ED İP CANSEVER Şİİ RİNDE D İL VE ANLATIM

Melike KARA

YÜKSEK L İSANS TEZ İ

Eski şehir Eylül 2007

ED İP CANSEVER Şİİ RİNDE D İL VE ANLATIM

Melike KARA

YÜKSEK L İSANS TEZ İ

Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı

Danı şman: Yrd. Doç. Dr. Zeliha GÜNE Ş

Eski şehir Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Eylül 2007

ii

YÜKSEK L İSANS TEZ ÖZÜ

“ED İP CANSEVER Şİİ RİNDE D İL VE ANLATIM”

Melike KARA Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Eylül 2007 Danı şman: Yard. Doç. Dr Zeliha Güne ş

İkinci Yeni şiirinin öncü isimlerinden olan Edip Cansever, “kapalı, zor anla şılan, bireyci, topluma sırtını dönmü ş, soyut” özellikleri olan şiirler yazdı ğı yönünde ele ştirilmi ştir. Diyalog, monolog gibi tiyatro tekniklerini şiirinde kullanması, şiir dilini düzyazıya yakla ştırması, dü şüncenin şiirini olu şturmaya çalı şması, “çok gözlü”, “çok sesli” şiiri savunması gibi özellikleriyle de Türk şiirinin geli şim sürecini etkilediği belirtilmektedir.

“Çok gözlü, çok sesli şiir” olu şturma çabası “nesnel ba ğlıla şık” ve şiirde “dekor yaratma gibi özellikleriyle İkinci Yeni dı şında bir şair olarak de ğerlendirilmi ştir. Şairin dil ve anlatım özelliklerinin belirlenmesiyle farklı yorumların bulundu ğu bu konuda bir sonuca varılabilecektir. Daha önce Edip Cansever şiirinde, anlatım tekni ğindeki yenilikler ve temalar ele alınmı ş fakat şiiri üzerine ayrıntılı bir dil incelemesi yapılmamı ştır. Edip Cansever şiirinin dil ve anlatım özelliklerinin belirlenmesi şairin gerçekle ştirmek istedi ği yenilikleri, ula şmak istedi ği şiiri ortaya çıkarmaya yardımcı olacaktır. Bu çalı şmada, Edip Cansever şiirinde edebî sanatlar, yinelemeler, sapmalar, konu şma dili unsurları incelenmi ştir. Şairin dil ve anlatım özellikleri tespit edilmeye çalı şılmı ştır.

iii

ABSTRACT

LANGUAGE AND EXPRESSION IN EDIP CANSEVER’S POEM

Melike KARA

The Department of Türkish Language and Literature Anadolu University – The Graduate School of Social Sciences Advisor: Yard. Doç. Dr. Zeliha Güne ş

Edip Cansever, who is among the leaders of Second New Poem, was criticized in aspect of being “closed, hard to be understood, individualist, abstract and closed to society” in his poems. It is also stated his effect on progress of Turkish poem with the aspects of using technics such as dialogue, monolgue, theatre; making poem language closer to prose; trying to form poem of idea and defending “multiple sound’’ and “multiple sight”. With these characteristics he is also inroduced as a represantative of modern poem.

He was also thought as the poet except Second New with the characteristics of his struggle for forming “multiple sight, multiple sound poem”, “objective continuation” and “creating scenery” in poem. By defining poet’s language and narration characteristics it will be able to come to an end in this subject including different comments. Previously in Edip Cansever’s poem, it was examined the innovations and themes in narration technics but it was not examined his language in details. Defining language and narration characteristics of Edip Cansever’s poem will help the poet to realize innovations and to display the poem that he wanted to reach. In this work it has been examined literary arts, repetitions, turnings and the elements in speaking language. Characteristics of language and narration will be tried to be fixed.

iv

JÜR İ VE ENST İTÜ ONAYI

Melike Kara’nın “Edip Cansever Şiirinde Dil ve Üslup” ba şlıklı tezi ...... tarihinde, a şağıdaki jüri tarafından Lisansüstü E ğitim Ö ğretim ve Sınav Yönetmeli ğinin ilgili maddeleri uyarınca, Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim dalında Yüksek Lisans tezi olarak de ğerlendirilerek kabul edilmi ştir.

Adı Soyadı İmza

Üye (Tez Danı şmanı) : Yard. Doç. Dr. Zeliha Güne ş

Üye : Yard. Doç. Dr. Muharrem DAYANÇ

Üye : Yard. Doç. Dr. Nihayet ARSLAN

Prof. Dr. Nurhan AYDIN

Enstitü Müdürü

v

ÖNSÖZ

Farklı özelliklerde şiirler ortaya koymalarına kar şın İkinci Yeni içinde de ğerlendirilen şairlerden birisi olan Edip Cansever şiir dilinde de ğişim ve sürekli bir yenilik anlayı şı içerisinde olması yönüyle di ğer şairlerden ayrılmaktadır. Bu çalı şmada şairin şiir dili özellikleri tespit edilerek dil ve anlatım unsurlarından edebî sanatlar, sapmalar, deyimler ve konu şma dili unsurları incelenmi ştir.

Çalı şmaya esas olarak Yapı Kredi Yayınlarınca basılmı ş olan Sonrası Kalır I-II adlı kitapları esas aldık. Bu kitaplar, şairin sa ğlı ğında basılan bütün şiir kitaplarını içermektedir. Şairin, kitaplarına girmemi ş, dergilerde yayınlanmı ş olan son şiirleri Adam Yayınevi tarafından Gül Dönüyor Avucumda adlı kitapta toplanmı ştır. Bu şiirleri de çalı şmamız içinde de ğerlendirdik.

Edip Cansever üzerine yapılmı ş çalı şmalarda şairin dil ve anlatım özellikleriyle ilgili olarak bir akademik çalı şma yapılmamı ş oldu ğunu gördük. Yapılan çalı şma ve incelemelerde şairin hayatı ve eserleriyle ilgili konu ba şlıkları içerisinde dil ve anlatım özellikleri üzerinde durulmu ş; fakat daha çok tema ve anlatım teknikleri incelenmi ş; şiir dili do ğrudan dil ve anlatım yönünden ele alınmamı ştır. Bu çalı şmayla şairin şiir özellikleri daha belirgin bir şekilde görülebilecektir. Şairin şiirleri ve İkinci Yeni şairi olup olmadı ğı yönündeki ele ştiri ve soruların kar şılı ğı da bulunabilecektir.

Çalı şmam sürecince yardımlarını esirgemeyen danı şmanım Zeliha Güne ş’e, her yerde ve her ko şulda hep yanımda olan aileme, destek ve anlayı şları için Ebru Kavas’a te şekkürü bir borç bilirim.

Melike Kara

vii

İÇİNDEK İLER

Sayfa

ÖZ ………………………………………………………………………………………ii ABSTRACT……………………………………………………………………………iii JÜR İ VE ENST İTÜ ONAYI………………………………………………………….iv ÖN SÖZ ………………………………………………………………………………..v ÖZ GEÇM İŞ …………………………………………………………………………...vi GİRİŞ ……………………………………………………………………………………1

BİRİNC İ BÖLÜM ED İP CANSEVER’ İN HAYATI VE EDEBÎ K İŞİ LİĞİ

1. ED İP CANSEVER’ İN HAYATI…….……………………………………………..12 2. EDEBÎ K İŞİ LİĞİ …..…………………………………….………………………….15 3. ESERLER İ………….……………………………………..…………………………21 4. ÖDÜLLER İ…..…………………………………………….….……………………. 22

İKİNC İ BÖLÜM ED İP CANSEVER’ İN Şİİ RİNDE EDEBÎ SANATLAR

1.MECAZLAR…...…………………………………………………………...………...23

1.1. Te şbih (Benzetme)………………………………………………………….23 1.1.1. Tam Benzetme...………………………………………………….24 1.1.2. Peki ştirilmi ş Benzetme…………………………………………..25 1.1.3. Kısaltılmı ş Benzetme…………………………………………….26 1.1.4. Uz Benzetme……………………………………………………...27 1.2. İstiare (E ğretileme)…………………………...…………………………... 28 1.2.1. Açık E ğretileme……………………….………………………….28 1.2.2. Kapalı E ğretileme………………………………………………..29 1.2.3. Yaygın E ğretileme…………………….………………………….28 1.3. Somutla ştırma ……………………………………………...……………...31 1.4. Mecaz-ı Mürsel (Düz De ğişmece)…………………………………………33 1.5. Te şhis (Ki şile ştirme)………...…...………………………………………...34

2. ANLAMLA İLG İLİ SANATLAR…………………………...………..…………….35

2.1. Tevriye (Artsama)……………………………...…………………………..35 2.2. Tecâhül-i Ârif (Bilmezden Gelme)…………….…………………………36 2.3. Hüsn-i Talil (Güzel Nedenleme)………………..…………………………37 2.4. Mübala ğa (Abartma)………………………………………………………38 viii

2.4.1. Tebli ğ……………………………………………………………..38 2.4.2. İğ rak………………………………………………………………39 2.4.3. Gulüv……………………………………………………………...40 2.5. Tezat (Kar şıtlık)……………………………………………………………41 2.6.Tekrir (Yineleme)…………………………………………………………...42 2.6.1. Sesbilimsel Yinelemeler……………….…………………………43 2.6.2. Biçimbirimsel Yinelemeler………………………………………46 2.6.2.1. Ba ğlaç Yinelemesi (Polysyndeton)…………………….46 2.6.2.2. Önyineleme ( Anaphora )……..…………………………47 2.6.2.3. Artyineleme ( Epistrophe )……..………………………..50 2.6.2.4. Zıt Ko şut Yineleme ( Epanalepsis )…..…………………51 2.6.2.5. Tırmanma ( Climax )……………………………………52 2.6.2.6. Zıt Yapılı Yineleme ( Antimetabole )…………….……..53 2.6.2.7. Çaprazlama ( Chiasmus )…...…...………………...……50 2.6.2.8. İkizleme ( Gemination )……………………………..…...54 2.6.2.9. Ko şut (Paralel)…..……...……………………………...58 2.6.2.10. Çapraz Yineleme ( Antistrope ).....……………….……58 2.6.2.11. Ek Yinelemesi ( Homoioteleuton )...………………...…59

2.6.3. Sözdizimsel Yinelemeler.……………...…………………………61 2.6.3.1. Çaprazlama ( Chiasmus )…….…………………………61 2.6.3.1. Eksiltme (Ellipsis)……………………………………...62

2.6.4. Anlambilimsel Yinelemeler……..…….…………………………62 2.6.4.1. Tez, Kar şıt Tez………….……………………………...62 2.6.4.2. E ş Söz (Tautoloji)………………………………………63

2.6.5. Metinsel Yinelemeler….....………………………………………63 2.6.5.1.Nakaratlar ( Kavu ştaklar )……….…..………………..…64

2.7. Nida (Ünlem)……….………………………………………………………65 2.8. İstifham (Sorgulama)……….……………………………………………...66 2.9. Rücu.……………………………………………………………………...... 68 2.10. Kat’……….………………………………………………………………..69 2.11. Terdit (Beklenmezlik)……....………………………………………….....70 2.12. Telmih (Anıştırma)...……….…………………………………………….71 2.13. İrsal-i Mesel (Atasözü Kullanma)….…….……………………………....72 2.14. İktibas (Alıntı)…………………………….………………………………72

3. SÖZLE İLG İLİ SANATLAR………….....…………………………………………73

3.1. Akis (Yansıtma)……...……………………………………………..……...73 3.2. İade (Döndürmece).………………………………………………………..73 3.3. İş tikak……….……………………………………………………….……..75

ix

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ED İP CANSEVER’ İN Şİİ RİNDE SAPMALAR

1. Yazımsal Sapmalar...……………………………………………….…………..76 2. Sesbilimsel Sapmalar……………………………………………….…………..80 3. Sözcüksel Sapmalar………………………………………………….…………83 4. Dilbilgisel Sapmalar………………………………………………….…………83 5. Anlamsal Sapmalar (Alı şılmamı ş Ba ğda ştırmalar)…………………………..85 6. Lehçesel Sapmalar……………………………………………………………...88

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM ED İP CANSEVER’ İN Şİİ RİNDE KONU ŞMA D İLİ

1. DEY İMLER……………………………………...………………………………89 2. KONU ŞMA D İLİ …………………………….………….………………………91

SONUÇ………………………………………..………………………………………...93

KAYNAKÇA ……………………………………………………..…………………….95

GİRİŞ

Yeni Türk şiiri, tarihsel, kültürel tabandan gelen divan edebiyatı, halk edebiyatı etkileri ve 1839 Tanzimat Fermanı’yla ortaya çıkan Batılıla şma hareketinden yirmi yıl sonra edebiyatımıza yansımalarıyla olu şmaya ba şlamı ştır. Tanzimat döneminde, hikâye, roman, şiir türlerinin tanımlamaları yapılır. Mehmet Rauf’a kadar romana da hikâye denilmektedir. Şairlerin yenilikçi çabalarıyla özgün, geli şmeye ve yenile şmeye açık bir şiir olarak ortaya çıkmaya ba şlar.

Tanzimat Dönemi içinde divan şiirine ele ştiriler dikkat çekmektedir. Namık Kemal, Osmanlı dili ve edebiyatı hakkında ilk ve esaslı makalesi olan “ Lisan-ı Osmanînin Edebiyatı Hakkında Bazı Mülâhazâtı Şâmildir” adlı yazısı “ Tasvir-i Efkâr ”da yayınlanır. Kemal, dil ve edebiyatın ayrılmazlı ğını belirtmi ştir. Edebiyatı halkı e ğitmede faydalı görür, bir milletin medeniyetinin ifadesi olarak nitelemi ştir. “ Tahrib-i Harabat ve Takip adlı yazılarında divan şiirini ele ştirmi ş, Ziya Pa şa’nın divan şiirini yücelten dü şüncelerine kar şı çıkmı ştır. Tiyatroya da önem veren Namık Kemal, “ Mukaddime-i Celâl” de türün faydalarını Batılı edebî akımlar içinde de ğerlendirmi ştir. Edebiyatın geçmi şini ele alır özellikle şiir üzerinde durur. Eski şiirin köhne yanlarını tenkit eder. Ziya Pa şa, Hürriyet Gazetesi’nde yayınlanan “ Şiir ve İnşa” (1866) adlı makalesinde millî dil ve edebiyatın ilk savunmasını yapmı ş, Şinasi ile birlikte toplumsal ya şama dayalı, dilin yalınla ştırılması amacını ta şıyan şiir anlayı şını savunmu ştur. 1874 yılında yayınlanan üç ciltlik “ Harâbât” adlı eski edebiyat antolojisi niteli ğindeki eserinin önsözünde ise tam tersine eski şiirin savunuculu ğunu yapmı ştır. 1 Edebiyatımızda üslûp ve üslûbun kuralları üzerinde duran ilk yazarımız Recaîzâde Mahmut Ekrem (1847–1914), şiirin konu şma dilinden ayrı, kendine özgü bir dile sahip olması gerekti ğini söylemi ştir. “ Takdir-i Elhan” makalesiyle şiir hakkındaki görü şlerini sunmu ştur. Recaîzâde Mahmut Ekrem’in bu görü şleri daha sonra

1 Olcay Önertoy, İsmail Parlatır, Tanzimat Sonrası Edebî Metinler , Ankara: Ankara Üniversitesi, Dil, Tarih Co ğrafya Fakültesi Yayını, 1977, s. 21–33. 2

Servet-i Fünun şairlerince benimsenmi ştir. Şiir dili konu şma dilinden uzakla şır, Arapça, Farsça sözcüklerle dil a ğırla şır. Öte yandan bu dille olu şturdukları yepyeni imgelerle alı şılmamı ş ba ğda ştırmalara yönelmeleri şiirsel yaratıcılık açından önemli bir kazanç olmu ştur. 2 Şerif Akta ş’a göre Recâizâde Mahmut Ekrem’in yenile şme dönemi edebiyatımızdaki de ğeri, şiirlerinden ziyade sanat ve edebiyat üzerindeki dü şüncelerini ve tekliflerini ifade eden teoriyle alâkalı kitap ve yazılarında aranmalıdır. Edebiyat-ı Cedîde döneminde dil anlayı şı Tanzimat döneminin tersidir. Daha kapalı ve zor anla şılır bir dil kullanılmı ştır. “ Vezinleri, etetik ve müzik de ğerleri bakımından ilk ele alan ve inceleyen Edebiyat-ı Cedîde şairleridir .”3 Dönemlerinin ko şulları nedeniyle, içe kapalı, iç dünyalarını ve yalnızlıklarını anlatan şiirler yazmı şlardır.

1901–1911 yıllarında faaliyet gösteren Fecr-i Âti toplulu ğu içinde Emin Bülend, Tahsin Nahit, Celâl Sâhir, Hamdullah Suphi, Ali Cânip, Mehmet Behçet, Köprülüzâde Mehmet Fuat ve önemli bir isim olan Ahmet Ha şim eserler vermi şlerdir. “ Fecr-i Âti yıllarında, Edebiyat-ı Cedîde şiir zevki, sembolistlerden gelen daha subjektif, ince duygulara ba ğlı hayallerle zenginle ştirilmek istenmi ştir.”4

Fecr-i Ati şairi olarak tanınan Ahmet Ha şim(1884–1933), Piyâle adlı şiir kitabının önsözü olarak yayınlanan “ Şiir Hakkında Bazı Mülâhazalar” ba şlıklı yazısında şiirde mananın gereksiz oldu ğunu savunur. 5 Ha şim’e göre şiirde dil “bir açıklama vasıtası olmaktan ziyade, bir telkin vasıtası”dır; “mûsikî ile söz arasında ve sözden ziyade mûsikîye yakın”dır. Zaten sözcükler dile anlam de ğerinden çok, müzik de ğerleriyle girerler. Anlamın açık olması zorunlu de ğildir. Çünkü şiir bilinçaltından do ğar. 6

2Ramazan Korkmaz, “Servet-i Fünun Toplulu ğu (1876–1901)”, Türk Edebiyatı Tarihi , C. 3, : Kültür ve Turizm Bakanlı ğı Yayınları, 2006, s. 125. 3 Kenan Akyüz, , Ankara: Ankara Üniversitesi Dil, Tarih Co ğrafya Fakültesi Yayıları, 1947, s.16. 4 Şerif Akta ş, Yenile şme Dönemi Türk Şiiri ve Antolojisi I , Birinci Baskı, Ankara: Akça ğ Yayınları, 1996, s. 137. 5 Orhan Okay, Poetika Dersleri , Ankara: Hece Yayınları, 2004, s. 92-131. 6 Kenan Akyüz, Modern Türk Edebiyatının Ana Çizgileri , Ankara: Ankara Üniversitesi DTCF Yayınları, 1979, s. 147. 3

Divan edebiyatı gelene ği, Yahya Kemal (1884–1958)’in eserlerinde biçim özellikleriyle oldu ğu kadar, üslup - estetik anlayı şında kendini göstermi ştir. Şairlerin Batı edebiyat akımlarıyla kurdukları ili şkiler aracılı ğıyla şiir farklı anlayı şlara ula şmı ştır. Yahya Kemal’in, sa ğlam bir dil-üslup olu şturarak tarihsel konuları i şledi ği şiirlerinde divan şiiri özellikleri görülmektedir. Alâattin Karaca, gelene ği ve yenilikleri şiirinde birle ştiren Yahya Kemal’in şiirimizdeki yerini “Tanzimat’tan sonra gelenekten kopan Türk şiirini yeniden gelenek zinciriyle ba ğlamak” olarak belirtmi ştir. 7 Yahya Kemal’in şiirlerindeki nazım şekilleri, kullanılan temalarla ilgili olarak de ğişiklikler gösterir. Tarihî temaları i şleyen şiirlerinde, devrin atmosferini tam olarak verebilmek için dilin de eskile şti ği görülür. Bunların dı şındaki şiirlerinde, konu şulan Türkçenin güzel örnekleri ile kar şıla şırız. Dile kuvvetle hâkim olan şairin Türk şiirine çok de ğişik bir söyleyi ş getirdi ği muhakkaktır. 8 Yahya Kemal’i Türk şiiri içinde de ğerlendiren İnci Enginün, muhtevadaki terkipçili ği ve şekildeki mükemmeliyeti ile şairin, bizim olan klâsik şiirimizi kurdu ğunu belirtir. Sadece şiir anlayı şıyla de ğil, di ğer edebiyat türlerinin Türk edebiyatında geli şmeleriyle ilgili olarak söyledikleriyle de büyük önem ta şımaktadır. 9

Yeni Türk şiirinin beslendi ği kaynaklardan biri de halk edebiyatıdır. XIX. sonlarından hatta Tanzimat’tan itibaren ortaya çıkan Milli Edebiyat zevk ve anlayı şı Türkoloji çalı şmalarıyla zenginle şmi ştir. 10 Rıza Tevfik Bölükba şı’nın şiirleri, ulusal şiir gelene ğinden yararlanmanın ürünleri olarak görülebilir. , büyük ölçüde halk dili ve halk şiiri tekni ğiyle şiirler yazmı ştır. Bu çabalar Ziya Gökalp ve Ömer Seyfettin ile dü şünsel bir temele oturmu ştur. 1911’de “Genç Kalemler Dergisi”nde ba şlayan; 1917’de Yeni Mecmua’da ilkeleri kesin olarak beliren Yeni Lisan ve Millî Edebiyat akımı ile hece ölçüsüne yöneli şler görülmü ştür. “Be ş Hececiler” olarak anılan Orhan Seyfi Orhon, Enis Behiç Koryürek, Halit Fahri Ozansoy, Yusuf Ziya Ortaç, Faruk Nafiz Çamlıbel hece şiirinin birinci ku şağını olu ştururlar. Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin önde gelen şairlerinden Cemal Süreya, bu anlayı şın ikinci ku şak sanatçılarını, halk

7 Alâattin Karaca, İkinci Yeni Poetikası , Ankara: Hece Yayınları, 2005, s. 53. 8 Kenan Akyüz, Modern Türk Edebiyatının Ana Çizgileri (1860–1923) , Be şinci Baskı, İstanbul: İnkılâp Kitabevi, s. 173. 9 İnci Enginün, “ Şiirimizin Klâsik Şairi Yahya Kemal”, Do ğumunun yüzüncü yılında Yahya Kemal Beyatlı , Ankara: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Kültür Merkezi Yayını, 1994, s. 54–55. 10 Akta ş, a. g. e, s. 138. 4

şiirini (tam olmasa da) kaynak alarak Anadolu güzellemeleri, Türklük, Orta Asya efsaneleri konulu şiirler yazarak birinci ku şağı sürdüren şairler (Ali Mümtaz Arolat, , Necmettin Halil Onan, Orhan Şaik Gökyay, Ömer Bedrettin U şaklı); gerçek şiirin gizlerini elde edebilen, evrensel temaların öne geçti ği şairler (Necip Fazıl Kısakürek, Ahmet Muhip Dranas) olarak iki gruba ayırır. 11 İlk grubun olu şturdu ğu memleketçi edebiyat anlayı şı zamanla yıpranır; yeni arayı şlar belirir. Giderek tekdüzele şen memleket edebiyatına ve hece şiirine duyulan tepki 1928 yılında yedi arkada şın(altı şair ve bir hikâye yazarı) ortak olarak “Yedi Me şale” adlı bir kitap çıkarmasıyla ifadesini bulur. Canlılık, samimiyet ve daima yenilik bu toplulu ğun ilkeleri olmu ştur. Muammer Lütfi Bah şi, Vasfi Mahir Kocatürk, Ya şar Nabi Nayır, Sabri Esat Siyavu şgil, Ziya Osman Saba ve Cevdet Kudret Solak’tan olu şan bu topluluk, Yedi Me şale kitabından sonraki faaliyetlerine Yusuf Ziya’nın yardımı ile çıkarmaya ba şladıkları “Me şale ” dergisi etrafında devam ederler. 3 Kasım 1928’deki harf devriminden sonra dergi kapanır. “ Yeni mecaz, yeni söyleyi şlerin pe şine dü şen Yedi Me şaleciler haricî âleme birer ressam gözüyle bakmı şlardır. Kendi duygularını, kendi sezi şlerini imaj ve semboller yardımıyla dikkatlere sunmaya çalı şmı şlardır. 12

Ahmet Kabaklı, Yedi Me şalecilerin şiirimizde hissedilir bir de ğişme yapamadı ğı gibi bu gruptan ayrılanların arasından da önemli bir şair çıkmadı ğını savunur. Oktay Yivli “ ‘Yedi Me şale’den ayrılanlar arasından güçlü bir şair de çıkmamı ştır’ dü şüncesi de tam anlamıyla do ğru de ğildir. Çünkü Ziya Osman Saba’nın şiirini yabana atmamak gerekir. ” 13 görü şündedir. Toplulu ğun önemli bir ba şarısının olmadı ğı yaygın görü şüne kar şın kimi şairleri etkiledi ği öne sürülmektedir. Örne ğin kimi çalı şmalarda Yedi Me şalecilerin iç dünyalarına, e şyaya, hayata ve olaylara izlenimci bir ressam gözüyle baktıkları, birer görünüm şairi oldukları söylenmi ş Behçet Necatigil’in şiir dünyasının biçimlenmesinde bu grubun önemli bir yeri oldu ğu belirtilmi ştir. 14

11 Gonca Gökalp, “ Cumhuriyet Dönemi Türk Şiiri ve Behçet Necatigil”, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi , C. 10, S. 1, Ankara (Temmuz 1993 )s. 349. 12 Akta ş, a. g. e , s. 22. 13 Yivli, Oktay, Yedi Me şale Ortak Kitabı ve Yedi Me şaleciler, Dil Dergisi 55, Ankara Üniversitesi TÖMER Dil E ğitim Merkezi Yayını, Mayıs 1997, s. 43. 14 Gökalp, a. g. e , s. 351. 5

Oktay Yivli, Yedi Me şale’nin ortaya çıkı şı ile İkinci Yeni’nin ortaya çıkı ş nedenleri arasında sıkı bir ili şki oldu ğu görü şündedir. “İkinci Yeni, nasıl Birinci Yeni’nin şiiri aya ğa dü şürmesi ile ortaya çıkıp “gerçek şiir”i olu şturmak ve şiiri olması gerekti ği yere çıkarma hareketi ise, Yedi Me şale de, manzûmecili ğe kar şı şiiri gündeme getirmek istemi ştir. Fakat Yedi Me şale’yi olu şturan şairleri, ne İkinci Yeni şairleri kadar olgun bir edebî ki şili ğe ve kültürel birikime sahiptirler. ”15

Yedi Me şalecilerin kısa süren hareketinin hemen ardından 1929 yılında “835 Satır” adlı kitabında Nazım Hikmet Ran’ın serbest nazım tekni ğiyle yazdı ğı şiirler dikkat çeker. A. Muhip Dranas ve A. Hamdi Tanpınar, şiirlerini Ahmet Ha şim – Yahya Kemal çizgisinde yazmayı sürdürürler.

Yeni Türk şiirinin gerçek bir zenginli ğe, çok seslili ğe ula ştı ğı dönemin ba ğımsız şairleri B. Necatigil, C. Külebi, B. R. Eyübo ğlu, C. A. Kansu, F. H. Da ğlarca, A. İlhan vb. şiir konusundaki titizlikleri, ustalıkları, gelene ği ve ça ğda şlı ğı birle ştirmeleri gibi ortak yanlarının dı şında, kendi yollarını kendileri çizmi ş, belirli bir akıma - ya da akımlara - ba ğlı kalmamı ş sanatçılar olarak Türk şiiri içinde bir yer edinmi şlerdir. 16

Orhan Veli, Oktay Rıfat ve Melih Cevdet’in 1941’de yayımladıkları “Garip” adlı ortak şiir kitabıyla ortaya çıkan hareket, kendinden önceki şiir anlayı şına kar şı bir tepki olarak do ğmu ştur. Garip akımı şiiri, ölçü, uyak, söz sanatları gibi ba ğlardan kendini koparmı ş; günlük hayatın içinde küçük insanların ola ğan mutluluklarını, üzüntülerini dile getiren bir şiirdir. Orhan Veli’nin çıkarmı ş oldu ğu “Yaprak” dergisi ile Garip akımı yeni bir döneme girer. Garip şiirine duyulan tepki 1950’li yıllarda çıkan iki ayrı dergide çe şitli şairlerin birle şmesine neden olur. “Hisar” (1950–1957) ve “Mavi”(1952–1956) dergileri bu dönemin şiir görü şlerini yansıtır.

Türk şiirini geleneklerinden uzakla ştırdıkları gerekçesiyle Garipçilere ve toplumcu gerçekçilere bir tepki olarak do ğan Hisar şiir toplulu ğu, gelene ği sürdürme çabasının sonucunda ölçülü, uyaklı eski nazım biçimlerini kullandılar. Ayrıca tasfiyecilik saydıkları

15 Yivli, a. g. e , s. 46. 16 Gökalp, a. g. e , s. 353. 6 dilde özle ştirmeye kar şı çıkarak günlük konu şma diliyle yazdılar. Hisar toplulu ğunun kar şı oldu ğu geçmi şten, onu reddederek kopu ş tutumu Garip’in ana poetik metninin, bildirgesinin altıncı bölümünde görülmektedir. 17 Garipçiler, her şeyden önce şiirin kendine özgü bir dili olmasına, ölçülü ve uyaklı yazılmasına kar şı çıkarlar. Garipçilerle birlikte do ğal, yalın konu şma dili şiire girer, ölçüsüz ve uyaksız örnekler verilmeye ba şlanır. Bu özellikleriyle ba şta Ahmet Ha şim ve Yahya Kemal’in şiirine ba şka bir deyi şle salt şiir poetikasına ve özellikle öz/biçim bakımından da Ulusçu/hececi poetikaya aykırıdır. 18 Öte yandan ikinci Yeni hareketine de kar şı oldular. 19

Attilâ İlhan’ın şiir hakkındaki görü şlerinin “Mavi” dergisinde yayımlanmaya ba şlamasıyla “sosyal-realist bir çizgi izlenmesi ve imgeci bir sanatın savunulması konusunda görü ş birli ği sa ğlandı ğı” 20 için “Mavi” bir edebiyat hareketi halini almı ştır. Kısa süreli ve dar alanlı olmasına kar şın bu hareket İkinci Yeni akımını hazırlayan şartları meydana getirmi ştir.

İkinci Yeni hareketinin ilk eserleri “Yeditepe” dergisinde (1955–1956) ve ardından

“Pazar Postası”nda (1956–1958) görülür. 1955–1965 yılları arasında yaygınlık kazanan

"İkinci Yeni" akımı, adını, Muzaffer [ İlhan] Erdost’un 19 A ğustos 1956 tarihinde “Son

Havadis”te yayımlanan bir yazısının ba şlı ğından alır. Söz konusu şairler ba şlangıçta

Cemal Süreya, Edip Cansever, Sezai Karakoç, , Yılmaz Gruda, Ece Ayhan,

İlhan Berk’tir. Bu şairlere zamanla Oktay Rıfat, Ercüment Uçarı, Teyfik Akda ğ, Ahmet

Oktay, Kemal Özer, Özdemir İnce, Nihat Ziyalan, Ülkü Tamer, Turgay Gönenç, Süreyya

Berfe, İsmet Özel gibi ba şka şairlerin de katıldı ğı görülür.

17 Hakan Sazyek, Cumhuriyet Dönemi Türk Şiirinde Garip Hareketi , 3. Baskı, Ankara: Akça ğ Yayıncılık, 2006, s. 526. 18 Alâattin Karaca, İkinci Yeni Poetikası , Birinci Basım, Ankara: Hece Yayınları, Ekim 2005, s. 75. 19 Kenan Akyüz, “Cumhuriyet Devri Türk Edebiyatı”, Türk Ansiklopedisi , C. 32, 1982, s. 181. 20 Ahmet Oktay, “Mavi Bir Dergi Olarak Beklentileri Kar şılamamı ş, Sadece Haber Vermi ştir.” Milliyet Sanat , S. 61, 1 Aralık 1982, s. 38. 7

İlhan Berk, İkinci Yeni’nin, Garip akımı sonrasında şiirdeki tekdüzeli ğin ve tıkanıklı ğın önünü açmak, aklın, dilin, bilincin, alı şkanlıkların üstüne yürümek amacıyla ortaya çıktı ğını ve bütün bunların şiir adına yapıldı ğını söyler. 21

Bünyesinde birbirinden çok farklı şiir anlayı şlarını barındıran İkinci Yeni’nin ta şıdı ğı genel özellikler, “soyut”, “anlamsız” ya da “kapalı” olması, “özde ve biçimde deformasyon”a dayanması, “bireycilik”, “biçimcilik”, “okurdan kopma”, “topluma sırtını dönme”, “usdı şına çıkma”, “bilinçdı şının olanaklarından yararlanma” ya da “duygusal anlam”ın tercih edilmesidir. Alâattin Karaca, İkinci Yeni’den önceki İnönü dönemi

(1938–1950) ile şiirlerin yayınlandı ğı DP dönemi (1950–1960)ndeki toplumsal/siyasal edebî ko şulların, İkinci Yeni şiirinin özelliklerini belirleyen etkenler olarak gösterir.

“İkinci Yeni şairlerinin gençlik yılları, Millî şef döneminin ve İkinci Dünya

Sava şı’nın toplumsal ve siyasal ko şulları içinde geçmi ştir. Bu şairler az ya da

çok, sava şın dünyada yarattı ğı umutsuzluk ve karamsarlık psikolojisinden,

ülkemizde neden oldu ğu yoksulluk, baskı ve ideolojik çatı şmalardan etkilenmi ş

olmalıdır.” 22

İkinci Yeni şiiri, kendinden sonraki dönemde, şiirin toplumsal bir i şlevi olması gerekti ği dü şüncesi do ğrultusunda anlamsızlık suçlamalarıyla de ğerlendirilmi ştir.

1970 ku şağının önde gelen isimlerinden Ahmet Ada de ğerlendirmesi bu yakla şımı açıkça göstermektedir.“ İkinci Yeni ça ğda ş Türk şiirinde gelene ği olmayan bir

21 İlhan Berk, “Soru şturma: İkinci Yeni’den Ne Anlıyorsunuz?”, Türk Dili , C. XXXV, S. 309, s. 526. 22 Karaca, a. g. e , s.66. 8 uğraktır. Kısaca dar, kapalı, biçimsel özellikleriyle beliren kaçı ş şiiriydi. Garip devinimiyle gelenekten kopu ş İkinci Yeni şiiriyle hızlandı.” 23

İkinci Yeni, gelene ğe, özellikle “Garip akımının yalınlı ğına kar şı çıkı ş” olarak de ğerlendirilir. İkinci Yeni, bu genel özellikleri az ya da çok şiirlerinde gördü ğümüz

şairlerin Garip hareketinde oldu ğu gibi, bir “manifesto” etrafında bir araya gelerek olu şturdukları bir akım de ğildir. Belirtilen genel özellikler de ço ğunlukla ele ştirmenler tarafından belirlenmi ş ilkelerdir.

Batı şiirinin çizgisini izlemek amacında olan İkinci Yeni şairleri, T. S. Eliot,

Rimbaud, Lautreamont, E. Pound, Dylan Thomas, Apollainaire, Eluard, Rene Char gibi

Batılı şairlerin; Sartre, Camus, Beckett, Ionesco, Kafka, Kierkegaard gibi dü şünürlerin eserlerini okumu şlardır. Sürrealizm, dadacılık, sembolizm akımlarından etkiler ta şıyan

İkinci Yeni şairleri Batı edebiyatının eserlerini okuyarak yeni görü ş açıları kazanmayı ve kendi şiirlerini geli ştirmeyi amaçlamı şlardır. Dönemin dü şünce dünyası ve Batı şiirindeki geli şmelerini takip eden İkinci Yeni şairleri kendi şiirlerini gerçekle ştirme çabası içinde olmu şlardır.

Edip Cansever, İkinci Yeni diye adlandırılan şairlerin şiir anlayı şlarının da

şiirlerinin de çok farklı oldu ğu görü şündedir. İkinci Yeni şairleri olarak de ğerlendirilen

23 Bâki Asiltürk, 1980 Ku şağı Türk Şiirinin Poetikası , İkinci Basım, İstanbul: Toroslu Kitaplı ğı, Kasım 2006, s. 182. 9

şairler farklı yönlerde kendi şiirlerini geli ştirmi şlerdir. Türk şiirindeki bu de ğişimi ve etkilerini Do ğan Aksan şu şekilde de ğerlendirmi ştir:

“Sözcük seçimi ve dilin kullanılı şı açısından şiir yazmak, ça ğda ş dünya ve Türk şiirinde göstergeler arasında yeni ili şkiler kurmak olarak nitelenebilir. Elbette, göstergeleri günlük ya şamda, ileti şimde oldu ğu gibi kullanmak, onlara yeni anlamlar, duygu de ğerleri yüklemeden, yalın bir biçimde sözcüklerden yararlanmak da şiirin her dönemde ve ülkedeki örneklerinde gördü ğümüz bir tutumdur. Lirik niteli ği ta şıdı ğı kabul edilen şiirlerde eskiden de bu gün de bu yola gidildi ğini görüyoruz. Ancak Batı yazınında oldu ğu gibi, bugünkü Türk şiirinde de alı şılmamı ş ba ğda ştırmalarla, de ğişik kullanım ve sapmalarla şiir dilinin, sözcüklerin de ğişik kullanımlar içinde yer almalarıyla de ğişik bir yöne gitti ği görülmektedir. Özellikle ‘ İkinci Yeni’ akımı ve sonrasında bu do ğrultudaki örneklerin arttı ğı gözlenmektedir.” 24

İkinci Yeni şairleri, şiirlerinde gelenekteki kimi biçim ve anlatım ögelerine belli

ölçülerde yer vermi şlerdir. Uyak ve nazım birimi yönünden gelenekten yararlandıkları görülür. Serbest nazımdan tümüyle uzakla şmaksızın, yer yer eski nazım biçimlerini kullanmı şlardır.

Kendi dönemi ve Türk şiirinin geli şim sürecini de ğerlendiren Cansever, şiirimizdeki ayrımların biçim farklılıklarından kaynaklandı ğını dü şünür. “… ne Ahmet Muhip’e bakarak Cahit Sıtkı’yı yadırgayabiliyoruz, ne de Cahit Sıtkı’yı okuduktan sonra bir Sabahattin Kudret’i, Necati Cumalı’yı… Nedim’le Şeyh Galip’i ’yle Karacao ğlan’ı bile hep böyle dü şünmek gerekir. Bugün bile ilk kitaplarını yayımlamı ş bulunan Kemal Özer’in, Ece Ayhan’ın kendinden öncekilerle bir çatı şmaları oldu ğu söylenemez. Bütün bu ufak tefek

24 Do ğan Aksan, Şiir Dili ve Türk Şiir Dili , Ankara: Engin Yayınevi, Nisan 2005, s.69–70. 10

ayrımlar, bir biçim ayrımından, dolayısıyla kısa bir öz ba şkalı ğından öte nedir ki? "25 Cansever, şiirde biçimcilik ve öz üzerindeki bu görü şleriyle birlikte dü şüncenin şiirini savunmu ştur. İkinci Yeni’nin bir kar şı çıkı ş olmadı ğını belirten Edip Cansever, İkinci Yeni’nin ele ştirmenlerce belirlenmiş olan genel ilkelerini benimsememi ş, 1950’li yıllardaki tutumunu ise “bir kar şı çıkı şın de ğil, bir yetersizli ğin sonucu” olarak görmü ştür.

Cansever, İkinci Yeni’nin temel yönelimleri arasında sayılan “anlamsızlığı”, “rastlantısallı ğı” ya da “us dı şına çıkmayı” de ğil, “dü şüncenin şiiri”ni savunmu ştur. Bu akıma atfedilen “bireycilik”, “topluma sırtını dönme” ve “gelene ğe kar şı çıkma” gibi özelliklerin kar şısında ise şiiri “toplumla ilgiler kurmak” olarak tanımlamı ş ve “ şiirde süreklili ğe” vurgu yapmı ştır. 26 Şiirinin toplumsaldan uzak oldu ğu yönündeki ele ştirilere “ İnsanı birey olarak da, toplumdan soyutlanmamı ş bir birim olarak da kurcalamak istiyorum.’’ sözleriyle cevap vermi ştir.

Edip Cansever ve şiiriyle ilgili olarak yapılmı ş iki yüksek lisans tezi bulunmaktadır. Ü. Nazan Yatkın “Edip Cansever, Hayatı, Sanatı, Eserleri, Şiirlerinin Yapı ve Tema Bakımından İncelenmesi” ba şlıklı yüksek lisans tezini 2000 yılında hazırlamı ştır. Tezin birinci bölümünde Edip Cansever’in hayatı ve edebî ki şili ği hakkında bilgiler verilmi ş, ikinci bölümde şiirleri yapı ve tema bakımından incelenmi ştir. Üçüncü bölümde ise dil ve üslup ba şlı ğı altında şairin İkinci Yeni öncesi, İkinci Yeni dönemi dil özellikleri de ğerlendirilmi ş; sapmalar ve anlatım tekni ği üzerinde durulmu ştur. Ancak bu bölüm ayrıntılı bir dil ve üslup çalı şması de ğil de genel de ğerlendirmeler şeklinde olu şturulmu ştur.

25 Edip Cansever, Gül Dönüyor Avucumda , İstanbul: Adam Yayınları, Aralık 2000, s. 42–43. 26 Devrim Dirlikyapan, “ ‘ İkinci Yeni’ Dı şında Bir Şair: Edip Cansever”, (Yayınlanmamı ş Yüksek Lisans Tezi, Bilkent Üniversitesi Ekonomi ve Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2003) s. v. 11

Devrim Dirlikyapan 2003 yılında “ İkinci Yeni” Dı şında Bir Şair: Edip Cansever” adıyla hazırlamı ş oldu ğu yüksek lisans tezinde Edip Cansever’in İkinci Yeni dı şında bir şair oldu ğunu belirtmi ştir. İkinci yeni tartı şmaları, Cansever’in dü şünceleri ve yeri; son olarak da Cansever şiirinin “yeni”, “çok gözlülük” ve “dekor” özellikleri üzerinde durmu ştur.

Dirlikyapan, tezinde Edip Cansever’in şiirde düzyazının olanaklarından ve nesnel ba ğlıla şıktan yararlanarak “çok sesli” bir şiire ula ştı ğını, aynı zamanda bakmanın ve görmenin de olanaklarını kullanarak “çok gözlü” bir “görme biçimi” edindi ğini belirtir. Dirlikyapan’a göre “nesnel ba ğlıla şık” ve “çok gözlülük” Cansever’i İkinci Yeni’den ayıran özellikler arasında sayılmalı; Edip Cansever İkinci Yeni dı şında bir şair olarak de ğerlendirilmelidir. 27

Dilin imkânlarıyla, kimi zaman dilin kurallarını da bozarak söylenilmemi şi ifade edebilmek, anlamı en iyi şekilde verebilmek ve bunu özgün bir söyleyi şle gerçekle ştirmek şiirin özünü olu şturmaktadır. Bu çalı şmada dil ve anlatım özellikleri yönünden Edip Cansever şiiri ele alınmı ştır. Edip Cansever’in söyle şilerinde ve düzyazı metinlerinde ortaya koydu ğu şiir üzerine dü şünceleri de dikkate alınarak gerçekle ştirmek istedi ği şiirin özellikleri tespit edilmeye çalı şılmı ştır.

Bu çalı şmanın amacı, Edip Cansever’in kullanmı ş oldu ğu sözcükleri, şiirindeki sapmaları, şairin genel dil yetisi içindeki dilbilgisi kullanımını saptamak, sesbilimsel, biçimbirimsel, sözdizimsel ve anlamsal açılardan dile getirdi ği yeni kuralları ortaya çıkarmaktır.

Dilbilimsel yöntem, eserleri, ko şutluk, yineleme, önceleme sapma ölçütlerine göre incelemektedir. Ünsal Özünlü’nün öncelemeler ba şlı ğı altında sınıflandırdı ğı sesbilgisel, biçimbilgisel, sözdizimsel öncelemeler bu çalı şmada “Yinelemeler” alt ba şlı ğı içerisinde ilgili bölümlerde örneklendirilerek de ğerlendirilecektir. Ünsal Özünlü’nün “anlam öncelemeleri” olarak de ğerlendirdi ği benzetme, e ğretileme, ki şile ştirme, düz de ğişmece,

27 Dirlikyapan, a. g. e , s. v. 12 ikilem ya da zıtlık, belirsizlik, abartma, arıksayı ş ise ilgili söz sanatları ba şlıkları altında ele alınacaktır. Bu ana ölçütlere ba ğlı inceleme sonucunda ortaya çıkan yapı tasla ğı ve söz sanatlarının incelenmesiyle şiirlerin yazınsallık de ğeri ortaya çıkarılmaya çalı şılacaktır.

Yazım özellikleri, ko şut ve bölük yapıları, büyük harfler, noktalama, dize yapıları da şiir dilinde önemli etkiler yaratmaktadır. Bu özellikler ilgili ba şlıklar içerisinde de ğerlendirilecektir. Yapı Kredi Yayınları tarafından 2005 yılında yayımlanan Edip Cansever’in bütün şiirlerinin toplandı ğı “Sonrası Kalır I. ve II.” Adlı eserler incelemede esas alınmı ştır.

13

BİRİNCİ BÖLÜM ED İP CANSEVER’ İN HAYATI VE EDEBÎ K İŞİ LİĞİ (8 A ğustos 1928 – 28 Mayıs 1986, Do ğum ve Ölümü İstanbul)

1. ED İP CANSEVER’ İN HAYATI

Babası Fazlı Cansever ve annesi Pembe Cansever Çankırı’nın Atkaracalar Köyü’nde do ğmu şlardır. Atkaracalar Çankırı’nın kuzeybatısında Çerke ş ile Kur şunlu arasındadır. Fazlı Cansever, askerli ğini İstanbul’da yaparken yava ş yava ş ticarete ba şlar. Kapalıçar şı’da, Uzunköprü’de, Ke şan’da ve ba şka yerlerde panayır ve sergilerde alım satım i şi yapar. Kendi ba şına dükkân açarak i şine devam eder.

Edip Cansever, 1928 yılının A ğustos ayında Beyazıt’ta So ğana ğa Mahallesi’nde do ğmu ştur. Daha sonra Haseki’de bir eve ta şınmı şlardır. Sevmedi ği çocukluk ve ilk gençlik yıllarını geçirdi ği bu mahalledeki evlerinde ya şadıkları Ben Ruhi Bey Nasılım adlı şiir kitabında anlatılanlara kaynaklık edecektir. Çocukluk yılları Saraçhaneba şı’ndaki evde geçmi ştir. “ Edip Cansever, kendini tanımaya ba şladı ğı bu yıllar içinde erik hırsızlıklarını, Şehzade Camii’nin içinde kira ile bisiklete binmeleri, yaz günleri arsalarda gösteriler düzenleyen cambazları, itfaiye binasındaki müze… Ama en çok sinema biletlerini, ya ğmurlu havalarda sinema kapılarını sever ve 56. İlkokul’una gider. ” 28

Edip Cansever’in bu dönemle ilgili hatırladı ğı ayrıntılardan biri, yirmi-yirmi be ş kedisi, iki erkek karde şi ve kocasıyla ya şayan Nigâr Hanım’dır. Bu hanımın karde şlerinden biri Kenan Bey’dir. Bir yıl Gelenbevi Ortaokulunda okuyan Edip Cansever’in yeni okulu Kumkapı Ortaokulunda velisi Kenan Bey olmu ştur. Nigâr Hanım’ın di ğer karde şiyse Ahmet Hamdi Tanpınar’dır. İlk şiirlerini yazmaya ba şladı ğı o yıllar içinde bu şiirleri okuyarak ele ştirilerde bulunan Tanpınar, Edip Cansever için önemli bir ki şi olmu ştur.

28 Eray Canberk, A’dan Z’ye Edip Cansever , İstanbul: Yapı kredi Yayınları (Kitap-lık Dergisi 61. Sayısı Arma ğanı), Mayıs 2003, s. 26–27. 14

İkinci Dünya Sava şı’nın ba şladı ğı günlerde annesi, babası ve üç kız karde şiyle birlikte Fatih’te bir apartman katına ta şınırlar. Fatih’teki Millet Kütüphanesine giderek eski “Sanat” dergisi ciltlerini okur. Hafızasında kalan bu döneme ait izleri şöyle anlatır: “Kapıcı İsmail Efendi’yi anımsıyorum. Aynı zamanda dondurmacılık da yapardı. Ak şamüstleri onu dondurma yaparken, arabasını süslerken seyretmek en büyük zevklerimden biriydi. Arabası bembeyazdı. Kırmızılar, morlar bile bembeyazdı. Beyazı ondan ö ğrenmi ştim sanki. Bir de mahalledeki arkada şlarımla Yenikapı’daki kum-kömür iskelesinden denize girmek tutku haline gelmi şti bende. Deniz! Ne zaman eksildi ki ya şamımdan. Sonra kıl testeresiyle kontrplakları oyup oyup Yedi Cüceler yapardım. Bir de ak şamüstleri belediye arabasıyla sulanan cadde ve caddenin ortasındaki a ğaçlı bulvar de ğişik bir ülke gibi etkilerdi beni. O kadar arsa, o kadar çok bostan vardı ki yörede, otların, a ğaçların kokusunu hâlâ duyar gibiyim bugün. Dü şsem, bir yerim kanasa, kırmızının yanında ye şil bir leke de bulunurdu mutlaka.” 29

Cansever, İstanbul Erkek Lisesinde e ğitimine devam eder ve 1946’da mezun olur. Bu dönemde edebiyata ilgisini şu cümleleriyle anlatmaktadır: “ Yeni şiir akımını dikkatle, tutkuyla izliyorum. Tabiî öykü kitaplarını ve romanları da. Milli E ğitim Bakanlı ğı yayınlarını da hiç mi hiç kaçırmıyorum. Yunan, Latin klasikleriyle 19. yüzyıl Rus edebiyatı beni iyiden iyiye sarıyor. Çehov ve Dostoyevski ba şucu yazarlarım. Türkiye’deki özgürlüksüzlü ğü ve yo ğun baskıyı duyuyor, bilinçli bir senteze varmak için edebiyat dı şı kitaplar arıyorum. Altın Zincir, Kadın ve Sosyalizm (sanırım Sabiha Sertel’in çevirisi olacak.) Diyalektik Materyalizm, Sosyalizm ve Sosyal Mücadelelerin Umumi Tarihi, Nâzım’dan bir iki oyun ve ilk şiir kitaplarından bir ikisini bulabildi ğimi anımsıyorum.” 30

Yüksek Ticaret Okulundan ayrılıp ticaret hayatına atılır. Kapalıçar şı’da antikacılık yapar. Cansever’in askere gitmesinde 1947’de tanı ştı ğı Salâh Birsel etkili olur. 1949 yılında Birsel askere gitmelerini önerir ve denizci olabileceklerini düşünür. Birsel’in tahminin dı şında

29 Cansever, a. g. e , s. 26–27. 30 Cansever, a. g. e , s. 27. 15 bir durumla kar şıla şılır. Birsel, deniz sınıfına Cansever kara sınıfına ayrılır. Bu sırada Cansever evlidir ve kızı Nuran henüz bir ya şındadır. Lise mezunu oldu ğu için, Ankara’ya yedek subay okuluna gitmeden önce Gelibolu’da iki ay kıta hazırlık e ğitimi alır. Bu dönemde Orhan Veli’nin çıkarmaya ba şladı ğı “Yaprak” dergisini gözden uzak yerlerde okur ve Orhan Veli’nin şiirlerini ezberler. Ankara’da yedek subay okulunda da durum aynıdır. Okula “Ulus” gazetesinden ba şka gazete girmemektedir. Kitap okumak yasaktır. Şiirsiz bir altı ay geçiren Edip Cansever, hafta sonları fırsat buldukça okur. Okulun bitiminde İstanbul’a döner ve kısa bir izin yaptıktan sonra Trakya’da Hadımköy yakınlarındaki Ömerli’de topçu te ğmeni olarak kıtanın askerî mahkemesinde görev yapar. Okumak için vakti çoktur artık; ama şiir yazmak için yine yoktur.

Askerlik dönü şü ticaret hayatına ba şlayan Cansever 1954 yılındaki Kapalı Çar şı yangınından ve çar şının tekrar onarılmasından sonra yeni bir yere ta şınır. Bu yeni i şyerindeki orta ğı Mösyö Jak anlayı şlı bir adamdır. Cansever dükkânın asma katını kendi için bir çalı şma yeri olarak düzenler. Böylece asma kat Cansever’in Kapalı Çarşı’dan ayrılaca ğı 1970’li yıllara kadar, bir ba şka deyi şle yirmi yıl süresince şairin yaratıcılı ğına tanıklık eder ve onun sı ğına ğı olur. Kitaplarından dokuzunu burada yazar.

Cansever’in ilk şiirleri “ İstanbul” dergisinde yayımlanır. Bu dergileri “ Fikirler”, “Edebiyat Dünyası” ve “Kaynak” dergileri izler.

Edip Cansever arkada şlarıyla birlikte 1947 yılında “Edebiyat Dünyası” adlı bir dergi çıkarmaya niyetlenir. Daha sonra bu dergi için, 1940’larda edebiyatçıların ve sanatçıların u ğrak yeri olan Elit Kahvesi’ne iki arkada şıyla birlikte yazı istemeye gider. Kahvede pek çok edebiyatçıyla kar şıla şır. Şiir poetikasını olu şturmada yol gösterici olan Salâh Birsel’le burada tanı şır. Ayrıca Beyo ğlu’ndaki Çiçek Pasajı meyhaneleri Cansever ve arkada şlarının gözde mekânlarındandır.

1951 yılında şiirlerini kendi dergisi “Nokta”da yayımlar. Naim Tirali’nin çıkardı ğı “Yenilik”(1952 – 1957) dergisinde de zaman zaman şiirleri çıkmaktadır; ama bu yıllarda 16

şiirleriyle, daha çok “Yeditepe” dergisinde yer alır. Cansever, “Yeditepe”de yayımlanan şiirleriyle tanır. ‘ İkinci Yeni’ olarak adlandırılacak yenilikçi anlayı şı getiren şairlerden biri olarak tanınır. 1950’li yılların ortalarında Ece Ayhan, Cemal Süreya, Turgut Uyar gibi İkinci Yeni şairleri olarak nitelenen şairlerin şiirleri Ankara’da “Pazar Postası”nda ve Salim Şengil’in çıkardı ğı “Dost” dergisinde, İstanbul’da “Yeditepe”de ve “a” dergisinde yayımlanır. 31

1963’te Hüseyin Cöntürk, Turgut Uyar ve Asım Bezirci’nin Ankara’da çıkardıkları “Dönem” dergisinin 1. sayısında Cansever’in “Tragedyalar” şiirinin ilk bölümü yayımlanır.

1964 yılı sonlarında “Yeni Dergi” yayın hayatına girer. Memet Fuat’ın yönetti ği bu dergiye özellikle İkinci Yeni şairlerini toplar. Cansever bu şairler arasında dergiye yine en sadık olanlardan biridir. Bu arada Cemal Süreya’nın yayımladı ğı “Papirüs” (1966 – 1970) dergisinde de zaman zaman şiirleriyle yer alır.

“Yeni Dergi” 1975 yılında kapandıktan sonra Cansever’in şiirleri, Enis Batur’un yönetti ği ve 1978 – 1980 yılları arasında çıkan “Yazı” dergisinde, 1979’da çıkmaya ba şlayan ve Do ğan Hızlan’ın yönetti ği “Hürriyet Gösteri”de, 1981’de yayın hayatına giren “Adam Sanat” dergisinin ilk sayısında yer alır.

Tüm hayatı boyunca şiir yazmaktan vazgeçmeyen şair Edip Cansever, kı şları İstanbul’da yazları Bodrum’da ya şamayı dü şünür ve 1986 yılında Bodrum’da oturma kararı verir. İlhan Berk’in de yardımıyla küçük bir ev alır ve 1986 Mayıs ayında e şiyle birlikte Bodrum’a giderler. Kısa bir zaman geçtikten sonra Edip Cansever’in beyin kanaması geçirdi ğini fark edip tekrar İstanbul’a dönerler. Cansever 28 Mayıs 1986’da aramızdan ayrılır.

2. EDEBÎ K İŞİ LİĞİ

Edip Cansever, şiirin yaratıldıktan sonra insan gibi ya şadığına inanır. Bu inançla “kendimi ya şama hazırlar gibi kuruyorum şiiri” der. Şair, şiir yazmaya e ğilimli oldu ğu

31 Canberk, a. g. e , s. 21. 17 zamanlarda esini kendi ça ğırarak o nereden ve nasıl geldi ği bilinmeyen sesin sözcüklere dönü ştü ğünü söyler. Şiir yazma sürecini de şu sözlerinde görmekteyiz: “Şiirlerimi yazı makinesiyle yazarım. Yazarken aynı anda şiiri görmek önemlidir benim için. Ön çalı şmalarım kalabalıklara karı şmak, yolculuklara çıkmak, yıllardır bitiremedi ğim İstanbul’u adım adım dola şmaktır. Bir de denizsiz yapamam. Ya şamım bir kıyının ya şamı gibidir. ”32

Cansever, şiirde “ dü şünceyi örtmek alı şkanlı ğı yerine, onu açı ğa çıkarıp, şiirsel mutlulu ğa bu yoldan varmayı denemek. Yani düpedüz ‘dü şüncenin şiiri’ni bulmak, onu yaratmak… ”33 amacını ta şımaktadır. Cansever’e göre de ğişik şiir alanları, ancak de ğişik dü şüncelerle, dü şünme yöntemleriyle kurulur. Dönemindeki şiiri “bir sürü ö ğelerinden soyarak, ‘sözlerle yeni biçimler kurmak’” şeklinde tanımlar.

Edip Cansever’e göre şiir, gereksinilen bir u ğra ş olmaktan öte, ya şama nedeni, de ğişik ya şam kesitlerini gözlemlerken çevresinde olu şmaya ba şlayan imge atmosferlerine yeni yörüngeler arama etkinli ğidir. Bu şekilde şiirde hep yenilik pe şinde olmu ştur.

Cansever’e göre şiirde gerçek yenilik “salt kendimiz olan bölgelerdeki zenginli ğin bulunup çıkarılmasıdır.” 34 Şiirlerinde, çeli şkilerin dramına ya da bunların toplamı olan bir traji ğe geçme gereksinimi duydu ğunu belirtir. Yenili ğin ve de ğişikli ğin de bu şekilde ortaya çıktı ğını dü şünür. Adnan Benk de Edip Cansever’in şiirini “aynı düzeydeki iki öğeyi, sıradan nesnelerle sıra dı şı bir ya şantıyı, dı şa dönük ile içe dönü ğü birle ştirmek kaygısı” 35 olarak niteler.

Cansever, İkinci Yeni şiirini bir akım de ğil de şiirde yenile şme hareketi olarak de ğerlendirir:

32 Cansever, a. g. e , s. 37–38. 33 Cansever, a. g. e , s. 41–42. 34 Cansever, a. g. e , s. 45. 35 Benk, Adnan, Nuran Kutlu, Tahsin Yücel. “Ya şamı Besleyen Ölüm Üstüne” Der.: Edip Cansever, Gül Dönüyor Avucumda , 5. Basım, İstanbul: Adam Yayınları, s. 121. 18

“ İkinci Yeni’ye gelince, bu deyimi ilk olarak ortaya atanlar, tutarsız bir anlayışı savunmak istemi şlerdir; ‘sözcüklerin rastlantısallı ğına’,‘ şiirin toplumsal bir görevi olmadı ğına’ inandırmı şlardı kendilerini. İş te bu yanlı ş görü ş, bu yanlı ş tanıtma yüzünden “ İkinci Yeni” denen olguyu kimse benimsemek istemedi. Nitekim aynı dü şünce önce yadırgandı, sonra da çürütüldü. Çünkü hem anlam, hem de toplumsal öz bakımından yüklü, olgun, yeni bir şiire varıldı. Burada şunu da belirtmek gerekir: “ İkinci Yeni”ye bir akım niteli ği kazandırmak, ikinci bir yanılgıya dü şmek olur. O, de ğişik şairlerin, de ğişik ki şilikler kurdu ğu bir yenile şme alanıdır olsa olsa… ”36

Edip Cansever, farklı özellikler gösteren şiir ve şairler olması nedeniyle İkinci Yeni’nin kuramsal olmadı ğını savunmu ştur.

Edip Cansever, İkinci Yeni’nin do ğrudan do ğruya bir tepki şiiri olmadı ğını öne sürer. Garipçilerin getirdi ği yenili ği, verilen şiir örneklerini kendileri için gerçek bir şiir gelene ği sayar. Çünkü Garipçiler sayesinde, böylesi geni ş, böylesi sa ğlam bir şiir ortamı yaratılmı ştır. “Soyut Somut” adlı yazısında bu konuyla ilgili olarak şöyle demektedir: “Yıkıcı bir şiir akımı bile yıktı ğı de ğerlerle beslenmek, geride bıraktı ğı dil, biçim, yapı özelliklerini kaynak yaparak güçlenmek zorundadır .” 37 Cansever’e göre gelene ğe kar şı da gelse şiir kar şı çıktı ğı şiirden de mutlaka etkiler almı ş demektir. Bu nedenle Edip Cansever şiiri süreklili ği olan, de ğişen, yenilenen şiirdir. Edip Cansever’in şiirinde gördü ğümüz özellikler şairin kendine özgü bir şiir olu şturdu ğunu göstermektedir.

Şiirinin her döneminde de ğişim ve yenilik görülmekle birlikte, Edip Cansever’in vazgeçemedi ği, ba ğlı oldu ğu tek kuram TS. Eliot’ın “nesnel kar şılık” kuramıdır. Edip Cansever, bu kuramın kendi şiirlerinde nasıl yer aldı ğını şu şekilde ifade etmektedir: “ Her şeyi birtakım nesnelerle vermeyi her zaman ye ğlerim. Vazgeçemedi ğim bir şeydir bu. Eliot’ın nesnel kar şılık kuramından yola çıkıyorsak co şkularımız, duygularımız, dü şüncelerimiz şiire aktarıldı ğı zaman oradaki nesnel kar şılıklarını bulmalı. Bir şiir içindeki nesnelerle, içindeki ya şam biçimleriyle, ili şkilerle ve daha

36 Cansever, a. g. e , s. 45–46. 37 Cansever, a. g. e , s. 54. 19

bir sürü ögeyle olu şturulur. Ve ben buna çok inanıyorum. Bu şiirlerde gereksiz ayrıntı sayılabilecek şeyler aslında bir fon gibi gerekli olan ögelerdir. ” 38

Somut- soyut şiir tartı şmalarının yapıldı ğı bu dönem içinde Edip Cansever her ne kadar soyut ve kapalı şiir yazmakla ele ştirilmi şse şiirin bir soyutlama i şi oldu ğunu kabul etmi ş, fakat somutlama yapılmadan şiirde hiçbir şey elde edilemeyece ğini savunmu ştur. Şiirdeki somutlama kaygısından ötürü “ şiirsel dekor” olu şturma amacıyla şiirinde duyguların nesnel kar şılı ğı bir takım ögeler kullanmı ştır.

Edip Cansever’e göre soyut şiir: “ ne kapalı, ne anlamsız, ne de toplumcu olmayan şiirlerdir. Soyut şiir, olsa olsa daha yazılmamı ş bir şiirdir; bir de yazılmı ş görünüp de, belli bir şiir düzeninde yer almamı ş, gelene ğinden kopuk, gelece ğe yönelmemi ş, salt ozanını ilgilendiren her türlü şiir soyuttur. ”39

Edip Cansever’e göre mısra i şlevini yitirmi ştir; şiiri şiir yapan bir birim olarak yürürlükten kalkmı ş, bir ölçü olmaktan çoktan çıkmı ştır. Şiire ölçü olarak ise dü şş el ve ussal bir ölçü olmalıdır. “ Usla okumalı, şiiri, usla biriktirmeli artık; mısra ile de ğil. Diyece ğim ille de bir ölçü gerekliyse, bu, dü şünsel-ussal bir ölçü olmalı. Tek sesli şiirden çok sesli şiire yöneli şteki en kapsamlı ölçü de budur. ”

Cansever’e göre dil, de ğişen ko şulların, de ğişen dü şüncelerin, de ğişen be ğenilerin, do ğal bir sonucudur. Dü şüncenin durması demek, hayatın da durması demektir.

T. S. Eliot’un, bir kelimenin, bir imajın, bir durumun okuyucuda da aynı duyguları uyandıracak şekilde kullanılması olan “nesnel kar şılık” kuramı, şiirlerinde nesnelerin büyük yer tuttu ğu bir dekor olu şturan Edip Cansever için oldukça önemli bir kuramdır. Cansever, “ Şiirlerim küçük insandan, küçük durumsal anlardan çok, insan dramını, yani bir çeli şkiler, kar şıtlıklar bütünlü ğünü içermeye yönelik oldu ğundan, bu dekorun nesneleri

38 Benk, a. g. e , s. 106. 39 Cansever, a. g. e , s. 56.

20 de, insanları da daha bir hareket halinde görünüyorlar sanırım. ”40 sözleriyle bu kurama verdi ği önemi belirtirken ayrıca bir şairin i şinin bir yerde kuramı da bozmak oldu ğunu söyleyerek, hep şiirin yeniye ve de ğişime dönük olması gerekti ğini savunmaktadır.

Nesnelerin Edip Cansever’in şiirinde bu kadar önemli olmasının nedeni, şiirsel bir dekor olu şturma ilkesiyle ve onun söylemek istedi ğiyle yani şiirinin amacıyla ilgilidir. Cansever, insanı, insanın sorunlarını evrensel bir yapıda ele alarak anlatmak istemektedir.

Edip Cansever’e göre gerçek maddedir, nesnelerdir. Özdemir İnce de Edip Cansever’in şiirinin bu nesnelere derinlemesine bakı şını şu şekilde de ğerlendirir: “Nesnenin geçmi ş ve gelece ği temsil etmesine, göstermesine gerek yok Edip Cansever’in şiirinde (ya da bütün ça ğda ş şiirde), çünkü zaman üç boyutuyla şimdi var olan nesnenin kendisidir, kendisindedir. ”41

Cansever özellikle uzun şiirlerinde bir sorunsalı kucaklamak, o sorunsalı genellikle yanıtsız sorularla büyütmekten yana oldu ğunu söyler. Bu sözleri de ben’in belirsizli ğinin çok yorumlulu ğu sa ğlamak amaçlı oldu ğunu gösteriyor.

Edip Cansever’in modernist olu şu ve insana yöneli şi üzerine Ahmet Oktay’ın tespitleri ise şu sözleriyle ifadesini bulur: “ Cansever, son kitabına kadar hep özcü bir şair olarak kaldı, söylemek bile fazla: Modernistti. Gelgelelim bu modernizmi moda olarak de ğil, ça ğcıl ve güncel olanın, dahası insanal olanın iletilmesinin zorunlu bir ögesi olarak anlıyordu. ”42

Dünyaya bakı şının ürünleri olan “usla okunan, usla biriktirilen” şiirlerinde Edip Cansever, insanı, insanla gelen en ça ğda ş sorunları kar şılayabilecek şiirin çok sesli bir şiir olması gerekti ğini savunur. Uzun şiirlerinde ise bir sorunsallık söz konusudur. Bu bakımdan, belli bir konusu olabilece ği gibi, bir temayı da i şleyebilir. Belli bir konuyu ya da temayı ele alırken öykü ve tiyatro gibi ögelerden yararlanmı ştır.

40 Cansever, “ Şair Ya şadı ğı Zaman Diliminin Dı şına Çıkabilir ”, Gösteri , Sayı 2, Ocak 1981, s. 6. 41 Özdemir İnce, “Edip Cansever: Yani O Kendine Sürgün Olan”, Tabula Rasa , İstanbul: Can Yayınları, 1992, s. 126.

42 Ahmet Oktay, Şair ile Kurtarıcı , İstanbul: Korsa Yayınevi, 1992, s. 93. 21

Edip Cansever, Oteller Kenti üzerine yaptı ğı bir konu şmada, “düzyazısal şiir” deyimini kullanır. Cansever’e göre, bütün sanatsal türler, şiirin potasında eriyebildi ğince, şiirin do ğal gereçleridir. “Düz yazıya geçmi ş ozan anlamı geni şletip yo ğunla ştırıyor. Mısra yerine devinim, mısrayı ölçü almak yerine usu ölçü yapmak” yoluna gitmi ştir. Şairin Seyir Defteri şiir kitabıyla birlikte şiirde şarkı sözleri, atasözleri, halk türküleri, halk şiirleri, ilanlar, afi şler, halk arasında kullanımı yaygın argo deyi şler ve buna benzer kalıpları oldu ğu gibi de ğil de ğiştirerek ve şiirin içinde eriterek kullandı ğı görülmektedir. Şair bu şekilde her döneminde şiire yenilikler katmaya çalı şmı ş de ğişimin ve yenili ğin savunucusu olmaya devam etmi ştir. Şiirde, dı ş ses ve iç sese daha az önem verirken, şiirde akustik bir yapıya ula şmaya çalı şmı ştır. Şiiri bir yapı ve bir mimari olarak ele alıp seslerin da ğılımını, tıpkı konser salonundaki gibi şiirsel yapıda da ğıtmak ve ortaya çok de ğişik bir ses çıkarmaya çalı şmak Edip Cansever’in amacıdır. Bu dü şüncesinin örnekleri İlkyaz Şikâyetçileri adlı şiir kitabında vermi ştir.

İkinci Yeni dönemi ve Edip Cansever şiiriyle ilgili olarak en çok tartı şılan konulardan biri olan soyut ve somut yakla şımıyla ilgili olarak Cansever kendi yolunu şu şekilde çizer: “ Yapaca ğım i ş -ama do ğru ama yanlı ş- soyut-somut ikilemini kaldırmayı denemek… ”43

Edip Cansever, şiirindeki sorgulama unsurunun bu kadar çok olmasının nedenini ise “duyulmamı ş duyguların tarihçisi” olarak sorulacak çok sorusu olması ve bunları kendi kendine sorması olarak de ğerlendirir. Şair bu şekilde içinde ya şadı ğı toplumun, çevrenin ve kendinin bilincine daha iyi varabilmeyi ister. Şiirlerinde bireyi toplum içinde somut olarak görünür duruma getirmek ve daha derinlere inerek bireyin içsel dramını kurcalamak çabasındadır. Sorular sormaya ve bu soruları ço ğaltmaya çalı şır. Yazdıkça bilmediklerine, tanımadıklarına, daha önce dü şünülmemi ş, söylenilmemi şe ula şmaya çalı ştı ğını belirtir.

43 Cansever, a. g. e , s. 54.

22

3. ESERLER İ:

Edip Cansever 58 yıllık ömrüne 17 şiir kitabı sı ğdırmı ş, hayatının büyük bir kısmını yalnızca şiir yazarak sürdürmü ştür. Cansever’in, 1981’e kadarki şiir kitaplarının toplu baskısı olan Yeniden ve 1982’deki Toplu Şiirleri nde ilk kez yayımlanan Eylülün Sesiyle adlı kitapları da sayılırsa, sa ğlı ğında yayımlanmı ş 18 kitabı vardır. Ölümünden sonra yayımlanan son şiirleri, düzyazıları, söyle şiler ve hakkında yazılanlar, Gül Dönüyor Avucumda (1987) adlı kitapta toplanmı ştır.

Kendisinin yok saydı ğı ilk kitabı İkindi Üstü 1947’de çıkmı ştır. Uzunca bir aradan sonra 1954’te Dirlik Düzenlik (Yeditepe Yayınları) yayımlanır. Cep kitabı boyutundaki bu kitap 80 sayfa ve kapa ğında da Matisse’in bir deseniyle basılır. Kitabın içinde de Sabri Berkel’in resimleri vardır.

1957 yılında yayımlanan Yerçekimli Karanfil (Yeditepe Yayınları) yine cep kitabı boyutunda ve 64 sayfa olarak yayımlanmı ştır. Kapak kompozisyonunu Orhan Peker hazırlamı ştır.

1958’de yayımlanan Umutsuzlar Parkı (Yeditepe Yayınları) büyük boyutlu (13,5 x 19,5) ve 80 sayfadır. Bundan sonraki kitapları da bu boyutta basılmı ştır. 1959’da Petrol , 1961’de Nerde Antigone , 1964’te Tragedyalar , 1966’da Ça ğrılmayan Yakup , 1970’te Kirli Ağustos , 1974’te Sonrası Kalır , 1976’da Ben Ruhi Bey Nasılım , 1977’de Sevda ile Sevgi , 1980’de Şairin Seyir Defteri , 1981’de Yeniden , 1982’de Toplu Şiirler , 1982’de Bezik Oynayan Kadınlar , 1984’te İlkyaz Şikâyetçileri , 1985’te Oteller Kenti ve ölümünden sonra da Gül Dönüyor Avucumda yayımlanmı ştır.

23

4. ÖDÜLLER İ Edip Cansever, 1957’de yayımlanan Yerçekimli Karanfil kitabıyla 1958 Yeditepe Şiir Arma ğanı’nı, 1976 yılında basılan Ben Ruhi Bey Nasılım kitabıyla Türk Dil Kurumu 1977 Şiir Ödülü’nü, 1981’de Yeniden (Bütün şiirleri) kitabıyla 1981 Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü’nü aldı.

24

İKİNC İ BÖLÜM ED İP CANSEVER’ İN Şİİ RİNDE EDEBÎ SANATLAR

Edip Cansever şiirinde dil ve anlatım unsurlarından edebî sanatlar konusunu incelerken Cem Dilçin’in Türk Şiir Bilgisi adlı kitabını temel aldık. Cem Dilçin’in kitabında edebî sanatlar “söz sanatları” ana ba şlı ğı altında üç bölüme ayrılmı ştır. Bunlar: mecazlar, anlamla ilgili sanatlar, sözle ilgili sanatlardır. Çalı şmanın bu bölümünde edip Cansever’in şiirinde tespit etti ğimiz sanatları ilgili ba şlıklar altında gösterece ğiz.

1. MECAZLAR

Mecaz sanatı, söze güzellik, canlılık ve daha etkili bir güç vermek için yapılır. Türkçe, mecazlar bakımından çok zengin bir dildir ve mecaz sanatları Türk edebiyatında çok kullanılmı ştır. Edip Cansever şiirinde mecaz-ı mürsel, kinaye ve tariz sanatıyla ilgili örnek tespit edemedik. Nutka getirme, söyletme, konu şmayan varlıkları konu şturma, dile getirme sanatı olan intak sanatına ait örnek tespit edemedik. Ki şile ştirme sanatını kullanan şair, nesneleri konu şturmak yerine onların duygularını dü şüncelerini bir anlatıcı gibi kendisi belirtmi ştir.

1. 1. TE ŞBİH (BENZETME)

Bir nesnenin, bir olayın ya da durumun özelli ğini anlatabilmek için insano ğlu, her dilde benzetmelerden (simile) yararlanır. Yazın ürünlerinde, özellikle de şiir dilinde benzetmeler, etkileyici, anlatıma güç verici ve şiiri okuyan/dinleyenin zihninde, anlatılanı canlandırıcı ögelerdir; özgün benzetmeler şiirin etkisini arttırır. 44

44 Do ğan Aksan, Cumhuriyet Döneminden Bugüne Örneklerle Şiir Çözümlemeleri , Birinci Basım, Ankara: Bilgi Yayınevi, Aralık 2003, s.43. 25

Cem Dilçin bu sanatı, sözü daha etkili duruma getirebilmek için, aralarında türlü yönlerden ilgi bulunan iki şeyden, benzerlik bakımından güçsüz durumda olanı nitelikçe daha üstün olana benzetmek olarak tanımlar. Sözcükler gerçek anlamında kullanılır. Te şbihin dört ögesi vardır: benzeyen, benzetmelik, benzetme yönü, benzetme edatı. Bu ögelerin şiirde bir arada kullanımlarına göre dört türü bulunmaktadır. Ögelerin tamamı bir arada yer alıyorsa buna ayrıntılı benzetme (te şbih-i mufassal) denir. Benzetme yönü söylenmemi ş olan benzetmelere kısaltılmı ş benzetme (Te şbih-i Mücmel, Te şbih-i Muhtasar), benzetme edatı bulunmayan benzetmelere peki ştirilmi ş benzetme (Te şbih-i Müekked), yalnız benzetilen ve benzetmelik ö ğeleriyle yapılan benzetme edatı ve yönü söylenmeyen benzetmelere ise uz benzetme (Te şbih-i Beli ğ ) denir. Dört ögenin söylenmesiyle yapılan benzetmeye oranla daha güzel oldu ğu için uz benzetme daha çok kullanılır.

1.1.1Tam Te şbih (Te şbih-i Mufassal, Ayrıntılı Benzetme) Edip Cansever, benzetmelerde benzeyen ve benzetilen arasındaki ilgileri, benzetme yönünü alı şılmı şın dı şında, yeni ve farklı ba ğlantılar kurarak olu şturmu ştur. Örne ğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil dü şüyor gibi …. Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk Birle şiyoruz sessizce ( YERÇEK İML İ KARANF İL, Yerçekimli Karanfil , s. 103.) Bu dizelerde şair içine dü şen a şk, sevinç duygularını ‘içine bir karanfil’ dü şmesine benzetmi ştir. İki a şığın bir olmasını ise yedi rengin tek bir renkte birle şmesine benzeterek ‘beyaza kesercesine’ söyleyi şiyle vermi ştir.

En saklı yerinden en güzelli ğin çıkıyor Ansızın do ğan hayvanlar gibi güzel (YERÇEK İML İ KARANF İL, Kaybola , s. 116.)

Yani şu eskiden beri olan kendi ni, bombalar gibi atılan kalabalı ğa

26

Ortalık – onu aldı ğın yere koy- içi görünen saatler gibi Birden sevi şmeye koyuluyor; ansızın alı şmı ş gibi tütüne Ortalık – onu aldı ğın yere koy- eli görünen buz da ğları gibi (YERÇEK İML İ KARANF İL, Anahtar Deli ği, s. 110.)

Yukarı yı dü şünüyorum, bir aşağı katta olu şumdan Dört duvar, bir buzdolabı, naylona benzer bir gök Bütün o zehir gibili ği so ğumu ş şeylerin Anlıyorum bir aşk akımı dır dolanıyor üstümde. (YERÇEK İML İ KARANF İL, Aşkın Radyoaktivitesi , s. 97.)

So ğuk su tadında kadın yüzleri Bir eski havada belirsizli ğe giden Dörtnala atlar gibi bitmezlik içinde (UMUTSUZLAR PARKI, Amerikan Bilardosuyla Penguen , s. 140)

1.1.2. Peki ştirilmi ş Benzetme ( Te şbih-i Müekked) Söylenmeyen benzetme 45 olarak da niteleyebilece ğimiz te şbihin bu türüyle ilgili örnekler de Edip Cansever’in şiirinde yer almaktadır. Bir balık ellerimde Balıktan bir göz ellerimde Kirpiksiz, tuzlu, kesin (YERÇEK İML İ KARANF İL, Kesin , s. 95.) Bu örnekte şair “balıktan bir göz ellerimde” derken balı ğın gözleri, balı ğa bakan ki şinin gözleri ile bakma eylemine vurgu yapar. Elde tutulan balık de ğil de artık bir gözdür, bakma eylemiyle var olan bir gözdür.

Yazıldı saatin üç buçuk oldu ğu havaya Bo şandı taptaze üçler halinde bir ya ğmur

45 İ. Sami Akalın, Edebiyat Terimleri Sözlü ğü, İstanbul: Varlık Yayınları, Aralık 1965, s. 27

(UMUTSUZLAR PARKI, Umutsuzlar Parkı , s. 180)

Ayrıntılar, farklı algılar arasında ilgiler kuran Cansever insanın hissettiklerini benzetmeler aracılı ğıyla daha yo ğun anlatmı ştır. A şağı örnekte “ürperti”yi anlatırken farklı duyumlardan yararlanmı ştır. Nasıl ki balıkları seviyorsunuz apaçık Öyle Nasıl ki ok şuyorsunuz ipekli kuma şları Öyle Bir sabun elliyorsunuz kaygan, yumu şak Belli bir ürperti içinizde. (UMUTSUZLAR PARKI, Sı ğınak , s. 195)

Her yalnızlık biraz ihtilâl (PETROL, Robespierre , s. 219)

1.1.3. Kısaltılmı ş Benzetme (Te şbih-i Muhtasar) Edip Cansever’in şiirinde yer alan kısaltılmı ş benzetmeler şairin şirinin anla şılmasının zor oldu ğu, kapalı oldu ğu yorumlarının nedenlerinden biridir. Bazı benzetmelerde benzetme yönü ve ilgisinin ne oldu ğu zor anla şılmaktadır. Şiirlerinin zor anla şılır ve kapalı şiir olması yönündeki ele ştirilerin nedenlerinden birisi benzetmelerindeki bu özelliktir. Aşağıdaki örnekte delikanlılar “dalyan”a benzetilmi ştir. Aradaki benzetme ilgisi delikanlılarının görünü ş olarak iri yapılı olmalarıdır. İki unsur arasındaki bu ilgi, benzetme yönü belirtilmemi ştir. İzmir batakhanelerine geceleri Dalyan gibi delikanlılar girer çıkardı. ( İKİND İ ÜSTÜ, Ekim Aylarında , s. 19.)

Rüyalarında ceylân gibi kadınlar görürler. ( İKİND İ ÜSTÜ, Beyo ğlu’nda Gece , s. 22.) 28

Bu da ğ gibi çuvallar benim mi sizin mi (D İRL İK DÜZENL İK, Bir Kara Borsacının Şairlere Ö ğüdü , s. 62.)

Bir a şk, kahveye vurmu ş asker a ğızları gibi (UMUTSUZLAR PARKI, Amerikan Bilardosuyla Penguen , s. 141)

Yaslı bir kadın gibi gözleri kendine bakan Kendine baktıkça da çocukları olan hüzünden . (PETROL, Kumcul , s. 227)

1.1.4. Te şbih-i Beli ğ (Uz Benzetme) Benzetme yönü ve benzetme edatının söylenmedi ği benzetmelerdir. Sadece benzeyen ve benzetilen unsurlar vardır. Şair a şağıdaki örnekte ki şinin yüzündeki ya şama sevincini “ordu”ya benzetmi ştir. Ordunun saldırıya geçmi ş haliyle ya şa sarılma ve ya şama sevinci duyma duyguları özde şle ştirilmi ştir.

Sana her zaman söylüyorum, senin yüzünde gülmek var Bakınca bir ya şama ordusu çıkıyor aydınlı ğa (YERÇEK İML İ KARANF İL, Kaybola , s. 116.) Ben onlara denizi getiren adam ; Bahriye neferi … (Sonrası Kalır I, İKİND İ ÜSTÜ, Deniz şiirleri, s. 23.)

Sen o karanfil e e ğilimlisin, alıp sana veriyorum i şte. . … Derken karanfil elden ele Görüyorsun ya bir sevda yı büyütüyoruz seninle (YERÇEK İML İ KARANF İL, Yerçekimli Karanfil , s. 103.) 29

Bir ağaç i şliyor tıkır tıkır yanımızda (YERÇEK İML İ KARANF İL, Yerçekimli Karanfil , s. 103.)

Bana ay diye yutturdu pembecikleriyle bir kız ı (YERÇEK İML İ KARANF İL, Var Var , s. 102.)

Yalnızca benzetilen ve benzetmelik ögeleriyle yapılan ve dört ögeyle yapılan benzetmelere göre tercih edilen bu sanatın Edip Cansever şiirlerinde ustalıkla kullanılmı ş oldu ğunu görüyoruz.

1.2. İST İARE (E ĞRET İLEME)

Ödünç alma, bir sözün gerçek anlamını kaldırarak, benzerli ği olan di ğer bir anlamı i ğreti olarak verme 46 anlamlarında kullanılan istiare, bir şeyi kendi adının dı şında, türlü yönlerden benzedi ği ba şka bir şeyin adıyla anma sanatıdır. Anlambilim incelemelerinde benzetmeleri eğretileme ya da deyim aktarması (Yun. metaphora ) adı verilen söz sanatının ilk evresi, ilk a şaması olarak kabul ediyoruz. 47 İstiare, hem bir mecaz hem de bir benzetme sanatıdır. Benzetmenin temel iki ögesinin yani benzetilen ile benzetmeli ğin, birinden birinin kullanılmasıyla yapılır. 48

1.2.1. Açık İstiare ( İstiare-i Musarraha, Açık E ğretileme) Edip Cansever’in vazgeçemedi ği şiirde dekor yaratma tekni ği e ğretileme sanatını kullanırken seçti ği benzeyenlerle bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Şiirlerinde kullandı ğı imgeler vermek istedi ği duyguyu yansıtan bir yapı olu şturur.

Onunla barınıyordu ayrıca, onunla bu ipi kopmu ş gökyüzleri (YERÇEK İML İ KARANF İL, Anahtar Deli ği, s. 108.)

46 Seyit Kemal Karaalio ğlu, Edebiyat Terimleri Kılavuzu , İstanbul: İnkılâp ve Aka Kitapevleri, 1975, s. 174. 47 Do ğan Aksan, Şiir Dili Türk Şiir Dili , Ankara: Engin Yayıncılık, 2005, s.119. 48 Cem Dilçin, Türk Şiir Bilgisi , Dördüncü Baskı, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 1997, s. 414.

30

‘Barınmak’ eylemiyle gökyüzlerinin de sı ğındı ğı bir “ev, yer” e ğretilemesi yapılmı ştır.

Kahvenin etrafında şiirler uçu şur (D İRL İK DÜZENL İK, Dirlik Düzenlik , s. 89.) Şiirler ku şlar gibi uçu şur. Kendisine benzetilen “ku ş”tur.

Vay ışıklar vay! hep birden çinkoya mavi, Akıntısı aya do ğru uzanan (YERÇEK İML İ KARANF İL, Yerçekimli Karanfil , s. 103.)

Belki de ellerimiz mi? biraz ince, biraz da çok kelimeli (YERÇEK İML İ KARANF İL, Ey , s. 93.)

1.2.2. Kapalı İstiare ( İstiare-i Mekniye, Kapalı E ğretileme) Düzde ğişmeceye kar şıt olarak, dizisel ba ğlantılar düzleminde, ortak anlambirimcikler kapsadıklarından aralarında e şde ğerlik ili şkisi kurulan anlamlı ögelerden birini di ğerinin yerine ve kar şıla ştırma yapılmasını sa ğlayan sözcükleri kaldırarak kullanma sonucu olu şan de ğişmecelerdir. 49

Böyle gün ı şığında sabahları, En güzel şiir lerimi yazmı şımdır. İnsanlar aydınlı ğa karı şınca; O da her zamanki gibi, Şarkı söyleyecek, giyinecek , …. ( İKİND İ ÜSTÜ, Gün I şığında , s. 26.)

49 Berke Vardar, Açıklamalı Dilbilim Terimleri Sözlü ğü, İstanbul: Multilingual Yayınları, 2002, s. 89. 31

“Gün I şığında” şiirinde, insan gibi şarkı söyleyecek, giyinecek olan “ şiir”dir. Şiirin tamamına yayılan temsili bir e ğretileme yapılmı ştır. “ Şiir” bir insan gibi günlük hayata karı şır, ya şar. Bu yönüyle de şiir ki şile ştirilmi ş, te şhis sanatı yapılmı ştır. Ayrıca somutla ştırma da var diyebiliriz. Ki şile ştirmenin ve somutla ştırmanın birlikte kullanıldı ğı örnekler di ğer şiirlerinde de rastlanmı ştır.

Caddelerden geçecek güler yüzle , Giriverecek bir pastacı dükkânına, Biraz sonra un kokacak elleri , …

Rüzgârlar yakar dı ayak bileklerimi, İçimi en güzel sevdalar sarmıştı . ( İKİND İ ÜSTÜ, Sıcak Haziran Geceleri , s. 27.)

Hadi!ça ğımızın aklıyla konu şmıyan ilk adamı geliyor. (YERÇEK İML İ KARANF İL, Anahtar Deli ği, s. 110.)

1.2.3.Yaygın İstiare ( İstiare-i Temsiliye, Yaygın E ğretileme) Bir varlı ğa ya da kavrama asıl adını de ğil de benzedi ği ba şka bir varlı ğın adını vermek sanatı olan e ğretilemenin bu türünde benzetme şiirin bir bölümünde ya da şiirin tamamında kullanılmaktadır. Kesile kalmı ş bir ot Bir çıkıntı ay yuvarla ğında. Susmak , o ölüme denk susmak Var ya, Bir tüfektir i şte insanda ( İKİND İ ÜSTÜ, TÜFEKKK , s. 106.) 32

Şiirin tamamında tüfek ve insan benzetmesi yapılmı ştır. Di ğer şiirlerinde de şiirin tamamına yayılan benzetmeler ve içerik bütünlü ğü olu şturan örneklere rastlanmaktadır. Bir tüfektir her soka ğın ucu Siyaha kapalı at Patladı patlayacak İçine dönük pencere Sert adım Tek kelime Adının çıkardı ğı ses Bir çekmece bir kutu Bir tüfektir bunlar do ğrusu (İKİND İ ÜSTÜ, TÜFEKKK , s. 105.)

1.3. SOMUTLA ŞTIRMA Edip Cansever’in şiirinde oldukça çok bulunan bir kullanım somutla ştırmadır. Nesnel ba ğlıla şıklık kuramına sıkı sıkıya ba ğlı oldu ğunu belirten Cansever, şiirinde nesnelerin işlevi şiire “dekor” olu şturmaktır. Soyut kavramlar bu şekilde somutla ştırılarak şiirde yer alır. Somutla ştırmayla ne yapmak istedi ğini Cansever şu sözleriyle anlatmaktadır: “ Ben insanın içsel ve dı şsal dramını yazmaya çalı şıyorum. Bu karma şık dünyayı sergilerken de, hem insanın hem de nesnelerin boyutlarını ço ğaltmam kaçınılmaz oluyor. Bölüp parçalamakla, sonra da bütünlemekle, çok yanlı bir uzamsal konum elde etti ğimi sanıyorum. Nesneleri didik didik etmem, insanı didik didik etmemden kaynaklanıyor bir bakıma. Her şiirimin bir dekoru, yani bir ‘nesnel alt yapısı’ var. İnsanın do ğal göstergesidir nesneler. ”50

Zeliha Güne ş, “Cemal Süreya’nın Şiir Dili” adlı kitabında Cemal Süreya şiirinde de görülen bu kullanımları “somutla ştırma” ba şlı ğı altında incelemi ştir. 51 Edip Cansever şiirlerinde de görülen bu yapıyı Zeliha Güne ş’in çalı şmasını esas alarak örnekleriyle inceleyece ğiz.

50 Cansever, a. g. e , s. 97. 51 Zeliha, Güne ş, Cemal Süreya’nın Şiir Dili , Eski şehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları, 2007, s. 62-69. 33

Pencere yanındaydı gökyüzü yanında Uzandı masaya sonsuzu koydu … Masaya biranın dökülü şünü koydu Uykusunu koydu uyanıklı ğını koydu Toklu ğunu açlı ğını koydu (D İRL İK DÜZENL İK, Masa Da Masaymı ş Ha , s. 52.) Sonsuz masaya koyulabilecek bir nesne niteli ğinde somutla ştırılmı ştır. Bu şiirin tamamında soyut kavramları, hareketi sanki tutulabilen, masaya koyulabilecek bir nesne halinde dü şünerek “koyma” eylemiyle kullanmı ştır.

Gözlerim bir balı ğın onu tutma denizlerinde Gözlerim bir balı ğın . (YERÇEK İML İ KARANF İL, Kesin , s. 95.) Gözlerin bir denize bakması ve bir balı ğı tutma amacı, iste ği ta şıması somutla ştırılarak anlatılmı ş. Bu istekle gözlerin balı ğa ait olması anlamı verilmi ş. Cansever özellikle “göz ve bakmak eylemi” üzerine pek çok benzetme, somutla ştırma yapmı ştır. “Yerçekimli Karanfil” şiir kitabının bir bölümüne “Bakmalar Denizi” adını vermi ştir. Bakmalar görüyorum bütün gün türlü bakmalar Gördüm suyunki yumu şak , gördüm ağacınki katı Bu örnekte duyular arası aktarma da yapılmı ştır. Suyun bakmasının yumu şak oldu ğunu görerek anlıyor ve bu şekilde ‘görmeler’i de somutla ştırmı ştır. “Soyut” şiir olarak ele ştirilen Cansever şiiri soyut kavramların somut kar şılıklarla somutla ştırılması, somut varlıkların ise ba şka varlıklarla da ili şkilendirilerek şiirsel bir işlev kazandı ğı görülüyor. Cansever de soyut ve somutu şiirinde dengelemeye çalı ştı ğını belirtmi ştir. Kar ya ğacak, bembeyaz olacak unutulmu şlu ğun . (EYLÜLÜN SES İYLE, Üçlükler , s. 237 )

34

(Altını çizdim havadaki yankının ) ( ŞAİRİN SEY İR DEFTER İ, Bir Şiir Yazılırken , s. 188.) Yalnızlık üç be ş ki şi (SEVDA İLE SEVG İ, Bu gemi Ne Zamandır Burada , s. 150) Bir eriyik ya da ceset gibi Ölümümü de ğil, ölümlülü ğümü sadece (SEVDA İLE SEVG İ, Bilmezsin Bu Yolları Sen , s. 143)

Ve yere bırakmamak ister gibi sözünü (BEN RUH İ BEY NASILIM, Bir Otel Kâtibi, s. 78.)

1.4. MECAZ-I MÜRSEL (DÜZDE ĞİŞ MECE) Bir sözün, gerçek anlamının dı şında benzetme amacı gütmeden kullanmadır. Benzetme yapılmaksızın sonucun neden, kapsayanın kapsanan, bütünün parça, genelin özel, somut adın soyut kavram yerine kullanılması yoluyla olu şan de ğişmece türüdür. 52 Eğretilemeye kar şıt olarak, tümcede dizimsel bir ba ğlantı kuran ya da belirten gerçeklik düzleminde yan yana bulunan ö ğelere ili şkin olarak benzetme yapılmaksızın sonucun neden, kapsayanın kapsanan, bütünün parça, genelin özel, somut adın soyut kavram yerine kullanılması yoluyla olu şan de ğişmece türüdür. 53

Aşağıdaki örnekte Moliére’in adı eserlerini hatırlatacak onları belirtecek şekilde kullanılmı ştır. Büyük bir tiyatroda Moliére’i oynuyorlar, bizse – alı şkanlık (YERÇEK İML İ KARANF İL, Altın Ayak , s. 130)

Siirtli iki göz …

52 Vardar, a. g. e , s. 85. 53 Berke Vardar, Açıklamalı Dilbilim Terimleri Sözlü ğü, İstanbul: Multilingual, 2002, s.85–86. 35

(UMUTSUZLAR PARKI, Çember, s.151) Yukarıdaki örnekte ise Siirtli olan bir insanın gözleri söylenerek gözlerin sahibi olan o ki şi belirtilmi ştir. Dikkat aynı zamanda o ki şinin bakı şına yo ğunla ştırılmı ştır.

1.5. TE ŞHİS (K İŞİ LE ŞTİRME) Cem Dilçin’e göre ki şile ştirme “ İnsan dı şındaki canlı ve cansız varlıkları, dü şünen, duyan ve hareket eden bir insan ki şili ğinde göstermek, ki şile ştirmek” 54 tir. Seyit Kemal Karaalio ğlu ise “Tanı, tanılama, şahıslandırma, şekil ve surat verme, ne oldu ğunu anlama ve canlıla ştırma” 55 şeklinde tanımlar. Ki şile ştirme yapılırken te şbih, istiare ve intak sanatlarından da yararlanılır.

Böyle gün ı şığında sabahları, En güzel şiirlerimi yazmı şımdır. İnsanlar aydınlı ğa karı şınca; O da her zamanki gibi, Şarkı söyleyecek, giyinecek , ( İKİND İ ÜSTÜ, Gün I şığında , s. 26.) Şiire insan özellikleri yüklenerek “ şiir” ki şile ştirilmi ştir.

Masa da masaymı ş ha Bana mısın demedi bu kadar yüke. (D İRL İK DÜZENL İK, Masa da Masaymı ş Ha , s. 52)

Evime gelince oturdu ğunuz İskemleler konu ştu . (D İRL İK DÜZENL İK, Fıldırfı ş, s. 57)

Sokak büyür de büyür Alır ba şını gider

54 Dilçin, a. g. e , s. 419. 55 Karaalio ğlu, a. g. e , s. 381.

36

(D İRL İK DÜZENL İK, İbrahim’in Evi , s. 86) Bir şemsiye gö ğe öykünüyorken arada bir (UMUTSUZLAR PARKI, Çember s. 145) Bir karıncayı selamlıyorlar ; besili, siyah … “Günaydın” diyorlar atılmı ş bir ka ğıt parçasına … Birinci katta bir kibrit çöpü oturuyor (UMUTSUZLAR PARKI, Umutsuzlar Parkı , s. 159)

2. ANLAMLA İLG İLİ SANATLAR Anlamla ilgili sanatlardan tenasüp(ilgileme) , Leff ü ne şir (dürüp yaymaca), sihr-i helal(çifte ilgi), istihdam (çiftleme) sanatlarıyla ilgili örnek tespit edemedik. Şair bu sanatları kullanmı ş olsa bile bütün şiirleri dü şünüldü ğünde oldukça az bir oranda olmalıdır. Şiirlerde mübala ğa, tezatlar, tekrir sanatı oldukça çok örnekle görülmektedir.

2.1. TEVR İYE (ARTSAMA)

İki ya da ikiden fazla anlamı olan bir sözcü ğü bir dize ya da beyit içinde yakın anlamını söyleyip uzak anlamını kastetmektir. Edip Cansever şiirinde a şağıdaki örnekte böyle bir kullanım tespit ettik.

Gebe karnıyla bir kadının Güne şin döndü ğü tepsiye vurmu şlukla Vay!çiçekleri, kedileri bakmak bakmak yapan elim (YERÇEK İML İ KARANF İL, Var Var , s. 101.)

37

“Vurmak” sözcü ğü Türkçe sözlükte ‘darbe şeklinde vurmak’ ve ‘yansımak’ anlamlarını ta şımaktadır. Bu örnek için iki anlam da dü şünülebilir. “Bakmak” sözcü ğü ise ‘görme eylemi’ ve ‘yeti ştirmek, ilgilenmek, beslenmek’ anlamlarıyla ikinci dizede kullanılmı ştır

2.2. TECAHÜL-İ ÂR İF (B İLMEZDEN GELME)

Bilmezlenme, bilinen bir şeyi nükteye dayandırarak bilmiyor görünmeye, gerçe ği bilmiyormu ş gibi davranma sanatıdır. 56 Ne hiç bilmemektir, ne de bildi ğini saklamaktır. Bildi ğini türlü nedenlerle bilmezlenerek, dolaylı yönlerden anlatmaktır. Bunu yaparken de mübala ğa ve istifham sanatlarından yararlanılır. 57 İstifham sanatında nükte yapmak özellikle yapılan bir kullanım olmadı ğından tecahül-i ârif’ten ayrılır. Bir dünya görmü şüm keyfimce, İnsanları ve dü şünceleri bana benzer. De ğişivermi şim ( İKİND İ ÜSTÜ, Sarho şluk , s. 44.)

Damın altında kaç sıra tu ğla eksik eksik Niyedir bilmiyorum pencere koysak mıydı adını? (YERÇEK İML İ KARANF İL, Var Var , s. 101.)

İspinoz dü şünür müydü ? Deli olan ka şınır mıydı ? (YERÇEK İML İ KARANF İL, Buz Gibi , s. 115.) Şairin çok kullandı ğı sorgulama tekni ğini bu örnekte de görüyoruz. Şair cevabını bildi ği bu soruları sorarken bilmemezlikten gelir ya da farkına varamadı ğı durumlarla ilgili bilmezli ğini gösterir. Burnum mu kanadıydı ne ; ispirto, pamuk, sırtüstü yatmak …

56 Karaalio ğlu, a. g. e , s. 368. 57 Dilçin, a. g. e , s. 441. 38

Neyse ben bara gittim, çıkarken anladım gitti ğimi (UMUTSUZLAR PARKI, Umutsuzlar Parkı , s. 175)

2.3. HÜSN-İ TAL İL (GÜZEL NEDENLEME)

Güzel sebep, sebebi bilinen bir olayı, daha güzel sebeple oluyormu ş gibi gösterme sanatıdır. Şair gerçek sebebi inkâr ederek yerine heyecanına uygun bir sebep gösterir. 58 Gerçek bir olayın meydana gelmesi, hayali ve güzel bir nedene ba ğlanarak açıklanırken bu nedenin kesin bir yargıya dayanması gerekir. Hüsn-i talilde de tecahül-i ârifte oldu ğu gibi gerçek nedeni bilmezlenmek gibi bir durum vardır. Ancak hüsn-i talil, tecahül-i ârif’ten gerçek sonucu hayali bir nedene ba ğlamak yönünden ayrılır. 59

Taze Mayıs rüzgârları eserdi Yolum kırlara dü şünce . ( İKİND İ ÜSTÜ, -Ak şamüstü, Deniz, Kırlar Vesaire , s. 35)

Üstelik beni sevmek haşlanmı ş pirinçleri beyazlatır . Günaydın! (YERÇEK İML İ KARANF İL, Yangın , s. 98.)

Kolları upuzun Walt Whiteman’ı okumaktan (YERÇEK İML İ KARANF İL, Buz Gibi , s. 115.)

Şu da ğ çiçekleri yaban elmaları Basma çiçe ğinden güzelse Hürriyetle büyüdü ğünden (D İRL İK DÜZENL İK, Kar şıtlık , s. 82.) Annem sevinmek için boncuklar alıyordu çar şıdan

58 Karaalio ğlu, a. g. e , s. 158. 59 Dilçin, a. g. e , s. 443.

39

(UMUTSUZLAR PARKI, Umutsuzlar Parkı, s. 170)

Edip Cansever, şiirlerinde hüsn-i talil sanatının örneklerini vermi ştir. Ancak şiirinde insanın bunalımlarını ve dramını anlatırken bu sanatı fazla kullanmaz. Güzel sebep bulmak yerine insanın sıkıntılarını yansıtan sözcükler seçer. Güzel bir neden olmamakla birlikte insanın bazı davranı şlarını da alı şılmadık nedenlere ba ğlamı ştır. Aşağıdaki örnekte oldu ğu gibi. Çıkarıp giyin diye şapkanızı Birimiz selâmlamalı . (UMUTSUZLAR PARKI, Sı ğınak , s. 194)

2.4. MÜBALÂ ĞA (ABARTMA) Seyit Kemal Karaalio ğlu’na göre mübalâ ğa: “ fazla, çok a şırı (fr. hyperbole). Bir i şte çok ileri varma, zihinde kuvvetli bir iz bırakmak üzere bir şeyi ya olmayaca ğı bir şekilde anlatma ya da oldu ğundan pek çok veya pek az gösterme sanatıdır .” 60 Sanatçı, heyecanının şiddeti derecesine göre mübala ğa yapar. Sözün etkisini güçlendirmek amacındaki bu sanatta a şırı anlatma nükteli ve zariftir. Dîvan edebiyatında mübâlâ ğa üç bölüme ayrılmı ştır. Cem Dilçin de mübâlâ ğanın niteli ğine göre üç tür olarak ele alır. 1. Tebli ğ: Akla ve görene ğe uygun olan mübâlâ ğa, 2. İğ râk: Akla uyan, görene ğe uymayan mübâlâ ğa, 3. Gulüvv: Hem akla hem de görene ğe uymayan , a şırı mübâlâ ğa.

2.4.1. Tebli ğ: Mübâlâ ğa sanatının akla ve görene ğe uygun olan olarak yapılanıdır. Akla yatkın olan mübalâ ğadır.

‘Masa da Masaymı ş Ha’ şiirinde ‘masa’ üzerine koyulan yükten etkilenmemektedir. Ki şile ştirilen ‘masa’ hayatın yüküne ve dertlerine kar şı sa ğlam kalabilmi ş, güçlü bir karakter özelli ği göstermektedir.

60 Karaalio ğlu, a. g. e , s. 246. 40

Masa da masaymı ş ha Bana mısın demedi bu kadar yüke Bir iki sallandı durdu Adam ha babam koyuyordu (D İRL İK DÜZENL İK, Masa da Masaymı ş Ha , s. 52.)

Aşk dedin mi bini bir paraya Şair i şi bu karı şık düzen Övünmek için söylemiyoruz Biz olmasak ne i şe yarardınız bilmem. (D İRL İK DÜZENL İK, Halkın Görü şü, s. 51.)

Dünyalar dolusuydu bir yanım (D İRL İK DÜZENL İK, Dirlik Düzenlik , s. 88.)

Akça kızın tutkunlu ğu dünyaya Yüzünde dünya rengi (D İRL İK DÜZENL İK, Akça Kız Masallardan Dı şarı , s. 83.)

Bir oda tuttular kıza İçinde neler yok ki Şu sedir masallardan kalma (D İRL İK DÜZENL İK, Akça Kız Masallardan Dı şarı , s. 83.) Bu örnekler bir derece olabilme ihtimali ta şıyan durumlar için kullanılmı ştır. Edip Cansever şiirinde mübalâ ğa her ne kadara akla uygun gibi görünse de gerçeklik payı azdır. 2.4.2. İğ rak: Akla uygun ancak görene ğe uygun olmayan durumları anlatan, olabilir gibi görünen mübalâ ğadır.

Sarho şlar kolkola gezecekler sabaha kadar Hele bir şarap kokusuyla essin rüzgar 41

( İKİND İ ÜSTÜ, Marsilya’da Ak şamüstü , s. 43.)

Edip Cansever, insanların sarho ş olmasını ve sabaha kadar kolkola gezmesini rüzgarın şarap kokusuyla esmesi nedenine ba ğlamı ş ve hüsn-i talil sanatı yapmı ştır.

2.4.3. Gulüv: Akla da görene ğe de uygun olmayan sanattır. Aklın almayaca ğı, mantı ğa uygun olmayan abartmalardır.

Deyi şbilim içinde anlam öncelemelerinden olan abartma ( hyperbole, Overstatement ) bir ögenin ya da özelliklerinin gere ğinden fazla öncelenmesi 61 olarak aynı amacı belirtmektedir. A şağıdaki örnekler imkânsız görünen durumları ifade etmektedir. İlk örnekte gördü ğümüz bir saniye gibi kısa bir sürede pek çok ki şiyle evlenmenin imkânı yoktur. Bu, geleneğe de aykırı bir durumdur.

Ben hepsiyle evleniyorum Birer saniye içinde ( İKİND İ ÜSTÜ, Kadınlar İçin Şiir , s. 42.)

Soka ğı bile a şırmı şlar yuh! sonra da çar şıyı, göz kapaklarının ötesini Bulutlar altıydı şurası ; bakındı hele onu da (YERÇEK İML İ KARANF İL, Anahtar Deli ği, s. 109.)

Bir balık ellerimde, Balıktan bir göz ellerimde Kirpiksiz, tuzlu, kesin Bakı şları günlerce (YERÇEK İML İ KARANF İL, Kesin , s. 95.) Bir iki satte bitiveriyor bir mevsim (BEZ İK OYNAYAN KADINLAR, Manastırlı Hilmi Beye Birinci

61 Ünsal Özünlü, a. g. e , s. 111. 42

Mektup, s. 245.) Binlerce, ama binlerce yıldır ya şıyorum … Girdim içeriye yıllardır soyunuyordunuz Ve i şte giyiniyordunuz yıllarca (UMUTSUZLAR PARKI, Umutsuzlar Parkı , s. 162–163)

2.5. TEZAT (KAR ŞITLIK)

Kar şıtlama, birbirinin zıddına olma; çeli şim, antitez. Anlamca birbirinin zıddı olan fikirleri bir arada kullanma 62 sanatı olan tezat, iki dü şünce, duygu ve hayal arasında birbirine kar şıt olan nitelikleri ve benzerlikleri söylemektir. Bir şeyin birbirine kar şıt görünen özelliklerini bulup çıkarmak da tezat sanatıdır. 63

Uykusunu koydu uyanıklı ğını koydu Toklu ğunu açlı ğını koydu (D İRL İK DÜZENL İK, Masa da Masaymı ş Ha , s. 52)

İlk dizede “koydu” sözcükleri de ko şut yapıda kullanılmı ştır.

Deyi şbilim yöntemi içinde tezat sanatı kar şılı ğı olarak anlam öncelemelerinden ikilem ya da zıtlık ( paradox )öncelemesini görüyoruz. İkilem, zıt iki dü şünce ya da olayın birbiriyle çeli şkili olarak kullanılmasıdır. İkilemde bir öge öncelenmi ş gibi görünürken, ortaya tam anlamıyla zıt ikinci bir öge çıkar, okuyucuyu şoka u ğratır, kendinden öncekini geride bırakarak öncelenir. Böylece ilk ögenin kullanımıyla getirilen gerçekler, ikinci ve zıt öge tarafından silinir gider. 64

Denizde öyle koskocaman gemiler En büyü ğü adam boyu kadar.

62 Karaalio ğlu, a. g. e , s. 383. 63 Dilçin, a. g. e , s. 449. 64 Özünlü, a. g. e , s. 110. 43

( İKİND İ ÜSTÜ, -Ak şamüstü, Deniz, Kırlar Vesaire , s. 35)

Gemiler öyle koskocaman gemiler Uzaktan küçücüktü . ( İKİND İ ÜSTÜ, -Ak şamüstü, Deniz, Kırlar Vesaire , s. 35)

Ayrıca bu dizelerde “gemiler” zıt ko şut yineleme olarak kullanılmı ştır.

Zengin de olsan Yoksullu ğun gitmez. (D İRL İK DÜZENL İK, Dipsiz Testi , s. 56) Oyunlu kıvrak, her biri durgunlu ğu ko şan (YERÇEK İML İ KARANF İL, Dolgun , s. 114.)

Bir karanfil çok Bir karanfil azala azala … Bir karanfil az Bir karanfil ço ğala ço ğala (YERÇEK İML İ KARANF İL, Kaybola , s. 116.) Cansever “ya şam ve ölüm” kar şıtlı ğını çok kullanmaktadır. Ve hücum! Ya şamak taki ölme ye (UMUTSUZLAR PARKI, Sı ğınak , s.197)

2.6. TEKR İR ( Y İNELEME) Sözün etkisini güçlendirmek amacıyla anlamın üzerinde yo ğunla ştı ğı sözcük ya da söz öbeklerini arka arkaya yinelemektir. Burada önemli olan yinelemenin anlamı etkilemesi ve de ğiştirmesidir. E ğer anlamda bir de ğişiklik olmuyorsa buna kesret-i tekrâr 44 ya da tekerrür denir. Yinelemeler, yazınsal yapıtların estetik yönünü arttırmak, ça ğrı şımlar yaratmak, anlamları ve kavramları peki ştirmek için kullanıldı ğından özellikle şiirin ba şlıca unsurlarından biri olmu ştur. Tekrir sanatının dilbilim açısından kar şılı ğı yinelemelerdir. Biz de burada Cansever’in şiirlerini yinelemenin dilbilimsel çalı şmalarda belirlenmi ş, Ünsal Özünlü’nün yineleme ba şlıklı sınıflandırmasına göre inceleyece ğiz. Yinelemeler dilbilimsel olarak, sesbilgisi, biçimbilgisi, sözdizim, anlambilim ve metinsel yineleme ba şlıklarından olu şur.

2. 6. 1. Sesbilgisel Yinelemeler

Yazın ve dilbilim çalı şmaları yüzyıllardan beri sesbilgisel yinelemeler olarak uyaklar ve bunların ses özelliklerini saptamaya yönelmi ştir. 65 Edip Cansever şiirde uyak ve nazım biçimi gibi geleneksel kalıpları kullanmamaktadır. Sesbilgisel yineleme örnekleri bulunmakla birlikte şair bu özelli ği belli bir ko şutluk olu şturacak ya da şiirlerinde temel özellik te şkil edecek biçimde kullanmamı ştır. Şairin ilk şiir kitaplarında daha yo ğunlukla görülen sesbilimsel yinelemeler di ğer yinelemelerle birlikte de ğerlendirildi ğinde daha az bir oranda yer alır. Edip Cansever şiirlerinde, uyak olu şturma gibi bir kaygı ya da amaca sahip olmadı ğı için bu yinelemenin örnekleri daha az yer alır.

Böyle sanmak dünyayı Önce güzellikten yana Şu güzellik de nedir Bakarsın adım ba şına (D İRL İK DÜZENL İK, Zurnacı Mehmet , s. 75)

Üstünde balık içinde balık Şinana Chagall Altında yanında tatlı kuruluk Şinana Chagall

65 Özünlü, a. g. e , s. 116.

45

Şu kasap dedi ğin ne kötü mahlûk Şinana Chagall Bir bitki yürümü ş gitmi ş Şinana Chagall Atlardan uzunca böcekten küçük (D İRL İK DÜZENL İK, Chagall , s. 79)

Gücün sava şmak için yenilenmeyecek Çekip gidecek o içimizdeki noksanlık

İş te bu lafların sonunda Topluma bir insan daha kazandırdık (D İRL İK DÜZENL İK, Kar şıtlık , s. 82)

İbrahim çok yabancı Belliydi misafirlikte Gelmezdi sevinirdik Saadet evlerinde (D İRL İK DÜZENL İK, İbrahim’in Evi , s. 85)

Çözülmü ş buzlar gibi akar Bütün dü şüncelerin sonu Baktıkça İbrahim pencerelere Sokak büyür kırlara do ğru (D İRL İK DÜZENL İK, İbrahim’in Evi , s. 86)

Sizi sokakta göremem Eviniz uzakta Nasıl olsa görü şürüz Orda saadet fazla (D İRL İK DÜZENL İK, İbrahim’in Evi , s. 86) 46

Ölüm bu gelmi ş bir gün Ya şamanın içinde Demiş canım sultanım Bir şeydi geçti i şte (D İRL İK DÜZENL İK, Yunus Emre Divanı , s. 87)

Bir ho ş oldum ele güne kar şı Herkeslerden utandım Bir yanım insanlı kahve Dünyalar dolusuydu bir yanım (D İRL İK DÜZENL İK, Dirlik Düzenlik , s. 88)

Kahveci kahveye uzanır şurda Ak şamı bitiren yanıma gelir Bir de utanmak olmasa Dünyayı seviyorum demektir (D İRL İK DÜZENL İK, Dirlik Düzenlik , s. 89)

İçime siner mahallenin kokusu Gökyüzü karı şıksa ku şların işi Ya içim içime sı ğmıyorsa Ne denir kötüdür insanların gidişi (D İRL İK DÜZENL İK, Dirlik Düzenlik , s. 89)

Ah beyler söylenir mi hiç Az buçuk i şim i ştir Bana cezveler tutulunca Gökyüzü bir daha de ğişir (D İRL İK DÜZENL İK, Dirlik Düzenlik , s. 89) Bu şiir içindeki sesbilgisel yinelemeler (uyaklar, ses de ğişimleri) şiirin tamamında görünmüyor. Dolayısıyla şiirin tamamında bir düzenlilik, ko şutluk olu şturmuyor. 47

Bir tüfektir her soka ğın ucu Bir çekmece bir kutu Bir tüfektir bunlar do ğrusu (D İRL İK DÜZENL İK, TÜFEKKK , s. 105) Ko şut bir yapı olu şturmasa da şiir içinde sesbilgisel yinelemeler (yarım uyak) görülüyor. “Bir” sözcü ğü de bu dizeler arasında ön yineleme olu şturmaktadır.

2. 6. 2. Biçimbirimsel Yinelemeler Klâsik sözbilimden günümüze kadar en çok yineleme, biçimbirimde görülmektedir. Türkçede sözcüklerin dilbilgisel i şlevleri, sonlarına aldıkları eklerle belirlenir. Türkçede özellikle halk yazınında çok sayıda biçimbirimsel yinelemeler kullanılmı ştır. Halk yazını nazım biçimleri biçimbirim yinelemelerine göre adlandırılmı ştır. Gazel, ko şma vb. gibi. 66 Biçimbirimsel yinelemelerden ba ğlaç yinelemesi olarak “ve” ba ğlacının yinelendi ği görülmü ştür.

2.6.2.1. Ba ğlaç Yinelemesi (Polysyndeton) Bu yineleme, sözcükler arasında, bilinçli olarak, gerek aynı türden, gerek ba şka türden birçok kez ba ğlaç kullanmak biçiminde yapılmaktadır. Bazen ritim vermek için de ba ğlaç yinelemesine ba şvurulmaktadır. Şiirde ritm olu şturmak isteyen Edip Cansever şiirinde de ba ğlaç yinelemeleri görülmektedir. A şağıdaki örnekte “ile”nin yinelendi ği görülüyor. Mantolarıyla , en belirgin kırmızıları ta şıyan Da ğınık mavisiyle gözlerinin Sevgi vermez kadın uçlarıyla Korkuya, sadece korkuya sı ğınmı ş olarak Eskimi ş, kurtlanmı ş ikonlarıyla kiliselerinin (UMUTSUZLAR PARKI, Umutsuzlar Parkı , s. 159)

66 Özünlü, a. g. e , s. 117.

48

2.6.2.2. Önyineleme ( Anaphora ) Bu yineleme, birbiri pe şi sıra gelen tümcelerin ba ş tarafındaki sözcük ya da sözcük gruplarının yinelenmesiyle yapılır. Bu yapıda da sözcük guruplarının yinelenmesiyle yapılır. Bu yapıda da ritm ve anlam a ğırlı ğına önem verilmektedir. 67 Cansever’in şiirlerinde ön yineleme örnekleri her şiir kitabında ve oldukça yo ğunlukla görünmektedir. Şair bu şekilde şiirde ritim ve ahenk sa ğlamı ştır. A şağıdaki örneklerde de görüldü ğü gibi ön yineleme şiirlerin bütünü içinde incelendi ğinde ko şut bir yapı olu şturmayan örnekleriyle de birlikte oldukça yaygın bir kullanıma sahiptir. Art arda iki dizede ön yineleme oldu ğu gibi, üç ve daha fazla sayıda dizelerde ön yineleme örnekleri görülmektedir.

Adam olamadım bu şehirde, Adam olamadım. Şu dü şünme i şini İyi bilir bizim Mehmet Ne mi dü şünür tuhaf şey Ne dü şünürse memleket (D İRL İK DÜZENL İK, Yengeç Gibi , s. 60)

Bu insanlar benim için çalı şıyor Bu da ğ gibi çuvallar benim mi sizin mi (D İRL İK DÜZENL İK, Bir Kara Borsacının Şairlere Ö ğüdü , s. 62.)

Hanginiz çıktı da iki satır yazdınız Hanginiz kafa şişirdi tutsaklık için Hanginiz insanlı ğı tuttu birdenbire (D İRL İK DÜZENL İK, Maydanoz , s. 64) Şu güzellik de nedir Bakarsın adım ba şına

67 Özünlü, a. g. e , s. 118. 49

Bakarsın güzel i şte (D İRL İK DÜZENL İK, Zurnacı Mehmet , s. 75)

Bir sofra bir yaygı Bir sedir olsun yok mu? (D İRL İK DÜZENL İK, Şekerli Gerçek , s. 76)

Gelsin pencere gelsin duvar Gelsin karısı çocukları Islak ta şlar sabah i şleri (D İRL İK DÜZENL İK, Şekerli Gerçek , s. 77) Yukarıdaki örnekte gördü ğümüz “gelsin” sözcü ğü ayrıca ko şut yineleme özelli ği de gösteriyor.

Sen de ğil misin yerle gök arasını Sen de ğil misin toplumu karı ştıran (D İRL İK DÜZENL İK, Benlik Duygusu , s. 80) Cümlenin tekrar edilmesiyle metinsel yineleme de diyebiliriz.

Sensin içlenen sensin duygulanan Sensin anlayan dostluktan hürriyetten (D İRL İK DÜZENL İK, Benlik Duygusu , s. 80) İlk dizede “sensin” sözdizimsel olarak çapraz yinelemedir.

Ben yoksulsam sen de yoksulsun Ben insansam elbette beni seveceksin (D İRL İK DÜZENL İK, Kar şıtlık , s. 82)

Akça kızı arıttılar yu ğdular Akça kızı pencereye saldılar

50

Akça kızın tutkunlu ğu dünyaya (D İRL İK DÜZENL İK, Akça Kız , s. 83)

Bir ho ş oldum ele güne kar şı Herkeslerden utandım Bir yanım insanlı kahve Dünyalar dolusuydu bir yanım (D İRL İK DÜZENL İK, Dirlik Düzenlik , s. 88)

Gözlerim bir balı ğın onu tutma denizlerinde Gözlerim bir balı ğın. (YERÇEK İML İ KARANF İL, Kesin , s. 95) Yinelenen bölüm aynı zamanda metinsel bir yinelemedir.

Onunla birlikte yatıyoruz şimdi Onunla birlikte kılların uzunlu ğu (YERÇEK İML İ KARANF İL, Var Var , s. 102)

Bir menek şe duyuyorum ellerimle Bir molekül duyuyorum Bir atom Korkunç. (YERÇEK İML İ KARANF İL, Güzel Atomların Yaptı ğı Ayak , s. 107)

Yani gözünün teki Yani en güzel uyanı anahtar deliklerine (YERÇEK İML İ KARANF İL, Anahtar Deli ği, s. 108)

Bir karanfil çok 51

Bir karanfil azala azala (YERÇEK İML İ KARANFİL, Kaybola , s. 116.)

2.6.2.3.Artyineleme ( Epistrophe ) Bu yineleme, birbiri ardınca gelen tümcelerin sonundaki sözcüklerin ya da sözcük gruplarının yinelenmesiyle yapılır. Yalnızca ritm için de ğil, tümce sonundaki sözcü ğün anlamını peki ştirmek ve vurgulamak için de kullanılır. Modern şiirde bölüklerin sonundaki sözcükler de yinelenebilmektedir. 68

Resimlerde ya şayan Şiirlerde ya şayan ( İKİND İ ÜSTÜ, Ho şlandı ğım Kadınlar , s. 20)

Adam ya şama sevinci içinde Masaya anahtarlarını koydu Bakır kâseye çiçekleri koydu Sütünü yumurtasını koydu Pencereden gelen ı şığı koydu (D İRL İK DÜZENL İK, Masa Da Masaymı ş Ha , s. 52)

Şiirin tamamında “koydu” sözcü ğü kullanılarak art yineleme yapılmı ştır. Bu şekilde “koyma” eyleminin çoklu ğu ve yo ğunlu ğu anlatılmı ştır.

Ama nedir sizler masalı sevmezsiniz Kötü lafı da sevmezsiniz Bu i şin gerçek oldu ğuna Ne desem inanmazsınız . (Sonrası Kalır I, D İRL İK DÜZENL İK, Fıldırfı ş, s. 58)

Bu örnekte, art yinelemeyle birlikte ek yinelemesi de görülmektedir.

68 Özünlü, a.g. e , s. 118. 52

Öyle ki yoluna çıkana â şık Tanrıya â şık insan gücüne â şık Sarı pestile at ko şumuna Gözünün tuttu ğu her şeye â şık

(D İRL İK DÜZENL İK, Ali’nin Yüzü , s. 67)

Açıl sofram açılsın nerde Sofra nerde yaygı nerde

(D İRL İK DÜZENL İK, Akça Kız Masallardan Dı şarı , s. 83) 2.6.2.4. Zıt Ko şut Yineleme ( Epanalepsis ) Bu yineleme, tümce ya da bölükba şlarındaki sözcük ya da sözcük gruplarının, bölük ya da tümce sonlarında yinelenmesiyle yapılır.

Denizlerin rüzgârı denizlerin ,

Akılla ne tuhaf akılla (D İRL İK DÜZENL İK, Yengeç Gibi , s. 61)

Aya ğa kalkıyoruz aya ğa gece gündüz (YERÇEML İ KARANF İL, Güne şin Yazdı ğı, s. 104) Zıt ko şut yapılı yineleme.

Ne kadar balık dü şünüyorsam o kadar balık. Zıt (ko şut) yapılı yineleme. (YERÇEK İML İ KARANF İL, Horozla Merdiven , s. 112)

Gözleri getirin gözleri! Elleri getirin elleri! 53

(YERÇEK İML İ KARANF İL, Gözleri , s. 122) Sözdizimsel açıdan da ko şut yapılı oldu ğu görülüyor.

Bitti gözleri onlar bitti (YERÇEK İML İ KARANF İL, Bakmalar Denizi , s. 124)

2.6.2.5. Tırmanma ( Climax ) Bu yineleme ço ğunlukla nesirde görülmektedir. Sözcükleri, sözcük gruplarını ya da tümceleri gittikçe artan önem sırasına göre yerle ştirme biçiminde yapılır. Edip Cansever şiirinde a şağıdaki iki örne ği tespit ettik. Sayılardaki sıralama bir artı şı bildirmektedir. Bu da bir tırmanma olu şturur.

İkinci binen yolcunun ... Üçüncüsü efkârlıydı biraz. Dördüncüsü , … Be şinci binen yolcu Neticede hepsi de ne şeliydi.

( İKİND İ ÜSTÜ, Be ş Yolcu , s. 32)

Sevi şsek olmaz mıydı, varan bir … Güne şe çıktık, bunu unutma, varan iki … Oysa biz iki demi ştik, varan üç (PETROL, Şey Şey Şey ve Şeylerden, s.206)

54

2.6.2.6. Zıt Yapılı Yineleme ( Antimetabole )

Ardı ardına gelen tümceler içinde sözcüklerin zıt yapılı dilbilgisel özelliklerle kullanılmaları biçiminde yapılır. Kimi seviyordu kimi sevmiyordu (D İRL İK DÜZENL İK, Masa Da Masaymı ş Ha ,s. 52)

Düz yol eğri bü ğrü yol (D İRL İK DÜZENL İK, Yengeç Gibi , s. 60) Bu dizelerde ayrıca “yol” sözcüklerinin yinelenmesi de ko şut bir yapı özelli ği göstermektedir.

Akılla dünya de ğişmez Akılla dünya de ğişir (D İRL İK DÜZENL İK, Yengeç Gibi , s. 61) İki dizede aynı zamanda ön yineleme de var.

2.6.2.7. Çaprazlama ( Chiasmus )

Ardı ardına gelen tümceler içinde dilbilgisel yapıların zıt özelliklerle kullanılmaları biçiminde yapılır. Çaprazlama, içinde bulundu ğu tümcelerden sonraki tümceler içinde zıt yapılı tümcelerle kullanılması bakımından zıt yapılı yinelemeye (antimetabole) benzer, ama çaprazlamada, altı çizilmesi gereken sözcük yoktur. Bu iki yineleme de kar şıt tezi (antithesis) kuvvetlendirmek için yapılır. 69

Kimi seviyordu kimi sevmiyordu (D İRL İK DÜZENL İK, Masa Da Masaymı ş Ha , s. 52)

Bir sedir olsun yok mu

69 Özünlü, a. g. e , s. 121.

55

Yok o da yok i şte (D İRL İK DÜZENL İK, Şekerli Gerçek , s. 76.)

2.6.2.8. İkizleme ( Gemination ) Do ğan Aksan, ikilemeleri Türkçenin en eski ürünlerinden beri görülen ve bugün de güçlü bir e ğilim olarak beliren bir özelli ği olarak nitelemektedir. Aksan’a göre: “ Dilcilikte “hendiadyoin” adını alan ve günlük ya şamda ev bark, yol yordam, yarım yamalak gibi sık kullanılan örnekleri en ba şta hatırlanabilecek olan bu ikilemeler çe şitli türleriyle anlatıma güç kazandırma amacıyla kullanılır. Türkçe, ba şka dillerde çok seyrek kullanılan bu anlatım yolunda çok de ğişik nitelikte, anlam ve ses açısından son derece ilgi çekici birle ştirmelere gitmekte, ola ğanüstü güçlü ve etkileyici anlatım biçimlerini göstermektedir 70 . Vecihe Hatipo ğlu, sözcük kurar gibi, türlü yönlerden birbiriyle ilgili iki sözcü ğün yan yana getirilerek yeni bir anlatım yolu yaratıldı ğını belirtir. 71 Edip Cansever de şiirinde ikilemelerden oldukça çok yararlanmı ştır. Özellikle eylem ikilemeleri dikkat çekicidir. Giyinir giyinir Mehmet Kısacık bir don Upuzun bir gömlek üstü resimli Yengeç gibi yan yan (D İRL İK DÜZENL İK, Yengeç Gibi , s. 61)

Giyinme i şinin uzun sürmesi fakat pantolonunun kısa, gömle ğinin uzun olması dize içinde tezat bir yapı olu şturmu ştur. Şiirin bu bölümünde ikizlemelerle birlikte tezatlıklar da kullanılmı ştır.

Yepyeni gıcır gıcır (D İRL İK DÜZENL İK, Yengeç Gibi , s. 61) Girdiler birer birer

70 Bu konuda Do ğan Aksan’ın “Türkçenin Gücü” adlı kitabından yararlanılmı ştır. (7. baskı, Ankara: Bilgi Yayınevi)2003. 71 Vecihe Hatipo ğlu, İkilemeler, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 1971, s. 9. 56

Kimi a ğaca çıktı (D İRL İK DÜZENL İK, Pe şkir , s. 69)

Sonra yava ş yava ş siz de Kırlara gömüldünüz (D İRL İK DÜZENL İK, Mesire Yerleri , s. 72)

O gerçek dedi ğimiz şey ışıl ı şıl (D İRL İK DÜZENL İK, Şekerli Gerçek , s. 77)

Benim pırıl pırıl makaslarım var (D İRL İK DÜZENL İK, Berbere Bak , s. 78)

Saadet saadet sonra … Saadet saadet evlerinde (D İRL İK DÜZENL İK, İbrahim’in Evi , s. 85)

Aaaa Bir ça ğ mı de ğiştik sabah sabah ne? (YERÇEML İ KARANF İL, İbrahim’in Evi , s. 96)

Tıp tıp atıyor yüzümün kenarcı ğında (YERÇEK İML İ KARANF İL, Aşkın Radyoaktivitesi , s. 97)

Ya su kovalarına bakmı şımdır çok çok (YERÇEK İML İ KARANF İL, Yangın , s. 99)

Yok denecek bir şey ama var var (YERÇEK İML İ KARANF İL, Var Var , s. 101)

57

Yılan yılan çinkoya mavi (YERÇEK İML İ KARANF İL, Var Var , s. 101)

Damın altında kaç sıra tu ğla eksik eksik (YERÇEK İML İ KARANF İL, Var Var , s. 101) Aynı zamanda “kaç sıra” sorusuyla edebî sanatlardan istifham(sorgulama) sanatı da yapılmı ştır.

Vay! Çiçekleri, kedileri bakmak bakmak yapan elim (YERÇEK İML İ KARANF İL, Var Var , s. 101) Bu örnekte alı şılmamı ş sözcük seçimiyle bir anlamsal sapma görülmektedir.

Aklıma damların üstünde ko şmak, ko şmak (YERÇEK İML İ KARANF İL, Var Var , s. 102) Eylemin yinelenmesiyle olu şan bir anlam peki ştirmesi yapılmı ştır. Şiirlerinin tamamı de ğerlendirildi ğinde eylem yinelemelerinin daha çok kullanıldı ğı görülüyor. Bu örnekte ikizlemeden farklı olarak tekrarlanan sözcüklerin arasında virgül kullanılmı ştır. Türkçede ikilemeler arasında herhangi bir noktalama i şareti bulunmaz kuralına aykırı bir durum görülmektedir. Dilbilim açısından ikizleme, tümce içinde aynı sözcü ğün ba ğlaçla ya da ba ğlaçsız olarak yinelenmesiyle yapılır. Buradaki virgül “ve” ba ğlacı olarak dü şünülebilir. Dilbilim yöntemine göre bu örnek ikizlemedir.

Biliyor musun? Az az ya şıyorsun içimde (YERÇEK İML İ KARANF İL, Yerçekimli Karanfil , s. 103)

Bir a ğaç i şliyor tıkır tıkır yanımızda (YERÇEK İML İ KARANF İL, Yerçekimli Karanfil , s. 103)

Hem de pırıl pırıl bir tüfek (YERÇEK İML İ KARANF İL, Tüfekkk , s. 106)

58

Bir karanfil azala azala. Bir karanfil ço ğala ço ğala Bir insan inana inana Bir pencere kaybola kaybola (YERÇEK İML İ KARANF İL, Kaybola , s. 117) Yinelenen eylemler, şiirin bölümleri sonunda tekrarlanan sözdizimsel bir yapı olarak görülüyor. Ayrıca dize ba şındaki “bir” sözcü ğü de ön yineleme olarak kullanılmı ştır. Edip Cansever şiirinde üçleme hatta dörtlemeler de görülmektedir. Şair bu şekilde durumu, vermek istedi ği duyguyu daha yo ğun bir hale getirmektedir. Yollar yollar yollar katediyorum sanki böylece (BEZ İK OYNAYAN KADINLAR, Manastırlı Hilmi Beye Birinci Mektup , s. 246) Çizerim, çizerim, çizerim ! bunu kimseler önleyemez (ÇA ĞRILMAYAN YAKUP, Fener Bekçisi Salih Anlatıyor , s. 425.)

Bakın bakın bakın (D İRL İK DÜZENL İK, Saray Köftesi , s. 55)

Atlar atlar atlar … Bu ğulu cam, bu ğulu cam, bu ğulu cam (EYLÜLÜN SES İYLE, Belirsizlikler , s. 232.)

Nasıl da kaçmak istiyoruz birbirimizden Yeniden yeniden yeniden Yeniden hazırlanıyoruz (UMUTSUZLAR PARKI, Umutsuzlar Parkı , s. 163 )

Bir daha, bir daha, bir daha Unutmak, unutmak, unutmak 59

(PETROL, Salıncak , s. 238)

Sıcak sıcak sıcak sıcak ( ŞAİRİN SEY İR DEFTER İ, Pathetıque , s. 205)

2.6.2.9. Ko şut (Paralel) Edip Cansever her ne kadar şiirde biçim kurallarını de ğiştirse de dize yapılarında ko şutluklar görülmektedir.a şağıdaki örneklerde de görüldü ğü gibi sözcü ğün yapısı ve tümce içerisindeki yeri de ğiştirilmeden aynı yapı tekrarlanmı ştır.

Her şey iyi her şey sade ( İKİND İ ÜSTÜ, İkindi Üstü , s. 36) Bisiklet sesini , çıkrık sesini (D İRL İK DÜZENL İK, Masa Da Masaymı ş Ha , s. 52)

Kimi seviyordu kimi sevmiyordu (D İRL İK DÜZENL İK, Masa Da Masaymı ş Ha , s. 52)

Bütün caddeler yabancı , kadınlar yabancı ydı. ( İKİND İ ÜSTÜ, Salkımlı Meyhane , s. 18)

Şair misiniz masalcı mısınız ne (D İRL İK DÜZENL İK, Bir Kara Borsacının Şairlere Ö ğüdü , s. 62.)

2.6.2.10. Çapraz Yineleme ( Antistrope ) Bir bölükte birbiri ardına gelen iki tümcenin, ba şka bir bölükte yerlerinin de ğiştirilerek kullanılmasıyla yapılır.

Bingöl’le İstanbul arası Otobüsle kaç saat Yani İstanbul’la Bingöl arası 60

Kaç saat otobüsle (SEVDA İLE SEVG İ, Çiçekleri Sulasan, S.124) Yukarıdaki örnek çapraz yinelemeyi gösteren ve Edip Cansever şiirinde sıklıkla rastladı ğımız bir yapıdır. Şair bu yinelemeyle anlamı bir cümle içinde farklı sözcüklere yo ğunla ştırmı ştır.

Size uykular arası yarı ş atları gibi Jandarmalı avlular gibi size (UMUTSUZLAR PARKI, Çember, s. 150)

Sonra en büyük denizler olur İş te o en büyük denizler sonra (UMUTSUZLAR PARKI, Çember, s. 151)

2.6.2.11. Ek Yinelemesi ( Homoioteleuton ) Aynı yapım ya da çekim ekinin ba şka ba şka sözcüklerle kullanılmasıyla yapılır. Edip Cansever şiirinde sesbilgisel yinelemelerden, çok ekli yinelemelerden daha çok ek yinelemeleri kullanılmı ştır. Şair uyak yapmak yerine ek yinelemeleriyle şiirde ses ahengini olu şturmu ştur.

Yakınlık , uzaklık , dostluk (D İRL İK DÜZENL İK, Ali’nin Yüzü , s. 67)

Zurnacı Mehmed’i yazmak Ve zurnacı Mehmed’in i şi Bütün gün aç dola şmak (D İRL İK DÜZENL İK, Zurnacı Mehmet , s. 74)

61

Efendim Mehmed’in i şi Bütün gün zurna çalmak Belli ki sizin i şiniz Keyifle zurna dinlemek (D İRL İK DÜZENL İK, Zurnacı Mehmet , s. 75)

Ye şil olur mor olur Mehmed’in yüzü açlıktan Birtakım sesler gelir Açlı ğa benzer zurnadan (D İRL İK DÜZENL İK, Zurnacı Mehmet , s. 75)

Oyundan , resimden , şiirden (D İRL İK DÜZENL İK, Benlik Duygusu , s. 80)

Açıl sofram açılsın nerde Sofra nerde yaygı nerde Kime sorarsa cevap şu Dü şünürüz ilerde (D İRL İK DÜZENL İK, Akça Kız Masallardan Dı şarı , s. 83)

Girmi ş böylece dünyaya Ki artık çıkmak bilmez Bir görmü ş insanları Bakmı ş yazmakla bitmez (D İRL İK DÜZENL İK, Yunus Emre Divanı , s. 87)

Bırakıp bunca i şi Bir divan geçmi ş şu kadar Görmü ş dünyanın içini Bir mesnevi bahseder 62

(D İRL İK DÜZENL İK, Yunus Emre Divanı , s. 87)

Yollar benimmi ş gibiler den Durmaklı yürümekli bir gece Kahvenin etrafında şiirler uçu şur Herkes bir şeyler bırakır çarşılar ın içine (D İRL İK DÜZENL İK, Dirlik Düzenlik , s. 89)

Öbürü zayıftan belli i şsiz güçsüz (D İRL İK DÜZENL İK, İnsanlık Sevgisi , s. 90)

Su içmek , saati kurmak ve sebepsiz dola şmak biraz da (UMUTSUZLAR PARKI, Umutsuzlar Parkı , s. 161) Ad durum eklerini (yönelme ve belirtme), çokluk ekini, “-mek/mak” yapım ekini daha çok kullanmı ş ek yinelemesi olarak.

2.6.3. Sözdizimsel Yinelemeler Sözdizimsel yinelemelerden olan tez(thesis) ve kar şıt tez (antithesis) örneklerini tespit edemedik. Edip Cansever tez ve kar şıt tez kullanımını daha çok anlambilimsel şekilde yapmı ştır. Bu konuyla ilgili örnekler anlambilimsel yinelemelerin ilgili ba şlı ğında verilmi ştir. 2.6.3.1. Çaprazlama ( Chiasmus) Edip Cansever çaprazlamayı şiir kitaplarının tamamında pek çok örne ğiyle kullanmı ştır.

Tarlalar senin evler senin Davullar senin zurnalar senin (D İRL İK DÜZENL İK, Benlik Duygusu , s. 80.) Aynı zamanda ko şut yapı olu şmu ştur.

63

2.6.3.2. Eksiltme (Ellipsis) Edip Cansever şiirlerinde eksilme yinelemeleri yapmı ş, şiir kitaplarının adlarında da eksiltmeyi kullanmı ştır. A şağıdaki örnekte de oldu ğu gibi ‘istedi ği şeyi’ açıkça söylemek yerine cümleyi eksiltili bırakmı ştır. Okuyucunun tamamlamasını ve yeni anlamlar çıkarabilmesini istemi ştir. Vardır ya, hepimiz bir yerde olmak Ben i şte onu . (UMUTSUZLAR PARKI, Çember, s.145)

2.6.4. Anlambilimsel Yinelemeler Yazınsal yapıtlarda anlama dayalı yapıtlar kullanılırken anlamsal yinelemeler sözbilim sanatlarından de ğişmecelerin sayısına oranla daha az yer tutar. Edip Cansever şiirinde de ğişmeceler (schemes), çift anlamlı yinelemeler (antanaclasis), e ş söz (tautology) yapılarına rastlayamadık. Daha çok tez ve kar şıt tez anlambilimsel yinelemelerin örnekleri görülmektedir.

2.6.4.1. Tez, Kar şıt Tez Edip Cansever tez, kar şıt tezi şaşırtma amaçlı olarak da kullanmı ştır. A şağıdaki örnekte iskemleye oturmu ş bir Süleyman oldu ğunu söylerken sandalyenin ayaklarının olmadı ğını söyleyerek okuyucu kar şısına farklı bir durumu çıkarmı ştır. Aşağıdaki örnekte ‘oturmak’ eylemi bacakları olmayan bir iskemle üzerinedir. Bu da tezat bir durum olu şturuyor. Bir Süleyman gördüm hiçbir yanı kımıldamıyor Oturmu ş bir iskemleye Pek de oturmu şlu ğu yok iskemle ayaksız (YERÇEK İML İ KARANF İL, Aaaa , s.96)

Bir menek şe duyuyorum ellerimsiz O kadar güzel ki Amerika bile güzel Toplanıp ayak olmuyor bende 64

Ağız oluyorlar biraz Di ş oluyorlar keskince (YERÇEK İML İ KARANF İL, Güzel atomların Yaptı ğı Ayak , s.107)

Canı hürriyet çekmi ş saray köftesi yiyor Koca bir kona ğın iç odasında (D İRL İK DÜZENL İK, Saray Köftesi , s. 53) Bir kalınlıktır hava Bir e ğlenidir şapka Birinde bine katlı güvercin Birinde çıplacık bir ba ş. Bir tüfektir ama do ğrusu Bu örnekte şair tezlerde bulunmu ş fakat son dizede bu tezlerinin kar şıt tezini vermi ştir.

2.6.4.2. E ş Söz (Tautoloji) Eş söz kullanımında tümcenin bazı bazı ögeleri gereksizce yinelenmektedir. Aşağıdaki örnekte yinelenen bölüm eylemin gerçekle şmemesi durumuna da de ğişen bir durum olmayaca ğını göstermesi açısından e ş sözün kullanılı ş özelli ğini yansıtmaktadır. Ne çıkar siz bizi anlamasanız da Evet, siz bizi anlamasanız da ne çıkar Eh, yani ne çıkar siz bizi anlamasanız da (NERDE ANT İGONE, Ne Gelir Elimizden İnsan Olmaktan Ba şka , s. 260)

2.6.5. Metinsel Yinelemeler

Edip Cansever’in şiirlerinde metinsel yinelemeler dizelerin ba şında, ortasında ve sonunda kullanılabiliyor. Farklı kullanım şekilleri olmakla birlikte şiirlerinde yaygın olarak görülen bir yineleme türüdür. Kimi zaman bir dize şiirini farklı bölümlerinde 65 yinelenmi ş, kimi zamanda dizenin ba şı aynen yinelenirken devam eden kısmında bazı de ğişiklikler yapılarak yinelenmi ştir. Aşağıdaki dizeler “Be ş Mevsim” şiirinin tamamı içinde ko şut yapı olu şturmayacak biçimde de olsa yinelendi ğini göstermektedir. Yani şiirin tamamında bu dizeler farklı aralıklarla yinelenmi ştir. Ya şamım bir şarkıcının iç çekme anıdır Be ş mevsim ya şarım yılda ( ŞAİRİN SEY İR DEFTER İ, Be ş Mevsim, s. 207.) Sen buzul, sen devamlı, sen… (K İRL İ A ĞUSTOS, Gökanlam , s. 495)

Aşağıdaki dize, “Umutsuzlar Parkı” adlı şiirinde bütün şiir boyunca ko şut yapı olu şturmamakla birlikte her bölüm içinde yinelenmektedir. İnsan do ğdu ğu günleri iyi bilmeli (UMUTSUZLAR PARKI, Umutsuzlar Parkı , s. 159–171 )

2.6.5.1. Nakaratlar ( Kavu ştaklar ) Bir cümle ya da bir dize aynen tekrar edilmi ş nakarat olarak kar şımıza çıkabilmektedir. Yinelenen yapı herhangi bir ko şut yapı olu şturmadan şiirin ilerleyen bölümlerinde tekrar edilmektedir. Şiirin birinci bölümünün sonunda yinelenmi ş bir bölüm ikinci bölümün sonunda da tekrar edilmi ş olarak görülebilmektedir. Bazı şiirlerde ise düzensiz bir tekrar durumu gözlenmi ştir. Birinci bölümün sonunda tekrar edilmi ş bir yapı ikinci ve üçüncü bölümde tekrar edilmemi ş olsa bile dördüncü bölümde tekrar edilebilmektedir. Şiirin mısralarının uzunlu ğu ve ya sayısıyla ilgili bir ko şutluk da şiirlerde görülmemektedir. “Chagall” şiirinde her dizeden sonra yinelenen “ Şinana Chagall” nakarat özelli ği göstermektedir.

Bir testi bir bardak Şinana Chagall Üstünde balık içinde balık 66

Şinana Chagall

Altında yanında tatlı kuruluk Şinana Chagall … (D İRL İK DÜZENL İK, Chagall , s. 79)

Sultanlık efendilik bile senin için Varsa sen yoksa sen … Sensin bizim iç dünyamızı ı şıtan Varsa sen yoksa sen (D İRL İK DÜZENL İK, Benlik Duygusu , s. 80)

Saadeti sevmez İbrahim’ler (D İRL İK DÜZENL İK, İbrahim’in Evi , s. 84- 85) Bu örnek de dizenin tamamı yinelenmi ş fakat şiir içinde yineleni ş şekli açısından ko şut bir yapı olu şturmamı ştır.

2. 7. N İDA (ÜNLEM) Şairin, çok duygulanması ve heyecanlanması sonucunu do ğuran olayları ve varlıkları göz önüne getirdi ği edebî sanattır. Bu nedenle te şhis, tekrir ve istifham sanatlarıyla birlikte kullanılır. Edip Cansever nida sanatını oldukça yaygın bir şekilde kullanmı ştır. Şiirlerinde özellikle seslenme amaçlı “ey, hey” gibi ünlemler görülmektedir. Kar şılıklı konu şma tekni ği nedeniyle okuyucu da olsa kar şısında birisi varmı ş gibi ifadeler kullanmaktadır. Nida, Cansever şiirinde görülen en yaygın kullanımlardandır. A şağı örneklerde de şairin sevinme, kızgınlık duyguları ve seslenmeleri görülmektedir. bu sanatla şiirde konu şma dili ve duygu yo ğunlu ğu olu şturulmu ştur.

67

Ver şu testiyi bana , bir yudum da ben içeyim Hadi ver, koca ihtiyar , çoktan yana ştı kıyıya gemi Bize mi kaldı dü şünmek gündüzü geceyi ( ŞAİRİN SEY İR DEFTER İ, Yontucu Kares , s. 200.)

Ah beyler söylenir mi hiç (D İRL İK DÜZENL İK, Dirlik Düzenlik , s. 89)

Vay! çiçekleri, kedileri bakmak bakmak yapan elim (YERÇEK İML İ KARANF İL, Var Var , s.101)

Armut çiçe ği! iyi sabahlar ! sana bakınca yüzüm de ğişti! (YERÇEKİML İ KARANF İL, Uyanınca Çocuk olmak , s. 126.) Sen, hey, duvarlar dibi öldürülmek! (UMUTSUZLAR PARKI, Amerikan Bilardosuyla Penguen , s. 137)

2. 8. İST İFHAM (SORGULAMA) Sözü, sorulan şeye yanıt isteme amacını gütmeden, duyguyu ve anlamı güçlendirmek için soru biçiminde söylemektir. Edip Cansever, daha önce söylenmemi ş ve dü şünülmemi ş olana ula şma amacıyla şiirinde sorgulama sanatını oldukça çok kullanmı ştır. Bu sanatın gere ği olan cevap beklemeksizin ve vermeksizin soru sorma tekni ği onun da yapmak istedi ği şeydir. Bu nedenle bireyi ve toplumu sorgulayan cümleler şiirinde sıkça görülmektedir. Şiirsel dekor olan nesneler, şiirde genel ve yaygın bir anlamı olu şturmaktadır. Edip Cansever için “…şunun, onun barda ğı yoktur da bir bardak vardır. Belirsiz bir bardak vardır.” Yani barda ğın i şlevi çok yaygın olmalıdır. Cansever’in şiirlerinde farklı milletlerden ve dinlerden (Rum, Ermeni, Yahudi, Türk, Müslüman) de olsalar farklı adlarla gördü ğümüz tipler ( Stepan, Varduhi, Armenak, Diran, Lusin, Ruhi Bey, Yakup, Yusuf, Ahmet, Eyüp, dökümcü Niko ve arkada şları, Bayan sara…) de gerçekli ğin 68 simgeleri, evrensel insanın parçalarıdır. Edip Cansever, o parçaların olu şturdu ğu insanın pe şindedir. Do ğan Hızlan, tiplerin kesi şti ği noktada “ben” oldu ğu görü şündedir. Edip Cansever’in şiirsel kimli ğinin anla şılabilmesi için de en flu ki şi olan “ben” e di ğer tiplerin yansımalarını izlemek gerekti ğini belirtir. Burada ula şılmaya çalı şılan “ben” imgesi mümkün oldu ğunca evrensel özellikleri yansıtmak amacındadır. Bu nedenle “flu”dur

Edip Cansever “ Ki şilerden benle şmeye, benle şmeden de söyleyece ğim asıl söze, yani omurgaya, çatıya geliyorum. ” 72 derken şiirinin çıkı ş noktasını ve varmak istedi ği yönü gösterir. Toplumdan ve toplum sorunlarından kopuk olmaktan çok öte insanı birey olarak da, toplumdan soyutlanmamı ş bir birim olarak da kurcalamak istemektedir. Şirindeki sorunsallık ve dramatik özellikler bu şekilde ortaya çıkmaktadır. Cansever’in şiirinde sorgulamanın çok olmasının nedeni de budur. A şağıdaki örnekte şair “yazar”ın hayatta kar şıla ştı ğı durumlar kar şısındaki şaşkınlı ğını anlatmak amacıyla sorular sormu ştur.

Sen misin şiir yazan bilge geçinen … De ğişen kim benden ba şka (D İRL İK DÜZENL İK, Fıldırfı ş, s. 59)

Bilmez mi musiki nedir Büyük Itrî kim Uzanmı ş mindere şöyle Padi şah Selim (D İRL İK DÜZENL İK, Üçüncü Selim’in Kilimi , s. 71)

Şu güzellik de nedir Bakarsın adım ba şına (D İRL İK DÜZENL İK, Zurnacı Mehmet , s. 75)

72 Cansever, , a. g. e , s. 120.

69

Gökyüzü üstünde yıldızlar daha üstünde Kim örtsün damı duvarları kim koysun yerine (D İRL İK DÜZENL İK, Şekerli Gerçek , s. 76)

Bir sayfa bir yaygı Bir sedir olsun yok mu Yok o da yok i şte (D İRL İK DÜZENL İK, Şekerli Gerçek , s. 76)

O sa ğduyulu insan sen misin Göster öyleyse insan tarafını bize Senin mi pi şen a şın gülen çocu ğun sevinci Bizim mi senin sevincin senin hürlü ğün Bu da ğlar bu ormanlar senin mi Her şey senin mi ne dersin (D İRL İK DÜZENL İK, Benlik Duygusu , s. 80)

Açıl sofram açılsın nerde Sofra nerde yaygı nerde (D İRL İK DÜZENL İK, Akça Kız Masallardan Dı şarı , s. 83)

Bakmı ş ki bir u ğultu Bu da ya şamak demi ş Bilmem siz duydunuz mu (D İRL İK DÜZENL İK, Yunus Emre Divanı , s. 87)

2. 9. RÜCU Eski şiirimizde bir sözü geri çevirip onun yerine daha güçlü bir dü şünceyi söylemek oldu ğunu belirten Cem Dilçin, önceki sözü geri çevirmek, ondan 70

vazgeçmek de ğildir der. Tersine daha önceki sözün anlamını ve gücünü yeni tanıklayıcı sözlerle peki ştirmektir. Cansever de şiirinde bu sanatın örneklerini vermi ştir. Bu sanat ve istifham (sorgulama) sanatıyla birlikte anlamın iyice sorgulanması gerekti ği bir durum ortaya çıkarır.

Yok denecek bir şey ama var var Yılan yılan çinkoya mavi … Aramızda bir odada olmaktan ba şka ne var Yok denecek bir şey ama var var … Hani o büyücek sevgiler? Şimdide yok mu? Yok denecek bir şey ama var var. (YERÇEK İML İ KARANF İL, Var Var, s. 101- 102) Yukarıdaki örnekte eski şiirimizde kullanılan söyleyi ş şekliyle “yok yok… ama var” kullanılmı ştır. Ayrıca bu bölüm “Var Var” şiirinin bölümleri sonunda nakarat gibi yinelenmi ştir.

Bugün pazartesi mi ? kapının pencerenin durumu Salıyı gösteriyor. (BEZ İK OYNAYAN KADINLAR, Manastırlı Hilmi Beye Birinci Mektup, s. 245.)

2.10. KAT’ Sözü, etkisini arttırmak amacıyla, arkası kendili ğinden anla şılaca ğı ve susmanın söylemekten etkili olaca ğı bir noktada kesmektir. Dilbilimsel yakla şımda sözdizimsel yinelemelerden eksiltme ( ellipsis ) bu sanatın kar şılı ğıdır.

Hangi a şkı hatırlayacaktı hangi memleketi ( İKİND İ ÜSTÜ, Salkımlı Meyhane , s. 18) 71

Bu örnekte “hatırlayacaktı” her iki taraf için de ortak eylem olarak kullanılmı ştır.

Eksiltmeyi farklı örnekleriyle şiirinde kullanan Cansever şiir adlarında da eksiltmelere gitmi ştir. “Bir Ta ş Atarsın…”, “Ihlamur Barda ğını…”, “Çiçekleri Sulasan…”, “Biz bu Şafak Vaktinin…”, “Bir Mektup Atanın…” şiir ba şlıkları bu örneklerdendir.

2.11. TERD İT (BEKLENMEZL İK) Cem Dilçin terdid sanatını sözü, kar şısındakini merakta bırakacak ve ilerisinin ne olaca ğını sezdirmeden sürdürdükten sonra, beklenmedik çarpıcı bir sonuçla bitirmek olarak açıklar. Bir martının ve beklenmeyen bir durum olan “denizin ölmesi” olaylarını iyimserlikle kar şılar gibidir. Bu da beklenmeyen bir ifade şekli olu şturmu ştur. Balkonda Deniz de öldü sonra, martı da İyi iyi . (BEZ İK OYNAYAN KADINLAR, Manastırlı Hilmi BeyeBirinci Mektup , s. 245.) Karımı sormu ştunuz, nedense ölmü ştür karım Sizinle yeme ğe gitmek gibi kolay ölmü ştür i şte O kadar kolay ölmü ştür ki, belki de anlatırım Ne süs, ne çiçek, ne de bir şölen Üstelik ne de bir şey eksiltti gülümsemesinden Konu şup duruyordu ak şamlara dek (UMUTSUZLAR PARKI, Umutsuzlar Parkı , s. 173)

Birden aklıma geldi, dilimi çıkardım onlara … Sonra pek tuhaf oldu, ne yapsam, yalıyor gibi yaptım elimi Öyle ya, elimi kestimdi ben - ne yani, deli de ğilim ya (UMUTSUZLAR PARKI, Umutsuzlar Parkı , s. 175) 72

Herkesin oldu ğu yerde biz de oluyoruz En de ğerli yüzler halinde Sonra hep beraber sı ğınmak Nereye? Kendimize. (UMUTSUZLAR PARKI, Sı ğınak , s. 198) Biz Bob’u çok seviyoruz , Bob çünkü umutsuzun biri Ölüler gibi yani , en çabuk akılda kalan. (PETROL, Petrol , s. 203)

2.12. TELM İH ( ANI ŞTIRMA) Söz arasında herkesçe bilinen geçmi şteki bir olaya, ünlü bir ki şiye bir inanca ya da yaygın bir atasözüne i şaret etmek, onu anımsatmaktır. Telmih edilen şey uzun uzun açıklanmaz, bir iki sözcükle açıklanır. Edip Cansever şiiri bu sanat yönünden oldukça zengindir. Ressam adları, tanınmı ş ki şiler, yazarlar ve şairlerin adları, mitolojiden karakter adları, dinlerle ilgili terim ve kavramlar, dini olaylar, peygamber adları, dünya tarihinin önemli olayları, gemicilikle ilgili terimler oldukça çok kullanılmı ştır. Bir peygamberin adını şiir kitabının adında kullanmı ştır örne ğin “Ça ğrılmayan Yakup”. Cansever içerik olarak da oldukça geni ş bir konu alanına sahip şiirleri yazarken bu sanatlardan yararlanmı ştır.

Saint Jean de Baptiste ’in kesik Kesik desem kesik, ya şayan desem ya şayan Ba şı gibi sakin durmasa (K İRL İ A ĞUSTOS, Otel , s. 465.)

Birden ki bir Tantalos ’tum, umutsuzlu ğumu İnsanlara yedirmi ştim de, insanlar beni (ÇA ĞRILMAYAN YAKUP, Pesüs , s. 410)

73

“Phoenix” adlı şiirinde Yunan mitolojisindeki adıyla anılan ku ş, Anka, Hüma, Semender, Devlet Ku şu, Simurg, Sirenk gibi adlarla da anılır. Dünyanın farklı yörelerinde çe şitli dinsel ve büyüsel etkileri oldu ğuna inanılan mitolojik bir ku ş olup kayna ğı Eski Mısır inançlarında bulunmakla beraber Çin’den ran mitolojisine kadar uzanmaktadır. Edip Cansever, “Phoenix” adını şiirinde bu ku şun kendini yakarak yeniden do ğması unsurunu anımsatarak kullanmı ştır. Kim ne derse desin ben bu günü yakıyorum Yeniden do ğmak için çıkardı ğım yangından (PETROL, Phoenix , s. 207)

2.13. İRSAL – İ MESEL (ATASÖZÜ KULLANMA) Edip Cansever, şiirinde atasözlerinin do ğrudan kullanıldı ğı örnekler azdır. Şair halk deyi şlerini, atasözlerini ve deyimleri şiir içinde i şleyerek şiirin özüne gizlenmi ş olarak vermek gerekti ği görü şündedir. Bu dü şüncesini özellikle “Bezik Oynayan” kadınlar kitabında gerçekle ştirmeyi denedi ğini belirtmi ştir.

Sen insansın ho şaftan anlarsın (D İRL İK DÜZENL İK, Bir Kara Borsacının Şairlere Ö ğüdü , s. 62.) Bu örnekte “e şek ho şaftan ne anlar” sözü farklı bir kullanımla kar şımıza çıkmı ştır. Yapı olarak da de ğişikli ğe u ğramı ştır.

2.14. İKT İBAS (ALINTI) İktibas, ba şkasından alınan bir sözü yazıda kullanmak anlamına gelir. Eski Türk şiirinde anlamı peki ştirmek amacıyla ayet, hadis ya da bunlardan parçalar şiirlerde kullanılmı ştır. Edip Cansever adına şiirler yazdı ğı şairlerin dizelerinden sözler alarak şiirinde kullanmı ştır. A şağıdaki şiirinde alıntıladı ğı sözü de yine şiiri içinde i şaret eder. Elindeki beyaz güllerle Merdivenlerden çıkan kadın Çerçevedir bir anlamda Bir bildiridir 74

(JOHN CHEERE’in bir öyküsünden aldım Bir cümleyi dört dize yaptım hemen) … O yaz hiçbir söz söylenmedi Ve bitti her söylenen (Birinci dize BACHMANN’ın OTUZ YA Ş öyküsünden) (ŞAİRİN SEY İR DEFTER İNDEN, Bir Şiir Yazılırken, s. 186)

3.SÖZLE İLG İLİ SANATLAR Sözle ilgili sanatlardan cinas, söyleni şleri ve yazılı şları bir, anlamları ayrı iki sözcü ğü bir arada kullanmaktır. Bu sanatla ilgili örneklere rastlamadık.

1. AK İS (YANSITMA) Bir dize ya da cümlenin anlamlı iki parçasından birini önce, ötekini sonra söyleyerek yani dizeyi ters yüz ederek aynı anlamda bir dize ya da cümle meydana getirmektir. Edip Cansever şiirlerinde dizenin yapısını ve kullandı ğı sözcüklerin yerini de ğiştirmektedir. Fakat bunu aynı anlamı ifade edecek şekilde de ğil yeni bir anlam olu şturacak şekilde yapmaktadır Gelip gittiler, gidip geldiler (EYLÜLÜN SES İYLE, Ölüler Şimdi , s.219.)

2. İADE (DÖNDÜRMECE) Zincirleme, geri verme, geri çevirme, eski haline getirme anlamlarında kullanılmaktadır. Divan edebiyatında bir şiir içinde, her beytin son sözcü ğünü, ondan sonraki beytin ilk sözcü ğü olarak kullanmaktır. 73 Bu sözcük bir söz bölü ğü de olabilir. Bu sanat deyi şbilim yönteminde biçimbirimsel yinelemeler içinde kıvrımlı yineleme (anadiplosis) olarak de ğerlendirilmektedir. 74 Kıvrımlı yineleme (anadiplosis ) bir tümcedeki son sözcü ğün, daha sonra gelen tümcenin ba şında

73 Karaalio ğlu, a. g. e , s. 161. 74 Özünlü, a. g. e , s. 120. 75 yinelenmesiyle yapılır. Bu nedenle kıvrımlı yinelemenin örneklerini de iade sanatı ba şlı ğı altında ele aldık.

De ğil öyle şimdi görü şüm de ğişti De ğişti de ne oldu (D İRL İK DÜZENL İK, Fıldırfı ş, s. 57)

Ne mi dü şünür Mehmet Mehmet şeyi dü şünür (D İRL İK DÜZENL İK, Yengeç Gibi , s. 60)

Zurnacı Mehmet yoku şta Yoku şta üç be ş çocuk (D İRL İK DÜZENL İK, Zurnacı Mehmet , s. 74)

İbrahim kahvede oturur Perihan’ı sevdi ği halde

Sevdi ği halde İbrahim Gider kahvede oturur (D İRL İK DÜZENL İK, İbrahim’in Evi , s. 85)

Ablası var saçları sıcakta Çözülmü ş buzlar gibi akar

Çözülmü ş buzlar gibi akar Bütün dü şüncelerin sonu (D İRL İK DÜZENL İK, İbrahim’in Evi , s. 85–86) Yinelenen cümle aynı zamanda metinsel yinelemeyi de örneklemektedir.

Hep birden , 76

Hep birden bir şey oluyoruz i şte; (YERÇEK İML İ KARANF İL, Güzel Atomların Yaptı ğı Ayak , s. 107)

Bir iki yapıyor bunu, derken bırakıyor Derken bırakır mı hiç, bu öyle güzel ki; (YERÇEK İML İ KARANF İL, Anahtar Deli ği, s. 109) Asılıp kalmı şız öyle öyle, görenler bizi görüyor Görenler bizi görüyor, ve gidip geliyoruz dikkatle (UMUTSUZLAR PARKI, Umutsuzlar Parkı , s. 187)

3. İŞ TİKAK Aynı kökten türemi ş en az iki sözcü ğü bir dize ya da beyitte kullanmaktır. Edip Cansever şiirinde bu sanatın örnekleri oldukça çok görülmektedir. Cansever şiirlerinde aynı kökten türeyen sözcükleri aynı dizede çok kullanmakla birlikte şiirin tümü içinde kullanmaktadır. Dilbilimsel yönteme göre çok ekli yinelemeler ( polyptoton ) aynı kökten türemi ş sözcüklerden olu şan yinelemelerdir. Bu yineleme söz sanatlarından i ştikak sanatıdır. Bu nedenle i ştikak sanatı ba şlı ğı altında örnekleriyle ele aldık.

Cebinde parası yok ama yoksul de ğil İleri görü şleri var okumu şlu ğu yok (D İRL İK DÜZENL İK, Saray Köftesi , s. 53) Sen yoksun Çevrende kimseler yok Zengin de olsan Yoksullu ğun gitmez (D İRL İK DÜZENL İK, Dipsiz Testi , s. 56)

Çıkardık mı su altındaki ölüyü Çıkarmadık su altındaki ölüyü Çıkardıktı su altındaki ölüyü. ( ŞAİRİN SEY İR DEFTER İ, Rüzgarların Dinlendi ği Yer , s. 180) 77

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ED İP CANSEVER Şİİ RİNDE SAPMALAR

1960’lı yıllara do ğru dilbilim çalı şmaları yazın yapıtlarının incelenmesine yöneldikten sonra, bu alanda çalı şmalar yapan ara ştırmacılar yazındaki dil kullanımlarına ili şkin bir takım kurallar tespitinde bulundular. Yazın deyi şbilimciler ve dilbilimci deyi şbilimciler olarak hem yöntem hem de dü şünce olarak birbirine kar şıt iki topluluk ortaya çıkmı ştır. Üçüncü bir topluluk da her iki görü ş toplulu ğunun da ortak alanları oldu ğunu, dilbilim ve yazın yöntemlerini ba ğda ştırmak gerekti ğini savunmu ştur. 75 Bu gruptan olan Çekoslavakyalı dilbilimci Mukarovsky yazınsal sapmayı şu şekilde niteler: “Yazın, sürekli ve dizgesel bir biçimde önceleme özelli ğiyle belirginle şir ve önceleme, konu şulan dilin yapısının kurallarına kar şı çıkmak ve bu kuraldı şı yapıları dizgesel bir biçimde kullanmaktır .” 76 Edip Cansever şiirlerinde konu şulan dilin dı şında yeni yapılar olu şturmu ştur. Kesimsel ve tarihsel sapmalar görülmemekle birlikte şiirde örneklerini tespit ettiğimiz sapmalar ilgili ba şlıklar altında verilmi ştir.

7. Yazımsal Sapmalar Şiirin yazı düzeniyle ilgili sapmalardır. Şiir yazı düzeninin en geleneksel özelli ği, her dizenin büyük harfle ba şlayarak bir dı ş sapma özelli ği göstermesidir. Edip Cansever şiiri bu geleneksel yapıya uymaktadır. Ancak büyük harf yazımıyla ilgili ba şka bir sapma özelli ği görülmektedir. Soru ve ünlem i şaretlerinden sonra gelen cümle ba şlarında büyük harf de ğil de küçük harf kullanılmı ştır. Bu böyle kimin gitti ği? sen dur ey! Belki de evlerimiz mi? biraz ince, biraz da çok kelimeli

75 Bu bilgiler Ünsal Özünlü’nün Edebiyatta Dil Kullanımları adlı kitabının “Sapmalar” ba şlı ğından kısaltılarak alınmı ştır. 76 Özünlü, a. g. e , s. 142.

78

Bu sanki niye durdu ğumuz mu? açıkken sevi şme bölgeleri Ay, pencere, göz! siz git ey! (YERÇEK İML İ KARANF İL, Ey , s. 93.)

Dı şarı çıkıyorsanız dikkat! çiçeklerle karşıla şmayın … Neden diyeceksiniz? insandaki sevgiliyi eskitiyor bu çiçekler … Pek tuhaf! ben de sahanda yumurtayı kıskanırım … Beni seviyorsanız dikkat! köşe ba şındaki camcıya sorun … Beni sevdiniz mi? yangındır artık parmaklarınız. (YERÇEK İML İ KARANF İL, Yangın , s. 98.) “Yangın” şiirinin tamamında soru ve ünlem i şaretlerinden sonra gelen cümle ba şında büyük harf kullanımında aynı yazınsal sapma özelli ği görülüyor.

Aşağıda “Var Var” şiirinde ise “Yangın” şiirinden farklı bir durumla kar şıla şıyoruz. Şiirin sondan ikinci ve üçüncü dizesi dı şındaki dizelerde soru ve ünlem i şaretlerinden sonra gelen sözcü ğün ilk harfi küçük iken sondan ikinci ve üçüncü dizede bu i şaretlerden sonra gelen sözcükler yazım kuralına uygun olarak büyük harfle yazılmı ştır: Vay! çiçekleri, kedileri bakmak bakmak yapan elim … Vay! Mendili dörtlere katlayıp cebine koyan ben … Diyorum elleri nerede? Benimkisi bu bu… Hani o büyücek sevgiler? Şimdi de yok mu? (YERÇEK İML İ KARANF İL, Var Var , s. 102.)

79

Her iki durumun da görüldü ğü yani soru ve ünlem i şaretinden sonra hem küçük hem büyük harfin kullanıldı ğı bir di ğer şiir ise “Uyanınca Çocuk Olmak” şiiridir: Bilmem! bir testi, bir bakır sahan kolay mı sizinle? … Öyle mi? ya kim uyandırır sizde … Su böyle neye benziyor? Çok çocuklu bir bahçe de ğil mi? … Bak! şakur şukur şapka alan birisi … Gözlerim! hey sokak! geri getiriyor gözlerimi (YERÇEK İML İ KARANF İL, Uyanınca Çocuk Olmak , s. 126.)

Soru i şaretinden sonra yazım kuralına uygun olarak büyük harf kullanıldı ğı görülmekle birlikte ünlem i şaretinden sonra böyle bir istisna görülmüyor. Ünlem işaretlerinden sonra gelen cümlelerin ilk harfi küçük harfle yazılmıştır. A şağıda bu durumun görüldü ğü di ğer örnekler görülmektedir: Bahçeyi a şırmı şlar, tüh! ayrıca üç duvarı, yani gözünün tekini … Hadi! çağımızın aklıyla konu şmıyan ilk adamı geliyor. (YERÇEK İML İ KARANF İL, Anahtar Deli ği, s. 110.) Canım horoz! merdivenlerde renkleniyor

Edip Cansever şiirinde özel isimlerin büyük harfle yazılması kuralında da bir sapma görülüyor. Özel isim olan “Süleyman” bu şiirde küçük harfle yazılmı ştır. “Süleyman”, “insan” sözcü ğü gibi genel bir anlamı ifade eden, tür(cins) adı olarak kullanılmı ş: Bir süleyman gördüm hiçbir yanı kımıldamıyor (YERÇEK İML İ KARANF İL, Aaaa , s. 96.)

80

Şiirin ba şlı ğında di ğer şiirlerinden farklı olarak küçük harf kullanılmı ştır. Di ğer şiir ba şlıklarının tamamı büyük harfle yazılırken “Aaaa” şiirinin ilk harfi büyük, di ğer harfleri küçük olarak yazılmı ş. Şiir içinde büyük harflerle yazılmı ş dizeler de farklı kullanımlar olarak görülüyor. Farklı bir kullanım şekli de dize içinde “nokta” sözcü ğünün büyük harfle yazılmı ş olmasıdır. Demek ilk olarak kendimi tekrarlıyorum Nokta (UMUTSUZLAR PARKI, Sı ğınak , s. 199) Gelince Ç ile geliyordu bir çay (PETROL, Şey Şey Şey ve Şeylerden , s. 206) Açtınız radyoyu, ılıyan bir ses kanınızda: AIU, İAO, A Ğ U Ğ A Ğ (UMUTSUZLAR PARKI, Umutsuzlar Parkı , s. 179)

Edip Cansever, şiirlerinde bazı dizeleri büyük harflerle yazmı ş, yazımsal bir sapma özelli ği ta şıyan kullanımlarıyla anlamı vurgulamı ştır. “Umutsuzlar Parkı” adlı şiirinde her bölümün sonunda büyük harflerle yazılmı ş benzer sözdizimsel bir yapı ta şıyan dizeler görülmektedir. BİTMED İ D İYORUM B İTMED İ ŞAŞKINLI ĞIMIZ … BİTMED İ, AMA B İTMED İ ŞAŞKINLI ĞIMIZ … BİTMED İ, DAHA B İTMED İ ŞAŞKINLI ĞIMIZ … BİTMED İ, D İYORUM B İTMED İ ŞAŞKINLI ĞIMIZ (UMUTSUZLAR PARKI, Umutsuzlar Parkı , s. 166–167)

“Sı ğınak” şiiri, son dizeleri büyük harflerle yazılarak bitirilmi ştir. İNSAN SANA GÜVEN İYORUM SAYGILARIMLA. 81

(UMUTSUZLAR PARKI, Sı ğınak , s. 199)

8. Sesbilimsel Sapmalar Sesbilgisel sapmalar, konu şulan dilde kullanılmayan herhangi bir sesbirimin ya da farklı bir sesbirimin, kullanılmakta olan bir sesbirimin yerine konmasıyla yapılır. Edip Cansever’in şiirlerinde sesbilimsel sapmalar ele alındı ğında ünlü ve ünsüz de ğişmeleri göze çarpmaktadır. Ünlü daralmasını zorunlu kılan bir söyleyi ş durumu olmadı ğı halde eylemlerde ünlü daralmaları görülmektedir: Kesilen saç kesilmiyenden Dökülen kan dökülmiyenden Harcanan şey harcanmıyandan Bilinen bilinmiyenden (D İRL İK DÜZENL İK, Berbere Bak , s. 78.) Yukarıdaki dizelerde sözdizimsel ko şutluk da görülüyor. Ben öyle kendine güveni olmıyanlardan de ğilim … Gücün sava şmak için yenilenmiyecek (D İRL İK DÜZENL İK, Kar şıtlık , s. 82.)

Olmıyacak şey mi? niye bakmıyayım denizlere (YERÇEK İML İ KARANF İL, Yangın , s. 99.)

Sırası gelmi şken söyliyeyim de … Her elde bir gökyüzü var ağlıyaca ğımız geliyor bir türlü (YERÇEK İML İ KARANF İL, Güne şin Yazdı ğı, s. 104.)

Hadi! ça ğımızın aklıyla konu şmıyan ilk adamı geliyor. (YERÇEK İML İ KARANF İL, Anahtar Deli ği, s. 110.)

82

Bu örneklerdeki kullanım, standart dil dı şında bir kullanım, ünlü de ğişimi sesbilimsel sapmadır. Bu durumu şairin günlük konu şma dilini kullanması olarak de ğerlendiriyoruz.

Ünlü-ünsüz ses de ğişimiyle ilgili farklı bir sesbilimsel sapma özelli ği de bazı sözcüklerdeki ünsüz de ğişimidir. Bunlardan ilki “b-p” de ğişimi olarak görülmektedir. Bir gün üç ki şi tam pıçakla çekip alacaklar (YERÇEK İML İ KARANF İL, Var Var , s. 102.)

En güzel oyulanını pıçakla , ya da çelikten bir keskiyle (YERÇEK İML İ KARANF İL, Anahtar Deli ği, s. 108.)

Sonra bir pıçak gibi durdu ğu sarısı içine çökmü ş lâmbaların (UMUTSUZLAR PARKI, Umutsuzlar Parkı , s. 177)

“Mutfak” sözcü ğünün “f” sesi “b”sesine dönü ştürülmü ş. Salça kokusuna mutba ğımın , ( İKİND İ ÜSTÜ, Ya şamak Telâ şı, s. 39.)

Sesbilgisel sapma olarak şiirlerde görülen di ğer bir özellik ünlü yitimidir. Nerde dü şünse biraz Orda günlük güne şlik (D İRL İK DÜZENL İK, Ali’nin Yüzü , s. 66.)

Açıl sofram açılsın nerde Sofra nerde yaygı nerde … İlersi da ğınık duman (D İRL İK DÜZENL İK, Akça Kız Masallardan Dı şarı , s. 83.)

Yukarsı yukarda , a şağısı a şağıda biraz 83

(YERÇEK İML İ KARANF İL, Horozla Merdiven , s. 112.)

“Tüfekkk” şiirinin ise ba şlı ğında aynı sesin tekrarlanmasıyla bir ses türemesi olu şmu ştur. Bu da sesbilimsel bir sapma özelli ğidir. Asım Bezirci, “Tüfekkk” şiirinin içinde yer aldı ğı “Yerçekimli Karanfil” adlı şiir kitabının Demokrat Parti’nin baskılı yönetimi döneminde yazılmı ş olmasıyla şiirlerde bu baskının etkilerinin görüldü ğünü söylemektedir. “De ğerler inançlar sarsılır. Düzensizlik, güvensizlik, korku ki şileri birbirinden ayırır. Aydınlarla koku şmu ş çevre arasındaki anla şmazlık geni şler. Eylem yolu bulamayan sanatçıların insanla, toplumla, gerçekle ve onların temel sorunlarıyla bağları gitgide gev şer hatta ara sıra kopar.” 77 TÜFEKKK (YERÇEK İML İ KARANF İL, Tüfekkk , s. 105.) Şiirin ba şlı ğının büyük harflerle yazılmı ş olması yazımsal sapma olmakla birlikte “tüfek” sözcü ğündeki ses türemesi dikkat çekicidir. Şair, “insandaki ölüme denk susmak”ı bir tüfe ğe benzetmi ş. Sessiz ama patlamak üzere olan, tüfe ğin adında da susmanın baskısını, a ğırlı ğını duyuran bir ses türemesi sesbilimsel sapma özelli ği görülmektedir.

Genel kullanım dı şı bir özellik ta şıyan ses dü şmesi şu dizelerde de sesbilimsel sapma olarak görülüyor: en azından –en azdan. Burada hem ünlü hem de ünsüz ses dü şmü ştür Ali büyük en azdan Tarlalar doruklar kadar büyük (D İRL İK DÜZENL İK, Ali’nin Yüzü , s. 67.)

En azdan bir gökyüzü Çar şıyı görmeden edemem (D İRL İK DÜZENL İK, Dirlik Düzenlik , s. 89.)

77 Asım Bezirci, Metin Elo ğlu, Edip Cansever, Birinci Basım, İstanbul: Evrensel Basım Evi, Eylül 2007, s. 120. 84

9. Sözcüksel Sapmalar

Dı ş sapma olarak de ğerlendirilen, ölçü, dizem ve uyak gere ği, sözcükteki herhangi bir ünlünün dü şmesi ya da hece dü şmesi sözcüksel sapmalardır. Şiirsel söylemi gerektiren yerlerde ola ğan dilden daha kaba ya da açık saçık terim ve sözcükler kullanılıyorsa, sözcüksel iç sapmalar yapılmı ş olur. Aşağıdaki örneklerde Edip Cansever’in kendi türetti ği sözcükleri görüyoruz. Konu şma dilinde bulunmayan fakat türetildi ği kökten ba şka sözcüklerin bulundu ğu “bil-“ eyleminden “bili” sözcü ğünü türetmi ştir. “çocuklamak” sözcü ğü de yeni bir türetimdir.

Bu akılsız çiçek Bu bilisiz a ğaç Bu düpedüz ileri görü ş (YERÇEK İML İ KARANF İL, Aliminyum Dükkân , s. 111.)

Çocu ğu çocukluyor bir düdü ğün kırmızısı (YERÇEKİML İ KARANF İL, Horozla Merdiven , s. 112.)

Yollar benimmi ş gibilerden Durmaklı yürümekli bir gece (D İRL İK DÜZENL İK, Dirlik Düzenlik , s. 89)

10. Dilbilgisel Sapmalar

Şiirin en önemli iki özelli ği beklenmeyen düzensizlik ( şiirsel sapma) ile beklenmeyen düzenlilik (ko şutluk)tir. Yinelemelerin çokça yapıldı ğı şiirlerde, ko şutluk do ğal bir eylemdir. 78

78 Özünlü, a. g. e , s. 150.

85

Edip Cansever şiirlerinde sözdizimsel sapmalar görülmektedir. Ancak, devrik cümleler, soru cümleleri kendi aralarında ve şiir içinde bir ko şutluk olu şturmuyor.

İçinde ço ğunlukla düz tümcelerin bulundu ğu bir şiirde yer yer emir ya da soru tümcelerinin bulunması iç sapmaları belirtir. Edip Cansever’in şiirlerinde beklenemeyen bir düzensizlik( şiirsel sapma) vardır. Özellikle Tragedyalar ve Ça ğrılmayan Yakup kitaplarında emir, soru cümleleri, biçimbirimsel ve sözdizimsel açılardan ko şut yapı olu şturmayan dize yapıları, kar şılıklı konu şma gibi farklı özellikler gösteren şiirler şiirsel sapmayı göstermektedir.

Ay, pencere, göz! siz git ey! (YERÇEK İML İ KARANF İL, Ey , s. 93.) Bu dizede ki şi eki, emir kipi II. tekil ki şi olarak kullanılmı ş. Aynı şiirin di ğer dizelerinde dilbilgisel sapma görülüyor. …siz gidin ey! …siz bak ey! …ben çok ey!

Edip Cansever, şiirin dize ve sözdizimsel yapısını de ğiştirerek ara söz ve ya açıklama niteli ğinde sözler de kullanmı ştır. Odayı ar şınlıyor – adı üstüne – o gidip de gelmemek biçimindeki odayı (YERÇEK İML İ KARANF İL, Anahtar Deli ği, s. 109.)

Ak şama, ya da sabahın sekizi – fark etmez – denizin üstünü de … Bir uça ğı da – şöyle bir yola koyuyorlar – elmacık kemikleri … Ortalık – onu aldı ğın yere koy – içi görünen saatler gibi (YERÇEK İML İ KARANF İL, Anahtar Deli ği, s. 110.) 86

5. Anlamsal Sapmalar (Alı şılmamı ş Ba ğda ştırma)

Şairin alı şılmamı ş sözcük seçimi yaptı ğı dizelerde anlamsal sapmalar ortaya çıkmaktadır. Edip Cansever şiirindeki sözcük seçimiyle, sözcükler arasında kurdu ğu ilgilerle yeni ve alı şılmamı ş anlamlar, ba ğda ştırmalar olu şturmu ştur. Şiirlerinde pek çok örne ğini görüyoruz. Kıyılardaki sıcakkanlı kum çocuklarını ( İKİND İ ÜSTÜ, Dünyanın Büyük Şehirleri , s. 46)

Şu herkesin bildi ği düzlük Bu deli alacası çayır Ardıç ku şu türkülü sokak Senin için de ğil. (D İRL İK DÜZENL İK, Dipsiz Testi , s. 56)

Yapı şık sesler çıkarır şekerlerin üstünde (D İRL İK DÜZENL İK, Şekerli Gerçek , s. 77)

Bu tavuk ye şili a ğaç Bu cam göbe ği nehir (D İRL İK DÜZENL İK, Kar şıtlık , s. 82)

İbrahim kırlardan ince (D İRL İK DÜZENL İK, İbrahim’in Evi , s. 84)

87

Yılan Yılan çinkoya mavi (YERÇEK İML İ KARANF İL, Var Var , s. 101.)

Alı ştık bakıvermeye, az şey mi balkonda deniz Son gözlerimizi harcadık , en çok da güne şin tuttu ğu … Bunca olanlara bakar gibisine belki İnsanda bir türkü var onu çıkarıyoruz … Çocuklar bekleme yapıları gibi sokaklarda (YERÇEK İML İ KARANF İL, Güne şin Yazdı ğı, s. 104.)

Beyaza e ğik , sarıya aç (YERÇEK İML İ KARANF İL, Tüfekkk, s. 106.)

Eşdizimlilik, bazı sözcüksel ögelerin birbirinin ardı sıra aynı ba ğlamı gösterebilmek için kullanılabilmeleridir. Edip Cansever yukarıda örneklerini gördü ğümüz alı şılmamı ş sözcük seçimleriyle olu şturdu ğu e şdizimlilik yanında kendi türetti ği sözcüklerle ve yine alı şılmamı ş ba ğda ştırmalarla anlamsal sapmalar olu şturmu ştur. İçi denizli çimen Yani denize yakın Balıklı yosunlu filân (D İRL İK DÜZENL İK, Yengeç Gibi , s. 61)

Bir yanım insanlı kahve Dünyalar dolusuydu bir yanım (D İRL İK DÜZENL İK, Dirlik Düzenlik , s. 88)

Çıkıp kuruluyorum pencere yanına gel keyfim gel Gidip duruyorum böylece, adımı bileceksiniz; çok ülkeli adam … 88

Pencereli yıldız , misafirli oda ; bol bol öttürüyorsunuz (YERÇEK İML İ KARANF İL, Yangın , s. 99.)

Bir kom şum var kesin gözlü , uza ğa baktıkça rahat (YERÇEK İML İ KARANF İL, Var Var , s. 102.) Dolgunluk sokakları , sanki bir aydınlı ğı kutluyorum … İş te bir dolgunluk şapkası ; ikide bir çıkarıyorum … Dolgunluk eli. … Bu arada bir marangoz da büyüklük masaları çıkarıyor … Gemiler, gemiler açıyorum odalara uzaklık gemileri … Bunlar karanlık insanları … Yani da ğınıklık ölüleri , ay do ğdu diye güzel … Sonra bu uzunluk suları ; ilk olarak sen … Onunla pek yerinde bu dolgunluk kadehleri (YERÇEK İML İ KARANF İL, Dolgun , s. 114.)

Kocaman bir çocuk yüzü ta şıyor yalnızlıktan (UMUTSUZLAR PARKI, Umutsuzlar Parkı , s. 183)

Sözdiziminin ve alı şılmamı ş sözcük seçiminin bir bulundu ğu yapılar da yine anlamsal sapma olu şturmaktadır. İlk pe şin onları görüyorum (YERÇEK İML İ KARANF İL, Aşkın Radyoaktivitesi , s. 97.) 89

Bir gün ölümü be ğenmiyeceksiniz dikkat! ölmeyin kolayla … Korkum yok; ben güpegündüz rakılar bo ğazlıyorum Gözlerimi batırıyorum istakozlara … En akıllı tarafımdır balıkla deniz tutmak. … Bana parma ğınızdaki çiçekleri gösterin (YERÇEK İML İ KARANF İL, Yangın , s. 100.) … Saçlarla gözleri kesiyoruz makaslar konusunda (Sonrası Kalır I, YERÇEK İML İ KARANF İL, Güne şin Yazdı ğı, s. 104.) Ça ğırsam gidivermeye sence bir uzaklıktan kendimi (YERÇEK İML İ KARANF İL, Dolgun, s. 114.)

Bakınca bir şiir canlıyorum dünyaya (YERÇEK İML İ KARANF İL, Kaybola, s. 116.) Şairin, bu örnekte belirtmek istedi ği şiiri canlandırmak de ğil, onu bir canlı gibi dü şünmek, hayata getirmektir. “Yaratmak” sözcü ğünün anlamından farklı kullanılmı ştır. Cansever, şiiri insan gibi ya şayan bir varlık gibi dü şünmüştür.

Ben ilerlemi ş çiçek , biraz ba şkalık Çok yerli bir gülümseme cami avlularında (PETROL, Evli misiniz ya da Tunus Çok Mahremdir , s. 209)

6. Lehçesel Sapmalar Şiirde bir iç sapma olu şturan lehçe ve a ğız kullanımları, olayı anlatanın o lehçeyi ya da a ğzı kullanan ki şi oldu ğu havasını verdi ği ve şairi söylem devresinden çıkardı ğı 90

için, bir söylem sanatı olarak göze çarpmaktadır. 79 Edip Cansever şiirinde lehçe ve ya ağız kullanımına çok az rastlanılmaktadır. A şağıdaki örnekte de görüldü ğü gibi sadece sözcük seçimiyle böyle bir iç sapma olu şmu ştur. Akça kızı arıttılar yu ğdular (D İRL İK DÜZENL İK, Akça Kız Masallardan Dı şarı , s. 83)

79 Özünlü, a. g. e , s. 152.

91

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM EDİP CANSEVER Şİİ RİNDE KONU ŞMA D İLİ

1. DEY İMLER Kendi öz anlamından az çok ayrı bir anlam ta şıyan kli şele şmi ş söz olan Deyimler bir tür sözcüksel birim olu şturan anlambirim toplulu ğudur. Edip Cansever şiirlerinde deyim kullanımları oldukça yaygın bir şekilde görülmektedir.

Aşk dedin mi bini bir paraya Şair i şi bu karı şık düzen (D İRL İK DÜZENL İK, Halkın Görü şü, s. 51)

Ha babam yazıp çizdiniz Aşktı mehtaptı canına okudunuz tabiatın Kiminiz sürdürüp gitti yalnızlığını Bir dü şüncedir tutturdu kiminiz Ağlamaklı ettiniz en sonunda halkı. (D İRL İK DÜZENL İK, Halkın Görü şü, s. 51)

Burada “kiminiz” sözcükleri de zıt ko şut yapılı yineleme olarak kullanılmı ştır. Dö şeklere yaz kokusu sinmi ş duydunuz mu Bilir bilmez ötü şleri var topra ğın içinizde (D İRL İK DÜZENL İK, Saray Köftesi , s. 53)

Topluma su koyuvermek ho şafın i şi (D İRL İK DÜZENL İK, Bir Kara Borsacının Şairlere Ö ğüdü , s. 62.)

Neler yapmadım neler Dünyayı alt üst ettim 92

(D İRL İK DÜZENL İK, Pe şkir , s. 70)

Sen astı ğı astık kesti ği kestiksin. (D İRL İK DÜZENL İK, Benlik Duygusu , s. 80)

Açık konu şalım ayıp de ğil Donumuz dizimize dü ştü (D İRL İK DÜZENL İK, Kar şıtlık , s. 81)

Sokak büyür de büyür Alır ba şını gider (D İRL İK DÜZENL İK, İbrahim’in Evi , s. 86)

O çalsın gözlere şenlik , akınıp giderdi ba şka dünyalar (evlere şenlik) … Daha görmedimdi ben oldum bittim öyle yürek canlısı (YERÇEK İML İ KARANF İL, Borazan, s. 127.)

O gün bu gündür aya ğı de ğerlendirmi ş bulunuyoruz. (YERÇEK İML İ KARANF İL Altın Ayak , s. 129)

Sıktım ki sıktım bir ara di şlerimi (UMUTSUZLAR PARKI, Umutsuzlar Parkı , 169)

Dı şarı çıkıyor, içeri giriyor, üç a şağı be ş yukarı (UMUTSUZLAR PARKI, Umutsuzlar Parkı , s.181)

Ta ş kesilmemek için ta ş (PETROL, Salıncak , s. 239)

93

2. KONU ŞMA D İLİ Edip Cansever şiirde kar şılıklı konu şma tekni ğini kullanarak şiirin imkânlarını geni şletmi ştir. Kar şılıklı konu şma anlatım tekni ğini iki şekilde kullanır. Kendi kendiyle konu şmaların bulundu ğu iç monolog örnekleri ve kar şılıklı konu şma tarzında, kimi zaman soru sorma ve cevap verme şeklinde yapılan diyaloglar görülür. Şair, “Ben Ruhi Bey Nasılım?”, “Ça ğrılmayan Yakup”, “ Şairin Seyir Defteri”, “Bezik Oynayan Kadınlar” adlı eserlerinde iç monolog tekni ğini kullanmı ştır. “Tragedyalar” ise bir tiyatro oyununda oldu ğu gibi şairin ço ğalttı ğı tipler kar şılıklı konu şma durumundadırlar.

Her elde bir gökyüzü var ağlıyaca ğımız geliyor bir türlü (Sonrası Kalır I, YERÇEK İML İ KARANF İL, Güne şin Yazdı ğı, s. 104.)

Diyalog monolog ve iç konu şmalar Edip Cansever şiirinde oldukça çok kullanılan tekniklerdendir. Sonra da bir bara gittim – neee!bara mı gittiniz Do ğrusu müzeleri gezecektim, biriyle bulu şacaktım- sonra da Tam üç yıl oluyor özledi ğim kadınla… Öldüyse, hayır ölmemi ştir, nereden çıkardınız? (UMUTSUZLAR PARKI, Umutsuzlar Parkı , s. 175)

Dört ki şiyiz! - Hayır, on!.. - Bin ki şiyiz! - Bana Kalırsa… (NERDE ANT İGONE, Ne Gelir Elimizden İnsan Olmaktan Ba şka s. 250)

94

95

SONUÇ

İkinci Yeni şiirinin öncülerinden Edip Cansever’in şiirlerindeki dil ve anlatım özelliklerini tespit etmeyi amaçlayan bu çalı şmada şairin kullanmı ş oldu ğu söz sanatları, anlamla ilgili sanatlar, yinelemeler ve sapmalar incelenmi ştir. Cansever’in şiirlerinde, sözcük yapılarının de ğiştirilmesiyle olu şturulmu ş yeni sözcük türetimleri bir kaç örnek dı şında görülmemi ştir. Şair var olan sözcükler arasında alı şılmı şın dı şında ilgiler kurarak ba ğda ştırmalar yaparak yeni anlamlara ula şmı ştır.

Edip Cansever, şiirde dize yapısını de ğiştirmi ş şiiri düzyazıya yakla ştırmı ştır. Fakat bu yapı şiirin bütünlü ğünü bozmayacak bir şekilde kullanılmı ştır. Dizede ko şut yapıları daha az kullanmı ştır. Uyak düzeni, geleneksel şiir biçimleri ilk dönem şiirleri dı şında görülmemektedir. Şiirlerinde uyak olu şturabilecek ses benzerlikleri bulunmakla birlikte bu yapılar Cansever şiirinin genel özelli ği sayılamaz.

Dilbilgisel, sözdizimsel, anlamsal, yazımsal sapmalar Edip Cansever şiirleri içinde ko şut bir yapı olu şturmamaktadırlar. Şair, bu söyleyi ş özellikleriyle alı şılmı ş kalıpların, anlatım unsurlarının dı şına çıkarak yeni anlamlar, imgeler, ça ğrı şımlar bulmaya çalı şmı ştır. Anlam en vurgulu ve yo ğun halini son dizelerde bulmaktadır. Anlamı şiirin genelinden getirdi ği yapılarla bir dizede toplamı ş ya da beklenmedik bir ifadeyle okuyucuyu şaşırtarak vermi ştir. Anlatımında kullandı ğı teknikler, yinelemeler, sapmalar, deyimler anlam yo ğunlu ğunu arttırmaktadır. Şair bir dizede hem yineleme, hem somutla ştırma, hem benzetme yapmı ş; kimi zaman bu ilgilere zıt yapılar da katarak yo ğun bir anlatım yapısı olu şturmu ştur.

Sanatsal türlerin şiirin potası içinde eritilerek şiirin do ğal bir gereci olarak kullanılabilece ğini söyleyen Edip Cansever, şiirlerinde diyalog, monolog gibi tiyatro tekniklerini kullanarak anlatım tekni ğini geli ştirmi ştir. Şairin şiirinde ço ğalttı ğı karakterler kar şılıklı konu şmalarıyla, sorgulayan bir tavırla insanın evrensel özelliklerini yansıtırlar. Bu şekilde, devamlı sorgulayan farklı dü şünceler ve ifadeler bulmaya çalı şan 96

“dü şüncenin şiiri”ni olu şturmu ştur. Bu şiir, okuyucuyu dü şünmeye zorlayan bir şiirdir. Öykü tekni ğini kullandı ğı şiirleriyle de “düzyazısal şiir” şeklinde tanımladı ğı şiirin örneklerini vermi ştir.

Benzetme ve e ğretilemelerde özgün söyleyi şler elde etmi ş, alı şılmı şın dı şında ba ğda ştırmalarla anla şılması zor bir şiir ortaya koymu ştur. Şiirin ölçü, uyak, dize gibi özelliklerini kullanmak yerine bu kuralların dı şına çıkarak kendi ses ve şekil yapısını olu şturmu ştur. Yazım kurallarında, sesbilgisel özelliklerde sapmalar görülmektedir. Sözcüklerin göstergesel anlamlarından yararlanarak, somutla ştırma, yineleme ve sapmalarla yeni göstergelere ula şmı ştır.

Edip Cansever “ şiirde süreklili ği” ve “yenili ği” savunmu ş, kendi şiirini bu ilkelere göre geli ştirmi ştir. Deyimler, atasözlerini ve halk arasındaki kalıpla şmı ş söyleyi şleri şiirin yapısı içinde eriterek kullanmı ştır.

Toplumdan soyutlanmamı ş bireyi, soruları ço ğaltan bir şiirle anlamaya ve anlatmaya çalı şmı ştır. Dil ve anlatımın sınırlarını zorlayan kullanımlarla daima yeni bir şiir ve söyleyi ş pe şinde olmu ştur. Şair, şiirleriyle de ğişimin ve yenili ğin savunucusudur.

Şiirin de bir ya şamı oldu ğuna inanan ve hayatı boyunca şiir yazmaktan vazgeçmeyen Edip Cansever, şiirleriyle günümüzde de insanı “çok göz”le görüp “çok ses”le ifade edebilen modern bir şair olarak Türk şiirinin geli şimini etkilemeye devam etmektedir.

97

KAYNAKÇA

Akalın, İ. Sami. Edebiyat Terimleri Sözlü ğü. İstanbul: Varlık Yayınları, Aralık 1965.

Akkanat, Cevat. Gelenek ve İkinci Yeni Şiir. Ankara: T. C. Kültür Bakanlı ğı Yayınları, 2002. Aksan, Do ğan. Türkçenin Gücü . 7. Baskı. Ankara: Bilgi Yayınevi, 2003. ------. Cumhuriyet Döneminden Bugüne Örneklerle Şiir Çözümlemeleri . Birinci Basım, Ankara: Bilgi Yayınevi, Aralık 2003. ------. Şiir Dili Türk Şiir Dili , Ankara: Engin Yayıncılık, 2005. Akta ş, Şerif. Yenile şme Dönemi Türk Şiiri ve Antolojisi I. Birinci Baskı. Ankara: Akça ğ Yayınları, 1996. Akyüz, Kenan, “Cumhuriyet Devri Türk Edebiyatı”, Türk Ansiklopedisi , C. 32, 1982. ------. Modern Türk Edebiyatının Ana Çizgileri , Be şinci Baskı, İstanbul: İnkılâp Kitabevi .

Asiltürk, Bâki. 1980 Ku şağı Türk Şiirinin Poetikası . İkinci Basım. İstanbul: Toroslu Kitaplı ğı, Kasım 2006.

Berk, İlhan. “Soru şturma: İkinci Yeni’den Ne Anlıyorsunuz?”, Türk Dili, C. XXXV, S. 309. Bezirci, Asım. Metin Elo ğlu, Edip Cansever. Birinci Basım. İstanbul: Evrensel Basım Evi, Eylül 2007.

Canberk, Eray. A’dan Z’ye Edip Cansever . İstanbul: Yapı kredi Yayınları (Kitap-lık Dergisi 61. Sayısı Arma ğanı), Mayıs 2003. Cansever, Edip. Gül Dönüyor Avucumda . İstanbul: Adam Yayınları, Aralık 2000, s. 42–43. ------. “ Şair Ya şadı ğı Zaman Diliminin Dı şına Çıkabilir ”, Gösteri, Sayı 2, Ocak 1981. ------. Sonrası Kalır I (Bütün Şiirleri) . I. Baskı. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, Nisan 2005. ------. Sonrası Kalır II (Bütün Şiirleri) . I. Baskı. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, Nisan 98

2005. Cöntürk, Hüseyin. Behçet Necatigil ve Edip Cansever Üstüne . Ankara: Karde ş Matbaası, 1964. Dirlikyapan, Devrim. “ ‘ İkinci Yeni’ Dı şında Bir Şair: Edip Cansever”Yayınlanmamı ş Yüksek Lisans Tezi. Bilkent Üniversitesi Ekonomi ve Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2003. Dilçin, Cem. Türk Şiir Bilgisi . Dördüncü Baskı. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 1997. Do ğan, Mehmet Hızlan. Yüzyılın Türk Şiiri. C. II. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2002. Enginün, İnci “ Şiirimizin Klâsik Şairi Yahya Kemal”, Do ğumunun yüzüncü yılında Yahya Kemal Beyatlı , Ankara: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Kültür Merkezi Yayını, 1994. Gökalp, Gonca. “ Cumhuriyet Dönemi Türk Şiiri ve Behçet Necatigil”. Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi. 10: 1. Ankara :Temmuz 1993 . Güne ş, Zeliha. Cemal Süreya’nın Şiir Dili . Eski şehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları, 2007. Hatipo ğlu, Vecihe. İkilemeler. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 1971.

İlhan, Attila. İkinci Yeni Sava şı. Ankara: Bilgi Yayınevi, 1996. İnce, Özdemir. “Edip Cansever: Yani O Kendine Sürgün Olan”. Tabula Rasa . İstanbul: Can Yayınları, 1992. Karaalio ğlu, Seyit Kemal. Edebiyat Terimleri Kılavuzu . İstanbul: İnkılâp ve Aka Kitapevleri, 1975. Karaca, Alâattin. İkinci Yeni Poetikası . Birinci Basım. Ankara: Hece Yayınları, 2005. Korkmaz, Ramazan. “Servet-i Fünun Toplulu ğu (1876–1901)”. Türk Edebiyatı Tarihi 3. İstanbul: Kültür ve Turizm Bakanlı ğı Yayınları, 2006. Okay, Orhan. Poetika Dersleri , Ankara: Hece Yayınları, 2004.

Oktay, Ahmet. “Mavi Bir Dergi Olarak Beklentileri Kar şılamamı ş, Sadece Haber Vermi ştir.” Milliyet Sanat. S. 61, 1 Aralık 1982. ------. Şair ile Kurtarıcı , İstanbul: Korsa Yayınevi, 1992. ------. O Ben Ki: Edip Cansever , Haz. : Yalçın Arma ğan, İstanbul: Alkım Yayınları 99

(Sempozyum Kitapları), 2005. Önertoy, Olcay, İsmail Parlatır. Tanzimat Sonrası Edebî Metinler . Ankara: Ankara Üniversitesi, Dil, Tarih Co ğrafya Fakültesi Yayını, 1977.

Özünlü, Ünsal. Edebiyatta Dil Kullanımları. İstanbul: Multilingual, 2001. Sazyek, Hakan. Cumhuriyet Dönemi Türk Şiirinde Garip Hareketi . 3. Baskı. Ankara: Akça ğ Yayıncılık, 2006, s. 526. Süreya, Cemal. “ Hece Şiiri”. Hürriyet Gösteri, S. 49. Aralık 1984. Türk Dil Kurumu. Türkçe Sözlük. Basım. Ankara: Türk Dil Kurumu. Yazım ( İmlâ) Klavuzu . Basım. Ankara: Vardar, Berke. Açıklamalı Dilbilim Terimleri Sözlü ğü. İstanbul: Multilingual Yayınları, 2002. Yatkın, Ü. Nazan. “Edip Cansever, Hayatı, Sanatı, Eserleri, Şiirlerinin Yapı ve Tema Bakımından İncelenmesi” Yayınlanmamı ş Yüksek Lisans Tezi. Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2000. Yivli, Oktay. “Yedi Me şale Ortak Kitabı ve Yedi Me şaleciler”. Dil Dergisi 55. Ankara: Ankara Üniversitesi TÖMER Dil ö ğretim Merkezi Yayını, Mayıs 1997, s. 43.