey’in oğlu İbrahim Bey geçmiştir. 232

İbn Battûta; Orhan Bey’de Hükümdarı olarak bahsetmiştir. İbn Battûta’ya göre Orhan Bey; temiz yüzlü, güzel ahlaklı ve zeki biridir. Orhan Bey’in Beçin’de büyük bir cami yaptırmakta olduğunu kaydetmiştir. Orhan Bey’in kendisine kıymetli hediyeler verdiğini onu çok iyi ağırladığını da belirtmiştir.233

EI-Ömeri Orhan Bey’den bahsederken, idare merkezinin Foça olduğunu, elli kasabasının, ikiyüz kadar kalesini olduğunu, kılıcının kınına hiç girmediği, düşmanlarıyla savaşmaktan çekinmediği, denizcilikte ve at binmede usta biri olduğunu kaydetmiştir. Ayrıca yine Orhan Bey zamanında Germiyanoğullarıyla iyi ilişkiler kurulmuş olduğuna vurgu yapılmıştır.234

İbrahim Bey, İzmir’in Latinlerin elinden kurtarmak için Aydınoğlu Umur Bey ile bir ittifak vücüda getirmek için hazırlık yapılmıştır. Ama Umur Bey’in 1348 yılında şehit olması üzerine kardeşi Hızır Bey Latinler ile ağı maddeleri bulunan bir anlaşma imzalamasıyla bu ittifak gerçekleşememiştir. İbrahim Bey, Latinlere karşı tek başına bir sefer yapmayı düşünüyordu ki, Venedikliler 1352-1355 tarihleri arasında Menteşeoğullarına, zor kullanılarak bir anlaşma imzalamıştır. Bu anlaşma sonrasında İbrahim Bey’in herhangi siyasi olada bahsi geçmemektedir.

İbrahim Bey 1360 yılı veya daha öncesinde vefat etmiştir. İbrahim Bey’in Musa, Mehmed ve Ahmet Gazi adına üç oğlu vardır. 235 Bu evlatlar babaları İbrahim Bey’in ölümünden sonra üç ayrı koldan beyliğe hükmetmişlerdir. Musa Bey Milas, Beçim

231 Wıttek, Menteşe Beyliği, s.64. 232 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.73. 233 İbn Battûta Tanci, İbn Battûta Seyahatnamesi I, s.411-412. 234 Şihabeddin b. Fazlullah EI-Ömeri, Mesaliku'l Ebsar ( Türkler Hakkında Gördüklerim ve Duyduklarım), (Çeviri ve Notlar: Ahsen Batur), Selenge Yayınları, İstanbul, 2014,s.169. 235 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.74. 72

ve Balat’a, Mehmed Bey, Muğla ve Çine de, Ahmed Gazi ise Marmaris ve Fethiye’ye de varlıklarını sürdürmüşlerdir.236

Musa Bey 1375 yılından önce vefat etmiştir. Onun mıntıkasının topraklarından olan Beçim ve Milas topraklarını Ahmed Gazi elde etmiştir. Balat’ın yönetimi ise Mehmed Bey’e bırakılmıştır.237 Balat’ın yönetiminde Mehmed Bey ve oğlu Mahmud Bey birlikte hareket etmişlerdir. Yıldırım Bâyezid’ın 1390 yılındaki Anadolu seferi sırasında Mahmud Bey’in yönetimi altındaki yerler Osmanlılar tarafından zaptedilmiştir. Mahmud Bey’e kazası mülk olarak verilmiştir. Mehmed Bey ise Muğla ve Çine’yi terk ederek, Candaroğlu İsfendiyar Bey’in yanına kaçmıştır. Mehmed Bey’in kaçması ile Menteşeoğullarının Balat ve Muğla şubeleri sona ermiştir. Mehmed Bey’in Mahmud ve İlyas adında iki oğlu bulunmaktadır.238 Mahmud Bey 1392 yılında Balat’ta hayatını kaybetmiştir. Mahmud Bey’in Fatma Hatun adında bir kızı olduğu bilinmektedir.

Ahmed Gazi Bey ise 1391 yılında vefat etmiştir. Hâkim olduğu topraklar Menteşe soyundan bir beye verilmek istense de Yıldırım Bâyezid, Milas ve Beçim bölgelerini Hoca Firuz Bey’e vermiştir. Bu durum karşısında Menteşe soyundan gelen ve Ahmed Gazi’nin bölgelerini yönetmekle sorumlu olan Menteşe beyi Mısır’a kaçmıştır. Böylece neredeyse tüm Menteşe toprakları Osmanlının kontrolüne geçmiştir.239

1402 Ankara Savaşından sonra Mehmed Bey ve oğlu İlyas Bey Sinop’tan hareketle deniz yolu ile Menteşe sahasına gelerek Timur’a hediyeler sunup itaatlerini bildirmişlerdir. Timur’da eski Menteşeoğulları sahasının bu baba-oğla bırakmıştır. Timur’un Menteşe sahasından çekilmesinin ardından yeylik yönetiminde İlyas Bey etkili olmuştur.240

Muhtemelen Mehmed Bey 1403 vefat etmiştir. Mehmed Bey’in ölümü ile beyliğin tek reisi İlyas Bey olmuştur. İlyas Bey’in ilk siyasi faaliyetlerinden biri eniştesi ve

236 Wıttek, Menteşe Beyliği, s.74. 237 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.74. 238 Öztuna, Devletler ve Handanlar: Türkiye, s.76. 239 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.75-76. 240 Wıttek, Menteşe Beyliği, s.89. 73

yeğeni olan Aydınoğlu II. Umur Bey’e yardım etmek olmuştur. Bu yardım sayesinde II. Umur Bey, amcazadesi Cüneyd Bey’e karşı başarı göstermiş ve Ayasluğ mevkine sahip olmuştur.

İlyas Bey, Osmanlının fetret devri neticesinde ortaya çıkan karışıklık döneminden faydalanmaya çalışmıştır. Çelebi Mehmed’e karşı, kardeşi İsa Çelebi’yi desteklemiş, lakin İsa Çelebi yenilmesi üzerine, Aydınoğulları ve Saruhanoğulları ile birlikte Çelebi Mehmed’e karşı bir ittifak oluşturmuştur. Fakat bu ittifak başarısız olmuştur. Aydınoğlu Cüneyd Bey, Çelebi Mehmed’e sığınmıştır. Saruhanoğlu Hızırşah Bey ise, Çelebi Mehmed tarafından öldürülmüştür. İttifak girişimleri sonuçsuz kalınca İlyas Bey, 1405 yılında Çelebi Mehmed’in yüksek hâkimiyetini tanımıştır. Bunun bir göstergesi olarak Leys (Üveys)(ö.1424) ve Ahmed (ö. 1425) adındaki oğullarını Osmanlı sarayına göndermiştir.

İlyas Bey 1403 yılında Latinler’e saldırıda bulunmuştur. Venediklilerin zoruyla aynı yıl bir barış anlaşması imzalamak zorunda kalmıştır. Fakat korsanlık faaliyetlerine devam etmiştir. Venedikliler İlyas Bey’in bu faaliyetlerinden rahatsız olmuşlardır. Bu yüzden 1403 yılında imzalanan anlaşma 1414 yılında tekrar imzalanmıştır.241

İlyas Bey 1421 yılında hayatını kaybetmiştir. İlyas Bey’in Leys ve Ahmed adında iki oğlu vardır. Ayrıca Fatma Hatun (ö.1420), Sultan Paşa Hatun, Hüseyin Paşa Hatun adında üç kızı vardır.242

İlyas Bey’in ölüm yıllarına rastlayan Çelebi Mehmed’in ölümü ile Osmanlı’daki taht değişikliğinden İlyas Bey’in oğulları yararlanma fırsatı bulmuştur. Leys ve Ahmed Beyler bir yolunu bulup Osmanlı sarayından kaçarak Menteşe topraklarına ulaşmışlardır. Bu iki oğlunda kendi isimlerinin zikredildiği sikkeleri vardır. Bu kanıtlar bize göstermektedir ki iki bey aynı andan Menteşe beyi olmuştur.243

1423 tarihinde Osmanlı sultanı II. Murad Menteşeoğlu üzerine bir sefer düzenlemiştir. Leys ve Ahmed Beyler yakalanarak, Tokat Kalesi’ne hapsedilmiştir.

241 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.77-79. 242 Öztuna, Devletler ve Handanlar: Türkiye, s.76-77. 243 Wıttek, Menteşe Beyliği, s.97. 74

1426 yılında Ahmed Bey kaleden kaçmayı başarmıştır. Bu duruma sinirlenen Osmanlı sultanı, Leys’i öldürmüştür.

Ahmed Bey’in oğlu İlyas Bey, II. Murad’ın vefat etmesi üzerine Menteşe sancağına geri gelmiştir. Ama II. İlyas Bey’in beyliği uzun sürmemiştir. Genç Osmanlı sultanı II. Mehmed, İshak Paşa komutanlığında bir ordu göndererek Menteşe topraklarının tamamına sahip olmuştur. II. İlyas Bey Rodos Adasına kaçmıştır.244

2.9.1. Menteşeoğulları Beyliğinde Kadın’ın Siyasi ve Sosyal Rolü

2.9.1.1. Fûlane Hatun

Menteşe Bey’in eşidir. Hatun, oğlu Mesud Bey’in hükümdarlığı döneminde siyaseten aktif bir rol oynamıştır. 1296 yılında Bizans kumandanı Filantropos Aleksiyük Muğla bölgesini Türklerden geri almak için harekete geçmiştir. Bizans kumandanı Muğla’ya gelerek, bölgenin zaptını kolaylaştırmak amacı ile Menteşe Bey’in dul kalan eşine evlenme teklif etmiştir. Hatun bu teklife yanaşmayarak ganimetleri ile Aydın Latmos Körfezi yakınlarında bir kaleye saklanmıştır. Komutan ilerleyişine devam ederek, hatunun saklandığı kaleyi bulmuş, evlilik teklifini yenilemiştir. Hatun evlilik teklifini yine rededince, bölgeye saldırarak hâkim olmuştur.245 Fûlane Hatun bu zor durum karşısında Fethiye’ye çekilmiştir.246 Bu bilgiler dışında hatunun hayatının geri kalan kısmı hakkında bir kayda rastlanılmamıştır.

Fûlane Hatun oğlunun hükümdarlığı sırasında hatun önemli bir konumda bulunuyor olmalıdır. Zira yukarıda bahsedildiği üzere Bizans komutanı evlilik yolu ile bölgeye sahip olma isteği bu düşüncemizin bir göstergesidir.

244 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.80-81. 245 Wıttek, Menteşe Beyliği, s. 40. 246 Ersan- Alican, a.g.e, s. 129, Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.71. 75

2.9.2. Menteşeoğulları Beyliğinde Zikri Geçen Kadınlar

2.9.2.1 Fûlane Hatun Menteşe Bey’in kızı, Aydın fatihi Sasa Bey’in eşidir. Bu evliliğin gelişiminin siyasi bir ittifak sonucunda meydana geldiği düşünülmektedir. 247

2.9.2.2 Fûlane Hatun Menteşe hükümdarı Orhan Bey’in kızı, Aydınoğlu Süleymanşah Bey eşidir. Hatun ile ilgili bilinen tek kayıt siyasi bir evliliğe imza atmış olmasıdır.

2.9.2.3 Fûlane Hatun Menteşe Hanedan mensubu Mehmed Bey’in kızı, Aydınoğlu II. Umur Bey’in eşidir. Bu evliliğin tarihi bilinmemektedir. Fakat diğer Aydınoğlu ile yapılan evlilikler gibi siyasi bir misyona sahip olduğu şüphesizdir.

Menteşeoğlu Beyliğinde kadına dair fazla bir malumat elde edilememiştir. Bu dönem kadınları varlıklarını siyasi evlilikler ile göstermiştir. Gerçekleştiğinden haberdar olduğumuz evliliklerin büyük çoğunluğu, siyasi ilişkilerin yoğun olarak yaşandığı, Aydınoğulları Beyliği ile gerçekleşmiştir.

2.10. Aydınoğulları Beyliği (1300-1425)

Aydınoğulları Beyliği Anadolu’daki diğer beylikler gibi Anadolu Selçuklu Devletinin yıkılması ardından bağımsızlığını ilan etmiştir. Aydınoğulları batıda Ege Denizi, kuzeyde Saruhanoğulları Beyliği, güneyde Menteşeoğulları Beyliği, doğuda Germiyanoğulları Beyliği ve İnançoğulları Beyliği, kuzey-doğuda ise Bizans’a ait olan Alaşehir ile komşudur. Bu beylik 1313 yılına kadar Germiyanoğullarına, 1335 yılana kadar İlhanlılara tabi olmuş, 1395 yılına kadar ise müstakil beylik hüviyetini kazanmıştır. 1403-1425 yılları arasında Osmanlı Devletine tabi kalmıştır. 1425 yılından sonra Aydınoğulları toprakları, Osmanlı Devletinin sancağı olmuştur.248

Eski Lidya ve İyonya bölgelerinde bir beylik kuran Aydınoğlu Mehmed Bey, Germiyanoğulların komutanı idi. Bizans’ın iç karışıklığından yararlanan Mehmed

247 Öztuna, Devletler ve Handanlar: Türkiye, s.75-76. 248 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; Türkiye, s. 72-76. 76

Bey, Ege bölgesinde fethettiği yerlerde Germiyanoğullarına tabi beyliğini vücuda getirdi. Mehmed Bey 1310 yılına kadar Müslüman İzmir’i, Selçuk, Tire, Sultan Hisarı, Bodemya’yı ele geçirdi. 1326 ise Gâvur İzmir Aydınoğlu topraklarına kattı. Aydınoğlu Mehmede Bey kazandığı toprakların esas yönetimi kendisine ait olmak üzere oğulları arasında paylaştırdı. Denize kıyısı olan bölgelere sahip olmasının getirisi olarak bu beylik denizlerde de adından söz ettirdi. İzmir Bey’i olan Mehmed Bey’in oğlu Umur Bey, Sakız, Bozcaada, Ağrıboz, Mora ve Rumeli sahillerine başarılı saferler yaptı.

Mehemed Bey 1334 yılında hayatını kaybetmiş yerine oğlu Umur Bey geçmiştir. Mehmed Bey’in çocukları; Umur Bey (ö. 1348), Hızır Bey (ö. 1365), İbrahim Bahadır Bey (ö.1347 veya daha öncesi), İsa Bey(ö.1391 ya da 1395), Süleyman Bey (ö.1349)ve adını tesbit edemediğimiz (Fûlane Hatun ) bir kızı vardır.249.

Babasının sağlığında birçok sefere katılmış olan Umur Bey Müslüman İzmir’in yönetiminden sorumlu olmuştur. Oluşturduğu deniz filosu ile birçok seferlere katılmış başarılı sonuçlar almıştır. Hatta bazı Osmanlı kaynakları Umur Bey’in donanmasını, Osmanlı donanmasının atası saymaktadır.

Mehmed Bey’indöneminde Aydınoğulları Saruhanoğulları ile birleşerek 1331 yılında Gelibolu seferine çıkmıştır.250 Yine Saruhanoğlu Süleyman Bey ile birlikte Mora seferine çıkmış ve kıymetli ganimetlerle bu seferden dönmüştür.251 Hızını kesmeyen Umur Bey 1335-1336 tarihinde Alaşehri’ni kendi sınırları içerisine dâhil etmiştir.252 1336 yılında Bizans İmparatoru, Cenevizliler karşı Umur Bey’den ve Saruhanoğullarından yardım istemiştir. Yaptığı yardım sayesinde Bizans’ın başarı elde etmesi, Umur Bey’e Sakız Adasının verilmesini sağlamıştır. Umur Bey böylece Alaşehri Bizans’a bırakmıştır. Umur Bey’in Bizans desteği bu seferden sonra da devam etmiştir. Bizans Arnavud isyanını bastırılmasında yine Umur Bey önemli görevler üstlenmiştir. Atina Dukasının Latinlere karşı yaptığı savaşta, Umur Bey’in

249 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.104-105 250 Feridun Emecen, “ Umur Bey ( Aydınoğulları Beyi)” C. XLII, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 2012,s.156-157. 251 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.105-106. 252 Enverî, Düsturname-i Enverî, (Çev. Mükrimin Halil Yinanç), Evkaf Matbaası, İstanbul,1923,s.36. 77

ismi bir kez daha zikredilir. 1338-1341 yılları arasında Umur Bey’in donanması Mora, Ağrıboz, Kili ve Eflak seferlerinde bulunmuştur.

Umur Bey Bizans İttifak ettiği sırada bir yandan da mıntıkasında gaza faaliyetleri yürütmeye devam etmiştir. 1341 yılından sonra Ağriboz, Girit, Kıbrıs’a akınlar yapmıştır. Midilli Adasını yağma etmiş, 1342’de Girid Adası, 1343’te de Ağriboz sahilleri vurulmuştur.

1341’de Kantakuzenos’un küçük yaştaki İmparator Ioannes’in vasîsi sıfatıyla taç giymiştir. Kantakuzenos, Ioannes’in annesi Anna de Savna’nın ve etrafında toplanan kumandanların muhalefetiyle karşılaşınca Dimetoka’ya giderek burada hükümdarlığını ilan etmiştir. Kendisine güçlü bir dost bulmak isteyen Kantakuzenos Umur Bey’e elçi göndererek onu Dimetoka’ya davet etmiştir. Umur Bey bu daveti kabul ederek Rumeli’ye geçmiştir. İlk önce Esen tekfurunun tabiyeti sağlanmıştır. Bu sıralarda Kantakuzenos içerisinde bulunduğu karmaşık durum hasebiyle, Sırp Kralına iltica etmiştir. Bu yüzden Umur Bey Kantakuzenos’a yardım edememiş, Dimetoka’da Kantakuzenos’un karısı ile görüşerek ona yardımcı kuvvet bırakmış, Aydınoğlu ülkesine geri dönmüştür. Yaklasık bir yıl sonra Kantakuzenos Umur Bey’i tekrar yardıma çağırmıştır. İttifaka Saruhaoğlu Sülyman Bey de katılmıştır. Üç kuvvet birlikte Selanik’i muhasara etmişler. Ama kış aylarının şiddetinin bastırılması neticesinde bir başarı elde edememişlerdir. O sırada İstanbul’da bulunan Ioannes’in annesi Anna de Savna’ya barış teklif edilse de barış sağlanamamıştır.253

Rivayete göre Kantakuzenos Umur Bey’in kendisine yardımları neticesinde üç kızından biri olan Despina’yı, Umur Bey ile evlendirmek istemiştir. Umur Bey, Kantakuzenos’u kardeş olarak gördüğü için bu evliliği reddetmiştir.254 Böyle bir teklifin gerçekleşip, gerçekleşemediği bilinmemektedir. Netice olarak bu evlilik olmamıştır. Gerçek olan şudur ki; Bizans zor durumda kaldığında kendisine evlilik yolu ile müttefik kazanma planlarını uzun süre uygulamıştır. Bu politika Bizans’ın tarih sahnesinde varlığının bir süre daha devam etmesini sağlamıştır.

253 Enverî, Düsturnamei Enverî,s.41-43,Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.106, Mustafa Ervacı “Saruhan – Aydın Beylikleri Arasındaki Münasebetler”, Uluslar arası Batı Anadolu Beylikleri Tarih, Kültür ve Medeniyet Sempozyumu I: Aydınoğulları Tarihi Bildirileri (04-06 Kasım-Aydın), Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2013,s. 133-134. 254 Enverî, Düsturnamei Enverî,s.44. 78

1343-1344 yılında, İmparatoriçe ilan edilen Anna, Papa VI. Kleman’a başvurarak Türklere karşı Haçlı ittifakın oluşmasını sağladı. Hatta bu ittifak için Ortodoks ve Latin kiliselerin birleşmesini kabul ettiğini beyan etti. Bu iddia neticesinde Papa, Venedik, Ceneviz, Rodos, Kıbrıs kuvvetlerini güçlerini birleştirerek İzmir’e saldırdı. İlk harekât Umur Bey tarafından başarıyla bertaraf edilse de, ikinci girişim karşısında Aydınoğulları kuvvetleri çekilmek zorunda kaldı. Türk donanmaları yakıldı. İzmir’in sahil kısımları Haçlıların eline geçti. Umur Bey, Saruhan Bey’in teklifi neticesinde Latin kuvvetleriyle 1344 yılında bir barış yaptı. Donanması yakılan Umur Bey Saruhanoğulları ve Karasioğulları ile birlikte Rumeli’ye geçerek İstanbul üzerine yürüdüler. İstanbul üzerine yürüme planları istedikleri gibi ilerlemeyen kuvvetler Kantakuzenos ile birlikte Rumeli’ye geri çekildiler. Saruhanoğlu Süleyman Bey’in ölmesiyle Umur Bey önce Manisa’ya oradan da Müslüman İzmir’e geri döndü. Papa İzmir saldırısına devam etmek istedi. Bu talebine sadece Vinnos Dükü cevap verdi. 1346 yılında İzmir’e saldırı yapılsa da geri püskürtüldü. 1347 yılından barış yapılmak zorunda kalındı.

Barış sonrasında Aydınoğulları donanması toparlanmaya başladı. Akdeniz’de faaliyet yapabilecek güce ulaşınca Rodos Şövalyeleri ile Aydınoğulları arasında barış yapıldı. Bu barış anlaşması gereği İzmir’i Aydınoğullarına bırakıldı. Rodos Şövalyeleri, Ayadınoğullarından bazı imtiyazlar almak ile yetindi. Fakat diğer kuvvetler bu anlaşmaya yanaşmadı. 1348 yılında diğer kuvvetlerle bir anlaşma yapabilmek için harekâta geçen Aydınoğlu Umur Bey, 1348 yılındaki bir çatışma sırasında başından vurularak şehit edildi.255

İbn Battûta seyahatnamesinde Umur Bey’i Ömer Bey olarak adlandırmıştır. Umur Bey dindar olduğu kadar cömert ve saygılı olduğunu söylemiştir. Gaza için donanama kurduğunu bu donanmanın İstanbul kapılarına kadar akınlar yaptığını, Onu durdurmak için Papanın bir kuvvet topladığını, bu kuvvetlerle yaptığı savaşların birinde şehit olduğunu yazmıştır.256

255 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.107-109. 256 İbn Battûta Tanci, İbn Battûta Seyahatnamesi. C. I, s.426. 79

Umur Bey’in Hundî Paşa Hatun, Gürcü Melek Hatun ve Azize Melek Hatun adında üç kızı olduğunu bilmekteyiz.257

Umur Bey’in 1348 yılında şehit olmasının artından Aydınoğlu tahtına Umur Bey’in abisi Hızır Bey geçti. Hızır Bey, Umur Bey’in yeteneklerine sahip olmadığından dolayı Latinlerle ağır maddeleri bulunan bir anlaşma imzalamak zorunda kaldı. 1350 yılının Aralık ayında imzalanan anlaşma neticesinde Aydınoğullarının elinde bulunan iskelelerin gelirini Haçlılar ile paylaşmayı kabul etti. Bunun yanı sıra Haçlı gemileri bu iskelerde rahatlıkla dolaşacak ve ticaret yapabilecekti.

Bu anlaşma Aydınoğullarının faaliyetlerini durma noktasına getirmi olduğu gibi, Aydınoğulları merkezini Ayasuluğ’a taşımasına sebep olmuştur. Ve anlaşmaya bağlı olarak, 1357 yılında Gâvur İzmir Haçlıların merkezi haline gelmiştir.258 Hızır Bey’in ne zaman öldüğü kesin olarak bilinmemekle birlikte 1365 yılından vefat ettiği düşünülmektedir.

Hızır Bey’in vefatından sonra beyliğin başına İsa Bey geçmiştir. İsa Bey’in beylik faaliyetlerine değinmeden önce İzmiroğullarından bahsetmekte fayda vardır. Aydınoğlu Mehmed Bey’in 5 oğlundan bir olan İbrahim Bahadır Bey’in Hasan ve Cüneyd adında iki oğlu vardır. İzmir de valilik yaptıkları için İzmiroğulları bu çocukların soyundan gelmektedir. Hasan Bey’in Osmanlı ümerasından olduğu düşünülmektedir. 1390 yılından sonra Yıldırım Bâyezid döneminde İzmir’in yönetimi Hasan Bey’e verilmiştir. 1402 Ankara Savaşından sonra ise bölge yönetimi Hasan Bey’den alınarak Mehmed Bey’in en küçük oğlu olan İsa Bey’in, oğullarına verilmiştir. Hasan Bey bölgeden uzaklaştırılmıştır. Timur’un Anadolu Seferinde Hasan Bey Selçuk şehrine, Cüneyd Bey ise tekrardan İzmir’in yönetimine getirilmiştir. Böylece Ayadınoğulları arasında taht kavgalarının fitili ateşlenmiştir.

İsa Bey devri hakkından bildiklerimiz abisi Hızır Bey’in Latinler ile imzaladığı anlaşmayı yenilemiş olmasıdır. İsa Bey’in Osmanlı münasebetleri vücüda gelmiş, I.

257 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; Türkiye, s. 75. 258 İlker Sever, “ Haçlılar’ın İzmir Baskınına Dair 1346 tarihli bir Mektup”, Uluslar arası Batı Anadolu Beylikleri Tarih, Kültür ve Medeniyet Sempozyumu I: Aydınoğulları Tarihi Bildirileri (04-06 Kasım- Aydın), Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2013,s. 147.

80

Murad’ın Kosova Savaşı’na bir ordu hazırlamıştır. I.Murad’ın Kosova Savaşında şehit edilmesinin ardında tahtta geçen Yıldırım Bâyezid, Anadolu’da kendisine karşı harekete geçen beyliklerin üzerine yaptığı sefer neticesinde, Aydınoğulları bünyesinde olan Alaşehir’i bünyesine katmıştır. Osmanlı sultanının gücünün farkına varan İsa Bey, I. Bâyezid’ın yanına gelerek saygı göstermiştir ve tabiyet statüsünü kabul etmiş, beylik merkezini Tire’ye taşımıştır. İsa Bey Hafsa Hatun İsminde ki kızını Yıldırım Bâyezid ile evlendirmiştir. İsa Bey, Osmanlı’ya tabi olduktan kısa bir süre sonra öldüğü tahmin edilmektedir. 259

İsa Bey’in Azize Hatun isminde bir eşi vardır. Azize Hatun Selçuk’ta bir imarethane yaptırmıştır.260 Hafsa isminde bir kızı bulunan İsa Bey’in erkek çocukları; İlaldı Bey, Hamza Bey (Osmanlı sancakbeyliği yapmıştır.) Musa Bey (ö. 1403),II. Umur Bey (ö. 1405)’dir.261

1402 Ankara Savaşından sonra diğer Anadolu Beylikleri gibi, Aydınoğlu Beyliği de tekrardan canlandırılmıştır. Aydınoğulları toprakları İsa Bey’in çocukları Musa Bey ve II. Umur Bey’e verilmiştir. Musa Bey’in 1403 yılından vefat etmesi ile beylik topraklarının başına II. Umur Bey geçmiştir. II. Umur Bey ve İbrahim Bahadır Bey’in çocukları arasında tahtta mücadeleleri başlamıştır. Uzunca bir zaman birbirleri ile uğraşan amaca-zadeler en sonunda anlaşmaya varmışlardır. II. Umur Bey kızını amcazadesi Cüneyd Bey ile evlendirmiştir. II. Umur Bey’in 1405 yılında ölmesi ile beyliğin başına Cüneyd Bey geçmiştir.262

II. Umur Bey Menteşe Bey’i Mehmed Bey’in kızı ile evlenmiştir. II. Umur Bey’in çocukları; Cüneyd Bey ile evlenen kızı, Mustafa Bey (ö.1424), Mehmed Bey (ö.1405/ bu bey’in kendisi adına kesilmiş akçelere rastlanılmıştır.) 263

Cüneyd Bey Selçuk’ta tahtta oturduktan sonra ilk siyasi icraatlarından biri olarak Osmanlı şehzade kavgalarına müdahil olmuştur. Cüneyd Bey Saruhanoğulları, Menteşeoğulları ile birlikte Osmanlı şehzadesi İsa Çelebi’ye destek verse de, Çelebi

259 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.110-114, Ersan- Alican, a.g.e, s. 148. 260 F. Şentürk.a.g.tz, s.19. 261 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; Türkiye, s. 75. 262 Ersan- Alican, a.g.e, s.149-150, Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.114-115. 263 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; Türkiye, s. 75-76. 81

Mehmed bu kuvvetlerin üzerine yürüyerek ittifak kuvvetlerini yenmeyi başarmıştır. Böylece Cüneyd Bey Osmanlı’nın yüksek hâkimiyetini tanımak zorunda kalmıştır. Osmanlı şehzadesi Süleyman Çelebi, Selçuk mevkine geldiği zaman Cüneyd Bey Süleyman Çelebi’ye iteatini bildirdi. Süleyman Çelebi, kardeşi Musa Çelebi’nin Rumeli’ye doğru hareket ettiğini öğrenince Cüneyd Bey ile birlikte Rumeli’ye gitti. Cüneyd Bey’i Ohri’ye sancakbey’i yaptı. Fakat çok geçmeden Osmanlı taht kavgalarının etkisi ile Selçuk’a tekrar geri dönmüştür. Çelebi Mehmed tüm kardeşlerinden sıyrılıp Osmanlı tahtına çıktığı zaman Cüneyd Bey ve Çelebi Mehmed arasında mücadele başladı. Çelebi Mehmed İzmir’e kadar gelebilmeyi başardı. İzmir on günlük bir direnmenin ardından Osmanlı tarafından alındı. Cüneyd Bey’in annesi, eşi ve çocukları Osmanlıya teslim oldular. Cüney Bey’in annesinin riacası üzerine Cüney Bey affedildi. Hayatı boyunca Osmanlı itaatini tanıyacağına söz verdi. Böylelikle Cüneyd Bey’e Niğbolu sancağı verildi.

Sözüne sadık kalmayan Cüneyd Bey, Şehzade Mustafanın isyanına destek verdi. Osmanlı sultanı bu iki müttefiği Selanik’te yendi. Mustafa Çelebi ve Cüneyd Bey Bizans İmparatoruna sığındı. Çelebi Mehmed Bu beyleri istese de İmparator vermedi. Ama onları salmamayı garantiledi. Çelebi Mehmed bu beylerin masrafları için İmparatorluğa ödeme yapmayı kabul etti. Çelebi Mehmed ölünce, Mustafa Çelebi ve Cüneyd Bey Bursa’ya yürüdü. Bursa’da Cüneyd Bey, Mustafa Çelebi’ye bir nevi ihanet ederek Selçuk’a kaçtı. Zor durumda kalan Mustafa Çelebi Rumeli’ye kaçsa da yakalanarak öldürüldü.

Çelebi Mehmed’in yerine geçen oğlu II. Murad, Selçuk’ta kalması için anlaşma gereği Cüneyd Bey’den bir oğlunu Osmanlı sarayına rehin istedi. Ama Cüneyd Bey buna yanaşmadı. Bunu üzerine Osmanlı kuvvetleri ileri harekâta başladı. Cüneyd Bey İzmir’e kaçtı ve İpsili Kalesi’ne sığındı. Osmanlı kuvvetleri takip’e devam ettiler. Zor durumda kalan Cüneyd Bey, Karamanoğullarından yardım istedi. Karamanoğullarında aldığı kuvvet ile bir süre Osmanlıyı oyalamayı başardı. Fakat bu kuvvetler de dağıldı. Cüneyd Bey, Osmanlıya canlarını bağışlanması karşılığında kardeşi Bâyezid ile teslim olsa da, 1426 yılında Osmanlı sultanı, Cüneyd Bey’i 82

kardeşini ve Aydınoğlu neslinden olan herkes öldürülmesini emretti.264 Böylelikle Aydınoğulları Beyliği son bulmuş oldu.

2.9.1. Aydınoğulları Beyliğinde Kadın’ın Sosyal ve Siyasi Rolü

2.9.1.1. Sultahşah Hatun

Aydınoğlu Mehmed Bey’in kardeşidir. 1310 yılında hayatını kaybetmiştir. Halk arasında bu hatun; Hanzade Hatun ve Ümmü Hatun diye de bilinir. Sultanşah Hatun’un Ulu Cami yakınlarında bulunan ve kendi ismiyle anılan medresenin bânisi olduğu düşünülmektedir. Bu medrese bir ara yangında evlerini kaybetmiş insanlara ev sahipliği yapmıştır. Medreseye ait vakıf kayıtları mevcuttur.265

Hayatı hakkında bilgi sahibi olamadığımız bu hatuna öldüğü yıl abisi Aydınoğlu Mehmed Bey Hatuniye Kümbedini yaptırmıştır. İzmir ili Ödemiş ilçesi, Birgi Bucağında bulunan bu Kümbet, Birgi Ulu Camisinin güneyinde yer almaktadır. Türbenin haziresi var olsa da daha sonraki zamanlarda kaldırılmıştır. Türbe çatı kısmı hariç taştan örülmüştür. Altıgen plan dâhilinde inşa edilmiştir.

2.9.1.2. Hafsa Hatun

Aydınoğlu İsa Bey’in kızı, Osmanlı Hükümdarı I. Yıldırım Bâyezid’ın eşidir. Bu hatunun ne zaman ve nerede doğduğu kesin olarak bilinmemekle birlikte 1370’li yıllarda doğduğu söylenebilir.

Yıldırım Bâyezid tahtta geçtikten sonra kendisine karşı gelen beyliklerin üzerine yürümüş 1390 yılında Aydınoğullarını kendisine tabi kılmıştır. Böylelikle Aydınoğlu İsa Bey, Hafsa Hatun adındaki kızını aynı yıl Osmanlı hükümdarı ile evlendirmiştir. Osmanlı Devleti bu evlilik sayesinde Aydınoğlullarının donanma kabiliyetine sahip omuşlardır. Hafsa Hatun, Tire Işıklar köyünde bir zaviye yaptırmıştır. Bugün harap hale olan zaviyenin sadece kalıntıları günümüze ulaşmıştır. Hafsa Hatun’un İzmir’de

264 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.115-118. 265 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Kitabeler ve Sahip, Saruhan, Aydın, Menteşe, İnanç, Hamidoğulları Hakkında Malûmat,İstanbul Devlet Matbası, İstanbul,1929,s.114-115. 83

bir çeşme yaptığı tespit edilmiştir. Bu yapılara vakıf yaptırdığı bilinse de kayıtları günümüze ulaşmamıştır. 266

2.9.2 Aydınoğulları Beyliğinde Zikri Geçen Kadınlar

2.9.2.1. Fûlane Hatun Aydınoğlu hükümdarı Mehmed Bey’in kızıdır. Alişiroğlu’nun komutanlarından Emir Sadeddin Mübarek Faiz ile evlenmiştir. Hatun ile bildiklerimiz şimdilik bu kadardır.267

2.9.2.2. Azize Melek Hatun Aydınoğlu Umur Bey’in üç kızından birdir. Hatunun hakkında bilinenler, onun Selçuk’ta bir imarethane, Birgi’ye bağlı Möğrügümi köyünde bir Dârü’l-Huffâz yaptırmış olmasıdır. 268 Aydınoğlu İsa Bey’in eşinin adının da Azize Melek Hatun olması ve bu hatunun Selçukta bir imarethane yaptırması, Azize Melek Hatun’un kuzeni İsa Bey ile bir evlilik gerçekleştirdiği düşündürmektedir.

2.9.2.3. Fûlane Hatun Aydınoğlu hükümdarı Cüneyd Bey’in annesidir. Bu hatun oğlunun Osmanlıya karşı takındığı siyasi uslup neticesi sonucu bir nevi elçilik görevi üstlenmiştir. Osmanlı padişahı Çelebi Mehmed’e ricada bulunarak ailesi ve oğlunun canlarının bağışlanmasını sağlamıştır.

2.11. Saruhanoğulları Beyliği (1300-1410)

Saruhanoğulları Beyliği Sünni-Hanifi olup, dilleri Türkçedir. Beyliğin genel sınırları ise; batıda Ege Denizi, kuzeyde Karasioğulları Beyliği, güneyde Aydınoğulları Beyliği, Doğuda Germiyanoğulları Beyliği’dir. Bu beylik 1308 yılına kadar Anadolu Selçukluları Devletine, 1335 yılına kadar İlhanlı Devletine ve Germiyanoğullarına,

266 Uluçay, Padişahların Kadınları...,s.25. 267Ahmed Eflâkî, Ariflerin Menkıbeleri s.308. 268 Fatma Şentürk, “Aydınoğulları Beyliği’nde Edebi ve Kültürel Hayat”, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı, Eski Türk Edebiyatı Bilim Dalı, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Eskişehir 2014,s.20. 84

1390 tarihinde Osmanlılara tabi olmuştur. Ankara Savaşından sonra beylik yeniden canlandırılsa da Osmanlıya tabi olamaya devam etmiştir.269

Saruhanoğlu Beyliğinin kurucusu Saruhan Bey, Harzemşahların yıkılmasından sonra Anadolu’ya gelerek Anadolu Selçuklu Devleti bünyesinde hizmet vermiştir, Saruhan isimli bir beyin torunu olduğu düşünülmektedir.270 Saruhan Bey XIII. yüzyılın son çeyreğinde Selçuklu hükümdarınca kendisine elçilik görevi verildiğini görmekteyiz. Karamanoğlu topraklarına elçi olarak giden Saruhan Bey, Karamanoğlu Mehmed Bey ile görüşmüş ve ona tabi olmuştur. Karamanoğlu Mehmed Bey’in ölümüyle tekrar Selçuklu sultanının hizmetinde görev yapmıştır.

1305 yılında Saruhan Bey Katalanların elinde bulunan Danya Kalesi’ne taarruz etiyse de başarılı olammıştır.271

Saruhan Bey’in beyliğini hangi tarihte müstakil bir şekilde vücuda getirdiği bilinmemektedir. Bunun yanı sıra o, 1313 yılında Manisa’yı ele geçirip burayı beyliğinin merkezi yapmıştır. Manisa’nın konumunun bir getirisi olarak, Saruhan Bey donama oluşturarak; Foça, Naksos, Sakızı vergiye bağlamıştır.1329 yılınada Bizans İmparatoru III. Andronik Peleologos Sakız adasını zapt eden Osmanlı sultanına karşı Saruhan ve Aydın beyleri ile ittifak etmek istemişse de bu ittifak fikir olarak kalmıştır.

1336 yılında Bizans İmparatoru III. Andronik Foça’da Cenevizliler karşı giriştiği harekâtta Saruhanoğullarından ve Aydınoğullarından yardım istemiş, Saruhan Bey daha önceden Cenevizliler tarafından esir edilen oğlu Süleyman Bey ve yanındaki küçük kuvvetin kendisine iade edilmesi şartıyla yardımda bulunmuştur.

Bizans taht değişikliği sırasında Aydınoğlu Umur Bey ile Saruhan Bey ve Dimetoka’da bulunan Kantakuzen, Bizans İmparatoriçesi Anna’ya karşı bir ittifak yaparak, Bizans şehirlerine saldırıda bulunmak istemişlerdir. 1344-1345 yılları arasından oluşan bu ittifaka girişimin İmparatoriçe Anna tarafından fark edilmiştir.272

269 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar: Türkiye, s.71. 270 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.84. 271 M. Çağatay Uluçay, Saruhanoğulları ve Eserlerine Dair Vesikalar II, Marifet Basımevi, İstanbul,1946,s.12. 272 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.84-85. 85

Bu ittifak girişimi Saruhanoğlu Süleyman Bey’in sıtmadan ölmesi nedeniyle gerçekleşememiştir. Saruhan Bey’in oğlu Süleyman Bey’in ölümünden dolayı Aydınoğlu Umur Bey İstanbul önlerinden ayrılmak zorunda kalmış ve Süleyman Bey’in cenazesini bizzat Manisa’ya götürmüştür.273

İbn Battûta, Seyahatnamesinde; Manisa şehrini Saruhan Bey adında bir beyin yönettiğini kaydetmiştir. Manisa şehrine bir bayram gecesi geldiğini, Saruhan Bey ve eşini birkaç zaman önce vefat eden oğullarının türbesinde olduklarını ve geceyi orada geçirdiğini kaydetmiştir. Saruhan Bey’in kendisine gayet iyi davrandığını da eklemiştir.274 İbn Battûta, Saruhan Bey’in hangi oğlunun öldüğü hakkında bir bilgi vermezken, Saruhan Bey’in bu ziyaretten birkaç ay sonra ölmüş olması bize bu oğlunun Cenevizliler elinde tutsak olan ve Aydınoğlu Umur Bey ile Bizans’a karşı harekete geçen Süleyman Bey olduğunu düşündürmektedir.

Saruhan Bey 1345 yılında ölmüş yerine oğlu İlyas Bey geçmiştir. Saruhan Bey’in oğulları; Süleyman Bey (ö.1344-1334), İlyas Bey ( ö. 1363), Devlet-Han Bey, Atmaz-Han Bey, Orhan Bey, Demir- Han Bey, İdris Bey, Hayrüddîn Bey, Yusuf Bey, Budak Paşa.275

El Ömeri; Manisa yönetiminde Saruhan Bey’in bulunduğunu bu beye bağlı on beş kasaba, yirmi kale ve bin atlısının olduğunu söylemektedir. Kara ordusu kadar donanmasının da güçlü olduğunu belirtmiştir.276

Saruhanoğulları tahtında Saruhan Bey’den sonra; Fahreddin İlyas Bey’i görmekteyiz. İlyas Bey döneminde İmparatoriçe Anna ile bir ittifak yapılmıştır. Osmanlı sultanı Orhan Bey, oğlu Halil Bey’in Foçalı korsanlar tarafından kaçırılması üzerine Bizans İmparatoru Yuannis Paleolog’a başvurmuştur. Bizans İmparatoru bu konu hakkında İlyas Bey’den yardım istemiştir. Bu yardım teklifini kabul eden İlyas Bey Cenevizlilere karşı İmparatorun yanında yer almıştır. Fakat bu ittifak uzun

273 Ervacı a.g.m, s.135-136. 274 İbn Battûta Tanci, İbn Battûta Seyahatnamesi I,s. 426. 275 Uluçay, Saruhanoğulları…,s.14, 276 EI-Ömeri, Mesaliku'l Ebsar ,s.167. 86

sürmeyecektir.277 İmparator ile ilişkileri neticesinde İlyas Bey, imparatorun kolay lokma olduğunu düşündürmüş, imparator’u ava davet etmiştir. İmparator, İlyas Bey’in bu düşüncesinden haberdar olmuş ava gitmek yerine onu gemisine davet etmiştir. İlyas Bey davete gitmiş, Böylece kendi ayağı ile İmparatora yakalanmıştır. Şuçunu itiraf ettikten sonra esir alınmıştır. İlyas Bey hatununun gayretleriyle serbest bırakılmıştır. Bizans’ın elinden kulturduktan birkaç sene sonra İlyas Bey hayatınıkaybetmiştir.

1362 yılında beyliğin başına İshak Bey geçmiştir. İshak Bey döneminde komşuları Osmanlı ve Karamanoğulları dostane ilişkiler kurulmaya dikkat edilmiştir.278 Yine bu dönemde Memlûk sultanının 1366 yılında Rodos Adası’na yapacağı sefere diğer Anadolu beylikleri gibi davet edilmiştir. İshak Bey siyasi hayatı hakkında bildiklerimiz şimdilik bu kadardır.279 İshak Bey’in ölüm tarihi konusunda çeşitli ifadeler mevcuttur. Oğlu Orhan Bey’in 1378-1379 yılından kestirmiş olduğu bir sikke söz konusudur. Bu durum bize Hızırşah’dan önce Orhan Bey’in Saruhan beyi olduğunu gösterir. Lakin bu dönem hakkında elimizde yeterli bilgi bulunmamaktadır. Orhan Bey döneminde de Osmanlı Devleti ile iyi ilişkiler kurulmuştur. Orhan Bey’in, Saruhan Bey’i olduğu dönemde Hızırşah Bey’in faaliyetleri hakkında bir bilgiye sahip değiliz.280 Hızırşah bir fırsatını bularak kardeşini bertaraf edip Saruhan tahtına oturmuştur.

İshak Bey’in ölümünden sonra Saruhanoğullarının içinde bulunduğu gergin ortamdan yararlanmak isteyen Osmanlı sultanı adını tespit edemediğimiz kızını (Fûlane Hatun) Hızırşah Bey ile evlendirmiştir.281 Osmanlı bu sayede karadan sınırları Saruhanoğullarının iç meselelerine karışma fırsatı yakalamıştır. Ayrıca I. Murad, Rumeli’de yapacağı sefere karşı hem askeri destek sağlamayı hedeflemiş hem de seferde iken topraklarını potansiyel bir güçten korumuştur. Osmanlı Devleti bu evlilik ile Hızırşah’ı destekler gibi görülse de, Saruhan tahtından edilen Orhan

277 Feridun Emecen, “Saruhanoğulları (XIIL Yüzyılın Sonlarından XV. Yüzyılın Baş Arına Kadar Manisa Ve Yöresinde Hüküm Süren Türkmen Beyliği Ve Hanedanı.)”,Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C. XXXVI, İstanbul, 2009, s.171. 278 Emecen, “Saruhanoğulları”,s.171. 279 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.87-88. 280 Emecen, “Saruhanoğulları”,s.172. 281Öztuna, Devletler ve Hanedanlar: Türkiye, , s.71. 87

Bey’yin Osmanlıya sığınmış olması, Osmanlının beyliklere karşı izlediği politikanın göstergesidir.

1388 yılında Saruhanoğulları beyi olarak gördüğümüz Hızırşah Bey Osmanlının Kosova Savaşı için destek birlik göndermiştir. Lakin savaş sonrasında I. Murad’ın ölmesi ile Yıldırım Bâyezid’ın Osmanlı tahtına geçmesi sırasında Karamanoğlu Alâaddin Ali Bey’in teşviki ile diğer beylikler gibi Saruhanoğullarıda yeni Osmanlı sultanına karşı harekete geçmiştir. Yıldırım Bâyezid Rumeli’deki işlerini yoluna koyduktan sonra Anadolu’ya hareket edip, Menteşe, Aydın, Germiyan, Saruhanoğulları beyliklerini zaptetmiştir. Hızırşah Bey ilk önce Candaroğlu İsfendiyar Bey’in yanına Sinop’a sığınmış, daha sonrada Timur’a iltica etmiştir.282

Ankara Savaşından sonra Timur Anadolu Beyliklerini yeniden ihya ederken Saruhanoğullarına da eski topraklarını geri vermiştir. Lakin Saruhanoğulları beyliğinin başına kimin geçtiği konusunda çelişkiler mevcuttur. Orhan Bey’in 1404 yılında kesilmiş bir sikkesine ulaşılmıştır.283 Bu sikkenin ışığında Orhan Bey’in 1404 yılında beyliğin başında bulunduğu sonucuna ulaşılabilir. Orhan Bey’in ne zaman öldüğü bilinmemekle birlikte 1404 yılından sonra adının zikredilmeme onun bu tarihten sonra öldüğünün göstergesi sayılabilir. Beklide iki kardeş Saruhan tahtı için mücadele etmiş, bu mücadele Hızırşah Bey’in zaferiyle sonuçlanmış olabilir. H. Uzunçarşılı, Orhan Bey’in 1412 yılında vefat ettiğini kaydetmiştir.

Hızırşah Bey’e dönecek olursak o, Osmanlı tahtta kavgaları sırasında Aydınoğlu ile birlikte İsa Çelebi’ye destek vermiştir. Çelebi Mehmed, İsa Çelebi’yi yendikten sonra Hızırşah Bey Manisa’ya kaçmıştır. Osmanlı sultanı, Anadolu’daki düzeni sağlamak için, önce Aydınoğlu Beyliğini ortadan kaldırmış daha sonra harekâtına devam ederek Hızırşah Bey’i Manisa’da yakalayarak öldürmüştür. Böylece Saruhanoğulları son bulurken, toprakları Osmanlı Devletinin sancak merkezi olmuştur.284

282 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.88. 283 Yakut,a.g.tz.,s.28. 284 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.88. 88

2.11.1. Saruhanoğulları Beyliğinde Kadın’ın Siyasal ve Sosyal Rolü

2.11.1.1. Gülgün (Gülfam) Hatun

Gülgün Hatun veya Gülfam Hatun’un aynı kişi olup olmadığı bir dönem çok tartışılmıştır. Yapılan araştırmalar sonucunda bu iki isimle anılan hatunun tek bir hatun olduğu ortaya çıkmıştır. Bu iki adın anlamı “Gül renkli” demektir. Dolayısıyla bu hatunun iki isimle zikredilmesi olası bir ihtimaldir. Bunun yanı sıra en önemli delil ise kadı sicillerinde “Gülfam Hatun namı diğer Gülgün Hatun…” ifadesi kullanılmıştır.285 Bu bilgiler ışığında aynı anlamda kullanılan isimler zaman içinde bu hatunu iki farklı hatun olarak adlandırılmasına yol açmış, ama kadı sicillerindeki ifadeler bu hatunun tek bir hatun olduğu gerçeğini ortaya koymuştur.

Gülgün Hatun’un hayatı hakkında bir bilgiye ulaşılamamıştır. Bu hatunun kimliğine dair tek bilgi, Saruhanoğlu İshak Bey’in eşi olduğudur. Bu hatunun ardında bıraktığı bânisi olduğu eserle ise şöyledir. Dere (Gülgün Hatun) Mescidi, Dere Hamamı, Manisa şehrinin mütelif yerlerinde çeşmeler ( bazı kaynaklara göre bu çeşme sayısı 7 iken, bazı kaynaklara göre 9’dur.) Yedi Kızlar Türbesi286, Çaybaşı Semtinde bir mescit ( bu bina bugün özel kişilerin elinde bulunmaktadır. ) ayrıca Gülfem Hatunun birde Manisa’da kendi adıyla anılan bir okul yaptırmış olmasına rağmen günümüze ulaşmamış, yeri tespit edilememiştir.287

Gülgün Hatun Külliyesi

Gülgün Hatun Manisa’da birçok eserlere bâni olduğu görülmektedir. Bu eserlerden en çok dikkat çeken kuşkusuz kendi adı anılan külliyesidir. Gülgün Hatun Külliyesi; cami, hamam, çeşme ve türbeden (yedi kızlar türbesi) meydana gelmektedir. Bu külliye XIV. yüzyılın ikinci yarısında inşa ettirilmiştir. Mescid kare planlı küçük bir yapıdır. Üzerinde kubbe bulunur.288 Gülgün Hatun Hamamı mescidin yanında

285 Kamil Su, “ Gülfam, Öteki Adıyla Gülgün Hatun’un Manisa’daki Vakıf ve Hayırları”, I. Mesir Konferansları (20-30 Nisan 1982,Manisa), Manisa Turizm Derneği Yayınları, Emek Matbacılık, Manisa, 1982,s. 38. 286 K. Su, “Gülfam, Öteki Adıyla Gülgün Hatun…”,s.34. 287 K. Su, “Gülfam, Öteki Adıyla Gülgün Hatun…”, s. 46. 288 M. Baha Tanman, “Saruhanoğulları”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C. XXXVI, İstanbul, 2009, s.174. 89

bulunmaktadır. Bu hamam Gülgün Hatun’un kendi ruhuna Kur’an-ı Kerim okutulması için vakfedilmiştir. Gelirin geri kalanı ise evlatlarına bırakılmıştır.289 Bu hamam soyunmalık, traşlık, ılıklık, sıcaklık, halvetler ve sıcak su deposundan oluşmaktadır. Hamam dört bölümlü, köşeli hücre planlıdır. Hamam için 2007 yılında temizleme ve onarım başlatılmıştır.290

Bu külliyenin yakının da Yedi Kızlar Türbesi bulunmaktadır. Bu yapının banisi Gülgün Hatun olup olmadı kesinlik kazanmamakla birlikte, türbede Gülgün Hatun ve altı kızı yattığı için bu türbeye halk arasında Yedi Kızlar Türbesi denmektedir. 291

Gülgün Hatun Çeşmeleri

Göktaşı Gülgün Hatun Çeşmesi; kadı sicillerine göre bu çeşme Gülgün Hatun adına yaptırılmıştır. Çeşme Manisa Göktaşı Mahallesinde, Göktaşı Camisinin yakınlarında bulunmakta idi. bu çeşme günümüze ulaşmamıştır. Çeşmenin vakfa bağlı olarak gelirleri bulunmakta idi. Bu gelirler Tahttalı Çeşme ile ortaktır. 1782 yılı kayıtlarında bu çeşmenin hâlâ ayakta olduğu ve vakfının bulunduğu bilinmektedir.

Tahtalı Çeşme; bu çeşme Göktaşı çeşmesi ile birlikte yapıldığı düşünülmektedir. Tahttalı Mescit duvarını inşa edildiği için bu ismi almıştır. Çeşmelerin kitabeleri bulunmadığından yapılış tarihleri bilinmemektedir.

İbrahim Çelebi Mahallesi Gülgün Hatun Çeşmesi; günümüze ulaşamayan bu çeşme adından da anlaşılacağı gibi İbrahim Çelebi Mahallesinde bulunmaktadır. Kitabesi kaybolmuştur. Osmanlı yönetiminde varlığını sürdüren çeşmenin ihtiyaçları karşılanması için vakıfa bağlanmıştır. 1795 yılında vakıftan ayrılan para miktarı 182,5 kuruştur. 292

289 K. Su, “Gülfam, Öteki Adıyla Gülgün Hatun…”, s. 46-47. 290 Sevinç Gök Gürhan, “Beylikler Dönemi’ne Ait Sgraffito Teknikli Ve Tek Renk Sırlı Kaplar (Manisa Gülgün Hatun Hamamı Buluntuları)”, Sanat Tarihi Dergisi, S. XVII/II, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, İzmir, Ekim,2018, s.60. 291 Tanman, a. g. m, s. 174. 292 Ertan Gökmen, “211 Numaralı Manisa Şer‘İyye Sicilindeki Vakıf Muhasebe Kayıtları (1778-1795)”, Vakıflar Dergisi, S.38, Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınları, Aralık, 2012, s.99, K. Su, “Gülfam, Öteki Adıyla Gülgün Hatun…”, s.41-44. 90

Gülgün Hatunun yukarda zikredişlen çeşmelerinden başka; Narlıca Mahalleesinde Hacı Yahya Mahallesi, Karahisar Mahallesi (Kirdeci), İlyas Kebir Mahallesi, İvazpaşa Mahallesinde ve Karaköy’de çeşmeleri bulunmakta olup bunlardan günümüze çok az kısmı ulaşmıştır. Günümüze ulaşabilen çeşmelerin ise orijinalliği bozulmuştur.293

Sosyal alanda birçok eser vücuda getiren Gülgün Hatunun eserlerinin birçoğu Osmanlı döneminin son çeyreğine kadar ayakta kalmıştır. İlerleyen yıllarda ise doğal affet ve bakımsızlıktan bu eserler yıkılmıştır. Bunun yanı sıra günümüzde hâlâ bazı eserlerin işlevselliğini sürdürmekte olduğuda görülmektedir. Gülgün Hatunun ölüm yılı bilinmemektedir. Kabiri Yedi Kızlar Türbesinin içerisinde olduğu düşünülmektedir.

2.11.2. Saruhanoğulları Beyliğinde Zikri Geçen Kadınlar 2.11.2.1 Fûlane Hatun

Saruhanoğlu İlyas Bey’in eşidir. Eşi, Bizans İmparatoru’na esir düşünce derhal harekete geçip imparator’un huzuruna çıkmıştır. Hatun İmparator’a; eşinin serbest bırakılması için fidye ödemeye razı olduklarını, eğer eşini geri vermezlerse sınırlara saldırıya geçeceklerini, zira eşinin Bizans’ın elinde olmasının onlara hiçbir fayda sağlamayacağını söyledi. Durumun ciddiyetini anlayan Bizans İmparator’u hatunun getirdiği parayı alarak geri kalan kısmı için Saruhanoğlunun çocuklarını rehin aldı. İlyas Bey böylece serbest kaldı.294 İlyas Bey’in hatunu eğer eşinin serbest bırakılmaması halinde Saruhan mıntıkasına geri dönüp başka bir bey ile evleneceğini söyleyerek İmparatoru tehdit etmiştir.295 Bu hatunun asıl adını bilmemekteyiz. Hatunun bu tutumundan onun ne derece siyasi konulara hâkim olduğunu göstermektedir.

293 K. Su, “Gülfam, Öteki Adıyla Gülgün Hatun…”, s.44-47. 294 Uzunçarşılı,Kitabeler…,s.62-63. 295 Süleyman H. Yakut, “Saruhanoğulları Beyliği”, Celal Bayar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, Ortaçağ Tarihi Proğramı, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Manisa, 2002, s.21. 91

2.12. Karasioğulları Beyliği (1296-1345)

Karasioğulları Beyliğinin Melik Danişment Gazi’nin soyundan geldiği kabul edilmektedir. Tokat Hamzalar mezarlığında bulunan Karasioğullarına mensup Kutlu Melek Hatun ile oğlu Mustafa Çelebi’nin mezar taşlarındaki bilgi bu beyliğin Dânişmendliler ile akraba olduğunu gösteren önemli belgelerden biridir. Kutlu Meleke Hatuna ait mezar taşında, hatunun büyük büyük babasının Melîk Dânişmend Gâzi olduğu kaydedilmiştir.

Karası aşiretinden Kalem Şah Bey Selçukluların hizmetinde bulunmuştur.296 Karasioğulları; Sünni- Hanefi, dilleri Türkçedir. Beyliğin merkezi Balıkesir’dir. Beylik 1296 ( veya daha öncesinde)-1308 Selçuklu Devletine,1308- 1335 yıllarında İlhanlılara, 1335- 1345 yıllarında Osmanlılara tabidir.

II. Mesud’un devlet adamları içerisinde olan Kalem Şah Bey ve Karası ( Karası ) Bey Bizans’ın bulunduğu karışık durumdan istifaden, Gemiyanoğullarıyla birlikte 1330 yıllarından Balıkesir ve çevresini ele geçirdiler. Böylece Balıkesir merkez yapıldı.

Bizans, Karasioğullarının topraklarına yaptıkları gazaları engellemek için Katalanlar ile anlaştı (1302 ya da 1304). Katalanlar Erdek bölgesine çıksa da Karasioğullarına karşı bir başarı gösteremedi. Çünkü Karası Bey Moğol istilasından kaçan, kendilerine yeni yurt arayan Sarı Saltuklular’ın Alevi Türkmen kolunu fethettiği bölgelere yerleştirmiş, bu bölgelerin Karası Beyliğinde kalması için güçlü bir halka oluşturmuştu.297 Siyasi hayata hızlı bir giriş yapan, fetih ve iskân politikasını iyi uygulayan Kalem Şah Bey ve Karası Bey’in ne zaman nerede öldükleri bilinmemektedir. Karası Bey’den sonra Karası tahtına Yahşi Bey (Aclan Bey) geçmiştir. Karası toprakları Yahşi Bey zamanında; güneyde Saruhanoğulları Beyliği, doğuda ise Osmanlı Devleti ile komşu oldu. Beylik bu devletlerle iyi geçinmeye çalıştı. Komşuları karşısında topraklarını genişletemeyen Karasioğulları Ege Adaları ve Rum sahillerine karşı fetih hareketlerine başladilar. Bu durum gösteriyor ki

296 Zerrin Günal Öden, Karası Beyliği, Türk Tarih Kurumu, Ankara,1999, s.5. 297 Uzunçarşılı; Anadolu Beylikleri…,s. 96-97, Öden, Karası Beyliği,s.19. 92

Karasioğulları denizdeki donanama gücü gelişmiştir.298 Denizdeki fetihlerini rahat bir şekilde idare etmek isteyen Yahşi Bey devlet merkezini Bergama’ya taşıdı. Muhtemelen oğlu olan Demirhan Bey’i, Balıkesir’i idare etmesi için görevlendirdi.299

İbn Battûta seyahatnamesinde Balıkesir Sultanı olarak Yahşi Bey’in oğlun Demirhan Bey’den bahseder. Fakat Demirhan Bey’in siyasi faaliyetlerinin olmadığını, şehrin babası zamanında kurulduğunu, buraya gelen nüfus sayesinde idareye hâkim olduğuna vurgu yapar.300

Yahşi Bey 1342-1343 yıllarında Gelibolu yarımadasına sefer düzenlese de başarılı olamamış, Bizans komutanı Kantakuzen ile bir anlaşma yapmak zorunda kalmıştır. Bu kayıttan sonra Yahşi Bey ile ilgili başka bir bilgiye rastlanılmamıştır.301

Yahşi Bey’in ölümünün ardından Karası veziri Hacı İlbey, Osmanlı’da 1325 yılından beri hizmette bulunan Demirhan Bey’in kardeşi Dursun Bey’i Karası topraklarının başına geçmek için davet etti. Bu teklifin akabinde Osmanlı beyi Orhan Bey ve Dursun Bey arasında anlaşma yapıldı. Orhan Bey ile birlikte Dursun Bey Balıkesir’e kadar ilerledi. Kardeşinin Orhan Bey ile birlikte Karası topraklarına geldiğini öğrenen Demirhan Bey Bergama Kalesi’ne kaçtı. Beyliğin ileri gelenleri Osmanlı beyine itaatini bildirdi. Kardeşi ile görüşmek için Bergama Kalesine giden Dursun Bey kaleden atılan bir okla öldürüldü. Bu durum karşısında Osmanlı beyinin öfkesinden korkan ahali Demirhan Bey’i teslim etti. 1344’te Bursa’ya götürülen Demirhan Bey 1347 yılında öldürüldü.

Karesi mıntıkası Orhan Bey’in oğlu Süleyman Bey’in sancak toprağı oldu. Hacı İlbey, Süleyman Bey’e vezir atandı. Beyliğin diğer ileri gelenleri de Süleyman Bey’in hizmetinde olmayı kabul ettiler.302

1345 yılından sonra Yahşi Bey’in bir diğer oğlu Süleyman Bey’e Çanakkale de ikta verildi. Osmanlı himayesinde 1361 yılına kadar yaşadı. Karasıoğlu Süleyman Bey

298 Öden, Karası Beyliği,s.31-36 299 Zerrin Günal Öden, “Karasioğulları”,Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.XIV, İstanbul, 2001, s.448. 300 İbn Battûta Tanci, İbn Battûta Seyahatnamesi I,s.428. 301 Uzunçarşılı; Anadolu Beylikleri…,s.99. 302 Öden, Karası Beyliği,s.52-55. 93

Bizans Generali Vatatzes’in damadıdır.303 Süleyman Bey bir ara Bizans İmparatoru Kantakuzen’e karşı harekâta kalkışan kayınpederine yardım etmiştir. 304 Bu açıklama doğrultusunda bu evliliğin, iki kuvvetin Bizans aleyhinde giriştikleri faaliyetin bir ürünü olduğu söylenebilir.

Bu beyliğin Osmanlıya geçmesiyle Osmanlı donanaması güç kazandı. Dolayısıyla Rumeli seferlerinin zemini, uzunca bir süre Bizans topraklarına akınlar yapan bu beyliğin ele geçirilmesiyle Osmanlıya devredilen donanma gücüdür denilebilir. Rumeli topraklarının fetih sonrasında, bölgeye başlangıçta Karası halkı yerleştirildi. Bu beylik toprakları I. Murad’ın tahtta geçmesi ile oğlu Yakup Çelebi’ye bırakıldı.

Yıldırım Bâyezid döneminde Saruhanoğulları toprakları Osmanlıya dâhil olunca, Saruhan ve Karası toprakları birleştirildi. Bölgelerin yönetimine Ertuğrul Bey getirildi. Karasıoğlu Beyliği Ankara Savaşından sonra canlanmadı. 305

Bölge zengin, bakımlı ve güzel bir yerleşim yeri olmasına rağmen yapılan tek caminin 1338 yılında bile bitirilmediği, o tarihte caminin üstünün açık olduğu İbn Battûta tarafından kaydedilmiştir. Beylik adına tek eser ise; Balıkesir’de bulunan Karesi Bey’in türbesi’dir.306

2.12.1.Karesioğlulları Beyliğinde Zikri Geçen Kadınlar

2.12.1.1 Fûlane Hatun Yahşi Bey’in adını tesbit edemediğimiz kızıdır. Bu hatunun eşi 1334 yılında Edremit savaşında esir düşmüştür.307 Yahşi Bey’in damadının savaş sırasında öldüğü göz önünde bulundurularak, Hatun’un siyasi bir amaç ile evlilik gerçekleştirdiği düşünülebilir. Damadın siyaseten ne derece aktif olduğu bilinmese de bizzat ya da emrindeki kuvvetler ile savaşa katılmış ve bu savaşta hayatını kaybetmiş olduğu görülmektedir.

303Ersan- Alican, a.g.e, s.156. 304 Uzunçarşılı; Anadolu Beylikleri…,s.99-100. 305 Öden, Karası Beyliği,s.72-76. 306İbn Battûta Tanci, İbn Battûta Seyahatnamesi I, s.428. 307 Öden, Karası Beyliği,s.35-36 94

2.13. Çobanoğulları Beyliği ( 1080-1309)

Çobanoğulları Beyliği, Anadolu Selçuklu Devletinin Uc beyi olarak teşkilatlanmıştır. Kuruluşundan itibaren Kastamonu ve çevresine yayılmış olan beylik dinî Sünni- Hanefi, dilleri Türkçedir. Menşei ise Oğuzların Kayı boyudur. Bu devlete 1309 yılında bölgede hızla büyüyen Candaroğlu Beyliği son vermiştir.

Beyliğin atası Anadolu Selçuklu hükümdarı I. Süleymanşah’ın ve Danişmend Gazi’nin kumandanı Karatekin Bey’dir. Bu bey 1080 yılından sonra Çankırı ve Kastamonu’yu almış, 1084 yılında Sinop’u fethetmiştir. Fakat I. Haçlı Seferi neticesinde Bizans 1100 yıllarında Karatekin Bey’in fethettiği bölgelerin çoğunu geri almıştır.308 Burada Karatekin Bey’den bahsetmemizin nedeni Çobanoğullarının kurucusu Hüsameddin Çoban Bey’in büyük dedesi olduğu düşüncesidir. Zira 1100 Yılından itibaren Anadolu Selçuklu Devleti, Bizans’a kaptırdığı yerleri geri alamk için büyük çabalar sarf etmiştir. Çobanoğullarının ataları da Bu devletin kumandanı statüsünde, Selçuklu Devleti adına bu mücadelelerde etkin roller oynamışlardır.

Hüsameddin Çoban Bey (Atabey Gazi) 1204 yılından itibaren Anadolu Selçuklu Devleti bünyesinde, Anadoluda gerçekleşen fetihlerde adından söz ettirmiştir. Belki de bu başarısından Kastamonu bölgesi ona ikta olarak verilmiş olabilir. Hüsameddin Çoban’ın 1211-1212 yıllarında Katamonu Uc Beylerbeyi olduğu elimizdeki kayıtlarda mevcuttur. Hüsameddin Çoban, 1219-1220 Anadolu Selçuklu hükümdarı olan I. Alâaddin Keykubâd’ın tahtta çıkışını kutlamak için Kastamonu’dan yanında hediyeler ile Konya’ya giderek hükümdara bağlılığını bildirmiştir.309

Hüsameddin Çoban Bey’in I. Alâaddin Keykubâd dönemindeki en önemli faaliyetlerinden biri şüphesiz Suğdak’ın fethi olmuştur. Moğollar 1223 yılında Kırım sahillerinde fetih hareketine başlamışlardır. Suğdak bölgesi Rumların kontrolüne girmiş, Suğdak halkı mallarını ve ticari faaliyetlerini geride bırakarak Selçuklu ülkesine sığınmışlardır. Bu durum karşısında I. Alâaddin Keykubâd Suğdak’ın fetih işini Hüsameddin Çoban’a vermiştir. Hüsameddin Çoban Kırım’a hareket ederek

308 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; Türkiye,s.56. 309 Yaşar Yücel, Anadolu beylikleri Hakkında Araştırmalar I, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara,1991,s.34-37. 95

bölgeyi tekrar hâkimiyet altına almıştır. Bununla da kalmayarak Kıpçak Hanı ve bazı Rus Meliklerini Selçuklulara vergi vermeye mecbur etmiştir.

Hüsameddin Çoban Bey 1237 yılı öncesinde hayatını kaybetmiştir. Kabiri Kastamonu merkez ilçesinde bulunan, Atabey Gazi Cami’nin doğu kısmında kalan türbenin içerisindedir.310

Hüsameddin Çoban Bey’in ölümü ile Kastamonu Uc Beyliğinin başına oğlu Alp Yörük (Yürek -Yülük) Bey geçmiştir. Bu bey dönemindeki siyasi olaylar hakkında detaylı bilgiye sahip değiliz. Bu durumun nedenleri arasında 1243 Kösedağ yenilgisinin de büyük bir payı vardır. Zira bu yenilgi ardından Anadolu Selçuklu Devleti, Moğol idaresine teslim olmuştur. Çobanoğulları’nın Anadolu Selçuklu bünyesinde var olduğunu düşünürsek, bu beylik de Moğol hâkimiyetini kabul etmiş olacaktır. Bu dönemde ki siyasi çalkantının peşinden getirdiği sosyal huzursuzluk ortamında Alp Yörük Bey’in faaliyetleri de durmuş olması olası bir durumdur. Alp Yörük, 1277 yılı öncesinde, İlhanlı hükümdarı Abaka Han’ın, Anadolu’yu kontrol altına almak için gönderdiği kuvvetler ile çarpışırken hayatını kaybetmiştir.

Alp Yörük Bey’in ölmesinin ardından Çobanoğulları Uc Beyliğinin başına oğlu Muzaffereddin Yavlak Arslan geçmiştir. Beylik tahttana 1277 öncesinde geçen bu beyin siyasi faaliyetleri daha çok 1280 yılından sonra olacaktır. Çünkü 1280 yılında II. Gıyeseddin Keykavus Kırım’da vefat etmiştir. Böylece Anadolu’da sultanın oğulları arasında taht kavgaları başlamıştır. Yavrak Arslan Bey bu dönemde aktif rol oynamaya başlamıştır. Ayrıca İlhanlı hükümdarı Abaka Han’ın ölümü Anadolu’da yeni bir dönemin başlamasını sağlayacaktır.

Çobanoğlu Beyii Yavlak Arslan II. izzeddin Keykavus’un oğlu II. Mesud’a ilk önce bağlılığını bildirmiştir. II. Mesud ile birlikte Abaka Han’ın yanına gitmişler ve Bir süre İlhanlı ülkesinde kalmışlardır. Abaka Han’ın ölmesi ile yerine geçen oğlu Ahmed Teküdar, Selçuklu topraklarını III. Gıyaseddin Keyhüsrev ve II. Mesud arasında taksim etmiştir. Bu durumdan iki şehzadenin de memnun olmadığı açıktır.

310 Cevdet Yakupoğlu, “ Selçuklu Uc Beyliği: Çobanoğulları”, (Edt: Haşim Şahin), Anadolu Beylikleri El Kitabı, Grafiker Yayınları, Ankara, 2016, s. 392-394. 96

İlhanlı tahtına mücadele sonucunda Argun Han, kardeşi Ahmed Teküdar’ı tahttan indirerek kendisini hükümdar ilan etti. İlk işlerinden birisi olarak da II. Mesud’u yeniden Selçuklu sultanı ilan etti. Yanında Yavlak Arslan ile birlikte Konya’ya dönen II. Mesud, 1284 yılında Selçuklu tahtına oturmuş, Yavlak Arslan’da sultana itaatini bildirmiştir. Daha sonra Yavlak Arslan Kastamonu’ya geri dönmüştür. 311

Şüphesiz II. Mesud’un tek başına tahta tekrardan sahip olmasında Yavlak Arslanın payı büyüktür. Kaynaklarda onun, İlhanlı hükümdarları ile olan yakın ilişkilerine vurgu yaparlar. Yavlak Arslan’ın bu tarihten itibaren 1291 yılına kadar faaliyetleri hakkında bilgimiz yoktur. Muhtemelen bu tarihler arasında Yavlak Arslan hem Selçuklu hem de İlhanlı hükümetleri arasında ustaca bir siyaset takip etmiştir. 312

1291 yılına gelindiğinde ise İlhanlı hükümdarı Argun Han hayatını kaybetmiştir. Bu olay dâhilinde Geyhatu Han’ın tahtta geçmesi ve ardından çıkan İlhanlı taht kavgaları Anadolu halkında bir huzursuzluk ortamı yaratmıştır. Bu durumdan faydalanacağını düşünen Rükneddin Kılıç Arslan, kardeşi II. Mesud’a karşı harekete geçmiştir. Anadolu’da oluşan gergin ortama son vermek ve gücünü göstermek isteyen Geyhatu 1291-1292 yıllarında Konya’ya gelmiş, Karaman, Eşref ve Menteşeoğulları üzerine odular sevk etmiştir.

Aynı tarihlerde Rükneddin Kılıç Arslan, Kastamonu taraflarında kardeşi ve Moğol güçlerine karşı sıkı bir savunma muharebesi içerisine girmiştir. Yavlak Arslan bu tarihlerde saffını değiştirmiş olacak ki, Moğol kuvvetleri ile girdiği bir savaşta şehit olmuştur. Yavlak Arslan şehit olsa da Moğol ve II. Mesud kuvvetleri Kastamonu’ya girememişlerdir.

Yavlak Arslan’ın şehit olmasından sonra Çobanoğlu Beyliğinin başına Nasrettin Mahmud Bey (ö. 1309) geçmiştir. Muhtemelen Yavlak Arslan’ın ölümünden sonra Candaroğlu Uc Beyliği ne İlhanlı ne de Selçuklu hâkimiyeti tanımamıştır. 1292 tarihinden sonra Kastamonu’da Çobanoğlu Beyliği müstakil bir hüviyet kazanmıştır. Bu tarihten itibaren hâkimiyet alanını genişletmek isteyen Mesud Bey, kardeşi Ali Bey komutasındaki orduyu Bizans üzerine göndermiş ve Bizans yenilgiye uğratılmış,

311 Yücel, Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar I, s.41-45. 312 Yakupoğlu, “ Selçuklu Uc Beyliği: Çobanoğulları”, s. 398-399. 97

bir anlaşma yapılmıştır.313 Bu barışın ardından dostça münasebetlerin oluştuğu anlaşılmaktadır.314

Kastamonu sahasına tekrar sahip olmak isteyen II. Mesud, bölgesinin idaresini, kardeşi ile olan taht mücadelesin de ona yardım eden Şemseddin ’a vermiştir. Bölgede faaliyette bulunan Şemseddin Yanan Candar. Mesud Bey karşısında başarı kazanamayarak Eflani Kalesi’ne çekilmiştir. Burada hayatını kaybeden Şemseddin Yanan Candar’ın yerine oğlu Süleyman Paşa göreve getirilmiştir. Mahmud Bey’e karşı harekete geçen Süleyman Paşa, Mahmud Bey’i öldürmüş, böylece Çobanoğlu Beyliği tarihe karışmıştır.315

Görüldüğü üzere Çobanoğulları Beyliğinde kadına dair bir isme bile rastlanmamıştır. Lakin kaynaklar tetkik edildiğinde dikkat çekici bir ayrıntı karşımıza çıkmatadır.

Hasan b. Abdülmü’nin el- Hôyî el- Muzafferî’nin Kavâ’idü’r Risâ’il ve Ferâ’idü’l- Fezâ’il (Yazışmaların Kuralları ve Faziletlerin Eşsizleri) adlı inşâ kitabında Çobanoğlu saray kadınana dair izler sürülmektedir. Yazar eserinde birçok sınıfa mensup kişilere yazılacak mektuplarda uyulması gereken kurallar ve hitap şekilleri, lakaplar hakkında bilgi vermektedir. Devletin en yüksek merciği olarak ilk önce hükümdar ve hükümdar eşlerini zikretmesi, Çobanoğullarında kadının yerinin göstergesidir.316

Esasen siyasi olarak kısa ama etkili bir ömür yaşamış olan beylikte kadın rollerinin karanlıkta kalması, bölgenin Haçlı Seferleri ile başlayan, 1243 Kösedağ yenilgisi ile devam eden ve Moğol baskısı ise biten bu buhranlı dönemde oluşturulan kayıtların bir şekilde kaybedildiğine inanmaktayız.

Zira savaşlarda erkek nüfuzun ön planda olmasıyla geride kalan kadın elinden geldiği kadar tüm ihtiyaçlarını karşılamaya çalışacaktır. Çobanoğlu Beyliğinin çağdaşı olan

313 Yakupoğlu, “ Selçuklu Uc Beyliği: Çobanoğulları”, s.401. 314 Yücel, Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar I, s.46-48, Öztuna, Devletler ve Hanedanlar: Türkiye, s.57. 315 Yakupoğlu, “ Selçuklu Uc Beyliği: Çobanoğulları”, s.402- 403.

316 Cevdet Yakupoğlu- Namık Musalı, “Kastamonu'da Yaşamış Azerbaycanlı Bilgin ve Şair Hasan el-Hôyî'nin Manzum ve Mensur Eserleri”, III. Uluslararası Şeyh Şaban-ı Veli Sempozyumu (Kastamonu'da İlmî Hayat ve Kastamonulu Âlimler) Bildirileri (6-8 Mayıs 2016,Kastamonu), Kastamonu Üniversitesi Yayınları, 2016, s.503-504. 98

birçok beylikte kadına dair iz sürülürken, Çobanoğlu kayıtlarının susmasını, bölgenin dönem şartlarında sürekli, olarak bir ateş çemberi içinde olmasına bağlamaktayız.

2.14. Candaroğulları Beyliği (1291- 1461)

Candaroğulları Beyliği, Oğuzların Kayı boyuna mensuptur. Dilleri Türkçe mezhepleri Sünni-Hanefî’dir. Bu beylik; 1308 yılına kadar Selçuklular’a, 1335’e kadar İlhanlılar’a tabi olmuş, 1335- 1383 yılları arasında tamamen müstakil hüvviyet kazanmıştır. 1383-1402 yılları arasında Osmanlı Devleti bünyesinde kendi vilayetlerinde valilik statüsüne sahip olmuştur. Osmanlı Devletinin fetret devrine girdiği 1402 yılı sonrasında, beylik 1413’e kadar Timur’un devletine bağlı kalmıştır. Timur’un ölümünden sonra çıkan taht kavgaları sırasında beylik tekrardan Osmanlı Devleti’ne tabi bir hal almıştır. Candaroğulları Beyliği sınırları en geniş şekliyle; Kastamonu, Sinop, Samsun, Çankırı, Zonguldak ilerini kapsayan bir havzaya sahip olduğu söylenebilir.317

Candaroğlu Beyliğinin ulaşılan ilk beyi Şemseddin Yaman Candar’dır. Lakabından da anlaşılacağı üzere kendisi Selçuklu sarayının ümerası arasındadır.318 1292 yılında Anadolu Selçuklu sultanı, II. Mesud Bey’in kardeşi Rükneddin Kılıç Arslan ile taht mücadelesine girişmişti. Bu mücadele sırasında Şemseddin Candar Bey, II. Mesud Bey’e yardımda bulunmuş, bu yardımında etkisiyle Selçuklu sultanı, kardeşini bertaraf etmeye muvaffak olmuştur. İki kardeşin mücadelesi sırasında Yavlak Arslan Bey de hayatını kaybetmiştir. Bu başarının ardından Yavlak Arslan’ın ikta sahası olan Kastamonu havalisi İlhanlı hükümdarı tarafından Şemseddin Yaman Candar Bey’everilmiştir. Şemseddin Yaman Candar Bey’in hangi yılda öldüğü bilinmemekle birlikte, XIV. yüzyılın başlarındahayatını kaybettiği kabul edilmektedir.319

Şemseddin Yaman Candar Bey öldükten sonra yerine oğlu I.Süleyman Paşa geçmiştir. Fakat Yavlak Arslan’ın oğlu Mahmud Bey, Kastamonu’yu işgal hareketine başladığı için I. Süleyman Paşa, Eflâni tarafında çekilmek zorunda kaldı. I. Süleyman Paşa, 1309 tarihinde Eflani’den hareketle Kastamonu’ya saldırıda

317 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; Türkiye, s.80. 318 Yaşar Yücel; Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar I, s.56. 319 Uzunçarşılı; Anadolu Beylikleri…,s.121. 99

bulunmuş, aynı yıl Mahmud Bey’i öldürerek Kastamonu’ya sahip olmuştur.320 I. Süleyman Paşa, 1314 yılında çağdaşı birçok Anadolu beyleri gibi İlhanlılara itaatini bildirmiş, fakat bu itaat uzun sürmemiştir. 1335-1336 yıllarından sonra basılmış, Candaroğullarına ait olan sikkede I. Süleyman Paşa “es- Sultanu’l-âzam” unvanını kullanmış olduğu görülmektedir.321 I. Süleyman Paşa döneminde 1322’den sonra Sinop ve Safranbolu fethedilmiş ve bu yerler oğullarının idaresine bırakılmıştır. I. Süleyman Paşa oğlu İbrahimşah tarafından Kastamonu zapt edilmek suretiyle tahttan indirilmiştir.(1339-1341).322

I. İbrahim Bey döneminin en dikkat çekici olayı 1341 tarihinde Candaroğlu donamasının Sinop kıyısında Venedik ve Cenevizlilerle karşı karşıya gelmesi ve Candaroğullarının bu sıcak temastan galip ayrılmasıdır.323 Bu bilgi dışsında I. İbrahim Bey’in faaliyetleri hakkında bir malumata sahip değiliz. Bu bey 1345 yılı cıvarlarında hayatını kaybetmiştir.324

I. İbrahim Bey’dan sonra Candaroğlu tahtında Yakup Bey’in geçtiğini düşünmekteyiz. Bu düşüncenin temelinde; İsmail Bey’in Hulfiyat-ı Sultani Mukaddimesinde şeceresini sayarken Yakup Bey’inde isminin zikredilmesi vardır. Ayrıca Âdil Bey’in oğlu Mahmud Bey’in 1374 tarihli vakfiye kaydında Yakup Bey’in isminin tekrardan zikredilmesi Yakup Bey’in kısa bir süre de olsa beyliğin başında olduğunu düşündürmektedir. Yakup Bey’in faaliyetleri hakkında elimizde bir bilgi mevcut değildir.325

Tarih 1341-1346 yıllarını gösterdiği zaman Candaroğlu tahtında Âdil Bey geçtiği düşünülmektedir. Âdil Bey’in 1362 yılından önce bir tarihinde vefat ettiği kabul edilmektedir. Bu beyin adına Kastamonu’da ve Sinop’ta kestirilmiş tarihsiz sikkelerin mevcuttur. 326

320 Uzunçarşılı; Anadolu Beylikleri…,s.121-123. 321 Yücel, Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar I, s.60. 322 Uzunçarşılı; Anadolu Beylikleri…,s. 121-123. 323 Yücel, Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar I, s.66. 324 Cevdet Yakupoğlu, “Candaroğulları Beyliği”, (Edt: Haşim Şahin), Anadolu Beylikleri El Kitabı, Grafiker Yayınları, Ankara, 2016, s.413. 325 Yücel, Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar I, s.67. 326 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.125. 100

1361 yılında Kötürüm Bâyezid (Bâyezid Bey) babasının vefat etmesiyle Candaroğlu tahtına geçmiştir. Candaroğlu tahtına geçen Bâyezid’ın ilk faaliyeti Cenevizliler karşı Kırım seferini yapmış olmasıdır. Candaroğlu beyi, Hacı Şadgeldi’nin oğlu Emir Ahmed’e kızını vererek iki kuvvet arasında ittifakı sağlamış oldu. Hacı Şadgeldi’nin öldürülmesi karşısında, babasının intikamını olmak isteyen Emir Ahmed’e Kötürüm Bâyezid destek vermekte gecikmemiştir. Oğlu İskender kumandasında hazırladığı kuvveti Kadı Burhaneddin karşısında, Emir Ahmed Bey’e destek amaçlı göndermiştir.3271383-1384 tarihlerinde yapılan bu harekât başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bu başarısızlığın ardından İskender Bey babasının yanına Kastamonu’ya uzun bir süre dönemeyerek Amasya’da kalmıştır.328

Kötürüm Bâyezid en çok küçük oğlu İskender’in yerine geçmesini istemekteydi. Bu durumdan haberdar olan diğer oğlu Süleyman Paşa hanedan üyeleriyle birleşerek İskender’i bertaraf etme fırsatını yakaladı. 1383 yılında oğlu İskender’i kaybeden Kötürüm Bâyezid bu işe karışan Süleyman Paşa’nın bir kız ve bir erkek çocuğunu öldürmüştür.329 Ayrıca bununla da kalmayarak İskender’in canına kast edenlerden biri olan öz kızını Kötürüm Bâyezid bizzat öldürerek Süleyman Paşa’yı hem evlat hem de kardeş acısı ile cezalandırmak istemiştir.330

Osmanlı ve Candaroğlu hanedanları arasında kuruştan bu yana dostluk münasebetleri kurulmuştur. Öyle ki; 1381 yılında I. Murad’ın oğlu Bâyezid’ın Germiyan prensesi Sultan Hatun ile olan düğününe Kötürüm Bâyezid elçi heyeti ve hediyeler göndermiştir. Ayrıca yine Kötürüm Bâyezid, I. Murad’ın Rumeli başarılarını mektuplarla tebrik etmiştir.331 İki komşu beyliğin dostane münasebetleri 1360’lı332 yıllarda evlilik ile taçlanmıştır. I. Murad kardeşi şehzade Süleyman Paşa’nın kızı

327 Aziz B.Erdeşir-i Esterabadi, Bezm-u Rezm (Çeviren: Mürsel Öztürk), Kültür Bakanlığı Yayınları, Anakara, 1989, s.277. 328 Yücel, Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar I, s.70-72; Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; Türkiye, s.82. 329 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.126. 330 Yücel, Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar I,s.71-72. 331 Yücel, Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar I,s.71. 332 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; Türkiye, s.81’de bu evliliğin tarihini 1381 yılı olarak vermiş olsa da bu tarih II. Süleyman Paşanın, Osmanoğulları Beyliğinden Süleyman paşanın diğer kızı Sultan Hatun ile yaptığı evliliğin tarihidir. Bu bakımdan ilk Osmanlı- Candarlı hanedan evliliğinin Kötürüm Beyazıt’ın tahta geçtikten hemen sonra 1360’lı yılların başında gerçekleşmiştir. Çünkü I.Murad aynı anda düşman baba oğul’a yeğenlerini vermesi mantıklı bir hareket değildir. Ayrıca bu evlilik Kötürüm Beyazıt’ın tahta geçmesi itibaren Osmanoğulları ile kurduğu olumlu ilişkilerin bir meyvesi olarak yorumlanabilir. 101

Efenzed Hatunu Kötürüm Bâyezid ile evlendirmiştir.333 İki beylikte bu evlilik sayesinde güçlü ittifaklar edinmiştir. Ayrıca yüzünü batıya çeviren Osmanlı Devleti kuzeydoğusunu bir nebze olsa rahatlatmış oluyordu. Yine Osmanoğulları bu evlilik sayesinde Candaroğullarının iç işlerine karışma fırsatına bir adım daha yaklaşmıştır.

Osmanlı Devleti, 1383 şehzade İskender’in öldürülmesi ile başlayan Candaroğlu taht kavgasında Kötürüm Bâyezid’ın yanında olmak yerine oğlu II. Süleyman Paşa’ya destek vermiştir. Kastamonu’yu kaybeden Kötürüm Bâyezid ise Sinop’a çekilmiştir.334

İskender’in ölmesi ile babasının gazabından endişe eden II. Süleyman Paşa bilindiği üzere Osmanlı Devletine sığınmıştır. Tarihler 1383 yılını gösterdiğinde bir siyasi evlilik daha gerçekleşmiştir. I. Murad kardeşi Süleyman Paşa’nın kızı Sultan Hatun ile II. Süleyman Paşa evlenmiştir. Aynı zamanda I. Murda’da, II. Süleyman Paşanın kızı Fûlane Hatun ile evlenmiştir.335 Bu evlilikler sayesinde Osmanlı Devleti Candaroğullarının iç işlerine karışma fırsatı bulurken, II. Süleyman Paşa da kendisine güçlü bir müttefik bulmuş oluyordu.

II. Süleyman’ın Kastamonu’da, Kötürüm Bâyezid’ında Sinop’ta varlıklarını ilan etmeleriyle; Candaroğulları tahtında iki başlılık ortaya çıkmıştır. Fakat bu durum uzun bir zaman dilimine yayılmamıştır. II. Süleyman’ı zaman içerisinde kendisine bir tehdit unsuru olarak gören I. Murad 1383-1384 yıllarında Kastamonu’ya hareket ederek burayı Osmanoğulları topraklarına dâhil etmekte gecikmedi. II. Süleyman Paşa yakalanarak hapsedildi. Candaroğlu beyinin Osmanlı kuvetlerinden kurtulması ancak yerel halkın cabası ile gerçekleşmiştir. II. Süleyman tam Kastamonu’da tekrar hâkimiyetini ilan etmek üzereyken Kötürüm Bâyezid daha hızlı hareket etmiş, Kastamonu’ya tekrar sahip olmuştur. İşlerin gitgide karışık bir hal almasına çözüm bulmak isteyen II. Süleyman Paşa, Osmanoğullarıyla tekrar ittifak etmek için harekete geçti. Böylece I. Murad’a elçi gönderen II. Süleyman Paşa olumlu cevap alarak Kastamonu’ya sahip oldu (1394). Sinop’a dönmek zorunda kalan Kötürüm

333 Hüseyin Çınar; “Osmanlı ve Candaroğulları Hanedanları Arasında Evlilik İlişkileri” Kuzey Anadolu’da Beylikler Dönemi Sempozyumu Bildirileri (3-8 Ekim 2011, Kastamonu-Sinop- Çankırı ), Çankırı Karatekin Üniversitesi Yayınları, Çankırı, 2012,s.18. 334 Aziz B.Erdeşir-i Esterabadi, Bezm-u Rezm s.284. 335 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; Türkiye, s.82. 102

Bâyezid 1385 yılında Sinop’ta hayatını kaybetti. Böylece II. Süleyman Paşa Candaroğulları Beyliğine tam anlamıyla hükümdar olma fırsatı buldu.

Osmanoğullarının desteği ile Kastamonu’da beyliğine tek başına sahip olan II. Süleyman Paşa, I. Murad ile olan dostluğuna bir süre sadık kalmıştır. Osmanlıoğullarının Karaman ve I. Kosova seferine destek göndermiştir. II. Süleyman Paşa, Yıldırım Bâyezid’ın tahtta geçtiğin günlerde Osmanoğullarınakarşı harekete geçmekte gecikmedi.

Çünkü Yıldırım Bâyezid’ın Osmanlı tahtına geçtikten kısa bir süre sonra diğer beylikleri bir bir Osmanoğullarına katması, II. Süleyman Paşa’yı tedirgin etti. Öyle ki; 1390 yılından Yıldırım Bâyezid’ın harekâtından kaçan Menteşe, Aydın, Saruhanoğulları gibi beyler bir süre Sinop’a İsfendiyar Bey’in yanına sığınmışlardır. Sıranın kendisine geleceğini düşünen Candoroğlu hükümdarı zaman kaybetmeden Kadı Burhaneddin Ahmed ile ittifak etti. II. Süleyman Paşa’nın Yıldırım Bâyezid’a karşı oluşturulan ittifaklara dâhil olması Osmanoğullarını harekete geçirdi. Kastamonu üzerine birkaç harekâtta bulunan Yıldırım Bâyezid 1392 yılında yapılan bir mücadelede II. Süleyman Paşa yakalanarak öldürüldü. II. Süleyman Paşa’nın ölmesiyle Candaroğullarının Kastamonu şubesinin toprakları Osmanoğullarının eline geçti.

Yıldırım Bâyezid Kastamonu’ya sahip olmasının ardından, Candaroğlu mensubu olan İsfendiyar Bey’e Kıvrımbel ve Sinop’un yönetimi vermiştir. İsfendiyar Bey 1402 Ankara Savaşına kadar bölgelerinin sorumluluğunu üstlenmiştir.336 Burada İsfendiyar Bey’in kimliği hakkında bilgi vermek yararlı olacaktır. İsfendiyar Bey; Kötürüm Bâyezid ve Osmanlı hanedan üyesi şehzade Süleyman Paşa’nın kızı Hatun’un izdivacından dünyaya geldiği için kendisi Candaroğullarının Bey’i olduğu gibi aynı zamanda da bir Osmanoğlu Sultanzadesidir.337Candaroğullarının tahtında yaklaşık 49 sene kaldığı ve beyliğin diğer hükümdarları kendi soyundan geldiği için, bu beyliğe İsfendiyaroğulları da denilmektedir.

336 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…, s. 126-128, Yücel, Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar I, s.75-83. 337 Cevdet Yakupoğlu, “İsfendiyar Bey ve Zamanı”, Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ortaçağ Tarihi Bilim Dalı, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara,1999,s.17. 103

İsfendiyar Bey tahtta çıktığı zaman, beylik topraklarının büyük kısmı Osmanlıların eline geçmiştir. Osmanlıoğullarının, Candaroğulların taht mücadelesine dâhil olması neticesi beyliğin her anlamda zayıflamasına neden olmuştur. Beyliğin eski gücüne kavuşması İsfendiyar Bey zamanında başlamıştır. 338

1392 yılında Sinop’un yönetimini eline alan İsfendiyar Bey, Osmanlı tabiiyetinde kalma niyetinde değildi. Bunun için aynı yıl Osmanlı ile savaşan ve başarı elde eden Kadı Burhaneddin’e elçi göndererek ona bağlılığını bildirmek istedi. Bu durumu Emir Ahmed vasıtasıyla haber alan Yıldırım Bâyezid çok geçmeden Candaroğullarına son darbey’i vurmak için harekete geçti. Bursa’dan Kastamonu’ya hareket etse de İsfendiyar Bey’e karşı bir harekette bulunmadı.

Batıdaki sorunları halleden Yıldırım Bâyezid 1394-1395 yılında İsfendiyar Bey’i tekrar kendisine tabi bir beylik statüsüne getirdi. İsfediyar Bey’in elinde kalan topraklardan bir kısmı yine Osmanoğullarına geçti.339

Bu olaydan sonsa İsfendiyar Bey, Yıldırım Bâyezid’ın etkisiyle yanına sığınan Batı Anadolu Beylerinin Timur’un yanına gitmelerine göz yummuştur.340 1400 yılında bu beyliklerin temsilcilerin Timur’un Doğu Anadolu’daki karargâhında bir araya gelmiştir. Bu tarihlerde İsfendiyar Bey, Erzincan’da Mutahharten ile buluşarak Alıncak Kalesi civarında Timur’la görüşme fırsatı buldu. Burada yapılan görüşmeden sonra İsfendiyar Bey tekrar Sinop’a döndü.

1402 Ankara Savaşı ile bilindiği üzere Osmanlı hükümdarı Yıldırım Bâyezid, Timur’a esir düşmüştür. Yıldırım Bâyezid’ın Anadolu Beyliklerinden Osmanlıya geçen toprakları, Timur’un yüksek hâkimiyeti tanınmak şartıyla tekrar eski sahiplerine iade edilmiş, İsfendıyar Bey’e ise Kastamonu, , Çankırı, Kalecik bölgeleri verilmiştir.341 İsfendiyar Bey vakit kaybetmeden Sinop’a giderek beyliğin merkezi Kastamonu’ya taşıdığı anlaşılmaktadır.342 İsfendiyar Bey Kastamonu’da Candaroğullarını tekrar canlandırmıştır. Timur’un yüksek hâkimiyeti altında beyliği

338 Yücel, Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar I, s.84. 339 Yücel, Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar I, s.85-86. 340 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s. 129. 341 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s. 129; Yücel, Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar I, s.88-87. 342 Yakupoğlu, a.g.tz..s.57-58. 104

idare etmeye başlayan İsfendiyar Bey Timur’un isminin de zikredildiği paralar bastırmıştır.343

Ankara Savaşı sonrasında Osmanlı’da meydana gelen şehzadeler arasındaki taht kavgaları sırasında İsfendiyar Bey kendi toprak bütünlüğünü tehlikeye atmayacak şekilde adımlar atmıştır. Ankara Savaşı’ndan hemen sonra İsfendiyar Bey Kara Yahya Bey komutasındaki ordusunu Mehmed Çelebi’nin üzerine göndermiş sonuç olarak Mehmed Çelebi’ye yenilmiş ama ciddi bir kayıp yaşamamıştır.344 İsfendiyar Bey bununla da yetinmeyerek abisi Mehmed Çelebi’yey enilen İsa Çelebiyi Candaroğlu topraklarında korumuş, hatta İsa Çelebi ile abisine karşı bir ittifak yapmıştır. 1405 yılında Çelebi Mehmed ile İsfendiyar Bey, İsa Bey’in kuvvetlerei Gerede’de karşı karşıya gelmiş ve bu savaşı Mehmed Çelebi kazanmıştır.345

Fakat ilerleyen süre içersinde Anadolu’da gücü artan, kardeşlerini bir bir yenen Çelebi Mehmed’e İsfendiyar Bey tabi olmakta gecikmemiştir. Tarihler 1414-1415 yılını gösterdiğinde Çelebi Mehmed Rumeli’ye sefer düzenlediği zaman Karamanoğulları Osmanlıya karşı harekete geçmiş, Bursa’yı zapt etmişlerdi. Bu durum karşısında İsfendiyar Bey Çelebi Mehmed’e yardımcı kuvvet vererek, oğlu Kasım Bey komutasında bir ordu göndermiş, Osmanlının Karamanoğlu seferine ve ardından gerçekleşrtirilen Eflak seferine destek vermiştir.346

İsfendiyar Bey elindeki toprakların büyük kısmını oğlu Hızır Bey’e vermek istemesi diğer oğlu Kasım Bey ile aralarının açılmasına neden oldu. Öyle ki Eflak seferi dönüşünde bu durumdan haberdar olan Kasım Bey, Kastamonu’ya dönmeyerek bu toprakları sahip olmak gayesi ile Osmanlı’ya sığındı. Çelebi Mehmed Kasım Bey’in bu isteğini İsfendiyar Bey’e iletti, Candaroğlu hükümdarı bu isteğe her ne kadar sıcak bakmasa da Osmanlı ile bir savaşı göze alamadığından durumu kabullendi. Yine de oğlunun bu tavrından dolayı Kastamonu ve Küre’nin kendisine kalması şartı ile Tosya, Kalecik ve Çankırıyı oğlu Kasım Bey’e değil de, Osmanlıya bıraktığını ilan etti. Çelebi Mehmed Çankırı’yı Kasım Bey’e vererek Ilgaz Dağını sınır kabul

343 Yücel, Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar I, s.89. 344 Yakupoğlu, a.g.tz..s. 61-62. 345 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s. 129; Yücel, Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar I, s.90. 346 Yakupoğlu, “Candaroğulları Beyliği”,s. 417, Zerrin Günay Öden, “ İsfendiyar Bey” Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.XXII, İstanbul 2000,s.512. 105

etti (1417). 1419 yılı civarında Osmanlı Ankara savaşı ile elinden çıkan bölgeleri tekrardan kontrol altına almak için harekete geçti. Bu suretle Müslüman Samsun İsfendiyar Bey’in oğlu Hızır Bey’den alındı. Böylelikle Candaroğlu torakları Sinop Ilgaz ve Araç Kasabası bölgeleri olarak belirlendi.347

1421 yılında Osmanlı tahtında sultan değişikliği meydana geldi. İsfendiyar Bey de diğer beyler gibi bu durumdan yararlanmak için zaman kaybetmeden harekete geçti. Oğlu Kasım Bey’in üzerine giderek Çankırı, Kalecik ve Tosya’yı ele geçirdi. Bunun üzerine durumdan haberdar olan II. Murad İsfendiyar Bey’in üzerine bir kuvvet gönderdi. Zor durumda kalan Candaroğlu beyi Sinop’a çekilmek zorunda kaldı. 348

İleri harekâta devam eden Osmanlı kuvvetleri Kastamonu ve Küre’yi işgal ettiler. İşlerin Candaroğulları cephesinde olumsuz sonuçlar doğurması karşısında İsfendiyar Bey, oğlu vasıtasıyla II. Murad’dan barış istemek durumunda kaldı. Anlaşmanın bir maddesi gereğince siyasi evlilik vücuda gelmiş, İsfendiyar Bey’in oğlu İbrahim Bey’in kızı Hatice Sultanı II. Murad ile evlendirilmiştir. Kastamonu ve Küre İsfendiyar Bey’e kalmak şartı ile Küre’nin hâsılatının bir kısmı Osmanlılara verilmesi kararlaştırıldı. Bunun yanı sıra önceden Kasım Bey’e ait olan yerler yine Kasım Bey’in yönetimine bırakıldı.349

1425 tarihinde Osmanlı–Candaroğulları arasında ikili siyasi evlilik vücuda gelmiştir. II. Murad, İsfendiyar Bey’in torunu Hatice Hatun ile evlenirken, II. Murad’ın kız kardeşi Selçuk Hatun II. İbrahim Bey ile evlenmiştir. Ayrıca Osmanlı Devletine sığınana ve Osmanlı bünyesinde faaliyetlerde bulunan Kasım Bey ise; hizmetlerinin karşılığı olarak II. Murad’ın diğer kardeşi Selçuk Hatun ile evlenmiştir.350 Böylece iki siyasi gücün anlaşmaları sağlamlaştırılmıştır.

İsfendiyar Bey 1423-1424 Osmanlı harekâtının ardından gelen barış sonrasında, Osmanlılarla daha dostane bir siyaset takip etmiştir. Candaroğlu Bey’i 26 Şubat 1440 tarihinde Sinop’ta vefat etmiştir. Kabiri Sinop’ta İsfendiyarkar türbesi’ndedir.351

347 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s. 130-131. 348 Yakupoğlu, “Candaroğulları Beyliği”,s. 417. 349 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s. 133. 350 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; Türkiye, s.83, Parlaz,a.g.tz,s.19 351 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s. 133; Yakupoğlu, a.g.tz,s.93. 106

İsfendiyar Bey’in ölümünden sonra Candaroğlu tahtına II. İbrahim Bey geçmiştir (ö.1443-1444). İbrahim Bey döne hakkında dikkat çeken bir gelişme yaşanmamıştır. İbrahim Bey Osmanlı sultanı II. Murad’a kızı Hatice Hatun’u verdiği gibi kendisi de, Osmanlı sultanlarından Çelebi Mehmed’ın kızı Selçuk Hatun’u almıştır. Dolayısıyla İbrahim Bey damadının eniştesidir. Beklide bu evlilikler sayesinde İbrahim Bey yaklaşık dört yıl süren hükümdarlık döneminde Osmanlıya karşı barışçıl bir politika sergilemiştir. İbrahim Bey 1443- 1444 yılları arasında vefat etmiştir. Kabiri Sinop’ta İsfendiyarlar türbesindedir. II. İbrahim Bey’in ölmesiyle Candaroğlu tahtına İbrahim Bey’in en büyük oğlu İsmail Bey geçmiştir. İsmail Bey babasının sağlığında II. Murad’ın kızı Hatice Hatun ile evlenmiştir. Bu evlilikle İsmail Bey Candaroğlu tahtına bir adım daha yaklaşmış, kardeşleri karşısında taht için kozunu kuvvetlendirmiştir.352

İsmail Bey tahtta ilk geçtiği günlerden itibaren, kardeşi Kızıl Ahmed Bey ile mücadele etmiştir. Kızıl Ahmed, Osmanlıdan yardım istemiştir. Osmanlı Devleti ise, Kızıl Ahmed’in bu yardım teklifine cevaben ona Bolu sancakbeyliğini vermiştir. Böylece Osmanlı Devleti, Candaroğulları sınırına bir tampon bölge oluşturmuştur.353 Kızıl Ahmed bununla yetinmeyerek Osmanlı devlet adamlarını Candaroğullarına karşı kışkırtmaya devam etmiştir.

Osmanlı hükümdarı II. Mehmed, Trabzon seferi sırasında Candaroğlu hükümdarından askeri yardım ve gemi bakımı konusunda yardım istemiştir. Ankara hareket eden II. Mehmed burada İsmail Bey’in oğlu Hasan Bey’i tutuklatmıştır.354

Kızıl Ahmed Bey Osmanlı kuvvetleri ile hareket ederek Kastamonu ele geçirdi. Osmanlı tarafından böyle bir harekâtı beklemeyen İsmail Bey, durum karşısında çareyi Sinop’a kaçmakta buldu. Osmanlı kuvvetleri hızlarını kesmeden Sinop’a doğru hareket edince İsmail Bey kendisinin ve ailesinin canını garantiye alarak Sinop’u Osmanlılara teslim etti. İsmail Bey’in bu yaklaşımı neticesinde kendisine

352 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; Türkiye, s.84. 353 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.135;Yücel, Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar I, s.100. 354 Yakupoğlu, “Candaroğulları Beyliği”, s.419. 107

İnegöl, Yenişehir ve Yârhisar bölgeleri ikta olarak verildi. Oğlu Hasan Bey’e ise Bolu bölgesi ikta verildi.355

Süleyman Bey 1450 yılındaki Edirne’de düzenlenen II. Mehmed ve Sitti Hatun’un düğününe katılmıştı. 1453 yılındaki İstanbul’un fethi sırasında Kastamonu’dan birlikleriyle Fatih’in yanında yer aldı. Hatta Fatih tarafından İmparatora elçi olarak gönderilmişti.

İsmail Bey, kardeşi Kızıl Ahmed’in Osmanlıya karşı giriştiği isyan faaliyeti sırasında Osmanlı sultanına müracaat ederek kendisinin bu iş ile ilgisi olmadığını bildirerek iktasının Rumelide’ye verilmesini istemiştir. Böylece ona Filibe sahası ikta olarak verildi. İsmail Bey 1479 yılında Filibe’de hayatını kaybetti.

Kızıl Ahmed Bey ise, 1443’te Osmanlı hizmetine girdikten sonra Bolu sancakbeyi oldu. İstanbul’un ve Trabzon’un fetihlerine katıldı. 1461 yılından sonra Osmanlıya vergi vermek kaydıyla Kastamonu sancakbeyliği yapmıştır. II. Mehmed’in Trabzon fethi dönüşünde arkasında Candaroğlu kalıntısı bırakmak istememsi üzerine Kızıl Ahmed Bey’i Mora sancakbeyi tayin etti. Bu durumdan rahatsız olan Kızıl Ahmed Bey Mora’ya gitmek yerine önce Karamanoğullarına daha sonrada Akkoyunlu Uzun Hasan Bey’in yanına gitti. Fakat buralarda da aradığını bulamayan Kızıl Ahmed II. Bâyezid zamanında tekrar Osmanlılara sığındı. Osmanlı Devleti Kızıl Ahmed Bey’in Bolu’da ikamet etmesine izin verdi. Böylece Candaroğulları Beyliği son bulmuş olurken, Candaroğlu Beyliği mensupları Osmanlı bünyesinde önemli görevler almış oldu.

Kızıl Ahmed Bey’in oğlu Damat Mirza Mehmed Paşa (ö.1517) Osmanlı Devleti’ne damat olan 7. ve son Candaroğulu mensubudur. II. Bâyezid’ın kızı Fatma Sultan ile evlendi. Bu hatun’un ölümünden sonra (tahminen 1512 yılından önce), Mirza Mehmed Paşa ölen eşinin kardeşi Şehzade Abdullah’ın kızı Şehnisa Sultan ile evlenmiştir.356

355 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.135- 137. 356 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; Türkiye, s.84; Çınar, a.g.m, s.26. 108

2.14.1. Candaroğulları Beyliğinde Kadın’ın Siyasal ve Sosyal Rolü

2.14.1.1. Fûlane Hatun

I. Süleyman Paşa’nın eşi, I. İbrahim Bey’in annesidir. Bu hatunun asıl adı ve mensup olduğu soy hakkında bir bilgi bulunmadığından dolayı, bu hatuna da Fûlane Hatun olarak hitap edeceğiz. Yaşamı, sosyal ve siyasi kimili hakkında da bir bilgiye rastlanılmamıştır. Hatunu bu başlık altında incememizin nedeni, İbn Battûta’nın eserinde cenaze törenini kaydetmesidir. Ayrıca cenaze töreni hatunun sahip olduğu statüsü hakkında bizlere önemli ipuçları vermiştir.

Fûlane Hatun, 1333 yılında Sinop’ta fevat etmiştir. İbn Battûta’nın kaydında bu cenaze töreninin Türk an’anelerine uygun olarak yapıldığı konusunda bizi aydınlatır. İbn Battûta, I. İbrahim Bey annesinin cenazesini başı açık ve yayan olarak takip ettiğini kaydetmiştir. Ayrıca askeri teşkilat mensuplarının ve görevlilerin de başları açık olduğu ve bunları elbiselerini ters giydiklerini belirtmiştir. Bu bilgilerin yanı sıra ilmi sınıf mensupları başlarını açmazken, kafalarına yas belirtisi siyah bir kumaş doladıklarını söylemektedir. İbn Battûta cenaze yasının 40 gün süreceğini ve cenaze yemeğinin ikram edileceğini söylemiştir.357

Bu bilgiler Candaroğullarının, teşkilatını oluşturduğu ilk yıllarda dahi kadına verilen değer hakkında bizi aydınlatırken, bir yandan da Türk törelerinin yumuşatılmış bir şekilde hâlâ varlığını devam ettirdiğinin göstergesidir.

2.14.1.2. Tura (Toma/ Türe/ Dura) Hatun

Tura Hatun Candaroğlu Beylerinden Kötürüm Bâyezid’in torunu, İskender Bey’in kızıdır. XIV. yy. inşa edilmiş Sinop merkezdeki Un Pazarı Mescidi’nin ve Kastamonu Deveciler Mahallesindeki Deveci Sultan Camisinin (Deveciler Mescidi) bânisi olduğu bilinmektedir. Tura Hatun 1339 ya da 1340 yılında hayatını

357 İbn Battûta Tanci, İbn Battûta Seyahatnamesi I, s.444. 109

kaybetmiştir. 358 Tura Hatun Sinop’ta Hatunlar türbesi’nde medfundur. Burada kendisi ile beraber adının Hatun olduğu bildiğimiz bir hatunun Kabiri vardır.359

2.14.1.3. Sultan Hatun ( Aynalı Kadın))

Osmanlı Şehzadesi Süleyman Paşa’nın kızı olan Sultan Hatun 1360 yılında Candaroğlu II. Süleyman Bey ile evlenmiştir. Hatunun ölüm yılı bilinmemekle birlikte bânisi olduğu Aynalı Kadın türbesinin yapılış yılı1 1394-1395 yılı olduğundan, Sultan Hatun’un ölüm yılı 1395 ve sonrası olarak değerlendirilebilir.360 Türbe kitabesinde bâni belirtilmediğinden Ş. Ülkütaşır gibi bazı araştırmacılar; bu türbenin Efrenzed Hatun’un yaptırdığını yazmaktadır.361

Efrenzed Hatun, Sultan Hatun’un kardeşidir. İki hatunda aynı yıl Candaroğlu beyleri ile evlenmişlerdir. Lakin Efenze Hatun 1386 yılından sonra Karaman şehzadesi Keyhüsrev Bey ile evlenmiştir. Yani bu türbenin bânisi olması yapılış tarihi dikkate alınırsa düşük bir ihtimaldir.

Türbe dört metre yüksekliğe, sekiz buçuk metre uzunluğa sahiptir. İnşasında kesme taş üslubu kullanılmıştır. Bunun yanı sıra türbenin tavanı ahşaptır. Lakin bu ahşap kısmın zaman içinde gerçekleşen deformeler sonucunda ileriki tarihlerde yapıldığı düşünülmektedir. Türbe genel olarak sade bir mimari üslup sergilemektedir. Türbe içerisinde iki sanduka mevcut olsa da yazıların zarar görmesinden dolayı yatan merhum ya da merhumelerin kim olduğu netlik kazanmamıştır. Ayrıca Sultan Hatunun Sinop Kırân Kasabası veya Kızılcaöz Kasabasında, Şeyh Lala Zaviyesini yaptırdığı düşünülmektedir.362

2.14.1.4. Tatlı Hatun ( Tatlu Hatun-Esen Kutlu Hatun)

358 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; Türkiye, s.82, Cevdet Yakupoğlu, Kuzeybatı Anadolu’nun Sosyo- Ekonomik Tarihi (Kastamonu- Sinop – Çankırı- Bolu XIII-XV. Yüzyıllar), Gazi Kitapevi, Ankara, 2009,s.489/507. 359 Yücel, Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar I, s.170. 360 Yücel, Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar I, s.163. 361 M. Şakir Ülkütaşır, Sinop’ta Candaroğulları Zamanına Ait Tarihi Eserler, Burhaneddin Matbaası, İstanbul, 1934, s.15. 362 Yakupoğlu, a.g.e, s.559. 110

Tatlı Hatun’un İsfendiyar Bey’in hanımı, Candaroğlu beyi II. İbrahim Bey’in annesidir.363 Tatlı Hatun’un hangi soya mensup olduğu, doğum yılı ve evlilik yılı tespit edilememiştir. Hatun ile ilgili neredeyse ilk bilgi babasının adının Abdullah olduğudur. Tatlı Hatun’un Kastamonu Araç’ta Apdal Paşa Vakfı, Taşköprü Konrapa köyünde 1407 tarihli Şeyh Musa Türbesinin364 ve Kastamonu Hanönü ilçesinde Tatlı Hatun Hanı’nın bânisi olduğu düşünülmektedir. Ayrıca Tatlı Hatun Çankırı Ulu Camisine 1441 yılında bir Kurân-ı Kerim tahsis etmiştir. Sinop Sorkun köyünün gelirini Sinop’ta bulunan Şeyh Bilal Zaviyesi için vakfetmiştir. Tatlı Hatun 26 Haziran 1445 yılında vefat etmiştir. Sinop İsfendiyar Bey Türbesinde metfundur.365 Yaşamı hakkında neredeyse hiçbir bilgiye sahip olmadığımız Tatlı Hatun’un ardında bıraktığı vakıflar ve eserler ile onun sosyal hayattaki rolünün göstergesidir. Tatlı Hatun’un Candaroğlu Beyliği içersinde yaşan sürdüğü için, eserleri de genellikle Kastamonu ve ilçelerinde vücuda geldiği görülmektedir.

Tatlı Hatun Hanı (Kervansarayı)

Tatlı Hatun Hanının kitabesinde yer alan bilgiler ışığında bu han; Candaroğlu hükümdarı İsfendiyar Bey’in devrinde, İsfendiyar Bey’in eşi Tatlı Hatun tarafından 5 Temmuz 1437- 23 Haziran 1438 tarihleri arasında inşa ettirilmiştir. Bu hanın bakımı ve diğer ihtiyaçları için Sinop’uz Kızılcaelma ilçesinin Melikşah köyü ve Boyundurcak köyü vakfedilmiştir. Hanın günümüze büyük ölçüde zarar görmüş olduğu açıktır. Bu nedenle Kastamonu Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından yenileme işlemleri başlatılmış ve büyük bir bölümü tamamlanmıştır.366

Abdal Paşa Vakfı

Kastamonu Araç ilçesinde Abdal Paşa namı ile anılan 1364 yapımı bir zaviye bulunmaktadır.367 İlerleyen tarihlerde beklide bu zaviyenin giderlerini karşılamak Tatlı Hatun tarafından bu vakfın oluşturulduğu düşünülebilir. Her ne kadar bu vakfın Tatlı Hatun tarafından kurulduğuna dâhil elimizde yazılı bir bilgi bulunmasa da İ.H.

363 Yakupoğlu, “ Kastamonu Hanönü İlçesinde…” s.205. 364 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s. 133. 365 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; Türkiye, s.83. 366 Yakupoğlu, “ Kastamonu Hanönü İlçesinde…” s.209-210. 367 Yakupoğlu, a.g.e ,s.559. 111

Uzunçarşılı, Tatlı Hatun’un bu vakfı oluşturduğuna dâhil bir kayıt düşmüştür. Ayrıca Tatlı Hatun Şeyh Musa Türbesi’ne bâni olduğu ya da buranın onarımı ile ilgilendiği, Kornapa’da 1408-1409 yıllarında bir çeşme inşa ettirdiğini, Çankırı Ulu Camisine Kur’an-ı Kerim vakfettiği bilinmektedir.368

2.14.1.5. Halime ( Hüma, Tâcünnisa ) Sultan369

Candaroğlu II. İbrahim Bey’in kızı Osmanlı sultanı II. Murad’ın eşi, Osmanlı Şehzadesi Ahmed Bey’in annesidir. Hatunun ne zaman ve nerede doğduğu bilinmemektedir. Hoca Sadettin Efendi bu hatun için; İsfendiyar Bey’in onu özenli bir şekilde yetiştirdiğini, ahlaklı ve güzeller güzeli bir kız olduğunu kaydetmiştir.370

1423-1424 tarihlerinde Osmanlı-Candaroğlu savaşının sonunda anlaşma maddelerinden birinin neticesi olarak bu evlilik 1425 yılında meydana gelmiştir.371 Bu evlilik töreni için iki tarafta görkemli hazırlıklar yapmıştır.

Osmanlı beyi II. Murad 1425 yılında Bursa’da devlet adamlarını toplayarak, gelini almak için alay heyeti oluşturdu. Tarihi vesikaların kaydına göre bu heyette; Ak Hadımlardan Şerafeddin Paşa ve Reyhan Paşa vardı. Aynı heyetin dâhilinde bulunan kadınlar ise; sultanın dayısı Halil Paşa’nın eşi Daye Hatun ve yine Halil Paşa’nın annesi Meriç Bola, padişahın şah ana diye hitap ettiği, Germiyanoğlu Yakup Bey’in hatunun Paşa Kirece Hatun’un yanı sıra birçok görevli gelin almak için Bursa’dan

368 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s. 133- 134, Yakupoğlu,a.g.e,s.591, Yakupoğlu, “ Kastamonu Hanönü İlçesinde…” s.216-217. 369 Osmanlı sultanı II. Mehmed’in annesinin bu hatun olup olmadığı henüz açıklığa kavuşmamıştır. Fatih hükümdar olduktan sonra Bu hatundan olan kardeşi Şehzade Ahmed’i öldürmüştür. Osmanlı yönetiminin tek elde toplanması için kardeş katli uygulanan bir usuldür. II. Mehmed ’in kardeşini öldürmesi ’un, II. Mehmed’in annesi olup olmadığı konusuna bir açıklama getirmez. Fakat Dukas’a göre II. Mehmed’in bu hatunu İshak Paşa ile evlendirmesi bir belirsizliğe yol açmaktadır. II. Mehmed “” makamına ulaşan annesini neden saraydan göndermek isteği duyduğu şimdilik bir muallâktır. bk. Dukas, Bizans Tarihi, (Çev. V.L. Miroğlu), İstanbul Maatbası, İstanbul, 1956, s.140. Bu evlilik kaydı sadece Dukas’ın eserinde geçmiş olması, evliliğin gerçekleştiği anlamını da taşımamaktadır. Bu açıklamanın yanı sıra Uluçay; Padisahların Kadınları ve Kızları, s.31’de II. Mehmed’in annesinin kim olduğunu tartışmış ve asrımızın Türk tarihçilerine göre II. Mehmed’in annesinin İsfendiyar Bey’in torunu Halime Hatun olduğunu savunduklarını belirterek, meseleye tün tartışmaların yanı sıra bu açıdan da bakılması gerektiğini belirtmiştir. 370 Hoca Sadettiin Efendi, Tâcü’t-Tevârîh, C.I. ,s.142. 371 Uluçay, Padişahların Kadınları..., s.31. 112

Kastamonu’ya hareket etmişlerdir. Çeşnigirbaşı Elvan Bey ise bu heyetten önce yanında kapıkullarından oluşturulan birlik ile Kastamonu’ya varmıştır.372

Gelin alıcı ekibi Kastamonu’ya vardıklarında; İsfendiyar Bey düğünü Devrekâni’de tertip etmiş olmasına rağmen, Kastamonu’da da bir şölen yapıldı. Gelin çeyiziyle Dadı Hatun ve Paşa Kirece’ye teslim edildi. Ayrıca İsfendiyar Bey gelin alayına güvendiği adamlardan bir heyet ekledi. Tüm alay Bursa’ya varınca yine aynı özen ve şölenlerle, ikramlarla karşılandı.373

Bu evlilikten Şehzade Ahmet dünyaya gelmiştir. Fakat bu şehzade abisi II. Mehmed tahtta geçince 1451’de henüz bir yaşındayken öldürülmüştür.374

Bu kayıtlar dışında Halime Hatun375 adına başka bir bilgiye rastlanmamıştır. Kaynaklarda Halime Hatun’dan bu denli bahsedilmesinin nedeni, evliliğinin taşıdığı siyasi vasıftan kaynaklandığı düşünülmektedir. Halime Hatun’un ölüm tarihi bilinmemektedir. Bursa’da Kükürtlü Kaplıcası civarındaki türbede meftundur. Hatunun 1500 yılına ait bir okul inşa ettirdiği vakfiyesinden anlaşılmaktadır. Halime Hatun’un Bursa At Pazarında bir camininde banisidir. 376

2.14.1.6. Devlet Hatun

II. İbrahim Bey’in eşi, İsmail Bey’in annesidir. Devlet Hatun’un ne zaman ve nerede doğduğu, II. İbrahim Bey ile evlilik tarihileri bilinmemektedir. İsmail Bey’in 1419 yılında dünyaya geldiği düşünülürse muhtemelen bu evlilik 1418 yılı veya daha öncesinden gerçekleşmiştir.

372 Âşıkpaşazade, Osmanoğulları’nın Tarihi, s.176; Hoca Sadettiin Efendi, Tâcü’t-Tevârîh I,s.142,Mehmed Neşri, Kitâb-ı Cihan-nümâ II, s.581, Müneccimbaşi Ahmed B. Lütfullah, Camiü’d- Düvel I, s. 196. 373 Âşıkpaşazade, Osmanoğulları’nın Tarihi, s.176; Hoca Sadettiin Efendi, Tâcü’t-Tevârîh I, s.143. 374Âşıkpaşazade, Osmanoğulları’nın Tarihi, s.216; Uluçay, Padişahların Kadınları..., s.32; Sakaoğlu, a.g.e, s.122. 375 Dukas, a.g.e, s.140’da; Halime Hatun evladının ölümünden sonra Fatih tarafından Osmanlı Devletinde görev yapan İshak Paşa ile evlendiğini kaydetmiştir. 376 Uluçay, Padişahların Kadınları..., s.31; Yücel, Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar I, s.13. 113

Hatunun Sinop Merkezde bulunan Devlet Hatun Türbesi içerisinde yattığı düşünülmektedir. Türbe 1458-1459 yılları arasında oğlu İsmail Bey tarafından yapıldığına göre bu hatununda bu tarihlerden önce vefat ettiği anlaşılmaktadır.377

Devlet Hatun’un Taşköpru Kornapa Köyünde 1430 tarihli Devlet Hatun çeşmesinin bânisidir.3781461 tarihli vakfın vakfiyesinden anlaşılacağı üzerine Devlet Hatun Kastamonu’nun Devrekâni ilçesindeki Gölceğiz de bulunan ve Şahdane Hatun ismindeki bir hatundan satın aldığı çiftliğin tüm mal varlığını oğlu İsmail Bey’in Kastamonu’da vücuda getirmiş olduğu imarete vakfetmiştir.379

2.14.1.7. Selçuk Hatun (1407-25 Ekim 1485)

Osmanlı hükümdarı Çelebi Mehmed’in kızı, II. Murad’ın kız kardeşi olmasının yanı sıra, Candaroğlu hükümdarı II. İbrahim Bey’in eşidir. Selçuk Hatun 1407 yılında ya da Amasya’da dünyaya gelmiştir. Validesinin adı Kumru Hatundur.380 Selçuk Hatun 1424 ya da 1425 yılında Candaroğlu II. İbrahim Bey ile evlenmiştir. Bu evlilikten Yusuf Çelebi ve İshak Bali isminde oğulları, Hatice Hatun ve Hafza Hatun isminde kız evlatları dünyaya gelmiştir.381

Selçuk Hatun doğumundan babası Çelebi Mehmed’in tahtta geçtiği 1413 tarihine kadar hareketli bir çocukluk dönemi geçirmiştir. Babasının kardeşleri ile yaptığı mücadeleler neticesinde birçok ili dolaşmak zorunda kalmıştır. Hatun Çelebi Mehmed’in 1423 yılından Osmanlı tahtına çıkmasından sonra Edirne Sarayında yaşamaya başlamıştır. Çelebi Mehmed’in ölümünü takiben Selçuk Hatun’un Bursa’da yaşamaya başladığı tahmin edilmektedir. Zira bu hatun Bursa’dan gelin çıkacaktır.382

377 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s. 133, Yakupoğlu,a.g.e ,s.511. 378 Yakupoğlu, a.g.e, s.590. 379 Yücel, Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar I,s.136, Şevval Yılmaz, “ Candaroğlulları Beyliğı Vakıfları”, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih (Yeniçağ) Anabilim Dalı, Basılmamaış Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2000,s. 82. 380 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, “Çelebi Mehmed’in Kızı Selçuk Hatun Kiminle Evlendi”,Belleten Dergisi, C.XXI, S.82, Türk Tarih Kurumu, Ankara, Nisan-1957,s.254. 381 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.134;Yücel, Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar I, s.99. 382 Cevdet Yakupoğlu, “Candaroğlu Sarayında Bir Osmanlı Gelini: Selçuk Hatun”, Çankırı Araştırmaları Dergisi, S.11, Çankırı, 2012,s.37. 114

Selçuk Hatun ile İbrahim Bey’in evlilik törenleri hakkında kaynaklar doyurucu bilgilerde maalesef ki vermezler. Lakin bu evlilik iki güç arasındaki siyasetin yumuşamasına sebep olmuştur. Öyle ki II. İbrahim Bey Osmanlılara karşı barışçıl bir politika izlemiştir. Osmanlı ve Candaroğlu arasında vukû bulan 1423 yılındaki savaş sonrasında, yapılan anlaşma gereği iki kuvvet arasında karşılıklı gelin alıp verilmiştir. II. Murad, İsfendiyar Bey’in torunu Hatice Hatun’u alırken, iki kız kardeşini İsfendiyar Bey’in oğullarına vermeyi kabul etmişti. Böylelikle Selçuk Hatun II. İbrahim Bey ile evlenirken, Sultan Hatun ise Osmanlıda hizmet eden Kasım Bey ile evlenmiştir. Selçuk Hatun’un düğün töreninin nasıl bir seyir izlediğini bilmesek de Bu hatun içinde en az Halime Hatun gibi bir tören hazırlandığını düşünmekteyiz. Bu düğün süresincede Türk gelenek ve görenekleri uygulanmış olmalıdır.383 Selçuk Hatun, İbrahim Bey ile 18 sene evli kalmıştır. İbrahim Bey vefat edince Selçuk Hatun İshak Bali384ve Hatice Hatun ile Bursa’ya dönmüştür.385

Selçuk Hatun’un kızı Hatice Hatun; Selçuk Hatun’un kendisinden sonra ölen tek evladıdır. Annesi ile birlikte Bursa’ya dönmüş olan Hatice Hatun Osmanlı devlet adamlarından II. Bâyezid’ın lalası Koca Mehmed Paşanın oğlu Mahmud Çelebi ile evlenmiştir. Bu evliliğin tarihi ve gelişim süreci bilinmemektedir. Bu evlilikten Hatice Hatun’un Fatma Hatun, Hundi Hatun (ö.1500) ve Şehnaz Hatun (ö. 1495) adında üç kızı, Süleyman Bey adından bir oğlu dünyaya gelmiştir.386 Muhtemeldir ki Mahmud Bey’in ölümüyle Hatice Hatun, Koçi Bey isminde bir zat ile evlenmiştir. Bu evlilikten de Ahmed Bey dünyaya gelmişti. Hatice Hatun’un Hundi Hatundan Ayşe adında bir kız torunu olmuştur. Hatice Hatun 1502 yılında Bursa’da vefat etmiştir. Kabiri Bursa Yeni kaplıca civarındaki Hatice Hatun Türbesindedir.387 Hatice Hatunun 1500 yılında yapılan Bursa Ebu İshak Mahallesinde Hatice İsfendiyar Cami ismindeki caminin bânisidir. Ayrıca Hatice Hatun’un başka hayratları da mevcuttur.

383 Yakupoğlu, “ Candaroğlu Sarayında Bir Osmanlı Gelini…”,s.38-40. 384 İshak Bali’nin nerde öldüğü netlik kazanmamıştır. Biz, İshak Bali’nin Selçuk Hatun ile birlikte Bursa’ya gittiği kanaati üzerinde durmaktayız. 385 Uzunçarşılı, “Çelebi Mehmed’in Kızı Selçuk Hatun…”,s.255. 386 Uluçay, Padişahların Kadınları ve Kızları, s.28-29. 387 Uzunçarşılı, “Çelebi Mehmed’in Kızı Selçuk Hatun…”,s.258;Yakupoğlu, “ Candaroğlu Sarayında Bir Osmanlı Gelini…”,s.42. 115

Selçuk Sultan 1444’te Bursa’ya döndüğünde henüz 35-36 yaşlarında idi. Hatunun başka bir evlilik yapıp yapmadığı muallâkta kalan bir konudur. Selçuk Hatun’un Bursa’ya döndüğü tarihten 1481 tarihine kadar Bursa, Edirne ve İstanbul’da eserler yaptırdığını görmekteyiz.

Bu bilgiler ışında zaman zaman Selçuk Hatun’un Osmanlı ülkesi içinde değişik şehirlerde yaşamış olduğunu, rahatça seyahat ettiğini ve varlıklı bir hatun olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.388 Hatunun kalan ömründeki siyasal ve sosyal faaliyetlerini, Osmanlı Devletinde Kadın’ın Siyasal ve Sosyal Rolü başlığı altında incelenmesi gerekse de biz konu bütünlüğünü bozmamak adına, faaliyetlerini bu kısımda incemeyi uygun gördük.

Selçuk Hatun’un Elçilik Görevi

Selçuk Hatun 1444 yılında Bursa’ya, Osmanlı toraklarına geri dönmüş ve Osmanlı topraklarında yaşamını sürdürmüştür. Selçuk Hatun yeğenleri II. Bâyezid ve Cem Sultan arasında elçilik görevi üstlenmiştir. Fatih Sultan Mehmed’in ölmesiyle hızlı bir şekilde hükümdarlığı ele geçiren II. Bâyezid’ın sultanlığını kabul etmeyen Cem Sultan, Osmanlu hükümdarı aleyhinde hareket etmiştir. Daha sonra meseleyi sulh yoluyla çözmek isteyen Cem Sultan, Büyük hâlâsı Selçuk Hatunu devlet adamlarından oluşan bir elçi heyeti ile II. Bâyezid’a elçi olarak gönderse de, kardeşinden olumlu bir sonuc alamamıştır.389 Selçuk Hatun’un elçilik görevi başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

Osmanlı saray hatunlarından iki kardeşe ilk ve tek elçilik vazifesi yapmış olan Selçuk Hatun Bursa’ya döndükten kısa bir süre sonra rahatsızlandı. Durumdan haberdar olan II. Bâyezid, kendi tabiplerinden Hoca Yakut Bey’i başkanlığında sağlık ekibini Bursa’ya gönderdi. İlk tedavisinden olumlu sonuç alan Selçuk Hatun, yeğeni II. Bâyezid’a teşekkür mektubu gönderdi. İlerleyen günlerde hastalığı devam eden Selçuk Hatun’a İstanbul’dan tekrardan tabipler gönderilmiştir. Bu tabipler arasında Mevlana Sinanüddin de tabipler arasındadır. Selçuk Hatun, II. Bâyezid’ın

388 Yakupoğlu, “ Candaroğlu Sarayında Bir Osmanlı Gelini…”,s.44. 389Âşıkpaşazade, Osmanoğulları’nın Tarihis, s.276, Yakupoğlu,“Candaroğlu Sarayında Bir Osmanlı Gelini…”, s.44, Uluçay, Padişahların Kadınları...,s.29. 116

kendisiyle yakından ilgilenmesine mektuplarla teşekkür etmiştir. Hatta bir mektubunda devlet adamlarının kendisine kötü davrandığını da beyan etmekten çekinmemiştir. Selçuk Hatun’un, mektupları Osmanlı Türk hatunlarından günümüze ulaşan ilk mektup olması bakımından oldukça önemlidir.390

18 senesini gelin Kastamonu’da geçiren Selçuk Hatun eşi II. İbrahim Bey öldükten sonra Bursa’ya dönmüştür. Bursa Edirne ve İstanbul gibi çeşitli Osmanlı şehirlerinde yaşamıştır. Kayınvalidesi Tatlı Hatun gibi sosyal hayata etkin rolleri olan hatun, siyasette de belirli misyonlar üstlenmiştir. Ardında önemli eserler bırakan, birçok esere, birçok yerleşim yerine ad olan Selçuk Hatun Bursa’da 25 Ekim 1485 tarihinde Pazartesi günü yaklaşık seksen yaşında vefat etmiştir. Kabiri babasının da Kabiri bulunduğu Bursa Yeşil Türbededir.391

Selçuk Hatun Türbesi (Hatun Sultan Türbesi)

Selçuk Hatun tarafından 1436-1437 yılları arasında yaptırılan bu türbe Kastamonu Merkezde bulunmaktadır.392 Türbe II. İbrahim Bey’in şehzadelik döneminde babası İsfendiyar Bey hükümdarken inşa edilmiştir. Selçuk Hatun’un bu türbey’i inşa amacı daha erken tarihlerde vefat eden evlatlarının yerinin belli olmasıdır. Türbe içerisinde Selçuk Hatun’un evlatlarında Orhan Bey, Emir Yusuf, Hafza Hatun ve Paşa Melek Hatunların yanı sıra Candaroğlullarına mensup bir hatun olduğu anlaşılan Sitti Nefise Hatun (ö.1494) ve Candaroğlu ilim adamlarından Lütfullah oğlu Mehmed Bey’in(ö.1463) kabiri bulunmaktadır. Türbede isimsiz sandukalar ile birlikte kabir sayısı sekizdir.

Bu türbe kare planlı inşa edilmiştir. Zamanla zarar gören bölgeleri Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiştir. Kitabe bugün orijinal halini korumaktadır.393 Kitabede Selçuk Hatuna hükümdar ailesinden olduğu için Sultan Hatun olarak hitap edilmiştir.394

390 Yakupoğlu, “ Candaroğlu Sarayında Bir Osmanlı Gelini…”,s.42-45. 391 Uzunçarşılı, “Çelebi Mehmed’in Kızı Selçuk Hatun…”,s.256. 392 Yakupoğlu, a.g.e, s.512. 393 Kitabe için bk. Uzunçarşılı, “Çelebi Mehmed’in Kızı Selçuk Hatun…”,s.255; 394Yücel, Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar I,s.168, Yakupoğlu,“Candaroğlu Sarayında Bir Osmanlı Gelini…”,s.43. 117

Selçuk Hatun Cami

Bursa Osmangazi ilçesinde Kayahan Mahallesi, Selçuk Hatun sokakta yer alan bu caminin 1450 yılında yapımı tamamlanmıştır. Selçuk Hatun bu cami için geniş vakıflar ayırmıştır.

Selçuk Hatun Çeşmeleri

Selçuk Hatun Camisi’nin bitişinde iki cephede iki adet birbirine yapışık şekilde inşa edilmiştir. İnşa tarihi 1450 yılı civarıdır.

Selçuk Hatun Köprüsü ( Mihraplı Köprü)

1466 yılında Selçuk Hatun tarafından inşa ettirilen köprü Nilüfer Çayı’nın, Bursa Karacabey yolu üzerinde ki kısmanıda yer alır. Çok sayıda onarım gören köprü Nilüfer Çayı’nın akış yönünün değiştirilmesiyle işlevini kaybettiği gibi, bozulmalara maruz kalmıştır. Köprüden günümüze kalan parçalarının yanına yeni bir köprü inşa edilmiştir. Köprünün iki ayrı kitabesi mevcut olup günümüzde Bursa Türk ve İslam Eserleri müzesinde muhafaza edilmektedir.

Selçuk Hatun Zaviyesi

Bursa Selçuk Hatun Cami yakınlarında olduğu düşünülen bu zaviye kuruluş amacı halkın ve buradan yolu düşen herkese hizmet vermektir. Bursa Selçuk Hatun Mahallesinde inşa edilen zaviye, cami ve köprü için geniş vakıflar ayırmıştır. Öyle ki Bursa Kite Kazasından 3000 akçe, ayrıca diğer kayıtlı vakıflardan da 6241 akçeyi Bu sosyal tesislerin harcamalarına ayırmıştır.

Selçuk Hatun Mektebi/ Bursa

Bu mektebinde, Selçuk Hatun Cami’sinin civarlarında inşa edildiği düşünülmektedir. Mektebin akıbeti hakkın malumata sahip değiliz.

Selçuk Hatun İmareti/ Bursa 118

Sultan Hatunun camisinin, zaviyenin, mektebin yanında halkın yiyecek ihtiyacını karşılayacak bir marethaneyi oluşturdurduğu düşünülmektedir.

Selçuk Hatun Mescidi

Bu mescidi Çelebi Mehmed’in kızı Selçuk Hatun’un yaptırıp yaptırmadığı meçhuldür. Çünkü bu eserin 1456 tarihinde Mürsel kızı Selçuk Hatun tarafından yaptırıldığı iddia edilmiştir. Mescid Edirne Yeni Tophane Semtinde, Selçuk Hatun Mahallesinde, Selçuk Hatun sokağında bulunmaktadır. Genel olarak mescidin 1451 tarihinde yapıldığı kabul görmüştür. Bu yapı 1877-1878 Osmanlı Rus Harbinde ileri derecede hasar görmüştür. Hatta yeniden inşa edilmek zorunda kalmıştır. Günümüzde Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiştir.

Selçuk Hatun (Selçuk Sultan- Tahta Minare- Abbas Ağa ) Cami

İstanbul’un fethedilmesiyle birlikte Selçuk Hatun İstanbul’da da bir esere bâni olmuştur. Cami günümüzde Cumhuriyet Sokak mevki’inde bulunsa da halk arasında bu mevkiye Selçuk Hatun Sokağı da denir. Bu eser XVII. yy. bir yangın geçirmiş, daha sonra Kızlar Ağası Abbas Ağa vasıtasıyla kapsamlı bit tamir geçirmiştir. Buyüzden camiye Abbas Ağa Camiside denir. Ne yazık ki yol yapım çalışmaları neticesinde 1950 yılında bu cami yıkıkmıştır. 1964 yılında yeniden İnşa edilmiştir.395

Selçuk Hatun Zaviyesi/ Sinop

Varlığı hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığımız Bu zaviye Sinop ilinde olduğu düşülmektedir. 396

Selçuk Hatun Bazı Vakıfları ve 1483 Yılında Tanzim Edilen Vakfiyesinin Birkaç Maddesi

Türk kadın bânilerinin en seçkin üyelerinden birisi olan Selçuk Hatun birçok hayır kurumu ve sosyal tesis oluşturmuştur. Bu tesislerin ihtiyaçlarını da karşılamak için

395 Yakupoğlu,“Candaroğlu Sarayında Bir Osmanlı Gelini…”,s.46-48. 396 Yakupoğlu, a.g.e, s.557. 119

çeşitli girişimlerde bulunmaktan kaçınmamıştır. Selçuk Hatun’un mal varlığı ve vakıfları burada zikredilmekle tükenecek gibi olmadığından vakfiyede bulunan bazı vakfedilen yerler ve bazı maddeler şu şekilde özetlenebilir.397 II. Bâyezid’ın kendisine tahsis ettiği Bursa/ Kılıç Köyünü vakfetmiştir. Bursa Selçuk Hatun Mescidi için kendi mallarını vakfetmiştir. Bu mescidin imamı ve diğer görevliler için belli ücretleri tahsis etmiştir. Kendisi annesi ve evlatları için günde birer cüz okunmasını vakfetmiş ve her cüz için bir dirhem tahsis etmiştir.

Mescid-i Aksa imamına günlük 2 dirhem, Kudüs’teki diğer mescidin imamına 2 dirhem, Emir Seyyid Buhari Mescidi imamına 1 dirhem vakfetmiş, bu imamların kendi ruhu için günlük bir cüz okumasını şart koşmuştur.

Kızı Hatice Hatun’a Günlük 15 dirhem, torunu Hundi Hatun’a yıllık 1500 dirhem, Hundi Hatun’un kızı Ayşe Hatuna da günlük 2 dirhem, Yine artan paranın bunların soyundan gelen kişilere verilmesini vakfiyesinde belirmiştir.

Hacı Halife Cami’sinin misafir giderlerine günlük 5 dirhem ayırmıştır. Azatlı köleler Gülşirin’e aylık 40 dirhem, Hatice İnciye günlük 1,5 dirhem verilmesini şart koymuştur. Vakıf nazırlığını azatlı kölelerinden Abdullah Ağaya bırakmıştır.

Vakıf mütevelliğini ölünceye kadar kendisi üstlenmiş, öldükten sonra Hamid Ağa’ya bırakmıştır. Hamid Ağa’nın vakıf işlerinde kızı Hatice Hatun ile sürekli istişare yapmasını istemiştir. Mal varlığının neredeyse hepsini vakfeden Selçuk Hatun vakfettiği mal varlıklarının sürekli biçimde sıkı denetimlere tabi tutarak kurduğu düzenin bozulmaması için özen göstermiştir.398 Süleyman Bey Büyük annesi Selçuk Hatun tarafından vakıflara mütevelli olmuştur. Vakfiye şartlarından dolayı evlatları; Osman Çelebi, Mehmed Şah, Ali Bey ve Hanzade Hatunda vakfiyeden ömürleri boyunca yararlanmıştır.399

2.14.1.8. Hatice Hatun

397 Ayrıntılı bilgi için bk. Yakupoğlu,“Candaroğlu Sarayında Bir Osmanlı Gelini…”,s.48-49. 398 Yakupoğlu,“Candaroğlu Sarayında Bir Osmanlı Gelini…”,s.48-49. 399 Uzunçarşılı, “Çelebi Mehmed’in Kızı Selçuk Hatun…”,s.258-259. 120

Hatice Hatun; Osmanlı hükümdarı II. Murad’ın kızı, Candaroğlu Bey’i İsmail Bey’in eşidir. Bu evlilik, 1440 yılında II. İbrahim Bey’in beylik zamanında vücüda gelmiştir. Böylece iki beyliğin ittifakı bir kez daha sağlamlaştırılmıştır. Ayrıca bu evlilik sayesinde İsmanil Bey Osmanlı güvencesini alarak, Candaroğlu tahtına oturmuştur. Hatice Hatun ve Candaroğlu İsmail Bey’in evliliklerinden Hasan, Yahya ve Mahmud Bey dünyaya gelmiştir.400 Hatice Hatun’un ne zaman öldüğü bilinmemekle birlikte Kabiri Bursa’da II. Murad türbesinin yanındadır.401 II. Mehmed zamanında Kastamonu yönetiminden uzaklaştırılan İsmail Bey’e İnegöl, Yenişehir ve Yârhisar bölgeleri ikta olarak verildi. İsmail Bey ailesi ile birlikte ikta bölgelerinde yaşamışlardır. Bu durum Hatice Hatun’un Kabirinin Bursa’da olmasını bize açıklamaktadır.

2.14.2. Candaroğulları Beyliğinde Zikri Geçen Kadınlar

2.14.2.1. Hatice Hatun Candaroğlu Beyliği hükümdarı I. İbrahim Bey’in kızıdır. Bu Hatun amca zadesi Emir Cemaleddin Mahmud Bey ile bir izdivaç gerçekleştirmiştir.402 Bu bilgiler dışında başka bir kayıda ulaşamadığımız bu hatunun babasının siyasi otoritesini güçlendirmek için bu evliliği yapmış olduğu düşünülmektedir.

2.14.2.2. Eudoxia Kommena Candaroğlu beyi Âdil Bey’in eşi, Trabzon Rum İmparatoru II. Alexious kızıdır. 403 Bu evliliğin gelişimi ve gerçekleştiği tarih hakkında bilgiye ulaşılmamaıştır. Evlilik siyasi bir amaç taşımaktadır. Eşi Âdil Bey’in ölümünden sonra, hatunun ülkesine geri döndüğü düşünülmetedir.

2.14.2.3. Hunde Hatun Hunde Hatun hakkında edinebildiğimiz tek bigi Âdil Bey’in kız olmasıdır. Bu bilgi dışında bir bilgiye ulaşılamamıştır.404

400 Parlaz, a.g.tz, s. 22-23. 401 Uluçay, Padişahların Kadınları…, s.36. 402 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; Türkiye, s. 81. 403 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; Türkiye, s.81. 404 Yakupoğlu, “Candaroğulları Beyliği”, s. 414. 121

2.14.2.4. Fûlane Hatun Gerçek ismini tesbir edemediğimiz bu hatun, Candaroğlu Beyliği hükümdarı Kötürüm Bâyezid’ın kızı, Amasya Emiri Hacı Şadgeldi’nin oğlu Emir Ahmed’in eşidir.405 1380 yılı cıvarı gerçekleşen bu evlilik, beraberliğinde ittifakı da getirmiştir. Bu bilgi dışında hatun ile ilgili kayıda rastlanılmamaıştır.

2.14.2.5. Fûlane Hatun Candaroğlu II. Süleyman Paşanın kızı, Osmanlı Devleti hükümdarı I. Murad’ın eşidir. Bu evlilik tarafların siyasi amaçları doğrultusunda 1383 yılında gerçekleşmiştir. Hatun hakkında başka bir kayıda rastlanmamıştır.406

2.14.2.6. Âzâde Hatun Candaroğlu hükümdarı II. İbrahim Bey’in kızıdır. Doğum tarihi bilinmeyen bu hatun 1457 yılında hatını kaybetmiştir. Kabiri Kastamonu merkezinde bulunan İsmail Bey Türbesindedir. Kabirinın Kastamonuda olması bize, hatunun hayatının burada devam ettirdiği düşündürmektedir. Hatun ile bildiklerimiz şimdilik bu bilgiler ile sınırlıdır.

2.14.2.7. Paşa Melek Hatun Candaroğlu hükümdarı II. İbrahim Bey’in ve Osmanlı hanedan üyesi olan Selçuk Hatun’un kızıdır. Doğum yılı bilinmeyen hatun, 1436 yılında küçük yaşta vefat etmiştir. Kabiri Kastamonu Hatun Sultan Türbesi’ndedir.407

2.14.2.8. Selçuk Hanım İsfendiyar Bey’in torunu, Osmanlı Çankırı sancakbey’i Kasım Bey’in kızıdır. Bu hatun Kastamonu merkez Duruçay köyünde bulunan türbede medfunlur.408

2.14.1.9. Fatma Hatun Mezarı Mermerden yapılmış olan mezar sahibi Fatma Hatun 1448 yılında hayatını kaybetmiştir. Bu hatun hakkında bildiğimiz tek bilgi annesinin adının Tuman Ece Hatun olmasıdır. Mezar Kastamonu’nun Devrekâni ilçesine bağlı Kara Köyü

405 Aziz B.Erdeşir-i Esterabadi, Bezm-u Rezm, s.277. 406 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; Türkiye, s.111-112. 407 Yakupoğlu,“Candaroğlu Sarayında Bir Osmanlı Gelini…”, s.41. 408 Ş Yılmaz, a.g.tz,s.79. 122

mezarlığında bulunmaktadır.409Kabirin diğerlerine göre farklı olması, bu hatunun bölgede önemli bir şahsiyet olduğuna vurgu yapmaktadır.

Görüldüğü üzere Candaroğulları Beyliğinde hanedan mensubu kadınlar hem siyasi hem soysa açıdan etkin rollere sahip olmuştur. Siyasi sorunlarda evlilikler problemlerin çözümünü etkilemiştir. Candaroğlu Beyliği hanedan mensupları kadınların siyasi evlilikleri genelde Osmanlı Devleti ile olmuştur. Bu evlilikler sayesinde çoğu kez Candaroğulları, Osmanlı ile yapılan savaşlara son verirken kalan ülke topraklarını korumuşlardır. Bu kadınlar siyasi olayların çözüm noktaları oldukları gibi gerek Osmanlı gerekse Candaroğulları memleketinde sosyal tesisler oluşturmuş, türbe, cami ve mescitler inşa ederek buralara birçok vakıf tahsis etmiştirler.

2.15. Pervaneoğulları Beyliği (1264-1322)

Pervaneoğlulları; Sinop’ta hüküm sürmüş olan beyliktir. Dilleri Türkçe, mezhepleri Sünni-Hanefi’dir. Toplamda 59 yıl hayatta kalan beylik 1308 yılına kadar Selçuklulara, 1308 yılından sonra’da İlhanlılara tabi olmuştur.410

Pervanoğullarına ismini veren, Anadolu Selçuklu Devleti’nde önemli bir konumda bulunan Muinüddin Süleyman Pervane’dir. Süleyman Pervane, Moğollara karşı sergilediği itaatkâr tutumu neticesinde kendi çıkarları doğrultusunda II. İzzeddin Keykavus’u tahttan indirerek, IV. Rükneddin Kılıçarslan’ı tahtta çıkamasını sağlamıştır. Görünüşte vezir, aslen ise devletin tümüne hâkim olmuş ve kararları neredeyse tek başına verir hale gelmiştir.411 Süleyman Pervane, Anadolu Selçuklu Devletinin göstermelik vezirlik makamında bulunduğu sırada Sinop’u 1264 yılında fethetmeye muvvaffak olmuş, bu suretle Sinop, vezire ikta olarak verilmiştir. Süleyman Pervane üstlendiği vezirlik görevi neticesinde devlet merkezinde bulunmak zorunda olduğu için, Sinop’a oğlu Muinüddin Mehmed Bey’i

409 Ş Yılmaz, a.g.tz, s.71-72. 410 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar: Türkiye, s.55. 411 Nejat Kaymaz, Pervâne Mu’înü’d-din Süleyman, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara,1970,s.111. 123

göndermiştir. Süleyman Pervane’nin 1277 tarihinde İlhanlı hükümdarı Abaka Han tarafından öldürülmesiyle, Muinüddin Mehmed Bey Sinop’ta beyliğini kurmuştur.412

Anadolu Selçuklu Devletinin en güçlü isimlerinde biri olan Süleyman Pervane, iktidar yapısını sağlamlaştırmak adına birkaç siyasi evlilik yapmıştır. Bu evliliklerden en bilineni olan şüphesiz II. Gıyâseddin Keyhüsrev’in 1247 tarihinde dul kalan eşi Melike Gürcü Hatun ile olan evliliğidir. Süleyman Pervane’nin Alıncak Moyan Karait’in kızı Kîrâs Hatun413 ile evlenmiştir. Kayıtlara geçen son evlilik ise Küçük Ermenistan Kralı III. Leon’un kızı Fûlane Hatun ile 1272 yılında yaptığı evliliktir. Süleyman Pervanenin; Mehmed Bey (ö. 1296) ve Ali Bey isimli çocuklarının hangi evliliğinden dünyaya geldikleri saptanılamamıştır.414

Mühezzebüddin Mehmed Bey babasının idamından sonra İlhanlılar ile iyi geçinmeye gayret etmiş ve böylece Sinop’ta tutunabilmiştir. Mehmed Bey İlhanlılar tarafından Pervanelik görevine getirilmiştir. Halktan ağır vergiler toplaması neticesinde Sinop’ta güçlü bir konuma gelmiş ve Kastamonu’ya kadar hâkimiyet alanını genişletmiştir.415

Mehmed Bey Kastamonu’dan sonra Konya’ya yöneldi. Şehrin ileri gelenlerinin, devlet adamların mallarına zorla el koydu. Konya’da istediği gibi, atamalar yaptı. Dönüş yolunda ise Türk beylerine akınlar yapmaya devam etti. İlhanlılara karşı giriştiği isyan hazırlığı sırasında 1296 yılında hastalanarak öldü.416

Mehmed Bey’in ölümü ile yerine kardeşi Mühezzebüddin Ali Bey’in oğlu Mühezzebüddin Mesud Bey geçmiştir. Mesud Bey’de amcasının yolunu takip etmiş, İlhanlılarla iyi geçinmiştir. Anadolu’nun içinde bulunduğu kargaşa ortamından son derece iyi yararlanarak, Samsun ve Bafra’yı ele geçirmiştir. 1298 yılında

412 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Anadolu Beyliklerİ…, s. 148. 413 Kaymanz, Pervâne…,s.773, dip not, 81. 414 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar: Türkiye, s.56. 415 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…s.148, Fahri Maden, “Sinop’ta Pervaneoğulları Dönemi (1277-1322)”, Kuzey Anadolu’da Beylikler Dönemi Sempozyumu Bildirileri (3-8 Ekim 2011), Çankırı Karatekin Üniversitesi Yayınları, Çankırı, 2012,s.524-522. 416 Kerimüddin Mahmud-i Aksarayî, Müsâmeretü'l-Ahbâr…, s.294-295. 124

beklemediği bir anda Cenevizlilere esir düşmüştür. Kefe’ye kaçırılmış ve yüksek bir kurtuluş akçesi ile serbest kalarak Sinop’a gelebilmiştir.417

Mesud Bey Sinop’a döndükten sonra İlhanlılar tarafından Anadolu’daki bazı vilayetlerin idaresi ile görevlendirilen Mücîrüddin Emirşah’ın kızı Fûlane Hatun ile evlendi. Bu evlilik 1298-1299 yılları arasında gerçekleşmiştir. Mesud Bey 1300 yılında öldüğü için evlilik uzun sürmemiştir.418

Mesud Bey’in ölmesi ile Pervaneoğullarının Bey’i Mesud Bey’in oğlu Gazi Çelebi oldu. Bu Bey zamanında Trabzon Rum İmparatorluğu ve Cenevizlilerle mücadeleler vukû buldu.419 Gazi Çelebi İlhanlıları ile ters düşmemek için denizcili faaliyetlerinde bulunmuş, tüm yatırımlarını o yöne çevirmişti. 1313 yılında Trabzon Rum İmparatorluğu ile birlikte Kırım ve Kafe’ye karşı saldırıda bulunmuştur.

1319 yılında yönünü Trabzon Rum İmparatorluğunun şehri olan Trabzon’a çevirmişti. 1322 yılında Sinop’a girmek isteyen Cenevizlileri geri püskürtmeyi başarmıştır. Gazi Çelebi 1322 tarihinde attan düşerek ölmüştür.420

Kaynaklar bu konuda net bir fikir birliği sağlayamasa da Gazi Çelebinin ölümü ile yerine kızı Fûlane hatun geçtiği düşünülmektedir. 1322-1323 yılları arasında yaklaşık bir sene bu beyliğe sultanlık yapsa da bölgenin yönetimin ele geçirmek isteyen bir asker tarafından boğularak öldürülmüştür. Candaroğlu Bey’i Süleyman Paşa bölgenin Trabzon Rum İmparatorluğuna geçmesini engellemek adına bölgeyi beyliğinin toprağına katmıştır.421

İzah edilmeye çalışıldığı gibi Pervaneoğulları Beyliğinde kadına dair derin izler sürülmek mümkün olmuştur. Beyliğin temelini atan Süleyman Pervane Selçuklu sarayından Gürcü Hatun ile evlenerek hem siyasi hem ekonomik hem de dini açıdan kendisine güçlü bir dayanak bulmuştur.

417 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…s. 148, Maden a.g.m.s.526-528. 418 Aksarayî, Müsâmeretü'l-Ahbâr…s.299-300, Maden a.g.m.s.528. 419 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…, s. 148. 420 Maden a.g.m. s.533-534. 421 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar: Türkiye, s.56,Maden a.g.m.s.53 125

Beyliğin son hükümdarının bir kadın olması dönemin şartlarında nadir görülen bir olay olsa da, Türk tarihinde kadının devlet yönetimi içerisinde ki yerinin bir yansımasıdır. Bu hatun ne şekilde yönetimde bulunduğuna, faaliyetlerine dair elimizde bir belge ya da bir kayıt bulunmamaktadır. Sinop’a Hanım-Eli denemesinin nedeni burada bir yıl kadar Fûlane Hatun yönetiminde kalması ile bağdaşlaştırma mümkündür.

2.15.1. Pervaneoğulları Beyliğinde Kadın’ın Siyasi ve Sosyal Rolü

2.15.1.1. Melike Gürcü Hatun

Gürcistan Kraliçesi Rosudan ve Selçuklu Mekili Giyâsü’d-Din’in kızıdır. İlk evliliğini Anadolu Selçuklu Hükümdarı II. Gıyâseddin Keyhüsrev ile 1238 yılında Kayseri’de yapmıştır. Bu evlilikten II. Alâaddin Keykubâd dünyaya gelmiştir.422 Kaynaklar Gürcü Hatun ve II. Gıyâseddin Keyhüsrev’in düğünler hakkında doyurucu bilgiler vermektedirler. II. Gıyâseddin Keyhüsrev hükümdar olur olmaz hemen nişanlısını almak için bir heyet göndermiştir. Elçi heyeti birkaç gün Gürcü memleketinde kaldıktan sonra gelini alıp geri gelmiştir. Selçuklu sultanı bu heyeti büyük bir saygı ve sevinçle karşılamıştır. Gürcü Hatunun namına ve güzelliğine yaraşan bir düğün yapılmıştır. Dönemin ileri gelen hatunları Gürcü Hatun ile tanışmış ona hediyeler sunmuştur. Gürcü Hatun, kadınlara hediye ettikleri her dirhem ve dinarın yüz kat misli ile karşılık vermiştir.423

Hıristiyan olan bu hatun Gürcistan’dan Kayseri’ye gelin gelirken dinini rahat yaşayabilmek adına yanında bir din görevlisi ve portatif kilise getirmiş, dönemim sultanı II. Gıyâseddin Keyhüsrev Gürcü Hatunun dinî kimliğine dokunmamıştır.424 Asıl adı Tamara olan bu Hatun, ihtimal dâhillindedir ki Müslüman olduktan sonra Melike ismini almıştır. Gürcü Hatun, Müslüman olduktan sonra, Mevlevi Şahı Mevlana ile arasında güçlü bir bağ oluşmuştur.

422 Ahmed Eflâkî, Ariflerin Menkıbeleri II, s.24. 423 İbn Bibi, El Evamirü'l Alaiyye Fi'l Umuri'l Alaiyye…, C.II, 1996,s.37-39. 424 Osman Gürbüz, “Erzurum Çifte Minareli Medrese'ninyapım Tarihi ve Bânisi Hakkında Yeni Bir Yaklaşım” Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S.25,Erzurum.2004,s.151. 126

Gürcü Hatun, mürüdesi olduğu Mevlanaya derin bir saygı ve sevgi duyardı. Öyle ki Gürcü Hatun Kayseri’ye giderken Mevlana’nın resmini de yanında götürmüştür.425

Kaynaklar Gürcü Hatun’un Pervane ile olan evliliğin gerçekleştiği tarih hakkında bilgi vermezler. Ama Süleyman Pervane’nin Memlûk Sultanı Baybars’ın ordusundan kaçmak için Kayseri’den Tokat’a hareket ettiği tarih 1277 olduğunu hesap edersek bu evliliğinde 1247-1277 yılları arasından meydana gelmiş olduğunu görürüz. Bu evlilikte çocuk sahibi olunup olunmadığını maalesef aydınlanmamıştır. Süleyman Pervane’nin Gürcü Hatun ile evlenmesi, Pervanenin siyasetine uymuştur. Gerek yerli gerekse yabancı kaynaklar Süleyman Pervane’ye “Sultan” gözü ile bakmaktadır. Gürcü Hatun ise, “Sultanın Hatun” unvanı ile bahsedilmektedir.426

Kaynaklar Gürcü Hatun’un hayli varlıklı olduğunu, bu varlığını hem dini hem de sosyal yönde harcamaktan geri kalmadığını belirtirler. Gürcü Hatun’un ekonomik gücü şu örneklerle anlaşılabilir.

Bir gün Mevlana’nın hareminde yaşayan, Şeyh Selahaddin'in kızı Hediye Hatun'un evlenme yaşı gelince hatunu hattat Mevlana Nizaıneddin'e vermek istediler. Ama Hediye Hatun’un zamanın evlenmek için gerekli olan çeyizinin olmadığı bilinmekteydi. Durum Mevlana’ya anlatılınca, Mevlana bu işin çözülmesi için Gürcü Hatun’a haber göndermiştir. Gürcü Hatun ise kendi hazinesine haber vererek, saray kadınları ile birlikte yüklü bir çeyiz hazırlamışlardır.

Eflâkî, bu çeyizin içinde bulunan eşyalardan söyle bahsetmektedir:

“Birkaç takım elbise ve her cinsten birer kat çamaşır, yirmi süslü küpe, yirmi tane kıymetli yüzük, inci gerdanlığı, altın işlemeli külah ve nefis yüz örtüleri, kıymetli bilezikler v.s. topladilar. Kıymetli halılar ve seccadeler, Gürcü, Şiraz ve Aksaray perdeleri, sini, tepsi, kazan, bakır ve çini kâselerden, havanlardan, şamdanlardan teşekkül eden tam bir mutfak takımı hazırladılar.”427

425 Ahmed Eflâkî, Ariflerin Menkıbeleri II, s.400. 426 Kaymaz. Pervane, s.163, Öztuna, Devletler ve Hanedanlar: Türkiye, s.56, Ömer Subaşı, “Türkiye Selçuklu Devletinde Güçlü Bir Kadın: Gürcü Hatun Tamara”, Mustafa Kemal Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, C.XIII, S.33,Hatay,2016,s.388-389,394. 427 Ahmed Eflâkî, Ariflerin Menkıbeleri,C.II,s.157. 127

Sultan Baybars 20 Nisan 1277 tarihinde Kayseri şehrine girince, tören ve atamalarda bulunduktan sonra, Gürcü Hatun’un Tokat’a kaçarken yanında götüremediği değerli eşyalara sahip olmuştur. 428

Gürcü Hatun’un hayır işlerinde ne kadar aktif olduğundan böylece bahsetmiş olduk. Unutmadan hatırlatmak gerekir tüm bunların yanı sıra Gürcü Hatun ve eşi Süleyman Pervane ile Mevlana’nın türbesinin inşaatına yardımda bulunmuşlardır.429 Eflâkî, eserinin birçok kısmında Gürcü Hatun’a yer vermiş onun yaşamından, felsefesinden, mürideliğinden bahsetmiştir.

Eflâkînin eserinde Gürcü Hatun’un siyaseten ve idari olarak bir sorumluluğu olduğuna dair ize rastlamakta mümkündür. Bir gün bir vaiz ve bir danişmend arasında bir tartışma çıkar bu tartıma sırasında vaiz danismendi öldürür. Bir telaş ile Konya’ya Mevlananın yanına sığınır. Danişmend’in akrabaları vaiz’i arayıp bulur. Ve vaizden diyet için kırk bin dirhem isterler. Mevlana bir mektup yazarak durumu Alameddin-i Kayser'e bildirir. Mektubu alan Alemeddîn Kayser hemen tün yanında bulunan eşyaları elli bine satar ve artan parayı da gönderir. Gürcü Hatun bunu duyunca Alemeddîn Kayser‘e neden kendisinin yanına gelmediğini sormuş, Alemeddîn; Mevlananın isteğinin gecikeceğini düşündüğü için bu şekilde bir çözüm bulduğunu söylemiş. Bu hareket Gürcü Hatun’un hoşuna gitmiş ve ona yüz bin altın, özel hediyeler vermekle kalmayarak onu kendine nâip yapmıştır. Bu ifade üstü kapalı da Gürcü Hatun’un siyasi rolünün göstergesidir.430

Gürcü Hatun oğlunun ölümünden sonra kuvvetle muhtemel ki, Süleyman Pervane’ye incinmiş ve ondan boşanmak istemiştir. Devletin ve Mevleviliğin ileri gelenleri hatunu fikrinden caydıramamıştır. Gürcü Hatun bir gün “Yalnız bir şartla razı olurum,” demiştir. "Pervane kendinden rica ettiğim her şeyi vereceğine dair üç talakla yeminin etsin." Bunun üzerine Süleyman Pervane Gürcü hatunun isteğini kabul etmiştir. Gürcü Hatun "Beni boşamasını istiyorum." deyince, zor durumda kalan Süleyman Pervane Mevlana’nın yanına giderek, Gürcü Hatun’dan boşanmak istemediğini ama böyle bir söz vermiş olduğunu anlattı. Mevlana: "Onun bu isteğini askıda bırak ve her zaman

428 Kaymaz. Pervane, s.163-164. 429 Ahmed Eflâkî, Ariflerin Menkıbeleri,C.II,s.253. 430 Ahmed Eflâkî, Ariflerin Menkıbeleri,C.I,s.423-434. 128

veririm, veririm, de dur." demiş.431 Bu durumdan sonra boşanmanın gerçekleşmemiş olduğu görülür. Çünkü Mevlana’nın türbesinin inşaatı sırasında evliliğin devam ettiği bilinmektedir.

Bunun yanı sıra Pervane, Memlûk ordusundan kaçmak için Kayseri’den Tokat’a giderken 1277 yılında evlilik hâlâ sürmektedir. Gürcü Hatun son yıllarını Erzurum’da geçirmiştir. Gürcü Hatun’un öldüğü tarih bilinmese de, Erzurum’da vefat etmiş ve oğlunun yanına defnedilmiş olduğunu bilmekteyiz.432

2.15.1.2. Aynü’l- Hayat ve Havendzade (Hundi) Hatunlar

Gürcü Hatun’un II. Gıyâseddin Keyhüsrev ile olan evliliğinden II. Alâaddin Keykubâd’dan başka iki evlatları daha vardır. Bunlar Aynü’l- Hayat ve Havendzade (Hundi) Hatun’dur. Aynü’l- Hayat’ın ismi; Eflâkî’nin Ariflerin Menkıbelerinde zikredilmektedir. Bu kayıtta Aynü’l- Hayat’ın Erzurum’da bulunduğunu, annesi Gürcü Hatun gibi Mevleviliğe gönül verdiğinden bahsedilmesine karşılık, bu eserde babasının kim olduğuna dair hiçbir kayıda rastlanmamıştır. 433

Havendzade Hatun’a gelince; Eflâkî, bu hatunun Pervane’nin kızı olduğunu söylese de434yapılan yeni araştırmalar neticesinde bu hatunun II. Gıyâseddin Keyhusrev’in kızı olduğunu ortaya çıkmıştır.435 Eflâkî eserinde Süleyman Pervane’nin, Gürcü Hatun ile olan evliliğinden dolayı bu hatunları Süleyman Pervane’nin kızları gibi göstermiştir. Aynü’l- Hayat’ın geri kalan hayatında nasıl ve ne şekilde yaşadığına dair bir bilgi elimize ulaşmamıştır.436

Havendzade Hatun; 1262 yılında mali işlerden sorumlu olan Mecduddin Mehmed Erzincani ile evlenmiştir. Mecduddin Mehmed bu evliliği gerçekleştirmeden önce

431 Ahmed Eflâkî, Ariflerin Menkıbeleri,C.I,s.405. 432 Subaşı,a.g.m,s.394,397. 433 Ahmed Eflâkî, Ariflerin Menkıbeleri, C.II,s.287. 434 Ahmed Eflâkî, Ariflerin Menkıbeleri, C.II.s.271. 435 Gürbüz,a.g.m,s.151-152, Subaşı, a.e.m, s.398. 436 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar: Türkiye, s.56’da Süleyman Pervanenin iki kızı olduğunu belirtmekle beraber bu kızların ismini vermez. Kızlardan birinin Mevlana’nın da damadı olan Atabey Mecdüddin'in ile evli olduğunu sözler Evliliği gerçekleştiren hatun’un adının Havendzade olduğu tespit edilmiştir. Bir diğer kızının ise Anadolu Selçuklu Sultanı II. Mes’ud ile evli olduğunu söylemektedir. Burada kast edilen Hatun Aynü’l- Hayat olduğunu varsayabiliriz. 129

Süleyman Pervane tarafından mali işlere bakması ile görevlendirilmiştir.437 Yani bu evlilik Süleyman Pervane’nin kendisine ittifak arayışının sonucunda gerçekleşmiş olması muhtemeldir. Bunula beraber Mecduddin Mehmed 1271 yılında vezir tayin edilmiştir. 1275 tarihinde ise Atabey olmuştur.

Havendzade Hatun, Erzurum Çifte Minareli Medresenin banisidir. Bu medrese Süleyman Pervane’nin izlediği çift yönlü politikası nedeniyle 1277 tarihinde öldürülmesi ile yarım kalmıştır. Hatta kitabesi bile yazılamamıştır. Halkın Moğollar’a karşı duyduğu korku neticesinde bu eser 1330 yıllarına kadar kullanılamamıştır.438Bu medresenin işçiliğinde ve kullanılan malzemelerin türünde farklılıklar bulunmaktadır. Bu farklılıklar uzun süre içersinde tamamlanmasından kaynaklanabilir. Eser yapıldığı dönem içinde bir Saltuklu yapısının harabeleri üzerine yapılmıştır. Yapı diğer klasik Selçuklu yapılarından ayıran özellik olarak işçilikte kullanılan yöntemlerle ve malzemelerdir. Medrese mimari bakımdan iki katlı ve açık avlulu şekilde planlanıştır. Yapının en belirgin özelliği isminde anlaşılacağı gibi giriş taç kapısının üzerinde iki adet minaresinin bulunmasıdır. Medrese bugün hâlâ ayaktadır.439

2.15.2. Pervaneoğulları Beyliğinde Zikri Geçen Kadınlar

2.15.2.1. Fûlane Hatun İlhanlılar tarafından Anadolu’daki bazı vilayetlerin idaresi ile görevlendirilen Mücîrüddin Emirşah’ın kızı, Pervaneoğlu Mesud Bey’in eşidir. Siyasi bir amaç taşıyan bu evlilik 1298-1299 yılları arasında gerçekleşmiştir.

Mesud Bey Sinop’ta gücünü pekiştirmek adına Emirşah’ın kızı, Fûlane Hatun ile evlenmek istedi. Şehrin ileri gelenlerini dünür heyeti olarak gönderdi. Bu heyet kıymetli hediyeler sunarak, Mahmud Bey’in Emirşah’a damat olmak istediğini bildirmiştir. Evlilik vücuda gelince, damat ve kayınpederin Sinop’ta idari işleri birlikte yürütmeye başladıkları görülmüştür.440 Anlaşılan bu evlilik Pervaneoğulları

437 O. Turan; Selçuklular Zamanında Türkiye,s.551. 438 Gürbüz,a.g.m,s.151-151,155. 439 Doğan Yavaş, “Çifte Minareli Medrese (Erzurum’da Anadolu’nun en büyük Selçuklu medresesi)”, C.VIII. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul,1993,s.311. 440 Aksarayî, Müsâmeretü'l-Ahbâr…s.299-300, Maden a.g.m.s.528. 130

için ne derece siyasi ve idari önem taşıyorsa, aynı şekilde Emirşah Bey içinde öneme sahiptir.

2.15.2.2. Fûlane Hatun Pervaneoğlı Gazi Çelebi’nın kızıdır. Babası öldüğünde 1322-1323 yılları arasında bir yıl kadar Pervaneoğullarının yöneticisi olmuştur. Fakat 1323 yılında beyliğin başına geçmek isteyen bir asker tarafından öldürülmüştür.441

2.16. Osmanoğulları Beyliği (1308-1453)

Osmanoğulları Beyliği, XIII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Anadolu sahasında siyasi varlığını göstermiştir. Bir aşiretken, Anadolu’nun içinde bulunduğu siyasi ortamı iyi değerlendirmiş, önce beylik, ardından devlet, 1453 yılından itibaren köklü bir imparatorluk olmuştur. Birçok önemli siyasi hadisede boy göstermiştir.

Osmanlı Bin yılı aşkın süredir varlığını sürdüren Bizans İmparatorluğu’nu yıkmış, kısa sürede üç kıtaya hâkim olmuştur. Her oluşum gibi doğmuş, büyümüş, şahsına münhasır bir İmparatorluk olmuştur.

1920 yılından sonra yeni Türk Devletinin, Türkiye Cumhuriyeti’nin oluşum süreci içerisinde Osmanlının siyasi varlığına son verilmiştir. Biz tezimizin konusu gereği Osmanlı Devletinin Anadolu’ya gelişinden itibaren 1453 yılına kadar beylikler ile olan ilişki dâhilinde, kadınının devlet içersinde ki yerini saptamaya çalışacağız.

Osmanoğulları; Oğuzların Kayı boyuna mensuptur. Aşiretin diğer Türk aşiretleri ile birlikte Anadolu coğrafyasına gelmiş olduğunu bilmekteyiz.442 Kayı aşiretinin bir kısmı I. Alâaddin Keykubâd zamanında (ö.1236) XIII. yüzyılın ikinci yarısında Ankara'nın batısındaki Karacadağ bölgesine yerleştirilmiştir. Bu aşiret Ertuğrul Gazi önderliğinde zapt edilen Söğüt, Domaniç ve Ermeni derbentleri tarafına gelmişlerdir.443

441 Maden a.g.m.s.53 442 Fuad Köprülü, Osmanlı Devletinin Kuruluşu, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Anlara,1991,s. 68. 443 İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C.I, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Anlara,1988, s.98-99. 131

Cimri vakasından sonra Devletinin sınır boylarını teftiş eden III. Gıyaseddin Keyhusrev (ö.1283) Ertuğrul Gazi’nin mıntıkasına da uğramıştır. Ertuğrul Gazi’nin kıymetli hediyeler ile Anadolu Selçuklu sultanını karşıladığını bilmekteyiz. 1279 yılında gerçekleşen bu görüşmeden anlaşılacağı üzere Ertuğrul Gazi, sultana tabi bir statüdedir. Bu bey 1281 yılında vefat etmiştir. Kabiri Söğüttedir.444 Ertuğrul Gazi’nin; Osman Bey (ö.1324), Gündüz Alp (ö. 1306), Sarıbatı Savcı Bey (ö. 1288) isimlerinde oğulları vardır. 445

Ertuğrul Gazi’nin ölmesi ile aşiretin başına, beyliğin önde gelenlerinin kararıyla en küçük oğlu Osman Bey geçmiştir.446Osman Bey ilk dönemlerinde çevresindeki tekfurlarla iyi geçinmesine rağmen, Germiyanoğulları ile bir husumetinin olduğu kayıtlara geçmiştir. 447

Osman Bey, çevresindeki tekfurlar ile iyi geçinme politikası gütse de tekfurlar Osman Bey ile aynı düşünceye sahip değildi. İnegöl tekfuru Nikola bir pusu kurarak bu yeni ve dinamik kuvvetlerini ortadan kaldırmak istemiştir. Fakat bu durumu önceden haber alan Osman Bey yine de pusuya doğru ilerleyerek İnegöl tekfuru ile karşı karşıya gelmiştir. Bu harekât sırasında Osman Bey’in yeğeni Uyal Hoca’nın şehit düşmesi üzerine, Osmanlı kuvvetleri geri çekilmek zorunda kalmıştır. Böylece 1284 yılında Osmanlı ilk sıcak temasını yaşamış ve kaybetmiştir. Osmanlı bu yenilginin intikamını İnegöl yakınlarındaki Emir Dağı’nın eteğindeki Kulacahisarı’nı 300 kişilik bir kuvvetle 1285 yılında fethederek almıştır.

Osmanlının bu başarısı neticesinde İnegöl ve Karacahisar’ı tekfurları ittifak etmiştir. Osmanlı kuvvetleri ve ittifak güçler 1286 ya da 1287 yılında İkizce yakınlarında muharebeye tutuşmuş bu muharebeyi Osmanlı kazanmıştır. Tarihlere bu muharebe Domaniç muharebesi olarak geçmiştir.

Osmanlı kuvvetleri kendisine karşı ittifak eden Karacahisar beyinin hudutlarına baskın yaparak 1288 yılında Karacahisar Kalesi’ni fethetmiştir. Bu bölgenin fethedilmesi ile Osmanlının hızlı bir şekilde teşkilatlanmaya başladığı görülür. Burada bulunan bir kilise hemen camiye çevrilmiştir. İlk hutbe okunarak bölgeye

444 Mustafa Cezar, Mufassal Osmanlı Tarihi, C.I, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara,2010,s.36. 445 Mehmed Neşri, Kitâb-ı Cihan-nümâ I, s. 71, Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; Türkiye, s.103. 446 Âşıkpaşazade, Osmanoğulları’nın Tarihi ,s.55. 447 Âşıkpaşazade,Osmanoğulları’nın Tarihi ,s.55. 132

kadı ve subaşı tayini yapılmıştır.448 Buraya atanan kadı Osman Gazi’nin kayınpederi olan Şeyh Edebali’nin öğrencilerinden Dursun Fakîh’dir. Bu bilgiden yola çıkarak Osman Gazi’nin Şeyh Edebali’nin kızı Bâla Hatun ile 1288 yılından önce evlendiği söylenebilir.

Osman Gazi Karacahisar’ı fethettikten sonra Sakarya’ya yönelerek Taraklı ve Göynük bölgelerini fethetmiştir. Osmanlının bu denli hızlı yükselmesi tekfurların dikkatini çekmeye devam etmiştir. Osmanlının teşkilatlanmasına dur demek isteyen Yarhisar tekfuru kızının Bilecik Tekfurunun oğlu ile olan düğününü bahane ederek Osman Gazi’yi de düğüne davet etmiştir. Fakat bu davet anlaşılacağı üzere hiç iyi niyetli değildir. Bu düğün sırasında Osman Gazi’yi bertaraf etmek için planlar yapılmıştır. Fakat bu planlar önceden Osman Bey tarafından öğrenilmiştir.449 Karşı atağa geçen bey kurnazca davranarak 1298 yılında Bilecik ve Yarhisar’ı fethettiği, gibi Yarhisar tekfurunun kızı Nilüfer( Halofira) Hatun’un kaçırarak oğlu Orhan Bey ile nikâhlamıştır. Bu atağı sayesinde bölgeler fethedildiği gibi, Osman Gazi’nin eline birçok ganimet ve esir geçmiştir.450

Bilecik’in fethedilmesi ile beyliğin merkezi buraya taşındı. Osmanlı çevre akınlarına devam etti. İznik zapt edilmek istense de başarı sağlanamadı. Durmak bilmeyen kuvvetler 1301 yılında Yenşehir’i almayı başardı. Yenişehir üzerinden İznik’e seferler yapmaya devam edildi. Tekfurlar Osman Gazi’nin seferlerini durdurmak için tekrar birleşme kararı aldı. Bursa Rum valisi, Kite beyi ve Kestel beyi birleşerek Koyun Hisarı denilen yerde Osmanlı kuvvetleri ile karşı karşıya geldi. 1302 yılında gerçekleşen bu savaşı Osman Gazi’nin zaferi ile son buldu. Bu savaşın kazanılması ile Osman Gazi Bursa’ya akınlar yapmaya başlamak için önemli adımlar atılmış oldu. Osman Gazi’nin Güçlü ittifak kuvvetlerini kısa süre içersinde yenmesi şöhretini artırdı. 451

Tekfurlar neredeyse her yenilginin ardından birleşerek, Osman Gazi’yi ortadan kaldırma planları yapmaktaydılar. Fakat ittifak kuvveti ne kadar artarsa artsın Osman Gazi’nin karşısında başarı elde edemiyorlardı. Bursa, Kite, Kestel, Adranos ve Bindos tekfurları 1303 yılında Osman Bey üzerine bir sefer daha düzenlediler.

448 İsmail Hami Danişmend, İzahli Osmanlı Tarihi Kronolojisi, C.1, Türkiye Yayınevi, İstanbul, 1971,s.3-4 449 Cezar, Mufassal Osmanlı Tarihi, s.41-42. 450 Âşıkpaşazade,Osmanoğulları’nın Tarihi ,s.69-70. 451 Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C.I, s.104-105. 133

Dimbos Geçidinde karşılaşan iki kuvvetten kazanan taraf yine Osman Gazi oldu. Osmanlı bu zafer ardından Bursa Ovasına kadar ilerledi.

Önemli başarılar elde eden Osmanlı kuvvetleri ileri harekâtlarına devam ettiler. Ele geçirdikleri topraklarda kalıcılık sağlamak adına bölgenin etrafındaki kalelerden olan İmralı Adası, Leblübeci Hisarı, Çadırlı, Lefke, , Geyve Hısarcık Tekfur- pınarı, Yeni kale, Karagöz, Yanıkça Hisar kaleleri 1310 yılına kadar ele geçirildi.452

Osman Gazi’nin İznik, İzmit ve Bursa hedefleri arasındaydı. Kazandığı kaleler onun şöhretini arttırmış, etrafında birçok bey ve asker toplanmıştır. Hazırlıklarını tamamlayan Osman Gazi son olarak Bursa şehrinin etrafına iki adet kale yaptırmıştır. Böylece buraya gelecek yardımın önünü kesmeyi hedeflerken bir yandan da bölgeyi daha iyi kontrol etmeyi amaçlamıştır.453 Bursa muhasarasına başlangıç tarihi kesin olarak saptanamamakla birlikte 1315 yılı olduğu söylenebilir. Osman Gazi’nin yaşının ilerlemesi ve hastalığın artması neticesinde 1317 yılında fetih işini oğlu Orhan Gazi’ye devretmiştir. Bursa yaklaşık on sene boyunca Osmanlı kuşatması altında kalmıştır. Orhan Gazi’nin yanında; Köse Mihal, Turgutalp, Şeyh Mahmud, Ahi Hasandan oluşan güçlü bir heyet vardı. Bu heyet kararı ile ilk önce Evrenos alındı ardından 1326 yılında Bursa şehri sulhen Osmanlıların eline gerçi.454

Yalnız burada açıklığa kavuşması gereken bir konu vardır. Osman Gazi’nim 1317 yılından sonra herhangi bir faaliyette adı geçmemektedir. Araştırmalar sonucunda Osman Gazi’nin 1324 yılında Bursa fethedilmeden önce hayatını kaybettiği ortaya çıkmaktadır.455 Osman Gazi fetih işini oğlu Orhan Gazi’ye bırakması onun bir nevi oğlunu veliaht olarak görmüş olduğunun göstergesidir. Osman Gazinin Kabirinin Bursa’da olması, Bursa’nın fethinden sonra mezarının buraya taşındığını göstermektedir. Yukarda görüldüğü gibi Orhan Gazi’nin yönetimi devralmasından sonra yaptığı ilk faaliyetlerden biri Bursa’nın fethi olmuştur. Bursa’nın Osmanlıların eline geçmesiyle Orhan Gazi İznik muhasarasının üzerinde daha ağırlıklı biçimde durmasınu sağladı. Bu durumdan hoşnutsuz olan Bizans

452 Danişmend, İzahli Osmanlı Tarihi Kronolojisi, C.I, s. 7-9. 453 Cezar, Mufassal Osmanlı Tarihi, s. 56. 454 Joseph Von Hammer, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, C.I, ( Çeviren: A. Basad Kocaoğlu), İlgi Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul,2011,s. 40. 455 Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C.I, s.108. 134

İmparatoru III. Andronikos Paleiologos İznik’i kurtarmak ve Bursa’yı geri almak için ordusu ile harekete geçti. İki kuvvet Eski Hisar ( Palakanan- Pelekanon) bölgesinde karşı karşıya geldi. 1 Haziran 1329 tarihinde başlayan bu savaş 2 Haziran 1329 günü Osmanlı zaferi ile sonuçlandı. Böylece Orhan Gazi tüm Kocaeli havzasına sahip oldu. Bizans ağır bir yenilgi aldı.456 Bu savaşın ardından Orhan Gazi İznik’e yöneldi. Hiçbir çıkış noktası kalmayan şehir sulhen teslim oldu. Bu bölgenin alınmasından sonra beylik merkezi yapıldı. İmar faaliyetlerine başlandı. Burada da kilise camiye çevrildi. Birçok hayır kurumu inşa edildi. Hatta Nilüfer Hatun’da burada bir imaret yaptırdığı rivayet edilse de bugün bu imarete dair başka bir kayda ulaşılamamıştır. 1334’te Gemlik ardından Armutlu, Anahor mıntıkaları Osmanlının eline geçti. Tarihler 1337 yılını gösterdiği zaman İzmit bölgesi ve Koyunhisar Kalesi de Osmanlının eline geçmiştir. 457

Osmanlının batıda ilerlemesi Karesioğulları ile sınır komşusu olma durumunu meydana getirmiştir. Karesioğlunun toprakları Osmanlının fetihlerine engel teşkil etmeye başlamıştı. Bu duruma bir çözüm bulmak isteyen Orhan Gazi bu toprakları fethetmeye karar verdi. Bu fetih kararının ardından çok zaman geçmeden Karası veziri Hacı İlbey, Osmanlı’da 1325 yılından beri hizmette bulunan, Karasıoğlu Demirhan Bey’in kardeşi, Dursun Bey’i Karasioğullarının başına geçmek için davet etmiştir. Bu teklifin akabinde Orhan Bey ve Dursun Bey arasında anlaşma yapıldı. Orhan Bey’in yardımına karşılık Dursun Bey Aydıncık, Balıkesir, Tırhâlâ ve Manyas şehirlerini vermeyi kabul etti. ittifak eden iki güç Balıkesir’e kadar ilerledi. Kardeşinin Orhan Bey ile birlikte Karası topraklarına geldiğini öğrenen Demirhan Bey Balikesir’den Bergama Kalesi’ne kaçtı. Beyliğin ileri gelenleri Orhan Bey’e itaatini bildirdi. Kardeşi ile görüşmek için Bergama Kale’sine giden Dursun Bey kaleden atılan bir okla öldürüldü. Bu durum karşısında Orhan Beyden korkan ahali Demirhan Bey’i Osmanlıya teslim etti. Böylece Karasıoğlu Beyliği, 1345 yılında Osmanlı’ya dâhil oldu.458 Karasıoğlu Beyliğinin Osmanlı’ya geçmesi ile Osmanlı donanmasının çekirdeği oluşmuş oldu. Osmanlı artık bu donanma sayesinde sahillerde daha başarılı fetihler yapacadır.

456 Halil İnalcık, “ Orhan (Osmanlı padişahı (1324-1362)), Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.XXXIII, İstanbul, 2007, s.376. 457 Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C.I, s.114-115. 458 Hammer, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, C.1, s. 50, Öden, Karası Beyliği,s.52-54. 135

1341 yılında Bizans İmparatoru III. Andronikos’un ölmesi ile oğlu V. İoanes Palailogos imparator olmuş, John Kantakuzenus’da ona naip atanmıştır. Fakat VI. John Kantakuzenus Bizans tahtına göz koyunca çareyi savaşmakta mahir olan Türklerden yardım almakta buldu. Bu nedenle John Kantakuzenus 1345 yılında Orhan Gazi’den yardım istedi. 1346 yılında anlaşma gereği kızı Teodora’yı Osmanlı hükümdarına gelin gönderdi. John Kantakuzenus sözünde durması üzerine Orhan Gazi kuvvet göndererek John Kantakuzenus’un genç İmparatorun ortağı olarak 1347 yılında tahta çıkmasını sağladı. Böylece iki kuvvet arasında ittifaklar başlamış oldu. 1352 yılında genç İmparator V. İoanes Palailogos tahta tek başına oturabilmek adına, siyasi hedefleri doğrultusunda Sırp ve Bulgarlarla bir ittifak yapmıştı. Bu kuvvetlerin karşısında Orhan Gazi’den yardım isteyen John Kantakuzenus’a damadı yardım etmekte gecikmedi. Oğlu Süleyman Paşa komutasındaki bir ordu gönderdi. İlk temasta Bulgarlar ağır bir yenilgi aldı. Süleyman Paşa harekâtına hız kesmeden devam etti. Süleyman Paşa ve askerleri kışı geçirmek adına Çimbi Kalesine yerleştirildi. Süleyman Paşa Anadolu’ya geri dönerken kuvvetlerinden bir kısmını Gelibolu’da stratejik bakımdan önemli olan kale ye bıraktı.459

Süleyman Paşa Anadolu’ya döndükten sonra Orhan Gazinin emri ile Eretna Devletinin yönetimi altında bulunan Ankara’yı fethetmiştir.460 Bu fetihten sonra Süleyman Paşa tekrar Gelibolu’ya yönelmiştir.

Süleyman Paşa Kemer limanından Gelibolu Yarımadasına girerek Bolayır’ı fethetti. Bu bölgeyi kendisine uc merkezi yaptı. 1354 yılına kadar Süleyman Paşa Gelibolu yarımadasında büyük fetihlere imza atmıştır. Öyle ki Tekfurdağı, Malkara (Migalkara)’ya kadar olan yerler alınmıştır. Bunun yanı sıra Hayrabolu, Vize, Keşan ve Dimotoka'ya kadar akınlar sürmekteydi. John Kantakuzenus Orhan Gazi’nin kalelerini para karşılığında geri istese de Orhan Gazi bu duruma yanaşmadı.

Süleyman Paşa’nın 1357 yılında ölümü ve Şehzade Halil’in kaçırılması Osmanlının bu bölgelerdeki fetihleri bir süre duraksamıştır. Süleyman Paşa’nın ölümü ile bu bölgeye Orhan Gazinin oğlu I. Murad ve lalası Şahin Paşa ile tayin edildi. Fakat I. Murad, şehzade Halil serbest bırakılana kadar burada hiçbir faaliyette bulunmadı.461

459 İnalcık, Orhan… s.278-279. 460 Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C.I, s.117. 461 İnalcık, Orhan… s. 279-280/282. 136

Şehzade Halil’in 1359 yılında kurtarılması üzerine Gelibolu’nun fetih işinin hızlandırılması gerektiğini düşünen I. Murad ilk olarak Edirne’ye yöneldi. Buraya gelebilecek yardımı önlemek için İstanbul-Edirne hattında bulunan kaleler fethedildi. Süleyman Paşa zamanında da kuşatılan Keşan ve Dimetoka kaleleri alındı.

1361 yılında Rumeli kuvvetleri ile Edirne üzerine yürüyen I. Murad, Edirne tekfuruile Sazlıdere mevkinde karşı karşıya geldi. Yapılan muharebenin Ardında Edirne 5 Mayıs 1361 yılında sulhen Osmanlı hâkimiyetine girdi.462 Edirne’nin fethinden kısa bir süre sonra Mart 1362’da Orhan Gazi hayatını kaybetmiştir.463

Orhan Gazi’nin Çocukları; Süleyman Paşa, (ö. Bolayır 9. 1357) I. Murat, İbrahim Bey, (ö. 1362), Sultan Bey (ö.1362), Kasım Bey (ö. 1346), Fulan BeyOrhan Bey’in kızları; Hatice Hatun amcaoğlu Şehzade damat Süleyman Bey ile evlendi. Hatun’un Toyhisar’da bir zaviye yaptırdığı bilinmektedir. Orhan Gazinin bir diğer kızı da Fatma Hatun’dur.464

Burada belirtmemiz gereken birkaç husus vardır. Süleyman Bey’in İoannis Vatatzes kızı ile tarihini belirleyemediğimiz bir evlilik gerçekleştirmiştir.

Süleyman Paşa’nın çocukları; Melik Nâsır Bey (ö. 1355), İsmal Bey (ö. 1360), İshak Bey (ö. 1360), araştırmalarımız neticesinde Süleyman Paşa’nın iki kızı olduğu tespit edilmiştir. Sultan Hatun (ö. Sinop 1395) Candaroğlu Beyi II. Süleyman Paşa ile evlenmiştir. Efenzed Hatun (ö. Akşehir 1394) . Bu hatun 1360 yılında Candaroğlu Kötürüm Bâyezid ile evlenmiştir. Yine hatun Kötürüm Bâyezidîn ölümünün ardından Karamanoğlu şehzadesi Keshüsrev Bey ile bir izdivaç gerçekleştirdiğini düşünmekteyiz.

Orhan Gazi’nin bir diğer oğlu Halil Bey (ö. 1362) ise; 1359 Bizans İmparatoru V. İoannis Paleogolos ve Eleni Kantakuzina’nın kızı Prenses İrini ile evlenmiştir. Bu evlilikten Gündüz Bey (ö. 1361) ve Ömer Bey (ö. 1362) dünyaya gelmiştir.

Konumuza dönecek olursak; I. Murad babası Orhan Gazi’nin ölümü ardından kardeşleri arasında oluşabilecek taht kavgasının önene geçmek için Edirne’den

462 Halil İnalcık, “ (Osmanlı padişahı (1362-1389))”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.XXXI, İstanbul, 2006, s. 156. 463 İnalcık, Orhan… s.383. 464Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; Türkiye, s.108-109. 137

hareket ederek Bursa’ya gitmiştir. Bursa’ya gitmeden önce Rumeli’nin kontrolünü lalası Şahin Paşa’ya bırakmıştır.

I. Murad Bursa’da Çandarlı Kara Halil Paşa’nın yardımları ile Osmanlı tahtına oturdu. Osmanlı sultanı 1365 yılına kadar Anadolu’da kalmış, bu süre zarfından Eretna ve Karamanoğullarının baskılarını bertaraf ederek Ankara’ya sulhen sahip olmuştur. 1364 yılında oluşan Haçlı İttifakının bir getirisi olarak 1365 yılında Gelibolu Osmanlı kontrolünden çıkmıştır.

I. Murad Rumeli fetihlerine hız vermek ve Bizans’ı sıkıştırmak adına 1366 yılı başlarında Rumeli’ye geçmiştir. Bu tarih itibaren I. Murad’ın genel politikasını Rumeli fetihleri oluşturmuştur. Rumeli’de ilk iş olarak Çirmen Kalesi alınmıştır. Daha sonra Lala Şahin Paşa ve Gazi Evrenos Bey’e fetih bölgeleri verilmiştir. Osmanlı Devleti üç koldan Rumeli’de başarılı fetihlere imza atmıştır. 465

I. Murad 1368 yılında Bulgar topraklarına akınlar yaptı. Bu akınlar neticesinde başarılı sonuçlar elde etti. Osmanlı kuvvetleri 1369 yılında Bizans’ın Balkanlardaki topraklarına yöneldiler.

1370 yılından I.Murad tekrar Anadolu’ya yöneldi. Bu yönelmeyi fırsat bilen Bizans İmparatorluğu Sırplar ile birleşerek, 1371 yılında Rumeli’de kalan Osmanlı kuvvetleri üzerine yürüdü. Durumdan haberdar olan I. Murad ordusunu toplayarak Rumeli’ye hareket etti. I. Murad Rumeli’ye varmadan ittifak kuvvetlerinin, Osmanlı güçleri tarafından bozguna uğratıldığı harerini aldı. Tarihe Çirmen Savaşı olarak geçen bu zafer sonucunda Bizans ve Burgar krallığı Osmanlının üstünlüğünü tanıdı.

Bu başarının ardından 1372 yılında Selanik kuşatıldı. Fakat alınamadı. 1376 yılında Bizans’ın karışıklığından yararlanan I. Murad Gelibolu’ya tekrar sahip oldu. 1385 yılına kadar Osmanlı kuvvetleri Balkanlardaki ilerlemesine devam etti. 1385 yılında Sofya, 1386 yılında Niş Kalesi 1387 yılında Selanik Osmanlı hududlarına dâhil oldu.

Rumeli’de bu gelişmeler vücuda gelirken Anadolu’da ise; Karamanoğullarını takip ettiği siyaset neticesinde Anadolu Beylikleri yavaş yavaş Osmalının üstünlüğünü kabul etmeye başladı. Germiyanoğulları beyi Süleyman Bey Osmanlının

465 Halil İnalcık, Kuruş Dönemi Osmanlı Sultanları (1302-1481), İsam Yalınları, İstanbul, 2010, s. 82-85. 138

Rumeli’deki başarısının ardından bu yeni kuvet ile dostça ilişkiler kurabilmek için kızı Devlet Hatunu I. Murad’ın oğlu Yıldırım Bâyezid ile nikâhladı.466

Hamidoğulları Beyliği ise topraklarının bir kısmına Osmanlı Devletine sattı. I.Murad Candaroğlu Beyliğinin taht kavgalarından istifade ederk, kendisine sığınan Süleyman Bey sayesinde 1383-1389 yılında Kastamonu bölgesine sahip oldu.

1385 yılında I. Murad’ın Sırplar üzerine sefere çıktığı zaman Karamanoğlu Beyliği hükümdarı, Alâaddin Ali Bey, Osmanlının Hamidoğullarından aldığı topraklara saldırdı. Bu haberi alan I. Murad Anadolu’ya döner dönmez Karamanoğulları üzerine sefere çıktı. Bu sefer sırasında ağır bir yenilgi alan Karamanoğlu hükümdarı eşi olan I. Murad’ın kızı Nefise Melike Sultanı467 elçi olarak göndererek barış yapıldı.

Osmanlı Devleti Anadolu’da en üstün kuvvet haline geldi. Anadolu’daki beylerin birçoğu, I. Murad’ın Kosova Savaşına destek kuvvet göndermiştir.

1388 yılına gelindiğinde ise Rumeli’de Osmanlının hâkimiyetinden çıkmak isteyen Bosna Kralı, Bulgaristan Kralı Şişman, Üsküp hâkimi, Sırp Despotu Lazar aralarında bir ittifak vücüda getirdi. Fakat iş sıcak çatışmaya gelince Osmanlı kuvvetlerinin karşısına Lazar ve onun Frenk, Macar, Arnavut, Çek, Eflak kuvvetlerinden oluşan bir ordu ile çıktı. Kosova Ovasında iki kuvvet 15 Haziran 1389 yılında karşı karşıya geldi. Kosova Savaşı diye zikredilen bu savaş sırasında Sırp kuvvetleri yenilgi aldığı gibi, Kral Lazar da hayatını kaybetmiştir. I. Murad savaş meydanını teftiş ederken bir Sırp askeri tarafından kalbinden harçerlenerek şehit oldu.468

I. Murad’ın çoçukları, Yakub Çelebi, Yıldırım Bayezid, Savcı Bey ve İbrahim Nefise Hatun ve Nilüfer Hatun’dur.

I.Murad’ın savaş meydanın şehit olması üzerine Osmanlı tahtına Yıldırım ünvanına sahip I. Bâyezid geçmiştir. I. Murad’ın şehit olduğu haberi Anadolu’da duyulur duyulmaz başta Karamanoğlu Beyliği olmak üzere, Saruhan, Aydın ve Menteşe ve Germiyan beyleri hareketlenmeye başladı. Karamanoğlu Beyşehir’i alarak Eskisehir

466 Devlet Hatun İçin bk. Çalışmamazın II. Bölümü, Germiyanoğulları Beyliğinde Kadın’ın Siyasi ve Sosyal Rolü Adlı Başlığı, s.62. 467 Nefise Melek Sultan İçin bk. Çalışmamazın II. Bölümü, Karamanoğulları Beyliğinde Kadın’ın Siyasi ve Sosyal Rolü Adlı Başlığı, s.37. 468 Ersin Gülsoy, “Kuruluştan İstanbul’un Fethine”,(Edt:Tufan Gündüz), Osmanlı Tarihi El Kitabı, Grafiker Yayınları, Ankara,2013,s. 31-36. 139

mevkine kadar Osmanlı topraklarına hücuma başladı. Germiyanoğlu II. Yakup Bey ise çeyiz olarak verilen toprakları geri aldı. Kara Tatar reisi Mürüvvet Bey Kırşehir’i ele geçirerek, bölgeyi Kadı Burhaneddin’e teslim etti.

Anadolu’daki haberleri alan I. Bâyezid, Sırp kralının oğlu Lazerviç anlşarak üstünlüğünü kabul ettirdi. Derhal harekete geçen I. Bâyezid 1390-1391 yılında çıktığı sefer sonucunda Saruhan, Aydın, Teke, Menteşe, Germiyan, Hamidoğlu beyliğine akınlar düzenleyerek bu bölgeleri kendi kontrölüne aldı.469 Aydınoğlu İsa Bey, kızı Hafsa Hatun’u470 I. Bâyezid ile evlendi. Bu evlilik ile Osmanlı hükümdarını biraz olsun yumuşatmaya niyetlensede durumlar onun istediği gibi olmadı. İsa Bey’e bir miktar toprak bırakarak beyliğin büyük kısmını bünyesine dâhil etti.

I. Bâyezid’in Batı Anadolu Beyliklerini hükmü altına aldığı bu seferde ordusunda Bizans İmparatorunun oğlu Manuel ve Candaroğlu Süleyman Bey’de bulunuyordu. I. Bâyezid’in hükmetiği bölgelere atamalar yaptıktan sonra, Osmanlının yardımcı kuvvetleriden olan Manuel İstanbul’a, Süleyman Bey ise Kastamonu’ya geri dönmüştür.

Karamanoğlu hariç beyliklerin büyük çoğunluğunda kendi otoritesini kabul ettiren I.Bâyezid, yönünü bu kez Karamanoğlu’na çevirdi. Beyşehir’i geri aldıktan sonra Konya üzerine yürüse de Candaroğlu ve Kadı Burhaneddin’in ittifakyaptığını duyunca, Karamanoğulları ile bir anlaşma yapmak zorunda kaldı.

Vakit kaybetmeyen Osmanlı sultanı, 1391 yılında Candaroğulları üzerine bir sefer düzenledi. Bu sefer sonucu Candaroğlu beyi Süleyman Bey öldürüldü. Yerine İsfendiyar Bey geçti. İsfendiyar Bey Osmanlıya tabi kalmayı kabul etti. Candaroğlu tehlikesi bertaraf edilince sıra Kadı Burhaneddin’e geldi. İki kuvvet arasında ki mücadele Kadı Burhaneddin’in zaferi ile sonuçlandı.

1392 tarihine gelinceye kadar Karamanoğulları toprakları Osmanlı Devletinin eline geçmiştir. 1392 tarihinde ise Canik havzası Osmanlı’ya teslim oldu.

469 Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C.I, s.228-230. 470 Hafsa Hatun İçin bk. Çalışmamamızın II. Bölümü, Aydınoğulları Beyliğinde Kadın’ın Sosyal ve Siyasi Rolü Adlı Başlığı, s.82.

140

Akkoyunlu KaraYülük Osman Bey’in öldürülmesi ile topraklarının büyük kısmı Osmanlıya devredildi. Osmanlı ilerleyişini devam etti. Bazı Memlûk topraklarıda Osmanlının eline geçti.

Anadolu coğrafyasında bu olaylar vucüda gelirken Rumeli’de, 1393 yılında Tırnov’ya sahip olundu. Bulgar toprakları Osmanlının eline geçti. Bulgar Kralı Şişman 1395 yılında yakalanarak öldürüldü. Osmanlının bu ani ve başarılı seferleri neticesinde Osmanlıları Balkanlardan atmak adına bir Haçlı düşüncesi meydana geldi. 1396 yılında I. Bâyezid İstanbul kuşatması ile ilgilenirken Avrupadan neredeyse tam destek alan Haçlı ordusu Niğbolu önlerine geldi. Niğbolu Kalesi önlerinde meydana gelen Niğbolu Savaşında, Haçlı donanması büyük bir yenilgi aldı. Bu yenilgiyle Osmanlının Balkanlardan atılamayacağı kesinleşti. Artık Bizans’ın kaderi Osmanlı Devletinin ellerindeydi. Fakat Orta Anadoluda varlığını hissetirmeye başlayan Timur tehlikesi neticesinde I. Bâyezid Bizans İle bir anlaşma yimzalamak zorunda kaldı.

Moğol tehlikesinin ortadan kalması ile Timur ve I. Bâyezid döneminin iki büyük gücü haline gelmiştir. İki hükümdar da topraklarının birliğini istedikleri gibi tek güç olmayı hedefliyorlardı. Bu iki hükümdar için savaş kaçınılmaz bir hal almıştır. Nitekim hükümdarlar arasında var olan mektup trafiği birbirlerine karşı olan üstünlük hissini ateşliyordu. Osmanlı Devletinin beyliklerine son verdği beyler Timur’un yanında toplanıp Osmanlının yenilmesi konusunda Timur’u heycanlandırıyordu. Tüm bu olaylar çerçevesinde Timur, I. Bâyezid’e karşı harekete geçti. Bu durumu yakından takip eden Osmanlı sultanı Timur’un bu hareketine cevap verdi. Döneminin iki süper gücü Ankara’nın Çubuk Ovasında 1402 tarihinde karşı karşıya geldi. Savaş sırasında Karar Tatarların çabaları Osmanlı kuvvetlerinde bazı aşiretlerin Timur’un tarafına geçmesini sağladı. Böylece sayıca üstün hale gelen Timur, I. Bâyezid’i yendiği gibi onu ve ailesinin bir kısmını esir aldı. Böylece I. Bâyezid’e uzun zamandır çalıştığı Anadolu birliğini kurma çabaları yarım kaldı. Timur, I. Bâyezid bir bir ele geçirdiği Anadolu Beyliklerinin topraklarını eski sahiplerine geri verdi. Nereyse her beylik tekrar canlandı. I. Bâyezid’in esir 141

edilmesiyle Osmanlı Devleti 11 yıl sürecek olan fetret devrine girmiş oldu. Osmanlı hükümdarı Timur’un yanında esirken 1403 yılında hayatını kaybetti.471

I. Bâyezid’in çocukları, Musa Çelebi, Süleyman Çelebi, Mustafa Çelebi, İsa Çelebi, Mehmed Çelebi, Ertuğrul Çelebi, Kasım Çelebi, Hundi Hatun, Orûz Hatun, Fatma Hatun, Erhondu Hatun’dur.

Osmanlı Devletinin fetret devrine girmesi, taht kavgalarını başlattığı gibi, aynı zamanda Anadolu Beyliklerinin de yeniden şekillenmesini sağlamıştır. 11 yıl süren fetret devri sırasında varlıklarını garantiye almaya çalışan beyler bu kardeş kavgalarından kendi mevfaatleri doğrultusunda yaralandılar.

Çelebi Mehmed tüm kardeşlerini yenerek, aralarından sıyrılmayı başardı. 1413 tarihinde tek başına Osmanlı tahtına oturdu. Bu süreç içersinde kendisi destekleyen bazı beylerde olmuştur. Mesela Dulkadiroğlu Süli Bey kızı ’u, 1403 yılında Çelebi Mehmed Bey’e vererek aralarındaki dostluğu pekiştirdi.472

Çelebi Mehmed, Osmanlı tahtına oturunca ilk resmi temaslarından biri Bizans İmparatoru ile olmuştur. Bizans İmparatoru çevresindeki beyler gibi, Çelebi Mehmed’e elçi göndermiş ve tepriklerini dile getirmiştir. Bu süre zarfında Venedik ve Ceneviz ile ticaret anlaşması yenilenmiştir. Çelebi Mehmed, gücünü toparlamak ve idari işleri halletmek için Balkanlarda sulh politikası uyguladı.

Daha sonra gücünü toparlayan Osmanlı hükümdarı Anadolu’daki babasının tesis ettiği birliği tekrar toparlamak için harekete geçti. Çelebi Mehmed’in ilk seferi Aydınoğulları üzerine olmuştur. 1414 yılında tüm Aydın toprakları Osmanlının eline geçti. Fetret devri mücadeleri esnasında Menteşe, Saruhan, Germiyan toprakları Çelebi Mehmed’in eline geçmişti. Aydınoğlu Beyliğinin Osmanlının eline geçmesiyle Batı Anadolu Beyliklerinin büyük çoğunlunun Osmanlıya intikal etmiş oldu.473

1415 yılında Osmanlı Devleti Karamanoğlu beyliği üzerine harekete geçti. Ve Karamanoğlu ağır bir yenilgi aldı. 474 Aynı tarihlerde Candaroğlu İsfendiyar Bey ile

471 Gülsoy, a.g.m, s.38-42. 472 Emine Hatun İçin bk. Çalışmamamın II. Bölümü, Dulkadiroğlularında Kadın’ın Sosyal ve Siyasi Rolü Adlı Başlığı, s. 216, 473 Cezar, Mufassal Osmanlı Tarihi, s.242- 243. 474 Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C.I, s. 303. 142

arası bozulan oğlu Kasım Bey Osmanlıdan yardım istedi. Osmanlının araya girmesi ile Kasım Bey’in istediği topraklar İsfendiyar Bey tarafından Osmanlıya bırakıldı. Kasım Bey Osmanlı hizmetine girdi.

Anadoluda bu olaylar vukû bulurken Rumeli’de 1416 yılında Gelibolu önlerinde Venedikliler ile Osmanlı arasında bir deniz savaşı meydana geldi bu savaşı Venedikliler kazandı. 1419 yılında Macar topraklarına giren Osmanlı ordusu Severin Kalesi’ni ele geçirse de Sigismus, Osmanlı ordusunu geri püskürttü. Bu olaydan sonra Osmanlı Devleti Balkanlarda denge politikası izlemeye başladı. Aynı yıl Çelebi Mehmed Kardeşi Mustafa çelebi isyanı ile uğraşmak zorunda kaldı. Mustafa Çelebi, Cüneyd Bey ile birleşerek Çelebi Mehmed üzerine yürüdü. Selanik yakınlarında Çelebi Mustafa’nın ordusu bozguna uğratıldı. Kaçan isyancı kuvvetler Bizans’a sığındı. Çelebi Mehmed Bizanstan isyancıları istesede alamadı. Sultan Bu iki Bey’in Bizans’ta hapis kalması karşılı, masrafları için Bizans’a para ödemeyi kabul etti.

Çelebi Mehmed bir taraftan kardeşi Mustafa Çelebi isyanı ile uğraşırken bir yandan diğer kardeşi İsa Çelebinin kazaskeri olan Şeyh Bedreddin isyanı ile uğraşmak zorunda kaldı. Bu isyan Şeyh Bedreddin’e maaş bağlamak kaydıyla onu İznik’e sürmesi ile bastırılmaya çalışıldı. Ama kısıa zamanda etrafında taraftar toplayan Şeyh 1416 yılında İznik’ten kaçarak, önce Candaroğullarına, oradan Rummeli’ye geçti. Rumeli’de yakalanan Şey 1416 yılında öldürüldü.475 Osmanlı Devletine yeniden can veren, tekrar Anadolu birliğini sağlayan, Çelebi Mehmed 1421 yılında vefat etti.

Çelebi Mehmed’in çocukları; II. Murad, Şehazde Küçük Mustafa( ö. 1419), Şehzade Mahmud( ö. 1429), Şehzade Yusuf ( ö. 1429), Şehzade Ahmed ( ö. 1420), Şehzade Kasım, Şehzade Orhan, Şehzade Mehmed, Şehzade Fulan, Selçuk Hatun476,Hafsa Hatun, Ayşe Hatun, İlaldı Hatun477,Sultan Hatun’dur.

Çelebi Mehmed’in ölmesi ile Osmanlı tahtına II. Murad geçti. II. Murad’ın da ilk teması Bizans İmparatorluğu ile olmuştur. Bizans İmparatoru II. Murad tahta geçer geçmez kardeşleri Yusuf ve Mahmud Çelebi’nin Bizans’a rehin verilmesini istemiş

475 Gülsoy, a.g.m, s. 46-48. 476 Selçuk Hatun İçin bk.Çalışmamızın II. Bölümü, Dulkadiroğluları Beyliğinde Kadın’ın Sosyal ve Siyasi Rolü Adı Başlığı, s.113. 477 İlaldı Hatun İçin bk. Çalışmamızın II. Bölümü, Karamanoğulları Beyliğinde Kadın’ın Sosyal ve Siyasi Rolü Adı Başlığı, s.42. 143

fakat II. Murad Bizans’ın bu isteğini reddetmiştir. Bu durum karşısında Bizans Çelebi Mehmed zamanından beri elinde tututğu Şehzade Mustafayı ve Cüney Bey’i serbest bıraktı. Bizans bununla da kalmayarak Şehzade Mustafayı meşru Osmanlı hükümdarı tanıdığını belirtti. Bizans’ın bu tutmuna Germiyanoğlu Yakup Bey’de destek verdi. İşler bu duruma gelince bazı Anadolu Beyleri II. Murad’a karşı isyana geçti. Bu ateşli durum karşısında, Osmanlı Devleti Ankara Savaşın’dan sonraki hal gibi dağılmaya başladı. Şehzade Mustafa Geliboludan ilerleyerek, Edirne’ye geldiğinde birçok uc beyi ve halk onun yanında idi. II. Murad bu gidişata dur demek için Mustafa’nın karşısına ordu gönderse de bu ordu yenildi. Bu başarı Şehzade Mustafa’ya destek veren taraftarları daha da arttırdı. Şehzade Mustafa, Edirne’ye girerek hükümdarlığını ilan etti. 1422 yılında Edirneden hareket ederek Bursa’ya II. Murad’ın üzerine yürüdü. Fakat diplomatik yollarla Şehzade Mustafa’nın askerlerinin bir kısmını kendi tarafına çekmeyi başaran II. Murad kardeşini bozguna uğrattı. Şehzade Mustafa Edirne’ye kadar takip edildi. Ve nihayet yakalanarak,1422 idam edildi.478

II. Murad Bizans’tan öç almak için 1422 yılında İstanbulu kuşatsa da Karaman ve Germiyan beyliklerinin kardeşi şehzade küçük Mustafa ile ile ittifak ederek Bursa’ya saldırınca kuşatmayı kaldırmak zorunda kaldı. II. Murad bir kuvvet gönderderk ittifak gümlerini bozguna uğratsada Küçük Mustafa İznik’e giderek burada hükümdarlığını ilan etti. Ama II. Murad 1423 yılında İznik’e girerek kardeşi küçük Mustafa’yı yakalayarak öldürdü.479

II. Murad Tahta geçmesinden itibaren gördüğü 2. İsyanı da başarı ile atlattı. Şimdi sıra isyanları destekleyen Anadolu Beylerine gelmiştir. İlk olarak Candaroğlu Beyliği üzerine yürüdü. Osmanlı ordusunun başında Candaroğlu şehzadesi Kasım Bey bulunmakta idi. Fakat Candaroğlu kuvvetleri büyük bir yenilgi alarak geri çekilmek durumunda kaldı. 1423 yılında Candaroğlu II. İbrahim Bey Osmanlıdan destek alabilmek adına kızı Halime Hatun’u II. Murad İle evlendirdi.

1423 yılından sonra gerek Anadolu’da gerekse Rumeli’de önemli gelişmeler yaşandı. 1423 yılında Eflak beyi Osmanlının hâkimiyetini kabul etti. 1425 yılında Aydınoğlu

478 Halil İnalcık, Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları (1302-1481), Türkiye Diyanet Vakfı, İstanbul, 2010, s.134-136. 479 Cezar, Mufassal Osmanlı Tarihi, s.274-275. 144

Cüneyd Bey yakalanarak öldürüldü. 1435 yılında Karamanoğlu İbrahim Bey Osmanlı topraklarına saldırdı. Bunun üzerine karşı saldırıya geçen Osmanlı kuvvetleri Karaman ülkesine girdi. 1443 yılında Karamanoğlu II. İbrahim Bey eşi İlaldı Hatun’u Osmanlı Hükümdarına elçi olarak gönderip barış istedi. Bu isteği kabul edildi.480

Osmanlı Devleti Anadolu’da olduğu kadar Rumeli’de de başarılı işlere imza atmıştı. Gün geçtikçe sınırlarını genişletmiştir. Ama 1440’lı yıllarda Osmanlı Devleti Rumeli’deki üstünlüğünü kaybetmeye başlamıştır. Bu durum Osmanlıyı bölgeden tamamen atmak için Avrupalı Devletlerin aradığı bir fırsatı doğurdu. Osmanlı Devletine dur demek için 1444 yılında bir Haçlı ordusu oluşturuldu. Fakat bu Haçlı tehlikesi aynı yıl Osmanlı tarafından bertaraf edildi. Böylece Osmanlı eski gücünden bir şey kaybetmediğini tekrardan göstermiş oldu. 1447 yılında bir Haçlı kuvveti daha hazırlandı. Avrupa devletleri tüm gücünü toplayıp son kes Osmanlıya saldırmak istediler Kosova Ovasında meydana gelen savaşı II. Murad kazandı. Osmanlının Rumeli hâkimiyeti bir kez daha pekişti.

Osmanlı sultanı 1451 yılında oğlu II. Mehmed İle Dulkadiroğlu Süleyman Paşanın kızı Sitti Mükrime Hatun’un481 düğünlerinden sonra hayatını kaybetti.

II. Murad’ın çocukları, Şehzade Alâaddin, II. Mehmed, Yusuf Şah, Erhondu Hatun, Fatma Hatun, Hatice Hatun482, Şehzade Hatun’dur.

Osmanlı tahtına babası II. Murad’ın ölümünden sonra 1451 yılında II. Mehmed geçmiştir. Osmanlı bu dönemde önlenemez bir yükselişe geçmiş, gerek Balkanlar’da gerekse Anadolu’da yaptığı fetihlerle, Osmanlı Devletini, İmparatorluk hüvviyeti kazandırmıştır. Fatih Sultan Mehmed İstanbu’u fethetmiş, Bizans’ı yıkmış, Trabzon Rum imparatorluğuna son vermiştir. Bunlarla beraber Anadolu’da var olan bazı beylikleren son vermiştir. Devlet yönetiminde olduğu kadar sosyal alanda da başarılı faaliyetler yürütmüştür.

480 Gülsoy, a.g.m, s.51-53. 481 Sitti Mükrime Hatun İçin bk. Çalışmammazın IV. Bölümü, Dulkadiroğulları Beyliğinde Kadın’ın Sosyal ve Siyasi Rolü Adlı Başlığı, s.219. 482 Hatice Hatun İçin bk. Çalışmamızın II. Bölümü, Candaroğulları Beyliğinde Kadın’ın Sosyal ve Siyasi Rolü Adlı Başlığı, s.119. 145

2.16.1. Osmanoğulları Beyliğinde Kadın’ın Siyasal ve Sosyal Rolü

2.16.1.1. Hayme Hatun

Osmanlı devleti içersinde ismine ilk ulaşabildiğimiz hatun halk arasında Haymana, Hayme Ana olarak da bilinen Hayme Hatundur. Hakkında bildiklerimizin sınırlı olduğu bu hatun Gündüz Alp’in eşi, Ertuğrul Gazi’nin annesi, Osman Gazi’nin büyük annesidir. Doğum ve ölüm yılı bilinmeyen bu hatun’un Kabiri Domaniç’tedir. Hatunun Kabiri 1892 tarihinde Osmanlı sultanı II. Abdulhamid tarafından türbeye çevrilmiştir.

2.16.1.2. Halime Hatun

Ertuğrul Gazi’nin eşi, Osman Gazi’nin annesidir.483 Hakkında başka bilgiye rastlamadığımız bu hatunun doğum ve ölüm yılı bilinmemektedir. Halime Hatunun Kabiri Bilecik-Söğütteki Ertuğrul Gazi Türbesi’nin bahçesinde yer almaktadır. 484

2.16.1.3. Mâl Hatun485

Anadolu Selçuklu veziri Ömer Abdülazîz Bey’in kızı, Osmanlı sultanı Osman Bey’in ilk eşidir. Mâl Hatun, Orhan Bey’in annesidir. Doğduğu yer ve tarih bilinmemektedir. Osman Bey ile 1280 yılında evlenmiştir. 43 yıl evli kalan hatun Kasım 1323 yılında vefat etmiştir. Kabiri Bursa’da Osman Gazi türbesindedir.

2.16.1.4. Rabi’a Bâlâ (Mâlhun) Hatun

Şeyh Edebali’nin kızı Osman Gazi’nin ikinci eşidir. Doğum yılı bilinmemektedir. Osman Gazi ile 1288 yılının öncesinde evlenmiştir. 35 yıl süren evliliğinden Şehzade

483 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; Türkiye, s.101/106. 484 Ersin Teres, “ Ertuğrul Gazi Türbesi ve Civarındaki Bazı Kitabelerin Okunuşuna Dair”, Yalova Üniversitesi, Yalova Sosyal Bilimler Dergisi, C.I, S.1,Yalova,2011. s.79-80. 485 Mal Hatun ve isim benzerliği ve aynı kişi ile evli olduklarından dolayı birbirleri ile karıştırılmaktadırlar. Yapılan araştırmalar neticesinde Mâl Hatunun Vezir Ömer Abdülazîz Beyin kızı, Mâlhun Hatununda Şeyh Edebali’nin kızı Rabi’a Bâlâ Hatun olduğu ortaya çıkarılmıştır. 146

Alâaddin dünyaya gelmiştir. Bu Hatun Ocak 1324 yılında Bilecik’te vefat etmiştir. Kabiri babasının tekkesi yakınındadır.486

Osmanlı kaynakları bu evliliğin gelişimi hakkında önemli bilgiler vermektedirler. Osman Gazi Şeyh Edebali’nin evinde misafir olduğu bir gece rüyasında Şeyh’in kucağından kocaman bir ayın çıkıp kendi koynuna girdiğini gördü. Bu ay Osman Gazi’nin koynuna girdiği anda Osman Gazi’nin göbeğinde ağaç büyür. Bu ağaç öyle büyür ki, ağaç tüm dünyayı kaplar. Ağacın gölgesinde dağlar meydana gelir. Bu dağlarda su çıkmaya başlar. Bu çıkan suyu bazı insanlar içer, bazıları bahçelerini sular, çeşmeler akıtır. Bu rüyadan çok etkilenen Osman Gazi hemen Şeyh Edebali’ye anlatır. Şeyh Edebali bu rüyayı yorumlar. Osman Gazi’nin ve neslinin fertlerine padişahlık verildiğini, kendi kızı Rabi’a Bâlâ Hatunun onun eşi olacağını söyler. Bu rüya doğrultusunda hatun ile Osman Gazi’nin nikâhı kıyılır. 487

Osman Gazi bu evlilik sayesinde yeni teşekkül eden devletine sosyal ve dinî yapıdan kuvvetli olan, Ahilik gibi bir zümrenin desteğini almıştır. Aynı zamanda halkında güvenini kazanmıştır.

2.16.1.5. Nilüfer ( Holofiro) Hatun

Orhan Gazinin eşi, Yarhisar tekfurunun kızıdır. Nilüfer Hatun 1283 yılında Yarhisarda doğmuş, 1299 yılında Orhan Gazi ile evlenmiş, 1363 ve ya sonrasında Bursa’da vefat etmiştir. Nilüfer Hatunun Kabiri Bursa’da Orhan Gazi Türbesindedir. Orhan Gazi’nin Nilüfer Hatun ile olan evliliğinden Süleyman Paşa, I. Murad, Şehzade Kasım dünya’ya gelmiştir.488

Osman Gazi, Nilüfer Hatun’un Bilecik tekfurunun oğlu ile evleneceği gece kendisine bir tuzak kurulduğunu öğrenmiştir. Bu tuzağı fırsata çevirmek isteyen Osman Gazi düğünün ortasında karşı saldırıya geçerek tekfurların kuvvetlerini yenmiş, Nilüfer Hatun’u kaçırmış, oğlu Orhan Gazi ile evlendirilmiştir.489

486 Uluçay, Padişahların Kadınları...…,s.17, Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; Türkiye, s.105. 487 Âşıkpaşazade, Osmanoğulları’nın Tarihi, s.57-58, Mehmed Neşri, Kitâb-ı Cihan-nümâ I, s. 83. 488 Uluçay, Padişahların Kadınları...…,s.18, Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; Türkiye, s.108. 489 Mehmed Neşri, Kitâb-ı Cihan-nümâ I, s.103-105. 147

Nilüfer Hatun gerek siyasi gerekse sosyal alanda oldukça aktif bir hatundur. Öyle ki İbn Battûta eserinde Orhan Gazi’nin hükümdarlık yıllarında Nilüfer Hatunun İznik bölgesinin yönetimden sorumlu olduğunu kaydetmiştir. İnsanlara hükümdarlık eden bu hatun, erdemli ve iyi kalplı olması ile tanınırdı. Bu hatun seyyaha ikramlarda bulunup hediyeler vermiştir.490

Nilüfer Hatunun siyaseten olduğu kadar sosyal alanda da aktif olmuştur. Birçok hayır kuruluşu yaptırmıştır. Bursa’da çay üzerine köprü yaptırmıştır.491 Bu köprünün bulunduğu çay’a Nilüfer Çayı, çayın bulunduğu semte de Nilüfer denmektedir. Nilüfer Hatun Bursa’da köprünün dışında bir tekke, Osmangazi semtinde bir mescit yaptırmıştır. 492

Ayrıca I. Murad Han annesi adına İznik’te bir imaret inşa ettirmiştir. Bu imaret 1388 yılında tamamlanmıştır. Osmanlı mimari eserlerinin ilk örneklerinden olan bu imaret büyük kısmı kesme taştan yapılmıştır. Bina 1955 yılında restore edilmiş günümüzde İznik Müzesi olarak kullanılmaktadır. 493

2.16.1.6. Asporça Hatun

Bizans İmparatoru II. Andronikos ile İmparatoriçe Anna’nın kızı, Orhan Gazi’nin eşidir. Hatun 1300 yılında dünyaya gelmiş, 1316 yılında Orhan Gazi ile evlendirilmiş, 1362 yılında vefat etmiştir. Kabiri Bursa’daki Orhan Gazi türbesindedir. Orhan Gazi ve Asporça Hatunun evliliklerinden Şehzade İbrahim Ve Fatma Hatun dünyaya gelmiştir. 494

Hatunun 1323 yılında bir vakfiye düzenlemiş ve bu vakfiyesinde oğlu İbrahim Bey’i mütevelli kılmıştır. Aleâddin Paşa ise vakıf vekili tayin etmiştir. Asporça Hatun Orhan Gazi tarafından kendisine verilen Narlı ve Kapaklı bölgelerini vakfetmiştir.

490 İbn Battûta Tanci, İbn Battûta Seyahatnamesi I, s.297. 491 Hoca Sadeddin Efendi, Tâcü’t-Tevârîh I,s. 102. 492 Uluçay, Padişahların Kadınları...…,s.19. 493 Semavi Eyice, “İki Türk Abidesinin Mahiyetleri Hakkında Notlar: İznik'te Nilüfer Hatun İmareti ve Kayseri'de Köşk Medresesi”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yıllık Araştırmalar Dergisi, C.II, Ankara, 1956, s.108, Ahmet Vefa Çobanoğlu, “Nilüfer Hatun İmareti (İznik’te XIV.yüzyılın son çeyreğinde inşa edilen yapı), Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C. XXXIII, İstanbul, 2007, s.256. 494 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; Türkiye, s.108. 148

Vakfiyenin şartlarına göre oğulları ve oğullarından gelen soyuna mensup olanlar vakıf gelirinden pay alacaktır.495

2.16.1.7. Teodora (Maria) Hatun

Bizans İmparatoru VI. John Kantakuzenus ve İmparator eşi İrene’nin kızı, Orhan Gazi’nin eşidir. 1332 yılında dünyaya gelmiştir. 1346 yılında Orhan Gazi ile evlenmiştir. Bu evlilikten Şehzade Halil dünyaya gelmiştir. Orhan Gazi John Kantakuzenus’un tahtta geçmesinde yardımcı olunca, imparator kızı Teodora’yı Orhan Gazi’ye vermiştir.496 Bu izdivaç için ilk teklif John Kantakuzenus’dan gelmiştir. Bizans İmparatoru düşmanları karşısında Orhan Gazi’den yardım istemiş, bu yardım karşılığında da kızın ona vermeyi teklif etmiştir. Eğer ona yardım ederse kızının çeyizi olarak ona bir servet vermeyi vaat etmiştir. Ayrıca Orhan Gazi’yi oğlu gibi göreceğini ve ona kötülük yapmayacağını vaat etmiştir. Orhan Gazi bu teklif karşısında çok şaşırmıştır. John Kantakuzenus’un teklifini kabul ederek kendisine gelen elçi heyetini ihya etmiştir. Elçi heyetine şimdiden imparatorun damadı gibi davranacağını, ona yardım için hazırlığa başlayacağını söylemiştir. Orhan Gazi, John Kantakuzenus’a beş bin kişilik bir kuvvet gönderdi. John Kantakuzenus ise sözünü tutarak çeyizleri ile kızını Osmanlı ülkesine göndermek için yola çıkardı.497 1346 yılında Silivri’de günlerce yemeklerin yendiği şarkıların söylendiği bir tören yapıldı. Düğünde Bizans saray geleneklerinin uygulanması için özen gösterildi.498 Gelin Bursa’ya geldikten sonra burada bir düğün daha olmuştur. Orhan Gazinin Teodora Hatun’u çok sevdiği için onun etkisinde kalarak bu evlilikten dünyaya gelen oğlu Halil Bey’i kendisine veliaht yapmak istemiştir.

Halil Bey daha 1357 yılında on yaşında iken Foça korsanları tarafından kaçılırdı. Yaklaşık iki sene boyunca onların elinde esir kaldı. Orhan Bey oğlunun kurtarılması için dönemim Bizans İmparatoru Yuvanis Paleoloğos’tan yardım istemiştir. Bizans İmparatoru korsanlarla görüşüp bizzat Halil Bey’i İznik’e getirmiştir. Kendine damat

495 İnalcık, Kuruluş Dönemi Osmanlı Sultanları…, s.42. 496 Uluçay, Padişahların Kadınları...…,s.19-20. 497 Dukas, Bizans Tarihi, s.19-20. 498 Yahya Başkan, “Orhan Beyin Bizans İmparatoru Kantakuzeneos’un Kızı Theodora İle Evliliği” İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi, S.66, İstanbul, 2017,s. 50-51. 149

olmasını istediği Halil Bey’in veliaht olması için Orhan Bey ile görüşmüştür. Ve bir kızını Halil Bey ile nişanlamıştır.499

Teodora Hatun’un Osmanlıya gelin geldikten sonra hangi ismi aldığı bilinmemektedir. Hayatı hakkında bildiklerimiz yukarıda zikrettiğimiz bilgiler ile sınırlıdır.

2.16.1.8. Efenzed (Efendire) Hatun

Yapılan çalışmalar göstermektedir ki Osmanlı hanedanına mensup bu hatunun farklı tarihlerde farklı tarihlerde iki evlilik gerçekleştirmiştir. Biz bu hatun hakkındaki bilgileri tek başlıkta toplamak üzeri bu kısımda ele almayı uygun gördük. Araştırmamız sırasında Efenzed ve Efendire Hatun’un iki ayrı kişi olup olmadığının muallâkta kaldığını gördük. Fakat olayların gelişim tarihi dikkate alınarak, hatunun tek kişi olduğu kanaati bize daha yakın gelmiştir.

Osmanlı sultanı Orhan Bey’in torunu, şehzade Süleyman Paşa’nın kızı olan Efenzed Hatun’un doğum yeri ve yılı tesbit edilememiştir. Efenzed Hatun ilk olarak 1360 yıllında Candaroğlu Kötürüm Bâyezid ile evlnemiştir. Bu evlilikten Candaroğlu tarihinde önemli bir sima olan İsfendiyar Bey dünyaya gelmiştir. Fakat Kötürüm Bâyezid’in 1385 yılında hayatını kaybetmesi ile Efenzed Hatun Osmanlı ülkesine geri dönmüş olması kuvvetli bir ihtimaldir. Bu evlilik sayesinde Osmanlı Devleti, Candaroğullarının iç işlerine karışma fırsatı bulmuştur.

Efenzed Hatun, Osmanlı sultanı I. Murad’ın sağlığında 1386-1389 yılları arasında bir siyasi evlilik daha gerçekleştirerek Karamanoğlu beyi Alâaddin Ali Bey’in oğlu, Keyhüsrev Bey ile evlenmiştir. Bu evliliğin gelişimi iki beyliğin siyasi amaçları doğrultusunda olmuştur. Evliliğin gerçekleştiği tam tarih ve bu evlilikten dünyaya gelen çocuklar hakkında bir malumata sahip değiliz. Efenzed Hatun 1394 yılında şehiten hayatını kaybetmiştir. Kabiri Akşehir’dedir.500

2.16.1.9. Gülçiçek Hatun

499 Uzunçarsılı, “Gazi Orhan Bey Vakfiyesi”, s. 287. 500 T. Ünal Karamanoğulları…, s.317-318, Çınar, a.g.m, s.18. 150

Rum asıllı olan bu hatun I.Murad’ın eşi Yıldırım Bâyezid’in annesidir. I.Murad ile 1359 ya da 1360 yılında evlendiği bilinmektedir. Bu hatun Bursa Yahşi Bey Mahallesinde Külliye yaptırmıştır. Bu külliyeden geriye sadece kendisinin de metfun bulunduğu türbe kalmıştır. Hatunun ölüm tarihi net olmamakla birlikte 1400 yılından sonra öldüğü düşünülmektedir.501

2.16.1.10. Marya Olivera Hatun

1372 yılı civarında dünyaya geldiği düşünülmektedir. Sırp Kralı I. Lazar’ın kızıdır. Kosova zaferinden sonra Osmanlı ile barış sağlamak isteyen Sırp Kralı Lazaroviç bizzat kardeşini Yıldırım Bâyezid ile evlendirmeyi teklif etmiştir. Bâyezid bu teklife sıcak bakmıştır.502

Bu hatun 1402 Ankara yenilgisinden sonra iki kızı ile birlikte Timur’a esir düşmüştür. Timur bu hatuna hiç iyi davranmadığı onu rencide ettiği kayıtlara geçmiştir. Hatta Timur’un hatuna karşı olan tutumundan dolayı Osmanlı padişahları nikâh kıyma geleneğini terk etmişlerdir. Bu hatunun ismi ve dininin değişmediği bilinmektedir. Bu durum Bâyezid’in ona karşı duyduğu ilgiden kaynaklanmaktadır.

1403 yılında Bâyezid öldükten sonra kardeşi Stefan Lazoviç tarafından Timur’dan geri isteninceye kadar Timur’un yanında esir kalmıştır.503 Bu bilgiler dışında bu hatun hakkında kayıda rastlanılmamıştır.

2.16.1.11. Mara Despina Hatun

Sırbistan Kralı Jori Brankoviç ile İrene Komnenus’un kızıdır. 1419 yılında doğmuştur. Kralı Jori Brankoviç II. Murad’ın akınlarının önüne geçmek adına kızını 1435 yılında II. Murad ile evlendirdi. II. Murad eşinin dinine dokunmamıştır. Bu hatun Osmanlıda kaldığı süre boyunca Hıristiyan kalmıştır. Eşi ölünce II. Mehmed, onu bir başkası ile evlendirmek istese de kabul etmemiş ve Sırbistan’a dönmüştür. Hatta kardeşi ile taht için mücadeleye girişmiştir. Fakat bu durumdan umduğunu

501 Uluçay, Padişahların Kadınları...…,s.21, Selda Kalfazade, “Gülçiçek Hatun Türbesi (Bursa’da erken Osmanlı dönemine ait türbe.)” Türkiye Diyanet İslam Ansiklopedisi, C.XIV. İstanbul, 1996,s.236. 502 Âşıkpaşazade, Osmanoğulları’nın Tarihi ,s132, Mehmed Neşri, Kitâb-ı Cihan-nümâ I, s.331-333. 503Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; Türkiye, s.114. ,Uluçay, Padişahların Kadınları...…,s.24, Necdet Sakaoğlu, bu Mülkün Sultanları, Alfa Basın Yayım, İstanbul 2015, s.62-63. 151

bulamayan Mara Hatun Osmanlı topraklarına geri dönmüştür. Bir manastıra çekilen Hatun 1487 yılında vefat etmiştir.504

2.16.2. Osmanoğulları Beyliğinde Zikri Geçen Kadınlar

2.16.2.1. Prenses Bayalun Hatun Osmanlı beyi Osman Gazi’nin eşidir. Paleologos hanedanına mensup bir prensestir. İzdivaç ve ölüm tarihi bilinmemektedir.

2.16.2.2. Eftandise Hatun Osmanlı beyi Osman Gazi’nin eşi, Osmanlı Alplerinden Mahmut Alp’in kızıdır. İzdivaç ve ölüm tarihleri bilinmemektedir.

2.16.2.3.Tomara (Mara) Hatun Bulgar Kralı Şişman’ın kızkardeşi, I.Murad’ın eşidir. Bu evlilik 1376 yılında vücüda gelmiştir. Evliliğin siyasi bir amaç taşıdığı anlaşılmaktadır. Bu evlilik sayesinde haraca bağlanan Bulgar Krallığının denetimi kolaylaştırılmak istenmiştir.

2.16.2.4. Hundi Hatun I. Bâyezid’in kızıdır. Niğbolu zaferinden sonra devrin âlimlerinden olan Emir Sultan ile evlenmiştir. Bu evlilikten isimlerini bilmediğimiz iki kızı ve Emir Ali adında bir oğlu dünyaya gelmiştir.

2.16.2.5. Fatma Hatun I. Bâyezid’in kızıdır. 1393 yılında dünyaya geldiği düşünülmektedir. 1402 Ankara Savaşından sonra Bizans’ta ikamet etmek zorunda kalmıştır. Çelebi Mehmed Osmanlı tahtına geçince Bursa’ya geri dönmüştür. Bir Osmanlı sancakbeyi ile evlendirilmiştir.

2.16.2.6 Erhondu Hatun I. Bâyezid’in kızıdır. Ulemadan Yakup Bey ile evlenmiştir. Bu evlilikten Umur Bey ve Mehmed Bey dünyaya gelmiştir

2.16.2.7. Orûz Hatun I. Bâyezid’in kızıdır. Bu hatun hakkındaki tek bilgimiz Ayşe Hatun adında bir kızı olduğudur.

504 Uluçay, Padişahların Kadınları...…,s.35. 152

2.16.2.8. Kumru Hatun Çelebi Mehmed’in eşi, Amasya Şadgeldi Ahmed Paşa’nın torunu ve Selçuk Sultanın büyük annesidir..

2.16.2.9. Hatice Hatun Çelebi Mehmed’in kızıdır. Damat Karaca Paşa ile evlenmiştir. Bursa Mustafa Kemal Paşa ilçesinde vakıfları vardır. Yenişehir’de tekke, Ankara’da imaret yaptırmıştır.

2.16.2.10. Ayşe Hatun Çelebi Mehmed’in kızıdır. 1468 yılında Edirne’de Ayşe Kadın Camisinin bânisi’dir. Bu cami için Üsküp ve Yarhisardan vakıflar tahsis etmiştir. Bu Hatunun Edirne’de kendi adı ile anılan Ayşe Kadın Mahallesi vardır.

2.16.2.11.Fatma Hatun Çelebi Mehmed’in kızıdır. 1407 yılı civarı doğmuştur. 1423 tarihinde vezir Oruc Bey ile evlendi. kızlarıŞehzade Hatun ( Damat Sinan Paşa ile evlenmiştir.), Fûlane Hatun ( 1426 yılında Karamanoğlu Damat II. Mehmed Bey ile evlenmiştir.), Fûlane Hatun (Germiyanoğlu Damat Yakup Bey ile evlenmiştir.)’dur

2.16.2.12. Fûlane Hatun II. Murad’ın eşi, Damat Karaca Paşa’nın kardeşi, Şehzade Aleâddin Paşa’nın annesidir.

2.16.2.13 Yeni Hatun II. Murad’ın eşi, Amaslı Şadgeldi Paşa’nın torunudur.

2.16. 2.14.Hüma Hatun Birçok kayıtta adına Fatih Sultan Mehmed’in annesi olarak rastladığımız hatun aslen gayrımüslimdir. 1449 yılı sonrasında Bursa’da ölmüştür.

2.16.2.15.

II. Murad’ın kızıdır. Candaroğlu Kaya Bey ile evlenmiştir.

2.16.2.16. Fatma Hatun II. Murad’ın kızıdır. Zağonos Paşa ile evlenmiştir. Dimetoka ve Bursa’da hayratları vardır. 153

2.16.2.17. Erhondu Hatun

II. Murad’ın kızıdır Osmanlı devlet erkânı Yakup Bey ile evlenmiştir.

2.16.2.18. Şehzade Selçuk Hatun II. Murad’ın kızıdır ilk evliliğini Güveyi Karaca Paşa ile gerçekleştirdiği bilinmektedir. Bu Bey 1444 yılında şehit olunca Beylerbeyi Sinan Paşa ile evlenmiştir. Bursa ve Yenişehir’de Hayratları vardır. Şehzade Hatun 1480 yılında vefat etmiştir.505

Osmanlı Devletletinde kadın, sosyal ve siyasi ve sosyal etkin olmuştur. Yaşadıkları bölgelerde önemli eserlerin vücuda gelmesini sağlamışlardır. Osmanlı Devletinde hanaden mensupları hatunlar gayrı müslüm bireylerle evlenmemiş olmaları dikkat çekici bir ayrıntıdır. Ama bunun yanı sıra hükümdarlar siyasi hedefleri doğrultusunda yabancı hatunlarla evlenmişlerdir. Müslüman olmaya hatunlara dinlerine ve isimlerini değiştirilmesi konusunda bir baskı yapmamışlardır. Osmanlı Devleti yaptığı evliliklerde siyasi gücüne bağlı olarak bir büyüme göstermiştir. İlk başlarda Anadolu beyleri ve Tekfurlarla sınırlı kalan evlilikler, sınırların genişlemesi ile Bizans ve Avrupalı devletlerle de vücuda gelmeye başlamıştır. Padişahlardan bir şehzade sahibi olan hatunlar şehzadeleri ile birlikte sancağa gitmişler faaliyetlerine gittikleri sancaklarda da devam etmişlerdir. Türk devletlerinde olduğu kadar Hıristiyan devletleri de evliliği bir siyasi taktik, otorite unsuru olarak görmüşlerdir. Evliliklerde bazen barış sağlanmasına neden olduysada bazen de bu hedeflerine ulaşılmasını sağlamıştır.

505 Uluçay, Padişahların Kadınları...…,s.21-37. 154

3. İLHANLI MİRASINI SİYASETEN DEVAM ETTİRMİŞ OLAN ANADOLU BEYLİKLERİNDE KADIN’IN SİYASİ VE SOSYAL ROLÜ

3.1. Taceddinoğulları Beyliği (1308 – 1425)

Niksar havzasında Dânişmendlilerin hâkimiyet sahasında vücuda gelmiş olan bu beyliğin kurucusu Doğanşah Bey’dir (ö. 1348-1349). Doğan Şah Bey’in ölümüyle beylik tahtına oğlu Taceddin Bey geçmiştir. Bu bey 1378 yılında Canik emiri olarak karşımıza çıkmaktadır.506 Taceddin Bey, Kadı Burhaneddin Ahmed Bey ve Hacı Emiroğullarıyla devamlı bir mücadele halinde olmuş, hatta hayatını Hacı Emiroğulları ile yaptığı bir savaşta 23 Ekim 1386 tarihinde kaybetmiştir.507

Taceddin Bey 1362’de Trabzon Rum İmparator III. Aleksiostan kızını istemiş fakat İmparator arasında Limniya bölgesi hâkimiyeti için mücadele olduğundan reddedilmiştir. Bu evlilik ancak 17 yıl sonra, 1379 yılında gerçekleşmiştir.508

Taceddin Bey’in ölmesi ile yerine 1386 yılında oğlu Mahmud Bey geçmiştir. Mahmud Bey ilk yıllarında Kadı Burhaneddin tarafında yer alsa da daha sonra Osmanlılara tabii olmuş ve siyasetini bu yönde geliştirmiştir. Bu bey Döndü hatun adından bir hanım ile evlenmiş bu hatundan Ayşe Hatun adında bir kızı dünyaya gelmiştir.509

Mahmud Bey Çelebi Mehmed’in oğlu şehzade Mustafa isyanında onun beylerbeyi olmuşken 1423 yılında İznik’te öldürülmüştür.510 ’da beylik yapmış olan Taceddin Bey’in oğlu Alparslan Bey, Kadı Burhaneddin tarafından 1393-1394 yılında öldürüldü.

Budurumdan sonra Alparslan Bey’in oğlulları amcaları Mahmud Bey’in sağlığında Osmanlı tabiyetine girdi. Alparslan Bey’in oğlu Mehmed Yavuz Bey Osmanlılara

506 Necati Demir, Orta ve Doğu Karadeniz Bölgesi’nin Tarihi Alt Yapısı ( Tarih- Etnik Yapı- Dil - Kültür), Genel Kurmay Basım Evi, Ankara, 2006, s.81. 507 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…, s.153, N. Demir, Orta ve Doğu Karadeniz Bölgesi’nin…, s.81. 508 Uzunçarşılı, a.g.e, s.153- 1. dipnot, Mevlüd Oğuz “ Taceddinoğulları”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesi Dergisi, C.VI.,S.5.Ankara,1948,s.480, Necati Demir, Hacıemiroğulları Beyliği, Neden Yayınları, İstanbul,2007, s.98. 509 Öztuna, Devletler ve Handanlar: Türkiye, s.81. 510 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…, s.154, Öztuna,a.g.e,s.81. 155

tabi iken Çarşamba’da 1422 tarihinde öldü.511 Diğer oğlu Hasan Bey yine Osmanlılara tabi Samsun sancakbeyi oldu. Fakat Ankara Savaşından sonra Osmanlının durumundan istifade ederek sınırlarını genişletme faaliyetlerinde bulundu. II. Murad’ın faaliyetleri neticesinde bu beylik tekrar Osmanlının eline geçti.512 1427 yılından itibaren beyliğini kaybeden Hasan Bey, Osmanlı’nın Rumeli eyaletine bağlı sancakbeyliği vazifesini yürütmüştür.513 Hasan Bey’in 1430’da ölümü ile Taceddinoğulları tarih sahnesinden kesin olarak çekilmiştir.514

3.1.1. Taceddinoğulları Beyliğinde Kadın’ın Siyasal ve Sosyal Rolü

3.1.1.1. Prensen Eudakia Hatun

Trabzon Rum İmparator III. Aleksiostan kızı, Taceddin Bey’in eşidir. Taceddin Bey bu hatunu 1362 de istemiş fakat reddedilmiştir. Çünkü Taceddin Bey ile İmparator arasında Limniya bölgesi hâkimiyeti için mücadele vardı. Daha sonra İmparator bu evliliğe razı olmuş, 17 yıl gibi bir süre ardından Taceddin Bey ve imparatorun kızı Eudakia 8 Ekim1379 yılında evlenmiştir. Bu evlilik için Taceddin Bey Trabzon’a gitmiştir.515 Bu evliliğe İmparator’un izin vermesinin nedeni; Trabzon Rum İmparatoru’nun, Hacı Emiroğulları’nı Tacedinoğulları vasıtasıyla kontrol etmek istemesi ve imparatorluğun varlığını devam ettirme düşüncesidir.516 Yani Trabzon Rum İmparatorluğu bir damadına karşı diğer bir damadının desteğini almıştır. Taceddin Bey 1387 yılında ölünce eşi Eudakia Trabzon’a geri dönmüştür. Bizans İmparatoru Yuannes Paleolog Trabzon Rum İmparatoru’na bir elçi göndererek dul kalan Eudakia Hatun’u oğluna istemiştir. Fakat daha sonra İstanbul İmparatoru Yuannes; Eudakia’nın güzelliğinden etkilenmiş olacak ki prenses ile kendisi evlenmiştir.517 Bu olaylarlar haricinde hatuna dair başka bir kayda rastlanılmamıştır.

511 Öztuna, Devletler ve Handanlar: Türkiye, s.81. 512 İbrahim Tellioğlu, Osmanlı Hâkimiyetine Kadar Doğu Karadeniz’de Türkler, Serandar Yayınları, Trabzon, 2004, s.159-160. 513 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…, s.154. 514 Öztuna, Devletler ve Handanlar: Türkiye, s.81. 515 Murat Keçiş,“Trabzon Rum Devletinde Kadına Dair Diplomatik Bir Usul; Evlilik İttifakları”,(Editör: Altan Çetin),Ortaçağda Kadın, Lotus Yayın Evi, Ankara, 2011,s.345. 516N. Demir Hacıemiroğulları…, s.70-71. 517 Uzunçarşılı, a.g.e, s.153- 1. dipnot, Mevlüd Oğuz “ Taceddinoğulları”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih- Coğrafya Fakültesi Dergisi, C.VI.,S.5.Ankara,1948,s.480, N. Demir, Hacıemiroğulları…,s.98. 156

3.2. Canik Beyleri

3.2.1. Kubadoğulları

Canik bölgesinde kurulan bu beyliğin kurucusu Anadolu Selçuklu Devleti Sultanı II. Gıyaseddin Mesud’un oğlu Taceddin Altunbaş’tır. Bu beylik Samsun, Kavak ve Lâdik bölgelerinde hüküm sürmüştür. Altunbaş’ın 1340-1350 yılları arasında vefat etmesi ile bölgenin yönetimi oğlu Keykubâd geçmiştir. Anadolu Selçuklu Devletinin yıkılması ile başlayan siyasi buhran döneminde Kubatoğulları, Amasya valileri ile ittifak yapmışlardır. Keykubâd’ın ölümü ile oğlu Ali Bey bu ittifakın neticesinde Taceddinoğullarına birkaç kez akınlarda bulunsa da kayıda değer başarılar elde edememiştir.

1390’lı yıllardan Beyliğin başında Cüneyd Bey’i görmekteyiz. Osmanlı sultanı I.Bâyezid 1394 yılında Kubatoğulları’nın ellerinde bulunan sahayı almayı başarmıştır. Bu sahaharın yönetimi Anakara Savaşı’na kadar Osmanlının elinde kalmıştır. Ankara Savaşı’ndan sonra diğer beylikler gibi bu beyliğin toprakları canlanmıştır. Cüneyd Bey’in oğlu Ali Bey’e beyliğinin başına geçmiştir. Ali Bey Osmanlının fetret devrinden yararlanarak Niksar bölgesine saldırmış, 1403 yılında Çelebi Mehmed, Ali Bey’in üzerine yürümüştür. Ali Bey Taşanoğullarına sığınmak zorunda kalmıştır.

Ali bey’in ölümü ile yerine oğlu II. Cüneyd Bey geçmiştir. Bu bey Çelebi Mehmed’in Rumeli seferi sırasında Taşanoğullarına saldırmış, Samsun ve mevkisini Taşanoğullarınadan almıştır.

II. Cüneyd Bey daha sonra Osmanlı Devleti ile bir anlaşma yapmıştır. Bu anlaşmanın getirisi olarak Müslüman Samsun ve çevresini Osmanlıya tabi olarak yönetmiştir. Osmanlıdan aldığı güçle Lâdik sahasını eline geçirmeye muvaffak olmuştur.

Taceddinoğulları Cüneyd Bey’i yenerek mıntıkasına hâkim olmuştur. Candaroğulları bu karışık durumdan kendilerin lehine yararlanmak istemişlerdir. Ama Çelebi Mehmed buna izin vermeyerek 1419 yılından Kubadoğulları topraklarını, Gâvur ve 157

Müslüman Samsunu, çevrelerini kendi bünyesine katmayı başarmıştır. Kubadoğulları aşiretinin büyük kısmı bu durum karşısında Kafkasya’ya göç etmek zorunda kalmışladır. 518

Hakkında daha fazla malumata sahip olmadığımız bu beylikte kadına dair bir iz bulunamamıştır. Bu durumun nedeni; var olan kaynakların günümüze ulaşmamış olmasıdır. Zira dönemin komşu devlet ve beyliklerinde kadının siyasi evlilikler vücuda getirdiği hususu dikkate alınırsa, yaşadığı dönemde bir hayli aktif olan beyliğin kendini koruma politikası olarak siyasi evliliğin vücuda gelmiş olabileceği kanaatindeyiz. Elimizde bir kayıt bulunmadığından bu düşüncemizin doğruluk payını ispat edemediğimizden, düşüncemiz bir iddiadan öteye gidemeyecektir.

3.2.2. Taşanoğulları

Moğol istilasından hemen sonra vücuda gelen beylik Vezirköprü, Havza ve Merzifon çevresinde varlığını sürdürmüştür. Taşanoğulları Beyliği’nin kurucusu Taşan Bey, Kubadoğullarının kurucusu Sultan Altuntaş’ın atabeğidir. Osmanlı sultanı Yıldırım Bâyezid ve Kadı Burhaneddin arasında olan savaşa sırasından Taşanoğulları’nın Osmanlı Devletini desteklediği görülmektedir. Bu destek Kadı Burhaneddin’e karşı her zaman varlığını sürdürecektir.

Osmanlı Devletinin fetret döneminde Taşanoğulları Osmanlı yanlısı bir politika izlemeye devam etmiştir. 1403 yılında Kubadoğulları Osmanlı’ya karşı harekete geçmiş, ama bu hareketi yenilgi ile sonuçlanmıştır. Osmanlı kuvvetlerinden kaçmayı başaran Kubatoğlu beyi, Taşanoğullarına sığınmıştır. Kubatoğullarının yenilgisinin akabinde Samsun’un yönetimi Taşanoğullarına geçmiştir. Bu durumu hazmedemeyen Kubadoğlu Cüneyd Bey, Taşanoğlu Ahmed Bey’i öldürerek Sansun yönetimine yeniden hâkim olacaktır. Tasanoğulları Samasun’u kaybettiğinde, bir kolu da böylece yıkılmış olacaktır.

1430’lı yıllarda Vezirköprü civarlarında hüküm süren Taşanoğullarının başında Haydar Bey bulunmakta idi. Haydar Bey Kocakaya hisarı için Amasya valisi Yörgüç

518 Tellioğlu, Osmanlı Hâkimiyetine Kadar Doğu Karadeniz’de Türkler, s. 163-165. 158

Paşa ile mücadeleye girmiştir. Amasya valisi Kocakaya hisarını kuşattığı sırada Haydar Bey, Osmanlı sultanı II. Murad’a teslim olmuş kendisine başka bir yerde tımar verilmiştir. Böylece Taşanoğlu Beyliği son bulmuştur.519

3.2.3. Hacı Emiroğulları Beyliği (1313 -1427)

Köken olarak Danişmentlilere dayanan bu beylik Oğuzların Çepni boyuna mensuptur. Tarihi kaynaklarda bu beylik Hacı Emiroğulları olarak geçtiği gibi Bayramoğulları olarak da anılmaktadırlar. Bu durumun nedeni hiç kuşkusuz bu beyliğin ne zaman müstakil anılmaya başladığının tamamen çözülememesinden kaynaklanır.520

Beylik tahtında 1313-1331 yılları arasında Bayram Bey’i görmekteyiz. Bayram Bey’in ölümü ile yerine oğlu Hacı Emir İbrahim Bey geçmiştir. Emir İbrahim Bey 1331-1361 yılları arasında Hacı Emiroğullarının beyi olmuştur.

Hacı Emir İbrahim Bey’in ilk faaliyetlerinden biri; Trabzon Rum İmparatorluğu tarafından 19 Aralık 1356 tarihinde Giresun-Yosunburnunda idam edilen 14 Türk’ün intikamını almak için sefer düzenlemek olmuştur. 13 Kasım 1357 tarihinde başlatılan bu sefer sonucunda Canik dağlarından Maçka’nın içerisine kadar olan yerler yağmalanmış ve birçok insan esir alınmıştır. Bu seferin etkisi sonucunda Trabzon Rum İmparatoru I. Basileios, Emir İbrahim Bey’in daha fazla ilerlemesini engellemek ve İmparatorluğunun varlığını garanti altına almak kızı Theodora Komnena’yı Emir İbrahim Bey ile evlendirmiştir. 521

Trabzon Rum İmparatorluğunun tarihine bakıldığı zaman birçok Türkmen beylerine kızlarını vermekten kaçınmamış olduğu görülmektedir. Bu siyasi evlikler neticesinde; İmparatorluk, Fatih Sultan Mehmed’in 1461 yılında gerçekleştirdiği Trabzon seferine kadar ayakta kalmayı başarmıştır.522

519 Tellioğlu, Osmanlı Hâkimiyetine Kadar Doğu Karadeniz’de Türkler, s. 166-169. 520 N. Demir, Orta ve Doğu Karadeniz Bölgesi’nin..., s.70-71. 521 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar: Türkiye, s.87, N. Demir, Hacıemiroğulları.., s.68-69. 522 N. Demir, Hacıemiroğulları…,s.31. 159

1386 yılından itibaren beyliğin başında Süleyman Bey’i görmekteyiz. Yılmaz Öztuna’ya göre bu bey Theodora Komnena’nın kızı ile evlenmiştir.523 Süleyman Bey döneminde bu beylik en güçlü dönemini yaşa da beylik, 1398 yılında Osmanlı’ya intikal etmiştir. 1402 Ankara savaşı sorasın da beylik yeniden müstakil hüvviyetini geri kazanmıştır.524 Fakat varlığını ve düzenini daha fazla devam ettiremeyen Hacıemiroğulları’nın Toprakları 1427 yılında Osmanlılara intikal etmiş, böylece beylik son bulmuştur.525

3.2.3.1. Hacı Emiroğulları Beyliğinde Kadın’ın Siyasi ve Sosyal Rolü

3.2.3.1.1. Prenses Theodora Komnena Hatun

Trabzon Rum İmparatoru I. Basileios ve İmparatoriçe Eirene Palaiologina’nın kızı, Emir İbrahim Bey’in eşidir.

Trabzon Rum İmparatoru, Emir İbrahim Bey’in ilerlesinin önüne geçmek ve İmparatorluğunun varlığını güvence altına almak için kızı Theodora Komnena’yı Emir İbrahim Bey ile evlendirmiştir.

Theodora evlilik için 29 Ağustos 1358 yılında Giresun’dan hareket etti. Evlilik böylece gerçekleşmiş oldu. Bu evlilik göründüğü gibi tamamen siyasi bir kaygının ürünüdür.

1361 yılında Trabzon Rum İmparatoru I. Basileios, kızı Theodora’yı ziyaret için Hacı Emir topraklarına geldiği bilinmekte, ama burada hangi faaliyetlerde bulunduğu bilinmemektedir. 526

3.2.3.1.2. Fûlane Hatun

Hacı Emir Beyliğine mensup bir hatundur. Fakat kimin kızı olduğuna dair bir bilgiye rastlanılmamaıştır. Bu evlilik 1394-1395 yılları arasında Hacı Emiroğulları Beyliğinin beyi Emir Süleyman döneminde vucüda gelmiştir. O, Kadı Burhaneddin’e kardeşini elçi olarak göndermiştir. Birçok kıymetli hediyelerin yanı sıra Hacı

523 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar: Türkiye, s.81. 524 N. Demir, Orta ve Doğu Karadeniz Bölgesi’nin… s.77. 525 N. Demi , Hacıemiroğulları…,s.102. 526 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar: Türkiye, s.87, N. Demir, Hacıemiroğulları.., s.68-69. 160

Emiroğlu soyundan olan bu hatunu Kadı Burhanedi ile nikâhlamak istemiştir. Kadı Burhaneddin bu teklife sıcak bakmıştır.527 Böylece iki bey’in dostlukları pekişmiş oldu.

3.2.4. Bafra (Bavra) Beyleri

Bu beylik Anadolu’da Moğol baskısının azalmasıyla Canik havzasında kurulmuştur. Bafra ili 1277 yılında Süleyman Pervane’nin oğlu Mesud Bey’in yönetiminde olduğu bilinmektedir. Sülemiş isyanının bastırılmasında önemli roller oynayan Bafra’nın öndegelen beylerinden Mücireddin Bey’in başarısı, Mesud Bey’in dikkatini çekmiştir. Bu başarısı karşısında Mesud Bey bir kızının Mücireddin Bey ile evlendirmiştir. Bu evliliğin tam tarihi bilinmemekle birlikte 1299 yılından sonra olduğu tahmin edilmektedir. Böylece kendisine destek bulan Mesud Bey aynı zamanda bölgesinin denetimini daha kolay sağlayacak konuma gelmiştir. Bu Türk Beyliği 1419-1420 yılında Osmanlılara tabi olmuştur.528

3.3. Eretna (Erdana) Devleti (1335-1381)

Eretna529 Devleti XIV. yüzyılın ortalarında, Orta Anadolu’da kurulmuştur. 1335- 1381 yılları arasında varlığını sürdüren Eretna Devleti Sünnî- Hanefidir. Diğer beyliklerden aksine Oğuz boyuna mensup olmayıp, aslen Uygur Türküdürler.530 Hükmettiği Şehirler; Kayseri, Niğde, Tokat, Amasya, Erzincan, Doğu Karahisar, Niksar, Canik vb. geniş bir coğrafyadır. Devlet merkezi ilk olarak Sivas olup daha sonra Kayseri olmuştur.531

Anadolu Selçuklu Devletinin fiili olarak sona ermesiyle, İlhanlı Devleti bizzat valiler tayin ederek Anadolu’da hüküm sürmeye başlamışlardır. Bu devletin kurucusu Eretna Bey, İlhanlı hükümdarı tarafından Anadolu’ya gönderilmekle birlikte, bir süre

527 Aziz B.Erdeşir-i Esterabadi, Bezm-u Rezms.398-399. 528 Tellioğlu, Osmanlı Hâkimiyetine Kadar Doğu Karadeniz’de Türkler, s.169-170. 529 Erdana Devletinin tarihine geçmeden önce bu devletin ismi hakkında birkaç söz söylemek gereksinimi hissedilmiştir. Eretna Devletinin isminin okunuşu konusunda farklı kaynaklarda iki farklı telaffuz zikredilmektedir. Bu telaffuz farklılıkların nedeni “t” ve “d” harfinin yazılış benzerliğinden kaynaklanmış olmasıdır. Biz konu başlığında iki telaffuz’a yer vermiş olsak da Çalışmamızda Erdana yerine Ertana’yı kullanmayı seçtik. 530 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar: Türkiye, s.51. 531 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri...,s.157. 161

sonra babası Emir Çoban’ın öldürülmesi ile 1328’de Mısır’a kaçmak zorunda kalan Timurtaş’ın yanında bulunan valilerden biridir.

Eretna Devletinin kurucusu Eretna Bey’in babası Cafer Bey’dir. Eretna Bey’in hâlâsı Karamanoğlu Nûre Sûfi’nin zevcesidir. Ayrıca Cafer Bey’in damadı Emir Çoban’ın oğlu Emir Demirtaş’tır. Gösterdiği üstün başarıdan dolayı; Eretna Bey ikinci dereceden emir iken, Ebü Said Bahadır Han’ın birinci dereceden emiri olmuştur.532 Emir Demirtaş Mısır’a kaçarken yerine kayınbiraderi Eretna Bey’i vali olarak bırakmıştır. Böylece Eretna Devletinin saltanatı başlamıştır (Ekim-1327).533 Eretna Bey’in 3 evlilik yaptığı kayıtlara geçmiştir. Bunlar; Toğa Ağa Hatun,534Süli (Doğa) Paşa Hatun (ö.1339) ve İsfahan Şah Hatun (Celayir Hanedanın akrabası, ö. Sivas 1380)535

İbni Battûta; Eretna Bey’in hatunlarından Toğar Hatunun Kayseri’ de yaşadığını eşine bu bölgenin yönetiminde yardım ettiğini aktarır. İbni Batutta bu hatunun kendisini gayet iyi ağırladığını ve ayrılırken güzel hediyeler verdiğini, uğurlamaya kendisi katılamadığı için ondan özür dilediğini aktarmıştır.536

Süli Paşa Hatun anısına eşi Eretna Bey’in Kayseri’de 1339 yılında Köşk Medresesi diye anılan bir hangâhı yaptırmıştır.

Eretna Bey ölünce yerine oğlu I. Mehmed Bey (1340-1365) geçmiştir. 1354-1355 senelerinde Mehmed Bey devlet yönetiminde gösterdiği tutarsız davranışlar neticesinde tahttan indirilerek yerine ağabeyi Cafer Bey geçirilmiştir. Bu durum karşısında Karamanoğulları ile aralarındaki akrabalık bağını kullanan Mehmed Bey, bir ittifak gerçekleştirerek tahtı tekrar geri almıştır.537 Kadı Burhaneddin Ahmed Bey, I. Mehmed Bey’in damadıdır.

532 Kemal Göde, ”Eretnalılar ( 1327-1381)”,Erzurum Atatürk Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, Basılmamış Doktora Tezi, Kayseri,1981,s.28. 533 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar: Türkiye, s.51. 534 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri...,s.157. 535 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar: Türkiye, s.51. 536 Göde, a.g.tz.s.39. 537 Göde, a.g.tz, s.100-102. 162

I. Mehmed Bey devlet adamları tarafından öldürülünce yerine 1365 yılında oğlu Ali Bey geçti (ö.1380). Ali Bey’de devlet yönetiminde yetersiz kalmış kendisini babası gibi zevke sefaya bırakmıştır. Devlet yönetimini de bir Moğol emirine bırakması bardağı taşıran son damla olmuştur. Yanında görev yapan birçok emir müstakil bir beylik gibi hareket etmeye başlamıştır. Şöyle ki: Amasya Emiri Hacı Şad geldi Amasya’da, Erzincan Hâkimi Burak oğlu Mutahharten Erzincanda, Niksar Hâkimi Taceddin Bey de Niksarda başlarına buruk hareket etmeye başlamıştır. Kadı Burhaneddin Ahmed Bey ise Eretna Devletine göz koymuştur. Karamanoğulları cephesi de devletin bu durumundan yararlanarak, Konya Aksara ve Niğde’yi ele geçirmiştir.538

Ali Bey 1385 yılında ölmüştür. Onun dul kalan eşi ile Babukoğlu Ali Paşa 1381 de evlendi. Bu evliliğin amacı Eretna tahtına sahip olmak olsa da Kadı Burhaneddin Ahmed Bey buna izin vermedi.539

Ali Bey ummadık bir zamanda veba salgınından vefat edince yerine oğlu II. Mehmed Bey geçti tahtta geçtiği zaman daha yedi yaşında idi. Karahisar beyi Kılıç Arslan ve Kadı Burhaneddin Ahmed arasında tahtta geçmek için çekişme başladı. 1381 yılında Kadı Burhaneddin Ahmed, Karahisar Bey’i Kılıç Arslan’ı öldürerek saltanat naibi oldu.540

1381 yılında Kadı Burhaneddin her ne kadar küçük sultan ile beraber divan toplantıları ve devlet meselelerinin çözümünde etkin olsa da aynı yılın sonbaharında Eretna Devleti’ne resmen son vererek kendi adı ile anılacak olan devletini İslam usullerine göre kurduğunu ilan etti. Küçük yaştaki Sultan bu duruma tepki veremedi. Diğer beyler ise Kadı Burhaneddin Ahmed nazarında daha güçsüz oldukları için bu oluşuma sessiz kalmakla yetindiler.541

Böylece devletin kurucusu Eretna Bey’den sonra eski gücü ve disiplinini sağlayama Eretna Devleti son bulmuş olurken, Kadı Burhaneddin Devleti tarih sayfalarındaki yerini aldı.

538 Göde, a.g.tz s.112-114. 539 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar: Türkiye, s.52. 540Göde, a.g.tz,s.128. 541 Göde, a.g.tz s.1132-133. 163

3.3.1. Eretna Devletinde Kadın’ın Siyasi ve Sosyal Rolü

3.3.1.1. Toğar Ağa Hatun

Eretna Bey’in eşidir. Büyük Şeh Celayir’in akrabasıdır. Bu devletin hatunlarının hemen hemen hepsinin siyaset ya da soysal hayatta etkin olduğu görülmektedir. Nerede ne zaman doğduğu tespit edilememiştir.

İbni Battûta Seyahatnamesinde; Kayseri şehrini Irak hükümdarı adına Eretna Bey’in hatunlarından biri bölgenin yönetimi ile ilgilendiğinden bahseder. Kendisine Ağa diye hitap edilen bu hatunun asıl adı Toğar Hatun’dur. Bu hatunun Irak sultanlığı ile akrabalığının olduğu söylenir, cömertliği ve iyi kalpliliği ile tanınır. Toğar Hatun misafirlerini gayet iyi ağırlamış, yemek ikramında bulunmuştur.

Bu hatunun Kayseri’de yönetim işleri ile ilgilenmiş olduğu muhtemeldir. Çünkü İbn Battûta’ya eşine az rastlanan bir at, bir kat elbise ve para hediye etmiştir.542 Böyle bir hediyeyi ancak ya yönetici ya da zengin bir insan hediye edebilirdi. Ayrıca almış olduğu ağa lakabı kendisinin üstlendiği etkili rolden kaynaklandığı sanılmaktadır. Yapılan araştırmalar rağmen hayatının geri kalan kısmı hakkında bir bilgiye rastlanmamıştır.

3.3.1.2. Melike Süli Paşa (Doğa) Hatun

Eretna Bey’in eşidir. Bazı tarihçiler bu hatunu ve Toğar Hatun’un aynı kişi olduğunu savunmalarına rağmen son yapılan araştırmalar iki hatununda ayrı kişiler olduğunu ortaya çıkarmıştır. Melike Süli Paşa (Doğa) Hatun’un nerede ve ne zaman doğduğu hakkında bir kayıta rastlanılmamıştır. Bu Hatunun XIII. yüzyılın son çeyreğinde doğduğu düşünülmektedir. 1339 yılında Kayseri’de ölmüştür. Kendi adına ithaf edilen Köşk medresesinde metfundur.

Süli Paşa Hatun ve Eretna Bey’in evliliğinden; Şeyh Hasan adında bir oğlanın dünyaya geldiği bilinmektedir. 1348 yılında Şeyh Hasan Bey’in Meliki Salih Şemsüddin’in kızı ile bir izdivaç gerçekleştirmiştir. Fakat bu evliliğin akabinde vefat

542 İbn Battûta Tanci, İbn Battûta Seyahatnamesi I, s,285. 164

ettiğinden dolayı bu hatun 1348’de kayınbiraderi Cafer Bey ile evlenmiştir. Bu evliliğin siyasi bir amaçla gerçekleştiği düşünülmektedir.543

Kayseri Köşk Medresesi

Kayseri’nin Melik Gazi ilçesinin Gültepe Mahallesinde Kışla caddesinde; Eretna Bey, eşi Süli Paşa anısına bir hangâh inşa ettirmiştir. Bu hangâh, genel olarak bir kasrı andırmaktadır. Bu yapı dikdörtgen planlıdır. Avlunun tam ortasına, bir türbe yerleştirilmiştir. Medresenin içi ve dış görünüşü oldukça zengin bezeme unsurları ile süslüdür. Bu yapının büyük bir kısmı ayakta olup, bugun aşevi olarak kullanılmaktadır.544

Bu yapı Köşk medrese olarak bilinse de aslında bir hangâhdır. hangâh kapsamı içerisinde; Eretna Bey ve oğullarının mezarları bulunduğu türbe, eğitim öğretim verilen medrese ve ribat bulunur.545

Bu eser 1963 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından tescillenmiş ve bir onarım geçirmiştir. Kayseri Köşk Hangâhı 1987-1988 yılı onarımlarından sonra Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından imaret olarak kullanılması kararlaştırılmıştır. Daha sonra Kayseri belediyesi tarafında aşevi yapılmıştır.546

3.3.2. Eretna Devletinde Zikri Geçen Kadınlar

3.3.2.1. Fûlane Hatun Eretna Bey’i I. Mehmed Bey’in kızı, Kadı Burhaneddin’in eşidir. Ertana Bey kızını Kadı Burhaneddin’e vererek onu kadılık makamında desteklemiş oldu. Ayrıca Kadı Burhaneddin’in ilmi soyuna, Eretna Devleti böylelikle dâhil olmuş oludu. 547

543 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar: Türkiye, s.51. 544 Gökhan Yıldız vd. Kayseri Taşınmaz Kültür Varlıkları Envanteri, C.I, Türkiye Cumhuriyeti Kayseri Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Kayseri,2009,s.215. 545 Göde, a.g.tz s.145-146. 546 Nermin Şaman - Turgay Yazar,”Kayseri Köşk Hânikâhı”, Vakıflar Dergisi, Ankara,1991,S.21,s.302-303. 547 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar: Türkiye, s.52. 165

3.4. Kadı Burhaneddin Devleti (1381- 1398)

Eretna Devletinin giderek zayıflaması sonucunda idareye el koyan Kadı Burhaneddin Ahmet (Ö. Sivas 1398) 1381 yılında kendi adı ile anılan devletini vücuda getirmiştir. Aslen Oğuzların Salur boyuna mensuptur. Sünni- Hanefi olmakla beraber devletin dili Türkçedir.548 Kadı Burhaneddin’in büyük büyük dedesi Vezir Kadı Hotemi’nin kızı ile evlenerek. Kayseri’ye kadı olmuştur. Ve Burhaneddin’de dâhil olmak üzere tüm ceddi Kayseri kadılığı yapmıştır.549 Kadı Burhaneddin, Eretna Devletinin damadı olduğu gibi, damarlarında Selçuklu kanı taşımaktadır. Annesi Nizâmüddin Abdullah Çelebi b. Celaliddin Mahmud Müstevfi’nın kızıdır.550

Kadı Burhaneddin’in ailesi uzun zamandır Kayseri kadılığını üslenmiş olduğundan yukarıda bahsettik. Bu yüzden ailesi onun eğitimine çok önem vermiştir. Eğitim hayatı 4 yaşında başlamış daha 14’üne basmadan Kayseri’de bir süre müderrislik yapmıştır.551 Daha sonra eğitimini tamamlamak üzere bu görevini bırakmıştır. On dört yaşında eğitime kaliteli bir ivme kazandırmak için dönemin meşhur medreselerinde eğitim almak adına Mısır’a, Şam’a, Haleb’e, Kahire’ye Mekke’ye, gitmiştir.552

Kadı Burhaneddin 1364 yılında Eretna beyi Mehmed Bey tarafından Kayseri kadılığına getirilmiştir. Ayrıca Mehmede Bey bir kızını Kadı Burhaneddin Bey ile evlendirmiştir.553

1365 tarihinden itibaren Kadı Burhaneddin’in siyasi yönü ön plana çıkmaya başlayacaktır. Söyle ki; Kadı Burhaneddin 1365 yılında Kayseri kadısı, 1378’de Eretna veziri, 1380 yılında ise Eretna Devletine naip olmuş, 1 yıl gibi kısa bir süre sonra da Eretna Devletine son vererek resmen kendi devletini kurmuştur.554

548 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; Türkiye,s.52. 549 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri...,,s.162. 550 Aziz B.Erdeşir-i Esterabadi, Bezm-u Rezm, s.54. 551 Aziz B.Erdeşir-i Esterabadi, Bezm-u Rezm, s.70-71. 552 Aziz B.Erdeşir-i Esterabadi, Bezm-u Rezm, s.73. 553Aziz B.Erdeşir-i Esterabadi, Bezm-u Rezm, s.85, Yaşar Yücel, Kadı Burhameddin ve Devleti (1344-1398), Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara, 1970,s.19-21. 554 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; Türkiye, s. 53. 166

Kadı Burhaneddin, Eretna emirlerini ve ümerayı kontrol altına almakta gecikmedi. Ayrıca O, Moğol ve Türkmen tehlikesini de bertaraf edince, Amasya emiri Ahmed Bey’in kontrolündeki toprakları ele geçirmek için kız kardeşini Tokat Kalesi sahibi Şeyh Necib’e vererek Tokat’ı harekât merkezi yapmayı uygun gördü. Fakat bu emeline nail olamadı.555

Kadı Burhaneddin’in hükümdar olarak diğer beyliklerle olan münasebetlerinde bakıldığında; ilk temasın Dulkadiroğluları ile olduğu görülmektedir. Çünkü Memlûk baskısından bunalan Dulkadiroğluları, Kadı Burhaneddin’e yaklaşmıştır. Ayrıca Kadı Burhaneddin kendisi müstakil olarak bir devlet vücuda getirdiğinde yine onla ilk yakın temas kuran Dulkadiroğulları olmuştur.556 Öyle ki Dulkadiroğlu Süli Bey kızını Kadı Burhaneddin’e verdiği gibi, Kadı Burhaneddin Bey de kızlarından Habibe Selçuk Hatunu (ö. 1447) Süli Bey’e ve bir diğer kızı Mısrî Hatice Hatunu557 Süli Bey’in oğlu Nasırüddin Mehmed Bey’e vermiştir.558

Osmanlı sultan I. Bâyezid, babası I. Murad’ın ölümünden sonra kendisine karşı girişilen bağımsızlık mücadelerinin bastırılmasını sağlamıştır. Anadolu siyasi birliğini sağlamada emin adımlar ile ilerleyen, karşısına çıkan rakipleri bir bir yenen I. Bâyezid’a göre sıra Karamanoğullarına gelmişti. 1390 yılında hızlıca bir hareket ile Osmanlılar Konya’ya kadar gelmiş, Karamanoğlu hükümdarı olan Alâaddin Ali Bey Larende’ye çekilerek Kadı Burhaneddin’den yardım istemek zorunda kalmıştır. Bu yardım çağrısına olumlu cevap veren Kadı Burhaneddin Kastamonu beyi II. Süleyman Bey ile birlikte Kırşehir’e gelerek, Kara Tatar ve Moğol beylerine haberler göndermiştir. Osmanlıya karşı kendi saflarında yer almaları istemiştir. Bu isteğe Kırşehir civarındaki beyler uysa da diğer beyler Osmanlı sınırlarında yaylak ve kışlaklarda ikamet ettiklerini, Osmanlıya yüz çevirmenin onların sonu olacağını bildirerek teklifi geri çevirmişlerdir.

555 Yücel, Kadı Burhaneddin…,s.77. 556Abdullah Kaya, “Kadı Burhaneddin- Dulkadirli Münasebetleri”, Cumhuriyet Üniversitesi Ilahiyat Fakültesi Dergisi, C.XVII, S.1, Sivas, 2013,s.164. 557 Mısrî Hatice Hatun’un kimin kızı olduğu hakkında iki farklı bilgi mevcut olsa da biz çalışmamamızda Kadı Burhaneddin’in kızı olduğu bilgisi üzerinde karar kılmış bulunmaktayız. Bu bilgi doğrultusunda hatunun hayatı ve siyasi, sosyal rolü hakkında bk. Çalışmamızın Dulkadiroğulları Beyliğinde Kadın’ın Sosyal ve Siyasi Rolü Adlı Başlığı, s.217. 558 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; Türkiye, s. 54. 167

Kadı Burhaneddin’e olumlu cevap veren Misri Bey bir kızını sultana vererek ona itaatini bildirmiştir. Ama bu bey Osmanlının kendilerine karşı girişeceği bir taarruz olursa anacak o zaman onlarında karşılık vereceğini belirtmişir.559

Misri Bey hangi kızını Kadı Burhaneddin ile evlendirdiği bilinmemektedir. Kaynaklarda hatunun ismine rastlanmamakla birlikte, hayatına dair bir kayıt da mevcut değildir. Lakin bu evliliğin siyasi boyuttu olduğu ve Kadı Burhaneddin’e itaatin bir sembolü olduğu açıktır.

1394-1395 Osmanlı Devletinin batıya yönelmesini fırsat bilen Kadı Burhaneddin, Canik bölgesinde kendi kontrolünden çıkan beyleri tekrar itaat altına almak için hareketlendi. Kadının bu tutumuna olumlu yanıt Hacı Emiroğulları beyi, Emir Süleyman’dan gelmiştir. Evlilik yolu ile bir ittifak vücuda getirilmiştir.560

Bu tarihlerde Kadı Burhaneddin ile Akkoyunlu Kara Yülük Osman Bey’in arası açılmıştır. Öyle ki iki güç arasında 1398 yılında Sivas cıvarında meydana bir savaşta Kadı Burhaneddin, Kara Yülük Osman Bey tarafından öldürülmüştür.561

Kadı Burhaneddin ölümünde tahtta genç yaştaki oğlu, Alâaddin Ali Çelebi (ö.1442) geçti. Bu durumun farkında olan Kara Yülük Osman Bey, Kadı Burhaneddin’in topraklarına el koymak üzere harekâta geçti. İlk hareâatta, bertafar edilse de Osman Bey amacından vazgeçmeyerek tekrar bi atakta bulunmuştur. Akkoyunlu tehlikesinin üzerine birde Timur’un harekâtı eklenince, devlet erkânı devletin Osmanlıya tabi olması kararlaştırdı.562 Böylece Kadı Burhaneddin Devleti son buldu.

3.4.1 Kadı Burhaneddin Devletinde Zikri Geçen Kadınlar

3.4.1.1. Habibe Selçuk Hatun Kadı Burhaneddin Bey’in kızı, Dulkadiroğlu Süli Bey’in eşidir.

559 Aziz B.Erdeşir-i Esterabadi, Bezm-u Rezms.361-362. 560 Aziz B.Erdeşir-i Esterabadi, Bezm-u Rezms.398-399. 561 Yücel, Kadı Burhaneddin…, s.159. 562 Yücel, Kadı Burhaneddin…, s.160-161. 168

Dulkadiroğlu Beyliği ile vücüda gelen tüm evlilikler gibi bu evlilikte siyasi niteliktedir. Habibe Selçuk 1447 yılında hayatını kaybetmiştir.563

3.4.1.2 Rabia Hatun Kadı Burhaneddin’in kızı, Mezit Bey eşidir. Mezit Bey, Burhaneddin’in hem damadı hemde komutanlarından biridir.564 Bu hatun Tokat’ta 1426 tarihinde vefat etmiştir.

3.5. Mutahharten Devleti (Erzincan Emirliği) (1379- 1404?)

Eretna Emirlerinde biri olan Mutahharten Bey, Eretna Bey’in kardeşi Barak Bey’in oğludur.565 Eretna Devletinde etkin bir role sahip olan Mutahharten 1379 yılında Erzincan sahasına hâkim olmuştur. Eretna beylerinden I. Mehmed Bey’in ölümü ile tahtta Ali Bey geçmiştir. Ali Bey’in devlet yönetiminde yetersiz kalması, birçok emir gibi Mutahharten’i de kendi beyliğini temelini oluşturmaya sevk etmiştir.566

Mutahharten, Kadı Burhaneddin’in yükselişini çok iyi bir şekilde takip etmekte idi. Kadı Burhaneddi’in naipliği sırasında Koyunhisar tarafına gönderdiği Emiri Zünnûn ve Doğu Karahisar tarafının Emirliğe atanan Melik Ahmed ile iyi ilişkiler kurmuştur.567

Mutahharten’in Akkoyunlu Devletinden bir kız aldığı bilinmektedir. Kutlu Bey döneminde Akkoyunlu Devleti ve Mutahharten arasıında iyi ilişliler gelişmiştir. Kutlu Bey’in ölümünden sonra Ahmed Bey başa geçtiğinde bir süre daha bu ilişkiler devam etmiştir. Kanaatimizce bu ilişkiler sırasında Ahmed Bey bir kızını Mutahhartene vermiştir.

Kutlu Bey öldükten bir süre sonra Mutahharten, Ahmed Bey’e yüz çevirmiş ve devletin sınırları tahribat hareketi gerçekleştirmiştir. İki bey devletlerinin çıkarları doğrultusundan 1389 yılında Şamşat bölgesinde karşı karşıya gelmiştir. Ahmed Bey

563 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; Türkiye, s. 54. 564 Hasan Yüksel, “Kadı Burhaneddin’in Damadı Mezid Bey” Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C.I,S.1,Amasya, Haziran-2017,s.134. 565 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; Türkiye, s.52. 566 Göde, a.g.tz, s.112-114. 567 Yaşar Yücel, Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar II, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1991,s.259-260. 169

damadı olduğu için Mutahhartenden barış istese de, Mutahharten bu duruma yanaşmadı. İki taraf arasında gerçekleşen savaşı Akkoyunlu devleti kazanmıştır.568

Yukarda verilen bilgiler dikkate alınırsa Akkoyunlu ve Mutahharten ilişkileri Mutahhartenin Erzincan’a sahip olmasıyla başladığı anlaşılmaktadır. İki devlet başta birbirlerinin çıkarları doğrultusunda müttefik olmuş bu ittifak bir evlilik ile taçlandırılmıştır. Bu evliliklerin 1379-1389 yılları arasında gerçekleştiği fikri bizi yakındır.

Devletinin sınırını git gide büyüten Mutahharten, Trabzon Rum İmparatorluğuna sınırdaş olmuş ve imparatorluktan haraç almaya başlamıştır.569 Komnenoslar varlığı devam ettirmek için Türkmen beyliklerinde ihtiyaç duyar hale gelmiştir. Bu nedenden dolayı Trabzon Rum İmparatoru bir kızını Mutahharten Bey’e vererek biraz olsun rahat nefes almayı hedeflemiştir.

1401 yılında Mutahharten’in Timur ve Kara Yülük Osman Bey ile I.Bâyezid’a karşı giriştiği hareketten sonucunda Timur Sivas’ı işgal ederek, güneye kısımlara doğru yayılmaya başlamıştır.

I.Bâyezid karşı harekâta geçerek Erzincan’a yürüdü. Şiddetli bir taarruz karşısında iç kaleye çekilmek zorunda kalan Mutahharten, son çare olarak teslim olmuştur. O, Emirliği karşılığınd ailesini I. Bâyezid’a esir bırakmıştır.570 Mutahharten’in ailesi Bursa’ya gönderilmiştir. Bu durum geç kalınmadan Timur’a bildirilmiştir. Timur, I. Bâyezid yazdığı son mektupta Mutahharten’in ailesinin salınmasını istemiştir. Timur’un 1402 yılındaki Anadolu yürüyüşüne Mutahharten de eşlik etmiştir. Kaynaklar ailenin akıbeti hakkında bilgi vermese de muhtemelen Ankara Savaşından sonra Mutahharten ailesine kavuşmuştur.

Yukarıda da ifade edilmeye çalışıldığı gibi Mutahharten döneminde evliliklerin neredeyse hepsi bir siyasi amaç taşımaktaydı. Dikkat edileceği gibi kaynak bilgi

568 Ebu Bekr-i Tîhranî, Kitab-ı Diyarbekriyye (Çev. Mürsel Öztürk), Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 2011, s.37-38. 569 Ebu Bekr-i Tîhranî, Kitab-ı Diyarbekriyye, s.36. 570 Yücel, Anadolu Beylikleri Hakkında Araştıralar II, s.292-293. 170

yetersizliğinden evliliklerin tarihi net olarak belli olmamakla birlikte, evlilik öncesi ve sonrası bazı hatunların hayatları hakkında da bir bilgiye rastlanmamıştır.

Mutahharten her zaman kendini Eretna Devletinin yasal mirasçısı olarak görmüş ve daha sonra gelişen şartlardan ötürü Timur sırtını dayayarak ayakta kalmayı başarmıştır. Timur’un Anadolu’ya her gelişinde ya da devletinin çevresinde görüldüğünde ona bir elçi gönderip bağlılığını tekrar etmeyi unutmamıştır. Mutahharten hakkında kaynaklar Ankara Savaşı sonrasında bir bilgi vermezler. Bu yüzden onun ölüm tarihi olarak 1404 yılı zikredilir. Devleti onun ölümünden sonra eski gücüne ulaşamamıştır. Tarihler 1410 yılını gösterdiğinde devlet, Karakoyunlular tarafından yıkılarak, tarih sahnesinden çekilmiştir.571

3.5.1 Mutahharten Devletinde Kadın’ın Siyasal ve Sosyal Rolü

3.5.1.1. Prenses Despina Hatun

Mutahharten’in kayıtlarda mevcut olan son evliliği Trabzon Rum İmparatorluğunun bir kızı ile olmuştur. Devletinin sınırını git gide büyüten Mutahharten, Trabzon Rum İmparatorluğuna sınırdaş olmuş ve imparatorluktan haraç almaya başlamıştır.572 Çünkü Komnenoslar varlığı devam ettirmek için Türkmen beyliklerinde ihtiyaç duyuyordur.

Mutahharten III. Alexios’un kızı Despina ile evlenerek bir nevi İmparatorluğun ticari sınır korumasını üstlenmiştir. Bu evlilik İmparatorluğa yapılan hizmetin karşılı olduğu gibi, ödenen haracın son bulma isteği de olabilir. Evliliğin kesin tarihi bilinmemekle birlikte 1379 yılından sonra gerçekleştiği düşünülmektedir. Bu evlilik Komnenoslar için büyük bir fayda sağlamıştır. Kervan geçiş yolları üzerinde bulunan iki devlet ticari ilişkilerini daha da güçlendirmiştir.573 Despina’nın Mutahharten ile evlendikten sonraki hayatına dair bir bilgiye rastlanmamıştır.

571 Yücel, Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar II, s.295-300 572 Ebu Bekr-i Tîhranî, Kitab-ı Diyarbekriyye, s.36. 573 Murat Keçiş,“Trabzon Rum İmparatorluğu ve Türkler 1204-1404”, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih (Ortaçağ Tarihi) Anabilim Dalı, Basılmamış Doktora Tezi, Ankara, 2009, s.217. 171

3.5.2. Mutahharten Devletinde Zikri Geçen Kadınlar

3.5.2.1. Fûlane Hatun Emir Mutahharte’in kız kardeşi, Koyunhisar bölgesinin Emiri olan Zünnûn’un eşidir. Bu evlilik 1381-1382 yıllarında gerçekleşmiştir. Evlilik sayesinde Emir Mutahharten kendisine Zünnûn’nu bir nevi metbu kılmıştır. Bu evlilik ile oluşan ittifak neticesinde iki güç birlikte Eretna topraklarına saldırmıştır. Ama elle tutulan bir başarı kazanılmamıştır. Zünnûn, öldürülene kadar Muıtahharten ile birlikte hareket etmiştir.574

3.6. Karakoyunlu (Bârânîler) Devleti (1365-1469)

XIV. yüzyılın son kısmında vücut bulan bu devletin Oğuz boylarından hangisine mensup olduğu tam anlamıyla tespit edilmemekle birlikte, Deniz Han’ın oğulları olan İğdir, Büğdüz, Yıva veya Kınık boylarından birine mensup olduğu düşünülmektedir.575

XIII. yüzyılın ikinci yarısında Karakoyunlular; Maveraünnehr ve Horasan taraflarından ikamet etmekte idiler. Moğol baskısı gittikçe artınca, İlhanlı sultanı Argun Han zamanında, Doğu Anadolu’ya gelip Fırat ve Dicle nehirlerinin üst kısmındaki vadilere yerleştiler.576 Karakoyunlular 1365-1382 yılları arasında Celâyirlilere, 1383-1447 yılları arasında Timurlulara tabi olmuş, 1447-1469 yılları arasında tamamıyla müstakil bir biçimde yaşamışlardır. Timur Devleti ve Akkoyunlularla sürekli mücadele içerisinde olan Karakoyunlular, Osmanlı ve Memlûk devletleri ile dostane ilişkiler kurmuştur.577 Karakoyunlular yarı göçebe bir yapıda oldukları için yaz aylarını Aladağ’da kış aylarını ise Diyarbakır ve Fırat havzalarında geçirmişlerdir.578 Karakoyunlu Devleti 1469 yılında Akkoyunlular

574 Yücel, Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar II, s.259-260. 575 Faruk Sümer, Karakoyunlular (Başlangıçtan Cihanşah’a Kadar),C.I,Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1967,s.14. 576 Uzunçarşılı,Anadolu Beylikleri…,s.180. 577 Öztuna,, Devletle Ve Hanedanlar; İslam Devletleri…,s.760. 578 Uzunçarşılı,Anadolu Beylikleri…,s.180. 172

tarafından yıkılınca, beyliğe bağlı aşiret üyelerinin büyük bir kısım Akkoyunlu idaresinde kalmak istemeyerek Horasan bölgesine gitmiştir.579

Karakoyunlu Devletinin ulaşılabilen ilk beyi olan Bayram Hoca (ö. 1380) Celâyirlilerin hizmetinde bulunmuştur. Bir ara bu devlete karşı isyan hareketinde bulunsa da zaman içerisinde Celâyir hükümdarı Sultan Üveys’e sadık kalmıştır. Sultanın ölümünden sonra da itaatine devam etmiş ve Musul, Sincar, Ercis taraflarını ele geçirmiştir.580

Bayram Bey’in 1380 yılındaki ölümünden sonra yerine kardeşi ya da kardeşinin oğlu Kara Mehmed Bey (ö.1390) geçmiştir. Kara Mehmed Bey 1390 yılında Karakoyun hanedan üyesi Kara Hasan Bey ile mücadele etmiş ve bu mücadelerin birinde aynı yıl hayatını kaybetmiştir.581 Kara Mehmed’in ölümünden sonra tahtta oğlu Bayram Hoca geçse de bir başarı gösterememiştir. 1390-1391 yıllarında yönetimi Kara Yusuf Bey ele geçirmiştir.

Kara Yusuf Bey (ö.1420) Karakoyunlu Devletini ortaya çıkaran beydir. 1394 yılında Timur Doğu Anadolu’ya yaptığı seferler neticesinde Mısır Hoca’nın yönetiminde olduğu Van Gölünün kuzeyinde kalan Aladağ Kalesi’nin önlerine kadar gelmiştir. Dış kalenin düşünün ardından telaşa kapılan Mısır Hoca, oğlu ve naibini Timur’a göndererek itaatini bildirse de Timur Mısır Hocanın yanına gelmesini ve kendisinin ona bizzat itaat bildirmesini istemiş, ona zarar vermeyeceğini bildirmiştir. Mısır Hoca bunun bir tuzak olduğunu düşünerek 6 yaşındaki oğlunu, Satılmış ismindeki bir akrabasını ve annesinin olduğu elçi heyetini yanlarında kıymetli hediyelerle 2-3 defa Timur’a tekrardan göndermiştir. Timur bu olaylardan hoşnutsuz olmuş olacak ki kalenin kuşatmasına hız vermiştir. Bu durum karşısında daha fazla direnemeyeceğini anlayan Mısır Hoca 31 Temmuz 1394 tarihinde bizzat Timur’un huzuruna çıkmıştır. Her ne kadar Timur, Mısır Hoca’ya zarar vermeyeceğini bildirmiş olsa da Karakoyun

579 Sümer, Karakoyunlular…,s.24. 580 Uzunçarşılı,Anadolu Beylikleri…,s.180. 581 Sümer, Karakoyunlular…,s.53. 173

beyi, esir ederek Semerkand’a göndermiştir. Mısır Hoca bir daha tarih sahnesinde yer almamıştır.582

Kara Yusuf, Aladağ Kalesi’nin düşmesinden sonra Timur’un kaleye bıraktığı komutan ile bir mücadeleye girmiş ve başarılı sonuçlar elde etmiştir. Bu tarihten sonra Kara Yusuf, Celâyiri sultanı Ahmet Bey ile ittifak kurarak, Timur ile mücadele etmeye çalışmış, fakat yenilgiye uğramıştır. Hatta 1400 yılında Osmanlıya sığınmak için harekete geçen Sultan Ahmed’in en büyük kız kardeşi Sultan Dilşat ile kızları ve eşleri Timur’un gönderdiği kuvvetlerce esir alınmıştır.583 İki bey bir süre Osmanlı’da misafir olmuştur.

Timur’un Suriye seferini fırsat bilen Osmanlı sultanı I. Bâyezid yanına Sultan Ahmed’i ve Kara Yusuf’u alarak Erzincan yöresi hâkimi olan Mutahharten’e saldırdı, kuvvetler başarı elde etti. Erzincan bölgesi Kara Yusuf’a bırakılsa da Kara Yusuf kendi isteği ile buradan ayrıldığı için, bölge Osmanlıya itaatini bildiren Mutahharten’e geri verilmiştir.584

Karakoyunlu Kara Yusuf Bey, Ankara Savaşından sonra 1403 yılında Timur’un üzerine gönderdiği orduya Hille yakınlarında yenilmiştir. Hatta kardeşi Yar Ali bu savaşta ölmüş, eşi Kadem Paşa Hatun ve oğulları da Timur’a esir düşmüştür.585 Kara Yusuf Şam’a çekilmek zorunda kalmıştır. Şam’da Sultan Ahmed ile buluşup, 1404’te Suriye’ye sığınmışlardır. Fakat iki müttefik, Timur’un isteğiyle Memlûk sultanı Nasır Ferec tarafından Şam’da hapsedilmiştir.

1405 yılında Memlûk Sultanına isyan eden Şam valisi Şeyh Mahmud kendisine yardım etmeleri şartıyla iki beyi serbest bırakmıştır.586 Bu üçlü ittifaka Halep valiside katılmıştır. Kuvvetler Sultan Ferec’e karşı saldırıda bulunsada bir sonuc alamamıştır.587

582 Sümer, Karakoyunlular…,s.58. 583 Ersan- Alican, a.g.e, s. 102-103. 584 Sümer, Karakoyunlular…,s.62-63. 585 Sümer, Karakoyunlular…,s.66. 586 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…s.181. 587 Sümer, Karakoyunlular…,s.68. 174

Kara Yusuf ve Sultan Ahmed Timur’un torunu Ebu Bekir’i yenip Bağdat’a sahip oldular. Burayı Sultan Ahmed’e bırakan Kara Yusuf hız kesmeden yeni faaliyetlere başladı. O, 1407-1408 yılları arasında Timurlular ile iki kez mücadele etmiş, Miranşah’ı öldürmüş, Tebriz ve Azerbaycan’a hâkim olmuş, Akkoyunlu hükümdarı Kara Osman’ı yenmiştir. Kara Yusuf Bey Tebriz’i başkent ilan ederek, Karakoyunlu Devletini resmen kurmuş, oğlu Pir Budak ile birlikte kendisini bey ilan etmiştir.588

1410 yılında iki müttefik olan Kara Yusuf ve Sultan Ahmed’in arası sınır bölgelerinden dolayı açılmıştır. İki kuvvet savaşmış ve Sultan Ahmed yakalanarak, Karakoyun emirlerinin ısrarı sonucunda öldürülmüştür. Bu olaydan sonra 1411 yılında Kara Yusuf oğlu Pir Budak’ı hükümdar ilan ettiği gibi bir diğer oğlu Şah Mehmed’i Bağdat’a vali tayin etti. Kara Yusuf 1419 yılına kadar Akkoyunluları tekrar yenmiş, Şirvan ve Gürcistan hükümdarlarını bozguna uğratmış ve Antep’e kadar olan bölgelere akınlar yaparak devletin sınırlarını genişletmiştir.589

Karakoyunluların başarısı Timur’un oğlu olan Şahruh’un dikkatinden kaçmamıştı. Çünkü o, babasından devraldığı siyasi sınırların büyük kısmında tekrardan bir otorite kurmuştu. Sıra Karakoyunlulara gelmişti. Şahruh bu devletin kendisine tabii bir devlet olmasını arzulamakta idi. Bu yüzden zaman kaybetmek istemedi. İlk başta bu arzusuna barış yolu ile nail olmak istese de, 1420 yılında Tebriz’e gönderdiği Sadık ismindeki elçi Kara Yusuf’tan kesin bir şekilde red cevabı aldı.590 Bu yanıt üzerine şaşıran Şahruh ordusunu hazırlayarak derhal harekete geçti. Uğradığı birçok mevziden ordusuna askerler ve tehcizatlar dâhil etti.

Kara Yusuf, Şahruh’un üzerine yürüdüğünü haber aldığı sırada aniden hastalandı. O derce hastaydı ki destekle ayakta durar hale gelmişdi. Ona birçok emirin yanı sıra devlet işlerinden anlayan eşi Kadem Paşa Hatun da refakat ediyordu.

588 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri… s.181. 589 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri… s.182. 590 Sümer, Karakoyunlular…,s.105-106. 175

Hastalığının şiddeti iyice artmış olan Kara Yusuf Bey, 13 Kasım 1420’de Sistan591 köyü yakınlarında vefat etti. 592

Kara Yusuf öldüğünde 6 erkek çocuğundan 5’i sağ olmasına rağmen hiç biri ordugâhta değildi. Kadem Paşa Hatun ve Emir Karaman, devletin başına Kadem Paşa Hatunun oğullarından birinin geçmesini istemekteydiler. Bu yüzden ordugâhtan ayrılarak hız kaybetmeden harekete geçtiler. 593

1420 yılına gelindiğinde Karakoyun tahttında İskender Bey’i görmekteyiz (ö.1438). 1421 yılında Şahruh ile olan mücadelesinden başarısız sonuc almış olan İskender Bey aynı yıl Tebriz’e dönerek kardeşi İsfendiyar Mirzayı tutuklattı. Bu olay diğer kardeşlerinin ona yüz çevirerek Şahruh’un tarafına geçmesine neden oldu. Sahruh 1434 yılında Karakoyun topraklar üzerine yürüdü. 1435 yılında İskender Bey’in ordusu, Şahruh’un İskender Bey’in kardeşleri ile desteklenmiş ordusuyla Alıncak Kalesi’nde karşı karşıya geldi. Durumun kötü gidişatını gören İskender Bey eşi, çocukları ve hazinenin bir kısmını bırakarak kaleden ayrıldı. Şahruh, Baysungur’un kızı Fatma Begüm Hatun’u ve Âdil isimli bir komutanını elçi göndererek İskender’in hareminden kaleyi istedi. Bu duruma olumlu bakan hatun Şahruh’un tarafına geçti. Şahruh, hatunun kendi tarafına geçmesine sevinmiş olacak ki ona ve yanındaki diğer emirlere Hilat giydirdi. Bu hatun ile bir sözleşme yapıldı.594

Zor durumda kalan İskender Bey, Erzurum üzerinden batıya doğru kaçarken kendisinin yolunu kesmek isteyen Akkoyun Bey’i Kara Yülük Osman Bey’i yaralayarak ölmesine sebep oldu. Durum iyice içinden çıkılmaz bir hal almasıyla İskender Bey, Osmanlı Devletine ait Tokat Kalesi’ne sığındı. Bu sığınmadan sonra Karakoyun tahtından azledilen İskender Bey’in yerine kardeşi Cihânşah Bey (ö.1467) geçmiştir. İskender Bey iki yıl boyunca taht için kardeşi ile mücadele etse de 1437 yılında Alancak Kalesi’nde oğlu Şah Kubat tarafından öldürüldü.595

591 Burada karıştırılmaması gereken bir husus vardır. Bu bölge İran’ın güneydoğusundaki Sistan vilayeti değidir. Burada sözu geçen Sistan, Uclan bölgesinin yaklaşık 11 km kuzeybatısında bulunan Sistan köyüdür. bk. Sümer, Karakoyunlular…, s.110. 592 Sümer, Karakoyunlular…,s.107-111, Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…s.182-183. 593 Sümer, Karakoyunlular…s.111. 594 Hasan-ı Rumlu, Ahsenü’t-Tevârih (Çev. Mürsel Öztürk), Türk Tarih Kurumu, Ankara,2006. , s.221. 595 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri… s.183. 176

Ebu Bekr-i Tîhranî, Kitab-ı Diyarbekriyye’de İskender Bey hakkında kötü bir imaj çizmiştir. İskender Bey babasının sağlığında, babasının eşlerinden biri ile ihanette bulunduğunu, bu durumdan korkarak İskender Bey’in Kerkük ve Dakuk taraflarına kaçtığını yazmıştır. Ayrıca İskender Bey’in eğlenceye ve zevke düşkün olduğunu 596 kaydetmiştir. Tîhranî, hatunun kim olduğundan bahsetmez. Ayrıca bu iddia Tîhranî’nin eserinden başka bir eserde geçmektedir. Tîhranî’nin Akkoyunluların güçlü Sultanı olan Kara Yülük Osman Bey’in ölümünden sorumlu olan İskender Bey’den intikamını bu şekilde almış olması da muhtemeldir.

Cihânşah Bey, Karakoyunlu tahtına geçerek hızlıca kontrolü ele aldı. Gürcülerle başarılı savaşlar yaptı. Kardeşi İspend Şah’ın ölümüyle Bağdat elde etti. Bu başarılarının ardından Azerbaycan sahasını da zapt etti.

Cihânşah, Timur İmparatoru Şahruh’un ölümüne kadar ona itaat etti. Şahruh’un ölümden sonra ise tam anlamıyla bağımsızlığına kavuşan Karakoyunlular İmparatorluk statüsüne yükseldi. Karakoyun hudutları 1460’lı yıllarda Horasandan, Osmanlı ve Memlûk sınırlarına kadar ulaşmıştır.

Karakoyunlular, Osmanlı ve Memlûk devletleriyle sınır sorunları yaşamazken, Akkoyun Devletiyle toprak bütünlüğü konusunda sürekli bir savaş halindeydi. Öyle ki Cihânşah, Akkoyun Devleti hükümdarı Uzun Hasan ile giriştiği mücadelede 1467 yılında hayatını kaybetti.597 Böylece Karakoyun Devleti parçalanmaya başlarken, Akkoyun Devleti güçlü dönemine girmiş oldu.

Uzun Hasan ile giriştiği mücadeleler neticesinde hayatını kaybeden Cihânşah’ın ardından şehzadeler bulundukları hudutlarda bir bir sultanlıklarını ilan ettiler. Lakin hiçbir şehzade başarı gösteremedi. Cihânşah’ın öldürülmesi üzerine devlet erkânının ve kız kardeşlerinin tahtta çıkması için baskıda bulundukları Hasan Ali Bey (ö.1469), Uzun Hasanın taaruzlarına dayanamayarak Ebu Said’in yanına kaçtı. Akkoyunlular ilk önce Hamedan ardından Azerbaycan ve Irak-ı Acem’i zapt etti. Böylece Karakoyunluların bu bölgedeki varlıklarına son verildi. Geride sadece

596 Ebu Bekr-i Tîhranî, Kitab-ı Diyarbekriyye, s.58. 597 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri… s.183-184. 177

Karakoyunluların Bağdat kolu kalasa da Akkoyunlular bu bölgeyi de ele geçirdi. Böylece Karakoyunlu Devleti 1469 yılında tamamen yıkılmış oldu.598

3.6.1. Karakoyunlu Devletinde Kadın’ın Siyasal ve Sosyal Rolü

3.6.1.1. Kadem Paşa Hatun

Kadem Paşa Hatun Karakoyunlu beyi Kara Yusuf’un eşidir. İspend Bey ve İskender Bey bu hatundan dünyaya gelmiştir. Hatun 1403 tarihinde Hille yakınlarında oğullarıyla birlikte Timur’a esir düşmüştür. Kadem Paşa Hatun’u 1420 yılında Kara Yusuf’un yanında görmekteyiz. Yani bu hatun Timur öldükten sonra bir şekilde Karakoyun topraklarına geri dönmüştür. Kara Yusuf’un Şahruh ile olan mücadelesinde diğer emirler ile birlikte bu hatunun ismi de zikredilmektedir. Savaş sırasında hasta olan Kara Yusuf, Şahruh ile karşılaşmadan vefat edince, tahtta oğullarından birini geçirmek istemiş ve bu emeline de nail olmuştur. Karakoyunlu tahtına 1420 tarihinde İskender Bey geçmiştir. Bu bilgilerin dışında hatunun adının geçtiği başka bir bilgiye rastlanmamıştır. Hatunun, Kadem Paşa Hatun Kümbedindeki kitabesine göre 1458 yılında vefat ettiği bilinmektedir. Türk tarihinde kadınların “Paşa” ünvanını kullandığını daha öncede görmüştük. Bu ünvan hatunun bir yerin yönetiminden sorumlu olduğu için ya da savaş meydanında cesurca çarpıştığından verilmektedir. Kadem Paşa Hatun’un şimdilik bir yeri yönetip yönetmediği hakkında bir bilgiye sahip değiliz. Ama eşinin yanında yer alması, tahtta bir oğlunu getirmesi onun siyasette ne derece önemli bir kadın olduğuna vurgu yapabilmemizi sağlamaktadır.

Kadem Paşa Hatun Kümbedi

Siyasette bu denli aktif olan bu hatun bir esere ad olmuştur. Bu kümbet 1458–1459 Van Erciş’te inşa edilmiştir. Mimarı bilinmemektedir. Kadem Paşa Hatun Kümbedi diğer Karakoyunlu eserleriyle benzerlik gösterir. Köşeleri kesik kare bir plan üzerinde yükselen kümbet 12 köşelidir. Kubbe de 12 köşeli piramit ile çatı örtülüdür. Bu Kümbedin tamamı kesme taştan yapılmıştır. Bu eserin en belirgin özelliği

598 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri… s.184-185. 178

kitabesinin bulunmuş olmasıdır. Bu sayede kesin olarak Karakoyunlular döneminde inşa edilmiş olduğu ortaya çıkmıştır. Kitabe giriş kapısının üstünde bulunmaktadır.599

Kitabede;

“Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla

Ümmetleri sevk ve idare eden, dizginleri tutan, yöneten yüce Sultan Cihanşah

(Allah Devletinin gölgesini devamlı kılsın) hükümdarlık günlerinde (yapıldı).

Merhum Devlet Yar (toprağı güzel, Kabiri rahat olsun )oğlu büyük Emir Rüstem Bey, kardeşleri ve akrabasının kabirleri üzerine bu mübarek kubbey’i yaptı. İnsanlar arasında Ulu Tanrı’nın rahmetine çok muhtaç ve kısa ömürlü olan Emir Yar Ali ve Şah Mustafa ve Şah Şevik ve Şah Ali ve onların aziz anneleri Kadem Paşa Hatun 863 yılında vefat ettiler”

İfadeleri bulunmaktadır. Bu ifadelerden anlaşılacağı gibi kümbet 1458 yılında Cihânşah döneminde Emir Rüstem Bey tarafından Yar Ali, Şah Mustafa, Şah Şevik, Şah Ali ve Şah Ali’nin anneleri Kadem Paşa Hatun için yaptırılmıştır. 600

3.6.1.2. Uruk, Şahsaray Begüm ve Ârâyiş Begüm Hatunlar

İskender Bey’in Şah Saray Begüm, Ârayiş Begüm ve Uruk Sultan Begüm isminde üç kızı olduğu bilmekteyiz. Bunlardan Uruk Begüm hariç diğer hatunların şaire oldukları kayıda geçmiştir. Ne zaman nerede doğdukları bilinmemektedirler. Uruk Hatun hakkında başka bir bilgiye rastlanmazken, Şahsaray ve Ârâyiş Begümler siyasetledeilgilenmişlerdir. Babalarının ölümünden sonra kardeşleri Hüseyin Ali Bey’in tahtta geçmesi için mücadele vermişlerdir.601 Hüseyin Ali Bey aslında deviş mizaçlı bir beydir, hükümdar olmak için bir çaba sarfetmemiştir. Ama kız kardeşlerinin onun hükümdar olmasının faaliyet göstermiştir. Bunun nedeni, hiç

599 Belkıs Doğan, “Akkoyunlu ve Karakoyunlu Türkmen Devletlerinde Mimarî Ve Sanat Üslûbu”, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İslam Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı, İslam Tarihi ve Sanatları Bilim Dalı, Basılmamış Yülseklisans Tezi, İstanbul,2017,s.110-111. 600 Oktay Aslanapa, “Doğu Anadolu’da Karakoyunlu Kümbetleri”, Ankara Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Yıllık Araştırmalar Dergisi, C.I, Ankara.1956,s.105. 601 Sümer, Karakoyunlular… s.143, Öztuna, , Devletle Ve Hanedanlar; İslam Devletleri…,s.763. 179

süphesiz Hüseyin Ali Bey’i sözde hükümdar göstererek, devleti iki kız kardeşin fiili olarak yönetmek istemeleridir.

Özellikle Ârâyiş Begüm kendi altınlarını satarak savaş aletleri temin etmiştir. Kendisine özel bir kılıç yaptırıp Tebriz’de mücadele vermiştir. Hatta bununla da kalmayarak Emir Şah Muhammed Gavrudi ile Emir Alâaddin Sıddık-ı Keceî'yi emirliğe ve vezirliğe tayin etmiştir. Daha sonra siyasetten elini çekerek kendini inzivaya vermiştir.602

Cihânşah’ın eşi Can Begüm Hatun, Hasan Ali’ye destek olmak için kardeşi Hamza Bey’e ve kızı Salihâ Sultan’a yetki vererek Tebriz’e gönderdi.603 Hüseyin Ali’yi Sahibâbâd’da öldürdü. Şah Saray Begüm ve Ârayiş Begüm hatunları hapsettirdi. Bu hatunların hapis hayatı ve sonrasındaki durumları hakkında elimize bir kayıt ulaşmamıştır.

Şah Saray Begüm ve Ârayiş Begüm Hatunlar’ın Cihânşah’ın ölümünden sonra isyanı bastırmaları, savaş meydanında cesurca savaşmaları hatta devlet erkânı kadrosunda atamalar yapmaları, kardeşleri Hüseyin Ali’yi hükümdar ilan etmiş olmaları, yönetimde söz sahibi olmak istemelerin ispatıdır.

3.6.1.3. Can Begüm Hatun

Can Begüm Hatun Karakoyunlu Devletinin önemli simalarından biridir. Bu hatun devletin iç ve dış meselelerinde ön planda olmuş, devlet hakkında önemli kararların verilmesinde erkin bir rol oynamış ve birçok eserin bâniliğini üstlenmiştir.

Kaynaklarda bu hatunun Cihânşah ile evlendiği tarihe kadar bir bilgiye rastlanılmamıştır. Bu evlilikten Pir Budak, Ebû Yusuf Mirza, Muhammed Mirza, Ferruhzad Mirza, Ebû’l Kasım Mirza, Devlet Sultan, Saliha Sultan ve Habibe Sultan604 adında çocukları dünyaya gelmiştir. Kaynakların taranması ile Can Begüm Hatun’un şahsiyeti hakkında kıymetli bilgiler karşımıza çıkmaktadır. Özellikle

602 Ebu Bekr-ı Tîhranî, Kitab-ı Diyarbekriyye,s.283. 603 Christoph Udo Werner (Çev. Leyla Yıldız), “Kızlarım İçin Bir Vakıf: Hatun Can Begüm ve Tebriz’de Gök Mescid’in Karakoyunlu Vakıfları”,Marmara Üniversitesi, Marmara Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Cilt II., S. 2, İstanbul, Sonbahar 2015,s.262. 604 Werner,a.g.m.s.259. 180

Cihânşah döneminde yazılan 8 fermanın birinde Cihânşah ile birlikte Can Begüm Hatun’unda ismi zikredilmiştir. 1461 yılına ait bir fermanda Agvan bölgesinde ikamet eden Ermenilere tanınan vergi muafiyeti hakkında bilgiler içermektedir. Ayrıca yine Cihânşah döneminde siyasi yazışmalarda hükümdarın adı ve damgasının yanı sıra Can Begüm Hatun’un adı zikredilmiş, damgası kullanılıştır.605 Bu kayıtlar Can Begüm Hatun’un Karakoyunlu Devletinde siyasi meseleler üzerindeki etkisinin en belirgin örnekleridir.

Can Begüm Hatun’un siyasi icraatları bununla da kalmamıştır. Hatun, Karakoyun ve Akkoyunlu arasında elçilik vazifesini de üstlenmiştir. Uzun Hasan’ın Akçakale’ye gelip Ayn’al Arus’a vardığında; Kara Paşa, Şeyh Kutlu Bey’in oğlu ve Can Begüm Hatunda bulunduğu Karakoyunlu elçi heyeti Uzun Hasan’ın karşısına çıkmıştır. Bu elçi heyeti bir barış anlaşması vücuda getirilmek istese de bir sonuc elde edilememiştir.606

Can Begüm Hatun Karakoyunlu Devleti içinde hanedan üyeleri arası problemlerde aktif rol oynamıştır. Söyle ki Cihânşah ile oğlu Hasan Ali arası açıldığında Cihânşah oğlunu ülkeden uzaklaştırmak hatta öldürmek istese de Can Begüm Hatun buna mani olmuştur. Hasan Ali’nin affedilmesi konusunda Can Begüm Hatunun ısrarları etkili olmuştur.607

1461 yılında Cihânşah’ın oğlu Pir Budak Bağdat’ta isyan etmiştir. Bu sırada Cihânşah, Can Begüm’den Hasan Ali’yi Suriye sınırına ulaştırarak Pir Budak’ın elinde Bağdat’ı alması için görevlendirmiştir. Can Begüm Hatun kendisine düşen görevi yerine getirerek Hasan Ali’yi Bağdat’a ulaştırmayı başarmıştır.

1462 yılında Cihânşah’ın Pir Budak’ın üzerine yürümesi sırasında, Pir Budak annesi Can Begüm Hatun vasıtasıyla babası Cihânşah’dan af dilemiş, böylece baba oğul arasında barış sağlanmıştır. Görüldüğü üzere Can Begüm Hatun hem iç siyasette hem

605 Arayancan,“Akkoyunlu ve Karakoyunlu’da Kadının Devlet Yönetimi ve Diplomasideki Önemine İki Örnek...,”s.287-290; Arayancan,a.g.tz,s.17. 606 Bekr-ı Tîhranî, Kitab-ı Diyarbekriyye,s.162. 607 Ayşe Atıcı Arıyancan, “Karakoyunlu Hükümdarlarından Cihanşah ve Dönemi (Siyaset, Teşkilat, İktisat, Din, Kültür) 1438-1467”, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih (Ortaçağ ) Anabilim Dalı, Basılmamış Doktora Tezi, Ankara,2010, s.144. 181

de dış siyasette elçilik görevleri üstlenmiştir. Bu görevlerin birçoğunu başarı ile tamamlamıştır.

Can Begüm Hatun 1467 yılında Cihânşah’ın ölümünden sonra Karakoyunlu şehzadelerin saltanat mücadelelerinde rol almıştır. Yukarıda da bahsedildiği gibi Cihânşah’ın ölümünden sonra tahtta geçen Hüseyin Ali karşısında Hasan Ali’yi desteklemiş, Hüseyin Ali’yi Sahibâbâd’da öldürtmüştür. Fakat Hasan Ali tahtta çıkmasında etkin bir rol oynayan Can Begüm Hatunu Emir Nimetullah-ı Sani vasıtasıyla Cuşin Kalesi’nde öldürtmüştür.

Can Begüm Hatun; soysal yönden de eserlerin bâniniliğini üstlenmiştir. Gerek eşi Cihânşah ile berber gerekse bizzat kendisi imar faaliyetleri ile uğraşmış, sanat ve din adamlarını himaye etmiştir. Can Begüm Hatun’un bânisi olarak ifade edilen eserler; Tebriz Gök Mescid, Kâşân Meydan Cami ve Erdebil’deki Şeyh Sufi Sarayıdır.608 Gök Mescid dışında diğer yapılar günümüze ulaşmamıştır. Kâşân Meydan Cami’nin mihrabı, Berlin İslâm Eserleri Müzesi’nde bulunmaktadır.609

Tebriz Gök Mescit (Mescid-i Kebûd, Mescid-i Cihan Şah, Göy Mescit, İmaret-i Muzafferiye)

Cihânşah döneminde 1465-1466 yıllarında inşasına başlanan caminin bânileri; Cihânşah, Can Begüm Hatun ve Saliha Hatundur. Cami’nin mimarlığını; Himmetullah bin Muhammed el-Bevvab üstlenmiştir.610 Yapı işlemeleri, süslemeleri ve yapımında ya da onarımında yer alan isimler doğrultusunda çeşitli isimlerle anılmaktadır. Çinileriyle ünlü olan bu yapı bugünkü İran İslam Devletinin sınırları dâhilinde olan Doğu Azerbaycan Eyaletinin, Tebriz kentinin Hıyaban Mahallesinde yer almaktadır.611

608 Arayancan,“Akkoyunlu ve Karakoyunlu’da Kadının Devlet Yönetimi ve Diplomasideki Önemine İki Örnek...,s. 288-290. 609 Tuğba Erzincan “Mihrap”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.XXX, İstanbul,2005,s. 33. 610 Werner, a.g.m.s.252; B. Doğan a.g.tz.s.90. 611 Cihat Aydoğmuşoğlu; “Tarihte Tebriz”, T.C. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih (Genel Türk Tarihi) Anabilim Dalı, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara,2007,s.19; B. Doğan a.g.tz. s.90. 182

Cihânşah’ın ölümünden sonra yarım kalan cami’nin inşasına Saliha Hatun’un devam ettiği düşünülmektedir.612 Bu yüzden bânilerin ismi zikredilirken onunda ismi kayıt altına alınmıştır.

Yapını orijinali tamamıyla taş tuğladan inşa edilmiş olup, dışı çini ve mozaik taşlarla süslüdür. Yapı inşa üslubu bağlamında Büyük Selçuklu ve Anadolu Türk Beylikleri mimarisinin birere harmanı olarak karşımıza çıkmaktadır.613

Gök Mescit Cami, türbe, medrese ve kütüphane şeklinde inşa edilse de geçirdiği afetlerden dolayı günümüze sadece türbe ve cami bölümleri ulaşmıştır. Ancak bu bölümlerinde büyük kısmı orijinalliğini kaybetmiştir. Gök Mescit, 1930 yıllarda onarım çalışmalarına başlamıştır. Bu çalışmalar 1950 ile 1975 yıllarında yoğun olarak devam etmiştir. 2000’lı yılların başında bugün ki son şeklini almıştır.614

Mescit’in içerisinde birkaç merdivenden inilerek ulaşılan alanda Cihânşah’ın ve eşi Can Begüm Hatun’un mezarları vardır. Ama bu iki şahsiyetin burada yatıp yatmadığı kesin olarak saptanamamıştır.615 Gök Mescit bugün için müze olarak kullanılmaktadır.616

Bu yapının işlevselliği bakımından önemli özelliği; Can Begüm Hatun Gök Mescidin vakıflarının yönetimine bizzat kendini atamış olmasıdır. Yapının yanına birçok dükkân yaptırılarak gelirlerinin bir kısmı mescide vakfedilmiştir. Bununla da kalmayarak kendisi öldükten sonra kızları Saliha Sultan ve Habibe Sultanı vakfın sahibesi statüsüne çıkarmıştır.617 Anlaşılacağı üzere Can Begüm Hatun Mescidin inşası ve kızları için bir aile vakfının kurulması ile kendi anne soyundan gelen fertlere ya da aşirete somut ekonomik bir kaynağı miras bırakmak istiyordu. Cihan Şah’ın olduğu kadar Can Begüm Hatunun da bâni sıfatı ile içinde bulunduğu bu eser çoklu bir vakıf oluşumudur. 618

612 Ara Altun,“Gökmescid”,Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.XIV, İstanbul 1996,s.143. 613 Altun, a.g.m.s.143. 614 B. Doğan a.g.tz. s.90-94. 615 Arıyancan,a.g.tz.,s.401. 616 B. Doğan a.g.tz. s.95. 617 Werner,a.g.m.s.259. 618 Werner,a.g.m.s.263. 183

3.6.2. Karakoyunlu Devletinde Zikri Geçen Kadınlar

3.6.2.1. Fûlane Hatun Karakoyun hükümdarı Bayram Hoca’nın annesidir. Bu hatun 1394 yılında oğlunun Timur’a gönderdiği elçi heyetine dâhil olmuştur. Timur’un huzuruna birkaç kez çıkmış olsa da olumlu bir sonuc alınamamıştır.619 Bu bilgiler dışında hatuna dair başka bir kayıda rastlanılmamıştır. Bu hatun çağdaş kadın elçiler gibi bir başarı gösteremediği malumdur. Lakin üstlendiği görev, kadının devlet içerisindeki yeri ve önemi hakkında bir örnek teşkil etmektedir.

3.6.2.2. Tatar Hatunu Karakoyun Devletinin ilk hükümdarı Bayram Hoca’nı kızıdır.620 1376 yılında, Musul ve Sincar Emiri Pir Baba Bey Ağaçeri ile evlendirmiştir. Bu evlilik siyasi bir ittifakın oluşması için meydana gelmiştir. Bu evlilikten Ağaçeri beyi Pir Hasan Bey dünyaya gelmiştir.621

3.6.2.3. Fûlane Hatun Karakoyun hükümdarı Kara Mehmed Bey’in kızı, Celâyiri Hükümdarı Sultan Ahmed’in eşidir. Bu evlilk yeni Karakoyunlu tahtına geçen Mehmed Bey’in hükümdarlığını garanti altına almak adına 1380-1382 yılları arasında gerçekleşmiştir.622

3.6.2.4. Fûlane Hatun Celâyir Hükümdarı Sultan Ahmed’in kızı, Karakoyun hükümdarı Kara Mehmed Bey’in eşidir. İki kuvvetin güçlerini birleştirmek adına karşılıklı kız alıp vermiş oldukları düşünülmektedir.

3.6.2.5. Fûlane b. İsa Hatun Melikü’z-Zahir’in kız kardeşi, Karakoyun hükümdarı Kara Mehmed Bey’in eşidir. Mehmed Bey kendisine karşı sorun oluşturma potansiyeli yüksek olan Mardin

619 Sümer, Karakoyunlular…,s.58. 620 Bu hatun evliliğin hangi Bey döneminde yapılmış olduğu kaynaklarda çelişki göstermektedir. Bu evliliğin gerçekleştiği tarihte Bayram Hoca hayatta olduğu için biz çalışmamızda Bayram Hoca’nın beylik döneminde evliliğin olduğunu kabul etmekteyiz. 621 Öztuna, Devletle ve Hanedanlar: İslam Devletleri…,s.760. 622 Uzunçarşılı,Anadolu Beylikleri…,s.180. 184

Artuklu hükümdarının kız kardeşiyle 1384 yılında evlenerek, hükümdarı kontrol altında tutmayı hedeflemiştir.623

3.6.2.6. Fûlane Hatun Karakoyun hükümdarı Kara Yusuf Bey’in kızı, Emiri Şemseddin Şeref Han’ın eşidir.624 Bu evliliğin nedenleri arasında Kara Yusuf Bey’in Bitlis’i hâkimiyeti dahilinmde tutmak isteğinde olduğunu düşünmek mümkündür.

3.6.2.7. Fûlane Begüm Hatun Karakoyun hükümdarı Kara Yusuf Bey’in eşi Timur hanedanına mensup Miranşah’ın torunudur. Kara Yusuf Bey Timurluları yendikten sonra Miranşah’ın oğlu olan Ebu Bekir’in kızı Fûlane Begüm Hatun ile 1408 yılında evlenmiştir. Bu evliliği bir nebze de olsa Kara Yusuf’un galibiyetinin nişanesi kabul edilebilir.

3.6.2.8. Fûlane Hatun Karakoyun hükümdarı Kara Yusuf Bey’in kızı, Mardin Artuklu Meliki Salih Bey’in eşidir. Bu evlilik de 1408 yılında gerçekleşmiştir.

3.6.2.9. Fûlane Hatun Mardin Artuklu Meliki Salih Bey’in kızı, Karakoyun hükümdarı Kara Yusuf Bey’in eşidir. Bu evliliğin tarihi tespit edilememeiştir. İki hükümdar Dostluklarını pekiştirmek adına kız alıp vermiş olabilecekleri gibi, Salih Bey bu izdivaçtan daha önceki bir tarihte kızını Kara Yusuf Bey’e vermiş olabilir.625 Bu evliliklerden çocuk sahibi olup olmadıkları bilinmemektedir.

3.6.2.10. Fûlane Hatun Karakoyun hükümdarı İskender Bey’in eşidir. Hatun yukarıda da bahsedildiği gibi, 1435 yılında Alıncak Kalesi önlerinde Timur Devleti hükümdarı Şahruh ile görüşmüş ve Alıncak Kalesi’ni Şahruh’a teslim etmiştir. Şahruh tarafından hatuna

623 Öztuna, Devletle ve Hanedanlar: İslam Devletleri…,s.760. 624 Ebu Bekr-ı Tîhranî, Kitab-ı Diyarbekriyye,s.34. 625 Öztuna, , Devletle Ve Hanedanlar; İslam Devletleri…,s.762. 185

hilat giydirirmiştir. Bu bilgiler dışında hatun hakkında başka bir kayda rastlanılmamaıştır.626

3.6.2.11. Fûlane Hatun Tîhranî’nin kaydına göre bu hatun Gökçe Musa Döğer’in kızı, Karakoyun hükümdarı İskender Bey’in eşidir. Bu hatunun gerçek ismi ve evlilik tarihi ile ilgili eserde bir bilgi vermemiştir.627

3.6.2.12. Fûlane Hatun Karakoyun hükümdarı İskender Bey’in eşi, Şah Kubad’in annesidir. Kaynaklar bu hatunun evlilik yılı ve diğer faaliyetleri hakkında bilgi vermez. Hatunun İskender Bey’in ölümünden sonra 1439 yılında Savalan Bey’i olan Ağaçeri ile evlendiğini kaydedilmiştir.628

3.6.2.13. Leyla Han Sultan Hatun Bu hatun ile ilgili bilinen tek bilgi Karakoyun hükümdarı İskender Bey’in eşi olmasıdır. 629

3.6.2.14. Prenses Fûlane Hatun Trabzon Rum İmparatoru IV. Alexsios kızı, Karakoyun hükümdarı Cihânşah’ın eşidir. Bu evlilik Trabzon Rum İmparatorluğun sınır güvenliliğini sağlamak adına 1420 yılında gerçekleşmiştir.630

3.6.2.15. Tutuk İsmet Hatun Karakoyun hükümdarı Cihânşah’ın kızı, Trabzon Rum İmparatoru IV. Alexsios’un torunudur. Tutuk İsmet Hatun, Timur İmparatorluğundan Muhammed Mirza ile 1447 tarihinde evlenmiştir. 631

626 Hasan-ı Rumlu, Ahsenü’t Tevarih (Tarihlerin En İyisi) (Çev. Oktay Efendiyev, Namık Musali), Uzanlar Kopyalama Merkezi, Kastamonu,2017, s.143. 627 Ebu Bekr-ı Tîhranî, Kitab-ı Diyarbekriyye,s.59. 628 Öztuna, Devletler ve Handanlar: İslam Devletleri…, s.763. 629 Öztuna, Devletler ve Handanlar: İslam Devletleri…, s.763. 630 Murat Keçiş, “Trabzon Rum Devletinde Kadına Dair Diplomatik Bir Usul: Evlilik İttifakı”, (Edt: Altan Çetin),Ortaçağda Kadın, Lotus Yayın Evi, Ankara, 2011, s.345, 631 Öztuna,,Devletle Ve Hanedanlar; İslam Devletleri…,s.763, Arayancan, a.g.tz., s.100. 186

3.6.2.16. Fûlane Hatun Karakoyun hükümdarı Cihânşah’ın eşi, Şah Ali Bayramî’nın kız kardeşidir. Bu evlilik Rey şehrinde 1436 tarihinde gerçekleşmiştir. Bu evlilikten çocuk sahibi olup olmadığı bilinmemektedir.632

3.6.2.17. Keâlul-İhsan Hatun Karakoyun hükümdarı Cihânşah’ın kızıdır. Akkoyunlu sultan Yakup Bey ile evlendirmiştir. Evlilik tarihi ve hatunun faaliyetleri hakkında kayıda rastlanılmamıştır. 633

3.6.2.18. Fûlane Begüm Hatun Karakoyun hükümdarı Cihânşah’in kızı Fûlane Begüm Hatun 1447 yılında Sufi Şah Nimetullah Veli’nin torunlarından Nimetullah-ı Sâni ile evlenmiştir.634

3.6.2.19. Fûlane Begüm Hatun Bu hatun Karakoyun hükümdarı Cihânşah’ın kızı, Safevi şeyhlerinden Şeyh Cafer’in oğlu Seyyid Kâsım Bey’in eşidir.635

3.6.2.20. Erzen Hatun Kumbeti Van bölgesinde ki yapılar hakkında değinmemiz gereken kadının isim bânisi olduğu iki yapı daha göze çarpmaktadır. Bunlardan ilki Erzen Hatun Kumbetidir. Van Gölü’nün kuzeybatısında, Ahlât bölgesinde bulunan bu eser, XIV. yüzyılda 1397 yılında Karakoyunluların ilk zamanlarında inşa edilmiş olduğu düşünülmektedir. 636 Bu kümbedin inşa kitabesine göre yaptırıldığı tarih net olarak belli değildir. Kitabede yaptıran kişi Muhammed Baverci oğlu Emir Şeyh Muhammed’dir. Bu kişinin Ahlât’ta ne zaman emirlik yaptığı bilinmemektedir. Burada yatmakta olan kişinin isminden başka bir bilgide elimizde mevcut değildir.637

632 Öztuna,,Devletle Ve Hanedanlar; İslam Devletleri…,s.763. 633Arıyancan, a.g.tz, s.100-101. 634Arıyancan, a.g.tz, s.100-101. 635 Hasan-ı Rumlu, Ahsenü’t-Tevârîh,(Çev. Mürsel Öztürk), s.393. 636 Hasan Geyikoğlu, “Karakoyunlular’ın Van-Gölü Çevresindeki Faaliyetleri ve Günümüze Ulaşabilen Kültürel Mirasları”, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, S.38, Erzurum,2008,s.223. 637 Burhaneddin Güneş, “Ahlât Erzen Hatun Kümbeti İnşa Kitabesi”, Atatürk Üniversitesi, Güzel Sanatlar Enstitüsü Dergisi, s.13,Erzurum,2004,s.44. 187

3.6.2.21. Gevaş Halime Hatun Kümbedi Van sahasında Gevaş ilçe merkezinde 1335 Tarihinde inşa edilen Gevaş Halime Hatun Kümbedi de Karakoyunluların ilk zamanlarında vücuda gelen eserlerden biridir. Bu kümbet Melik İzzettin tarafından kızı Celme Halime Hatun adına yapılmıştır. 638 Kumbedi inşa eden mimar Ahlâtlı Pehlivan Havendoğlu Esad Beydir. Kümbet Türk-İslam mezar mimarisinde önemli bir yere sahiptir. Kümbet iki katlı olup, onikigen olarak inşa edilmiştir. Yapı içten ve dıştan on iki parçalı kubbe ile örtülüdür. Kümbedin etrafında hazire bulunakladır. Bu hazirede özellikle hatun kişilerin mezarlarında sanatsal imgeler dikkat çekmektedir.639

Halime Hatun Kümbedi, 30 Mayıs 1985 tarihinde birinci derece arkeolojik sit alanı ilan edilse de Kümbedin yanına 2007 yılında kaçak yapıldığı tespit edilen bir yurt binası inşa edilmiştir. Gevaş kaymakamlığının aldığı kara ile bu yapılan binanın 2015 yılında yıkılmasına kara verilmiştir. Van Kültür ve Koruma Bölge Kurulu, Halime Hatun Türbesi’nin anıt olarak tescil edilmesine ve birinci grup yapı olarak belirlenmesine karar verilmiştir.

3.7. Akkoyunlu (Bayındiriyye) Devleti (1340 -1515)

Akkoyunlu Devleti; XIII. yüzyılda İlhanlıların baskısı neticesinde Azerbaycan sahasına yerleşmiştir. Devlet XV. Yüzyıla kadar Azerbaycan-Diyarbakır hattı boyunca bir yayılma göstermişlerdir. Akkoyunlular Oğuzların Bayındır boyuna mensup olduklarından Bayındıriyye Devleti olarak da anılmaktadır.640 Bu devlet sırasıyla; XII. Yüzyılın sonlarında İlhanlılar, XIII. yüzyılda Celâyirliler, Eretna Devletine, Kadı Burhaneddin Devletine, XIV. Yüzyılda Memlûklulere ve Timurlulara tabi olmuşlardır.641

1350’li yıllarda Akkoyun aşiretinin başında Tur Ali Bey bulunmaktaydı. Tur Ali Bey, Trabzon Rum İmparatorluğuna akınlar düzenlemekte ve bu akınlarda

638 Geyikoğlu, a.g.m,s.223, Taner Tarhan, Veli Sevin, M. Beşir Aşan, “Van-Gevaş Tarihi Türk Mezarlığı Kurtarma Kazısı, Onarım ve Çevre Düzeni Çalışmaları – 1988”, VII. Araştırma Sonuçları Toplantısı, TC. Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğü, Antalya 18-23 Mayıs,1989,s.20-21. 639Mehmet Top,“Gevaş Halime Hatun Kümbeti”, Dünya’da Van (Van Valiliği Kültür Sanat Dergisi),S.10,Van,1998,s.23-24 640 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.188. 641 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; İslam Devletleri764. 188

imparatorluğu sarsan sonuçlar elde etmektedir.642 Tur Ali Bey 1360 yılında vefat edince yerine oğlu Kutlu Bey geçmiştir.

Kutlu Bey, 1360-1388 yılları arasında Akkoyunlu aşiretinin reisliğini yapmıştır. Kutlu Bey döneminde dikkat çeken siyasi hadise, 1363 yılında gerçekleşmiştir. Bu tarihte Kadı Burhaneddin’e karşı Mutaharten’e destek verilmiş, böylece Mutahharten, Kadı Burhaneddin karşısında bir zafer elde etmiştir. Bu zafer ardından Kutlu Bey’in oğlu Ahmed Bey Sivas şehri üzerine harekete geçmiş ve Kadı Burhaneddin yenilgi almıştır. 643

1388 Kutlu Bey vefat edince yerine oğlu Ahmed Bey geçmiştir. Akkoyun ve Kadı Burhaneddin arasındaki sorunlar bu dönemde yavaş yavaş çözülmeye başlamıştır. İki kuvvet zamanla kendi çıkarları doğrultusunda dosthane ilişkiler kurmaya özen gösterilmiştir. Ama iki kuvvet beyleri birbirlerinden şüphe duymaktan vazgeçmemiştir. 644

Akkoyunlular ile Mutahharten Devleti komşu olduğundan beri iyi ilişkiler geliştirmeye dikkat ettiği görülmektedir. Ahmed Bey, Mutahharten Bey’e bir kızını vermiş olduğunu bilmekteyiz. Lakin Bu siyasi evlilikten sonra, sebebini bilmediğimiz bir nedenden dolayı iki bey’in arası açılmıştır. İki kuvvet 1389 yılında Şamsat bölgesinde karşı karşıya gelmiştir. Başlarda Ahmed Bey damadına karşı savaşmak istemese de Mutahharten savaş için kayınpederini baskı yapmış, iki kuvvet arasında çıkan savaşı Akkoyunlular kazanmıştır.645

Ahmed Bey kardeşi Pir Ali Bey ile birlikte bir diğer kardeşleri Kara Yülük Osman Bey’i, aşiret içersinde gösterdiği başarıyı kıskanıp hapsetmişlerdir. Bununla da kalmayarak Osman Bey’i bir itaat belirtisi olarak Kadı Burhaneddin Bey’e göndermişlerdir.646 Yaklaşık on bir, on iki sene Kadı Burhaneddin’in devletinde kumandanlık yapan Osman Bey, Şeyh Müeyyed’in Kadı Burhaneddin tarafından

642 Öztuna, Devletle ve Hanedanlar: İslam Devletleri, s.764. Marina Despina Hatunun Annesinde Kumman Türkleri İle Akraba Olduğu Görüşleri Vardır. bk. N.Demir, Hacıemiroğulları...,s.22. 643 İlhan Erdem- Kazım Paydaş, Ak- Koyun Devleti Tarihi ( Siyaset- Teşkilat- Kültür), Birleşik Yayınevi, Ankara,2007,s. 66-63. 644 Erdem-Paydaş, a.g.e, s. 65. 645 Ebu Bekr-i Tîhranî, Kitab-ı Diyarbekriyye, s.37-38. 646 Uzunçarşıl, Anadolu Beylikleri…,s.188. 189

öldürülmesine içerleyerek yanındaki kuvvetlerle kaçmıştır. Kadı Burhaneddin, Osman Bey’e ders vermek için onun peşine düşmüş ve aralarında çıkan çatışmada Osman Bey tarafından öldürülmüştür. Kadı Burhanedin’in ölümü ile onun ülkesinin topraklarını ele geçirmek isteyen Osman Bey, Kadı Burhaneddin Devleti üzerine bir sefer düzenlemiştir.647

Kadı Burhaneddin’in Devletinin başında çok genç yaşta olan Alâaddin Ali Bey geçmişti. Herhangi bir saldırıyı kaldıramayacak durumda olan devlet erkânı, toplanarak topraklarını Osmanlıya devretmeye karar verdi. Osmanlı bu teklifi memnuniyetle kabul etti. Bu duruma çok sinirlenen Osman Bey ilk önce Mutahharten’in yanına gitti. Durum değerlendirmesi yapan iki güç, o sırada Amik’te bulunan Timur’un yanına gittiler ve Osmanlı karşısında Timur’un yanında olmayı tercih ettiler.648

İşte bu sürecin ardından Akkoyunlu aşiretinin başına geçen Osman Bey Timur’un desteğini alarak, devletini resmen kurmuş oldu. 1403 yılından 1435 yılına kadar devletin resmi beyi oldu. Timur’un Irak ve Diyarbakır seferlerinde başarılar gösteren Osman Bey’e Diyarbakır ikta olarak verildi. Osman Bey her ne kadar Memlûk ve Karakoyunlular baskısı altında olsa da Diyarbakır ve Erzincan yörelerinde devletini ayakta tutmayı başardı.649

Harput Kalesi, sulhen alınmıştır. Ve buranın yönetimine Celâleddin Ali Bey tayin edilmiştir. Osman Bey 1435 yılında öldükten sonra yerine oğlu Celâleddin Ali Bey geçmiştir. Ali Bey’in dönemi kardeşi Hamza Bey ile taht mücadelesiyle geçmiştir. Hatta Hamza Bey Osmanlılardan ve Memlûklülerden yardım istemiştir. Mücadeleye daha fazla dayanamayan Ali Bey Mısır’a gitmiştir.

Böylece Akkoyunlu tahtına Hamza Bey geçmiştir.650Hamza Bey Akkoyunlu tahtına geçtikten sonra Karakoyunlu Devletine karşı başarı kazanılmıştır. Hamza Bey’in hükümdarlığı uzun sürmemiş 1444 yılında vefat etmiştir.651

647 Erdem-Paydaş, a.g.e, s. 67. 648 Yücel, Kadı Burhaneddin…, s.160-161, Erdem-Paydaş, a.g.e, s. 67. 649 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.188-189. 650 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.189-190. 190

Hamza Bey’in vefatıyla Akkoyunlu tahtı Cihângir Mirza Bey’e geçti. Cihângir Bey’in en büyük destekçisi kardeşi Uzun Hasan’dı. Bu beylerin dönemimde Memlûk Devleti ile Akkoyunlu Devletinin arası bozulmaya başladı. Hatta bir ara Cihângir Bey’in Memlûklü asi Hama naibi ile iş birliği yaptığı dedikodusu yayınca Memlûk Sultanı Çakmak, Akkoyunlular üzerine sefere çıkmaya hazırlandı. Fakat tam o sırada Cihângir ve Uzun Hasan’ın amcaları Kasım Bey, isyan girişimindeydi.

Kasım Bey bu girişim için Memlûk sultanından yardım istemesi üzerine Sultan Çakmak, Kasım Bey’e yardımda bulundu. Böylece Memlûk Sultanının bizzat sefere çıkmasına gerek kalmadı. Kasım Bey’i Ruha valiliğine getirdi. Bunun yanı sıra Kasım Bey’i, Cihângir Mirza’nın üzerine yürümesini sağladı. Memlûk sultanı Çakmak’ın faaliyetleri bunulada sınırlı kalmadı. O, Dulkadiroğullarına, Karakoyunluların kuvvetlerinden kaçan Akkoyun kuvvetlerinin Fırat’tan geçmemeleri için önlerinin kesilmesini emretti.652

İşlerin bu derece kötü bir hal alması sonucunda Cihângir Bey 1451 yılında annesi Saray Hatun’u, daha sonra da oğlunu Çakmak’a elçi olarak gönderdi. Çakmak başlangıçta Saray Hatun ile görüşmek istemese de bir müddet sonra görüşmeye razı oldu.653 Fakat kaynaklarda bu görüşme ve sonrası için herhangi bir bilgi mevcut değildir. Cihângir Bey döneminde ki bir diğer önemli olay ise Karakoyunlular ile savaşlara hâlâ devam edilmesiydi. Cihângir Bey, iki devlet arasındaki savaşa son vermek için annesi Saray Hatun’u Karakoyun Hükümdarı Cihânşah Bey’e gönderdi. Cihânşah, Saray Hatun’dan hanedan üyesi bir erkeği görüşmeye gelmesini ve akabinde kendisine rehin olmasını istedi.654 Fakat Cihângir Bey bu durumu kabul etmedi(1452). Ama Cihângir Bey’in ordusunda Timur askerlerin sayısı azalınca mecburiyetten bir barış imzalandı. Barış şartları içerisinde Akkoyunlu bir hatunun Karakoyun beyi ile evlenmesi maddesi de vardı.655 Bu anlaşma ve akabinde gerçekleşen evlilik sayesinde Akkoyun–Karakoyun savaşı durdu. Fakat bu sefer Akkoyun hanedanının içerinde taht kavgaları başladı. Eski gücünü yitiren Cihanşâh

651 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.190. 652 Erdem-Paydaş, a.g.e, s. 78. 653 İlhan Erdem,“Osman Bey'in Ölümünden Uzun Hasan Padişah'a Ak-Koyunlular (1435-1456)” Ankara Üniversitesi Tarih Araştırmaları Dergisi, C.XX,S32,Ankara,2002,s.120. 654 Ebu Bekr-İ Tîhranî, Kitab-I Diyarbekriyye, s.138, İ. Erdem ,“Osman Bey'in Ölümünden…”, s.122- 123. 655 Fatma Akkuş, “Akkoyunlu-Memlûk Münâsebetleri”,Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih (Ortçağ Tarihi),Anabilim Dalı, Basılmamaış Yükseklisans Tezi, Ankara, 2005, s.85-.87. 191

yerine kardeşi Uzun Hasan taht için kendisine muhalefet eden tüm Akkoyun hanedanı üyelerini birbir bertaraf edecektir.

1453 yılı itibarı ile Uzun Hasan Bey Diyarbakır başta olmak üzere; Anadolu’nun doğu kısmına Irak-ı Arap’a, Irak-ı Acem’e ve Horosan’a kadar olan bölgeleri ele geçirdi. Bunların yanı sıra Uzun Hasan, Dulkadiroğullarına ve Gürcistan’a sefer düzenleyerek başarılarını arttırdı.656Uzun Hasan hükümdarlık döneminde yayılma politikası gereğince çevre devletleri de ilgi ile takip etmekten geri durmamıştır. Şöyle ki; XV. yüzyıldan itibaren Türkmenler Erbil’deki Şeyh ailesine bağlanmaya başlamışlardır. Potansiyel gücün farkında olan Uzun Hasan bu aile ile akrabalık bağı kurmak istemiştir. Bu nedenle amcası Şeyh Cafer ile şeyh’lik mücadelesi sonucunda Erbil’den uzaklaştırılan Şeyh Cüneyd’e, Celâleddin Ali Bey’in kızı Hatice Begüm Hatun’u vermiş, evlilik 1454 yılında gerçekleşmiştir.657 Uzun Hasan Bey’in bu siyasi evlilik manevrasındaki amacı hiç şüphesiz Karakoyunlu Cihânşah Mirza’ya karşı, Şeyh Cüneyd’in gücünden yararlanmak istemesidir.658

Tarihler 1457 yılını gösterdiğinde Saray Hatun’un bu sefer hanedan içinde bir elçilik görevi yaptığını görmekteyiz. Mardin havzasına kaçan Cihângir Bey, Ruha hâkimiyeti elinden alınan diğer kardeşi Üveys Bey ile Uzun Hasan’a karşı bir ittifak oluşturarak saldırıya geçtiler. Fakat Uzun Hasan onları bertaraf etmekte gecikmedi. Saray Hatun’un da araya girmesi neticesinde kardeşler arasında barış yapıldı. Geçici barış’ın ardından, Uzun Hasan Karakoyunlu topraklarına saldırarak büyük başarılar elde etti ve etrafından birçok Akkoyunlu devlet erkânını topladı.

Cihangir Bey, Uzun Hasan karşısında, yıllardır düşmanı olan Karakoyun sultanı Cihanşâh Bey ile bir anlaşma yapmak istedi. Bu durum karşısında Uzun Hasan kardeşi ile mücadeleye hazırlandığıdı. Tam bu sırada annesi Saray Hatun iki evladının barış yapmasını sağlamak adına faaliyetlerde bulunmuştur. Uzun Hasan annesinin faaliyetleri neticesinde kardeşinin, kendisine karşı bir isyanda bulunmamasını garantilemek için yeğenlerinden birini rehin almak istemiştir. Fakat bu istek olumlu karşılanmamıştır. Olayların bu gelişiminin ardından Uzun Hasan

656 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.190-191. 657 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; İslam Devletleris.774. 658 Faruk Sümer, Safevî Devletinin Kuruluşu Ve Gelişiminde Anadolu Türklerinin Rolü (Şah İsmail İle Halefleri Ve Anadolu Türkleri), Selçuklu Tarihi Ve Medeniyeti Enstitüsü Yayınları, Ankara,1976,s.11. 192

kardeşi üzerini yürümüştür. Zor durumda kalan Cihângir annesini abisine elçi göndererek barış istemiş, Uzun Hasan annesi Saray Hatun’u gayet iyi biçimde karşıladıkta sonra rehin isteğini tekrarlamıştır. Cihângir halkın baskısı neticesinde kardeşinin isteğini yerine getirmek durumunda kalmıştır. Oğlu Alihan Mirza Bey’i Uzun Hasan’a göndermiştir. 659 Bu barış gereği Âmid, Uzun Hasan Bey’e Mardin ise Cihângir Mirza Bey’e bırakıldı gibi, Uzun Hasan’ın yüksek hâkimiyeti tanındı.660

Uzun Hasan Bey gücünün Bizans’ı yenen Osmanlı Padişahı II. Mehmed karşısında yetersiz kaldığını görmekteydi. Bu yüzden Uzun Hasan yeni Trabzon Rum İmparatoru David aracılığı ile gayrimüslüm devletlere; Gürcistan, İmereti, Kartlıeli, Mengrelistan ve Ermenistan’a çağrıda bulunurken bir yandan da Candaroğulları ve Karamanoğullarına bu ittifaka dâhil olması için çaba sarf etmiştir.661

Osmanlı Padişahı II. Mehmed durumu takip etmekteydi. Bu ittifak girişimlerinin yanı sıra Uzun Hasan’ın Trabzon Rum İmparatorluğunun hâmisi vasfı ile ödeyeceği haraç’ın kesilmesini, Despina Hatun’un çeyiz bölgelerinin kendisine teslim edilmesi gibi birçok isteğinden bahseden bir elçi heyetini İstanbul’a göndermesi deyim yerinde ise bardağı taşıran son damla olmuştur. II. Mehmed, Uzun Hasan’ın bu cüretkâr isteklerini hiç de olumlu karşılamayarak elçi heyetini eli boş geri göndermiştir.662

Uzun Hasan bu durumun üzerine stratejik bakımdan önemli bir mevkide bulunan Koyulhisar Kalesi üzerine hücuma geçti. Osmanlı padişahı II. Mehmed batıdaki problemlerin ehemmiyetini daha önde tuttuğu için Uzun Hasana ile 1460 yılında bir barış anlaşması yaptı. II. Mehmed batı ile olan münasebetinden istediği gibi sonuç alınca, Uzun Hasan ve Trabzon meselesini halletmek için girişimlerde bulundu.663

II. Mehmed Uzun Hasan’ın varlığı son vermek için 1461’de Erzincan üzerine yürüyerek Yassıçemen’de karargâh kurdu. Uzun Hasan ise Osmanlının beklenmeyen

659 Erdem-Paydaş, a.g.e, s. 83-84. 660 Faruk Sümer, “Akkoyunlular”,Türkiye Diyanet Vakfı, İslam Ansiklopedisi, C.II, İstanbul,1989, s.273. 661 Bekir Sıtkı Baykal, “Fatih Sultan Mehmet- Uzun Hasan Rekabetinde Trabzon Meeselesi”,Ankara Üniversitesi Tarih Araştırmaları Dergisi, C.II, S.2 Ankara, 1964, s.73. 662 Remzi Kılıç,”Fatih Devri (1451-1481) Osmanlı-Akkoyunlu İlişkileri”,Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (İstanbul’un Fethinin 550. Yılı Özel Sayısı), S. 14, Kayseri, 2003.s.99. 663 Baykal, “Fatih Sultan Mehmed-Uzun Hasan…”,s.76-77. 193

hamlesi karşısında Annesi Saray Hatun’u ve Çemişgezek Bey’i Şeyh Kürt Hasan Bey’i II. Mehmed’e elçi olarak gönderdi. II. Mehmed elçi heyetini Bulgar Dağı yakınlarında kabul etti. Saray Hatun beraberinde kıymetli hediyeler getirmişti. II. Mehmede bunları kabul ederek, hatuna olan saygısından ona ana diye hitap etti.664 Saray Hatun’un gayretleriyle bir anlaşma yapıldı. Anlaşmada Uzun Hasanı’ın Osmanlı topraklarına saldırmaması ve Trabzon Rum İmparatorluğuna yardım etmememsi maddeleri yer alıyordu.665 Saray Hatun’un elçiliği sayesinde II. Mehmet Akkoyunlu topraklarına saldırmaktan vazgeçerek yönünü Trabzon Rum İmparatorluğuna çevirdi. Yanında Saray Hatun ve elçi heyeti de vardı. Hatta Saray Hatun Trabzon’a vardıkları zaman II. Mehmed’e Trabzon’u almak için neden bu kadar çaba sarf ettiği hususunda sorular sormuş, II. Mehmed de Saray Hatuna; ana diye hitap ederek yaptığı işlerin din yolunda, gazilik rütbesine ulaşmak olduğunu söylemiştir. Ayrıca Saray Hatun II. Mehmed’den Trabzon’u gelinine ait olduğu bildirerek bölgeyi istese de Fatih bu istek karşısında bir cevap vermemiştir.666I I.Mehmed 15 Ağustos 1463’de Trabzon Rum İmparatorluğuna son vermiştir. Ele geçirilen ganimetlerin bir kısmı miras hakkından dolayı Uzun Hasan’a vermiştir.667

II. Mehmed’in Saray Hatunu yanında tutmasının nedeni hiç şüphesiz Uzun Hasan’dan gelebilecek saldırı olasılığını ortadan kaldırmak istemesidir. Ayrıca Saray Hatun’a davranış şekli onun ne derecede önemli bir kişilik olduğunun, II. Mehmed tarafından ona verilen değerin göstergesidir.

1466 yılının sonlarında Saray Hatunun bir elçilik faaliyetinde daha bulunduğunu görmekteyiz. Daha 1465 senesinde Uzun Hasan Bey elinde bulunan Gerger Kalesi’ni Harput kalesi ile değiştirmek için Memlûk Sultanı Hoşkadem’e haber göndermiş, Sultan Hoşkadem kalenin Dulkadiroğullarının olduğu söyleyip bu takasa razı olmamıştır. Bu durum karşısında harekete geçen Uzun Hasan 1466 senesinde Harput bölgesini fethetmiş, Dulkadiroğlu Melik Arslan’ı kaleyi terk etmek durumunda bırakmıştır. Bu kuşatma karşısında Ruha’ya kadar ilerleyen Memlûk ordusu daha fazla ileri gitmemiştir. Aslında Hoşkadem; Osmanlı ile yakınlaşan Dulkadiroğullarına bir ders vermek istemiş, Uzun Hasan’ın bu fethini sözde

664 Âşıkpaşazade, Osmanoğulları’nın Tarihi s.240-241. 665 Kılıç, “Fatih Devri (1451-1481) Osmanlı -Akkoyun İlişkileri”, s.100. 666 ÂşıkpaşazadeOsmanoğulları’nın Tarihi s.241. 667 Kılıç, “Fatih Devri (1451-1481) Osmanlı -Akkoyun İlişkileri”,s.100. 194

kınamıştır. Kalenin fethedilmesiyle Uzun Hasan, siyasi bir atılımda bulunarak annesi Saray Hatunu, Hoşkademem göndererek kalelin anahtarını vermiştir. Bu durum karşısında Hoşkadem pek mutlu olmasa da anahtarı kabul etmiş, Saray Hatun’u iyi biçimde ağırlamış, bir süre Kahire’de misafir etmiş ve onu aynı yıl hediyelerle ülkesine göndermiştir.668

1467 yılında Uzun Hasan Bey Karakoyun hükümdarı Cihânşah Bey’i öldürdü. Cihânşah’ın oğlu Hasan Ali’yi yenilgiye uğrattıysa da Hasan Ali ordusun Timur soyundan olan Ebu Said’in güçleriyle zenginleştirerek Uzun Hasan ile olan mücadelesine davam etti. 1469 yılında Uzun Hasan Bey Ebu Said’i öldürüp yerine kendisine bir nevi tabi olan Yadigâr Mehmed Bey’i Herat hükümdarı ilan etti.

1472 yılına gelindiğinde Uzun Hasan, Karakoyun topraklarını, Bağdat’ı almış ve Gürcülere büyük darbe vurmuştur. Uzun Hasan aynı yıl Osmanlıya karşı Karamanoğullarına yardım için Anadolu’ya kuvvet göndermiştir. Gönderdiği ordu Osmanlı karşısında başarılar kazanmıştır. Bu başarısına devam etmek isteyen Uzun Hasan, Osmanlı kuvvetlerini Otlukbeli mevki’inde şavaşa zorladı. Ama sonuç Uzun Hasan’ın düşündüğü gibi olmadı. 11 Ağustos 1473 yılında Osmanlı Akkoyunlu devletini yenmeği başardı. Uzun Hasanın bu yenilgisinden sonra II. Mehmed’e karşı oluşan ittifak da dağılmaya başladı. Hatta Gürcüler, Uzun Hasan Bey’in hâkimiyetinden çıkmak için hareketlendi. Uzun Hasan, Gürcüleri bir kez daha itaat altına aldıktan sonra Azerbaycan tarafına yerleşerek vefatına kadar orada hüküm sürdü.669

Uzun Hasanın yaşamasından ümidi kesen eşi Selçukşah Begüm Hatun, Fas valisi olan oğlu Halil Sultan Bey’i (ö.1478) büyük bir gizlilik içerisinde yanına getirmiştir. 1478 yılında Uzun Hasan’ın ölmesi ile Halil Sultan Bey’i hükümdar ilan etmiştir.670 Halil Bey döneminde siyasette derin hatalar yapmıştır. Tahtta çıktıktan sonra, kendisine karşı gelişebilecek tüm tehlikeleri önlemek adına kardeşlerini öldürmeye başladı. Selçukşah Begüm Sultanı devlet işlerine müdahalesini önlemek adına Yakup

668 Refet Yinanç, Dulkadir Beyliği, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1989, s.59-60, Akkuş, a.g.tz.,s.109-110. 669 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.192, Ebu Bekr-İ Tîhranî, Kitab-I Diyarbekriyye, s.380. 670Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.195, Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; İslam Devletleris.768, Akkuş,a.g.tz.,s.123. 195

Bey’in yanına göndermiştir. Fakat devlet yönetiminde etkin bir yere sahip olamayan Halil Bey 1478 yılında kardeşi Yakup Bey tarafından öldürülmüştür.671

Uzun Hasan’ın oğlu Uğurlu Mehmed Mirza Paşa (ö.1477) 1469’dan itibaren Osmanlı Devletinin hizmetine girmiş ve Osmanlı Sivas beyi olmuştur. Gösterdiği yoğun çabalar ve başarılar sonucu II. Mehmed’in Gülbahar Hatun’dan dünyaya gelen tek kızı Gevher Han Sultan’ı Uğurlu Mehmed Paşa ile 1474’te evlendirdi.

Uğurlu Mehmed Mirza Paşa, Uzun Hasan’ın yerine geçebilmek için 1477‘de Tebriz’e hareket etti. Ama Uzun Hasan onu yakalayıp babasına ihanet ettiği gerekçesiyle öldürdü. Mehmed Paşa’nın Gevher Hatun ile evliliğinden; Fûlane Sultan ve Göde Ahmed Bey dünyaya geldi.672 Bu evlilik sayesinde II. Mehmed Akkoyun iç işlerine karışma fırsatı bulmuştur. Ayrıca yine Uzun Hasan’ın her hangi bir saldırısına karşı, oğlunu bir koz olarak elinde tutmuş olabilir.

1478 yılında Akkoyunlu tahtına geçen Yakup Bey (ö.1490) Sultanlık döneminde dağılan otoriteyi tekrardan toplamayı başarmıştır. Annesinin Despina Hatun673 olduğu söylense de son yapılan araştırmalar annesinin Selçukşah Begüm Hatun olduğunu göstermektedir. Sultan Yakup 27 yaşında vefat etmiştir.674 Sultan Yakup Şirvanşah Ferruh Bey’in ve Lalası Emir Süleyman Biçen Bey’in kızları ile evlenmiştir.675 Kaynaklar onu Taçlı Begüm Hatun adında bir kızı olduğunu, kızının Şah İsmail ile evli olduğunu, Çaldıran Savaşında Yavuz Sultan Selim’e esir düştüğünü yazarlar. Bu eseret konusunda hem Osmanlı hemde Safevi kroniklerinin tahlil edilmesinden sonra ortaya çıkan sonuç; Taçlı Begüm Hatun’un bir veya iki gün kadar kısa bir süre Osmanlı kuvvetlerinin elinde esir kalmış olmasıdır. Daha sonra Taçlı Begüm Hatun bir şekilde Osmanlı kuvvetlerinin elinden kurtulmayı başarmıştır. Hatun Şah İsmail ölünceye kadar onun yanında kalmıştır. Hatta hatun Şah İsmail’in ölümünde sonra Şah Tahmasb’ın tahta geçmesi için çaba sarfetmiştir.676 Son yapılan araştırmalar Taçlı Hatun Akkoyunlu hanedanına mensup

671 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.195. 672 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; İslam Devletleris.769, Parlaz,a.g.tz. ,s.32. 673 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; İslam Devletleris.769. 674 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.195. 675 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; İslam Devletleris.769. 676 Tufan Gündüz, “Şah İsmail’in Eşi Taçlı Begüm”, Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, S.51, Ankara, 2009,s.228-231. 196

olmadığını ortaya çıkarmışır. Aslında Taçlı Begüm Hatun, Musul Türkmenlerinden Bektaşlı Hamza Beyin oğlu Mehmed Beyin kızıdır.677 Yakup Bey’in de Taçlı Begüm Hatun adında bir kızı olsa bile Şah İsmail ile evlenmesi düşük ihtimaldir. Bu bilginin isim benzerliğinde kaynaklanması muhtemeldir.

Yakup Bey’in ölümü ile tahtta sırasıyla Baysungur Bey (ö.1493), Rüstem Mirza (1492), Göde Ahmed Bey geçmiştir. Göde Ahmed Bey Gevher Hatun’dan dünyaya geldiği için Osmanlı prensi de sayılır. Dayısı II. Bâyezid’ın kızı Âyn-ışah Sultan ile evlenmiştir. Bu evlilikten iki kız çocuğu dünyaya gelmiştir. Bu hatunlardan biri Alâaddin Ali Bey, diğeri ise Yahya Paşazade Bali Bey ile evlenmiştir. Göde Ahmed Bey II. Bâyezid’ın desteğini alarak, Akkoyunlu tahtına otursa da Sultanlığı uzun sürmemiştir.678

Göde Ahmed Bey’in 1497’de öldürülmesiyle var olan taht kavgaları iyice artmıştır. Neredeyse her şehzade bulundukları mıntıkada kendilerini Sultan ilan etmişlerdir. Elvend Mirza, Şah İsmail ile 1501 yılında yaptığı savaşta yenilmiş, Diyarbakır’da vefat etmiştir (1504). Muhammedi Mirza ise Elvend Mirza ve Murad Bey (ö.1515) ile savaşlar yapmış 1499 yılında ölmüştür.679

Şah İsmail’in ordusu 1501 yılında Hamedan da Murat Bey’i yenmiştir. Bu durum üzerine Murad Bey Dulkadiroğullarına sığınarak Alâüddele’nin kızı Benli Hatun ile evlenmiştir. Daha sonra 1508’de Osmanlılara sığınan bu bey 1514-1515 yılında Şah İsmail’e karşı girişilen bir savaşta Eçe Bey komutasındaki orduya yenilerek hayatını kaybetmiştir.680 Böylece son sultanın ölmesi ile Akkoyunlu Devleti resmen yıkılmıştır.

3.7.1. Akkoyunlu Devletinde Kadın’ın Siyasi ve Sosyal Rolü

3.7.1.1. Prenses Despina Hatun

677 Gündüz, Son Kızılbaş…,s.132. 678 Parlaz,a.g.tz.,s.32. 679 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.195-197, Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; İslam Devletleris.769-770, Erdem- Paydaş, a.g.e,s. 61. 680 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.197, Sümer, Safevi Devletinin Kuruluşu, s.54. 197

Trabzon Rum İmparatoru I. Basileois Komnenos ile Eirene Palaiologina’nın kızı Akkoyunlu Devletinin atalarından Tur Ali Bey’in oğlu Fahreddin Kutlu Bey’in eşidir. Bu evlilik Tur Ali Bey’in Trabzon Rum İmparatorluğuna yaptığı akınlara son vermek için, Trabzon Rum İmparatoru III. Aleksios İmparatorluk döneminde 1350’li yıllarda gerçekleşmiştir.681

Bu evlilikteki amaç, Akkoyunlu aşiretinin ilerlemesini önlemek ve diğer Türkmen beyleri karşısında Trabzon Rum İmparatorluğunun kendisine destek bulma isteğidir. Bu evlilik henüz aşiret statüsünde olan bir devletin çekirdeğini oluşturmak bakımından önemlidir. Hatta bu evlilik aşiretin gücünün bir imparatorluk ile boy ölçüşebilecek derecede olduğuna da vurgu yapmaktadır.682

Y. Öztuna’ya göre Kutlu Bey Despina Hatun ile Ağustos 1351-1352683 yılında nişanlanmış, izdivaç ise 1358 yılında gerçekleşmiştir.684 Kutlu Bey ve eşi Despina Hatun 1365 yılında Trabzon’a bir ziyaret gerçekleştirmişlerdir. Bu ziyaretin mahiyeti hakkında elimizde bir bilgi mevcut değildir. Bu evlilikten; Kara Yülük Osman Bey ve bir kız çocuğu dünyaya gelmiştir. Bu evlilikten dünyaya gelen hatun Câber Bey’i Salim Döğer’in eşidir. Hatunun hakkında bu zikredilen bilgiler dışında şimdilik bir bilgi mevcut değildir.685

3.7.1.2. Saray (Şahsaray/Sara/ Sâre) Hatun

Akkoyunlu Devleti’nde önemli bir yere sahip olan Saray (Sara/Sâre) Hatun; hem devlet içerisinde, hem de Akkoyunlu Devletinin diğer devletlerle olan ilişkisinde önemli yükümlülükler üstlenmiş, diplomatlık yapmıştır. Hatta bir ara Harput bölgesinin yönetiminden sorumlu olmuştur.686Bu bölgenin yönetiminde ne gibi

681 Ersan- Alican, a.g.e, s121. 682 Keçiş, Trabzon Rum Devletinde Kadına Dair Diplomatik Bir Usul…,s.347. 683 bk. Murat Keçiş, Trabzon Rum İmparatorluğu ve Türkler 1204-1404, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih (Ortaçağ Tarihi)Anabilim Dalı, Basılmamış Doktora Tezi, Ankara, 2009.s.237’de Bu Evliliğin Tarihini 1352 Yılı Olarak Vermiştir. Aynı Müellif Trabzon Rum Devletinde Kadına Dair Diplomatik Bir Usul…,” Adlı Makalesinde s.347’de Bu Evliliğe Dair Kesin Bir Yıl Belirtmemekle Birlikte, Evliliğin 1351 Yılından Sonra Olduğuna Vurgu Yapmıştır. 684 Öztuna, Devletle ve Hanedanlar: İslam Devletleri, s.764. 685 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; İslam Devletleri, s.764. 686 Faruk Sümer, “Doğu Anadolu’da Moğol ve Türkmen Devirlerine ait Bazı Tarihi Yapılar Hakkında Düşünceler”,Belleten Dergisi, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu,Türk Tarih Kurumu,C.LIV, S.210, Ağustos 1990,Ankara,s.632. 198

vasıflar üslendiğinin ya da ne tür faaliyetlerde bulunduğu bilinmemektedir. Saray Hatun’un adil, anlayışlı ve güçlü bir kişilik olduğu anlaşılmaktadır.687

Saray Hatunun kimliği hakkında çeşitli iddalar ortaya atılmış olsa da son araştırmalar onun, Kara Yülük Bey’in yeğeni, Pir Ali Bey’in kızı olduğunu ortaya çıkarmıştır. Dünyaya geldiği tarih bilinmemektedir. Bu hatun amcazadesi Celâleddin Ali Bey ile evlenmiştir.688 Bu evlilikten Uzun Hasan, Cihângir, Hüseyin, Cihanşâh, İskender, İbrahim, Üveys ve kızı Hatice Begüm Hatun dünyaya gelmiştir.689

Saray Hatun özellikle eşi Ali Bey öldükten sonra devlet siyasetinde aktif olmuştur. Akkoyunlu saltanatının sağlanmasından ve korunmasında önemli atılımlarda bulunduğu gibi, Memlûk, Osmanlı ve Karakoyunlu gibi devletlere elçi gitmiştir. Birçok başarılı anlaşmaya imza atmıştır. Gittiği birçok devlette saygı ile karşılanmıştır. Ölüm tarihi bilinmemekle birlikte kaynaklarda Uzun Hasan’ın ölümünden sonra adı geçmemesi dikkate alınarak 1478 yılında sonra olduğu düşünülmektedir.

Saray Hatun’un elçi vasfında ilk faaliyetini oğlu Cihângir’in Memlûk ve Karakoyun baskısından zor durumda kalmasının ardından gerçekleştirdiği görülür. Bu duruma bir son vermek adına Saray Hatun Memlük sultanı Zahir Seyfeddin Çakmak’ın yanına gitmek için yola çıkar. Halep yakınlarında naipler tarafından durdurulan Saray Hatun isteğini yine bu naipler aracılığıyla Memlûk sultanına iletmiştir. Daha sonra Saray Hatun Halep’ten yola çıkarak ilk önce Şam’a gitmiştir. Oradan Kahire’ye hareket ederek, Sultan Çakmak ile görüşmüştür. Bu görüşme konusunda daha teferruatlı bilgimiz yoktur. Ama yine bu görüşmenin ardından Suriye emirleri Akkoyunlu devletine destek vermeye başladığı gözlemlenmektedir. Bu gelişmelerden sonra 1451 yılında Cihângir’in oğlu babasının iyi niyetini,

687 Arayancan,“Akkoyunlu ve Karakoyunlu’da Kadının…, s.292. 688 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; İslam Devletleris.764. 689 Sümer,” Doğu Anadolu’da Moğol ve Türkmen Devirlerine ait Bazı Tarihi Yapılar…”s.632, Sümer, “Akkoyunlular”, s.272. 199

teşekkürünü ve bağlılığını bildiren bir mektubu Sultan Çakmak’a vermek için Kahire’ye gelmiştir.690

Saray Hatun’u 1452 yılında bir kez daha elçilik faaliyeti içersinde görmekteyiz. Akkoyun ve Karakoyun çatışması hız kazanınca Cihângir, Saray Hatunu ve küçük oğlunu Karakoyun Hükümdarı Cihânşah’ın yanına göndermiştir. Bu elçi heyeti sıkı görüşmelerde bulunmuştur. Lakin Cihân, Saray Hatununa: “İki kardeşten biri ya Cihângir Mirza ya da Hasan Beğ gelsin, doğruluk ve samimiyetle barış sağlasın” deyince, Sara Hatun “Onların gelmesi, olmayacak işlerdendir. Eğer ben bu konuda söz verir de onun aksi olursa yalancı durumuna düşerim” demiştir. Cihânşah’ın “eğer gelmezler ise suc oğullarının olur” sözü üzerine Sara Hatun “Müminlerin Emiri Hüseyin, Kerbela Çölü’nde zalimlerin elinde şehit oldu. Benim oğullarımda zalimlerin elinde şehit olmaları uzak ihtimal sayılmaz. Bizde takdir gücünü ortadan kaldıracak güç yoktur. Çünkü Tanrı’nın takdiri önlenemez: O istediğini yapar istediği gibi hüküm verir.” deyip Çihaşah’ın sarayından eli boş ayrılmıştır.691

Cihângir Bey başta bu isteği kabul etmedi. Ama ordusunda Timur askerlerin sayısı azalınca mecburiyetten 1452 yılında bir barış imzalandı. Barış şartları içerisinde Akkoyunlu bir hatunun Karakoyun beyi ile evlenmesi maddesi de vardı. Bu madde gereği Cihângir Bey 1452 yılında kızı Fûlane Begüm Hatunu Karakoyunlu Muhammed Mirza ile evlendirdi.692 Böylece daha önce eşine rastlanmamış bir başarı Saray Hatun tarafından Akkoyunlulara kazandırılmış oldu.

Tarihler 1457 yılını gösterdiğinde Saray Hatunun bu sefer hanedan içinde bir elçilik görevi yaptığını görmekteyiz. Mardin havzasına kaçan Cihângir Bey, bir diğer kardeşi eski Ruha hâkimi Üveys Bey ile Uzun Hasan’a karşı bir ittifak oluşturarak saldırıya geçtiler.693 Fakat Uzun Hasan onları bertaraf etmekte gecikmedi. Anlaşma yapıldı. Bu anlaşmanın hemen ardından Uzun Hasan ve Cihângir’in araları tekrar açılmıştır. Çünkü anlaşmadan sonra Cihângir Karakoyunlulardan yardım istemiş, Karakoyunlularda bu teklife olumlu cevap vermiştir. Uzun Hasan kardeşi Cihângir’in

690 İ. Erdem,“Osman Bey'in Ölümünden…”,s. 120, Arayancan,“Akkoyunlu ve Karakoyunlu’da Kadının Devlet Yönetimi ve Diplomasideki Önemine İki Örnek...”,s.292-293, Akkuş,a.g.tz.,s.86-87. 691 Ebu Bekr-i Tîhranî, Kitab-ı Diyarbekriyye, s.138. 692 Öztuna, Devletle ve Hanedanlar: İslam Devletleri,s.764, Akkuş, a.g.tz.,s.85-.87, Arayancan,“Akkoyunlu ve Karakoyunlu’da Kadının Devlet Yönetimi ve Diplomasideki Önemine İki Örnek...,s.295. 693 Sümer, “Akkoyunlular”,s.273. 200

düşman ile anlaşma yapması bir türlü hazmedemiyordu. Saray Hatun oğlulları arasındaki tatsızlığın farkına varmış ve Uzun Hasan’ın yanına gitmiştir. Uzun Hasan bu şikâyetini dile getirmiş, Saray Hatun vasıtasıyla Cihângirden Akkoyunlu tahtında hak iddia etmemesini, oğlu Hamza’yı Uzun Hasan’a rehin bırakmasını, Mardin ile yetinmesini bildirdi. Fakat Cihângir bu isteği kabul etmemiştir. Bunun üzerine Uzun Hasan Cihângir’in sahasına yürüyerek onu bozguna uğratmıştır.

Bu bozgundan sonra Cihângir anneleri Saray Hatun’u, kardeşi Uzun Hasan’ın yanına göndererek barış sağlamasını istemiştir. Uzun Hasan oğullarından birini kendisine rehin gönderme isteğini tekrar yenilemiştir.694 Uzun Hasan Karakoyunlu rakiplerini yenerek tekrar Mardin’i kuşattı. Mardin halkı erzaksız kalınca Cihângir’e Uzun Hasan ile barış yapması konusunda baskı yaptı. Bunun üzerine Cihângir oğlu Ali Han’ı Uzun Hasan’ın yanına rehin olarak gönderdi.695 Aralarında bir anlaşma yaparak Diyarbakır Uzun Hasan’a, Mardin Cihângir’e bırakılacağı kararlaştırıldı.696 Böylece Saray Hatun hanedanın ve devletin varlığı güvence altına almada önemli yol kat etmiş oldu.

Diplomat olarak birkaç Sultan ile görüşen, önemli karar alınmasında etkili olan Saray Hatunu 1461 yılında bu sefer Osmanlı sultanı II. Mehmed’e elçi gitmiş olarak görmekteyiz. 1458 yılında Uzun Hasan IV. Kalo İonnes’in kızı Despina Hatun ile evlenmiş, böylece bir nevi Trabzon Rum İmparatorluğunun hamiliğini üstlenmiştir. Ve ayrıca II. Mehmed’e karşı oluşacak ittifaka dâhil olmuştur. 697 Uzun Hasan zaman kaybetmeden bir elçi heyetini II. Mehmed’e göndermiş ve cüretkâr isteklerde bulunmuştur. Bu durum II. Mehmed tarafından kabul edilmemiştir.698 Bu durumu içine sindiremeyen Uzun Hasan Osmanlı elindeki Koyulhisar kalesini saldırmıştır. Uzun Hasan’ın politikasını takip eden II. Mehmed ilk önce batı bölgesindeki sorunları halletmek istemiş ve Uzun Hasan ile acele bir anlaşma imzalamıştır.699

694 Ebu Bekr-İ Tîhranî, Kitab-I Diyarbekriyye, s.164-165. 695 Ebu Bekr-İ Tîhranî, Kitab-I Diyarbekriyye, s.183. 696 Arayancan,“Akkoyunlu ve Karakoyunlu’da Kadının Devlet Yönetimi ve Diplomasideki Önemine İki Örnek...,s.295. 697 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; İslam Devletleris.768,Baykal, “Fatih Sultan Mehmet- Uzun Hasan Rekabetinde Trabzon Meselesi”,s.73,Kılıç,”Fatih Devri (1451-1481) Osmanlı-Akkoyunlu İlişkileri”,s.98. 698 Kılıç, “Fatih Devri (1451-1481) Osmanlı -Akkoyun İlişkileri”,s.99. 699 Baykal, “Fatih Sultan Mehmed-Uzun Hasan…”,s.76-77. 201

1461 yılında sınır problemlerini halleden II. Mehmed artık Uzun Hasan problemlerine son vermek için harekete geçti. Ordusunu hazırlayan II. Mehmed Erzincan üzerine yürüyerek Yassıçemen’de karargâh kurdu. Durumun ciddiyetini anlayan Uzun Hasan bir kez daha annesinin diplomatik gücünü kullanmak istedi. Saray Hatunu ve Çemişgezek Bey’i Şeyh Kürt Hasan Bey’i II. Mehmed’e elçi olarak gönderdi. II. Mehmed elçi heyetini Bulgar Dağı yakınlarında kabul etti. Saray Hatun beraberinde kıymetli hediyeler getirmişti.700 II. Mehmed bu hediyeleri kabul ederek iki elçiye de gayet saygılı davrandı.701 Saray Hatun II. Mehmedden oğlu Uzun Hasanın yaptıkları karşısında özür dilemiştir. Saray Hatunun vcesilesiyle bir barış imzalanmıştır. Bu barış anlaşması gereğince Uzun Hasan’ın Trabzona yardım etmemesi sağlanmıştır.702 Ama tüm bu çabalara rağmen Trabzon feth olunmuş, fetih tamamlanıncaya kadar elçi heyeti II. Mehmed’in yanında kalmıştır. Trabzon feth olununca Saray Hatun ve elçi heyeti geri gönderildi. Ve miras yoluyla Uzun Hasan’a ele geçiren ganimetten pay verildi.703 Saray Hatun’un başarısızlıkla sonuçlanan tek elçilik vazifesi budur. Kaynaklar tam tarih belirtmese de Saray Hatun yaklaşık iki yıl Osmanlı elinde bir nevi rehin kalmış. Bu durumda bile II. Mehmed ona saygıda kusur etmemiştir. Ayrıca yine de Trabzonun ganimetinden bir parçaya Saray Hatun vasıtasıyla Uzun Hasan’ göndermiştir.

Tarihler 1465-1466 senelerini gösterdiğinde bu sefer Saray Hatunu hem Harput bölgesinin yönetici olarak görürken hem de yine bir elçilik faaliyetinde bulunduğundan haberdar olmaktayız. Harput kalesi Dulkadiroğullarından alınınca bölgenin başına Saray Hatun bırakılmıştır. Dulakadir oğulları bu fethi kabul etmeyerek durumu Memlûk Sultanı Hoşkadem’e bildirmişlerdir. Memlûk Sultanı görünüşte bir ordu hazırlayarak, Dulkadiroğullarına yardıma göndermiştir. Bu durumun haber alan Uzun Hasan Annesi Saray Hatun’u, Hoşkademem göndererek kalelin anahtarını vermiştir. Bu durum karşısında Hoşkadem pek mutlu olmasa da

700 Âşıkpaşazade, Osmanoğulları’nın Tarihi, s.240-241. 701 Mehmed Mehmed Neşri, Kitâb-ı Cihân-nümâ, C.II. s.341. 702 Arayancan,“Akkoyunlu ve Karakoyunlu’da Kadının Devlet Yönetimi ve Diplomasideki Önemine İki Örnek...,s.295-296 703 Âşıkpaşazade, Osmanoğulları’nın Tarihi, s.240-241, Mehmed Mehmed Neşri, Kitâb-ı Cihân-nümâ, C.II. s.341. 202

anahtarı kabul ettiği gibi Saray Hatunu iyi biçimde ağırlamış, bir süre Kahire’de misafir etmiş ve onu aynı yıl hediyelerle ülkesine göndermiştir.704

Saray Hatun Camisi

Siyasi rolünü anlatmaya çalıştığımız Saray Hatun, sosyal yönden de ön plana çıkmayı başarmıştır. Kendi adı ile anılan bir cami yaptırmıştır. Saray Hatun Camisi Harput’ta, Saray Hatun Mahallesi, Buğday meydanında bulunmaktadır. Cami ilk önce mescit olarak kurulmuş daha sonra genişletilmiştir. Caminin ne zaman yapıldığı tam olarak bilinmemekle birlikte XV. yüzyılın ikinci yarısında inşa ettirildiği kabul edilmektedir. Caminin kuzeydoğusunda bugün hâlâ bir ayakta olan ve cami ile birlikte inşa edilen bir çeşme bulunmaktadır. Caminin ihtiyaçlarını karşılamak için XVI. Yüzyılda Harput bölgesinden vakıflar ayrılmıştır. Cami günümüze kadar bir çok restorasyon geçirmiştir.705 Saray Hatun adına bir de zaviyenin olduğu bilinmektedir. Bu zaviye Keltit’de olduğu dışında hakkında daha fazla bir malumat yoktur.706

3.7.1.3. Selçukşah Begüm Hatun

Akkoyunlu Kör Mehmed Bey’in kızı, Uzun Hasan Bey’in eşidir. Bu evlilikten Sultan Halil, Sultan Yakup, Yusuf ve Mesih Bey’ler dünyaya gelmiştir. Selçukşah Begüm Hatun, Uzun Hasanı’ın baş hatunudur. Devlet yönetiminde sözü geçen bir hatun olup, oğlu Halil Bey’i sultan ilan ettirmede etkin rolleri olmuştur.707 Uzun Hasan döneminde bu hatuna halk ve devlet erkânı saygı duyardı708.

704 Yinanç, Dulkadiroğulları Beyliği…,s.59-60, Akkuş, a.g.tz.,s.109-110, Arayancan,“Akkoyunlu ve Karakoyunlu’da Kadının Devlet Yönetimi ve Diplomasideki Önemine İki Örnek”...,s.293. 705 Enver Çakar-Celalettin Uzun, “Hurufat Defterlerinde Harput (1690-1812)”, Fırat Üniversitesi Harput Uygulama ve Araştırma Merkezi Yayınları, Elazığ, 2017, s.50, Hamza Keleş, “Anadolu’da Akkoyunlu Kültür Mirası: Tarihi Eserler”, Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi, S.38, Ankara.2006, s.5, Şakir Çakmak, “Hüzünlü Kent: Harput”, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Dergisi, C.XV, S.2, İzmir, Ekim 2006, s.145-146. 706 Arayancan,“Akkoyunlu ve Karakoyunlu’da Kadının Devlet Yönetimi ve Diplomasideki Önemine İki Örnek...,s.298. 707 Sümer,”Akkoyunlular”,s.263, Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; İslam Devletleris.768. 708 Derya Örs, “ Fazullâh b. Rûzbihân-i Hunci ve Târih-i Âlem-i Ârây-i Eminisi”, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doğu Dilleri ve Edebiyatları (Fars Dili ve Edebiyatı) Anabilim Dalı, Basılmamaış Doltora Tezi, Ankara, 1999,s. 113. 203

Selçukşah Begüm Hatun, Fars valisi oğlu Halil Sultan’ı 1478’de Akkoyunlu tahtına oturtmuştur. Bu hatun devlet işleri ile ilgilenmek isteyince oğlu Halil Bey tarafından kardeşi Yakup Bey’in (ö.1490) yanına göndermiştir.709 Bu durum karşısında Selçukşah Begüm Hatun diğer oğlu Yakup Bey’i tahtta geçirmek için uğraşmış ve 1478 yılında emeline nail olmuştur. Böylece gücü iyice artan hatuna Akkoyunlu toprakları yanı sıra çevre devletler hatta Memlûk sultanı bile hatuna saygı gösteriyordur. 710 Kaynaklar Selçukşah Begüm Hatun oğlu Sultan Yakup’tan yaklaşık bir buçuk ay önce Kasım 1490 yılında vefat etğini belirtmektedir.711

Siyasette etkin rolleri olan bu hatunun; Selçukşah Hatun Zaviyesi adında bir zaviyesi olduğu bilinmektedir. Ama yeri hakkında herhangi bir kayıda rastlanmamıştır. Bayburt’a bağlı Balahur köyünün bir bölümü bu zaviyenin ihtiyaçları için vakfedilmiştir. Zaviyede şeyhlik görevini üstlenen görevlinin olduğunu bilmekteyiz.712 Ayrıca hatun Tebriz Ulu Cami (Mescid-i Cami)’yi tamir ettirmiştir.713

3.7.1.4. Hatice Begüm Hatun

Celâleddin Ali Bey’in kızı, Uzun Hasan’ın kardeşi, Şeyh Cüneyd’in eşi, Safevi Devletinin ünlü hükümdarı Şah İsmail’in büyük annesidir. Bu evlilik 1454 yılında gerçekleşmiştir. Bu evlikten Şeyh Haydar, Hoca Muhammed ve Paşa Hatun dünyaya gelmiştir. Uzun Hasan bu evlilik ile Karakoyunlu Cihaşah Mirza’ya karşı bir adın öne geçmenin yanı sıra Şeyh Cüneyd’in dini gücünden yararlanmak istemiştir. Bu evlilik sayesinde Şeyh Cüneyd’in itibarı artmış, dört sene Akkoyunlu topraklarında bulunmuştur.714

3.7.1.5. Maria Katherina Despina (Teodora) Hatun

709Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.195, Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; İslam Devletleri, s.768, Akkuş,a.g.tz.,s.123. 710 Örs, a.g. tz, s.113. 711 Erdem-Paydaş, a.g.e, s. 147. 712 Keleş, “Anadolu’da Akkoyunlu Kültür Mirası: Tarihi Eserler”,s.5-6. 713 Örs, a.g.tz, s.113. 714 Sümer, Safevî Devletinin Kuruluşu, s.11, Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; İslam Devletleri, s.774, Örs, a.g.tz, s.87, 204

Trabzon İmparatoru IV. Kalo İonnes’in kızı, Uzun Hasan’ın eşidir. Bu evlilik 1458 yılında gerçekleşmiştir. Uzun Hasan’a Despina Hatunun çeyizi olarak Kapadokya715 mevkisi verilmiştir.716

İmparator bu evlilik için Akkoyunlularca alınan bazı toprakları geri verilmesini ve kızının dinine dokunulmaması şartını koşmuştur. Bu hatunun Hıristiyan olarak öldüğü bilinmektedir. Hatun, Maksut Bey ve üç begümün annesidir.

Hiç süphesiz bu evlilikte de siyasi bir amaç güdülmekteydi. Bu evlilik sayesinde Uzun Hasan Trabzon Rum İmparatorluğunun bir nevi hamiliğini üstlenerek İmparatorluğun varlıklağını garanti altına alıyordu. Ayrıca Osmanlı sultanı II. Mehmed’e aheyhinde oluşacak ittifaka dâhil olmuş oluyordu.

3.7.1.6. Halime Begüm Aka Âlemşah Marta Begüm Hatun

Bu hatun Uzun Hasan’ın Trabzon Rum İmparatorluğuna mensup bir hatun olan Despina Hatun ile olan evliliğinden dünyaya gelmiştir.717 Hatun’un doğum yeri Diyarbekir, doğum yılı 1460’dır.

Âlemşah Hatun; Sefevi hanedanına mensup, aynı zamanda kuzeni olan Şeyh Haydar’ın eşidir. Bu evlilik 1477 yılında gerçekleşmiştir. Hatunun 11 yıl süren evliliğinden Yar Ali (Sultan Ali), Seyyid İbrahim ve Şah İsmail dünyaya gelmiştir.718 Yine bu evlilikten üç begüm hatun dünyaya gelmiştir. Bu hatunların isimleri tespit edilememiş olsa da bu hatunları Şah İsmail’in komutanlarından Bayram Bey Karamanlu’nun, Muhammed Han Ustaçlu’nun ve hâkimi Sultan Halil’in eşleri olmuşlar, siyasi evlilik vücuda getirmişlerdir.

Bu Hatun’un Akkoyun hükümdarı Sultan Yakup isteği doğrultusunda 1488-1489 yılları arasından oğulları ile birlikte yakalanarak Fars vilayetinde bulunan İstahr

715 bk. N.Demir, Hacıemiroğulları… S.96-97’de Bu Hatuna Çeyiz Olarak Sürmene’nin Hâlânik Köyü’nün Verildiğini Kaydetmiştir. 716 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; İslam Devletleri,s.768, Baykal, “Fatih Sultan Mehmed-Uzun Hasan…”,s.73, Kılıç,”Fatih Devri (1451-1481) Osmanlı -Akkoyun İlişkileri” s.98, Uzunçarşılı; Bu Evliliğin İmparator Davit Zamanında Olduğunu Yazmaktadır. bk. Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.19. 717 Namık Musalı, “Şah İsmail Hatâi’nin Annesi Alemşah Begüm: Efsaneler ve Gerçekler”, Alevilik-Bektaşilik Araştırmaları Dergisi, S.13, Alevi- Bektaşi Kültür Enstitüsü, 2016, Köln/ Almanya, s.38. 718 Tufan Gündüz, Son Kızılbaş Şah İsmail, Yeditepe Yayınevi, İstanbul,2013,s.39. 205

Kale’side gönderilmiştir. Bu kalede 1492-1493 yıllarına kadar esir olarak kalmıştır. Bu esareti boyunca kendine iyi davranılmış, saygı gösterilmiştir.719

Annesi sayesinde Akkoyunlu mirasına sahip olan Şah İsmail yıllardır Şiiliği savunuyordu. Bu yüzden Akkoyunlular onu gördükleri yerde öldürmek niyetindeydiler. Şiiliğe bağlı olan kesim ise genç Şeyh olarak tabir ettikleri Şah İsmail’i korumak için yoğun çaba sarf ediyorlardı. Bu konuya en dikkat çekici örnek Dullkadiroğullarından Aba (Ebe) Hatun adlı bir kadın onu birkaç gün saklaması ve sağ kalması için gösterdiği gayretlerdir.

Bu hatunun ölümü ile ilgili çeşitli teoriler ortaya atılmıştır. Bunlardan en göze çarpanı şu iddia şudur: Şah İsmail 1501 yılında Akkoyunlu mirası üzerine yeni bir devlet vücuda getirince Sünniliği yasakladı. Şiiliğin resmi mezhep olması konusunda sert bir politika izledi. Bu politika sonucunda Şah İsmail, Sünnilikte ısrarcı olması nedeniyle 1501 yılında Tebriz’de annesi Halime Begüm Hatunu öldürtdü.720

Fakat bu bilgilerde bir karışıklık söz konusudur. Yapılan araştırmalar neticesinde Şah İsmail’in idam ettiği hatunun annesi Âlemşah Hatun olmadığını ortaya çıkartmıştır. İdam edilen hatun Şah İsmanil’in üvey annelerinden birisidir.721 Zira kendisini her fırsatta savunan, Safevi Devleti’nin oluşmasında evladını destekleyen bir annesini öldürmüş olması çok uzak bir ihtimaldir. Zira Şah İsmail’in şiirlerinde annesini Hz. Fatîma’ya benzetmesi, ona dizelerinde yer vermesi, Âlemşah Hatun’a duyduğu sevginin göstergesididir.

Âlemşah Hatun’un oğlu Şah İsmail tarafından 1501 yılında öldürülmediğine en iyi kanıt, onun Erdebil’deki, Şeyh Safi türbesinin avlusunda bulunan mezar taşında ölüm tarihinin 1522-1523 diye kaydedilmiş olmasıdır.722Anlaşılacağı üzere bu hatun oğlu Şah İsmail’den sadece birkaç sene önce vefat etmiştir.

719 Musali, Şah İsmail’in Annesi Alemşah Begüm: Efsaneler ve Gerçekler, s.40-41. 720 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; İslam Devletleris.775. Gündüz, Son Kızılbaş, s.70. 721 Musali, Şah İsmail’in Annesi Alemşah Begüm: Efsaneler ve Gerçekler, s.49. 722 Musali, Şah İsmail’in Annesi Alemşah Begüm: Efsaneler ve Gerçekler, s.54. 206

3.7.2. Akkoyun Devletinde Zikri Geçen Kadınlar

3.7.2.1. Fûlane Hatun Akkkoyun hükümdarı Ahmed Bey’in kızı, Mutahharten Bey’in eşidi. Bu evliliğin tarihini tam olarak bilmese de 1389 yılı veya daha öncesinde gerçekleştiği düşünülmetedir.723 Bu evlilik sınıdaş olan iki devletin birbirlerine karşı sergilediği dosthane tutumun bir göstergesi olsa da bu tutum uzun yıllar devam etmememiştir. İki bey 1389 yılında Şamşat bölgesinde karşı karşıya gelmiştir.

Hatun ile ilgili bildiğimiz bilgiler yukarda zikrtettiğimiz kadar olup, daha sonraki yaşamı hakkında bir kayda rastlanılmamaıştır.

3.7.2.2.Selçuk Hatun Akkoyun hükümdarı Osman Bey’in eşidir. Celâleddin Ali Bey’in annesi olduğu düşünülmektedir. Bu hatunun 1420’li yıllarda elçilik görevi yaptığı bilinmektedir. Osman Bey’in oğullarından olan Celâleddin Ali Bey devlet erkânının kararıyla Harput Kalesi’ni almak ile görevlendirilir. Kara Yülük Osman Bey bu durumdan gayet memnun oldu. Hatta Harput’a gelecek olan yardımın önünü kesmekiçinyardımda bulundu.

Kale çok dirense de Harput valisi Süleyman Bey’in yaralanmasının sonucunda ölmesinden dolayı zor durumda kalır. Hem zaman hem de güç kaybetmek istemeyen Akkoyunlu Devleti kaleyi yüklü miktarda para ödeyerek alamaya çalışır. Kaynaklarda Osman Bey’in eşi Selçuk Hatun olarak geçen hatunun, Süleyman Bey’in askerleri ile görüşerek yüklü bir meblağ karşılığı kaleyi aldığından bahseder.724 Selçuk Hatun’a dair bu kayıttan başka herhangi bir bilgiye rastlanılmamıştır.

3.7.2.3.Prenses Fûlane Hatun Bu hatun Trabzon Rum İmparatoru III. Alexios Komnenos ve Theodora Kantakuzina’nın kızı, Akkoyunlu hükümdarı Osman Bey’in eşidir. Bu evliliğin tarihi

723 Ebu Bekr-i Tîhranî, Kitab-ı Diyarbekriyye, s.37-38. 724 Ebu Bekr-İ Tîhranî, Kitab-I Diyarbekriyye, s.74-76. 207

ve prensesin ismi maalesef kaynaklarda belirtilmemiştir. Bu evlilikten Celâleddin Ali Bey dünyaya gelmiştir. 725

3.7.2.4.Prenses Fûlane Hatun Osman Bey’in kızı, Akkoyun hükümdarı Ali Bey’in kardeşi, Timur’un torunu Baysungur’un eşidir. Siyasi bir amaç taşıyan bu evliliğin tarihi 1433’tür.726

3.7.2.5.Prenses Fûlane Hatun Trabzon Rum İmparatoru Alexios Komnenos’un kızı, Celâleddin Ali Bey’in teyzekızı ve aynı zamanda eşidir. Bu evlilik anlaşılacağı üzerine; Trabzon Rum İmparatorluğunun varlığı devam etmek için izlediği politikanın gereğidir. 727

3.7.2.6. Şah Sultan Hamza Bey‘in kızıdır. Fakat bu bilgide başka bilgi elimizde mevcut değildir.728 Ancak Mardin Merkezde Şah Sultan Hatun Medresesi adında bir medrese vardır. Bu medrese Cihângir Mirzanın oğlu İbrahim Bey tarafından eşi Şah Sultan adına yaptırılmıştır.729 İste bu medresemin isim bânisi olan hatunun Hamza Bey’in kızımı yoksa başka bir hanedana mensup bir hatun olup olmadığı kesin olarak anlaşılamamaktadır. Akkoyunlu Devleti’nde daha önce hanedan içi evlilikler görünmüştür. Bizim kanaatimizce bu hatunun Hamza Bey’in kızı Şah Sultan Hatun olması kuvvetli bir ihtimaldir.

3.7.2.7.Fûlane Begüm Hatun Cihângir Bey’in kızı, Karakoyunlu hükümdarı Cihânşah Bey’in oğlu olan Muhammed Mirza’nın eşidir. Bu evlilik 1452 yılında Akkoyun ve Karakoyun devletleri arasında imzalanan anlaşmanın neticesinde vucüda gelmiştir.730

725 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; İslam Devletleris.766. 726 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; İslam Devletleris.766. bk. Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.189’da Bu Evliliğin Celâleddin Ali Bey Döneminde Olduğu Yazmaktadır. Müellif Evliliğin Tarihini Vermezken, Evliliğin Amacının; Tahta Yeni Çıkan Celâleddin Ali Bey’in Hükümdarlığını Sağlamlaştırmak İstemesidir. 727 Öztuna, Devletle ve Hanedanlar: İslam Devletleri s.764. 728 Öztuna, Devletle ve Hanedanlar: İslam Devletleri, s.767. 729 Nesliha Dalkılıç- F. Meral Halifeoğlu, “Tarihi Yapıların Restorasyon Uygulamasında Geleneksel Yapın Tekniklerinin Yapın Tekniklerinin Kullanılması: Mardin Tekke Camiiii-Şah Sultan Hatun Medresesi Restorasyonu”,Mimarlıkta Malzeme Dergisi, Yıl.5, S.17, Mü-Ka Matbaası, İstanbul,Temmuz-2010,s.46. 730 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; İslam Devletleris.764. 208

3.7.1.8. Gevherşad Begüm Hatun Akkoyunlu hükümdarı Sultan Yakup’un eşi, Şirvanşah Ferruh Yesar’ın kızı, Akkoyunlu Baysungur Han’ın annesidir.731

3.7.2.9. Kes Hatuun Akkoyun hanedan mensubu Hacı Ferehşah Bey’in kızıdır. Kes Hatun, Murad B. Hüsameddin İle evlenmiştir. Kaynaklarda sadece ismen geçen bu evliliğin hangi Bey olduğu hakkında detay bilinmemektedir.

3.7.2.10. Hatice Hatun Akkoyun hanedan mensubu Hacı Ferehşah Bey’in kızıdır. Hatice Hatun Timur’un torunu Uluğ Bey ile evlenmiştir. Uluğ Bey uzun zaman Osmanlının hizmetinde bulunmuştur.

3.7.2.11.Fatîma Hatun

Bu hatun da Akkoyun hanedan mensubu Hacı Ferehşah Bey’in kızıdır. Fatîma Hatun Osmanlı hizmetinde bulunan Lala Şah Yusuf Bey ile evlenmişdir.732

731 Örs, a.g.tz, s.87. 732 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar; İslam Devletleris.767. 209

4. MEMLÛK MİRASINI SİYASETEN DEVAM ETTİRMİŞ OLAN ANADOLU BEYLİKLERİNDE KADIN’IN SİYASİ VE SOSYAL ROLÜ

4.1. Dulkadiroğulları Beyliği (1339- 1522)

Dulkadiroğlu Beyliği Oğuzların Bayat Boyuna mensuptur. Dilleri Türkçe, mezhebi Sünni- Hanefidir. 1339 yılında Maraş ve Elbistan bölgelerinde, Zeynüddin Karaca Bey tarafından Memlûk Devleti’ne tabi bir şekilde vücuda gelmiştir.733 Karaca Bey tabiliğinin tersine davranınca, Memlûk sultanı tarafından 1357 yılında Kahire’de idam edildi. Böylece yerine oğlu Halil Bey geçti.

Lakin Halil Bey’inde itaatsiz davranışları neticesinde Memlûk Sultanı Bekuk tarafından 1386 yılında öldürüldü.734 Halil Bey’in katledilmesinden sonra yerine kardeşi Süli735 Bey geçti. Süli Bey Memlûk baskısından dolayı Osmanlı Beyliği ve Kadı Burhaneddin Beyliği ile iyi ilişkiler kurmak niyetindeydi. İttifaklarını daha da kuvvetlendirmek isteyen Süli Bey kızı Emine Hatun’u736 Osmanlı şehzadesi Çelebi Mehmed ile evlendirdi.737

Yine Süli Bey; Kadı Burhaneddin Bey’e bir diğer kızı Fûlan Hatun’u vermiştir.738 Ayrıca Kadı Burhaneddin de Süli Bey’e kızı Habibe Selçuk Hatun’u, Süli Bey’in oğlu Nasrettin Mehmed Bey’e de diğer bir kızı Mısrî Hatice Hatun’u739 vermiştir. Süli Bey’in bu ittifak evliliklerine bir yenisini ekleyerek Sivas emiri olan Rahatoğlu Alâüddin Ali Bey’e kızı Fülân Hatun’u vermiştir.740

733 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri..., s.167-170. 734 Yinanç, Dulkadir Beyliği, s. 27. 735 Dulkadiroğulları ile ilgili kayıtların bir kısmında Süli Bey yerine Sevli Bey’i kullanmaktadır. Biz bu çalışmamızda Süli Bey’i kullanmayı tercih ettik. 736 Öztuna Devletler ve Hanedanlar: Türkiye, s.88 ve İbrahim Pazan, Padişah Anneleri, Eserleriyle Valide Sultanlar, Bab-ı Ali Kültür Yayıncılığı, İstanbul,2011, s.47’de Çelebi Mehmed’le evlenen Emine Hatun’u Nasırüddin Mehmed Bey’in kızı olarak göstermektedirler. Ayrıca Öztuna Devletler ve Hanedanlar: Türkiye, s.88’de Süli Bey’in Devlet Hatun adında bir kızının var olduğunu ve bu kızını 1402 yılında Yıldırım Beyazıt ile evlendirdiğini yazmaktadır. Uluçay, Padişahların Kadınları..., s.23’te Yıldırım Beyazıt ile evlenen Devlet Hatunun Germiyanoğlu Süleyman Şah’ın kızı olduğunu yazmaktadır. 737 Parlaz a.g.tz, s.27. 738 Ersan- Alican, a.g.e, s.63. 739 Kaynaklarda Mısrî Hatice Hatun’un babası hakkında iki farklı bilgi karşımıza çıksa da biz çalışmamızda bu hatunun babasını Kadı Burhaneddin olarak kabul edeceğiz. 740 Öztuna Devletler ve Hanedanlar: Türkiye,s.88. 210

Süli Bey bu ittifak evlilikleri sayesinde Memlûk Devletinin, beyliği üzerindeki baskını azaltmayı hedeflediği gibi, katledilen diğer Dulkadir beylerinin öcünü almak niyetiyle bağımsız olmak istemekteydi. Osmanoğlu beyliği ise bu ittifak ile kendine en az kendi kadar güçlü bir müttefik bulmuş olmaktadır. Dulkadir Beyliği Memlûk Devleti’ne olan tabiiyeti ancak 1399 yılında son bulacaktır.741

Diğer bir ittifak ise Nasrettin Mehmed Bey’in zamanında yaşanmıştır. Mehmed Bey 1399 yılında I. Bâyezid’ın yardımı ile kardeşi Sadaka Bey’i tahttan indirerek Dulkadiroğlu beyi olmuştur. Bilindiği gibi Ankara Savaşı sonrasında I.Bâyezid’ın oğulları arasında taht kavgaları başlamıştır. 1403 yılında Çelebi Mehmed, İsa Çelebi’yi yenmiş ve Nasrettin Mehmed Bey bu başarısından dolayı Çelebi Mehmed’i kutlamak adına bir elçi heyeti göndermiştir. Ayrıca yıllardan beri süre gelen dostluğa devam etmek isteyen Nasrettin Mehmed Bey bir kızını Çelebi Mehmed ile nikâhlamıştır. Çelebi Mehmed 1412’de kardeşi Musa Çelebi’ye yenilip Bursa’ya çekildiğinde Nasrettin Mehmed Bey, oğlu Sülayman’ı yardıma göndermesi de bu ittifakın bir göstergesi sayılabilir.742

Osmanlı ve Dulkadir yakınlaşması Memlûk sultanı Şeyh’in dikkatinden kaçmamıştır. 1414 yılında Elbistan’a hareket ederek daha önceden Dulkadiroğullarına bırakılan Antep ve Darende’yi geri alarak Mısır’a hareket etti. Bu duruma pek içerleyen Nasrettin Mehmed Bey, Şam valisi Kanibeğ’in isyanına oğullarından birini göndererek destek verdi. Fakat Memlûk sultanı bu isyanı bastırınca Nasrettin Mehmed Bey’in oğlu esir alınarak Kahire’ye gönderildi. Aradan bir yıl süre geçmesine rağmen oğlundan haber alamayan Nasrettin Mehmed Bey, eşi Mısrî Hatice Hatun’u Sultan Şeyh’in yanına elçi olarak gönderdi. Memlûk ülkesinde gayet iyi bir şekilde, izzet-i ikram ile karşılanan Hatice Hatun, eşi Nasrettin Mehmed Bey’in Memlûklülere karşı bir harekette bulunmayacağına dair söz verdikten sonra oğlunu geri istedi. Sultan, Hatice Hatun’un bu talebine olumlu yanıt vererek oğlunun hatun ile gitmesine müsaade etti.743

741 Parlaz. a.g.tz. s.27. 742 Yinanç, a.g.e, s.41. 743 Yinanç, a.g.e, s.42. 211

Mısrî Hatice Hatun’u 1435’lı yıllarda tekrar elçilik vazifesini üstelendiğini görmekteyiz. Karamanoğlu İbrahim Bey, Kayseri’yi geri almak için Memlûk sultanına elçi göndererek senelik 10.000 dinar ve kıymetli hediyelerle bölgeyi tekrar kendisine bırakmasını istedi. Memlûk sutanı Barsbar bu isteğe olumlu yanıt verince, Nasrettin Mehmed Bey, eşi Mısrî Hatice Hatun’u Memlûk sultanına gönderdi. Nasrettin Mehmed Bey, Memlûk sultanından Kayseri’nin kendinde kalmasını yanında, oğlunun serbest bırakılmasını da istedi. Mısrî Hatice Hatun, eşinin isteklerini sultana ilettiği gibi Kayseri şehrinin anahtarını sundu. Ayrıca şehrin vergisini göndereceğini bildirdi. Sultan Barsbay Hatice Hatun’un tekliflerini kabul edip, Nasrettin Mehmed Bey’in oğlu Süleyman’ı Kayseri’ye atadığı gibi Kahire’de tutuklu bulunan diğer oğlu Feyyaz’ı Maraş valiliğine atadı.744

Dulkadiroğlu Beyliğinde özellikle siyasi ilişkiler çerçevesinde Nasrettin Mehmed Bey, evlilik yolu ile bağ kurmayı nerdeyse prensip haline getirmiştir. Daha önceden Memlûk devletinde önemli rütbede görev yapmış, fakat daha sonra taht kavgasından dolayı kaçak durumuna gelen Canibeg ile kızı Nefise Hatun’un745 izdivacını gerçekleştirmiştir.746 Yılmaz Öztuna’ya göre bu evlilik 1433 yılında gerçekleşmiştir.747 Canibeg 27 Ekim 1437 tarihinde Akkoyunlu Kara Yülük Osman Bey’in torunları tarafından katledilince Nefise Hatun Dul kaldı.748

Çakmak Memlûk Devletinin başına geçince Dulkadiroğluları ile arasındaki buzları eritmek adına Memlûk ve Dulkadiroğluları arasında bir evlilik gerçekleştirildi. Fakat bu evliliğin kimler arasında gerçekleştiği malûm değildir.749

1439 yılında Memlûk Devletine Sultan olan Zahir Seyfuddin Çakmak, Nasrettin Mehmed Bey’den Canibeg’den dul kalan kızı Nefise Hatun’u istemiştir. Bu teklife sıcak bakan Nasrettin Mehmed Bey, kızını Bizzat Kahire’ye götürmüştür. Gelin alayı yol boyunca uğradıkları her menzilden coşku ile karşılanmış ve aynı çoşku ile uğurlanıştır. 31 Mart 1440 tarihinde Kahire’ye vardıklarında ise görkemli bir tören ile karşılanmışlardır. Sultan Çakmak ve Nefise Hatun’un düğünü bir hafta boyuca

744 Yinanç, a.g.e, s.49. 745 Yinanç, a.g.e, s.54. 746 Yinanç, a.g.e, s.50-52. 747 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar: Türkiye, .s.88. 748 Yinan, a.g.e, s.52. 749 Sucu,a.g.tz. s.109. 212

devam etmiştir. Nasrettin Mehmed Bey kızının çeyizine bedel 30.000 dinar almıştır. Ayrıca yine bu evlilik sayesinde Harput bölgesi Dulkadiroğluları yönetimi altına geçmiştir.

Bu izdivaç Nasrettin Mehmed Bey’in döneminin son siyasi evliliği olmuştur. Nitekim Nasrettin Mehmed Bey 1442 yılında seksen yaşını geçmiş olarak vefat etmiştir. Böylece Dulkadiroğlularında Nasrettin Mehmed Bey’in 46 senelik Bey’lik dönemi kapanmıştır.750 Nasrettin Mehmed Bey diğer beylerin aksine katledilmeden veya tahttan indirilmeden hayata gözlerini yummuştur.

Nasrettin Mehmed Bey vefat ettiğinde yerine Süleyman Bey geçti. Süleyman Bey Osmanlı Devleti ile daha önceden temasta bulunmuş, Osmanlı sultanı Çelebi Mehmed’in kardeşlerine karşı giriştiği taht kavgasında onun yanında yer almıştır.

Süleyman Bey babasının politikasından ilerleyerek, Osmanlılara dost kalmak niyetindeydi. Bu yüzden kızlarından birini Osmanlı şehzadesi ile evlendirmek istemekteydi. Hiç şüphesiz Osmanlı sultanı II. Murad’da evlilik yolu ile bir ittifak daha vücuda getirmek düşüncesine sahipti. Ayrıca II. Kosova zaferinden sonra Karamanoğullalrının kendileri aleyhinde geliştirebilecekleri düşmanca saldırılar karşısında Dulkadiroğluları ile ittifak yapmayı uygun görmüştür.751

II. Murad bu konuyu veziri Halil Paşa ile görüşerek nihai kararı verdikten sonra, devlet görevlilerinden Hayreddin Hızır Ağa'nın eşini Süleyman Bey’in kızlarından birini seçmesi için görevlendirerek Elbistan’a gönderdi. Hayreddin Hızır Ağa'nın eşi, kızlardan en güzel ve en alımlı olan Sitti Mükrime Hatun’u beğenerek II. Mehmed adına bir yüzük taktı. Böylece II. Mehmed Han ve Sitti Mükrime Hatun’un düğünleri için hazırlık yapılmaya başlandı. 1450 yılında Hayreddin Hızır Ağa'nın eşi, Anadolu valilerinin eşleri ile Sitti Mükrime Hatun’u ve çeyizi almak adına tekrar Elbistan’a gitti. 1450 yılının Kasım ve Aralık aylarında devam eden düğün Edirne’de yapıldı.752

750 Yinanç, a.g.e,.s.54-55. 751 Yinanç,a.g.e,s.55, Dukas,Bizans Tarihi,s.136-137. 752 Yinanç,a.g.e,s.55. 213

Dulkadiroğluları batı bölgesinde belki de en güçlü gördüğü devletle ittifakını sağlamlaştırmıştı. Şimdi sıra doğu bölgesine gelmiştir. Süleyman Bey babasının faaliyetleri ile iyiye giden Memlûk ilişkisindeki huzuru tekrar sağlamaya niyetli idi. Bu yüzden Süleyman Bey adını bilemediğimiz bir kızını Sultan Çakmak İle evlendirdi. Böylece Dulkadiğroğullarının doğu bölgesi ittifak ile korunma altına alınırken batı bölgesi de bir kez daha güvence altına alındı.

Bu iki devletle gerçekleştirilen siya evliliklerin dışında Süleyman Bey döneminde başka evlilik karşımıza çıkmamaktadır. Zira 12 yıl tahtta kalan Sultan 28 Ağustos 1454 yılında vefat etti. Zevke ve sefaya düşkün olan Süleyman Bey arkasında kalabalık bir harem ve sayısız çocuk bıraktı.

Süleyman Bey’in ölümünden sonra yerine oğlu Melik Arslan geçti. 11 yıl tahta kalan Melik Arslan döneminde on yıl herhangi siyasi faaliyet görülmedi. Fakat son senelerinde Dulkadir- Akkoyun ve Karamanoğlarının aralarında sınırlarından dolayı problem yaşanmaya başladı. Bu problemleri Osmanlıya yaklaşarak çözmek çabası güdüldü. Fakat bu durum Memlûk Devletinin pek hoşuna gitmedi. Fırsatını kollayan dönemin Memlûk Sultanı Hoşkadem bir fedaisini göndererek camide ibadet eden Melik Arslanı Ekim 1465 yılında öldürdü.753

Melik Arslan beklide döneminde ki huzura güvendiği için siyasi bir evlilikte bulunmamıştır. Ya da bulunsa dahi şimdilik bu konu karanlıkta kalmıştır. Araştırmalar kendisinin Osmanlıya karşı sergiledi dostane davranışlar Memlûk sultanını gücendirdiğini göstermektedir. Bu gücenme neticesinde Akkoyun saldırılarına karşı, Dulkadiroğlularının hamisi olan Memlûk Devleti, Melik Arslan Bey’i koruyucu bir harekette bulunmamıştır. Daha sonra ülkesinin de ki karışıklıklar neticesinde siyasi bir evlilik ile Memlûk Devletinin gönlünü almaya ömrü vefa etmemiştir.

Melik Arslan’in ölümünde sonra Memlûk sultanı Hoşkadem, Şahbudak Bey’i tahtta çıkartmakta gecikmedi. Şahbudak Bey halk tarafından kardeşi Melik Arslan’ın ölümünden sorumlu tutulmuştur. Dulkadiroğlularından ileri gelenler Osmanlı sultanı

753 Yinanç,a.g.e,s. 56-60. 214

II. Mehmed’e başvurarak, diğer bir Dulkadir soyundan gelen ve Osmanlıda hizmet eden Şahsuvar Bey’in Dulkadiroğlularının başına geçmesini istedi. Özellikle İstanbul’un fethinden sonra Anadolu sorunlarıyla uğraşmaya vakit bulamayan II. Mehmed için bu teklif güzel bir fırsattı. Bu sayede Dulkadiroğlularının iç işlerinde söz sahibi olabilecekti. II. Mehmed, Sahsuvar Bey’e destek vererek onu Dulkadiroğlu Beyliğinin başına geçirmekte zaman kaybetmek istemeden harekete geçti. Osmanlıların böyle bir harekette bulunabileceğini tahmin eden Şahbudak, Memlûk sultanından ordu desteği istese de Şahsuvar Bey Osmanlıdan aldığı destekle, Memlûk ordusu gelmeden kardeşi Şahbudak Bey’i 1466 yılında bertaraf ederek Dulkadiroğlularının başına geçti.754

Şahsuvar Bey, Dulkadir tahtına çıkmasında Osmanın desteğini tam manasıyla sağlamak için kızı Ayşe Hatunu 1469’da II. Beyazıt ile nikâhlamıştır.755

Şahsuvar Bey’in zamanında Dulkadiroğluları siyasi olarak çok hareketli bir dönem geçirdi. O, sayesinde tahtta çıktığı, Osmanlı’ya yüz çevirmekte gecikmedi. Şahsuvar Bey, Memlûk sultanı ile birçok savaş yapmış en son yakalanarak 1468 ya da 1469 yılında Kahire’de katledilmiştir. Öldürülğünde daha 40’lı yaşlarında idi. 756

Y. Öztuna 1492 tarihli bir vesikada Şahsuvar Bey’in eşi kastedilerek, Şah Sultan namında bir hatunun adına rast geldiğini belirtiyor. Emin olmamakla birlikte bu hatunun II. Beyazıt’ın kızı olabileceğine değinmiştir. Şahsuvar Bey’in İklime Hatun adında bir kızı 1547 yılında Maraş’ta bir mescid yaptırmıştır.757

Memlûklülerden aldığı destek ile ikinci defa Dulkadiroğlu tahtına çıkan Şahbudak Bey döneminde de Osmanlı Devletine karşı sergilenen davranışlarda bir değişme olmadı.758

Şahbudak Bey‘in tahtta çıkmasından dolayı endişeye kapılan Dulkadiroğlu beyleri, Amasya’da şehzade Bâyezid’a sığınmıştır. Hatta bu beylerin arasında Şahsuvar

754 Yinanç,a.g.e,s.62-63. 755 Ersan- Alican, a.g.e, s.78, Öztuna, Öztuna Devletler ve Hanedanlar: Türkiye. s.89-89. 756 Yinanç,a.g.e, s.76 757 Öztuna Devletler ve Hanedanlar: Türkiye, s.91. 758 Güler,a.g.tz, s.131. 215

Bey’in kardeşi Alâüddevle Bozkurt Bey’de vardır. Kendilerine tanınan fırsattan ötürü olacak ki Alâüddevle Bozkurt Bey, kızı Ayşe Gülbahar Hatun’u Şehzade Beyazıt ile nikâhladı. Bu evlilikten Yavuz Sultan Selim dünyaya geldi.759

Bir kez daha sağlamlaştırılan Osmanlı Dulkadir bağı çerçevesinde II. Mehmed’den aldığı destek kuvvet ile beraber, Alâüddevle Bozkurt Bey kardeşi Şahbudak’ı yenerek 1480 yılında Dulkadiroğullarıının beyi oldu.

1480 yılından sonra Osmanlılar ve Dulkadiroğluları birer müttefik gibi hareket ettiler. Osmanlı Devletinin Akkoyunlular üzerinde yapacağı seferde Dulkadiroğluları tarafsız kalmış, Cem Sultan’ın ayaklanmasında Alâüddevle Bozkurt Bey Osmanlı’ya kuvvet göndermiştir. 1484 yılında Memlûk ordusu iki ittifakın güçlerince bertaraf edilmiştir. Son olarak da II. Bayezıd’ın Modon seferine de yardımcı kuvvet göndererek dostluk daha da pekiştirilmiştir.760

Lakin Alâüddevle Bozkurt Bey, İlerleyen yıllarda Memlûk–Osmanlı mücadelesini takip ederek denge politikası izlemeye başladı. Öyle ki 1488 Osmanlının, Memlûk tarafından ağır bir darbe alması Alâüddevle Bozkurt Bey’i harekete geçirdi. Bu gelişme üzerine Memlûk tarafına yaklaşan Alâüddevle Bozkurt Bey kızlarından Fûlane Hatunu Memlûk ordusu komutanı Özbey’in oğluna verdi. Ayrıca bir oğlunu da Memlûk Devletinin hizmeti için Kahire’ye göndermek istedi.761

Zaman içerisinde Osmanlı- Memlûk arasında maddi unsurlar neticesinde bir dostluk vuku buldu. Dulkadiroğluları da daha rahat iki tarafa yaklaşma fırsatını yakaladı. Tam Anadolu’da böyle bir huzur ortamı oluşmuşken, bu sefer doğudan Akkoyunlu tehlikesi baş gösterdi. Hatta Melik Arslan’ın oğlu Arslan dâhi yanına kendi adamlarını alıp Akkoyunlulara sığındı. Avşar ve Bayat boylarından da bu devlete talep oluyordu. Zira Osmanlı’nın göçebeleri yerleşik hayata geçirme politikası boyları bu duruma iten en önemli faktördür.

759 Yinanç,a.g.e, s.77-78. 760 Parlaz, a.g.tz. s.29. 761 Güler,a.g.tz, s.143. 216

XV. yüzyılın ilk yıllarından itibaren Türkmenler Erdebil’deki Şeyh ailesine mürit olmaya başlamıştı. Akkoyunlu Uzun Hasan, Şeyh ailesi ile akrabalık kurmuştu. Safevi Devletinin atası olan Şeyh Haydar Anadolu’daki faaliyetleri arttırmıştı. Akkoyunlu Devleti, Safevi’lerin önüne geçmek için Şeyh Haydar’ın tek sağ kalan oğlu İsmail’i kaçırmak istedi. Ama bu girişimlerinde başarılı olamadı.

Aynı zamanda Osmanlı ile Dulkadiroğlularının arası gün geçtikçe bozuldu. Yavuz Sultan Selim, Alâüddevle Bozkurt Bey’in üzerine yürümek için fırsat kolluyordu. Ama Alâüddevle Bozkurt Bey, Osmanlının kendisine zarar verebileceğine pek ihtimal vermiyordu. Lakin iki siyasi güç arasında ipler kopma noktasına geldi. Alâüddevle Bozkurt Bey, Yavuz Sultan Selim’in ordusu tarafından 1515 de öldürüldü. Ve başı ona destek veren Memlûk sultanına gönderildi.

Dulkadiroğlularının başına Osmanlı kontrolünde Şahsuvar Oğlu Ali Bey geçti. Ali Bey Mercidabık savaşında Osmanlı tarafında yer aldı. Mısır’ın fehtedilmesinden sonra çıkan Celali isyanlarının bastırılmasında önemli roller oynadı. Ali Bey, Şam Valisi Canberdi Gazali isyanının bastırılmasında da Osmanlı Devleti'ne büyük hizmette bulundu. Kanuni Sultan Süleyman dönemine kadar Osmanlıların yanında yer aldı. Fakat Kanuni döneminde halka kötü davrandığının namı yayılınca Osmanlılar tarafından cezalandırıldı. Buna karşı çıkan Ali Bey öldürüldü. Böylece Dulkadiroğluları son bulmuş oldu.762Ali Bey'in öldürülmesinden sonra Dulkadiroğluları toprakları Maraş merkez olmak üzere bir eyalet, Bozok bölgesi de müstakil bir sancak haline getirilerek Osmanlı topraklarına katıldı.763

4.1.1. Dulkadiroğulları Beyliğinde Kadın’ın Sosyal ve Siyasi Rolü

4.1.1.1. Emine Hatun

Emine Hatun’un Süli Bey’in mi yoksa Mehmed Bey’in mi kızı olduğu hakkında kaynaklarda çelişkili bilgiler mevcuttur. Biz çalışmamızda incelenen kaynaklar ve tarihi olayların akış şekline göre, Emine Hatun’un Süli Bey’in kızı olduğu kanaatine varmış bulunmaktayız.

762 Güler, a.g.tz. s.150-152. 763 Yinanç, a.g.e, s.105. 217

Emine Hatun’un 1389 yılında Maraş ya da Elbistan’da dünyaya geldiği ve 1419 yılında Edirne’de vefat ettiği düşünülmektedir.764

Emine Hatun ve I.Bâyezid’ın oğlu Çelebi Mehmed ile olan evliliklerinden 1403 yılın da Osmanlı’nın altıncı Sultanı II. Murad dünyaya gelmiştir.765 Emine Hatun 1419 yılında, Çelebi Mehmet ile olan evliliğinden yaklaşık 16 yıl sonra genç yaşta vefat etmiştir. Kaynaklarda Emine Hatun’a dair başka bir kayıt mevcut değildir. Emine Hatun’un Kabirinin yeri de tam anlamıyla bilinmemekle birlikte Bursa’da medfun olduğu tahmin edilmektedir.766

Emine Hatun’un Çelebi Mehmed ile evlenmesiyle başlayan Osmanlı- Dulkadir ittifakı daha sonraki hükümdarlar zamanında da devam etmiştir. Evlilikler ile kan bağı kuran iki siyasi güç uzun süre müttefik olarak kalmıştır.767

4.1.1.2. Mısrî Hatice Hatun

Kadı Burhaneddin Ahmed‘in veya Rahatoğlu Alâüddin Ali Bey’in kızı olduğu hakkında iki farklı bilgi mevcuttur. Ama yapılan son araştırmalar sonucunda Mısrî Hatice Hatun’un Kadı Burhaneddin’in kızı olduğu tesbit edilmiştir.768 Hatice Hatun’un hangi yılda nerede doğduğu bilinmemektedir. Ayrıca bu hatun Dulkadiroğlu beyi Nasrettin Mehmed Bey’in eşidir. Evlendikleri tarih bilinmemektedir.

Kendisi farklı tarihlerde, iki ayrı Memlûk sultanına elçi gitti için Mısrî lakabıyla anılır. Hayatının geri kalan kısmı hakkında pek bilgimiz olmadığı halde iyi bir aileye mensup olduğu anlaşılmaktadır. Zira her hangi bir kişilik olmadı yüklendiği ağır sorumlulukla bellidir.

Dulkadiroğlularında Mısrî Hatice Hatun’un siyasette etkin bir rol oynadığı görülmektedir. Şöyle ki; Şam valisi Kanibeg’in isyanına el altından destek veren

764 Nurgül Sucu, “ Dulkadir Beyliği Mensubu Osmanlı Hanım Sultanlar”, Uluslararası Dulkadir Beyliği Sempozyumu II. Kitap ( 29 Nisan- 1 Mayıs 2011) Kahramanmaraş Belediyesi, Kahramanmaraş, 2012, s.258. 765 Parlaz, a.g.tz, s.27. 766 Parlaz, a.g.tz, s.49. 767 Sucu,a.g.m, s.258. 768 Öztuna Devletler ve Hanedanlar: Türkiye, s.88. 218

Nasrettin Mehmed Bey oğlunu Kanibeg’in yanına göndermiştir. Bu isyan bastırılınca Nasrettin Mehmed Bey’in oğlu esir alınarak Kahire’ye Kal’atü’l Cebel’e götürülmüştür. Nasrettin Mehmed Bey eşi Mısrî Hatice Hatun vasıtasıyla Memlûk Devleti ile sözde bir barış yapmış ve oğlu serbest kalmasını sağlamıştır.769

Tarihler 1435 yılını gösterdiğinde Mısrî Hatice Hatunun Kayseri’ye tekrar sahip olma isteği neticesiyle eşi Nasrettin Mehmed Bey tarafından Kahire’ye gönderilmiştir. Memlûk Sultanı Hatice Hatun’u saygı ile karşılayarak, İsteklerini yerine getirmenin yanı sıra; Nasrettin Mehmed Bey’in oğlu Süleyman’ı Kayseri’ye atadığı gibi, Kahire’de tutuklu bulunan diğer oğlu Feyyaz’ı Maraş valiliğine atadı.770

Mısrî Hatice Hatun’un siyasal olduğu kadar sosyal yönü de vardı. O eşi Nasrettin Mehmed Bey tarafından yaptırılan, Mescidü'l-Aksa'nın kuzey tarafında bulunan Gadiriye (Kadiriye) Medresesini, 1432-1433 yılında tamir ettirmiştir.771

Hatuniye Medresesi

Nasrettin Mehmed Bey döneminde 1432 tarihinde inşası tamamlanan Hatuniye (Şamiler) Medresesi Kayseri’de Melikgazi ilçesi, Cami-i Kebir Mahallesinde bulunmaktadır.772 İsminden dolayı Mısrî Hatice Hatun’un bu medresenin yapımında ya da daha sonraki dönemlerde tamirinde payı olduğunu düşünmek yanlış olmayacaktır. Lakin bu medrese 1977 yılında satılarak özel mülkiyet olmuştur. Bugün büyük bir bölümü sağlam olmakla birlikte, inşaat malzemeleri deposu olarak kullanılmaktadır.

4.1.1.3. Nefise Hatun

Nasrettin Mehmed Bey’in kızıdır. İlk olarak 1433 yılında Memlûklülerin kaçak Emiri Canibeg ile evlenmiştir.

769 Ayşe Güler,”Memlûk- Dulkadiroğulları Münasebetleri (1337-1515), Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Doktora Tezi, Ankara,2014, s.70. 770 Yinanç, a.g.e,s.49. 771 Yinanç, a.g.e, s.130. 772 Yıldız vd. Kayseri Taşınmaz... s.201. 219

Bu evlilikten bir kızı dünyaya gelmiştir. Nefise Hatun Canibeg’in 1437 yılında katlinden sonra dul kalmıştır.773

1438 yılında Memlûk Sultanı Çakmak tahtta geçince Nefise Hatuna talip olmuştur. Hatun 1440 yılında bir hafta süren görkemli bir düğün ile Sultan Çakmak ile evlenmiştir. Nasrettin Mehmed Bey kızını Bizzat Kahire’ye götürmüş, bu durumdan haberdar Sultan Çakmak düğün kafilesi Kahire’ye varmadan yiyecek ve hediyeler göndermiştir.774Bu evlilik neticesinde Memlûk-Dulkadiroğluları arasında uzun zamandır süre gelen husumet sona ermiştir. Nasrettin Mehmed Bey Harput’a sahip olmuştur.775 Nefise Hatun 1449 yılında Kahire’de vuku bulan veba salgını neticesinde hayatını kaybetmiştir.776

4.1.1.4. Sitti Mükrime Hatun

Sitti Mükrime Hatun gerek siyasi gerek de sosyal hayatta aktif bir hatun olarak karşımıza çıkmaktadır. Gerçekleştirdiği evlilik neticesinde Osmanlı ve Dulkadiroğlu Beyliklerinin dostluğunu ve ittifakını sağlamlaştırmıştır. Edirne’de birçok eserin bânisidir. Ayrıca kendisinin birde portresi bulunur ki bu yaşadığı dönem için erken bir sanat eseridir.

Sitti Mükrime Hatun Dulkadiroğlu beyi Süleyman Bey’in kızıdır. II. Murad’ın gelini dolayısıyla II. Mehmed’in ikinci hanımıdır. Sitti Mükrime Hatun’un hangi tarihte doğduğu malum olmamakla beraber Elbistan’da dünyaya gelmiştir. Edirne’de Eylül 1486 hayatını kaybetmiştir. Sitti Mükrime Hatun’un ve II. Mehmed’in bu evlilikten çocukları olmamıştır.

Osmanlı ve Dulkadir beyliklerinin tamamen siyasi çıkarları doğrultusunda gelişen bu evlilik 1450 yılında gerçekleşmiştir. Evlilik için devlet erkânı ile görüşen II. Murad Amasya beyi Hızır Ağa’nın eşini görücü olarak Dulkadiroğullarına göndermiştir.

773 Yinaç, a.g.e, s.52-54. 774 Abdullah Mesut Ağır,”Memlûk Sultanı El- Melik Ez-Zahir Seyfed-din Çakmak Döneminde Memlûk- Dulkadir Münasebetleri”, Uluslararası Dulkadir Beyliği Sempozyumu I. Kitap ( 29 Nisan- 1 Mayıs 2011) Kahramanmaraş Belediyesi, Kahramanmaraş, 2012 s.156. 775 Yinaç,a.g.e, s.55. 776 İlyas Gokhan, “Memluk Sultanı Zahir Seyfuddin Çakmak Döneminin Salgın Hastalık Ve İktisadî Buhranları (H.842–857/M.1438–1453)” Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S.15, Konya, 2006, s.347. 220

Görücü hatun Süleyman Bey’in kızlarından Osmanlılara en uygun olanı Sitti Mükrime Hatun’u beğenerek, hatun’un parmağına yüzük takmış, durumu II. Murad’a izah eden görücü hatunun izlenimleri sonucunda II. Murad Sitti Mükrime Hatun’u oğlu II. Mehmed ile nikâhlamaya karar vermiştir.. 777

II. Murad’in talimatıyla Hızır Ağa’nın eşi yanına devlet beylerinin ileri gelenlerinin eşlerini ve Sarıca Paşa’yı alarak, gelini ve çeyizi almak üzere Elbistan’a hareket etti. Dulkadir bey’i Süleyman Bey gelen düğün heyetini büyük bir hürmet ile bizzat karşıladı. Türk âdet ve örflerine göre Elbistan’da düzenlenen törenden sonra gelin alayı yola çıktı.778 Elbistan’dan zengin bir çeyiz779 ile yola çıkan gelin Bursa’ya kadar Dulkadiroğluları beyliğinin ileri gelenleri tarafından uğurlandı. Gelin alayına Bursa’dan Osmanoğullarının ileri gelenleri; kadılar, âlimler vb. karşılayarak Edirne’ye uğurladilar.780

Edirne’de 1450 yılının Kasım ve Aralık ayı boyunca iki ay devam eden düğüne, Osmanlı Beyliğince civardaki tüm beyler, kadılar, âlimler, ulemalar, fakirler, şairler davet edildi. 781 Düğün dönem şartlarına göre gösterişli bir şekilde icra oldu.

Düğün merasiminden sonra Sitti Mükrime Hatun eşi II. Mehmed ile beraber Manisa’ya gittiler. Fakat kısa bir süre sonra II. Murad ölünce tekrar Edire’ye döndüler. II. Mehmed’in Padişahlığı sırasında çoğunlukla Edirne’de ikamet etmiş olan Sitti Mükrime Hatun, Edirne’de eşinin izniyle bir saray yaptırdı. Ayrıca eşi öldükten sonra II. Beyazt’ın desteğiyle kendi adıyla zikredilen birde cami yaptırdı.782

Sitti Mükrime Hatun Edirne’de bir nevi inzivaya çekilmiş, sade bir hayat sürdü. Siyasal ve sosyal hayatta etkin roller oynadığı gibi sanat konusunda da oldukça aktiftir. Yaptırdığı eserlerde bu özelliği dikkat çektiği gibi, kendisinin fil üstünde tasvir edildiği bir minyatürü/portresi ve erkek kardeşiyle birlikte çizilmiş portreleri

777 Uluçay, Padişahların Kadınları...…, s.40. 778 Aşıkpaşazade, Osmanogulları'nın Tarihi, s.213. 779 Aşıkpaşazade, Osmanogulları'nın Tarihi, s s.213’de II. Murad’ın Siiti Mükreme Hatunun çeyizini Türk törelerine göre az bulmuş ve hatunun çeyizine Padişah kızlarına layık bir çeyiz yaptı.. Bu durum sadece Aşıkpaşazade’nin eserinde zikredilmiştir. Diğer eserlerde böyle bir konuya değinilememiştir. 780 Uluçay, Padişahların Kadınları...…, s.40. 781 Yinanç, a.g.e,s.55. 782 Uluçay, Padişahların Kadınları...,s.40. 221

vardır.783 Bu porteler yapıldığı zaman Sitti Mükrime Sultanın hayatta olduğu düşünülmektedir.

Dulkadir – Osmanlı ittifakına bir ivme daha kazandıran Sitti Mükrime Hatun ayrıca, Dulkadiroğlularına ait pek çok gelenek ve göreneğin, mutfak kültürünün Osmanlı saraylarına yerleşmesini sağlamıştır.784 Bu bilgiler doğrultusunda Sitti Şah Mükrime Hatun’un bânisi olduğu eserleri şu şekilde sıralayabiliriz.

Sitti Şah Sarayı ve Cami

Sitti Mükrime Hatun’un 1484 yılında Edirne şehir merkezinde; Sabunî Mahallesi, Talat Paşa Caddesi üzerinde kendi ismiyle veya halk tarafında Sitti Şah namıyla anılan bir cami inşa ettirmiştir. Bu caminin içerisinde bulunduğu, bugün maalesef ki kalıntıları dâhil mevcut olmayan bir sarayın var olduğunu bilmekteyiz. II. Mehmed hayatta iken, Sitti Mükrime Hatun tarafından yaptırılmış olduğuna dair elimizde kayıtlar mevcuttur. Sitti Şah Cami bu sarayın içine inşa edilmiştir. Cami’nin inşası II. Beyazıt’ın desteği ve izni ile tamamlanmıştır. Haremlik ve Selamlık olarak iki kısımdan oluşan bu saray içerisindeki cami Selamlığın yan tarafına inşa edilmiştir. Caminin mimarı kesin olmamakla birlikte birçok kaynakta Mimar Hayretin Efendi olarak geçmektedir. 1484’de inşaatı tamamlanan cami büyük kesme taştan yapılmıştır. Dıştan dört köşeli olup içten zemini altı köşeli ve tuğla kaplıdır. Bir minaresi vardır, iç süsleme bakımından zengin olan cami, mermer minber ile iki katlı alçı pencereler vardır. Önündeki üç kubbeli son cemaat yeri ile bahçesindeki küçük şadırvan camiye ayrı bir özellik vermektedir. Asıl bina tek kubbelidir. Bahçesinde ayrıca imam evi ve müezzin odaları da vardır.785

Bu cami için vakıfların olduğunu 1520, 1530, 1574 yıllarına ait vakfiyelerden anlamaktayız. Vakfiyede vakfedilen yerler; Keşan’ın Tavruk, Kratova ve Debeli köyleri olduğu belirtilmiştir. Sitti Hatun’un Kabiri da cami’nin haziresi içindedir. Türk an’anelerine göre Sitti Hatunun evladı olmadığı için ona bir türbe yapılmamıştır. Cami maruz kaldığı doğal afetler sonucunda 1752, 1903, 1912, 1953,

783 Uluçay, Padişahların Kadınları...,s.40-41. 784 Sucu, a.g.e,s.262. 785 Bedi N. Şehsuvaroğlu, “Edime Fatih Devri Eserlerine Kısa Bir Bakış ve Sitti Hatun Camiiii”, Vakıflar Dergisi, S.5, Tıpkı Basım,Pys Vakıf Sistem Matbaası,Ankara,2006, s.202. 222

1962 1980 ve 1990 yıllarında onarım görmüştür. Cami’nin şadırvanı ve son cemaat yeri günümüze ulaşmamıştır.786

Caminin günümüze kadar ulaşan kısımlar 1873 senesinde askeriye devredilerek, barut deposu olarak kullanılmıştır. Cumhuriyet döneminde tekrar bir tamir görerek kütüphane olması kararlaştırılsa da uygulanmamıştır.787 Günümüzde tekrar cami olarak hizmet vermektedir.788

Saray ise Sitti Mükrime Hatun öldükten sonra bir süre kullanılmamıştır. Daha sonra Merzifonlu Kara Mustafa Paşa tarafından tekrar faaliyete geçmiştir. Kara Mustafa paşanın 1644’de ki katlinden sonra, tüm malları gibi bu saraya da devlet tarafından el konulmuştur. Zaman içinde sarayın selamlık kısmı yıkılmıştır.789 1745 yılında bir yangın geçiren sarayın büyük kısmı kullanılamaz hale gelmiştir. 1752 depremi de saraya büyük bir darbe vurmuştur. Onarılmayan sarayın önüne evlerin yanı sıra birde mahkeme inşa edilmiştir. Bu yüzden sarayın önünde ki bayıra mahkeme bayırı denilmiştir. Zaman içerisinde selamlık kısmının ayakta olan bölgeleri şahsa satılmıştır. Harem dairesi ise Sir de Charite satılarak aynı isimde bir lise olarak kullanılmaya başlanmıştır. Fakat burası da 1903 yılında çıkan bir yangınla ağır hasar görmüştür. Yangının yaraları sarılıp tekrar faaliyete geçirilmiştir. Cumhuriyet döneminde ise bina Edirne Valisi tarafından satın alınarak kız öğretmen okuluna dönüştürülmüştür. Sarayın selamlık kısmında hâlâ ayakta olan bölümler belediye tarafından satın alınarak, elektrik fabrikası için kullanılmıştır. Saraydan geriye kalan kısımlarda liseye dâhil edilmiştir.790Saray hakkında ki malumatımız şimdilik bu kadardır. Saray kalıntılarında geriye bir bölüm kalmamıştır.

Sitti Mükrime Hatun Minyatürü

Bu eser F. Babinger tarafından Venedik’te bulunmuştur. Üzerinde yapılan çalışmalar neticesinde Sitti Mükrime Hatunu tasvir ettiği anlaşılmaktadır. Bizanslı bir ressamın

786 Uluçay, Padişahların Kadınları... s.40, Mustafa Özer, “Sitti Şah Hatun’un Edirne’deki Eserleri ve Mezarına Ait Taşlar”, Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, C.2004-I, S.8, Bolu, 2004, s.176- 179. 787 Şehsuvaroğlu, a.g.m,s.203-204. 788 Özer, a.g.m,s.185. 789 Şehsuvaroğlu, a.g.m,s.203. 790 Özer, a.g.m, s.185-186. 223

kaleminden çıkan eserin II. Mehmed’e sunulduğu düşünülmektedir. Sitti Mükrime Hatunun taht-ı revan’a oturmuş biçimde bir fil üzerine tasvir edilmiştir. Taht-ı revan filin tam ortasında bulunmaktadır. Etrafı tül ya da ince bir kumaş ile çevrilmiştir. Sitti Mükrime Hatun’un üzerinde Türk hatunu olduğunu belli eden bir kıyafet vardır. Kıyafeti Türkler’in rengi olarak özleşen Türkuazdır. Boyun, el bilekleri ve dirseklerde hatunun ne derece önemli bir şahsiyet olduğunu vurgulayan sarı renklerde şeritler mevcuttur. Sitti Mükrime Hatun’un sağ dizini içeri kırarak oturmuş, sol dizi ise göğsüne doğru çekilmiştir. Sol dizinin üzerinde iki elini birleştirmiştir. Hatun’un başı kapalı olmakla birlikte kulak memeleri ve boynu hafif biçimde gözükmektedir. Yüzü tamamen açıktır. Hatun’un yüzünde bir donukluk, gözlerinde bir masumiyet sezilmektedir. Her ne kadar minyatürün yapılış tarihi kesin olarak bilinmese de, Sitti Mükrime Hatunun sağlında yapıldığı varsayılmaktadır.

Sitti Mükrime Hatunun ayrıca erkek kardeşi ile birlikte tasvir edildiği başka bir minyatür/portre olduğu bilinmektedir. Lakin şu an için tasvir bulunamamıştır.791 II. Mehmed gibi hem siyasal hem de sosyal faaliyetlerde bulunan bir hükümdarın eşi olan hatunun sanatsal faaliyette bulunması veya onu tasvir eden bir eserin olması Osmanlı’nın İmparatorluk döneminde, sanat adına ne derece hoş görülü olduğunun kanıtıdır.Sitti Mükrime Hatun adına bugün Kahramanmaraş’ın Necip Fazıl mahellesinde bir parkın mevcut olduğu tespit edilmiştir.

4.1.1.5. Ayşe Gülbahar Hatun

1453 yılında Elbistan’da dünyaya gelmiş olduğu tahmin edilmektedir. 1505 veya 1515 yılında Trabzon’da vefat etmiştir792. Dönemi aydınlatmak için neşredilen kaynaklarda bu hatunu tek bir kişi olarak ifadeedildiği gibi Ayşe ve Gülbaharın iki ayrı hatun olduğu da yazılmıştır. Tarihi vesikalar bu konuyu aydınlatmaya şu an için muvaffak olamamıştır.793 Lakin Ayşe ve Gülbahar hatunları iki ayrı Hatun olarak ele alırsak, bu hatunlarım mezarlarının yerleri belli olmadığı sonucu ortaya çıkar. Bu

791 Özer, a.g.m,s190-191. 792 Sucu,a.g.e, s.263. 793 Sucu, a.g.m.s.265, Sakaoğlu,a.g.e, s.183, Uluçay,Padişahların Kadınları ve Kızları, s.40. 224

yüzden Ayşe Gülbahar Hatun’u tek bir hatun olarak ele almak fikri şu an için daha çözümkâr bir sonuc olacaktır.794

Bu karışıklığın nedenleri arasında II. Beyazıt’ın hem annesinin hem de eşinin adları Gülbahar Hatun olmasıdır. Yanı aynı tarihlerde Amasya’daki şehzade sarayında iki Gülbahar Hatun vardır. Valide Gülbahar Hatun II. Beyazıt’ın tahtta çıkmasıyla 1481 yılında İstanbul’a gitmiş, Ayşe Gülbahar Hatun ise oğlu Yavuz Sultan Selim ile beraber Trabzon valiliği için Amasya’dan ayrılmıştır.795

Yukarıda ki açıklama neticesinde Ayşe Gülbahar Hatun; Alâüddevle Bozkurt Bey’in kızı, II. Beyazı’ın hanımı, Yavuz Sultan Selim’in annesidir. 1469 yılında II. Beyazıt şehzade iken Amasya’da evlenmiştir. Aynı yıl ya da 1470 yılında Yavuz Sultan Selim dünyaya gelmiştir.796

Rivayet olunur ki; Ayşe Gülbahar Hatun, Yavuz Sultan Selim’in Trabzon’da vali olduğu bir dönemde onu deniz yoluyla ziyarete gitmek istemiş. Fakat o, gemiye biner binmez bir fırtına çıkmış, Ayşe Gülbahar Hatun öyle korkmuş ki eğer sağ salim karaya ayak basarsa, bastığı yeri vakfetmeye niyetlenmiş, sonunda fırtına durmuş ve gemi bir limana yanaşmış, Ayşe Gülbahar Hatun sözünü tutarak burayı vakfetmiştir. Vakfın büyüklüğünden buraya “Vakf-ı Kebir” denmiştir. Hâlâ Trabzon’da Vakfıkebir adı ile anılan bir ilçe mevcuttur.797

Ayşe Gülbahar Hatun hayırsever bir insan olarak karşımıza çıkmaktadır. Onun Rize, Giresun, Manisa ve İstanbul’da bizzat bânisi olduğu eserlerin varlığının yanı sıra798, o öldükten sonra Yavuz Sultan Selim annesi adına Trabzon Hatuniye Mahlalesinde, Ayşe Gülbahar Hatun Külliyesini yaptırmış olduğunu bilmekyeyiz. Bu külliyeden günümüze cami ve türbe ulaşmıştır.

Gülbahar Hatun Cami

794 Sucu, a.g.m, s.263. 795 Sakaoğlu,a.g.e, s.182. 796 Sucu, a.g.m, s.263. 797 Sucu, a.g.m, s.264. 798 II.Beyazıt’ın Gülbahar Hatun ile birlikte Tokat’ta 1485 tarihinde Hatuniye İmarethanesi inşa ettirmiştir. Bu İmarethanenin bânisi II. Beyazıt’ın annesi olan Gülbahar hatundur. 225

Ayşe Gülbahar Hatun oğlu sancak beyi olduğu zamanda Rize’ye gider ve burada Gülbahar Sultan Camisini inşa ettirir. Gülbahar Mahallesinde yer alan büyük caminin yapılış tarihi hakkında çeşitli tarihler vardır. 1931 yılında cami halk tarafından yıkılmış ve yerine bugün ayakta olan cami inşa edilmiştir. Eser 2012-2013 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmiştir.799

Gülbahar Hatun Zaviyesi

Ayşe Gülbahar Hatun’un Giresun’da, Yavuz Sultan Selim şehzade iken bir zaviye inşa ettirmiştir. Bu zaviyeden günümüze cami, misafirhane, değirmen ve buranın sorumlusunun Tuğracık köyündeki türbesi kalmıştır.

Cami günümüze kadar birçok tamir görmüştür. Camini bir kitabesi yoktur. Zaviye ile birlikte XV. Yüzyılda inşa edildiği düşünülmektedir. Bugün mevcut olmayan bir fırının olduğunu bilmekteyiz. Bu fırın zaviyede çalışanlara ve halka hizmet etmek için yine XV. yüzyılda yapılmıştır.

Zaviye misafirhanesinde, buraya gelen konuklar kalmaktaydı. Zamanla bu yapı zarar görünce yerine ebe evi yapılmıştır. Tekke ve zaviyelerin kapatılmasıyla bu zaviye, zaviyenin bakımıyla ilgilenenlerin soyuna bırakılmıştır.

Zaman zaman tamirat geçiren yapının bir kısmı bugün hâlâ mevcuttur. 800 Ayşe Gülbahar Hatun’un İstanbul ve Manisa’daki eserleri hakkında elimizde bir bilgi mevcut değildir.

Gülbahar Hatun Külliyesi

Yavuz Sultan Selim’in Annesi Ayşe Gülbahar Hatun adına Trabzon’da bir külliye inşa ettirmiştir. Külliyenin içerisinde Gülbahar Hatun cami ve türbesinden başka imaret, medrese, okul, darü’l-kurra, misafirhane, aşhane, fırın, kiler, mahzen ve ahır bulunmaktadır. Bu külliye için, gelirli yüksek yerler vakfetmiştir. Vakfın gelirleriyle

799 İsmet Çalık vd, “Tarihi Ahşap ÇatılıYığma Taş Camiiilerin Deneysel Dinamik Karakteristikleri”, Vakıflar Dergisi, S.45, Ankara, Haziran 2006,s.190-192, Sucu, a.g.m, s.263. 800 Haşim Karpuz, "Giresun'un Espiye İlçesine Bağlı Tekke Köyündeki Gülbahar Hatun Hacı Abdullah Zaviyesine Bağlı Yapılar." Vakıflar Dergisi, S.15, Ankara,1982, s.117-119. 226

ilgili olarak 1515-1532 tarihlerini kapsayan 53 numaralı Tımar İcmal Defteri’nde vakfının yıllık gelirinin 39.760 akçe olduğu belirtilmiştir.801 Külliye bulunduğu semte uzun zaman ismine verse de bugün o bölge Atapark olarak anılmaktadır. Külliyeden günümüze cami ve türbe kalmıştır. Camini kitabesi mevcut değildir. Külliyenin en önemli parçası Sultanîye Medresesidir. Lakin bugüne ulaşamamıştır. Caminin kuzeyinde yer aldığı ve iki katlı olduğu bilinen medrese 1883'te tamir edilmiş ancak bakımsız kaldığı için 1927 yılında sonra yıkılmıştır.802

Külliyenin içerisinde bugünde ayakta kalan ve içinde Ayşe Gülbahar Hatun’un da medfun olduğu bir türbe vardır. Külliyeni doğusunda kalan türbe Yavuz Sultan Selim’in validesi Sultaniye (Hatuniye) Vakfına aittir.

İmarethane kısmı ise; 1631’de Kazak saldırıları sonucu İmaret Mahallesinde çıkan yangınla, Sultaniye (Hatuniye) İmareti’nin mutfak ve kileri yanmış, medresenin çatıdaki kurşunlar erimiştir. 1916 yılında Rusların Trabzon’u işgali sırasında yapı büyük bir zarar görmüştür. İşgal sırasında; Türbe soyularak askerler tarafından ahır olarak kullanılmıştır.803 Rusya’nın işgali püskürtüldeükten sonra türbede onarım yapılmıştır. Gülbahar Hatun Türbesi son olarak, Trabzon Vakıflar Bölge Müdürlüğünün 2005 yılı onarım programında “Gülbahar Hatun Cami ve Türbesi’nin Restorasyonu İşi” kapsamında restore edilmiştir.804

Siyasal bir evlilik gerçekleştirmiş olan Ayşe Gülbahar Hatun sosyal hayta da aktif rol oynaması kaçınılmaz olmuştur. II. Beyazıt ile evlendikten sonra kalan ömrünün büyük kısmını Trabzon’da geçirmiştir. Yukarıda izah etmeye çalıştığımız eserlerin ya bizzat bânisi olmuş, ya da kendi ismiyle anılan yapılara ad olmuştur. Bu kadar aktif bir ömür süren hatun ne yazık ki oğlu Yavuz Sultan Selim’in padişahlığını göremeden 1505 ya da 1515 Trabzon’da vefat etmiştir.

4.1.1.6. Üdürgücü İklime Hatun

801 Sebahittin Usta, “Trabzon İmâret-İ Hatuniye Vakfı ve Gelirleri (1550-1650)”, Karadeniz İncelemeleri Dergisi, C.II, S.21, Ankara,2009,s.224-226. 802 Özkan Ertuğrul, “Gülbahar Hatun Camiiii ve Türbesi (Trabzon'da XVI. Yüzyıla Ait Camiii ve Türbe)” Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.XIV, İstanbul 1996,s.231. 803 Tülay Zorlu, “Trabzon Gülbahar Hatun ve Emir Mehmet Türbeleri” Vakıflar Dergisi, S.35, Ankara,2011, s.216-218. 804 Zorlu, a.g.m, s.224. 227

Dulkadiroğlu Şahruh Bey veya Alâüddevle Bozkurt Bey’in kızıdır. Hayatı hakkında elimizde başka bir kayıt mevcut değildir. 1457 de Maraş’ta bir mescit ve türbe yaptırmıştır.805 Mescit iki gözeden oluşmakla birlikte minaresi yoktur.806 Evler arasına sıkışmış neredeyse harap bir vaziyettedir. Kompleksin yapı malzemesini moloz ve kesme taşlar oluşturur. Türbe kısmında İklime Hatun’un yanında başka mezarlarda vardır.807

4.1.1.7. Benli (Beğli )Hatunu

Dulkadiroğlu Alâüddevle Bozkurt Bey’in kızıdır. Akkoyunlu toprakları üzerinde kurulan Safevi tehlikesi gitgide artmaya başlayınca kendini güvence altına almak isteyen Bozkurt Bey, kızı Benli Hatun’u Şah İsmail’e vermek istedi. Ama sonra şiiliği bahane ederek bu düşüncesinden vazgeçti. Bu durum karşısında gururu kırılan Şah İsmail Dulkadiroğlularına düşman oldu.808 Akkoyun şehzadesi sultan Murad Mirza Bey Dulkadir beyine sığındı. Bu durum fırsata çevirmekte gecikmeyen Alâüddevle Bozkurt Bey kızı Benli Hatun’u809 Murad Bey ile evlendirdi.810 Bu evlilikten Hasan Bey ve Yakup Bey dünyaya gelmiştir.811

Bu evlilik sayesinde Murad Mirza Bey, Alâüddevle Bozkurt Bey’in destekleri neticesinde 1504 yılında Bağdad’a sahip oldu812

4.1.2. Dulkadiroğulları Beyliğinde Zikri Geçen Kadınlar

4.1.2.1. Mısır Hatun Dulkadiroğlu beyi Halil Bey’in, Mısır Hatun813 adında bir eşi olduğu bilinmekle beraber bu eşinin hangi hanedana mensup olduğu hakkında malumat elimizde

805 Öztuna Devletler ve Hanedanlar: Türkiye, s.91. 806 Hamza Gündoğdu, “ Kahramanmaraş” Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.XXIV, İstanbul, 2001. s.198-199. 807 M. Zafer Bayburtluoğlu, “Kahramanmaraş'ta Bir Grup Dulkadıroğlu Yapısı”, Vakıflar Dergisi,S.10, Ankara, 1973,s. 245-246. 808 Yinanç a.g.e, s.90. 809 Bu hatun Elevend Mirza ile nişanlıdır. Fakat onun ölmesi ile Murad Bey ile evlenmiştir. bk. Namık Musalı, “Ananim Bir Safevi Müellifinin Gözüyle Dulkadir Beyliğinin Son 20 Yıllık Tarihine Bakış”,Uluslararası Dulkadir Beyliği Sempozyumu I. Kitap ( 29 Nisan- 1 Mayıs 2011) Kahramanmaraş Belediyesi, Kahramanmaraş, 2012, s.404. 810 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri…,s.197. 811 Samet Alıç, “ Benli Hatun”, Kahramanmaraş Ansiklopedisi, C.I, Kahramanmaraş Sütçu İmam Üniversitesi Yayınları, Kahramanmaraş,2017,s.157. 812 Yinanç a.g.e, s.91. 813 Öztuna, Devletler ve Hanedanlar: Türkiye, s.88. Bu hatunun adını Mısır Hatun olarak zikretmektedir. Büyük ihtimalle bu hatun Mısır’a elçi giden hatun ile karıştırılmakta ya da bir isim benzerliği mevcuttur. 228

mevcut değildir. Mısır Hatun, eşi Halil Bey’in Kayseri Pınarbaşı’nda Melik Gazi köyündeki türbesinin yanında kendi adı ile anılan bir türbesi mevcuttur.814

4.1.2.2. Aba (Ebe ) Hatun Aba Hatun Dulkadiroğlu aşiretine memsup, Erdebi’deki Rumlılar Mahallesinde yaşayan bir cerrahtir. Şah İsmail’in gençlik dönemlerinde onun saklanmasını sağlamışdır.

Akkoyun Devleti, Safevilerin tarikat konusunda hızlı davranışlarının önüne geçmek için Şeyh Haydar’ın tek sağ kalan oğlu İsmail’i kaçırmak istedi.815 İsmail’in kaçırılmak istendiğinden haberdar olan teyzesi Paşa Hatun onu, Erdebil’de cerrahlık yapan Dulkadiroğlularından Aba (Ebe) hatuna göndererek, Akkoyunlulardan saklamak istedi. İsmail’in akıbetinden korkan Aba Hatun onu babasının müritlerine teslim ederek Gilan’a kaçmasını sağladı.816 Bundan haberdar olan Akkoyun ümarasından Rüstem Bey 1493 yılında Aba Hatun’u Tebriz pazarında astırdı. Bu hatun hakkında bildiklerimiz şimdilik bu kadardır

Dulkadiroğulları Beyliğinde; kadınların siyasal yönde etkin olduğunu yukarıda anlatmış olduk. Bu hatunlar hiç şüphesiz dönemlerin de etkin bir karaktere sahiptiler. Zira elçilik gibi bir vazifeye donanımsız bir karakterin üstlenmesi alışıla gelmiş bir durum değildir. Yine bu dönemde diğer beylikler ve devletlerle sorunların çözülmesi ya da ittifak kurulması için hatunların potansiyel siyasi gücüne evlilik kurumu ile başvurulmuştur.

4.2 Ramazanoğulları Beyliği (1352-1608)

Ramazanoğulları Beyliği; Adana, Tarsus, Milis, Sis, Ayas (Yumurtalık) Payas ve çevresinden kurulan bir Türk beyliğidir. Bu beylik Oğuzların Üçok kolunun Yüreğir boyuna mensuptur. Dilleri Türkçe mezhepleri Sünni-Hanefidir. Bu beyliğin komşuları; güneyde Akdeniz, güneydoğuda İskenderun Körfezi, kuzeydoğuda Dulkadiroğulları Beyliği, doğusunda Memlûk Devletinin Halep naipliği, 1398 yılına

814 Öztuna Devletler ve Hanedanlar: Türkiye, s.88. 815 Güler,a.g.tz. s.150-151. 816 Yinanç,a.g.e,s.89, Güler,a.g.tz. s.151. 229

kadar kuzey batıda Kadı Burhaneddin Devleti, 1398 yılından sonra Osmanlı Devleti ve son olarak batıda Karamanoğulları Beyliği vardı.817

Beyliğe adını veren Ramazan Bey’in siyasi faaliyetleri hakkında bilgimiz yoktur. Ramazan Bey ölünce yerine oğlu geçmek istemiştir. Böylelikle Memlûk Sultanlığına bağlı olarak Beyliğini kurmuştur.818 Fakat bu itaatkâr tavır uzun sürmeyecektir. Dulkadiroğullarının Memlûk karşısında kazandığı zafer, Ramazanoğullarını da harekete geçirecektir. Dulkadir ve Ramazanoğlu kuvvetleri birleşerek hareketlenmeye başlayacak, Memlûk Sultanı, Haleb nâibi olan Emir Hüsameddin Timurbay el-Demirdaşî (Temür Bey) komutasında Hama, Haleb, Dımaşk askerlerinden oluşan bir ordu hazırlayarak bu iki isyan gücüne karşı göndeecek, Ramazanoğulları üzerlerine gelen ordunun gücünü fark edince Emir Timurbay’dan aman dilemek isteseyecektir. Memlûk kuvvetleri bu barış isteğini görmezden gelip ve yollarına devam edecektir.

Fakat bir müddet sonra işler memlûk ordusu adına değişmeye başladı. Türkmenlerin tuzağına düşen Memlûk ordusunun büyük kısmı imha edildi. Türkmenler bu zafer ardından bölgede hareketlerine devam etmek fırsatı buldular. Tarihler 1381 yılın gösterdiğinde Türkmenleri tekrar itaat altına almak isteyen Memlûk Devleti, Dulkadiroğlu, Ramazanoğlu ve Maraş’taki Türkmenlerle savaşmak üzere yola çıktı.

Bu savaş Memlûk başarısı ile sonuçlandı.819 Ramazanoğulları affedildi. Ve tekrar Memlûk Devletine bağlı bir statüye getirildi. 1383 yılında İbrahim Bey, Karamanoğlu ile birleşerek tekrardan harekete geçti ama bu hareketini canıyla ödedi. Halep naibi tarafından yakalanarak kardeşi Kara Mehmed Bey ile birlikte öldürüldü.820

Kayıtlardan anlaşılmıştır ki aynı yıl Ramazan Bey’in eşi de öldürülmüştür.821 Daha önce kendisi hakkında bir kayıda rastlamadığımız bu hatunun sadece ölüm yılından

817 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri… s.176, Öztuna, Devletler ve Handanlar; Türkiye, s.93. 818 Faruk Sümer, “Ramazanogulları (Adana ve Çukurova yöresinde beylik kuran bir Türkmen hanedanı (1352- 1608)), Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C.XXXIV, İstanbul, 2007,s. 442. 819 Fatma Akkuş Yiğit, “ Ramazanoğulları Beyliği’nin Kuruluşu”,Gazi Akademik Bakış Degisi, C.VII, S.13, Ankara,2013,s.224-226. 820 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri… s.176. 821 Öztuna, Devletler ve Handanlar; Türkiye, s.94. 230

bahsedilmesi dikkat çekici bir ayrıntıdır. Belki eşi ile birlikte bu hatunda öldürülmüş olabilir.

İbrahim Bey’in ölümü ile Ramazanoğullarının başına Şahabüddin Ahmed Bey geçmiştir. Ahmed Bey tahtta geçtiğinden itibaren Memlûk Devleti ile iyi ilişkiler kurmaya gayret etmiştir. 1400-1401 yılında Timur’un eline geçmiş olan Halep Şehrini geri almıştır.822 Yinede bu itaati uzun sürmemiş olacak ki Halep valisinin isyanı sonucunda isyancının yanında yer almıştır. Fakat bu ikili yeni Halep valisi Tokmak (Dokmak) tarafından yenilgiye uğratılmıştır.823

Hem Ramazanoğlu Hem de Memlûk sultanı ikili ilişkilerini dostluk üzerine kurmak için harekete geçmiştir. Memlûk sultanı Ferec, Ahmed Bey’i afetmiş, Ahmed Bey ise 1410 yılında kızını sultan ile evlenmesi için Memlûk sarayına göndermiştir.824

Ahmed Bey bir daha Memlûk tabiyetinden ayrılmadı. 1415 yılında Karamanoğullarının elinden Tarsus’u alarak buranın yönetimini oğlu İbrahim Bey’e bıraktı. Tarsus’ta Memlûk sultanı adına hutbe okuttu. Ahmed Bey 1416 yılında vefat ettikten sonra Razanoğullarının başına 1417-1418 yılında II. İbrahim Bey geçti. Bu bey döneminde ilk faaliyetlerden biri Karamanoğlu beyliği ile birlikte Tarsus’un işgal edilmesidir. 825

Memlûk Sultanı Şeyh Müeyyed, Anadolu’da otoriteyi yeniden sağlamak için 1417 yılında bir sefere çıkmıştır. Bu sefer sırasında Amik’te bulunduğu sürede II. İbrahim Bey yanına annesini, eşi, oğullarını, akrabalarını ve bazı Üçok aşiret mensuplarını alarak sultanın huzuruna çıkmıştır. Sultan II. İbrahim Bey’in annesine hürmet göstermiş, onu görünce ayağa kalkmıştır. Hatuna ikramlarda bulunmuş ve II. İbrahim Bey’e hilat giydirmiştir. İbrahim Bey ise Memlûk Sultanına tekrardan itaat etmiştir.826Ramazanoğlu hatununun Sultandan bu derece saygı görmesi, ona hem Türkmenlerin hem de Memlûk Devletinin ne derece saygı duyduğunun bir göstergesidir.

822 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri… s.177. 823 Sümer, “ Ramazanoğulları”, s.443. 824 Ersan- Alican, a.g.e, s.80. 825 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri… s.177. 826 A. Güler, a.g.t, s.93, F. A. Yiğit, a.g.t, s. 46. 231

Ramazanoğlu İbrahim Bey 1418 yılında Karamanoğulları ile birleşerek Tarsus’a yeniden saldırmıştır. Bu duruma çok sinirlenen Memlûk sultanı İbrahim Bey’i Ramazanoğlu beyliği tahtından azlederek yerine oğlu Hamza Bey’i tayin etmiştir. İbrahim Bey durumun düzeltilmesi tekrardan beyliğinin başına geçmesi için annesini sultana elçi olarak gönderse de bu sefer affedilmediği gibi annesine hürmet gösterilmemiş hatta hatun bir süre Kahir’e de tutulmuştur.827 Bu olaydan anlaşılacağı üzere hatuna gösterilen önem ve hürmet beyliğin devlet ile olan ilişkisi çerçevesinde sekilenmektedir.

Mahmud Bey 1426 yılına kadar babası ve amcalarıyla taht mücadelesi yaşamıştır. İbrahim Bey ise 1427 yılında yakalanarak Kahire’ye gönderilmiş ve orada öldürülmüştür. Ramazanoğlu tahtına 1426-1426 yılında İbrahim Bey’in kardeşi Mehmed Bey geçmiştir. Ama Ramazanoğlu tahtı huzur bulmamıştır. Mehmed Bey’e kardeşi Ali Bey muhalefet etmiştir.

Bu sürecin ardından Ramazanoğlu tahtından sık sık değişimler meydana gelecektir. Hatta beyliğin başındaki beylerin bir kısmını neredeyse sadece isimen anılacaktır. 1470-1485 yılları Arasında Ömer Bey’i ve kardeşi Davut Bey’i Ramazanoğulları Beyliğinin başında görüyoruz. Fakat siyasi hadiselerinden haberdar olamadığımız bu beylerden Davut Bey 1480 yılında Memlûk-Akkoyun mücadelesinde hayatını kaybetmiştir. Ömer Bey ise 1485 yılında Osmanlıların eline esir düşmüş ve İstanbul’a götürülmüştür. 1480’li yıllardan itibaren Ramazanoğlu beyi olarak Davut Bey’in oğlu Mahmud Bey’i görmekteyiz. Mahmed Bey, 1510 yılına kadar tahtta kalmıştır. Mahmud Bey döneminde Osmanlı Devleti ile iyi ilişkileri söz konusudur. Mahmud Bey Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferinde hayatını kaybetmiştir. Bu tarihten sonra Ramazanoğulları Beyliği Osmanlı Devletinin himayesine girmiş ve Adana bölgesi Osmanlı tarafından atanan Ramazanoğlu beyliğine mensup valileri tarafından yönetilmiştir. 828

Adana valiliğine 1517 yılında Piri Mehmed Bey getirildi. Piri Mehmed Bey Osmanlı bünyesinde başarılı görevlerde bulunduğu kendisine daha sonra Karaman, Halep ve Şam Beylerbeyiliği verildi. Daha sonra yeniden Adana hâkimliğine döndü ve burada

827 Sümer, “Ramazanoğulları”, s.444, A. Güler, a.g.t, s.94-95. 828 Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri… s.177-178. 232

1567’te vefat etti. Yerine oğlu Derviş Bey tayin edildi. Fakat bu bet uzun süre görev yapamadı. Aynı yıl Sis sancakbeyi olan III. İbrahim Bey Adana valisi olarak atandı. İbrahim Bey ölen kadar Adana’nın yönetiminde bulundu. İbrahim Bey’in ölümünden sonra 1586 yılında Mehmed Bey Adana valisi oldu.

1606 yılında Adana valisi olarak Mehmed Bey’in oğlu Mansur Bey’i görüyoruz. Mansur Bey 1608 yılında kendi isteği ile Adana valiliğinden çekilmiştir. Böylece Ramazanoğlu toprakları Osmanlı Devletinin bir eyaleti oldu.829

4.2. Ramazanoğulları Beyliğinde Zikri Geçen Kadınlar

4.2.1. Fûlane Hatun Ramazanoğlu beyi Ahmed Bey’in kızı, Memlûk sultanı Ferec’in eşidir. Ahmed Bey, Memlûk Sultanı ile arasını düzeltmek için 1410 yılında kızını Memlûk sarayına göndermiştir.830Hatun Farec’in baş hatunu olmuş “hund el-kübra” sıfatı almıştır. Aynı zamanda yine bu hatun Memlûk sarayında itibar görmüş, sultan tarafından kendisine hediyeler ve köşkler bağışlanmıştır.831

4.2.2. Fûlane Hatun Ramazanoğlu beyi I. İbrahim Bey’in annesidir. II. İbrahim Bey Karamanoğlu ile birlikte ayaklanarak Memlûk Devleti’ne karşı isyan hareketlerine başladıklarında, bu hareket karşısında Memlûk Sultanı Şeyh Müeyyed 1417 yılında Anadolu’ya gelmiştir. II. İbrahim Bey bu durumdan tedirgin olarak sultanın Amik’te bulunduğu sırada yanına annesini, eşi, oğullarını, akrabalarını ve bazı Üçok aşiret mensuplarını alarak Sultanın huzuruna çıkmıştır. Sultan II. İbrahim Bey’in annesine hürmet göstermiş, onu görünce ayağa kalkmıştır. Hatuna ikramlarda bulunmuş ve II. İbrahim Bey’e hilat giydirmiştir. İbrahim Bey ise Memlûk sultanına tekrardan itaat etmiştir.832

Ramazanoğlu İbrahim Bey 1418 yılında Karamanoğulları ile tekrar birleşerek Tarsus’a yeniden saldırmıştır. Bu duruma çok sinirlenen Memlûk sultanı, İbrahim Bey’i Ramazanoğlu beyliği tahtından azttiğini açıklamıştır. Yerine oğlu Hamza

829 Sümer, “Ramazanoğulları”, s.444-445. 830 Ersan- Alican, a.g.e, s.80. 831 Nihal Gezen, “Ramazanoğulları-Memlûkler Devleti İlişkileri”, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara,2014,s.41. 832 A. Güler, a.g.t, s.93, F. A. Yiğit, a.g.t, s. 46. 233

Bey’i tayin etmiştir. Yaptığı harekâttan pişman olan İbrahim Bey durumun düzeltilmesi, tekrardan beyliğinin başına geçmesi için annesini Sultana elçi olarak gönderse de bu sefer affedilmediği gibi annesine hürmet gösterilmemiş hatta hatun bir süre Kahir’e de tutulmuştur. 833 Böylece II. İbrahim Bey’e bir ders verilmek istendiği gibi Memlûk otoritesi tekrar hatırlatılmıştır. Bu olaydan anlaşılacağı üzere hatuna gösterilen önem ve hürmet, karşılama vb. beyliğin Memlûk Devleti ile olan ilişkisi çerçevesinde şekilenmektedir.

Bir elçilik örneği olarak değerlendirilebilecek bu o olay sonucunda Memlûk Devleti’ne ikinci defa bir hatun gönderilmiş, ama beyliğin sık sık tabiliğe aykırı hareketlerinden dolayı bu sefer isteği kabul edilmemiştir. Hatunun yaşı ve tecrübesine bakılmadan sadece siyasi olaylar çerçevesinde bir değerlendirme yapılarak rehin tutulmuştur. Böylece Ramazanoğulları kontrol altına alınmak istenmiştir. Bu hatunun adı ve rehin tutulma süresi hakkında bir kayıda rastlanılmamıştır.

Ramazanoğulları Beyliği’nde kadına dair izler mevcuttur. Bu dönemde kadınlar siyasi bir denge unsuru olarak kullanılmıştır. Böylece iki güç arasında tekrardan bir barış söz konusu olmuştur. Yine bu beylik döneminde bir kadın, Memlûk sultanına elçi olarak gitmiştir. Fakat bu elçilik görevi diğerleri gibi başarı ile sonuçlanmamıştır. Hatta bu hatun bir süre Memlûk topraklarında esir olmuştur.

Bu dönemde kadınların bânisi olduğu herhangi bir esere ya da vâkıfa rastlanılmamıştır.

833 Sümer “Ramazanoğulları”, s.444, A. Güler, a.g.t, s.94-95. 234

SONUÇ

Türk tarihi boyunca siyasette, sosyal ve kültürel konunda varlığını sürdüren Türk kadını, Anadolu Beylikleri içersinde valilik yaparak, elçilik vazifesi üstlenerek, siyasi evlilik gerçekleştirerek yâda birçok eser inşa ettirerek kendine yer bulmuştur. Saygınlığını her daim devam ettiren kadın neredeyse üstlendiği tüm görevleri başarı ile yerine getirmiştir. Kadınların her alanda var oluşu bir şekilde kayıt altına alınmış ve bu kayıtlar sayesinde kendileri hakkında fikir oluşmasını sağlamışdır.

Tez çalışmamız kapsamında 27 beyliğin bünyesinde yaklaşık 150 kadının varlığı tesbit edilmiştir. Bu kadınların neredeyse hepsinin siyasi bir evliliğe imza atmış olduğu görülmüştür. Siyasal ve sosyal alanda 57 hatunun yaşamı ve faaliyeleri tespit edilebilmiş, 87 kadının ise daha ziyade evliliği hakkında bilgiye ulaşılabilinmiştir. Yaklaşık 10 hatunda sadece ismen kayıtlarına ulaşılmış, faaliyetleri, evliliği, siyasi ve sosyal yaşamları hakkında bir bilgiye rastlanmamıştır.

Tez çalışmamız sırasında kadına dair izin sürülemediği; Çobanoğulları, Hamidoğulları, Teke Beyliği vb. beyliklerin olduğu ortaya çıkmıştır. Bizim kannatimiz, bu durumun nedeni ya beyliğin kısa süreli olması, ya da beyliğin bulunduğu çoğrafya içersinde oluşan siyasi çalkantıların yol açtığı tahribattır. Çünkü aktif siyasetin içinde olan erkek bireylerin arkasında kadın nüfüsü olduğunu tahmin etmek güç değildir. Erkek, savaş meydanlarında yer alırkan geride kalan kadınlar bir şekilde hayatlarını ve düzenlerini devam ettirmek zorundadırlar.

Tez çalışmamızın birçok kısmında kadınların isimleri ya da ünvanları saptanırken, bazı kısımlarında ise kadının ismlerine ulaşılamamıştır. İsmleri günümüze ulaşamamış hatunların hepsine Fûlane Hatun tabirini kullanmayı uygun gördük. Kadınların ismine ulaşamamamızın nedeni; zaman içersinde kadının isminin okunamaz halde gelmesi ya da kadına hitap etme şeklinde kullanılan eşlerin ve ya çocukların isminin zaman içersinde kadının isminin önüne geçmesidir.

Kadın, Anadolu Beyliklerinde siyasi varlığını yoğun bir biçimde yaptığı evliliklerle göstermiştir. Evlilikler şekillenirken iki bey arasındaki problemin çözümlenmesi hedeflenmiştir. Evlilik kurumu sayesinde beyler varolan konumlarını sağlamlaştırmanın yanısıra, oluşabilecek sorunlarıda önceden bertaraf etmişlerdir. 235

Bu bağlamdaki evliliklerin en yoğun olarak görüldüğü beyliklerin başında Osmanoğulları ve Karamanoğulları gelmiştir. Osmanlı hanedanı ile olan evlikler neticesinde Karamanoğullarının varlığı bir süre daha devam etmiştir. Osmanlıda bu evlilikler sayesinde Karamanoğullarını kontrol altında tutmayı hedeflemiştir.

Osmanoğulları-Candaroğulları hanedanları arasında gerçekleşen evliliklerdeki Candaroğlu düşüncesi Osmanlı Devletinden yardım almak iken, Osmanlıda Candaroğullarının iç işlerine karışma fırsatı elde etmek istemiştir.

Akkoyunlu ve Mutahharten Devletleri arasında evliliğin vücüda gelmesinin nedenleri iki devletin de ittifaklarını güçlendirme istiğidir.

Tarbzon Rum İmparatorluğu çevresindeki Türkmen beyleri ile siyasi evlilikler vücüda getirmiştir. Bu durum Trabzon Rum İmparatorluğunun Türkmen beylerin topraklarına gerçekleştirdiği akınlara son vermek istemesi veya varlığının devamını yine bu beyler sayesinde devam etirmek gayesidir. Bu doğrultuda Trabzon Rum İmparatorluğu, Taceddinoğulları, Hacı Emiroğulları vb. beylikler arasında evlilikler gerçekleştirmiştir.

Bazen de beyler hanedan üyesi kadınları komutan, aşiret reisi ya da emirler ile evlendirdikleri görülmüştür.

Siyasi unsur olarak görülen evlilik bazen yukarıda ifade edilen misyonunu yerine getirmiş, ama bazen de hedefine ulaşamamıştır. Özellikle birbirine denk olan iki güç kendi üstünlüğü kabul ettirmek adına evliliği gerçekleştirmiştir. Bunun yanı sıra evlilik ile aşılamayan sorunlar ardında sıcak temas gerçekleşmiştir. Siyasi evlilik herhangi bir nedenle son bulsa dâhi, evliliği gerçekleştiren hatun tekrar ülkesine geri dönmüş ve ülkesinde saygı ile karşılanmıştır. Ülkesine geridönmek istemeyen hatunlar ise bulunduğu bölgede yaşamaya devam etmiştir.

Anadolu Beyliklerinde kadın siyasi evlilikten sonra, en aktif olduğu konu elçilik vazifesi olmuştur. Hatunlar gerek kendi devletinin içersinde, gerekse komşu beyliklere ve diğer devletlere de elçi olarak göderilmiştir. Bağlı bulundukları beyliğin sosyal ve siyasi girişimleri, hatunların elçilik vazifelerinin gerçekleşmesinde etkili olmuştur. Hatunların elçilik vazifelerinde, baba-kız, abla(abi)-kardeş ya da 236

akrabalık ilişkileri ön planda olduğu gibi, aldıkları eğitim, siyasi ve sosyal sorumlulukları da vazifenin kendilerine verilmesinde etkili olmuştur.

Anadolu Beyliklerinde, çağdaş birçok siyasi oluşumu geride bırakacak derecede kadınların elçilik görevini icra ettikleri görülür. Özellikle bu görev Osmanlı Devleti, Aydınoğulları, Dulkadiroğulları Beyliği, Ramazanoğulları Beyliği, Saruhanoğlu Beyliği, Akkoyunlu Devleti, Karakoyunlu Devletinde sıklıkla görülmektedir.

İlk dikkat çekici örnek; Karakoyunlu Fûlane Hatun’dur. Bu hatun 1394-1395 yılında oğlu Bayram Hoca tarafından, Timur’a elçi gönderilmiştir. 2-3 defa Timur’un huzuruna çıkmış fakat başarı elde edmememiştir.

Osmanlı hanedanına mensup olan Nefise Melek Sultan 1389-1390 yılında eşi Karamanolu Alâaddin Ali Bey ricası ile babası I.Murad’a elçi olarak gitmiştir. Bu vazifesinden olumlu sonuç almış eşinin affedilmesini sağlamıştır.

Osmanlı hanedan üyesi, Candaroğlu II. İbrahim Bey’in eşi Sultan Hatun’un elçilik faaliyetidir. Sultan Hatun, eşi öldükten sonra Osmanlı ülkesine geri dönmüş ve burada siyasi faaliyetlerde bulunmuştur. O yeğenleri Cem Sultan ve II. Beyazıt arasında1483-1484 yılında Cem Sultan’ın isteği elçilik yapmıştır. Ama bu elçilik vazifesinden başarı alamamıştır.

Bir diğer örnek ise Aydınoğlu hükümdarı Cüneyd Bey’in annesidir. Bu hatun oğlunun Osmanlıya karşı takındığı siyasi uslup sonucunda gelişen olaylar neticesinde bir nevi elçilik görevi üstlenmiştir. 1412-1413 yılında Osmanlı padişahı Çelebi Mehmed’e ricada bulunarak ailesi ve oğlunun canlarının bağışlanmasını sağlamıştır. Hayatı boyunca Osmanlı itaatini tanıyacağına söz verdi. Böylelikle Cüneyd Bey’e Niğbolu sancağı verildi.

Kadı Burhaneddin Ahmed Bey’in kızı, Dulkadiroğlu beyi Nasrettin Mehmed Bey’in eşi Mısrî Hatice Hatun; farklı tarihlerde, iki ayrı Memlûk sultanına elçi gitmiştir. İlk olarak 1414-1415 tarihinde Memlûk Sultan Şeyh’in huzuruna çıkmış ve bu görevi başarıyla tamamlamıştır. Tarihler 1436 yılını gösterdiğinde Mısrî Hatun’un elçilik elbisesini birdaha üzerine giydiğini görmekteyiz. Hatun, Memlûk sultanı Barsbay’ın huzuruna elçi olarak çıkmış ve bu görevde de başarı elde etmiştir. 237

Ramazanoğlu beyi I. İbrahim Bey’in annesi Fûlane Hatun 1417 tarihinde bir nevi elçilik görevi üslenmiştir. Memlûk sultanı Şeyh, Fûalne Hatun’a duyduğu saygıdan dolayı İbrahim Bey’i afetmiştir. Fakat çok geçmeden Ramazanoğlu I. İbrahim Bey 1418 yılında tekrar Memkûk Devleti’ne karşı ayaklanmış, hatasını anlayan Ramazanoğlu Beyi, annesini tekrar Memlûk sultanına af dilemek için göndersede bu sefer hatun aynı ilgiyi görememeiştir.

Elçilik konusuna yine Osmanlı hanedanına mensup olan bir hatunun elçilik görevini yağtığını görmekteyiz. Karamanoğlu Beyliğine gelin giden İlaldı Hatun, eşi II. İbrahim Bey için abisi II. Murad’a 1442-1443 yıllarında elçi olarak girmiş ve başarılı olmuştur.

Elçilik faaliyetinin en aktif olarak Akkoyunlu Devleti bünyesinde, Saray Hatun’un gerçekleştirdiğini görmekteyiz. Bu hatun 1451 yılında Memlûk Sultanı Çakmak ile görüşmüştür. 1452 yılında Karakoyun hükümdarı Cihânşah’a elçi olarak gönderilmiştir. 1457 yılından oğulları Cihângir ve Uzun Hasan arasında elçilik yapmıştır.

Saray Hatun 1457 yılında Osmanlı hükümdarı II. Mehmed’e oğlu Uzun Hasan tarafında elçi olarak gönderilmiştir. Hatunun gayretleri ile II. Mehmed, Uzun Hasan’ın toprakları üzerine yürümekten vazgeçerek yönünü Trabzon Rum İmparatorluğuna çevirmiştir. II. Mehmed 1463 yılına kadar Saray Hatun’u yanında tutmuştur. Saray Hatun son olarak 1466 yılında Memlûk sultanı Hoşkadem’in yanına elçi olarak gitmiştir.

Yine Karakoyunlu Devletinden Can Begüm Hatun, Akkoyunlu Devletine elçi gitmiştir. Fakat olumlu bir sonuç elde edememiştir. Ayrıca yine hatun 1462 yılında eşi Cihânşah ve oğlu Pir Budak arasında elçilik yapmış baba-oğul arasındaki tansiyonun düşmesini sağlamıştır.

Saruhanoğlu İlyas Bey’in eşi Fûalane Hatun ise; Bizans’a elçi giden ilk Türk hatunudur. Eşi Bizans İmparatoru’na esir düşünce derhal harekete geçip, İmparator’un huzuruna çıkmıştır. Hatun İmparator’a; eşinin serbest bırakılması için fidye ödemeye razı olduğunu, eğer eşini geri vermezlerse sınırlara saldırıya geçeceklerini, zira eşinin Bizans’ın elinde olmasının onlara hiçbir fayda sağlamayacağını söylemiş, eşinin serbest kalmasını sağlamıştır. Burada dikkat çekici 238

unsur şudur ki; kaynaklar bu hatunun bireysel olarak imparatorun huzuruna çıktığına vurgu yaparlar. Hatun Bizans imparatorunu tehdit edebilecek güçte olması, onun siyasi bakımdan donanımlı olduğuna işaret etmektedir.

Yukarda birkaç örnek ile açıklanmaya çalışan elçilik görevleri aslında hem kadına verilen değerin göstergesi, hemde elçi gönderilen hükümdarların kadınlara karşı takıntıkları uslupları açıklamaktadır. Nerdeyse tüm hükümdarlar kendisine elçi vasfıyla gelen hatunları iyi ağırlamış, onlara saygı göstermiştir.

Anadolu Beyliklerinde bir bölgenin yönetiminden sorumlu olan kadınlarada rastlanılmaktadır. Şüpesiz bu konu ile ilgili en çapıcı örnek Nilüfer Hatundur.

Osmanlı beyi Orhan Gazi’nin eşi, Bizans Yarhisar Tekfurun kızı Nilüfer Hatun, her ne kadar Bizans asıllı olsa da Orhan Gazi ile evlendikten sonra İznik bölgesinin yönetimini üstlenmiştir. İbn. Battûta seyahatnamesinde Orhan Gazi’nin hükümdarlık yıllarında Nilüfer Hatun’un İznik bölgesinin yönetiminden sorumlu olduğunu kaydetmiştir. Siyasi yönden aktif olan bu hatun sosyal alanda da İznik Nilüfer Hatun İmaretine isim bânisi olmuştur. Bugün hâlâ bu hatuna itafen Bursa’da Nülüfer ilçesi vardır. Ve yine bu hatunun adı Bursa Nilüfer içelsesinde aynı isim ile anılan çaya ve çayın üzerindeki köprüye verilmiştir.

Yine Eretna Devleti’nde Eretna Bey’in eşi Toğar Ağa Hatun, Kayseri bölgesinin yönetiminden sorumlu olduğunu görmekteyiz. İbn. Battûta seyahatnamesinde; Kayseri şehrini Irak hükümdarı adına Eretna Develtine bağlı olarak Toğar Ağa Hatun’un yönettiğini kaydetmiştir. Hata hatunun Ağa ünvanı yöneticik varfının bir göstergesi olarak değerlendirmek de mümkündür.

Siyasette bu denli aktif olan hatunlar sosyal alanda da varlıklarını sürdürmüşler, genel olarak dini eserler vücüda gelmesini sağlamışlardır. Yukarda ayrıntılı olarak ele adığımız bu konuyu birkaç örnek ile bahsetmek mümkündür.

Melek Hatun Medresesi: Osmanlı Hükümdarı I. Murad’ın kızı, Karamanoğlu Alâaddin Ali Bey’in eşi Melek Hatun tarafından 1381-1382 yılında inşa edilmiştir. Karaman il merkezinde yer alan bu eserin mimarı, Numanoğlu Hoca Ahmed’dir. 239

Amasya Hatuniye Külliyesi: Hüsnüşah Hatun Karamanoğlu Nasûh Bey’in kızı, Osmanlı sultanı II. Bâyezid’ın eşidir. Hüsnüşah Hatun adına, Manisa ilinde 1490- 1491 yıllarında inşa edilmiştir.

Şah-Hatun Medresesi: Sultanşah Hatun Aydınoğlu Mehmed Bey’in kardeşidir. Sultanşah Hatun’un Birgi Ulu Cami yakınlarında bulunan ve kendi ismiyle anılan medresenin bânisidir.

Hafsa Hatun Çeşmesi: Hafsa Hatun, Aydınoğlu İsa Bey’in kızı, Osmanlı Hükümdarı I. Bâyezid’ın hanımıdır. İzmir’de bir çeşme ve Tire Işıklar köyünde bir zaviye yaptırmıştır.

Gülgün Hatun: Saruhanoğlu İshak Bey’in eşidir. Manisa’da birçok eser inşa ettirmiştir. En bilindik eserleri Gülgün Hatun Cami, Gülgün Hatun Hamamı ve Gülgün Hatun Çeşmeleridir.

Selçuk Hatun: Osmanlı hükümdarı Çelebi Mehmed’in kızı, II. Murad’ın kız kardeşi olmasının yanı sıra, Candaroğlu Hükümdarı II. İbrahim Bey’in eşidir. Kastamonu Hatun Türbesi, Bursa Selçuk Hatun Cami, Bursa Mihraplı Köprü bu hatunun bânisi olduğu eserlerdi.

Sitti Mükrime Hatun: Dukadiroğlu beyin Süleyman Bey’in kızı, Osmanlı hükümdarı II. Mehmed’in eşidir. Bu hatun Edirnede’ki Sittişah Hatun Cami’nin banisidir.

Yukarıda izah edilmeye çalışıldığı gibi kadının mensup olduğu beyliğin siyasi ve ekonomik gücü ne denli ise, kadının da siyasi ya da sosyal rolü o derece aktif olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Son olarak çalışmamızın hiç bir bölümünde, Anadolu Beylikleri arasında kadına karşı hakaret ve kötü davranışa rastlanılmamış, hatun devletine ihanet şuçu dışında ölümle ceza aldğı görülmemeiştir. İhanet suçu dışındaki cezaların en büyüğü ya boşanma ya da sürgün gönderilmesi seklinde olmuştur. Sürgün sırasında durumunda hatunun tüm ihtiyaçlarının karşılanmasına dilkkat edilmiştir.

240

KAYNAKLAR

Agacanov, G. S. (2013). Oğuzlar. (Çev. E. N. Necef ve A. Annaberdiyev). İstanbul: Selenge Yayınları. Ağır, M. A. (2011, Mayıs). Memlûk Sultanı el- melik ez-zahir seyfed-din çakmak döneminde memlûk-dulkadir münasebetleri. C.I. Dulkadir Beyliği Sempozyumu Bildirilerinde sunulmuş bildiri. Kahramanmaraş. 190-103. Ahmed Eflâkî. (1973). Ariflerin menkıbeleri (Çev. T. Yazıcı). C.I. İstanbul: Hürriyet Yayınları. ______(1973). Ariflerin menkıbeleri. (Çev. T. Yazıcı). C.II. İstanbul: Hürriyet Yayınları. Aksarayî Kerimüddin Mahmud-i (1943). Müsâmeretü'l-ahbâr ( selçukki devletleri tarihi) aksaraylı kerimüddin mahmud’un müsâmeretü'l-ahbâr adlı farsça tarihinin tercümesi). (Çev. M. N. Gençosman). Ankara: Recep Ulusoğlu Basımevi. Akkuş, F. (2005). Akkoyunlu-memlûk münâsebetleri. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi. Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. Ankara. ______(2013). Ramazanoğulları beyliği’nin kuruluşu. Gazi Akademik Bakış Degisi. 7 (13). 209- 232. Arayancan, A. A. (2011) Akkoyunlu ve karakoyunlu’da kadının devlet yönetimi ve diplomasideki önemine iki örnek: hatun can begüm ve sara hatun. Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi. 29. 285- 301. ______(2010). Karakoyunlu hükümdarlarından Cihânşah ve dönemi (siyaset, teşkilat, iktisat, din, kültür). 1438-1467. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Yayınlanmamış doktora tezi. Aslanapa, O. (1956). Doğu anadolu’da Karakoyunlu kümbetleri. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yıllık Araştırmalar Dergisi. 1. 105-112. Âşık Paşazade. (2003). Osmanoğulları’nın tarihi. (Yay. Haz. K. Yavuz- Y. Saraç). İstanbul: Mas Matbaacılık. Atçeken, Z. (1998). Konya’daki selçuklu yapılarının osmanlı devrinde bakım ve kullanılması. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. Ayan, E. (2017). Ortaçağ türk devletlerinde hanedan evlilikleri, Ankara: Gece Kitaplığı. Aydoğmuşoğlu, C. (2007). Tarihte tebriz. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Ankara. Aydın, A (Bşk). (2005). Mihrap. (C.30. 30-37). İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. 241

______(2012). Umur bey ( aydınoğulları bey’i). (C.46. 156-159.) İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. ______(2007). Nilüfer hatun imareti (iznik’te XIV. yüzyılın son çeyreğinde inşa edilen yapı ). (C.33. 124-126) İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. ______(2009). Saruhanoğulları (XIII yüzyılın sonlarından XV. yüzyılın baş arına kadar manisa ve yöresinde hüküm süren türkmen beyliği ve hanedanı.)” (C. 36. 170-173.) İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. ______(2007). Ramazanogulları (adana ve çukurova yöresinde beylik kuran bir türkmen hanedanı (1352-1608)). (C.34. 442-445). İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. ______(2007). Orhan (osmanlı padişahı (1324-1362)).(C.33. 375-386). İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. ______(2009). Sâhibataoğulları (anadolu selçuklu veziri sâhib ata’nın (ö. 687/1288) oğulları ve torunları tarafından afyonkarahisar ve çevresinde kurulan beylik). (C. 36. 518). İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. ______(2011). Tekeoğulları beyliği ( merkezi antalya olan türkmen beyliği 1321-145). (C.41. 348-350). İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. Ayönü, Y. (2012, Nisan). Menteşe beyliği’nin güneybatı anadolu’daki faaliyetleri. Uluslararası Batı Anadolu Beylikleri Tarih, Kültür ve Medeniyet Sempozyumu II: Menteşeoğulları Tarihi Sempozyumu Bildirilerinde sunulan bildiri. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları. 3-13. Aziz B.Erdeşir-i Esterabadi (1989) Bezm-u rezm (Çeviren: M. Öztürk). Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları. Başkan, Y. (2017). “Orhan bey’in bizans imparatoru kantakuzeneos’un kızı theodora ile evliliği.” İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi. 66. 47- 61. ______(1999). Karamanoğulları beyliği (alâ’ed-din ali bey dönemi 1357- 1398). Yayımlanmamış yüksek lisans tezi. İnönü Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. Malatya. Bayburtluoğlu, M. Z. (1973). “Kahramanmaraş'ta bir grup dulkadıroğlu yapısı”. Vakıflar Dergisi. 10. 234-350. Baykal, B. S. (1964). “Fatih Sultan mehmet-uzun hasan rekabetinde trabzon meselesi”. Ankara Üniversitesi Tarih Araştırmaları Dergisi, 2 (2). 67-81. Bayram, C. (2016). Karamanoğulları tarihi. Ankara: Gece Kitaplığı Bayram, M. (2008). Fatma bacı ve bacîyan-rûm (anadolu bacılar teşkilatı). İstanbul: Nüve Kültür Merkezi Yayınları. 242

Beyani, Ş. (2015). Moğol dönemi iranda kadın. (Çev. M. Uyar). Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. Bıçak, S. ( 2007). Türkiye selçuklu toplumunda kadın (XI-XIV. yy ). Yayınlanmamış yüksek lisans tezi. Marmara Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul. Buzpınar, T. (Bşk). (2000). İsfendiyar bey. (C.22. 512-514). İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. Cezar, M. (2010). Mufassal osmanlı tarihi. C.I, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. Çakar, E. – Uzun C. (2017). Hurufat defterlerinde harput (1690-1812). Elazığ Fırat Üniversitesi Harput Uygulama ve Araştırma Merkezi Yayınları. Çakmak, Ş. (2006, Ekim). Hüzünlü kent: harput. İzmir Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Dergisi. 15 (2). 138-163. Çalık, İ. Vd. (2006). Tarihi ahşap çatılı yığma taş camilerin deneysel dinamik karakteristikleri. Vakıflar Dergisi, 45. 189-207. Çaycı, A. (2008). Eşrefoğulları beyliği dönemi mimari eserleri. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları. Çınar, H. (2011, Ekim). Osmanlı ve candaroğulları hanedanları arasında evlilik ilişkileri. Kuzey Anadolu’da Beylikler Dönemi Sempozyumu Bildirilerinde sunulan bildiri. Çankırı. 14-30. Çiftçioğlu, İ. (2013). Anadolu selçuklu Sultanlarının gayrimüslim kadınlarla evlilikleri. Zeitschrift Für Die Welt Der Türken(Journal of World of Turks). 5 (1). 7-25. 22.Mayıs.2017tarihinde https://www.dieweltdertuerken.org/index.php/ZfWT/article/download/281/i_ ciftcioglu sayfasından erişilmiştir. Çirmen, L. (2008). Türk töresinde kadın. İstanbul: IQ Sanat Yayıncılık. Dalkılıç, N. Halifeoğlu F. M. (2010, Temmuz) Tarihi yapıların restorasyon uygulamasında geleneksel yapın tekniklerinin yapın tekniklerinin kullanılması: mardin tekke cami-şah Sultan hatun medresesi restorasyonu. Mimarlıkta Malzeme Dergisi, 15. 46-61. Danişmend, İ.H. (1971). İzahli osmanlı tarihi kronolojisi. C.1. İstanbul: Türkiye Yayınevi. Demir, N. (2006). Hacıemiroğulları beyliği. İstanbul: Neden Yayınları. ______(2006). Orta ve doğu karadeniz bölgesi’nin tarihi alt yapısı ( tarih- etnik yapı- dil – kültür. Ankara: Genel Kurmay Basımevi. Dilay, S. (2012) Kültürel ve tarihi açıdan karaman’daki hatuniye medresesi’nin yeri. Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi, Sosyal ve Ekonomı k Araştırmalar Dergı si. 14.(23). 1-4. 243

Doğan, B. (2017). akkoyunlu ve Karakoyunlu türkmen devletlerinde mimarî ve sanat üslûbu. Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış yüksek lisans tezi, İstanbul. Dukas. (1956). Bizans tarihi. (Çev. V.L. Miroğlu), İstanbul: İstanbul Maatbası. Ebu Bekr-i Tîhranî. (2011). Kitab-ı diyarbekriyye (Çev. Mürsel Öztürk). Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. Enveri (1929). Düsturname-i enverî. (Çev. M. H. Yinanç). İstanbul: Evkaf Matbaası. Erdem, İ. “Osman bey'in ölümünden uzun hasan padişah'a ak-koyunlular (1435- 1456).” Ankara Üniversitesi Tarih Araştırmaları Dergisi. 20(32), 103-131. Erdem, İ.- Paydaş, K. (2007). Ak-koyun devleti tarihi (siyaset-teşkilat-kültür). Ankara: Birleşik Kitapevi. Ergin, M. (1964). Dede korkut kitabı (metin- sözlük). Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi.

Eröz, M. – Güler, A. (1998). Türk ailesi. Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Yayınları.

Ersan, M. –Alican, M. (2017). Türklerin kayıp yüzyılı beylikler devri türkiye tarihi. İstanbul: Timas Yayınları. Ervacı, M. (2010- Mayıs). Saruhan –aydın beylikleri arasındaki münasebetler. Uluslararası Batı Anadolu Beylikleri Tarih, Kültür ve Medeniyet Sempozyumu I: Aydınoğulları Tarihi Bildirilerinde sunulan bildiri. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları. 125-141. Evliyâ Çelebi B. Derviş Mehmed Zıllî. (2011). Seyahatname (günümüz türkçesiyle evliya çelebi seyahatnamesi: kütahya, manisa, izmir, antalya, karaman, adana, halep, şam, kudüs, mekke, medine). C.IX/I. ( Yay. Haz. S. A. Kahraman). İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. Eyice, S. (1959). İki türk abidesinin mahiyetleri hakkında notlar: iznik'te nilüfer hatun imareti ve kayseri'de köşk medresesi. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yıllık Araştırmalar Dergisi. 2. 107-114. Geyikoğlu, H. (2008). Karakoyunlular’ın van-gölü çevresindeki faaliyetleri ve günümüze ulaşabilen kültürel mirasları. Erzurum Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi. 38. 207-226. Gezen, N. Ramazanoğulları-memlûkler devleti ilişkileri. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi. Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Ankara. Göde, K. (1981). Eretnalılar ( 1327-1381). Erzurum Atatürk Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü, Yayınlanmamış doktora tezi. Kayseri. Gökhan, İ. (2006). Memluk Sultanı zahir seyfuddin çakmak döneminin salgın hastalık ve iktisadî buhranları (h.842–857/m.1438–1453). Konya Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. 15. 341-366. 244

Gökmen, E. (2012, Aralık). 211 numaralı manisa şer‘iyye sicilindeki vakıf muhasebe kayıtları (1778-1795). Vakıflar Dergisi. 38. 85-120. Güler, A. (2014). Memlûk- dulkadiroğulları münasebetleri (1337-1515). Ankara Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış doktora Tezi. Gülsoy, E. (2013). Kuruluştan istanbul’un fethine. Tufan Gündüz (edt). içinde, Osmanlı Tarihi El Kitabı. (s. 13-61) Ankara: Grafiker Yayınları. Gültepe, N. (2008). Türk kadın tarihine giriş. İstanbul: Ötüken Neşriat. Gündüz, A. (2012). Tarihî süreç içerisinde türk toplumunda ve devletlerinde kadının yeri ve önemi. The Journal of Academic Social Science Studies. 5. 129-148. 20.Mayıs.2017tarihinde https://www.jasstudies.com/Makaleler/2239912_g%C3%BCnd%C3%BCzah met_129-148_5-5_T. pdf sayfasından erişilmiştir. Gündüz, T. (2013). Son kızılbaş şah ismail. İstanbul: Yeditepe Yayınevi. Gündüz, T. (2009). Şah ismail’in eşi taçlı begüm. Ankara Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi. 51. 223-234. Güneş, B. (2004). Ahlât erzen hatun kümbeti inşa kitabesi. Erzurum Atatürk Üniversitesi, Güzel Sanatlar Enstitüsü Dergisi. 13. 43-46. Gürbüz, O. (2004). Erzurum çifte minareli medrese'nin yapım tarihi ve bânisi hakkında yeni bir yaklaşım. Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. 25. 145-160. Gürhan, S. G. (2018, Ekim). Beylikler dönemi’ne ait sgraffito teknikli ve tek renk sırlı kaplar (manisa gülgün hatun hamamı buluntuları). Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Dergisi, 16/2. 59-83. Hasan-ı Rumlu (2006). Ahsenü’t tevârîh. (Çev. M. Öztürk). Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. Hasan-ı Rumlu (2017). Ahsenü’t tevârîh. (Çev. O.Efendiyev, N. Musali). Kastamonu: Uzanlar Kopyalama Merkezi, Hoca Sadeddin Efendi. (1979). Tacü't tevarih. (Yay. Haz. İ. Parmaksızoğlu). C.I. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları. ______Tâcü't tevârîh. (Yay. Haz. İ. Parmaksızoğlu).C.II. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları. Hunkan, O. S. Türk hakanlığı’nda (karahanlılar) kadın. Altan Çetin. (Ed.) içinde Ortaçağda kadın (s. 375-395.) İstanbul: Lotus Yayınevi. İbn Battûta Tanci Ebû Abdullah Muhammed (2004). İbn battûta seyahatnamesi. (Çev. A. S. Akkurt). C.I. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. İbni Bibi El- Hüseyin B. Muhammed B. Ali El Ca’feri Er- Rugadi (1996). El evamirü'l alaiyye fi'l umuri'l alaiyye (selçukname). (Çev. M. Öztürk). C.II, Kültür Bakanlığı Ankara: Milli Kütüphane Başkanlığı Basımevi. 245

İbnü’l Esir. (2016). El kâmil fi’t tarih (İslâm tarihi ) (Çev. A. Ağırakçe vd.), C.IX. İstanbul: Ocak Yayıncılık. ______El kâmil fi’t tarih (İslâm tarihi ) (Çev. A Ağırakçe vd.), C.VIII. İstanbul: Ocak Yayıncılık. İnalcık, H. (2010). Kuruluş dönemi osmanlı Sultanları (1302-1481). İstanbul: İslam Araştırmaları Merkezi. Kaçın, B. (2017). Selçuklu hatunları büyük selçuklu hanedan üyelerinin siyasi evlilikleri. İstanbul: Bilge Kültür Sanat Yayınları. Kafesoğlu, İ. (1997). Türk milli kültürü. İstanbul: Ötüken Yayıncılık. Karpuz, H. (1982). Giresun'un espiye ilçesine bağlı tekke köyündeki gülbahar hatun hacı abdullah zaviyesine bağlı yapılar. Vakıflar Dergisi, 15. 117-125. Kaya, A. (2013). Kadı burhaneddin- dulkadirli münasebetleri. Cumhuriyet Üniversitesi Ilahiyat Fakültesi Dergisi. 17 (1). 161-170. Kaymaz, N. (1970). Pervâne mu’înü’d-din süleyman, Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi. Keçiş, K. (2009) Trabzon rum imparatorluğu ve türkler 1204-1404. Yayınlanmamış doktora tezi. Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. ______(2009). Trabzon rum imparatorluğu ve türkler 1204-1404. Yayınlanmamış doktora tezi. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Ankara. ______(2011). trabzon rum devletinde kadına dair diplomatik bir usul; evlilik ittifakları. Altan Çetin. (Ed.) içinde, Ortaçağda kadın (s. 337-355). İstanbul: Lotus Yayınevi. Keleş, H. (2006). Anadolu’da akkoyunlu kültür mirası: tarihi eserler. Ankara. Gazi Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi. 38. 1-12. Kılıç, A. (2016). Bir bozok-üçok hikâyesi: dulkadiroğulları ramazanoğulları ilişkileri. Hatice Oruc ve Muhammed Ceyhan (Ed.) içinde, Osmanlı sosyal ve ekonomik tarihi (Prof. Dr. Yılmaz Kurt Armağanı).C.II, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayıncılık. 9-33. ______(2016). Karamanoğullarının tarsus’ta tutunma mücadelesi ve bölgedeki anadolu beylikleri ile olan ilişkileri. Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 18(1). 315-329. Kılıç, R. (2003). Fatih devri (1451-1481) osmanlı-akkoyunlu ilişkileri. Kayseri Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (İstanbul’un Fethinin 550. Yılı Özel Sayısı). 14. 95-118. Kofoğlu, S. (2006). Hamidoğulları beyliği, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları. Köprülü, F. (1991). Osmanlı devletinin kuruluş. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. 246

Küskü, S. (2014). Türk dönemi manisa kenti ve düşündürdükleri. Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic. Ankara: Alko Dijital Baskı Merkezi – Grafik Tasarım. 9(10). 639-656. Maden, F. (2011- Ekim). “Sinop’ta pervaneoğulları dönemi (1277-1322)”. Kuzey Anadolu’da Beylikler Dönemi Sempozyumu Bildirilerinde sunulmuş bildiri. Çankırı. 517-546. Mehmed Neşri. (1949). Kitâb-ı cihan-nümâ. C.I, (Yay. Haz. F. R. Unad- M. A. Köymen). Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. ______(1949). Kitâb-ı cihan-nümâ. C.II, (Yay. Haz. F. R. Unad- Mehmed Altay Köymen). Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. Merçil, E. – Sevim A. (1995). Selçuklu devletlerin’de tarihi siyaset, teşkilât ve kültür. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları. Musalı, N. (2011- Ekim, Kasım). “ananim bir safevi müellifinin gözüyle dulkadir beyliğinin son 20 yıllık tarihine bakış”. Uluslararası Dulkadir Beyliği Sempozyumu Bildirilerinde sunulmuş bildiri. Kahramanmaraş. 399-420. Musalı, N. (2016). Şah ismail hatâi’nin annesi alemşah begüm: efsaneler ve gerçekler. Bektaşilik Alevilik Araştırmaları Dergisi. Köln/ Almanya: Alevi- Bektaşi Kültür Enstitüsü. 38. ( 35-59). Müneccimbaşi Ahmed B. Lütfullah. (1995). Camiü’d- düvel (osmanlı tarihi: 1299 1481).( Çev. A. Ağırakça). C.I. İstanbul: İnsan Yayınları. ______(1995). Camiü’d- düvel (osmanlı tarihi: 1299 1481).( Çev. A. Ağırakça). C.II. İstanbul: İnsan Yayınları. Metin, T. (2011). Türkiye selçuklu siyasi hayatında kadının rolü üzerine. Altan Çetin. (Ed.) içinde, Ortaçağda kadın (s. 470-482). İstanbul: Lotus Yayınevi. Oğuz, M. (1948). Taceddinoğulları. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi.6 (5). 469-487. Öcalan, H. B. (2014,Mayıs). Germiyan sarayından bursa sarayına bir gelin gider: devlet hatun. Uluslar arası Batı Anadolu Beylikleri Tarih, Kültür ve Medeniyet Sempozyumu III: Germiyanoğulları Beyliği Sempozyumu Bildirilerinde sunulmuş bildiri. Ankara: Türk Tarih Kurumu. 23-39. Öden, Z. G. (1999). Karası beyliği. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları. Öğel, B. (2010). Türk mitolojisi. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları. EI-Ömeri Şihabeddin b. Fazlullah (2014). Mesaliku'l ebsar. (Çev. ve Not. A.Batur). İstanbul: Selenge Yayınları. Öney, G. (2007). Beylikler devri sanatı xıv-xv yüzyıl ( 1300- 1453). Ankara: Türk Tarih Kurumu. 247

Önür, H. (2011). Ortaçağ türk kadınının sosyal konumunu etkileyen bazı faktörler. Altan Çetin. (Ed.) içinde, Ortaçağda kadın (s. 60-77). İstanbul: Lotus Yayınevi. Özcan, A. (Bşk). (1995). Eşrefoğulları ( XIII. yüzyıl sonlarına doğru beyşehir ve seydişehir yöresinde kurulan bir türk beyliği). ( C.15. 484-485). İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. ______(1996). “Gülbahar hatun cami ve türbesi (trabzon'da XVI. yüzyıla ait cami ve türbe)” ( C.14. 231-232.) İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. ______(1996). Gökmescid. ( C.14. 41-42) İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. ______(1996). Gülçiçek hatun türbesi (bursa’da erken osmanlı dönemine ait türbe). (C.14. 236-237). İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. ______(2001). Karasioğulları. ( C.14. 148-149.) İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. ______(1997). Hatuniye külliyesi (manisa’da XV. yüzyıl sonlarına ait külliye). ( C.16. 501-502). İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. Örs, D. (1999). Fazullâh b. rûzbihân-i hunci ve târih-i âlem-i ârây-i eminisi. Yayımlanmamış doktora tezi. Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. Ankara. Özer, M. (2004). Sitti şah hatunun edirne’deki eserleri ve mezarına ait taşlar. Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi,1(8). 175- 214. Özkan, S. H. (2015, Ekim). Alâiye beyliğinin ortaya çıkış sürecinde alâiye üzerinde osmanlı-memlûk ve karamanoğullarının hâkimiyet mücadelesi. Uluslararası Orta Anadolu ve Akdeniz Beylikleri Tarih, Kültür ve Medeniyet Sempozyumu II Bildirilerinde sunulmuş bildiri. C.I, Necmettin Erbakan Üniversitesi, Konya. 126-138. Öztuna, Y. (1996). Devletler ve hanedanlar; türkiye ( 1074- 1990). C. I, Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı Yayınları. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. ______(2005). Devletler ve hanedanlar; İslâm devletleri. C. II, Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı Yayınları. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. Parlaz, S. (2007). Osmanlı devleti’nde siyasi evlilikler. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi. Pamukkale Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. Denizli. Paydaş, P. (2013). Eflâkî’nin menakıb’ül arifin adlı eserine göre 13-14 y.y. da selçuklu payitahtında kadınların konumu. The Journal of Academic Social Science Studies. 6 (8). 8Şubat2018tarihinde 248

http://www.jasstudies.com/Makaleler/650159442_23PaydaşKazım-457- 481.pdf sayfasından erişilmiştir. Pazan, İ. (2011). Padişah anneleri, eserleriyle valide Sultanlar. İstanbul: Bab-ı Ali Kültür Yayıncılığı. Roux, J. P. (1990). Ortaçağ türk kadını I. oymayazı metinlerine göre türk kadını. (Çev. Gönül Yılmaz) Erdem Dergisi. 5 (13). 199-227. Sakaoğlu, N. (2015). Bu mülkün Sultanları, İstanbul: Alfa Basın Yayım. Sever, İ. (2010-Mayıs) Haçlılar’ın izmir baskınına dair 1346 tarihli bir mektup. Uluslar arası Batı Anadolu Beylikleri Tarih, Kültür ve Medeniyet Sempozyumu I: Aydınoğulları Tarihi Bildirilerinde sunulan bildiri. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları. 141-155. Solak, İ. (Edt), (2017). “Benli hatun”. (C.2 156-157) Kahramanmaraş: Kahramanmaraş Ansiklopedisi. Su, K. (1982- Mayıs) Gülfam, öteki adıyla gülgün hatun’un manisa’daki vakıf ve hayırları. I. Mesir Konferanslarında sunulmuş bildiri, Manisa: Turizm Derneği Yayınları. 33-48. Subaşı, Ö. (2016). Türkiye selçuklu devletinde güçlü bir kadın: gürcü hatun tamara. Mustafa Kemal Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. 13(33). 384- 401. Sucu, N. (2011- Mayıs). Dulkadir beyliği mensubu osmanlı hanım Sultanlar, C.II. Uluslararası Dulkadir Beyliği Sempozyumu Bildirilerinde sunulmuş bildiri. Kahramanmaraş. 253-265. Sümer, F. ( 1990, Ağustos). Doğu anadolu’da moğol ve türkmen devirlerine ait bazı tarihi yapılar hakkında düşünceler. Belleten Dergisi. 54. 73-84. ______(1967). Karakoyunlular (başlangıçtan Cihânşah ’a kadar). C.I. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. ______(1976). Safevî Devletinin kuruluşu ve gelişiminde anadolu türklerinin rolü(şah ismail ile halefleri ve anadolu türkleri). Ankara: Selçuklu Tarihi ve Medeniyeti Enstitüsü Yayınları. ______(1999). Oğuzlar. İstanbul: Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı. ______(1959). Oğuzlara ait destanî mahîyetde eserler. Ankara Üniveristesi, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Dergisi. 17 (3-4). 359-456. Şaman, N. – Yazar T. (1991). Kayseri köşk hânikâhı. Vakıflar Dergisi. 21. 301-314. Şehsuvaroğlu, B. N. (2006). Edime fatih devri eserlerine kısa bir bakış ve sitti hatun cami. Vakıflar Dergisi, 5. 197-204. Şengün, G. (2014). Büyük selçuklularda kadınların yönetimdeki rolü. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Ankara. 249

Şentürk, F. (2014). Aydınoğulları beyliği’nde edebi ve kültürel hayat. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. Eskişehir. Şikârî. (2005). Karamanname (zamanın kahramanı karamanîler’in tarihi). (Yay. Haz. M. Sözen, N. Sakaoğlu, Çev. N. Sakaoğlu). İstanbul: Lebib Yalkın Yayımları. Tarhan, T. Sevin V. Aşan M. B. (1989- Mayıs). Van-gevaş tarihi türk mezarlığı kurtarma kazısı, onarım ve çevre düzeni çalışmaları. 1988, VII. Araştırma Sonuçları Toplantısı. Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi. 19-43. Taşkıran, H. (2016). Karamanlı sarayında bir osmanlı gelini. Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi (TİDSAD /The Journal of Turk & İslâm World Social Studies). 6. 329-338. Tellioğlu, İ. (2004). Osmanlı hâkimiyetine kadar doğu karadeniz’de türkler. Trabzon: Serandar Yayınları. Teres, E. ( 2011). Ertuğrul gazi türbesi ve civarındaki bazı kitabelerin okunuşuna Dair. Yalova Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi. 1 (1). 79-95. Top, M. (1998). Gevaş halime hatun kümbeti. Dünya’da Van (Van Valiliği Kültür Sanat Dergisi). 10. 22-27. Topaloğlu, B. (Bşk). (1993). Çifte minareli medrese (erzurum’da anadolu’nun en büyük selçuklu medresesi). (C.8. 311-312). İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. ______(1989). Akkoyunlular. (C.2. 270-274). İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. ______(1989). Alâiye beyliği (XIII. yüzyıl sonlarından 1471 yılına kadar alâiye (alanya) yöresinde hüküm süren türk beyliği). (C.2. 332-333). İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. ______(1992). “Beyâzid I (yıldırım lakabıyla tanınan osmanlı padişahı (1389- 1403))”. (C.33. 231-234.). İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. Turan, O. (1969). Selçuklu tarihi ve türk- İslâm medeniyet. İstanbul: Ötüken Neşriat. ______(2014). Selçuklular devrinde türkiye. İstanbul: Ötüken Neşriat. Uçar, Ş. (Bşk). (2001). Kahramanmaraş. (C.24. 198-199). İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. ______(2001). Karamânî mehmed paşa (osmanlı vezîriâzamı ve tarihçisi). (C.24. 449). İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. Uluçay, M. Ç. (2012). Padişahların kadınları ve kızları. İstanbul: Ötüken Neşriat. ______(1946). Saruhanoğulları ve eserlerine dair vesikalar II. İstanbul: Marifet Basımevi. 250

Usta, S. (2009). Trabzon imâret-i hatuniye vakfı ve gelirleri (1550-1650). Karadeniz İncelemeleri Dergisi, 11.(21). 225-250. Uzunçarsılı, İ.H. (1995). Gazi orhan bey vakfiyesi. Belleten Dergisi. 5 (19). 277-288. ______( 1957- Nisan). Çelebi mehmed’in kızı selçuk hatun kiminle evlendi. Belleten Dergisi. 21(82). 253-260. ______(1929). Kitabeler ve sahip, Saruhan, aydın, menteşe, inanç, hamidoğulları hakkında malûmat. İstanbul: İstanbul Devlet Matbaası. ______(1988). Osmanlı tarihi. C.I, Anlara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. ______(2011). Anadolu beylikleri ve akkoyunlu karakoyunlu devletleri. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. Ülkütaşır, M. Ş. (1934). Sinop’ta candaroğulları zamanına ait tarihi eserler. İstanbul: Burhaneddin Matbaası. Ünal, T. (2001). Karamanoğulları tarihi. Ankara: Kale Ofset Matbaacılık. Üzüm, İ. (Bşk). (2003) “Mama hatun”. ( C27. 548). İstanbul: Türkiye Diyanet İslam Ansiklopedisi. ______(2002). Kurşunlu han (manisa'da XV. yüzyılın sonlarına ait han.). (C26.448). İstanbul: Türkiye Diyanet İslam Ansiklopedisi. Varlık, M. Ç. (1974). Germiyanoğulları beyliği (1300-1429). İstanbul: Sevinç Matbaası. Werner, C.U.(2015). Kızlarım İçin bir vakıf: hatun can begüm ve tebriz’de gök mescid’in karakoyunlu vakıfları. İstanbul Marmara Üniversitesi, Marmara Türkiyat Araştırmaları Dergisi. 2. (2). 251-266. Wıttek, P. (1944). Menteşe beyliği, (Çev: O. Ş. Gökyay). Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları. Yakupoğlu, C. (1999). İsfendiyar bey ve zamanı. Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. Yayınlanmamış Yüksek lisans tezi. Ankara. ______(2009). Kuzeybatı anadolu’nun sosyo- ekonomik tarihi (kastamonu- sinop – çankırı- bolu xııı-xv. yüzyıllar). Ankara: Gazi Kitapevi. ______(2011, Ekim) Kastamonu hanönü ilçesinde candaroğulları dönemine ait tatlı hatun hanı ve yeni bulunmuş inşa kitabesi. Kuzey Anadolu’da Beylikler Dönemi Sempozyumu Bildirilerinde sunulmuş bildiri. Çankırı. 171-201. ______(2012). Candaroğlu sarayında bir osmanlı gelini: selçuk hatun. Çankırı Araştırmaları Dergisi. 11. 33-59. ______(2016). Candaroğulları beyliği. Haşim Şahin (edt). içinde, Anadolu Beylikleri El Kitabı. (409-425). Ankara: Grafiker Yayınları. 251

______(2016). Selçuklu uc beyliği: çobanoğulları. Haşim Şahin (edt). içinde, Anadolu Beylikleri El Kitabı. (s. 398-408). Ankara: Grafiker Yayınları. Yakupoğlu, C. Musalı, N.(2016). Kastamonu'da Yaşamış Azerbaycanlı Bilgin ve Şair Hasan el-Hôyî'nin Manzum ve Mensur Eserleri. III. Uluslararası Şeyh Şaban- ı Veli Sempozyumu (Kastamonu'da İlmî Hayat ve Kastamonulu Âlimler) Bildirilerinde sunulmuş bildiri. Kastamonu. 501-514.

Yakut, S. H. (2002) Saruhanoğulları beyliği. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi. Celal Bayar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. Manisa. Yıldız, Y. Vd. (2009). Kayseri taşınmaz kültür varlıkları envanteri. C.I. Kayseri: Kayseri İl Müdürlüğü Yayınları. Yılmaz, Ş. (2000). Candaroğlulları beyliğı vakıfları. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi. Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. Ankara. Yinanç, R. (1989). Dulkadir beyliğ. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları. Yücel, Y. (1970). Kadı burhameddin ve devleti (1344-1398). Ankara: Ankara Üniversitesi Basımevi. ______(1991). Anadolu beylikleri hakkında araştırmalar I. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. ______(1991). Anadolu beylikleri hakkında araştırmalar II, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. Yüksel, H. (2017- Haziran). Kadı burhaneddin’in damadı mezid bey. Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi. 1 (1).127-142. Zorlu, T. (2011). Trabzon gülbahar hatun ve emir mehmet türbeleri. Vakıflar Dergisi. 35. 315- 333.

252

EKLER

EK 1: Haritalar

Harita1.) Anadolu Türk Beyliklerinin Genel Haritası (1300-1340). ( İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu Karakoyunlu Devletleri, TTK, Ankara,1937,s.179.

253

Ek 2: Resimler

Resim 1.) Melek Hatun Medresesi (Bu Görsel; Seda Dilay, “Kültürel ve Tarihi Açıdan Karaman’daki Hatuniye Medresesi’nin Yeri”, Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi, Sosyal ve Ekonomı k Araştırmalar Dergı si, C.14, S.23, Karaman,2012,s.2.’den Alınmıştır.)

Resim 2.) Amasya Külliyesi (Bu Görsel: İ.Aydın Yüksel, Amasya Külliyesi, Türkiye Diyanet Vakfı Ansiklopedisi İslam, C. XVI, s.501’den Alınmıştır.)

254

Resim 3.) Bursa Osmangazi Hatice İsfendiyar Cami Ön Cephesinin Görünüşü

255

Resim 4). Kayseri Süli Paşa Hatun Türbesi ( Bu Görsel; Gökhan Yıldız vd. Kayseri Taşınmaz Kültür Varlıkları Envanteri, C.1, Türkiye Cumhuriyeti Kayseri Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Kayseri,2009, s. 424’den Alınmıştır.)

256

Resim 5.) Manisa Gülgün Hatun Hamamı (Dere Hamamı),( Bu Görsel; Sevinç Gök Gürhan, “Beylikler Dönemi’ne Ait Sgraffito Teknikli Ve Tek Renk Sırlı Kaplar (Manisa Gülgün Hatun Hamamı Buluntuları)”, Sanat Tarihi Dergisi, S. XVII/II, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, İzmir, Ekim,2018, s.71’den Alınmıştır.).

Resim 6.) Manisa Gülgün Hatun Külliyesi (Bu Görsel; Sema Gündüz Küskü, “ Türk Dönemi Manisa Kenti ve Düşündürdükleri” Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, C.9, S.10,2014, Alko Dijital Baskı Merkezi – Grafik Tasarım, Ankara, s.654’den Alınmıştır.)

257

Resim 7.) Edirne Sittişah Hatun Cami (Bu Görsel; Mustafa Özer, “Sitti Şah Hatun’un Edirne’deki Eserleri ve Mezarına Ait Taşlar”, Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, C.2004-I, S.8, Bolu, 2004, s.202’den Alınmıştır.)

Resim 8.) Sittişah HatunMinyatürü (Bu Görsel; Mustafa Özer, “Sitti Şah Hatun’un Edirne’deki Eserleri ve Mezarına Ait Taşlar”, Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, C.2004-I, S.8, Bolu, 2004, s.214’den Alınmıştır.)

ÖZGEÇMİŞ

Adı Soyadı: İlknur Gündoğdu

Doğun Yeri ve Yılı: Bursa- 1988

Medeni Hali: Bekâr

Yabancı Dil: -

E-posta: İ[email protected]

Eğitim Durumu

Lise: Bursa Yıldırım Bâyezid Anadolu Lisesi

Lisans: Kastamonu Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü

Yüksek Lisans: Kastamonu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dallı