Tramvayla “Pazar Turu”
Total Page:16
File Type:pdf, Size:1020Kb
Aksaray, SUNUŞ şim diki uzun. Yıllar boyu... STANBUL'da bir “ tramvay dö A k sa ra y nem ” yaşandı. O dönemde tram Sonra, tramvay tekrar gözüktü. Tü nelde, Galatasaray’da, Taksimde. değildi vay, vazgeçilmez bir “tutku” ol muştu. İstanbul’un “süsü”, caddelere ser Biraz buruk, biraz yorgun... Ama, 1950’li piştirilmiş renk renk “çiçekleri” idi tram hırslı, iddialı ve “mağrur”. “İstanbullula yılların vaylar. rı, duraklardan ben kurtaracağım"derce- Çok uzun olan ömrünün noktalanaca başında. ğına kimse inanmıyordu, inanılması bir Şimdi, “umut” oldu, “özlem” oldu Küçük yana, düşünülmüyordu bile... İnanılma- tramvay İstanbul’a. “Hızlısı” ve “yavaşı” ile gelmesi bekleniyor her yere. İstanbul m eydan, yanlar, düşünülmeyenler bir gün gerçek leşti. Tramvay, sessizce İstanbul caddele lular eskiden olduğu gibi yine sevecekler park, rinden “etini, ayağım” çekti. mi? “Yeni” İstanbullular yüreklerini aça tram vay “Süs”, yollardan sökülüp atıldı. Hoy caklar mı ona? rat bir bahçıvanın bahçedeki çiçekleri kö Bilinmez ki... Belki de... deposu, künden koparması gibi... “Tramvayti İstanbuT’u yaşayanlara Ç u kurpazar “Tutku”, gönüllerde kaldı. Hiç çık- anıların içinden kucakladığımız bir “de birer mamacasına... m et” i sunabilirsek, ne mutlu... İstanbul’dan tramvay “geçmiş”, efsa Yaşamayanlara da efsaneyi, özlemi, sim ge siyd i ne bitmişti... tutkuyu... Yazan : ERGÜN ARPAÇAY A k sa ra y ’ın... İşte İstanbul... Efsane bitti, özlem sürdü. Hem de çok İşte tramvay... E.A. Tramvayla “pazar turu” • Ortaköy-Aksaray ve Harbiye- »o yıllarda, bugünkü gibi İstanbul'da İstanbullular "parmakla büyük bir eksiklik olarak görülürdü. İlk Aksaray hatlarında çalışan fırsatta da o çocuğa tramvaya atlaması tramvaylar, pazarın içinden ge gösterilecek" kadar az değildi. Herkes gideceği yeri, tramvay dan İneceği durağı biliyordu. Topkapı'ya giden tramvayın vat arkadaşları tarafından öğretilirdi. çerlerdi. Yolun iki kenarında önce hareket halindeki tramvayın manavlar, bakkallar, balıkçılar, manına kimse "Taksim den geçer mi?" diye sormuyordu basamağına nasıl atlanacağı uygulama tatlıcılar sıralanmıştı lı olarak gösterilirdi. Bunu yapabilmek ILLAR öncesinin İstan için tramvayın hızına eşit bir hızla yanın bul’unda tramvayın da kısa süre koşmak, kapının kenarında geçmediği cadde çok ki demiri tuttuktan sonra birkaç adım azdı. Boğaz kıyısından atıp basamağa sıçramak gerekiyordu. surların dibine, Meci- İşin provası yapılırken, tramvaya atla diyeköy’deki dut bah mayı öğrenmeye çalışan çocuk tökezle çelerinin önünden çe nip düşerdi. Daha büyük bir kaza olma şitliY semtlerdeki ticaret merkezlerinin ması için “ atlama eğitimi” hep tramva arasına, Kadıköy'den kentin yazlık kesi yın gidiş yönündeki son kapısından ya mi olan Moda, Kalamış, Fenerbahçe, pılıyordu. Arkadaşına tramvaya atlama Suadiye, Bostancı ve Kısıkiı'ya kadar sını öğreten bunun gerekçesini, “ Tram her köşeye yayılmıştı tramvay. vayın son kapısına atlarken, düşülse bi Aksaray’ın ayrı bir yeri vardı “ tram- le önemli bir şey olmaz. Ama, diğer ba vaylı İstanbul'ca. Aksaray, şimdiki Ak samaklara allarken düşülürse, tekerlek saray değildi 1950’li yılların başında. lerin altına gitmek var” diyerek açıklar Küçük meydan, Pertevniyal Lisesi, Vali dı. de Camii, park, çukurpazar ve tramvay Giden tramvaydan yola atlamanın deposu Aksaray'ın birer simgesiydi da bir yöntemi vardı. Bu işin “ ustaları” adeta. yöntemi anlatırken, “ Kendini arkaya Günün her saatinde tramvayların gi doğru bırakacaksın. Tramvayın gidiş yö rip çıktığı depo, şimdi İSKİ Genel Müdür nüne doğru hamle yaparsan, kendini lüğü binasının yükseldiği alandaydı. De hastanede bulursun” derlerdi. Burada poya giden tramvaylar, Aksaray pazarı çok dikkat edilmesi gereken bir konu da 1950’li yıllarda Aksaray-Beyazıi hattındaki bir tramvay... Tenha bir trafik, nın içinden geçerlerdi. Çukurpazar da ağacı ha bulunuyordu. Tramvaydan atlama bol güzel bir yol... Mutlu İstanbullular... ha ötedeydi. Oradan tramvay şöyle dur dan öne mutlaka arkaya bakmak gerek sun, insanlar bile zor geçerlerdi. Pazar “ motris” , arkadakine, çekilene ise “ rö du. Şehremini’ni geçip tatlı bir kavisle 90 liydi. Çünkü, o sırada tramvayın yanın yolunun iki kenarına manavlar, balıkçı mork” deniliyordu, öndeki bazen kırmı derecelik dönüş yapan Topkapı-Bahçe- dan geçmek isteyen bir araç olabilirdi. lar, bakkallar, tatlıcılar sıralanmıştı. De zı, bazen de yeşil renkti. Kırmızı birinci, kapı tramvayı için Pazartekke, seferin Arkaya bakmadan atlanması halinde ponun ve parkın kapısına kadar uzanan yeşil ikinci mevki tramvaydı. Bilet fiyat sonunun yaklaştığını belirten yerdi. Bu gelen aracın önüne düşmek uzak bir tramvay yolu, çukurpazarın başlangıç ları farklıydı. Birinci mevkide koltuklar rada biletçi içinde deste deste biletlerin olasılık değildi. noktasından kıvrılırdı. deriden yapılmış ve yumuşaktı, ikinci bulunduğu tahta kutusunu koltuğunun Tramvaydan ilk atlayışlar pek kolay Depoya gidenlerin dışında Ortaköy- mevkide ise koltuklar tahtadandı. Sert altına alıp vatmanın sağ tarafında, kapı olmazdı. Basamağın kenarına gelip ce Aksaray ve Harbiye-Aksaray tramvayla olduğunu söylemeye herhalde gerek nın kenarındaki aynanın vidalarını sök saretle kendini arkaya doğru bırakmak rı da geniş bir viraj çizerek “ pazar turu” - yok. meye başlardı. Vatmanın duraklarda isteyen çocuğun yuvarlanıp yere yapış nu tamamlarlar, yeni bir sefere başla Aksaray’ın biraz ötesinde “ Taşka- yolcuları kontrol ettiği aynayı çıkarınca tığı çok görülürdü. Bunun için en uygun mak üzere postanenin karşısındaki du sap” durağı vardı. Şimdi yerini bile be da arkaya gider, “ sağanlık” denilen böl yer olarak yokuşlar seçilirdi. Tramvay raktan hareket edip Laleli yokuşunu tır lirlemenin çok güç olduğu bu durak, Ha menin yine sağ tarafına aynayı vidalar yokuş çıkarken, düz yola göre yavaş git manırlardı. Ortaköy ve Harbiye’den ge seki Hastanesi'nin arkasına rastlıyordu. dı. Bu, biraz sonraki manevra için hazır tiğinden “ atlama eğitimi” için buraları lenler için Valide Camii önündeki durak Durağın karşısındaki sokak, hastaneye lıktı. Topkapı’ya giderken önde olan “ sa- daha “ güvenceli” kabul ediliyordu. “ son durak” tı. çıkardı. ğanlık” , dönüşte arkada kalacaktı. Baş Yavaş giden tramvayın basamağına Topkapı ve Yedikule’ye giden tram Kentin her tarafında çift olan tram ka deyişle, vatman tramvayı değil, yerini tökezlenmeden atlayanlar veya kapıdan vaylar da Aksaray’dan geçerlerdi. Gel vay hattı, burada tek hat haline dönüşü değiştiriyordu. Bu arada bir şeyi unut düşmeden kendisini yola bırakabilen- dikleri yer Bahçekapı idi. Laleli’den ya yordu. Çünkü, caddenin genişliği, gidiş- tuk. Aynayı söken biletçinin bir görevi de ler, bu işi öğrenmiş sayılırlardı. Bundan vaş yavaş inen tramvaylar, ismi çoktan dönüş tramvay hattı döşemeye elverişli koltukları tramvayın gidiş yönüne çevir sonrası “ uzmanlaşmaya” giriyordu. unutulmuş Yeşiltulumba'da mutlaka du değildi. Ahşap, cumbalı eski İstanbul ev mekti. Koltuklar sabit değildi. Tramvaya atlamasını çok iyi bilen rurlardı. Pek inen, binen olmazdı ama, leri, yolun bu kesiminde iyice tramvay Topkapı surlarının dibine kadar ge ler, arkadaşları arasında bunu gururla yine de vatmanlar burada durmak ge hattına sokuluyordu. Durağın hemen ya len tramvay, artık bir seferini tamamla söylerlerdi. Konu açılınca, “ Ben, 9’la gi reksinimini duyarlardı. Söylediklerine nındaki bir direğin tepesinde, tahta veya mış oluyordu. Vatman, tramvayı durdu derken tramvaydan atlarım” diyerek göre, fren kontrolü yapılırdı. Yeşiltu- saç kutunun içinde 5-10 ampul sıralan rurken, biletçi “ Buraya kadar... Son du “ marifetlerinden” söz ederlerdi. lumba’da. Çünkü, yolun bundan sonraki mıştı. Aksaray’dan gelen vatman, du rak. öte gitmez” diye bağırırdı. Hele, bi “ 9” , vatmanın önündeki kolun çevril bölümü Koska'dan Yeşiltulumba’ya ka raktan hareket etmeden önce bu ampul letçi o günkü mesaisini tamamlamışsa, diği son noktaydı. Kol, son noktaya geti dar olduğu gibi Aksaray'a inen dik bir lere bakardı. Eğer, ampuller yanıyorsa, bu ses daha da güçlü çıkardı. O günlük iş rilince, tramvay en yüksek hıza ulaşıyor yokuştu. Bu yokuştan inmek tehlikeli tehlike var demekti. Ampullerin yanışı bitmişti. du. Bu nedenle de hızla giden tramvaya oluyordu tramvaylar için. Biraz önce sö karşıdan tramvayın geldiğini belirterek Biletçilerin bu seslenişleri tramvay atlamak veya aksini yapabilmek bir “ us zünü ettiğimiz Valide Camii önündeki vatmanı uyarıyordu. Gelen tramvay tek yolcularının kulaklarında yer etmişti. talık” olarak değerlendiriliyordu. durağa gelince, yol düzleşiyordu. Top- hattı geçince ampuller sönüyordu. Hemen hemen her son durakta, yolcular kapı ve Yedikule hatları, bu duraktan Ampullerin sönüşü yolun açık olduğu bu sözlerle uyarılırdı. Aslında uyarılma BİLETÇİNİN SİLAHI yaklaşık 300 metre uzaklıktaki makasta anlamına geldiği için bekleyen tramvay larına da hiç gerek yoktu. O yıllarda şim Tramvayların ön ve arkalarında “ At ayrılırdı. Eczanenin önündeydi bu “ ma Topkapı yönüne hareket ediyordu. Gü di olduğu gibi İstanbul’da İstanbullular lamak yasak ve tehlikelidir” yazısı oku kas” denilen hatların ayırım noktası. Ec nümüzde aynı yerden geçen yolun ge “ parmakla gösterilecek” kadar az de nurdu. Kapıların kenarındaki bu uyarıcı zanenin ismi de “ Ziya Nuri Eczanesi” nişliği ve trafik akışı gözönünde bulun ğildi. Herkes gideceği yeri, ineceği du cümleye karşın, yine de tramvaylara at idi. O yıllarda adım başı eczane yoktu. durulursa, o dönemde tramvayların da rağı biliyordu. Edirnekapı'ya giden layanlar, asılanlar hiç eksik