CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK NESRİ Ünite 1
Total Page:16
File Type:pdf, Size:1020Kb
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK NESRİ Ünite 1 CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK NESRİ Dil Üzerine Her dil, konuşulduğu coğrafyanın yüzyıllar içerisinde ürettiği sosyal ve milli bir kurumdur. “Dilin milli ve zengin olması milli hissin inkişafında başlıca müessirdir.” Atatürk “Türkçe bizim manevi ve mukaddes vatanımızdır. …bir millet lisanını bozar, kaybederse, hatta siyasi hakimiyeti baki kalsa bile tarihten silinir.” Ömer Seyfettin NESİR/DÜZYAZI ÜZERİNE Nesir (Ar.): Yayma, saçma, dağıtma. Nesir kavramı eski dönemlerde inşâ, mensûr, mensûre sözcükleriyle karşılanırdı. Günümüzde ağırlıkla düzyazı tabiri kullanılır. Nesir yazarı anlamındaki nâsir yerine Tanzimat devrinden itibaren münşi tabiri kullanılmaya başlanmıştır. Nesrin edebi tür olarak kabulü geç dönemde mümkün olmuştur. Nesrin en küçük birimi cümledir. Cümlelerin mantıksal bir düzlemde belli bir anlam veya fikir etrafında düzenlenmesiyle paragraf, bir veya birden fazla paragrafın kompozisyona dönüşmüş şekliyle de metin meydana gelir. Dil ürünlerini üç guruba ayırabiliriz; günlük dil, bilim dili ve edebi dil. Türk nesrini üç ana başlık altında ele alıyoruz: 1 – Tanzimat Öncesi Türk Nesri a) İslamiyet Öncesi Türk Nesri Sözlü edebiyat ürünü olan savları bu dönemin ürünü olarak kabul ediyoruz. Yenisey veOrhun Yazıtları Türk nesrinin ilk ve en önemli örnekleridir. Uygur dönemi nesri ise dini akımların etkisi altındadır: Irk Bitig, Altun Yaruk, Prens Kalyanamkara ve Papam Kara Hikâyesi, Sekiz Yükmek vs. b) İslamiyet Sonrası Türk Nesri Karahanlılar bölgesinde Kutadgu Bilig, Atabetü’l-Hakâyık ve Divanu Lügati’t-Türk; Harezm sahasında Rabguzi’nin Kısas-ı Enbiya; Antınordu sahasında Kerderli Mahmud bin Ali’nin Nehcü’l Feradis’i ve Kodeks Komanikus Çağatay sahasında Ali Şir Nevayî’nin Mecalisü’n-Nefais ve Muhakematü’l- Lugateyn,Ebulgazi Bahadır Han’ın Şecere-i Türk ve Şecere-, Terâkime ve ilk Kur’an tercümeleri İslami dönemin ilk nesir örnekleridir. Halk Edebiyatında Nesir: Masallar, efsaneler, menkıbeler, fıkralar vs. halk nesrinin belli başlı türleridir. Divan Edebiyatında Nesir: Tarih, destan, hikâye, seyahatname, biyografi ve mektuplar bu başlıklar altında incelenebilir. Sade Nesir: Yalınlık ve açıklık sade nesrin belirleyici özelliğidir. Kur’an tefsirleri, hadis kitapları, İslam tarihleri, hikâyeler ve ahlak içerikli eserler sade nesrin hâkim olduğu eserlerdir. Orta Nesir: Medrese tahsili görmüş yazarların pek çoğu orta nesri tercih etmiştir. Orta nesirde asıl amaç sanat yapmaktan ziyade düşüncenin ortaya koyulması, aktarılmasıdır.Nâimâ’nın Tarih’i, Kâtip Çelebi’nin Mizân’ül-Hak’ı, Koçi Bey’in Risale’si fetva ve sefaretnameler orta nesrin örnekleridir. Süslü Nesir: Fatih devrinden itibaren görülmeye başlayan, divan şiiri tesiri altındaki nesir türüdür. Halk dilinden tamamen uzak, anlaşılması zor metinlerdir. Bu tür nesir yazarınamünşî denir. Veysî ve Nergisî ile en üst noktasına ulaşmıştır. 2 – Tanzimat Sonrası Türk Nesri Tanzimatla birlikte gazete ve dergilerin üretilmeye başlanması sade nesrin gelişimi açısından çığır niteliğindedir. Şiir karşısında nesir türleri gelişme göstermeye başlar. Dönemin edebiyatçıları eserleriyle nesir türünün gelişmesine ve dilin sadeleşmesine katkı yaparlar. Servet-i Fünûn ve Fecr-i Ati dönemi edebiyatçılarının süslü dili nedeniyle nesir dilinde ağırlaşma görülse de ilerleyen dönemlerde sadeleşme devam etmiştir. Ali Canip, Ömer Seyfettin ve Ziya Gökalp’in içinde olduğu Yeni Lisan ve Milli Edebiyat hareketleri planlı olarak yapılan dilde sadeleşme çalışmalarıdır. Cumhuriyet Döneminde Türkçe Harf İnkılabı (3 Kasım 1928): … Türk Dil Kurumu: 12 Temmuz 1932’de kuruldu. Dil Çalışmaları: 1924’te Türkiyat Enstitüsü kuruldu. 1936’da DTC Fakültesi açıldı. 1943-1976 yılları arasında 8 ciltlik Tarama Sözlüğü, 1963-1983 yılları arasında 10 ciltlikDerleme Sözlüğü, 1992’de Karşılaştırmalı Lehçeler Sözlüğü ve daha birçok sözlük hazırlanmıştır. Dilde Özleştirme Çalışmaları: 1938’den itibaren yoğun olarak, 1960 ve 1980 yılları arasında düşük yoğunlukta devam etmiş olan öz-Türkçe hareketi Türk dilini baltalamak üzere yaptığımız en verimli çalışmalardandır. Öz-Türkçe hareketi sayesinde Cumhuriyetin ilk kuşağının konuştuğu Türkçeyi dahi anlayamaz hale gelebildik. 1923-1940 Dönemi Türk Nesri 1923 öncesindeki dil ve nesir Cumhuriyet dönemi nesrinin de temelini teşkil eder. Bu dönemin öne çıkan tematiği dil birliği ve bilincinin oluşturulması yönündeki çalışmalardır. 1940-2010 Dönemi Türk Nesri Türkçe içerisindeki Arapça ve Farsça kökenli kelimelerin atılması ve öz-Türkçecilerin dile müdahaleleri ve hızla ilerleyen teknolojiye paralel olarak gelişen iletişim olanaklarının dile müdahaleyi imkânsız hale getirmesi bu dönemde gözlenen olgulardır. Cumhuriyet dönemi Türk nesrini edebi nesir, bilimsel nesir, didaktik nesir ve gündelik nesir şeklinde tasnif ediyoruz. Edebi Nesir Söz ve anlam sanatlarıyla süslü olan edebi dil, gündelik dilin çok üstünde zenginliğe ve derinliğe sahiptir. Bilimsel ve Öğretici Nesir Çeşitli akademik branşlarda yayımlanan makale ve kitaplar bilimsel nesrin içeriğini teşkil ederler. Bilimsel bir iddiası olmayan ancak okuyucuyu bilgilendirme amacı güden yazılar ise didaktik nesrin içeriğini oluştururlar. Günlük Nesir Sözlü nesir ve süreli yayınların içeriğini oluşturduğu türdür. Kurumlar arası yazışmalar da günlük nesir örnekleri arasında kabul edilir. Ünite 2 Hikâye – Öykü Cumhuriyete Kadarki Türk Hikâyesine Genel Bakış Hikâye sözcüğü Türk kültür tarihi içinde mitten modern hikâye ve romana uzanan geniş bir anlam yelpazesine sahiptir. Modern hikâye için tanım: Olay ve durumların insan, zaman ve mekân unsurlarıyla birlikte kurgulanarak, ayrıntılara girilmeden okurlara estetik haz verecek şekilde anlatılmasıdır. Tanzimat Dönemi Modern Türk hikâyesinin erken dönem kare ası; Giritli Aziz Efendi’nin Muhayyelât-ı Aziz Efendi (1852), Emin Nihat’ın Müsameretnâme (1870), Ahmet Mithat Efendi’ninKıssadan Hisse (1870) ve Letâif-i Rivâyât adlı eserleridir. Bunlardan sonraki nesilde Sami Paşazade Sezai Küçük Şeyler (1892), Recaizade Mahmut Ekrem üç kısa hikâyesi ile Nabizade Nazım da Karabibik başta olmak üzere kısa hikâyeleriyle modern Türk hikâyesine katkı yapmışlardır. Hikâyenin gerek yapı gerekse dil bakımından yetkin bir forma ulaşması Halit Ziya’nın eserleriyle mümkün olmuştur. Sanat hayatı boyunca eserleriyle halka ulaşmayı amaç edinen Hüseyin Rahmi’nin eserleri de hikâye türünün popüler olmasında etkili olmuştur. Milli Edebiyat Hikâyesi: Yeni Lisan’la başlayan dilde sadeleşme hareketi Milli Edebiyatın da başlangıcını teşkil eder. Bu dönemde eser vermeye başlayan kalemlerin büyük bölümü Cumhuriyetin ilanından sonra da eser vermeye devam etmişlerdir. Bu dönemin en önemli hikâyecisi Maupassant tarzı hikâye anlayışına bağlı olarak 150 kadar hikâye yazmış olan Ömer Seyfettin’dir. Dili sade, üslubu şairane yazar Ahmet Hikmet Müftüoğlu, diyaloglara geniş yer verenAka Gündüz, Anadolu edebiyatı çığırının başlatıcısı kabul edilen Refik Halit Karay, Balkan Savaşlarının yaşandığı dönemle birlikte toplumcu ve Milli Edebiyat anlayışına dâhil olan Halide Edip, Halide Edip gibi ferdiyetçi anlayışla eser vermeye başlayıp daha sonra toplumsal meselelere eğilen Yakup Kadri de Milli Edebiyat döneminin hikâyecileri arasında yer almaktadır. 1920’lerden sonra Çehov tarzı hikâyeleriyle edebiyatımızda müstesna bir yer edinen Memduh Şevket Esendal ve klasik tarzda 200 kadar hikâye yazmış olan Reşat Nuri Gültekin dönemin diğer hikâye yazarlarıdır. CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK HİKÂYESİ Dört başlık altında değerlendirmek mümkündür: a) Milli edebiyat anlayışını sürdürenler b) Sosyal / Toplumcu gerçekçiler c) Bireyin iç dünyasını esas alanlar d) Yeni arayışlar içinde olanlar İlk Hikâyeciler 1920’ye kadarki dönemde Maupassant tarzı hikâyenin rağbet gördüğünü biliyoruz.Memduh Şevket Esendal sanat hayatının ileri yıllarında Çehov tarzı hikâyeler yazmaya başlar. Esendal bu evrede yazdığı 200 kadar hikâyesinde realist sanata bağlı olmakla birlikte olay örgüsü üzerinde pek durmaz, olaylar genellikle bir anda başlar, okuyucunun merak duygusunu harekete geçirecek unsurlara dikkat etmez, daha çok kişilerin ruh hallerini işaret eden bu hikâyelerde dramatik unsurlar öne çıkar. Esendal’ın hikâyeleri, İmparatorluktan cumhuriyete geçiş döneminin problemlerine odaklanmıştır. Dil bilinci güçlü bir edebiyat insanı olan Esendal’ın 1920’den sonra yazdığı hikâyelerindeki anlatım günlük konuşma diline yaklaşır. Doğallık, onun üslubunun belirgin yanıdır (Bkz. Çehov). Hikâyelerinin büyük çoğunluğu vefatından çok sonra yayımlanabildi. Fahri Celalettin Göktulga (1895-1975) İlk kitabı Talak-ı Selase (1923) çok ilgi gördü. Kına Gecesi (1927), Eldebir Mustafa Efendi (1943), Avurzavur Kahvesi (1948), Salgın (1953), Rüzgâr (1955) yazarın diğer hikâye kitaplarıdır. Eserlerinde geleneksel hikâye tarzına sadık kalmıştır. İnsan mizacı üstünde durur. Kişiler arası ilişkiler etrafında hikâyeler kurgular. Sosyal hayat ve geleneklerdeki değişimlere dikkat çeker. Osman Cemal Kaygılı (1890-1945) Eşkıya Güzeli (1925), Sandalım Geliyor Varda (1938) adlı eserleriyle halk yazarı olarak dikkat çeker. Alt tabakadan insanları hayatlarını realist bakış açısıyla ele alır. Samimi ve mizahidir. Kenan Hulusi Koray (1906-1943) Yedi Meşaleciler’in tek hikâye yazarıdır. Sanat hayatının ilk yıllarında mensur şiirdiyebileceğimiz tarzda eserler veren Kenan Hulusi, ilerleyen yıllarda Vakit gazetesi etrafındaki sosyal gerçekçi guruba dâhil olur. Bir Yudum Su (1929), Bahar Hikâyeleri (1939), Son Öpüş (1939), Bir Otelde Yedi Kişi(1940) isimli kitaplarının dışında gazetelerde kalmış hikâyeleri de vardır. Sosyal Gerçekçiler Birinci Kuşak (1930-1945) Realist yazarlar