itüdergisi/a mimarlık, planlama, tasarım Cilt: 9, Sayı: 2, 29-40 Eylül 2010

Geç Osmanlı ve erken cumhuriyet dönemi Türkiyesinde milliyetçilik ve mimarlık tarihi

Vesile Gül CEPHANECİGİL*, Günkut AKIN İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, Mimarlık Tarihi Programı, 34469, Ayazağa,

Özet

Osmanlı’da bilinebilen ilk mimarlık tarihi metni Usul-i Mimari-i Osmani (1873) ile başlayan ve tarih yazımı anlamında radikal bir kopuşa işaret eden Türk Tarih Tezi’nin ortaya çıktığı 1930’lu yıllara kadar süren dönem Türkiye için mimarlık tarihinin ortaya çıkış evresine tekabül eder. Bu dönemde üretilen yazıları kaleme alanlar temel uğraşı mimarlık alanında olmayan ve konuyla, dö- nemin milliyetçi endişeleri çerçevesinde ilgi duyan bir kültürel elit olarak nitelendirilebilir. Geçmi- şin mimari ürünlerinin dönemin milliyetçi ideolojileri içerisinde İslamcılığın gündeminde olmadığı gözlenmiştir. Osmanlıcılık ve mimarlık ise yalnızca sınırlı bir aydın grubu için bir araya gelebilen kavramlardır. Oysa Türkçülük, toplumu o zamana dek kullanılmamış bir kimlik temelinde tariflemeyi denediği için bunun kültürel zeminini oluşturabilecek mimarlık tarihi ile de belirgin bi- çimde ilgilenir. Bu çalışma söz konusu dönemde mimarlık tarihi ile Türkçülük eksenli milliyetçiliğin ilişkisini, bir grup cemiyet ve yazarın çalışmaları üzerinden irdelemeyi denemektedir. Ele alınan cemiyetlerin faaliyetlerini konferans, ders ve geziler ile ülke genelindeki önemli olduğu düşünülen yapılara dair fotograf ya da çizim koleksiyonları oluşturma yönündeki çalışmalar oluşturur. Söz konusu dönem metinlerine bakıldığında ise envanter nitelikli çalışmaların yanı sıra, geçmişin mi- mari ürünlerini uzak atalardan gelen ve yalnızca o millete mensup olanlar tarafından okunabilecek bir anlamın taşıyıcısı olarak gören anlatıların yer aldığı görültür. Çalışmada hem cemiyetlerin hem de yazarların yaklaşımlarında gözlenen bu ikili tavrın, milliyetçiliğin yapısında barındırdığı ve top- lumu bir yandan vatandaşlık temelinde türdeşleştirirken aynı zamanda diğer milletlerden ayrı bir aidiyet temelinde farklılaştırmaya çalışan mantıkla olan ilişkisi sorgulanmaya çalışılacaktır.

Anahtar Kelimeler: Mimarlık tarihi yazımı, Milliyetçilik, Türkiye.

*Yazışmaların yapılacağı yazar Vesile Gül CEPHANECİGİL. [email protected]; Tel: (212) 285 67 85. Bu makale, birinci yazar tarafından İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, Mimarlık Tarihi Programı’nda tamamlanmış olan "Geç Osmanlı ve erken Cumhuriyet dönemlerinde Türk eksenli milliyetçilik ve mimari geçmiş ilgisi (1873-1930)” adlı doktora tezinden hazırlanmıştır. Makale metni 30.07.2009 tarihinde dergiye ulaşmış, 11.11.2009 tarihinde basım kararı alınmıştır. Makale ile ilgili tartışmalar 28.02.2010 tarihine kadar dergiye gönderilmelidir. G. Cephanecigil, G. Akın

Nationalism and architectural est area covers architectural history. However their historiography during the late activities were restricted with the publication of journals and the organization of some discussions Ottoman and early republican forums on the subject.

Extended abstract Antiquarian societies, -among them Istanbul Mu- The period between the publication of “Usul-i Mi- hibleri Cemiyeti is the earliest and the most known mari-i Osmani” (1873) which is the first architec- one-, were also organizing conferences, but were tural history of the Ottoman era and the formulation mainly concerned with the conservation problems. of the Turkish History Thesis in 1930’s which indi- However, Istanbul Muhibleri Cemiyeti’s publica- cates a radical break in historiography, constitute tions on the Bereketzade Fountain and the Yali of the early phase of the architectural history in Tur- Köprülü were important works of the era whose key. Considering the lack of an established tradition texts and drawings were prepared by architects and of architectural theory or art history, the pioneering western art historians. role, in this early phase, was accomplished not by architects or art historians, but by a general cultural The texts produced in this era are mainly articles elite motivated mainly by the nationalist concerns. published in the journals or periodicals of popular character. Books usually written in foreign lan- During this period, Islamism, Ottomanism and Turk- guages and pamphlets are also among the publica- ism appear to be the three main nationalist/proto- tion genres even though they are not abundant in nationalist ideologies. Among these, Islamism hardly number. Inventories and texts which treat architec- had any interest in architecture, nor architectural ture as a rhetorical tool, constitute the two main history. During the Tanzimat era in which Ottoman- group of works of the era. ism appeared and had a considerable effect among the intellectuals, architectural history and Ottoman- Among the authors, Celal Esad can be defined as the ism came together only in the agendas of those who most illustrious and the most “professional” one. A were already interested in the arts, archeology or part from his numerous publications, he also taught conservation matters. However Turkism who intro- architectural history at the Sanayi-i Nefise Mektebi. duced a new concept of identity had to construct its Ahmed Refik was a historian with a colorful style in cultural basement. Therefore architectural history which he uses architecture as the décor of the past took an important position in their agenda and be- events. Hamdullah Subhi was an amateur of came a practical tool to illustrate the nation’s glori- ous past. art/architectural history and the “national orator” who worked as an activist for raising awareness on This study aims to discuss the impact of Turkism the subject. He also taught art history at oriented nationalism on the architectural history Darülfünun. Mübarek Galib was the director of cul- through the examination of the activities of some tural affairs in the early republic and his publica- nationalist, antiquarian and scientific societies and tions are examples of inventorial works. the works of some authors of the era. The nature of nationalism is characterized by a dual Conferences, free courses, excursions constitute the action: Deconstructing every kind of attachment main activity areas of the nationalist societies. produced in the pre-modern societies and the build- Preparation of the photography and drawing collec- ing up of new loyalty mechanism. This dual attitude tions of the main buildings of the past were also part can also be observed in the texts dealing with archi- of their program. Important figures of the architec- tectural history of the era. Consequently while a tural historiography of the era such as Celal Esad, tendency aims to homogenize and standardize the Kemaleddin, Mehmed Ziya, Halil Edhem or Hamdu- subject of study, the other appears to underline the lah Subhi were among the members of these socie- differences in order to formulate new forms of be- ties and took part in their activities by giving lec- tures, preparing reports, or publishing in their longing. In this paper Celal Esad, Mübarek Galib, journals. Ahmed Refik and Hamdullah Subhi are studied as examples of these two attitudes. Even though they were not nationalist in their ex- plicit aims Tarih-i Osmani Encümeni and Bilgi Keywords: Architectural historiography, National- Derneği were also among the societies whose inter- ism, Turkey.

30 Geç Osmanlı / erken Cumhuriyet dönemi mimarlık tarihi yazımında milliyetçi etkiler

Giriş num aranıyor olabileceğini; içte ise, yazarın, Türkiye’de mimarlık tarihinin ortaya çıkışının çoğu kez kapsamlı bir araştırmanın sonucu ol- 19. yüzyılın son çeyreğine tekabül ettiğini her- mayan düşüncelerini geniş kitlelere ulaştırmayı halde kabul etmek gerekir. Mimarlık tarihi ya- amaçladığını. zımı için genellikle milat olarak kabul edilen Usul-i Mimari-i Osmani (1873) öncesine tarih- Bu durum ise, ulus devlet inşa süreçlerinin, içte lenen birkaç mimarlık metni hem sayıca göz kültürel türdeşliği yaratmak, dışarıda ise söz ardı edilebilecek bir miktardadır, hem de - konusu kültüre bir yer açmak amacıyla kültürün Hadika-t-ül Cevami hariç tutulacak olursa- bileşenlerinden birini tarifleme ve kontrol etme geçmişin mimarlık ürünlerine yönelik değiller- çabasını akla getirir. Zira milliyetçilik, hemen dir. Söz konusu tarihte ilk metinlerin ortaya her türünde, kişisel değeri olan, kimlik ve aidi- çıkmasıyla birlikte beliren terminoloji sıkıntısı yet duygusu yaratan bir şey olan kültürü aynı ve bu sıkıntıyı giderme yönündeki çaba da1, zamanda siyasi değeri olan bir şeye dönüştürür. mimarlık ürününü teorik düzlemde tartışacak bir bilgi alanının henüz oluşmamış olduğu kanısını Aslında böylesi bir durum yerleşik bir disiplin doğrular niteliktedir. Dolayısıyla geçmişin mi- için belirleyici bir etken olmayabilir. Bu bağ- marlık ürünlerini konu alan çalışmalar profes- lamda ortaya konan metinlerin, disiplinin geli- yonel bir alanın gerektirdiği kavramsal, yöntem- şimini değerlendirmede göz ardı edilebilecek sel ve araçsal donanımdan yoksundur. Hedef ve ehemmiyette bir grubu oluşturdukları da düşü- sınırları belirsizdir. Bu durum onları farklı alan- nülebilir. Ancak söz konusu ilginin disiplinin ların etkilerine ve araçsallaştırılmalara elverişli çok erken ve olabildiğince donanımsız olduğu kılar. bir aşamasında ortaya çıkması; öte yandan bu alanın bir kısım aktörlerinin daha profesyonel Bu erken metinler ağırlıklı olarak mimar olma- bir oluşumun beklenebileceği eğitim kurumla- yan kişiler tarafından kaleme alınmıştır. Söz rında da rol oynaması, milliyetçi endişelerin konusu dönemde sanat tarihçisi denebilecek bir disiplinin kurucu unsurlarından biri olma ihti- meslek adamı olmadığı da göz önünde bulundu- malini güçlü ve ikisi arasındaki olası ilişki üze- rulursa, bu durumda mimarlık tarihi, eğitimi ve rinde düşünmeyi anlamlı kılar. asli uğraşı farklı alanlarda olan kişilerin ilgisini çeken bir konu olarak belirir. Bir tür kültürel elit olarak adlandırılabilecek bu grup yazarı, geçmi- Geç Osmanlı ve erken cumhuriyet şin yapıları ile ilgilenmeye çeken mimari endi- döneminde milliyetçilikler ve mimarlık şelerin haricinde bir şey olmalıdır. tarihi Bu dönemde ortaya çıkan ön-milliyetçi/ milli- Söz konusu metinlerin çoğunlukla popüler süreli yetçi ideolojilerden İslamcılık, zaten din teme- basında makale ya da yabancı dilde bir prestij linde tariflenen bir toplumda, yeni bir kimlik kitabı olarak yayınlanması ise iki tür etkinin zemini önermediği için bunun gereksindiği kül- hedeflenmiş olabileceğini akla getirir: Dışta, türel alanı inşa etme ihtiyacını da en az hisse- kitabın içeriğine, formata uygun, itibarlı bir ko- dendir. Dolayısıyla İslamcılığın mimarlıkla ilgi- si neredeyse hiç mertebesindedir. 1Şu eserler bu yöndeki çabanın işareti olarak görüle- bilir: Celal Esad, (1908). Istılahat-ı Mimariye, İstan- Osmanlıcılık ise hem gayesi ulus-devlet olan bir bul; Celal Esad, (1914). Istılahat-ı İlmiye Encümeni ideolojinin araçlarıyla imparatorluğu ayakta Tarafından Sanayi-i Nefisede Mevcut Kelimat ve tutmaya çalıştığı için içsel bir paradoksla malul- Tabirat için Vaz ve Tedvini Tensib Olunan Istılahat dür ve yaygınlaşma potansiyeli sınırlıdır. Hem Mecmuası, İstanbul; Mehmed Vahid, (1915). Bazı de Osmanlıcılığın ortaya çıktığı Tanzimat dö- Istılahat-ı Mühimme-i Sınaiye Hakkında Mütalaat, nemi aydın ve yöneticilerinin konum ve zihni- İstanbul; Celal Esad, (1921). Türkçe’den Fransız- yetleri kitlelerin desteğine ihtiyaç duymaz. Seç- ca’ya ve Fransızca’dan Türkçe’ye Sanat Kamusu, İstanbul. kinlerin seçkinler arasında tartıştığı bir şey ol-

31 G. Cephanecigil, G. Akın duğu sürece de Osmanlıcılık soyut bir düzlemde ri olan İttihat ve Terakki mensupları selefleri kalabilir. Kolay kavranabilir ve geniş kitlelerce gibi “paşazade” değillerdir ve dolayısıyla yöne- tecrübe edilebilir bir şey olmak için mimarlığın tici olarak konumlarının meşruiyetini kitlelerin somutluğuna gereksinimi yoktur. Ayrıca pratik desteğinin arkalarında olması ile temin yoluna bir uğraş olarak görülen mimarlık, esas meselesi giderler. Hem de dönemin yoğun savaş ortamı- kabaca devleti kurtarmak olan geniş bir aydın nın gereksindiği insan gücü için söz konusu grubunun gündemine de uzaktır. Osmanlıcılığın kitlelerin katılımına ihtiyaç duymaktadırlar. ortaya çıktığı Tanzimat döneminde mimarlık, Dolayısıyla Türkçülük, milleti sıradan insanlar- Osmanlıcılıkla yalnızca güzel sanatlar, arkeolo- ca da kavranabilir bir biçimde ortaya koymak ji, koruma vb. konularla ilgili oldukça küçük bir eğilimindedir ve bu durumda da gündelik haya- seçkin grubu için bir araya gelebilmiş gibi görü- tın içerisinde yer alan ve herkes tarafından tec- nür. Usul-i Mimari-i Osmani ya da rübe edilebilir bir şey olarak mimarlık, Türkçü- L’Architecture Turque au XVeme Siècle de bu lerin gündeminde belirgin bir yer tutar; bu gö- sınırlı çevrenin ürünleridir2. Ancak imparatorluk rüşteki milliyetçi cemiyetlerin etkinlik kolların- ayakta kaldığı müddetçe Osmanlıcılığın göz ardı dan birine dönüşür. Bu noktada mimari geçmişe edilemeyecek bir pratik gereksinim olarak varlı- yönelik ilginin gelişimini de Türkçülük eksenli ğını sürdürdüğü de yadsınamaz. Dolayısıyla milliyetçilik çevresinde aramak anlamlı olur. Osmanlıcılığa paralel olarak hanedan temelli bir mimarlık tarihi anlatısı ve köken olarak Osmanlı Cemiyetler ve mimarlık tarihi kuruluş dönemi temaları 1910’ların sonlarına Milliyetçi cemiyetler kadar geçmişin mimarlığını konu alan metinler- 1908 sonrası “hürriyet” ortamında ortaya çıkan de bir biçimde gözlenir. Ama pek çok yerde Türkçü cemiyetlerin belirgin bir özelliği arala- “Osmanlı” telaffuz edilse de içeriğin “Türk- rında üyeler açısından önemli bir geçirgenliğe lük”le doldurulduğu da gözden kaçırılmamalı- sahip olmalarıdır. Dolayısıyla Türk Derneği dır. (1908), Türk Yurdu Cemiyeti (1911), Türk

Ocağı (1912), Halka Doğru (1912, 1917) cemi- Türkçülük ise toplumu daha önce kullanılmayan yetleri birbirinden çok farklılaşmayan bir üye bir kimlik zemininde bir araya getirmeyi hedef- tabanına sahip, ancak farklı ihtiyaçlara cevap lediğinden o kimliği kültürel alanda da verme çabasının doğurduğu bir çeşitlilik görü- tariflemek gereksinimini belirgin bir şekilde nümü sunarlar. hisseder. Dolayısıyla kültürün milletle ilişkilen- dirilebileceği düşünülen pek çok alanındaki var- Kuruluş nizamnamelerinde dile getirilen amaç- lığın dökümü yapılır ve bunlar milliyet temelin- lardan genel olarak Türklerin geçmişte ortaya de tekrar anlamlandırılır. Öte yandan 20. yüzyı- koymuş oldukları eserlerin hemen hepsinin ilgi lın başlarında siyasi bir talebe dönüşen Türkçü- alanına girdiği çıkarsanabilir. Ancak bu amacı lüğün, kitlelerin desteğine de belirgin biçimde eyleme dönüştürme konusunda en başarılısı ihtiyacı vardır. Zira hem bu dönemin yöneticile- Türk Ocağı’dır.

2Usul-i Mimari-i Osmani, Edhem Paşa ve oğlu Os- Konferanslar söz konusu cemiyetlerin en yaygın man Hamdi Bey’in, Leon Parvillée’nin yazdığı etkinlik kollarından birini oluşturur. Örneğin L’Architecture Turque au XVeme Siècle’in ise Türk Ocağı’nın her hafta düzenli olarak tertip Ahmed Vefik Paşa’nın teşebbüsü ile kaleme alındık- ettiği konferanslar kapsamında cemiyet üyeleri ları bilinmektedir. Bu kitaplar hakkında bilgi için Mimar Kemaleddin, Celal Esad, Halil Edhem ve bkz. Ersoy, A. (2000). On the Sources of the Hamdullah Subhi Beylerin mimarlık tarihi ko- Ottoman Renaissance: Architectural Revival and its nulu konuşmalarını belli oranda Türk Yurdu Discourse During the Abdülaziz Era (1861-76), dergisinden izlemek mümkündür. Doktora Tezi, Harvard University, Cambridge Mass. ve Aoki, M., (2002). Léon Parvillé: Osmanlı Mo- dernleşmesinin Eşiğinde Bir Fransız Sanatçı, Dokto- Öte yandan 1913-18 yılları arasında Türk Oca- ra Tezi, İTÜ, İstanbul. ğı’nın serbest dersler düzenlediği ve bunların

32 Geç Osmanlı / erken Cumhuriyet dönemi mimarlık tarihi yazımında milliyetçi etkiler arasında Sanayi-i Nefise Tarihi, Osmanlı Mima- arasında Bilgi Derneği ve Tarih-i Osmani En- ri Tarihi ve İslam Sanayi-i Nefisesi Tarihi ders- cümeni, kuruluş gayeleri açısından milliyetçi lerinin yer aldığı da bilinmektedir (Anonim, olarak değerlendirilemezlerse de uğraş alanları- 1916). nın niteliğinden ötürü bu çerçevenin dışında da değillerdir. Ocak’ın söz konusu ders ve konferanslarda pro- jeksiyon kullandığı ve bu amaçla oldukça geniş Osmanlı’da bir akademi kurulana kadar bu gö- bir diyapozitif koleksiyonuna sahip olduğu da revi yerine getirmek üzere kurulan Bilgi Derne- bilinen bir başka husustur (Anonim, 1918). İs- ği’nin Riyaziyat ve Maddiyat, Hayatiyat, Felse- tanbul’daki bu koleksiyonun haricinde cemiyet, fe ve İctimaiyat, İslamiyat, Türkiyat ve Türkçü- 1926 yılında yayınladığı bir talimatname ile lük şubelerinden oluşan teşkilat yapısı içerisin- şubelerinden bölgelerindeki “askeri, dini, mülki de; Türkçülük şubesinde Celal Esad, Mimar mimariye ait abidelerin ve alelade binaların Kemaleddin ve Hamdullah Subhi Beylerin yer fotograflarla tespit ve türlerine göre tasnif edile- alması derneğin mimarlığı Türkçülük çerçeve- rek konuşma ve derslerde kullanılmak üzere sinde ele alan tavrına işaret etmesi bakımından kütüphanelerde muhafazasını istemiştir (Üstel, ilginçtir. Derneğin müzakere kolları arasında 1997). “mimari ve bedayi [estetik]” kolunun da bulun- ması, bu müzakerelere temel teşkil etmek üzere Yine 1926 yılı mesai raporlarından cemiyetin Mimar Kemaleddin ve Hamdullah Subhi Beyle- tarihi abidelere ait kitabelerin çıkarılması, ye- rin bir rapor hazırlamakla görevlendirilmeleri ve rinde olanların tesbiti ve fotograflanması ile bu çerçevede Mimar Kemaleddin Bey’in “Türk mimari ve gayri mimari nakışların renkleri ile mimarisinin duçar olduğu harabi” başlıklı bir beraber resmedilmesini öngördüğü de anlaşıl- konuşma yapmasını da öncelikle bu konuda bir maktadır. düşünce ve tartışma zemini oluşmakta olduğu

Bunların dışında Ocak’ın İstanbul’un yanı sıra şeklinde değerlendirmek mümkündür. Öte yan- Bursa, ve Konya’ya ücretsiz inceleme dan içinde bulunulan durumun bir harabiyet hali gezileri düzenleyerek büyük grupların geçmişin olarak nitelendirilmesinden, mimarlığın, zaman mimari ürünlerini yerinde görmeleri ve bilgi- içerisindeki değişimi çerçevesinde ele alındığı lenmelerini sağlamaya çaba harcamıştır. da düşünülebilir.

Cemiyet üyelerinden Ferid Cansever (1993)’in Tarih-i Osmani Encümeni ise “Usul-i kadim Ocak faaliyetlerine ilişkin anılarında “Duvarla- üzere yazılmış tarihlerin olayları salt kayda ge- rın diplerinden başlarımız öne eğilmiş, yalnız çen, eleştirellikten uzak, dış siyaset, yönetim ve yürüdüğümüz yola bakarak geçen bizler, Ham- sosyal hayattaki değişiklikleri takip etmediği dullah Bey’in bıkmadan usanmadan yaptığı tel- için fenni değeri az” olarak görülmeye başlan- kinlerle başlarımızı yavaş yavaş yukarıya kaldı- masından yola çıkılarak kurulan resmi bir ku- rıyor ve bir Süleymaniye’nin, Sultan Ahmed’in, rumdur (Anonim, 1911a). Vazifesi mükemmel Bayezid’in mimari güzelliklerinin karşısında bir Osmanlı tarihi vücuda getirmek, bununla huşu ile, hürmetle eğiliyor ve aynı zamanda ilgili evrak ve risaleleri yayınlamak ve de dü- gururla benliğimizi buluyorduk” sözleri ise ce- zenli olarak konuyla ilgili bir dergi çıkarmak miyetin bir yandan milletin mimari varlığının olarak tanımlanan Encümen’in resmi yayın or- fotograf, çizim vb yollarla dökümünü yapmaya ganı Tarih-i Osmani Encümeni Mecmuası’na çalışırken aynı zamanda konferanslar, dersler ve bakıldığında ise geçmişin mimari ürünlerini gezilerle bunları nasıl bir kimlik meselesi olarak konu alan ve dönemin diğer yayınlarına kıyasla gördüğüne de işaret etmesi bakımından ilginçtir. sayısı çok da azımsanamayacak miktarda yazıy- la karşılaşılır. Abdurrahman Şeref, Mehmed Bilimsel cemiyetler Refik, Hamdizade Abdülkadir, Mehmed Arif ve Geç Osmanlı/Erken Cumhuriyet döneminde Ahmed Tevhid Beylerin yazarları olduğu bu mimari geçmişin ürünleriyle ilgilenen kurumlar makaleler çoğunlukla Topkapı Sarayı ve bazı

33 G. Cephanecigil, G. Akın bölümleri ile Bursa ve Konya’daki türbe ve ca- hakkında, diğerinden çok daha özenli bir albüm mileri konu alırlar. Ancak bu makalelerin içeri- kitaptır. Bu çalışmada yalının selamlık divanha- ğine bakıldığında, bir kısmının yapıdan çok ba- nesinin rölöveleri İstanbul Sanayi-i Nefise Mek- rındırdığı kitabelerle ilgilendiği gözlenir. Diğer tebi mimari muallimlerinden Y. Terzian’ın gö- bir kısmı içinse yapı, esas ilgilendikleri saray zetiminde, okulun mezunlarından Nuri ve mi- teşkilatı, adet ve merasimler gibi konuların de- marlık bölümü öğrencilerinden Ömer Şeref koru olarak metinde yer alırlar. Yapının geçmi- Beyler tarafında yapılmış (Şekil 1), P. Loti’nin şinden bahsederken kitabe ya da belge gibi salt önsözü ve H. Saladin ile R. Mesguish’in yazdık- yazılı malzeme kullanan bu tavır herhalde ce- ları açıklama metinleriyle birlikte Paris’te miyet üyelerinin tarihçi formasyonu kadar fenni 1915’te yayınlanmıştır. olma endişeleriyle de ilişkili olsa gerektir.

Eski eser sevenler (antiquarian) cemiyetleri Mimari geçmişin ürünleriyle ilgilenirken bunu koruma ve hatta çoğu millet kavramına doğru- dan gönderme yapan miras kavramı çerçevesin- de yapan bu cemiyetlerin de milliyetçilik ve mimarlık tarihi ilişkisi çerçevesinde ele alınması anlamlıdır. Her ne kadar bunların bir kısmının Frenk ve Levanten ağırlıklı üye profili miras kavramının mutlaka milli miras olarak algılan- mıyor olabileceğini akla getirse de, daha sonra milli mirasa evrilecek olan bir kavramın başlan- gıç noktasında konumlanmaları burada ele alınmalarının uygun olacağını düşündürür.

Bu tür cemiyetlerin en eski ve hakkında en çok şey bilinebileni İstanbul Muhipleri Cemiyeti’dir. 1911 tarihli kuruluş nizamnamesinde cemiyet şehrin tarihi abideleri, meşhur binaları, tabii güzellikleri ve eski şeklinin korunması ve bun- lar hakkında bir bilinç oluşturulması olmak üze- Şekil 1. İstanbul Şehri Muhipleri Cemiyeti tara- re iki görev alanı tarif eder (Anonim, 1911b). fından yayınlanan Le Yali des Keuprulus adlı Bunlardan ilki kapsamında harap durumda olan kitaptan bir detay çizimi (Mesguish ve Saladin, cami, türbe, çeşme vb. yapıların durumları hak- 1915) kında ilgili makamı uyararak onarılmasını sağ- lar. Ayrıca üyelerine yaptığı bir çağrıyla korun- Haklarındaki bilgi oldukça sınırlı olmakla bir- ması gerekli yapıların bir listesini oluşturmaya likte İstanbul dışındaki şehirlerde de benzer ce- çalışır. miyetlerin teşekkül ettiği bilinmektedir. Ancak bunları İstanbul’dakinden ayıran belirgin bir Diğer görev alanı olan bilinç oluşturma kapsa- fark bunların “şehir” değil “asar-ı atika” muhip- mında ise konferanslar düzenler ve sayısı sınırlı leri cemiyetleri olmalarıdır. I. Dünya Savaşı ve olsa da uzmanlar tarafından kaleme alınmış iki takip eden mütareke döneminde arkeolojik eser- kitap yayınlar. Bunlardan biri Bereketzade çeş- lerin yurtdışına çıkışının hızlanmasından kay- mesini konu alan, Fransızca metnini Sanayi-i naklanan bir tepkinin tetiklemiş olabileceği akla Nefise Mektebi mezunlarından ressam Pinkas gelen bu cemiyetlerden bilebildiğimiz İzmir, Efendi, Osmanlıca metnini ise Mehmed Ziya Afyon ve Konya Asar-ı Atika Muhipleri Cemi- Bey’in yazmış olduğu bir kitapçıktır. Cemiyetin yetlerinin üçü de daha sonra bulundukları kente diğer yayını ise Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı bir müze kurulmasına ön ayak olmuşlardır.

34 Geç Osmanlı / erken Cumhuriyet dönemi mimarlık tarihi yazımında milliyetçi etkiler

Yazarlar ve yaklaşımları Bu kurallar ise Osmanlı mimarlığının rasyonali- Celal Esad [Arseven] tesinin altını çizerler. Atfedilen rasyonalite ile Söz konusu dönem yazarları içerisinde hem en “İslam sanatları bütününden ve genellikle bu çok, hem de doğrudan mimarlık tarihi olarak kavramın ima ettiği Arap ve Acem sanatların- adlandırılabilecek ürünler veren isim Celal dan farklı olarak bir Osmanlı/Türk sanatı var- Esad’dır. Oldukça geniş bir ilgi skalasına sahip dır” denmeye çalışılırken, öte yandan da Şarklı- olan Celal Esad’ın 1903’te St. Louis’de yapıla- lıktan uzaklaştırmanın bir başka aracı olarak cak olan Dünya Fuarı’na eski İstanbul mahalle- Osmanlı sanatı/ mimarlığının tarihsel evrim leri ve kapalı çarşı’yı içeren bir projeyle katılıp kapasitesinin altı çizilmeye çalışılır. Diğer İslam kazanması ilgisinin mimarlık ve şehir tarihine sanatlarının donmuşluğu reddedilmeden Osman- yönelmesinde kırılma noktasıdır. lı mimarlığı için başlangıç, gelişme ve gerileme dönemlerini içeren bir anlatı kurgulanıp bu Bu çalışma için İstanbul tarihine dair topladığı donmuşluktan kurtarılmaya çalışılır. Böylelikle malumata dayanarak yazdığını söylediği hem değişimin aslına ihanet niteliği taşımadığı Constantinople de Byzance à Stamboul adlı ki- ortaya koyularak olağanlaştırılır ve günün mi- tabı Fransızca olarak Paris’de 1909’da basılır marisindeki olası yeniliklerin önü açılır, hem de (Arseven, 1993). Türkçesi ise Eski İstanbul anlatı Batı şablonuna uygun bir formata sokula- Abidat ve Mebanisi- Şehrin Tesisinden Osmanlı rak büyük dünya mimarlık tarihi içine adapte Fethine kadar adı ile 1912’de basılacaktır. 1903 edilebilir hale getirilmiş olur. Celal Esad’ın ile 1908 arasındaki dönemde gazete ve dergiler- 1906’dan 1970’lere kadar yazdığı metinlerde de de bu konularda sıkça yazar. detaylandırılıp genişletilerek tekrarlanan kurgu bu iki maksadı gözetir. Celal Esad Bey’in 1906-1907 tarihlerinde İk- dam gazetesinde yayınlanan ve Osmanlı sana- Böyle bir şeyi yapabilmek için araç ve yöntem- tından bahseden bir dizi yazısı, İstanbul’u konu lerin yetkinleştirilmesine ihtiyaç vardır. Celal alan kitapların Osmanlı kısımlarında da geliştiri- Esad’ın 1908’de Istılahat-ı mimariye ile başla- lerek 1928’de yayınlanacak Türk Sanatı kitabı- yan ve bunun 1912’deki ikinci baskısının ardın- nın temel savlarını oluşturur. “Osmanlı Sanayi-i dan, 1914’te Istılahat-ı İlmiye Encümeni Tara- Nefisesi”, “Bizans Sanayi-i Nefisesi”, “Araplar- fından Sanayi-i Nefise’de mevcut kelimat ve da Sanat-ı Tezyin-İran ve Türk Sanayi-i tabirat için vaz ve tedvini tensip olunan ıstılahat Nefisesi”, “Arap Sanayi-i Nefisesi”, “Osmanlı mecmuası, 1924’te Fransızcadan Türkçeye ve Mimarisi”, başlıklı yazılardan oluşan bu maka- leler dizisinin ilkinde Celal Esad maksadının Türkçeden Fransızcaya sanat kamusu, ve Osmanlı sanatının kendine mahsus bir sanat 1943’teki Sanat Ansiklopedisi’ni yayınlaması olduğunu gösterebilmek olarak tarifler. Bunun böyle bir anlatıda gereksinim duyulacak termi- için ise o güne kadar Osmanlı sanatının hatalı nolojik araçları tariflemeyi ve kavramsal bula- olarak ilişkilendirildiği Arap, Acem ve Bizans nıklıkları ortadan kaldırmayı hedefliyor olmalı- sanatlarından bahsetmek gerektiğini ifade eder. dır. Dolayısıyla ilk bakışta her biri farklı bir konuyu ele alıyor gibi görünen makaleler aslında ana 1928’de yayınladığı ve genel bir mimarlık tarihi meselesi Osmanlı mimarisi olan bir bütünün alt olmasını planlamasına rağmen yalnızca ilk cildi başlıklarıdır. Ancak burada “Osmanlı mimarlı- basılabilen Mimari Tarihi- Kurun-ı Kadime adlı ğı” olarak ifade edilen “Osmanlı Türkleri”nin kitabın önsözünde mimarlık tarihi yazmanının mimarlığıdır ve yazarın bunu Gazneviler ya da yöntemsel çerçevesini tayin eder. Önce güzel Selçuk Türklerinin mimarlıkları gibi Türk mi- sanatlar içinde mimarlığın konumu, mimarlığın marlığının bir evresi olarak gördüğü kanısı sanat ve fenle ilişkisi gibi konulara değinir; ar- uyandırır. dından mimari karakteri tarif eder, bunun tip, üslup vb kavramlarla olan ilişkisini açıklar, ka- Söz konusu makalelerin ana teması Osmanlı rakterin ortaya çıkmasındaki etkenleri belirler. mimarlığının genel kuralları ortaya konmasıdır. Bu etkenler Celal Esad’a göre milli bir mimari

35 G. Cephanecigil, G. Akın tarihini yazarken teker teker ele alınması gere- da çoğu ulus-devletini oluşturmuş Avrupa mil- ken alt başlıklardır. letlerininkine, içeriği farklı olsa da denk bir sa- nat/mimarlık olduğunu ortaya koymak gerekti- Celal Esad’ın gerek söylem gerekse yöntem ğini hızlıca kavramış ve Türk sanatı/mimarlığı açısından ortaya koyduğu yetkinlik düzeyi onu için diğer milletlerin sanat/mimarlık tarihlerine çağdaşı Osmanlı yazarlardan belirgin biçimde benzer ve dolayısıyla aralarına kolayca yerleşti- ayırır. Ancak kendisinin bu konudaki donanımı- rilebilecek formatta bir tarih kaleme almış ol- nı ne yolla edindiği çok net değildir. 1893-1894 ması anlaşılabilir bir şeydir. senesinde Sanayi-i Nefise Mektebinde okuduğu dönemde Aristoklis Efendi’nin sanat tarihi ders- Mübarek Galib [Eldem] lerini yürüttüğü bilinmekle birlikte, bu derslerin Mübarek Galib Bey’in 1921’de ’ya gidi- içeriği ya da Celal Esad Bey’in kısa öğrenciliği şine kadar üstlendiği görevlerin hiç biri mimar- süresince bu dersleri alıp almadığı bilinmemek- lık tarihi ile ilişkili değildir. 1921 öncesinde tedir. Celal Esad’ın Avrupa mimarlığı tarihini Mübarek Bey’in eski eserler ve nümizmatik konu alan bir ders dinlemiş olabileceğini düşün- ilgisini, üstlendiği görevlerden çok, ailesi ile düren bir başka nokta ise Osmanlıca ve Fransız- ilişkilendirmek herhalde daha anlamlıdır. Os- ca notlarla çizimleri içeren bir defteridir. (Şekil man Hamdi ve Halil Edhem Bey’in yeğeni, İs- 2) Bu defterin kapak sayfasının içinde Osmanlı- mail Galib Bey’in oğlu olması söz konusu konu- ca olarak “Luvr Sarayı” yazıyor olması Celal lara ilişkin hem ilgi hem de bilgisinin gelişimin- Esad’ın Paris’te bulunduğu dönemlerden birinde de belirleyici bir ortam sunmuş olmalıdır. Öte Louvre Sarayı içinde konumlanan ve Louvre yandan Avrupa’nın çeşitli şehirlerinde ama dil Okulu olarak bilinen okulda böyle bir ders takip ağırlıklı kurumlarda sürdürdüğü eğitiminin de etmiş olabileceğini akla getirir. klasik diller ve antikite bilgisi açısından belirli bir donanımı sağladığı düşünülebilir. Ancak asar-ı atika ile olan ilgisi 1921’de Ankara’ya gidişi ve Hars Müdürü tayin edilişinin ardından daha somut bir biçim almış görünmektedir.

Mübarek Bey’in müdürlüğü döneminde, müze- lerde mevcut koleksiyonlar ve yeni eklenecek parçaların “ilmi tarifleri” ile fotograflarının yer alacağı kayıt defterlerinin oluşturulması ve mü- ze memurları ile uzmanların ortak çalışması sonucu “ilmi katalogların” düzenlenip yayın- lanmasının öngörüldüğü bilinmektedir. Ayrıca envanter çalışmalarının salt müzelerle sınırlı Şekil 2. Celal Esad Arseven’e ait mimarlık tari- kalmadığı ve ülke geneli için kapsamlı bir kültür hi notları içeren defterden bir sayfa (MSGSÜ envanteri çalışması projesin planlanması da yine Türk Sanatı Tarihi Enstitüsü Celal Esad Arşivi) onun dönemine rastlar.

Ancak Celal Esad’ın bir biçimde sanat/mimarlık Mübarek Galip Bey’in mimarlık tarihi alanında- tarihi eğitimi görüp görmemiş olması da belki ki belli başlı eseri olan Ankara’nın içerik ve çok önemli değildir. O merak duyduğu bir ala- eğilimlerini bu arka planla birlikte değerlendir- nın bilgisini tek başına edinebilen ve bunu da mekte herhalde fayda vardır. Mübarek Galip hızla başkalarına aktarmak üzere kitaplaştıran Bey Ankara’yı, içinde yayınlandığı dizi ile bir- birisidir. Bu çerçevede Avrupa’nın kültür ve likte Max van Berchem ve Halil Edhem’in müş- sanat ortamı ile teması olan Celal Esad’ın millet terek yayınladıkları Matériaux pour un Corpus olma iddiasını desteklemek için Türklerin de Inscriptum Arabicum-Asie Mineure adlı çalışma münferit bir sanatı/mimarlığı olduğu ve bunun ve Halil Edhem’in münferit olarak yayınladığı

36 Geç Osmanlı / erken Cumhuriyet dönemi mimarlık tarihi yazımında milliyetçi etkiler

Kayseri ve Trabzon gibi beldelerin eser ve kita- man zaman şahıs portrelerine de yer verilmekle belerine ilişkin araştırmalarının bir tür devamı birlikte resim, heykel ve küçük sanat objeleri ile olarak görür. kent görünümleri ve çeşitli yapılara ilişkin gra- vür ve fotograflar bu görselliğin ana malzeme- Kitap da, bu çerçevede, tespit eder, tanımlar ve sini oluşturur (Şekil 4). Ders ve genel tarih ki- bunları bir araya getirerek bir döküm oluşturur. taplarında hemen her ele alınan devir için ede- Nesnesini çoğu çağdaşı gibi “dil-ara”, “nazar- biyat, sanat, mimarlık ortam ve üretiminden ruba”, “hayret-feza” gibi sıfatlara başvurmadan, bahseden bir bölüm yer alır. biçim renk ve malzeme özellikleri ile tariflemeye çalışır. Bu tariflerini ayrıca çizimler- le destekler (Şekil 3). Yapıların sahiplerinin kimlikleri, banileri, yapım süreçleri vb. gibi türdeşliği bozacak bilgiler bu kurguda yer al- maz. Ve bu yönüyle önsözde ifade edilen korpus teşkil etme gayesine gayet muvafık gö- rünür. Mübarek Bey’in Hars Müdürlüğü sıra- sında hazırlanması için teşebbüsünde bulunduğu “ilmi katalog”lar ya da Ankara Kalesi’nde kur- maya çalıştığı ilk Ankara Müzesi için yaptığı çalışmalar da benzer mantıkta faaliyetler olma- lıdır.

Şekil 4. Ahmed Refik’in Tarih-i Umumi’sinden bir sayfa düzeni - XIII. asırda evler (Ahmed Refik, 1912)

Ahmed Refik’e göre müverrihin vazifesi bir vakayı canlandırmak, yani ikinci defa yaratmak- tır (Ahmed Refik, 1920). Bunun için ise esas kaynağı yalnız tekrar etmek yeterli değildir. Müverrihin mazide yaşanan hayatı canlı bir su- rette tasvir etmesi, ölüden hayat emareleri çı- Şekil 3. Mübarek Galip’in Ankara kitabında karması gerekir Ahmed Refik’in metinleri de bir “Zincirli Cami ve İbadullah Camii Cephesi” anlamda, içinde fiziksel ve kişilik özellikleriyle başlıklı levha. (Mübarek Galib, 1925) betimlenmiş karakterlerin yer aldığı, hatta bu karakterlerin etkin yapıda cümlelerle konuştuğu Ahmed Refik [Altınay] canlandırmalardır. Kullandığı malzemenin bü- Ahmed Refik formasyon olarak asker, meslek yük oranda doğrudan gözleme dayalı vakanüvis olarak en geniş anlamıyla tarihçidir. Geçmişin tarihleri ya da tekil vakaları konu alan arşiv bel- mimarlık ürünleriyle olan ilgisi ise daha çok geleri olması da canlandırmacı bir üslupta yaz- tarih yazımına bakışı ilgilidir. masını kolaylaştırıyor olmalıdır. Ancak bu can- landırmaların gerçekçi olabilmek için somut bir Ahmed Refik’in gerek kitapları gerekse makale- zemine gereksinimi vardır. Mimarlığın söz ko- leri geneline bakıldığında belirgin bir görsellik nusu metinlerdeki işlevi bu zemini temin olsa dozu içerdikleri ilk göze çarpan unsurdur. Za- gerektir.

37 G. Cephanecigil, G. Akın

Hamdullah Subhi [Tanrıöver] rin eşit doğdukları savından yola çıkan eşit hak Hamdullah Suphi en fazla “milli hatip” sıfatıyla ve özgürlüklere sahip bir vatandaşlar topluluğu bilinir. Yaşamının büyük kısmı için esas faaliye- öngörür; diğer yandan her bireyin bir millete ti Türk Ocağı başkanlığı olmuştur; Ocak’ta ida- doğduğunu ve o milleti diğerlerinden farklı kı- recilik faaliyetlerinin dışında ise ağırlıklı olarak lan özelikleri o milletin tüm fertleri tarafından sanat/mimarlık tarihi konularında faaliyet gös- doğal olarak taşındığı iddiasında bulunur. Top- termiştir. Anılarında ise 1910-12 yılları arasında lumu vatandaşlık temelinde türdeşleştirmeyi Darülfünun’da Halid Ziya Bey’den boşalan öngörürken aynı zamanda da milleti oluşturanla- Hikmet-i Bedayi [estetik] isimli dersi verdiği, rın taşıdıklarını iddia ettiği farklılıkların altını ancak bu derste estetik değil Türk Sanatı tarihi çizerek bunları hem bireylerde aidiyet duygusu anlattığını ifade etmektedir (Baydar, 1968). yaratmada hem de ayrı bir millet olarak var ol- duğu iddiasını meşrulaştırmada kullanır. Bir Hamdullah Subhi Bey’in Türk Yurdu dergisinde yandan modern öncesinin bağlılık sistemlerini yayınlanan ve geçmişin mimari ürünlerine dair kırar, öte yandan kendi uygun gördüğü (milli) olan yazılarının hemen hepsi yazıya geçirilmiş ölçekte bir bağlılık inşa eder. Bu ikili yapısı ile konuşmalardır. Buradan yola çıkarak, Hamdul- milliyetçilik, modernliğin getirdiği koşullar lah Suphi Bey’in mimarlık/sanat tarihi ilgisini içinde ve onlarla baş edebilmek üzere üretilmiş “milli hatip” sıfatıyla birleştirdiği düşünmek bir çözümdür. Ve dolayısıyla yalnız siyasi çer- mümkündür. Özellikle savaş ve işal yıllarında çeve ile sınırlı kalmaz. Bir bakış açısına dönüşe- Hamdullah Subhi Bey’in muktedir sultanların, rek farklı alanlarda tekrar tekrar üretilir. kahraman ataların ve sıcak aile ortamların o güne ulaşan nişanesi olarak sunduğu yapıların Milliyetçiliğin nihai gayesi olan ulus-devlet hayalinde dinleyiciler yaralı özgüvenlerini sa- ortaya çıktıktan sonra da, ama özellikle milletin ğaltıyor olmalılardır. ortaya çıkışına eşlik eden dönemde, geçmişin mimarlık ürünlerine yönelik bakış da onları bu ikili sürece tabi tutar. Eğer bir topluluğun millet Millet, milliyetçilik ve mimarlık tarihi ve o milleti de diğerlerinden farklı kılan bir kül- Milliyetçilik teorisine ilişkin çalışmalardan mil- türü olduğu iddia edilecekse, bu iddiayı bir ze- letin ortaya çıkışının, benzeştiren ve farklılaştı- mine oturtabilmek için söz konusu farklılık un- ran olmak üzere iki tür sürecin ürünü olduğu 3 surunun ve bileşenlerinin içeriğinin tariflenmesi çıkarsanabilir . Milliyetçilik bir yandan bireyle- gerekeceği açıktır. Bunun içinse millete ait ol- duğu iddia edilen kültür varlıklarının nelerden 3Milliyetçilik gibi çeşitli disiplinlerden pek çok sayı- oluştuğu en kapsamlı biçimiyle ortaya çıkarıl- da araştırmacının ürün verdiği geniş bir çalışma malı, geçmişte anlamlandırılmasına yarayan tüm alanında, bu alandaki çalışmalarının tümünün hem bağlamlardan arındırılarak öncelikle yan yana fikir olduğu bir milliyetçilik tanımına varmanın im- konmalıdır. Bu yolla toplumun standart vatan- kansızlığı açıktır. Ancak bu konuda klasik kabul daşlar olarak türdeşleştirilmesine benzer şekil- edilen şu kaynakların incelenmesi ile yukarıda sözü de; milletin mimari geçmişinin ürünleri de dö- geçen çıkarsamanın yapılabileceği düşünülmüştür: küm niteliği taşıyan çalışmalarda, envanterlerde, Gellner, E., 1992. Uluslar ve Ulusçuluk, çev. Ersanlı kataloglarda ve giderek korpuslarda önceki top- Behar, B. ve. Göksu Gökdoğan, G, İnsan Yay., İs- lumsal düzenin onları yerleştirdiği bağlamdan tanbul; Hobsbawm, E. J., 1997. 1780’den Günümüze Milletler ve Milliyetçilik - Program, Mit, Gerçeklik, koparılarak rasyonel bir düzen içerisine yerleşti- çev. Akınhay, O., Ayrıntı Yay., İstanbul; Kedourie, rilir, standart bilgilerle tariflenir ve türdeş bir E., 1971. Avrupa’da Milliyetçilik, çev. H. Timurtaş, Milli Eğitim Basımevi, Ankara; Anderson, Hanover. Söz konusu çıkarsamanın olası gerekçeleri B.,(1993). Hayali Cemaatler - Milliyetçiliğin Köken- hakkında daha geniş bir tartışma için bkz. leri ve Yayılması, çev. Savaşır, İ, Metis Yay., İs- Cephanecigil, V. G., (2009). Geç Osmanlı ve Erken tanbul; Smith, A.,2000. The Nation in History- Cumhuriyet Dönemlerinde Mimarlık Tarihi İlgisi ve Historiographical Debates about Ethnicity and Türk Eksenli Milliyetçilik (187-1930), Doktora Tezi, Nationalism, University Press of New England, İTU FBE, İstanbul, s.7-17.

38 Geç Osmanlı / erken Cumhuriyet dönemi mimarlık tarihi yazımında milliyetçi etkiler biçimde bir araya getirilir. Öte yandan milliyet- topluluğu içinde yer alabilmelerine benzer bi- çiliğin vatandaşlık temelinde tariflenen bireyle- çimde–, diğer milletlerinkine denk ama farklı rin biraradalıklarını temin için diğer toplumlarla bir mimarlığın tarihi olarak milli mimarlık tarih- olan farklılıkların altını çizip, ayırt edici vasıflar leri arasındaki yerlerini alırlar. Celal Esad’ın bu çevresinde duygusal bağlılıklar inşa etmeye tavrını, yalnızca milleti oluşturmak değil, aynı çalışması gibi; geçmişin mimarlık ürünleri de zamanda millete daha önceden teşekkül etmiş söz konusu vasıflarla ilişkilendirilir, etraflarında milletler topluluğu içerisinde bir yer bulmak milletin öyküsünün örüldüğü tutamaklara dö- için de çaba harcaması gereken geç milliyetçi- nüştürülür. Bu yolla bireyler, örneğin kendi ev- liklere özgü bir durumun tezahürü olarak gör- lerine benzer bir evde yaşayan kişilere karşı mek gerekir ve bu yönüyle mimarlık tarihi ya- gerçek hayatta tanışmasalar da bir yakınlık duy- zımının milliyetçilikle olan ilişkisini bir başka gusu besleyebilir, ya da kişisel tecrübeleri ile vechesini teşkil eder. bilmeleri mümkün olmayan uzak atalarla aynı mekanda ibadet ettikleri inancını taşıyarak çok uzun zamanlardan beri var olmuş ve dolayısıyla Kaynaklar çok uzun zaman var olacak bir topluluğa karşı Ahmed Refik, (1912). Büyük Tarih-i Umumi, Kü- olan aidiyet duygularını pekiştirebilirler. tüphane-i İslam ve Askeri, İstanbul. Ahmed Refik, (1920). Müverrihde Sanat, İkdam, 10, 25, 1920. Sonuç Anderson,B.,(1993). Hayali Cemaatler - Bu çalışmada ele alınan örnekler de söz konusu Milliyetçiliğin Kökenleri ve Yayılması, çev. Sava- ikili bir yapının varlığına işaret ederler. Bunun şır, İ, Metis Yayınları, İstanbul. Anonim, (1911a). İfade-i Meram, Tarih-i Osmani bir ayağında hem Türk Derneği, Türk Ocağı, Encümeni Mecmuası, 1, 1-2. 1911 İstanbul Muhibleri gibi cemiyetlerin oluşturma- Anonim, (1911b). İstanbul Muhibleri Cemiyeti Ni- ya çalıştıkları diyapozitif, fotograf, çizim vb. zamnamesi, Mahmut Bey Matbaası, y.y. derlemeleri; hem de Mübarek Galib örneğinde Anonim, (1916). Türk Ocağı Dersleri, Türk Yurdu, görüldüğü gibi kitap olarak döküm çalışmalarıy- 132, 66. la mimari geçmişin ürünleri Osmanlı/Türk Sa- Anonim, (1918). Türk Ocağı İdare Raporu, Türk natı/Mimarlığı bütününü oluşturan, birbirine Yurdu, 9, 4241-4265. denk değer ve konumda kültür varlıklarına dö- Aoki, M., (2002). Léon Parvillé: Osmanlı Modern- nüştürülüp türdeşleştirir. leşmesinin Eşiğinde Bir Fransız Sanatçı, Doktora Tezi, İTÜ, İstanbul Diğer ayağında ise hem cemiyetlerin tertip ettik- Arseven, C.E., (1993). Sanat ve Siyaset Hatıralarım, leri konferans, ders, gezi vb fırsatlarda, hem de İletişim Yayınları, İstanbul. Hamdullah Subhi ve Ahmed Refik örneklerinde Baydar, M., (1968). Hamdullah Suphi Tanrıöver ve görüldüğü gibi güçlü hatipler ya da renkli üslu- Anıları, Menteş Kitabevi, İstanbul ba sahip tarihçilerin metinlerinde yapılar milleti Cansever, H. F., (1993). Çalışmalar, Prensipler, Türk Ocağının Doğuşundaki Sebep ve Saikler- Türk diğerlerinden ayırıp farklılaştıran geçmişin öy- Yurdu Neşriyatı, Ankara, 43-48 küsünün tutunma noktalarına dönüştürülür. Celal Esad,(1906a). Osmanlı Sanayi-i Nefisesi, İk- dam, 12,13,1906. Celal Esad’ın yaklaşımı ise bu çalışmada ele Celal Esad, (1906b). Bizans Sanayi-i Nefisesi, İk- alınan yazarlar içerisinde en mimari denebilecek dam, 12, 16, 1906. bir bakıştır. Gerek anlatının kurgusu gerekse Celal Esad, (1906c). Araplarda Sanat-ı Tezyin- İran kullandığı görsel ifade teknikleri açısından Celal ve Türk Sanayi-i Nefisesi, İkdam, 12, 24 1906. Esad’ın metinleri, daha önce -Batıda- ortaya Celal Esad, (1906d). Arap Sanayi-i Nefisesi, İkdam, konmuş mimarlık tarihi metinleri ile büyük 12, 18, 1906.. oranda paralellik gösterir. Böylelikle içeriği Celal Esad, (1907). Osmanlı Mimarisi, İkdam, 1, 3 farklı ancak strüktürü ortak metinler, - 1907. milliyetlerin daha önce millet olanlara denk ama Celal Esad, (1908). Istılahat-ı Mimariye, Matbaa-i farklı nitelikleri haiz oldukları halde milletler Ahmed İhsan, İstanbul.

39 G. Cephanecigil, G. Akın

Celal Esad, (1912). Eski İstanbul - Abidat ve Hobsbawm, E. J., (1997). 1780’den Günümüze Mil- Mebanisi, Şehrin Tesisinden Osmanlı Fethine letler ve Milliyetçilik - Program, Mit, Gerçeklik, Kadar, Muhtar Halid Kütüphanesi, İstanbul. çev. Akınhay, O., Ayrıntı Yay., İstanbul. Celal Esad, (1914). Istılahat-ı İlmiye Encümeni Ta- Kedourie, E., (1971). Avrupa’da Milliyetçilik, çev. rafından Sanayi-i Nefisede Mevcut Kelimat ve H. Timurtaş, Milli Eğitim Basımevi, Ankara. Tabirat için Vaz ve Tedvini Tensib Olunan Mehmed Ziya ve Pinkas, J., (1913). Bereketzade Istılahat Mecmuası, Matbaa-i Amire, İstanbul. Çeşmesi - La Fontaine de Bereketzade, Agob Celal Esad, (1924). Türkçe’den Fransızca’ya ve Matyosyan Matbaası, İstanbul. Fransızca’dan Türkçe’ye Sanat Kamusu, Matbaa- Mehmed Vahid, (1915). Bazı Istılahat-ı Mühimme-i i Amire, İstanbul. Sınaiye Hakkında Mütalaat, İstanbul Celal Esad, (1928). Türk Sanatı, Türk Ocakları Mer- Mesguish, R. ve Saladin, H., (1915). Le Yali des kez Heyeti Yay., İstanbul. Keuprulu à Anatoli-Hissar, Société des Amis de Celal Esad, (1928). Mimari Tarihi- Kurun-ı Kadime, Stamboul, Paris. Devlet Matbaası, 1928 Mübarek Galib, (1925). Anadolu Türk Asar ve Mah- Djelal Essad, (1909). Constantinople de Byzance à kukatı Tetebbuatına Esas: Ankara- Birinci Kısım Stamboul, Librairie Renouard H. Laurens, Paris - Umumi Bir Nazar - Kabristanlar, Mescidler, Ersoy, A. (2000). On the Sources of the Ottoman Camiler, Matbaa-i Amire, İstanbul Renaissance: Architectural Revival and its Mübarek Galib, (1928). Anadolu Türk Asar ve Discourse During the Abdülaziz Era (1861-76), Tetebbuatına Esas: Ankara-İkinci Kısım- Kitabe- Doktora Tezi, Harvard University, Cambridge ler, Devlet Matbaası, İstanbul Mass. Smith, A., (2000). The Nation in History- Gellner, E., (1992). Uluslar ve Ulusçuluk, çev. Historiographical Debates about Ethnicity and Ersanlı Behar, B. ve Göksu Gökdoğan, G, İnsan Nationalism, University Press of New England, Yay., İstanbul. Hanover. Halil Edhem ve Berchem, M., (1910-17). Matériaux Üstel, F., (1997). İmparatorluktan Ulus-devlete Türk pour un Corpus Inscriptum Arabicum-3e Partie: Milliyetçiliği: Türk Ocakları (1912-1931), İleti- Asie Mineure- Premiere Section: Sivas, Divrigi, şim Yayınları, İstanbul. Tekkeh, Imprimerie de l’Institut Français d’Archélogie Orientale, Caire.

40