Tomris Uyar 1999 Yılından Anlatıyor: İstanbul'dan Gitmeliyim Ama Nereye?
Total Page:16
File Type:pdf, Size:1020Kb
1 Bütün Öyküleri, Yapı Kredi Yayınları’ndan... SAYI: 78 YIL: 2 Tomris Uyar 1999 yılından anlatıyor: İstanbul’dan gitmeliyim ama nereye? 2 4 'Turgut Uyar’ı severim ama Edip Cansever’i daha çok severim' 17 24 Tomris Uyar Kitapları Cioran ve can çekişen yaşam Emek Erez 31 38 Gurbanov: Çeviri insanlığın en Yunus Emre Gümüş’ten Kadınlar kadim geleneklerinden biri Filler ve Saireler Soner Sert Duygu Kankaytsın 43 49 Savaşın yaraladığı çocuklar Maske düşüren samimiyet: Cinsiyet Eşitliği Dünyayı Nasıl Kurtaracak Doğuş Sarpkaya Büşra Uyar 3 Sayı: 78 | Ekim 2019 Yayın Sahibi AND Gazetecilik ve Yayıncılık, Merhaba, San. ve Tic. A.Ş. adına Vedat Zencir Bu sayımızda 1999 yılının Mart ayında yazar Gül Ersoy'un, edebiyat tarihimizin önemli isimlerinden Tomris Uyar'la yaptığı söyleşiyi ilk kez okurlarımızla Genel Yayın Yönetmeni buluşturuyoruz. Ali Duran Topuz Sinemadan popüler kültüre, şairlerden yazarlara Tomris Uyar, zihnindekileri döküyor: İnsanların ve hayatın içinde olmayı çok seviyorum... Turgut Uyar’ı İcra Kurulu Başkanı ve severim ama Edip Cansever’i daha çok severim... Cemal Süreya’yı şair olarak çok fazla sevmem... Sorumlu Yazı İşleri Müdürü İstanbul'dan gitmek istiyorum ama nereye? Evden hızla çıkar, aşağıdan bir taksi çevirir, beni on Ömer Araz kuruşluk dolaştır derdim. Sonra dolaşıp eve geri döner, yazmaya devam ederdim... Yazı İşleri Müdürü Emil Michel Cioran'ın kaleminden 'Umutsuzluğun Cennet Sepetci / Anıl Mert Özsoy Doruklarında' raflarda yerini aldı. Ölümlü insanın anlamı, aşk, acı, sevinç, ölüm ve umutsuzluk hakkında fikirlerin yoğuştuğu kitap, Cioran’ın tüm felsefesinin ve üslubunun "kilit taşı" olarak Katkıda Bulunanlar nitelendirilebilir. Emek Erez kaleme aldı. Gül Ersoy, Emek Erez, Soner Sert, Ümid Gurbanov, dünya edebiyatı, felsefe ve bilim Doğuş Sarpkaya, Duygu Kankaytsın, tarihinden önemli isimlerin Türkçe çevirisi olmayan Büşra Uyar konuşma ve röportaj kayıtlarını çevirerek Türkçe altyazıyla paylaştığı çeviri videolarla tanınıyor. Soner Sert, "Bir düşünürün, yazarın, sanatçının veya yönetmenin kendini ifade edişini izlemek Yönetim Yeri: çok önemli" diyen Gurbanov'la çeviriyi, video Maslak Mahallesi Ahi Evran Cad. çalışmalarını ve editöryal süreçleri konuştu. Nazmi Akbacı İş Merkezi 233-234 Sara Nović, ruhu yaralanan çocukları merkeze alarak Sarıyer/İstanbul savaşın vahşetini ve anlamsızlığını gözler önüne Santral (212) 3463601, Faks (212) seren bir eser yaratmayı başarmış. Savaştaki Kız, tüm insanlığın kanayan yarası olan çocuk askerlik 3463635 konusuna, savaşın gaddarlığını sömürmeden, e-mail: [email protected] milliyetçi hezeyanlara kapılmadan değinen bir roman. Doğuş Sarpkaya inceledi. Duvar Kitap’ta yayımlanan yazı, haber ve fotoğrafların her türlü telif Duygu Kankaytsın ve Büşra Uyar bu sayımızda yazılarıyla yer alan diğer isimler oldular. hakkı AND Gazetecilik ve Yayıncılık Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ye aittir. İzin Marifet iltifata tabidir. alınmadan, kaynak gösterilmeden ve İyi okumalar. link verilmeden iktibas edilemez. Anıl Mert Özsoy 4 Tomris Uyar: Turgut Uyar’ı severim ama Edip Cansever’i daha çok severim Tomris Uyar, 1999 yılının Mart ayında anlatıyor: İnsanların ve hayatın içinde olmayı çok seviyorum... Turgut Uyar’ı severim ama Edip Cansever’i daha çok severim... Cemal Süreya’yı şair olarak çok fazla sevmem... İstanbul'dan gitmek istiyorum ama nereye? Evden hızla çıkar, aşağıdan bir taksi çevirir, beni on kuruşluk dolaştır derdim. Sonra dolaşıp eve geri döner, yazmaya devam ederdim... Gül Ersoy 5 Müjdat Gezen Konservatuvarı’nda Muzaffer Hiç- Sigara masrafım, durmaz hocamız Sinema dersi için bir röportaj sinemaya gidebilmek, yapmamızı istedi. Sene 1999’du. Telefon rehberin- den Tomris Uyar’ın telefonunu bulup, buluşmak güzel bir yerde için sözleştik. İlk defa Mecidiyeköy’deki evinde birilerine bir şeyler tanıştık. Sade, İskandinav tahta koltukları olan ısmarlamak, hediyeler seksenler havasını yansıtan bir evdi. Pencerenin alabilmek önemli. önündeki antika ahşap yazı masasında siyah be- Ev sahibi olmaktan yaz bir Virginia Woolf resmi duruyordu. Karşılıklı oturup çay içtik ve sohbetimiz kendiliğinden ge- ziyade evlerimin bu lişti. Görmüş geçirmiş ve ince bir mizah anlayışı- tarafları karşılayan na sahipti Tomris Hanım. Hareketleri yumuşaktı. yerler olmasına Geçmişi anarken dinç bir yüzü vardı… dikkat ettim. Söz gelimi çocuklarım Bu sohbetimizin üzerinden 20 yıl geçti. Yazarları, küçük diye Etiler’de şairleri ve sinema filmleriyle Tomris Uyar… oturdum. Etiler’i hiç sevmem ama hiç İçinde yaşayıp ürettiğiniz evlerle ve değilse bahçesi var. yaşamla kurduğunuz ilişkiden bahseder misiniz? Uzun süre kaldığım evler var, daha kısa süre kaldı- ğım evler var. Ev sahibi olmak gibi bir tutkum hiç- bir zaman olmadı. Büyükbabam öldüğünde kalan katlar satıldı. En son Tarabya’daki ev satıldı. Önce binalar katlara dönüştü, sonra katlar da gitti. Yaşama açısından savurganlığım yoktur. Cömer- timdir. Sakınmadan para harcamayı isterim. On- dan fazlasını yatırıma sokmayı ya da kar edip, büyütüp çoğaltmayı istemem. Sigara masrafım, sinemaya gidebilmek, güzel bir yerde birilerine bir şeyler ısmarlamak, hediyeler alabilmek önem- li. Ev sahibi olmaktan ziyade evlerimin bu taraf- ları karşılayan yerler olmasına dikkat ettim. Söz gelimi çocuklarım küçük diye Etiler’de oturdum. Etiler’i hiç sevmem ama hiç değilse bahçesi var. Çocuk, bahçede eğleniyordu, sonra İstanbul Erkek Lisesi’ne gitti. O sırada ben de babasıyla Taksim’e 6 taşındım. Evleri biraz da çocuk belirler. Tamamen “Evliliklerimde özgür olamıyorsunuz hayatınızda. de kimse beni ev işlerinde mecbur hissettirmemiştir. ‘İNSANLARIN VE HAYATIN Zorlanmadım o İÇİNDE OLMAYI ÇOK konularda. Kocam şöyle SEVİYORUM’ diyor diye yapmak zorunda kalmadım, Onu soracaktım, hem yazar hem de anne olmak zor muydu? Kitaplarınızdan bana kalmış bir şeydi. birinde bulaşık yıkamakla ilgili çok Çok da severim. Eğer sevdiğim bir kısım var… o gün çok çalıştıysam, Bulaşık yıkarken çok düşünürüm. Balık tutmaya benzer. Tuhaf bir şekilde yarısı boş, yarısı doludur. çevirim uzun sürdüyse, Oraya bir şeyler koyabilirsiniz. Çocuk sahibi olmak yemek yapamadıysam ve ev götürmekte de sorumluluk meselesi var. Bu dışarıdan yemek sorumluluklar insanların büyüttüğü kadar, yap- isterim, o ayrı. Yani tıkları işten ayrı bir sorumluluk değil. Saat kaçta hayatımın belli uyanırsınız, saat kaçta iş yaparsınız, yani günü de- ğerlendirdiğiniz sürece çok uzun bir zaman biri- yönlerine yardımcı mi. Mesela çoğu insandan daha çok kitap okumaya olacak evler seçtim. zaman ayırıyorum. Bulaşık yıkamak on dakikalık iş, yemek yapmak da öyle. Yemeği kendim yapa- rım, ev işlerini de çok severim. Vazife şekline ge- lirse soğurum. Kimse yap demediği için yaparım. Evliliklerimde de kimse beni ev işlerinde mecbur hissettirmemiştir. Zorlanmadım o konularda. Ko- cam şöyle diyor diye yapmak zorunda kalmadım, bana kalmış bir şeydi. Çok da severim. Eğer o gün çok çalıştıysam, çevirim uzun sürdüyse, yemek ya- pamadıysam dışarıdan yemek isterim, o ayrı. Yani hayatımın belli yönlerine yardımcı olacak evler seçtim. Karaciğer rahatsızlığımdan sonra tesadü- fen taşınmış bulundum. Daha merkezi ve gürültü- lü bir yerdi. Eski bir apartmandı, yüksek kattaydı. Zor oluyordu. Evlerimin her zaman merkezi olma- sını isterim, tiyatrolara-sinemalara yakın olması- nı isterim. Evde ışık çok önemli, sokağa bakması çok önemli. Bu evde içeride bir çalışma odası ola- 7 rak düşünülmüş. Hiç gürültü yok ve çıt çıkmıyor, bir yere bakmıyor. Orada benim aklıma hiçbir şey gelmiyor doğrusu. Sokağa bakmayı daha çok “İyi bir öyküsü seviyorum. Burada bir köpek geçiyor. Bir kediye olmayan filmi kurtaran gözüm takılıyor. Böyle yaşayan bir dünyada yazı da daha çok ses yazmaya alışmışım. Sessiz bir odam olsun, oraya efektleri, hareket, hız, çekileyim yazayım diye bir şey yok. İnsanların ve hayatın içinde olmayı çok seviyorum. Kaç tane öğ- reklam falan oluyor. rencim varsa hayatın o bölümlerini biliyorum gibi Güzel bir film için geliyor. Genç kalmak değil ama, kendimi hiç yaşlı o kadar büyük bir hissetmiyorum o başka da, yaşama çabası, günün bütçeye falan gerek eğilimlerini bilmek isterim. Günün sinemasını, ti- yok. Türk filmlerinde yatrosunu, müziklerini bilmek isterim. O yüzden genç insanlara düşkünüm, gençlerin zevklerini en büyük sorun merak ediyorum çünkü. zaman kullanımını bilmemekten geliyor. Son dönem sinema filmleri nasıl sizce? Konuyu bir öykü olarak Son dönemde hastalığım yüzünden dışarı çık- ilk on beş dakikada mam yasak ama bana anlatıyorlar. Çok parlak bir anlatıyorlar, geriye sinema yok şu anda. İyi öyküleri olmayan çok film kalan uzatıldıkça yapılıyor. Televizyonda da yeni sinema filmlerine uzatılıyor. ve dizilere bakıyorum. Mutfağa gidip geldiğimde konuları kaçırabiliyorum ya da kanal değiştiğinde iki filmden biri polisiyeyse, “Hay allah bu nereden geldi” diyorum. Sağlam bir öyküleri yok genelde. Demek ki filmlerin sürükleyici olması için gere- ken konu bütünlüğü yok. İyi öyküler yok, bunu sa- dece ben değil Jack Nicholson da söylüyor. İyi bir öyküsü olmayan filmi kurtaran da daha çok ses efektleri, hareket, hız, reklam falan oluyor. Güzel bir film için o kadar büyük bir bütçeye falan gerek yok. Türk filmlerinde en büyük sorun zaman kul- lanımını bilmemekten geliyor. Konuyu bir öykü olarak ilk on beş dakikada anlatıyorlar, geriye ka- lan uzatıldıkça uzatılıyor. Saatinize bakıyorsunuz ne zaman bitecek, belli ki bitmiş o, artık sürünü- yoruz. Türk sinemasında sinemaya uygun oyuncu çok az. Marilyn Monroe, James Dean iyi oyuncu- lardır. Güzellikleri için demiyorum. Mesela Orson Welles yakışıklı değildir. Steven Mcqueen ve Jack 8 Nicholson da yakışıklı değildir