EKİM 2015 SAYI 16

Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin Kültür Hizmetidir.

YAŞAYAN OSMANLI RUHU: MURADİYE >> s4 Yıl: 4 Sayı: 16 Ekim 2015 Değerli ’da Zaman okurları, Yerel Süreli Yayın Tarihi-kültürel mirasın ihyası noktasında oldukça nızı hem de ecdadın bize bıraktığı ruhu görmek İMTİYAZ SAHİBİ Bursa Büyükşehir verimli geçen bir yılın son sayısı ile karşınızdayız. ve bir Fatiha okumak için Muradiye’ye beklediğimi Belediyesi Adına Yine çok dolu ve çok anlamlı bir çalışma gerçekleş- bildirmek isterim. Recep ALTEPE tirdi arkadaşlarımız. Bursa’da zamanı paylaştığımız değerli dostlar; YAYIN YÖNETMENİ Muradiye’yi ne kadar konuşsak, ne kadar yazsak Prof. Mustafa Kara gibi, Metin Önal Mengüşoğlu Saffet YILMAZ Sorumlu azdır diyorduk, aynı noktadayız. Takip eden okurla- gibi, Hacı Tonak gibi, Prof. Ali İhsan Karataş gibi [email protected] rımız hatırlayacaktır, restorasyon için ilk harcı çok değerli dostlarımız dergimizin bu sayısına koyduğumuzda tarihler 14 Kasım 2012’yi göste- emek verdi. Hepsine teker teker teşekkür ediyo- KATKIDA BULUNANLAR riyordu. Bursa’da son 10 yıl içinde yüzlerle ifade rum. Bunun yanı sıra, Bursamız son aylarda çok Aziz ELBAS Ahmet ERDÖNMEZ edilen sayıda ve hepsi birbirinden değerli ecdat ya- önemli tarihi kültürel organizasyonlara evsahipliği İbrahim BÜYÜKFURAN digarı yapıya ‘can’ verdik, bu yapıları şehrin sosyal yaptı. Bunların hepsini dergide bulacaksınız. Sefer GÖLTEKİN ve ekonomik yaşantısına kattık. Ama Muradiye bir Vahap DAĞKILIÇ başkaydı. Muradiye, fiziki büyüklük, taşıdığı anlam Tarihi mirasın ihyası çabalarımızda bizleri yalnız bırakmayan değerli akademisyenlere ve siz değerli FOTOĞRAFLAR ve yapı tekniği, mimarisi bakımından bugüne kadar İzzet KERİBAR ayağa kaldırdığımız eserlerin içinde bir zirveydi. okurlarımıza şükranlarımı sunuyorum. Nilay Şahinkanat İLCEBAY Bunun bilinci ile başladık. Karşımıza neler çıkmadı Hakan AYDIN ki! Burada fazla ayrıntıya girmek istemem, zira, Yunus Hakan GÜLER değerli akademisyen ve tarihçi dostlarımız çok KAPAK FOTOĞRAF değerli bilgilerini paylaştılar dergide. Hem okuma- Recep ALTEPE İzzet KERİBAR Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı (Cem Türbesi) Muradiye, 1870

YAPIM ve REDAKSİYON FG İletişim (0224) 233 70 43 www.fgiletisim.com

BASKI SALMAT Matbaa (0312) 341 10 20-21-24 www.salmat.com.tr

www.bursadazamandergisi.com

| Nisan 2015 | Sayı 14 | Ekim 2015 | Sayı 16 1 SAYI 16 İÇİNDEKİLER

s4 s46 s52 s64 s60 s68 s72 s76 s82

S4 Yaşayan Osmanlı Ruhu: Muradiye / Saffet YILMAZ S72 Bursa, Orta Asya’da Turizm Tecrübelerini Paylaştı S36 Özen ve Özensizliğimizin Tarihine Kısa Bir Yolculuk: Cem Sultan Türbesi / Hacı TONAK S76 Karaçelebizâde Abdülaziz Efendi / Doç. Dr. Ali İhsan KARATAŞ S46 Kündekârî Sanatı / Doç. Dr. Doğan YAVAŞ S80 Bursa Belgeliğine Yeni Eserler / Murat KADER - Y. Mimar S50 Konstantiniyye fatihi Fatih Sultan Mehmed Han’ın atası... II. MURAD / Nilhan Sultan OSMANOĞLU S82 ‘Prusa Ad Olympos’dan ‘Ulu Şehir’e Evsaf-ı Bursa / Sefer GÖLTEKİN S52 Eylül Sonu / Prof. Dr. Mustafa KARA S88 Dünya Mirası Olma Yolunda İznik / Mehmet ESEN S54 İpekyolu Şehirleri Bursa’da Buluştu S91 Roma Tiyatrosu’nda Hummalı Çalışma S56 İpek Yolunda Yeni Arayışlar / Aziz ELBAS S92 Bithynia Neresi / Fikret ALKAN S58 Arkeopark’ta Zamanda Yolculuk Başladı S94 Kara Kıtanın Mutluluk Kabilesi; Afrika / Caner ADIGÜZELLER S60 Aktopraklık Höyük Açıkhava Müzesi ve Arkeoloji Okulu Açıldı / Doç. Dr. Necmi KARUL S98 Dağcıların Artık Sığınabilecekleri Bir Yeri Var S64 Kılavuz Olmak / Aziz ELBAS S100 Reyhanpaşa Hamamı Da İhya Edildi S68 Bursa’da Yavaşlamak / Metin Önal MENGÜŞOĞLU S102 Bursa’da Zaman’ın ‘Yaz’ Halleri / Saffet YILMAZ

2 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 3 dosya / Muradiye

Saffet YILMAZ

YAŞAYAN OSMANLI RUHU: MURADİYE 1299 yılında tarih sahnesine çıkarak 1923 yılına kadar varlığını sürdüren Osmanlı hanedanına ait en büyük türbe topluluğu, ilk payitaht şehir olan Bursa’da, Muradiye Külliyesi’nin haziresinde yer almaktadır. Burada toplam 13 türbe yapısı mevcuttur ve bu türbelerin içinde hanedana mensup 40 kişinin defnedilmiş olduğu tespit edilmiştir.

Muradiye Camii’nin haziresine ilk olarak külliyenin bânîsi Sultan 2. Murat’ın türbesi inşa edilmiş ve daha sonra 2. Selim devrine kadar, zaman içinde diğer türbeler de eklenerek burası bir hanedan kabristanı halini almıştır. Buradaki ilk mezar anıt 2. Murat türbesi, ikinci yapı ise 1442’de vefat eden oğlu Şehzade Alaaddin’in bu türbeye bitişik olarak inşa olunan türbesidir. Külliyenin son türbesinin ise; Kanuni’nin oğlu Şehzade Mustafa için Sultan II. Selim’in 1573 yılında inşa ettirdiği türbe olduğu bilinmektedir.

4 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 5 dosya / Muradiye

Osmanlı ruhunun sadeliği ile zarafetini kapatılarak üzerine o günün modası olan Elbette bu çalışma kendiliğinden başlaya- Belediyesi’ne devredildi. Bursa’daki anıtsal aktarılmasının insani bir görev olduğunu aynı anda gösteren Muradiye Külliyesi’nde barok desenler işlendiği anlaşıldı ve böylece madı. Büyükşehir Belediyesi, Bursa’daki yapılarda kapsamlı restorasyon çalışması da hatırlatmak ve paylaşmak istiyorum. başlatılan restorasyon çalışmaları, heyecan 150 yıllık sıvanın altından 550 yıllık tarih ve diğer anıtsal yapı gibi Muradiye Külliyelerini böylece başlatılmış oldu. verici gelişmelere sahne oldu. Restorasyon medeniyet ortaya çıkarıldı. Batı etkisinde de ilgili kurumlardan talep etti. Dönemin Tanpınar’ın “sabrın acı meyvesi olarak” esnasında, barok desenlerle süslü sıvanın kalan, batı hayranı mimar ve yöneticilerin Kültür Bakanlığı ve Vakıflar Genel Müdür- Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın nitelendirdiği Muradiye ve çevresinde gö- hareketli olduğunun fark edilmesiyle; mev- 150 yıl önce yaptığı tahribat, Bursa Büyük- lüğü yetkililerinin konuya olumlu bakması Altepe’nin de ifade ettiği üzere tahribata rünen, görünmeyen, var olan ve kaybolan cut sıvanın altında Osmanlı erken dönem şehir Belediyesi’nce 2012 yılında başlatılan sonucu; -Orhangazi türbeleri ve uğramış, tahrip edilmiş olan ecdadımızın manevi zenginliklerin ortaya çıkarılması için tezyinatının olduğu, kubbelerin aslında ve 2015 yılında tamamlanan restorasyon şehirdeki Selatin Camileriyle birlikte Mura- yüzlerce yıllık göz nuru eserlerinin tüm ihti- Bursa Büyükşehir Belediyesi çok önemli Osmanlı motifleriyle süslü oldukları, ancak çalışmasıyla giderilmiş oldu. diye Külliyesi de, bakım, onarım ve resto- şamıyla ortaya çıkarılarak gelecek kuşaklara bir çalışma başlattı. 2014 yılında UNESCO 19. yüzyıl sonlarına doğru bu motiflerin rasyonu yapılmak üzere Bursa Büyükşehir

6 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 7 dosya / Muradiye

Ahmet Çetintaş

Dünya Kültür Mirası listesine giren, yani, resesi, hamamı, Osmanlı Evi, Uluumay ve “Üstün Evrensel Değere Sahip Dünya Mira- Hüsnü Züber Evi Müzeleri de dahil edilerek sı” unvanını kazanan Muradiye Külliyeleri’de bu bölgenin Bursa’nın en önemli kültür restorasyon çalışmalarının tamamlandığı turizmi noktasına dönüştürülmesi, hem bilgisi kuşkusuz sevindiricidir. Çünkü Mura- tarihimize hem de Bursa’ya yapılmış en ha- diye, bir insanlık mirasıdır. Çünkü Muradi- yırlı iş olacaktır. Çünkü Muradiye, sadece bir ye’nin düşler bahçesinde, bütün mukaddes mezar alanı, kabristan değil aynı zamanda kitapların vadettiği cennetin küçük bir bir hafızadır; ecdadın bu dünyaya ve öteki örneğini görmek mümkündür. Muradiye; dünyaya bakışıdır. Külliye sınırları dışında kalan imareti, med-

8 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 9 dosya / Muradiye

Restorasyon öncesinden

Tarihin İçinde…

Osmanlı İmparatorluğunun kuruluş zamanını, şen ve dinç çağlarını, dolayısıyla Osmanlı Bursa’sını TV dizilerinden keşfetmeye, anlamaya çalışıyoruz. Güzel bir çaba kuşkusuz, ama zamanın balkıdığı Bursa’da, zamanın rahmetin ışığında yıkandığı Muradiye’de yaşıyoruz. Demek ki neredeyse tarihin içindeyiz, dolaysız olmasa bile tarihte olup bitenlerin tanığıyız. Çünkü gerçek tanıklarla, gerçek yaşanmışlıklarla her an yüz yüz yüzeyiz. Burada tek bir yapı, örneğin Muradiye Camii yahut Sultan Murat Türbesi tarihe dair bütün sorularımıza yanıt verebilir…

Hacı Tonak

14 Kasım 2012, Restorasyon için ilk harç konuluyor.

Muradiye Külliyeleri Ekim 2015’de yeniden ziyarete açıldı.

10 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 11 dosya / Muradiye

SULTAN II. MURAD TÜRBESİ

18 yaşındayken tahta çıkıp, 1421 yılın- ğa verilmesini, türbesinin dört köşeli, üstü inşa edilmiş, sultanın na’şı da sanduka veya dan 1451’e kadar devletin başında kalan açık ve etrafının kapalı olmasını, yanına lâhit içine konulmadan doğrudan toprağa ve bu zaman zarfında yaptığı savaşları hiç kimsenin defnedilmemesini ve eğer Bursa gömülmüştür. Sultan’ın türbesi, babası kaybetmeyen II. Murat, devletin topraklarını dışında iken vefat ederse Bursa’ya getiri- Çelebi Mehmed’in merkadiyle ölçülemeye- genişleterek hem Anadolu’da hem de Bal- lerek Perşembe günü kabrine konmasını cek derecede sade fakat vasiyetine uygun kanlar ve Avrupa’da söz sahibi oldu. Vefat vasiyet etmektedir. olduğu kadar samimiyetini de aksettiren bir eden sultan Bursa’da inşa ettirdiği Mura- türbedir. Kesme taş, tuğla ve horasan harcı ile diye Külliyesi’ndeki camisinin bahçesine örülmüş duvarları, kurşun kaplı kubbe- Restorasyon kapsamında, II. Murat Türbe- gömüldü. 2. Murad’ın vasiyetnamesi, türbe si, Bursakârî diye tanımlayabileceğimiz si’nde yapıyı koruma altına almak ama- konusu için çok önemlidir. 1446 tarihinde kündekârî tekniğindeki eşsiz ve muhteşem cıyla temel duvarı bitim hizasında drenaj hazırlanan Türkçe vasiyetnamede II. Murad; saçağı ile 2. Murad’ın türbesi kendi vasi- çalışmaları yapıldı. Tüm dış cephe derzleri çok yakın olmamak kaydıyla oğlu Alâaddin yetine uygun olarak kare şeklinde, üzerine sökülerek çimento sıvalardan arıtıldı, son- Ali’nin türbesinin yanına gömülmesini, bir yağmur yağması için üstü açık, hafızların rasında açığa çıkan statik anlamda problem kripta yani mumyalık değil doğrudan topra- Kur’an okuması için de etrafı galerili olarak olan çatlakların dikişleri tamamlanarak tüm 1

12 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 13 dosya / Muradiye

dış cephe derzleri yapıldı ve duvar yüzeyleri temizlendi. İç mekanda yer alan nitelikli avize koruma altına alındı. İç duvarların tamamında kalemişi araştırmaları için itinalı badana raspası yapıldı. Tonozlardaki çatlak- ların güçlendirilmesiyle ilgili olarak karbon çubuklarla dikiş işlemi tamamlandı ve üzer- Restorasyon öncesinden lerine sıva yapıldı. Yapının iç duvarlarında kalemişi araştırma raspaları tamamlanarak Geç Dönem Barok ve Lale Devri’ne ait motiflerin tespiti yapıldı. Raspa çalışmaları sonrasında ortaya çıkarılan Lale Devri ve Barok Dönemi’ne ait motiflerin restoras- yonu tamamlandı. Ahşap saçak onarıldı, bu kapsamda saçağın kurşun üst örtüsü yenilendi, iskeletinde meydana gelen sehim düzeltildi, ahşap taşıyıcı sistemin çürüyen parçaları değiştirildi ve çatı kaplaması yeni- lendi. Ahşap saçağın kalemişleri de restore edildi. 1: Bu sade türbenin en ihtişamlı yeri, girişindeki revakın üzerini örten saçaktır. İnanılmaz güzellikteki tezyinatıyla âdeta bütün bir dünya görüşünü ve estetiği özetleyen bu saçak, merkezlerinde 12 köşeli yıldızların bulunduğu iç içe geçmiş çeşitli geometrik şekiller, sarkıtlar, kabaralar ve mukarnas dolgulu çökertmelerle artık unuttuğumuz bir dili üstün bir belagatle hâlâ konuşuyor.

14 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 15 dosya / Muradiye

medfun olduğunu bildirmesi açısından çok önemlidir. Son bilgilere göre türbede Şehzade Ahmed, kar- deşi Şehzade Şehinşah, bu iki şehzadenin anneleri Bülbül Hatun, Şehin- şah’ın oğlu Meh- med ve Yavuz’un kardeşi Şehzade Korkud gömü- lüdürler. Diğer sandukanın da ihtilaflı olmak- la beraber Şehzade Ahmed’in kızı Kamer Sultan’a ait olduğu dü- şünülmekte- dir. Muradiye Camii ile II. Murad Türbesi arasında yer alan yapı sekiz- gen plânlıdır, bir sıra kesme taş ve iki sıra tuğla duvar işçiliği göstermektedir. ŞEHZADE AHMET TÜRBESİ Bu türbenin de önünde Bursa kemerli bir saçak bulunur, kündekârî tekniğin- Muradiye Camii’nin güneyinde, cami ile adına, onun ölümünden sonra Yavuz Sul- deki kapısı muhteşemdir. Sultan II. Murat Türbesi arasında yer alır. tan Selim’in emriyle inşa edildiğini ortaya Yavuz Sultan Selim’in 919-M.1513 tarihli koymuştur. Kâmil Kepecioğlu’nun Bursa’nın Restorasyon kapsamında yapının dış bir fermanıyla inşa olunan yapının mimarı belleği konumundaki kadı sicilleri üzerin- cephelerindeki çimento esaslı muhdes Alâaddin, bina emîni Bedreddin Mahmud de yaptığı çalışmalar sonucunda ortaya derzler açılıp horasan uygulama ile yeniden Bey, kâtipleri de Ali, Yusuf, Muhiddin ve koyduğu tesbitler şöyledir: “Yavuz Selim’in derzleme yapıldı. Türbenin dış hava koşul- Mehmed efendilerdir. Muradiye türbele- Bursa kadısına gönderdiği 18 Mayıs 1513 larından etkilenmesini önlemek amacıyla rinden bazılarının kimlere ait olduğu ve tarihli bir fermanda Şehzade Sultan Ahmed, temel duvarlarında drenajı yapıldı. Kurşun Restorasyon öncesinden içlerindeki sandukalarda kimlere ait olduğu kardeşi Şehinşah, Şehinşah’ın oğlu Meh- üst örtü tümüyle yenilendi. İç kısımda tüm konusundaki karışıklıklar bu türbede de met ve Şehzade Korkut’un kabirleri üzerine yüzeylerde itinalı badana raspası yapıldık- kendini göstermektedir. Daha önce uzun türbe yapılması, hassa haraç akçesine ait tan sonra Barok Dönemi’ne ait bezemeler bir süre Fatih’in oğlu Şehzade Musta- olan darphane mahsulünden alınarak sarf tespit edildi ve bu noktalarda sıva raspası fa’ya atfedilen ve Mustafa-yı Atîk Türbesi olunması, bina eminliğini hassa silahtarla- ve temizlik işlemleri tamamlandı. Bu desen- denilen yapı, sonraları Çelebi Mehmed’in rından Bedrettin Mahmut Bey’in, türbenin ler üzerinde gerekli kalemişi ihya çalışmaları oğlu Şehzade Ahmed’e mal edilmiş ve mimarlığını da Mimar Alaattin’in yapması ve duvarların alt kısımlarında yer alan çini onun ismiyle anılmıştır. Bursa Kadı Sicil- emredilmiştir. Bu bilgiler binanın yapılış tari- panoların restorasyonu tamamlanarak leri üzerinde yapılan araştırmalar ise bu hini, mimarının kimliğini, yapım masrafları- tarihi yapı yeniden ziyarete açıldı. türbenin II. Bayezid’in oğlu Şehzade Ahmet nın nereden karşılandığını ve içinde kimlerin

16 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 17 dosya / Muradiye

Bahtsız Şehzade: CEM SULTAN

Cem Sultan Türbesi olarak bilinen türbe Sultan Türbesi diye anılır olmuştur. İçin- motifleri malakârî tekniğindedir. Kubbe içi aynı zamanda; Fatih Sultan Mehmed ile deki dört adet mermer sanduka; Şehzade rumî ve hatâyîlerle doldurulmuş, eteğinde Gülbahar Hatun’un oğlu Şehzade Musta- Mustafa, II. Bayezid oğlu Şehzade Abdul- ise celî sülüs ile ve altı kartuş halinde Âye- fa’ya aittir. Valiliğini yürütürken lah(1485), Şehzade Cem ve yine II. Baye- te’l-kürsî yazılmıştır. zid’in oğlu Şehzade Alemşah(1503)’a aittir. 1474 yılında Niğde yakınlarında vefat Cem Sultan Türbesi’ndeki kalemişleri, Mura- eden ve önce ’ya sonra da Bursa’ya Duvarlar yerden 2.35 metre yüksekliğe diye Külliyesi’ndeki diğer türbelere göre çok getirilerek amcası Alaaddin Bey’in türbesine kadar firuze ve lâcivert altıgen çinilerle kap- daha detaylı ve özel. Dolayısıyla, yapılan gömülen Şehzade Mustafa, 1479 yılında lıdır, çinilerin çevreleri ve ortaları Yeşil ve restorasyon çalışması da; hata kabul etme- kendisi için inşa edilen bu türbeye nakledil- Muradiye camilerinde olduğu gibi yaldızla yecek kadar hassas olan bu yapının özgün miştir. Daha sonra Napoli’de vefat ederek stampalıdır. Kemerler, alınlıklar, kasnak ve koşullarına göre, ilgili kurulların gözetim ve cenazesi Bursa’ya getirilen Cem Sultan da kubbe gibi çini olmayan yerler çok zengin denetimi altında yürütüldü. buraya defnedilince türbe daha çok Cem 1 kalemişleri ile donatılmıştır, bilhassa servi

18 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 19 dosya / Muradiye

Restorasyon öncesinden

2

Dış hava koşullarından ma raspa çalışmaları yapıldı ve etkilenmesini önlemek amacıy- sonrasında özgün sıvaların mikro- la yapının temel duvarlarında drenajı enjeksiyon yöntemiyle sağlamlaştırılması yapıldı. Yapının dış cephelerindeki çimento işlemi gerçekleştirildi. Raspa sonrası ortaya derzler açılıp, derzleri tamamlandı. Giriş çıkarılan özgün kalemişi motifler ihya edildi. saçağındaki ahşaplar yenilenerek saçak Malakari motiflerin kayıp kısımları da ta- 1: Eteklerde bir kuşak halinde Besmele ve Âyetelkürsî, kubbe kaidesinin altında ise kûfî hata “Esmâü’l Hüsnâ”, yâni Allah’ın güzel adları yazılı Kasnak eteklerinde palmet motifleri, kemer içlerinde örtüsü onarıldı. İç mekanda çinilerin resto- mamlanarak altın varak uygulaması yapıldı hatâî sarkmalardan zincir, mihrabın üstünde serpme çiçekler… rasyonu ve revzenlerin onarımı büyük bir ve türbe şu anki görünümünü kazandı. özenle yapıldı. Kalemişleri üzerinde araştır- 2: Bu altıgen planlı türbe, türbe değil, zarif bir pırlanta sanki. Duvarlar pencere üzengilerine kadar altıgen firuze çinilerle kaplı. Çinilerin üzerinde, baskı tekniğiyle yapılmış altın yaldızlı rûmîler ışıldıyor. Duvarlardaki ve kubbedeki eşsiz kalem işçiliğine bakılırsa, meçhul sanatkârlar burada apaçık bir yeryüzü cenneti tasavvur etmişler.

20 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 21 dosya / Muradiye

1 ŞEHZADE MAHMUT TÜRBESİ

İkinci Bayezid’in oğullarından Mahmud yapının temel duvarlarında drenajı yapıldı. enjeksiyon ve dolgu yöntemleriyle sağ- 1506’da 31 yaşındayken Manisa’da ölmüş Yapının giriş kısmında yer alan mermerler lamlaştırıldı. Yapının revzenlerindeki eksik ve bu türbe annesi Bülbül Hâtun tarafından temizlendi. Giriş kısmında bulunan ahşap kısımlar ve yenilenen revzenlerin montajı onun için Mimar Yakup’a yaptırılmıştı. saçakta temizlik işlemleri tamamlandı. tamamlandı. Kubbenin ve duvarlarda yer Yapıya ait ahşap pencere kanatları konser- alan kalemişi bezemeler ihya edildi. Altın Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin restoras- vasyonu yapıldı. İç kısımda tüm yüzeylerde varak olan alanların varakları yenilendi. Ka- yon projesi kapsamında yapının dış cephe- itinalı badana raspası yapıldıktan sonra bartma yöntemiyle yapılan motiflerin eksik leri temizlendi, çimento derzlerden arındırıl- erken döneme ait bezeme tespit edilen kısımları onarıldı. Duvarların alt kısımların- dı, özgün yapım tekniğine uygun bir şekilde noktalarda alınan kararlar doğrultusunda da yer alan çini panoların konservasyonu derzleri tamamlanıp, cephe temizlikleri Restorasyon öncesinden sıva raspası ve temizlikleri yapılarak kubbe- yapıldı. Restorasyona ait tüm uygulamalar yapıldı. Dış hava koşullarından etkilenmesini de ve alt kısımlarda 15. yüzyıla ait desenler tamamlanarak yapı ziyarete açıldı. önlemek amacıyla kurşun örtüsü yenilendi, ortaya çıkarıldı. Onları tutan sıvalar mikro

1: Şehzade Mahmud türbesi, çinileriyle Muradiye’nin en zengin kümbetlerinden biri. Restorasyon kapsamında diğer türbelerde olduğu gibi burada da çok özenli bir sıva raspası yapıldı. Serbest fırça hareketleriyle uygulanan barok süslemelerin altından 15. yüzyıla ait muhteşem klasik Osmanlı kalem işleri ortaya çıkarıldı. Rumiler, palmetler, lotuslar, şakayıklar, pençler gibi stilize bitkisel motiflerle kırmızı, sarı, mavi ve beyaz renklerin ahenkli kullanımı, türbeleri yeniden, adeta bir cennet bahçesine dönüştürdü.

22 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 23 dosya / Muradiye

Kanuni’nin sevgili Oğlu: ŞEHZADE MUSTAFA

ŞİRİN HATUN TÜRBESİ

ait ahşap kündekari pencere döneme ait bezeme tespit Kanuni Sultan Süleyman ve Mahi Dev- da; duvarların üst kısımları ile mihrap ve kilde derzleri tamamlanıp, cephe temizlikleri 15. Yüzyılın sonlarında yapılan bu türbe- kanatları ile giriş kapısı- edilen noktalarda, Kurul ran’ın oğlu Şehzade Mustafa Türbesi’ni kubbedeki zengin kalem işçiliğinin, kireç yapıldı. Dış hava koşullarından etkilenmesini de de tahribat vardı. İçerdeki duvarlar çok nın konservasyon ve kararı doğrultusunda diğerlerinden ayıran en belirgin özellik; altın ile badana yapılarak bozulduğu görül- önlemek amacıyla kurşun örtüsü izabe renkli arabesk motiflerle dekore edilmiş, restorasyonu ta- sıva raspası ve temiz- yaldız işlemeli ayetlerin yazılı olduğu (elmas mekteydi. Hassa mimarlarından Mimar edilip yenilendi, yapının temel duvarlarında sonra beyaz badana ile bunlar örtülüp, mamlandı. Mermer lik işlemleri tamam- parıltısı kazandıran sıratlı tekniğiyle yapılan) Mehmed Çavuş tarafından yapıldığı bilinen drenajı yapıldı. İç kısımda tüm yüzeylerde yerine basit kalem işleri yapılmıştı. Türbe- söveler temizlendi. lanarak kubbede orjinal duvar çinileridir. Dönemin(1553) bu türbede, Bursa türbelerinde genellikle itinalı badana raspası ile çini yüzeylerdeki nin kapı ve pencerelerinin orijinal olduğu Demir korkuluklar ve alt kısımlarda lale, sümbül ve karanfil çiçek desenleriyle bulunan “mihrab” yoktur. Girişin her iki ya- temizlik işlemleri tamamlandı. Kubbede ve bilinmektedir. temizlenerek belir- 15. yüzyıla ait bezeli çini sanatının en güzel örneklerinin nındaki duvarların iç köşelerine birer niş ve duvarlarda ortaya çıkarılan Klasik Dönem Yapının dış cepheleri temizlendi, çimento lenen renge uygun desenler ortaya çı- Yeşil Türbe ve Camii’nden sonra bu türbede birer dolap yerleştirilerek, içte oniki kenarlı kalemişleri ihya edildi. Bursa Büyükşehir derzlerden arındırıldı, özgün yapım tekniği- olarak yeniden karıldı. Yapının rev- kullanıldığı ifade edilmektedir. bir kurgu ortaya çıkarılması bir mekansal Belediyesi tarafından gerçekleştirilen res- ne uygun bir şekilde derzleri tamamlanıp, yenilik sayılabilir. torasyon çalışması kapsamında yapının çini boyandı. İç kısım- zenlerindeki eksik 16. Yüzyıl mimarisinin bütün inceliklerini cephe temizlikleri yapıldı. Dış hava koşul- konservasyonu ve sandukaların üzerindeki da tüm yüzeylerde kısımlar tamamlandı yansıtan bu türbe de maalesef moderniz- Restorasyon kapsamında yapının dış cep- larından etkilenmesini önlemek amacıyla örtülerin özgün haliyle yenilemesi yapılarak itinalı badana raspası ve tüm iç cephelerdeki min kurbanı olmuştu. Muhtemelen 1855 heleri temizlendi, çimento derzlerden arın- kurşun örtüsü izabe edilip yenilendi, yapının türbenin restorasyonu tamamlandı. yapıldıktan sonra erken kalemişleri ihya edildi. depreminden sonra yapılan restorasyon- dırıldı, özgün yapım tekniğine uygun bir şe- temel duvarlarında drenajı yapıldı. Yapıya

Restorasyon öncesinden Restorasyon öncesinden

24 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 25 dosya / Muradiye

GÜLRUH HATUN TÜRBESİ MÜKRİME HATUN TÜRBESİ

II. Beyazıd’ın annesi Gülruh Sultan’a ait şekilde derzleri tamamlanıp, cephe temiz- raspası ve temizlik işlemleri tamamlana- XVI. Yüzyılda çok renkli kalem işçiliği ile derzlerden arındırıldı, özgün yapım tekniği- tamamlandı, renklendirme aşaması bitti. bu türbede de ciddi tahribat vardı. likleri yapıldı. Dış hava koşullarından rak kubbede ve alt kısımlarda 15. yüzyıla geometrik asılmış kandiler, bir dizi ayetlerle ne uygun bir şekilde derzleri tamamlanıp, Yapının tüm iç duvarları ve kubbesindeki Kazım Baykal’a göre orijinal etkilenmesini önlemek amacıyla ait desenler ortaya çıkarıldı. Bu desenler baştanbaşa dekore edilen türbedeki bu cephe temizlikleri yapıldı. Dış hava koşul- kalemişlerinin ihyası tamamlandı. Ahşap kısımları az olan türbe yapısı kurşun örtüsü izabe edilip üzerinde gerekli kalemişi ihya çalışmaları geleneksel motiflerin üzeri, bir süre sonra larından etkilenmesini önlemek amacıy- kündekari pencere kanatları ve giriş kapısı daha önce de restorasyon yenilendi, yapının temel tamamlandı. Kalemişi bezemelerin eksik maalesef gelişigüzel badana edilerek basit la kurşun örtüsü izabe edilip yenilendi, onarıldı. Mermer söveler temizlendi. Demir geçirmişti. Ancak en kap- duvarlarında drenaj kalan kısımlarında desen uygulaması yapıldı bir kalem işçiliği ile kapatılmıştı. Bu badana yapının temel duvarlarında drenajı yapıldı. korkuluklar temizlenerek belirlenen renge samlı restorasyon, 2012 gerçekleştirildi. Yapıya ve bu bezemeler renklendirildi. Yapının tüm yakın tarihte dökülmüş ve ortaya iki farklı İç kısımda tüm yüzeylerde itinalı badana uygun olarak yeniden boyandı. Yapının rev- yılında Bursa Büyükşehir ait ahşap pencere ka- iç duvarları ve kubbesindeki kalemişlerinin dekorasyon çıkmıştı. Bu durumu gidermek raspası yapıldıktan sonra erken döneme zenlerindeki eksik kısımların tamamlanması Belediyesi’nce başlatıldı natların konservasyonu ihyası tamamlandı. Ahşap kündekari pence- için gerçekleştirilen onarım çalışması da ait bezeme tespit edilen noktalarda alınan ve restorasyonu yapıldı. Sandukalardan ve tamamlandı. tamamlandı. İç kısımda re kanatları ve giriş kapısı onarıldı. Mer- maalesef bilinçsiz uygulamalar nedeniyle kararlar doğrultusunda sıva raspası ve birinin üzerinde bulunan kumaş örtü özgün tüm yüzeylerde itinalı mer söveler temizlendi. Demir korkuluklar Restorasyon kapsamında yapıyı özgün haline kavuşturamamıştı. temizlik işlemleri tamamlandı. Bu desenler haliyle yenilendi ve yapı bugünkü orijinaline badana raspası yapıldık- temizlenerek belirlenen renge uygun olarak yapının dış cepheleri temiz- üzerinde gerekli kalemişi ihya çalışmaları en yakın halini aldı. tan sonra erken döneme ait yeniden boyandı. Yapının revzenlerindeki 2012 yılında Bursa Büyükşehir Belediye- lendi, çimento derzlerden arındı- tamamlandı. Kalemişi bezemelerin ek- bezeme tespit edilen noktalarda, eksik kısımların tamamlanması ve restoras- si’nce başlatılan restorasyon kapsamında rıldı, özgün yapım tekniğine uygun bir sik kalan kısımlarında desen uygulaması alınan Kurul kararları doğrultusunda sıva yonu yapıldı. yapının dış cepheleri temizlendi, çimento

Restorasyon öncesinden Restorasyon öncesinden

26 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 27 dosya / Muradiye

GÜLŞAH HATUN TÜRBESİ

Muradiye türbelerinin güney batısın- da bulunan bu küçük ve mütevazı türbe, kuzeyinde bir revak bulunan taş ve tuğla sıraları ile örülmüş kübik gövdenin sekizgen kasnağa oturan bir kubbeyle örtülmesinden ibaret, sade ve küçük bir yapıdır. İlk onarımı 1524, son onarımının ise 1960’lı yıllarda yapıldığını bildiğimiz iki tamir arasında yapı- lan çeşitli müdahalelerde bütün kalem işleri ve diğer süslemeler silinmiş ve günümüze ulaşamamıştır. Zemini tuğla ile döşeli türbede yer alan iki GÜLBAHAR (EBE) mermer sandukadan ortadaki 1487 tarihin- etkilenmesini de vefat eden ancak daha sağlığında iken önlemek ama- bu türbeyi yaptıran Fatih’in kadını ve Şeh- cıyla kurşun örtüsü zade Mustafa’nın annesi Gülşah Hatun’a izabe edilip yenilendi, HATUN TÜRBESİ aittir. Diğerinde sandukanın üzerinde II. yapının temel duvarlarında dre- Anadolu Selçukluları Devri’nde rastlan- olmak üzere, Gülbahar adında yalnızca Bayezid’in oğlu Şehzade Ali adı var ise de, najı yapıldı. Yapının revzenlerindeki eksikler mayan ve Beylikler döneminde yeni bir tip iki kadının adı geçmektedir; Fatih’in eşi kayıtlarda Bayezid’in bu isimde bir şehza- tamamlandı. İç kısımda tüm yüzeylerde olarak karşımıza çıkan yanları açık türbeler, ’daki türbesinde, II. Bayezid’in eşi desine rastlanmamaktadır. itinalı badana raspası yapıldıktan sonra Ba- de Trabzon’daki türbesinde yatmaktadır. rok Dönemi’ne ait bezemeler tespit edilen Osmanlıların ilk devirlerinden beri uygulan- Restorasyon kapsamında yapının dış Bursa’daki türbenin kitabesi olmadığın- noktalarda sıva raspası ve temizlik işlemleri mış hatta ileriki asırlarda bunların değişiği cepheleri temizlendi, çimento derzlerden dan, bu hatunun kimliği hakkında kesin bir tamamlandı. Bu desenler üzerinde gerekli olarak sayabileceğimiz üstü açık türbe arındırıldı, özgün yapım tekniğine uygun bilgi de yoktur ancak burada yatan kişinin kalemişi ihya çalışmaları da tamamlanarak tipi ortaya çıkmıştır. Bu tip plan şemasın- bir şekilde derzleri tamamlanıp, cephe Fatih’in ebesi olduğu gelenek haline gelmiş yapı aslına uygun olarak restore edildi. da kare, altıgen ya da sekizgen bir alanın temizlikleri yapıldı. Dış hava koşullarından köşelerine konulan ayak veya sütunların bir düşüncedir. birbirlerine kemerlerle bağlanmasıyla ve Bursa Büyükşehir Belediyesi’nce başlatı- Restorasyon öncesinden üzerlerinin de bir kubbeyle örtülmesiyle lan restorasyon çerçevesinde türbenin dış Restorasyon öncesinden meydana gelmektedir. cepheleri temizlendi, çimento derzlerden Gülbahar Hatun Türbesi daha sade ve arındırıldı, özgün yapım tekniğine uygun baldaken denilen plan şemasına sahiptir. bir şekilde derzleri tamamlanıp, cephe Bu türbe aynı zamanda Bursa’daki hane- temizlikleri yapıldı. Dış hava koşullarından dan türbeleri içinde en mütevazı olanıdır. etkilenmesini önlemek amacıyla kurşun Gülbahar Hatun ya da Ebe Kadın Türbesi, örtüsü yenilendi, yapının temel duvarların- Muradiye türbelerinin içinde etrafı açık ikin- da drenajı yapıldı. Yapının iç kısımlarında ci türbedir, Fatih’in ebesi Gülbahar Hatun’a yapılmış olan çimento sıvalar kaldırılarak izafe edilir. Kaynaklarda; Fatih’in kadınların- özgün horasan harcıyla sıvanma işlemi dan biri ve diğeri de II. Bayezid’in bir kadını tamamlandı ve türbe bugünkü halini aldı.

28 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 29 dosya / Muradiye

SARAYLILAR TÜRBESİ

Osmanlı mimarlığı erken döneminde HÜMA HATUN TÜRBESİ görülen açık türbelerden biri de Muradiye Fatih Sultan Mehmed’i doğu- dir. Türbesi Muradiye Külliyesi ha- girdi. Dış hava koşullarından etkilenmesini Külliyesi’nde, Saraylılar Türbesi’dir. Muradi- ran Hüma Hatun’un önceden ziresinde, caminin doğusunda önlemek amacıyla yapının temel duvarların- ye Camii haziresinin kuzey doğu köşesinde, gayrimüslim olduğu ve yer alır. Hüma Hatun’a ait da drenajı yapıldı. Dış cephelerde çimen- hazireyi çevreleyen ihata duvarının yanın- kendisine sonradan Hümâ türbede iki sanduka vardır, to esaslı muhdes derzler açılıp, horasan da, hemen karşısında yer alan Hüma Hatun adı verildiği bilinmekte- biri Hüma Hatun’un ise de uygulama ile yeniden derzleme yapıldı. Türbesi ile birlikte diğer türbelerden ayrı dir. 16. yüzyıl kaynakları diğerinin kime ait olduğu Yapı girişinde yer alan mukarnas kavsarası olarak ele alınmıştır. Kitabesi bulunmayan ve bilhassa Peçevî İbra- belli değildir. 853(M.1449) tamamlandı. İç kısımda tüm yüzeylerde yapı hakkında bir vesikaya rastlanmadı- him Efendi’nin tarihinde tarihinde inşa edilen itinalı badana raspası yapıldıktan sonra, ğı gibi, türbedeki iki taş sandukanın da Fatih’in annesinin bir türbe, zamanın yıpratıcı erken döneme ait bezeme tespit edilen kimlere ait olduğu yakın bir zamana kadar Fransız prensesi olduğu etkilerine ve bilinçsiz müda- noktalarda sıva raspası ve temizlik işlem- tespit edilememişti ve türbe 15. yüzyıla bildirilir. Hümâ Hatun’un vak- halelere direnerek günümüze leri tamamlanarak kayıp kısımların sıvası tarihlenmekteydi. Fakat yakın bir zamanda fiyesinde geçen “…. Hatun bint-i ulaşabildi. yapıldı. İtinalı badana raspası sonrası ortaya elde edilen belgelerden, burada yatan iki ki- Abdullah el-kâyinetü fî mahrûseti’l Burûsa” çıkarılan Klasik Dönem kalemişi desenlerin şinin, Kanuni’nin eşi Mahidevran Hatun’un Bursa Büyükşehir Belediyesi Hüma Hatun ibaresindeki “bint-i Abdullah” kelimesi onun ihya edilerek tarihi yapı tekrar günümüze ablaları Akîle Hanım ile Belkıs Hanım olduğu Türbesi’nde de kapsamlı bir restorasyona bir devşirme olduğuna delil gösterilmekte- kazandırıldı. anlaşılmış ve binanın inşası da 16. yüzyıla tarihlenmiştir. Restorasyon öncesinden Restorasyon öncesinden Restorasyon kapsamında yapının dış cep- heleri temizlendi, çimento derzlerden arın- dırıldı, özgün yapım tekniğine uygun bir şe- kilde derzleri tamamlanıp, cephe temizlikleri yapıldı. Dış hava koşullarından etkilenmesini önlemek amacıyla kurşun örtüsü yenilendi, yapının temel duvarlarında drenajı yapıl- dı. Yapının iç kısımlarında yapılmış olan çimento sıvalar kaldırılarak özgün horasan harcıyla sıvanma işlemi tamamlandı.

30 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 31 dosya / Muradiye

MURADİYE MEDRESESİ

MURADİYE’DE AHŞAP SANATI

Muradiye’de hepsi birbirinden güzel ahşap detaylar gizli. Restorasyon sırasında, çoğunun orijinal olduğu tespit edilen ve ge- nellikle ceviz, kestane ve dut ağaçlarından oluşan ahşap parçalar, içlerindeki bakteri ve kurtlardan arındırıldı. Çivi kullanılmadan yapılan kündekari kapılar ve pencerelerin zarar gören parçaları yerinden alınıp, aynı malzeme ile tamamlandı. Son 50 yıldır hiç Muradiye Külliyesi’nin önemli parçaların- bir kısmının İngiltere’de bir müzayedede bakım yapılmamış olduğu tespit edilen tüm işçilikli kapı takımları da elden geçirildi. dan biri olmasına karşın, işlevi nedeniyle yıl- satılırken tespit edildiğini iddia eder.) ahşap unsurlara, bir Selçuklu icadı, Türk larca bu kompleks dışındaymış gibi davra- Ahşap ile metal arasında yer alan ve hem Medrese yapısında 2014 sonlarında buluşu olan gomalak yapıldı. Uzakdoğu’da nılan Muradiye Medresesi’nde restorasyon, metalin ahşaba zarar vermesini önleyen başlayan restorasyon çalışması önemli bir yetişen bir ağacın reçinesinden elde edilen türbelerden yaklaşık iki yıl sonra başlayabil- hem de ince metal işçiliği öne çıkaran keçe- aşamaya geldi. 2015 yılı sonuna doğru ta- yapıştırıcının ahşabın birbirini daha iyi di. Bursa Büyükşehir Belediyesi, külliyenin ye kadar tüm unsurlar yenilendi. mamlanması öngörülen çalışmalardan son- tutmasında kullanılan bu teknik, ahşabın diğer yapılarında olduğu gibi burayı da ilgili Orijinal olduğu tahmin edilen Şehzade Mah- ra tarihi yapı, kültürel işleviyle Külliye’nin bir hava alması ve daha uzun süre yaşaması kurumlardan almak için uzun bir uğraş mut Türbesi kapısı… Üst kaydında ahşap parçası olarak yaşamaya devam edecek. bakımından önemli bir yöntem. verdi. 2014 yılına kadar sağlık merkezi bir kitabesi olduğu biliniyor ancak şimdi Selçuklu icadı olduğu bilinen ve altı kollu olarak kullanılan tarihi yapının Büyükşehir yok! Bu kitabenin 1970’li yıllardaki onarım- veya sekiz kollu geometrik yıldızlar olarak Belediyesi’ne geçmesinin ardından burada da kaldırıldığı tahmin ediliyor. Türbenin iç ahşaba yansıyan motifler elden geçirildi. da restorasyon başlatıldı. pencereleri ve kapılarının yağmur veya dış Kainatı, yaradılışı, sonsuzluğu temsil eden koşullardan etkilenmeyen üst taraflarının Tuğla işçiliği bakımından Bursa’nın en motifler bugün de Muradiye’nin güzelliğine orijinal olduğu düşünülüyor. güzel mekanlarından biri olan Medresedeki güzellik katmakta. orijinal çinilerin envanteri çıkarıldı ve bazı Bugün bunların hepsi ve daha fazlası Mura- Restorasyon kapsamında, inşaat termino- çinilerin yıllar içinde ortadan kaybolduğu diye’de ziyaretçilerini bekliyor… lojisinde Bini olarak adlandırılan ince metal gözlendi. (Bazı araştırmacılar, bu çinilerin

32 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 33 dosya / Muradiye

Tarihçi ve akademisyenler için paha biçile- mez bir kaynak olan bu kitabeler bir kısmı şunlardır; Hoca Çırağzade Mektebi kita- besi, Darüssaade Katibi Çeşmesi kitabesi, Rıfai Dergahı kitabesi, Hacı Mustafa Ağa Çeşmesi kitabesi, Müstakim Efendi Çeşmesi kitabesi, Şeyh Küşteri’nin mezar kitabesi, Süleyman Çelebi’nin mezar taşı kitabesi. MEZAR TAŞLARI MÜZESİ Tespit edilen bu ve benzeri tüm kitabeler Restorasyon öncesinden temizlenip restore edildikten sonra okundu, günümüz Türkçesine çevrildi ve envanter Bursa’da şehirleşmenin yıkıcı etkisinden dikildi. Anıtsal taşların okuma, çevirme, kayıtları alındı. kurtulamayan tarihi mezarlıklar ve hazire- temizleme ve belirli bir disiplinde yeniden Diğer yandan, bölgede yer alan Roma ve lerdeki mezar taşlarının önemli bir kısmı za- dikilmesinin yanı sıra koruma ve onarımları Bizans dönemlerine ait stel ve benzeri par- man içinde Muradiye Külliyeleri bahçesine da yapıldı. çalar ise, daha iyi korunmaları ve belirli bir taşınmış durumda. Muradiye Külliyesi’ndeki Bursa’nın rükn-i hâmisi yani beşinci direği alanda sergilenmeleri bakımından Topha- restorasyon çalışmaları kapsamında bura- olarak tanımlanan Muradiye Külliyesi’nin ne’de oluşturulan yeni alana taşındı. daki mezar taşlarının da envanteri çıkarıldı haziresinde yapılan düzenleme ve ülke- ve tüm taşlara envanter numarası verildi. mizin ilk Açık Hava İslami Mezar Taşları Tamamı okunarak çevirisi yapıldı, hangi Müzesi çalışmaları esnasında çok sevindirici döneme ve kime ait olduğu belirlendi. gelişmeler de oldu. Yıllar önce yıkılarak Yararlanılan Kaynaklar Mezar taşı tipoloji çalışmaları yapıldı. Yıllar ortadan kaldırılan bazı yapıların, yok olup içerisinde herhangi bir disiplinden uzak bir • Bursa Kadı Sicilleri, A-155, s. 75. 12 Receb 1012 (M. 16 Aralık 1603) • Önkal, Hakkı., Osmanlı Hanedan Türbeleri, 1992. gittiği sanılan kitabeleri bu hazirede ortaya şekilde depolanan taşlar yerinden sökülerek • Ayverdi, E. H., Osmanlı Mi’marisinde Çelebi ve II. Sultan Murad Devri 806-85 (1403- • Kepecioğlu, Kâmil., Bursa Kütüğü, C.3, Bursa 2009. çıktı. Alana gelişigüzel bir şekilde atılan bu 1451), İstanbul 1972. • Yavaş Doğan, Yeni Yüzüyle Muradiye, Bursa 2014. yüzyıllarına ve mezar taşı tiplerine göre eserlerin bulunması, -çoğu zarar görmüş de • Baykal, Kâzım., Bursa ve Anıtları, (2. Baskı), İstanbul 1982. • Ayvazoğlu Beşir, Bursa’da Zaman, Muradiye’de Gül Devri, 2015 düzenlendi, projeye uygun olarak tekrar olsa- oldukça sevindirici bir gelişmedir. • Uluçay, Çağatay., Padişahların Kadınları ve Kızları, Ankara 1985. • Cengiz İsmail, Bursa’da Zaman, Muradiye’de Yaşayan Osmanlı Ruhu, 2015

34 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 35 araştırma / Cem Sultan Türbesi / Hacı Tonak

Hacı TONAK Özen ve özensizliğimizin tarihine kısa bir yolculuk: Cem Sultan Türbesi, Cem’in ağabeyi Mustafa için babası Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmıştır. Mustafa, önce “Cem’in ruhu türbesindeki çinilerinde amcası Alaaddin’in Sultan CEM SULTAN kırmızı karanfillerde tütüyor.” Murat Türbesi’ne bitişik türbesine defnedilmiş, dört yıl Behçet Kemal Çağlar sonra da adına yaptırılan bu TÜRBESİ türbeye nakledilmiştir(1479). Cem’in na’şının İtalya’dan getirilip defnedilmesiyle(1490) Muradiye’deki türbeler arasında Cem nun sol kanadını yönetmişti. Savaş sırasında Mustafa’nın maiyyetinden olduğu anlaşılan birlikte Bursalılar türbeyi “Cem Sultan Türbesi olarak bilinen ve başlangıcında olmasa da giderek resmi belgelerde de öyle Jean Marie Angiolello, olası bir toparlanmayı Sultan Türbesi” olarak bellemiş, adlandırılan türbe, Türk bezeme sanatının XV. engellemek amacıyla Uzun Hasan kuvvetlerini giderek bu isim yerleşmiştir. yüzyıldaki en iyi örneklerinden kabul edilir. gece yarısına değin izleyen şehzadeyi, Sultan Fatih Sultan Mehmet’in emri ve ilgisiyle ikinci Mehmet’’in ulak gönderip çağırttığını ve ota- veya ortanca şehzadesi -büyük olduğunu ğa girer girmez kucaklayıp kutlayarak “altın söyleyen de vardır- Mustafa için yaptırılmış- bir tastan (bir çeviriye göre de ‘altın fincan- tır. İtalyanların “Sultan Zizimi”, Fransızların dan) şerbet ikram ettiğini” yazar. Şehzade “Prens Djem/Jem” dediği Cem Sultan’ın sür- Bayezid, bu savaşta ordunun sağ kanadını günde ölümünden ve dört yıl sonra na’şının yönetmiş ve Gedik Ahmet Paşa’nın “saflarının kurşun bir tabut içinde nihayet yurduna gön- düzensizliği ve disiplin yoksunluğu nedeniyle” derilmesinden sonra nereye defin edileceği alışılmadık eleştirisine hedef olmasına karşın konusunda bir tereddüdün oluştuğu anlaşılı- başarısız da olmamıştı. Küçük şehzade Cem yor. Sultan Bayezid’in, amansız bir takiple ya- ise Otlukbeli’ne götürülmemiş, ama bu tarihte şamını cehenneme çevirdiği kardeşinin trajik on dört yaşında bir çocuk olmasına karşın sonundan, her şeye karşılık derin bir üzüntü Fatih Sultan Mehmet’in vekili (naib/kayma- duyduğu ve onun ebedi uykusunda bir kam) sıfatıyla payitaht, dolayısıyla hükümdar- “Frenk” memleketinde değil yurdunda, atala- lık ona emanet edilmişti. Çocuk şehzadenin, rının yanında olmasını ısrarla istediği söylenir. babasından iki ay süreyle hiçbir haberin Sultan’ın, bunun için -ahlaki ve elbette siyasal alınamaması üzerine, saray halkından “biat” sebepleri vardı -Cem’in vefatından başlayarak isteyerek iktidar tutkusunu daha o günlerde diplomatları aracılığıyla ama özel dikkatini ortaya koyduğunu belirtelim. de hiç esirgemeden, yoğun bir uğraş verdiği Şehzade Mustafa öldüğünde 24 yaşındaydı. kabul ediliyor. Hammer, Bayezid’in özellikle Otlukbeli’nde kuvvetleri dağılan, bir oğlunu bu konuda başka kaygılarla değil yalnızca da kaybeden Akkoyunlu hükümdarı Uzun “dini vecibelere göre” hareket ettiği kanısın- Hasan, Anadolu’daki gücünü yitirmiş görünse dadır. Gene de Cem için ne İstanbul’da ne de de Osmanlı Devleti için hala en tehlikeli atalarının yurdu Bursa’da bağımsız bir yer ha- rakipti. Bu yüzden Amasya’da Şehzade Ba- zırlanmıştı. O gün gelip çattığında hariciye ve yezid, Konya’da Şehzade Mustafa Akkoyunlu saray bürokratlarına hiç ikircime düşmeden Devleti’ne ve bağlaşığı Karamanoğlu’na bağlı Bursa’yı salık veren Sultan Bayezıd olacaktır. Türkmen kalelerini bir an önce ele geçirmek Bu kararı vermeden çok önce kardeşi Mustafa için savaşım yürütmekteydiler. Çünkü Fatih için, babasının yaptırdığı türbenin Cem’e de Sultan Mehmet, öngörülü davranmak ve uygun olduğunu düşünmüş olmalıydı; iyi an- Otlukbeli’nin yinelenmesinden kaçınmak isti- laşan iki “küçük”, böylece bir mezar odasında yordu. Nitekim çok geçmeyecek Uzun Hasan, bir araya gelecekti!.. Gürcistan’da her bakımdan başarılı geçen bir Fatih Sultan Mehmet’in ikinci oğlu Şehzade sefere başlayacak, Anadolu’nun ondan kop- Mustafa, Karaman-Konya Sancak Beyi iken mamış bölgelerinde de ciddi kıpırdanmalar ve Otlukbeli Savaşına katılmış ve savaş meyda- gelgitler yeniden yaşanacaktı. nında Uzun Hasan’ın ordusuna ilk darbeyi in- Bir kayda göre, Şehzade Mustafa Niğde ve diren ve kargaşaya düşüren Osmanlı ordusu- Kayseri civarına yönelik bir askeri eylem

36 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 37 araştırma / Cem Sultan Türbesi / Hacı Tonak

olmuşsa birden ürküp şaha kalkan binitinden “Bu türbeye Mustafa’dan sonra Abdullah 1499’da da Cem Sultan gömülmüştür.” düşüp ölmüştü ve Mehmet ll.’nin saltanatına bin Bayezid Evail-i Zi’l-ka’denin başlangıcın- Dört isim (karışıklık bir yana bırakılırsa), dört giden yol böylece açılmıştı. Duygusal tabiatlı da (888), sonra Cem, nihayet Alem-şah bin kabir ya da sanduka örtüşüyor; ama isimler olduğu hep yinelenen Sultan II. Murat’ın, bu Bayezid (908) gömülmüştür” diyor. bakımından da başka bakımlardan da sorun zamansız ve sırasız ölümden çok etkilenerek Ayverdi, ola ki sandukalara ilişkin bir sıralama yok değil. içe kapandığı, tahtını bırakmaya da bu ne- yapmıyor, yalnızca defin tarihlerini dikkate Merhum Yılmaz Akkılıç’ın, her satırının sağlığı denle hep istekli davrandığı öne sürülür. alarak şehzadeleri anıyordu bunu yazarken; için defalar ve defalarca uğraş verdiği yapıtı Tahta iniş çıkışları, açıkçası doyurucu yanıtlar ama yalnızca dört isimden söz ettiği çok açık: Bursa Ansiklopedisi’nin ilgili maddesinde ise bekleyen tarih sorularından olsa da Sul- Fatih Sultan Mehmet’in oğlu Mustafa, Sultan şunlar belirtiliyor: tan Murat’ın, Alaaddin’in ölümünden (bu Bayezid’in oğlu Abdullah, Fatih Sultan Meh- “Türbede beş sanduka bulunmaktadır. Bun- ölümden II. Murat’ı sorumlu tutan tarihçiler met’in oğlu Cem ve Sultan Bayezid’in oğlu lardan birincisi Fatih Sultan Mehmet’in 1474 olduğu gibi, şehzadenin katillerinin üzerine Alemşah! yılında ölen oğlu Şehzade Mustafa’ya aittir. gidememekle suçlayanlar da vardır) azap Süheyl Ünver ise, türbedekiler için “Alemşah Mustafa önce amcası Alaattin’in türbesine derecesinde etkilendiği ünlü vasiyetinden bin Bayezid, Şehzade Şehinşah bin Bayezid, gömülmüş ve daha sonra 1479 yılında kendi açıkça bellidir. Cem Sultan ve Şehzade Mustafa” diyor ve türbesinin yapımı tamamlanınca buraya nak- ekliyor: ledilmiştir -Kâzım Baykal, Mustafa’nın sandu- KAYNAKLAR BİRAZ “KARIŞIK” “Korkud’un da burada bulunduğuna şüphe kasının seçilemediği kanısındadır-. İkinci ve yok.” üçüncü sanduka Şehinşah ile oğlu Mehmet’e; Fatih Sultan Mehmet’in, Otlukbeli’nde, daha dördüncü sanduka da Alemşah’a aittir. savaş meydanı derlenmeden kucaklayıp teb- Abdullah’ın yerini Şehinşah’ın alması bir yana, Türbede yatan beşinci kişi ise 1495’te rik ettiği ve “altın tas” içinde şerbet sunduğu Korkut yahut Korkud da buradaysa türbede İtalya’da ölen ve 1499’da yurda getirilerek çok sevgili şehzadesi Mustafa için yaptırdı- farklı zamanlarda defnedilmiş beş veya altı Bursa’da gömülen Cem Sultan’dır.” ğı türbe, sanat tarihçiler tarafından başta şehzade, ama dört lahit ya da sanduka var tezyinatı veya bezemeleri olmak üzere birçok demektir. Gabriel’in çiziminde ve fotoğraflar- Konumuz olmamakla birlikte, aktarılan bakımdan “eşsiz” kabul edilir. Konuya ilişkin da yalnızca dört lahit görünüyordu, ziyaret- metinle eski metinler arasında özellikle sert bilgisi, gördüğünden çok da öteye olmayan çilerin bugün gördüğü de tıpkı tıpkısına Gab- sessizler bakımından ortaya çıkan farklılığın bencileyin ziyaretçileri için bile bunun ayırımı- riel’in çizdiği, görüntülediği bu dört lahittir. Akkılıç’ın, ille de “doğru ve düzgün Türkçe” na varmak zor değil; ama ona ilişkin ayrıntıya Raif Kaplanoğlu, “Doğal ve Anıtsal Eserleriyle diye özetlenebilecek yaklaşımından kaynak- girmeden önce şu sorulara yanıt aramak Bursa” yapıtında “Türbe içinde; Fatih’in oğul- landığını belirtelim. yerinde olacak: ları Şehzade Mustafa (öl. 1474), Cem Sultan Bursa Ansiklopedisi’nin, özellikle Kazım Osmanlıların, XV. Yüzyıl’daki yapı iç süsle- (öl.1495), Sultan Abdullah (öl.1495) ile II. Ba- Baykal’a atıf ve göndermesinden bir kez daha mesinin zirvelerinden kabul edilen, mimari yezid’in oğlu Alemşah (öl.1503) gömülüdür” anlıyoruz ki türbede dört sanduka bulunması- sırasında rahatsızlanıp sahadan çekilmek zarcık’da (günümüzde Bor), yanındakilerin “Mezar yeri için der-i devlete ulak saldılar. bakımdan da özgünlüğü tartışılmaz bu zarif diyor. Engin Yenal da “Osmanlı (Baş) Kenti na karşın beş veya daha fazla şehzade defin- zorunda kaldı; çoğunluğu Bursalı olduğu an- “böbrek sıkıntısına iyi geleceği” önermesine Şah-ı al-i cah padişaha haber gönderdiler. türbede sonsuzluk uykusunu yan yana Bursa”da, Raif Kaplanoğlu’nu izliyor: dir ve türbeye adını veren Şehzade Musta- laşılan komutanları ise eylemi sürdürmektey- uyarak hamama girer. Çıktığında daha da Alemin sığınağı, cihan padişahı bu kalbini uyuyanlar kimlerdir? Fatih Sultan Mehmet’in “Türbeye (Mustafa’nın türbesine) daha sonra fa’nın sandukası “seçilememekte”, dolayısıyla di. Vakıa yazarları “Şehzade’nin böbreklerinde kötülemiştir, oracıkta da ölür(Ağustos 1474). yakan acıdan haberdar olunca babaları Sultan iki oğlu Cem Sultan ile Şehzade Mustafa, Fatih’in diğer iki oğlu: Abdullah ve Alemşah, görülememektedir. sıkıntısı vardı, Türkmen üzerine Ahmet Paşa’yı Murad Han Hazretlerinin mezarı civarında Kimi tarihçiler, genç şehzadenin bu vakitsiz evet buradadır; fakat diğerleri kimdir? Albert gönderdi” demekte bu olay için. Bu Ahmet medfun olan kardeşleri Alaaddin Sultan’ın ölümünden Veziriazam Mahmut Paşa’yı so- Gabriel’in çiziminden ve Eski Eserleri Sevenler Paşa, Osmanlı askeri tarihinin en ilginç, aynı türbesine defnolunması fermanları sadir rumlu tutar. Abartılı bir tarafının olduğu açık Kurumu’nun 5 numaralı yayınındaki bir fotoğ- zamanda en büyük komutan ve amirallerin- oldu.” olmasına karşın gerçeğe de yakın duran bu rafta gördüğümüz, boyutları biri birine eşit den Otranto Fatihi Gedik Ahmet Paşa’dan iddia, Fatih Sultan Mehmet gibi bir padişahın Şehzade Mustafa’nın cenazesi, II. Murat’ın dört lahitte yahut kabirde -Gabriel çevirilerin- başkası değildi; dağ yollarından geçip çetin hükümdarlığında bile iktidarı fiilen kullanan- genç yaşta ölen Şehzade Alaaddin için yap- de “sanduka” deniyor- sıralama nasıldır? ve ulaşılmaz kabul edilen kaleleri indire indire ların merkezkaç boşluklar yahut tali iktidarlar tırdığı ve sonrasında, ölümü halinde (birkaç Türbenin silme mermer, sağda ve solda güçlü bir kale sayılan Develihisarı’nı (Develi) yaratabileceğini ortaya koyması bakımından kulaç) yakınına defnedilmesini vasiyet ettiği kemerli pencereleri bulunan Bursa kemerli kuşatır. Kale komutanı Atmaca Bey, hiç kim- dikkat çekicidir. türbeye geçici olarak kondu. Gene de bu seye değil yalnız Şehzade Mustafa’ya teslim girişinden geçip ahşap işçiliğinin(Kündekari) Fatih Sultan Mehmet, çok sevdiği şehza- geçicilik dört yılı aşkın bir zaman aldı. Fatih olacağını söyleyince de padişahın “ılımlılığı da “harika” bir örneği sayılan kanatlı kapısından desinin cenazesini, atalarının defin olduğu Sultan Mehmet’in yapılmasını emrettiği türbe elden bırakmayan sertlik” siyasasına uygun girdiğimizde ilk selamladığımız Cem Sultan Bursa’ya gönderir ve bir türbe yapılmasını bu süre içinde tamamlandı ve Mustafa’nın olarak kapıların önünde bekler, Şehzade mı; Şehzade Mustafa mı; Alemşah mı; Şehin- da emreder. Bu tarihte büyük olasılıkla, na’şı buraya nakledildi (1479). Mustafa’dan gelecek haberi. şah mı yoksa başka bir şehzade mi? hanedan mensuplarının vefatı durumunda Mustafa’nın, dört yıl boyunca türbesini Bu soruları sıralamak, eğer kolay ulaşılır Kolay yolları seçen biri olmayan Şehzade defin edilecekleri yer olarak yalnızca Bursa’yı paylaştığı, başka bazı tarihçilerin de Sadeddin bir yanıtı olsaydı gereksiz bir uğraş olurdu Mustafa, sağlığını hepten tehlikeye sokan düşünülmektedir. gibi “Sultan” sanıyla andıkları amcası Alaad- güç bir yolculuğu göze alarak Develihisarı’na şüphesiz, ayrıca bir anlamı da olmazdı. Ne var Hoca Sadeddin, Şehzade’nin ölümünün din, ölümünden önce “Amasya Sancak Beyi” gelir, kaleyi teslim alır. Atmaca Bey’e iltifat ki açık bir yanıtı görünmüyor, görünmeyince yanındakilerin (Kara Timurtaşoğlu Umur Bey, idi. Anadolu Beylerbeyliğini de fiilen yürütü- eder, görevler verir; kale halkını da yağma ve de sorunsalı açmayı denemek bakımından Ahmed Bey, Ali Çelebi) ittifakıyla halktan yordu ve bu ikisinden dolayı tahta en yakın esaretten korur. sormayı “denemek” kaçınılmaz oluyor. gizlendiğini belirterek şöyle devam eder: şehzadeydi. Bursa yakınlarında (bir rivayete Dönüş yolunda Niğde civarındaki Borba- göre orta Anadolu’da) at sürerken, her ne Ekrem Hakkı Ayverdi, türbeden söz ederken

38 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 39 araştırma / Cem Sultan Türbesi / Hacı Tonak

nisa’da ölen İkinci Beyazıdın oğlu Alemşahın bir anlaşmazlık bulunduğu açık. Bunlardan savunma örgütledi, yeniçerileri, Cem’den koşulların şımarttığı askerlerin şehre öfkesi hem de Cem Sultan’ı takiple görevlendirdiği türbeleri vardır.” en önemlisi, Koyunluoğlu’nun uyardığı gibi gelecek bir tehdide karşı Anadolu yakası- büyüktü. “Öncesinde Karamanoğlu’na ve Ahmet Paşa (Veliyüddinoğlu) bile içten içe “Tavanın birkaç yerinde ‘Mustafa Rahmetul- -olasılıkla da farklı zamanlarda farklı isimler na yığarak gözden uzaklaştırdı. Babasının Sultan Murat’ın küçük kardeşi Mustafa’ya di- Cem taraftadır; bir yandan onun akıbetini lah’ yazısı” Cem Sultan Türbesi’nin açık tarifi verilmesi nedeniyle-türbelerin karıştırılması uygulamalarından şikayet edenlere el konulan renmiş Bursa, Cem’in öncülerine nasıl olur da hızlandıracak eylemlerde bulunur, bir yandan anlamına gelir, çünkü başka hiçbir türbede olabilir. Fatih Sultan Mehmet Oğlu Musta- mülklerinin iadesi sözünü verdi. Cem’in ordu direnmez; besbelli ki bir tercih söz konusu” onu öven mısralar yazar. bu yazı yoktur. Koyunluoğlu, (İznik ve Bursa fa’nın türbesi, Fatih Sultan Mehmet Oğlu ve idarede etkin taraftarları Rum Mehmet diye düşünüyorlardı. Bursa’nın kale dışında Sürgün şair, Veliyüddinoğlu denilince, Fatih Tarihi) bunu 1935’te söylediğine göre (yazı Cem’in “Frenk diyarından, gurbetten” gelip Paşa başta olmak üzere zaten öldürülmüş tutmasıyla okkalı bir tokat yemesine sebep Sultan Mehmet’in “kapıaltına” gönderdiği; dilindeki günümüze göre farklılık da bununla defin olmasıyla birlikte Cem Sultan Türbe- veya tasfiye edilmişti. İtalya’dan dönmesini olduğu yeniçeri ağaları özellikle bu kanıdaydı orada, olağanüstü dizelerle dile getirdiği ba- ilgilidir), Bayezid’in oğlu Şehzade Korkut’un si adını alıyor. Bursalılar için bunun, doğal buyurduğu Gedik Ahmet Paşa’nın da “akılsız- ve bir tarafa not etmişlerdi bunu. ğışlanma dileği sayesinde bağışlanıp Bursa’ya -eğer buradaysa- daha sonraki bir tarihte bir adlandırma olduğunu düşünmek yan- ca” bir serüvene girişmeyeceğinden emindi. On sekiz gün sonra, Yenişehir ovasında Cem sürgün edilen Ahmet Paşa’dan söz edildiği (1935’ten sonra) nakli (bunun neden gerekti- lış olmaz; çünkü Cem Sultan padişahlığını Bu koşullarda Cem’in, Bursa’dan öteye geç- kaybettiğinde “Bursa’nın yağması haktır” diye elbet anlaşılmıştır. Muradiye’de adını taşıyan ği ayrı bir sorun) söz konusu olmalıdır. Bursa’da ilan etmiş, Bursa Ulucami’de kılıç mesi şansı olmayacaktı. ayaklanan güruhu, Sultan Bayezid güçlükle medresesi, günümüzde sevgili Esat Uluumay kuşanmış ve Bursa Darphanesi’nde adına Gazeteci Musa Ataş, Koyunluoğlu’ndan yak- Bayezid’in öngörüsü olaylar tarafından durdurabildi. Gönlü de vicdanı da Bursa’nın Ağabey’in varlığını, benliğini, ömrünü adadığı sikke kestirmiş dolayısıyla “sultan” sanını da laşık on yıl sonra hazırladığı, dönemin valisi doğrulandı. Cem, Bursa’da sultanlığını ilan yağmalanmasına el vermiyordu, ama bir ta- eşsiz Osmanlı Halk Takıları ve Giysileri Müze- bir bakıma Bursa’ya borçlu. ve belediye başkanının sunum yazılarıyla ettikten sonra “Büyük Hala” Selçuk Hatun’u raftan da zaferini borçlu olduğu askerlerinin, si’ne ev sahipliği yapıyor. Paşa’nın gösterişsiz, 1944 yılında basılan Bursa Klavuzu’nda, bu Bursa’nın bunda bir dahlinin yahut “kabahati- gönderip ağabeyinden “ülüş” talebinde biraz zorlamayla da olsa gelenekten doğdu- sade türbesi medresenin dış bahçe girişinin türbenin sakinlerinden söz ederken Şehzade nin” olmadığını ve sürecin tamamen Bursa- bulundu. Bunun anlamı tüm hükümdarlığı ğu söylenebilecek “hakları” söz konusuydu. solundadır. Korkut’dan hiç söz etmiyor: ların iradesi dışında geliştiğini öne sürmek de değil, yalnızca bir bölümünü (imparatorluğun İşler öyle alevlendi ki atalarının başkentini Bursalıların Cem’e, sürüp giden bu sevgi pek mümkün değil. Şöyle ki: yaklaşık l/4’üne tekabül eden Anadolu top- korumanın çaresi, yağma ve talanın yağma- “(Hazirenin girişinden itibaren) Dördüncü tür- ifadesi elbette payitahtın da, sultanların da rakları) istediğiydi. Bu “kanaatkarlık”, şair ve cılara parasal getirisi her ne olacaksa onu be; Fatih’in oğlu Mustafa, Cem Sultan, Beya- Cem Sultan’ın Nasuh Paşa komutasında- hoşlanacakları bir durum değildi; ayrıca, türbe mümin Cem’den (Cem, kişiliğinin bu tarafını ödemesi olarak belirdi. O da bunu yaptı ve zıd’ın oğlu Şehinşah, haremi Mükrime Hatun, ki öncü gücü gelip Atıcılar’a konduğunda, Şehzade Mustafa için inşa edildiğine göre bel- her fırsatta vurgulamıştır) beklenen, fakat böylece, hükümdarlığını hiçe saymış Bur- Alemşahoğlu Osman’ın yattığı türbedir.” Sultan Bayezid’in Bursa’yı savunsunlar diye ki hakkaniyetli de değildi. Bu yüzden olmalı, gönderdiği Ayas Paşa ile iki bin kadar yeni- ağabeyi ile taht kavgasına tutuşmuş, üstelik sa’yı cezalandırması mümkünken, büyük bir Kanuni Sultan Süleyman’ın talihsiz şehzadesi Musa Ataş’ın, yukarda aktarılanlardan çok çerisi moral bozukluğu içinde “Çekirge’nin en ziyade ataklığı ile babası Sultan Mehmet’e felaketten kurtararak ödüllendirmiş oldu. Mustafa için yeni bir türbe inşa edildiğinde, farklı olarak Mükrime Hatun ile Alemşah’ın bağ ve bahçelerinde” yayılmış beklemekteler. benzetilen Şehzade Cem’den beklenmeyen Bununla da kalmadı Bursa’nın uluslararası buna “Mustafayı Cedid Türbesi”; öncesin- oğlu Osman’ı da burada göstermesinin Çünkü Bursa, tahtı Bayezıd ll.’ye kazandırmak bir davranıştı. bir ticaret kenti olmasına önemli katkısı olan de inşa edilene de “Mustafayı Atik Türbesi” şüphesiz bir nedeni olmalı. Akla iki olasılık için İstanbul’da işlenen cinayetlerden ve ardı Cem taraftarlarının çok şey beklediği Gedik Koza Hanı ile Pirinç Hanı’nı inşa ettirdi. Bu denilmesi kurallaştırıldı. Resmi makamlar geliyor: birincisi, türbelerin karıştırılması; sıra gelen çapul ve yağmadan haberdardır; Ahmet Paşa, tereddüt etmeden Sultan olaylar, Bursalıların Sultan Bayezid’e şükran bakımından “Cem Sultan Türbesi” diye bir ikincisi Ataş’ın Bursa Klavuzu’unu hazırladığı bu yüzden “İstanbul’a ne haltlar ettiğinizi Bayezid’e biat ederek emrine girdi. Onu el ve bağlılığını artırdı arttırmasına, ama Cem’e türbe zaten yoktu! günlerde türbe içindeki sandukalara iliştirilen biliyoruz” diyerek kapılarını açmayı reddet- altından, fiilen Cem’in merkez kuvvetini yöne- muhabbetini da hiç eksiltmedi. Özcesi, 18 Sanduka, ancak “seçiliyorsa” sanduka ola- veya yanlarına konulan levhaların bu isimleri miştir onlara. ten Astinoğlu Yakup izledi. Böylece, Bursa’nın gün (bu süre daha az, daha fazla da olabilir) cağına göre; burada ifade edilenin somut de içeriyor olması. boyunca Cem’i “Sultan” kabul etmiş Bursa- SORUN KÜÇÜLMÜYOR, BÜYÜYOR Derken, iki taraf kapışır Bursa önünde ve hiç kucak açması ve sultanlığını benimsemesi anlamda sanduka değil, ona anlam veren Ne var ki ikircime neden olan yalnızca “Bursa lılar için na’şının getirilip konulduğu türbe, de mühim görünmeyen bu savaşta Nasuh dışında Cem’in elinde ne varsa Yenişehir’deki Ne var ki Koyunluoğlu’na kulak verirsek, bu “hadise” olabileceğini düşünmek gerekiyor. Klavuzu” ile Musa Ataş değil; örneğin Ünver kimin için yapılmış olursa olsun ancak “Cem Paşa’nın emrindekiler Ayas Paşa’nın emrin- savaştan önce uçup gitmişti. Cem, “ülüş” is- adlandırmanın değilse bile benimsenmesinin Bursa Kültür Envanteri de (Neslihan Dostoğlu, ve Koyunluoğlu, Şehzade Korkut’un bu Sultan Türbesi” olabilirdi; Şehzade Mustafa’ya dekilere galebe çalar. İstanbul’un gönderdiği temeyip tahtın tümü üzerinde hak iddia etmiş o kadar da kolay gerçekleşmediği ortaya çıkı- Hamdi Dostoğlu), Bursa Kütüğü (Kepecioğlu) türbede olduğunu söylerken; Kazım Baykal, sevgisizliklerinden değil, kardeşi Cem Sultan’a yeniçerilerin bir haylisi kılıçtan geçirilir, bir olsa, onun ve onunla birlikte Bursa’nın kaderi yor. Şöyle yazıyor Koyunluoğlu (İznik ve Bursa ve Bursa Ansiklopedisi’ne (Yılmaz Akkılıç) Mustafayı Cedid’de olduğunu ve “Muharrem duydukları sevginin çokluğundan. haylisi de tutsak alınıp Yenişehir’e gönderilir. farklı mı olurdu, bilinmez; ama o günlerde Tarihi, Muradiye’deki Kümbetler): dayanarak konuya ilişkin şu bilgiyi veriyor: 919’da emirle nakledilerek ’a gömüldü- Bursa, belki de içten içe sultanlığını arzu ettiği iyimser beklentilerden ziyade Bursa’yı yakın O kadar ki Bursa’da yalnızca bir sürgünken “Bahçeden içeri girilince birçok kümbetlere ğünü” özellikle belirtiyor. Gene Koyunluoğlu, “1474’te ölen Şehzade Mustafa önce başka Şehzade Cem’e bu bahaneyle kapılarını açar. bir tehlike ilgilendiriyordu. Çünkü olağanüstü Sultan II. Bayezid’in hem Bursa’yı yönetmekle rastlanır ki hepsi on bir tanedir. Şimşirlerle Cem Sultan Türbesi’nin aslında Mustafayı bir türbeye, 1479’da kendi türbesine gömül- süslü yolun sonunda ilk rastlanan kümbedin Atik Türbesi olduğunu ve bunun da Mustafayı “Küçük” olsa bile aslında “önemli” bir çarpış- müştür. Sonradan Sultan Abdullah, Sultan eski numarası 110, yeni numarası 31’dir. Cedid Türbesi ile karıştırıldığını ifade ederken; maydı bu; çünkü Sultan Bayezid’in iktidarı, Cem ve Alemşah da buraya defnedildiği için Şimdiye kadar (1935) burasını Fatih’in oğlu Baykal, Cem Sultan Türbesi’nin bu ikisinden taraftarlarının payitahtı dehşet içinde bırakan Türbe, Cem Sultan Türbesi olarak da isimlen- Mustafa’ya ait sanırlardı. Halbuki burası Yıldı- ayrı bir türbe olduğuna dikkat çekiyor. Ayrıca, bir dizi eylemi üzerine kurulmuştu. Halk, dirilmektedir.” rım Bayezid’in oğlu Sultan Ahmed’e aittir. türbede yatanların kimliğine ilişkin çelişki özellikle yeniçerilerin dizginsiz görünen şidde- Memduh Turgut Koyunluoğlu, türbenin Korkut, Mükrime Hatun, Alemşah’ın oğlu Os- tinden ve canlarının her istediğini yapabilme 21 ve 26 numaralı sicillerin 171 ve 385 sayfa- Mustafayı Cedid Türbesi ile karıştırılmaması man’la bitmiyor; Fatih Sultan Mehmet’in kaç cüretinden hoşnutsuzdu. Bursa önündeki larına göz gezdirdiğimiz zaman bu kümbedin gereğine (demek ki böyle bir sorun hep var) şehzadesi olduğuna ve bunlardan Bursa’da yenilgi, Cem’in şahsında bir kurtarıcı bekleyen Ahmed’e aidiyeti derhal sabit olur. Burada değindikten sonra, konu hakkında şunları gömülenlerin kimler olduğuna ilişkin bir soru- İstanbulluları ümitlendirmiş, açıkça homur- Bayezid’in diğer oğlu 865’de ölen Şehinşah, yazıyor: yu da içine alarak genişliyor. danmaya da başlamışlardı. Cem taraftarı Yavuz tarafından 918’de öldürülen Şehin- “Bu kümbed tavanının birkaç yerinde ‘Mus- bilinen ve İtalya’da seferde olan Gedik Ahmet şah’ın oğlu Mehemmed, Bayezid’in 919’da tafa Rahmetullah’ yazılıdır. Bu yazılardan ve Paşa’ya ilişkin beklentiler de Bayezıd karşıtla- ölen oğlu Korkud, Yıldırım Bayezid’in karısı ve 1290 tarihli Hüdavendigar salnamesinden RESMİ ADLANDIRMA İLE SİVİL rını cesaretlendiren başka bir etkendi. Sultan Şehzade Ahmed’in anası 888’de ölen Bülbül de buranın Cem’e değil Mustafayı Atika ait ADLANDIRMA Bayezid de durumun ayrımındaydı, Bursa’nın Hatun, kızı Hundi Hatun yatmaktadır.” olduğu anlaşılmaktadır. Burada 900 yılında Cem’e kucak açması ve Cem’in oradaki askeri Cem Sultan Türbesi’nde sonsuzluk uykusunu Koyunluoğlu’nun Sultan II. Bayezid’i, Sultan Napolide ölen Fatih Mehemmedin oğlu Cem, başarısı tehlikeli sonuçlar verebilirdi. Hızla, uyuyanların kimliği konusunda şu veya bu, I. Bayezid (Yıldırım Bayezid) ile karıştırması Fatih Mehemmedin oğlu Korkut, 908’de Ma- İstanbul’da kolay beriye yıkılmayacak sıkı bir ama belki de bir değil birkaç nedene dayanan önemli değil, çünkü bu hemen anlaşılıyor;

40 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 41 araştırma / Cem Sultan Türbesi / Hacı Tonak

ama 1935’e kadar Ahmed Çelebi Türbe- (1562). Sicillere göre türbeyi Yavuz kardaşları Yavuz Sultan Selim tarafından inşa edilmiştir. de mi, Cem Sultan türbesinde mi? Mükrime ranmış Batılıları izlememiz; iki, Batılıların da si, Şehzade Mustafa Türbesi (Cem Sultan Ahmed, Şehinşah, Korkud, Şehinşah’ın oğlu Baykal, bu türbe için şu kaydı düşüyor: “Si- Hatun, kendisinin adını taşıyan türbede mi genellikle yapının mühendis ve mimarlığıyla Türbesi) diye biliniyorsa ve Mustafayi Atik Mehmed için yaptırmış, Kanuni oğlu Mustafa cillere göre türbeyi Yavuz kardaşları Ahmed, yoksa Mustafayi Atik’te mi? ilgili, ama Türk-İslam sanatı tarihi ile yeterince türbesinin de Mustafayı Cedid türbesiyle ka- sonradan getirilip oraya gömülmüş, Korkud Şehinşah, Korkud, Şehinşah oğlu Mehmed Bu sorulara yanıt verebileceklerden Raif ilgili olmamaları; daha doğrusu uzmanlıkları- rıştırılması söz konusuysa bunun, üç türbede emirle Orhan’a gömüldü, muharrem 919.” için yaptırmış. Kanuni oğlu Mustafa sonradan Kaplanoğlu, türbeler konusunda olmasa da nın bu alanda olmaması… bulunanların isimleri konusunda (Yıldırım Bu aktarmalarla, iyiden iyiye sıkıcı olmaya getirilip oraya gömülmüş.” defin edilenler bakımından “karışıklığın sürüp Biz, bu rehberlerimizi izlerken yanlışlarını da Bayezid’in oğlu ve kızı ile eşine kadar uza- başladığımın ayırımındayım, bunu göze almak Yeri gelmişken Merhum, Rahmetli Kazım gideceği” kanısında; Suheyl Ünver de aynı yineliyorduk; çünkü yanlışı da yanlış olmayanı narak) içinden çıkılmaz güçlükler yarattığı zorunda olduğumun da ayırımındayım; biraz Baykal Hoca’nın Mustafayı Atik Türbesi’ne görüşte ve eklemeli ki Merhum Kazım Baykal da tam bilmiyorduk ve önümüzdeki model düşünülebilir. sabır lütfen! ilişkin notuna da yer vermek sisi dağıtmaya da sözlerine “anlaşılıyor ki” yahut “içinde şu bizi yinelemeye zorluyordu. Neyse ki yeni ku- Bu arada, “adına kümbet yahut türbe yapılan Koyunluoğlu’nun Mustafafayı Atik; Baykal’ın yardımcı olabilir. Şöyle yazıyor Baykal: mezarların bulunması lazım” diye başladı- şak sanat tarihçilerimiz, özellikle vakıf yapıları Ahmet’in” kimliği konusunda da çelişkiler Mustafayı Cedid türbesinin adına yaptırıldığını “Mustafa-yı Atik Fatih’in büyük oğludur, ğına ve kimi durumda da burada filancanın konusunda yeterince donanıma sahipler. Bu bulunduğunu belirtelim. Koyunluoğlu, bu ifade ettikleri Ahmet yahut Ahmet Çelebi’nin, bina mimarisi eskidir, ona karşılık vesikalar o mezarı vardır, ama bir kayda göre de şurada yapıların ve onlara özgü yapı tekniğinin, be- Ahmed’in Yıldırım Bayezid’in şehzadesi ol- Sultan ll. Bayezid ile veziriazam Hadım Ali Mustafa’nın Cem türbesinde olduğunu haber görünmektedir diye sürdürdüğüne göre bu zemelerin zaman içinde geçirdiği aşamaları, duğunu söylemişti, çünkü Bayezid l. (Yıldırım Paşa tarafından şehzadeler savaşı kızışmadan veriyor. Anlaşıldığına göre bu türbe Murad düşüncenin uzağında değildi. süreçleri iyi biliyorlar; dolayısıyla restorasyon Bayezid) ile Bayezid ll.’yi (Bayezidi Veli) ka- önce tahtın biricik varisi olarak belirlendiğini; ll’nin büyük vebada ölen (1429) kardeşi Ah- Son iki ziyaretimin ilkinde iskeleler kurul- çalışmaları daha sağlıklı yapılıyor, daha sağlıklı rıştırmıştı. Büyük olasılıkla basit bir yanlışlıktı bunu tehlikeye düşüren koşulların doğması med adına yapılmıştır ve içinde şu mezarların muş çalışılmaktaydı, dolayısıyla akılda kalanı ilerliyor… bu, çünkü isimler konusunda güçlükler olsa üzerine Ahmed’in oğlu Alaaddin’in Bursa’da bulunması gerekiyor: Çelebi Mehmedin oğlu sınamak için levhalara bakılacak zaman Hoca, aşağı yukarı böyle konuşmuştu o iki bile Muradiye Külliyesinin Sultan ll. Murat’ın babası adına hutbe okutarak hükümdarlığını Ahmed, Bayezid ll’nin 1483’te ölen oğlu Ab- değildi. Kaldı ki çalışmaya başlamadan önce gezide. Ne var ki özellikle Cem Sultan Türbe- imaretiyle başladığı ve ondan önce burada bu ilan ettiğini belirtelim. dullah, diğer oğlu Saruhan valisi iken 1512’de her ayrıntının zapta geçirilip fotoğraflandığı- si’nde sanat tarihi bakımından tartışmalı bir türden yapıların olmadığı 1935’ten önce de Ahmed, bu sırada Konya’dadır, ama “hü- ölen Alemşah, bunun kızı Hundi hatun, hepsi nı, kaldırılacak her şeyin de bir tarafa ayrılıp Ziyaretçisine düşen; yüksek kubbenin durum söz konusu değil. Geçmişteki onarım bilinmeyen bir durum değildi. kümdarlık hutbesi” orada değil yokluğunda altı kabirdir.” muhafaza altına alındığını biliyordum. İkinci izdüşümü içine sığdırılmış dört lahdin yahut ve restorasyon çalışmaları sırasında döne- Kazım Baykal ise “Anlaşıldığına göre bu türbe Bursa’da okunur. Anlaşılıyor ki “resmi” adlandırmayla halkın ziyaretim, okuduğunuz bu yazı vesilesiyle sandukanın karşısında, tezyinatın bir sihirle min modasına yahut ortalama sanat zevkine Murad ll’nin büyük vebada ölen (1429 M.) oldu. Hafta sonuydu, gün öğleyi bulmamıştı, uyan değişiklikler yapılmamış orada; her Ahmed’in serüveninin, Cem Sultan’ın serüveni adlandırması arasındaki uyumsuzluk “kestirip içine gizlediğinin ışımasıyla aydınlanmış görü- kardeşi Ahmed adına yapılmıştır” diyor ve II. külliyenin güneyindeki çay bahçesini geçip şey özgün halini -elbette zamanın yıpratıcı ile benzerliği bu hutbe ile bitmez; Ahmet de atmalarla” çözümlenemediği gibi o sorunu nen renk ve şekillere teslim olmak; onların o Bayezid’in oğlu Ahmed’in yattığı türbe olarak moloz taşıyan işçilerin açık bıraktığı kapıdan etkisini göz ardı etmeden belirtmeli bunu-, Konya’dan gelip Bursa’da, Yenişehir ovasında -eğer sorunsa- kaynak ve belgelere taşıyarak saatte, o dakikada anlattıklarını dinlemekti. Mustafayı Cedid’i tarif ediyor: şantiye binasına yürüdüm. Doğrusu heye- ilk günkü halini koruyor. Bu yüzden Doğan savaşır ve Cem’in olayındakine benzer hileler- bir bakıma ölümsüzleştiriyor. Esas olarak evet; ama kabri örten toprağa canlıydım, ama Muradiye’ye ilişkin önceki Yavaş Hoca, aktarmaya çalıştığım bir bakıma “Mustafa-yı cedid denen türbe: Kapısı üstün- le (komutanları satın alınır; Yavuz’un komu- (yahut sanduka denebilirse sandukaya) ilişti- yazıda da sözü geçen genç mimar Saliha içsel tartışmanın sağlığına katkıda bulunsa deki zarif kitabesi, içindeki 16. Asrın en nefis tanları ikiyüzlü biat mektupları gönderir, vb.) rilmiş bir levhanın olmadığı da ruhuna Fatiha BELİRSİZLİK SÜRÜP GİDECEKTİR Hanım (Yek) ve “yüklenici” sıfatıyla işin belki da -büyük olasılıkla- öteki disiplinlerin alanını çinileri her halde görülmeye değer. Çinilere sürüklendiği muharebelerden mağlup çıkar. gönderdiğinin kim olduğuna dair bir meraka lale, sümbül, karanfil çiçekleri ile desenler ve- Bunlardan başka, türbelerin -konumuz ba- en zorunu değil, ama kesenkes en netameli- o disiplinlere bırakacak, türbede yatanların Sonrasında da Sinan Paşa’ya boğdurulup kapılmış olanın göremeyeceği gibi değildi. rilmiş fevkalede kıymetlidir. Kitabede (Kitabe kımından Cem Sultan Türbesi yahut Şehzade sini omuzlamış Mahmut Bey (Sabuncuoğlu) kimler olduğu konusunda kesin yargılarda Bursa’da, sonradan Mustafayı Cedid Türbesi Levhalar, farklı disiplinlerin işbirliği içinde No. 15) Süleyman oğlu şah Selim tarafından Mustafa Türbesi- içindeki durum da karışıklı- ile yüz yüze gelince rahatladım. Selamlaşıp bulunmayacaktı. olarak adlandırılan bu türbeye defnedilir. yürütülen zorlu ve kılı kırk yaran restorasyon imar edildiği belirtilmektedir. İçinde şu me- el sıkıştık, meramımı anlattım. İkiletmeden Gene de bunu aktarmam gerekiyordu. Çünkü ğa katkıda bulunmuş olmalı. çalışmaları sırasında kaldırılmıştı; büyük olası- zarların bulunması lazım: Kanuni Süleyman’ın Demek ki Mustafayı Cedid Türbesi, Kanu- “elbette” dediler. öncesinde belirttiğim gibi Muradiye’de yalnız Ziyaretçilerin hatırlayacağı gibi son restoras- lıkla da çok yakında yerine konulacaktı. Ereğli civarında boğdurduğu oğlu Mustafa ni Sultan Süleyman’ın Ereğli yakınlarında, Şu kadarını söyleyeyim: bilimin, geleneğin, Cem Sultan türbesinde çalışılmadı, bütün yon öncesinde bu türbedeki sandukalarla, her Farklı disiplinler” derken, Doğan Yavaş hocayı (1552), Bayezid’in oğlu Ahmed (1513), Mus- karargahında boğdurttuğu oğlu Mustafa için XlV ve XV. yüzyıl Osmanlı tezyinatının ve külliyede çalışıldı ve külliyenin tarihinin en sandukanın kime ait olduğunu gösteren isim anmalıyım sanıyorum: Geçen yıl, işin daha ilk tafa’nın annesi Mahidevran, diğer oğlu Orhan yapılmamış; torunu Ahmet için öteki torunu mühendis mimarlığının tüm gereklerine uyan kapsamlı, en bütünlüklü restorasyon gerçek- levhaları ilişkisiz durmaktaydı. Aklımda kalan safhalarında, Muradiye’deki küçücük şantiye bir çalışmayla her şey ortaya çıkarılmış, her leştirildi. O kadar ki dokunulmadık tek bir taş, bu ilişkisizliğe karşın dizilimin Cem, Musta- binasının önünde birkaç öğrencisi ile konuşur- şey ayan beyan kılınmıştı türbelerde. ellenmedik tek santimetre kare yüzey -bahçe fa, Abdullah, Alemşah şeklinde olduğudur. ken karşılaşmış, hatırını sormuş ama “meşgul Cem Sultan’da, türbenin tezyinatının bütün- dahil- bırakılmadı. Bütün bunları mimarlar, Kaynaklardan bazılarının hiç mümkün olma- ederim” endişesiyle bu yazıda problematik leyici bir parçası olarak tasarlandığı besbelli mühendisler, sanat tarihçiler, bezek ustaları, yanı yazdıklarına bakılırsa “akılda kalan”ın olarak dile getirdiğim konuları soramamıştım. pencereleri ile camlarından geçen güneş ışığı ahşap ustaları ve tüm öteki ilgilileri tartışa- kuşkusuz hiçbir önemi olmamalı. Çünkü kimi Sorsaydım, kuşkusuz çok yararlı, çok aydın- içeriye yumuşayarak yayılıyor ve ayrıntıyı rak, görüşerek, farklı mülahazaları, görüşleri durumda görülen ve akılda tutulduğu sanılan latıcı bir yanıt alırdım. Bu izlenimim, hocanın önemsizleştirmeden gözün bütüne, bütün- dikkate alarak, ikna ederek ve ikna olarak “hiç mümkün olmayandan” çok farklı olma- da katıldığı iki farklı geziden kaynaklanıyor. deki uyuma odaklanmasını sağlıyordu. İlk sıra birlikte yaptı. yabiliyor. Bunlardan ilki, hasbelkader editörlüğünü pencerelerin üst sövelerine değin bildiğimiz Öncekilere haksızlık yapmamalı elbette. Örneğin Mustafayı Cedid Türbesi’ndeki dört üstlendiğim Bursa Defteri’nin Yıldırım ve ışığa, ışıktan öte bir işlev kazandıran turkuaz Çoğunlukla ele aldıkları yapı/yapıları bir an sanduka Ahmet, Mustafa, kardeşi Orhan ile Yeşil külliyelerine düzenlediği; ikincisi de Kent ağırlıklı çini, daha yukarda beyazlıklarla sınırlı önce sağlığına kavuşturmak gibi yükümlülük- annesi Mahidevran’a ait; pekiyi Şehinşah, Konseyi ile Yerel Gündem 21’in Gökdere’nin “hayat ağacı” ve onun üzerinde iki kademe- leri olmuştu onların. Bu nedenle, ola ki bazı Korkut, Mehmet nerede? Korkut, Orhangazi Bursa’ya girişinden başlayıp Elmaçukuru yö- de kubbeye ulaşan ve evrenin varlığa -belki ayrıntıları gözden kaçırmışlardı. Özellikle 1855 Türbesi’ne Mustafayı Cedid’den mi, Musta- nünde bir yay çizdikten sonra Clinboz vadisin- yokluğa da- ilişkin tüm çizgilerini bir potada depremi ve izleyen yangın, kültürel mirasımız fayı Atik’den mi taşındı? Niçin taşındı? Cem den inişle tamamlanan gezisiydi. Doğan Hoca eritip döne döne kubbenin merkezine taşıyan olan yapılarda akıl almaz bir yıkıma neden ol- Sultan’da dört sanduka bulunmasına karşın bu iki gezide, muhtemelen kendiliğinden değil kalem işleri; bilmediğimizi bildiğimiz ama ye- muştu. Yaklaşık yüz yıl sonra yaşanan Kapalı- bu türbeye defin olanlar, kaynakların büyük sorular üzerine, restorasyonumuzun kimi terince ısrar edersek sanki bilebileceğimiz bir çarşı yangını da bu bölge bakımından benzer çoğunluğunda daha fazla gösterildiğine zaaflarına değinmişti: dilden, bin yıllık bir efsane yahut efsaneleri sonuçlara yol açmıştı. Bunlarla ve benzeri göre, onlar kimler? Sonra; Şehinşah’ın oğlu Bir, kültür mirasımız yapılarımızı anlama ve anlatmaktaydı. felaketlerin sonuçları ile başa çıkmak besbelli Mehmet, annesi Mükrime Hatun’un türbesin- tanımada, bu konularda bizden önce dav-

42 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 43 araştırma / Cem Sultan Türbesi / Hacı Tonak

ki kolay işlerden değildi. Çok şükür, bir felaket ne ziyaret ettiğimiz bu bölümde sandukaların aşamayacağına inanan insanlar. Görevleri Şehinşah, Cem, Mustafa, Korkud”; Koyunlu- sonrasındaki telaşlı kurtarma çalışması değil örttüğü lahitler, aslında “Zir-i zemin”deki türbedeki bir lahdin çökmüş kenarını eski ha- oğlu’na göre “Mustafa, Cem, Korkut, Alem- şimdi yürütülen; sabırla aslını ortaya çıkartma lahitlerin bir aksi, bir yansımasından ibaretti. line getirmekten ibaret. Bu çöküntünün nede- şah”; Baykal’a göre “Cem, Mustafa, Şehinşah, ve onu -eğer bozulmuşsa- aslını bozmadan Selçuklu sultanları ve beylerinin çoğunlu- nini anlamak için altına bakmak zorundalar; Mehmed, Alemşah”; Kaplanoğlu’na göre onarma olarak özetlenebilecek bir çalışma… ğu ile 16. yüzyıla kadar Osmanlı sultanları bakmış ve anlamışlar! Aşağıya inmek, lahitler “Mustafa, Cem, Abdullah, Alemşah”; Ataş’a Bir de, bir düzenleme var: Külliyenin güney (doğrudan toprağa verilmesi yolunda vasiyeti arasında dolaşmak kaç lahit, kaç iskelet var göre “Mustafa, Cem, Şehinşah, Mükrime Ha- duvarı boyunca kimi rastgele, kimi belirli bir bulunduğundan Sultan ll. Murat hariç) bu öğrenmek yetkileri de hakları da yok! tun ve Osman”; Sabuncu’ya göre “Mustafa, düzenle sıralanmış görünen, ama genelde şekilde inşa edilmiş türbelerde yatmaktadır. Anlatılanlar, Şehzade Mustafa veya Cem Abdullah, Cem, Alemşah” dır… karmakarışık bir görüntüsü olan eski mezar Anıtkabir’in inşasında da bu eski geleneğe Sultan türbesinin zir-i zemin türbelerden Türbe, külliyenin bütününde yaklaşık iki taşları Roma, Bizans ve Osmanlı dönemi uygun davranılmıştır. olduğunu açıklıkla ortaya koyuyor. Türbeye yıl önce başlatılan çalışmalara bağlı olarak gözetilerek tasnif edilmiş; ilk iki gruba girenler Gazeteci Adil Fahri Zeren’in “Cem Sultan ve girdikten sonra kapıya yakın sandukanın Cem ayrıntılarıyla incelenmiş, sorunları ile olası başka bir yere, olasılıkla Arkeoloji müzesine Maceralı Hayatı” isimli yapıtında aktardığı bir Sultan’a ait olduğu da tahmin edilebilir, çünkü sorunları saptanıp bunların giderilmesine nakledilirken, diğerlerinin bulundukları yerde, tanıklık (bunu Münevver Okur Meriç’in çok zir-i zemin türbede bu şekilde onarılabilecek çalışılmıştır. Mimar Saliha Yek, türbenin temel ama yeni baştan düzenlenerek korunması ka- değerli yapıtı Sultan Cem, Hayatı, Edebi Kişili- bir çöküntüden olsa olsa ilk lahit için söz duvarlarında drenaj yapıldığını, dış cepheler- rarlaştırılmış. Külliye’nin bu kısmı açıldığında, ği, Eserleri, Şiirleri’ne borçluyum), hem Mimar edilebilir. deki çimento derzlerin açılıp temizlendikten ziyaretçilerin dikkatini çekecek yeniliklerden Saliha Yek’i doğruluyor, hem de türbedeki sonra yeniden tamamlandığını; giriş saçağı- biri de bu olacak. levhaların sandukalarla ilişkisiz durmasına nın kurtarılamayacak durumda olduğundan açıklama getiriyor. SONUÇ OLARAK: yenilendiğini, giriş kapısının ise yalnızca yüzeyinin temizlenip doğal bir malzeme olan TÜRBEDE MEZAR ODASI MI VAR Zeren’e, Müzeler Müdürü Vahit Armağanoğlu Muradiye külliyesindeki türbeler içinde “Cem anlatıyor: Sultan Türbesi” olarak bildiğimiz türbe, “gomalak”la cilalandığını, çinilerin envanter Mimar Saliha Hanım’a, Cem Sultan’ın kabri aslında Şehzade Mustafa Türbesi’dir. Kazım ve temizliğinin yapılmasıyla yetinildiğini, “O tarihlerde rahmetli Haluk Şehsuvaroğlu, başında soruyorum: Baykal, konuya ilişkin yazılarında -herhangi özgün sıvanın mikroenjeksiyon yöntemiyle Topkapı Saray Müzesi’nde mevcut Bursa bir karışıklığa yol açmamak için olmalı- “Fa- sağlamlaştırıldığını, kalem işi motifler ile • Pekiyi, bu dört kabirde kimlerin olduğu- türbelerine dair bazı vesikaları yerinde incele- tih’in oğullarının türbesi (Cem ve Mustafa)” kubbe ve duvarlardaki hayat ağacı motifleri na ilişkin levhalar bakımından sabit bir mek üzere Bursa’ya gelmişti. Kendisiyle anıt demeyi tercih etmektedir. üzerinde yer alan “malakariler”’in “sülyen” sıralama olacak mı? ve türbeleri dolaşırken, Sultan Cem’in yattığı uygulandıktan sonra “ezme altın”la kaplanıp Mimar Saliha Hanım, türbenin girişine göre Şehzade Mustafa’nın türbesine de uğramıştık. Mustafa, Fatih Sultan Mehmet’in üç oğlundan eski durumuna kavuşturulduğunu, çinilere birinci sıradaki lahidin Sultan Cem’e, ikin- O sırda Sultan Cem’in kabrinin kenarında bir ikincisidir; 1474’te vefat edince na’aşı Bur- yerinden çıkarılmadan sağlamlaştırma işlem- ci sıradakinin de Şehzade Mustafa’ya ait çöküntü hasıl olmuştu Daha evvel çöküntü- sa’ya getirilerek amcası Alaaddin’in türbesine leri uygulandığını söylüyor. Saliha Hanım, olduğunu söylüyor; “bilebildiğim kadarıyla” nün onarılması için bir ustayla görüştüm. Bu defnedilmiş, adına yapılan türbenin 1479’da Cem Sultan türbesinde çalışmaya başladık- diye ekliyor ve sonrakiler konusunda görüş çöküntüyü yerinde görmek üzere gelen usta tamamlanması üzerine buraya nakledilmiştir. larında geçmişteki benzer çalışmaların izleri belirtmiyor. ile tesadüfen türbenin önünde karşılaştık, Fatih’in üçüncü oğlu Cem Sultan ise 1495’te ile de karşılaştıklarını, neyse ki ilk halinin sonra da hep beraber içeriye girdik. Çöküntü- Napoli yakınlarında ölmüş, na’aşı 1499’da Mahmut Sabuncu Bey de, bu ve benzeri korunmasına hep özen gösterildiğini mem- nün bir an evvel onarılması için usta ile muta- Türkiye’ye getirilmiş ve Sultan Bayezid’in tali- konularla çok yakından ve içtenlikle ilgilenme- nuniyetle gördüklerini de belirtiyor. Külliyenin bık kaldık. Usta ertesi gün işe başlamak üzere matıyla ağabeyinin yanına defnedilmiştir. sine karşılık, anlaşılır bir durum, her sorunun birçok yapısında bu özen gösterilmemiş, yanımızdan ayrıldı. Rahmetli Şehsuvaroğlu, Türbenin kimi durumda Mustafayı Atik, yanıtı yoktu. Osmanlı klasik döneminin bezemeleri sıvayla bu tamirat sırasında bulunmak arzusunu kimi durumda Mustafayı Cedid türbeleriy- Kısaca değinmekte fayda var: Türkler’in eski kapatılıp üstlerine dönemin modasına uyan izhar etti… le karıştırılması söz konusudur. Ne var ki türbeleri, Yeşil Türbe’de olduğu gibi zemin farklı bezemeler yapılmış. Bunların eski haline aynı renkteki dut kerestesini işaret ediyor. “Sultan Cem türbesini Türk sanatı bakımın- kubbe tavanında yinelenen “Sultan Mustafa altı ve zemin üstü olmak üzere iki bölüm Ertesi günü usta geldi, çöküntü olan kısmı kavuşturulması fiziksel ve düşünsel olarak çok Suat Bey’e göre de türbenin saçağı tümüyle dan önemli yapan iç süslemeleridir. Duvarlar Rahmetullah” yazısı, türbenin kime ait oldu- olarak inşa edilirdi. Zemin altında, zemin üstü söktü. Ben, merhum Şehsuvaroğlu ve diğer büyük dikkat istemesinden başka, bütün ekip çürüdüğünden ve sağlığına kavuşturulması- tabandan alt pencerelerin üstüne kadar ğunu tartışmaya yer bırakmayacak şekilde yapının devamı bir mezar odası yer alırdı. arkadaşlarla birlikte lahdin başında idik. Haki- için (orijinal bezeklerin bulunduğu zeminde nın hiçbir yolu görünmediğinden, yenilenmesi olan alanda altı köşeli firuze renkli çinilerle kesinlemektedir(Baykal, Koyunluoğlu, Meriç). Cenaze defnedilmeye hazırlık olarak tahnit katen o kısım açılınca kabrin derinliği görüldü. çentikler ve oyuklar da açıldığından) ruhsal zorunlulukmuş; kapıda ise güzel bir bakım kaplanmıştır. Aralarında koyu lacivert çiniler Kubbenin eteğinde besmele ile “Ayetü’l kürsi” edilir, sonra da “mezar odası” yahut “zir-i ze- Merakla sordum: bakımdan yorucu ve üzüntü verici olmuş. parlayıp ışıldaması için yeterli olmuş. kullanılmıştır. Üzerlerinde altın yaldızlı birer yazılıdır. Kubbe kasnağı “Esmaü’l-hüsna” ile min” denilen bu odaya konurdu. Ardından da “Cesedi görebildiniz mi?” Şunları söyledi: Çünkü ne yapılırsa yapılsın özgünlüğün Baykal, bu türbenin “Muradiye’deki türbelerin çerçeve vardır. Mihrabı lacivert renkli çinilerle çevrilidir. Kubbede aralıklarla altı defa çember süslenmiştir. Minberin iki yanında birer süslü odadan yukarıya uzanan merdivenin ilk basa- “Aşağısı karanlık olduğu için bir şey fark edil- zedelendiği vakıasını akıldan silmek mümkün en değerlisi” olduğunu söylerken “Zarif ahşap şeklinde “Sultan Mustafa” yazısı kubbeyi çifte besmele vardır. Celi sülüsle ‘Allahü haliku mağına duvar örülür, son basamağın üzerine miyordu. Sonradan bir ipin ucuna bağladığı- olamıyormuş. oyma ve geçmeli eski kapısı, altın kakmalı çevreler. Altında çemberdeki çevrede “Rah- külli şey’ ve ‘Hüve ala külli şey’in’ yazılmıştır. bir kapak yerleştirilerek bu bölüm yerle bir mız feneri sarkıtmak suretiyle dip kısmını iyice Türbenin ahşap işleri ile ilgilenen Suat Ustaya çinileri bilhassa görülmelidir” der. Ünver de, metu’llah duası” on iki kez tekrarlanmıştır Bu türbenin iç süslemesi bir bütün halinde duruma getirilirdi. Mezar odasının kısmen görebildik. Uzunca bir boya malik olduğu tah- göre, holü izleyen girişteki kanatlı kapı künde- söz konusu kapı için “masif ve sert ağaçtan (Meriç). 15. yüzyılın Türk iç bezeme sanatını ve este- açık veya geçici örgülü duvarına dışarlıklı bir min edilen rahmetli Sultan Cem’in iskeleti hiç kari işçiliğin Muradiye külliyesindeki en esaslı yapılmıştır. Açıkta durduğu halde beş asırdan Fatih’in iki oğlu Cem Sultan ve Şehzade tiğini mükemmel aksettiren bir örnek kabul yerden, girişi kapatılmış bir dehlizle ulaşılırdı. dağılmamış bir halde upuzun görülüyordu. örneklerinden biri. Ceviz ve armut kerestesi fazla bir zamanda bozulmamıştır. Üzerinde Mustafa’nın burada yan yana uyudukları, edilir.”… Bu dehlize nereden ve nasıl girileceğini kural Kafatasına doğru dikkatlice bakınca ağzında kullanılarak zıvanasız, çivisiz, yapıştırıcısız çiçek nakışlı oymalar vardır, diğer süsleriyle türbenin bu yazılarla sabitlenen imzası kadar olarak yalnızca buna yetkisi olanlar bilirdi. 32 dişinin de sapasağlam olarak durduğunu tamamen geçme tekniği ile yapılmış. Kapı kapı 15. Yüzyılın en nefis örneğidir” demek- Türbe ile ilgili kimi yazılarda, “laciverdin ağır- kesindir, tartışılmazdır. Buna karşılık öteki sa- Türbenin kapı girişi, pencereleri, sandukaları, gördük” üzerindeki motiflerin her bir parçası kendi tedir. lığından” yahut “karanfillerin kokusundan” mihrabı, tezyinatı, çatısı yahut kubbesi bu ilk kinleri için aynı güvenle konuşulamayacağı da söz edilse de Cem Sultan Türbesi’ne damgası- Kimilerimiz, “Ah; neden daha fazla ayrın- içinde ayrı ve anlamlı bir bütünlük taşıyor; ne Baykal’ın, kapı ile birlikte mutlaka görülmesini bölümün üzerinde yükselirdi ve iki dünyadan aşağı yukarı “kesin” görünmektedir. Türbede nı vuran bu ikisi değil -ki hiçbir şekilde baskın tı yok” diyebilir, ama bahsi geçen insanlar yapsanız o bütünlük ve anlam bozulmuyor. tavsiye ettiği “altın kakmalı çiniler” ile öteki iç bir bakıma “imtihan dünyası”nı; gelgeç olan, yatanlar: Ayverdi’ye göre “Mustafa, Abdul- değillerdir-, Eyice’den ve öncesinde de M. bilimsel merakları olsa da bunun yetkilerini Motiflerde kahveye yakın koyuluklar cevizi, bezeklerinden Semavi Eyice şöyle söz eder: lah, Cem, Alemşah”; Ünver’e göre “Alemşah, fani olan dünyayı temsil ederdi. Türbe niyeti- sarıya yaklaşan açık renkler armut ya da Okur Meriç’ten aktardığımız yazılardır.

44 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 45 araştırma / Kündekârî Sanatı / Doç. Dr. Doğan Yavaş

Doç. Dr. Doğan YAVAŞ

KÜNDEKÂRÎ SANATI

Kündekârî: beşgen, sekizgen, baklava Kündekârî sanatının geç dönemini ise Beylik- ve çok kollu yıldız gibi geometrik şekillerde ler ve Osmanlılar dönemi kapsamaktadır. Bu kesilmiş küçük ahşap parçalarını çivi ve tutkal dönemde Selçuklu geleneği daha da geliştiri- kullanmaksızın birbirine geçirmek suretiyle lerek incelmiş ve böylelikle kündekârî yapım düz paneller elde etmek gibi uzun zaman, teknikleri zirveye ulaştırılmıştır. Selçuklular büyük sabır ve ince bir mobilya işçiliği ge- devrinde yani XII. ve XIV. yüzyıllar arasında rektiren ahşap işleme sanatıdır. Bu sanatla Mısır, Suriye ve Anadolu’da örneklerine rast- 1 uğraşan ustalara kündekâr adı verilir. Bu lanırken, geç dönemde sadece Anadolu’da tekniğin temeli, ağaç parçalarının eğrilme görülmeye başlanmıştır. Osmanlılar döne- Arabesk kabartmalı ahşap parçalarla, bunları yönleri birbirine zıt gelecek şekilde, parçaların minde, Selçukluların sade kündekârî tekni- birbirine bağlayan oluklu ahşap kirişler içine bünyesinde oluşturulan yivler ve girinti-çıkın- ğinden uzaklaşılarak daha hareketli ve göz geçerek birleştirme işlemi yapılmıştır. Kün- tıların birbirine geçirilmesi esasına dayanır. dolduran sedef, fildişi, bağa, altın ve gümüş dekârînin çeşitleri arasında asıl ince ustalık Böylelikle ahşap blokların fiziksel yapılarında gibi ağaçtan başka yardımcı malzemelerden ve sabır gerektiren türü budur. Geometrik meydana gelen yarılma, esneme ve açılma yararlanılarak kündekârî tekniğinde zengin parçalar negatif veya pozitif geçmelerle birbi- gibi kusurların oluşması engellenmiş olur. üsluplar oluşturulmuştur. Bu dönemin örnek- rine bağlanır. Parçaları bir uçtan başlayarak Kündekârî sanatı minberlerde, vaaz kürsüle- leri arasında Beyşehir Eşrefoğlu Camii, Niğde adeta sepet örer gibi birleştirerek parçalardan rinde, rahlelerde, korkuluklarda, pencere ve Sungur Bey Camii, Ürgüp Taşkın Paşa Camii, bütüne gidilir. Günümüze kadar gelmiş birçok kapı kanatlarının yanı sıra bazı tavan göbekle- Birgi Ulu Camii, Manisa Ulu Camii, Bursa Ulu örneğin örgü sistemi çözülememiştir. Ancak rinde de kullanılmıştır. Camii minberlerini Ankara Hacı bayram Camii çeşitli nedenlerle dağılan birkaç kapının Aslında bir Türk sanatı olduğu düşünülen Türbesi’nin iç kapısını ve Manisa Muradiye yeniden toplanarak eski haline getirildiği kündekârî, Karahanlılar ve Gazneliler’den Camii’nin iç kapısını sayabiliriz. 1376 tarihli görülmüştür. Yukarıda örnek olarak verdiği- Büyük Selçuklulara, Selçuklular vasıtasıyla da Manisa Ulu Camii ile 1399 tarihli Bursa Ulu miz minberlerin ve diğer ahşap aksamın hepsi Anadolu’ya taşınmıştır. Ancak bu sanat en Camii minberinin ustası el-Hac Muhammed Hakîkî Kündekârî sınıfına girmektedir. bin Abdülaziz ibnü’d-Devâkî’dir ve 23 yıl parlak evresini Anadolu’da tamamlamıştır. Taklit kündekârî ise daha az ustalık gerekti- arayla bu iki muhteşem hakikî kündekârî Gerçek anlamda kündekârîyi İslam dünya- ren ve hakiki olanlara oranla biraz daha kaba minberi imal etmiştir. Ahşap sanatçıları ço- sında yaygınlaştıran ve gelişmiş ilk örnekle- işçiliğe sahip kündekârî çeşididir. Bu örnek- ğunlukla, ortaya koydukları eserlerine adlarını rini veren medeniyet, Selçuklular olmuştur. lerde ahşap bloklar; baklavalara, yıldızlara ve da yazmışlardır. Hat sanatı hariç diğer sanat Erken dönem olarak adlandırılan bu devrin sekizgenlere ayrılarak yapılır kafesi oluşturan dallarının hiçbirinde bu kadar çok usta adına ilk örneklerini XII. yüzyılda Anadolu, Mısır ve kirişler ahşap çıtalardan çakılmıştır. Suriye’de görmek mümkündür. Selçuklular rastlanmaması, kündekârî sanatına ne kadar Taklit kündekârînin birinci çeşidi olan çakma diğer sanatlarda olduğu gibi ağaç işçiliğinde önem verildiğini anlamak için yeterlidir. ve kabartma kündekârî tekniğinde minber, de oldukça ilerlemişler, teknik bilgiye ve yete- Bu muhteşem ahşap el işçiliğinin Hakiki yan aynalıklar ve kapı kanatlarında aynı neğe sahip olan Selçuklu ağaç ustaları özgün Kündekârî ve Taklit Kündekârî olarak ikiye tür ahşap blokların yan yana geçirilmesiyle eserler ortaya koymuşlardır. Özgün Selçuklu ayrıldığı, taklit kündekârînin de kendi içinde tamamlanır. Bu ahşap bloklar üzerindeki içi kündekârî işçiliğine; Konya Alaaddin Camii, Çakma ve Kabartma Kündekârî, Tamamen Arabesk dekorlarla süslü sekizgenli, baklavalı Sivrihisar Ulu Camii, Aksaray Ulu Camii, Çakma ve Yapıştırma Kündekârî ve Tamamen ve yıldızlı motifler ahşap bloklara kabartma Malatya Ulu Camii, Harput Sere Hatun Camii Kabartmalı Kündekârî gibi tekniklerinin oldu- şeklinde işlenmiştir. Bu çıkıntılı satıhların ve Siirt Ulu Camii minberlerini örnek olarak ğu tespit edilmiştir. arasına geometrik kafesleri oluşturan kirişler verebiliriz. Bir çatma tekniği olan hakiki kündekârî; çakılmıştır. Görünüşte hakiki kündekârîden baklava, sekizgen ve yıldız biçiminde olan içi

46 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 47 araştırma / Kündekârî Sanatı / Doç. Dr. Doğan Yavaş

Olgun odunlu ağaçlar grubundan olan armut, lanan kündekârî işçiliğe sahip bu saçağın dağınık gözenekli olup bu gözenekler çıplak ömrü uzatılmıştır. Saçakta yer alan yıldız gözle görülemeyecek kadar küçüktür. Rengi kesimli kündekârî kısımlar çökertme şeklinde açık kırmızı ve kahverengi olup bazı türleri tasarlanmış, aradaki yüzeyler zengin çokgen- parıltılı olur. Orta sertlikte, sık dokulu özelliğe lerle hareketlendirilerek çıtakârî tekniğinde sahiptir ve kururken çok çekerek şekil değiş- işlemle kontürlenmiştir. Daha önce Ankara tirir. Kırılgandır ve nemli havaya pek daya- Geneği mescidinin ahşap sütun başlıklarında nıklı değildir. Bu yüzden iç mimariye daha uygulanmış olan mukarnaslar ve Türk üçgen- uygundur. leri, burada şerit halinde düzenlenerek altın Göbek odunlu ağaçlar grubundan olan kiraz, varak ile canlandırılmış, saçağın eteklerine de dağınık gözeneklidir. Dış odunu sarımsı, 4 ahşap üzerine doğal boyalarla bitkisel motif- pembe, beyazdır, iç odunu ise açık kırmızımsı ler işlenmiştir. Buradaki mukarnaslar ve Türk kahverengidir. İz ışınları gruplar oluşturarak diplerinden çıkarılan kaplaması pratik maun üçgenleri, Sanat tarihi literatürüne Edirnekârî yüzeye parlaklık verir. Rendelendiğinde bu olarak satılır. Piramit maun çok canlı damar tabiriyle yerleşmiş olan ve bazen mermere parlaklık daha fazla ortaya çıkar. Dış etkilere süsleri taşırken Afrika (Sepeti) maunu adı ama çoğunlukla ahşaba uygulanan bu tezyi- karşı çok zayıf olup, açık havada dayanıklı de- verilen türü yön değiştiren buruk büyümesi nat şeklinin, Osmanlı süsleme sanatındaki ilk ğildir ve kururken de çok çeker. Açık havada sebebiyle ilginç bir yapısal özellik göste- örneklerinden olması sebebiyle Bursakârî şek- dayanıksızdır, kısa sürede bozulur. Ancak sert rir. Yanar-döner ve uzun parıltılı damarları linde tanımlanması teklif edilebilir. Yukarıda bir ağaçtır zor yarılır. İç mimari ve mobilyada sayesinde yapılacak eşyaya canlı bir görüntü tarif ettiğimiz kündekârî tekniklerine göre bu 2 masif ve kaplama olarak kullanılır. Kaliteli iş- verir. Dış odunu gri, iç odunu ise türüne göre saçağın taklit kündekârî tekniğinde yapılmış 6 lerde ise kirazın yalnız göbek odunu kullanılır. sarı, kırmızı, kahverengi arasında değişir. Dış olduğu anlaşılmaktadır. etkilere karşı dayanıklı, az çeker, az çatlar. Bu güç ayırt edilir. Bu teknikte sekizgenler, yıl- malar fazla yüksek değildir. Geometrik kafesi Şimşir ise olgun odunlu ağaç grubundadır. Dış Buraya gelenlerin, başlarını gayrı ihtiyârî yenilenmiş, daha sonra da tek tek temizlenen yüzden en iyi boyanan ağaçlardandır. dızlar ve baklavalar ahşap bloklarla yek pare ile arabesk dolgular eşit düzeydedir. Bu odunu dar ve dağınık gözeneklidir. Gözenek- yukarı kaldırarak seyrettikleri bu üç boyutlu, bu parçalar toplanarak üzerlerine 6 ya da 7 oldukları için bunlarda da çivi veya tutkal kul- tekniğin örneklerini Ankara’daki Baklacı Baba, ler çıplak gözle görülmez. İç odunu ile dış Gül ağacının yetiştiği yere göre isimlendiri- müzehheb ve müzeyyen örtü sistemi, Sultan kat, gomalak dediğimiz doğal reçine tatbik lanılmaz. Ancak bu tür kündekârîlerde ahşap Hacı Hasan ve Kuyulu Hoca Paşa camilerinin odunu arasında renk farkı yoktur, genellikle len çok çeşitli türleri vardır. Bazıları tıpkı gül Murad’ın mütevazı ve gayet sade bir şekilde edilmiştir. Ahşap elemanların, inşa edildikleri blokların hava şartlarına bağlı olarak kuruyup kapılarında, Amasya Gök Medrese kapısında açık ve koyu sarı tonundadır. Dış etkilere karşı gibi kokar. Avustralya’daki türü koyu kırmızı inşa olunan türbesinin ön cephesini baştan- tarihten bugüne kadar yüzlerce yıl geçme- küçülmesiyle ahşap bloklar arasında boydan ve Birgi Ulu Cami pencere kanatlarının bazıla- dayanıklı değildir. Bu yüzden çabuk bozulur damarlıyken Brezilya’daki türü aynı rengin başa taçlandırmaktadır. Osmanlı Devleti’nin sine rağmen açık hava şartlarına bu derece boya ayrıklar oluşur, bu da hakiki kündekârî rında görmek mümkündür. ve kururken çok çeker. Esnektir, zor yarılır, daha canlısıdır. Sık dokulu, dağınık gözenekli, taht şehirlerinden olan Bursa’nın sahip dayanabilmelerine, ağacın kalitesi kadar kul- ile farkını ortaya koyar. Ama yine de asıl İç Mekânlarda çoğunlukla ceviz, armut, vurulma basılma sürtünme ve aşınmaya karşı sert yapılı ağaçlardandır. Özışınlar çıplak gözle olduğu nadide şaheserlerden biri olan bu lanılan kündekârî tekniğinin de büyük katkısı kündekârîye en çok yaklaşan ve diğer taklit kiraz ve şimşir ağaçlarının kullanıldığı tespit dayanıklılık gösterir. Boyama ve vernikleme görülemeyecek kadar küçüktür. Bazı türleri eşsiz saçak, büyük bir titizlikle yapılan onarım olmuştur. türlerine göre en fazla ustalık gerektirenidir. edilmiştir. Göbek odunlu ağaçlar gurubundan niteliği çok yüksektir. Küçük bir ağaç olan yağlıdır. Dış etkirle dayanıklıdır; ancak kolay çalışmaları sonucunda, daha uzun yıllar ziya- Bu tekniğe Ankara Alaaddin, Ankara Aslanha- olan ceviz, dağınık gözeneklidir ve öz ışınları şimşir büyük boy kereste vermez. Bundan yarılır. Sert yapılı olmasından dolayı kullanılan retçileri hayran bırakmaya devam edecektir. ne, Kayseri Huand Hatun camileri ve Kayseri, gözle görülemeyecek kadar küçüktür. Orta dolayı küçük ölçülü fakat üstün nitelik isteyen aletlerin kesici ucunu köreltir. İşlenirken par- KAYNAKÇA Çorum, Divriği Ulu camilerinin minberleri lak ve düzgün yüzeyler verdiğinden boyama- sertlikte, sık elyaflı ve ağır ağaçlardandır. birçok işte kullanılabilir. Muradiye türbelerinin kündekârî ahşap kapı örnek verilebilir. da ve verniklemede başarılı sonuçlar verir. Çelik, İsa., “Kündekârî Ustası Şaban Salkımlı”, Paylaşım Dış odunu gri ve sarı gibi olmakla birlikte iç Dış Mekânlarda kullanılan ağaç türleri ise ve pencere kanatları da bu onarım çalışma- Kartonsan A.Ş. Yaşam Kültürü Dergisi, Sayı: 2, İstanbul 2008. Taklit kündekârînin ikinci çeşidi Tamamen odunu açık kahverengiden koyu kahverengiye meşe, dişbudak, maun, gül ve abanozdur. Abanoz ise göbek odunludur ve birçok türü larıyla elden geçirilmiştir. Uzun zaman hiç Demiriz, Yıldız., “XIV. Yüzyılda Ahşap İşleri”, Yüzyıllar Boyunca Çakma ve Yapıştırma Kündekârî olup, taklit kadar değişir. Köke yakın kısmından çıkarılan Odunlu ağaçlar grubundan olup 400 farklı vardır. İnce gözenekli bir yapıya sahiptir ve müdahale görmedikleri için oldukça kötü Türk Sanatı (14. Yüzyıl), (Haz. Oktay Aslanapa), İstanbul 1977. gurubunun daha kaba ve daha az ustalık kaplamalar simetrik desenler verir. Çivi, vida türünün olduğundan bahsedilen meşe, çem- gözenek çukurları kendine özgü bir maddeyle duruma düşmüş bu parçalar, ahşap pimleri Öney, Gönül., “Anadolu Selçuklu Ahşap Sanatı”. Anadolu gerektiren türüdür. Bu teknikte sekizgen, ve tutkalla bağlantı kurmaya yeterlidir. Çok ber gözenekli olup öz kesitte parlak pulcuklar doludur. Bu da ağaçta çok dekoratif çizgi ve dikkatlice sökülerek parçalarına ayrılmış ve Selçuklu Mimari Süslemeler ve El Sanatları. (2. Baskı), Türkiye yıldız ve baklava motifleri ile geometrik ka- çalışır, çok çeker ve çabuk yarılır. Bu yüzden halinde öz ışınlar vardır. Öz ışınların görünü- damar desenleri yapar. İç odunu kahverengi fumigasyon odalarında 2 gün bekletilerek İş Bankası Kültür yayınları, Ankara 1988. fesleri meydana getiren kirişler ahşap bloklar iç mimariye daha uygundur. Kolay işlendiğin- mü çok koyu renklidir. Meşenin odununun dış odunu ise pembe veya soluk kırmızıdır. bütün kurtçuklardan ve larvalardan temiz- Soysal, Hamide., Geleneksel Türk El Sanatlarımızı Yaşatan Kündekârî Ustası Mevlüt Çiller (Basılmamış Yüksek Lisans üzerine çakılmıştır. Yine bunlarda da önceki den oymalı ve tornalı işlerde başarılı sonuç rengi genellikle kirli sarısı beyazdır, göbek Gayet sert, dış etkilere dayanıklı bir ağaçtır ve lenmeleri sağlanmıştır. Yağmur ve kardan Tezi), Ankara 2007. örneğinde olduğu gibi hava şartlarına bağlı verir. Piyasada masif kaplama ve kereste odunu ise koyu sarıdır. Kerestesi çok sert işlemeye elverişlidir. Değerli mobilya işlerinde, etkilenen, özellikle kapıların etek kısımların- Söğütlü, Cevdet, Abdullah Sönmez., “Kündekârî tekniğinde olarak kuruyup küçülmeler olur ve ahşap halinde bulunur. olup zor işlenir. Dış etkilere karşı en dayanıklı, oymalı, kakmalı işlerde kullanılır. daki tamamen çürümüş kısımlar mecburen Yapılmış Ahşap Panellerin Boyutsal değişimlerinin bloklar arasında açılmalar olur. Bu tekniğe ör- boyamaya da en elverişli ağaçtır. Türk ve İslâm Sanatı’nın önemli bir kolu olan belirlenmesi”, Gazi Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık nek olarak Ankara Ahi Elvan camiinin minberi, Olgun odunlu ağaçlar grubuna giren dişbu- ahşap işçiliği alanında daha önce saydığımız Fakültesi Dergisi. C. 23. No: 2, Ankara 2008. Merzifon Çelebi Sultan Mehmet Medresesi’nin dağın dış odunu oldukça geniştir, çember minber, kapı ve pencere kanatları, vaaz kür- Yücel, Erdem., “Kündekârî”, T.D.V. İslam Ansiklopedisi, 26.cilt. dış kapısı ve Amasya Mehmet Paşa Camii’nin biçiminde, iri ve çok gözenekli bir yapıya süsü, rahle ve sivil mimaride karşımıza çıkan Türk Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 2002. kapısı sayılabilir. sahiptir. Bu ağacın dış odunu beyaza çok tavan göbekleri dışında özgün olup yegâne Taklit olan bir diğer teknik ise tamamen yakın olup iç odunu açık kahverengidir. Sert, bir örnek olarak değerlendirdiğimiz bir de kabartmalı kündekârîdir, oldukça yaygın ör- ağır ve sık yapılı bir ağaçtır. Kuru ortamda Sultan 2. Murad’ın türbe saçağından bahset- nekleri vardır. Daha az kalınlığı olan pencere dayanıklı, nemli ortamda çabuk bozulur. Zor mek gerekir. Bu sene içinde bitirilen Bursa 1: Konevi Türbesi pencere kanadı kepengi, kapı ve minber kapılarının altında yarılır kolay işlenir. Muradiye Türbeleri Restorasyonu çalışmaları 2, 4, 5: Bursa Muradiye Külliyesi, 2.Murat Saçak kullanılmıştır. En bol örneklerinin bulunduğu kapsamında, 2. Murad türbesinin bu muhte- Göbek odunlu bir ağaç olan maunun ana- 3: Ankara, Alaaddin Camii Minberi bu grupta sekizgenler baklavalar ve yıldızlar şem ahşap saçağı da onarılmış ve Bursa’nın vatanı Batı Hindistan, Afrika ve Orta Ameri- 6: Beyşehir, Eşrefoğlu Camii Minberi ağaç bloğun kabartması halindedir. Kabart- Türk sanatı tarihine bir katkısı olarak tanım- 3 ka’dır. Gözenekleri iri veya orta iriliktedir. Dal 5

48 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 49 araştırma / II. Murad / Nilhan Sultan Osmanoğlu

Nilhan Sultan OSMANOĞLU

Gerekdir-kim idem âheng-i uzlet verilen önemi arz etmektedir) patabileceklerini sanmışlar Koyub gayri tutam nefsi ülfet Velhasıl, biz yola koyulduk. fakat er geç hak yerini bu- Bursa’ya ziyaretlerimizde önce lur demişti. İtiraf etmeliyim Murad-ı Sani, Koca Murad, Konstantiniyye fatihi Şeyh Edebali’den başlarız, çok birşey anlamamıştım, Fakat bu niyeti uzun sürmez Koca Mu- Osman Gazi, Orhan Gazi ve daha doğrusu bunu kimle- Fatih Sultan Mehmed Han’ın atası.. rad’ın. Bunu fırsat bilen beylikler ve Bizans Bursa’da bulunan tarihe yön rin yaptığı neden yaptığı ile rahat durmaz. Bunun üzerine babasına vermiş diğer önemli şahsiyetler. ilgili bir bilgim de yoktu. Ba- yakışan bir parlak zekası ile öne çıkan oğ- Sonunda II. Murad türbesine bam konuşmasına şu şekilde lundan bir ferman alır. ‘Hünkarım, oğlunuz gelmiştik. İşte burası idi. Muradiye devam etti; “Sandukası yoktur olarak rica ediyorum gelin ve devletin Külliyesi içeriye girdiğimde ıssız, sessiz, çünkü Sultan II. Murad’ın vasiyeti- başınıza geçiniz… Eğer ki babam olarak terk edilmiş gibiydi sanki. Bizden başka hiç dir bu, üzerime rahmet yağsın istemiştir’.’ II. MURAD... bu isteğimi yerine getirmeyecekseniz size kimse yoktu, şaşırdım tabi biraz, fakat öyle Bunu duyduğuma gerçekten sevinmiştim, padişahınız olarak emrediyorum; gelin ve güzel bir bahçesi vardı ki diğer türbelere çünkü bu türbeye bu tahribatı yapanların hak ettiğiniz tahtınıza sizi bekliyen devleti- benzemiyordu. Her tarafı ağaçlar ile dolu bunu da bilerek yaptığını düşünmüştüm ilk nizin başına geçiniz.’ Bu ferman üzerine II. idi (Fatih Sultan Mehmed Han’ın babası için etapta, çocuk aklı işte... Velhasıl; Muradiye Murad tekrar tahta geçer ve son nefesine Eyüp Sultan’ın türbesinde bulunan ıhlamur Külliyesi, Veledubi aşkın şehri Bursa’nın kadar devletin başında yer alır… ağaçlarını Muradiye Külliyesi’ne diktirdiğini değerlisi Muradiye Külliyesi ile tanışmam Nasıl bir zekadır bu? Nasıl bir saygıdır? ve zamanında sadece güller ile donatıldı- bu şekilde olmuştu. O zamanlar içimi Henüz 17 yaşındaydı ilim ışığım, Konstantiniy- Devleti Aliyye Osmaniye’nin bekasına... İşte ğını daha sonradan öğrendim) Daha sonra acıtan, yapılan saygısızlığı yediremediğim, tahta çıktığında. 3 kıtaya, yenin fethini görmek ne böyleydi bizim ecdadımız, gurur duyarak babam, Sultan Murad’ın türbesi olduğu bakmaya bile utandığım, gönlümde yara 8 denize hükmedecekti size ne de benim bu anlatacağımız hikayeler ile dolu bizim şanlı yöne doğru ilerledi ve içeriye girdik, soğuk kalan, restorasyonun bitmesini dört gözle devletin başına geçtiğin- feri sönmüş gözlerime tarihimiz! duvarları bembeyaz kocaman bir daire gibi, beklediğim Muradiye Külliyesi’ne şu an de. Balkanlarda emin kısmet olacaktır… yalnız, tek başına, ortada sandukası bile içeriye girdiğimde hissettiğim nedir bilir mi- adımlarla yürüdü. Kayı Konstantin’eyse bu Bu muazzam hikayeyi anlattığında babam, siniz? Gurur duyuyorum! Ben çocuklarıma, boyundan gelen iki köse oğlanla sizin sanırım 7 yaşımdaydım. Merak ettim kimdir çocukken bende kalan izleri bırakmamış ok bir yayı temsil sübyana kısmettir Fatih Sultan Mehmed Han’ın babası, ona olacağım. Cedlerini, atalarını gezdirirken eden bayrağını dal- elbette Allah’ın izni daha ufacık yaşında bu aklı, bu özgüveni içleri burkulmayacak. Kafalarında binlerce galandıra dalgalan- ile… der. veren babası, hükümdarı kimdir? Her hafta soru belirmeyecek ve en önemlisi geçmiş- dıra. 27 yaşındaydı, ‘Köse oğlan’ dediği sonu ikinci memleketimiz Bursa’ya olan lerini unutmayıp iyisi ve kötüsü ile sahip Peygamber efendi- Akşemsettin, ‘sizin ziyaretlerimiz vardı bizim. Bir sabah uyandı- çıkacaklar. Osmanlı bizim değerlimizdir. miz (s.a.v) müjde- sübyan’ dediği ise ğımda, yine Bursa yoluna koyulacağımızı ve Taşıyla, toprağıyla örfü adeti ile en önemlisi sine nail olmak için dünya tarihine yön babam, 2. Murad Han’ı ziyaret edeceğimiz bu uğurda şehid olan İslamın ve dolayısıyla yanıp tutuşuyordu. vermiş Fatih Sultan müjdesini vermişti bana. Merak içindeydim bunu yaymak ile görevli Osmanlı Devle- Mehmet Han’dır… ti’nin bekası için öldürülmek durumunda Günlerden bir gün ve hatırlıyorum ilk hayal ettiğim muazzam 1 Hacı Bayram Veli ile 1444’e gelindiğinde bir türbesinin olduğuydu. Neticede Fatih kalan şehzadeler ve niceleri ile... ‘’Bunu istişare ederken yine devletin ilerigelen Sultan Mehmed’in babası ve bir Osmanlı hiçbir zaman unutma ve bu değeri baş aynı soruyu sorar; idarecilerini ve askeri padişahı idi.(Sultan Ahmed Camii tamira- olmayan, ayrıca üzerine gelen su nedeni ile üstünde tutabilecek şekilde yaşa’’ dediğim - Lalam, gönlümün komutanlarını; yük- tı ile su yollarına ait masraf defterindeki paslanmış bir mezar ile karşı karşıya kaldım. zaman evlatlarıma artık dönüp Muradiye ışığı ne dersin, Kons- sek ulemayı, kapıkulu kayda göre Sultan Ahmed su yolarını ve ta- Hayal ettiğim bu değildi... Nasıl olurdu; Külliyesi’ne baktığım zaman yeniden sahip tantiniyye bize nasip (yeniçeri ve sipahi) miratlarına Mekke ve Medine’den başlamış, işlemeler, desenler, renkler, ihtişam ve san- çıkılmasına karşın ben dedelerimin ve olacak mıdır? subaylarını bir toplantı- daha sonraki adımı ise II. Murad külliyesi duka bile yoktu gerçekten, çok şaşırmıştım gelecek neslimiz adına mutluluk ve gurur ve o şaşkınlıkla babama dönüp, ‘baba ne- duyuyorum. Şunu söylemeliyim ki; eminim O sırada içeriye haberci ya çağırır. Bu toplantıda olmuş, ayrıca 1777 yılı ramazan ayında den böyle, neden sanki buraya atılmış gibi bu yapılan hizmetten dolayı ecdadım da girer ve bir oğlu oldu- kendisinin bir köşeye çeki- Muradiye Külliyesi’ne yapılan yardımlar duruyor, neden sandukası bile yok ‘’diye sizden razıdır. ğunu müjdeler. Bunun lip dünya işlerinden uzak- varmış. Hem et hem kuru bakliyat hem de sorduğumu hatırlıyordum. Babam dönüp üzerine Hacı Bayram Veli laştığını, Allah’a yöneleceğini akçe yardımları dağıtıldığına dair bilgiler ve Selam ve dua ile kalın ve Muradiye Külliye- geçmişi yok etmek için bütün duvarları yanında duran genç delikanlı- bildirir. ’den getirttiği oğlu arşivlerde bunun gibi birçok bilgi de mev- si’ni ziyaret etmeyi ve Fatihalarınızı gönder- beyaza boyamışlar üzerini bir astar ile ka- nın başını okşar ve; II. Mehmet’in bu nedenle tahta ge- cuttur. Bu da tarihte Muradiye Külliyesi’ne meyi unutmayın. çeceğini ilan eder. Bu kararı hakkında - Ey devletlu hünkarım, ey benim şu şiiri mevcuttur. 1: Nilhan Sultan Osmanoğlu, Sultan Abdülhamid Han’ın 5. kuşak torunu, dünya genelinde yaşayan 13 sultandan biridir.

50 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 51 yorum / Eylül Sonu / Prof. Dr. Mustafa Kara

Prof. Dr. Mustafa KARA Peyami Safa yılında Türkçe öğretmenimiz Nurettin Yazlar yavaşça bitmese günler kısalmasa… Refik Halit Karay Bekiroğlu idi. Kısa boylu oldukça mülahham İçtik bu nadir içkiyi yıllarca, kanmadık Abdülhak Hamid Tarhan bir hocamızdı. Kitabımızın ikinci konusunu Bir böyle zevke tek bir ömür yetmiyor Mehmet Akif Ersoy işledikten sonra “çocuklar bu şiiri ezber- yazık! Yakup Kadri Karaosmanoğlu leyeceksiniz, sözlülerde soracağım” dedi. Haluk Şehsuvaroğlu Tabii gereğini yaptık. Bu şiir Yahya Kemal Ölmek kaderde var, bize ürküntü vermiyor; Evliya Çelebi Beyatlı’nın “Eylül Sonu” başlıklı şiiriydi. Lâkin vatandan ayrılışın ızdırabı zor. Ziya Osman Saba Söz konusu manzumeyi yıllarca ezbere Hiç dönmemek, ölüm gecesinden bu sahile Ziya Gökalp okudum. Bazen kendimi dinlendirmek için Bitmez bir özleyiştir, ölümden beter bile. Cenap Şehabettin EYLÜL bazen eski günleri ve hocalarımı yad etmek (Kendi Gök Kubbemiz 1961) Hamdullah Subhi Tanrıöver için bazen başkalarına dinletmek; “ben de Sabri Esat Siyavuşgil bir şiiri baştan sona ezbere biliyorum havası Ahmet Muhib Dranas vermek” için okudum. Birkaç seneden beri Eylül aylarını Mudan- Kemal Atatürk ya’da geçiriyorum. Son olarak önceki hafta Fakat son yıllarda durum değişti. Artık bu Mudanya sahilinde gezinirken mezkûr şiiri şiiri okumuyor adeta yaşıyorum. Her mısraı SONU Bazı yazarlardan iki metin aktarıldığı için sesli olarak okudum. Yusuf Bilal de dinledi. ile hissiyatım birebir örtüşüyor. Bu ay bana eğitim yılı içinde edebî yadigârı okunan sonbahar şarkılarıyla beraber başka şeyler Son düşüncem ise –şairin ruhaniyetinden kişilerin sayısı kırka ulaşmaktadır. fısıldamaya başladı... Sebebi malum... Yolun izin alabilirsem– hattat Mahmut Şahin dos- Burada sonu görünüyor… tuma şöyle bir beyt yazdırabilmektir: bendeniz Günler kısaldı Kanlı- için canlılığını ca’nın ihtiyarları Günler kısaldı Mudanya’nın ihtiyarları hâlâ muha- Bir bir hatırlamakta Bir bir hatırlamakta geçen sonbaharları faza eden bir geçen sonbaharları hatırayı sizinle paylaşmak Yalnız bu semti istiyorum. sevmek için ömrümüz 1965/66 ders kısa…

Bilmem ders kitaplarınızı muhafaza konuya giriyor. Daha sonraki sayfalarda ediyor musunuz? Çok düzenli değilse de İstanbul İmam Hatip Okulu manzum ve mensûr eserlerine yer verilen ders kitaplarımı saklarım. Her ne kadar 1970 Mezunlarına yazarlar şunlar: ilkokulda okuduğumuz ALFABE’ye sahip Memduh Şevket Esendal değil isem de ortaokul lise ve üniversitede Yazarı Gazi Eğitim Enstitüsü öğretmenlerin- Süleyman Nazif takip ettiğimiz kitaplarla haşir neşir olmak, den Kemal Demiray, orta ebat, 230 sayfa. Ömer Seyfettin onları karıştırmak, üzerine düşülen notlara İnkılap ve Aka Kitabevi İstanbul 1965. Cervantes bakmaktan zevk alırım. Bu kitaptan nasıl faydalanılmalı baş- Cahit Sıtkı Tarancı Geçen gün maskat-ı lığıyla öğrencilere yapılan altı uyarı Köroğlu re’sim olan Güney- ile başlayan kitap sekiz aya göre Halit Ziya Uşaklıgil ce’de evrâk-ı metru- düzenlenmiş içindekilerden sonra Falih Rıfkı Atay keyi karıştırırken söz yerli yabancı yirmi beş kadar eser Sait Faik Abasıyanık konusu yadigârlarla adını ihtiva eden Sınıf Kitaplığı ile Nurullah Ataç tekrar yüz yüze geldim. devam ediyor. Ahmet Hikmet Müftüoğlu Elli yıl önce İstanbul Ahmet Haşim Bilgilere toplu bakışta, roman, İmam Hatip Okulu’nda Ahmet Rasim hikâye, masal, destan, tiyatro, okuduğum kitap elime Karacaoğlan makale sohbet, fıkra, mektup geçti. Kapağın en üstünde Tevfik Fikret hatıra, biyografiyi tarif eden Ortaokul kitapları yazıyor- Moliére yazar Reşat Nuri Güntekin’in du. Adı, Güzel Türkçemiz. Seydi Ali Reis Güzel Anadolu yazısıyla esas

52 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 53 haber / İpekyolu Şehirleri Bursa’da Buluştu

İPEKYOLU ŞEHİRLERİ BURSA’DA BULUŞTU

1

Bursa Büyükşehir Belediyesi ile Dün- ve belediyeler arası fikirlerin geliştirilmesine İpek Yolu’nun Avrupa’ya açılmadan önceki tüm bu özelliklerin barış ve anlayışın geliş- imkan verecek İpek Yolu Müzeler Birliği, bütçelerinin asgari yüzde 1’ini şehirlerindeki ya Vatandaşları Örgütü (World Citizens ve kültürlerin tanıtımına katkı sağlıyor. son kapısı olan Bursa’da barış ortamıyla tirilmesinde hayati öneme sahip olduğu- Yeni İpek Yolu Belediye Başkanları Forumu farklı kültürler arasındaki veya uluslararası Organization–WCO) tarafından düzenlenen dünyaya önemli mesajlar verildi. Daha nun bilincindeyiz. İpek Yolu kültürünün en toplantılarının bir parçası haline getirilecek- sorunları çözmeye odaklı projeleri daha da İpek Yolu üzerinde bulunan tüm coğraf- ‘10. İpekyolu Belediye Başkanları Forumu’, önceki 9 farklı kentte yapılan birbirinden uygun şekilde festivallerle yansıtılabilece- tir. Dünya Vatandaşları Örgütü, halka en kuvvetlendirmek için ayırmayı da kararlaş- yalar asırlardır ekonomik ve kültürel ilişki Büyükşehir Belediyesi’nin evsahipliğinde güzel paylaşımlar Bursa’daki forumda da ğine inanıyoruz ve medeniyetler arasındaki yüksek faydanın sağlanabilmesi için İpek tırdı. içinde. Bursa da İpek Yolu’nun Avrupa’ya Bursa’da gerçekleştirildi. Dört gün süren sürdürüldü. anlayışı geliştirmek için İpek Yolu Belediye Yolu Müzeler Birliği ile birlikte çalışacaktır. açılan kapısı konumunda… Tarihi ticaret ak- Deklarasyonun son maddesini ise bölgede forum, dünyanın 28 ülkesinden 43 şehir- Başkanları Forumunun gelecek on senesin- Tüm şehirler, gelecekteki İpek Yolu Belediye sında Uzakdoğu’ya kadar olan tüm bölgeler ‘10. İpekyolu Belediye Başkanları Foru- sürdürülebilir bir turizm ekonomisi oluştu- den 114 belediye başkanı ve temsilcilerini de festivallerin öne çıkarılmasının gereğinde Başkanları Forumuyla eş zamanlı olarak ile kültürel benzerlikler taşıyan Bursa, bu mu’nda imzalanan deklarasyonda, Bursa rulmasına yönelik çalışmaların yapılması buluşturdu. hemfikiriz” görüşlerine yer verildi. toplanacak İpek Yolu Müzeler Birliği’ne nedenle geniş bir tarih yelpazesine sahip... Büyükşehir Belediyesi’nin ‘İpek Yolu Mü- oluşturdu. katılmalıdır.” zeler Birliği kurulması’ yönündeki önerisini Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin önerisi Daha önce Taşkent, Lanzhou, Almaata, İpek Yolu ruhunun gelecek nesillere aktarıl- de gündeme alan üye belediye başkanları olan Müzeler Birliği kurulmasına ilişkin karar Etnik veya dini farklılıklar temelinde ger- Pyeongtaek, Shiraz, Grozny, Gaziantep, Ye- ması hedefiyle kurulması kararlaştırılan İpek yayınladıkları deklarasyonda müzeler birliği- ise deklarasyonun ikinci maddesinde yer çekleşen şiddet, tehlike ve teröre karşı osu ve Urumçi şehirlerinde yapılan forum- Yolu Müzeler Birliği, bölge halklarına en nin kurulmasına karar verdi. aldı. Bu maddede şu görüşlere yer verildi: sağduyu ile karşı koymayı kararlaştıran ların 10.’sunun İpekyolu’nun karadaki son yüksek faydanın sağlanabilmesi amacıyla “İpek Yolu ruhunu gelecek nesillere aktar- katılımcılar deklarasyonda, İpek Yolu bölge- durağı olan Bursa’da yapıldı. Deklarasyonun ilk maddesini ‘değerler ve İpek Yolu Belediye Başkanları Forumu ile eş mak için İpek Yolu Müzeler Birliği’ni kurma- sinde insanların karşı karşıya olduğu mev- Forum, ‘İpek Yolu Belediye Başkanlarının prensipler’ oluşturdu. Bu başlık altında, zamanlı olarak toplanacak. ya karar verdik. Yeniliklerin öğrenilmesine cut acıları hafifletmek amacıyla belediye Medeniyetlerin Birlikteliğine Giden Ortak “Bizler, medeniyetlerin sanat, gelenekler, Yolculuğu’ temasıyla düzenlendi. İpek Yolu gastronomi, müzik ve yaşamı zenginleşti- ren becerilerden müteşekkil olduğunun ve ruhunu Bursa’da canlandıran forum, ülkeler 1: İpekyolu şehirleri belediye başkanları 2016 yılında İran’ın tarihi şehri Kazvin’de gerçekleştirilecek. Başkan Recep Altepe, İpekyolu bayrağını, ilgili şehrin belediye başkanına törenle teslim etti.

54 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 55 araştırma / İpek Yolunda Yeni Arayışlar / Aziz Elbas

Aziz ELBAS - BBB Kültür ve Turizm Daire Başkanı

İPEK YOLU’NDA YENİ ARAYIŞLAR

1

bu amaçla başlatılan çalışmaların ilk toplan- önlemler, çalışmalar konusunda Bursa Bü- tısı 2006 yılında Taşkent şehrinde yapılmış yükşehir Belediyesinin yürüttüğü çalışma- daha sonra sırasıyla Lanzhou, Almata, Pye- lar örnek gösterilerek bu yönde deneyim ongtaek, Shiraz, Graozni, Gaziantep, Yeosu paylaşımı yapılması kararlaştırıldı. Müzeler ve Urumçi şehirlerinde gerçekleştirilmiştir. konusundaki çalışmalarıyla yurt içi ve yurt Son 4 yıldan bu yana aktif olarak bu olu- dışında iyi bir noktada yer alan Bursa Bü- şumda yer alan Bursa Büyükşehir Belediye- yükşehir Belediyesi’nin ‘İpek Yolu Müzeler si Urumçi’de devraldığı ev sahipliliği bayra- Birliği’ kurulmasına yönelik önerisi kabul ğının gereği olarak 2015 yılı toplantılarına edilerek sonuç bildirgesine konuldu. Özellik- İpek Yolu; geçmişi milattan önceki yüz- ticaret bağlantıları farklı şekillerde de olsa na ve projeler üretilmesine rağmen özellikle 2 ev sahibi olarak diğer ipek yolu şehirlerini le kısa zaman diliminde yapılan toplantılar yıllara dayanan bir ticaret yolu olarak bilinir. varolagelmiştir. Çin ile Avrupa arasında 2000’li yılların başından itibaren üzerinde ve sonuçları açısında bakıldığında Bursa ağırladı. Unesco’nun İpek Yolunun bir kültür yolu Çin’den başlayan bun yol kimi karayollarıyla en az Tunç Devrinden bu yana bağlantılar titizlikle durulan ve ciddiyetle ele alınan bir birçok önemli konunun karara bağlandığı 28 ülke ve 48 farklı şehirden 114 belediye olarak tescil çalışmaları ve bu konudaki kimi ise deniz yollarıyla farklı coğrafyalara bilinmektedir. İlk dönemlerde madenin elde konu olmaya başlamıştır. Öyle ki; günümüz- her açıdan verimli geçen Uluslararası bir başkanı ve yetkililerin yer aldığı katılımcılar, gelinen nokta dile getirildi. Turizm anla- başta ipek ve baharat olmak üzere farklı edilerek işletilmesi konusunda bilgi alış- de Unesco başta olmak üzere kültür odaklı toplantıya ev sahipliliğini başarıyla gerçek- farklı kurum kuruluşlardan gelen yetki- mında ipek yolu şehirlerinin alt yapılarının ticaret mallarını karşılıklı olarak ulaştırmıştır. verişinde bulunulmuş, daha sonraları ise uluslararası kuruluşların yanında uluslarara- leştirmiş oldu. İpek yolu formunda Bur- liler ve Bursa halkından oluşan dinleyici güçlendirilmesi bu anlamda işbirlikleri- En çok taşınan mal ipek olduğundan bu yol ticari mal değişimi suretiyle geliştirilmiştir. sı ticaret örgütlerinin de gündemlerinin ilk sa’nın katkısıyla alınan kararlarla çıta biraz kitlesiyle birlikte Atatürk Kongre ve Kültür nin arttırılması gündeme taşındı. Turizm İpek Yolu adı ile anılagelmiştir. İpek Yolu Bu sayede farklı kültürler birbirlerini tanıma sıralarında yer almaya başlamış, ‘Kültürler daha yükselmiş oldu. Merkezinde hedefe odaklı toplantılar ger- bağlantılı olarak ekonomik anlamda ipek dünya ticaret tarihi kadar geçmiş derinliği- imkanı bulmuşlardır. Arası Diyalog’, ‘İpek Yolu Kültür Koridoru’ çekleştirildi. yolunun farklı alternatif organizasyonlarla Sonuç olarak İpek Yolu’nun gerek ticari ve ne sahip ticaret yoludur. başlıkları altında komisyonlar oluşturularak İpek Yolu yalnızca tüccarların değil, aynı za- gerekse kültürel anlamda geçmişte olduğu uluslararası toplantılar gerçekleştirilmiştir. 10 yıllık bir geçmişe sahip olan organizas- daha verimli hale getirilmesi bu konuda İpek Yolunun ilk güzergahları Baktriyo manda, doğudan batıya ve batıdan doğuya gibi günümüz dünyasında da önemini ve Mart 2013 yılında yapılan böyle bir top- yonun 10. toplantısının ana teması ‘Mede- özel çalışma gruplarının oluşturulması gibi yolundan Hindistan’a giderken diğer bir bilgelerin, orduların, fikirlerin, dinlerin ve stratejik değerini koruduğu bir kez daha lantıya Bursa Büyükşehir Belediyesi ev niyetlerin Birlikteliğine Giden Ortak Yolcu- fikirler tartışıldı. Gençliğe yönelik projeler, güzergahı ise, Batı Türkistan’ın güneyin- kültürlerin aktarıldığı bir yol olmuştur. anlaşılmış oldu. sahipliliği yapmış idi. luk’ olarak belirlendi ve bu doğrultuda bir farkındalık oluşturma projeleri gibi farklı den geçilip, Taklamakan Çölüne girmeden Yol vasıtasıyla batı doğu kültürünü tanıma birinden değerli sunumlar yapıldı, bilgiler ve projeler sunuldu. Tarihi mirasın korunması güneyden veya kuzeyden kat edilerek Doğu imkanı bulmuş, kültür tarihinin gelişimi- Son zamanlarda Tarihi İpek yolu ağında görüşler paylaşıldı, deneyimler anlatıldı. ve yaşatılmasına yönelik alınması gereken Türkistan’a varılırdı. Daha sonra iki güzer- ne oldukça önemli katkılar sağlamış, bu yer alan ülkeler arasında işbirliklerinin gah tekrar birleşip Doyang bölgesine kadar vesileyle felsefeler, sanatlar, ahlak, örf ve geliştirilmesine yönelik farklı arayışlar göze uzanmaktaydı. adetler etkileşim içerisine girmiştir. çarpmaktadır. 1: 28 ülke ve 48 farklı şehirden gelen belediye başkanı ve diğer temsilciler, başta Muradiye Külliyesi olmak üzere Bursa’nın pek çok tarihi ve turistik yerlerini inceledi. Tarih boyunca Orta Asya ile her daim ‘İpek Yolu’ uzun yıllara sürekli konuşulması- Dünya vatandaşlık örgütünün öncülüğünde 2: Bursa Büyükşehir Belediyesinin talebi ile karar altına alınan İpekyolu Müzeler Birliği’nin de yer aldığı deklarasyon, Başkan Altepe ve World Citizens Organization(WCO) Başkanı Dr. Kwak arasında imzalandı.

56 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 57 haber / Arkeopark

2

Bursa birçok medeniyetin izlerini taşıyan izleri ortaya çıkaran yapısıyla, bölge turiz- Kızılelma köyü oluşturuldu. Böylece tarih bir şehir. Bursa’nın tüm köşelerindeki anıt- mine ciddi katkı sağlayacak. öncesi bir yerleşimin nasıl olduğu gösteri- sal yapılar, tarihi eserler restore edilerek ya- 10 yılı aşkın çalışmaların ardından ziyarete lirken, yakın çevredeki etnografik malzeme şayan Bursa’ya katılıyor. Bursa’nın medeni- açılan Arkeopark Açık Hava Müzesi alanı, de korunup saklanmış olacak. Bu zaman yet birikiminin en önemli göstergelerinden eğitici bir gezi güzergâhı olmaktan öte dilimlerini birbirine bağlayan bir tünelle olan ve kentin kültürel mirasına ve 8500 yıl öğrencilerin eğitiminde de kullanılabile- zamanda yolculuk yaparak alanı gezmek öncesine uzanan köklü arkeolojik değer- cek bir yapıyı içeriyor. Bu kapsamda farklı mümkün olacak. Alanın ortasında yer alan lerine şahit olma şansı sunan ‘Aktopraklık atölye çalışmalarıyla interaktif bilgi akışı da dere üzerinde de farklı zaman dilimlerine Höyük Arkeopark ve Açıkhava Müzesi’ de, sağlanabilecek. 187 dönüm alan içerisin- sıçramaların yapılacağı köprüler yer alıyor. Akçalar Mahallesi Hasanağa Sanayi Bölgesi de yer alan proje kapsamında giriş takı ve Ayrıca geleneksel köy içerisinde pekmezlik, yanında yapılan arkeolojik çalışmaların ar- meydan düzenlemesi, alan ile bilgilendirme zeytinyağı işliği, değirmen ve köy hayatını dından 11 Eylül Bursa’nın kurtuluşunun 93. ve sergilerin yer aldığı karşılama binası yansıtacak işlevlere sahip yapıların oluştu- yıldönümünde görkemli bir törenle halkın (uzman atölyesi), atölyelerin yapılabileceği rulması da planlanıyor. Gezi, bilgi edinme ziyaretine açıldı. çocuk kazı evi binası ile kazıdan çıkarılan ve eğitim amacıyla kullanılacak bu bölüm- Aktopraklık mevkiinde yıllardır yoğun buluntuların saklanacağı depo yapıları da lerin yanı sıra ziyaretçilerin dinlenebileceği emekle devam eden çalışmaların güzel bir inşa edildi. Kazı alanlarının daha yüksek bir bir de kafe (seyir terası) inşa edildi. Köklü şekilde sona erdi ve “Arkeolojik çalışmaların kottan algılanabilmesi için gözetleme kulesi bir kültürel zenginliği gözler önüne seren ardından Aktopraklık’ın Bursa’nın en eski yapıldı. Tarih öncesi yaşam biçiminin daha Aktopraklık Höyük Arkeopark ve Açıkhava yerleşim yeri olan ve ilk çiftçi topluluklarının iyi anlaşılması nedeniyle de projede Neolitik Müzesi, Bursa’nın kültür ve turizmine değer yaşadığı önemli bir bölge olduğu öne çıktı. Köy ve Kalkolitik Köy canlandırmaları ile katacak. Aktopraklık Höyük Arkeopark ve Açıkhava geleneksel mimarlık örneklerinin aslına Müzesi’, neolitik ve kalkolitik dönemlerden uygun bir şekilde yeniden inşa edildiği

1: Höyük’ten elde edilen buluntular… 1 2: Arkeopark’ın açılış törenine katılan Bursa Valisi Münir Karaloğlu, Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak, Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yusuf Ulcay ve beraberindekiler, açılışın ardından alanda inceleme yaptılar.

58 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 59 haber / Aktopraklık Höyük Açıkhava Müzesi ve Arkeoloji Okulu / Doç.Dr. Necmi Karul

Doç. Dr. Necmi KARUL

AKTOPRAKLIK HÖYÜK AÇIKHAVA MÜZESİ VE ARKEOLOJİ OKULU AÇILDI

Aktopraklık Höyük Açıkhava Müzesi ve Arkeoloji Okulu yeni eğitim öğretim yılı ile birlikte kapılarını ziyaretçilere açtı. Bir karşılama merkezinin yanı sıra tarihöncesi köyleri yansıtan birebir ölçekte canlandırmalar ile farklı kesimlerden gelen ziyaretçileri buluşturacak ortak bir dil oluşturuldu. Öğrenciler için yapay kazı alanları ve eğitim atölyeleri düzenlendi.

İstanbul Üniversite’si tarafından 2004 bir bölgede yer almaktadır. Yerel avcı topla- bu dönemde, basit dal örgü kulübeler inşa yılında Akçalar’da başlatılan Aktopraklık yıcıları etkileyen, yaşam biçimlerinde köklü edilmekte, yerleşik düzeninin getirdiği Höyük kazıları Bursa’nın geçmişini tarihön- değişikliklere neden olan, olasılıkla gerilim- yeni teknolojilerin yanı sıra özellikle taş cesinin derinliklerine götürmekte, kuzeybatı den uzak bu süreç höyükte de, özellikle ilk yongalamada kökeni daha eski dönemlere Anadolu’daki ilk çiftçi toplulukların ortaya yerleşim evresinde net olarak izlenmek- kadar inen bir teknoloji kullanılmaya devam çıkışı, tarım ve hayvancılık hakkında önemli tedir. MÖ. 7. bin yılın ortalarında başlayan edilmektedir. Beslenmede ise tarım ve bilgiler sunmaktadır. Açığa çıkarılan yerle- hayvancılığın yanı sıra avcılık ve toplayıcılık şim, tarihöncesinde mekânların kullanım önemini halen korumaktadır. İlk yerleşim- mantığını ve teknolojideki keşiflerin yanı ciler zamanla tam bir tarım toplumuna sıra çiftçi toplulukların sosyal düzenleri gibi dönüşürken, MÖ 6000’li yılların başlarında, konularda da bilgiler vermekte, böylelikle sadece bu bölgede değil, Balkanlar dahil bölgenin geçmişine daha kapsayıcı bir şekil- daha geniş bir coğrafyada bazı önemli de- de bakmamıza olanak sağlamaktadır. ğişimler gözlenir. Olasılıkla bölgeye yeni ge- len bazı etkilerle de ilişkilendirilebilecek bu Aktopraklık Höyük, MÖ 7. bin yılda Anado- dönemde Aktopraklık Höyük’te de büyük lu’nun iç kesimlerinden Marmara Bölgesi’ne değişimler yaşanır. Besin üretimine bağlı bir gelen tam yerleşik toplulukların iskan ettiği

60 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 61 haber / Aktopraklık Höyük Açıkhava Müzesi ve Arkeoloji Okulu / Doç.Dr. Necmi Karul

yerleri, sundurma, hendek edilen bir kooperatif kapsa- yöntemleri olarak belirlenen üç ana tema gibi ögeleri bulunmaktadır. mında satıldığı bir pazar çerçevesinde; yontmataş alet yapımı, ça- Ayrıca insan maketleri yerinin de kurulması da nak çömlek yapımı, madencilik, sepetçilik, ya da günlük kullanım projenin yakın gelecekte- geleneksel yöntemler ile kumaş boyama eşyaları ile donatılan ki hedefleri arasında yer gibi deneysel çalışmalar yapılarak teorik yapı içleri ve açık alanlar almaktadır. dersler ile desteklendi. Ayrıca arkeoetno- ile tarihöncesi dönemde botanik, arkeometri, mimarlık tarihi, çanak Bu üç birimin yanı sıra mekan kullanımı, gün- çömlek-buluntu çizimi, dijital belgeleme ve alan ziyarete uygun bir lük işler gibi aktiviteler arkeoloji fotoğrafçılığına ilişkin semireler şekilde düzenlenerek; gezi anlatılmaktadır. Üçüncü birim verildi. Bunlara ek olarak arkeolojiyle ilişikli güzergahını belirleyen yollar Eskikızılelma köyünden söküle- sorunlar üzerine forumlar yapılarak atölye- ve özellikle arkeolojik alanın gözet- rek proje alanında yeniden inşa edilen lerin kapsamı genişletilmeye çalışıldı. lenmesini sağlayacak bir seyir terası inşa yapıların oluşturduğu geleneksel köydür. edilmiştir. Ayrıca alanın içerisinde arkeoloji, İlk ve ortaöğretim öğrencileri ile öğretmen- Hızla kaybolan geleneksel köy dokusunu ve tarih öncesi dönem ve Aktopraklık leri için, sıralanan bu birimlerin dışında, değerlerini yaşatmak, ayrıca gelen ziya- Höyük hakkında bilgi edinilmesini özel bir alan hazırlanarak çocukların retçinin geçmiş ile bugün arasında bir bağ sağlayacak küçük bir karşılama kazı yapabileceği yapay bir höyük, kurmasını sağlamak amacıyla inşa edilen binası ile dinlenme, yeme-içme gibi çocuk kazı evi, atölye ve teşhir ekonominin hakim olduğu bu yeni süreçle lür. MÖ 6. bin yılın ortalarında yaşanan bu bir sanayi kenti olduğu için hızla dönüşü- geleneksel köyde ise evlerin yanı sıra; ihtiyaçların karışılacağı birimler de alanları da oluşturuldu. 20 kadar öğ- birlikte yerleşme 200 metre kadar güneye kırılma yalnızca Aktopraklık Höyük’te değil, me uğrayan Bursa’da, söz konusu amaçlar köy kahvesi, ahır, odunluk, su değirmeni, bulunmaktadır. rencinin katılımı ile gerçekleştirilen çeşme, ekmek fırını ve zeytinyağı işliği gibi ilk atölyenin ardından 2015-2016 kayar. Kulübelerin yerini kalıcı, gerçek an- yine çok geniş bir coğrafyada izlenebilen doğrultusunda yalnızca arkeolojik bir değer Proje kapsamında arkeoloji ve ilişkili birimlerle gerçek bir doku elde edilmeye eğitim öğretim yılının başlaması ile lamda konut olarak adlandırabilecek yapılar bir durumdur. Yaklaşık bin yıl boyunca art olarak değil, geleneksel mimari ve köy dallardan gelen uzman ve öğrenci- çalışılmıştır. Burada yapılara farklı işlevler uzun erimli bir projenin hazırlık- alır ve önceden tasarlandığı anlaşılan, katı arda kesintisiz bir yerleşimin ve aynı yere dokusu gibi yerel değerleri de korumaya lere yönelik aktiviteler için ise söz verilerek geleneksel larına başlandı. Bu kapsamda kurallara bağlı yeni bir yerleşim düzeni kurulan çok sayıda köyün izlerini taşıyan ve yaşatmaya çalışan; koruma, farkındalık konusu tüm bu canlandırmalar yaşam ve tekno- başta ilçe ve il düzeyinde hizmet ortaya çıkar. Buradaki topluluğun sahip Aktopraklık Höyük’den elde edilen veriler, yaratma ve eğitim misyonlarını üstlenen bir birer arkaplan olarak kullanıl- lojilerinin de vermesi planlanan günlük atöl- olduğu eşya ve araç gereçler kadar tekno- sadece bu yerleşme ya da Bursa’nın geçmi- proje tasarlanmıştır. Bölgenin endüstriyel maya hazır hale getirilmiştir. anlatıldığı bir yelerde öğrencilerin, arkeolojik lojilerinde de farklılaşmalar görülür. Diğer şi hakkında değil Anadolu’nun tarihöncesi öncelikleri, projenin ekonomik alt yapısının Ayrıca sit alanı içinde kalan sergileme kazı, belgeleme, zooloji ya da bir yenilik ise ölü gömme geleneklerindedir; dönemde geçirdiği süreçlerin anlaşılması oluşturulmasına olanak tanırken, Bursa gibi küçük bir meşe korusu yapılmıştır. botanik gibi farklı uzmanlıklar ilk yerleşim evresinde ölüler yaşanılan kulü- bakımından da önemli bir yere sahiptir. büyük bir kentin mevcut nüfus yoğunluğu deneysel çalışmalara yönelik Arkeolojik açısından arkeolojik veriyi belerin tabanlarının altına gömülürken, bu ve yapısı da toplumun farklı kesimlerine olarak düzenlenmiş ve kazılar- değerlendirme, buluntuları yeni dönemde ilk kez yerleşme dışında yer ulaşılmasını kolaylaştıran başlıca etmen alanın bir “Arkeoloji Okulu” AKTOPRAKLIK HÖYÜK da çalışan teşhire uygun hale getir- alan mezarlıklarla karşılaşılır. Yaklaşık olarak olmuştur. olarak işlev görmesini sağ- 4-5 yüz yıl süren bu dö- ARKEOLOJİ OKULU işçilerin geldiği me ve bir sergi alanında Aktopraklık Höyük Açıkhava Müzesi ve layacak atölye ve deneysel nemin ardından Eskikızılelma ziyaretçiler ile buluşturma Aktopraklık Höyük’ten Arkeoloji Okulu’nun hedeflediği ziyaretçi çalışmalarda kullanılmak MÖ 5500’lü köyünün, özellikle aşamaları gibi farklı de- sağlanan bilginin grubu öncelikli olarak ilk ve ortaöğretim üzere, açık alan derslikleri yıllara ge- bu birime katkısı bü- neyimleri edinebilecekleri farklı ilgi gruplarının öğrencileri ile eğitimcilerden oluşmaktadır. oluşturulmuştur. lindiğinde yüktür; köye ve yerel ekonomiye bir katkı ortamlar oluşturuldu. anlayabileceği şekilde Bir diğer grup ise arkeoloji ve ilişkili dallarda söz konu- olarak, burada köylülerin yapıp hazırladığı 2015 yılında, burada hayata ‘tercümesi’, bilginin okuyan üniversite öğrencileri ile yine bu Aktopraklık Höyük’te bir su yerleşim ürünlerin yine onlar tarafından organize geçirmeyi planladığımız toplumda konuya ilişkin alanlarda çalışan uzmanlardır. Kuşkusuz gü- Açık Hava Müzesi ve Arkeo- geleneğinin arkeoloji okulunun da ilk bir farkındalık oluştura- nübirlik ziyaretçilere de açık olan açıkhava loji Okulu olarak tasarlanan sonlandığı adımları atılarak, 16-21 cak şekilde paylaşımı ve müzesi sıralanan gruplara yönelik tasarla- proje henüz bütünüyle ta- anlaşılır. Bu yeni Ağustos tarihleri arasında, höyüklerin gerek arkeoloji nan üç farklı sergileme birimi içermektedir. mamlanmadıysa da, önemli süreçte yerleş- Türkiye’nin farklı üniversi- gerekse ortaöğretimde Bunlardan ikisi, höyükteki arkeolojik verilere bir aşama kat ettiği söyle- menin iyice telerinden 35 öğrencinin ve birer eğitim alanı ola- göre inşa edilen tarihöncesi köy canlan- nebilir. İstanbul Üniversitesi küçüldüğü uzmanın katıldığı Aktoprak- rak kullanılması ideali, dırmalarıdır. İlk köy Neolitik dönemi, diğeri Tarihöncesi Arkeolojisi Anabi- ve yerini yine lık Arkeoloji Atölyeleri adıyla burada toplum ve eği- ise gelişkin köy topluluklarına ait yerleşim lim Dalı tarafından yürütülen dal örgü basit 6 günlük bir çalışma gerçekleştirildi. tim odaklı bir projenin katmanlarını yansıtmaktadır. Her iki can- proje, Bursa Büyük Şehir Belediyesi’nin tam kulübelere Tarihöncesi dönem teknolojileri, arkeo- hayata geçirilmesine landırma alanında da dönemin mimarisini desteği ve Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bıraktığı görü- metrik yöntemler ve arkeolojik belgeleme vesile olmuştur. Büyük yansıtan yapılar ve çevrelerindeki fırın, işlik katkıları ile bugünkü haline gelebilmiştir.

62 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 63 araştırma / Kılavuz Olmak / Aziz Elbas

Aziz ELBAS BBB Kültür ve Turizm Daire Başkanı İlk kadın pilotumuz Sabiha Gökçen bir Bur- Bursa’da kurulmasına karar yerel yönetimlerin temsil et- salıdır. Kadınların zor denilen görevleri en veren başta Prof. Dr. Metin tiği halkı adına bu değerleri iyi şekilde yapabileceklerini kanıtlar. SÖZEN olmak üzere o günün koruma ve yaşatma bilinciy- Gemlik’te kurulan ilk suni ipek fabrikası ve çok değerli yöneticileri ve le çalışmaların öncülüğünü Türkiye’nin ilk modern tekstil fabrikası olan bilim insanlarının Bursa’nın yapması gerektiğini kanıtla- Merinos fabrikası, yalnızca ülkedeki sanayi- bu öncü kimliğinin farkında yarak ortaya koyar. nin gelişmesine öncülük eder. oldukları, bu özelliğini göz Yürütülen onlarca res- ardı etmedikleri görülür. O Cumhuriyet döneminde okul yeri olarak ilk torasyon projesi sonucu günden bu güne başta Bur- bağış Şerif Artış tarafından İncirli Mahalle- yeniden hayata döndürülen sa’da olmak üzere ülkemiz- sinde yapılarak, kent olarak eğitimde hayır- mekanların işlevlendirilmesi de korumacılık anlamında severlik kavramının öncülüğü yapılır. konusundaki çalışmalarıyla KILAVUZ yaşanan gelişmeler bu ka- ortaya koyduğu örneklerle İlk sivil Cumhurbaşkanı Merhum Celal rarda yanılmadıklarını tarih yine öncülük eder. Bayar’ın bu anlamdaki kimliği daha sonraki şimdiden yazmaktadır. yıllarda hep örnek gösterilir. Somut olmayan kültürel miras diğer adıyla yaşam Tolon fabrikasında üretilen ilk yerli çamaşır OLMAK Tarihi ve Kültürel Miras kültürümüz konusunda makinası, bir döneme damgasını vurarak çalışmalarında oldukça yürütülen çalışmalar, Bursa yerli üretime moral ve motivasyon getirir. Sözlük anlamı yol gösterici diğer anlamıyla önemli mesafeler kat edilen üzerine yapılan yayın çalış- öncülük eden manasına gelmekte. Bursa’nın İlk teleferik tesisi Bursa’da başarıyla ku- Bursa’da yapının mülkiyet maları, belgeseller, sempoz- rulup işletilmesi bu tesislerin farklı illerde tarihi derinlerine indiğimizde hep yol niteliğine göre geliştirilen yum ve etkinliklerle kentlilik de kurularak Turizm ve ulaşım anlamında yöntemler üzerinde durul- bilincinin kazandırılmasının gösterici bir misyon üstlendiğini, her zaman kullanılabilirliğine örnek teşkil eder. ması gereken dikkat çekici yanında kent hafızasının öncü bir kimlik taşıdığını görürüz. Bursa Dağcılık Kulübü ülkemizde kurulan ilk özelliğiyle örnek teşkil eder. gelecek nesillere aktarılması dağcılık kulübüdür. Bu özelliğiyle doğase- Tarihi yapılarda kat karşı- konusunda gelinen nokta verlere öncülük edilir. lığı, restorasyon karşılığı başta Unesco olmak üzere Bugünkü anlamıyla ilk standartlar II. kullanım hakkı, kiralama bir çok kurum tarafından Bayazid döneminde Bursa’da ilan edilip Osmanlı’da ilk mimari örnekler Bursa’da yöntemiyle restorasyon ve takdirle karşılanarak örnek tüm Osmanlı coğrafyasında yaygın hale verilerek diğer Osmanlı Coğrafyasında kullanım gibi bulup uygu- gösterilir. Özellikle kırsala getirilir. Osmanlı’da ilk gümrüklü ticaret uygulanır hale gelir. (Bursa Kemeri bunlara ladığı çözüm yöntemleriyle alanda yürütülen araştırma merkezi Bedesten Bursa’da kurularak bura- örnektir) diğer kentlere öncülük eder. ve yaşam kültürü çalışma- daki deneyim başka bölgelere uygulanır. İlk Dünya’nın ilk Çarşılı Köprüsü Irgandı Köprü- larıyla elde edilen veriler ve şehirlerarası ulaşım Bursa’da başlatılıp diğer süyle, arastalı-çarşılı köprüler konseptinin Bursa bunun yanında, paylaşılan sonuç ürünleri illerde yaygınlaşmasına başlamasına sebep yaygınlaşması sağlanır. Vakıflar Müdürlüğü başta 2 birçok kurum kuruluş ve olur. İlk halka arz edilen açık şirketi Bursa 1539 yılında yayınlanan İlk Çevre Koruma olmak üzere farklı kurumlara kente örnek oluşturur. Çimento bu anlamdaki yapılanmalara örnek Kanunları niteliğindeki emirnamelerle çevre yapılan işbirlikleri ve yetki teşkil eder. Osmanlı’da ilk hastane o günkü duyarlılığı kavramına Bursa öncülük eder. paylaşımlarıyla tarihi mirasımızın korunması 2004 yılında Kent Müzesinin açılmasıyla ve yaşatılmasının yalnızca bu kurumların başlatılan kente yeni müzeler kazandırma, ismiyle Darüşşifa Bursa’da kurulur. Burada Özel havayolu şirketinin ilk örneği Sönmez yetkisi, sorumluluğu ve görevi olmadığı, Bursa’yı müzeler kenti yapma çalışmalarıyla deneyim kazanan Tabipler ve eczacılar baş- Havayolları 1984 yılında Bursa’da kurularak ka bölgelerde önemli hizmetleri başlatır. bu anlamdaki oluşumların önü açılır. Bunları günümüzden bir örnek vererek Bursa Medreselerinde yetişen müderrisler zenginleştirmek gerekirse ilk Yerli Tramvay ile Bursa tekkelerinde yetişen dervişler, ‘İpekböceği’ adıyla Bursa’da üretilip raylara sûfiler başta Balkanlar olmak üzere İstanbul konularak kentin bu öncü misyonunun ve tüm Osmanlı Coğrafyasına ilimlerini, devam ettiği gösterilir. bilgilerini, güzel ahlaki değerleri taşırlar. Bu sebepledir ki Bursa ‘El Veren Şehir’ olarak Bursa bu öncü kimliğini çok farklı konu- anılagelir. larda halen devam ettirmektedir. Örneğin Anadolu’da ilk tiyatro binası Ahmet Vefik Türkiye Tarihi Kentler Birliği’nin 2000 yılında Paşa tarafından Bursa’da yaptırılır. Bu ve- Bursa’da kurulması ülkemizde korumacılık sile ile Anadolu’da Tiyatrolar kurulmasının anlamında gerçek bir milat niteliği taşıdığı 1 3 öncülüğü yapılır. herkesçe kabul gören bir gerçektir. Birliğin

64 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 65 araştırma / Kılavuz Olmak / Aziz Elbas

2015 Eylül ayında Kazakistan’nın Akta- u(Akdağ) valiliğince Türksoy işbirliğiyle düzenlenen ‘Kent Turizminin Geliştirilme- si’ne yönelik Uluslararası toplantıya yapılan davet üzerine gidilerek Bursa deneyimi paylaşılmış, önerilerde bulunularak sorular cevaplandırılmıştır. Hazar Denizi kıyısın- da kurulan Aktau şehri Sanayinin vermiş olduğu ağır baskıyı Turizm ile kırmaya ve özellikle ismini aldığı Akdağ eteğindeki ma- nevi bölgeleri inanç turizmi kapsamında değerlendirmek isteyen bir kent. Bu konuya gönül vermiş

4 5 kent yöneticilerinin gayretiyle özellikle Türk Dünyasından gelen uzmanlardan alacakları fikirleri değerlendirmek ve kendilerine bir yol haritası belirlemek istediklerini açıkça ifade etmekteler. Şahbat Ata kaya mescidi uzak olmasına rağmen bozkır- lar içerinde ilgi bekleyen ancak kendisi- ne olan ilgi ve ziyaretçilerin gün ve gün arttığı manevi bir mekan. Buna benzer kent merkezinde olmayan ancak halk tarafından manevi mekanlar olarak kabul gören bu yönleriyle güçlü bir çok mekan turizme ka- tılmayı bekliyor. Yöneticilerde bu anlamdaki kararlılık gerçekten takdire şayan bir durum sergilemekte. Bizler de deneyimlerimizi ve 6 7 bu yöndeki fikirlerimizi paylaşma rahatlıkla ifade etme imkanı bulduk ve kendilerine birçok örnek müze çalışması hayat geçirilir. Tarihi Kentler Birliği ve Çekül ile birlikte diğer yandan yaptığı organizasyonlarla desteğimizin süreceği konusunda iyi niyet- lerimizi dile getirdik. Tüm bunların sonucu olarak Bursa, gerek yapılan koordinasyon çerçevesinde bir çok Avrupa müzelerinin ülkemiz müzelerini tanı- tarihi miras koruma ve yaşatma çalışmaları il ve ilçede gerçekleştirilen deneyim ve bilgi masına öncülük etmekte. Başta da belirtmiş olduğumuz gibi Bursa konusunda yürütülen çalışmalar, gerek kent paylaşımları sonucu hem mali imkanların Devlet kurumlarınca yönlendirilen farklı tarih boyunca öncü misyonunu hep devam müzeleri ve ihtisas müzeleri kurulma çalış- daha verimli kullanılması sağlanmakta, ülkelerden gelen yabancı heyetlere, yapılan ettirmiştir. Günümüz koşullarında da birçok hem de en doğru işlerin yapılmasına vesile konuda bu özeliğini geliştirerek devam maları ve gerekse somut olamayan kültürel çalışmalar ve yöntemleri konusunda bri- 8 miras konusunda çalışma yapmak isteyen olunmakta. fingler verilmekte. Bu deneyim paylaşımları ettirmekte. belediye ve kurumlarla deneyimlerini ve Avrupa Müze Akademisinin üyesi olan yalnızca ülke içiyle sınırlı kalmayıp başta birikimlerini paylaşmakta ve bir anlamda Büyükşehir Kent Müzesi üstlendiği misyonla Türk dünyası olmak üzere farklı coğrafya-

kılavuzluk yapmakta. Avrupa da müze konusundaki iyi örneklerle lardaki ülkelerden yapılan davetler üzerine 1: Sabiha Gökçen uçağın önünde 4: Dünyanın en eski çarşılı köprüsü; Irgandı. (Ahmet Çetintaş) 7: Türkiye’nin ilk yerli tramvayı, İpekböceği Anadolu kentlerinin buluşmasını sağlarken, buralara gidilerek gerçekleştirilmekte. 2: Kanunname i İhtisab ı Bursa 5: Türkiye’nin ilk teleferiği 8: ÇEKÜL Başkananı ve TKB Danışma Kurulu Başkanı Prof. Dr. 3: Tolon Fabrikası-Bursa Kent Müzesi arşivi 6: Türkiyenin en uzun teleferiği Metin Sözen, Bursa Büyükşehir Belediyesi yayınlarını inceliyor...

66 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 67 araştırma / Bursa’da Yavaşlamak / Metin Önal Mengüşoğlu

Metin Önal MENGÜŞOĞLU Yavaşlamam gerekiyordu. Bursa’da karşıma den, onu gözlerinden hatta atalardan arta çıkan küçük fırsatı değerlendirerek hemen kalmış bir mirastan sakınır gibi de değil, hiç tereddüt etmeksizin evimi taşıdım. Bur- kendilerine sunulmuş bir kutsal emanet gibi sa’yı altmışlı yılların başından beri biliyor- sakınırlar. dum. Gelip gitmişliğim vardı. Hatta öyle ki Yavaşlama ihtiyacı şehirli insan bakımından o zamanki Santral Garaj’ın hemen altın- söz konusu edilmeli ve üzerinde düşünül- daki mahallelerin neredeyse tamamında melidir. şeftali bahçeleri, bağlar vardı. Her bahçenin başında da gürül gürül akan yeraltı suları Dostlarım beni medyaya önem vermemek, bulunmaktaydı. televizyon programlarına katılmamakla suçlarken, hazırladığım gerekçeleri açıkla- Kemal Sayar ustanın Yavaşla adlı kitabının rım onlara. Şehirde çok fazla tanınmadan, baskı tarihi yanılmıyorsam 2007 idi. Gerçi bilinmeden, yüzü eskimemiş bir insan o, daha önce deneme ve makaleleriyle yeni sıfatıyla dolaşmak, kaldırımları arşınlamak, zamanların insanına yavaşlama gerektiği şehri seyretmek, şehrin sesini dinlemek, öğüdünü veriyordu. Ben de benzer kaygı- mahallelere dalmak, orada sokaklarda ko- larımı zamanla dile getirdiğim gibi Bursa’ya şuşturan çocukları, kapı eşiklerinde laflayan yerleşme kararımla da kısmen gerçekleştir- kadınları, minik iskemlelerde güneşlenmeye me yoluna gitmeye çalışmıştım. çıkmış ihtiyarları selamlamak bana televiz- Hız çağı, bilgi çağı, bilişim çağı gibi söylem- yon ekranlarında görünmekten çok daha ler ilk nazarda insanları okşasa da azıcık dü- fazla haz vermektedir. şününce bu gidişi dengelemek maksadıyla Ve zaten şunu artık çok iyi biliyorum ki bir yavaşlamanın da önemi ortaya çıkıyor. Köy şehri tanımanın en pratik ve en öğretici veya fazla gelişmemiş kasabalarda yaşayan yanı, onun sokaklarında kaybolmaktan insanların yavaşlama gibi bir ihtiyaçları pek geçiyor. yoktur. Onlar hayatın doğal akışı içerisinde Bursa bana İstanbul trafiğinde yitirdiğim günlerini/saatlerini zaten kırsalda geçirir- 3 1 ler. Kırların bizzat kendisi aşırı hıza imkân on beş yılımı fazlasıyla geri verdi. Bursa, vermez. Bu sebeple oralarda yaşayanlar elbette eski Bursa, isteseniz de gereğinden mahalleler daima ana caddenin dağ tara- tabiatla iç içe, tabiatın bir parçası oldukların ziyade hız yapamayacağınız bir konumda fına düşmüştür. Zeyniler, Maksem, Molla iyi bilirler. Tabiattaki tahribatın geçimlerine idi. Bugün aynı konumunu muhafaza ediyor Arap, Umurbey, Yeni Mahalle, Namazgâh zarar vereceğini sıklıkla deneyimlediklerin- mu; onu tartışabiliriz. Oturduğum bütün işte benim mahallelerim. Kim bilir belki BURSA’DA yakın zamanlarda da Pınarbaşı, Muradiye, Bu yazıyı bana ilham eden sevgili Hamzabey ve belki Çekirge’yi denerim. Enes Battal Keskin’in Yavaş Şehir adlı Adı anılan hiçbir mahallede hız yapamazsı- eseri oldu, teşekkürlerimle* nız. Yavaşlama zorundasınızdır. Gördünüz YAVAŞLAMAK mü; kadim Bursa ve onun kadim mahalle- leri yeni zamanların afetlerinden olan hıza Altmış ve yetmişli yıllar İstanbul’un kırk beş dakika beklerdik. Akşam saatle- Okuyan yazan, kültür hayatının içerisindeki karşı sizi kendiliğinden yavaşlatmaktadır. trafik, ulaşım, su ve izdiham bakımından rinde trafik öylesine korkunç sıkışırdı ki üç birisi için elbette İstanbul ülkenin merkezi en sıkıntılı ve sıkışık yıllarıydı. O yıllarımı kilometrelik mesafeyi bir saatte aldığımız idi. Gelin görün ki okuryazarlık, sükunet Enes Battal Keskin arkadaşımızın alanında İstanbul’da geçirdim. Öğrenciyken kaldı- günler vardı. isteyen, durup düşünmeyi gerektiren, Türkçe’de bir ilk olan güzel çalışması Türki- ğım yurtta üç ay tek damla su akmamıştı. yavaşlamaya ihtiyacı olan bir eylemdi. Bunu ye coğrafyasında İzmir’in Seferihisar İlçesi Yetmişli yıllarda Fatih, Üsküdar ve Kadıköy İhtiyacımızı yakındaki Cerrahpaşa Camiinde İstanbul’da bulmak herkes bakımından üzerinden bir okuma yapıyor. Eminim Enes semtlerinde oturduğum evlerde şehir suyu gideriyorduk. Draman’da Cumhurbaşkanı mümkün değildi. Belki ekonomik durumu arkadaşımıza bu alanda çalışma yapmasını günde ancak iki saat kadar veriliyordu. Her- Recep Tayyip Erdoğan’ın da okuduğu İmam düzgün olan insanlar bir biçimde kendi- ilham eden biraz da Bursa şehridir. Bur- kes evlerine kocaman su depoları yaptır- Hatip Lisesi, Ramazan aylarında her gün bir lerine imkânlar sağlayabilirdi. Ama ben sa’da yaşamamış olsaydı acaba böylesi bir mıştı. Fatih’teki evimde banyonun tepesine zenginin iftar verdiği bir mekândı. Öğrenci evi ile işi arasındaki mesafe tam otuz beş yoğunlaşma gerçekleşir ve böyle güzel bir üç tonluk bir depo yerleştirmiştim. Öyle de birliğimize de davetiye gelirdi. Arada bir kilometre tutan birisiydim. Uçak hariç dört eser ortaya çıkar mıydı? tehlikeli bir konumdaydı ki Allah korusun iftara katılmak için Cağaloğlu’ndan bindiği- vasıta kullanarak maişetimin temin edildiği 2 çocukların üzerine düşecek diye her gün Bursa Büyükşehir Belediyesi Kent Konseyi miz 90 numaralı Draman otobüsünü en az işyerine ulaşabiliyordum. aynı korkuyu yaşıyordum.

* Yavaş Şehir, Enes Battal Keskin, Uludağ Yayınları Bursa, İkinci Baskı 2015

68 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 69 araştırma / Bursa’da Yavaşlamak / Metin Önal Mengüşoğlu

erişmedi mi bilmiyorum. Ama görüyorum ki ruhu yüceltir, sağlamlaştırır.” eserinden yapılan alıntı da ilginç ve önemli İrademiz hangi istikamette çalışıyorsa araç bugün hiçbir işlevi kalmamış, mülk sahip- göründü bana: o yönde hizmet sunar. Yavaş Şehir adlı eserde Milan Kundera’dan lerinin sırf aylık masrafı miktarınca kiraya nakledilen şu ifadeler ise olayın tam tersin- “Hız, tabiata içkin olan güzelliği görmemizi Yavaşlıktan uyuşukluğu anlamamak gerek- verdiği bu yapı, işe yaramaz haldedir. Kuru- den bakarsak hayli anlamlı geldi bana: engelliyor. Bedenlerimiz bu hıza programlı tiğini söylemeye bile gerek yoktur. Miskinlik luşunda turizm kavramı da bulunan bu yapı olmadığından ağır ağır çözünmeye başlıyor. bir vakıadır belki ama tercih edilecek bir Koza Han, Emir Han ve benzerleri örnek “Yavaşlık’ın kıssasından çıkan hisse şu: Ya- Hıza dönük hayat tarzlarımızdan kaynak- tutum olmasa gerektir. İnsan öncelikle alınarak inşa edilseydi, eminim bugün en vaşlık ile hatırlama, hız ile unutma arasında lanan bedensel ve ruhsal hastalıklarda düşünmeye sonra çalışmaya programlı bir azından turistik bir anlam taşıyacaktı. gizli bir ilişki vardır. Gözümüzün önüne patlama yaşanıyor. Yavaşla! Bu hayattan yaratıktır. Öyleyse anlamadan, dinlemeden, en sıradan bir durum getirelim: Bir adam Şehirlerde özellikle de tarihi dokusu köklü bir defa geçeceksin. Zamanın hızlanması, körü körüne, dogmatik biçimde elde edilmiş sokakta yürüyor. Birden bir şey anımsa- olan Bursa gibi şehirlerde koruma kavramı yavaşlık ve dikkat isteyen uğraşları rafa kazanımların ve inançların değeri olamaz. mak istiyor ama anı uzaklaşıyor. O anda inşa kavramından önce olmadıkça yavaş- kaldırıyor. Oysa güzel olan, kayda değer En çok teknoloji ithalatında bizim insanımı- kendiliğinden yürüyüşünü yavaşlatıyor. lama mümkün değildir. Yavaşlama sağlan- olan ne varsa yavaşlıkla yapılır. Güzelliği zın yaşadığı bir şaşkınlığa işaret ederken, Buna karşılık az önce yaşadığı kötü bir olayı madıkça da hızla yıkımı önlemek mümkün ancak zaman ayırarak fark ederiz.”(Yavaş yıllar önce bir batılı düşünür haklı olarak unutmaya çalışan insan, hala çok yakınında gözükmemektedir. Şehir: Sh. 52) şöyle bir tespitte bulunmuştu: “Türkler her olan zamanda, sanki bulunduğu yerden aracın çok fonksiyonlusuna talip olur fakat Düşünce ve sanat insanlarının birçoğu hızın hemen uzaklaşmak istiyormuş gibi elinde Şöyle bir yanlış anlamaya düşülmesini onun tek fonksiyonunu kullanırlar.” bugün kaçınılmaz bir biçimde yeni yaşa- olmadan yürüyüşünü hızlandırır. Varolu- istemem. Bilimin, fen ve teknolojinin ge- mın bir parçası haline geldiğini söylerken şun matematiğinde bu deneyim iki temel lişimi asla karşısında duracağımız bir olgu Nükleer gelişmelere karşı duyarlılık geliş- 4 yanılmıyorlardı. Düşünmek için, okumak denklem biçimine girer: Yavaşlığın derecesi değildir. Toplumsal hayatımızdaki değişim tirmek için gerekli bilinci her zaman diri için, üretmek için, yaratmak için öncelikle anın yoğunluğuyla doğru orantılıdır, hızın ve dönüşüme paralel olarak, biz insanlar tutmalıdır. Bunu bizi hızlı hareket etmeye ile alakası bulanan genç akademisyenin Şehirlerin tıpkı insanlar gibi karakterleri ol- durmaya, dinlenmiş olmaya ihtiyaç vardır. derecesi unutmanın yoğunluğuyla doğru elbette yeni keşifler ve buluşların ardına çağıran her tür araç karşısında yaptığımız sunduğu bu eserin, okuyucusuna vereceği duğunu düşünüyorum. Ve yerel karakterini orantılıdır.”(Yavaş Şehir: Sh. 50) düşeceğiz. Burada bence asıl önemli husus gibi yavaşlığımızın da neticede bir bilince Hız söz konusu edilince İtalo Calvino’dan bir daha çok ilhamlar vardır diye düşünüyo- hala taşımakta olan ender şehirlerden birisi araçları amaca çevirmemektir. Araçlar bizim ihtiyacı bulunduğunu unutmamak gerekir alıntı yapmadan geçmeyelim; Cihan Aktaş Benzer biçimde Kemal Sayar’ın “Yavaş- rum. olarak da Bursa’yı görüyorum. Şimdi bize elimizde ve irademizin buyruğundadır. diye düşünüyorum. Dünya Bülteni sitesindeki yazısında (22 la/ Hayattan Bir Defa Geçeceksin” adlı düşen eğer şehir büyüyecek, nüfus artışı Bursa günün birinde dünyadaki benzerleri Eylül 2015) aktarıyordu: yaşayacaksa bile, onun karakterini zedele- arasında Yavaş Şehir (Cittaslow) olarak yecek oluşum ve gelişimlerden sakınmak “Hız, sözgelimi atların hızı, ister uzaktan yerini alır mı bilinmez. Gerçi kategorik ola- olmalıdır. görülsün ister atlı bir araçta giderken rak bu mümkün değil. Çünkü örgüt, nüfus bireysel olarak yaşansın… kendi içinde son sınırlaması yapıyor. Ancak mahalleler ve Hatırlıyorum BUTTİM (Bursa Turizm ve derece keyifli bir şeydir; böyle bir hızın bölgeler bakımından örgütün tavsiyelerine Ticaret Merkezi) yapılırken proje safhasında insanda yarattığı canlılık, enerji, güç ve uyarak şehri elimizden geldiği kadarıyla bir arkadaşım Hanlar Bölgesindeki yapıla- yaşamla dopdolu oluş duygusunu kaste- yavaşlatmamak için de bir sebep yoktur. rın örnek alınması gerektiğini söylemişti. diyorum. Gerçekten de bu hız neredeyse Resmi anlamda birilerinin kulağına erişti mi Doksanlı yıllarda İtalya’da fastfood kültürü- bir sonsuzluk düşüncesi uyandırır insanda, ne karşı, yerel yemek kültürünü savunarak başlayan bir hareket olduğunu öğrendi- ğimiz yavaş şehir projesi, yavaş yemekle başlatılmıştır. Dünyanın Global Köy’e dön- düğü yeni zamanlarda, mahalli ve bireysel yaratıcılıklar ve aidiyetler körelmesin diye tedbirler almak pekala mümkündür.

Bursa’nın bugün Nilüfer İlçesi’ne bağlı bir mahalle olan Çalı Köy’ünü iyi tanıyorum. Daha 1980 yılında bir arkadaşım orada be- lediye başkanlığı yapıyordu. Köyü gezdiğim- de hemen her evde ipek böceği yetiştiril- diğini görmüştüm. Bahçelerde kadim dut ağaçları vardı. Bugünlerde ise tek bir aile

dahi ipek böceği bakımı yapamamaktadır. 6 Çünkü bütün dut bahçeleri sökülmüş yeni imar alanları açılarak bahçeler apartmanla- ra dönüştürülmüştür. 1: Arif Miletli 3: BBB Arşivi 5: Ali Nuri Sönmez 5 2: BBB Arşivi 4: Ahmet Çetin 6: Nuri Çoban

70 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 71 haber / Kazakistan / Doğal ve Tarihi Miras’ın Turizme Etkileri

BURSA, ORTA ASYA’DA TURİZM TECRÜBELERİNİ PAYLAŞTI

Uluslararası Türk Kültürü Tacikistan’dan tarihçi, akademisyen, etnolog, arkeo- Teşkilatı(TÜRKSOY)’nın, Ka- log ve turizm sektörü temsilcilerinin katıldığı sem- zakistan’ın Aktau şehrinde pozyumda, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ve yakın düzenlediği “Doğal ve Tarihi coğrafyadaki deneyimler anlatıldı. Bursa Büyükşehir Miras’ın Turizme Etkileri” Belediyesi toplantıya, TÜRKSOY’un; ‘Bursa’da doğal konulu sempozyumda, Bur- ve tarihi miras üzerine yapılan çalışmaların Orta sa’da turizm alanında yapılan çalışmalar anlatıldı. Asya devletleri temsilcilerine anlatılması’ yönündeki Evsahibi Kazakistan’ın yanı sıra; Kırgızistan, Azerbey- talebi üzerine katıldı. can, Türkmenistan, İran, Moğolistan, Tataristan ve

2 3

Büyükşehir Belediyesi adına sempoz- rafından yüzlerce yapı restore edildi. Hangi Türkiye’nin Kazakistan Aktau şehri Ataşesi yuma katılan Kültür Daire Başkanı Aziz medeniyete ait olduğuna bakılmaksızın Taner Arıcan’ın da katıldığı sempozyumda Elbas, Bursa’nın genel tarihi ile kültürel ve gerçekleştirilen bu çabanın bayraktarlığını Elbas, bütün coğrafyalarda ortak kül- doğal değerlerini anlattı. Bursa’nın özellikle belediyemiz yaptı. Bugün, restore edilen tür değerlerimizin ihya edilmesi halinde manevi yönü üzerinde duran ve bu manevi bu yapılan hem kentin sosyal ve ekonomik bunun önemli bir kültür turizmi hamlesine kimliği güçlendirecek anıtsal eserlerin birer yaşamına katılmış oldu hem de yerli ve ya- dönüşeceğini kaydetti. Elbas şöyle konuş- birer restore edildiğini anlatan Elbas, “Son bancı turistler için inanılmaz bir potansiyel tu: “Biz Türkiye ve Bursa olarak bu alanda 10 yıl içerisinde Bursa’da, başta belediyeler oluşturdu” dedi. TÜRKSOY’a büyük görevler düştüğünü olmak üzere çeşitli kurum ve kuruluşlar ta- düşünüyoruz. Bu teşkilata her türlü desteği 1

72 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 73 haber / Kazakistan / Doğal ve Tarihi Miras’ın Turizme Etkileri

5

de vermekteyiz. Yapılan seminer, çalıştay benzeri organizasyonların turizm alanında önemli bir sinerji yarattığını düşünüyoruz. Orta Asya ve bu bölgedeki devletlerin de bu çabalara destek vermesiyle, hem Türkiye ve Orta Asya ülkeleri arasında hem de Orta Asya coğrafyasındaki ülkeler arasında önemli bir turizm hamlesi yakalanabilecek- tir.”

Büyükşehir Belediyesi Kültür Daire Başkanı Aziz Elbas’ın konuşmasının ardından katı- lımcılardan yoğun sorular geldi. Restoras- yonların kimler tarafından ve ne şekilde yapıldığı, kaynak arayışları, bu yapılanların turizme etkileri, doğal değerlerin turizme nasıl sunulduğu, tanıtım ve duyuru çalışma- larının ne şekilde yapıldığı gibi sorular Elbas 6 tarafından teker teker cevaplandırıldı.

İki gün süren toplantının sonunda; yuvarlak 1: Tarihi-kültürel kompleks olan Otpantau, Türk halklarının ulusal bayramlarının kutlandığı, 532 metre yüksekliğinde bir dağ. Burada yer alan komplekste Kazak kültürünü ve sembollerini yansıtan şekilleri ve olağanüstü süslemeleri ile doğal anıtlar da yer alıyor. bir anıtı andıran Toriş Vadisi, Yeraltı Camii Şakpak-Ata, Kazak kültürünü ve sembol- 2: Toriş Vadisi, harika yuvarlak şekilleri ve olağanüstü süslemeleriyle kendine has enerjisi olan bir vadi. Doğal bir anıtı andıran vadi, bölgenin önemli turistik mekanlarından biri. lerini yansıtan anıtların yer aldığı ve Türk 3: Yeraltı Camii Şakpak-Ata’nın 10-14. yüzyıllar arasında yapıldığı tahmin ediliyor. Tarihi kültürel bir anıt olan caminin adı; bölge halkının Müslümanlık inancını benimsemesinde büyük katkıları halklarının ulusal bayramlarının kutlandığı olan Sufi Yassaui Şakpak Ata’nın isminden geliyor. Göçebe taş sanatının açık bir örneğini teşkil eden yeraltı camiinin çilehanesinden duvar yazılarına kadar her noktası yüzlerce yıldır orjinalliği Otpantau dağı, Turistik kompleks Tree Of bozulmadan duruyor. Life gibi doğal ve tarihi bölgeler gezdirildi. 4: Turistik kompleks Tree of Life. Aktau şehrinden 25 kilometre uzaklıkta, Hazar denizi kıyısında bulunan turistik mekan, Kazak, Rus, Avrupa, Kafkas ve Asya mutfaklarının milli yemeklerinin Gezi boyunca Kazak yetkililerin, görülen sunulduğu bir bölge niteliğinde. eserlerin turizm potansiyeli ve tanıtım im- kanları hakkında Bursa heyetinin görüşleri- 5: Yeraltı Camii Şakpak Ata önündeki tarihi mezarlık. Eski Türk ölüm ve defin geleneklerinin açıkça görüldüğü mezarlık alanı ne yazık ki harabe durumda. Bugünkü Türk tarihçi ve akademisyenlerin 4 kapsamlı inceleme yapması halinde Türk tarihine ilişkin yeni veriler elde edileceğine inanılıyor. ne başvurması dikkat çekti. 6: Toplantıdan fotoğraflar…

74 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 75 araştırma / Karaçelebizâde Abdülaziz Efendi / Doç. Dr. Ali İhsan Karataş

Doç. Dr. Ali İhsan KARATAŞ U.Ü.İlahiyat Fakültesi, İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü Öğretim Üyesi

ÂLİM, HAYIRSEVER VE SÖZÜNÜ ESİRGEMEYEN BİR ŞEYHÜLİSLAM: KARAÇELEBİZÂDE ABDÜLAZİZ EFENDİ

Osmanlı Devleti’nin otuz üçüncü budur. Zira bahsi geçen aile mensuplardan başladı. Değişik şehirlerde bulunan farklı şeyhülislâmı ve zamanının önemli ilim ve birçok kişi, Rumeli kadıaskerliğine kadar medreselerde bu vazifeyi ifa ettikten sonra devlet adamlarından olan Abdülaziz Efendi, yükselmiş ve ilmiye sınıfının en üst nokta- Yenişehir, Mekke, İstanbul kadılıklarında Fatih Sultan Mehmed’in sadrazamlarından sı olan şeyhülislâmlık görevini alabilecek bulundu. Anadolu Kadıaskeri iken kaleme Rum Mehmed Paşa’nın kardeşi Hüsamed- duruma gelmişlerdir. Ancak bu aile içinden aldığı bir eseri padişaha takdim etmesi din Hüseyin b. Abdurrahman Efendi’nin fiilen bu makama gelen tek kişi Abdülaziz sebebiyle Sultan IV. Mehmed döneminde neslindendir. Hüsameddin Efendi’nin Hicrî Efendidir. Osmanlı tarihinde ilk defa karşılaşılan bir Muhyiddin Mehmed Efendi adında bir oğlu uygulama ile mevcut şeyhülislam henüz vardı. O da babası gibi devrinin önemli görevinin başında iken önce şeyhülislamlık âlimlerindendi. Hicrî Mehmed Efendi’nin payesiyle mükâfatlandırıldı, daha sonra de bir oğlu olmuş, ona babasının ismi 1651 senesinde azledilen Bahâî Efendi’nin olan Hüsameddin Hüseyin adını vermiştir. yerine şeyhülislam oldu. Abdülaziz Efendi’nin babası olan bu ikinci Kaynaklarda Abdülaziz Efendi’nin fizikî özel- Hüsameddin Efendi kadıaskerliğe kadar likleri itibariyle orta boylu, biraz şişmanca, yükselmiştir. ince sesli, hızlı ama düzgün ve tumturaklı Dedesi, babası, ağabeyi, yeğeni gibi yakın konuşan, ifadeleri yerinde kullanan, hazır çevresindekilerden her biri ulemadan olan Altı yaşında iken babasını kaybeden Abdü- cevap, verdiği cevaplarla muhataplarını ve devletin en üst kademelerinde görev laziz Efendi, ilk eğitimini ağabeyi Mehmed susturmasını bilen, lafını esirgemeyen, yapan bir ailede dünyaya gelen Abdülaziz Efendi’den tamamlamasının ardından mülâ- hırslı, öfkeli, sert tabiatlı, cesur, vakûr, hayır Efendi, Karaçelebizade ailesinin en meşhu- zemetini Şeyhülislam Sun’ullah Efendi’den sahibi, geleneklere bağlı biri olarak tavsif ru ve adından en fazla söz ettiren mensu- alarak genç yaşta müderrislik yapmaya edilmektedir.

76 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 77 araştırma / Karaçelebizâde Abdülaziz Efendi / Doç. Dr. Ali İhsan Karataş

Abartı ve gösterişi seven birisi olarak bili- lerinde birer namazgâh inşa ettirmiştir. Vakfiyesinden de anlaşıldığı üzere Abdüla- “Sanmanız mihnet ü gam bülbüle gülden İsyanı ve bunu takip eden günlerde ocak nen Abdülaziz Efendi, pek çok makamda Aksu’ya namazgâh inşa ettirmiş ve buraya ziz Efendi, yaptırdığı çeşmelere lüle/musluk geldi, ağalarının başkaldırısı sırasında Saray ye- bulunmasına rağmen rüşvet ve benzeri su getirtmiştir. Sel sebebiyle gelen taşların taktırmıştır. Kepecioğlu’nun ifadesine göre rine ağaların yanında yer alması sebebiyle Kafese girdi belâ başına dilden geldi.” davranışlarla hiç anılmamıştır. Servet topla- doldurduğu Gökdere’yi ve Tatarlar civarın- Abdülaziz Efendi’nin çeşmelerine kadar yaklaşık beş ay kadar ifa ettiği şeyhülislam- ma meraklısı olmadığı ve rüşvetten nefret da kapanan yolları baştanbaşa temizletmiş- daha önce Bursa’da musluk kullanılmamak- Sert üslubu, eleştirileri ve bazı siyasi lık vazifesinden azledilerek Sakız Adası’na ettiği, mal mülk peşinde koşmaya tenezzül tir. Bursa-Aksu ve Bursa-Mudanya yolları taydı. Çeşmelerin, yüzyıllar boyu hizmet hâdiselerdeki rolü, hayatı boyunca onun sürgün edilmiştir. etmediği bilinmektedir. ile Aksu yokuşunu taşlarla döşetmiş ve vermeye devam ettiği arşiv vesikalarından bazen görevden azl, bazen sürgün edilme- Abdülaziz Efendi, tarihte, siyasî hadiselere kaldırım yaptırmıştır. anlaşılmaktadır. Onun dillere destan olan sine yol açmış, hatta hakkında idam kararı Baba ve dedesinden kalan büyük miras iştiraki ve etkisi yönüyle meşhur bir şeyhü- bu hizmeti Evliya Çelebi, Ahmed Hamdi verilmesine bile sebep olmuştu. Sahn-ı sayesinde borcu yoktu. Ev, elbise, hizmet- Bütün bu hizmetlerin devamını sağlamak lislamdır. Bu açıdan unutulmayan faaliyet- Tanpınar ve daha nicelerinin eserlerine Semân Medreselerinden birinde müderris çi terbiyesi ve istihdamı gibi hususlarda için çok sayıda mülkünü vakfetmiştir. Ulu- lerinden kabul edilen iki önemli olaydan konu olmuştur. iken Fatih Camii vezirler, hatta padişahlar gibi yaşıyordu. cami yakınlarında, Reyhanpaşa vakfından birisi onun Sultan İbrahim’in tahttan indiril- Sofrasında en iyi yemeklerin olmasına iki arsaya bina ettiği üst katta yirmi bir, alt Su vakfiyesinin sonunda, sami- mesi hadisesindeki rolüdür. Bizzat dikkat ediyordu. Varlıklı biri olması ona bu katta ise on beş odası olan Havuzlu Han, mi niyet ve helâl mal ile kurulan Sultan ile tartışmış, daha önce imkânı sunmaktaydı. Misafir ağırlamayı bu hanın çıkışındaki üç dükkân ile aynı bu vakfın bir sadaka-i cariye benzeri görülmeyen ağır ifadeler- seviyor ve onlara sık sık ziyafetler veriyor- zatü’l-Ebrâr, Süleymannâme, Zafernâme, hana bitişik bir attâr dükkânı, Çatalfırın’da olduğunu ifade eden Abdülaziz le padişaha çıkışmış ve azledilme- du. Yemek sırasında hizmetçi ve misafirleri Mir’âtü’s-Safâ, Gülşen-i Niyâz, el-Kâfî adlı on iki dükkân ve bir çörekçi fırını, Kay- Efendi, Cenâb-ı Hak’tan tek sini sağlamıştır. Sultan İbrahim’in onun huzurunda belli düzen içinde, âdab-ı eserleri bunlardan bazılarıdır. Özellikle umu- han’da beş ve Aşağı Mahkeme’ye bitişik üç isteğinin bu husustaki amel ve tahttan indirilmesini sağlamanın muâşerete uygun ve hürmetkâr bir şekilde mi tarih niteliğinde olan Ravzatu’l-Ebrâr dükkân ile Muradiye Çarşısı’nda üç dükkân gayretinin rızâ-yı ilâhiye uygun yanında henüz çocuk yaşta olan oturuyorlardı. adlı eseri ile bu esere yazdığı Zeyl, gerek ve bu dükkânların üzerlerindeki odalar, Ta- olarak kabul edilmesi olduğunu IV. Mehmed’i de elinden tutarak devrindeki gerekse kendinden sonraki tarlar Mahallesi ile Yahşibey Mahallesi’nde belirtmiştir. tahta oturtan kişi olarak da tarih- Yemekten sonra misafirlerin yanında otur- tarihçilerin kaynakları arasında yer almıştır. tâbdehane denilen birer dükkân, Kozluören te meşhur olmuştur. Onun dikkat maz, fazla vakit kaybetmeden odasına çeki- Abdülaziz Efendi’yi muasırı Abdî mahlasıyla şiirler de yazmıştır. Osmanlı Köyü’nde, Kiremitlik yakınlarındaki bahçe- çeken diğer bir yönü de Valide lirdi. Hiç kimse onun yanına gelişigüzel ve ulemadan farklı kılan en büyük şeyhülislâmları arasında kitapları üzerinde ler, İnegöl Visal Köyü’nde bir bahçe, Edebey Kösem Sultan ile mücadelesidir. izinsiz giremezdi. Ziyaretçi ve misafirlerini özelliği cesareti idi. Zira o, doğru Yüksek Lisans ve Doktora seviyesinde en Köyü civarında iki göz değirmen, Gemlik ile konuşurken de güzelce tefriş edilmiş farklı odalarda ağırlar, bildiği meselelerde padişah, çok çalışma yapılanlardan biridir. Kurşunlu Köyü’nde deniz kenarındaki iğneleyici ifadeler kullanmaktan davetlileriyle görüşmelerini belli bir ciddiyet vâlide sultan, sadrazam, şey- zeytinlik ve bitişiğindeki beş tarla Abdülaziz sakınmamıştır. Bu yüzden uzun içinde yapardı. Vaktini ekseriyetle kütüp- hülislâm gibi devletin en yüksek Onun en önemli hususiyetlerinden biri de Efendi’nin vakfettiği mülkleri arasındadır. yıllar Valide Kösem Sultan’ın gad- hanesinin de olduğu özel çalışma odasında idarecilerinden bile çekinmeden hayırseverliğidir. Atalarından kalan mirasın rine uğrayarak devlet hizmetlerin- ilmî mütalaalarla geçirirdi. Vakıfları arasında en dikkat çekeni şehre düşüncelerini izhar ediyordu. yanında kendi birikimleriyle de zengin oldu- den uzak tutulmuştur. ğu bilinen Abdülaziz Efendi, bütün servetini getirttiği suyla ilgili olanıdır. Uludağ’da Bunu yaparken kırıcı bir üslup Kibir ve gurur gösterenlerle dostluk kurma- hayır işlerine adamış, vakıflar te’sis ederek Ayıalanı denilen mevkiden Bursa’ya getirt- kullanmaktan bir türlü vazge- Sakız Adası’nda sürgün haya- dığı gibi başkalarına da dost görünmek için Bursa halkına unutulmaz hizmetlerde tiği suyu şehrin mahallelerine taksim etmiş, çemediği için pek çok dostun tı yaşarken sürgün yeri Bursa uğraşmaz, dalkavukluğa tenezzül etmezdi. bulunmuştur. Kendine miras olarak kalan ayrıca bu mahallelere elli adet de çeşme yanında bir o kadar da düşman olarak değiştirildi. Bu duruma Karşısındakinin makam ve rütbesine göre pek çok mülkü mektep, çeşme, namazgâh, yaptırmıştır. Osmanlı tarihinde su hizmetle- kazanmıştı. çok sevinen Abdülaziz Efendi muamele ederdi. köprü, kaldırım, fakirlerin vergi borçlarının rinden bahseden herkes Abdülaziz Efen- ömrünün son altı yılını geçirdiği Pek çok tarihçi onun bu yönü- Abdülaziz Efendi, Osmanlı şeyhülislâm- ödenmesi gibi hizmetler için vakfetmiştir. di’nin bu yönüne mutlaka işaret etmektedir. Bursa’da Setbaşı köprüsünden ne işaret etmektedirler. Bursalı ları arasında en çok eser telif edenlerden Te’sis ettiği vakıflar aracılığıyla Bursa’ya Işıklar’a çıkan yol üzerinde İshak Abdülaziz Efendi’nin getirttiği su “Müftü Mehmed Tahir, Abdülaziz Efendi’nin hiddetli biridir. Hayatını müderrislik, kadıaskerlik yaptığı hizmetlerden bir kısmı şöyle zik- Şah Mahallesi’nde Müftüönü diye bili- Suyu” olarak bilinmektedir. Müftü Su- bir mizacının olduğunu söylerken Tarihçi ve şeyhülislâmlık yaparak ilmiye sınıfına redilebilir: Acem, Sancakbeyi, Kızık, Abdal vak’asına iştiraki nen yerde ikamet etti. 1658 yılında vefat yu’nun hangi mahallelere ne ölçüde taksim İsâzâde, onun “Gadab etmek, taşlamak mensup bir kişi olarak geçirmiş, bu süreçte Mehmed, Hasırpûş Dede, Aksu, İnegöl, sebebiyle Bursa’ya sürgün edil- edince günümüzde Demirtaşpaşa Endüstri edileceği vakfiyede ayrıntılı bir şekilde ve ayıplamakla hatır kırmaya meyilli” biri resmî işlerinin yanında kitap te’lifiyle de Bozburun çeşmelerini tamir ettirmiş; Uluca- miş, İstanbul kadısı iken narh hususundaki Meslek Lisesi ve çevresinin bulunduğu anlatılmıştır. Bir yere verilen su, “ondan olduğunu ifade etmektedir. Onunla aynı uğraşmıştır. Eserlerini akıcı ancak ağır bir mi’nin batı tarafında bir mektep yaptırmış; sert tutumu yüzünden IV. Murad tarafından mahalde yer alan Deveciler Mezarlığı’na falan yere, ondan filan yere” gibi ifadelerle asrı paylaşan Tarihçi Naîmâ da Abdülaziz üslupla kaleme almıştır. Başta tarih ve siyer Nilüfer Suyu üzerine ve İnegöl’ün Şipali öldürülmesine karar verilmiş, akabinde bu defnedildi. yaklaşık elli civarında mahalle ve çeşme Efendi’nin dili yüzünden başına bir sürü olmak üzere Tefsir, Edebiyat, Fıkıh ve Ahlak Köyü’ne bir ağaç köprü; Tepecik köprüsüne cezadan affedilerek Kıbrıs’a nefyedilmiş, isimleri zikredilmiştir. bela geldiğini söyledikten sonra şu mısra ile konularında çok sayıda eseri vardır. Rav- korkuluklar; Çamlıca ve Atıcılar mesire- IV. Mehmed zamanında vuku bulan Esnaf durumu izah etmiştir:

78 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 79 haber / Bursa Belgelerine Yeni Eserler

BURSA BELGELİĞİNE Büyükşehir Belediyesi’nin, kentin somut olmayan kültürel mirasını geleceğe taşıyan projeleri kapsamında hazırlanan ve Bursa belgeliğine kazandırılan ‘1830 Bursa Nüfus Kütüğü’, ‘Bosna’dan Bursa’ya Çengiç Beyleri’, ‘Mekânların Diliyle Bursa’, ‘15. ve 16. yüzyıllarda Bursa´da Sağlık Hayatı’, YENİ ESERLER ‘Şeyhülislam Karaçelebizâde Abdülaziz Efendi (Hayatı-Eserleri-Vakıfları)’ adlı eserlerle yenilenen ‘Kent Rehberi’nin tanıtımı, Mahkeme Hamamı İbrahimpaşa Kültür Merkezi’nde yapıldı. Bu yayınlarla birlikte, belgeliğe kazandırılan kitap sayısı 185’e ulaştı.

‘1830 Bursa Nüfus Kütüğü’, Prof. Dr. kataloğu, okurlarını bir tarih yolculuğuna Yazar Doç. Dr. Ali İhsan Karataş’ın kaleme Muammer Demirel ve Yrd. Doç. Dr. Raşit çıkarıyor. aldığı ‘Şeyhülislam Karaçelebizâde Abdüla- Gündoğdu tarafından hazırlandı. Bu eser ziz Efendi’ adlı kitap ise Osmanlı tarihinde ‘Mekânların Diliyle Bursa’ adlı eseri de Mus- sayesinde Bursa’nın ticari münasebetleriyle hizmetleriyle ön plana çıkan Karaçelebizâde tafa Başpınar’ın editörlüğünde hazırlandı. ilgili bilgiler edinilebilecek. Yine bu defterler ailesinden en dikkat çeken ve adından en Bursa’nın çeşitli mekanlarına dair farklı sayesinde Bursa’nın uluslararası bir ticaret çok bahsedilen kişi Abdülaziz Efendi’nin kalemlerin bakış açılarını bir araya getiren merkezi olduğu, hanlarının çok aktif çalıştığı yaşamından kesitler yer alıyor. eserde Beşir Ayvazoğlu, İhsan Deniz, Metin ve Avrupalı tüccarların Bursa’ya çok sık Önal Mengüşoğlu, Mustafa Armağan, Cemil Bursa Büyükşehir Belediyesi Kültür ve geldikleri takip edilebilecek. Kavukçu, İnci Aral ve Müslim Coşkun’un Turizm Dairesi Başkanı Aziz Elbas ile Ay- Bir sergi eseri olan ‘Bosna’dan Bursa’ya yazıları bulunuyor. sun Dönmez’in kaleme aldığı Bursa Kent Çengiç Beyleri’ kitabı, Prof. Dr. Yusuf Oğu- Rehberi’ de kentin görülmeye değer yerleri ‘15 ve 16 Yüzyıllarda Bursa’da Sağlık zoğlu danışmanlığında hazırlandı. 7 Ekim hakkında bilgiler veriyor. Hayatı’ adlı kitapta da Yrd. Doç. Dr. Nermin 2013 tarihinden beri Bursa Kent Müze- Gümüşalan, şifa arayan hastaların derdine si’nde sergilenen Çengiç ailesinin asırlık çare bulan Bursa’yı anlatıyor. eşyalarının ve yadigarlarının yer aldığı sergi

80 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 81 araştırma / Prusa Ad Olympos’dan ‘Ulu Şehir’e Evsaf-i Bursa / Sefer Göltekin

Sefer GÖLTEKİN

‘PRUSA AD OLYMPOS’DAN ‘ULU ŞEHİR’E EVSAF-I BURSA

Uzun süredir, şehirlerin vasıfları, ecda- mucizelerini hem de kültürel tarih, özellikle bütün güzel şehirlere atıfta bulunduğu ve dımızın şehirlere yüklediği anlam, günümüz de Hristiyan tarihini görmek isterseniz sizi Türkiye’nin de çok önemli bir yer ettiği kita- dünyasının şehirlerden beklentisi konula- Kapadokya’ya davet etmek isterim. Orada bın adı ise “Şehirler ve Medeniyetler”.(1) çok güzel doğal yapılar var ve yeraltında rında aldığım notları elle tutulur bir metne Bu hadiseden birkaç ay önce AK Parti 1. inşa edilmiş şehirler var. Ancak bunların dökmek istiyordum. Başbakan Davutoğ- Olağanüstü Büyük Kurultayı’nda yaptığı hepsini birden görmek, bunu bir de tarihi lu’nun bazı açıklamaları bu isteğimi tetikledi konuşmada şehirlerle ilgili söylediği; “… çerçeve içinde yapmak ve doğal güzellik- diyebilirim. Şehirlerimizin kadim karakterini muhafaza leri de görmek isterseniz İstanbul derim. Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun, Ocak edeceğiz. Kadim karakterin moderniteyle İstanbul dünyanın en güzel şehri, sadece 2015’de B-20 zirvesi için gittiği Davos’da yüzleştiği yerde yıkıcı olmayan, darbe vur- Türkiye’nin değil” dedi. bir yabancı tarafından yöneltilen “Türki- mayan modern mimariyi kabul edeceğiz. ye’ye aileyle tatile gelmek için en güzel Başbakan Ahmet Davutoğlu, Dışişleri Ba- Ama kadim tarihi birikimimize bir tehlike zaman nedir” sorusuna verdiği cevap, son kanlığı görevindeyken dünyayı gezdiği es- teşkil ettiğinde ona karşı duracağız. Dikey yıllarda markalaşma hareketinin etkisiyle nada kaleme aldığı ancak Başbakan olduk- mimari değil yatay mimariyi kadim şehirle- birçok alanda değişim ve dönüşüm içine tan sonra girişini yazamadığı ve dolayısıyla rimizde egemen kılacağız. Ve küreselleşme giren şehirlerimiz için önemli veriler içeri- henüz basılamayan bir kitaptan bahsetti ki anlamında da bütün şehirlerimizi kadimi yordu. beni en çok bu haber cezbetti. Dünyadaki koruyan, modernite birikimini kullanan

Türkiye’nin bütün şehirlerini yakından tanıdığını belirten Başbakan Davutoğlu, sorulan soruya cevaben; “Gerçek tarih içe- ren bir şehir istiyorsanız Mardin’e gitmenizi öneririm. Kıyıda sahilde bir tatil isterseniz size Antalya’yı bahar mevsiminde öneri- rim. Yazın Bodrum’u öneririm çünkü nemi daha az. Eğer ruhani bir tecrübe yaşamak isterseniz sizi benim memleketim Konya’ya davet ederim. Gerçek Osmanlı’nın izlerini taşıyan bir şehir görmek isterseniz size Bursa’yı öneririm. Dünyadaki en güzel ca- minin görülmesi için de Edirne’yi, Selimiye Cami’yi öneririm. Huzurlu ve doğanın bir parçası olarak tatil geçirmek isterseniz, nehir, dağ ve şehrin bir arada olduğu bir yer görmek isterseniz size Amasya şehrini öneririm. Hem doğal güzellik hem doğanın

82 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 83 araştırma / Prusa Ad Olympos’dan ‘Ulu Şehir’e Evsaf-i Bursa / Sefer Göltekin

ler) adlı kitabı oldu. Bursalı olmayan ancak rulan Bursa kurumsalı, Türk Devlet örf ve gibi, şehir nitelemelerine çok az başvuran Bursa’daki hizmetlerinden dolayı Bursevî yasalarından olan adalet, güç ve bilgelik Osmanlı tarafından Bursa ‘Şehr-i Azim’ yani lakabını alan İsmail Hakkı Hazretleri, Allah’ın vurgusuyla Bursa’nın yaşayan tüm mimari ‘Ulu Şehir’ olarak vasıflandırılmıştır. isimlerinin şehirler üzerindeki tecellilerinden eserlerinde görülen zarafeti, cömertliği ve bahsetmiş. huzuru simgeleyen yapısıyla kırmızı, mavi ve lacivertten mürekkep bir şekilde kulla- CENNET BURSA Aslında her şeyin bir suretten ibaret ol- nıma sunuldu. Takip edebildiğim kadarıyla duğunu vurgulayan İsmail Hakkı Bursevî İbn Battuta Seyahatnamesinde Anadolu ortaya çıkan logo tasarım olarak tartışılsa Hazretleri, isimlerin şehir ve mekânlarla irti- için; “Bilâd-ı Rum (Anadolu) denilen bu da, Bursa yazısını tamamlayan “Ulu Şehir” batı, eşya ve kâinattaki varlık silsilesi içinde ülke dünyanın en güzel memleketidir. Allah sloganı kabul gördü. kazandığı anlam, ameli noktadaki karşılıkları Teâlâ, güzellikleri öteki ülkelere ayrı ayrı da- noktasında, Allah’ın isimlerinin tecelli etiği Yerel basından bazı kalemlerin tespitine ğıtırken, burada hepsini bir araya toplamış!” şehirlerden örnekler vererek insanı mana göre “Ulu Şehir” sloganı Bursa’ya Başbakan tespitini yapar. Anadolu’nun diğer şehirleri dünyasına çağırıyor. Ahmet Davutoğlu tarafından hediye edildi. ile Bursa karşılaştırıldığında durum değiş- Zira onların bu tespitlerinin güçlendirecek mez. Başka şehirlerin ayrı ayrı sahip olduğu Örneğin Mescid-i Aksa, bütün kusur ve doneleri bizzat Sayın Davutoğlu verdi. güzelliklerin hemen hepsi Bursa şehrinde- noksanlıklardan uzak anlamına gelen ‘Kud- Örneğin Samsun’da yaptığı bir konuşmada dir. Dolayısıyla farklı devirlerde farklı özellik- düs’ ismine mazhar; Bağdat, doğu beldele- Mardin’i ‘Biblo Şehir’, Konya’yı ‘Medeniyetin leri ile öne çıkan Bursa zamanla çok kimlikli rinin en büyüğü olması hasebiyle görünen, merkezi şehir’, İzmir’i ‘Ufuk Şehir’, Bursa’yı şehirler arasındaki yerini almıştır. varlığında hiç şüphe olmayan, varlığı her ‘Ulu Şehir’, Erzurum’u ‘Kale Şehir’, Kırşehir’i şeyden âşikâr olan anlamına gelen ‘Zahir’ Her ne kadar bir efsane olarak anlatılsa da ‘Tohum Şehir’, Malatya’yı ‘Destan Şehir’ ismine mahsus; Mısır, mahlûkatın nazar- Süleyman Peygamberin vezirinin dilin- olarak örneklemişti. (5) larından gizlenen, her şeyin iç yüzünden den sadır olduğu rivayet edilen ‘Cennet haberdar olan anlamına gelen Bâtın isminin Yine Sayın Başbakan Ahmet Davutoğ- Bursa’ ifadesi bugün bile kullanılmaktadır. mazharı; Konya, sonsuz güç ve kudret sa- lu’nun Bursa Ticaret ve Sanayi Odasının Bursa’ya yolu düşen hemen herkesin bu hibi olan, her istediğini, istediği gibi, sonsuz düzenlediği ‘Ekonomiye Değer Katanlar ifadeye haklılık vermesi bu vasfın Bursa ile güç ve kudretiyle yapan anlamına gelen Ödül Töreni’nde yaptığı konuşma, adeta örtüştüğünün en güzel delilidir. Kâdir ismine mazhar; Edirne, Hafîz isminin Bursa’ya övgü mahiyetindedir ve ‘Ulu Şehir’ Kadim şehir mazharıdır; İstanbul, saltanatın yeri olduğu kavramı etrafında yoğrulan bir metinden için Câmî ismine mazhardır... oluşmaktadır. Yeryüzünde önemli, özel ve kadim şehirler vardır. Bu şehirler geçmişten günümüze küresel şehirler haline getireceğiz” sözle- eserinde şehri, insanın hayatını düzenle- demişler. Yine Yahya Düzenli’nin Prof. Bursevî’ye göre Bursa şehri, ‘Malike’l-Mülk Sayın Davutoğlu buradaki konuşmasında tarih, bilim, hukuk, inanç, kültür, sanat, ri, şehir ve medeniyet kavramları üzerine mek üzere meydana getirdiği en önemli en Osman Turan’dan alıntıladığına göre ec- zü’l-Celâl ve’l-İkram’ isimlerine mazhardır. Bursa’nın tarihi ve kültürel zenginliğine vur- edebiyat, medeniyet gibi insanlık kültürü- okumalar yapan benim gibi şehir aşıklarına büyük fiziki ürün ve insan hayatını yönelten dadımız Konya’ya, Dârü’l-mülk (Peyitaht); Zira, Osmanlı meliklerinin atası olan Osman gu yaparak birçok zengin kültürü bir arada nün oluşumuna ve gelişimine mekân olmuş ilham olduğu inancındayım.(2) çevreleyen yapı olarak tarif eder. Ona göre Kayseri’ye, Dârü’l-Feth veya Dârü’l-mülk; Gazi ve evladından mülk tahtında oturan uyum içinde barındırdığını vurgular. Ulu önemli merkezlerdir. (7) Bu tanımdan hare- bu yapıya biçim veren tercihleri de insan ve Sivas’a, Dâru’l âlâ (Yücelik beldesi); Aksa- beş adet şöhret sahibi padişah da orada mekan der Bursa’ya, Uludağ’ın eteklerinde Şehirleri, inşa edicilerden başlayarak üzerin- ketle Bursa da kadim şehirler arasındaki ye- toplumlar inançlarından dinlerinden hareket ray’a, Dâru’z-zafer, Dârü’l-Cihâd, Dâru’r-ri- vefat etmişlerdir. Zahiri celalin dışında ilahi kurulduğuna gönderme yapar. Ulu Camiyi de yaşattıkları manalara, değerlere ve taşı- rini almıştır. Çünkü arkeolojik bulgular, 8500 ederek belirler. bat; Malatya’ya, Dâru’r-rif’a (Üstünlük ikram vaki olup nice evliyanın kâmilleri hatırlatır, Selimiye’nin, Süleymaniye’nin dıkları misyona izafeten vasıflandırılmaları yıl öncesinden gelen bir şehircilik medeni- veya asalet şehri); Erzincan’a, Dâru’n-nasr orada vücut bulmuş ve irşad seccadesine atası olduğunu savunur. Tanpınar’dan vazgeçilmez bir gelenektir diyor. Trabzon İnsan eliyle oluşturulup insan hayatına şekil yet birikimini gözler önüne sermektedir ki (Yardıma mazhar şehir); Amasya’ya, oturmuştur. Ezcümle Şeyh Muhammed Üf- alıntı yapar; Bir kez başkent olan şehir hep merkezli ‘Güne bakış’ gazetesi ve çeşitli veren fiziki yapılar bütünü olan şehirlere ta- bu da, tarihi sorumluluk üstlenen Bursa’nın, Dâru’l-İzz (İzzet ve şeref şehri); Ankara’ya, tade’dir ki Üsküdar’da istirahat eden Şeyh başkenttir’ diyerek Allah kimseyi Bursa’dan yayın organlarında şehir ve aidiyet yazıları rihçiler, edebiyatçılar, siyasetçiler, gezginler, medeniyetlerin gelişimini etkilemiş şehir- Dâru’l-hısm (Mustahkem belde); Tokat’a, Mahmud Hüdayî onun halifesidir. İkisi de uzak eylemesin diye dua eder. Menkıbelere kaleme alan Yahya Düzenli ve ‘bir şehrin manevi mimarlar farklı pencerelerden bakıp lerden biri olması dolayısıyla ‘Kadim Şehir’ Dârü’n-nusret (Yardım şehri); Niğde’ye, âlemde şöhret bulmuş ve âdemoğlu içeri- yaslanıp ‘Bereket diyarı’, tabiat güzellikle- taşıdığı mana ve kıymet, vasfına/niteliğine şehrin adının yanına bir vasıf ekleyerek vasfını hak ettiğinin delilidir. Dâru’l-pehlevaniyye (Pehlivanlar belde- sinde hakikate arif olmuş kimselerdir.”(4) rinden dolayı ‘Yeşil Bursa’ olduğunu ifade nispetle; o şehre atfedilen önem ve misyon veya ortak bir vasfı önceleyerek o şehrin si); Bayburt’a: Dâru’l-celâl (Ululuk şehri); eder. (6) da şehrin taşıdığı vasıftan anlaşılır’ diye ek- uzun yıllar boyu o vasıfla anılmasına vesile Ahlat’a, Kubbetul-İslâm (İslâm’ın kubbesi); PRUSA AD OLYMPOS liyor. İşte bu yüzden bugüne kadar Mekke; olmuşlardır. Bu ve benzer ifadeler alt alta eklendiğinde Sinop’a, Lezûet ul-uşşak (Âşıklar adası); EVSAF-I BURSA Mükerrem, Medine; Münevver, Kudüs; Şerif ‘Ulu Şehir’in Başbakan Sayın Ahmet Davu- Bursa adı herkesin malumu olduğu üzere Selçuklular döneminde şehirlerin vasıflarıyla Samsun’a Dâru’s-sagr (Hudud şehri); An- olarak anıldılar. Geçtiğimiz yıl Valilik tarafından yapılan bir toğlu’nun Bursa’ya armağanı gibi görünme- şehrin kurucusu I. Prusiad’dan gelmekte- anılması daha yaygınken Osmanlılar şehirle- talya’ya ve Denizli’ye: Dâru’s-sagr (Hudud çalışma neticesinde Bursa’nın yeni logosu si doğaldır. Ancak Ulu Şehir vasfı çok daha dir. Bitinya bölgesinde yer alan Bursa’nın Her insanın şehir algısı farklıdır. Çoğunlukla ri nitelendirmeyi sınırlı tutmuş. İstanbul’a, şehri) ünvanlarını vermişler. (3) ortaya çıktı ve çini motifli lale figürünü ta- öncelere uzanan bir kavramdır ve sayın Kartacalı ünlü komutan Hannibal tarafından insanlar, içinde yaşadıkları şehrin tarihi bo- bahtiyarlık, mutluluk, huzur kapısı anla- Bursa okumaları yaparken karşılaştığım mamlayan Bursa yazısı, “Ulu Şehir” sloga- Başbakan tarafından farklı zamanlarda Prusias’a kurması tavsiye edildiği andan yunca hangi vasıf veya vasıflarla anıldığını mında ‘Dersaadet’; Trabzon’a, ziynetlerle ilginç eserlerden biri de İsmail Hakkı Bursevi nıyla bütünleştirildi. Medeniyetimizi temsil yeniden hatırlatılmasından ibarettir. Çünkü itibaren Prusias’ın şehri olarak adlandırıl- bilmezler veya merak dahi etmezler. Turgut süslenip bezenmiş anlamında ‘Müzeyyen’; Hazretlerinin Tuhfe-i Recebiyye (İlahi İsim- eden lale figürünün Osmanlı coğrafyasına yazımızın baş tarafında da belirttiğimiz mıştır. O zaman ‘Olympos’ olarak bilinen Cansever, ‘İslam’da Şehir ve Mimari’ adlı Bursa’ya, büyük ve ulu anlamında ‘Azîm’ Bursa’dan yayılmasından hareketle oluştu-

84 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 85 araştırma / Prusa Ad Olympos’dan ‘Ulu Şehir’e Evsaf-i Bursa / Sefer Göltekin

ve Bursa yolculuğu öncesi, “Taht-ı Kadim hayatın can damarını kesmekle aynı anlama ağaçların boyları altında kalmış kondular… bu kavramların içinin doldurulması ve hem olan Bursa şehrini temaşa edelim. Ola ki gelmektedir. Bu anlayışın ürünüdür, çeş- Bursa’da yaşayanların hem Bursa’ya dışarı- Yeşil ve tarih kavramları tahminim o ki, mahzun gönlümüz şad, gamkin hatrımız meler, sebiller, selsebiller, fıskiyeli havuzlar, dan bakanların bu kavramları içselleştirme- sadece bu kente özgü bir bütünlük oluştur- abad ola.” Cümleleriyle dillendirir. (9) suluklar, şadırvanlar, sarnıçlar, kuyular, su leri gerekmektedir. muş geçmişte. Buram buram tarih ve hayat yolları, hamamlar, köprüler, kemerler… Öyle kokan mekânlar, şehir anlayışını yıkıp kent- ki özellikle Osmanlı’da, su sesinin duyul- çilik oyunlarına dalan simsarlar tarafından MEDİNE-İ BURÛSA madığı bir ev hayal etmek zordur. Su, her KAYNAKLAR bir ahtapot gibi sarılmasaydı, yeşilin tarihi haliyle ve bir şekilde içindedir hayatın… 1. Sabah Gazetesi, Ocak 2015 Bursa Şeriyye Sicillerinde öne çıkan isimler- mirasla raksına şahit olabilirdik belki… Sa- 2. akparti.org.tr den biri de ‘Medine-i Burusa’dır. “Medine-i İçinden su geçen şehirler, akılda kalıcılık deliğin ve inceliğin, heybetin ve ihtişamın, 3. Yahya Düzenli, Şehirlerimizin sıfatı, vasfı var mı, kaldı mı?, Burūsa’da Molla Fenāri Mahallesi sākinle- bakımından içinden su geçmeyen şehirlere huzurun ve doğallığın etrafına kuruluveren, Günebakış Gazetesi, 04.02.2015 rinden…” gibi ifadelerle belirtilen Medine-i göre daha şanslıdır. Dünyada, Venedik me- mimarının tabiriyle “çağdaş ve modern” 4. İsmail Hakkı Bursevi, İlahi İsimler, Sufi Kitap Burusa vurgusu sıkça kullanılmıştır. (10) sela, Amsterdam, New York, Mısır… Bizde ama bana göre ruhsuz ve iğreti, kaba ve 5. Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun 28 Eylül 2014 tarihinde Gerçi o dönemlerde ‘Medine’ kelimesi şehir İstanbul, Antakya, Amasya, Eskişehir… Su estetik yoksunu, betonlaşmanın tüm soğuk Samsun 19 Mayıs Üniversitesi’nin yeni akademik yılı açılış anlamında kullanılsa da bu kelimenin kökle- içinden geçtiği şehirleri abat etmiştir. Bu kavramlarını bağrında taşıyan o taş yığınları töreninde yaptığı konuşmadan, www.haberturk.com rinde yatan şehir ve medeniyet gönderme- yüzden Fırat, Dicle, Kızılırmak ve Yeşilırmak, olmasaydı… (13) 6. sakarya54.net lerini de göz önünde bulundurmak gerekir. birer coğrafi terim olmaktan çok ötedir… 7. urfakultur.gov.tr Zira Medineli olana da medeni yani şehirli Su, sade içinden geçtiği şehirleri değil, 8. http://bgc.org.tr denmesi bundandır. MODERN VASIFLAR içinden geçtiği şiirleri de şahesere dönüş- 9. Nurettin GEMİCİ, Evliyâ Çelebi Seyâhatnamesi’nde Hz. türmüştür. Fuzûlî’nin Su Kasidesi tek örnek Bursa’ya tarihi süreç içinde birçok sıfatla Peyamber ve Medine, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2010, 22, 245-266 MANEVİYATLI ŞEHİR olarak yeter de artar bile bu bahse… yan yana getirildi. Her birinin bir sebebi, tarihi arka planı, haklı bir zemini vardı. 10. Hatice ŞAHİN, Bursa Şer‘İyye Sicillerinin Dili Üzerine Bir Evliya’nın Bursa’ya üçüncü gelişinde düştü- Türk Dil Kurumuna göre, ‘maddi olmayan, Bugün bile yukarıda saydığımız sıfatlardan İnceleme Denemesi, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, ğü bir not vardır Seyahatnamesine; el-hasıl Cilt: 12, Sayı: 1, Sayfa: 101-126, ELAZIĞ-2002 Uludağ’ın eteklerinde olmasından dolayı nilmekteydi: “Vilâyet-i mezkûrenin merkezi manevi şeyleri yürek gücü, moral anlam- herhangi biri söylendiğinde akla sade- Bursa sudan ibarettir diye. Bu sözünü haklı 11. İrfan Altıkardeş, Üftade Dergahı’ndaki ruhani ‘Olympos’un eteklerindeki Prusa’ anlamına olan Bursa memleketi, pâyitaht-ı kadîm-i larına geliyor maneviyat. Buradan hare- ce Bursa’nın gelmesi kuvvetli ihtimaldir. çıkaracak birçok bilgiyi de aktarmadan serpintilerden istifa etmeliyiz, 08 Mart 2014, bursadabugun. gelen Prusa ad Olympos’ olarak anılmasına saltanat menbâ-i hass (hükümdarlık kay- ketle elle tutulup gözle görünen şeylerde Ancak günümüzde Bursa isminin önüne geçmemiştir. İki bin küsur çeşme saymış- com sebep olmuştur. Prusias adı zamanla Pru- nağı eski başkent) olmak ve merkez olan elle tutulup gözle görünmeyen çıkarımlar veya ardına eklenen sıfatların Bursa ismiyle tır, yüz yetmiş değirmen, altı yüz sebil, üç 12. Sefer Göltekin, Bursa’da Yaşamak, Bursa Kültür A.Ş. sa’ya dönüşmüştür. Türklerin bu bölgeye livanın ‘Hudavendigâr’ nâmı ile şöhret-i maneviyatı belirliyor. Hissiyatla açıklayabi- bütünleşmesi sağlanamamıştır. Marka Kent bin ev hamamı… Çelebi Sultan Mehmed Yayınları, 2011, Sy: 50,51 gelmesinden sonra ise ‘Bursa’ olarak mefhareti (onurlandırıcı ünü) bulunmak leceğimiz bir durum. Bursa’nın maneviyatlı Bursa, Avrupa Kenti bursa, Dünya Kenti Hamamı’nı, İnebey Çarşı Hamamı’nı, Tahta- 13. Sefer Göltekin, A.g.e., Sy: 21 anıldığı rivayet edilmektedir. cihetiyle. işbu ceridenin dahi ism-i mezkûr bir şehir olduğunun delili ise ecdadımızın bursa, Spor Kenti Bursa, Kültür sanat kenti kale Hamamı’nı, Kayhan Çarşı Hamamı’nı, ile yâd olunması tensip kılındı (söz konusu her bir adımına ilmek ilmek işlediği somut Bursa, Müze Kent bursa, Sanayi Şehri Bursa Kale Hamamı’nı, Bostancı Hamamı’nı, adla anılması uygun bulundu).” (8) varlıkların vaat ettiği soyut çağrışımlardır. gibi adlandırmaların Bursa ile bütünleşmesi Bıçakçı Hamamı’nı, Muradiye Hamamı’nı, HÜDAVENDİGAR VİLAYETİ Ki bu çağrışımlar Tanpınar’ın ‘ikinci zaman’ için uzun bir sürecin geçmesinin yanında, diye nitelediği alanın bizdeki yansımalarıdır. ve Yıldırım Hamamı’nı anmayı unutma- Hüdavendigar, Osmanlılar döneminde önce PAYİTAHT BURSA mıştır. Eski Kaplıca’dan Yeni Kaplıca’dan, Bursa kentine, daha sonra merkezi genellik- Evet Bursa maneviyatlı şehir. Bu hüküm Çekirge Sultan Kaplıcası’ndan, Kükürtlü le Bursa olan eyalet, vilâyet veya sancağa Osmanlı Devleti’nde hükümdarın yaşadığı özellikle dışarıdan gelen insanlara ait- Kaplıcası’ndan, Kaynarca Kaplıcası’ndan verilen bir addı. Bu sanı ilk kullanan veya ve devletin merkezi konumunda bulunan tir. Bu manevi iklimin sebebi ise önemli bahsetmiştir. Suların çıktığı on yedi kaynağı kendisine bu sanın verildiği ilk Osmanlı şehirler Payitaht olarak anılırdı. Ki tahtın tarihi şahsiyetlerin yaydıkları feyizler, yani saydıktan sonda “Bu sular o kadar soğuktur padişahı I. Murat’tır. Orhan Gazi dönemin- 1363 yılında I. Murad Hüdavendigar zama- enerjidir. Bu şuayı hissetmek, ruhaniyetten ki, Temmuz ayında insan elini sokup üç taş de ilk yönetsel bölünme gerçekleştirilip de nında Edirne’ye taşınmasına kadar Bursa istifade etmek için Bursa’da birçok mekan çıkaracak kadar bekleyemez…” demekten fethedilen topraklar “sancaklara bölündü- imparatorluğa başkentlik yaptı ve Payitaht var. Molla Fenari, Emirsultan, Muhammet kendini alamaz. (12) Ezcümle Bursa bir su ğünde, Orhan’ın yönetimindeki Bursa’ya, olarak anıldı. İstanbul’un fethinden sonra Üftade, Süleyman Çelebi, İsmail Hakkı şehridir. dönemin siyasasıyla uyumlu biçimde “Bey Payitaht denildiğinde genelde ilk bu şehir Bursevi, Somuncu Baba, Lamii Çelebi, Molla sancağı” denilmişti. Ardılı Murat I, “Huda- akla gelse de Tanpınarın da ifade ettiği Hüsrev ve Hayali, Üç Kozlar (ışıklar), Hasan vendigâr” sanıyla anıldığı için, onun sancağı gibi Bursa bir kere başken olduğu için hep Can, Geyikli Baba’nın türbeleri, Sultanların YEŞİL BURSA olan Bursa da “Hudavendigâr sancağı” başkent olarak kalacaktır. yaptırdıkları selattin camileri bir solukta Bursa’da göz alabildiğine uzanan o canım adıyla anılmaya başlandı. Bursa’da yayımla- sayabileceğimiz mekanlardır. (11) renk “Bursa biraz da ovanın güzelliğidir…” nan ilk gazete olan Hudavendigâr’ın birinci diyen Tanpınar’ın deyimiyle, anlaşılmaz bir sayısında, gazeteye bu adın konulmasının TAHT-I KADİM şehircilik anlayışı tarafından, talan edilmiş. gerekçesi açıklanırken, vilâyetin bu adla SU ŞEHRİ İstanbul’un fethinden sonra Bursa eski taht Ancak yine de ovanın yeşile olan sevdası- anılışının nedeni de “hükümdarlığın kaynağı anlamında ‘Taht-ı Kadim’ olarak anılmaya Selçuklu da Osmanlı da birer su medeni- nın önüne geçilememiş. Çok fazla gök(leri) eski başkent” oluşuna bağlanarak şöyle de- başlanmıştır. Bu ifade Evliya Çelebiye aittir yetidir. Onlara göre, suyla irtibatı kesmek delen binalar dikmemişler şükür de, ulu

86 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 87 araştırma / Dünya Mirası Olma Yolunda İznik / Mehmet Esen

Mehmet ESEN İznik’te 3 gün süren sempozyumun ilçeye Sempozyumun ikinci oturumu Prof. Dr. derece önem arz eden “Mikve” yapıları değer katacağını ifade eden İznik Belediye Mustafa Şahin başkanlığında gerçekleşir- ile büyük oranda benzerlik taşıdığı göze Başkanı Osman Sargın da “İznik Bitinya’nın ken; oturuma katılan Prof. Dr. Urs Pesch- çarpmaktadır” cümleleriyle dikkat çekici bir altın şehri, Roma ve Bizans’ın kültür şehri, low: “Roma ve Bizans Dönemi İznik Arke- konuya değindi. Selçuklu’nun ilk Türk Yurdu, Osmanlı’nın olojisi ve Geleceği”, Yrd. Doç. Dr. Melda Sempozyumun ikinci günü, 03 Ekim Cu- Alimler Şehri… Sempozyumun İznik’in gele- Ermiş: “İznik’in Yakın Çevresiyle İlgili Yeni martesi birinci oturum, “Tarih ve Kültür: ceğine yön vereceğine inanıyorum” dedi. Araştırmalar, Yrd. Doç. Dr. Belgin Demirsar Geriye Galanlar” ana başlığında, Yrd. Doç. Arlı: “Geçmişten Günümüze Buluntular İznik Kaymakamı Ali Hamza Pehlivan ise Dr. Suna Çağaptay moderatörlüğünde Eşliğinde İznik Kazıları”, Dr. Serkan Gündüz yaklaşık 2,5 ay önce İznik’e tayini çıktığını toplandı. İlk konuşmacı Prof. Dr. Clive Foss, ve Yrd. Doç. Dr. Oktay Dumankaya: “İznik hatırlatarak, ilçenin güzelliklerinin ve değer- “Nicaea ve Nicomedia, Başlangıca Bakmak Limanı”, Yrd. Doç. Dr. Ayşin Özügül ve Yrd. lerinin önemine vurgu yaptı. ve Osmanlı’ya ya da Osmanlı’yla Devam Doç. Dr. Belgin Aksoy: “Antik Çağ’dan Anıt- Etmek” konulu tebliğinde, “Tarihlerin büyük Bursa’nın ‘UNESCO Dünya Kültür Mirası sal Bir Mirası Geleceğe Aktarmak: Nikaia bir kısmında İznik ve İzmit’in çok fazla Listesi’ne girmesine yoğun emeği bulu- Tiyatrosu ve Sorunları”, Yrd. Doç. Dr. Gü- ortak noktası olmuştur. İkisi de Helenistik nan Bursa Alan Başkanı Prof. Dr. Neslihan ven Gümgüm: “Nikaia’da Bulunan Obelisk dönemde Doğu ile Batı arasındaki ticaret ve Dostoğlu, Bursa’nın UNESCO sürecini Anıtının Mimari Analizi” konulu tebliğlerini iletişim için stratejik konumlarda kurulmuş- hatırlatarak, İznik’in de UNESCO listesinde dinleyicilere aktardı. lardı, ikisi de Augustus tarafından onur- yerini almasının ilçenin geleceğine değer Günün son, sempozyumun üçüncü oturu- landırılmış, Roma İmparatorluğu altında katacağını belirtti. mu ise Yrd. Doç. Dr. Ferhan K. Mollaoğlu ikisinin de yıldızı parladığında birbirlerine Bursa Vali Yardımcısı Yunus Fatih Kadiroğ- başkanlığında gerçekleşti. Prof. Dr. İlhan acılı ve aşırı rakip olmuşlardı. Zaman zaman lu, Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Turizm Erdem, “Ortaçağın Sonlarında İznik ve ikisi de imparatorlukların başkenti olmuş- Daire Başkanı Aziz Elbas ve Büyükşehir Selçuklular” konusunu işlerken, Raif Kapla- tur. İkisi de kriz zamanlarında Bizans’a Belediyesi Kültür Sanat Danışmanı Ahmet noğlu “Seyahatnamelerde İznik” başlığı ile siper olmuştur. İkisi de Orhan tarafından Erdönmez’in de hazır bulunduğu sempoz- tebliğini sundu. Yrd. Doç. Dr. Ahmet Vefa fethedilmiş ve erken Osmanlı döneminde DÜNYA MİRASI OLMA yuma; akademisyenler, kamu kurum kuru- Çobanoğlu ve Dr. Ayşe Çobanoğlu, “Şeyh yıldızları parlamıştır” diyerek iki beldenin de luşları ile sivil toplum kuruluşları temsilcileri, Kutbüddin Camii, Türbesi ve Haziresi”, Doç. mukayesesini gözler önüne serdi. Ardın- basın mensupları ve İznikliler yoğun ilgi Dr. Bülent Nuri Kılavuz, “İznik’te Orhangazi dan Dr. Craig Caldwell, “Geç Antik Çağın İç YOLUNDA İZNİK gösterdi. Külliyesi” konularını işlerken, Dr. İsmail Naci Savaşları Arasında Nicaea”, Yrd. Doç. Dr. Zeyrek, “İznik’te Romaniot Yahudiliğinin Kutlu Akalın, “İznik’te İmparatorluk Kültü Sempozyumun ilk oturumu Prof. Dr. Urs İzleri: Böcek Ayazma” başlıklı tebliği ziya- ve Hristiyanlık Öğretisinin Birleşimine Dair UNESCO Dünya Kültür Miras Listesi’ne Abdülkadir Karlık, konuşmasında, İznik’in çok projeye imza attığını belirten Karlık, Peschlow başkanlığında gerçekleştirildi. desiyle dikkat çekti. Zeyrek, konuşmasında Bir Enstantene”, Prof. Dr. Paul Magdalino, adını yazdıran Bursa’nın değerlerini gelece- önemine değindi. Büyükşehir Belediye Baş- “Bursa, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde “İznik’te Arkeoloji, Sanat ve Mimari Miras: “Antik Nikaia’dan itibaren Romaniot Yahudi “Bizans’ın Kalbinde Nicaea ve İmparator- ğe taşıyan Büyükşehir Belediyesi öncülü- kanı Recep Altepe’nin Bursa’nın ve İznik’in yerini aldı. İznik’in de evrensel bir değer Geçmişe Bakış, Bugünün Fırsatları, Gelece- cemaatin varlığına işaret eden önemli gös- luk 717-1204” başlıklı tebliğinde, “İznik ğünde, İznik’in güzelliklerini gözler önüne tarihine verdiği değeri anlatan Başkanvekili olarak UNESCO listesinde yer alması için ğin İnşası” konusunun ele alındığı oturum- tergelerden birinin, bugün için “İznik Böcek şehrinin ortaçağ Bizans İmparatorluğu’nda seren faaliyetler kapsamında düzenlenen Karlık, “İznik, tarihi ve kültürel mirasının her alanda çalışmalarımızı sürdürüyoruz. da; Prof. Dr. Mustafa Şahin, ‘İznik Yüzey Ayazma” olduğu söylenilebilir. Vaftizhane benzersiz bir konumu vardı. Sivil kimliğini ‘UNESCO Dünya Mirası Olma Yolunda İznik’ yanı sıra aynı zamanda doğal güzellikle- İstanbul Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü Araştırmaları’, Prof. Dr. Christof Berns, amacıyla VI. Yüzyılda inşa edildiği ileri kaybedecek ve imparatorluk başkentinin konulu uluslararası sempozyum, yoğun riyle ve şehir kimliğiyle dikkat çeken bir olarak yapılan kazı çalışmaları, Kültür ve ‘İznik’in Sütunları: Bir Kentin Çok Katmanlı sürülen bu yapı, şehrin Bizans dönemi ile sadece banliyösü haline gelecek kadar katılımla gerçekleştirildi. Tarihi ve kültürel ilçemizdir. İznik’in sadece Türkiye’ye değil Turizm Bakanlığı ile Bursa Büyükşehir Be- Tarihine Bakış’, Prof. Haluk Çetinkaya, ‘Bi- ilişkilendirilmektedir. Sonraki süreçte Ayaz- Konstantinopolis’e yakın değildi. Aynı za- zenginliğiyle bir marka olan İznik’in de bütün insanlığa kalan evrensel bir miras lediyesi’nin desteğiyle daha da yoğunlaştı. zans Döneminin İlginç Bir İnşaat Biçimi: Giz- ma olarak kullanıldığı belirtilen yapı için, manda gerçekten taşralı sayılacak kadar da UNESCO listesinde yerini alması için çalış- olduğu düşünülerek, 2014 yılında başlatılan Kültür Bakanlığı ile yapılan protokol kapsa- li Tuğla Tekniği ve İznik’teki Uygulamaları, şehrin daha erken döneminde “Asklepios uzak değildi. İlk koşul, çeşitli başpiskopos- malarını sürdüren Büyükşehir Belediyesi çalışmalar sonucu bu eşsiz değerdeki kent mında surlardan antik tiyatroya ve Roma Ali Altın, ‘Mezar Yapıları Işığında Hellenistik Kült Merkezi” olabileceği yönünde görüşler ları edebi ve dini yazıları ile ün kazanmıştır öncülüğünde ‘UNESCO Dünya Mirası Olma ‘UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne yoluna kadar ilçedeki tüm eserlerin sorum- Dönemde İznik’, Dr. Barbora Weissova, ‘İz- de yok değildir. Ne var ki, yapının iç cephe ve Konstantinopolis dışında yüksek kaliteli Yolunda İznik’ konulu uluslararası sempoz- alınmıştır. Şu anda aday olan İznik’in de luluğunu Büyükşehir Belediyesi üstlendi. nik Hinterlandı Arkeolojik Anıtlarını Tespite duvarında yer alan Menora tasviri, Tora edebiyatın hayatta kaldığı az sayıdaki yum gerçekleştirildi. İznik Gölü sahilindeki ‘evrensel değer’ olarak Dünya Miras Liste- Gerçek anlamda tarihi değerlere sahip olan Yönelik Pilot Projenin Sonuçları’ ve Yacine kaynaklı olması nedeniyle, erken dönemle- Bizans şehirlerinden biriydi” cümleleri ile Grand Hotel Belekoma’da düzenlenen sem- si’ne girmesini temenni ediyoruz” dedi. İznik’in evrensel değer kapsamına alınarak Nicolas Benjelloun da ‘İznik Bölgesi’nde rinden itibaren Yahudiliği temsiliyet işlevini İznik’in tarihine ışık tuttu. Dr. Tia Kolbaba, pozyuma, yerli ve yabancı 45 akademisyen dünya mirası olmasını, İznik’in güzellikle- Kuzey Anadolu Fayı: Jeomorfolojik ve Arke- Büyükşehir Belediyesi’nin Bursa’nın tarihi üstlenmiştir. Aynı yapının merkezinde yer “Nicaea İmparatorluğu Bağlamında Latin ve uzmanlar katıldı. rinin dünyayla paylaşılması ve yapılanların osismik Gelişim’ konularında çalışmalarını mirasını korumak, tanıtımını sağlamak ve alan havuzun kenar taşında da İbranice Yanlısı Karşıtı”, Dr. Matthew Kinloch, “Nica- da bölgeye değer katmasını istiyoruz” diye katılımcılarla paylaştı. yazıt bulunmaktadır. Yahudi itikatinde son ea Anlatısı: On Üçüncü Yüzyıl Bizans Dün- Bursa Büyükşehir Belediyesi Başkanvekili gelecek kuşaklara aktarmak amacıyla pek konuştu.

88 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 89 araştırma / Dünya Mirası Olma Yolunda İznik / Mehmet Esen haber / İznik Roma Tiyatrosu Restorasyonu

yası Üzerine Yeniden Düşünmek” ve Yrd. Temel İlkeler”, Dr. İbrahim Yılmaz, “İznik’te Turizm Daire Başkanlığında görev yapan Doç. Dr. Nilgün Elam’ın “Bizans Dönemi’nde İnikli Köyü Ölçeğinde Yakın Dönem Yöresel Ercüment Yılmaz, “İznik Gölü Çevresinde Nikaia: Kent Tarihine Sigillografik Katkılar” Türk Mimarisi”, Prof. Dr. Halid Tadmori, Alternatif Turizm Rotaları”nı katılımcılarla ROMA TİYATROSU’NDA başlıklı tebliğleri ile ikinci günün ilk oturumu “Kültür Mirası ve Sürdürülebilir Turizm: paylaştı. İznik Arkeoloji Müzesi Müdür Vekili nihayete erdi. Dünya Mirası Kentler Byblos ve İznik’in Mehmet Hasan Bozkur, müze faaliyetleri HUMMALI ÇALIŞMA Muhafazası”, Prof. Dr. Daniele Manacorda, ve İznik’te müzecilik hakkında bilgi verdi. Yrd. Doç. Dr. Kutlu akalın başkanlığında- “Roma: Modern Bir Kentin Kalbinde Büyük Yrd. Doç. Dr. Doğan Yavaş ise, “Osmanlı ki ikinci oturumda; Dr. Livia Bevilacqua, Bir Arkeolojik Miras”, Prof. Dr. Alessandro Döneminde İznik Şehrinde İmar Faaliyetleri” İznik’teki Roma Tiyatrosu, 2 bin yıllık bir şekilde yapılıyor. Temizleme, ayıklama, Elde edilen bilgilerle tiyatronun rölevesi “Bizans Nicaea’sında Antikitenin Dirilişi”, Dr. Ippoliti, “Mimari Restorasyonda Koruma konulu sunumunu yaptıktan sonra oturum- geçmişiyle dikkat çekiyor. Çalışmalar ta- kazı gibi arkeolojik çalışmalar hızla sürüyor çıkarılacak. Proje tamamlandığında tiyatro, Ivana Jevtic, “13.Yüzyılda Bizans Sanatının ve her parça geçmişe dair önemli bulgular 2000 yıl önceki orijinal haline kavuşturula- İlkeleri ve Çalışma Esasları” konulu tebliğleri lar bitmiş oldu. mamlandığında, İznik’in güzelliklerinin dün- Gelişiminde Nicaea ve Konstantinopo- yayla paylaşılması ve yapılanların bölgeye veriyor. cak. ile günün son oturumuna katılarak bilgi ve lis’in Rolü”, Ayşe Dalyancı Berns, “Kentin Sempozyum sonuç değerlendirmeleri ise değer katması ile İznik’in dünya kenti özel- tecrübelerini paylaştı. zengin Tarihine Işık Tutan Bir Anıt: İznik Yrd. Doç. Dr. Kutlu Akalın’ın moderatörlü- liğini güçlendirirken, Bursa’nın en önemli Şehir Surları”, Yrd. Doç. Dr. Suna Çağaptay, Sempozyum’un son günü “İznik’te Doğal ğünde yaklaşık bir sat sürdü. Değerlendir- turizm değerlerinden biri haline gelecek. “Laskaris Dönemi Çevre Düzenlemelerin- Miras” ve “ Sivil toplum ve Deneyimler” ana mede üç gün boyunca sempozyuma katılan Büyükşehir Belediyesi, Uludağ Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü’nden Arkeolog Yard. den İzlenimler”, Dr. Marisa Tinelli, “Avrupa başlıklarında iki oturuma sahne oldu. Yrd. akademisyen ve dinleyiciler İznik hakkında Doç. Dr. Ayşın Özügül’ün bilimsel danış- ve Akdeniz Bölgesinde İznik Çömlekçiliği” Doç. Dr. Nurhayat Dalkıran’ın başkanlığında fikirlerini beyan etti. Sorulan sorula ve manlığında kazı çalışmaları devam eden İz- ve Dr. Federica Broilo’nun “İznik Stilinin gerçekleşen ilk oturumda; Prof. Dr. Hayri merak edilen konular ilgili kişiler tarafından nik’teki Roma Tiyatrosu’nun orijinal haliyle Osmanlı İmparatorluğu Sınırları Dışında Yo- Duman, “İznik Gölü Sulak Alan Alt Havza- cevaplanarak akıllarda soru işareti kalma- ayağa kaldırılmasına da destek oluyor. rumlanması” konulu tebliğleri dinleyicilerle sının Flora ve Vejetasyonu: Nadir-Endemik ması için gayret edildi. Sonuç değerlendir- paylaşıldı. Bitki Türleri ve Habitatları”, Prof. Dr. Zafer me oturumundan sonra sempozyuma yurt İznik’te bulunan yaklaşık 2 bin yıllık Roma Ayaş, “Karasal Fauna Bileşenleri ve Faunayı dışı ve içinden katılan akademisyenler ve Tiyatrosu da örneği olmayan bir tiyatro. Sır- Üçüncü oturum Prof. Dr. Murat Taş baş- Etkileyen Çevresel Etkiler”, Cevher Özeren, konuklar hep birlikte İznik gezisi yaparak, tı bir yere yaslanmayan ve düz bir arazide kanlığında, “Dünya Mirası İznik: İmkanlar, “İznik Gölü Havzası Balık Faunası” başlıklı İznik’in değerlerini alanında uzman kişiler- kurulan örnek bir yapı… Roma döneminin Sorunlar, Çözümler” ana temasıyla ger- bir eseri olan bu amfi tiyatro, 2000 yılda tebliğlerini sundu. den dinlediler. Bu gezi ile taçlanan Ulusla- çekleşti. Oturuma katılan Dr. Şule Kılıç ve zaman zaman tahribatlara uğramış, taşları rarası “Unesco Dünya Mirasına Aday Olma İpek Özbek, “İznik’in UNESCO Dünya Mirası Sempozyumun son oturumuna Yrd. Doç. farklı noktalara taşınmış. Daha sonra da Yolunda İznik” Sempozyumu, yerini bu Listesine Adaylığı: Adaylık Süreci, Fırsatlar Dr. Şahin Kılıç Başkanlık yaparken, İznik mezarlık gibi değişik amaçlarla kullanılmış. adaylık sürecinin bir an önce sonuçlanması ve Zorluklar”, Prof. Dr. Füsun Alioğlu, “İz- Kent Konseyi tarafından İznik Çinisi tanıtıldı. Ancak yaklaşık 50 yıllık süren kazılardan için ilgililerin gayretine bıraktı. sonra Büyükşehir Belediyesi’nin de des- nik’teki Tarihsel Miras ve Sürdürülmesi İçin Bursa Büyükşehir Belediyesi Kültür ve teğiyle buradaki çalışmalar daha da hızlı

90 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 91 araştırma / Bithynia Neresi

Fikret ALKAN daha eski çağlarda uzatmaktadır9. veraset yolu ile Roma’ya ve Bithynia MÖ Arkeolog Thraklara ait 50 kadar kabilenin olduğu ve 64’te Roma’nın Bithynia-Pontus Eyaleti 21 en ünlü kabilenin de Thyn kabilesi olduğu oldu . bilinmektedir. Heradot ise kökenleri mito- Görülüyor ki Bithynia, her göç hikâyesi gibi, lojide Orpheus’a dayanan Thrakların, bir- halkların daha rahat şartlarda yaşamlarını leşebilmeleri durumunda Hintlerden sonra sürdürebilmek adına, doğdukları yerleşim- BİTHYNİA NERESİ dünyanın en büyük halkı olarak tanımlar10. leri terk etmek zorunda kalmaları ve yeni Dağlık ve tarımsal arazisi az olan Yuna- yerleşimlerinde getirdikleri kültürel öğelerin Toponomi bilimi, yer adlarının incelen- nistan bölgesinde yaşayan kavimler, daha yanında, kendi kültürlerini katmalarıyla diği bilim dalıdır. Yer adları bilimi, adların iyi yaşam şartları elde edebilmek için göç oluşmuştur. Bunun sonucunda Bursa, köken, anlam, yapı bakımından açıklamak ettiler11. Ege Denizi çevresindeki güçlü My- İznik ve birçokları gibi günümüze ulaşan için çalışır1. ken Uygarlığının çökmesi de deniz ticareti güzel kentlerin varlığına sebep olmuşlardır. Yer adlarının değişmesinde rol oynayan ile ithal edilen bakır ve kalay alınamayınca Yaşadığımız yerleşimde bize kalan izleri ve faktör, tarih boyunca kavimlerin hareketi tunç yapımı da mümkün olmamıştır. Buna korumak, yaşatmak ve devamlılığını sağla- olmuştur. Halkların hareketleri, birbirle- karşılık demir ise ormanlık arazide odun mak da bizim görevimiz olmalıdır. rini etkileyerek yer değiştirmesi, tarihin kömürü ocaklarında ergitilerek kolayca akışında, kültürlerin etkileşiminde önem 12 dak’ın batı kıyılarına kadar uzanır) Paphlo- üretiliyordu . KAYNAKLAR taşır. Bu durumu en doğru tanımlayan olgu gonia, batıda Marmara Denizi ve İstanbul Bölgede Bithynlerden önce ve kralları 1.POLATEL, Oğuz; ‘Nikomedia’dan İzmit’e Bir Kent Adının ise “göç” olmalıdır. Yer değiştiren toplu- Boğazı’nın Anadolu yakası (Kalkhedon dâhil Amykos’un yönetiminde yer alan Bebrykos- Dönüşümü’, History Studies, Prof. Dr. Enver Konukçu lukların, politik ve kültürel dinamiklerinin olmak üzere) güneyde Uludağ ve Orhaneli ların da, konuştukları dil ile Thrak kökenli Armağanı, 2012. yayılımında “göç olgusu”; toplulukların bir Çayı ile sınırlandırılmıştır. Skylaks ve Kse- olduklarını anlıyoruz. MÖ 10 ve 8. Yüzyıl- 2.KOPARAL, Elif; ‘Göç Olgusunun Arkeolojik Materyal İle diğerini ortadan kaldırması, esir alması veya nephon’un günümüzde Gemlik olan Kios’u larda İskit akınlarından kaçan13 Bithynler, Tanımlanması: İon Göçleri Örneği’, Mersin Üniversitesi Kilikya asimile etmesi ile var olacağı gibi, bazen de ve Bithynialı tarihçi Arrianos’un da Nikaia’yı Arkeolojisini Araştırma Merkezi KAAM Yayınları: OLBA XII, bölgeye yerleşmiş ve bölgeye Bi- ön adını yerleşik topluluk kendi içine dış göçlerden (İznik) Mysia içinde göstermesi, erken ta- Mersin 2005, s. 5-6 vererek Bithyn “Thin yurdu” veya “Thyn aldığı yabancılarla benliğini değiştirmeden rihlerde Bithynia sınırlarının daha küçük bir 3.MANSEL, Müfit; ‘Ege Yunan Tarihi’ TTK Yayınları, 1963, ülkesi” anlamına çevirerek Bithynia adını yaşayabilir. Bu sonuçları öne atan neden- çizgiyle Filyos Çayı-İzmit hattında kaldığını Ankara. vermişlerdir14. ler ise istila, savaş, doğal afetler olarak göstermektedir17. 4.MEMİŞ, Ekrem; ‘Aka Medeniyetinin Doğuşu, Gelişmesi ve Bithynia, coğrafi bir bölgeye verilen bir Çöküşü’, Ege Üniversitesi Tarih İncelemeleri Dergisi, 10. Sayı, sıralanırken, nedenlerin mevcut yerleşimde luntuların coğrafi bölgeler arasında yapılan için bu dönem “karanlık çağ” olarak adlan- Homeros göçmen kavimlerden Phrig ve isimdir. Adını içinde yaşadığı kavmin İzmir,1995. yaşama imkânlarının yeterli olmaması, karşılaştırmaları (Attika ve Troia seramikleri) dırılır. Bu durumda göç dalgalarının izlerini Mysalılardan bahsederken, Heradot Bit- adından almıştır. Sınırları, Antik coğrafyacı 5.AKURGAL, Ekrem; ‘Anadolu Kültür Tarihi’ Tübitak Yayınları, yaşama elverişli, standartları yüksek bir yer söz konusu kökenin Batı Anadolu olabilece- ancak göçten direkt ya da dolaylı olarak hynlerin Stymonia nehri (Bulgaristan’dan Ankara 2005. 2 Strabon’dan alarak tarif edelim: arayışına geçme talebi olmalıdır . ğini belirtir4. etkilenen komşu kültürlerin kaynaklarından geçerek Yunanistan’ın Orfani körfezinde “Bithynia Bölgesi doğuda, Paphlagonialılar 6.MEMİŞ, Ekrem.; ‘Eskiçağ Türkiye Tarihi ‘Çizgi Kitapevi, Konya Bu bağlamda, tarihte çağları değiştiren öğrenmek durumundayız. Ugarit ve özellik- denize dökülür) kıyısında yaşadıklarını18, 2007. M.Ö. 13. yüzyıl sonları ile 12. yüzyılın ve Mariandynler, Epiktetonlar kuzeyde, göçlerin bulunduğu gibi Tunç ve Demir le Mısır kaynakları “deniz kavimleri” olarak Strabon ise Phrig ve Mysalıların arasında 7.SAYAR, Mustafa H.; ‘Trakya-Kavşaktaki Durak’ Arkeoatlas başlarından itibaren, Anadolu ve çevresin- Sangarios Irmağı’nın döküldüğü yerden Çağlarını ayıran da bir göç hareketi ile ka- adlandırdıkları bu halkları ve savaşları kayıt kalan bölgede sınırlarının keskin olmadığın- Özel Koleksiyon, 2012/01. de zayıflayan Hititler ve Ege havzasında Byzantion ve Khalkhedon Denizi’nin ağzına vimlerin yerinden oynamasıdır. Bithynlerin altına almıştır7. dan söz eder. Ancak bilinen Phrig ve Mysa 8.ÖZDEMİR, Hakkı Fahri.; ‘Demir Çağı: Başlangıcı ve bulunan Myken Uygarlıkları, Doğu Akdeniz kadar Pontos Denizi; batıda, Propontis; Anadolu’ya gelişleri de bir göç hareketinin 5 halkalarından sonra bu topraklara girdikleri- Başlatanları, Anadolu’ya Etkileri Üzerine’, Çukurova yerleşimlerinde kaosa neden olmuştur . Peki bu Thrak kabileleri aslında nerede yaşı- güneye doğru Mysia ve Hellespontos sonucudur. Bithynlerin göçüne geçmeden dir. Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 16, Sayı 1, Troia Savaşı’ndan sonra MÖ 3. binden yordu, nereden geliyordu, niçin göç ediyor- Phrygia’sı olarak da adlandırılan Phrygia 2007. önce, göçleri yaşayan toplulukların içinde beri Anadolu kapılarının en önemli kalesi du? Bu sorularımızın cevapları ile başla- Epiktetos ile sınırlanmıştır15. Bitynia MÖ 5. yüzyılın ikinci yarısında 9.GÜÇLÜ, Deniz; ‘Antik Bithynia Bölgesinin Tarihsel İçerikli bulunduğu dönem hakkında bilgi vermek, yıkıldığında göç edenler engel tanımaksızın yalım. Thrakia dediğimiz bölge Karadeniz, Doidalsos tarafından kurulmuş, MÖ 297’de …Bithynialılarla Phyrigyalılar ve Mysalılar Yazıtlar Kataloğu ve Tarihçesi’, Akdeniz Üniversitesi Eskiçağ daha net sonuçlara ulaşmamızı sağlaya- Mısır’a kadar hareket etmişlerdir. Sözünü Ege ve Marmara ile çevrili Bulgaristan ve ise Zipoites krallığını ilan etmiştir. Yunan Dilleri ve Kültürleri Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Antalya hatta Kyzkos dolaylarındaki Dolionlar ve caktır. ettiğimiz göç dalgası yalnız planlı bir askeri Batı Trakya ile İstanbul’un Anadolu yakasını medeniyetinin izleriyle kendi adlarını taşı- 2007, s. 3. Mygdonlar ve Troialılar arasındaki sınırı be- M.Ö 2. binin başında arkeolojik veriler bir harekât ile değil, kadın erkek, çoluk kapsar; batı sınırı kimi araştırmacılar için yan Hellen kentleri inşa ettiler19. İlk krallar 10.STRABON ‘Geographika-Antik Anadolu Caoğrafyası’ XII.4.1 lirlemek zordur ve her kabilenin diğerinden yeni keramik çeşitlerini içermektedir. Bu çocuk sistemsiz bir göç ile yaşanmıştır6. İki Axios (Vardar), kimi araştırmacılara için de çocuklarının da isimlerini Thrak kökeninden Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul 2012. ayrı olduğu gerçeği kabul edilmiştir.16” tabakalarda ayrıca bir de kül kalıntılarına farklı dalga halinde Mısır kapılarını zorlayan Stymon (Struma) Nehri olarak ve kuzey seçtiler. 4. Yüzyılın sonlarında Nikomedes 11. UMAR Bilge., ‘İlkçağda Türkiye Halkı’, İnkılap Kitapevi, rastlanması bir değişimin açık habercisidir3. insan yığınları, ancak Mısır firavunları Me- sınır da ise Tuna Nehri kabul edilir. Karpat Strabon ve diğer antik kaynaklardan edin- bir Grek adıydı ki bu da Yunan kavimleri ile İstanbul 1999. Değişimin Homeros tarafından “Akhaios- neptah ve III. Ramses tarafından yenilgiye Dağları’na kadar da Thrak izleri görülmek- diğimiz bilgiye göre, kuzeyde Karadeniz yaşanan iyi ilişkilerin ve etkileşimin göster- lar” olarak gösterdiği bir kavmin Yunanis- uğratılarak durduruldular. tedir8. Güneydoğu Avrupa’da görülen Tunç kıyıları doğuda ise Filyos Çayı, (Zongul- gesidir20. MÖ 74’te IV. Nikomedes krallığını tan’a girişiyle tanımlanır. İlk araştırmalar Anadolu’da göç hareketinin yaşandığı Çağı’na ait seramik buluntuların Kuzey- Akhaların kökenini Orta Avrupa’dan gelen yüzyıllarda (MÖ 1200-700) hiçbir yazılı eser batı Anadolu kökenli olarak tanımlanması, 9 AKURGAL, E; ‘Anadolu Kültür Tarihi’ Tübitak Yayınları, Ankara 2005, s.192. 16 Age. XII.4.4 İndogermanlar olarak işaret etse de, bu- gösterilemediğinden Anadolu arkeolojisi bölgesel olarak iki komşu halkın etkileşimini 10 SAYAR, M. H; ‘Trakya-Kavşaktaki Durak’ Arkeoatlas Özel Koleksiyon, 2012/01 s.167 17 SEVİN, V; ‘Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası1’ , TTK Yayınları, Ankara 2001, s. 29. 11 MEMİŞ, E.; ‘Eskiçağ Türkiye Tarihi ‘Çizgi Kitapevi, Konya 2007, s.145. 18 GÜÇLÜ,D; ‘Antik Bithynia Bölgesinin Tarihsel İçerikli Yazıtlar Kataloğu ve Tarihçesi’, Akdeniz Üniversitesi 12 ÖZDEMİR, H.F.; ‘Demir Çağı: Başlangıcı ve Başlatanları, Anadolu’ya Etkileri Üzerine’, Çukurova Üniversitesi Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Antalya 2007, s. 3. 1 POLATEL, O; ‘Nikomedia’dan İzmit’e Bir Kent Adının Dönüşümü’, History Studies, Prof. Dr. Enver Konukçu 4 MEMİŞ, E; ‘Aka Medeniyetinin Doğuşu, Gelişmesi ve Çöküşü’, Ege Üniversitesi Tarih İncelemeleri Dergisi, 10. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 16, Sayı 1, 2007, s.501 19 SEVİN, V; ‘Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası1’ , TTK Yayınları, Ankara 2001, s. 30-31. Armağanı, 2012 , s.280. Sayı, İzmir,1995, s. 42-43. 13 GÜÇLÜ,D; ‘Antik Bithynia Bölgesinin Tarihsel İçerikli Yazıtlar Kataloğu ve Tarihçesi’, Akdeniz Üniversitesi 20 POLATEL, O; ‘Nikomedia’dan İzmit’e Bir Kent Adının Dönüşümü’, History Studies, Prof. Dr. Enver Konukçu 2 KOPARAL, E; ‘Göç Olgusunun Arkeolojik Materyal İle Tanımlanması: İon Göçleri Örneği’, Mersin Üniversitesi 7 MEMİŞ, E.; ‘Eskiçağ Türkiye Tarihi ‘Çizgi Kitapevi, Konya 2007, s.145 Eskiçağ Dilleri ve Kültürleri Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Antalya 2007, s. 3. Armağanı, 2012 , s.281. Kilikya Arkeolojisini Araştırma Merkezi KAAM Yayınları: OLBA XII, Mersin 2005, s. 5-6 8 SAYAR, M. H; ‘Trakya-Kavşaktaki Durak’ Arkeoatlas Özel Koleksiyon, 2012/01 s.167 14 UMAR B., ‘İlkçağda Türkiye Halkı’, İnkılap Kitapevi, İstanbul 1999, s.167 21 SEVİN, V; ‘Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası1’ , TTK Yayınları, Ankara 2001, s. 31. 3 MANSEL, M; ‘Ege Yunan Tarihi’ TTK Yayınları, 1963, Ankara, s.57 15 STRABON ‘Geographika-Antik Anadolu Coğrafyası’ XII.4.1 Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul 2012.

92 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 93 gezi / Güney Afrika

Caner ADIGÜZELLER

Sun City bölgesine doğru yola çıktığımda, maymunlar istila edebilir! Cun City’de bir- köşe başlarında bekleyen siyahlar dikkatimi birinden güzel dev oteller, kaliteli restoran- çekti. Hamallık, bahçe düzenleme ya da lar var ve enfes yemekler servis ediliyor. KARA KITANIN inşaat gibi alanlarda, günübirlik yevmiye ile Üstelik fiyatlarda oldukça makul düzeyde. çalışmak için bekleşiyorlardı. Güney Afrika’nın para birimi olan Rand, Türk parasının hemen hemen dörtte biri. MUTLULUK KABİLESİ; Bölgenin en kalifiyeli restoranlarında güzel LESEDI KÜLTÜR KÖYÜ... bir akşam yemeği, içecekler ve tatlılar da dahil olmak üzere ortalama 100-150 Rand Afrika’nın özelliklede güney bölgesinde gibi fiyatlara mal oluyordu. Bu sadece ye- Gideceğim yer Güney Afrika’ydı... Afri- yer alan çeşitli yer altı zenginlikleri, işgalci mekler içinde geçerli değildi tabi ki, Güney ka’nın gelişmiş bölgesi ülke, sınırları içinde birçok devlet tarafından yıllarca sömürül- Afrika her konuda birçok ülkeye göre çok görülmesi gereken önemli yerler barındırı- müş ve sömürülmeye devam etmekte. Bu daha ucuz… Bu ucuzluk kriterlerine, insan AFRİKA yordu. Aynı zamanda da suç oranı çok yük- durumun doğurduğu kültür emperyalizmi, hayatı da dâhil! Her ne kadar, Sun City sekti. Tam on saatlik bir uçak yolculuğunun Afrika’nın kültürel yaşantısını ciddi anlamda güvenli bir yerleşke olsa da, üzerinde adım ardından, Dünyada ‘Gangsterler Cenneti’ etkilemiş. Yasalar, eğitim sistemi, mimari attığın kıtanın Afrika olduğunu unutmamak olarak anılan, Güney Afrika’nın Johannes- ve hatta trafik kuralları dahi, sömürgeci lazım. burg’a şehrine indim… devletlerin kişisel konfor sınırları doğrul- tusunda belirlenmiş. Bu kaosun içinde Afrika kıtasının en büyük şehirlerinden nefes alınabilecek nadir bölgelerden biri de biriydi Johannesburg. 4,5 Milyon nüfusu ve Lesedi Kültür Köyü’ydü… Yerliler ellerin- yüksek katlı binalarıyla Avrupai bir yapıya de yöresel müzik aletleriyle karşılıyorlar sahipti. Dikkatimi çeken ilk şey, reklam Johannesburg’un bidon evleri... gelenleri. Erkek kabile üyeleri coşkuyla panoları oldu. Panolarda, AİDS tehlikesi- Zengin ve fakir ayrımının oldukça keskin elimizi sıkarken, kadınlar taze ve lezzetli ne karşı uyarı metinleri yazılıydı. Çünkü hatlarla çizildiği, Johannesburg ’da göze meyve sularını, yemeklerini ikram ediyorlar- Güney Afrika’nın en büyük sorunlarından çarpan en belirgin öğelerden biri ise Towns- dı. Oldukça renkli ve sıcakkanlı insanlardı. biri AİDS’ti. 50.000 Nüfusu olan ülkenin hip dedikleri yerleşkelerdeki bidon evlerdi. Bazı kabile mensuplarının erkekleri etek %7’si AİDS hastasıydı. Devlet diğer birçok Teneke, karton ve çeşitli materyallerin bir- giyiyordu. Nedenini de anlattılar. İskoçlar konuda olduğu gibi bu konuda da yeter- birine tutturularak inşa edildiği küçük, ilkel kıtayı işgal etmeye geldiğinde, yerel halk sizdi. Önlem olarak uyguladıkları metot ise evler… Dev ticaret merkezlerinin gölgesinde İskoç askerlerini giydikleri eteklerden dolayı oldukça ürkünçtü. Kanında AİDS mikrobu kalan bu yapılarda, en az yirmi beş haneye kadın zannediyor, biz kadınlara saldırmayız saptanan hastalar, yerleşim yerlerinden yalnızca bir tuvalet düşüyordu. Ve halk deyip geri çekiliyorlar. Ancak, İskoç askerleri uzaklara kurulmuş kamplarda adeta ölüme toprağın altındaki değerli madenlere, ancak tarafından vahşice katlediliyor hepsi. İşte o terk ediliyor. öldüğünde ulaşabiliyordu. Tüm bu olumsuz- savaşta ölen atalarını saygıyla anmak için, kabilede erkekler etek giyiyormuş… Ülkenin diğer önemli sorunlarından biri ise luklara rağmen Johannesburg sokaklarında, işsizlik… Toplumun siyahlar ve beyazlar çıplak ayaklarıyla kaldırımlarda dans eden olarak ikiye ayrılmasının ardında, sosyal ve çocukların kahkahaları, Albert Camus’nun ekonomik uçurumlar oluşmuş. Bu durum şu sözünü hatırlattı bana, “Çocuklara işken- SUN CITY EĞLENCENİN MERKEZİ... da beraberinde çeteleşmeyi yani suçu ce yapılan bu dünyayı sevmeyi, ölünceye Johannesburg’un merkezine 187 kilometre getiriyor. Suç oranın arkasındaki en önemli kadar reddeceğim…” uzaklıkta, turizm amacıyla kurulmuş egzotik etkenlerden biri ülkenin %25’inin işsiz Konakladığım Rosebank bölgesi, şehir bir sayfiye yeri, Güney Afrika’nın en güvenli olması ve yerlilerin yıllarca maruz kaldıkları merkezine göre çok daha sessiz ve güvenli yerleşkelerinden biriydi Sun City. Kumarha- sosyal eşitsizlikti. Siyahların ta ki Nelson bir yerleşim birimi... Sokaklarda insan gör- neler, barlar, alışveriş merkezleri ve çeşitli Mandela’nın iktidarına kadar, beyazların mek neredeyse imkânsızdı. Çünkü bölgede eğlence merkezleriyle bölge için ciddi bir bindikleri otobüslerle yolculuk yapamaması, beyazlar ağırlıktaydı. Oturdukları villalarının gelir kaynağı… resmi dairelerde beyazlara öncelik tanın- çevresinin yüksek taş duvarlar, elektrikli tel- ması hatta beyazların girdikleri tuvaletlere Tur rehberimizin uyarısını ben de yapayım. lerle donatılmış. Çoğunun bahçe kapılarında girememesi gibi insanlık dışı muamele, ciddi Sun City’e giderseniz otel odanızın kapı ve “Giren vurulur” yazıyordu. Sabaha karşı, bir öfkeye ve şiddet eğilimine yol açmış... pencerelerini sakın açık bırakmayın, yoksa

94 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 95 gezi / Güney Afrika

PILANESBERG NATIONAL PARK... sabahın en erken saatleridir. Çünkü bölgede Sun City bölgesinde yer alan timsah parkını yaşayan birçok hayvan erken saatlerde da es geçmemenizi öneririm. Yüzlerce tim- Beni en çok heyecanlandıran etkinliklerden avlanıp yuvasına çekiliyorlarmış. sahın doğal yaşamına şahit olma ve yavru biri de safariydi. Onlarca vahşi hayvanın timsahları sevebilme fırsatı her zaman günlük hayatına konuk olmak, benim için elinize geçmeyebilir… paha biçilemez bir keyifti. Sun City yerleş- kesinin çok yakınında yer alan, Pilanesberg BEYAZ ASLAN VE TİMSAH PARKI... National Park’ı Güney Afrika’ya seyahat Safari yapmak için yeterli fırsatı bulamama etmeyi düşünen herkese tavsiye ede- CAPE TOWN... durumunuz söz konusu olursa, yine Sun okyanusundan gelen soğuk hava bosch bölgesinde yetişen üzüm rim. Volkanik bir dağın eteklerinde, çeşitli City’e çokta uzak sayılmayacak bir mesafe- Cape Town, isminden de anlaşıldığı gibi akımı ve Hint okyanusundan ge- bağları görülmeye değerdir. hayvanları gözlemleyerek unutulmaz anlar de, dünyanın en ilgi çekici 100 yerinden biri Güney Afrika’nın burun şehri. 1488 yılında len sıcak hava akımının birleşmesi yaşamak mümkün. Pilanesberg National olan aslan parkını ziyaret etmenizi tavsiye Portekizli Kâşif Bartholemeo Diaz’ın ümit sonucu ortaya çıkan bu buhar Park’ta, aslan, leopar, buffalo, fil ve ger- ederim. Mini bir safari formatında, güven- burnunu keşfetmesi sonucu büyük önem kütleleri, şehrin havasını her daim gedanların yanı sıra zürafa, zebra, antilop, MASA DAĞI... li araçlarla aslanları, leoparları ve yaban kazanan bölge, doğal yapısını koruyarak temiz tutuyordu. İki okyanu- impala gibi hayvanları yakından görebilir, köpeklerini yakından görebilirsiniz. Aslan günümüze kadar ulaşmıştır. Cape Town’a sun kesiştiği bir coğrafyada yer Bölgenin sembollerinden biri olan, 350 kuş türü ve 65 çeşit sürüngenden parkının en güzel avantajlarından biri ise, ulaştığımızda ilk olarak gökyüzündeki dev aldığından dolayı şanslıydı Cape dünyanın yedi doğal harikası birçoğunu fotoğraflama şansı yakalayabilir- beyaz aslan barındırması ve sizlere yavru bulut tabakaları dikkatimi çekti. Bölgenin Town… arasında yer alan Masa Dağı’nı siniz. Ancak şu önemli ayrıntıyı da belirt- aslanlara dokunma olanağı, onlarla fotoğraf yerel halkı bu bulut tabakalarına Cape unutmamak lazım… 1087 metre mek isterim ki, safari için en uygun saat, çekinebilme imkânı sunmasıdır. Ayrıca, yine doktoru adını vermişler. Sebebi de, Atlas Cape Town’ın mutlaka ziyaret yüksekliğe teleferiklerle çıkıp, edilmesi gereken Güney Afrika’nın bulutların üzerinden güneşin ba- en önemli şehirlerinden biri oldu- tışını izlemek ya da Cape Town’ı ğunu düşünüyorum. Ayrıca; Hout kuş bakışı incelerken kahvenizi Bay adındaki balıkçı kasabasından yudumlamaktan oldukça keyif küçük bir tekneyle Atlas okya- alacaksınız… nusuna açılıp, fok adasını ziyaret etmek oldukça keyifli bir tecrübe- Güney Afrika, güzel ve görülesi dir. Ancak, köpekbalığı saldırıları- bir coğrafya... Gitmek isteyen- na en sık rastlanan, dünyanın ilk lere şu son uyarımı da yapayım, üç bölgesinden biri olduğunu da iletişim çok pahalı, internet de hatırlatmak isterim. Ya da Ümit oldukça sınırlı. Burnu’nu ziyaret ederseniz, yine bölge yakınlarında yer alan Boul- ders Beach’te Afrika penguenleri- ni görme fırsatı yakalayabilirsiniz. Cape Town aynı zamanda ürettiği şaraplarla da meşhurdur. Stellen-

96 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 97 haber / Bursa’da Zaman’ın ‘Yaz’ Halleri

Bursa Büyükşehir Belediyesi, Uludağ yapısına zarar vermemek için tümüyle SIĞINAK BUGÜN NASIL ONARILDI? Zirve Tepe’de bulunan dağcı sığınağını, teknolojik imkanları kullandık. Bu kap- Yaklaşık 60 yıl önce yük hayvanlarının Türkiye Dağcılık Federasyonu ve Bursalı samda sığınak için gereken inşaat mal- taşıdığı malzemelerle yapılan sığınak dağcıların talebi üzerine yeniden kullanıma zemeleri helikopterle taşındı. Dağcıların günümüzde teknolojik imkanlar kullanı- uygun hale getirdi. Yaklaşık 60 yıl önce sığınağı, Büyükşehir Belediyesi tarafından larak yenilendi. Bölgenin doğal yapısının yük hayvanları marifetiyle taşınan malze- yenilenmiş oldu. Bize destek olan Dağcılık bozulmaması için büyük özen gösteren melerden oluşturulan sığınak, günümü- Federasyonumuzdan Milli Parklar’a kadar Büyükşehir Belediyesi, demir, kum, çimen- zün ileri teknolojik imkanlarıyla yeniden tüm kurumlara teşekkür ediyorum” diye DAĞCILARIN ARTIK to, boya, su gibi yaklaşık 20 ton inşaat düzenlendi. konuştu. malzemesini 600’er kilogramlık paketler haline getirdi. Ardından, bir yük helikopteri SIĞINABİLECEKLERİ 1936 YILINDA YAPILMIŞTI ve akaryakıt tankeri temin edildi. Heli- kopter, yenileme işini yapacak personelin Dağcılık Federasyonu Bursa İl Temsilcisi barınma ve yiyecek malzemeleri ile inşaat Nazif Makas da dağcı sığınağının yenilen- malzemelerini taşımak için, Uludağ oteller BİR YERİ VAR mesine destek olan Başkan Altepe’ye te- bölgesi ile Zirve Tepe arasında 60 sorti şekkür etti. Dağcı sığınağının 1936 yılında yaptı. Bölgede hava koşullarının sürekli Bursa Valiliği’nin desteğiyle zamanın Bursa değişkenlik göstermesi, özellikle Zirve Tepe Bursa Büyükşehir Belediyesi, Uludağ Zirve Tepe’de yaklaşık 60 yıl önce Dağcılık Kulübü tarafından yaptırıldığını noktasında çok ciddi bir hava hareketi yapılan ancak günümüzde kullanılamaz duruma gelen dağcı sığınağını anlatan Makas, “Uludağ’da 2453 metre olması nedeniyle taşıma işi 4 günde ta- kullanılabilir hale getirerek yeniden dağcıların hizmetine sundu. rakımlı Zirve Tepe Dağcı Sığınağı, zamanla, mamlanabildi. Sığınakta Ağustos sonunda Uludağ’ın sert hava şartlarına daha fazla başlayan yenileme çalışmaları ise Ekim ayı Bursa’yı fiziki açıdan yenileyen Büyükşehir dayanamayarak yıkılmaya yüz tutmuştu. içinde tamamlandı. Belediyesi, kentte sahillerden Uludağ’a Bizler bu sığınağın yeniden onarımı için Dağcı sığınağını yenileme çalışmaları kap- kadar her alanda hizmete devam ediyor. Büyükşehir Belediyesi’ne başvurduk. Bü- samında, yıkılan giriş merdiveni yeniden Bursa’da vatandaşların yüzünü güldüren yükşehir Belediyesi de isteğimize olumlu yapılarak yapıya giriş çıkışlar sağlıklı hale çalışmalarıyla dikkati çeken Büyükşehir cevap verdi. Evliya Çelebi’nin 375 yıl önce getirildi. Yapının çatı tabliyesi kar suyuna Belediye Başkanı Recep Altepe, Büyükşe- çıktığı ve ismini “kule-cihan” diye bildirdiği maruz kaldığı için deforme olmuştu, yeni- hir Belediyesi’nin doğaya ve çevreye sahip Zirve Tepe’deki bu sığınaktan tüm doğase- leme çalışması kapsamında çatıda iki kat çıktığını, Uludağ’ın zirvesindeki dağcı sı- verler, dağcılık, kayak ve arama kurtarma membran kullanılarak su yalıtımı yapıldı ğınağının da onarılarak yeniden kullanıma faaliyetlerinde de faydalanabilecekler” ve üzerine koruma betonu atıldı. Yapının uygun hale getirildiğini bildirdi. dedi. dış cephe ve duvarlarında yoğun yağmur Büyükşehir Belediyesi’nin dağcıların da ve rüzgar nedeniyle yıkılmalar, dökülmeler yanında olduğunu ifade eden Başkan Al- olmuştu. Yıkılan beden duvarları çürütme tepe, “Bursa’nın en önemli değerlerinden yöntemiyle onarıldı. Bölgenin iklim şartları biri olan Uludağ’a büyük önem veriyoruz. dikkate alınarak, dış cepeler, bu koşullarda Bursa’nın gözbebeği olan Uludağ’dan daha dayanıklı olduğu kanıtlanmış olan dağcılar da her mevsim faydalanabiliyor. betopan malzeme giydirme yapıldı. Yapı- Ancak Uludağ’ın çetin şartlarında dağ- nın tabliyeleri ve balkonu çelik profillerle cıların kullanmak durumunda kaldıkları desteklenerek güçlendirildi ve ardından sığınak, yaklaşık 60 yıl önce katır sırtında betopan ile kaplandı. Yapının alt ve üst gi- taşınan malzemelerle o günün şartlarında riş kapıları yenileme çalışması kapsamında yapılmıştı, uzun zamandır da kullanılamaz tümüyle yenilenirken, pencere kısımlar da durumdaydı…” dedi. iklim koşullarına uygun malzeme kullanıla- rak tamamlandı. Başkan Altepe, sığınağın harabe halinden kurtarılması için ilgili kurum ve kuruluşlarla Dağcı sığınağı, hem dağcılar için önemli bir görüşüldüğünü işaret ederek, “Büyükşehir güvenli bir şekilde barınma noktası olacak Belediyesi olarak, başta Türkiye Dağcılık hem de Uludağ’ın sağlıklı ve güvenli bir Federasyonu olmak üzere şehrimizdeki turizm ve spor merkezi olması noktasında dağcıların talebiyle sığınağın onarımını önemli bir işlev üstlenecek. yaptık. Çalışmalar sırasında bölgenin doğal

98 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 99 haber / Reyhanpaşa Hamamı

Bursa’nın ahşap kolon ve kubbeye REYHANPAŞA sahip 2 hamamından biri olan 600 asırlık Reyhanpaşa HAMAMI DA Hamamı’nda restorasyon çalışmaları sona İHYA EDİLDİ erdi. 600 yıllık bina, Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Turizm Daire Başkanlığı koordinasyonunda yaklaşık 1.5 yıl süren Tarihi Çarşı ve Hanlar Birliği yerleşkesi 1.5 yıl öncesine kadar he yönüyle harabe çalışmalar sonucunda içerisinde yer alan Reyhan Pazarı üzerin- olan, tahribat görmüş binanın restorasyon özgün kimliğine de bulunan Reyhanpaşa Hamamı, yeni çalışmalarının tamamlanmasıyla birlikte kavuşturuldu. dönemde kültür merkezi olarak hizmet üzerindeki yorgunluğu atan Reyhanpaşa verecek. Tarihi yapıda, Türkiye Yeşilay Hamamı, ahşap kolonları ve kubbeleriyle Cemiyeti faaliyet gösterecek. birlikte Bursa’nın önemli ve örnek anıtsal yapısı olarak kente yeniden kazandırıldı. Bursa’nın tarih kenti özelliği her geçen gün daha da belirginleşiyor. Osmanlı’nın Uzun yıllar Türkiye’de başta uyuşturucu kurduğu, Osmanlı’nın kurulduğu şehir olan olmak üzere sigara ve alkol bağımlılığıyla Bursa yine Osmanlı’nın ilk dönem mimari mücadele eden Türkiye Yeşilay Cemiyeti eserlerinin verildiği önemli bir alan olarak Reyhanpaşa Hamamı’nda yapacağı faali- biliniyor. Bursa’nın ilk yapılarından biri olan yetlerle gençleri kötü alışkanlıklardan uzak Reyhanpaşa Hamamı da 6 asır sonra ilk tutacak her türlü çalışma ve eğitimleri günkü ihtişamına kavuşturuldu. gerçekleştirecek.

Restorasyon öncesinden

100 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 101 haber / Bursa’da Zaman’ın ‘Yaz’ Halleri

Saffet YILMAZ BURSA’DA ZAMAN’IN ‘YAZ’ HALLERİ Sanatçısı Egemen Ergin, Bursa Bü- yükşehir Belediyesi Kültür ve Turizm Daire Başkanı Aziz Elbas ve BUFSAD Temsilcisi Bülent Suberk’ten oluşan seçici kurul, 5 aşamalı bir değerlen- dirme sonucunda dereceye giren fotoğrafları belirledi. Bursa Büyük- şehir Belediyesi, yarışma sonucu dereceye girenlerden birinciye 3 bin TL, ikinciye 2 bin TL, üçüncüye bin TL, mansiyon ödüllerine ise 500’er TL para ödülü verdi.

Bursa’da kış, bahar, yaz ve güz olmak üzere 4 kategoriden oluşan yarışmanın kış ve bahar katego- rilerinin ödül törenleri daha önce yapılmıştı. Kış kategorisine 805, 2 - Mustafa Gezer - Bursa Çalı Güreşleri bahar kategorisine ise 724 fotoğ- raf katılmıştı. Güz kategorisinin sonuçları ise 2 Aralık’ta belli olacak. Yarışmanın ödül töreni ise 12 Ara- lık’ta gerçekleşecek.

Bursa’nın yaz hallerini yansıtan fo- toğraflardan oluşan sergi, Güz ka- tegorisi ödül törenine kadar Bursa 1 - Ümmü Kandilcioğlu - Uluabatta bir sabah Kent Müzesi’nde görülebilecek. Güz Fotoğraflarının da belirlenmesinden Büyükşehir Belediyesi ve BUFSAD işbirliği ile gerçekleştirilen, Bursa’nın yaz mevsimindeki görüntülerini sonra tüm kategorilerde ödül alan konu edinen ‘Bursa’da Zaman Fotoğraf Yarışması Yaz Kategorisi’nde dereceye giren çalışmalar, Bursa Kent fotoğrafların tamamını bir sergide Müzesi’nde düzenlenen törenle ödüllendirildi. görmek mümkün olacak. Diğer yandan, yarışmalarda elde Türkiye genelinden toplam 948 fotoğra- sergilenmeye hak kazandığı yarışmada; Kayseri, Konya, Kocaeli, Manisa, Sakarya edilen fotoğraflar hem Bursa dışın- fın katıldığı yarışmada; Ümmü Kandilcioğ- Oğuz Korkmaz, İbrahim Demirel ve Veysel ve Tekirdağ’dan yarışmaya gönderilen ‘Yaz da sergilenecek hem de kitaplaştı- lu’nun ‘Uluabat’ta bir sabah’ adlı fotoğrafı Kaya’nın fotoğrafları da mansiyon ödülüne ve Bursa’ konulu fotoğrafları değerlendir- rılarak kentin görsel hafızası kayıt birinciliğe, Mustafa Gezer’in ‘Bursa Çalı değer bulundu. mek üzere toplanan yarışma seçici kurulu, altına alınmış olacak. güreşleri’ adlı fotoğrafı ikinciliğe, Yılmaz toplam 948 fotoğrafı zorlu bir elemeden Başta Bursa olmak üzere; Ankara, Ay- Dinçer’in ‘Fıskiye’ isimli fotoğrafı ise geçirdi. Fotoğraf Sanatçısı Yusuf Darıyerli, dın, Balıkesir, Denizli, Eskişehir, İstanbul, 3 - Yılmaz Dinçer - Fıskiye üçüncülüğe değer bulundu. 46 fotoğrafın UÜ Öğretim Görevlisi Alper Bilsel, Fotoğraf

102 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Ekim 2015 | Sayı 16 103 haber / Bursa’da Zaman’ın ‘Yaz’ Halleri

Mansiyon - İbrahim Demirel - Yaz Günü

Bülent Terzi - Sunset beach Mansiyon - Veysel Kaya - Tarla Yolu

Mansyion - Oğuz Korkmaz - Işık İsa Cıda - Havuz Başı

Barış Gider - Onaç köyü, Torakçılar Sergi - Ahmet Güven - Uludağ Ahmet Çetin - Gün doğumunda gölyazı balıkçıları

104 | Ekim 2015 | Sayı 16 | Temmuz | Ekim 20152015 || SayıSayı 1516 105 www.bursa.bel.tr

www.bursadazamandergisi.com

ACEMLER / BURSA T. (0224) 444 16 00 F. (0224) 225 02 02

106 | Ekim 2015 | Sayı 16