T.C. VALİLİĞİ

TUNCELİ

2012 T.C. TUNCELİ VALİLİĞİ

www.tunceli.gov.tr

ISBN: 978-605-87210-2-9

Koordinasyon İsmet Hakan ULAŞOĞLU İl Kültür ve Turizm Müdürü Erdoğan ELALDI

Yazar Yüksel IŞIK

Fotoğraflar Malik KAYA Deran ATABEY Tunceli Valiliği Arşivi İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Arşivi

Proje Adı: “Geçmişten Geleceğe Tunceli” Projesi Sözleşme No: TRB1/DFD/2011/38 “Bu proje; Fırat Kalkınma Ajansı tarafından Doğrudan Faaliyet Destek Programı kapsamında desteklenmiştir.” “Bu yayının içeriği, Fırat Kalkınma Ajansı ve/veya T.C.Kalkınma Bakanlığının görüşlerini yansıtmamakta olup, içerik ile ilgili sorumluluk yazara aittir.”

Baskı ANIT MATBAA / ANKARA Tel: 0312 232 54 77 İÇİNDEKİLER

TAKDİM...... 5 9. Cem Töreni...... 75 10. 12 İmam (Muharrem Orucu)...... 76 I. BÖLÜM: GENEL BİLGİLER...... 7 11. Hızır Orucu...... 77 A. Kısa Tunceli Tarihi...... 10 B. Tunceli El Sanatları...... 78 B. Tunceli İlçeleri...... 15 1. Dokumacılık...... 78 C. Tunceli Coğrafyası...... 22 2. Çanak-Çömlekçilik...... 79 1. Tunceli Dağları...... 24 3. Dericilik...... 79 2. Tunceli Ovaları...... 32 4. Ağaç Oyma-Ahşap İşçiliği...... 79 3. Tunceli Platoları...... 35 C. Geleneksel Halk Giysileri...... 81 4. Tunceli Vadileri...... 36 1. Kadın Giyimi...... 81 5. Tunceli Gölleri ve Irmakları...... 40 2. Erkek Giyimi...... 82 6. Tunceli İklimi...... 47 D. Tunceli’de Halk Oyunları ve Folklorik Kıyafetler...... 83 7. Tunceli Bitki Örtüsü...... 51 1. Halk Oyunları...... 83 8. Tunceli Yaban Hayatı...... 57 2. Folklor Kıyafetleri...... 86 9. Tunceli Geçim Kaynakları...... 64 III. BÖLÜM: TUNCELİ YEMEKLERİ...... 87 II. BÖLÜM: TUNCELİ GELENEK, GÖRENEK A. Özel Yemekler...... 88 VE FOLKLORU...... 69 B. Çorbalar...... 92 A. Gelenekler...... 69 C. Çörek ve Börekler...... 94 1. Evlenme Gelenekleri...... 69 D. Et Yemekleri...... 96 2. Sünnet Düğünü ve Kirvelik Geleneği...... 71 E. Köfteler ve Dolmalar...... 97 3. Cenaze Töreni Geleneği...... 72 F. Tatlılar...... 100 4. Doğum Geleneği...... 73 5. Diş Hediği Adeti...... 73 IV. TUNCELİ EFSANELERİ...... 101 6. Niyaz Kaçırma Geleneği...... 74 A. Munzur Baba Efsanesi...... 101 7. Musahiplik Geleneği...... 74 B. Şıh Delil Efsanesi...... 104 8. Kal Gağan Geleneği...... 74 C. Gelin Pınarı Efsanesi...... 104 D. Düzgün Baba Efsanesi...... 106 E. Çeşmeler...... 131 E. Ağuçan Efsanesi...... 107 F. Doğal Güzellikleri...... 133 F. Yılan Dağı Efsanesi...... 107 G. Kilise ve Mezar Taşları...... 142 G. Seyid Kalmem Efsanesi...... 108 H. Tunceli Kaplıcaları...... 145 H. Bağın Kalesi Efsanesi...... 109 I. Höyükler...... 147 I. Kalo Sıpe (Aksakallı İhtiyar) Efsanesi...... 109 J. Doğa Sporları...... 150 J. Kalesi ...... 110 K. Festivaller...... 152 K. Süpürgeç Baba Efsanesi...... 110 L. Mansur Baba Efsanesi...... 111 VI. BÖLÜM: TUNCELİ DOĞUMLU ÜNLÜLER...... 153 M. Sultan Hıdır Efsanesi...... 112 A. Sanatçı ve Yazarlar...... 153 N. Pepuk Kuşu Efsanesi...... 112 B. Politikacılar...... 154

V. TUNCELİ TARİHİ ESERLERİ VE DOĞAL GÜZELLİKLERİ.115 VII. BÖLÜM: GEREKLİ BİLGİLER...... 161 A. Camiler...... 115 A. ULAŞIM...... 161 B. Türbeler...... 120 B. KONAKLAMA...... 162 C. Kaleler...... 123 C. TUNCELİ İLİ İLETİŞİM BİLGİLERİ...... 164 D. Medrese, Hamam ve Köprüler...... 127 KAYNAKÇA...... 165 TAKDİM

Tunceli sarp dağların arasına saklanmış gerçek bir Anadolu hazinesidir. Olağanüstü güzellikleri, her biri ayrı ders- lerle dolu efsaneleri, tarihsel geçmişiyle Tunceli, bugüne kadar keşfedilmemiş gerçek bir saklı kenttir. Özü sözü bir, toprağına ve özgürlüğüne düşkün Tunceli’nin bilinir hale gelmesi toplumsal bir görev niteliğindedir.

Irmak her yerde güzeldir; dağlar her yerde görkemlidir; her çiçek güzeldir. İçinden iki ırmak geçen nadide illerimiz- den olan ve geçit vermez sarp dağların arasında bulunan Tunceli, ırmakların en güzeline, yan yana yetişerek birbirini güzelleştiren başka bir yerde yetişmeyen çiçeklere sahiptir. Buz gibi suları var Munzur Gözelerinde, sımsıcak kaplıcaları var vadilerinde. Ev sahipliği yaptığı uygarlıklara tanıklık eden camileri de var kilisesi de.

Öyle bir kent ki, ur kekliğinden, çengel boynuzlu dağ keçisine, tek dişli doğal sarımsağından, ışkınına kadar birçok açıdan özel bir coğrafyadır Tunceli. Mağrurun karşısında mağdura kapı açmış bir diğerkâmdır Tunceli. Bir bakmışsınız nazlı nazlı akıp giden akarsulara eşlik eder; bir bakmışsınız dik yamaçlardan aşağılara korkusuzca dökülen şelalelere dönüşür. Düşmanına geçit vermez dağlarıyla kadim tarihte kim bilir kaç kez kuşatılmıştır da kapısını bir kere dahi aralatmamıştır. Başı sıkışına Bozatlı Hızır’ın yardım ettiği bir coğrafyadır Tunceli.

Tarih boyunca barış ve kardeşliği esas alan, tarih boyunca özgürlüğe tutkun, farklılığı zenginlik bilen bir dokunun adıdır Tunceli. Farklı olanın farkında olmayı bir erdem kabul eden Tunceli, Bizansı da görmüş, Persi de. Önemli geçmi- şine rağmen yıllardır ihmal edilmiş Tunceli, artık kabuğunu kırmak, layık olduğu yere gelmek istemektedir.

Elinizdeki kitap, kâğıda dökülmesi zor güzelliklere sahip Tunceli’ye dair bir not düşmeyi amaçlamaktadır. Dağ- larından akarsularına, vadilerinden ovalarına, kalelerinden köprülerine, mantarından kengerine kadar başka hiçbir yerde görülmeyecek nice güzelliğin farkına varılması için ilk adımdır bu kitap.

Daha önce de bir vesileyle dikkat çektiğim gibi, “Munzur’a bakalım, onun da ardından Anadolu’ya bakalım ve üs- tünde oturduğumuz manevi hazineleri fark edelim. Yüzümüzü patlamış öfkelerden, nihayetsiz kederlerden bu hayat yeşiline çevirelim; kulağımızı bu şirin suyun şırıl şırıl nağmelerine kabartalım ki Anadolu hakikatiyle kucaklaşalım.”

Saygılarımla… Mustafa TAŞKESEN Tunceli Valisi 6 1. BÖLÜM: GENEL BİLGİLER

Kuzeyde ve batıda Munzur Dağ- batı ve kuzeyde illeriyle metrekare başına düşen kişi sa- ları ile Karasu Irmağı, doğuda komşudur. Tunceli, 7.774 Km2 yü- yısı 11 olan Tunceli aynı zamanda Bingöl Dağları ve Peri Suyu, gü- zölçümü ile Türkiye topraklarının Türkiye’nin en az nüfusa sahip neyde Keban Barajı Gölü ile çev- % 1’ini kaplamaktadır. İli konumundadır. İl nüfusunun rilidir. Belirgin doğal sınırlarla ku- 2011 Yılı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt % 34,03’ü köy ve beldelerde, % şatılmış olan il toprakları, doğuda Sistemi Sayımına göre Tunceli’nin 65,97’si il ve ilçe merkezlerinde Bingöl ve Elazığ, güneyde Elazığ, toplam nüfusu 85.062’dir. Kilo- yaşamaktadır.

6 7 BİR TUTAM TUNCELİ

8 BİR TUTAM TUNCELİ

Tunceli iline ulaşım sadece kara- raklarında kuzey-güney yönünde lunduğu coğrafyaya Yukarı Fı- yolu ile yapılmaktadır. Erzincan’ı uzanan ve Erzincan’ı Elazığ’a bağ- rat bölümü de denilmektedir. Erzurum’a bağlayan kara ve de- layan karayolu ise Tunceli kenti- Anadolu’nun pek çok yerinde ol- miryolları, ilin kuzey ve batısında nin içinden geçmektedir. duğu gibi bu bölgede de çağlar doğal sınır oluşturan Karasu Irma- boyunca pek çok uygarlık yaşa- Doğu Anadolu Bölgesi sınırları ğı Vadisi’nden geçmektedir. İl top- mıştır. içinde bulunan Tunceli’nin bu-

8 9 BİR TUTAM TUNCELİ

A. KISA TUNCELİ TARİHİ Cumhuriyet’ten önceki resmi ya- Hititler’den sonra Hurriler, Babil- 1935’te çıkartılan bir yasayla ka- zışmalarda kullanılan Dersim adı, ler ve Asurlar’ın egemenliği altına lan Kasabasının da içerisinde 1935’de çıkartılan bir yasayla girmiştir. ilçesinde bulu- bulunduğu Tunceli adını alan Tunceli’ye çevrilmiştir. nan kalede yapılan araştırmalar- bölgenin adı Dersim olarak bi- Tunceli, çok sarp ve dağlık bir da rastlanan çivi yazılı belgelere linmektedir. Dersim, Dimili leh- bölgedir. Tarihi olarak çok eski göre Hitit Devleti yıkıldıktan son- çesinde der (kapı), sim (gümüş) çağlara dayanması, korunaklı ra bölgeye, M.Ö. 12. yy’da Urartu- sözcüklerinden oluşan bir isim bir yapısı olmasıyla doğrudan ların egemen olduğunu gösteren tamlamasıdır. Türkçeye gümüş ilintilidir. 1968-1970 yıllarında bulgulara rastlanmıştır. Mazgirt kapı olarak çevrilebilecek Dersim Çemişgezek ilçesi yakınında bu- Kalesi, Bağın Kalesi ve Kalaköyü ile ilgili olarak M.Ö. 4. Yüzyıllarına lunan Pulur Höyüğü’nde yapılan Kalesi’nin Urartulara ait olduğu ait bilgiler bulunmaktadır. Yunan kazılarda Tunceli tarihi hakkında anlaşılmıştır. Bu tarihten sonra gezginlerinin burası için Daranis önemli bulgular ortaya çıkarmış- Tunceli, önce M. Ö. 7 yy’da Azer- dedikleri görülmektedir. M.Ö. 519 tır. Höyük’te, MÖ. 5000-3000 yılla- baycan Yöresi’nde ortaya çıkan yılında, Dara (Darius), Perslere rına ait kültür katmanlarında tunç Medler’in; sonra da M.Ö 4. yy’da kral olunca tarihçi Ptolemy, bu- Çağı’na ait bilgiler elde edilmiştir. Persler’in eline geçmiştir. günkü Tunceli’yi, Daranalis olarak Bu kazılarda kale görünümünde M. Ö. 333-330 yılları arasında kaydetmektedir. Bu isim, yüzlerce evlere, evlerin içinde çeşitli bö- Tunceli, Büyük İskender’in Asya yıl kullanılmıştır. lümlere, ocak, dibek ve öğütme Seferiyle birlikte Makedonya Dersim adının kökeni, Hazar taşlarına çeşitli hayvan resimleri- İmparatorluğu’nun topraklarına Denizi’nin güneyindeki Pers ön- nin yapıldığı kabartmalara, tunç dâhil edilmiştir. İskender, çekilir- cesi halklardan biri olan ve Dey- iğne ve kazma gibi madeni eşya- ken, bölgeye Sabıktaş’ı vali ola- lem bölgesinde yaşantılarını lara rastlanmıştır. rak bırakmış; Tunceli, Sabıktaş’a sürdüren Deylemlilerle de ilişki- İlk sakinlerini Orta Asya’dan gelen karşı ayaklanan Pers Soylusu lendirilmektedir. Moğol işgaline Türk kavimlerinin oluşturduğu Anarates’in kurduğu Kapadokya kadar yurtlarını koruyabilen Dey- Tunceli, daha sonra Anadolu’da Krallığı’nın kontrolüne geçmiş- lemliler, 1256 yılında gerçekleşen büyük bir siyasal birlik oluştu- tir. Daha sonra İskender’in ye- Moğol işgalinden kaçarak bu- ran Hititlerin egemenliğine gir- rine geçen Perdikes tarafından günkü Tunceli’ye yerleştikleri sa- miştir. Hititler’in M.Ö 13. yüz- Makedonya Krallığı’na bağlanan nılmaktadır. Dersim adının da bu yılda Tunceli yöresine hâkim Tunceli, çok geçmeden tekrar halktan geldiği düşünülmektedir. oldukları anlaşılmaktadır. Tunceli, Kapadokya Krallığı’nın eline geç-

10 BİR TUTAM TUNCELİ

miştir. Bu egemenlik, M.S. 20’li yıllardan itibaren Romalıların bölgeye egemen olmasına ka- dar sürmüştür. Tunceli zaman zaman eski İran’da Medler ile Akamenidler’den sonra kurulan üçüncü yerel hanedanlık olan Partlar’ın eline geçse de Roma İmparatorluğu’nun bölünmesin- den sonra Bizans toprağı olmuştur. Bizans’ın, Sasaniler’den gelecek saldırılara karşı doğal bir kale konumunda bulunan Tunceli’ye büyük önem verdiği görülmek- tedir. Sasani saldırıları sonucu birkaç kez el değiştiren Tunceli, Arap ordularının 639’da bölge- yi fethetmesine kadar Bizans’ın egemenliği altında kalmıştır. Araştırmalar, Bizans İmparator- larından Leon Çimişkes’in bu bölgede doğduğunu ve gençli- ğini burada geçirdiğini göster- mektedir. İmparator olduktan sonra bugün Çemişgezek olarak bilinen köyünü, verdiği önem ve yaptığı yatırımlarla “Çimişkeso- polis” adıyla şehirleştirdiği söy- lenmektedir. Arapların kendi içindeki anlaş- mazlıklarından yararlanan Bi-

10 11 BİR TUTAM TUNCELİ zans imparatoru 11. Justinianus, diği bölge, Türkler’in Anadolu’ya Selçuklu Devleti’ne yenilmesi Ermenilerle birlikte yöreyi ege- girdiği Malazgirt Savaşı sonrasın- sonucu, Melikşah’ın Harput ve menliği altına aldığında tarihler da Bizanslılar’a karşı bağımsız- Dersim yöresine gönderdiği 685 yılını göstermektedir. Tunce- lığını ilan eden Ermeni asıllı Ko- Çubuk Bey Filaletos’u yenerek li, 699 yılında, İslam orduları ta- mutan Filaletos’un hanlık toprağı hanlığına son vermiştir. Böylece rafından Bizanslılar’dan geri alın- haline gelmiştir. 1071’de Anadolu’ya giren Türkler, mış; ancak bu sefer de, 724-743 Tunceli’yi 1087 yılında egemen- yıllarında Hazarların denetimine Anadolu Selçuklu Devleti’yle likleri altına alabilmişlerdir. girmiştir. Hazarların egemenliği, Büyük Selçuklu Devleti arasın- Abbasi Halifesi Harun ür-Reşit’in daki egemenlik savaşını da fır- Tunceli’nin kuzey kısmı Türk düzenlediği saldırılarla son bul- sat bilen Filaletos, 1086’ya ka- beylerinden Ahmet Gazi Bey’in muştur. Zaman zaman İslam dev- dar bölgedeki egemenliğini Mengücek Beyliği’ne da- letlerindeki iç karışıklığını fırsat sürdürmüştür. Bu tarihte Ana- hil edilmiştir. Güney kısmıysa bilen Bizans’ın yeniden ele geçir- dolu Selçuklu Devleti’nin Büyük Çubukoğulları’nın egemenliği al- tında kalmıştır. Diyarbakır’da bu- lunan Artukoğulları da Tunceli’yi ele geçirme niyetindedir. Bu ne- denle Çubukoğulları’yla uzun süren bir savaşa tutuşmuşlar; 1115 yılında Çubukoğulları’nı ye- nerek, Tunceli’nin güneyini kendi topraklarına katmışlardır. 1163 yılında ise yörenin Danişmendi Yağıbasan’ın eline geçtiği; or- dusuna direniş gösteren Tunceli halkının çok büyük bir kısmını Sivas’a sürgün edildiği görülmek- tedir. Bu tarihten sonra 1243 yılında yapılan Kösedağ Savaşı’na ka- dar yörenin egemenliği Anadolu

12 BİR TUTAM TUNCELİ

Selçukluları’ndadır. Ancak bu sa- bulunduğu Çemişgezek Beyliği, miştir. 1848 yılında, Çemişgezek vaşta Selçuklular yenilince böl- Çemişgezek, , Sağman ve ve Pertek sancakları birleştirilip, ge Moğolların denetimi altına Mazgirt olarak çarsancak’a (4 san- Dersim Sancağı’na dönüştürüle- girmiştir. Bilindiği üzere Moğol cak) bölünmüştür. rek Elazığ’a bağlanmıştır. Merkezi yapılan Dersim Sancağı’nın istilâsı, Anadolu için tam bir yıkım Bu tarihten Tanzimat Fermanı’nın diğer merkezleri de Gürcanis, haline dönüşmüştür. Bu yıkım okunduğu döneme kadar, Tun- Kuruçay, Ovacık, Mazgirt, Kuzu- ve felaketten kurtulan tek bölge celi’nin, Osmanlı toprakları için- can ve Kemah ile Koçgiri aşire- olarak Tunceli, Moğol zulmünden de bulunmakla birlikte devletin tinin yaşadığı bölgeler olmuş- kaçan Türk boylarına da sığınak kesin denetimi altına girmediği; tur. 1859`da sancağın merkezi olmuştur. Tunceli, 1252 yılına ka- denetim altına almak ve devlet Hozat’tan Ovacık’a nakledilmiştir. dar merkezi Erzincan’da bulunan otoritesi kurmak için yapılan gi- Türkmen Mengücekoğulları Bey- rişimlerin de direnişle karşılaştığı 1875’de yol yapımı ve Redif Ta- liği sonra da sırasıyla İlhanlılar görülmektedir. Padişah 3. Ahmet burları için asker toplanması is- (1256-1353), Celayirliler (1340- döneminde, İran- Osmanlı Savaşı teğine olumsuz bakan aşiretlerin 1431), Timurlular (1370-1507), sürerken, Çarsancak Beyleri’nin egemen olduğu Tunceli, 1880 Karakoyunlular (1380-1469) ve 1726 yılındaki şikâyeti üzerine, yılında il haline getirilmiştir. İlk Akkoyunlular’ın (1340-1514) ege- Diyarbakır Valiliği’nin, 1733’de, Vali de Fikri Paşa’dır. Fikri Paşa’nın menliği altında yaşamıştır. Fatih Tunceli’de düzeni sağlamak için yürüttüğü çalışmaların olumsuz Sultan Mehmet dönemine kadar ordu gönderdiği bilinmektedir. sonuçlanması ve başka etkenler Akkoyunluların yönetimi altında 1798’de ise bu kez Muş Sancağı nedeniyle Tunceli, 1888’de tekrar bulunan Tunceli, 1473 yılında ya- Mutasarrıfı Murad’a verilen hü- Mutasarrıflığa dönüştürülmüştür. pılan Otlukbeli Savaşı’ndan sonra kümle düzeni bozan aşiretlerin Birinci Dünya Savaşı patlak ve- Osmanlı yönetimi altına girmiştir. cezalandırılması istenmektedir. rene kadar Osmanlı Devleti’nin Kısa bir süre Safevi hükümran- Tanzimat Fermanı, bölgedeki ka- bugünkü Tunceli bölgesiyle ya- lığı altına girmişse de, 1514’te rışıklık ve ayaklanmaların devam kından ilgilendiği; yüksek rütbeli Yavuz Sultan Selim’in Safevi’lere ettiği bir dönemde yayınlanmış- subaylara hazırlatılan raporlar- karşı düzenlediği Çaldıran Seferi tır. Osmanlı Devleti’nin yeni baş- dan anlaşılmaktadır. Osmanlı sonrası Osmanlı toprağına dö- tan idari olarak düzenlenmesine döneminde hazırlanan ilk rapor, nüştürülen Tunceli, Çemişgezek de vesile olan Tanzimat Fermanı 1896 tarihini taşımaktadır ve 4. Beyliği’ne bağlanmıştır. Daha ile birlikte bölgedeki idari yapı- Ordu Komutanı Zeki Paşa tarafın- sonra aralarında Tunceli’nin de lanmada da düzenlemelere gidil- dan hazırlanmıştır.

12 13 BİR TUTAM TUNCELİ

tir. Birinci Dünya Savaşı sırasında Ruslar, Pülümür’e kadar gelmişler; ancak, gördükleri büyük direniş nedeniyle çok kayıp vermiş ve Tunceli’ye giremeden geri çekil- mişlerdir. Cumhuriyet’in kurulmasıyla bir- likte bölge önce Dersim sonra da Tunceli adıyla il yapılmıştır. Dersim ilinin merkezi, Cumhuriyet’ten önce mutasarrıflık olan Hozat’tır. 25 Aralık 1935 tarih ve 2884 sayı- lı Kanunla Dersim adı Tunceli’ye dönüştürülmüş; geçici merkezi de Elazığ olmuştur. Yasanın ilk Zeki Paşa’nın hazırladığı rapora yılında Mutasarrıf olarak atanan hazırlığında Munzur olan il adı, Şakir Paşa’nın itiraz etmesi üzerine Celal Bey de, bölgede kaldığı üç dönemin İçişleri Bakanı Şükrü Saray’ın, Şakir Paşa’dan bir rapor yılın sonunda hazırladığı raporda, Kaya’nın önergesiyle Tunceli ola- hazırlamasını istediği anlaşılmak- geçim darlığı ve arazi ihtilaflarının rak değiştirilmiştir. Yeni kurulan tadır. Şakir Paşa’nın hazırladığı giderilmesi gerektiğini belirtmek- Tunceli iline, Erzincan’ın Pülümür, rapor, 1899 tarihini taşımaktadır. tedir. 2. Meşrutiyet’in gerçekleşti- Elazığ’ın Nazımiye, Hozat, Maz- Şakir Paşa, bölgedeki yoksulluk ği 1908’de ise Devletin, bölgenin girt, Pertek, Ovacık ve Çemişge- ve zarurete vurgu yaparak, çözüm sorunlarını yerinde tespit etmek zek ilçeleri bağlanmıştır. önerilerini sıralamaktadır. için Ali Paşa başkanlığında bir he- Tunceli’nin merkezi 30 Aralık 1903 yılındaysa Dersim Mutasar- yet oluşturduğu görülmektedir. rıfı Arif Bey tarafından bir rapor 1946 tarih ve 4993 sayılı Kanun- hazırlanmıştır. Elazığ Valiliği eliyle Gene de bugün Tunceli adıyla la Hozat’tan bugünkü merkezine Dahiliye Vekaleti’ne sunulan ra- bilinen bölge sorunlu olmayı sür- taşınmıştır. Bugünkü Tunceli ili- porda bölge insanının hayat kay- dürmüştür. Bu durum, Birinci Bü- nin bulunduğu merkezin asıl adı gısına dikkat çekilmektedir. 1903 yük Savaş’a kadar devam etmiş- Kalan’dır.

14 BİR TUTAM TUNCELİ

B. TUNCELİ İLÇELERİ paraya malik olup Cemşid korku- Elazığ ile ilişkilidir. Elazığ’a ulaşım sundan bu kaleyi inşa ettiğinden Keban Barajı üzerinden feribot- ÇEMİŞGEZEK ‘Çemşid Kenzek’den galat olarak larla sağlanmaktadır. Çemişgezek, Tunceli’nin güneyba- ‘Çemişkezek’ denmiştir. Sonra nice Çemişgezek, tarihi eserler bakı- tı kısmında bulunan bir ilçedir. 117 hükümdar eline girmiştir. Sonunda mından Tunceli’nin en zengin kilometrelik mesafeyle Tunceli’ye Selim Hana ahalisi itaat eylemiştir.” ilçesidir. Bunların başında halen en uzak ilçe konumundadır. Tunç Deniz seviyesinden yüksekli- Keban Baraj Gölü altında kalan Çağı’na ait bulgulara da rastlanan ği 953 metre olan Çemişgezek, Yeni Köy Höyüğü, İn Delikle- Çemişgezek, tarihi bir yerleşim kuzeyinde Ovacık, doğusunda ri (Derviş Hücreleri), Yelmani- merkezidir. Osmanlı döneminde Hozat, kuzeybatısında Erzincan ye Camisi, Uzun Hasan Türbesi, de bölgenin önemli merkezlerin- Hamam-ı Atik, Aşağı Köprü, Fer- den biri konumundadır. İlk beledi- ile komşudur. İlçenin güneyi ve güneybatısı Keban Baraj Gölü ile ruh Şad Bey Türbesi, Çemişgezek ye teşkilatının 1881’de kurulması Kalesi ve Hamidiye Medresesi da bunu göstermektedir. çevrilidir. Tunceli ile olan ulaşı- mı Pertek üzerinden karayolu ile gelmektedir. Bizans İmparatoru John I Tzimis- sağlanır. Ancak ticari ve sosyal ya- Çemişgezek’in dutu ve duttan ya- ces (M.S. 969-976)’in Çemişge- şamı çoğunlukla daha yakın olan pılan pekmez ve pestili ünlüdür. zek doğumlu olduğu, İmparator olduktan sonra Çemişgezek’i bölgenin merkezi haline dönüş- türdüğü ve Çemişgezek adının Tzimisces’in Kenti anlamına gel- diği rivayet edilmektedir. Çemişgezek adının nereden geldiğine ilişkin Evliya Çelebi, Seyahatnamesi’nde şöyle yaz- maktadır: “Buradan kalkarak (Sağman) Çemişgezek Kalesine geldik. Cemşid’in bir gulamı kaçıp bu sa’b diyarlara kaçarak Kaarun gibi

14 15 BİR TUTAM TUNCELİ

HOZAT Hozat adının eski Türk dilinde ‘sıç- ramak, hoplamak’ anlamına gelen Hozmak’tan geldiği sanılmaktadır. Tanzimat’tan sonra (1845) il haline getirilen Dersim’in merkezi olmuş- tur. Dersim’in 1862’de, Elazığ’a san- cak olarak bağlanmasıyla Hozat’ın merkezliği sona ermiştir. 1920’de ilçe haline getirilerek Elazığ’a bağ- lanan Hozat, Tunceli Kanunu ile birlikte bugünkü Tunceli’ye bağ- lanmıştır. Hozat’ta ilk Belediye 1927 yılında kurulmuştur. Hozat Tunceli’nin doğusunda kalan Hozat’ın kuzeyinde Ovacık, gü- neyinde Pertek ve batısında Çe- mişgezek ilçeleri bulunmaktadır. Tunceli’nin en dağlık ilçesidir. De- niz seviyesinden 1520 metre yük- sekliktedir. Yüzölçümü 804 Km2’dir. Tunceli merkezine 96 Km. uzaklık- tadır. En önemli geçim kaynakları- nın başında arıcılık gelmektedir. Zengin bir akarsu potansiyeline sahiptir. Bunların başında Hozat, Tağar ve Değirmendere çayları gelmektedir. Tarihi eserler ara- sında Masum-u Pak Kalesi, Ağu- çan (Zehir İçen) Türbesi, Geçimli Köyü Kilisesi, Sarısaltuk Türbesi Hozat ve ziyaretgâhı sayılabilir.

16 BİR TUTAM TUNCELİ

MAZGİRT Kert Dağları üzerinde kurulmuş- de yer almaktadır. Denizden 1400 metre yükseklikte olan Mazgirt’in Adı Urartu dilinde şehir anlamı- tur. Mazgirt Kalesi Mazgirt’i adeta en yüksek noktası, 2033 metreyle na gelen ‘Gert’ten üretildiği sa- eteğinin altına almış gibidir. Do- Kırklar Dağı’dır. nılmaktadır. Tarihi Tunç Çağı’na ğusunda Karakoçan ile doğal sı- kadar giden Mazgirt, Hurriler, nır oluşturan Peri Çayı, batısında Mazgirt’te bulunan tarihi eser- Hititliler ve Urartulular’ın ege- Tunceli Merkez ile sınır oluşturan lerin başında Mazgirt Kalesi, Elti menliği altına girmiştir. Mazgirt Munzur Çayı, kuzeyinde Nazı- Hatun Türbesi, Elti Hatun Camisi, Kalesi ve Bağın Kalesi Urartular miye ve güneyinde Keban Baraj Çoban Baba Türbesi, Kale Köyü dönemine aittir. 1520’de, Kanuni Gölü bulunmaktadır. Mazgirt, Kalesi ve Bağın Kalesi gelmekte- Sultan Süleyman’ın emriyle San- Tunceli’ye en yakın (40 km) ikinci dir. Mazgirt’in Dedebağ Köyünde, cak haline getirilmiştir. Mazgirt, ilçe konumundadır. Tunceli-Ela- suyu sağlığa iyi gelen Bağın Kap- Munzur Dağları’nın uzantısı olan zığ Karayolunun 10 km. kuzeyin- lıcası bulunmaktadır.

Mazgirt

16 17 BİR TUTAM TUNCELİ

NAZIMİYE Nazım Efendi’nin adını yaşatmak içindedir. Pülümür ve Peri çayları amacıyla verilmiştir. İl olmasın- Tunceli’nin diğer ilçelerine oranla da Nazımiye sınırlarından geç- dan sonra 1936’da Tunceli’ye daha yakın bir tarihe sahip olan mektedir. Dereova Çağlayanı, bağlı bir ilçe haline getirilmiştir. Nazımiye M.Ö. 600-500 yılların- Nazımiye’nin 13 kilometre uza- da Bizanslılar tarafından yerleşim Tunceli’nin hem en küçük ve en ğındadır. Nazımiye’nin doğu- merkezi haline getirilmiştir. 1876 dağlık ilçesi hem de en yakın il- sunda Tunceli Merkez ve Bingöl, yılında Kızılkilise adıyla ilçe yapıl- çesi konumundadır. Denizden kuzeyinde Pülümür, güneyinde mıştır. İlçe Nazımiye adını, 7 Şubat 1550 metre yüksekliktedir. Düz- 1911 yılında zamanın kaymakamı gün Baba Dağı (2097 m), Hamit Mazgirt bulunmaktadır. Tunceli Mehmet Vehbi Bolat tarafından, Baba Dağı (2133 m) ve Bedir merkez, Pülümür ve Karakoçan ile padişahın yeni doğan torunu Dağı (2614 m), Nazımiye sınırları karayolu ulaşımı bulunmaktadır.

Nazımiye

18 BİR TUTAM TUNCELİ

OVACIK Tunceli’nin en geniş arazilerine Tepesi, Ovacık’ın en yüksek nok- sahip olan ilçesi konumundadır. tasıdır. İklimi çok sert geçmekte- Ovacık, adını, dağların arasın- Merkeze uzaklığı 65 kilometre dir. En önemli akarsuyu Munzur da bulunan ve göz alabildiğince olan Ovacık, Tunceli’nin kuze- Çayıdır. Besin değeri yüksek olan uzayıp giden ovadan almaktadır. yinde bulunmaktadır. Ovacık, fasulyesi ünlüdür. Kırmızı Benek- 1879 yılında Merkezi Hozat olan kuzeyinde ve batısında Erzincan, li Alabalık da Ovacık’ın önemli Ovacık, 1886’da Elazığ’a bağlı doğusunda Pülümür ve merkez ürünlerindendir. Munzur Vadisi hale getirilmiştir. İlk kez, 1908’de ilçe, güneyinde Hozat ve batı- Milli Parkı, Munzur Suyu Gözeleri, ilçeye dönüştürülen Ovacık’ın ilk sında Çemişgezek ile çevrilidir. Mercan Vadisi ve Mercan Suyu ile merkezi bugünkü Yesilyazı’dır. gözeleri ilçenin önde gelen var- Munzur Çayı, Ovacık’ı adeta ikiye 1936’da Tunceli’ye bağlanan lıklarıdır. Özellikle Munzur Suyu ayırmaktadır. Ovacık’ın merkezi, 1937’de, tarih- Gözeleri ilkbahar aylarından iti- te Pulur Köyü olarak bilinen bu- Ovacık, denizden 1300 metre yük- baren binlerce insan tarafından günkü merkezine taşınmıştır. sekliktedir. 3071 metreyle Ziyaret gezilip görülmektedir.

18 19 BİR TUTAM TUNCELİ

PERTEK de önemli bir ticaret ve eğitim merkezi konumundadır. Selçuklu Pertek adı, Selçuklular dönemin- ve Osmanlı dönemlerinde, kale, de Oğuz boyları tarafından ka- han, hamam, cami, medrese ve leye dikilen siyah renkli tunçtan aşevini barındıran bir külliyesi yapılmış Pertek ya da Pirtek ola- bulunmaktadır. rak bilinen bir kuş heykelinden gelmektedir. Söz konusu kuş, Kuzeyinde Tunceli ve Hozat’ın bolluk ve bereket simgelemekte- bulunduğu Pertek’in doğu ve dir. Heykel kuşun rengi nedeniyle güneyi tamamen Keban Baraj Karakuş olarak da bilinen Pertek, Gölü ile çevrilmiştir. Batısında Abbasîler, Selçuklular, Karako- ise Çemişgezek bulunmaktadır. yunlular ve Osmanlılar dönemin- Tunceli’ye 52 kilometre uzaklıkta ve denizden 1050 metre yüksek- liktedir. Keban Barajı ile birlikte bir yarımada niteliğine dönüş- müştür. Resmi işlemler dışındaki sosyal ilişkilerini daha çok 30 ki- lometre uzaklıktaki Elazığ ile sür- dürmektedir. Çemişgezek’ten sonra Tun- celi’nin en çok tarihi esere sahip ikinci ilçesidir. Tarihi eserlerde Mengüçlüler ve Osmanlıların ağırlığı söz konusudur. Başlıca ta- rihi yerleri arasında Pertek Kalesi, Çelebi Ağa Camii, Sağman Camii, Baysungur Camii ve Sağman Ka- lesi bulunmaktadır. Cincikli Oda adıyla bilenen yapıysa Keban Barajı’nın altında kalmıştır.

20 BİR TUTAM TUNCELİ

PÜLÜMÜR Yakın zamana kadar adı Kuzu- can olan Pülümür’ün kuruluşu Kapadokya Krallığı dönemine rastlamaktadır. Kuzucan adı, Akkoyunlular’dan gelmektedir. Pülümür, 1847’de Kuzucan adıyla Erzurum’un Erzincan sancağına bağlı bir ilçe haline getirilmiştir. 1936’da Tunceli’ye bağlanmıştır. Denizden 1650 metre yüksek- liktedir. Tunceli’ye 65 kilometre uzaklıktadır. Tunceli’yi Erzincan’a bağlayan karayolu üzerinde Pülümür Hatun Köprüsü ve Pülümür Çayı vadisindedir. Pülümür’ün Güneybatısında Tun- noktası olan Bağır Paşa Dağı (3287 larda yaşadıkları sanılmaktadır. celi, doğusunda Kiğı, batısında Ovacık, güneyinde Nazımiye bu- m) ve kuzeybatısında Mercan Pülümür çayı üzerinde kurulu lunmaktadır. Mercan Dağları’nın Dağları (3000 m) ile Munzur Dağ- bulunan Hatun Köprüsünün ya- bulunduğu kuzeyiyse Erzincan’la ları bulunmaktadır. Bağırpaşa’nın zılı bir bilgisi olmamasına karşın çevrilidir. Arazisi engebeli ve dağ- zirvesinde çok sayıda krater gölü Selçuklular dönemine ait bir yapı lı olan Pülümür’ün Erzincan ile vardır. Navgöl, Buyer Baba Gölü, olduğu tahmin edilmektedir. İlçe- bağlantısı 2100 rakımlı Avzer Ge- Kırdım Köyü Gölleri de diğer kra- de halk tarafından kutsal sayılan diği ile Mıh Gediği’nden olmak- ter gölleridir. En önemli akarsuyu Büyük Çeşme, Büklü Dede Tür- tadır. Demiryolu bağlantısı, Mutu il merkezine kadar ulaşan Pülümür besi ve Derviş Gülabi Türbesi gibi Köprüsü üzerindendir. çayıdır. Balı ünlüdür. önemli ziyaret yerleri bulunmak- Pülümür Çayı Vadisi’nin başlangı- Gelin Odaları olarak adlandırı- tadır. Resmi belgelerin Tacik Baba; cında yer alan Pülümür, aynı za- lan mağaraların, Urartular döne- Pülümürlüler’in Sultan baba diye manda yüksek dağlarla çevrilidir. minde burada yaşayan insanlar adlandırdıkları ve ziyaretgah olan Pülümür’ün kuzeydoğusunda, aynı tarafından kayaların oyularak tepede Celalettin Harzem’in kabri zamanda Tunceli’nin en yüksek oda haline getirildiği ve bu oda- olduğu söylenmektedir.

20 21 BİR TUTAM TUNCELİ

C. TUNCELİ COĞRAFYASI bağlantısına sahiptir. Elazığ’dan üzere yedi ilçesi bulunmaktadır. Tümüyle Fırat Havzası içerisin- Tunceli’ye toplamı 133 kilomet- Tunceli’ye en uzak ilçesi 117 kilo- de kalan Tunceli, etrafı dağlarla re olan karayolu ve Pertek’ten metre uzaklıktaki Çemişgezek; en kuşatılmış yüksek bir bölgedir. Feribot ile aktarmalı toplamı 80 yakın ilçesi de 36 kilometre uzak- Tunceli’nin güneyinde Elazığ, do- kilometre olan karayolu ile ula- lıktaki Nazımiye’dir. ğusunda Bingöl, kuzeyinde Erzin- şılmaktadır. Bingöl ile karayolu Yüzölçümü 7.774 km² olan Tun- can, kuzeydoğusunda Erzurum bağlantısının uzunluğu 160 kilo- illeri bulunmaktadır. Tunceli’ne metre olan Tunceli’nin Erzincan’a celi, deniz seviyesinden 1050 yalnızca karayolu ile ulaşım sağ- olan uzaklığıysa 146 kilometredir. metre yüksektedir. Doğu To- lanabilmektedir. İkisi Elazığ, biri Tunceli’nin adları Çemişgezek, rosların uzantısı olan dağlar, Bingöl ve biri Erzincan ile ol- Hozat, Mazgirt Nazımiye, Ova- doğu-batı yönünde uzanarak mak üzere dört temel karayolu cık, Pertek ve Pülümür olmak Tunceli’nin kuzeybatısını, kuzeyi-

22 BİR TUTAM TUNCELİ

ni ve kuzeydoğusunu hemen he- leşmesi gerçekleşememiştir. Bu dır. Tunceli il topraklarının % 70’i men bütünüyle kaplar. Bu dağlar dağlar, yer yer hem yüzey sularıy- dağlarla, % 25’i platolarla kaplı aşılması güç sıralar oluşturduğu la aşınarak hem de akarsular ta- olup, çok dağlık bir araziye sahip- için Tunceli’nin, Türkiye’nin doğu rafından derince oyularak yüksek tir. Tunceli’nin kuzeydoğu kesi- ucunda Iğdır Ovası’ndan başlayıp platolara dönüşmüştür. Vadiler minde kalan alanlar, Kuzey Ana- Erzincan Ovası’na kadar uzanan çok dar ve dik olup vadi taban- dolu fayının oluşturduğu deprem verimli çöküntü alanıyla bütün- larında ovalar bulunmamakta- kuşağı üzerinde yer almaktadır.

22 23 BİR TUTAM TUNCELİ

1. TUNCELİ DAĞLARI Tunceli dağları, Doğu Torosların uzantısı niteliğindedir ve batı-do- ğu yönünde uzanmaktadır. Mun- zur Dağları ve uzantısı olan Avcı Dağları, Tunceli topraklarının ku- zeybatısında ve kuzey kesiminde doğal il sınırını oluşturmaktadır. Tunceli’nin kuzeydoğusundaysa Bağırpaşa Dağı yer almaktadır. Tunceli’nin en yüksek noktası, Munzur Dağları’nın doğusunda bulunan ve yüksekliği 3.463 met- re olan Akbaba Tepesi’dir. Dağlık ve engebeli alanlardan oluşan il topraklarının kuzeyba- tısında, kuzey ve kuzeydoğu ke- siminde Doğu Torosların uzantısı olarak kabul edilen Munzur (Mer- can) Dağları bulunmaktadır. Mun- zur Dağları 100 km uzunluğunda olup, çok az noktada geçit verir. Munzur Dağlarının en yüksek noktaları Eğripınar Dağı (3.111 m), Fekrik Dağı (3.362 m), Koç- gölbaşı Dağı (3339 m), Katırdağı (3.129 m), Ziyarettepe (3.071 m) ve Bağırpaşa Dağı’dır (3.293 m). Tunceli’nin orta ve güney kesim- lerinde 1500-2000 metre yük- seklikte dizilen tepeler vardır.

24 BİR TUTAM TUNCELİ

Mazgirt’in doğusundaki Kırklar zey ve kuzeybatısında doğal il sı- Karagöl Gediği ve Bakire Gediği Dağı (2.033 m.), Hozat’ın güney- nırını oluşturmaktadır. Tunceli’yi vardır. Pülümür’ün doğusundaki doğusundaki Topatan Tepe (2.234 kuzeybatıdan Doğu Toros Dağ- Bakır Dağı’ndan (3.106 m), Erzu- m.), Merkez-Ovacık arasında bu- larının uzantıları olan Munzur rum Ovası ve Palandöken Dağı lunan Karaoğlan Dağı (2.422 m.) Dağları, kuzeyden Mercan Dağ- seyredilir. Bu dağ, Tunceli’nin en ilin başlıca yüksek tepeleridir. ları, kuzeydoğudan da Bağırpaşa sarp ve çetin yeridir. Uçurumlar Dağlar, birbirlerinden derin ve dar Dağı kuşatmaktadır. Bu dağlar 1.000 m’yi bulur. vadilerle ayrılmaktadırlar. arasında, bir çeşit geçit noktası Tunceli Dağları içinde önemli bir Munzur Dağlarının yüksek kesim- da kabul edilen Birman Gediği, yere sahip dağlara daha yakından leri, aynı zamanda Tunceli’nin ku- Kadir Gediği, Sefilbaba Boğazı, bakılmalıdır.

24 25 BİR TUTAM TUNCELİ

Munzur Dağı

MUNZUR DAĞLARI üzerindedir. Munzur Dağlarının 1.400 metredir. Mercan Dağı’nın Tunceli sınırları içerisinde kalan Tunceli’nin kuzeybatısı, kuzeyi 2.800-3.000 metreye çıkan yük- bölümünde en önemli doruk- ve kuzeydoğusunda çok zor ge- sekliğinin yanında, yamaçları çok ları batıdan doğuya Biçare Dağı çit veren sıralar halinde 130 km. diktir. Dağın bu yamaçlarından (3.111 m.), Ziyaret Tepe (3.071 m.) boyunca uzanan dağ silsilesine kuzeye doğru açılan havza ta- ve Akbaba Tepesidir. (3.463 m.) Munzur Dağları adı verilmiştir. banlarına inilmektedir. Yöre hal- 25-30 km. arasında değişen çok Munzur Dağları, dik bir biçimde kı, havza tabanlarıyla havzaları geniş bir taban üzerine oturan Ovacık çöküntü alanına indiği birbirinden ayıran yüksek sırtları Munzur Dağlarının doruklarında bölümde adı Mercan Dağları’na yaz aylarında yayla olarak kullan- yükselti genellikle 3.000 metrenin dönüşmektedir. Ovacık’ta rakım maktadır.

26 BİR TUTAM TUNCELİ

Munzur Dağları’nın güney ya- maçlarında yer yer meşe ve ardıç topluluklarına rastlanmaktadır. Bunun dışında Munzur Dağları, hemen tümüyle çıplaktır. 2.700 metreden yüksek kesimleri sü- rekli karlarla kaplı olan Munzur Dağlarının yüksek ve sarp geçit- ler kış aylarında kapanmaktadır. Bu geçitlerin en önemlileri 3.000 metreye yaklaşan yüksekliğiyle Mercan ve Kemah geçitleridir.

BAĞIRPAŞA DAĞI Bağırpaşa Dağı Bağırpaşa Dağı, Munzur Dağları- nı Karasu-Aras Dağlarına bağla- yan geniş ve yüksek bir kütledir. Peri Suyu vadilerine doğru alça- Tunceli’nin kuzeydoğu ucunu lan kesimleriyse, çok çeşitli otları tamamıyla kaplayan Bağırpaşa ve zengin otlakları da kapsayan Dağı, batıdan Pülümür Çayı Va- plato konumundadır. disi, kuzeyden Karasu Vadisi, güneyden Peri Suyu Vadisi ile MERCAN DAĞLARI çevrilmiş, bir çeşit adadağ görü- Munzur sıradağlarının üzerinde ve nümündedir. Bağırpaşa Dağının devamı olarak isimlendirilmekte- en yüksek noktası 3.287 metredir. dir. Yüksekliği yaklaşık olarak 3.000 Buradan Erzurum’un Palandöken metre kadardır. Mercan Dağları da Dağı ve Ovası rahatlıkla seçilebil- çıplak ve sarptır. Erzincan ovasına mektedir. Bağırpaşa’nın doruğu, doğru dik meyillerle iner. Üzerin- yaz-kış kar ve buzlarla kaplıdır. de bir dizi yüksek tepeler ve sırt- Bağırpaşa Dağı’nın güney etekle- lar yükselir. Bunların en yükseği ri, meşe ve ardıç ağaçlarıyla kap- de batı ucundaki Akbaba Tepesi lıdır. Dağın, Pülümür, Karasu ve olup, yüksekliği 3.449 metredir.

26 27 BİR TUTAM TUNCELİ

KARASU – ARAS DAĞLARI neydoğusunda Peri Suyu Vadisi ye’deki 2.200 metrelik Düzgün- bulunmaktadır. En yüksek nok- baba Dağı (Zel), 2.500 metrelik Tunceli’nin kuzeydoğu kısmını tası 3.292 metre olup, alt etekleri Sülbüs Dağı, Mazgirt bölgesinde tümüyle kaplayan Karasu – Aras meşe ve ardıç ağaçları ile kaplıdır. 2.500 metrelik İlanlı Dağı, 2.700 dağları geniş bir kütledir. Dağın metrelik Kırklar Tepesi, Hozat ile batısında Pülümür Çayı, kuzeyin- Bu dağların dışındaki belli başlı Ovacık arasında bulunan 2.150 de Karasu Vadisi ve Irmağı, gü- Tunceli dağları arasında, Nazımi- metrelik Balikan Dağı sayılabilir.

28 BİR TUTAM TUNCELİ

DÜZGÜNBABA Nazımiye’ye yaklaşık 15 Km. me- safede bulunan Düzgün Baba Dağı, Tunceli Merkezi ile Nazı- miye arasında bulunmaktadır. Yüksekliği 2.097 metre olarak belirlenen Düzgün Baba Dağı’nın tepesinde adına Çile (Çele) deni- len bir de mağara bulunmaktadır. Rivayete göre dağa adını veren Düzgün Baba’nın annesinin ısrarı üzerine babası tarafından gönde- rilen insanlar, Düzgün Baba’ya bu mağarada rastlamışlardır. Önemli ziyaret yerlerinden biri olarak kabul edilen Düzgün Baba Dağı’na Tunceli tarafından gelen- ler Kıl Köyü; Nazımiye’den gelen- ler ise Günlüce ve Çevrecik köyle- ri üzerinden ulaşabilmektedirler.

28 29 BİR TUTAM TUNCELİ

BUYER BABA DAĞI Pülümür Kocatepe Köyü yakınla- rında bulunan Buyer Baba Dağı, yaklaşık 3 bin metre yüksekliğiyle Munzur Dağları’nın zirvelerinden biridir. Zirvesinde bir de krater göl bulunan Buyer Baba Dağı, Ovacık ile Pülümür arasında bu- lunmaktadır. Adını, Krater Gölü’nün kenarında karnını doyuran Deli Hıdır adın- daki birinin gördüğü aksakallı de- deyi sofrasına buyur etmesinden ve sonrasında bu iki kelimeyi sık- ça tekrar etmesinden aldığı riva- yet edilmektedir. Tunceli’nin bütün dağları gibi kutsal kabul edilen Buyer Baba Dağı’nın zirvesinde bulunan Kra- ter Gölü’nün suyu yaz ve kış hep aynı düzeydedir. Yöre halkı bu göle adaklar adamak, kurban kes- mek, ibadet etmek için çıkmak- tadır. Gölün sularına genç kız ve delikanlılar tarafından elma bıra- kılması geleneği bulunmaktadır. Rivayete göre elmalar su yüze- yinde birleşirse elmayı atan genç kız ve delikanlının evleneceğine inanılır.

30 BİR TUTAM TUNCELİ

ARAP KIZI DAĞI kadın görüntüsü dikkat çekmek- paşa Dağları’nda izlerini kaybet- Pülümür’ün güney yönünde bu- tedir. tirdiklerini sanarak, dinlenmeye karar verirler. Ancak iz süren kızın lunan Arap Kızı Dağı, muhteşem Adını da Arap Kızı Yasemin ile babası dağda iki genci uyurken Bağırpaşa Dağı’nın da eteklerin- Ali’nin aşkı olan efsaneden al- yakalar ve kızını silahla vurur. dedir. Akşam saatlerinde oluştur- maktadır. Efsaneye göre, Ali duğu silüetle efsaneye konu olan ismindeki bir genç, Yasemin is- Uykudan uyanan Ali, sevdiği Arap Kızı’nı andırdığı için ilgi çek- minde bir Arap’ın kızına aşık olur. kızın öldürüldüğünü görünce mektedir. Ancak kızın babası Yasemin’i Pülümür’e geri dönerek, ‘benim Oluşan silüette, sırt üstü yatmış Ali’ye vermek istemez. Kaçmaya küllerimi Arap Kızı Dağı’na serpiş- ve ellerini göğsünde bağlamış bir karar veren Ali ile Yasemin, Bağır- tirin’ diyerek kendisini yakar.

30 31 BİR TUTAM TUNCELİ

2. TUNCELİ OVALARI Tunceli’nin en önemli ovaları şilyazı Ovası ise 44 km2 büyüklü- Tunceli topraklarının % 5’ini ova- arasındadır. Munzur Dağların- ğündedir. Buralarda hububat ve lar meydana getirir. Dört bir yanı dan ovaya inen çok sayıda akar- bakliyat ekimi yapılmakta ve bu su ve yüzey sularının taşıdıkları alanların bir kısmı sulanabilmek- dağlarla çevrili Tunceli’nin ovaları maddeler, çöküntü alanının ta- tedir. Tunceli’de ova denilmese doğal olarak dağların arasındadır. banında kalın bir alüvyal toprak de bazı düzlükler bulunmaktadır. Tunceli’de önemli sayılabilecek tabakası oluşturmuştur. 74 km2 Bunlar, Ovacık ve Pülümür çökün- ova ve düzlükler bulunmamak- büyüklüğünde ve 1.350 metre tü alanları ile akarsu vadilerinin tadır. Bununla birlikte Tunceli’nin yükseltili Ovacık Ovasında toprak genişlediği kesimlerde yer alan kuzey yarısındaki düzlükler, Mun- bitkisel üretime elverişli olmakla küçük ovalardır. Eskiden tarım zur Dağları’nın güneyindeki çu- birlikte, iklim çok sert olduğu için alanı olarak değerlendirilen bazı kurlukta oluşmuş Zeranik Ovası tarımsal etkinlikler sınırlıdır. Ova- geniş düzlükler ise Keban Baraj ve Ovacık’taki Yeşilyazı Ovası cık ilçesi Yeşilyazı bucağındaki Ye- Gölü’nün suları altında kalmıştır.

32 BİR TUTAM TUNCELİ

ZERANİK OVASI rıma dağlarla çevrili olan Zeranik YEŞİLYAZI OVASI Ovası’nın iklimi serttir ve bu ne- Daha çok bir vadi düzlüğü nite- Munzur Çayı’nın ikiye bölmesi denle bazı bölümleri tarıma elve- liğindedir. Munzur Çayı’nın çıkış sonucu bir tarafına Zeranik deni- rişli değildir. Kenger sakızı ve fa- noktasından başlar ve Ovacık’ın sulye yetiştirilmektedir. Ovacık’ın len Ova’nın Ovacık ilçesi Yeşilyazı doğusuna kadar uzanmaktadır. ünlü fasulyesi, Zeranik’te yetişti- bucağında kalan kısmı Yeşilyazı Yüzölçümü, 85 kilometrekaredir. rilmektedir. Sulama tesislerinin Ovası’dır. 44 kilometrekare büyük- Etrafı yüksek dağlarla çevrilmiştir. yapılmasıyla Zeranik Ovası’nda lüğündeki ovada hububat ve bak- Çok sert bir iklime sahip olan Ze- 1984 yılından bu yana Şeker Pan- liyat ekimi yapılmaktadır. Ovanın ranik Ovası’nın bazı kesimleri ta- carı ekimi yapılmaktadır. bir kısmı sulanabilmektedir.

32 33 BİR TUTAM TUNCELİ

34 BİR TUTAM TUNCELİ

3. TUNCELİ PLATOLARI çok bilinenleri, Mercan Dağla- lara oranla daha zengindir. Orta Tunceli topraklarının % 25’ini rı’ndaki Merk Yaylası ve Munzur ve güney kesimlerdeki platolar, platolar kaplar. Bağırpaşa ve Dağları’nın orta bölümünde bu- kalkerli kayaçların aşınmasından Munzur dağlarının dorukları pla- lunan Kepir Yaylası’dır. Kışları çok oluştuğu için hayvanlar açısın- to niteliğindedir. Dağ dorukları soğuk geçen bu platolar yazın dan yeterli besin öğesi barındır- yüksek sırtlarla çevrilmiş çanak hayvancılık yapan yöre insanları mazlar. Ancak, bu platolara hem şeklinde düzlüklerdir. Pülümür tarafından otlak olarak kullanıl- ulaşım kolaydır hem de hava Çayı Vadisi’ne inilirken, kuşbakışı maktadır. koşulları nedeniyle otlatma sü- bakıldığında bir çeşit teras şek- releri daha uzundur. Bu nedenle lini andıran platolar mevcuttur. Tunceli’nin kuzeyindeki plato- orta ve güney kesimdeki platolar Bu platolar, çeşitli yükseklikleri lar, ot çeşitliliği ve zenginliğiyle hayvancılık yapan yöre insanları olan basamaklar şeklinde sıra- su miktarı açısından orta ve gü- tarafından daha çok tercih edil- lanmışlardır. Bunların içinde en ney kesimlerde yer alan plato- mektedir.

34 35 BİR TUTAM TUNCELİ

4. TUNCELİ VADİLERİ Tunceli, bir anlamıyla dağlar ilidir. Dağların geçit noktalarıysa va- dilerdir. Vadiler Tunceli’nin hem ilçeleriyle hem de çevre illerle bağlantı noktalarıdır. Bir çeşit doğal ulaşım yolu niteliği taşıyan vadiler, çoğunlukla Tunceli’den güneye doğru uzanmaktadır. Ha- len coğrafi gelişmesini sürdüren vadiler, dar ve dik yarıklar niteli- ğindedir. Tektonik çöküntü alan- larından oluşan akarsu yatakları- nı oluşturan vadiler, diğerlerine oranla biraz daha geniştir. İlin en önemli vadileri Munzur, Mercan, Hakis, Pülümür, Peri ve Tahar Çayı vadileridir. Tunceli’de tarım, esas olarak, bu vadilerin geniş kesim- lerinde yapılabilmektedir.

MUNZUR VADİSİ Tunceli’nin dağı kadar ünlü olan Munzur Vadisi, Munzur Dağlarının orta bölümündeki tepelerin gü- ney yamaçlarında yer almaktadır. Munzur Vadisi, dağın dorukların- dan pek çok kol halinde başla- maktadır. Munzur Suyu yatağının ve vadinin genişlediği yerlerde doğal bitki örtüsüyle, vadinin dar Hakis Vadisi ve derin olduğu yerlerde dik ya-

36 BİR TUTAM TUNCELİ

maçlardaki ilginç kaya oluşumla- rı ilgi çekicidir. Yer yer kanyon ve şelalelere rastlanan Munzur Vadi- si’ndeki Laç Deresi’nin oluşturduğu ve doğuda Pülümür Çayı’na kadar uzanan kanyon çok etkileyicidir. Vadide Tunceli’nin karakteristik bitkilerinden biri olan Huş ağacı da yetişmektedir. Söz konusu vadi ya- takları, Tunceli’nin en büyük ovası konumunda bulunan Ovacık’ta bir- leşir. Munzur Vadisi, Tunceli merke- zinde Pülümür Vadisi ile birleşerek güneye uzanmaktadır. Munzur Va- disi, Keban Baraj Gölü’nün başladı- Munzur Vadisi ğı noktada bitmektedir.

PÜLÜMÜR VADİSİ Pülümür Vadisi, Avcı Dağlarının doğu yamaçlarından birkaç kol halinde başlayıp güneye uzanan çok dar ve dik bir vadidir. İçinde Pülümür Çayı akmaktadır. Vadide zengin bir orman örtüsü ve yer yer çağlayanlar, kayalık yamaçlar ve kanyonlara rastlanmaktadır. Ağlayan Kayalar ve Zenginpınar Şelalesi, sularının bolluğu, doğal çevre ve peyzaj bakımından dik- kate değerdir. Pülümür Çayı’nın doğu yamacında Papaz Dağı olarak bilinen kesim, Nazımiye Pülümür Vadisi

36 37 BİR TUTAM TUNCELİ yol ayırımından sonra çayın iki şip güneyde Keban Baraj Gölüne çevre özellikleri bakımından tarafındaki kayalık kesimler, Ala- açılmaktadır. zengindir. Vadinin iki tarafındaki cık-Kırmızı köprü arasındaki ka- kayalık yamaçların oluşturduğu yalıklar, Ağlayan Kayaların karşı PERİ VADİSİ doğal peyzaj, görsel açıdan çekici yamaçları ve Gelin Odalarının bu- Peri Vadisi, Bingöl Dağlarının olduğu kadar kaya tırmanışı gibi lunduğu yamaçlar, yürüyüş, kaya batı yamaçlarında çok sayıda sporlar açısından da cazip nitelik- tırmanışı ve yamaç paraşütü gibi kol halinde başlar. Peri Vadisi’nin lere sahiptir. Elazığ-Tunceli sınırını doğa sporlarına uygundur. Mer- Tunceli’ye sınır oluşturduğu ke- oluşturarak güneye Keban Baraj kez ilçede Munzur Vadisi ile birle- simleri, orman varlığı ve doğal Gölü’ne açılan vadi yer yer dar ve

Peri Vadisi

38 BİR TUTAM TUNCELİ

diktir. Peri Vadisi, Tunceli-Bingöl arasındaki ilişkiyi sınırlandıran doğal bir engel oluşturmaktadır.

TAHAR VADİSİ Tahar Vadisi, Kırklar Dağının batı yamaçlarından batıya ve güneye yönelerek Keban Baraj Gölü’ne açılmaktadır. Diğer vadiler kadar dar ve dik değildir. Çemişgezek yöresinde yer yer genişlediği kesimlerde, akarsu yatağının iki yanında sıra sıra bükler oluş- muştur. Tahar Vadisi bitki örtüsü bakımından oldukça zengindir. Çay kenarlarında çok çeşitli ağaç türlerinin oluşturduğu doğal bit- ki örtüsü, piknik yapmak ve kamp kurmak için elverişlidir.

MERCAN VADİSİ Avcı Dağlarının batı yamaçların- dan doğan Mercan Deresi’nin Mercan Vadisi içinde aktığı Vadi, dik ve derindir. Vadi, bitki örtüsü bakımından Munzur Dağlarının, Mercan Va- özellikleriyle ilginç ve çekici gör- çok zengindir. Kuzey kesimlerin- disine inen yamaçlarında yer sel zenginliklere sahiptir. Mercan de doğa yürüyüşleri yapılabil- alan Kırk Merdiven Şelaleleri, dar Vadisi’ndeki dere suyunun alaba- mektedir. Vadinin orman varlığı ve küçük bir vadide akan birkaç lıkları ünlüdür. Mercan Vadisi’nin bakımından zengin olan güney şelaleden oluşmaktadır. Kırk büyük bir kısmı Munzur Vadisi kesimleriyse piknik ve kamping Merdiven Şelaleleri, suyunun Milli Park sınırları içerisinde kal- etkinlikleri için uygundur. bolluğu, doğal çevre ve peyzaj maktadır.

38 39 BİR TUTAM TUNCELİ

5. TUNCELİ GÖLLERİ VE KEBAN BARAJ GÖLÜ boylarında ve çöküntü alanların- da iklimin ilin orta ve kuzey ke- IRMAKLARI Keban Baraj Gölü, Çemişgezek, simlerine göre daha yumuşak ve Tunceli topraklarından çıkan pek Pertek ve Mazgirt ilçelerinin 51 bahar mevsiminin daha belirgin çok su, Karasu ve Murat Irmakla- köyünün kısmi arazilerini kap- olması, göl kıyılarını piknik, kam- rına katılır. Karasu Irmağı, kuzey- lamış bulunmaktadır. Bu gö- ping gibi rekreasyon etkinlikleri batıda Erzincan ile, Peri Suyu ise lün Tunceli yakasında Pertek ve için daha uygun hale getirmek- güneydoğuda Bingöl ile doğal Çemişgezek’in Elazığ’a ulaşımını sınır oluşturmaktadır. Bu ırmaklar tedir. Baraj Gölü’nün Çemişgezek, sağlayan feribot iskeleleri vardır. ile Tunceli sınırları içerisinde akan Göktepe ve Akpazar kesimleri ise Munzur Suyu, Pülümür Çayı, Mer- 675 kilometrekarelik bir alana sa- sportif balıkçılık için elverişli do- can Çayı, Peri Suyu ve Tahar Çayı, hip baraj gölünün yöre iklimi üze- ğal ortama sahiptir. Ayrıca baraj güneyde Keban Baraj Gölü’ne dö- rinde olumlu etkileri olmuştur. gölü yüzme gibi etkinliklerin yanı külmektedir. Keban Baraj Gölü’ne açılan vadi sıra başta rüzgar sörfü olmak üze-

40 BİR TUTAM TUNCELİ

Keban Baraj Gölü Pertek Feribotu

re çeşitli su sporları için de önemli maktadır. Munzur, Mercan, Avcı, Krater gölleri içerisinde en büyü- bir potansiyel yaratmaktadır. Karasakal Dağları üzerinde ve ğü, Ovacık-Koyungölü köyünün Bağırpaşa Dağı’nın doruklarında Dağların yüksek kesimlerinde yer kuzeyinde, 2400 metre yüksek- buzul yataklarının suyla dolması likte yer alan Karagöl’dür. Eskiden alan çok sayıda küçük krater gölü nedeniyle oluşmuş küçük krater yayla alanı olarak kullanıldığı göl dışında Tunceli’de doğal göl bu- gölleri bulunmaktadır. Bunların lunmamaktadır. Güney sınırında içinde Karagöl, Koçgölü, Mer- çevresinde bitki örtüsü ve doğal Keban Barajı’nın tutulmasıyla bir- can Gölleri, Katır Gölleri, Dilin- peyzaj çok zengindir. Göller, ge- likte oluşan çok büyük su yüzeyi cik Gölü, Çimli Gölü, Şer Gölü ve nellikle 2.000-3.000 metre yük- ile yapay bir göl oluşmuş bulun- Buyer Baba Gölü’nü sayabiliriz. seklikte bulunmaktadır.

40 41 BİR TUTAM TUNCELİ

Karagöl

KARAGÖL Bu göllerden Karagöl, Ovacık’ın kuzeyinde, Munzur’un sarp zirvelerinin arasındaki çukurlukta oluşmuş bir krater gölüdür. Bulunduğu çukuru saran doruklarda hiç kar kalkmaz. Çok çeşitli endemik bitki türlerini de barındıran rengârenk çiçeklerle bezeli bir peyzaja sahiptir. Haziranda çevresi karlar ve beyaz papatyalarla, sarı, mavi çiçeklerle, mor sümbüllerle kaplanmaktadır.

42 BİR TUTAM TUNCELİ

BUYER BABA GÖLÜ 3.200 metre yükseklikteki Buyer baba Gölü ise temmuz başında bile karlarla kaplı ve etrafında onlarca en- demik bitki bulunan eşsiz doğa harikası bir göldür.

Buyer baba Gölü

42 43 BİR TUTAM TUNCELİ

MUNZUR ÇAYI dökülmektedir. Munzur Suyu, ran gözelerden başlayarak, vadi boyunca gerek bitki örtüsü ve ya- Çay, Munzur Dağlarının dorukla- çok sayıda dere ile beslenmek- banıl yaşam, gerekse farklı doğa rından biri olan Ziyaret Tepe’nin tedir. Yer yer derin boğazlar içeri- peyzajı açısından çok zengindir. eteklerinden doğmaktadır. Tun- sinde oldukça hızlı akan Munzur celi Merkezi’nde Pülümür Çayı ile Suyu’nun Ovacık-Tunceli arasın- Evliya Çelebi, Seyahatname’de, Mun- birleşerek Keban Baraj Gölü’ne da kalan kısmı, akarsuyu doğu- zur Çayı için şunları yazmaktadır:

Munzur Çayı’nda eğlenen çocuklar

44 BİR TUTAM TUNCELİ

“Murat Nehri’nden uzak yerler- de (Ovacık) nahiyesinde Mun- zur Baba Azizin dağından çıkan küçük bir kaynak olup Murat Nehri’ne karışır. Bu nehir her sene Ağustostan başlayıp kırk gün acı ve kırk gün tatlı akar. Nehrin lezzetli alabalığı olur. Av- cılar ziyaretten aşağıda balık av- larlar. Eğer ziyaret yanında avlar- larsa balıklar pişmez. Bu pınarın kuzeyinde bir dağ vardır. Orada Munzur Baba’nın diktiği bir ağaç vardır ki, gayet siyahtır. Bu ağacı kim keserse zarar çeker...» Çay suyunun sıcaklığı kış ayla- rında 0 – 4 oC, yaz aylarında 18- 20 oC’dir. Munzur Suyu, başta kırmızı benekli alabalık olmak üzere, balık varlığı açısından oldukça zengindir. Yöreye özgü endemik türleri ve lezzetiyle ekonomik bir değer oluşturan alabalık, bölge turizmine de kat- kısı büyüktür. Debisi çok düzenli olmamakla birlikte, Aşağı Toru- noba – Sarıtaş - Halbori Gözeleri arasındaki yaklaşık 20 kilomet- relik kısmı, rafting sporuna elve- rişlidir.

44 45 BİR TUTAM TUNCELİ

simlerinde rafting yapılabilmekte- dir. Bu kesimlerde dar ve kıvrımlı akan su, coşkun ve debisi güçlü- dür. Rafting yapılabilecek alanın uzunluğu 3-4 kilemotre kadardır.

MERCAN DERESİ Mercan Deresi de, Pülümür Çayı gibi Avcı Dağları’ndan doğar. Dağın batı yamaçlarından do- ğan Mercan Deresi, Ovacık’ın doğusunda Munzur Suyu ile bir- Pülümür Çayı leşmektedir. Derenin bir yanın- da Munzur, diğer yanında Avcı Dağları bulunmaktadır. Dik ve PÜLÜMÜR ÇAYI sularıyla ve çok sayıda dere ile derin bir vadide akan Mercan beslenmektedir. Bu nedenle suyu Pülümür Çayı, Avcı Dağlarının Deresi’nin de suyu boldur. Alaba- boldur; ancak rafting yapmak için eteklerinden doğmaktadır. Çay, lıkları ünlüdür. debisi yeterli değildir. Pülümür Tunceli merkezinde Munzur Su- Çayı’nın Kırmızıköprü’nün güne- yuna katılır. Pülümür Çayı, kar TAHAR ÇAYI yinde kalan kısmı, balık varlığı Tahar Çayı, Kırklar Dağı’ndan do- açısından zengindir. Ayrıca spor- ğup, Kırklar Çayı’ndan beslen- tif balıkçılık için de uygundur. mektedir. Çemişgezek’in batısın- PERİ SUYU dan geçerek Keban Baraj Gölü’ne dökülmektedir. Diğer çaylardan Tunceli’nin doğal doğu sınırını farklı olarak beslenme noktala- oluşturmaktadır. Akım yönü gü- rı zayıftır. Taşıdığı su miktarının neybatıdır ve Keban Baraj Gölü’ne artıp azalması, kaynak sularının dökülmektedir. Kar sularıyla bes- gücüne ve yağışlarına bağlıdır. lendiği için yazın bile suyu boldur. Çayın genişlediği ve suyun dur- Peri Suyu’nun Dedebağ-Bağın gunlaştığı kesimlerde yaz ayların- Kaplıcasının kuzey ve güney ke- Peri Suyu da yüzülebilmektedir.

46 BİR TUTAM TUNCELİ

6. TUNCELİ İKLİMİ tedir. Karasal iklimlerin belirgin çerlidir. Kuzeyde 3.500 m yüksek- Doğu Anadolu’nun Yukarı Fırat özelliği olan yazların sıcak, kurak likteki dağlık alanlar ile güneyde bölümünde yer alan Tunceli’de ve kısa, kışların uzun ve çok so- 700 metreye kadar alçalan arazi sert kara iklimi hüküm sürmek- ğuk geçmesi, Tunceli için de ge- yapısındaki engebe, sıcaklık, ya-

46 47 BİR TUTAM TUNCELİ

ğış, rüzgâr ve güneşlenme gibi iklim verileri açısından önemli farklılıklara neden olmaktadır. Yağışlar genellikle sonbahar ve ilkbaharda yağmur, kış aylarında ise kar şeklinde olmaktadır. Uzun süren kış aylarında hava sıcaklığı genellikle sıfırın altındadır. Tun- celi toprakları aylarca karlarla örtülü kalmaktadır. 2.700 m’den yüksek yerler devamlı karlıdır. Ge- ce-gündüz arasında ısı farkları ile aylara göre ısı farkları çok yüksek- tir. Senelik yağış miktarı 800 ile 1.100 mm arasındadır. Keban Ba- raj Gölü’nün yapılmasıyla birlikte komşu bölgelerde iklim nispeten yumuşamış bulunmaktadır.

48 BİR TUTAM TUNCELİ

48 49 BİR TUTAM TUNCELİ

50 BİR TUTAM TUNCELİ

7. TUNCELİ BİTKİ ÖRTÜSÜ Tunceli Dağları’nın yüksek tepe- leri çoğunlukla çıplaktır. Tunceli coğrafyasının yüzde 30’unu or- man ve fundalıklar; yüzde 40 ise çayır ve meralar oluşturmaktadır. Ekili ve dikili alanlar ise toplam toprakların yüzde 15’i kadarını meydana getirmektedir. Orman- larda daha çok meşe ağaçları bulunmaktadır. Tunceli’nin doğal bitki örtüsü kurakçıl meşe türle- rini kapsayan kuru ormanlardan oluşmaktadır. Çoğunlukla meşe türleri bulunan Tunceli orman- larında yer yer ardıçlara da rast- lanmaktadır. Orta bölgelerinde karaağaç, akçaağaç gibi yayvan doğal koşullar ve iklim nedeniyle ot çeşidi ve besleyici özelliğiyle yapraklı ağaç türleriyle de karşı- ağaç yetişmediği için genel ola- ünlüdür. Çalı tipi olarak adlandırı- laşılan Tunceli’de etrafa yaydığı rak çıplaktır. Bu dağların güney lan makiler de yaygın bir biçimde güzel esansla bilinen Huş ağacı yamaçlarında, 1.800 metreden bulunmaktadır. da doğal olarak yetişmektedir. daha alçak kesimlerde yer yer Tunceli ilinde fiziki coğrafya özel- Dünyada çok az rastlanan ve meşe ve ardıç topluluklarına rast- anavatanı Güney Türkistan ola- lanmaktadır. Orman örtüsü 1.800 liklerine, iklim farklılıklarına ve rak bilinen Huş ağacı, Mercan metreden sonra son bulur. 1.800 çok zengin olan su kaynakları, bi- Vadisi’nde doğal ortam bulmuş- metreden sonra otlak ve mera ile yolojik çeşitliliğin de fazla olması- tur. Munzur Dağlarında 1.300 kaplı sert kayalıklar bulunmakta- na etkendir. Yapılan araştırmalara metreden sonra yer yer sarıçam dır. Vadi yamaçlarındaysa çınar, göre, Tunceli, 43’ü sadece bölge- topluluklarına rastlanır. Tunceli dışbudak, ardıç, gürgen ve kavak de yetişen 227’si ise Türkiye’nin dağlarının 1.800 metreden daha gibi suyu seven ağaçlara daha sık farklı yerlerinde de rastlanan en- yüksekteki sarp ve dik yamaçları, rastlanmaktadır. Tunceli meraları demik bitkiler olmak üzere, 1.518

50 51 BİR TUTAM TUNCELİ

çeşit bitkinin ev sahibi konumun- dadır. Biyolojik çeşitlilik, bitki ör- tüsü ve doğal peyzaj bakımından da zengin görüntülerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Munzur Dağlarından başka hiçbir yerde bulunmayan endemik bitkiler arasında; Çan Çiçeği, Erzincan Kirazı, Bindebir Keklik Otu, Mun- zur Kekiği, Munzur Düğün Çiçeği, Dağçayı, Munzur Dağı Oltuotu ve Menekşe sayılabilir. Tunceli’nin özellikle orta ve kuzey kesimle- rindeki düzlüklerde ve akarsu ke- narlarında ilkbahar aylarında çok hoş görüntüler oluşmaktadır. Bu mevsimde canlanan çeşitli kır çi- çekleri, rengârenk örtüler oluştu- rarak Tunceli’nin bitki çeşitliliğine çok önemli katkı yapmaktadır. Doğu Anadolu Orman Kuşağı içinde kalan Tunceli ormanları, topraklarının % 27’sini kaplamak- tadır. Genelde bodur ve baltalık meşe ağaçlarından oluşan or- manlar, Tunceli’nin orta ve kuzey kesimlerinde yoğunlaşmaktadır. Kuzeye bakan sarp ve dik yamaç- ları tamamen çıplak olan Tunceli dağlarının güney yamaçlarının alçak kesimlerinde yer yer meşe

52 BİR TUTAM TUNCELİ

ve ardıç topluluklarına rastlan- üzere yaklaşık 1.500 bitki çeşidi maktadır. Dağların güneye doğru bulunmaktadır. Bunlardan 43 ta- alçalan orta ve güney kesimlerin- nesi, yalnızca Tunceli yöresinde de, tek tek yükselen dağlarla, bu rastlanılan endemik türlerdir. Bu dağları birbirinden ayıran sırtlar bitkiler, tıbbi, gıda, baharat, süs genelde meşe ormanlarıyla kap- bitkisi, yem bitkisi gibi, pek çok lıdır. Çemişgezek ve Pertek ilçele- açıdan halkın yararlanabileceği rinde orman varlığı gün geçtikçe ve ekonomik önem arzeden en- azalmakla birlikte Keban Baraj demik tür niteliği taşımaktadır. Gölü’ne bakan kesimlerde bodur Munzur Vadisi, bu özelliği itiba- meşeliklere rastlanmaktadır. Gü- riyle Avrupa’nın en önemli özel ney ilçelerinde orman varlığının endemik bitki alanlarının başında zayıflamasına karşın meyve bah- gelmektedir. Munzur Vadisi, bi- çelerinin yaygın olması, bitki ör- yolojik açıdan da dünya çapında tüsünü zenginleştirmektedir. Ha- önemli bir merkez kabul edil- kim ağaç cinsi meşedir. Muhtelif mektedir. cinsleri vardır. Diğerleri karaağaç, Munzur Vadisi’nde bulunan en- akçaağaç, ceviz, yabani fındık, demik bitki türlerinden 12 tane- söğüt, çınar, asma, kızılağaç, dış- sinin dünya çapında, 110 tane- budaktır. Bunlardan kavak, ceviz, sinin Avrupa ve 21 tanesinin de söğüt, kızılağaç, asma ve karaa- Türkiye çapında tehlike altında ğaç su boyunca karışık bir galeri olduğu belirtilmektedir. Bu tür- meydana getirir. Yamaçlar kayalık ler arasında Çan çiçeği, Erzincan olmayan yerlerde meşeliktir. Fın- Kirazı, Bindebir Keklik Otu, Mun- dık burada karışık olarak bulun- zur Kekiği, Munzur Düğün Çiçe- maktadır. ği, Dağçayı, Menekşe sayılabilir. Munzur Vadisi’nde yaşamını Bern Sözleşmesi ile korunması sürdüren özel hayvan türleri gereken İran- Anadolu stepleri ve kadar bitkisel zenginliği açısın- İç Anadolu stebi meşe ormanları dan da önemlidir. Burada 228’i, olan iki habitat tipi bulunmakta- Türkiye’ye özgü endemik olmak dır.

52 53 BİR TUTAM TUNCELİ

TUNCELİ SARIMSAĞI TERS LALE Sarımsağın atası olarak kabul Dünyada yalnızca Hakkari’de ye- edilmektedir. Bilimsel adı Allium tiştiği sanılan ve ağlayan gelin Tuncelianum olan Tunceli Yaban çiçeği de denilen ters lale, Tunceli Sarımsağı, dağların 1.500-2.000 dağlarının doruklarında da yetiş- metre yüksekliğinde kendili- mektedir. Her sabah göbeğinden ğinden yetişmektedir. Yalnızca yaydığı su nedeniyle ağlayan ge- Tunceli’nin Ovacık ilçesi ve Tun- lin adını alan çiçek, aynı zaman- celi Erzincan sınırında yetiştiği da kutsal da kabul edilmektedir. Boyu yaklaşık 75 santimetredir. saptanmış bulunmaktadır. Her dalında altı lale ters olarak 1980 yılında keşfedilen Tunce- büyümektedir. Kültür ve Tabiat li sarımsağının başları tek dişli Varlıkları Koruma Kurulu, ters la- olur. Kabuklarının arasındaysa leyi koruma altına almış bulun- çok sayıda küçük dişçikler bulun- maktadır. maktadır. Kabukları azdır. Henüz gelişimini tamamladığı için yok GULİK olma riski de bulunan Tunceli Latince adı Eremurus spectabilis Sarımsağı’nın nasıl çoğaldığına olan çirişe yörede gulik denil- ilişkin bilimsel bir bulguya rast- mektedir. Zambakgiller familya- lanmamıştır. sına ait bir bitki türü olan çirişi, uzmanlar, 100-200 cm yüksek- likte, rozet yapraklı, tüysüz, sarı çiçekli, çok yıllık ve otsu bir bitki olarak tanımlamaktadır. Gulikin kökleri mekik şeklinde şişkin ve sarı renklidir. Akdeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri- nin dağlarında yetişmektedir. Bol olarak bulunduğu yerlere çirişlik denir. Ters lale

54 BİR TUTAM TUNCELİ

Nisan ayının ilk günlerin- de gün yüzüne çıkan ve toplanıp yenilebilen Çiriş, özellikle Munzur Vadisi’nde bol miktarda yetişmekte- dir. Özellikle Ovacıklıların yakından tanıdığı çiriş, son yıllarda ticaret amacıyla toplanılıp başka illerde de pazarlanmaktadır. Çirişin köklerinden zamk elde edi- lebilmektedir.

Çirişin yaprakları henüz ta- zeyken pişirmeden de yeni- lebilmektedir. Ayrıca çirişten çorba ve birçok yemek de yapılabilmektedir. Örneğin haşlandıktan sonra yumurta ile kavrulması ya da peynirle de karıştırılarak yufka ekmek içinde yenilmesi gibi. Ayrıca kaşila diye adlandırılan bir yemeği de yapılmaktadır. Yöreye ait sevilen yemekler- den biri olan kaşila, çirişin kaynatılıp, içerisine bulgur katılarak, katılaşıncaya ka- dar pişirilmesiyle yapılır. Katılaştıktan sonra içi çukur- laştırılarak yağ dökülür ve Ters lale servis edilip yenir.

54 55 BİR TUTAM TUNCELİ

KENGER Latince Gundelia thournefortii olarak bilinen Kenger Tunceli’de özellikle de Ovacık’da bol yetişen bir bitkidir. Papatyagiller familya- sından olan Kenger’den daha çok tazeyken yemek yapılabildiği gibi çiğ olarak da yenilebilmektedir. Çiçek açma zamanında kenger- den sakız elde edilebilmektedir. Kenger sakızının çene gevşemesi, patlayan kulak zarının düzelmesi, safra kesesinden taş düşürme, şe- ker, tansiyon, kalp damarlarının gevşemesi ve hazımsızlığa iyi gel- diği; iştah açıcı, dişleri temizleyici, diş etlerini kuvvetlendirici gibi olumlu etkilerinin olduğu söy- Rıbes (Işkın) lenmektedir. Yöre insanının çok eskiden beri elde edip kullandığı maçlarında doğal olarak yetişen Işkın’ı da ilaç gibi kullanmıştır. kenger sakızı, son yıllarda ticaret Işkın’a Dağ Muzu da denilmek- Taze olarak çiğ çiğ yenilen Işkının, için de üretilmeye başlanmıştır. tedir. Ekşimsi bir tadı olan Işkının bağırsak ve mide rahatsızlıklarını Kengerin insanlar tarafından ye- eni, 1-4 cm boyuysa 75 cm ka- giderdiği söylenmektedir. Kökü nilmeyen kısmı da, saman haline dardır. Bu nedenle bölgede uzun kurutulup kaynatılmış Işkın, şe- getirilerek, kışın hayvanlar için insanları anlatmak için de Rıbes ker hastalarına iyi gelmektedir. yem olarak kullanılmaktadır. ifadesi kullanılır. Üzerindeki kabu- Ayrıca romatizma ve yüksek tan- ğumsu tabaka soyularak yenilen siyona iyi gelen Işkının, kurutu- RIBES (IŞKIN) Işkın, kaynatılarak da tüketilebilir. lup öğütülmüş halinin yoğurtla Farklı adlarla da bilinen Işkın, Tun- Sağlık hizmetlerin yaygınlaş- karıştırılıp yüze sürülmesi halinde celililer tarafından Rıbes olarak madığı dönemlerde yöre halkı, sivilce ve lekeleri temizlediği söy- bilinmektedir. Yüksek dağların ya- bölgede yetişen birçok bitki gibi lenmektedir.

56 BİR TUTAM TUNCELİ

8. TUNCELİ YABAN HAYATI keçisi ile av kuşlarından Ur Kekliği, melileri, orman içerisindeki ka- Tunceli, yaban hayatı bakımın- bu yöreye özgü ilginç ve nadir ya- yalıklarda yaşayan vaşak, yaban dan zengin bir ilimizdir. Özellikle ban hayvanı türleridir. Mağaralar- domuzu ve bozkurttur. Ayrıca ayı, Munzur Vadisi ve çevresi yaban da ve kaya kovuklarında yaşayan kurt, tilki, vaşak, tavşan gibi hay- hayvanları için elverişli bir ortam boz ayı Munzur yaban hayatının vanların yanı sıra, kaya kartalı gibi sunmaktadır. Çengel Boynuzlu önemli büyük memelilerinden bölgeye özgü çok sayıda canlının Keçi ve Bezuvar isimli iki tür dağ biridir. Bölgenin diğer büyük me- yaşam alanıdır. Tunceli’de yırtıcı

56 57 BİR TUTAM TUNCELİ

kuşlardan , akbaba, doğan, ğırında bol alabalık yaşamaktadır. arasındaki yükseklikte yaşar. Başı şahin, atmaca, kerkenez, tellice Ovacık ilçesinin doğusunda Mun- irice, alın ve yanakları krem rengi, ve çaylaklara hemen her yerde zur Suyu’nu oluşturan gözelerin tepesi ve ensesi külrengi olan Ur rastlanmaktadır. Gece yırtıcıların- 1-2 km. güneyinden başlayarak, Kekliği’nin gerdanı gri beyazdır. dan puhu kuşu, baykuş ve yarasa başta Munzur Suyu ve Mercan Gaga dibinde başlayan ve gerda- da yaygın türlerdendir. Yörede Deresi olmak üzere Tunceli’ye nın iki yanında boyna inen koyu yaşayan diğer kuş türleri arasında kadar 80 km. alana yayılmış bu- gri bir leke bulunmaktadır. Sırt ve keklik, çil keklik, toy, mezgeldek, lunan alabalık türleri, bu yöreye karında soluk renk lekeleri olan Ur Kekliği’nin kanatlarının saklan- turna, bıldırcın, çulluk, üveyik, özgü nadir türlerdir. tahtalı ve kaya güvercinleri, bazı dığı gövde yan tüyleri ise açık kül- rengi, üzerleri boyuna kahverengi ördek türleri ve ender olarak da UR KEKLİĞİ lekelidir. Kanat uçma tüyleri be- kaz bulunmaktadır. Ur Kekliği sülüngillerin en irisi yaz, uçları üstten siyah, alttan gri Munzur Suyu, kırmızı benekli ala- olarak bilinmektedir. Dağların renktedir. Gagası hafif aşağı kıv- balık türlerinin yetişmesine çok yüksek kayalıklarında, orman rık ve iri olan Ur Kekliği’nin erkek elverişli olup, özellikle yukarı çı- sınırı üzerinde, 2.000-4.000 m. ve dişisinin görünümleri aynıdır.

58 BİR TUTAM TUNCELİ

Erkeklerin ayaklarında mahmuz bulunur. Kanatları kısa ve küttür. Uçarken büyük bir patırtıya ne- den olur. Tehlike anında hindiye benzer bir ses çıkarmaktadır. Çok hızlı yürüyen Ur Kekliği’nin boyu yaklaşık 60 cm.dir. Kış aylarında orman sınırına ya- kın bodur ardıçların ve çalıların bulunduğu alanlara indiği göz- lemlenmiştir. Orman içlerine gir- meyen Ur Kekliği, yuvasını sarp kayaların çıkıntılarının altına yap- maktadır. Dişisi yavrulamadan önce basit bir yuva yapar ve ora- ya 10-18 yumurta bırakır. 28 gün- lük kuluçka süresince dişi yatar, ÇENGEL BOYNUZLU DAĞ KEÇİSİ siyah bir şerit bant bulunmakta- erkek ise çevrede nöbet tutarak Çengel Boynuzlu Dağ Keçisi, al- dır. Tırnaklarının altı kalın olduğu güvenliği sağlar. Yavrulardan bir pin ekosistemin vazgeçilmezi ve için sarp kayalıklarda rahatça ha- kaçı yetişkin haline gelen Ur Kek- kayaların usta tırmanıcısı olan reket edebilirler. Erkek keçilerin liği, taze otlar, yosunlar, tohumlar büyük otçul bir memeli olarak bi- daha kalın olan boynuzları 25- ve böceklerle beslenmektedir. linmektedir. Kafatasından dik ola- 30 cm. uzunluğundadır. Dişilerin rak çıkıp uç kısmına doğru çengel boynuz uçlarının yaptığı açı ge- gibi içe bükülen boynuzlarından niş; erkeklerinki ise daha dardır. dolayı bu adı almışlardır. İki bin Çengel Boynuzlu Keçi, genellikle metreden yüksek alanlarda yaşa- maktadır. Rengi kışın siyah, yazın yazın alpin çayırlıklarda beslen- ise açık soluk veya turuncuya ya- mekte ve buraya yakın olan teh- kın kahverengidir. Sırtında omuz like anında kaçabilecekleri sarp başından kuyruğa kadar siyah bir kayalıklarda yaşamaktadır. Kışın şerit uzanır. Ağız kenarından göz ise karın az toplandığı ve daha ılık arkasına kadar yanakta genişçe olan kuytu yerleri veya sarp sırtla-

58 59 BİR TUTAM TUNCELİ

rı tercih etmektedir. Çok sıcak ha- valarda serinlemek ve dinlenmek için kar veya buzulların üstünde yatarlar. Sabahın erken saatle- rinde ve akşam serinliğinde otla beslenir; diğer zamanlarda din- lenirler. Beslenirken çok seçicidir. Su ihtiyacını yediği besinlerden karşılayan Çengel Boynuzlu Keçi, kışın ağaç ibreleri, eğreltiler, çalı- lar ve yosunlar; bahar ve yazın ise taze sürgünler ve alpin bitki türle- ri ile beslenmektedir. Yükseklerde yaşamak için sağlam bir kalbi bulunan Çengel Boy- nuzlu Keçinin 3.500 metre yük- sekliğe uyum için alyuvar sayısı da normalin çok üstündedir. Sivri tırnakları sayesinde buzda da ha- reket edebilir. Kışın karda enerjilerini verimli kullanmak için birbirlerini izler- ler. Son yıllarda grup büyüklüğü beşe kadar düşmüştür. Güvenlik için sürüler halinde otladıkları ve aralarından birini gözcü bırak- tıkları saptanmıştır. Bulunduğu yerden 2-3 metre yukarı ve 6-7 metre kadar ileriye atlayabilirler. Çok iyi bir koşucu, tırmanıcı ve gözlemcidirler. Çok iyi koku ve

60 BİR TUTAM TUNCELİ

görme duyularına sahiptirler. Son yıllarda kaçak avcılık tehdidiyle karşı karşıyadır. Tiz bir sesi olduğu saptanmıştır.

KIRMIZI BENEKLİ ALABALIK Munzur’un incisi ve Dağ Alası ola- rak da bilinen Kırmızı Benekli Ala- balığın vücudu mekik şeklinde ve yanlardan hafif basıktır. Yan tara- fında ve sırt bölgesinde bulunan kırmızı benekler nedeniyle bu adı almıştır. Suyu soğuk olan akarsu- ları sevdiği için Tunceli’de Munzur Çayı, Pülümür Çayı ve bunlarla bağlantılı olan dere ve kolların- da yaşadığı saptanmıştır. Kasım- yumurta taşır ve ortalama 1.900 KAYA KARTALI Aralık aylarında yumurtlarlar ve adet yumurta bırakır. Etçil bir Kahverenginde olan Kaya Kartalı kaynağa yakın yerlerdeki ince balıktır. Sularda bulunan böcek, son derece iridir. Kanatları uzun kum ve çakıllar üzerine açtıkları örümcek, sinek ve diğer balıkların olan ve gövdesine doğru daralan yumurtalarını yuvalara yaparlar. yumurtalarıyla beslenmektedir. Kaya Kartalının kuyruğu, diğer Canlı ağırlığının beşte biri kadar kartallardan daha uzundur. Di- Özellikle Munzur başta olmak şilerinin erkeklerine oranla biraz üzere Pülümür Çayı ve bağlı kol- daha iri olduğu görülen Kaya larında yapılan gelişi güzel ve bi- Kartalı’nın tepe ve ense tüyleri kı- linçsiz avlanma sonucu kutsal da zıla çalan açık kahverengindedir. kabul edilen kırmızı benekli ala- Kanatları kavisli ve gövdeye doğ- balık giderek azalmış ve neslinin ru daralan Kaya Kartalı’nın kuy- tükenme tehlikesi bulunmakta- ruğu da diğerlerine oranla daha dır. uzundur. İri ve güçlü pençe ve

60 61 BİR TUTAM TUNCELİ gagaya sahip olan Kaya Kartalı, bahar mevsimiyle güney yarım datarak anlaşırlar. Genellikle kara- adından da anlaşılacağı gibi yük- küreye göçen leylekler, ilkbaha- dan yükselen sıcak hava akımını sek dağlarda yaşamaktadır. İri ve rın müjdecisi gibidirler. Binlerce kullanarak daireler çizerek uçarlar. güçlü pençe ve gagasını iyi kulla- kilometre yolu geri gelerek, daha Yaptıkları işbölümü gereği, yavru- nan Kaya Kartalı, tavşan, sincap, önce konakladıkları ve yaşamları- larını beslemekle baba leylek; yağ- gelengi, kızıl tilki, yılan ve kap- nı sürdürdükleri çayırlık alanlara mur, fırtına ve kızgın güneş sıca- lumbağalarla beslenmektedir. konarlar. Sürüler halinde göçer, ğından korumakla da anne leylek Avına yaklaşırken çok hızlıdır ve sürüler halinde geri dönerler ve yükümlüdür. Doğal yaşamın bir parçası olan leylekler, bölgede ha- kanatlarını gövdesine yapıştıra- mutlaka kendi yuvalarında kalır- valar soğumaya başlar başlamaz, rak saldırmaktadır. lar. başka bölgelerden gelen diğer Ulaşılması güç kayalıklardaki Boyunları, ayakları ve gagaları leyleklerle gökyüzünde birleşerek, oyuk ve çıkıntılara oldukça büyük uzundur. Genellikle gaga ve ba- seyredeğer bir görüntü oluştura- yuva yapan ve kendisi de kutsal cakları kırmızıdır. Gagalarını takır- rak göç yoluna dizilirler. hayvanlar sınıfında kabul edilen Kaya Kartalı, kutsallık atfedilen Tunceli Dağlarının doruklarında yaşamını sürdürmektedir. Zorun- lu olmadıkça evcil hayvanlara zarar vermediği gözlemlenmiştir. Tek eşli olan Kaya Kartalı, yılda bir kez, 42 gün süren kuluçkaya yat- maktadır. Yavrulara anne ve baba kartal birlikte bakan Kaya Kartalı, daha çok Munzur Dağı’nın doruk- larında ve Pülümür Vadisi’nin dik yamaçlarında görülmektedir.

LEYLEK Göçmen kuşlar içinde geleneksel yaşamlarına bağlı olanların ba- şında leylekler gelmektedir. Son-

62 BİR TUTAM TUNCELİ

Genellikle tek eşli olarak yaşamları- nı sürdüren leylekler, başta Tunceli olmak üzere Doğu Anadolu’nun sulak yaylaları, çay ve dere kenar- ları, otlak ve çayırlıklarında yaşam- larını sürdürürler. Tunceli’nin başta Pertek, Hozat, Ovacık ve Pülümür olmak üzere pek çok yerinde rast- lanan leylekler, ak leylek grubu- na girmektedirler. Nesli tehlike altında olmasa da insanoğlunun doğayı ve özellikle sulak alanları bilinçsiz kurutması sonucu sayıları giderek azalmaktadır.

BOZ AYI Mağaralarda ve kaya kovukla- rında yaşayan boz ayı, Tunceli’de yaban hayatının önemli büyük tın sarısı, gri, siyah veya açık bej uykuya giren boz ayılar, mart- memelilerinden biridir. Ortalama olmak üzere çeşitli renklerde olan Nisan gibi de uyanmaktadırlar. ağırlıkları erkek ve dişisine göre bilmektedir. Uykuya dalma mevsimlerinde fark etmektedir. Dişileri 100-150; bol yiyecek tükettikleri görül- erkekleriyse 130-230 kilogram Tunceli ve yöresindeki boz ayılar, mektedir. Yaklaşık olarak 20-25 ağırlığındadır. Boylarının uzunlu- genellikle gri, kahverengi ve gü- yıl ömürleri olan boz ayılar, beş ğuysa 2.5 metreye kadar çıkabil- müş renkli olmaktadır. Özellikle mektedir. Munzur, Mercan ve Bağırpaşa yaşında da yavrulamaya başla- Dağı civarında görülen boz ayılar, maktadır. Belirgin burun ve kafa yapıları, her türlü orman bitkisinin yanın- yuvarlak ve tüylü kulakları, küçük Bilinçsiz avlanma, baraj yapımı, da meşe palamudu, armut ve bal gözleri, iri vücutları sayesinde he- madencilik gibi nedenlerle yaşam ile beslenmektedir. men fark edilen boz ayılar, başta alanlarını kaybeden boz ayıların boz olmak üzere, kahverengi, al- Kasım ya da aralık gibi uzatılmış sayıları giderek azalmaktadır.

62 63 BİR TUTAM TUNCELİ

9. TUNCELİ GEÇİM KAYNAKLARI Nüfusun yüzde 34,03’ünün köy ve beldelerde yaşadığı Tunceli- lerin temel ekonomik etkinliği tarım ve hayvancılıktır. Tarıma elverişli alanlar oldukça kısıtlıdır. Geleneksel el sanatları arasında bugün için kaybolmaya yüz tut- makla birlikte dokumacılık, çöm- lekçilik ve dericilik yapılmaktadır. 1968’den bu yana kalkınmada öncelikli il kapsamındadır. Çeşitli kesimlerinde Jips içeren cevher yataklarına rastlanan Tun- celi, Pülümür yöresindeki tuzlalar dışında yer altı kaynakları bakı- mından da yoksuldur. Tunceli’de kişi başına düşen gayri safi yurt içi hâsıla, 1.584 dolardır. 1.945 işletmenin faaliyet gösterdiği Tunceli’nin sanayisi gelişmemiş- tir. Tunceli’de Ticaret ve Sanayi Odası’na bağlı toplam 24 şirkette 213 kişi istihdam edilmektedir. Bir adet organize sanayi bölgesi bulunmaktadır. Tunceli’de bitkisel üretim, can- lı hayvan ve hayvansal ürünler yetiştirilmektedir. Tarımsal ürün- lerde dış ticaret söz konusu de- ğildir. Toplam arazinin 113.180

64 BİR TUTAM TUNCELİ

hektarında tarım yapılabilmekte- dir. Hayvancılığın yaygın olduğu Tunceli’de, buğday ve arpa yetiş- tirilmektedir. Tunceli’nin tek ihra- cat yaptığı ülke olarak Almanya görülmektedir. Son yıllarda Tun- celi Sarımsağı, Ovacık Fasulyesi, Pülümür Balı ve Cevizi gibi özel- likli ürünler yetiştirilip, özellikle büyük kentlerde pazarlanması çalışmaları hızlandırılmıştır.

64 65 BİR TUTAM TUNCELİ

PÜLÜMÜR BALI rası, koloni varlığı ve işgücü ola- maktadır. Kovan başına düşen Tunceli, başta Pülümür olmak üze- nakları bakımından çok büyük bir ortalama bal verimi, Türkiye’nin re arıcılık açısından mükemmel sa- arıcılık potansiyeli bulunmaktadır. yıllık ortalama bal üretiminin yılabilecek bir doğaya ve endemik Anadolu ve Kafkas arı ırklarının üstündedir. Zengin bitki ve çi- bitki yapısına sahiptir. Tunceli’nin bulunduğu özellikle Pülümür’de çek örtüsü nedeniyle Tunceli ve uygun ekolojik yapısı, zengin flo- yaklaşık kırk bin arı kovanı bulun- yöresinde yetişen balların kali-

66 BİR TUTAM TUNCELİ

tesinin yüksekliği nedeniyle yurt genelinde büyük ilgi görmekte- dir. Balın bu kadar ilgi görmesin- de 1995’den bu yana gelenek- sel hale getirilen ve her yıl Eylül ayının ilk haftasında düzenlenen Pülümür Bal Festivali’nin de payı büyüktür.

OVACIK FASULYESİ Daha çok Ovacık’ta ve son yıllarda pazara dönük olarak yetiştirilen Ovacık fasulyesi, yüksek ve nem- li iklimi sevmektedir. Ovacık’ta yetişen fasulye hem kaliteli hem Son yıllarda organik tarımın celi ve yöresindeki cevizler, ince lezzetlidir. Taneleri küçük olan bu önemli bir parçası haline gelen kabuklu oluşuyla bilinmektedir. fasulyenin tazesi de kurutulmuşu Ovacık fasulyesi için yaklaşık Çok lezzetli ve tamamen organik olarak yetiştirilen Tunceli Cevizi, da çok tutulmaktadır. Ovacık fa- 3.175 dekarlık bir alan kullanıl- sağlık ve beslenme bakımından sulyesine çalı fasulyesi de denil- maktadır. Organik olarak üretilen fasulyenin kurusu, paketlenerek, çok önemlidir. Mineral ve vitamin mektedir. büyük şehirlerde pazarlanmasına bakımından çok zengin olan Tun- yönelik çalışmalar yürütülmekte- celi Cevizi, çerez olarak tüketildi- dir. ği gibi, reçelinden helvasına, su- cuğundan pestiline kadar çeşitli TUNCELİ CEVİZİ yiyecek ürünlerinin yapımında Başta Ovacık ve Pülümür olmak kullanılmaktadır. üzere Tunceli’nin önemli tarım Özellikle köylerde yaşayan Tun- ürünlerinden biri de cevizdir. Son celililerin daha uzun ömürlü yıllarda, toplanan cevizlerin pa- oluşunda, birçok doğal ürünün ketlenip satışa hazır hale getiril- yanında organik cevizin de payı mesiyle daha çok yetiştirilen Tun- büyüktür.

66 67

2. BÖLÜM: TUNCELİ GELENEK, GÖRENEK VE FOLKLORU

A. GELENEKLER rına, “Allah’ın emri, Peygamberin NİŞAN Tunceli’nin gelenek ve görenek- kavli ile” ister. Eğer kız tarafı, “mü- Kız isteme ve verme tamamlan- lere uyum, toplumsal ve ekono- sait değiliz” derse cevaplarının dıktan sonra, erkek tarafı nişan mik yapıdaki değişikliklere para- olumsuz olacağı anlamına gelir. hazırlıklarını tamamlar. Hazırlıklar lel olarak giderek azalmıştır. İl ve “Düşünelim, danışalım” derlerse, bitince, erkek tarafından ailenin ilçe merkezlerinde tümüyle or- kız tarafının olumlu yaklaştığı an- büyüğü, yanına başka saygın kim- tadan kalkan geleneklere uygun lamına gelir. Kız tarafı genellikle seleri de alarak, kız tarafına gider. davranışlara, az da olsa köylerde ağırdan alır ve hayırlı iş için ikinci Sohbetin uygun bir yerinde kız rastlanabilmektedir. Geçmişi bil- kez gelinmesi istenir. tekrar istenir; kız tarafı da olumlu mek, geleceği aydınlatmaktır. Bu açıdan Tunceli’nin bazı gelenek ve göreneklerini incelemekte fay- da vardır.

1. EVLENME GELENEKLERİ İlçeden ilçeye, hatta köyden köye bazı farklılıkları içerse de evlen- me gelenekleri, aşağı yukarı ben- zer özellikleri göstermektedir.

KIZ İSTEME Erkek tarafı, beğendikleri kızın ai- lesine hayırlı bir iş için gelmek is- tedikleri haberini gönderir. Kız ta- rafı, genellikle bu habere olumlu cevap verir. Erkek tarafı, kız evine gider ve evin kızını kendi oğulla-

69 BİR TUTAM TUNCELİ cevap verir ve nişan takılır. Evlilik düğün günü konuşulup karara düğün günü duyurulur. Gele- hayatları ağız tadıyla geçsin diye bağlanır ve arkasından misafirle- neksel düğünler üç gün, üç gece şerbet içilir. Sonra kız tarafından re kız evi tarafından yemek verilir. sürer. Davul zurnanın mutlaka şartları sorulur. Kız tarafı, başlık Kız tarafının yemeği yenmiyorsa, bulunduğu düğünlerin salı günü dahil, şartlarını söyler. Eğer oran erkek tarafının kabul edilmesini başlayıp perşembe günü bitmesi yüksekse orada bulunanların ara- istediği talepleri olduğu anlamı- tercih edilir. Düğünden bir gün ya girmesi sonucu, başlık dahil, na gelir. önce, erkek tarafı, uygun sayıda makul bir uzlaşma sağlanır. Uz- küçükbaş hayvan, tereyağı, şe- laşma sağlandıktan sonra önce DÜĞÜN ker, çay, tuz ve yeterince unu kız düğün günü belirlenir; sonra da Düğün günü yaklaşınca, erkek evine gönderir. Düğüne gidecek geleneksel yemek yenir. Kız tarafı tarafı, kız evine elçi gönderir. davetliler erkek evinde toplanır. aldığı başlıkla kızının çeyizini alır Herhangi bir olumsuzluk yoksa Her gelen davetli, davul-zurna ve düğününü yapar. Daha sonra mumlar (davetiyeler) dağıtılarak ekibi tarafından karşılanır. Da- vetliler, kendilerini karşılamaya gelen davulun üzerine para atar. Akşam da davul-zurna eşliğinde komşular düğüne davet edilir. Düğünün ilk günü, taraflar, kendi çevrelerine düğün yemeği verir. İkinci gün, erkek evinin kadınları, geleneksel giysileriyle gelini al- mak üzere kız evine giderler. Erkek evinden gelen davetli- ler, karşılanıp, önce kız tarafının komşuları tarafından misafir edilir. Sonra hep beraber düğün evine gidilir. Düğün evinde yöre- ye ait halk oyunları oynanır. Geç saatine kadar süren düğünün mi- safirleri, geceyi, davetli oldukları evlerde geçirirler.

70 BİR TUTAM TUNCELİ

serpiştirir. Bu karışım, o evliliğin bolluk, bereket ve mutluluk getir- mesi dileği anlamına gelir. Atılan karışım, çocuklar tarafından top- lanır. Sonra da damat damdan iner ve gerdek odasına girer. Er- tesi gün, komşu hanımları gelini görmeye gider. Bu sırada geline yüz görümlüğü adı verilen hedi- yeler takılır.

Ertesi sabah kız tarafı gelini hazır- eden kadının atı arasından birinin lar. Bu hazırlama evresinin önemli geçmesi uğursuzluğa delalettir. ritüellerinden biri de çeyizin her- Böyle bir durum yaşanmaması kesin gözü önünde tek tek açık- için gelinin atının kuyruğu güve- lanmasıdır. Açıklanan her eşyaya nilir bir kişiye tutturularak geçiş yörenin ileri gelenleri değer biçer. yolu kapatılmak istenir. Bu süreç de tamamlanınca, sıra Tunceli evleri, genellikle toprak gelini çıkarmaya gelir. Bir yandan damlardan ibarettir. Bu nedenle gelin çıkarma havası çalınırken, erkek evine getirilen gelinin atı, diğer yandan gelinin bineceği at toprak damın önünde bekletilir. hazır bekletilir. Varsa gelinin kü- Sağdıcıyla dama çıkan damat, çük kardeşi yoksa da bir yakını elindeki elmayı gelinin başına at- gelin için hazırlanan ata binerek maya çalışır. Elma gelinin başına 2. SÜNNET DÜĞÜNÜ VE inmemekte diretir. İndirmek için isabet etmişse o evlilikte erkeğin KİRVELİK GELENEĞİ uygun bir helat (bahşiş) verilmesi sözünün geçeceği sonucu çıkar. gerekir. Böylece geleneksel giy- Damadın elmayı atmasından SÜNNET DÜĞÜNÜ siler giymiş olan gelinin ata bin- sonra sağdıcı da şeker, buğday, Bir çocuğun sünnetine karar ve- mesi sağlanır. Gelinin atı ile arka- bozuk para gibi karışımı aşağı- rilmişse ona mutlaka bir kirve bu- sından gelen erkek tarafını temsil da bekleyen topluluğun üzerine lunur. Sünnetten birkaç gün önce

70 71 BİR TUTAM TUNCELİ de kirve haberdar edilir. Sünnet da bulunanlar, tepsiye para atar. çocukları kutlamasıyla tören sona düğününe gelen davetliler de da- Sonra çocuğun kirvesi, babası, erer. Sünnet töreninden birkaç vul-zurna ile karşılanır. Çocuğun sünnetçi ve ona yardımcı olacak gün sonra kirve, çocukları görme- babası, gün boyu eğlenen davet- bir görevli dışında herkes dışa- ye gelir. Yanında çocuklara ve aile lilere düğün akşamı bir yemek rı çıkar. Kirve çocuğu kucaklar; mensuplarına hediye getirmek, ziyafeti verir. Sabah da kahvaltı- sünnetçi de sünneti gerçekleş- önemli bir gelenektir. Sünnet edi- dan sonra sünnet edilecek çocuk tirir. Sünnet bittikten sonra eller len çocuğun babası da, kirveyi bir odaya alınır. Odanın ortasına yıkanır. Geleneğe göre, en üstte hediyelerle uğurlar. honça denilen ve çoğunlukla babanın, onun altında kirvenin KİRVELİK üzerinde yemek yenilen bir ek- eli olmak üzere, hiç kullanılma- mek tahtası konulur; üzerine de mış bir sabunla eller aynı anda yı- Tunceli’de köklü geleneklerden içinde hiç kullanılmamış bir havlu kanır. Bu ritüelden sonra, eller, bir biride kirveliktir. İki aile arasında bulunan tepsi bırakılır. Havlunun kez de tek tek yıkanır. Bu şekilde- kirvelik törenleri yerine getirilip üstüne sünnet takımları konulur. ki yıkama kirvelerin bir aile haline bağ kurulduktan sonra artık bir- Dualar okunduktan sonra hazır- geldiklerini gösterir. Davetlilerin birleri için kutsal sayılırlar. O ka- dar ki kirve çocukları birbirleriyle evlenemez. Kirvelik sözü, aileler- den birinin diğerine oniki imam anlamına gelen oniki kuruşu ver- mesiyle kutsal bir akte dönüşmüş olur. Kirve olanlar, birbirlerine dargın ve düşman olamazlar. Es- kisine oranla önemi azalmış olsa da kirvelik, hala sosyal bir kurum olarak varlığını sürdürmektedir.

3. CENAZE TÖRENİ GELENEĞİ Tunceli geleneklerinde, cenaze de, düğün kadar önemli bir tö- rendir. Ölüm hak görülür. Önce çenesi bağlanır; sonra da elle- ri göğsüne konur. Ölüm haberi

72 BİR TUTAM TUNCELİ

üzerine herkes toplanır; bir yan- dan mezar kazılır; diğer yandan cenaze yıkanıp hazırlanır. Bu sı- rada kadınların yüksek sesle ağıt yakması bir geleneğe dönüşmüş- tür. Okunan duaların ardından törene katılan herkes tabutun üzerine gücüne göre para atar. Toplanan para cenaze masrafla- rının karşılanmasında kullanılır. Defin işleminden sonra herkese yemek ikram edilir. Başsağlığı di- lenerek herkes dağılır. Ölünün ya- kınları, üçüncü gün hazırladıkları yiyeceklerle mezara giderek dua eder, lokma dağıtır. Kırkıncı gün- deyse hayrını verir. kızlara düşerdi. Doğum olacak 5. DİŞ HEDİĞİ ÂDETİ 4. DOĞUM GELENEĞİ evde çeşitli oyunlar oynanır ve Hedik, temel girdisi buğday olan; Çocuğun doğacak olması Tun- doğum yapacak kadının rahatla- çeşni olarak da nohut, mercimek, celililer için bir şenlik gibi geçer. ması sağlanırdı. mısır gibi yiyeceklerden birinin Bu eğlenceler üç gece devam Her yerde olduğu gibi Tunceli’de katılmasıyla haşlanıp süzülme- eder. Eskiden kırsal kesimde ye- de erkek çocuk isteği önemli bir sinden elde edilen yiyecektir. Ço- terli sayıda ebe-hemşire olmadığı yer tutar. Çocuğu olmayanlar ya cuğun ilk diş çıkardığı zaman ha- için bu görev genellikle tecrübeli da olan çocukları yaşamayanlar, zırlanan hediğe diş hediği denir. köylü kadınlar tarafından yerine İlk dış çıkımında hedikle birlikte getirilirdi. Doğan bebeğin gö- çeşitli dilek tutup, ziyaret yerleri- bek bağı bu tecrübeli kadın ta- ne giderek adaklar adarlar. Çocu- yapılan törene de hedik dökme rafından kesilerek ebelik görevi ğun olması ya da olan çocukların töreni adı verilir. Bu törene çocu- yapılmış olurdu. Doğum yapacak yaşaması, dileklerinin kabul oldu- ğun akrabaları ve komşu kadınlar kadının stres ve sıkıntısını atlat- ğu anlamına gelir. O zaman ada- katılır. Çocuk giydirilip süslenir, maksa komşu kadınlara ve genç nan adaklar kesilir. genç kızlar oyunlar oynarlar, şar-

72 73 BİR TUTAM TUNCELİ kı söyleyip eğlenirler. Çocuk evin 6. NİYAZ KAÇIRMA bulunmaz. Musahipliğin teme- ortasında bir tabureye oturtulur GELENEĞİ linde dayanışma ve paylaşmaya ve etrafına bir örtü yayılır. Bu ör- Niyaz kaçırma da, tıpkı, diş hediği vardır. Alevilikte, «musahip, mu- tünün üzerine altın, para, kalem, gibi, çocukların büyümesine yö- sahibini ateşten alandır» denir. makas, saat, tarak gibi çeşitli eş- nelik bir gelenektir. Köstek kaçır- Musahiplik gönüllülük temelinde yalar dizilir. Tören sırasında çocuk ma da denir. Çocuğun ilk yürüme oluşan bir gelenektir. Musahip bunlardan hangisini alırsa ilerde anı, bir aile için önemlidir. Tunceli olabilmek için iki genç erkek pirin onunla ilgili bir mesleği seçece- yöresinde bu an, sade bir törenle huzuruna çıkar. Kemeribest olur- ğine inanılır. Dökülecek hedikle- kutlanır. Çocuğun ilk yürüdüğü lar. Her çift kendi akranı ile mu- rin bir kısmını biriktirebilsin diye gün, Tunceli yöresinde niyaz adı sahip olabilir. Bu yol ver erkana çocuğun başına, ortası çukurlaş- verilen yağlı ve içli ekmek hazır- uygundur. Akranı ve emsali olma- tırılmış bir külah takılır. Çocuğun lanır. Hazırlanan niyaz, kolayca yan ile musahip olunmaz. başından dökülen hedikleri alıp kopacak bir pamuk ipliği ile yürü- yemek, ritüelin bir parçasıdır. Tö- meye başlayan çocuğun ayağına Alim ile cahilin musahip olması renin ilerleyen bir aşamasında bağlanır. Çok hızlı koşan bir genç erkan uygun değildir, zalim ile güzel dişli bir genç kız, külahı ağzı bu ekmeği tepsiyle birlikte kapıp mazlumun musahip olması caiz ile alıp kaçar. Geri kalanlar da, kaçar. Diğer gençler, kaçan genci değildir. Çünkü zalim kurttur, onun peşinden gidip, külahı geri yakalamak için ardından koşarlar. mazlum kuzudur. Dede çocuğuy- alır. Alınan külahtaki hediklerden Kaçıran genci yakalayıp, hep bir- la talip, musahip olamaz; yola, er- yedi tanesi ipe dizilerek, çocuk likte niyazı yerler. Bu koşma, ko- kana uymaz. Mümin ile münafık, erkekse boynuna, kızsa saçlarına valamacayla yürümeye başlayan pirli ile pirsiz kişiler musahip ola- mazlar. Musahibi Hakka yürümüş takılır. Böylece inci gibi düzgün çocuğun çevik ve hareketli olaca- kişinin tekrar musahip tutması da dişler çıkacağına inanılır. ğına inanılır. erkana uymaz. Çocuğun hedik törenine gelen- 7. MUSAHİPLİK GELENEĞİ ler çeşitli hediyeler verirler ve tö- Tunceli’nin önemli gelenekle- 8. KAL GAĞAN GELENEĞİ ren sona erer. Törene katılmayan rinin başında musahiplik gelir. Eskiden Dersim olarak bilinen ve komşulara da hedik dağıtılır. On- Alevi kültüründe musahiplik bugün Sivas, Tunceli, Erzincan, lar da hedik kabına çeşitli hediye- çok kutsal sayılır ve büyük de- Bingöl, Muş illeri sınırları içinde ler koyup gönderirler. Böylece diş ğer verilir. Musahiplik arka- kalan bölgede kutlanan ve eski çıkaran çocuk ve ailesi kutlanmış daşlık ötesi bir birlikteliktir. önemini korumasa da günümüze olur. Musahipler arasında ayrı gayrı kadar gelebilmiş eski bir gelenek-

74 BİR TUTAM TUNCELİ

tir. Kal; eskimiş, yaşlanmış; Gağan nız kutlu olsun” diye selamlarlar Merkezi Tunceli olan eski Dersim ise yıl anlamına gelmektedir. Kut- ve şarkılar, türküler eşliğinde, bölgesinin önemli geleneklerin- lamalar, genellikle eski takvim adına Keke Kal denilen bir tiyatral den biri olan Kal Gağan, bir çeşit dikkate alınarak yapılır. Aralık ayı- gösteri yaparlar. Oyunda Keke Kal yoksullarla dayanışma ritüelidir. nın ikinci yarısıyla ocak ayının ilk ve onun eşi gibi etek giyip leçek Eski yılı neşeyle uğurlamak ve haftası arasında kutlanan Kal Ga- bağlayan Fadike rolündeki genç yeni yılın hep bu neşe içinde geç- ğan, eskinin uğurlanması ve yeni ve görevi gençlerin Fadike’yi ka- mesini dilemek amaçlı yapıldığı gelenin selamlanmasına ilişkin çırmasını önlemek olan odun ka- sanılmaktadır. ritüelleri taşır. rası ile yüzü simsiyah haline geti- 9. CEM TÖRENİ Kal Gağan kutlamaları sırasında rilmiş Arap rol alır. Sonrasında da Bir ibadet tarzıdır. Birlik ve be- üç günlük oruç da tutulur. Hızır çoğunlukla bölgede yetişen ba- dem çekirdeği, ceviz, kuru üzüm, raberliği sağlama, barıştırma, Orucu’nda olduğu gibi, oruçlar, yargılama ve yargı sonucunda genellikle salı günü başlayıp, per- kayısı kurusu, un gibi hediyeler alırlar. ceza veya ödüllendirme şeklinde şembe günü sona erer. Bu orucun amaçlar taşıyan bir ibadet bütü- birinci anlamı, geçen giden yılı Bu gösteri ve yiyecek toplama işi nüdür. Cem töreninde 12 İmam uğurlamak ve gelecek olan yılın akşama kadar sürer. Sonrasında, zikredilir ve Hz. Muhammed’in ilk üç ayının çetin ve zor geçe- genellikle yörenin en yoksul evin- Miraç olayı anlatılır. Kırklar cema- ceği için manevi olarak hazırlıklı de toplanılır ve toplanan yiyecek- ati taklit edilir ve halka namazı kı- olmaktır. Bir kural değilse de, bazı lerin bir kısmı orada pişirilerek lınır. Ayn-i Cem’in önemli bölüm- yöreler, Kal Gağan sırasında Cem yenir; diğer kısmı da yoksullara lerinden biri de Zakir’in saz çalıp de yaparlar. dağıtılır. Kal Gağan günü, yapılan okuduğu, deyiş ve nefeslerle yü- Kal Gağan günü, çocuklar sabah en prestijli yemek, un, yağ ve sa- rüttüğü Semah’tır. erkenden kalkıp, bayramlıklarını rımsaklı yoğurttan yapılan Zırfet Cem’e başlamadan önce mürşit giyer ve Keke Kal denilen böl- adlı yemektir. Kal Gağan kutla- veya pir tarafından toplanan ce- genin en yaşlı rolündeki kişinin maları için kete de denilen pesa- maatin içinden 12 görevi yerine eşliğinde ev ev gezerek, hediye re pişirilir ve işlenmiş buğdaydan getirecek hizmetliler seçilir. Bu toplarlar. Keçi kılından yapılan hedik kaynatılır. Kete de hedik de hizmetliler, Pir ya da mürşit, reh- aksakalı, eski elbiseleri, omzunda lokma olarak dağıtılır. Hediğin bir ber, gözcü, çerağcı(ışıkçı), zakir, heybesi ile elinde asa ve tesbih kısmı hayvan ağılındaki direklere süpürgeci, kurbancı, sakacı, se- bulunan Keke Kal ve çocuklar, çal- asılır. Bu, bereketi bol olsun anla- mahçı, peyik (haberci), tarikçi ve dıkları her kapıya çıkanı, “Gağanı- mına gelir. kapıcıdır.

74 75 BİR TUTAM TUNCELİ

Pir, Cem töreni başlar başlamaz, cezanın düşürülmesine yönelik söyler. Törenin sonunda kuralla- törene katılanlardan rızalık ister. bir yalvarma ritüeli gerçekleştirir. ra aykırı davrananlar yargılanıp Katılanların tamamının rızalık Bu ritüel karşısında Pir, verdiği ce- değişik cezalara çarptırılır. 12 vermesiyle birlikte Cem töreni zayı ya kaldırır ya da daha hafif bir İmamların, Allah-Muhammed-Ali başlar ve Pir, Cem’i yönetir. Önce ceza verir. En ağır ceza, düşkün üçlemesinin adları geçtikçe göz- cemaat arasında bulunanların ilan edilmektir. Yalan söyleme, yaşı dökülür. Sakinin su ve dem arasında küslük ya da kavga var- hırsızlık, zina ve cinayet en ağır dağıttığı Cem’de getirilen niyaz- sa o konuşulur. Küsler barıştırılır, ceza olan düşkünlüğü gerektirir. lar öpülüp başa konularak kabul kavganın nedenleri üzerinde ko- Düşkün ilan edilen kişi, dışlanır. edilir ve yemekler yenir. Musahip nuşulur; haklı haksız ayırt edilir. Cem törenlerine alınmaz. olacaklar için gülbenk denilen Herhangi bir suç ya da kabahat iş- Cem esnasında zakirlik görevi dualar yapılarak, semah sona er- lemiş olanlar varsa Cem’de yargı- Pir’e düşer. Pir sazı ile deyişler ve dirilir. Nihayet Pir’in verdiği bir lanır. Suçlu kabul edilen kişiye en ozanlardan nefesler söyler. Pir dua ile tören son bulur. Cem sıra- hafifinden en ağırına kadar çeşitli söylerken cemaat can kulağı ile sında okunan dualar, nefesler ve cezalar verilebilir. Bu sıra Cemde- dinler. Gözcü, Cemin kuralları- deyişlerin hepsi öz Türkçedir. kiler, ‘Pir cömerttir’ diye verilen na aykırı hareket edenleri Pir’e 10. 12 İMAM (MUHARREM) ORUCU Hazreti Hüseyin’in Kerbela’da şe- hit edilmesine yönelik tutulan bir yas orucudur. 12 gün tutulan orucun her günü bir imama at- fen tutulduğu için 12 İmam oru- cu denilmektedir. Heryıl Kurban Bayramı’nı takiben 20 gün sonra Muharrem Ayı’nda başladığı için de Muharrem Orucu da denil- mektedir. Akşam yatsıdan başlar. Yirmi dört saat boyunca oruçlu kalınır. Günde bir kez yemek ye- nilir. Buna da ağız mühürü açmak adı verilir. Oruç tutulan oniki gün

76 BİR TUTAM TUNCELİ

boyunca ağız mühürü açmakta su yerine çorba, ayran gibi diğer sıvılar tüketilir. Hazreti Hüseyin’in Kerbela’da susuz bırakılarak şehit edilmesini proteste etmek ama- cıyla tutulduğu için sembolik olarak 12 gün boyunca saf anla- mıyla su içilmez. Bu süre boyunca herhangi bir hayvan kesilmez; ke- silmiş herhangi bir hayvanın eti yenmez. 12 gün boyunca yas tu- tulur. Onikinci gün aşur aşı(aşure çorbası) yapılır. İçine 12 İmam’ı temsilen 12 ayrı tat ve nitelikte yiyecek konulur. Daha sonra ya- pılan aşure çorbası kapı komşuya dağıtılır.

11. HIZIR ORUCU zem suyunu bulup içtiği için öl- Hızır’ın büyük bir yeri vardır. Tun- Hızır, Tunceli’yi de kapsayan böl- meyip, dünyaya baki kaldığına celililer, birbirlerine iyi bir dilekte ge açısından çok özel bir yere inanılır. İnsanlar dara düştüklerin- bulunacakları zaman, ‘Hızır yar- sahiptir. Çünkü o, yoksulun ya- de yardımına koşar. Bir efsaneye dımcın olsun’ derler. Tunceli’nin nında zalimin karşısındadır. Dar- göre, Nuh peygamber’in gemisi önemli geleneklerinden biri de, da kalanların dostudur. Aksakallı, fırtınaya tutulmuş. İçindekiler, «Ya Hızır orucunu tutmaktır. Yeni tak- bembeyaz elbiseleriyle Bozatına Hızır, bizi kurtar!» diye yakarışta vime göre, 22 Ocak ile 11 Şubat binip, yöre yöre dolaşarak insan- bulunmuşlar. Allah halkın duasını tarihleri arasında üç gün oruç ları koruyan, kollayan, kurtaran kabul etmiş; fırtına da dinmiş. İşte tutulur. Oruç, salı günü başlar ve ve hoşgörü ile sevgiyi harman- o zaman Hızır’a, kurtarıldıkları kutsal gün kabul edilen Perşem- layan Pir’dir. Bilge, ulu, evliya ve için üç gün oruç adamışlar. İnsan- be günü sona erer. Orucun bittiği derviş gibi bir değil birden fazla lar bu orucu darda kaldıklarında, gün, lokmalar dağıtılır; kutsal yer- kişiliğiyle insanlara doğru yolu Hızır’ın yardımcı olması için tu- ler ziyaret edilir. Ölülerin ruhuna gösteren manevi güçtür. Zem- tarlar. Tunceli efsaneleri içinde dualar okunur.

76 77 BİR TUTAM TUNCELİ

B. TUNCELİ EL SANATLARI harar, örken gibi el dokumaları Halı dokumacılığı Mazgirt, Çe- Tunceli’de yaygın bir el sanatları yapılmaktadır. Yöreye özgü el sa- mişgezek, Pülümür ve Ovacık geleneği bulunmaktadır. Bunla- natları arasında cicim dokumacı- ilçelerinde gelişmiştir. Özellikle rın başında yün halı, kilim, cicim lığı da önemli bir yer tutmaktadır. Ovacık’ın Yeşilyazı Beldesinde ve palaz dokumacılığı, dericilik ve Dokumacılıkta doğal kök boyası Kemaliye türü ince halılar dokun- çanak-çömlek gelmektedir.. kullanılmaktadır. Dokumalarda maktadır. Ayrıca ‘mazman’ deni- bitki ve hayvan motiflerine sıkça len göçebe tezgahlarıyla daha 1. DOKUMACILIK rastlanmaktadır. İlmek iplerinin küçük boyutlu kilimler dokuna- Temel ekonomik girdinin hayvan- uzun kesilmesi, kök boya ve doğal bilmektedir. Bu kilimlerin motif- cılık olduğu Tunceli’de, geleneksel renk kullanımı, dokuma halılarının leri küçüktür. İki iplik tekniğiyle el sanatları arasında dokumacılık ortak özellikleridir. Dokumalarda dokunan ve daha çok aşiretlerde ön plana çıkmaktadır. Hayvan yü- lacivert, kırmızı, tuğla kırmızısı, ye- yaygın olan siyah-beyaz kumaş- nüyle halı, kilim, çanta, heybe, ço- şil, pembe, sarı ve turuncu renkler lara ‘barason’ kumaşı denilmek- rap ve keçi kılından çuval, palaz, yaygın olarak kullanılmaktadır. tedir.

78 BİR TUTAM TUNCELİ

2. ÇANAK-ÇÖMLEKÇİLİK Çemişgezek-Karahisar köyü ça- nak-çömlek yapımıyla ünlüdür. Giderek kaybolan bu sanatla ka- dınlar, kırmızı kil ile başta güveç, kazan kapağı, ibrik, ayran leğeni, yayık ve pekmez küpü gibi kaplar yapmaktadırlar.

3. DERİCİLİK Giderek azalmış olmakla birlikte deri, gündelik hayatta ihtiyaç du- yulan şeylerin üretiminde kulla- nılmaktadır. Örneğin koyun derisinden na- mazlık, keçi derisinden sütün yağını çıkarmak için kullanılan tuluk, dağarcık, öküz ve inek deri- sinden çarık, at palanı kayışı, eyer, üzengi ve dizginler yapılmakta- dır.

4. AĞAÇ OYMA - AHŞAP İŞÇİLİĞİ Ağaç oyma ve ahşap işçiliği de Tunceli el sanatlarının önemli parçalarından biridir. Özellikle saz ve bağlama yapımı bunların başında gelir.

78 79 BİR TUTAM TUNCELİ

80 BİR TUTAM TUNCELİ

başörtüleri, kışınsa yünlü doku- denir. Zilekler geniştir. Kadınlar ma atkılar kullanırlar. Dışarı çıkan bellerine kuşak bağlarlar. Kuşağın kadınlar, geleneksel çarşaflarını üstüne de kejik adı verilen ucu örter; üstüne ince bir çit bezi bağ- püsküllü ve renkli dokumadan lanan fesi takar; en üste de ‘izar’ oluşan şerit sarılır. Kış aylarında denilen beyaz bir örtü örterler. çuhadan, sırma işlemeli salta ya da gocik ve hırka giyilir. Şalvar, iş ‘Ev Bezi’ denilen beyaz bezden iç giysisi olarak kullanılır. gömlek, alacasından da ucu büz- gülü topuklara uzanan diz donu Ayakkabı olarak kara kundura giyilir. Renkli dokumadan yapılan giyilir. Ayak bileğini saran kara önden düğmeli içlik üzerine üst kundura, genellikle yüksek to- giysisi olarak üç ya da dört etek- puklu ve nalçalıdır. Çakkala ya da C. GELENEKSEL HALK li entari giyilir. Peşli de denilen menemse denilen yün çoraplar GİYSİLERİ bu entarilerin kol ağızlarına zilek nakışlıdır. Tunceli’de 1950’lere kadar ev do- kumalarından yapılan geleneksel giysiler yaygın olarak kullanılmış- tır. Ülke genelindeki ekonomik ve sosyal yapıdaki değişime paralel olarak değişen giyim kuşam özel- likleri, Tunceli’yi de etkisi altına almıştır. Kentleşme süreci, gele- neksel giysilerin yerine çağdaş giyim-kuşamın yaygınlaşmasına yol açmıştır.

1. KADIN GİYİMİ Genç kadınlar, genellikle ince tül- bent ya da oyalı yazma takarlar. Yaşlılar ise yazın koyu renkli ipek

80 81 BİR TUTAM TUNCELİ

2. ERKEK GİYİMİ çevresi kasnaklı, altı deri ya da Geleneksel iç giysileri, içlik, don kıl ip örgüsü, üstten bağcıklı ‘he- ve kuşaktan oluşur. Üstte de şal- dik’ giyilir. Şah Haydar’ın Düzgün var, Tosya kuşak ve erkek saltası Baba’ya dönüşmesi efsanesinde giyilir. Zenginlerin şalvarı çuha- de dağdaki hedik izlerinden bah- dandır. Üç etek ve kalın ak bez- sedilir. Bu açıdan hedik, hem ge- den dikilen gömleğe köy erkeği leneksel hem de karda batmayı giyiminde de rastlanmaktadır. İh- engelleyen fonksiyonel bir ayak- tiyaç halinde, bu giysilerin üstüne kabı çeşididir. Erkeklerin gelenek- hırka ve gocik giyilmektedir. Önü sel yaz ayakkabıları da mazdu, ilikli cepkenler çuhadan yapılır. ham çarık ve dedemburnu deni- Cepkenin iki kolu, koltuk altından len çarıklardır.

bileğe kadar açık olup, sadece soğuk havalarda iliklenir. Soğuğa karşı kolsuz keçe kullanımı yay- gındır. Tunceli yöresi erkek giyiminin en dikkat çekici giysilerini şal-şepik oluşturur. Pantolonu bol ve ceke- ti yakasız şal-şepik, dokuma ku- maştan yapılır. Şal-şepikin kolları zilekli, yani geniş ve püsküllüdür. Başa ise genellikle el örgüsü baş- lık takılır ya da puşi sarılır. Gallik, dizleme ve konçlu olmak üzere üç çeşit erkek çorabı bulunmak- tadır. Çoraplara hayvan motifleri nakış olarak işlenir. Erkek ayakkabıları yazlık ve kış- lık olarak farklılık gösterir. Kışın

82 BİR TUTAM TUNCELİ

D. TUNCELİ’DE HALK KARAÇOL şındaki oyuncuya dönerek, müzik eşliğinde eğilerek, sağa-sola yay- OYUNLARI VE FOLKLORİK Tunceli yöresinin en eski ve en lanarak oyuna devam ederler. Bu KIYAFETLER yaygın halk oyunlarından biridir. arada ezginin ritmi giderek düşer. Karaçola dik halay da denilmek- 1. HALK OYUNLARI Baştaki oyuncu döner ve bütün tedir. Daha çok düğünlerde oyna- ekip hep beraber üç defa otura- Tunceli’de halk oyunları, nişan ve nır. Yediden yetmişe herkesin bil- rak birleşirler. Daha sonra hızlı oy- düğünlerde, eğlenceli günlerde diği ve sevdiği bir oyundur. Oyun, namaya geçilir. oynanmaktadır. Tunceli ve ilçele- parmak uçlarıyla oynanır. Parmak rinde oynanan başlıca halk oyun- uçlarında bir süre oynandıktan KEÇİKO ları şunlardır: sonra topuklar yerden kalkar, diz- Üçayak oyunu, cezayir, cirit, nare, ler çekilerek oyuna devam edilir. Keçiko da çok eski bir halk oyunu- ağır hava, lorke, karaçor oyunu, Daha sonra oyuncular gruplar dur. Oyun yaşlılar tarafından daha yol havası, körkes varvarı, halay, halinde köşelere dağılarak güzel ağır bir ritimle, gençler tarafından düğüne toplama (varvara slema- bir figür ortaya çıkarırlar. Sonuna ise daha hızlı bir ritimle oynanır. nı), tanzara, gelin ağlatma, han- doğru oyunun zezeke kısmı oy- Oyunun oynanması için oyuncu çer, baskan (kız oyunu), gövent, nanır. Tüm oyuncular grubun ba- sınırlaması yoktur. Oyuncu sayısı Pülümür halayı, kol oyunu, deli- ley (üç ayak), barasor, bir ayak, iki ayak, kına oyunu, simsim, Kemal çavuş, at oyunu, Temur ağa, iğ oyunu.

ÜÇAYAK OYUNU Türkiye’nin hemen her yerinde oynanan üçayak oyunu, en az üç, en fazla 17 kişiyle oynanan bir halk oyunudur. Çemişgezek ve Ovacık’ta çok oynanan bir oyun- dur. Genellikle kızlı erkekli karma oynanır. Ezgisinde söz yoktur. Ye- rinde sayar gibi oynanır.

82 83 BİR TUTAM TUNCELİ

fazla ise ikişerli gruplar halinde oynanabilmektedir. Oyuncula- rın arka arkaya dizilerek, köprü figürü oluşturmasıyla oynanan bir oyundur. Bir süre bu şekilde oynanır. Sonra ilk baştaki iki kişi köprünün içinden geçerek, iki elini birbirine vurarak ayrılır. Bu figür tüm oyuncular tarafından sırasıyla yapılır ve böylece tekrar- lanarak devam eder.

GULE Bir gencin Gule adında bir kıza sevdasından türetilmiş bir halk oyunudur. Rivayete göre Gule, kendisine sevdalanan gence yüz vermez. Bunun üzerine aşkına karşılık bulamayan genç bir türkü yakarak, sevgisini türkünün dize- lerinde ölümsüzleştirir. Bu türkü ile kendini avutan genç sevdalı, sevdiği kızın hayaliyle derbeder bir şekilde yaşamaya devam eder. Sevdalı gencin bu hali, zamanla bir halk oyununa dönüşmüştür. Bir çeşit tiyatral gösteri gibi oyna- nan Gule oyunu, sevdalı gencin içine girdiği aşk çıkmazını anlatır. Bu durumu sembolize etmek için de oyun, iki adım ileri, bir adım geri şeklinde oynanmaktadır.

84 BİR TUTAM TUNCELİ

FADİKE aşkına verdiği karşılık ölümsüz- rar hızlanan ritmik bir oyundur. Tunceli’de her olayın bir hikayesi leşmiştir. Fadike oyunu kızlı-er- daha çok düğünlerde davul-zur- olduğu gibi Fadike’nin de bir hi- kekli el ele tutuşularak oynanan na eşliğinde oynanan oyunun kayesi bulunmaktadır. Ovacık’a bir halk oyunudur. Figür olarak en önemli figürü oyuncuların ol- ait olan ancak bütün yörede bili- fazla çeşitlilik göstermez. Oyun dukları yerde sağdan sola doğ- nen ve oynanan bu oyun, Fadike oynanırken zurna bir anda susar, ru yaylanmalarıdır. Oyuncular, isimli genç ve güzel bir kızın öy- Fadike türküsü otantik yapısına sağdan sola doğru yaylanarak küsünü anlatmaktadır. Ailesi tara- uygun bir biçimde oyuncular ta- birbirlerine kavuşamayan ve fından küçük yaşta sevmediği biri rafından söylenerek oynanır. üzüntülerinden baygınlık geçi- ile zorla evlendirilen Fadike’nin ren aşık ile sevgilinin söz konu- sevdalısının yaktığı türkünün BAYGIN OYUNU su dur. İçinde bulundukları ruh oyunlaştırılmasından ibarettir. Baygın oyunu, hızlı başlayıp hallerini yansıtır. Baygın adı da Oyunla Fadike’nin de sevdalısının daha sonra yavaşlayan ve tek- buradan gelmektedir.

84 85 BİR TUTAM TUNCELİ

2. FOKLOR KIYAFETLERİ BAŞLIK Kız ve erkekler başlarına poşu ta- karlar. Kızlar poşuyu tacın üzerine bağlarlar. Poşunun üzerine de et- rafı oyalı tülbent dolarlar. Bu do- layış yöreye özgüdür.

GİYSİ Temel giysi olarak üç etek giyilir. Üç eteğin antik bir değeri vardır. Tamamen renkli ve işlemeli bir giysidir. Adından da anlaşılacağı gibi üç parçadan oluşmaktadır. Bele sarı- lan şalın üzerine siyah renkli ku- şak ve peştamal bağlanır. Kollara kolçak geçirilir. Üç eteğin altına renkli satenden dikilmiş pijama ve ayaklara çarık giyilir. Erkek oyuncular tarafından siyah renkli şalvar giyilir. Şalvarın üzerine de beyaz kola- lı gömlek giyilir. Gömlek siyah renkli cepkenle bütünleştirilir. Ayaklara da kızlar da olduğu gibi yünden yapılmış beyaz çorap ve çarık giyilir.

86 3. BÖLÜM: TUNCELİ YEMEKLERİ

Tunceli’de oldukça zengin bir ürünleri çeşitlenmektedir. Şire- Tunceli’nin en bilinen yemeklerin- yemek kültürü vardır. Tunceli ye- den hem tatlı yapılmaktadır hem den biri olan hazırlop köftesi’dir. mekleri arasında Zırfet (Babiko), de katık olarak kullanılmaktadır. Tunceli’de ekmek olarak tandır Sirepati, Keşkek, Kavut, Patila gibi Pekmez, pestil ve orcik (cevizli su- ekmeği ya da sac yufkası kullanıl- unlu yemekler başta gelir. Tunceli cuk), şireden yapılmaktadır. Ayrıca maktadır. Mayalı hamurdan ekşili yöresinde yetişen bitkilerden ya- buğdayın döğülmüş haliyle ‘şireli’ ekmek ve bazlama; mayasız ha- pılan yemeklerin başında da Gulik tarhana yapılmaktadır. murdan yufka, kumbik, kül (ocak) Çorbası, Mantar, Döğme Çorbası ve Pilavı ile kurutulmuş sebze ye- Buğday döğmesinden yapılan gömmesi ve değirmen poğaçası mekleri gelir. Geleneksel yöresel ‘döğme pilavı’ ve ‘keşkek, yarma- yapılmaktadır. Yumurtalı tepsi tatlılar arasında helva, dut tatlısı dan yapılan ‘malhuta çorbası’, kumbiği, su böreği, bişi ve hırınç ve aşure yer almaktadır. Bağcılı- tarhana, erişte ve xaşıl (haşıl) yö- da börek türü hamurlu yiyecekler ğın yaygın olduğu yerlerde besin renin yaygın yemeklerindendir. olarak bilinmektedir.

86 87 BİR TUTAM TUNCELİ

A. ÖZEL YEMEKLER konur ve sacın üzerine de tekrar şekilde etrafına ayran, üzerine de ateş yakılır ve pişirmeye bırakılır. kızartılmış tereyağ dökülür. Böy- ZİRAFET (BABIKO) İyice piştikten sonra sacın altın- lece servise hazırdır. Ayrıca bul- dan çıkarılan zirafetin üst kapağı gurlu, kavurmalı, susamlı, soğanlı Zirafet için gerekli malzemeler, açılır. İçi el ya da bir kaşıkla iyi- ve içli gömme de yapılmaktadır. un, tereyağı, maya, yerine göre ce eşilir ve ayranla sıvanır. Daha bal ve sarımsaklı yoğurttur. sonra içinden çıkarılan ekmek SİRON (SIRIN) Değişik hazırlama ve servis şekil- parçaları ufalanarak tekrar içine Siron yapımı için gerekli olan lerine göre zılfet, borani, parğaç, doldurulur. Ayran hafif ateşte ka- malzemeler sacda iyice pişirilmiş deve lokması gibi isimlerle bili- rıştırılarak, ısıtılır. Bu arada dövü- yufka, sarımsaklı yoğurt ve tere- nir. Önce un, mayanın da konul- lüp, hazırlanan sarımsak, ayrana yağıdır. Önce yufkalar hazırlanır. masıyla yoğrularak hamur haline katılır. Kendi kasnağının içine ha- Sacda iki tarafı da güzelce pişiri- getirilir. Sonra hamur, yuvarlak zırlanan babıkonun üstüne ayran len yufkalar, 3-4 santimetre ge- bir şekil verilerek açılır. Tandırda dökülür. Bir tavada da tereyağı nişliğinde şeritler halinde kesilir. ya da büyük bir ocakta ateş hazır kızartılır. Kızartılan tereyağının Kesilen yufkalar katlanarak düz hale getirilir. Pişirecek dereceye içine de bir veya iki kaşık ayran bir tepside yan yana dizilir. getirildiğinde, hazırlanan hamur, dökülür. Kızgın ve köpürmüş yağ, Diğer taraftan süzme yoğurt, su locına (ocağa) konur. Tandırda yemeğin üzerinde gezdirilerek, ile ezilir, ateşte kaynamadan iyice ya da ocakta hamur üstüne sac en alt kısmı tam tepeye gelecek ısıtılır. Bu karışım siron tepsisinin

Zirafet Zirafet Siron

88 BİR TUTAM TUNCELİ

Siron Patile Keledoş

üzerine dökülür. Sonra da eritilen açılır. Hamurun üzerine tuzsuz halinde kullanılmak üzere yoğur- tereyağı sironun üzerine dökülür. beyaz peynire katılmış soğan, dun süzeklere konulup, suyunun Ayrıca bir kap içerisinde ayıklan- maydanoz veya kavurmalı bulgur süzülmesi sonucu güneşte ku- mış ceviz içi dövülerek üzerine güzelce dağıtılır. Hamurun kenar- rutulmasıyla elde edilir. Keledoş ları kıvrılır. Pişmeye hazır patile serpilerek servis yapılır. yapımı için öncelikle kurut suda harlı ateşteki sacın üstüne konu- ezilerek ayran haline getirilir. PATİLE larak pişirilir. Bu şekilde yenebi- leceği gibi ekmekler doğranarak Keledoşta kullanılan soğan, ka- Patile yapımı için 3 su bardağı un, vurma, yağ ve salça karıştırılarak yarım paket yaşmaya, 200 gram üzerine eritilmiş tereyağı döküle- kavrulur. Bu karışımın üzerine ya- tuzsuz peynir, kavurmalı bulgur, rek de yenir. maydanoz, tozşeker, tuz ve yeteri vaş yavaş kurut ayranı dökülerek KELEDOŞ kadar suya ihtiyaç vardır. kaynayıncaya kadar karıştırılır. 20 Kurut ayranı, soğan, kavurma, dakika kadar birlikte pişirilmesi Önce bir kaba 3 su bardağı kadar yağ, tandır ekmeği veya yufka ek- sağlanır. Servise hazır karışım, un konulur. Üzerine yarım pa- meğinden yapılır. daha önce bir sahanın içine doğ- ket yaşmaya, bir fiske tuz ve ılık su ekleyerek karıştırılır. Karışım Kurut, Anadolu’nun her yerinde ranmış bulunan pişmiş yufka ek- kulak memesi kıvamına gelene olduğu gibi, Tunceli’de de çok meği veya yörede fetir adı verilen dek yoğrulur. Elde edilen hamur kullanılan bir malzemedir. Yo- ekmeğin üzerine dökülür. Günün küçük parçalara ayrılır. Beze deni- ğurdun kurutulmasından elde her saatinde olduğu kadar sabah len bu parçalar, merdane ile iyice edilir. Zorlu kış şartlarında ihtiyaç kahvaltısında da yenir.

88 89 BİR TUTAM TUNCELİ

Gurik Sirikult Eşkene

GURİK (HAŞIL) SİRİKULT soğan halkaları eklenip 5-6 daki- ka, pembeleşinceye kadar kavru- Haşıl için bulgur, su, un, tereyağı, Sirikult malzemesi, bayat yufka, lur. Sonra da un, tahta bir kaşıkla kurut ayranı, sırımsak ve tuza ihti- tereyağı ve ayrandan ibarettir. bu karışıma ilave edilir. Ara veril- Bayatlamış yufkalar, çok küçük yaç vardır. meden birkaç dakika karıştırma- parçalar halinde elle ayranın içine ya devam edilir. Önce bir kapta su kaynatılır. Kay- doğranır. namış suya yeteri kadar tuz ek- Tencere ateşten indirilip ka- Yufkaların ayranın içinde yumu- lenir. Bulgur ilave edilerek hafif rıştırılarak su eklenir. Ateş iyi- şaması ve emmesi beklenir. Son- ateşte haşlanması sağlanır. Haş- ce kısılıp, tencerenin kapağı- ra bir tavaya dökülerek kızgın yağ landıktan sonra suyunun çekil- nı kapatarak 10 dakika pişirilir. mesinden sonra üzerine un ser- içerisinde kavrularak servis edilir. pilir. EŞKENE-İŞKENE Nihayet yumurta da bu yemeğe Un serpildikçe karıştırılarak, iste- Malzeme olarak yufka ekmek, so- katılıp tencere ateşten indirilir. nilen kıvama gelene kadar katı- ğan, kavurma ya da tavuk eti ve Sonra pişirilmiş yufka ekmeği laşması sağlanır. Bir tepsiye dökü- patatesten oluşan haşlama suyu doğranarak bir tepsiye konur. lüp, orta kısmı çukurlaştırılarak, gereklidir. Bazen yufka ekmeği yerine kuru- sarımsaklı ayran dökülür. İsteğe muş ekmek parçaları da kullanı- göre baharatlı tereyağı dökülerek Öncelikle tereyağı, büyük bir ten- larak servis yapılır. Eşkene servise cerede orta ateşte eritilir. Sonra servis edilir. hazırdır.

90 BİR TUTAM TUNCELİ

Taş ekmek yapımı Keşkek Erişte pilav

TAŞ EKMEĞİ Tuncelililer, eti, bozulmadan nularak, servise hazır hale getirilir. Yapımı için un, yumurta, su, tere- uzun süre kullanabilmek için gü- Pekmez koymayı tercih edenler de yağı, şeker, tuza ihtiyaç vardır. neşte kurutarak korurlar. Güneşte vardır. kurutulan bu ete ‘bastırma’ adı Önce un, su, yumurta, tuz bir kapta verilir. Keşkek için bastırma iyice ERİŞTE PİLAVI iyice karıştırılarak, bulamaç haline pişirilir, sonra buna yoğurtla karı- Erişte pilavı için erişte, tereyağı, ye- getirilir. Sonra pişirilecek olan taş şımlı pişirilmiş döğme ilave edilir. teri kadar kaynar su ve tuz gereklidir. ya da saç kızgın hale getirildikten Karışım birkaç dakika daha pişiri- sonra üstü temizlenir. Daha önce lerek, servise hazır hale getirilir. Önce bir tencereye yeteri kadar karıştırılarak hazır hale getirilen su konularak kaynatılır. Göz ka- bulamaç kepçe ile kızgın taşın ya Öte yandan etsiz keşkek de yapıl- rarıyla tuz atılır. Ardından, ten- da sacın üzerine dökülür. Taşın üs- maktadır. Etsiz keşkek için tereya- tündeki ekmekler piştikten sonra ğı, ayran, su, un ve bulgura ihtiyaç cereye erişte konulur. Erişteyle bir tepsiye alınarak üst üste dizilir. vardır. Ayran, su ve bulgur bir kaba birlikte su birlikte kaynamaya bı- Baklava gibi dilim dilim doğranır. konularak, ocak üzerinde durma- rakılır. Eriştenin haşlanması sağ- Üzerine şeker şerbeti ve tereyağı dan karıştırılır. Sonra bir miktar un landıktan sonra ocaktan indirilip dökülür. Yemek servise hazırdır. ilave edilerek karıştırılır. Beş dakika süzülür. Sonra tavada yağ eritilir. kadar pişirildikten sonra ocaktan Erimiş yağ eriştenin üzerine dö- KEŞKEK indirilen keşkekin ortası bir havuz külerek servise hazır hale getirilir. Keşkek için bastırma eti, ayran ve haline getirilerek, daha önce eritil- Bazen kavurmayla birlikte de ser- döğme kullanılır. miş bulunan tereyağı buraya ko- vis edilir.

90 91 BİR TUTAM TUNCELİ

B. ÇORBALAR AYRANLI AŞ (GERMİYE DEW) DÜĞÜN ÇORBASI (ŞORBİK) 12 İMAM ÇORBASI (GERMİYE Hazırlanması için 1 litre ayran, bir Düğün çorbası yapmak için ke- DEWTU İMAMAN) kaşık un, 1 adet yumurta, 500 gr. mikli et, un, soğan, yumurta, tere- döğme, 1avuç nohut, yeteri kadar yağı, baharat ve ıslatılmış nohuta 12 İmam için Muharrem’de tutu- tuz, Reyhan veya yarpuz(yabani ihtiyaç vardır. lan 12 günlük orucun sonrasında nane)a ihtiyaç vardır. yapılan bu çorbada on iki çeşit Kuzu gerdanı, 4 su bardağı suda yiyecek maddesi bulunur. Bunun Önce bir tencerenin içine ayran haşlandıktan sonra küp küp doğ- için önce su kaynatılır ve tuzu konularak içine un, tuz, yumurta ranır. Suyu süzülüp, ayrı bir tence- ayarlanır. Akşamdan suya konmuş sarısı ilave edilerek, iyice karıştırılır. reye alınır. 2 çorba kaşığı un, 2 çor- ve yumuşamış den (yarma) bunun Kaynayıncaya kadar tahta kaşıkla ba kaşığı yoğurt, yarım çay bardağı içine konur. Bir müddet kayna- karıştırılmaya devam edilir. Kay- limon suyu ve yumurta derin bir namış karışıma, önceden ıslatılıp kapta iyice çırpılır. Sonra yavaş ya- maya bırakılır. Daha sonra nohut, hazır hale getirilen nohut ilave vaş ocaktaki et suyuna ilave edilir. kuru fasulye, üzüm, ceviz, fındık, edilir. Nohut biraz piştikten sonra Tuzunu ayarladıktan sonra etler ve fıstık, çir, incir, dut, şeker karıştırı- döğme katılır, 20-30 dakika kay- daha önce hazırlanmış nohut ilave larak pişirilir. Çorbaya malzemele- natıldıktan sonra yarpuz (yabani edilir. Tencere ocaktan alınır. Ayrı ri atarken 12 İmamların adı sayı- nane) konur. Taze yarpuz daha iyi bir yerde 3 çorba kaşığı tereyağın- lır. Genel olarak Muharrem’de 12 tat verir. Mevsim kış ise kurutul- da bir tutam kırmızıbiber karıştırı- İmam’ı anmak için yapılan bu ye- muş yarpuz karıştırılır. 5 dakika larak, çorbanın üzerine gezdirilir. mek, cenazelerde, kurbanlarda ya daha kaynatılır. Sıcak yenildiği gibi Bazıları sütle on dakika kaynatılmış da düğünlerde de yapılmaktadır. yaz aylarında soğuk da yenilir. şorbiki tercih edebilmektedir.

İmam çorbası Ayranlı aş Düğün çorbası

92 BİR TUTAM TUNCELİ

Kumaşlı çorbası Düğürcük çorbası Mahluta çorbası

KUMAŞLI ÇORBASI tuz ve düğürcük eklenir. Yakla- ve mercimek katılarak pişirilir. Tencere indirilmeden tavada kı- Çorbayı yapmak için un, merci- şık 10 dakika kaynadıktan sonra zartılmış tereyağında güzelce mek ve döğme kırıkları gereklidir. ocaktan alınır. kavrulan soğanlar üzerine dökü- Mercimek önceden haşlanır. Bu arada çorba için doğranmış lür. Kavrulmuş soğanla birlikte soğanlar, başka bir tava ya da Hazır olduğunda un, hamur ha- yemek, bir miktar daha ateşte tu- line getirilir. Hamura, fındık bü- tencerede tereyağıyla kızarana tulur ve servise hazır hale gelmiş yüklüğünde şekil verilir. Sonra da kadar kavrulur. Kavrulan soğan- olur. mercimek ve döğme kırıkları ile lar, çorbaya ilave edilir ve servise çorba pişirilir. hazır hale getirilir. GULİK (ÇİRİŞ) ÇORBASI Çiriş Otu da denilen Gulik, temiz- DÜĞÜRCÜK (İNCE BULGUR) MAHLUTA ÇORBASI lenip bol su ile yıkandıktan son- ÇORBASI Arap kökenli bir çorbadır. Bir öl- ra ıspanak şeklinde doğranır. Bir Çorba için düğürcük de denilen çek yarma, iki ölçek su, bir çay tencerede pişirilen et veya kıyma- ince bulgur, su, salça ya da do- bardağı, çekilmiş mercimek ve ya tereyağında kavrulmuş soğan mates, soğan, tuz ve tereyağına istenildiği kadar baharatın katıl- eklenir. masıyla yapılır. ihtiyaç vardır. Kavurma işlemi tamamlandıktan Önce su salça ya da domates bir- Önce yarma (den) ve mercimek sonra gulik ilave edilir ve üzerine likte ocağa konularak kaynatılır. ıslatılarak hazır hale getirilir. Son- de pirinç konulur. Sonra suyu ve Su kaynamaya başlayınca içine ra su kaynatılır. Sonra suya yarma tuzu konularak, pişirilir.

92 93 BİR TUTAM TUNCELİ

C. ÇÖREK VE BÖREKLER ateşten kızmış taş üzerine kapa- tılır. Böylece ekmek pişer. Pişen KÜL GÖMBESİ ekmek soğuk sıva taşı ile alınır. (OCAK GÖMBESİ) Bu ekmek tuzsuzdur. Çok lezzetli Hamur mayasız olarak derin bir olduğundan değirmenden dö- kabın içinde yoğrulur. Ocak ya nenlerin çocukları babalarından da tandır iyice yakılır. Sal denilen pağaça isterler. ocağın tabanı ateşten iyice kıza- rınca ıslak bir bezle silinir. Hazır- CUMUR lanmış hamur bu salın üzerine Değirmen pağaçı Cumur için kızartılmış ekmek, çö- serilir ve üzerine de sac kapatılır. kelek ve tereyağına ihtiyaç vardır. Sacın üzerinde tekrar ateş yakılır. DEĞİRMEN PAĞAÇI Önce ekmekler keklik burnu gibi Ekmek, alttaki kızgın sal ve üstteki Tuncelililerin kışlık un öğütmek bir hal alıncaya kadar kızartılır. Kı- sacın ısısıyla pişer. Bu ekmek çıka- için Sonbahar’da en çok gittikleri zartılmış ekmek yayvan bir kaba rıldıktan sonra ya olduğu gibi ye- yerin başında değirmenler gelir. nir veya üstü özenle açılır. İçi oyu- Değirmenlerde sıra çok olur. Bu küçük küçük doğranır. lup yumuşak kısmı çıkartıldıktan bekleme anında köylülerin yanla- İçine çökelek serpiştirilir. Sonra sonra içine tereyağ dökülerek ka- rında getirdikleri yiyeceklerin bit- da tereyağ kızdırıp ekmeklerin pağı tekrar kapatılır. Bu şekilde ılı- mesi üzerine yapılan bir yiyecek- üstüne doğranır. Soğutulmadan maya bırakılan gömbe yenilecek tir. Buna pağaç denir. Un, ağaçtan yenir. Sıcak ekmek bulunmadı- hale gelir. Tadı kurabiye gibidir. yapılmış hamur teknesinde yoğ- ğı zaman, soğuk ekmekler, önce rulur. Kenarlarına pürüzlü siyah vol- kanik taşlar dizilmiş olan derme çatma ocakta odun yakılır. Bir taş da serbest olarak ateşin üzerine konur. Taşları kızdırdıktan sonra ateş temizlenir. Taşların büyüklü- ğünde pide gibi top top edilmiş hamur bu kızgın taşların üzerine yapıştırılır. Üzerine de daha önce Kül gömbesi Cumur

94 BİR TUTAM TUNCELİ

bir tavada ya da sacda kızartılır, Saca yayılan hamur bir müddet sonra da çökelek ve kızarmış yağ sonra pişer. Piştikten sonra tepsi- dahil edilir. ye alınır ve üzerine bir miktar su ile ısıtılmış sarımsaklı yağ dökülür. Sonra hafif ateşte ısıtılarak yağın Yumuşak bir yemek olur. ekmeğe nüfuz etmesi sağlanır. Böylece leziz ve besleyici bir yiye- SU BÖREĞİ cek elde edilmiş olur. İnce una iyi açılması için bir mik- tar zeytinyağı karıştırılır, honça YUMURTALI TEPSİ KUMBİĞİ Hırınç üzerinde oklava ile açılır. Un, süt ve yumurta ile iyice karış- Açılan yufkalar kaynar suya ba- tırılarak yoğrulur. Baklava biçimi tırılıp süzüldükten sonra tepsiye verilip tepsiye yerleştirilir. Üzeri- düzgün olarak kat kat yerleştirilir. ne bir miktar çörek otu ve susam Yufka katları arasına erimiş yağ, ekilerek ateşin üstüne konulur. peynir, maydanoz, nane konur, Üstü ekmek pişirme saçı ile kapa- az biber ekilir. Tepsi üzerine ikinci bir tepsi kapatılarak köz üzerinde tılır. Sacın üzeri de ateş ile örtülür. pişirilir. Hamur iki ateş arasında pişer. Çok lezzetlidir. BİŞİ Su böreği HIRINÇ Yumurta, un ve tereyağından ya- pılır. Önce bir miktar un derin bir Un, ılınmış suya azar azar döküle- kaba konulur. İçine yumurta kırı- rek karıştırılır. Tuz eklenir yoğurt lır. Yumurtayla un yoğurt kıvamı- kıvamına getirilir. na gelinceye kadar karıştırılır. Öte yandan ocağın üzerine saç Tavada erimiş ve kızarmış tereya- yerleştirilir ve bir bez parçası ya ğı üzerine kaşıkla dökülerek pişi- da fırçayla yağlanır. Yoğurt kıva- rilir. Tabaklara konularak servise mındaki cıvık hamur bir ağaç veya hazır hale getirilir. Çökelekle ye- bakır kepçe (çemçe) ile kızgın saç nildiği gibi üzerine toz şeker dö- üzerine dökülür. Bişi külerek tatlı gibi de yenir.

94 95 BİR TUTAM TUNCELİ

Haşlama et Kızartma et Sac kavurması

D. ET YEMEKLERİ den delinerek, sarımsak konula- tuz, salça, sarımsak ve tereyağına bilir. ihtiyaç bulunmaktadır. HAŞLAMA ET Yemek piştikten sonra et, önce- Kavurmalık olarak alınan et, ufak İhtiyaç kadar haşlamalık kemikli den ısıtılmış çukur bir kabın içine ufak doğranarak, bir tencereye et, patates ve soğan, yarpuz, sa- konularak servise hazır hale geti- konulur. Ocakta, suyu çekene ka- rımsak, tuz ve biberden yapılan rilir. dar pişirilir. bir yemektir. KIZARTMA ET Tuzu atıldıktan sonra etin bir kıs- Parçalanmış et, büyük bir tencere- mı ayrı bir tencerede tereyağıyla ye konulur. Yeteri kadar su eklenir. Et ve kemikleri ufak ufak doğra- iyice kavrulur. Kavrulan et, bir ser- Tuz ve biber atılıp, ocağa konulur. nıp, su eklenerek, kazanda pişiri- vis tabağına alınır. Kapağı kapatılarak kaynatılır. lir. Geri kalan tereyağı bir tavaya ko- Kaynadıktan sonra tencerenin ka- Sonra ayrıca kırmızıbiber, reyhan, nulur ve salçayla bir sos hazırlanır. pağını açarak üstünde biriken kö- yağ ve tuz ile yağda kızartılarak pükler toplanır. Sonra da patates servise hazır hale getirilir. Daha önceden hazırlanan sarım- ve soğan eklenir. saklı yoğurt servis tabağındaki etin üstüne kaşık ile dökülür. Ateş kısılır ve düşük ateşte uzun SAC KAVURMASI bir süre pişirilir. İstenildiğinde et Malzeme olarak, iki kilogram et, Ardından da salçalı sos dökülerek pişirilmeden önce bir kaç yerin- yarım kilo yoğurt, yeteri kadar servise hazır hale getirilir.

96 BİR TUTAM TUNCELİ

natılır. Kaynatılan bu suyun içine Salça ve yağ hariç diğer malzeme- hazırlanmış olan köfteler dökü- ler, bir yoğurma leğenine konu- lür. 15-20 dakika kaynatıldıktan lup, iyice yoğrulur. Karışım, ma- sonra köfteler, kevgirle tence- cun haline gelene kadar yoğurma reden çıkarılarak ayrı bir tabağa devam edilir. Yoğurma, belli bir konulur. Başka bir kaba yoğurt kıvama geldikten sonra içine yu- konularak iyice çırpılır, içerisine murta kırılarak biraz daha yoğru- de dövülmüş sarımsak eklenerek lur. Sonra tekerleğe benzer şekil köfte üzerine dökülür. verilerek köfte haline getirilir. Yoğurtlu köfte Daha sonra 250 gr tereyağ eri- Ardından bir tencereye yağ ve tilir. İçerisine toz biber atılarak salça konulur. Salça eridikten E. KÖFTELER VE DOLMALAR iyice karıştırdıktan sonra kaşıkla sonra göz kararıyla biraz un ilave YOĞURTLU KÖFTE yoğurtlu köftenin üzerine dökü- edilir. Su kaynayınca yavaş yavaş lerek yenir. içine köfteler atılır. Köftenin suyu- Köftenin yapılabilmesi için gerek- na reyhan atılması lezzetini artırır. li olan malzemeler, düğürcük de ETLİ KÖFTE Piştikten sonra tepsiye konulur. denilen ufak bulgur, su, tuz, un, Üzerine kızdırılmış tereyağı ve sa- yoğurt, sarımsak, toz biber, tere- Etli köfte için et, düğürcük bulgu- rımsaklı yoğurt konularak servis yağıdır. ru, yumurta, maydanoz, soğan, reyhan, tuz, karabiber, pulbiber, yapılır. Önce derin ve geniş bir kabın salça ve tereyağı gereklidir. içine düğürcük konulur. Düğür- HAZIRLOP KÖFTESİ cüğün üstüne kaynatılmış su dö- Hazırlop köfte için ihtiyaç kadar külerek karıştırılır. Kabın ağzı ka- köftelik bulgur, mercimek, soğan, patılarak 45-50 dakika bekletilir. reyhan tuz ve tereyağına ihtiyaç Böylece düğürcük iyice şişmiş ve vardır. yumuşamış olur. Yumuşamış dü- ğürcüğe un serpilerek iyici yoğ- Bulguru derin bir kabın içine ko- rulur. Sonra el ile ovularak yuvar- nulur. İçine soğanlar, küçük küçük lak köfte şekline getirilir. Bu işlem doğranılır. Önceden ezilmeyecek bittikten sonra bir tencereye ye- bir şekilde haşlanıp hazır hale ge- teri kadar su konularak içerisine tirilen mercimek bulgura eklenip bir yemek kaşığı tuz atılarak kay- Etli köfte karıştırılır. Üzerine un serpildikten

96 97 BİR TUTAM TUNCELİ

sonra kalın bir bezle üstü kapatı- bırakılır. Yaklaşık on dakika kay- lır. Bir saat kadar bekletilir. Tuz ve nadıktan sonra ocaktan indirilir. reyhan eklenerek, kıvamına ge- Köfte, servise hazırdır. linceye kadar yoğrulur. Köfteler su yardımıyla elle sıkılarak, silindir BINBAR DOLMASI şeklini alır, üzerinde beş parma- Hazırlanması için iyice temizlen- ğın izi kalır. Hazır hale getirilmiş miş kuzu bağırsağı, tahta tok- köfteler, bol kaynamış tuzlu suda makla tahtada dövülmüş kıyma, 5-6 dakika haşlanır. Haşlanan köf- ince bulgur, tuz, baharat ve rey- İçli köfte teler, sudan çıkartılır. Üzerine eri- hana ihtiyaç vardır. miş tereyağında terbiye edilmiş Önce bınbar dolmasının içine ko- kırmızıbiber dökülerek yenilir. Bu nulan karışım hazırlanır. Bunun köfteye culbant köftesi de denir. için bulgur, kıyma, salça, baharat, reyhan bir kap içinde su ile iyice İÇLİ KÖFTE karıştırılır. Bu karışım, daha önce İçli köftenin malzemeleri, bulgur, temizlenmiş bağırsaklara, par- un, kıyma veya kavurma, tuz, so- makla itilerek, doldurulur. Bağır- ğan ve çeşitli baharatlardır. sakların uçları bağlanır ve bir ten- Önce bulgur suda hafifçe kaynatı- cerede mantız üzerinde kömür ya da odun ateşi ile haşlanarak pişi- Bınbar dolması larak yumuşatılır. Yumuşayan bul- rilir. Ayrı bir tavada ısıtılmış yağ- gur, un ile birlikte yoğrulur. Öte da kızartılır. Kızartma işleminden yandan bir baş soğan doğranarak sonra dolma şekli bozulmadan kıyma veya kavurmayla birlikte küçük parçalar halinde doğrana- pişirilir. İsteğe bağlı olarak baha- rak servis yapılır. rat kullanılabilir. Yumuşayan bul- gur ceviz büyüklüğünde topak- BAĞ TEVEĞİ SARMASI lar haline getirilerek, başparmak yardımıyla içi açılır. Hazırlanan Sarma için tevek, bulgur, un, et, kıymalı, soğanlı iç, bu topakların maydanoz, reyhan, biber gerekir. içine konularak ağzı kapatılır. Ha- Yörede üzüm yaprağına tevek Bağ teveği sarması zırlanan köfteler kaynatılmış suya denir. Tevekler, bol suda, iyice yı-

98 BİR TUTAM TUNCELİ

kanıp sıcak suda haşlanır. Soğan, Tencereye sıvıyağ konur, orta maydanoz, reyhan küçük küçük ateşte ocağa yerleştirilir, ısınınca doğranıp hazır hale getirilir. Et yarım daire şeklinde doğranmış döğeceğiyle güzelce kıyma ha- soğan eklenir, kavrulur. Soğanlar line getirilmiş et, bir kaba alınır. yumuşayınca domates ve biber Ezilip kıyma haline getirilmiş etin salçası ilave edilir, tuz serpilir. Sal- içine bulgur, un, maydanoz, rey- çanın kokusu gidince, 4 su barda- han, biber konularak karıştırılır. ğı su katılır, kaynayınca ocaktan Sonra suda haşlanmış bağ te- alınır. Gulik kavurması veğinin arasına konulup sarılır. Bu arada lahana yaprakları, yu- Tencerenin içine yerleştirilen te- muşayana kadar haşlanır. Bıçakla Ocaktan alındıktan sonra yarım vek sarmasına su ilave edilerek avuç içi büyüklüğünde parçalara saat dinlendirilir, servis yapılır. pişirilir. Üzerine sarımsaklı yoğurt kesilir. Çukur bir kaba kıyma, bul- dökülür. Sıcak servis yapılır. gur, rendelenmiş kuru soğan, ka- GULİK KAVURMASI rabiber ve tuz konulur. NAHLA (LAHANA) SARMASI Çiriş olarak da tanınan gulik, özel- Gerektiği kadar su ilave edilerek likle Ovacık’ta ve Nazımiye’nin Sarma için ihtiyacı görecek kadar istenilen kıvama gelene kadar Düzgün Baba Dağı’nın yüksek yer- lahana, soğan, yağ, biber ve do- yoğrulur. Köfte harcından ceviz- lerinde yetişmektedir. Genellikle mates salçası, kıyma haline geti- den küçük parçalar alınarak, laha- Nisan- Mayıs aylarında yetişen gu- rilmiş et, bulgur, su, tuza ihtiyaç na yapraklarına tek tek sarılır. lik, zambağa benzeyen bir çiçektir. vardır. Önceden hazırlanan soğanlı, sal- Kök ve yaprakları temizlendikten çalı karışımın yarısı başka bir kaba sonra bol su ile yıkanan gulik, ıs- aktarılır. Kalan soğanlı karışımın panak gibi doğranır. Büyük bir üzerine nahla köfteleri düzgün tencereye konularak, suyla pişi- olmayacak şekilde konur. rilmesi sağlanır. Pişirilen gulikler, Üzerine ayrılan soğanlı, salçalı süzgeçle süzüldükten sonra ayrı karışım katılır. Tencerenin kapağı bir kapta eritilen tereyağıyla çır- kapatılır, orta ateşli ocakta kay- pılan yumurtalar üzerine dökülür. nama noktasına geldikten sonra Beş dakika kadar birlikte kavrulur ateş kısılır, 20 dakika daha pişirilir. ve ateşten alınır. Nahla Sarması

98 99 BİR TUTAM TUNCELİ

Ayranlı kabak Kuymak Kalbur hurması

AYRANLI KABAK ra kurut ayranıyla karıştırılıp bir Tereyağı dökülmüş kuymak servi- tabağa alınır. se hazır hale gelmiş demektir. Yapımı için gerekli olan malze- meler sarı kabak, kurut ayranı, te- Tabağın içindeki kavrulmuş ka- Tatlı olması istenirse yağa şeker, reyağı ve tuzdan ibarettir. bakların ortası havuz şeklinde bal veya pekmez de katılabilir. açılır. Kurut ayranı, yoğurdun ikinci kez KALBUR HURMASI pişirilip, bez süzeklerde süzülme- Açılan havuza artan tereyağı dö- si sonucu elde edilen topaklar- külerek servise hazır hale getirilir. Un, süt, yumurta ile hamur yoğ- dan oluşmaktadır. rulur. Hamur kıvamına geldikten F. TATLILAR sonra küçük parçalara ayrılır. Büyüklüğü yumurta kadar olan kurut topağı, kış mevsiminde tek- KUYMAK (BULAMAÇ) Kıvamına gelmiş olan hamura rar ayran haline getirilerek, çorba, hurma biçimi verilir, kalburun Önce un ateşte kızartılır. Un iyice gözlerine bastırarak damgalanır. keşkek, keldaş için kullanılır. kızartıldıktan sonra üzerine hafif Doğranmış kabak, tencerede hafif süt ilave edilir. Bakır tavada uygun ateşte iyice pişirilir. Kalbur bastırılıp damga- haşlandıktan sonra süzülerek Un ile karıştırılan su iyice piştik- lanmış kurabiyeler sade yağlı ha- dinlendirilir. ten sonra ateş üzerinde pişirilip line gelmiş olur. Daha sonra tavada eritilen tere- kaplara dökülür. yağında kabakların kavrulması Üzerine kaşıkla çukurlar yapıp Kalbur hurması, servis yapılırken sağlanır. Kavrulmuş kabaklar, içlerine kızartılmış tereyağı dökü- üzerine şeker ezmesi veya bal önce soğutulur; soğuduktan son- lür. şerbeti dökülerek yenir.

100 4. BÖLÜM TUNCELİ EFSANELERİ

Tunceli yöresinde sayısız efsane Birinci efsane şöyle anlatılmakta- Kurtların yemininden sonra İbra- anlatılmaktadır. Aşağıda değini- dır. him Peygamberden rızalık almak üzere yola çıkan Munzur, kendi len efsaneler, en yaygın olarak İbrahim Peygamberin koyunları- kendine, “nasıl olur da ben kurt- bilinen örneklerdir. na çobanlık yapan Munzur, şim- lara güvenip, sürüyü teslim ettim, diki gözelerin bulunduğu yerde ya şimdi sürüye saldırırlarsa” diye A. MUNZUR BABA EFSANESİ sürüsünü otlatırken yanına iki endişeleriyle mücadele ederken Alevi dedelerinden birinin erken tane kurt gelir. Konuşmaya başla- İbrahim Peygamber’e rastlar. yaşta ölen tek kızı, birkaç gün yan kurtlar, Munzur’dan kendile- üst üste babasının rüyasına gi- rine bir koyun vermesini isterler. İbrahim Peygamber, tek başına rer. “Baba” der, kızı; “mezarımda gördüğü Munzur’a, şaşkınlıkla, “sü- Munzur, “Bu sürü bana emanettir, rüyü nerede bıraktın?” diye sorar. bir emanet var onu al.” Gördüğü sahibinin rızalığı olmadan vere- rüyayı taliplerine anlatan Dede, mem” deyince kurtlar, “o zaman Bunun üzerine Munzur, “iki tane mezarın açılmasını ister. Mezar git sahibinden rızalık al gel” derler. kurt gelip benden bir koyun iste- açılınca, tabutun içinde parmağı- diler, bende ‘koyunlar benim de- “Ama” der, Munzur, “ben gidip nı emen bir çocuk görürler. Çocu- ğil, sahibinin rızalığı olmadan ve- gelene kadar siz sürüye saldırırsı- ğu alıp eve götüren Dede, o gece remem’ dedim. Onlar da, ‘o halde nız. Sürüye saldırmayacağınıza üç tekrar rüyasında kızını görür. Kızı, git sahibinin rızalığını al dediler, büyük günah üzerine yemin eder onun için geldim” diye cevap verir. çocuğuna Munzur adının veril- misiniz?” mesini ister. İbrahim Peygamber, “peki sen on- Bunun üzerine kurtlar, “evde kal- ların sözüne güveniyor musun, Yörede Munzur’a ilişkin birbirin- mış genç kızın günahı için; sacın insan kurda koyun teslim eder den farklı iki efsane anlatılmak- üzerinde lokma vermeyen kadı- mi?” diye sorunca Munzur da, tadır. Her ikisinde de Munzur, nın günahı için, eski süpürge ile kurtların üç büyük günah üzeri- çobanlık yapmaktadır. Farklı olay yeni süpürgeyi biri birine karış- ne yemin ettiğini anlatır ve kurt- örgüsünün yer aldığı iki efsanede tırıp kullananın günahı için sana lara koyun vermek için İbrahim de Munzur’un temiz ve örnek ki- söz veriyoruz ki biz sürüye karış- Peygamber’in rızası olup olmadı- şiliği öne çıkmaktadır. mayacağız” diye yemin ederler. ğını merak eder.

100 101 BİR TUTAM TUNCELİ

102 BİR TUTAM TUNCELİ

İbrahim Peygamber, “o halde git, miştir. Munzur, kurtlara, o koyu- gamberin oğlu İsmail’in yerine şayet sürüye dokunmamışlarsa nun kendisine ait tek koyun ol- kurban olarak yere inen koçmuş. kendilerine söyle, hangi koyunu duğunu söyleme gereği duymaz. İkinci koçun hala sağ olduğuna beğeniyorlarsa onu alıp götür- Koyunu alıp sürüden uzaklaşan ve insanoğlunun başına gelecek sünler” der. kurtlar, kuytu bir yerde koyunun en büyük felaketi önlemek için kuzulamasını sağlarlar. Kurtlar, kurban edileceğine inanılmakta- İbrahim Peygamber’den rızalık doğurttukları iki tane erkek ku- dır. alan Munzur, sürünün yanına gel- zuyu alıp, koyunu salarlar. Ko- diğinde, koyunların bir kısmının İkinci efsaneyse şöyle anlatılmak- yunun karnını yoklayan Munzur ağılda bir kısmı da gölgede geviş tadır. kuzulatıldığını anlamış ve biriken getirdiğini; kurtların da her iki ta- sütü sağmaya başlamış. Tam o sı- Yedi yaşına gelen Munzur, rafta nöbet tuttuğunu görür. rada neler olduğunu merak edip Ovacık’ın Koyungölü köyünden Munzur’u gören kurtlar, “sürünün sürünün yanına gelen İbrahim bir ağanın koyunlarına çoban sahibi razılık gösterdi mi?” diye Peygamber, koyunların yarısının olur. Koyunlarını Munzur’a ema- sorarlar. Munzur da, sürünün sa- beyaz yarısının da siyah renge net eden ağa, bir rivayete göre hibi, ‘kendileri sürünün içinden büründüğünü görünce gözlerine Hacca, bir başka rivayete göreyse bir koyun beğenip alsınlar’ diyor inanamamış. savaşa gider. O Hacdayken ya da diye cevap verir. savaştayken, Munzur ağanın eşi- Büyük bir hayranlık ve minnet- nin yanına gelip, “Hanımım, ağa- Sürünün içine giren kurtların le “oğul bu keramete nasıl er- mın canı sıcak helva istiyor. Sen seçtiği koyun, Munzur’un sahip din” diyerek yaklaşan İbrahim yap, ben kendisine götürürüm”, olduğu ve yedi yıldan beridir ilk Peygamber’i gören Munzur koş- der. kez bu yıl iki canlı olan tek koyun- maya başlar. Munzur koştukça dur. Rivayet edilir ki Munzur’un elindeki külenkten dökülen sü- Ağanın hanımı önce şaşırır; sonra koyunu, elbiseleri üzerine otu- tün değdiği her noktadan süt gibi da “herhalde zavallı çobanın canı ran aslanı uzaklaştıran aksakallı bembeyaz su çıkmış. Kırkıncı adı- helva yemek istiyor, ama utandığı dedeye verdiği ve yıllar sonra mında elindeki külengi de atan için ağasını bahane ediyor” diye bir ağacın altında uyurken attığı Munzur, kayanın tam ortasında helva yaparak, Munzur’a verir. taşlarla kendisini uyandıran on fışkıran gözenin içinde sır olmuş. O sırada Hacda namaz kılan (si- yaşlarında bir çocuktan geri alan Rivayet edilir ki kurtların götürdü- perde düşman gözetleyen) ağa, Selman-ı Pak’a ait bir çift nergizi ğü kuzulardan biri İbrahim Pey- sağ tarafında Munzur’u görünce yedikten sonra iki canlı hale gel-

102 103 BİR TUTAM TUNCELİ

şaşkınlıkla niye geldiğini sorar. arkasından koşanlar bu ırmaktan rini kabul ederek, Şıh Delil’e kur- Munzur da, “Canın çekmiştir diye öteye geçemezler. Munzur da banlık bir koç gönderir. hanımım helva gönderdi; onu ge- kayanın içinden fışkıran gözede Rivayet edilir ki, koç kesilip yenil- tirdim” diyerek, elindeki bohçayı kaybolur gider. dikten sonra kemiklerini postuna ağasına uzatır. Helvanın hala sı- Bugün gösterdiği kerametten geri dolduran Şıh Delil, koça asa- cak olduğunu gören ağa, bunun sonra sırra kadem bastığı yerden sıyla can verir. Bu olaydan sonra nasıl olduğunu sormak için başını çıkan çaya ve çayın çıktığı ye- çevirdiğinde Munzur’un sırra ka- Şıh Delil’e ‘koyun canlandıran’ rin arkasında uzayıp giden dağa dem bastığını farkeder. anlamında ‘Şıh Delili Berhocan’ adını veren Munzur, bölgenin denilir. Hacdan (savaştan) döndüğü de sembolik isimlerinden biridir. Tunceli sözlü kültüründe önemli gün, herkes, elinde bir hedi- Munzur Çayı’nın kaynağının kırk bir yer tutan bu efsanenin benzeri yeyle, ağayı karşılamaya gider. göze olması da, ‘Kırklar’ı simge- Karşılayanlar arasında, külenk- lemektedir. Günümüzde önemli Hacı Bektaş’ın Velâyetnamesi’nde, teki sütüyle Munzur’u gören ziyaret yerlerinin başında gelen Sultan Sucauddin Efsanesi’nde ve ağa, yanındakilere, “öpülecek el Munzur adına her yıl, kurbanlar değişik yörelerdeki efsanelerde varsa Munzur’un elidir” der ve kesilip, lokmalar dağıtılmaktadır. de yer almaktadır. Rivayete göre, Munzur’a doğru hamle yapar. Hacı Bektaş kendisi ve yoldaşları Bunun üzerine Munzur, “aman B. ŞIH DELİL EFSANESİ için kurban edilen kuzuları, ke- ağam Allah aşkına. Ben yıllarca Tunceli yöresinde anlatılan bu mik, baş ve ayakları ile birlikte senin ekmeğini yedim. Ben sana efsane, Pilvenk aşiretinin soy ba- postlarına koydurup, diriltmek- elimi öptürmem”, der ve kaçmaya bası olarak kabul edilen Şıh Delili tedir. başlar. Berhocan’a aittir. Şıh Delil adında C. GELİN PINARI EFSANESİ Rivayet edilir ki, bugünkü gözele- biri, uzun süreden beri Pilvenk rin bulunduğu yere gelindiğinde, (Dedeağaç) köyünün Ermeni ke- Efsanenin doğduğu yer, Nazi- sendeleyen Munzur’un elindeki şişi Piro’nun yanında çalışmakta- miye’nin 13 kilometre uzağındaki süt dökülür. Sütün her döküldü- dır. Şıh Delil, bütün bu çalışmala- Dereova Şelalesi’ndedir. Şelale- ğü yerde, süt gibi bembeyaz bir rın karşılığında yaşadıkları köy ve nin suyu, 35-40 metre yükseklik- su fışkırır. Munzur kırk adım daha yöre için Piro’dan pay ister. Piro teki kayalardan sarkıtlar ve dikit- atar. Fışkıran bu sulardan bir ır- önce reddeder; sonra kerametle- ler yaparak ince ince akmaktadır. mak meydana gelir. Munzur’un rini gördüğü Şıh Delil’in istekle- Alışılmış şelale görünümünün

104 BİR TUTAM TUNCELİ

dışındaki şelale, yazın en sıcak günlerinde bile tıpkı bir klimanın yaydığı serinliği yayar. Efsaneye göre Tunceli yöresin- de evlenen genç kızlar, topluma saygı gereği, birkaç gün evden çıkmazlar. Gelinin evden çıkması, kaynanasının izniyle olur. Rivayet edilir ki, düğünden birkaç gün sonra, kaynanası, yeni gelinden koyunları sağmasını ister. Gelin, süt bakracını alarak, diğer genç kızlar ve gelinler gibi süt sağım yerine gelir. Kendilerine ait bütün koyun ve keçileri sağar; ancak son sağdığı karakeçinin tekmelemesi sonucu sağdığı bütün süt dökülür. Gelin telaşlanır; çevresi tarafın- dan beceriksiz bir gelin olarak tanınacağı ve kaynanasından azar işiteceği korkusuyla eve dö- nemez. Bir yandan üzüntüden ağlar; bir yandan da karakeçiye beddualar yağdırır. Gelinin gecik- tiğini gören kaynana, yüksekçe bir yere çıkarak gelinine seslen- meye başlar. Üzgün ve mahcup gelin, yaratana sığınıp, elindeki boş bakracı, pınardaki su ile dol- durur, bakracın ağzını bir bez ile kapatarak eve getirir.

104 105 BİR TUTAM TUNCELİ

Kaynanası, mayalamak için bak- olur. Keçiler de filizlerden yiyerek Babasına bizzat adıyla hitap et- racı açar. Kaynanasından her- beslenirler. Derviş Mahmud Hay- tiğini duymuş olmasından ve hangi bir şaşkınlık hali görmeyen rani, Şah Haydar’a görünmeden babasına karşı mucize yaratmış yeni gelin merakla bakracın içine dönmek isterken, keçilerden biri, olmasından mahcup olan Şah bakar; doldurduğu su süt olmuş- birkaç kez hapşırır. Şah Haydar, Haydar, Düzgün Baba Dağı’na tur. Kendisini mahçup etmeyen kaçar ve burada yaşamaya başlar. hapşıran keçisine dönerek, “ne Allah’a şükreder. O gün, bugün- Rivayet edilir ki, kaçarken ayağın- oldu, babam Derviş Mahmud’u dür bu pınarlardan akan sular ko- daki kışın karda giyilen hediklerle yunların sağılma mevsiminde, süt mu gördün; niye hapşırıyorsun” birbirine uzaklığı yaklaşık 5 kilo- renginde akar. Koyunların sağım- diye sorar. Gayri ihtiyari arkasına metre olan Zargovit’ten Düzgün dan kesilmesiyle de tekrar doğal döndüğünde, babasının kendisi- Baba Tepesi’ne üç adımda gitmiş- rengine döndüğü rivayet edilir. ne görünmeden gitmek istediği- tir. Bastığı yerde hediklerin taşla- ni farkeder. ra bıraktığı izler hala durmaktadır. D. DÜZGÜN BABA EFSANESİ Şah Haydar, Kureyş olarak da tanı- nan Derviş Mahmud Hayrani’nin oğludur. Tunceli’nin Zeve yakın- larında bulunan hayvanlarına daha rahat bakmak için Zargovit Tepesi’ne bir ev yapar. Öyle ki, zemheri ayında bile keçileri gayet besilidir. Babası Derviş Mahmud Hayrani, böyle besili olması için oğlunun hayvanlara ne yedirdiğini merak eder. Merakını gidermek için Şah Haydar’ın bulunduğu Zargovit Tepesi’ne gider. Rivayet edilir ki, Şah Haydar’ın elindeki çubu- ğu değdirdiği meşe ağaçlarının hemencecik filizlendiğine şahit Düzgün Baba kurban adak yeri

106 BİR TUTAM TUNCELİ

Annesi, eve gelmeyen Şah Hay- beraber Horasan’dan gelmiş ve akmış. Bir başka efsaneye göre, dar için endişelenir. Babasından Tunceli yöresine yerleşmiş bir Sultan 3. Murat, keramet sahibi oğlunun durumunu öğrenmesini pirdir. Kendisiyle ilgili ilk rivayet, olduğu söylenen pirleri denemek ister. Derviş Mahmud Hayrani de, Erzincan’da karşılaştığı Tatarlarla isterken asıl adı Seyyit Mençek Şah Haydar’ın durumu hakkında ilgilidir. Kendisinin keramet sahi- olan Ağuçan’a rastlar. Ağuçan’ın bilgi getirmeleri için taliplerini bi olduğuna inanmayan Tatarları içtiği zehrin parmaklarından süt gönderir. Talipler, Düzgün Baba ikna etmek için kaynayan kazana olarak aktığını gören Sultan 3. Dağı’nın tepesinde Şah Haydar’ı giren Ağuçan, kazandan sapa- Murat, kendisini ödüllendirir. görüp, pirlerine iyi haberle dö- sağlam çıkmış. Kendisine inan- Ağuçan, tabağa akıttığı balı, o an nerler. Şah Haydar’ın durumunun mamaları ve ikinci kez kazana orada bulunan yaşlı bir adama iyi, işinin düzgün olduğunu; se- girmesini istemeleri üzerine, bu yedirmiş. Yaşlı adam, o an orada lam ve hürmetler gönderdiğini öneride bulunan Keşişle birlikte genç bir insana dönüşmüş. Bu söylerler. girmeyi kabul eder. Etrafdakile- mucizeyi gören Diyarbakır Bey’i rin ısrarı üzerine Keşiş de kazana Ağuçan’ı serbest bırakmış. Tür- Bu “işi düzgündür” sözü dilden girer. Kazanın kapağı açıldığın- besi, Hozat’ın Karabakır (Bargini) dile dolaşır ve Şah Haydar’a da, Ağuçan’ın sapasağlam dur- Köyü’ndedir. İçinde üç tane me- Düzgün Baba denilmeye baş- duğunu; ancak keşişin yandığını zar bulunan iki odalı türbede eşi lanır. O günden sonra 2.500 görmüşler. Ne olduğunu sorduk- Elif ve oğlu Seyyit ile birliktedir. metre yükseklikteki bu dağa larında, Ağuçan’ın cevabı, “Bize Türbeye, ziyaret kabul edilmek- da Düzgün Baba Dağı denir. elini verdi, eli sağlam kaldı. Gön- tedir. Dağ, o günden bu yana kutsal lünü verseydi, tümüyle sağlam olarak bilinir. Çok sayıda insan kalırdı” şeklinde olmuş. F. YILAN DAĞI EFSANESİ tarafından ziyaret edilir; adaklar Keramet sahibi olduğuna iliş- Yılan Dağı, Hozat, Ovacık ve Çe- adanır, kurbanlar kesilir. Düzgün kin söylenti yayılınca Diyarbakır mişgezek ilçesinin ortasındadır. Baba Efsanesi yörede halen ha- Bey’i, Ağuçan’ı Diyarbakır’a çağır- Bu dağ ve çevresi, kışlakçıların kim olan babaya saygının eski- mış. Mevcutlu olarak Diyarbakır’a sürülerini otlattığı serin otlaklar- den beri var olan bir geleneğin götürülen Ağuçan’ın yanında kırk dır. Dağı’nın alt eteklerinde Yı- ifadesidir. da adamı varmış. Burada Döne- lan Çukuru’nda, başı âdeta göğe min Diyarbakır Beyi, Ağuçan’ı yükselen bir kaya parçası vardır. E. AĞUÇAN EFSANESİ tutuklatıp zehir içirmiş. Rivayet Dağın jeolojik yapısıyla karşıtlık Ağuçan, zehir içen anlamına ge- edilir ki, Ağuçan’ın içtiği zehir, oluşturan bu kaya yığınının simsi- lir. Ağuçan, Hacı Bektaş-ı Veli ile parmağından bal olarak tabağa yah bir hat hâlinde yılan dağının

106 107 BİR TUTAM TUNCELİ dik yamaçlarından zirveye kadar beğini de yanına alan gelin, hem olmadığını düşünür. Bir umutla uzandığı görülmektedir. Efsane, çocuğunu emzirmek hem de içip olduğu yere diz çöker ve bütün işte bu kaya parçasına ilişkindir. yorgunluk atmak arzusu ile su- inancıyla yaratana sığınıp, “Hey yun kaynağına yönelir. Karların erimesiyle birlikte kışlak- Allahım, bu ıssız dağ köşesinde, çılar, sürülerini otlatmak için kışın Rivayet edilir ki, çocuğunu sırtın- masum yavrumla beraber kor- yaşadıkları köylerden yaylalara dan indirip, bir yudum soğuk su kunç canavar karşısında çaresiz göçerler. Yaylaya çıkış, gelenek- içen gelin, tam bebeğini emzir- ve korumasız bırakma” şeklinde selleşmiş bir şenlik havasında mek için doğrulurken korkunç bir yakarır. olur. Göçün başladığı mevsimde sesle irkilir. Sesin geldiği tarafa O an bir ses duyar. Umutsuzlukla yeni evli genç ve güzel bir gelin, baktığında, inanılmaz büyük- kapattığı gözlerini aralar ve kafa- mensubu olduğu toplulukla be- lükte bir canavar yılanın hışımla sı boşlukta dikili duran canavarın raber yaylaya çıkar. Sırtında altı kendilerine doğru geldiğini gö- hareketsiz kapkara bir kaya par- aylık çocuğu da vardır. Çadırlar rür. Baş tarafı yerden metrelerce çası haline dönüştüğünü görür. kurulup, yerleşilmesi birkaç günü yüksekte, kuyruk kısmı uzaktaki Tekrar dua ederek Allah’a yakarır: almıştır. Her şey bittikten sonra, dağın tepesinde olan bu canavar- “Allahım ben bu mucizeyi gözle- askerdeki kocasının özlemiyle be- dan kaçarak kurtulmak mümkün rimle gördüm; izleri dünya dur- dukça insanlığa ibret levhası ol- sun” der.

G. SEYİD KALMEM EFSANESİ Kureyş olarak da bilinen Der- viş Mahmud Hayrani ile birlikte Horasan’dan geldiği söylenen Bismi Şah İsmail’in oğlu olan Seyid Kalmem’in 13. Yüzyılda yaşadığına inanılmaktadır. Zi- yaretçilerinin rahat etmelerini isteyen Derviş Mahmut Hayrani, bir ev yapmaya karar verir. Seyid Kalmem de, Kardeşi Kalo Ferat Yılan Dağı ile birlikte Kureyş’in yaptığı eve

108 BİR TUTAM TUNCELİ

yardım amacıyla götürdükleri ağacı yılana bağladıkları rivayet edilir. Kureyş’in de, gelenleri kar- şılamak için yapmakta olduğu duvarı yürüttüğü anlatılır. Seyid Kalmem’in, ayrıca elindeki sınırlı yiyecekle evine konuk olan çok sayıda kişiyi doyurduğu rivayet edilmektedir.

H. BAĞIN KALESİ EFSANESİ Selçuklu Sultanı Alaaddin Key- kubad, Mazgirt’teki Bağın Kale- si’ndeyken Hacı Kureyş adında bir ermişin namını duymuş. Mucize gösterdiği söylentilerine inanma- yan Sultan, Kureyş’i getirerek, kız- Bağın Kalesi gın bir fırına attıracağını söyler. Kureyş bu teklifi, yanına başka bi- I. KALO SIPE (AKSAKALLI Hüseyin Bey, sabah uyanır uyan- rini alarak girme koşuluyla kabul İHTİYAR) EFSANESİ maz, eşyalarını benekli bir çift eder. Rivayete göre Kureyş, fırın- Tunceli’nin önemli aşiretlerin- öküzün çektiği kağnıya yüklemiş da üç gün kalır. Fırının kapısı açıl- den biri olan Çarekanlıların yurt ve ailece doğudan batıya doğru dığında Kureyş’in sakalının buz yola çıkmış. tuttuğu yanında bulunan şah- edinmesine ilişkin bir efsanedir. sında her tarafının külden bem- Rivayet edilir ki, aşiret reisi Şah Günlerce yolculuktan sonra be- beyaz olduğu ve ikisinin de sağ Hüseyin Bey, bir gece rüyasın- nekli öküz, Pülümür’ün Ağa Şen- olduğu görülür. Yanındaki şahsa da aksakallı bir ihtiyar görmüş. liği denilen bölgesinde istirahat o günden sonra Derviş Gevr (Boz Yöresel dilde Kalo Sıpe denilen etmek için yatmış. Şah Hüseyin Derviş) adı verilir. Mucizelere şa- Aksakallı İhtiyar, «yükünü yükle, Bey de, Aksakallı İhtiyar’ın sözüne hit olan Sultan, ikisini de serbest buralardan git. Öküzün nerede is- uyarak, orayı kendine yurt edin- bırakır ve kendilerine saygı du- tirahat için yatarsa orayı kendine miş. Barınmak için ev yapmaya yulmasını ister. yurt edin» diye nasihat etmiş. Şah başlamış.

108 109 BİR TUTAM TUNCELİ

Bir gün Artukoğulları’ndan Di- yarbakır Beyi bu bölgede keklik avına çıkmıştır. Av sırasında Bey, bir kayadan, “Sağman, Sağman...” şeklinde sesler duymuş. Sesten ürken Bey, kayanın üzerinde bir kurban kesmiş. Kurban kesimi sırasında kaya ya- rılmış ve içinden tam bir gün bir gece süresince altın akmış. Di- yarbakır Beyi de buradan çıkan altınlarla Sağman Kalesi’ni yap- tırmış. Adını da Sağman koymuş. Yöre halkı, Kaleyi ziyaret olarak görmekte ve çeşitli zamanlarda Sağman Kalesi buraları ziyaret etmektedir.

Aksakallı İhtiyar yine görünmüş. J. SAĞMAN KALESİ EFSANESİ K. SÜPÜRGEÇ BABA Elinde getirdiği büyükçe bir di- Bugünkü Sağman köyünün do- EFSANESİ reği evin orta yerine dayayarak ğusunda sarp bir kayanın üzerin- Süpürgeç Dağı, Pertek’in kuze- kaybolmuş. Aksakallı İhtiyar’ın de bulunan Sağman Kalesi, küçük yinde bulunan bir dağdır. Kara- Tunceli kültüründe önemli bir yer olmasına karşılık, oldukça önemli dağ ise Murat Nehri’nin ötesinde- tutan Hızır olduğu kabul edilip, bir geçit yeri olan derelerin ke- dir. Her iki dağ, Murat Irmağı ile getirdiği direk, kutsanarak, Kalo siştiği yerde kurulmasına ilişkin birbirinden ayrılmış durumdadır- bir efsanedir. Evliya Çelebi’nin lar. Rivayet edilir ki, Süpürgeç ile Sipe adı verilmiştir. Rivayet edilir Seyahatnamesi’nde de anlattığı Karadağ vakti zamanında çok iyi ki yıllar sonra ev yanmış ama Ak- Efsane, Kalenin, kimler tarafın- iki arkadaş imişler. Alın yazısı bu sakallı İhtiyarın getirdiği direk hiç dan, nasıl yapıldığına ilişkindir. olsa gerek, ikisi de aynı kıza âşık yanmamış. Bu direk, yöre halkı Bazı kaynaklardan bu eserin Ar- olmuşlar. Aralarında, “kızı ben tarafından ziyaretgah kabul edil- tukoğulları tarafından yapıldığını alırım, sen alamazsın” şeklinde mektedir. yazmaktadır. kör bir rekabet başlamış. İki iyi

110 BİR TUTAM TUNCELİ

arkadaş, aynı kız için uzun yıllar Rivayet edilir ki, Mansur Baba’nın vara at gibi binip, karşılamaya birbirleriyle kavga etmişler; fakat ev yaptığını öğrenen Kureyş gitmiş. ne yenişebilmişler ne de sevdala- Baba adında ermiş biri, yılanı Duvarın yürüdüğünü ve üstünde rından vazgeçebilmişler. Zaman kamçı, ayıyı da at yaparak, Baba Baba Mansur’un olduğunu gören gelmiş geçmiş; yaşlanmışlar. Ar- Mansur’un köyüne doğru gitmiş. Kureyş Baba, bu mucize karşısın- kadaşlıklarının rekabete dönüş- Karşıdan gelen ayının üstünde da, “cansız duvara can verdin” di- mesine neden olan sevdikleri kız Kureyş Baba’yı ve elindeki kam- yerek, eğilip Baba Mansur’un eli- ölmüş. Önce sevdikleri kız daha çı gibi duran yılanı gören Baba ni öpmüş. O günden sonra Baba sonra da kendileri ölür. Sevdikleri Mansur, kendisinin de bir kera- Mansur geleneğinin, bütün diğer kız ölen iki eski arkadaşın arasın- met göstermesi gerektiğini dü- geleneklerden üstün olduğu ka- daki kavga o gün bugün hiç bit- şünerek, yapmakta olduğu du- bul görmüş. memiş. Ancak aralarındaki çekiş- me devam eder. Her ikisi de birer Uludağ olup birbirlerine top atmaya başlarlar. Şimdi bile Süpürgeç ile Karadağ’ın birbirlerine top attıkları söylenir. Söylendiğine göre Süpürgeç’in attığı toplar Karadağ’ın yüzünü karartmış. Karadağ’ın attığı top- lar ise Süpürgeç’in Tepesini uçur- muştur. Karadağ’ın karalığının, Süpürgeç’in de tepesinin düz oluşunun nedeninin bu atışma olduğu rivayet edilir.

L. MANSUR BABA EFSANESİ Duvarın yürümesine ilişkin farklı efsanelerden biri de Mazgirt ilçe- sinin Darıkent Bucağı’nda geçer. Mansur Baba Türbesi

110 111 BİR TUTAM TUNCELİ

M. SULTAN HIDIR EFSANESİ oturmuş ama gene de seccade- landırdıkları söylenmektedir. Tür- Rivayet edilir ki, Sultan Gölü ya- nin bir tarafı boş kalmış. Hayretler besi de Selçuklu Sultanı tarafın- kınlarında yaşlı bir adam yaşar- içinde kalan Sultan, “ayağa kal- dan yapılan Sultan Hıdır Türbesi, mış. Birgün Sultan Alaeddin Paşa, kın” diye talimat verince bakmış ziyarete açıktır. ordusu ile Pertek’in Dorutay köyü ki, seccade küçük; otur talimatı yakınlarında geçerken Sultan karşısında da kimsenin yerde ol- N. PEPUK KUŞU EFSANESİ Gölü kıyısında gecelemeye karar madığını fark etmiş. Rivayet edilir ki, Tunceli’nin küçük vermiş. Çadırlar kurulurken, göz- Biraz sonra ihtiyarın güveçte bir bir dağ köyünde, biri erkek, diğe- cülerden biri Sultan Alaeddin’in miktar sıcak aş getirdiğini gören ri kız, iki çocuklu bir aile yaşarmış. yanına gelerek, ileride bir ışık Sultan, “Baba Erenler, bunu han- Ailenin her dileği gerçekleşir; her gördüklerini söylemiş. Sultanın gimiz yiyeceğiz” diye sormuş. şey gönüllerince olurmuş. O ka- emri üzerine giden askerler eski İhtiyar da, “besmeleyle başlayın, dar mutlularmış ki herkes onlara bir çadırın içindeki yaşlı bir adamı inşallah hepimize yeter” diye ce- imrenirmiş. Aile mutlu; çocuklar alıp Sultanın huzuruna götürmek vap vermiş. Başlamışlar yemeye. sevinç içinde büyümüşler. istemişler. Herkes doymuş. Her mutluluğun bir sonu vardır, Adının Hıdır olduğunu söyleyen Sultan atlarının aç olduğunu söy- derler. Bir gün çocukların anne- ihtiyar, gitmek istememiş ve Sul- leyince, direğe asılı dağarcıktan leri, aniden rahatsızlanıp ölmüş. tanın fakirhanesini şereflendir- almalarını istemiş. Bütün atlara Ölüm, mutluluk da bırakmaz; hu- mesini istemiş. “İyi ama Sultan arpa verildiği halde arpanın bit- zur da! O mutlu, mesut aileyi ağır yalnız değil, vezirler ve kuman- mediğini gören Sultan, ermiş ve bir yas havası sarmış. danlar var. Nasıl ağırlayacaksın” keramet sahibi olduğunu an- Çocuklarına bakacak birine ih- demişler. İhtiyar, “Tanrı misafiri, layınca askerlerinden güvenilir tiyaç duyan baba, bir müddet umduğunu değil, bulduğunu olan üç ya da beşini ihtiyara yar- sonra evlenmek zorunda kalmış. yer” diyerek, isteğini tekrarlamış. dımcı olmak üzere bırakmış. Bu Evlendiği kadının çocuğu olmaz- Olup biteni askerlerinden dinle- üç askerin Resul, Munzur ve Delil mış; O da, kocasının çocuklarını yen Sultan Alaeddin, kendisini olduğu; Sultan Hıdır ölene dek kıskanırmış. Baba evden gidin- davet eden ihtiyarı merak edip O’na hürmet ettikleri rivayet edil- ce ya da fırsat buldukça kötülük ihtiyarın çadırına gitmiş. İhtiyar, mektedir. Bugünkü Dorutay kö- eder, elinden gelen her zulmü Sultanı seccadenin üstüne davet yünde yaşayanların bu üç askerin yapmaktan geri durmazmış. Gece etmiş. Seccadede boş kalan yere soyundan geldikleri ve Resulan, gündüz eziyet gören çocuklar, sırasıyla vezirler ve kumandanlar Delilan ve Munzuran olarak ad- babalarının kendilerine inanma-

112 BİR TUTAM TUNCELİ

yacağını düşünerek, olup biteni Sonradan torbanın delik olduğu- mış. Hem babasının korkusu hem anlatmazlarmış. nu anlamış. Meğer, üvey annele- de kardeşini öldürmenin vicdan ri onlara dibi delik torba vermiş. azabı içinde olan kız, Allah’tan Gene babalarının evde olmadı- Kardeşinin ölümüne neden olan kendisini Pepuk Kuşu’na çevirme- ğı bir bahar günü, üvey anneleri abla, ne yapacağını bilmez halde, sini dilemiş. “Allahım beni Pepuk iki kardeşi, kenger toplamaları orada bulunan pınarın suyuyla kuşu yap, bu dağlara sal ki dün- için dağa göndermiş. Kız kardeş, kardeşini yıkayıp ağlaya ağlaya ya döndükçe dağlardan dağlara topladığı kengerleri kardeşinin gömmüş. Yeri belli olsun diye de kardeşim diye seslenip durayım” sırtındaki torbaya koyarmış. Öyle başucuna bir fidan dikmiş. diye yalvarmış. Rivayet edilir ki, ki hava kararmaya başlayıncaya kız, oracıkta Pepuk Kuşu’na dö- kadar kenger toplamışlar. Tam Eve geldiğinde babası, kardeşi- nüşüvermiş. Tunceli yöresinde, köye dönmeye karar verdikleri ni sorunca, ‘oduncularla gelecek’ her bahar kenger yetişince Pepuk anda kız kardeş, erkek kardeşin demiş. Oduncularla gelmeyince, Kuşunun kendisini ihbar etmesi taşıdığı torbaya bakmış ki, içinde “hayvan çobanıyla gelecek’; hay- anlamına gelen acıklı ötüşünün bir tek kenger bile yok. Ne oldu- van çobanıyla gelmeyince ‘sürüy- le gelecek’ diye babasını oyala- başlaması da bundanmış. ğunu anlamamışlar. Kız kardeş, erkek kardeşe, ‘topladığımız bü- tün kengerleri yedin mi, şimdi eve nasıl döneriz? Üvey annemiz bizi öldürür’ diye çıkışmış. Erkek kardeşi ise ‘yemin ederim ki ben yemedim’ diyerek karşılık vermiş. Erkek olan kız kardeşini inandırmak için ‘istersen karnımı aç da bak!’ demiş. Bunun üzerine, kız, erkek kardeşinin karnını bı- çakla yarmış. Ne yazık ki, kardeşi haklıymış; kardeşinin karnında kenger yokmuş! Hemen kardeşi- nin karnını dikmek istemişse de çocuk, oracıkta ölmüş.

112 113

5. BÖLÜM TUNCELİ TARİHİ ESERLERİ VE DOĞAL GÜZELLİKLERİ

A. CAMİLER iki renkli taştandır. Taç kapı ve mihrabın taş işçiliği çok özenlidir. BAYSUNGUR (SUNGURBEY) CAMİİ Pencereler, sütunlara oturmuş Asıl yeri, Pertek’in güneyinde, sivri kemerlerle çevrelenmiştir. Murat Irmağı’nın kıyısındadır. Cami, çok kuvvetli süsleme tek- Keban Barajı’nın sularının altında niği ile Türk mimari tarzının en iyi kalması nedeniyle ODTÜ Resto- örneklerindendir. rasyon Bölümü’nün çalışmaları Sütunlar yekpare taş, kemerler ve sonucu bugünkü yerine taşın- diğer kısımlar ise kesme taştır. Sü- mıştır. Yanındaki Çelebiağa Camii tunlar esas cemaat yerinin duva- ile birlikte taşları numaralandı- rına demir bağlantılarla bağlan- rılarak, Pertek ilçesine taşınmış; mıştır. Gerek son cemaat yeri ve burada aslına uygun bir biçimde gerek duvarlar, bir sıra siyah, bir monte edilerek, kullanıma açık sıra beyaz kesme taşla inşa edil- hale getirilmiştir. miştir. Cami başka yerden nakle- Kanuni Sultan Süleyman zama- dildiği için taşların üzeri numara- nında Pertek’e Bey olarak atanan lıdır. Minare de bir sıra, siyah bir sıra beyaz taştan yapılmıştır. Çok Türkmen Beylerinden Pir Hüseyin Baysungur Camii sülalesinden Rüstem Oğlu Sun- yüksek olmamakla beraber mi- gurbey tarafından yaptırılmıştır. Sultan Murat Han’ın zamanında narenin girişi dıştandır. Minare- Yapım yılının 1577 olduğu tah- Pir Hüseyin Bey’in torunu Rüstem nin şerefesi, göreni büyüleyecek min edilmektedir. Koyu renkli taş Bey’in oğlu Baysungur tarafından derecede süslü ve taş oymalıdır. duvarlarındaki yazılar okunma- yaptırılmıştır” şeklinde yazmakta- Şerefeden yukarı kısmı küttür. Ca- yacak kadar bozulmuş olmasına dır. Cami, tek kubbeli esas cema- minin bahçesine düşen 1-1,5 m. rağmen minberinde, “en büyük at yeri ile üç kubbeli son cemaat yükseklikteki şadırvanı ve silindir Sultan ve muazzam Hakan Rum, yerinden ibaret küp biçiminde- biçimindeki oturma taşları, aslına Arap ve Acem illerinin Padişahı dir. Son cemaat yeri ile minare, uygun olarak yeni yerine kon-

115 BİR TUTAM TUNCELİ muştur. Baysungur Camii, Türk Hacılı Ali oğlu Çelebi Bey tarafın- Minarenin alt yanındaki anıtsal mimari sanatının ender örnekle- dan yaptırılmıştır. Çelebi Bey’in, çeşme batıya bakmaktadır. Çeş- rindendir. Bu eserde, yaratıcılık ve Pertek Beyi Sungur Bey’in gözde- me, kemerli ve 3 metre kadar to- süsleme tekniklerinin bütün özel- si olduğu söylenmektedir. Yapım nozludur. Taş oymalarla süslüdür. likleri görülmektedir. yılı, kesin olarak bilinmemekle Köşelerine işlemeli sütunceler ya- beraber, 1569 olarak tahmin edil- pılmıştır. Çeşmenin kitabesi, oku- ÇELEBİ AĞA CAMİİ mektedir. Cami yapımında kesme nacak durumdadır. ODTÜ Res- torasyon Bölümü, Keban Barajı Çelebi Ağa Camii’nin yapıldığı ve moloz taş kullanılmıştır. Cami- çalışmalarından etkilenen Çelebi de, üç kubbeli son cemaat yeri yer, Pertek’in güneyinde, Murat Camiinin bütün taşlarını numara- ve tek kubbeli ana mekân bulun- Irmağı’nın kıyısındadır. Bu yer, landırarak Pertek’in Soğukpınar maktadır. Ana mekanın batısın- bugünkü Keban Barajı’nın suları Mahallesi’ndeki bugünkü yerine altında kaldığı için Pertek’in So- da beşik tonozlu bir mekan yer taşımıştır. Her bir parça, titizlikle ğukpınar Mahallesi’ne taşınarak, almaktadır. Buranın duvarında yerine monte edilmiş ve hizmete taşları, aslına uygun monte edil- eyvanlı çeşme ve minare bulun- açılmıştır. miştir. Oldukça küçük ve kemerli maktadır. Çeşme, minare ve son olan giriş kapısının üzerinde yer cemaat yeri duvarları, iki renkli SAĞMAN CAMİİ alan kitabeye göre Cami, Koca kesme taştan yapılmıştır. Sağman Camii, Pertek’in 20 kilo- metre kuzeyinde bulunan Sağ- man köyündedir. Eskiden 70-80 bin kişinin yaşadığı belirtilen Sağman’da bugün çok az sayı- da insan yaşamaktadır. Caminin, 1555’te, Keyhüsrev Bey’in oğlu Salih Bey tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır. Taş kapısı, renkli taşlardan yapılmıştır. Kapısındaki oyma işçiliği, çok özenli ve dik- kat çekicidir. Dörtgen planlı ve kubbeli ana mekana bu kapıdan girilmektedir. Sekizgen kasnağa Çelebi Ağa Camii oturan kubbenin üstü taştandır.

116 BİR TUTAM TUNCELİ

linin üç, medresenin karşılıklı iki dığına göre, 1252 yılında Akko- bölümünün de 5 revakı bakar. yunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın Klasik beylik camilerinden biridir. kız kardeşi Elti Hatun adına ya- pılmıştır. Caminin güneydeki al- Caminin kıble duvarı mor, diğer tıgen mihrap çıkıntısı vardır. Son duvarları siyah kesme taşlardan cemaat yerinin kuzeyindeyse bir yapılmıştır. Cami, biri son ce- çeşme bulunmaktadır. Bu iki un- maat yeri, diğeri iki bölümden surun camiye hareket kazandır- oluşmaktadır. İki mozayik ve iki dığı düşünülmektedir. Derin bir gömme sütun üzerine konan üç niş biçimindeki çeşme çıkıntısı, kemerli bölüm, üç kubbe ile ka- beş sıralı mukarnaslarla bezeli- patılmıştır İçi sade olan bu bölü- dir. Mahfil kapısı ise mukarnaslar mün kubbeleri, duvar tarafı hariç dışında yalındır. Ana mekandan diğer yerler taş kemerler üzerine daha yüksek olan son cemaat konmuş ve demirlerle birbirleri- yerinin en önemli bölümü, doğu- ne bağlanmıştır. Sağman Camii, daki iç içe iki niş biçimindeki taç Sağman Camii yakın zamanda restore edilmiş- kapısıdır. Tonoz örtülü son cema- tir. Giriş tarafındaki mermer ve at yerinden taç kapıyla yine tonoz Minarenin giriş çıkışı, caminin dı- somaki taştan yapılmış sütunlar şındandır. Caminin yanında bu- bugün yerinde değildir. Camiye lunan türbe, altıgen şeklindedir. bitişik tek parça mermerden ya- Türbe, renkli taşlardan kuşaklarla pılmış ve üzerinde otuzdan fazla bezelidir. Salih Bey’in türbesine çeşme olan bir sebil bulunmak- caminin batı tarafında bulunan tadır. medreseden girilir. Sonradan ilave edilen medrese ile birlikte ELTİ HATUN CAMİİ (T) şeklini alan yapı, iki tepe ara- Elti Hatun Camii, Mazgirt’in mer- sındaki bir boyun üzerindedir. kezindedir. Biri Doğu cephesin- Büyük bloklardan oluşan kesme deki taç kapıda, ikincisi Kuzey- taş parke ile kaplı cami önündeki deki cepheye bitişik taç kapıda alan bir seki şeklindedir. Buraya bulunan iki ayrı kitabesi bulun- sivri kemerli son cemaat mahal- maktadır. Kitabesinden anlaşıl- Elti Hatun Camii

116 117 BİR TUTAM TUNCELİ

örtülü üç bölümlü ana mekana nülmektedir. Kapısı orijinal olan girilir. Caminin pencereleri olduk- caminin tek şerefeli ve oldukça ça düzensizdir. Caminin yanında geniş çaplı olan minaresi tek par- taş kaide üzerine yuvarlak gövde- ça tuğladan inşa edilmiştir. Cami, li ve tek şerefeli minaresi bulun- bir bahçenin içindedir. Gene de maktadır. Caminin içinde Uzun etrafını saran evler nedeniyle Hasan’ın annesi ve kız kardeşi Elti görünmez haldedir. Giriş kapısı, Hatun’un türbesi bulunmaktadır Türbe sekizgen biçimlidir. kuzeye açılmaktadır ve kenar- Ahmet Şükrü Camii ları kesme taşlardan yapılmıştır. ULUKALE CAMİİ Yedi basamakla inilir. Sekizgen Ulukale Camii, Çemişgezek’in tarihi hakkında kesin bir bilgi bu- taş sütun üzerine konan sivri ke- Ulukale köyündedir. Evler arası- lunmamaktadır. Koruma altına merli bir portala sahiptir. Camiin na sıkışmış caminin yapımında, alınan Ahmet Şükrü Camii, Vakıf- dış duvarları, şekilsiz taşlardan moloz taş kullanılmıştır. Cami, lar Genel Müdürlüğü tarafından yapılmıştır. Kıble duvarında dışa 1793’te, Diyarbakır Valisi Yusuf onarılmıştır. açılmayı önlemek için dört adet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Gi- destek ayağı yapılmıştır. Cami, SÜLEYMANİYE CAMİİ riş kapısı ortada değildir. Caminin 18. Yüzyılda, yeniden yapılmış girişi, 19. yüzyılda eklenen beş Çemişgezek’in Kale Mahalle- gibi onarıldığı için orijinalliğini yi- bölümlü, yuvarlak kemerli ve to- si’ndedir. Çemişgezek’teki tarihi tirmiş bulunmaktadır. noz örtülü son cemaat yerinden- eserler arasında en büyük yapı dir. Ana mekan ayaklarla, enine niteliğindedir. Caminin kitabesi dört nef’e bölünmüştür. İçi de, yoktur. Bu nedenle ne zaman ve dışı da yalın olan cami, düz dam kimler tarafından yapıldığı ke- şeklindedir. 1994’de çıkan yan- sin olarak bilinmez. Cami, Büyük gınla tamamen tahrip olan ca- Selçuklularla Artuklulara kadar minin geriye sadece taş mihrabı uzanan tarihsel dönemin mima- kalmıştır. ri tarzını yansıtmaktadır. Yöre- de 15 ve 16. Yüzyıldan itibaren AHMET ŞÜKRÜ CAMİİ Türkmen Beylerinin etkinliğinin Nazımiye’nin Hürriyet Mahalle- arttığı düşünülürse, caminin de si’nde bulunan caminin yapım bu dönemde inşa edildiği düşü- Süleymaniye Camii

118 BİR TUTAM TUNCELİ

YELMANİYE CAMİİ Yelmaniye Camii, Çemişgezek’in Te- pebaşı Mahallesi’ndedir. Timur’un Anadolu’ya girdiği yıllarda Tacüd- din Yelman adında bir Türkmen Beyi tarafından yaptırıldığı sanılmak- tadır. Yapım dönemi, 14. yüzyılın başıdır. Yelmaniye Camii, onarımlar ve değişiklikler görmüştür. Cami- nin güney kısmında uzanan temel kalıntıları, birden fazla yapının ol- duğunu göstermektedir. Eğimli bir alanda kesme taştan yapılan cami- nin batı tarafında eyvan biçiminde bir taç kapı bulunmaktadır. Bu kapı, orijinal halini korumaktadır. Özenli taş işçiliği ve boyutlarıyla anıtsal bir görünümü olan girişte geometrik Yelmaniye Camii bezemeli kuşaklar bulunmaktadır. Bu geometrik bezemeli sekizgen AKPAZAR CAMİİ giriş yeri güneyde olan camide bulunan kitabede yapım yılı ola- sütunlar, kapının açılmasıyla, kendi Mazgirt’in Akpazar Beldesi’nde rak 1728 görünmektedir. ekseni etrafında dönmektedirler. bulunan Camii, adını da buradan Cami tek kubbeli olup minaresi almaktadır. Caminin Batı tarafın- yoktur. Mihrabın etrafı yeşil çini- dan geniş bir bahçe ve müştemi- lerle süslüdür. Çini ile taşın bir ara- lat bulunduğu anlaşılmaktadır. da kullanılarak süslenen göz alıcı mihrabın yanındaki minber yalın- Bu geniş bahçede, camiyi yaptı- dır. Yelmaniye Camisi, Selçuklu ve ran Osman Ağa ile yakınlarının Osmanlı mimari tarzları arasında hazireleri bulunmaktadır. 1930’da bir geçiş yapısı niteliğindedir. Son- gerçekleşen Tunceli Depremi’nde radan cami olarak kullanıldığından kısmen yıkılan camii, 17. ve 18. Medrese Camii olarak da bilinmek- Yüzyıl Osmanlı Mimarisini yansıt- tedir. maktadır. Minaresi ve son cemaat Akpazar Camii

118 119 BİR TUTAM TUNCELİ

B. TÜRBELER için 15. Yüzyıl sonu ile 16. Yüz- menin aynısının türbenin yapı- yıl başlarında yapılmış olduğu mında da kullanılmış olması, bu MAHSUME (BESİME) HATUN tahmin edilmektedir. Uzun yıllar sanıya ulaştırmaktadır. Türbenin, TÜRBESİ bakımsız kaldığı için türbe halen Elti Hatun’un sağlığında yapıldığı Pertek’in Merkez Soğukpınar harap durumdadır. ihtimali yüksek olan türbede biri Mahallesi’ndeki mezarlık alan- küçük, ikisi büyük olmak üzere üç da bulunan Türbenin, Mahsu- ELTİ HATUN TÜRBESİ tane mezar bulunmaktadır. me adında bir kadına ait olduğu Sekizgen biçimli bir yapıya sahip sanılmaktadır. Mahsume, halk olan Türbe, Mazgirt’tedir. Türbe arasında Besime olarak da bilin- üzerinde herhangi bir yazı bulun- mektedir. Türbenin yapım tarihi mamakla birlikte Akkoyunlu Hü- bilinmemektedir. Yapının izlerin- kümdarı Uzun Hasan’ın kız kardeşi den sekizgen bir plana sahip ol- Elti Hatun adına yaptırıldığı sanıl- duğu anlaşılmaktadır. Çevredeki maktadır. Zira, yakınında bulunan diğer türbelere plan ve malzeme ve 1252 yılında yapılan Elti Hatun Sultan Hıdır Türbesi yönünden benzerlik gösterdiği Camisinde kullanılan taş malze- SULTAN HIDIR TÜRBESİ Pertek’e bağlı ve Pertek ile Hozat arasındaki karayolunun kenarın- da, bir tepenin üzerine kurulu bulunan halk arasında Zeve de- nilen Dorutay köyündedir. Üryan Hızır da denilen Sultan Hıdır’ın Türbesi, ziyaret edenlerin dertle- rine çare olarak başvurduklar bir ziyaretgahtır. Daha çok çocuğu olmayanlar ile sara ve akıl hasta- larının yakınları tarafından ziyaret edilmektedir. Bakımı ziyaretçile- rin katkılarıyla Köy Muhtarlığı ta- Masume Hatun Türbesi Elti Hatun Türbesi rafından yapılmaktadır.

120 BİR TUTAM TUNCELİ

AĞU İÇEN TÜRBESİ içindeki giriş kapısının karşısında Hozat’ın eski adı Bargini olan Ka- mihrap bulunmaktadır. Çevresin- rabakır köyünde bulunan türbe- de bazı tarihi eser kalıntıları ve nin önemi, içinde yatmakta olan mezar taşlarına rastlanmaktadır. şahsiyetten gelmektedir. Ağu Türbe kesme taştan sekizgen içen Ocağı’ndandır. Horasan’dan planlı olarak yapılmış, üzeri mer- Anadolu’ya gelen Mir Seyyit, Köse kezi bir kubbe ile örtülmüştür. Seyyit, Seyyit Mençek ve Koca Türbenin gövde kısmının altında, Seyyit olmak üzere dört kardeş- ortasında ve üzerinde kırmızı kes- ten Seyyit Mençek’e aittir. Rivayet me taşlardan üç sıra halinde şerit edilir ki, devrin Padişahı Sultan 3. yapılmış ve böylece cephe hare- Murat, Anadolu’daki dervişlerin ketli bir görünüm kazanmıştır. ve pirlerin kerametlerini sınamak Giriş kapısı ile iki yandaki pence- ister. Seyyit Mençek de, bu sına- relerin üzeri hafif sivri kemerlidir. ma sırasında zehir içer. İçtiği ze- Kemerlerin içerisindeki pencere- hir, aynı anda parmaklarından süt ler düz taş hatıllıdır. Türbenin al- olarak akmaya başlar. Çocuğu ol- Ferruh-Şad Bey Türbesi tında mumyalık kısmı bulunmak- mayanların ziyaret ettiği Türbede, tadır. kurban kesilerek, Ağu İçene saygı FERRUH-ŞAD BEY TÜRBESİ ve inanç belirtilmiş olunur. ÇOBAN BABA TÜRBESİ Çemişgezek’in Ulukale köyü yakınındaki tarlaların arasında Asıl adı Çoban Ali olan Seyid kalmıştır. Kesme, moloz taş ve Ekrem’in oğlu Çoban Baba’ya ait tuğladan yapılan türbe, kubbe türbe, Mazgirt’in doğusunda bu- kaplaması dışında oldukça sağ- lunan mezarlıktadır. Çok tahrip lamdır. Kapısındaki Arapça yazıt- edilmiş halde bulunan türbeden tan, 1551’de Emir Ferruh Şad Bey kalan izlerden anlaşıldığı kada- için yaptırıldığı anlaşılmaktadır. rıyla sekizgen planlı, tek katlı ve Yapı altta mumyalık, üstte mescit kabayonu taş malzeme ile yapıl- mıştır. Bu yapının yıkılması üze- bölümüyle Selçuklu türbe gele- rine, halkın da katılımıyla Maz- neğini taşımaktadır. Sivri kemer Ağu İçen Türbesi girt Belediyesi, Çoban Baba’nın

120 121 BİR TUTAM TUNCELİ

bir kaya üzerine inşa edilmiş, se- alâmetin olmadığı gibi bölümün, kizgen planlı bir yapıdır. İçten ve kuzeye açılan kapısından buraya dıştan piramit çatı ile örtülmüş- bir cenazenin sokulup defnedil- tür. Birkaç kez restore edilmiştir. mesi de imkânsızdır. Duruma ba- Halk arasında Akkoyunlu Hüküm- kılırsa cenaze, yapıdan önce kaya darı Uzun Hasan’ın türbesi oldu- mezara defnedilmiş ve sonradan ğu sanılsa da, kitabesindeki bilgi- da bu türbe yapılmıştır. lere göre aslında türbenin 1572 yılında Behlülbey oğlu Şah Bey ve iki oğlu için yaptırıldığı anla- şılmaktadır. Osmanlı Hükümdarı Çoban Baba Türbesi Yavuz Sultan Selim döneminde Çemişgezek Beylerinden olan za- tın vücudunun uzun olmasından mezarını, 1996’da inşa ettiği yeni ötürü halk arasında Uzun Hasan türbeye taşımıştır. Türbenin ya- adıyla anılmasına neden olmuş- pım tarihine ilişkin herhangi bir tur. Burada yatan zatın, Alâaddin bilgi yoktur. 15. Yüzyıla ait olduğu Davut Şah’ın oğlu Emir Şeyh Ha- sanılmaktadır. Bir efsaneye göre, san olduğu da söylenir. Vücudu- Türbe, Moğollar Anadolu’yu işgal nun çürümediği ve boyunun 2,5 edince Hacı Bektaş-ı Veli’nin yöre m. olduğu söylenen bu kişinin, halkının göç etmesini engelle- Şah İsmail ile işbirliği yaptığı ge- mek ve onları irşad etmek üzere rekçesiyle Yavuz tarafından idam gönderdiği Çoban Baba’ya aittir. edilen Çemişgezek beyi Hacı Türbenin yanında bir çeşme bu- Rüstem’in dedesi olduğu da riva- lunmaktadır. yet edilir. UZUN HASAN TÜRBESİ Türbe iki katlı olup alt katta ce- Çemişgezek’in girişindeki Tekya nazelik vardır. Selçuklu mimari tarzını yansıtan seçkin bir yapıdır. denilen mevkide, yeşil bahçenin Türbenin alt katı oldukça alçak içinde, küçük bir türbedir. İki katlı ve kapısı da girilemeyecek kadar kesme taştan yapılan Türbe, blok dardır. Mezarı gösterecek hiçbir Uzun Hasan Türbesi

122 BİR TUTAM TUNCELİ

C. KALELER MAZGİRT KALESİ Mazgirt Kalesi, ilçenin kuzey ta- rafında ve yaklaşık olarak 200 metre yükseklikteki 27 bin m2 büyüklüğe sahip kireçtaşı blo- ğundan oluşan bir düzlükten oluşmaktadır. Kale, bu düzlüğün ortasında, bir kaya bloğuna da- yanan ve 50 metre kadar yüksek- liğe sahip üst kale ile sonlanır. Büyük ölçüde yıkılmış olan kale surlarının bir kısmı hala ayakta- dır. Kalenin yapım tarihi kesin Mazgirt Kalesi olarak bilinmemektedir. Kaleye bir mağara yoluyla gidilmekte ÇEMİŞGEZEK KALESİ olmuştur. 1474 yılında Memlük- olup mağaranın önünde kırk ba- ler, uzun bir savaştan sonra kaleyi Çemişgezek ilçe merkezinin ba- samaklı bir merdiven vardır. Ka- ele geçirerek halkını esir almışlar tısında Tahar Çayı kenarında bir lenin en yüksek yerinde bir köşk ve beraberinde götürmüşlerdir. ve yel değirmeni olduğu sanılan tepe üzerinde yapılan kalenin bir kalıntılar bulunmaktadır. Toprak duvarından küçük bir kısım gü- kayması ve ana kayada oluşan nümüze kadar kalmıştır. Kesme doğal tahribat nedeniyle kale, ve moloz taştan yapılan kalenin günümüz görünümüyle yerle- ne zaman inşa edildiği bilinme- şime elverişsiz, dik bir tepe biçi- mektedir. Bizans İmparatoru İo- mindedir. Boyutları tam olarak annes Tzimitshes’in doğum yeri olduğu için ilçenin adında oldu- bilinmemekle birlikte rağmen ğu gibi Kale de adını buradan yaklaşık olarak Harput Kalesi bü- almaktadır. Kale, tarih boyunca yüklüğünde olduğu tahmin edil- birçok kez kuşatılmış, kent ve mektedir. kale uzun kanlı savaşlara sahne Çemişgezek Kalesi

122 123 BİR TUTAM TUNCELİ

lümü taş ve toprakla dolmuş 30- Müzesi’nde bulunmaktadır. Giriş 40 metre uzunluğunda bir dehliz kapısı Peri Suyu’na bakan yamaçta mevcuttur. 2001’de birinci derece olan kalenin surları büyük ölçüde sit alanı olarak ilan edilen kale, yıkılmıştır. Selçuklular 13. Yüzyılın Urartu dönemine aittir. başlarında yöreye hâkim olmuş ve bu kaleyi bir süre kullanmışlardır. BAĞIN KALESİ Moloz taşlardan ve kayalardan Bağın Kalesi, Mazgirt doğusunda yararlanılarak yapılan kalenin bulunan ve il sınırının bitişiğinde çevresindeki surlardan çok az bir yer alan Dedebağ köyündedir. kalıntı ile bazı temel izleri günü- Kale, Peri Suyu’nun kenarında bir müze gelebilmiştir. Kalenin bu- tepe üzerinde kurulmuştur. Kale- lunduğu alanda çeşitli yapılara nin yapım tarihi kesin olarak bi- ait temel kalıntıları vardır. Ayrıca Kale Köyü Karakale linmemekle birlikte, kaledeki bir kalenin içerisine merdivenle çı- kitabeden M.Ö. 9. yüzyılda Urartu kılmakta, girişin yanında kayalar KALE KÖYÜ KARAKALE Kralı Menuas tarafından yaptırıldı- oyularak oluşturulmuş bir mekân Mazgirt ilçe merkezinin doğusun- ğı sanılmaktadır. Bu kitabe Harput bulunmaktadır. da, ilçeye 20 km. uzaklıkta olan Kale köyünde bir tepe üzerine kurulmuştur. Kalenin giriş kapısı üzerindeki kitabeden M.Ö. 9. yüz- yılda yapıldığı anlaşılmaktadır. Kaleye büyük bir bölümü aşın- mış merdivenlerle çıkılmaktadır. Kalenin giriş kapısının yanında bulunan çivi yazılarının büyük kısmı halen durmaktadır. Kalenin giriş kapısı ve iç bölümleri kaya- lar oyularak inşa edilmiştir. Kale- nin içinde büyük bir sarnıç vardır. Kalenin üzerinde bulunduğu ka- yanın tabanına doğru, büyük bö- Bağın Kalesi

124 BİR TUTAM TUNCELİ

PERTEK KALESİ gören kalenin yapım tarihi kesin mevcuttur. Çevresinde çinili oda- olarak bilinmemektedir. İç içe larda 1071 yılından sonra yöreye Pertek’in güneyinde, Murat Ir- iki surdan oluşan kalede, surlar hakim olan Mengüçoğulları tara- mağının kıyısındaki bir tepenin arasında yapı kalıntıları bulun- fından yapıldığı anlaşılmaktadır. üzerinde inşa edilen Pertek Ka- maktadır. Kalenin güney cephe- Kalenin, Halit Bin Velid tarafından lesi, Keban Baraj Gölü suları al- sindeki yontma taşların arasına onarıldığı; daha önce kalede bu- tında kalmıştır. Halen Baraj Gölü kondurulmuş kırmızı sert tuğla- lunan karakuş heykeli kaldırılarak içinde bir ada görünümündedir. lar ve serpiştirilmiş mavi çiniler Arapça yazılmış bir kitabe konul- Osmanlılar zamanında onarım vardır. Kalenin içinde bir sarnıç duğu belirtilmektedir.

Pertek Kalesi

124 125 BİR TUTAM TUNCELİ

DERUN-İ HİSAR KALESİ dereler, oldukça derin ve sarp- tır. Dolayısıyla surları olmasa da Sağman Kalesi, Pertek’e 20 kilo- burası doğal bir kale görünü- metre uzaklıktaki Sağman köyü- mündedir. Sadece köy tarafında nün doğusunda sarp bir kayanın bulunan kayaların üzerinden bu- üzerindedir. Kalenin yapım tarihi raya geçilebilir. Diğer kısımlardan hakkında kesin bir bilgi yoktur. çıkış imkânsızdır. Köy tarafındaki Evliya Çelebi’nin tariflerine göre, kayanın altında bir delik görülür. Diyarbakır’daki Artukoğulları sü- Buranın kanalla köy tarafından Demrik Kalesi lalesinden bir Türk Beyi tarafından getirilen suyun depolandığı bir yaptırıldığı sanılmaktadır. Kalenin sarnıç olduğu sanılır. Kale duva- kalıntıları ve etrafında bulunan bulunduğu tepenin batı ve güney rının dibi sayılan sarnıçtan da su- bulgulara dayanılarak, Erken De- yamacında kale surları sağlam bir yun, kaleye kaplarla nakledildiği mir Çağı Dönemi özellikleri sap- şekilde günümüze kadar gelmiş- kuvvetle muhtemeldir. Sarnıçın tanmıştır. 2008’den bu yana sit tir. Kalenin diğer kısımları, zaman karşısı 8-10 metre yükseklikte alanı ilan edilmiş ve koruma altı- içerisinde tamamen tahrip olmuş- sarp kayadır. Bu kısmın üzerinde na alınmıştır. tur. kale kapısı istikametine giden yo- AMBAR KÖYÜ KALESİ Kale küçük olmasına karşılık, ol- lun oyuğu görülür. dukça önemli bir geçit yeri olan Tunceli merkezine bağlı Ambar derelerin kesiştiği yerde kurul- Molla İdris-i Bitlisi’nin yardımı ile Köyü’ndedir. Kalenin kitabesi muştur. Gerek Singeç Çayı ve Bıyıklı Mehmet Paşa tarafından bulunmamaktadır. Ne zaman ve gerekse kalenin yanlarına düşen alınan Sağman Kalesi de yöredeki kimin tarafından yaptırıldığı bi- diğer kaleler gibi 1516 yılında Ya- linmemektedir. Kaleyle ilgili kay- vuz Sultan Selim’e teslim edilmiş- naklarda da yeterli bilgi bulun- tir. Yavuz da, Diyarbakır eyaletine mamaktadır. yurtluk ve ocaklık olarak vermiştir. Kale kesme ve moloz taştan yapıl- mıştır. Giriş kapısı kayaların oyul- DEMRİK KALESİ ması ile oluşturulmuş, bunun ar- Pertek’in Demrik köyünde bulu- kasına da iç içe üç oda yapılmıştır. nan kalenin kim tarafından ve ne Kale içerisinde sarnıç kalıntıları var- zaman, hangi maksatla yapıldığı dır. Ayrıca çevresinde de sulama Derun-i Hisar Kalesi bilinmemektedir. Kalenin sadece kanallarına ait izler görülmektedir.

126 BİR TUTAM TUNCELİ

D. MEDRESE, HAMAM VE KÖPRÜLER HAMİDİYE MEDRESESİ Çemişgezek’te bulunan Hami- diye Medresesi’nin kitabesinde, 1861-1862 yıllarında, Sultan II. Abdülhamit zamanında yapıldığı anlaşılmaktadır. Bazı kaynaklar, Medresenin temellerinin Selçuk- lu dönemine ait olduğu yazılmış- tır. Ayrıca Başbakanlık arşivinde bulunan 1526 tarihli bir belgede Süleyman Bey Medresesi ismi ile bir yapıdan söz edilmekte olup, Hamidiye Medresesi bu yapı günümüze gelememiştir. Büyük olasılıkla Hamidiye Medre- sesi bu medresenin üzerine yapıl- HAMAM-I ATİK (ESKİ HAMAM) tek yapıdır. Türkçe kitabede ise Hacı Ali Ağa tarafından 1762– mıştır. Medrese kesme taştan dik- Hamam-ı Atik olarak bilinen Eski 1763 yılında onarıldığı yazılıdır. dörtgen planlı olarak yapılmıştır. Hamam, Tunceli’nin Çemişge- Bu bilgilere göre Hamam-ı Atik, Avlu etrafında medrese odaları zek ilçesindedir. Çarşıda bulunan 15. yüzyılda yapılmış ve 18. yüz- sıralanmıştır. Odaların dışa açılan Hamam-ı Atik’in giriş kapısı üze- yılda da onarılmıştır. pencereleri yuvarlak kemerlidir. rinde biri Türkçe, diğeri de Arapça Sonraki dönemlerde medresenin olmak üzere iki kitabe bulunmak- üzerine ikinci bir kat eklenmiş- tadır. Arapça olan kitabede Uzun tir. Her iki kat arasındaki mimari Hasan’ın oğlu Yakup Bahadır uyumsuzluklar ve dönem farkı da Han’ın isminden bahsedilmekte- açıkça görülmektedir. dir. Ancak onun tarafından yaptı- Cumhuriyet döneminde bir süre rılıp yaptırılmadığı belirtilmemiş- Adliye binası olarak kullanılan tir. Gene de, Çemişgezek’te uzun Hamidiye Medresesi, halen konut süre egemen olmuş Akkoyunlu- olarak kullanılmaktadır. lar döneminden kaldığı sanılan Hamam-ı Atik

126 127 BİR TUTAM TUNCELİ

Akkoyunlu döneminde yapıldığı sanılan Hamam, kesme ve moloz taştan yapılmış yer yer de tuğlalar kullanılmıştır. Giriş kısmı 18. Yüz- yıldaki onarım sırasında değiş- tirilmiştir. Küçük bir kapıdan ol- dukça geniş bir mekâna, oradan da soyunmalık kısmına geçilmek- tedir. Soyunmalıktan sonra ılıklık ve sıcaklık bölümleri gelmektedir. Ilıklık kısmı kareye yakın dikdört- gen planlı olup, üzeri küçük bir kubbe ile örtülüdür. Sıcaklık haç planlı olup, üzeri merkezi bir kubbe, yanları da be- şik tonozlarla örtülüdür. Sıcaklığı boydan boya külhan kısmı kes- Yeni Hamam mektedir. Kesme ve moloz taşla tuğla karışımı hamamda, orta YENİ HAMAM mektedir. Eski Hamam onarımlar kubbeli bölüm ile yanlarda bu- nedeniyle özelliğini büyük öl- Tunceli ili Çemişgezek ilçesinde raya açılan beşik tonozlu mekan- çüde yitirmiş olmasına rağmen, bulunan bu hamam kitabesinden lardan oluşmaktadır. Köşelerde Yeni Hamam özgünlüğünü koru- öğrenildiğine göre, Bayramoğlu ise giriş ve ılıklığa geçişi sağla- muştur. Giriş kapısının yan yüzle- Hacı Hüseyin tarafından 1701– yan küçük kubbeli bölümler yer rinde Güneydoğu Anadolu’nun 1702 yıllarında yaptırılmıştır. alır. Ortada beşik tonoz, yanlarda karakteristik taş işçiliği ile karşıla- kubbeli bölümlerin oluşturduğu Kesme ve moloz taştan, doğu- şılmaktadır. Yuvarlak kemerli bir ılıklıktan, soyunmalıkla aynı plan- batı doğrultusunda dikdörtgen eyvan içerisindeki girişten sonra daki sıcaklığa geçilir. Sıcaklığın plan üzerine inşa edilen hamam üzeri kubbeli soğukluk kısmına beşik tonozlu mekanına açılan soğukluk, ılıklık ve sıcaklık bö- geçilmektedir. 1970’li yıllara ka- külhan, yapı boyunca uzanmak- lümlerinden meydana gelmiştir. dar faal durumda olan ılıklık ve tadır. Plan olarak Eski Hamam’a benze- sıcaklık bölümleri kubbelidir.

128 BİR TUTAM TUNCELİ

HOZAT ESKİ HAMAM bilinmektedir. Köprünün yapılış Hozat’ın merkezinde bulunan amacı, ova köyleriyle bağlantıyı Fikri Paşa Mahallesi’ndeki Ha- sağlamaktır. Kaynaklara göre Ta- mam Sokakta bulunan Eski Ha- har Köprüsü, 1856’da Diyarbakır mam, kültür varlığı olarak koru- Valisi Akif Paşa tarafından onarıl- mıştır. Batı ve güney cephelerde ma altına alınmış bulunmaktadır. bulunan kitabelere göre 1906’da TAHAR (YUSUF ZİYA PAŞA) tekrar onarılan Köprü, 55 metre Akpazar Hamamı KÖPRÜSÜ uzunluğa, 9 metre yüksekliğe ve 4.3 metre genişliğe sahiptir. Köp- AKPAZAR HAMAMI Çemişgezek’e 3 kilometre uzak- rünün her iki tarafında 70 cm. lıkta bulunan Tahar Çayı üzerin- yüksekliğinde korkuluklar bulun- Mazgirt’in Akpazar Beldesi’nde dedir. Halk arasında Aşağı Köprü maktadır. Köprünün dört işaret bulunan hamamın Selçuklular olarak da tanınmaktadır. Köprü, taşından birine kavak ağacı moti- döneminde yapıldığı sanılmakta- tümüyle taştan ve tek sivri ke- fi işlenmiştir. dır. 2001’de taşınmaz kültür var- merden oluşmaktadır. Üzerinde- lığı olarak koruma altına alınan ki kitabeden 1807 yılında Yusuf Mamuret’ül Aziz Salnameside Hamamın işlevsel hale getirilme- Ziya Paşa tarafından yaptırıldığı (h.1307 m.1891–1892) köprü ile si için herhangi bir çalışma henüz anlaşılmaktadır. Bu nedenle Yu- ilgili şu bilgiler vermektedir: başlatılamamıştır. suf Ziya Paşa Köprüsü olarak da “Kasabanın pişgahında cereyan eden doğar nehri üzerinde iki adet kargir köprü mevcut olup kemer formu sivridir. Kemer uzunluğu ise 16 metredir. Su se- viyesinden kilit taşına kadar olan yükseklik 9.2 metredir. Kesme taşlarla yapılan köprü iki profil- lidir. Köprübaşlarında dört tane kaba taş vardır ki birinin üzerinde bir vazodan çıkan üç servi motifi vardır. Onun için halk servili köp- Tahar Köprüsü rü de demektedir.”

128 129 BİR TUTAM TUNCELİ

Günümüzde restore edilen köprü rı moloz taştandır. Sivdin köprü- üzerinde bulunan bu köprünün anıt niteliğinde korunmaktadır. sü, 12. ya da 13. Yüzyılda yapıldığı kitabesi günümüze gelememiş, Köprünün yakınına yapılan yeni sanılmaktadır. Kitabesi yoktur. kaynaklarda da yeterli bilgiye köprü kullanılmaktadır. Yapının önemli bir özelliği de rastlanmamıştır. Bu nedenle de ne zaman ve kimin tarafından SİVDİN KÖPRÜSÜ şanşenli Harput evlerinde oldu- ğu gibi dışa taşan tahtalı zeminin, yaptırıldığı bilinmemektedir. Çemişgezek’in Sivdin köyünde, duvara ağaç direklerle tutturul- Karar Deresi üzerinde kurulan iki Bu köprü ile ilgili bir söylence bu- masıdır. Duruma bakılırsa köp- lunmaktadır. Bu söylenceye göre köprüden biridir. Diğeri Levendik rünün üst geçit zeminini, ilave Köprüsüdür. Selçuklular tarzında Pülümür Çayı üzerinde bir hanım tahtalarla yanlara taşınarak ge- sivri tek kemerlidir. Kenar ayak- tarafından bir su kemeri yapılma- nişletilmiştir. ları, iki kıyıdaki kayalara oturtul- sı istenmiş, kemer ve yanındaki muştur. Yüksekliği 6.5 metre, üst- PÜLÜMÜR HANIM (HATUN) köprünün yapımı için bir taşçı us- ten uzunluğuysa 18-20 metredir. KÖPRÜSÜ tası görevlendirilmiştir. Bir de şart Köprünün sivri kemeri, kesme taş koşmuştur. Köprünün yapımında ve diğer yerleri ise şekilsiz taşlar- Pülümür’ün merkezine 3 kilo- kullanılacak taşlar Tercan’dan ge- dan yapılmıştır. Korkuluk duvarla- metre uzaklıktadır. Pülümür Çayı tirilecek ve taşlar ne bir eksik, ne de bir fazla olacaktır. Bu şekilde eksiksiz tamamlandığında usta ile evleneceğini, aksi halde de ustanın boynunu vurduracağını söylemiştir. Taşçı ustası belirlediği sayıdaki taşları eksik ve fazla ol- madan köprüyü tamamlamış ve hanımla da evlenmiştir. Köprü moloz taştan ve tek gözlü olarak yapılmıştır. Köprü yakının- da kaleye su taşımak için bir çıkış yolu bulunmaktadır. Günümüzde Pülümür Hanım Köprüsü harap durumdadır.

130 BİR TUTAM TUNCELİ

E. ÇEŞMELER SAĞMAN ÇEŞMESİ Pertek’e 20 kilometre uzaklıktaki Sağman köyünde yer alan çeş- meden günümüze harap olmuş biçimde iki gözlü bir çeşme kal- mıştır. Tarihi kaynaklar, Sağman Camii’ne bitişik ve tek parça mer- merden yapılan, üzerinde otuz- dan fazla çeşme olan bir sebilden söz etmektelerse bu tarihi varlık korunamamıştır. Sağman Çeşme- si, 1986’dan beri koruma altında- dır. Baş Çeşmesi

BAŞ ÇEŞME Çemişgezek ilçe merkezinde yer alan ve halen kullanılır vaziyette olan çeşmenin alınlıkta bulunan kitabesinden 1870 tarihinde Rüş- tü Efendi tarafından onarılmıştır. Ancak bu kadim çeşmenin kim tarafından ve hangi tarihte ya- pıldığı bilinmemektedir. Düzgün kesme taş ile yapılan çeşme, ilçe eşrafından Hacı Rüştü Efendinin taştan yapılmış evinin cami tara- fındaki alt köşesine yerleştirilmiş- tir Çeşme, Süleymaniye Camiinin Sağman Çeşmesi

130 131 BİR TUTAM TUNCELİ

kılarak 16. yüzyıl sonu 17. yüzyıl PERTEK ÇEŞMESİ başlarında yapıldığı sanılmak- Pertek’in İstiklal Mahallesi’nde- tadır. Kesme taştan oluşan yapı, dir. Çeşme, bakımsızlık nedeniyle küçük köşe sütunlarına oturan tahrip olmuş durumdadır. Pertek sivri kemerli eyvan biçimindedir. Çeşmesi, 2008’den itibaren Erzu- Çeşmenin kitabesi bulunmamak- rum Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından koru- ma altına alınmıştır. Baş Çeşme Kitabesi Bu çeşmelerin dışında, Çemiş- bahçe kapısının batı tarafına düş- gezek’in Kale Mahallesi’nde Kale mektedir. Yaklaşık 3 metre yük- Çeşmesi, Çukur Mahallesi’nde sekliğinde ve 4 metre derinliğin- Çukur Çeşme ve Tunceli Merkeze de olan çeşmenin 4 adet kitabesi bağlı Demirkapı köyünde Demir vardır. Dört blok taş üzerine yazı- Kapı Çeşmesi bulunmaktadır. Bu lan kitabede neler yazıldığı henüz çeşmeler de Erzurum Kültür ve Ta- tespit edilememiştir. Üstü konut biat Varlıklarını Koruma Kurulu ta- Meydan Çeşmesi olan çeşmenin tonozuna, simetrik rafından koruma altına alınmıştır. olarak yapılan evin kapısı da taş- tandır. Yuvarlak kemerli ve olduk- tadır. Bu nedenle yapım tarihi ve ça gösterişli olarak inşa edilmiştir. yapanı tam olarak bilinmemekte- 100-150 senelik olabilecek çeşme, dir. klasik bir Osmanlı yapısıdır. Tek farkı bir binanın yapısı ile iç içe Aynı zamanda da eyvan şeklin- olmasıdır. Lülesinden bu gün için deki bu çeşmenin yan duvarları şehir suyu akmaktadır. kemerli nişlerle hareketli bir ko- numa getirilmiştir. Eyvan duvarı MEYDAN ÇEŞMESİ iki renkli kesme taştan yapılmış- Çemişgezek’in Ulukale köyü mey- tır. Çeşme içerisinde iki maşrapa danındadır. Kemerlerin biçimleri musluğu ve bir de yalak taşı bu- ve yapıdaki ayrıntılardan yola çı- lunmaktadır. Pertek Çeşmesi

132 BİR TUTAM TUNCELİ

F. DOĞAL GÜZELLİKLERİ dığı alan yaklaşık 200-300 met- manzara oluştururlar. Bu manza- reyi bulur. Gözelerden su adeta ranın oluşturduğu doğallık, eşine MUNZUR (OVACIK) beyaz köpükler halinde adeta fış- az rastlanan özellikleri ve görsel GÖZELERİ kırmaktadır. Kaynağında buz gibi güzelliğiyle hem Tunceli hem de Ovacık Gözeleri, Tunceli ile Ova- olan sular, yamaçlardan aşağılara bölge açısından önemli bir doğal cık arasındadır. Tunceli’ye oranla akarken küçük çağlayanlar oluş- rekreasyon ve turizm odağı olma (80 km) Ovacık’a (17 km) daha turmaktadır. Kırk gözenin suyu, potansiyeli taşımaktadır. yakındır. Munzur Dağlarının etek- vadide de bildiğimiz Munzur Ça- Munzur Gözelerinin doğduğu lerinde çıkar. Su, karstik tabir edi- yını meydana getirmektedir. Kars- nokta dahil, dağın 20 hektarlık len kaynaktan irili ufaklı 40 göze tik kayalar, gözeler ve Munzur kısmı, Bakanlık tarafından, 1963 şeklinde fışkırır. Gözelerin kapsa- Çayı, birbiriyle bütünleşik eşsiz bir yılında, Orman İçi Dinlenme Yeri

132 133 BİR TUTAM TUNCELİ olarak ayrılmıştır. Tuncelililerin yoğun olarak kullandığı mesire yerlerinin başında gelen Munzur Gözeleri, sularından çıkarılan lez- zetli alabalıklarıyla ünlüdür. Ayrıca Munzur Gözelerinin kaynağı ola- rak Munzur Baba Efsanesi’ndeki dökülen sütün gösterildiği bilin- mektedir. Bu durum, yöre halkı açısından Munzur Gözelerine kutsallık atfedilmesinin ana nede- nidir. Munzur Gözelerine yapılan ziyaretlerin kaynağında bu efsane bulunduğu da unutulmamalıdır. Balığını yemek ve doğal güzellik- lerini görmek için çok uzak kent- lerden ve hatta yurtdışından tu- rizm amaçlı gelenler olmaktadır. Ancak hem güvenlik nedeniyle hem de yararlanabilecek tesisler olmaması yüzünden yeterince değerlendirildiği söylenemez. Munzur Gözelerinin kuzey ke- siminde bulunan ağaçlandırma alanına 2000 yılında çam, ladin, huş ve akasya fidanları dikilmiştir. Gözeler ile Munzur Suyu arasın- da kalan kısımlarda yürütülen çevre düzenleme çalışmaları kapsamında beton setler, küçük havuzlar, yürüme yolları, oturma mekanları ve köprüler yapılmıştır.

134 BİR TUTAM TUNCELİ

HALBORİ GÖZELERİ Gözelerinin suyu çok soğuktur. DEREOVA ŞELALESİ Halbori Gözeleri, Tunceli’ye 20 ki- Bir dinlenme ve mesire yeri olarak Gelin Pınarı olarak da bilinen lometre uzaklıkta Ovacık yolu üze- kullanılmaktadır. Yararlanabilecek Derova Şelalesi, Nazımiye’nin rindedir. Munzur Çayı’nın kena- tesisler açısından yetersiz olsa da Dereova köyünde bulunmak- rında, derin ve kayalık bir vadinin doğal yapısı ve muhteşem güzel- tadır. Tunceli’ye 46 kilometre, içerisinde bulunmaktadır. Halbori liğiyle ilgi çekmektedir. Nazımiye’ye ise 11 kilometre

134 135 BİR TUTAM TUNCELİ uzaklıktadır. Dereova Şelalesinde sular 20 metre yükseklikten 3 ayrı kaynaktan ve çok bol miktarda dökülmektedir. Şelalenin suları, Dereova Deresi’ne karışarak, Pü- lümür Çayı ile birleşmektedir. Gelin Pınarı Efsanesi’nin de geç- tiği yer olarak biline Şelale hem çevresine serinlik katmakta, hem de yaz ve kış aylarında çok etkile- yici ve farklı bir manzara sunmak- tadır. Şelale suları kışın donduğu için sarkıt ve dikitler oluşturmak- ta ve bu durum eşsiz bir manzara meydana getirmektedir. Şelale- nin çevresi çok dik eğimli olup bodur meşe ormanları ile kaplı- dır. Şelale ve çevresi doğal nitelikle- riyle piknik, doğa yürüyüşü gibi günübirlik etkinlikler için önemli bir potansiyel taşımaktadır. An- cak ulaşımı zor, arazinin eğimi yüksektir. Özellikle dinlenme ve eğlenme tesisleri ve otopark için uygun alan bulunmamaktadır. Bu nedenle Dereova Şelalesi’nin turizm amaçlı olarak kullanılma- maktadır.

136 BİR TUTAM TUNCELİ

ZENGİNPINAR (ZAĞGE) ŞELALESİ VE MESİRESİ Yörede Zağge diye bilinen Zen- ginpınar Şelalesi, Pülümür kara- yolu üzerinde ve Tunceli’ye yak- laşık 40 km. uzaklıktadır. Zenginpınar Şelalesi, dağ ya- maçlarından oldukça dik bir eğimde çok kuvvetli akarak va- dideki Pülümür Çayına ulaşmak- tadır. Bitki örtüsü itibariyle çok zengin olan Zenginpınar Şela- lesi, vadinin çarpıcı derinliği ile çok etkileyici doğal verilere sa- hiptir. Bir yandan Pülümür Çayı, diğer yandan vadinin karşı yamaçla- rındaki sık orman örtüsü, doğal çevre ve manzara zenginliklerini artırmaktadır. Karayolu üzerinde olduğu için ulaşımı kolaydır. Bu nedenle özellikle günübirlik piknik amaç- lı olarak kullanılmaktadır. Şelale alanında taş-beton setler ve merdivenler oluşturularak oturma mekanları düzenlenmiş- tir.

136 137 BİR TUTAM TUNCELİ

RABAT ŞELALESİ Tunceli yöresinde bulunan çok sayıdaki şelalelerden en gör- kemlisi olan Rabat Şelalesi, bin metre derinliğindeki vadiden dökülmektedir. Pülümür ilçe- si Kırmızıköprü yakınlarındaki Turnaderesi’nde yer alan şela- lenin bulunduğu bölge, dağ keçilerinin doğal beslenme ve yaşam alanlarındandır.

KIRK MERDİVEN ŞELALESİ Kırk Merdiven Şelalesi, Munzur sıra dağlarının Mercan vadisine inen yamaçlarında yer almakta- dır. Dar ve küçük bir vadinin bir- kaç noktasında meydana gelen Kırk Merdiven Şelaleleri, suyun bolluğu, doğal çevre ve peyzaj özellikleriyle dikkat çekmekte- dir. Görenleri ilginç ve çekici görsel zenginlikleriyle büyüleyen Kırk Merdiven Şelalesi, Ovacık’ın kuzeyinde yaylalara çıkan güzergâh üzerindedir. Munzur’a çıkışta bir ilk dinlenme yeri ola- rak kullanılan Kırk Merdiven Şe- laleleri, ikisi küçük olmak üzere

138 BİR TUTAM TUNCELİ

altı şelalenin bulunduğu bir varlığı ve çeşitliliği açısından zen- halinde sıralı odalar ve bu odaları alandır. Kırk Merdiven Şelaleleri, gin bir bitki örtüsü olan Kutudere aydınlatan büyük pencereler ile kışın kar altında ve yazın el değ- Mesire yerinde bulunan işletme- uzun koridorlardan oluşmaktadır. memiş doğasıyla görenleri şaşır- lerde yaz aylarında yeme-içme Deliklerinin incelenmesinde bu tacak bir güzelliğe sahiptir. hizmeti sunulabilmektedir. mağaraların yapıldıkları dönem- de bölgede yaşayan insanların KUTUDERE MESİRE YERİ İN DELİKLERİ barınma ihtiyaçlarını karşıladığı (DERVİŞ HÜCRELERİ) Tunceli-Pülümür karayolu doğal kolaylıkla anlaşılır. Kayalara oyu- güzellikler açısından son derece Çemişgezek’in batısındaki Tahar lan ev ve odaların yanı sıra ka- zengindir. Zağge Şelalesi kadar Çayı Vadisi’ndedir. Vadiden yuka- yaların arasından sızan suların dikkat çeken bir başka nokta da, rıya doğru uzanan sarp kalker ka- toplandığı sarnıçlar ve daha yük- Tunceli’ye yaklaşık 30 kilometre yalarına konut amaçlı oyulduğu sekteki odalara çıkmak için kaya- uzaklıkta ve Pülümür Çayı ke- sanılmaktadır. İn Delikleri, üç kat lardan merdivenler ve galeriler narında yer alan Kutuderesi’dir. Mesire yeri olarak kullanılan Kutu Deresi’nin içinden aynı zamanda küçük bir çay akmaktadır. Bu çayın önüne taştan yapılan setlerle insanların yüzmesine imkan veren gölcükler de oluş- turulmuştur. Su gözelerinin de bulunduğu Kutuderesi’ne ula- şım kolaydır. Çok güzel ve so- ğuk bir içme suyuna sahip Kutu Deresi’nin doğal güzellikleri de görülmeye değerdir. Yazın hem yöre halkı hem de il dışından gelenler tarafından yo- ğun olarak kullanılan piknik alan- larının başında gelmektedir. Ağaç İn delikleri

138 139 BİR TUTAM TUNCELİ yapıldığı görülmektedir. Ayrıca İkinci kısım çok dar olup ilk olarak AĞLAYAN KAYALAR zirai hasılatın muhafaza edildiği bir bekleme yerine rastlanır. Bura- Tunceli-Pülümür karayolu üze- bölmeler de yapılmıştır. sı geçildikten sonra merdivenler- rinde bulunan Ağlayan Kayalar le uzun bir koridora çıkılır. Korido- İn Delikleri’nin bugünkü sayısı Hilbes Köprüsü civarındadır. Halk run sağında ışık için pencereler, yaklaşık 20 civarındadır. Yumuşak tarafından Ağlayan Kayalar adı olan kayaların kopmasıyla bir kıs- bu pencerelerin tam karşılarında verilen bu kayanın her tarafından mının yok olduğu düşünülmek- da oda kapıları yer alır. sular adeta bir yağmur gibi aşağı tedir. Odaların duvarlarında murç Bu odaların bir kısmı düz tavanlı, akmaktadır. ve çekiç izleri, taşçı taraklarının iz- bir kısmı ise tonoz şeklindedir. Bu leri açıkça belli olmaktadır. Ancak odaların en üstünde daha güç çıkı- Kışın aşırı soğuktan donan Ağla- duvarlarda herhangi bir yazıya ve labilen diğerlerine göre daha geniş- yan Kayalarda, buzlar adeta sarkıt freske rastlanmamaktadır. çe tek bir oda vardır ki bu oda “Bey gibi bir doğa harikasına dönüş- Yıllarca süren ilgisizliğin yol açtığı Odası” olarak adlandırılmaktadır. mektedir. yıkıma rağmen 250 m. yüksek- liğindeki sarp kayalara oyulmuş bu odaların rasgele değil mate- matiksel ölçülere göre oyulduğu rahatlıkla anlaşılır. Çünkü odalar- da 2.5 metre genişlik ve 1.7 metre derinlik ölçüleri esas alınmıştır. Uzaktan bakıldığında tren kom- partımanlarını andıran İn Delik- leri iki kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısma dışarıdan merdiven- le çıkılır. Odaları, havuzu ve bir de penceresi bulunmaktadır. Bu havuzun içinde su mevcut olup derinliği 1.37 santimetredir. Ka- yalardan sızıp burada biriken bu su eksilmeden kalmaktadır.

140 BİR TUTAM TUNCELİ

GELİN ODALARI VE MAĞARALARI Pülümür’e üç kilometre uzak- lıktaki Gelin Odaları, Hatun Köprüsü’ne de yakındır. Urartular tarafından yapılmış olduğu tah- min edilen oyma kayalardan iba- ret olan Gelin Odaları’nın içinde bir lider tahtı ve tutsakların ceza- landırıldığı zindan bulunmakta- dır. Bir kadın lider tarafından yap- tırıldığı rivayet edilen Gelin Odaları’nda, kayalar oyulması sonucu yapılan merdivenler- le derinlere inilerek Pülümür Çayı’ndan su alınmasına imkan tanıyan gizli bir geçit bulunmak- tadır. tadır. Gelin Odaları’nın girişinde 12 bölümden meydana gelmiştir. Bakımsızlık nedeniyle sel suları- nöbetçi kulübeleri ve su kuyusu Oldukça geniş, oval görünümlü nın, sert iklim koşullarının da et- gibi ayrıntılar da bulunmaktadır. bir girişten sonra mağara içerisin- kisiyle her geçen gün tahrip olan Ayrıca Pülümür Çayı’nda su alın- de 12 bölüm halinde yukarıdan Gelin Odaları, dördü yıkılmış, üçü masına imkân tanıyan kayalardan aşağıya doğru sarkan buz sarkıt- de önemli ölçüde tahrip edilmiş- oyulan merdivenin de yaklaşık alt- ları görülmektedir. Yaz ve kış ayla- tir. mış metre olduğu tahmin edilmek- rında da bu bölümlerin içerisi buz tedir. Ne zaman ve kim tarafından yap- kaplıdır. tırıldığı tam olarak bilinmese de, BUZ MAĞARASI Urartılar döneminde bölgede Yöre halkı bu mağaradan soğuk egemenlik kuran bir kadın lider Pülümür’ün Dereboyu köyünün hava deposu olarak yararlanmak- tarafından yaptırıldığı sanılmak- yakınında bulunan bu mağara tadır.

140 141 BİR TUTAM TUNCELİ

G. KİLİSE VE MEZAR TAŞLARI lunmaktadır. Tescilli olan kilisenin diğer kiliselere göre daha büyük tavanı çökmüş olmakla birlikte olan kilisenin tavanı çökmüş olup GÖLBAĞI ERMENİ KİLİSESİ duvarları halen sağlamdır. duvarları sağlamdır. Mazgirt’te bulunan Ermeni Kili- Bu iki kilise dışında, Pertek’in Do- GEÇİMLİ KÖYÜ KİLİSESİ sesi kesme ve moloz taş karışımı rutay köyünde Kasik Kilise kalın- bir yapı olup, dört yapraklı yonca Hozat’a bağlı Geçimli köyündedir. tısı ile Korluca köyündeki şapel planındadır. Beşik tonozlu giriş- Köyün eski ismi, uzun anlamına (küçük kilise) kalıntısı bulunmak- ten, kubbeli ana mekana geçilir. gelen Ergandır. Burada bulunan tadır. Ayrıca Mazgirt’in kuzeyinde Doğudaki apsis yarım kubbeyle kilisenin hangi döneme ait oldu- ve Mazgirt’e hakim bir tepede örtülüdür. Yapım tarihi kesin ola- ğu bilinmemekle birlikte Roma- kurulu ve günümüzde büyük öl- rak bilinmeyen kilisede, 18. yüzyı- lılardan kalma bir kilise olduğu çüde yıkılmış bulunan kale alanı la ait olduğu sanılan freskler bu- tahmin edilmektedir. Bölgedeki içinde sadece duvarlarından biri sağlam olan Kale Kilisesi de koru- ma altına alınmıştır.

KOÇ BİÇİMLİ MEZAR TAŞLARI Tunceli’nin çeşitli kesimlerindeki eski mezarlıklarda, günümüze ka- dar kalan tarihi mezar taşlarında kültürel geleneklerin sürdürüldü- ğü görülmektedir. Yörede koyun biçimindeki mezar taşları, Akko- yunlular dönemindeki Türkmen geleneğine tanıklık etmektedir. Tunceli yöresindeki eski mezarlar ya bir tepe üzerinde ya da köyün ya da mezranın üst tarafında yük- sekçe bir yerde bulunmakta olup, mezar taşlarında geleneksel örf ve adetlerin yanı sıra dini ve mitolojik Gölbağı Ermeni Kilisesi unsurları da görmek mümkündür.

142 BİR TUTAM TUNCELİ

Tunceli ilinde bulunan koç-koyun mezar taşları genellikle ayaktadır. Sade bir şekilde işlenmiş heykel- lerin bir kısmının üzerinde kılıç, bıçak, sadak, çevgan, kalkan, han- çer, dokuma tezgahı, şiş, herek, çatal gibi eşyalara ait kabartma figürlerin yanı sıra çeşitli hayvan ve bitki figürleri de yaygın olarak kullanılmıştır. Bu figürler yalnız bezek olarak değil, orada yatan kişinin cinsiyeti, toplumsal konu- mu ve mesleğini de belirten fi- gürlerdir. Kılıç, kalkan, at, ok, koç, tüfek, tabanca, bıçak gibi şekiller mezar sahibinin erkek olduğuna ve yiğitliğine işarettir. Kandil, te- razi v.b. şekiller din adamlarına; iğne, sap, küskü, el gibi figürler ise kadınlara aittir. İbrik ve tepsi gibi figürler cömertliğin ifadesi- dir. Bazı mezarlarda görülen Zülfi- kar (Hz. Ali’nin Kılıcı), güneş kursu gibi şekiller de orada yatan kişinin alevi inançlı olduğuna işarettir. Pülümür ilçesine bağlı Sağlamtaş köyü mezarlığında 11 adet koç heykeli bulunmaktadır. Yapılan araştırmalarda bu mezar taşla- rının 250-300 yıl önce yapıldığı anlaşılmıştır. Kayalardan oyularak tek parça halinde yapılan ve 200

142 143 BİR TUTAM TUNCELİ

ile 300 kg. arasında değişik ağırlı- ğı olan bu heykeller mezarın yan tarafına konulmuştur. Mezar taş- larının tamamı tescilsizdir. Mezar Taşları ayakta ve yere çök- müş biçimde tasvir edilmişlerdir. Bu mezartaşları üzerinde çeşitli eşyalara ait kabartma motifler bulunmaktadır. Bunlar arasında kılıç, bıçak, sadak, çevgen, kalkan, hançer, dokuma tezgahı, şiş, ça- tal, çeşitli hayvan figürleri ve bitki motifleri görülmektedir. Ayrıca bunlar arasında tabanca, mermi şeridi, dağ tekesi kabartması, sağ el, güneş kursu ve çeşitli geomet- rik şekiller tespit edilmiştir. Tunceli’nin Merkez Mezarlığı, Per- tek ilçesi Til, Dorutay, Koçpınar ve Pirinççi köyleri, Çemişgezek’in Çukur Mahallesi, Oğuzlar ve Hıdı- röz köyü, Pülümür’ün Sağlamtaş köyü, Mazgirt’in Kupik, Yukarı Sır- dan, İlanlı, Şobek, Tarpese, Şilik, Ricik, Kurkurik, Kardere, Muhun- du, Manakrek, Hodan, Hüluman, Tırkil, Baş Mezra, Hozat’ın İn, Ergen, Hoşan, Torut, Taştek, Ag- zonik, Peyik, Tanerler köylerinde koç koyun mezartaşlarına rast- lanmıştır.

144 BİR TUTAM TUNCELİ

H. TUNCELİ KAPLICALARI ğeri 6.5’tur. Yaklaşık 3 dönümlük öncelikli kaplıca sınıfına girmek- bir alanda çıkan kaplıca suyundan tedir. Su, saniyede 5 litre olarak ANAFATMA İÇMECESİ sadece yöre halkı yararlanmaktadır. tek kaynaktan çıkmaktadır. Sı- Ovacıkta, Tunceli-Ovacık karayolu caklığı 35 derece, ph değeri ise üzerinde, il merkezine yaklaşık 7 BAĞIN (DEDEBAĞ) 5.0’ dır. Bağın Kaplıcası, kalsiyum km. uzaklıktadır. Kaplıcanın bulun- KAPLICALARI sülfatlı, sodyum sülfatlı ve klörür duğu yerde bir dinlenme ve yeme- bikarbonatlı sular gurubundan- içme tesisi vardır. Kaplıca suyu, tek Bağın Kaplıcası, Mazgirt Dedebağ dır. Bir kaplıca için avantajlı kabul kaynaktan çıkmaktadır. Suyun akım köyündedir. Peri Suyu’nun kena- edilebilecek bu nitelikleri nede- değeri saniyede 3 litredir. Kaplıca- rındaki kaplıca Mazgirt’e uzaklığı niyle Bağın Kaplıcası, romatizmal nın sıcaklığı 25 derecedir. PH de- 65 kilometredir. Bağın Kaplıcası, hastalıklara, kırık-çıkık tedavisi ve

Bağın Kaplıcaları

144 145 BİR TUTAM TUNCELİ kadın hastalıklarına iyi gelmekte- HARİK (AŞAĞI DOLUCA) sülfatlı ve sıcak sular grubundan dir. Safra kesesinin temizlenmesi KAPLICASI olan kaplıca suyunun romatizmal için kaplıca suyunun içilmesi öne- Nazımiye ilçesi, Aşağı Doluca kö- hastalıklar, kırık-çıkık sekelleri rilmektedir. Kaplıca alanında 30 yündedir. Nazımiye’ye uzaklığı 16 ve kadın hastalıkları tedavisinde yataklı ve tek bir konaklama tesisi kilometredir. Etrafı küçük ağaçlar- banyo olarak kullanılması uygun bulunmaktadır. Ayrıca günübirlik dan oluşan ormanla çevrili Kaplı- görülmektedir. ziyaretçilerin de kullanımına açık ca, vadinin içindedir. olan yeme-içme ve çay bahçesi KARADERBENT KÖYÜ tesisleri bulunmaktadır. Kaplıca Harik Kaplıcası’nın suyu da tek KAPLICASI çevresi bitki örtüsü bakımından kaynaktan çıkmaktadır. Suyun Kaplıca, Pülümür’ün Karader- oldukça yoksun olmakla birlikte akım değeri saniyede 2 litredir. bent köyündendir Kaplıcanın dik kaya yamaçları doğal peyzaj Sıcaklığı, 39 derece, PH değeri açısından güzel görüntüler sun- 5.0’dır. Harik Kaplıcası’nda bir ko- Pülümür’e uzaklığı 13 kilometre- maktadır. naklama tesisi vardır. Kalsiyum dir. Kaplıca suyunun akım değeri saniyede 0.2 litredir. Sıcaklığı 25 derece olan kaplıcanın, PH değe- ri 6.0’dır.

SÜTLÜCE (HARÇİK) ŞİFALI SUYU Tunceli Merkezi’ne 4 kilometre uzaklıktadır. Tunceli-Erzincan ka- rayolu kenarındadır. İki kaynak halinde olan suyun akım değeri, saniyede 2.4 litredir. Kaplıca suyunun sıcaklığı 24.5 derecedir. Maden suyu olarak kullanılabilecek nitelikte olan bu radyoaktif kaynak değerlendiril- mediği için doğada akıp gitmek- Harik Kaplıcası tedir.

146 BİR TUTAM TUNCELİ

I. HÖYÜKLER kazılarda Tunç Çağı’na ait kalın- Dibeklere ve taş kabartmalara tılara rastlanmıştır. Toplu evler- rastlanmıştır. İşlenmiş demir ve PULUR (SAKYOL) HÖYÜĞÜ den meydana gelen höyükteki krom bulunmuş olup M.Ö. 3000 Çemişgezek ilçesinde bulunan evler taş ve kerpiçten yapılmış- yıllarına ait olduğu anlaşılmıştır. höyükte 1968 yılında yapılan tır. Keban Barajı’nın yapılmasıyla birlikte sular altında kalan Pulur Höyüğü’nde çıkartılan 1064 adet tarihi yapıt, Elazığ’daki müzelerde sergilenmektedir.

ATLANTI KÖYÜ YERLEŞİM KALINTILARI Tunceli’nin merkez köylerinden Atlantı’nın Pah Mezrasında bulu- nan tarihi yerleşim yerine ait ka- lıntılar bulunmuştur. Kalıntılar, 1991’den itibaren koru- ma altına alınmış; ancak kalıntıla- ra dair bilimsel çalışmalar henüz Atlantı köyü yerleşim kalıntıları başlatılamamıştır.

146 147 BİR TUTAM TUNCELİ

AKPAZAR TİL HÖYÜĞÜ Tunceli Elazığ Karayolu’nun bir kilometre güneyinde bulunan Mazgirt’in yaklaşık bir kilometre güneyindeki Kuşçu köyündeki Til Höyüğü, yaklaşık onbin metreka- relik alana sahiptir. 1996’da Arkeolojik Sit Alanı ilan edilen Höyük’te bugüne kadar herhangi bir kazı yapılmamıştır.

GÖKTEPE HÖYÜĞÜ Mazgirt’in Göktepe köyünün yak- Akpazar Til Höyüğü laşık 500 metre güneyinde yer alan Höyük, 2.575 metrekarelik alan üzerindedir. Höyüğe toprak bir yolla ulaşıl- maktadır. 2001 yılında koruma altına alınan Höyük’te henüz bir kazı çalışması yapılmamıştır.

EFKAR TEPESİ HÖYÜĞÜ Efkar Tepesi, Ovacık’ın Köyönü bölgesinde yer almaktadır. Bir ören yeri niteliğinde olan Efkar Tepesi, 1994’de ikinci derece ar- keolojik sit alanı olarak koruma

Göktepe Höyüğü altına alınmıştır. Henüz bir kazı çalışması yapılmamıştır.

148 BİR TUTAM TUNCELİ

PINARLAR KAYNAR HÖYÜK Öte yandan Düzgün Baba Adak TARİHİ BULUNTULAR Yerinde üç tane kültürel var- Kaynar Höyük, Pertek’in Pınarlar Tarihi çok eski uygarlıklara daya- lık saptanmış; Munzur baba köyündedir. Saptanan kültürel nan Tunceli ve yöresinde yapı- Mezrası’nda bazı taşınmazlar varlık özelliği nedeniyle birinci lan kazı çalışmaları sırasında çok tespit edilmiş ve Ovacık Şahverdi derece sit alanı olarak koruma sayıda buluntuya rastlanmıştır. köyünde eski uygarlıkların kültü- altına alınmıştır. Kaynar Höyük’te Bu buluntulardan bazıları, Kültür rel özelliklerini yansıtan bulgular de henüz bir kazı çalışması yapı- Varlığı kabul edilerek, koruma al- saptanmıştır. Bütün bu alanlar labilmiş değildir. tına alınmıştır. koruma altına alınmıştır.

148 149 BİR TUTAM TUNCELİ

J. DOĞA SPORLARI DOĞA YÜRÜYÜŞLERİ Ovacık’ın kuzeyindeki Munzur sıra dağları ile ilçenin güneyindeki meşelik tepeler, Tunceli’nin kuzeydoğusundaki 3.292 metre yükseklikteki Karasu-Aras dağları ve Bağırpaşa dağları dağcılık ve doğa yürüyüşü sporlarına uygundur. Buralarda doğa yürüyüşü yapılmaktadır. Ayrıca kayak sporu için de uygun olan bu dağlarda tek dezavantaj, yeterli tesisin bulunmamasıdır.

150 BİR TUTAM TUNCELİ

RAFTİNG Tunceli’deki Munzur Çayı, Pülümür Çayı ve Peri Suyu’nda rafting sporu yapılabilmektedir. Bu akarsuların gerek debileri, gerekse akış hızları raftinge uygundur.

150 151 BİR TUTAM TUNCELİ

K. FESTİVALLER tivale önemli oranda katılım ger- yarışmaların da yapıldığı Festival çekleşmektedir. Kentin sosyal ve boyunca çeşitli kültürel etkinlik- MUNZUR KÜLTÜR VE DOĞA kültürel yaşamına çok olumlu bir ler de gerçekleştirilmektedir. FESTİVALİ katkı sağlayan festival, il turizmini Tunceli Belediyesi tarafından ilk de canlandırmıştır. ÇEMİŞGEZEK DUT VE PEYNİR kez 28-30 Temmuz 2000 tarihin- FESTİVALİ de düzenlenen, geniş kapsamlı PÜLÜMÜR BAL FESTİVALİ Çemişgezek, dutu ve peyniriyle ve geniş katılımlı bir festival ola- Pülümür’de düzenlenen Pülümür tanınan bir ilçedir. 1998’den beri rak gerçekleşmektedir. Festivalde Bal Festivali, her yıl bal sağımın düzenlenen Dut ve Peynir Festi- fotoğraf sergisinden halk oyun- sonlandığı Eylül ayında yapılmak- vali ile hem bu ürünlerin tanıtımı ları gösterisine, halk müziği kon- tadır. Tamamen doğal ortamda yapılmaktadır hem de yöre insanı- serlerinden film gösterisine, kent üretilen balların tanıtımını amaç- nın bir araya gelmesi sağlanarak, gezisinden panel, söyleşi ve ede- layan Bal Festivali, yörenin ekono- kaynaşmasına vesile olmaktadır. biyatçıların imza günlerine kadar mik ve kültürel hayatına zengin- Festival dutların yetişmesine bağ- çok zengin bir program uygulan- lik kazandırmaktadır. Kaliteli bal lı olarak, her yıl haziran ayı içinde maktadır. Tunceli dışından da fes- üretimini teşvik etmek amacıyla düzenlenmektedir. PERTEK DUT FESTİVALİ Pertek’in çekirdeksiz dutu da yö- rede çok bilinmektedir. Yörede bilinen dutun ülke çapında tanın- masını sağlamak amacıyla her yıl temmuz ayında düzenlenen Dut Festivali, başta dut olmak üzere, yörede yetişen her türlü meyve- nin teşvik edilmesini sağlamak- tadır. Festival süresince Pertek’in doğal, tarihi ve kültürel değerleri tanıtılmaktadır. Keban Baraj Gö- lünde ve ilçede düzenlenen çe- şitli etkinlik ve geziler yapılmak- tadır.

152 6. BÖLÜM: TUNCELİ DOĞUMLU BAZI ÜNLÜLER

A. SANATÇI VE YAZARLAR Maliye Müfettişliği, Darphane Müdürlüğü, Kültür Bakanlığı Ya- CEMAL SÜREYA yın Kurulu Danışmanlığı yaptı. Asıl adı Cemalettin Seber’dir. Kamuda çalışırken edebiyatla iliş- 1931’de, o zamanlar Erzincan’a kisini hiç kesmedi. Şiir ve yazıları bağlı bugünkü Pülümür’de Kar- çeşitli dergilerde yayınlandı. Çe- sanan Aşireti’nin bir bireyi olarak şitli dergi ve gazetelerde çalıştı, doğdu. redaktörlük ve çevirmenlik yaptı. İlk ve orta öğrenimini sürgün İlk şiiri 1953’de Mülkiye dergisin- olarak gittikleri Bilecik’te okudu. de, ilk kitabı olan Üvercinka da Liseyi Haydarpaşa ve Ankara Ma- 1958’de çıktı. Bu kitabıyla Yedite- Rahmi Saltuk liye Mektebi’nde okuyan Süreya, pe Şiir Armağanı’nı kazandı. Son- oldu. 1968-70 arasında tam 900 SBF’den mezun olduktan sonra rasında çok sayıda ödüle değer kez sahnelenerek rekor kıran Pir- görüldü. sultan Abdal adlı tiyatro oyunun- İkinci Yeni şiirinin önde gelen da anlatıcı ozan rolüyle tanındı. şairlerinden biri oldu. Şiirlerinde Çeşitli filmlerin müziklerini yaptı geleneği kullandı. Yayınlanmış ve oyuncu olarak rol aldı. Türküle- çok sayıda şiir ve düzyazı kitapla- re özgün yorumlar getirdi. rı bulunmaktadır. 9 Ocak 1990’da ’da öldü. FERHAT TUNÇ 1964’de Tunceli’de doğdu. İlk ve RAHMİ SALTUK orta öğrenimini Tunceli’de ta- 1945’de Tunceli’de doğdu. Elazığ mamladı. Daha ilkokul çağında Lisesi’ni bitirdi. Ankara Üniversi- halk türküleriyle ilgilendi. Kü- tesi Hukuk Fakültesi’nden mezun çük yaşta sahne aldı. 1979’da Cemal Süreya

152 153 BİR TUTAM TUNCELİ

leştirdiler. 1990 yılından beridir Sınıfına alındı. 24 Şubat 1898’de yöre müziği ile ilgili derleme ve Süvari Teğmen rütbesiyle mezun araştırma yapan kardeşler halen olarak 4’üncü Ordu emrine veril- müzik çalışmalarını Almanya’da di. Diyarbakır’da Mustafa Kemal’i sürdürmektedirler. koruyan peşmerge taburunun ko- mutanlığını yaptı. Çeşitli yöreler- de görev yaptı. “İlk tertele” olarak ta adlandırılan 1916’daki Dersim Ayaklanmasında, Hozat’ın ayak- lanmacılara katılmasını önledi. Bu başarısından dolayı binbaşılı- Ferhat Tunç ğa yükseldi. Van’da Askerlik Şube Başkanı iken Dersim milletvekili Almanya’ya gitti. 1982’de tanış- tığı Amerikalı müzisyen Damel Sumers’ın katkılarıyla yeni bir Metin-Kemal Kahraman müzik dünyasını keşfetti. Alman ve Yunanlı müzisyenlerle müzik repertuarını zenginleştirdi. B. POLİTİKACILAR Mainz Üniversitesi’nde müzik eği- timi aldı. 1985’te Türkiye’ye dön- HASAN HAYRİ KANKO dü. İlk albümünü çıkardı. Halen Son Osmanlı Meclisi’nde ve 1. müzik çalışmalarını sürdürüyor. TBMM’de Dersim milletvekili. 1881’de bugünkü Tunceli’nin Ho- METİN-KEMAL KAHRAMAN zat ilçesi Akpınar köyünde doğ- Birkaç arkadaşıyla birlikte Grup du. Hozat Şeyh Hasanlı aşireti reisi Kankozade Murtaza Ağa’nın Yorum’u kuran Pülümür doğum- oğludur. İlk ve orta öğrenimini lu Metin ve Kemal kardeşler, Dersim’de tamamladıktan sonra 1993’te “Deniz Koydum Adını” zamanın kurallarına göre 3 Ekim taşıyan ilk albümlerini gerçek- 1896’da Harbiye Mektebi Aşiret Hasan Hayri Kanko

154 BİR TUTAM TUNCELİ

oldu. Ancak, çeşitli nedenlerle MUSTAFA YILDIRIM Meclis’e bir üye olarak katılamadı. 1859’da Tunceli Hozat’ın Ergan 1 Haziran 1920’de, Kürt giysile- Köyü’nde doğdu. Abbasoğlu aşi- riyle Ankara’ya gelerek TBMM’ne reti reisi Zeynozade Ali Ağa’nın katıldı. Meclis’teki muhalefet gru- oğludur. Herhangi bir kurumda bunda yer aldı. Şeyh Sait İsyanı’na öğrenim görmedi. TBMM’nin I. yardım ve yataklık iddiasıyla tu- Dönemi için 12 Mayıs 1920’de tuklandı. İstiklal Mahkemesi’nde yapılan seçimde Dersim millet- yargılanıp idam cezasına çarptırıl- vekili oldu. Çeşitli nedenlerle dı. Kendisinden sonra ailesi, Kan- Meclis’e ancak 28 Mayıs 1921’de ko soyadını aldı. Kürtçe, Türkçe, katılabildi. Herhangi bir komis- Fransızca, Arapça ve Farsça bilirdi. yonda görev almadı. 24 Temmuz 1921’de Meclis’in orduya güven ABDULHAK TEVFİK GENÇTÜRK ve selamını iletecek milletvekil- 1885’te Tunceli Hozat’ta doğdu. leri heyetinde görevlendirildi. Jandarma Çavuşu Veli Ağa’nın Abdulhak Tevfik Gençtürk oğludur. İlk ve orta öğrenimi- ni Hozat İptidai Mektebi ve reddedildi. Milletvekilliği bitince, Rüştiyesi’nde tamamladı. 1923’te Çemişgezek Savcılığı’na Bir süre Tahrirat Kalemi’nde aylık- atandı. Ancak bu bölgede görev sız çalıştı. Sonra bugün Tunceli’ne yapması sakıncalı görülmekle Ba- bağlı ilçe olan çeşitli merkezlerde kanlık kararı ile 6 Kasım 1923‘te ve Tunceli’de Tahrirat Katibi ola- Mazgirt Savcılığı’na nakledildi. rak çalıştı. Sonra zabıt katipliği ve Bu görevde iken Kürtçülük hare- başkâtiplik yaptı. 1917’de sınavı- ketinin içinde bulunduğu ve ey- na girdiği Dersim Sorgu Hakimli- ğini kazandı. TBMM’nin 1. Dönemi lemi vatana ihanet oluşturduğu için 3 Temmuz 1920’de Dersim için 10 Mayıs 1925’de tutuklan- milletvekili oldu. Camilerde hut- dı. Hapis ve sürgün cezası aldı. 7 belerin Türkçe olarak okunması Mart 1966’da Hozat’ta öldü. Üç hakkında önerge verdi; önergesi çocuk babasıydı. Mustafa Yıldırım

154 155 BİR TUTAM TUNCELİ

Milletvekilliği I. Döneminde sona Kurtuluş Savaşı sırasında Yunan erince memleketine döndü. Altı askerinin Ankara’yı işgal etme çocuğu vardı. Mecliste kendisine riskine karşı başkentin Kayseri’ye Mustafa Ağa adıyla hitap edilir- taşınması tartışmalarına sert bir di. Şeyh Sait İsyanı’na karşı çıktı. biçimde karşı çıkarak, “bir yere 1938’de Tunceli tenkili sırasında gitmeyiz efendiler. İcap ederse, öldürüldü. ben gider aşiretimi getirir Meclis’i korurum” sözleri de O’na aittir. DİYAP (AĞA) YILDIRIM AHMET NÜZHET SARAÇOĞLU 1852’de Tunceli-Hozat ilçesi Hadi- şar köyünde doğdu. Ferhatuşağı 1861’de Tunceli, Çemişgezek’de aşireti reisi Kahraman Ağazade Diyap (Ağa) Yıldırım doğdu. Saraçzade İsmail Hakkı Seyyid Han’ın oğludur. Babası bey’in oğludur. İlk ve orta öğreni- erken yaşta ölünce aşiretin li- 1935’te öldü. Evli olup beş çocuk mini Çemişgezek Medresesi’nde deri oldu, sahip olduğu araziyi babası idi. Ölümünden sonra ai- tamamladı. 13 Aralık 1887’de genişletti. 1. Dünya Savaşı’ndan lesine Yıldırım soyadı verildi. Dersim Mukavalat Muhariri (No- önce Osmanlı’ya başkaldıran aşi- Şeyh Sait İsyanı’na ilişkin, “Birden- retlerin arasında yer aldı; ardın- bire Şeyh Said’in isyan ettiğini dan teslim oldu. Savaştan sonra duyduk. Gökten mi indi, yerden oluşan ulusal direnişi destekledi. mi çıktı bu hain dedik. Dersim’e TBMM I. Dönemi’ne Dersim’den sokmadık. Bizde keçi, koyun hır- milletvekili seçilerek 14 Kasım sızı çoktur. Ama hain yoktur. Biz 1920’de Meclis’e katıldı. Kayıtsız Cumhuriyete merbut insanlarız” koşulsuz Mustafa Kemal’e destek değerlendirmesi O’na aittir. oldu. İstanbul Hükümeti’nin kış- kırtmalarına karşı halkı aydınlat- “1890 senesinde de İngiliz, Rus mak için milletvekilliğinden izinli Konsoloshanesi bizi isyana teş- sayıldı. Meclis kürsüsünde sadece vik etmişti. Çok para vermek isti- iki kez konuşma yaptı. İki de ka- yorlardı. Onları kovduk, paraları nun önerisi verdi. Milletvekilliğin- almadık, hükümetimize sadık den sonra Elazığ İl Genel Meclisi kaldık” değerlendirmesi de O’na ve Daimi Encümen Üyesi oldu. aittir. Ahmet Nüzhet Saraçoğlu

156 BİR TUTAM TUNCELİ

ter) olarak devlet hizmetine girdi. Mimarlar Odası’nın çeşitli organ- Çeşitli merkezlerde nüfus me- larında görev aldı. 1973 yılında murluğu, Kaymakam vekilliği, Ankara Belediye Başkanı oldu. aşar memurluğu ve nahiye mü- Şehir içi trafiği rahatlatmak için dürlüğü yaptı. TBMM’nin I. Dö- yaptığı göbekler nedeniyle ‘Gö- nemi için 1920’de yapılan seçim- bek Vedat’ olarak anılmaya başla- lerde Ergani Milletvekili oldu. 12 dı. Belediye Başkanı iken mimari proje yarışmalarına da katıldı. İs- Aralık 1942 yılında öldü. Evli ve 4 lamabad Camisi ve İstanbul Tak- çocuk babası idi. sim Alanı başta olmak üzere pek Ahmet Nüzhet Bey, iyi bir din- çok yarışmada birincilik ödülü dar, koyu bir tarikatçıdır. Dersim’i aldı. mistik görüşüyle yönetmek ister. Seyit Rıza Aralarında Boğaziçi Köprüsü, An- Başarılı olamayınca zor kullanır. kara Nazım Planı’nın da bulun- Görevi süresince, hakkında çok- 1937 Dersim Olayları sırasın- duğu mimarlık ve kent yaşamıyla ça şikayet oldu; bu nedenle gö- da görüşmek üzere çağrıldığı ilgili çok sayıda araştırma ve çalış- rev yeri sık değiştirildi. Zamanla Erzincan’a giderken yolda tu- ma yapan Dalokay’ın, TDK Ödülü kibar ve hoşgörülü bir Bektaşi’ye tuklanmış ve sonrasında da 15 de kazanan, Kolo isimli öykü kita- bı bulunmaktadır. dönüştü. Bu nedenle kendisine Kasım 1937 tarihinde Dersimde Nüzhet Baba lakabı uygun görül- yaşanan olayların direniş liderli- dü. Şiir ve düz yazı yazmış olması- ğini yaptığı gerekçesiyle Elazığ’da na rağmen, basılı bir eseri yoktur. idam edilmiştir.

SEYİT RIZA VEDAT DALOKAY Doğum tarihi kesin olarak bilin- 1927’de Elazığ’da doğsa da aslen meyen Seyit Rıza’nın 1860-62 Pertekli’dir. Liseye kadar olan eği- arasında doğduğu tahmin edil- timini Elazığ’da tamamladı. İTÜ mektedir. Ovacık’ın Lirtik Kö- Mimarlık Bölümü’nden 1949’da yünde Şeyh Hesenan aşiretinin, mezun oldu. Bir süre kamuda ça- Yukarı Abbasan kolundan Seyit lıştı. Sonra Paris’e gitti. Türkiye’ye İbrahim’in çocuğudur. dönüşte mimarlık bürosu açtı. Vedat Dalokay

156 157 BİR TUTAM TUNCELİ

sına red oyu vermiş olmakla ün- üzere bir yıl Fransa’da kaldı. Yurda lenen Genç, 12 Eylül Anayasas’na döndükten sonra Gelirler Genel da hayır oyu veren tek Danışma Müdürlüğü Daire Başkanlığı ve Meclisi üyesidir. 1987’den sonra Gelirler Genel Müdür Yardımcılığı milletvekili seçilen Kamer Genç, görevlerinde bulundu. halen milletvekilidir. 1991’de Bağ-Kur Genel Müdür- lüğü’ne 1995’de, Sosyal Sigorta- KEMAL KILIÇDAROĞLU lar Kurumu Genel Müdürlüğü’ne, 1948 yılında Tunceli’de doğdu. İlk 1996’da Çalışma ve Sosyal ve ortaöğrenimini Anadolu’nun Güvenlik Bakanlığı Müsteşar değişik il ve ilçelerinde tamamla- Yardımcılığı’na atandı. Kamer Genç dı. Türkiye iktisat Kongresi adlı bir KAMER GENÇ 1971’de Ankara İktisadi ve Ticari derlemesi ve Kayıtdışı Ekonomi İlimler Akademisi’nden mezun ve Bürokraside Yeniden Yapılan- 1940’da Nazımiye’nin Rama- ma adlı yayınlanmış iki kitabı oldu. Aynı yıl Maliye Bakanlığı’nda zan Köyü’nde doğdu. 1960’da bulunmaktadır. Halen CHP Genel Hesap Uzmanı Yardımcısı olarak Ankara’da Yatılı Maliye Okulu’nu, Başkanı’dır. 1966’da Ankara İktisadi Ticari göreve başladı, 1974’de Hesap İlimler Akademisi’ni bitirdi. Uzmanı oldu. Araştırma yapmak KEMAL BURKAY 1974-1976 yılları arasında Paris’te 1937’de Mazgirt’in Kızılkale (Dır- bulundu. Danıştay Tetkik Ha- ban) Köyünde doğdu. İlkokulu kimliği ve Danıştay Savcılığı ve köyde okudu. Sonra Akçadağ ve 1981’de Danışma Meclisi Üyeliği Dicle Eğitim Enstitüsü’nde okudu. yaptı. 1983’de bu görevden istifa Ankara Hukuk Fakültesi’nde eden Genç, sayısız kez milletve- okurken aynı zamanda köy öğ- kili olarak seçildi. 1967’de Sevim retmenliği yaptı. 1964’ten sonra Hanım ile evlenen Kamer Genç’in serbest avukatlığa başladı. Ara- iki çocuğu vardır. larında “Bir Kedim Bile Yok” adlı Sol gelenekten gelen biri olma- şarkı sözünün de bulunduğu şiir sına karşın Abdi İpekçi’nin katili ve hikâyeler yazdı. Siyasi görüşle- Mehmet Ali Ağca’nın idam dosya- Kemal Kılıçdaroğlu ri nedeniyle 12 Mart 1971 döne-

158 BİR TUTAM TUNCELİ

yılları arasında serbest avukatlık yaptı. 1987 yılından itibaren 18, 19 ve 20. dönem İstanbul millet- vekilliği yaptı. 1991’de kurulan 49. Hükümet’te Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ba- kanlığı ve Adalet Bakanlığı yaptı.

ALİ HAYDAR VEZİROĞLU 1946 yılında Tunceli-Ovacık’ta doğdu. Güder olan soyadını daha Kemal Burkay Mehmet Moğultay sonra Veziroğlu olarak değiştirdi. minde tutuklandı; sonra yurt dışı- MEHMET MOĞULTAY 1977 yılında Tunceli’den milletve- na çıktı. 1974 affı ile geri döndü. kili seçilen Veziroğlu, halen yaşa- 1945 yılında Tunceli’de doğ- 1980’de tekrar yurt dışına çıkmak mını işadamı olarak sürdürmek- du. Ankara Üniversitesi Hukuk zorunda kalan Burkay, yakın za- tedir.” Fakültesi’ni bitirdi. 1969-1987 manda yurda döndü.

158 159

7. BÖLÜM: GEREKLİ BİLGİLER

A. ULAŞIM Tunceli-Çemişgezek 117 Km ulaşımı olmak üzere Pertek’den Elazığ’a yaklaşık yarım saatte ula- Tunceli, Doğu Anadolu’nun ku- Tunceli-Hozat 96 Km şılmaktadır. Çemişgezek’ten Ela- zey ve güneyini birbirine bağ- Tunceli-Ovacık 65 Km layan Erzincan-Elazığ karayolu zığ’aysa feribotla yaklaşık onbeş Tunceli-Pertek 51 Km üzerinde yer almaktadır. Tunceli dakika sürmektedir. Çemişgezek topraklarında kuzey-güney yö- Tunceli-Mazgirt 40 Km Belediyesine ve özel işletmecilere nünde uzanan ve Erzincan’ı Pülü- Tunceli-Nazımiye 36 Km ait feribotlarla saatte bir sefer ya- mür, Tunceli ve Pertek üzerinden Tunceli-Pülümür 65 Km pılmaktadır. Elazığ’a bağlayan karayolu, Tun- Tunceli-Elazığ kent merkezleri celi merkezinden geçmektedir. Baraj Gölü suları altında kaldı- arasındaki uzaklık karayolu ile Tunceli’ne bağlı ilçeler, bu ana ğı için günümüzde Pertek ve Elazığ-Kovancılar yolu üzerinden eksene bağlanmaktadır. Çemişgezek’te kurulan feribot 136 kilometredir, Pertek’ten feri- Tunceli-Erzincan karayolu aynı za- iskeleleri ile Elazığ yakasına ula- botla gidildiğinde ise Tunceli-Ela- manda Güneydoğu Anadolu’yu şım sağlanmaktadır. Pertek’te be- zığ arasındaki karayolu uzaklığı, Doğu ve Karadeniz Bölgelerine lediyeye ait bir adet, özel sektöre Keban Baraj Gölü geçişi hariç 75 bağlayan devlet karayollarından ait iki adet feribot bulunmaktadır. kilometredir. Özel sektöre ait iki feribot her gün biridir. Tunceli’nin İç Anadolu ve En yakın demiryolu hattı, dönüşümlü olarak çalışmaktadır. Karadeniz illeri ile ulaşım bağlan- Tunceli’nin kuzey sınırında Bir feribotla yaklaşık yirmi araba tısı, kuzeyde sınırdan geçen Erzu- Erzincan’dan (Mutu Köprüsü), gü- taşınabilmektedir. Pertek-Elazığ rum-Erzincan karayolu ile güney ney sınırında ise Elazığ’dan geç- arasında her gün 07.00 ile 22.00 illeri ile olan ulaşım bağlantısı ise mektedir. Elazığ’dan geçen Bingöl-Elazığ- saatleri arasında her yarım saatte Malatya karayolu ile sağlanmak- bir karşılıklı sefer yapılmaktadır. Tunceli’ye en yakın havaalanıysa tadır. Feribotların bir iskeleden diğe- kent merkezine yaklaşık olarak rine ulaşması yaklaşık onbeş da- 120 km. uzaklıkta yer alan ve iç Eskiden Pertek-Elazığ bağlan- kika sürmektedir. Feribot ulaşımı hatlara hizmet veren Elazığ Hava- tısını sağlayan köprü, Keban sayesinde yirmi dakikası karayolu alanıdır.

161 BİR TUTAM TUNCELİ

B. KONAKLAMA TUNCELİ’DE BULUNAN KONAKLAMA TESİSLERİ Tunceli’nin toplam yatak kapasitesi 500 civarındadır. Bu rakam, Türkiye’nin yatak kapasitesinin binde yedisi- ni oluşturmaktadır. Mevcut konaklama tesislerinin yüzde 15’i işletme belgeli, yüzde 85’i de belediye belgeli tesislerdir. TUNCELİ İLİ KONAKLAMA TESİSLERİ Sıra KONAKLAMA İŞLETME ADRESİ KAPASİTESİ ve BİRİMLERİ İLETİŞİM BİLGİLERİ No TESİSİ ADI BELGE TÜRÜ 1 ****GRAND Moğultay Mahallesi, 67 Oda - 148 Yatak - 220 Kişilik Bakanlıktan 0 (428) 212 14 48…52 ŞAROĞLU OTEL Behice Boran Caddesi, 1. Sınıf Lokanta - 110+50 Kişilik İşletme Belgeli 0 (428) 212 14 24 No: 20 TUNCELİ Çok Amaçlı Salon - 100 Kişilik www.grandsarogluhotel.com Kafeterya 2 ***PERTEK Kaledibi Mevkii, Pertek 12 Oda-37 Suit-172 Yatak 100 Bakanlıktan 0 (428) 651 33 34 TERMAL OTEL Feribot İskelesi Yanı, Kişilik 2.Sınıf Lokanta-150 Kişilik İşletme Belgeli 62500 Pertek/TUNCELİ Kafeterya ve Snack Bar-100 www.pertektermal.com Kişilik Salon-100 Kişilik Tiyatro Salonu-100 Kişilik Konferans reservations@ Salonu-100 Kişilik Gece Kulübü- pertekthermal.com Sauna-Türk Hamamı-Mini Golf Sahası-Tenis Kortu-Futbol Sahası- Çalışma Ofisi-Kapalı Yüzme Havuzu-Açık Yüzme Havuzu-Satış Ünitesi (2 Adet)-Tedavi Birimleri 3 DERSİM Pulur Mahallesi, 18 Oda - 36 Yatak - 40 Kişilik Bakanlıktan 0 (428) 511 28 88 PANSİYON Şehiriçi Mevkii, 2. Sınıf Lokanta İşletme Belgeli Yeşilyazı Caddesi Ovacık/TUNCELİ 4 HAS OTEL Boysan Caddesi No: 10 17 Oda - 32 Yatak Belediyeden 0 (428) 212 11 15 TUNCELİ İşletme Belgeli 212 15 05

5 YÜKSEL OTEL Okullar Caddesi 21 Oda - 42 Yatak Belediyeden 0 (428) 212 27 84 No: 5 TUNCELİ İşletme Belgeli

162 BİR TUTAM TUNCELİ

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI’NDAN İŞLETME BELGELİ KONAKLAMA TESİSLERİ Tunceli’de işletme belgeli 2 adet konaklama tesisi bulunmaktadır. Bunlardan biri Tunceli merkezindedir. Bir yıldızlı bu otel, 64 yatak kapasitelidir. Diğer tesis ise Ovacık’tadır. Pansiyon niteliğindeki bu tesisin yatak kapasitesi ise 36’dır. Bu iki tesisin yatak kapasitesi Türkiye’deki yatak kapasitesinin binde üçü kadardır.

TURİZM İŞLETME BELGELİ YEME İÇME TESİSLERİ Tesisin Adı Adresi Türü-Sınıfı Kapasitesi Telefon Moğultay Mah. Cumhuriyet Kalan Lokantası 1. Sınıf Lokanta 60+140 Kişilik Yemek Salonu 0 (428) 212 25 96 Cd. TUNCELİ

TURİZM YATIRIM BELGELİ TESİSLER Tesisin Adı Adresi Türü-Sınıfı Kapasitesi Telefon 97 Oda-198 Yatak, 500 Kişilik 1. Sınıf - Munzur Park Tatil Kanoğlu Köyü (483 Parsel) 4 Yıldızlı Tatil Lokanta, 500 Kişilik Çok Amaçlı Salon, Köyü TUNCELİ Köyü Yüzme Havuzu, Voleybol ve Basketbol Sahaları Moğultay Mah. Okullar Cad. 32 Oda-64 Yatak 55 Kişilik 2. Sınıf Royal Demir Otel 3 Yıldızlı Otel - Ata Sok No: 5 TUNCELİ Lokanta 65 Kişilik Çok Amaçlı Salon

Grand Şaroğlu Otel Pertek Termal Otel

162 163 BİR TUTAM TUNCELİ

C. TUNCELİ İLİ İLETİŞİM BİLGİLERİ Tunceli’de Bulunan Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Telefon Numaraları

GÖREVİ MAKAM TEL. SANTRAL TEL. Vali (428) 213 33 00-01 Jandarma Bölge Komutanı (428) 212 53 14 (428) 212 13 10 4. Kom.Tug.Komutanı (428) 213 34 34 (428) 213 18 90-91 51.Motorlu Piy. Tug.Kom. (428) 561 29 15 (428) 561 29 35 Belediye Başkanı (428) 212 63 47-10 10 (428) 212 17 63 Cumhuriyet Başsavcısı (428) 213 31 01 (428) 213 31 01 Adli Yargı Ad.Kom.Bşk. (428) 213 31 10 (428) 213 31 03-07 Tunceli Ünv. Rektörü (428) 213 29 65-11 15 (428) 213 17 94-21 47 Baro Başkanı (428) 212 52 12-213 16 23 (428) 213 31 03-07 İl Emniyet Müdürlüğü (428) 212 10 08 (428) 212 19 33 Çemişgezek Kaymakamı (428) 611 20 01 (428) 611 20 01 Hozat Kaymakamı (428) 561 20 01 (428) 561 20 01 Mazgirt Kaymakamı (428) 311 20 02 (428) 311 20 12 Nazımiye Kaymakamı (428) 411 20 01-03 (428) 411 20 01-03 Ovacık Kaymakamı (428) 511 20 01 (428) 511 20 01 Pertek Kaymakamı (428) 651 20 09 (428) 651 20 09 Pülümür Kaymakamı (428) 441 20 01 (428) 441 20 01 Çemişgezek Belediye Başkanı (428) 611 20 09 (428) 611 20 09 Hozat Belediye Başkanı (428) 561 20 10 (428) 561 20 10 Mazgirt Belediye Başkanı (428) 311 20 09 (428) 311 20 09 Nazımiye Belediye Başkanı (428) 411 20 19 (428) 411 20 19 Ovacık Belediye Başkanı (428) 511 20 12 (428) 511 20 12 Pertek Belediye Başkanı (428) 651 20 15 (428) 651 20 15 Pülümür Belediye Başkanı (428) 441 20 19 (428) 441 20 19

164 KAYNAKÇA

YAZILI KAYNAKLAR 1. Akgül, Dr. Suat; Dersim, Amerikan ve İngiliz Belgelerinde, Yaba Yayınları, İstanbul, 2002. 2. Akgül, Dr. Suat; Yakın Tarihimizde Dersim İsyanları Ve Gerçekler, Boğaziçi Yayınları, İstanbul, 1992. 3. Alışık, Adil; Türkiye Dağları, Alter Yayıncılık, 4. Basım, Ankara, 2010. 4. Ambarlı H., Bilgin, C.C.; 2008. Çengel Boynuzlu Dağ keçisi, Yeşiliz dergisi: Eylül-Ekim Sayı:11, Sayfa 56- 59. 5. Aşan, Beşir Muhammed; Elazığ, Tunceli ve Bingöl İllerinde Türk İskân İzleri (XI - XIII. Yüzyıllar), Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara, 1989. 6. Caferoğlu, Ahmet; Güneydoğu İllerimiz Ağızlarından Toplamalar, Malatya, Elazığ, Tunceli, 7. Cengiz, Yusuf; Her Yönüyle Tunceli, genişletilmiş ikinci baskı, Tunceli, 2001. 8. Gaziantep ve Maraş Vilayetleri Ağızları, Burhaneddin Erenler Matbaası, İstanbul, 1945. 9. Danık, Ertuğrul; Dersim (Tunceli) Bibliyografyası, Kebikeç Yayınları, Ankara, 1996. 10. Danık, Ertuğrul; Koç ve At Şeklindeki Mezar Taşları, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara, 1993. 11. Emre Y., Kürüm V.; Alabalık yetiştiriciliği, Minpa Matbaacılık, Ankara 12. Erdoğan, Serkan; Dersim ve Çevresindeki Arkeolojik Araştırmalar, Yerli ve Yabancı Kaynaklara Göre I. Kalan Yayınları, Ankara, 2004. 13. Erdoğan, Serkan; Dersim ve Çevresindeki Arkeolojik Araştırmalar, Yerli ve Yabancı Kaynaklara Göre II. Kalan Yayınları, Ankara, 2005. 14. Gülensoy, Prof. Dr. Tuncer; Tunceli Yöresi Ağızlarından Derlemeler, Boğaziçi Yayınları, İstanbul, 1993. 15. Gültekin, Ahmet Kerim; Tunceli’de Mekan Kültü, Kalan Yayınları, Ankara, 2004. 16. Güven, Kenan; Tabiat Güzellikleri ve Kültürel Değerleriyle Tunceli, Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, Ankara, 1991. 17. Kaya, Ali; Başlangıcından Günümüze Dersim Tarihi, Demos Yayınları, İstanbul, 2010. 18. Kaya, Ali; Tunceli-Dersim Kültürü, Can Yayıncılık, İstanbul, 2001. 19. Munzur Vadisi Milli Parkı, Tunceli Valiliği İl Çevre ve Orman Müdürlüğü Yayını, Tunceli, 2006.

164 165 BİR TUTAM TUNCELİ

20. Özcan, Mesut; Kürdün Gelini (Notalarıyla Tunceli Halk Türküleri ve Oyun Havaları) Kalan Yayınları, Ankara, 2003. 21. Öztürk, Hıdır, Tarihimizde Tunceli ve Ermeni Mezalimi, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, Ankara, 1984. 22. SAKAOĞLU, Saim; 101 Türk Efsanesi, Akçağ Yayınları, Ankara, 2004. 23. Taş, Tevfik, “Dersim Dört Dağ İçinde”, Atlas Dergisi, İstanbul, Kasım 2010, S. 212. 24. Tunceli Valiliği İl Çevre ve Orman Müdürlüğü, Tunceli Çevre Durum Raporu, Tunceli, 2009. 25. Tunceli, Tunceli Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü yayını, Tunceli, 2011. 26. Tunceli Vilayeti, Dahiliye Vekaleti, Vilayetler İdaresi Umum Müdürlüğü, S. 6, Harita Umum Müdürlüğünde basılmıştır. Ankara, 1959. 27. Ulaşoğlu, İsmet Hakan; Kültür Envanteri, Tunceli Valiliği yayını, Tunceli, 2009. 28. Uluğ, Naşit Hakkı; Derebeyi ve Dersim, Kalan Yayınları, Kalan, 2001. 29. Uluğ, Naşit Hakkı, Tunceli Medeniyete Açılıyor, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2007. 30. ÜNAL, Doç. Dr. Mehmet Ali; XVI. Yüzyılda Mazgird, Pertek ve Sağman Sancakbeyîleri -Pir Hüseyin Bey Oğulları, OTAM (Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi) Sayı: 2, Ankara, 1990. 31. Yılmazçelik, İbrahim; XIX. Yüzyılın İkinci Yarısında Dersim Sancağı(İdari, İktisadi ve Sosyal Hayat), Elazığ 1999. 32. YILMAZÇELİK, İbrahim - HALAÇOĞLU, Ahmet; Dersim (Tunceli) Tarihi, Türk Halk Kültürünü Araştırma ve Tanıtma Vakfı Yayınları No: 9, Ankara, 1994 33. Yolga, Mehmet Zülfü; Dersim (Tunceli) Tarihi, Türk Halk Kültürünü Araştırma Vakfı Yayınları, Ankara, 1994. 34. Yöresel Yemekler, Tunceli Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü yayını, tarihsiz.

166 BİR TUTAM TUNCELİ

ELEKTRONİK KAYNAKLAR 1. http://www.akarhuseyin.com 2. http://www.alternatifsporlar.net/ur_keklik.asp 3. http://www.cografya.gen.tr/tr/tunceli/ 4. http://www.cemisgezek.bel.tr/trh.html 5. http://www.cemisgezekliyiz.com/ 6. http://dersim.uzerine.com/index.jsp?objid=1638 7. http://www.elazig.org/yazdir.asp?id=1944 8. http://web.firat.edu.tr/sosyalbil/dergi/arsiv/cilt13/sayi1/021-048.pdf 9. http://www.kaplica.biz/tunceli.htm 10. http://metinkahraman.blogcu.com 11. http://www.munzurdogaaktivistleri.com/endemik.htm 12. http://www.Nazımiye.gov.tr/default_B0.aspx?content=1015 13. http://sagman.npage.de/tarihi_5346779.html 14. http://jiyanyildiz.blogcu.com 15. http://www.tramem.org/memeliler 16. htttp://tuncelikulturturizm.gov.tr 17. http://www.tuncelitarim.gov.tr/haftaninkonugu.html 18. http://www.wengedersim.net/ilcelerimiz/cemisgezek/342-n-delikleri.html 19. http://www.asagicamurdere.com/yazarlarimiz/turabi-saltik/75--munzur-baba-efsanesi.html

166 167