Candaroğullari Beyliği'nde Ilmi Ve Kültürel Faaliyetler
Total Page:16
File Type:pdf, Size:1020Kb
T.C. FIRAT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İSLAM TARİHİ VE SANATLARI ANABİLİM DALI İSLAM TARİHİ BİLİM DALI CANDAROĞULLARI BEYLİĞİ’NDE İLMİ VE KÜLTÜREL FAALİYETLER YÜKSEK LİSANS TEZİ DANIŞMAN HAZIRLAYAN Yrd. Doç. Dr. Sıddık ÜNALAN Fatma GÜRGÖZELER ELAZIĞ–2005 2 T.C. FIRAT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İSLAM TARİHİ VE SANATLARI ANABİLİM DALI İSLAM TARİHİ BİLİM DALI CANDAROĞULLARI BEYLİĞİ’NDE İLMİ VE KÜLTÜREL FAALİYETLER YÜKSEK LİSANS TEZİ Bu …/…/2005 tarihinde aşağıdaki jüri tarafından oy birliği/oy çokluğu ile kabul edilmiştir. Başkan Üye Üye ONAY Enstitü Müdürü 3 ÖZET Yüksek Lisans Tezi CANDAROĞULLARI BEYLİĞİ’NDE İLMİ VE KÜLTÜREL FAALİYETLER Fatma GÜRGÖZELER Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İslam Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı İslam Tarihi Bilim Dalı 2005, sayfa: 174 1071 Malazgirt zaferiyle Anadolu’nun kapıları Türklere açılmış oldu. 1176 Miryakefalon zaferi ise Anadolu’nun bir Türk yurdu olduğunu kesin olarak ortaya koymuştur. 1282 ve 1300 yılları arası Bizans için felaket yılları olup, Batı Anadolu’daki Türk fetihlerinin modelleri olan beylikler bu dönemde şekillenmiştir. Candaroğulları da bu modellerden biri olup 1291 yılından sonra Kastamonu’yu zapt ederek bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Fatih Sultan Mehmet zamanına kadar varlığını sürdürmüştür. Candaroğulları Beyleri ilme büyük önem vermiş, imkanları ölçüsünde birçok cami inşa etmişlerdir. Çeşitli imar faaliyetlerinin vücut bulduğu Candaroğulları Beyliği Anadolu’nun Türkleşmesinde mühim rol oynamıştır. Anahtar Kelimeler: Candaroğulları Beyleri, Kastamonu, İlim, Kültür. 4 SUMMARY Master Thesis THE SCIENTIFIC AND CULTURAL ACTIVITIES IN CANDAROGULLARI PRINCIPALITY Fatma GÜRGÖZELER The University of Fırat Social Sciences Institute Main Science Baranch of Islamic History 2005, Page: 174 Thanks to the Malazgirt Victory in 1071, doors of Anatolia were opened to Turks and the Miryakefalon Victory in 1176 certainly proved Anatolia to be a Turkish country. The years between 1282 and 1300 were full of disasters for Byzantium and the principalities which were the models of Turkish conquests in Western Anatolia were shaped in these years. Candarogulları Principality is one of these models which declared its independence by conquering Kastamonu in 1291. It lived freely till Fatih Sultan Mehmet’s period. Candarogulları Principalts paid great ettention to science and built mosques as many construction activities took place, played an important role in Turkifying Anatolia. Key Words: Candarogulları Principals, Kastamonu, Science, Culture. 5 KISALTMALAR a.g.e. : Adı geçen eser a.g.m. : Adı geçen makale a.g. mad. : Adı geçen madde C. : Cilt Çev. : çeviren Enst. : Enstitüsü km. : kilometre Mad. :Maddesi m. : metre M.Ö. :Miladdan önce M.S. : Miladdan sonra S. : Sayı s. : Sayfa Ü. : Üniversite v.s. : ve saire v.b. : ve benzeri Yay. : yayınları y.y. : yüzyıl 6 ÖNSÖZ En eski sözlü ve yazılı anlatıma göre, Orta Asya’da başlayan bir doğuş hikâyesi ve üç kıtaya yayılan hızlı yükselişi ile Türk Tarihi Dünya Tarihine büyük ve tesirli imzalar atmış, Türk Türk’e yaslanarak değil destek vererek bir tarih yazmıştır. Türkün Orta Asya ile özdeşleşen tarihi Selçuklu ile Anadolu’nun kapılarına dayanmış, ardına kadar açılan kapılardan geçen ve adı bugün bilinen ya da bilinmeyen bütün Türkmen ve beyleri Anadolu’nun her karışına Türk damgasını vurmuştur. Nihayet tarih sahnesine tarihi devirlerin kahraman nesli Osmanlı çıkmış ve böylece asırlar süren Türk Tarihi zirveden hiç inmemiştir. Türk tarih sahnesinin önemli devirlerinden biri olan Beylikler devri ve asıl çalışma konumuz olan Candaroğulları dönemi Türkün bayrak yarışında önemli rol oynamış ve 170 yıla varan hükümranlığı ile Anadolu’nun kendine düşen payında, payına düşen görevi layıkıyla ve tarihine yaraşır şekilde yerine getirmiş ve Anadolu’nun Türkleşmesine büyük katkıda bulunmuştur. Candaroğulları Beyliği’nde İlmi Ve Kültürel Faaliyetler konulu araştırmamızda metod olarak tümdengelim yöntemini kullandık. Takip ettiğimiz metod gereği araştırmamızın giriş bölümünde Türklerin Orta Asya’dan başlayarak Anadolu’ya kadar uzanan serüveninden, Selçuklu ve Beylikler dönemi tarihinden bahsettik. Kısa bilgiler vererek geçtiğimiz Giriş’in ardından Birinci Bölüm’de Candaroğulları Beyliğinin tarih sahnesindeki yerleşim alanları olan Kastamonu ve Sinop şehirlerinin tarihi hakkında bilgiye yer verirken bölümün devamında Candaroğulları Beyliği’nin kuruluşu, yayıldığı coğrafi alanı, hükümdarlarından bahsederek beyliğin gelişimi, zayıflaması ve yıkılış dönemleri hakkında bilgi verdik. Bölümün sonunda ise İbn Batuta ve el-Ömeri’nin görüşlerine yer verdik. Araştırmamızın İkinci Bölümü’nde Beyliği’n teşkilatlanması, Türk kültür ve medeniyetine hizmetleri kapsamında devlet, askeri ve toprak teşkilatı, sosyal, ekonomik ve kültürel hayat tarzından bahsettik. Candaroğulları beyliğine ait eserlere, tasavvufi hayat ve imar faaliyetlerine de üçüncü bölümde yer verdik. Sonuç bölümüyle çalışmamızı nihayetlendirdik. Çalışmam boyunca her konuda benden yardımını esirgemeyen, bilgi ve tecrübelerinden faydalandığım, manevi teşvik ve desteğini gördüğüm hocam Yrd. Doç. Dr. Sıddık ÜNALAN’a saygılarımla teşekkür ederim. Fatma GÜRGÖZELER 7 GİRİŞ TÜRKLERİN ANAYURTTAN ANADOLU’YA GELİŞLERİ, CANDAROĞULLARI BEYLİĞİ’NE TESİRİ BAKIMINDAN ANADOLU’DA KURULAN TÜRK DEVLETLERİ A. TÜRKLERİN VATANI ORTA ASYA Kıtalar içinde her milletin muayyen sınırlı bir yeri vardır. Zaman zaman bu sınırlarda med ve cezirler olmuştur. Türkler ise çok eski zamanlardan beri böyle dar hudutlar içine sığamamış; dağlar, yaylalar aşmış, denizler geçmiş ve kıtalara yayılmıştır. Türkler, mütemadiyen hareket halinde olan bir millettir. Bu hareket kelimesini göçebeliğin icabı telakki etmek doğru olmaz. Asıl hareket onların ruhundadır. Dolayısıyla, Türkler, daima cihan tarihinin seyri üzerinde müessir olmuşlar, cesaretleriyle, temiz ahlaklarıyla, zeka ve faaliyetleriyle medeniyet sahasında büyük işler görmüşler ve münasebette bulundukları milletlerin hatıralarında ve tarihlerinde her vakit takdir ve hayranlık izleri bırakmışlardır.1 Batılı milletlerin ortaya çıkışlarından daha önce Türklük, dünyamızın en büyük sahnesini teşkil eden Eurosia’nın yani Asya’nın her çağında ve her köşesinde büyük rol oynamıştır. Çağımızın Rus tarihçileri Eurasia sözü ile yalnız Kuzey Asya’yı kastetmişlerdir. Hâlbuki Eurasia Avrupa’nın doğu, Asya’nın orta ve kuzey kesimlerini kaplayan, tarihi ve coğrafi birlik arz eden, kendine has yaşayış tarzı ile önem kazanan ve iki kıta arasında adeta üçüncü bir kıta teşkil eden çok geniş bir ülkedir.2 Türklerin anayurdu bahis konusu olunca pek çok fikir öne sürülmüştür. Bu fikirlerden biri de Altay kavimlerini medeni sahalara zaman zaman saldıran barbarlar olarak tanımlamış, onların yaşadıkları yerleri belirlerken de Orta Asya’da medeniyetlerin yaşamış ve yaşamakta olduğu yerlerden uzak ülkeleri adres göstermiştir. Bu fikri savunanlara göre Türk Moğol ve Mançu kavimleri grubuna “Altay” ismi verilmektedir. İlk olarak Wizdeman, Fin bilgini A. Costren ve Alman mongolist Schatt bu fikri ileri sürmüşlerdir. Macar H. Vembory ve Rus alimi N. Aristov’da bu fikri ispat 1 Zuhuri Danışman, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, C.1, İstanbul, 1964, s.6. 2 Laszio Rasonyı, Tarihte Türklük, Ankara 1971, s.1. 8 etmek yolunda çalışmışlardır. Viyanalı W.Tamaschak, Türklerin anayurdunu Baykal gölünün doğusunda aramış, İngiliz bilgini E.Perker ile Finlandiyalı mongolist ve Türkolog G.J. Romstedt ise bunu Uzak Doğuda Kingan Dağları çevresinde olduğunu ileri sürmüştür.3 Böylece Aryani kavimlerin menşei telakki olunan Batı ve Doğu Türkistan gibi sahalara Türkler asla yanaştırılmak istenmemiştir. Buna karşılık Macar Türkiyatçısı G. Nemeth, Türk anavatanını Altay dağları ve Urallar arasında Aral gölü mıntıkasında, yine Macar bilginlerinden G. Always, menkıbe ile destanlara ve Aryani kavimlerin ilk vatanı hakkında tatbikata dayanarak Türk anayurdunun Tiyanşan mıntıkasında olduğunu kabul ederler. İlk olarak Türklerin ve Moğolların mufassal tarihini yazan De Guignes’in ve Necip Üçok’un kabulüne ve doğruluk payı büyük olan görüşe göre Türk vatanı, Tiyanşan’ın batı ve kuzey yamaçları ile Aral gölü mıntıkasıdır. Viyanalı tarihi etnografya profesörü W.Koppers’te bu fikri paylaşmaktadır.4 Zuhuri Danışman’a göre, çok eski zamanlarda Türklerin asıl çıktıkları ve yaşadıkları yer hakkında kati bir bilgi edinmek güç ise de, Türklerin tarih sahasında rol oynamaya başladıkları yıllardaki hareketlerine ve yayılış şekillerine göre ilk vatanı Isık Gölü etrafındaki dağlar, yaylalar ve vadiler olduğunu söylemek, hakikati ifade etmek olur. Orta Asya yaylası Sibirya ovalarından Himalayalar’a, Ural nehrinden Balkaş gölüne, Hazar denizinden Çin’in Şensi eyaletine kadar uzanan çok geniş bir sahadır.5 B. YENİ TÜRK VATANINDA İSKÂN POLİTİKASI On birinci yüzyıl Türk tarihinin en mühim dönüm noktası olarak kabul edilir. Zira bu zamana gelinceye kadar Orta Asya’dan batıya doğru gelişen Türk fütuhat hareketi yedi yüzyıl boyunca hep Hazar ve Karadeniz’in kuzeyindeki bozkırları takip ederek Tuna havzasına uzanmıştır. Ancak bu yüzyıldan itibaren Türklerin yeni anavatanı Anadolu’nun kapıları sonuna kadar açılmış ve tarih sahnesi yeni bir boyut kazanmıştır.6 Eski Türk kültüründe yer alan hükümdarlık anlayışına göre “kondurma” yani “iskân” uygulama ve anlayışı en eski devirlerden başlayarak Türk devlet ve 3 A.Zeki Velidi Togan, Umumi Türk Tarihine Giriş, C.I. İstanbul 1981, s.9. 4 Togan, a.g.e, C.I., s.9-10. 5 Danışman, a.g.e, C.I., s.9. 6 Mustafa Kafalı, “Anadolu’nun Fethi ve Türkleşmesi”, Türkler, C.IV, Ankara, 2002, s.177. 9 hükümdarlarının