Inci Enginün

I l ,4 İnci Enginün

ARAŞTIRMALAR ve BELGELER

Annem Bedia ve babam Mehmet Enginün' ün aziz hatıralarına

DERG,AH YAYINLARI P"yl,hT:94 Gedikpaşa Cami Sok. No: 57lt 34490 Çemberlitaş / Tel: (0212) 516 12 62 - 516 W 47 1 İ

BlRlNCİ BASKI KAstM 2000

ISBN: 975-73'02-95-6

Araştırmalar ve belgeler AAjans'da hazırlanmış ve basılmış, Güven Ciltevi'nde ciltlenmiştir. yENi r,i«inıgniN yeNsııvıa ALANI oLARAK EoEgiyAT (|859-1923)

19, ynzyıl Türk edebiyatı, eski edebiyattan ayrılarak sosyal değişmeleri gerçekleşti- recek yeni değerlerin yaygınlaşmasını sağlamıştır. İstibdattan demokrasiye, Osmanlıcı- lıktan TUrkçUlüğe, teokrasiden laikliğe geçişin temeli olan değer kavramları Batıdan gel- mektedir. Bu uzun gelişme ve değişmenin izleri edebiyata yansımıştrr. Edebiyatın sosyal ve siyasi konularla kaynaşmış olması, Türk edebiyatının bir özelliğidir. Fransızca öğrenenler Türkçeye eser çevirmiş veya onların benzerlerini yazmışlar; yeni türler ve ifade şekilleri ortaya çıkmışlur. Gazete ve makale dışında, hikAye ve roman, tiyatro eserleri ve yeni şiir, eski edebiyattaki benzerlerine bağlanabilir. Eski dönemlerde halk hikiyeleri, seyirlik oyunlar hem hayat görüşlerini oluşturmuş hem halkın eğlenme ihtiyacını karşılamıştır. Bunlar halk edebiyatına aittir. Büyük bir şiir olan Divan şiiri 19. yüzyılda zayıflamıştı. Roman ve tiyatro yeni şekiller olarak sevilmiştir. Bazı yazarlar Batı ömeklerine bağ- lı kalmış (Samipaşazade Sezayi, N6bizade Nazım, HalitZiya, Mehmet Rauf), bazıları da (Şemsettin Sami, Taaşşukı Taht ve Fıtnat'ta, Ahmet Midhat bütün romanlarında) halk hikAyeciliğinden yararlanmışlardır. Namık Kemal ise İntibah'ta Divan şiirinin unsurları- ru kullanmıştır. Tiyatroda Şinasi, Şair Evlerıınesi ile görüşlerini paylaşan başka yazarların da takip ettikleri iyi bir örnek vermiştir. Ahmet Vefik Paşa, Moliğre'in eserlerini Türkçeye çevirip uyarlayarak onu Türk tiyatro repertuanna sokmuştur. Vefik Paşa da Şinasi gibi hareket noktası olarak Batı tiyatrosu ile geleneksel tiyatromuzu birleştirme amacınt gütmüştürl. Ne yazık ki bu örnekler Namık Kemal'in çok etkili şahsiyeti ve eserleri karşısında anla- şılamamış, yazarlarımız günümüzde de devam eden öğretici/politik tiyatroyu benimse- mişlerdir l859'da çıkan iki çeviri zihniyet değişmesi bakımdan önemlidir. l. Münif Paşanın (1828-1910) Avrupalı filozoflardan çevirdiği Muhaverat-ı Hike- miye,

1 Ahmet Vefik Paşanın tiyatromuza etkisi ve tiyatromuzun gelişmesini anlatan Haldun Taner'in başnlı bir oyunu bulunmaktadır. Sersem Kocanın Kurnaz Karısı (197|). 12 YENi FİKİRLERiN YANSIMAAI_ANIYANSIMA AI_ANI oLARAKOLARAK EDEBİYAT

2. Şi nasi (|826- l87 1 )' nin Te rc ü me - i M a nzum e' si.

oluŞmuŞtur,""^r::xffi,:;,{#T?;,Hl-,::#l..İiriİffi İ";,İ.,l;;İjT:itl-ffilİ::J; Bu temalar 1'9. yuzyılruit tır, Bu arada ,l, |"y."gıro" bol bol kullanılmış_ bazı YanlıŞ anlimatardan, doğan"o.blyurrr- yorumır, lozofların kilıseYe.karşi ejİrrttedir. Türk yazarları, fı_ *la.,n ain" d"ğii;rİ;; kilisenin tiYanlığa cePhe aidlkla" "ı'ş]'""İ rcmsil ettiği Hris_ Ş"kıi'd" yorumıamış ," alut, ouşıinceleriyle iliŞki kurmaYa isl6miyet arasında ÇalıŞmıŞlardır. Bu yorum, medeniyetçilik rarak iü Hristiyanlık arasında bağ ku_ yenileşmeye karşı mutaassıp çıkan Müslümarıüara da bir cevap olmuştur. Şinasi'nin Tbrcüme-i Mqnzume'deFransız klasik ine, ve romantik şairlerinden (lafonta_ Lamaftine) yaptığı müstaki| çeviriler uzun şiirler oirnutrun kendisinin laŞtlğı görüŞleri ie.9_r9n çok, de pay_ kisa parçalardır. Bunlar ,uratını Vctor Hugo'nun "Milletim''"r-i şuiı".irin yansıtmaktan uzaktır. b"ş", ,atanım rüy-ı zemin" cümlesi felsefesini de yansıtmakıadır. şinasi,nin hayat Tevfik Fikr_et (l867İıırr;,;'..Haluk,un kullandığı Amentüsü,,nde ,":lu m6ledilen cümle, dar milliyeçiüiğe ka.ş;İ,t şu.. Fakat2'.yüzyılın ba- varliğının tek İll.:l İ}##til,'ij:İ,i,]'rk umudiı oıun"u,l,,uniyetçiıik ,iıı(*,çiııg" İki devüet adamının (Yusuf K6mil ve Ahmet Vefik) ayrı ayrı çevirdikleri F6nelon,un TölEmaque adlı romanlnı, Romantik yazarlardanç"ri.ı". gazetecilikten trti'p etmiştir. yazarların YetiŞmiŞ veYa eserlerini gazetelerdl çoğu ,"rrr,rrru,ardır. Gazete daki dil ve edebiYat üartışmalarıyla sütunların_ y"rirını", #;;;;; yayılmıştır. 19' YiizYıl Sonrast edebiYatını "iatı Fuad Köprülü Meoeniyeti Tesirinj"kİJu.t Edebiyatı,, dırmıŞtır' Elbeneki 19, diye adlan_ YuzYılsonrasr ,"ı. biYat gelenekleriYle t yr"sı, batı değildir. Eski ede_ yeni örnekler uiııtt""d"biyuu.rrr, y'", yun.u,;;#l,ni değiştirerek yaşamaya devam etmiŞtir, Eski edebiyat, auı yrtan euoiiıtıat H"rİJ-İİ'ssz -l937),tir.Uzun sonra, etkisi hAl6 yıllar Türk edebiyatında stıren Yahya Kemal Beyatlı (l884_ 1958) Fransız kla_ Divan Şii'ıno"n r,-"ketle-cumtıur*İ',,o"L,rrtını ;'L'r'ffT "ığında etkileyen sanatını Edebiyata yanslyan bütün siyasi konular 3 Kasım 1839 tarihinde Mustafa Reşit Pa_ TanzimatFermanı ile başlamıştı.. İİ.Tff,}:",,okunan İ"rııtı* karşısında alınan üç ,u_

1' Avrupa'dan gelen her Sorgusuz Şeyi kabullenmekten yana o|anlar. zeteci olarak sonraki nesillerinustasıdir Şinasi bir ga_ ve.hiç kimse onun gazetecilikteki ni ink6r etmemiŞtir,,Şinasi'nin etki ve önemi_ ,"riy"tİ"rl nrro* ıu"r"İo"Eİıor. tılara dalmadan, şinasi fikirlerini aynn_ sade bir şekilde urİuİr,ş olan akılcı zarlarını blr;;;;;, Aydınlanma Devri ya_ ve düŞünce_sini Türkçede ilk anlatandır. iarı, Ç;İ;;İ, rrr.oo-, Fünün yazar_ Beşir Fuat (1852-188D, revrlt (üS6r-Öİİ;.lzellltte (1869 - |932) ve T.kI", AMutlah Cevdet di ğerleri onun etti ri raedi rler. Namık kemal edebiyat tenkidinde eski geJeneklere açıkça Kemal'in edebiYatımızdaki cephe almıştır. Namık ve sosyal tıayatrmrzoati ..vatan,,, ,.hürriyet,,, "terakki" en tınemıi vanı kavramlarını heyecanla iriı"rrİ* ," ki ;;;;Hffiİİ*u,, kutsallık katmasıdır, bu özelliğivle o, tY_1 öğrencileri, ayünıarı, ,uonp*.r"ıJ betmiŞtir' ıİ"* o" reformcuları cez_ Abdülhak H6miJ, Tevfik rın"İ, euarııaıı farklı öevoet, ömer Seyfettin (l88+lg20) aÇılardan onun üntü takipçile.ıalr. auouıır"k H;;iJ;;l'şıi.ı y,ı.u, ve şahsi şiirini

; ıİ ARAŞTIRMAI-AR VE BELGELER l3

} aratı12. 2. Batı karŞıtı muhalifler. Gelenekçiler, gericiler ve muhafazakdr|ar alt kümeleri oluŞtururlar, kendi içlerinde de birbirleriyle çatışırlar. Edebiyatta etkili olmadıkları için bu küme ıizerinde.fazla durulmamıştır, aralarında çok tanınmış adlar da yoktur, Bunlar- dan Mehmed Sadk Efendi (Tanzir-i Telamakyazarı3) ve Elhac ibrahim Efendi anılabilir. Yenilikleri tanımayan, okuma yazmast olmayan cahil halk da muhafazakdrlar arasında- dır. Ahmei Midhat ve Hüseyin Rahmi Gürpınar (1864-1944) oniarı eserlerinde geniş ola- rak iŞlemiŞlerdir. Gericiler, bazen kötü karakterler olarak Hüseyin Rahmi'nin eserlerinde alava alınmrştır ki bunların etkisi h6l6 devam etmektedir. 3. Terkipçiler: Şinasi, Ahmet Midhat, MehmetAkif, Halide EdibAdıvaı ZiyaGö- kalP hepsi terkipten yanadırlar. Zaman zaman da yeni fikirleri anlatma yolu olarak ede_ bil"atımızdaki geleneklerden yararlanırlar. Şinasi'nin eserlerinde, daha sonraki eğilimlerin hepsinin başlangıcı bulunur. Onun ıerkiPÇi zihniyeti, Doğunun tecrübeli aklıylaAvrupa'nın taze fikrinin birleştirilmesi an- lamına gelen cümlesinde formülleştirilmiştir. O, bir demokrattrr ve bundan dolayı halk edebiyatına, kültürüne ilgi duyar. Halk kültürü malzemelerini toplamış ve onlardan eser- lerinde yararlanmıştır. O, yeniden yanadır, onun için Batıdan aldığı yeni fikirleri eski edebi Şekilleri kullanarak tanıtır ve savunur. Divan edebiyatı şekillerini kullandığı halde, Şiirlerinin Divan şiiriyle ilgisi yoktur. Divan edebiyatı, en büyük koruyucusu olan sara_ i in desteğini kaybetmiştir. Şinasi Divan şiirine karşı doğrudan doğruya cephe almamış- sa da şiirlerini Müntehabat-ı Eş'ar (1862) diye adlandırmıştır. Divan-ı Şinasi adı daha sonra, bence üsüadının amacını anlamamış olan, Ebüzziya Tevfik tarafindan verilmiştir. Şinasi "lıitmet-i avam" adını verdiği atasözlerini Durub-ı Eııısat-i Osmant (1863) adlı eserinde toplamış ve onları şiirlerinde kullanmıştır. Şinasi iyi bir şair değilse de getirdiği yeniliklerle önemlidir. Şinasi Divan şiirinin ha- 1atlerini (mazmun) kaldırmış, sade ifadeyi, yeni hayalleri kullanmıştır. Konuşma diliyle t:anlı bir şiir diti oluşturmaya çalışmıştır. Şiirin içeriği ise eskiden çok farklıdır. Kaside- nin övülen kişisi şahsileşmiştir. O Mustafa Reşit Paşa'ya yazdığı kasidelerde, sadece Re_ Şit PaŞanın özelliklerini zikretmiş, anonim övgülerden kaçınmıştır. Bu şiirlerde akrl, akıl- cılık daima önde gelir. Bunlar aynı zamanda döneminin hakim görüşleridir.+

Mehmet Kaplan, Şiir Tahlilleri, DergAh Yayınlan 6 b. 1978, s. 80. Abdülhak Himid'in "Naka- fi" ve "Bir Şairin Hezeyanı" için bk Hep yahuı Hiç/ ilham-ı Vatan, hz|. İ. Engintın, Dergih Yayınları 1998, s. l2|-l22: 85-8'7. Mehmet Kaplan Tanzir-iTblemak hakkındaki yazısında Mehmed Sadık'ın sosyal ve siyasi ko- nulara dini açıdan baktığını söyler. Onun yorumuna göre tabiat ve içgüdülerine ağırlık veren Bah medeniyeti Çökmeye ve yıkılmaya mükümdur. İnsaniyetin kurtuluşu sadece dinde, yani IslAmiYettedir. F6nelon gibi o da fikirlerini ifade etmek için alegoriye baş vurmuştur. Fdnelon Grek mitolojisini kullanmış ve onu hikAye şeklinde yazmıştır, Mehmed Sadık iki kuşu [Ukab ve Bum] dini, sosyal ve siyasi meseleler üzerinde konuşturmuştur. Mehmet Kaplan, Türk Edebiyan Üzerinde Araştırmalar, Dergdh Yayınevi 1976, s.275-286. Tann'nın varlığını akılla açıklayan Şinasi "Münacaat'lnı yazmıştır. Şiirin Tahlili için bk. Meh- met Kaplan, Şiir Tahlilleri I DergAh Yayınlan, |3 b. |9S7, s. 31-38. Mehmet Kaplan, Türk Edebiyatı Üzerinde Araşıırmalar 3, Tip Tahlilleri, Dergih Yayınevi, 1985, s. |6-|76. 14 YENi FİKiRLERİNYANSÜMAALANI OLARAK EDEBİYAT

Şinasi'nin bu gerçek takipçisi Ahmet Midhat,tır. den yararlanarat roma{l19ıda1 Ahmet Midhat eski tür,er_ Bu ı;;;;;;irmu teşı<ıı eden fertleri uyarmaya dönem yazarlarınınılk amaçlan, çalışmıştır. ı,uıi'"slr*"ji.. ıraioı,", Br"noinin sim (18@1932) ve etkisi Ahmet Ra_ Hüseyin iril'ö;;; nar (18ü-l94)ur".ino"oir. masal anlatma tekniğiyle yazdıkları.oİ"rİ-r.rkiıeri, Bu yazarların cumtıJy"t o,ın"n,ir" de taşar. ZiYa GökalP (.:87:-!g%) de kökü Şinasi'de aranabilecek yazarlardandır. basmakalıP ifadelerin, deyim Dildeki ve uort rı".iİ-,'t nemini farkede" onun yo|unu takip etmişlerdir. cotip ,e ömer Seyfettin Deyimlere bııyıık cınem ,"r.n ,, orjlrı ..türkiyet'' kon,ş;;;iüiiıi"ı;giizeııigini diye ni- ;*1lJ!"J"",}:;;jltl'', bugün orl*ıı","t ot,n,n ı,ita_ ömer seyfettin halk Şnasi'nin edebiyatl,ve halk diline karşı görüşlerini du' Şinasi'den farkı, bi'un, r""rırriorjİkıe paylaşıyor- servet-i eunnnirr"iiıde sadelik kaygsı ni, J,inpıu,,çıu,,,,oo. İ:İ?J:İJtr"*X"Jii,iİf;i?l.iİJJ, d,,, dege"rı,erı_ "a"nivat Şinasi'den itibaı ııNsANANTİi,{ff tİill"Jll'ŞT,ffi ;X11*:İffiTllceı

- ARAŞTIRMALAR VE BEICELER l5

Osmanlıcılığı (Namık Kemal ve Ahmet Midhat gibi) derin bir destek bulmamıştıf ve Os- manlı Devleti'nin Türk olmayan unsurları arasında başlayan milliyetçilik sonunda Türk- ler tarafindan da benimsenmiştir. İsldmiyet öncesi Türk tarihinden bahseden ilk tarih ki- tabı olan Tarih-i Alem(l874)'in yazarı Süleyman Paşa (1838-1892) bu zarureti farkeden- lerdendir. Sonuçta vatanperverler Türk milliyetçisi olmuşlardır. Bu çok önemli bİr gelİş- mediı çünkü İkinci Meşrutiyet aydınları ve subayları Namık Kemal'in ve Süleyman Pa- şa'nın görüşlerinden etkilenmişierdir. İslAmiyet öncesi Türk tarihine yer veren bu ilk ta- rih kiüabının Türk milliyetçiliği üzerinde etkisi güçlüdür. Genç Türk hareketi Ali Suavi ve Namlk Kemal'le başlaı onlann takipçileriyle ge- niş bir kitleye yayılır. Avrupa'da gazete yayımlamış ve gençlik arasında etkilidir. Namık Kemal bunların en etkili olanıdır. "Hürriyet Kasidesi"nde ideal vatanperveri tasvir etmiŞ, kendisi de ömrü boyunca prensiplerine uygun olarak yaşamıştır. Namık Kemal, etkisini sadece yazılarına değil aynı zamanda şahsiyetine borçludur ve kendi efsanesini yaratmlŞ- tır. Halide Edib'in Handan adlı romanındaki Nazım'a kadar ihtililcilere romanımızda rastlanmaz. Ancak Halide Edib, Nazım'ın ihtililci yöntemlerine katılmaz. O, Fransız ih- tilili gibi kanlı ihtilillerden hoşlanmamıştır. Toplumu değiştirecek yeni örnek insanların (doktor, tüccaı sanatçı) hikiyeleri işlen- miştir. Eski Türk edebiyatında tüccarlar -meselA Dede Korkut'ta olduğu gibi- pek de say- gı uyandırmayan yardımcı kişilerdir. Memurluk dışındaki mesleklerde çalışanlar baŞta Midhat Efendi olmak üzere Mizancı Murat ve Halide Edib'in eserlerinde işlenmiştir. Mi- zancı Murad Turfanda mı yolcsa Turfa mı da, köyden başlayarak insanların hayatını de- "teşebbüs-i ğiştirmeye çalışan aydın doktorlardan söz eder, Prens Sabahattin'in şahsİ' görüşünü savunur, kalkınmaya köyden başlar. 2. DİLİN SADELEşMESİ.Yeni fikirlerden söz ederken Şinasi dil üzerinde ısrarla durur ve konuşma dilinin önemini belirtir. Böylece konuşma dilinin yazı dili olarak da kullanılması sayesinde dildeki sadeleşme başlamıştır. Dilin sadeleşmesi aynr zamanda halkçılıkla da ilgilidir, ancak Şinasi'den sonraki önemli edebiyatçılar dilin sadeleşmesi- ne dikkat etmemişlerdir: Namık Kemal dilin sadeleşmesini savunduğu halde, bunu ken- di eserlerinde çoğu zaman uygulamamıştır. Ne o, ne de Recaizade Ekrem, H6mid ve Se- zayi, Şinasi'nin dilde sadeleşme prensibini uygulamışlardır. Özellikle Hdmid ilk bir iki eserinden sonra konuşulan, sade dilden elinden geldiği kadar uzaklaşmıştır. Servet_i Fününcular şiir ve nesirde yeni duyguları yepyeni tarzda anlatmaya çalışır- ken hiç kullanılmamış, yıpranmamış kelimeler aramışlar, Arapça Farsça sözlüklerden yepyeni kelimeler seçmeye, bunlarla orjinal tamlamalar yapmaya çalışmışlardır. Şinasi'nin çağdaşlarından sadece Ahmet Midhat, Şinasi'nin açtığı yolu takip etmiş, onun da ardından Hüseyin Rahmi ve Ahmet Rasim gelmişlerdir. Bu üç yazarın eserleri konuşma dili olarak Türkçenin en zengin kaynaklan arasındadıı8. şinasi, , Ömer Seyfettin veZiya Gökalp tarafından yeniden

7 Hem Halide Edib'in Seviye Talib'i hem de Ömer Seyfettin'in Ashab-ı Kehf'inde milliyetÇi- lik ve kimlik konusunda ifadeler bulunmaktadır. 8 sade dilin kullanılmasının önemine ve Türkçenin Arapça ve Farsçadan ayrı bİr dil olduğuna dikkati çekmiş, bazı örnekler de vermiştir. t6 YENi FİKİRLERİN YANSIMAALANI ot_A,RAK EDEBİYAT

keşfedilmiş ve kısa ömürlü Fecr-i Ati akımı ve Ahmet Haşim'e rağmen, Şinasi'nin gö rüşleri geçerliğini sürdürmüştür. Ömer Seyfettin tarafindan yazılan "Yeni Lisan" maka- lesiyle yeni bir hareket hüviyeti kazanmıştır. Bu hareketin organı Genç Kalemler'diP. 3. AKLIN YÜCEUIİLMESİ. "Akıl" kelimesi Şinasi'nin zihniyeti ve üslübunun anahtarıdır. O aklı ile insanların kdinatta üstün yerlerini belirttiklerini söyler. Akıl saye- sinde insanlar hayatı kolaylaştıran medeniyeti yaratmışlar, Tanrı'yı idrak etmişlerdir. Duyguların yol açtığı karışıklığı ancak akıl düzene sokabilirlo. Akıl, eski edebiyatımızda, özellikle mistik lügatüa, sınırlı oluşu, kiinatı ve Tanrı'yı anlamada yetersiz kalışı dolayısıyla küçümsenmiştir. Şinasi bu anlayışa "Münacaat"ında Tanrı'nın varlığını akılla ispatlayarak karşı çıkmıştır. Şinasi din iarihini de adalet kavra- mını da aklın bir ürünü olarak yorumlamıştır. Kanunlar adaletin kitabıör. Şinasi "akıl ve kanun" kelimelerini de öyer ve onları toplumu düzenleyen en önemli iki güç olarak de- ğerlendirir. Bunlar II. Meşrutiyet'te slogan olarak da kullanılmıştır. Kanun ve adalet ke- limelerinin fazla kullanılması, onların zamanla içini boşaltmıştır. Buna ilk etkili isyan 'in "Kanun diye lranun diye kanun tepelendf' mısraıdır. 4. MEDENİYET. Osmanlı aydınları ve devlet adamlarınca Avrupa'da gözlemlenen gelişme, ülkede yeni okullar açılmasr, resmi ve sosyal kurumlarda ıslihat yapılması za_ ruretini ortaya çıkarmıştır. Türk aydınları ve yazarları Avrupa'yı ziyaret ettikçe, Türki_ ye'de bulunmayan, hayatı kolaylaştıran medeni vasıtalardan hayranlıkla söz etmişlerdir. Sahra (|879)'da kır ile şehir hayatlarıru karşılaştıran H6mid "Para mabut bankalar mabed" mısraıyla Avrupa'nın maddi cephesini işaret ederll. Giyim ve ev eşyaları, süsler, piyano, araba gibi ithdl malları ülkede geniş bir kulla- nım alanı bulmuştur. Fransızca, medenileşmenin göstergesi olarak öğrenilmeye çalışıl- mıştır. Romancılar, sağlam bir kültüre sahip olmayan, batının dış görünüşünü taklitle ye- tinenlere "alafranga" veya "şıK' demiş ve bu basmakalıp tiple alay etmişlerdir. Böylece "şık" kelimesi gerçek anlamının dışında olumsuzluk ifade eden özel bir anlam kazanmış- tır. Toplumdaki benzeri tipler de alay konusu olmaktan kurtulamamışlardır. Ancak bu yo|layazar|aıi yeni Avrupa modalarının, bir bakıma halk arasında yaygınlaşmasına da yol açmışlardır. "Medeniyet", "temeddün", "terakki" kelimeleri ve türevleri bol bol kullanılmış, he_ men hemen kutsallaştınlmıştır. Bundan dolayıdır ki Tanpınar "Medeniyetçiliği" Tanzi_ mat ideolojilerinden biri olarak görür. Şinasi'ye göre medeniyet, peygamberinin Musıa- fa Reşit Paşa, kutsal kitabırun da "kanun' olduğu bir din gibidir. Fakat bu elbette sadece kavram olarak kalmaz ve zamanla batıdan gelen her şeyi içine alır. Böylece yazarlar eser- lerinde işleyebilecekleri çok verimli bir alan bulurlaç hem eleştirirler hem de konu ile il-

9 Yeni Lisan şu prensiplere dayanır: 1. Arapça ve Farsçanın dilbilgisi kurallan kullanılmaya- cak. 2. Arapça ve Farsçadan alınan kelimeler, Türkçede kazandıkları anlamlarla kullanılacak. 3. Arapça ve Farsçadan alınan kelimeler Türkçede telaffuz edildikleri gibi yazılacaklar. 4. Arapçadan alınan kelimeler terim olarak kullanılacak. 5. Başka Türk lehçelerinden kelime alınmayacak. 6. İstanbul ağzı yazı dilinde kullanılacak. Bu maddeler 20. yiizyıl Türk edebiya- tını derinden etkilemiştir. l0 Tanpınar, I9.asırTürkEdebiyatıTarihi,İstanbul,ÇağlayanKitapevi, 1988, 7,b. s.l99 11 Bu mısraı Arziler'de (1924)de tekrarlar. ARAŞTIRMALAR VE BELGELER 17

_eili görüşlerini naklederler. Ahmet Midhat da eserlerinde gülünç tipler yaratmıştır. Ancak o olumsuz taklitçi ti- Pinin karŞısında, terkibe ulaşmış ideal örneğini çıkarır. Birincisi tembel, sorumsuz, süs- ten baŞka bir Şey düşünmez ve babadan kalan parasını Beyoğlu'nda yabancı metresiyle tüketirken, ideal örnek çalışkanlığıyla zenginleşir ve mutluluğa ulaşır. O da 'yazı maki- nesi" denilen yazarı glbi bir'iş makinesi'dir Bu iki tipin karşılaşurıldığı en önemli roman ı:eliltun Bey ve Rakım Efendi'dir. Bu tipleri Midhat Efendi romanlarında ufak tefek değişikliklerle tekrarladığı gibi Paris'te Bir Türk'te kahramanlarını Paris'te yaşatır. İdeal kahramanı Nasuh, ilk defa giı tiği Paris'te bir defa bile yanlış bir sokağa sapmadan başarıya ulaşır, hatta tiyatroda oy_ nanan bir oyun yazarlz. Bu eserinde yazar Avrupalı Hristiyanlarla Müslüman Türkleri karŞılaŞtırır. Midhat Efendi Paris'teki yozlaşmış ahl6k anlayışına, sokaklara bırakılan ço- cuklara ve annelerine dikkati çeker. Hüseyin Rahmi ise eserlerinde hiç ideal tipyaratmaz, o hem doğunun hem de batının kötü örnekleriyle alay eder. Sanatçılara gelince birçok romanda kahramanlar şiirle ilgilidirler. Mihnetkeşan adlı uzun hikdyesinde Ahmet Midhat Efendi, kahramanının ağzından 'şiir şuur işidir" tarifi- ni yapar. Şiir geleneksel olarak çok yaygındır. Ama hepsi öğretmenlik, gazetecilik gibi bir baŞka meslekten hayatlarını kazanırlar. Bunların en sanatlı yazılmış olanı Halit Ziya UŞaklıgil'in Mai ve Siyah (|897) adlı romanıdır. Ahmet Cemil'in hayallerinin, şiirinin, mutluluğun sembolü "mavi" çevrenin siyahlığına gömülmek zorundadır. Eserde sanatçı- ların çevrelerindeki zehirleyici hava da anlatılır. Sergüzeşt'te Samipaşazade Sezayi, bir ressama 6şık olan genç bir cariyenin ilişkisi- ni anlatır. Halide Edib soıı Eseri'nde bir ressam kadın tasvir ederek eserini ilk Türk res- samlarından olan Müfide Kadri'ye ithaf eder. Romanlarda işlenen, "şarkıcı veya dansöz, hatta mürebbiye diye İstanbul'a üşüşerek zengin 6şıklar bulan kadınlar bunların olumsuz örnekleridir. 5. ÖRFLERE KARŞI ÇIKIŞ. Yazarlar örflerin büyük bir kısmını zararlı bulmuş ve onlara karşı çıkmışlardır. Bunlar genellikle aile içinde para sıkıntısına yol açan örflerdir. Misafiri İstiskal'de (1872) Ali ney açıkça bazı örflerin bırakılması gereLtiğini söyler. Ay_ nı görüŞteki Namık Kemal'in makalesinde yazdıklarını, tilmizi Manastırlı Mehmet Rifat Görenek adlı oyununda işler. Burada tenkit edilen çok masraflı düğünlerdir. Bu düğünler yüzünden aileler sanafların eline düşmektedirler. Namık Kemal çok genç yaşta insanla- rın evlendirilmelerine de karşıdır. Bu konudaki hvallı Çocukadlı basit oyunu inanılma- Yacak bir etki yaratmıştır. Oyunları, makaleleri kendisinden sonra birçok eserin yazılma- sına yol açmıştır. 6. HALK EDEBİYATI. Divan edebiyatına karşı çıkanyazarlar, Batı ve Türk edebi- Yatları arasındaki farkları da görmüşler ve yeni ölçütler geliştirmişlerdir. Bunun sonucu olarak Türkçülüğe yol açan bir kaynak olarak halk edebiyatı önem kazanmıştır...

12 Yurt dıŞında ünlenen sanatçılardan söz eden yazarlar arasında Son Eseri (1912) ndeki bir ka- dın ressam ile Halide Edib de bulunmaktadır. Yazarın Seviye Talib (19l0) (Eser kahramanrnın adı olan Seviye Talib'in aynı zamanda istenen düzey anlamına geldiği hatırlanmalıdır) adlı ro- manında da sosyal şartlar hazır olsa, ünlü bir soprano olabilecek bir yetenek anlatılır. Bu kişi- ler yazarların gelecekle ilgili ülküleri ve hayallerini yansıtırlar. 18 YENİ FiKİRLERiN YANSIMAALANI OLARAK EDEBİYAI

Tanzimat'tan çok önce güçlenmiş olan tiyatro, fikirlerin yaygınlaşması için uygun bir vasıta olarak Namık Kemal'den itibaren kullanılmışür. Namık Kemal seyirlik oyun- ların oYnandıkları yerleri "rezalethaneler" diye nitelemiş ve böylece Şinasi'den ayrılmış- tır. Ahmet Vefik Paşa Şinasi'nin tiyatro konusundaki görüşlerini benimsediğini Moli- 6re'in Çeviri ve uyarlamalarıyla göstermiştir, Seyirlik sanatlarla öteki halk edebiyatı ürünleri arasında büyük bir yakınlık bulunmaktadır. Ancak Tıirk tiyatrosu komediye da- Yanır. Halk edebiyatı hikdyeleri tiyatroda mutlu sona çevrilmiştir. Tğedi yabancı bir tür- dür. Ali HaYdar'ın (|836-1922) başarısız denemeleri tutmamıştır. Tiyatroda Şinasi'nin takipÇileri olan Teodor Kasab (l835-1905), Mehmet Şemseddin(1849_1900?) onun kadar iYi değildirler. Direktör Ali Bey( l844- l899) Şinasi ile kısmen kıyaslanabilir. onun ünlü takiPÇilerinden Musahibzade Cel6l(l870-1959) sıkı sıkıya ortaoyununa bağlikalmştırıı. a. KonuŞma dili ve sahne dili bunlarla hazırlanmıştır. Bu kaynaktan yararlanan ya- zarlar, öteki edebi eserlerde kullarulandan farklı, sade bir dil vasıtasıyla halka yenilikle- ri kolayca ulaştıracaklannı düşünmüşlerdir. b. Romancılar karakterlerini konuşma vasıtasıyla canlandırmışlardır. Halk tiyatro- sunu reddeden Namık Kemal bile bu unsurlardan yararlanmıştır. Vatan yahut Silistre'nin AMullah Çavuş adlı kahramanı sadece "Kıyamet mi kopar?" cümlesiyle kişileştirilmiş_ tir. Cümlenin sürekli tekarı, Abdullah Çavuş'un sadelik ve sadakatının ifadesi olmuştur. HüseYin Rahmi de bu tekniği bütün romanlarında kullanarak unutulmaztipler canlandır- mıştır. c. Fakirlik ve zenginlik arasındaki çatışma, evlilik sorunları, büyük şehirlerde saf ki- şileri bekleyen tuzaklar, öğretme amacı güden yazarlara iyi bir temel sağlamıştır. d. Orta oyunu seyircilerden aldığı tepkiye göre uzatılan ve onlan güldürme amacı- nı güden bir türdür. Artık bu görev öğretici amaçla birleşerek Bazeteye ve öğretici yazar- lara devredilmiştir. Onlar bir bakıma toplumdaki halk hikdyecilerinin yerini tutmuşlardır. Halk kültürünün Türk yazar|arı üzerindeki etkisi çok geniştir. 20. yizyıl başında milli Şair Mehmet Emin Yurdakul (1869) ve Ömer Seyfettin kendi tercihlerini açıkça be- lirtmişlerdir. Tekke şiirinden etkilenen Rıza Tevfik (|869-1949) heceyi aruz ahengiyle kullanmıştır. 1926' da Faruk Nafiz Çamlıbel' in söylediği: "Başka sanat bilmeyiz karşımızda dururken Yazılmamış bir destan gibi Anadolu'mlız.'' mısraları bu etkinin Cumhuriyet dönemine yansıyışıdır. ZiYaGökalP halktan harsı toplamasrnı ve onu işlemesini (tehzib), aydından istemiş- tir. O milliyetçilik idealini sistemleştiren ve bunları şiir ve nesirle anlatan şah_ıstır. Giıkaİp haYranlık uyandırdığ ve taklit edildiği gibi, aynı zamanda kendisine karşı tepki de du_ yulmuşturla.

13 Şinasi'nin amacı Cumhuriyet döneminde anlaşılmıştır. Ahmet Kutsi Te cer(l%)1-1967) ise Kö_ (|947) ŞebaŞı adlı oYununda geleneksel unsurlarla çağdaş yaşayışı birleştirmeyi başarmıştır. 14 Bunun en ÇarPıcl ömeği Haldun Taner'in Gözlerimi Kaparım Vazifumi Yaparım oyunudur (1964). AYnca bk. İnci Enginün, Yeni Türk Edibiyaıı Araşıırmaları, İstanbul, Dergah Yayınla_ rı,3 b. 1998, s.77-86. ARAŞTIRMALAR VE BELGELER l9

7, KADIN HAKLARI. Kadın hakları konusu edebiyatımızda çok ilginç bir bölüm oluŞturmuŞtur. Şinasi kadınların toplumdaki yerlerini aramamıştır. o sosyaı konuları ay- nntılarıyla değil topluca görmüştür. Tanzimat Yazarları kadın konusunda oldukça muhafazakArdırlar. Onların ortak di- lekleri, sosyal ve siyas? konulardaki görüşlerini anlayıp paylaşacak anlayışlı bir eş, gele- ceğin aYdın genÇlerini yetiştirecek anneler olmalarınİ beİlemekten cite ğitmez. bİr"ı menlik, mürebbiYelik gibi işlerin dışında kadınlar her hangi bir meslekte düşünülmez. Namık Kemal kadınlan Çocukların, erkekleri de kadınların eğitimcisi olarak gör- müŞtür. BöYlece her ev bir okula dönmektedir, Vatan yahut Silistre'nin kudp kahramanı ZekiYe'Yi amesi, annesini de kocası yetiştirmiştir. Her ne kadar sevdiği İsl6m Beyi takip iÇin cePheYe gitse de Namık Kemal Zekiye'yi vatanperver genç kız tipi olarak tasavvur etmiŞtirls. Namık Kemal'in arzusunu, umutlarını bütün kadın ve erkek yazarlar paylaş- mışlardır. Vatan Yahut Silistre'nin7*kiye'si, Taaşşuk-ı Talat u Fıtnat'taTa|et'ın annesi ve Fel- sefe-i Zenan'ın kadınları, kendi annelerinden farklıdırlar. Düa sonra kadınla r 1azete ve dergiler çıkartmış, kitaplar yazmışlardır. Bu yol Nigar binti osman (1862-1918), Fatma Aliye Hanım (|862-1936) ve Makbule Leman (1865-189s) ile açıİmış Halide Edib'e ulaŞmıŞtır. Fatma AliYe Harumın romanlarrnda evlerinde mutsuz olan kadnlaı geçimle- rini sağlaYacak imkAnlar ararlar. Ud? adlı romanında Fatma Aliye hayatını özel müzik dersleri vererek kazanan bir kadını canlandırır. Ahmet Midhat'ın eserlerinde farkh kavimlerden, sosyal seviyeden çeşitli kadın tip- leri canlandırılmıŞtır- O kadın haklarırun ve kadınlık değerlerinin -aileye ve eşe sadakat_ savunucusudur. Ahmet Midhat'ın kadın kahramanlarını eğitmesi çok iİginçtir. onları ye- tiŞtirmek iÇin sarfedilen süre çok kısadır. Feldtun Bey ve Rakım a1eİdi,nin kahramanı Rakım satın aldığı cariyeyi azat eder ve onunla evlenmeden önce, ona okuma yazma öğ- retir. Birkaç ay içinde canan sadece Türkçe okuyup yazmayl öğrenmekle raImaz, ay]- zamanda Fransızca da öğrenir, hatta piyano ça|ar ve ufak bestelİr yapar. Kişileri ve ko_ nuYu klYle ele alıŞ, okuYucuda olağanüstü güçlerle donanmış kahramanlarıyla masal ve- destan 1'a izlenimi uYandlrır. Tıpkı kırk günde büyüyüp ülİesini canavardan kurtaran Oğuz Kağan gibi, dönemin kadınlarından da bir an önce yetişmeleri beklenir. Toplumda- ki değiŞmenin temelinin kadın eğitimi olduğunu ilk dönem yazarlarımızanlamışlardırl6. Midhat Efendi AvruPa'daki feminist hareketin kadınlann aleyhinde olduğuna inanır ve onlara karŞı kadın haklarının İslAmiyette bulunduğunu rurunr.. paris,te Bir Türk,un kahramanı -ki Yazarından birçok çizgiler taşır- kadın hakları konusunu Fransızlarla tartı_

15 İslAm BeY vatanPerverlik hakkındaki uzun nutkunda, vatan bilincinin oluşması gerektiğini aÇıkÇa söYler. Erkekler Vatanın anlamını bilmiyor, kadınlar adını henüz duymamışİardır. İşte bu noktada İsl6m Bey kendisini bu ülküyü gerçekleştirmek için gerekli bulur. Zekiye gibi ka_ dınlar da ilerde İslAm Bey gibi vatan bilincine sahip çocuklar y-etiştirecekierdir. Vatan yahut Silistre, hzl. Mustafa Nihat Özön, 5.b. Remzi Kitabevi, l961, s. 33. 16 Halide Edib de Seviye Talib'teki Macide'de örnek anneyi benzer şekilde eğitir ve öğrenme için gerekli zamanı Çok kısa tutar. Macide kocasırun kendisiyle ilgili hayallJrini gerçeı

şır, hatta çok kadınla evliliği savunur. Bu noktada dayandığı nokta batıdaki evlilik dışı iliŞkilerin hem doğan çocukları hem de anneleri koruyucusuz bırakmasıdır. O, kadınların da evlenmede kendi hür iradeleriyle karar vermelerini ve hayatın gerçeklerine karşı eği- tilmelerini ister. Çocuk eğitiminde olduğu gibi kadınların eğitiminde de hayatın gerçek- lerinin bilinmesi onları hayat karşısında güçlü kılacaktır. Çengi adlı romanı bu bakımdan dikkat çekicidir. Çağdaşları gibiAhmet Midhat Efendi de evliliklerde para ilişkilerinin söz konusu olmasına, drahon,,a ve başlık ddetlerine karşıdırl7. Türk ailesinin mut]u bir yaşayış tarzna sahip olduğuna inanan Midhat Efendi, bunu eserlerinde canlandırdığı ya- bancılara da tasdik ettirir. Yaz4rların büyük kısmı çocuğun yetiştirilmesini anneye bırakmıştır. Namk Ke- mal'in takipçisi AMülhak H6mid, eserlerinde -şiir ve tiyatro oyunu- kadınlara önemli bir yer ayırmıştır. Her ne kadar aşırı ifadeler etkiyi azaltsa da o, kadınların erkeklerle birlikte savaşabileceğini, en yüksek sosyal görevleri yüklenebileceğini savunur. Bunu sağlayacak olan eğitimdir. "Bir milletin nisvaru derece-i terakkisinin mizdrudır. "(Tarık) cümlesi Na- mık Kemal'i bile şaşırtmıştır. Abdülhak H6mid ayrıca kadınları cinsi arzuları ve iç dün- yaları açısından ele alan yazardır. Garam adlı uzun şiirinde, kadın sorunları öncelik taşır. Onun eserinde savunduğu görüşler, ancak Cumhuriyet döneminde gerçekleşebilmiştir. Sardanapal adlı oyununda Sardanapal kadınları "nermi-i kuvvet-şiken" diye niteler- ken kızı Yudes de "Krzın kendinindir nisAiyyeti." diyerek dönemine göre çok şaşırtıcı bir ifade kullanır, Kahpe 6şığı tarafindan iğfal edilmiş genç bir kadının şikdyetleridir. Bu eserde de kadının durumuyla ilgili çok çarpıcı cümleler yer ahr18. Tevfik Fikret"'Hemşirem İçin" adlı ünlü şiirinde kadın sorunlannr, "Elbet sefil olur beşer alçalırsa kadın" mısraındaki gibi çok çarpıcı özdeyişler hAlinde ifade eder. Eğitilmiş kadının, aile içindeki ve sosyal hayattaki durumuna ilk dikkati çeken ya- zar FatmaAliye Hanımdır. Onu Halide Edib takip eder. Bu kadınlar, yazarlarınTürk top- lumu için hayal ettikleri kadınlardır. Fakat eğitim bu kadınları mutlu kılmamıştır. Bunun anlamı erkeklerin henüz kiyle yetişmiş kadınları anlayacak seviyeye gelmemiş olmala- ndır. Toplum hayatında böyle yetişmiş kadınların yeri henüz hazır değildir. Malta'dan karısına ve kızlarına yazüğı mektuplarda Ziya Göka|p daima sakin ve mutlu bir aile hayatının önemini vurgular. "Yurdum mesut olsun, yuvam bahtiyar" diyen Gökalp için ev bir cennettirlg.

17 Bu konu özellikle köylerde hAlA sürmektedir ve yazarlanmız tarafından işlenmektedir.bk. Or- hanAsena, Fadik Kız (1968), Turan Oflazoğlu, Allahın Dediği Olur(l9&), Elif Ana(|979). l8 Şiirin kahramanı kadın haklarını ister. O kendisini iğfal eden erkekten hesap sorulmadığı hal_ de kendisinin suçlanmasına isyan eder: "Yine cemiyyetimizden kısmeü/ Sana hürmet bana azv-i töhmet." Kadın cemiyeti bundan sorumlu tutar: "Medeniyyeı denilen 6fetten|..lZİb n ziynetten idim Asüde". Kendisi tek ömek değildiı onun Akrbetini paylaşan başka kadınlar da vardır. Onlar için de feryat ederken, birdenbire kadınlar için bir sığınak olmadığını hatırlar. Ta- mamen çıldırmış halde aynadaki hayalini boğmaya çalışır: "Boğayım, Hazret-i İsa insin;/ye- ni bir mucize çıkmış densin!../İntihar eylesin, erkekse, HudA; bir kadın H6lıka olsun peydd!.." 19 İnci Enginün, "ZiyaGöka|p veAile", YeniTürk Edebiyan Araşnrmaları, İstanbul: DergihYa- yınlan 3.b. 1998, s. 436-444. ARAŞTIRMAr-AR VE BELGELER 2l

8. ESARET: Şinasi ünlü "Bir ıtıknamedir insana senin kanunun" mısraında Tanzi_ :ıat fermanıru telmih eder ve onun herkese hüniyet getirdiğini belirtir. Yazarlarınhiç biri esaretten yana değildirzo. Hür doğan insanın hür yaşamak hakkıdır. Avrupa gazetelerinin Amerika'daki iç savaş dolayısıyla esaret konusunu bol bol ele aldıklan bu günlerde, Tür_ ıre'deki esaret kurumuna karşı bir tepki duyulması kaçınılmazdır. Ancak bai ile aram|z- üki benzerlikler dolayısıyla mukayeselere sık sık başvuran Ahmet Midhat, Türkiye'deki *irliğin Amerika'daki gibi olmadığını, ,-v içindeki esirlerin evin fertlerinden biri olduk_ .annı belirtir. Felatun Bey ve Rakım Efendi, Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat'taki zenci dadılar yardımcılarıdır, "nnelerin hatta Rakım'ı, annesi öldükten sonra dadısı yetiştirmiştir. H6_ ııid ve Ham$ullah Suphi gibi ünlü yazarların anneleri küçük yaşta konaklara getirilmiş esirlerdir. Değişik ailelere satılan kardeşlerin daha sonra birbirleriyle evlendirilmeleri gi_ ai bazı trajik olayları romancılarımız işlemiş, esirliğin acıklı yönlerini göstermişlerdir. Esir kız Çocuklarıyla ilgili en acıklı roman Samipaşazade Sezayi'nin Sergüzeşt'idir. Kahramanına ölümden başka kurtuluş yolu bırakm ayan yazar eserine "esaret" kelimesiy_ ie "hürriyet" baŞlar ve ile bitirir. Kendilerini evin çocuğu "gibi" hisseden çocuklardan söz eden eserler çoktur. "Gibi" kelimesi çok önernlidir, çünkü "gibi" asıl, öz değildir. (Halit Zii a Uşaklıgil'in "Ferhunde Kalfa'sı) Hanımefendiler esirleri alıp eğitirler, kendilerine rakip görünce, satarak onlardan kurtulurlar (Recaizade Mahmut Ekrem'in Vuslat'ı). Esirlerin kendi aralarında hem reka- bet vardır, hem de kıdemiiler, sonradan gelenlere otoritelerini göstermek isterler: (Sergü- :eşr, Nabizade Nazım'rn Zehra'sı). Konaklarda yaşlarup, artık hizmetlerinden yararlanılmayan hizmetçiler, esirler, fa- kirleşen konakiar yıl«lırken bile yerlerinde kalırlar2l. 9. ÇOCUK EĞİTiMİ. Ailesini kaybetmiş veya aile içinde mutsuz olan çocuklar bir sorun olarak işlenmiştirzz, Bu çocuklarla ilgili manzum hikdyeler yazılmıştır. Tevfik Fik- ret'in "Ey kimsesiz, avare çocuklar..... hele sizler!... Hele sizler!." mısraı bu yazarların ortak bir feryadı gibi yankılanlr. Batı eğitim yollannı ilk defa Münif Paşa ünlü makalesi "Terbiye-i Sıbyan"'da ele almıŞtır. Jean Jacques Rousseau'nun Emile'i çevrilmiştir. İtiraflar'ınetkisiyle yazarları- mız kendi çocukluklarından başlayarak eğitim konusunu işlemişlerdir. (ziya paşa, Reca- izade, Muallim Naci). Avrupalı dadı sevdasıru Hüseyin Rahmi Gürpınar Mürebbiye ( 189) adlı romanında hicvetmiş ve bu merakın ne kadar zararlı sonuçlar verebileceğini göstermiŞtir. Ailede otoritenin çöküşü Osmanlı edebiyatının son romanlarından Kiralık Konak'da Yakup Kadri tarafindan bir başka boyutta ele alınır. ı0. İSLAMİYETVE MÜSLÜMAN OLMAYANLAR: osmanlılar osmanlı toprak- larında yaŞayan Hristiyanlara ve Yahudilere karşı müsamahalıdırlar. Bu eski bir gelenek- tir ve kökü''nin şiirlerinde görülen anlayışa uzanmaktadır; "Yaratılmışı sev

20 Ismail Parlatır, Tanzimat Edebiyatında Kölelik, Ankara, TTK Yay., 1987; Nüket Esen, Türk Romanında Aile Kurumu,Ankara: Başbakanhk Aile Araştırma Kurumu, 1991. 2| Cumhuriyet dönemi romanlarında bunlar, bazen sembolik anlamlar kazanarak işlenmiştir. Memduh Şevket Esendal:: Miras; Tanpınar: Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Mahur Beste'da acı tenkitler bulunmaktadır. Alev Sınar, Hikaye ve Romanımızda Çocuk (t872-1950), İstanbul, A|fa, 1997. l 22 YENİ FİKİRLERİNYANSIMAALANI OI-ARAK EDEBİYAT

yaradandan ötrü" İnsanların eŞitliği görüşü . halk seyirlik oyunlarında işlenir. oyunlarda maha|lede, mahalleliYle birlikte bütün ülke insanlİrı toplanır. Müslüman olmayanlar da tıpk] öteki_ ler gibi, sadece te|affuzları ve görünüşleriyİe alaya alınırlar. Buraja onları küçümseme söz konusu değildi1 idare zaten böyle bir davranışa izin vermezB. Namık Kemal ve Abdülhak H6mid eserlerinde islamiyet, idarecilerin şahsiyet ve zihniYetlerini oluŞturan bir değer olarak yüceltiıir ve zaman zamanHristiyanlıkla da kar- Namık Kemal şılaştırılır. Vatan yahut Siİistre'de ve CelEleddin Harzemşah'da, Abdülhak H6mid de konulannı Endülüs'ten ve İlhanlılardan alan oyunlarııda bu bakışa sahiptir. Abdülhak H6mid II- Abdüthamid'in İsl6mcı siyasetini benimsemişe benzer. Tarık yahut EndülüS\ün Fethi ve İbn Musa yahut ZEtülcemal buaçıdan zikre değer. Tarıkbijtt]nüyle İslamiYetin Yüceltilmesidir. Müslümanlarla bir papazıkıyaslarken Victor Hugo,nun A/oı_ re Dame'ın Kamburu'ndaki PaPazını andıran, kadınlara musallat olan bir papazı canlan_ dırır; sahnenin, oyunun organik bütüntüğüyle ilişkisi yoktur. Hristiyanlıktaki yozlaşmayı göstermek İslAmiyeti Çabası medeniyetin düşmanı sayan Ernest Renan ve benzerlerine cevap mahiyetindedir. Türkçülük akımının etkisiyle yazdığı oyunlannda da H6mid, Türkçülükle İslimcılığı birleştirme çabasındadır. islAmiyeti bir din olarak övmekten çok, yazarlar Müslümanlann yaşayış tarzlarııı ele almıŞlar ve olumlu yanlarını belirtmişleroİr. orhan okay Ahmet Midhat hakkındaki ince|emesinde bu noktaYı belirtmiştir: "isİam ve Hristiyalığın karşııaştırılmasındaAhmet Midhat İsl6m dininin itikad ve ibadet konusundan ziyade bir medeniyet görüşü olduğu üzerinde durur" demektedir24. HüseYin Rahmi fanatik, cahil kişilerin olumsuz yanlannı, özellikle din kisvesinde sunulan batıl inançlara düşkünlüklerini ortaya sererek ontarı gülünç gösterir. Halide Edib ise isldmiyetin uygulamada görülen olumlu ve olumsuz yanlarını ele alır, Şeriat, katı ŞekilleriYle Tanrı'nın korkutucu "Cet6l" cephesine dayanırken mistik an_ laYıŞ onun güzellik "Cemal" vasfina dayanır. Böylece kişİler de ,"*rıı görüşe göre, hepsi aynl Tanrı ve dini benimsesgde "ttiı.ı"ri birbirleriyle çatışırlar. Handan(19lO),da bu ikilik tartışma konusu iken, Vurun Kahpeye (l923)'de İsla-ly"ri, kur, yo.r*r, iyi, fe- dakAr kaün kahramanın lincini ", mubah sayar. Sinekli aaüdcİl (l935),d; o, eski istanbul haYatını anlatırken batıl inançları hayatı hasallaştıran bir unsur olarak yorumlar. Ha_ mid'in mistisizmi değerlendirmesi asla Halide Edib'inkine benzemez.o sadece yozlaş- mış tarikatleri, tembel, cahil insanların yaşadığı tekkeleri görmüştür. Garam( ls82 )'da tekkeleri tembellerin sığınağı olarak tasvii edJr. Ayn tavıiMehmet Akif Ersoy' un Safa- hat'nda da görülür. "Mütevekkif'i tasviri ve mistisizme olumsuz yutİuşrm Akif'i geç- miŞte Şinasi ve H6mid, gelecekte de Yakup Kadri ile birleştirir. Nur'Babaadlı romanı do_ laYısıYla YakuP Kadri haksız yere itham ;dilmişse de, yukarıda zikredilen yazarlar ben_ zer tepkileri çekmemişlerdi r. ll. YERLi, YABANCI VE TAKLiTÇİLERİN KARŞILAşTIRILMASI: Ahmet

23 Bu tür oyunlarla i|gili olarak verilen fetvalara bakılabilir. Şeyhülislöm Ebussuut Efendinin , Fe»aları, hzl. Ertuğrul Duzdağ, 1972. 24 Orhan OkaY, Batı Medeniyeti karşısında Ahmed Midhaı Efendi, Ankara: Atatürk üniversite_ si Yayınları No.:429, |975, s .42l. ARAŞTIRMALAR VE BEICELER 23

Midhat Efendi gelişme için "Avrupa'nın bilinmes]''1i sart koşar, böylece oradan ihtiyaç- Iarımızl seÇmek mümkün olur. \imize yarayacak iyilerin seçilmesi, kötülerin ması gerekir, ise alınma_ Eski ile YeniYi birleŞtiremeyenler, batİ medeniyetini sini bİlmeyenlerdir. Seçme_ de bunun iÇin bilmezler, gcıraunerini taklitle yetinirler r" i,". ı.o,nık olurlar hem de varlıklarını bu uğurda kaybederler. Midhat Efendi yumuşak krı;i; yazardırve lerin ;;. genç- YanlıŞlarına karŞı müsamahalıdır. En züppe ve sevimsiz kahramanlannı bile sert ce_ zalara çarptırmaz, onlara yeni, mütevazı bir hayata başlama şansı tarur. Halbuki, Hüseyin Rahmi bu tür kahramanlarınl Şiddetle cezalandırır r" lit pı-,n,n ,on ,uyruıun okuyucu_ nun yüreğini burkar. "Alafranga" veya "Şık" denilen bu basmakalıp tipler ortak nitelikleriyle k6y6 roman, hi_ ve tiyatrolarda görülür. zengin, eski Çoğu ailelerin sorumsuz çocuklarıdır, lukla babaları ölmüŞ, Çoğun- anneleri onlan diİginleyememiştir. Bu delikanlıtar daki evlerinin dışın_ haYah ve kadınlan tarumadıklan ;çı-n ııemen 6şık oiur ve ellerindekini savurarak fe_ lAketlerine koşarlar.

Ahmet Midhat'ın kadın kahramanları da erkekler gibi piyano çalarlar. Bu müzik ale- ti o dönem romanlarında vazgeçllemezeşyasıdır. forun"inrn yaşlı, beyinsiz in- sanlara karşı hoşnutsurl.rğy:-evlerin şıkıık merakıyla da birleşince Midhat Erenoi gerçekten sevimsiz tipler yaratır. çok Açıkbaş oyunundaki Hüsnü Bey bunlardandlr. Midhat Efendi'nin ideal gençleri yabancı dil öğrenen, edebiyattan, müzikten anla- Yan, evlerinde mutlu olmasını bilen kişİIerdir. Batılı İadınların olan genç kızlar da Midhat Efendi'nin roman dünya.rriu y.. alır. Jön Türk'iintisioİr"rırist"tİ,,ç"i genç kızı "serbest aŞk" (amour libre) tan yanadır. Üiaı,ut Efendi u, gtıruİun Üşiuğunu belirtir ve gençkıza mutlak eşiğinde çöküşün iken yeni bir hayata uğıuru ioru', onr.. Recaizade Ekrem'in Araba Sevdqsı'ndaki Bihruz Beyin alafrangahğı ve araba düş- künlüğü, onun cahilliğiyle birlikte verilir. onun için kitağar da okuımaktan riş için gereklidir. çok göste- Eğitim yetersizliği, Baülı modalara kapılma, , boşuna harcamalar gibi temalarla bu eserler delikanlıların yüzüne tutulan aynalar gibidir. Bir öğretmen olarak Recai zade, Bihruz tasviriyle cehaleti alaya alır. Bihruz,un Türkçe sözlüklere güveni yoktur, onun için Fransızca sözlüklere bakar. Fakat Fransızca_ sı daonlan anlamaya yetmez. Bu tavır bir bakıma Karagöz,ün devamı sayllabilir. Kara_ göz'deArapça, Farsça kelim.elerin yanlış anlaşılmasınıniogu.oug, gııu* e, Araba Sev- dası'nda bir de Fransızca kelimeleİi, yurı,ş anlaşılmasından doğan karışıklık eklenir. ömer seyfettin de"Efruz Bey"debtıyll bir tip işlemiş ve onun boştuğunu ve zarar- lannı Türkçülük açısından ele almıştır. Bu tür züPPelerin ihtiYaÇları yabancı mallann satıldığı dükkdnların açıimasına Dükk6n yol lçT'İt]r. sahiPleri çeşitli milletlere mensuptur. Bunlara yönelik Edib'den bir tenkit Halide gelmektedir, o iri Yapılı Alman çocukları için hazırlanan kıyafetlerin, zayıf, in_ ce yapılı çocuklarımıza uymadığına oıltkaii çeker. Bu gözlem edebiyat ile ni yansıtmaktadır.zs hayat ilişkisi-

25 inci Enginün, Hatide Edib Adıvar'ın Eserlerinde Doğu ve Batı Meselesi,istanbul; MEB yınlan, 199.5, s, 102. Ya- YENİ 24 FiKİRLERiNYANSIMAAI-A,NI OLARAK EDEBİYAI

Midhat Efendi AvruPa'da Bir Cevelanadlı eserinde büyükelçi Sadullah paşanın da kendi fikirlerini paylaştığını söyler. Avrupa'yı sadece ilerlemenin merkezi olarak almak ve Yüceltmek ile, bütün kötülüklerin ,".k"r-ı olarak onu görmek gibi iki aşırı uçta gidip gelmeği doğru bulmaz. Asıl ustalık ikisinin arasıru bulmaktadır. Ahmet Midhat batınln sanatiar balomından bereketli bir alan olduğunu farkındadır. Esrar-i Cinayat adlı.oTT,P-u yeni çıkan k6ğıt paralarla ilgili olarak sahte k6ğıt para ya- pan bir ressaı:ıtn karıştığı bir kalpazinlık ve Jinayet himyJsini aniatır. Zevk sahibi, kültürlü Yabancıların da Türk edebiyatından hoşlandıkla rını Fel1tun i BeY ve Rakım Efendi romarunln İngiliz kadın kahramanıarı vasıtasıyla gösterir. Avru_ Pa'Ya gidiP eğlence hayatında t kenditerini tüketen g;;;İ;r; *Ş ınret Midhat,ın genÇlerden beklediği, üniversitelere gidip fen öğrenmeleri ve ülkelerine dönmeleridir. Bu istek Tevfik Fikret'in "promete" şiirinoe oğluna seslenişinden farkı sayılamaz. Osmanlı ahl6k değerleri ileAvrupa'dakiler arasında fark vardır. Ancak hayatı bir bü_ tün olarak görmeYenler, sadece ,şrrrürklu.u takılırlar ve onları h;rr,; merkezi sanırlar. Gülünç düşmeleri bu yüzdendir. Midhat Efendi gerçekçidir, teknik gelişme için Batı'nın yaptıklarını öğrenmeği şart sayar. Rusya da baülılaşmış ama kimliğini korumuştur. ortak medeniyet içinde kendi milli kimliklerini kaybetmeyen Avrupa milletlerine Oe Oll

26 Acaib-i Alen , Istanbul l2ggllü2, Okay, a.g.e. s.34. ARAŞTIRMAI-AR VE BELGELER 25

::;:un Batı dünyasında özellikle çıkarlarln çatışmasında mutlak bir norm yoktur. Alrıca Türkler, kendilerinin zaten asırlar boyunca yaşadıkları bu değerlerin, Avru_ :'aIılar tarafından Türkler ve Müslümanlar j:iılerinde söz konusu olduğunda dikkate alınmadığı gör_ büyük bir hayal kınklığına uğramışlaı kendiieĞin medeniyet düşmanlığ ile i"lç-larımalarına yol açaı sert yazılar yazmışlardır. Ahmet Midhat bütün eserlerinde ken_ :.sini Osmanlı ve Müslüman olarak görür. Ahmet Metin ve Şirzad'daTürk olmakla övü- ı'jr Ahmet Metin Tijrkler hakkında yeterli bilgi vermeoiğlnden şıtay"t ettiği tarihi, ar_ ı'eolojik kazılar ve araŞürmalarla aydınlatmayı umar, Avrupa oevıLıeİiyıe karşılaştırarak iurk tarihini osmanlı hatt6 selçuk öncesine indirir, Çin kulturtınu ıtırtıere bağlar. Bu ki_ -! onun Osmanlı Devleti'nin asl? unsuru hakkında yazdığıefsanevi bir hik6ye sayılabi_ ,,n Ahmet Midhat Osmanlı Devleti içindeki çeşitli milletlJr ve topıuıutlar hakkında yaz_ :ı;ıır (Gürcü Kızı yahut intikam; Arnavutlar, Solyotlar; KaJkas; Karnaval , Çerkez Öz- :enler , Gönüllü.) Öte Yandan Tercüman-ı Hakikatgazetesi, İsmail Gaspıralı,nın Kırım,da ve :utün Türk dünYaslnı çıkardığı dilde, işte ve fiİirde birleştirmeyi amaçlayan Tercümangazetesin_ Jen bol bol alıntıIar yapmaktadır. Aynı şekilde irruiı curİ,rui^'iu'rrnoman-ı Haki- .ıı't€ıı alınülara gazetesinde yer vermektİdir. Bu fikirler Halide Edib'in batıya özellikleAmerika'ya olan hayranlığına rağmen, ilk :omanlarında Benzer ,in je PaYlaŞllır. tutum Mehmet Akif şİirlerinde vardır. Manzum bir :-rmanı andıran Safahaı'ta Mehmet Akif, Türk dunyasının durumunu Abdüneşid İbra- ıim'in dilinden anlaurken Batıdan alınacaklarda seİmeci oırnrusı g".ektiğini Japonya :meği ile gösterir. geÇiŞ dönemi kendi geçmişlerini . . Pu Yazarlarından bilen, tarih bilincine sahip ve Ba_ :ldaki geliŞmeleri farkında olan kişiler, ihtiyaçİarı ve geleceği görebilmişlerdir. Elbeae bu_ zda sistemli bir uyanış_söz konusu değildii. ierkes kenai gör;e ve idrak gücüne göre ge- ıekti gördüğü tekliflerde bulunmuştui. Bunu yapamayanlar ise olanları sadece alaya al- rıakla veYa reddetmekle yetinmişlerdir. Edebiyat bir çeşit okul sayılmış , yazarlariktidar_ ,annca okuyucularını uyandrmaya ve eğitmeye çalışmışlarür. Edebiyata yüklenen bu iş- de geleneksel olmakla birıikte ,unut* 'eı aıeyhine gelişmiştir. Şiirini günlük ihtiyaçların JıŞında tutan Ahmet HaŞim ile Yahya Kemal'İn davranışları sanat adına kahramanlıktır. Fikir ağr Yönü basan bu eğitici edebiyatın örnekleri hayatta da kendilerini ırıiştir. göster_ Tanzimat sonrast edebiyatımızın hayatın, düşüncelerin değişmesindeki rolü derin_ dir, Şinasi ile başlayan Ziya Gökalp'ın Türklerin jtillendiren siyase"t ve kültür dünyasını Türkçülüğün'r_.u* Esasları şe- İıgz+)'nikadar ulaşır. Şınasi ııe zü Göka|p aruısın- üki Çizgi, Yeni bir zihniYet, yeni devlet ve yeni hayattİrzlarını kuran mıııi timııgin oıuş_ masında, ve uzlaşangörüşlerin ..Hürriyet çailşan ilginç gelişme macerasını yunrrrr.. ka- sidesi" ile Atatürk'ün yaptıkları karşılaşlırıİıİsa, Namık Kemal,in idea| devlet adamı, Atatürk'te bulunur. Bu macerada birbirine zıt davranışlar ve fikirler bile Türk insanına kendisi üzerinde yeniden düşünme firsatı vermiştir.

Osmanlı, Kiiltür ve Sanaı, c.9, Yeni Türkiye Yayınları, 1999, s. 829-8/[-.