T.C. SÜLEYMAN DEMĠREL ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ TARĠH ANABĠLĠM DALI

ĠLHANLILAR DÖNEMĠNDE ANADOLUDA YAġANAN ASKERĠ VE SĠYASĠ OLAYLAR

Semiha SARAÇ 1130204015

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

DANIġMAN Doç. Dr. Abdullah BAKIR

ISPARTA-2019

ii

T.C.

SÜLEYMAN DEMĠREL ÜNĠVERSĠTESĠ

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

YEMĠN METNĠ

Yüksek Lisans tezi olarak sunduğum “Ġlhanlılar Döneminde Anadolu‟da YaĢanan Askeri ve Siyasi Olaylar” adlı tezin proje safhasından tamamlanma sürecine kadar ki bütün aĢamalarında bilimsel ahlaka ve geleneklere aykırı düĢecek bir giriĢime baĢvurulmaksızın yazıldığını ve yararlanılan kaynakların Bibliyografya‟da gösterilenlerden oluĢtuğunu, bunlara atıf yapılarak hazırlanmıĢ olduğunu belirtir ve onurumla beyan ederim.

Semiha SARAÇ 26/04/2019

iii

(SARAÇ, Semiha, “İlhanlılar Döneminde Anadolu‟da Yaşanan Askeri ve Siyasi Olaylar”, Yüksek Lisans Tezi, Isparta, 2019)

ÖZET

Moğollar 1243 Kösedağ bozgunu ile Anadolu‟da hâkimiyetlerini yavaĢ yavaĢ tesis etmeye baĢlamıĢlardır. Bu dönemde Türkiye Selçuklu Devleti‟nin içinde bulunduğu siyasi durum da, Moğol hâkimiyetin oluĢmasına büyük katkı sağlamıĢtır. Türkiye Selçuklu Devleti zamanla Ġlhanlı hâkimiyeti altına girmiĢ ve Ġlhanlıların atadığı kiĢiler tarafından yönetilmeye baĢlamıĢtır. Türkiye Selçuklu Devleti, Ġlhanlı yönetimi altında baĢta siyasi olmak üzere askeri, ekonomik, kültürel ve sosyal açıdan etkilenmiĢ ve etkileĢimle birlikte toplumun yapısı ve Anadolu‟da kurulmuĢ olan düzen de bozulmuĢtur. Ġlhanlılar‟ın uygulamıĢ oldukları politikalar sebebiyle Anadolu‟da yaĢayan halk zor zamanlar geçirmiĢtir. Bu durum özellikle Anadolu‟daki Türkmenleri rahatsız etmiĢ ve kendi kaderlerini tayin etme hususunda harekete geçmiĢlerdir. Bu hareketler neticesinde Türkmenler, Ġlhanlı hâkimiyetini tanımayarak bazen Türkiye Selçuklu Devleti‟ne bazen de Moğollara karĢı isyan etmiĢlerdir. Anadolu‟daki Moğol iĢgaline Türkmen isyanlarınında eklenmesi, bu topraklarda siyasi karıĢıklıkların ve çatıĢmaların yaĢanmasına neden olmuĢtur. Nitekim bu çatıĢma ortamı Türkiye Selçuklu Devleti‟nin yıpranarak yıkılmasına sebep olurken Beylikler Döneminin ise baĢlamasına vesile olmuĢtur. Öte yandan Ġlhanlı Devleti‟de, gerek kendi iç karıĢıklığından gerekse Anadolu‟da yaĢanan bu siyasi ve askeri mücadelelerden etkilenerek zayıflamıĢ ve Türkiye Selçuklu Devleti‟nin ardından o da yıkılmaktan kurtulamamıĢtır.

Anahtar Kelimeler: Moğol Ġmparatorluğu, Türkiye Selçuklu Devleti, Ġlhanlılar, Anadolu.

iv

(SARAÇ, Semiha,“The military and political events experienced in at period”, Master Thesis, Isparta, 2019)

ABSTRACT

The Mongol began to state dominance in Anatolia with the defeat of Kösedağ defeat in 1243. The political situation of Seljuk State had a great contribution to reign of the Mongol. Over time, challenging years started for Turkey Seljuk State which is dominated and managed by the people appointed by Ilkhanid. Turkey Seljuk State, under the management of Ġlhanlı including primarily military, political, economic, cultural and social aspects influenced and corrupted the society's structure and layout, which was established in Anatolia together with the interaction. Because of the policies implemented by the Ilkhanians, especially the people in Anatolia had a hard time. This situation disturbed the Turkmens in Anatolia and mobilized them to determine their own destinies. Turkmens as a result, of this movement, not to recognize the sovereignty of Ġlhanlı sometimes rebelled against the Mongols and sometimes to Turkey Seljuk Empire. The inclusion of the Turkmen revolts to the Mongol occupation in Anatolia led to political conflicts and clashes in these lands. Thus, while this conflict atmosphere wearing down to collapse of Turkey Seljuk empire, it also caused to start the era of seigniory time. On the other hand Ġlhanlı the state, both politically and militarily weakened by the influence of the conflict in Anatolia and Ġlhanlı could not escape from collapsing after the Seljuk Empire collapsed.

Key Words: Mongol Empire, Turkey Seljuk State, Ilkhanate, Anatolia.

v

ĠÇĠNDEKĠLER

Sayfa No YÜKSEK LĠSANS TEZ SAVUNMA SINAV TUTANAĞI ...... ii YEMĠN METNĠ ...... iii ÖZET ...... iv ABSTRACT ...... v ĠÇĠNDEKĠLER ...... vi KISALTMALAR ...... ix ÖN SÖZ ...... x KONU VE KAYNAKLAR HAKKINDA KISA BĠR DEĞERLENDĠRME ...... xii 1. KONUNUN ÖNEMĠ VE SINIRLANDIRILMASI ...... xii 2. TEZĠN HAZIRLANMASI AġAMASINDA TAKĠP EDĠLEN METOD ...... xiii 3. KAYNAKLAR ...... xiii 3.1. Ġslam Kaynakları ...... xiii 3.2. Bizans Kaynaklari ...... xxiii 3.3. Süryani Kaynaklari ...... xxiv 3.4. Ermeni Kaynakları ...... xxv 4. MENÂKIPNAMELER ...... xxvi 5. SEYAHATNAMELER ...... xxvii 6. ARAġTIRMALAR ...... xxvii 6.1. Yerli AraĢtırmalar ...... xxvii 6.2. Yabancı AraĢtırmalar ...... xxx GĠRĠġ ...... 1

BĠRĠNCĠ BÖLÜM ANADOLU’DA MOĞOL HÂKĠMĠYETĠNĠN BAġLAMASI 1. TÜRKĠYE SELÇUKLU DEVLETĠ’NĠN KURULUġUNDAN MOĞOL ĠSTĠLASINA KADAR ANADOLU’DAKĠ ASKERĠ VE SĠYASĠ DURUM (1075-1237) ...... 33 2. YASSIÇEMEN SAVAġI VE SAVAġ ÜZERĠNDE MOĞOL ETKĠSĠ ...... 50 3. II. GIYÂSEDDĠN KEYHÜSREV’ĠN TÜRKĠYE SELÇUKLU TAHTINA GEÇĠġĠ (1237-1246) ...... 54 4. BABAĠ (BABAĠLER) ĠSYANININ ÇIKIġINDA MOĞOL ETKĠSĠ ...... 56 5. KÖSEDAĞ SAVAġI ...... 60 6. II. ĠZZEDDĠN KEYKAVÛS’UN TAHTA ÇIKIġI VE MOĞOLĠSTAN’A DAVET EDĠLMESĠ ...... 65 7. TÜRKĠYE SELÇUKLULARINDA YAġANAN SĠYASĠ ANLAġMAZLIKLAR VE ĠLHANLI MÜDAHALESĠ ...... 67 8. ĠLHANLI TÂBĠLĠĞĠNDEKĠ TÜRKĠYE SELÇUKLULARINDA ORTAK SALTANAT DÖNEMĠ’NĠN BAġLAMASI ...... 70 9. II. ALÂEDDĠN KEYKUBÂD’IN MOĞOLĠSTAN YOLUNDA ÖLMESĠ .... 72

ĠKĠNCĠ BÖLÜM ĠLHANLILARIN TÜRKĠYE SELÇUKLU YÖNETĠMĠNE MÜDAHALELERĠ 1. ANADOLU’DA TÜRKĠYE SELÇUKLU-ĠLHANLI MÜCADELELERĠ ...... 75

vi

2. ĠLHANLILARIN TÜRKĠYE SELÇUKLU TAHT MÜCADELELERĠNE KARIġMALARI ...... 80 3. II. ĠZZEDDĠN KEYKÂVUS ĠDARESĠNE MÜDAHALELER ...... 82 4. ĠLHANLILARIN IV. KILIÇ ARSLAN’I TAHTA ÇIKARMASI ESNASINDA VE SONRASINDA YAġANAN ASKERĠ VE SĠYASĠ OLAYLAR ...... 86 5. ĠLHANLILARIN TÜRKĠYE SELÇUKLU ĠDARESĠNE VEZĠR VE DEVLET ADAMLARINI GETĠRMELERĠ ...... 90 5.1. Muineddin Süleyman Pervâne‟nin Sinop‟u Ele Geçirmek Ġçin Abaka Han‟dan Ġzin ve Yetki Alması ...... 90 5.2. Muineddin Süleyman Pervâne‟nin Ġlhanlıların Yardımıyla IV. Kılıç Arslan‟ı Ortadan Kaldırması ...... 92 5.3. Türkiye Selçuklularının Ġlhanlıların Desteğini Alan Muineddin Süleyman Pervâne Tarafından Yönetilmesi ...... 96 5.4. Hatiroğlu ġerefü‟d-Din Mesud‟un Ġlhanlılara KarĢı Ġsyan Etmesi ...... 102 5.5. Anadolu‟da Memlûk-Ġlhanlı Mücadeleleri ...... 106

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ĠLHANLILAR’IN TÜRKĠYE SELÇUKLU ĠDARESĠNE EL KOYMASI VE ANADOLU’NUN ĠLHANLI VALĠLERĠ TARAFINDAN YÖNETĠLMESĠ 1. HÜLÂGÛ HAN VE DÖNEMĠNDE ANADOLU’NUN ĠDARESĠ ...... 113 2. ABAKA HAN’IN TAHTA ÇIKIġI ...... 124 2.1. Abaka Han‟ın Türkiye Selçuklu Yönetimine El Koyması ...... 126 2.2. Karamanoğulları Ġsyanı ve Alâeddin SiyâvuĢ (Cimri) Olayı ...... 131 3. AHMED TEKÜDER VE DÖNEMĠNDE ANADOLU’DAKĠ SĠYASĠ DURUM ...... 137 3.1. Ahmed Teküder‟in Müslümanlığı ve Anadolu‟daki Ġdare AnlayıĢı Üzerine Etkileri ...... 144 4. ARGÛN HAN DÖNEMĠ VE ANADOLU’DAKĠ SĠYASĠ DURUM ...... 150 5. GEYHÂTÛ HAN DÖNEMĠ VE ANADOLU’DAKĠ SĠYASĠ DURUM ...... 161 6. BAYDU HAN DÖNEMĠNDE SĠYASĠ DURUM ...... 168 7. MAHMUD GAZAN HAN DÖNEMĠ VE REFORMLARI ...... 171 7.1. Mahmud Gazan Han Dönemi Anadolu‟daki Askeri ve Siyasi Olayları .... 179 7.2. Toğaçar Noyan Ġsyanı ...... 181 7.3. Baltu Noyan Ġsyanı ...... 183 7.4. Gıyâseddin II. Mesud‟un Gazan Han tarafından Azl edilmesi ve III. Alâeddin Keykubâd‟ı Tahta Çıkarılması ...... 185 7.5. Ġlhanlıların Türkiye Selçuklu Tahtına III. Alâeddin Keykubâd‟ı Çıkarması ...... 186 7.6. SülemiĢ Ġsyanı Ve Anadolu Üzerine Etkileri ...... 188 7.7. Ġlhanlılar Tarafından Gıyâseddin II. Mesud‟un II. Kez Türkiye Selçuklu Tahtına Çıkarılması ...... 193 8. OLCAYTU HAN DÖNEMĠ VE TÜRKĠYE SELÇUKLU DEVLETĠ’NĠN FĠĠLEN SONA ERĠġĠ ...... 194 9. EBÛ SAĠD BAHADIR HAN DÖNEMĠ VE ANADOLU’DA SĠYASĠ VE ASKERĠ DURUM ...... 204 9.1. Ġlhanlı Devleti'nin ÇöküĢü ve Anadolu Hâkimiyetinin Sona EriĢi ...... 213

vii

10. TÜRKĠYE SELÇUKLU VE ĠLHANLI SONRASI ANADOLU’NUN SĠYASĠ DURUMU ...... 215 SONUÇ ...... 225 EKLER ...... 228 KAYNAKÇA ...... 233 ÖZGEÇMĠġ ...... 249

viii

KISALTMALAR a.g.e. : adı geçen eser a.g.m. : adı geçen makale a.g.t. : adı geçen tez AÜDTCF. : Ankara Üniversitesi Dil, Tarih, Coğrafya Fakültesi bk. : Bakınız C. : Cilt çev. : çeviren DGBĠT. : DoğuĢtan Günümüze Büyük Ġslam Tarihi DĠA. : Diyanet Ġslam Ansiklopedisi Dpn. : Dipnot Ed. : Editör ĠÜEFTED. : Ġstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Etnografya Dergisi H. : Hicri haz. : Hazırlayan ĠA. : Milli Eğitim Bakanlığı Ġslam Ansiklopedisi mad. : Madde MEB. : Milli Eğitim Basımevi M. : Miladi Nşr. : NeĢreden s. : Sayfa S. : Sayı ss. : Sayfalar Arası TDV. : Türkiye Diyanet Vakfı TTK. : Türk Tarih Kurumu TDK. : Türk Dil Kurumu

ix

ÖN SÖZ

Cengiz Han liderliğinde kurulan Moğol Ġmparatorluğu kuruluĢundan itibaren hızlı bir Ģekilde topraklarını geniĢleterek sınırlarını Güneydoğu Asya‟dan baĢlayarak Avrupa‟nın ortasına kadar uzanan geniĢ bir coğrafyaya yaymıĢtır. Moğollar sınırlarını geniĢletirken yapmıĢ oldukları fetihler ve büyük insan kıyımları ile de bütün dikkatleri üzerlerine çekmiĢlerdir. Onlar, birçok ülkenin Ģehirlerinin yağmalanmasına ve harap olmasına sebep olmuĢlardır. Ayrıca uyguladıkları her türlü askeri ve siyasi faaliyetler sonucunda baĢka ülkelerdeki siyasi dengelerin değiĢmesinde de büyük rol oynamıĢlardır. Moğollar, birçok ülkenin sınırlarının yanı sıra yaĢamlarını da değiĢtirerek insanlar üzerinde derin izler bırakmıĢlardır. Moğol Ġmparatorluğu aynı zamanda tarihsel süreç içinde dünyada toprak geniĢliği açısından kurulan en büyük imparatorluklardan biridir. Bu durum zamanla imparatorluğun merkezden yönetimini zorlaĢtırmaya baĢlamıĢtır. Bunun üzerine onlar, kazanmıĢ oldukları topraklarda kontrolü sağlayabilmek için Ģube devletler kurmaya baĢlamıĢlardır. Bu devletlerden biri de Ġran ve Azerbaycan merkezli olup daha sonra Anadolu‟yu da hâkimiyetleri altına alan Ġlhanlı Devleti‟dir. Aynı yüzyılda Anadolu‟da teĢekkül eden önemli devletlerden biride KutalmıĢoğlu Süleyman ġah tarafından kurulmuĢ olan Türkiye Selçuklu Devleti‟dir. Türkiye Selçuklu Devleti‟ti sınırlarını kısa sürede Marmara kıyılarından Çukurova‟ya kadar geniĢleterek bölgenin TürkleĢmesine ve ĠslamlaĢmasına büyük katkı sağlamıĢtır. Haçlı seferlerine olduğu gibi Anadolu‟yu diğer milletlere karĢı savunarak buranın Türk yurdu olduğunu dünyaya kanıtlanması açısından da oldukça önemlidir. Ancak zamanla yaĢanan siyasi ve askeri zafiyetler sonrasında Ġlhanlı hâkimiyetine girmek zorunda kalmıĢtır. Bu zorunluluk içerisinde Türkiye Selçuklu Devleti sultanları aracılığıyla Ġlhanlılar tarafından yönetilmiĢtir. Bu durum Ġlhanlıların, Ġran ve Azerbaycan‟da olduğu gibi Anadolu‟da yerleĢmeye yönelik bir düĢüncelerinin olmadığını gösteriken, Ġlhanlılar Anadolu‟yu daha çok istila ve idari faaliyetler ile kontrolü altında tutma yoluna gitmiĢlerdir. Nitekim Ġlhanlı hâkimiyeti altında yaĢanan bu süreç Anadolu‟da baĢta siyasi, askeri, sosyal ve ekonomik olmak üzere bazı sıkıntılara yol açmıĢtır. “İlhanlılar Döneminde Anadolu‟da Yaşanan Askeri ve Siyasi Olaylar” adlı çalıĢmamızda özellikle Türkiye Selçuklu Devleti‟nin Ġlhanlı kontrolüne nasıl girdiği ve bu tabiiyet altında Türkiye Selçuklu-Ġlhanlı arasında yaĢananlara iliĢkin bilgiler verilmiĢtir. Ayrıca iki ülke arasındaki münasebetlerin yanı sıra, gerek Türkiye Selçuklu Devleti‟nin gerekse Ġlhanlı Devleti‟nin kendi içlerinde yaĢadıkları siyasi ve askeri geliĢmelere de değinilmiĢtir. Böylelikle amaç Anadolu için buhranlı bir dönem gibi gözüken Ġlhanlı yönetimini artı ve eksi yönleriyle ele alarak o dönemin daha da aydınlatılmasını sağlamaktır. Konun daha iyi anlaĢılması için çalıĢmaya öncelikle Moğol Ġmparatorluğu ve Ġlhanlı Devleti‟nin kuruluĢundan bahsedilmesiyle baĢlanmıĢtır. Daha sonra da Türkiye Selçuklu Devleti‟nin kuruluĢuna ve iki ülke arasındaki iliĢkilere değinilmiĢtir. Son olarak da iki ülkenin yıkılıĢ süreçleri anlatılmıĢtır. Bu doğrultuda çalıĢmayı hazırlarken dönemin ana kaynakları ile araĢtırma kaynaklarından yararlanılarak, bu eserlerden edinilen bilgiler neticesinde çalıĢmanın doğru bir Ģekilde oluĢturulmasına özen gösterilmiĢtir. Bazı konularda kaynakların yetersizliği ya da kaynakların farklı dillerde olması sebebiyle bütün kaynaklardan yararlanmak mümkün olmamıĢtır. Bu nedenle araĢtırma sınırlı kalmıĢ olup, dönemin tam bir değerlendirmesinin de yapıldığı söylenemez.

x

Tez konumun belirlenmesi ve tezin oluĢma safhası süresince engin hoĢgörüsü, tecrübesi ve bilgi birikimi ile destek ve emeklerini hiç esirgemeyen baĢta danıĢmanım Sayın Doç. Dr. Abdullah BAKIR hocama ve tezime teknik açıdan destek veren eĢim Ömer Saraç‟a sonsuz teĢekkürlerimi sunar, sevgi ve saygılarımı arz ederim.

ISPARTA 2019 Semiha SARAÇ

xi

KONU VE KAYNAKLAR HAKKINDA KISA BĠR DEĞERLENDĠRME

1. KONUNUN ÖNEMĠ VE SINIRLANDIRILMASI

Tez çalıĢmasında Türkiye Selçuklu ve Ġlhanlı Devleti arasındaki askeri ve siyasi iliĢkileri incelerken öncelikle Moğolların ortaya çıkıĢı ele alınmıĢtır. Bu bağlamda Moğolların Cengiz Han liderliğinde kısa sürede önemli baĢarılar elde ederek sınırlarını Güneydoğu Asya‟dan baĢlayarak Orta Avrupa‟ya kadar geniĢletmeleri üzerinde durulmuĢtur. Moğolların bu Ģekilde geniĢ bir alanda hâkimiyet kurmaları ise zamanla merkezden yönetimlerini zorlaĢtırmıĢ ve bu nedenle Moğollar hem kazandıkları topraklarda kontrolü daha rahat sağlayabilmek hem de yeni topraklar elde edebilmek için uzantıları olan Ģube devletler kurmaya baĢlamıĢlardır. Bunlardan biri olan ve Türkiye Selçuklu Devleti‟ni de yakından ilgilendiren Ġlhanlı Devleti‟de, bu amaçla doğrultusunda kurulmuĢ ve Moğolların Anadolu kolunu teĢkil etmiĢtir. Zamanla Anadolu‟da kurulan ve Türk tarihinin önemli köĢe taĢlarından biri olarakta kabul edilen Türkiye Selçuklu Devleti‟ni hâkimiyeti altına almıĢtır. Ġlhanlılar‟ın hâkimiyeti ise Anadolu‟da baĢta siyasi, sosyal, iktisadi, kültürel ve dini olmak üzere birçok alanda etkisini göstererek düzenin bozulmasına sebep olmuĢtur. Bu nedenle araĢtırmamızın giriĢ bölümünde öncelikle Ġlhanlılar‟ın ortaya çıkıĢı anlatılmıĢtır. Birinci bölümde ise Türkiye Selçuklu Devleti‟nin Moğol istilasına kadar ki siyasi ve askeri sürecine değinilmiĢtir. Ġkinci bölümde, Moğol istilasından sonra Ġlhanlıların Türkiye Selçuklu yönetimine müdahaleleri ile baĢlayan askeri ve siyasi iliĢkiler anlatılmıĢtır. Üçüncü bölümde ise yine Ġlhanlı Devleti‟nin Türkiye Selçuklu Devleti‟ne el koyması ve sonrasında Anadolu‟nun Ġlhanlı valileri tarafından yönetilmesi ile baĢlayan askeri ve siyasi olaylarla birlikte bu iki devletin yıkılıĢı ve sonrasın da yaĢanan siyasi süreç hakkında bilgiler verilmiĢtir. Tez çalıĢmamız her ne kadar Selçuklu Devleti ile Ġlhanlı Devleti arasındaki askeri ve siyasi iliĢkilere yönelik olsa da konunun daha iyi anlaĢılabilirliği açısından çalıĢmamızın sınırları içerisine; Türkiye Selçuklu Devleti ile Ġlhanlı Devleti‟nin kurucuları ve halefleri, onların diğer devletlerle olan siyasi ve askeri münasebetleri ile ekonomik, sosyal, kültürel ve dini gibi alanlar da yaĢanılan değiĢikliklere de değinilerek konun daha iyi anlaĢılması sağlanmıĢtır.

xii

2. TEZĠN HAZIRLANMASI AġAMASINDA TAKĠP EDĠLEN METOD

Tez çalıĢmamızda anlatılan bilgiler, bilimsel metot ve teknikler ıĢığında, kronolojik sıraya uygun olarak verilmeye çalıĢılmıĢtır. Konumuzun araĢtırma safhasında gerekli kaynakların içerisinde kimi kaynakların farklı dillerde olması sebebiyle bütün kaynaklardan yararlanmak mümkün olmamıĢtır. Ancak yine de olabildiğince çok kaynak incelenerek elde edilen bilgilerden istifade edilerek konu bütün yönleriyle ele alınmaya özen gösterilmiĢtir. Konun hazırlanması aĢamasında yapılan araĢtırmada sırasıyla; dönemin ana kaynakları olan Ġslam kaynakları, Süryani kaynakları, Ermeni kaynakları, Bizans kaynakları, Seyahatnameler ve Menâkıbnameler ile günümüz kaynakları kullanılmıĢtır. Kaynaklarda anlatılan bilgilere bağlı kalınarak konu doğru bir Ģekilde aktarılmaya çalıĢılmıĢtır.

3. KAYNAKLAR

3.1. Ġslam Kaynakları

3.1.1. Ġbn Bibi, el-Evamirü'l-Ala'iyyefi'l-Umuril-Ala'iyye

Ġbn Bibi, eserini XIII. yüzyılda ünlü tarihçi ve devlet adamı Alaaddin Ata Melik b. Muhammed Cüveyni'nin isteği ile yazmaya baĢlamıĢtır. 10 Ağustos 1230 tarihinde Celaleddin HarzemĢah ile Türkiye Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubad ve müttefiki ġam Eyyubilerinden Melikü'l-EĢref arasında vuku bulan savaĢın ardından Ġbn Bibi'nin anne ve babası Melikü'l-EĢrefin yanına gitmiĢlerdir. Onlar 1231-1232 yılları arasında Selçuklu sarayına gelerek Alâeddin Keykubâd'a hizmet etmeye baĢlamıĢlardır. Daha sonra Ġbn Bibi, Türkiye Selçuklu Devleti'nde babasından miras kalan emîrlik unvanını almıĢ olup, 1267-1283 yılları arasında "Darü'l-inşa-yi saltanat" veya "divan-ı tuğra" makamının baĢına getirilmiĢtir. Ġbn Bibi eserini Farsça yazmıĢtır ve önemi ise eserde, 1192-1280 yılları arasındaki Türkiye Selçuklu Devleti tarihi anlatılmıĢtır.1

1 Ġbn Bibi, el-Evamirü'l-Ala'iyye fi'l-Umuri'l-Ala'iyye (Selçuk Nâme), çev. Mürsel Öztürk, C. 1, T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1996, s. 1-4.

xiii

3.1.2. Aksarâyî, Kerîmü'd-din Mahmud, Müsâmeretü 'l-Ahbâr

Kerîmü'd-din Mahmud Aksarâyî'nin hayatı ile ilgili yeterli bir bilgi bulunmamakla birlikte eserinde verdiği bilgilerden XIII. yüzyılın birinci yarısında doğduğu tahmin edilmektedir. Onun eserinde verdiği bilgilere dayanarak 1276-1323 yılları arasında 47 yıl devlet hizmetinde bulunduğunu söylemek mümkündür. O, "Abaka'nın emriyle 1280 yılında "İlhanlı hazinesine mahsus incü ve iktaların idaresinde", daha sonra da saltanat naibi olan Mücireddin Emîr ġah'ın hizmetinde bulunmuĢtur. Onun, Mücireddin Emîr ġah'ın ölümünün ardından "Gazan Han'ın yarlığı ile Selçuklu ülkesi vakıfları nazırlığına tayin edildiği" bilinmektedir. Ayrıca onun anlattığı bir olaya dayanarak "evkaf nazırlığı" yaptığı anlaĢılmaktadır. Onun ölüm tarihi net olarak bilinmemekle birlikte yazarın eserini kaleme aldığı sırada 75-100 yaĢları arasında olduğu tahmin edilmektedir.2Kerîmü‟d-din Mahmud Aksarâyî tarafından yazılan Müsâmeretü'l-Ahbâr, 1323 tarihinde Ġlhanlıların Anadolu valisi olan TimurtaĢ Noyan'a sunulmuĢtur. Farsça yazılan eser, 4 bölümden meydana gelmektedir. Eserin birinci bölümünde; Rumî, Hicrî, Yezdicird ve Celali takvimlerinden söz edilmektedir. Ġkinci bölümünde; Hazret-i Peygamber döneminden itibaren Bağdad‟ın alınmasına kadar olan süreç anlatılmaktadır. Üçüncü bölüm; Büyük Selçuklularının kuruluĢundan yıkılıĢına kadar meydana gelen olaylar ile Türkiye Selçuklu Sultanı II. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde yaĢananları içermektedir. Dördüncü bölümde; Türkiye Selçuklu Devleti'nde XIII. yüzyılın yarısından baĢlayarak XIV. yüzyılın yarısına kadar yaĢanan tarihi olayları anlatması bakımından eser önemlidir.3

3.1.3. Ġbn Kesîr, el-Bidâyeve’n-Nihâye

Muhaddis, tarihçi, müfessir ve aynı zamanda Ģâfiî fakihiolan Ġbn Kesîr, 701‟de (1301-1302) Busrâ‟nın Müceydilülkarye köyünde doğmuĢtur. Babası öldüğünde üç yaĢlarında olan Ġbn Kesîr (1307-1308) tarihinde ailesiyle birlikte DımaĢk‟a göç etmiĢtir. Ağabeyi Kemâleddin Abdülvehhâb onun öğrenimiyle yakınen ilgilenmiĢ ve ilk fıkıh derslerini vermiĢtir. (1311-1312)‟de Kur‟ân-ı Kerîm‟i ezberlemiĢtir. Ġbn Kesîr zamanla

2 Kerîmü'd-din Mahmud Aksarâyî, Müsâmeretü'l-Ahbâr, çev. Mürsel Öztürk, TTK. Basımevi, Ankara, 2000, s. XIII-XV. 3 Aksarâyî, Müsâmeretü 'l-Ahbâr, s. XVI-XVII.

xiv ulemanın, emîrlerin, hükümdarların ve halkıın gözünde güvenilir bir kiĢi olarak önemli dinî ve siyasî meselelerde fetva vermeye baĢlamıĢtır. el-Bidâye ve‟n-nihâye adlı eseri ile Ġbn Kesîr‟in büyük tarihçiler arasında yer almıĢtır. Tarih sahasında çok önemli bir yere sahip olan eser baĢlangıçtan (1365-1366) yılına kadar olan olayları kronolojik sıraya göre anlatan XIV ciltlik umumi bir Ġslâm tarihidir. Eser peygamberlerin hayatlarından Emeviler, Abbasiler, Endülüs Emevileri, Fatimiler, Eyyübiler, Memlûkler ve Selçuklular gibi birçok Ġslâm devleti hakkında bilgiler vermesi nedeniyle önemlidir. Tamamı basılmıĢ olup bazı bölümleri ise çeĢitli baĢlıklar altında ayrıca yayınlanan eser, Mehmet Keskin tarafından Türkçe‟ye çevrilmiĢtir (I-XIV, Ġstanbul 1994-1995).4

3.1.4. MüneccimbaĢı, Ahmed Bin Lütfullah, Câmisu’d-Düvel

Ailesi aslen Konya Ereğli‟den olan, 1631 Selânik‟te doğan Müneccim, mutasavvıf, Osmanlı âlimi ve tarihçidir. Mesleği çulhacı olan babası Lütfullah Efendi, bölgede yaĢanan kargaĢadan dolayı Selânik‟e göç etmiĢtir. Burada fıkıh ve tefsir dersleri alan Ahmed Bin Lütfullah MüneccimbaĢı yirmi üç-yirmi dört yaĢlarındayken Ġstanbul‟a gelmiĢtir. Burada tefsir, hadis ve diğer Ġslâmî ilimleri okumuĢtur. ÇeĢitli konularda eserleri bulunan Ahmed Bin Lütfullah MüneccimbaĢı‟nın üç dilde Ģiirler yazdığı da bilinmektedir. Ancak asıl ününü Câmisu‟d-düvel (MüneccimbaĢı Tarihi) diye de adlandırılan Arapça umumi tarihiyle kazanmıĢtır. Câmisu‟d-düvel baĢlığı kitabın iki cilt halindeki müellif hattı nüshasında yer alır (Nuruosmaniye Ktp., nr. 3171-3172). Kitabın Topkapı Sarayı nüshası hariç diğerlerinin hepsi adını Câmisu‟d-düvel adını taĢımaktadır. Eserin Arapça aslı genellikle Câmisu‟d-düvel, Türkçe tercümesi ise Sahâifü‟l-ahbâr olarak tatınınmıĢtır. Bu önemli eserin I. cildinde Selçuklular‟a, II. ciltte ise Anadolu beyliklerine yer verilmiĢtir. Kitabın son bölümü ise Osmanlı Devleti‟nin tarihi ve özellikle de kendi devri olan IV. Mehmed dönemini analatan kısmı oldukça mühimdir. Hasan Fehmi Turgal, Câmisu‟d-düvel‟den, Anadolu Selçukluları bölümünün çevirisini yaparak Anadolu Selçukileri adıyla yayımlamıĢtır (Ġstanbul, 1935). Ardından Mehmet Necati Lügal‟de çevirdiği Karahanlılar kısmı da eklenerek her ikisi Nihal Atsız‟ın MüneccimbaĢı‟nın hayatı ve eserlerine dair çalıĢmasıyla birlikte basılmıĢtır (Müneccimbaşı Şeyh Ahmed Dede Efendi‟nin Sahâifü‟l-ahbâr fi vekâyi‟i‟l-a„sâ adlı

4 Abdülkerim Özaydın, Ġbn Kesîr, Ebü‟l-Fidâ”, DİA, C. XX, Ġstanbul, 1999, s. 132-134.

xv eserinden Anadolu Selçukluları ve Karahanlılar, Ġstanbul 1940). Doktora ve yüksek lisans tezi olarak da eser üzerinde çeĢitli çalıĢmalar yapılmıĢ olup bunlardan biride Ali Öngül‟ün, MüneccimbaĢı Ahmed Dede‟nin Câmisu‟d-düvel‟in Tenkitli Metin Neşri ve Tercümesi. Selçuklular ve Anadolu Beylikleri (1986, Doktora Tezi, ĠÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü) ve Câmisu‟d-düvel Selçuklular Tarihi: Horasan-Irak, Kirman ve Suriye Selçukluları (Ġzmir 2000).5

3.1.5. Ġbn ġeddâd, Siretü’z-zahir

Ġzzeddin Ebû Abdillâh Ġzzüddîn Muhammed b. Alî b. Ġbrâhîm b. ġeddâd el- Ensârî el-Halebî (ö.684/1285) Siretü‟z-zahir adlı eseriyle tanınan Memlûkler ve Eyyûbîler dönemi tarihçisidir. Ġbn ġeddâd, 16 Mart 1217 tarihide Halep‟te dünyaya gelen ve kâtip olarak Eyyûbî hükümdarlarından II. el-Melikü‟n-Nâsır Selâhaddin Yûsuf‟un hizmetine girmiĢtir. Daha sonra Mısır‟da Memlûk Sultanı el-Melikü‟z-Zâhir I. Baybars ile veziri Bahâeddin Ali b. Muhammed‟in dostluğunu kazanarak onlarla birlikte Suriye seferine katılmıĢtır. Bu sefer sırasında bölgenin o günkü idarî, askerî ve içtimaî Ģartları hakkında bilgiler elde etmiĢtir. Eyyûbîler ve Memlûkler döneminde önde gelen tarihçi, coğrafyacı ve kâtiplerinden biri olan Ġbn ġeddâd, Moğollar‟ın ve Haçlılar‟ın Ġslâm coğrafyasını tehdit ettikleri zamanda yaĢamıĢ ve eserlerinde de özellikle birinci elden bilgileri vermeye özen göstermiĢtir. Eserlerinden es-Sîretü‟z- Zâhiriyye, Memlûk Sultanı I. Baybars‟ın hayatı ve dönemini anlatır. Ancak eserin II. cildi olan ve 1271‟den baĢlayıp 1277 Sultanın ölümüyle sona eren bölümü günümüze ulaĢmıĢtır. Yoel Koch, eserin tenkitli neĢrini konu alan doktora tezinin ardından (A Scholarly Edition of „Izz al-Dîn Ibn Shaddâd al-Halabî‟s Ms. on the Sultan Baybars I, I- III, Bar-Ilan University, Ramat-Gan, 1978) Ahmed Hutayt‟da aynı Ģekilde bir doktora tezi çalıĢmasıyla eseri yayımlamıĢtır (Târihu‟l-Meliki‟z-Zâhir [Die Geschichte des Sultans Baibars], Wiesbaden-Beyrut 1403/1983). Türkçe‟ye ise M. ġerefettin Yaltkaya tarafından çevrilen eser (Baypars Tarihi: al-Melik al-Zahir [Baypars] hakkındaki tarihin ikinci cildi Ġstanbul, 1941) dir.6

5 Ahmet Ağırakça, “MüneccimbaĢı, Ahmed Dede”, DİA, C. XXXII, Ġstanbul, 2006, s. 4-6. 6 Casim Avcı, “Ġbn ġeddâd, Ġzzeddin”, DİA, C. XX, Ġstanbul, 1999, s. 374-376.

xvi

3.1.6. Kemalaeddin Ġbn’ül-Adi, Buğyat at-Talab Fi tarih Halab

1192 yılında Halep‟te doğmuĢ ve daha sonra Hicaz‟a gitmiĢtir. Hicazda‟ki ilim adamlarından faydalanarak kendisini Kur‟an, hadis, fıkıh, edebiyat, tarih ve inĢâ alanlarında geliĢtirerek zamanın meĢhur âlimleri arasına girmiĢtir. Ayrıca hat dersleri de alarak devrin önde gelen hattatlarından biri olan Ġbnü‟l-Adîm, sevgisini kazandığı Sultan el-Melikü‟l-Azîz‟in de veziri olmuĢtur. Ġlhanlı hükümdarı Hülâgû‟nun kendisini bütün Musul, Suriye ve el-Cezîre‟nin baĢkadılığına ve evkaf nâzırlığına tayin ettiğini bildirerek Halep‟e çağırdıysa da Ġbnü‟l-Adîm bunu kabul etmemiĢtir. Ancak Aynicâlût‟ta bozguna ile Moğollar‟ın Suriye‟den çekilmesi üzerine Halep‟e gitmiĢtir. Kaynaklar, Ġbnü‟l-Adîm‟den iyi bir devlet adamı ve iyilik yapmayı seven bir insan olarak bahsetmiĢlerdir. Eserlerinden Bu‟yetü‟t-taleb fî tarihi Haleb; Halep‟in tarihi, coğrafyası ve meĢhur Ģahıslarıyla ilgili bilgiler veren önemli bir kaynaktır. Eserin Selçuklular‟la ilgili bölümü Ali Sevim tarafından yayınlanarak (Ankara, 1976) Türkçe‟ye çevrilmiĢ (Biyografilerle Selçuklular Tarihi, Ankara 1982), Fuat Sezgin ise Ġstanbul kütüphanelerinde bulunan on cildi tıpkıbasım olarak yayımlanmıĢtır (Frankfurt 1986-1989).7

3.1.7. Yazıcızade Ali, “Tevârih-i Âl-i Selçuk

Yazıcıoğlu Ali‟nin hayatına ile ilgili elimizde yeterli bilgi olmamakla birlikte Yazıcıoğlu Ali‟nin Tevârih-i Âl-i Selçuk adlı eseri Oğuz boyları, Selçuklular, Ġlhanlılar ve Osmanlının kuruluĢunu anlatmaktadır. Yazıcıoğlu, Târîh-i Âl-i Selçûk‟u (Tevârîh-i Âl-i Selçûk, Selçuknâme, Oğuznâme) II. Murad‟ın isteği üzerine yazmaya baĢlamıĢtır. Eser dört bölümden oluĢmaktadır. “Oğuznâme” adıyla da bilinen birinci bölümünde Hz. Nûh‟un oğullarından Yâfes‟in soyuna Türkistan‟ın yurt olarak verildiği, Türk boylarının zamanla çoğalıp çeĢitli bölgelere dağıldığı ve Oğuzlardan bahsetmiĢtir. Eserin ikinci bölümü Selçuk Bey, çocukları ve torunları, Büyük Selçuklu Devleti ve Irak Selçuklu Devleti‟nin kısa bir tarihini içermektedir ve Râvendî‟nin Râhatü‟s-sudûr ve âyetü‟s- sürûr adlı Farsça eserinden faydalanılarak hazırlanmıĢtır. Kitabın üçüncü bölümüde Ġbn Bîbî‟nin, el-Evâmirü‟l- Alâ‟iyye fi‟l-umûri‟l-„Alâ‟iyye isimli farsça eserinin çevirisinden

7 Ali Sevim, “Ġbn‟ül-Adi”, DİA, C. XX, Ġstanbul, 1999, s. 478-479.

xvii oluĢmaktadır. Burada I. Gıyâseddin Keyhusrev‟den itibaren Anadolu Selçukluları‟nın tarihi anlatılmaktadır. Yazıcızâde bu bölümü tercüme ederken bazı ilâveler yaparak büyük emîrlerin hangi Oğuz boyuna mensup olduğunu tesbit etmiĢ ve Selçuklular‟da Oğuz töresinin uygulanıĢına dair bilgiler vermiĢtir. Eserin dördüncü bölümünde ise Gazan Han‟ın Ġlhanlı tahtına çıkıĢı, hükümdarlık döneminde vuku bulan olaylar ve ölümünden sonra Anadolu‟da meydana gelen olaylara dair kısa fakat mühim bilgiler vermiĢtir.8

3.1.8. Anonim Selçuknâme, Tarîh-i Âli Selçuk

XI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Selçuklular‟la ilgili çeĢitli eserler yazılmaya baĢlanmıĢ ancak bunların bir kısmı günümüze malesef ulaĢmamıĢtır. Zahîrüddîn-i Nîsâbûrî‟nin Irak Selçuklu Sultanı II. Tuğrul adına kaleme aldığı eser günümüze ulaĢan ilk Selçuknâme olarak bilinmektedir. Daha önce Zahîrüddîn-i Nîsâbûrî‟nin Selçûķnâme‟si olarak yayımlanan eserin(Tahran 1332), Abdullah b. Ali el- KâĢânî‟nin Zübdetü‟t-tevârîħ adlı eserinin Selçuklular kısmından ibaret olduğu anlaĢılmıĢ; Nîsâbûrî‟ye ait Selçûķnâme ise A. H. Morton tarafından bulunarak yayımlanmıĢtır (London, 2004). Müellifi kesin olarak bilinmemekle birlikte Ahmed b. Mahmûd‟a nisbet edilen Türkçe Selçuknâme‟de daha çok Büyük Selçuklular‟a yer verilmekle birlikte Kirman, Irak ve Anadolu Selçukluları hakkında da kısa bilgiler bulunmaktadır. Gerçek kaynağının Ali b. Nâsır el-Hüseynî‟nin Ahbârü‟d-devleti‟s- Selçuķıyye‟si olduğunu belirten müellif, ayrıca Ebü‟l-Ferec Ġbnü‟l-Cevzî‟nin el- Muntažam fî târihi‟l-mülûk ve‟l-ümem‟i ile Sıbt Ġbnü‟l-Cevzî‟nin Mirâtü‟z-zamân fî târihi‟l-ayân adlı eserlerinden faydalanmıĢtır. Eseri Erdoğan Merçil yayımlamıĢtır (I-II, Ġstanbul 1977). Paris Bibliothèque Nationale‟de (Suppl. Pers. nr. 1553) Farsça anonim bir Selçûķnâme bulunmaktadır. Bu eserde de Büyük Selçuklular‟a ait kısa bilgiler verildikten sonra Anadolu Selçukluları‟na geçilmiĢtir. Feridun Nafiz Uzluk‟un tıpkıbasım halinde yayımlayıp “Anadolu Selçukluları Devleti Tarihi III” adıyla 1952 yılında Türkçe‟ye çevirdiği eser, Ġbn Bîbî‟nin Anadolu Selçukluları hakkında bilgi ihtiva eden Farsça el-Evâmirü‟l-Alâiyye fi‟l-umûri‟l-Alâiyye‟si de (tıpkıbasım, Ankara 1956; trc. Mürsel Öztürk, I-II, Ankara 1996) bir Selçuknâme‟dir. Yazıcıoğlu Ali‟nin bu

8 Osman Gazi Özgüdenli, “Târîh-Ġ Âl-i Selçûk “, DİA, C. XXXX, Ankara, 2011, s. 72-73.

xviii eseri bazı ilâvelerle Türkçe‟ye çevirerek II. Murad‟a ithaf ettiği Târîh-i Âl-i Selçûk adlı kitabının üçüncü kısmı da bu gruptandır. Kerîmüddin Aksarâyî‟nin Farsça Müsâmeretü‟l-ahbâr ve müsâyeretü‟l-ahyâr‟ı (Tezkire-i Aķsarâyî) Selçuknâme olarak kabul edildiği belirtilmiĢtir.9 Kaynakla ilgili olarak makalesinde bilgi veren Umut Kansoy ise eserin adeta tarihî bir takvim Ģeklinde 765/1363 yılına kadar geldiğinden bahsetmiĢtir. Hatta eserin XIII. yüzyılın sonlarında kaleme alındığı, muhtemelen XIV. yüzyıl ortalarında yaĢayan baĢka bir müellif tarafından da baĢına kısa bir giriĢ, sonuna da iki sayfalık bir kronoloji ilave edilmek suretiyle hadiselerin 765/1363 yılına kadar getirildiği sonucuna ulaĢmıĢtır. Ayrıca müellifin, hadiselerin tarihini gün, ay ve yıl esasına göre dakik bir Ģekilde vermeye gayret etmesi ise eserin önemli özelliklerinden biri olarak kabul edilmiĢtir. Halil Ġbrahim Gök ve Fahrettin CoĢguner tarafından Türkçeye tercüme edilen Târîh-i Âl-i Selçuk (Anonim Selçuknâme) adlı eser ise Nâdire Celâlî tarafından Târih-i Âl-i Selçuk der Anatolî adıyla 1999 yılında Tahran‟da yayınlanan edisyon kritiğinden faydalanarak hazırlanmıĢtır. Toplam 166 sayfadan eser; sunuĢ, metin tercümesi, notlar, kaynaklar ve dizin bölümlerinden oluĢurken ayrıca eserin ortaya çıkıĢı (eserin Osmanlı sarayından Fransız Milli Kütüphanesi‟ne gidiĢ öyküsü), eserin içeriği, önemi, yapılan tercümeler ve yazım özelliklerinden de bahsedilmiĢtir.10

3.1.9. Âzîmî, Muḥammad ibn ʻAli, Tarih

El-„Âzîmî, 1090-1091 yılında Haleb'de doğmuĢtur. Hayatı hakkında çok fazla bilgi bulunmamakla birlikte babası "Ebu'l-HasenAli b. Muhammed" "Reîs" sıfatıyla anılmaktadır. Aynı dönemin müellifi Ġbn Asâkir'in verdiği bilgiye göre el-„Âzîmî, DımaĢk‟a gelerek burada bazı kiĢiler için övgü Ģiirleri yazmıĢ ve burada Ġbn Asâkir ile birlikte "fakih Nasullah'tan" hadis öğrendikten sonra Haleb‟e geri dönmüĢtür. Ġbn Asâkir'in bir kaydında; el-'Âzîmî muallim olarak vasıflandırılmaktadır. Bu nedenle onun muhtemelen Haleb'deki medreselerin birinde hocalık yapmıĢ olması mümkündür. el- 'Âzîmî'nin ölüm tarihi net olarak bilinmemekle birlikte o eserinin mukaddemesinde

9 Erdoğan Merçil, “Selçuknâme”, DİA, C. XXXVI, Ġstanbul, 2009, s. 397-398. 10 Umut Kansoy, “Kitap Tanıtımı - Târîh-i Âl-i Selçuk (Anonim Selçuknâme), Tercüme ve Notlar Halil Ġbrahim Gök - Fahrettin CoĢguner, Atıf Yayınları, Ankara, 2014”, Marmara Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Ġstanbul, C. 1, S. 2, 2014, s. 335-337.

xix

1160-1161 yılının sonuna kadar meydana gelen olayları anlatan "muhtasar bir eser yazdığını" belirttiği için onun bu tarihten sonra öldüğü anlaĢılmaktadır.11Eserin tek nüshası olmakla birlikte bu nüsha ülkemizde bulunmaktadır. Eser; Ġmadüddin Zengî adına yazılmakla birlikte, müellif eserinde, Hz. Adem‟den baĢlamak üzere peygamberlerin, ünlü hükümdarların, ünlü halifelerin ve Peygamberimizin hayatını içine alarak 1160-1161 yılına kadar meydana gelen olayları yazdığından bahsetmektedir.12

3.1.10. Ġbnü'l-Esîr, el-Kâmilfi't-târîh

Ġbnü'l-Esîr, 13 Mayıs 1160 tarihinde doğmuĢtur. Babası ve kardeĢleri ile birlikte Musul'a gitmiĢtir. Burada "Ebu'1-FazlAbdullah b. Ahmedel-Hatîb et-Tûsî'den" ders almıĢtır. Ayrıca Bağdad, ġam, Haleb ve Kudüs‟te baĢka âlimlerden de dersler alarak son yıllarını Musul‟da geçirmiĢ ve eserlerini meydana getirmiĢtir. 1232 tarihinde Musul‟da vefat eden Ġbnü'1 -Esîr, Ġslâm tarihçileri arasında da en çok eser yazan kiĢilerden sayılmaktadır. Neredeyse bütün çalıĢmaları Ġslâm ve Türk tarihi üzerinedir. Ġbnü'l- Esîr'in en önemli ve en büyük eseri el-Kâmil fi't-Târîh adlı genel Ġslâm tarihidir. Bu eser 1230 yılının sonuna kadar meydana gelen olayları anlatmaktadır. Ġbnü'1 -Esîr eserinde sadece Arap tarihini anlatmamaktadır. O, aynı zamanda Türk tarihi hakkında da önemli bilgiler vermektedir. Eserinin son 3 cildinin neredeyse tamamı Türk tarihine ayrılmıĢtır. O eserinde; Gazneliler, Selçuklular, DâniĢmendliler, Haçlı seferleri ve Musul Atabeyleri hakkında bilgiler vermektedir.13

3.1.11. ReĢîdü d-Dîn Fazlullah, Cami'ü t-Tevârih

Yahudi bir aileden olduğu düĢünülen ReĢîdüd-Dîn Fazlullah, 1248 tarihinde Hemedan'da dünyaya gelmiĢtir. Sonradan Müslüman olduğu rivayet edilen ReĢîdüd-Dîn Fazlullah, tıp eğitimi alarak Gazan Han döneminde sarayda doktor olarak görev

11 Azîmî, Tarih, nĢr. Claude Cahen, La Chronique abregee d'al-Azîmî, JA, CCXXX (1938), s. 353-448; çev. Ali Sevim, Azîmî Tarihi Selçuklular Dönemiyle Ġlgili Bölümler (H. 430-538=1038/39-1143/44), TTK. Basımevi, Ankara, 2006, s. IX-XI. 12 Azîmî, Azîmî Tarihi Selçuklular Dönemiyle Ġlgili Bölümler (H. 430-538=1038/39-1143/44), s. XIX- XX. 13 Ġbnü'1-Esîr, el-Kâmil fi't-târîh, çev. Abdülkerim Özaydın, Ġslâm Tarihi el-Kâmil fi't-târîh Tercümesi, C. 1, Bahar Yayınları, Ġstanbul, 1989, s. XIII-XV.

xx yapmıĢtır. ReĢîdü d-Dîn Fazlullah yine Gazan Han döneminde vezir olmuĢ ve bu ünvanını da ölümüne kadar korumuĢtur.14 ReĢîdü'd-Dîn Fazlullah'ın (öl.718-1318) yazdığı "modern anlamda ilk dünya tarihi olarak kabul edilen" Câmi'ü't- Tevârih, adlı eseri, Türk tarihinin Ġslâm devrinde yazılan ana kaynaklarının en önemlilerinden biri olarak kabul edilmektedir. ReĢîdü d- Dîn Fazlullah, Ġslâm dünyasının yetiĢtirdiği seçkin devlet adamı, âlim ve doktorlardan biri olup, eserini Ġlhanlı hükümdarı Gazan Han‟ın isteği üzerine kaleme almıĢtır.15 Câmi'ü't-Tevârih'in 2 ayrı versiyonu bulunmaktadır. 1306-1307 yıllarında tamamlanan birinci versiyonu 3 cilt, 1310 yılında tamamlanan ikinci versiyonu ise 4 cilt olarak düzenlenmiĢtir. Gazan Han'ın eser tamamlanmadan önce vefatı üzerine müellif tarihini halefi Olcaytu'ya ithaf etmeyi düĢündüyse de, Olcaytu bunu kabul etmyerek eserin yine Gazan Han'a ithaf etmesini, kendisi için de ayrı bir umumî tarih yazmasını istemiĢtir. Bundan dolayı, eserin birinci cildi "Târîh-i Gâzânî", "Târîh-i Mübârek-i Gâzânî" veya "Dâstân-ı Gazan Hân" adlarını taĢımaktadır. Bu cildin birinci bölümünde Türk ve Moğol kabileleri, bunların çeĢitli kolları, Ģecereleri, Gazan Han'ın soyu, Argun Han'ın (1284- 1291) tahta çıkıĢı, Gazan Han'ın hanımları ve çocukları hakkında bilgi verilmiĢtir. Ġkinci bölümde ise Cengiz Han'dan Gazan Han dönemine kadar gelen Moğol tarihi anlatılmaktadır.16 Eserin ikinci cildindeki Gazneliler ve Selçuklularla ilgili bölümler Ahmet AteĢ tarafından yayımlanmıĢtır.17

3.1.12. KâĢânî, Cemalü’d-din Ebul Kasım Abdullah b. Muhammed b. Ebi Tahir, Tarih-Ġ Olcâytû

Ġlhanlı tarihçisi. VII. (XIII.) yüzyılın ikinci yarısı ile VIII. (XIV.) yüzyılın ilk yarısı arasında yaĢamıĢtır. Ailesinin mesleği olan çini iĢlemeciliğine tercih etmeyerek öğrenim görmüĢ ve hükümdarların emrinde münĢîler arasında yer almıĢtır.18 Ġlhanlı Devleti‟nde Olcaytu döneminin entrikalarına tanık olan KâĢânî, üç vezirin rekabet

14 Sefer Solmaz, "DâniĢmendliler Devleti ve Kültürel Mirasları", Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, Ortaçağ Tarihi Bilim Dalı, (YayımlanmamıĢ Doktora Tezi), Konya, 2001, s. XXV-XXVI. 15 ReĢîdü'd-dîn Fazlullah, Cami'üt-Tevârih, Selçuklu Devleti, çev. Erkan Göksu-H. Hüseyin GüneĢ, Selenge Yayınları, Ġstanbul, 2010, s. 7. 16 Fazlullah, a.g.e. , s. 7-8. 17 ReĢîdü'd-dîn Fazlullah, Cami 'ü t-Tevârih, nĢr. Ahmed AteĢ, TTK. Basımevi, Ankara, 1960. 18 Derya Örs, “KâĢânî, Abdullah B. Ali “, DİA, C. XXV, Ankara, 2002, s. 4-5.

xxi mücadelelerine kayıtsız kalamamıĢ ve karıĢmak zorunda kalmıĢtır. Vezir Sadeddin‟in öldürülmesi, ReĢidüddin'in düĢmesi, AliĢah‟ın yükselmesi gibi Olcaytu döneminin önemli siyasi olaylarını, az çok taraf tutmakla birlikte bütün detayı ile yazan KâĢânî, Ġlhanlı tarihçileri arasında önemli bir yere sahiptir. Târih-i Pâdişâh-ı Saîd Gıyaseddin Olcaytu Sultan Muhammed adını taĢıyan eseri, bir tarih kitabı olmaktan ziyade, bir günlük niteliğini taĢımaktadır. KâĢânî, bu eserine Olcaytu zamanında baĢlamıĢ ve ancak Ebu Saîd Bahadır Han zamanında bitirebilmiĢtir. Eserinde Hicrî 718 (M. 1318) yılı olaylarından söz edilmesi de bunu destekler niteliktedir. Târih-i Olcaytu, Gazan Han dönemiyle sonuçlanan Câmiu't Tevârih‟in tabii bir zeylidir. KâĢânînin bu önemli eserinin tek nüshası Ġstanbul'da Ayasofya Kütüphanesinde bulunmaktadır. ġari Schefer, Ayasofya Kütüphanesindeki bu nüshayı istinsah ettirerek Avrupa'ya götürmüĢtür. Olcaytu Tarihi'nin Paris Millî Kütüphanesindeki nüshası da Ayasofya'dan istinsah edilmiĢtir- 1443 numarada kayıtlıdır.19

3.1.13. ġadruddîn Ebu’l-Hasan ʻAli Ġbn NâĢır Ġbn ʻAli El-Hüseynî, Ahbârü’d-Devleti’s-Selçukiyye

Bu eser Ġran‟da hüküm süren Selçukilerin hükümet kurdukları tarihten yıkılıĢlarına kadarki dönemden bahseden British Museum‟de mahfuz olan tek yazma nüshanın metnidir. Eserin ismi kabında Ahbâr ud-Devlet is-Selçukiyye olarak verilmiĢ ise de metnin baĢ tarafında Zübtet üt-Tevarih yazılmıĢ ve Rieu‟de British Muzeum‟deki arapca yazma eserler için yazdığı katalogda bunu bu ad altında göstermiĢtir. Eserin müellifi olarak da iki yerde ġadruddîn Ebu‟l-Hasan ʻAli Ġbn NâĢır Ġbn ʻAli El-Hüseynî gösterilmiĢtir. Ancak Dr. Sussheim‟e göre bu eserin müellifi meçhuldür. Kitabın asıl müellifinin VI. asrın sonu ile VII. asrın baĢında Bağdat‟ta yaĢamıĢ saray mensuplarından Sünni bir adam olduğu düĢünülmektedir. Dr. Sussheim bu eserin müellifini tayin etmek için çalıĢmıĢ ve o dönemde yaĢamıĢ Arap müelliflerden iki kiĢiye ulaĢmıĢtır ki bu eserin gerçek müelliflerindendir. Bunlardan ilki Cemaleddin ebu‟l- Hasan Ali el-Kıftı ikincisi ise ebu‟l- Hasan Ali bin ebu Mansûr Zâfir bin el-Hüseyn el- Hazreci el-Mısri‟dir. British Muzeum‟den bir nüshasını elde etmeyi muvaffak olan

19 ġemseddin Günaltay, İslam Tarihinin Kaynakları - Tarih ve Meverrihler, Endülüs Yayınları, Ġstanbul, 1991, s. 303-304.

xxii

Muhammed Ġkbal 1933 tarihinde neĢrettiği metinden Necati Lügal‟de 1943‟te tercüme etmiĢtir.20

3.1.14. Alaaddin Ata Melik Cüveyni, Tarih-i Cihan GûĢa,

Alaaddin Ata Melik Cüveyni Ġran‟ın en büyük tarihçilerindendir. Farsça olarak yazdığı Tarih-i Cihan GûĢa adlı eseri XII ve XIII yüzyıl Türk-Moğol tarihinin en önemli kaynaklarından biridir. Alaaddin Ata Melik Cüveyni Moğol devletinde önemli görevler almıĢ ve anlattıklarının çoğunu ya görmüĢ ya da güvenilir yazılı ve sözlü kaynaklara dayandırmıĢtır. HarezmĢahlar, Moğollar ve Ġsmailiye tarihlerini konu alan kitapları XIX yüzyıldan itibaren Avrupa dillerine bölümler halinde çeviriler yapılmıĢ ve 1958 yılında J.A. Boyle tarafından Ġngilizceye 2 cilt halinde tamamı çevrilmiĢtir. Birinci cildi Cengiz Han‟dan Göyük Han‟a kadar hüküm süren Moğol hanlarından, ikinci cildi HarezmĢahlardan, üçüncü cildi Mengü Kağan, Hülâgû Han ve Ġsmailiye tarihlerinden bahseder. Eserin tamamı 1911 yılından itibaren Leyden‟de Mirza Muhammad Kazvini tarafından üç cilt olarak yayınlanmıĢtır. Tarihimiz için önemli bir kaynak olan bu eserin Türkçe‟ye çevirisi ise, Mirza Muhammad Kazvini‟nin ki esas alınarak, Mürsel Öztürk tarafından 1988 yılında tercüme edilmiĢtir.21

3.2. Bizans Kaynaklari

3.2.1. Anna Komnena, Alexiad

Anna Komnena, 2 Aralık 1083 tarihinde, Bizans Ġmparatoru Alexios Komnenos (Aleksios Komnenos) ile eĢi Eirene Komnena'nın ilk çocuğu olarak, Ġstanbul'da dünyaya gelmiĢtir. 1097 yılında bir Rum soylusu olan "Nikephoros Bryennios" ile evlenmiĢtir. Anna Komnena eĢinin ölümünden sonra "okumaya, araştırmaya ve yazmaya" yönelmiĢtir. Eserini hangi tarihte tamamlandığı ve Anna Komnena'nın kaç

20 Sadruddîn Ebu‟l Hasan, Ahbârü‟d-Devleti‟s-Selçukiyye, çev. Necati Lügal, TTK. Basımevi, Ankara, 1999, s. VII-IX. 21 Alaaddin Ata Melik Cüveyni, Tarih-i Cihan Güşa, çev. Mürsel Öztürk, TTK. Basımevi, C. I-II-III, 1988.

xxiii yılında öldüğü bilinmemekle birlikte onun 1153 yılında öldüğü düĢünülmektedir.22 Anna Komnena eserini akıcı bir Ģekilde kolay anlaĢılır bir dille kaleme almıĢtır. Eser, "Anadolu, Balkan Yarımadası, Doğu Akdeniz yöresi ve kısaca Yakın Doğu tarihi" hakkında bilgi vermektedir. Bu nedenle dünya tarihi açısından önemli olan kaynaklardan birisidir.23

3.2.2. Niketas Khoniates, Historia

Orta Çağın Bizans ve Batı Avrupa tarih yazarlığı müessesesi içinde seçkin bir yere sahip olan Niketas Khoniates, Denizli yakınında bulunan Khonai Ģehrinde doğmuĢtur. Daha sonra Ġstanbul‟a giderek Bizans sarayına girmeyi baĢarmıĢ ve önemli bir mevki elde etmiĢtir. Khoniates‟in son yıllarında yazdığı düĢünülen Tarih adlı eserinde, Türkiye Selçuklu Devleti ile Bizans arasındaki siyasi ve askeri iliĢkilere yönelik özellikle II. Kılıç Arslan Dönemi hakkında önemli ilgiler vermektedir.24

3.3. Süryani Kaynaklari

3.3.1. Gregory Abû'l-Farac (Bar Hebraeus - Ebü’l-Ferec Ġbnü’l-Ġbrî), Abû 'l-Farac Tarihi, Târîhu Muhtasari’d-Düvel

Gregory Abû'l-Farac, 1225-1226 yılında Malatya‟da doğmuĢtur. Babası Ahron Ġbrani bir doktordur. Gregory Abû'l-Farac küçük yaĢtan itibaren Süryanice, Arapça, Ġbranice ve Yunanca eğitimi almıĢtır. Daha sonra felsefe, ilahiyat ve tıp eğitimi görmüĢtür. Babası Ahron,"Moğol Generali Şaver Navin‟e " Harput' a kadar refakat etmiĢ olup, onun iyileĢtirerek takdirini kazanmıĢtır. Daha sonra Ahron ailesini de yanına alarak Antakya‟ya gitmiĢtir. Buradan "Fenike'nin Trablusuna" giden Abû'l-Farac, "Yakub adlı bir Nasturiden belagat ve tıp eğitimi" almıĢtır. O, 1246 yılında Gubos piskoposluğuna getirilmiĢtir.25 Abû'l-Farac, “1258 yılında Haleb'e gelen Hülagû ile

22 Anna Komnena, Alexiad Malazgirt'in Sonrası, çev. Bilge Umar, Ġnkılap Kitabevi, Ġstanbul, 1996, s. 5-6. 23 Anna Komnena, Alexiad Malazgirt'in Sonrası, s. 7-8. 24 Niketas Khoniates, Historia (Ioannes ve Manuel Komnenos Devirleri), çev. Fikret IĢıltan, TTK, Ankara 1995. S. IX-X. 25 Gregory Abû'l-Farac, Abû 'l-Farac Tarihi, çev. Ömer Rıza Doğrul, C. 1, TTK. Basımevi, Ankara, 1999, s. 9-12.

xxiv

“görüĢme fırsatı da yakalamıĢtır.26 O, 1264 yılında, "Tagrit ve Doğu Mafriyan'ı" olmuĢ olup, 1286 yılında ölmüĢtür.27 Onun eserinde, "İbrani patriklerin, İbrani, Asur, Babil, Irak, Yunan (İyonya ve Bizans) hükümdarlarının, halifelerin, hanların vs. isim listeleri" bulunmakla birlikte, bu kısım eserin yalnızca küçük bir bölümünü oluĢturmaktadır. Eser, kronolojik ve tarihî bir ansiklopedi mahiyetindedir. Müellif, Meraga‟daki büyük kütüphanede çalıĢmalarına sadece son 80 yılın tarihini yazmak için baĢlamıĢtır. Müellif 80 yıllık tarihi tamamladıktan sonra daha evvelki devirler üzerinde çalıĢmıĢ olup, yaradılıĢtan baĢlayarak, öldüğü yıl olan 1286'ya kadar meydana gelen dünyanın genel tarihini anlatan eserini meydana getirmiĢtir.28 Eserin ilk bölümünde "siyasi tarih" hakkında bilgi verilmektedir. Eserin ikinci ve üçüncü bölümlerinde ise "kilise tarihinden" söz edilmektedir. Eserde Türkiye Selçuklu Devleti ve DâniĢmendli Beyliği ile ilgili önemli bilgilerde bulunmaktadır.29 Eserlerinden Târîhu Muhtasarı‟d-düvel (Muhtasaru târîhi‟d-düvel) ise müellifin Süryânîce umumi tarihinin kendisi tarafından yapılan Arapça muhtasarıdır. Ġbnü‟l-Ġbrî bu eseri hayatının son yıllarında Merâgalı âlim ve Arap asilzadelerinin ricası üzerine kaleme almıĢtır. BaĢlıca on devletin tarihinin (Hz. Âdem‟den Hz. Mûsâ‟ya kadar atalar [patriyark] devleti, Ġsrâiloğulları‟nın hâkimler devleti, Ġsrâiloğulları‟nın hükümdarlar devleti, Keldânîler, Ġran hükümdarları, Yunanlılar, Romalılar, Bizanslılar, Müslüman Arap hükümdarları, Moğol hükümdarları) ele alındığı bu kitaba Süryânîce umumi tarihte bulunmayan bazı bilgilerde eklenmiĢtir. Kitabın Moğollar‟a dair bölümü M. ġerefettin Yaltkaya tarafından Türkçe‟ye çevrilmiĢtir (Ġstanbul 1941).30

3.4. Ermeni Kaynaklari

3.4.1. Urfalı Mateos, Urfalı Mateos Vekayi-Nâmesi (952-1136) Ve Papaz Grigor'un Zeyli (1136-1162)

Urfalı Mateos'un doğum ve ölüm tarihi net olarak bilinmemekle birlikte, onun XI. yüzyılın sonları ile XII. yüzyılın ilk yarısı arasında yaĢadığı düĢünülmektedir. Onun

26 Solmaz, a.g.t. , s. XXVIII. 27 Abû'l Farac, a.g.e. , s. 15, 25. 28 Abû'l Farac, a.g.e. , s. 2-4. 29 Solmaz, a.g.t. , s. XXVIII. 30Abdülkerim Özaydın, “Ġbnü‟l-Ġbrî “, DİA, C. XXI, Ġstanbul, 2000, s. 92-94.

xxv eserinde verdiği bilgiden, bütün hayatı boyunca Urfa'da yaĢadığı, burada manastır baĢrahibi olduğu ve eserini de orada yazdığı anlaĢılmaktadır. Urfalı Mateos‟un, eserinin 1136 yılında son bulduğuna dayanılarak bu tarihe yakın bir zamanda ölmüĢ olabileceği varsayılmaktadır. O, Yakın Doğu'nun Türkler tarafından ele geçirilmesini ve Haçlılar ile Müslümanlar arasında meydana gelen mücadeleleri eserine kaydetmiĢtir. Urfalı Mateos eserinde, 952 yılından baĢlayarak 1136 yılına kadar olan olayları kaleme almıĢtır. O, eserini "karıĢık zor bir dille" yazmıĢtır. Ayrıca Urfalı Mateos'un eserine öğrencisi Papaz Grigor tarafından 1137 yılından 1163 yılına kadar meydana gelen olaylar eklenmiĢtir. Eserin haçlı seferlerinin anlatıldığı bölümü ilk olarak Fransız doğu bilimcisi olan Ed. Dulaurier tarafından 1850 yılında çevrilerek yayımlamıĢtır. Eserin Ermenice metni 1869 yılında Kudüs Ermeni manastırı matbaasında basılmıĢtır.31 Urfa'da yaĢamıĢ olan ve yaĢadığı dönem hakkında önemli bilgiler veren Urfalı Mateos'un eseri Türk Tarihi açısından bir hayli önemlidir. Eserde, Türkiye Selçuklu Devleti ve DâniĢmendli Beyliği hakkında önemli bilgiler bulunmaktadır.

3.4.2. Aknerli Grigor, Okçu Milletin Tarihi

Moğol tarihine ait Ermeni kaynaklarından biri olarak kabul edilen Aknerli Grigor'a ait Okcu Milletin Tarihi32 adlı eser, dönemin olaylarını birebir yaĢayanların anlatımları ve gözlemlerini de içine alarak günümüze aktarması sebebiyle Yakın Doğu‟daki Moğol istilası tarihiyle ilgili bilgiler vermesi yönünden önemli bir yere sahiptir.

4. MENÂKIPNAMELER

ÇalıĢtığımız dönemle ilgili olarak büyük önem arz eden Menakıpnamelerin baĢında yer alan ve Eflâkî Dede tarafından kaleme alınan, Mevlânâ Celaleddin, Hüsameddin Çelebi, Sultan Veled ve Arif Çelebi‟nin menkıbelerini anlatan Menakibu‟l- Arifin adlı eseridir. Eser çalıĢtığımız dönemle ilgili olarak Anadolu‟nun dini, kültürel,

31 Urfalı Mateos, Urfalı Mateos Vekayi-nâmesi (952-1136) ve Papaz Grigor'un Zeyli (1136-1162), çev. Hrant D. Andreasyan, TTK. Basımevi, Ankara, 2000, s. XVII, XXI-XXII, XXIV. 32Aknerli Grigor, Okçu Milletin Tarihi, çev. Hrand D. Andreasyan, Ġstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Yayınları, Ġstanbul, 1954.

xxvi sosyal, idari, hatta siyasi durumu ile ilgili değerli bilgiler vermektedir. Özellikle Ġlhanlı döneminde Anadolu‟nun dini tarihi açısından önemli bilgiler bulunmaktadır. Eserin neĢri ve tercümesi yapılmıĢtır.33

5. SEYAHATNAMELER

Seyahatnameler, ilgili zaman ve yerler hakkında baĢta tarih, sosyoloji, kültür, hukuk, felsefe ve coğrafya gibi çok farklı disiplinlere ait bilgileri günümüz insanlarına ayrıntılı olarak aktaran gezi notlarından oluĢurlar. Seyyahların büyük bir çoğunluğu yabancı olmakla birlikte yerli seyyahlar da vardır. Bunlardan en ünlüsü hiç kuĢkusuz Evliya Çelebi‟dir ve eseri Evliya Çelebi Seyahatnamesi34 ile gezileri esnasında gezip gördüğü yerler hakkında etraflıca bilgiler vermiĢtir.

6. ARAġTIRMALAR

Türkiye Selçuklu Devleti ve Ġlhanlı tarihi hakkında yerli ve yabancı olmak üzere birçok bilim adamı tarafından çeĢitli dillerde değerli araĢtırmalar yapılmıĢtır. Bu kaynaklar arasında en temel nitelikte olanlar ise Farsça ve Arapça eserler olmuĢtur. Ancak geçmiĢe doğru gidildikçe karĢılaĢtırılacak kaynakların azlığı ya da var olan eserlerin günümüze tercüme edilememesi konunun tam olarak aydınlatılamamasına sebep olmuĢtur. Bu nedenle bizde çalıĢmamızı hazırlarken genellikle çağdaĢ kaynaklara ulaĢarak onlardan anlatma yoluna gittik.

6.1. Yerli AraĢtırmalar

ÇalıĢmasını yaptığımız tezin konusunu oluĢturan Türkiye Selçuklu Devleti ile Ġlhanlı Devleti hakkında önemli yerli araĢtırma eserler yapılmıĢtır. Bunlardan baĢlıcaları Ģunlardır: Abdulkadir Yuvalı‟nın İlhanlı Tarihi35 ve DĠA‟de yayınlanmıĢ makaleleri bu sahada çalıĢanlar için önemli kaynaklardan biridir. Bu konuda sıkça baĢvurulan diğer kaynaklar ise Osman Turan‟ın, Türkiye Selçuklu Devleti ve Ġlhanlılar hakkında önemli

33Ahmed Eflâki, Ariflerin Menkıbeleri I-II, çev. Tahsin Yazıcı, MEB Yayınları, Ġstanbul, 1986. 34 Evliya Çelebi, Evliya Çelebi Seyahatnamesi, Üçdal NeĢriyat, Ġstanbul, C. IX, 1985. 35 AbdulkadirYuvalı, İlhanlı Tarihi, Bilge Kültür Sanat Yayınları, Ġstanbul, 2017.

xxvii bilgiler verdiği Selçuklar Zamanında Türkiye36 ile Selçuklular ve İslâmiyet,37 Ahmet Zeki Velidi Togan‟ın; “Moğollar Devrinde Anadolu‟nun Ġktisadi Vaziyeti”38 ve Umumi Türk Tarihine Giriş39 adlı eserleridir. Yine bu konuda Faruk Sümer‟in; Anadolu‟da Moğollar, “Anadolu Selçukluları (1075-1308)”, “Ġlhanlı Hükümdarlarından Abaka, Argun Hanlar ve Ahmed-i Celâyir” ile DĠA‟de yayınlanmıĢ Türkiye Selçuklu Sultanları ve Ġlhanlı Hükümdarları ile ilgili makalelerinden de oldukça istifade edilmiĢtir.ÇalıĢma sürecinde bize yardımcı olan diğer kaynaklar ise Ali Sevim‟in Türkiye Selçuklu Devleti ile ilgili önemli bilgilerin olduğu, "Anadolu'nun Fethi Selçuklular Dönemi"40, Ali Sevim-YaĢar Yücel, Türkiye Tarihi 1(Fetihten Osmanlılara Kadar 1018-1300)41 ve DĠA‟de yayınlanmıĢ Türkiye Selçuklu ve Anadolu Beylikleri hakkında önemli bilgilerin yer aldığı makalelerinden ve kitaplarından da faydalanılmıĢtır. ÇalıĢmamızda zikretmeden geçemeyeceğim bir diğer yazar ve eserleri ise Ġbrahim Kafesoğlu‟nun, Selçuklu Tarihi42, Selçuklular ve Selçuklu Tarihi Üzerine Araştırmalar43, Harezmşahlar Devleti Tarihi44 adlı eserleri ile“Anadolu Selçuklu Devleti Hangi Tarihte Kuruldu45” adlı makalesidir. Nejat Kaymaz‟ın Pervâne Mu‟inü‟d-din Süleyman46, Erdoğan Merçil‟in, Müslüman Türk Devletleri Tarihi47, Ahmet YaĢar Ocak‟ın, Babailer İsyanı Aleviliğin Tarihsel Alt Yapısı Yahut Anadolu‟da İslam-Türk Heterodoksisinin Teşekkülü‟ de 48 yine baĢvurduğumuz kaynaklar arasındadır. Yine Ġlhanlılar hakkında önemli eserleri ve makaleleri bulunan Osman Gazi Özgüdenli‟nin, Gazan Han ve Reformları (1295-1304)49, Ortaçağ Türk-İran Tarihi

36Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, Turan NeĢriyat Yurdu, Ġstanbul, 1971. 37 Osman Turan, Selçuklular ve İslamiyet, NakıĢlar Yayınevi, Ġstanbul, 1980. 38 Ahmet Zeki Velidi Togan, “Moğollar Devrinde Anadolu‟nun Ġktisadi Vaziyeti”, Türk Hukuk ve İktisat Tarihi Mecmuası, Evkaf Matbaası, Ġstanbul, 1931. 39Ahmet Zeki Velidi Togan, Umumi Türk Tarihine Giriş, Ġstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Yayınları, Ġstanbul, 1981. 40 Ali Sevim, Anadolu‟nun Fethi Selçuklular Dönemi, TTK. Basımevi, Ankara, 2014. 41 Ali Sevim-YaĢar Yücel, Türkiye Tarihi 1(Fetihten Osmanlılara Kadar 1018-1300), TTK. Basımevi, Ankara, 1990. 42 Ġbrahim Kafesoğlu, Selçuklu Tarihi, Milli Eğitim Basımevi, Ġstanbul, 1972. 43 Ġbrahim Kafesoğlu, Selçuklular Ve Selçuklu Tarihi Üzerine Araştırmalar, Ötüken Yayınları, Ġstanbul, 2014. 44 Ġbrahim Kafesoğlu, Harezmşahlar Devleti Tarihi, TTK, Ankara, 1956. 45 Ġbrahim Kafesoğlu, “ Anadolu Selçuklu Devleti Hangi Tarihte Kuruldu”, ĠÜEFTED, Ġstanbul, 1981. 46 Nejat Kaymaz, Pervâne, Mu‟inü‟d-din Süleyman, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara, 1970. 47 Erdoğan Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, TTK. Basımevi, Ankara, 2000. 48 Ahmet YaĢar Ocak, Babailer Ġsyanı Aleviliğin Tarihsel Alt Yapısı Yahut Anadolu‟da İslam-Türk Heterodoksisinin Teşekkülü, Dergâh Yayınları, Ġstanbul, 1996. 49 Osman Gazi Özgüdenli, Gāzân Han ve Reformları (1295-1304), Kaknüs Yayınları, Ġstanbul, 2009.

xxviii

Araştırmaları50gibi eserleri ile DĠA‟de yayınlanmıĢ Ġlhanlı hükümdarları ile ilgili makalelerine sıkça baĢvurulmuĢtur. Keza bu konuda önemli çalıĢmalar yapan bir diğer isimde Ġlhan Erdem‟dir. Türkiye Selçuklu ve Ġlhanlı iliĢkilerini ayrıntılı olarak ele alan Ġlham Erdem, “Ġlk Dönem Selçuklu-Moğol ĠliĢkilerinin Ġktisadi Boyutu (1243-1258)”51, “Türkiye Selçuklu-Ġlhanlı Ġktisadi, Ticari ĠliĢkileri ve Sonuçları”52, “Ġlhanlılar‟da Ahmed Teküder Dönemi ve Selçuklular”53, “Olcaytu Han Devrinde Horasan‟da Ġlhanlı- Çağataylı Mücadeleleri”54, “Türkiye Selçuklu-Ġlhanlı Ġktisadi, Ticari ĠliĢkileri ve Sonuçları” ile “Olcaytu Han‟ın Ölümüne Kadar Ġlhanlılar‟da YaĢanan Siyasal-Kültürel GeliĢmeler ve Yakın-Doğu'ya Etkileri”55 adlı çalıĢmaları da önemli bilgiler ihtiva etmektedir. AraĢtırmamızı yaparken yine bu sahada tezleri olan Kansu Ekici‟nin, “Anadolu Selçuklu Devletinde Üç KardeĢ Dönemi (1246-1266)”56 ve “Ġlhanlı Hükümdarı Geyhâtû ve Zamanı”57 adlı çalıĢmalarından da oldukça faydalanılmıĢtır. Yine Musatafa AkkuĢ‟un, “Ġlhanlıların Anadolu‟daki Dini Siyaseti”,58 “Ulu Arif Çelebi Dönemi Mevleviliğin GeliĢmesinde Ġlhanlıların Etkisi”59 ile Kemal Ramazan Haykıran‟ın, “Anadolu‟da Bir Ġlhanlı Valisi: DemirtaĢ Noyan (1314-1328)”60, “Ġlhanlı Hükümdarı Ebu Sa„id Bahadır Han Zamanında Doğu Anadolu (1317-1335)”61 ve “Mevlana ve

50 Osman Gazi Özgüdenli, Ortaçağ Türk-İran Tarihi Araştırmaları, Kaknüs Yayınları, Ġstanbul, 2006. 51 Ġlhan Erdem, “Ġlk Dönem Selçuklu-Moğol ĠliĢkilerinin Ġktisadi Boyutu (1243-1258)”, A.Ü D.T.C.F. , Tarih Araştırmaları Dergisi, C. XXIV, S. 38, Ankara, 2005. 52Ġlhan Erdem, “Türkiye Selçuklu-Ġlhanlı Ġktisadi, Ticari ĠliĢkileri ve Sonuçları”, AÜDTCF, Tarih Bölümü, Tarih Araştırmaları Dergisi, C. XXI, S. 33, Ankara, 2003. 53Ġlhan Erdem, “Ġlhanlılar‟da Ahmed Teküder Dönemi ve Selçuklular”, AÜDTCF, Tarih Araştırmaları Dergisi, C. XXII, S. 35, Ankara, 2004. 54Ġlhan Erdem, “Olcaytu Han Devrinde Horasan‟da Ġlhanlı-Çağataylı Mücadeleleri”, Pamukkale Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Dergisi, S. 3, Denizli, 1997 55Ġlhan Erdem, “Olcaytu Han'ın Ölümüne Kadar Ġlhanlılar‟da YaĢanan Siyasal-Kültürel GeliĢmeler ve Yakın-Doğu'ya Etkileri”, AÜDTCF, Tarih Araştırmaları Dergisi, C. XX, S. 31, Ankara, 2000. 56 Kansu Ekici, “Anadolu Selçuklu Devletinde Üç KardeĢ Dönemi(1246-1266)”, Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Isparta, 2005. 57Kansu Ekici, “Ġlhanlı Hükümdarı Geyhâtû ve Zamanı”, Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Isparta, 2012. 58 Mustafa AkkuĢ, “Ġlhanlıların Anadolu‟daki Dini Siyaseti”, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Konya, 2011. 59 Mustafa AkkuĢ, “Ulu Arif Çelebi Dönemi Mevleviliğin GeliĢmesinde Ġlhanlıların Etkisi”, Alevilik- Bektaşilik Araştırmaları Dergisi, 2012, sayı: 7. 60 Kemal Ramazan Haykıran, “Anadolu‟da Bir Ġlhanlı Valisi: DemirtaĢ Noyan (1314-1328)”, Muğla Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (İLKE), S. 23, Muğla, 2009. 61 Kemal Ramazan Haykıran, “Ġlhanlı Hükümdarı Ebu Sa„id Bahadır Han Zamanında Doğu Anadolu (1317-1335)”, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 2007.

xxix

Moğollar”62, adlı tez ve makalelerden de yararlanılmıĢtır. Ġlhanlılar hakkında Hanifi ġahin‟in “Câmiu „t-Tevârîh‟e Göre Gazan Hân‟ın Müslümanlığı ve Bunun Ġlhanlı Toplumuna Yansımaları”63 ,“Sebep ve Sonuçları Bakımından Olcaytu Sultan‟ın ġiîliği”64 ve “Ġlhanlıların Sosyo-Politik ĠliĢkilerinde Dinî-Mezhebî Kabullerin Rolü”65, adlı çalıĢmalarından da mühim bilgiler elde edilmiĢtir.

6.2. Yabancı AraĢtırmalar

Türkiye Selçuklu Devleti ve Ġlhanlı tarihi hakkında sınırlı sayıda da olsa önemli yabancı çalıĢmalar yapılmıĢtır. Bunlardan öne çıkan ve bizimde tezimizde faydalandığımız kaynaklardan bazıları Ģunlardır; Spuler‟in “İran Moğolları”66 adlı eseri, Ġlhanlı tarihi için önemli bir kaynak olup kitapta Ġlhanlıların; askeri, siyasi, ekonomik, dini, hukuki ve sosyal hayatı gibi konuları ele alınmıĢtır. Yine Manghol-un Niuça Tobça‟an, Moğolların Gizli Tarihi67; Boris Yakovleviç Vladimirtsov, Moğolların İçtimai Teşkilatı68; Jean-Poul Roux‟un, Moğol İmparatorluğu Tarihi69; Rene Grousset‟un, Bozkır İmparatorluğu Atilla-Cengiz Han-Timur70 adlı eserleri de Moğol tarihi hakkında mühim bilgiler sunmaktadır. Bu konuda öne çıkan diğer kaynaklar ise Abraham Constantin D'ohsson, Moğol Tarihi71 ile A.G Galstyan‟nın, Ermeni Kaynaklarına Göre Moğollar72 Moğol tarihini anlatıldığı eserler arasında yer almaktadır. Michael Prawdin, The Mongol Empire: Its Rise And Legacy73; Sir Henry

62 Kemal Ramazan Haykıran, “Mevlana ve Moğollar”, Bkz. http://www.beyaztarih.com (17.11.2016). 63Hanifi ġahin, “Câmiu„t-Tevârîh‟e Göre Gāzân Hân‟ın Müslümanlığı ve Bunun Ġlhanlı Toplumuna Yansımaları”, Ahmet Yesevi Üniversitesi, Bilig: Türk Dünyası Sosyal Bilimler Dergisi, Ankara, S. 73 (Bahar), 2015. 64 Hanifi ġahin, “Sebep ve Sonuçları Bakımından Olcaytu Sultan‟ın ġiîliği”64, Türk Kültürü Ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi, S. 64, Ankara, 2012. 65Hanifi ġahin, “Ġlhanlıların Sosyo-Politik ĠliĢkilerinde Dinî-Mezhebî Kabullerin Rolü”65, Türk Kültürü Ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi, S. 64, Ankara, 2012. 66 Bertold Spuler, İran Moğolları, TTK. Basımevi, Ankara, 1957. 67 Manghol-un Niuça Tobça‟an, Moğolların Gizli Tarihi, çev. Ahmet Temir, C. I, TTK. Basımevi, Ankara, 1948. 68 Boris Yakovleviç Vladimirtsov, Moğolların İçtimai Teşkilatı, TTK. Basımevi, Ankara, 1944. 69 Jean-Poul Roux, Moğol İmparatorluğu Tarihi, Kabalcı Yayınevi, Ġstanbul, 2001. 70 Rene Grousset, Bozkır İmparatorluğu Atilla-Cengiz Han-Timur, çev. ReĢat Uzmen, Ötüken NeĢriyat, Ġstanbul, 1996. 71 Abraham Constantin D'ohsson, Moğol Tarihi, çev. Bahadır Apaydın, Nesnel Yayınları, Ġstanbul, 2008. 72 Galstyan A.G. Ermeni Kaynaklarına Göre Moğollar, çev. Ġlyas Kamalov, Yeditepe Yayınları, Ġstanbul, 2005. 73 Michael Prawdin, The Mongol Empire: Its Rise And Legacy, George Allen And Unwin Ltd, London, 1953.

xxx

Hoyle Howorth, History of the Mongols74; E. D. Phillips, , The Mongols75; Gener R. Garthwaite, İran Tarihi; Pers İmparatorluğu‟ndan Günümüze76; Manole Neagoe, Üç Bozkırlı Atila-Cengiz Han-Timur77; A.Yu., Yakubovskiy‟in Altın Ordave Çöküşü78; Charles Melville‟nin, “Moğol Yönetimi Altında Anadolu”79, Moğol tarihi hakkında baĢvurulan diğer kaynaklar arasında yer almaktadır.Bunun yanında Steven Runciman‟ın, Haçlı Seferleri Tarihi80 ile Cahen Claude'nin, Osmanlılardan Önce Anadolu‟da Türkler81; Vladimir Aleksandroviç Gordlevski'nin ″Anadolu Selçuklu Devleti82; V.V. Barthold‟un, Orta Asya Türk Tarihi Hakkında Dersler83; William M. Ramsay, Anadolu‟nun Tarihi Coğrafyası84; Tamara Talbot Rice‟nin, The Seljuks in Asia Minor (Anadolu Selçuklu Tarihi)85‟de Türklerin tarihi hakkında önemli bilgiler veren eserler arasındadır. Ayrıca çalıĢmamızla ilgili olarak kaynakçamızda da belirttiğimiz birçok makaleden de oldukça istifade edilmiĢtir.

74 Sir Henry Hoyle Howorth, History of the Mongols: From the 9th to the 19th Century, C. III, London, 1880. 75 E. D. Phillips, The Mongols, Thames and Hudson, C. LXIV, London, 1969. 76 Gener R Garthwaite, İran Tarihi; Pers İmparatorluğu‟ndan Günümüze, çev. Fethi Aytuna, Ġnkılâp Kitabevi, Ankara, 2011. 77 Neagoe Manole, Üç Bozkırlı Atila-Cengiz Han-Timur, Bilgeoğuz, Ġstanbul, 2010. 78 A.Yu. Yakubovskıy, Altın Ordu ve Çöküşü, Milli Eğitim Basımevi, Ankara, 1976. 79 Charles Melville‟nin, “Moğol Yönetimi Altında Anadolu”79, Türkiye Tarihi Bizans‟tan Türkiye‟ye 1071-1453, C. I, çev. Ali Özdamar, Kitap Yayınevi, Ġstanbul, 2012. 80 Steven Runciman, Haçlı Seferleri Tarihi, çev. Fikret IĢıltan, C. I, TTK. Basımevi, Ankara, 1986. 81 Claude Cahen, Osmanlılardan Önce Anadolu‟da Türkler, çev. Yıldız Moran, e Yayınları, Ġstanbul, 1979. 82 Vladimir Aleksandroviç Gordlevski, Anadolu Selçuklu Devleti, çev. Azer Yaran, Onur Yayınları, Ankara, 1998. 83 V.V. Barthold, Orta Asya Türk Tarihi Hakkında Dersler, çev. K.Y. Kopraman-Ġ. Aka, TTK Yayınları, Ankara, 1975. 84 William M. Ramsay, Anadolu‟nun Tarihi Coğrafyası, çev. Mihri PektaĢ, Milli Eğitim Basımevi, Ġstanbul, 1961. 85Tamara Talbot Rice, The Seljuks in Asia Minor (Anadolu Selçuklu Tarihi), çev. Tuna Kaan TaĢtan, Nobel Akademik Yayıncılık, 2015.

xxxi

GĠRĠġ MOĞOL DEVLETĠ VE HANEDANLIKLARI

1. MOĞOL ĠMPARATORLUĞU’NUN KURULUġU VE YÜKSELĠġĠ

Moğol Ġmparatorluğu, XIII. yüzyılda eski Göktürklerin vatanında kurularak hızla büyümüĢ ve birçok devleti yıkmakla beraber aynı zamanda farklı medeniyetlere sahip ülkeler arasında da aracılık vazifesi görmüĢ büyük bir imparatorluktur. Özellikle ortaya çıkıĢı ve kısa sürede emsalsiz bir geniĢleme kudretine sahip olması yönüyle de imparatorluk Ģimdiye kadar birçok bilginin ilgisini çekmiĢtir.86 Cengiz Han‟ın (Timuçin)87 tarih sahnesine çıkıĢına kadar ki süre zarfında bu kavim, Cengiz Han ile birlikte önce kendi hâkimiyet alanında daha sonrada çevresindeki coğrafyada birçok siyasi oluĢumu kendi bünyesinde toplamayı baĢarmıĢtır.88 Moğolistan‟da Cengiz Han ortaya çıkmadan evvel; Yeka (Büyük Moğol), Su- Moğol, Merkitler ve Mecritler (Kerait) olmak üzere çeĢitli kabileler birbirlerinden ayrılmıĢ vaziyette yaĢamakta idiler.89 BaĢlarında belli bir lider olmayan ve kendi aralarında da iç mücadelelerin yaĢandığı bu kabileler,90 yaĢayıĢ tarzlarına ve iktisadi durumlarına göre orman kabileleri ve bozkır kabileleri olmak üzere iki ayrı gruba ayrılmıĢlardır.91 Cengiz Han‟ın mensubu olduğu Böritegin kabilesi ise daha evvel Hunlar ve Göktürkler‟in de vatanı olarak bilinen coğrafyada yani Onon ve Kerülen ırmakları arasında kalan dar bir bölgede dağınık halde yaĢamakta olan bu kabile hayvan yetiĢtiriciliği ve avcılıkla vakit geçirmekteydi.92

86 Manghol-un Niuça Tobça‟an, a.g. e. , s. VII. 87 Kaynaklarda babası Yesügey‟in Tatarların baĢbuğu Timuçin‟i yenmesi üzerine oğluna bu adı vermiĢtir. Ancak ilerleyen zamanlarda Timuçin‟in Moğolistan‟da büyük baĢarılar elde etmesinden sonra ise H. 599 domuz yılı yanında M. 1206 yılına da denk gelen dönemde toplanan büyük kurultay tarafından kendisine Çingiz adı verilmiĢtir. Bk. Osman Turan, Makaleler, Kurtuba Yayınevi, Ankara, 2010, s. 51. 88Abdulkadir Yuvalı, “Sultan I. Alâeddin Keykubat‟ın Moğol Politikasının Türkiye Tarihi Yönüyle Değerlendirilmesi”, I. Alâeddin Keykubat‟ın Dönemi Sempozyum Bildirileri 06-07 Kasım 2008, Konya Valiliği Ġl kültür Ve Turizm Müdürlüğü, Konya, 2010, s. 305. 89 Ergin Ayan, Plano Carpini‟nin Moğolistan Seyahatnamesi (1245-1247), Gece Kitaplığı, 2014, s. 64. 90 Alaaddin Ata Melik Cüveyni, Tarih-i Cihan Güşa, çev. Mürsel Öztürk, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ankara, 1988, C. I, s. 93. 91 Boris Yakovleviç Vladimirtsov, a.g.e. , s. 56. 92 Nazile Abbaslı, Cengiz Han, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Ġstanbul, 2001, s. 70; Ali Bademci, Cengiz Han (Devleti, Nesli, Türklüğü), Yeditepe Yayınevi, Ġstanbul, 2017, s. 25.

1

Cengiz Han 21 Ocak 1115‟te Onon nehrinin kıyısında bulunan Boldok‟ta dünyaya gelmiĢtir.93 Babası Moğolların reisi olan Yesügey Bahadır annesi ise Houlen Ece‟dir.94 Cengiz Han henüz on iki yaĢında iken95 babası Yesügey‟in Tatarlar tarafından zehirlenerek öldürülmesinin ardından kendini zorlu bir mücadelenin içinde bulmuĢtur.96 Bu sırada vakti zamanında Cengiz Han‟ın babası tarafından yardım gören Kerayitlerin beyi Tuğrul, onu himayesi altına almıĢtır.97 Böylece Cengiz Han, Tuğrul‟un koruyuculuğunda Moğolistan‟da hâkimiyet kurmaya baĢlamıĢtır. Cengiz Han‟ın teĢkilâtçı kabiliyeti ve zekası sayesinde onun liderliğindeki Moğol kavmi, kendisinden sayıca büyük ve zengin olan diğer kavimleri kısa sürede hâkimiyeti altına alarak onları kendi yönetiminde birleĢtirmeyi baĢarmıĢtır.98 Cengiz Han liderliğindeki Moğollar sırasıyla Kırgız, Merkit, Nayman ve Uygurlarla mücadele etmiĢ ve bu mücadelelerin sonunda kazanarak onlara kendi hâkimiyetlerini kabul ettirmiĢlerdir.99 Cengiz Han Moğolistana tam anlamıyla hâkim olduktan sonra Cebe Noyan100 aracılığıyla eski düĢmanı Güçlüg‟ün yönetiminde bulunan Karahıtay topraklarına saldırarak 1218 tarihinde burayıda ele geçirmiĢtir. Karahıtay topraklarının ele geçirilmesi ile birlikte Moğollar batıda HarzemĢah Ġmparatorluğu‟nun komĢusu olurken,101 Cengiz Han‟da ilk defa bu zaferle birlikte Kaan ünvanını almıĢtır.102 Ġki komĢu ülke olan HarzemĢahlarla Moğollar arasındaki ilk kopma ise HarzemĢahlar yüzünden meydana gelmiĢtir. Cengiz Han‟ın HarzemĢahlarla ticari iliĢkileri geliĢtirmek amacıyla sayısı 450 kiĢiden oluĢan ve tamamı Müslüman olan bir Moğol kervanının Otrar‟da, Ģehrin valisi Ġnalcık tarafından durdurulması ve daha sonrasında da gözaltına alınarak tamamının kılıçtan geçirilmesi ve akabinde mallarına el konulması üzerine iki hanedanlık

93 Tobça‟an, a.g.e. , s. 19. 94 Mustafa Kafalı, “Cengiz Han” mad., DİA, C. VII, Ġstanbul, 1993, s. 367. 95 W. Barthold, “Cengiz Han” mad., İA, C. III , Ġstanbul, 1944, s. 91. 96Manole Neagoe, a.g.e. , s. 101; Jean-Poul Roux, a.g. e., s. 71-72; Bademci, a.g.e. , s. 30-31. 97 Rene Grousset, Bozkır İmparatorluğu Atilla-Cengiz Han-Timur, a.g. e., s.197; W. Barthold, “Cengiz Han” mad., s. 92; Bademci, a.g.e. , s. 33. 98 Abdulkadir Yuvalı, İlhanlı Tarihi I, Erciyes Üniversitesi Yayınları, Kayseri, 1994, s. 9 99 Osman Gazi Özgüdenli, “Moğollar”mad., DİA, C. XXX, Ġstanbul, 2005, s. 225; Ayan, a.g.e. , s. 69-70. 100 Cebe Noyan, asıl adı Cerkuday olup daha sonra Cengiz Han tarafından Okçu anlamına gelen Cebe adı verilmiĢtir. Cengiz Han‟ın ünlü komutanlarından ve yakın arkadaĢlarından biri olan Cebe Noyan aynı zamanda Cengiz‟in dört köpeğinden biri olarakta adlandırılmaktadır. Bk. Bademci, a.g.e. , s. 52. 101 Ġbrahim Kafesoğlu, Harezmşahlar Devleti Tarihi, s. 228-229. 102 Bu konuda bazı kaynaklara göre Cengiz Han‟ın 1203‟de ki Keraitler üzerine kazandığı zaferden sonra kimi kaynaklara göre ise 1206‟da ki Naymanlar üzerine kazandığı zaferden dolayı bu ünvanın verildiği belirtilmiĢtir. Bk. W. Barthold, “Cengiz Han” mad., s. 93; Tobça‟an, a.g.e. , s. 133-134.

2 arasındaki iliĢkiler bozulmuĢtur.103 1218 tarihinde yaĢanan ve Otrar faciası olarakta zikredilen bu olayın ardından güçlü bir ordu hazırlayan Cengiz Han, HarzemĢahlara üzerine sefere çıkmıĢtır. Vaziyet karĢısında HarezmĢah Sultanı Alâeddin Muhammed b. TekiĢ ise Moğollara karĢı bir alanda savaĢmak vermek yerine ordusunu Ģehirlere dağıtarak bir nevi savunma savaĢını tercih etmiĢtir. Ancak bu planında baĢarılı olamayarak önce Otrar ile Hucend, ardından Buhara ile Semerkand düĢmüĢtür. Vaziyet karĢısında mücadele etmenin imkânsız olduğunu anlayan Alâeddin Muhammed b. TekiĢ, Horasan üzerinden Mazenderâna ve oradan da Hazar Denizi‟ndeki Abeskün Adası‟na kaçmıĢtır. Ancak bu kaçıĢı uzun sürmemiĢ ve bir süre sonra orada ölmüĢtür. Yerine oğlu Celâleddin HarzemĢah geçmiĢ, fakat oda Moğolların ilerleyiĢini durduramamıĢtır.104 Cengiz Han 1221 yılının baĢlarına gelindiğinde ise bu sefer yönünü kuzeye çevirmiĢ ve en baĢarılı komutanlarından olan Cebe Noyan ile Subitay Noyan‟ı kuzeyde yaĢayan 11 farklı halka karĢı sefere görevlendirmiĢtir. Bu 11 farklı halk içerisinde; Bulgarlar, Ruslar, Macarlar ile Kafkas halkları olan Alanlar, Çerkezler ve Gürcüler‟in yanında Türk asıllı Kıpçaklar da bulunmakta idi.105 Cebe Noyan ile Subitay Noyan sefere çıkıĢlarının üzerinden geçen 4 yıllık süre zarfında yaklaĢık olarak 20.000 kilometre yol kat etmiĢler ve her zaman kendilerinden üstün olan kuvvetlerle karĢılaĢmak zorunda kalmıĢlar ancak hiçbir zaman yenilmemiĢlerdir. Ayrıca bu dönemde iki büyük krallık olan Gürcistan ve Kama Bulgarlarını toparlanamayacakları biçimde mağlup ettikleri, Ġranlılarla birlikte Alanlar, Kıpçaklar ve Ruslar olmak üzere üç büyük ulusada korkunç darbeler indirdikleri bilinmekteydi. Ayrıca batı hakkında çok fazla bilgiye sahip olmaları ve seferler sırasında çok iyi at sürmeleri onların askeri alanda birçok baĢarı kazanmalarını sağlamıĢtır.106 Cengiz Han ise 1223 yılının ilkbaharında Sirderya nehrini geçmiĢ ve yazı bu bölgede geçirdikten sonra 1224 yılında bütün HarzemĢah ülkesini hâkim iyeti altına altna alarak 1225 yılının ilkbaharında Moğolistana dönmüĢtür.107 O, 1225-1226 kıĢını

103 Kafesoğlu, Harezmşahlar Devleti Tarihi, s. 235-236; Hayrunnisa Alan - Ġlyas Kemaloğlu, Avrasya‟nın Sekiz Asrı Çengizoğulları, Ötüken Yayınları, Ġstanbul, 2016, s. 35. 104 Ġbnü‟l-Ġbri, Ebü‟l-Ferec , Târîhu Muhtasari'd-Düvel, TTK. Basımevi, çev. ġerafeddin Yaltkaya, Ankara, 2011, s. 8-10; Kafesoğlu, Harezmşahlar Devleti Tarihi, s. 253-257;Özgüdenli, “Moğollar” mad., s. 225; W. Barthold, “Cengiz Han” mad., s. 95-96. 105 Jean-Roux, a.g.e. , s. 204-209. 106 Grousset, a.g.e. , s. 239-241; Jean-Roux, a.g.e. , s. 209. 107 W. Barthold, “Cengiz Han” mad., s. 97; Grousset, a.g.e. , s. 241; Kafalı, “Cengiz Han” mad., s. 368.

3 ve yazını, Orhon‟un kolu Tula‟daki karargâhında geçirmiĢtir. Cengiz Han bu sıralarda yetmiĢli yaĢlarında olmakla birlikte O, Pekin‟den Volga‟ya kadar uzanan büyük bir bölgenin üzerinde hâkim iyetini inĢa etmekteydi.108 Bunun için Cengiz Han hız kesmeden seferlerine devam etmiĢ ve çok geçmeden Kansu‟daki Si-Hia Tangut krallığı üzerine yürümüĢtür. Buna sebeb ise Si-Hia Kralı‟nın Moğol Ġmparatoruna tâbii olmasına rağmen Harzem savaĢında Moğollara yardım etmek amacıyla herhangi bir ordu göndermemesinden kaynaklanmıĢtır. Ayrıca bu konuda açıklama yapması için çağırılan Tangut soylularından biri olan AĢa-Gambu‟nu efendisi adına konuĢarak, Cengiz Han‟ın askeri gücü yetiĢmiyorsa yüce mevkiyi de hak etmediğini söylemiĢtir.109 Yapılan bu saygısızca tavır Cengiz Han‟ın kinini daha da kamçılamıĢ ve iki taraf arasında bir mücadele baĢlamıĢtır. Hoang-Ho‟nun donmuĢ sularında meydana gelen bu çatıĢmada baĢta Tangut hükümdarı ve ileri gelenleri olmak üzere 300 bin kiĢi hayatını kaybetmiĢtir.110 SavaĢın sonunda mağlup olan Tangut Ġmparatorluğu Moğollara teslim olmak zorunda kalmıĢtır. Tangut seferi sona ermek üzereyken Ağustos ayında Cengiz Han ciddi bir hastalığa yakalanmıĢtır. O, hastalığını saklamakla birlikte bu haberin yayılmaması içinde büyük çaba göstermiĢtir.111 Ölümünün yaklaĢtığını düĢünen Cengiz Han, oğullarını yanına çağırtarak vasiyetini açıklamıĢtır. Buna göre Ögeday‟ı kendi yerine kağan olmasını isterken ordunun idaresini Tuluy‟a, yasa iĢlerini ise Çağatay‟a emanet etmiĢtir. Ayrıca onlara kanunlara saygı göstermelerini ve ortak hareket etmelerinide nasihat ederken kendi ölümünün de uzun süre saklı tutulmasını istemiĢtir.112 Nitekim tarihler 1227 domuz yılının113 18 Ağustos‟unu gösterdiğinde Cengiz Han, Vey Nehri kenarında Çin‟in kuzey sınırında vefat etmiĢ, naĢı ise tekerlekli bir arabaya konularak harp arkadaĢlarından ve komutanlarından oluĢan bir cenaze alayı ile birlikte imparatorluğunun baĢkenti Karakurum‟a götürülmüĢtür. Cengiz Han‟ın vefatının duyulmaması için yolda rastlanılan her türlü canlı yaratık ve insan da öldürülmüĢtür.114

108 Jean-Roux, a.g.e. , s. 228-229; Grousset, a.g.e. , s. 241. 109 Tobça‟an, a.g.e. , s. 181; Grousset, , s. 241; Alan – Kemaloğlu, a.g.e. , s. 37. 110 Neagoe, a.g.e. , s. 189; Kafalı, “Cengiz Han” mad., s. 368. 111 Nadir Devlet, Avrasya Fatihi Cengiz Han, BaĢlık Yayın Grubu, Ġstanbul, 2010, s. 173. 112 Jean-Roux, a.g.e. , s. 228; Kafalı, “Cengiz Han” mad., s. 368. 113 Tobça‟an, a.g.e. , s. 190. 114 Bertold Spuler, İran Moğolları, s. 196; Neagoe, a.g.e. , s. 190.

4

Moğollarda bir hanın ölümü aslında büyük insan kıyımlarına sebep olmaktaydı.115 Cengiz Han‟ın naaĢı Onon ve Kerülen ırmaklarının kaynağında bulunan kutsal Burkan Kaldun bugünkü Kentey Dağı‟nın yakınına defnedilmiĢtir. Halefi onun adına Moğol usûlüne göre büyük kurbanlar kesmiĢ ve töreye göre üç gün boyunca babasının kutsal ruhu için yemekler vermiĢtir.116 Fiziki açıdan uzun boylu, geniĢ alınlı ve uzun sakalı olan Cengiz Han117, karakteri açısından değerlendirildiğinde yaĢam tarzı ve çevresi içinde dengeli, ölçülü ve sağlam bir zekâya sahip olduğu belirtilmiĢtir. O, sertliğine rağmen emin dostluğu olan cömert ve kalbi sevgi dolu gerçek bir yönetici özelliklerine sahip bir kimse olarak tarihe geçmiĢtir.118 Büyük han olduktan sonra imparatorluğun teĢkilatlanması ve sosyal hayatın düzene girmesi için çalıĢmalar yapmıĢ ve Cengiz Han Yasalarını ilan etmiĢtir. Bu yasa; ordu teĢkilatından savaĢ usullerine, posta iĢlerinden vergi sistemine, aile fertlerinin birbiriyle olan iliĢkilerinden miras iĢlerine ve yabancı devletlerle olan diplomasiye kadar her konuda hükümler içeren maddelerden oluĢmaktadır.119 Cengiz Han 1206 yılında topladığı kurultayda askeri teĢkilatlanma konusuna da büyük önem vermiĢtir. O, her Moğolun asker olarak doğduğu düĢüncesiyle sosyal durum ve Ģartlar ne olursa olsun bütün Moğolların orduya asker olarak katılma zorunluluğunu getirmiĢtir.120 Askeri teĢkilatlanma hususunda eski sistemin aksine müstakil askeri birlikler kurmuĢtur. Her biri 1.000 kiĢiden oluĢan bu birliklere ise 93 komutan görevlendirilmiĢtir. Bu dönemde Cengiz Han‟ın 100 bine yakın kiĢiden oluĢan büyük bir ordusunun da bulunduğu bilinmektedir.121 Ayrıca askeri ve idari iĢlerin düzenlenmesinin yanında Cengiz Han, muhafız kıtalarının geniĢletilmesi

115 Moğol geleneklerine göre hanın ölümünden sonra etrafında ona hizmet eden cariyeleri, köleleri, yeğenleri ve yakınlarından oluĢan birçok kiĢi öldürülürdü. Buna hanın atı da dâhildi. Çükü Moğollara göre öldürülenlerin, hanın ölümünden sonraki hayatında ona hizmet edeceklerine inanılırdı. Bunlar arasında cenazenin geçtiği yollarda rastlanılan kiĢilerde vardı. Kaynaklarda Mengü Kağanın ölümünden sonra 20 binden fazla kiĢinin hayatını kaybettiği yazılırken, Cengiz Han ve Hülâgû‟nun ölümlerinde ise bazı insanların özellikle genç kızların diri diri gömüldüklerinden de bahsedilmiĢtir. Bk. Ġbn Fazlan, Seyahatnâme, çev. Ramazan ġeĢen, Bedir Yayınları, Ġstanbul, 2016, s. 128. 116 Grousset, a.g.e. , s. 242; Jean-Roux, a.g.e. , s. 230. 117 W. Barthold, “Cengiz Han” mad., s. 97. 118 Grousset, a.g.e. , s. 243. 119 Spuler, a.g.e. , s. 408. 120 Neagoe, a.g.e. , s. 135. 121 Abbaslı, a.g.e. , s. 125.

5

çalıĢmalarınada önem vermiĢtir.122 Bu yüzden Moğolların bazı kaynaklarda XIII. yüzyılda dünyadaki en disiplinli orduya sahip oldukları belirtilmektedir.

2. MOĞOL ĠMPARATORLUĞU’NUN ZAYIFLAMASI VE ÜLKENĠN BÖLÜNMESĠ

Moğol Ġmparatorluğu‟nda Cengiz Han‟ın ölümünden sonra ülke içerisinde feodal sistem tekrardan kurulmuĢ ve imparatorluk eĢit olmayan parçalara bölünmüĢtür. Bunlardan birkaçı daha sonraları devlet olarak ortaya çıkmıĢ ve büyük hana bağlı olarak yarı bağımsız Ģekilde yaĢamıĢlardır. Malum olduğu üzere Moğol Ġmparatorluğu‟nun parçalanması ve bu sürece gelinmesinde devleti kendi ailesinin malı gibi görüp bu anlayıĢla hüküm süren sülalenin dağılmasının da büyük etkisi olmuĢtur.123 Nitekim Cengiz Han‟ın yirmi beĢ yıllık hükümdarlığından sonra124 1227‟de ölümü125 ile birlikte uzunca bir süre devam eden yas döneminden sonra küçük oğlu Tuluy iki yıl süre ile vekillik görevi yapmıĢtır. Diğer oğulları ise Cengiz Han‟ın sağlığında kendisinin belirlediği geniĢ imparatorluk mirasının paylarına düĢen bölgelerde hâkimiyetlerini devam ettirmiĢlerdir. Cengiz Han‟ın oğullarından olan Cuci‟nin oğlu Batu, Aral Denizi‟nin batısından baĢlayarak kuzeyindeki bozkırlarıda içine alan bölgede hüküm sürmüĢtür.126 Çağatay ise eski Karahıtay Ġmparatorluğu topraklarını kapsayan; Ġli, Isık Göl, Çu ve Talas bölgelerine kadar yayılırken, Ögeday‟da BalkaĢ Gölü ve Altay arasındaki ĠrtiĢ ve Ġmil bölgelerinde hâkimiyetini devam ettirmiĢtir. En küçükleri Tuluy ise Cengiz Han‟ın mirasçısı olarak baba ocağını ve Moğol ülkesini koruma görevini üstlenmiĢtir.127 Tuluy babasının ölümünden sonra Büyük Hanı seçmek üzere 1229 yılında kurultayı toplantıya davet etmiĢtir.128 Ayrıca seçimle ilgili olarak da birisi Tuluy‟un

122 Tobça‟an, a.g.e. , s. 142-154. 123 Vladimirtsov, a.g.e. , s. 182. 124 Ġbnü‟l-Ġbri - Ebü‟l-Ferec, a.g.e. , s. 15 125 Abdulkadir Yuvalı, İlhanlı Tarihi , Bilge Kültür Sanat, Yayınları, Ġstanbul, 2017, s. 84. 126 Neagoe, a.g.e. , s. 191; Yuvalı, İlhanlılar Tarihi, s. 86. 127 Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 86; Grousset, a.g.e. , s. 249. 128 1229 yılının baharında bütün Ģehzade ve kumandanların katılımıyla Cengiz Han‟ın sarayında yapılan kurultayda hem Ġmparatorluğun parçalanmaması hemde Cengiz Han‟ın vasiyetinin yerine getirilesi için Ögedey‟in Hanlığına karar verilmiĢtir. Ancak Ögedey vaziyet karĢısında kardeĢlerinin ve amcalarının özelliklede babasının sürekli yanında bulunan Tuluy‟un dururken kendisinin han olmasını uygun görmemiĢtir. Ögedey‟in bu sözlerine karĢılık bütün Ģehzadeler Cengiz Han‟ın kendisini halefi olarak

6 diğeri ise Ögeday‟ın menfaatine iki tane isim muhafaza edilmiĢtir. Ancak Cengiz Han‟ın oğulları daha önce anlaĢıp bir sonuca varmadıkları için seçimin tamamlanması yaklaĢık 40 günü bulmuĢtur. Daha önce Cengiz Han‟ın da vasiyet ettiği gibi Ögeday, Büyük Han seçilmiĢ ve Çağatay, Tuluy, Subitay ile diğer devlet adamları ise onun önünde eğilerek bağlılıklarını bildirmiĢlerdir.129 Cengiz Han yaptığı faaliyetlere, tavır ve davranıĢlarına bakarak akıllı aynı zamanda uzak görüĢlü olduğu için hükümdarlığa daha çok hak ettiğini düĢündüğü ve yakıĢtırdığı için halefi olarak seçtiği Ögeday‟ın hükümdarlığı ise ılımlı geçmiĢtir.130 Ögeday ülkede genel af ilan ettikten sonra birçok iyiliklerde bulunmuĢtur. Ġç yönetimi yeniden düzenledikten sonra uzun zamandır duraksayan seferleri tekrardan baĢlatmıĢtır.131 Ögeday Han döneminde (1227-1241) Çin‟in önemli bir bölümü ile Kore ele geçirilmiĢtir. Bu sırada batıya seferlerine görevlendirilen Curmagun ise Ġran ve Azerbaycan‟daki Moğol hâkimiyetini daha da güçlendirmiĢtir. Öte yandan Ögeday‟in oğullarından Göyük ve Kada ile birlikte pek çok Ģehzadenin de katıldığı ve komutasını Cuci‟nin oğlu Batu‟nun yaptığı bir ordu da Doğu ve Orta Avrupa‟yı zapt etmiĢtir. Tair Bahadır kumandasında Afganistan‟a gönderilen bir ordu da Sistan, Herat ve Lehor‟u ele geçirmiĢtir.132 Yine o dönemde Türkiye Selçuklu Devleti‟de Ögeday Kağan‟ın tabiliğini kabul etmiĢ böylece Alaeddin Keykubad bir süre daha Anadolu‟yu Moğolların tehlikesinden korumuĢtur.133 XIII. yüzyılın ortalarından itibarende artık bakıldığında Moğol Ġmparatorluğu‟nun toprakları tek bir merkezden idare edilemeyecek oranda geniĢlemiĢti. Ögedey‟in hükümdarlığı zamanında iç siyasetteki en önemli çalıĢmaları ise maliye, haberleĢme ve posta iĢlerinin teĢkilâtlandırılması olmuĢtur. O da babası gibi imparatorlukta iç istikrarın sağlanması, vergi iĢlerinin düzenlenmesi ve merkezle taĢra arasında sıkı bir bağlantının kurulmasına önem vermiĢtir. Ögeday Han 1240 yılının yedinci ayında topladığı kurultayda yaklaĢık 12 yıllık çalıĢmalarının genel bir değerlendirmesini yaptıktan sonra 11 Aralık 1241 tarihinde vefat etmiĢtir. NaaĢı yukarı

seçtiğini ve vasiyet ettiğini söylemiĢlerdir. Bunun üzerine Ögedey çok tereddütte kalmıĢsa da kırk gün düĢündükten sonra han olmayı kabul etmiĢtir. Bk. Ayan, a.g.e. , s. 86-87, 98 numaralı dipnot. 129 Abbaslı, a.g.e, s. 213; Ġbnü‟l-Ġbri - Ebü‟l-Ferec, a.g.e. , s. 15; Tobça‟an, a.g.e. , s. 191. 130 Cüveyni, a.g.e., C. I, s. 213. 131 Osman Gazi Özgüdenli,” Ögedey Han”, DİA, C. XXXIV, Ġstanbul, 2007, s. 21. 132 Osman Gazi Özgüdenli, “Moğollar”, DİA, C. XXX, Ġstanbul, 2006, s. 226. 133Ġbn Bîbî, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name I), s. 448-449.

7

ĠrtiĢ‟teki karlı Bûldâk-Kâsîr Dağına gömülmüĢtür.134 Ögeday‟in ölümünden sonra yerine dul karısı Töura-Kina Hatun naip sıfatıyla yönetimi devralarak 1242‟den 1246‟ya kadar iktidarı elinde tutmuĢtur.135 Daha sonra hanı seçmek için bir kurultay düzenlenmesine karar verilmiĢtir. Bu kurultaya Ģehzadeler, noyanlar, sultanlar ve meliklerin çağrılması için ülkenin her yerine elçiler gönderilmiĢtir.136 Kurultayda yurt içinden ve dıĢından gelen davetlilerin ve elçilerin katılımı ile birlikte Ģimdiye kadar görülmemiĢ bir kalabalık oluĢmuĢtur.137 Törende annesi Tura-Kina Hatun‟un da desteğini alan Göyük, han seçilmiĢtir.138 Göyük Han‟ın tahta çıkıĢından kısa bir süre sonra ise Batu ile arasında anlaĢmazlık çıkmıĢtır. Bu anlaĢmazlık daha da büyüyerek iliĢkilerin gerginleĢmesine hatta savaĢ tehlikesinin çıkmasına neden olmuĢtur. Ancak bu sırada 1248 yılının Nisan ayında Göyük Han‟ın hayatını kaybetmesi üzerine bu tehlike engellenmiĢtir.139 Durumun Batu‟ya bildirilmesi üzerine Ala Kamak‟ta toplanan Ģehzadeler ve Batu yeni bir han seçilinceye kadar ülke yönetimini Oğul KaymıĢ ve oğullarına vermiĢlerdir. Daha sonra kurultay hazırlıklarına baĢlayan Ģehzadeler Mengü‟nün tahta geçmesi konusunda görüĢ birliğine varmıĢlardır.140 Netice itibari ile 1 Temmuz 1251 tarihinde Batu‟nun da desteği ile Tuluy‟un büyük oğlu Mengü, Büyük Han seçilmiĢtir.141 Mengü Han, tahta geçer geçmez merkeziyetçi nitelikli çok yönlü reformları hayata geçirmiĢtir.142 Hükümdarlığı döneminde uzun süredir devam eden iç mücadeleler ve tartıĢmalardan yorulmuĢ olan halka sulh ve huzur ortamını tesis etmek için bazı yasalar çıkartmıĢtır. Buna yasalara göre hiçbir yaratığın kavga etmemesi ve birbirine karĢı kin beslememesini, hiçbir hayvana zülüm ve iĢkence edilmemesini ve kan akıtılmamasına dair emirler vermiĢtir.143 Diğer taraftan iç çekiĢmelerden etkilenen iktisadi hayatı düzene sokmak için ülkede imar faaliyetlerini baĢlatmıĢtır. Halkın refah düzeyini yükseltmek için de ekonomik reformları hayata geçirmiĢtir. Daha sonra ülke

134 Osman Gazi Özgüdenli,” Ögedey Han” mad. , s. 21; Tobça‟an, a.g.e. , s. 204-205. 135 Ġbnü‟l-Ġbri - Ebü‟l-Ferec, a.g.e. , s. 21; Osman Gazi Özgüdenli, “Moğollar” mad., s. 226. 136 Cüveyni, a.g.e. , C. I, s. 266. 137 Cüveyni, a.g.e. , C. I, s. 267; Ayan, a.g.e. , s.140-141. 138 Ġbnü‟l-Ġbri - Ebü‟l-Ferec, a.g.e. , s. 22; Cüveyni, a.g.e. , C. I, s. 268. 139 Spuler, a.g.e. , s. 52. 140 Cüveyni, a.g.e., C. I, s. 277; Yuvalı, İlhanlılar Tarihi, s. 114; Ġbnü‟l-Ġbri - Ebü‟l-Ferec, a.g.e. , s. 23. 141 Alan – Kemaloğlu, a.g.e. , s. 43. 142 Yuvalı, İlhanlılar Tarihi, s. 115-116. 143 Ankhbayar Danuu, “Büyük Han Mengü'nün Devlet AnlayıĢı Ve Ġlhanlı Devleti KuruluĢunda Etkisi”, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi, 6(2), Ankara, 2015, s. 2.

8

çapında nüfus sayımı gerçekleĢtirmiĢ ve vergi politikasında da değiĢiklikler yapmıĢtır.144 Mengü Han ülke içinde reformlarına devam ederken diğer taraftan da kardeĢlerinden Kubilay‟a Çin, Yünnan, Tibet, Tangut ve Kuzey Kore‟nin, Hülâgû‟ya da Ġran, Suriye, Mısır, Anadolu ve Ermenistan gibi batıdaki ülkelerin sorumluluğunu vermiĢtir. O, böylece Asya‟nın hem doğusunda hem de batısında Moğol gücünün geniĢletilmesini planlamıĢtır.145 BaĢlangıçta yönetim açısından gerekli olan bu taksimat, zamanla hanedan üyeleri içerisinde anlaĢmazlıkların çıkmasına ve bunun sonucu olarak Moğol hâkimiyetinin zayıflamasına ve akabinde de birbirinden bağımsız parçalara bölünmesine zemin hazırlamıĢtır. Hülâgû‟nun 1255 yılında Ceyhun üzerinden Horasan‟a girmesiyle birlikte Moğol hâkimiyetinin Yakındoğu‟da ki ikinci devresi de baĢlamıĢtır. Hülâgû Han, 1256‟da ilk önce Alamut kalesini ele geçirip buradaki Ġsmâilî hâkimiyetini yok ettikten 2 yıl sonra da Abbâsîlerde hilâfetin merkezi olan Bağdat‟a girerek buradaki yönetimi yıkmıĢtır. Böylece Hazar Denizi‟nden itibaren güney sahilleri hariç Ġran‟ın tamamında siyasî birliği yeniden inĢa etmiĢlerdir. Hemen ardından da yönünü Suriye çevirmiĢtir. Ancak Suriye yöünündeki bu Moğol ilerleyiĢi ilk defa Kutuz idaresinde Memlûkler eliyle 3 Eylül 1260 yılında Filistin topraklarında yapılan Ayn Calut SavaĢı ile durdurulmuĢ. Daha sonra Abaka ve Gazan Han dönemlerindeki giriĢimlerde de sonuçsuz kalmıĢtır. Moğol geniĢlemesi batıda Türkiye Selçukluları‟nın Kösedağ SavaĢı (1243) ile tâbi bir devlet konumuna gelmesiyle Bizans sınırlarında sona ermiĢtir. Böylece Anadolu, Irak, Ġran ve Azerbaycan‟ın yönetimi yaklaĢık bir çağ süresince Ġlhanlılar‟ın hâkimiyeti altında kalmıĢtır.146 Doğu sınırlarında Cengiz Han döneminde baĢlayan Çin seferleri ise Ögeday ve Mengü Kağan tarafından da devam ettirilmiĢtir. Kubilay Kağan 1260-1294 yılları arasında saltanat sürmüĢ çetin mücadelelerin ardından Çin‟in tamamını fethetmiĢtir. 1264 yılında ise baĢkentlerini kendilerinin Hanbalık dedikleri aynı zamanda Çin hükümdarlarının oturduğu Pekin‟e taĢımıĢtır. Kubilay, Sung hânedanına da son vererek Yüan hânedanının yeni kurucusu olmuĢtur. Ardından Moğol hâkimiyetini; Japonya, Çin

144 Danuu, “Büyük Han Mengü'nün Devlet AnlayıĢı Ve Ġlhanlı Devleti KuruluĢunda Etkisi”, s. 5-6. 145 Firdes Özen, “Mengü Han Döneminde (1251-1259) Selçuklu-Moğol ĠliĢkileri”, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 2010, s. 82; Ġbnü‟l-Ġbri - Ebü‟l- Ferec, a.g.e. , s. 25. 146 Özgüdenli, “Moğollar” mad., s. 226.

9

Hindi ve Cava‟ya yaymak için harekete geçtiyse de baĢarılı olamamıĢtır.147 Kubilay Kağan‟dan itibaren Moğollar, Çin kültüründen önemli ölçüde etkilenmiĢ olup, Kubilay‟ın torunları zaman içerisinde kendi benliklerini kaybederek yok olmuĢlardır. Ġran coğrafyasında saltanatlarını sürdüren Hülâgû‟nun torunları ise Müslüman olmuĢlardır. Parlak, süslü elbiseler ile güzel atlara, muhteĢem saraylara kalplerini kaptırmıĢ olan Cengiz Han‟ın torunları Moğolistan‟ı terk etmiĢlerdir. BaĢkentlerini ise imparatorluğun en kenar bölgelerinden bir yer seçerek sonunda kaçınılmaz akıbete uğramıĢlardır. Ġmparatorluğun paylaĢılması ile birlikte yok oluĢu da kaçınılmaz olmuĢtur.148 Cengiz Han bilindiği üzere daha sağlığındayken imparatorluğunu oğulları arasında taksim etmiĢti. Ancak Cengiz Han‟ın sınırları netleĢtirmemesi ise ileride kardeĢler arasında hâkimiyet mücadelelerine yol açmıĢtır.149 XIII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren baĢlayan bu hâkimiyet mücadeleleri sonrasında Moğol yönetiminde parçalanmalar baĢlamıĢ ve bununda akabinde Cengiz Han‟ın torunları arasında iç savaĢlar çıkmıĢtır. DıĢarıda geniĢ yayılma alanlarına ulaĢan Moğollar içeride ise savaĢçı ve göçebe bir toplumun yaĢayacağı bütün sorunlarla karĢılaĢmıĢlardır. Onlar harabeye çevirdikleri geniĢ bir coğrafyada istikrarlı bir ekonomi meydana getirememiĢ ve siyasi düzeni kurmakta da sorunlar yaĢadıkları gibi bu sorunları çözmede de pek baĢarılı olamamıĢlardır. Kısacası Moğollar etnik, siyasi, iktisadi ve dini farklılıklara sahip olan coğrafyalarda düzgün iĢleyen bir sistem kuramamıĢlardır. Bu nedenle de göçebe bir gelenekten gelen Moğollar hükmettikleri bölgelerin yerleĢik kültürlerinden büyük ölçüde etkilenmiĢler ve XIV. yüzyılın baĢlarından itibaren artık varlıklarını sürdüremez hale gelmiĢlerdir. Merkezle olan iliĢkilerinde zamanla zayıflaması sonucunda Moğol Ġmparatorluğu‟nun halefi olacak yeni imparatorlukların ortaya çıkması ise kaçınılmaz olmuĢtur.

2.1. Kubilay Hanlığı ve Yuan (Çin) Ġmparatorluğu (1271-1368)

Kubilay daha önceleride bahsettiğimiz gibi ağabeyi Mengü Han tarafından 1258 yılının sonlarına doğru Çin‟i feth etmesi için gönderilmiĢti. Kubilay dokuz ay gibi süren

147 Alan – Kemaloğlu, a.g.e. , s. 46; Özgüdenli, “Moğollar” mad., s. 226. 148 Neagoe, a.g.e. , s. 197-198. 149 Ġlyas Kamalov, Moğolların Kafkasya Politikası, Kaknüs Yayınları, Ġstanbul, 2003, s. 111.

10 bir yolculuktan sonra Çin‟e vardığında ise Mengü Han‟ın hatunundan ve kumandanlarından gelen haberler üzerine Kağan‟ın vefat ettiğini ve geri dönerek saltanatı müdafaa etmesi gerektiğini öğrenmiĢtir.150 Vefat haberini aldığında bir kaleyi kuĢatmakta olan Kubilay, küçük kardeĢinin hâkimiyeti ele geçireceği korkusuyla Çin‟deki Sung Ġmparatorluğu ile apar topar bir antlaĢma yaparak Karakurum‟a dönmüĢtür.151 KardeĢi Arık-Böge ile yazın baĢlayan saltanat mücadeleleri sonbaharda son bulmuĢ ve Kubilay nihayet 4 Haziran 1260 tarihinde 44 yaĢındayken Moğol Ġmparatorluğu‟nun Büyük Han‟ı ilan edilmiĢtir.152 Kubilay Büyük Han olduktan sonra önce baĢkenti Karakurum‟dan Pekin‟e taĢımıĢ daha sonrada Sung Ġmparatorluğunu ortadan kaldırarak buraya hâkim olmuĢtur.153 Ayrıca Çin‟de yaĢayan 19 hanedanın devamını sağlamak gibi kutsal bir vazifeyi üstlenmiĢtir. Kubilay, Çin Ġmparatoru olduktan sonra gözünü Uzak-Doğu‟ya dikmiĢ ve buradaki devletlerin kendisine tâbi olmalarını istemiĢtir. Kubilay 1274 yılında Japonya‟ya saldırmıĢ ancak baĢarılı olamamıĢtır. 1282 yılına gelindiğinde ise tekrar Ģansını deneyerek teĢebbüsünde bulunmuĢ ancak Japonlar tarafından geri püskürtülmüĢtür.154 O, aynı Ģekilde Kore, Çin Hindi ve Cava‟ya da hâkim olmak istemiĢ ancak bu bölgelerdeki baĢarısıda uzun süreli olmamıĢtır.155 Onun zamanında imparatorluğun sınırlarına bakıldığında; Çin, Kore, Tibet, Tonkin, KoĢinĢin ve Ganj‟a kadar Hindistan ile Güney denizinin birçok adaları ve Doğu deniziden Dinyeper Nehri‟ne kadar olan ülkeler ile Ġran onun hâkim iyetine girmiĢtir.156 Kubilay Han ülkeleri fethettikten sonra zihinleri de fethetmesini bilmiĢ, belki de en büyük Ģanını bütün Çin‟i fetheden ilk insan olmaktan ziyade bu ülkeye barıĢı getiren ilk hükümdar olması ile kazanmıĢtır. Öte yandan muazzam imparatorluğun idaresi ve inĢası için son derece önemli olan ulaĢım meselesi ise Kubilay‟ın hep endiĢe kaynağı olmuĢ ve bu yönde ilk adımı atarak imparatorluğun yollarını düzeltirmiĢ, kenarlarına ağaçlar diktirtmiĢ ve belirli mesafelere kervansaraylar inĢa ettirmiĢtir.157 Ayrıca çok iyi bir eğitim almıĢ olan Kubilay zamanında sarayı ilim ve edebiyat adamları ile dolup

150 Abraham Constantin D'ohsson, a.g.e. , s. 217. 151ReĢit Rahmeti Arat, “Kubilay” mad., İ.A., C. VI, MEB., Ġstanbul, 1967, s. 948; Devlet, a.g.e. , s. 189. 152 D'ohsson, a.g.e. , s. 219; Ġbnü‟l-Ġbri - Ebü‟l-Ferec, a.g.e. , s. 43; Arat, a.g.m. , s. 948. 153 Grousset, a.g.e. , s. 279; Alan – Kemaloğlu, a.g.e. , s. 46. 154 Grousset, a.g.e. , s. 280; Arat, a.g.m., s. 948. 155 Özgüdenli, “Moğollar” mad., s. 226. 156 D‟ohsson, a.g.e. , s. 225-226. 157 Grousset, a.g.e. , s. 286.

11 taĢtığı gibi en iyi Çince eserleride Moğolcaya tercüme ettirmiĢtir.158 Diğer taraftan içtimai alanda da yeniden teĢkilatlanmaya giderek 1260 yılına ait bir kanun ile umumi valilere; yaĢlıların, öksüzlerin, hastaların ve sakatların ihtiyaçlarını karĢılamaları konusunda emirler verirken 1271 tarihli bir baĢka kanunla da bakım evlerinin açılmasını emretmiĢtir.159 Ayrıca Kubilay Han genel olarak devlet yönetimini kontrol altında tutabilmek için Genel Sekreterlik, Askeri ĠĢler Dairesi ve Denetim Dairesi olmak üzere devlet bünyesin üç temel organ kurmuĢtur.160 Çinde nüfus sayımı yaptırıp posta teĢkilatınıda kuran Kubilay, Budist olmakla birlikte diğer dinlerede özellikle Müslümanlara çok hoĢgörülü davranmıĢtır.161 Kubilay Han 35 yıl saltanat sürdükten sonra 1294 yılının ġubat ayında 80 yaĢındayken vefat etmiĢtir.162 Yerine geçen veliahtları aracılıyla Yuan Ġmparatorluğu‟nda Cengiz soyu 1368‟e kadar devam etmiĢ, daha sonra yerini Ming Sülalesi almıĢtır. Böylece Çin‟deki Cengiz soyu 97 yıl gibi kısa bir sürede yok olmuĢtur. Son Cengiz soylu hükümdarları Çin kültürünün etkisi altında kendi kültürlerinden tamamen uzaklaĢmıĢlar ve ÇinlileĢmiĢlerdir. Pekin‟deki “YasakĢehir” adıyla tanınan saraydaki rahat yaĢam onları dıĢ dünyadan koparmıĢtır.163 Kendilerinden tamamen ayrı bir yerleĢik hayatın içinde ve tamamı yabancılardan oluĢan bir toplumun içinde daha fazla direnme imkânları kalmamıĢ ve bir azınlık gibi çoğunluğun içinde kendi benliklerini kaybederek yok olmuĢlardır. Bu durumda Ģunu göstermektedir ki tarihte, Mete Han zamanında Asya Hunlarının Çini yenilgiye uğratmalarına rağmen neden ülkeyi tamamen ele geçirmek yerine kendilerine bağladıklarını açıklar niteliktedir. Mete Han o dönemde Hunların Çin töresi ve gelenekleri içerisinde yok olmalarını engellemiĢ olsa da Moğollar bu konuda baĢarılı olamayarak ÇinlileĢmiĢlerdir.

158 Arat, a.g.m., s. 948. 159 Grousset, a.g.e. , s. 287. 160Alan – Kemaloğlu, a.g.e. , s. 48. 161 Arat, a.g.m., s. 949. 162D'ohsson, a.g.e. , s. 224; Arat, a.g.m. , s. 948. 163 Devlet, a.g.e. , s. 190.

12

2.2. Çağatay Hanlığı (1242-1363)

Cengiz Han, vefatından önce Moğolistan sınırları dıĢındaki batı bölgelerindeki fethedilen yerleri oğullarına ayırırken Türkistanı ikinci oğlu Çağatay Han‟a vermiĢtir. Kaynaklardan edinilen bilgilere göre ona verilen yerlerin sınırları doğuda BeĢbalık bölgesini de içine alarak, batıda Ceyhun (Amu-Derya) Irmağına kadar uzanmaktaydı.164 Ayrıca kaynaklardan göre Çağatay Han‟ın kıĢlık karargâhı Ġli Vâdisi‟nde Marâvsik- ilâ‟da, yazlık karargâhı ise Almalıg‟da bulunuyordu.165 Hanlığın kurucusu olan aynı zamanda 1227 yılından 1242 yılına kadar hanlığın baĢında bulunan Çağatay eski Moğol Ġmparatorluğu‟nun da gerçek bir temsilcisi olarak görülmekteydi. Hayranlık duyduğu kadar çekindiği babası Cengiz Han‟ın, kendisinden yasaların uygulanması yönündeki isteği üzerine O, hayatı boyunca Cengiz Han Yasalarının uygulanmasını bizzat takip etmekle geçirmiĢtir.166 Çağatay Han, hanlığı süresince Cengiz sülalesinin en yaĢlı ve en itibarlı Ģahsiyeti konumunda yer almaktaydı. O, bu nedenle savaĢlara katılmayarak genelde sakin bir hükümdarlık dönemi geçirmiĢtir.167 Kendisine tahsis edilen bütün Ģehirler Ürgençli Mahmut Yalavaç adında bir Türk vali tarafından onun adına yönetilmiĢtir. 1223 yılında Cengiz Han Türkistan‟dan ayrılmadan önce Çağatay‟ı kendi adına bütün Türkistan Ģehirlerini idare etmekle görevlendirmiĢtir. Nitekim bu görev Ögeday Kağan zamanında da devam ederek bütün Türkistan Ģehirlerinin yönetimi, vergileri ve kağanlığa gönderilmesi gibi iĢler onun yönetimine bağlanmıĢtır. Bu sırada Hocent Ģehrinde oturan ve Çağatay Hanlığı içerisindeki Ģehirlerin tamamını idare eden Mahmut Yalavaç ise sadece kağana karĢı hesap vermekle yükümlü olmuĢtur.168 Ancak bir süre sonra Çağatay Han 1239 yılında Buhara ve onun yakınındaki Tarab Kasabası‟nda çıkan isyandan dolayı Mahmut Yalavaç‟ı sorumlu tutarak onu bu görevden almıĢtır. Vaziyet karĢısında Ögeday Kağan, abisinin bu hareketine karĢı çıkmayarak Mahmut Yalavaç‟ı Çin‟e vali olarak gönderirken yerine oğlu Mesut Yalavaç‟ı vali olarak tayin etmiĢtir.169

164 Mustafa Kafalı, “Çağatay Hanlığı”, Türkler, C.VIII, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 2002, s. 345. 165 Cüveyni, a.g.e. , C. I, s. 283; Grousset, a.g.e. , s. 313. 166Grousset, a.g.e. , s. 315. 167 Mustafa Kafalı, Çağatay Hanlığı 1227-1345, Berikan Yayınevi, Ankara, 2005, s. 84. 168 Cüveyni, a.g.e. , C. I, s. 283; Kafalı, “Çağatay Hanlığı”, s. 345. 169 Kafalı, a.g.e. , s. 36.

13

Çağatay Han, Moğol örf ve âdetlerini en iyi bilen ve uygulayan biri olarak nam salmıĢ ve babasının takipçisi olarak görülmüĢtür. Çağatay Han, Cengiz Han‟ın sağlığında onunla birlikte HarezmĢahlar‟ın üzerine yürümüĢ, 1226-1227 yıllarında Cengiz Han‟ın Tangut ülkesine yaptığı seferde de yurtta kalarak babasının yerine naiplik görevini yürütmüĢtür. Cengiz Han oğullarının içinden en sevdiği Mütügen‟i ise hiç yanından ayırmamıĢtır.170 Ancak Cengiz Han‟ın 1221 yılındaki Bamiyan kuĢatması sırasında Çağatay‟ın oğlu aynı zamanda Cengiz Han‟ın da torunu olan Mütügen ise hayatını kaybetmiĢtir. Çağatay Han, Mütügen ‟in ölümü üzerine yerine onun oğlu Kara- Hülâgü‟nun tahta geçmesini vasiyet etmiĢtir.171 Çağatay Han‟ın ölümünden sonra vasiyeti yerine getirilmiĢ ve Kara-Hülâgü hanlık makamına oturtulmuĢtur. Öte yandan Büyük Kağan‟ında hemen seçilememiĢ olmasından dolayı Ögeday Kağan‟ın eĢi Tura- Kina Hatun vekil olarak bu görevi 4 yıl boyunca sürdürmüĢtür. Bu süreçte Kara- Hülâgü‟da saltanatını bu hatunun himayesinde 1242-1246 yılları arasında devam ettirmiĢtir.172 1246 yılına gelindiğinde ise yeni kağan seçilen Göyük, Kara-Hülâgü‟yu görevinden alarak onun yerine Çağatay‟ın küçük oğlu Yisu-Mangu‟yu tahta geçirmiĢtir.173 Ancak bu prens ayyaĢlıktan iyice ahmaklaĢmıĢ olup kendisinin yerine karısı ve Cuveyni tarafından bilginlerin koruyucusu olarak görülen veziri Bahaeddin Marginani‟nin ülkeyi yönetmesine göz yummuĢtur.174 1251 yılına kadar Yisu- Mangu‟nun saltanatlığı devam etmiĢ ve aynı yıl içinde yapılan seçimde Mengü, Kağan seçilince Kara-Hülâgü‟yu tekrar hanlığa atamıĢtır.175 Ancak Kara-Hülâgü‟nun devletin idaresini almaya giderken yolda öldürülmesi üzerine dul karısı Organa Hatun oğlu Mübârek ġah adına nâibe olarak Çağatay Hanlığını idare etmeye baĢlamıĢtır.176 Güzel, bilge ve tedbirli bir prenses olarak bilinen Organa Hatun, Çağatay Hanlığını 1252 yılından 1261 yılına kadar yönetmiĢtir. Bu son yılda hanlık, Moğolistan‟da kağanlık tahtını ele geçirmek için sürdürülen mücadelelerden özellikle de Kubilay Kağan ile kardeĢi Arık-Böge arasındaki mücadeleden etkilenerek sarsılmaya

170 Kafalı, a.g.e. , s.79-80. 171 Cüveyni, a.g.e., C. I, s. 284; Jean-Paul Roux, Türklerin Tarihi Pasifikten Akdeniz‟e 2000 Yıl, Kabalcı Yayınevi, Ġstanbul, 2007, s. 305. 172 Grousset, a.g.e. , s. 315. 173 Kafalı, a.g.e. , s. 91; Cüveyni, a.g.e., C. I, s. 284. 174 Cüveyni, a.g.e. , C. I, , s. 284-285; Kafalı, a.g.e. , s. 91. 175 Alan – Kemaloğlu, a.g.e. , s.75. 176Abdülkadir Yuvalı,” Çağatay Hanlığı”mad., DİA, C. VIII, Ġstanbul, 1993, s. 177; Cüveyni, a.g.e., C. I, s. 285.

14 baĢlamıĢtır. O sırada Moğolistan‟a hâkim olan Arık-Böge, Çağatay Hanı olarak Çağatay‟ın torunu prens Algu‟yu tayin etmiĢ ve kendisinden Ġran hanı Hülâgû‟nun Kubilay‟a yardım göndermemesi içinde Amu-Derya sınırını denetim altına almasını istemiĢtir.177 Ancak Algu‟nun tavırları Arık-Böge‟nin umduğunun tam tersi olmuĢ; Algu, Arık-Böge ile Kubilay arasındaki mücadeleden faydalanarak bağımsız bir han gibi davranmaya baĢlamıĢtır. Algu, 1260-1266 yılları arasında Çağatay hanı olmuĢ ve hanlığında asıl kurucusu olarak kabul edilmiĢtir. Algu‟nun 1266 tarihinde ölümünün ardından Organa Hatun‟un oğlu Mübârek ġah, Çağataylılara han ilân edilmiĢtir. Mübârek ġah, Çağataylılar arasında Ġslâmiyet‟i kabul eden ilk hükümdar olarak adlandırılmıĢtır. Fakat aynı dönemde Kubilay Han tarafından desteklenen Çağatay‟ın baĢka bir torunu olan Barak Han, Mübârek ġah‟ı tahttan indirerek hanlığa kendisini ilân etmiĢtir (1266-1271). Aynı zamanda Ġslâmiyet‟i kabul ederek Gıyâseddin adını da alan Barak, büyük hanlık için Kubilay ile Kaydu arasındaki mücadelede de her iki tarafa karĢı Çağatay Hanlığı‟nın menfaatlerini korumaya çalıĢmıĢtır.178 Nitekim bu dönemden itibaren Barak Han‟dan sonra onun yerini alan Nikbay Han ve Buka-Timur yönetime geçerek Kaydu‟nun vassalı olmuĢlardır. Barak‟ın oğlu Tuvâ Han döneminde ise Orta Asya‟da Çağatay hânedanının hâkimiyeti yeniden kurulmuĢtur. Tuvâ Han‟ın ölümünden sonra yerine sırasıyla Küncük Han ve Taliku Han geçmiĢtir. 1309 tarihinde Tuvâ Han‟ın oğlu olan Kebek‟in çabasıyla yapılan kurultayda Kebek‟in ağabeyi olan Esen-Buka, han seçilmiĢtir.179 Çağatay Hanlığı, yöneticilerinin sürekli değiĢmesine rağmen bölgedeki siyasi durumdan da faydalanarak hudutlarının dıĢındaki bölgelerde de etkili olmaya baĢlamıĢlardır. Esen-Buka‟dan sonra Çağatay tahtına, Ģahsiyeti ile yetenek ve kumandanlık vasıflarına sahip olarak öne çıkan kardeĢi Kebek Han geçmiĢtir. Çağataylılar‟da Kepek Han‟ı önemli kılan bir diğer faaliyeti ise kendi adına para bastırmasıdır.180 Kendisi Müslüman olmadığı halde onun döneminde Ġslam dini Moğollar arasında yayılmaya baĢlamıĢtır. Kebek Han Buhara‟nın güneydoğusunda yer alan NahĢe‟i merkez olarak seçmesi ile birlikte ülkenin merkezi de Yedisu bölgesinde yer alan Cungarya‟dan

177 Grousset, a.g.e. , s. 317. 178 Alan - Kemaloğlu, a.g.e. , s. 77; Yuvalı,” Çağatay Hanlığı”mad., s. 177. 179 Yuvalı,” Çağatay Hanlığı”mad., s. 177. 180 Kafalı, “Çağatay Hanlığı”, s. 350.

15

Mâveraünnehir‟e kaymıĢtır. Kebek Han döneminde yapılan faaliyetlerden biride gümüĢ sikkeler, dinar ve dirhemler kesilmesi olup bu sikkelere sonraları “Kebekȋ” denilmiĢtir. Kebek‟in ölümünün ardından kardeĢleri Ġlçi ile Tuva Timur‟un da aynı yıl içinde arka arkaya ölmeleri üzerine yerine diğer kardeĢi TarmaĢirin tahta geçmiĢtir ( 1326- 1334).181 TarmaĢirin Çağatay hanları içinde Mübârek ġah ve Barak Han‟dan ardından Müslümanlığı kabul eden üçüncü handır. TarmaĢirin‟in hanlığında Müslüman Türk kitlesinin bulunduğu Türkistan coğrafyasında hanedanın mensupları da Ġslâmiyet‟i yavaĢ yavaĢ kabul etmeye baĢlamıĢlardır. TarmaĢirin Han 1329 yılında tertiplediği sefer ile güneyde hâkimiyetini Delhi Sultanlığı sınırlarına kadar ulaĢtırmıĢtır. Kaynaklardan edinilen bilgilere göre TarmaĢirin Han, Ġslamiyet‟i kabulünün ardından Alaeddin adını da almıĢtır.182 Ancak bu Ġslamiyet‟e geçiĢ Mâveraünnehir halkının hoĢuna gitti ise de bu durumu Cengiz yasasının açık bir ihlali olarak gören Ġli ve Isık-kul göçebelerinin kızgınlığına neden olmuĢtur. Bunun sonucu olarak da bu bölgelerde TarmaĢirin‟e karĢı 1333-1334 yıllarına denk gelen bir dönemde isyan patlak vermiĢtir. Ġsyan sonrasında Ġli Vâdisi‟nde 1334-1338 tarihleri arasında saltanat sürecek olan Duva‟nın torunu Cenkçi, han olmuĢtur.183 Böylelikle Çağatay Hanlığı‟nda bölünme süreci de baĢlamıĢ ve bundan sonra artık iki hükümdar ve iki hanlık ortaya çıkmıĢtır. Birisi kuzeyde putperest ve Moğol, diğeri ise güneyde Müslüman ve Türk-Ġranlı olan bu iki hanlık aynı zamanda kendilerini gerçek Çağataylı olduklarını iddia etmekten de geri kalmamıĢlardır.184 Nitekim bölünmüĢ olan bu iki hanlık hiçte istikrarlı bir dönem yaĢamamıĢlardır. Güneyde Mâveraünnehir‟deki han, iktidarının gerçek destekçisi olmalarına rağmen Türk soylularını alt etmeye çalıĢmıĢtır. Bunun sonunda karargâhı Kunduz‟da bulunan ve soyluların önde gelenlerinden Emir Kazgan baĢta olmak üzere büyük beylerin ittifakıyla tahtan indirilmiĢtir.185 Bütün iktidar önce Emir Kazgan‟da, daha sonra da Timur‟da olduğu gibi mahalli Türk asillerinin eline geçmiĢtir. Moğol hanlığı olarak adlandırılan bu ülke artık bir Türk krallığı haline gelmiĢtir. Bununla birlikte Emir Kazgan‟ın hükümeti 1347-1357 yıllarında kısa sürede Ģana kavuĢmanın yanında Mâveraünnehir‟in kuvvetini Ġran‟da da hissettirmeye baĢlamıĢtır.186 Emir Kazgan‟ın 1357‟de ölümünden

181 Yuvalı,” Çağatay Hanlığı” mad., s. 177-178; Alan - Kemaloğlu, a.g.e. , s. 77. 182 Kafalı, “Çağatay Hanlığı”, s. 351. 183 Grousset, a.g.e. , s. 327. 184 Jean-Roux, Moğol İmparatorluğu Tarihi, s. 443. 185 Jean-Roux, a.g.e. , s. 444. 186 Grousset, a.g.e. , s. 328.

16 sonra yerine oğlu Mirza Abdullah 1358 tarihinde tahta geçmiĢtir. Ancak onunda yönetim konusunda yeteneksiz olmasından sonra187 bu sefer hâkimiyet Emir Kazgan‟ın torunu Emir Hüseyine kalmıĢtır (1359-1370). O dönemlerde Moğolistan‟ın kuzey bölgesinde de durumun pek parlak görünmüyordu. Cenkçi‟nin ölümünden sonra ülkede; Tala, Yukarı Çu, Isık-Kul, Ġli, Ebinor ve Manas gibi göçebeler arasında bir süre kargaĢalık yaĢanmıĢsa da daha sonraları Çağatay nüfusunu yerleĢmesi sağlanmıĢtır. Ayrıca o bölgede Duğlat veya Duklat olarak da adlandırılan önemli bir kabile bulunuyordu. Bu kabileden Duğlat adındaki biri, Mâveraünnehir kökenli olmayan dolayısıyla Müslüman da olmayan Çağatay soyundan gelme birinin bulunması ve kendisine devleti yapılandırma görevinin verilmesi için giriĢimde bulunmuĢtur. Nitekim Esen Boğa‟nın oğlu olarak bilinen ancak yeğeni olan on sekiz yaĢındaki Tuğluk Timur adında bir prens bulmuĢlardır. Adil, enerjik ve güçlü bir yapıya sahip olan bu prensi 1347‟de han ilan etmiĢlerdir.188 Tuğluk Timur kısa sürede gayretli ve baĢarılı bir önder olarak ön plana çıkmıĢ ve 1360 yılının mart ayında Mâveraünnehir‟i istila etmiĢtir. Bölgedeki Hacı Barlas önce direnmeye çalıĢmıĢ fakat baĢarılı olamayacağını anlayınca Horasan‟a çekilmiĢtir. Ancak yeğeni Aksak Timur ise kazananın tarafına geçmeyi yeğlemiĢ ve Tuğluk Timur‟un himayesine geçmiĢtir. Daha sonra da ġehr-i Sebz189 üzerinde Tuğluk Timur‟a sadık kalmak koĢuluyla hâkimiyet kurmuĢtur. Diğer yandan Tuğluk Timur, Emir Kazgan‟ın torunu Emir Hüseyin‟in hâkim olduğu; Belh, Kunduz, BadahĢan, ve Kâbul‟u ele geçirmiĢtir. Daha sonra Mâveraünnehir‟e geçerek buranın önde gelen beylerinden Bâyân Selduz‟u öldürtmüĢ ve yerine oğlu Ġlyas-Hoca‟yı vali, yanında Aksak Timur‟u da müĢavir olarak tayin etmiĢtir.190 Nitekim 1363 yılında Tuğluk Timur‟un ölümüyle o zamana kadar Çağataylılar‟a bağlılık yolunda ilerleyen Timur, Çağatay ulusunun idaresini ele almıĢtır. Timur, 1370 yılında Semerkand‟a gelip burayı merkez yaparak

187 Grousset, a.g.e. , s. 328. 188 Alan - Kemaloğlu, a.g.e. , s. 91; Kafalı, “Çağatay Hanlığı”, s. 351. 189 ġehr-i Sebz; Özbekistan Cumhuriyeti'nin KaĢkaderya Ġli'nde bulunan bir ilçesidir. Civarının yeĢilliği sebebiyle yeĢil Ģehirde denir. Bk. Adem Aydemir, “Ötüken Ve Ötüken Adı Üzerine”, Türk Dünyası Araştırmaları, 2010, S. 187, s. 215-216. 190 Grousset, a.g.e. , s. 330-331.

17

Timurlular Saltanatını kurmuĢ ve 35 yıllık saltanatı süresince hükümdarlık topraklarını Doğu Türkistan‟dan Anadolu‟ya kadar geniĢletmiĢtir.191 Timur‟un 1404 yılında Çin seferine giderken Otrar‟da vefatından192 sonra Semerkand‟da ki beyler sırasıyla tahta hükümdar atamıĢlar ancak bunlar sembolik olmaktan öteye gidememiĢlerdir. Zamanla Çağatay Hanlığı gücünü kaybetmeye baĢlamıĢ ve 1507 yılına gelindiğinde ise Özbek hükümdarı Muhammed ġibani tarafından Çağatay Hanlığına son verilmiĢtir.193 Çağatay Hanlığın da Türk nüfusunun çoğunlukta olduğu ve ülkenin daha sonra da Türk hâkimiyetine girip TürkleĢtiği bilinmektedir. Ayrıca Ġslâm dini de ülke topraklarında yayılırken,194 Çağatay Türkçesi ise 15. yüzyıldan 20. yüzyılın baĢlarına kadar Orta Asya Türk devletlerinde yazı ve diploması dili olarak kullanılmıĢtır.

2.3. Altın-Orda Devleti (1227-1502)

Cengiz Han daha hayattayken Moğol geleneklerine göre fethettiği toprakları kendi oğulları arasında paylaĢtırmıĢtır. Mükemmel kumandanlığı ve tecrübeli devlet adamlığı sıfatıyla kendisini ispatlayan Cuci Han‟a, Altay Dağları ile Batı Sibirya‟dan itibaren Ġdil-Ural bölgesi ve çevresini vermiĢtir. Ayrıca Cuci Han‟a batıda Moğol atlılarının gidebileceği her yeri fethetme hakkını da tanımıĢtır.195 Öte yandan Cengiz Han 1222 yılında kumandanları arasında değerli iki ismi, Cebe Noyan ile Subitay Noyan‟ı da Derbend196 üzerinden Kuzey Kafkasya ve Kıpçak Hanlığı‟na sefere göndermiĢtir. Cebe Noyan ile Subitay Noyan, Güney Kafkasya‟yı çiğneyerek Derbend üzerinden Kuzey Kafkasya‟ya geçerek burada düĢmanlarına karĢı birlikte hareket eden Kafkas kavimlerinden Lezgiler, Alanlar ve Çerkezleri mağlup etmiĢlerdir. Daha sonra Kıpçakları da yenilgiye uğratan Cebe Noyan ile Subitay Noyan doğu yönünde

191 Zühal Ölmez, “Çağatay Edebiyatı ve Çağatay Edebiyatı Üzerine AraĢtırmalar”, Bilim ve Sanat Vakfı Türkiye Araştırmaları Merkezi, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, Ġstanbul, C. V, S. 9, 2007, s.174-175. 192 Ahmet Zeki Velidi Togan, Umumi Türk Tarihine Giriş, Ġstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, Ġstanbul, 1981, s. 64. 193 Ölmez, a.g.m. , s. 174-175. 194 Bilal Çelik, Orta Asya Türk Tarihi, Anadolu Üniversitesi Yayınları, EskiĢehir, 2013, s. 98. 195 Kamalov, Moğolların Kafkasya Politikası, s. 18. 196 Derbend; Dağıstan‟ın önemli Ģehirlerinden birisidir. Kafkas sıra dağlarının Hazar denizine en çok yaklaĢtığı yerde kurulmuĢ olup, Avrasya ile Orta Doğu arasındaki biricik geçit noktasını teĢkil etmesi bakımından stratejik önemi büyük tarihî bir Ģehirdir. Bk. Çetin Pekacar, “Kavimler Kapısı Dağıstan‟dan Ġzlenimler”, Türk Kültürü Dergisi, S. 432, C. XXXVII, 1999, s. 210-217.

18 ilerleyerek yurtlarına geri dönmüĢlerdir.197 Böylece tamamlanan ilk Kıpçak seferi aynı zamanda ileri dönemlerde yapılacak olan seferler öncesi bir keĢif hareketi olarakta adlandırılmıĢtır. Cengiz Han‟ın 1225 yılında HarezmĢahlar üzerine yaptığı seferden döndükten sonra büyük oğlu Cuci Han‟a ĠrtiĢ Irmağı‟ndan Ġtil Nehri‟ne kadar uzanan DeĢt-i Kıpçak ülkesinin yanında Harezm‟in de yönetimini vererek bu topraklarda “Altın Orda” nın kurulmasını emretmiĢtir.198 Nitekim Cuci Han‟ın 1227 yılında vefatı üzerine Cengiz Han bu sefer toprakların idaresini Cuci‟nin büyük oğlu Orda ile ikinci oğlu Batu‟ya vermiĢtir.199 Ancak Cengiz Han büyük torunu Orda‟yı, yeteneği açısından daha üstün gördüğü küçük kardeĢi Batu‟ya tabi kılmıĢtır. Batu Han kumandasında gerçekleĢtirilen ve aralarında Kağan‟ın oğlu Güyük‟ün de olduğu birçok Moğol prensinin katıldığı II. Kıpçak seferinde Cuci milletinin sınırları, Ġtil Nehri‟nden Karpat Dağları ve Tuna Nehri‟nin Karadeniz‟e döküldüğü bölgeye kadar uzanmıĢtır.200 Batu Han‟ın kumandasında yapılan seferler sonucunda Ġdil Bulgar Devleti, Rus Knezlikleri ve Kiev Knezliği hâkimiyet altına alınmıĢtır. Batu Han daha sonra ordularıyla batıya hareket ederek Polonya, Macaristan, Çekoslovakya, Sırbistan ve Dalmaçya‟ya kadar olan bölgeye seferler düzenleyerek Avrupa halkını korkutmuĢtur.201 Batu Han kazandığı büyük zaferlerin ardından 1241 yılında Saray adı verilen ve siyasi öneminin yanı sıra ticaret yolarının da üzerinden geçmesi nedeniyle kısa sürede geliĢerek Doğu Avrupa ile Batı Sibirya arasında ki en büyük merkezlerden biri haline gelen Ģehri kurmuĢtur.202 Adil ve barıĢçıl bir hükümdar olarak nitelendirilen Batu Han

197Mustafa Kafalı, “Türkler-Altın-Orda Hanlığı”, Yeni Türkiye Yayınları, C. VIII, Ankara, 2002, s. 397. 198 Kafalı, “Türkler-Altın-Orda Hanlığı”, s. 398. 199 Hanlık konusunda Batu ve Orda tahtı önce birbirlerine bırakırlar. Batu, Orda‟ya sen büyüğümüzsün tahta sen geçmelisin der, Orda ise sen küçüksün ve benim hanlığıma tahammül edemeyebilirsin, ben büyüğüm ve sana tahammül ederim der. Karar veremeyince dedeleri Cengiz Han‟a giderler. Cengiz Han torunlarını misafir eder ve üç torununa üç otağ kurdurur. Atabe-i Sayın Han örkesine altun safha, atabe-i Ġçen Han örkesine gümüĢ safha ve atabe-i ġiban Han‟a pûlad safha hazırlatmıĢtır. Biraz nasihat ettikten sonra ümerasıyla görüĢüp, sağ kol olarak Ġtil ġehri ve sahray-ı vâside bulunan Tatar, Moğol, BaĢkurt, Saksin, Alatır, MukĢi ve Kazak kabile ve aĢiretlerin tamamının hanlığını Batu Han‟a verir. Sol kol olarak ise, Sir Derya semtlerini Orda‟ya vermiĢ ve ġiban Han‟ı ve Cuci‟nin odalıklardan doğma 17 oğlunu Batu Han‟ın maiyetine vermiĢtir. Küçük olan Berke ise Moğol geleneklerine uygun olarak, hacer terbiyesine verilmiĢ ancak emir-i kebirlik rütbesinde görevlendirileceği tembihlenmiĢtir. Bk. Derya Derin PaĢaoğlu,” Altın Orda ve Kırım Sahasında Bozkır Aristokrasisinin Güçlü Temsilcileri: Emir Rektemür ve ġirin Mirzalar”, AÜDTCF, Tarih Araştırmaları Dergisi, Ankara, C. XXXIII, 2014, s. 152. 200 Tobça‟an, a.g.e., 275–277; Mustafa AkkuĢ, “Ġlhanlıların Anadolu‟daki Dini Siyaseti”, Konya, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Konya, 2011, s. 423-424. 201 Kamalov, Moğolların Kafkasya Politikası, s. 20; Alan- Kemaloğlu, a.g.e. , s. 98-99. 202 Mehmet Saray, “Altın Orda Devleti” mad., DİA, C. II, Ġstanbul, 1989, s. 539.

19 büyük bir ordu ve muhteĢem bir devlet kurmuĢtur.203 Altın Orda‟nın kurucusu aynı zamanda ilk hanı olarak tarihe geçen Batu Han devletin teĢkilatlanmasında ise Cengiz Han yasası ve Türk törelerini dikkate almıĢtır. Batu Han‟ın 1256 yılında ölümü üzerine yerine oğlu Sertak, Mengü Kağan‟ın yarlığı ile tahta geçmiĢ ancak idare etmeye muvaffak olamadan vefat etmiĢ ve yerine kardeĢi Ulakçı Han geçmiĢtir. O da ağabeyi gibi tahta çıkmıĢ ancak hanlığını süremeden bir yıl içinde ölmüĢtür.204 Sertak ve Ulakçı Hanlar‟ın birbiri ardına ölümleri üzerine bir yıla yakın süren kargaĢadan sonra Altın Orda saltanatına Batu Han‟ın kardeĢi Berke (1256–1266) geçmiĢtir.205 Daha önce Müslümanlığı kabul ederek Cuci Ulusu içinde ilk Müslüman hükümdar olan Berke Han‟ın baĢarılarılarından biri Altın Orda‟ya karĢı baĢlatılan isyanları bastırmak ve bağımsızlığını ilan eden Galiçya kralını tekrar itaat altına almak olmuĢtur. Öte yandan Berke, Volga boyunda Ģehir hayatı kurmuĢ ve Güneydoğu Avrupa ile ticari faaliyetlerini geniĢletmiĢtir. Ayrıca Memlûkler idaresindeki Mısır‟la diplomatik münasebetler kuran Berke Han, Hülâgû ailesi ile de ağır bir mücadeleye giriĢmiĢtir.206 Ġk taraf arasında yaĢanan bu mücadele büyük hanlık seçiminde de kendini göstererek birbirlerine karĢı muhalefet etmeye devam etmiĢlerdir. Nihayet bu çekiĢmenin sonunda Berke ve Hülâgû kuvvetleri karĢı karĢıya gelmiĢ ve mücadele sırasında Terek ırmağından geçmekte olan Hülâgû kuvvetlerinin bozguna uğraması sonucu Hülâgû‟nun askerlerinin bir kısmı suya kapılarak ölürken kalanlarıda Berke Han askerleri tarafından öldürülmüĢtür.207 Bu mücadele Berke Han‟ın 1266 yılında vefatından sonra Altın Orda‟nın baĢına geçen kardeĢi Batu‟nun oğullarından Mengü Timur Han döneminde de devam etmiĢtir. Mengü Timur (1266-1282), takip ettiği tetbirli siyaseti ile devletin bütünlüğünü ve bağımsızlığını bir süre daha korumayı baĢarmıĢtır. Ancak Mengü Timur‟dan sonra yönetimi devralan oğlu Tuda Han zamanında (1282-1287) ise devletin bütünlüğü tehlikeye düĢmüĢ ve bundan sonraki yirmi beĢ yıllık süreç Altın Orda‟nın ilk fetret devri

203 Aydın Çelik, Önder Güler, “Altın Ordu Ġmparatorluğu”, Türk Dünyası Araştırmaları, S. 188, 2010, s. 142. 204 Kamalov, Moğolların Kafkasya Politikası, s. 39. 205 AkkuĢ, “Ġlhanlıların Anadolu‟daki Dini Siyaseti”, s. 426. 206 A.Y. Yakubovskıy, Altın Ordu ve İnhitatı, Maarif Basımevi, Ġstanbul, 1955, s. 57-58. 207 Spuler, a.g.e. , s.72; Grousset, a.g.e. , s. 438; Berke Han savaĢ sonrası meydanında gördüğü manzaradan sonra “Allah Moğolları Moğolların kılıcıyla öldürttüren Hûlâgû‟yu utandırsın. Eğer beraber olsaydık bütün yeryüzünü fethetmiĢ olurduk.” Ġfadesini kullandığısöylenmiĢtir. Bk. Yakubovskıy, Altın Ordu ve İnhitatı, s. 41; Alan - Kemaloğlu, a.g.e. , s. 103.

20 olarak XIV. yüzyılın baĢlarına kadar devam etmiĢtir.208 Altın Orda‟da Tuda Han‟dan sonra sırasıyla Tula-Buka Han (1287-1291) ve Tokta Han (1291-1313) tahta geçmiĢlerdir.209 Tokta Han, Altın Orda‟da düzeni tekrardan sağlamıĢ ve Rus Knezliklerini yeniden kontrol altına almıĢtır.210 1312 yılında Tokta Han‟ın ölümünden sonra yerine 30 yaĢındaki yeğeni Özbek Han ayaklanarak hükümdar olmuĢtur. Tahta çıktığı ilk günden itibaren enerjik ve kararlı bir politika takip eden Özbek Han‟ın saltanatı 1312-1340 yılları arasında yaklaĢık yirmi sekiz yıl sürmüĢtür.211 Özbek Han hükümdarlığı döneminde dıĢ politikada Bizans ile Balkanlar‟a ve Ġlhanlılar üzerine seferler düzenlemiĢtir. Rus Knezliklerine karĢı takip edilen politikada ise bir değiĢiklik olmamıĢtır.212 Özbek Han kendisi Müslüman olduğu için Ġslamiyet‟i Altın-Ordu Devleti‟nin resmi dini olarak ilan etmiĢ ve her tarafta camiler, zaviyeler, imarethaneler, medreseler gibi dini, sosyal ve eğitim için gerekli binalar yaptırmıĢtır.213 Özbek Han‟ın 1341‟de ölümünden sonra yerine Altın Orda tahtına önce oğlu Tinibek, daha sonrada diğer oğlu Canibek Altın Orda Devleti‟nin son hükümdarı olarak tahta geçmiĢtir. Canibek, Ġran‟daki Ġlhanlı Devleti‟nin dağılması üzerine Tebriz‟e bir sefer düzenleyerek önce burayı zapt etmiĢ daha sonrada Azerbaycan‟ın tamamına hâkim olmuĢtur.214 Canibek 1357 yılında bir suikast sonucu öldürülmesinin ardından Altın Orda Devleti‟nde karıĢıklıklar baĢlamıĢtır. KarıĢıklıklar sonrasında tahta çıkan Canibek‟in oğlu Berdibek‟in de 1359‟da ölmesinden sonra Batu Han sülalesi sona ermiĢtir.215 Aynı zamanda Berdibek‟in ölümüyle birlikte merkezi hükümet de ortadan kalkmıĢtır. Nitekim 1227 yılında Batu Han ile baĢlayan Altın Orda hanedanı 133 yıl sonra son bulmuĢtur. Bundan sonra çeĢitli emir ve ulugbeğler istedikleri kiĢileri tahta çıkartarak kendi politikalarını yürütmeyi baĢarmıĢlardır. Hatta Saray Ģehrini bile ele geçirmek için mücadele etmiĢlerdir. Bu durum 1360 ile 1380 yılları arasında 14 hanın tahta çıkmasına yol açarken Altın Orda askerlerinin ilk defa Ruslar‟a mağlup olması da

208 Saray, “Altın Orda Devleti” mad., s. 539. 209 AkkuĢ, “Ġlhanlıların Anadolu‟daki Dini Siyaseti”, s. 431. 210 Ġlyas Kamalov, “Altın Orda-Rus ĠliĢkileri Ve Altın Orda‟nın Rusya‟ya Etkileri (Altın Orda Devleti‟nin YıkılıĢı ve Çarlık Rusyası‟nın KuruluĢ Sürecinde)”, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Ġstanbul, 2008, s.74. 211 Çelik - Güler, a.g.m., s. 145. 212 Kamalov, Altın Orda-Rus ĠliĢkileri Ve Altın Orda‟nın Rusya‟ya Etkileri (Altın Orda Devleti‟nin YıkılıĢı ve Çarlık Rusyası‟nın KuruluĢ Sürecinde), s. 75. 213 TürkeĢ-Günay, a.g.e. , s. 402. 214 Alan - Kemaloğlu, a.g.e. , s. 121-123;Çelik - Güler, a.g.m., s. 146. 215 Çelik, Güler, a.g.m., s. 147; Alan - Kemaloğlu, a.g.e. , s. 123-124.

21 yine bu dönemde yaĢanmıĢtır.216 Altın Orda‟da ki bu karıĢıklıktan istifade eden Litvanya Dukalığı, Podolya Prensliği bağımsızlıklarını ilan etmiĢler, DeĢt-i Kıpçak‟ın batısındaki Tatar beyleri de baĢkaldırmıĢlardır.217 Altın Orda Devleti‟nin batı sınırlarında bu geliĢmeler yaĢanırken doğuda Çağatay ulusu da parçalanarak yerini Timur Devlet‟ne bırakmıĢtır. Timur, Altın Orda‟nın yönetimine geçen ToktamıĢ Han‟a (1379-1396) arka çıkarak onun duruma tamamen hâkim olmasını sağlamıĢtır. Nitekim bu iki Müslüman devlet yöneticileri arasındaki dayanıĢma uzun sürmemiĢ ve Azerbaycan meselesi sebebiyle araları açılmıĢtır. Timur, Altın Orda‟ya karĢı bir sefer tertipleyerek ToktamıĢ Han‟ı 1391‟de Kondurca‟da, Nisan 1395‟te de Terek‟te büyük bir yenilgiye uğratmıĢtır. Bu yenilgilerden sonra hızla zayıflamaya baĢlayan Altın Orda Hanlığı parçalanmaya baĢlamıĢtır. Daha sonra Timur Kutluk (1396-1409), Timur tarafından Altın Orda hükümdarı ilan edilmiĢtir. Onun da ölümünden sonra yerine Edige Mirza geçerek devleti 1419 yılına kadar idare etmiĢtir.218 Edige Mirza‟dan sonra Uluğ Muhammed tahta geçmiĢ ancak onunda prenslerle giriĢmiĢ olduğu taht mücadeleleri sonrasında fazla tahta kalamamıĢ ve indirilerek yerine Barak Han geçmiĢtir. Uluğ Muhammed ise 1427‟de tahtı yeniden ele geçirmiĢtir.219Ancak bir süre sonra Timur Han‟ın oğlu Küçük Muhammed, 1437 yılında Uluğ Muhammed Han‟a karĢı ayaklanarak onu Saray Ģehrini terk etmeye zorlamıĢtır. Bunun üzerine Uluğ Muhammed Han beraberindeki 3 bin kiĢiyle birlikte Tula‟ya yakın küçük bir Ģehir olan Belev‟e yerleĢmiĢtir.220 Daha sonrada Ġdil bölgesine yönelmiĢ ve Kazan Ģehrini ele geçirerek burada Kazan Hanlığı‟nı kurmuĢtur. Altın Orda‟da, Küçük Muhammed Han‟ın ölümünden ardından yerine Said Ahmed Han geçmiĢtir. Oda, Moskova Knezliği ve Kırım Hanlığı ile mücadele etmiĢtir.221 Ancak onun da ölümüyle oğulları Murtaza ve ġeyh Ahmed arasındaki taht mücadelesi baĢlamıĢ ve bu mücadeleyi ġeyh Ahmed kazanmıĢtır. Ancak ġeyh Ahmed‟de 1502 yılında Kırım Hanı Mengli Giray tarafından saldırıya uğramıĢ ve yenilerek bozkırlara kaçması üzerine Mengli Giray, Saray Ģehrini yağmalayarak ele

216 Kamalov, Moğolların Kafkasya Politikası, s. 103-104. 217 Saray, “Altın Orda Devleti” mad., s. 539. 218 Alan- Kemaloğlu, a.g.e. , s. 129-132; Saray, “Altın Orda Devleti” mad., s. 539. 219 Saray, “Altın Orda Devleti” mad., s. 540. 220 Ġlyas Kamalov, Altın Orda ve Rusya (Rusya Üzerindeki Türk-Tatar Etkisi), Ötüken NeĢriyat, Ġstanbul, 2009, s. 114. 221 Saray, “Altın Orda Devleti” mad., s. 540.

22 geçirmiĢ ve 267 yıllık Altın Orda Devletine son vermiĢtir.222 Böylece Altın Orda Devleti toprakları üzerinde daha önce kurulmuĢ olan; Kırım, Kazan ve Nogay gibi hanlıkların yanında Astrahan ve Sibir Hanlıkları da ortaya çıkmıĢtır.

2.4. Ġlhanlı Devleti (1256-1336)

Cengiz Han döneminde batı yönünde ele edilen topraklar merkezden gönderilen valiler tarafından yönetiliyordu. Ancak bu bölgelerin hanlığın merkezine olan uzaklığından dolayı hem istenilen ilerleme gerçekleĢemiyor hem de mevcut toprakların idaresinde de sıkıntılar yaĢanıyordu. Bu nedenle Mengü, Moğollara büyük han olduktan sonra doğu ve batı yönündeki sınırları geniĢletmek aynı zamanda da merkezi otoriteyi güçlendirmek istemiĢtir.223 Bu vesileyle kardeĢleri Kubilay‟ı Doğu‟ya Çin‟e gönderirken Hülâgû‟yu da Batı‟ya göndermiĢtir.224 Ayrıca Mengü yönetim açısından da mevcut olan bazı uygulamalarda değiĢikliğe giderek o güne kadar doğu ve batı yönündeki seferlere ünlü Moğol komutanları görevlendirilirken, Mengü Han‟dan itibaren bu görev Moğol Ģehzadelerine de verilmeye baĢlanmıĢtır. Mengü‟nün büyük hanlığa seçildiği 1 Temmuz 1251 tarihinde225 Moğollar henüz Yakındoğu‟ya tam anlamıyla hâkim değildiler. Hülâgû‟yu batıya gönderirken Mengü öncelikle bunu gerçekleĢtirmesini istiyordu.226 Ayrıca Mengü, Hülâgû‟ya Ġran‟da hâlâ devam eden ve iki ruhani iktidar olan Mazenderân„daki Ġsmaili Devleti ile Bağdat‟daki Abbasi Halifeliği‟ni yıkma ve Suriye‟yi fethetme görevini de vermiĢti. Çünkü XIII. yüzyılın baĢlarında Orta Doğu‟nun tamamına yakını Müslümanların elinde bulunuyordu. Bağdat ve çevresinde halife en-Nâsırli-dinillâh‟ın baĢarılı yönetimi sayesinde geçici bir itibar kazanan Abbasi Halifeliği ise o dönemde iç ve dıĢ tehlikelerle karĢı karĢıya kalmıĢtı. Bir tarafta Haçlılar‟ın Ġslâm fetihleriyle baĢlayan düĢmanlıkları devam ederken, diğer tarafta doğuda gittikçe önem kazanan ve sınırları halifelik aleyhine büyüyen HarzemĢahlar Devleti bulunuyordu. Ġran topraklarının büyük bir kısmını elinde bulunduran HarzemĢahlar, Abbasi Devleti içinde büyük bir tehditarz

222 Kadri KardaĢ, “Altınorda Devleti‟nin Siyasi Tarihi (1241-1502)”, Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Erzurum, 2015, s. 111. 223 Abdülkadir Yuvalı, “Hülâgû”, DİA, C. XVIII, Ġstanbul, 1998, s. 473. 224 Cüveyni, a.g.e., C. III, s. 47. 225 Gregory Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, çev. Ömer Riza Doğrul, C. II, TTK, Ankara, 1999, s. 553; Spuler, a.g.e, s. 57. 226 Abdülkadir Yuvalı, “Ġlhanlılar” mad., DİA, C. XXII, Ġstanbul, 2000, s. 102-103.

23 ediyorlardı.227 Yine o dönemde Suriye ve Mısır‟a hâkim olan Eyyûbiler ise, Türkiye Selçuklu Devletiyle yapmıĢ oldukları mücadeleler yüzünden yıpranmıĢ ve devlet bölünme sürecine girmiĢti. Orta Doğu ile coğrafi yakınlığı ve siyasi iliĢkileri açısından Anadolu ve Bizans‟ın vaziyetine bakıldığında ise Türkiye Selçuklu Devleti Anadolu‟da güçlü bir siyasi oluĢumla karĢımıza çıkmaktadır. Özellikle Sultan I. Alâeddin Keykubâd (1219- 1236) döneminde gücünün doruğunda olan Selçuklu Devleti, Moğol istilalarına kadar siyasi ve iktisadi açıdan bölgenin en güçlü ülkesi konumundaydı. Öte yandan Bizans‟ın durumuna bakıldığında ise Ġstanbul‟un 1204 tarihinde Latinler tarafından ele geçirilmesinden sonra o zamana kadar ki sahip olduğu etki alanının sadece belli bir bölümünde tutunabilmiĢtir.228 Ermeni ve Gürcüler ise Orta Doğu‟da değiĢen siyasi dengelere göre politikalar takip etmekten öteye gidememiĢlerdir. Hülâgû 1253 kurultayında Ġran‟a atanmasıyla birlikte önce hükümetini kurmak için çalıĢmıĢtır. Daha sonra iyi donatılmıĢ bir ordu oluĢturmuĢ ve Yakındoğu‟ya güçlü bir Ģekilde varabilmek için Orta Asya‟da gideceği güzergahları hazırlatmıĢtır. Bu nedenle önce çölümsü bölgelerde kullanılmak üzere erzak stokları oluĢturmuĢtur. Daha sonra hayvanların beslenmesi için otlakların bakımını sağlamak ve çayırları güvence altına almak adına görevliler göndermiĢtir.229 Hazırlıklarını tamamladıktan sonra Hülâgû beraberinde kalabalık bir Moğol ile 1256 tarihinde Ceyhun‟u üzerinden Horasan‟a girmiĢtir. Böylece Yakındoğu‟da Moğol hâkimiyetinin ikinci evresini de baĢlatan Hülâgû önce Alamut‟u ele geçirerek buradaki Ġsmaililer‟in hâkimiyetine son vermiĢtir. Daha sonra Bağdat‟a geçerek Abbasi Halifeliğini ortadan kaldırmıĢtır. Arkasından Suriye üzerine hareket eden Moğollar, 1260 yılında Memlûkler tarafından Ayn Calut‟ta durdurulmuĢlardır. Moğolların bu yönde daha sonraki teĢebbüsleride baĢarısızlıkla sonuçlanmıĢtır. 1243 yılında Türkiye Selçuklu Devleti‟nin tabi devlet konumuna gelmesiyle birlikte sınırları Bizans‟a kadar uzanmıĢtır. Böylece bugünkü Azerbaycan, Ġran, Anadolu ve Irak‟ın yönetimi bir asır Ġlhanlı hâkimiyeti altında kalmıĢtır.230

227 AyĢe D. (Erdem) KuĢçu, “Ġlhanlı Devleti‟nin KuruluĢu ve Memlûklerle Ġlk Teması”, Türkler, C.VIII, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 2002, s. 364. 228 KuĢçu, a.g.m., s. 364. 229Cüveyni, a.g.e., C. III, s. 57-58; Jean-Roux, a.g.e, s. 324. 230 Osman Gazi Özgüdenli, Ortaçağ Türk-İran Tarihi Araştırmaları, Kaknüs Yayınları, Ġstanbul, 2006, s. 164.

24

Mengü Kağan‟ın Çin‟de vefatından sonra Kubilay ile Arık-Böge arasında hanlık mücadelesi patlak vermiĢtir. Bu dönemde dördüncü kardeĢ olan Hülâgû ise merkeze olan uzaklığı ve yeterince toprağada sahip olmasından dolayı geliĢmeleri uzaktan takip etmekle yetinirken, Kubilay‟ın tarafına meylettiği de kaydedilmiĢtir.231 Diğer taraftan XIII. yüzyılın ikinci yarısına gelindiğinde ise Moğol hâkimiyetinin merkezinde de parçalanmalarda baĢlamıĢ bu durum Cengiz Han‟ın torunları arasında iç savaĢların çıkmasına sebep olmuĢtur.232 Hülâgû Han 1260 yılından itibaren Çağatay ile doğuda, Altın Orda ile kuzeyde, batıda ise Memlûk devletleriyle mücadeleye girmiĢtir.233 Bu mücadeleler Hülâgû‟dan sonra halefi olan Abaka Han, Argûn Han, Gazan Han ve Olcaytu dönemlerinde de sürmüĢ ve Azerbaycan için Kafkaslarda Altın Orda ile doğuda ise Horasan‟nın hâkimiyeti için Çağataylılar ile savaĢmıĢlardır. Özellikle Altın Orda – Memlûk ittifakı Ġlhanlıları çok rahatsız etmiĢtir.234 Bu sebeple Hülâgû‟dan sonra tahta geçen Ġlhanlı hükümdarları döneminde de Altın Orda ile mücadeleler devam etmiĢtir. Hülâgû‟nun 8 ġubat 1265 tarihinde vefatından sonra Ġlhanlı Devleti‟nin sınırları ise; Amu-Derya‟dan Fırat‟a, Kafkaslar‟dan Belûcistan sınırına kadar uzanmakta olup Türkiye Selçuklu Devleti ile Küçük Ermenistan Krallığı da Ġlhanlılara tabi durumdaydı. Hülâgû Han‟ın ölümünden sonra yerine kurultay kararı ile büyük oğlu Abaka, Han seçilmiĢti. Abaka Han‟da babası gibi siyasi amaçları doğrultusunda Hıristiyan âlemine yakınlık göstermiĢ ve Avrupa devletleri ile iliĢkilerini geliĢtirmiĢtir. Mücadelesini ise babası Hülâgû gibi oda doğuda Çağataylılar, batıda ise Memlûk ve Altın Orda devletleriyle sürdürmüĢtür.235 Abaka Han babası tarafından Berke Han‟a karĢı baĢlatılan savaĢı sona erdirmiĢtir. Kuzey-doğuda ise Merv ve NiĢâpur‟u iĢgal ederek Horasan‟ı istila eden Çağataylı Barak Han‟ın tehdidi ile karĢı karĢıya kalan Abaka Han, yapmıĢ olduğu bir taktikle Barak‟ı da 22 Temmuz 1270‟te bozguna uğratmayı baĢarmıĢtır.236 Batıda ise Ġlhanlılar‟a tabi olan Türkiye Selçuklu Devleti, Moğol boyunduruğundan kurtulmak için Memlûk Sultanı Baybars‟ı, Anadolu‟ya sefere davet etmiĢtir. Selçuklu Devleti‟nin yardım isteğini geri çevirmeyen ve Anadolu‟ya sefere çıkan Baybars, 15 Nisan 1277 tarihinde Elbistan Ovasında Moğol ordusunu bozguna

231 Grousset, a.g.e. , s. 345. 232 Özgüdenli, Ortaçağ Türk-İran Tarihi Araştırmaları, s. 165. 233 Abdülkadir Yuvalı, “Hülâgû” mad., s. 474. 234 Özgüdenli, Ortaçağ Türk-İran Tarihi Araştırmaları, s. 165. 235 Yuvalı, “Hülâgû” mad., s. 103. 236 Grousset, a.g.e. , s. 351.

25 uğratmıĢtır.237 Bu hadise üzerine Anadolu‟nun üzerine yürüyen Abaka Han, Selçuklu Devleti‟ne olan kızgınlığı sebebiyle de Anadolu‟da binlerce insanı öldürterek yıllarca hafızalarında silinmeyecek bir iz bırakmıĢtır. Diğer taraftan Ġlhanlı Devleti‟nin teĢkilatlanmasına ve geliĢmesine büyük katkılar sağlayan Abaka Han‟ın 1282 yılında ölümünün ardından yerine kardeĢi Ahmet Teküder tahta geçmiĢtir.238 Abaka‟nın vefatından sonra tahta geçen kardeĢi Ahmet Teküder, dini açıdan Ġslâm seçerek “Ahmed” adını almıĢtır. Ahmet Teküder‟in Müslüman olmasıyla birlikte Ġlhanlıların yönetim siyasetinde de değiĢikliğe gidilmiĢ ve Ġlhanlı siyaseti Ġslâmi kurallara göre yeniden düzenlenmiĢtir. Bunun neticesinde Ġlhanlıların kuruluĢundan itibaren düĢmanı olan Memlûklular ile de dostluk kurulmaya çalıĢılmıĢtır.239 Sultanlığı süresince Hristiyanların aleyhine çalıĢan Ahmet Teküder bir taraftan Ġlhanlı sarayında görevli Hristiyan nüfuzu tasfiye ederken, diğer taraftan da ülke çapındaki Hristiyan rahiplerin misyonerlik faaliyetlerini kontrol altına almıĢtır.240 Önceki hükümdarların aksine Ahmet Teküder‟in Müslümanlar lehine bir siyaset izlemesi Hristiyan olan vasalları arasında da ise tepkiyle karĢılanmıĢ bunlardan Ermeni ve Gürcüler Ahmet Teküder‟e tepkilerini onun itaatinden çıkarak göstermiĢlerdir.241 Ahmet Teküder Han‟ın izlediği Ġslam yanlısı politikası baĢta Hristiyanlar ve Budistler olmak üzere büyük bir endiĢeyle karĢılanmıĢ, Gayr-i Müslim Moğollar ise durumu Büyük Han Kubilay‟a Ģikâyet etmiĢlerdir. Kubilay ise hoĢnutsuzluğunu Ahmet Teküder‟e sert bir Ģekilde belirterek gerekirse müdahale etmekle tehdit etmiĢtir.242 Ahmet Teküder‟in izlediği bu dini siyaset zamanla onun aleyhine dönüĢmüĢ ve ileri gelen Moğol emirleri amcası Ahmet Teküder‟e karĢı taht mücadelesi veren Argûn‟un etrafında toparlanmaya baĢlamıĢlardır. Ġlhanlı Devleti‟nde yukarıda bahsettiğimiz siyasi geliĢmeler yaĢanırken Ahmed Teküder, Anadolu‟yu Selçuklu Ģehzadeleri Gıyâseddin II. Mesud ile III. Gıyâseddin

237 Faruk Sümer, “Abaka”, DİA, C. I, Ġstanbul, 1988, s. 8. 238 Yuvalı, “Hülâgû” mad., s. 103. 239Abdullah Kaya, “Ġlhanlıların Anadolu Türkmen Beylerine KarĢı Politikası”, Erzincan, Erzincan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Erzincan, 2013, C. VI, S. 2, s. 312. 240Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 576; Spuler, a.g.e. , s. 239; AkkuĢ, “Ġlhanlıların Anadolu‟daki Dini Siyaseti”, s. 139. 241 Ġbnü‟l-Ġbri, Ebü‟l-Ferec , s. 59‟da 1 nolu dipnot. ; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 579. 242 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 579; AkkuĢ, “Ġlhanlıların Anadolu‟daki Dini Siyaseti”, s. 140.

26

Keyhüsrev arasında paylaĢtırmıĢtır.243 Ahmet Teküder yumuĢak mizaçlı ve aynı zamanda samimi bir Müslüman olmakla birlikte Ġlhanlı saltanatında çok kısa bir süre kalmasına rağmen gerçekleĢtirdiği icraatlar ile kalıcı bir iz bırakmıĢtır. Onun döneminde Ġslamiyet Moğollar arasında yayılmaya baĢlamıĢtır. Ġlhanlı sarayında Fars kültürünün üstünlüğünü giderek zayıflamıĢ ve yerini Türk kültürünün güç ve nüfuzuna bırakmıĢtır.244 Tahta çıktığı yıldan beri kendisine karĢı sürekli taht mücadelesi veren Abaka Han‟ın büyük oğlu Argûn‟u245 merhameti yüzünden öldürmemesi, kendi sonunu hazırlamıĢ ve 1284 yılının bir Ağustos gecesi Kongurtay‟ın oğulları tarafından tahttan indirilerek öldürülmüĢtür. Yerine Argûn Han tahta geçmiĢtir.246 Argûn Han‟ın tahta geçmesiyle birlikte padiĢahlık kaide ve kurallarını yeniden düzenlenmiĢtir. Ülkenin korunması ve devlet iĢlerinin düzene konulup yürütülmesi konusunda titiz davranırken ülkeyi memleket karĢıtları ve devlet düĢmanlarından temizlemiĢtir.247 Argûn‟un iktidara gelmesi ile Ġlhanlı dini siyasetinde de bazı değiĢiklik olmuĢ ve babası Abaka Han dönemindeki yürütülen siyasi politikaya geri dönülerek Hristiyanlara eski statüleri yeniden kazandırılmıĢtır.248 Devletin mali konularında ise fazla bilgi sahibi olmayan Argûn, bu iĢlerin yürütülmesi görevini veziri Sa‟düddevle‟ye bırakmıĢtır. Ancak o da Ġlhanlı yönetimini kısa sürede kontrol altına alarak önce yakınlarının birçoğunu devletin hizmetine atamıĢ, daha sonrada yeni vergiler koyarak halk arasında huzursuzluğa hatta ayaklanmalara sebep olmuĢtur.249 Argûn zamanında dıĢ politikada ise kuzeydeki Müslüman Altınordu hanları ile babası Abaka döneminde var olan düĢmanlık ve sürtüĢmeler Argûn zamanında da aynen devam etmiĢtir. Yine bu dönemde Memlûk Sultanı Kalavun‟un Suriye‟deki haçlı kalıntılarıyla meĢgul olmasından dolayı Ġlhanlıların Memlûkler ile olan münasebetleride oldukça sakin geçmiĢtir.250 Ancak mevcut rahatsızlığı günden güne artan Argûn‟un genç denebilecek bir yaĢta vefat etmesi üzerine yerine toplanan kurultay tarafından kardeĢi Geyhâtû 1291 tarihinde hükümdar olarak seçilmiĢtir.251 Geyhâtû, tahta geçer geçmez

243 Ġlhan Erdem, “Ġlhanlılar‟da Ahmed Teküder Dönemi ve Selçuklular”, AÜDTCF Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, C. 22, S. 35, Ankara, 2004, s. 105. 244 AkkuĢ, “Ġlhanlıların Anadolu‟daki Dini Siyaseti”, s. 148. 245 Yuvalı, “Hülâgû” mad., s. 103. 246 AkkuĢ, “Ġlhanlıların Anadolu‟daki Dini Siyaseti”, s. 149. 247 Aksarâyî, Müsâmeretü 'l-Ahbâr, s. 113. 248 Grousset, a.g.e. , s. 414; AkkuĢ, “Ġlhanlıların Anadolu‟daki Dini Siyaseti”, s. 152. 249 Bertold Spuler, “Ġlhanlılar”, İA, MEB, C. V/II, Ankara, 1997, s. 969. 250 AkkuĢ, “Ġlhanlıların Anadolu‟daki Dini Siyaseti”, s. 153. 251 Yuvalı, “Hülâgû” mad., s. 103.

27

önceliği çok sevdiği Anadolu‟ya vermiĢ ve baĢta Karamanoğulları olmak üzere Ġlhanlı yönetimine karĢı baĢlatılan Türkmen ayaklanmalarını bastırmak için bizzat ordusunun baĢında Anadolu‟ya hareket etmiĢtir. Geyhâtû, Türkmenler‟e ağır darbeler indirmiĢ olmasına karĢın Anadolu‟da istediği sonucu alamamıĢ ve Türkmen hareketi bütün hızı ile devam etmiĢtir. Buna karĢılık Geyhâtû‟nun ezeli rakibi olan Memlûkler‟e karĢı uyguladığı politikada baĢarısızlıkla sonuçlanmıĢtır.252 Eğlenceye düĢkün ve müsrif birisi olarak tanımlanan Geyhâtû döneminde devletin malî gücüde iyice zayıflamıĢtır. Vezir Sa‟düddevle, çözüm olarak Çin‟deki uygulamaları örnek alarak kâğıt para bastırmıĢ ancak onun yapmıĢ olduğu bu yeniliğe halkın tepki göstermesi ve ekonomik hayattada buhranların baĢlaması üzerine bu uygulama dört ay sonra kaldırılmıĢtır. Geyhâtû, Budist olmasına rağmen Müslüman eĢinin etkisiyle Ġslâm‟a karĢı hoĢgörü ile yaklaĢmıĢ ancak onun yaĢantısından memnun olmayan bazı devlet adamları tarafından 1295 tarihinde öldürülmüĢtür. Yerine Hülâgû‟nun torunlarından olan Baydu tahta geçmiĢ ancak o da kısa bir süre sonra bazı devlet adamları tarafından desteklenerek tahta geçen Argûn‟un oğlu Gazan tarafından öldürülmüĢtür.253 Ġlhanlı devlet adamlarının desteğini alarak Baydu ile giriĢtiği saltanat mücadelesinden baĢarıyla çıkan Gazan, 3 Kasım 1295 tarihinde Ġlhanlı tahtına çıkmıĢtır. Müslüman olduğu için Gazan Mahmud Han adını almıĢ ve Ġslâmiyet‟i devletin resmi dini olarak kabul ederek Moğollar arasında yayılmasını sağlamıĢtır.254 Gazan kuvvetli Ģahsiyeti ile dağılmakta olan devleti kontrol altına alarak baĢta mali ve adli teĢkilat olmak üzere bozulan devlet kurumlarını yeniden yapılandırırken tarımda da teĢvik edici tedbirler almıĢtır. Ayrıca büyük hanlığın merkezi Çin‟e de tâbi olmaktan da çıkan Gazan Han, hutbeyide kendi adına okutup, para bastırmıĢtır.255 Gazan Han‟ın Müslüman bir hükümdar olarak siyasi açıdan dıĢardaki faaliyetlerine bakıldığında ise, Anadolu‟da ki Moğol idaresinde herhangibi bir değiĢimin olmadığı gözlenmiĢtir. Aksine Anadolu valiliği meselesi yüzünden çıkanToğaçar Noyan, Baldu ve SülemiĢ gibi isyanlar huzursuzluğa yol açarak

252Ġlhan Erdem, “Olcaytu Han‟ın Ölümüne Kadar Ġlhanlılar‟da YaĢanan Siyasal-Kültürel GeliĢmeler ve Yakın-Doğu'ya Etkileri”, AÜDTCF Tarih Bölümü, Tarih Araştırmaları Dergisi, C. 20, S. 31, Ankara, 2000, s. 11. 253 Yuvalı, “Hülâgû” mad., s. 103. 254 Abdülkadir Yuvalı, “Gāzân Han”, DİA, Ġstanbul, 1996, C. XIII, s. 429. 255 Yuvalı, “Gāzân Han” mad., s. 430.

28

Anadolu‟nun ve halkının daha da periĢan olmasına sebep olmuĢtur.256 Öte yandan Gazan Han‟da atalarının Memlûkler karĢısındaki yenilgilerinin intikamını almak için harekete geçmiĢ ve Papa VIII. Boniface‟ye mektup yazarak Memlûklere karĢı Hıristiyan devletlerinin desteğini almaya çalıĢmıĢtır. Ancak bu giriĢimden de olumlu bir sonuç çıkmamıĢ ve o da DımaĢk257 yakınlarında bozguna uğramıĢtır.258 Gazan Han hiç Ģüphe yok ki yalnız Hülâgû hanedanının değil aynı zamanda Cengiz soyunun en büyük ve dikkate değer Ģahsiyetlerinden birisi olmuĢtur. Devletin zedelenmiĢ olan itibarını yeniden kazandırdığı gibi devlet müesseselerini de mükemmel bir hale getirmek için her sahada ıslahat hareketlerine giriĢmiĢtir. Bu reformlar sayesinde Ġlhanlı Devletinin ömrünün uzadığıda aĢikârdır.259 BaĢkent Tebriz‟i yaptırdığı camiler, vakıflar, medreseler gibi muhteĢem yapılarla donatarak Ģimdiye kadar göçebe yaĢayan ve yıkmaktan baĢka bir Ģey bilmeyen Moğolların artık yerleĢik hayata geçmeye baĢladıklarını da göstermektedir.260 Tarımı geliĢtirmek için topraksız köylülere toprak dağıtmıĢ, verimi arttırmak için de Ġran ve Azerbaycan‟da sulama kanalları açtırmıĢtır. Ayrıca rasathane ile çok sayıda köprü, kütüphane, mescit ve bahçe yaptırtarak Ġlhanlı Ģehirlerini mimarinin en güzel eserleri ile süslemiĢtir.261 Özellikle Önasya ile Uzakdoğu kültürlerinin birleĢtiği Tebriz, o dönemin önemli ilim ve uluslararası ticaretin merkezi olarak yükselmiĢtir.262 Atalarından oldukça sıkıntılı bir devlet devralan Gazan Han sorunları gidermek için hükümdarlığı süresince dini, idari, siyasi, iktisadi, hukuki ve sosyal alanlarda projeler üreterek Ġlhanlı devletini yeniden Ģekillendirmeye çalıĢmıĢtır.263 17 Mayıs 1304 tarihinde ölümünden sonra yerine küçük kardeĢi Olcaytu geçmiĢtir. Ağabeyi Gazan Han‟ın kurmuĢ olduğu sistem ve politikaları takip eden Olcaytu ülkenin huzur ve güvenliğini sağlayarak devlete hâkim olmaya çalıĢmıĢtır.264 Ġdari açıdan devlet yönetimini ikiye bölerek; Moğol ulusunu ve ordusunu Kutluğ ġah ve Emir Çoban‟a

256 Yuvalı, “Gāzân Han” mad., s. 429. 257 DımaĢk; Suriye‟nin baĢkenti ġam‟dır. Bk. Cengiz Tomar, “ġam”, DİA, C. XXXVIII, Ġstanbul, 2010, s. 311. 258 Yuvalı, “Gāzân Han” mad., s. 430. 259 Faruk Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, Selçuklu Araştırmaları Dergisi I, TTK, Ankara,1970, s. 71. 260 Grousset, a.g.e. , s. 361. 261 Yuvalı, “Gāzân Han” mad., s. 430. 262 Togan, Umumi Türk tarihine Giriş, s. 229. 263Hanifi ġahin, “Câmiu„t-Tevârîh‟e Göre Gâzân Hân‟ın Müslümanlığı ve Bunun Ġlhanlı Toplumuna Yansımaları”, s. 209. 264 Grousset, a.g.e. , s. 363.

29 teslim ederken, mali, idari ve sosyal alanlardaki sorumluluğu ise ReĢidüddin Fazlullah-ı Hemedâni ile Sadüddin Saveci‟ye emanet etmiĢti.265 Olcaytu Han (l304-1316) Ġlhanlı tahtına oturduğu dönemde ise hem bölgede hem de ülkede genelinde siyasi açıdan büyük değiĢimler yaĢanıyordu. YaĢanan değiĢim nedeniyle bölgedeki siyasi durum ise Ġlhanlılar için oldukça elveriĢli idi. Bir zamanların güçlü devleti olan Altın Orda o dönemde Ġlhanlılar için tehdit olmaktan çıkmıĢ, rakiplerinden Memlûkler ise siyasi ve kültürel açıdan karıĢıklık içine girmiĢti. Anadolu‟ya bakıldığında ise bazı ufak faaliyetler dıĢında genelde sakin bir dönem yaĢanıyordu. O dönemde tek tehlike doğuda bir süredir hareketlilik gözlenen Horasan sınırında yaĢanabilirdi.266 Nihayet beklenildiği gibi de olmuĢ ve Ġlhanlılar doğuda Horasan hâkimiyeti için Çağatay Hanı Kebek‟in saldırısına uğramıĢlardır. Ancak Olcaytu güçlü bir ordu ile Kebek‟e karĢılık vererek onu Buhara‟ya kadar sürmüĢtür. DıĢ politikada ise Olcaytu Han‟da Avrupa‟nın desteğini alabilmek için Papa ve Hristiyan âlemi ile diplomatik iliĢkilerini sürdürürken diğer taraftan da Türkiye Selçuklu Devleti‟nin yerine geçecek olan Türkmen beyliklerine karĢıda Bizans ile iĢ birliği yapmıĢtır.267 Liberal ve faziletli bir hükümdar olarak gösterilen Olcaytu Han, devletin merkezini ise Irak-ı Acem‟in kuzey batısında yer alan Sultaniye Ģehrine taĢımıĢtır. 1309 yılında ise Tebriz‟in doğusunda yer alan Gazaniye‟de büyük bir mahalle yaptırmıĢtır.268 Devrin en ünlü mühendis ve mimarlarına inĢa ettirdiği Sultâniye Ģehrini hem sosyal hem de kültürel açıdan yapılarla donatmıĢtır. Ayrıca büyük pazar ve dükkânlar inĢa ettirilerek kentin bir ticaret merkezine dönüĢmesine vesile olmuĢtur.269 Ġran‟ın topografyasıyla da ilgilenen Olcaytu Han, yolları ölçtürürken rasathaneye verdiği destekle de baĢarılı çalıĢmaların yapılmasını sağlamıĢtır.270 Gazan Han, zamanında dünya tarihini yazmakla görevlendirilen devlet adamı ve tarihçi ReĢidüddin Fazlullah-ı Hemedâni‟nin “Câmi‟üt Tevarih” adlı eserinin II. Cildi ise Olcaytu adına kaleme alınmıĢtır. Geçirdiği bir rahatsızlık sonucu 14 Aralık 1316 tarihinde hayatını kaybeden

265 Erdem, “Olcaytu Han‟ın Ölümüne Kadar Ġlhanlılar‟da YaĢanan Siyasal-Kültürel GeliĢmeler ve Yakın- Doğu'ya Etkileri”, s. 29. 266 Erdem, “Olcaytu Han‟ın Ölümüne Kadar Ġlhanlılar‟da YaĢanan Siyasal-Kültürel GeliĢmeler ve Yakın- Doğu'ya Etkileri”, s. 28. 267 Osman Gazi Özgüdenli, “Olcaytu Han” mad., DİA, C. XXXIII, Ġstanbul, 2007, s. 345. 268 Grousset, a.g.e. , s. 363. 269 Erdem, “Olcaytu Han‟ın Ölümüne Kadar Ġlhanlılar‟da YaĢanan Siyasal-Kültürel GeliĢmeler ve Yakın- Doğu'ya Etkileri”, s. 29. 270 Özgüdenli, “Olcaytu Han” mad., s. 346.

30

Olcaytu Han, kendine baĢkent olarak seçtiği Sultaniye‟de kendisinin inĢa ettirdiği görkemli bir türbeye defnedilmiĢtir.271 Olcaytu‟nun 1316 yılında ölümünün ardından yerine küçük yaĢtaki oğlu Ebû Said Bahadır Han tahta çıkarak 1317‟den 1334‟e kadar hüküm sürmüĢtür. Ebû Said Bahadır Han‟ın hükümdarlığının ilk yıllarında iktidar fiilen Emir Çoban adında bir Moğol beyinin elinde olmuĢ ve o da ülkeyi 1327 yılına kadar 10 yıl süreyle ülkeyi yönetmiĢtir.272 Enerjik, sert ve soğukkanlı biri olarak tasvir edilen Emir Çoban ise yönetimine karĢı hep saygı duyulmasını istemiĢ ve bunun kanıtını da1322 yılında kendi oğlu olan Anadolu valisi TimurtaĢ Noyan‟ın isyanını bastırdığında göstermiĢtir. Aynı zamanda özellikle Anadolu‟da çıkan diğer isyanları da büyük bir soğukkanlılıkla bastırmıĢ, Çağatayların Horasan‟a olan saldırılarını önlemiĢ ve yine bizzat Kıpçak Hanlığı‟na saldırdığında da bunu göstermiĢtir.273 Doğuda Gazne Ģehri kuzeyde ise Terek Nehri‟ne kadar uzanan topraklarda da hâkimiyeti sağlayan Emir Çoban, Memlûklüler ile senelerdir süren mücadeleye de 1323‟te yapılan bir antlaĢmayla son vermiĢtir.274 Ġlhanlı Devleti‟nde Olcaytu Han döneminden itibaren baĢlayan devlet iĢlerinin eĢit yetkilere sahip iki vezir tarafından yürütülmesi Ebû Said Bahadır Han döneminde de devam etmiĢ ve ReĢidüddin Fazlullah-ı Hemedâni ile Tâceddin Ali ġah vezirlik görevini sürdürmüĢlerdir.275 Ancak bir süre sonra Taceddin Ali ġah bu tecrübeli rakibinden kurtulmak için harekete geçerek aynı zamanda hekimde olan ReĢidüddin Fazlullah-ı Hemedâni‟yi, Sultan Olcaytu‟ya ilaç yerine zehir vererek ölümüne sebep olduğu iddialarında bulunarak kıymetli devlet ve ilim adamının katledilmesine sebep olmuĢtur.276 Bu talihsiz olaydan bir süre sonra ise Emir Çoban ile Ebû Said Bahadır Han‟ın araları açılmıĢ ve Han devlete büyük hizmetleri olan Emir Çoban ve ailesinin öldürülmesini buyurmuĢtur. Ebû Said Bahadır‟ı bu haksız kararı almaya iten sebeplerden birisi de Emir Çoban‟ın evli olan kızı Bağdat Hatun‟a âĢık olması ve sarayda bu olayla ilgili olarak türlü hilelerin planlanmasıydı. Diğer sebep ise yine o dönemde Emir Çoban‟ın, Anadolu‟ya vali olarak atanan oğlu TimurtaĢ Noyan‟ın Türkmenler‟le birleĢerek sultana karĢı mücadele etme düĢüncesine katılmaması, Emir

271 Yuvalı, İlhanlı Tarihi, 278-279; Özgüdenli, “Olcaytu Han” mad., s. 346. 272 Grousset, a.g.e. , s. 367. 273 Jean-Roux, a.g.e. , s. 435. 274 Ġsmet Parmaksızoğlu, “Ebu Said”, İA, MEB, C. XIV, Ankara, 1966, s. 277. 275 Abdülkadir Yuvalı, “Ebu Said Bahadır Han”, DİA, C. X, Ġstanbul, 1994, s. 218. 276 Kemal Ramazan Haykıran, “Ġlhanlı Hükümdarı Ebu Sa„id Bahadır Han Zamanında Doğu Anadolu (1317-1335)”, s. 36.

31

Çoban‟ın ölümüne neden olmuĢtur.277 Ebû Said Bahadır Han, Emir Çoban‟ın ölümüyle özgür hareket etme yetkisine kavuĢmuĢtur ancak hem büyük vezir ReĢidüddin Fazlullah-ı Hemedâni‟in idamı hem de Emir Çoban‟ın düĢüĢü Ġlhanlıların sonunu hazırlamıĢtır. Ġlhanlı Devleti‟nin büyük ve son hükümdarı olan Ebû Said Bahadır Han aynı zamanda ince ruhlu, sanatkâr, edebiyata, musikiye ve mimariye meraklı bir kiĢiliğe sahipti. Onun zamanında memleketin pek çok yerine camiler, çeĢmeler, hanlar ve benzer binalar yaptırılmıĢtır. Bu yönüyle Özellikle Azerbaycan ve Anadolu halkının gönlünü kazanmıĢtır.278 Ancak 1335 yılında 18 yıllık saltanat hayatını tamamlayarak 30 yaĢında vefat etmiĢtir. Yerine erkek evlat bırakmadığı için han seçilememiĢ ve bu süreçte ülkede iç karıĢıklıklar ve taht kavgaları baĢlamıĢtır.279 Bu durum devletin merkezini hem askeri hem siyasi hemde ekonomik yönden doğrudan etkileyerek gücünü yitirmesine neden olmuĢtur. Ebû Said Bahadır‟ın vefatından hemen sonra baĢlayan iç mücadeleler, Ġlhanlı Devleti‟nin süratle parçalanmasına bununla birlikte kısa ömürlü birtakım beyliklerin ortaya çıkmasına yol açmıĢtır.280 Bunlardan Anadolu‟nun doğu ve güney doğusunda bulunan ve Uygur Türkü olan Ertena Bey, 1343 yılında bağımsızlığını ilan etmiĢtir. Ġlanlı Devleti‟nin egemen olduğu topraklarda Karakoyunlu, Akkoyunlu ve Safevi Devletleri Türk hâkimiyetinin temsilcileri olmuĢlardır. Türk devletlerinde görülen divan, vezir, naip ve beylerbeyi gibi unvanlar ve bunların temsil ettiği kurumlar ise Ġlhanlı devlet yönetiminde de yer almıĢtır. Bu unvanlar ve bunlara bağlı kurumlar zaman ve mekâna bağlı ihtiyaçlara göre değiĢiklik göstererek Osmanlı Devleti‟nde de kullanılmıĢtır.281 Diyebiliriz ki Türk devlet geleneğinin kurumları Ġlhanlı Devleti aracılığıyla Osmanlılara aktarılmıĢtır.

277 Abdülkadir Yuvalı, “Ġlhanlılar” mad., s. 104. 278 Haykıran, “Ġlhanlı Hükümdarı Ebu Sa„id Bahadır Han Zamanında Doğu Anadolu (1317-1335)”, s. 144-145. 279 Haykıran, “Ġlhanlı Hükümdarı Ebu Sa„id Bahadır Han Zamanında Doğu Anadolu (1317-1335)”, s. 146. 280 Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 94. 281 Umay TürkeĢ-Günay, Türklerin Tarihi Geçmişten Geleceğe, Akçağ Basım Yayım, Ankara, 2010, s. 408.

32

BĠRĠNCĠ BÖLÜM ANADOLU’DA MOĞOL HÂKĠMĠYETĠNĠN BAġLAMASI

1. TÜRKĠYE SELÇUKLU DEVLETĠ’NĠN KURULUġUNDAN MOĞOL ĠSTĠLASINA KADAR ANADOLU’DAKĠ ASKERĠ VE SĠYASĠ DURUM (1075-1237)

KutalmıĢoğlu Süleyman ġah, Selçuk Bey‟in torunu KutalmıĢ‟ın oğlu olup, Türkiye Selçuklu Devleti‟nin de kurucusu aynı zamanda ilk hükümdarıdır (1075- 1086).282 Türkiye Selçuklu Devleti, Büyük Selçuklu Sultan‟ı Alp Arslan‟ın 26 Ağustos 1071 tarihinde Malazgirt SavaĢı ile Anadolu‟nun hâkimi konumunda olan Bizans Ġmparatoru Romanos Diogenes‟i yenilgiye uğratmasının ardından Anadolu‟ya gelerek burayı yurt edinen Türkmen gruplarından KutalmıĢoğlu Süleyman ġah tarafından kurulmuĢtur.283 KutalmıĢoğlu Süleyman ġah, MelihĢah zamanında Anadolu‟ya geldiği 284 ve burada Türkmenler tarafından karĢılanarak 1074 yılında285 Konya‟yı daha sonrada Gavele kalesini ele geçirerek devlet kurma yolunda ilk adımı attığı belirtilmiĢtir.286 Süleyman ġah‟ın Anadolu‟ya geliĢi ile ilgili olarak bazı kaynaklarda ise Ģu ifadelere yer verilmektedir…287 Daha sonra fetih hareketlerine devam ederek Güneydoğuda ‟da;

282 Ali Sevim,” Süleyman ġah I”, DİA, C. XXXVIII, Ġstanbul, 2010, s. 103. 283 Emine Uyumaz, Sultan I. Alâeddîn Keykubâd Devri Türkiye Selçuklu Devleti Siyasi Tarihi (1220- 1237), TTK, Ankara, 2003, s.1; Nejat Kaymaz, „„Malazgirt SavaĢı Ġle Anadolu‟nun Fethi ve TürkleĢmesine Dair‟‟, Malazgirt Armağanı, TTK, Ankara 1993, s. 259-268. 284 KutalmıĢoğlu Süleyman ġah‟ın Büyük Selçuklu Sultanı MelihĢah zamanında Anadolu‟ya gönderildiği ve beraberinde Türkmenistan‟dan 120 bin türkmen askerininde onun emrine verilerek gaza için Anadolu‟ya geldiklerinden söz edilmektedir; Bk. Sadruddîn Ebu‟l Hasan, Ahbârü‟d-Devleti‟s-Selçukiyye, s. 49. 285 Türkiye Selçuklu devleti‟nin hangi tarihte kurulduğu konusunda daha detaylı bilgi için; Bk. Ġbrahim Kafesoğlu, “Anadolu Selçuklu Devleti Hangi Tarihte Kuruldu”, s. 1-28. 286 SüleymanĢah‟ın Konya‟yı Mârtâvkustâ‟nın; Gavele Kalesi‟ni ise Rumanus Makri‟nin elinden alırken civar yerlerdeki kaleleride kısa sürede ele geçirdiğinden bahsedilmiĢtir. Bk. Anonim Selçuknâme, Tarîh-i Âli Selçuk, çev. Halil Ġbrahim Gök- Fahrettin CoĢguner, Atıf Yayınları, Ankara, 2014, s. 35. 287 Buna göre Süleyman ġah‟ın babası KutalmıĢ, Büyük Selçuklu sultanı Tuğrul Bey‟e karĢı taht mücadelesine giriĢmiĢ ve Sultanın vefatının ardından da sultanlığını ilan etmiĢtir. Ancak aynı maksatla yola çıkan Alp Arslan ile aralarında geçen mücadelede ise KutalmıĢ vefat etmiĢtir. Oğulları Süleyman, Mansur ve diğerleri ise Alp Arslan tarafından esir edilmiĢlerdir. Daha sonra da saltanat mücadelesine giriĢerek bir olay çıkarmamaları için hem hizmette bulunmaları hemde Ģehit olarak bertaraf edilmeleri planlanarak Bizans hudutlarına sürülmüĢlerdir. Böylelikle Süleyman ġah ve kardeĢlerinin Güneydoğuda ‟da; Birecik, Urfa ve Diyarbekir dolaylarına geldiklerinden bahsedilir. BaĢka bir kaynağa görede; Alp Arslan‟ın ölümünden sonra çıkan saltanat mücadelelerinde Süleyman ġah ve kardeĢlerinin kaçarak Anadolu‟ya geldikleri veya MelihĢah tarafından serbest bırakıldıkları yönündedir. Bk. Osman Turan,

33

Birecik, Urfa ve Diyarbekir288 ile Suriye ‟nin Halep dolaylarında askeri faaliyetlerde bulunmuĢ, Antakya‟yı ise yıllık 20.000 altın karĢılığında haraca bağlamıĢtır.289 Buradaki faaliyetlerini tamamladıktan sonra yönünü batıya çevirmiĢ ve Orta Anadolu üzerinden Marmara Denizi‟ne kadar ilerlerlemiĢtir.290SüleymanĢah, bu sırada “Anatolikon Theması Komutanı Nikephoros‟un” tahta çıkması sebebiyle Bizans‟ın içinde bulunduğu karıĢık durumdan da faydalanarak291 Sakarya kıyılarına kadar ilerlemiĢtir. Bizans ise içinde bulunduğu siyasi karıĢıklıklar sebebiyle ilk etapta KutalmıĢoğlu Süleyman ġah‟ın bu ilerleyiĢine karĢılık vermemiĢtir.292 Bunu fırsat bilen KutalmıĢoğlu Süleyman ġah, Ġstanbul‟un yakınında yer alan Ġznik‟i fethederek293 burayı, temelini inĢa ettiği Türkiye Selçukluları Devleti‟nin baĢkenti yapmıĢtır.294 Bazı kaynaklarda Büyük Selçuklu Sultanı MelikĢah‟ın, Sultan SüleymanĢah‟a bu baĢarısından dolayı kendisini Türkiye Selçuklu Devleti hükümdarı olarak tanıyan bir menĢur; Abbasi Halifesi el-Kâim Biemrillah da bir bayrak, hil‟at ile “Nâsırüddevle, Ebü'l-fevâris, Rüknüddin” unvan ve lakaplarını verdiğini bildiren bir buyruk gönderdiği yönünde rivayet edilmiĢtir.295 KutalmıĢoğlu Süleyman ġah Ġznik‟i kendisine baĢkent yaptıktan sonra Bizans sınırında bir takım fetih hareketlerine giriĢmiĢtir. Bu sırada Balkanlar‟daki iç karıĢıklıklarla mücadele eden Bizans Ġmparatoru Aleksios Komnenos, vaziyet karĢısında KutalmıĢoğlu Süleyman ġah ile mücadele etmek yerine anlaĢma yapmayı daha uygun görmüĢ ve iki devlet arasında yapılan bir antlaĢma ile Drakos Çayı 296 sınır olarak belirlenmiĢtir. Ayrıca Bizans Ġmparatoru hediye adı altında yıllık belli bir

Selçuklular Tarihi ve Türk-İslam Medeniyeti, Ötüken NeĢriyat, Ġstanbul, 2016, s. 147-149;Osman Turan, Makaleler, Kurtuba, Ankara, 2010, s. 713-715. 288 Aksarayi, a.g.e. , s. 11. 289 Uyumaz, a.g.e. , s. 2; Erdoğan Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, TTK, Ankara, 2000, s.104. 290Ali Sevim, Anadolu Fatihi Kutalmışoğlu Süleymanşah, TTK. Basımevi, Ankara, 1990., s. 21-26; Claude Cahen, “Türklerin Anadolu‟ya Ġlk GiriĢi, (XI. Yüzyılın Ġkinci Yarısı)”, Belleten, çev. YaĢar Yücel-Bahaeddin Yediyıldız, C. 51, S. 201‟den ayrı basım, TTK. Basımevi, Ankara 1988, s. 1402. 291 Sevim, Anadolu Fatihi Kutalmışoğlu Süleymanşah, s. 26 ; Osman Turan, “Süleyman-ġah I.”, İA, C. 11, Ġstanbul, 1979, s. 203 292 Ali Güler-Suat Akgül-Atilla ġimĢek, Türklük Bilgisi, Türkar Yayınları, Ankara, 2007, s. 143; Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III ), çev. Feridun Nafiz Uzluk, Örnek Matbaası, Ankara, 1952, s. 23-24; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 54-55. 293 Ġbn Bibi, el-Evamirü‟l-Ala‟iyye fi‟l-Umuri‟l-Ala‟iyye, s.12; IĢın Demirkent, “Bizans”, DİA, C. VI, Ġstanbul, 1992, s. 237. 294 Tamara Talbot Rice, a.g.e. , s. 42. 295 Ali Sevim, “Süleyman ġah I”, DİA, C. 38, Ġstanbul, 2010, s. 104; Ġsmail Hami DâniĢmend, “Süryânî Mîkâîl Vakayînamesi”, Türklük, C. 2/9, Ġstanbul, 1939, s. 191. 296 Drakon Çayı; ġimdiki Kırgeçit Çayı, Dil deresi. Ġzmit Körfezinin güney kıyısında, körfeze doğru dil biçiminde uzanan bir çıkıntı. Bk. William M. Ramsay, a.g.e. , s. 205; Anna Komnena, a.g.e. , s. 126.

34 miktar vergi vermeyi de kabul etmiĢtir.297 AnlaĢma ile Bizans sınırında güvenliği sağlamıĢ olan KutalmıĢoğlu Süleyman ġah, devletin sınırlarını Marmara, Karadeniz ve Akdeniz yönünde geniĢleterek Bursa, Kocaeli, Kadıköy ve Üsküdar dâhil olmak üzere bütün Marmara kıyılarını da ele geçirerek bölgede güçlenme imkânı bulmuĢtur.298 Hatta gümrük daireleri kurup vergi toplamaya bile baĢlamıĢtır.299 KutalmıĢoğlu Süleyman ġah öte yandan Güneydoğu Anadolu bölgesinde bir Ermeni prensliği kurulması üzerine, yönünü buraya çevirerek Çukurova bölgesine bir sefer düzenlemiĢtir. 1082 yılında Tarsus‟u, 1083 yılında ise Çukurova bölgesinde bulunan pek çok bölgeyi hâkimiyeti altına almıĢtır. Daha sonra Antakya üzerine yürüyen KutalmıĢoğlu Süleyman ġah burayıda fethettikten sonra Malatya‟yı vergiye bağlamıĢtır.300 Oradan da Halep‟e doğru yola çıkan Süleyman ġah‟ın bu seferi ise Suriye Selçuklu Hükümdarı TutuĢ ile araları açılmasına ve iki Selçuklu hükümdarının Halep yakınlarında mücadeleye giriĢmelerine neden olmuĢtur. Mücadele sonrasında ordusu bozguna uğratılan KutalmıĢoğlu Süleyman ġah‟ın rivayete göre intihar ettiği baĢka bir rivayete göre de muharebe meydanında öldüğü kaydedilmiĢtir. KutalmıĢoğlu Süleyman ġah‟ın naaĢı ise Halep‟e defnedilmiĢtir.301 EĢi ve oğulları I. Kılıç Arslan ve Kulan (Davud) ise baĢkaldırmamaları için Sultan MelikĢah tarafından Ġsfahan‟a götürülerek kendisinin ölümüne kadar burada göz hapsinde tutulmuĢlardır.302

297 Komnena, a.g.e. , s. 126; Gordlevski-Vladimir Aleksandroviç, a.g.e. , s. 39-40; Selçuklu Tarihi El Kitabı, ed. Refik Turan, Grafiker Yayınları, Ankara, 2012, s. 285. 298 Ali Sevim, Anadolu‟nun Fethi Selçuklular Dönemi, s. 104-105; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 55-56. 299 Mehmet ġeker, Fetihlerle Anadolu‟nun Türkleşmesi ve İslamlaşması, Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığı Yayınları, Ankara, 1991, s. 46. 300 Sevim, ”Süleyman ġah I” mad., s. 104; Komnena, a.g.e., s. 194; Aksarayi, a.g.e. , s. 14-15; Uyumaz, a.g.e. , s. 2. 301 Kaynaklarda Süleyman ġah‟ın ölüm Ģekli Ģekli hakkında iki rivayet vardır. Bunlardan ilki Süleyman ġah‟ın, TutuĢ ile giriĢtiği savaĢ sırasında adamları tarafından terkedilmesi üzerine savaĢ yerinde intihar ettiğidir. Bk. Aksarayi, a.g.e. , s. 15; Komnena, a.g.e. , s. 195. Kimi tarihçilere göre ise savaĢ meydanında TutuĢ tarafından öldürüldüğü bilgisi kaydedilmiĢtir. Bk. Muhammad Ġbn „Ali Azimî, Azimî Tarihi (Selçuklularla İlgili Bölümler), çev. Ali Sevim, TTK, Ankara, 1988, s. 25; Urfalı Mateos, Urfalı Mateos Vekayi-nâmesi (952-1136) ve Papaz Grigor‟un Zeyli (1136-1162), çev. Hrant D. Andreasyan, TTK, Ankara, 1987, s. 169. Bu konuda bazı kaynaklarda ise her iki rivayette aktarılmaktadır. Bk. Ġbnü‟l-Esir, İslâm Tarihi el-Kâmil fi‟t-târîh Tercümesi, çev.Abdülkerim Özaydın, C. X, Bahar Yayınları, Ġstanbul, 1987, s. 135; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 96; Faruk Sümer, “Anadolu Selçukluları (1075- 1308)” DİA, C. XXXVI, Ġstanbul, 2009, s. 380; Erkan Göksu,„„Târîh‟i Güzîde‟ye Göre Rûm (Anadolu) Selçukluları‟‟, Şarkiyat Araştırmaları Dergisi, Ankara, 2008, S. 27, s. 25. Bilindiği üzere Türk hükümdaları arasında intahar etme geleneği olmadığı için Süleyman ġah‟ın savaĢta çarpıĢarak öldüğü bilgisi daha kuvvetli ihtimaldir. 302 Aksarayi, a.g.e. , s. 15.

35

KutalmıĢoğlu Süleyman ġah doğuya, yani Antakya üzerine sefere çıkarken hâkimiyeti altındaki topraklara ve önemli gördüğü bölgelere güvendiği beyleri atarken Ebu‟l-Kasım‟ı da naib olarak Ġznik‟te kendi yerine bırakmıĢtır. Becerikli ve cesur birisi olarak bilinen Ebu‟l-Kasım, 1092 yılına kadar Türkiye Selçuklu Devleti‟nin bağımsızlığını ve varlığını muhafaza etmeyi baĢarmıĢtır.303 Ebu‟l-Kasım ölümünden sonra yerine kardeĢi Ebû‟l-Gazi devlet iĢlerini yürütmeye devam etmiĢtir.304 MelikĢah‟ın vefatının ardından serbest bırakılan I. Kılıç Arslan ise süratle Ġznik‟e gelerek devletin baĢında bulunan Ebû‟l-Gazi‟den 1092 yılında Türkiye Selçuklu Devleti‟nin yönetimini devralmıĢtır.305 I. Kılıç Arslan tahta çıktıktan sonra önce Bizanlılara daha sonra da Haçlılara karĢı baĢarılı mücadeleler vermiĢ ancak üstün kuvvetler karĢısında Ġznik‟i Bizans‟a bırakmak zorunda kalmıĢtır. Haçlılar karĢısında mağlubiyetler alarak Ġznik‟in de elden çıkmasına engel olamayan Sultan I. Kılıç Arslan, devletin merkezini daha güvenli olarak gördüğü Konya‟ya taĢımıĢ ve Haçlı fırtınası geçtikten sonra da doğuya yönelmiĢtir.306 DâniĢmendlileri yenerek Malatya‟yı307 ele geçiren I. Kılıç Arslan daha sonra da Ġnaloğulları308 ile Dilmaçoğulları309 beyliklerini hâkimiyeti altına almıĢtır. Böylelikle Büyük Selçuklu Devleti ile de sınır komĢusu olmuĢtur. I. Kılıç Arslan‟ın hem Büyük Selçuklu Devleti ile sınır komĢusu olması hemde Musul‟u zapt ederek Güney Doğu Anadolu‟da ilerlemesi ve kendi adına hutbeyi okutmaya baĢlaması ise Büyük Selçuklu Sultanı Muhammed Tapar‟ı endiĢeye düĢürmüĢtür. Böylece Muhammed Tapar, I. Kılıç Arslan‟ın hareketinin sadece Haçlılar‟a karĢı olmadığını, aynı zamanda onun Büyük Selçuklu tahtını ele geçirme çabası içinde olduğunu da anlayarak üzerine Emir Çavlı komutasında büyük bir orduyu göndermiĢtir.310 Öte yandan I. Kılıç Arslan‟ın, Suriye yönündeki ilerleyiĢinden ve bu bölgelerde hâkimiyeti

303 Ali ÜremiĢ, Türkiye Selçuklularının Doğu Anadolu, Politikası, Babil Yayıncılık, Ankara, 2005, s. 56. 304Azimî Tarihi (Selçuklularla İlgili Bölümler), s. 28; Komnena, a.g.e. , s. 206; Sevim, ”Süleyman ġah I” mad., s. 105. 305 Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III ), s. 24; Komnena, a.g.e. , s. 206; IĢın Demirkent, “Kılıçarslan I” mad., DİA, C. XXV, Ġstanbul, 2008, s. 397; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 96; Rice, a.g.e. , s. 50. 306 Uyumaz, a.g.e. , s. 4; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 100-101, Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, s. 117; Steven Runciman, a.g.e., C. I, s. 137-138. 307 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 107. 308 Ġnaloğulları; 1098-1183 yılları arasında Diyarbakırda hüküm süren Türk beyliğidir. Bk. Ali Sevim,„„Ġnaloğulları‟‟ mad., DİA, C. XXII, Ġstanbul, 1995, s 257-258. 309 Dilmaçoğulları; 1085-1394 yılları arasında Bitlis ve Erzen‟de hüküm süren Türk Beyligidir. Bk; Ali Sevim, „„Dilmaçoğulları‟‟ mad., DİA, C. IX, Ġstanbul, 1994, s. 301-302. 310 Uyumaz, a.g.e. , s. 4; Demirkent, “Kılıçarslan I” mad., s. 398.

36 tesis etmesinden kaygılanan Mardin Artuklu Beyi Necmeddin Ġlgazi ve Halep Meliki Rıdvan‟da I. Kılıç Arslan‟a karĢı Emir Çavlı ile birleĢerek harekete geçmiĢlerdi. Bu heberler üzerine oğlu ġahin ġah‟ı yerine vekil tayin ederek Emir BozmıĢ kumandasında ki bir ordu ile Emir Çavlı‟nın üzerine yürümüĢtür. Ancak I. Kılıç Arslan, Emir Çavlı komutasında gönderilen ordunun çokluğu buna karĢın kendisinin askerlerinin azlığı ve yanındaki bazı beylerinde çekilmesiyle bozguna uğrayarak geri çekilmek isterken üzerindeki zırhın ağırlığı nedeniyle Habur suyuna düĢerek hayatını kaybetmiĢtir.311 Birkaç gün sonra Semsâniye Köyü yakınlarında cesedi bulunan Sultan I. Kılıç Arslan buradan alınarak Meyyâfârikin‟e312 götürülmüĢ ve orada defnedilmiĢtir.313 I. Kılıç Arslan‟ın 1107 ölümünün hemen ardından oğulları314 arasında baĢlayan taht kavgaları devletin otoritesini zayıflatırken Türkiye Selçuklu Devleti‟nin baĢına ise ġahin ġah çıkmıĢtır.315 ġahin ġah, bir rivayete göre Sultan Muhammed Tapar‟ın emri ile diğer bir rivayete görede kaçarak Anadolu‟ya geldiği ve Selçuklu tahtına oturduğu belirtilmiĢtir.316 ġahin ġah‟ın Türkiye Selçuklu Devleti‟nin tahtına oturduktan sonra devletin içinde bulunduğu çalkantılı durumundan faydalanarak Anadolu içlerine kadar ilerleyen Bizans Ġmparatoruna karĢı, giriĢtiği mücadeleyi kazanarak Ġznik‟e kadar olan bölgeleri yeniden Selçuklu hâkimiyetine almıĢtır.317 Bu arada Sultan ġahin ġah Bizans ile giriĢtigi mücadele sırasında, daha önce hapsettirdiği kardeĢi I. Mesud‟un da isyan ettiği haberlerini almıĢtır. I. Mesud bazı Selçuklu emirlerinin yardımı ile hapisten kurtulduktan sonra DâniĢmend beyi ile birlikte harekete geçerek Sultan ġahin ġah‟ın üzerine yürümüĢlerdir. Gelen haberler üzerine hızla Konya‟ya geri dönmeye çalıĢan Sultan, yanında bulunan yakın adamlarının ihaneti sonucu AkĢehir dolaylarında

311 Ġbnü‟l-Esir, a.g.e, C. X, s. 345; Göksu, “Târîh‟i Güzîde‟ye Göre Rûm (Anadolu) Selçukluları”, s. 26; IĢın Demirkent, “Kılıçarslan I” mad., s. 398; Azimî Tarihi (Selçuklularla İlgili Bölümler), s. 34; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 109. 312 Meyyâfârikin; Diyarbakır iline bağlı Silvan ilçesinin tarihsel adlarından biridir. Bk. Bilge Umar, Türkiye‟deki Tarihsel Adlar, Ġnkılâp Yayınları, Ġstanbul, 1993, s. 569. 313 Ġbnü‟l Esir, C. X, s. 344-345; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 109; Göksu, “Târîh‟i Güzîde‟ye Göre Rûm (Anadolu) Selçukluları”, s. 26; Aksarayi, a.g.e. , s. 22. 314 Kaynaklardan edinilen bilgilere göre I. Kılıç Arslan‟ın dört oğlu vardı. Bunların adları; ġahin ġah, Arap, Mesud ve Tuğrul Arslan idi. Bk. Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 111; Urfalı Mateos Vekayi-nâmesi, s. 231. 315 Salim Koca, Türkiye Selçukluları Tarihi (Malazgirt‟ten Miryakefalon‟a 1071-1176), Karam Yayınları, Çorum, 2003, C. II, s. 96. 316 Muharrem Kesik, Türkiye Selçuklu Devleti Tarihi Sultan I. Mesud Dönemi (1116-1155), TTK, Basımevi, Ankara, 2003, s. 16; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 153; Koca, Türkiye Selçukluları Tarihi (Malazgirt‟ten Miryakefalon‟a 1071-1176), s. 99. 317 Uyumaz, a.g.e, s. 5; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 154.

37 kardeĢinin askerleri tarafından yakalanmıĢ daha sonrada kardeĢi I. Mesud tarafından yayın kiriĢi ile boğdurularak öldürülmüĢtür.318 ġahin ġah‟ın vefatından sonra aynı zamanda DâniĢmend beyi Emir Gazi‟nin de damadı olan I. Mesud, Türkiye Selçuklu Devleti‟nini dördüncü sultanı olarak tahtına oturmuĢtur. DâniĢmendli Emir Gazi, I. Mesud‟un sultan olmasında önemli bir rol oynadıktan sonra onu kendine bağlayarak Anadolu‟daki olaylara da müdahale etmeye baĢlamıĢtır.319 Sultan I. Kılıç Arslan‟ın Malatya‟yı elde etmesinin ardından siyasi anlamda gücü zayıflayan DâniĢmendliler, Emir Gazi döneminde mevcut siyasi fırsatıda değerlendirerek yeniden Anadolu‟da üstünlüğü sağlamaya baĢlamıĢlardır. 13 Haziran 1124‟te Malatya‟yı kuĢatarak Ģehri yeniden ele geçirirken bu yüzden araları açılan I. Mesud ile kardeĢi Melik Arab arasında yaĢanan mücadele de ise damadını destekleyerek onun, Ankara ve Kayseri‟yi ele geçirmesini sağlamıĢlardır. Böylelikle Sultan I. Mesud kayınpederinin desteğiyle tahtını muhafaza ederken Malatya‟dan Sakarya‟ya kadar uzanan Selçuklu toprakları DâniĢmendliler‟in eline geçmiĢtir. 1129 yılında Kastamonu, Ankara, Çankırı ve Karadeniz sahillerini denetim altına alan DâniĢmendliler, aynı zamanda Bizanslılara, Ermenilere ve Haçlılara karĢı kazandıkları zaferlerden sonra o dönemde Anadolu'nun da en güçlü devleti haline gelmiĢlerdir.320 Emir Gazi‟nin ölümünden sonra DâniĢmendli hâkimiyetinden kurtulan I. Mesud, DâniĢmendliler arasında baĢlayan taht kavgalarından da faydalanarak üstünlüğü eline geçirmiĢtir. Sivas, Malatya ve Kayseri olmak üzere üçe ayrılmıĢ olan DâniĢmendli Devletini kendisine tabi hale getirmiĢtir.321 Büyük Selçuklu Devleti'nin Musul ve Haleb Atabeyi Ġmâdeddin Zengi‟nin ise üç haftadan fazla süren bir kuĢatmayla Urfa Haçlı Kontluğundan 24 Aralık 1144 yılında Urfayı geri alması322 ve Kudüs Krallığını tehdit etmesi, Avrupa‟da derin bir üzüntü yaratmıĢtı. Bu olay üzerine Papa III. Eugenius‟un çağrısı ile Alman Kralı olan III.

318 Komnena, a.g.e. , s. 500; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 159-160; Koca, Türkiye Selçukluları Tarihi (Malazgirt‟ten Miryakefalon‟a 1071-1176), s. 107-108; Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, s. 119. 319 Faruk Sümer, “Mesud I”, DİA, C. XXIX, Ġstanbul, 2004, s. 340; Koca, Türkiye Selçukluları Tarihi (Malazgirt‟ten Miryakefalon‟a 1071-1176), s. 108. 320 Abdülkerim Özaydın,” DaniĢmendliler”, DİA, C. VIII, Ġstanbul, 1993, s. 470; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 170-172; Rice, a.g.e. , s. 60. 321 Sevim, Anadolu‟nun Fethi Selçuklular Dönemi, s. 126; Sümer, “Mesud I” mad., s. 340; Uyumaz, a.g.e, s. 6; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye., s. 179; Koca, a.g.e., s. 123. 322 Ebru Altan, “Anadolu‟da Haçlılara KarĢı SavaĢ 1097-1190”, Tarih Dergisi, S. 47, Ġstanbul, 2009, s. 79.

38

Konrad ve Fransa Kralı VII. Louis önderliğinde büyük bir haçlı ordusu toplanarak Ġstanbul‟a gelmiĢtir. Ġstanbul‟dan hareket ederek, Dorylaion323 (EskiĢehir) yöresine gelen haçlı ordusu Sultan I. Mesud komutasındaki Selçuklu ordusu tarafından karĢılanmıĢ ve yapılan savaĢta Alman ordusu 26 Ekim 1147 tarihinde ağır bir yenilgiye uğratılmıĢtır.324 Bu baĢarının ardından Sultan I. Mesud, II. Haçlı Seferi‟nde yer alan Alman ordusunu dağıtması sonrasında Abbasi Halifesi tarafından kendisine saltanat alametleri gönderilmiĢtir.325 Böylece itibarını iyice yücelten I. Mesud daha sonra Ankara, Çankırı, Kastamonu, Elbistan ve Malatya çevrelerini ülkesine katmıĢ, Antalya ve Çukurova‟ya da seferler düzenlemiĢtir.326 1154 yılına gelindiğinde ise baĢ gösteren veba salgını sebebiyle Çukurova seferini yarıda kesmiĢ ve Konya‟ya döndükten kısa bir süre sonra da hastalanarak vefat etmiĢtir.327 Sultan I. Mesud‟un 1155 yılında vefatı üzerine yerine oğlu II. Kılıç Arslan tahta çıkmıĢtır.328 Saltanatlığının ilk günlerinde taht kavgası yüzünden kendisine isyan eden kardeĢleri Dolat ile Ankara ve Çankırı bölgelerinin hâkimi ġahin ġah‟ı bertaraf etmiĢtir.329 Daha sonrada Türkiye Selçuklu Devleti‟nin geliĢmesine büyük engel teĢkil eden aynı zamanda devletin varlığını tehdit eden DâniĢmendliler‟i 1175‟te ortadan kaldırmıĢtır. Böylece DâniĢmendli bölgesinin Selçuklu topraklarına katılmasıyla birlikte hem siyasî hemde millî beraberlik kurulmuĢ ve Türkiye Selçuklu Devleti büyük bir devlet haline gelmiĢtir.330 Sultan II. Kılıç Arslan‟ın kazandığı baĢarılar sayesinde giderek nüfuz ve itibarını arttırması ise düĢmanlarını rahatsız etmiĢ ve kendisine karĢı ittifakların oluĢmasına neden olmuĢtur. Bunlardan Bizans Ġmparatoru Manuel Komnenos, yaĢanan siyasi

323 Dorylaion; EskiĢehir ilini eski adıdır. Bk. Ramsay, a.g.e. , s. 216. 324 IĢın Demirkent, Haçlı Seferleri, Dünya Kitapları, Ġstanbul, 2004. s. 106; Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, s. 122; Sümer, “Mesud I” mad., s. 340; Runciman, a.g.e., C. II, s. 222; Koca, Türkiye Selçukluları Tarihi (Malazgirt‟ten Miryakefalon‟a 1071-1176), s. 133. 325 Selçuklu Tarihi El Kitabı, s. 307. 326 Güler-Akgül-ġimĢek, a.g.e. , s. 145. 327 Uyumaz, a.g.e. , s. 6; Sevim, Anadolu‟nun Fethi Selçuklular Dönemi, s. 126. 328Abdulhalûk Çay, II. Kılıç Arslan, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1987, s. 24; Abdülkerim Özaydın, “Kılıçarslan II.”, DİA, C. XXV, Ġstanbul, 2002, s. 399; Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II., s. 393; Aksarayi, a.g.e. , s. 22; Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III ), s. 25. 329 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 198-199; Özaydın, “Kılıçarslan II.” mad., s. 399; Rice, a.g.e. , s. 61; Muharrem Kesik, “Melik ġahinĢah‟ın Saltanat Mücadelesi 1155-1176”, TYB Akademi Dil Edebiyat ve Sosyal Bilimler Dergisi, S. 12, Ankara, 2014, s. 90. 330 Kemal Arkun, Sultan II. Kılıçarslan, Akademisyen Yayıncılık, Ġstanbul, 2013, s. 32; Faruk Sümer,“Anadolu Selçukluları (1075-1308)”, DİA, C. XXXVI, Ġstanbul, 2009, s. 381; Anonim Selçuknâme, Tarîh-i Âli Selçuk, s. 37.

39

Ģartlarla birlikte bu dönemde Bizans uclarında yaĢayan Türkmenler‟in nüfusunun da oldukça artması, bu sebeble Türkmenlerin ganimet ve toprak elde etmek amacıyla sık sık Bizans topraklarına saldırmalarını da bahane ederek hazırladığı güçlü bir ordu ile Türkiye Selçuklularının üzerine yürümüĢtür.331 Manuel Komnenos, Lopadion‟daki (Uluâbâd) ordugâhından ayrılarak güneye doğru ilerlemiĢ ve Balıkesir, Sardes332, AlaĢehir, Laodikeia (Denizli), Khonai (Honas), Lampis (Dazkırı), ve Dinar (Kaleinai) dolaylarındaki menderesin kaynaklarına gelmiĢtir. Buradan Konya yönüne hareket eden Manuel Komnenos 17 Eylül 1176‟da II. Kılıç Arslan‟ın kurduğu pusuya düĢerek büyük bir yenilgiye uğramıĢtır. Miryokefalon savaĢı olarak adlandırılan bu savaĢın yerinin tam olarak belirlenememesi ise günümüzde hala tartıĢma konusudur.333 SavaĢta büyük bir yenilgiye uğrayarak çaresiz kalan Bizans Ġmparatoru, Sultan II. Kılıç Arslan‟a barıĢ teklifinde bulunmuĢtur. Yapılan antlaĢmada II. Kılıç Arslan334, Sublaion335 ve EskiĢehir kalelerinin yıkılmasını ve 100 bin altın ile gümüĢ göndermesi Ģartıyla imparatorun barıĢ teklifini kabul etmiĢtir.336 Miryokefalon zaferi, daha önce kazanılan Malazgirt zaferi gibi, tarihin akıĢını değiĢtirerek Bizans‟ın aleyhine, Türklerin ise lehine çevirmiĢtir. Malazgirt zaferiyle kapıları açılan Anadolu ve üzerinde kurulan Türkiye Selçuklu Devleti, Miryokefalon zaferiyle muhafaza edilerek emniyet altına

331 Uyumaz, a.g.e. , s. 6; Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, s. 125; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 205-206; Koca, a.g.e. , s. 161; Khoniates, Historia (Ioannes ve Manuel Komnenos Devirleri), s. 15. 332 Sardes, Edremit‟in batı yakınlarında bir güneydoğu Toros yöresi kenti olup, orada bir Zelis Sardessios (Sardessos'lu .Zeus) tapınağıda bulunmaktadır. Sardessos adının aslının ise oradaki bir pınar ya da dereden aldığıdır. Bk. Umar, a.g.e. , s. 709. 333 Miryokefalon (Myriokephalon) SavaĢının yapıldığı yerin neresi olduğu yönünde günümüze kadar kesin bir sonuca ulaĢılamamıĢtır. Kaynaklarda farklı bölgeler gösterilse de Isparta il sınırları içerisinde yapıldığı düĢünülen bu savaĢın yapıldığı muhtemel yerlerle ilgi görüĢler düzenlenen bilimsel bir sempozyum ve çalıĢtayda ele alınarak değerlendirilmiĢtir. Değerlendirmeye konunun uzmanı olan bilim insanları ve araĢtırmacılar katılarak yaptıkları çalıĢmalar sonucunda Ģu görüĢlere varmıĢlardır.SavaĢın geçtiği bölgenin tam olarak belirlenebilmesi için; ilgili bölgenin coğrefi olarak detaylı bir Ģekilde incelenmesine, antik çağlardan ortaçağa kadar kullanılan askeri ve ticari yolların değerlendirilmesine, Bizans ordusunun silah ve mühimmat miktarı ile asker sayısı da göz önüne alınarak bu özellikteki bir ordunun geçebileceği güzergâhın belirlenmesine, savaĢın yaĢandığı düĢünülen yerlerde kazı aynı zamanda yüzey araĢtırmalarının devam ettirilmesine, bu konuda coğrafya ve arkeoloji baĢta olmak üzere disiplinler arası iĢbirliğinin artırılmasına ve savaĢı konu edinen ana kaynakların bir araya getirilmesi konusunda görüĢ birliğine varılmıĢtır. Bk. “Isparta Bölgesinin Tarihi Coğrafyasi Ve Miryokefalon (Myriokephalon) SavaĢ Sempozyumu (19-20 Haziran 2014)”, Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi, Isparta, Ekim / 2014, ss. 7-233; Bk. “Miryokefalon SavaĢı‟nın Yeri ÇalıĢtayı (8-9 Mayıs 2017”, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2017. 334 Güler-Akgül-ġimĢek, a.g.e. , s. 146; Özaydın, “Kılıçarslan II.” mad., s. 401. 335 Sublaion; günümüzde Homa‟nın olduğu yerdir. Bk. Ramsay, a.g.e. , s. 147. 336 Feridun Dirimtekin, “Selçukluların Anadolu‟da YerleĢmelerini ve GeliĢmelerini Sağlayan Ġki Zafer II Düzbel-Myricephalon Meydan Muharebesi, Malazgirt Armağanı”, TTK, Ankara, 1993, s. 257; Arkun, a.g.e. , s. 34-35.

40 alınmıĢtır. Anadolu‟nun bir Türk yurdu olduğunu ve bu yurdun bir Türk vatanı haline dönüĢtüğü bütün dünyaya böylelikle ilan edilmiĢtir. Öte yandan Bizans açısından bakıldığında ise, Anadolu‟yu alma ümitleri tamamen kırılmıĢ ve Türklere karĢı artık bir savunma dönemine girmiĢlerdir. Bu büyük baĢarıdan sonra II. Kılıç Arslan, baĢta Bağdad Abbasi Halifesi olmak üzere bütün Ġslam hükümdarları birer fetihname gönderek zaferini müjdelemiĢtir.337 Bizans tehlikesini atlattıktan sonra Anadoluya yönelen II. Kılıç Arslan, damadı olan Diyarbakır Artuklu Hükümdarı Nureddin Muhammed ile aralarının açılması üzerine yönünü bu bölgeye çevirerek bir sefer düzenlemiĢtir. Ancak Nureddin Muhammed‟in Selâhaddîn Eyyûbî‟ye sığınması ve Selâhaddîn Eyyûbî‟nin de araya girmesiyle ittifak sağlanmak zorunda kalınmıĢtır.338 Bu ittifaktan sonra gözünü Bizans sınır bölgelerine çeviren II. Kılıç Arslan, 1180 yılında Uluborlu, Kütahya, EskiĢehir ve yörelerini fethetmiĢtir. Ayrıca Bizans‟ta çıkan isyanlarında buna imkân vermesi sonucu 72 tane kalenin fethide yine bu dönemde tamamlanmıĢtır.339 II. Kılıç Arslan, yorucu saltanat yıllarının ardından ölümünden önce Türkiye Selçuklu ülkesini Türk devlet geleneğine uyarak on bir oğlu arasında paylaĢtırmıĢtı.340 Bunlardan en küçük oğlu aynı zamanda yerine veliahd olarak tayin ettiği I. Gıyâseddin Keyhüsrev‟e ise Uluborlu ve Kütahya yörelerini bırakmıĢtır.341 Sultan II. Kılıç Arslan kendisi ve devlet erkânı ile birlikte Konya‟da otururken oğulları ise ona tâbi birer melik olarak kendilerine ayrılan bölgeleri yönetmiĢlerdir. Melikler bulundukları eyaletlerde yarı müstakil bir hükümdar sıfatıyla adlarına para bastırmıĢlar, hutbede ise Sultan II. Kılıç Arslan‟dan sonra kendi adlarını söyletmiĢlerdir. Ne varki hâkimiyet bölgelerini geniĢletmeye çalıĢırken kendi aralarında da birtakım çatıĢmalar yaĢamıĢlardır.342 Türkiye Selçuklu Devleti‟nde siyasi açıdan bu geliĢmeler yaĢanırken Kudüs‟ün Selâhaddîn Eyyûbî tarafından 2 Ekim 1187 alınması Avrupa‟da büyük bir yankı

337 Salim Koca,“Diyâr-ı Rûm‟un (Roma Ülkesi=Anadolu) „Türkiye‟ Hâline Gelmesinde Türk Kültürünün Rolü”, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, S. 23, 2008, s. 13; Turan, a.g.e, s. 209; Claude Cahen, Osmanlılardan Önce Anadolu‟da Türkler, çev. Yıldız Moran, e Yayınları, Ġstanbul, 1979, s. 116-117; Dirimtekin, a.g.e., s. 258; Ebru Altan, Myriokephalon (Karamıkbeli) SavaĢının Anadolu Türk Tarihindeki Yeri, Türkler, C. 6, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 2002, s. 633. 338 Uyumaz, a.g.e. , s. 7; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 212. 339 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 214. 340 Erdoğan Merçil, “Türkiye Selçukluları”, Türkler, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, C. 6, 2002, s. 512. 341 Aksarayi, a.g.e. , s. 23; Göksu, “Târîh‟i Güzîde‟ye Göre Rûm (Anadolu) Selçukluları”, s. 27. 342Mehmet Ersan-Mustafa Alican, Osmanlı‟dan Önce Onlar Vardı Türkiye Selçukluları, TimaĢ Yayınları, Ġstanbul, 2013, s. 86; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 218; Özaydın, “Kılıçarslan II.” mad., s. 399.

41 uyandırmıĢtı.343 Bu olay üzerine Papa VIII. Gregorius, III. Haçlı Seferi için çağrıda bulunmuĢ ve baĢta Fransa, Ġngiltere kralları ile Alman Ġmparatoru yeni bir Haçlı seferine çıkılmasına karar vermiĢlerdir. Ancak sefer için, Anadolu‟dan geçmenin imkânsız olduğunu düĢünen Fransa ve Ġngiltere deniz yolunu tercih ederken Alman Ġmparatoru ise Sultan II. Kılıç Arslan ile olan aralarındaki dostluğa güvenerek Anadolu topraklarından geçmeyi planlamıĢtır.344 Nitekim Anadolu topraklarına girerek ilerlemeye çalıĢan Haçlı ordularına sessiz kalamayan Türkmenler, Uluborlu yakınlarında saldırarak ağır kayıplar verdirmiĢlerdir. Bu ani baskını beklemeyen Haçlılar yaĢadıkları ağır kayıplara rağmen AkĢehir‟e ulaĢmıĢlar ve orada Selçuklu ordusuyla savaĢmıĢlardır. Selçuklu melikleri tarafından kumanda edilen Selçuklu ordusunu yenerek baĢkent Konya‟ya ilerleyerek her yeri yağma etmiĢlerdir. Bunun üzerine harekete geçen Sultan II. Kılıç Arslan, Alman Ġmparatoru Barbarossa ile yaptıkları bir antlaĢma sonrasında, Haçlı ordusu birkaç gün içinde Konya‟dan çekilerek Silifke‟ye doğru yola çıkmıĢtır. Nihayet Silifke‟ye ulaĢan Ġmparator Barbarossa, Silifke nehrini geçmeye çalıĢırken boğularak ölmesi üzerine maalesef ordusu dağılmıĢtır.345 Haçlı tehlikesinin ortadan kalkmasından sonra gerek oğulları arasında yaĢanan siyasi çatıĢmalar gerekse devlet iĢlerinin yoruculuğundan oldukça yıpranan Sultan II. Kılıç Arslan 1192 vefat etmiĢtir. Sultan‟ın vefatının ardından veliaht olarak tayin etmiĢ olduğu oğlu I. Gıyâseddîn Keyhüsrev, Türkiye Selçuklu Sultanı olmuĢtur.346 Babasının ölümünden sonra tahta çıkan I. Gıyâseddin Keyhüsrev‟in ilk saltanatı tam beĢ yıl sürmüĢ ve bu süre zarfında Bizans imparatoru III. Aleksios‟un, Selçuklu tüccarlarını hapsetmesi üzerine Bizans ile arası açılmıĢ ve III. Aleksios‟a karĢı askeri bir harekâta çıkmıĢtır.347 Sultan, Menderes Nehri boyunca348 Frigya‟daki Antiokheia349 Ģehrine

343 Demirkent, Haçlı Seferleri, s. 145; Runciman, a.g.e. , C. II, s. 390; Merçil, “Türkiye Selçukluları”,s. 512. 344 Zeki Atçeken-YaĢar Bedirhan, Malazgirt‟ten Vatana Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi, Eğitim Kitabevi, Konya, 2014, s.192-193. 345 Demirkent, a.g.e. , s. 145-148; MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, haz. Ali Öngül, Selçuklular Tarihi II, Anadolu Selçukluları ve Beylikleri, Emek Matbaası, Manisa, 2007, s. 86-87; Rice, a.g.e. , s. 65-66. 346 Çay, a.g.e. , s. 113; Göksu, “Târîh‟i Güzîde‟ye Göre Rûm (Anadolu) Selçukluları”, s. 27; Aksarayi, a.g.e. , s. 23; Ġbnü‟l-Esir, a.g.e, C. XII, s. 82; Osman Turan, Kılıç Arslan II, İA, C VI, s. 699. 347 Ali Sevim,”Keyhusrev I”, DİA, C. XXV, Ankara, 2002, , s. 347; Merçil, “Türkiye Selçukluları”, s. 513. 348 Erdoğan Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, TTK, Ankara, 2000, s. 130-131. 349Antiokheia antik kenti Isparta Ġli'nin, Yalvaç Ġlçesi'nin yaklaĢık 1 km. kuzeyinde ve Sultan Dağları'nın güney yamaçları boyunca uzanan verimli arazide kurulmuĢ bir Pisidia kentidir. (Pisidia: Günümüzde Isparta Burdur Ġllerini ve Antalya‟nın kuzeyini kapsayan topraklardır.) Bk.

42 kadar ilerlediği bu seferde, özellikle Karia350 ve Tantalus351 halkından beĢ bin kadar esiride alarak bunları nüfusu azalmıĢ olan AkĢehir bölgesine yerleĢtirmiĢtir. Daha sonra onlara yeni bir hayat ve düzen kurmaları için de her türlü desteği vermiĢ hatta beĢ yıl vergiden bile muaf tutmuĢtur.352 Nitekim çok geçmeden sultanın kardeĢi II. Rükneddin Süleyman ġah, Konya üzerine yürüyerek Ģehri kuĢatmıĢ ve I. Gıyâseddîn Keyhüsrev‟i görevinden azlederek kendisi Türkiye Selçuklu Devleti‟nin sultanı olarak tahta 3 Ekim 1196‟da oturmuĢtur.353 Bunun üzerine I. Gıyâseddîn Keyhüsrev‟in ise Ġstanbul‟a gitmek için Konya‟dan yola çıkmıĢ ancak AkĢehir‟e geldiğinde ise bu civarda bulunan Ladik adlı bir köyde saldırıya uğramıĢtır. Bu olay karĢısında çok üzülen ve kendisinin böyle bir duruma maruz kalmasına neden olduğunu düĢündüğü ağabeyi II. Rükneddin Süleyman ġah‟a sitem dolu bir mektupda gönderdiği kaydedilmiĢtir.354 Nitekim II. Rükneddin Süleyman ġah tahta geçtikten sonra Anadolu‟da Selçuklu birliğini yeniden kurmak için çalıĢmalara baĢlamıĢ ve kardeĢleri üzerine yürüyerek ArslanĢah‟ın elinden Amasya‟yı, Berkyaruk‟un elinden ise Niksar bölgesini almıĢtır. Bu arada Elbistan Meliki Tuğrul ġah ona tâbi olduğunu bildirirken Sultan, Ankara‟nın meliki olan Muhyiddin Mesud ile Malatya‟nın meliki Kayser ġah dıĢında bütün meliklerin idaresinde bulunan toprakları da ele geçirmiĢtir.355 Sultanın bu iç iĢleriyle meĢguliyetinden faydalanan Bizans Ġmparatoru III. Aleksios Komneno ise Karadeniz‟e

https://prezi.com/1tnfyndbykec/yalvac-pisidia-antiokheiasi/ ; Pisidia'daki Antiokheia, bugünkü Yalvaç'ın atası olup, Seleukos'lardan bir kral olan Antioklıos'un buyruğuyla kurulmuĢtur. Bk. Umar a.g.e. , s. 78. 350Karia Güneybatı Anadolunun; batıda ve güneyde Ege Deniziyle, kuzeyde Menderes Irmağıyla, kuzeydoğuda Salbakos/Babadağ ile doğuda Kızılhisar-Acıpayam Ovasıyla, güneydoğuda Ġndos/Dalaman Çayı (Kocaçay) ile sınırlanan bölümüdür. Bk. Umar a.g.e. , s. 388; Günümüzde Aydın ve Muğla illerinin büyük bölümü ile Denizli ilinin batı ucunu kapsar. http://www.arkeolojidunyasi.com/bolgeler/karia.html (01.07.2016). 351 Tantalos; Sipylos/Manisa Dağı yöresinin, tanrılarla ahbaplık eden güçlü ve zengin kralı (Strabon, 12 VIII 2). Pelops ile Niobe'nin babası imiĢ. Bk. Umar a.g.e. , s. 764-765. 352 Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, s. 130-131. 353 Göksu, “Târîh‟i Güzîde‟ye Göre Rûm (Anadolu) Selçukluları”, s. 27; Tuncer Baykara, I. Gıyâseddîn Keyhüsrev (1164-1211) Gazi-Sehit, TTK, Ankara 1997. s. 22; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 241; Sevim, ”Keyhusrev I” mad., s. 347. 354 Yazıcızâde Ali, a.g.e., 180-181. Bu konuda bazı kaynaklarda ise I. Gıyâseddîn Keyhüsrev‟in ağabeyi II. Rükneddin Süleyman ġah ile yaptığı antlaĢma sonrasında Konyadan ayrıldığını kaydedilir. Bk. Aksarayi, a.g.e., s. 24; Ġbnü‟l-Esir, a.g.e, C. XII, s. 169; Ayrıca I. Gıyâseddîn Keyhüsrev‟in Ġstanbul‟a vardığında Ġmparator tarafından güzel bir Ģekilde karĢılanıp ağırlandığı hatta Bizansın ileri gelenlerinden birinin kızıylada evlendirildiğinden bahsedilmiĢtir. Bk. Ahmed Bin Lütfullah MüneccimbaĢı, Müneccimbaşına Göre-Anadolu Selçukileri, çev. Hasan Fehmi Turgal, Türkiye Basımevi, Ġstanbul, 1935, s. 25 355 Selim Kaya,”Süleyman ġah II”, DİA, C. XXXVIII, Ġstanbul, 2010, s. 106; Uyumaz, a.g.e. , s. 8; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 241-243.

43 gönderdiği bir donanmayla Samsun‟daki ticaret gemilerine saldırmıĢ ve mallarına el koyduktan sonrada tüccarlardan bazılarını da tutsak almıĢtır.356 Tüccarların kendisine yaptıkları baĢvuru üzerine II. Rükneddin Süleyman ġah, Bizans Ġmparatora‟na bir elçi heyeti gönderip alınan mal ve tutsakların geri verilmesini istemiĢtir. Neticede yapılan barıĢ antlaĢmasıyla Bizanslılar, Selçuklu Devleti‟ne yıllık vergi ödemeyi ve ele geçirdikleri mallar için de tazminat vermeyi kabul etmiĢlerdir. Öte yandan KutalmıĢoğlu Süleyman ġah, Anadolu‟nun fethi sırasında Erzurum ve çevresinde kurulmuĢ olan Türk Saltuklu Beyliğinin, Gürcü kraliçe Thamara tarafından iĢgale uğraması üzerine Gürcü seferine çıkmaya karar vermiĢtir. Ancak Gürcülerin ani bir saldırıları ile baĢlayan bu mücadelede, Gürcüler birçok Türk askerini öldürmekle birlikte pek çok ganimeti de ele geçirmiĢlerdir. YaĢanan bu olay üzerine II. Rükneddin Süleyman ġah, yeni bir Gürcistan seferine çıkmaya karar vermiĢtir. Bu yolculuk sırasında Konya-Malatya arasında357 hastalanak 6 Temmuz 1204‟te hayata gözlerini yummuĢtur.358 Onun vefatından sonra Türkiye Selçuklu tahtına oğlu Ġzzeddîn III. Kılıç Arslan geçmiĢtir. Ancak çok geçmeden I. Gıyâseddin Keyhüsrev kardeĢinin ölüm haberi üzerine Konya‟ya gelerek tahtı tekrardan ele geçirmiĢ ve ikinci kez Selçuklu sultanı olmuĢtur.359 I. Gıyâseddin Keyhüsrev ikinci kez Türkiye Selçuklu Devleti tahtına oturduktan sonra ilk icraatı oğullarından I. Ġzzeddin Keykâvus‟u Malatya‟ya, I. Alâeddin Keykubâd‟ı Tokat‟a, Koyluhisar‟ada Celâleddin Keyferidûn‟u melik olarak görevlendirmiĢtir. Ancak meliklere kendi adlarına hutbe okutmalarına, para bastırmalarına ve Selçuklu Devlet merkezin haberi olmadan komĢu devletlerle savaĢ veya barıĢ imzalamalarına müsade etmemiĢtir. Ayrıca Doğu ve Güneydoğu Anadolu‟daki Mengücüklü, Eyyûbî ve Artuklu emîrleri de I. Gıyâseddin Keyhüsrev‟e bağlı olduklarını bildirmiĢlerdir.360 Öte yandan Avrupa‟dan gelen dördüncü Haçlı ordusu ise Bizans‟ın merkezini iĢgal etmiĢ ve Ġstanbul‟da bir Latin devleti kurmuĢlardır. Bizans Ġmparatoru‟nun Ġznik‟e çekilmesini fırsat bilen Trabzon Prensi ise, orada kendi Ġmparatorluğu‟nu ilan etmiĢ ve Bizans‟ı ikiye ayırmıĢtır. Zamanla ticaret yollarını da

356 Selçuklu Tarihi El Kitabı, s. 344; Merçil, “Türkiye Selçukluları”, s. 513. 357 Ali Sevim-Erdoğan Merçil, Selçuklu Devletleri Tarihi Siyaset, Teşkilat ve Kültür, TTK, Ankara, 1995, s. 449-451; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 242; Göksu, “Târîh‟i Güzîde‟ye Göre Rûm (Anadolu) Selçukluları III”, s. 27, Uyumaz, a.g.e. , s. 8. 358 Ġbnü‟l Esir, a.g.e.,C. XII, s. 166. 359 Aksarayi, a.g.e. , s. 24; Baykara, a.g.e. , s. 29; Göksu, “Târîh‟i Güzîde‟ye Göre Rûm (Anadolu) Selçukluları”, s. 27. 360 Ali Sevim, “Keyhusrev I.” mad., s. 348; Ġbnü‟l Esir, , a.g.e., C. XII, s. 170; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 275-276; Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III ), s. 27.

44 tehdit etmeye baĢlaması üzerine I. Gıyâseddin Keyhüsrev, harekete geçerek hem ticaret yollarının güvenliği hemde Ġznik‟teki Bizanslılarla dost olmasından dolayı Karadeniz tarafına bir sefer düzenleyerek Samsun ve çevresini ülkesine katmıĢ, Karadeniz‟i Türklere açmıĢtır. 1207‟de Antalya‟yı fethetmesiyle Akdeniz‟e de açılma imkânı bulan I. Gıyâseddin Keyhüsrev oradan da Kilikya‟daki Ermeni Krallığı‟nı büyük bir yenilgiye uğratmıĢtır. Ġznik Ġmparatoru Theodoros Laskaris ise bu geliĢmelerden büyük endiĢeye kapılarak, eskiden beri vermekte oldukları yıllık haracı kesmiĢ, bununla da yetinmeyerek Türk topraklarına saldırmaya baĢlamıĢlardır. Bunun üzerine Sultan ordusuyla harekete geçerek AlaĢehir civarında Bizans ordusuyla karĢılaĢmıĢ ve onları bozguna uğratmıĢlardır. Fakat Sultan bu sırada büyük bir ihtiyatsızlık etmiĢ, kendini tehlikeye atarak düĢmanla bir er gibi vuruĢmak üzere üstündeki bütün hükümdarlık alametlerini atıp savaĢa katılmıĢtır. Kaynaklardan edinilen bilgilere göre savaĢ sırasında bir ara atının sürçmesi sonucu yere düĢmüĢ ve üzerinde zırh olduğu için kalkamamıĢ ve bu durumu fark eden düĢmanları ise ona saldırarak Ģehit etmiĢlerdir.361 I. Gıyâseddin Keyhüsrev vefat ettiğinde geride üç oğlu kalmıĢtı. Bunlar büyüklük sırasıyla I. Ġzzeddin Keykavûs, I. Alâeddin Keykubâd ve Celaleddin (Ġbrahim) Keyferidun idi. Sultan‟ın ölümünden sonra devlet erkânı biraraya gelerek hangi Ģehzadeyi tahta çıkaracakları konusunda değerlendirmelerde bulunmuĢlar ve sonunda sultanın en büyük oğlu olduğu için Malatya meliki I. Ġzzeddin Keykavûs adında karar vererek onu Kayseri‟ye davet etmiĢlerdir. Nitekim Kayseri‟ye gelen I. Ġzzeddin Keykavûs, 20 Temmuz 1211 tarihinde Selçuklu tahtına çıkmıĢtır.362 I. Ġzzeddin Keykavûs Selçuklu tahtına çıktıktan sonra ilk önce ülkede huzursuzluğa neden olduğunu iddia ettiği kardeĢi I. Alâeddin Keykubâd‟ı zindana attırarak itaati altına almıĢtır.363 Daha sonra ülkedeki iç ve dıĢ sorunları çözümledikten sonra, babasının siyasetini sürdürerek ekonomik giriĢimlerde bulunmuĢtur. Bu nedenle

361 Aksarayi, a.g.e. , s. 25; Yazıcızâde Ali, a.g.e. , s. 246; Ġbnü‟l-Esir , a.g.e., C. XII, s. 201; Erol Güngör, Tarihte Türkler, Ötüken NeĢriyat, Ġstanbul, 2007, s. 105-106; Göksu, “Târîh‟i Güzîde‟ye Göre Rûm (Anadolu) Selçukluları”, s. 28; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 278-280; MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 115-116; Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III ), s. 28. 362 Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, s. 136; Faruk Sümer, “Keykâvus I”, DİA, C. XXV, Ankara, 2002, s. 352; Yazıcızâde Ali, a.g.e. , s. 248; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 293; Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III ), s. 28. 363 Rice, a.g.e., s. 69. Bu konuda bazı müellifler I. Alâeddin Keykubâd‟ın Tokat‟ta yakalandığını Bk. Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟iyye (Selçuk-Name I), s. 134; bazılarının ise Sivas yakınlarında Bk. Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 296; yakalanarak hapse atıldığını kaydederken kimi müellifler ise I. Alâeddin Keykubâd‟ın Malatya civarında kendisinin teslim olduğunu yazmıĢtır. Bk. Aksarayi, a.g.e. , s. 25; Uyumaz, a.g.e. , s. 17.

45

önce Avrupa ile Türkiye arasında ticaret köprüsü konumundaki Kıbrıs Kralı Hugue ile bir ticaret antlaĢması imzalamıĢtır.364 Ardından Karadeniz‟de önemli bir ticaret limanı olan Sinop‟u fethetmiĢ365 yine güneyde de aynı Ģekilde büyük öneme sahip limanı Antalya‟yı ise 1216‟da tekrar geri almıĢtır.366 Trabzon ve Ermeni krallıklarının da vergiye bağlanması ile büyük baĢarılar elde ederek Selçuklu Devleti‟nin gücünü ve itibarını arttırmıĢtır. I. Ġzzeddin Keykâvus zamanında ekonomik geliĢmelerin yanında çok sayıda kervansaray, medrese ve hastahane de inĢa edilmiĢtir.367 I. Ġzzeddin Keykavûs‟un saltanat dönemi Türkiye Selçuklu tarihinin en parlak dönemlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Onun döneminde Selçuklu Devleti‟nin sınırları geniĢlemiĢ, ülke genelinde emniyet, adalet ve bolluk hüküm sürmüĢ, düzenli imar ve inĢa faaliyetleri ile Türkiye Selçuklu Devleti büyük bir medeniyet merkezine dönüĢmüĢtür.368 Saygıdeğer ve asil bir görünüme sahip olan I. Ġzzeddin Keykavûs barıĢçıl bir siyaset izlemesine rağmen koĢullar gereği saltanatının büyük bir bölümünü savaĢ meydanlarında geçmiĢtir.369 Daha sonrada genç yaĢta 1219 yılında verem hastalığına yakalanarak hayatını kaybetmiĢtir.370 I. Ġzzeddin Keykâvus‟un vefatı üzerine tahta geçecek erkek evladı olmadığı için devlet erkânı saltanata kimin geçeceği konusunda Sivas‟da bir toplantı düzenlemiĢlerdir. Toplantı sonrasında yüksek vasıf ve meziyetlerin ötürü I. Alâeddin Keykubâd‟ı tahta çıkarılmasına karar vermiĢlerdir.371 1218‟de Sivas‟ta tahta geçirilip daha sonrada törenlerle 1219‟da Konya‟da tahta çıkan I. Alâeddin Keykubâd‟ın372 ilk icraatı Eyyûbîler‟le bozulmuĢ olan iliĢkileri düzeltmiĢtir.373 Daha sonra yaklaĢmakta olan Moğol tehlikesine karĢı Anadolu Ģehirlerinin güçlendirilmesi emrini vermiĢtir.

364 Sevim, Anadolu‟nun Fethi Selçuklular Dönemi, s. 140; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 302. 365 Gordlevski, a.g.e. s. 54. 366 Anonim Selçuknâme, Tarîh-i Âli Selçuk, s. 40; Koca, Sultan I. İzzeddîn Keykâvus (1211-1220), TTK, Ankara 1997, s. 37. 367 Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II., s. 497; Sümer, “Keykâvus I” mad., s. 353; Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III ), s. 28. 368 Ersan-Alican, a.g.e. , s. 122-123. 369 John Freely, At üstünde Fırtına: Anadolu Selçukluları, çev. NeĢenur Domaniç, Doğan Kitap, Ġstanbul, 2012, s. 81-82. 370 Sümer, “Keykâvus I” mad., s. 353; Yazıcızâde Ali, a.g.e. , s. 322; Salim Koca, Sultan I. İzzeddîn Keykâvus (1211-1220), s. 100. 371 Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II., s. 504-505; Ersan-Alican, a.g.e. , s. 124; Zeki Atçeken-YaĢar Bedirhan, a.g.e., s. 223. 372 Anonim Selçuknâme, Tarîh-i Âli Selçuk, s. 41; I. Alâeddin Keykubâd‟ın tahta geçiĢi konusunda Ġbn Bibi bir tarih belirtmezken bu konuda bazı kaynaklar 1220 tarihini verrmiĢtir. Bk. Uyumaz, a.g.e. , s. 21; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 327-329; Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 4. 373Faruk Sümer, “Keykubad I” , DİA, C. XXV, Ankara, 2002, s. 358.

46

Kapsamlı birĢekilde inĢaat ve tadilat faaliyetlerine giriĢilerek Konya, Kayseri ve Sivas gibi Ģehirler surlarla çevirtilirken; baĢta Erzincan, Amasya, Afyon ve Malatya olmak üzere, Anadolu‟daki önemli Ģehirler de sağlamlaĢtırılmıĢtır.374 Akdeniz‟de önemli bir ticaret merkezi olan Alâiye375 (Alanya)‟yı 1222 yılında fethederek burada bir tersane inĢa ettirmiĢtir.376 I. Alâeddin Keykubâd‟ın saltanın ilk yıllarında kafasını meĢgul eden sorunlardan biri de devletin ileri gelenleri ile yaĢadığı otorite sorunu idi. Özellikle babası I. Gıyâseddin Keyhüsrev döneminde de görev yapan baĢta Seyfeddin Ayaba olmak üzere377 Mübârizüddin Behram ġah, Zeynüddin BaĢara ve Bahâeddin Kutluca gibi değerli emîrlerle aralarında yaĢanan siyasi yetki ve hâkimiyet çatıĢması çıkması üzerine ismi geçen emirleri öldürtmüĢtür. Böylece Türkiye Selçuklu Devleti‟nde sultanın yetki ve kudreti kuvvetlenerek ülke yeniden siyasi huzura kavuĢmuĢtur.378 Öte yandan 1223 yılında Moğollar‟ın Kırım sahillerinde yer alan Suğdak‟ı iĢgal etmeleri üzerine halkın büyük bir kısmı Ģehirden ayrılmıĢ, bunlardan bir bölümü ise gemilerle Karadeniz sahilindeki limanlara gelerek Selçuklu Devleti‟ne sığınmıĢlardır. Durumdan faydalanmak isteyen Trabzon Rumları‟nın harekete geçerek Suğdak Limanı‟nı elde etmeye çalıĢtıkları haberlerini alan I. Alâeddin Keykubâd, Kastamonu Beyi Hüsâmeddin Çoban kumutasındaki Selçuklu donanmasını göndererek Suğdak‟ı 1224‟te fethetmiĢtir.379 Daha sonrada tüccarların Ģikâyeti üzerine büyük bir ordu ile Çukurova bölgesine de bir sefer düzenlenmiĢ ve pek çok kaleyi ele geçirdiği gibi Ermeni

374 Salim Koca, “Moğol Ġstilâsına KarĢı Sultan I. Alâeddîn Keykubâd‟ın Güvenlik Politikası”, Selçuklu Devri Türk Tarihinin Temel Meseleleri, Berikan Yayınevi, Ankara, 2011, s. 347-350; Ersan-Alican, a.g.e. , s. 126; Atçeken-Bedirhan, a.g.e. , s. 225. 375 Alâiyye; Bugünkü adı Alanya olan Antalya iline bağlı bir ilçedir. I. Alâeddîn Keykubâd‟ın fethinden sonra onun anısına Alâ (Yurdu) anlamına gelen Alâiyye olarak adlandırılmıstır. Bk. Umar, a.g.e. , s. 44; Evliya Çelebi eserinde, Alâiyye ile ilgili olarak eski krallardan birinin iki liman arasında kalan kara parçasını keserek Alâiyye kalesini bir ada haline gelmesi için uğraĢtığını ancak ömrünün yetmediğinden bahsetmiĢtir. Ayrıca yeryüzünde bu kaleden daha büyük bir kalenin olmadığını ve kalenin kuzey yamaçlarında nar, zeytin, turunç, limon, incir hurma susam ile yufkalı aĢ ekmeği ve dürme ekmeğinin de meĢhur olduğunu söylemiĢtir. Bk. Evliya Çelebi Seyahatnamesi, Üçdal NeĢriyat, Ġstanbul, 1985, C. IX, s. 28-29. 376 Sümer, “Keykubad I” mad., s. 358; Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III ), s. 30; MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 137-140. 377 Anadolu Selçuklu ve Beylikler Dönemi Uygarlığı, ed. Ahmed YaĢar Ocak, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2006, C. 1, s. 109. 378 Sevim, Anadolu‟nun Fethi Selçuklular Dönemi, s. 145-146; Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi ), s. 30; Ersan-Alican, a.g.e. , s. 128; Uyumaz, a.g.e. , s. 27-28. 379 Sümer,“Keykubad I” mad., s. 358; MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 146-147; Ġbnü‟l-Esir, a.g.e., C. XII, s. 438; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 363; Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, s. 144.

47

Krallığı‟nı da vergiye bağlamıĢtır.380 Anadolu‟da tam bağımsız bir devlet olabilmek için seferlerine devam eden Sultan I. Alâeddîn Keykubâd, Malatya bölgesindeki Kâhta ve Adıyaman kaleleriyle Harput‟taki ÇemiĢkezek Kalesi‟ni,381 Artuk Hükümdarının elinden alarak kendisine tâbi hale getirmiĢtir. Bir yandan da Eyyûbîler ile iliĢkilerini geliĢtirmek maksadıyla Eyyûbî hükümdarının kız kardeĢiyle evlenen I. Alâeddin Keykubâd, bağımsızlık isteyen Mengücükoğulları Beyliği‟ni ortadan kaldırarak Selçuklu ülkesine katmıĢtır.382 Öte yandan Gürcü kraliçesi Rosudan‟ın Moğolları Anadolu‟ya davet etmesi üzerine Gürcistan seferine çıkan I. Alâeddîn Keykubâd mukavemet edecek gücü kalmayan Gürcülerin sulh teklifini kabul ederek buradan da zafer ve ganimetlerle dönmüĢtür.383 Ahlat‟ı kuĢatan Celâleddin HârizmĢah‟ı ise, Erzincan ile SuĢehri arasındaki yer alan Yassı Çimen bölgesinde yenilgiye uğratarak ortadan kaldırmıĢtır.384 1237 yılına gelindiğinde ise Sultan I. Alâeddîn Keykubâd, Moğollara karĢı alınan önlemlere bir yenisini daha eklemiĢtir. Moğol Han‟ı Ögeday‟ın, Kayseri‟ye kadar gelmiĢ olan Semseddin Ömer-i Kazvînî öncülüğündeki Todun ve Urumtay adlı iki Moğol kölesi ile üç kiĢiden oluĢan Moğol elçilik heyetini kabul ederek görüĢmelerde bulunan I. Alâeddîn Keykubâd, Ögeday Han‟ın il (barıĢ içinde)385olma teklifini kabul

380 Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, s. 142; Sümer, “Keykubad I” mad., s. 358; Uyumaz, a.g.e. , s. 32-33; I. Alâeddin Keykubâd‟ın Çukurova seferi, burada hüküm süren Ermeni krallığının bölgeden geçen tüccarların mallarını soymaları aynı zamanda canlarınada kastetmeleri üzerine durumun Sultana bildirilmesinden sonra gerçekleĢtirilmiĢtir. Çünkü Selçuklu sultanlarının ticari siyasete verdikleri önem nedeniyle I. Alâeddin Keykubâd‟da vaziyet karĢısında kayıtsız kalamamıĢ ve Çukurova seferine çıkmıĢtır. Bk. Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 342. 381 ÇemiĢkezek Tunceli Ġlinde ilçe merkezi bir kasabadır. Adın Ermenice aslı ÇımıĢgazak'tır. Bk. Pars Tuğlacı, Osmanlı Şehirleri, Milliyet Yayını, Ġstanbul, 1985, s. 85. Honigınann'ın Urfa'lı Mattheos'dan aktardığı ÇeıneĢkacagk, adın Süryani ağzındaki biçimidir. Kasabadan geçen ve Murat Suyuna (Ģimdi, Keban barajının gölüne) dökülen çayın adı da kasaba adından alınmıĢ ve onunla aynıdır. Bu çaya Ģimdi Ormanyolu Çayı denilmektedir. Bk. Bilge Umar, a.g.e. , s. 187. 382 Sümer, “Keykubad I” mad., s. 358; Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, s. 142-143; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 349-350; Cahen, Osmanlılardan Önce Anadolu‟da Türkler, s. 135; Anadolu Selçuklu ve Beylikler Dönemi Uygarlığı, C. 1, s. 110. 383Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 375-376; Uyumaz, a.g.e. , s. 68. 384 Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II. , s. 528; MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 156-158; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 369-371; Yazıcızâde Ali, a.g.e. , s. 561. 385 Ticaret maksadıyla Anadolu‟ya gelen ve tekrar geri Karakuruma dönen ġemseddin Ömer-i Kazvînî adlı bir tüccarın Moğol hazinesine kumaĢlarını sunduğu sırada Ögeday Han tarafından kendisine Anadolu‟nun durumu ve I. Alâeddin Keykubâd‟ın padiĢahlığı hakkında sorular sormuĢtur. Tüccar ise I. Alâeddin Keykubâd‟ın padiĢahlığından ve memleketin durumundan övgüyle bahsetmesi üzerine Ögedey Han, “Böyle vasıflarla vasıflanmış ve yeteneklerle süslenmiş bir padişahı sevgimizden ve dostluğumuzdan mahrum bırakmak yazık olur Onu uyaralım da padişahlığımıza il (barış halinde) olsun. Ülkesi ve halkı mamur ve müreffeh kalsın! Yönetimimiz sırasında göndereceğimiz süyürgamişi (ihsan) ve hediyelerle onu sevindirelim.” diyerek tüccar Semseddin Ömer-i Kazvînî ile birlikte Todun ve Urumtay adlarındaki iki Moğol emirini elçi olarak I. Alâeddîn Keykubâd‟a göndermiĢtir. Bk. Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-

48 etmiĢtir. Böylelikle Moğol tehlikesi de bir süre daha ertelenmiĢtir.386 Daha sonra I. Alâeddin Keykubâd yerine Eyyûbî melikesinden olan oğlu II. Ġzzeddin Kılıç Arslan‟ı veliahd tayin edip devlet erkânını da ona biat ettirdikten sonra Âmid seferinin hazırlıklarına baĢlamıĢtır.387 Bu sırada yüksek Ģahsiyeti ve adâleti ile Türkiye‟nin kurucusu olan aynı zamanda “Uluğ Keykubâd” olarak da tarihte daima saygı ve hasretle anılan I. Alâeddin Keykubâd,388 kırk beĢ yaĢında, ramazan bayramında, elçilerin, devlet adamlarının ve komutanların katıldığı bir ziyafette yediği av etinden zehirlenerek 31 Mayıs 1237‟de vefat etmiĢtir. NaaĢı Konya‟ya da kendi adını taĢıyan yerdeki (Alâeddin Tepesi) aile mezarlığına defnedilmiĢtir.389 I. Alâeddin Keykubâd‟ın 17 yıldan fazla süren saltanatlığında Anadolu birliğini kurmada kazandığı siyasi ve askeri baĢarılarının yanında kültürel ve ekonomik açısından da geliĢmesinde eĢsiz hizmetleri olmuĢtur.390 Adil, ciddi ve otoriter bir hükümdar olan I. Alâeddin Keykubâd, devlet iĢlerini bizzat kendisi yakından takip etmiĢ, görevini ihmal edenlere müsamaha göstermemiĢtir. Hükümdarlığı Türkiye Selçuklu Devleti‟nin en güçlü ve parlak dönemi olarak kabul edilirken onun döneminde devletin hem toprakları geniĢlemiĢ hem de zenginlik ve güç olarak ülkeyi zirveye taĢımıĢtır. Anadolu, uluslararası ticaret merkezi haline gelmiĢ ve yapılan ticaret ve dolaĢım antlaĢmaları ile Akdeniz ve Karadeniz‟de ticaret filoları güvenli bir Ģekilde seyahat edebilmiĢlerdir. Ülkenin dört bir yanında imar ve inĢa faaliyetlerini sürdürmüĢ kervansaray, cami, hastane, tersane, medrese ve köprüler yaptırmıĢtır. Ayrıca Konya‟da yaptırdığı Kubadabad ve Kubadiye sarayları ile de Anadolu‟daki Türk kültürünün ilk

Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name I), çev. Mürsel Öztürk, Kültür Bakanlığı, Ankara, 1996, s. 448-449; Ġbnü‟l-Ġbri - Ebü‟l-Ferec, a.g.e. , s. 18. 386Yazıcızâde Ali, a.g.e. , s. 607-608; Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, s. 147; Sümer, “Keykubad I” mad., s. 359; Atçeken-Bedirhan, a.g.e. , s. 248-249. 387 Anadolu Selçuklu ve Beylikler Dönemi Uygarlığı, C. 1, s. 113. 388 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 400. 389 Sümer, “Keykubad I” mad., s. 359; Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II., s. 536; MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 170; Uyumaz, a.g.e. , s. 93; I. Alâeddin Keykubâd‟ın vefatı ile ilgili olarak Sultan‟ın Âmid seferi için Ermeni, Gürcü, Frank, Rum, Harezmli ve Kıpçak askerlerinden oluĢan bir ordu ile hazırlıklarını tamamladıktan ve Ramazan bayramının da geçmesinden sonra çıkacağı sefer öncesi farklı sebeplerden dolayı huzuruna gelen elçilere vermiĢ olduğu ziyafet sırasında yediği kızarrmıĢ kuĢ etinden zehirlenerek vefat ettiği belirtilmiĢr. Ölümü hakkında oğlu II. Gıyâseddin Keyhüsrev ile onu destekleyen baĢta Saadettin Köpek olmak üzere emirlerin parmağının da olduğu kaydedilmiĢtir. Bk. Anadolu Selçuklu ve Beylikler Dönemi Uygarlığı, s. 113. 390 Sevim, Anadolu‟nun Fethi Selçuklular Dönemi, s. 153.

49

örneklerini oluĢturmuĢtur.391 Sultan I. Alâeddîn Keykubâd‟ın ölümü ile birlikte Türkiye Selçukluları da gerileme ve çöküĢ dönemine girmiĢtir.

2. YASSIÇEMEN SAVAġI VE SAVAġ ÜZERĠNDE MOĞOL ETKĠSĠ

Moğol tehlikesinin ciddiyetini kavrayan Selçuklu Sultanı I. Alâeddin Keykubâd, HarzemĢahlar ve Eyyubiler ile Ġslam dünyasını korumak amacıyla anlaĢmaya varmak istemiĢtir. Bu nedenle Sultan I. Alâeddin Keykubâd, ilk elçisini HarzemĢahlara göndererek onun doğuda Moğollarla, kendisinin de batıda Hıristiyanlar ile uğraĢtığını belirterek, aralarında bir ittifak kurmalarının gerekli olduğunu; ancak “Melik Eşref ve Erzurum Meliki Cihanşahı kastederek etrafta fırsat bekleyenlerin olduğunu” anlatmıĢtır. Sultan Celâleddin HarzemĢah, Sultan I. Alâeddin Keykubâd‟a, bu görüĢlere katıldığını bildiren bir cevap mektubu yazmıĢ ve ayrıca elçisi Kadı Mucireddîn„Ömer bin Sa‟d Harezmî‟yi de onun yanına göndermiĢtir. O, Erzincan‟ın fethinden sonra 1228 yılında gönderdiği diğer bir mektupta ise Selçuklu sultanına yine dostane bir Ģekilde Erzincan‟ın ve Erzurum‟un hâkim lerine karĢı olduğunu belirtmiĢ ancak iki Türk sultanı arasındaki bu dostane iliĢkiler fazla uzun sürmemiĢtir. Bunun nedeni Sultan Celâleddin HarzemĢah‟ın kuvvetli bir Türk ve Ġslam kültürü merkezi olan Ahlat‟ı kuĢatması olmuĢtur. O, bu Ģehri uzun bir süre kuĢattıktan ve feci bir Ģekilde tahrip ettikten sonra, Moğollara karĢı cihat yapmakta olan Gürcistan‟a da saldırması nedeniyle Ġslam dünyasında nefret kazanmaya baĢlamıĢdı. Onun, Moğol tehlikesine karĢı Eyyubilerle birleĢmesi beklenirken Müslüman memleketlerini istila etmesi müttefiklerini kaybetmesine de neden olmuĢtu.392 Bu durum üzerine Sultan I. Alâeddin Keykubâd, Celâleddin HarzemĢah‟a, Tiflis‟in fethinden vazgeçerek Moğollarla anlaĢmaya varmasını öğütleyen bir mektup gönderdi. Selçuklu sultanı bu mektubunda dediklerinin yapılmaması durumunda HarzemĢahlara karĢı cephe alacağını belirtti. Celâleddin HarzemĢah, Selçuklu sultanının söylediklerini dinlemediği gibi onun elçisini de alıkoydu. Bu durum üzerine Selçuklu sultanı da, Eyyubilerle anlaĢmaya vararak Celâleddin HarzemĢah‟ı Anadolu‟dan atmaya karar verdi.393

391 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 397-400; Ersan-Alican, a.g.e. , s. 144-145; Freely, a.g.e. , s. 90; MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 172. 392 Osman Turan, “Keykubâd I.”, İA, C. VI, Ġstanbul, 1977, s. 653; Uyumaz, a.g.e. , s. 592; Anadolu Selçuklu ve Beylikler Dönemi Uygarlığı, C. 1, s. 112. 393 Aydın Taneri, “Celâleddin HârizmĢah”, DİA, C. VII, Ġstanbul,1993, s. 250.

50

Erzurum Meliki CihanĢah, bu ittifaktan haber alır almaz Sultan Celâleddin HarzemĢah‟ın dergâhına gelerek, Türkiye Selçukluları ile Eyyubilerin HarzemĢahlara karĢı ittifak ettikleri haberini iletti ve sultana; “İki taraf birleşmeden önce bu teşebbüsün önüne geçmek gerekir. Bunun için onlar hazırlanmadan önce herbirinin işlerini ayrı görmeliyiz.” dedi. Sultan Celâleddin HarzemĢah da bu teklifi kabul etti. Celâleddin HarzemĢah‟ın, CihanĢah ile aldığı karara göre; CihanĢah 5 gün sonra Erzurum‟a dönecek ve bütün ordusu ile birlikte Harput üzerine doğru harekete geçecekti. Burada Türkiye Selçuklu-Eyyubi müttefik ordusundan hangi taraf erken hareket ederse diğer müttefikiyle birleĢmeden önce onun üstüne saldıracak ve bu birleĢmeyi engelleyecekti. Ayrıca her iki tarafta Harput‟a vardıktan sonra orada birlikte Rum ve ġam meliklerini bekleyeceklerdi. CihanĢah yola çıktıktan sonra Celâleddin HarzemĢah da Harput üzerine doğru harekete geçti. Burada ordunun toplanmasını beklediği sırada hastalandı. O, hastayken CihanĢah‟ın gönderdiği mektuplar da iki düĢman ordusunun birleĢmek üzere harekete geçtikleri bildiriliyordu; ancak Celâleddin HarzemĢah‟ın bu sırada mücadele edecek hali yoktu. O, hastalığı biraz hafifleyince harekete geçti; ancak bu sırada Melik EĢref, ġam ve Cezire askerlerini toplayıp Sivas‟a vararak Selçuklu sultanının ordusu ile birleĢti.394 Celâleddin HarzemĢah, Irak ordusu ile veziri ġerefül‟l-Mülk‟ün ordusunu Malazgirt‟te, Hoy askerlerini de Bargiri‟de bırakmıĢtı. Ayrıca Ġranlı Azerbaycanlı ve Mazendaranlı askerlerinin memleketlerine gitmelerine izin verdiği için geri çağırma gereği de duymadı. O, Yassıçimen‟e erken gelerek su ve otlakları kontrol altına almayı ve burada ordugâhını kurmayı planlıyordu.395 Celâleddin HarzemĢah yanındaki askerler ve CihanĢah‟ın birlikleri Harput‟ta toplanıp Sivas‟a doğru ilerlerken Selçuklu ve Eyyûbî askerleri de hareket halinde idi. Sultan I. Alâeddin Keykubâd ile Melik EĢref‟in AkĢehir ovasında ordugâh kurduklarını haber alan Celâleddin HarzemĢah öfkelenmiĢti. O, CihanĢah‟ın teklifi üzerine hızlı bir yürüyüĢle Yassıçemen‟e gelerek su ve otlakların kontrollerini alacak Ģekilde ordugâhını kurdu. Celâleddin HarzemĢah‟ın Yassıçemen‟e gelip konakladığını öğrenen Sultan I.

394 ġehabeddin Ahmedünnesevi, Celâlüttin Harezemşah, çev. Necip Asım, Devlet Matbaası Ġstanbul, 1934, s. 131; Osman Gürbüz, “Celâleddin HarzemĢah‟ın Son Günleri”, Atatürk Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi Dergisi, S. 37, Erzurum, 2012, s. 35. 395 Ahmedünnesevi, a.g.e. , s. 131; Ġsmail Akkoca, “Sultan I. Alâeddîn Keykubâd Zamanında Türkiye Selçuklu-HarzemĢahlar Devleti ĠliĢkileri”, Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, Ortaçağ Tarihi Bilim Dalı, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 2010, s. 61; Buket YaĢa ġahin, “Anadolu Selçuklu Devleti Ġle HarzemĢahlar Devleti Münasebetleri”, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, Ortaçağ Tarihi Bilim Dalı, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Konya, 2008, s. 55.

51

Alâeddin Keykubâd‟ın morali bozuldu. Önceden Erzincan‟a gönderilmiĢ olan Türkiye Selçuklu kuvveti, ana orduya katılmak için geriye doğru harekete geçti. 396 Bu durumu öğrenen Celâleddin HarzemĢah “2.000 kadar atlıyı Auter Han maiyetinde ileri sürdü.”397 Bunun üzerine Türkiye Selçuklularının ana orduya katılmak üzere geri dönen kuvveti bozguna uğradı ve bu kuvvetten çok azı kurtulabildi. Bu duruma çok üzülen Sultan I. Alâeddin Keykubâd‟ın cesareti kırıldı. Geri çekilip boğaz ve geçitlerde savunmada kalmayı düĢünsede Eyyubiler Selçuklu sultanını savaĢa bu mevkide devam edilmesi konusunda ikna ettiler. Ġki ordu Yassıçemen‟de398, Ağustos 1230 (1230 yılı Ramazanının 28. günü) karĢılaĢtılar. Melik EĢref‟in askerleri zırh ve donanımlarıyla, HarzemĢahlı birlikleri ise iyi okçularıyla dikkat çekmekteydi. Ġlk gün ileri kuvvetlerin çarpıĢmasında Celâleddin HarzemĢah‟ın kuvvetleri bozguna uğradı. Ġkinci gün daha büyük öncü kuvvetleri ileriye sürüldü. Bu kuvvetlerin çarpıĢmasında yine Celâleddin HarzemĢah‟ın askerleri bozguna uğradı. Bu sonuçlar Celâleddin HarzemĢah‟ın moralini bozarken, Selçuklu sultanının ve ordusunun moral ve cesaretini yükseltti. Üçüncü gün ise iki tarafında ana orduları savaĢa giriĢti. SavaĢın baĢlangıcında Celâleddin HarzemĢah‟ın kuvvetleri Selçuklu ordusunun sol tarafını bozarak geriye püskürttü. Ancak Eyyubilerin müdahale ve gayretiyle birlikte bu durum düzeltildi. AkĢama kadar devam eden savaĢ sonucunda Celâleddin HarzemĢah ve ordusu bozguna uğrayarak dağıldı. Bu durum üzerine Celâleddin HarzemĢah, bayrak ve sancaklarını alarak kaçmaya baĢladı. Canını kurtarıp kaçan Harezmli askerlerin bir kısmı uçurumlardan düĢerek öldüler. 8-10 Ağustos 1230 tarihinde yapılan bu savaĢ sırasında CihanĢah ile kayınbiraderi ve daha birçok Harezmli emir ve asker Selçuklulara esir düĢtü. Ayrıca Celâleddin HarzemĢah‟ın hazinesi de Selçukluların eline geçti.399 Selçuklular Erzurum‟u, Melik EĢref ise Ahlat‟ı ele geçirdi. Bu olaydan sonra Melik EĢref ile Celâleddin HarzemĢah arasında barıĢ görüĢmeleri yapıldı. Celâleddin HarzemĢah, Melik EĢrefle barıĢ yapmayı kabul ettiyse de Sultan Alâeddîn Keykubâd ile barıĢ yapmayı istemiyordu. Ancak Melik EĢref‟in bunun Ģart olmasını belirtmesinin ardından iki taraf

396 Hasan Geyiklioğlu, “HarzemĢahlar ve Doğu Anadolu”, Türkler, C. 4, Ankara, 2002, s. 924; Akkoca, a.g.t. , s. 61; Taneri, Celâleddin HârizmĢah, s. 250. 397 Ahmedünnesevi, a.g.e. , s. 131. 398 Tuncer Baykara‟nın makalesinde belirttiğine göre; Yassıçemen, Erzincan ovasının kuzeyinde ve ovaya paralel bir yayla yolu üzerinde yer almaktadır. Bkz. Tuncer Baykara, “Yassıçemen Nerededir?”, Selçuklu Medeniyeti Araştırmaları Dergisi, Konya, 2017, s. 14. 399 Geyiklioğlu, a.g.m., s. 924; Gürbüz, “Celâleddin HarzemĢah‟ın Son Günleri”, s. 35; Akkoca, a.g.t., s. 61; Taneri, Celâleddin HârizmĢah, s. 250.

52 arasında barıĢ antlaĢması imzalandı. Celâleddin HarzemĢah‟ın bu barıĢı kabul etmesinin en önemli nedeni bu sırada Moğolların Maveraünnehir‟de büyük bir kuvvet toplayarak kendisine doğru saldırıya hazırlandıkları haberini almıĢ olmasıydı.400 Celâleddin HarzemĢah bu durum üzerine ilk önce Gence‟ye gitti, ancak burada uzun süre kalmayarak el-Cezire‟ye inmeye karar verdi ve “Aras-Eleşkirt-Malazgirt-Hani yolunu takip ederek” 1231 yılında Amid önüne geldi. Moğollar da “Bargiri-Ahlat yolundan inerek bir gece sabaha karşı Dicle Köprüsü kenarında Celâleddin Harzemşah‟a baskın yaptılar.” Böylece Moğollar, Selçuklu sınırına kadar yaklaĢtılar. Yanındakilerin birçoğu öldürülen Celâleddin HarzemĢah ise, Meyyafarikin tarafına kaçtı; ancak Amid dağında karĢılaĢtığı eĢkıyalar tarafından öldürüldü. O öldükten sonra emirlerden bazıları Türkiye Selçuklu Devleti‟nin hizmetine girdi. Bazı emirler ise Suriye ve el-Cezire‟ye doğru dağıldılar.401 Yassıçemen SavaĢını görünürde I. Alâeddîn Keykubâd ve Melik EĢref kazanmıĢtır; ancak iki Türk devleti arasında gerçekleĢen bu savaĢın Türkiye Selçuklu Devleti açısından tek kazançlı yanı Erzurum‟un ele geçirilmesi olmuĢtur. Çünkü, bu savaĢın ardından Moğol saldırıları Türkiye Selçuklu Devleti için büyük bir tehlike haline gelmeye baĢlamıĢtır. 1232 yılında Curmagon Noyan komutasındaki bir grup Moğol askeri Sivas yakınında bulunan “Kemaleddîn Ahmed bin Rahat adıyla bilinen İsfehanî Kervansarayı‟na” kadar ilerleyerek birçok insanı esir etmiĢlerdir. Moğolların bu saldırısı üzerine Sultan I. Alâeddîn Keykubâd hemen Kemaleddîn Kamyar‟ı merkezdeki kuvvetlerle birlikte Sivas‟a göndermiĢtir. Ancak Kemaleddîn Kamyar, Sivas‟a geldiğinde Moğolların burada olmaması üzerine bu akının nedenini ve etkisini görmek amacıyla Erzurum‟a kadar ilerlemiĢtir. O, Erzurum‟a geldiğinde Moğolların buraya gelmelerinde Gürcülerin büyük etkisinin olduğunu öğrenmiĢ olup, ordusunu güçlendirirerek Gürcüler üzerine bir sefer düzenlemiĢtir. Bu sefer sonucunda Türkiye Selçuklu Devleti bol ganimet elde etmiĢtir. Ayrıca, iki devlet arasındaki anlaĢmazlık son bulmuĢ ve Gürcülerle akrabalık kurulmuĢtur. Sonuç olarak bu ilk Moğol akını Selçuklu ülkesinde fazla bir sorun çıkarmadan sonuçlanmıĢtır. Ancak Sultan I. Alâeddîn Keykubâd bu akından sonra ülkenin doğu hudutlarının güvenliği için bazı tedbirler

400 Mükrimin Halil Yinanç, “Celâleddin HarzemĢah”, İA, C. III, Ġstanbul, 1977, s. 52. 401 Taneri, Celâleddin HârizmĢah, s. 250; Efe DurmuĢ, “Türkiye Selçukluları Devrinde Harezmli Bir Türk Emiri: Hüsameddin Baycar”, Fırat Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi, C. 19, S.1, Elazığ, 2009, s. 224; Aydın Taneri, “HârizmĢahlar”, DİA, C. XVI, Ġstanbul, 1997, s. 230.

53 almıĢtır. Bunun için Kemaleddîn Kamyar‟a Ahlat, Bitlis ve Tiflis‟e kadar uzanan Ģehirleri Türkiye Selçuklu Devletine katmasını emretmiĢtir. Bu fetihlerin ardından Anadolu‟da kalarak bölgeyi talan eden Harezmli askerler Türkiye Selçuklu idaresine alınmıĢtır. Daha sonra Moğol Hanı Ögeday‟ın elçisi Kazvinli Emir ġemseddîn, Sultan Alâeddîn Keykubâd‟ın huzuruna gelerek onu Ögeday Han‟ın tabiiliğine girmeye davet etmiĢtir. Selçuklu sultanı elçi ile yaptığı özel görüĢmenin sonucunda her yıl sembolik hediyeler göndermesi durumunda Moğol hanının topraklarına göz dikmeyeceğini öğrenerek kendisine iletilen bu teklifi kabul etmiĢtir. Ancak sultan her ne kadar bu teklifi kabul etmiĢ olsada diğer taraftan Moğol tehlikesine karĢı hazırlıklı olmak için gücünü arttırmaya da çalıĢmıĢtır. Ayrıca Ögeday Han, Selçuklu sultanının kendilerini çok uğraĢtıran Celaleddîn HarezmĢah‟ı Yassıçemen‟de yenilgiye uğratmasının ardından Moğollara yıllık vergi vermeyi kabul etmesini de çok akıllıca bulmuĢtur. 402

3. II. GIYÂSEDDĠN KEYHÜSREV’ĠN TÜRKĠYE SELÇUKLU TAHTINA GEÇĠġĠ (1237-1246)

I. Alâeddin Keykubâd‟ın 1237 yılında ölümünden sonra geride II. Gıyâseddin Keyhüsrev, II. Ġzzeddin Kılıç Arslan ve Rükneddin Süleyman adlarında üç oğlu kalmıĢtı. Bunlardan büyük oğlu II. Gıyâseddin Keyhüsrev, Alâiye hâkimi Kir Fard‟ın (Kyr Vart) kızı Mahperi Hatun‟dan doğmuĢtu. Diğer iki oğlu II. Ġzzeddin Kılıç Arslan ve Rükneddin Süleyman ise Eyyûbî melikesinden olup, II. Gıyâseddin Keyhüsrev‟in sultanlık için yeterli vasıflara sahip olmaması sebebiyle Eyyûbî melikesinden doğan oğlu II. Ġzzeddin Kılıç Arslan veliaht tayin edilmiĢti.403 Ancak önde gelen devlet adamlarından Saadettin Köpek, Taceddin Pervâne, ġemseddin Altunaba, Lala Cemaleddin Ferruh ve Gürcüoğlu Zahîrüddevle gibi beylerin bir oldu bittisi üzerine II. Ġzzeddin Kılıç Arslan‟ı bertaraf edilerek yerine II. Gıyâseddin Keyhüsrev, Kayseri‟de bulunan Keykubâdiye sarayında Selçuklu tahtına oturtulmuĢtu.404 II. Ġzzeddin Kılıç Arslan‟ın yanında yer alan Kemaleddin Kâmyar, Hüsâmeddin Kaymeri ve Harezm beyi

402 Uyumaz, a.g.m. , s. 592-594. 403 Sevim-Merçil, a.g.e., 468;Yasemin AktaĢ, “II. Gıyaseddin Keyhüsrev Döneminde Türkiye Selçuklu Devleti Ġle Eyyûbîler Arasındaki ĠliĢkiler”, Elazığ, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2015, C. 8, S. 39, s. 255. 404 Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), çev. Mürsel Öztürk, Kültür Bakanlığı, Ankara,1996, s. 20; Ali Sevim-YaĢar Yücel, Türkiye Tarihi 1( Fetihten Osmanlılara Kadar 1018-1300), s. 122; Göksu, “Târîh‟i Güzîde‟ye Göre Rûm (Anadolu) Selçukluları”, s. 28.

54

Kayır Han gibi komutanlar yaĢanan bu duruma tepki göstererek, I. Alâeddin Keykubad‟ın vasiyetinin uygulanmasını istemiĢlerse de mücadele etmenin faydasız olduğunu görerek II. Gıyâseddin Keyhüsrev‟in saltanatını kabul etmiĢlerdir. Bu olay aynı zamanda artık devlet adamlarının da Selçuklu yönetiminde oldukça etkili olmaya baĢladıkları bir dönemede giriĢ olarak kabul edilmiĢtir.405 Sultan II. Gıyâseddin Keyhüsrev Selçuklu saltanatına çıktıktan sonra önce babasının sağlığında Kayseri‟ye gelmiĢ olan elçileri kabul etmiĢtir. Onlara babasının (il olmayı) kabul ederek hazırlatmıĢ olduğu hediye ve armağanları Ögeday Han‟a gidecek olan elçiye vererek onu Moğolistan‟a göndermiĢtir. 406Ardından Halep Eyyûbî Hükümdarı el-Melikü‟n-Nâsır Yûsuf ve DımaĢk Eyyûbî Hükümdarı el-Melikü‟l-Kâmil Muhammed ile babası döneminde yapılan antlaĢmaları yenilemiĢtir. Ayrıca dostluğu arttırmak için el-Melikü‟n-Nâsır Yûsuf‟un kız kardeĢiyle de evlenip kendi kız kardeĢini de ona vermek suretiyle aralarında bir akrabalık bağıda kurmuĢtur. 407 Çok geçmeden Sultan diğer Eyyûbî melikleri ve Artuklu emîrleri ile de yeniden görüĢerek taraflar arasındaki eski siyasal ve hukuksal durumun devam ettirilmesi konusunda da anlaĢmaya varmıĢlardır. Böylece Artuklular ve Eyyubiler önceden olduğu gibi Türkiye Selçuklularına tâbi olacaklardı.408 Sultan II. Gıyâseddin Keyhüsrev Selçuklu saltanatına oturmasına rağmen yine de kardeĢi II. Ġzzeddin Kılıç Arslan taraftarı olan beyler ile Harezm emirlerinden kuĢku duyarak onlara pek güvenememiĢtir. Sultanın yanından hiç ayrılmayan ve devlet içinde etkin bir rol oynamayı amaçlayan vezir Saadettin Köpek ise, onların ortadan kaldırılmaları hususunda Sultan‟a sürekli telkinlerde bulunmaya baĢlamıĢtı.409 Nitekim Sultan, Saadettin Köpek‟in tahrikleri sonucunda ilk olarak Harezmliler‟in reisi olan Kayır Han, 1237 yılının Haziran ya da Temmuz ayı gibi hapse attırmıĢtır. Ancak hapisteki Ģartlara dayanamayan Kayır Han ise bir süre sonra hastalanarak orada vefat etmiĢtir. Bu olay; Harezmli askerlerin Selçuklu Devleti‟ne olan güvenlerini

405 Müneccimbaşına Göre-Anadolu Selçukileri, s. 55; Ġbn Bîbî, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l- Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 21; Yazıcızâde Ali, a.g.e. , s. 618-619; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 404; AktaĢ, a.g.m. , s. 256. 406 Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟iyye (Selçuk-Name I), s. 451;Yazıcızâde Ali, a.g.e. , s. 610. 407 Kemalaeddin Ġbn‟ül-Adim, Buğyat at-talab fi tarih Halab, (Selçuklularla İlgili Haltercümeleri), yay. çev. Ali Sevim, TTK, Ankara, 1976, s. 4-6; Ali Sevim, “Keyhusrev II”, DİA, C. XXV, Ankara, 2002, s. 349; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 406. 408 Ersan-Alican, a.g.e. , s. 147; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 406. 409MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 175; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 406.

55 kaybetmelerine ve tepki olarakta Selçuklu hizmetini bırakarak Kayseri‟den ayrılmalarına neden olmuĢtur. Sultanın kendilerini geri çevirmek için arkalarından gönderdiği Selçuklu ordusunuda periĢan etmiĢlerdir.410 Öte yandan Harezmliler ile yaĢanan bu talihsiz olayın akabinde Saadettin Köpek; Atabeg ġemseddin Altunaba, beylerbeyi Hüsâmeddin Kaymeri, Taceddin Pervâne ve Kemaleddin Kâmyar gibi Selçuklu Devletine mühim hizmetlerde bulunmuĢ olan beyler ile emirleri peĢpeĢe ortadan kaldırmaya baĢlamıĢtır.411 Hatta bununlada yetinmeyen Saadettin Köpek, Sultanı kıĢkırtarak Ģehzade II. Ġzzeddin Kılıç Arslan ile Rükneddin Süleyman‟ı da hapse attırmıĢ, anneleri Adile Hatun‟u ise yay kiriĢiyle boğdurtmuĢtur.412 O dönemde kendisinin veliaht bırakacağı bir oğlu olmadığı için kardeĢlerine dokunamamıĢtır. Ancak ilk oğlu II. Ġzzeddin Keykâvus doğduktan sonra Uluborlu Kalesine413 hapsettiği kardeĢlerinin ortadan kaldırılması için Armağan ġah‟a emir vermiĢ fakat rivayetlere göre o bu görevi uygulamamıĢtır.414 Ne yazık ki Saadettin Köpek‟in sultan olma yolunda hayal ve planları doğrultusunda yönlendirdiği genç ve tecrübesiz Sultan üzerindeki olumsuz etkileri devam etmiĢ, ülke iç ve dıĢ tehlikelerle karĢı karĢıya kalmıĢtır.

4. BABAĠ (BABAĠLER) ĠSYANININ ÇIKIġINDA MOĞOL ETKĠSĠ

Asıl adı Ebü‟l-Baka ġeyh Baba Ġlyas b. Ali el-Horasani olan, Moğol istilası sırasında HarzemĢahlar Devleti‟nin yıkılıĢının ardından Anadolu‟ya gelen ve Selçuklu

410Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟iyye (Selçuk-Name II), s. 23-25; Yazıcızâde Ali, a.g.e. , s. 620-621; Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II. , s. 537. 411 Salim Koca, “Sultan I. Alâeddîn Keykubâd‟dan Sonra Türkye Selçuklu Devlet Ġdaresinde Ortaya Çıkan Otorite ZâfiyetiVe Emîr Sadeddîn Köpek‟in Selçuklu Saltanatını Ele Geçirme TeĢebbüsü”, Gazi Üniversitesi, Türkiyat Uygulama ve Araştırma Merkezi, Ankara, 2010, S.7, s. 76; Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, s. 149. 412 Sevim, “Keyhusrev II” mad., s. 349; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 409-410. 413 Uluborlu Kalesi; Isparta Ġlinin, Uluborlu ilçesinde üç tarafı derin uçurumlarla çevrili bir tepe üzerinde kurulmuĢtur. Bk. Abdullah Bakır, “Ortaçağda Bir Türkiye Selçuklu Kenti Uluborlu”, SDÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, Sosyal Bilimler Dergisi, 2013, S. 30, s. 55-66. 414 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 410;MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 177; Bu konuda Sultan II. Gıyâseddin Keyhüsrev sonra Uluborlu Kalesine414 hapsettiği kardeĢlerini II. Ġzzeddin Kılıç Arslan ile Rükneddin Süleyman‟ı öldürülmeleri konusunu Armağan ġah‟ı görevlendirmiĢ ancak onunda iyi bir insan olması nedeniyle Ģehzadelere kıyamamıĢ ve Ģehzadelerin yerine iki köleyi öldürerek Sultana bu iĢi yaptığını bildirmiĢtir. Bk. Osman Turan, “Mübarizeddin ErtokuĢ ve Vakfiyesi”, Belleten, TTK, Ankara, C. XI, S. 43, 1947, s. 420-421.

56 sultanı I. Alâeddin Keykubâd‟ın emrine girmiĢ olan bir Türkmen babasıdır.415 “Elvan Çelebi‟ye göre Baba İlyas, Rum diyarına Dede Garkın adındaki bir başka Türkmen şeyhinin halifi sıfatıyla gelmiş ve Amasya yakınlarında bulunan Çat Köyü‟ne (bugünkü İlyas Köyü) yerleşerek burada bir zaviye açmıştır. Yazar her ne kadar bir tarih vermese de eserde mevcut bir parça, bu yerleşmenin I. Alâeddin Keykubâd zamanında olduğunu açıkça gösteriyor. Bu parçaya göre Sultan Alâeddin şeyhi ziyarete gelmiş ve onunla görüşmüştür. Baba İlyas buradaki zaviyesinde faaliyete ve fikirlerini yaymaya başlamıştır. Selçuklu sultanı I.Alâeddin Keykubât ile yakın münasebetler kurmuş ve zaman geçtikçe müritleri çoğalmaya başlamıştır”.416 Baba Ġlyas‟ın isyandan önceki hayatı ile ilgili yeteri kadar bilgi elde edilemediği için bilinenler bundan ibaret olduğuda vurgulanmıĢtır. Yazıcızade‟nin eserinden anlaĢıldığı üzere; Baba Ġlyas‟ın Amasya‟nın bir köyüne yerleĢtiği, o köyün koyunlarını güdüp çobanlık ettiği ve karın tokluğuna burada çalıĢtığı belirtilmiĢtir. Ayrıca kısa zamanda bulunduğu köyün halkının sevgisini kazandığı ve bir süre sonrada köydeki kadın ve erkeklerin ona güvenip itaat ettikleri görülmüĢtür. Hatta öyleki kiĢiler ya da karı koca arasında bir sorun olduğu zaman ona danıĢmak için gidildiği de olmuĢtur. Böylece onun da bu tür sorunları çözerek ve geçimsiz çiftlerin arasını bularak, halka mutluluk sağlamıĢ.417 Öyleki bir süre sonra Baba Ġlyas‟ın Ģöhreti artıp müridleri çoğalınca, köyden çıkıp bir tepe üzerinde yaptırdığı binaya geçerek buradan faaliyetlerine devam ettiği aynı zamanda ibadetle de meĢgul olduğu kaydedilmiĢtir.418 O dönemde Moğol istilasından kaçıp gelen Türkmenlerin çoğunun Güneydoğu Anadolu bölgesinde toplandıkları görülmüĢtür. Ayrıca bu bölgede Selçuklu, Eyyubî ve Harezm askerlerinin de sık sık faaliyetlerde bulundukları bilinmektedir. Bölgede Harezmlilerin çıkardığı âsâyiĢsizlik, yeni gelen Türkmen boylarının da etkisiyle daha da artmıĢtır. Göçebelerin yaĢantıları ile yerleĢik halkın yaĢantılarının da birbirine uymaması çatıĢmaların baĢlamasına neden olmuĢtur. Öte yandan göçebe Türkmenlerin geçim sıkıntısı ve otlak darlığı nedeniyle bir takım akın ve yağma hareketlerine

415 Ahmet YaĢar Ocak, Babailer İsyanı Aleviliğin Tarihsel Alt Yapısı Yahut Anadolu‟da İslam-Türk Heterodoksisinin Teşekkülü, s. 94. 416 Ocak, a.g.e. , s. 94. 417 Yazıcızade Ali, “Tevârih-i Âl-i Selçuk (Oğuznâme-Selçuklu Tarihi)”, haz. Abdullah Bakır, Çamlıca Basım Yayın, Ġstanbul, 2017. s. 535. 418MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 184.

57 giriĢmeleri ise onların düzen ve asayiĢi sağlayan devlet kuvvetleri ile de çatıĢmalarına sebep olmuĢtur. Bu çatıĢmalar onların hayatların zorlaĢtırırken, devlete olan memnuniyetsizliklerini ve düĢmanlıklarını da artırmıĢtır.419 Ayrıca bu bölgelerde, Hıristiyanlarla birlikte aĢırı ġiȋ, Mani420 ve Pavlakî421 gibi inançlara sahip farklı etnik gruplarda yaĢıyordu. Böyle karıĢık bir bölgeye gelen yarı Ġslâm ve ġamanî inançlarına sahip göçebe Türkmenlerin arasında bulunan Baba Ġshak (veya Baba Resul) ise daha çok ġamanî inancına sahipti. Henüz Ġslâmiyeti kendi içinde hazmedememiĢ bir Türk Ģeyhi olan Baba Ġshak, dinî ve siyasî amaçlar doğrultusunda peygamberlik iddiasında bulunarak kötü Ģartlar içinde bulunan göçebe Türkmenleri etrafına toplamayı baĢarmıĢtı. Bunun yanında onları ülkedeki adaletsiz ve haksız yönetime karĢı harekete geçmeleri konusunda da desteğini esirgememiĢtir.422 Öte yandan II. Gıyâseddîn Keyhüsrev‟in eğlenceye düĢkün yaĢantısının da bu isyanı tetiklediği belirtilmiĢtir.423 Baba Ġshak nihayet kısa zamanda Türkmen kitleleri arasında bir inanç birliği yaratıp, kuvvet açısından da belli bir düzeye geldiğinde halifelerini Samsat, Adıyaman, Kâhta ve MaraĢ taraflarına göndermiĢtir. Ona inanmıĢ halkın bir kısmı ise, bunların emri ile mallarını satarak at, silâh ve erzak alarak, birlikler halinde toplanmaya baĢlamıĢlardır.424 Baba Ġlyas, hazırladığı ayaklanmanın idaresini ise baĢ halifesi olan Baba Ġshak‟a havale ederek isyan için belirlenen tarihi beklemesini istemiĢtir. Nihayet beklenen gün gelmiĢ ve Baba Ġlyas‟ın emri ile Baba Ġshak, isyanı baĢlatmıĢtır. Baba Ġlyas‟a bağlı oldukları için kendilerine Babaîler denilen bu âsiler önce Kefersud‟u425

419MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, a.g.e, s. 183; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 421. 420 Maniheizm; kendi adını verdiği bir dinin kurucusu olan Mani, Mezopotomya‟da yetiĢmiĢ, Hıristiyan, ZerdüĢt ve Burkan dinlerindeki bazı unsurları, gnostik görüĢlerle birleĢtirerek yeni bir inançlar sistemi oluĢturmuĢ ve bunu Ġran‟da yaymaya baĢlamıĢtır. Mani dini herĢeyin iki zıt kutup halinde çatıĢmasına dayanır: iyi-kötü, güzel-çirkin, gündüz-gece, ıĢık-karanlık gibi. Üçüncü bir olasılık sözkonusu değildir. Bk. ġinasi Tekin, “Mani Dininin Uygurlar Tarafından Devlet Dini Olarak Kabul EdiliĢinin 1200. Yıldönümü Dolyısı ile Birkaç Not (762-1962)”, Türk Dili AraĢtırmaları Yıllığı BELLETEN 1962, TDK Yayınları, Ankara, 1988, S. 217, s. 1-2. 421 Kimi tarihçiler tarafından ilk Protestanlar olarak da nitelendirilen Pavlikanlar, VII. Yüzyıldan itibaren tarih sahnesine çıkmıĢlardır. Ġlk önce Doğu Roma'nın doğu sınırlarında aktif olmuĢlar daha sonra Mezopotamya ile birlikte kuzey Suriye'de kök salarak gerek misyon faliyetleri, gerekse maruz kaldıkları sürgünler sonucu doktrinlerini Orta Anadolu'da ve daha sonra da Balkanlar‟da yaymaya baĢarmıĢlardır. Pavlikanlar, yaĢadıkları dönemde kendileri dıĢında bütün dini eğilimleri reddetmiĢler ve hep tek Tanrı'nın varlığını vurgulamıĢlardır. Bk. Sakin ÖzıĢık, “ Pavlikan Kilisesi Ve Eski Hıristiyan Heresileriyle ĠliĢkisi”, Cumhuriyet Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2010, C. XIV, S. 2, s. 506, 518-519. 422 Sevim-Yücel, a.g.e. , s. 124; Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, s. 150. 423Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III ), s. 31. 424 Uluçay, a.g.e. , s. 216; Atçeken-Bedirhan, a.g.e. , s. 257. 425 Kefersud; Günümüzde Gaziantep Ģehrinin Nizip ilçesine bağlı eski adı Kefertut/Keferdut Ģimdiki adı ise Dutlu olan köyün adıdır. Bk. Bilge Umar, a.g.e. , s. 414.

58 iĢgal etmiĢler, daha sonra da Gerger, Adıyaman, Samsat ve Kahta‟yı ele geçirmiĢlerdir. Önlerine çıkan her Ģeyi yağmalayarak Malatya‟ya yönünde ilerleyen Babaîler, Baba Ġlyas‟ın peygamberliğine inanmayan ve kendilerine katılmayı kabul etmeyen insanları da acımasızca öldürmüĢlerdir.426 Kısa sürede büyüyen bu tehlikenin kendisine doğru geldiğini gören Malatya subaĢısı Muzafferüddin AliĢîr, Selçuklu askerleri ve bir kısım Hıristiyan ahâliden toparladığı kuvvetlerle Baba Ġshak ve taraftarlarına karĢı mücadeleye giriĢmiĢtir. Ancak Muzafferüddin AliĢîr, bu Ģiddetli savaĢta bozguna uğramıĢ ve sancağı Babailerin eline geçmiĢtir. Bunun üzerine Muzafferüddin AliĢîr, Malatya‟ya dönerek toparladığı kuvvetlerle tekrar mücadeleye giriĢtiysede mağlup olmaktan kurtulamamıĢtır.427 Kazandıkları bu iki zaferden sonra kudret ve cesaretleri artan Babaîler, amaçlarına ulaĢacaklarına inanarak bu seferde Baba Ġshak‟a kavuĢmak üzere Amasya ve Tokat taraflarına doğru harekete geçmiĢlerdir.428 II. Gıyâseddin Keyhüsrev bu kötü haberi aldıktan sonra korkusundan Kubâdâbâd‟a kaçarak BeyĢehir Gölü‟nde bir adaya sığınırken, Amasya subaĢısı Hacı Mübarizeddin ArmağanĢâh‟ı büyük ordunun baĢında Amasya‟ya göndermiĢtir. Hacı Mübarizeddin ArmağanĢâh, ordunun baĢında Amasya‟ya varmıĢ, Ģehre hâkim olmuĢ ve Baba Ġlyas‟ı ile yanındakileri yakalayarak öldürmüĢtür. Ancak bu Ģiddetli muharebede Selçuklu kumandanı Hacı Mübarizeddin ArmağanĢâh ise Ģehit edilmiĢtir. Daha sonra Baba Ġlyas‟ın hayatta olduğuna inanan Babailer, Konya‟ya doğru ilerlemiĢlerdir. Bu durum karĢısında Necmeddin BehramĢah Candar kumandasında hazırlanan 60 bin kiĢilik Selçuklu ordusu KırĢehir vilâyetinin Malya Ovası‟na geldiğinde Babailerle karĢılaĢmıĢlardır.429 Tarihler 1240 yılının Kasım ayını gösterdiğinde iki tarafın kuvvetleri Malya Ovası‟nda savaĢ düzeni almıĢlardır. Ancak bütün yüreklendirme çabalarına rağmen Selçuklu ordusundaki Türk askerleri bir türlü harekete geçmemiĢlerdir. Çünkü Baba Ġshak‟ın gücüne, Türkmenlerin ise korkusuz oluĢlarına ve savaĢtaki maharetlerine dair duydukları haberlerin etkisi altında kalmıĢlardı. Durumun hassasiyetini kavrayan ve eğer yenilirlerse bir daha toparlanmalarının zor olacağını anlayan Necmeddin

426MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 184-185. 427 Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 50-51; Abü‟l-Farac, Abü‟l- Farac Tarihi, C. II. , s. 540. 428 Ersan-Alican, a.g.e. , s. 154; Merçil Müslüman Türk Devletleri Tarihi, 150; Sevim-Yücel, a.g.e. , s. 124. 429 Yazıcızâde Ali, a.g.e. , s. 654; MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 185-186; Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, 150; Sevim-Yücel, a.g.e. , s. 124-125.

59

BehramĢah Candar, ordunun önüne çelik zırhlı Frank askerlerini yerleĢtirmiĢtir. Ancak Frankların da Baba Ġshak‟ın kerametlerinin Ģöhreti karĢısında haç çıkarmaktan kendilerini alamadıkları gözlemlenmiĢtir.430 Neticede muharebe Türkmenlerin hücuma geçmesiyle baĢlamıĢtır. Her Ģeylerini yanlarındaalarak, kendilerini gelecekte mutlu bir hayatın beklediğine inanan, çoluk çocuk ve kadın erkekten oluĢan büyük bir baĢıbozuklar kalabalığı, yürüyen bir insan selini andırmıĢtır. Bu Ģiddetli hücumda, Frank askerlerinin çelik zırhları karĢısında Türkmenlerin ok ve mızraklarını etkisiz kalmıĢtır. Bu vaziyetten cesaret alan Selçuklu ordusundaki diğer askerlerde Franklarla birlikte karĢı hücuma geçerek Babaileri yenmiĢlerdir. SavaĢ Selçuklu ordusunun kesin zaferiyle sonuçlanmıĢtır.431 YaklaĢık üç buçuk dört ay kadar süren ve Türkiye Selçuklu Devleti‟ni Ģiddetli bir Ģekilde sarsan, Türkiye tarihinin bu müthiĢ halk hareketi Ģimdilik bu Ģekilde sona ermiĢtir.432 Babai ayaklanmasının bastırılmasında yaĢanan güçlükler, I. Alâeddin Keykubâd‟tan sonra Selçuklu Devleti‟nde bir yönetim zafiyetinin varlığını da ortaya koymuĢtur. Bu zafiyetin anlaĢılması, Moğolların Selçuklulara saldırma konusundaki tereddütlerini de yok etmiĢ ve Anadolu‟ya ordu sevkine neden olmuĢtur.433 Babai Ġsyanın, Türkiye‟nin dini-sosyal tarihi açısından önemine bakmak gerekirse; isyandan sonra Anadolu‟nun muhtelif bölgelerine yayılan Baba Ġlyas‟ın halifi ve müridleri, asıl Babai hareketi diyebileceğimiz büyük dini-mistik hareketi meydana getirmiĢlerdir. Batı ucunda teĢekkül eden Türkmen beylikleri özellikle Osmanlı Beyliğin‟de büyük bir etkinlik kazanarak fetih hareketlerinin yürütülmesine bilfiil katılmıĢlardır.

5. KÖSEDAĞ SAVAġI

Moğol tehlikesi aslında daha önce baĢ göstermiĢ ancak buna karĢı baĢta Irak, Anadolu ve Suriye olmak üzere, bu bölgelerde maalesef bir müdafaa hattı oluĢturulmamıĢtır. Aksine bu bölgelerde hüküm süren Selçuklular, Eyyubiler,

430 Ocak, a.g.e. , s. 137. 431 Ocak, a.g.e. , s. 137; Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 51-52; Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II, s. 540; Yazıcızâde Ali, a.g.e. , s. 654-655; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 423-424. 432 Ocak, a.g.e. , s. 139. 433 Mehmet Ersan, Türkiye Selçuklu Devleti‟nin Dağılışı, BirleĢik Yayınevi, Ankara, 2010, s. 100.

60

Artuklular ve HarezmĢahlar birbirleriyle mücadeleye devam etmiĢler ve Moğolların sınırlarına dayandıklarını bile fark edememiĢlerdir. Türkiye Selçuklu Devleti‟nde I. Alâeddin Keykubâd döneminde Moğollar, Anadoluyu istila için teĢebbüse geçmiĢlerse de sultanın takip ettiği politika onları bu arzularından geçici de olsa uzak tutmuĢtur. Bunda I. Alâeddin Keykubâd‟ın Yassı- çimen savaĢında galip gelmesininde büyük etkisi olmuĢ ve Moğollar Anadolu sınırında beklemelemeyi tercih etmiĢlerdir.434 Ayrıca Ögeday Han‟ın, 1233 yılında Selçuklu Sultanı I. Alâeddin Keykubâd‟a yaptığı tâbilik teklifinin kabulünden sonra ise Moğol Hanlarına yıllık sembolik bazı hediyeler göndererek bağlılıklarını göstermiĢlerdir. Bu bağlılığa karĢı önlerine gelen bütün siyasi teĢekküllere boyun eğdirten Moğolların Anadolu sınırında durmaları ise I. Alâeddin Keykubâd‟a duydukları saygıdan kaynaklanmıĢtır.435 Bu durum her ne kadar II. Gıyâseddîn Keyhüsrev döneminde de devam ediyormuĢ gibi gözükse de aslında bu dönemle Moğollar farklı bölgelerle meĢgul oluyorlardı. O dönemde Moğollar daha çok Kıpçak ülkesi ve Orta Avrupa‟da fetihlerini sürdürüyorlardı. Ne zaman ki Ġran ve Gürcistan‟ı yağmalayıp, Irak‟a akınlar düzenlediler, iĢte tamda bundan sonra Anadolu sınırlarında da dolaĢmaya baĢlamıĢlardır. Tarihi yolların önemi de Moğolları Anadolu üzerine yürümeye teĢvik etmiĢti.436 Moğolların Anadolu‟ya yöneliĢlerinin bir diğer nedeni de, o dönemde Türkiye Selçuklu Devleti‟nin içinde bulunduğu siyasi durumdu. Babai ayaklanması ile sarsılan Türkiye Selçuklu Devleti‟nin durumundan faydalanmak isteyen Moğollar Arran ve Mugan‟da askeri bir birlik kurarak Doğu Anadolu‟ya birkaç kez seferde bulunmuĢlardır. Moğolların Erzurum‟u da iĢgal edebilecekleri ihtimallerine karĢı Türkiye Selçuklu Devleti harekete geçerek Erzurum‟a kuvvetlerini yığmıĢtır.437 Öte yandan bu sırada Moğollar‟ın Kafkasya bölgesindeki komutanı olarak görev yapan Curmagun Noyan‟ın sağlığının bozulması üzerine yerine Baycu tayin edilmiĢti. Baycu Noyan‟da hem kendini ispat etmek hemde bu dönemde Türkiye Selçuklu Devleti‟nin içinde bulunduğu zafiyetten faydalanmak için ülkenin

434 Yuvalı, a.g.e. , s. 101. 435 Yazıcızâde Ali, a.g.e. , s. 607-608; Merçil, a.g.e. , s. 147; Ġbnü‟l-Ġbri , Ebü‟l-Ferec, a.g.e. , s. 18. Yuvalı, a.g.e. , s. 101. 436 MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 188-189; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 429. 437 Mehmet Ali Gürel, “Anadolu‟da Moğol Ġsyanları Ve Anadolu Selçuklu Devleti‟nin YıkılıĢı”, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Konya, 2001, s. 28.

61

Doğu bölgesine yönelmiĢtir. Moğollar içlerinde Gürçü ve Ermenilerin de yer aldığı 30 bin kiĢilik bir ordu ile 1242 yılında Erzurum‟u kuĢatarak Ģehri ele geçirmiĢlerdir.438 Moğolların Erzurum üzerine yürümeleri ile Ģehir, Türk tarihinde ilk kez tahrip edilmiĢ ve yağmaya uğramıĢtır. Kaynaklardan edinilen bilgilere göre Moğollar gelenek ve düĢüncelerine göre iĢe yarayacak olan sanatkârları, kız ve erkek çocukları muhafaza ederken geriye kalan kadın, erkek ve yaĢlıları kılıçtan geçirmiĢtir. Hiç kimse kaçma ve kurtulma imkânı bulamamıĢ ve Sinâneddin Yakut ile oğlu da elleri bağlı, baĢları açık olarak, eĢyaları ve hazineleriyle birlikte meydana getirilerek Baycu tarafından öldürülmüĢtür.439 Moğollar tahrip ve yağmalardan sonra Ģehri yakıp, aldıkları bol ganimetler ve esirlerle birlikte kıĢlık karargâhları olan Mugan‟a dönmüĢlerdir. Erzurum‟u ele geçirerek Anadolu‟nun anahtarını da elde eden Moğollar, Ġlkbaharda da istila hareketlerine devam etmiĢlerdir.440 Nitekim büyük bir endiĢe ile takip edilen Moğol istilası artık Anadolu kapılarına dayanmıĢ, Erzurum olayından itibarende büyük tehlike arz etmeye baĢlamıĢtı. Erzurum‟un yağma ve tahrip edilmesi olayı Selçuklu halkının derinden üzülmesine sebep olmuĢtu. Bu vahim olay karĢısında devlet erkânı II. Gıyâseddîn Keyhüsrev‟in huzurunda toplanarak Moğollar‟la yapılacak savaĢ için tâbi devletlerden ve müttefiklerden de asker talep etmesine karar vermiĢlerdir.441 Neticede Sultan, Halep kuvvetleri ile paralı Frank, Gürcü ve Kıpçak askerlerinden oluĢan 80 bin kiĢilik büyük ordu hazırlayarak Sivas‟a göndermiĢtir.442 Selçuklu ordusu Sivas‟da beklemeye geçtiği sırada Baycu kumandasında ki Gürcü ve Ermeni askerlerinin de yer aldığı Moğol ordusunun da hareket ettiği haberleri duyulmuĢtur. Bu haberler üzerine Selçuklu Devleti‟in de ki tecrübeli devlet adamları ordunun silah ve erzakla dolu olan Sivas‟da kalmasının uygun olacağını ileri sürmüĢlerdir. Ancak buna karĢılık sultanın etrafını saran tecrübesiz kiĢilerin sözlerine ve tahriklerine kapılan sultan, ordunun ileri hareketini emretmiĢtir. Bunun üzerine ordu Sivas‟ın 80 kilometre doğusunda Kösedağ

438Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 62; Abü‟l-Farac, Abü‟l- Farac Tarihi, C. II., s. 541;MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 189; Spuler, a.g.e. , s. 53; Ġbnü‟l-Ġbri , Ebü‟l-Ferec, a.g.e. , s. 19. 439MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 190; Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk- Name II), s. 64; Yazıcızâde Ali, a.g.e. , s. 666-668; Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III ), s. 31; Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II. , s. 541. 440 Gürel, a.g.t. , s. 28; Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II. , s. 541. 441 Faruk Sümer, “Kösedağ SavaĢı”, DİA, C. XXVI, Ankara, 2002, s. 272; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 431. 442 Sevim-Yücel, a.g.e. , s. 125-126; Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 68.

62 sırtlarına geldiğinde tecrübeli komutanlar, Kösedağ‟ın geçit ve sırtlarını tutup düĢmanı bekleme tavsiyesinde bulundularsa da, Sultan onları dinlemeyerek ovaya atılıp savaĢ yapılmasını emretmiĢtir.443 Sultan 20 bin kiĢiden oluĢan bir öncü Selçuklu askeri ile hücuma geçmiĢ ancak Moğollar sahte bir geri çekilme manevrasından sonra geri dönerek bu öncüleri tamamıyla periĢan etmiĢlerdir. Bu yenilgi ile ĢaĢkına dönen Sultan ve komutanlar korkarak savaĢ yerinden kaçmıĢlardır.444 Böylece lidersiz kalan Selçuklu kuvveti, Moğollarla savaĢmadan dağılmıĢ ve dolayısıyla yenilgiye uğramıĢtır (4 Temmuz 1243). Öncü kuvvetlerin mücadelelerinin ardından 80 bin kiĢilik büyük bir Selçuklu ordusuda, sultanın korkaklığı ve yeteneksizliği aynı zamanda deneyimli devlet adamlarının görüĢlerine önem verilmemesi sebebiyle, Türk tarihinin hiçbir döneminde görülmemiĢ kötü bir vaziyete düĢmüĢtür. Bu kolay ve ucuz zaferden sonra Moğollar, Selçuklu ordugâhından sayısız ganimetler ele geçirerek Sivas‟a yönelmiĢtir.445 Sivas‟ın kadısı Necmeddîn ise daha önce Moğol istilası sırasında Harezm‟de bulunduğu için onların az çok neler neler yapabileceklerini tahmin etmiĢti. Bu nedenlede hemen harekete geçerek Ģehrin önde gelenleri ve değerli hediyeler ile birlikte Moğollar‟ı karĢılayarak onlara itaatini bildirmiĢtir. Böylece kimsenin canına dokunulmadığı Sivas‟ta, üç gün boyunca yağma faaliyetlerini yapan Moğollar daha sonra Kayseri‟ye doğru harekete geçmiĢlerdir.446 Sivas‟tan sonra Kayseri‟ye yönelen Moğollar burada ciddi bir direnmeyle karĢılaĢmıĢlardır. Fakat bu direnme uzun sürmemiĢ ve Ģehrin korumasından sorumlu Hüsâm adında bir Ermeni dönmesinin ihaneti ile vaziyet değiĢmiĢ ve Moğollar Ģehre girmeyi baĢarmıĢlardır. Böylece Kayseri, Moğollara karĢı mücadele etmenin cezasını ise acı bir Ģekilde ödeyerek büyük çapta tahrip, yağma ve katliama uğramıĢtır. Moğolların Azerbaycan‟a dönüĢünde ise istedikleri vergiyi alamadıkları Erzincan‟ı da iĢgal etmiĢlerdir.447 Kösedağ mağlubiyetinden sonra Amasya‟da bulunan vezir Mühezzibüddin Ali, Ģehrin kadısınıda yanına alarak bir barıĢ antlaĢması yapmak amacıyla yanına değerli

443 Uluçay, a.g.e. , s. 218; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 433. 444 Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, s. 152; Atçeken-Bedirhan, a.g.e., 260-261. 445 Ġbnü‟l-Ġbri , Ebü‟l-Ferec, a.g.e. , s. 20; Sevim-Yücel, a.g.e. , s. 126; Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II. , s. 541-542; Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III ), s. 32. 446 Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II. , s. 542; Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l- Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 72-73. 447 Ġbnü‟l-Ġbri , Ebü‟l-Ferec, a.g.e. , s. 20-21; Gürel, a.g.t. , s. 29; MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 197- 198.

63 armağanlar da alarak Mugan‟a, Baycu‟nun yanına gitmiĢtir.448 Mühezzibüddin Ali Baycu‟ya449 söylediği sözlerden sonra barıĢ yapmaya razı olan Moğollarla yapılan antlaĢmasına göre Selçuklular, Moğollara yılda 360 bin dirhem gümüĢ para, 1000 sığır, 10 bin koyun ve 1000 deve verilmesini kararlaĢtırmıĢlardır. Böylece bu iki devlet adamının giriĢimleri sayesinde, Moğolların istila teĢebbüsleride ilk etapta önlenmiĢti.450 Sultan II. Gıyâseddîn Keyhüsrev ise barıĢ giriĢimlerini duyar duymaz Konya‟ya dönmüĢtür. Bu barıĢ antlaĢması Konya‟da da sevinçle karĢılanmıĢtır. Ancak bu ikili antlaĢmanın bir Moğol Hanı tarafından da onaylanması gerekiyordu ve bu nedenle yanında hazırladığı çok kıymetli hediyeler ile ġemseddîn Muhammed Ġsfahâni baĢkanlığında bir elçi heyeti Batu Han‟a gönderilmiĢtir.451 Batu Han kendisine verilen hediyeler ve gösterilen saygıdan çok memnun olmuĢ ve II. Gıyâseddin Keyhüsrev‟in Anadolu‟daki hükümdarlığı tanırken, ġemseddin Muhammed Ġsfahâni‟yi kendi namına Türkiye Selçuklu Devletine vekil tayin etmiĢtir. Ne varki ġemseddin Muhammed Ġsfahâni bu olayla birlikte kendisini devleti yöneten bir hükümdar gibi görmeye ve öyle davranmaya baĢlamıĢtır.452 Bu antlaĢmadan sonra da baĢarılı devlet adamı olan vezir Mühezzibüddin Ali ölmüĢ yerine ise ġemseddîn Muhammed Ġsfahâni vezir olarak tayin edilmiĢtir.453 Kösedağ bozgunu haliyle Selçuklular‟a tâbi olan devletleride etkilemiĢ ve Selçuklu‟dan kopmaya baĢlamıĢlardır. Bunlar arasında Ermeni Hetum ile Trabzon‟daki Komnenoslar hemen Moğollar‟a tâbi olurken, Ġznik‟deki Bizans Devleti ile Selçuklular arasındaki dostluk ise devam etmiĢtir. Kilikya Ermenileri gelince onlar Selçuklulara tâbi oldukları halde Kösedağ savaĢı sırasında Sultan‟a asker bile göndermemiĢlerdir. Ayrıca

448 Yazıcızâde Ali, a.g.e. , s. 683-684; Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III ), s. 32; Rice, a.g.e. , s. 75. 449 “Rum‟un çok büyük bir ordusunun olduğunu ancak Sultan Keykubad‟ın zehirletilmesi sebebiyle nefret ettiklerinden sultan II. Gıyâseddîn Keyhüsrev‟e yüz çevirdiklerini ve bunu bizzat II. Gıyâseddîn Keyhüsrev‟in de bildiğini söylemiĢtir. Eğer birleĢirlerse, Rum ordusuna hiçbir ordunun karĢı koyamayacağını belirtmesi üzerine endiĢelenen Moğollar antlaĢma yapmak zorunda kalmıĢtır. Bk. Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 76-78; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 445. 450 Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, s. 152; Sümer, “Kösedağ SavaĢı” mad., s. 273; Ġlhan Erdem, “Ġlk Dönem Selçuklu-Moğol ĠliĢkilerinin Ġktisadi Boyutu (1243-1258)”, Tarih Araştırmaları Dergisi, AÜDTCF, C. XXIV, S. 38, Ankara, 2005, s. 5; Ġbnü‟l-Ġbri , Ebü‟l-Ferec, a.g.e. , s. 21. 451 Yazıcızâde Ali, a.g.e. , s. 694; Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, s. 152; Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III ), s. 32. 452Mehmet Suat Bal, “Türkiye Selçuklu Devletine Hükümdarlık Yapan Vezir; ġemseddin Ġsfahânî”, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, S. 19, Konya, 2006, s. 273; Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l- Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 84. 453 Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, s. 152; Turan, a.g.e. , s. 447; Ġbn Bibi, El Evamirü‟l- Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 84.

64

Ermeniler savaĢtan sonra Halep‟e gitmeye çalıĢan II. Gıyâseddîn Keyhüsrev‟in annesi ve karısı baĢta olmak üzere çoğu kiĢiyi Moğollar‟a teslim ederken Türkler‟e ait bazı kaleleri de ele geçirmiĢlerdir. Kilikya Ermenilerinin bu davranıĢı üzerine onlara karĢı bir sefer tertiplemekte zorunlu hale gelmiĢtir.454 Bu zorunlulukla sefere çıkan Selçuklu ordusu ilk olarak Tarsus‟u kuĢatmıĢ ve yedi ay kadar süren Ģiddetli savaĢlar ve tahribat sonrasında Sultan‟ın ölüm haberinin gelmesi üzerine Ermenilerle sulh antlaĢması imzalayarak Konya‟ya dönmüĢlerdir.455 AntlaĢmaya göre Ermeniler; harp tazminatı ödemeyi, iĢgal ettikleri yerler ile onlara ait olan Bragana456 kalesini Tarsus‟a karĢılık vermeyi kabul etmekle birlikte Selçuklu Devletinin vasalı olmayı da kabul etmiĢlerdir.457 Öte yandan II. Gıyâseddîn Keyhüsrev ise 1245 yılı sonlarına denk gelen ve kaynaklardan edinilen bilgiler doğrultusunda dokuz yıl süren saltanatı sonrası genç yaĢta ölümü sonrası Sultanlar Türbesine defnedilmiĢtir.458 Kösedağ savaĢı ve sonrasında II. Gıyâseddîn Keyhüsrev‟in ölümü ile birlikte Selçuklu Devleti‟nin yıkılıĢına kadar ki süreçte Anadolu‟nun vaziyetine bakılacak olursa yaĢananlar Ģöyle özetlemek gerekecektir. Bu dönemden itibaren Anadolu sözde var olan sultanların, Ģehzadelerin birbirleriyle mücadeleleri, devlet adamları ve beylerin ihtiras ve tahrikleri, suikastlar, Moğollara karĢı çıkan isyanlar, Bizans‟a yapılan ilticalar, mali darlıklar, Moğolların intikam seferleri, iktisadi çöküntü ve halkın periĢanlığı gibi manzaralar ortaya çıkacaktır.459

6. II. ĠZZEDDĠN KEYKAVÛS’UN TAHTA ÇIKIġI VE MOĞOLĠSTAN’A DAVET EDĠLMESĠ

II. Gıyâseddin Keyhüsrev‟in ölümünden sonra geride II. Alâeddin Keykubâd, II. Ġzzeddin Keykâvus ve IV. Kılıç Arslan olmak üzere üç erkek evladı kalmıĢtı. Bunlardan en büyüğü II. Ġzzeddin Keykâvus on bir yaĢındaydı ve annesi Konyalı bir Hristiyanın kızı Berdûliye Hatun idi. Ġkinci oğlu IV. Kılıç Arslan ise dokuz yaĢında ve onunda

454 Mehmet Ersan, “Türk-Ermeni ĠliĢkileri (XI-XIII. Yüzyıllar)”, Türk-Ermeni Külliyatı, TTK, Ankara, 2013, C.II, s. 192; Gordlevski, a.g.e. s. 65; Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, s. 153. 455 Anonim Selçuknâme, Tarîh-i Âli Selçuk , s. 44;Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 453. 456 Silifke‟nin Kuzeybatısında bulunan eski bir kaledir. Bk. Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 454. 457 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 453. 458 Anonim Selçuknâme, Tarîh-i Âli Selçuk , s. 44; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 454. 459 Ġbrahim Kafesoğlu, Selçuklu Tarihi, MEB, Ġstanbul, 1972, s. 105.

65 annesi Konyalı bir Hıristiyan kızıydı. En küçükleri II. Alâeddin Keykubâd‟a gelince oda babası vefat ettiğinde yedi yaĢında idi ve onun annesi de Gürcü bir hatundu. II. Gıyâseddin Keyhüsrev daha sağlığında II. Alâeddin Keykubâd‟ı yerine veliaht tâyin etmiĢti.460 Oysa devletin ileri gelen devlet adamlarından olan; ġemseddin Hasoğuz, ġemseddin Muhammed Ġsfahâni, Esededdin Ruzbeh, Celâleddin Karatay ve Fahreddin Ebûbekir gibi isimler sultanın büyük oğlu olması sebebiyle II. Ġzzeddin Keykâvus‟u tahta çıkarmaya karar vermiĢlerdir. Bu kararda sadece Türk töresine değil onun seçkin kiĢiliği, beğenilen ahlakı, sınırsız iyiliği, cömertliği, dirayet ve liyakat sahibi olması gibi üstün niteliklere sahip olması da tahta çıkmasında etkili olmuĢtur.461 1238 tarihinde dünyaya gelen II. Ġzzeddin Keykâvus462, atabeği Mübarizeddin ArmağanĢah463 ile meliklik için bulunduğu Uluborlu kalesinden alınıp, Konya‟ya getirilerek, AkĢehir‟in AltuntaĢ Köyü‟ünde tahta çıkarılmıĢtır. Orada kurulan tahtın iki yanına da kürsüler konularak sağ yanına IV. Kılıç Arslan‟ı sol yanına ise II. Alâeddin Keykubâd‟ı oturtarak II. Ġzzeddin Keykâvus‟un sultanlığını ilan etmiĢlerdir.464 Tören nedeniyle Konya süslenmiĢ, Ģenlikler yapılmıĢ ve bütün devlet adamları ve Ģehrin ileri gelenleri II. Ġzzeddin Keykâvus‟a biat etmiĢlerdir. Daha sonra da devlet adamlarının görevleri belirlenmiĢ buna göre; ġemseddin Muhammed Ġsfahâni vezirlik makamını korurken, Celâleddin Karatay saltanat naibi, ġemseddin Hasoğuz beylerbeği, Fahreddin Ebubekir pervâne, Esededdin Ruzbeh saltanat atabeği olurken Emir ġemseddin Mahmud da tuğracılık makamlarına tayin edilmiĢtir.465 Böylece devletin kurulmasıyla birlikte ülke ve devlet iĢlerine ivme kazandırmak, nizamı yeniden kurup düzeni

460 Aksarayi, a.g.e. , s. 27-28;MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 206; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 458. 461 Filiz Kayalıoglu, “II. Ġzzeddin Keykâvus Ve Zamanı”, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 2006, s. 14; Ġbn Bibi, El Evamirü‟l- Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 88. 462 Kaynaklar Keykâvus‟un doğum tarihi hakkında çeĢitli bilgiler vermektedirler. Buna göre Baybars Tarihi Keykâvus tahta geçtiğinde yedi yaĢında olduğunu kaydeder. Bk. Baybars Tarihi, s. 32; Osman Turan ise Keykâvus‟un tahta çıktığında 11 yaĢında olabileceğini söyler. Bk. Turan, Selçuklular zamanında Türkiye, 1996, s. 458. 463 Anadolu Selçukluları‟nın önde gelen kumandan ve devlet adamlarından biri olan Mübarizeddin ArmağanĢah II. Ġzzeddin Keykâvus‟un da atabeğliğini yapmıĢtır. Bk. Aydın Taneri, “Mübârizüddîn ErtokuĢ “, DİA, Ġstanbul, 1995, C. XI, s. 311; Osman Turan, “Mübarizeddin ErtokuĢ ve Vakfiyesi”, s. 420. 464Yazıcızâde Ali, a.g.e. , s. 701; Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III ), s. 33; Kayalıoglu, a.g.t. , s. 15; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 459. 465 Ġbn Bîbî, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 89; MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 206.

66 sağlamak ve sınırları koruyup sorunların çözümü konusunda birlikte çalıĢmaya baĢlamıĢlardır.466 Nitekim o sıralarda Moğollarda Göyük‟ün tahta çıkması münasebetiyle yapılacak büyük kurultaya bütün tâbi devletlerin hükümdarları ile dünya devletlerinin temsilcileri de katılımları için Moğolistan‟a davet edilmiĢti.467 Bu nedenle Moğol elçileri yeni Sultan II. Ġzzeddin Keykâvus‟unda bizzat kendisinin bu merasime katılmasını istemiĢlerdi. Ancak Selçuklu hükümeti elçilere Sultan‟ın memleketten uzaklaĢması halinde iç ve dıĢ huzursuzlukların çıkabileceğini ileri sürerek yerine Ģehzade IV. Kılıç Arslan‟ı gönderip,468 kendisinin müsaid bir zamanda gelebileceğini bildirmiĢlerdir. Böylece Ģehzade IV. Kılıç Arslan‟ın kendisine tayin edilen atabeğ Bahâeddin Tercüman ile birlikte Moğolistan‟a gönderilmek üzere hazırlıklara da baĢlanmıĢtı.469 Hal böyle iken kısa bir süre sonra da Selçuklu devlet adamları arasında bir yetki antlaĢmazlığı baĢ göstermiĢ ve birlikte el ele vererek kurdukları düzeni yine kendi siyasi hırs ve rekabetler yüzünden bozmuĢlardı.470

7. TÜRKĠYE SELÇUKLULARINDA YAġANAN SĠYASĠ ANLAġMAZLIKLAR VE ĠLHANLI MÜDAHALESĠ

Hatırlıyacağımız gibi Kösedağ mağlubiyetinin ardından Moğol komutanı Baycu Noyan ile bir anlaĢma yapılmıĢ ancak Türkiye Selçuklu yönetimi, kendini garanti altına almak için bu antlaĢmanın bir de Moğol Hanı tarafından onaylanmasını istemiĢti. Bu iĢle tecrübesinden ötürü saltanat nâibi olan ġemseddin Ġsfahânî görevlendirilerek, Batu Han‟a gönderilmiĢti. Batu Han‟ın huzuruna çıkan ġemseddin Ġsfahânî, bağlılığını ve itaatini bildirmesinin ardından getirdiği hediyeleri de Han‟a sunmuĢtur. Batu Han, sunulan hediyelerden ve kendisine gösterilen saygıdan oldukça memnun kalmıĢ ve antlaĢmayı onayladığı gibi, ġemseddin Ġsfahânî‟yi kendi adına Türkiye Selçuklu Devletine vekil tayin etmiĢti.471 Bu olayla birlikte vezir ġemseddin Muhammed Ġsfahani‟nin Batu Han‟ın sevgisini kazanarak ülkeye dönmesi ve ölen Selçuklu veziri

466 Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 89. 467 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 459. 468 Cüveyni, a.g.e. ,C. I, s. 267; Sevim-Yücel, a.g.e. , s. 128. 469 Ġbnü‟l-Ġbri , Ebü‟l-Ferec, a.g.e. , s. 21;MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 206. 470 Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III), s. 33; Turan Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 459. 471 Bal, a.g.m. , s. 272.

67

Mühezzibüddin Ali‟nin yerine tuğracılık naibliğinden, vezirlik makamına yükselmesi ise onun devlet içindeki konumunu da arttırmıĢtı. Sivil ve askeri tüm memleket iĢlerinin onun idaresinde olması daha o dönemde kendisine karĢı bir muhalefet oluĢturmuĢtu.472 Esededdin Ruzbeh ile ġemseddin Hasoğuz‟un arasındaki akrabalık münasebetiyle yakınlaĢarak birlikte hareket etmeye baĢlamıĢlar, biri beylerbeği diğeri de atabeğ olarak bir takım devlet iĢlerini de ellerinde tutarak vezir ġemseddin Muhammed Ġsfahani‟nin otoritesini tehdit etmeye baĢlamıĢlardır. Buna karĢı Ebû Bekir ve Emir-i dad Nusret‟e onların bu davranıĢlarından rahatsız olarak bu iki devlet adamını Vezir ġemseddin Muhammed Ġsfahani‟ye Ģikâyet ederek gerginliğin daha da artmasına neden olmuĢlardır. Çok geçmeden vezir bu iki devlet adamını Esededdin Ruzbeh ile ġemseddin Hasoğuz‟u sarayında kurulan bir tuzakla ortadan kaldırmıĢtır.473 Öte yandan rakiplerinin ortadan kaldırılması ile birlikte Emir-i dad Nusret ve Ebû Bekir‟de göze batan davranıĢlarda bulunmaya baĢlamıĢlardır. Vezir bu hususu ġemseddin Mahmud Tuğrai ile görüĢerek, Erzincan sü-baĢısı ġerefeddin Mahmud Erzincani‟yi beylerbeyliğine atamıĢtır. Daha sonra da onun teĢvikiyle bu iki emiri hapse attırmıĢtır.474 Vezir, rakiplerini ortadan kaldırdıktan sonra iktidarını daha da kuvvetlendirebilmek için Sultan‟ın annesi Berdûliye Hatun ile evlenmiĢtir.475 ġerefeddin Mahmud Erzincani ise vezirin bu davranıĢını Selçuklu hanedanına karĢı yapılmıĢ bir hakaret sayarak Erzincan‟a çekilmiĢ ve topladığı kuvvetlerle isyan çıkarmıĢtır.476 Evvelki mücadelede Vezire yardım eden ve bu sebeple de beylerbeyi makamına getirilen ġerefeddin Mahmud Erzincani, Ģimdi ona karĢı hareketin baĢına geçerek bulunduğu Erzincan‟da hazırladığı kuvvetlerle Niksar‟a kadar ilerlemiĢtir. Fakat Vezir‟in merkezden ġemseddin YavtaĢ kumandasında gönderdiği kuvvetlere mağlup olarak teslim olmuĢtur.477 ġemseddin Muhammed Ġsfahâni bu suretle bütün

472 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 459-460. 473 Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 91-93; Yazıcızâde Ali, a.g.e. , s. 705; Kayalıoglu, a.g.t. , s. 16; Bu konuda baĢka kaynakta ise; Sultanın Lalası ile görüĢerek Rindleri(Osmanlıca'da yazılıĢı rindân olan ve dünya iĢini boĢ görenler, alçakgönüllüler, kalenderler anlamına gelen) silahlandırarak sarayın hücrelerine sakladığı ve kendisini görmeye gelen Esededdin Ruzbeh ile ġemseddin Hasoğuz‟u hücrelerinden rindler çıkarak öldürmüĢlerdir. Ayrıca onlarla birlikte 12 emirin daha öldürüldüğü kaydedilmiĢtir. Bk. Anonim Selçuknâme, Tarîh-i Âli Selçuk, s. 44; Bk. Türkçe Sözlük, TDK, Ankara, 1988, C. 2, s. 1226. 474 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 461-462; Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l- Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 95. 475 Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 100; Abü‟l-Farac, Abü‟l- Farac Tarihi, C. II. s. 548. 476 Arslan Tekin, Selçuklu Tarihi, Kariyer Yayıncılık, Ġstanbul, 2012, s. 362; Bal, a.g.m. , s. 280. 477MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 207.

68 rakiplerinden kurtulduktan sonra devleti; Mahmud Tuğracı, ReĢideddin Cüveynî, Tercüman Bedreddin Yahya, Hatȋreddin Zekeriya ve Celaleddin Karatay‟la birlikte bir hükümdar gibi yönetmeye baĢlamıĢtır.478 ġemseddin Muhammed Ġsfahâni‟in ülkede sağladığı otorite sayesinde iktidarı iki yıl sürmüĢtür. Ülkedeki siyasî istikrar ile birlikte ekonomik ve sosyal hayatı da düzene koyarak halkın kısa bir sürede olsa huzur ve sükûn içinde rahat bir yaĢam sürmesi sağlanmıĢtır. Bununla beraber bu sükûn devresi “Türk Ahmed” isyanı ile bozulmuĢtur.479 Bu isyanla ilgili olarak Ġbn Bibi‟nin naklettiğine göre: “Uç tarafında Ahmed adında birinin ayaklandığı, kendisini Sultan I. Alâeddin Keykubâd‟ın oğlu olarak iddia ettiği ve o bölgede Türk topluluklarını da kendisine katılmaları için davet ettiği söylenmiĢtir. Zaman ilerledikçe katılanların sayısının arttığı ve çıkardığı isyanın daha geniĢ alanlara yayıldığı da kaydedilmiĢtir. Eğer ona karĢı bir tedbir alınmazsa iki ay sonra o bölgede devletin hiçbir askerinin kalmayacağı” konusunda da uyarıda bulunulmuĢtur.480 Ayrıca bu iddia ile ilgili olarak; II. Gıyâseddin Keyhüsrev‟in üvey kardeĢi II. Ġzzeddin Kılıç Arslan‟ı, Mübârizeddin ArmağanĢah‟a teslim edip öldürmek üzere Uluborlu‟ya göndermesi ve Mübârizeddin ArmağanĢah‟ın onu öldürmemesi arasında bir iliĢkinin olduğu ve Türkmenlerin bu yaygın söylentilere göre hareket ettikleri belirtilmiĢtir.481 Ġsyanın bastırılması için ġemseddin Muhammed Ġsfahâni kendi mevcut askerlerini isyanı bastırmaları için göndermiĢtir. Ancak iki kuvvet karĢı karĢıya gelince isyancıların çokluğunu gören kumandanlar savaĢı geciktirerek, vezirden yardım istemeyi tercih etmiĢlerdir. Bunun üzerine ġemseddin Muhammed Ġsfahâni, Suriye tarafından hareket ederek Anadolu‟ya gelmiĢ ve kendi adamları arasına katılmıĢ olan Hârizmî, Kürt ve Kıpçaklardan oluĢan paralı askerleri Hatîreddin Zekeriya komutasında yardım için göndermiĢtir. ġemseddin Muhammed Ġsfahâni bu isyanla uğraĢırken yine aynı yılda Göyük Han‟ın tahta çıkıĢ merasimine katılmak için Moğolistan‟a gönderilen IV. Kılıç Arslan‟ın beraberinde 2.000 Moğol süvarisi ile geri dönüp Selçuklu Devleti‟ne sultan olduğu haberleri duyulmuĢtur.482 Bu olaya sebep ise Abû‟l-Farac‟in naklettiğine

478 Kayalıoglu, a.g.t. , s. 17. 479 Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 116; Bal, a.g.m. , s. 283; Yazıcızâde Ali, a.g.e. , s. 720. 480 Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 116-117. 481 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 464; Turan, “Mübarizeddin ErtokuĢ ve Vakfiyesi”, s. 421. 482MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 207-208.

69 göre Selçuklu heyetinden Bahâeddin Tercüman‟ın Moğol Hanının huzuruna çıkınca vezir ġemseddin Muhammed Ġsfahâniyi; “Vezir eşrafı öldürdü. Vefat eden Sultanın karısı ile evlendi ve sizden izin almaksızın yeni bir sultan tayin etmek istedi.” gibi konularda Ģikâyet etmiĢtir.483 Bu Ģikâyetler Göyük Han‟ı çok kızdırmıĢ ve II. Ġzzeddin Keykâvus‟u tahttan indirerek yerine bizzat huzuruna gelerek kendisine bağlılığını bildiren IV. Kılıç Arslan‟ın hükümdar olmasını istemiĢtir. Ayrıca ġemseddin Muhammed Ġsfahâni‟nin yerine vezirliğe de Tercüman Bahâeddin‟in geçmesini emretmiĢtir.484 Bu olayla birlikte artık Selçuklu devletinde özellikle devlet adamlarının kendi menfaatleri doğrultusunda hareket ettikleri hatta bu konuda gözü zaten Selçuklu topraklarında olan Moğollardan bile yardım isteyecek kadar gözlerini hırsın bürüdüğü gözlenmiĢtir. YaĢanan olaylar üzerine II. Ġzzeddin Keykâvus ve vezir ġemseddin Muhammed Ġsfahâni birlikte kaçıp isyan etmeye kalkıĢtılarsa da değerli Selçuklu devlet adamı Celâleddin Karatay ülkenin yeniden bir kargaĢaya süreklenmemesi için buna engel olmuĢtur. Ancak Bahâeddin Tercüman, Moğolların emri üzerine ġemseddin Muhammed Ġsfahâni‟yi 1249 yılının Mart ayında yakalatıp öldürtmüĢtür.485

8. ĠLHANLI TÂBĠLĠĞĠNDEKĠ TÜRKĠYE SELÇUKLULARINDA ORTAK SALTANAT DÖNEMĠNĠN BAġLAMASI

IV. Kılıç Arslan‟ın yaklaĢık iki yıl sonra Göyük Han‟ın kendisi için verdiği saltanat yarlığı ve beraberinde 2000 kiĢiden oluĢan bir Moğol kuvvetinin nezaretinde Anadolu‟ya dönmüĢtü. Onun hükümdarlığını baĢta Sivas olmak üzere; Erzincan, Diyarbekir, Malatya, Harput ve Kayseri‟de tanımıĢtır.486 Vaziyet karĢısında ülkede yeniden siyasi bir karıĢıklık çıkmasını istemeyen saltanat naibi Celâleddin Karatay, bu konuyu görüĢmek üzere devlet büyüklerinin de katılımıyla bir toplantı tertiplenmiĢtir. Siyasi durumun çok hassas olduğu bu dönemde Celâleddin Karatay, Selçuklu Devleti‟nin birliğini ve bütünlüğünü güvence altına almak istemiĢ ve üç kardeĢin birlikte bölünmemiĢ bir rejim kurmalarını istemiĢtir. Bu konuda diğerlerinin görüĢü ise

483 Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II. , s. 548. 484 Bal, a.g.m., s. 284. 485 Sevim-Yücel, a.g.e. , s. 129. 486 Faruk Sümer, “Kılıçarslan IV”, DİA, C. XXV, Ankara, 2002, s. 404; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 465.

70

Anadolu‟nun batı yöresinin II. Ġzzeddin Keykâvus‟a, doğu yöresinin de IV. Kılıç Arslan‟a verilmesi yönünde olmuĢtur.487 Ayrıca toplantıda Celâleddin Karatay; büyük kardeş dururken küçüğünün takdim edilip memleketi onun idaresine vermek dine, insanlığa ve örfe uygun düşmez; diyerek böyle bir uygulamanın bütün halk, halife ve baĢka milletler tarafındanda iyi karĢılanmayacağını belirtmiĢtir. Bu nedenle krizin çözümünün kardeĢlerin üçününde saltanat tahtına oturmasını ve doğum tarihlerine göre sırayla adlarının sikke ve hutbede kullanılmasını teklif etmiĢtir.488 Fakat bu teklif IV. Kılıç Arslan ve taraftarlarınca kabul edilmemiĢtir. Bunun üzerine iki tarafın askerleri hazırlanıp harekete geçerek Alâeddin Kervansarayı489 yakınında bulunan Ruzbe Ovası‟nda savaĢa giriĢmiĢlerdir. Ġki taraf arasında 14 Haziran 1249 yılında yapılan savaĢta IV. Kılıç Arslan yenilmiĢtir. Daha sonra saklandığı tepeden alınarak II. Ġzzeddin Keykâvus‟un yanına getirilen IV. Kılıç Arslan kardeĢiyle kucaklaĢmıĢlar ve bu olaydan dolayı duydukları üzüntülerini dile getirmiĢlerdir. Bu olayla birlikte Celâleddin Karatay‟ın teklifi yürürlüğe girmiĢ, siyasi buhran önlenmiĢ ve kardeĢlerin üçünün hâkimiyeti altında Selçuklu‟da birlik ve düzen yeniden kurulmaya çalıĢılmıĢtır.490 Bu uygulamayla birlikte Selçuklu tarihinde “ortak saltanat devri” denilen bir dönem de baĢlamıĢtır. O dönemde Moğol elçileri ise II. Ġzzeddin Keykavûs‟u Moğolistan‟a gitmesi konusunda sık sık talepte bulunuyorlardı. Elçilerin ısrarı üzerine devlet adamları II. Ġzzeddin Keykâvus‟u Mengü Han‟a gönderilmesine karar vererek üç sultan ile birlikte Kayseri‟ye gitmiĢlerdir. Buradan II. Ġzzeddin Keykâvus‟u beraberindekilerle birlikte Moğolistan‟a yolcu etmiĢlerdir. Ancak sultan II. Ġzzeddin Keykâvus, Sivas‟a vardığı sırada, Celâleddin Karatay‟ın hastalanarak Kayseri‟de 11 Kasım 1254 tarihinde vefat ettiğini duyması üzerine geri dönmüĢtür. Çünkü Celâleddin Karatay‟ın sağladığı düzenin Ģimdi onun yokluğunda bozulabileceğinden korkmuĢ ve IV. Kılıç Arslan‟ın tek baĢına saltanata geçirilmesinden de endiĢe duymuĢtu.491 Bu nedenle II. Ġzzeddin

487 Cahen, Osmanlılardan Önce Anadolu‟da Türkler, s. 266. 488 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 467; Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 121; Yazıcızâde Ali, a.g.e. , s. 721-722. 489 Sultanhanı (Alâeddin )Kervansarayı; Kayseri-Sivas karayolunun 46. Kilometresinde bulunan Tuzhisar kasabasında bulunmaktadır. Bk. Anadolu Selçuklu Dönemi Kervansarayları, ed. Hakkı Acun, T.C Kültür Ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2007, s. 175. 490 Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III ), s. 34; Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II., s. 549; Aksarayi, a.g.e. , s. 28. 491MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 210; Ġbn Bîbî, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk- Name II), s. 136; Yazıcızâde Ali, a.g.e. , s. 739.

71

Keykâvus, Celâleddin Karatay‟ın ölümünü bahane ederek Moğolistan seyahatinden vazgeçip Konya‟ya dönmüĢ ve yerine ise küçük kardeĢ II. Alâeddin Keykubâd‟ı göndermiĢtir.492 II. Alâeddin Keykubâd yanında ġücâeddin Abdurrahman, Seyfeddin Torumtay, Lala Bedreddin Muslih Hâdim ve Kabız-ı Emir Nureddin Abdullah ve sayısız hediyelerle birlikte Moğolistan‟a gitmiĢtir. Ne var ki heyet gittikleri her yerde saltanatın II. Alâeddin Keykubâd‟a ait olduğu propagandasını da yaymıĢlardır.493 II. Alâeddin Keykubâd, yolculuğu sırasında önce Batu Han‟a oradan da Moğolların merkezi Karakurum‟daki büyük han olan Mengü Han‟a gitmiĢtir. Seyahat süresince ona yolda eĢlik eden emirlerin saltanatın II. Alâeddin Keykubâd‟a ait olduğuna dair haberleri yaymaları ise Sultan II. Ġzzeddin Keykâvus ile IV. Kılıç Arslan‟ı ve dolayısıyla onlara mensup emirleri kuĢkulandırmaya baĢlamıĢtır. Buna göre II. Alâeddin Keykubâd‟ın, Han‟dan alacağı bir yarlıg ile yalnız kendisinin saltanat tahtına oturacağı endiĢesine düĢen II. Ġzzeddin Keykâvus ile IV. Kılıç Arslan, kendi adamlarını Moğolistan‟a göndermiĢlerdir.494Ancak II. Alâeddin Keykubâd, Batu Han‟a varmadan esrarengiz bir Ģekilde vefat etmiĢtir.495 Neticede önce tecrübeli devlet adamı Celaleddin Karatay‟ın daha sonrada II. Alâeddin Keykubâd‟ın ölümü ile Türkiye Selçuklu Devleti‟nde güçlükle kurulan üç kardeĢ dönemi de böylece sona ermiĢtir.

9. II. ALÂEDDĠN KEYKUBÂD’IN MOĞOLĠSTAN YOLUNDA ÖLMESĠ

Celâleddin Karatay‟ın Kayseri‟de hayatını kaybetmesi üzerine bunu bahane eden II. Ġzzeddin Keykâvus‟un Moğolistan‟a gitmekten vazgeçmesi üzerine yerine kardeĢi II. Alâeddin Keykubâd‟ı göndermiĢti.496 Bu karar birlikte II. Alâeddin Keykubâd, yanına verilen Seyfeddin Torumtay, Naib Sücaeddin Abrurrahman, Lala Emir Bedreddin Muslih ve Kabız-ı Emir Nureddin Abdullah gibi devlet adamları ve sayısız hediyelerle birlikte yola çıkmıĢtır.497 Ayrıca II. Ġzzeddin Keykâvus, kardeĢi II. Alâeddin Keykubâd ile birlikte Moğollara bağlılığını bildiren birde mektup göndermiĢtir. Mektupta; “ Benim

492 Sevim-Yücel, a.g.e. , s. 129. 493 Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 136; Yazıcızâde Ali, a.g.e. , s. 740. 494MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 210; Ġbn Bîbî, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk- Name II), s. 154; Yazıcızâde Ali, a.g.e. , s. 763; Aksarayi, a.g.e. , s. 30. 495 Aksarayi, a.g.e. , s. 30; Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II., s. 560; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 473-474. 496 Ġbnü‟l-Ġbri , Ebü‟l-Ferec, a.g.e. , s. 26. 497 Kayalıoglu, a.g.t. , s. 31.

72 gibi bir sultan olan küçük kardeşim Alâeddin‟i size gönderiyorum. Benim bizzat gelmeye imkân bulamamaklığımın sebebi atabeğim Celâleddin Karatay‟ın vefat etmiş olmasıdır. Garp tarafındaki bir düşmanım da bana karşı hareket etmiştir. Başka bir zaman muhakkak ki kendim geleceğim” diyerek498 gelmek istediğini ancak Ģartların buna uygun olmadığını belirtmiĢtir. Nitekim yola çıkan II. Alâeddin Keykubâd, seyahatı esnasında yanında bulunan kiĢiler, vardıkları her yerde kendisinin babası tarafından veliaht tayin edildiğini ve bu nedenle saltanatın sadece ona ait olduğunu söylemeye baĢlamıĢlardır. Bunu söylerken de hiç çekinmemiĢlerdir. Çünkü Moğollar‟ın paraya ve mala karĢı zaaflarının olduğunu bildikleri için Selçuklu tahtının II. Alâeddin Keykubâd‟a verileceğini böylece kendilerinin de yüksek mevkilere geleceklerini düĢünmüĢlerdi.499 Bu yüzden kafilede bulunan bu grup ile Sultan II. Ġzzeddin Keykâvus‟un taraftarları arasında yol boyunca sürtüĢmelerde yaĢanmıĢtı.500 Bu Ģartlarla Erzurum‟a kadar gelen II. Alâeddin Keykubâd burada aniden vefat etmiĢtir.501 Dönemin ana kaynaklarında II. Alâeddin Keykubâd vefat hadisesine iliĢkin farklı bilgiler verilmiĢtir. Bunlardan Ġbn Bibi‟ye göre; II. Alâeddin Keykubâd‟ın ölümüne iliĢkin Ģunlar söylenmiĢtir. II. Alâeddin Keykubâd ve beraberindekilerin Erzurum‟da bir gece kaldıkları ve o gece yiyip içtikten sonra uyumak için odalarına çekildiklerini, fakat sabah olduğunda Lala Bedreddin Muslih Hâdim, II. Alâeddin Keykubâd‟ın odasına girdiğinde onu ölü olarak bulunduğunu ve ölüm sebebinin araĢtırıldığını ancak bulunamadığını kaydetmiĢtir.502 Aksarayî‟nin naklettiğine göre ise; II. Alâeddin Keykubâd‟ın tek baĢına sultan olmasından tedirgin olan ağabeyleri Keykâvus ve Kılıçarslan tarafından Lala Bedreddin Muslih Hâdim aracılığıyla öldürtüldüğünü belirtmektedir.503 Gregory Abü‟l-Farac‟in aktardığı diğer bir rivayete görede bu iĢin doğrudan büyük ağabeyi II. Ġzzeddin Keykâvus tarafından planlandığı belirtirtikten sonra II. Alâeddin Keykubâd‟ın daha Batu Han‟ın huzuruna varmadan

498 Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II., s. 559-560; Ġbn Bîbî, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l- Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 136; Yazıcızâde Ali, a.g.e. , s. 740. 499Faruk Sümer, “Keykubad II.”mad., DİA, C. XXV, s. 360. 500Nejat Kaymaz, Pervâne Mu‟inü‟d-din Süleyman, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara, 1970, s. 57. 501 Mevlüt Günler, “Türkiye Selçuklu Devleti‟nde Saltanat Mücadeleleri ve Devlet Ġle Toplum Üzerindeki Etkileri”, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Konya, 2010, s. 107; Ġbnü‟l-Ġbri, Ebü‟l-Ferec, a.g.e. , s. 27. 502 Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 153-154. 503 Aksarayi, a.g.e. , s. 30; Sümer, “Keykubad II.”mad., s. 360; Ġbn Bîbî, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l- Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 153; Yazıcızâde Ali, a.g.e. , s. 763.

73

öldürüldüğünden bahsetmiĢtir.504 Onun ölümü üzerine beraberindekiler ise geri dönmeden yollarına devam ederek Batu Han‟ın huzuruna vardıkları kaydedilmiĢtir. Batu Han, II. Alâeddin Keykubâd‟ın ölümü ile ilgili olarak sıkı bir araĢtırma yapmasına rağmen oda hiç bir sonuç elde edememiĢtir. Bu soruĢturmanın ardından II. Alâeddin Keykubâd‟ın beraberindeki heyet Batu Han‟ın yanından ayrılarak Moğolistan‟a, Mengü Kağan‟ın huzuruna çıkmak için hareket etmiĢlerdir. Mengü‟de II. Alâeddin Keykubâd‟ın aniden vefatıyla ilgili kapsamlı bir tahkikat yaptırmasına rağmen o da hiç bir neticeye ulaĢamamıĢtır.505 II. Alâeddin Keykubâd‟ın ölümünden sonra Erzurum‟da bulunan annesi Gürcü Hatun‟un yanına defnedildiği nakledilmektedir. Bu konuda bir baĢka söylemde Sultanın hastalanarak ölmesinin ardından naaĢının Erzincan‟a götürülerek orada defnedildiği rivayetidir. Onun beraberindeki kiĢilerin çoğunun ise Moğolistan‟a gidip Mengü Han‟ın huzuruna çıkarak sundukları kıymetli armağanlar sayesinde yine amaçlarına ulaĢarak istedikleri mevkilere geçtikleri ayrıca kaydedilmiĢtir.506

504 Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II, s. 560. 505 Kansu Ekici, “Anadolu Selçuklu Devletinde Üç KardeĢ Dönemi (1246–1266)”, s. 48. 506 Sümer, “Keykubad II.”mad., s. 360; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 474; Kaymaz, Pervâne Mu‟inü‟d-din Süleyman, s. 57.

74

ĠKĠNCĠ BÖLÜM ĠLHANLILARIN TÜRKĠYE SELÇUKLU YÖNETĠMĠNE MÜDAHALELERĠ

1. ANADOLU’DA TÜRKĠYE SELÇUKLU-ĠLHANLI MÜCADELELERĠ

II. Alâeddin Keykubâd‟ın ölümüyle birlikte Selçuklu tahtı II. Ġzzeddin Keykâvus ile IV. Kılıç Arslan‟a kalmıĢtır. Ancak daha öncede olduğu gibi aralarında anlaĢmazlıklar çıkmıĢ ve bu sebeple iliĢkileri pek de düzgün gitmemiĢtir. Buna her iki tarafında menfaat elde etmek isteyen devlet adamlarının da olaya dâhil olmaları, iki sultanın arasının daha da gerilmesine neden olmuĢtur. Celâleddin Karatay‟ın da ölümüyle birlikte tam delikanlılık çağındaki II. Ġzzeddin Keykâvus kötü alıĢkanlıklara yönelmiĢtir. Onun ahlâki yaĢantısı zamanla emirlerinde tepkisini çekmeye baĢlamıĢ ve kendisine karĢı saygı ve bağlılıkları azalmıĢtır. Buna Hristiyan dayılarının da zaman zaman devlet iĢlerine karıĢarak iki sultanın birbirlerine düĢürmeye çalıĢmaları bu etkiyi daha da arttırmıĢtır. Yönetime her geçen gün daha fazla müdahale ederek etkin hala gelen II. Ġzzeddin Keykâvus‟ın dayıları, zamanla ordu kumandanlığı ve Emir-i ahur507 gibi mühim görevlere muvaffak olmuĢlardır.508 Zamanla Sultan‟ın desteğini almalarından ve devlette etkin rol oynamalarından dolayı kendilerini güçlü görerek IV. Kılıç Arslan‟la bile kavga etme cesaretinde bulunmuĢlardır. Hatta dahada ileri giderek ona çok kötü davranmaya ve hakaret etmeye de baĢlamıĢlardı.509 YaĢanan bu talihsiz olaylar ise devlet adamlarının endiĢelenmesine ve olayların sultan II. Ġzzeddin Keykâvus aleyhine geliĢmesine sebep olmuĢtur. IV. Kılıç Arslan‟ın yaĢamıĢ olduğu bu zor durumdan kurtulmak için yardımına daha önce kendisine Türkistan seyahatinde kilerci baĢı olarak eĢlik eden Kemaleddin koĢmuĢtur. Kemaleddin, sultanın yazdığı mektuplarını Develi ve Kayseri sübaĢılarına götürerek kendisinin korunmasını istemiĢtir. Bunun üzerine sübaĢılar, IV. Kılıç Arslan‟ın saraydan bir Ģekilde çıkarak kendilerinin yanlarına gelmelerini söylemiĢlerdir.

507 Emir-i ahur; Saraya ve özellikle hükümdara ait hayvanlar ile ilgilenen kiĢidir. Bk. Erdoğan Merçil, “Selçuklular”, DİA, Ġstanbul, 2009, C. XXXVI, s. 390. 508 Ekici, “Anadolu Selçuklu Devletinde Üç KardeĢ Dönemi (1246–1266)”, s. 30. 509 Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 136.

75

Bunun üzerine IV. Kılıç Arslan‟ın üzerine aĢçı çırağı kıyafeti giydirilip kafasınada yemek tablası konulduktan sonra önce saraydan daha sonrada Ģehirden çıkarak, kendisini destekleyen adamlarıyla birlikte Aksaray bozkırını geçip Ürgüp yoluyla Develi‟ye gitmiĢlerdir. Orada ve Kayseri‟de subaĢılar tarafından karĢılanan IV. Kılıç Arslan tahta çıkmıĢtır.510 Devlet yönetiminde biri Konya‟da, diğeri Kayseri‟de olmak üzere iki ayrı hükümdarın ortaya çıkması ise karıĢıklıklara yol açmıĢtır. Vaziyet üzerine iki kardeĢ arasında anlaĢma sağlanması için elçiler gelip gittiysede bir sonuç elde edilememiĢtir. Nitekim anlaĢma sağlanamayınca iki kardeĢ 1254 yılında Ahmed hisar yöresinde savaĢa giriĢmiĢlerdir. Yapılan savaĢta yine IV. Kılıç Arslan mağlup olmuĢ ve Develi‟den Sis‟e gitmekte iken yakalanarak Kayseri‟ye götürülmüĢtür. Burada II. Ġzzeddin Keykâvus, kardeĢini karĢılayıp bir daha kucakladıktan sonra birlikte Keykubâdiye köĢküne gitmiĢlerdir. KardeĢine ikramlarda bulunan II. Ġzzeddin Keykâvus onun ikamet yeri olarak Amasya ile Uluborlu arasında bir seçim yapmasını da istemiĢtir.511 Böylece IV. Kılıç Arslan, Uluborlu‟ya yerleĢtirilmiĢtir.512 Sultan II. Ġzzeddin Keykâvus, dayısı Rum Kir Khaye‟yi kardeĢine gardiyan olarak tayin etmiĢ ancak o zaman zarfında da Kir Khaye ona sert davranmıĢtır. Sultan II. Ġzzeddin Keykâvus tek baĢına tahta oturduktan sonra; Kadı Ġzzeddin Muhammed vezirliğe, ġemseddin YavtaĢ beğlerbeyliğine, Arslan DoğmuĢ atabegliğe, Necibeddin müstevfi oğlu Hamid adıyla tanınan Kıvameddin müĢrifü‟l-mülk ve Nizameddin HurĢid ise Pervânelik makamlarına tayin etmiĢtir.513 Selçuklu Devleti bu Ģekilde yeniden kurduğu siyasi düzene göre devam ederken Moğol elçileri de sık sık Anadolu‟ya gelmeye baĢlamıĢlardır. Bu dönemde Baycu Noyan ve diğer Moğol devlet adamları, yapılan anlaĢmaların dıĢında da para ve altın talebinde bulunmaya baĢlamıĢlardı. Onların bu isteklerini önlemek amacıyla Selçuklu devlet adamları Fahreddin Ali‟yi göndermeye karar verdiler. Batu Han‟ın huzuruna giden Fahreddin Ali ise ondan Baycu Noyan‟ın isteklerine karĢı bir yarlıg almayı baĢararak geri dönmüĢtü. Böylece Han‟ın yasağını duyan Baycu ile diğer noyanlar da

510 Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II., s. 560; Aksarayi, a.g.e. , s. 30-31; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 474-475; Ġbnü‟l-Ġbri , Ebü‟l-Ferec, a.g.e. , s. 27. 511 Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III ), s. 53; Cahen, Osmanlılardan Önce Anadolu‟da Türkler, s. 268; MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 211. 512 Ġbn Bîbî, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II) , s. 142; Yazıcızâde Ali, a.g.e. ; 748, Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II. , s. 560. 513 Aksarayi, a.g.e. , s. 31.

76 bir süre Anadolu‟ya gelmeye cesaret edememiĢlerdir.514 Bu olaylar geliĢmekte iken Moğol büyük Hanı Mengü‟de, kardeĢi Hülâgû‟yu Ġlhan unvanıyla ülkenin batı bölgelerini idare etmesi için görevlendirmiĢti. Görevini yerine getirmek için batıya hareket eden Hülâgû ise Baycu Noyan‟ın karargâhı olan Mugan‟ı kendine verilmesini istemesi üzerine kendine yeni bir merkez bulmak isteyen Baycu‟da Anadolu‟ya yönelmiĢtir.515 Öte yandan Selçuklu Devleti bu dönemde hem Moğol baskısı hem de iç mücadelelerle uğraĢırken bir taraftanda Ermenileri saldırıları ve Türkmen ayaklanmaları ile karĢı karĢıya kalmıĢtır. Türkmen gruplarından olan Ağaçeriler,516 MaraĢ ova ve ormanlarına yerleĢmiĢ olup, buradan baĢlayarak Anadolu, ġam ve Ermeni beldelerini istila ettikleri, yolları kesip kervan kafilelerini soydukları, çok miktarda mal ve servet sahibi oldukları belirtilmiĢtir. Çıkan bu Türkmen istilasını bastırmak üzere vezir Kadı Ġzzeddin Muhammed ve beylerbeyi olan ġemseddin YavtaĢ, askeride alarak Ağaçerilere sefere çıkmıĢlardır. Ancak Kayseri‟ye vardıkları sırada Baycu Noyan‟ın Anadolu‟ya geldiği hatta öncü kuvvetlerinin Erzincan‟a kadar ulaĢtığı haberleri üzerine Ağaçeri Türkmenlerini bırakıp Konya‟ya geri dönerek Moğollara karĢı hazırlığa giriĢmiĢlerdir.517 Türkiye Selçuklu Devleti‟ni yaklaĢık olarak dört yıl boyunca uğraĢtıran Ağaçeri isyanı nitekim Bağdat seferinden sonra 1260‟da Hülâgû Han‟ın gönderdiği 20 bin kiĢilik bir Moğol kuvveti ile bastırılabilmiĢtir.518 Baycu Noyan‟ın daha öncede bahsettiğimiz gibi Anadolu‟ya geliĢinin bu sefer farklı bir nedeni vardı. Oda Büyük Han Mengü‟nün, Batı‟nın fethi için kardeĢi Hülâgû‟yu görevlendirmiĢ olması idi. Ne var ki 1256 yılı baĢlarında beraberinde çok büyük bir askeri güç ile hareket ederek Ġran‟a gelen Hülâgû‟nun bu askeri gücünü

514 Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 143. 515 Spuler, a.g.e. , s. 65; Günler, a.g.t. , s. 109. 516 Ağaçeriler; XIII-XV. yüzyıllarda MaraĢ-Elbistan ve Malatya yörelerinde yaĢayan büyük bir Türkmen topluluğuna verilen addır. Bk. Faruk Sümer, “Ağaçeriler”, DİA, C. I, Ġstanbul, 1988, s. 460. 517Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 143-144; Yazıcızâde Ali, a.g.e. , s. 750-751; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, 477-478;MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 212; Sümer, “Ağaçeriler” mad., s. 461. 518 Baycu Noyan sorununun atlatılmasından bir yıl sonra 1257 yılında Ġzzeddin Keykâvus, sadık kumandanlarından Ali Bahadırı, Malatya‟ya göndermiĢtir. ġehri sürekli tehdit eden Ağaçerilerin üzerine yürüyen ve onları bozguna uğratarak reislerini de Malatya yakınındaki ünlü MinĢâr Kalesi‟ne hapsetmiĢtir. Moğollar, Türkmenlerin kuvvetini etkisiz hale getirmeden Anadolu‟daki idareyi istedikleri gibi sürdüremeyeceklerini anlayınca, Hülâgû Han 20 bin kiĢilik bir orduyu Ağaçerilerin üzerine sevketmiĢtir. Ağaçerilerin gücünü kırmayı baĢaran Moğollar, onlardan çoğunu katlettikten sonra bir kısmınıda esir almıĢlardır. Geriye kalan Ağaçerilerin bir kısmı ise Suriye‟ye göç etmek zorunda kalmıĢtır. Bk. Sümer, “Ağaçeriler” mad., s. 461.

77 besleyebilmek için de otlaklara ihtiyacı vardı. Bu nedenle Baycu Noyan‟ın Anadolu politikasını yönetmekteki baĢarısızlığınıda bahane ederek onun Mugan‟dan çekilmesini ve ordusunu Anadolu‟ya götürerek oradaki otlakları kullanmasını istemiĢtir.519 Ayrıca Bağdat seferi için ordunun ihtiyacı olan tagarı520 (erzakı) da bu bölgeden temin etmesini buyurmuĢtu.521 GeliĢen bu siyasi süreç karĢısında Baycu Noyan, sultan II. Ġzzeddin Keykâvus‟a haber göndererek kendisinin Mugan‟dan ayrılma nedenini anlatarak kendisi ve ordusu için uygun yaylak ve kıĢlak tayin edilmesini istemiĢtir.522 Bu durumu endiĢeyle karĢılayan Selçuklu Devleti, Baycu Noyan‟ın gerçek sebebini anlamak amacıyla Nizameddin HurĢid‟i, Baycu Noyan‟a gönderirken bir taraftan da kendi içlerinde durumu değerlendirmeğe baĢlamıĢlar ve mevcut orduya Uc Türkmenlerinden, Bozkır, Gülnar ve Bulgar dağlarından askerler toplamaya baĢlamıĢlardır. Aksaray‟a kadar ilerleyen Baycu Noyan ile görüĢen Nizameddin HurĢid ise geri dönerek Baycu „nun herhangi bir kötü maksadının olmadığını belirtmiĢtir. Fakat Selçuklu devlet adamları durumu değerlendirirken iki farlı görüĢ ortaya çıkmıĢtır. Selçuklu yöneticilerin bir kısmı Baycu Noyan ile anlaĢma yapılarak ordusu için yaylak ve kıĢlak temin edilme fikrini savunurken diğer bir grup yönetici ise kendilerinin içiĢlerine karıĢılabileceği düĢüncesiyle Baycu Noyan ile savaĢmayı önermiĢlerdi. 523 Nitekim Moğollara karĢı savaĢ kararı alındıktan sonra vezir Kadı Ġzzeddin Muhammed, beylerbeyi ġemseddin YavtaĢ ve Emir-i Âhûr Fahreddin ArslandoğmuĢ kumandasında bulunan Selçuklu ordusu Konya‟dan Aksaray‟a doğru harekete geçmiĢlerdir. Aksaray‟a yakın mesafede olan Sultan Alâeddin Kervansarayı (Sultan Hanı)‟na vardıkları sırada geldiklerinden haberi olan Baycu Noyan‟da ordusu ile Aksaray‟dan ilerlemiĢtir. Öncü olarak gönderilen Türkmen kuvvetleri Hoca Noyan‟ın kuvvetleri tarafından yenilgiye uğratıldıktan sonra iki ordu asıl ertesi gün 14 Ekim 1256 yılında Sultan hanı civarında savaĢa giriĢmiĢlerdir. SavaĢta ağır bir yenilgiye uğrayan

519 Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II., s. 562; Cahen, Osmanlılardan Önce Anadolu‟da Türkler, s. 269; Kaymaz, Pervâne Mu‟inü‟d-din Süleyman, s. 60. 520 Tagar; Askere verilen maaĢ ve yemek anlamlarına gelmektedir. Bk. Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, Osmanlı Devlet TeĢkilatına Medhal, TTK, Ankara,1988, s. 238. 521 Kaymaz, Pervâne Mu‟inü‟d-din Süleyman, s. 60. 522 Aksarayi, a.g.e. , s. 31; Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II. , s. 562. 523 Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 144-146; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 479.

78

Selçuklu ordusu baĢta vezir Kadı Ġzzeddin Muhammed olmak üzere pek çok emir ve asker hayatını kaybetmiĢtir.524 Konya‟da bulunan sultan yenilgi haberini duyar duymaz hazinesini, ailesini ve Hristiyan dayılarını da yanına alarak Antalya‟ya oradan da Alanya‟ya kaçmıĢtır.525 SavaĢın ertesi günü Moğol askerleri Konya‟ya doğru yönelmiĢlerdir. Durumu haber alan saray kâhyası Üstâdüddâr ĠlalmıĢ Oğlu Nizameddin Ali halktan toplamıĢ olduğu çok miktarda değerli hediyeler ile birlikte Baycu Noyan‟ın huzuruna çıkarak Ģehrin yakılıp yıkılmasını önlemiĢtir.526 Böylece bu savaĢla Moğollar‟da ilk defa bir Türkiye Selçuklu sultanını çatıĢma yoluyla tahttan indirmiĢ oluyorlardı. Bu yenilgi Selçuklu Devleti‟nin geleceğini olumsuz etkilemiĢ, Moğol baskıları giderek Ģiddetini arttırmıĢ dolayısıyla Moğol tahakkümünden kurtulma ümidi de kalmamıĢtı.527 Vaziyet böyle iken II. Ġzzeddin Keykâvus‟da kaçtığı Antalya‟da yoksulluk ve düĢkünlük içinde bir hayat geçirmeye baĢlamıĢtı. Hatta bir gün parasızlıktan ĢaĢkına döndüğü sırada karĢısındaki duvarda bir delik gözüne iliĢmiĢ ve Ģüphelenerek duvarıdaki deliği geniĢleterek açtırmıĢtır. Ġçinde dedesi I. Alâeddin Keykubâd‟ın mühürü ile mühürlenmiĢ sandıklar ve içlerinin zor zamanlar için saklanmıĢ inciler, altınlar, ağır kumaĢlar ile dolu olduğunu görmüĢlerdir.528 II. Ġzzeddin Keykâvus çıkan bu küçük hazineyi kendisi ve yanındaki hizmetçileri arasında paylaĢtırarak bir süreliğine hem kendi maddi sıkıntısını gidermiĢ hem de yanındakilerin kendisine bağlılığını sağlayarak oradan Denizli‟ye hareket etmiĢtir.529 Çok geçmeden II. Ġzzeddin Keykâvus‟un kaçtığını öğrenen Baycu Noyan ise torunu Yisutay‟ı bin kiĢilik atlı bir birlik ile onu geri getirmesi için görevlendirmiĢtir. Ancak kendisini Antalya‟da güven içinde görmeyerek Denizli‟ye geçen II. Ġzzeddin Keykâvus‟a, Yisutay elçi göndererek, Baycu Noyan‟ın kendisini Konya‟ya dönerek tahtına yeniden oturmasını beklediği yönünde bir haber göndertmiĢtir. Fakat Sultan,

524Aksarayi, a.g.e. , s. 31-32; Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 146-148; Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II., s. 562; MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 213; Bu savaĢ sırasında baĢta vezir Kadı Ġzzeddîn Muhammed‟in de aralarında bulunduğu 14 Selçuklu emiri ile sultanın hassa kölelerinden olup büyük emirliklere kadar yükselmiĢ olan 36 devlet adamı, Moğollar tarafından Ģehit edilmiĢlerdir. Bk. Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III ), s. 35. 525 Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 148. 526 Anonim Selçuknameye göre bu olayla ilgili olarak Konya halkının Ģehri, 4 ester yükü kızıl altın karĢılığında sadece Ģehrin surlarını harap etmek Ģartıyla satın aldıkları anlatılmaktadır. Bk. Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III), s. 35. 527 Kayalıoglu, a.g.t. , s. 39. 528 MüneccimbaĢı, Müneccimbaşına Göre-Anadolu Selçukileri, s. 66. 529 Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 149.

79

Yisutay‟a armağanlar göndererek hazırlıklarını bitirince geleceğini söylemiĢtir. Ancak Konya‟ya gitmeyen II. Ġzzeddin Keykâvus, Ġznik Rum Ġmparatoru II. Theodoros Laskaris‟e bir elçi göndererek kendisini Moğollara karĢı korumasını istemiĢtir. II. Teodoras Laskaris'in cevabının olumlu olması üzerine, II. Ġzzeddin Keykâvus , II. Theodoros Laskaris‟e yanına gitmiĢtir.530 Bunun üzerine o zamana kadar iki sultanı da bir arada kabul etmeyi düĢünen Baycu Noyan, yaĢanılan durum karĢısında fikrini değiĢtirerek Uluborlu kalesine hapsedilen IV. Kılıç Arslan‟ı hapisten kurtararak Konya‟ya getirtip Mart 1257 yılında Selçuklu tahtına oturtmuĢtur.531 Böylece Selçuklu hükümeti Baycu Noyan‟ın onayı ile yeniden kurulmuĢtur.

2. ĠLHANLILARIN TÜRKĠYE SELÇUKLU TAHT MÜCADELELERĠNE KARIġMALARI

II. Ġzzeddin Keykâvus‟un, Ġznik Rum Ġmparatoru Laskaris‟in yanına sığınmasından sonra geri dönmemiĢ ve Selçuklu tahtı boĢ kalmıĢtır. Bunun üzerine Baycu Noyan, devletin ileri gelenleri ile yapmıĢ olduğu toplantı sonrasında Uluborlu kalesinde hapis tutulan IV. Kılıç Arslan‟ı, Türkiye Selçuklu Devleti‟nin tahtına oturtmuĢtur.532 Ancak IV. Kılıç Arslan‟ın tek baĢına saltanatı ise bir kaç ay sürmüĢtür. Çünkü Ġlhanlı Devleti‟nin hükümdarı olan Hülâgû, Bağdat üzerine sefere çıkmağa karar vermiĢ ve Baycu Noyan‟nın da kendisine katılması için çağırmıĢtır. Baycu Noyan‟ın Bağdat seferi için Anadolu‟dan ayrılması üzerine Bizans‟a sığınan II. Ġzzeddin Keykâvus, Ġznik Ġmparatoru II. Theodoros Laskaris‟den aldığı 3.000 Frank süvarisiyle birlikte 1 Mayıs 1257 tarihinde Konya‟ya giderek Selçuklu tahtına yeniden oturmuĢtur.533 Ağabeyinin Konya‟ya dönmekte olduğunu haber alan IV. Kılıç Arslan, beraberindekilerle önce Kayseri‟ye, oradan da Muinüddin Süleyman Pervâne ile Tokat‟a gitmiĢtir. Ancak II. Ġzzeddin Keykâvus‟un Malatya, Sivas, Tokat ve Amasya‟ya

530 Aksarayi, a.g.e. , s. 32; Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III), s. 35; Faruk Sümer, “Keykâvus II”, DİA, C. XXV, Ankara, 2002, s. 356; Bal, “Türkiye Selçuklu Devleti Tarihinde Bir Dönüm Noktası; II. Ġzzeddin Keykavus Dönemi”, Tarih Araştırmaları Dergisi, C. XXIV, S. 38, Ankara, 2005, s. 243. 531Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 149; Aksarayi, a.g.e. , s. 33; Yazıcızâde Ali, a.g.e. , s. 756; Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, s. 562-563; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 483. 532 Ġbnü‟l-Ġbri, Ebü‟l-Ferec, a.g.e. , s. 27; Yazıcızâde Ali, a.g.e. , s. 756; Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II. , s. 562-563; Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, s. 155-156. 533 Aksarayi, a.g.e. , s. 39; Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi ), s. 35; MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 215-216.

80 gibi kentleri ele geçirmesi üzerine IV. Kılıç Arslan, Erzincan‟a çekilmek zorunda kalmıĢtır.534 II. Ġzzeddin Keykâvus‟un Orta Anadolu kentlerine hâkim olması üzerine, IV. Kılıç Arslan Moğollara giderek saltanatını kurtarmaya çalıĢırken, II. Ġzzeddin Keykâvus da boĢ durmamıĢ ve Hülâgû‟ya elçi göndererek Baycu Noyan‟ı Ģikâyet etmiĢ ve devletini elinden aldığını bildirmiĢtir.535 Bu arada IV. Kılıç Arslan‟da Hülâgû‟dan saltanat yarlığını elde ederek tekrar Erzincan‟a dönmüĢ fakat kıĢın basması nedeniyle Erzincan‟da kalmaya mecbur olmuĢtur.536 Ġki sultan arasındaki mücadele devam ederken II. Alâeddin Keykubâd ile birlikte Moğol Hanına gönderilen heyette uzun bir yolculuktan sonra memlekete dönmüĢtür. Yolda büyük çekiĢme halinde iki gruba ayrılarak Mengü Han‟ın huzuruna çıkan Selçuklu heyeti bu geçimsizliklerini Moğol Hanının huzurunda da ortaya koymuĢlardır. Yapılan görüĢmeler sonrasında Mengü Han her ikisinin de müĢterek saltanat sürmesine karar vermiĢtir.537 Böylece önceki yarlıglar iptal edilerek yeni hüküm gereği Selçuklu ülkesi iki kardeĢ arasında eĢit parçaya ayrılmıĢtır. Buna göre, Sultan II. Ġzzeddin Keykâvus, Kayseri sınırlarından Antalya sahiline kadar uzanan yerleri elinde bulunduracak, Konya‟yı tahtının baĢkenti yapacak; Sivas‟tan Samsun ve Sinop sahiline kadar olan DâniĢmendiye bölgesi ise Sultan IV. Kılıç Arslan‟ın yönetiminde kalacak ve Tokat‟ta onun tahtının bulunduğu yer olacaktı.538 Ancak bu sırada Baycu Noyan‟dan gelen elçilerin II. Ġzzeddin Keykâvus‟un Moğollarla karĢı mücadeleye giriĢip, baĢarılı olamayınca da kaçtığı haberlerinin üzerine, Selçuklu saltanatına tek baĢına IV. Kılıç Arslan‟ı ilan etmiĢtir. Daha sonra buradan ayrılarak Anadolu‟ya doğru hareket eden elçilik heyeti yolculuk sırasında Hülâgû‟nün da huzuruna çıkarak durumu ona da anlatmıĢlardır. Vaziyeti Suriye seferine hazırlandığı sırada öğrenen Hülâgû, kardeĢler arasındaki mücadeleye son vermek için Mengü Han‟ın vermiĢ olduğu yarlığı alarak her iki sultanın da Suriye seferine katılmak üzere huzuruna çağırmıĢtır.539

534 Faruk Sümer, “Keykâvus II” mad., s. 356. 535 Ġbnü‟l-Ġbri , Ebü‟l-Ferec, a.g.e. , s. 30. 536 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 486. 537MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 216-217. 538 Aksarayi, a.g.e. , s. 46; Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II., s. 573; Koray Özcan, “Anadolu‟da Selçuklu Dönemi Ġdare Sisteminin Mekânsal Örgütlenmeleri: Selçuklu Ġdarî Birim Organizasyonları (ve Evrimi)”, Ahmet Yesevi Üniversitesi, Bilig: Türk Dünyası Sosyal Bilimler Dergisi, S. 36, Ankara, 2006, s. 211. 539 Ġbn Bîbî, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 154; Abü‟l-Farac, Abü‟l- Farac Tarihi, C. II. , s. 573.

81

Selçuklular için, Hülâgû ile barıĢ içinde olmak önem taĢımaktaydı ve bu nedenle II. Ġzzeddin Keykâvus, IV. Kılıç Arslan, Baba Tuğra‟i ve Muinüddin Süleyman Pervâne birlikte Hülâgû‟ya gitmiĢlerdi. Hülâgû yalnız bölünmeyi onaylamakla kalmamıĢ, henüz kendisine devredilen Diyarbekir‟i de Sultanlığın topraklarına eklemiĢtir. Çünkü Yukarı Mezopotamya ile Suriye‟nin hâkimiyet altına alınması planlanmaktaydı bu nedenlede Moğollar kuzey kanadında savaĢmak istemiyorlardı.540 Ayrıca yapılan antlaĢma ile Selçuklular Moğollara her yıl 200 bin dinar, 500 at ve 500 katır ile değerli kumaĢlarıda yıllık haraç olarak verecekti.541 Anadolu‟daki Moğol kuvvetlerinin giderleri de Selçuklu Devleti tarafından karĢılanacaktı. Ancak bu vergiler Selçuklu Devleti için çok ağır bir yük olmuĢtu. Çünkü bunları ödemek için devletin kasasında para olmadığı için Hülâgû„nun hazinesinden ödünç para alınmak zorunda kalınmıĢtı. Bu durum Selçuklu Devleti‟nde zor günlerin baĢlamasına neden olurken Moğollar‟ın ise Anadolu‟da ki hâkimiyetini sağlamıĢtı.542 Bu arada Suriye seferini baĢarıyla tamamlayan Hülâgû, Mengü Han‟ın ölüm haberini almasıyla birlikte543 Mısır seferinden vazgeçerek Azerbaycan‟a dönmüĢtür. Yanında bulunan II. Ġzzeddin Keykâvus ile IV Kılıç Arslan‟a da ülkelerine geri dönmeleri için izin verilmiĢtir. 544

3. II. ĠZZEDDĠN KEYKÂVUS ĠDARESĠNE MÜDAHALELER

Selçuklu sultanlarının Suriye Seferinin ardından Hülâgû‟nun iznini alarak ülkelerine dönmelerinden ardından devlet iĢlerini düzenlemeye koyulmuĢlardır. Bu arada vezir ġemseddin Mahmud‟un vefat etmesinden dolayı sultan II. Ġzzeddin Keykâvus‟un vezirliğine Fahreddin Ali, sultan IV. Kılıç Arslan‟ın vezirligine ise Hülâgû tarafından Muinüddin Süleyman Pervâne tayin edilmiĢti.545 Türkiye Selçuklu Devleti‟nin iki kardeĢ arasında taksim edilmesinin ardından kardeĢlerden II. Ġzzeddin Keykâvus yanına aldığı Hıristiyan dayılarını ile önce Kubâdâbâd Sarayı‟na oradan da Antalya‟ya gitmiĢtir. II. Ġzzeddin Keykâvus ve dayıları burada kendilerini biraz

540 Gordlevski, a.g.e. s. 57; Cahen, Osmanlılardan Önce Anadolu‟da Türkler, s. 271. 541 Aksarayi, a.g.e. , s. 46; Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, s. 156. 542 Sümer, “Keykâvus II” mad., s. 356. 543 Mengü Han, Çin‟e gerçekleĢtirmiĢ olduğu bir sefer esnasında meydana gelen bir savaĢta kendisine isabet eden bir ok yüzünden ölmüĢtür. Bk. Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II., s. 578. 544 Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II. , s. 578; Kaymaz, Pervâne Mu‟inü‟d-din Süleyman, s. 78-79. 545 Kayalıoglu, a.g.t. , s. 53.

82 eğlenceye kaptırarak devlet iĢlerini biraz boĢlamıĢlardı.546 Öte yandan devletin doğusunda ise IV. Kılıç Arslan‟ın yetersizliğinden faydalanan vezir Muinüddin Süleyman Pervâne devleti istediği gibi yönetiyordu. Muinüddin Süleyman Pervâne bir taraftan Moğollarla iĢbirliği yapıp iyi iliĢkiler kurarken diğer taraftanda onları II. Ġzzeddin Keykâvus aleyhinde kıĢkırtmaya baĢlamıĢtı.547 Kendi ihtirasları uğruna Moğolların yardımıyla II. Ġzzeddin Keykâvus‟u tasviye etmeyi düĢünen Muinüddin Süleyman Pervâne, Tebriz‟den hanın hazinesinden alınan ödünç paraların tahsili için gelen elçilere; II. Ġzzeddin Keykâvus‟un Antalya‟da oturmaktaki maksadının isyan çıkarmakla alakalı olduğunu söyleyerek onları inandırmıĢ ve tâhsilata batıdan baĢlamaları gerektiğini söyleyerek oraya yönlendirmiĢtir. Böylelikle II. Ġzzeddin Keykâvus‟da, kendisine gelen elçilere tâhsilata önce kardeĢinden baĢlamaları gerektiğini söyleyerek heyeti geri çevirmesi ise Ġlhanlılar‟ın merkezi olan Tebriz‟de, II. Ġzzeddin Keykâvus aleyhine olumsuz bir hava yaratmıĢtır.548 Kendisine yönelik bu olumsuz tahriklerin Muineddin Süleyman Pervâne tarafından planlandığını düĢünen II. Ġzzeddin Keykâvus, Antalya‟dan Konya‟ya dönerek Moğollarla bozulan iliĢkileri düzeltmek için para tedarikine giriĢmiĢtir. Bu sırada Müineddin Süleyman Pervâne‟de boĢ durmayarak Sultan II. Ġzzeddin Keykâvus‟un Memlûk Sultanı Baybars ile diplomatik iliĢkilerde bulunduğunu ve Ġlhanlılar‟a karĢı ittifak içinde olduklarını bildirerek Moğolları, II. Ġzzeddin Keykâvus aleyhine kıĢkırtmaya devam etmiĢtir.549 II. Ġzzeddin Keykâvus tüm bu olaylar yaĢanırken toplamıĢ olduğu para ve değerli eĢyalar ile Ġlhan‟a gitmek üzere hazırlandığı sırada Alıncak Noyan‟ın büyük bir ordu ile Anadolu‟ya geldiğini ve ona kardeĢi IV. Kılıç Arslan ve Muineddin Süleyman Pervâne‟nin de katıldıklarını öğrenmiĢtir. Bu hareketin sebebini anlamak için de veziri Fahreddin Ali‟yi Aksaray‟a göndermiĢtir. Kendiside Ruzbe Ovası‟ında kurduğu otağında beklemeye baĢlamıĢtır.550 Ancak Fahreddin Ali‟nin kardeĢi IV. Kılıç Arslan‟ın safına geçtiğini ve Moğol askerleri ile Selçuklu askerlerinden oluĢan büyük bir ordunun

546 Ekici, “Anadolu Selçuklu Devletinde Üç KardeĢ Dönemi (1246–1266)”, s. 52. 547 Tekin, a.g.e. , s. 365. 548 Sümer, “Keykâvus II” mad., s. 356; Aksarayi, a.g.e. , s. 49-50. 549 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 494. 550 Aksarayi, a.g.e. , s. 51; Ġbn Bîbî, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 159.

83

Aksaray‟ı geçerek ilerlediğini öğrenmesi üzerine II. Ġzzeddin Keykâvus, ülkenin savunmasını emirlere bırakarak Antalya‟ya çekilmiĢtir.551 Moğollarla artık hiçbir Ģekilde anlaĢamayacağını ve mücadele edemeyeceğini anlayan II. Ġzzeddin Keykâvus, son bir ümit olarak Memlûkların sultanı Baybars‟tan yardım istemiĢtir. II. Ġzzeddin Keykâvus‟un, kardeĢi ve onun destekçileri Moğollar tarafından sıkıĢtırılarak Antalya‟ya kaçtığını öğrenen Sultan Baybars, elçiler göndererek Mısır‟a kendi yanına davet etmiĢtir. Ayrıca Sultan Baybars, II. Ġzzeddin Keykâvus‟a ülkesini geri alması ve tekrar hükümdar olması konusunda da yardım edeceğini bildirmiĢtir.552 Fakat II. Ġzzeddin Keykâvus‟un, Baybars ile yaptığı ittifakı düĢmanın öğrenmesi ve Mısır sultanı Baybars‟ın olayların bu kadar süratli geliĢmesi karĢısında yardım imkânını bulamaması üzerine II. Ġzzeddin Keykâvus Antalya‟dan gemiye binerek anası, karısı, çocukları, Hıristiyan dayıları, Kir Khaye ve Kir Kedid, bazı emirleri ve maiyeti ile birlikte Ġstanbul‟a gitmiĢtir.553 Böylece Sultan II. Ġzzeddin Keykâvus‟un ülkeden ayrılmasıyla birlikte devletin yönetimi Sultan IV. Kılıç Arslan ile ünlü vezir Müineddin Süleyman Pervâne‟ye kalmıĢtır.554 Sultan II. Ġzzeddin Keykâvus, Ġstanbul‟a gittiğinde eski dostu VIII. Mikhail Palaiologos tarafından çok iyi bir Ģekilde karĢılanmıĢtır. Ġmparatorda, daha önceleri taht mücadelesi sırasında Sakarya‟yı geçerek Selçuklu topraklarına girip iltica etmiĢ ve Sultan II. Ġzzeddin Keykâvus tarafından Ģerefli bir misafir olarak ağırlanmıĢtır. Bu nedenle oda Ģimdi kendisine sığınan Selçuklu sultanını çok yüksek bir itibar ile misafir etmiĢ ona Ġstanbul‟da istediği gibi yaĢamasını hatta muhafızlarıyla dolaĢmasına bile izin vermiĢtir.555Ancak zamanla Hülâgû‟nun baskısını daha yakından hisseden Bizans imparartoru VIII. Mihael Paleologos‟de dostane siyasetini değiĢtirerek daha önce kendine yardımcı olan eski dostu bu sefer sultan II. Ġzzeddin Keykâvus‟a düĢman olmuĢtur. Hatta Moğol baskıları karĢısında Ġmparator VIII. Mihael Paleologos, II. Ġzzeddin Keykâvus‟u, annesini, oğulları Gıyâseddin II. Mesud ve Rükneddin Geyumers ile birlikte Enez556 kalesine hapsettirerek ağır iĢkencelerde bulunmuĢlardır.557 YaĢanan

551 Aksarayi, a.g.e. , s. 52; Yazıcıâde Ali, a.g.e. , s. 771;MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 219. 552 Bal, a.g.m. , s. 248. 553 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 497. 554Ġlhan Erdem, “Türkiye Selçuklu-Ġlhanlı Ġktisadi, Ticari ĠliĢkileri ve Sonuçları”, AÜDTCF Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, C. 21, S. 33, Ankara, 2003, s. 52. 555MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 220-221. 556 Enez; Eski Çağ‟da Ainos olarak bilinmekte olup, Edirne‟nin bir ilçesidirs. 32, 245.

84 geliĢmeler karĢısında Altınordu hükümdarı Berke Han‟ın eĢi Sultan‟ın halası, Berke Han‟ı asker gönderip II. Ġzzeddin Keykâvus‟u kurtarması için teĢvik etmiĢtir. Altınordu hükümdarı Berke Han, Hülâgû‟nun emri ile giriĢilen bu düĢmanca hareket üzerine Bizans Ġmparatoruna karĢı Kutluğ Melik adındaki emir komutasında 20 bin kiĢilik bir ordu göndermiĢtir. Ayrıca Bulgarların da bu sefere katılmalarını emretmiĢtir.558 Kutluğ Melik komutasındaki ordu Balkanlarda ki Bizans Ģehirlerini istilaya giriĢmesi üzerine Bizans Ġmparatoru zor durumda kalarak karĢılık verememiĢtir. Daha sonra Kutluğ Melik, Enez‟e gelerek II. Ġzzeddin Keykâvus ve oğullarını kurtarmıĢ ve onları Berke Han‟a götürmüĢtür. Han, Sultan ve ailesini çok iyi karĢılamıĢ ve onlara pek çok ihsanlarda bulunmuĢlardır. Kendisine Kırım‟da Suğdak ve Solhad kentleri dirlik olarak verilen II. Ġzzeddin Keykâvus, 1266 yılında Berke Han‟ın vefatından sonra yerine geçen Mengü Timur zamanında da kendisine verilen iktalarda hayatını sürdürmeye devam etmiĢtir. 559 Sultan II. Ġzzeddin Keykâvus, Kırım‟da kaldığı süre içerisinde, Anadolu ile de bağlantısını koparmamıĢtır. Zaman zaman ziyaretine gelenlerle bazen de mektup yazarak Anadolu ile haberleĢmiĢtir. Hatta bu mektuplarından birini eski veziri Fahreddin Ali‟ye yazarak maddi açıdan sıkıntısını belirtirken bir taraftan da çevresindeki hükümdarın kendisine verdiği destekler sayesinde yeniden Anadolu tahtına geçme ümidinde olduğundan da bahsetmiĢtir. Fahreddin Ali, II. Ġzzeddin Keykâvus‟un kendisine gönderdiği mektuba Muineddin Süleyman Pervâne‟nin de olumlu görüĢünü alarak olumlu cevap vermiĢ ve birçok değerli hediyenin yanında bir miktarda para göndermiĢtir.560 Nitekim II. Ġzzeddin Keykavûs‟da boĢ durmayarak Anadolu‟dan Ġstanbul‟a geldikten sonra ülkesine geri dönerek yeniden Selçuklu sultanı olmak için çaba harcamıĢ ancak komĢu ülkelerdeki mevcut siyasi durumun değiĢkenliği buna izin vermemiĢtir. Bütün giriĢimlerine rağmen Türkiye Selçuklu tahtını tekrar elde edemeyen

557 Ġbn Bîbî, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 161; Aksarayi, a.g.e. , s. 57; Bal, a.g.m. , s. 249. 558 Aksarayi, a.g.e. , s. 57; Anonim Selçuknâme, Tarîh-i Âli Selçuk, s. 46,111. 559 Aksarayi, a.g.e. , s. 57; Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II., s. 585; MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d- düvel, s. 223. 560 Ġbn Bîbî, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 172; MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 235; Ekici, “Anadolu Selçuklu Devletinde Üç KardeĢ Dönemi (1246–1266)”, s. 60.

85

II. Ġzzeddin Keykâvus ülkesinden uzakta, 18 yıllık gurbet hayatından sonra 1278-79 yılında Kefe561‟de vefat etmiĢtir.562

4. ĠLHANLILARIN IV. KILIÇ ARSLAN’I TAHTA ÇIKARMASI ESNASINDA VE SONRASINDA YAġANAN ASKERĠ VE SĠYASĠ OLAYLAR

IV. Kılıç Arslan, önce üç kardeĢ daha sonrada ağabeyi II. Ġzzeddin Keykâvus ile birkaç defa ortak saltanat sürdükten sonra yine ağabeyinin ülkeyi terk ederek Ġstanbul‟a sığınmasından sonra Muineddin Süleyman Pervâne‟nin ve Moğolların desteğini alarak Konya‟ya gelmiĢ ve tahta çıkmıĢtır. 1262 yılında tek baĢına tahta oturan IV. Kılıç Arslan‟ın vezirliğine ise Muineddin Süleyman Pervâne getirilmiĢtir.563 Sultan IV. Kılıç Arslan‟ın Moğolların desteğiyle tahta çıkmasının ardından Moğollar Türkiye Selçuklu Devleti üzerindeki tahakkümleri artmıĢ ve bundan sonra istedikleri Selçuklu Ģehzadesini tahta çıkardıkları gibi istedikleri devlet adamlarını da uygun gördükleri mevkilere atamıĢlardır.564 Öte yandan çevirdiği entrikalar ile II. Ġzzeddin Keykâvus‟un Anadolu‟dan kaçmasına sebep olan Muineddin Süleyman Pervâne ise IV. Kılıç Arslan adına ülkeyi yönetmeye baĢlamıĢtır. Tüm gücünü Moğollar‟dan alarak Anadolu‟nun tek adamı haline gelen Muineddin Süleyman Pervâne mevkisini koruyabilmek için de devlet adına Moğollar‟a sınırsız tavizlerde bulunmuĢtur. Bu tutumu ve davranıĢı yüzünden iktidarı döneminde Anadolu, karanlık ve sıkıntılı günler yaĢamıĢtır.565 Döneminde Türkiye Selçuklusunun tek yetkili kiĢisi konumuna gelmiĢ ve bu yetkilere dayanarak Türkiye Selçuklu Devleti‟ni 1262-1277‟ye kadar tam on beĢ yıl süreyle yönetmiĢtir.566 Onun için bu döneme “Pervane Devri”de denilmiĢtir.

561 Kefe; Ukrayna‟ya bağlı Kırım yarımadasında bugün tarihi bir liman Ģehri olup, Kırım yarımadasının güneydoğu kıyısında yer almaktadır. Bk. AyĢe Pul, “Kefe Sancağı‟nın I. Selim‟in Taht Mücadelesinde Oynadığı Role Dair Bazı Değerlendirmeler”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, C. 6, S. 27, 2013, s. 470. 562 Bal, a.g.m. , s. 252; Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III), s. 35; Spuler, a.g.e. , s. 65. 563 Ġbn Bîbî, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 163-164; Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II. , s. 582; MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 225. 564 Mikail Bayram, “Anadolu Selçukluları‟nda Devlet Yapısının ġekillenmesi”, Cogito, Yapı Kredi Yayınları, S. 29, Ġstanbul, 2001, s. 70. 565 Yuvalı, İlhanlılar Tarihi, s. 105; Ersan-Alican, a.g.e. , s. 173. 566 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 522; Pervane dönemi için kaynaklarda kurt ile kuzunun birlikte oturup birlikte su içtiği bir dönem olmakla birlikte halkında güven içinde yaĢadığı, Moğolların ise

86

IV. Kılıç Arslan‟ın saltanat tahtına oturmasının ardından II. Ġzzeddin Keykâvus ile birlikte Ġstanbul‟a gelemeyen adamlarından Ali Bahadır ve Emir-i ahur Uğurlu, asker toplayarak Konya‟yı kuĢatmak için giriĢimde bulunmuĢlardır. Bu harekata karĢılık Muineddin Süleyman Pervâne liderliğindeki Selçuklu kuvvetleri, Moğol askerlerinin de desteğiyle Altunaba Kervansarayı civarında onları yenilgiye uğratmıĢlardır. Bu geliĢme üzerine Ali Bahadır ve Emir-i ahur Uğurlu kaçarak uç bölgelerine gitmiĢlerdir.567 Efendileri Sultan II. Ġzzeddin Keykâvus‟un tarafını tutan Müstevfi Sadr Necibeddin, Kadıasker Sivrihisarlı Celaleddin, MüĢrif-i Mülk Sadr Kıvameddin Erzincani, Seyfeddin Has Kayıaba, Kerimiddin AliĢir, Emir-i silah Bedreddin GühertaĢ ve Üstadüddar Emineddin Yakut gibi kalem sahiplerinden ve ilim mensuplarından bir topluluğu ise Alıncak Noyan‟ın yanına göndermiĢtir.568 Alıncak Noyan ise bu önemli ilim ve devlet adamlarının hepsini öldürtmüĢtür. Rivayetlere göre Alıncak Noyan, haksız yere öldürtmüĢ olduğu bu masum insanlar yüzünden korkulu rüyalar görmeye baĢladığı ve uyanıp bu insanların kabirlerine baktığında ise nur belirtilerine raslaması üzerine bu yaĢadıklarından dolayı büyük üzüntü duyduğu bu nedenlede Muineddin Süleyman Pervâne‟ye hakaretlerde bulunduğu iddia edilmiĢtir.569 Bu değerli insanların öldürülmesi ile ilerde II. Ġzzeddin Keykâvus‟un tekrar ülkeye dönerek tahta hak iddia etmesi ihtimali belki ortadan kaldırılmıĢtı. Ancak buna rağmen ülkenin değiĢik bölgelerinde çıkan isyanlar yüzünden tam anlamıyla bir bütünlük sağlanamamıĢ ve bu durum IV. Kılıç Arslan‟ın hâkimiyetini de zora sokmuĢtur. Ayrıca Konya‟nın ele geçirilmesi ile bütün Selçuklu topraklarının sultan IV. Kılıç Arslan‟ın hâkimiyetine geçtiğide sanılmamalıdır. Çünkü II. Ġzzeddin Keykâvus taraftarları ve Türkmenler uzunca bir süre Çankırı, Ankara, Kastamonu ve hatta orta Anadolu‟daki DâniĢmend yörelerine saldırmaya devam etmiĢlerdir. Özellikle güneyde ve batıda bu durum büyük bir önem taĢımıĢtır.570 Anadolu‟nun uc bölgeleri dâima göçebelerin yurdu olup bu bölgeler onlar tarafında fethedilmiĢ ve TürkleĢtirilmiĢti. Fakat Moğol istilâsı uc bölgelerde çok daha onun parmağında oynattığı bir yüzükten ibaret olduğu kaydedilmiĢtir. Bk. Anonim Selçuknâme, Tarîh-i Âli Selçuk, s. 47. 567 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 495; Ekici, “Anadolu Selçuklu Devletinde Üç KardeĢ Dönemi (1246–1266)”, s. 63. 568 Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II) , s. 164; Yazıcızâde Ali, a.g.e. , s. 776; Aksarayi, a.g.e. , s. 54. 569 Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 164. 570 Cahen, Osmanlılardan Önce Anadolu‟da Türkler, s. 273-274; Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l- Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 164; Kaymaz, Pervâne Mu‟inü‟d-din Süleyman, s.108.

87 yoğun bir Türkmen nüfusuna neden olmuĢtu. Kaynaklardan edinilen bilgilere göre; Denizli, Honas ve Dalaman Çayı havalisinde 200 bin hane (çadır) Türkmen göçebe halk yaĢıyordu. Sultan öyüğü (EskiĢehir)‟den Kütahya‟ya kadar uzayan dağlarda ise 300 bin, Kastamonu yöresinde de 100 bin çadır halkı bulunmakta idi. Sadece göçebelere ait olan bu rakam yaklaĢık 5 milyon kiĢiye ulaĢmaktaydı.571 Bu göçebelerin aynı zamanda Bizans topraklarına akınlar yaptıkları ve böylece sınırlarını geniĢlettikleri de gözlenmekteydi. Türkmen kitlelerinin uc bölgelere yığılması ve fetihleri, Bizans kaynaklarında Ģu ifadelerle tasvir edilmiĢtir. Buna göre; Moğollar‟ın önünden kaçan Türkmenlerin vilâyetleri istilâ ederek Rumları zor durumda bıraktığı, halbuki onların Moğollar önünde nasıl aciz kalıyorlarsa, Bizanslılara karĢı da o derece çetin mücadeleye giriĢtiklerinden bahsedilmiĢtir. Bu nedenle aslında Mogol istilâsının, Türkmenlerin felâketine değil mutluluğuna ve selametine hizmet ettiğinden söz edilmiĢtir.572Ayrıca Anadolu‟ya gelen Türkmenlerin hep kendileri için mücadele eden II. Ġzzeddin Keykâvus‟u tutmaları ve Moğollara dayanan IV. Kılıç Arslan‟ın salatanatını tanımamaları, Muineddin Süleyman Pervâne‟nin üzerlerine yürümesine neden olmuĢtur. Nitekim Ali Bahadır‟ın çıkardığı isyandan hemen sonra DâniĢmendiye Vilayeti‟nde de Hurmaoğlu adında bir baĢkası ayaklanmıĢtır. Hurmaoğlu‟nun çıkardığı karıĢıklığın Kastomonu yöresine kadar yayılması Selçuklu kuvvetlerini bir süreliğine meĢgul ederken, Selçuklu ordusunun ani bir baskını sonucu isyan bastırılabilmiĢtir.573 Öte yandan II. Ġzzeddin Keykâvus‟un yakın adamlarından Emir-i ahur Esed‟de Selime Kalesi‟nde574 isyana kalkıĢmıĢtı. Aksaray ve çevresinde etkili olan bu isyan yaklaĢık altı ay kadar sürmüĢ ve KırĢehir sübaĢısı olan Nureddin Caca eliyle bastırılmıĢtır.575 Birkaç yıl önce Muineddin Süleyman Pervâne‟yi mağlup eden ġahmelik576 de isyanın da baĢarılı olamayacağını anlayınca Moğol Hanına giderek itaatını bildirmiĢ ve dönüĢte Sultan IV. Kılıç Arslan onu Simre577 subaĢılığına tayin etmiĢtir. Bununla beraber

571MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 225; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 507. 572 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 508. 573 Aksarayi, a.g.e. , s. 56. 574 Selime Kalesi; Aksaray‟ın Güzelyurt ilçesinde Ihlara vadisinin bitiminde Melendiz suyu üzerinde yer alan bir kaledir. Bk. Kaymaz, Pervâne Mu‟inü‟d-din Süleyman, s. 110. 575 Aksarayi, a.g.e. , s. 56; Ekici, “Anadolu Selçuklu Devletinde Üç KardeĢ Dönemi (1246–1266)”, s. 63. 576 Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 152. 577 Simre; Amasya civarında bir yerdir. Bk. Ġbni Bibi, a.g.e. , s. 164, dpn. 280.

88

ġahmelik buhranlardan faydalanarak yeniden isyan edip Kedagre Kalesi578 ne sığınmıĢtır. Muineddin Süleyman Pervâne, ġahmelik‟i burada kuĢatıp teslim aldıktan sonra Moğollara göndermiĢ, onlarda ġahmelik‟i öldürmüĢlerdir.579 IV. Kılıç Arslan döneminde meydana gelen bu isyanlardan en önemlilerinden bir diğeride Denizli, Honas ve Dalaman civarında yurt tutup beylik kuran uc Türkmenlerinin580 baĢlattığı isyandı.581 Reisleri Mehmed Bey olan buradaki Türkmenler, 200 bin çadır gibi kalabalık bir nüfusa sahiptiler. IV. Kılıç Arslan‟ın Selçuklu tahtını ele geçirmesinden sonra ona bağlanmak istememiĢler ve doğrudan itaatlerini Hülâgû‟ya bildirmiĢlerdir. Hülâgû Han‟da onların bu itaatlerini kabul ederek kendilerine hâkimiyet alâmetlerini getiren KulĢar adlı birisinide Ģıhne olarak tayin etmiĢtir. Böylece Mehmed Bey bir sürede vergisini de doğrudan Hülâgû Han‟a vermiĢtir. Ancak Hülâgû Han bu antlaĢmaya rağmen Mehmed Bey ve Türkmenlere pek güvenmemiĢ ve Mehmed Bey‟i sınamak amacıyla onu huzuruna davet etmiĢtir. Mehmed Bey‟de aynı Ģekilde Moğollara güvenmediğinden dolayı bu talebi red ederek Azerbaycan‟a gitmemiĢtir.582 Davetine icabet edilmemesine kızan Hülâgû Han, Anadolu‟da bulunan Moğol kuvvetlerini Mehmet Bey üzerine göndermiĢtir. Mehmet Bey‟in kontrolü altında bulunan pek çok bölge Moğollar tarafından iĢgal edilmiĢtir. Kendisi de Dalaman Çayı civarında yakalanan Mehmet Bey‟in ordusu bozguna uğratılmıĢtır. Daglık bölgelere kaçan Mehmet Bey, IV. Kılıç Arslan‟dan bağıĢlanmasını dilemiĢ lâkin bu isteği kabul görmesine rağmen Mehmet Bey, Uluborlu kalesine getirilerek burada öldürülmüĢtür.583

578 Kedagre Kalesi; Bugün Gedağaz olup Tokat‟ın Artova Ġlçesine bağlı bir köydür. Bk. Ġbni Bibi, a.g.e. , s. 164, dpn. 282. 579 Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 164-165; Yazıcızâde Ali, a.g.e. , s. 776; MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 227-228. 580 Türkiye Selçuklu Devleti ile Uç Türkmenleri arasındaki iliĢkiler genelde itibari ile belli sebeplerden dolayı pek düzgün gitmemiĢtir. Bunlardan ilki Türkmenlerin genellikle hayvancılıkla uğraĢması sebebiyle devletin önemli ölçüde vergi aldığı yerleĢik halkın topraklarına zarar vermeleri ile alakalıdır. Ġkinci neden ise devletin Sünni Müslüman olmasına karĢın Türkmenlerin göçebe bir hayat sürmeleri ve dolayısıyla dinin gereklerinide yerine getirememeleri ile alakalı idi. Diğer bir neden de belkide en önemlisi Türkiye Selçuklu devlet yöneticilerinin özellikle Moğol yanlısı bir politika izlemeleri ve akabinde Moğolların desteğiyle Türkmenler üzerinde baskı kurmaya çalıĢmalarıdır. ĠĢte Türkmenler, bu saydığımız sorunlardan ötürü devlete sürekli karĢı gelmiĢlerdir. Bk. Ġlyas Kamalov, “Moğol Ġstilası ve Anadolu Kültürüne Tesirleri”, Türk Dünyası Araştırmaları, S. 140, 2002, s. 169-170. 581 Aksarayi, a.g.e. , s. 53. 582 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 508. 583 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 515-516; Volkan Ünalan, “Türkye Selçuklu Devleti‟nde YaĢanan Otorite Zafiyeti ve Bazı Devlet Adamlarının Ġktidarı Ele Geçirme TeĢebbüsleri”, Erciyes Üniversitesi, Sosyal Bilimlerler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Kayseri, 2015, s. 149.

89

Muineddin Süleyman Pervâne ve IV. Kılıç Arslan Denizli yöresindeki isyanın bastırılmasından sonra Konya‟ya dönmüĢler, Moğol askerleri ise istirahat için yaylaklarına çekilmiĢlerdir. Tam bu sırada Ermenek taraflarından Zeynü‟l-Hac, Karaman ve Bunsuz komutasında 20 bin zırhlıdan oluĢan Türkmenler, Sultan II. Ġzzeddin Keykâvus‟in haklarını savunmak bahanesiyle baĢkaldırmıĢlar ve Konya taraflarına kadar ilerlemiĢlerdir. Hatta Türkmenler, Konya‟yı ele geçirmeyi bile düĢünmüĢler lâkin o sırada baĢkentte bulunan saltanat ordusu Muineddin Süleyman Pervâne önderliğinde Gevele Kalesi584 düzlüğünde isyan eden Türkmenleri yenerek bu isyanıda bastırmıĢlardır.585 Niteliği açısından bakıldığında bu isyan Karamanoğullarının ilk bağımsızlık hareketi olarak da kayda geçmiĢtir.

5. ĠLHANLILARIN TÜRKĠYE SELÇUKLU ĠDARESĠNE VEZĠR VE DEVLET ADAMLARINI GETĠRMELERĠ

5.1. Muineddin Süleyman Pervâne’nin Sinop’u Ele Geçirmek Ġçin Abaka Han’dan Ġzin ve Yetki Alması

Muineddin Süleyman Pervâne, Moğollara karĢı izlediği bağlılık politikası sayesinde vezirlik makamına kadar yükselmiĢ ve II. Ġzzeddin Keykâvus‟u da ülkeden uzaklaĢtırarak yerine tahta IV. Kılıç Arslan‟ı oturtup, onun adına devleti yönetmeye baĢlamıĢtır. Muineddin Süleyman Pervâne merkezde ve eyaletlerde de idari açıdan gerekli temizliği yaparak kendi düzenini kurmuĢtur. Daha sonrada Moğollar ve Sultana için yapmıĢ olduğu hizmetlerin mükâfatı olarak Anadolu topraklarında mülkiyeti tamamen kendine ait olacak bir araziye sahip olmak istemiĢtir. Böylelikle Muineddin Süleyman Pervâne hem kendisinin hem de ailesinin geleceğini de garanti altına almayı düĢünmüĢtür.586

584 Gevele Kalesi; Konya‟nın kuzeybatısında Ģehirden 13 km. uzaklıktaki Selçuklu Ġlçesinin sınırları içerisinde yer almaktadır. Bu kale Selçuklu devrinde genellikle bir hapishane olarak kullanılmıĢtır. Bk. Kaymaz, Pervâne Mu‟inü‟d-din Süleyman, s. 97, dpn. 8; Erkan Aygör, “Konya Gevale Kalesi Kazılarında Bulunan Ok Uçlarının Değerlendirilmesi”, Mimarlar Arkeologlar Sanat Tarihçileri Restoratörler Ortak Platformu, C. 11, S. 16, 2017, s. 8. 585 Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 202; Aksarayi, a.g.e. , s. 53-54; Kaymaz, Pervâne Mu‟inü‟d-din Süleyman, s. 95-98; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s.521; Ekici, “Anadolu Selçuklu Devletinde Üç KardeĢ Dönemi (1246–1266)”, s. 65-66. 586 Kaymaz, Pervâne Mu‟inü‟d-din Süleyman, s. 111.

90

Nitekim tarihler 1265 yılının baĢlarını gösterdiğinde Hülâgû Han Merâga‟da bulunan kıĢlağında vefat etmiĢ587 ve onun yerine Dokuz Hatun‟dan doğmuĢ olan büyük oğlu olan Abaka Han Ġlhanlı tahtına oturmuĢtur.588 Muineddin Süleyman Pervâne yeni Han‟a bağlılığını bildirmek ve onu tebrik etmek amacıyla yanına Sultan IV. Kılıç Arslan‟ı alarak Moğolların merkezine gitmiĢtir. Abaka Han‟a bağlılığını bildirdikten ve armağanlarını sunduktan sonra, Selçuklu Sultanı yurda dönerken Muineddin Süleyman Pervâne ise bir süre daha Tebriz‟de kalmayı tercih etmiĢtir. Burada geçirdiği süre zarfında hanın güvenini kazanmayı baĢarmıĢ ve ayrıca Trabzon Rumlarının elinde bulunan Sinop‟u geri almak için birde yarlıg almıĢtır.589 Muineddin Süleyman Pervâne, Sinop‟un fethine dair gerekli yetkiyi Abaka Han‟dan elde etmesinin ardından Anadolu‟ya dönerek durumu nezaketen Sultana arz etmiĢtir. Daha sonra da fetih için gerekli hazırlanmak yapmak maksadıyla iktası olan Niksar ve Tokat dolaylarına giderek Sinop‟un alınması içinçalıĢmalara baĢlamıĢtır. Muineddin Süleyman Pervâne, Sinop‟un muhasarası için baĢta DâniĢmend ili olmak üzere Niksar, Samsun ve çevre yerlerden 4 bin kadar atlı asker toplamıĢtır. Muineddin Süleyman Pervâne, askerlerin ve teçhizatının tamamladıktan sonra Sinop üzerine yürümüĢtür. Sinop önlerine gelindiğinde ise Abaka Han‟ın verdiği yarlıg kale kumandanına gösterilerek Ģehrin teslim edilmesi istenmiĢtir.590 Muineddin Süleyman Pervâne teslim teklifine red cevabı alınca mücadeleyi ĢiddetlendirmiĢ ve surları kurduğu mancınıklarla döğerken deniz tarafınıda bin kadar seçme denizci ile kuĢatmıĢtır. Bu savaĢın sertleĢtiği sırada kaleye deniz tarafından girmeyi baĢaran Tâceddin Kılıç komutasındaki Selçuklu askerleri Ģehrin teslimini sağlayarak kaleyi kontrol altına almıĢlardır.591 Selçuklu ordusu Sinop‟a girdikten sonra kilise hâline getirilen camilerde tamir edilip ibadete açılmıĢtır. Çan (nâkus) gürültüleri yerini ezan seslerine bırakmıĢtır.592 Kalenin Selçuklu askerleri tarafından kontrol altına alınmasından sonra Muineddin Süleyman Pervâne büyük bir zafer kazanmıĢ kumandan edasıyla kaleye girerek baĢta Abaka Han olmak üzere Sultan IV. Kılıç Arslan ve diğer devletlere

587 Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II. , s. 584; Spuler, s. 77; Aknerli Grigor, a.g.e. , s. 37. 588 Aksarayi, a.g.e. , s. 58; Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II., s. 584-585; Spuler, a.g.e. , s. 78; Grigor, a.g.e. , s. 38. 589 Kaymaz, Pervâne Mu‟inü‟d-din Süleyman, s. 111. 590 Aksarayi, a.g.e. , s. 63; Ekici, “Anadolu Selçuklu Devletinde Üç KardeĢ Dönemi (1246–1266)”, s. 65- 67. 591 Aksarayi, a.g.e. , s. 63. 592 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 528; Aksarayi, a.g.e. , s. 63; Cahen, Osmanlılardan Önce Anadolu‟da Türkler, s. 277.

91 fetihnâmeler göndererek Ģehrin fethinin her tarafa ilan etmiĢtir. Ayrıca bu fethin kendi üstün gayretleri neticesinde gerçekleĢtirildiğine dair yazılarda göndermeyi ihmal etmemiĢtir.593 Muineddin Süleyman Pervâne elde ettiği bu zaferle birlikte gücünü ve itibarını daha da artırarak, Sinop‟un kendisine verilmesini sultan IV. Kılıç Arslan‟dan istemiĢtir. Bu teklife karĢı çıkacak bir durumda olmayan Sultan, Muineddin Süleyman Pervâne‟nin bu isteğini yerine getirerek Ģehri ona vermiĢtir.594 Böylece Sinop‟taki Pervâneoğulları Beyliği‟nin temelide atılmıĢtır.595 Ancak bu süreçte yoğun bir Ģekilde yapılan dedikodular yüzünden Sultan IV. Kılıç Arslan ve Muineddin Süleyman Pervâne‟nin arası da açılmıĢtır.596

5.2. Muineddin Süleyman Pervâne’nin Ġlhanlıların Yardımıyla IV. Kılıç Arslan’ı Ortadan Kaldırması

Sinop‟un fethi ve Muineddin Süleyman Pervâne‟ye verilmesi meselesi Onunla Sultan IV. Kılıç Arslan arasındaki iliĢkilerin bozulmasına daha doğrusu II. Ġzzeddin Keykâvus‟un bertaraf edilmesinden beri tedricen geliĢmekte olan gizli anlaĢmazlığın su yüzüne çıkmasına yol açmıĢtı. Netice itibariyle gerek Muineddin Süleyman Pervâne‟nin hayatında, gerekse Selçuklu saltanat tarihinde yeni bir dönemin baĢlamasına neden olmuĢtur.597 IV. Kılıç Arslan ve Muineddin Süleyman Pervâne arasında yaĢanan antlaĢmasızlık değiĢik kaynaklardan farklı Ģekilde aktarılmıĢdır. Ġbn Bibi‟ye göre, sultan IV. Kılıç Arslan ile Muineddin Süleyman Pervâne arasında yaĢanan ilk gerginliğin Hatiroğlu ġerefü‟d-Din Mesud‟un Niğde subaĢılığa atanmasıyla baĢlamıĢtır.598 Ardından Muineddin Süleyman Pervâne‟in, Sinop‟u kendine verilmesini istemesiyle de son haddine ulaĢmıĢtır.599 Bu konuda Kerimüddin Mahmud-i Aksarayi ise IV. Kılıç Arslan‟ın ve Muineddin Süleyman Pervâne‟in arasının asıl Sinop‟un kuĢatması sırasında Sultan IV. Kılıç Arslan‟ın kendisine hakaret ettiğini öne

593 Kaymaz, a.g.e. , s. 113; MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 231-232. 594 Sevim-Yücel, a.g.e. , s. 132. 595 Mehmet Öz, “Sinop”, DİA, C. XXXVII, Ġstanbul, 2009, s. 253. 596 Öz, “Sinop” mad., s. 253. 597 Kaymaz, Pervâne Mu‟inü‟d-din Süleyman, s. 114. 598 Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 165; Ekici, “Anadolu Selçuklu Devletinde Üç KardeĢ Dönemi (1246–1266)”, s. 69-70 599 Refik Turan, “Türkiye Selçuklu ve Anadolu Beyliklerinde TeĢkilât”, Türkler, C. VII, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 2002, s. 221.

92 süren Tâceddin Mutez ve yandaĢlarının sözleri sonrasında ortamın gerilmesiyle Muineddin Süleyman Pervâne, Sultana karĢı tavır almıĢtır.600 Hatta Muineddin Süleyman Pervâne‟nin bu konuda bir adım daha atarak Abaka Han‟a gönderdiği mektupta, IV. Kılıç Arslan‟ı Sultan Baybars‟la iĢbirliği yapmakla suçlamıĢtır.601 Sultan IV. Kılıç Arslan, Muineddin Süleyman Pervâne‟nin güçlenmesi ve adamlarının otorite tanımaz faaliyetleri karĢısında, giderek zayıflamaya baĢlamıĢtır. Sultan bu durumdan Ģikâyetçi olmuĢ ve Ģikâyetini de zaman zaman etrafındaki adamlarına anlatmaya baĢlamıĢtır. ĠĢte yine bir gece Sultan, Muineddin Süleyman Pervâne‟nin adamları ve Hatîroğlu ġerefü‟d-Din Mesud„un dostları ile otururken; “Niğde vilayetini Hatiroğlu Şerefü‟d-Din Mesud‟tan alıp şefkatli olmaya, adalet yaymaya, vefakârlık gösterip halka iyi davranmaya yatkın olan bir başkasına vermek gerekir”, diyerek Niğde konusundaki fikrini açıkça belirtmiĢtir. Daha sonra Sinop‟un mülkiyeti konusunda da piĢmanlığını dile getiren Sultan; “ Her zaman bir padişah hizmetçisi, bir şehri bağış olarak ister. Muineddin Süleyman Pervâne‟nin adamları ve taraftarları, atalarımızdan miras kalmış olan ülkemize göz dikmişler, baskı kurarak bizi küçük görmeye başlamışlar, her gün bir miktar hak ve yetkilerimizi budayıp, onları yok etmeye çalışmışlar ve bütün adamlarımızı ülke yönetiminden uzaklaştırma gayreti içine girmişlerdir. Eğer böyle giderse, gelecek yıl bizim artık ülkenin yönetiminde saltanat açısından hiçbir hükmümüz kalmayacaktır. Yapılacak iş, (İlhan‟ın) yanına gidip işin aslını, zalimlerin her yeri tutmasından dolayı gelirimizin azaldığını ona arz etmektir. O durumda eğer o bize, ecdad mülkünden bir hisse vermese bile hiç olmazsa, bizim için daha iyi olacak olan (İlhan‟ın) kullarının ülkemize sahip olmasını sağlarız. Cihan padişahının ülkesinden bir ülke oluruz ve verginin çokluğundan başka bir tarafa gitme tasasına düşmeyiz”602 demiĢtir. Sultan‟ın bu sözlerini duyan haberciler birazda kendileri eklemeler yaparak Hatiroğlu ġerefü‟d-Din Mesud‟a iletmiĢlerdir. Bunun üzerine Hatiroğlu ġerefü‟d-Din Mesud derhâl harekete geçerek ailesi ve çocuklarını ziyaret etmek bahanesiyle Tokat‟a bulunan Muineddin Süleyman Pervâne‟nin yanına gitmiĢ ve durumu ona aktarmıĢtır. Muineddin Süleyman Pervâne bunun üzerine Hatiroğlu ġerefü‟d-Din Mesud ile yaptıkları görüĢmelerde Sultan‟ı ortadan kaldırmaya karar

600 Aksarayi, a.g.e. , s. 62-63. 601 Kaymaz, Pervâne Mu‟inü‟d-din Süleyman, s. 118. 602 Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 166; Yazıcızâde Ali, a.g.e. , s. 778-779; Uluçay, a.g.e. , s. 225; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 529.

93 vermiĢlerdir.603 Bu konuda Moğolların desteğini alabilmek için de çeĢitli entrikalara baĢvurmuĢlardır. Nitekim Moğol kumandanı NapĢi Noyan ve Moğol hâkimlerini IV. Kılıç Arslan aleyhinde kıĢkırtmaya baĢlamıĢlardır. Sultanın, Mısır Sultanı Baybars ile birleĢmek istediğini ve her yerden asker toplayarak Moğollar‟a saldırmak istediğini ancak kendisinin buna mani olduğunu bile söylemiĢtir.604 Moğolları bu konuda inandırmayı baĢaran Muineddin Süleyman Pervâne‟in bu niyetine çok eskilerden gelen bir davranıĢ da denebilirdi. Çünkü Sultan ile Tebriz‟e gittiğinde Abaka Han‟a gizlice: “ Bu Selçuk oğullarına fazla güvenmek doğru değildir. Bilhassa IV. Kılıç Arslan‟ın kalbi Mısır Sultanı ile beraberdir” demiĢtir.605 Bunun üzerine Abaka, Muineddin Süleyman Pervâne‟ye kim olursa olsun Türklere göz açtırmaması konusunda yetki vermiĢtir. Elindeki yetkiye dayanarak Muineddin Süleyman Pervâne, tamamen değiĢik türde bir Türk-Moğol gücüyle Aksaray‟a doğru ilerlemeye baĢlamıĢtır.606 Bu arada baĢkent Konya‟ya arka arkaya elçiler gönderilerek Sultanın, Abaka Han tarafından gönderilmiĢ olan önemli bir yarlıg için kendileri ile hemen görüĢmek üzere acele Aksaray‟a gelmesi istenmiĢlerdir. Haberleri alan sultan IV. Kılıç Arslan, beraberindeki kiĢilerin uyarmalarına rağmen vezir Fahreddin Ali‟ye inanarak, onunla birlikte hemen yola koyulmuĢ ve Moğollardan evvel Aksaray‟a gelmiĢtir.607 IV. Kılıç Arslan, Aksaray‟a geldiğinde608 Tâceddin Mutez‟in verdiği bir ziyafete katılmıĢtır. Burada içilen Ģaraplarında etkisiyle Moğol emirleri Sultana, hakaret içeren sözler söylemeye baĢlamıĢlardır. Hatta daha da ileri giderek Sultanın, Muineddin Süleyman Pervâne‟i öldüreceğine dair ağır itamlarda bulunmuĢlardır. Moğolların bu Ģekilde suçlamaları devam ederken tartıĢma bu seferde IV. Kılıç Arslan ile Muineddin Süleyman Pervâne arasında baĢlamıĢtır.609 Pervâne‟nin ağır sözleriyle karĢılaĢan Sultan, Muineddin Süleyman Pervâne‟ye “Ağabey (ici), sarhoşmusun veya uyuşturucu (haşiş) mu aldın? diye sormuĢ, Muineddin Süleyman Pervâne ise “Evet! Beni senin uygunsuz

603 Yazıcızâde Ali, a.g.e. , s. 779. 604 Ġbn Bîbî, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 167; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 530. 605MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 232-233. 606 Cahen, Osmanlılardan Önce Anadolu‟da Türkler, s. 277. 607 Kaymaz, Pervâne Mu‟inü‟d-din Süleyman, s. 119-120; Ġbn Bîbî, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l- Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 167. 608 Anonim Selçuknâme, Tarîh-i Âli Selçuk, s. 47. 609 Aksarayi, a.g.e. , s. 65; Ġbn Bîbî, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 168; Yazıcızâde Ali, a.g.e. s. 781; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 530.

94 davranışın sarhoş edip uyuşturdu” demiĢtir. Daha sonrada sözüne devam ederek IV. Kılıç Arslan‟a, seni Uluborlu kalesinden çıkarıp saltanat tahtına oturttum ancak sana kurduğum düzenin ve yapmıĢ olduğum hizmetlerimin karĢılığını tam olarak alamadım diyerek sitem etmiĢtir.610 Bunun üzerine Sultan, NapĢi ile görüĢtükten sonra veziri Fahreddin Ali ile birlikte Aksaray‟a köĢküne dönmüĢtür. Ertesi sabahta ziyafet verme sırası kendisinde olduğu için erkenden kalkıp Moğol beylerinin yanına gitmiĢ ve hep birlikte ava çıkmıĢlardır. Av sırasında da Moğol askerleri IV. Kılıç Arslan‟ı hep göz hapsinde tutmuĢlardır. Daha sonra otağına gelen IV. Kılıç Arslan, yemek için Moğol beylerini davet etmiĢtir. Yemek sırasında Moğol beyleri Muineddin Süleyman Pervâne‟i öldürmesini kimlerin istediğini ya da teĢvik ettikleri konusunda Sultanı sözlü olarak sıkıĢtırmaya baĢlamıĢlardır. Bu sıkıĢtırma daha da ileriye giderek kargaĢaların ve itiĢmelerin yaĢanmasına sebep olmuĢ ve bu itiĢmeler sırasında Sultanın kadehine zehir boĢaltılmıĢtır. Muineddin Süleyman Pervâne‟nin otağdan dıĢarı çıktığı içerde ise Hatiroğlu ġerefü‟d-Din Mesud ile birkaç Moğol askerinin kaldığı611 onlarında sarhoĢ olan sultanı tekmeleyerek dövdükleri ve son olarakta yayın kiriĢiyle boğarak öldürdükleri belirtilmiĢtir.612 Kerimüddin Mahmud-i Aksarayi ise Sultanın ölümünü biraz farklı anlatmaktadır. Ona göre IV. Kılıç Arslan zehirli Ģarabı içtikten sonra zehirlendiğinin farkına varmıĢ ve hemen otağdan dıĢarı çıkarak midesindeki zehri kusarak temizlemeye çalıĢmıĢtır. Fakat Moğollar, buna izin vermeyerek ve onu tekrar otağa sokmuĢlardır. Sabah olduğunda sultan IV. Kılıç Arslan‟ın fazla içki içmekten dolayı hastalanarak 31. Mart 1266 tarihinde hayatını kaybettiği açıklanmıĢtır.613 Sultanın ölümü hakkında Gregory Abü‟l-Farac ise; “Sultanın boynuna atılan bir kemend ile boğularak öldüğünü” yazar.614 Sultan IV. Kılıç Arslan‟ın cesedi mahve ile Konya‟ya götürülerek burada Sultanlar türbesinde defnedilmiĢtir. IV. Kılıç Arslan öldüğünde 28 yaĢında olup, vücutça kuvvetli, cesur, neĢeli, yakıĢıklı ayrıca ata binmek ve mızrak kullanmak gibi

610 Aksarayi, a.g.e. , s. 65; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 530-531. 611 Ġbn Bîbî, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 168-169; Yazıcızâde Ali, a.g.e. s. 781. 612Refik Turan, a.g.m., s. 221; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 531; Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III), s. 36. 613 Aksarayi, a.g.e. , s. 65; Ekici, “Anadolu Selçuklu Devletinde Üç KardeĢ Dönemi (1246–1266)”, s. 73. 614 Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II., s. 587.

95 sporlara da meraklı olduğu anlatılmıĢtır.615 BaĢta Mevlânâ Celâleddin Rumi olmak üzeri Türkmen babaları ile de görüĢtüğü ve sohbet ettiği belirtilmiĢtir. IV. Kılıç Arslan‟ın sarayda düzenlediği toplantılara sık sık Mevlânâ Celâleddin Rumi' yi de davet ettiği ve aralarında bir baba oğul iliĢkisi olduğu da kaynaklarda özellikle bahsedilmiĢtir.616

5.3. Türkiye Selçuklularının Ġlhanlıların Desteğini Alan Muineddin Süleyman Pervâne Tarafından Yönetilmesi

ÇeĢitli hile yollarına baĢvurarak Moğolları tahrik edip, II. Ġzzeddin Keykâvus‟u tahtından ve ülkesinden uzaklaĢtıran Muineddin Süleyman Pervâne, onun yerine geçirmiĢ olduğu IV. Kılıç Arslan‟ı da kendisinin kuklası olmaktan kurtulmağa çalıĢtığı için beĢ sene sonra yine Moğollar vasıtası ile ortadan kaldırtmıĢtır. IV. Kılıç Arslan öldürüldüğünde henüz 28 yaĢında olup,617 arkasında henüz bebeklik çağında bulunan bir erkek çocuk bırakmıĢtı. III. Gıyâseddin Keyhüsrev adını alan bu çocuk, Ġbn Bibi‟ye göre 2,5618, Kerimüddin Mahmud-i Aksarayi‟ye göre 6619, bazı Arap kaynakları ile Süryâni Gregory Abü‟l-Farac‟e göre ise 4 yaĢında620 bulunuyordu. III. Gıyâseddin Keyhüsrev babasının ölümünden sonra Muineddin Süleyman Pervâne, Fahreddin Ali gibi ileri gelen devlet adamları tarafından Konya‟da boĢalan Selçuklu tahtına oturtulmuĢtur. Devlet erkânının da yeni Sultan‟a sadık kalacaklarına dair yemin ederek onu tanımalarının ardından III. Gıyâseddin Keyhüsrev‟in saltanatı resmen baĢlamıĢtır.621 Ancak bu dönem aynı zamanda devlet yönetiminin de artık Muineddin Süleyman Pervâne‟nin eline geçtiği ve Sultan‟ın ise sadece Selçuklu soyundan olmasının dıĢında hiçbir öneminin olmadığı, tamamen sembolik olarak tahta oturduğu bir dönemde olmuĢtur.622 Muineddin Süleyman Pervâne sultanın küçük yaĢta olmasından dolayı onun terbiyesi ile bizzat yakından ilgilenerek onun eğitimi için, Kadı Nureddin Yenbu‟i gibi benzeri olmayan bir bilgin ile Eminüddin

615 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 531-532;MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 233-234. 616 Mehmet Ali Hacıgökmen, “Mevlâna Celaleddin-i Rumî‟nin Selçuklu Sultanları Ġle ĠliĢkileri”, Selçuk Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, S. 36, Konya, 2014, s. 130; Ahmed Eflâki, Ariflerin Menkıbeleri 1, çev. Tahsin Yazıcı, Remzi Kitabevi, Ġstanbul, 1986, s. 17-19. 617 Tekin, a.g.e. , s. 366. 618 Ġbn Bîbî, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 170. 619 Aksarayi, a.g.e. , s. 66. 620Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II. , s. 587. 621Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II. , s. 587; Yazıcızâde Ali, a.g.e. , s. 783. 622 Kaymaz, Pervâne Mu‟inü‟d-din Süleyman, s. 124-125.

96

Ġsfâhâniyi tayin etmiĢtir. Bunlar küçük yaĢtaki sultanı her alanda erginlik çağına kadar yetiĢtirilmesi konusunda görevde bulunmuĢlardır.623 Muineddin Süleyman Pervâne, Sultanın yetiĢtirilmesi konusunda bizzat ilgilenirken diğer taraftandan da II. Gıyâseddîn Keyhüsrev‟in dul karısı ve II. Alâeddîn Keykubâd‟ın annesi olan Gürcü Prensesi Rosoudan‟ın kızı Prenses Thamara (Gürcü) Hatun ile evlenerek makamınıda sağlamlaĢtırmıĢtır.624 III. Gıyâseddin Keyhüsrev‟in küçük yaĢta olması, Muineddin Süleyman Pervâne ve Moğolların Anadolu‟da diledikleri gibi hareket etmelerine imkân vermiĢ ve özellikle Muineddin Süleyman Pervâne‟nin hâkimiyetinin daha da güçlendirmiĢtir.625 III. Gıyâseddin Keyhüsrev‟in çocuk yaĢta olması devlet iĢlerini yürütmesine engel teĢkil ettiği için onun eğitimini tamamlayıp okuma yazma öğreninceye kadarki süreçte kendisi için özel olarak hazırlanmıĢ olan bir ağaç kalıp ile tevki626 basmıĢtır.627 Bu nedenle Moğol Hanlığı tarafından ona vekil tayin edilen Muineddin Süleyman Pervâne, bütün yetkiyi kendi elinde toplayarak ülkeyi yönetmeye devam etmiĢtir.628 Ayrıca Sultan IV. Kılıç Arslan devrinde olduğu gibi küçük yaĢta tahta çıkan III. Gıyâseddin Keyhüsrev döneminde de Muineddin Süleyman Pervâne, devlet içindeki yönetim makamlarına yine kendi adamlarını tayin ederek bu dönemde de eski yetki ve kudretini korumayı baĢarmıĢtır.629 Buna göre devlet makamlarında; Fahreddin Ali ile birlikte Eminüddin Mikail, Erzincanlı Mecdeddin Muhammed, Celâleddin Karatay ve Hatiroğlu ġerefü‟d-Din Mesud makamlarını muhâfaza ederken; Muineddin Süleyman Pervâne, ünvanı ile emirlik mevkiinde bulunmuĢtur. Moğollar nâmına gelen Tâceddin Mutez de devlet müĢaviri sıfatı ile Ġlhanlıların gelirlerine ve mali hesaplarına bakmakla görevlendirilmiĢtir.630 Bu dönemde Moğolların Anadolu‟yu ağır bir mali ve askeri baskı altından tutmalarından dolayı IV. Kılıç Arslan devrinden itibaren toprak idaresinde de önemli bir değiĢiklik yapılmıĢtı. Bu değiĢikliğe göre Selçuklu ordusunun esasını teĢkil eden sipahiler ve subaĢıların çoğu bu dönemde atılarak yerlerine Moğol tümenleri

623 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 532. 624 Kaymaz, Pervâne Mu‟inü‟d-din Süleyman, s. 125-126; Göksu, “Târîh‟i Güzîde‟ye Göre Rûm (Anadolu) Selçukluları”, s. 29; Eflâki, Ariflerin Menkıbeleri II, s. 264. 625Yasemin AktaĢ, “Anadolu Selçuklu Sultanı III. Gıyaseddin Keyhüsrev Ve Saltanatının Ġlk Yılları”, Atatürk Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Sosyal Bilimler Dergisi, S. 55, Erzurum, 2015, s. 201. 626 Tevki; PadiĢah fermanlarına çekilen tuğraya denir. Bkz. http://www.tdk.gov.tr. (20.08.2017). 627 Ġbn Bîbî, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 170. 628 Göksu, “Târîh‟i Güzîde‟ye Göre Rûm (Anadolu) Selçukluları”, s. 29. 629 Sevim-Yücel, a.g.e. , s. 133. 630 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 532.

97 alınmaya baĢlanmıĢtı.631 Ayrıca bu dönemde Moğol Hanı‟nın yarlığıyla verildiği belirtilen subaĢılık görevine keyfi atamaların yapıldığı hatta yüksek devlet damlarının önemli subaĢılıkları kendi taraftarlarına verdikleri de olmuĢtu.632 Selçuklu saltanatında meydana getirdiği değiĢiklik ile Muineddin Süleyman Pervâne her ne kadar devletin dizginlerini tek baĢına kendi elinde tutmağa baĢlamıĢ gibi görünsede bu olay aslında Moğolların Anadolu üzerindeki hâkimiyetlerinde ileri bir adım daha atmalarına vesile olmuĢtur. Çünkü Abaka Han, bu dönemde ilk defa bir Moğol Ģehzadesini yani kendi kardeĢi Acay‟ı ve kıdemli bir kumandan olan Samagar633 Noyan‟ı da onunla birlikte Anadolu‟ya göndermiĢtir. 634 Onların Anadolu‟ya gelmesi ile buradaki Moğol kuvvetlerinin sayısı daha da artmıĢ buna karĢılık Selçuklu kuvvetlerinin sayısı ise azalmıĢtır. Ayrıca bu durum Anadolu‟da ki askeri ikta sisteminin bozulmasına ve ülkedeki iĢsiz insanların sayısının da artmasına sebep olmuĢtur. Öte yandan Moğol ordusunun çokluğunun korkusundanmıdır bilinmez Ģehirlerde de uzunca bir süre asâyiĢ hiç bozulmamıĢtır. Özellikle Ģehirlerde oturup tarım, ticaret ve zenaatla uğraĢan halk iĢlerini daha rahat yapacaklarından dolayı bu durumdan fazla Ģikâyetçi olmamıĢlardır.635 Dönemin ana kaynakları da bu dönem için Ģunlar söylenmiĢtir: Ġbn Bibi;” Dünyanın her yanından, İstanbul‟dan (Bizans), Firengistan‟dan ( Venedik ve Ceneviz ), Tarsus‟tan, Kabzus‟tan (Kıbrıstan), karadan ve denizden tüccarlar ve elçiler akın akın saltanat dergâhına gelmeye başladılar”636 Ģeklinde yaĢananları yazmıĢtır. Anonim Selçukname ise, “Anadolu rahat bir devir yaĢadı” diyerek durumu nakletmiĢtir.637 Aslında bu devrin rahat geçmesinin nedeni ise o dönemde Moğolların Selçuklu Devleti üzerinde kurdukları hâkimiyetle alakalıydı. Çünkü Moğollar Selçuklu Devleti hâkimiyetlerine paralel olarak Anadolu‟da ki ticaret yollarını da kontrolleri altına almıĢlardıı. Böylece Ġlhanlılara tabi olan Küçük Ermenistan‟daki Yumurtalık Limanı‟ndan yüklenen

631MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 230. 632Erkan Göksu,“Türkiye Selçuklularında Ordu”, Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, Ortaçag Tarihi Bilim Dalı, (Yayımlanmış Doktora Tezi), Ankara, 2008, s. 266-267. 633 Aslı Moğol olan Samagar Noyan, Hülagu ve Abaka Han dönemlerinde çeĢitli görevlerde bulunmuĢ, 1271‟de Anadolu valiliğine getirilmiĢtir. Burada görev yaptığı sırada Müslüman olmuĢ ve halka oldukça adil davranmıĢtır. Ancak, Muineddîn Pervâne ile anlaĢamayınca bir süre sonra bu görevinden alınmıĢtır. Bk. Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 248; Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi ), s. 54-55; Veyis Değirmençay, “Sultan Veled‟in Moğolların Anadolu Valisi Samagar Noyan ve Ailesine Methiyesi”, Atatürk Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Sosyal Bilimler Dergisi, Erzurum, 2013, S. 51, s. 86. 634 Kaymaz, Pervâne Mu‟inü‟d-din Süleyman, s. 126. 635 Kaymaz, Pervâne Mu‟inü‟d-din Süleyman, s. 126-127. 636 Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 170. 637 Ġbn Bibi, Selçukname, çev. Mükrimin Halil Yinanç, Kitabevi Yayınları, Ġstanbul, 2007. s. 36.

98 kervanlar Sivas‟a, oradan da Tebriz‟e ya da Sinop, Samsun ve Trabzon gibi Karadeniz limanlarına gitmiĢtir. Bazende Yumartalık‟tan yüklenen kervanlar ile tüccarlar Gülek Boğazı‟nı geçerek Konya üzerinden Bizans‟a mal taĢımıĢlardır. Böylelikle Selçuklu toprakları üzerinden geçerek yapılan bu ticari faaliyetler sayesinde Anadolu‟da ticari açıdan bir kıpırdanmaya sebep olmuĢ ve bozulan ekonomik Ģartlarda bir hayli düzelmeye baĢlamıĢtır.638 Muineddin Süleyman Pervâne bir yandan dıĢ iliĢkilerde devlet iĢlerini yürütmeye çalıĢırken bir yandan da içeride kendisine rakip olarak görmüĢ olduğu devlet adamlarınıda ortadan kaldırmak için fırsatlar kollamaya baĢlamıĢtır.639 Nitekim o dönemde Muineddin Süleyman Pervâne devlet makamlarına hep kendi yakınlarını atadığı için, içlerinde eski bir devlet adamı ve aynı zamanda bir yabancı olan Fahreddin Ali‟yi kendisine rakip olarak görmeye baĢlamıĢtır.640Konya‟ya yerleĢmiĢ köklü bir aileye mensup olan Hüseyin el-Konevî‟nin oğlu olan641 Fahreddin Ali‟yi konumundan dolayı ilk fırsatta düĢürmek istemiĢlerdir. Fahreddin Ali‟yi makamından uzaklaĢtırmak isteyen devlet adamları bunun için Muineddin Süleyman Pervâne ile Fahreddin Ali arasında söz getirip götürmeye ve aralarındaki ahengi bozmaya baĢlamıĢlardır.642 Neticede Muineddin Süleyman Pervâne, devlet adamlarının kıĢkırtmaları ve kendi menfaati doğrultusunda devletin idaresinde tek baĢına söz sahibi olabilmek için vezir Fahreddin Ali‟nin azledilmesi yönünde çaba harcamıĢtır. 1271-1272 yıllarında vezir Fahreddin Ali‟yi Kırım‟da gurbette yaĢayan Sultan II. Ġzzeddin Keykâvus ile mektuplaĢması ve sonrada ona yardımda bulunmasını bahane ederek görevinden almıĢ daha sonrada onu hapsetmiĢtir.643 Buna göre; II. Ġzzeddin Keykâvus 1271 yılında Suğdak Ģehrinden gönderdiği mektubunda eski vezirine gurbet hayatından yaĢadığı mali sıkıntısından ve vatan hasretinden Ģikâyet etmiĢtir. Fahreddin Ali ise bu durumu bizzat Muineddin Süleyman Pervâne‟ye de bildirmiĢ ve onun da izni ile eski sultana bir miktar altın ve hediyeler göndermiĢtir.644 Daha sonraları Muineddin Süleyman Pervâne bu

638 Kaymaz, Pervâne Mu‟inü‟d-din Süleyman, s. 128-129. 639 Kaymaz, Pervâne Mu‟inü‟d-din Süleyman, s. 133. 640 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 532-533. 641 Erdoğan Merçil, “Sâhib Ata” mad., DİA, C. XXXV, Ġstanbul, 2008, s. 515. 642Ġbn Bîbî, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 173; Yazıcızâde Ali, a.g.e. , s. 787. 643 Aksarayi, a.g.e. , s. 71. 644Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 173; MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 235-236.

99 mektubu bahane ederek Fahreddin Ali aleyhinde kullanmıĢ ve onu Osmancık Kalesi‟ne hapsettirmiĢtir.645 Fahreddin Ali‟nin tutuklanması sırasında küçük oğlu Nusreteddin Hasan ise Anadolu‟dan kaçarak durumu bildirmek üzere Ġlhanlı sultanı Abaka Han‟ın huzuruna gitmiĢtir. Orada bir müddet kaldıktan sonra Abaka Han‟ın güvenini kazanan Nusreteddin Hasan, babasını kurtaracak bir yarlıg ile geri dönmeyi baĢarmıĢ ve babasını hapisten kurtarmıĢtır.646 Hapisten çıktıktan sonra Abaka Han‟ın yanına giderek hakkında söylenenlerin asılsız olduğunu anlatan Fahreddin Ali, Konya‟ya döndükten birkaç yıl sonrada Abaka Han tarafından yeniden vezir tayin edilmiĢtir.647 Bundan sonra Fahreddin Ali ve oğulları Abaka Han‟a her yıl 2 bin altın ayrıca Anadolu‟dan gönderilecek vergi ve malların nakli için de 7 yüz at vereceklerdi.648 Öte yandan Abaka Han tarafından Fahreddin Ali‟nin oğulları olan Emir Tâceddin Hüseyin‟e Denizli, Honas649, Nasıreddin Mahmud‟a ise Karahisar-ı Devle650 iktâ olarak verilmiĢtir.651 Böylece görevine dönen vezir Fahreddin Ali vefat tarihi olan 1285 yılına kadar vezirlik yaparak652 yine Muinüddîn Süleyman Pervâne ile birlikte iĢbirligi içerisinde devlet iĢlerini yürütmeye devam etmiĢtir.653 Öte yandan Muineddin Süleyman Pervâne Ģimdiye kadar mutlak idareye hâkim olabilmek için kendisine engel olarak gördüğü kiĢileri hep Memlûk yanlısı gibi göstererek suçlamıĢ ve tasviye edilmelerine neden olmuĢtu. Ancak daha sonraları Muineddin Süleyman Pervâne‟nin bu politikasında bazı değiĢiklikler yapmak zorunda kaldığı görülmüĢtür. Onu bu değiĢikliğe iten sebeplerden ilki Memlûkler‟in Moğollar‟a karĢı düzenlediği baĢarılı seferlerin Anadolu halkı üzerinde yarattığı olumlu etkiydi. Diğeri ise yine o dönemde Abaka Han‟ın kardeĢi Acay Noyan ile ordu komutanı

645Ġbn Bîbî, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 173; Yazıcızâde Ali, a.g.e. , s. 787; Eflâki, Ariflerin Menkıbeleri I, s. 42. 646 Ġbn ġeddad, Siretü‟z-zahir Baypars (Baybars Tarihi II), çev. M. ġerefüddin Yaltkaya, TTK Basımevi, Ankara, 2000, s. 24. 647 Refik Turan, Türkiye Selçuklularında Hükûmet Mekanizması, MEB, Ġstanbul 1995, s. 100; Alptekin YavaĢ, “Anadolu Selçuklu Veziri Sahip Ata Fahreddin Ali‟nin Mimari Eserleri”, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sanat Tarihi Anabilimdalı, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Ankara, 2007, s. 53. 648 Ġbn ġeddad, a.g.e. , s. 57; Merçil, “Sâhib Ata” mad., s. 515. 649 Honaz; Denizli yakınlarında bulunmakta olup, bu Ģehrin bir ilçesidir. Bk. Bilge Umar, a.g.e. , s. 432. 650 Karahisar-ı Devle; Bugünkü Afyonkarahisar Ģehrinin adıdır. Bk. Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 535; Ġbn Bîbî, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 176. 651 Ġbn Bîbî, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 176; Yazıcızâde Ali, a.g.e. , s. 791. 652 Uluçay, a.g.e ., s. 226. 653 Aksarayi, a.g.e. , s. 74.

100

Samagar Noyan‟ı Anadolu‟ya göndermesi idi.654 Nitekim Abaka Han, onun durumunu kontrol altında tutmak maksadıyla kardeĢi Acay‟ın Anadolu‟ya göndermesi Muineddin Süleyman Pervâne‟nin davranıĢları üzerinde önemli ölçüde etkisi olmuĢtur. Çünkü Acay‟ın Anadolu‟ya geliĢi Muineddin Süleyman Pervâne‟nin kurmuĢ olduğu mutlak idarenin ve itibarın kırılmasına ayrıca onun için huzursuz günlerin de baĢlamasına sebep olmuĢtur. Çünkü Acay, Muineddin Süleyman Pervâne‟den karĢılanamayacak isteklerde bulunuyor, bunlar yerine getirilmediği zamanda baĢta Muineddin Süleyman Pervâne olmak üzere herkesi tehdit ederek sert davranıĢlar sergiliyordu.655 Bu nedenle Muineddin Süleyman Pervâne, 1272-1273 yıllarında Sultan Baybars‟ın Anadolu‟ya göndermiĢ olduğu elçileri Abaka Han‟ın huzuruna götürdügü sırada da gizlice Abaka‟ya Acay ile Samagar Noyan‟ı Ģikâyet etmiĢtir. Acay‟ın Anadolu‟nun hâkimi olmak istediğini ayrıca Mısır sultanına da tabi olmak gibi düĢünceler taĢıdığını iletmiĢtir.656 Abaka ise Muineddin Süleyman Pervâne‟nin bu düĢüncesinden kimseye bahsetmemesini isteyerek Acay ve Samagar‟ı Anadolu‟dan çekeceğini vaad etmiĢtir.657 Ancak Abaka Han, Acay‟ı Anadolu‟dan çekmediği gibi aksine bu olaydan haberdar olan Acay Muineddin Süleyman Pervâne‟ye daha da sert davranmaya baĢlamıĢtır. Bunun üzerine Muineddin Süleyman Pervâne hayatını tehlikede görerek Ģimdiye kadar izlediği politikadan geri adım atarak Memlûk sultanı Baybars‟a elçi göndermiĢ ve Anadolu‟dan Moğolları atmaları için kendilerini davet etmiĢtir.658 Baybars ise onun teklifine olumlu yaklaĢarak seferi bir yıl gibi bir süre sonra yapabileceğini belirtmiĢtir. Bir yıl sonra sözünde duran Baybars, Anadolu‟ya doğru ordusuyla birlikte harekete geçmiĢtir. Ancak bu seferde Muineddin Süleyman Pervâne Moğollardan çekinmesi ve korkuya kapılması nedeniyle Baybars‟a elçi göndererek seferi bir yıl daha ertelemesini istemiĢtir. Bunun üzerine Baybars da yönünü Ermeni Krallığına çevirerek Çukurova‟yı istila etmiĢtir.659 Aynı yıl içinde Abaka Han, Acay ve Samagar Noyan‟ı Anadolu‟daki görevlerinden almıĢ yerine Toku Noyan‟ı görevlendirmiĢtir. Ancak bu seferde Selçuklu

654MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 237. 655 Faruk Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 39. 656 Kaymaz, Pervâne Mu‟inü‟d-din Süleyman, s. 137. 657 Ġbn ġeddad, a.g.e. , s. 33. 658 Ġbn Kesîr, el-Bidâye ve‟n- Nihâye, çev. Mehmet Keskin, Çağrı Yayınları, Ġstanbul, 1995, C. XIII, s. 460-461; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 536. 659 Erdoğan Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, TTK, Ankara, 2000, s. 158; MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 237; Ġbn ġeddad, a.g.e. , s. 49.

101 devlet adamları geniĢ yetkiler ile donatılarak Anadolu‟ya gönderilmiĢ olan Toku Noyan‟ın izni olmadıkça hiçbir iĢ yapamaz hale gelmiĢlerdir. Bu durum zamanla Muineddin Süleyman Pervâne‟nin devlet yönetimindeki yetki ve itibarını da etkileyerek kaybetmesine neden olmuĢtur.660

5.4. Hatiroğlu ġerefü’d-Din Mesud’un Ġlhanlılara KarĢı Ġsyan Etmesi

Abaka Han Selçuklu hanedanı ile akrabalık kurmak ve böylelikle Anadolu‟da ki hâkimiyetini daha da güçlendirmek amacıyla IV. Kılıç Arslan‟ın kızı Selçuki Hatun‟u oğlu Argûn ile evlendirmek istemiĢtir.661 Bu evliliğin gerçekleĢebilmesi içinde Muineddin Süleyman Pervâne‟nin Selçuki Hatun‟u yanına alarak huzuruna gelmesini emretmiĢtir.662 Bunun üzerine çeyiz hazırlıkları tamamlandıktan sonra; sultan III. Gıyâseddin Keyhüsrev, Muineddin Süleyman Pervâne, vezir Fahreddin Ali, atabeğ Mecdeddin Muhammed ve beylerbeği Seyfeddin Torumtay yanlarına Selçuki Hatun‟u da alarak Kayseri‟ye gitmiĢlerdir.663 Muineddin Süleyman Pervâne ile Fahreddin Ali yola devam ederken diğer devlet adamları Kayseri‟de kalmıĢlardır. Muineddin Süleyman Pervâne yola çıkmadan önce yanına çağırmıĢ olduğu Arslan DoğmuĢoğlu Sinâneddin‟e ise gizlice, „„Ben, Hatîrogullarının tutumlarında, davranışlarında ve sözlerinde simdiye kadar hiç iyilik ve hayır görmedim. Süpheniz olmasın onlardan büyük bir bela ve elim bir fitne çıkacak…”diyerek Hatîrogulları konusunda da uyarıda bulunmuĢtur.664 Nitekim Muineddin Süleyman Pervâne ve diğer Moğol beylerinin yokluğunda ortamı boĢ bulan ve bundan faydalanan Hatiroğlu ġerefü‟d-Din Mesud, Moğollar‟a karĢı isyan bayrağını açmıĢtır.665 Bu durumda Muineddin Süleyman Pervâne‟nin son derece doğru bir tespitte bulunduğunun en büyük göstergesi olmuĢtu. Hatiroğlu ġerefü‟d-Din Mesud, Selçuklu tarihinde “Hatiroğlu İsyanı” olarak anılan ve maksadı Mısır Sultanı Baybars‟ın da yardımı ile Moğolları Anadolu‟dan

660 Ali Sevim, “Keyhusrev III”, DİA, C. XXV, Ankara, 2002, s. 351; Kesik, “Muinüddin Süleyman Pervane”, DİA, C. XXXI, Ġstanbul, 2006, s. 92; Ġbn ġeddad, a.g.e. , s. 50. 661 MüneccimbaĢı, Müneccimbaşına Göre-Anadolu Selçukileri, s. 77; Ali-Yücel, a.g.e. , s. 134; Kaymaz, Pervâne Mu‟inü‟d-din Süleyman, s. 144; 662 Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s.179. 663 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 537. 664 Ġbn Bîbî, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 179-180; MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 238. 665 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 53.

102

çıkarmak olan hareketin lideridir.666 Hatir-i Zencani isminde bir Ģahsın oğlu olan ġerefeddin, Moğolların, HarizmĢahlar Devletine son vermelerinin ardından Moğol zulmünden kaçarak Anadolu‟ya gelmiĢ ve Konya‟ya yerleĢmiĢtir.667 BaĢlangıçta Muineddin Süleyman Pervâne‟nin kâtiplerinden olup onunla birlikte IV. Kılıç Arslan‟ı tahta çıkardıktan sonra kendisine de Niğde valiliği verilmiĢti. KurmuĢ olduğu kuvvetli bir ordu ile ülkede huzuru sağlamıĢsa da zamanla taĢkınlık yaptığından, sultan IV. Kılıç Arslan ile araları açılmıĢtır. Bu anlaĢmazlık onun Muineddin Süleyman Pervâne ile anlaĢarak, IV. Kılıç Arslan‟ın ortadan kaldırmalarıyla sonuçlanmıĢtır. Daha sonra III. Gıyâseddin Keyhüsrev döneminde beylerbeyliğine getirilen Hatiroğlu ġerefü‟d-Din Mesud, bir dönem Fahreddin Ali‟nin görevinden uzaklaĢtırılmasında da rol oynayarak Muineddin Süleyman Pervâne‟ye yardım etmiĢtir.668 Daha sonrada Muineddin Süleyman Pervâne‟nin düğün alayıyla Abaka Han‟ın huzuruna gittiği sırada kardeĢi Ziyaeddin‟i, Memlûk sultanı Baybars‟a göndererek onu Anadolu‟ya davet ederken kendiside vakit kaybetmeden Kayseri‟ye gitmiĢtir.669 Durumu oradaki Selçuklu beylerine ve sultan III. Gıyâseddin Keyhüsrev‟e anlatarak hep birlikte Niğde‟ye gelmiĢlerdir. Diğer taraftan Uc beylerine özellikle Karamanoğlu Mehmed Bey‟e de elçiler gönderek onlarında Niğde‟ye davet etmiĢtir.670 Hazırlıkları tamamlayarak 1276 tarihinde Kayseri‟ye gelen Hatiroğlu ġerefü‟d- Din Mesud, orada bulunan Mecdeddin Muhammed, Seyfeddin Torumtay, Celâleddin Mahmud, Nureddin Caca‟nın oğulları ve diğer Selçuklu beylerini Moğollar‟a karĢı mücadele için ikna etmiĢtir.671 Hatta Baybars‟ın gelmekte olduğunu bildirerek askerlerine Ģehirde bulunan Moğollar‟ı öldürmelerini emretmiĢtir. Ġsyana muhalif oldukları ve durumu Moğollar‟a haber verdikleri gerekçesiyle Arslan DoğmuĢoğlu Sinâneddin ve Taceddin Giv‟i de öldürtmüĢtür. Hatiroğlu ġerefü‟d-Din Mesud artık cihad‟ı ilan etmiĢti. 6 bin kiĢiden oluĢan bir Memlûk ordusununda Elbistan‟a gelmesi Baybars‟ın kendisine yardım edeceği konusundaki umutlarını da iyice arttırmıĢtır.672

666 Eflâki, Ariflerin Menkıbeleri I, s. 61. 667 Melek Göksu, “ġerefeddin Hatiroğlu ve Moğollara KarĢı Ġsyanı”, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Konya, 2000. s. 21. 668 Eflâki, Ariflerin Menkıbeleri I, s. 61. 669 Ġbn Bîbî, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 180. 670 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 539;MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 238-239. 671 Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III ), s. 37. 672 Ġbn Bîbî, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 180-181; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 539; Ġbn ġeddad, s. 77; Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III), s. 37.

103

Ayrıca Hatiroğlu ġerefü‟d-Din Mesud giriĢmiĢ olduğu mücadelenin gücünü arttırmak amacıyla Karamanoğlu Mehmet Bey‟e haber göndererek kendisi ile birleĢmesini istemiĢtir. Moğollara karĢı olan Karamanoğlu Mehmet Bey, Hatiroğlu ġerefü‟d-Din Mesud‟un davetine olumlu cevap vererek emrindeki Türkmen askerlerinin bir kısmını Niğde‟ye göndermiĢtir.673 Bu dönemde Karamanoğlu Mehmed Bey‟in de kardeĢleri ile birlikte Moğollara karĢı baskınlar yaptığı ve sahillerdeki bazı yerleri ellerine geçirdikleri haberleride gelmekte idi. ĠĢte bütün bunlar yaĢanırken Hatiroğlu ġerefü‟d-Din, bir tarftanda da önemli kiĢileri sürekli Baybars‟a göndererek onun derhal Anadolu‟ya gelmesi konusunda ki ısrarlarını yenilemekteydi.674 Bu ayaklanmayı hazırlayanların bu kadar aceleci davranmalarını gerektiren bazı sebeplerde vardı. Onları böyle acele davranmaya iten sebeplerden ilki Baybars‟ın yaz ortasında hiçbir sefere çıkmayıĢı diğeri ise saldırıya geçmeye hazırlanıldığı sırada Muineddin Süleyman Pervâne ve beraberindekilerin geri dönmesi ve artık çok geç kalınabileceği ihtimali idi.675 Nitekim bununla birlikte Baybars, sefer konusunda acele edilmemesi gerektiğini daha önce Muineddin Süleyman Pervâne‟ye verdiği sözde de gelmesinin ancak yıl sonunu bulacağını, ayrıca ordusunun büyük bir kısmınında Mısır‟da bulunmasından dolayı hemen harekete geçemeyeceğini bildirmiĢtir.676 Ancak Seyfeddin Balaban kumandasında bir askeri birliği Anadolu‟ya gönderebileceğini söylemiĢtir. Mısır ile diplomaside tamda bunlar yaĢanırken Muineddin Süleyman Pervâne, Fahreddin Ali, Tâceddin Mutez, Eminüddin Mikail ile Moğol noyanları; Toku, Tudavun ve Abaka‟nın kardeĢi Mengü Timur ile Kongurtay komutasında 30 bin kiĢilik bir Moğol ordusuyla Anadolu‟ya dönmüĢlerdir.677 Bunlar önce Sivas‟a gelerek oradan Yabunlu Pazarına678 gitmiĢlerdir. Orada hazırlamıĢ oldukları 500 kiĢilik bir süvari birliğini Elbistan‟a göndererek, Baybars‟ın harekete geçip geçmediğini ve Memlûklüler‟in ne durumda olduklarını tespit etmiĢlerdir. Daha sonrada burada bulunan 6 bin kiĢilik Memlûk ordusunun bir keĢif ordusu olduğunu öğrenerek Niğde‟ye doğru hareket etmiĢlerdir.

673 Aksarayi, a.g.e. , s. 79. 674 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 539-540. 675 Cahen, Osmanlılardan Önce Anadolu‟da Türkler, s. 280. 676Melek Göksu, a.g.t., s. 51. 677 Ġbn Bîbî, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 183; Sevim-Yücel, a.g.e. , s. 134-135. 678 Yabanlu Pazarı‟nın yeri kesin olmamakla birlikte, Kayseri-PınarbaĢı yolu üzerinde bulunan Pazarören Kasabası‟nda bu pazarın kurulduğu bilinmektedir. Bk. Gökçe Günel “Anadolu Selçuklu Dönemi‟nde Anadolu‟da Ġpek Yolu-Kervansaraylar-Köprüler”, Kebikeç Dergisi, S. 29, Ankara, 2010, s. 138.

104

Burada Hatiroğlu ġerefü‟d-Din Mesud‟in 4 bin kiĢilik kuvvetiyle Moğol ordusuna karĢı mücadele etmek istetiysede bunda baĢarılı olamıyarak UlukıĢla Kalesi‟ne679 sığınmıĢtır.680 Ancak orada da kale muhafızı Hatiroğlu ġerefü‟ddin Mesud‟i yakalatarak Muineddin Süleyman Pervâne‟ye teslim etmiĢtir.681 Moğol ve Selçuklu beyleri isyanı bastırdıktan sonra Kayseri ve Sivas arasında bulunan682 Gedük683 kasabasında toplanarak Hatiroğlu ġerefü‟d-Din Mesud ve arkadaĢlarını yargılamıĢlardır.684 Yargılama esnasında sultan III. Gıyâseddin Keyhüsrev‟in küçük yaĢta olmasından dolayı devlet büyüklerine uymak zorunda kaldığını söyleyerek bağıĢlanmıĢtır. Diğer beğler Seyfeddin Torumtay, Mecdeddin Muhammed ve Celâleddin Mahmud ise eğer Hatiroğlu ġerefü‟d-Din Mesud‟in yanında yer almasaydık, Arslan DoğmuĢoğlu Sinâneddin ve Taceddin Giv gibi öldürülecektik diyerek kendilerini savunmuĢlar ve kurtulmuĢlardır.685 Hatiroğlu ġerefü‟d-Din Mesud ise yargılanırken çıkarmıĢ olduğu isyanın aslında Muineddin Süleyman Pervâne‟nin kıĢkırtmaları nedeniyle çıktığını hatta Muineddin Süleyman Pervâne‟nin Memlûk sultanı ile de temas halinde olduğunu öne sürdüysede kurtulamamıĢ ve öldürülmüĢtür. Hatiroğlu isyanı böylece bastırılmıĢtı ancak Moğollar‟ın Selçuklu Devleti‟ne karĢı artık güvenleri de kalmamıĢtı. Bu nedenle Moğollar mevcut güvensiz ortamdan dolayı noyanlarını Anadolu‟da bırakarak Selçuklu Devleti‟ni daha sık kontrol etme gereği duymuĢlardır.686 Bu olayla birlikte Selçuklu Devleti‟nin düzeni ise iyice bozulmuĢ buna aynı yıl içinde çıkan baĢka isyanların da eklenmesiyle devlet her taraftan çözülmeye baĢlamıĢtır.

679 UlukıĢla Kalesi; Niğde Ģehrine bağlı UlukıĢla ilçesinin Çanakçı Köyü sınırları içinde bulunmaktadır. Tarihi kale, askeri ve güvenlik açısından en sağlam kalelerden biridir. ġehrin adı muhtemelen yakınlarında bulunan tarihi Lulva Ģehrinden türetilmiĢtir. Bk. Umar, a.g.e. , s. 810. 680MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 240; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 541. 681 Ġbn Bîbî, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 184; Aksarayi, a.g.e. , s. 82, Yazıcızâde Ali, a.g.e. , s. 800-801. 682 Sevim, “Keyhusrev III” mad., s. 351. 683 Gedük, ġarkıĢla yöresinde bulunun bir nahiye olarak kaydedilmiĢtir. Bk. Tahir Sezen, Osmanlı Yer Adları, BaĢbakanlık Devlet ArĢivleri Genel Müdürlüğü, Ankara, 2006, s. 190. 684Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III), s. 37; Kaymaz, Pervâne Mu‟inü‟d-din Süleyman, s. 155. 685 Baybars Tarihi, çev. M. ġerefüddin Yaltkaya, Maarif Matbaası, C. II, Ġstanbul, 1941, s. 80. 686MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 240; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 541-542; Ġbn ġeddad, s. 80-81; Anonim Selçuknameye göre; Hatiroğlu ġerefü‟d-Din Mesud‟un Gedük kasabasında yargılandıktan sonra yine burada Ģehit edildiği kaydedilmiĢtir. Bk. Anonim Selçukname, Anadolu Selçukluları Devleti Tarihi, s. 37.

105

5.5. Anadolu’da Memlûk-Ġlhanlı Mücadeleleri

Türk-Ġslâm dünyasının en büyük sultanlarından biri olan Memlûk Sultanı Baybars; 1223 yılında Kıpçak ülkesinde doğmuĢ daha sonra esir olarak önce Sivas‟a oradan da Halep'e ve Kâhire‟ye gelerek Eyyübi Sultanlığı‟nda asker olarak görev yapmıĢtır.687 Eyyübi hanedanının iktidardan uzaklaĢtırılıp, Türk Memlûklerin devlet olmasında da önemli derecede rol oynamasından dolayı Baybars, Ortaçağ Ġslâm Türk Tarihi‟nin de en büyük Ģahsiyetlerinden biri olarak tarihimizdeki yerini almıĢtır. Mısır Türk Memlûklü sultanı Kutuz tarafından komutanlığa atanan Baybars, 1260 yılında Moğollar‟a karĢı Ayn Calut Meydan Muharebesinin kazanılmasında büyük rol oynamıĢ ve Moğollar‟ın Suriye‟den atılmasını sağlayarak “Ġslâm‟ın büyük mücâhidi ve hâmisi olarak siyâset ve cihâd sahnesinde” kendisini göstermiĢtir. 688 Baybars, göstermiĢ olduğu baĢarılar nedeniyle Kutuz‟dan Halep nâibliğini istemiĢ ancak bu isteği kabul edilmemiĢtir. Gerek bu isteğinin kabul edilmemesi gerekse Bahriyye Memlûklerinin lideri Aktay‟ın öldürülmesi iĢine karıĢtığı gerekçesiyle Kutuz‟a karĢı kin besleyen Baybars, onun ortadan kaldırılması için plan düzenleyerek onu öldürmüĢtür. Kutuz‟un ölümünden sonra Baybars, Kâhire‟ye gelip Kal‟atülcebel‟e çıkarak el-melikü‟z-Zâhir unvanı ile 26 Ekim 1260‟ta tahta geçmiĢtir. Baybars‟ın tahta çıkıĢı ve onyedi yıl süren saltanatlığı yeni bir döneminde baĢlangıcı sayılmıĢ ve Mısır Memlûklü Sultanlığı‟nın da689 gerçek anlamda kurucusu olarak adını tarihe yazdırmıĢtır. Baybars tahta çıkar çıkmaz önce Moğol ve Haçlı tehlikelerine karĢı harekete geçerek önce Suriye‟deki Haçlılar‟a karĢı Bizanslılar ile Ġlhanlılar‟a karĢıda Altın Orda Hanlığı ile anlaĢma yoluna gitmiĢtir. Ayrıca Mısır ve Suriye‟deki hâkimiyetini kuvvetlendirmek içinde Moğollar tarafından öldürülen Bağdat-Abbasi Halifesinin meĢru olan halefini himayesine alarak Abbasi-Ġslâm Halifeliğini 1261 tarihinde Mısır‟da yeniden kurmuĢtur.690 Böylece Baybars tüm islâm âleminde de itibarını yükselterek gözlerin Kâhire‟ye çevrilmesine neden olmuĢtur. Mısır ve Suriye‟de olayların siyasi yönden akıĢı böyleyken, Anadolu‟da ise durum pekte parlak değildir. Çünkü 1243 yılında yapılan Kösedağ SavaĢı sonrasında

687 Kazım YaĢar Kopraman, “Baybars I”, DİA, C. V, Ġstanbul, 1992, s. 221; Baybars Tarihi, s. XII-XIII. 688Kemal Göde, “Mısır Türk Sultanı Baybars‟ın Anadolu Seferi ve Kayseriye GeliĢi”, Erciyes Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S. 5, Kayseri, 1994, s. 83-84. 689 Kopraman, a.g.m. , s. 221. 690 Kopraman, a.g.m. , s. 221-222.

106

Türkiye Selçukluları önce Moğollar‟ın sonrada Ġlhanlıların hâkimiyetini tanımak zorunda kalmıĢlardır. Buna Selçuklu Devleti içinde yaĢanan saltanat mücadelelerinin de eklenmesi ile zamanla artan Ġlhanlı tahakkümü artık çekilmez bir hale gelmiĢti. Moğollar‟ın kuvvetlerinin bir kısmını Anadolu‟ya yerleĢtirmeleri ise ülkede can ve mal güvenliğinin ortadan kalkmasına da neden olmuĢtur.691 Kösedağ SavaĢı‟nda Moğollar‟a mağlup olan II. Gıyâseddin Keyhüsrev bu yenilgiden iki yıl sonra vefat etmiĢ, geride üç tane küçük yaĢta oğul bırakmıĢtır. Bunlardan en büyüğü II. Ġzzeddin Keykâvus, Moğol tahakkümünden kurtulmak için birkaç giriĢimde bulunmuĢ ancak tek baĢına karĢı koyamayacağını anlayınca Memlûkler‟den yardım talep etmiĢtir. 1262 yılında Selçuklu Sultanı II. Ġzzeddin Keykâvus ile Memlûk Sultanı Baybars arasında elçiler vasıtasyla mektuplaĢmalar baĢlamıĢtır. II. Ġzzeddin Keykâvus, Baybars‟ın kendilerine yardım ederek Moğol tahakkümünden kurtarmaları karĢılığında Anadolu‟da bazı yerlerin kendilerine verileceğini bile vaad etmiĢ Baybars‟da bunu olumlu karĢılamıĢtır. Ancak bu ittifak giriĢiminden haberdar olan Moğollar ise büyük bir ordu ile Konya üzerine yürümüĢlerdir. Durum karĢısında II. Ġzzeddin Keykâvus derhal Baybars‟dan yardım talep etmiĢ ancak olayların hızlı bir Ģekilde geliĢmesinden dolayı Baybars gerekli olan yardım birliklerini gönderememiĢtir.692 ĠĢte bu hadiseyle birlikte Ġlhanlı mücadelesine artık Memlûkler‟de müdahil olmuĢlar daha sonraki dönemlerde de Moğol baskılarının artmasıyla birlikte, Türkiye Selçuklu Devleti ile Mısır Memlûklüleri arasındaki yakınlaĢma daha da artmıĢtır. Bu yakınlaĢmanın bir diğer sebebide yine o dönemlerde meydana gelen Moğol-Memlûk mücadeleleri idi. Moğollar, Memlûk tahtındaki Kutuz‟un öldürülmesi üzerine çıkan bazı karıĢıklıklardan faydalanarak Ayn Calut savaĢının intikamını almak için kendilerine karĢı tesis edilmiĢ olan Ġslâm birliğinin parçalanmasını fırsat bilerek Ġslâm topraklarına saldırıya geçmiĢlerdir.693 Bu yenilgiyi telafi etmek isteyen Ġlhanlılar, Anadolu‟nun Güneydoğusu ile Irak‟ın kuzeyi ve Suriye üzerine hemen hemen her yıl sefer düzenlemiĢler ancak bu seferlerin hiçbirinde baĢarılı olamamıĢlardır. Ġlhanlıların bu taaruz politikaları zamanla bütün Anadolu‟yu kapsamasına rağmen onların batı sınırında Fırat‟ı geçemeyeceklerinide zamanla göstermiĢtir. Bütün bu Ġlhanlı- Memlûk

691 Göde, “Mısır Türk Sultanı Baybar‟ın Anadolu Seferi ve Kayseriye GeliĢi”, s. 84. 692 Ġbrahim GüneĢ, “Memlûk Sultanı I. Baybars‟ın 1277 Yılındaki Anadolu Seferi”, Fırat Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi, C. XX, S. 2, Elazığ, 2010, s. 344. 693 Ġsmail Yiğit, Memlûkler 648-923/1250-1517, Kayıhan Yayınları, Ġstanbul, 2008, s. 44-45.

107 mücadelesinin Doğu, Güneydoğu Anadolu ve Suriye üzerinde yoğunlaĢması yine Moğollar ile aynı cephede savaĢan Ermeni Prensliğini‟de içine alarak bölgenin tahrip olmasına aynı zamanda bölgenin; siyasi, sosyo-ekenomik ve etnik yapısının da Ģekillenmesin de önemli rol oynamıĢtır.694 Anadolu‟yu da etkisini altına alan bu karıĢıklık dönemlerini iyi değerlendiren Sultan Baybars önce Ermenilerin merkezi olan Kozan‟ı zabtetmiĢ daha sonrada ticaret açısından büyük önem taĢıyan Yumurtalık‟ı kontrol altına almıĢtır. Haçlılar için önemli bir merkez olan Antakya‟yı da ele geçiren Baybars, Kâhire‟ye dönmüĢtür.695 Memlûk Sultanı, Ġlhanlı hâkimiyetinin Suriye ve Mısır‟a kadar gelmesini ve Haçlı tehlikesini de kesin bir Ģekilde engelledikten sonra Selçuklu beylerinin özellikle baĢta vezir Muineddin Süleyman Pervâne‟nin isteği ile tekrar Anadolu seferine çıkmaya karar vermiĢtir. Ayrıca Moğollar‟a düĢmanlığı ile bilinen Türkmenler ile kendisine sığınan Anadolu devlet adamları ve mültecilerin teĢvikleri ve davet mektupları da bunda etkili olmuĢtur.696 Anadolu halkınında kendisini dört gözle beklediği haberleri Baybars‟ın Anadolu seferi için vereceği kararı kesinleĢtirmiĢtir.697 Nihayet Anadolu‟da kıĢ mevsiminin yaĢandığı o dönemde (1276-1277), Moğollara baĢkaldıranların da yargılanıp cezalandırıldığı o günlerde, Memlûk Sultanı Baybars artık Anadolu‟ya yapacağı seferi bir onur meselesi haline getirmiĢ ve sefer kararını vermiĢtir. Hazırlıklarını tamamladıktan sonra 7 Nisan 1277 PerĢembe günü Halep‟ten yola çıkmıĢ, yine bu Ģehrin valisinin yardımıyla Irak tarafından gelebilecek Moğol saldırılarına karĢıda Fırat üzerinde önlem aldıktan sonra Ayıntab698, Delük (Dülük)699 ve Göynük yolundan ilerleyerek Göksu Irmağı‟na kadar gelmiĢ, oradan kuzeyindeki Akçaderbend‟e geçmiĢlerdir.700 Burada Sultan ve askerler sağanak yağmur altında geçide yakın bir yere gelerek orada geceledikten sonra ordunun içersindeki bir grup asker dağılarak Emir

694 Muammer Gül, XIII. ve XIV. Yüzyıllarda Doğu ve Güneydoğu Anadolu‟da Moğol Hâkimiyeti, Yeditepe Yayınevi, Ġstanbul, 2005, s. 89. 695 Göde, “Mısır Türk Sultanı Baybar‟ın Anadolu Seferi ve Kayseriye GeliĢi”, s. 85. 696 MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 241; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 544; Ġbn Kesîr, a.g.e. , s. 461. 697 GüneĢ, a.g.m. , s. 346; Ġbni Bibi, a.g.e. , s. 180-185. 698Ayıntab; Bugünkü Gaziantep Ģehridir. Araplar, kentin adını Ayntab olarak kullanmıĢlardır. Bk. Umar, a.g.e., s. 77; Evliya Çelebi‟de Seyahatnemesinde Ayıntab için; uzun çarĢısından, üstü örtülü dükkanlarından ve her evden su geçmesinden dolayı evlerde havuz, bahçe ve Ģadırvan olduğundan ayrıca bağlı bahçeli ve Ģirin bir Ģehir olduğundan bahseder. Bk. Evliya Çelebi Seyahatnamesi, s. 49. 699 Delük; Gaziantep ili merkez ilçesi merkez bucağına bağlı köydür. Umar, a.g.e. , s. 229; bugün Dülükbaba adını taĢımaktadır. Bk. Kaymaz, Pervâne Mu‟inü‟d-din Süleyman, s. 159, dpn. 87. 700 Kaymaz, Pervâne Mu‟inü‟d-din Süleyman, s. 158-159.

108

ġemseddin Sungur komutasında keĢif seferine çıkmıĢlardır.701 Emir ġemseddin Sungur, Giray Noyan kumandasında yaklaĢık 3 bin kadar Moğol kuvvetini ilerlediği haberleri üzerine onları karĢılayıp, mağlup ettikten sonra, bir kısmını esir alıp geriye kalanlarınıda öldürmüĢtür.702 Memlûk askerinin Moğollara üstün geldiği sıralarda Sultan Baybars‟da, Tatavun komutasındaki Moğol askerleri ile Muineddin Süleyman Pervâne kumandasındaki Selçuklu askerlerinin Ceyhun Nehri üzerinden kendilerine doğru yaklaĢtıkları haberleri gelmiĢtir.703 Bunun üzerine Sultan, askerlerine savaĢ meydanında sabırla dayanmalarını ve çatıĢma esnasında da toplu bir Ģekilde hareket etemelerini bildirerek orduyu gereken düzene sokmuĢtur. Orduya nasıl harekete geçeceklerini anlattıktan sonra askerlerini Elbistan yöresindeki AfĢin‟in kuzey doğusunda yer alan Huni Kasabası‟nın batısındaki kayalıklı dağa çıkarmıĢtır.704 Buradan her biri bin atlıdan oluĢmuĢ ve savaĢ düzeni almıĢ Moğol ordusunu görmüĢtür. Anadolu ve Gürcü kıtalarının ise bunların yanında ayrı birer kıta oluĢturdukları da belirtilmiĢtir. Orduların sayıları hakkında kesin bilgi verilmemekle birlikte; Ġbn Abdi‟z-Zâhir Moğol ordusunun bütün Moğol askerlerinin onda biri olduğunu söylerken Ġbn Bibi ise Memlûk ordusunun sayılamayacak kadar çok olduğunu buna karĢılık Moğolların 3 bin kiĢiden az olduğunu ifade etmiĢtir.705 Oysa Gregory Abû‟l-Farac, yalnız Gürcü kıtasının bu kadar olduğunu Moğolların ise 5 bin kayıp verdiklerini bildirmiĢtir.706 ReĢidüddin Fazlullah-ı Hemedâni ise sadece iki kumandanın o bölgede birer tümen ile muhafazalık yaptıklarından bahsetmiĢ ama oda kesin rakamı vermemiĢtir. Öyle anlaĢılıyorki Moğol ordusunun 10 bin atlıyı geçmediği bunun yanında Selçuklu ve Gürcü birlikleri ile bu sayının 15 bin ile 16 bine kadar ulaĢtığı belirtilmiĢtir.707 Moğol askerleri Elbistan Ovası ‟na inip savaĢ düzeni almalarıyla birlikte kayalıklarda dalgalanan sancakları ile onun etrafında bulunan Memlûk askerlerini görmeleride uzun sürmemiĢtir. Nihayetinde Memlûk ordusu savaĢı baĢlatan taraf olmuĢ ve bulundukları dağın üst kesiminden Moğol askerleri üzerine hızlı bir taarruz baĢlatmıĢlardır. Elbistan Ovası‟nda ki savaĢta Moğol ordusu hep birlikte Memlûk ordusunun zayıf gördüğü sol tarafına hücum etmiĢ ve Sultan Baybars‟ın sancaktarlarıyla

701 GüneĢ, a.g.m. , s. 347. 702 Ġbn ġeddad, a.g.e. , s. 85. 703 Baybars Tarihi, s. 85. 704 GüneĢ, a.g.m. , s. 347-348. 705 Kaymaz, Pervâne Mu‟inü‟d-din Süleyman, s. 160. 706 Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II., s. 599. 707 Kaymaz, Pervâne Mu‟inü‟d-din Süleyman, s. 160.

109

çarpıĢarak bunları yarmıĢlar ve sağa doğru sürmüĢlerdir. Memlûk ordusunu sol koluna Moğolların sağ kolu Ģiddetli bir Ģekilde yüklenince Sultan Baybars, en iyi askerlerine Moğol askerlerini arkadan çevirerek vurmalarını emretmiĢ ve kendisi de oraya yönelmiĢtir. Moğollar her ne kadar azimle mücadele ettilersede mağlup olarak çoğu kılıçtan geçirilmiĢ geri kalanı ise esir edilmiĢtir.708 Baybars Moğol esirleri arasından asil olanları seçtikten sonra geri kalanını öldürtmüĢtür. Selçuklu ordusunun ileri gelenlerinden bir kısmınında esir alındığı belirtilmiĢtir.709 Bunlar arasında Muineddin Süleyman Pervâne‟nin oğlu Mühezzibüddin Ali ve yine onun yetiĢtirmelerinden Türk Cece oğlu Nureddin ve kardeĢi Siracüddin Ġsmail ile Germiyanlı Türkmen AliĢir‟in oğlu Seyfüddin‟in de olduğu belirtilmiĢtir.710 Öte yandan Baybars‟ı karĢılamak için Moğollar ile birlikte gelen ancak savaĢ meydanında Moğolların öldürülüĢünü izleyen Muineddin Süleyman Pervâne ise canını kurtararak Kayseri‟ye kaçmıĢtır. Kayseri‟ye ulaĢtığında Moğolların savaĢta mağlup olduklarını anlatmıĢ ve kurtulan Moğol askerlerinin kendilerinden intikam alabilecekleri endiĢesine kapılmıĢtır. Bu korkuyla birlikte sultan III. Gıyâseddin Keyhüsrev, vezir Fahreddin Ali, Atabeğ Mecdeddin Muhammed, müstevfi Celâledin Mahmud gibi devlet adamları ile ailesinide alıp Tokat‟a gelerek geliĢmeleri takip etmeye baĢlamıĢtır.711 Kazandığı Elbistan zaferinden sonra ilerleyiĢini devam ettiren Baybars, 2 Mayıs 1277‟de hiçbir mücadele ile karĢılaĢmadan hatta Ģehir halkının büyük sevinç gösterileri altında Kayseri‟ye girmiĢtir.712 Sultan Baybars burada kurulu saltanat otağında atından inmiĢ ve usule göre Selçuklu mehteri çalınmıĢtır. Onun geliĢini oyunlarla, Ģarkılarla Ģenlik yaparak kutlayan halkı gören Baybars, kalbalığın otağın önüne yaklaĢmasını da istemiĢtir. Selçuklu çetr‟i713 altında Cuma günü Ģehre giren Sultan, Selçuklu tahtına oturmuĢ ve Selçuklu sultanlarının Cuma merasimine göre

708 Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II. , s. 599; Aksarayi, s. 87; Ġbn Bîbî, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l- Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 187-188; s. ReĢîdüddin Fazlullah, Câmi‟ut-Tevârîh (İlhanlılar Kısmı), çev. Ġsmail Aka-Mehmet Ersan-Ahmad Hesamipour Khelejani, TTK, Ankara, 2013, s. 112; GüneĢ, a.g.m., s. 348-349; Baybars Tarihi, s. 85-86. 709 Kaymaz, Pervâne Mu‟inü‟d-din Süleyman, s. 162. 710 Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 43. 711 Ġbn Bîbî, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 191; Aksarayi, s. 88; Kaymaz, a.g.e. , s. 162-163; Yazıcızâde Ali, a.g.e. , s. 809-810; Fazlullah, a.g.e. , s. 113. 712 Yiğit, a.g.e. , s. 53; Ġbn ġeddad, a.g.e. , s. 87; Fazlullah, a.g.e. , s. 112. Ayrıca bu konuda Baybars‟ın Kayseri‟ye giriĢinden sonra fırsatı olmasına rağmen Ģehri yağmalamadığı aksine çarĢı ve pazarında Ģehir ahalisinden Memlûk parasıyla alıĢ veriĢte bulunduğu kaydedilmiĢtir. Bk. Ġbnü‟l-Ġbri, Ebü‟l-Ferec, s. 50. 713 Bazı Ġslâm ve Türk devletlerinde hükümdarlık alâmetlerinden biri olan çetr, hükümdar sefere veya alayla bir yere giderken baĢı üzerinde tutulur. Bk. Aydın Taneri,” Çetr”, DİA, C. VIII, s. 293.

110 kadılar, fakihler, sûfiler ve beyler Baybars‟ın huzuruna çıkarak onu tebrik etmiĢlerdir.714 Merasimin sonunda sultan Baybars‟ın Ģerefine ziyafet verilmiĢ, Cuma namazında da onun adına hutbe okutulup, para bastırılmıĢtır. Bu arada Karamanoğlu Mehmed Bey de kardeĢi Ali Bey‟i Kayseri‟ye göndererek Baybars‟a olan itaatini bildirmiĢ, bunun karĢılığında da Sultan tarafından Ermenek ve Karaman‟dan sahillere kadar bütün yerlerin hâkimiyetini almıĢtır.715 Baybars‟ın Kayseri‟ye giriĢinden sonra Muineddin Süleyman Pervâne de elçi göndererek Sultanı kutlamıĢtır. Bunun üzerine Baybars, Muineddin Süleyman Pervâne‟nin bizzat gelmesini ve tekrar makamına geçmesi halinde her türlü lütuf ve ihsanlara nail olacağını bildirmiĢtir. Bu haberi alan Muineddin Süleyman Pervâne ise Sultandan kendisine on beĢ gün daha müsaade etmesini istemiĢtir.716 Bu hareketiyle Muineddin Süleyman Pervâne‟nin, Abaka Han‟a giderek ona sadakâtini bildirmek ve onu Baybars‟ın üzerine yürümek için teĢvik etmek amacıyla zaman kazanmaya çalıĢtığı da vurgulanmıĢtır.717 Bunun üzerine Memlûk hükümdarı Baybars, Muineddin Süleyman Pervâne ve Selçuklu devlet adamlarından herhangi bir faaliyet görememesi, ordusu ve hayvanlarının beslenme zorluğunun çıkması ve uzun süre kendi payitahtından uzak kalması gibi nedenlerle Kayseri‟den ayrılma kararı almıĢtır.718 Kayseri‟de toplam altı gün kalan Sultan Baybars daha sonra ordusuyla birlikte harekete geçerek Kayseri-Sivas yolu üzerindeki Alâaddin kervansarayında konakladıktan sonra Kızılsu, Karahisar ve Yabunlu Pazaryolu ile Elbistan‟a varmıĢtır.719 Orada Moğol ölülerinin ne vaziyette olduklarını anlamak için muharebe meydanına gitmiĢtir. Kartalların, akbabaların ve diğer yırtıcı hayvanların parçalamaları sonrasında ne hale geldiklerini gören Baybars ve askerleri bu manzara karĢısında Ulu Tanrıya dua

714MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 243; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 547-548; Ġbn ġeddad, a.g.e. , s. 87; Anonim Selçuknâme, Tarîh-i Âli Selçuk, s. 49. 715 Fazlullah, a.g.e. , s. 112;MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 243; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 547-548; Ġbn ġeddad, a.g.e. , s. 88. 716 Ġbn ġeddad, a.g.e. , s. 88. 717 GüneĢ, a.g.m., s. 352; Anonim Selçuknâme, Tarîh-i Âli Selçuk, s. 49. 718 Aksarayi, a.g.e. s.88; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 548; Fazlullah, a.g.e. , s. 113; Abü‟l- Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II., s. 599; Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III ), s. 38. Anonim Selçuknâme, Tarîh-i Âli Selçuk ise Baybarsın Anadoludan ayrılıĢı konusunu Ģöyle açıklar: Baybarsın niyetinin aslında Anadoluda kalmak olduğunu ancak buna iki Ģeyin engel olduğunu bunlardan birisi güvendiği komutanı Ziyaeddinnin ölümü diğeri ise Cuma namazında secdeye vardığında kulağına Anadoludan çık orası senin yerin değildir seselerini duyması üzerine gerçekleĢtiği kaydedilmĢtir. Bk. Anonim Selçuknâme, Tarîh-i Âli Selçuk, s. 49. 719 Göde, “Mısır Türk Sultanı Baybar‟ın Anadolu Seferi ve Kayseriye GeliĢi”, s. 96; MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 244.

111 ettikleri ve onun verdikleri ihsanlara Ģükürlerde bulundukları da kaydedilmiĢtir.720 Daha sonrada Akçaderbend, Göksu, Göynük ve MaraĢ üzerinden Halep‟in kazası Harim‟e gitmiĢtir.721 Burada ramazan bayramını geçiren Baybars‟ı, Türkmen beyleri ve yanlarında birçok kimselerle birlikte Sultanı ziyaret ederek geri dönmesi yönündeki isteklerde bulunmuĢlardır. Baybars bu istekleri kabul etmemiĢ ve Harim‟de bir ay kadar kaldıktan sonra da DımaĢk‟a hareket etmiĢtir.722 Baybars, Anadolu seferine büyük ümidler bağlamıĢ ve seferi Anadolu halkı tarafından Moğol tahakkümünden kurtulması için büyük bir fırsat olarak görülmüĢ ve halkın onun gelmesiyle yaĢadığı sevinçte bunun en büyük kanıtı olmuĢtur. Ancak bu sevinç çok uzun sürmemiĢtir. Çünkü Muineddin Süleyman Pervâne‟nin Moğol korkusuyla kararsız kalması ve hiçbir harekette bulunamaması kurtuluĢ ümitlerinin sönmesine yol açmıĢtır.723 Üstelik bu olaydan sonra Abaka Han‟ın Selçuklu tarihinde eĢine az raslanan bir yıkıma giriĢerek intikam almak için yüzbinlerce ordu ile Anadolu‟ya yürümesine ve birçok insanın katledilmesine neden olmuĢtur. Böylece Moğollardan kurtulunamadığı gibi aksine onların baskıları daha da artmıĢ ve en sonunda da Selçuklu Devleti‟ne el koymuĢlardır.

720 Faruk Sümer, Yabunlu Pazarı Selçuklular Devrinde Milletlerarası Büyük Bir Fuar, Türk Dünyası AraĢtırmaları Vakfı, Ġstanbul, 1985, s. 93; Ġbn ġeddad, a.g.e. , s. 89. 721 Göde, “Mısır Türk Sultanı Baybar‟ın Anadolu Seferi ve Kayseriye GeliĢi”, s. 96. 722 Ġbn ġeddad, a.g.e. , s. 89. 723 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 549.

112

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ĠLHANLILAR’IN TÜRKĠYE SELÇUKLU ĠDARESĠNE EL KOYMASI VE ANADOLU’NUN ĠLHANLI VALĠLERĠ TARAFINDAN YÖNETĠLMESĠ

1. HÜLÂGÛ HAN VE DÖNEMĠNDE ANADOLU’NUN ĠDARESĠ

Ġlhanlı Devleti'nin ilk Han‟ı olan Hülâgû Han, Cengiz Han‟ın en büyük oğlu Toluy‟un oğlu olup annesi ise Kerayit hükümdarı Ong Han‟ın yeğeni Sorgaktani Hatun‟dur.724 Hülâgû‟nun çocukluğu ve gençlik yıllarına ait bilgiler sınırlı olup sadece dedesi Cengiz Han‟ın batı seferi sırasında torunu dokuz yaĢındaki Hülâgû‟yu, Ġmil Nehri kıyılarındaki ilk avından dolayı ödüllendirdiğine dair bir bilgi mevcuttur.725 Bunun dıĢında Hülâgû ile ilgili fazla bir bilgiye sahip olunamamıĢtır. Hülâgû Han‟ın dedesi Cengiz Han döneminde batıda ele edilen yerleri merkezden gönderilen sivil ve askeri valilerce yönetmekteydi. Ancak bu bölgelerin baĢkent Karakurum‟a olan uzaklığı batı yönünde istenilen geniĢlemeye imkân vermiyor hatta mevcut topraklarda tehdit altında kalıyordu.726 XIII. Yüzyıl ortalarına gelindiğinde ise artık Moğol Ġmparatorluğu tek bir merkezden yönetilemeyecek kadar da büyümüĢtü. Bu nedenle Mengü Han tahta çıkınca kardeĢlerinden Kubilay‟ı Çin‟e gönderirken, Hülâgû‟yu da “Ġlhan” olarak Batıya Ġran, ġam, Mısır, Rum ve Ermen ülkelerinin idaresi ile görevlendirmiĢti.727 Mengü Han‟ın kardeĢi Hülâgû‟ya, “Ġlhan” ünvanı ile Ġran ve batı bölgelerinin idaresi ile görevlendirmesi aynı zamanda Moğol Ġmparatorluğunun Yakındoğu Ģubesi olarakta adlandırılan Ġlhanlı Devleti‟nin kuruluĢu anlamına gelmekteydi.728 Yakın Doğuda büyük hanın nüfuzu altında merkezi Azerbaycan olan bir Moğol Ģube devletinin kurulması ise yeni bir dönemin baĢlangıcı olacaktı. Çünkü bu dönem beraberinde yıkım kadar onarımı ve değiĢimi de getirecek, Yakın Doğu‟daki

724 Fazlullah, a.g.e. , s. 3. 725 Abdülkadir Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 124. 726 Abdülkadir Yuvalı, “Hülâgû”, DİA, C. XVIII, Ġstanbul, 1998, s. 473. 727 Özgüdenli, Ortaçağ Türk-İran Tarihi Araştırmaları, s. 164; Fazlullah, a.g.e. , s. 13; Spuler, a.g.e. , s. 59; Cüveyni, a.g.e., C. III, s. 56. 728 Gül, a.g.e. , s. 85.

113 siyasi güçleri tümüyle etkileyecek ve dengelerin değiĢmesine neden olacaktı.729 BaĢlangıçta idari zorunlulukların gerektirdiği bir uygulama gibi gözüken bu durum daha sonraları Moğol Ġmparatorluğunun da bölünmesine hatta kendisinden bağımsız devletlerinde kurulmasına zemin hazırlayacaktır. Hülâgû‟nun geliĢinden önce Ġran‟daki mevcut siyasi duruma bakıldığında, Celâleddin HarzemĢah tarafından kurulan HarezmĢahlar Devleti bulunuyordu. Moğolları uzun süre uğraĢtıran HarezmĢahlar fiilen ortadan kaldırılmasının ardından bir süre geçici ve bağlantısız bir rejim altında kalmıĢlardır. O dönemde Arran ve Mugan bozkırları ile aĢağı Kur ve aĢağı Aras kıyılarına yerleĢmiĢ olan Moğol ordusu ise önce Çormağan sonrada Baycu gibi tam yetkili kumandanların emri altında kalmıĢ730 ve kısa zamanda da Kafkasya, Anadolu, Irak, Kuzey Suriye ile Ermeniler ve Gürcüler üzerinde hâkimiyetlerini kurmuĢlardır. Ancak daha sonraları Karakurum‟daki merkezi yönetimdeki değiĢiklikler ve saltanat mücadeleleri Moğolların Batı‟daki hâkmiyetlerini sarsmaya baĢlamıĢtı. Bu sebeple Mengü Han kardeĢi Hülâgû‟yu Batı‟ya göndererek aynı zamanda planladığı merkezileĢtirme politikasını da gerçekleĢtirmek istiyordu.731 Hülâgû Han‟n geliĢinden önce Anadolu‟daki siyasi duruma bakılacak olursa Moğollar, Büyük Selçuklu Devleti‟nin de yaptığı gibi önceden beri Ġran ve Arap dünyası ile iliĢkilerde bulunmuĢlar, Güneydoğu Anadolu‟nun dıĢında ve Anadolu‟da bir fetih amacı gütmemiĢlerdir.732 Bunda Türkiye Selçuklu Devleti‟nin baĢında baĢarılı ve saygıdeğer bir sultan olan I. Alâeddin Keykubad‟ın bulunuĢunun büyük etkisi olmuĢtur.733 Ancak I. Alâeddin Keykubad‟ın ölümünden sonra yerine geçen oğlu II. Gıyaseddin Keyhüsrev‟in farklı bir devlet anlayıĢı ile hareket etmesi Türkiye Selçuklu Devleti‟ni zora sokmuĢ ve Moğollarla yapmıĢ oldukları Kösedağ SavaĢı‟nda yenilgiye uğramıĢlardır. Moğolların Selçukluları büyük bir yenilgiye uğratmaları ve akabinde de yıllık haraç ödeyen vasal bir devlet konumuna getirmeleri ise olayların siyasi yönden akıĢını değiĢtirmiĢtir.734 Çünkü Moğollar artık Anadolu‟yla ilgili beklentilerini gerçekleĢtirmek için fırsatları yakalmıĢlardı.735 Bundan böyle Türkiye Selçuklu Devleti,

729 Erdem, “Olcaytu Han‟ın Ölümüne Kadar Ġlhanlılar‟da YaĢanan Siyasal-Kültürel GeliĢmeler ve Yakın- Doğu‟ya Etkileri”, s. 8. 730 Grousset, a.g.e. , s. 331. 731 Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 130-131. 732 Doğan Avcıoğlu, Türklerin Tarihi 5, Tekin Yayınevi, Ġstanbul, 2001, s. 2096. 733 Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 204. 734 Avcıoğlu, a.g.e. , s. 2096. 735 Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 206.

114

Hülâgû‟nun Ġran‟a geliĢine kadarki geçen süre zarfında Batu Han ve Ġran‟daki umumi valiler aracılığıyla imparatorluğun merkeziyle olan diplomatik iliĢkileri sürdürmüĢlerdir.736 Selçuklular vergi ve mali konularda Horasan‟da bulunan sivil genel valilere, askeri ve siyasi konularda ise Azerbaycan‟da bulunan askeri genel valilere karĢı sorumlu olmuĢlardır.737 Ġlk uygulamayı ise Kösedağ SavaĢı sonrasın da II. Gıyaseddin Keyhüsrev‟in, Moğol komutanı Baycu Noyan ile yaptığı antlaĢmayı birde büyük hanın batıdaki temsilcisi olan Batu Han‟a onaylatmak istemesi ile baĢlamıĢ ve bu iĢle ilgili eski vezir Ġsfahanlı ġemseddin, değerli hediyelerle birlikte Batu Han‟a gönderilmiĢtir. AntlaĢmanın sağlamlaĢtırılması için Batu Han‟a gönderilen Ġsfahanlı ġemseddin ise antlaĢmayı onaylattığı gibi kendiside Batu Han adına Anadolu‟da hüküm yetkisine sahip olarak Konya‟ya dönmüĢtür.738 Selçuklu Sultanı, Batu Han‟ın isteğini yerine getirerek Ġsfahanlı ġemseddin‟i vezirlik görevine tayin etmek zorunda kalmıĢtır. Bu hadise ile artık Moğolların Selçuklu Devletin‟de güvendikleri üst düzey devlet adamlarını istedikleri makamlara getirebileceklerini bir nevi Selçuklu‟nun da içiĢlerine karıĢmaya baĢladıklarının ilk örneği olmuĢtur.739Ayrıca bu olayla birlikte Türkiye Selçuklu Devleti‟nin resmi ve hukuki açıdan da Moğollara bağlılığı sağlanırken diğer yandan Moğollar‟ın tahakkümü ile birlikte daha önceden Selçuklu‟ya tâbi olan devletlerde de kopmalar yaĢanmaya baĢlamıĢdır. Moğollarla giriĢilen bu ilk diplomatik iliĢkilerden sonra Türkiye Selçuklu Devleti‟nin geleneksel yönetim kural ve kaideleride zamanla kiĢisel menfaatler yüzünden etkilenerek değiĢmeye baĢlamıĢ ve devlet içerisindeki idari ve sosyal düzende de sarsıntılar baĢlamıĢtır.740 Moğollar‟ın, Selçuklu Devleti üzerindeki baskıları ise zamanla artmıĢ ve bu durum Göyük‟ün tahta çıkıĢı töreninde de kendini göstermiĢtir. Moğollar törene Selçuklu Sultanının katılması için elçiler gönderirken bir taraftanda vergilerin dört kata yakın bir oranda arttırılmasını istenmiĢlerdir. Durum karĢısında II. Ġzzeddin Keykâvus törene kendisinin yerine kardeĢi IV. Kılıç Arslan‟ı hediyelerle birlikte Karakurum‟a göndermiĢtir. Ne varki Karakurum‟a giderek kurultayda hazır bulunan IV. Kılıç Arslan, atabeğininde sayesinde ve Göyük‟ün asıl sultanın gelmeyiĢine kızması neticesinde

736 Kaymaz, Pervâne Mu‟inü‟d-din Süleyman, s. 35. 737 Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 206. 738 Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 84; Bal, a.g.m., s. 273; Ersan, a.g.e. , s. 68; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 451. 739 Avcıoğlu, a.g.e. , s. 2096. 740 Kaymaz, Pervâne Mu‟inü‟d-din Süleyman, s. 37.

115 kendisine verilen bir yarlıg ile Selçuklu sultanı olarak Konya‟ya dönmüĢtür.741 Bu olayla birlikte artık Selçuklu Devletin‟de bir tarafta Batu Han‟ın desteğini alan sultan II. Ġzzeddin Keykâvus ile diğer taraftan Büyük Han‟ın desteğini sağlayan IV. Kılıç Arslan arasında da saltanat mücadeleleri baĢlamıĢtır.742 Moğol yönetimindeki bu çok baĢlılıkla birlikte birde Büyük Han‟ın, Azerbaycan‟da oturan komutanı Baycu Noyan‟nın da Selçuklu yönetimine müdahale etmesi Anadolu‟da iĢleri daha da karmaĢık hale getirmiĢtir.743 Bir taraftan Moğol diğer taraftan Bizans desteğini alarak kendi içlerinde taht mücadeleleri yaĢayan Selçuklu Devleti‟ndeki bu siyasi durum Hülâgû‟nun batıyı fethi için görevlendirilmesine kadar bu Ģekilde devam etmiĢtir. Nitekim Mengü Han‟ın Moğollarda Büyük Hanlığa seçilmesinden ardından merkeziyetçi nitelikli çok yönlü reformları hayata geçirmeye baĢlamıĢtır.744 Bu reformlar arasında Moğollar, Ġran‟ın fethinden yaklaĢık yirmi yıl kadar sonra Arran ve Mugan bulunan askeri hükümet ile Horasan ve Irak‟da mali hükümet Ģeklinde devam eden ikili hükümet Ģeklini bırakıp bunun yerine bu iki rejimi birleĢtirerek yeni bir siyasi iktidar kurmayı planlamıĢdır.745 Mengü Han‟ın siyasi politikada böyle bir değiĢikliğe gitmesinin sebebi ise merkezi idarenin güçlenmesi istemesiydi. O dönemde merkezi idarenin aksine batıya görevlendirilen ve buraların zenginlikleriyle beslelenen Moğol valileri güçlenmekteydi. Ayrıca bu topraklarda istenilen siyasi istikrarda, hâkimiyette bir türlü sağlanamamıĢtı. Öte yandan Batu Han‟ın da yönetime müdahalesi Mengü‟nün iĢlerini daha da zorlaĢtırmaktaydı.746 ĠĢte bu nedenle Mengü Han batıdaki toprakları tek elde toplamak için kardeĢi Hülâgû‟yu batıya göndererek ona merkeze bağlı bir Ģube devletin yönetim görevini vermiĢti. Böylece Mengü Han yaklaĢık yüzyıl kadar sürecek olan Ġlhanlı Devleti‟nin tarih sahnesine çıkıĢına da vesile olmuĢtur.747 Nitekim beklenen sefer için Mengü Han batının fethi ile görevlendirdiği Hülâgû‟ya, Cengiz Han‟ın ordusundan oğullarına, kardeĢlerine ve yeğenlerine düĢen her on askerden ikisini seçerek muhafızı olsunlar diye Hülâgû‟ya vermiĢtir. Hülâgû‟ya has

741 Nejat Kaymaz, Anadolu Selçuklularının intitatında İdare mekanizmasının Rolü, TTK, Ankara, 2011, s. 132-133; Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 100; Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II., s. 548. 742 Avcıoğlu, a.g.e., 2098; Sümer, “Keykâvus II” mad., s. 355. 743 Avcıoğlu, a.g.e. , s. 2104. 744 Danuu, “Büyük Han Mengü'nün Devlet AnlayıĢı Ve Ġlhanlı Devleti KuruluĢunda Etkisi”, s. 2. 745 Rene Grousset, Stepler İmparatorluğu Atilla-Cengiz Han-Timur, çev. Halil Ġnalcık, TTK, Ankara, 2011, s. 356. 746 Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 116-117. 747 Zehra KarakaĢ, “Erzurum‟da Ġlhanlılar Dönemi (1256-1336)”, Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Erzurum, 2012, s. 5.

116 yaklaĢık 150 bin ile 170 bin kiĢiden oluĢan bir ordu meydana getirilirken748 bu orduya iĢgal bölgelerinden alınan askerlerin yanısıra Moğol aristokrasisine tâbi askerler ile daha önce buraya gönderilmiĢ olan Baycu ve Çurmağan komutasındaki kuvvetlerin katılımıda sağlanmıĢtır.749 Ayrıca Hülâgû ile beraber hanedan üyesi olan her aileden Ģehzadeler ve noyanlarda temsilci olarak görevlendirilmiĢtir.750 Hülâgû yola çıkmadan önce her yere elçiler gönderilerek Moğol ordusunun geçeceği ve konaklayacağı yerlerde yiyecek, içecek ve hayvanların otlatılması gibi her türlü ihtiyacın karĢılanması için gerekli tedbirlerde alınmıĢtı. Yol güzergâhlarındaki nehir ve dereler üzerine köprüler yapılmıĢ, köprü kurulamayan yerlere kayıklar konulmuĢtur.751 Buda Moğollar‟ın batı seferine çıkmadan önce her Ģeyi en ince ayrıntısına kadar planladıklarını göstermekteydi. Hülâgû, 1252‟de önce Ketboğa Noyan idaresindeki öncü birliklerini göndermiĢ daha sonrada kendisi 1253‟te Karakurum‟dan hareket ederek 1256‟da Ġran‟a gelmiĢtir.752 Ġran tarafında Herat Meliki ġemseddin Kert ve Fars Atabeki Salguri Ebu Bekir, Türkiye Selçuklu Sultanları II. Ġzzeddin Keykâvus ile IV. Kılıç Arslan gibi kendisine tabi devlet adamları tarafından karĢılanmıĢtır. Daha sonra Hülâgû‟nun ilk hedefi daha önce Mengü Han tarafından da tespit edilen ve siyasi cinayetler iĢleyerek devlet adamlarına ve halka korku salan, içtikleri afyon ile HaĢhaĢi olarak bilinen Ġsmaililer‟in üzerine yürümüĢtür.753 Meymûnduz, Mazenderân ve Alamut gibi kartal yuvalarında yaĢayan Ġsmaililere karĢı harekete geçmiĢ ve onların büyük önderleri Rükneddin KurĢah bizzat Hülâgû tarafından kuĢatılarak teslim olmaya zorlanmıĢtır.754 Ġsmaililer‟in son lideri konumunda olan Rükneddin KurĢah ailesiyle birlikte Moğollara teslim oluĢunun ardından Büyük Han Mengü‟nün, Batıni mezhebine dâhil olanların

748 H. Ahmet Özdemir, Moğol İstilası Cengiz ve Hülâgû Dönemleri, Ġz Yayıncılık, Ġstanbul, 2011, s. 231- 232; Danuu, “Büyük Han Mengü'nün Devlet AnlayıĢı Ve Ġlhanlı Devleti KuruluĢunda Etkisi”, s. 12; Fazlullah, a.g.e. , s. 13-14. 749Mustafa Uyar, “Ġlhanlı Devleti‟nin Askerî TeĢkilâtı”, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Ankara, 2007, s. 47; Jean-Roux, a.g.e. , s. 324; Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 11. 750 Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II, C. II, s. 553. 751Ġlhan Erdem, “Türkiye Selçukluları-Ġlhanlı ĠliĢkileri (1258-1308)”, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Ankara, 1995, s. 153-154; Cüveyni, a.g.e. , C. III, s. 57- 58; Fazlullah, a.g.e. , s. 14. 752 Yuvalı, “Hülâgû” mad., s. 474. 753 Rene Grousset, Bozkır İmparatorluğu Atilla-Cengiz Han-Timur, çev. ReĢat Uzman, Ötüken NeĢriyat, Ġstanbul, 1996, s. 337; Fazlullah, a.g.e. , s. 16-17. 754 Grousset, a.g.e. , s. 337; Fazlullah, a.g.e. , s. 25; Cüveyni, a.g.e., C. III, s. 66-77.

117 ortadan kaldırılmasını istemesi üzerine öldürülmüĢtür.755 Ġsmaililer‟in yok edilmesinden sonra Hülâgû 1258 yılında yanında yer alan önemli Ģehzade ve noyanlar ile birlikte bu sefer Bağdat üzerine yürümüĢtür.756 Moğol ordusu tarafından 1258 yılının ġubat ayında Bağdat Ģehri tahrip edilmiĢ ve aralarında âlim, emir, hâcib ve büyük Ģahsiyetlerinde yer aldığı pek çok kiĢi öldürülmüĢ, kıymetli eserleri de yerle bir edilmiĢtir. Ġslam dünyasınında en büyük medeniyet merkezlerinden biri olan Bağdat çok büyük bir tahribata uğramıĢ ve beĢ asırdır varlığını devam ettiren Abbasi Devleti ise ortadan kaldırılmıĢtır.757 Halife ve hanedan üyeleri ise yakalanarak öldürülmüĢtür.758 Tarihçilere tarfından Bağdat‟ın yaĢadığı bu tahribatın islam tarihinin karanlık sayfaları arasında yer aldığı belirtilirken özellikle Büyük Bağdat Kütüphanesinin yıkılması ile Ġslam medeniyetininde bilimsel ve kültürel hafızasını da yok etmiĢlerdir.759 Hülâgû Han‟ın Ġslam dünyasında Sünnilerin kalesi ve aynı zamanda Müslüman âlemini birleĢtirme konusunda etkin bir rol oynayan Bağdad-Abbasi halifeliğini ortadan kaldırmasının ardından bölgedeki kültürel bölünmüĢlük hızlanmıĢ ve yerine etnik kültürler ön plana çıkmaya baĢlamıĢtır.760 Hülâgû Han, Bağdat‟ın fethinin sonra Yakın Doğu ve Ön Asya'daki hükümdarlarını da huzuruna çağırarak kendisine bağlılıklarını bildirmelerini istemiĢtir. Yeni ilhanın huzuruna Selçuklu sultanları II. Ġzzeddin Keykâvus ile IV. Kılıç Arslan da gitmiĢtir.761 Çünkü o dönemde Türkiye Selçuklu Devleti‟nde II. Alâeddin Keykubâd‟ın Karakurum‟a giderken yolda aniden vefatı üzerine Mengü Han, ülkenin yönetimini diğer iki sultan arasında paylaĢtırılmıĢtı. Buna göre Kızılırmak‟ın doğusu IV. Kılıç

755 Ġbnü‟l-Ġbri , Ebü‟l-Ferec, a.g.e. , s. 29; Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 146; Fazlullah, a.g.e. , s. 26; Cüveyni, a.g.e., C. III, s. 79-83. 756 Gül, a.g.e. , s. 87; Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 154. 757 Spuler, a.g.e. , s. 62-63; KuĢçu, a.g.m., s. 367; Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 163; Bağdat‟ın tahribatı ile ilgili olarak kaynaklarda Hülâgû‟nun sayısı 100 bin ile 200 bin arasında değiĢen miktarda asker ile bağdat‟ı tahrip ettiği, Ģehirde oturan Müslüman, Hristiyan ve Yahudiler olmak üzere bütün Bağdat halkının öldürüldüğü kaydedilmiĢtir. Öldürülenlerin arasında ilim adamlarınında olduğu ve yaklaĢık 800 bin ile 2 milyon arasında değiĢen miktarda kiĢinin katledildiği, camilerin ve hanların ateĢe verildiği servetlerinin yağmalandığı belirtilmiĢtir. Bunun yanında kütüphanelerdeki kitapların birkısmının ise Hülâgû‟nun yanında bulunan Nasırud-din Tusi tarafından götürülerek Meraga Rasadhanesinde yer alan kütüphaneye konulmuĢtur. Bk. Anadolu Selçuklu ve Beylikler Dönemi Uygarlığı, C. 1, s. 117-118. 758 Moğolların Bağdad-Abbasi Halifesini bir halıya sardıktan sonra üzerinden atlarını geçirerek öldürdükleri belirtilirken soyluların böyle kanı yere akıtılarak öldürülmesinin ise uğursuzluk getireceği inancıda vurgulanmıĢtır. Bk. Ali Çimen, Tarihi DeğiĢtiren Ġmparatorluklar, TimaĢ Yayınları, Ġstanbul, 2011, s. 208, 8 nolu dipnot. 759 Çimen, a.g.e. , s. 209. 760 Erdem, “Olcayto Han‟ın Ölümüne Kadar Ġlhanlılarda YaĢanan Siyasal-Kültürel GeliĢmeler ve Yakın- Doğu‟ya Etkileri”, s. 10. 761 Ġlhan Erdem, “Türkiye Selçuklu-Ġlhanlı Ġktisadi, Ticari ĠliĢkileri ve Sonuçları”, Ankara Üniversitesi, Tarih Araştırmaları Dergisi, C. 21, S. 33, Ankara, 2003, s. 51; Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s.167.

118

Arslan‟a, batısı ise II. Ġzzeddin Keykâvus‟a verilmiĢti. Ancak bu paylaĢımın Hülâgû tarafından da onaylanması gerektiği için her iki sultan bu seferde Hülâgû‟nun huzuruna çıkmıĢlardır.762 Hülâgû ise bu antlaĢmayı onayladığı gibi her iki sultanın elindeki topraklara göre ödeyeceği haraç miktarını da yeniden düzenlemiĢtir. Düzenlemeye göre Selçuklular Moğollara; 20 tümen (200 bin dinar) nakit, 500 top ipek ve çeĢitli kumaĢ, 3 bin parça altın iĢlemeli atlas, 500 at ve 500 adet katır yıllık olarak ödenmesi tespit edilmiĢtir.763 Öte yandan Suriye seferine de katılmalarını isteyen Hülâgû, bu iĢ için sultanların ihtiyaçlarını karĢımaları için Moğol hazinesinden borç paralarda vermiĢtir. Böylece Selçuklu Devleti‟nin idari yönden olduğu gibi ekonomik yönden de çöküĢü hızlandırılmıĢtır.764 Hülâgû, Türkiye Selçuklu Devleti‟ni iki kardeĢ arasında paylaĢtırdıktan sonra her iki sultanıda yanına alarak Suriye seferine çıkmıĢtır.765 Tarihler 12 Eylül 1259‟u gösterdiğinde Tebriz'den hareket eden Hülâgû sefer sırasında Güneydoğu Anadolu‟daki Ģehir ve kasabalarıda ele geçirmiĢtir. Bunlardan Harran ve Urfa Ģehirleri teslim olurken Suruç‟un direnmesi üzerine burada katliam yapılmıĢtır. Aynı zamanda Hülâgû; Malatya, Kal‟atü‟l-Rum (Halfeti)766 ve Karkısıyye civarlarında kurmuĢ olduğu köprüler ile ordusunu Fırat üzerinden geçirerek Menbiç bölgesine gelmiĢ ve yine burada da katliamlar yapan Moğol ordusu Hama ve Hıms Ģehirlerinide almıĢtır. Daha sonra Halep‟e gelen Hülâgû yine burada da Bağdat‟taki gibi büyük katliamlar yapmıĢtır.767 Suriye seferinden sonra Hülâgû gözünü Mısır‟a dikmiĢ ve Memlûk Sultanlığına bir elçilik heyeti ile birlikte mektup göndererek onları itaate ve teslim olmaya davet etmiĢtir. Kısacası Hülâgû, Memlûk Sultanına gönderdiği mektubunda yer alan ifadeleriyle açıkça tehdit etmiĢtir.768 Hülâgû Mısır üzerine giriĢtiği büyük bir sefer için

762 Avcıoğlu, a.g.e, s. 2112; Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 155; Aksarayi, a.g.e. , s. 45. 763 Aksarayi, a.g.e. , s. 62; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 491- 492; Aksarayi, a.g.e. , s. 46; Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 33. 764 Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 209. 765 Nejat Kaymaz, Pervâne Mu‟inü‟d-din Süleyman, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara, 1970, s. 78; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 492. 766Muammer Gül, “Mısır Memlûklarının Hudud Kalesi Rumkale ve Anadolu‟da Memlûk Ġzleri”, Fırat Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi, C. 12, S. 2, Elazığ, 2002, s. 361. 767 Muammer Gül, XIII. Ve XIV. Yüzyıllarda Doğu ve Güneydoğu Anadolu‟da Moğol Hâkimiyeti, Yeditepe Yayınevi, Ġstanbul, 2005, s. 87-88; Rene Grousset, Stepler İmparatorluğu Atilla-Cengiz Han- Timur, TTK, Ankara, 2011, s. 363; Ġbnü‟l-Ġbri, Ebü‟l-Ferec, a.g.e. , s. 39.

119 hazırlığa giriĢtiği sırada Mengü Han‟ın ölüm haberinin gelmesi üzerine Mısır seferinden vazgeçen Hülâgû, yanında bulunan Selçuklu sultanları II. Ġzzeddin Keykâvus ile IV. Kılıç Arslan‟a da Anadolu‟ya dönmeleri konusunda izin vermiĢtir.769Kendiside büyük Hanlık seçimlerini yakından izlemek için Suriye‟deki Moğol askerlerinin komutasını Ketboğa Noyan bırakarak doğuya hareket etmiĢtir.770 Hülâgû‟nun, birlikleri ile doğuya hareket ederek Azerbaycan‟a gelmesinin sebeplerinden biride Azerbaycan ve komĢu bölgelerdeki zengin otlakların hâkimiyeti konusunda hanedanlık içinde yaĢanan yoğun rekabette etkili olmuĢtur. O dönemde Ġlhanlılar özellikle 1261‟den sonra soydaĢları olan Çağatay Hanlığı ve Altın Orda Devleti ile Kuzeydoğu Ġran‟da sürekli mücadele içinde olmuĢlardır.771 Nitekim Hülâgû yukarıda bahsettiğimiz sebeplerden dolayı Mısır sınırından ayrılırken yerine bıraktığı Ketboğa Noyan, Mısır Memlûk Sultanlığı‟nın olumsuz tavır ve davranıĢları karĢısında Mısır‟a doğru harekete geçmiĢ ve 3 Eylül 1260 tarihinde Ayn Calut772 denilen mevkide Ġlhanlı-Memlûk kuvvetleri karĢı karĢıya gelmiĢlerdir.773 Mücadelede Moğollar ağır bir yenilgi alırken bir çok Moğol komutanı da idam edilmiĢtir. Ayn Calut savaĢı büyük bir hezimete uğrayan Moğollar artık “yenilemez” değildi.774 Ayn Calut hezimeti ile birlikte Moğollar yenilemezlik ünvanlarını kaybettikleri gibi Bağdat seferi ile sahip oldukları Suriye coğrafyasıda kısa zamanda ellerinden çıkmıĢ ve tekrara Mısır Memlûk Sultanlığı‟nın yönetimine geçmiĢtir.775 Böylece Hülâgû kendisine kurultay kararı ile verilen görevlerden ikisini

768 Mehktupta; “Doğu‟nun ve Batı‟nın hükümdarlarının hükümdarı olan Büyük Han‟dan, kılıçlarımızdan kaçan Memlûk Sultanı Kutuz‟a, Bizim boyunduruğumuz altına giren diğer ülkelerin başlarına gelenleri düşünmelisin. Nasıl çok muazzam bir imparatorluk kurduğumuzu ve dünyaya zarar veren ahlaksızlıkları ve düzensizlikleri sonlandırdığımızı duymuşsundur. Muazzam yerler ele geçirdik, tüm insanlarını kırıp geçirdik. Ordumuzun dehşetinden kaçamazsın. Nereye kaçabilirsin? Elimizden kurtulmak için hangi yolu deneyeceksin? Atlarımız çevik ve süratlidir, oklarımız keskindir, kılıçlarımız şimşek gibidir, kalplerimiz dağlar kadar serttir, askerimiz kum gibi sayısızdır. Ne kaleleriniz bizi alıkoyacak, ne de ordularınız bizi durduracaktır. Ettiğiniz dualar bize karşı fayda sağlamayacaktır. Biz ne ağlayanlara hakaret ederiz ne de feryat edenlere dokunuruz. Sadece bize dilenerek himayemize girip güvende olacaksınız. Savaşın ateşi sizi tutuşturmadan aceleyle cevabınızı verin. Eğer direnirseniz en dehşetli yıkımla ızdırap çekeceksiniz. Camileriniz darmadağın olacak ve yaşlılarınızla birlikte çocuklarınızı da ortadan kaldıracağız. Halen üzerinize gelmek zorunda olan bir düşmanınızım.”Bk. Çimen, a.g.e. , s. 210-211. 769 Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II, C.II, s. 578; Kaymaz, Pervâne Mu‟inü‟d-din Süleyman, s. 78- 79; Aksarayi, a.g.e. , s. 46. 770 Yuvalı, “Hülâgû” mad., s. 474; Grousset, a.g.e. , s. 345. 771 Gener R. Garthwaite, a.g.e. , s. 130. 772 Ayn Calut (Ayn-ı Câlût); Arapça‟da „Calut‟un gözü‟ manasına gelir. Rivayet odur ki Ġsrailoğulları, kendilerine zulmedip kutsal sandıklarını çalan Amâlika kavminin lideri Calut‟a (Golyat) karĢı, melikleri Talut komutasında birleĢmiĢ ve Calut‟u gözünden yaralamıĢlardır. Bu olayın geçtiğine inanılan yerde gerçekleĢtiği için bu savaĢa Ayn Calut adı verilmiĢtir. Bk. Çimen, a.g.e. , s. 210 11 nolu dipnot. 773 Ġbnü‟l-Ġbri, Ebü‟l-Ferec, a.g.e. , s. 41;Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 175. 774 Çimen, a.g.e. , s. 211; Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 175-176. 775 Ġbnü‟l-Ġbri , Ebü‟l-Ferec, a.g.e. , s. 43;Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 177.

120 baĢarı ile tamamlarken üçüncüsü olan Mısır hâkim iyeti konusunda baĢarısız olmuĢtur. Hülâgû bu olay karĢısında büyük bir üzüntü duydu isede ikinci bir Mısır seferine daha öncede bahsettiğimiz siyasi ve askeri sebeplerden dolayı çıkmamıĢtır.776 Böylece Moğollar kurduğu Ġlhanlı Devleti, Hülâgû Han döneminde Irak, Ġran ve Kafkasya‟yı ele geçirirken Anadolu‟da ise hâkimiyetleri belli bölgelerle sınırlı kalmıĢtır.777 Hülâgû‟dan almıĢ oldukları yarlıg ile büyük bir mutluluk içinde ülkelerine dönen Selçuklu Sultanları ise hemen memleket iĢleriyle ilgilenmeye baĢlamıĢlardır. Bu sırada Türkiye Selçuklu Devleti‟nde Moğollar‟ın desteğinide alarak her iki sultanın veziri olan Mahmud Tuğrâi ise bir taraftan iĢleri kendi keyfine göre yönetirken, diğer taraftanda kardeĢler arasındaki bağlantıyıda sağlayarak olası taht mücadelelerinin önüne geçiyordu. 1260 yılına gelindiğinde Selçuklu veziri Mahmud Tuğrâi‟de geride devlete yüklü miktarda borç bırakarak vefat etmiĢti.778 Vezirin ölümü üzerine iki sultan arasındaki münasebetler ise tekrardan kesilmiĢ ve araları açılan kardeĢler vezirliğin birliğini korumanın mümkün olmayacağı gerekçesiyle kendilerine ayrı vezirler atamıĢlardır. II. Ġzzeddin Keykâvus bu göreve Konya‟nın büyük zenginlerinden olan Fahreddin Ali‟yi getirmiĢ, IV. Kılıç Arslan ise Hülâgû‟nun güvenini kazanan Muineddin Süleyman Pervâne‟yi vezirliğe getirmiĢtir.779 Bu tarihten itibaren II. Ġzzeddin Keykâvus her geçen gün Moğollardan uzaklaĢmaya ve Moğol karĢıtı olan devlet adamlarını etrafında toplamaya baĢlamıĢ hatta dahada ileri giderek devleti kendi isteğine göre yönetmeye baĢlamıĢtır.780 II. Ġzzeddin Keykâvus ‟un böyle davranmasında Ģüphesiz Moğolların, Memlûkler önünde 3 Eylül 1260 Ayn Calut savaĢında aldığı ağır bir yenilginin de büyük etkisi olmuĢtur.781 Bununla birlikte Hülâgû‟nun biraz yıldızının sönmeye baĢladığını fark eden II. Ġzzeddin Keykâvus, Moğollar‟a karĢı destek arayıĢına giriĢmiĢtir. II. Ġzzeddin Keykâvus, Antalya vasıtasıyla Mısır Memlûkler ile bağlantı kurmuĢtur. Yine Altın Orda hükümdarı Berke Han‟ın da Memlûkler ile dost, Hülâgû ile düĢman olmasını fırsat bilerek Berke Han‟la da iliĢkilerini geliĢtirmiĢtir. Bizans

776 Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 178. 777 Garthwaite, a.g.e. , s. 130. 778 Ġbn Bîbî, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 156; Aksarayi, a.g.e. , s. 47; Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 209. 779 Yazıcızâde Ali, a.g.e. , s. 768-769; Ġbn Bîbî, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk- Name II), s. 156; Aksarayi, a.g.e. , s. 47; Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 210; Turan, Selçulular Zamanında Türkiye, s. 492-493. 780 Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 210. 781 Kaymaz, Pervâne Mu‟inü‟d-din Süleyman, s. 80; Ġsmail Yiğit,”Memlükler”, DİA, C. XXIX, Ankara, 2004, s. 90.

121 tahtında da dostunun olması II. Ġzzeddin Keykâvus‟un Moğollar‟a karĢı bir serbest hareket etme olanağı sağlamıĢtır.782 Buna II. Ġzzeddin Keykâvus‟un coğrafi bakımdan Moğollara uzak oluĢununda büyük katkısı olmuĢtur. II. Ġzzeddin Keykâvus‟un Moğollara karĢı bu isyankâr davranıĢı Hülâgû‟nun, Taceddin Mutez‟i vergilerin ve borçların tahsili için Anadolu‟ya göndermesinde de kendini göstermiĢ ve Anadolu‟ya gelen elçilere iyi davranmayan II. Ġzzeddin Keykâvus, vergiyi de ödememiĢtir. Bu davranıĢ karĢısında ĢaĢkına dönen elçiler elleri boĢ bir Ģekilde IV. Kılıç Arslan‟a gitmiĢlerdir. Muineddin Süleyman Pervâne ise gelen elçileri oldukça iyi bir Ģekilde karĢılayıp vergisini ödeyerek elçilerin memnun bir Ģekilde memleketten ayrılmalarını sağlamıĢtır.783 Bu olayı fırsat bilen Muineddin Süleyman Pervâne kendi hırsları doğrultusunda ülkeyi birleĢtirip, II. Ġzzeddin Keykâvus‟u ortadan kaldırmak için türlü entrikalar ve fesatlıklara baĢvurmuĢtur. II. Ġzzeddin Keykâvus‟u Mısır ile iĢbirliği yapmakla suçlamıĢ ve Hülâgû‟ya Ģikâyet etmiĢtir. Hülâgû bu Ģikâyet üzerine derhal komutanı Alıncak Noyan‟ı II. Ġzzeddin Keykâvus‟un üzerine gönderirken II. Ġzzeddin Keykâvus‟da uzlaĢma sağlamak için veziri Fahreddin Ali‟yi, Alıncak Noyan‟ın yanına göndermiĢtir. Ancak veziri Fahreddin Ali‟nin de Muineddin Süleyman Pervâne tarafından kandırılması üzerine ihanete uğrayan II. Ġzzeddin Keykâvus, Konya‟dan Antalya‟ya taraflarına çekilmiĢ, oradan da aile ve yakınları ile birlikte Bizans‟a sığınmıĢtır. Bunu fırsat bilen IV. Kılıç Arslan ise Konya‟ya gelerek Moğolların desteğiyle Türkiye Selçuklu Devletinin tahtına tek baĢına oturmuĢtur.784 Çevirdiği entrikalarla II. Ġzzeddin Keykâvus‟u tahttan ve memleketten uzaklaĢtıran Muineddin Süleyman Pervâne, gerçekte ülkenin bütünü üzerinde hâkimiyetini kurarak Türkiye Selçuklu Devleti‟nin gerçek hâkimi olmuĢtur.785 Bu nedenle de Selçuklu Devleti‟nin bu dönemine Muineddin Süleyman Pervâne Dönemi denilmiĢtir. O dönemde Anadolu‟nun hemen her yerinde Moğol askerlerinin olduğu, Selçuklu ordusunun ise önemini kaybettiği vurgulanmıĢtır. Hatta ülkede asayiĢ ve güvenliği sağlama iĢinin de Anadolu‟da oturan Moğol askerlerince yürütüldüğü ayrıca mali iĢler içinde bir Moğol temsilcisinin Anadolu‟da bulunduğuda belirtilmiĢtir. Bu askeri ve mali

782 Avcıoğlu, a.g.e, s. 2114. 783 Aksarayi, a.g.e. , s. 49-51; Turan, Selçulular Zamanında Türkiye, s. 493-494; Ersan, a.g.e. , s. 86-87. 784 Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 211; Turan, Selçulular Zamanında Türkiye, s. 494-495; Ġbn Bîbî, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟Ġyye (Selçuk-Name II), s. 158; Aksarayi, a.g.e. , s. 50-52; Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 35. 785 Kaymaz, Pervâne Mu‟inü‟d-din Süleyman, s. 91.

122 müdahalenin dıĢında Moğolların güvendiği vezir Muineddin Süleyman Pervâne‟de artık içiĢlerinde serbest bırakılmıĢtır.786 Moğolların bu tarihten itibaren Muineddin Süleyman Pervâne aracılığıyla Anadolu‟ya tamamen hâkim olmaları zamanla halkı sıkıntıya düĢürmüĢtür. Anadolu halkı bir tarafta iĢgalci Moğollardan diğer tarafta ise onlara yaranmak için iĢgal ve soygunlarına yardımcı olan devlet adamlarından hoĢnut değildi. Ayrıca gittikçe ağırlaĢan vergi yükü Türkmenleri isyana ve uç bölgelere çekilmeyede mecbur etmiĢti.787 Bu sebeple Anadolu‟da direniĢe geçen Sinop-Antalya çizgisinin batısında kalan beylikler; Denizli, Honas, Dalaman, Karaman ile Ermenek yörelerinde çıkan ve 1262- 1263 yıllarına denk gelen bu Türkmen ayaklanmaları, Selçuklu Devleti‟nde iç karıĢıklıkların çıkmasına neden olmuĢtur. Batı uç bölgesindeki Türkmen isyanları Moğolların destegi ile bastırılırken, Güney uç bölgesindeki Türkmen isyanları ise bizzat Muineddin Süleyman Pervâne komutasındaki Selçuklu askerleri tarafından bastırılmıĢtır. Moğollar‟ın desteğiyle zorla bastırılan bu Türkmen ayaklanmalarından sonra Selçuklu Devleti‟nin yönetim kadrolarında değiĢikliğe gidilmiĢ ve birçok devlet adamı öldürülerek yerlerine Muineddin Süleyman Pervâne‟ye yakın kiĢiler göreve getirilmiĢtir.788 Anadolu‟daki siyasi süreç bu Ģekilde devam ederken 1265 yılına gelindiğinde ise Ġhanlı hükümdarı Hülâgû Han vefat etmiĢtir. Harp kudretine olduğu kadar muntazam bir iradeyede sahip olan Hülâgû, bir tarafta baĢlattığı icratları diğer taraftan düĢmanlarıyla mücadelelesini tamamlayamadan yakalanmıĢ olduğu sara rahatsızlığı nedeniyle 8 ġubat 7891265 yılında henüz 48 yaĢında iken vefat etmiĢ ve cenazesi Urmiye Gölü içinde ġahi Adası‟nda bulunan büyük bir mezara gömülmüĢtür.790 Hülâgû Han ölümünden önce dıĢarda düĢmanları ile mücadele ederken içerde ise imar faaliyetlerine ağırlık vermiĢ ve çoğu Ġran ile Azerbaycan‟da olan birçok anıtsal eser yaptırmıĢtır. Bunların arasında Tebriz, Aladağ ve Merâga‟daki saraylar ile Hoy‟daki Budist mâbedler önde gelenleridir. Aynı zamanda Hülâgû‟nun matematik, astroloji, astronomi ve kimya ile de ilgilendiği belirtilmiĢtir. Posta tekilatını da geliĢtiren Hülâgû, Ģehirlerarası ulaĢım ve haberleĢmeyi

786 Avcıoğlu, a.g.e, s. 2116; Ersan, a.g.e. , s. 89. 787 Kaymaz, Pervâne Mu‟inü‟d-din Süleyman, s. 92; Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 104-105. 788Ġbn Bîbî, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 164; Yazıcızâde Ali, a.g.e. , s. 776; Kaya, “Ġlhanlıların Anadolu Türkmen Beylerine KarĢı Politikası”, s. 304. 789 Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II. , s. 584; Fazlullah, a.g.e. , s. 73; Spuler, a.g.e. , s. 77. 790 E. D. Phillips, a.g.e. , s. 118; Yılmaz Öztuna, Devletler ve Hanedanlar, İslam Devletleri, T.C. Kültür ve Turizm Bankalığı Yayınları, C. I, Ankara, 2005, s. 560.

123 de kolaylaĢtırmıĢtır. Cesur, kararlı, cömert aynı zamanda savaĢ taktiklerini iyi bilen, ulemâ ve filozofları hep koruyan bir hükümdar olarak tanınmıĢtır. Özellikle Nasirüddin- i Tûsi ile791 Târih-i Cihan GüĢa adlı eserinde Cengiz Han ve haleflerinden bahseden Alâeddin Atâ Melik Cüveyni‟yi de himayesine alarak desteklediği bilinmektedir.792 Ayrıca kaynaklardan edinilen bilgilere göre Hülâgû‟dan önce Moğollar, Ġranlılara sadece Ġdari ve mali sahalarda görev verirken Hülâgû ile birlikte artık kültürel saha da, Ġranlılar‟a havale edilmiĢtir.793 Hülâgû Han‟ın ölümünden sonra Ġlhanlı Devleti‟nin sınırlarına bakıldığında, Amu-Derya‟dan Fırat‟a, Kafkaslar‟dan Pakistan‟a kadar uzanmakta olduğu, Türkiye Selçuklu Devleti ile Kilikya Ermeni Krallığı‟nın ise Ġlhanlılara tâbi birer devlet konumunda kaldıkları görülmüĢtür.794 Böylece Hülâgû gerçekte ne Kafkaslarda ne de Suriye tarafında istediği geniĢleme imkânını bulamamıĢ, bu durumda artık Moğolların yavaĢ yavaĢ fetihlerinin durmakta olduğu anlamına gelmekteydi.795

2. ABAKA HAN’IN TAHTA ÇIKIġI

Abaka, Hülâgû‟nun en büyük oğludur ve 1234 tarihinde Moğolistan‟da Sulduz kabilesinden Yisuncin Hatun‟dan doğmuĢtur.796 Babası Hülâgû ile birlikte 1256‟da Ġran‟a gelerek önce Horosan valiliğine atanmıĢtır. Hülâgû‟nun ölümünden sonra emirler, hatunlar ve Ģehzadelerden meydana gelen kurultay tarafından da 1265‟de tahta çıkarılmıĢtır. Ancak hükümdarlığının büyük han Kubilay tarafından onaylanması ancak beĢ yıl sonra olmuĢtur.797 Abaka Han798 Ġlhanlı tahtına geçip iĢleri ele aldığından durumu pekte gıptaya değer bulunmamıĢtır. Nitekim zamanla hükümdar iĢinin ehli olduğunu göstermiĢ ve dört taraftan memeleketi tehdit eden düĢmanlarına karĢı

791 Yuvalı, “Hülâgû” mad., s. 475; Fazlullah, a.g.e. , s. 71. 792 Grousset, a.g.e, s. 349; Orhan Bilgin, “Atâ Melik Cüveynî”, DİA, C. VIII, Ġstanbul, 1993, s. 141. 793 Erdem, “Olcayto Han‟ın Ölümüne Kadar Ġlhanlılarda YaĢanan Siyasal-Kültürel GeliĢmeler ve Yakın- Doğu‟ya Etkileri”, s. 9. 794 Abdülkadir Yuvalı, “Ġlhanlılar”, DİA, C.XXII, Ġstanbul, 2000, s. 103. 795 Grousset, a.g.e, s. 347-348. 796 Fazlullah, a.g.e. , s. 75; Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 227. 797 Ġbnü‟l-Ġbri , Ebü‟l-Ferec, a.g.e. , s. 47; Faruk Sümer, “Abaka”, DİA, C. I., Ġstanbul, 1988, s. 8; Fazlullah, a.g.e. , s. 78. 798 Aksarayi, a.g.e. , s. 58.

124 koruyarak baĢarıya ulaĢmıĢtır. Veziri ġemseddin Cüveyni‟de azim ve iradesi ile onu desteklemiĢtir. 799 Abaka Han, önce VIII. Michael Paleologos „nin kızı Meryem ile evlenerek Doğu Roma ile dostluğunu kurmuĢ ve ilk müttefiğini de bulmuĢtur.800Abaka daha sonra Azerbaycan‟ın Kuzeyinde hâkimiyeti sağlamak için önce kuzeydeki komĢusu Kıpçak Hanlığı ile mücadeleye giriĢmiĢtir. Ancak bu dönemde Kıpçak Hanı Berke‟nin vefatı üzerine bu mücadele çok sürmeden sona ermiĢtir. Öte yandan doğuda Çağatay Hanlığı‟na sahip olan ve ülkesinin gelirlerinin azlığından hatta darlığından Ģikâyette bulunarak Horasan‟da hak iddia eden Barak Han‟ın, kalabalık bir ordu ile buraya girmesi üzerine bu seferde Abaka, yönünü bu tarafa çevirmiĢtir. Abaka hazırlamıĢ olduğu güçlü bir ordu ile Horasan‟a girmiĢ ve Barak Han ile Herat yakınlarında 1270 yılında karĢı karĢıya gelmiĢtir. SavaĢta Barak‟ı mağlup eden Abaka, kardeĢi Yesudar Oğul‟u Horosan valiliğina tayin etmiĢtir. Daha sonra Yesudar Oğul‟da, Abaka‟nın emriyle Mâveraünnehir‟e girerek Buhara ve çevresi de dâhil olmak üzere her yeri tahrip etmiĢtir.801 Abaka Han dini açıdan Budist olmakla birlikte oda babası gibi siyasi açıdan Batıya yani Hıristiyanlara yaklaĢarak onların Müslümanlara özellikle Memlûkler‟e olan düĢmanlıklarından faydalanmak istemiĢtir. Bu nedenlede elçiler aracılığıyla münasabetler kurmaya baĢlamıĢtır. Amacı babası zamanında baĢlayan Memlûklerle mücadelesinde, onlara Avrupa‟nın da desteğini alarak ağır bir darbe vurmak istemiĢtir.802 Elçileri önce 1274‟te Lyon‟a ardından da 1277‟de Roma‟ya gitmiĢlerdir. Abaka‟nın bu konudaki faaliyetleri Avrupa tarafından da memnuniyetle karĢılanmıĢtır. Abaka Ġngiltere kıralı Edward I. 1274‟te, Papa Clement IV. 1267‟de, Gregoire X. 1274‟de ve Nicolas III. 1277‟de mektuplar almıĢtır. Daha öncede Bizans prensesi ile evlenmiĢ olan Abaka tüm çabalarına rağmen Mısır Memlûkler‟ine karĢı Hıristiyanlarla ortak bir mücadeleye muvaffak olamamıĢtır.803 Bu nedenle Abaka Memlûkler‟e karĢı tek baĢına hareket etmek zorunda kalmıĢtır.

799 Spuler, a.g.e, s. 78; Ġbnü‟l-Ġbri , Ebü‟l-Ferec, a.g.e. , s. 47. 800 Grousset, a.g.e. , s. 350; Spuler, a.g.e, s. 78. 801 Sümer, “Abaka” mad., s. 8; Grousset, a.g.e. , s. 351; Cüneyt Kanat, “Baybars Zamanında Memlûk- Ġlhanlı Münasebetleri”, Ege Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih İncelemeleri Dergisi, C. XVI, Ġzmir, 2001, s. 31-45; Fazlullah, a.g.e. , s. 83-102; Jean-Roux, a.g.e. , s. 370. 802 Grousset, a.g.e. , s. 352; Sümer, “Abaka” mad., s. 8. 803 W. Barthold, “Abaka”, İA, MEB, Ġstanbul, 1965, s. 4; Michael Prawdin, a.g.e. , s. 370-371; Jean-Roux, a.g.e. , s. 372-373.

125

Öte yandan dünyada Ġslâm âleminin savunucusu olarak adlandırılan Memlûk Sultanı Baybars ise Selçuklular‟dan gelen talepler üzerine harekete geçerek Nisan 1277‟de Elbistan‟da, Ġlhanlılar‟ı ağır bir bozguna uğratmıĢtır.804 Elbistan Ovası‟nda Moğol-Selçuklu ve Gürcü kuvvetlerinden oluĢan805 yaklaĢık 30 bin kiĢilik bir Moğol gücünü mağlup etmiĢ806 fakat Moğol tahakkümü altındaki Türkiye Selçuklu Devleti‟nden gerekli yardımı göremeyince geri dönmüĢtür. Elbistan yenilgisini unutamayan Abaka, uzun süren bir hazırlıktan sonra Memlûklere büyük bir darbe indirmek amacıyla Gürcü ve Ermeni Kırallıkları‟nın da bulunduğu ve komutasını kardeĢi Mengü Timur‟un üstlendiği 80 bin kiĢiden oluĢan muazzam bir orduyu, Ekim 1281 yılında Suriye üzerine göndermiĢtir. Ġki taraf Humus yakınlarında 1281 yılında karĢılaĢmıĢlar ve yapılan savaĢta Memlûkler Moğol ordusunu mağlup etmiĢtir. Bu mağlubiyet Ġlhanlı devletini sarstığı gibi Abaka Han‟da da onarılmaz yaralar açmıĢ ve Abaka Han sıkıntısını içki ve eğlence ile gidermeye baĢlamıĢtır.807 Ancak bu durumda onun Hemedan‟da 1 Nisan 1282‟de vakitsiz ölümüne sebep olmuĢ ve naaĢı Hülâgû Han‟ın da bulunduğu ġahi Adası‟na defnedilmiĢtir.808 Abaka Han on yedi yıl süren hükümdarlığı boyunca ülkede iç karıĢıklıkların çıkmasına izin vermeyerek sakin bir dönem yaĢanmasını sağlamıĢtır. Ġstila ettiği halkın ezilmesine ne kadar sebep olduysa da kendi tebasında yaĢayan halkın rahat etmesi için de bir o kadar çaba serfetmiĢtir.809

2.1. Abaka Han’ın Türkiye Selçuklu Yönetimine El Koyması

Abaka Han döneminde Türkiye Selçuklu Devleti ile Ġlhanlı Devleti arasındaki iliĢkilere bakıldığında ise II. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde yaĢanan Kösedağ SavaĢı ve sonrasın da geliĢen siyasi iç çekiĢmeler yüzünden Anadolu Moğol korumalığına girmiĢti. Ancak bu durum Abaka Han döneminde özellikle Baybars‟ın Anadolu seferine çıkmasından sonra değiĢmiĢ ve Selçuklu Devleti‟nde ki Moğol

804 Kopraman, a.g.m. , s. 222; Uluçay, a.g.e. , s. 229; Jean-Roux, a.g.e. , s. 376; Kaya, “Ġlhanlıların Anadolu Türkmen Beylerine KarĢı Politikası”, s. 308-309; Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III ), s. 37; Spuler, a.g.e. , s. 85. 805 Göde, “Mısır Türk Sultanı Baybar‟ın Anadolu Seferi ve Kayseriye GeliĢi”, s. 91. 806 Erdem, “Olcayto Han‟ın Ölümüne Kadar Ġlhanlılarda YaĢanan Siyasal-Kültürel GeliĢmeler ve Yakın- Doğu‟ya Etkileri”, s. 15. 807 Ġbnü‟l-Ġbri , Ebü‟l-Ferec , a.g.e. , s. 52; Sümer, “Abaka” mad., s. 8; Erdem, “Olcayto Han‟ın Ölümüne Kadar Ġlhanlılarda YaĢanan Siyasal-Kültürel GeliĢmeler ve Yakın-Doğu‟ya Etkileri”, s. 16; Jean-Roux, a.g.e. , s. 376-377; Cahen, Osmanlılardan Önce Anadolu‟da Türkler, s. 286. 808 Spuler, a.g.e. , s. 88; Aksarayi, a.g.e. , s. 106; Fazlullah, a.g.e. , s. 125-126; Öztuna, a.g.e. , s. 560. 809 Sümer, “Abaka” mad., s. 8.

126 korumalığı yerini artık doğrudan doğruya Moğol yönetimine bırakmıĢtır. Bununla birlikte idari açıdan yapılan yeni düzenlemelerde artık önceki dönemlerde olduğu gibi gelip geçici olmamıĢ, aksine doğrudan ve bizzat Ġlhanlılar tarafından yürütülmeye baĢlamıĢtır. Moğolların giderek artan baskısı karĢısında sıkıĢan Selçuklu Devlet adamları daha öncede bahsettiğimiz gibi Memlûk Sultanı Baybars‟a, mektuplar yazarak ondan yardım talep etmiĢlerdi. Özellikle Muineddin Süleyman Pervâne‟nin mektubu üzerine bir sefer düzenlemeye karar veren Baybars, 1277 yılında Anadolu‟ya gelmiĢ ve Elbistan Ovası‟na Moğolları ağır bir yenilgiye uğratmıĢtı.810 Moğolların Elbistan savaĢında bozguna uğramaları gören ve canını kurtarmak isteyen Muineddin Süleyman Pervâne ise savaĢ meydanından kaçarak 17 Nisan günü Kayseri‟ye gitmiĢti. Ancak burada da Elbistan‟da bozguna sebebiyle Moğol askerlerinin kendinden ve Anadolu halkından intikam alacağı korkusuyla yanına Selçuklu Sultanı III. Gıyâseddin Keyhüsrev, vezir Fahreddin Ali ve diğer devlet adamları ile karısı Gürcü Hatun ve ondan doğan kızınıda alarak birlikte Tokat‟a gitmiĢlerdir.811 Oradaki bekleyiĢinin bir yararı olmadığını anlayınca da Seyfeddin Erbegi‟yi, Abaka Han‟a göndererek, Mısır sultanın Anadolu‟ya geldiğini ve Moğol-Selçuklu ordusunu ağır bir yenilgiye uğrattığını bildirmesi için Tebriz‟e göndermiĢti.812 Pervâne‟nin bu kararsız hareketi, Sultan Baybars‟ın Anadolu seferine büyük umutlar bağlayan ve onun geliĢini büyük bir coĢkuyla karĢılayan Anadolu halkını hüsrana uğratmıĢtır. Çünkü Baybars‟ın Anadolu‟dan dönüĢü ile değil Anadolu‟nun Moğol hâkimiyetinden çıkması aksine bağlılığı daha da perçinlenmiĢti.813 Bilindiği gibi Moğol korumacılığı altında devletin en yetkili adamı olan Muineddin Süleyman Pervâne‟nin, Moğollar ve Memlûklar arasında yürüttüğü ikiyüzlü politika Elbistan‟da Moğol askerlerinin felaketine sebep olmuĢtu. Bu olayla birlikte giderek Ģüpheleri üzerine çeken Muineddin Süleyman Pervâne için de tehlikeli bir süreç

810 Gürel, a.g.t. , s. .43; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 544-545; Sümer,”Anadolu‟da Moğollar”, s. 42; Spuler, a.g.e. , s. 85; Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, s. 159-160; Erdem, “Olcayto Han‟ın Ölümüne Kadar Ġlhanlılarda YaĢanan Siyasal-Kültürel GeliĢmeler ve Yakın-Doğu‟ya Etkileri”, s. 13. 811 Ġbn Bîbî, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 191; Kaymaz, Pervâne Mu‟inü‟d-din Süleyman, s. 163; Yazıcızâde Alî, a.g.e. , s. 698; Aksarayi, a.g.e. , s. 88; Ersan, a.g.e. , s. 111; Cahen, Osmanlılardan Önce Anadolu‟da Türkler, s. 282. 812 MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 245; Kaymaz, Pervâne Mu‟inü‟d-din Süleyman, s. 165. 813MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 245; Ersan, a.g.e. , s. 111; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 557.

127 baĢlamıĢtı.814 Elbistan felaketi üzerine büyük bir öfke ve üzüntüye kapılarak bir an önce intikamını almak isteyen Abaka Han harekete geçerek Suriye‟ye yönelmiĢ ve hazırlamıĢ olduğu 30 bin kiĢilik bir ordu ile Erzincan üzerinden Divriği‟ye gelerek buradaki kaleyi yıktırdıktan sonra Elbistan doğru ilerlemiĢtir.815 Muineddin Süleyman Pervâne ise Abaka‟nın geldiği haberleri üzerine Selçuklu Sultanı, veziri ve diğer devlet adamları ile birlikte Elbistan‟a Abaka Han‟ın yanına gitmiĢlerdir. Abaka Han savaĢ meydanını incelerken baĢda Tudavun ve Toku noyanlar olmak üzere her tarafın Moğol cesetleriyle dolu olduğunu ancak ölülerin içinde hiç bir Selçuklu beği ve askerine rastlamaması üzerine büyük bir üzüntüye ve gazaba sürüklenmiĢtir. Artık Muineddin Süleyman Pervâne‟nin kendisine ihanet ettiğine ve Selçuklu askerlerinin savaĢa bile girmeden meydandan ayrıldıkları kanaatine varan Abaka‟ya, Muineddin Süleyman Pervâne‟nin Baybars‟ın geliĢinden haberdar olmadığını ve bu nedenle tedbir almadığı konusunda Han‟ı ikna etmeğe çalıĢtıysada bunlara inanmayan Abaka, Muineddin Süleyman Pervâne‟yi suçlamıĢtır.816 Ona, sürekli Baybars‟a mektuplar ve elçiler göndererek onu Anadolu seferine teĢvik ettiğini ve bu konudaki söylentilerinin de doğruluğunu teyid ettiğini belirtmiĢtir. Hatta bu konuda Ġranlı tarihçi Vassâf‟ın da, Muineddin Süleyman Pervâne‟nin artık Abaka Han‟a güvenmediğini Moğol hâkimiyetinden kurtulmak ve sarsılan mevkiini yeniden kuvvetlendirmek için Baybars ile mektuplaĢtığını ve onun Anadolu‟ya gelmesi halinde memleketi onun ordusuna teslim edeceği bilgiside kaynaklarda yer almaktadır.817 YaĢananlar karĢısında çok kızgın olan Abaka Han Elbistan‟dan Kayseri‟ye döndüğü vakit bütün Türkiye Selçuklu Ģehirlerinin tahrip edilmesini halkının ise özellikle Türkmenlerin öldürülmesini emretmiĢtir. Bunun üzerine Kayseri‟nin ileri gelen âlimleri Han‟ın huzuruna çıkarak ondan halkın zaten savunmasız olduğunu ve herhangibi bir devlete itaat etmekten baĢka hiçbir çaresinin olmadığını söyleyerek Abaka Han‟ın öfkesini azda olsa yatıĢtırmayı baĢarmıĢlardır. Ancak baĢta Ģehrin kadısı Celâleddin Habib olmak üzere Sivas kadısı Ġzzü‟d-Din Hasan b. Mehmet Urmevi,

814 Osman Gürbüz, “Erzurum Çifte Minareli Medrese‟nin Yapım Tarihi ve Banisi Hakkında Yeni Bir YaklaĢım”, Atatürk Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, S. 25, Erzurum, 2004, s. 155. 815 Ġbni Bibi, a.g.e. , s. 197; Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III ), s. 38; Ġbn ġeddad, s. 91; Kaymaz, Pervâne Mu‟inü‟d-din Süleyman, s. 175. 816 Ġbnü‟l-Ġbri , Ebü‟l-Ferec, a.g.e. , s. 50-51; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 550; Aksarayi, s. 89; Fazlullah, a.g.e. , s. 113; Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III ), s. 38; Spuler, a.g.e. , s. 85; Yuvalı, İlhanlı tarihi, s. 236. 817MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 246; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 550.

128

Fahrü‟d-Din Güçbeyi, Karaca-oğlu Nûrü‟d-Din Hazneği, Hûd‟un torunu Zahirü‟d-Din gibi ahaliden önemli kimseler ile halktan 200 bine yakın kiĢinin Moğollar tarafından öldürüldüğü belirtilmiĢtir. Hatta Kayseri‟den Erzurum‟a kadar asker, çiftçi ve halktan yarım milyona yakın kiĢinin de esir alındığı vurgulanmıĢtır.818Abaka‟nın ordusuyla memleketine dönerken yanında götürdüğü bu esirlerle birlikte Bayburt Ģehrine vardığında ise ilginç bir olay yaĢanmıĢtır. Burada yaĢayan yaĢlı bir kiĢi mutlaka Han‟ın huzuruna çıkmak istediğini belirtmiĢ ve Abaka‟nın huzuruna çıktıktan sonrada ona; “Ey yeryüzünün hükümdarı! DüĢmanın senin memleketine girdiği zaman halkına hiç zarar vermedi, sen ise düĢmanına karĢı kendi tebanı katlettin. Acaba senden önce gelen hanlardan hangisi böyle bir yasaya sahip olmuĢ ki böyle bir usûlü takip etmiĢtir” diyerek Abaka‟yı büyük bir ĢaĢkınlığa sevk etmiĢtir. YaĢadığı bu ĢaĢkınlık üzerine Abaka‟nın esir ettiği çiftçi, asker ve diğer insanlardan oluĢan esirlerden bir kısmını serbest bırakmak zorunda kaldığı kaydedilmiĢtir.819 Daha sonrada Abaka, Anadolu‟nun yönetimini kardeĢi Kongurtay Noyan‟a bırakıp özellikle Karamanlılar‟ı dize getirmesini emrettikten sonra beraberinde Muineddin Süleyman Pervâne ve vezir Fahreddin Ali olduğu halde yolu üzerindeki kent ve kasabalarıda yağmalayarak Azerbaycan‟a dönmüĢtür. Abaka, Azerbaycan‟a dönerken Ġlhanlılar‟ın yazlık olarak kullandıkları Van Gölü‟nün kuzeyinde yer alan Aladağ mevkine geldiğinde ise Moğol noyan ve kumandanlarıyla toplanarak Muineddin Süleyman Pervâne ile ilgili bir durum değerlendirmesinde bulunmuĢlar ve sonuç olarak idamına karar vermiĢlerdir.820 Buna göre Ermeni baĢkenti Sis‟te kıĢlayan Moğollar‟ın kumandanı Gökçe Bahadır, 200 süvarisi ile Muineddin Süleyman Pervâne‟yi ve yakınları ile kölelerinden oluĢan 32 kiĢiyi de alarak, önceden kararlaĢtırılan idam mevkiine götürmüĢlerdir. 1277 Ağustos

818 Yuvalı, İlhanlı tarihi, s. 236-237; Kaymaz, Pervâne Mu‟inü‟d-din Süleyman, s. 177; Ġbn ġeddad, s. 92; Fazlullah, a.g.e. , s. 113; Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II, s. 599- 600; Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III ), s. 38; Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 43; Nadir Devlet, “Ġlhanlılar”, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, Çağ Yayınları, C. IX, Ġstanbul, 1989, s. 67; Ersan, a.g.e. , s. 117; Bu katliamda Ġlhanlı veziri Sahib-i Divan ġemsedddin Cüveyni, bir kaç Ģehri satın alarak onları bu afetten korumak istemiĢtir. Bu Ģehirlerden biriside çok az tahribata uğrayan Sivas Ģehridir. Bk. Merçil Müslüman Türk Devletleri Tarihi, s. 160; Kaya,“Ġlhanlıların Anadolu Türkmen Beylerine KarĢı Politikası”, s. 311. 819 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 551-552;MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 246. 820 Sevim, Yücel, a.g.e. , s. 136; Ġbni Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 198-199; Uluçay, a.g.e. , s. 229.

129 ayının ikinci gününde denk gelen günde Muineddin Süleyman Pervâne‟nin iki rekât namazını kıldıktan ve duasını yaptıktan sonra kılıçla öldürüldüğü belirtilmiĢtir.821 Muineddin Süleyman Pervâne‟nin Moğol müdahaleleri ve saltanat mücadelesinin kızıĢtığı, emirlerin birbirine düĢüp devletin itibarının sarsıldığı dönemlerde ortaya çıkmıĢ ve devletin mutlak hâkimiyetini elinde tutarak 15 yıl süreyle Selçuklu yönetiminde kalmıĢtır. Siyasi zekâsı ve mahareti sayesinde ülkede huzur ve sükûnu sağlamayı baĢaran Pervâne‟nin ölümünden sonra Anadolu gerçekten sahipsiz ve devletsiz kalmıĢtır.822 Nitekim Muineddin Süleyman Pervâne‟nin ölümünden bir ay sonra Abaka Han, kardeĢi Kongurtay ve vezir ġemseddin Muhammed-i Cüveyni‟yi Anadolu‟ya göndermiĢtir. Kongurtay görevi gereği Anadolu‟da dirlik ve düzeni tesis etmiĢ vezir ġemseddin Muhammed-i Cüveyni ise ülkenin gelirini Moğol mali sistemine ve mevcut duruma göre yeniden tanzim etmiĢtir.823 Ġktisadi alanda da halkın sırtında büyük bir yük olan birçok vergiyi kaldırarak bir takım değiĢiklikler yapmaya çalıĢmıĢtır. Ayrıca bu dönemde Moğollara özgü bir vergi türü olan Tamga vergiside ilk defa Selçuklu Devleti üzerinde uygulanmaya baĢlanmıĢtır.824 Genelde Ģehirlerdeki ticaret malları üzerinden alınan ve doğrudan ilhanlı hazinesine gönderilen bu vergilerle birlikte Moğollar bir nevi Selçuklu‟nun gelirlerine de sistemli bir Ģekilde el koymuĢlardır.825 Moğollar isyancılarla iĢbirliği yapmıĢ olan Sultan III. Gıyâseddin Keyhüsrev‟e ise her ne kadar dokunmayarak makamında kalmasına müsaade etmiĢlersede, Kongurtay ve Geyhâtû gibi Moğol prensleri askerleri ile birlikte Anadolu‟ya gelerek Selçuklu iktidarını ellerinde tutmuĢlardır. Böylece Moğollar Selçuklu Devleti‟nin yönetimini de tamamen el koyarak Selçuklu tarihinin de son safhasını baĢlatmıĢlardır.

821 Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II, s. 600; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 553; Kaymaz, Pervâne Mu‟inü‟d-din Süleyman, s. 179; Aksarayi, s. 90; Ġbnü‟l-Ġbri , Ebü‟l-Ferec , a.g.e. , s. 51. 822MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 248. 823 Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 45; W. Barthold, “Ġlhanlılar Devrinde Mali Vaziyet”, Türk Hukuk ve İktisat Tarihi Mecmuası, Evkaf Matbaası, Ġstanbul, 1931, s. 150. 824Yasemin Çatal, “Anadolu Selçuklu Devleti‟nde III. Gıyâseddîn Keyhüsrev Dönemi (1266-1284)”, Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Tokat, 2009, s. 134-135. 825 Ġlhan Erdem, “Türkiye Selçuklu-Ġlhanlı Ġktisadi, Ticari ĠliĢkileri ve Sonuçları”, AÜDTCF Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, C. 21, S. 33, Ankara, 2003, s. 54.

130

2.2. Karamanoğulları Ġsyanı ve Alâeddin SiyâvuĢ (Cimri) Olayı

Hatiroğlu ġerefü‟d-Din Mesud isyanı ile baĢlayıp Baybars ve Abaka‟nın Anadolu seferleri ile iyice sertleĢen iliĢkiler, Türkiye Selçuklu Devleti‟nde sıkıntılara devamında da siyasi otoriteninde bozulmasına neden olmuĢtur. Bu dönemde Moğollar artık Selçuklu yönetimine el koymuĢ gün geçtikçe artan baskıları yüzünden de huzursuzluk ve kargaĢalık da birbirini takip eder hale gelmiĢtir.826 Bununla beraber Anadolu‟da ki Türkmenlerde Moğol zulmüne ve baskısına karĢı zaman zaman ayaklanmıĢlar hatta bağımsızlıklarını bile ilan etmeye kalkıĢmıĢlardır. Türkmenlerle ilgili olaylara bakılırken öncelikle bir Ģeyi iyi bilmek gerekiyordu. O da Baycu‟nun o dönemlerde bütün askerleri ve maiyetiyle birlikte Anadolu‟ya gelip yerleĢmeye baĢlaması idi. Daha sonra Hülâgû ve Abaka dönemlerinde de yeni kuvvetlerinde gelerek bunlara katılmaları Anadolu‟da çeĢitli olayların çıkmasına neden olmuĢtur. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu ile Orta Anadolu‟nun doğu bölgelerinde yaĢayan Türkmenler yer değiĢtirmek zorunda kalmıĢlardır. Türkmenler bir taraftan kuzeyde ve güneyde dağlık ve kıyı bölgelere çekilirken onlardan bir kısmıda Bizans uçlarına ve Memlûk topraklarına göç etmiĢlerdir.827 O dönemde Memlûk Devleti için önemli bir kuvvet olan bu Türkmenler daha sonraları Orta Anadolu‟ya kadar ulaĢarak burada Dulkadiroğulları ve Ramazanoğulları gibi beylikler kurarak bölgenin TürkleĢmesine de katkıda bulunmuĢlardır. Yine aynı Ģekilde Bizans ucuna giden Germiyanlılar ve Osmanoğulların‟dan bahsedilir. Kaynaklar incelendiğinde ise o tarihte beĢ Türkmen topluluğunun varlık gösterebildiği söylenmektedir. Bunlardan ilki MaraĢ- Malatya bölgesinde yaĢamakta olan Ağaçeri‟lerden bahsedilir. Sinop-Samsun bölgesinde yaĢayan diğer bir Türkmen topluluğu ise Çepniler (Canik) idi. Üçüncü Türkmen topluluğu olan ve önce Malatya‟da daha sonra Moğolların baskısıyla Kütahya‟ya çekilen Germiyanlılar idi. Dördüncü ve önemli bir nüfusa sahip olan topluluk ise Köyçeğiz-Denizli ve UĢak bölgesinde bulunan Türkmenlerdir. BeĢinci Türkmen topluluğu ise, Ermenek, Mut, Silifke ve Anamur bölgesinde yaĢayan Karamanoğulları Türkmenleridir.828

826 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 558. 827 Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 45. 828 Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 45-47, 50.

131

Karamanlılar Moğol zulmü ve baskısına karĢı direnme ve mücadeleyi üstlenerek829 daha önce Hatiroğlu ġerefü‟d-Din Mesud ile de ittifak yapmıĢ olan Karamaoğlu Mehmet Bey, Memlûk Sultanı Baybars tarafından aldığı destekle isyana baĢlamıĢ ve hâkimiyeti altındaki Ermenek, Mut, Silifke ve Anamur gibi yerlerde yaĢayan Moğolları imha etmiĢtir. Bunun üzerine Ermenek‟in Selçuklu valisi olan Bedreddin Ġbrahim komutasında Moğol ve Selçuklular‟dan oluĢan bir orduyu da Göksu derbendinde yenilgiye uğratmıĢtır. Daha sonra Selçuklu Sahiller Emiri Hoca Yunus‟u mağlup ederek pek çok ganimeti ele geçirmiĢtir. Bu iki baĢarı ile hem ününü hemde durumunu kuvvetlendirmiĢ olan Karamanoğlu Mehmet Bey,830 EĢrefoğulları ve MenteĢeoğulları ile de bir ittifak yaparak hâkimiyetini geniĢlettikten sonra Aksaray‟a geçmiĢtir.831 Bu arada Muineddin Süleyman Pervâne‟in ölümünden sonra Abaka Han, Sultan III. Gıyâseddin Keyhüsrev ile veziri Fahreddin Ali‟yi bir süre yanında tutmuĢ devlet iĢlerinin baĢında ise beylerbeyi Eminüddin Mikâil ile Sahibin oğulları Nusretüddin Hasan, Tacüddevle Hüseyin birde Sahiller Emiri Bahaüddin Mehmed görevlendirilmiĢti.832 Karamanoğlu Mehmed Bey bu durumu fırsat bilerek ülkeyi boĢ ve ordusuz görünce vakit kaybetmeden Türkmenlerden meydana gelen bir grup ile Aksaray‟dan hareketle Konya‟ya yürümüĢtür. Karamanoğlu Mehmet Bey bu mücadelesini meĢru bir hale getirmek içinde sultan II. Ġzzeddin Keykâvus‟un oğlu olduğunu iddia ettiği ve yanında getirdiği Alâeddin SiyavüĢ‟u (Cimri) da Selçuklu sultanı ilan etmiĢtir.833 Karamanoğlu Mehmet Bey yanına aldığı Alâeddin SiyâvuĢ (Cimri) ile birlikte Konya‟yı kuĢatmıĢ, At pazarı ve ÇaĢnigir kapılarına834 yığdıkları odunları yaktırtarak kapıları yıktırtmıĢlardır. Kapıların vaziyeti gören Eminüddin Mikail Ģehri artık müdafaa imkânın kalmadığını anlamıĢ ve kıyafetini değiĢtirerek Tokat‟a kaçmak istemiĢ ancak

829MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 250. 830 Sevim-Yücel, a.g.e. , s. 136-137; Ersan, a.g.e. , s. 112; Aksarayi, s. 85-86. 831 Sevim, “Keyhusrev III” mad., s. 351; Ersan, a.g.e. , s. 112; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 560. 832 MüneccimbaĢı, Müneccimbaşına Göre-Anadolu Selçukileri, s. 80; Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 203-204; Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 52. 833MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 250; Sevim, “Keyhusrev III” mad., s. 351; Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 51-52; Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 204; Kaymaz, Pervâne Mu‟inü‟d-din Süleyman, s. 171. 834 Anonim Selçuknâme, Tarîh-i Âli Selçuk, s. 50; Kaynaklarda At pazarı ve ÇaĢnigir (ErtaĢ) adı verilen bu kapılar Konya‟nın dıĢ surları üzerinde bulunan 12 kapı arasında yer alan kapılardır. Bk. Konyalı, Ġbrahim Hakkı, a.g.e. , s. 109; ÇaĢnigir kapısı kuzeyde olup giriĢi kemerli ve üstünde bir köĢk bulunurken At pazaı kapısı ise surun doğu kapılarından olup bu kapıya Pazar kapısıda denilmektedir. Anonim Selçuknâme, Tarîh-i Âli Selçuk, s. 119.

132

Kaymaz Kervansarayı‟nda yakalanmıĢtır. 1277 yılı 15 Mayıs PerĢembe günü Ģehre giren Karamanlı Türkmenleri835 bu büyük ve zengin Ģehri yağmaya giriĢmiĢler; kıymetli mallar, altın, gümüĢ ve mücevheratla dolu hanları, çarĢı ve pazarları, beğlerin konaklarını ve evlerini talan etmiĢlerdir.836 Daha sonra Alâeddin SiyâvuĢ Selçuklu tahtına oturtulmuĢ, adına hutbe okunmuĢ ve para bastırılmıĢtır. Karamanoğlu Mehmet Bey‟de vezir olmuĢtur. Ertesi günde divanı toplayarak Türk Tarihi için çok önemli olan bir kararıda almıĢlardır. Buna göre: “Bugünden sonra, divanda, dergâhta, barigahta, mecliste, meydanda Türkçeden başka dil konuşulmayacak” 13 Mayıs 1277 denilerek Türkçeden baĢka bir dilin kullanılması yasaklanmıĢtır.837 O güne kadar Selçuklu Devleti‟nde resmi yazıĢma dili Farsça olup din çevrelerinde ise Arapça kullanılmakta idi.838 Bu kararla birlikte Türkçe ön plana çıkmıĢ ve Türk Dili hızla geliĢmeye baĢlamıĢtır. Alâeddin SiyâvuĢ, Selçuklu sultanları usulüne göre Cuma günü ileri gelenleri, kadı ve imamları bir ziyafete davet etmiĢ ve daha sonrada birlikte camiye gitmiĢlerdir. Karamanoğlu Mehmed Bey‟e vezirliği ve diğer devlet makamlarına da yeni tayinler yaptıktan sonra Alâeddin SiyâvuĢ her gün Filobad 839(YeĢil KöĢke-KöĢk-i sebz) gidip saltanat sürmeye baĢlamıĢtır.840 Ayrıca Alâeddin SiyâvuĢ‟un konumunu güçlendirmek için IV. Kılıç Arslan‟ın kızı ile evlendirilmesine de karar vermiĢtir. Ancak bu iĢe pek olumlu bakmayan kızın annesi Gazalya Hatun ise vakit kazanmak amacıyla çeyiz

835Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 210; Faruk Sümer, “Mehmed Bey Karamanoğlu”, DİA, C. XXVIII, s. 445; Aksarayi, s. 96, Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III ), s. 39. 836 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 561; Aksarayi, s. 96-97; Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi s. 161; Ersan, a.g.e. , s. 114-115. 837 Erdoğan Merçil, “Türkiye Selçukluları Devrinde Türkçe‟nin Resmi Dil Olmasını Kim Kabul Etti”, Belleten, C. LXIV, S. 239, Ankara, 2000, s. 51; Uluçay, a.g.e. , s. 230; Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 52; Anonim Selçuknâme, Tarîh-i Âli Selçuk, s. 50. 838 Tahir Kutsi Makal, Anadolu‟da Türk Mührü, MayataĢ Yayınları, Ġstanbul, 1971, s. 11. 839 Selçuklu Döneminde, saltanat sarayları dıĢında yazlık-kıĢlık mevsimlik yer değiĢtirme tercihlerine ve geleneksel av faaliyetleri ile Ģölen ziyafetleri gibi dinlenme ve eğlenme gereksinimlerinin karĢılanmasına yönelik Ģehrin dıĢına saraylar ve köĢkler yaptırılmıĢtır. Bu saray ve köĢklere baĢkent Konya‟da Filobad mevkiindeki av köĢkü KöĢk-i Sebz (YeĢil KöĢk) adı verilmektedir. Bk. Ahmet Recep Tekcan, “Anadolu Selçuklu Devleti Merkezi ġehirlerinden Konya ve Kayseri‟de ġehir Hayatı”, Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Ankara, 2012, s. 115-116. 840 Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, s. 162; Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l- Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 209; Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 53; Ersan, a.g.e. , s. 116.

133 hazırlıklarını bahane ederek düğün için dört ay gibi bir süre istemiĢ, Hatun‟un bu isteği ise kabul edilmiĢtir.841 Bu arada Aksaray‟da yeni bir isyan çıkmıĢ ve Ġlhanlı Sarayı‟nın vergilerini toplayan Kızıl Hamid adında biri Anadolu‟nun içinde bulunduğu vaziyeti değerlendirerek Aksaray‟ı kontrolü altına almak istemiĢtir. Kızıl Hamid etrafına toplamıĢ olduğu 4 bin kiĢilik kuvvetiyle Aksaray önlerine gelerek Moğollara karĢı isyan baĢlatmıĢtır. Aksaray halkından zorla vergi toplayıp, Ģehri yağma ederek halka zulüm eden Kızıl Hamid ve beraberindeki isyancılar üzerine Ģehzade Kongurtay gönderilmiĢtir. Kongurtay ordusu ile birlikte Aksaray‟ı kuĢatarak Kızıl Hamid‟i öldürmüĢ böylece isyan da bastırılmıĢtır.842 Öte yandan Konya‟nın Alâeddin SiyâvuĢ ve Karamanlıların eline geçmesinden sonra Sahib Ata oğullarıda merkezleri Karahisar (Afyon)‟da asker toplayıp Germiyanlı Türkmenlerini de yanlarına alarak Konya‟ya doğru harekete geçmiĢlerdir. Bu haberi öğrenen Alâeddin SiyâvuĢ ve Karamaoğlu Mehmet Bey‟de süvarı ve piyade orduları ile birlikte AkĢehir yönünde ilerleyerek AltuntaĢ Köyü‟ne gelmiĢlerdir. Bu suretle baĢlayan savaĢta Sahib Ata oğullarından Tâceddin Hüseyin, çayı geçerken atından düĢürülüp öldürülmesiyle Sahib Ata oğulları 26 Mayıs 1277 mağlup edilmiĢtir. Kazandıkları bu zaferden sonra Alâeddin SiyâvuĢ ve Karamaoğlu Mehmet Bey hâkimiyet alanlarını Ankara‟dan baĢlayarak Batı Anadolu‟daki Adalar Denizi‟ne kadar geniĢletmiĢlerdir.843 ġehzade Kongurtay, Kızıl Hamid isyanını bastırdıktan ve Aksaray‟ı kontrolü altına aldıktan sonra Karamanoğlu Mehmet Bey‟i ortadan kaldırmak üzere Konya Ģehrine yönelmiĢtir.844 Bu arada Moğol Ģehzadesi Kongurtay, Ġlhanlı veziri ġemseddin Muhammed-i Cüveyni, sultan III. Gıyâseddin Keyhüsrev ve vezir Fahreddin Ali‟nin yönettiği büyük bir Moğol ve Selçuklu ordusunun Anadolu üzerine yürüdükleri haberleri de yayılmıĢtı.845 Bunun üzerine Konya‟da bulunan Karamanoğlu Mehmet Bey, bir taraftan duyulan haberleri mümkün olduğu kadar gizli tutmaya çalıĢırken bir taraftan da Alâeddin SiyâvuĢ‟un Moğollarla savaĢmak için Erzurum‟a gideceğini herkese

841 ġıhabeddin Tekindağ, “ġemsüddin Mehmed Bey Devrinde Karamanlılar”, İstanbul Üniversitesi, Tarih Dergisi, C. XIV, S. 19, Ġstanbul, 1964, s. 92; Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 210; Ersan, a.g.e. , s. 116. 842 Aksarayi, a.g.e. , s. 97-100; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 563-564; Ersan, a.g.e. , s. 122- 123. 843MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 252-253; Ersan, a.g.e. , s. 120; Yazıcızâde Ali, a.g.e. , s. 835. 844 Kaymaz, Pervâne Mu‟inü‟d-din Süleyman, 174¸ Anonim Selçuknâme, Tarîh-i Âli Selçuk, s. 50. 845 Sevim-Yücel, a.g.e. , s. 137; Ersan, a.g.e. , s. 117-118.

134 duyurmaya çalıĢmıĢtır. Diğer taraftanda tedbir amaçlı Konya‟da ki hazineyi gizlice ordusunun toplandığı Filobad Ovası‟na taĢımıĢtır. Ayrıca Karamanoğlu Mehmet Bey ve Alâeddin SiyâvuĢ gündüzleri Ģehirde geceleri ise ordugâhta geçirmeye baĢlamıĢlardır. Moğolların geldiği haberleri her ne kadar gizli tutulmaya çalıĢılmıĢsa da kısa zamanda bu haberler duyulmuĢ ve tehlike gelip çatmıĢtır. Moğol orduları önce Karamanoğlu Mehmet Bey‟in tarafını tutmuĢ olan Aksaray‟daki Kızıl Hamid ve ġenkit‟in üzerine yürümüĢ ve burayı zaptederek halkı kılıçtan geçirmiĢtir.846 Olayın korkusunu ve dehĢetini kıyamet günü kalabalığına ve cehennem ateĢinden izlere benzeten Kerimüddin Mahmud-i Aksarayi bunu Ģu Ģekilde ifade etmiĢtir “Hâkim, mahkûm, zalim, mazlum, âlim, zengin, fakir, kuvvetli, zayıf fark gözetilmeksizin ceza ipine dizildiklerini söylemiştir. Birkısmının katledildiklerini bir kısmınında esir edildiklerinden bahsetmiştir. Kızıl Hamid ve Şenkit yüzünden şehrin yağma edildiğini, hatta müderris Burhaneddin ve Nasirüddin Abdülcebbar gibi insanların on beş liraya satılmışlardır. Şehirde 6000 kişinin ölmüş ve esir edilmiş”847 olduğunu söylemiĢtir. Selçuklular AkĢehir tarafından harekete geçerken Moğollar da arkalarından onları takip etmiĢlerdir. Selçuklular Karamanlılar‟ın AkĢehir‟de Çaylak ve Ilgın‟da Emir-i Candar olan sübaĢılarını askerleri ve maiyetleri ile birlikte mağlup ettikten sonra848 Konya‟ya doğru ilerlemiĢlerdir. Diğer taraftan Alâeddin SiyâvuĢ ve Karamanoğlu Mehmed Bey kuvveti ile Filobad‟da karargâh kurduğun da, Konyalılar da III. Gıyâseddin Keyhüsrev, Fahreddin Ali ve Moğolların gelmekte olduğu haberlerini üzerine savunma hazırlıklarına baĢlayarak Ahmedek kapısını açık bırakırken surların diğer kapılarını ise kapatarak hendekler üzerindeki köprüleride yıktırmıĢlardır.849 Karamanoğlu Mehmed Bey ve Alâeddin SiyâvuĢ kaleye girmek için mücadele ettiselerde baĢarılı olamamıĢlar ve bu sırada ġehzade Kongurtay‟ın Larende‟ye850 ulaĢtığı haberinin de gelmesi üzerine Karmanoğlu Mahmet Bey Ģehrin bağlarını ve bahçelerini yağmaladıktan sonra askerleri ile birlikte Ermenek dolaylarına

846 Tahsin Ünal, Karamanoğulları Tarihi, Arı Basımevi, Konya, 1986, s. 82-83; Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 237. 847 Aksarayi, a.g.e. , s. 99. 848 Yazıcızâde Ali, a.g.e. , s. 836-837. 849 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 583; Ersan, a.g.e. , s. 118. 850 Larende; Günümüzde Karaman Ģehri olup, kuzeyinde Konya, güneyinde Mut ve Ermenek, batısında Bozkır, doğusunda ise Sultaniye ve Ereğli kazâlarının bulunduğu bir Ģehirdir. Bk. Ahmet Gökhan Kaynakcı, “XVII. Yüzyılın Ġlk Yarısında Larende”, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 2007, s. 22-23.

135

çekilmiĢtir.851 Konya‟ya ulaĢan Moğollar ise burayı yağmaladıktan sonra kıĢında yaklaĢmasıyla birlikte Karamanoğlu Mehmet Bey‟i takip etmeyerek bir sonraki ilkbaharda mücadele için hazırlığa giriĢmiĢlerdir. 1277 yılının ilbaharında tekrar saldırıya geçen Moğollar Karamanoğlu Mehmet Bey‟i dar bir boğazda sıkıĢtırarak ok yağmuruna tutmaları sonucu öldürmüĢler ve kellesini de Konya‟ya göndermiĢlerdir.852 Karamanoğulları‟nın bozguna uğramasından sonra Alâeddin SiyâvuĢ‟ta saklandığı kaleden kurtularak UĢak taraflarına gitmiĢ ve buradaki Türkmenleri toplayarak bizzat mücadelenin baĢına geçmiĢtir. Ancak III. Gıyâseddin Keyhüsrev ve vezir Fahreddin Ali‟nin topladığı askerler, harekete geçerek PınarbaĢı yöresinden Sakarya Irmağı‟na doğru gitmekte olan Alâeddin SiyâvuĢ‟u, mağlup etmiĢlerdir.853 Alâeddin SiyâvuĢ mağlubiyet sonrasında kaçarken Germiyanlı Türkmenlerinin eline düĢmüĢ, onlarda Alâeddin SiyâvuĢ‟u sultanların giydiği kırmızı çizmelerinden tanıyarak hemen yakalamıĢlardır. Ertesi gün Germiyanlı Türkmenler, Sultan III. Gıyâseddin Keyhüsrev ile vezir Fahreddin Ali‟ye, Alâeddin SiyâvuĢ‟u yakaladıklarının haberlerini ulaĢtırmıĢlardır. Gelen haber üzerine Selçuklu yönetimi, Karahisarlı Emir-i Meclis Cemaleddin Ebubekir‟i, Alâeddin SiyâvuĢ‟u getirmekle görevlendirmiĢlerdir. Daha sonra Sultanın ve Fahreddin Ali‟nin huzuruna getirilen Alâeddin SiyâvuĢ, onlara karĢı ağır ifadeler kullanmıĢ ve sonunda cellatlara teslim edilerek ağır iĢkenceler sonrasında öldürülmüĢtür. Ayrıca rivayetlere göre ölümünden sonra derisinin yüzülerek içine saman doldurulduğu ve Ģehirde gezdirilerek teĢhir edildiği belirtilmiĢtir.854 Alâeddin SiyâvuĢ vakasından sonra Selçuklu Devleti‟nde bitmeyen sıkıntılara birde saltanat davacısı eklenmiĢtir. Altın Orda hükümdarı Berke Han tarafından kendilerine ikta olarak verilen Kırım‟ın Suğdak Ģehrinde ailesi ile birlikte yaĢayan II. Ġzzeddin Keykâvus‟un ölümünden önce yerine vekil olarak bıraktığı oğlu Gıyâseddin II. Mesud, Kırım‟dan ailesi ve yakınları ile birlikte Kayseri‟ye gelmiĢtir. Oradan Kastamonu beyi Çobanoğlu Muzafereddin Yavlak Arslan tarafından önce Moğol valisi Samagar‟ın daha sonrada Abaka Han‟ın huzuruna çıkartılmıĢtır. Gıyâseddin II. Mesud,

851 Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III ), s. 40; MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 253. 852 Ünal, a.g.e., s. 84-85; Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III ), s. 40; Sümer“Anadolu‟da Moğollar”, s. 54; Ersan, a.g.e. , s. 119. 853MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 253-254; Ersan, a.g.e. , s. 120. 854 Ersan, a.g.e. , s. 120-121; Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi ), s. 41; Ġbn Bîbî, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 238; Aksarayi, a.g.e. , s. 101-104, Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 55.

136

Abaka Han tarafından olumlu bir Ģekilde karĢılanarak kendisine ikramlarda bulunulmuĢ daha sonrada Erzurum, Erzincan, Sivas, Diyarbekir ve Harput bölgesinin yönetimi verilmiĢtir. Ancak Abaka Han‟ın 1282 yılında ölümünden sonra Selçuklu Devleti‟nin yönetiminde yeniden değiĢikler yaĢanmıĢtır.855

3. AHMED TEKÜDER VE DÖNEMĠNDE ANADOLU’DAKĠ SĠYASĠ DURUM

Ahmed Teküder, Hülâgû Han‟ın yedinci oğlu olup Kutay Hatun‟dan doğmuĢtur.856 Doğum tarihine iliĢkin kesin bir bilgi olmamakla birlikte 1247 yılında doğduğu tahmin edilmektedir. Annesi Kutay Hatun tarafından yetiĢtirilen Ahmed Teküder, annesinin dinini kabul etmeyerek Ġslamiyeti seçmiĢ857 ve Ahmed adını alarak Ġlhanlı Devleti‟nin de ilk Müslüman hükümdarı olmuĢtur.858 Hülâgû‟nun oğullarından ve Ġlhanlı Devleti‟nin üçüncü hükümdarı olan Ahmed Teküder, kardeĢi Abaka Han‟ın vefatından sonra tahta çıkmıĢ ancak yeğeni Argûn tarafından tasviye edilmesiyle birlikte hükümdarlığı kısa sürmüĢtür.859 Abaka Han‟ın 1282 yılında yerine veliahd tayin etmeden ansızın ölümü ile birlikte Ġlhanlı tahtına kimin geçeceği konusunda bir takım anlaĢmazlıklar çıkmıĢtır. Moğol Ģehzadelerden olan Kongurtay, Hülacü ve CuĢkab, emirlerden ise Arab, Suncak Aka, ġiktur Noyan ve Karabukay, Abaka‟nın kardeĢi Ahmed Teküder ‟in hükümdarlığını uygun görmüĢlerdir. Buna karĢılık Olcay Hatun ve maiyetindekiler ise o dönemde henüz hayatta olan diğer kardeĢi Mengü Timur‟u aday gösterirken; Emir Buka, kardeĢi Arok ve Akbuka ise Ġlhan‟ın oğlu Argûn ‟u desteklemiĢlerdir. Vaziyetin böyle karıĢık olduğu bir sırada, Mengü Timur‟un ölmesi ve Argûn ‟un da hükümdarlık iddasından vazgeçirilmesi üzerine860 Ahmed Teküder 21 Haziran 1282 yılında üçüncü

855 Sevim, “Keyhusrev III” mad., s. 352; MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 255. 856 Fazlullah, a.g.e. , s. 127; Jean-Roux, a.g.e. , s. 398. 857 Hamid Algar, “Ahmed Teküder”, DİA, C. II., Ġstanbul, 1989, s. 139; Jean-Roux, a.g. e. , s 398. 858 Grousset, a.g.e. , s. 353; Cüneyt Kanat, Ġlhanlı Hükümdarı Teküdar‟ın Müslümanlığı Kabulü ve Bunun Memlük Devleti‟ndeki Yankıları, Türklük AraĢtırmaları Dergisi, S. 12, 2002, s. 233; Jean-Roux, a.g. e. , s 398. 859Haluk Perk-Hüsnü Öztürk, “Ahmed Teküdar ve Argun Han‟ın Hülagu Han Tipindeki El-Cezire Darplı Dirhemleri”, İstanbul, Arkeoloji ve Sanat Dergisi, S. 101-102, 2001, s. 57. 860 Ġlhan Erdem, “Ġlhanlılar‟da Ahmed Teküder Dönemi ve Selçuklular”, AÜDTCF Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, C. 22, S. 35, Ankara, 2004, s. 104; Fazlullah, a.g.e. , s. 120-130; Sir Henry Hoyle Howorth, a.g.e. , s. 285.

137 hükümdar olarak Ġlhanlı tahtına çıkmıĢtır.861Ahmed Teküder Han‟ın tahta çıkıĢına karĢılıkta Moğolların ileri gelenleri tarafından Horosan valiliği, Ģehzade Argûn‟a verilmiĢtir.862 Ahmed Teküder tahta çıkar çıkmaz Ġlhanlı siyasetindeki ilk iĢi meĢhur Cüveyni ailesinin itibarını iade ederek ġemseddin Cüveyni‟yi Sâhib‟i divan makamına getirmiĢtir. Daha sonrada onun tavsiyeleri ile Ġlhanlılar‟ın geçmiĢten beri en büyük düĢmanları olan Mısır Memlûkleri ile dostluk antlaĢması yapmak için içlerinde devrin ünlü ulemalarından Kutbüddin-i ġirâzi‟nin de yer aldığı bir elçilik heyeti ile birlikte birde mektup göndermiĢtir.863 Çünkü Ayn Calut zaferinden sonra Ġlhanlı-Memlûk mücadelesi özellikle Güneydoğu Anadolu ve Suriye üzerinde yoğunlaĢmıĢ ancak bu mücadelelerde Moğollar hiçbir zaman bu hattı aĢmaya muvaffak olamamıĢlardı. Bu durumu çok iyi gören Ahmed Teküder, Mısır nüfusunun kaldırılması ya da sınırlandırılmasında baĢarılı olamadıkları için genel bir politika değiĢikliğinin temelini oluĢturacak siyasi bir tavırla Ġslamiyeti kabul etmiĢ ve böylece aradaki anlaĢmazlığı gidermek için Memlûkler‟e zeytin dalı uzatmıĢtır.864 Nitekim bu konuda dönemin müellifleri ve kaynaklarından edinilen bilgilere bakıldığında ise birbirlerinden farklı görüĢlere sahip oldukları çağımız bilim adamları tarafından da vurgulanmıĢtır. Buna göre aslında Ahmed Teküder‟in Kalavun‟a olan mesajının bir dostluk veya ittifak çağrısından ziyade daha çok boyun eğmesi ve itaat etmesi ya da savaĢı göze alması için bir ültimaton niteliğinde olduğu görüĢüdür. Diğer bir deyiĢle Ahmed Teküder, Memlûk Sultanı‟nı itaatkâr bir tâbi olmaya çağırmıĢtı.865 Memlûk Sultanı Kalavun ise bu giriĢime gayet nazik bir tavırla cevap vererek Ġlhanlı Ģehzadesi Kongurtay‟ın Anadolu‟da Türkmenlere karĢı yapmıĢ olduğu katliamları bahane ederek barıĢ teklifini reddetmiĢtir.866 Ġlhanlı hükümdarı Ahmed Teküder‟in Memlûkler‟e yakınlaĢmak için yapmıĢ olduğu bu giriĢimler Moğollar‟ın ileri gelenleri tarafında da rahatsızlık yaratmıĢ ve hoĢ karĢılamamıĢlardır. Bu durumu fırsata çeviren ve daha öncede Ahmed Teküder‟in tahta

861Ġbnü‟l-Ġbri , Ebü‟l-Ferec , a.g.e. , s. 53. 862 Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 240; Erdem, “Ġlhanlılar‟da Ahmed Teküder Dönemi ve Selçuklular”, s. 104. 863 Ġbnü‟l-Ġbri , Ebü‟l-Ferec, a.g.e. , s. 53; Algar, a.g.m., s. 139. 864 Gül, a.g.e. , s. 91-92. 865Adel Allouche, “Tegüder‟in Kalavun‟a Ültimatomu”, çev. Mustafa Uyar, AÜDTCF Dergisi, C. 46, S. 1, Ankara, 2006, s. 245. 866 Ġbnü‟l-Ġbri , Ebü‟l-Ferec, a.g.e. , s. 59; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 578; Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 240-241.

138

çıkıĢına muhalefet eden Argûn 1282 yılında kıĢı çıkarmak için Bağdat‟a gelmiĢtir. Burada boĢ durmayarak amcasını tahtan indirmek için çeĢitli yollara baĢvurmuĢ ve bu sırada Siyah Kuh‟ta867 kıĢlamakta olan Abaka Han‟ın hassa komutanları ile iletiĢime geçmiĢtir.868 Hassa kuvvetlerinin baĢındaki Ģehzadeler; Geyhâtû ile Kongurtay, ümeradan Toğaçar Noyan, Tutgavul, Doladay Aydacı, Cavkur, GuĢi ve Koncukbal da Ģehzade Argûn ‟un tahta geçmesini istiyorlardı. Ahmed Teküder bu geliĢmeleri uzaktan takip etmekle yetinirken Ģehzade Argûn ise kendisini destekleyen güçleri örgütleyerek onlara Diyarbekir taraflarında kıĢlamalarını emretmiĢtir. Böylece tampon bir bölge oluĢturarak kendisine karĢı oluĢabilecek bir hareketinde önüne geçmeyi planlamıĢtır. 869 Bu geliĢmelerde Ģunu göstermiĢtir ki artık yavaĢ yavaĢ Ġlhanlı Devleti‟nin yönetim katında da huzursuzluklar çıkmaya baĢlamıĢtı. Ahmed Teküder bütün bu yaĢanan olumsuzluklara rağmen ne pahasına olursa olsun Memlûkler ile bir barıĢ antlaĢması yapılmasını istiyordu. Bu nedenlede ikinci defa ġeyh Abdurrahman‟ı Memlûkler elçi olarak görevlendirmiĢtir.870 Ayrıca Ahmed Teküder‟in tahta çıkıĢında büyük çabalar harcayan ve kendisine mükaafat olarak Anadolu vâliliği verilen Kongurtay‟ı da Memlûkler ile yapılacak barıĢ için kurultaya gelmesini istemiĢtir. Kongurtay bu daveti kabul etmiĢ ve yanına III. Gıyâseddin Keyhüsrev‟i de alarak yola çıkarken bir tarftanda yakınından Çerik isimli birini de Anadolu‟dan toparladığı değiĢik hediyeler ile birlikte Argûn ‟a göndermiĢtir. Argûn ise Kongurtay‟ın göndermiĢ olduğu elçisini çok iyi bir Ģekilde karĢılamıĢ ve ona iltifatlarda bulunduktan sonra Kongurtay‟a verilmek üzere iki gerdanlık göndermiĢtir. Ahmed Teküder döneminde Ġlhanlı siyasetinde bunlar yaĢanırken Anadolu‟nun yönetimine bakıldığında ise Selçuklu Devleti‟nin baĢında III. Gıyâseddin Keyhüsrev bulunuyordu. Ancak o sıralarda yeni bir saltanat davacısı daha ortaya çıkmıĢtı. Oda daha önceki konularımızda da bahsettiğimiz gibi II. Ġzzeddin Keykâvus‟un Kırım‟da ailesiyle birlikte sürgün hayatı yaĢarken oğlu Gıyâseddin II. Mesud‟u yerine veliaht tayin etmiĢ ve onun Anadolu‟ya giderek sultan olmasını istemiĢti. Gıyâseddin II. Mesud‟da babasının ölümünden sonra onun dileğini yerine getirmek için maiyeti ile birlikte önce Anadolu gelmiĢ daha sonrada Abaka Han‟ın huzuruna çıkarak Doğu

867 Siyah Kuh; Bugünkü Karadağdır. Bk. Fazlullah, a.g.e. , s. 134. 868 Erdem, “Ġlhanlılar‟da Ahmed Teküder Dönemi ve Selçuklular”, s. 106. 869 Fazlullah, a.g.e. , s. 134-135; Erdem, “Ġlhanlılar‟da Ahmed Teküder Dönemi ve Selçuklular”, s. 106. 870 Ġbnü‟l-Ġbri , Ebü‟l-Ferec , a.g.e., s. 54; Erdem, “Ġlhanlılar‟da Ahmed Teküder Dönemi ve Selçuklular”, s. 107; Fazlullah, a.g.e. , s. 136; Jean-Roux, a.g. e. , s. 399.

139

Anadolu‟da bazı yerlerin kendisine tahsis edilmesini istemiĢti. Onun bu talebi Abaka Han tarafından olumlu karĢılanmıĢ ve talebi gerçekleĢtirilmiĢti.871 Nitekim 1282 yılında Abaka Han‟ın ölümü üzerine yerine Ahmed Teküder geçmesiyle birlikte Ġlhanlı tahtında yaĢanan değiĢiklikten Selçuklu yönetimide etkilenmiĢtir. Ahmed Teküder o dönemde Anadolu‟da Selçuklu tahtında III. Gıyâseddin Keyhüsrev olmasına rağmen babaları Hülâgû Han‟ın yaptığı gibi O‟da devleti ikiye bölerek batı kısmını Gıyâseddin II. Mesud‟a vermiĢtir.872 Ayrıca devletin yönetiminde Fahreddin Ali ile Ġlhanlılar adına vergileri toplamakla görevli Mucirüddin EmirĢah‟da sorumlu tutulmuĢtu. Vaziyet karĢısında Sultan III. Gıyâseddin Keyhüsrev ise kendisinin haberi olmadan devletin Ġlhanlılar‟ın yeni hükümdarı tarafından bölünerek yarısının Gıyâseddin II. Mesud‟a verilmesini sindirememiĢ ve Erzincan‟a çekilmiĢtir. Hatta Ahmed Teküder‟in tahta çıkıĢını dahi kutlamamıĢtır.873 Aslında bu durum apaçık Ģunu göstermekteydi oda Ahmed Teküder‟in o dönemde sadece Ġlhanlı Devleti içerisinde değil aynı zamanda Selçuklu Devleti üzerinde de süregelen bazı politikalarda birtakım değiĢiklikler yapmak istediği ile alakalıydı. Ahmed Teküder‟in Selçuklu Devleti‟nin yönetimini ikiye taksim etmesinin ardından zaten suların hiç durulmadığı ve Türkmenlerin ağırlıklı olduğu yerlerde III. Gıyâseddin Keyhüsrev‟in de küskün bir Ģekilde Erzincan‟a çekilmesini fırsat bilen Karamanlı ve EĢrefoğlu Türkmenleri hemen harekete geçerek isyana kalkıĢmıĢlar ve Konya ile AkĢehir‟e saldırmıĢlardır. Durumu öğrenen III. Gıyâseddin Keyhüsrev ise hemen Moğollar‟a haber vererek onlardan yardım talebinde bulunmuĢtur.874 Bunun üzerine Ahmed Teküder, Kongurtay‟ı kalabalık bir ordu ile birlikte Anadolu‟ya göndermiĢtir. Kongurtay yanına III. Gıyâseddin Keyhüsrev‟i de alarak birlikte önce Konya‟ya gelerek Karamanlılar‟a karĢı bir imha hareketine giriĢmiĢ ve yaĢlı, genç ve çocuk demeden çok sayıda Türkmeni öldürmüĢtür. Daha sonrada kaçanları takip etmek için arkalarından giden Kongurtay Ermenek ve Mut dâhil o bölgeyide istila, yağma ve katl etmiĢtir. Kaynaklardan edinilen bilgilere göre Konya‟dan Denizli‟ye kadar görülmemiĢ bir Türkmen katli yapmıĢtır ki bölgede altı ay kuĢ bile uçamamıĢtır. Ayrıca

871 Sevim, “Keyhusrev III” mad., s. 352; Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk- Name II), s. 244-249; Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 242. 872 Aksarayi, a.g.e. , s. 108; MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 255; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 583; Faruk Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 58. 873 Erdem, “Ġlhanlılar‟da Ahmed Teküder Dönemi ve Selçuklular”, s. 105; Aksarayi, a.g.e. , s. 108. 874 Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III ), s. 42; Erdem, “Ġlhanlılar‟da Ahmed Teküder Dönemi ve Selçuklular”, s. 107.

140 bu tahripler o kadar yankı bulmuĢtur ki haberin duyulduğu Mısır‟da bile üzüntüyle karĢılanmıĢtır. Bu yaĢanan vahim hadiseden sonra yine Ahmed Teküder‟in emriyle Kongurtay yağmalama iĢlerini bırakarak Kayseri‟ye dönmüĢtür.875 Buradan da yanına sultan III. Gıyâseddin Keyhüsrev‟i alarak Ahmed Teküder‟in bulunduğu Aladağ‟a gitmek için yola koyulmuĢlardır.876 Ancak o dönemlerde Ahmet Teküdar‟ın, Memlûklularla iyi iliĢkiler kurmak için yapmıĢ olduğu hamlelerine Ġlhanlıların ileri gelenleri tepki göstermiĢ ve bu durumdan rahatsızlık duyanlar muhalif olan Horasan valisi Ģehzade Argûn‟un etrafında toplanmaya baĢlamıĢtı. Buna Anadolu da genel vali olarak görev yapan Kongurtay ve Ġlhanlı ordusundaki diğer putperest kumandanlarında katılması ile birlikte Ahmed Teküder‟e karĢı bir ittifak oluĢmuĢtu.877 Ayrıca Ahmed Teküder, Argûn ile Kongurtay arasında geliĢen bu ittifakı öğrenmekle kalmamıĢ birde Kongurtay‟dan kendisine karĢı bir suikast hazırlığı içerisinde olduğu haberlerini de almıĢtı.878 Hal böyle olunca Ahmed Teküder hemen harekete geçmiĢ ve damadı Alinak Noyan‟ı görevlendirerek Kongurtay‟ı 1283 yılında Karabağ‟da öldürtmüĢtür. Ardından da Alınak Noyan‟dan, Argûn ‟u takip etmesini istemiĢtir.879 Ahmed Teküder‟in Kongurtay‟ı cezalandırması III. Gıyâseddin Keyhüsrev‟in Han‟a olan yolculuğunuda etkilemiĢ ve Sultan Erzurum‟da kalmıĢtır.880 Ġlhanlı Devleti‟nde yaĢanan bu iç çekiĢmeler ve taht kavgaları beraberinde Türkiye Selçuklu Devleti‟nide etkilemiĢ ve öldürülen Ģehzade Kongurtay ile birlikte hareket eden III. Gıyâseddin Keyhüsrev‟de Selçuklu salatnatından indirilerek Erzincan‟a çekilmeye mecbur bırakılmıĢtır. Ahmed Teküder, III. Gıyâseddin Keyhüsrev‟in azlinden sonra yerine Selçuklu tahtına Gıyâseddin II. Mesud‟u geçirerek Anadolu‟ya göndermiĢtir. Böylece Gıyâseddin II. Mesud, Konya‟da 1284 yılında Selçuklu tahtına tek baĢına oturmuĢtur.881 Vezir Fahreddin Ali ve Anadolu‟da Ġlhanlı gelirlerine bakan Muciriddin EmirĢah‟ın da desteğini alarak tahta çıkan Gıyâseddin II.

875 Kaya, “Ġlhanlıların Anadolu Türkmen Beylerine KarĢı Politikası”, s. 312; Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III ), s. 42; Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 57; Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 241. 876 Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 57. 877 Kaya, “Ġlhanlıların Anadolu Türkmen Beylerine KarĢı Politikası”, s. 313; Grousset, a.g.e. , s. 353. 878 Erdem, “Ġlhanlılar‟da Ahmed Teküder Dönemi ve Selçuklular”, s. 107; Fazlullah, a.g.e. , s. 136; Ġbnü‟l-Ġbri , Ebü‟l-Ferec, a.g.e., s. 59. 879 Ġbnü‟l-Ġbri , Ebü‟l-Ferec , a.g.e., s. 59; Algar, a.g.m., s. 139; Fazlullah, a.g.e. , s. 136; Spuler, a.g.e. , s. 91. 880MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 255-256. 881 Aksarayi, a.g.e. , s. 108; Erdem, “Ġlhanlılar‟da Ahmed Teküder Dönemi ve Selçuklular”, s. 108; Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III ), s. 42; Uluçay, a.g.e. , s. 239.

141

Mesud‟un saltanatlığı ise sadece bir isimden ibaret olmuĢtur. Öte yandan Selçuklu tahtından indirilen III. Gıyâseddin Keyhüsrev ise Erzincan‟a çekildikten belli bir süre sonra 1 Mart 1284 yılında yayının kiriĢi ile boğdurularak öldürülmüĢtür. Böylece III. Gıyâseddin Keyhüsrev yaĢamıĢ olduğu siyasi buhranlar ve felaketler içerisinde henüz genç denilebilecek bir yaĢta 28 yaĢında önce saltanatını sonrada hayatını kaybetmiĢtir.882 Bunda III. Gıyâseddin Keyhüsrev‟in çocuk yaĢta Türkiye Selçuklu Sultanı olması sebebiyle devletin idaresinin önce Muineddin Süleyman Pervâne‟ye onun ardından da Vezir Fahreddin Ali‟ye kalmıĢ olmasının da etkisi büyüktü. Özellikle Muineddin Süleyman Pervâne‟nin devlet idaresi üzerinde hâkimiyet kurma hırsı Selçuklu Devleti üzerindeki Moğol baskısını biraz daha artırmıĢ, kendi menfaatleri doğrultusunda yaptığı atama ve aziller ise devlet adamları arasında sorunların çıkmasına ve devletin zayıflamasına neden olmuĢtu.883 III. Gıyâseddin Keyhüsrev‟in saltanatı döneminde Türkiye Selçuklu Devleti'nin doğu bölümünün tamamı Moğallar‟ın bir eyaleti haline gelirken batısı kısmı ise Anadolu beyliklerinin bağımsızlık mücadelelerine sahne olmuĢtur. Bütün bu yaĢanan olumsuzluklara rağmen onun döneminde yapılan mimari eserlerin çokluğu da ayrıca dikkate Ģayandır.884 Bunlardan Çifte minare (Sahibiye), Burûciye ve Gökmedrese gibi ihtiĢamlı medeniyet eserleri Sivas Ģehri kadar onun da adını yükseltmekle birlikte devri hakkındada bilgi vermektedir.885 Ayrıca o dönemde Erzurum‟da ġahrah-ı Garbi adı verilen Batı Anadolu yoluda iktisadi bakımdan önem kazanmıĢ ve Ģehir güçlenmiĢtir.886 Türkiye Selçuklularında III. Gıyâseddin Keyhüsrev‟in ölümünden sonra Ahmed Teküder, Argûn meselesini kökten çözmek içinde 1284 yılının Mart ayında da; Moğol, Müslüman, Ermeni ve Gürcüler‟den yaklaĢık 100 bin kiĢiden oluĢan bir ordu ile harekete geçmiĢtir.Daha önce Argûn‟u takip etmesi için öncü olarak gönderdiği Alınak Noyan, Yasar Agul, Kutup, ġadi, EĢik Tuğlu ve Tugay gibi meĢhur noyanlarının oluĢturduğu yaklaĢık 15 bin kiĢilik bir ordunun ise 4 Mayıs 1284 tarihinde Kazvin sınırında bulunan Ak Hoca mevkinde Argûn ile karĢılaĢtıkları ancak Alınak Noyan‟ın

882 Uluçay, a.g.e. , s. 239; Aksarayi, a.g.e. , s. 109; MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 256; Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III ), s. 44. 883 AktaĢ, a.g.m., s. 207. 884 Sevim, “Keyhusrev III” mad., s. 352. 885MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 256; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 584. 886 KarakaĢ, a.g.t. , s. 42; Bilgehan Pamuk, “Ġpek Yolu Ticareti ve Erzurum”, Tarih İncelemeleri Dergisi, C. XXII, S. 2, Ġzmir, 2007, s. 128.

142

Argûn karĢısında dayanamayarak Ahmed Teküder‟in yanına kaçtığı belirtilmiĢtir.887 Bu konuda baĢka kaynaklarda anlatılan ise; Alinak Noyan‟ın dünya zevklerine, yeme ve içmeye düĢkünlüğü nedeniyle Argûn‟a karĢı mücadele etmekte geç kaldığı ve Argûn‟un bir gece yarısı Alinak Noyan‟ın ordugâhına düzenlediği bir baskında Alinak Noyan‟ın ve yanındakilerinin canlarını zor kurtardığıda söylenmiĢtir. Ayrıca bu olayı haber alan Ahmed Teküder‟in büyük bir ordu ile harekete geçtiği ve onun geliĢini öğrenen Argûn‟un ise onunla mücadele edemeyeceğini anlayarak seçilmiĢ 300 kadar adamıyla birlikte bir kaleye çekilmiĢtir.888 Kale içinde kapanmanın kendisine bir fayda sağlamayacağını bilen fakat Ahmed Teküder‟in yanına gitmeyede korkan Argûn için Abaka Han döneminde de çok sevilen Boka adında bir emirin aracılığı sayesinde Ahmed Teküder‟in yanına giderek barıĢ yapmaya nail olmuĢtur.889 1284 yılında Ahmed Teküder‟in huzuruna gelen Argûn‟un, Alincak Noyan‟ın bütün ısrarlarına rağmen öldürülmeyerek bağıĢlanması ise Ahmed Teküder açısından geri dönülemeyecek bir felaketinde habercisi olur.890 Ahmed Teküder, Alincak Noyan ile adamlarını Argûn‟un muhafazası ile görevlendirdikten sonra Azerbaycan‟da bulunan validesi Kutay Hatun‟u görmek için yanına gitmeye karar vermiĢtir. Yola çıkmadan öncede yanındakilere Argûn ‟u ve diğer prensleri öldürmeden saltanatından emin olmayacağına dair bazı sözlerde sarfetmiĢtir. Nitekim bu sözleri iĢiten Boka ise hemen vaziyeti diğer prenslere de duyurarak muhafaza altındaki Argûn‟u kaçırmayı planlamıĢlardır. Bu amaçla bir toy düzenleyerek Alincak Noyan ve adamlarını sarhoĢ ettikten sonra Argûn‟u göz hapsinde tutulduğu yerden çıkararak doğruca Boka‟nın evine götürmüĢlerdir. Daha sonra orada kendileride silahlarını alıp atlarına binerek tekrar geri karargâha gelip hiç bir Ģeyden habersiz sızmıĢ bir halde yatan Alincak Noyan ve adamlarını öldürerek ordugâhı ele geçirmiĢlerdir.891 Haberi duyan Ahmed Teküder ise Irak‟a doğru çekildiği sırada arkasından Çerik komutasında ve 4 bin kiĢiden oluĢan bir ordu gönderilmiĢtir. Bir taraftan sultan Ahmed Teküder‟i takip ederlerken diğer taraftanda kendi içlerinde yeni Ġlhanın kimin olacağı tartıĢmaları baĢlamıĢtı.892 Ahmed Teküder ise tüm emirlerin Argûn‟a katıldığını ve

887 Fazlullah, a.g.e. , s. 137-138; Erdem, “Ġlhanlılar‟da Ahmed Teküder Dönemi ve Selçuklular”, s. 108. 888 Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II., s. 613-614. 889 Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II., s. 615. 890 Algar, a.g.m., s. 139. 891 Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II., s. 614-615; Fazlullah, a.g.e. , s. 143-145. 892 Erdem, “Ġlhanlılar‟da Ahmed Teküder Dönemi ve Selçuklular”, s. 110.

143

üzerine yürüdükleri haberleri üzerine Altınorda Devleti‟ne sığınmak amacıyla kaçtığı sırada derbend geçitinde yakalanmıĢtır.10 Ağustos 1284 yılında Moğol geleneklerine göre sırtı kırılarak Kongurtay‟ın yakınları tarafından öldürülmüĢtür.893 Neticede iki yıldan fazla bir süre hükümdarlık yapan Ahmed Teküder, Ġlhanlı saltanatında kısa süre kalmasına rağmen gerçekleĢtirdiği icraatlar ile kalıcı bir etki bırakmıĢ özellikle Müslümanlığı tercih eden ilk Ġlhanlı hanı olmasıyla birlikte onun din değiĢtirmesi baĢka tercihleri de beraberinde getirmiĢtir.894

3.1. Ahmed Teküder’in Müslümanlığı ve Anadolu’daki Ġdare AnlayıĢı Üzerine Etkileri

610 yılında doğup 634‟ten itibarende Arabistan sınırlarını aĢan Müslümanlıkla Türkler‟in ilk teması ise VII. asrın sonlarına doğru baĢlamıĢtır.895 IX. asırda Samani Devleti ile baĢlayan ve daha sonraları Karahanlılarla devam eden ĠslamlaĢma sürecine Türkler, X. Asrın itibaren hiçbir zorlama olmaksızın kendi istekleri ile kitleler halinde girmeye baĢlamıĢlardır.896 Özellikle Moğol istilasından sonra büyük bir çoğunluğu Müslüman olan Türkler için yeni çağlarda Türk kelimesi Müslüman manasında da kullanılmaya baĢlanmıĢtır.897 Oğuz kavmine mensup Selçuklular, Ġslamla tanıĢtıkları X. yüzyılın baĢlarında Hazar Denizi ile Seyhun Nehri arasında kalan ve Aral Gölü‟nün de güneyine denk gelen bölgede yaĢamakta idiler. Bulundukları bölgenin sınırlarının Ġslam uygarlığına yakın oluĢu daha sonralarıda güneye inerek Cend Ģehrine yerleĢmeleri onların Ġslamla tanıĢarak Müslüman olmalarına vesile olmuĢtur.898 O dönemde Yakın Doğuya hâkim olan Ġslamiyetin sınırlarına bakıldığında ise doğuda Karahanlılar, Horasan ve Mâverâünnehir‟de Samanoğulları ve günümüzde Afganistan ile Pakistan‟ın hâkim olduğu bölgelerde Gazneliler, Batı Ġran ve Irak‟da ise Büveyhliler bulunmakta

893 Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 243; Algar, a.g.m., s. 139; Fazlullah, a.g.e. , s. 148; Spuler, a.g.e. , s. 92. 894 Erdem, “Olcaytu Han‟ın Ölümüne Kadar Ġlhanlılar‟da YaĢanan Siyasal-Kültürel GeliĢmeler ve Yakın- Doğu‟ya Etkileri”, s. 18. 895 Yılmaz Öztuna, Türk Tarihinden Yapraklar, Ötüken NeĢriyat, Ġstanbul, 2005, s. 48. 896 Osman Turan, Selçuklular ve İslamiyet, s. 37; Ġbrahim Kafesoğlu, Selçuklular ve Selçuklu Tarihi Üzerine Araştırmalar, s. 14; AkkuĢ, “Ġlhanlıların Anadolu‟daki Dini Siyaseti”, s. 69; Yusuf Ekinci, Ahilik, Sistem Ofset, Ankara, 1991, s. 6. 897 Ramazan ġeĢen, İslâm Coğrafyacılarına Göre Türkler ve Türk Ülkeleri, Bilge Kültür Sanat Yayıncılık, Ġstanbul, 2017, s. 10. 898 Ġzzet Çıvgın, Ortaçağ Tarihi, Maya Akademi Yayınları, Ankara, 2008, s. 652-654.

144 idi.899 Bu saydığımız Ġslam ülkelerinin coğrafi açıdan Moğolistan‟a olan uzaklığı ise Moğolların uzun süre Ġslamla tanıĢmalarına engel teĢkil etmiĢtir.900 Moğolların Ġslamla ilk tanıĢmaları ise Cengiz Han Döneminde Moğolistana gelen Müslüman tüccarlar aracılıyla olmuĢ ve Cengiz Han o dönemin tüccarlarından Ġslamiyet ve islam ülkeleri hakkında bilgiler edinmiĢtir.901 Cengiz Han‟ın batıya hareketiyle baĢlayan ve dünyayı kasıp kavuran Moğol akınlarından en büyük zararı ise bu Ġslam coğrafyası görmüĢ ve Moğollar; Mâverâünnehir, Semerkand ve Buhara gibi Türk-Ġslam tarihi açısından önemli kentleri tahrip etmiĢlerdir.902 Moğolların Ġslam bölgelerinde uyguladığı bu tahrip ve katliamları neticesinde Batıya doğru yoğun bir nüfus hareketliliği baĢlamıĢ ve Anadolu‟ya kadar uzanan bu göç dalgası Ģimdiye kadar o topraklara yapılan göçlerin en büyüğü aynı zamanda da en önemlilerinden biri olmuĢtur.903 Çünkü bu göç dalgası bölgenin siyasi, sosyal, kültürel, etnik ve dini açıdan etkilenmesine ve akabinde değiĢimlerin yaĢanmasına sebep olmuĢtur.904 Bu değiĢimden Türk toplumuda etkilenmiĢ ve göçlerle birlikte halkın siyasi, ekonomik ve kültürel hayatına yön verecek esnaf, sanatkâr, tüccar gibi çok çeĢitli meslek ve statülere sahip insan grupları baĢta Buhara, Semerkand, Belh ve Merv gibi kentlerden Anadolu‟ya gelmiĢlerdir.905 Ayrıca bunların arasında özellikle Konya Ģehrine sığınan mutasavvıf Ģeyh ve derviĢler gibi ilim ve fikir sahibi kiĢilerde mevcuttu.906 Moğol istilası sebebiyle Anadolu‟ya gelen bu derviĢlerin bir bölümü Yesevi tarikatına mensup, bir kısmı ise Kalanderiler olup baĢka bir tasavvufi zümre de Kübrevilerdir. Ayrıca Ģeyh ve derviĢler içerisinde çok sayıda Türkmen babasınında o dönemde Anadolu‟ya geldiği belirtilmiĢtir. Bunlar, zamanla Anadolu‟da Ġslam dinini tam olarak nüfuz edemeyen Türkmenleri ĠslamlaĢtırmada büyük bir rol oynamıĢlar ayrıca sahip oldukları manevi kültür birikimlerinide gittikleri yerlere yaymıĢlardır. Hatta daha sonraları dini ve siyasi açıdan değiĢik bir yapı oluĢturarak Ġlhanlı idaresindeki

899 Mehmet Köymen, “Ġslâm Âlemi Ġçinde Selçuklular”, AÜDTCF Dergisi, Ankara, 1957, s. 1/3, C. 15, s. 122. 900 V.V. Barthold, Orta Asya Türk Tarihi Hakkında Dersler, s. 99. 901 A. Yu. Yakubovskiy, Altın Ordu ve Çöküşü, MEB. , 1974, s. 33; AkkuĢ, “Ġlhanlıların Anadolu‟daki Dini Siyaseti”, s. 70. 902 Hanifi ġahin, “Ġlhanlıların Sosyo-Politik ĠliĢkilerinde Dinî-Mezhebî Kabullerin Rolü”, s. 110. 903 AkkuĢ, “Ġlhanlıların Anadolu‟daki Dini Siyaseti”, s. 102. 904 Kemal Ramazan Haykıran, Moğollar Zamanında Yakın Doğu, Ötüken Yayınları, Ġstanbul, 2016, s. 66. 905 Ekrem Erdem, Ahilik, Detay Yayıncılık, Ankara, 2009, s. 4. 906 Seyfullah Kara, Selçukluların Dini Serüveni, Türkiye‟nin Dini Yapısının Tarihsel Arka Planı, ġema Yayınevi, Ġstanbul, 2006, s. 167.

145

Anadolu‟da bile önemli görevler üstlenerek söz sahibi olmuĢlardır. Ne varki bu gurupların görevlerini icra ederken bir kısmının Moğol yanlısı bir tutum içerisine girdiği önemli bir kısmının da Ġlhanlı hâkimiyetine karĢı Anadolu‟da mücadeleyi sürdürdüğüde vurgulanmıĢtır..907 Türkiye Selçuklu Devleti‟nin 1243 Kösedağ SavaĢı ile Moğolların tâbiline girmesinden sonra Moğollar dini siyasetleri gereği Anadolu‟nun istalası sırasında da Hristiyan halkın büyük desteğini görürken tasavvufi zümrelerden olan Cavlaki ve Kalenderi gruplarından da yararlanmıĢlardır.908 Bu dönemde Moğolların kendi yanlarında tutmaya çalıĢtığı diğer bir grupta Mevleviler olmuĢtur. Hatta bu konuda Eflaki‟ye göre Anadolu‟ya gelen Baycu Noyan‟ın Konya‟ya giderek Mevlana‟yı ziyaret ettiği ve bu görüĢme sonrasında kurulan dostluk iliĢkileri sayesinde hem Mevlana‟nın çevresindeki kiĢilerin hemde Konya‟nın, Moğol zulüm ve yağmasından kurtulduğuda söylenmiĢtir.909 Ayrıca Mevlâna‟nın öngörüsü çerçevesinde Moğol yöneticilerini sürekli desteklediği ve onlarla birlikte hareket etmese de Moğol rejiminin Anadolu‟ya yerleĢmesi konusundaki düĢüncelerini etrafındakilere aĢılamaya çalıĢtığından da bahsedilmiĢtir. Aslında Mevlana‟nın böyle davranmasının da kendince belli sebeplerinin olduğu belirtilmiĢtir. Bunlardan biri belkide en önemlisi Mevlana‟nın, Moğollarında bir gün değiĢebilecekleri ihtimallerini düĢünmesi ve umut etmesiydi. Hatta bu konuda iki algı üzerinde duran Mevlana bunların baĢında Moğolların inançlar karĢısında ki hoĢgörüleri ile oların toplumsal açıdan kültürel değiĢime olan ihtiyaçlarıydı. ĠĢte Mevlâna‟da buradan hareketle belkide Moğolların bu özelliklerini ortaya çıkarmaya çalıĢıyordu. Çünkü böylelikle Moğolların yarattığı vahĢetin biteceğine hatta onların da Müslüman olmalarınının sağlanacağını düĢünmekteydi.910 Öte yandan Moğolların Anadolu‟yu istilası sırasında muhalefeti ve mücadelesiyle karĢılaĢtıkları ilk

907 AkkuĢ, “Ġlhanlıların Anadolu‟daki Dini Siyaseti”, s. 103. 908 Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 73; Grigor 33-34. 909 Eflâkî‟de yer alan hikâyeye göre Baycu Noyan ve askerlerinin Konya‟yı kuĢattığı sırada halkın korkudan Mevlânâ‟ya gelerek yardım istediği bunun üzerine Mevlânâ‟nın Konya‟nın yağmalanmasını müsaade etmediği bunun içinde Mevlânânın kale kapısından çıkarak Konya meydanının arkasındaki tepede, yüzü kapalı bir Ģekilde kuĢluk namazına durduğu belirtilmiĢtir. Moğol askerlerinin müdahale etmek için önce ok atmak istedikleri ancak bu sırada elleri bağlanmıĢ ve yaylarını çekememiĢlerdir. Bunun üzerine Moğol askerleri atlarını Mevlânâ‟nın üzerine sürerek hücum etmek istemiĢler ancak onda da baĢarılı olamamıĢlardır. Bunun üzerine askerler durumu Baycu Noyan‟a bildirmiĢler fakat onunda müdehalesinin sonuçsuz kalmasıyla birlikte Baycu Noyan, Mevlânâ‟nın tanrısal bir adam olduğunu düĢünerek mücadele etmenin yersiz olduğunu anlamıĢ ve kuĢatmayı kaldırmıĢtır. Böylece Konya‟nın yağmalanması önlenmiĢtir. Bk. Eflaki, Ariflerin Menkıbeleri II, s. 220-221. 910 Kemal Ramazan Haykıran, Moğollar Zamanında Yakın Doğu, s. 167.

146 dini ve tasavvufi zümre ise Ahiler olmuĢtu. Aynı zamanda Anadolu‟nun iktisadi, siyasi, dini ve sosyal hayatında da önemli rol oynayan Ahiler, Moğollara büyük kayıplar verdirmiĢlerdir.911 Moğolların Ġslam toplumlarına ve Anadolu‟ya verdikleri bu rahatsızlık uzunca bir süre devam etmiĢtir. Nitekim Ġlhanlılar, Ayn Calut savaĢı ile güçlü bir Ġslam devleti olan Memlûklerle tanıĢmıĢlar ve onlar karĢısında aldıkları yenilgi ile de fetihlerini yavaĢlatma hatta durdurma noktasına getirmiĢlerdir. Buna bir de çoğunluğu Müslüman olan bir coğrafyayı da yönetiyor olmaları, onların Ġslam‟a olan algılarında bir kırılmaya neden olmuĢtur. Ayrıca kendi soylarından olan Altın Orda‟nın da Müslüman olması karĢısında daha fazla kayıtsız kalamayan Ġlhanlıların, Ġslam‟ı gündemlerine almalarına neden olmuĢtur.912 Bu bağlamda Ġlhanlıların dine olan bakıĢ açılarında ki değiĢikliklerle birlikte Ahmed Teküder‟in de Ġslamiyeti kabul ederek yönetimi devralması Ġlhanlılar‟da yeni bir süreci baĢlatmıĢtır.913 Ġlhanlılar‟ın ilk Müslüman hanı olarakta bilinen Ahmed Teküder, dindar bir Hristiyan olan annesi Kutay Hatun tarafından vaftiz ettirilerek bu dini terbiye üzerinde yetiĢtirilmiĢtir.914 Ancak Abaka Han‟ın hükümdarlığı döneminde kendisine verilen yerleri idare etmek için on yedi yıl Ġran‟da kalan Ahmed Teküder, Müslümanların içerisinde bulunması ve onlarla girdiği iliĢkilerden de etkilenerek Ġslâmiyete karĢı sempati duymaya baĢlamıĢ ve Ahmedi derviĢlerinden olan ġeyh Kemaleddin Abdurrahman‟ın da etkisiyle Müslüman olmuĢtur.915 Yeni hükümdarın Müslüman olması ve Ahmed adını alması ile birlikte davranıĢlarında da değiĢiklikler olduğu gözlenmiĢ ve bunlar arasında Ģarap içmediği, yarlığ yerine ferman ve elçi yerine de resul gibi kelimeleri kullandığı belirtilmiĢtir. ġeyh Kemaleddin Abdurrahman‟a olan saygısından dolayıda ona “Baba” diye hitap ettiği ve ona ġeyh‟ül-Ġslam görevi ile Ceyhun Ģehrinden Suriye‟ye kadar uzanan bütün ülkelerin evkafının nazırlığına da tayin ettiği vurgulanmıĢtır. Daha sonrada çıkardığı bir buyrukla Ġslam‟ın kurallarına ve vakfiye Ģartlarına göre vakıf gelirlerinin harcanmasını uygulanmasını, Hristiyan ve Yahudilerden olan tabip ve müneccimlerin maaĢlarının hazineden ödenmesini,

911Ġbn Bibi, El Evamirü‟l-Ala‟iyye Fi‟l-Umuri‟l-Ala‟İyye (Selçuk-Name II), s. 73-74; AkkuĢ, “Ġlhanlıların Anadolu‟daki Dini Siyaseti”, s. 111. 912 Kemal Ramazan Haykıran, Moğollar Zamanında Yakın Doğu, s. 168. 913 Hanifi ġahin, “Ġlhanlıların Sosyo-Politik ĠliĢkilerinde Dinî-Mezhebî Kabullerin Rolü”, s. 110. 914 Grousset, a.g.e. , s. 353; Spuler, a.g.e. , s. 202. 915 Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II., s. 618; Spuler, a.g.e. , s. 204; Jean-Roux, a.g. e. , s. 398.

147

Hristiyanlara ait mabetlerin ve puthanelerin camiye dönüĢtürülmesini emretmiĢtir. Bunun yanında âlimlere, derviĢlere ve Ģeyhlere saygı gösterilmesini söyleyerek aslında Ġlhanlı imparatorluğuna da Ġslami bir kimliği kazandırmıĢ olmuĢtur. Ayrıca Ahmet Teküder tahta geçmesiyle birlikte seleflerinin izlemiĢ olduğu ananevi dini siyasetide terk etmiĢtir. Böylece Ġlhanlı sarayında var olan Hristiyan nüfuzda kalmayarak tasfiye olmuĢtur. Sultan bütün gayretiyle Hristiyanların aleyhine çalıĢmıĢ, ülke çapındaki Hristiyan rahiplerin misyonerlik faaliyetlerini sıkı bir kontrol altına aldığı gibi, bir kısım köy ve kasabalardaki kiliseleride camiye çevirmiĢtir.916 Hatta Abaka zamanında Papa tarafından Moğolları HristiyanlaĢtırmaları için gönderilen birçok Fransisken917 papazınıda idam ettirmiĢtir. Onun zamanında Budizm‟de büyük darbe yemiĢ ve birçok Budist mabetler tahrip edilmiĢtir.918 Ahmed Han‟ın, selefleri Hûlâgû ve Abaka‟nın Müslüman düĢmanlığına dayanan siyasetlerine karĢı Ġslam yanlısı bir siyaseti izlemesi, Hristiyan olan vasalları arasında da tepkiyle karĢılanmıĢtır. Ermeni Kralı ve Gürcüler Ahmed Teküder‟e tepki göstererek onun itaatinden çıkmıĢlardır.919 Ġlhanlıların uzun süredir devam eden ancak hiçbir döneminde önemli bir sonuç elde edemedikleri Katolik dünyasıyla olan iliĢkileri bu dönemde bir anda kesilmiĢtir. Öte yandan Ahmed Teküder, Memlûkler aleyhine Hristiyan dünyası ile yapılan bütün yazıĢmalarada son vererek, Müslüman Memlûk devletiyle barıĢ yapmanın yollarını aramıĢtır.920 Ahmet Teküder Ġlhanlı kurultayının Memlûkler üzerine yeni bir sefer düzenleme kararınada karĢı çıkmıĢ, tahtını kaybetme pahasına da olsa Ġslamiyet‟teki samimiyetini ve barıĢtan yana olduğunu göstermiĢtir.921 Ayrıca O‟nun Ģer‟i hükümleri uygulamaya çalıĢması, kadılar tayin etmesi, camiler, mescitler, minareler inĢa edip vakıflar kurması kısacası Allah kelamının yayılması için yaptığı bütün iĢler Bağdat tarafından da takdirle karĢılanmıĢır. Ġlhanlıların dini siyasetlerinin her dönemin de sufilerinde önemli bir yeri olmuĢ ve Moğol yöneticileri ile yerel halk arasında arabuluculuk görevi üstlenmiĢlerdir. Bundan ötürü bazı Ġlhanlı

916 Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 576; Spuler, a.g.e. , s. 252; 917 Francis tarikatın kurucusu olan Assisili Aziz Francis, Ġncil‟de insanları HristiyanlaĢtırma misyonuyla ilgili bir bölümden etkilenerek fakirliği benimsemiĢ ve hayatını vaaz vermeye adamıĢtır. Vaazlarıyla insanlar etrafında toplamaya baĢlayan Francis, Ġncil öğretilerine uygun bir yaĢam tarzını oluĢturmaya çalıĢmıĢtır. Bk. Muhammet Tarakçı, “Fransisken Ve Dominiken Tarikatları”, Felsefe Ansiklopedisi, Ebabil Yayıncılık, C. 6, Ankara, s. 830. 918 Jean-Roux, a.g. e. , s. 399; Spuler, a.g.e. , s. 252. 919 Spuler, a.g.e. , s. 252; Ġbnü‟l-Ġbri, Ebü‟l-Ferec, a.g.e. , s. 59. 1 nolu dipnot. 920 Ġbnü‟l-Ġbri, Ebü‟l-Ferec, a.g.e. , s. 53-56; Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 242. 921 Ġbnü‟l-Ġbri, Ebü‟l-Ferec, a.g.e. , s. 53–54.

148 hanları sufi zaviyelerine vakıflar kurmuĢlar ya da buralara gelirler bağlayarak kendi yanlarında olan dini grupları da her zaman maddi açıdan desteklemiĢlerdir. Bu hanlardan biri de Ahmed Teküder olup onun döneminde de Sahib-i Divan ġemseddin Cüveynî tarafından hazırlanan bir inĢa belgesinde ġeyh Humam el-Mille ve‟d-Din‟in zaviyesine daimi olarak yıllık bin dinarlık bir gelir bağlanmıĢtır. Sultan Ahmed Teküder dönemi dini siyasetinde, sufilerin etkilerinin büyük olduğundan hatta devlet iĢlerinde daha ziyade sufilerin elinde bulunduğundan ve idaredede fakihlerin ağırlığından bahsedilmiĢtir.922 Ahmed Teküder‟ın da, döneminin sufileriyle çok samimi olduğu hatta O‟nun hükümet yönetimini annesi olan Kutuy Hatun‟a bırakarak sık sık çadırının arka tarafındaki Baba Yakub‟un derviĢi olan Hasan Mengli‟nin çadırına giderek sema ile meĢgul olduğundan da bahsedilmiĢtir.923 Ahmed Teküder saltanatının kısa olmasına rağmen, gerçekleĢtirdiği icraatlar ile unutulmaz bir etki ve iz bırakmıĢtır. Müslümanlığı seçen ilk Ġlhanlı hanedan üyesi olması sebebiyle Ahmed Teküder‟ın bütün gücünü Ġslam‟ın geliĢmesi için harcamıĢ ancak onun Müslümanlığı kiĢisel kalmıĢ, Ġslam bu kısa süre içerisinde Moğol asilzadeleri arasında tam olarak yayılma fırsatı bulamamıĢtır. Devlet içinde yer alan Farisilerin ve kültürlerinin üstünlüğünü sona erdiren Ahmed Teküder tepeden baĢlayarak Ġranlı devlet adamlarını da tasfiye etmiĢtir. Buna karĢın onun döneminde Türkmen Ģeyhlerinin nüfuzu artmaya baĢlamıĢ, buna paralel olarak Ġlhanlı Devleti‟nde ki Türk kültürüde giderek güç ve söz sahibi olmaya baĢlamıĢtır.924 Samimi bir Müslüman olarak gösterilen Ahmed Teküder‟in yumuĢak huylu ve merhamet sahibi birisi olduğuda ayrıca vurgulanmıĢtır. Ġlhanlı Devleti‟nin onun tahta geçmesiyle birlikte parlak bir dönem yaĢadığı belirtilirken onun bütün gayretini Müslümanların iĢlerini düzene koymak ve onların huzur içinde yaĢamaları için sarf etmiĢtir.925

922 AkkuĢ, “Ġlhanlıların Anadolu‟daki Dini Siyaseti”, s. 142. 923 Alan - Kemaloğlu, a.g.e. , s. 165. 924 Erdem, “Olcaytu Han‟ın Ölümüne Kadar Ġlhanlılar‟da YaĢanan Siyasal-Kültürel GeliĢmeler ve Yakın- Doğu‟ya Etkileri”, s. 18; A.G. Galstyan, Ermeni Kaynaklarına Göre Moğollar, s. 74. 925 AkkuĢ, “Ġlhanlıların Anadolu‟daki Dini Siyaseti”, s. 148.

149

4. ARGÛN HAN DÖNEMĠ VE ANADOLU’DAKĠ SĠYASĠ DURUM

Argûn, Abaka Han‟ın en büyük oğlu olup, (1261-1262) yılında KıymıĢ Ġgaçi‟den dünyaya gelmiĢtir.926 Babası Abaka Han ile birlikte 1278 yılında Horasan‟a gelen Argûn Han‟a, buranın idaresi verilmiĢtir. Argûn‟un ilk faaliyeti Kirman ile Fars‟ı yağmalayan Çağataylar‟dan olan Neküderliler‟in üstüne yürümek olmuĢtur. Onları Sistan‟a kadar takip etmiĢ daha sonrada yanına aldığı Çağataylı bazı Ģehzadeler ile birlikte geri dönerken yolda babasının ölüm haberini almıĢtır.927 Abaka Han‟ın 1282 yılında ölümünden sonra Ġlhanlılar‟ın yeni hanını seçmek üzere Van Gölü‟nün kuzeyinde yer alan Aladağlar‟da bir kurultay düzenlenmiĢtir. Bu kurultayda Argûn Han, Abaka‟nın en büyük oğlu olması nedeniyle hanlık makamının kendisine verilmesini istemiĢ ancak kurultay tarafından amcası Ahmed Teküder‟ın tahta çıkması kabul görmüĢtür. Bunun üzerine Argûn Han‟da amcasına biat ederek Horasan‟a geri dönmek zorunda kalmıĢtır.928 Argûn Han‟ın 1284 yılında Horasan‟ı bağımsız olarak idare etmesine rağmen bununla da yetinmeyerek ülkenin tümüne sahip olmak istemiĢ ve tahta çıkmak için amcası Ahmed Teküder Han‟a isyan etmiĢtir.929 Mücadele sırasında Argûn önce Irak‟a yürümüĢ ve Kazvin yakınlarında Ak-Hoca‟da mevkinde 4 Mayıs 1284 tarihinde meydana gelen savaĢta yenilgiye uğramıĢtır. Daha sonra teslim edilen Argûn, Ahmed Teküder‟in ihtiyatlı yaklaĢımı ve bazı ordu emirleri ile noyanlarınında yardımıyla tertiplenen saray ihtilali sonrasında kurtulabilmiĢtir. Daha sonra amcası Ahmed Teküder‟e karĢı tekraradan baĢlattığı mücadelede ise muvaffak olmuĢ ve Teküder‟i mağlup etmiĢtir.930 10 Ağustos 1284 tarihinde de Ahmed Teküder‟i öldürterek Ġlhanlı tahtına çıkmıĢtır.931 Bazı müellifler tarafından Argûn Han‟ın çıkardığı isyanın baĢarıya ulaĢarak tahta çıkmasında Moğollar‟ın islamiyeti kabul eden Ahmed Teküder‟a karĢı duydukları rahatsızlığında büyük etkisinin olduğu öne sürülmüĢtür. BaĢta Celayir Buka olmak üzere Argûn yanlılarını harekete geçirerek onun baĢarısına katkıda bulunmuĢlardır. Ayrıca Ahmed Teküder‟ın tahta çıkıĢına Argûn ‟un muhalefet etmesi

926 Fazlullah, a.g.e. , s. 149; Howorth, a.g.e. , s. 312. 927 Faruk Sümer, “Argûn Han” mad, DİA, C. III., Ġstanbul, 1991, s. 355. 928 Sümer, “Argûn Han” mad., s. 355. 929 Aksarayi, a.g.e. , s. 111; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 579. 930 Grousset, a.g.e. , s. 353; Faruk Sümer, “Ġlhanlı Hükümdarlarından Abaka, Argun Hanlar ve Ahmed-i Celâyir”, Belleten, C. LIII, S. 206, TTK, Ankara, 1989, s. 185; Ġbnü‟l-Ġbri , Ebü‟l-Ferec, a.g.e. , s. 59-60. 931 Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 243; Allouche, a.g.m., s. 252.

150

Ġlhanlı tarihinde yaĢanan önemli bir olay olarakta görülmekteydi. Çünkü bu olay artık bundan böyle Moğol Ģehzadeleri arasında da taht kavgalarının yaĢanabileceğini göstermiĢti. 932 Argûn Han iktidarı ele geçirir geçirmez ilk önce Cengiz Han yasalarına ihanet etmekle suçladığı Ahmed Teküder zamanındaki bütün yarlıkları iptal etmiĢ dini siyaset açısından da babası Abaka Han dönemindeki politikaya dönerek Hristiyanlara eski statülerini yeniden kazandırmıĢtır. Hristiyan tebaasının Ahmed Teküder döneminde kaybettikleri haklarını onlara geri veren Argûn, din adamlarınada eski itibarlarını iade etmiĢ ve birçok kilise yaptırmıĢtır.933 Argûn Han‟ın daha sonraki icratı ise ona saltanatı sağlayan Celayir Buka‟yı geniĢ yetkilerle donatarak onu devletin bütün iĢlerin sorumluluğunu vermiĢtir. ġehzadelerden Hülacü ve Geyhâtû‟yu Anadolu‟ya, amcası Acay‟ı Gürcistan‟a tayin ederken oğlu Gazan‟a ise Horasan, Mazenderân, Kumis ve Rey memeleketlerini bağıĢlamıĢtır. Emirlerden Arok‟a da Bağdat ve Diyarbekir hâkimliğine göndermiĢtir.934 Ayrıca Müslüman unsuru yerine bozkır devlet geleneğinide ön plana çıkarmaya çalıĢan935Argûn Han devri, genel olarak sukûnet içerisinde geçmekle beraber bu durum 1285 yılından itibaren936 giderek değiĢmiĢtir. Bu tarihten itibaren Ġlhanlı Devletin‟de de artık taht kavgalarının sık görüleceği bununla birlikte ardı arkası kesilmeyen, Ģehzadeler, yüksek devlet memurları ve emirlerin öldürülmesi gibi olayların da yaĢanacağı hareketli bir sürece girmiĢtir.937 Bu olaylardan ilki ġemseddin Cüveyni ve ailesinin yok edilmesidir. ġemseddin Cüveyni‟nin Abaka Han‟ı zehirletmekle suçlanması sonrasında öldürülmüĢtür.938 Ancak bu olayın asıl sebebinin ise Celayir Buka‟nın, ġemseddin Cüveyni‟nin tekrardan Sahib-i Divan olmasından korktuğu ile alakalı oluĢudur. Vezir ġemseddin Cüveyni‟nin ölümünden sonra Anadolu‟da bıraktığı en önemli eser ise Sivas‟taki çifte minareli medrese olmuĢtur.939

932 Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 58. 933Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II. , s. 616; Grousset, a.g.e. , s. 354; Galstyan , a.g.e. , s. 77. 934 Sümer, “Ġlhanlı Hükümdarlarından Abaka, Argun Hanlar ve Ahmed-i Celâyir”, s. 185; Fazlullah, a.g.e. , s. 152; Ġbnü‟l-Ġbri , Ebü‟l-Ferec, a.g.e., s. 61; Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 244. 935 Danuu, “Ġlhanlı Devleti‟nde Vezaret”, s. 175. 936 Aksarayi, a.g.e. , s. 115. 937 Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 59. 938 Aksarayi, a.g.e. , s. 113-114; Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 244; Tahsin Yazıcı , “Cüveynî, ġemseddin “ mad., DİA, C. VIII, Ġstanbul, 1993, s. 145. 939 Tahsin Yazıcı, a.g.m., s. 145; Sümer, “Argûn Han”, s. 355; Sümer, “Ġlhanlı Hükümdarlarından Abaka, Argun Hanlar ve Ahmed-i Celâyir”, s. 186.

151

Celayir Buka beĢ yıl kadar Ġlhanlı Devleti‟ni dirayetli bir Ģekilde yönetmiĢ ve kendisine Kubilay Kağan tarafından “kıral” gibi önemli bir unvan verilmiĢtir.940 Celayir Buka, Ġlgey Noyan‟dan sonra sırf kendi meziyetleri sayesinde yükselen ikinci Celayir beğide olurken kudreti sayesinde bütün Celayir beğlerini de etrafına toplamıĢtır.941 Daha sonrada Budist olan Argûn Han‟ın, devlet iĢlerinden uzaklaĢarak dini iĢlerle ilgilenmesi sonrasında ortaya çıkan siyasi boĢluktan da faydalanarak kardeĢi Arok ile birlikte devleti tarife sığmaz bir ihtiĢam içinde yönetmiĢlerdir. Ayrıca saltanat içerisinde zenginleĢerek o kadar yüksek ve nüfuzlu bir Ģahsiyet olmuĢtur ki artık prensler, damatlar, gelinler hatta Moğol ordusunun kumandanları dahi ona gelerek itaatlerini arz etmeye baĢlamıĢlardır. Öte yandan servetlerini artırmak için at, altın, gümüĢ ve mücevher toplamakla meĢgul olmuĢlar ve bu nedenle Argûn Han‟ın iĢlerini aksattıkları bile olmuĢtur.942 Hatta Arok, kendisine verilen Bağdat ve Diyarbekir bölgesinden topladığı vergileri devletin merkezine göndermezken Celayir Buka‟da zamanla elinde bulundurduğu kudreti sayesinde kendisini herkesin üstünde görmeye baĢlamıĢ onun bu davranıĢı ise bazı emirleri rahatsız etmiĢtir. Bunun üzerine Celayir Buka ve kardeĢi Arok‟un takibe alan emirler, onları yaptıklarından dolayı Argûn Han‟a karĢı kötülemeye baĢlamıĢlardır.943 Nitekim Celayir Buka‟nın bu tavrı Moğollar arasındaki dengenin giderek bozulmasına ve noyanlar arasında devletin geleceğini de tehtit edecek Ģekilde gizli mücadelelerin yaĢanmasına neden olmuĢtur. Aynı zamanda Argûn Han, kendisine karĢıda bir iktidar alternatifi yaratabilecek oluĢumlarında belirmesi üzerine harekete geçmeye karar vermiĢtir.944 Argûn Han‟ın önce Arok‟u görevinden azletmiĢ daha sonrada Celayir Buka‟nın görevine son vermiĢtir. Durum karĢısında büyük bir üzüntü duyan Celayir Buka‟nın ise önce hastalandığı daha sonrada Ocak 1289 yılında öldürüldüğü belirtilmiĢtir. Ġlhanlıları beĢ yıl gibi bir süre keyfine göre yöneten Celayir Buka‟nın yerine mali konulardan çok iyi anladığı öne sürülen yahudi hekim Sa‟düddevle geçmiĢtir.945 Bu hekim 1288 yılından itibaren Argûn Han‟ın hastalığına

940 Danuu, “Ġlhanlı Devleti‟nde Vezaret”, s. 176. 941 Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 59; Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 244. 942 Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II. , s. 622; Danuu, “Ġlhanlı Devleti‟nde Vezaret”, s. 179. 943 Tülay Yürekli, “Ġlhanlılar Döneminde Musul‟da Siyasi ve Ekonomik Durum”, Atatürk Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi [TAED], S. 50, Erzurum, 2013, s. 223. 944 Erdem, “Olcaytu Han‟ın Ölümüne Kadar Ġlhanlılar‟da YaĢanan Siyasal-Kültürel GeliĢmeler ve Yakın- Doğu‟ya Etkileri”, s. 19. 945 Sümer, “Argûn Han” mad., s. 355.

152 kadar hükümdarın daima yanında olmuĢ ve onun itimatını kazanmıĢtır. Zeki, esnek ve Türkçe ile Moğolcayı iyi konuĢan bu tabip, Argûn‟un da gözüne girmeyi baĢarmıĢ ayrıca devletin menfaatine olan sadakati sayesinde Han‟ın tâktirini de kazanmıĢtır. Maliyeyi yoluna koymuĢ, kimseye iltimas tanımamıĢ, büyük beğlerin halktan fazla vergi toplamalarını yasaklayarak kısacası yapılan bütün aĢırılıkların önüne geçmeye çalıĢmıĢtır.946 Yaptığı yenilikler sayesinde zulmü ve soygunculuğu ortadan kaldırarak devletin milli sisteminide yeniden düzenlemiĢtir. Ayrıca yolsuzlukların da önüne geçmek amacıyla yeni düzenlemeler yaptığı, yargıda Ġslami kuralları esas aldığı ve askeri kiĢilerin ise yargının iĢine karıĢmalarını yasaklamıĢtır.947 Böylece Ģimdiye kadar süregelen Ġlhanlı Devleti‟ndeki askeri yönetim tarzınıda bir nevi sivil yönetim Ģekline sokmaya çalıĢmıĢtır. Sa‟düddevle baĢlarda Ġslam dinine hoĢgörüyle yaklaĢmıĢ Müslümanlar arasındaki davaların Ģeriat kurallarına göre yapılmasını, Ġslam vakıflarının gelirlerinin artırılmasını ve âlimlerin desteklenmesini sağlamıĢtır.948 Öte yandan Sadüddevle‟nin devlet üzerinde gittikçe artan nüfuzu ise halkın Yahudilere karĢı tepki göstermesine ve bu tepkilerin ciddi teĢebbüslere dönüĢmesine zemin hazırlamıĢtır.949 Buna önde gelen Moğol emirleride katılmıĢtır. Bunlardan en önemlisi Emir Togan, Sa‟düddevle‟nin gücü ve Argûn Han‟ın ona duyduğu sonsuz güveni yüzünden kendisini ihmal edilmiĢ hissine kapılmıĢtır.950 Bu hissiyat Togan‟ı, Sa‟düddevle‟ye karĢı geliĢen Moğol tepkisinin de ruhu yaparak harekete geçmesine neden olmuĢ ve 1291 yılında konağında düzenlediği bir ziyafette Sa‟düddevle ve taraftarlarının çoğunu öldürmüĢtür.951 Argûn Han döneminde dıĢ politikada ise Ahmed Teküder‟ın siyasetinin aksine babası Abaka Han‟ın siyasetini takip etmiĢtir.952 Onun döneminde Mısır‟a karĢı oluĢturulacak ortak bir hareket için Fransa, Ġngiltere ve Papalık gibi devletlerle yapılan antlaĢma Argûn döneminde de devam etmiĢtir.953 Memlûkler‟e karĢı yeniden harekete geçmeyi planlayan Argûn Han, Hıristiyan dünyasında da ittifak arayıĢlarına giriĢmiĢtir.

946 Grousset, a.g.e. , s. 353-354; Jean-Roux, a.g.e. s. 401. 947 Mustafa Uyar, “Ġlhanlı Devletinde Yahudi Bir Vezir: Sa‟düddevle”, AÜDTCF Tarih Bölümü, Tarih Araştırmaları Dergisi, C. XXI, S. 33, Ankara, 2003, s. 135. 948 Grousset, a.g.e. , s. 354; Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 245. 949 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 598; Yürekli, , a.g.m., s. 223. 950 Uyar, “Ġlhanlı Devletinde Yahudi Bir Vezir: Sa‟düddevle”, s. 138. 951 Uyar, “Ġlhanlı Devletinde Yahudi Bir Vezir: Sa‟düddevle”, s. 139; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 598-599. 952 Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 246. 953 W. Barthold, “Argûn” , İ.A., MEB, C. I, Ġstanbul, 1950, s. 561.

153

Onlara ortak bir taaruz teklif ederek, Müslüman Suriye‟nin Moğollar tarafından istila edilmesini sonrada Halep ve ġam‟ın kendilerine, Kudüs‟ün ise Haçlılara verilmesi konusunda teklifde bulunduğu da belirtilmiĢtir. Bu amaçla 1287‟de Batıya Rabban Sauma adında bir elçininde gönderildiği kayıtlarda geçmektedir.954 Elçinin seyahatı muhtemelen Trabzon‟dan baĢlamıĢ ve Ġstanbul‟da inerek önce Bizans Ġmparatorluğu ile temasa geçmiĢtir. Burada görkemli bir Ģekilde ağırlanan elçi daha sonra Ġtalya‟ya doğru yola çıkarak Napoli‟ye gitmiĢtir. Napoli‟den Roma‟ya geçmiĢ, orada Moğol Hıristiyanlığının önemini vurguladıktan sonra Rabban Sauma, Cenova‟ya gitmiĢtir. Buradan Fransa‟ya geçen Rabban Sauma, daha sonrada Ġran‟da oldukça fazla sayıda bir tüccar grubuna sahip olan Cenevizliler ile görüĢmüĢtür. Onlarda Argûn Han‟ın elçisini memnun bırakmak için ellerinden geleni yapmıĢlardır. 10 Eylül 1287 tarihinde ise Paris‟e gelen Rabban Sauma burayıda gezdikten sonra Bordeux‟ta bulunan Ġngiltere kıralı I. Edward‟ın huzuruna çıkmıĢtır.955 Oda diğerleri gibi elçi Rabban Sauma‟a büyük ilgi göstererek en iyi Ģekilde ağırlamıĢtır. Ancak diğerleri gibi oda hiçbir askeri antlaĢmaya imza atmamıĢtır. Daha sonra Vatikan‟a geçtiği belirtilen elçinin aradığı desteği bulamıyarak büyük bir hayal kırıklığı içinde Roma‟yı terk ettiği vurgulanmıĢtır. Böylece Argûn Han‟ın gönderdiği elçi görevinde baĢarısız olmuĢ kısacası Batılı ülkeler Ġran‟da ki Moğol ordusu ile birlikte Suriye‟ye karĢı bir Haçlı seferine katılmamıĢlardır.956 Nitekim Argûn Han‟da belki batılı ülkelerin desteğini alamamasından belki de kendi ordularının baĢka yerlerde meĢgul olmalarından dolayı Mısır‟a karĢı bir harekete geçmemiĢtir. Yine bu dönemde Horasan‟da bir ayaklanmanın olduğu ve bu ayaklanmanın Asya‟dan yardım görmesi nedeniyle bastırılamadığıda belirtilmiĢtir. Bunun akabinde 1290 tarihinde Mengü Timur (Altınorda Hanı) „un Ġran‟a, Derbend kapısından girme teĢebbüsleri ise önlenmiĢtir.957 Argûn Han, Horasan ve Kafkasya‟daki kuzey sınırlarını korumak için de harekete geçmiĢ ve büyük oğlu Gazan‟a, Horasan valiliğini vermiĢtir. 958 Kendiside Ģehirleri kurmakla meĢgul olmuĢtur.

954 Spuler, a.g.e. , s. 252; Grousset, a.g.e. , s. 354-355. 955 Grousset, a.g.e. , s. 355; Jean-Roux, a.g.e. s. 401-403; Spuler, a.g.e. , s. 252-253; Runciman, a.g.e. , C. III, s. 339-340. 956 Grousset, a.g.e. , s. 355-356. 957 Barthold, “Argûn” mad., s. 561; Spuler, a.g.e. , s. 97; Fazlullah, a.g.e. , s. 168-169. 958 Grousset, a.g.e. , s. 357.

154

Argûn Han döneminde Selçuklu-Ġlhanlı iliĢkilerine bakıldığında ise Argûn, iktidarının ilk aylarında Anadolu‟nun yönetimi için kardeĢleri Geyhâtû ile Hülâgû‟yu görevlendirmiĢti. Anadolu‟ya gönderilen bu iki Moğol Ģehzadesi Erzincan‟da ikamet ederken kendilerinin ve ordularının tüm ihtiyaçları ise Selçuklu Devleti tarafından karĢılanmıĢtır.959 Ancak Moğol askerlerinin masraflarının ağırlığı ihtiyaçların karĢılanmasında büyük zorluklar yaĢatmıĢ, Selçuklu hazinesinde de para olmadığı için vaziyet karĢısında zor durumda kalan vezir Fahreddin Ali, bu askerlerin masraflarını kendi hazinesinden karĢılamıĢtır.960 Öte yandan Argûn‟un Anadolu‟daki temsilcileri olan Geyhâtû ve Hülâgû‟da daha önceden II. Ġzzeddin Keykâvus ile IV. Kılıç Arslan döneminde olduğu gibi Anadolu‟nun yönetimini iki Selçuklu Ģehzadesi arasında paylaĢtırmıĢlardı. Buna göre Kayseri‟yi baĢkent yaparak doğu bölümünü Gıyâseddin II. Mesud‟a, batı bölgesini ise Konya‟yı baĢkent yaparak III. Gıyâseddin Keyhüsrev‟in oğullarına vermiĢti.961 Ancak Anadolu‟da özellikle Konya bölgesinde siyasi açıdan arzu edilen düzen ve asayiĢ bir türlü sağlanamamıĢtır. Çünkü bölgedeki Karamanlılar, Kongurtay‟ın iki yıl önce yapmıĢ olduğu kıyım sonrasında kısa sürede toparlanmıĢlar yine aynı Ģekilde BeyĢehir taraflarında bulunan EĢrefoğulları da faaliyete geçmiĢlerdi. Bunlara birde III. Gıyâseddin Keyhüsrev‟in anasının torunlarını Konya‟da tahta çıkartma faaliyetlerinin eklenmesiyle birlikte iĢler dahada karmaĢık hale gelmiĢtir.962 III. Gıyâseddin Keyhüsrev‟in anası, hem kendi durumunu hemde Ģehzadelerin durumunu güvence altına almak istemiĢ ve Ģehzadeleri desteklemeleri için Karamanlılar‟ın baĢkanı Güneri Bey‟e naiblik, komĢu EĢrefoğulları Türkmenlerinin baĢkanı Süleyman Bey‟e ise beylerbeyi ünvanlarını vermek üzere onları Konya‟ya davet etmiĢtir.963 Bu konuda Faruk Sümer‟e ait bir kaynakta ise bunun tam tersi Karamanlılar‟ın baĢkanı Güneri Bey‟e beylerbeyliği, EĢrefoğulları‟nın baĢkanı Süleyman Bey‟e ise naiblik görevinin verildiğide belirtilmektedir.964 III. Gıyâseddin Keyhüsrev‟in anasının yapmıĢ olduğu bu hamle karĢısında baĢta vezir Fahreddin Ali olmak üzere Konya halkı büyük tepki göstermiĢtir.

959 Faruk Sümer,“Anadolu‟da Moğollar”, s. 59; Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 245. 960 Erdoğan Merçil, “Sâhib Ata”, DİA, C. XXXV, Ġstanbul, 2008, s. 515; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 587; MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 257; Aksarayi, a.g.e. , s. 115. 961 Cahen, Osmanlılardan Önce Anadolu‟da Türkler, s. 288. 962 Sümer,“Anadolu‟da Moğollar”, s. 60; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 589. 963 Faruk Sümer, “Ġlhanlı Hükümdarlarından Abaka, Argun Hanlar ve Ahmed-i Celâyir”, Belleten, TTK, C. LIII, S. 206, Ankara, 1989, s. 189; Cahen, Osmanlılardan Önce Anadolu‟da Türkler, s. 288. 964 Sümer,“Anadolu‟da Moğollar”, s. 60.

155

Vezir Fahreddin Ali bu giriĢim karĢısında valide sultanı telkin etmeye çalıĢmıĢ ancak bunda baĢarılı olamamıĢ ve Karamanoğulları ile EĢrefoğulları hemen harekete geçerek Konya üzerine yürümüĢler ve 14 Mayıs 1285 tarihinde Konya‟da III. Gıyâseddin Keyhüsrev‟in çocuklarını tahta çıkarmıĢlardır.965 Fakat bu olaydan kısa bir süre sonra Sultan Gıyâseddin II. Mesud‟un, Argûn Han‟ın yanına gitiği haberlerinin yayılması üzerine III. Gıyâseddin Keyhüsrev‟in anası valide sultanda Argûn Han‟ın yanına gitmek için harekete geçmiĢtir. Valide sultanın Argûn Han‟ın yanına gitmesini fırsat bilen vezir ve Moğollar tarafından desteklenen Gıyâseddin II. Mesud, Fahreddin Ali‟ye mensub Has Balaban komutasındaki ordu ile Konya‟ya gelerek Ģehri ele geçirmiĢtir. Valide sultanın bütün adamları kaçmıĢ çocuk yaĢtaki Ģehzadeler ise Emir-i Dâd Nizâmeddin ile birlikte Argûn Han‟ın yanına gönderilmiĢtir. Yapılan muhakeme sonucunda bu çocukların III. Gıyâseddin Keyhüsrev‟e ait olmadıkları anlaĢılınca öldürülmeleri hükmü çıkmıĢtır. Valide sultana ise yine Argûn tarafından ıkta olarak Ģimdiki Sivrihisar verilmiĢtir.966 YaĢadıkları olaylar karĢısında hoĢnut olmayan Karamanlılar ile Germiyanlılar, ayaklanarak Gorgorum‟u967 ve Tarsus‟u iĢgal etmeleri üzerine Argûn Han‟da kardeĢi Geyhâtû‟yu 20 bin kiĢilik bir askeri kuvvetle Türkmenleri cezalandırmak için 1286 Anadolu‟ya göndermiĢtir.968 Önce Erzincan‟a gelen Geyhâtû orada bir süre kaldıktan sonra harekete geçerek Sivas-Kayseri yoluyla Aksaray‟a gelmiĢtir.969 Geyhâtû‟nun kalabalık bir ordu ile Aksaray‟ya gelmesi ise halkı endiĢelendirmiĢ ve çoğu evlerini terk ederek Ģehir çevresindeki uygun yerlere göç etmiĢlerdir. Daha sonra vezir Fahreddin Ali‟nin devreye girip askerlerin ihtiyaçlarını gidermesinin ardından Ģehri terk edenlerin çoğu geri dönebilmiĢtir.970 Öte yandan Aksaray‟da Selçuklu kuvvetleri ile birleĢen Ġlhanlı askerleri Türkmenlere doğru yürüyerek Konya ve BeyĢehir çevresindeki Karamanlı Türkmenlerini etkisiz hale getirerek buraların tekrar Selçuklulara bağlanmalarını sağlanmıĢtır.971 Geyhâtû, Konya bölgesine gelirken diğer Ģehzade

965MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 257-258; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 589. 966 Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III ), s. 45; Cahen, Osmanlılardan Önce Anadolu, çev. Erol Üyepazarcı, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, Ġstanbul, 2011, s. 291. 967 Gorgorum; BeyĢehir ve bölgesidir. Bk. Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 589, dpn. 62; Selçuklu Tarihi El Kitabı, s. 432. 968 Kaya, “Ġlhanlıların Anadolu Türkmen Beylerine KarĢı Politikası”, s. 314. 969 Atçeken-Bedirhan, a.g.e. , s. 286. 970 Ramazan Ata, “Osman Turan‟a Göre Anadolu Selcuklu Devleti Zamanında Aksaray”, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, C. 15, S. 57, 2016, s. 575. 971 Kaya, “Ġlhanlıların Anadolu Türkmen Beylerine KarĢı Politikası”, s. 314.

156

Hülacü ise Argûn Han‟ın emri üzerine Ġran‟a dönmüĢtür. Geyhâtû, Konya‟ya ya gelirken yanında sultan Gıyâseddin II. Mesud‟u da getirmiĢtir. Böylece sultan Gıyâseddin II. Mesud‟da artık Konya‟da oturacaktı fakat zayif kiĢiliği nedeniyle sukûnet içinde bir hükümdarlık sürememiĢtir. Çünkü Karamanoğullarının ayaklanması tamda yatıĢmıĢken bu seferde Germiyanlılar harekete geçmiĢtir.972 BeyĢehir bölgesini yağmalayan Germiyanlılar‟ın bu hareketinde yeni gelen Tükmen nüfusunun da etkili olduğu ayrıca belirtilmiĢtir. Sultan Gıyâseddin II. Mesud, Moğol kuvvetlerinin desteğinide alarak Germiyanlılar‟ı mağlup ettikten sonra Germiyan ili ve uç bölgesini istila ederek Kayseri‟ye dönmüĢtür. Böylece geçici bir sürede olsa onların faaliyetlerini önlemiĢtir.973 Kısacası Selçuklu Devleti‟indeki siyasi ve askeri mücadelelere bakıldığında açıkça Ģu gözlenmekteydi. Oda Anadolu‟nun orta ve doğu bölgelerinde Moğol kuvvetlerinin bulunması sebebiyle bir ayaklanmanın yaĢanmadığı ya da buna cesaret edilemediği için sakin bir dönemin yaĢandığı, batı bölgesinde ise bunun tam tersi bir durumun yaĢanmasıydı. Özellikle Karamanoğulları, Germiyanlılar ve EĢrefoğulları gibi uç beylikler ardı arkası gelmeyen faaliyetleri bu bölgede sürekli karıĢıklıkların çıkmasına sebep olmakta dolayısıyla bu durumda oradaki halkın ve bölgenin daha çok yıpranmasına neden olmaktaydı.974 Ayrıca bölgedeki düzen ve asayiĢin bozulması, oraya gelen Moğol asker ve Ģehzadelerininde sayısının artmasınada yol açmıĢtı. Dolayısıyla Moğolların sayısının artması demek daha ağır vergilerin toplanması ve Anadolu halkının daha fazla ezilmesi anlamına gelmekte idi. Bu iç karıĢıklıklar ve Moğolların mali baskıları yüzünden Fahreddin Ali ile Ġlhanlılar adına hareket eden Mücireddin EmirĢah‟ın bile aralarını açmıĢtır. YaĢanan bu antlaĢmazlık üzerine Argûn Han‟ın huzuruna kadar çıkan vezir Fahreddin Ali‟nin, talep edilen ağır vergiler karĢısında halkın daha da ezileceğini görünce üzüntüden hastalandığı ve Tebriz‟den Konya‟ya dönerken AkĢehir‟in Nadir Köyü‟nde vefat ettiği belirtilmiĢtir. NaaĢı ise 22 Kasım 1288‟de Konya‟daki türbesine defnedilmiĢtir.975 Fahreddin Ali‟nin, kuvvetli bir Ģahsiyete sahip olmamakla birlikte Moğollar karĢısında da pek baĢarı sağlayamamıĢtır. Ne varki servetini hayır iĢleri ve halk için harcadığından “ata” ünvanıyla anılan

972 Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III ), s. 47; MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 258; Sümer,“Anadolu‟da Moğollar”, s. 60. 973 Sümer,“Anadolu‟da Moğollar”, s. 60. 974 Sümer,“Anadolu‟da Moğollar”, s. 60. 975 Aksarayi, a.g.e. , s. 118-120; Merçil, “Sâhib Ata” mad., s. 516.

157

Fahreddin Ali, sakin tavrı ile kırk yılı aĢkın bir süre devlet hizmetinde görev yapmıĢtır.976 Fahreddin Ali‟nin vefatı üzere Ġlhanlı Devleti, Fahreddin Kazvini‟yi Türkiye Selçuklu vezirliğine tayin etmiĢtir.977 Artık bu tarihten itibaren Türkiye Selçuklu vezirleri kendi bünyesinde yetiĢmiĢ devlet ricalinden değil de Ġlhanlı Devleti bünyesinden doğrudan tayin edilmiĢlerdir. Fahreddin Kazvini‟den sonra Ahmed LaguĢı ve Alaaddin Savi‟de Ġlhanlı Devleti menĢuru ile Türkiye Selçuklu vezâretine direkt olarak tayin edilmiĢlerdir. 978 Fahreddin Ali‟nin vefatının ardından yerine Fahreddin Kazvinî vezirlik makamına getirilerek Anadolu‟ya gönderilken Mücireddin EmirĢah ise yine aynı görevi olan saltanat naibliğini yürütmeye devam etmiĢtir. Fahreddin Kazvini Anadolu‟ya beraberinde kalabalık bir grupla gelmiĢtir.979 Fahreddin Kazvinî Anadolu‟ya gelmesinden bir süre sonrada Moğollar, ülkeyi idari ve mali anlamda Fahreddin Kazvinî ile Mücireddin EmirĢah arasında ikiye bölmüĢlerdir. Buna göre Kayseri‟nin batısında kalan Selçuklu toprakları Fahreddin Kazvinî‟nin yönetimine verilirken doğusunda kalan topraklar ise Mücireddin EmirĢah‟a verilmiĢtir. Bu uygulamayla Moğollar artık Türkiye Selçuklu Devleti‟nin yönetimini de doğrudan doğruya kendi ellerine geçirmiĢlerdi. Bu taksimatı yaparkan Ġlhanlılar, sultan Gıyâseddin II. Mesud‟un fikrini bile almamıĢlardır.980 Ayrıca Mücireddin EmirĢah‟ın yanına Moğol askeriyle birlikte Toladay, Fahreddin Kazvinî‟nin yanına ise yine Moğol askeriyle birlikte Ġyci Tutgavul adında emirler tayin edilerek bunlarda askerlerin kumandanlığı görevini üstlenmiĢlerdir.981 Anadolu‟da ayrılmıĢ olan bu ikili yönetimde kendi bölgesinde meydanı boĢ bulan Fahreddin Kazvini, adaletli bir yönetim sergileyememiĢ, halka yapmıĢ olduğu baskı zulüm ve ağır vergilerden dolayı bölgesinde huzur, asayiĢ ve güven kalmamıĢtır. Bu durum birçok insanın yurtlarını terk edip baĢka yerlere göç etmesine sebep olmuĢtur. Buna karĢılık Mücireddin EmirĢah‟ın bölgesinde ise adaletin hüküm sürdüğü, huzur ve güvenin ise devam ettiği vurgulanmıĢtır.

976 Merçil, “Sâhib Ata” mad., s. 516; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 591. 977 Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 246. 978 Refik Turan, Türkiye Selçuklularında Hükûmet Mekanizması, MEB, Ġstanbul 1995, s. 45-47. 979 Sümer,“Anadolu‟da Moğollar”, s. 61; Aksarayi, a.g.e. , s. 117-118; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 592. 980 Ersan-Alican, a.g.e. , s. 186; Cahen, Osmanlılardan Önce Anadolu, s. 289. 981 MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 261; Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 246; Aksarayi, a.g.e. , s. 122.

158

Fahreddin Kazvinî ve Mücireddin EmirĢah, Anadolu‟daki bu görevlerini iki yıl kadar sürdürmüĢlerdir.982 Argûn Han 1291 yılında ise sarayda bir takım değiĢikliğe giderek vezirliğe Yahudi Sa‟düddevle‟yi tayin etmiĢti. Yahudi Sa‟düddevle, Fahreddin Kazvinî‟nin yönetimi ile ilgili Ģikâyetlerin artması üzerine hem Fahreddin Kazvinî‟yi hemde Mücireddin EmirĢah‟ı görevlerinden alarak Argûn Han‟ın isteği üzerine onun yanına göndermiĢtir. Çağrılma sebebleri Anadolu'da yapmıĢ oldukları faaliyetlerin hesabının verilmesiydi. Sa‟düddevle onların yerine Ahmed LakuĢi‟yi vezirliğe, Kılavuz oğullarını ise nâiblik göreviyle Anadolu‟ya göndermiĢtir.983 Argûn Han‟ın yanına götürülen Fahreddin Kazvini‟ni yapılan yargılamalar sonrasında hakkındaki Ģikâyetlerin çokluğu nedeniyle Tebriz meydanında baĢı vurularak öldürülmüĢ buna karĢılık Mücireddin EmirĢah ise suçsuzluğu ve ilim sahibi olması nedeniyle Argûn Han‟ın teveccühünü kazanmasından dolayı serbest bırakılmıĢtır.984 Öte yandan mali konulardaki yetkinliği sayesinde kısa sürede Argûn Han‟ın gözüne girmeyi baĢaran Sa‟düddevle, aynı zamanda imparatorluğun idaresinide tamamiyle eline geçirmiĢti.985 Atanmasından bir süre sonrada Müslümanlara karĢı Ģiddetli bir düĢmanlık besleyerek devlet kurumlarındaki Müslüman memurları tasfiye etmeye baĢlamıĢtı.986 Halbuki Argûn‟un daha Ģehzadelik yıllarında Anadolu Selçuklu Sultanı IV. Rükneddin Kılıçaslan‟ın kızı Selçuk Hatun ile evlenmiĢ olması O‟nun Anadolu‟ya yönelik Moğol zulmünü hafiflettiğini düĢündürmekteydi. Ayrıca Argûn‟un Anadolu‟da özellikle Ġranlı memurların halka yaptıkları eziyetleri duyduğunda bile buna seyirci kalmayarak onları en ağır Ģekilde cezalandırdığıda bilinmekteydi. Aynı zamanda Argûn dönemi bürokraside Yahudilerin gücünün arttığı bir dönemmiĢ gibi gözüksede aslında hanedan mensupları arasında Türk kültürünün oldukça yaygınlaĢtığı ve Moğollar içinde Ġslamiyet‟in de hızla ilerlediği, Türkmen Ģeyhlerinin ise itibarlarının arttığı bir dönemolmuĢtur.987

982 Uyar, “Ġlhanlı Devletinde Yahudi Bir Vezir: Sa‟düddevle”, s. 137; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 593; Sümer, “Ġlhanlı Hükümdarlarından Abaka, Argun Hanlar ve Ahmed-i Celâyir”, s. 189. 983 MüneccimbaĢı, Müneccimbaşına Göre-Anadolu Selçukileri, s. 85; Uyar, “Ġlhanlı Devletinde Yahudi Bir Vezir: Sa‟düddevle”, s. 137; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 595. 984 Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi ), s. 53; MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 261. 985 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 596-597. 986 Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II., s. 637; Spuler, a.g.e. , s. 264. 987 Aksarâyî, a.g.e. , s. 77; Ġbn-i Bibi, a.g.e. , s. 14; Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II., s. 630–631; Spuler, a.g.e. , s. 263; Erdem, “Olcaytu Han‟ın Ölümüne Kadar Ġlhanlılar‟da YaĢanan Siyasal-Kültürel GeliĢmeler ve Yakın-Doğu‟ya Etkileri”, s. 20-21.

159

Öte yandan Ġlhanlı Devleti‟nde Sa‟düddevle‟nin elinde bulundurduğu bu kudreti ilerleyen zamanlarda sıkıntılara yol açmıĢ ve artık sadece Müslüman büyükleri değil Moğol noyanlarıda ölmeye baĢlamıĢtı. Onun pervasızca yapmıĢ olduğu bu hareketi Araplar ve Ġranlılar arasında da Yahudi düĢmanlığının doğmasına sebep olmuĢ ve o dönemde birçok yahudi dükkânı yağmalanmıĢtır.988 Ayrıca Anadolu‟ya gönderdiği Kılavuz oğullarıda, burada zulümler yapmaya baĢlamıĢlar onunla birlikte bazı Moğol askerleride yağmalama hareketlerine katılmıĢlardır.989 Aynı yıl yeniden Anadolu‟daki Moğol ordu komutanlığına getirilen Samagar Noyan ise bu duruma hemen müdahale etmiĢtir. Adil ve dirayetli bir kiĢiliğe sahip olan Samagar Noyan, onların bu hareketlerine engel olarak Anadolu halkınında sevgisini kazanmıĢtır.990 Samagar Noyan, Anadolu‟da bir Türk olan Yavlak Arslan‟ın oğlu Nâsıreddin„i ise, mali iĢlerin baĢına görevlendirmiĢti. Samagar Noyan‟ın çok geçmeden azl edilerek merkeze payitahta dönmesinden sonra da yerine Anadolu‟nun yönetimi, Han‟ın kardeĢi Geyhâtû‟ya verilmiĢtir. Geyhâtû‟da, Samagar Noyan‟ın tavsiyelerine uyarak adaletli davranıĢları ve doğruluğu ile halkın gönlünü kazanmıĢtır. Ayrıca Geyhâtû döneminde onun itimatını kazanan Nâsıreddin‟i de görevinde bırakmıĢ, kendiside uç bölgelere kadar giderek dirlik ve düzeni sağlamaya çalıĢmıĢtır.991 Ancak Geyhâtû‟nun, Argûn Han‟ın ölüm haberini alması üzerine yanına Nâsıreddin‟i de alarak Anadolu‟dan ayrılıp Azerbaycan‟a dönmesi ise ülkede bir boĢluk yaratmıĢtır. Argûn Han dönemine genel olarak bakıldığında Ġlhanlı tahtına çıkmak için vermiĢ olduğu mücadeleler sonrasında onun gerçekten devlet iĢleriyle ilgileneceği havası yaratmıĢtır. Ancak tahta çıktıktan bir süre sonra ülke yönetimini önce Celayir Buka‟ya daha sonrada Sa‟düddevle‟ye bırakması emirlerin keyfi hareketlerine ve görevlerini kötüye kullanmalarına neden olmuĢ dolayısıyla Ġlhanlı Devleti‟nin bütünlüğü ve kudretide tehlikeye düĢmüĢtür.992 Samimi bir Budist olan Argûn Han bir baĢka özelliğide kimyaya olan aĢırı inancı ve tutkusuydu. O dönemde konunun uzmanları olan yamalar ve bahĢiler ise o dönemde hayat uzatma ilaçları üzerinde

988 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 598. 989 Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi ), s. 54;MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 261; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 595. 990 Aksarayi, a.g.e. , s. 127; Sümer, “Ġlhanlı Hükümdarlarından Abaka, Argun Hanlar ve Ahmed-i Celâyir”, s. 189; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 596. 991 Sümer,“Anadolu‟da Moğollar”, s. 61-62; Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, s. 164; Gürel, a.g.t. , s. 51. 992 Sümer, “Argûn Han” mad., s. 356.

160

çalıĢıyorlar ve yaĢamı uzatacaklarını yönünde iddiaları ortya atıyorlardı. Argûn Han‟da daha uzun yaĢamak için bahĢilere böyle bir ilaç hazırlattığı ve bu ilacı sekiz ay kullandıktan sonra hastalandığı belirtilmiĢtir.993 Daha otuz yaĢında olmasına rağmen felç olan Han‟ın iyileĢemeyeceğini anlayan Toğaçar Noyan, Koncukbal ve Togan gibi bazı noyanlar ise kendi aralarında ittifak yaparak önce Han‟a yakın beyleri öldürmüĢler daha sonrada vezir Sa‟düddevle ile çalıĢanlarının hayatlarına son vermiĢlerdir. Bütün bunlarla birlikte ortalık karıĢmıĢ askerler mahalleleri yağmalamaya baĢlamıĢlardır.994 Ülkede bunlar yaĢanırken çok geçmeden Argûn Han‟da, Arran‟ın Bahçe mevkinde 10 Mart 1291 tarihinde hayata gözlerini yummuĢtur.995

5. GEYHÂTÛ HAN DÖNEMĠ VE ANADOLU’DAKĠ SĠYASĠ DURUM

Geyhâtû Han, Abaka Han‟ın ikinci oğlu olup Nuktan Hatun‟dan doğmuĢtur.996 Ġnanç olarak Budizmi seçen Geyhâtû ömrünün sonuna kadar da bu dinde kalmıĢtır.997 Geyhâtû Han‟ın ilk defa siyaset sahnesine çıkıĢı, kardeĢi Argûn ile Ahmed Teküdar arasında ortaya çıkan taht kavgasında kardeĢi Argûn ‟u destekleyerek kendisini göstermiĢtir. Argûn ‟un tahta çıkıĢından sonra Anadolu umumi valiliğine atanan Geyhâtû998 Anadolu‟ya, 1286 yılında Ģiddetli bir kıĢ ortasında yirmi bin kiĢilik bir ordu ile Erzincan‟dan hareket edip Sivas ve Kayseri yolu ile Aksaray‟a gelmiĢtir. Aksaray halkı baĢlangıçta onun geldiği haberleri üzerine telaĢa kapılıp korkudan yerlerini ve yurtlarını terk ederek baĢka yerlere gittikleri ancak daha sonradan Geyhâtû‟nun davranıĢlarındaki iyi niyeti gördükten sonrada geri döndükleri belirtilmiĢtir. Hatta geri geldiklerinde Moğol askerleri ile yaptıkları alıĢveriĢ sayesinde zengin oldukları bile anlatılmıĢtır.999 Geyhâtû, 23 Temmuz 1291 yılında Argûn Han‟ın ölümü sonrasıda devlet adamları tarafından merkeze çağrılması üzerine tahta çıkmak için Anadolu‟dan ayrılırken” Çemen gelinin çiçeklerinin yedi rengiyle renklenmiş bir kadife giydiği, ağaçların meyvalarının yedi renginden oluşan nakışlı bir abayla süslendiği bahar

993 Uyar, “Ġlhanlı Devletinde Yahudi Bir Vezir: Sa‟düddevle”, s. 139; Fazlullah, a.g.e. , s. 170-171. 994 Sümer, “Argûn Han” mad., s. 356. 995 Fazlullah, a.g.e. , s. 172; Spuler, a.g.e. , s. 97; Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 248. 996 Fazlullah, a.g.e. , s. 172. 997 Zekeriyya Kitapçı, Türk Boyları Arasında İslam Hidayet Fırtınası II, (Moğollar Arasında İslamiyet), Dizgi Ofset, Konya, 2000, s. 129. 998 Kansu Ekici, “Ġlhanlı Hükümdarı Geyhâtû ve Zamanı”, s. I. 999 Eflâki, Ariflerin Menkıbeleri I, s. 52-53.

161 mevsiminin başında, Rum beldelerinden Arran ve Azerbaycan‟a yürüdüğü” söylenmiĢ ve Sultan Gıyâseddin II. Mesud ile naibi Mücireddin EmirĢah ve diğer devlet adamları tarafından da Geyhâtû, Aladağ yaylağına kadar uğurlanmıĢtır.1000 Anadolu‟da kaldığı sekiz yıl boyuncada Moğolların tüm baskı ve zulümlerine karĢı Geyhâtû, davranıĢlarıyla Anadolu halkının sempatisini kazanmayı baĢarmıĢ1001 özellikle Konya‟da bulunduğu dönemde görkemli bir Ģekilde kıldırttıdığı Cuma namazından ötürüde Konya halkının sevgisini kazanmıĢtır.1002 Nitekim Geyhâtû‟nun hükümdarlığı konusunda baĢlangıçta Togan, Koncukbal, Tükel ve Toğaçar Noyan gibi Moğol emirlerinin çoğu, Ģehzade Baydu‟yu istemelerine rağmen Geyhâtû Han, 23 Temmuz 1291 tarihinde Ġlhanlı tahta çıkmayı baĢarmıĢtı.1003 YaĢlı Celayir ġiktur Noyan‟ıda kendisine nâib olarak atayan Geyhâtû Han, yanında Ak Boğa ve diğer noyanlar ile birlikte tekrar Anadolu‟ya gelmiĢtir. Geyhâtû Han‟ın tahta çıkıĢ törenlerini bile yapamadan ve mevkisini sağlamlaĢtırmadan Anadolu‟ya dönmesine sebep olan ise Türkmen isyanları idi.1004Argûn Han‟ın ölümü üzerine Geyhâtû‟nun Azerbaycan‟a dönmesini fırsat bilen Karamanlılar ve diğer Türkmenler isyan etmiĢti. Ordusunun baĢında hareketle hemen Anadolu‟ya dönen Geyhâtû, Karamandan Kütahya‟ya, BeyĢehir‟den Milas‟a kadar olan Türkmen gruplarıyla mücadele ederek Türkmen ayaklanmalarını çok Ģiddetli ve kanlıda olsa bastırmıĢtır.1005 Daha sonra kumandanlarından TaĢtimur‟u Anadolu‟da bırakarak Azerbaycan‟a dönmüĢ ve Aladağ‟da düzenlenen törenle 29 Haziran 1292 tarihinde Ġlhalı tahtına oturabilmiĢtir.1006 Geyhâtû Han, tahta çıktıktan sonra devletin yönetimini veziri Sa‟düddevle‟ye bırakarak eğlenceye dalması, vezirin ise para harcamadaki müsrifliği maliyenin bozulmasına ve ekonominin çöküĢüne sebep olmuĢtur.1007 Geyhâtû Han dönemi Ġlhanlı devletinde hem siyasi hem de ekonomik olarak çözülmelerin baĢladığı bir dönem

1000 Aksarayi, a.g.e. , s. 135; Fazlullah, a.g.e. , s. 177. 1001 Kansu Ekici, “Ġlhanlı Hükümdarı Geyhâtû ve Zamanı”, s. I. 1002 Konyalı, Ġbrahim Hakkı, Abideleri ve Kitabeleri İle Konya Ereğli‟si Tarihi, Fatih Matbaası, Ġstanbul, 1970, s. 197. 1003 Sümer,“Anadolu‟da Moğollar”, s. 62; Fazlullah, a.g.e. , s. 177. 1004 Sümer,“Anadolu‟da Moğollar”, s. 62; Abdulkadir Yuvalı, “Geyhatu Han”, DİA. , C. XIV, Ġstanbul, 1996, s. 45. 1005 Konyalı, a.g.e. , s. 197; Erdem, “Olcaytu Han‟ın Ölümüne Kadar Ġlhanlılar‟da YaĢanan Siyasal- Kültürel GeliĢmeler ve Yakın-Doğu‟ya Etkileri”, s. 21; Sümer,“Anadolu‟da Moğollar”, s. 62-64; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 604. 1006 Fazlullah, a.g.e. , s. 180; Abdulkadir Yuvalı, “Geyhatu Han” mad, s. 45. 1007 Yuvalı, “Geyhatu Han” mad., s. 45; Ekici, “Ġlhanlı Hükümdarı Geyhâtû ve Zamanı”, s. I.

162 olmakla birlikte, özellikle mali anlamda baĢ gösteren salgın hastalıklar da hazinenin gelirlerini azaltmıĢtır. Ekonomik çöküĢe engel olmak için mali özgürlükler arayıĢına giren vezir Sa‟düddevle ise Çin örneğinden hareketle kâğıt para (çâv) basılmasını gerçekleĢtirmiĢtir. Ancak çâv isimli bu kâğıt paranın tedavüle sokulması ile birlikte zaten kötü olan ekonomik Ģartları daha da ağırlaĢtırmıĢtır.1008 Tebriz‟de basılan bu çâvlar ile piyasadaki altın ve gümüĢ paralar değiĢtirilmek üzere toplattırılmıĢ ancak bu uygulama iç ve dıĢ ticaretin durmasına dolayısıyla halkın ve tüccarların itirazlarına sebep olmuĢtur.1009 Ekonomik hayattaki bu olumsuz geliĢmelerin yanında kararsız tutumu yüzünden Geyhâtû, hanedan üyelerine karĢı yaklaĢımında da oldukça dikkat çekici davranıĢlar sergilemiĢtir. Yeğeni ve Horasan valisi olan Gazan‟ın kendisini ziyaret etmesine izin vermediği gibi Ģehzade Baydu‟ya da haksız yere hakaretlerde bulunmuĢtur. Geyhâtû Han‟ın siyasi alandaki olumsuz tavırlarına, ekonomik alandaki baĢarısızlıklarına birde uygun olmayan bazı ahlaki davranıĢları eklenince devlet içindeki itibarını kaybetmeye baĢlamıĢ buda onun sonunu getirmiĢtir.1010 Geyhâtû‟nun bu durumunu fırsat bilen ve bunu çok iyi bir Ģekilde değerlendiren Baydu, devletin ileri gelen askeri ve sivil erkânının desteğinide kısa sürede sağlamayı baĢarmıĢtır. Baydu sağlamıĢ olduğu destekle birlikte Tebriz üzerine yürümüĢ ve Hemedan dolaylarında emir Toğaçar Noyan ‟ın kendi tarafına geçmesiyle birlikte Geyhâtû‟yu yenilgiye uğratmıĢtır. Baydu tarafından yenilgiye uğrayan Geyhâtû, Mugan‟ a kaçmıĢ ancak 24 Mart 1295 yılında yakalanarak idam edilmiĢtir.1011 Geyhâtû Han‟ın hükümdarlığı kısa bir süre gibi görünmesiyle birlikte Ġlhanlı Devleti‟nin hem siyasi hemde ekonomik temellerinin sarsıldığı bir dönem olarak hatırlanmaktadır. Geyhâtû Han döneminde Anadolu‟nun idaresine bakıldığında ise onun yumuĢak huyluluğu, cömertliği ve bilhassa halka iyi muamelede bulunduğu söylenirken özellikle ağabeyi Argûn Han‟ın aksine Müslümanlara dostça, âlim ve Ģeyhlere ise saygılı davrandığıda vurgulanmıĢtır.1012 Geyhâtû‟nun dini açıdan Budist olmakla birlikte,1013

1008 Devlet, a.g.m., s. 71; Prawdin, a.g.e. , s. 374. 1009 Yuvalı, “Geyhatu Han” mad, s. 45; Fazlullah, a.g.e. , s. 182-183; Prawdin, a.g.e. , s. 374-375. 1010 Spuler, a.g.e. , s. 101; Yuvalı, “Geyhatu Han” mad, s. 45; Erdem, “Olcaytu Han‟ın Ölümüne Kadar Ġlhanlılar‟da YaĢanan Siyasal-Kültürel GeliĢmeler ve Yakın-Doğu‟ya Etkileri”, s. 22. 1011 Spuler, a.g.e. , s. 101-102; Fazlullah, a.g.e. , s. 185-186; Yuvalı, “Geyhatu Han” mad, s. 45; Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 64. 1012 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 603. 1013 Kitapçı, a.g.e. , s. 129; Yuvalı, “Geyhatu Han” mad, s. 45; Spuler, a.g.e. , s. 99.

163

Hristiyanlara yönelik siyasetinde ise bir değiĢme olmamıĢ ve oda selefleri Abaka ve Argûn dönemlerinde izlenen dini siyaset anlayıĢını aynen devam ettirilirken bu siyaset Ġslam açısından ise Müslümanlar lehine biraz daha yumuĢatılarak aynen korunmuĢtur.1014 Hatta Geyhâtû‟nun bu dönemde Ġslam‟a yönelik siyaseti öncekilere göre daha ılımlı olmuĢ ve onun döneminde Ġranlı bir Müslüman olan Sadreddin Ahmed b. Abdurrezzak el-Halid‟i kendisine vezir tayin ederek ona Sadr-ı Cihan unvanını vermiĢtir.1015 Onun kardeĢi olan Kutbuddin ise baĢ kadılık makamına getirmiĢtir.1016 Geyhâtu döneminde bu iki Müslüman kardeĢin önemli görevlere getirilmesi ise Müslüman halkın üzerinde bir rahatlama etkisi yaratmıĢtır. Geyhâtu dönemi aynı zamanda Ġlhanlı emirleri arasında ĠslamlaĢmanın yaygınlaĢtığı ve birçok Moğol emirinin bu dönemde Müslüman oldukları belirtilmiĢtir. Geyhâtu‟nun seleflerine nazaran Müslümanlara bu Ģekilde biraz daha müsamahalı davranmasının sebebi ise onun Müslüman olan hanımlarından kaynaklıydı.1017 Müslüman hanımların etkisiyle ve Moğol beylerinin de çabalarıyla Geyhâtû döneminde vakıflar ve sufi dergâhlarına gerekli bütün yardımın yapıldığıda bilinmekteydi.1018 Ayrıca Anadolu'yu ve halkını çok yakından tanıyan Geyhâtu bir adım daha atarak o dönemde Selçuklu bürokrasisinin etkinliğini yitirdiği, Ġranlı memurların ise söz sahibi olduğu Selçuklu Devleti yönetimi içinde, bazı tedbirler alarak yönetimin baĢına yerli birini geçirmiĢtir. Bununla birlikte Geyhâtû etkilendiği Türk kültürünü benimserken Moğol taĢkınlıklarına ise müsamaha göstermemiĢtir.1019 Moğollar, Anadolu‟nun idaresinde vezir Muineddin Süleyman Pervâne‟den sonra Selçuklulara pek güvenmedikleri için Selçuklu Devleti‟nin yönetmini bizzat Anadolu‟ya göndermiĢ oldukları kendi Ģehzade ve noyanları sayesinde yönetmiĢlerdir. Bununla birlikte farklı bir siyasetide uygulayarak hem halkın hemde Türkmenlerin isyanlarına karĢıda bir Selçuklu sultanı ile devletin ileri gelen birkaç adamını da yönetimlerine ortak ederek bir nebzede olsun kendi idarelerini hoĢ göstermeye çalıĢmıĢlardır.1020 Geyhâtû Han döneminde de bu siyasi stratejiyi sürdüren Moğollar,

1014 Grousset, a.g.e. , s. 415; Kitapçı, a.g.e. , s. 129. 1015 Howorth, a.g.e. , III, s. 357. 1016 Barthold, “Geyhatu” , İA, C. IV, Ġstanbul, 1979, s. 770. 1017 Kitapçı, a.g.e. , s. 129. 1018 AkkuĢ, “Ġlhanlıların Anadolu‟daki Dini Siyaseti”, s. 166. 1019Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III ), s. 54–58; Erdem, “Olcaytu Han‟ın Ölümüne Kadar Ġlhanlılar‟da YaĢanan Siyasal-Kültürel GeliĢmeler ve Yakın-Doğu‟ya Etkileri”, s. 20. 1020 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 602.

164

Gıyâseddin II. Mesud Sultan olduğu Selçuklu Devleti‟nde, Fahreddin Kazvini‟nin ayrılıĢından sonra maliye iĢlerinin baĢına Yavlak Arslan oğlu Nâsıreddin‟i getirmiĢlerdir. Nâsıreddin ise idaresi, bilgisi, doğruluğu ve halkın itibarını kazanmasından dolayı Geyhâtû‟nun da tam itimatını kazanmasına vesile olmuĢ ve onun bu vasıfları sayesinde Anadolu‟da da bir huzur ve güven havası oluĢmuĢtur. O, bir Moğol askerinin bile bir yanlıĢını gördüğünde bile bunu Geyhâtû‟ya bildirerek onun cezalandırılmasında da etkili olmuĢtur. Ayrıca Konya‟nın gelir ve vergilerinide tespit ederken keyfi hareketten kaçınarak, Ģehrin bilirkiĢilerini toplayıp müzakere ettikten sonra halkın mükellefiyetlerini buna göre belirlemiĢtir.1021 Anadolu‟da iĢler bu Ģekilde yürütülürken Geyhâtû‟nun buradan ayrılarak Azerbaycan‟a dönmesi ile zaten çökmüĢ olan Selçuklu Devleti‟nde siyasi açıdan bir boĢluk yaratmıĢ, ülkedeki bu boĢluktan faydalanan Türkmenler ise dört bir koldan ayaklanmaya baĢlamıĢlardır. Her tarafın yakılıp yıkıldığı özelliklede Konya‟nın kötü bir vaziyete düĢtüğü belirtilmiĢtir.1022 Türkmenlerin isyanlarına bakıldığında ise yine o dönemde Karamanlılar baĢı çekmekteydi. Karamanlılar BeyĢehir‟i ele geçirip EĢrefoğlu‟nu ortadan kaldırdıktan sonra, Halil Bahadır komutasında ki kuvvetlerle Konya‟ya ya girerek Ģehri yağmalamıĢlardı. Konya‟da bütün bunlar yaĢanırken Kayseri‟de olan sultan Gıyâseddin II. Mesud ise Suriye Türkmenlerinin akınları ile meĢguldü. YaĢanan durum karĢısında Konya‟nın ileri gelenleri Ģehri Karamanlılar‟a karĢı korumak için vezir Fahreddin Ali‟nin kız torunun beyi Nevay‟dan yardım istedikleri ancak onunda isyanlar karĢısında pek baĢarılı olamadığı belirtilmiĢtir.1023 Durumdan haberdar olan sultan Gıyâseddin II. Mesud ise hemen harekete geçmiĢ ve Geyhâtû‟ya bir mektup göndererek isyanlar karĢısında yardım talep etmiĢtir.1024 BaĢta Karamaoğulları olmak üzere Orta ve Batı Anadolu ile uç bölgelerinde kontrolü ele geçiren Türkmen beyleri, Anadolu‟daki Ġlhanlı hâkim iyetinide doğrudan etkileyerek bölgedeki Ġlhanlı varlığına da tehlike sokuyorlardı.1025 Gıyâseddin II. Mesud‟un da yardım talebi üzerine zaten ülkeyi daha önceden tanıyan Geyhâtû ise o zamana kadar Türkmenlerin karĢısına çıkmıĢ orduların

1021 Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III ), s. 54-55;MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 262; Sümer,“Anadolu‟da Moğollar”, s. 62; Cahen, Osmanlılardan Önce Anadolu, s. 298. 1022Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III ), s. 59; MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 263; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 604. 1023 Sümer,“Anadolu‟da Moğollar”, s. 62; Cahen, Osmanlılardan Önce Anadolu, s. 299-300. 1024 Sevim-Yücel, a.g.e., s. 141; Kesik, “Mesud II”, DİA, C. XXIX, Ankara, 2004, s. 343. 1025 Yuvalı, “Geyhatu Han” mad, s. 45.

165 hepsinden daha büyük bir ordu hazırlayarak Anadolu‟ya göndermiĢtir.1026 Geyhâtû‟yu Kayseri‟de sultan Gıyâseddin II. Mesud kaĢılarken onun geliĢi baĢta Konya olmak üzere Anadolu‟da büyük bir sevinçle karĢılanmıĢtır. Türkmenlere çok kızgın olan Geyhâtû, ordunun bir kısmını AkĢehir yönünde MenteĢe iline gönderirken kendiside bizzat Karamanoğullarının üzerine yürümüĢtür. Ereğli‟yi yağmalayıp köyleri tahrip ettikten sonra, Karaman‟ı ele geçirip Türkmenleri öldürerek Ģehri ateĢe vermiĢtir. Karamanlılar‟ı periĢan eden Moğol ve Selçuklu kuvvetleri oradan da EĢrefoğulları‟na karĢı harekete geçmiĢlerdir. Buradan da Denizli ve MenteĢe Türkmenleri tarafından yeni açılmıĢ olan Muğla bölgesine kadar ilerleyen Geyhâtû, bu iki Türkmen beyliğinden aldığı çok sayıda esir ve ganimetlerle birlikte önce Konya‟ya daha sonrada Kayseri‟ye dönmüĢtür.1027 Diğer taraftan Kastamonu bölgesinde büyük bir Türkmen nüfusuna sahip olan Çobanoğulları ise Moğollar‟ın idaresinde ezilen Anadolu‟da kendisine bir kurtuluĢ yolu aramaya baĢlamıĢtır. Merkezi idareye karĢı ilk defa ayaklanan ve bu mücadeleyi baĢarılı kılabilmek için yine halkın bağlandığı Selçuklu hanedanından II. Ġzzettin Keykâvus‟un oğullarından Ģehzade Rükneddin Kılıç Arslan‟ın saltanatı etrafında toplanarak birlikte Moğollar‟a karĢı harekete geçmiĢlerdir. Amaçları sarsılmakta olan Moğol hâkimiyetini Anadolu‟da çökertmek idi.1028 Geyhâtû, Kastamonu‟daki Türk direniĢlerine üzerine sultan Gıyâseddin II. Mesud, Müciredin EmirĢah ile Moğol noyanlarından Göktay ve Giray komutasından oluĢan bir orduyu göndermiĢtir.1029 Kastamonu üzerine yürüyen Selçuklu ve Ġlhanlı kuvvetlerinden oluĢan ordu Türkmenlere karĢı giriĢtikleri mücadelede onları bozguna uğratırlarken mücadelede sırasında sultan ve askerlerinden bir kısmı esir düĢmüĢtür. Ancak Moğol noyanı Giray komutasındaki öncü birlikleri Türkmenlere karĢı ani bir baskın yaparak esir düĢen Sultan ve emirleri kurtarmıĢtır. Türkmenlerin reisi ve Kastamonu beyi olan Muzafereddin Yavlak Arslan ve Rükneddin Kılıç Arslan ise bu bozgunda hayatlarını kaybetmiĢlerdir. Sultanın diğer kardeĢi Ferâmürz ise Ġstanbul‟a kaçarken Geyhâtû Han kazananın belli olmadığı bu

1026 Cahen, Osmanlılardan Önce Anadolu, s. 300; Kesik“Mesud II” mad., s. 343. 1027 Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II., s. 639-641; Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III ), s. 61-63; Devlet, a.g.m., s. 70-71; Konyalı, a.g.e. , s. 197; Selçuklu Tarihi El Kitabı, s. 434. 1028Eflâki, Ariflerin Menkıbeleri I, s. 53; Ersan-Alican, a.g.e., s. 188;MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 263. 1029 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 606; Sevim-Yücel, a.g.e., s. 141; Kesik, “Mesud II” mad., s. 343; Selçuklu Tarihi El Kitabı, s. 434.

166 mücadelenin sonucunu beklemeden Ġran‟a dönmüĢtür.1030 Bu arada Geyhâtû‟nun dönmesini fırsat bilen Karamanoğulları Kırkpınar‟a, EĢrefoğullar‟ı ise Gevele Kalesi‟ne kadar ilerleyerek burayı yağmalamıĢlardır. Zira bütün bu olaylar esnasında Kıbrıs kıralığı da Alâiyye (Alanya) saldırarak orayı ele geçirmiĢlerdir. Bunun üzerine hemen Alâiyye üzerine yürüyen Karamanoğlullar‟ı ise Ģehri geri almayı baĢarmıĢlardır (1294).1031 Öte yandan Geyhâtû, Anadolu‟dan ayrılırken yerine TaĢtimur Hatayi‟yi naibi olarak görevlendirmiĢ1032 ancak onunda diğer Moğol valilerini hiç aratmayacak davranıĢlarda bulunduğu belirtilmiĢtir. Geyhâtû Han‟ın Türkmenlere karĢı kazananın belli olmadığı bu mücadelenin sonucunu beklemeden Anadolu‟dan ayrılarak Ġran‟a dönmesi ise Memlûkler‟in Rûm- Kale‟de Moğollara karĢı bir zafer kazanmaları ile de alakalı olduğu belirtilmiĢtir.1033 Ayrıca Geyhâtû‟nun o dönemde Memlûk sultanınada bir mektupta gönderek, Halep Ģehrinin kendisine verilmesini istemiĢ buna karĢılık Memlûk sultanının da Bağdat‟ı istediği belirtilmiĢtir. Hal böyle olunca taraflar arasında bir anlaĢma sağlanamamıĢ ve savaĢ hazırlıklarına baĢladığı sırada Memlûk sultanının el-Melikü‟l-EĢref‟in 1293‟te ölümü üzerine bu savaĢ gerçekleĢmemiĢtir.1034 Öte yandan Anadolu‟da bu zamana kadar Moğollara karĢı direnenler hep baĢta Türkmen ile Selçuklu Ģehzadeleri olurken o dönemden itibaren bu mücadelelere artık Moğol Noyanları da katılmıĢ ve kendi hanlarına karĢı isyan etmeye baĢlamıĢlardır. Hal böyle olunca Türkiye Selçuklu Devleti‟nin siyasi, iktisadi ve içtimai hayatında sarsıtılar daha da artmıĢ, halk daha fazla ezilmeye baĢlamıĢ ve durum içinden çıkılmaz bir hale dönüĢmüĢtür.1035 Moğolların hem mülki hemde askeri idareye hâkim olmaları ise Sultan Gıyâseddin II. Mesud‟u ve veziri Sâhib Necmeddin ile beylerbeyi Ġzzeddin Muhammed‟i Selçuklu sarayında mevkilerini koruyan birer gölge yönetici konumuna düĢürmüĢtür. Ayrıca Moğolların Anadolu‟da Selçuklu ordusunu dağıttıkça askerlerin idaresinde kalan Miri toprak sistemi de bozulmuĢ, han ve noyanlara hass veya mâlikane tahsis edilen bir kısım Ģehirlerin

1030 Aksarayi, a.g.e. , s. 138; Cahen, Osmanlılardan Önce Anadolu, s. 301; MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d- düvel, s. 264; Selçuklu Tarihi El Kitabı, s. 435; Kesik, “Mesud II” mad., s. 343. 1031 Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 63; Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III ), s. 63. 1032MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 265; Yuvalı, “Geyhatu Han” mad, s. 45. 1033 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 606. 1034 Yuvalı, “Geyhatu Han” mad, s. 45. 1035MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 265.

167 yanında Dalay1036 (umuma mahsus) idareside kurulmuĢtu.1037 Böylece Moğollar artık Anadolu‟daki Selçuklu ordusunun yerini alırken Selçuklu Devleti‟ndeki ikta sistemini de çökertmiĢlerdir. Bu durum daha fazla verginin alınmasına ve ezilen halkın daha fazla zulme uğramasına neden olmuĢtur. Geyhâtû Han zalim olmamakla birlikte israfları nedeniyle mali ve iktisadi açıdan sarsıntılara, ülke içerisinde huzurun bozulmasına ve buhranların artmasına neden olmuĢtur. Bununla yanında çevresindeki emirlerinde hükümdara olan güvenlerinin azalmasıyla birlikte muhalifler Ġlhanlı hanedanından Hülâgû‟nun torunu olan Baydu‟nun etrafında toplanmaya baĢlamıĢlardır. Vaziyet karĢısında Geyhâtû Han mağlubiyetin kaçınılmaz olduğunu görünce daha öncede valililik yaptığı Anadolu‟ya giderken yolda yakalanarak 1 Nisan 1295 Cuma günü idam edilmiĢtir.1038

6. BAYDU HAN DÖNEMĠNDE SĠYASĠ DURUM

Geyhâtû Han‟ın kötü yönetimi ve zayıf Ģahsiyeti ülke içinde buhranlara sebep olmuĢ, bu durumu fırsata çeviren Baydu ise Geyhâtû‟ya karĢı isyan bayrağını açmıĢtır. Baydu‟ya karĢı gereken mücadeleyi veremeyen Geyhâtû ise önce hükümdarlığını daha sonrada hayatını kaybetmiĢtir.1039 Geyhâtû‟nun ölümü üzerine Baydu, Gazan‟a haber göndererek onun kısa sürede yanına gelmesini istemiĢ ancak Gazan‟ın uzak bir yerde konaklıyor olması ve mevsimin de kıĢ olması sebebiyle Baydu‟nun yanına zamanında gidememiĢtir. Gazan‟ın gecikmesi ve yanındakilerin de koltuklaması sonucu Baydu, Gazan‟ın yanına gelmesini bile beklemeden kuvvetininde çokluğuna güvenerek yanındaki Koncukbal ile Toğaçar Noyan gibi önemli emirlerinde desteğiyle 1295 tarihinde tahta geçmiĢtir.1040

1036 Dalay; İlhanlı Devleti‟nin, Anadolu coğrafyasına hâkim olduktan sonra meydana getirdiği bir toprak idare sistemidir. İncü sistemi ile aynı manaya gelen, yani devlete ait olan miri toprakları ifade eden dalay, Moğol yöneticilerin bu topraklara el koyarak, umuma açmaları neticesinde iltizama verilmekteydi. Bu idare sistemi Anadolu‟da vergi suistimallerine ve yolsuzluklara yol açarak halkın maddi olarak bunalıma girmesine sebep vermekteydi. Bu sistem İlhanlı Devleti‟nin İran topraklarında görülmemektedir. Bk. Kaan Akar, “Ġlhanlı Devleti‟nde Kullanılan Birtakım Unvan ve Istılahlar”, ĠRTAD, 2018, S. 1, s. 79. 1037 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 616. 1038 Osman Gazi Özgüdenli, Gâzân Han ve Reformları (1295-1304), Kaknüs Yayınları, Ġstanbul, 2009, s. 47. 1039 Sevim-Yücel, a.g.e., s. 141;MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 265. 1040 Özgüdenli, Gâzân Han ve Reformları (1295-1304), s. 47.

168

Ġlhanlı tahtına oturan Baydu yayınladığı bir yarlıg ile Geyhâtû‟nun hükümdarlığın gereklerini yerine getirememesi ve “Cengiz Yasasını”nı değiĢtirdiği gerekçesiyle Ģehzade, hatun ve emirlerin müĢterek müdahalesiyle görevden alınarak tahta kendisinin oturduğunu bildirmiĢtir.1041 Baydu tahtı ele geçirmiĢtir ancak onun aĢırı bir Ġslâm aleyhtarı olması bu kezde huzursuzluğun artmasına ve Anadolu‟daki halkın daha fazla ezilmesine neden olmuĢtur.1042 Çünkü Baydu‟nun dini siyaseti Budizm ve Hristiyanlık lehine olmuĢ ve Ġslam‟ın yayılmasını yasaklamıĢ, Müslümanlara karĢı ise düĢmanca bir tavır takınmıĢtır. Özellikle Hristiyanlara çok iyi muamelede bulunarak onları ülke genelinde pek çok mevkilere memur olarak atamıĢtır. Hatta onun bu tutumu Hristiyanlar açısından olumlu bir dönem olmakla birlikte aynı zamanda Hristiyanlığı devletin resmi dini haline getireceği algısınıda ortaya çıkarmıĢtır.1043 Baydu‟nun takındığı dini siyaseti nedeniyle medreselerin, dergâhların, tekkelerin ve ibadet yerleri ile ibadet edenlere karĢı yoğun bir zulüm yapılmıĢtır. Bu zulmü ve sapıklığı tapınaklar ve kiliseler aracılığıyla daha da ilerleterek neredeyse ezan ve namazın yasaklanmasına, mescitlerin ise putların evi olmasına kadar iĢi götürmüĢlerdir.1044 Ġnsanlar bu değiĢimden çok etkilenmiĢler ve birçoğu yaĢadığı yerleri terk ederek mağaralara saklanmıĢlardır. Aksarâyî de bu konudaki rahatsızlığını Ģu Ģekilde ortaya koymuĢtur.1045 Baydu döneminde Ġlhanlı Devleti‟nin dini siyaseti bu Ģekilde biçimlenirken Gazan ise tahta çıkmak için o dönemde Horasan‟dan topladığı askerler ile birlikte Rey üzerine yürümüĢ ve zorlu bir yolculuktan sonra geldiğinde ise Baydu‟nun hükümdar olduğunu görünce öfkeye kapılmıĢtır. Gazan, kendisinin tahta çıkamayıĢının yanısıra ordusununda yapmıĢ olduğu zorlu yolculuğun bir anlamının kalmamasına baya üzülmüĢ

1041 Özgüdenli, Gâzân Han ve Reformları (1295-1304), s. 47; Sevim-Yücel, a.g.e., s. 141. 1042 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 616; Sevim-Yücel, a.g.e., s. 141. 1043 Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II. , s. 655-656; Kitapçı, a.g.e. , s. 131; Aksarâyî, a.g.e. , s. 148- 149. 1044 Aksarayi, a.g.e. , s. 149; Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 64. 1045Aksarayi‟nin naklettiğine göre: “İnsanlar, değişimin ve fitnenin darbesinden mağaralara ve sağlam yerlere sığındılar. Medreselerin ahengi bozuldu. Şeyhlerin ve ibadet edenlerin toplantı yeri ve yuvası olan dergâhlar ve tekkeler, sapık patrikler ve bahşiler zümresinin meskeni oldu. Seccade ve mihrap yerlerini şarapçı topluluğunun meyhanesi yaptılar. Din tarikatı ehli olan zahitler rahiplerin ayağının altında kaldı. Tapınaklar ve kiliseler zulüm ve sapıklığı geliştirdi. Onlar mescidin yapısını yıkmak için o kadar çaba harcadılar ki nerdeyse ezan ve namaz yasaklanacak, mescitleri putların evi yapacaklar, ileri gelenlerin gözlemlerini ve dünya fazıllarının sözlerini, zulüm ve eziyet ehlinin şahitliklerine değişeceklerdi.”Bk. Aksarayi, a.g.e. , s. 148-149.

169 ve rahatsızlığını Ģu sözleri ile sitem ederek dile getirmiĢtir.1046 Gazan‟ın tahtta hak iddiasıyla Baydu‟ya karĢı bir mücadeleye giriĢmek istediysede sonradan aralarında kısmen bir anlaĢma yapılmıĢtır. AnatlaĢmaya göre önceden beri Gazan‟ın idaresinde bulunan Horasan, ġiraz, Bahreyn ve Kirman gibi Ģehirlerin yanında kendisine çok sayıda at, sığır ve koyun gibi hediyelerde verilerek onun gönlünün alınacağı ve böylece Gazan‟ın Horosan‟a geri dönmesininde sağlanacağı düĢünülmüĢtü.1047 Öte yandan Gazan ise hem ordusunun yorgunluğunu hemde bulunduğu bölgede yiyecek ve içeceğinde az olmasınıda gözönüne alarak baĢkumandanı Emir Nevruz ile de iĢtiharede bulunarak kendilerini toparlayana kadar bir süre Baydu‟ya karĢı hareket etmemeye karar vermiĢtir. Öte yandan Baydu Han‟a hoĢ görünmek için kendisi ve ailesi biryerde, ordusu ise baĢka biryerde konaklayan Gazan, av ile meĢgul olarak da Baydu‟nun Ģüphelenmesini önlemeye çalıĢmıĢtır. Bir taraftanda Baydu‟nun kendisine vaatettiği yerleri ve hediyeleride almaya baĢlamıĢtır. Öte yandan Baydu Han ise vaadettiğinden fazlasını Gazan‟a göndererek, onu hanlık mücadelesinde telkin ettiğini ve kendisi için artık bir tehlike oluĢturmadığı düĢüncesine kapılarak faaliyetlerine devam etmiĢtir.1048 Ġlhanlı Devletinde siyasi süreç bu Ģekilde devam ederken onu tahta çıkaran Moğol emirleri zamanla Ġlhan'ın kendi isteklerinin dıĢında faaliyetlerde bulunduğunu fark etmeleriyle birlikte bu seferde Baydu‟yu tahtan indirip yerine Gazan‟ı çıkarmak için harekete geçmiĢlerdir.1049 Ġlhanlılarda bu dönemde Baydu ile Gazan arasında yaĢanan iktidarı ele geçirme savaĢında Ġslamiyet ise o döneme kadar hiç görülmemiĢ bir Ģekilde önemli mücadele araçlarından biri olmuĢtur. Öteden beri aĢırı bir Ġslâm karĢıtı olan Baydu ise Gazan‟ın tahta talip olmasından sonra o dönemde sayıları ve kudretleri dengeleri değiĢtirecek Ģekilde artan Müslüman Moğollarını yanına çekebilmek için dini siyasetinde değiĢikliğe giderek Ġslâm dinini seçtiğini ilan etmiĢtir. Ancak onun bir tarftan da gizli de olsa Buda taparlılığını sürdürdüğü de belirtilmiĢtir.1050 Nitekim Baydu

1046Abü‟l-Farac‟in naklettiğine göre: “Öyle ise, (Baydu) beni neden çağırdı? Madem ki çağırdı, benim gelmemi neden beklemedi? Sonra, tahta oturmak için benim muvafakatimi aldı mı?” Bk. Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II ., s. 651; Özgüdenli, Gâzân Han ve Reformları (1295-1304), s. 83. 1047 Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II., s. 651; Ahmet Sağlam, “Anadolu‟da Moğol-Ġlhanlı Otoritesini Sarsan Bir GeliĢme: SülemiĢ Ġsyanı”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, C. 8, S. 41, 2015, s. 555; Fazlullah, a.g.e. , s. 235-238. 1048 Özgüdenli, Gâzân Han ve Reformları (1295-1304), s. 91-92; Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II., s. 650. 1049 Erdem, “Olcaytu Han‟ın Ölümüne Kadar Ġlhanlılar‟da YaĢanan Siyasal-Kültürel GeliĢmeler ve Yakın-Doğu‟ya Etkileri”, s. 23. 1050 Erdem, “Olcaytu Han‟ın Ölümüne Kadar Ġlhanlılar‟da YaĢanan Siyasal-Kültürel GeliĢmeler ve Yakın-Doğu‟ya Etkileri”, s. 23-24.

170

Han‟ın bu Ģekildeki siyaseti ve kötü idaresi bir yıl bile olmadan altı ay gibi bir sürede Gazan tarafından son verilmiĢtir.1051 Haksız ve kanun dıĢı yönetimi sayesinde kendi taraftarları tarafından da terk edilen Baydu Han, yalnız kalmıĢ ve hiç mücadele edemeden Gazan‟a mağlup olmuĢtur. Azerbaycan‟dan Gürcistan tarafına kaçmaya teĢebbüs ettiği sırada Nahçivan yakınlarında yakalanarak 5 Ekim 1295‟de idam edilmiĢtir.1052

7. MAHMUD GAZAN HAN DÖNEMĠ VE REFORMLARI

Gazan Han 23 Kasım 1272 yılında Âbeskûn‟da doğmuĢtur.1053 Bazı kaynaklarda ise Gazan Han‟ın kıĢlık merkez olarakta kullanılan Sultan Divin‟de 4 Kasım 1271‟de dünyaya geldiği belirtilmiĢtir.1054 Ġlhanlı hükümdarı Argûn Han‟ın en büyük oğlu olan Gazan Han‟ın annesi Durban kabilesinden Bitikçi‟nin küçük kızı Kultak Hatun‟dur. Gazan üç yaĢından itibaren dedesi Abaka Han‟ın isteğiyle babası Argûn tarafından onun yanına getirilmiĢtir. Abaka torunu Gazan‟ın bakımınını Bulughan Hatun‟a emanet ederken Yaruk BahĢi‟yi de eğitiminden sorumlu tutmuĢtur. Abaka Han‟ın eĢi Despine Hatun‟un tesiriyle Hıristiyanlığa sempati duymuĢtur. Ancak Budist olan dedesi ve babasından dolayı daha sonra bu inancı benimsemiĢ ve Budizm ilkelerini çok iyi bir Ģekilde öğrenerek bu terbiye üzerine yetiĢtirilmiĢtir.1055 Babası Argûn Han döneminde Horosan, Mazenderân ve Rey valiliklerine görevlendirilen Gazan Han, idari alandaki bu görevlerini on yıl baĢarıyla yürütmüĢtür. Onun bu baĢarısı ile birlikte ileride daha da iyi bir yönetici olmasınıda arzulayan babası Argûn kendisine ülkenin en büyük sınırını denetleme görvini vermiĢtir.1056 Geyhâtû‟nun ölümünden sonra Ġlhanlı tahtına çıkan Baydu Han‟ın kötü yönetimi sonrasında baĢta Emir Nevruz Bey‟in ve diğer devlet adamlarının da desteğini alan Gazan Han Ġlhanlı

1051Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III ), s. 66; Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 64. 1052 Spuler, a.g.e. , s. 102-103; Fazlullah, a.g.e. , s. 246-248; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 616. 1053 Howorth, a.g.e. , s. 393. 1054 Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 253; Özgüdenli, Gâzân Han ve Reformları (1295-1304), s. 50-51. 1055 Fazlullah, a.g.e. , s. 188-192; Abdülkadir Yuvalı, “Gāzân Han” mad., DİA, C. XIII, Ġstanbul, 1996, s. 429; Howorth, a.g.e. , s. 393. 1056 Yuvalı, “Gāzân Han” mad., s. 429; Fazlullah, a.g.e. , s. 197.

171 tahtına çıkmıĢtır.1057 Gazan Han iktidarı rakipsiz bir Ģekilde elinde bulundurmasına rağmen bunun Moğol geleneklerine göre de uygun olmasını istemiĢtir. Bu nedenle bütün hatun, Ģehzade, emir ve devlet adamlarının katılımıyla büyük bir kurultay düzenlenmiĢtir. Bu kurultayda Gazan Han‟ın hükümdarlığı fikrinde görüĢ birliğine varılarak 3 Kasım 1295 tarihinde hükümdarlık tahtına oturtulmuĢtur.1058 Rivayetlere göre fiziki açıdan kısa boylu ve çirkin suratlı olarak tanımlanan Gazan‟ın, gayreti, sabırlılığı, kurnazlılığı, düĢmanlarına aman vermemesi, insan sever duygulara sahip iyi bir yönetici ve kumandan olarakda atası Cengiz Han‟ı anımsattığı da söylenmektedir. Ayrıca Moğolcanın yanında; Türkçe, Arapça, Farsça, Çince, Frankça ve Tibetçeyi de bildiği ve Moğol tarihine de ayrıca önem verdiği belirtilmiĢtir. Astronomi, kimya ve tarihe de büyük ilgi duyduğu belirtilen Gazan Han‟ın veziri olan Ġranlı büyük tarihçi ReĢidüddin Fazlullah-ı Hemedâni ‟den Moğolların tarihini yazmasını istemiĢ ve bugünkü “Câmi‟u‟t Tevarih” adlı meĢhur eser ortaya çıkmıĢtır.1059 Nitekim Gazan Han‟ın tahta çıkıĢında ve baĢarısındaki en büyük destekçisi emiri Emir Nevruz Bey olmuĢtur. Emir Nevruz, güçlü olduğu kadar aynı zamanda samimi bir müslümandı. Bu nedenle Gazana‟da sık sık tavsiyelerde bulunarak onun Ġslâmiyete girmesine vesile olmuĢtur. Emir Nevruz‟un teĢvikiyle Elburz‟da Lâr Vadisi‟nde Müslüman olan ve Mahmud adını alan Gazan Han‟ın, kendisiyle birlikte 100 bin kadar Moğol askerinin de 16 Haziran 1295‟de Müslüman olduğu belirtilmektedir. Müslüman olduğunda yaĢı 23 olan Gazan‟ın Ġslâmiyeti kabul etmesinde ġeyh Sa‟deddin Ġbrâhim b. Sa‟deddin Hammûye el Cüveyni‟nin büyük etkisinin olduğu bilinmektedir.1060 Böylece Gazan Han‟ın iktidarına kadar Ġlhanlı Devleti‟nde Moğol geleneklerinin ağırlığı söz konusu iken Gazan Han‟la birlikte devletin iĢleyiĢi ve siyasi düĢünce yapısı da tamamen değiĢmiĢtir.1061 Müslüman olduktan ve tahta geçtikten sonra baĢta Ġslâm aleyhtarlığına son veren Gazan Han, ülkede huzuru tesis etmeye çalıĢmıĢtır. Bu yönde ibadet yerlerini putperestlerden temizletmiĢ, mescitleri imar ettirmiĢtir. Tebriz ve Azerbaycan‟da

1057 Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III ), s. 66; Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 64; Spuler, a.g.e. , s. 103. 1058 Özgüdenli, Gâzân Han ve Reformları (1295-1304), s. 108; Fazlullah, a.g.e. , s. 253. 1059 Grousset, a.g.e. , s. 358-361; Yuvalı, “Gāzân Han” mad., s. 431. 1060 Yuvalı, “Gāzân Han” mad., s. 429; Fazlullah, a.g.e. , s. 242-243. 1061 Hanifi ġahin, “Câmiu„t-Tevârîh‟e Göre Gâzân Hân‟ın Müslümanlığı ve Bunun Ġlhanlı Toplumuna Yansımaları”, Ahmet Yesevi Üniversitesi, Bilig: Türk Dünyası Sosyal Bilimler Dergisi, S. 73, Ankara, 2015, s. 225.

172

Hıristiyan kiliselerini, Yahudi havralarını ve Budist tapınaklarının yıkılmasını emretmiĢtir. Yine bu dönemde Ġslam âlimleri ile din adamlarının yeri ve nüfuzunu en tepelere çıkarırken, devletin zengin kaynaklarını da onların kullanımına sunmuĢtur.1062 Bu yolda Gazan Han imamlara, Ģeyhlere, seyyidlere ikramlarda bulunulmasının yanında fakir ve yoksullarada sadakalar dağıtılmasını istemiĢtir.1063Ayrıca Seyyitlere (Peygamber evladı) Darus-siyade adı verilen yerler inĢa ettirirken Sünni ile ġîî mezheplerinide birbirine yakınlaĢtırmaya çalıĢmıĢtır.1064 Atalarının izlediği siyasetin tam tersine bir hareketle Ġslâmiyeti Ġlhanlı Devleti‟nin resmi dini haline getirmek için büyük çabalar harcarken idarecilerle halk arasındaki dini farkıda ortadan kaldırmıĢtır. Müslüman halka zulüm ve hakaret edilmesinide yasaklayan Gazan Han çok sayıda kiliseyide camiye çevirerek kurulmuĢ olan bu gibi kurumların varlığını sürdürebilmeleri içinde, onlara vakıflar tahsis ettirmiĢtir.1065 Ayrıca Gazan Han özellikle Budist, Hıristiyan ve Yahudiler baĢta olmak üzere gayrimüslimleri tespit etmek amacıyla belli tipte kıyafetler giymelerini emretmiĢtir. Bu amaçla Hristiyanlar belli bir tarz kemer kullanırlarken, Yahudiler de sarıklarına bağladıkları sarı bezlerle kendilerini belli eden kıyafetler giymiĢlerdir. Bundan dolayı sokağa çıkamaz hale gelen gayrimüslimlerin birçoğu ise zorla din değiĢtirerek Ġslamiyeti kabul ederken bir kısmı ise ülkeyi terk etmek zorunda kalmıĢtır.1066 Hukuki alanda ise Moğolların öteden beri toplumuna yön veren ve aynı zamanda Moğol ilkelerini bir arada tutan Yasa‟da da değiĢikliğe gidilerek ve yerine hem ideolojik hem de kurumsal anlamda yeniden bir yapılanma öngörülmüĢtür. Bu doğrultuda Yasa yerine ġeriat‟a geçilirken kadılarda bu sistemin önemli araçlarından biri olmuĢlardır.1067 Gazan Hân‟ın kendisine yön veren Ġslâm‟ı seçmesiyle birlikte ölümünden sonra defin iĢlemlerininde Ġslami usule göre yürütülmesini istemiĢ ve bu amaçla bizzat kendisinin refakatinde Tebriz‟in10684 km

1062 Aksarayi, a.g.e. , s. 150-152; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 616; Yuvalı,“Gāzân Han” mad., s. 429; Erdem, “Olcaytu Han‟ın Ölümüne Kadar Ġlhanlılar‟da YaĢanan Siyasal-Kültürel GeliĢmeler ve Yakın-Doğu‟ya Etkileri”, s. 25. 1063 ġahin, “Câmiu„t-Tevârîh‟e Göre Gâzân Hân‟ın Müslümanlığı ve Bunun Ġlhanlı Toplumuna Yansımaları”, s. 210. 1064Spuler, a.g.e. , s. 209; AkkuĢ, “Ġlhanlıların Anadolu‟daki Dini Siyaseti”, s. 176; Fazlullah, a.g.e. , s. 243. 1065 ġahin, “Câmiu„t-Tevârîh‟e Göre Gâzân Hân‟ın Müslümanlığı ve Bunun Ġlhanlı Toplumuna Yansımaları”, s. 211. 1066 Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, C. II., s. 657; Spuler, a.g.e. , s. 242; Grousset, a.g.e. , s. 359. 1067 ġahin, “Câmiu„t-Tevârîh‟e Göre Gâzân Hân‟ın Müslümanlığı ve Bunun Ġlhanlı Toplumuna Yansımaları”, s. 215. 1068 Spuler, a.g.e. , s. ; ġahin, “Câmiu„t-Tevârîh‟e Göre Gâzân Hân‟ın Müslümanlığı ve Bunun Ġlhanlı Toplumuna Yansımaları”, s. 223.

173 batısında bir külliye inĢa ettirmiĢtir.1069 ġenb-i Gâzânî olarakta bilinen bu külliyenin içinde Han‟ın defnedileceği türbe nin yanında; rasathane, hastane, kütüphane, devlet arĢivi, Ģadırvan, hamam ve mütevelli heyetinin kalacağı yer ile hekim ve felsefecilerin ikametine tahsis edilecek bölümler de yer almıĢtır.1070 Ġslami sahada aldığı radikal kararları uygulamaya devam eden Gazan çıkardığı bir yarlıg ile içki içilmesini yasaklarken günlük hayat ve ticarette de meĢru kazanç olan faizi yasaklamıĢtır. Gazan bunun dıĢında, 20 tümenlik bir zekât koyarak bunun ülkeye dağıtılmasını emrederken yayınladığı baĢka bir yarlıg ile de ülkenin imarı ve halkın refahının artırılması için sadakaların düzenli bir Ģekilde tahsil edilmesini emretmiĢtir. Ayrıca hac yolunun ve hacıların güvenliğini sağlamak için Emir KutlugĢah‟ı hac emirliğine tayin etmiĢtir.1071 Gazan‟ın devleti ĠslamlaĢtırma politikası gereği kendiside camileri sık ziyaret ederek hafızlara hatim merasimleri düzenlenmesini ve camisi bulunmayan köylere de cami inĢa edilmesini emretmiĢtir.1072 Moğolların Müslümanlığı kabul etmelerinde farklı sûfi grupların etkisininde olduğu bilinmektedir. Anadolu‟da özellikle Mevlânâ ve halefleri Sultan Veled ile Ulu Arif Çelebi gibi sûfilerin Moğollarla iliĢkileri olmuĢ,1073 Ġlhanlıların Mevlevîlerle iliĢkilerinde özellikle Mevlânâ‟nın torunu Arif Çelebi biraz daha ileri giderek Gazan Han‟ın hem tahta çıkıĢını kutlamak hemde Mevlevîlerin itibarını yenilemek amacıyla Tebriz‟e gittiğide belirtilmiĢtir. Arif Çelebi‟nin burada Gazan Han‟la tanıĢtığı ve Moğolların ileri gelenlerinin de seyrettiği bir sema gösterisine katıldığı hatta1074 öteden beri Mevlânâ‟nın isminden ve Ģiirlerinden haberdar olan Gazan Hân‟ın Arif Çelebi‟ye kendisine damat yapmak isteyecek kadar bağlandığıda vurgulanmıĢtır.1075 Gazan Han, dini faaliyetlerinin yanında devleti tıkanma noktasına getiren değiĢik sorunlarla da ilgilenmek zorunda kalmıĢ ve bu sorunları çözebilek için baĢta idari, iktisadi, zirai, hukuki, askeri ve sosyal vb. birçok alanda islâhat hareketlerini

1069 Özgüdenli, Ortaçağ Türk-İran Tarihi Araştırmaları, Kaknüs Yayınları, Ġstanbul, 2006, s. 208. 1070 Özgüdenli , Gâzân Han ve Reformları (1295-1304), Kaknüs Yayınları, Ġstanbul, 2009, s. 377. 1071 AkkuĢ, “Ġlhanlıların Anadolu‟daki Dini Siyaseti”, s. 176; ġahin, “Câmiu„t-Tevârîh‟e Göre Gâzân Hân‟ın Müslümanlığı ve Bunun Ġlhanlı Toplumuna Yansımaları”, s. 216. 1072 Spuler, a.g.e. , s. 208; ġahin, “Câmiu„t-Tevârîh‟e Göre Gâzân Hân‟ın Müslümanlığı ve Bunun Ġlhanlı Toplumuna Yansımaları”, s. 216. 1073 Yılmaz Öztuna, Büyük Türkiye Tarihi, Ġstanbul, 1977, C. I, s. 489. 1074 ġahin, “Ġlhanlıların Sosyo-Politik ĠliĢkilerinde Dinî-Mezhebî Kabullerin Rolü”, Türk Kültürü Ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi, S. 64, Ankara, 2012, s. 119. 1075 Eflaki, Ariflerin Menkıbeleri II, s. 178; Mustafa AkkuĢ, “Ulu Arif Çelebi Dönemi Mevleviliğin GeliĢmesinde Ġlhanlıların Etkisi”, s. 88.

174 baĢlatarak devlete yeni bir düzen getirmeye çalıĢmıĢtır.1076 Bunlardan ilki bürokraside yaĢanmıĢtır. Kudretine ve otoritesinde çok düĢkün olan Gazan, buna engel olabilecek çok sayıda devlet adamını bertaraf etmeye baĢlamıĢtır.1077 Mevkisini kuvvetlendirdikten sonra baĢta kendisi üzerinde büyük bir otorite olan Emir Nevruz‟u asılsız iftiralar yüzünden kardeĢleri ve yakınları ile birlikte ortadan kaldırmıĢtır. Daha sonrada Baydu taraftarı olan emirleri ve kendisine sadakatta Ģüphe duyduğu devlet adamları ve emirleri bir bir öldürtmüĢtür. 1078 Gazan Han, bu tür eylemleri ile siyasi kargaĢalara son vermek, ülkedeki huzur ve emniyeti sağlayarak kuvvetli bir devlet kurmak istemiĢtir. Ancak aksine onun bu tarz hareketleri ülkede isyanların patlak vermesine sebep olmuĢtur. BaĢta Anadolu ve Horasan olmak üzere ardı sıra isyanlar çıkmıĢ ve Gazan Han, hanlığının daha ilk yıllarında bütün enerjisini ve vaktini isyanları bastırmak için harcamıĢtır. Bu mücadeleler sırasında beĢ Ģehzade, otuz sekiz emir idam edilmiĢtir. Böylece o döneme kadar böyle bir tasfiye hareketinin görülmediği Ġlhanlı yönetiminde, kısmi de olsa siyasi istikrar tesis edilmiĢtir.1079 Gazan Han siyasi faaliyetlerinin yanında elliden fazla yarlıg çıkararak baĢta idari, siyasi, iktisadi ve sosyal reformlar olmak üzere; zirai, imar, bayındırlık, askeri, hukuk ve dini alanlarda birçok reformu faaliyete geçirmiĢtir. Atalarının aksine göçebe yaĢam tarzı yerine yerleĢik hayatı benimseyen Gazan Han, Moğolları refah toplumu haline getirebilmek için büyük çaba sarfetmiĢtir. Bu reformlar sadece Moğol toplumunla sınırlı kalmamıĢ aksine Ġlhanlı sınırları içinde yaĢayan bütün ulusları da etkilemiĢtir.1080 Gazan Han‟ın yapmıĢ olduğu yeniliklerden biri de sikke ıslahatı olmuĢtur. Eldeki bilgilere göre bütün Moğol para sistemine, kendisi gümüĢten daha az kullanılan altın hâkim olmuĢtur.1081 Geyhâtû ve Argûn döneminde yaĢanan iktisadi buhranlar ve düzensizlikler sonucu kaybolan altının Gazan‟ın ıslahatı ile yeniden meydana çıktığı hatta bütün iĢlemlerde kullanıldığından bahsedilmiĢtir.1082 Çin‟deki Büyük Han‟a bağlılıktan da ayrılan ve sadece kendi adına okuttuğu hutbe ve bastırdığı

1076 Özgüdenli, Gâzân Han ve Reformları (1295-1304), s. 239-351. 1077 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 616; Yuvalı, “Gāzân Han” mad., s. 429. 1078 Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 64; Spuler, a.g.e. , s. 107-109. 1079 Erdem, “Olcaytu Han‟ın Ölümüne Kadar Ġlhanlılar‟da YaĢanan Siyasal-Kültürel GeliĢmeler ve Yakın-Doğu‟ya Etkileri”, s. 24. 1080 Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 262-263. Erdem, “Olcaytu Han‟ın Ölümüne Kadar Ġlhanlılar‟da YaĢanan Siyasal-Kültürel GeliĢmeler ve Yakın- Doğu‟ya Etkileri”, s. 26. 1081 Ahmet Zeki Validȋ, “Moğollar Devrinde Anadolu‟nun Ġktisadi Vaziyeti”, s. 9. 1082 Validȋ, “Moğollar Devrinde Anadolu‟nun Ġktisadi Vaziyeti”, s. 2.

175 para ile Gazan Han, baĢta mali ve adli teĢkilat olmak üzere bozulmuĢ olan devletin kurumlarını da yeniden düzenlemiĢtir.1083Ayrıca Gazan Han, vergilerin toplanması hususunda 22 ġubat 1304 yılında yazdığı bir fermanla da her köy ve kasabanın ne kadar vergi vereceğini dair bilgilerin geniĢ halk kitlelerine yayılması için gerekli tedbirlerin alınması konusunda da emirler vermiĢtir. Hatta fermanda yazılan bu bilgilerin ağaca, taĢa, bakır veya demir levhaya yazılmasını ve bunları köylerin camilerinin kapılarına, minarelerine ya da belirledikleri biryerlere koymalarını istemiĢtir.1084 Öte yandan önemsediği diğer bir konuda ticaret olup bu konudada özellikle tacirlerin can ve mal güvenliğinin sağlanması ile ticaret yollarının güvenliği ve bakımıyla ilgiliydi.1085 Zirai alandaki reformlarına bakıldığında ise Ġlhanlı hâkim iyeti altındaki bütün topraklarda kadastrosunun yapılmasını özellikle tarımda teĢvik edici önlemler alarak tarım aletleri ve tohumluk için üreticinin desteklenmesini istemiĢtir.1086 Ayrıca tarım alanında çoğu bölgede su kanalları açtırtarak hem halkın içme suyunu karĢılamıĢ hem de kurak toprakların sulanması ile tarıma elveriĢli hale gelmesine olanak sağlamıĢtır.1087 Ülkeyi ilgilendiren diğer konulardaki reformlar ise posta teĢkilatının kurulması, yolların güvenliğinin sağlanması ile ölçü, tartı ve takvim konusunda getirilen yeni uygulamalar birlikte1088 devlet arĢivinin kurulmasıda sağlanmıĢtır.1089 Tecrübeli devlet adamlarının tavsiyelerinden faydalanarak iktisadi ve içtimai hayatı düzene sokmaya çalıĢan Gazan Han, ilime de büyük önem vermiĢ ve çok sayıda köprü, kütüphane, medrese, mescit ve bahçeler yaptırarak Ġlhanlı Devletini dini ve sivil mimari ile süslemeye çalıĢmıĢtır. Ayrıca Tebriz yakınlarında bir rasathânede yaptırmıĢtır. Gazan Han‟ın yapmıĢ olduğu bütün reformlar sayesinde Ġlhanlı Devleti bir süre daha ayakta kalmayı baĢarmıĢtır.1090 Gazan Han‟ın, devleti genelinde gerçekleĢtirmiĢ olduğu reformları ile o dönemde Yakındoğu ve Ortadoğu coğrafyasını da önemli ölçüde etkilemiĢtir. Gazan Han‟ın gerçekleĢtirdiği reformlardan bir diğeride elbette askeri sahada olmuĢ ve bozulan askeri disiplini ve hiyerarĢiyi yeniden düzenlemeye çalıĢmıĢtır. Onun döneminde

1083 Yuvalı, “Gāzân Han” mad., s. 430; Spuler, a.g.e. , s. 349. 1084 W. Barthold, “Ġlhanlılar Devrinde Mali Vaziyet”, Türk Hukuk ve İktisat Tarihi Mecmuası, Evkaf Matbaası, Ġstanbul, 1931, s. 135; Spuler, a.g.e. , s. 344. 1085 Validȋ, “Moğollar Devrinde Anadolu‟nun Ġktisadi Vaziyeti”, s. 17-18. 1086 Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 265. 1087 ġahin, “Ġlhanlıların Sosyo-Politik ĠliĢkilerinde Dinî-Mezhebî Kabullerin Rolü”, s. 216. 1088 Özgüdenli, Gâzân Han ve Reformları (1295-1304), s. 341-350; Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 267. 1089 Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 263. 1090 Yuvalı, “Gāzân Han” mad., s. 430.

176 askerin finansmanı yoktu ve buna bağlı olarak zırh ve silah üretimide hemen hemen iflas etmiĢ durumdaydı.1091 Zamanla Moğol fetihlerininde durmasıyla birlikte asker yağmadan elde ettiği gelirden de mahrum olmuĢ bu nedenle fakirleĢmeye baĢlamıĢtı.1092 Ġlhanlı hazinesinin ordu ihtiyaçlarını karĢılayamaması sebebiyle ordu birlikleri, bölgeler arası ticaretten beslenerek varlıklarını devam ettirmeye çalıĢmıĢlardır.1093 Ayrıca Ġlhanlı ordusu herhangi bir gelir elde etmediği gibi, kendisi de vergi ödemek zorunda kalıyordu. Gazan Han döneminde bu vergiler ortadan kaldırılarak ordu desteklenmeye çalıĢılmıĢtır.1094 Bu alandaki bir diğer reformu ise askeri iktaların kurulması idi. Böylece Gazan Han Moğol askerlerini biryandan yerleĢik hayata geçiĢini sağlarken aynı zamanda gelir elde etmelerini hedeflemiĢtir.1095 Devletin merkezileĢmesi yönünde bir adım daha atarak yeni bir “hassa ordusu” kuran Gazan Han,1096 batılı ülkelerden de askeri teçhizat satın almıĢtır. Ġslâm‟ı kabul etmesiyle birlikte bayrağın rengini de değiĢtiren Gazan Han‟ın, ne var ki askeri alandaki reforlarının sonuçlarının çok da olumlu olmadığı kaydedilmiĢtir.1097 Gazan Han, içerde birçok sorunla uğraĢırken dıĢarda özellikle dünyanın Doğu ve Batı uçlarında da yeni geliĢmeler meydana gelmekte idi. Bu dönemde Avrupa‟da karıĢılıklar çıkmıĢ rakipleri olan Memlûkler de ise sık sık yaĢanan isyanlar ve hükümdar değiĢiklikleri nedeniyle siyasi ve kültürel açıdan bir gerileme dönemi baĢlamıĢtı. Memlûkler‟in bu durumu ise adeta Moğolları Suriye‟ye davet etmiĢ ve o dönemde Yakın Doğu‟nun da en büyük gücü haline gelen Ġlhanlı Devleti bunu değerlendirmek için harekete geçerek Memlûkler‟in üzerine yürümüĢlerdir.1098 Gazan Han, hem atalarının Memlûkler karĢısındaki yenilgilerini hem de kendisine muhalefet eden Moğol kumandanlarının Memlûkler‟e sığınmalarını bahane ederek büyük bir ordu ile Mısır ve Suriye‟yi topraklarına katma düĢüncesiyle yola çıkmıĢtır. Ancak bu sırada Anadolu valisi SülemiĢ‟in isyan haberinin duyulması üzerine bu seferden vazgeçmiĢtir. Gazan Han, daha sonra tekrar Suriye seferine çıkmıĢ ancak bu sefer de haberin, Memlûkler

1091Mustafa Uyar, “Gazan Han‟ın Ġlhanlı Ordusunu Reformasyonu”, Selçuk Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, Konya, 2011, s. 263; Özgüdenli, Gâzân Han ve Reformları (1295-1304), s. 308. 1092 Özgüdenli, Gâzân Han ve Reformları (1295-1304), s. 309. 1093 Uyar, “Gazan Han‟ın Ġlhanlı Ordusunu Reformasyonu”, s. 264. 1094 Uyar, “Gazan Han‟ın Ġlhanlı Ordusunu Reformasyonu”, s. 271. 1095 Özgüdenli, Gâzân Han ve Reformları (1295-1304), s. 311. 1096 Uyar, “Gazan Han‟ın Ġlhanlı Ordusunu Reformasyonu”, s. 283; Özgüdenli, Gâzân Han ve Reformları (1295-1304), s. 320-321. 1097 Uyar, “Gazan Han‟ın Ġlhanlı Ordusunu Reformasyonu”, s. 285-286. 1098 Erdem, “Olcaytu Han‟ın Ölümüne Kadar Ġlhanlılar‟da YaĢanan Siyasal-Kültürel GeliĢmeler ve Yakın-Doğu‟ya Etkileri”, s. 24-25.

177 tarafından da duyulması üzerine Memlûklerin de karĢı atağa geçmesiyle birlikte Hama- Humus arasındaki bir mevkinde karĢı karĢıya gelmiĢlerdir. Meydana gelen muharebede Moğol ordusu galip gelerek DımaĢk‟a kadar ilerlemiĢtir. Ancak Gazan Han‟ın sonbaharda tekrar dönmek üzere bölgeden ayrılması üzerine bunu fırsata çeviren Memlûkler, Suriye‟yi yeniden iĢgal etmiĢlerdir. Bunu üzerine tekrar geri gelen Moğollar, bu seferde kuvvetli soğuklar nedeniyle sonuç alamadan geri dönmüĢlerdir.1099 Suriye ve Mısır‟a ele geçirme arzusundan bir türlü vazgeçemeyen Gazan Han, söz konusu Avrupa ülkeleri olan baĢta Papalık, Fransa ve Ġngiltere gibi ülkelere elçiler göndererk Memlûkler‟e karĢı ittifak arayıĢlarını baĢlatmıĢtır.1100 12 Nisan 1302'de Papa VIII. Boniface‟ye yazdığı mektupta Memlûkler‟e karĢı hıristiyan ülkelerinin desteğini almaya çalıĢtıysa da bir sonuç elde edememiĢtir. Bunun üzerine tek baĢına hareket etme kararı alan Gazan Han, Suriye‟ye 20 Nisan 1302 tarihinde düzenlediği üçüncü seferde de yine Ġhanlıların büyük yenilgisiyle sonuçlanmıĢtır.1101 Bu dönemde Gazan Han Memlûkler ile uğraĢırken Doğu Ġran‟da ise Çağatay Ģehzadelerinden Türkistan Hanı‟ı Duva‟nın oğlu olan ve Afganistan, Gazne ve Gor‟da kendisine bir devlet kuran Kutluk- Hoca, Gazan‟ın Suriye seferini fırsat bilerek Kirman ve Fars‟ı yağmalamıĢtır.1102 Ancak Gazan‟ın kardeĢi ve Horasan valisi olan Olcaytu, Kutluk-Hoca kumandasındaki Çağatay kuvvetlerini geri çekmeyi baĢarmıĢtır. Yine Altın Orda Hanı Tokta Han‟da 1301 yılında Azerbaycan‟ın kuzeyini istila etmeye kalkıĢmıĢ ancak o da baĢarılı olamamıĢtır.1103 Böylece Gazan Han‟ın izlediği siyasete bakıldığında, içte tamamiyle Ġslâmi politika çerçevesinde devleti Ģekillendirirken dıĢta ise tam tersi bir siyaseti uygulayarak atalarının izinden gittiğini açıkça göstermiĢtir. Nitekim 1303 yılı sonbaharına gelindiğinde ise Gazan Han‟ın, Tebriz‟de bulunduğu sırada rahatsızlandığı belirtilmiĢtir. Yapılan müdahalelere ilk baĢlarda cevap vermesede daha sonraları sağlığında biraz düzelme olmuĢtur. Ancak ilerleyen zamanlarda hastalığı yeniden nüksetmiĢtir.1104 Kaynaklara göre otuz yaĢında olan Gazan Han, 17 Mayıs 1304 Pazar günü ikindi vakti Kazvin yakınlarında vefat etmiĢtir.1105

1099 Yuvalı, “Gāzân Han” mad., s. 430; Spuler, a.g.e. , s. 110-112. 1100 Özgüdenli, Gâzân Han ve Reformları (1295-1304), s. 226-232; Yuvalı, “Gāzân Han” mad., s. 431. 1101 Abdülkadir Yuvalı, “Gāzân Han” mad., s. 430. 1102 Grousset, a.g.e. , s. 362. 1103 Yuvalı, “Gāzân Han” mad., s. 430; Spuler, a.g.e. , s. 113. 1104 Özgüdenli, Gâzân Han ve Reformları (1295-1304), s. 361. 1105 Fazlullah, a.g.e. , s. 304; Spuler, a.g.e. , s. 117; Özgüdenli, Gâzân Han ve Reformları (1295-1304), s. 366.

178

Vasiyeti üzerine cenazesi Tebriz‟e götürülerek ġāmıGazan‟da defnedilmiĢtir. Saltanatlık süresinin kısa olması baĢlatmıĢ olduğu reformların çoğunun yarım kalmasına neden olmuĢtur.1106

7.1. Mahmud Gazan Han Dönemi Anadolu’daki Askeri ve Siyasi Olayları

Türkiye Selçuklu Devleti‟nde yönetim, ilk olarak müĢterek saltanat dönemiyle baĢlayıp daha sonrada Ġlhanlılar tarafından bütün mevkilerin sistemli bir Ģekilde iki sultan arasında paylaĢtırılmasıyla devam eden bir süreç içerisine girmiĢti. Ancak bu durumda zamanla Selçuklu yönetiminde anlaĢmazlıkların çıkmasına ve düzenin bozulmasına neden olmuĢtur. Özellikle de Ġlhanlı hükümdarlarına yaranmak için alınan keyfi vergiler ise Anadolu‟nun kaynaklarının sömürülmesine sebep olmuĢtur. Bunun yanında Selçuklu Devleti‟nin özerkliğide artık sözde kalmıĢ, her yöre bir beylik biçimine dönüĢmeye baĢlamıĢ özellikle Türkmenler Anadolu‟daki kamusal yaĢamın önemli bir ögesi durumuna gelmiĢlerdir. Moğollar, Selçuklu Devleti‟nde II. Ġzzeddin Keykâvus‟un ilk tahta çıkıĢından itibaren bütün Selçuklu sultanlarını kendi yarlıg ve hükümleri doğrultusunda tahta çıkarmıĢlar ya da tahttan indirmiĢlerdir. Türkiye Selçuklu Devleti, Gıyâseddîn II. Mesud‟un ölümüyle birlikte yıkılma sürecine girerken, hâkim olunan topraklara ise artık Selçuklu hanedanın birinin geçmesine bile müsaade etmemiĢlerdir. O dönemden sonra artık Anadolu‟daki idare, Türkiye Selçuklu hanedanının sembolik sultanlarından da çıkmıĢ, Moğol noyanları ve memurlarına geçerek, onlar vasıtası ile doğrudan doğruya yönetilmeye baĢlanmıĢtır.1107 Parçalanmanın ve çöküĢün belirtileri giderek artmakta olan Anadolu‟da, hem müslüman hemde yüksek vasıflara sahip olan Gazan Han‟ın hükümdarlığı da huzurlu bir ortamın oluĢmasını malesef sağlayamamıĢtır.1108 Çünkü Gazan döneminde Anadolu‟ya hâkim olan unsurlar Selçuklu sultanları değil bizzat Ġlhanlı merkezinden tayin edilen Moğol emirleri ve memurlarından oluĢmakta idi.1109 Ayrıca bu dönemde

1106 Yuvalı, “Gāzân Han” mad.,s. 430. 1107 Züriye Çelik, “Moğol Ġstilâsı ve Türkiye Selçuklu Devleti”, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Konya, 2014, s. 176. 1108 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 616; Ersan, a.g.e. , s. 150. 1109 Özgüdenli, Gâzân Han ve Reformları (1295-1304), s. 197; Erdem, “Olcaytu Han‟ın Ölümüne Kadar Ġlhanlılar‟da YaĢanan Siyasal-Kültürel GeliĢmeler ve Yakın-Doğu‟ya Etkileri”, s. 24-28.

179 göze çarpan bir diğer durumda sembolikte olsa Selçuklu tahtında bulunan sultanların giderek önemlerini yitirmeye baĢladıklarıydı. Hatta bu dönemde ilk defa Selçuklu tahtının bir süre boĢ kaldığıda bilinmektedir.1110 Ancak bu durumun Gazan Han‟ın yönetimi merkezileĢtirme yönünde izlediği politika ile de yakından iliĢkili olduğu belirtilmiĢdir.1111 Gazan Han‟ın Anadolu‟da Ġzlediği siyasetle alakalı olan ve o dönemde yaĢanan diğer bir radikal değiĢimde sikkelerin artık onun adına basılmasıdır. Gazan, Ġlhanlı Devleti‟nde ve kendisine tâbi devletle arasında ekonomik iliĢkileri geliĢtirmek için paranın ve ölçünün ayarını yeniden düzenleyerek her yerde tek tip olmalarını sağlamıĢtır. Bundan sonra Anadolu‟da da Selçuklu Devleti yıkılıncaya kadar Gazan Han‟ın paraları geçerli olmuĢtur.1112 Nitekim Ġlhanlı tahakkümü altındaki Anadolu‟da geçmiĢte de sık sık Moğol yönetimine karĢı ayaklanmalar görülmüĢtü. Bunların arasında Selçuklu sultanı, Selçuklu yöneticileri ve Ahilerden oluĢan sosyal teĢekküllerin yanında Moğollara karĢı en büyük mücadelenin baĢını çeken Türkmenler olmuĢtur.1113 Türkmenler bir taraftan Moğollarla mücadele ederken bir taraftanda Bizans yönünde topraklarını geniĢletmiĢlerdir. Türkmenlerin bu yoğun faaliyetleri Gazan Han döneminde de devam etmiĢ hatta Osmanoğulları Beyliği de onun zamanında kurularak hızla topraklarını geniĢletmiĢtir. O dönemde Selçuklu sultanlarının önemini yitirmesi ve Türkmen beyliklerinin kurulması gibi olayların yanında Gazan Han‟ı, Anadolu‟da uğraĢtıran en önemli olaylar ise kendi Moğol komutanlarının isyanları olmuĢtur.1114 Moğolların, Anadolu‟yu idare etmekle görevlendirdiği emirler çoğu Ġlhanlı prensleri ya da kumandanlarından biri olmuĢ, bunlar ise zamanla ya hükümdar ya da Anadolu‟nun genel valisi olmak için ayaklanmıĢlardır. Ayaklanmaları bastırmak için ise daha çok Moğol kuvveti Anadolu‟ya gelmiĢ ancak onların her geliĢi Ģehirlerin yakılıp yıkılmasına ve halkın daha çok sömürülmesine neden olmuĢtur.1115 Gazan döneminde, Ġlhanlı yönetimine karĢı muhalefet yerlerinin baĢında gelen Anadolu‟da, her biri Moğol

1110 Aksarayi, a.g.e. , s. 167. 1111 Erdem, “Türkiye Selçukluları-Ġlhanlı ĠliĢkileri (1258-1308)”, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Ankara, 1995, s. 380. 1112 Erdem, “Türkiye Selçuklu-Ġlhanlı Ġktisadi, Ticari ĠliĢkileri ve Sonuçları”, A.Ü D.T.C.F. Tarih Bölümü, Tarih Araştırmaları Dergisi, Ankara, 2003, s. 63; Erdem, “Türkiye Selçukluları-Ġlhanlı ĠliĢkileri (1258- 1308)”, s. 379. 1113 KürĢat Günay, “Gazan Mahmud Han Döneminde Anadolu‟da Meydana Gelen Moğol Ġsyanları (1295- 1304)”, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 2003, s. 36. 1114 Günay, a.g.t. , s. 37. 1115 Atçeken-Bedirhan, a.g.e., s. 286; Uluçay, a.g.e. , s. 237.

180 kökenli komutanlar merkeze karĢı 1296-1299 tarihleri arasında isyan etmiĢlerdir1116. Bunlardan en önemlileri ise Moğol tümeninin kumandanı Toğaçar Noyan‟ın isyanı olup daha sonra Moğol ordularının baĢkumandanlığının kendisine verilmemesine kızan Baltu‟nun isyanı ve sonrada Baycu Noyan‟ın torunu SülemiĢ‟in isyanları birbiri arkasını takip etmiĢtir.1117 Ancak Moğol komutanlarının da hiçbiri bu ayaklanmarın sonucunda Anadolu‟da hayal ettikleri yeni bir devleti kurmayı baĢaramamıĢlardır. Ġlhanlı döneminde gerek Selçuklu Devletinin içinden çıkan ayaklanmalar, gerekse Ġlhanlı Devleti tarafından çıkartılan ayaklanmaların hiçbiri ülkedeki halkın periĢanlığını artırmaktan öteye geçememiĢtir.

7.2. Toğaçar Noyan Ġsyanı

Toğaçar Noyan isyanın hemen öncesinde Anadolu‟nun durumuna kısaca bakmak gerekirse; Baltu, Anadolu‟da en büyük Moğol komutanı olarak karĢımıza çıkmaktadır. Sultan Gıyâseddin II. Mesud ise Türkmenlerin baskısı yüzünden Kayseri‟de oturuyordu.1118 BaĢkent Konya ise Ahilerin elinde bulunuyordu.1119 Gazan Han‟ın, Müslüman olarak Ġlhanlı tahtına çıkması Anadolu‟daki Moğol yönetiminde daha önce de bahsettiğimiz gibi önemli bir değiĢim yaĢatmamıĢtır. Özellikle mevkisini kuvvetlendirdikten sonra kendi idaresinde güçlü bir devlet kurmak için Ġlhanlı Devleti‟ndeki değerli emirleri öldürmesi, birtakım isyanların çıkmasına neden olmuĢtur.1120 Moğol noyanlarının isyanları Anadolu‟da karıĢıklıklara, Ġlhanlı Devleti‟inde ise idaresinin zayıflığına neden olmuĢtur.1121 Bunlardan ilki Toğaçar Noyan isyanıdır. Gazan Han, tahta çıktıktan sonra önemli mevkileri daha önce de Horasan‟da hizmetinde bulunan emirlere vermiĢtir. Bunlardan Uryangat Kutluğ ġah‟ı beğlerbeği yaparken Sutay, Mulay ve AbıĢga da en yakınındaki emirler olmuĢtur. Bunların arasında yer alan Toğaçar Noyan ise daha öncede gittiği Anadolu‟nun umumi valiliğine

1116 Özgüdenli, Gâzân Han ve Reformları (1295-1304), s. 195. 1117 Uluçay, a.g.e. , s. 237-238; Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, s. 165-166. 1118 Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 66. 1119 Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III ), s. 64. 1120 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 616; Ersan, a.g.e. , s. 150. 1121 Kaya, “Ġlhanlıların Anadolu Türkmen Beylerine KarĢı Politikası”, s. 317.

181 tayin edilmiĢtir.1122 Toğaçar Noyan geçmiĢte Geyhatu‟nun tahta çıktığı dönemde Baydu‟yu desteklemiĢ, Baydu‟nun tahtı Gazan Han‟a kaptırması sırasında da Gazan Han‟ın karĢısında yer almıĢtı. Bu nedenle Gazan Han‟da Ġlhanlı tahtına oturduktan sonra Baydu ile birlikte hareket eden emîrleri kendisi için bir tehdit olarak algılamıĢ ve bu nedenle Toğaçar Noyan‟ı da merkezden uzaklaĢtırarak onu Anadolu‟ya tayin etmiĢtir.1123 Tümeniyle birlikte Arran (Karabağ)‟dan hareket eden Toğaçar Noyan‟a Azerbaycan, Ġran ve Horasanlı pek çok macerapereste eĢlik etmiĢtir. Toğaçar Noyan beraberindekilerle birlikte DâniĢmendli Ġli‟nin merkezi olan Tokat‟a varmıĢlardır. Burada baĢta Tokat olmak üzere diğer vilâyetlerdeki halkı ezerek para ve mallarına el koymuĢlardır.1124 Vilâyeti yönetme yetkisine sahip olan Selçuklu beğlerbeği Ġzzeddin Muhammed ise bu durum karĢısında gücüne inandığı Toğaçar Noyan‟ın yanında yer almayı tercih etmiĢtir. Daha sonra Tokat‟ı terk ederek Delüce KıĢlağı‟na giden Toğaçar Noyan buradan da Karahisar-ı Demürlü Kasabası‟na kadar inmiĢtir.1125 Gazan Han ise değiĢken ve isyancı bir tabiata sahip olan Toğaçar Noyan‟ı kendisine karĢı potansiyel bir dehdit olarak görmeye baĢlamıĢ ve Anadolu‟da bulunan Baltu ve Samagar oğlu Arap Noyan‟a bir yarlıg ile adam göndererek, onun ortadan kaldırılmasını istemiĢtir. Baltu ve Samagar oğlu Arap Noyan aldıkları emirin gereğini yapmak için askerleri ile birlikte Delüce KıĢlağı‟na giderek orada Karahisar-ı Demürlü Kasabası1126‟nda kalmıĢlardır. Sultan Gazan Han, Ģüphelenmesini önlemek ve güven telkin etmek amacıyla Toğaçar Noyan‟a birde mektupta göndermiĢtir.1127 Öte yandan Selçuklu beğlerbeği Ġzzeddin Muhammed ise Gazan Han‟ın bu kararından hebersiz olması ve aynı zamanda da Baltu ile arasınında açık olmasından dolayı Toğaçar Noyan‟ın dostluğunada güvenerek onun yanında yer almaya devam etmiĢti. Buna karĢın Muineddin Süleyman Pervâne‟nin oğlu Mehmet Bey ise daha önce babasının baĢına gelenleri düĢünerek Moğolların aralarındaki mücadeleye karıĢmayarak

1122 Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 65. 1123 Kesik, “Mesud II” mad., s. 343; Fazlullah, a.g.e. , s. 254. 1124 Aksarayi, a.g.e. , s. 152; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 616; Özgüdenli, Gâzân Han ve Reformları (1295-1304), s. 117. 1125 Ersan, a.g.e. , s. 148; MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 266; Aksarayi, a.g.e. , s. 153-154. 1126 Karahisar-ı Demürlü Kasabası; Hamdullah Kazvȋnȋ‟ye göre Kayseri‟ye üç konak mesafede olduğunu ve hazine aidatının ise 25500 dinar olduğundan bahsederken, Evliyâ Çelebiye ise Karahisar-ı Demürlü Kasabası‟nı Çorum ile Yozgat arasında bulunan bir yer olarak zikreder. Bk. Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 617. 1127 Ersan, a.g.e. , s. 148; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 616; Aksarayi, a.g.e. , s. 153-154; Özgüdenli, Gâzân Han ve Reformları (1295-1304), s. 117.

182 babasının malik nesi olarakta bilinen Sinop‟a giderek Moğollarla iyi geçinmeyi tercih etmiĢtir.1128 Ancak Selçuklu beğlerbeği Ġzzeddin Muhammed ise daha eskiye dayanan bir düĢmanlığı olan Baltu tarafından Toğaçar Noyan ile birlikte öldürülmesine karar verilmiĢtir. Bu nedenle Baltu‟nun, Toğaçar Noyan çadırında gelerek burada bulunan Ġzzeddin Muhammed‟e hakaretler ettiği ve zor kullanarak onu çadırın dıĢına çıkarttığı söylenmiĢtir.1129 Toğaçar Noyan‟ın ise bu duruma müdahale ettiği fakat çabalarının hiçbir iĢe yaramadığı da ayrıca belirtilmiĢtir. GeliĢmeler karĢısında kendisine tuzak hazırlandığını fark eden Toğaçar Noyan, Sivas‟a çekilmiĢtir. Ancak bu hareketi onu kurtaramamıĢ ve Baltu ile Samagar oğlu Arap Noyan, Gazan Han‟dan aldıkları emir gereği Toğaçar Noyan‟ın yolunu keserek onu öldürmüĢlerdir. Toğaçar Noyan‟ın ölümünden dolayı Gazan Han‟ın büyük üzüntü duyduğu ancak bunun devletin geleceği ve yüksek çıkarları için yapmak zorunda olduğuda ayrıca kaydedilmiĢtir.1130 Moğol tahtında yaĢanan çekiĢmelerin ve Anadolu‟daki otorite boĢluğunun doğurduğu isyanı böylece bastırılırken isyanın Anadolu‟ya verdiği zarara bakıldığında ise devletin divana ait mali defterlerin yağmalandığı hatta onların satılarak suistimal bile edildikleri belirtilmiĢtir.1131 Öte yandan bu isyan aynı zamanda Anadolu‟da Moğollar arasında baĢlayan mücadelenin de ilkini oluĢturmuĢtur.1132

7.3. Baltu Noyan Ġsyanı

Moğol kumandanlarından Celayir Tayci Noyan‟ın1133 oğlu olan Baltu, uzun yıllar Anadolu‟da kalmıĢ tecrübeli bir komutandır. Toğaçar Noyan‟ı öldürdükten sonra kudretini ve gücünüde arttırarak zirveye ulaĢmıĢtır.1134 Gücünün farkında olan Baltu,

1128 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 617; Aksarayi, a.g.e. , s. 154-155. 1129 Ersan, a.g.e. , s. 148; Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III ), s. 64-65. 1130 Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 65; Cahen, Osmanlılardan Önce Anadolu‟da Türkler, s. 293; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 617; MüneccimbaĢı, Müneccimbaşına Göre-Anadolu Selçukileri, s. 88; Özgüdenli, Gâzân Han ve Reformları (1295-1304), s. 117; Gürel, a.g.t. , s. 53. 1131 Aksarayi, a.g.e. , s. 173. 1132 Günay, a.g.t. , s. 52. 1133 Alıncak Noyan 1260-1261 yılında Anadolu‟ya geldiğinde kıĢı AkĢehir yakınlarında Karahöyük bölgesinde geçirmiĢ ve Rükneddin IV. Kılıç Arslan‟ın yönetimi toparlandıktan sonra baĢkomutan olarak Tayci‟nin (NabĢi) adı 1276 yazına kadar Anadolu‟da bir subay olarak zikredilmiĢtir. Oğlu Baltu da Gazan Han döneminde isyan etmiĢtir. Bk. Charles Melville, a.g.m. , C. I, s. 89. 1134 Ersan, a.g.e. , s. 149; Howorth, a.g.e. , s. 435; Özgüdenli, Gâzân Han ve Reformları (1295-1304), s. 118; Fazlullah, a.g.e. , s. 261.

183

Gazan Han tarafından birkaç kez Tebriz‟e çağrılmıĢ ancak çeĢitli mazeretler beyan ederek gitmemiĢ ve böylece hakkında duyulan Ģüpheleride kuvvetlendirmiĢtir. Aynı zamanda Selçuklu hanedanının manevi nüfusundan da yararlanmak amacıyla, Gıyâseddin II. Mesud‟un da Tebriz‟e gitmesini engellemiĢtir.1135 Baltu‟nun bu hareketi ise Anadolu‟da bir Moğol kumandanın kendi hükümdarına karĢı yaptığı ilk isyan olarak kayda geçmiĢtir. Onun harekete geçmesinde, Kongurtay‟ın oğlu Ayıldar‟ın1136 teĢvikinin önemli rol oynadığı belirtilmektedir. Çünkü Gazan Han‟ın yönetimini kabullenmeyen hanedana mensub Ģehzadeler bulunuyordu.1137 Baltu‟nun gereksiz yere gurura kapılması ve kendisine duyduğu aĢırı güven onun Toğaçar Noyan‟ın baĢına gelenlerin kendisine nasip olmasına neden olmuĢtur. Sultan Gıyâseddin II. Mesud baĢlangıçta cereyan eden bu olayları hiç tasvip etmesede etrafındakilerin telkinleriyle Baltu‟nun yanında yer almaya ikna olmuĢtur. Baltu‟nun bu hareketinin doğruluğuna inanmayan Mücireddin EmirĢah ise bir yolunu bularak Han‟a gitmiĢ, Baltu‟nun itaatten çıktığını Sultan Gıyâseddin II. Mesud‟un da ona uyduğunu söylemiĢtir.1138 Durum karĢısında Gazan Han, Kutluğ ġah‟ı üç tümenlik bir kuvvetle Anadolu‟ya göndermiĢtir.1139 Kutluğ ġah‟a; Arab, SülemiĢ ve AbıĢga gibi noyanlarda katılmıĢtır. Ġki taraf KırĢehir‟in Malya Ovası‟nda karĢılaĢmıĢlar ve mücadelede Baltu bozguna uğramıĢtır. Baltu mücadele sırasında ordusunun sarsıldığını ve askerlerinden bir kısmınında Kutluğ ġah tarafına geçtiğini görünce mücadelede edemeyeceğini anlayarak uc taraflara doğru kaçmıĢtır. Kutluğ ġah durum karĢısında kendisi Karabağ‟a dönerken, SülemiĢ‟i ise Baltu‟yu takip için görevlendirmiĢtir.1140 Baltu kendisine bağlı birkaç binden oluĢan askeri, hane halkı, malı ve parası ile birlikte önce BeyĢehir bölgesine gelmiĢtir. Buradan takipte olduğunu anlayınca Karamanoğullarına sığınmıĢtır. Ancak Karamanoğulları Moğollar tarafından çok ezildiği için Baltu‟yu kabul etmemiĢlerdir. Buradan hareket ederek Kilikya Ermeni Krallığı‟na gelen Baltu, Kraldan beklediği ilgiyi göremediği gibi Suriye‟ye geçiĢine de

1135 Ersan, a.g.e. , s. 149; Özgüdenli, Gâzân Han ve Reformları (1295-1304), s. 118; Aksarayi, a.g.e. , s. 158. 1136 Baltu Kongurtay‟ın oğlu Ayıldar (Ġldey)‟in kıĢkırtması ile isyan ettiği ve bundan dolayıda tutuklanan Ayıldar idam edilmiĢtir. Bk. Melville, a.g.m. , s. 110. 1137 Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 66. 1138 Ersan, a.g.e. , s. 149; Aksarayi, a.g.e. , s. 159-161. 1139 Melville, a.g.m. , s. 110. 1140Aksarayi, a.g.e. , s. 162-164; Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 66- 67; Ahmet Toksoy, “AkĢehir-i Erzincan”, Atatürk Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, S. 10, Erzurum, 1998, s. 189; Özgüdenli, Gâzân Han ve Reformları (1295-1304), s. 118; Fazlullah, a.g.e. , s. 261.

184 izin verilmemiĢtir.1141 Moğol öfkesinden çekinen Ermeniler, Baltu‟yu ve yakınlarını bizzat yakalayarak Tebriz‟e teslim etmiĢlerdir. Gazan Han, Ģehir meydanında Baltu‟yu oğlu ile beraber baĢını vurdurtarak 1297 tarihinde öldürtmüĢtür.1142 Baltu‟nun ölümünden sonra Anadolu‟daki mallarına ve hayvanlarına da el konulmuĢtur.

7.4. Gıyâseddin II. Mesud’un Gazan Han tarafından Azl edilmesi ve III. Alâeddin Keykubâd’ı Tahta Çıkarılması

Gıyâseddin II. Mesud, Baltu‟nun yenilgiye uğramasından hemen sonra Kutluğ ġah‟ın huzuruna çıkarak O‟na, Baltu‟ya zorla boyun eğmek zorunda kaldığını uzun uzadıya anlatmıĢ ve kendisinin suçsuz olduğunu söylemiĢtir. Gıyâseddin II. Mesud‟un söylemleri karĢısıda töhmet altında kalan Kutluğ ġah, Sultanı da beraberinde götürerek Gazan Han‟a durumu anlatmıĢtır. Kutluğ ġah, Gıyâseddin II. Mesud‟un affedilmesini sağlamıĢtır fakat Gazan Han onu affettiyse de Anadolu‟ya geri dönmesine izin vermemiĢ ve Hemedan‟a sürmüĢtür.1143 Böylece Hemedan Ģehrinde yaĢamaya mecbur olan Gıyâseddin II. Mesud burada da devlet erkânından hiçbir yardım ve dostluk göremediği gibi arkadaĢsız, hizmetçisiz, askersiz, hatta parasız ve hayvansız olarak periĢan bir hayat sürmeye baĢlamıĢtır.1144 Neticede yaklaĢık on üç yıl süren Gıyâseddin II. Mesud‟un ilk saltanatlığıda böylece sona ermiĢtir.1145 Gıyâseddin II. Mesud‟un, Hemedan‟a sürülmesiyle birlikte Türkiye Selçuklu tahtıda tam iki yıl boĢ kalmıĢtır. Nitekim bu süre içerisinde Selçuklu Devleti‟nin yönetiminde görev alacak yeni isimler de belirmeye baĢlamıĢtır. Alınan kararlara göre Muineddin Mehmet Bey pervaneliğe, Cemaleddin Mehmed vezirliğe, Kemâleddin Tiflisi saltanat naibliğine, ġerefeddin Osman ise istifa makamına getirerek Anadolu topraklarını tamamen kendilerine bağlamıĢlardır.1146 Moğol askerlerinin baĢında ise SülemiĢ, Bayıncar, Boçkur, ve Körtimur bulunmakta idi. Mücireddin EmirĢah ve

1141 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 618; Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 66- 67; Aksarayi, a.g.e. , s. 163-164; Özgüdenli, Gâzân Han ve Reformları (1295-1304), s. 118-119. 1142 Cahen, Osmanlılardan Önce Anadolu‟da Türkler, s. 293; Aksarayi, a.g.e. , s. 164; Uluçay, a.g.e. , s. 237-238; Kesik, “Mesud II” mad., s. 344; Özgüdenli, Gâzân Han ve Reformları (1295-1304), s. 119. 1143 Atçeken-Bedirhan, a.g.e. , s. 287; Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 67; Toksoy, a.g.m., s. 189; Kesik, “Mesud II” mad., s. 344. 1144 Aksarayi, a.g.e. , s. 167. 1145 Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III ), s. 67; Sevim-Yücel, a.g.e., s. 143; Günay, a.g.t. , s. 63. 1146 Aksarayi, a.g.e. , s. 168; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 620; Ersan, a.g.e. , s. 150.

185 diğerlerinin himayesinde bulunan 6 milyon akçe vergi, bu dört kiĢi tarafından iltizam usûlüne göre taahhütte bulundukları gibi bunun dıĢında ek olarak 6 yüz bin dirhem daha ödemeyi de kabul etmiĢlerdir.1147 Bu vergi tutarları sadece Ġlhanlı hazinesine ödenmesi gereken para olup bunun içinde iltizam sahiplerinin, askerlerin ve Selçuklu Devleti‟nin masrafları ile diğer harcamalar bu tutarın dıĢında kalmıĢtır. Ayrıca Moğol han ve Ģehzadelerin hass (incü) olarak ayrılmıĢ vilâyetlerin gelirleri ise önemli bir rakam olup bu hesaba dâhil edilmemiĢti.1148 Gazan Han‟dan aldıkları yarlıg ile Azerbaycan‟dan Anadolu‟ya gelerek ülkeyi dört mali bölgeye ayırıp, kendi aralarında taksim eden bu dört devlet adamı, adamları ile birlikte paylarına düĢen bölgelere hareket etmiĢlerdir. Cemaleddin Mehmed Bey Diyarbekir bölgesine, Muineddin Mehmet Bey Kastamonu ve çevresine, Kemâleddin Tiflis Amasya ve Samsun bölgesine, ġerefeddin Osman ise Niğde taraflarına gitmiĢlerdir. Ne var ki bu devlet adamları gittikleri bölgelerde düzeni sağlayacakları yerde aksine hâkimiyet sahaları içerisinde daha fazla zulm etmiĢler, halktan haksız yere vergiler almıĢlar hatta onların mal ve mülklerinide ele geçirmeye çalıĢmıĢlardır. YaĢananlara dayanamayan pek çok yöre haklı göç etmek zorunda kalmıĢtır.1149 Moğol noyanlarının isyanları ile yeterince periĢan olan Anadolu halkı, ülkenin dört ayrı mali yönetime bölünmesinden sonra iyice ezilmiĢtir. Bu durumu Kerimüddin Mahmud-i Aksarayi Ģöyle anlatarak, “ Anadolu gariplerin emniyete ve rahata kavuştuğu bir ülke ise de Horosan, Irak ve Azebaycan‟da aklına soygun ve zulüm gelen kimseler, oralarda fırsat bulamadıkları için, gözlerini Selçuklu Devleti‟ne dikip burada mevki ve talih aramaya geliyorlardı”1150 sözleri ile vaziyeti doğruluğunu ortaya çıkarmaktaydı.

7.5. Ġlhanlıların Türkiye Selçuklu Tahtına III. Alâeddin Keykubâd’ı Çıkarması

Anadolu‟nun bir süre sultansız kalarak ülkenin dört ayrı mali yönetime bölünmesi ve sonrasında yaĢananlar, memlekette huzurun bozulmasına ve ülkede

1147MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 267; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 620. 1148 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 620; Ersan, a.g.e. , s. 151. 1149 Validȋ,“Moğollar Devrinde Anadolu‟nun Ġktisadi Vaziyeti”, s. 35-36; MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 268; Aksarayi, a.g.e. , s. 168-177; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 620-622; Ahmet Zeki Velidi Togan, Umumi Türk tarihine Giriş, s. 238. 1150 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 619; Aksarayi, a.g.e. , s. 152.

186 buhranların çıkmasına neden olmuĢtur. YaĢananlar karĢısında kayıtsız kalamayan ve Selçuklu hanedanına çok bağlı olan Anadolu halkıda sık sık Ġlhanlı hükümdarı Gazan Han‟dan yeni bir hükümdar tayin etmesini arz etmiĢlerdir. Gıyâseddin II. Mesud‟un o dönemde Hemedan‟da sürgünde olmasından dolayı Ġlhanlı veziri Sadreddin Halidi‟nin de önerisi üzerine Gazan Han, 1298 yılında Gıyâseddin II. Mesud‟un kardeĢi Ferâmüz‟ün oğlu olan III. Alâeddin Keykubâd‟ı Türkiye Selçuklu Sultanı olarak tayin etmiĢtir.1151 Dönemin özellikle Mevlevilere dayalı kaynaklarıında bu tayinde Ulu Arif Çelebi ile yine Mevlevi olan Atabeg Mecdüddin‟in büyük rollerinin olduğu ve bu nedenle de III. Alâeddin Keykubâd‟ın sultan olduktan sonra bu Mevlevi büyüklerine teĢekkür ettiğide kaynaklarda vurgulanmıĢtır.1152 Vezir olarakta kendisine Tebriz valisi iken kaybettiği mallarını Anadolu mallarıyla tekrardan kazanma ümidinde olan ġemseddin Ahmed LukuĢi getirilmiĢtir. Ġstifa divanın baĢına Abdülaziz, Anadolu Moğol genel valisi olarak Boçkur ile Anadolu orduları baĢkumandanı olarak Bayıncar görevlendirilmiĢtir.1153 III. Alâeddin Keykubâd ve beraberindeki görevliler Anadolu‟ya doğru hareket ettikleri sıralarda Selçuklu ülkesinde buhranların ve ızdırapların yaĢanmasına sebep olan Muineddin Mehmet Bey, Cemaleddin Mehmed, Kemâleddin Tiflisi ve ġerefeddin Osman ise hala görevlerinin baĢında idiler.1154 Ancak III. Alâeddin Keykubâd ve vezirinin Konya‟ya gelmesiyle birlikte dörtlü mali taksim idareside son bulmuĢtu. Öte yandan Sultanla birlikte gelen ve Tebriz‟in imarında kaybettiği maddiyatını yeniden kazanmak isteyen ġemseddin Ahmed LukuĢi ise Anadolu‟dan alacağı vergiler ile zararlarını telafi etmeyi düĢünüyordu. Ancak Anadolu‟dan alınan vergilerin askerler ile Ģehzadelerin masraflarını bile karĢılamadığını gören ġemseddin Ahmed LukuĢi divana ait emlâkı satmaya baĢlamıĢtı. Nitekim bu satıĢlar sonrasında arazilerin çoğu özel mülke dönüĢtüğü için, ülkenin birazda olsa mamurlaĢtığı söylenmiĢtir.1155 Sultan III. Alâeddin Keykubâd dönemi Anadolu‟da Moğol zulmünün en üst safhaya çıktığı bir dönemdir. Ekonomik olarak yaĢanan sıkıntılara birde ahlâki

1151 MüneccimbaĢı, Müneccimbaşına Göre-Anadolu Selçukileri, s. 89; Ersan, a.g.e. , s. 155; Anonim Selçukname (Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi III ), s. 67; Fazlullah, a.g.e. , s. 274. 1152 Faruk Sümer, “Keykubad III”, DİA, C. XXV, Ankara, 2002, s. 360; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 622; Eflâki, Ariflerin Menkıbeleri II, s. 178. 1153 Aksarayi, a.g.e. , s. 189; Ersan, a.g.e. , s. 155. 1154 Ersan, a.g.e. , s. 156. 1155 Aksarayi, a.g.e. , s. 189- 192; MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 269; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 623.

187 bozuklukların eklenmesi Anadolu‟da dayanılmaz bir hal almıĢtır. Bunun yanında sevindirici olan tek nokta ise Ġlhanlılar‟ın Müslüman olmaya baĢlamaları idi.1156 Hatta zamanla kendilerinin Müslüman olarak Türklük içinde de kaynayıp gidecekleri bile gözlenmiĢti. Bunu görenlerden biride Mevlânâ Celâleddin Rumi‟dir ki çeyrek asır sonra Müslüman olan Gazan Han, Mevlânâ‟nın bir Ģiirini1157 giydiği hırkaya altın tellerle yazdırmıĢtır. Onun Müslümanlığı Moğol zulmünden ezilen Anadolu halkının gönlüne bir ferahlık getirmiĢtir.1158 Ancak daha öncede bahsettiğimiz gibi Gazan Han Ģikâyetler üzerine bazı tedbirler almaya çalıĢmıĢsa da ne yolsuzlukların önüne geçmede ne de ayaklanmaları bastırmada pek baĢarılı olamamıĢtır.

7.6. SülemiĢ Ġsyanı Ve Anadolu Üzerine Etkileri

III. Alâeddin Keykubâd, sultan tayin edilerek Konya‟ya geldiği sıralarda Mücireddin EmirĢah da bir takım mühim insanlar ve azledilmiĢ kimseler ile birlikte Gazan Han‟ın huzuruna çıkmak üzere harekete geçmiĢtir. 1298‟in Eylül ayına denk gelen o günlerde karĢılarında bir türlü baĢarılı olamadıkları Memlûkler‟e karĢı bir sefer düzenleme niyetinde olan Gazan Han‟ın da 70 bin kiĢilik bir ordunun baĢında1159 Tebriz‟den Bağdat kıĢlağına doğru harekete geçtiği belirtilmiĢtir.1160 Memlûkler o dönemlerde birkaç defa saldırılarda bulunarak Moğollara büyük darbeler vurmuĢlardır. Hatta 1297 yılında Diyarbekir‟i iĢgal edip Moğolların karakolu durumundaki Ermeni beldelerini Türkmenler ile beraber istilaya uğratmıĢlar ve MaraĢ‟ı da tekrardan feth ederek Türkmenlerin yerleĢmelerine imkân sağlamıĢlardır. ĠĢte bütün bu yaĢananlar Gazan Han‟ı Memlûkler‟e karĢı bir sefer düzenlemeye teĢvik etmiĢti.1161 Bu nedenle SülemiĢ‟e haber gönderip onun Anadolu‟da bulunan Moğol askerleriyle birlikte Halep‟e doğru hareket etmesini istemiĢtir. Ancak SülemiĢ, Baltu Ġsyanında gösterdiği baĢarıdan dolayı Anadolu Umumi valiliğinin kendisine verilmemesine

1156 Atçeken-Bedirhan, a.g.e. , s. 287-288. 1157 “Ben yârin küpünden bir kadeh erlik şarabı çıkarırsam, iki dünyayı ve (gayb âleminin) bütün gizliliklerini kaldırırım. Sen Tanrı‟yı tanımadığın için Tatar‟dan korkuyorsun. Fakat ben iki yüz iyman bayrağiyle Tatar tarafına hücum ederim ilâh…”Bk. Eflâki, Ariflerin Menkıbeleri II, s. 178. 1158 Atçeken-Bedirhan, a.g.e., s. 288; Eflâki, Ariflerin Menkıbeleri II, s. 178. 1159 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 623; Ersan, a.g.e. , s. 156. 1160 Fazlullah, a.g.e. , s. 274. 1161 MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 269-270; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 623; Spuler, a.g.e. , s. 111.

188 kızarak Gazan Han‟ın bu çağrısına uymayarak 1299 yılının kıĢında isyân etmiĢtir.1162 Ancak Gazan Han‟ın kendisine tehdit unsuru oluĢturacak noyanları ve kimseleri daha öncede görüldüğü gibi bertaraf ettiği için, sıranın kendisine de gelebileceğini göz önünde bulundurarak önlemlerini de almakta geçikmemiĢtir.1163 Anadolu‟yu Moğollara açan Baycu Noyan‟ın torunu olan SülemiĢ, Anadolu üzerinde hukuken hak sahibi olduğunu düĢünerek bağımsız bir devlet kurmaya karar vermiĢ ve bu nedenle de Anadolu‟da ki Moğol kumandanlarından baĢta Akbal ve TaĢtimur olmak üzere yanında yer almaya ikna etmiĢtir.1164 Öte taraftan tek ve en büyük ümidi ise Moğollardan nefret eden Anadolu halkının yardımı idi. Anadolu eĢrafının yanı sıra uç Türkmenleri ve özellikle Karamanoğulları‟ndan da destek almıĢtı. Ayrıca Memlûkler‟in de 20 bin kiĢilik bir ordu gönderdiği de kaydedilmiĢtir. Böylece 50 bin kiĢilik bir ordu ile harekete geçen SülemiĢ‟in asıl gücünü ise Moğol askerleri ile Türkmenlerin oluĢturduğu vurgulanmıĢtır.1165 Ayrıca etrafına toplanan iĢe yaramaz birçok kiĢiyede vaadlerde bulunarak kendi safına kattığıda belirtilmiĢtir. Amacı yıkılmakta olan Türkiye Selçuklu Devleti üzerine Anadolu‟da yeni bir devlet kurmaktır.1166 Moğollar isyanı bastırmak için gönderdikleri kuvvetler nihayet 1298 yılında Aksaray dolaylarında isyan bayrağını açmıĢ olan SülemiĢ Noyan ile karĢılaĢmıĢlardır. Yaptıkları mücadelede Ġlhanlı kuvvetleri mağlup olurken Bayancar ve Boçkur gibi noyanları da öldürülmüĢtür. Hareketini de geniĢleterek halkı kendisine katılmaya çağırmıĢ hatta uymayanları da öldürmüĢtür. Sultan III. Alâeddin Keykubâd ise yanında yer almayarak Diyarbekir taraflarına kaçmıĢtır.1167 KıĢın basması ve Suriye seferinde olmasından dolayı Gazan Han‟ın yardım gönderememesini de fırsat bilen SülemiĢ, hâkimiyet alanlarını geniĢleterek Sivas‟a yönelmiĢ ve Ģehri kuĢatmıĢtır. Giderek

1162 Sümer, “Keykubad III” mad., s. 360; Uluçay, a.g.e. , s. 238; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 624; Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, s. 165; Fazlullah, a.g.e. , s. 274; Özgüdenli, Gâzân Han ve Reformları (1295-1304), s. 134. 1163 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 624. 1164 Ersan, a.g.e. , s. 156; Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 68; KürĢat Solak, “Moğol SülemiĢ ve TimurtaĢ Ġsyanları KarĢısında Anadolu‟da Türkmenlerin Tutumu”, Kapadokya Tarih ve Sosyal Bilimler Dergisi, S. 3, NevĢehir, 2014, s. 64; Özgüdenli, Gâzân Han ve Reformları (1295-1304), s. 134. 1165 Avcıoğlu, a.g.e. , s. 2150; Sevim-Yücel, a.g.e., s. 143; Fazlullah, a.g.e. , s. 275; Sağlam, a.g.m., s. 557-558. 1166 Sevim-Yücel, a.g.e., s. 143. 1167 Atçeken-Bedirhan, a.g.e. , s. 289; MüneccimbaĢı, Müneccimbaşına Göre-Anadolu Selçukileri, s. 90; Uluçay, a.g.e. , s. 238; Fazlullah, a.g.e. , s. 274-275.

189

Anadolu‟da söz sahibi olmaya baĢlayan SülemiĢ, adamlarını etrafa göndererek vergi adı altında halkın ürünlerine de el koydurtmuĢtur.1168 SülemiĢ Ġsyanı haberini Suriye seferi sırasında alan Gazan Han, hemen bu seferden vazgeçerek Anadolu‟ya yönelmiĢtir. Gazan; Kutluğ Ģah, Emir Çoban, Mulay, Sütay ve BaĢgırt gibi komutanlar ile 35 bin atlıdan bir orduyu 16 Mart 1299 „da Diyarbekir‟e sevk etmiĢtir. 1169 Han‟ın ordusunu 1299 Haziran‟ın da Erzincan AkĢehir‟inde karĢılayan SülemiĢ‟in askerlerinin bir kımı savaĢ sırasında Han‟ın ordusuna katılmıĢ bunu gören Karamanoğulları da savaĢı terk etmek zorunda kalmıĢlardır.1170 Ayrıca Memlûk sultanın göndermiĢ olduğu ordununda yetiĢmediğini gören SülemiĢ, yanındaki 500 süvari ile birlikte savaĢ meydanını terk ederek Suriye‟ye kaçmıĢtır. Burada Baycu Noyan‟ın torunu olarak çok iyi bir Ģekilde karĢılanmıĢ ve itibar görmüĢtür.1171 SülemiĢ bir süre sonra Anadolu‟ya tekrar dönerek, hem Ģansını denemek hemde ailesini kurtarmak amacıyla Memlûk Sultanından yardım istemiĢtir. Bunun üzerine Memlûk Sultanı yardımı kabul ederek baĢlarında Halep emiri Seyfettin Begtimur komutasındaki az bir kuvveti Anadolu‟ya gönderilmiĢtir. Böylelikle SülemiĢ, Anadolu‟daki Ģansını bir kez daha denemiĢ olacaktı.1172 Nitekim Seyfettin Begtimur komutasındaki 40 bin kiĢilik bir ordu ile Akçaderbend‟e geldiğinde SülemiĢ, geçidi korumakla görevli Moğol ve Ermeni kuvvetleriyle savaĢmak zorunda kalmıĢtır. SavaĢ sırasında Seyfettin Begtimur öldürülmüĢ SülemiĢ ise herhan gibi bir güçlükle karĢılaĢmadan yoluna devam etmiĢtir.1173 EĢrefoğlu Türkmenlerinin bulunduğu BeyĢehir ve SeydiĢehir dolaylarına gelerek burada taraftar toplamıĢ ancak bunların yeterli olmayacağını düĢünerek Kuzeybatı Türkmenlerini de içine almak için giderken Ankara‟da yakalanmıĢtır.1174 Buradan kaçmanın imkânını bulamayan SülemiĢ, Emir Çoban ve BaĢgırt arafından 1299 Eylül ayında Tebriz‟e götürülerek çok feci bir Ģekilde

1168 Ersan, a.g.e. , s. 157; Aksarayî, a.g.e. , s. 194; Melville, a.g.m., s. 112. 1169 MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 270; Fazlullah, a.g.e. , s. 275; Günay, a.g.t. , s. 79; Özgüdenli,

Gâzân Han ve Reformları (1295-1304), s. 135; Aksarayî, a.g.e. , s. 197. 1170 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 625; Fazlullah, a.g.e. , s. 275. 1171 Fazlullah, a.g.e. , s. 275; Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 68; Ersan, a.g.e. , s. 157; Fazlullah, a.g.e. , s. 275; Özgüdenli, Gâzân Han ve Reformları (1295-1304), s. 135-136. 1172 Ersan, a.g.e. , s. 157; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 625; Melville, a.g.m., s. 112; Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 68-69. 1173MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 271; Mustafa Akdağ, Türkiye'nin İktisadi ve İçtimai Tarihi, Cem Yayınları, Ġstanbul, 1995, s. 171. 1174 Avcıoğlu, a.g.e. , s. 2151; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 625; Akdağ, a.g.e. , s. 171; Aksarayî, s. 218-219.

190

öldürülmüĢ ve cesedi de yakılmıĢtır.1175 Bu isyan sonrasında da yine en büyük zararı Anadolu halkı görmüĢtür. SülemiĢ isyanı esnasında ülkeden uzaklaĢarak bu iĢe karıĢmayan Sultan III. Alâeddin Keykubâd, Gazan Han‟ı sefere çıktığı Suriye dönüĢünde Musul yakınlarında karĢılamıĢtır. Bundan hoĢnut olan Ġlhanlı hükümdarı ihsanlarda bulunarak III. Alâeddin Keykubâd‟a Erzurum‟dan baĢlayarak Antalya kıyılarına, Diyarbekir‟den baĢlayarak Sinop kıyılarına kadar olan tüm Selçuklu topraklarını onun idaresinde olduğuna dair yarlıg vermiĢtir. Ayrıca III. Alâeddin Keykubâd‟ı Moğol hanedanından bir prenses ile de evlendirilmiĢtir.1176 Gazan Han‟ın güvenini kazandıktan sonra Konya‟ya dönen Sultan yeni bir hükümette kurmuĢtur. Buna göre Mücireddin EmirĢah saltanat nâibi, Sâveli Alâeddin‟i vezir, Karahisarlı Kadı Mecdüddin atabeg, Nâsırüddin Muhammed müstevfi, Seyyid ġerefeddin Hamza-i Alevi de müĢirü‟l- memalik olarak tayin edilmiĢtir.1177 Gazan Han bunların içinden özellikle dürüstlüğünü ve Ģahsiyetini korumayı baĢaran Mücireddin EmirĢah‟ı, Anadolu‟ya göndererek ülkede yaĢanan zulümleri ve anarĢi olaylarını bitirmesini istemiĢtir.1178 Çünkü o dönemde özellikle Türkmenler çok küçük çapta da olsa ayaklanmalar çıkararak çevredeki mağara ve kalelere saklandıkları, zaman zaman da çevreyi yağmaladıkları bilinmekteydi.1179 Mücireddin EmirĢah Anadolu‟ya gelirken yanında mali konuları yoluna koymak için ġerefeddin Abdurrahman ve diğer emirlerle birlikte önce Niğde‟ye gelmiĢ burada UlukıĢla ve Sivrihisar kalelerindeki isyanları bastırdıktan sonra Aksaray‟a geçmiĢtir. Oradan da Samsun‟a gelerek asayiĢi sağlamaya çalıĢmıĢtır.1180 III. Alâeddin Keykubâd‟da bir süre sonra Moğolların yaptığı gibi atabeği Karahisarlı Kadı Mecdüddin ile Seyyid ġerefeddin Hamza-i Alevi‟nın etkisinde kalarak Sivas, Malatya, Divriğ, Tokat ve baĢka yerlerde zenginlerin mallarına el koymaya ve

1175 Fazlullah, a.g.e. , s. 276; Solak, a.g.m., s. 66; Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 68-69; Melville, a.g.m., s. 112; Galstyan , a.g.e. , s. 59-60. 1176 Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 70; Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, s. 166; Sevim- Yücel, a.g.e., s. 143; Aksarayi, a.g.e. , s. 226. 1177 Sümer, “Keykubad III” mad., s. 361; Aksarayi, a.g.e. , s. 226; Sevim-Yücel, a.g.e., s. 143; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 632. 1178MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 272; 1179Avcıoğlu, a.g.e. , s. 2152. 1180 Aksarayi, a.g.e. , s. 204-205; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 628-629; Ersan, a.g.e. , s. 158; MüneccimbaĢı, Müneccimbaşına Göre-Anadolu Selçukileri, s. 90-91; Ata, a.g.m., s. 577.

191 onlara iĢkenceler yapmaya baĢlamıĢlardır.1181 ġikâyetler üzerine Anadolu emiri AbıĢga, Gazan Han‟dan aldığı yarlığ ile Sultanı ve diğer devlet adamlarını Yabunlu‟ya1182 yanına getirterek göz hapsinde tutmaya baĢlamıĢtır. Burada Karahisarlı Kadı Mecdüddin ile Seyyid ġerefeddin Hamza-i Alevi hakkında Ģikâyetlerin artması üzerine bu iki devlet adamı kötü bir Ģekilde cezalandırılarak öldürülmüĢlerdir.1183 Bu olaydan derin bir endiĢe ve korkuya kapılan III. Alâeddin Keykubâd, Konya‟ya gitmek için kaçmıĢtır.. Sivas yolundan Ürgüp‟e geçerek bir mağraya saklanmıĢ ancak burada yakalanarak AbıĢga Noyan‟a teslim edilmiĢtir. Sultan oradanda beraberindekilerle birlikte Han‟a gönderilmiĢtir. Gazan Han Selçuklu Sultanını yargılayıp idam kararı vermiĢ ise de onun hanedandan bir prenses ile evli olması nedeniyle ölüm cezasından kurtulup görevinden de azledilerek 1302 yılında Ġsfahan‟a sürülmüĢtür.1184 Sultan III. Alâeddin Keykubâd Ġsfahan‟da otururduğu sırada da adamlarından birine kızarak ağır sözler söylemiĢ ne yazık ki buda onun hayatına mal olmuĢ ve bu kiĢi tarafından orada bıçaklanarak öldürülmüĢtür. NaaĢı ise Büyük Selçuklu Sultanları türbesine defnedilmiĢtir.1185 III. Alâeddin Keykubâd, sultanlığı döneminde uç beyi olan Osman Gazi‟ye gönderdiği sancak, kılıç, davul, at ve hil„at ile beylik vermiĢ bir hükümdar olarak tarihe geçmiĢtir. Ancak zayıf kiĢilikli bir hükümdar olan1186 III. Alâeddin Keykubâd‟ın atalarının geleneğinden ayrılarak halkını soyma giriĢiminde bulunması ve zulüm etmesiyle de kayda geçmiĢtir.1187 SülemiĢ isyanına gelince, Anadolu‟yu sarsan en büyük hadiselerden biri olmuĢ1188 ve Anadolu topraklarının harap olmasına, ziraat ve hayvancılığın büyük zarar görmesine,1189 Anadolu halkının ise Selçuklular ve Ġlhanlılardan uzaklaĢarak daha çok yeni kurulmakta olan beyliklere yönelmelerine

1181 Uluçay, a.g.e. , s. 238; Faruk Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, Türkiye Araştırmaları Dergisi I, TTK, Ankara, 1970, s. 71; Sevim-Yücel, a.g.e., s. 144; MüneccimbaĢı, Müneccimbaşına Göre-Anadolu Selçukileri, s. 92. 1182 Yabunlu; Kayseri-Elbistan arasında yer olan bu ova Yabunlu Pazarı olarak meĢhurdur. Bk. Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 633. 1183 Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 71; MüneccimbaĢı, Müneccimbaşına Göre-Anadolu Selçukileri, s. 92; Sevim-Yücel, a.g.e., s. 144. 1184 MüneccimbaĢı, Müneccimbaşına Göre-Anadolu Selçukileri, s. 93; Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, s. 166; MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 275; Uluçay, a.g.e. , s. 241. 1185 Aksarayi, a.g.e. , s. 236; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 634; Sümer, “Keykubad III” mad., s. 361. 1186ÂĢık PaĢazâde, Tevârih-İ Âl-i Osmân, haz. Kemal Yavuz, M. A. Yekta Saraç, Gökkubbe Yayınları, 2007, s. 53; Sümer, “Keykubad III” mad., s. 361. 1187 Ersan, a.g.e. , s. 162. 1188 Togan, Ahmet Zeki Velidi, Umumi Türk tarihine Giriş, s. 243. 1189 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 628; Cahen, Osmanlılardan Önce Anadolu‟da Türkler, s. 307; Erdem, “Türkiye Selçukluları-Ġlhanlı ĠliĢkileri (1258-1308)”, s. 366-368.

192 neden olmuĢtur. Böylece ortaya çıkan Türkmen Beylikleri de Anadolu halkının desteğini arkalarına hissederek sağlam temeller üzerinde kurulup yükselmiĢlerdir.1190

7.7. Ġlhanlılar Tarafından Gıyâseddin II. Mesud’un II. Kez Türkiye Selçuklu Tahtına Çıkarılması

Sultan III. Alâeddin Keykubâd‟ın Ġlhanlı hükümdarı Gazan Han tarafından tahtan indirilmesinden sonra yerine, Hemedan‟da sürgünde olan Gıyâseddin II. Mesud ikici kez Türkiye Selçuklu Devleti sultanı olarak 1302 tarihinde tahta çıkmıĢtır.1191 Vezirliğine ise Moğollar tarafından Ġran asıllı Alâaddin Sâvi getirilmiĢtir.1192Anadolu‟da ki Moğol askerlerinin kumandanı yine AbıĢga Noyan olmuĢtur.1193 Gıyâseddin II. Mesud‟un bu ikinci sultanlığı da Anadolu halkı için istenilen huzur ortamını sağlayamamıĢ varlığı ile yokluğu pek belli olmadan tam bir Moğol kuklası gibi yaĢamıĢtır. Yine bu dönemde Doğu ve Güneydoğu Anadolu‟da yaĢanan Ġlhanlı- Memlûklu çekiĢmelerinin yanında Moğol kabileleri ile Türkmenler arasında ki çatıĢmaların da buna katkısı büyük olmuĢtur.1194 Sakin bir yaĢam süren Sultanın adı o dönemde tek bir olayla anılmıĢtır. O yılda Cahioğlu, Niğde ve Aksaray arasında bulunan Develühisar Kalesi‟nde isyan bayrağını açmıĢ, Ģehrin gelirlerine el koymuĢ ve bu hareketiyle de halkı sıkıntıya düĢürmüĢtür. Durumu öğrenen AbıĢga Noyan, Sultan Gıyâseddin II. Mesud ve vezir Alâeddin Sâvi çevik ordularıyla birlikte kaleyi kuĢatmıĢlardır. Ancak Gazan Han‟ın 1304 tarihinde ölüm haberi üzerine kuĢatmayı kaldırarak geri dönmüĢlerdir.1195 Neticede siyasi karıĢıklıkların had safhaya ulaĢtığı ve artık sadece Türkmenler‟in değil, bizzat Moğol vali ve komutanlarının da isyan ettiği Anadolu‟da, Gazan Han‟ın merkezi otoriteyi kurmak için yapmıĢ olduğu her türlü giriĢim, Ġlhanlı Devleti‟nde yaĢanan iç ve dıĢ siyasi geliĢmelerin gölgesinde kalmıĢtır. Gazan‟ın bu siyasi

1190 Solak, a.g.m., s. 66. 1191 Konyalı, a.g.e. , s. 198; Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, s. 166; Atçeken-Bedirhan, a.g.e. , s. 290; Uluçay, a.g.e. , s. 241; Sevim-Yücel, a.g.e., s. 145; MüneccimbaĢı, Müneccimbaşına Göre-Anadolu Selçukileri, s. 93. 1192 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 44; Sevim-Yücel, a.g.e., s. 145; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 634. 1193 Aksarayi, a.g.e. , s. 238; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 98. 1194 Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, s. 167; Kaya, “Ġlhanlıların Anadolu Türkmen Beylerine KarĢı Politikası”, s. 318. 1195 Aksarayi, a.g.e. , s. 238-239; Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 71; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 634-635; Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, s. 166.

193 meĢguliyetinin arasında isyanlarla sarsılan Anadolu için özel bir politika oluĢturmakta yetersiz kalması ise burada yeni siyasi teĢekküllerin oluĢmasına zemin hazırlamıĢtır1196.

8. OLCAYTU HAN DÖNEMĠ VE TÜRKĠYE SELÇUKLU DEVLETĠ’NĠN FĠĠLEN SONA ERĠġĠ

Muhammed Hüdabende (Olcaytu), 24 Mart 1282 tarihinde doğmuĢtur.1197 Ġlhanlı hükümdarı Argûn Han‟ın ikinci oğlu olan Olcaytu, Budist bir baba ile Nestûri- Hıristiyan prenses1198 Uruk Hatun‟dan olmuĢtur1199 Yedi yaĢında iken Hristiyan olan annesi tarafından Nikolas adıyla Nesturi mezhebinde vaftiz edilen Olcaytu Han,1200 7 yıl Budist, 6 yıl Hristiyan olarak kalmıĢtır.1201 KâĢânî, Olcaytu‟nun inancı hakkında; “Atalarının akidesi üzerine şirk ile yetişmiş, bir süre putlara secde ettikten ve tapındıktan sonra gerçek Tanrı‟nın birliğine, samadaniyetine mutlak secdesini ikrar etmişti.” Ģeklinde ifadede bulunmuĢtur.1202 Ayrıca Ġlhanlı Devlet yönetimi içerisinde adı üzerinden ideolojik tartıĢmaların da yapıldığı tek isimdir. Çocukluğunda kendisine Olcay-buka, Mâtmûdâr, Harbende gibi adlar verilmiĢtir. 1295 yılında eĢlerinden birisinin de etkisiyle ağabeyi Gazan Han ile Müslümanlığı kabul etmiĢ ve Muhammed Hudâbende (Abdullah) ismini almıĢ ancak genelde Olcaytu Hudâbende yahut Olcaytu Han olarak tanınmıĢtır.1203 Gazan Han‟ın tahta olduğu dönemde Olcaytu, Horasan‟ın idaresi ve müdafasıyla meĢgul olmuĢ ve Horasan‟ı Çağataylılar‟a karĢı savunmuĢtur. Onun bu savunmadaki baĢarısı ağabeyi Gazan Han‟ı memnun etmiĢ ve ta o zamanlarda Olcaytu ağabeyi Gazan‟dan sonra Ġlhanlı tahtına geçmeyi garantilemiĢtir.1204 Gazan Han‟ın, ölümünden sonra çocukları arasında veliaht olarak bırakacağı kimse olmadığı için sağlığında kardeĢi Olcaytu‟yu yerine veliaht tayin etmiĢti.1205

1196 Özgüdenli, Gâzân Han ve Reformları (1295-1304), s. 201. 1197 Spuler, a.g.e. , s. 119. 1198 KâĢânî, Cemalü‟d-din Ebul Kasım Abdullah b. Muhammed b. Ebi Tahir, Tarih-İ Olcâytû, çev. Derya Örs, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi) Ankara, 1992, s. 52; Özgüdenli, “Olcaytu Han” mad., s. 345. 1199 Fazlullah, a.g.e. , s. 150; Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 270. 1200 Spuler, a.g.e. , s. 216. 1201Yılmaz Öztuna, Devletler ve Hanedanlar, İslam Devletleri, T.C. Kültür ve Turizm Bankalığı Yayınları, C. I., Ankara, 2005, s. 562; Grousset, a.g.e , s. 363. 1202 KâĢânî, a.g.e. , s. 132. 1203 Özgüdenli, “Olcaytu Han” mad., s. 345; Hanifi ġahin, “Sebep ve Sonuçları Bakımından Olcaytu Sultan‟ın ġiîliği”, s. 117. 1204 Özgüdenli, “Olcaytu Han” mad., s. 345; Yuvalı, “Gāzân Han” mad., s. 430. 1205 Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 270.

194

Nitekim Gazan Han‟ın ölümü üzerine Horasan‟dan yola çıkan Olcaytu, 9 Temmuz 1304‟te Ûcân‟a gelerek 19 Temmuz 1304‟te Ġlhanlı tahtına çıkarken O‟nun tahta çıkıĢ törenine her yerden elçilerde katılmıĢtır.1206 Devlet yönetimini Moğol ve Fars unsurlar arasında paylaĢtıran Olcaytu, Gazan Han‟ın saltanatı döneminde nüfuz ve görkemini arttıran ReĢidüddin Fazlullah-ı Hemedâni, Olcaytu‟nun iktidarının ilk yıllarında da yerini korumuĢ1207 ve vezirlik hizmetinde Sa‟deddin-i Sâveci ve Tâceddin Ali ġah ile birlikte mali ve sosyal alanlarda Moğol iktidarının yükselmesi için çalıĢmıĢlardır. Ordu ve Moğol ulusundan ise Kutluğ ġah ve Emir Çoban sorumlu olmuĢlardır.1208 Olcaytu Ġlhanlı tahtına çıktıktan sonra zayıf bir Ģahsiyete sahip olmasına rağmen ağabeyi Gazan Han‟ın vasiyeti üzerine onun reformlarını genel hatlarıyla devam ettirerek onun kurmuĢ olduğu siyasi mekanizmayada hâkim olmuĢtur.1209 Çünkü Olcaytu abisi Gazan Han‟dan her alanda kurumsallaĢmıĢ, zengin hatta halkınında memnun olduğu bir devleti devralmıĢtı.1210 Olcaytu Han‟ın tahta geçmesiyle birlikte Ġlhanlı Devleti‟nin ĠslâmlaĢmasında da büyük geliĢmeler yaĢanmıĢ ve o zamana kadar özellikle Nesturilere karĢı duyulan sempati terk edilerek yerini mecburi nezakete bırakmıĢtır.1211 ĠslamlaĢma süreci Olcaytu Han döneminde de Moğollar arasında gücünü ve etkisini artırarak devam ederken özellikle Hanefi mezhebininin kuvvetinin artmasıyla birlikte, devlet içerisinde ki Sünni mezhepler arasındaki çatıĢmalarda kızıĢmaya baĢlamıĢtır. Özellikle baĢlarında vezir ReĢîdu‟d-dîn'in de bulunduğu ve aynı zamanda devlet bürokrasisine de egemen olan Farslılar‟dan oluĢan ġafiIer, Hanefilerin Han ve yönetim üzerindeki nüfuzundan rahatsızlık duyuyorlardı. Hepsi de Hanefileri sultanın gözünden düĢürmek için çabalamıĢlar ve meseleyi ister istemez bir iktidar mücadelesi haline dönüĢtürmüĢlerdi.1212 Hanefiler ile ġafilere arasındaki bu mücadele zamanla birbirlerine saldırma noktasına kadarda ilerlemiĢti. Bu hadiseden ve gelinen noktadan son derece etkilenen sultan Olcaytu Han ve ileri gelen bazı Moğol emirleride Ġslam dininden

1206 Spuler, a.g.e. , s. 119; Fazlullah, a.g.e. , s. 305; Jean-Roux, a.g.e. s. 430; Aksarayi, a.g.e. , s. 242. 1207 Eflâki, Ariflerin Menkıbeleri II , s. 27 1208 ReĢȋdü‟d-dȋn Fazlullah, Cami‟ü‟t Tevârih Selçuklu Devleti, çev. Erkan Göksu-H.Hüseyin Güneş, Selenga Yayınları, Ġstanbul, 2010, s. 14; KarakaĢ, a.g.t. , s. 20; KâĢânî, a.g.e. , s. 71. 1209 Grousset, a.g.e. , s. 363; Erdem, “Olcaytu Han‟ın Ölümüne Kadar Ġlhanlılar‟da YaĢanan Siyasal- Kültürel GeliĢmeler ve Yakın-Doğu‟ya Etkileri”, s. 28. 1210 Spuler, a.g.e. , s. 211; Öztuna, a.g.e. , s. 562. 1211 Grousset, a.g.e. , s. 363. 1212 KâĢânî, a.g.e. , s. 132-133; Erdem, “Olcayto Han‟ın Ölümüne Kadar Ġlhanlılarda YaĢanan Siyasal- Kültürel GeliĢmeler ve Yakın-Doğu‟ya Etkileri”, s. 29

195 soğumuĢlar hatta içlerinde din değiĢtirmek isteyenler bile olmuĢtur. Hatta bunlardan bazıları Cengiz Han Yasası‟na geri dönülmesini bile önermiĢlerdir.1213 Dolayısıyla bütün bu yaĢananlardan etkilenen Olcaytu Han, ağabeyi Gazan Han ile birlikte Müslüman olduğu Sünni mezhebinden çıkarak ġîîlerinde etkisiyle 1309 yılında Bağdat‟a gitmiĢ ve burada bulunan Hz. Ali‟nin türbesini ziyaret ederek gördüğü rüyanında etkisinde kalarak ġii mezhebini benimsemiĢtir..1214 Olcaytu‟nun ġiîliği mezhep olarak benimsemesi dinî alanda bazı değiĢiklikleride beraberinde getirmiĢ ve Olcaytu, Anadolu‟da okutulan hutbelerde Hz. Ali dıĢındaki halifelerin isminin söylenmesini yasaklamıĢtır.1215 Bunun yerine çıkarılan bir ferman ile değiĢtirilen hutbelerde Sahabe ve Sünni mezhep imamlarının yerine Hz Ali ve evlatlarının isimleri söyelenmeye baĢlanmıĢtır. Hatta 1310‟daki sikkelerin üzerinede ġia‟nın on iki imamının isimlerinin yazılı olduğu altın ve gümüĢ paralar bastırılmıĢtır. Böylece ġia, Büveyhilerden sonra ikinci kez siyasi otoriden destek görmüĢtür.1216 Olcaytu‟nun ġiîliği benimsemesi, Moğolların tahakkümü altındaki Anadolu‟da kendini göstermiĢ ve Sünnî olmayan özellikle köylü ve göçebelerden oluĢan halk arasında da sevinçle karĢılanmıĢtır. Buna göre Anadolu‟da ilk üç halife olan Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman‟nın adlarının anılmasıda yasaklanmıĢtır. Ayrıca ġiî mezhebinin tüm ülke genelinde yayılması için fermanlar çıkarılırken toplumda uyulması gereken yeni kurallarda devreye girmiĢ ve özellikle Sünnîler üzerinde baskılarda artmıĢtır.1217 ġiîliği mezhep olarak benimsemenin yanında onu devletin resmi dini haline de getiren Olcaytu‟nun bu hareketi Ġlhanlı hanedanı içerisinde Ahmet Teküdar‟la baĢlayıp Gazan Han‟la kurumsallaĢan Sünnî Ġslam çizgisinden de bir nevi çıkmak

1213 KâĢânî, a.g.e. , s. 133. 1214 Mustafa Öz, “Hillî Ġbnü‟l-Mutahhar” , DİA, C. XVIII, Ġstanbul, 1998, s. 37. 1215 Özgüdenli, “Olcaytu Han” mad., s. 346; Eflaki, Ariflerin Menkıbeleri II, s. 183; KâĢânî, a.g.e. , s. 136. 1216 Mustafa Öz, “Hillî Ġbnü‟l-Mutahhar” mad., s. 37; KâĢânî, a.g.e. , s. 136. 1217 Bu konuda Eflaki; Mevlânâ‟nın oğlu Sultan Veled‟e, Olcaytu‟yu ġiîlerin kandırdığını onun râfizî olduğunu ve sahabeye sövdüğünü hatta Hz. Peygamber‟in kabrinin yanında bulunan Ebu Bekir ve Ömer‟in kabirlerini sökmek için adam gönderdiğini söylemiĢtir. Ayrıca hutbenin yapısında da değiĢiklikler yapılarak halifelerin isimlerinin kaldırıldığıda anlatılınca onun heyecana kapıldığı, canın sıkıldığı ve orada bulunan halkında ağlayarak feryat ettikleri belirtilmiĢtir. Bu nedenle kendisinden sonra gelen Ulu Arif Çelebi‟yi “Olcaytu‟ya nasihat etmesi, onu ġiîlerin ve râfızîlerin mezhebinden çıkması için Sultaniye‟ye gönderme kararı almıĢ ve vefat ederken de: “Arif Harbende hanı ihmal etme!” diyerek vefat etse bile bu görevi yapmasını istemiĢtir. Bunun üzerine Arif Çelebi de 715‟te yola çıkmıĢ, ancak yolda iken Olcaytu‟nun vefat haberi gelmiĢtir. Eflâkî, Ariflerin Menkıbeleri II, s. 183-184; Hanifi ġahin, “Ġlhanlılar Döneminde ġiîlik “, Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Temel Ġslam Bilimleri Anabilim Dalı, (Doktora Tezi), Erzurum, 2008, s. 111.

196 olarak değerlendirilmiĢtir.1218 Bu nedenle Olcaytu‟nun Müslümanlığını mezhepler tarihi açısından da bakmak gerekecektir. Çünkü onun döneminde yedi yüzyıldır devam eden cami hizmetlerinde de değiĢikliğe gidilerek ezanın ve hutbelerin yapısıda değiĢtirilmiĢtir.1219 Olcaytu‟nun dini meselelerin yanında ilmi konularla da yakından ilgilendiği ve dönemin sufileri ile yakın temasta bulunduğu özellikle Yakındoğu‟nun dini ve siyasi Ģahsiyetlerinden etkilendiği de vurgulanmıĢtır.1220 Sultan, boĢ zamanlarında Nâsıreddin Tusî okulundan yetiĢen ve dönemin önemli âlimlerinden olan Cemaleddin el-Hılli‟den kelam ve fıkıh alanında bilgiler almaya baĢlamıĢ hatta bu ünlü âlimin sayesinde Hz. Peygamber‟in soyu Ehl-i Beyt‟e olan sevgiside artmıĢtır. Ayrıca Olcaytu‟nun Fıkıh, kelam, mezhep vb. Ġslami ilimlere olan ilgi ve alakası sonucu bu alanda önemli ilerlemeler olmuĢtur.1221 Nitekim zamanla Sünnî ulemanında etkisiyle Olcaytu‟nun ġiîlik konusundaki düĢüncelerinde büyük değiĢiklik olmuĢ ve vefatına yakın tekrar Sünnîliğe geçmiĢtir.1222 DıĢ politikada ise Olcaytu Han‟ın, Müslüman olmasına rağmen Batıdaki Hıristiyan Avrupa ülkeleriyle olan siyasi iliĢkilerini sıkı tuttuğu görülmektedir. Devrin kaynaklarına göre O‟nun da, Avrupa ülkelerine elçiler hatta baĢta Papa olmak üzere dönemin Fransa ve Ġngiltere Kırallarına mektuplar gönderdiği belirtilmektedir.1223 Bunlardan Fransa Kralına gönderilen mekupta…1224 kullanılırken ifadeler karĢısında Hıristiyan dünyasının tutumunda bir değiĢme olmamıĢ ve Olcaytu‟nun çağrısına verilen cevaplarda sadece mektuplarda kalmıĢtır.1225 Olcaytu‟nun Memlûklerle olan münasebetlerine bakıldığında ise ilk etapta barıĢı tercih ettiği görülmüĢtür. Gazan tarafından Tebriz‟de hapsedilen Memlûk elçilerini serbest bırakarak onları Mısır‟a

1218Hanifi ġahin, “Sebep ve Sonuçları Bakımından Olcaytu Sultan‟ın ġiîliği”, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi, S. 64, Ankara, 2012, s. 117. 1219 Hanifi ġahin, “Ġlhanlıların Sosyo-Politik ĠliĢkilerinde Dinî-Mezhebî Kabullerin Rolü”, Türk Kültürü Ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi, S. 64, Ankara, 2012, s. 131. 1220 Özgüdenli, “Olcaytu Han” mad., s. 346. 1221 KâĢânî, a.g.e. , s. 137-142; Erdem, “Olcayto Han‟ın Ölümüne Kadar Ġlhanlılarda YaĢanan Siyasal- Kültürel GeliĢmeler ve Yakın-Doğu‟ya Etkileri”, s. 32; AkkuĢ, “Ulu Arif Çelebi Dönemi Mevleviliğin GeliĢmesinde Ġlhanlıların Etkisi”, s. 203. 1222 AkkuĢ, “Ulu Arif Çelebi Dönemi Mevleviliğin GeliĢmesinde Ġlhanlıların Etkisi”, s. 205. 1223 Grousset, a.g.e. , s. 364; Spuler, a.g.e. , s. 121; Phillips, a.g.e., s. 120. 1224 “ Biz Olcaytu Sultan, sözümüz şudur. Gök‟ün gücüyle tahta çıkan biz(…), Cengiz Kağan„ın soyundan olan biz(…),Gerçekte anlaşmaktan daha güzel bir şey olamaz. Eğer bizimle ya da sizinle anlaşma içinde olmayan biri olursa, o zaman kendimizi birlikte savunacağız. Gök bunun kararını versin” ifadesi kullanılmıĢtır. Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 276. 1225 Grousset, a.g.e. , s. 364, Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 276.

197 göndermiĢtir.1226 Ancak daha sonraları Memlûklerle sınır mücadeleleri yeniden baĢlamıĢ ve 1304-1305 yıllarında Memlûkler‟in Moğollara tabi olan Kilikya Ermeni Kırallığını yağmalaması üzerine Olcaytu, Memlûkler üzerine bir sefer düzenlemek zorunda kalmıĢtır. Bu seferde Orta Fırat üzerindeki Rahiba Kalesi kuĢatılmıĢtır.1227 KuĢatma sırasında Moğollar kurmuĢ oldukları mancınıklarla kalenin surlarını yerle bir etmiĢlerdir. Bunun üzerine kale halkı aman dileyerek kaleden çıkmıĢlar ve Sultan‟a hediyeler sunarak barıĢ teklif etmiĢlerdir. Bu sırada sıcaklarında bastırmasıyla Sultan Olcaytu, kale teslim alınmadan geri dönmüĢtür.1228 Hatta bu seferin Moğolların Memlûkler üzerine düzenlediği son sefer olarakta kayıtlara geçtiği belirtilmektedir. Ġlhanlıların Doğuda ki sınırlarına bakıldığında ise kuruldukları günden beri Çağataylılar ile hep bir mücadele içinde olmuĢlardır. Olcaytu döneminde ise bu konu özel bir önem kazanmıĢtır. Çünkü o dönemde Çağataylılar sınırlarını Mâveraünnehir‟den KaĢgar‟a kadar geniĢleterek prestjlerini ve güçlerini arttırmıĢlar ve tarihi ipek yolunun denetimini de ele geçirerek zengin olmuĢlardır. Bu durum ise Ġlhanlılar açısından vahim sonuçların doğmasına neden olmuĢtur.1229 Horosan hâkimiyeti için Çağatay Han‟ı Kepek‟in saldırısına uğrayan Olcaytu, güçlü bir ordu ile ünlü emirlerini Horasan‟a göndererek Kepek‟i Buhara‟ya kadar sürmüĢtür. Daha sonra oğlu Ebû Said Bahadır Han ile ona atabeg tayin ettiği Emir Sevinç‟i, Horasan‟ın yönetimiyle görevlendirerek geri dönmüĢtür.1230 Olcaytu Han dönemindeki Ġlhanlı- Çağataylı mücadelesinin Anadolu‟daki Türk tarihi açısından önemi ise büyüktü. Çünkü bu mücadele nedeniyle Ġlhanlılar‟ın bütün dikkatlerini Doğu‟ya vermeleri, Anadolu‟daki Türkmenleri baskıdan kurtararak daha rahat hareket etmelerini sağlamıĢ ve bağımsızlık yolunda daha fazla yol kat etmiĢlerdir.1231 Kuzey cephesinde ise Kafkas hâkimiyetini elinde bulunduran Altın Orda ile olan münasebetlerinde de Ġlhanlılar ihtiyatlı davranmaya özen göstermiĢtir.1232 O dönemde Olcaytu ile Altın Orda hükümdarı Tokta arasında herhangibi bir problem yaĢanmazken Tokta‟dan sonra tahta

1226 Özgüdenli, “Olcaytu Han” mad., s. 345; Spuler, a.g.e. , s. 120; Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 272. 1227 Grousset, a.g.e. , s. 364; Jean-Roux, a.g.e. s. 431- 432; Mustafa Demir, “Ġlhanlı Devleti‟nin YıkılıĢ Sürecindeki Siyasi GeliĢmeler”, Türkler, C. VIII, Ankara, 2002, s. 377. 1228 Spuler, a.g.e. , s. 127; KâĢânî, a.g.e. , s. 176-177. 1229 Ġlhan Erdem, “Olcaytu Han Devrinde Horasan‟da Ġlhanlı-Çağataylı Mücadeleleri”, Pamukkale Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Dergisi, S. 3, Denizli, 1997, s. 111. 1230 Spuler, a.g.e. , s. 129; Özgüdenli, “Olcaytu Han” mad., s. 346; Erdem, “Olcaytu Han Devrinde Horasan‟da Ġlhanlı-Çağataylı Mücadeleleri”, s. 110. 1231 Erdem, “Olcaytu Han Devrinde Horasan‟da Ġlhanlı-Çağataylı Mücadeleleri”, s. 112. 1232 Özgüdenli, “Olcaytu Han” mad., s. 346; Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 275.

198

çıkan Özbek Han ise Azerbaycan üzerindeki hak iddialarını yenilemiĢtir. Ancak O‟da, Olcaytu‟nun ölümünden sonra harekete geçebilmiĢtir.1233 Olcaytu dıĢ politikada yaĢanan sorunlarla birlikte aynı zamanda içerde de baĢka olaylarla ilgilenmek zorunda kalmıĢtır. Bunlardan ilki Gazan Han döneminde Herat‟a yerleĢen Kert ailesi idi. Bu aile güçlendikten bir süre sonra gizli özerlik faaliyetlerine kalkıĢmıĢlardır. YaĢanan bu siyasi geliĢme üzerine Olcaytu 1306 yılında kumandanı DâniĢmend Bahadır‟ı bağımsızmıĢ gibi davranan Kert hükümdarı Fahreddin‟e karĢı Herat‟a göndermiĢtir.1234 Fakat istenilen baĢarıyı sağlamanın pek mümkün olmadığını gören Olcaytu, Herat‟ın yönetimini Fahreddin‟in kardeĢine bırakarak sorunu çözmeye çalıĢmıĢtır. Çünkü stratejik açıdan da Çağataylılara karĢı tampon bir bölge olarak Ġlhanlıların doğu yollarını korumakta idiler.1235 Olcaytu, Anadolu‟da ise Türkiye Selçukluları‟nın yerini almaya çalıĢan Türkmen beyliklerine karĢıda harekete geçmiĢ ve onların düĢmanı olan Bizans‟a yardım etmiĢ ve onlarla kurduğu dostluk sayesinde II. Andronikos Palaiologos‟un kızı Meryem ile de evlenmiĢtir.1236 Ancak bu pek iĢe yaramamıĢ ve Türkiye Selçuklu Devleti‟nin çöküĢü sırasında çıkan bağımsızlık hareketine karĢı giriĢilen mücadeledelerde baĢarı sağlayamamıĢlardır. Olcaytu döneminde içtimai faaliyetlere bakıldığında ise O‟da ağabeyi Gazan Han gibi imar ve kültür iĢlerine meraklı olup Tebriz ile Kazvin Ģehri arasında Sultaniye adıyla yeni bir Ģehir kurmuĢ ve devletin baĢkentini de buraya taĢımıĢtır.1237 Devrin ünlü mimar, mühendis ve nakkaĢlarına büyük paralar ödeyerek inĢa ettirdiği Sultaniye Ģehrinde; medrese, hangâh, darüĢĢifa ve darüzziyafe gibi sosyal ve kültürel yapılarla donatılmıĢtır. Ayrıca geniĢ Pazar yerleri ve dükkânlar yaptırılarak kentin bir ticaret merkezine dönüĢmesi sağlanırken, sulama sistemleri ve bahçe düzenlemeleriyle de adeta günümüzün modern kentlerini bile kıskandıracak bir görünüme kavuĢturmuĢtur.1238 Erzurum‟daki Yakutiye ve Çifte Minareli Medrese Kümbetleri1239 ile ağabeyi Gazan Han‟a ithafen yaptırılan Sultaniye Medresesi onun döneminde inĢa

1233 Ġlyas Kamalov, Moğolların Kafkasya Politikası, Kaknüs Yayınları, Ġstanbul, 2003, s. 114; Spuler, a.g.e. , s. 126-127. 1234 Spuler, a.g.e. , s. 123; Grousset, a.g.e. , s. 365; Özgüdenli, “Olcaytu Han” mad., s. 346; Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 273-274. 1235 Jean-Roux, a.g.e., s. 433; Grousset, a.g.e. , s. 365. 1236 Spuler, a.g.e. , s.121-122; Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 275. 1237 Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 73; Yuvalı, İlhanlı Tarihi, s. 278. 1238 Erdem, “Olcayto Han‟ın Ölümüne Kadar Ġlhanlılarda YaĢanan Siyasal-Kültürel GeliĢmeler ve Yakın- Doğu‟ya Etkileri”, s. 29; KâĢânî, a.g.e. , s. 86-87. 1239 Nusret Çam, “Erzurum‟daki Yakutiye Medresesi Ġle Ġlgili Bazı Mülahazalar”, Vakıflar Dergisi, S. 20, Ankara?, 1988, s. 289.

199 ettirilmiĢtir.1240 Öte yandan Ġran‟ın coğrafya ve topoğrafyasıyla ilgilenerek yolları ölçtürüp mesafe taĢları diktirttiği, Merâga‟daki rasathaneye büyük ilgi gösterdiği ve Bisitûn Dağı‟nın eteklerinde Sultnâbâd Çemçimâl adıyla bir Ģehir kurduğuda belirtilmiĢtir. Ayrıca Ġslâm sanatlarıyla da ilgilendiği söylenmiĢtir.1241 Faziletli ve liberal bir hükümdar olarakta adlandırılan Olcaytu, o dönemde önemli bir nüfuza sahip olan büyük tarihçi ReĢidüddin Fazlullah-ı Hemedâni ‟i vezir olarak muhafaza ettiği gibi yine devrin bir baĢka tarihçisi Vassâf‟ı da himayesine almıĢtır.1242 Olcaytu Han için ReĢidüddin Fazlullah-ı Hemedâni, “Câmi ut‟- Tevârih” ‟in1243 II. Cildini onun adına kaleme almıĢtır. Bunun yanında Olcaytu ile ilgili Kitâbü‟s-Sultâniyye, Beyânü‟l- hakā‟ik, Târih-i Olcaytu ve Risâle-i Ahlâku‟s-saltana gibi eserler de yazılmıĢtır. 1244 Nitekim tarihler 13 Aralık 1316 yılını gösterdiğinde ise Olcaytu, geçirdiği bir rahatsızlık sonucu baĢkent Sultaniye‟de vefat etmiĢtir. Burada inĢa ettirdiği ve Ġslâm mimarisinin en görkemli eserlerinden biri olan türbeye defnedilmiĢtir.1245 Otuz altı yaĢında vefat eden ve ölümünün tam olarak nasıl olduğu bilinmeyen Olcaytu‟nun zehirlendiği yönünde rivayetlerin olduğu hatta veziri ReĢidüddin Fazlullah-ı Hemedâni ‟in ise bu olaydan sorumlu tutulduğuda kaynaklarda ayrıca belirtilmektedir.1246 Olcaytu Han döneminde Selçuklu-Ġlhanlı iliĢkilerine bakıldığında ise o dönemde özellikle Anadolu‟nun Batı bölgelerinde bulunan Türkmen Beyliklerinin hâkim iyetini ortaya koyarak ön plana çıkmıĢ olmaları idi.1247 Bu nedenle Olcaytu Ġlhanlı tahtına çıkarken aynı zamanda dayısıda olan Ġrencin Noyan‟ı 1305‟te Anadolu‟da ki karıĢıklıkları düzeltmesi için Anadolu‟daki Moğol kuvvetlerinin komutanlığına tayin etmiĢti.ġemseddin Ahmet LukuĢi‟yi ise tekrar vezir tayin ederek Emir Ağaçeri ile

1240 Konyalı, Abideleri ve Kitabeleriyle Erzurum Tarihi, Ercan Matbaası, Ġstanbul,1960, s. 297. 1241 Özgüdenli, “Olcaytu Han” mad., s. 346. 1242 Grousset, a.g.e. , s. 363. 1243 ReĢîdü'd-Dîn Fazlullah'ın yazdığı modern anlamda ilk dünya tarihi olarak kabul edilen" Câmi'ü't- Tevârih”, adlı eseri Türk tarihinin Ġslâm devrinde yazılan ana kaynaklarının en önemlisidir. Eserin birinci cildinde Moğol tarihi anlatılırken ikinci cildinde ise Gazneliler, Selçuklular, HârizmĢahlar, Salgurlular, Ġsmâilîler, Oğuzlar, Türkler, Çinliler, Yahudiler, Ortaçağ‟ın Germen ve Avrupalı diğer kavimleri, Frank imparatorları, Hindistanlılar, Buda ve Budizm hakkında bilgiler yer almaktadır. Ġlhanlı hükümdarı Gazan Han‟ın isteği üzerine kaleme alınmıĢtır. Bk. Ramazan ġeĢen,”Camiu' t-Tevarih”, DİA, C. VII, Ġstanbul, 1993, s. 132-134. 1244 Özgüdenli, “Olcaytu Han” mad., s. 346. 1245 Özgüdenli, “Olcaytu Han” mad., s. 346; Jean-Roux, a.g.e. s. 433; Grousset, a.g.e. , s. 367. 1246 Özgüdenli, “Olcaytu Han” mad., s. 346; Osman Gazi Özgüdenli, “ReĢidüddin Fazlullah-ı Hemedani”, DİA, C. XXXV, Ġstanbul, 2008, s. 20; Spuler, a.g.e. , s. 131. 1247 Erdem, “Olcayto Han‟ın Ölümüne Kadar Ġlhanlılarda YaĢanan Siyasal-Kültürel GeliĢmeler ve Yakın- Doğu‟ya Etkileri”, s. 33.

200 birlikte Anadolu‟ya göndermiĢtir.1248 Ġrencin Noyan, Kerayit hükümdarı Ong Han‟ın torunu olup, Hülâgû‟nun baĢ hatunu Dokuz Hatun‟un da yeğeniydi ve dolayısıyla Olcaytu Han‟ın da dayısı oluyordu. Bu nedenle Ġrencin Noyan, akrabalık iliĢkilerini kullanarak Anadolu‟da keyfi bir emirlik sürmeye baĢlamıĢtı.1249 Cesur olmasına rağmen kudret sahibi olamayan Ġrencin Noyan, Anadolu‟ya gelerek1250 Yabanlu1251‟yu yaylak, Niksar‟ı1252 ise kıĢlak olarak tutmuĢtur. Hanedan ailesinden gelmenin verdiği rahatlıkla Anadolu halkına çok sert davranmıĢ ve koyduğu ağır vergiler ile halka eziyet ederken bir taraftanda servet biriktirmeye baĢlamıĢtır. Vergisini ödeyemeyenlere cezalar vermiĢ hatta bu cezalardan bazılarının ölümle sonuçlandığı bile olmuĢtur. Onun bu âdil olmayan uygulamaları ülkede yeni olayların çıkmasına neden olmuĢ ve dolayısıyla halk tarafından istenmeyen adam olarak ilan edilmiĢtir.1253 Öyledir ki daha sonra ki konularda da göreceğimiz gibi onun bu davranıĢları Anadolu‟daki Moğol hâkimiyetinin bile çökmesine neden olmuĢtur. Nitekim Ġrencin Noyan ve vezir ġemseddin Ahmet LakuĢî‟nin bu keyfî idareleri hoĢnutsuzluğa ve öfkeye sebep olmakla kalmamıĢ, Anadolu Türkmenlerinin de Moğollara karĢı duyduğu kin ve intikam duygusunu körüklemiĢtir. Bu dönemde Ġrencin Noyan‟ın yönetim anlayıĢını propaganda aracı olarak kullanan Karamanoğulları, EĢrefoğulları, Germiyanoğulları, Candaroğulları ve Hamidoğulları gibi Türk beylikleri Moğollara karĢı iĢgal hareketlerine ve yerel ayaklanmalara baĢlamıĢlardır.1254 Ġrencin Noyan‟ın kötü idaresi sebebiyle Anadolu‟da karıĢıklıkların artması üzerine, 1314‟de

1248 Aksarayi, a.g.e. , s. 242-245; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 635; Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 74; KâĢânî, a.g.e. , s. 114. 1249 Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 74; Kemal Ramazan Haykıran, “Anadolu‟da Bir Ġlhanlı Valisi: DemirtaĢ Noyan (1314-1328)”, s. 162. 1250 Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 74; Gürel, a.g.t. , s. 62. 1251 Yabanlu; Kayseri-Elbistan arasında yer olan bu ova Yabunlu Pazarı olarak meĢhurdur. Bk. Turan, a.g.e. , s. 633. 1252 Niksar; Tokat iline bağlı ilçe merkezi kasaba. Adının kökeni ve anlamı konusunda bakınız Neokaisareia. Bk. Umar, a.g.e., s. 603; Niksar‟ın ilk yapıcısı Rum Kayseri olup sonradan DaniĢmendlilerden Sultan Melik Gazi tarafından 476 tarihinde Rumlardan alınarak hükümet merkezi yaptı. Niksar Sözünün doğrusu (Nik Hisar) yani <<Ġyi Hisar>> dır. Kısaltılarak (Niksar) denmiĢtir. Evliya Çelebi Niksar için; sokakları dar, ĠniĢ ve yokuĢ olduğundan atlı olarak çarĢı içinden geçmenin zor olduğu hele arabanın çarĢıya girme imkânın hiçbir Ģekilde olmadığından bahsetmiĢtir. Bk. Evliya Çelebi, Seyahatname, haz. M. Emre Karaörs, Morpa Kültür Yayınları, Ġstanbul, 1992, s. 103. 1253 Aksarayi, a.g.e. , s. 250; Haykıran, “Anadolu‟da Bir Ġlhanlı Valisi: DemirtaĢ Noyan (1314-1328)”, s. 162; Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, 74; Melville, a.g.m. , s. 115. 1254 Anonim Selçukname, Anadolu Selçukluları Devleti Tarihi III, s. 67-68; Haykıran“Anadolu‟da Bir Ġlhanlı Valisi: DemirtaĢ Noyan (1314-1328)”, s. 162; Aksarayi, a.g.e. , s. 251; Kaya, “Ġlhanlıların Anadolu Türkmen Beylerine KarĢı Politikası”, s. 319.

201 ayaklanmaları bastırmak ve düzeni sağlamak üzere Emir Çoban1255 gönderilmiĢtir.1256 Emir Çoban 1314 yılında beraberinde kuvvetli bir ordu ile Anadolu‟ya gelmiĢ ve Sivas ile Erzincan arasında bulunan Karanbük Ovası‟nı kendisine kıĢlak yapmıĢtır. Ayrıca bütün Türkmen beylerini de huzuruna çağırarak itaatlerini arz etmelerini istemiĢtir. BaĢta EĢrefoğulları, Germiyanoğulları, Candaroğulları, Hamidoğulları ve Sahip Ataoğulları gibi bazı Anadolu beyleri ile Ermeni Tekfuru davete icabet ederek itaatlerini bildirmiĢlerdir. Ne varki bu davete Karamanlılar ile Osmanlılar katılmamıĢlardır.1257 Bu sırada Konya‟yı iĢgâlle melgul olan Karamanoğullarının huzurunada gelmemesini bahane eden Emir Çoban‟ ilk hareketini Konya üzerine düzenlemiĢtir. Bu sırada yaylağa çıkmıĢ olan Karamanlılar üzerine yürüyen Emir Çoban, Ģehri Ģiddetli bir muhasardan sonra geri alarak asayiĢi sağlamıĢtır. YaklaĢık bir yıl kadar Anadolu‟da kalan Emir Çoban gerekli tedbirleri aldıktan sonra yerine oğlu DemirtaĢ Noyan‟ı bırakarak Ġran‟a geri dönmüĢtür.1258 Çoban‟ın dönüĢünü fırsat bilen Karamanlılar, daha sonra yeniden Konya‟ya hâkim olmuĢlardır.1259 Türkiye Selçuklu Devleti‟nde ise III. Alâeddin Keykubâd‟ın tahtan indirilmesinden sonra yerine Gıyâseddin II. Mesud geçmiĢ ancak onun bu ikinci sultanlığı da sönük geçmiĢtir. Varlığı ile yokluğunun pek belli olmadığı o dönemde sultanlığı sadece bir isimden ibaret olan Gıyâseddin II. Mesud, 1308 yılında Kayseri‟de vefat etmiĢtir.1260 Cenazesi ise Simre‟ye götürülerek kızkardeĢinin yanına defnolmuĢtur.1261 Kaynaklardan edinilen bilgilere göre Gıyâseddin II. Mesud‟un son yıllarında çok yoksul bir hayat geçirdiği hatta borçları ve Moğolların sonu gelmez istekleri yüzünden çok üzgün olduğu ve bu nedenlede kendini zehirlediği rivayet

1255 Emir Çoban, daha Argun Han zamanında kendini göstermeye baĢlamıĢ, Gazan Han ve Olcaytu Han zamanında ise ikinci emir olarak; gücü, idaresi ve cesareti ile diğer emirlerin üstüne çıkmıĢtır. Ebu Said Bahadır Han döneminde ise devlet yönetiminde hanı geride bırakacak güç ve etkiye sahip olmuĢtur. Bk. Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, “Emîr Çoban Soldoz ve DemirtaĢ”, Belleten, C. XXXI, S. 124, Ankara, 1967, s. 602-603. 1256 Aksarayi, a.g.e. , s. 251; Turan, Selçuklar Zamanında Türkiye, s. 639; UzunçarĢılı, a.g.m., s. 602- 603; KâĢânî, a.g.e. , s. 200. 1257 UzunçarĢılı, a.g.m. , s. 603; Aksarayi, a.g.e. , s. 251-252; Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 81; Turan, Selçuklar Zamanında Türkiye, s. 639; KâĢânî, a.g.e. , s. 200; Kaya, “Ġlhanlıların Anadolu Türkmen Beylerine KarĢı Politikası”, s. 319. 1258 Aksarayi, a.g.e. , s. 252; Turan, Selçuklar Zamanında Türkiye, s. 639; UzunçarĢılı, a.g.m. , s. 603; Spuler, a.g.e. , s. 128; Kaya, “Ġlhanlıların Anadolu Türkmen Beylerine KarĢı Politikası”, s. 319; Melville, a.g.m., s. 116. 1259 Turan, Selçuklar Zamanında Türkiye, s. 642. 1260 Ersan, a.g.e. , s. 164; MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 276. 1261 Turan, Selçuklar Zamanında Türkiye, s. 644.

202 edilmiĢtir.1262 Bu konuda Kerimüddin Mahmud-i Aksarayi ise Ģu bilgileri vermektedir: Sağlığının bozulmasıyla birlikte mizacının da bozulmaya baĢladığını, giderek gençliğinin solduğunu ve tam bir yıl kadar süren bir felç rahatsızlığı nedeniyle zor ve sıkıntılı bir hayat sürdüğünü, sonunda dünyadan göçerek memleketi kargaĢalıklara düĢürdüğü anlatılmıĢtır.1263 Velhasıl Türkiye Selçuklu Devleti‟nin son zamanlarında yaĢanan geliĢmelerde özellikle Selçuklu sultanlarının belirleyici veya yönlendirici etkilerinin olmayıĢı onlar hakkında verilen bilgilerde de eksikliklere ve çeliĢkilere yol açmıĢtır. Bu çeliĢkilerden biri de Türkiye Selçuklu Devleti‟nin son sultanın kim olduğuna dair konudur. Bu konuda ki görüĢlerden ilki, 1308 yılında Gıyâseddin II. Mesud‟un ölümü ile Türkiye Selçuklu Devleti‟nin de sona erdiği görüĢüdür. Ancak Bizans kaynaklarında ise Gıyâseddin II. Mesud‟un Yavlak Arslan oğlu Ali tarafından 1296 yılında öldürüldüğü, III. Alâeddin Keykubâd‟dan sonra tahta çıkanın Gıyâseddin II. Mesud‟un değil III. Alâeddin Keykubâd‟ın oğlu III. Mesud‟un olduğu görüĢüdür.1264 Konya Takvimi ise, III. Gıyâseddin Keyhüsrev‟in oğlu V. Kılıç Arslan‟ın 1310-1311 yıllarında tahta çıktığı, Sultan Mesud‟un bu tarihe kadar tahta kaldığı bilgisi ile birlikte yine Selçuklu sultanlarından V. Kılıç Arslan‟ın da bulunduğudur. Bir Hıristiyan Arap tarihçisi olan Mufaddal b. Ebi‟l-Fedâil de Mesud‟un 1307 yılına kadar tahta bulunduğunu fakat onun sultanlığının bir isimden ibaret olduğunu ve Olcaytu Han‟ın diğer Ġlhanlı ülkeleri gibi o dönemde Anadolu‟ya da tam olarak hâkim olduğu belirtilmiĢtir.1265 Bu konuda Mısırlı tarihçi Makrizi ise Sultan Mesud‟un 1318 yılında öldüğünü ve hanedanın bu zamana kadar hüküm sürdüğünü ifade etmiĢtir.1266 MünenccimbaĢı da Selçuklu hanedanının 1318 yılında sona erdiğini ona göre Anadolu valiliğine getirilen TimurtaĢ Noyan‟ın 1318‟de tüm Selçuklu hanedanını imha ettiğini ve bazılarının kaçarak uclara ve dağlara sığındığını belirtmiĢtir.1267 Kaynaklardan edinilen bilgiler ıĢığında sonuç olarak Türkiye Selçuklu Devleti‟nin 1318 yılına kadar varlığını ismen de olsa sürdürdüğü ve son

1262 Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 75. 1263 Aksarayi, a.g.e. , s. 244; Uluçay, a.g.e. , s. 241. 1264 Ersan, a.g.e. , s. 164. 1265 MüneccimbaĢı, Câmi‟ü‟d-düvel, s. 277; Turan, Selçuklar Zamanında Türkiye, s. 644. 1266 MüneccimbaĢı, Müneccimbaşına Göre-Anadolu Selçukileri, s. 94; Merçil, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, s. 167. 1267 Atçeken-Bedirhan, a.g.e. , s. 291; Turan, Selçuklar Zamanında Türkiye, s. 644;

203 sultanın Gıyâseddin II. Mesud‟un değil V. Kılıç Arslan‟ın olduğu kabul edilmektedir.1268 Netice itibarıyla tarihte Türkiye Selçuklu Devleti‟ne bakıldığında, Anadolu‟yu Türklere ebedi bir yurt haline getiren aynı zamanda Türk-Ġslâm kültürününde yerleĢmesine vesile olan bir devlet olmuĢtur. Özellikle 1176-1243 yılları arasında her sahada büyük geliĢmelerin olduğu, devletin zengin ve kuvvetli halkın ise mesud olduğu bir dönem olarak kayıtlara geçmiĢtir. Ancak zamanla yönetim kademesinde baĢlayan olumsuz geliĢmeler sonrasında iĢgale uğrayarak Moğol hâkimiyeti altına girmiĢ ve sonunda da yok olmaktan kurtulamamıĢtır.

9. EBÛ SAĠD BAHADIR HAN DÖNEMĠ VE ANADOLU’DA SĠYASĠ VE ASKERĠ DURUM

Ebû Said Bahadır Han, Olcaytu Han‟ın dördüncü hanımı olan Hacı Hatun‟dan doğmuĢtur.1269 Ġlhanlı Devleti‟nin dokuzuncu aynı zamanda da son hükümdarı olan Ebû Said Bahadır Han, Azerbaycan‟da doğmuĢ ve yedi yaĢında iken atabeyi Emir Sevinç‟in nezaretinde Horasan Valiliğine tayin edilmiĢtir. Üç yıl bu görevi sürdürdükten sonra Mazenderân‟da iken babası Olcaytu Han‟ın ölümü üzerine 1316 yılında hükümdar olmuĢtur.1270 Babasının ölümünden bir yıl sonra hükümdar olan Ebû Said Bahadır Han, tahta çıktığında on üç yaĢında idi.1271 Sultanın çocuk yaĢta olmasından dolayı Emir Sevinç ile Emir Çoban arasında iktidar kavgasının yaĢanması ise kaçınılmaz olmuĢtur.1272 Ancak Emir Sevinç‟in olgunluğu ve ihtiyatlı yaklaĢımı ile bir süre devletin yönetimi onun elinde kalmıĢ ama daha sonraları önceliği Emir Çoban‟a vermesiyle birlikte bu sorunda çözülerek, bir tarafından Emir Çoban diğer tarafından da Emir Sevinç tutarak Ebû Said Bahadır Han‟ı tahta çıkarmıĢlardır.1273 Ġlhanlı tahtında en fazla bulunan Han olan Ebû Said Bahadır Han, 1319 yılında “Bahadır” ünvanını almıĢtır.1274

1268 Turan, Selçuklar Zamanında Türkiye, s. 645; Ersan, a.g.e. , s. 164; Sevim-Yücel, a.g.e. , s. 145. 1269 KâĢânî, a.g.e. , s. 52. 1270 Parmaksızoğlu, a.g.m. , s. 276; Spuler, a.g.e. , s. 132; Grousset, a.g.e. , s. 367; Rıza Nur, “Ġlhanlılar Devleti”, Türk Tarihi, C. 1-2, Toker Yayınları, Ġstanbul, 1994, s. 402. 1271 Eflâki, Ariflerin Menkıbeleri II, s. 28. 1272 Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 82. 1273 Haykıran, “Ġlhanlı Hükümdarı Ebu Sa„Ġd Bahadır Han Zamanında Doğu Anadolu (1317-1335)”, s. 26-27; Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 82; Spuler, a.g.e. , s. 132. 1274 Öztuna, a.g.e. , s. 563.

204

Ġlhanlı Devleti‟nde Olcaytu Han döneminde baĢlatılan devlet iĢlerindeki yetkilerin iki vezir tarafından yönetilmesi usulü, Ebû Said Bahadır Han döneminde de devam etmiĢtir. Bu dönemde devletin menfaatlerini savunan dönemin ünlü tarihçisi ReĢidüddin Fazlullah-ı Hemedâni ile Tâceddin Ali ġah ise vezirlik görevlerini sürdürmüĢlerdir.1275 Eski Anadolu valisi olan Ġrencin Noyan Diyarbekir‟e, Emir Çoban‟ın oğlu TimurtaĢ Noyan ise Anadolu‟ya, Emir Kutluk ise Yesavur meselesini çözmek için Horasan valiligine görevlendirilmiĢlerdir.1276 Ancak bir süre sonra vezirler arasındaki rekabet baĢlamıĢ ve sultan Ebû Said Bahadır Han‟ı etkisi altına alan Tâceddin Ali ġah, ReĢidüddin Fazlullah-ı Hemedâni‟yi görevinden azlettirmiĢtir.1277 Aynı zamanda doktor olan ReĢidüddin Fazlullah-ı Hemedâni, Sultan Olcaytu‟ya ilaç yerine zehir vererek öldürdüğü iddiasıyla töhmet altında bırakılmıĢtır. Hatta bu iddialar öyle inanadırıcı olmuĢtur ki Ebû Said Bahadır Han ve Emir Çoban böyle bir suikastın gerçekleĢtiğine bile inanmıĢlardır.1278 Bunun üzerine 13 Eylül 1318 yılında ReĢidüddin Fazlullah-ı Hemedâni ve oğlu Ġbrahim, Ebher yakınlarında idam edilmiĢtir.1279 ReĢidüddin Fazlullah-ı Hemedâni, hem doktor hemde tarihçi olarak ilim dünyasında, Ġran‟ı on yedi yıl süreyle büyük bir ustalıkla yönetmesiyle Doğu vezirleri arasında da büyük ün kazanmıĢtır.1280 Onun büyük illere vali olarak atanması ise Ġlhanlı Devleti içerisinde ki kudretinide arttırmıĢ ve ReĢidüddin Fazlullah-ı Hemedâni‟nin ölümünden sonrada ülkenin yönetimi yine onun hamisi olan Emir Çoban‟ın eline geçmiĢtir.1281 Ataları Cengiz Han ve oğullarına sadakatle bağlı olan Emir Çoban, devleti 1317‟den 1327‟ye kadar kudretli bir Ģekilde yöneterek Ġran‟ın gerçek hükümdarı olmuĢtur. 1322‟de oğlu ve Anadolu Valisi olan TimurtaĢ Noyan‟ın isyanını bastırmıĢ; 1325‟de Terek‟e kadar Kıpçak Hanlığı‟na karĢı baĢarılı bir sefer düzenlemiĢ; 1326‟da ise oğlu Hüseyin tarafından Horasan‟ı istila eden Çağatay hükümdarı TarmaĢir‟i, Gazne Ģehrinde yenerek onu Türkistan‟a çekilmeye zorlamıĢtır.1282 Böylece Altın Orda ve Çağatay hanlarından gelebilecek tehlikeler bertaraf ederek, doğuda Gazne Ģehrinden kuzeyde Terek nehrine kadar uzanan bölgelerde huzur ve güveni tesis etmiĢtir. Yine bu dönemde

1275 Abdülkadir Yuvalı, “Ebu Said Han”, DİA, C. X, s. 218; Spuler, a.g.e. , s. 132. 1276 Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 83; Turan, Selçuklar Zamanında Türkiye, s. 642. 1277 Yuvalı, “Ebu Said Han” mad., Ġstanbul, 1994, s. 218; 1278 Fazlullah, a.g.e. , s. 27-28; Özgüdenli, “ReĢidüddin Fazlullah-ı Hemedani”, s. 20. 1279 Özgüdenli, “ReĢidüddin Fazlullah-ı Hemedani”, s. 20; Fazlullah, a.g.e. , s. 29; Spuler, a.g.e. , s. 135. 1280 Fazlullah, a.g.e. , s. 36; Haykıran, “Ġlhanlı Hükümdarı Ebu Sa„Ġd Bahadır Han Zamanında Doğu Anadolu (1317-1335)”, s. 36. 1281 Turan, Selçuklar Zamanında Türkiye, s. 645, Fazlullah, a.g.e. , s. 25. 1282 Grousset, a.g.e. , s. 367; Spuler, a.g.e. , s. 138-139.

205

Memlûk Devleti ile yıllardan beri devam eden mücadelelere de son verilerek antlaĢma imzalanmıĢ ve eski düĢmanlık dostluğa dönüĢmüĢtür.1283 Bu dönemde Memlûklerle, Anadolu sınırında Türkmenler ile Moğol kuvvetleri arasında geçen birkaç yağmalama faaliyetinin dıĢında herhangi bir olay yaĢanmamıĢtır.1284 Emir Çoban‟ın mutlak hâkimiyetinin olduğu bu kritik yıllarda Emir Çoban‟ın kudretine tahammül edemeyen Moğol beyleri ise ayaklanmıĢtır. KurmıĢ Noyan„ın kumandasında toplanan beylere Ġrencin Noyan‟da katılmıĢtır. Durum karĢısında Emir Çoban önce Gökçegöl‟deki oğlu Hasan‟ın yanına daha sonrada Tebriz‟e geçmiĢtir. Öte yandan vezir Tâceddin Ali ġah‟ın da Emir Çoban‟ın yanında yer alması sonrası sultan Ebû Said Bahadır Han‟da onlara yani noyanlara karĢı harekete geçmiĢtir.1285 Moğol beylerinin Emir Çoban‟ın öldürülmesi isteğini kabul etmeyen Ebû Said Bahadır Han bizzat kendisininde katıldığı Miâne yakınlarındaki savaĢta onları bozguna uğratmıĢtır. Bu savaĢta gösterdiği kahramanlığı nedeniyle de 1319‟da Sultana “Bahadır” unvanı verilmiĢtir.1286 Nitekim sultan Ebû Said Bahadır Han ile Emir Çoban arasındaki bu güçlü ittifak bir süre sonra bozulmaya baĢlamıĢtır. Çünkü Sultan Ebû Said Bahadır‟ın, Emir Çoban‟ın kızı olan Bağdat Hatun‟u kendisine eĢ olarak istemiĢti. Ancak Bağdat Hatun‟un Ġlhanlı emirlerinden Akboğa ile evli olması Emir Çoban‟ı güç durumda bırakmıĢtı ve bu konuda birçok müzakere yapmasına rağmen hiçbir netice de elde edememiĢti. Aksine birde bu durumdan faydalanmak isteyen hasımları Ebû Said Bahadır Han‟ı Emir Çoban‟a karĢı kıĢkırtmaya baĢlamıĢlardı.1287 Vaziyet karĢısında müĢgül duruma düĢen Emir Çoban, Çağatay Ģehzadesi TarmaĢirin‟in Horasan‟a hücumunu bahane ederek sefer için izin istemiĢ aynı zamanda yanında kendisine muhalif olan emirleride götürerek kendisine karĢı oluĢabilecek tehditlerin önüne geçtiği gibi onlarıda kontrol altına almıĢtır.1288 Ancak iĢler tamda yoluna girmiĢken bu seferde Emir Çoban‟ın oğullarından DımaĢk Hoca‟nın Sultanın haremine girdiği iddaları ortalığı karıĢtırmıĢtır. Bu olaylar Ebû Said Bahadır Han‟ı, Emir Çoban‟dan soğutmuĢ ve aralarının gerginleĢmesi sonucu onlara karĢı cephe alan Ebû Said Bahadır Han, Emir

1283 Yuvalı, “Ebu Said Han” mad., s. 219; Jean-Roux, a.g.e. s. 434; Spuler, a.g.e. , s. 138. 1284 AkkuĢ, “Ġlhanlıların Anadolu‟daki Dini Siyaseti”, s. 220. 1285 UzunçarĢılı, a.g.m., s. 606; Parmaksızoğlu, a.g.m., s. 277; Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 84. 1286 Yuvalı, “Ebu Said Han” mad., s. 219; Sümer, a.g.e. , s. 85; UzunçarĢılı, a.g.m., s. 606; Spuler, a.g.e. , s. 134 -136. 1287 Spuler, a.g.e. , s. 138-139; UzunçarĢılı, a.g.m. , s. 610; Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 89; Enver Konukçu, “Bağdat Hatun”, DİA, C. IV, s. 444. 1288 UzunçarĢılı, a.g.m. , s. 610; Yuvalı, “Ebu Said Han” mad., s. 219; UzunçarĢılı, a.g.m., s. 611.

206

Çoban ve oğullarını ortadan kaldırtmıĢtır. Emir Çoban‟ın ölümü ise Anadolu‟dan Horasan‟a kadar ülkedeki bütün birliklerin de baĢkaldırmasına sebep olmuĢ ve ayaklanmalar ancak kan dökülerek bastırılabilmiĢtir.1289 Emir Çoban‟ın ölümü ile vesayetten kurtularak rahat hareket eden Ebû Said Bahadır Han‟da 30 Kasım 1335 tarihinde Karabağ‟da vefat etmiĢtir. Sultanın DilĢad Hatun ile evlenerek kendisini ihmal ettiği gerekçesiyle Bağdat Hatun tarafından zehirlendiği iddia edilmiĢtir. Cenazesi Sultaniye‟ye götürülerek orada kendisi için yapılan türbeye defnedilmiĢtir.1290 Genç yaĢta ölen Ebû Said Bahadır Han, Ġlhanlıların “aĢk” hükümdarı olarak adlandırılmıĢtır. Ġnce ruhlu, sanata, edebiyata ve musikiye meraklı bir kiĢiliğinin olduğu belirtilmiĢtir. Moğolca ve Farsça‟yı çok iyi bildiği ve o dönemde yazılmıĢ pek çok Ģiirinin olduğu kaydedilmiĢtir.1291Ayrıca hattat bir padiĢah olduğu gibi Sünniliği de devletin resmi dini haline getirmiĢtir.1292 Babasının aksine onun zamanında Sünnilik yeniden devlet yönetim anlayıĢına egemen olurken,1293 Ebû Said Bahadır Han hutbelerde ve paraların üzerinde de yeniden dört halifenin isimlerini yazdırmıĢtır.1294 Onun hükümdarlığı döneminde memeleketin çeĢitli vilayetlerine ağırlık ve uzunluk ölçüleri gibi baĢka Ģeylere dair fermanlar gönderdiği, bu fermanların da ağaca ya da taĢa yazılarak camilere koydurttuğu vurgulanmıĢtır.1295 Dirayetli bir hükümdar olmamakla beraber halka Ģefkatle davranmıĢ ve aynı muameleyi emirler ve mülki memurlarından da yapmalarını istemiĢtir. Ayrıca onun zamanında Moğolların Ġslâmiyetle birlikte hızla TürkleĢtği de görülmüĢtür.1296 Öte yandan mimariye oldukça düĢkün bir hükümdar olan Ebû Said Bahadır Han, memleketin pek çok yerine camiler, çeĢmeler, hanlar ve benzeri binalar yaptırtmıĢtır.1297 Ayrıca sultanlığı süresince ilim adamlarını himaye etmiĢ, Ġran ve Azerbaycan‟da birçok eser meydana getirmiĢtir.1298

1289 UzunçarĢılı, a.g.m. , s. 610-616; Haykıran, “Ġlhanlı Hükümdarı Ebu Sa„Ġd Bahadır Han Zamanında Doğu Anadolu (1317-1335)”, s. 43, Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 89-90. 1290 Yuvalı, “Ebu Said Han” mad., s. 219; Spuler, a.g.e. , s. 143; Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 94; Konukçu, a.g.m., s. 444. 1291 Hüseyin Milani Peyrovi, “Ebusaid Bahadır Han (1316-1335)”, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Ankara, 1971, s. 173. 1292 Parmaksızoğlu, a.g.m. , s. 277. 1293 Mıquel, Andre, Ġslam ve Medeniyeti-DoğuĢtan Günümüze, C. I, çev. Ahet Fidan –Hasan MenteĢ, BirleĢik Dağıtım Kitabevi Yayınları, Ankara, 1991, s. 225. 1294 Spuler, a.g.e. , s. 212-213. 1295 Barthold, “Ġlhanlılar Devrinde Mali Vaziyet”, Türk Hukuk ve İktisat Tarihi Mecmuası, Evkaf Matbaası, s. 136. 1296 Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 94. 1297 Togan, Umumi Türk tarihine Giriş, s. 273. 1298 Yuvalı, “Ebu Said Han” mad., s. 219.

207

Ebû Said Bahadır Han döneminde Anadolu‟nun vaziyetine bakıldığında ise Ġlhanlılar, 1308 bir baĢka kaynağa göre ise 1318‟den itibaren 1335 yılına kadar merkezden atadıkları genel valiler aracılığıyla Selçuklu Devleti‟ni yönetmiĢlerdir.1299 Ancak Anadolu‟da Selçuklu hanedanın olmayıĢı ve Ġlhanlıların merkezleri ile Anadolu arasındaki mesafeninde uzaklığı nedeniyle Ġlhanlılar, Selçuklu sultanları kadar Anadolu üzerinde etkili olamamıĢlardır.1300 Özellikle Gıyâseddin II. Mesud‟un ölümünden sonra Selçuklu Devleti‟nin yıkılma sürecine girmesiyle birlikte Anadolu‟da yaĢanan otorite boĢluğu halkın huzurununda bozulmasına neden olmuĢtur. Bu otorite boĢluğunu fırsat bilen baĢta uçlarda bulunan aĢiret beyleri ise bağımsızlıklarını kazanmak için harekete geçmiĢlerdir. Halkında bu harekete destek vermesiyle birlikte Anadolu karıĢmıĢ ve akabinde birçok beylik kurulmuĢtur.1301 O dönemde Anadolu‟da kuruluĢ sürecinde olan bu beylikler ilk etapta kendilerini, Ġlhanlılar‟a kafa tutacak kadar güçlü görmedikleri için vergilerini vererek bağlılıklarını sürdürmüĢlerdir. Ancak bu beyliklerin giderek çoğalması ve kendi baĢlarına hareket etmeye baĢlamaları Ġlhanlı Devleti‟nde tedirginliğe yol açmıĢ ve dönemin Ġlhanlı hükümdarı Ebû Said Bahadır Han bunları devlete bağlamak için sıkı tedbirler almaya baĢlamıĢtır.1302 Bunun için Ġlhanlı Devleti‟nin en kudretli Ģahsiyeti olan Emir Çoban‟ın oğlu TimurtaĢ Noyan‟I, geniĢ yetkilerle donatarak Anadolu genel valiliğine tayin etmiĢtir.1303 Anadolu genel valisi olduğunda 16-17 yaĢlarında olan TimurtaĢ Noyan, kahramanlığı, cesareti, dindarlığı, adaleti ile nam salmıĢ ve asker arasında da sevilen ve övülen bir Ģahsiyet olmuĢtur.1304 1317 yılında Anadolu‟ya gelen TimurtaĢ Noyan‟ın yanına divan iĢleri ile ilgilenmesi için ReĢidüddin Fazlullah-ı Hemedâni ‟in oğlu Celaleddin Hoca verilmiĢtir. Sıkı tedbirlere baĢvurarak Anadolu‟yu bir hükümdar gibi yönetmeye baĢlayan TimurtaĢ Noyan ordusu ve devlet adamları ile birlikte bir süre Sakarya kıĢlağında konaklayarak memeleket iĢlerini düzene koymaya çalıĢmıĢtır. Daha

1299 Uluçay, a.g.e. , s. 242; Atçeken-Bedirhan, a.g.e. , s. 291. 1300 Uluçay, a.g.e. , s. 242; Atçeken-Bedirhan, a.g.e. , s. 291. 1301 Atçeken-Bedirhan, a.g.e. , s. 291; Uluçay, a.g.e. , s. 242; Haykıran, Kemal Ramazan, “Anadolu‟da Bir Ġlhanlı Valisi: DemirtaĢ Noyan (1314-1328)”, s. 162. 1302 Atçeken-Bedirhan, a.g.e. , s. 291; Uluçay, a.g.e. , s. 242; Kaya, “Ġlhanlıların Anadolu Türkmen Beylerine KarĢı Politikası”, s. 320. 1303 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 645; UzunçarĢılı, a.g.m. , s. 603; Aksarayi, a.g.e. , s. 252; Spuler, a.g.e., s. 136; YaĢar Yücel, Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar, TTK, C. I, Ankara, 1991, s. 188-189; Yazıcızâde Ali, a.g.e. , s. 907; Muammer Gül, Orta Çağlarda Doğu ve Güneydoğu Anadolu (Tarihi Arka Plan ve XIII-XIV. Yüzyıl Moğol Hâkimiyeti), Bilge Kültür Sanat Yayınları, Ġstanbul, 2010, s. 126. 1304 Haykıran, Kemal Ramazan, “Anadolu‟da Bir Ġlhanlı Valisi: DemirtaĢ Noyan (1314-1328)”, s. 164.

208 sonrada Kayseri‟yi devletin merkezi haline getirmiĢtir.1305 TimurtaĢ Noyan, Anadolu‟da Ġlhanlı hâkimiyetinin daha güçlü hale getirebilmek için önce dört beĢ tümen olan Moğol askerinin sayısını dokuz tümene çıkarmıĢtır.1306 Öte yandan Moğol nüfusununda özellikle bu dönemde Doğu Anadolu‟da yoğunlaĢtığı bu nedenle de Anadolu‟nun ticari, siyasi ve kültürel açıdan merkezi olarak kabul edilen Orta Anadolu‟nun bu özelliğini kaybederek Doğu Anadolu‟nun ön plana çıktığı da belirtilmiĢtir.1307 TimurtaĢ Noyan, o dönemde Ġlhanlı devletindeki iç karıĢıklıklardan faydalanan Karamanoğulları‟nın Konya‟yı tekrar alması üzerine, Türkmenlere karĢı harekete geçerek Konya‟yı kurtarmıĢtır. Daha sonrada Çukurova bölgesindeki Ermeniler‟in üzerine yönelmiĢtir.1308 TimurtaĢ Noyan‟ın nizam ve asayiĢi ile Ġslam esaslarına bağlı kalarak Anadolu‟yu yönetmesi halkın üzerinde de olumlu etkiler yaratmıĢ ve 1322 tarihinde TimurtaĢ Noyan kendini Ahir zamanın kurtarıcısı “Mehdi” olduğunu ilan etmiĢtir. Bununla birlikte bir hükümdar gibi davranmıĢ ve kendi adına hutbe okutmuĢ, para bastırmıĢ hatta Mısır ve ġam‟a elçiler göndermiĢtir. Nitekim onun bu hareketi baĢta Ġlhanlı Devleti tarafında rahatsızlık yarattığı gibi, babası Emir Çoban‟ı da zor durumda bırakmıĢtır.1309 O dönemde gücünün doruğunda olan Emir Çoban bu ayaklanma ile bizzat kendisi ilgilenmek istemiĢ ve Ebû Said Bahadır Han‟dan izin isteyerek Anadolu‟ya gitmiĢtir. Ġleri gelen devlet adamlarının araya girmesi ile bir çatıĢma yaĢanmadan isyan bastırılmıĢtır. Ancak Emir Çoban bu ayaklanmada oğlunun suçu olmadığını ona bu isyana teĢvik edenlerin etrafındaki kiĢilerin olduğunu öne sürerek Ebû Said Bahadır Han‟dan affını istemiĢtir. Han‟nın affetmesiyle tekrar Anadolu‟ya dönen TimurtaĢ Noyan yönetimine devam etmiĢtir.1310 Anadolu‟da ki görevine yeniden atanan TimurtaĢ Noyan‟ın bu ikinci valiliğinde ise daha sert ve baskıcı bir yönetim tarzını sergilediği görülmüĢtür. Yokluğundan istifa ederek serbest hareket eden beyliklere karĢı sindirme politikası uygulamıĢ üzerine yürüdüğü ilk Türk Beyi EĢrefoğulları olmuĢ ve o zamanki liderleri II. Süleyman Bey‟i

1305 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 646; Kaya, “Ġlhanlıların Anadolu Türkmen Beylerine KarĢı Politikası”, s. 320; Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 83. 1306 Hasan Geyiklioğlu, a.g.m. , s. 99. 1307 Haykıran, “Ġlhanlı Hükümdarı Ebu Sa„Ġd Bahadır Han Zamanında Doğu Anadolu (1317-1335)”, s. 151. 1308 Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 87; Kaya, “Ġlhanlıların Anadolu Türkmen Beylerine KarĢı Politikası”, s. 320; Eflâki, Ariflerin Menkıbeleri II, s. 241; Tuysuz, a.g.t. , s. 107-108. 1309 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 647; Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 86; Çelik, a.g.t. , s. 179; UzunçarĢılı, a.g.m. , s. 625-626; Gürel, a.g.t., s. 64; Avcıoğlu, a.g.e. , s. 2160-2161. 1310 Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 86-87; Turan, a.g.e. , s. 647; Spuler, a.g.e. , s. 137; UzunçarĢılı, a.g.m. , s. 562; Cahen, Osmanlılardan Önce Anadolu‟da Türkler, s. 294; Tuysuz, a.g.t., s. 109-110.

209 feci bir Ģekilde öldürtmüĢtür.1311 Öte yandan faaliyetlerine devam ederek Hamidoğlu Yunus Bey‟den Antalya‟yı, EĢrefoğlu Süleyman ġah‟tan BeyĢehir‟i almıĢtır. Karahisar‟ın beyi olan Sahib Ata‟nın torunlarından Nusretüddin Ahmed ise Germiyanoğulları‟na sığınarak kurtulabilmiĢtir. Anadolu‟da bulunan diğer Türk Beyliklerinden Afyon bölgesindeki Sahibataoğulları‟nın üzerine ise Ertena Bey‟i göndermiĢtir. 1312 TimurtaĢ Noyan bir taraftan da Selçuklu Devleti‟nin tekrar canlanma ve devam etme ihtimalini ortadan kaldırmak için, Türkiye Selçuklu soyuna mensup tüm erkek çocukları da öldürmüĢtür.1313 Ancak TimurtaĢ Noyan‟ın Anadolu‟daki bu ikinci yönetimi çok uzun ömürlü olmamıĢ. Çünkü TimurtaĢ Noyan Anadolu‟da ki Türkmenlerle meĢgulken, babası Emir Çoban ile sultan Ebû Said Bahadır Han‟ın arası açılmıĢ ve ikili arasında bir mücadele baĢlamıĢtır.1314 Çobanoğulları soyundan gelenlerin devlet yönetimindeki etkinliğinden rahatsızlık duyan Ebû Said Bahadır Han harekete geçerek Emir Çoban‟ın oğlu DımaĢk Hoca‟yı ahlâksız hareketlerinden dolayı infaz ettirmiĢtir.1315 Daha sonrada Horasan üzerine yürüyerek Emir Çoban‟ı öldürtmüĢtür.1316 YaĢananlar karĢısında TimurtaĢ Noyan, iĢlerin karıĢtığını ve tehlikenin iyice yaklaĢtığının farkederek Ebû Said Bahadır Han‟ın üstüne gitmekten vazgeçip çözümü Memlûk Sultanına sığınmakta bulmuĢtur. Kahire‟ye giden ve orada çok iyi karĢılanarak ağırlanan TimurtaĢ Noyan, Karamanoğulları‟nın çevirdiği entrikaların

1311EĢrefoğulları Hükümdarı Süleyman Bey‟in ölümü hakkında Ömerî Ģu bilgileri aktarark; burun, kulak ve hayâlarını kestirerek gözünü oydurttuğu ve BeyĢehir Gölü‟ne attırdığı belirtmiĢtir. Bk. Ömerî, “Mesalikü‟l-ebsâr‟a Göre Anadolu Beylikleri”, Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar, Çoban- Oğulları Candar-Oğulları Mesalikü‟l- Ebsar‟a Göre Anadolu Beylikleri, haz. , F. Taeschner, çev. , YaĢar Yücel, TTK Yayınları, Ankara, 1991, C. I, s. 189. 1312 Yazıcızâde Ali, a.g.e. , s. 908-909; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 648; Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 87-88; Haykıran, “Anadolu‟da Bir Ġlhanlı Valisi: DemirtaĢ Noyan (1314- 1328)”, s. 170; Çelik, a.g.t. , s. 179; UzunçarĢılı, a.g.m., s. 562; Eflâki, Ariflerin Menkıbeleri II, s. 216; Spuler, a.g.e. , s. 141. 1313 Eflâki, Ariflerin Menkıbeleri II, s. 28, Yazıcızâde Ali, a.g.e. , s. 907- 908; MüneccimbaĢı, Müneccimbaşına Göre-Anadolu Selçukileri, s. 94; Merçil, Müslüman Türk Devletleri, s. 167. 1314 Ebu Said, Emîr Çoban‟ın Celâyirliler‟den Emîr ġeyh Hasan b. Emîr Hüseyin b. Akboğa ile evli olan kızı Bağdad Hatun‟u baskıyla kocasından boĢatarak onunla evlenmiĢtir. Emîr Çoban‟ın diğer oğlu DımaĢk Hoca da sultanın haremine girmekle suçlanmıĢ ve bu geliĢmeler üzerine Ebu Said, Emîr Çoban‟ı, oğlu DımaĢk Hoca‟yı ve diğer akrabalarından yakaladıklarını öldürtmüĢtür. Bk. Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 648; Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 89; Spuler, a.g.e. , s. 138-139; UzunçarĢılı, a.g.e. , s. 155. 1315 Spuler, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 139; UzunçarĢılı, a.g.m., s. 630; Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 648; Haykıran, “Anadolu‟da Bir Ġlhanlı Valisi: DemirtaĢ Noyan (1314-1328)”, s. 171. 1316 Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 90.

210 hedefi olmuĢ ve Sultan Nasır tarafından önce hapse atılnıĢ daha sonrada 1328‟de idam edilmiĢtir.1317 TimurtaĢ Noyan, Ebû Said Bahadır Han karĢısında mücadelesinin baĢarısız olacağını düĢünerek Mısır‟a, Memlûk hükümdarının yanına kaçarken, yerine Uygur Türkleri‟nden Ertena Bey‟i vekil bırakmıĢtır. Ertena Bey, Ebû Said Bahadır Han‟ın ölümüne kadar ona bağlı kalarak Anadolu‟yu yönetmiĢtir.1318 Ertena Bey, Anadolu‟ya atanan valiler arasında dürüstlüğü ile ün kazanmıĢtır. O Anadolu‟yu Moğol geleneklerine göre değil dini hükümlere göre yönetmiĢ, âlimlerin ve din adamlarının sözlerine itibar etmiĢtir. Onu bu tavrı Anadolu halkı tarafından çok sevilmiĢ ve kendisine “Köse Peygamber” denilmiĢtir. Ayrıca onun döneminde Moğol baskısı azalmıĢ bu da beyliklerin daha serbest hareket etmelerine olanak sağlamıĢtır.1319 Dirayetli bir yönetici de olan Ertena Bey; Ģehir, kasaba ve hisarların idaresini ise Moğollar yerine tamamen kendisinin yetiĢtirdiği Memlûkler ile yerli Türkler‟den oluĢan kiĢilere vermiĢtir. Yerli Türkler‟in arasında ise özellikle Ahiler önemli bir mevki teĢkil etmiĢtir.1320 Nitekim Moğolların Anadolu üzerinde gösterdikleri bütün Ģiddet ve eziyetlerine karĢın Türkmenler yok olmamıĢ aksine güçlenerek yalnızca bulundukları yerlerle kalmayıp bazı kentleri de ele geçirerek ufak çapta da olsa beylikler kurmuĢlardır.1321 Ġlhanlı Devleti‟nin yıkılmasından sonra birçok beylik serbest kalmıĢ, daha sonra da Anadolu‟nun hâkimiyeti için birbirleriyle mücadele etmeye baĢlamıĢlardır. Bunlar arasında iki kuvvetli beylik vardır ki kendilerini Türkiye Selçuklu Devleti‟nin varisi yani Anadolu‟nun hâkimi olarak gören Karamanoğulları ile Osmanoğulları idi. Bu iki beylik arasındaki uzun süren mücadeleler yaĢanmıĢ ve bu mücadelelenin galibi Osmanoğulları olmuĢtur.1322 Diğer bir kısım beylik ise bir süre Mısır-Suriye Türk

1317 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 649-650; Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 90-92; UzunçarĢılı, a.g.m. , s. 631-638; Cahen, Osmanlılardan Önce Anadolu‟da Türkler, s. 295; Tuysuz, a.g.t. , s. 117-124. 1318 Kemal Göde, “Eretnaoğulları”, DİA, C. XI, Ġstanbul, 1995, s. 295; Uluçay, a.g.e. , s. 242. 1319 Togan, Umumi Türk tarihine Giriş, s. 247-248; Uluçay, a.g.e. , s. 243; Atçeken-Bedirhan, a.g.e. , s. 292; Göde, “Eretnaoğulları” mad., s. 295-296. 1320 Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 114. 1321 Cahen, Osmanlılardan Önce Anadolu‟da Türkler, s. 296. 1322 Uluçay, a.g.e. , s. 242. Bu konuda Rice; Reisleri Süleyman onları Küçük Asya‟nın içlerine doğru yönlendirdi. Efsaneye göre, Süleyman‟ın oğlu ve varisi olan Ertuğrul bir gün, Ģiddetli bir çatıĢmaya giriĢmiĢ iki süvari birliğine rastladı. Yalnızca hangi tarafın daha zayıf olduğunu tespit edene kadar bekleyen Ertuğrul, askerlerini topladı ve onların yardımına koĢtu. Bu seçimin oldukça isabetli olduğu ortaya çıkacaktı zira sonucu lehine çevirmiĢ olduğu kiĢi bir Moğol birliği tarafından saldırıya uğramıĢ olan Selçuklu Sultanı ve kiĢisel korumalarından baĢkaları değildi. Keyhüsrev‟in minneti oldukça derindi

211

Mümlûk sultanlarına tabi olarak dostane bir Ģekilde varlıklarını devam ettirmiĢlerdir. Ġlhanlı boyunduruğundan kurtulan Anadolu‟daki beylikler birbirleriyle yaptıkları mücadelelerin dıĢında Ermenilere ve Rumlara karĢıda mücadele etmiĢler ve Anadolu‟nun TürkleĢmesine büyük katkı sağlamıĢlardır. O döneme yani XIV. yüzyılın ilk yarısına bakıldığında hemen hemen bütün Anadolu‟nun Türkmenler tarafından yurt edinildiği görülmektedir. Ayrıca o dönemde Türkiye Selçuklu Devleti‟nin parçalanarak birçok beyliğin ortaya çıkması Avrupa‟nın da gündeminde olmuĢ ve böyle karıĢık bir dönemde düzenlenecek Haçlı seferi ile Anadolu‟yu ele geçirebileceklerini düĢünmüĢler ancak içinde bulundukları siyasi durumun uygun olamaması nedeniyle buna cesaret edememiĢlerdir.1323 Anadolu‟daki Moğolların durumuna bakıldığında ise XIV. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Konya ve Kütahya‟dan Sivas‟a kadar olan Orta Anadolu bölgesinde yaĢadıkları ve bunların Kara Tatar olarak adlandırıldıkları bilinmektedir. XV. yüzyılın sonlarına doğru nüfusları hakkında ki bilgiler ise Ģu Ģekilde belirtilmiĢtir: Kayıtlara göre Kara Tatarlar‟ın o dönemde Anadolu‟daki varlıkları ile ilgili 30 bin ile 40 bin çadır oldukları söylenirken baĢka kaynağa göre ise bu rakamın 60 bin çadır olduğudur. Diğer bir görüĢe göre ise 100 bin çadıra yakın oldukları belirtilmiĢtir.1324 Bunlardan bir kısmının TürkleĢtikleri bir kısmının ise Ġlhanlı Devleti‟nin yıkılması ile birlikte geri döndükleri belirtilmiĢtir. Ayrıca Anadolu‟da Kara Tatar olarak varlıklarını sürdüren Moğolların, Ankara Meydan SavaĢında Timur tarafına geçerek Osmanlı ordusunun yenilmesine sebep oldukları ve Timur‟un giderken bir kısmını yanında götürdüğüde vurgulanmıĢtır. Bununla birlikte kalanları ise Çelebi Mehmet tarafından Bulgaristan tarafına sürüldüğü böylelikle de Anadolu‟nun Moğollar‟dan temizlendiği söylenmiĢtir.1325

ve o da bu minnetini Ertuğrul‟a Karacadağ içerisinde bulunan bir toprak parçasını sunarak gösterdi. Bu tımar EskiĢehir‟den neredeyse Konya‟ya kadar uzanıyordu, Söğüt ve Domaniç‟i içeriyordu. Söğüt de Ertuğrul‟un oğlu Osman‟ın doğduğu ve 1314‟te gömüldüğü yer idi. Bk. Rice, a.g.e. , s. 74. 1323 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 651. 1324 Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 115. 1325 Uluçay, a.g.e. , s. 243.

212

9.1. Ġlhanlı Devleti'nin ÇöküĢü ve Anadolu Hâkimiyetinin Sona EriĢi

Ebû Said Bahadır Han‟ın on sekiz yıllık saltanat hayatını tamamlayarak otuz yaĢında vefat etmesiyle beraber yerine erkek evlat bırakmadıgı için yasaya uygun bir verasette yapılamamıĢ ve yerine han seçilememiĢtir.1326 Ölümünün ardından Ġlhanlı ülkesi iç karıĢıklıklara ve Moğol Ģehzadeler arasındaki taht kavgalarına sahne olmuĢ ve kendi aristokratlarından Timur zamanına kadar büyük bir karıĢıklık içinde kalmıĢlardır.1327 Horasan‟dan Anadolu‟ya, Azerbaycan‟dan Irak ve Suriye‟ye kadar uzanan bölgelerde beylik ve atabeylik derecesinde çok sayıda küçük ve müstakil siyasî teĢekküller ortaya çıkmıĢtır. Bunlardan baĢlıcaları; Celâyirliler1328, Çobanlılar1329, Muzafferîler1330,Kertler1331,Ġncular1332,Serbedarlılar1333 olarak ön plana çıkmıĢlardır.1334

1326 DevletĢah, Şair Tezkireleri/Tezkiretü‟ş-Şuara, çev. Necati Lugal, Pinhan Yayıncılık, Ġstanbul, 2011, s. 299; Haykıran, “Ġlhanlı Hükümdarı Ebu Sa„Ġd Bahadır Han Zamanında Doğu Anadolu (1317-1335)”, s. 146; Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu, Karakoyunlu Devletleri, TTK, Ankara, 1988, s. 156. 1327 Parmaksızoğlu, a.g.m. , s. 277; DevletĢah, a.g.e. , s. 299-300; Yuvalı, a.g.m. , s. 219. 1328 Büyük bir Moğol kabilesi olan Celâyirliler, Ebû Said Bahadır Han‟ın ölümünden sonra Bağdad‟ta bağımsız bir devlet olarak kurulmuĢtur. Daha sonra Azerbaycan ve Tebriz‟i topraklarına katmıĢ bir süre sonra da Musul ve Diyarbekir‟i ele geçirmiĢlerdir. Bk. Muzaffer Ürekli, “Celâyirliler”, DİA, C. VII, Ġstanbul, 1993, s. 264. 1329 Çobanlı Devleti'nin oluĢumu, Emir Çoban'ın Ġlhanlı Devleti içerisinde beylerbeyi görevinde yükselmesi ve güçlenmesi ile birlikte ortaya çıkmıĢtır. Ebû Said Bahadır Han‟ın ölümünden sonra da Çobanlı Hasan, Celayirli Hasan giriĢtiği mücadele sonrasında Tebriz'i ele geçirerek Tebriz merkezli Azerbaycan ve Irak-ı Acem'ini de içine alan Çobanlılar Devleti'ni kurmuĢtur. Bk. Mustafa Demir , “Ġlhanlı Devleti'nin YıkılıĢ Sürecindeki Siyasi GeliĢmeler”, s. 379. 1330 Soyu Ġran coğrafyasında Ġslam fetihleri sırasında Horasan‟a yerleĢmiĢ Arap aĢiretlerinden olan Muzafferiler kısa süren hakimiyetlerine rağmen sınırlarını Ġran‟da Yezd, Fars, Ġsfahan, Kirman ve bazende Azerbaycan‟a kadar geniĢletmiĢlerdir. Argun Han zamanında Ġlhanlı hizmetine girmiĢler, Gazan Han döneminde siyasi güç haline gelmiĢlerdir. Ebû Said Bahadır Han döneminde ise Güney Ġran sahilindeki bölgenin hakimi ġah Ġncü ile birleĢen Muzafferiler Yezd bölgesinde baĢlayıp Fars, Irak-ı Acem ve Kirman bölgelerine yayılan emirlik kurmuĢlardır. Bk. Mustafa Demir , “Ġlhanlı Devleti'nin YıkılıĢ Sürecindeki Siyasi GeliĢmeler”, s. 382.; S. Seyed Torabi, “Al-i Muzaffer (Muzafferiler) Dönemi Ġran Tarihi”, Ġraniyat Dergisi, 2016, C. 1, S. 1, s. 114. 1331 Ġlhanlı toprakları içinde siyasi gücünü giderek arttıran Kert ailesi Olcaytu döneminde özerklik almıĢ ancak Afganistan sınırları dıĢına çıkamayı baĢaramamıĢtır. Bk. Mustafa Demir , “Ġlhanlı Devleti'nin YıkılıĢ Sürecindeki Siyasi GeliĢmeler”, s. 382. 1332 Ġlhanlı hükümdarı Ebû Said Bahadır Han‟ın ölümünden sonra bağımsızlıklarını kazanan Ġncular, 1353 yılında Fars eyalatlerinde hakimiyetlerini kurmuĢlardır. Bk. Menizeh Bageri, “ Türk ve Ġran Minyatür Sanatının Ġncelenmesi ile Grafik Eğitiminde Minyatürün Önemi Üzerine Bir AraĢtırma”, Gazi Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Grafik Eğitimi Ana Bilim Dalı, ( Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 2004, s. 12. 1333 Serbedarlılar, Ġlhanlı hakimiyetinin zayıflaması sonrasımda merkezi Serbz olmak üzere Horasan'ın batı taraflarında hüküm sürmüĢlerdir. Bk. Alan - Kemaloğlu, a.g.e. , s. 185. 1334 Spuler, a.g.e. , s. 144; Clifford Edmund Bosworth, Doğuşundan Günümüze İslam Devletleri Tarihi: Devletler, Prenslikler, Hanedanlıklar Kronoloji ve Soy Kütüğü El Kitabı, çev. Hande Canlı, Kaknüs Yayınları, Ġstanbul, 2005, s. 345-353.

213

Ebû Said Bahadır Han‟ın vefatının devletin ileri gelenleri Arpa Han‟ın hükümdar olmasına karar vermiĢlerdir. Arpa Han‟ın hükümdar seçilmesine muhalefet edilmiĢ ve bu durumu fırsat bilen Ebû Said Bahadır Han‟ın dayısı Uyrat Ali PaĢa‟da Bağdat‟tan getirilen Baycu Noyan‟ın torunlarından Musa Han üzerinde, muhaliflerle anlaĢmıĢtır. Ġki taraf arasında hükümdar konusunda Hemedan yöresinde 1336 yılında meydana gelen savaĢta komutanların Arap Han‟a karĢı yüzçevirmeleri üzerine savaĢı Uyrat Ali PaĢa kazanmıĢtır.1335 Uyrat Ali PaĢa‟nın keyfi idaresi üzerine Uyrat Ali PaĢa‟nın yanında yer alan aynı emirler bu sefer ona karĢı yeni bir rakip için harekete geçmiĢlerdir. Sutay Noyan‟ın oğlu Hacı Tugay, bu dönemde Diyarbekir„de Küçük Asya emirlerinden olan Celayirli Emir Hasan‟ı, Abaka‟nın kardeĢi Mengü Timur‟un soyundan gelen prens Muhammed bin Yul Kutluğ‟u Tebriz‟den çağırtarak sultan ilan ettirmeye çalıĢmıĢlardır.1336 Celayirli Emir Hasan, Muhammed bin Yul Kutluğ‟u han ilan etmesinin ardından Uyrat Ali PaĢa‟nın üstüne yürümüĢ ve 1336 yılında Aladağ yakınlarındaki Karadağ mevkinde yapılan savaĢı kazanarak Muhammed bin Yul Kutluğ‟u han olarak Tebriz‟e yerleĢtirmiĢtir. Böylece Kuzeybatı Ġran‟a hâkim olan Celayirli Emir Hasan yıkılan Ġlhanlı Devleti‟nin enkazının üzerinde yeni bir hanedanın teĢekkülünü de oluĢturmuĢtur.1337 O dönemde Ertena Anadolu‟da, Hacı Tugay Musul‟dan Erzurum‟a kadar uzanan Doğu Anadolu bölgesinde, Kara Hasan Bağdat taraflarında, Surgan Arran‟da, Mes‟ud ise Fars‟ta onun hâkim iyetini tanıyarak hüküm sürmeye devam etmiĢlerdir.1338 Ancak çok geçmeden Celayirli Emir Hasan karĢısına bir rakip çıkmıĢtır. Emir Çoban‟ın torunu Küçük Hasan idam edilen babası TimurtaĢ‟ın yolundan giderek Çobanlı hanedanını siyasi bir teĢekküle sokmak için harekete geçmiĢtir.1339 Küçük Hasan 1338‟de rakibi Celayirli Emir Hasan ‟ın elinden baĢkent Tebriz‟i alarak, Azerbaycan ve Irak‟ı içine alan bir hükümdarlık kurmuĢtur. Onun ölümünden sonra yerine 1343 yılında kardeĢi EĢref geçerek hâkimiyeti devam ettirmiĢtir. Ancak Kıpçak Han‟ı Can-Beğ‟in, Azerbaycan‟a girerek EĢref‟i öldürmesi ve tekrar geri

1335 Muammer Gül, XIII. ve XIV. Yüzyıllarda Doğu ve Güneydoğu Anadolu‟da Moğol Hâkimiyeti, Yeditepe Yayınevi, Ġstanbul, 2005, s. 98; Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 95; Spuler, a.g.e. , s. 145; Avcıoğlu, a.g.e. , s. 2165. 1336 Spuler, a.g.e. , s. 145; Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 96. 1337 Gül, a.g.e. , s. 99; Avcıoğlu, a.g.e. , s. 2165; Spuler, a.g.e. , s. 146; Cem Tuysuz, a.g.t. , s. 139. 1338 Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 97. 1339 Spuler, a.g.e. , s. 147; Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 97; Avcıoğlu, a.g.e. , s. 2165; Tuysuz, a.g.t. , 132.

214

ülkesine dönmesi üzerine bu sefer yönetim Celayirli Emir Hasan‟ın oğlu Üveys‟in eline geçmiĢtir.1340 ġeyh Üveys Celayirli Devleti‟nin parlak döneminin son beyidir. ġeyh Üveys, Azerbaycan ve Arran‟da dirlik ve düzeni sağlamaya çılıĢmıĢ ancak onun ölümünden sonra oğulları zamanında bu düzen tekrardan bozularak Timur dönemine kadar devam etmiĢtir. Ġran bu süreçte siyasi mücadeleler yüzünden büyük tahribe uğramıĢ aynı zamanda halkta büyük sıkıntılar çekmiĢtir.1341 Neticede bütün bu yaĢananlar aynı zamanda Ġran Moğollar‟nın saltanatlığının da sona erdiğini apaçık göstermekte idi. Sonuç olarak bakıldığında Hülâgû ile baĢlayan Ġlhanlı Devleti‟nin siyasi tarihi Ebû Said Bahadır Han‟ın ölümü ile sona erdiği görülmektedir. Hızla parçalanmaya baĢlayan Ġlhanlı Devleti‟nin yıkıntıları üzerinde ilhanlı kökenli birtakım kısa ömürlü beylikler kurulmaya çalıĢılmıĢ ancak onlarda kısa sürede yok olup gitmiĢlerdir. Hanedanlığın tarihe karıĢmasıyla birlikte Anadolu ve Yakın Doğunun siyasi yapısı da bambaĢka bir çehreye bürünmeye baĢlamıĢtır.

10. TÜRKĠYE SELÇUKLU VE ĠLHANLI SONRASI ANADOLU’NUN SĠYASĠ DURUMU

Sultan Alp Arslan 1071 Malazgirt zaferinden sonra birçok Türk beyini Anadolu‟yu fethetmek için görevlendirmiĢ ve böylece Anadolu‟da; Saltuklular, DâniĢmendliler, Mengücüklüler, Artuklular, AhlatĢahlar ve Çaka beyliği gibi adlandırılan ilk Türk beylikleri kurulmuĢtu.1342 Anadolu‟nun Türk yurdu olmasında büyük payı olan çalıĢmamızda da ismi geçen bu beylikleri kısaca hatırlamak gerekirse; DâniĢmendli beyliği, 1071-1178 tarihleri arasında Sivas, Elbistan, Kayseri, Malatya, Tokat, Niksar ve Amasya civarında kurulmuĢlardı.1343 Anadolu‟da kurulan ilk Türk beyliklerinden olan ve en geniĢ sınırlara ulaĢan DâniĢmendliler Bizanslılar, Haçlılarla ve Gürcüler mücadele etmiĢ hatta bir dönem Türkiye Selçuklular'nı da kontrol altına almıĢlardır.1344 Ġlk Türk beyliklerinden Saltuklular ise baĢkentleri Erzurum olmak üzere

1340 Grousset, a.g.e. , s. 368; Spuler, a.g.e. , s. 150-153; Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 107; Ürekli, a.g.m. , s. 264. 1341 Sümer, “Anadolu‟da Moğollar”, s. 107; Ürekli, a.g.m. , s. 264. 1342Anadolu Beylikleri, ed. HaĢim ġahin, Grafiker Yayınları, Ankara, 2016, s. 11. 1343 Ali Öngül, a.g.e. , s. 279. 1344 Ayrıntılı bilgi için; Bk. Abdulkerim Özaydın, “DâniĢmendliler “, mad. , s. 469-474.

215

Tortum, Bayburt, Tercan, Micingerd,1345 Ġspir, Pasinler ve Oltu civarında 1071-1202 tarihleri arasında kurulmuĢ ve yaklaĢık 130 yıl hüküm sürmüĢlerdir.1346 Onlarda, DâniĢmendliler ile birlikte Haçlılara karĢı, Gürcüler ve Trabzon Rum Ġmparatorluğu ile savaĢmıĢlardır.1347 Diğer bir beylik olan Mengücüklüler‟de, Erzincan, Kemah, Divriği, ġebinkarahisar ve bölgesinde kurulmuĢtur. 1071‟den 1277‟ye kadar hüküm süren Mengücüklüler, Gürcüler ve Pontus Rum Krallığıyla mücadele etmiĢlerdir.1348 Diyarbekir ve Mardin yöresinde kurulan Artuklular ise, 1102-1409 tarihleri arasında hüküm sürmüĢ bir Türkmen beyliğidir. Anadolu‟nun Güneydoğusun‟da Sultan Alparslan‟ında kumandanlarından biri olan Artuk Bey tarafından kurulmuĢ, zamanla Hısnı Keyfa kolu, Harput kolu ve Mardin kolu olmak üzere ayrılarak hüküm sürmüĢlerdir.1349 Bir diğer beylik Çaka beyliği ise Ġzmir ve çevresinde ki adalarda egemenlik kuran ve denizcilikle uğraĢan ilk Türk beyliği olmuĢtur.1350 Anadolu‟nun TürkleĢmesine büyük katkı sağlayan bu beylikler, zamanla aynı coğrafyada kurulan Türkiye Selçuklular‟nın hâkimiyet alanlarını geniĢletmesi ve güçlenmesi ile birlikte bu beyliklerin siyasi varlıklarına son vermiĢtir. XI. yüzyıldan itibaren baĢlayan Selçuklu fetihleri sırasında çok sayıda Türkmen kitleleri göç etmiĢti. Bu dönemde Selçuklu Devleti‟nin de Bizans Ġmparatorluğu ile sürekli çatıĢma halinde olmasından dolayı Selçuklular bu Türkmen gruplarını batı sınırlarına “Uc” denilen bölgelere yerleĢtirmiĢtir. Aynı zamanda buraların güvenliğini de sağlamak isteyen ve bu amaçla Uc bölgelere yerleĢtirilen Türkmenler ise bulundukları yerleri düĢman saldırılarından korudukları gibi zaman zamanda onlarda düĢman memleketlerine girmiĢlerdir.1351 Ayrıca Türkmenler; Bizanslılar, Haçlılar, Ġznik Rumları, Trabzon Rumları ve Çukurova Ermenileri gibi komĢu devletletler üzerine akınlar yaparken bir taraftanda Türkiye Selçuklu ordularına rehberlik etmiĢlerdir.1352Ancak Moğol tehlikesinin baĢ göstermesi ile birlikte Anadolu‟daki bu düzen bozulmuĢ ve Moğolların önünden kaçan birçok aĢiret Doğu‟dan Batı‟ya doğru

1345 Erzurum ile Kars arasında, yer alan ve 12. yüzyıl olaylarında adı çok anılmıĢ olan bir kaledir. Bk. Umar, s. 569. 1346 Sevim, Ali-Yücel, YaĢar, a.g.e. , s. 149. 1347 Bilgi için; Bk. Abdulkerim Özaydın, “Saltuklular “, DİA, C. XXXVI, Ġstanbul, 2009, s. 54-56. 1348 Anadolu Beylikleri, s. 101; Faruk Sümer, “Mengücüklüler”, DİA, C. XXIX, Ankara, 2004, s. 138-142. 1349 CoĢkun Alptekin, “Artuklular”, DİA, C. III, Ġstanbul, 1991, s. 415; Sevim, Ali-Yücel, YaĢar, a.g.e. , s. 164-167; 1350Mücteba Ġlgürel , “Çaka Bey”, DİA, C. II, Ġstanbul, 1989, s. 186. 1351 YaĢar Yücel, Anadolu beylikleri hakkında Araştırmalar1: XII-XV. Yüzyıl Kuzeybatı Anadolu Tarihi, Çoban-Oğulları Beyliği Candar-Oğulları Beyliği, TTK. Basımevi, Ankara, 1988, s. 1. 1352 Salim Koca, Anadolu Türk Beylikleri, Berikan Yayınevi, Ankara, 2012, s. 21.

216 göç ederek Selçukluya sığınmaya baĢlamıĢlardı.1353 Özellikle I. Alâeddin Keykubâd döneminde Anadolu‟da sağlanan siyasî birlik de Kösedağ mağlubiyetinden sonra dağılmaya baĢlamıĢ ve bir yandan Türkiye Selçuklu tabiilinden çıkmaya baĢlayan devletlerin yanında bir yandan da Türkmenler tarafından çeĢitli bölgelerde beylikler teĢekkül etmeye baĢlamıĢtır. Beylikler, her ne kadar siyasî ve sosyal düzenin bozulmasının bir sonucu olarak ortaya çıkmıĢ olsa da bunda asıl Türkiye Selçukluları‟nın Kösedağ SavaĢı ile Moğol hâkimiyetine girmesi sebep olmuĢtur. Moğolların Anadolu‟da ki varlıkları karĢısında Türkiye Selçuklu Devleti‟nin etkisiz kalması bir boĢluk yaratmıĢ Türkmenlerde bunu fırsata çevirerek bir isyan ve tepki niteliği altında kendi hükümetlerini kurmaya baĢlamıĢlardır.1354 Bunda Ġran ve Türkistan‟dan kaçarak Anadolu‟ya gelen Ģeyhler ve derviĢlerinde etkisi büyük olmuĢ ve kendi memleketlerindeki halkın dini aynı zamanda siyasi önderleri olmaları sebebiyle de Moğollara karĢı ön saflarda yer almaları, uc bölgelerde memnunuyetle karĢılanmıĢtır.1355 Türkmenlerin bu hareketleri her ne kadar Moğollarca kabul görmemiĢ olsada onlar bu mücadelelerinden hiç vazgeçmemiĢlerdir.1356 Anadolu‟da bozulan siyasi birlikten ayrılarak kendi bölgelerini korumuĢlar ve bağısız olmak için mücadeleye devam etmiĢlerdir. Anadolu‟nun değiĢik yörelerinde ortaya çıkan ve eski kaynaklarda”Tevâif-i Mülûk” diye de anılan bu Türk beylikleri Anadolu‟nun TürkleĢmesine ve güçlenmesine de büyük katkı sağlamıĢlardır. Sayıları büyüklü küçüklü yirmiyi geçen bu beylikler, baĢta merkezi otoritenin zayıflamasının yanında,1357 Bizans‟ın içinde bulunduğu buhranlı dönemden de faydalanarak Anadolu‟nun özellikle batısında geniĢleme imkanı bulmuĢlardır.1358 Beylikler siyasi duruma göre kimi zaman Türkiye Selçuklu sultanlarına kimi zamanda Moğol hanına itaatlerini arz ederken bazende her ikisine karĢı istiklâl mücadelesine giriĢmiĢlerdir. Bu da zaten Anadolu‟da Moğol baskısı yüzünden artan savaĢ ve yoksulluğa birde beyliklerin Anadolu‟nun kontrolü için birbiriyle mücadeleleri eklenince mevcut düzen ve istikrar da iyiden iyiye kaybolmaya

1353 Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, Osmanlı Tarihi, TTK. Basımevi, Ankara, C. 1, 1994, s. 39. 1354 Salim Koca, Anadolu Türk Beylikleri, s. 14; Abû'l Farac, a.g.e. , s. 638-639; Anonim Selçukname, Anadolu Selçukluları Devleti Tarihi III, s. 61 1355 YaĢar Yücel, a.g.e. , s. 2-3. 1356Anadolu beylikleri konusunda Ömerî,“Selçukluların hükmettiği yerlerin ova kısımlarını Hülâgû ailesi, dağ kısımlarını ise bu Türk beyleri zaptetmişlerdir” demekte idi. Bk. Ömerî, a.g.e. , s. 189. 1357 YaĢar Yücel, a.g.e. , s. 1; Erdoğan Merçil, “Anadolu Beylikleri”, DİA, C. III, Ġstanbul, 1991, s. 138. 1358 Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, Osmanlı Tarihi, s. 40.

217 baĢlamıĢtır.1359 ĠĢte çoğu bu Ģartlar altında ve kuvvetli Ģahsiyetlere sahip liderlerinin öncülüğünde Anadolu‟da kurulan ve beyliklerin en güçlüsü olan Karamanoğulları‟dır. Merkezi Ermenek olan beylik yaklaĢık (1256-1483) tarihleri arasında hüküm sürmüĢ ve Moğollara bazende Moğol-Selçuklu güçlerine karĢı en fazla mücadele eden beylik olmuĢtu.1360 TimurtaĢ‟ın Anadolu‟dan gitmesiyle rahatlayan, Ġlhanlı Devleti‟nin çökmesiyle de tamamen bağımsız hale gelen Karamanoğulları, artık geçmiĢte olduğu gibi bir Selçuklu sultanın gölgesine sığınmak yerine doğrudan doğruya kendilerini Selçukluların siyasi varisi gibi görüp öyle hareket etmeye baĢlamıĢlardır. Bu doğrultuda dönemin en güçlü beyliği de olan Karamanoğulları, hızla sınırlarını geniĢleterek Anadolu‟ya hâkim olmaya çalıĢmıĢlardır. Ancak diğer beylikler ile komĢu olmaları Karamanoğulları‟na diğer beyliklere karĢı geniĢleme ve topraklarını ele geçirme imkânı vermediği gibi cihadın bayraktarlığını yapma fırsatını da uçlardaki beyliklere kaptırmıĢlardır.1361 Çünkü o dönemde Batı Anadolu‟daki beylikler Bizans‟a ve Hıristiyanlara karĢı cihad adı altında mücadele ediyorlar aynı zamanda Müslümanları da bu mukaddes dava etrafında topluyorlardı.1362 Nitekim bu amaç doğrultusunda Anadolu‟nun güney batısında Milas, Muğla ve çevresinde kurulan MenteĢeoğulları, (1280-1424) tarihleri arasında hüküm sürmüĢtür. MenteĢeoğulları, dağıtılmıĢ Bizans donanmasının artıklarını derleyip toplayarak denizlere açılmıĢlar hatta kısa bir süreliğine de olsa Rodos‟u almıĢlardır.1363 Germiyanoğulları ise Türkiye Selçukluları‟nın yıkılıĢ sürecine girdiği dönemde Kütahya, UĢak ve Denizli çevresinde hüküm sürmüĢ bir Türk beyliğidir (1300-1429). Batı Anadolu‟da Karamanoğulları‟ndan sonra en güçlü beylik olup Yâkub Bey devrinde Bizans‟tan her sene 100 bin dinar vergi ile bazı değerli eĢyalarında armağan olarak bu beyliğe geldiğiden söz edilmiĢtir.1364 Batı Anadolu‟nun kuzey bölgesinde bir Türkmen beyliği adı altında çıkan ve daha sonra kudreti sayesinde üç kıtada da yayılma fırsatı bulan ve aynı zamanda kurucusunun ismiyle zikredilen Türk-Ġslâm dünyasının ise ömrü en uzun imparatorluğu

1359 Anonim Selçukname, Anadolu Selçukluları Devleti Tarihi III, s. 47-49. 1360 Ġbn Bîbî, a.g.e. , s. 202; Anonim Selçukname, Anadolu Selçukluları Devleti Tarihi III, s. 39, 40, 42, 45, 46. 1361 Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 639-640, 644. 1362Ali Ertuğrul,”Anadolu Selçukluları Döneminde Yazılan Bir Kaynak: Niğdeli Kadı Ahmed‟in El- Veledü‟Ģ ġefîk Ve‟l Hâfidü‟l- Halîk‟i”, Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İslam Tarihi ve Sanatları AnaBilim Dalı, (Doktora Tezi), Ġzmir, 2009, C.1, s. 13 1363 Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, Osmanlı Tarihi, s. 54. 1364 Mustafa Çetin Varlık, “Germiyanoğulları”, DİA, C. XIV, Ġstanbul, 1996, s. 33; Anadolu Beylikleri, s. 203.

218 olacak olan bir diğer beylik ise Osmanlı beyliğidir. (1300-1922)1365 Ġlk olarak Söğüt ve Bilecik bölgesinde kurulan ve diğer beylikler içerisine mütevazı bir konumu sahip olan beylik, kısa sürede müstakil olarak hareket etmeye baĢlamıĢtır. GeniĢleme sahası olarak evvela Marmara sahillerine yönelerek Bizans‟ın topraklarını hedef almıĢ daha sonrada hızla Balkanlara ve Anadolu‟ya geçerek kısa sürede büyük siyasî baĢarılar elde etmiĢtir. Zaferler kazandıkça bir cazibe merkezi haline gelen beylik çeĢitli memleketlerden gelen âlimler, gaziler, Ģeyhler ve derviĢlerin de desteğiyle diğer beyliklere karĢı üstünlük sağlamıĢtır.1366 Kuzeybatı Anadolu‟da kurulan bir diğer beylik de Karesioğulları‟dır (1297-1360). Selçukluların uc beyi Kalem Bey‟in oğlu olan Karesi Bey, Bizans‟a aid olan Erdek, Balıkesir, Edremit, Biga, Bergama ve Çanakkale gibi Ģehirlerini fethederek topraklarının büyük bir kısmına hâkim olmuĢlardır. GeniĢleme fırsatı daha çok Ege adalarında ve karĢısındaki Rumeli sahillerine olan beylik, hem kara hem de deniz devleti olma özelliğinden dolayı önem taĢımaktaydı.1367 Saruhanoğulları ise Anadolu‟nun batısında merkezleri Manisa olmak üzere Gediz Nehri vadisinde kurulmuĢ denizci bir Türk beyliğidir (1302-1410).1368 Sınırları kuzeyden baĢlayarak; Demirci, Borlu, Ilıca, Adalı ve Kemaliye‟den itibaren batı yönünde bugünküAkhisar, Turgutlu, Manisa, KemalpaĢa, Menemen ve Ege Denizi kıyılarına, izmir körfezinin ise batı batı kıyılarından Foça‟ya kadar uzanmaktadır. 1369 Saruhanoğulları, Latinler ve Cenevizlilerle de ticari iliĢkilerde bulunmuĢlardır.1370 XII. yüzyıl sonlarında Kuzeybatı Anadolu‟da, Kastamonu ve çevresinde kurulan bir Türk beyliği de Çobanoğulları‟dır (1227-1309). Kurucusu Hüsâmeddin Çoban, Moğollar‟ın Kırım‟da ticari açıdan önemli bir merkezleri olan Suğdak‟ı iĢgal etmeleri üzerine I. Alâeddin Keykubâd tarafından Kırım‟a sefere görevlendirilmiĢtir. Kırım sahillerine baĢarılı bir çıkarma yapan Hüsâmeddin, Suğdak‟ı tekrar almakla kalmamıĢ aynı zamanda Kıpçak hanı ve Rus meliklerini de itaati altına almıĢtır.1371 Anadolu‟nu batısında kurulan bir diğer güçlü beylikde Aydınoğulları Beyliği (1308-1426) olup, inĢa ettikleri donanma ile Ege denizi

1365 Feridun Emecen, “Osmanlılar“, DİA, C. XXXIII, Ġstanbul, 2007, s. 487-488. 1366 Uğur Kurtaran, “Bir Ġmparatorluğun DoğuĢu Osmanlı KuruluĢ Dönemi”, Gümüşhane Üniversitesi, Sosyal Bilimler Elektronik Dergisi, 2012, S. 5, s. 245; Ali Ertuğrul, a.g.t. , s. 14. 1367 Zerrin Günal Öden, “Karesioğullari”, DİA, Ġstanbul, 2001,C. XXIV, s. 488-489. 1368 Anadolu Beylikleri, s. 143; Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, Osmanlı Tarihi, s. 73. 1369Feridun Emecen, “ Saruhanoğullari”, DİA, C. XXXVI, Ġstanbul, 2009, s. 170-173. 1370 Anadolu Beylikleri, s. 151. 1371YaĢar Yücel, “Çobanoğulları”, DİA, C. VIII, Ġstanbul, 1993, s. 354; Salim Koca, Anadolu Türk Beylikleri, s. 91

219 ve Mora sahillerini vurarak büyük baĢarılar elde etmiĢlerdir.1372 Büyük Menderes‟ten baĢlayarak Tire, Efes, Selçuk ve Birgi bölgesinde kurulan Aydınoğulları, özellikle Gazi Umur bey döneminde üzerlerine gönderilen Haçlı donanmasını mağlup etmelerinden ötürü destanlara bile konu olmuĢlardır.1373 Bunların dıĢında kalan diğer beylikler ise gerek Selçuklular gerekse Ġlhanlılar tarafından hizmetlerinin karĢılığı olarak bazı yerlerin kendilerine verilmesiyle meydana çıkmıĢlardır. Diğer beylikler gibi onlarda mevcut siyasi durumdan faydalanarak merkezle bağlarını koparmıĢlar ve bulundukları bölgelerde beyliklerini kurmuĢlardır.1374 Bunlar arasında yer alan EĢrefoğullları, Anadolu Selçukluları‟nın uç beylerinden olan EĢrefoğlu Seyfeddin Süleyman Bey eliyle XIII. Yüzyıldan itibaren BeyĢehir ve SeydiĢehir taraflarında kurulmuĢ bir Türk beyliğidir. Daha sonra sınırlarına güneyde Bozkır, kuzeyde Doğanhisar, ġarkîkaraağaç, Gelendost ve Yalvaç‟ı kadar geniĢlemiĢtir. Karamanoğulları ile birlikte Selçuklu-Ġlhanlı ittifakına karĢı mücadele etmiĢlerdir.1375 Sâhib Ataoğulları Beyliği ise Türkiye Selçuklu Devleti‟nin ünlü vezirlerinden Sâhib Ata Fahreddin Ali‟ye ve sonrada oğullarına ıkta olarak verilen merkezi Afyonkarahisar olup daha sonra Kütahya, Sandıklı, AkĢehir ve BeyĢehir‟i içine alan batı uçlarında kurulmuĢ bir Türk beyliğidir (1275-1341). Beylik, Ege ile Ġç Anadolu‟yu birbirine bağlayan yolların üzerinde bulunması sebebiyle stratejik öneme de sahip olmuĢtur.1376 YaklaĢık 1261-1368 tarihleri arasında ilk olarak Isparta-Alâiye ve Elmalı, daha sonrada Lâdik (Denizli), Honaz ve Dalaman yöresinde kurulan bir diğer siyasî teĢekkül ise Lâdik ya da Ġnançoğulları olarak adlandırılan beylik olmuĢtur. Beylik, kurulduğu bölge açısından dönemin iktisadi, ilmi ve kültürel açıdan çok gelimiĢ bir merkezi olmakla birlikte, Türkçe‟yi bir ilim dili yaparak Türkçe eser yazılmasına teĢvik etmiĢlerdir.1377 Bir diğer Türk beyliği Hamitoğulları‟da, Isparta, Eğridir ve yöresinde kurumuĢtur (1301-1423). Beyliğin ismi Selçuklu Sultanı I. Alâeddin Keykubad‟ın hizmetine girerek aĢireti ile birlikte Kuzey Suriye‟den Anadolu‟ya göç eden ve uzun sürede sultanın çocuklarına ve askerlerine silâh eğitimi yaptıran, II. Gıyâseddin Keyhusrev döneminde ise baĢarılı hizmetlerinin karĢılığı olarak (1240) Isparta ve Burdur yöresine uç kumandanı olarak

1372 Erdoğan Merçil, “Anadolu Beylikleri”, mad., s. 139. 1373 Salim Koca, Anadolu Türk Beylikleri, s. 141-142; Ali Ertuğrul, a.g.t. , s. 13. 1374YaĢar Yücel, a.g.e. , s. 4-5. 1375Sait Kofoğlu,” EĢrefoğullari”, DİA, C. XI, Ġstanbul, 1995, ss. 484-485; Anadolu Beylikleri, s. 221. 1376 Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, Osmanlı Tarihi, s. 63; Anadolu Beylikleri, s. 191, 196. 1377Tuncer Baykara, “Ġnançoğullari”, DİA, C. XXII, Ġstanbul, 2000, s. 263-264; Umay TürkeĢ-Günay, a.g.e. , s. 331.

220 atanan Hamit Bey‟den gelmektedir. Hamit Bey daha sonra otorite boĢluğundan faydalanarak 1297 yılında müstahkem yerlerden biri olan Uluborlu‟yu hükümet merkezi yapmıĢ ve Isparta, Burdur, Eğirdir, Barla, Gönen, Atabey ve Keçiborlu bölgesinde Hamitoğulları Beyliği‟ni kurarak bağımsızlığını ilan etmiĢtir. Ġlerleyen zamanlarda beyliğin sınırlarını daha da geniĢleterek Yalvaç, ġarkîkaraağaç, AvĢar, Sütçüler, Ġncirli ve Ağlasun, Âsikaraağaç, YeĢilova, Tefenni ve Korkuteli‟ye kadar uzanarak Antalya kapılarına dayanmıĢtır. Kısa sürede burayı da ele geçiren beylik Konya ile Antalya arasındaki ticarî ve askerî yolları denetleyecek bir konuma yükselmiĢtir.1378 XIV. yüzyılın baĢlarında Kastamonu, Çankırı, Karabük, Bartın, Zonguldak, Bolu ve Sinop civarında kurulan bir diğer Türk beyliği de Candaroğullları‟dır (1292- 1462)1379. Çobanoğulları Beyliği‟nin yerini alarak tarih sahnesine çıkan beyliğin adı ise kurucusu ġemseddin Yaman Candar‟dan gelmektedir. Selçuklular‟daki yaĢanan taht mücadelelerine karıĢan ġemseddin Yaman Candar‟a Ġlhanlı Hükümdarı Geyhatu tarafından Eflâni1380 ve civarı ikta olarak verildiği için Candaroğulları, bir süre Ġlhanlı hâkimiyetini tanımıĢ ve onlara vergi vermiĢlerdir.1381 Güçlü bir donanması olan beylik aynı zamanda Sinop limanı vasıtasıyla Karadeniz ticaretinde ve askeri deniz faaliyetlerinde baĢarılı olmuĢ aynı zamanda karadeniz sahilini de Venedik ve Cenevizlilere karĢı korumuĢtur.1382 Ġlhanlılara hizmet bulunan bir diğer beylikte Ertana beyliğidir. 1335-1381 tarihleri arasında Orta Anadolu‟da Kayseri ve Sivas‟ı merkez yapmak suretiyle hüküm sürmüĢtür. Beyliğin kurucusu Alâeddin Eretna, asıl Uygur Türkleri‟nden olup, Ġlhanlı kuvvetleriyle Anadolu‟ya gelen ve noyan unvanını taĢıyan emirlerdendir. TimurtaĢ‟ın, Anadolu valiliğiği sırasında babası Emîr Çoban‟ın öldürülmesi üzerine Ebû Said Bahadır Han‟dan korkup Memlûk sultanına sığınmak için Mısır‟a giderken yerine Anadolu valiliğine aynı zamanda kayınbiraderi olan Alâeddin Eretna‟yı bırakmıĢtır. Ebû Said Bahadır Han, bu göreve daha sonra Celâyirli Büyük ġeyh Hasan‟ı tayin etmiĢ ancak ġeyh Hasan‟da, Ebû Said Bahadır Han‟ın ölümü üzerine iyi bir mevki elde etmek amacıyla Ġran‟a gitmiĢ ve o da yerine Anadolu valiliğine Alâeddin Eretna‟yı vekil bırakmıĢtır. Bu siyasi vaziyet nüfuzunu artırmak

1378 Sait Kofoğlu,” Hamîdoğulları”, DİA, C. XV, Ġstanbul, 1997, s. 471-472. 1379 Anadolu Beylikleri, s. 409. 1380 Eflâni, Zonguldak iline bağlı ilçe merkezi bir kasabadır. Bk. Umar, a.g.e. , s. 233. 1381 Selahattin DöğüĢ, “Osmanlı-Candaroğulları ĠliĢkileri”, Gaziantep Üniversity, Journal of Social Sciences, Gaziantep, 2014, 13 (4), s. 1044 1382 Anadolu Beylikleri, s. 421.

221 isteyen Eretna için iyi bir fırsat olmuĢ ve bunu değerlendirerek beyliğinin temellerini atmıĢtır.1383 Alâeddin Eretna, beyliğin sınırlarını Sivas ve Kayseri ile sınırlı tutmamıĢ ve Niğde, Tokat, Amasya, Erzincan ve Niksar gibi Anadolu‟nun önemli Ģehirlerinide egemenliği altına almıĢtır. Ayrıca beyliğini kurarak Ġlhanlı Devleti‟nin, Anadolu hâkim iyetine de son vermiĢtir. Eretna, Mısır Memlûk sultanının desteğini alarak Anadolu‟da bozuk olan düzeni değiĢtirerek halkı huzur ve emniyete kavuĢturmuĢtur.1384 Kadı Burhaneddin beyliği ise kendi adıyla anılan devletin kurucusu olan Kadı Burhaneddin‟in, Sivas‟ta Eratnalılara bağlı bir kadı olarak görev yaparken Eratna Bey‟in ölümü üzerine çıkan taht kavgalarından faydalanarak bağımsızlığını ilan etmiĢtir.1385Daha sonra da beyliğin sınırlarına KırĢehir ve Samsun‟u da ekleyerek güçlü bir beylik kuran Kadı Burhaneddin, Orta Anadolu‟da da sahasını geniĢletmek için Karamanoğulları, Osmanlılar, Memlûkler ve bazı beyliklerle ile mücadele emiĢtir.1386 Malazgirt zaferinden sonra Çukurova‟yı yurt tutan Oğuzlar‟ın Üçok koluna bağlı Yüregir boyuna mensup Ramazanoğulları beyliği, kurucusu Ramazan Bey tarafından kurulmuĢtur (1352-1608).1387 Beylik Memlûkler‟in yardımıyla Silifke, Tarsus ve Adana‟yı ele geçiĢmiĢ ve Adana‟yı kendine merkez yapmıĢtır. Daha sonrada sınırlarını Kozan, Ayas1388, Misis1389 ve Payas1390‟ı da içine alacak Ģekilde geniĢletmiĢtir.1391 Dulkadiroğulları Beyliği ise Oğuzların Bozok kolunun Bayat boyuna mensup olup, Moğol baskısından uzaklaĢmak için XIII. yüzyılın sonlarında güneye doğru giderek Antep ile Halep arasında kalan Memlûk topraklarına yerleĢmiĢlerdir. Beyliğin kurucusu Karaca Bey, Ġlhanlılar‟ın 1335 tarihinden itibaren Anadolu‟dan çekilmesini ve aynı zamanda Memlûk Devleti‟nde ki taht değiĢikliğinide fırsata çevirerek 1337 yılında merkezi Elbistan olmak üzere beyliğini kurmuĢtur.1392 Daha sonra sınırlarını geniĢleten

1383 Göde,“Eretnaoğulları”, mad., s. 295. 1384 Koca, Anadolu Türk Beylikleri, s. 201-202. 1385 Anadolu Beylikleri, s. 329. 1386 Abdulkerim Özaydın , “Kadı Burhâneddin”, DİA, C. XXIV, Ġstanbul, 2001, s. 74; Koca, Anadolu Türk Beylikleri, s. 211-214. 1387 Fauk Sümer, “Ramazanoğulları”, DİA, C. XXXIV, Ġstanbul, 2007, s. 442. 1388 Adana iline bağlı ilçe merkezi olan Ģimdiki Yumurtalıktır. Burada ki ilkçağ kenti, Selçuklulardan beri Aigai adını taĢıdığı halde, ortaçağda Venedikliler Aigai adını Aiaz-zo'ya çevirmiĢlerdir. ġimdi ise Türk ağzında Ayas olmuĢtur. Bk. Umar, a.g.e. , s. 143. 1389 Ġlkçağda ve Bizans çağında kullanılan adlardan biri olan Misis, Adana ilinin Yüreğir ilçesine bağlı Yakapınar mahallesidir. Bk. Umar, a.g.e. , s. 539. 1390 Hatay ilinin Dörtyol ilçesine bağlı bucak merkezi olan Payas‟ın Ģimdiki adı Yakacık‟tır. Bk. Ramsay, s. 68; Bk. Umar, a.g.e. , s. 147. 1391 Anadolu Beylikleri, s. 365-366. 1392 Umay TürkeĢ-Günay, a.g.e. , s. 357.

222 beylik merkezi MaraĢ‟a taĢıyarak Harput, KırĢehir, Gürün1393, Gemerek1394 ve Hatay‟a kadar uzanan geniĢ bir sahada hüküm sürmüĢtür. 1395 Dulkadiroğulları Beyliği hükmettiği süre zarfında Timur‟a, Memlûkler‟e ve Osmanlılar‟a bağlı kalarak varlığını sürdürmüĢtür. Ayrıca beylik Ģer‟i ve örfi hükümlerden oluĢan bir Türkçe kanunname ile hukuki kurallar çerçevesinde yönetilmiĢtir.1396 Anadolu‟da, Türkiye Selçuklu Devleti‟nin ardından çok geçmeden Ġlhanlı hâkim iyetinin de çökmesiyle birlikte tam anlamıyla bağımsızlıklarını kazanan bu beylikler bir taraftan birbirleriyle mücadele ederek sınırlarını geniĢletirlerken diğer yandan da Anadolu dıĢındaki yerlere akınlar düzenlemiĢlerdir. Bunlar içinde özellikle Osmanlı beyliği gerek Anadolu‟da gerekse Rumeli taraflarında hızla geniĢleyerek diğer beylikler arasından üstünlük sağlamaya baĢlamıĢtır. YükseliĢi ile birlikte kendisine yeni savaĢçılarında katılmasıyla Osmanlı beyliği her bakımdan büyümeye baĢlamıĢtır. Ancak Osmanlı beyliğinin bu denli yükseliĢi diğer beylikler arasında tedirginliğe yol açmıĢ ve onlarda tedbir amaçlı diğer güçlü bir beylik olan Karamanoğullarının etrafında toplanmaya baĢlamıĢlardır.1397 Ne varki bu durum Osmanlı beyliğinin pek hoĢuna gitmemiĢ ve diğer beylikler aralarında amansız bir mücadeleye sebep olmuĢtur. Neticede Karesioğulları ile baĢlayıp, Karamanoğulları, Germiyanoğulları, Aydınoğulları, Hamitoğulları, MenteĢeoğulları, Saruhanoğulları, Candaroğulları Osmanlı ülkesine katılmıĢtır. Geriye kalan Dulkadiroğulları, Alaiyye ve son olarakta Ramazanoğullları beyliği‟de Osmanlı himayesine girmiĢtir.1398 Anadolu‟nun batısı, güneyi ve kuzey uclarında siyasi yönden vaziyet bu Ģekilde iken Doğu ve Güney Doğu Anadolu‟da ise bu görevi Akkoyunlu ve Karakoyunlu Türkleri üstlenmiĢlerdir. Bunlardan Karakoyunlular Van ErciĢ‟i merkez yapıp Erzurum ve Musul arasındaki bölgeye yerleĢirken, Akkoyunlular ise Diyarbakır‟ı merkez yaparak Güney-Doğu Anadolu bölgesine hâkim olmuĢlardır. Onlarda Oğuz boylarından olup, kendilerinden önce o bölgede kurulan Türk beyliklerinin baĢlatmıĢ oldukları faaliyetleri devam ettirerek bölgeyi TürkleĢtirmiĢlerdir.1399 Bölgeye hâkim olma mücadelesinde Karakoyunlu Devleti‟ni ortadan kaldıran Akkoyunlu Devleti ise Osmanlılar tarafından

1393 Gürün, Sivas iline bağlı ilçe merkezi bir kasabadır. Bk. Umar, a.g.e. , s. 298. 1394 Gemerek, Sivas iline bağlı ilçe merkezi bir kasabadır. Bk. Umar, a.g.e. , s. 278. 1395 Refet Yinanç,“Dulkadiroğulları “, DİA, C. IX, Ġstanbul, 1994, s. 553; Anadolu Beylikleri, s. 347. 1396 Umay TürkeĢ-Günay, a.g.e. , s. 358-359; Yinanç,“Dulkadiroğulları“, mad., s. 556. 1397 YaĢar Yücel, a.g.e. , s. 6. 1398 Erdoğan Merçil, “Anadolu Beylikleri”, mad., s. 139;YaĢar Yücel, a.g.e. , s. 6. 1399 Koca, Anadolu Türk Beylikleri, s. 278.

223 tarih sahnesinden silinmiĢtir.1400Nitekim Türkiye Selçuklu Devleti ile Osmanlı Devleti arasında geçiĢ dönemi olarakta kabul edilen bu Anadolu beylikleri devri böylece kapanırken, Osmanlı idaresinde yeni bir siyasi birlik sağlanarak bir cihan Ġmparatorluğu olma yolunda ki Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun da temelleri atılmıĢtır. Anadolu beyliklerine bakıldığında bir yandan siyasi teĢekkül altında toplanmaya çalıĢırlarken bir taraftanda önemli içtimai ve ilmi faaliyetlerde bulunarak da kuruldukları bölgelere Türk ve Ġslâm damgasını vurmaya çalıĢmıĢlardır.1401 Bunda Moğol istilâsı sebebiyle Anadolu‟ya gelen çeĢitli meslek gruplarından Ģeyh ve derviĢlerin tasavvufi terbiye ve disiplin çerçevesinde davranmaları ve etrafındaki insanlara da unu telkin etmelerinin de katkısı olmuĢ ve kültürel yapıyı olumlu yönde etkilemiĢlerdir.1402 Son derece önemli siyasi, askeri ve kültürel görevler üstlenen bu beylikler aynı zamanda hem Selçuklular‟ın hem de Ġlhanlılar‟ın siyaset geleneğinin temsilcisi olurken, Anadolu‟nun tarihi çehresinde ise büyük izler bırakmıĢlardır.1403 Bu coğrafyasının vatan olabilmesi için Anadolu‟ya hâkim olan ilk Türk beylikleri DâniĢmendliler, Artuklular, Saltuklular, Mengücekliler ve Türkiye Selçuklular‟ı döneminde özellikle yoğun bir imar faaliyeti yürütülerek kale, cami, mescit, türbe, zaviye, medrese, han, Ģifahane, köprü, çeĢme, hamam gibi bir çok yapı inĢa ettirmiĢlerdir. Anadolu‟daki bu durum Ġlhanlı hâkimiyeti döneminde de devam etmiĢ ve baĢta Konya, Niğde, Afyon, Sivrihisar, Ankara, BeyĢehir, Erzurum, Sivas gibi Ģehirlerde çeĢitli eserler yapılmıĢtır.1404 Bu imar faaliyetlerine bahsettiğimiz ikinci Türk beylikleri de katılmıĢ ve onlarda baĢta Kütahya, Kastamonu, Antalya, Manisa, MaraĢ ve Adana gibi Ģehirleri geliĢtirerek önemli merkezler haline dönüĢtürmüĢlerdir. Ayrıca Türk beylikleri döneminde Anadolu‟daki Türk nüfusuda oldukça artmıĢtır.1405 Kısaca özetlemek gerekirse Ġlhanlı yönetimi her ne kadar Anadolu halkı için acı bir tecrübe gibi görünse de bu coğrafyanın hem siyasî, hem kültürel, hem de dini yapısına büyük katkı sağlayarak görünümünü önemli ölçüde çeĢitlendirmiĢ ve değiĢtirmiĢtir.

1400 Faruk Sümer, “Akkoyunlular”, DİA, C. II, Ġstanbul, 1989, s. 272-273. 1401 Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, Osmanlı Tarihi, s. 90-91. 1402 ġakir Turan,”Moğolların Anadolu‟yu Ġstilası Sonrası Batı Anadolu‟da Türkmen Tarzında ġekillenmesi”, Dumlupınar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi, Kütahya, 2011, S. 29, [s. 6] 1403 Anadolu Beylikleri, s. 11; Sevim, Ali-Yücel, YaĢar, a.g.e. , s. 370. 1404 Nermin ġaman Doğan, “Bezemeye BakıĢ: Anadolu‟da Ġlhanlı Ġzleri”, Haccettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, Ankara, C. XX, S. I, 2003, s. 150-154. 1405 Koca, Anadolu Türk Beylikleri, s. 281-282.

224

SONUÇ

Anadolu‟daki Türk yerleĢmesi uzunca süren tarihi bir zaman içerisinde gerçekleĢmiĢtir. BaĢlangıçta Bizans‟ın kontrolünde gerçekleĢtirilen bu iskânlar, Abbasilerle birlikte Türk komutanların uçlarda görevlendirilmeleri Ģeklinde devam etmiĢtir. Tuğrul ve Çağrı Beylerin akınlarıyla iyice keĢfedilen Anadolu, Türkmenlerin sığınağı haline gelmiĢtir. Türkmenlerin yoğun bir Ģekilde yönlendirildiği Anadolu topraklarında Malazgirt Zaferi sonrasında Türkmen devletleri kurulmaya baĢlamıĢtır. Ancak Büyük Selçuklu Devleti‟nin 1071‟deki Malazgirt Zaferi‟den sonra Anadolu‟ya yoğun bir göç dalgası baĢlamıĢ ve Türkler Anadolu‟ya yerleĢmeye baĢlamıĢtır. Türkiye Selçuklu Devleti‟de bu yoğun nüfus hareketi sonucunda KutalmıĢoğlu SüleymanĢah tarafından kurulmuĢtur. KutalmıĢoğlu SüleymanĢah ve onun halefleri 1075- 1318 yılları arasında Anadolu‟nun hâkimiyetini uzunca bir süre ellerinde tutarak, Anadolu‟nun TürkleĢmesi ve buna paralel olarak da ĠslâmlaĢmasında önemli bir rol oynamıĢtır. KomĢu devletlerle olan iliĢkilerinede bakıldığında da yani Moğolların ortaya çıkıĢına kadar Türkiye Selçuklu Devleti‟nin geleceğini tehdit edebilecek bir güç ortaya çıkmamıĢtır. Nitekim Moğol Ġmparatorluğu, kuruluĢuyla birlikte hızlı bir geliĢme göstererk sınırları Güneydoğu Asya‟dan baĢlayarak Orta Avrupa‟ya kadar uzanan geniĢ bir coğrafi alana yayılmıĢtır. Moğolların topraklarının büyüklüğü merkezden yönetimlerini zorlaĢtırmıĢ ve hem yeni toprak elde etmek hem de mevcut topraklardaki hâkimiyeti güçlendirmek için Ģubeleri olan devletler kurmaya baĢlamıĢlardır. Bu Ģube devletlerden biri de Moğolların Anadolu kolunu teĢkil eden Ġlhanlı Devleti olmuĢtur. Ġlhanlı Devleti‟nin kurulması ile bölge hareketlenmiĢ ve Moğol istilası önünden kaçan topluluklar Anadolu‟ya gelerek Uçlarda yerleĢmeye baĢlamıĢlardır. Büyük bir hızla geliĢen ve devam eden bu iskân hareketlenmeleri karĢısında Türkiye Selçuklu Devleti ise yetersiz kalmıĢtır. Buda Türkiye Selçuklu Devleti‟ndeki kötü yönetimin ya da yönetimin anlayıĢının tetiklemesiyle çıkan Babai isyanına neden olmuĢtur. Ġsyanlar sonrasında meydana gelen kargaĢa ortamı Moğol istilalarına davetiye çıkarmıĢtır. Moğollar karĢısında alınacak önlemleri üretme becerisinden yoksun yöneticiler ve bu yöneticilerin kiĢisel çıkarları Selçuklu üzerindeki Moğol hâkimiyetini daha da arttırmıĢtır çok geçmeden Moğollar Anadolu siyasetinin aktörü haline gelmiĢlerdir.

225

Moğol istilalalarıyla birlikte, Selçuklu sultanları hep arka planda kalmıĢlar ve varlıklarını gösterememiĢlerdir. Türkiye Selçuklu Devleti‟nin, Moğol hâkimiyetini altına girdikten sonra, merkezden gönderilen Moğol valileri tarafından idare edilmiĢtir. Selçuklu yönetiminin nüfuzunu ortaya koyamaması ise Moğol kumandanlarının ve onlar adına hareket eden Selçuklu idarecilerinin zulümlerini daha da arttırmıĢtır. Türkiye Selçuklu Devleti sınırları içerisinde Selçuklu devlet adamlarının aksine Moğollar karĢı direnen ise sadece Türkmenler olmuĢtur. Devleti idare edenlerin kendi menfaatleri doğrultusundaki hareketleri, halkın kendi kaderlerini tayin etme hususunda önemli adımlar atmalarına neden olmuĢ ve özellikle Türkmen Beyleri kendi siyasal statülerini belirlemek için harekete geçmiĢlerdir. Anadolu‟nun TürkleĢmesinde büyük katkısı olan Türkmenler beylerinin etrafında toplanarak devlete isyan etmiĢlerdir. Ġlhanlı Devleti‟nin Anadolu siyaseti, yönetime karĢı tepkileri doğurmuĢ ve bu tepkiler yeni oluĢan bu siyasi teĢekküllerin daha da güçlenmesini sağlamıĢtır. Türkmenlerin isyanı ve Moğollar‟ın bu isyanı bastırmada kullandıkları yöntemler ise Anadolu‟nun biraz daha harap olmasına yol açmıĢtır. Moğollar‟ın Anadolu‟yu istilası ve tahakkümü ile baĢlayan süreç Türkiye Selçuklu Devleti‟nin yıkılmasını hızlandırırken Anadolu‟da yeni bir sürecin “Beylikler Döneminin” de baĢlamasına sebep olmuĢtur. Ġlhanlı Devleti‟nin de yıkılması ile birlikte Anadolu‟da ki bu siyasi teĢekküller bağımsızlıklarını ilan ederken Moğollar da Anadolu‟da hâkimiyeti tam olarak sağlayamadan siyasi olarak varlıkları son bulmuĢtur. Anadolu‟da yaĢanan bu acı Moğol tecrübesinde, Ġlhanlılar sadece askeri ve siyasi nitelikli faaliyetleri ile sınırlı kalmamıĢlar, aynı zamanda Anadolu‟yu sosyal, kültürel, ekonomik, mimari ve dini gibi birçok açıdan bütünüyle etkilemiĢ ve değiĢtirmiĢlerdir. Öte yandan Moğol hâkimiyeti Anadolu‟da bütünüyle yıkıcı olmamıĢtır. Özellikle Ġran ve Azerbaycan‟dan göçen pek çok din adamı, eski örf ve geleneklerine bağlı olan Türkmenleri ĠslamlaĢtırırken uçlardaki Ġslam kültürünü ve gaza mefkûresini de kuvvetlendirmiĢlerdir. Bu kiĢiler ayrıca daha ileriki yıllarda Osmanlı Beyliği‟nin batı seferlerindeki güç kaynaklarından birinide oluĢturmuĢlardır. Aynı zamanda bu göçlerle Anadolu kültürel ve mimari olarak fethedilirken, Moğollar doğu- batı ticaretinide geliĢtirmiĢlerdir. Anadolu‟da, devlet teĢkilatında, orduda, hukukta ve maliyede Moğolların etkileri görülürken dil, kültür, edebiyat, mimari ve dini alanlarda da yeni bir dönemin baĢlangıcı olmuĢlardır. Tarihte Anadolu, Ġlhanlı hâkimiyeti altında

226 en sıkıntılı ve zor dönemlerini yaĢamıĢtır. Ancak Türkiye Selçuklu Devleti bütün bu zorluklara rağmen 243 yıl hüküm sürmüĢ, Anadolu‟nun Türk yurdu olmasına büyük katkı sağlamıĢ, hatta gelecekte burada kurulacak olan bir cihan imparatorluğunun da temellerinin atılmasına vesile olmuĢtur.

227

EKLER

Ek 1: Türkiye Selçuklu kronolojisi1406

1406 Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 753.

228

Ek 2: Ġlhanlı kronolojisi1407

1407 Jean-Paul Roux, Türklerin Tarihi Pasifik‟ten Akdeniz‟e 2000 Yıl.

229

Ek 3: XIII. Yüzyılda Moğol Ġstilalaları (Harita)1408

1408 Osman Gazi Özgüdenli, DİA, C. 30, s. 227.

230

Ek 4: Türkiye Selçuklu Devleti (Harita)1409

1409 Mehmet Ersan – Mustafa Alican, a.g.e. , s. 6-7.

231

Ek 5: Anadolu‟da Kurulan II. Türk Beylikleri (Harita)1410

1410 Anadolu Beylikleri, ed. HaĢim ġahin, Grafiker Yayınları, Ankara, 2016.

232

KAYNAKÇA

KĠTAPLAR

ABBASLI, Nazile, Cengiz Han, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Ġstanbul, 2001. Ahmedünnesevi, ġehabeddin, Celâlüttin Harezemşah, çev. Necip Asım, Devlet Matbaası, Ġstanbul, 1934. Ahmed Eflâki, Ariflerin Menkıbeleri I-II, Remzi Kitabevi, Ġstanbul, 1986. AKDAĞ, Mustafa, Türkiye'nin İktisadi ve İçtimai Tarihi, Cem Yayınları, Ġstanbul, 1995. Aksarayi, Kerimüddin Mahmud-Ġ, Müsâmeretü‟l-Ahbâr, çev. Mürsel Öztürk, Ankara, TTK, 2000. Anadolu Beylikleri, ed. HaĢim ġahin, Grafiker Yayınları, Ankara, 2016. Anadolu Selçuklu Ve Beylikler Dönemi Uygarlığı, ed. Ahmed YaĢar Ocak, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2006, C. 1. Anadolu Selçuklu Dönemi Kervansarayları, ed. Hakkı Acun, T.C. Kültür Ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2007. Anonim Selçuknâme, Tarîh-i Âli Selçuk, çev. Halil Ġbrahim Gök- Fahrettin CoĢguner, Atıf Yayınları, Ankara, 2014. ARKUN, Kemal, Sultan II. Kılıçarslan, Akademisyen Yayıncılık, Ġstanbul, 2013. ÂĢık PaĢazâde, Tevârih-İ Âl-i Osmân, haz. Kemal Yavuz, M. A. Yekta Saraç, Gökkubbe Yayınları, 2007. ATÇEKEN, Zeki - Bedirhan, YaĢar, Malazgirt‟ten Vatana Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi, Eğitim Kitabevi, Konya, 2014. AVCIOĞLU, Doğan, Türklerin Tarihi 5, Tekin Yayınevi, Ġstanbul, 2001. AYAN, Ergin, Plano Carpini‟nin Moğolistan Seyahatnamesi (1245-1247), Gece Kitaplığı, 2014. AZĠMÎ, Muḥammad ibn ʻAli, Azimî Tarihi (Selçuklularla İlgili Bölümler), çev, Ali Sevim, TTK. Basımevi, Ankara, 1988. BADEMCĠ, Ali, Cengiz Han (Devleti, Nesli, Türklüğü), Yeditepe Yayunevi, Ġstanbul, 2017. BARTHOLD, V.V. , Orta Asya Türk Tarihi Hakkında Dersler, çev. K.Y. Kopraman-Ġ.Aka, TTK Yayınları, Ankara, 1975. BAYKARA, Tuncer I. Gıyâseddîn Keyhüsrev (1164-1211) Gazi-Sehit, TTK, Ankara, 1997. BOSWORTH, Clifford Edmund , Doğuşundan Günümüze İslam Devletleri Tarihi: Devletler, Prenslikler, Hanedanlıklar Kronoloji Ve Soy Kütüğü El Kitabı, çev. Hande Canlı, Kaknüs Yayınları, Ġstanbul, 2005. CAHEN, CLAUDE, Osmanlılardan Önce Anadolu, çev. Erol Üyepazarcı, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, Ġstanbul, 2011. CAHEN, CLAUDE, Osmanlılardan Önce Anadolu‟da Türkler, çev. Yıldız Moran, e Yayınları, Ġstanbul, 1979. Cüveyni, Alaaddin Ata Melik, Tarih-i Cihan Güşa, çev. Mürsel Öztürk, TTK. Basımevi, C. I-II-III, 1988.

233

ÇAY, Abdulhalûk, II. Kılıç Arslan, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1987. ÇELĠK, Bilal, Orta Asya Türk Tarihi, Anadolu Üniversitesi Yayınları, EskiĢehir, 2013. ÇIVGIN, Ġzzet, Ortaçağ Tarihi, Maya Akademi Yayınları, Ankara, 2008. ÇĠMEN, Ali, Tarihi Değiştiren İmparatorluklar, TimaĢ Yayınları, Ġstanbul, 2011. DEMĠRKENT, IĢın, Haçlı Seferleri, Dünya Kitapları, Ġstanbul, 2004. DEVLET, Nadir, Avrasya Fatihi Cengiz Han, BaĢlık Yayın Grubu, Ġstanbul, 2010. DEVLETġAH, ġair Tezkireleri/Tezkiretü‟Ģ-ġuara, çev. Necati Lugal, Pinhan Yayıncılık, Ġstanbul, 2011. D'OHSSON, Abraham Constantin, Moğol Tarihi, çev. Bahadır Apaydın, Nesnel Yayınları, Ġstanbul, 2008. EKĠNCĠ, Yusuf, Ahilik, Sistem Ofset, Ankara, 1991. EL-'ÂZÎMÎ, Tarih, nĢr. Claude Cahen, La Chronique abregee d'al-Azîmî, JA, CCXXX (1938), s. 353-448; çev. Ali Sevim, Azîmî Tarihi Selçuklular Dönemiyle Ġlgili Bölümler (H. 430-538=1038/39-1143/44), TTK. Basımevi, Ankara, 2006. ERDEM, Ekrem, Ahilik, Detay Yayıncılık, Ankara, 2009. ERSAN, Mehmet, Türkiye Selçuklu Devleti‟nin Dağılışı, BirleĢik Yayınevi, Ankara, 2010. ERSAN, Mehmet-ALĠCAN, Mustafa, Osmanlı‟dan Önce Onlar Vardı Türkiye Selçukluları, TimaĢ Yayınları, Ġstanbul, 2013. Evliya Çelebi, Evliya Çelebi Seyahatnamesi, Üçdal NeĢriyat, Ġstanbul, c. IX, 1985. Evliya Çelebi, Seyâhatname, haz. M. Emre Karaörs, Morpa Kültür Yayınları, Ġstanbul, 1992. FREELY, John, At üstünde Fırtına: Anadolu Selçukluları, çev. NeĢenur Domaniç, Doğan Kitap, Ġstanbul, 2012. GALSTYAN A.G. Ermeni Kaynaklarına Göre Moğollar, çev. Ġlyas Kamalov, Yeditepe Yayınları, Ġstanbul, 2005. GARTHWAĠTE, Gener R. , İran Tarihi; Pers İmparatorluğu‟ndan Günümüze, çev. Fethi Aytuna, Ġnkılâp Kitabevi, Ankara, 2011. GORDLEVSKĠ, Vladimir Aleksandroviç, Anadolu Selçuklu Devleti, çev. Azer Yaran, Onur Yayınları, Ankara, 1998. Gregory Abü‟l-Farac, Abü‟l-Farac Tarihi, c. I-II, TTK. Basımevi, Ankara, 1999. GRĠGOR, Aknerli, Okçu Milletin Tarihi, çev. Hrand D. Andreasyan, Ġstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Yayınları, Ġstanbul, 1954. GROUSSET, Rene, Bozkır İmparatorluğu Atilla-Cengiz Han-Timur, çev. ReĢat Uzmen, Ötüken NeĢriyat, Ġstanbul, 1996. GROUSSET, Rene, Step İmparatorluğu Atilla-Cengiz Han-Timur, çev. Halil Ġnalcık, TTK. Basımevi, Ankara, 2011. GÜL, Muammer, Orta Çağlarda Doğu Ve Güneydoğu Anadolu (Tarihi Arka Plan Ve Xııı-Xıv. Yüzyıl Moğol Hâkimiyeti), Bilge Kültür Sanat Yayınları, Ġstanbul, 2010. GÜL, Muammer, XIII. Ve XIV. Yüzyıllarda Doğu ve Güneydoğu Anadolu‟da Moğol Hâkimiyeti, Yeditepe Yayınevi, Ġstanbul, 2005.

234

GÜLER, Ali-AKGÜL, Suat- ġĠMġEK, Atilla, Türklük Bilgisi, TÜRKAR, Ankara, 2007. GÜNGÖR, Erol, Tarihte Türkler, Ötüken NeĢriyat, Ġstanbul, 2007. HAYKIRAN, Kemal Ramazan, Moğollar Zamanında Yakın Doğu, Ötüken Yayınları, Ġstanbul, 2016, s. 167. HOWORTH, Sir Henry Hoyle, History of the Mongols: From the 9th to the 19th Century, c. III, London, 1880. Ġbn Bibi, El Evamirü' l- Ala'iyye Fi' l- Umuri'l - Ala'iyye (Selçuk-Name) I-II, çev. Mürsel Öztürk, Kültür Bakanlığı, Ankara, 1996. Ġbn Bibi, Selçukname, çev. Mükremin Halil Yinanç, Kitabevi Yayınları, Ġstanbul, 2007. Ġbn Fazlan, Seyahatnâme, çev. Ramazan ġeĢen, Bedir Yayınları, Ġstanbul, 2016. Ġbn Kesîr, el-Bidâye ve‟n- Nihâye, çev. Mehmet Keskin, c. XIII, Çağrı Yayınları, Ġstanbul, 1995. Ġbn ġeddad, Siretü‟z-zahir Baypars (Baybars Tarihi II), çev. M. ġerefüddin Yaltkaya, TTK. Basımevi, Ankara 2000. Ġbn ġeddad, Baybars Tarihi, çev. ġerefüddin Yaltkaya, Maarif Matbaası, c. II, Ġstanbul, 1941. Ġbnü‟l-Esir, İslâm Tarihi el-Kâmil fi‟t-târîh Tercümesi, çev. Abdülkerim Özaydın, c. X, c. I, Bahar Yayınları, Ġstanbul, 1987,1989. Ġbnü‟l-Ġbri, Ebü‟l-Ferec, Târîhu Muhtasari‟d-Düvel, çev. ġerafeddin Yaltkaya, TTK, Ankara, 2011. KAFALI, Mustafa, Çağatay Hanlığı 1227-1345, Berikan Yayınevi, Ankara, 2005. KAFESOĞLU, Ġbrahim, Harezmşahlar Devleti Tarihi, TTK, Ankara, 1956. KAFESOĞLU, Ġbrahim, Selçuklu Tarihi, Milli Eğitim Basımevi, Ġstanbul, 1972. KAFESOĞLU, Ġbrahim, Selçuklular ve Selçuklu Tarihi Üzerine Araştırmalar, Ötüken Yayınları, Ġstanbul, 2014. KAMALOV, Ġlyas, Moğolların Kafkasya Politikası, Kaknüs Yayınları, Ġstanbul, 2003. KAMALOV, Ġlyas, Altın Orda ve Rusya (Rusya üzerindeki Türk-Tatar etkisi), Ötüken NeĢriyat, Ġstanbul, 2009. KARA, Seyfullah, Selçukluların Dini Serüveni, Türkiye‟nin Dini Yapısının Tarihsel Arka Planı, ġema Yayınevi, Ġstanbul, 2006. KAYMAZ, Nejat, Pervâne Mu‟inü‟d-din Süleyman, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara, 1970. KAYMAZ, Nejat, Anadolu Selçuklularının intitatında İdare mekanizmasının Rolü, TTK. Basımevi, Ankara, 2011. Kemalaeddin Ġbn‟ül-Adim, Buğyat at-talab Fi tarih Halab, (Selçuklularla İlgili Hal tercümeleri), yay. Ali Sevim, TTK. Basımevi, Ankara, 1976. KESĠK, Muharrem, Türkiye Selçuklu Devleti Tarihi Sultan I. Mesud Dönemi (1116-1155), TTK. Basımevi, Ankara, 2003. KHONĠATES, Niketas, Historia (Ioannes ve Manuel Komnenos Devirleri), çev. Fikret Isıltan, TTK, Ankara, 1995. KĠTAPÇI, Zekeriyya, Türk Boyları Arasında İslam Hidayet Fırtınası II, (Moğollar Arasında İslamiyet), Dizgi Ofset, Konya, 2000. KOCA, Salim, Sultan I. İzzeddîn Keykâvus (1211-1220), TTK. Basımevi, Ankara, 1997.

235

KOCA, Salim, Türkiye Selçukluları Tarihi (Malazgirt‟ten Miryakefalon‟a 1071- 1176), Karam Yayınları, Çorum, 2003, c. II, s. 96. KOCA, Salim, Selçuklu Devri Türk Tarihinin Temel Meseleleri, Berikan Yayınevi, Adana, 2011. KOCA, Salim, Anadolu Türk Beylikleri, Berikan Yayınevi, Ankara, 2012. KOMNENA, Anna, Alexiad Malazgirt‟in Sonrası, çev. Bilge Umar, Ġnkılâp Kitabevi, Ġstanbul, 1996. KONYALI, Ġbrahim Hakkı, Abideleri ve Kitabeleriyle Erzurum Tarihi, Ercan Matbaası, Ġstanbul,1960. KONYALI, Ġbrahim Hakkı, Abideleri ve Kitabeleri İle Konya Ereğli‟si Tarihi, Fatih Matbaası, Ġstanbul, 1970. MAKAL, Tahir Kutsi, Anadolu‟da Türk Mührü, MayataĢ Yayınları, Ġstanbul, 1971. MERÇĠL, Erdoğan, Müslüman Türk Devletleri Tarihi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 2000. MIQUEL, André, İslam ve Medeniyeti-Doğuştan Günümüze, c. I, çev. Ahmet Fidan- Hasan MenteĢ, BirleĢik Dağıtım Kitabevi Yayınları, Ankara, 1991. MüneccimbaĢı, Ahmed Bin Lütfullah, Müneccimbaşıya Göre: Anadolu Selçukîleri, çev. Hasan Fehmi Turgal, Türkiye Basımevi, Ġstanbul,1935. MüneccimbaĢı, Ahmed Bin Lütfullah, Câmi‟ü‟d-düvel, haz. Ali Öngül, Câmi‟ü‟d-düvel, Selçuklular Tarihi II, Anadolu Selçukluları ve Beylikleri, Emek Matbaası, Manisa, 2007. NEAGOE, Manole, Üç Bozkırlı Atila-Cengiz Han-Timur, Bilgeoğuz, Ġstanbul, 2010. NUR, Rıza, İlhanlılar Devleti, Türk Tarihi, c. 1-2, Toker Yayınları, Ġstanbul, 1994. OCAK, Ahmet YaĢar, Babailer İsyanı Aleviliğin Tarihsel Alt Yapısı Yahut Anadolu‟da İslam-Türk Heterodoksisinin Teşekkülü, Dergâh Yayınları, Ġstanbul, 1996. ÖMERÎ, “Mesalikü‟l-ebsâr‟a Göre Anadolu Beylikleri”, Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar, Çoban-Oğulları Candar-Oğulları Mesalikü‟l- Ebsar‟a Göre Anadolu Beylikleri, haz. , F. Taeschner, çev., YaĢar Yücel, TTK Yayınları, Ankara, 1991, C. I. ÖZDEMĠR, H. Ahmet Moğol İstilası Cengiz ve Hülâgû Dönemleri, Ġz Yayıncılık, Ġstanbul, 2011. ÖZGÜDENLĠ, Osman Gazi, Ortaçağ Türk-İran Tarihi Araştırmaları, Kaknüs Yayınları, Ġstanbul, 2006. ÖZGÜDENLĠ, Osman Gazi, Gazan Han ve Reformları (1295-1304), Kaknüs Yayınları, Ġstanbul, 2009. ÖZTUNA, Yılmaz, Büyük Türkiye Tarihi, Ġstanbul, c. I, 1977. ÖZTUNA, Yılmaz, Devletler ve Hanedanlar, İslam Devletleri, c. I, T.C. Kültür ve Turizm Bankalığı Yayınları, Ankara, 2005. ÖZTUNA, Yılmaz, Türk Tarihinden Yapraklar, Ötüken NeĢriyat, Ġstanbul, 2005. PHILLIPS, E. D. , The Mongols, Thames and Hudson, c. 64, London, 1969. PRAWDĠN, Michael, The Mongol Empire: Its Rise and Legacy, George Allen And Unwin Ltd, London, 1953. RAMSAY, William M., Anadolu‟nun Tarihi Coğrafyası, çev. Mihri PektaĢ, Milli Eğitim Basımevi, Ġstanbul, 1961.

236

ReĢȋdü‟d-Dȋn Fazlullah, Cami‟ü‟t-Tevârih, Selçuklu Devleti, çev. Erkan Göksu- H.Hüseyin GüneĢ, Selenga Yayınları, Ġstanbul, 2010. ReĢîdüddin Fazlullah, Câmi‟ut-Tevârîh (İlhanlılar Kısmı), çev. Ġsmail Aka- Mehmet Ersan-Ahmad Hesamipour Khelejani, TTK. Basımevi, Ankara, 2013. RĠCE, Tamara Talbot, The Seljuks in Asia Minor (Anadolu Selçuklu Tarihi), çev. Tuna Kaan TaĢtan, Nobel Akademik Yayıncılık, 2015. ROUX, Jean-Poul, Moğol İmparatorluğu Tarihi, Kabalcı Yayınevi, Ġstanbul, 2001. ROUX, Jean-Poul, Türklerin Tarihi Pasifikten Akdeniz‟e 2000 Yıl, Kabalcı Yayınevi, Ġstanbul, 2007. RUNCĠMAN, Steven, Haçlı Seferleri Tarihi, çev. Fikret IĢıltan, c. I, TTK. Basımevi, Ankara, 1986. Sadruddîn Ebu‟l Hasan, Ahbârü‟d-Devleti‟s-Selçukiyye, çev. Necati Lügal, TTK. Basımevi, Ankara, 1999. SEVĠM, Ali, Anadolu Fatihi Kutalmışoğlu Süleymanşah, TTK. Basımevi, Ankara, 1990. SEVĠM, Ali-MERÇĠL, Erdoğan, Selçuklu Devletleri Tarihi Siyaset Teşkilat ve Kültür, TTK. Basımevi, Ankara, 1995. SEVĠM, Ali-YÜCEL, YaĢar, Türkiye Tarihi 1(Fetihten Osmanlılara Kadar 1018-1300), TTK. Basımevi, Ankara, 1990. SEVĠM, Ali, Anadolu‟nun Fethi Selçuklular Dönemi, TTK. Basımevi, Ankara, 2014. SEZEN, Tahir, Osmanlı Yer Adları, BaĢbakanlık Devlet ArĢivleri Genel Müdürlüğü, Ankara, 2006. SPULER, Bertold, İran Moğolları, TTK. Basımevi, Ankara, 1957. SÜMER, Faruk, Yabunlu Pazarı Selçuklular Devrinde Milletlerarası Büyük Bir Fuar, Türk Dünyası AraĢtırmaları Vakfı, Ġstanbul, 1985. ġEKER, Mehmet, Fetihlerle Anadolu'nun Türkleşmesi ve İslamlaşması, Diyanet ĠĢleri BaĢkanlığı Yayınları, Ankara, 1991. ġEġEN, Ramazan, İslâm Coğrafyacılarına Göre Türkler ve Türk Ülkeleri, Bilge Kültür Sanat Yayıncılık, Ġstanbul, 2017. TEKĠN, Arslan, Selçuklu Tarihi, Kariyer Yayıncılık, Ġstanbul, 2012. TOBÇA‟AN, Manghol-Un Niuça, Moğolların Gizli Tarihi, çev. Ahmet Temir, c. I, TTK. Basımevi, Ankara, 1948. TOGAN, Ahmet Zeki Velidi, Umumi Türk Tarihine Giriş, Ġstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, Ġstanbul, 1981. TUĞLACI, Pars Osmanlı Şehirleri, Milliyet Yayını, Ġstanbul, 1985. TURAN, Osman, Selçuklular Zamanında Türkiye, Turan NeĢriyat Yurdu, Ġstanbul, 1971. TURAN, Osman, Selçuklular ve İslamiyet, NakıĢlar Yayınevi, Ġstanbul, 1980. TURAN, Osman, Selçuklular Tarihi ve Türk-İslam Medeniyeti, Ötüken NeĢriyat, Ġstanbul, 2016. TURAN, Osman, Makaleler, Kurtuba Yayınevi, Ankara, 2010. TURAN, Refik, Türkiye Selçuklularında Hükûmet Mekanizması, MEB, Ġstanbul, 1995. Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu, Ankara, 1988, C. 2. TÜRKEġ-GÜNAY, Umay, Türklerin Tarihi Geçmişten Geleceğe, Akçağ Basım Yayım, Ankara, 2010.

237

ULUÇAY, M. Çağatay, İlk Müslüman Türk Devletleri, Milli Eğitim Basımevi, Ġstanbul, 1997. UMAR, Bilge, Türkiye‟deki Tarihsel Adlar, Ġnkılâp Yayınları, Ġstanbul, 1993. Urfalı Mateos, Urfalı Mateos Vekayi-nâmesi (952-1136) ve Papaz Grigor‟un Zeyli (1136-1162), çev. Hrant D. Andreasyan, TTK, Ankara, 1987. Urfalı Mateos, Urfalı Mateos Vekayi-nâmesi (952-1136) ve Papaz Grigor‟un Zeyli (1136-1162), çev. Hrant D. Andreasyan, TTK, Ankara, 2000. UYUMAZ, Emine, Sultan I. Alâeddîn Keykubâd Devri Türkiye Selçuklu Devleti Siyasi Tarihi (1220–1237), TTK. Basımevi, Ankara, 2003. UZLUK, Feridun Nafiz, Anonim Selçukname, Anadolu Selçukluları Devleti Tarihi, Örnek Matbaası, Ankara, 1952. UZUNÇARġILI, Ġsmail Hakkı, Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu, Karakoyunlu Devletleri, TTK. Basımevi, Ankara, 1988. UZUNÇARġILI, Ġsmail Hakkı, Osmanlı Devlet TeĢkilatına Medhal, TTK. Basımevi, Ankara,1988. UZUNÇARġILI, Ġsmail Hakkı, Osmanlı Tarihi, TTK. Basımevi, Ankara, c. 1, 1994. ÜNAL, Tahsin, Karamanoğulları Tarihi, Arı Basımevi, Konya, 1986. ÜREMĠġ, Ali, Türkiye Selçuklularının Doğu Anadolu Politikası, Babil Yayıncılık, Ankara, 2005. VLADĠMĠRTSOV, Boris Yakovleviç, Moğolların İçtimai Teşkilatı, TTK. Basımevi, Ankara, 1944. YAKUBOVSKIY, A.Yu., Altın Orda ve İnhitatı, Maarif Basımevi, Ġstanbul, 1955. YAKUBOVSKIY, A.Yu., Altın Orda ve Çöküşü, Milli Eğitim Basımevi, Ankara, 1976. YÜCEL, YaĢar, Anadolu beylikleri hakkında Araştırmalar1: XII-XV. Yüzyıl Kuzeybatı Anadolu Tarihi, Çoban-Oğulları Beyliği Candar-Oğulları Beyliği, TTK. Basımevi, Ankara, 1988. Yazıcızade Ali, “Tevârih-i Âl-i Selçuk (Oğuznâme-Selçuklu Tarihi)”, haz. Abdullah Bakır, Çamlıca Basım Yayın, Ġstanbul, 2017. YĠĞĠT, Ġsmail, Memlûkler 648-923/1250-1517, Kayıhan Yayınları, Ġstanbul, 2008. YUVALI, Abdulkadir, İlhanlı Tarihi, Bilge Kültür Sanat, Yayınları, Ġstanbul, 2017. YÜCEL, YaĢar, Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar, c. I, TTK. Basımevi, Ankara, 1991.

MAKALELER

AĞIRAKÇA, Ahmet, “MüneccimbaĢı, Ahmed Dede”, DİA, c. XXXII, ss. 4-6. AKAR, Kaan, “Ġlhanlı Devleti‟nde Kullanılan Birtakım Unvan ve Istılahlar”, ĠRTAD, 2018, S. 1, ss.71-103. AKKUġ, Mustafa “Ulu Arif Çelebi Dönemi Mevleviliğin GeliĢmesinde Ġlhanlıların Etkisi”, Alevilik-BektaĢilik AraĢtırmaları Dergisi, 2012, sayı: 7, ss. 88.

238

AKTAġ, Yasemin, “II. Gıyaseddin Keyhüsrev Döneminde Türkiye Selçuklu Devleti Ġle Eyyûbîler Arasındaki ĠliĢkiler”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, c. 8, S. 39, Elazığ, 2015, ss. 254-262. AKTAġ, Yasemin, “Anadolu Selçuklu Sultanı III. Gıyaseddin Keyhüsrev ve Saltanatının Ġlk Yılları”, Atatürk Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Sosyal Bilimler Dergisi, S. 55, Erzurum, 2015, ss. 197-211. ALGAR, Hâmit, “Ahmed Teküder”, DİA, c. II, ss. 139. ALLOUCHE, Adel, “Tegüder‟in Kalavun‟a Ültimatomu”, çev. Mustafa Uyar, AÜDTCF. Dergisi, c. 46, S. 1, Ankara, 2006, ss. 243-254. ALĠCAN, Mustafa-YILDIRIM, Taner, “Ortaçağda Sümeysat (Samsat)”, Cappadocia Journal Of History And Social Sciences, Nevşehir, c. 2, 2014, ss. 52-67. ALPTEKĠN, CoĢkun, “Artuklular”, DİA, C. III, ss. 415-418. ALTAN, Ebru, Myriokephalon (Karamıkbeli) SavaĢının Anadolu Türk Tarihindeki Yeri, Türkler, c. 6, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 2002, ss. 630-634. ALTAN, Ebru, “Anadolu‟da Haçlılara KarĢı SavaĢ 1097-1190”, Tarih Dergisi, Ġstanbul, 2009, S. 47, ss. 75-104. ARAT, ReĢit Rahmeti , “Kubilay”, İ.A. , c. VI, ss. 948-949. AVCI, Casim, “Ġbn ġeddâd, Ġzzeddin”, DİA, c. XX, ss. 374-376. AYDEMĠR, Adem “Ötüken Ve Ötüken Adı Üzerine”, Türk Dünyası Araştırmaları, S. 187, Ġstanbul, 2010, ss. 197-222. AYGÖR, Erkan, “Konya Gevale Kalesi Kazılarında Bulunan Ok Uçlarının Değerlendirilmesi”, Mimarlar Arkeologlar Sanat Tarihçileri Restoratörler Ortak Platformu, c. 11, S. 16, Edirne, 2017, ss.7-24. ATA, Ramazan, “Osman Turan‟a Göre Anadolu Selcuklu Devleti Zamanında Aksaray”, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, c. 15, S. 57, 2016, ss. 568-578. BAKIR, Abdullah “Ortaçağda Bir Türkiye Selçuklu Kenti Uluborlu”, SDÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, Sosyal Bilimler Dergisi, S. 30, Isparta, 2013, ss. 55-66. BAL, Mehmet Suat, “Türkiye Selçuklu Devleti Tarihinde Bir Dönüm Noktası; II. Ġzzeddin Keykavus Dönemi”, Tarih Araştırmaları Dergisi, c. 24, S. 38, Ankara, 2005, ss. 240-258. BAL, Mehmet Suat, “Türkiye Selçuklu Devletine Hükümdarlık Yapan Vezir; ġemseddin Ġsfahânî”, S.19, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Konya, 2006, ss. 265-294. BARTHOLD, W., “Ġlhanlılar Devrinde Mali Vaziyet”, Türk Hukuk ve İktisat Tarihi Mecmuası, Evkaf Matbaası, Ġstanbul, 1931, ss. 135-159. BARTHOLD, W. , “Cengiz Han”, İ.A. Milli Eğitim Basımevi, Ġstanbul,1944, c. III, ss. 91-98. BARTHOLD, W. , “Abaka”, İ.A. Milli Eğitim Basımevi, Ġstanbul, c. I, 1965, ss.4. BAYKARA, Tuncer, “Yassıçemen Nerededir?”, Selçuklu Medeniyeti Araştırmaları Dergisi, Konya, 2017, ss. 11-15. BAYKARA, Tuncer, “Ġnançoğullari”, DİA, C. XXII, ss. 263-264. BAYRAM, Mikail, “Anadolu Selçukluları‟nda Devlet Yapısının ġekillenmesi”, Cogito, S. 29, Yapı Kredi Yayınları, Ġstanbul, 2001, ss. 61-72. BĠLGĠN, Orhan, “Atâ Melik Cüveynî”, DİA, c. 8, ss. 140-141. CAHEN, Claude, “Türklerin Anadolu‟ya Ġlk GiriĢi, (XI. Yüzyılın Ġkinci Yarısı)”, Belleten, çev. YaĢar Yücel-Bahaeddin Yediyıldız, C. 51, Sy. 201‟den ayrı basım, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1988, ss. 1375-1431.

239

ÇAM, Nusret, “Erzurum'daki Yakutiye Medresesi Ġle Ġlgili Bazı Mülahazalar”, Vakıflar Dergisi, S. 20, Ankara,1988, ss. 289-310. ÇELĠK, Aydın-GÜLER, Önder, “Altın OrdaĠmparatorluğu”, Türk Dünyası Araştırmaları, S. 188, Ġstanbul, 2010, ss. 139-162. DANĠġMEND, Ġsmail Hami, “Süryânî Mîkâîl Vakayînamesi”, Türklük, 2/9, Ġstanbul, 1939, ss. 190-193. DANUU, Ankhbayar, “Büyük Han Mengü'nün Devlet AnlayıĢı ve Ġlhanlı Devleti KuruluĢunda Etkisi”, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi, 6(2), Ankara, 2015, ss. 1-12. DEĞĠRMENÇAY, Veyis, “Sultan Veled‟in Moğolların Anadolu Valisi Samagar Noyan ve Ailesine Methiyesi”, Atatürk Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Sosyal Bilimler Dergisi, S. 51, Ankara, 2013, ss. 85-90. DEMĠR, Mustafa, “Ġlhanlı Devleti'nin YıkılıĢ Sürecindeki Siyasi GeliĢmeler”, Türkler, c. VIII, Ankara, 2002, ss. 376-385. DEMĠRKENT, IĢın, “Kılıçarslan I”, DİA, c. XXV, ss. 396-398. DEMĠRKENT, IĢın, “Bizans” mad., DİA, c.VI, .ss. 230-244. DEVLET, Nadir, “Ġlhanlılar” , Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, c. IX, Çağ Yayınları, Ġstanbul, 1989, ss. 63-101. DĠRĠMTEKĠN, Feridun, “Selçukluların Anadolu‟da YerleĢmelerini ve GeliĢmelerini Sağlayan Ġki Zafer, II Düzbel-Myricephalon Meydan Muharebesi”, Malazgirt Armağanı, TTK. Basımevi, Ankara, 1993, ss. 231-258. DOĞAN, Nermin ġaman, “Bezemeye BakıĢ: Anadolu‟da Ġlhanlı Ġzleri”, Haccettepe Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Dergisi, Ankara, c. XX, S. I, 2003, s. 150- 154. DÖĞÜġ, Selahattin, “Osmanlı-Candaroğulları ĠliĢkileri”, Gaziantep Üniversity, Journal of Social Sciences, 2014, 13 (4), Gaziantep, ss. 1043-1053. DURMUġ, Efe, “Türkiye Selçukluları Devrinde Harezmli Bir Türk Emiri: Hüsameddin Baycar”, Fırat Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi, c. 19, S.1, Elazığ, 2009, ss. 223-232. EMECEN, Feridun “Osmanlılar“, DİA, C. XXXIII, Ġstanbul, 2007, ss. 487-488. EMECEN, Feridun, “ Saruhanoğullari”, DİA, C. XXXVI, Ġstanbul, 2009, ss. 170-173. ERDEM, Ġlhan, “Ġlk Dönem Selçuklu-Moğol ĠliĢkilerinin Ġktisadi Boyutu (1243- 1258)”, A.Ü D.T.C.F. , Tarih Araştırmaları Dergisi, c. XXIV, S. 38, Ankara, 2005, ss. 1-10. ERDEM, Ġlhan, “Olcaytu Han Devrinde Horasan‟da Ġlhanlı-Çağataylı Mücadeleleri”, Pamukkale Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Dergisi, S. 3, Denizli, 1997, ss. 106-112. ERDEM, Ġlhan, “Ġlhanlılar‟da Ahmed Teküder Dönemi ve Selçuklular”, AÜDTCF, Tarih Araştırmaları Dergisi, c.22, S. 35, Ankara, 2004, ss. 104-111. ERDEM, Ġlhan , “Olcaytu Han'ın Ölümüne Kadar Ġlhanlılar‟da YaĢanan Siyasal- Kültürel GeliĢmeler ve Yakın-Doğu'ya Etkileri”, AÜDTCF, Tarih Araştırmaları Dergisi, c. 20, S. 31, Ankara, 2000, ss. 1-35. ERDEM, Ġlhan, “Türkiye Selçuklu-Ġlhanlı Ġktisadi, Ticari ĠliĢkileri ve Sonuçları”, AÜDTCF, Tarih Bölümü, Tarih Araştırmaları Dergisi, c. 21, S. 33, Ankara, 2003 ss. 50-67. ERSAN, Mehmet, “Türk-Ermeni ĠliĢkileri (XI-XIII. Yüzyıllar)”, Türk-Ermeni Külliyatı, TTK, Ankara, 2013, C.II, ss. 161-202.

240

GEYĠKLĠOĞLU, Hasan, “Moğollar‟ın Selçuklular‟dan Sonra Anadolu‟ya Hâkim Olma Faaliyetleri ve Karanbük SavaĢı”, Atatürk Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Sosyal Bilimler Dergisi, S. 52, Erzurum, 2014, ss. 95-112. GÖDE, Kemal, “Eretnaoğulları”, DİA, c. XI, ss. 295-296. GÖDE, Kemal, “Mısır Türk Sultanı Baybar‟ın Anadolu Seferi ve Kayseri‟ye GeliĢi”, Erciyes Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S.5, Kayseri, 1994, ss. 83-84. GÖKSU, Erkan, “Târîh‟i Güzîde‟ye Göre Rûm (Anadolu) Selçukluları”, ġarkiyat Arastırmaları Dergisi, S. 27, Ankara, 2008, ss. 23-32. GÜL Muammer, “Mısır Memlûklarının Hudud Kalesi Rumkale ve Anadolu‟da Memlûk Ġzleri”, Fırat Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi, c.12, S. 2, Elazığ, 2002, ss. 359-366. GÜNALTAY, ġemseddin, İslam Tarihinin Kaynakları - Tarih ve Meverrihler, Endülüs Yayınları, Ġstanbul, 1991. GÜNEL, Gökçe, “Anadolu Selçuklu Dönemi‟nde Anadolu‟da Ġpek Yolu- Kervansaraylar- Köprüler”, Kebikeç Dergisi, S. 29, Ankara, 2010, ss. 133-146. GÜNEġ, Ġbrahim, “Memlûk Sultanı I. Baybars‟ın 1277 Yılındaki Anadolu Seferi”, Fırat Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi, c. XX, S. 2, Elazığ, 2010, ss. 343- 360. GÜRBÜZ, Osman, “Erzurum Çifte Minareli Medrese‟nin Yapım Tarihi ve Banisi Hakkında Yeni Bir YaklaĢım”, Atatürk Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, S. 25, Erzurum, 2004, ss. 145-160. GÜRBÜZ, Osman, “Celâleddin HarzemĢah‟ın Son Günleri”, Atatürk Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi Dergisi, S. 37, Erzurum, 2012, ss. 9-46. HACIGÖKMEN, Mehmet Ali, “Mevlâna Celaleddin-i Rumî‟nin Selçuklu Sultanları Ġle ĠliĢkileri”, Selçuk Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, S. 36, Konya, 2014, ss. 115-135. HAYKIRAN, Kemal Ramazan, “Anadolu‟da Bir Ġlhanlı Valisi: DemirtaĢ Noyan (1314-1328)”, Muğla Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (İLKE), S. 23, Muğla, 2009, ss. 161-178. ĠLGÜREL, Mücteba, “Çaka Bey”, DİA, C. II, ss. 186-188. KAFALI, Mustafa, “Çağatay Hanlığı”, Türkler, c.VIII, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 2002, ss. 345-354. KAFALI, Mustafa “Cengiz Han”, DİA, Ġstanbul, 1993, s. c. VII, ss. 367-369. KAFESOĞLU, Ġbrahim “ Anadolu Selçuklu Devleti Hangi Tarihte Kuruldu”, ĠÜEFTED, Ġstanbul, 1981. KANAT, Cüneyt, “Baybars Zamanında Memlûk-Ġlhanlı Münasebetleri”, Ege Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih İncelemeleri Dergisi, c. XVI, Ġzmir, 2001, ss. 31-45. KANAT, Cüneyt, Ġlhanlı Hükümdarı Teküdar‟ın Müslümanlığı Kabulü ve Bunun Memlûk Devleti‟ndeki Yankıları, Türklük AraĢtırmaleı Dergisi, S. 12, 2002, ss. 233-247. KANSOY, Umut, “Kitap Tanıtımı - Târîh-i Âl-i Selçuk (Anonim Selçuknâme), Tercüme ve Notlar Halil Ġbrahim Gök - Fahrettin CoĢguner, Atıf Yayınları, Ankara 2014”, Marmara Üniversitesi, Türkiyat AraĢtırmaları Dergisi, Ġstanbul, C. 1, S. 2, 2014, ss. 335-338. KAMALOV, Ġlyas, “Moğol Ġstilası ve Anadolu Kültürüne Tesirler”, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi, S. 140, Ġstanbul, 2002, ss. 167-180.

241

KAYA, Abdullah, “Ġlhanlıların Anadolu Türkmen Beylerine KarĢı Politikası”, Erzincan Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, c. VI, S. 2, Erzincan, 2013, ss. 293-326. KAYA, Selim, “Süleyman ġah II”, DİA, c. XXXVIII, ss. 105-108. KAYMAZ, Nejat, “Malazgirt SavaĢı Ġle Anadolu‟nun Fethi ve TürkleĢmesine Dair”, Malazgirt Armaganı, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1993, ss. 259-268. KESĠK, Muharrem, “Muinüddin Süleyman Pervane”, DİA, c. XXXI, ss. 91-93. KESĠK, Muharrem, “Mesud II”, DİA, c. XXIX, ss. 342-344. KESĠK, Muharrem, “Melik ġahinĢah‟ın Saltanat Mücadelesi 1155-1176”, TYB Akademi Dil Edebiyat ve Sosyal Bilimler Dergisi, S. 12, Ankara, 2014. KOFOĞLU, Sait,” EĢrefoğullari”, DİA, C. XI, ss. 484-485. KOFOĞLU, Sait,” Hamîdoğulları”, DİA, C. XV, ss471-475. KOCA, Salim, “Diyâr-ı Rûm‟un (Roma Ülkesi=Anadolu) „Türkiye‟ Hâline Gelmesinde Türk Kültürünün Rolü”, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, S. 23, Konya, 2008, ss. 1-55. KOCA, Salim, “Moğol Ġstilâsına KarĢı Sultan I. Alâeddîn Keykubâd‟ın Güvenlik Politikası”, Selçuklu Devri Türk Tarihinin Temel Meseleleri, Berikan Yayınevi, Ankara, 2011, ss. 345-377. KOCA, Salim, “Sultan I. Alâeddîn Keykubâd‟dan Sonra Türkye Selçuklu Devlet Ġdaresinde Ortaya Çıkan Otorite Zâfiyeti ve Emîr Sadeddîn Köpek‟in Selçuklu Saltanatını Ele Geçirme TeĢebbüsü”, Gazi Üniversitesi, Türkiyat Uygulama ve Araştırma Merkezi, S.7, Ankara, 2010, ss. 65-97. KONUKÇU, Enver, “Bağdat Hatun”, DİA, c. IV, s. 444. KOPRAMAN, Kazım YaĢar, “Baybars I”, DİA, c. V, ss. 221-222. KÖYMEN, Mehmet, “Ġslâm Âlemi Ġçinde Selçuklular”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi,Ankara, S. 1/3, c. 15, 1957, ss.117- 191. KURTARAN, Uğur, “Bir Ġmparatorluğun DoğuĢu Osmanli KuruluĢ Dönemi”, GümüĢhane Üniversitesi, Sosyal Bilimler Elektronik Dergisi, 2012, S. 5, ss. 244-265. KUġÇU (Erdem) AyĢe D., “Ġlhanlı Devleti‟nin KuruluĢu ve Memlûklerle Ġlk Teması”, Türkler, c.VIII, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 2002, ss. 364-375. MELVĠLLE, Charles, “Moğol Yönetimi Altında Anadolu”, Türkiye Tarihi Bi- zans‟tan Türkiye‟ye 1071-1453, c. I, çev. Ali Özdamar, Kitap Yayınevi, Ġstanbul, 2012, s. 79-138. MERÇĠL, Erdoğan, “Selçuknâme”, DİA, c. XXXVI, ss. 397-398. MERÇĠL, Erdoğan, “Sâhib Ata”, DİA, c. XXXV, ss. 515-516. MERÇĠL, Erdoğan, “Türkiye Selçukluları Devrinde Türkçe‟nin Resmi Dil Olmasını Kim Kabul Etti”, Belleten, c. LXIV, S. 239, Ankara, 2000, ss. 51-57. MERÇĠL, Erdoğan,”Selçuklular”, DİA, c. XXXVI, ss. 389-392. MERÇĠL, Erdoğan, “ Türkiye Selçukluları”, Türkler, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, c. 6, 2002, ss. 503-528. MERÇĠL, Erdoğan, “Anadolu Beylikleri”, DİA,c. III, Ġstanbul, 1991, ss.138-139. ÖDEN, Zerrin Günal, “Karesioğullari”, DİA, c. XXIV, Ġstanbul, 2001, ss. 488- 489. ÖLMEZ, Zühal, “Çağatay Edebiyatı ve Çağatay Edebiyatı Üzerine AraĢtırmalar”, Bilim ve Sanat Vakfı Türkiye Araştırmaları Merkezi, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, c. V, S. 9, Ġstanbul, 2007, ss. 173-219. ÖRS, Derya “KâĢânî, Abdullah B. Ali “,DİA, c. XXV, ss. 4-5.

242

ÖZ, Mehmet, “Sinop”, DİA, c. XXXVII, ss. 252-256. ÖZ, Mustafa “Hillî Ġbnü‟l-Mutahhar”, DİA, c. XVIII, ss.37-39. ÖZAYDIN, Abdülkerim, “DâniĢmendliler”, DİA, c. VIII, ss. 469-474. ÖZAYDIN, Abdülkerim, “Kılıçarslan II”, DİA, c. XXV, ss. 399-403. ÖZAYDIN, Abdülkerim,” Ġbn Kesîr, Ebü‟l-Fidâ”, DİA, . XX, ss. 132-134. ÖZAYDIN, Abdülkerim,“Ġbnü‟l-Ġbrî “, DİA, c. XXI, ss. 92-94. ÖZAYDIN, Abdülkerim, “Saltuklular “, DİA, C. XXXVI, ss. 54-57. ÖZAYDIN, Abdülkerim, “Kadı Burhâneddin”, DİA, C. XXIV, ss. 74-75. ÖZCAN, Koray, “Anadolu‟da Selçuklu Dönemi Ġdare Sisteminin Mekânsal Örgütlenmeleri: Selçuklu Ġdarî Birim Organizasyonları (ve Evrimi)”, Ahmet Yesevi Üniversitesi, Bilig: Türk Dünyası Sosyal Bilimler Dergisi, S. 36, Ankara, 2006, ss. 201- 226. ÖZGÜDENLĠ, Osman Gazi, “Moğollar”, DİA, c. XXX, ss. 225-229. ÖZGÜDENLĠ, Osman Gazi, “Ögedey Han”, DİA, c. XXXIV, s. 21-22. ÖZGÜDENLĠ, Osman Gazi, “ReĢidüddin Fazlullah-ı Hemedani”, DİA, c. XXXV, ss. 19-21. ÖZGÜDENLĠ, Osman Gazi, “Târîh-Ġ Âl-i Selçûk “, DİA, c. XXXX, Ankara, 2011, ss. 72-73. ÖZGÜDENLĠ, Osman Gazi, “Olcaytu Han”, DİA, c. XXXIII, ss. 345-347. ÖZIġIK, Sakin, “ Pavlikan Kilisesi ve Eski Hıristiyan Heresileriyle ĠliĢkisi”, Cumhuriyet Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2010, c. XIV, S. 2, ss. 505-533. PAMUK, Bilgehan, “Ġpek Yolu Ticareti ve Erzurum”, Tarih İncelemeleri Dergisi, c. XXII, S. 2, Ġzmir, 2007, ss. 125-143. PARMAKSIZOĞLU, Ġsmet, “Ebu Said”, İA., c. XIV, ss. 276-277. PAġAOĞLU, Derya Derin,”Altın Orda ve Kırım Sahasında Bozkır Aristokrasisinin Güçlü Temsilcileri: Emir Rektemür ve ġirin Mirzalar”, AÜDTCF Tarih Araştırmaları Dergisi, C. XXXIII, 2014, ss. 147-190. PERK, Haluk-ÖZTÜRK, Hüsnü, “Ahmed Teküdar ve Argun Han‟ın Hülâgû Han Tipindeki El-Cezire Darplı Dirhemleri”, Arkeoloji ve Sanat Dergisi, S. 101-102, Ġstanbul, 2001, ss. 57-59. PEKACAR, Çetin, “Kavimler Kapısı Dağıstan'dan Ġzlenimler”, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, S. 432, c. XXXVII, Ankara, 1999, ss. 210-217. PUL, AyĢe, “Kefe Sancağı‟nın I. Selim‟in Taht Mücadelesinde Oynadığı Role Dair Bazı Değerlendirmeler”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, c. 6, S. 27, Samsun, 2013, ss. 470-478. SAĞLAM, Ahmet, “Anadolu‟da Moğol-Ġlhanlı Otoritesini Sarsan Bir GeliĢme: SülemiĢ Ġsyanı”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, c. 8, S. 41, Samsun, 2015, ss. 553-562. SARAY, Mehmet, “Altın Orda Devleti”, DİA, c. II. , ss. 538-540. SEVĠM, Ali, „„Dilmaçoğulları‟‟, DİA, c. IX, ss. 301-302. SEVĠM, Ali,„„Ġnaloğulları‟‟, DİA, c. XXII, ss.257-258. SEVĠM, Ali, “Süleyman ġah I”, DİA, c. XXXVIII, ss. 103-105. SEVĠM, Ali, “Keyhusrev I”, DİA, c. XXV, ss. 347-349. SEVĠM, Ali, “Keyhusrev II”, DİA, XXV, ss. 349-350. SEVĠM, Ali, Keyhusrev III, DİA, c. XXV, ss. 351-352. SEVĠM, Ali, “Süleyman ġah I”, DİA, XXXVIII, ss. 103-105. SEVĠM, Ali, “Ġbn‟ül-Adi”, DİA, c. XX, ss. 478-479.

243

SOLAK, KürĢat, “Moğol SülemiĢ ve TimurtaĢ Ġsyanları KarĢısında Anadolu‟da Türkmenlerin Tutumu”, Kapadokya Tarih ve Sosyal Bilimler Dergisi, S. 3, NevĢehir, 2014, ss. 61-74. SPULER, Bertold, “Ġlhanlılar”, İA., c. V/II, ss. 967-971. SÜMER, Faruk, “Anadolu‟da Moğollar”, Selçuklu Araştırmaları Dergisi, TTK. Basımevi, Ankara, 1970. SÜMER, Faruk, “Anadolu Selçukluları (1075-1308)”, DİA, c. XXXVI, ss. 380- 384. SÜMER, Faruk, “Ġlhanlı Hükümdarlarından Abaka, Argun Hanlar ve Ahmed-i Celâyir”, Belleten, c. LIII, S. 206, Ankara, 1989, ss. 175-197. SÜMER, Faruk, “Ağaçeriler”, DİA, c. I, ss. 460-461. SÜMER, Faruk, “Keykâvus I”, DİA, c. XXV, ss. 352-353. SÜMER, Faruk, “Keykubad I”, DİA, c. XXV, ss. 358-359. SÜMER, Faruk, “Abaka”, DİA, c. I, ss. 8. SÜMER, Faruk, “Argûn Han”, DİA, c. III, ss. 355-357. SÜMER, Faruk, “Keykâvus II”, DİA, c. XXV, ss. 355-357. SÜMER, Faruk, “Keykubad II”, DİA, c XXV, ss. 359-360. SÜMER, Faruk, “Keykubad III”, DİA, c. XXV, ss. 360-361. SÜMER, Faruk, “Kösedağ SavaĢı”, DİA, c. XXVI, ss. 272-273. SÜMER, Faruk, “Kılıçarslan IV, DİA, c. XXV, ss. 404-405. SÜMER, Faruk “AhlatĢahlar”, DİA, c. II, ss. 24-28. SÜMER, Faruk, “Mengücüklüler”, DĠA, c. XXIX, ss. 138-142. SÜMER, Faruk, Ramazanoğulları”, DİA, c. XXXIV, ss. 442-445. SÜMER, Faruk, “Akkoyunlular”, DİA, c. II, ss.270-274 ġAHĠN, Hanifi, “Sebep ve Sonuçları Bakımından Olcaytu Sultan‟ın ġiîliği”, Türk Kültürü Ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi, S. 64, Ankara, 2012, ss.115-128. ġAHĠN, Hanifi “Ġlhanlıların Sosyo-Politik ĠliĢkilerinde Dinî-Mezhebî Kabullerin Rolü”, Türk Kültürü Ve Hacı Bektaş Velî Araştırma Dergisi, S. 64, Ankara, 2012, s. 131. ġAHĠN, Hanifi, “Câmiu„t-Tevârîh‟e Göre Gazan Hân‟ın Müslümanlığı ve Bunun Ġlhanlı Toplumuna Yansımaları”, Ahmet Yesevi Üniversitesi, Bilig: Türk Dünyası Sosyal Bilimler Dergisi, Ankara, S. 73 (Bahar), 2015, ss. 207-230. ġEġEN, Ramazan,”Camiu' t-Tevarih”, DİA, c. VII, ss. 132-134. TANERĠ, Aydın, “Candar”, DİA, c. VII, ss. 145-146. TANERĠ, Aydın, “Çetr”, DİA, c. VIII, ss. 293-294. TANERĠ, Aydın, Celâleddin HârizmĢah, DİA, c. VII, ss. 248-250. TANERĠ, Aydın, “HârizmĢahlar”, DİA, c. XVI, Ġstanbul, 1997, ss. 228-231. TANERĠ, Aydın, “Mübârizüddîn ErtokuĢ “, DİA, c. XI, Ġstanbul, 1995, ss. 311- 312. TARAKÇI, Muhammet, “Fransisken Ve Dominiken Tarikatları”, Felsefe Ansiklopedisi, Ebabil Yayıncılık ,C. 6, Ankara, ss. 829-833 TEKĠN, ġinasi “Mani Dininin Uygurlar Tarafından Devlet Dini Olarak Kabul EdiliĢinin 1200. Yıldönümü Dolyısı ile Birkaç Not (762-1962)”, Türk Dili AraĢtırmaları Yıllığı BELLETEN 1962, TDK Yayınları, Ankara, 1988, S. 217, ss. 1-11. TEKĠNDAĞ, ġıhabeddin, “ġemsüddin Mehmed Bey Devrinde Karamanlılar”, İstanbul Üniversitesi, Tarih Dergisi, c. XIV, S.19, Ġstanbul, 1964, ss. 81-98. TOGAN, Zeki, Velidȋ, “Moğollar Devrinde Anadolu‟nun Ġktisadi Vaziyeti”, Türk Hukuk ve İktisat Tarihi Mecmuası, Evkaf Matbaası, Ġstanbul, 1931, ss. 1- 42.

244

TORABĠ, S. Seyed, “Al-i Muzaffer (Muzafferiler) Dönemi Ġran Tarihi”, İraniyat Dergisi, 2016, C. 1, S. 1, ss. 112-123. TOKSOY, Ahmet, “AkĢehir-i Erzincan”, Atatürk Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, S. 10, Erzurum, 1998, ss. 185-193. TOMAR, Cengiz, “ġam”, DİA, c. XXXVIII, ss. 311-315. TURAN, ġakir,”Moğolların Anadolu‟yu Ġstilasi Sonrası Batı Anadolu‟da Türkmen Tarzında ġekillenmesi”, Dumlupınar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi, Kütahya, 2011,S. 29, [ss. 1-8]. TURAN, Refik, “Türkiye Selçuklu ve Anadolu Beyliklerinde TeĢkilât”, Türkler, c. VII, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 2002, ss. 210-238. TURAN, Osman,“Mübarizeddin ErtokuĢ ve Vakfiyesi”, Belleten, TTK, Ankara, C. XI, S. 43, 1947, ss. 415-429. TURAN, Osman, “Keykubâd I.”, İA, c. VI, ss. 646-661. TURAN, Osman, “Kılıç Arslan II.” , ĠA, ss. 688-703. UYAR, Mustafa, “Ġlhanlı Devletinde Yahudi Bir Vezir: Sa‟düddevle”, AÜDTCF, Tarih Bölümü, Tarih Araştırmaları Dergisi, c. XXI, S. 33, Ankara, 2003, ss. 125-142. UZUNÇARġILI, Ġ. Hakkı, “Emîr Çoban Soldoz ve DemirtaĢ”, Belleten, c. XXXI, S. 124, Ankara, 1967, ss. 601-646. ÜREKLĠ, Muzaffer, “Celâyirliler”, DİA, c. VII, ss. 264-265. VARLIK, Mustafa Çetin “Germiyanoğullari”, DİA, C. XIV, ss. 33-35. YAZICI, Tahsin, “Cüveynî, ġemseddin “, DİA, c. 8, ss.144-146. YĠĞĠT, Ġsmail, “Memlûkler”, DİA, c. XXIX, ss. 90-97. YĠNANÇ, Mükrimin Halil, “Celâleddin HarzemĢah”, İA, c. III, Ġstanbul, 1977, ss. 49-53. YĠNANÇ, Refet,“Dulkadiroğulları “, DİA, C. IX, ss. 553-557. YUVALI, Abdülkadir, “Ebu Said Bahadır Han”, DİA, c. X, ss. 218-219. YUVALI, Abdülkadir, “Gazan Han”, DİA, c. XIII, ss. 429-431. YUVALI, Abdülkadir, “Geyhâtu Han”, DİA, c. XIV, ss. 44- 45. YUVALI, Abdülkadir, “Hülâgû”, DİA, c. XVIII, ss. 473-475. YUVALI, Abdülkadir, “Ġlhanlılar”, DİA, c.XXII, ss. 102-105. YUVALI, Abdülkadir, “Çağatay Hanlığı”, DİA, c. VIII, ss. 177-178. YUVALI, Abdulkadir, “Sultan I. Alâeddin Keykubat‟ın Moğol Politikasının Türkiye Tarihi Yönüyle Değerlendirilmesi”, I. Alâeddin Keykubat‟ın Dönemi Sempozyum Bildirileri 06-07 Kasım 2008, Konya Valiliği Ġl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Konya, 2010, ss. 305- 308. YÜCEL, YaĢar “Çobanoğulları”, DİA, C. VIII, ss. 354-355. YÜCEL, YaĢar, “Candaroğulları”, DİA, C. VII, ss. 146-149. YÜREKLĠ, TÜLAY, “Ġlhanlılar Döneminde Musul‟da Siyasi ve Ekonomik Durum”, Atatürk Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi [TAED], S. 50, Erzurum, 2013, ss. 224-233.

TEZLER

AKKOCA, Ġsmail, “Sultan I. Alâeddîn Keykubâd Zamanında Türkiye Selçuklu- HarzemĢahlar Devleti ĠliĢkileri”, Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih

245

Anabilim Dalı, Ortaçağ Tarihi Bilim Dalı, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 2010. AKKUġ, Mustafa, “Ġlhanlıların Anadolu‟daki Dini Siyaseti”, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Konya, 2011. BAGERI, Menizeh,“ Türk ve Ġran Minyatür Sanatının Ġncelenmesi ile Grafik Eğitiminde Minyatürün Önemi Üzerine Bir AraĢtırma”, Gazi Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Grafik Eğitimi Ana BilimDalı ( YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 2004, s. 12. ÇATAL, Yasemin,„„Anadolu Selçuklu Devleti‟nde III. Gıyâseddîn Keyhüsrev Dönemi (1266-1284)‟‟, Gaziosmanpasa Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Tokat, 2009. ÇELĠK, Züriye, “Moğol Ġstilâsı Ve Türkiye Selçuklu Devleti”, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimer Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Konya, 2014. DANUU, Ankhbayar, Ġlhanlı Devleti‟nde Vezaret, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih (Ortaçağ) Anabilim Dalı, (Doktora Tezi), Ankara, 2016. EKĠCĠ, Kansu, “Anadolu Selçuklu Devletinde Üç KardeĢ Dönemi(1246-1266)”, Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Isparta, 2005. EKĠCĠ, Kansu, “Ġlhanlı Hükümdarı Geyhâtû ve Zamanı”, Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Isparta, 2012. ERDEM, Ġlhan,“Türkiye Selçukluları-Ġlhanlı ĠliĢkileri (1258-1308)”, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Ankara, 1995. ERTUĞRUL, Ali,”Anadolu Selçukluları Döneminde Yazılan Bir Kaynak: Niğdeli Kadı Ahmed‟in El-Veledü‟Ģ ġefîk Ve‟l Hâfidü‟l- Halîk‟i”, C.1, Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ġslam Tarihi ve Sanatları AnaBilim Dalı, (Doktora Tezi), Ġzmir, 2009. GÖKSU, Erkan, “Türkiye Selçuklularında Ordu”, Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsi, Tarih Anabilim Dalı, Ortaçag Tarihi Bilim Dalı, (Yayımlanmış Doktora Tezi), Ankara, 2008. GÖKSU, Melek, “ġerefeddin Hatîroglu ve Moğollara KarĢı Ġsyanı”, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Konya, 2000. GÜNAY, KürĢat “Gazan Mahmud Han Döneminde Anadolu‟da Meydana Gelen Moğol Ġsyanları (1295-1304)”, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 2003. GÜNLER, Mevlüt, “Türkiye Selçuklu Devleti‟nde Saltanat Mücadeleleri ve Devlet Ġle Toplum Üzerindeki Etkileri”, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Konya, 2010. GÜREL, Mehmet Ali, “Anadolu‟da Moğol Ġsyanları Ve Anadolu Selçuklu Devleti‟nin YıkılıĢı”, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Konya, 2001. HAYKIRAN, Kemal Ramazan, “Ġlhanlı Hükümdarı Ebu Sa„Ġd Bahadır Han Zamanında Doğu Anadolu (1317-1335)”, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 2007.

246

KAMALOV, Ġlyas, “Altın Orda-Rus ĠliĢkileri ve Altın Orda‟nın Rusya‟ya Etkileri (Altın Orda Devleti‟nin YıkılıĢı Ve Çarlık Rusya‟sının KuruluĢ Sürecinde)”, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Ġstanbul, 2008. KARAKAġ, Zehra, “Erzurum‟da Ġlhanlılar Dönemi (1256-1336)”, Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Erzurum, 2012. KARDAġ, Kadri, “Altınorda Devleti‟nin Siyasi Tarihi (1241-1502)”, Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Erzurum, 2015. KÂġÂNÎ, Cemalü‟d-din Ebul Kasım Abdullah b. Muhammed b. Ebi Tahir, Tarih-Ġ Olcâytû, çev. Derya Örs, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, (YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi) Ankara, 1992. KAYNAKCI, Ahmet Gökhan, “ XVII. Yüzyılın Ġlk Yarısında Larende”, Ankara Ünüversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 2007. ÖZEN, Firdes, “Mengü Han Döneminde (1251-1259) Selçuklu-Moğol ĠliĢkileri”, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 2010. PEYROVĠ, Hüseyin Milani, “Ebusaid Bahadır Han (1316-1335)”, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Ankara, 1971. SOLMAZ, Sefer, "DâniĢmendliler Devleti ve Kültürel Mirasları", Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, Ortaçağ Tarihi Bilim Dalı, (YayımlanmamıĢ Doktora Tezi), Konya, 2001. ġAHĠN, Buket YaĢa, “Anadolu Selçuklu Devleti Ġle HarzemĢahlar Devleti Münasebetleri”, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, Ortaçağ Tarihi Bilim Dalı, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Konya, 2008. ġAHĠN, Hanifi, “Ġlhanlılar Döneminde ġiîlik “, Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Temel Ġslam Bilimleri Anabilim Dalı, (Doktora Tezi), Erzurum, 2008. TEKCAN, Ahmet Recep, “Anadolu Selçuklu Devleti Merkezi ġehirlerinden Konya ve Kayseri‟de ġehir Hayatı”, Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Ankara, 2012. TUYSUZ, Cem, “Ġlhanlılar Tarihinde Çobanoğulları (Sulduzlar)”, Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Erzurum, 2004. UYAR, Mustafa, “Ġlhanlı Devleti‟nin Askerî TeĢkilâtı”, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Ankara, 2007. ÜNALAN, Volkan, “Türkye Selçuklu Devleti‟nde YaĢanan Otorite Zafiyeti ve Bazı Devlet Adamlarının Ġktidarı Ele Geçirme TeĢebbüsleri”, Erciyes Üniversitesi, Sosyal Bilimlerler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Kayseri, 2015. YAVAġ, Alptekin, “Anadolu Selçuklu Veziri Sahip Ata Fahreddin Ali‟nin Mimari Eserleri”, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sanat Tarihi Anabilim Dalı, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Ankara, 2007.

247

SEMPOZYUM VE ÇALIġTAY KAYNAKLARI

“Isparta Bölgesinin Tarihi Coğrafyasi Ve Miryokefalon (Myriokephalon) SavaĢ Sempozyumu (19-20 Haziran 2014)”, Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi, Isparta, Ekim / 2014, ss. 7-233. “Miryokefalon SavaĢı‟nın Yeri ÇalıĢtayı (8-9 Mayıs 2017)”, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2017.

ĠNTERNET KAYNAKLARI https://prezi.com/1tnfyndbykec/yalvac-pisidia-antiokheiasi/ (24.06.2018).

248

ÖZGEÇMĠġ

KiĢisel Bilgiler : Adı Soyadı : Semiha SARAÇ Doğum Yeri ve Yılı : Almanya / Münih – 1981 Medeni Hali : Evli

Eğitim Durumu : Lisans : Ġstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Kütüphanecilik Bölümü

Yabancı Dil(ler) ve Düzeyi : 1. Ġngilizce (Orta Düzey)

ĠĢ Deneyimi : Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Kütüphane ve Dokümantasyon Daire BaĢkanlığı - Kütüphaneci Merkez / BURDUR Kültür ve Turizm Bakanlığı Isparta Halil Hamit PaĢa Ġl Halk Kütüphanesi –Kütüphaneci Merkez / ISPARTA

249