Sayı: Kış ’13/23

Beşiktaş’ta bir çınar AYÖM’le afete hazırız Madımak’ı unutmuyoruz Engelsiz düşlerde buluştuk Kuşların şehri İNSAN YAŞADIĞI YERE BENZER! Büyük ozan Edip Cansever çok bilinen bir şiirinde şunları yazar:

“...İnsan yaşadığı yere benzer O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer Suyunda yüzen balığa Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğilimine”

Gündelik yaşamımızda bir yere ait olmak önemli bir duygudur. Aslında yaşadığımız kentler bir açıdan kimliğimizin de inşasına katkı verir. Ait olduğumuz kente, onun değerlerine sarılarak kişisel ve toplumsal varlığımızı zenginleştiririz. Çoğu kez kentlerimizle direnir, yaşamın yaratıcı gücü olarak onlardan besleniriz. Bu anlamda bir tür bellek ve gelecek üretme merkezleridir bu kentler.

Beşiktaş kenti, yaşayanların öz benliklerinden gelen birikimlerle de “aidiyet duygusu”nun en yoğun yaşandığı yerleşmelerdendir. Kentliye hizmet kuruluşu olan yerel yönetimlerin ve yöneticilerinin bunun dışında kalması düşünülemez. “Beşiktaş sevgisi”nin ortaklığı ve gücü de buradan kaynaklanır.

Belediyecilik sadece yönetmek sanatı değildir. Belediyecilik aynı zamanda hesap vermek, imkânları değerlendirmek, kıt kaynaklardan kentli yararına güzel şeyler üretebilmektir.

Başarabildiklerimiz kadar, bu başarının altında yatan anlayış, başardıklarımızın arkasında duran yönetim felsefesi ve aidiyet duygusu da önemlidir. Biz en başta söz verdiğimiz gibi, kentimizi kentlilerimizle birlikte yönetme peşindeyiz. Merkezinde “insan” olan bir yaratıcılık peşindeyiz. Beşiktaş kentini çağdaş ve özenilecek bir yerleşim yapma peşindeyiz. Bu noktada kentlimizin talepleri ve beklentileri ile imkânlar arasındaki uyumu sağlamak önemli olmuştur.

Bu bakımdan hizmetlerimizin, yatırımlarımızın yöneldiği temel konsept “sosyal belediyecilik” anlayışı olmuştur. Beşiktaş Belediyesi olarak her yaş ve cinsten kentlimizin ortak kullanımına, faydalanmasına sunduğumuz temel hizmetlerimiz vardır. Ama bunlardan ayrı olarak farklı sosyal kümeler, farklı yaş grupları için gerçekleştirdiğimiz hizmetlerimiz de vardır. Minik çocuklarımız için kreşler ve gündüz bakım evleri yaparken, eğitimdeki gençlerimize “Ağız ve Diş Sağlığı Kliniği”, ileri yaştaki kentlilerimize yönelik olarak da “Esenlik Hizmetleri” gibi özelleşmiş hizmetler ürettik. Herkesin yararlanacağı “Spor Merkezi”nin inşaatını bitirmek üzereyiz. İhtiyaç sahibi kentlilerimize “Eğitim Yardımı” yapıyoruz. “Dost Eller Mutfak” projemizle kentli dayanışmasını sağlıyoruz. “Meyve Bahçemiz” ise şimdiden imrenilen bir kazanım oldu.

Bu hizmetlerimiz kenti ortak kullanmanın, bu kente ait olmanın ortak sorumluluğu ile üretildi. Çünkü biliyoruz ki, bizler geçiciyiz. Beşiktaş kentinin gerçek sahibi Beşiktaş yaşayanlarıdır.

Beşiktaş kentinin güçlü tarih mirasına, ilerici ve özgür karakterine, Cumhuriyetçi geleneğine sahip çıkan projeler bunlar. Aydınlık projeler. İnsan merkezli projeler. Bu yüzden yapılan bütün anketlerde Türkiye’de insanlarımızın “en çok yaşamak istedikleri kent “ olarak karşımıza Beşiktaş çıkıyor.

Çünkü Beşiktaş gerçekten aydınlık ve çağdaş bir ilişkiler yumağıdır. Beşiktaş bedeni ve aklı özgür insanların, bilimin ve sanatın kentidir. Beşiktaş, kentlisi ve yönetimiyle bir tas çorbayı, bir merhabayı, bir meydanı ya da ağaç gölgesini paylaşmanın kentidir. İnsan onuruna yakışan, insanı değerleriyle birlikte kucaklayan, birey olmanın keyfi kadar toplum olmanın sorumluluğunu taşıyan bir kenttir. Umudun ve geleceğin kentidir Beşiktaş… Cumhuriyet ilkelerinin ve devrimlerinin yaşandığı, bayrak yapıldığı, öncü bir kenttir Beşiktaş…

Bu kenti yıllardır sizlerle birlikte yönetmeye çalışmak bana nasip olan en büyük onurdur. Çünkü Beşiktaş, Beşiktaş kentlileriyle güzel ve anlamlı.

İsmail ÜNAL Beşiktaş Belediye Başkanı 20 Kazanım: Nefes alma durakları Kente üç yeni park daha...

24 Kazanım: Kıyameti beklemeyin Beşiktaş AYÖM’le afete hazır.

BEŞİKTAŞ KENTLİSİNİN DERGİSİ Kış ’13 / 23 24

İMTİYAZ SAHİBİ Beşiktaş Belediyesi adına Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal YÖNETİM YERİ 28 Heykel Beşiktaş Belediyesi Kapak Fotoğrafı: Mehmet Aksoy Nisbetiye Mahallesi Aytar Caddesi Nâzım Hikmet Heykeli. Başlık Sokak No:1 34340 Beşiktaş, İstanbul www.besiktas.bel.tr - 444 44 55 02 Başkan’ın Beşiktaşlılara YAYIN TÜRÜ Mesajı Dergi/Yaygın 28 YAYIN KURULU Hasan Özgen, Görkem Kızılkayak, 06 Cumhuriyet kazanımları Yüksel Türkili Ulusal mimarlık.

PROJE YÖNETMENİ Hasan Özgen

GENEL YAYIN YÖNETMENİ Can Aydın 06 YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Selda Bektaş 32 Sokaktaki Tarih

EDİTÖR Sanatın izi Beşiktaş’ta... Canan Kaya 38 Ustalara Saygı GÖRSEL YÖNETMEN Altan Adatepe Tuncel Kurtiz ve Turgut Özakman YAZI İŞLERİ Murat Çelik, Gülhan Bakır, Metin Altay, Ayşe Üngör, İrfan Talyak,

KATKIDA BULUNANLAR Etem Çalışkan, Cengiz Kahraman, Yasemin Reis, 12 Dünya Kuş Gözlem Günü 38 Nazan Ortaç Kara, Elvan Levent, Ege Erim, Cengiz Erdil, Murat Selenoğlu Kuşların şehri İstanbul.

FOTOĞRAFLAR Ulaş Tosun, Bekir Köşker, Levent Özer, Can Cihan Saltık, Şenol Kaşıkçı, Barış Acarlı 12 MATBAA PRODÜKTÖRÜ Niyazi Yılmaz

YAPIM Dörtbudak Yayınları Tanıtım Org. ve Tic. Ltd. Şti. Mecidiyeköy Mah. Kervangeçmez Sk. No:10 K:3 D:8 40 Haber Şişli/İSTANBUL Unutmamak Müzesi açılıyor. 0212 356 09 43

BASKI 16 Çocuk Bilim Merkezi A4 Grafik Mat. Yay. Ltd. Şti. Küçük mucitler iş başında. 0212 452 40 99 16 40

60 Engelsiz Düşler Festivali Engelsiz düşlerde buluştuk. 64 Portre: Çağın yetişemediği şair. Artı 64 Unutmadık...

Beşiktaş kenti de beyaza büründü. İstanbul İkincisi Aykut Barka Deprem Parkı’nda açılan

yılın son ayına soğuk hava ve karla girdi. Boğaz Afet Yönetim Merkezi, halka pratik uygulamalar

72 Kadın girişimci kıyılarını kaplayan kentimiz yılın her mevsimi konusunda bilgi verirken, depolarındaki araç Cup of Joy. güzel... Tarihin önemli yapılarıyla dolu İstanbul’u ve gereçle de afet sırasında etkin görev almayı

kaplayan bembeyaz kar, kentin siluetini bozan bekliyor. 72 yapıların hançer yaralarını ne yazık ki örtemiyor. Bu sayımızda ayrıca Beşiktaş Belediyesi’nin

Bu sayımızda İstanbul’un Cumhuriyet döneminde Engelli Koordinasyon Merkezi’nin yaptığı

yaşadığı yapılaşmayı ÇEKÜL Vakfı başkanı çalışmaları ve Deniz Dikkaya ile yapılan röportajı

Prof. Dr. Metin Sözen ile konuştuk. Cumhuriyet ilgiyle okuyacaksınız.

kazanımları seri araştırma yazılarımızda da bu 76 1001 Festival sayıda “Cumhuriyet ve Mimarlık” konusunu ele Beşiktaş’taki Nâzım Hikmet heykelinin yaratıcısı Bir festivalden çok daha fazlası. aldık. heykeltıraş Mehmet Aksoy ile yapılan söyleşi

80 Gezi:İstanbul’u yeniden ve bu yıl Beşiktaş’a taşınan 1001 Belgesel Film keşfediyoruz. Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki en kara olaylardan Festivali’nden notlar da bu sayımızda. biriydi Sivas Katliamı; 2 Temmuz 1993’te

82 Cumhuriyet Bayramı yaşandı… Vicdanlardaki yara 20 yıl geçmesine Beşiktaş Belediyesi’nin “Ustalara Saygı”

rağmen sarılamazken, Türkiye’nin önde gelen 35 gecelerinde bu kez yazar Turgut Özakman ile

sanatçısı, Beşiktaş Belediyesi’nin öncülüğünde sinema ve tiyatro sanatçısı Tuncel Kurtiz anıldı.

O günü “unutmamak” için kendi elleriyle yaptıkları

eserlerini “kısmen yakarak” “Unutmamak” Yeni sayfalarda buluşmak üzere...

sergisinde bir araya getirdi. Biz de bu sayımızda 82 eserleri bir albümle sayfalarımıza taşıdık… Tüm Beşiktaşlıların yeni yılı kutlu olsun... Beşiktaş, İstanbul’da kamuya ait en çok yeşil

alanın olduğu bir yerleşim merkezi. Kentimizde 86 Haber Beşiktaş’a kadın barınma evi. 124 adet park var. Dutluk, Mısırlıbahçe ve Cihannuma parkları da açıldı. Bu parkları

tanıtırken, Beşiktaş sokaklarının da izini sürdük. 88 Haberler Sokak isimlerinin barındırdığı sırları öğrenince 91 Fulya Sanat Ajanda şaşıracaksınız. [email protected]

92 Rehber / 24 saat Beşiktaş Belediyesi bugünü değil geleceği de düşünüyor. Tarihte büyük depremler

yaşayan İstanbul’da afet hazırlığını en sıkı tutan

belediyelerin başında geliyor Beşiktaş Belediyesi. Cumhuriyet kazanımları CUMHURİYET’TE MİMARLIK Yazı ve röportaj: Cengiz Erdil, Fotoğraflar: Cengiz Kahraman arşivi, ÇEKÜL Arşivi Cumhuriyet’in kurucu kadroları yeni kent planları hazırlarken, mimaride de arayış içindeydiler. Bu sayımızda neoklasik Türk üslûbu ile şekillenen Cumhuriyet dönemi Türk mimarisini mercek altına alıyoruz…

umhuriyet 90 yaşında. Pek çok mimar, kent uzmanı ve Cumhuriyet’in mimariye bakışı plancısı yetişti bu süre içinde. Ülkeye hiç şüphesiz önemli 1908’de ilan edilen II. Meşrutiyet’le birlikte gelişen milliyetçilik eğilimleri mi- eserler kazandırdılar. Ancak “Türk Mimarlık Tarihi”nin bin- marlıkta da yeni arayışları gündeme getirdi. Mimar Kemalettin ve Vedat bey- lerce yıllık bir geçmişi olduğunu unutmazsak; Cumhuriyet lerin başını çektikleri akımla Türk mimarlığının, “Neoklasik Türk Üslûbu” ya dönemi mimarlığını da kavrayabiliriz... Ölümsüz ozanımız da “Milli Mimari Rönesansı” adını alan yeni klasik dönemi başladı. Cumhu- Nâzım Hikmet’in hayran olduğu kahramanlardan biri de riyet mimarisi bu akımın üzerinde şekillendi. Cumhuriyet’in kurucu kadroları CMimar Sinan’dır… Mimar Sinan, Türk Sanat Tarihi’nin köşe taşı, yüz akı, özü- yeni kent planları hazırlarken, mimaride de arayış içinde oldular. dür... En doğru çizgisi ve sözüdür… Cumhuriyet’in ilk yıllarında adeta bir kasabaya benzeyen Ankara, nasıl çağ- Geleceğimize bakarken Mimar Sinan ve onun ardından gelen mimarları, daş bir başkent olacaktı? Yeterli mimar yoktu. Bu nedenle yabancı mimarlar ustaları, kalfaları, taş ve ince işlerin emekçilerini, sanatçılarını asla unutma- Türkiye’ye davet edildi… mamız gerekir. Biz bu yazıda Cumhuriyet dönemi mimarlığı ve de İstanbul’u Mimar yetiştiren tek ocak olan “Sanayi - i Nefîse Mekteb - i Âlîsi”, geçirdiği temel alarak kent planlamasına kısa bir göz atacağız… reformla “Güzel Sanatlar Akademisi” oldu. Ernst Egli, Bruno Taut gibi mo- dern mimarinin ustaları burada ders verdi.

06 B+B+ KIŞKIŞ Ankara Alman mimar Herman Jansen Ankara imar plânını yaptı. Atatürk plân çalış- malarına bizzat katıldı. Ankara’nın geleceğini mimara anlatarak çalışmalara ışık tuttu. Viyanalı mimar Clemens Holzmeister, yine Atatürk’le beraber ça- lışarak Çankaya Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nü, Bakanlık binalarını, şimdiki TBMM binasını plânladı. Meclis binasındaki çift meclis salonu da (Millet Meclisi ve Senato) Atatürk’ün direktifleri ile yapıldı. Ernst Egli’nin Sayış- tay binası, Musikî Muallim Mektebi (Konservatuvar), Bruno Taut’un Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi gibi yapılar ise kübik - modern yapıların öncüsü oldular.

Akademi hocası olan ve Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’ni yapan Bruno Taut da Bauhaus Okulu’nun kurucularındandır ki, böyle bir hocanın Atatürk’ün daveti ile Türkiye’ye gelişi büyük bir şans olarak yorumlanıyor. (Taut, Ata- türk’ün ölümünde, halkın önünden geçtiği meşaleli katafalkı da yapan mi- mardır. Ortaköy’de yaşamıştır. Mezarı, vasiyeti gereği olarak Edirnekapı Mezarlığı’ndadır.)

Sadece mimarlık alanında değil, Hitler’in zulmünden kaçan Yahudi hoca- ların, Atatürk’ün daveti sonucu Türkiye’ye gelmeleri ile üniversitelerimiz re- form sürecini tamamlamış ve altın devirlerini yaşamışlardı.

Bir süre sonra, modern mimarlık eğitim sisteminin yetiştirdiği Türk mimar- ları yapıtlarını vermeye başladılar. Benimsenen modern eğitim sisteminin amacı, Batı taklitçiliği değil, Batı’nın mimarı düşünce biçimini ve metotlarını kavramak şeklinde olmalı idi. Bu eğitim sistemine mimar Sedat Hakkı El- dem’in çok büyük katkıları oldu.

Seyfi Arkan ve Şevki Balmumcu’yu burada anmamız gerekiyor. Seyfi Ar- kan, parlak yeteneği ile Atatürk’ün takdirini kazandı. Çankaya Hariciye ve Makbule Atadan Köşkleri, Florya Deniz Köşkü, İstanbul - Galata Deniz Yolcu Salonu, Ankara Sümerbank, İller Bankası Seyfi Arkan’ın kayda de- ğer yapıtlarındandır. Şevki Balmumcu’nun 1933 – 35’lerde yaptığı Ankara Sergi Evi binası da Atatürk’ün takdirini kazandı. Dönemin kübik mimarisi- nin bir örneği idi. Bu gün de mimarlık tarihimizin kilometre taşlarından biri sayılıyor.

Ankara Entografya Müzesi

Ankara Ulus Mahallesi - İş Bankası

B+ KIŞ 07 Modern zamanlar 1950’li yıllarda Dolmabahçe Sarayı, Akaretler, Batıda mimari alanda gelişen ilerici düşünceler Türkiye’ye de ulaşmakta ge- Abbasağa Mahallesi’nin hava görüntüsü. cikmedi. 1930’larda kimi Türk mimarları, çağcıl uluslararası üslûp doğrultu- sunda yaklaşık on yıl süreyle kübizme ve betonarmeye dayalı yeni Batıcılık örnekleri verdi.

1950’lere gelindiğinde Türk mimarlığı, Avrupa ve ABD’de giderek yaygın- laşan modern mimarlığın etkisi altında rasyonalizme yönelerek ürünler verdi. İkinci Dünya Savaşı sonuçlanmış, Türkiye siyasal ve kültürel olarak Batı’ya iyi- ce yakınlık duymaya başlamıştır.

1960’lar rasyonalizmden uzaklaşma, gevşeme, parçalı form arayışları dönemi oldu. 1960 – 70 döneminin dikkate değer yapıları arasında İstanbul Vakıflar Oteli (bugünkü Ceylan Intercontinental, AHE, 1959), İstanbul Manifaturacı- lar Çarşısı (Doğan Tekeli, Sami Sisa, Metin Hepgüler, 1959), Büyük Ankara Oteli sayılır.

1970’lerde Batı’da yaygınlaşan Postmodernizm, 1980 – 90 arasında Türki- ye’de de alıcı buldu. Geç Modernizm, Postmodernizm, Dekonstrüktivizm gibi Batı kökenli akımlar doğrultusunda yapılar gerçekleştiren mimarlarımız oldu.

Bir toplumsal hastalık: Düzensiz kentleşme Genelde, tek tek başarılı birçok yapıya karşın Türkiye’nin ekonomik ve sosyal çalkantıları nedeniyle çağdaş Türk mimarlığı, toplumun düzensiz hızlı gelişiminden ve bunun sonucu olan kültürel çözülmeden olumsuz etkilendi. Çarpık kapitalizm ve aşırı hızlı nüfus artışı; düzensiz, plansız, yoğun kentleşmeyi de beraberinde getirdi. Ortaya çıkan büyük konut açığı, gerekli ekonomik ve yönetimsel önlemlerin alınmaması nedeniyle, yapsat düzeni, kalfa yapıları, kaçak yapılar ve gecekondularla farklı bir anonim mimarlık anlayışı ortaya çıktı. Politik ödünlerle yozlaştırılan kent toprağı kullanımı ve sürüp giden arsa spekülasyonu, çevre değerleri ile kent bütünlüğünün korunması ile yapılar arası ilişkilerin düzenlenmesi olanaklarını ortadan kaldırdı.

Ve İstanbul Osmanlı döneminde İstanbul’u yok eden yangınlardı. Bir yangın, ahşap yapı- larla dolu semtleri, semtleri birbirine bağlayan güzelim koruları kasıp kavuru- yordu. İstanbul’un başında şimdi böyle bir yangın korkusu yok. Korkunun adı şimdi yapılaşma... Yükselen gökdelenler... Ve de içinden çıkılmaz trafik...

İstanbul’da yaşamak, çağın her döneminde zordu; nüfus fazlaydı. Her tarihi dönemde cazibe merkezi olan İstanbul, yağmalarla anılan bir kentin adıydı. Toprağı hâlâ büyük bir rant kapısı. Kentin nüfusunun yakın gelecekte 25 mil- yona çıkacağı hesabını yapıyor uzmanlar.

Liberal, muhafazakâr ve serbest yapılaşma yanlılarının isteği İstanbul’un bir Hong Kong veya Dubai olması... İstanbul’u yapay kentler kervanında, kimlik- siz kentler arasında marka kent (!) olarak görmek istiyorlar. Buna karşı çıkan- lara da “vizyonsuz” diyorlar.

Vizyonsuzların (!) istekleri ise çok basit... Kentin tarihi dokusu harap olmasın, gökdelen merakınızı denize uzak alanlarda giderin… Ormanları, koruları yok etmeyin. Kamu alanları park olarak değerlensin. Ulaşım yeraltından olsun...

Bunlar hayal değil. İstanbullu için su, nefes gibi doğal istekler...

Zaten bir cennet olan İstanbul’da sahte cennet yaratma operasyonlarından vazgeçilmesi gerekiyor.

Peki, İstanbul, zorla giydirilmeye çalışılan beton zırhlarla nereye kadar gide- cek? Buna kimse yanıt veremiyor. Ama unutulmasın, bu kentin tarihinde dep- remler de var... Osmanlı’nın “Küçük Kıyamet” adını verdiği deprem 1509’da oldu. Kent modern zamanlarda insan eliyle bir yapılaşma kıyameti yaşarken, deprem de bu kıyametin kanlı bir harcı olmasın. Mimar Kemalettin

08 B+ KIŞ “TARİHİ FEDA MI EDECEĞİZ?” İstanbul’un Cumhuriyet tarihi boyunca geçirdiği yapılaşma sürecini anlatan Prof. Dr. Metin Sözen, nüfusla birlikte ortaya çıkan sorunların mimariye etkilerini inceliyor; “Cumhuriyet hükümetleri 90 yılda İstanbul’a ne kattı?”, “Cumhuriyet eskiyi koruyabildi mi?” sorularına yanıt veriyor…

Ayakta kalan Bizans - Osmanlı eserlerine hayranlıkla baka- rak, İstanbul uygarlıklar kenti diyoruz. Peki, bu kentte 90 yıllık Cumhuriyet nasıl bir yapılaşma izledi? Uygarlıkla büyük bağlılıkları olan bir kentte çok farklı bir yaklaşım ve bilin- ce ihtiyaç var. Kısaca özetlersek; hem Avrupa hem de Anadolu yakasında tarihi alt üst edecek buluntulara ulaşılıyorsa kente dönüp çok hassas ve dikkatli bakılması gerekir. Burada göz ardı edilemeyecek bir diğer nokta ise kentte her gelenin farklılık yaratma çabasıyla bir eskisinin tahrip olması- dır. Örnek verecek olursak; İstanbul’un Fikirtepe semti “kentsel dönüşüm” kapsamına alındı. Daha önce yapılmış araştırmalarla Kadıköy, Pendik ve Kartal’da yapılacak arkeolojik kazılarda tarihi altüst edecek ve diğer kazı alanlarından çok farklı büyüklükte bir alana ulaşacağı biliniyor.

İstanbul’da değişimin başlangıç noktası Osmanlı’nın son döneminde baş- Prof. Dr.Metin Sözen lıyor. Cumhuriyet’in aldığı mirası belirlemek için 19 ve 20’nci yüzyılın başına kadar gelen kültürleri canlandıran ve o üslûpta gelişmiş büyük yapıları be- lirlemek gerekiyor. Belediye arşivlerindeki haritaları ve farklı belgeleri ta- rarsanız Osmanlı’nın son döneminde fevkalade geniş projelerin yabancı- larla üretildiğini görürsünüz. Bu da şu demektir: Cumhuriyet’in aldığı miras Avrupa ve diğer gelişmiş kentlerdeki değişime koşut olarak gelişiyor. Bu bakımdan Cumhuriyet mirasının başladığı noktaya bakacak olursak, Os- manlı’nın son döneminde İttihat ve Terakki Fırkası’nın ideolojisine uygun olarak geliştiğini ve kentin bazı noktalarında büyük boyutlu yapıları Osman- lı’nın bazı öğelerini kullanarak yeniden yorumlama ve ünlü mimarlarla yap- tığını görürsünüz. Bunların içinde Kemalettin Beyler, Vedat Beyler gibi o dönemin ünlü mimarlarında birden bire boyutu değişen, fakat üslûp olarak da biraz geçmişe öykünen, Osmanlı’yı getiren yapılar var. Kentin domino ağırlıklı yapılarında diğer dokuya oldukça baskın bir yaratma dönemi bu. Fatih’teki kaymakamlık binası, tarihi yarımada, iskele binası ve Kadıköy’de meydandaki binalar, hal binası gibi yapılarda birden bire kentin boyutların- da büyüme oluyor. Bu, birinci temel değişim.

İkinci olarak da büyük bir zorluk çıkıyor karşımıza. İstanbul’un altyapısının sağlam envanteri yapılmadığı için neyin nerede olduğu ve ne oranda, hangi hassas noktalarda koruyacağı bilinci oluşmuyor.

Onun için masa başı planlar veya iyi irdelenmemiş dokuyu içeren tasarımlar bir türlü şekil alamıyor. Ama şunu da belirtmek gerekir: Dünyanın en iyi, en büyük plancıları getiriliyor ve büyük projeler üretiliyor. Özellikle tarihi yarı- mada, Taksim ve çevresi için… Hatta bu etkiler Bursa’ya da taşınıyor. Za- fer Meydanı gibi İstanbul’a öykünen, onun devamı gibi olan büyük değişim oralara da yansıyor. 1950’li yıllarda çekilmiş bir hava fotoğrafından Tophane, Cihangir ve Taksim.

B+ KIŞ 09 Ankara Yenişehir 27 Mart 1937

Türk mimarlığı 1950’lerde Avrupa ve ABD’nin etkisiyle Kısacası doğru bir irdeleme yaparsak, İstanbul dediğimizde altı dolu üstü dolu bir kentten söz ediyoruz. Ama İstanbul ahşap dokulu tarihi yarımada- rasyonalizme sıyla yangınlar veya benzeri büyük felaketlerle harap olmuş. Felaket son- rasının planlamasından düşünce değişikliğine, bugünkü bilincimizden çok yöneldi. uzak, farklı boyutlarda ticaret ve konut bölgeleriyle, tarihi dokunun olduğu yer ve çevresi arasındaki dengeler kurulmadan bugüne kadar geliyoruz. Ve tabii Cumhuriyet de buna yeni şeyler ekliyor.

Cumhuriyet’in de kalıcı eserleri var... Ancak Cumhuriyet’in ilk döneminde Ankara’nın imarına ağırlık verilmiş. İstan- bul’da 1950’li yıllardan sonra yapılaşma ağırlık kazanıyor. Tarihi yarımadada, özellikle de Vatan Caddesi’nin açılması sırasında çok sayıda tarihi eserin de yok olduğu biliniyor. Siz o dönemleri yaşadınız. Nasıl değerlendiriyorsunuz? O dönemleri yakından da irdeliyorum. Hatta son olarak Manifaturacılar Çarşısı’na tekrar bir yaklaşım söz konusu. Bununla ilgili bir de kitap çıkarıldı ve orada şunu belirttim: Yangın ve yıkım geçirmiş bölgelerdeki yapılaşma- da, Türkiye’nin ve dünyanın artık köşeye sıkıştığı en olumsuz şey ulaşımın yoğun şekilde ve hızla değişmesi. Dün atlı araba ve tramvayla ulaşımın sağlandığı bir kentte nüfus büyümesi ve herkesin altında araba olması, ana arterler için hem tarihi hem de kültürel mirası bitirmeye götürecek kadar yo- ğun bir yanlışlığa sebep oluyor. Bu süreç hâlâ devam ediyor.

Demokrat Parti döneminde Beşiktaş’tan başlayarak -ki ben o zaman bu işlerin içindeydim- Beyazıt Meydanı, Hasan Paşa Hanı, Aksaray ve ünlü surların kapılarına kadar birden bire tek bir yere yeni ulaşım ağları kurulma- ya çalışıldı. Demek ki nüfus büyümesi, geleneksel dokunun yanması ve yı- kılması, kentin sağlıklı anıtsal yapılarını, çevredeki mahalleler ve mahalleye bağlı olarak yaşayan dokuyu altüst etti. Konut olmayacak yerde konut, ti- caret bölgesi olmayacak yerde ticaret bölgesi kurulması ve şimdi de kentin boş kalmış neresi varsa oralarda siteler kurulması gibi yanlışlar büyük bo- yutta devam ediyor. 1950’li yıllarda Moda ve Kadıköy

10 B+ KIŞ Vatan ve Millet caddeleri açılırken... Taşlık Kahvesi

Meydansız bir kent İstanbul... Bizim sadece büyüklük ve işlevsel anlamda Amire Külliyesi’nin önü kesildi. Böylelikle yeni ulaşım sistemine ulaşacağım bildiğimiz Taksim Meydanı ve Sultanahmet Meydanı var… diye hiçbir zaman planlanmamış, programlanmamış ve siyasilerin verdiği ka- rarlarla fevkalade bir arsa oldu. Roma döneminde, Fırat Nehri’nin kenarında da olsa kurduğu kentlerde belirli meydanlar var. Meydanlarda da sanatsal - kültürel yapıtlar var. Ro- Dolmabahçe Sarayı’nın parçalarına Cumhuriyet hükümetleri Dolmabahçe ma’nın üstüne oturan Osmanlı’nın temel meseleyi koruduğu yer, bir bakıma Stadı’nı yaptılar. Ne oldu? Dolmabahçe Sarayı’nın önündeki sebil, Seras- Sultanahmet. Çemberlitaş’taki meydanın yıkılan bir kısmına Elçi Hanı, Ali ker Dairesi gitti ve Istabl - ı Amire şimdi stadyum oldu. Ondan sonrasına Paşa Külliyesi ve diğer çarşılar yapılıyor. Kapalıçarşı’nın ise çok az kısmı Bi- da üstündeki kalmış eski kasırların olduğu yerde bugün otel var. 1948 - 50 zans’tan kalma; diğeri tamamen Osmanlı döneminde yapılmıştır. arasında Sedad Hakkı Eldem hocamız oraya bir nevi bir konsol çıkarak Dol- mabahçe’yi üstten başa bir seyir terası yaptı. İkinci ulusal mimarlık akımına Meydan sorunu Osmanlı’da büyük anıtsal camilerin avlularında çözülüyor. uygun, geleneksel dokuyu anımsatan Taşlık Kahvesi... Ama önüne otel ya- Ayasofya’nın önünden hareket edersek, Ali Paşa, Beyazıt Camii ve çevre- pıldı ve arkada kaldı. Komik bir görüntü oluştu. sindeki avlu, Süleymaniye ve Şehzade’nin avluları, Fatih Camii büyük külli- yeleri ve avluları etrafında topluyor. Avlu fikri farklı boyutta ve davranış biçimi Birinci ulusal mimarlıkta Kemalettin Bey, Vedat Bey, Ali Talat Bey gibi son içinde oralarda uygulanıyor. Yani Roma’nın üstüne gelip oturmuyoruz, çünkü Osmanlı’yı Cumhuriyet’in Ankara’sına da taşımış mimarlarımız mümkün ol- o yol da daralıyor. Roma’nın eski yolunun iki tarafı yapıtlarla doluyor, dolun- duğunca o dönemin akımı içindeki binalarıyla çekidüzen vermeye çalışmış- ca daralıyor. Daralınca doku, ulaşım ne yapıyor? Osmanlı’nın son dönem- lar. Onların eserlerinin hepsi bugün yaşıyor çünkü malzeme zengin, belirli bir lerinde bugünkü Sultanahmet’ten çıkan yolun iki tarafında Çemberlitaş’tan özen var ama bir cephe mimarisi başka. başlayan avlu duvarlarını, binaları keserek yol genişletme yapılıyor. Tramvay geldiği için de yeni bir yol gerekiyor. Birden bire kese - biçe gittiğimiz her Beşiktaş’taki Deniz Müzesi yeniden açıldı. Görebildiniz mi, yerde, dokunun hassas noktalarını yitirdiğimizi görüyoruz; bu sistemle sorun izleyebildiniz mi? çözülemez hale geldi. İstanbul’da çok az yaşıyorum ama biraz kalabalık dağılsın, gideceğim. Ora- da Matbaa - i Amire’yi müze olarak açtık. Dolmabahçe Sarayı’nın en son Dolmabahçe ve Çırağan sarayları ile Osmanlı’nın son döne- bandı. Onun dibindeki tütün deposu otel yoğunluğuna geldi, biraz da üze- mine de damgasını vurmuş bir semt Beşiktaş. Burada Cum- rine uzadılar, büyüttüler gibi geliyor. İkinci ulusal mimarinin eski Deniz Mü- huriyet mimarisinin etkisiyle yapılmış kalıcı eserleri var mı? zesi’nin önüne şimdi iskele kurmuşlar, onarıp, temizleyecekler. Taş bina Mesela yok olan bir Taşlık Kahvesi çok tartışılmış. Taşlık sağlam, kendisine göre bir dönemin varlığını hissettiriyor. Çağdaş müze ihti- Kahvesi yıkılmış, yerine otel yapılmış. Siz bir mimar, kent yacını beraber çözmek çok yanlış bir iş değil. Ama ilk müze çekirdeğindekini uzmanı olarak ne düşünüyorsunuz? doğru işlevi entegre etmek gerekiyor. Bu meslekte kültür tarihi açısından bakacaksınız. Uzmanlık alanı o kadar öl- çeklerle iç içe girdi ki... Eminönü’nden başlayarak Karaköy, Dolmabahçe, Yeniyi yaparken eskiye öykünmek olmaz ama eski ve yeni arasında dengeyi Beşiktaş aksı 1950’de inanılmaz bir şekilde yırtıldı. O kadar yırtıldı ki üstün- kurmak bir mimari beceridir. Tartışma gerektirir, kentin bir parçasına yeni bir deki bazı Sinan yapıları, mesela Molla Camii’nin dibi son dakikada yapıldı. güç getiriyorsunuz; o gücün eskisini gölgelememesi gerekir. Yeni ihtiyaçlar- Oradaki hamam ve külliyeler gitti, Kazancılar yokuşundan indikten sonraki la eski dokunun sağlam, birbirine bağlanacak elemanlarını, kimi feda edece- alanda farklılıklar oldu ve son Osmanlı’nın iki tarafta yaptırttığı Tophane - i ğimize karar vermemiz lazım ki tarih feda edilemez. B+

B+ KIŞ 11 Dünya Kuş Gözlem Günü KUŞLARIN ŞEHRİ İSTANBUL

Yazı: Evrim Tabur, Fotoğraflar: Ali Rıza Altınok

İstanbul’un, çoğumuzun ahbaplığının vapurda simidini paylaşmaktan pek öteye gitmediği 315 kuş türüne ev sahipliği yaptığını söylesek! Peki, “Kuş Gözlemciliği” diye bir şeyden bahsetsek... Doğa Derneği Kuş Gözlem Sorumlusu Evrim Tabur, İstanbul’un kuşlarını anlatıyor…

mazide buralar. Gerçi onlar buradan göçmek zorunda kalmışlar ya yeni komşuların harala gürelsinden. Daha nice İstanbul yerlisinden, belki habe- rimiz bile yoktur.

Onların da yaşam hakkına var mparatorlukların incisi, ticaretin merkezi, 18 milyonun ve belki faz- Anlayacağınız her yanı kuşlarındır aslında bu dev metropolün. Ama ço- lasının sevgilisi, çilesi, umudu. Kargaşanın, kavganın ya da aşkın ğumuzun ahbaplığı vapurda simidini paylaşmaktan pek öteye gitmez. Bir şehri… Ve elbette ki “kuşların şehri” İstanbul…Bir gözlemcinin bölümümüz semada leylekleri görür görmez baharın gelişine ve bu yıl bol gözünden bakınca; her kış 5 türden on binlerce martının, karaba- gezeceğine sevinir. tağın, yelkovanın uğrak yeridir Boğaz. Şehrin temiz su havzaları binlerce ve çeşit çeşit ördek türü için kış vahasıdır. Bahar ayların- Hiç birimiz bilerek onlara zarar vermez ya da yuvasını bozmaz ama İstan- İda binlerce leyleğin, kartalın, şahinin semalarında süzüldüğü, konakladığı bul’un topraktan sahibi olan bu canlıların en az bizler kadar yaşama hakkı bir dar boğazdır bu efsane. olduğunu unutur ve hatta çoğu zaman umursamazlığımızdan ya da fark et- meyişimizden, onların yaşam haklarını çiğnediğimizi bile anlayamayız. Yazın ebabil ve ak karınlı ebabillerin çığlıklarının çınlaması en çok Haydar- Örneğin; Melen Çayı’nın İstanbul’a getirilmesi ya da 3’ncü Köprü, 3’ncü paşa’ya yakışır. Belgrad Ormanı, küçük yeşil ağaçkakanların, sıvacı kuşla- Havalimanı gibi en güncel konularda payımız olduğu kadar memleketlimiz rının, kızıl gerdanların ve daha pek çoklarının muhitidir. Küçücük korular ve canlılar için de sorumluluğumuz olduğunu kabul etmeliyiz. parklar ispinozların, baştankaraların, serçelerin ve daha nice minik ötücüle- rin büyük dünyalarıdır. Yüzlerce kuş türü Ve belki de bunun için kuşların şehri olan İstanbul’u bir kuş gözlemcisi gö- İstanbul’un yerlileri zünden görmek için çocukluk yıllarındaki meraklarımıza geri dönmeliyiz. Ve Topkapı Sarayı’nın Hasbahçesi… Gülhane gri balıkçılların ve yeşil papa- Nasıl mı? İstanbul gibi bir kuş cennetinde kuş gözlemciliği size, şehirdeki ğanların evidir. Bazen mahremlerini, kavga dövüş koruduklarını görürüsü- üç yüz on beşten fazla kuş türünü tanıma ve en beklenmedik doğa sürpriz- nüz. Tophane Camii minaresinde av bekleyen gökdoğanındır, Boğaz key- lerini yakalama fırsatı sunacağı gibi, her yıl değişen şehrin nabzını da tutma fi. Ne de olsa eski İstanbulludur. En çokta kara çaylakların İstanbul’uymuş imkânı verecek.

12 B+ KIŞ Arı kuşu İbibik

Kızıl sırtlı örümcek kuşu

Kara başlı çinte

Kuş gözlemciliği Kısaca ifade etmek gerekirse kuş gözlemciliği, kuşların doğal ortamlarında ince- lenmesi, tanımlanması ve sayımıdır. Kuş gözlemcileri farklı kuş gözlem alanlarını ziyaret ederek, gözlemledikleri kuş türü sayısını artırır ve doğa koruma araştır- malarına veri sağlarlar. Kuşların renkleri, davranışları ve yaşam alanlarının çe- şitliliği insanları kuş gözlemciliğine çeken etkenlerdir. Kuş gözlemi yapabilmek için belli yaş ve meslek sınırı yoktur. Bu işe başlayabilmek için dürbün, arazi kuş kitabı ve not defterinizin olması yeterlidir. Eğer şu an bunlara sahip değilseniz bir vapur seyahatinde etrafınızda uçuşan martılara biraz daha dikkatli gözlerle bak- Taş kuşu mak ve farklarını not defterinize yazmakla işe başlayabilirsiniz. Veya küçük bir parkta serçeden daha renkli ve onun boyutundaki kuşları fark etmek için biraz daha fazla zaman geçirebilirsiniz.

KuşBank Projesi Kuşlar insan için her zaman ilgi çekici ve merak edilen canlılar olmuştu. Geçmişte esas olarak avlanmak ve koleksiyonculuk için izlenen, araştırılan canlılardı kuş- lar. 19’ncu yüzyıl sonlarından itibaren ise bugün bildiğimiz anlamıyla kuş gözlem ve koruma çalışmaları gündeme geldi. Türkiye’de kuş gözlemciliği, 1980’li yıllar- da dar bir çevrede doğa koruma dernekleri ile bağlantılı bir uğraş olarak başladı. 1990’lı yıllardan itibaren ise, kuş gözlem topluluklarının kurulması ve bu alanda eğitimlerin başlaması ile kuş gözlemciliği tüm Türkiye’de yaygınlaştı. 2000’li yıl- lara geldiğimizde ise Doğa Derneği’nin çabaları bir toplum bilimi de olan bu ho- biye giderek ivme kazandırdı. Kuş gözlemcilerin gözlem kayıtlarını aktardıkları bir veri tabanı olan KuşBank projesi, o zamandan şimdiye bu yükselişin mihenk taşlarındandır. Kuşçuların, gözlem sonuçlarını topladığı ve diğer gözlemcilerin arazi sonuçlarını görebildikleri bu dijital sisteme düzenli olarak girilen gözlem

B+ KIŞ 13

Orman düdükçünü kayıtları sayesinde doğal alanlardaki değişimler, kuşlar aracılığıyla izlenebi- liyor. Bu şekilde alanların yakın gelecekteki durumları önceden tespit edili- yor (www.kusbank.org).

Kuş fotoğrafçılığı da dijital makinelerin gelişmesi ile pek çok meraklısı olan, keyifli, zorlu ve pek çok türün belgelendiği bir uğraş halini almış durumda. Son yıllarda kuş gözlemciliği ve fotoğrafçılığı birbirini besleyerek ülkemiz- de pek çok kuş türü hakkında keşiflerin yapılmasını sağlıyor (www.trakus. org).

İstanbul’da kuş gözlemlemek ve İKGT İstanbul’da kuş gözlemlemek için merakınız olması ve algılarınızın kuşlar için açık olması ilk başlarda yeterli olacaktır. Ancak deneyim paylaşımı ile gelişecek kuşçuluk yetenekleriniz için size eşlik edebilecek yoldaşlarla bir araya gelmek isterseniz, İstanbul Kuş Gözlem Topluluğu (İKGT) ile tanış- malısınız.

Topluluk ayda iki kere gerçekleştirdikleri toplantılar ile bilgilerini paylaşır- ken, düzenlediği gözlem gezileriyle size kuşlarla buluşma imkânı veriyor (www.ikgt.org). Her yaş grubundan, farklı mesleklere sahip, kuş ve doğa meraklısı İstanbullulardan oluşan topluluk, tüm gezi ve toplantıları gönüllü- Bataklık kırlangıcı lerinin çabaları ile gerçekleşiyor ve kâr amacı gütmüyor.

Dünya Kuş Gözlem Günü ve Ortaköy Şenliği Fotoğraflar: Can Cihan Saltık Bu yıl 20’incisi gerçekleştirilen Dünya Kuş Gözlem Günü, Türkiye’nin pek lerini İstanbullularla paylaşmak ve göç mucizesini birlikte kutlamak istedik. çok yerinde olduğu gibi İstanbul’da da Beşiktaş Belediyesi ve Doğa Derne- Bu keyifli günde pek çok İstanbullu ile birlikte Nilay Tezsay, Meltem Taşkı- ği ortaklığı ile Ortaköy’de renkli bir şenlikle kutlandı. ran Şan Atölyesi, sokak şarkıcıları, El tango classico ve Tangog dans okul- ları, kukla sanatçıları, İstanbul Kuş Gözlem Topluluğu üyeleri ve Kabataş Er- Dünya Kuş Gözlem Günü, göçte kuşların karşılaştıkları zorlukları daha çok kek Lisesi kuş gözlem topluluğu ile birlikteydi. kişiye aktarmak ve göçün çarpıcılığını göstermek için Dünya Kuşları Koruma Kurumu’nun (BirdLife International) üyeleri tarafından her yıl ekim ayının ilk Göç eden kuşların da bizi yalnız bırakmadığı şenlikte, kuş fotoğrafçısı Ali hafta sonu 35’den fazla ülkede çeşitli etkinliklerle kutlanıyor. Rıza Altınok’un İstanbul kuşlarından oluşan fotoğraf sergisi de Ortaköy Dünya Kuş Gözlem Günü Ortaköy Şenliliği ile kuş göçünün inanılmaz bilgi- meydanında ilgililerin seyrine açıktı.

14 B+ KIŞ Eğer kuşların dünyasını kendi başınıza keşfetmek isterseniz İstanbul ve ci- varındaki “Önemli Doğa Alanları” (ÖDA) içindeki yerlere gidip kuş gözlemi yapabilirsiniz.

Beşiktaş’ın Kartalları Dünyadaki büyük göçler hepimizde şaşkınlık ve hayranlık uyandırır. Bu mucizevi göçlerden biri de süzülerek uçan kuşların binlerce kilometrelik yolculuklarıdır. İstanbul bu büyük göçün en önemli 4 noktasından biri. Av- rupa’dan Afrika’ya doğru, kara üstünde ısınan havanın kolaylaştırıcılığı ile yolculuk eden kuşlar aynı bir kum saatinin bir yanından diğerine geçen kum taneleri gibi İstanbul Boğazı üzerinden geçiyor. Bu da, her yıl bir milyona yakın kuşun İstanbul ve ilçeleri üzerinden geçme- si anlamına geliyor. Süzülerek göç eden bu kuş türleri arasında leylekler, pelikanlar, şahinler, atmacalar, doğanlar ve 9 farklı türden kartal da var. Bu binlerce kuş, özellikle sonbahar aylarında Beşiktaş üzerinden de geçerek Anadolu yakasına doğru gidiyor. Bu dönemde Beşiktaş’ın semalarında sü- zülen küçük orman kartalları, büyük orman kartalları, bozkır kartalları, şah kartallar, küçük kartalları, balık kartalları, yılan kartalları, çok çok nadir de olsa kaya kartallarını ve tavşancılları görmek mümkün. B+

Kukumav

Ali Rıza Altınok’un İstanbul kuşlarından oluşan fotoğraf sergisi.

B+ KIŞ 15 Çocuk Bilim Merkezi

16 B+ KIŞ KÜÇÜK MUCİTLER İŞ BAŞINDA

Yazı: Murat Selenoğlu, Fotoğraflar: Levent Özer, Murat Selenoğlu

Çocuk Bilim Merkezi’yle ilköğretim çağındaki çocuklar bilimle buluşuyor. “Bilim çocukları” sabundan elektrikli böceğe, robottan oyuncağa, hayallerini Çocuk Bilim Merkezi’nde yaratıyor…

tom ya da kuantum fiziği; elementler, kimyasallar veya Elektrikli böcek, oyuncak... karmaşık insan anatomisi... Bilim her ne kadar karışık gö- Çağımızda çocukların en büyük tutkusu oyuncak ve elektronik aletler. Bu rünse de uğraşanı için o kadar zor değil. Sabunu, kremi, atölye, çocukların kendi “oyuncaklarını” kendilerinin tasarlamasına olanak kan grubu testinizi veya elektrikli böceğinizi, robotunu- sağlıyor. zu kendi kendinize yaptığınızı düşünün... Görünüşte zor ancak imkânsız değil; ilköğretim çağında olsanız bile... Örneğin Fizik Atölyesi’nin en gözde deneyi veya oyuncağı, “elektrikli bö- ABeşiktaş Belediyesi, bünyesinde kurduğu Çocuk Bilim Merkezi’yle ilköğre- cek.” Çocuklar elişi kâğıtlarına kendi tasarladıkları herhangi bir hayvanın tim çağındaki çocukları bilimle buluşturuyor. şeklini yapıyor. Bir sonraki aşamada kâğıttaki hayvan figürünün gözlerinin yerine konulan lambaların 9 voltluk bir pil ve düzenek yardımıyla yanıp – sön- Uzmanlar beyin gelişiminin yüzde 60’lık kısmının 4 – 7 yaş döneminde; yüz- mesi sağlanıyor. de 90’lık kısmının ise 4 – 11 yaş grubu süresinde oluştuğunu belirtiyor. Bey- nin yüzde 10’luk bir gelişme sağladığı 9 – 11 yaş grubu döneminde bireyde Çocuklar müthiş keyif aldıkları bu deneyle hem elektriğin çalışma sistemi ile sayı, uzay, zaman, ağırlık, boyut, hacim kavramları iyice yerleşmeye başlıyor. ilgili bir şeyler öğreniyor hem de kendi yaptıkları oyuncağa sahip oluyor. Mantıklı ve soyut düşünme yeteneğinde kuvvetli bir ilerleme olurken kendi kendilerine öğrenme yetenekleri de gelişiyor. Kimya Atölyesi: Sabun, krem... Yanlış okumadınız! Eczanede, markette satılan sabun ve el kremi bu atölye- Beşiktaş Belediyesi bu gerçeklerden hareketle 3 – 4 – 5’inci sınıf ilköğretim lerde yapılabiliyor. çocuklarına yönelik Çocuk Bilim Merkezi’ni faaliyete geçirdi. Akatlar Kültür Merkezi’ndeki binasında bu eğitim – öğretim yılında hizmete giren Çocuk Çocuklarda sentetik ve doğal materyal seçimlerinde bilinç yaratmak önemli. Bilim Merkezi, Belediye sınırları içerisindeki 3’üncü, 4’üncü ve 5’inci sınıflar- Madde ve maddeyi oluşturan yapı taşlarının kavranması ve günlük hayatta da eğitim alacak 6 bin altı yüz çocuğa ulaşmayı amaçlıyor. kullanılabilir hale getirilmesi bu atölyenin ilk amacı.

Çocuk Bilim Merkezi farklı ilgi alanları için değişik tipte atölyelerde; hem ço- Zararsız kimyasalların seçildiği ve kullanıldığı bu atölyede yapılan el kremi ve cukların ilgi alanlarını keşfetmelerini sağlayamayı hem de hayatın içinde her sabunlar kalıplara dökülüyor; çocuklar ürettikleri sabunları, kremleri evlerine gün yüzlerce kez karşılaştıkları “şaşırtıcı olayları” neden – sonuç ilişkisi içinde götürebiliyor. Çocukların “yanardağ” dediği “köpürtme deneyi” ise atölyenin sorgulayarak farkındalıklarını geliştirmelerini ve öğrenmelerini amaçlanıyor. en heyecan verici bölümünü oluşturuyor.

Atölyeler Biyoloji atölyesi: Hayvanlar, kan grubu testi Çocuk Bilim Merkezi faaliyetlerini İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ile koordinas- “Yeşil Oda” olarak da adlandırılan Biyoloji Atölyesi’nde çocuklara hem insan yonlu olarak yürütüyor.Merkezde bulunan laboratuvarlar, eğitmenlerin de- hem hayvan hem de doğal yaşam hakkında bilgiler veriliyor. yimiyle atölyeler şeklinde tasarlanmış. Atölyede deneyleri birebir çocukla- Canlı deneylerle insan vücudunun hayati organları tanıtılıyor, insan iskeleti rın yapmaları, hatta kendilerinin bir şeyler üretmeleri hedefleniyor. ÇBM’de oluşturuluyor. Görsel ve işitsel sunumlarla hayvanlar ve bitki âlemiyle tanışan hem okul müfredatına uygun ama kimi yerde onu da aşan deneyler yapılıyor. çocuklar, kirli su incelemesi yapıp, kan grubu testini de öğreniyor.

B+ KIŞ 17 Diğer bilim merkezlerinden farkı... Türkiye’de genelde bilim merkezlerinde çeşitli istasyonlar kuruluyor. Bu istasyonlarda bütün bilimleri kapsayan deney malzemeleri yer alıyor. Örneğin fizikte Newton veya matematikle ilgili bir köşe oluşturuluyor. Bilim insanlarına ve onların kuramlarına yönelik büyük oyuncaklar şeklinde düzenlemeler yapılıyor. Çocuklar o kuramı okuyor, anlatıyor, inceliyor ve bu yolla kuramı anlamaya çalışıyor. Veya bu tür merkezleri müzeymişçesine geziyor. Oysa bu merkezde çocuklar doğrudan atölyelere girerek, deneyimleyerek öğreniyor. Bu da çocukların farkında olarak öğrenmelerini sağlıyor; işleyişi daha iyi anlayan çocuklar, gerçekten öğrenmiş oluyor.

Eğlenerek öğrenme Bu yaş grubu zaten küçük, ilgi alanları sınırlı ve dikkatleri kısa... İlgiyi üst seviyede tutmak için bunu eğlendirerek yapmanız gerekiyor. Eğitmenler burayı bir okul formatında, “ders sıkıcılığında” değil de çocukların eğlenerek öğrenecekleri bir ortam haline getirmeye çaba harcıyor.

Neden 3 – 4 ve 5’inci sınıf öğrencileri? Bilim merkezlerindeki atölyeler lise düzeyinde bilimleri içeriyor. Ama burada bil- Melih Can (9 yaşında) giler ilkokul seviyesine indiriliyor. Böylece aslında çocukların pek de sevmediği matematik ve fen bilimleri, daha hiç tanımdan atölyelerde sevdikleri dersler ha- Bugün elektrikli böcek yaptık. line geliyor. Merkez yetkilileri de, “Küçük yaşta ve bu kadar eğlenceli hale geti- Lambası da var, yanıyor. Ve rerek öğretebilirsek şayet, önümüzdeki yıllarda da zorlanmayacaklarını düşünü- uçuyor. Çok eğlenceli. yoruz” diyor.

Atölyeler 20 kişilik Her atölye 20 kişilik olarak oluşturuldu. Hafta arası ve hafta sonu cumartesi gün- leri atölyeler açık... Çalışma sistemi, okul gibi. Sabahçı olanlar öğlen, diğerleri ise sabah geliyor.

Eğitmenler Her laboratuvarda bir Fen Bilgisi öğretmeni ile Fizik, Kimya ve Biyoloji branşı öğretmeni var. Fen Bilgisi öğretmeni seçimi bu bilimleri çocukların seviyesine indirgemeyi amaçlıyor. Diğer öğretmenleri ise deneylerde yardımcı oluyor. Yani her atölyede 3 öğretmen bulunuyor. B+

Arda (9 yaşında)

Metali birbirine değdirince lamba yanıyor. Çok güzeldi.

Malik (10 yaşında) Eğleniyoruz, oyuncağımız oluyor. Çok eğlenceli. Mutluyum.

18 B+ KIŞ Hedef robot: İmkânsız mı? “Bu bir başlangıç...” diyor yetkililer. Nitekim faaliyeti- ne kısa bir süre önce geçmesine rağmen Çocuk Bilim Merkezi’ne 6 ve 7’inci sınıflardan da yoğun talep var. Ki şimdi bunun hazırlıkları yapılıyor. Önümüzdeki dö- nemde atölyelerin sayısı arttırılıp, çeşitlendirilmesi için planlar mevcut. Şubat tatili ve Yaz Okulu’nun prog- ramları ise şimdiden hazırlanıyor.

Bir de ilgili olan çocuklarla özel projeler var. Örneğin farkındalık yaratan çocuklarla “Proje Atölyesi” kurul- ması gündemde. Çünkü bazı çocuklar robot yapmak istiyor. İmkânsız mı dersiniz?

B+ KIŞ 19 Kazanım

NEFES ALMA DURAKLARI

Yazı: B+, Fotoğraflar: Can Cihan Saltık, Levent Özer, Şenol Kaşıkçı, Murat Selenoğlu

Sınırları içinde bulundurduğu 124 adet parkıyla, eşiktaş Belediyesi, yeni yeşil alanların oluşturulması ile var olan yeşil dokunun korunması, bakımı ve iyileştirilmesi beton şehir İstanbul’un kamuya ait en çok yeşil çalışmalarını aralıksız sürdürüyor. Belediye, kentin güzel- alanına sahip kenti Beşiktaş’a kent için büyük leşmesi ve çevre kirliliğinin önlenmesinde büyük önem önem taşıyan 3 yeni park daha ekledi… taşıyan yeşil alanlara 3 yeni park daha ekledi. Beşiktaş Belediyesi tarafından Dutluk, Mısırlıbahçe ve Cihannuma Bparkları kentlilerin kullanımına açıldı.

20 B+ KIŞ Dutluk Parkı

Gayrettepe Mahallesi Karadut Sokak’ta bulunan park, 4 bin 500 metre karelik alana sahip. Park alanı içerisinde basketbol sahası, çocuk oyun alanı, fitness alanı ile piknik alanı bulunuyor.

B+ KIŞ 21 Mısırlıbahçe Parkı

Türkali Mahallesi Mısırlıbahçe Sokak’ta bulunan ve 2 bin 400 metrekarelik alana sahip parkta basketbol sahası, çocuk oyun ve fitness alanı ile 65 adet çeşitli türde yetiş- kin ağaç bulunuyor.

22 B+ KIŞ Cihannuma (Tapu) Parkı

Tapu Parkı adıyla da bilinen Cihannuma Parkı, adını kuru- lu olduğu mahalleden alıyor. 3 bin metrekarelik alana sa- hip park içinde fitness ve kedi evi de bulunuyor. Ancak bu parkın en önemli özelliği engellilere yönelik verdiği hizmet. Parkta, engelli vatandaşlara yönelik fitness alanı ile yine en- gelli çocukların kullanabileceği kombine oyun alanı da yer alıyor.B+

321 bin 214 metrekare park alanı Büyükşehir Belediyesi tasarrufunda olanlar hariç Beşiktaş sınırları içinde 124 adet park alanı bulunuyor. İlçe sınırlarındaki toplam park alanı yaklaşık 321 bin 214 metrekare. Bu sayıyla Beşiktaş, İstanbul’un yeşiller listesinin en üst sıralarında...

B+ KIŞ 23 Kazanım

KIYAMETİ BEKLEMEYİN! BEŞİKTAŞ AFETE HAZIR

Yazı: B+ Fotoğraflar: Levent Özer

Doğal afet riskleri bulunan ülkemizde afetlere nasıl hazırlanıyoruz? Kendinizi ve ailenizi nasıl koruyacaksınız? Aile afet planınız var mı? Beşiktaş Belediyesi tarafından ikincisi açılan Afet Yönetim Merkezi, afet anında tüm ihtiyaçlara anında yanıt veriyor…

nlü belgesel kanalı National Geographic’te “Kıyameti Beşiktaş Belediyesi tarafından ikincisi açılan Afet Yönetim Merkezi’nde tüm Bekleyenler” programını izlemişsinizdir. İnşa ettikleri ko- bu sorunların cevapları sizi bekliyor. Çünkü bu yeni merkez, sadece afetler- runaklı yapılardan sığınaklara kadar hayatın beklenmedik den sonra yardıma koşan bir kuruluş olarak değil; vatandaşları afetlere karşı yönlerine her şekilde hazırlık yapan ve bu konuda sınır hazırlayan ve bilinçlendiren bir merkez olmak istiyor. Özetle, aradığınız ve tanımayan insanların hikâyesinin anlatıldığı programda ihtiyaç duyduğunuz herşey, bu merkezde. uzmanlar, en kötü senaryonun gerçekleşmesi halinde, Übu insanların hayatta kalma şanslarının yüksek olduğunu söylüyor. Peki biz? Kentlerimiz güvenli değil Her zaman çeşitli doğal afet riskleri bulunan ülkemizde afetlere nasıl hazır- Türkiye, jeolojik yapısı, topografyası ve meteorolojik özellikleri gibi neden- lanıyoruz? Kendinizi ve ailenizi nasıl koruyacaksınız? “Aile afet planı”nız var lerle, her zaman çeşitli doğal afet tehlikelerine açık bir ülke. Türkiye’de baş mı? veya afet ve acil durum çantası hazırladınız mı hiç? Yoksa siz hâlâ “Bana ta depremler olmak üzere, heyelanlar, su baskınları, erozyon, kaya ve çığ birşey olmaz mı” diyorsunuz? düşmeleri, kuraklık başlıca doğal afetlerdir. Yapılan bir araştırmaya göre

24 B+ KIŞ Güvenli yaşam kültürü Doğal tehlikelerin ülkemizin bir gerçeği ol- duğu bilinciyle önceden hazırlanarak, afet ve acil durumlarda bilinçli, eğitimli ve planlı hareket etmeliyiz. Afetler konusunda “bilgi sahibi” olarak; “önlem” alarak; “bireysel hazır- lıklarımızı” tamamlayarak ve “güvenli yaşam kültürü”nü hayatımızın tüm alanlarına taşıya- rak tehlikelerin yaratabileceği zararları en aza indirgeyebiliriz. Güvenli yaşam her türlü tehlikeye karşı bilgili ve hazırlıklı olmakla mümkündür. Bunun için;

* Afet riskine nasıl hazırlanacağınızı ve nasıl korunacağınızı öğreneceğiniz eğitim prog- ramlarına katılın. * Yapınızın ilgili yönetmeliklere uygun inşa edildiğinden ve iskân ruhsatı vb. izinlerinin alındığından emin olun. * Aile üyelerinizle birlikte Aile Afet Planı hazır- layın. * Kendiniz ve aile üyeleriniz için Acil Durum Bilgi Kartı hazırlayın. * Afet veya acil durum sonrası aile üyelerinizle buluşacağınız alanları belirleyin. * Tüm aile bireylerinin acil durum ihtiyaçlarını karşılamak üzere bir Afet ve Acil Durum Çan- tası hazırlayın. * Tüm aile bireylerinin acil durum telefon bilgi- lerini bildiğinden emin olun. * Evinizde ve işyerinizde “Tehlike Avı” yapın. Size zarar verebilecek eşyaları sabitleyin veya yerlerini değiştirin. * Zorunlu Deprem Sigortası yaptırın. * Evinizin tesisatlarının (doğalgaz, su ve elekt- rik) yerlerini ve nasıl kapatılacağını öğrenin. * Afetler sırasında nasıl davranmanız gerekti- ğini öğrenin. * Yaşam alanlarınızda afet öncesi ve sonra- sında oluşabilecek yangın risklerini belirleyin. * Yaşam alanlarınızdan nasıl tahliye olabile- ceğiniz bilgisini öğrenin. * İhtiyaç duyabileceğiniz ilkyardım bilgisini öğrenin. * Planlarınızı kontrol edin, güncelleyin ve tat- bik edin.

20’nci yüzyılın başından bu yana Türkiye’de meydana gelen doğal afetler netrim Merkezi vatandaşları hem doğal afetlere hem de olası kazalara kar- sonucunda 87 bin kişi hayatını kaybederken, 210 bin kişi yaralandı ve 651 şı hazırlıyor. Bilindiği gibi ilk Afet Yönetim Merkezi 2008 yılında Akatlar’da bin konut ağır hasar gördü. açıldı. Yeni merkezin adresi ise Aykut Barka Deprem Parkı.

Uzmanlar günümüzde özellikle büyük kentlerin nüfus artışı, yoğun göç, ka- AYÖM neler yapıyor? çak ve denetimsiz yapılaşma, plansız ve rant amaçlı şehirleşme gibi neden- Akatlar’daki ilk AYÖM, olası felaketlerde birimler arası koordinasyon için lerle doğal afetler açısından 1999 yılı öncesine oranla daha güvenli olmadı- ana merkez görevini yürütüyor. Merkezde 4 ana kurtarma ekibi bulunuyor. ğına dikkat çekiyor. Bu ekipler farklı afet durumlarıyla ilgili çalışmalar yürütüyor. Her biri kendi alanında uzman 120 kişinin görev yaptığı Merkez’e bağlı her ilçede 30 kişi- Bilgi, plan ve hazırlık... lik Mahalle Gönüllü Kurtarma Ekipleri bulunuyor. Genç gönüllüler olası afet Dünyanın hiçbir ülkesinde herhangi bir afet sonrası sağlık, itfaiye ve acil yar- durumlarında ana ekiplere her türlü desteği sağlamak için eğitilerek hazırda dım ekiplerinin tüm bireylere aynı anda ulaşması mümkün değildir. Afetlerin bekliyorlar. ilk dakikalarında herkes kendi başınadır. Bu nedenle bireyler afet sonrası “altın saatler” olarak adlandırılan ilk 72 saat (3 gün) için hazırlıklı olmalıdır. Aykut Barka Deprem Parkı’na hizmete açılan ikinci Afet Yönetim Merke- İşte tam bu nedenlerle Beşiktaş Belediyesi’nin hizmete açtığı yeni Afet Yö- zi’nde ise afet öncesi bilgilendirme çalışmaları yürütülüyor. Merkezlerde ve

B+ KIŞ 25 yerellerde uzman eğitmenlerle yapılan tatbikatlarla vatandaşlarımız bilgi- gereksinimleri karşılayacak araçlar da bulunuyor. Kişisel, ilk yardım, ağır lendirilerek, felaketlerle ilgili pratiklerini geliştiriyor. Burada Beşiktaş halkına kurtarma, teknik kurtarma, aydınlatma, barınma ve kamp ekipmanlarının gerekli kurslar verilerek vatandaşların bilinçlendirilmesi hedefleniyor. Ayrıca bulunduğu merkez her türlü ihtiyacı da içinde barındırıyor. afet sonrasında halka gerekli araç gereç, barınak ve sağlık hizmetleri veril- mesi de bu merkezin planları arasında bulunuyor. Afet çalışmalarına ek olarak, Afet İstasyonu konteynırları, konteynırların bu- lunabilmesi için sokaklara yönlendirme oklarının yapılması ve konteynır bilgi Ne tür eğitimler veriliyor? panoları, Beşiktaş sokaklarına yerleştirildi. Bunların yanı sıra afet toplanma Aykut Barka Deprem Parkı’nda afet öncesi, afet anı ve afet sonrası için uz- alanlarının da belirlendiği tabelalar da vatandaşları olası afet sonrası nerede man ekiplerce sadece halka değil, Belediye personeline de eğitim veriliyor. toplanacaklarını gösterir nitelikte. Afet toplanma alanlarının listesini Beşik- Ayrıca belli aralıklarla, vatandaşlar, Beşiktaş Meydanı’nda AKUT’la birlikte taş Belediyesi’nin web sayfasında bulabilirsiniz. kurulan deprem simülasyonlarıyla deprem anını yaşayarak deneyim kazanı- yor. Devamlı verilen temel afet bilinci eğitimleriyle vatandaşların bilgisi arttı- Çadır Kent Alanları: rılıyor. Beşiktaş’ta yer alan parklar, yeşil alanlar ve futbol sahaları içerisinden, eğimi Önümüzdeki günlerde yapılması planlanan tatbikatlardaysa afet sırasında az olanlardan seçildi. Bu alanların su, yol, elektrik ve kanalizasyon gibi altya- yapılması gerekenlerin yanında ekipmanların nasıl kullanılacağı, toplanma pıları tamamlandı. İstanbul Valiliği, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü yetkilileri alanlarına nasıl geçileceği gibi konular ele alınacak. ile birlikte yerinde incelenerek Çadır Kent Alanları Belirlendi.

Hangi ekipmanlar bulunuyor? Mahalle Afet Toplanma Alanları: AYÖM’de afet anında ve sonrasında kullanılacak acil ve temel Her mahallenin nüfus yoğunluğu ve kullanılabilir toplanma alanı esas alına-

26 B+ KIŞ AYÖM’de afet anında ve sonrasında kullanılacak acil ve temel gereksinimleri karşılayacak araçlar bulunuyor.

rak sokak bazında belirlendi. QR Code işlenerek sokak yönlendirme direk- şehir Belediyesi Deprem ve Zemin İnceleme Müdürlüğü’nden ilçemize ait lerinde gösterilmiş ve binalara etiket yapıştırılması suretiyle vatandaşlara güncel harita ve raporlar temin edildi. bildirildi. Ön Hasar Tespit ve Geçici İskân Servisleri: Afet İstasyonları: Belediye personelinden Afet ve Acil Durum Yönetim Merkezi’nde görev İstanbul Valiliği’nden Beşiktaş Belediyesi’ne devredilen 16 adet afet kon- alacak kurum ve kuruluş vardiya personelleri listesi; ön hasar tespit ve geçici teynırı kente dağıtıldı. Her yıl periyodik olarak yenileme ve bakım çalışma- iskân servisleri listeleri oluşturarak, bu listeler İstanbul Valiliği İl Afet ve Acil ları Emlak ve İstimlâk Müdürlüğü’nce yapılıyor. Vatandaşları bilgilendirmek Durum Müdürlüğü’ne ve İstanbul Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’ne amacıyla afet istasyonlarının yanlarına bilgi panosu asılı ve olası bir afet son- bildirildi. rası konteynırların uzman ekiplerce bulanabilmesi için ilgili sokaklara afet is- tasyonunun yerini gösteren sokak yönlendirme okları yerleştirildi. Afet sonrasında morg olarak kullanılabilecek soğuk hava depoları ile seyyar hastane kurulabilecek yerler tespit edildi. B+ Zemin Raporları: Beşiktaş’ın zemin etüdü ve ilçenin depremsellikle ilgili tüm çalışmaları İstan- bul Teknik Üniversitesi işbirliğiyle tamamlanmıştır. Ayrıca İstanbul Büyük-

B+ KIŞ 27 Heykel

Yazı: Nazan Ortaç, Fotoğraflar Barış Acarlı

Akatlar’daki Sanatçılar Parkı’nda Mehmet Aksoy imzasını taşıyan Nâzım Hikmet heykeli, usta şairin bu topraklardan evrensele ulaşmasını simgeliyor...

eşiktaş Akatlar’daki Sanatçılar Parkı, şehrin için- de sessiz sakin bir vaha. Parkın içinde dolaşır- “Nâzım, şiirle insana dünyayı ken sanatın her dalına rast geliyor, ülkenin kıy- dolaştırır!” metli sanatçılarını yâd etme şansı buluyorsunuz. “En sevdiğim Nâzım Hikmet şiiri ‘Saçları Saman Sa- Parkın en dikkat çekici eserlerinden biri, girişine rısı’dır. Ustalığını çok iyi konuşturur, basit bir yolculuk- yeni dikilen heykeltıraş Mehmet Aksoy’un imza- tan yola çıkar ve dünyayı dolaştırır insana, orada dünya sını taşıyan Nâzım Hikmet heykeli. Aksoy’un, ünlü şairin 100’üncü B şairi olduğunu gösterir. Bach’ın bir konçertosu üzerine yaşını kutlamak amacıyla yaptığı eser, Nâzım’ın İstanbul’la bü- de bir şiir yazmıştır; bence bir konçerto üzerinden ya- tünleşmesini, onun İstanbul sevgisini ve bu ülke topraklarından zılabilecek en iyi şiiri yazmıştır. Tekrarı tekrarsızlığı ve çıkıp, evrenselliğe ulaşmasını anlatıyor. İstanbul’a, Beşiktaş’a çok monotominin zenginliğini öyle anlatmıştır ki ‘Kurtuluş yakışan bu heykelin hikâyesini, yaratıcısı Mehmet Aksoy ile ko- Savaşı Destanı’ belki de dünyada yoktur! Muhteşem nuştuk… bir bütünü anlatıştır… Bir halkın destanıdır… Nâzım bü- yük şair, ondan çok şey öğrenilebilinir.” Sanatçılar Parkı’ndaki Nâzım heykeliniz çok özel bir eser… Nedir hikâyesi? Nâzım Hikmet’in 100’üncü yaşıyla ilgili bir heykel yapmak istedim. Beşiktaş Belediyesi ile konuştum, heyecanlandılar projeye… Na- sıl bir heykel yapalım diye düşünürken; “Nâzım, bir dünya şairidir, Anadolu’dan çıkmış, bu coğrafyadan çıkmış, evrensele ulaşmış büyük bir dünya şairidir… Onun şiirine, düşüncesine, sanat anla- yışına yakışsın” diyerek bu heykeli tasarladım. Çıkacak heykelin şiiri gibi olmasını istiyordum. Epey bir düşündüm. Ve Boğaz üs- tünde, Asya ile Avrupa’yı birleştiren bir kültür köprüsü gibi tasar- ladım. İstanbul’u çok sevdiğini biliyoruz, Boğaz’ı çok sevdiğini biliyoruz. Kafasının boşluğundan da Boğaz geçiyor zaten. Nâ- zım’ın İstanbul’la bütünleşmesini, sevgisini anlatmaya çalıştım. Bu ana fikirden çıktım. Kafasının boşluğundan, Avrupa yakasındaki tarafından yine Nâzım’ı anlatan içbükey bir Nâzım Hikmet profi- li görüyoruz. Onu çevreleyen kütleler de evrenselliği gösteriyor. Saçlarındaki kıpırtılar, kafasındaki ışık, onu denizle buluşturuyor.

Eserin, Beşiktaş ile buluşması nasıl oldu? Beşiktaş Belediyesi ile Nâzım Hikmet Vakfı üzerinden bağlantı kurduk. Tarık Akan, Rutkay Aziz ve ben, bu fikrimizi söyledik. Be- şiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal çok heyecanlandı ve projeyi kabul etti. Başkan’ın sanata ve sanatçılığa bakışı zaten ortada! Heykeli ilk önce Ortaköy’e koymak istedik, ama Büyükşehir Be- lediyesi izin vermedi. İsmail Ünal, heykelin Ortaköy’de olmama- sına üzüldü, ama onu kutlamak gerekir. Bayrağımızı bile dikeme- diğimiz bugünlerde, Sanatçılar Parkı’nda Nâzım Hikmet heykeli dikilmesi önemlidir! B+ KIŞ 29 DAVET Nâzım Hikmet’in sizin hayatınızdaki önemi büyük, hatta Dörtnala gelip Uzak Asya'dan “Nâzım benim heykel hocam” diyorsunuz, bunu biraz açar Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan mısınız? bu memleket, bizim. Nâzım’a bakınca, sanata bakmayı öğreniyorsun. Bir şiir nasıl heykele, res- me dönüştürülür, onu görüyorsun. Nasıl bir Abidin Dino, İbrahim Balaban, Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak Nâzım’ın şiirlerinden resim yapabiliyorsa, ben de onun şiirlerinden heykel ve ipek bir halıya benziyen toprak, yapıyorum. Bu da, Nâzım’ın şiiriyle bütünleşen bir heykel oldu. Nâzım’ı ben çok iyi bilirim, 1977 yılında Berlin’de, “Nâzım Hikmet 75 yaşında” diye Nâ- bu cehennem, bu cennet bizim. zım haftaları yapmıştım. O zaman Berlin’de yaşıyordum. Bir hafta boyun- ca Nâzım’ın nesi varsa; heykel, resim, grafik, fotoğraf, tiyatro, şarkı bunları Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın, göstermiştik. Dünyadaki tüm arşivini toplamıştık. Ben Nâzım’ın şiirini hem yok edin insanın insana kulluğunu, çok severim hem de öğretici bulurum. “Benim ustamdır” diyebilecek kadar bu dâvet bizim.... severim şiirini. Çünkü onun şiirinden çok şey öğrenmişimdir. Tabii bu şiirle- ri forma dönüştürmek önemlidir. Onun sanat görüşlerini de yakın bulurum Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür kendime. Özellikle içerikle biçim ilişkisindeki düşüncelerini… Yeniliğin, içe- rikten geldiğini ve her içeriğin bir düşüncesi olması gerektiğini… İç sesi... ve bir orman gibi kardeşçesine, İçerikle bütünleşen formun her zaman içeriği zenginleştirdiğini, Nâzım’dan bu hasret bizim... öğrenmişimdir. Nâzım HİKMET Biraz evvel de bahsettiniz, Nâzım’ı konu alan birçok çalışma yaptınız. Bunların arasında öne çıkan, sizin için farklı bir an- lamı olan bir eser var mı? Benim Nâzım için yaptığım birçok iş var, ama en önemlisi bu heykel oldu. Nâzım bir coğrafyadan dünyaya bir köprü attı. Bu eser de dünyaya açılan bir Nâzım köprüsü ve benim için anlamı çok büyük. B+

30 B+ KIŞ Yoldaşlar, nasip olmazsa görmek o günü, ölürsem kurtuluştan önce yani, alıp götürün Anadolu’da bir köy mezarlığına gömün beni.

Nâzım Hikmet

B+ KIŞ 31 Sokaktaki tarih

SANATIN İZİ BEŞİKTAŞ SOKAKLARINDA Yazı: Ege Erim Fotoğraflar: Can Cihan Saltık, Cengiz Kahraman Arşivi

Sokak isimleri, içinde bir sürü sırrı barındırıyor. Konumuz Beşiktaş olunca bu sırların çoğu sanatla, sanatçıyla ilgili. Ege Erim, B+ için Beşiktaş sokaklarında sanatçıların peşine düştü.

iç yolda yürürken bulunduğunuz sokağın tabelasına her- ilçe belediyesinin siyasi görüşüne kadar birçok şeyi öğrenebilirsiniz. hangi bir yeri bulma amacı taşımadan baktınız mı? Hiç Yusuf Atılgan’ın “Aylak Adam” kitabının ana karakteri Sokak isimlerinin hayatımıza girmesi, Cumhuriyet’in ilk yıllarına rastlar. Yüz- C. gibi bir sokağın isminin nereden gelmiş olabileceği yıllar boyunca padişahın tebaası olan halk, Cumhuriyet’le birlikte “vatandaş” hakkında uzun uzadıya düşündünüz mü? Eğer bunu olarak kabul edildi. Daha önceleri sadece savaş sırasında askere alınacak ve yaptıysanız bulunduğunuz çevre hakkında bir sürü ilginç vergi verecek insanları belirlemek için yapılan nüfus sayımları, Cumhuriyet ile şey keşfetmiş olmalısınız! Bir bölgede bulunan sokakların isimlerinden yola H birlikte vatandaş sayısını belirleyerek, halka daha etkin hizmet verebilmek çıkarak, bölgenin tarihinden coğrafyasına, ilçede oturan önemli isimlerden

32 B+ KIŞ için yapılmaya başlandı. 1927 yılında ilk genel nüfus sayımını kolaylaştırmak için başlatılan sokak isimlerini verme işi, o dönemde belediyede memur olarak çalışan Osman Nuri Ergin’e düştü. Sadece 5 ay içerisinde o dö- nemde bulunan 6 bin 214 sokağın çoğunu isimlendiren Ergin, yalnızca so- kak adlarını gösteren bir eser hazırladı. 1930 yılında bu isimlerin resmiyete kavuşmasından sonra çalışmasını genişletip, 38 tane harita ekleyen Ergin, 1934 yılında bu çalışmayı “İstanbul Şehri Rehberi” olarak hizmete sundu. Beşiktaş sınırları içinde bulunan sokaklar da, bu çalışmadan nasibini aldı.

Yüzyıllar boyunca entelektüel bir kesime ev sahipliği yapmış, çağdaş ve özgür düşüncenin üretildiği, geliştirilebildiği bir yer olan Beşiktaş, bu özel- liği sayesinde sürekli sanatla iç içe oldu. Her bir köşesinde bir sanat ese- rini görebileceğiniz veya bir sanat etkinliğine katılabileceğiniz Beşiktaş, geçmişten günümüze çok değerli sanatçılara ev sahipliği yaptı. Bu bilgilerin ışığında Beşiktaş ilçesindeki bazı sokakların isimlerinin sa- natla ilgili olacağını tahmin etmek o kadar güç değil!

Günümüzde Beşiktaş’ın çekirdeğini oluşturan, kuruluşu çok eskilere dayanan mahallelerde bu tür sokakların oldukça faz- la sayıda olduklarını görebiliyoruz. Mesela Vişnezade, Türkali ve Sinanpaşa mahallelerinin kesiştiği noktada, Akaretler Yo- kuşu’nun ikiye ayrıldığı yerde, kuzeyde kalan cadde Divan şairi Nedim’in adıyla anılıyor. Lale Devri’nin en önemli şair- lerinden olan Nedim, Beşiktaş’ın sakinlerindendi. Ayrıca bu caddeye çok yakın, Vişnezade Mahallesi’ndeki bir sokak, Türk musikisinin önemli icracılarından Prof. Dr. Alâeddin Yavaşça’nın adını taşır. Prof. Dr. Yavaşça, önceki ismi Vişnezade Camii Sokağı olan bu sokağa adının verilmesi karşısındaki hislerini şöyle anlatır: “…Bir sanatçının hayattayken bu duyguyu yaşaması ve Beşiktaş Belediye- si’nin bunu hissedip değerlendirmesi çok güzel. O gün hayatımın en çok duygulandığım, sevindiğim günü olmuştur…”

Beşiktaş ilçesinde ismi bir sokağa verilen tek klasik Türk müziği bestekârı, Alâeddin Yavaşça değil elbette... Mecidiye Mahallesi’nde bulunan sokak- lardan biri 20’nci yüzyıl başında yaşamış olan icracı ve bestekâr Şemsettin Ziya Bey’e atfen “Bestekâr Ziya Bey” ismini taşır. Bazı kaynaklarda bu so- kağın, ismini sanatçı Ziya Taşkent’ten aldığı söylense de bu yanlıştır. Zira içinde bu sokağın da bulunduğu 1934 tarihli “İstanbul Şehri Rehberi” basıl- dığında, Ziya Taşkent sadece 2 yaşındaydı!

Yine bu sokağa yakın olan Ortaköy’deki Dereboyu Caddesi’ne bağlı so- kaklardan birine ise 20’nci yüzyılın önemli icracı ve bestekârlarından Ah- met Çağan’ın adı verilir. Daha yeni kurulmuş olan mahallelerden Etiler’de ise bir sokak 19’uncu yüzyılın önemli bestekârlarından Tanburi Ali Efen- di’nin adını taşır. Ama Klasik Türk Müziği’ne dair en çok sokak ismi bulu- nan mahalle Balmumcu’dur, zira mahallede bulunan 22 sokaktan 6 tanesi Klasik Türk Müziği bestekârlarının isimleriyle anılıyor: Mustafa İzzet Efendi, Itri, Şevki Bey, Hacı Faik Bey, Enderunlu İsmail Hakkı Bey, Hacı Arif Bey ve Dellalzade İsmail Efendi… Aynı zamanda ünlü bir hattat olan, uzun yıl- lar sarayda çeşitli kademelerde görev yapmış olan Kazasker Mustafa İz- zet Efendi, Balmumcu sınırları içinde yaşamasa da bir Beşiktaş sakiniydi. Mustafa İzzet Efendi, hayatının son yıllarını Bebek’teki köşkünde geçirdi. Yine bu sözü geçen bestekârlarımızdan Hacı Arif Bey’in mezarı, Yıldız’da- ki Yahya Efendi Dergâhı’nın çevresinde oluşan mezarlıkta bulunuyor.

Beşiktaş sokaklarına isimleri verilen müzisyenler sadece Klasik Türk Müzi- ği bestekârlarından ibaret değil. Ulus Mahallesi’nin ana caddesi, klasik mü- ziğin Türkiye’deki ilk bestecilerinden olan müzikolog Ahmet Adnan Say- gun’un ismini taşır. Beşiktaş Belediyesi tarafından yaptırılan Saygun’un bir heykeli de bu caddeyi süslüyor. Gayrettepe Mahallesi sınırları içerisinde bulunan bir sokak ise, klasik müzik alanında pek çok eser vermiş, hem tıp hem müzik alanlarında önemli çalışmalarda bulunmuş olan ender isimler- den biri olan Bülent Tarcan’ın ismiyle anılıyor. Beşiktaş’ta bazı sokaklara halk ozanlarının isminin verildiği görülebilir. “Aslı Ahmet Adnan Saygun

B+ KIŞ 33 ile Kerem” hikâyesinin kahramanı, 16’ncı yüzyıl ozanlarından Âşık Kerem’in Muradiye Mahallesi’nde bulunan bir sokak, “Şair Nâzim” adındadır. Genel- ismi, Dikilitaş Mahallesi’nde bir sokağa verilmiş. Âşık Kerem’in çağdaşı olan likle bu sokağın ismini Nâzım Hikmet’ten aldığı düşünülür, ama öyle de- başka bir ozanın, Âşık Garip’in adı ise, Sinanpaşa Mahallesi’ndeki sokak- ğildir. Yine 1934’te çıkan rehberde ismi bulunan bu sokağın ismini Nâzım lardan birinin tabelasında yaşatılır. 20’nci yüzyılda Konya yöresindeki tür- Hikmet’ten alması olasılığı yoktur, zira Nâzım Hikmet siyasi sebeplerden külerin derlenmesine katkıda bulunmuş olan mahalli ozan Çopur Ahmet’in dolayı devrin hükümetiyle pek anlaşamamaktaydı. Bu sokağa ismi verilen isminin de, Mecidiye Mahallesi’ndeki bir sokağa verilmiş olduğu görülebilir. şahsiyet 17’nci ve 18’inci yüzyıllarda yaşamış divan şairi ve bestekâr Yahya Beşiktaş’ta popüler müziğe katkı sağlayanlar da unutulmamış. 1960’ların Nâzim Efendi’dir. Evi de bu sokaktaydı. Yüzyıllar boyunca ayakta kalan bu başında, “C’est Ecrit Dans Le Ciel” adındaki dönemin popüler şarkısına, tek katlı ahşap ev, bir harabeye dönüştükten sonra 2011 yılında arsasına bir “Bak Bir Varmış Bir Yokmuş” ismiyle Türkçe sözler yazarak, 1960’larda ve apartman yapılması için yıkıldı. 1970’lerde herkesi etkisi altına alacak olan “aranjman” modasının başlama- sını sağlayan Fecri Ebcioğlu’ndan bahsediyoruz. Ebcioğlu’nun hayatının Şair Nedim, Yahya Efendi ve Şair Nâzim haricinde Beşiktaş sokaklarına son günlerini geçirdiği apartmanın bulunduğu Nisbetiye Mahallesi’ndeki isimleri verilmiş olan birçok divan şairi daha var. Gayrettepe Mahallesi’n- sokak, günümüzde onun adını taşıyor. de bulunan bir sokak, 16’ncı yüzyılda yaşamış olan, “Terkib - i Bend” isimli eseriyle tanınan divan şairi Ruhi Bağdadi (ya da Bağdatlı Ruhi’nin) adını taşır. 17’nci yüzyılda yaşamış olan şair Nahifi’nin ismi ise Yıldız’da bulunan bir sokakta yaşatılır.

Şair Nedim Caddesi’nden, Ortabayır Caddesi’ne bağlanan sokaklarından birine, 17’nci yüzyılda yaşamış olan, Divan edebiyatının ünlü nesir yazarı ve şairi Veysi’nin adı verilir. Yine bu caddeye bağlı olan bir başka sokak ise ender kadın Divan şairlerinden Şair Leyla’nın ismini taşır. Ömrünün çoğunu Çırağan Sarayı’nda geçiren Leyla Hanım, çok bilinmese de “Yaslı Gittim Şen Geldim” şarkısının güftesini de yazmıştır. Bu sokakla ilgili başka ilginç bir bilgi olarak, yakın zamanlarda “Kelebeğin Rüyası” filmi sayesinde yeni- den keşfedilmiş olan şair Rüştü Onur’un, kısa ömrünün son günlerini bura- daki bir evde geçirmiş olması verilebilir. Rüştü Onur’un edebiyat öğretmeni olan şair Behçet Necatigil de, ömrünün

Fecri Ebcioğlu

Kanuni Sultan Süleyman’ın sütkardeşi olan Yahya Efendi, uzun yıllar bo- yunca müderrislik yaptıktan sonra, Kanuni’nin, oğlu Şehzade Mustafa’yı boğdurmasını ve annesi Mahidevran’ı saraydan kovdurmasını eleştirdiği için bu görevden emekli edilmişti. Emekli olduktan sonra kendine Beşik- taş’ta bir arazi satın alan Yahya Efendi, bu arazinin üzerine medrese, mes- cit, hamam gibi yapılar yaptırarak külliye niteliğinde bir dergâh kurdu. Ölü- münden sonra kendisine II. Selim tarafından, Mimar Sinan’ın tasarladığı bir türbe yaptırıldı. Halk arasında “evliyadan” kabul edilen Yahya Efendi aynı zamanda “Müderris” mahlasıyla tasavvufi şiirler yazan bir şairdi ve bir divanı vardı. Günümüzde, Yıldız Mahallesi sınırları içinde bulunan ve bu dergâha çıkan sokak “Yahya Efendi Çıkmazı” ismini taşıyor.

Yahya Efendi Tekkesi

34 B+ KIŞ adını taşıyor. Reşat Nuri ile alâkalı olan tek sokak burası değil. Yazarın, ha- ŞAİR LEYLA SOKAĞI yatının son günlerini geçirdiği Levent Mahallesi’ndeki evinin bulunduğu so- Payıma düşen toprak parçası kağa da “Çalıkuşu” adı verilmiş. Çocukluğunu bu sokakta geçiren öğretim Senin de payına düşer üyesi ve yazar Gündüz Vassaf, “Leventname” adlı anı kitabında, günümüz- Ayrılık gayrılık yok de bu evin (aynı sokaktaki çoğu ev gibi) ticarethane olarak kullanıldığını be- Ölüm nefesinde nasıl olsa lirtiyor. Amma henüz vakit erken Çalıkuşu Sokak’tan, paralelindeki Nispetiye Caddesi’ne geçip, Akmer- Daha gün kez’in önüne kadar ilerledikten sonra Zeytinoğlu Caddesi’nin girişine doğ- Karşı apartmanın balkonunda ru baktığımızda sol tarafta Uğur Apartmanı’nı görürüz. 20’nci yüzyıl Türk Dur bakalım hele edebiyatının önemli yazar ve şairlerinden Necati Cumalı, 1971 yılından vefat Ben salata satayım ettiği 2001 yılına kadar bu apartmanda yaşadı. Yazarın vefatından sonra Şair Leyla Sokağı’nda apartmanın bulunduğu Akatlar Mahallesi sınırlarındaki bir sokağa Necati Sen gene koş Cumalı’nın adı verildi. Bez fabrikasındaki Tezgâhının başına Konaklar Mahallesi sınırları içerisinde bulunan bir sokak, “Beş Hececiler” Ölüm içimde olarak tanınan grubun içinde olan, ünlü şairlerden Faruk Nafiz Çamlıbel’in Ölüm dışımda adını taşımaktadır. 4. Levent pazarı, bu sokakta düzenlenmektedir. Levent Ölüm talihsiz aşımda Mahallesi’nde bulunan bir sokak ise “Gazeteci Ümit Deniz Sokak” adını Ölüm kuru başımda taşır. 1922 - 1975 yılları arasında yaşayan Ümit Deniz, 1960’lı yılların ünlü ”Teselli benim gözyaşımda polisiye roman karakteri “Murat Davman”ın yaratıcısıydı. Bütün bunların dı- şında, Kültür Mahallesi’nde bulunan bir sokak ise yazılı Türk edebiyatının ilk Rüştü Onur eserlerini veren Hoca Ahmed Yesevi’nin adını taşır.

önemli bir kısmını Beşiktaş sakini olarak geçirdi. Necatigil’in 10 yıl boyun- ca 22 numaralı evinde yaşadığı Muradiye Mahallesi’ndeki Camgöz Soka- ğı’nın ismi, şairin ölümünden 8 yıl sonra, 1987’de “Behçet Necatigil Sokak” olarak değiştirildi. Behçet Necatigil Sokağı ile kesişen bir diğer sokak ise 19’uncu yüzyıl sonlarında yaşamış olan dönemin ünlü ortaoyuncularından Meddah İsmet’in adıyla anılır.

Ortaköy’den başlayıp, sahil boyunca Kuruçeşme’ye kadar uzanan bir cad- deye ise 19’uncu yüzyılda Tanzimat edebiyatının en önemli isimlerinden biri olan ’nin adı verilmiştir. Ne ilginçtir ki, Muallim Naci’nin en büyük edebi tartışmaları yaşadığı Recaizade Mahmut Ekrem’in oğlu, yazar Ercüment Ekrem Talu’nun isminin verildiği sokak Arnavutköy’de, Muallim Naci Caddesi’ne çok yakındır. Arnavutköy Mahallesi’nde bulunan bir baş- ka sokak ise bu iki ismin çağdaşı olan Abdülhak Hamit Tarhan’ın dedesi Abdülhak Molla’nın ismini taşır. Hayatının bir döneminde Bebek’te yaşa- mış olan eski kazaskerlerden Abdülhak Molla, torunu kadar ünlü olmasa da bir şairdi! Arnavutköy Mahallesi edebiyatçılarıyla ünlü! Sokaklarından biri Cumhuriyet döneminin önemi romancılarından Reşat Nuri Güntekin’in Ümit Deniz

Ercüment Ekrem Talu

Beşiktaş’ta yaşayan edebiyatçıları sayarken, Tevfik Fikret’ten bahsetme- mek olmaz. Türk edebiyatında çok önemli bir yeri olan “Servet – i Fünun” hareketinin en önemli isimlerinden biri olarak kabul edilen Tevfik Fikret, aynı zamanda Galatasaray Lisesi ve Robert Koleji’nde önemli görevlerde bulun- muş bir eğitimciydi. Oldukça hassas ve değişken bir ruh haline sahip olan Tevfik Fikret, kalabalıktan uzakta kalmak ve işlerini daha rahat halledebil- mek için Robert Koleji’nin aşağısında bulunan bir araziyi satın alıp, planlarını kendi çizdiği bir ev yaptırdı. Bu eve, Farsça’da “kuş yuvası” anlamına gelen “Aşiyan” ismini veren Tevfik Fikret, ölene kadar bu evde yaşadı. Günümüz- de Aşiyan ismi, sadece bu evin değil, evin çevresinde oluşan semtin de adı- dır. Bu semte çıkan yokuş, “Aşiyan Yolu” ismiyle anılmaktadır.

Arkeolog ve ressam Osman Hamdi Bey de, Beşiktaş ilçesinin sakinle- rindendir. Günümüzde Abbasağa Parkı’nı Barbaros Bulvarı’na bağla- yan sokaklardan birindeki bir evde doğup büyüyen Osman Hamdi Bey, Behçet Necatigil ilköğrenimini Beşiktaş’ta tamamladıktan sonra, önce bir süre Mekteb - i

B+ KIŞ 35 İlk açıldığı 1940’lı yıllardaki haliyle Abbasağa Parkı

Adliye’de okumuş, daha sonra Paris’e hukuk öğrenimi görmeye gitmiştir. Paris’te okurken resim sanatına yönelmiş ve Güzel Sanatlar Okulu’nu biti- rerek dönmüştür. Yurda döndükten sonra günümüzdeki İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin temellerini oluşturan Müze - i Hümayun’un ve Mimar Sinan Gü- zel Sanatlar Üniversitesi’nin temellerini oluşturan Sanayi - i Nefise Mek- tebi’nin müdürlüklerini yapmıştır. Türk resmi, arkeolojisi ve müzeciliğinin kuruluşunda çok büyük katkıları olan Osman Hamdi Bey’in doğup büyü- düğü sokak ise bugün, “Ressam Hamdi Bey Sokağı” ismini taşımaktadır. Osman Hamdi Bey haricinde ismi bir sokağa verilen bir diğer ressam ise çağdaş Türk resminin öncülerinden Adnan Çoker’dir. Geçtiğimiz sene ismi Akatlar’da bulunan bir sokağa verilen Çoker, aynı Alâeddin Yavaşça gibi hayattayken isminin bir sokağa verildiğini görmüştür.

Bunların dışında, Balmumcu Mahallesi’ndeki bestekârlar arasında saydığı- mız Mustafa İzzet Efendi haricinde bazı hattatların da isimlerine rastlayabi- liriz. Mecidiye Mahallesi’nde bulunan Tuğrakeş İsmail Hakkı Sokak, adını, Mustafa İzzet Efendi’nin öğrencilerinden Mehmed İlmi Efendi’nin oğlu İs- mail Hakkı Altunbezer’den almıştır muhtemelen. Babıâli’nin baş tuğrakeşi olan İsmail Hakkı, aynı zamanda hat ve tezhip dersleri vermekteydi. İsmail Hakkı Bey gibi 20’nci yüzyılda eser veren bir başka hattat olan Hattat Ha- lim Özyazıcı’nın adı da Gayrettepe’de bulunan bir sokağa verilmiştir. Sinan- paşa Mahallesi’nde bulunan bir sokağın adı ise Hattat Tahsin Sokağı’dır.

Son olarak, ismini bir çizgi karakterden alan ender sokaklardan biri de Beşiktaş’ta bulunuyor! Ortaköy’de bulunan Amcabey Sokak, ismini muh- temelen sokak isimlerinin ilk verildiği 1930’ların başlarında meşhur olmuş aynı adlı çizgi karakterden alır. Devasa göbeği ile tanınan Amcabey, yayım- landığı dönemin en sevilen çizgi karakteriydi…

Beşiktaş’ın sokak isimlerinin esin kaynağı, sanat ve sanatçılardır. Umarız, önümüzdeki yıllarda bu sokaklara yenileri de eklenir… B+

36 B+ KIŞ Osman Hamdi Bey ESKİ SOKAK Bir cami avlusunda kuşlarca Küçük ahşap bir dizi evlerdi Bunun sekiz, onun on - - duyardım. On yıl önce o sokak. Ürküp kaçmasınlar, pencereden Sonra geniş caddelere çıktık Yavaşça bakardım. Apartman - - sizden uzak. Hadi ben çok sigara - - öksürükler Çocuklar orda büyüdü Hele çalışırken. Orda okula gitti, Ya gece yarısı, göğsü parçalanırdı Komşunuzduk ama görüşemedik O kadın, iki ev öteden. Hiç vakit yoktu. Bilmezdik kaç nüfus her hane Sizdendik, yalnız biraz okumuş, Duyulurdu sertçe sesi bir kapının: İki kadın, bir erkek, iki çocuk Bağıran bir erkek boşluğa karşı Uykulu, acele bir karıkoca Ağlayan bir genç kadın. Bizdik geçen önünüzden başları eğik. Kimdin sen, karşımızdaki ev, Akşamları çanta, fıle-- yorgun, ağır Sarı ampul söner on bire doğru. Dönerdik eve. Eğilirdim, havasız sokak - - Bir hamal bile tutmaz, cimriler! Camlar kararırdı. Diye düşünürdünüz her halde. Bitmezdi makinede dikişin, Bilmezdik, siz Kimdin sen, bitişik komşu? (Hiçbir şey paylaşılamazdı) Üç yavrunla kalmışsın Çarşılardan neler getirirdiniz Bir tanıdık söylemişti. (Herkese kendi telaşı) . Kimsin sen - - sorsaydım hepinize, Girer miydi evinize, yer miydi Gelirdi aynı yankı hepinizden: Turfanda bir meyva, iyi bir besin Sana mı kaldı, işine bak, Kalın kâğıtlarda çöplerimiz - - Kimsin sen? Çocuklar görüp imrenmesin! Bilinmedi, ne çare, sizdendik, Açılan kapıyı hemen kapatmak Yalnız biraz daha iyi yaşamaya Karşılıklı gizlemekti bir şeyleri. özlemli. Gelip gidenimiz olurdu ya Şimdi aynı uzaklık, aynı utanç, Gülüşmeler bizden değildi. Düşündükçe o sokağı, o evleri.”

Kimi günler evdeydim Behçet Necatigil Masada kâğıtlara kapanarak. Ne de çok çocuk Sesleriyle dolardı sokak.

Osman Nuri Ergin’in hazırladığı İstanbul Şehri Rehberi 1934

B+ KIŞ 37 Ustalara Saygı

BİRİ HAYAT ERBABI DİĞERİ ÇILGIN

Yazı: B+, Fotoğraflar: Şenol Kaşıkçı, Levent Özer

Sanatçı dostları, arkadaşları ve aileleri, art arda yitirdiğimiz yazar Turgut Özakman ve sanatçı Tuncel Kurtiz’i “Ustalara Saygı” gecesinde andı…

inemanın “dev çınarı” Tuncel Kurtiz’i kaybetmenin acısı he- “Onun yoldaşı yıldızlar” nüz dinmemişken, “Cumhuriyet’in direği”, Cumhuriyet ya- Gecede konuşan Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal “Her gün evime zarı Turgut Özakman’ı yitirdik. Eserleri, sesleri, kalemleri ile giderken Tuncel Kurtiz’in evinin önünden geçiyorum. Tuncel Kurtiz’in evinin yüreklerimize işleyen iki aydınımız, Beşiktaş Belediyesi’nin ışıkları yanmıyor. O Anadolu’nun Kaz Dağları’nda yalnız yatmıyor. Yıldızlar “Ustalara Saygı” gecesinde yâd edildi. Sanatçı dostları, arka- ve Nâzım’ım şiirleri ona yoldaşlık yapıyor” dedi. daşları ve aileleri, art arda yitirdiğimiz yazar Turgut Özakman Sve sanatçı Tuncel Kurtiz için buluştu. Dostları Kurtiz’i anlattı Kurtiz’i yakından tanıyan dostları; Atilla Dorsay, Sevi Algan Babaoğlu, Bir hayat erbabı Melike Demirağ, Nebil Özgentürk, Tarık Akan, Yılmaz Atadeniz “Ustalara Saygı” gecesinde, 27 Eylül 2013’te aramızdan ayrılan Tuncel Kur- konuşmalar yaptı. tiz’i, Dormen Tiyatrosu’nda 1959 yılında sahneyle tanıştığı günden yaşamını yitirdiği güne kadar aktörlük yapan; seyircilerin hafızalarına unutulmaz oyun- Nebil Özgentürk, Kurtiz’in, kendisine, canlandırdığı “Ramiz Dayı” ismiyle lar, filmler, diziler kazıyan “hayat erbabını” farklı dönemlerde yolu kesişen seslenildiğinde kızdığını hatırlatarak, “basın mensuplarına ‘Ramiz Dayı’ şek- sanatçılar anlattı. linde haber yaptıkları için, ‘Ne yapıyorsunuz, bana adımı unutturacaksınız’ diyerek sitem ederdi. Tuncel Abi 1950’li yıllarda tiyatrosu ve sinemasıyla var Akatlar Kültür Merkezi’nde 25 Kasım’da düzenlenen gece, Nebil Özgen- oldu” diye konuştu. türk’ün Kurtiz için hazırladığı “Bir Yudum İnsan” belgeseliyle başladı. Duygusal bir konuşma yapan yakın arkadaşı Tarık Akan, Kurtiz’le ilgili eğ-

38 B+ KIŞ Hüsamettin Cindoruk lenceli bir anısını paylaştı: “İki ay boyunca Çemikari Yaylası’nda çadırlarda “Kurtuluş” ve “Cumhuriyet” dizilerinin yazarı kaldık. Yaylada güneş battıktan sonra inanılmaz soğuk başlıyordu. Tuncel, TRT’de yayınlanan “Cumhuriyet” ve “Kurtuluş” dizilerini hatırlatan tiyatro sa- uyku tulumu getirmişti. Hava soğuyunca tulumun içinde çırılçıplak soyunup natçısı Hakan Altıner, “Güzel günlerdi. TRT özerkti. Hükümet ve Genelkur- yatıyordu. Aynı çadırda ben de olduğum için çıldırıyordum. Sonra tulumu sa- may bir diziye tam destek olmaya karar verdi. Adı ‘Kurtuluş’tu. Neredeyse tın almak istedim ama satmadı. Ekipte para kalmayınca Ankara’ya döndük. Türk tiyatrosunda var olan bütün aktörler küçük rollerde oynamak için baş- Bir arkadaşımdan borç para istedim. Bu parayla Tuncel’den uyku tulumunu vurma aşamasına gelmiştik. İki büyük yapıtı okurken ve oynarken, provasını satın aldım. O gün güzel bir yerde yemek yiyip içki içtik. Tuncel, benim verdi- yaparken, hepimizin gözlerinin dolduğunu hatırlarım. İkisinin de yazarı Tur- ğim tulum parasıyla hesabı ödedi.” gut Özakmandı” dedi.

Gecenin en özel dakikaları Melike Demirağ’ın Kurtiz için söylediği şarkılarda İstanbul Baro Başkanı Ümit Kocasakal da duygularını şöyle dile getirdi: “Ya- yaşandı. “Sürü” filminde Kurtiz’le birlikte rol alan Demirağ’a, şarkılarda tüm rım kalmış Cumhuriyet devrimini tamamlamak gibi kutsal bir görev içerisin- salon eşlik etti. deyiz. Atatürk’ü özlemekten bahsediliyor. Mesele Atatürk’ü özlemek değil. Mesele ona layık olabilmek ve gereğini yapabilmek”. Siyasetçilere seslenen “Cumhuriyet sevdalısıydı” Kabasakal “Bu saatten sonra bireysel çıkarlar, koltuk kavgaları, gelecek ‘Ustalara Saygı’ toplantılarında 28 Eylül günü “Kurtuluş” ve “Cumhuriyet” di- beklentilerini vatana ihanet kabul ediyorum. Siyasi partiler, üzerinize düşeni zileri ile “Şu Çılgın Türkler” kitabının yazarı Turgut Özakman anıldı. yapınız. Aksi halde Türk halkı gereğini yapacaktır. Bu topraklarda Mustafa Kemaller de Cumhuriyet de yenilmez.” Akatlar Kültür Merkezi’ndeki etkinlik, usta yazarın hayatından kesitlerin anla- tıldığı gösterimle başladı. Gecede Ayhan Çilingiroğlu, Biray Üstüner, Engin “Sıradan bir insandı babam, ama ön sıradan” Balım, Halit Kıvanç, Hüsamettin Cindoruk, Özcan Atamert, Serkan Balbal, Özakman’ın oğlu Kerem Özakman da babasına onurlu ve güzel soyadını mi- Sibel Sipahioğlu, Yekta Güngör Özden, Zihni Göktay, Ümit Kocasakal gibi ras bıraktığı için teşekkür etti. Kerem Özakman babası için kaleme aldığı kısa isimler Özakman’la olan anılarını anlattı. şiiri de dinleyenlerle paylaştı: “Sıradan bir insandı babam, ama ön sıradan.”

Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal, Özakman için “Gerçekten Çılgın Gecenin sonunda Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal, Özakman’ın eşi Türk’tü. Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet sevdalısıydı” derken, Halit Kı- Ayla Özakman’a çiçek takdim etti. Takdim sırasında salondan “Mustafa Ke- vanç “Hiç kırılmadığım bir insandı, çok saygın bir dostumdu” şeklinde konuştu. mal’in askerleriyiz” sloganları yükseldi. Gece, etkinlikte söz alanların toplu fotoğraf çektirmesiyle son buldu. B+ TBMM eski Başkanı Hüsamettin Cindoruk, Ankara’da yaşadıkları günleri anlatarak “Hepimiz ayrı partilerin, ayrı inançların tarafı olabilirdik. Ama he- pimiz birbirimize saygı içerisinde devam ediyorduk. İşte Cumhuriyet’in di- Melike Demirağ reği bu. Türkiye’de bugün bize ‘ulusalcı’ diye hakaret etmek isteyenler var. Turgut Özakman da ben de, hepimiz Cumhuriyet’in milliyetçileriyiz. Türküz, Türk milliyetçisiz. Bunu iftiharla söylüyoruz” dedi.

B+ KIŞ 39 Haber UNUTMAMAK UNUTTURMAMAK İÇİN…

Yazı: B+, Fotoğraflar Murat Selenoğlu, Levent Özer

Madımak’ta 20 yıl önce ateşte semaha duran 35 can için Türkiye’nin önde gelen 35 sanatçısı “kısmen yaktıkları” eserlerini “Unutmamak” sergisinde bir araya getirdi. Sergi, kurulacak Unutmamak Müzesi’nde kalıcı hale getirilecek.

ürkiye Cumhuriyeti tarihindeki en kara olaylardan biriydi Si- Sergi daha sonra Ankara, İzmir, Eskişehir gibi farkı birçok ilde halkla buluşa- vas Katliamı; 2 Temmuz 1993’te yaşandı… O gün 33 aydın cak, ardından da yurtdışında sanatseverlerin beğenisine sunulacak. ve yazar ile iki otel görevlisi katledildi. Yargılama göster- melik hale dönüşürken; bazı sanıklar yakalanmadı, bazıları Beşiktaş Belediyesi, sergideki eserleri bir kitapta toplayarak, bu anlamlı ça- hakkındaki davalar da zamanaşımından düştü. Mahkeme- lışmanın daha çok insana ulaşmasını sağlayacak. den “İnsanlık suçunda zamanaşımı olmaz ancak bu suçu Tişleyenler kamu görevlisi değil sivil oldukları için davanın düşmesine” kararı çıktı. Katkı sunan sanatçılar Unutmamak sergisinde ve Unutmamak Müzesi’nde eserleri yer alan sa- Vicdanlardaki yara 20 yıl geçmesine rağmen sarılamazken şimdi 26 Aralık natçılar şöyle: 2014’te dolacak zamanaşımı için son karar yüksek yargıda. Adnan Çoker, Ara Güler, Devrim Erbil, Mehmet Güleryüz, Tomur Ata- gök, Süleyman Saim Tekcan, İpek Düben, Komet, Seyhun Topuz, Utku Türkiye’nin önde gelen 35 sanatçısı önemli bir projeye imza attı. 35 sanatçı, Varlık, Meriç Hızal, Ferit Özşen, Halil Akdeniz, Adem Genç, Koray Ariş, Beşiktaş Belediyesi’nin öncülüğünde, Madımak’ta insanlığa karşı suçu gö- Mustafa Ata, Zahit Büyükişleyen, Mustafa Altıntaş, Balkan Naci İslimye- rünür kılmak için kendi elleriyle yaptıkları eserlerini “kısmen yakarak” onları li, Hanefi Yeter, Tülin Onat, Osman Dinç, Şenol Yorozlu, Yusuf Taktak, “Unutmamak” sergisinde bir araya getirdi. Bünyamin Özgül Tekin, Nedret Sekban, Aydın Ayan, Mehmet Günyeli, Bubi, Ahmet Oran, Mithat Şen, Bedri Baykam, İrfan Okan, Mustafa Kar- “Unutmamak” sergisi, 19 Kasım’da Beşiktaş Çağdaş Sanat Galerisi’nde yağdı ve Seçkin Pirim. açıldı. Açılışın sunumunu belgesel yönetmeni Hasan Özgen yaptı. Eserleriy- le serginin oluşmasına emek veren sanatçıların yanı sıra, katliamda hayatını kaybedenlerin yakınları da gecede yerini aldı. Sık sık duygusal anların yaşan- İnsanlığın ve sanatın yenilmezliği… dığı gece; en çok, katledilen 35 aydının ismi okunduğunda sessizleşti. Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal “Unutmamak” sergisiyle ilgili şunları söyledi: “Unutmamak sergisi, bir bellek merkezidir. Başka hiçbir ayrıntıya ta- İstanbul’la sınırlı kalmayacak kılmadan Madımak Katliamı’nda yakılan aydınlarımızı, anılarını ve ödedikleri “İnsanlık suçu kapsamında değerlendirilmesi gereken bu davanın zaman bedeli yaşatma sergisidir. Bu nedenle, 35 ayrı sanatçımız özel olarak hazır- aşımına uğraması, kabul edilemez” mesajı veren sergi 19 Ocak 2014’e ka- ladıkları resim ve heykellerini -içimizdeki yangının simgesi olsun diye birer dar açık kalacak. Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal ve sanatçıların bir ucundan yakarak- bu sergiye bağışladılar. İnsanlığın ve sanatın yenilmezliği- “toplumsal sorumluluk projesi” olarak gördüğü bu çalışma, sadece bu sergi ni gösteren bir dayanışma sergisi oluşturdular. Madımak’ta acımasızca yakı- ile sınırlı kalmayacak. lan canlar için tarihte örneği olmayan bir sergi açıyoruz.”

40 B+ KIŞ Bu bir toplumsal sorumluluk projesi “Unutmamak” sergisinde yer alan eserlerini kurulacak olan Unutmamak Müzesi’ne bağışlayan 35 sanatçı, Sivas Katliamı’nın toplumsal hafızamız- dan silinmemesini amaçlıyor.

Eserleriyle katkı veren sanatçılar yaptıkları açıklamada, bu katliamı “Düşün- ce özgürlüğüne, farklılıklara tahammülsüzlüğün simgesi olarak, demokrasi- ye ve özgürlüklere inançlı yurttaşları birleştiren en güçlü ortak paydalardan biri” şeklinde nitelendiriyor.

Sanatçılar, şu vurgularda bulundu: “19 yıllık dava süreci toplumsal vicdanı tatmin etmekten uzak bir seyir izlemiştir. İnsanlık suçu kapsamında değer- lendirilmesi gereken bu davanın zaman aşımına uğraması, kabul edilemez bir durumdur. Bu bir toplumsal sorumluluk projesidir. Amacı özgürlüklere, farklılıklara, adalet ve demokrasiye ilişkin duyarlılığın, pekişip yaygınlaşma- Bubi sına katkıda bulunmaktır. Hiçbir politik yönelime öncelik tanımadan, tüm toplumsal gruplara eşit mesafede, hiç kimsenin dili, dini, ırkı, cinsiyeti ve cinsel tercihinden dolayı ayrımcılığa tâbi tutulmadığı bir Türkiye özlemiyle. Unutmamak ve unutturmamak için…” B+

“Unutmamak Müzesi” kuruluyor 35 sanatçının “kısmen yaktığı” eserler, “Unutmamak Müzesi”nde yaşamını yitiren aydın ve sanatçılarımızın anısına kalıcı hale dönüştürülecek. Sivas Katliamı’nı unutturmamayı ve tarihe taşımayı hedefleyen 35 sanatçının bu çabasını daimi kılmak isteyen Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal, Ka- ranfilköy’de Unutmamak Müzesi’nin kurulması amacıyla çalışmalara baş- lattıklarını ifade ediyor. Yapımı Yüksek Mimar Mustafa Toner tarafından üstlenilen Unutmamak Müzesi’nin 2014’ün başında açılması planlanıyor.

Prof. Devrim Erbil

B+ KIŞ 41 Madımak’ta tecelli etmeyen adalet için “kısmen yakılan” 35 eser… Koray Ariş Adına “Zamanaşımı” denilen bir Ağaç - 2013 Ahşap, deri ve süngar - 131 x 67 x 7 cm adalet aşımı…

Unutmamak; vicdanlar için bir muhasebe; bir bellek merkezi…

42 B+ KIŞ Bubi Dikdörtgen Serisi - 324 - 2013 karışık teknik, 120 x 180 x 25 cm

Prof. Dr. Halil Akdeniz Kültür İmleri Serisi’nden - 2011 tuval üzerine akrilik, ağaç konstrüksiyon 140 x 189 cm imzalı

B+ KIŞ 43 Prof. Dr. Tülin Onat Yıldızlara Masallar – 2009 tuval üzeri akrilik, 185 x 150 cm imzalı

Prof. Dr. Aydın Ayan Kangal ve Güvercin – 2013 tuval üzeri akrilik, düet, 100 x 70 cm imzalı

44 B+ KIŞ Ahmet Oran İsimsiz – 2011 tuval üzeri yağlıboya, 190 x 160 cm imzalı

Prof. Ferit Özşen İsimsiz - Ahşap üzeri karışık teknik, 110 x 85 x 30 cm imzalı

B+ KIŞ 45 Prof. Dr. Zahit Büyükişleyen Taşlar – 2006 tuval üzeri yağlıboya, 138 x 142 cm imzalı

Mithat Şen İsimsiz – 2010 suni deri üzeri karışık teknik, 130 x 130 cm imzalı

46 B+ KIŞ Prof. Devrim Erbil Umudun Renkleri, Kuşları - 2013 tuval üzeri karışık teknik, 100 x 250 cm.

Komet İsimsiz - Tuval üzeri karışık teknik, 65 x 162 cm.

B+ KIŞ 47 Mehmet Günyeli Melekler - Fotoğraf, AE., 120 X 80 cm imzalı

Prof. Dr. Balkan Naci İslimyeli Tuhaflıklar Ülkesi - 2010 Tuval üzeri akrilik, 85 x 130 cm imzalı

48 B+ KIŞ Prof. Süleyman Saim Tekcan İdol Serisi’nden tuval üzeri yağlı boya, 190 x 140 cm

Ara Güler İsimsiz – 2013 fotoğraf , 112 x 168 cm imzalı

B+ KIŞ 49 Yusuf Taktak İsimsiz – 2013 Tuval üzeri yağlı boya, 150 x 190 cm imzalı

Seçkin Pirim İsimsiz - Karışık teknik, 110 x 110 cm.

50 B+ KIŞ Seyhun Topuz İsimsiz - Ahşap üzeri akrilik, 83 x 80 x 25 cm

Mustafa Altıntaş İsimsiz - 2013 Tuval üzeri akrilik, 122x 120 cm imzalı

B+ KIŞ 51 Hanefi Yeter İsimsiz - Kontrplak üzeri karışık teknik, 175 x 250 cm

Prof. Tomur Atagök Konuşmayı Öğren, Acil Yardım – 2013 Alüminyum panel üzeri karışık teknik, 100 x 200 cm imzalı

52 B+ KIŞ Yrd. Doç. İrfan Okan İsimsiz – 2006 Tuval üzeri yağlı boya, 114 x 146 cm imzalı

Şenol Yorozlu İnsan Gözlü Çifte Van – 2007 Vinil üzeri baskı, 105 x 230 cm imzalı

B+ KIŞ 53 Prof. Dr. Adem Genç İsimsiz - 2013 Tuval üzeri karışık teknik

Prof. Mustafa Ata İsimsiz – 2010 Tuval üzeri karışık teknik, 97 x 130 cm imzalı

54 B+ KIŞ Utku Varlık Ben Yanmasam, Sen Yanmasan, O Yanmasa – 2013 Tuval üzeri yağlıboya, 120 x 85 cm

Mustafa Karyağdı Suret No.8 – 2010 Tuval üzeri yağlıboya, 175 x 130 cm imzalı

B+ KIŞ 55 Prof. Meriç Hızal İsimsiz - Demir, 80 x 35 x 35 cm

Prof. Nedret Sekban Bırak Beni Uzanayım – 2008 Tuval üzeri yağlıboya, 146 x 114 cm imzalı

56 B+ KIŞ Prof. Osman Dinç Mehmet Güleryüz İsimsiz - 2013 Metal, 200 x 60 x 60 cm The Good Shapard – 2003 Tuvale marufle kraft kağıt üzeri karışık teknik, 200 x 137 cm imzalı

B+ KIŞ 57 Bedri Baykam İçim Parçalanıyor – 24 – 2009 Tuval üzeri karışık teknik, 180 x 134 cm imzalı

Dr. İpek Düben Namus - Çelik panel, fotoğraf, 46 x 192 x 3 cm

58 B+ KIŞ Prof. Adnan Çoker Evren V – 2012 Tuval üzeri akrilik, 100 x 100 cm imzalı

Prof. Bünyamin Özgültekin Paralel Processe – 2012 Tuval üzeri akrilik, 114 x 146 cm imzalı

B+ KIŞ 59 Festival Engelsiz düşlere daldık Yazı B+, Fotoğraflar Özgür Kantarcı, Şenol Kaşıkçı

Beşiktaş Belediyesi Engelli Koordinasyon Merkezi ve Düşler Akademisi’nin düzenlediği Engelsiz Düşler Festivali’nde hem engelli bireyler eğlenceli anlar yaşadı hem de bir farkındalık yaratıldı.

izce, ”Yüzyılın dâhisi” kabul edilen dünyaca ünlü İngiliz fizikçi Engelsiz Düşler Festivali Stephen Hawking, beyninin zihinsel faaliyetlerine dokunma- 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nün 21’inci yılını geride bırakırken Beşiktaş yan ama sinir sisteminin yüzde 80’ini felç eden hastalığına Meydanı’nda yapılması planlanan “Engelsiz Düşler Festivali” bu yıl hava karşın bir istisna mı? Beşiktaş Belediyesi Engelli Koordinas- şartları nedeniyle Akatlar Kültür Merkezi’nde gerçekleşti. Etkinlikte farkın- yonu Merkezi ve Düşler Akademisi tarafından 3 Aralık Dün- dalık yaratacak örnekler sunuldu. ya Engelliler Günü vesilesiyle Akatlar Kültür Merkezi’nde dü- Szenlenen ortak etkinlikte tanışma fırsatı bulduğumuz Deniz Dikkaya da tıpkı Düşler Akademisi sahnede Hawking gibi, istisna değil. Etkinlikte farkındalık yaratacak, engelli bireylerin ürünlerini yansıtmak dışın- da Kübalı El Sabor Latin Band gösterisi izlendi. Zeybek, flamenko, sirtaki ve Engelsiz fotoğrafçı modern danslardan örnekler sunuldu. En özel anlardan biri Social Inclusion Dünyada ve Türkiye’de birçok bedensel ve zihinsel engelli birey benzer ba- Band sahne aldığında yaşandı. Düşler Akademisi’nde engelli bireyler tara- şarılara imza attı; atıyor. Onlardan biri de Deniz Dikkaya…Hikâyesi Hawking fından kurulan müzik grubunun sahne almasıyla eğlenceli dakikalar yaşandı. kadar “çarpıcı”, “olağanüstü” veya “sıra dışı” görünmeyebilir, ancak Deniz Dikkaya “normalde” sürekli titreyen bedenine karşın bir fotoğraf sanatçısı… Amaç empati kurmak Şaşırtıcı mı? Sosyal sorumluluk projeleri kapsamında düzenlenen Engelsiz Düşler Festi- vali’yle vatandaşların engelli olma deneyimini yaşamaları ve engellileri daha “Fotoğraf çekerken titremediğini” söyleyince şaşırıyoruz. İçten içe “nasıl iyi anlayıp onlarla empati kurmaları amaçlandı. olacak?” sorusu kafamızdan geçmiyor değil. Sonra asıyor boynuna elimiz- den aldığı fotoğraf makinesini; ayarlarını yapıyor ve basıyor deklanşöre… Örneğin “Gökkuşağı Oyunu”na aslında bir “oyun” denemez; görme engel- Deniz, Engelli Koordinasyon Merkezi’nde gönüllü olarak çalışıyor. 1 yıldır da lileri anlamada farkındalık yaratmayı amaç edinen bir atölye çalışmasından kendi gibi “engeldaşları”nın olduğu atölyede fotoğraf eğitmenliğini yapıyor. söz ediyoruz çünkü 2 veya tek kişi gözlerine çektikleri siyah bantların ardın- Klasik olacak ama öğrencilerine “engelleri önce kafanızdan kaldırın”ı kendi dan gökkuşağı renklerinden oluşan ve iç içe geçmiş tahtaları boy sıralama- başarılarıyla anlatıyor… sına göre yeniden bir araya getirmeye çalışıyor. Böylece görme engellilerle empati kuruyorlar… Deniz’in B+ için çektiği fotoğrafları özel bir albüm yaparak sayfalarımıza ta- şıdık…

60 B+ KIŞ Esra Kaplan Ece Zeren "Yalnız olmadıklarını hissettirmeliyiz" "Onları daha iyi anlarım" İnanılmaz büyük bir tedirginlik var. Bu çevreyi biliyorum, Karanlıkta hiçbir şey göremiyorum. Elliyorum, birleştirmek ne olduğu biliyorum ama parçaları yerde ararken bir korku, istiyorum ama ne olduğunu bilmiyorum. Kendimi çok kötü bir tedirginlik… Anlatamam. Ki, çıkıp dışarıda dolaşmak, bir hissediyorum… şeyler yapmak bundan kat be kat zor. Onları az da olsa an- ladık. Görmeyen birinin neler yaşadığını, neler hissettiğini an- lamaya çalışıyoruz. Her yer karanlık, karanlık… Hiçbir şey Parçaları birleştirmeye çalışırken bir an “Esra burada mı- göremiyorum. Korku. Etrafında bir şeyler oluyor, hissedi- sın?” diye sordum. Elimi tuttu. O an inanılmazdı,”işte bura- yorsun, etrafından sesler geliyor ama ne olduğunu göre- da, tamam” dedim. Güven verdi bana. Bizim de onlara bu miyorsun. Çok kötü, çok zor. Bugün görme engellileri çok güveni vermemiz lazım. Yalnız olmadıklarını hissettirmemiz daha iyi anladım. gerekiyor.

B+ KIŞ 61 Deniz Dikkaya’nın gözüyle, “Engelsiz Düşler”... Renk cümbüşü “Renk Cümbüşü”, Düşler Akademisi’nin adından anlaşıldığı gibi resim atöl- yesinin faaliyetleri arasında. Dikdörtgen şeklinde tuvale biçimli, biçimsiz çizilen şekiller Akademi öğrencileri tarafından boyanıyor. Akademi eğitmeni Yekta Erol’un “Renk Cümbüşü” adını verdiği soyut ça- lışması şeklin bir önemi olmadığına vurgu yapıyor. “Amaç renkleri bir araya getirmek” diyen Erol, “Şekil de renk de ruhi, fiziki olarak birlikte yaşamak mecburiyetinde” diyor. Tuval başında şekilleri boyayan Sevinç Kalayoğlu, 1 yıldır atölyelere katıldı- ğını söylüyor. “Güzel oldu” diyor Akademi’ye gitmem. B+

Akademi mutfağında istihdam edilen öğrencilerin ürünleri

Müge Tiryaki Mümtaz Aslan "Yeteneğimi keşfettim" "Sosyal olsunlar" “Akademi’ye resim atölyesine katılmak için annem başvurdu. “Bu tür etkinliklerin faydasına inanıyorum. Bütün engellilerin her Daha yeni başladım ama güzel resimler yapıyorum. Doğa, ev, türlü faaliyete gitmesi gerektiğine inanıyorum. Engelliler kendi- ağaç vb. resimleri yapıyorum. Hayatıma çok şey kattı. Hayat- lerini hayattan soyutlamasınlar. Her yere girsinler; hep görünür la ilgili bir şey yapmak daha mutlu hissettiriyor. Resim yapmak olsunlar… Hatta rahatsız edecek derecede.” benim yeteneğim, bunu keşfettim. Herkes benimle gurur duyu- yor. Tek amacım var; ailemi üzmeyeceğim. Herkes beni sevsin istiyorum.”

62 B+ KIŞ Türkiye’de 8,5 milyon engelli Resmi veriler Türkiye’de engelliler için yaşamın zor olduğunu gösteriyor. 8 buçuk milyon kişinin engelli olduğu Türkiye’de engellilerin yüzde 49’u okuryazar değil; yüzde 15’i ise okuryazar olmakla birlikte herhangi bir okul bitirmemiş. Toplumun engelli insanlara bakışında “engeller” ile şehrin fiziki yapısının engelliler için uygun olmayışı da “ek engeller” olarak sıralanabilir. Modern çağın isimsiz bilgelerinden biri, “Bir ülkenin gelişmişlik düzeyi ve kaldırımlarının yüksekliği arasında ters orantı vardır” der.

B+ KIŞ 63 Portre

ÇAĞIN YETİŞEMEDİĞİ ŞAİR: TEVFİK FİKRET

Yazı: Yasemin Reis Fotoğraflar: Cengiz Kahraman Arşivi, Bekir Köşker

Yaşadığı yere ve zamana ait olmayan, hatta belki iflah olmaz idealizmiyle hiçbir zamana ait olamayacak bir şairdir Tevfik Fikret…

64 B+ KIŞ “Öyle bir nehr - i muazzam gibi cuş etmişsin, ve hakkında günlük gazetelerden dergilere olumlu ya da olumsuz yüzlerce Fakat eyvah çorak yerde akıp gitmişsin yazı yayımlanır –ki içlerinde en cüretkârı “Tevfik Fikret’in heykelini mi dikme- li yoksa eserlerini mi yakmalıyız?” sorusuna cevap arayan bir ankettir. Ona Sana bir başka zemin, başka zaman lazımdı dair, özel yaşamını da içeren bilgimiz – döneminde hâkim olan ve kişisel ya- Sana bir âlem - i lahut nişan lazımdı.” şamın gizliliğini titizlikle sakınan Osmanlı geleneği düşünüldüğünde– bir hayli fazla olsa da, kişilerin yaşamlarının en ince ayrıntısına kadar, herkese açık u mısraları Tevfik Fikret, Nef’i için yazmış; talihin cilvesidir olan sosyal medyada sergilendiği günümüzle kıyaslandığında aslında pek ki aynı dörtlük pekâlâ kendisi için de söylenmiş olabilirdi. az. Dahası bu bilgilerin çoğu, şairin ardından anlatılanlardan oluşuyor, yani Çağdaşlarının olduğu kadar, ardılı araştırmacıların ona dair ilk elden değil. Yine de bu rivayetler, kişisel tarihine ve yaşadığı çağın sosyal aktardıklarında, her şeyden önce yaşadığı yere ve zamana ve siyasi koşullarına dair bildiklerimiz ve elbette şiirlerinde en keskin ifadesini ait olmayan, hatta belki iflah olmaz idealizmiyle hiçbir za- bulan fikirleri, Fikret’i anlayabilmek için elimizdeki yegâne veriler. mana ait olamayacak biri olarak belirir Fikret. B İmparatorluğun en uzun yüzyılının en kasvetli, en kederli ve en baskıcı ikin- Tevfik Fikret’in, sonu talihsiz bu büyük kaside ve hiciv ustasına duyduğu be- ci yarısında, 1867 yılında, Kadırga’da doğan Fikret’in kişisel yaşamı art arda ğenide, onda bulduğu ve Türk şiirine büyük bir katkı olarak gördüğü müzika- yaşanan kayıplarla doludur. Önce, daha 12 yaşındayken Hicaz’a hac yolcu- lite kadar, hatta belki ondan daha çok, ister farkındalıkla isterse bilinçdışı bir luğuna giden ve burada hastalanan annesini; ardından kendisinin de arzu- sezinlemeyle olsun, Nef’iyle kurduğu ruh benzerliği ilişkisinin de etkisi olmuş lamadığı ve şiddet içeren bir evliliği sürdüren kız kardeşini ve kısa bir süre olsa gerektir. Nihayetinde, kendisinden iki yüz elli yıl önce, imparatorluğun sonra da bir jurnal sonucu sürgüne gönderilen ve uzun yıllar görüşemediği idari yapısı bozulmaya ve kendi çıkarlarını her şeyin üstünde gören tufeyliler, babasını yitirir. Her birinin ardından yazdığı şiirlerle andığı bu kayıpların, arka- rüşvetçiler ve yaltakçılar köşe başlarını tutmaya henüz başlarken yaşamış daşlarının aktardığı, gitgide karamsarlaşan, katılaşıp hırçınlaşan Tevfik Fik- olan Nef’i de tıpkı Tevfik Fikret gibi, gördüğü hatalar ve ahlâksızlıklar karşı- ret portresinin ortaya çıkmasındaki önemi yadsınamaz. Şüphesiz, herkesten sında öfkeyle yazmış ve padişaha varıncaya kadar, yanlış yaptığını düşündü- önce umduğu ve dile getirdiği, onu çağdaşlarının olduğu kadar sonrasında ğü kişileri eleştirmekten hayatı pahasına geri durmamış. ortaya çıkan neredeyse her akımın savunucularının eleştirilerine hedef ya- pan, içinde yaşadığı çağın sosyal ve siyasi koşulları için radikal beklentilerinin Ama galiba en son söylenmesi gerekenleri, en başta söylüyoruz. Ölümü- gerçekleşmeyeceğini görmenin verdiği karamsarlık kadar, bu kişisel keder- nün 100’ncü yılı yaklaşmakta olan ve günümüzde lise edebiyat derslerinde ler de Fikret’in yaşantısını, gitgide daha münzevileşmesini ve dünyaya bakı- kendine ayrılan bir iki sayfayı anımsayanlar ya da Türk Edebiyatı’nın gerçek şını, yorumlayışını etkilemiştir. Fakat, etkilendiği aydınlanmacı düşüncelerle meraklıları ve uzmanları dışında pek az tanınıp bilinen, oysa çağdaşları ve birlikte bu kişisel deneyimler, onun aynı zamanda, döneminde eşi benzeri ol- hemen ardından gelen nesil üzerinde büyük etkiler bırakmış bu şair kimdi, mayan bir ilerici düşünce adamı haline gelmesini de sağlamıştır. Bu toprak- neler söylemişti ve nasıl? Ona söz söyleten öznel ve objektif koşullar neler- larda kadın meselesine, kadının ezilmesine, hor görülmesine dair ilk itirazın di? Tevfik Fikret’i anlamaya, işte buradan başlamalıyız. Fikret’ten gelmesi, söylenen sözlerin, ezildiği mutsuz bir evlilikte gördüğü şiddet yüzünden genç yaşta ölen kız kardeşi için kaleme aldığı bir manzu- Daha hayattayken pek çok polemiğin tarafı ya da konusu olur Tevfik Fikret. mede yer aldığı düşünüldüğünde hiç de şaşırtıcı değildir. Fikret’e büyük hay- Ölümünden sonra uzun yıllar boyu, kendinden önceki ya da sonraki hiçbir ranlık duyan, cephedeyken kitaplarını okuyan ve birkaç şiirini ezbere bildiğini şaire nasip olmayan bir biçimde adına her sene anma törenleri düzenlenir dile getiren Atatürk’ün de bir kısmını Nutuk’ta tekrarladığı dizeler şöyledir:

Aşiyan’daki kütüphanesinde

B+ KIŞ 65 “Elbet alçalmak olmamalı kadınlığın payı İyi yürekli olanın umudu, kötülük ve zulüm olamaz Elbet sefıl olursa kadın, alçalır insanlık Ama bakın ortalığa kadınların haline Hep korku, keder, eziyet ve işkence”

Ne var ki henüz bu dizeleri yazacağı noktadan çok uzakken, hatta daha Fik- ret adını almamış, doğduğunda kendine verilen isimle Mehmet Tevfik olarak tanınırken, yani yaşamının ilk dönemlerinde, çocukluğunda ve delikanlılık çağında herhangi bir Osmanlı gencinden pek de farklı olmadığını görürüz şairin. Güç ve servet uğruna her şeyi yakıp geçen orduları, bu orduları hare- kete geçiren iktidarları, baskıyı ve yıkımı meşrulaştıran dini inancı son derece açık ve sert bir dille eleştiren ünlü “Tarih - i Kadim”ine karşı bir dörtlük kaleme alan ve bir Amerikan, dolayısıyla Protestan kurumu olan Robert Kolej’de ça- lışmasına göndermeyle onu para karşılığı zangoçluk yapacak karakterde biri Tevfik Fikret - Davul, 26 Tesrinisai (Kasım) 1908 olmakla suçlayan Mehmet Akif’e yanıtında, kendisi de bu gerçeği vurgular: keskinleştiğini, ciddi bir ilkesel duruş haline geldiğini anlatırlar. Detaycılığı, titizliği, çalışkanlığı da çocukluğundan beri dikkat çekmiştir ve bu özelliklerin “Ben de çıktım melekler katına. bir ödülü olarak Fikret, Galatasaray Lisesi’nin her sınıfını birincilikle bitirerek Ezanı duydum mu bayılırdım, mezun olmuştur.

Nasıl koşardım o Tanrı sesine! Galatasaray Lisesi’ndeki öğrencilik yılları şairin hayatında bir dönüm nokta- Ben de tespih çektim, dua ettim, sıdır. ‘93 Harbi’ne (1877 – ‘78 Osmanlı Rus Savaşı) dek Aksaray’daki Mah- Ben de namaz kıldım, oruç tuttum,” mudiye Rüştiyesi’ne devam eden Fikret, bu savaşla okulu kapanıp savaştan kaçan göçmenlerin konaklamasına tahsis edilince eğitimine Mektep - i Sul- Nasıl olmuştur da Fikret, çok dindar ve tahta çıkışının yıldönümü şerefine Ab- tani’de devam eder. Bu okulda hocası olan Recaizade Mahmut Ekrem’den dülhamit’e övgüler dizen bir şiir yazacak denli sıradan siyasi görüşleri olan bir çok etkilenir ve Batı kültürüyle, bu kültürün önemli kaynaklarıyla ilk kez bu- gençken, Hıfzı Topuz’un ilk Türk aydınlanmacısı olarak adlandırdığı, ilerici, rada karşılaşıp haşır neşir olur. Türk şiirini boğan, kısıtlayan, her cümlenin bir idealist bir muhalife dönüşmüştür? Bu sorunun cevabını Fikret’in daha ço- dizede bitmesi gibi kalıpları ve şiirin konusunu aşkla, güzellikle, dini mesele- cukluğundan itibaren kendini belli eden kişiliğinde ve aldığı eğitimde olduğu lerle ya da mersiyelerle sınırlayan geleneksel cendereyi yıkarak, hem biçime kadar, amcası Abdülaziz’in tahttan indirilmesiyle şaibeli ölümünü ve ağabeyi hem de içeriğe getirdiği büyük yenilikle ardıllarının ve genel olarak Türk ede- V. Murad’ın azlini gören, Çırağan baskınını da yaşadıktan sonra gitgide pa- biyatının önünü açmasında bu okuldaki hocalarının ve aldığı eğitimin etkisi ranoyaklaşan ve muhalefetin en küçüğünü bile daha ortaya çıkmadan yok görülebilir. Tıpkı, benimsediği bireyci, hümanist, savaş karşıtı, şüpheci, laik etmek için muazzam bir istihbarat ve sansür teşkilatı kuran II. Abdülhamit’in ve idealist dünya görüşünde de olduğu gibi. Bu dönemin Fikret üzerindeki baskı rejiminde bulmak mümkündür. Önce babasını sürgün ettiren, ardından etkisine dair dolaylı bir ispat, onun çok az kitap okuduğunu, kütüphanesinde bir jurnal sonucu, daha elim bir neticeden kıl payı kurtulsa da, şairin nezarette pek az eser bulunduğunu söyleyen yakın dostu Halit Ziya’dan gelir. Hakika- iki gün geçirmesine neden olan ve katı sansürüyle yazı yazmasını neredeyse ten, Fikret’e duyduğu hayranlık büyük olan Hıfzı Topuz bile onun yakın çev- imkânsız kılan, sonunda da çalıştığı derginin kapanmasına ve arkadaşlarının resi içinde mesela bir Halit Ziya ya da İsmail Safa kadar çok okumuş olmadı- bir kısmının İstanbul’dan kaçmasına, diğerlerininse padişahın hizmetine gir- ğını anlatır. Öyleyse, dostları kadar geniş bir okuma kültürüne sahip olmasa mesine yol açan bu baskı rejimi, onu, yaşadığı toplumu sorgulamaya itmiştir. da onların hepsinden çok önce, hepsinin ötesine geçen evrensel, özgürlük- 14 yaşından itibaren ona bakan büyük yengesi, Fikret’in daha çocukluğun- çü fikirleri büyük bir açıklıkla ortaya koyan ve karakterinin, kişisel ahlâkının dan itibaren kendine ait bir mekâna ihtiyaç duyduğunu anlatır. Babasının sağlamlığı yanında bu ilerici fikirleriyle de hepsinin hayranlığını ve saygısını Aksaray’daki konağının bahçesinin bir köşesinde tamamen kendi zevkine kazanan Tevfik Fikret’in, henüz öğrenciyken yaptığı okumaları ve duyduğu göre, kendi seçtiği eşyalarla döşeyerek kendine ait bir oda oluşturur şair. Şiir fikirleri çok iyi özümsediğine, onları kendinin kıldığına kanaat getirebiliriz. yazmaya erken yaşta başlayan Fikret, düşünmek ve yazabilmek için insan- lardan uzaklaşmayı ve bu odaya çekilmeyi tercih eder. Aynı anlatıda, onun Serol Teber, Tevfik Fikret’in bir bütün oluşturduğunu düşündüğü eserlerini mesafeli biri olduğundan, akrabalarıyla bile resmiyeti koruduğundan, çok ve yaşamını birlikte değerlendirerek, şairin ruh halini melankoli kavramı çer- fazla arkadaş edinmediğinden de bahsedilir. Çevresi gitgide genişleyip, ar- çevesinde ele aldığı çalışmasının önsözünde, Walter Benjamin’e ithafen bu kadaş sayısı çoğalsa da, diğer özelliklerin Fikret’in sonraki dönemlerinde de hali,“Tarihi ve yaşadığı dünyayı gözlerinden çok ruhunun penceresinden belirleyici olduğunu görürüz. Yakın çevresinden Ali Ekrem, onun için “Fikret seyreden, tarihsel ve toplumsal yapıyı çözülme süreci içinde bir tür enkaz açılan, söyleyen bir fıtrat değildi… Bununla bu kadar sene arkadaşlık ettim, yığını olarak gören, şeylerle anlamın birbirleriyle ilişkilerinin koptuğunu dü- özel hayatına dair ağzından pek de bir şey işitmedim,” diye anlatır. Ondaki şüne(bile)n insanın yaşadığı özel bir ruhsal durum” olarak açıklıyor. Yaşadığı bu mesafelilik, kendi iç dünyasının zenginliğine yönelmeyi tercih etmesinden kişisel kayıplar ve çağına hâkim olan yozlaşma ve çöküntü karşısında duy- kaynaklanan yalnızlıktan hoşlanma, münzevilik hali çocukluğundan ölümü- duğu öfkeli hayal kırıklığı, Teber’in sözünü ettiği bu belirli özel ruh halini bes- ne dek süregelmiş gibidir; tıpkı sonunda “yuva” anlamına gelen Aşiyan adını lemiş, “Hak bildiğin yolda yalnız yürüyeceksin, kırılsan da eğilmeyeceksin” verdiği evinde bulduğu, dış dünyanın etkilerinden mümkün olduğunca uzak, sözlerinde en özlü ifadesini bulan kişisel ahlâk anlayışını ve “Kimseden fay- tamamen kendine ait olacak bir düşünme ve yazma mekânı arayışı gibi. da ummam, dilenmem kol kanat / Kendi boşluğumda, kendi gökyüzümde Yine büyük yengesi, Tevfik Fikret’in, yeri geldiğinde son derece saygılı ol- uçar giderim / Eğilmek, esaret zincirinden ağırdır boynuma / Fikri hür, irfanı duğu babasına bile çekinmeden itiraz edecek denli doğru bildiğini söyle- hür, vicdanı hür bir şairim” dörtlüğünde dile getirdiği benlik algısını bilemiştir. mekten şaşmayan, fikirlerini sonuna kadar savunan ancak karşısındakinin düşüncesini değiştirme şansı olmadığını görürse, kavga etmek yerine çekil- Arkadaşı Ali Ekrem anılarında Fikret’in hayatını şen şakraklık ve hırçınlık meyi tercih edecek karakterde bir genç olduğunu aktarır. Başyazarı olduğu olarak adlandırdığı iki döneme böler. Gençken çok şakacı, hazır cevap ol- Servet - i Fünun camiasından arkadaşları da onun bu yönünün zamanla iyice duğunu, arkadaş grubu içinde herkesi bol kinayeli doğaçlamalarla sarakaya alarak güldürdüğünü anlatır. Ekrem’e “O şen şakrak, zarafetin cisimleşmiş

66 B+ KIŞ hali olan, nüktedan, yaradılış itibariyle neşeli şaire ne oldu; niçin artık kederli, öfkeli, saldırgan birine dönüştü?” sorusunu sorduran, şairle olan ilişkisinin yakınlığından ve sürekliliğinden kaynaklanan bir miyopluk olsa gerektir. Oysa bir yüzyıl öteden bakan bizler için Tevfik Fikret son derece tutarlıdır. İnançlarından, ilkelerinden ve ahlâk anlayışından hiç taviz vermez, bu ne- Tevfik Fikret, denle her devrin ve inanmadığı her görüşün muhalifi olur ve devrinde her yerde gördüğü lekelerden kendini korumak istercesine, gitgide kendi dün- Aşiyan’daki evinde yasına çekilerek sonunda Robert Kolej’de ölümüne dek sürdürdüğü ders- kendisini ziyaret eden leri ve kendisini Aşiyan’daki evinde ziyaret eden eşi dostuyla görüşmeleri dışında sosyal hayattan elini ayağını çeker. O kadar ki Cenap Şahabettin eşi dostuyla görüşmeleri onun için “Fikret kendisine ‘yalnızlık’tan bir arkadaş biçmişti, ondan başkası dışında sosyal hayattan Fikret’le yürüyemezdi” demiştir.

elini ayağını çekmişti. En şiddetli tenkitçileri bile, onun ahlâk anlayışında kibirlilik bulmanın öte- sinde bir suçlama öne süremezken, yakın dostları kimi zaman Fikret’teki Tevfik Fikret - Davul, 26 Tesrinisai (Kasım) 1908 bu şaşmaz ahlâki tutumu peygamberlik mertebesine yüceltir, kimi zamansa neredeyse marazi bir biçimde resmeder. Ali Ekrem’in anılarında Fikret’in de bazen kendini vatanın dertleriyle, siyasetçilerin kötülükleriyle boşuna harap ettiğinden, delirttiğinden yakındığına, kendi durumunda, zihinsel ve bedensel esenliği için uzak durması gereken bir maraziye gördüğüne şahit oluruz. Oysa bu, Fikret’in bir işe yaramadığını düşündüğü için devlet me- muriyetinden ayrılmasında ve kendisine ödenmek istenen maaşları redde- dip, sonunda arzusu dışında verildiğinde bunları bağışlamasında; Galatasa- ray Lisesi’nde öğretmenken maaşlarda yapılan indirimi protesto etmek için istifa etmesinde; 31 Mart ayaklanmasında liseyi basmak isteyen ayaklan- macılar karşısında kendini okulun kapısına zincirlemesinde; II. Meşrutiyet döneminde müdürü yapıldığı Galatasaray’dan dönemin milli eğitim müdürü Emrullah Efendi ile yaşadığı ve okula katkı sağlamasını imkânsız hale getir- diğini düşündüğü sürtüşmeden sonra istifa etmesinde gördüğümüz, çağın- da olduğu gibi bugün de eşine az rastlanacak bir ilkelilik halinden başka bir şey değildir. “Örtün, evet, ey felâket sahnesi... Örtün artık ey şehir; / örtün, ve sonsuz uyu, ey dünyanın koca kahpesi!” dizeleriyle İstanbul’u mahkûm ettiği ünlü “Sis”, bugün hâlâ özellikle İslamcılar için Fikret’i tartışmalı kılan “Tarih - i Kadim” ve elbette Osmanlıcısından milliyetçisine pek çokları için eleştiri kaynağı olan, II. Abdülhamit’e Ermeni anarşistlerce yapılan suikastın başarısız olmasına hayıflandığı“Bir Lahza - i Ta’ahhür” (Bir Anlık Gecikme) gibi şiirleriyle Abdülhamit dönemine en sert muhalefeti dillendirmiştir Fikret. Ne var ki, kendisine kısa bir an için umut veren ama ardından öncüllerinden farksız biçimde kendi ikballerinin peşinde imparatorluğu ve içinde yaşayan halkları felakete, Fikret’in hiçbir biçimde kabul etmediği, yüceltilmesine karşı çıktığı savaşlara sürükleyen İttihat ve Terakki kadrolarını da “Doksan Beşe Doğru” ve “Han - ı Yağma” şiirleriyle eleştirip, mahkûm etmiştir. İşte onun hiçbir cephenin adamı olmadan, haksızlığa, zorbalığa, zulme ve yanlış politikalara, nereden gelirse gelsin, yüksek sesle karşı çıkmasını sağlayan da bu ilkeli duruşudur.

Şüpheciliğin gereğinden bahsetse, kendi çağı ve çağdaşları karşısında ka- ramsar olsa da bunların tam tersi güçlü bir damar; geleceğe dair umut ve yeni nesillere olan inanç da şiirlerinde göze çarpar. “Sabah Olursa” şiirinde

“Evet, sabah olacaktır, sabah olursa, geceler Geçer, kıyamete dek sürmez; en sonunda bu gök Bu mavi gök size bir gün acır; usanma sakın. Hayata neş’e güneştir, usanç içinde kişi Çürür bizim gibi... Siz, ey yarın uzaylıların Küçük güneşleri, artık birer birer uyanın!”

dizeleriyle dile gelen, “Ferda”da, “Haluk’un Defteri”ndeki şiirlerde ifadesi- ni bulan bu umutlu inanç, Fikret’in parlak bir eğitimci olmasını, kısa süren Galatasaray Lisesi müdürlüğü sırasında okula öğrencilerinin coşkulu söz- lerle andıkları büyük katkılar vermesini ve öğretmenlikten ömrünün sonuna dek vazgeçmemesini sağlamıştır. Nihayetinde, hayalini kurduğu, gelece- Aşiyan ğin nesillerinin yetiştirileceği reformist eğitim kurumunu hiçbir zaman aça-

B+ KIŞ 67 Aşiyan Müzesi mamış olan Fikret’e, aynı amaç doğrultusunda Sâtı Bey’in kurduğu “Yeni Ondaki romantizmi galiba en iyi ortaya koyan, arkadaşlarıyla kurdukları baş- Mektep”in Yuva adı verilen ilkokul bölümündeki öğrenciler için, küçük yaşta ka bir yere gitme ve her şeye, idealleri doğrultusunda yeniden başlama ha- kaybettiği yeğeninin adını verdiği ve çocuklar için yazılmış ilk Türkçe kitap yalidir. Hüseyin Kazım’ın aktardıklarından, birlikte önce Manisa’nın Tepecik olan “Şermin”i yazdıran da aynı umutlu beklentidir. köyünde Kazım’a ait olan bir çiftliğe yerleşmeyi düşündüklerini, bunun için bir arkadaşlarını buraya tetkike gönderdiklerini öğreniriz. Bu tatlı hayal bir Yaşamının son yıllarında, iyi bir eğitim alması ve “nerede bulursa bulsun, ışığı süre sonra unutulsa da Fikret’in “Rubab - ı Şikeste”sinde, dönemin bütün yurduna getirmesi” için İskoçya’ya gönderdiği ve bir daha asla göremeye- gürültü patırtısından, kirinden pasından kaçıp uzaklaşabileceği, doğa içinde ceği, gelecek yeni neslin timsali saydığı oğlu Haluk’un özlemini çeker, Bal- basit bir yaşamda huzur ve sükûnet bulabileceği “Yeşil Yurt” tasavvurunun kan Harplerindeki kayıpların acısını derinden hisseder ve I. Dünya Savaşı’na ortaya çıkmasında etkili olmuştur. Daha sonraları bu “Yeşil Yurt” hayali, bü- çekilmemizi çaresizlik ve öfkeyle izler. Sonunda, daha 1895’te yazdığı bir tün Servet - i Fünun camiasında, çok uzaklardaki bir cennet köşesi olarak şiirde meşhur karamsarlığıyla davet ettiği ölümün, şeker hastalığına yaka- algıladıkları Yeni Zelanda’ya göç etmek biçiminde yeniden belirir ancak lanmasıyla kendisine yetiştiği Tevfik Fikret’te melankolinin ve geleceğe maddi imkânsızlıkların da etkisiyle bir hayal olarak kalır. Şairin meşhur de- duyulan umudun bir arada yer alması bir çelişki değil, onun çok yönlü, kar- taycılığıyla en ince ayrıntısına kadar planladığı, yaşama düzeninden birbirle- maşık sanatçı kişiliğinin bir sonucudur. Daha ziyade şair ve fikir adamı yö- riyle gündelik ilişkilerini belirleyecek kurallara kadar tasarlamaya koyulduğu nüyle tanınsa da o aslında müzikle arası çok iyi olan, yetkin tablolar üretmiş bir hayal olmuştur bu. Fikret’in son yıllarını geçirdiği, projelerini kendi çizdiği, bir ressam ve en büyük eseri Aşiyan olan bir mimar ve dekoratördür de aynı yapımında çalıştığı ve bu arada mükemmeliyetçiliğiyle, isteklerini tam olarak zamanda. Fikret’te çok az ele alınmış olan romantizmin kaynağı da bu çok anlayıp yerine getiremeyen üç ustayı eskittiği, sonunda bahçe düzenleme- yönlü sanatçı kişiliktir. sinden dekorasyonuna, her detayını kendi elleriyle meydana getirdiği Aşi-

Fikret’in Aşiyan Müzesi’ndeki çalışma masası

:Kaynakça Hıfzı Topuz, “Elbet Sabah Olacaktır: Özgürlük Şairi Tevfik Fikret’in Romanı”, Remzi Kitabevi, İstanbul 2012 Serol Teber, “Tevfik Fikret’in Melankolik Dünyası: Aşiyan’daki Kâhin”, Okuyan Us Yayınları, İstanbul 2002 68 B+ KIŞ Nuran Özlük, “Türk Basınında Tevfik Fikret 1924 - 1940”, 3F Yayınevi, İstanbul 2008.z Tevfik Fikret (soldan 6.) Mekteb-i Sultani’de, Galatasaray Lisesi yan için, bu “Yeşil Yurt” rüyasının nihayet cisimleşmiş hali, Fikret’in yaşamı boyunca aradığı sığınak denilebilir. “İşte müjdelerin en güzeli,

Büyük zorluklarla yapılan, Fikret’in içinde ancak 6 yıl yaşayabildiği ve ölü- işte en gerçek özgürlük münün ardından satılan, kaybolan eşyalarla yavaş yavaş dağılırken son anda düşümüzdeki gelecek çağlarda: satın alınarak 1945’te müzeye çevrilen bu yapı, burada uzun uzun yazdıkla- Ne savaş, ne savaşan, ne salgın, rımızdan çok daha iyi anlatacaktır Fikret’i. Yolunuz düşer de Aşiyan Mezar- ne saltanat, ne yoksulluk, ne ezen, ne ezilen, lığı’nın yanındaki dik yokuştan tırmanarak, geçtiğimiz yıl restore edilen bu müze eve giderseniz belki “Sis” şiirinden esinlenen Abdülmecit Efendi’nin ne yakınma, ne de zulmün kahrı, tablosu önünde yaşadığı çağın, lanetlediği İstanbul’unu hayal edersiniz; bel- ne tapılan, ne tapan, ki yengesi Hatice Aliye Hanım’ın “Mesela bir vazo içinde bir şakayık, iri... El- ben benim, sen de sen!” bette hoşuna giderdi. Fakat onun altında duran mine çiçeklerini, onları bel- ki biraz da ziyade severdi” ifadesiyle tasvir ettiği zevkle meydana getirdiği bahçenin bir köşesinde, doğallığını mümkün mertebe koruyarak kayadan oluşturduğu bankı ve buna kazınmış mısralarını okur, onun sanatçı yanı ya da doğayla ilişkisi üstüne düşünürsünüz; ya da belki üst kattaki, özel eşyalarıyla beraber korunmuş yatak odasındaki “hayata açılan pencerem” dediği küçük pencereden dışarı bakarken, Tevfik Fikret’in zamanının değil, şimdinin de ötesinde olduğuna sizi yeniden ikna edecek şu dizelerini anımsarsınız:

“Yuvasında” anıldı

Tevfik Fikret, ölümünün 98’nci yıldönümü olan 19 Ağustos’ta müze haline getirilen ve Farsça “yuva” anlamına gelen Aşiyan’daki evinde Galatasaray Lisesi Mezunları Derneği tarafından düzenlenen törenle anıldı.

Aşiyan Müzesi pazar ve pazartesi günleri hariç 09:00 - 16:00 saatleri arasında ziyarete açık. B+ KIŞ 69 Mihri Hanım’la Aşiyan’da Yazı: Etem Çalışkan

Tevfik Fikret’e Mihri Hanım’la, “Şermin”le karışık bir gezi…

Daracık, dik ve uzun sokak, defne, meşe, erguvan ve çınar ve çam dalları ile tünelleşmiş bir yol. Diklemesine 85 basamaklı taş merdiven. İki kişi el ele, üçüncü kişi arkada…

“Eteklerimizde güneş rengi bir yığın yaprak”…

Ulaştık Kuşevi’ne; Aşiyan’a… Mihri Hanım’ın üzerinde baştan ayağa tek par- ça siyah ipek giysi. Bahçe aman aman büyük değil, küçük de sayılmaz. Çınar ve çamlar altında, 3 bahçe masası, 2 kanepe, 5 sandalye. Zemin aralıkları ot, Kendi fırçasından Mihri Hanım çiçek... susmuş çam dallarında… Kara karıncalar matem içindeler… Sormayın “Şer Maviş maviş damla çiçekli mineler, çim, çimen, sarıpapatya çiçekli, taş dö- min”in durumunu… “Şermin”deki tüm şiirler, “Nuh’un Hüzün Gemisi”nde, şemeli. Bahçenin toprak köşesinde, elif elif yükselmiş birkaç selvi. Selvilerin Tevfik Fikret’in iki dizesinde: altında derin gölgede güller içinde Tevfik Fikret. “…Eğilmek esaret tasmasından ağırdır boynuma fıkri hür, Mihri Hanım, bahçenin Boğaz’a bakan yönünde durdu. Güz ikindisinde, bilgisi hür, vicdanı hür bir ozanım.” boğazın lacivertinde dalgalar altın altın damlalı. Mihri Hanım, baştan ayağa simsiyah ipek elbiseli bir rüya; bir hülya. Çeşmi bülbül gözleri, Çamlıca’da Tevfik Fikret’in “Şermin Çocuk Şiirleri”ni ilkokullarda okuyan çocuklar şans- Tıbbiye Nazırı Doktor Çerkez Ahmet Rasim Paşa’nın konağında anılarla… lıdır. 1930’lu, 1940’lı yılların ilkokul, ortaokul öğrencileri olan bizler, o şansı Paşa babasının konağında çocukluk, gençlik yılları… Doktor Paşa babasının yakalayanlardanız. Sonrasını bilmiyorum. Şu anda deseler ki, şimdi bir dilek- sanatçı dostları ile tanışması… Sultan Abdülhamit’in saray ressamı, İtalyan te bulunun, ne dilersin diye sorarsalar, yanıtım, 29 Ekim Cumhuriyet Bayra- ressam Zonaro’nun öğrencisi olması, Avrupa düşleri ve 17 yaşında konaktan mı’nda, ilköğretim öğrencilerine Tevfik Fikret’in çocuklar için “Şermin” şiir çıkıp, kaçak olarak İtalya’ya gidişi… kitabını Beşiktaş Belediyesi’nin kültür ve eğitim hizmeti olarak armağan et- mesini istemek olurdu… Ve… Tevfik Fikret’in yetim bıraktığı yalnız “Şermin” ve içindeki şiirleri ve çocuklar Birden anılarından sıyrılıp yönünü, bahçenin dip köşesindeki, taşında “Tev- değildi elbette… “Rübâb - ı Şikeste” ve içindeki şiirleri, “Sis”, “Millet Şarkısı”, fik Fikret” yazan mezarın başucuna gelişi, 2 elini dua için açışı, avuçlarına Haluk için yazdığı şiirleri ve daha birçok şiirler, “Haluk’un Defteri”… “çeşmi bülbül” gözlerinden, güz güneşi damlalı, acıyla aşk ve sevgi karışımı gözyaşı akışı… “…Ne bulursan bırakma: San’at, Fen, itimâd, itilâ, cesaret, ümid.

Kuşevi’ndeki odasında Tevfik Fikret’in, son nefesini verdiğinde başucunda Hepsi lâzım bu yurda, hepsi müfıd idi dün Mihri Hanım. Başını, Tevfik Fikret’in göğsüne koyup hıçkıra hıçkıra Bize bol bol ziyâ kucakla getir. ağlamıştı. Yanaklarından, alnından öpmüştü, şiirlerini ezbere okuduğu büyük Kitapları ve şiirleri, düz yazıları ve gazeteciliği…” şairin ve gönlünün ressamının.

Aslında, Tevfik Fikret’in yetimleri diye bir şey yok. Büyük şair ve düşünürün Ve de, hiç zaman kaybetmeden, yüzünün “bire bir” kalıbını almıştı, ilk Türk ölümünün hüznünü, biraz fazla derinden hissettim! kadın ressamı Mihri Müşfik Hanım, 1915 yılının 19 Ağustos’unda, 48 yaşında ömrü yeten Tevfik Fikret’in. Tevfik Fikret üstadın 100’ncü yılına 2 kala Ağustos’un 19’unda “Şermin”le Aşiyan’dayız. Aşiyan’ın bahçesi boğazın lacivertine, yeşil yeşil dal sallıyor Şu anda, Aşiyan’da, yatak odasında yatağının başucunda duvardaki mask, yüksekten 12’nci Ağustos’unu yaşayan “Şermin”, çam dallarında ağustos- işte o kalıptandır. O gün, Mihri Hanım, 29’uncu (Ağustos’undadır.) yaşının böceklerini dinlerken, toprakta karıncalar kendilerinden büyük yiyecekleri 24 Aralık’ındadır. Yıl 1915. yüklenmişler, yuvalarına taşıyorlar sessizce… Kışın yuvalarında oturup yiye- cekler. “Şermin” ağustosböceklerini dinlerken, çalışkan karıncaları da izliyor, Büyük şair ve ressamın yaşının yetmesiyle, Servet - i Fünûn da yetim kalmış- düşünerek. Ve… tı. Kuşevi ıssız, sessizdi. Yaz boyunca doğayı seslendiren ağustosböceği de

70 B+ KIŞ “Yazı Dede, dinle, bak!” diyor bana. “… Ben, Fikret’e münzevi diyemem. Münzeviliğin çok ulvi şekilleri olduğu - “Dinliyorum seni Şermin,” diyorum. gibi, içtimai hadiselere karışmanın aynı nispette ulvi olanakları vardır. Fik- ret’inki basit ve cüce kırgınlıkların ferdi inzivasından başka bir şey değildir.”

“Şermin”, çocuksu yaramazlıkla delişmen genç kızlık arasında. Mavi kot Edebiyat üstatları tartışadursunlar, ben Aydede olarak, “Şermin”le, Mihri şortlu ve yeşil tişört giysili. Gözleri, bulutlarla ve çırpıntılı dalgalarla, menevişli, Hanım’la Aşiyan gezimde, Kuşevi’nden, tarihin içinden çıktık, Tevfik Fik- mavi deniz. Rüzgârda dağılan mısır püskülü saçlarını parmak aralıklarıyla ta- ret’in mezarının başına geldik. Sessizce saygımızı sunduk, duamızı yaptık. rayıp, düzeltiyor. Ve okuyor: Günün Mihrisi, o günün Mihri Hanım’ını hatırladı. Amerika’nın bilmem hangi şehrinin “Kimsesizler Mezarlığı”nda yatan ilk Türk kadın ressamı Mihri Ha- Ağustosböceği ile Karınca nım’ı, Tevfik Fikret’le ikisini yan yana ziyaret ettik.

“Karıncayı tanırsınız Çam dallarında ağustosböcekleri konseri, toprakta kara karıncalar kervanı… (19 Ağustos 1915) Minimini bir hayvandır

Fakat gayet çalışkandır Son söz elbette ki Tevfik Fikret’in Çok tutumludur, yalnız Pek bencildir bu bir kusur Sabah Olursa Bencil olan zalim olur Bu memlekette bir gün sabah olursa, Haluk, Bir gün Ağustosböceği eğer bu toprakların sislenen alınyazısı Tembel tembel ötüp durmak sağlam ve güçlü bir elle silinir de halkın donuk ve paslı yüzü bir parça gülerse Sonucunda aç kalarak O gün ben sağ bile olsam Karıncadan göreceği” Hayatla olan bağım güçsüz olacak şüphesiz- Aydede, Yazı Dede, okşar Şermin’in saçlarını, O gün sen benden umudu kes; “Ben de 75 yıl önce okumuştum, bak hâlâ ezberimde” der… Acılarımla unut beni; Çünkü sakat ve dağınık bakışlarım seni geçmişe çekmek ister; Tevfik Fikret, çocuk edebiyatımızın en güzel örneklerinden sayılan çocuk Oysa bütün kimliğin ve uzuvlarınla sen yarınsın: şiirlerini, ömrünün son yıllarında, kendisinin de çocuklaştığı yıllarda yazdı. “Şermin”, çocuk şiirini sayfalarda toplayıp, 1914’te basılan kitabının adıdır. Kulaklarımda şimdi sesin şakıyor! Aydede de, çocuklaşan yaşında, Aşiyan’da, günümüzün Şermin’i ile birlikte okudu, “Ağustosböceği ile Karınca”yı”… Kuşevi’ni, “Şermin” ve Mihri Hanım Evet sabah olacaktır, sabah olur geceler birlikte gezdiler. Tavanından tabanına, duvarlarına, resimlerine, anılarına, her Kıyamete kadar sürmez, şey onarılmış, her şey yerli yerinde. Tevfik Fikret, Kuşevi’nde değil, bahçe- sonunda bu gökyüzü, bu mavi gök size acır sinde, selviler, altında, güller arasında. boynunu bükme, güneş hayatın neşesidir Tevfik Fikret dünyasında gezintimde, Hıfzı Topuz ağabeyin Remzi Kitabevi’n- Üzüntü içinde insan bizim gibi çürür… den yayımlanan “Elbet Sabah Olacaktır / Özgürlük Şairi Tevfik Fikret’in Roma- Siz, ey gelecek günlerin küçük güneşleri, nı” kitabı ile kardeşim Ahmet Özdemir’in, Boğaziçi Yayınları’ndan yayımlanan Artık birer birer uyanın! “Tevfik Fikret / Hayatı – Sanatı – Eserleri” kitapları rehberim oldu. Kuşevi’ni Ata- Ufukların sonsuz özlemi var nura, bey aydınlattı. Aydınlık… Çağımızın özlediği şey Tevfik Fikret’in yanında ve karşısında olan üstatlar da var. Yanında olanlardan Dağıtın bulutları, uğursuz gölgeleri, ve karşısında olanlardan ikisini sunuyorum. Aydınlık içinde koşun, kurtarın bu ülkeyi Umudumuz bu; biz ölsek bile vatan mutlaka sizinle Abdülbaki Gölpınarlı kısaca diyor ki; “Edebiyatımızda ayağını ilk yere basan şair, Şu zindan karanlığından uzak yaşar! B+ gözlerini tabiata ilk açan şair, gerçeği olduğu gibi gören göz: Tevfik Fikret.”

Bakalım Necip Fazıl üstattan ne duyacağız? (Günümüz Türkçesi, Hıfzı Topuz’un “Elbet Sabah Olacaktır” kitabından.)

İstanbul’un kültür ve sanat merkezi Beşiktaş’ın var “Size şiirlerimizden okumak istiyorum izninizle” dedi gücüyle çalışkan belediye yöneticileri de düşünüyor ve “Girye - i Matem”i okudu… kesinlikle bu sanat ve insan olayını. Ama gene de ek- leyelim bir temenni olarak. Amerika’da Kimsesizler “Seni görmek… Sana ah etmek için Mezarlığı’nda (eğer duruyorsa) yatan, Sultan Abdülha- Seni takip ederek girmek için Koşarım yeis ile amma nereye mit zamanının Tıbbiye Nazırı Dr. Çerkez Ahmet Rasim Koşarım pencereden pencereye Paşa’nın kızı, ilk Türk kadın ressam, değerli sanatçı, gü- Çıkamam ortaya iffet mani zeller güzeli Mihri Hanım, neden hâlâ Aşiyan’da değil Bu kadınlık bu kabahat mani de okyanus ötesinde, Kimsesizler Mezarlığı’nda?! Bu benim sevgilimin hasretidir Mihri Hanım, Tevfik Fikret’in portresini çizerken gön- Gönlümün sevgili bir kasvetidir” lünde kopan fırtınanın uğultusundan kurtularak seslen- di Fikret’e: Karşılıklı koptu fırtına uğultu Aşiyan’ı sardı.

Aydede Etem Çalışkan Aşiyan’da

B+ KIŞ 71 Kadın girişimci

GİZLİ BİR KÖŞEDE BİR FİNCAN KEYİF

Röportaj: Nazan Ortaç Fotoğraflar: Ulaş Tosun

Bebek’te kısa sürede müdavimlerini oluşturan kahve butiği “Cup of Joy”, kentte kahvenin hakkını veren nadir yerlerden. Ebru Döşekçi ve Suzan Sevengil Serez’in ortaklığında hayat bulan mekân, kahvenin çekirdekten fincana kadarki yolculuğunu takip etme olanağı sunuyor…

er köşe başında rast geldiğimiz global kahve zincirlerine inat, butik bir kahveha- ne “Cup of Joy”… Bebek’te, pek de bilin- meyen Yasemin Pasajı’nın en dibindeki küçücük dükkânında, yel değirmenleriyle savaşan Don Kişot misali, hemen sokağın Hkarşısındaki iki büyük kahve zincirine kafa tutuyor… Kafa tutabilmelerinin altında bilgi, emek ve gusto yatıyor. Bunu yaratanlar ise heykel sanatçısı Ebru Döşekçi ve halkla ilişkiler alanındaki kariyerine “kahve molası veren” Suzan Sevengil Serez… Mekân sahipleriyle kahveyi ve daha fazlasını konuş- tuk…

Nasıl başladı kahve maceranız? Ebru Döşekçi: Biz Suzan’la, iki “kahveseveriz”... Ama güzel kahve içemiyorduk hiçbir yerde. O yüzden güzel kahve yapan bir yer açmak istedik. Baktığınız zaman riskli bir bölgedeyiz. Bebek’te sadece kahve satan mekânlar var, üstelik biz pasa- jın içinde, görünmeyen bir yerdeyiz. Ama sonuçta bizi, iyi bir kahve içmek isteyen ya da almak isteyen kişiler artık buluyor. Şimdi bulunduğumuz yerin dezavantaj değil, avantaj olduğunu düşünüyorum… Gizli bir köşe gibi…

Fikirden ürüne geçiş nasıl gelişti? E.D.: İngiltere’de beğendiğimiz bir kahve dükkanı vardı, onlar- la görüştük, “biz acaba sizin bayiinizi açabilir miyiz Türkiye’de” diye... Burası, sadece belirli çiftliklerden, kahve çekirdeğinin bütün yolculuğunu takip ederek, taze kahveyi en iyi şekilde pişirerek yapan bir yer. Onlar bize, “Bu işin püf noktası kavur- maktan, tazelikten geçiyor. Biz kendimiz kavuruyoruz, İngil- tere’den size yollayana kadar bayatlar, o yüzden size bayilik veremeyiz” dediler. O zaman şunu anladık; kötü kahve içme- mizin sebebi, aslında bayat kahve içmemiz. Çünkü Türkiye’de şu anda içilen paket kahvelerin hiçbiri taze değil, hepsi aylar önce kavrulmuş, paketlenmiş kahveler. Bunun üzerine biz o zaman kahve çekirdeğini yeşil olarak getirelim, kendimiz ka- vuralım dedik. Onun için kavurma makinesi almamız lazım de- dik. İş birden, “Ben güzel bir kahve içeyim”den çıkıp, daha da gelişti. Büyük çiftliklerden değil, daha küçük çiftliklerden alıp, daha özel kahve getirip, dünyada ödül alan kahveler hangisi, bütün bunları araştırıp, ondan sonra bu işin içine girmek istediği- mizi anladık. O arada da bu dükkân kiralıktı, apar topar dükkânı tuttuk. “Açmasak bile dedik, üç beş ay biz bunun kirasını öderiz, hiç olmazsa bu bize bir motivasyon olur” diye. Hakikaten bu böy- le bir aylık, iki aylık bir süreç değilmiş! Uzun bir süreçmiş, kahve çok çok özen gerektiren bir meyve çekirdeği. Saklama koşulları, kavurma koşulları, demleme koşulları, öğütülmesi gibi her şeyi ayrı bir özen istiyor. O yüzden yapacaksak da, bunun en iyisini yapmak istedik. Şu anda sanıyorum bizim elimizde 10 çeşit ka- dar çekirdek var. Bu çekirdeklerin bazıları dünyanın en pahalıları, bazısı yıllardan beri otoriteler tarafından dünyanın en iyi kahve- leri olarak nitelendirilen kahveler. “Cup of Excellence” denilen bir ödül var, her ülkedeki kahve için veriliyor. Biz bu çekirdekle- ri getirmeye çalışıyoruz. Kavurmalar için özel eğitimler alıyoruz, çünkü her kahvenin kavurması farklı oluyor. Bir de farklı demleme yöntemleri getirdik. Bunların da her biri, kahvede farklı bir sonuç veriyor. Sonuçta gördüğünüz mekân oluştu…

Bu kadar özenin karşılığını aldınız mı? E.D.: Burası 7 aydır açık, artık aldığımızı düşünüyoruz… İlk başta tabii yerin dezavantajı vardı. Bebek’te oturup, bu pasajı bilme- yenler vardı. Pasajın içine insanları sokup, bir de en dibine getir- mek, burada bir şeyin olduğunu fark ettirmek çok zordu.

Suzan Sevengil Serez: Bunu göze aldık zaten, biraz daha va- kit harcayacağız dedik. Şu anda epey bir müdavim sayısı oluş- tu. Hafta sonları gelseniz buraya, pasajdan içeri giremezsiniz… Onun için merdivenleri de yaptırdık, insanlar oraya da oturuyor. Bir kere bizde kahve içmiş insanlar sürekli geliyor. Bu, bizim en kuvvetli tarafımız. Çünkü bizde öyle manzara da yok! Buradaki ortamı, sohbeti de seven çok var.

Dekorasyonu da çok hoş olmuş. Birinden yardım al- dınız mı? E.D.: Fikir aşamasında Mustafa Toner’den yardım aldık. Uygula- ma sırasında tamamen kendimiz yaptık.

Çok maliyetli görünüyor yaptığınız iş; fiyatlarınız nasıl? E.D.: Bir restoranda içtiğiniz kahve fiyatından daha düşük, ama piyasadaki kahve zincirleriyle hemen hemen aynı. Çe- kirdek olarak da satıyoruz; o da market kahvelerinden yüz- de 20 daha yüksek. Ama kahve zincirleriyle aynı.

Büyümeyi, yeni şubeler açmayı düşünüyor musunuz? E.D.: Biz burayı çok seviyoruz, o yüzden burası mutla- ka kalır ama başka yerlere de bakıyoruz…

Bebekliler’de müdavim kültürü vardır, mekânlarına sa- hip çıkarlar…

S.S.: Bize çok uygun bir kitle olduğunu düşünüyorum; çok bilinçli müşterilerimiz var.

E.D.: Bizim kahvemizi sevecek insan, yurtdışına giden, da- mak zevki belli bir seviyenin üstünde olan, öğrenmeye ve yeni şeyleri denemeye açık insanlar. Bir de Bebek’e, Boğaz’a, İs- tanbul’da oturan herkes geliyor. Gezmek için, yeme içme için, Boğaz gezisi için, parkı için… Bizden de bir şekilde haberdarsa, uğrar diye düşünüyoruz. Ama müdavim kitlesi olarak da, çok gü- zel hakikaten Bebekliler…

B+ KIŞ 73

Suzan Sevengil Serez ve Ebru Döşekçi Kahve hakkında kısa kısa…

Ebru Döşekçi ve Suzan Sevengil Serez, kahve hakkında pek de bilinme- yen bilgileri B+ okurlarıyla paylaştı: • Dünyada 30 çeşit kahve var, ama en yüksek üretilen ‘Arabica’ ve ‘Robusta’. Arabica daha kaliteli, kafein oranı düşük, aromatik… Robusta ise nötr kahve; bir tat profili yok, ama bol köpük yapar. Dışarıda içtiğiniz kahvenin köpüklü olmasının nedeni budur. Fiyatı düşüktür, o yüzden in- sanlar blend’lerine Robusta katarak hem maliyetlerini düşürür, hem de kahvenin köpüklenmesini sağlar. Ama çok yüksek kafeinli olduğu için kalp çarpıntısı, mide yanması yapar. İyi bir kahve içecekseniz, yüzde yüz Arabica olmasına ve taze olmasına önem verin. Bayat Arabica asla köpük vermez, o yüzden de insanlar Arabica almaktansa, Robusta almayı tercih eder. Türk kahvesi ise yüzde yüz Arabica’dır. • Bütün her şeyde olduğu gibi; genelde kahvelerde hata oranları var. İçinde taş olması, mercimek kaçması, küflenmesi, kurtlanması, bö- ceklenmesi birer hata oranıdır. Kabul edilebilir hata oranı yüzde 12’dir. Biz kahvelerimizi kavurduktan sonra, pirinç ayıklar gibi ayıklıyoruz. Hata oranını yüzde 1 - 2’ye düşürüyoruz. Türk kahvesi genelinde ise hata oranı yüzde 35’tir. Yani 100 çekirdekten 35 tanesi hatalı! Zaten kilosu 1 Dolar’a satılan bir kahvedir Türk kahvesi. Bunu şu anda düzeltmeye, Türk kah- vesini güzelleştirmeye çalışıyorlar. Çeşitli vakıflar, kurumlar kuruldu bunun için ama piyasada içtiğimiz Türk kahvesinin ortalama durumu bu. • Dünyada petrolden sonra en büyük ticaret ürünü kahve… O yüz- den bizim için “fair trade”, yani ticaretin adil olması büyük önem taşıyor. Büyük alım yapan dünyaca ünlü şirketler, ya büyük kooperatiflerden tarla- yı 10 yıllığına kapatıyor ya da o yılki mahsulü kooperatifin belirlediği sene- lik taban fiyatına satın alıyor. Bizim aldığımız üreticiler ise küçük çiftlikler. Ürün müzayedeye çıkıyor, en yüksek fiyatı verene satış yapılıyor. Dolayı- sıyla satıcı da, alıcı da memnun. Kimin aldığı belli, kimin sattığı belli… • Biz belli oranda su akıtırız kahveden; çünkü ondan sonra posası, çöpü gelmeye başlar, kahvenin tadı bozulur, ekşir. Çözünebilir kahve ise bu posadan yapılıyor. Kahveyi suyla dolduruyorlar, bir süre sonra kahve şişmiş oluyor. Sonra posasını alıyorlar, orada bir su kalıyor. Bu suyu kuru- tunca, dipte kalan çıtır çıtır şey de çözülebilir kahve oluyor. Ama bunu aynı posadan birkaç kere daha yapıyorlar! Kullanılan kahveleri bilmiyoruz, ama üzerinden geçirilen işlemler de son derece zararlı işlemler. • Biz mesela kafeinsiz kahve bile satmıyoruz, ancak bulursak orga- nik kafeinsiz kahve satıyoruz. Çünkü kahvenin kafeinini çıkarmak için çok fazla kimyasal işlem yapılıyor. Biz kahvelerimize güveniyoruz, çok kafeinli olmadıklarını biliyoruz, hakkıyla vermek istiyoruz.

74 B+ KIŞ Ebru Hanım, heykel çalışmalarınız nasıl gidiyor, ufukta yeni bir sergi var mı? 5 - 6 aydır çok yoğun olarak burayla ilgilendim. Hem çalışan arkadaşlarımız hem Suzan sağ olsun, sürekli burada olmam gerekmiyor. Atölyem Maslak’ta, havalar güzelken motosiklete atlayıp, oradan buraya gidip geliyorum. Yeni sergim herhalde 2014 sonu gibi olacak. Ben genelde form üzerinde çalışıyo- rum, formun üzerinde ne anlatabilirim diye düşünüyorum. Işık - gölge, boşluk - doluluk oranları, formun estetiği, formun yan- sıması bütün bunlar benim için önemli. En son çalıştığım şey, doğayı deforme etmek üzerineydi. Tamamen birebir doğa tak- lidi değil, doğayı andıran... Şu anda üzerinde çalıştığım bam- başka bir şey var; içinde, herkesin kendi mesajını alabileceği formlar… Aslında mesaj vermeyi sevmiyorum, zaten ben bir mesaj veriyor olmayacağım, herkes başka bir şey görecek… Bugüne kadar yaptığım formlar; amorf, organik formlardı, bir şeyleri algılattıran formlardı, şimdi bu yapacağım biraz daha farklı olacak ama daha üstünde çalışıyorum. B+

B+ KIŞ 75 Festival BİR FESTİVALDEN ÇOK DAHA FAZLASI Yazı B+, Fotoğraflar Şenol Kaşıkçı

1001 hikâye, 1001 emek, 1001 heyecanla düzenlenen “16’ncı Uluslararası 1001 Belgesel Film Festivali”ne bu yıl Beşiktaş Belediyesi ev sahipliği yaptı. “Davet ve buluşma bir araya gelince” 15 yıldır Beyoğlu’nda düzenlenen festivalin 16’ncısını Beşiktaş’a taşımak kaçınılmaz oldu.

ültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkıları, Beşiktaş Beşiktaşlılardan yoğun ilgi gördü. 17’inci Festival için hazırlıklar şimdiden Belediyesi’nin ev sahipliği ve Belgesel Sinemacılar başladı. Birliği'nin organizasyonuyla 13 - 17 Kasım tarihleri arasında gerçekleştirilen 16'ncı Uluslararası 1001 Belgesel Film Aralarında Portekiz, Belçika, Hollanda, Almanya, Avusturya, Fas, Brezilya, Festivali, belgesel sinema tutkunlarını bir araya getirdi. Bu İspanya ve Hindistan’ın da olduğu birçok ülkeden belgesel sinemacıları yıl Beşiktaş’a taşınan ve açılışı da Beşiktaşlıların yoğun buluşturan Festival, gelecek sene de özel programıyla sinemaseverlerin Kkatılımıyla yapılan 16'ncı Uluslararası 1001 Belgesel Film Festivali, yılların karşısında olacak. eskitemediği gösterimleriyle başta üniversite öğrencileri olmak üzere tüm

76 B+ KIŞ Beşiktaş Çarşı Meydanı'nda 13 Kasım’da düzenlenen törenle açılışı Belgesel Sinemacılar Birliği’nin bu yıl 3 aşamalı olarak organize ettiği ve yapılarak Beşiktaş’a taşındığı müjdesi verilen Festival adeta bir şenlik ilk 2 aşamasını gerçekleştirdiği Pitchin’İstanbul Belgesel Proje Pişirme havasında gerçekleşti. Sokak çalgıcılarının eşlik ettiği açılışı, yönetmenliğini Atölyesi’nin 3’üncü ve son aşaması, festival kapsamında 13, 14 ve 15 Kasım Roger Gomez ve Dani Resines’in yaptığı “L’equip Petit” (Küçük Takım) tarihlerinde yapıldı. Pitching Forumlar, Avrupa’da belgesel projelerin fon filmiyle yapıldı. 9 dakikalık, 2011 tarihli İspanya yapımı filmde 14 küçük bulmalarını sağlamak amacıyla düzenlenen organizasyonlar. B+ çocuk, kazanma ve kaybetme üzerine yetişkinlere hiç beklenmedik bir hayat dersi veriyor.

İsmail Ünal: “Beşiktaş’a taşımaktan mutluyum” Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal, yöneticiler olarak kültür sanat konusunda kentlilere karşı görevleri olduğunu belirtti. “16'ncı Uluslararası 1001 Belgesel Film Festivali’ne Beşiktaş Belediyesi olarak ev sahipliği yapıyoruz” diyen Ünal, 1001 Festival’i sadece salonlara değil kente yaydıklarını kaydetti.

Dünyanın belgesellerini Beşiktaş’a taşıdıklarını vurgulayan Ünal “Belgesel sinema gibi hüner, akıl ve gerçekliğe sadakat konularında özel duyarlığı olan bir görsel şöleni, hem de festival boyutunda Beşiktaş kentine taşımaktan çok mutluyum. Bu keyfi başta Beşiktaş yaşayanları olmak üzere tüm yurttaşlarımızla paylaşıyor olmak da ayrı bir güzellik” dedi.

Çarşı’da yapmak kaçınılmaz oldu Belgesel Sinemacılar Birliği Başkanı Nalân Sakızlı, 15 yıldır Beyoğlu’nda düzenlenen festivalin bu yıl Beşiktaş’ta yapılmasıyla ilgili şunları söyledi: “Çarşı, devasa binalar altında ezilmemiş, samimiyetini, insanların yüz yüze bakma alışkanlığını koruduğu bir yer. Davet ve buluşmanın bir araya gelmesiyle, açılışımızı burada yapmak kaçınılmaz oldu.”

16 ülkeden 30 film 16'ncı Uluslararası 1001 Belgesel Film Festivali’nde bu yıl; geçmiş 15 yılın eskimeyen filmlerinden bir seçki oluşturuldu. Festival boyunca 15’i Türkiye, 15’i yurtdışından olmak üzere toplam 30 film, Sahne Beşiktaş, Ortaköy Kültür Merkezi Afife Jale Sahnesi, Levent Kültür Merkezi Onat Kutlar Sinema Salonu, Fransız Kültür Merkezi ve Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nde ücretsiz olarak sinemaseverlerle buluştu.

Ana tema: An ve Zaman 16'ncı Uluslararası 1001 Belgesel Film Festivali, dünyanın her yerinde ve elbette Türkiye’de de unutulmaması, üzerinde ısrarla düşünülmesi ve Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal eyleme geçilmesi gereken konular ve olaylar, yani gerçekler hakkındaki öyküler perdeye yansırken, “zamansızlığımızda” inat etmenin gücünü paylaşıyor. Nitekim bu ruha uyun şekilde festivalin bu yıl ki teması “An ve Zaman” olarak belirlendi.

Belgesel Sinemacılar Birliği Başkanı Nalân Sakızlı, “An ve Zaman” olarak belirlenen temayla ilgili şöyle diyordu: “Yüzünü belli bir ana çeviren belgesel film, unutmaya inat zamana bir not düşmek ister; çünkü unutmanın körleştirici etkisine direnmek ister. Belki tam da bu nedenle belgesel filmler kolay eskimiyor.”

Unutulmaz filmler afişte Festivalin bu yılki afişinde, iki önemli yönetmenin sinema tarihinin unutulmazlarından olan filmlerinden esinlenildi. Eisenstein’ın “Potemkin Zırhlısı” filminde Odessa merdivenlerinden ve Brian De Palma’nın “Dokunulmazlar” filminde tren garı merdivenlerinden başıboş düşen bebek arabası… Bir ‘an’da harekete geçen bebek arabası, ana dair çağrışımları da peşi sıra harekete geçiriyor. Nitekim an, hem geçen yüzyılı, bugünü ve geleceği görmemizi sağlayan tüm anları hem de sarsıcı sonuçları olabilen tek bir an’ı ifade edebilir.

Pişirme atölyesi Festivalde film gösterimlerine paralel etkinlikler de gerçekleştirildi. Cezayir Restaurant’ta düzenlenen “Türkiye - Almanya Ortak Yapım Atölyesi” ve “Online Yayıncılıkta Arşivin Önemi ve Telif Hakları Paneli” konulu panel, BSB Başkanı Nalân Sakızlı ve Sezai Sarıoğlu belgesel sinema meraklılarını bir araya getirdi.

B+ KIŞ 77 YABANCI FİLMLER YERLİ FİLMLER • 48 / Yönetmen: Susana de Sousa Dias (Portekiz) • 5 No’lu Cezaevi: 1980 – 1984 / Yönetmen: Çayan Demirel • Başka Bir Gezegen / Yönetmen: Ferenc Moldovanyi (Macaristan, Belçika, Fin- • 16 Ton / Yönetmen: Ümit Kıvanç landiya) • Adakale Sözlerim Çoktur / Yönetmen: İsmet Arasan • Boris Rijiy / Yönetmen: Aliona van der Horst (Hollanda) • Ağustos Karıncası / Yönetmen: Bingöl Elmas • Çay ya da Elektrik / Yönetmen: Jerôme le Maire (Belçika, Fas) • Bedensiz Ruhlar / Yönetmen: Sabite Kaya • Devrimin Büyükanneleri / Yönetmen: Petra Seliskar (Slovenya, Küba, Makedonya, Hollanda) • Bir Zap Suyu Şairi - Devrimci Gençlik Köprüsü / Yönetmen: Bahriye Kabadayı • Geceyi Aydınlatmak / Yönetmen: Alejandra Canales (Avusturya) • Geçmiş Mazi Olmadı / Yönetmen: Mehmet Özgür Candan • Gökkuşağı’nın Sonu / Yönetmen: Robert Nugent (Avustralya – Fransa) • Hep Sizi Beklemiştik / Yönetmen: Ankara NHKM Sinema Topluluğu • Hitler’in Hitleri / Yönetmen: Oliver Axer, Suzanne Benze (Almanya) • İbret Olsun Diye / Yönetmen: Necati Sönmez • Korku / Yönetmen: Michiel van Erp (Hollanda) • Kırlangıcın Yuvası / Yönetmen: Bülent Arınlı • Kör Doğmak / Yönetmen: Roberto Berliner (Brezilya) • Koleksiyoncu / Yönetmen: Pelin Esmer • Küçük Takım / Yönetmen: Roger Gomez & Dani Resines (İspanya) • Sessiz Ölüm / Yönetmen: Hüseyin Karabey • La Paloma – Dünya Çapında Özlem / Yönetmen: Sigrid Faltin (Almanya) • Sırtlarındaki Hayat / Yönetmen: Yeşim Ustaoğlu • Malegaon’un Süpermen’leri / Yönetmen: Faiza Ahmad Khan (Hindistan) • X / Yönetmen: Özgür E. Arık • Roadsworth: Çizgiyi Geçerken / Yönetmen: Alan Kohl (Kanada) • Vadinin Üstündeki Köprü / Yönetmen: Tomer Heymann&Barka Heymann (İsrail) 16 yılda yüzlerce film on binlerce sinemasever

Türkiye’de belgesel sinemanın üretimini ve izleyi- ci ile buluşmasını sağlamak, belgesel sinemacılar arasında dayanışma ve işbirliğini güçlendirmek üzere 16 yıl önce, 1997 yılında Belgesel Sinema- cılar Konferansı’nda iki önemli karara imza atıldı. Önce Belgesel Sinemacılar Birliği (BSB) kuruldu, ardından ise Uluslararası 1001 Belgesel Film Fes- tivali’nin yapılması kararı alındı.

Bugüne kadar 60 ülkeden bin 238 filmi 150 bin izleyiciyle buluşturan festival, çok sayıda belgesel- ciyi ve belgesel kuramcısını da bir araya getiriyor. 16’ıncı 1001’de de belgeselciler, gerçekleri ve ha- yalleri bir kez daha paylaştı. Balık Pazarı’nda müzik dinletisi ile başlayan festival şenlik havasında geçti.

B+ KIŞ 79 Kültür turları İSTANBUL’U YENİDEN KEŞFEDİYORUZ

Yazı: B+, Fotoğraflar: Levent Özer

Fener’den Süleymaniye’ye, Eyüp Sultan Camii’nden Fener Rum Patrikhanesi’ne… Beşiktaş Belediyesi’nin İstanbul Kültür Turları hafta içi her gün gerçekleştiriliyor…

lkemizin birçok kenti gibi, farklı din ve ulusları bir araya getiren bir şehir İstanbul. Beşiktaş Belediyesi tarafından, kentliler için hafta içi her gün düzenlenen İstanbul Kültür Turları’yla Süleymaniye sırtlarından gözüken muhteşem İstanbul manzarası, Fener ve Balat’ın geleneksel konut- larının oluşturduğu renkli sokaklarla birlikte, farklı dinlere Üait inanç yapılarını gezme fırsatına erişiyorsunuz. Fener Rum Patrikanesi

Gezi programı

10.00 Ortaköy Belediye Garajı önündeki buluşmanın ardından, otobüslerimi- ze binip Eyüp Sultan Camii ziyaretine başlıyoruz. Ebû Eyyûb el – Ensârî, Hz. Muhammed’in bayraktarlığını yapmış bir şahıstır ve 7’nci yüzyılda Arap kuşatması esnasında bu noktada şehit olmuştur. İstanbul’un Fatih Sultan Mehmet tarafından kuşatılması sırasında mezarı bizzat Sultan Mehmet ta- rafından keşfedilmiş, sonradan türbe ve şehrin ilk camisi buraya yapılmıştır. İstanbul’un en kutsal mekânları arasında olduğu kabul edilen Eyüp Sultan Camii ve Türbesini gezip, ibadet için serbest zaman bırakıyoruz.

12.00 Ardından Haliç boyu otobüsümüz ile ilerlerken, Fener Rum Patrikhanesi’ni geziyoruz. Rum Ortodoks kiliseleri üzerinde simgesel bir otoritesi olan İs- tanbul patriği, 6. yüzyıldan beri “Ekümenik Patrik” sıfatıyla dünyadaki tüm Ortodoksların ruhani lideri kabul edilir. Fener’in hemen yanında Musevilerin eski mekânı Balat bulunuyor. Burada Bulgar Ortodoks Kilisesi ve havralar ile ilgili bilgi alıyoruz.

13.00 16’ncı yüzyılda yapılan Süleymaniye Külliyesi ile gezimize devam ediyo- ruz. Büyük usta Mimar Sinan’ın kalfalık eseri olarak tanımladığı yapı, Sul- tan Süleyman’ın emri ile İstanbul’un 3’üncü tepesindeki yerini almış. 7 yılda tamamlanan külliyenin avlusu, Haliç kıyılarına bakan bahçeleri, Sultan Sü- leyman ve Hürrem Sultan türbeleri, kütüphane, imarethane ve astronom odalarına göz atıp camiyi geziyoruz.

15:00 Süleymaniye’den hareket ile Ortaköy Belediye Garajı’na dönüyoruz. B+

Buluşma Noktası Ortaköy Belediye Garajı Dereboyu Caddesi sonu (Migros ve cami karşısı) Eyüp Sultan Camii

B+ KIŞ 81 Cumhuriyet Bayramı

CUMHURİYET İÇİN ÖZGÜRLÜK İÇİN...

Yazı: B+, Fotoğraflar: Levent Özer, Alaattin Timur

Cumhuriyet’in 90’ncı yılı kutlamaları için Teoman İstanbul’un dört bir yanından on binlerce Cumhuriyet âşığı bu yıl da Beşiktaş’a akın etti.

923 yılının Ekim ayında Atatürk, egemenliğin ulusa dayandığı cumhuriyet yönetiminin ilanı için hazırlıklar yapmaya başlamış- tı. Ata, 28 Ekim akşamı yakın arkadaşlarını Çankaya’da ye- meğe çağırdı ve “Yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz” dedi ve 29 Ekim günü, Atatürk, milletvekilleri ile görüştükten sonra tas- lağı hazırlanan “Cumhuriyet” önergesini Türkiye Büyük Millet 1Meclisi’ne verdi. Meclis önergeyi kabul etti; yeni yönetimi biçimi cumhuri- yet, ülkenin yeni ismi ise “Türkiye Cumhuriyeti Devleti” oldu…

Bu bayramlar ve yarınlar sizin 15 yıl sonra… 29 Ekim 1938 tarihindeki genç Cumhuriyet’in 15’nci yılında kutlamalar coşkulu ama buruktu. Mustafa Kemal Atatürk, Dolmabahçe Sa- rayı’ndaki hasta yatağında yatıyordu ve Taksim Meydanı’ndaki kutlamalara katılamamıştı. Halk onun eksikliğine dayanamayarak Taksim’den Dolma- bahçe’ye indi. Slogan ve marşlarını Ulu Önder’e duyurmaya çalıştı. Hasta

82 B+ KIŞ Atatük’ün de dediği gibi, “Bu bayramlar bizim”.

yatağından yanındakilerin yardımıyla doğrulabilen Atatürk, kısık ve ancak yanındakilerin duyabileceği bir sesle “Bu bayramlar ve yarınlar sizindir. Güle güle çocuklar!” diyebilmişti.

Beşiktaş Belediyesi de 90’ncı yıl kutlamalarının başlığını, Atamızın Beşik- taş’tan verdiği son veda demecinden, “Bu bayramlar ve yarınlar sizindir. Güle güle çocuklar!” cümlesinden yola çıkarak “Bu bayramlar bizim” olarak belirledi.

B+ KIŞ 83 On binlerce kişi akın etti Cumhuriyet’in 90’ncı yılı kutlamaları için İstanbul’un dört bir yanından on binlerce Cumhuriyet âşığı Beşiktaş’a akın etti. Vatandaşlar, geleneksel Fener Alayı için saatler öncesinden toplanmaya başladı. Balmumcu’da toplanan vatandaşlar saatler 19.00’u gösterince ellerindeki meşalelerle ve bayraklarla yürüyüşe geçti.

Barbaros Bulvarı kırmızıya boyandı On binlerce vatandaş, belediye bandosunun çaldığı marşlar, pandomim gösterileri, şarkı ve türkülerle Cumhuriyet coşkusunu yaşadı. 7’den 77’ye her yaştan insanın tek yürek olup yürüdüğü Fener alayıyla Barbaros Bulvarı kırmızıya boyandı. Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal da fener alayına eşlik etti, vatandaşları selamladı.

Beşiktaş İskelesi’ne ulaşan kalabalık, Boğaziçi’de düzenlenen havai fişek gösterisine tanık oldu ve gösteriyi ilgiyle izledi. Kabataş Erkek Lisesi korteji de yürüyüş sırasında, kaldırılan andımızı okudu. Barbaros Meydanı’nı dol- duran halk, Ata’ya saygı duruşunun ardından hep bir ağızdan İstiklal Mar- şı’nı söyledi.

Cumhuriyet Beşiktaş’ta farklı kutlanır Konuşmasına, “Cumhuriyet bayramları Beşiktaş’ta farklı kutlanır. Musta- fa Kemal için, Cumhuriyet için, özgürlük için…” diyerek başlayan Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal’a seslenen Beşiktaşlılar “sonuna kadar, bizi biz yapan bu değerleri koruyacağız” dediler… Coşkunun eksik olmadığı kutlamaların finalinde Teoman sahne aldı. Teo- man’ın sahneye çıkmasıyla iyice hareketlenen İstanbullular, bayramı Beşik- taş’ta kutlamanın ayrıcalığını yaşadı. B+

84 B+ KIŞ B+ KIŞ 85 Kadın hakları

BEŞİKTAŞ’A KADIN BARINMA EVİ Yazı: B+, Fotoğraflar: Şenol Kaşıkçı Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal, “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü” için yapılan etkinlikte “Kadın Barınma Evi”nin açılacağını duyurdu.

eşiktaş Kent Konseyi Kadın Meclisi ve Türk Üniversite- li Kadınlar Derneği”, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü”ne dik- kati çekmek amacıyla, Beşiktaş Ortaköy Meydanı’nda bir etkinlik düzenledi. “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü” kapsa- Bmında gerçekleştirilen dans gösterisi ile kadın ve erkeklerden oluşan 30 kişilik grup, kadına yönelik her türlü şiddetin, yaşam hakkını tehdit eden bir insan hakkı ihlali olduğuna dikkat çekti. İzleyicilere kırmızı kurdelelerin dağıtıldığı etkinlikte 30 kişilik bir grup ellerinde kadın cinayetlerinin olduğu gazete kupürleriyle yaptıkları dansla “Şiddete hayır!” dedi.

“Kadın barınma evi açacağız” Etkinlikte konuşan Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal, Beşiktaş’ta bir- çok noktaya “Kadına Şiddet Heykelleri” yerleştirildiğini ve çok yakın za- manda “Kadın Barınma Evi”nin açılacağını duyurdu.

İsmail Ünal, “Beşiktaş Belediyesi olarak, elimizde bulunan bir tesisimizi de- ğiştirerek, Hukuk İşleri ve Kültür Müdürlüğümüzün ortak çalışması sonra- sında, çok kısa bir sürede, küçük de olsa, ‘Kadın Barınma Evi’ açıyoruz. Bu eksikliğimizi de gidereceğiz” diye konuştu.

86 B+ KIŞ Toplumsal bir sorun Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği Genel Başkanı Nazan Moroğlu da et- 25 Kasım’ın tarihçesi kinlikte okuduğu bildiride, bu yıl içinde işlenen kadın cinayetlerine dikkati çekerek, bu sorunun sadece kadının sorunu olmadığını; toplumsal bir konu 25 Kasım 1960 tarihinde 3 kız kardeş, Patria, Minerva ve Maria olduğunu söyledi. Terasa Mirabel, Dominik Cumhuriyeti güvenlik güçleri tarafından tecavüz edilerek öldürüldüler. Cesetleri ülkenin kuzey bölgesinde Şiddetin korkutan, sindiren, acı veren ve kısır döngü halinde devam eden bir uçurumun dibinde bulundu. bir sorun olduğunu da dile getiren Moroğlu, “Kadın, ‘seninle evlenmek is- temem’ diyor, öldürülüyor. ‘Boşanmak istiyorum’ diyor, öldürülüyor. 2013 Muhalif kimlikleriyle bilinen 3 kardeşin “trafik kazası”nda öldüğü yılında Kasım ayına kadar yüz doksan kadın cinayeti işlendi. Bu çok vahim iddia edildi. Mirabel kardeşlerin öldürülmeleri Dominik Cumhuri- bir tablo” dedi. yet’inde büyük bir tepki uyandırdı.

Bu sorunun, sadece kadınların mücadelesi ile önlenemeyeceğini vurgula- 1981 yılında Kolombiya’nın Bogoto şehrinde bir araya gelen Latin yan Moroğlu, kadına yönelik şiddetin önlenmesi için kararlı bir devlet politi- Amerikalı ve Karaipli Kadınlar Kongresi’nde, Mirabel Kardeşlerin kası olması gerektiğini ifade etti. B+ anısına 25 Kasım tarihi “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” olarak ilan edildi. Bu tarih, 18 yıl sonra, 1999’da Birleşmiş Milletler’in kararına dönüştü ve 25 Kasım uluslararası düzeyde “Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması İçin Ulus- lararası Mücadele Günü” olarak kabul edildi.

30 kişilik grup ellerinde kadın cinayetlerinin olduğu gazete kupürleriyle yaptıkları kareografi ile şiddete “hayır” dedi.

B+ KIŞ 87 Haberler Karikatürler “Seçim” için yarışıyor… Karikatürist Nehar Tüblek anısına düzenlenen Karikatür Yarışması’nın konusu, “seçim” olarak belirlendi.

mrünü karikatüre adamış cek olan bir kültür merkezinde verilecek. sanatçılarımızdan Nehar Tüblek anısına Beşiktaş Bütün karikatür çizerlerine açık olan yarışmaya Belediyesi ile Karikatür- gönderilecek karikatürlerde çizim tekniği ser- cüler Derneği tarafından best. Yarışma karikatürleri Beşiktaş Belediye- düzenlenen karikatür yarış- si tarafından bir albümde toplanacak. Albüme Ömasının bu yıl 19’uncusu gerçekleştiriliyor. girecek olan eserleri “Seçiciler Kurulu” tespit edecek ve bu eserler sanat galerilerinde ser- “Beygirname” ve “Paşaname” adlı iki karikatür gilenecek. Para ödüllerinin yanı sıra Beşiktaş albümü bulunan ve çalıştığı Dünya Gazetesi’n- Jimnastik Kulübü Özel Ödülü, Karikatürcüler deki masasında 6 Mart 1995’te yaşamını yiti- Derneği Özel Ödülü, Kabataş Lisesi Eğitim ren Nehar Tüblek anısına düzenlenen Karika- Vakfı Özel Ödülü, Gazeteciler Cemiyeti Özel tür Yarışması’nın bu yılki konusu, “seçim”. Ödülü, Dünya Yayıncılık Özel Ödülü, Nehar Yarışmaya katılacak karikatürlerin 10 Şubat Tüblek Ailesi Adına Özel Ödül ile Karikatürcü- 2014 tarihine kadar teslim edilmesi gerekiyor. ler Derneği Gençleri ve Çocukları Özendirme Ödüller, 6 Mart 2014 tarihinde İstanbul Beşik- Ödülleri de takdim edilecek. taş’ta, bu tarihten önce yarışmacılara bildirile-

Yazışma Adresi: Şerife Ayvere Özmüş Beşiktaş Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü Nisbetiye Mah. Aytar Cad. Başlık Sok. No:1 Beşiktaş / İstanbul

Tarihi köşkte müzik sesleri

Sanatçımız Şevki Karayel’in kurduğu piyano akademisi, her yanı sanatla yoğrulan Çırağan’daki 150 yıllık tarihi köşkte kuruldu.

Piyanistlik ve eğitmenlik kariyerini Almanya’da sürdüren dünyaca ünlü pi- yetiştirmek, insanı hayata hazırlayabilmek, ona düşünmeyi öğretmektir. İsmi yanistimiz Şevki Karayel, edindiği birikimi ülkemize aktarabilmek için Şevki her ne kadar Piyano Akademisi olsa da bizim de amacımız aynı: Düşünen Karayel Piyano Akademisi’ni Almanya’dan aldığı destekle kurdu. Her köşesi insan yetiştirebilmek!”denildi. sanatla yoğrulan Çırağan Caddesi’ndeki 150 yıllık tarihi köşkte kurulan Aka- demi’de piyano derslerinin yanı sıra müzikal yaratıcılık, müzik teorisi, doğaç- Her yaştan öğrenciye eğitim veren akademide öğrenciler, belli aralıklarla lama ve solfej içerikli dersler veriliyor. Bu sayede öğrenci sadece çalmayı eğitmenleri Şevki Karayel’in konserlerini dinleme olanağına da sahip ola- değil, çaldığını, duyduğunu anlamayıp sevmeyi ve düşünmeyi öğrenebiliyor. caklar. Akademiden yapılan açıklamada, “Akademinin ilk ve hatta tek hedefi insan

88 B+ KIŞ Mimar Sinan’da çocuk konservatuvarı Ülkemizin önde gelen sanat kurumlarından olan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Üniversitesi Devlet Konservatuvarı, yarı zamanlı, ilköğretim (5, 6, 7, 8. sınıf), lise, lisans, yüksek lisans ve sanatta yeterlik (doktora) düzeylerinde verdiği eğitimin Devlet Konservatuvarı, ilkokul 1’nci ve yanında Türkiye’de bir ilk olarak 2012 - 2013 eğitim yılında Çocuk Konservatu- 2’nci sınıf öğrencilerini de kapsayan Çocuk varı programını da bünyesine kattı. Konservatuvarı’nın kapılarını açtı.

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarı, ülkemizdeki müzik, tiyatro, opera, bale sanatlarını korumak, yaşatmak ve yaymak; bu alan- lardaki ulusal birikimleri işleyip geliştirmek; geleneksel birikimi çağdaş evrensel anlayış içinde işlemek; dalında yüksek nitelikte yetkili, kültürlü, araştırıcı, yaratıcı, yorumcu, yönetici ve öğretici sanatçılar yetiştirmek amacı ile kurulmuştur.

Çocuk Konservatuvarı’nın amacı ise öğrencilerin Atatürk Türkiye’sini daha ileri- ye taşıyacak bireyler olarak çalışmalarını teşvik etmek, sanatın buna ulaşmada- ki en önemli araç olduğunu anlamak ve bunu paylaşmak için gereken altyapıyı sağlamak, aynı zamanda yetenekli sanatçı adaylarını topluma en erken yaşta kazandırmaktır.

İlkokul 1’inci sınıftan itibaren eğitim vermeye başlayan Çocuk Konservatuvarı, ilkokul 1’nci ve 2’nci sınıf öğrencilerinin katılabileceği 28 haftalık eğitim progra- mından oluşuyor. İlkokul 1’nci sınıf öğrencileri 28 hafta sonunda “Piccolo Sınıfı Katılım Belgesi”; 2’nci sınıf öğrencilerine 56 hafta sonunda “Mezzo Sınıfı Katı- lım Belgesi” verilir. Piccolo ve Mezzo sınıfları, müzik ve bale eğitimi vermektedir. Eğitimler, konservatuvarın Beşiktaş’taki kampusunda her hafta cumartesi gün- leri gerçekleşmektedir.

Sema Tuğçe Dikici’nin kitabı “Çarşı: Bir Çarşı neye karşı Başka Taraftarlık”, Beşiktaş’ın taraftar grubu Çarşı’yı irdeliyor. niye karşı?

Genellikle karşı oldukları üzerinden tarif edilen Çarşı’nın tarihi ve gelişme dinamiklerine ışık tutan Sema Tuğçe Dikici’nin kaleme aldığı “Çarşı: Bir Başka Taraftarlık”, çok kısa sürede 3’üncü baskısını yaptı. Aşırı talep üzeri- ne yok satan kitap, Çarşı’yı irdeliyor.

“Çarşı savaşa karşı, Çarşı küresel ısınmaya karşı, Çarşı nükleer santrallere karşı, Çarşı tiyatro yıkımına karşı, Çarşı ırkçılığa karşı, Çarşı faili meçhullere karşı”…

Çarşı nedir? Kitap, sorunun yanıtını grubun tarihi, politik çizgisi ve başvurduğu simgesel ifade kanalları üzerinden ararken vurguyu “halkın takımı Beşiktaş” algısına yapıyor. Dikici’ye göre Çarşı, her konuda söyleyebilecek sözü olup, her şeye kar- şı olabilenlerdir. Tribünlere bir etiket gibi yapıştırılmak istenilen avarelik, cahillik, ırkçılık ya da saldırganlık gibi sıfatların aksine kıvrak zekânın, olan bitenlerden haberdar olmanın, “öteki”nin varlığını kabul edebilmenin kimi zaman görünen yüzüdür. Asilikle harmanlanmış bir sevginin tezahürü olan Çarşı ruhunu yeniden üreten taraftar kitlesini diğer gruplardan farklı kılan nokta, Beşiktaşlı kimlikleriyle çevresel, kültürel, siyasal ve sosyal mesajlar vermeleri, taraf olmaları ve bu bağlamlarda oluşturdukları son derece yara- tıcı tepkisel söylemler.

B+ KIŞ 89 Haberler

ATATÜRK’TEN SİZE, SİZDEN YENİ NESİLLERE ÖĞRETMENLER UNUTULMADI Beşiktaş Belediyesi’nin gelenekselleştirdiği “24 Kasım Öğretmenler Günü Yemeği”nde kentte halen görev yapan ve emekli olmuş yüzlere öğretmen bir araya geldi…

24 Kasım Öğretmenler Günü, Beşiktaş’ta özel etkinlik- lerle kutlandı. Dedeman Otel’de gerçekleşen özel ge- ceye yüzlerce öğretmenin yanı sıra Beşiktaş Kaymaka- mı Abdullah Kalkan, Milli Eğitim Müdürü Önder Arpacı ve Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal katıldı.

Tek tek not etti Beşiktaş Belediye Başkanı Ünal, geçtiğimiz senelerde olduğu gibi bu yıl da öğretmenlerle bir araya geldi ve bir- likte yemek yedi. Suzan Kardeş’in şarkılarıyla neşeli sa- atler geçirilen gecede Başkan Ünal, öğretmenlerle tek tek sohbet etti, istek, görüş ve önerilerini not etti.

“Onun eseri sizlersiniz” Başkan Ünal, gecede yaptığı konuşmada, Beşiktaş’ta- ki öğrencilerin başarılarına dikkat çekti. Ünal, “Beşik- taş’taki öğrencilerin başarısı hangi ilçede var? Onun eseri de sizlersiniz. Siz Mustafa Kemal Atatürk’ün öğ- retmenlerisiniz. Onun için büyük liderimizi, ilk öğretme- nimizi anıyor, öğretmenlerin önünde sevgi ve saygıyla eğiliyorum” dedi.

“Hayrettin Hocamı kaybedince…” İlkokul öğretmeni Hayrettin Hoca’yı anlatan Ünal, şöyle devam etti: “Belediye başkanları mutluluktan da ağlar- lar, üzüntüden de. Beni ilkokul 3’te sınıfta bırakan öğret- menim Hayrettin Hoca, bir Köy Enstitüsü öğretmeniydi. Ve onun ölüm haberini aldım, 13 - 14 saatlik yola gittim. O beni yetiştirmişti. Çok ama çok üzülmüştüm. Baba- sı 52 yaşındayken vefat eden bendeniz İsmail Ünal, o zaman ne kadar acı çektiyse sevgili öğretmenimin ölü- münde de aynı acıyı çektim. Memlekete gittiğim zaman mezarlığı mutlaka ziyaret ederim. Bunu anlatmamın se- bebi şudur ki, ben sınıfta kalmış bir öğrenciydim… Ama sınıfta kalmamış olsaydım, belki yaşam kesitim bu anki konumum olamazdı. İyi ki de sınıfta kalmışım. Onun önünde de saygıyla eğiliyorum.”

Sosyal medyadan mesaj Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal, 24 Kasım Öğ- retmenler Günü nedeniyle kutlama mesajı da yayımladı. Resmi twitter sayfasından “Öğretmenim, gününüz kutlu olsun!” diyerek seslenişte bulundu. Beşiktaş Belediyesi sosyal medyada da “Bizi biz yapan en yüce varlıkları- mız, fedakâr öğretmenlerimizin gününü kutlarız” mesajı yayımladı.

90 B+ KIŞ FULYA SANAT AJANDA

Şevki Karayel Erman Türkili Duo Pehlivanlı - Safonova Tarih: 09.01.2014 Saat: 20:00

Dünyanın önemli konser salonla- rında konserler ve akademik ola- rak Amerika ve Avrupa’daki okul- larda eğitim vermiş olan Karayel – Türkili ikilisi, 2013-2014 konser sezonunda Türkiye`de oda mü- ziği repertuvarlarının ve yaşayan Türk bestecilerin seçkin eserleri- ni ve yeni eserlerin “Dünya Prö- miyerlerini” yapmak için bir araya geldi. Erman Türkili-Keman Şevki Karayel Piyano. Koji Kawamoto Fevzi Onur Ustabaş Yağızcan Keskin Poyraz Baltacıgil

Tarih: 17.01.2014 Saat: 20:00 Şef: Koji Kawamoto Solistler: Fevzi Onur Ustabaş (Klarnet) Yağızcan Keskin (Klarnet) Poyraz Baltacıgil (Viyolonsel) Tarih: 30.01.2014 Saat: 20:00 Burak Tüzün sra Pehlivanlı ve Anastasia Safonova’dan oluşan viyola - Hande Küden piyano ikilisi, 2002 yılından itibaren Avrupa ve ülkemizde Ali Düşenkalkar konserler veriyor. Duo 2011`de A.K. Müzik imzalı “Kadı- E nın Gücü”albümü ile yurtiçi ve yurtdışı basınında büyük övgü top- Tarih: 24.01.2014 ladı. 2012`de onuncu yıllını dolduran ikili, Çin`in en önemli konser Saat: 20:00 salonlarını kapsayan büyük bir turne ile sınırlarını daha da geniş- Şef: Burak Tüzün letti. PEHLİVANLI 5. Krzyzstof Penderecki International Music Solistler: Competition, Torneo Internazionale di Musica Competition, Jur Hande Küden (Keman) Naessens Music Award, International Premio Valentino Bucc- Ali Düşenkalkar (Anlatıcı) hi Viola Competition’da 1’incilik ödülü, İtalya Cumhurbaşkanlığı makamı adına verilen bir onur madalyası ve 2013 Donizetti Kla- Piyanolu trio ve sik Müzik Ödülleri`nde “Yılın Yaylı Çalgılar Yorumcusu” ödülü- Kentet Konseri ne layık görüldü. SAFONOVA, International Cidade de Porto Tarih: 23.01.2014 Competition`da Honorary Mentioned ve Gnessin Competition, Saat: 20:00 Yamaha Music Competition,Yuori Egorov Foundation Compe- tition`da birincilik ödülleri kazandı. Piyano: Hande Dalkılıç Keman: Hakan Şensoy Viyolonsel: Münif Akalın Keman: Nilgün Yüksel Viyola: Beste Tıknaz Modiri.

B+ KIŞ 91 24 saat

Beşiktaş'ta Yaşam Rehberi

Her konu için arayın... 7 gün 24 saat

444 44 55

Park ve Bahçeler Müdürlüğü Arnavutköy Zabıta Karakolu 2. Şube Emniyet Müdürlüğü ACİL NUMARALAR BEŞİKTAŞ BELEDİYES‹ Tel: 0212 319 42 64 Tel: 0212 265 12 66 Gayrettepe Mah. Prof. Dr. Bülent Tarcan Sk. No: 7 Temizlik İşleri Müdürlüğü Levent Zabıta Karakolu Tel: 0212 214 40 10 Tel: 0212 319 42 65 Tel: 0212 269 53 08 Faks: 0212 214 47 00 110 Yangın İhbar Belediye Başkanlığı Nisbetiye Mah. Aytar Cad. Yazı İşleri Müdürlüğü Gayrettepe Zabıta Karakolu 3. Kolordu Komutanlığı 112 Sıhhi İmdat Tel: 0212 319 42 42 Tel: 0212 319 42 26 Tel: 0212 272 37 89 Konaklar Mah. Org. Faks: 0212 319 42 70 İzzettin Aksalur Cad. No: 1 İletişim: 444 44 55 121 Telefon Arıza Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü Dikilitaş Semt Evi Tel: 0212 365 12 00 www.besiktas.bel.tr Tel: 0212 319 42 92 Faks: 0212 285 03 23 Emirhan Cad. Dilek Sk. No:2 122 Ankesör Arıza Tel: 0212 261 29 26 Belediye Başkanlığı Mali Hizmetler Müdürlüğü Bayındırlık ve İskan Müdürlüğü 126 Kablo TV Arıza (Eski Bina) Çırağan Cad. Tel: 0212 319 41 23 Gayrettepe Mah. No: 77 Yıldız Mah. Etiler Yaşam Evi Barbaros Bulvarı No: 137 Etiler Mah. Ahular Sk. No:19 Tel: 0212 236 10 20 (10 Hat) Hukuk İşleri Müdürlüğü Tel: 0212 318 86 00 154 Alo Trafik Tel: 0212 263 43 69 Faks: 0212 259 16 83 Tel: 0212 319 42 28 Kadastro Müdürlüğü 155 Polis İmdat Ulus Yaşam Evi Özel Kalem Müdürlüğü Sağlık İşleri Müdürlüğü Cihannuma Mah.Yıldız Cad. No: 42 Nisbetiye Mah. Ilgın Sk. No: 3 Tel: 0212 280 48 00 Tel: 0212 319 42 04 Tel: 0212 236 51 65 156 Jandarma İmdat Ulus- Tel: 0212 269 81 98 Destek Hizmetler Müdürlüğü Darphane 158 Alo Sahil Güvenlik Emlak ve İstimlak Müdürlüğü Tel: 0212 319 42 34 Ulus Semt Evi Dikilitaş Mah. Yenidoğan Sk. No: 55 Tel: 0212 319 42 54 Ulus Mah. Yol Sk. No: 2 Ulus Tel: 0212 370 90 00 175 Alo Tüketici Tel: 0212 287 27 15 Teftiş Kurulu Müdürlüğü İmar ve Şehircilik Müdürlüğü Deniz Müzesi Komutanlığı Tel: 0212 319 42 53 177 Orman Yangın İhbarı Tel: 0212 319 42 94 Ortaköy Yaşam Evi Sinanpaşa Mah. Cezayir Cad. No: 2 Ambarlıdere Yolu Sk. Tel: 0212 327 43 45 Zabıta Müdürlüğü İnsan Kaynakları ve Eğitim Müdürlüğü No: 4 Ortaköy Faks: 0212 236 68 93 182 Ruhsal Bunalım Danışma Tel: 0212 260 60 05 Tel: 0212 319 42 96 Tel: 0212 227 33 94 Devlet İstatistik Enstitüsü 184 Sağlık Danışma Evlendirme Dairesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü Gençlik Merkezi Bölge Müdürlüğü Nüzhetiye Cad. No: 68 Türkali Mah. Cihannuma Mah. 185 Su Arıza Tel: 0212 319 42 42 Sinanpaşa Mah. Hasfırın Cad. Tel: 0212 260 64 97 No: 3 Kat: 5 Barbaros Bulvarı No: 53 Tel: 0212 259 06 73 Tel: 0212 258 92 96 186 Alo BEDAŞ Plan ve Proje Müdürlüğü Ortaköy Zabıta Karakolu Faks: 0212 258 36 76 Tel: 0212 319 42 75 Tel: 0212 260 54 53 Kız Öğrenci Konuk Evi 187 Doğalgaz Acil Halk Eğitimi Merkezi Çitlenbik Sk. No: 29 Yıldız Fen İşleri Müdürlüğü Dikilitaş Mah. Leylak Sk. No:10 Çarşı Zabıta Karakolu Tel: 0212 236 10 24-25 188 Cenaze Hizmetleri Tel: 0212 319 42 63 Tel: 0212 258 16 73 Tel: 0212 260 31 30 Faks: 0212 236 91 02 Erkek Konuk Evi Prof. Dr. Bülent Tarcan Sk. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü No: 25/A Gayrettepe Nisbetiye Mah. Adnan Saygın Cad. Tel: 0212 274 07 30 Müderris Salih Rüştübey Sk. 2. Ulus 0212 274 00 87 Tel: 0212 325 49 28 Faks: 0212 325 91 20

RESM‹ DA‹RELER İlçe Özel İdare Müdürlüğü Yıldız Mah. Çırağan Cad. No: 77 Tel: 0212 415 40 00

BEDAŞ İlçe Seçim Kurulu Başkanlığı Bedaş Genel Müdürlük Nisbetiye Mah. Aytar Cad. Tel: 0212 311 36 00 Başlık Sk. No:1 Faks: 0212 361 86 86 Tel: 0212 269 15 41 Faks: 0212 269 15 41

Harp Akademileri Komutanlığı Jandarma Bölge Komutanlığı Yeni Levent Balmumcu Mah. Tel: 0212 398 01 00 Şakir Kesebir Cad. No: 1 Tel: 0212 213 44 00 İstanbul Merkez Komutanlığı Mecidiye Mah. Kaymakamlık Palanga Cad. No: 62 Yıldız Mah. Çırağan Cad. No: 77 Tel: 0212 258 99 60 Tel: 0212 327 33 10 Faks: 0212 258 60 65 Faks: 0212 327 33 11

İlçe Emniyet Müdürlüğü Nüfus Müdürlüğü Yıldız Mah. Çırağan Cad. No: 81 Yıldız Mah. Çırağan Cad. No: 77 Tel: 0212 327 50 80 Tel: 0212 259 84 44 Faks: 0212 260 99 99 Faks: 0212 327 33 15 Nâzım Hikmet Heykeli, Sanatçılar Parkı. 92 B+ KIŞ Milli Saraylar Daire Başkanlığı İSKİ Müşteri Hizmetleri Dolmabahçe Sarayı Tel: 0212 301 74 30 Tel: 0212 236 90 00 Faks: 0212 259 32 92 İSKİ Beşiktaş Şefliği Tel: 0212 301 74 10 Müftülük Faks: 0212 301 66 78 Sinanpaşa Mah. Beşiktaş Cad. No: 41 İTFAİYE Tel: 0212 261 00 84 Tel:0212 227 81 19-0212 258 75 34 Faks: 0212 260 33 10 0212 259 15 06-0212 259 15 07- 0212 258 75 34 Polis Eğitim Müdürlüğü Faks: 0212 258 80 15 Akat Mah. Selçuklar Sk. No: 24 Tel: 0212 352 36 90 Faks: 0212 352 36 92

Beşiktaş Tapu Müdürlüğü MUHTARLIKLAR Cihannuma Mah. Yıldız Cad. No: 42 Tel: 0212 261 73 90 Faks: 0212 258 32 51

TRT İstanbul Televizyonu Abbasağa Mahalle Muhtarlığı Kuruçeşme Mah. Muhtar: Yüksel Sağat Ahmet Adnan Saygun Cad. No: 83 Cihannuma Mah. Çömezler Sk. No: 1 Tel: 0212 259 72 75 Tel: 0212 227 83 27 Faks: 0212 227 61 16 Faks: 0212 259 39 57

Türk Telekom Müdürlüğü Akat Mahalle Muhtarlığı Gayrettepe Mah. Muhtar: Murat Tayfun Kirmanlı Yıldız Posta Cad. No: 40 Akat Mah. Haydar Aliyev Cad. No: 3 Tel: 0212 288 21 00 Tel: 0212 351 21 69 Faks: 0212 266 46 46 Faks: 0212 351 12 84 Dutluk Parkı Sosyal Yardımlaşma Vakfı Arnavutköy Mahalle Muhtarlığı Yıldız Mah. Çırağan Cad. No: 77 Muhtar: Sedef İrteş Levazım Mahalle Muhtarlığı Kranioplast Polikliniği Tel: 0212 261 46 46-0212 327 33 11 Arnavutköy Mah. Muhtar: Murat Uygun SAĞLIK KURULUŞLARI Nisbetiye Mah. Satış Meydanı Sk. No: 27 Levazım Mah. Koru Sk. No: 7 Aytar Cad. No: 40-7 Afet Yönetim Merkezi Tel: 0212 265 67 95 Tel: 0212 288 93 21 Tel: 0212 283 92 92 Karanfilköy Mah. Cumhuriyet Cad. Faks: 0212 265 67 95 Faks: 0212 288 93 21 Dentistanbul Diş Hastanesi Tel: 0212 352 24 38 Yıldız Cad. No: 71 Refresh Polikliniği 0212 352 16 78 Balmumcu Mahalle Muhtarlığı Levent Mahalle Muhtarlığı Tel: 0212 310 56 00 Levent Mah. Muhtar: Cüneyt Doğan Muhtar: Muzaffer Türk Krizantem Sk. No: 19 Tel: 0212 324 74 54 Balmumcu Mah. Levent Mah. Gonca Sk. No: 12 Hattat Hastanesi Zincirlikuyu Sk. No: 21 Tel: 0212 264 75 31 Yeni Sülün Sk. No: 85, 3.Levent POLİS MERKEZLERİ Tel: 0212 347 75 05 Tel: 0212 282 36 46 Özel Tunç Polikliniği Faks: 0212 347 75 05 Mecidiye Mahalle Muhtarlığı Kültür Mah. Çamlık Sitesi A 1 Blok D: 3 Muhtar: Cemal Şensöz Metropolitan Florence Tel: 0212 287 01 00 Bebek Mahalle Muhtarlığı Mecidiye Mah. Nightingale Hastanesi Arnavutköy Polis Merkezi Muhtar: Aydın Onar Ambarlıdere Sk. No:5 Gayrettepe Mah. Güzel Günler Polikliniği 1.Cadde No: 52 Arnavutköy Bebek Mah. Bebek Hamamı Sk. Tel: 0212 261 73 30 Cemil Arslan Güder Sk. Levent Mah. Güllü Sk. No: 4 Tel: 0212 263 60 07 No: 8B No: 8 Tel: 0212 278 27 71 Tel: 0212 263 33 00 Muradiye Mahalle Muhtarlığı Tel: 0212 283 34 00 Beşiktaş Polis Merkezi Faks: 0212 263 33 00 Muhtar: Cengiz Hacıömeroğlu Yıldız Parkı girişi Çırağan Muradiye Mah. Levent Semt Polikliniği SSK Beşiktaş Dispanseri Tel: 0212 327 52 77 Cihannuma Mahalle Muhtarlığı Muradiye Deresi Sk. No: 2 Levent Mah. Binbir Çiçek Sk. No: 2 Cihannüma Mah. Muhtar: Ertan Kurtlutepe Tel: 0212 260 41 25 Bostancı Veli Sk. No: 3 Etiler Şehit Naci Soydan Polis Merkezi Tel: 0212 268 35 45 Cihannuma Mah. Mazharpaşa Sk. Tel: 0212 261 71 15 Nisbetiye Caddesi Dilhayat Sk. No: 1 No: 15 D: 1 Nisbetiye Mahalle Muhtarlığı Etiler Tel: 0212 263 17 67 Şaban Gündeş Aile Sağlığı Merkezi Tel: 0212 258 79 61 Muhtar: Hatice Ayşe Şirinler SSK Levent Dispanseri Faks: 0212 263 17 66 Kültür Mah. Faks: 0212 259 99 62 Nisbetiye Mah. İETT Blokları Yolu No: 21 Binbir Çiçek Sk. Levent Ahmet Adnan Saygun Cad. Tel: 0212 257 01 16 Tel: 0212 268 35 45 Levent Polis Merkezi Dikilitaş Mahalle Muhtarlığı No: 30 Hacı Adil Caddesi No:1 Levent Muhtar: Suat Sızmaz Tel: 0212 281 71 61 Ege Polikliniği Dikilitaş Sağlık Ocağı Tel: 0212 264 18 00 Dikilitaş Mah. Cami Meydanı Sk. Nisbetiye Mah. Dikilitaş Mah. Faks: 0212 264 18 00 No: 12A Ortaköy Mahalle Muhtarlığı Nisbetiye Cad. No: 26/16 Bestekâr Aralığı Sk. No: 4 Tel: 0212 261 57 33 Muhtar: Refik Namunlu Tel: 0212 325 40 46 Tel: 0212 327 17 89 Faks: 0212 261 57 33 Gürcü Kızı Sk. No: 4 Tel: 0212 261 65 21 Beşiktaş Semt Polikliniği Beşiktaş Sağlık Grup Başkanlığı H‹ZMET B‹R‹MLER‹ Etiler Mahalle Muhtarlığı Barbaros Bulvarı Yıldız Mah. Çırağan Cad. No: 77 Muhtar: Seçil Eşki Sinanpaşa Mahalle Muhtarlığı Bostancı Veli Sk. No:3 Tel: 0212 236 22 65 Etiler Mah. Ahular Sk. No: 19 Muhtar: Zeki Bölükbaşı Tel: 0212 227 02 45 Tel: 0212 287 53 83 Sinanpaşa Mah. Verem Savaş Dispanseri İ.E.T.T. 1. Hareket Amirliği Faks: 0212 263 69 28 Hasfırın Cad. No: 5 Sefa Polikliniği Barbaros Bulvarı Bostancı Veli Sk. Tel: 0212 227 39 23 Tel: 0212 258 75 74 Nüzhetiye Cad. No: 23/2 No: 3 Kat: 2 Gayrettepe Mahalle Muhtarlığı Tel: 0212 503 92 40 Tel: 0212 327 79 86 İ.E.T.T. İşletme Şefliği Muhtar: Necla Başar Türkali Mahalle Muhtarlığı Tel: 0212 227 70 25 Gayrettepe Mah. Muhtar: Ahmet Bayraktar Transmed Polikliniği Merkez Sağlık Ocağı Fahri Gizden Sk. No: 26 Türkali Mah. Levent Mah. Fulya Sk. No: 7 Yıldız Mah. Çırağan Cad. No: 77 İ.E.T.T. 4. Levent Aktarma Tel: 0212 288 20 16 Ihlamurdere Cad. No: 136 Tel: 0212 281 13 00 Tel: 0212 327 33 14 Merkez Amirliği Faks: 0212 288 20 16 Tel: 0212 259 87 10 Faks: 0212 327 33 14 Tel: 0212 268 35 38 Cosmed Polikliniği Konaklar Mahallesi Muhtarlığı Ulus Mahalle Muhtarlığı Levent Mah. Yeni Sülün Sk. No: 105 Ana Çocuk Sağlığı Merkezi İGDAŞ Genel Müdürlüğü Muhtar: Aslı Akyüz Muhtar: Kadriye Gedik Tel: 0212 283 22 21 Gayrettepe Mah. Yıldız Posta Cad. Tel: 0212 499 11 11 Konaklar Mah. Ulus Mah. Öztopuz Cad. Gönenoğlu Sk. No: 10 kat: 1 Faks: 0212 449 11 33 Faruk Nafiz Çamlıbel Sk. No: 1 Yol Sk. No: 2 Yaşasın Hayat Polikliniği Tel: 0212 327 31 66 Tel: 0212 282 42 12 Tel: 0212 287 27 15 Vişnezade Mah. Süleyman Seba İGDAŞ İstanbul Bölge Müdürlüğü Faks: 0212 282 33 99 Faks: 0212 263 42 12 Cad. No: 39 Semt Aile Sağlığı Merkezi Tel: 0212 499 22 22 Tel: 0212 236 73 00 Abbasağa Mah. Barbaros Bulvarı, Faks: 0212 499 22 09 Kuruçeşme Mahalle Muhtarlığı Vişnezade Mahalle Muhtarlığı Bostancı Veli Sk. No:3 Muhtar: Adnan Soysal Muhtar: Reyhan Cinyusuf Medis Polikliniği Tel: 0212 236 99 97 İGDAŞ Etiler Şefliği Kuruçeşme Mah. Vişnezade Mah. Konaklar Mah. Akasyalı Sk. No: 10 Tel: 0212 499 32 41 Kırbaç Sk. No: 40 Şair Nedim Cad. No: 53 Tel: 0212 269 66 66 Sait Çiftçi Kamu Sağlığı Merkezi Faks: 0212 499 32 44 Tel: 0212 287 06 38 Tel: 0212 261 15 94 Dikilitaş Mah. Faks: 0212 287 06 38 Faks: 0212 258 24 23 Micromed Polikliniği Barbaros Bulvarı No: 109 İGDAŞ Fulya İşletme Şefliği Sarmaşık Sk. No: 31 Levent Tel: 0212 236 77 62 Tel: 0212 499 32 56 Kültür Mahalle Muhtarlığı Yıldız Mahalle Muhtarlığı Tel: 0212 281 68 00 Faks: 0212 499 32 59 Muhtar: Dursun Gül Muhtar: Şevki Yıldırım NeoLife Tıp Merkezi Kültür Mah. Sekbanlar Sk. No: 88 Yıldız Mah. Etiler Kardiyoloji Polikliniği Nisbetiye Mahallesi Yücel Sk. İSKİ Şube Müdürlüğü Tel: 0212 265 07 55 Çırağan Cad. No: 17/1 Akat Mah. Nisbetiye Cad. No: 41/25 No: 6 1. Levent Tel: 0212 328 17 50 Faks: 0212 263 35 37 Tel: 0212 261 50 05 Tel: 0212 352 52 51 Tel: 0212 385 31 00

B+ KIŞ 93 24 saat

Ortaköy Beltaş Sağlık Ocağı Onep Estetik ve Plastik Cerrahi Merkezi Mecidiye Mah. Levent Mah. Manolyalı Sk. No: 15 Müverrih Saadettin Sk.No: 20 Tel: 0212 283 92 70 Tel: 0212 259 56 18 Novita Cerrahi Merkezi Levent Sağlık Ocağı Levent Mah. Manolyalı Sk. No: 5 Nisbetiye Mah. Yücel Sk. No: 15 Tel: 0212 284 97 03 Tel: 0212 279 58 26 Özel Aileden Biri Evde Bakım Karanfilköy Sağlık Ocağı Hizmetleri Akat Mah. Zeytinoğlu Cad. No: 121 Gayrettepe Mah. Yıldız Posta Cad. Tel: 0212 351 25 53 No: 8 2 Blok D: 24 Tel: 0212 347 26 70 Baykent Tıp Merkezi Nisbetiye Mah. Aydın Sk. No: 8 Dünya Göz Hastanesi Tel: 0212 284 00 90 Nisbetiye Cad. Yanarsu Sk. No :1 Tel: 444 44 69 Boğaziçi Tıp Merkezi Dikilitaş Mah. Yenidoğan Sk. No: 7 Memorial Etiler Tıp Merkezi Tel: 0212 227 00 00 Nispetiye Cad. Erdölen İşhanı No. 38 Etiler Çebi Tıp Merkezi Tel: 0212 324 99 99 Ortaköy Mah. Dereboyu Cad. No:58 Tel: 0212 227 55 55 Özel Gastro Med Merkezi Nisbetiye Mah. Ota Tıp Merkezi Aytar Cad. No: 38 Kat: 2 Sinanpaşa Mah. No: 23 Tel: 0212 324 73 73 Tel: 0212 227 84 50 Fertijin Kadın Sağlığı Merkezi Jinemed Tıp Merkezi Bebek Mah. Muradiye Mah. Deryadil Sk. No:1 Bebek Yokuşu Sk. No: 6 Etiler Çocuk Bilim Merkezi Tel: 0212 260 40 40 Tel: 0212 287 57 75 Four Seasons Hotel Levent Cafe Beşiktaş Kültür Merkezi Dikilitaş Tıp Merkezi Natal Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Çırağan Cad. No:28 Levent Mah. Çalıkuşu Sk. Levent Köyiçi Cad. No: 39 Dikilitaş Mah. Merkezi Devlet Güvenlik Mahkemesi Yanı Kültür Merkezi No:2/4 Tel: 0212 260 11 56 Karakol Çıkmazı Sk. No: 1A Nisbetiye Cad. Erdölen İş Merkezi Tel: 0212 381 40 00 Tel: 0212 269 39 97 Tel: 0212 327 19 12 No: 38 / 13 Etiler Faks: 0212 381 40 10 Tel: 0212 324 30 10 Ortaköy Cafe Acıbadem Etiler Tıp Merkezi La Maison Hotel Dere Çıkmazı Sk. Ortaköy Kültür MÜZELER Nisbetiye Mah. Aytar Cad. No: 40/8 Jinepol Kadın Sağlığı Kliniği Yıldız Mah. Müvezzi Cad. No: 63 Merkezi No:12/1 Tel: 0212 283 03 33 Aytar Cad. Başlık Sok 1/B Levent Tel: 0212 227 42 63 Tel: 0212 227 77 23 Tel: 0212 264 18 28 Faks: 0212 227 42 78 International Etiler Tıp Merkezi Faks: 0212 264 18 80 Sanatçılar Cafe Aşiyan Müzesi Levent Mah. Nisbetiye Cad. No: 19 Ortaköy Princess Hotel Akat Mah. Tepecik Yolu No: 11A Bebek Mah. Aşiyan Yolu No: 15 Tel: 0212 280 40 30 Acıbadem Fulya Hastanesi Ortaköy Mah. Dereboyu Cad. No: 10 Sanatçılar Parkı içi Tel: 0212 263 69 86 Dikilitaş Mah. Hakkı Yeten Cad. Tel: 0212 227 60 10 Deniz Müzesi Ortaköy Tıp Merkezi Yeşilçimen Sk. No: 23 Faks: 0212 260 21 48 Sporcular Cafe Sinanpaşa Mah. Cezayir Cad. No: 2 Balmumcu Mah. Varnalı Sk. No: 3 Tel: 0212 306 44 44 Konaklar Mah. Ihlamur Sk. No: 6 Tel: 0212 327 43 45 Tel: 0212 347 11 30 Faks: 0212 306 40 00 Parksa Hilton Sporcular Parko içi Vişnezade Mah. Mimar Sinan Üniversitesi Otim Med Diyaliz Merkezi Bayıldım Cad. No: 12 Resim Heykel Müzesi Dikilitaş Mah. Yeşilçimen Sk. No: 9 Tel: 0212 310 12 00 Vişnezade Mah. Tel: 0212 327 87 47 OTELLER Faks: 0212 227 91 85 Dolmabahçe Cad. No: 4 Tel: 0212 261 42 98 Renmed Diyaliz Merkezi Radisson Sas Bosphorus Hotel Akmerkez AFM Levent Mah. Begonya Sk.No: 10 Bebek Oteli Yıldız Mah. Çırağan Caddesi 46 Kültür Mah. Nisbetiye Cad. No: 56 Şehir Müzesi Yıldız Mah. Serencebey Yokuşu Tel: 0212 269 47 93-0212 278 11 14 Bebek Mah. Tel: 0212 310 15 00 Tel: 0212 282 05 05 Yıldız Sarayı Cevdetpaşa Cad. No: 34 Tel: 0212 258 53 44 Türkiye Kanserle Savaş Vakfı Tel: 0212 358 20 00 Sürmeli Hotel Cinecity (Alkent Sitesi) Nisbetiye Mah. Yücel Sk. No: 6-8 Faks: 0212 263 26 36 Gayrettepe Mah. Akat Mah. Tel: 0212 278 83 41 Prof. Dr. Bülent Tarcan Sk. No: 3 Tepecik Yolu Kaktüs Sk. No: 3 Yıldız Sarayı Müzesi Conrad İstanbul Tel: 0212 272 11 60 Tel: 0212 352 16 66 Yıldız Mah. Serencebey Yokuşu Tel: 0212 258 30 80 Cosmed Est. ve Plastik Cerrahi Merkezi Cihannüma Cad. Faks: 0212 272 75 32

Levent Mah. Yeni Sülün Sk. No: 17 Saray Mah. No: 5 Mayadrom AFM

Tel: 0212 283 91 81 Tel: 0212 310 25 25 The Plaza Otel Akat Mah. Orkide Sk. No: 1 Faks: 0212 259 66 67 Gayrettepe Mah. Tel: 0212 444 12 36 Levent Genel Cerrahi Merkezi Barbaros Bulvarı No: 165 ÜNİVERSİTELER Levent Mah. Yasemin Sk. No: 2/1 Çırağan Palace Kempinski Tel: 0212 274 13 13 Tel: 0212 324 01 50 Çırağan Cad. No: 32 Faks: 0212 273 15 90 Tel: 0212 326 46 46 KÜLTÜR MERKEZLERİ Bahçeşehir Üniversitesi Acıbadem Levent Tıp Merkezi Faks: 0212 259 66 87 Hotel Les Ottomans Yıldız Mah. Levent Çarşı No: 17 Kuruçeşme Mah. Osmanpaşa Mektebi Sk. No: 4-6 Tel: 0212 324 01 48 Dedeman Otel Muallim Naci Cad. No: 68 Akatlar Kültür Merkezi Tel: 0212 236 54 90 Gayrettepe Mah. Tel: 0212 359 15 00 Sahnesi İstanbul Ortopedi Merkezi Yıldız Posta Cad. No: 52 Faks: 0212 359 15 40 Akat Mah. Zeytinoğlu Cad. No: 16 Boğaziçi Üniversitesi Levent Mah. Çilekli Cad. No: 1 Tel: 0212 337 39 00 Tel: 0212 351 93 82-84 Bebek Mah. Şehitlik Tel: 0212 324 03 24 Faks: 0212 356 19 50 Swissôtel The Bosphorus, Istanbul Dergâhı Sk. No: 2 Bayıldım Caddesi No: 2 Maçka Fulya Sanat Bebek Mah. Tel: 0212 326 11 00 Hakkı Yeten Cad. Cevdetpaşa Cad. No: 115 Faks: 0212 326 11 22 Ahçıoğlu Plaza No:10 Dikilitaş Tel: 0212 359 54 00 Tel: 0212 215 60 29-36 W Hotel Faks: 0212 215 60 37 Galatasaray Üniversitesi Süleyman Seba Cad. No: 22 Yıldız Mah. Çırağan Cad. No: 36 Tel: 0212 381 21 21 Mustafa Kemal Merkezi Tel: 0212 227 44 80 Faks: 0212 381 21 81 Attila İlhan Sahnesi Akat Mah. Uğur Mumcu Cad. No: 8 Haliç Üniversitesi Tel: 0212 351 24 56 Çiğdem Sk. No: 2/A Gayrettepe BELEDİYE Tel: 0212 288 69 69 CAFELERİ Levent Kültür Merkezi Onat Kutlar Sinema Salonu İstanbul Bilim Üniversitesi Levent Mah. Gayrettepe Mah. Akatlar Cafe Çalıkuşu Sk. No: 2-4 Büyükdere Cad. No: 120 Akatlar Mah. Zeytinoğlu Cad. No:16 Tel: 0212 325 73 71 Tel: 0212 213 64 86 Tel: 0212 351 42 06 Ortaköy Kültür Merkezi İstanbul Teknik Üniversitesi Kültür Cafe Afife Jale Sahnesi Vişnezade Mah. Kültür Mah. Ortaköy Mah. Süleyman Seba Cad. No: 90 Orkide Sk. No: 7 Ortaköy Dere Çıkmazı No: 1 2 Tel: 0212 293 13 00 Prof. Dr. Aykut Barka Tel: 0212 236 10 27 Deprem Parkı içi Cihannuma Parkı 94 B+ KIŞ Mimar Sinan Güzel Sanatlar •Bebek Mahallesi Üniversitesi Yıldız Mah. Çiğdem Sk. No: 1 Çınar Taksi Tel: 0212 259 17 90 Tel: 0212 265 22 37

Yeditepe Üniversitesi Göz Merkezi İskele Taksi Şakir Kesebir Cad. Tel: 0212 265 94 33 Gazi Umur Paşa Sk. No: 28 Balmumcu •Dikilitaş Mahallesi Tel: 0212 211 40 00 Güven Taksi Yıldız Teknik Üniversitesi Tel: 0212 261 65 27 Yıldız Mah. Hamam Sk. No: 2 Tel: 0212 259 70 70 Dikilitaş Merkez Taksi Tel: 0212 261 56 26

Emirhan Taksi TAKSİ DURAKLARI Tel: 0212 260 75 35

Öner Taksi Tel: 0212 211 66 63 •Abbasağa Mahallesi Koza Taksi Yıldız Taksi Tel: 0212 267 17 00 Tel: 0212 260 06 06 •Etiler Mahallesi Conrad Taksi Tel: 0212 260 55 40 Bahar Taksi Tel: 0212 351 10 58 Âşiyan Müzesi Çırağan Taksi •Ortaköy Mahallesi Bizim Taksi Tel: 0212 268 12 10 Tel: 0212 227 72 66 Sevgi Taksi Tel: 0212 263 53 15 Öz Ortaköy Taksi Tel: 0212 282 43 77 •Akatlar Mahallesi Tel: 0212 260 06 95 Doğan Taksi Sabancı Center Merkez Taksi Basın Taksi Tel: 0212 265 36 96 Karanfil Taksi Tel: 0212 264 19 64 Tel: 0212 264 69 89 Aile Taksi Tel: 0212 651 97 68 Tel: 0212 261 48 55 Günaydın Taksi Konaklar Taksi Levent Taksi Akatlar Taksi Tel: 0212 265 32 17 Tel: 0212 281 56 19 Tel: 0212 264 16 17 •Ulus Mahallesi Tel: 0212 351 65 25 Özen Taksi Köşk Taksi Site Taksi Merkez Taksi Site Taksi Tel: 0212 287 04 02 Tel: 0212 264 44 23 Tel: 0212 268 42 85 Tel: 0212 269 59 81 Tel: 0212 268 42 85 •Gayrettepe Mahallesi •Kuruçeşme Mahallesi Mayadrom Taksi Levent Merkez Taksi Ulus Vadi Taksi Tel: 0212 325 81 69 Esentepe Taksi Park Taksi Tel: 0212 264 19 64 Tel: 0212 287 69 19 Tel: 0212 266 23 80 Tel: 0212 287 61 56 MKM Taksi Uygun Taksi Öz Ulus Taksi Tel: 0212 352 02 41 - 61 İdil Taksi Sahil Taksi Tel: 0212 269 22 65 Tel: 0212 263 05 06 Tel: 0212 266 05 30 Tel: 0212 265 88 22 •Arnavutköy Mahallesi Birlik Taksi Ulus Taksi Cihan Taksi •Kültür Mahallesi Tel : 0212 269 01 87 Tel: 0212 263 69 46 İskele Taksi Tel: 0212 272 03 07 Tel: 0212 265 94 33 Kültür Taksi •Nisbetiye Mahallesi 2. Ulus Turizm Taksi Esen Taksi Tel: 0212 265 72 72 Tel: 0212 264 70 79 Sizin Taksi Tel: 0212 272 29 07 Birlik Taksi Tel: 0212 263 38 50 Öz Ulaş Taksi Bulut Taksi Tel: 0212 269 01 87 Turizm Taksi Tel: 0212 266 18 17 Tel: 0212 265 77 11 Tel: 0212 264 70 91 Bebek Taksi Nisbetiye Taksi Tel: 0212 263 73 69 •Konak Mahallesi •Levazım Mahallesi Tel: 0212 264 22 31 •Vişnezade Mahallesi

•Balmumcu Mahallesi Levazım Taksi Öz Turizm Taksi Oyak Site Taksi Tel: 0212 267 17 29 Tel: 0212 269 90 99 Öz Valide Çeşme Taksi Bebek Taksi Tel: 0212 264 16 58 Tel: 0212 259 41 52 Tel: 0212 263 72 45 •Levent Mahallesi Yeni Levent Taksi Valide Çeşme Taksi Tel: 0212 260 36 24

Merkez Taksi Tel: 0212 327 33 60

İSKELELER

Arnavutköy İskelesi Arnavutköy Mah. Bebek-Arnavutköy Cad. Tel: 444 18 51

Bebek İskelesi Bebek Mah. Cevdetpaşa Cad. Tel: 444 18 51

Kadıköy İskelesi Sinanpaşa Mah. Cezayir Cad. Tel: 444 18 51

Üsküdar İskelesi Sinanpaşa Mah. İskele Cad. Tel: 444 18 51

Ortaköy İskelesi Mecidiye Mah. Vapur İskelesi Sk. Tel: 444 18 51

Meyve Bahçesi B+ KIŞ 95 UNUTMAMAK

Prof. Adnan Çoker Evren V – 2012 Tuval üzeri akrilik, 100 x 100 cm imzalı

19 Ocak'a kadar Beşiktaş Çağdaş Sanat Galerisi'nde