Türkmen'in Temel Yolu Ya Da Damga Alfabe Hakkinda
Total Page:16
File Type:pdf, Size:1020Kb
29 TÜRKMEN'İN TEMEL YOLU YA DA DAMGA ALFABE HAKKINDA Doç. Dr. Mehmetdurdı SARIHANOV Türkmenistan Bilim ve Teknik Yüksek Kurulu Mahtumkulu Dil ve Edebiyat Enstitüsü Başkan Vekili ÖZET XVII-XVIII. asır Türkmen klâsik şairleri Andalip, Şakandî, Şeydaî eserlerinde Oğuz Alfabesi hakkında ilgi çekici bilgiler verirken özellikle Andalip bilimsel özellik taşıyan görüşler ortaya koymuştur. Andalip "Oğuzname"adlı eserinde Oğuz Han'ı medenî kahraman olarak tanıtarak onun "tagma alfabeyi yani bir dönem için hem damga hem de alfabe olarak hizmet eden işaretleri bulduğunu kıvançla ifade ediyor. Türkmen klâsik şairlerinin eski alfabemiz hakkında ne tür bilgilere sahip oldukları veya bu konuda nasıl fikir yürüttükleri henüz açık değil. Fakat halkının muhteşem geçmişiyle iftihar eden Andalip, değerli eserini yazmak için hem halk arasındaki, hem de resmi tarihlerdeki Oğuznameleri inceleyerek bunlardan neticeler çıkarmış ve Oğuzların tarihini yazmıştır. Klâsik şairlerimizin özellikle Andalip'in eserinde belirtilen ve diğer ilmi çalışmalarda yer alan bilgiler çerçevesinde bundan birkaç yıl önce damga alfabeyi tekrar gündeme getirmek konusunda girişimlerde bulunan âlimler oldu. Andalip ile Şakandî 24 harfli, Şeydaî ise 25 harfli alfabeden söz ediyor. Türkmen klâsik şairlerinin gündeme getirdikleri alfabe, aslında Kaşgarlı Mahmut'un zamanında Uygur yazısı adını almaya başlayan Türk alfabesidir. Divanü Lügati't-Türk'te Türk yazısının 25(18+7) harfi olduğu belirtilirken, Kaşgarlı Mahmut, Uygurların yazısından söz ederken Türk alfabesi ile ilgili bilgilere başvurarak Uygurların 24 harfli alfabeyi kullandıklarını bildiriyor. Uygur yazısı, XI. asırdan sonra da birkaç asır kullanılıyor. Andalip'in bu yazıyı Oğuz Han ile ilişkilendirmesi millî gurur ile, Oğuz tarihinin resmî tarihlerde ikinci yeri alması ise tarihî sürece bağlı olması ile açıklanabilir. Anahtar Kelimeler: Oğuznameler, Resmî tarih, Damga alfabe, Türkmen klâsik şairleri bilig-9/Bahar’99 30 GİRİŞ Mogol hem Tatar içre ança danış Toguldı, il takı eyle, tiydi, baş Atalarımız tarafından hayvanlara vurulan "damga"ların ……………………………………… aynı zamanda bir "alfabe" görevini de yerine getirdikleri Şunun birle mükemmili-muzaffar şeklindeki görüş ile "Hayvancılık Leksiyası"nı Kuruldu Türk içide in beyik zor. ……………………………………… incelediğimiz sıralarda ilgilenmeye başladık. 1980'li Gelip imdi Mogolistanda ol şa, yılların sonlarında edebiyatçı Ahmet Bekmıradov, Gurupdır toy, hasabı baştan aşa Andalip'in "Oğuz name" adlı manzum eserini ele alan ……………………………………… çalışmasında bu yöndeki araştırmalara temas ederek Tokuz yüz mün hovuzga mey akızdı, birtakım ilgi çekici görüşler ortaya atmıştı. Meynin deryasıda muştakı yüzdi. Andalip'in sözkonusu eserini ilmî merak ile okuduğumuzda, XVII - XVIII. asırlarda yaşamış olan bu Tokuz yüz mün koyu hem ança yılkı klâsik şairimizin öne sürdüğü ilmî görüşler, Oğuzların Soyup, kıldı ziyafet ehli halkı tarihine ait açıkladığı olgular dikkatimizi çekmişti. Bu ……………………………………… sebeple de Andalip'in bu eserindeki "alfabe" fikrinin ortaya Çıkıp Oğuz millet içre söz yöretdi çıkışını ve bunun temelini somut şekilde açıklamayı hedefledik. Bu ise, poemadaki (mesnevi tarzına benzeyen Kılıp anda yurtunu üçge taksım uzun şiir) tarihî bilgilerin hangisinin o devirlerde müraacat Her iki oglun anda goydı hakim edilen kaynaklardan alınmış olduğunu, Oğuzlar ile Oğuz Han'ı tanımak veya O'nun gerçekleştirdiği işleri Uygurlar arasındaki meselenin ortaya çıkışını ve anlamak maksadıyla okumayı alışkanlık haline getirdiğimiz çözülüşünü, bunların yanısıra Andalip'in "damga alfabe" bu dizeler içinde "Moğol", "Tatar", "Moğolistan" gibi konusundaki fikirlerinin temelini belirlemekle ilişkili sözlerin geçmesi, bir anlamsızlık ifade ediyor. Acaba eserde sorulara cevap verilmesini gerektiriyordu. Oğuzların tarihine Moğolların karıştırılması bir rastlantı mı, Ahmet Bekmıradov belirtilen meselelerin pek çoğuna, yoksa belli bir sebebe mi dayanıyor? Eğer bir temel sebebe Prof.Dr. H.G.Göroğlı 'nın "Oğuz Kahramanlık Destanı" adlı veya geleneğe dayanıyor ise, bu ne zaman ve hangi nedenle çalışmasından hareketle "Andalıp Hem Oğuznamacılık ortaya çıkmış olabilir? Debi" (1987) ile "Göroğlu'nun Izları" (1988) adlı Cengiz Han komutanları ve yakın çevresiyle oturduğu kitaplarında ve Dânâ Ata'nın "Oğuzname"sini (1992) ele bir sırada, seferlerinde kazandığı büyük zaferleri alan makalesinde temas etmiş idi. Onun bu araştırmaları, hatırlayarak gurura kapılıp övünüyor. Moğollar Herat Türkmen Oğuznameleri hakkındaki çalışmaları yeniden şehrini kuşattıklarında,Gürcis tanlı Kadı Vahdettin Beşençi gündeme getirdi. esir düşmüştü. Cengiz Han, ileri görüşlü ve ilim sahibi bir kişi olduğu için bilgilerinden yararlanmak üzere bu şahsı yanından ayırmıyormuş. O, Cengiz Han'ın bu sözlerini OĞUZNAMELER VE RESMÎ TARİHLER işittiğinde, "Bir kaşık kanımda gözünüz yoksa (bağışlayınız), sizin sözlerinize bir cevabım var" demiş. İzin Nurmuhammet Andalip'in "Oğuzname" (An- alıp sözlerine başlayarak, "Halkı kırarak yaptığınız bu dalip,1990) adlı manzum eserinin, "Oğuzhanın Hakanlıgını yürüyüşler sonunda şöhretinizi duyacak insan mı kalır?" Ogullarıga Tabşırganı"(Oğuz Han'ın Hakanlığını diyen Kadı Beşençi'ye, haşmetli Cengiz şunları söylüyor: Oğullarına Paylaştırması) adlı bölümünde şu mısralar "Dünyada yurt çoktur. Ben bu soykırım ve yıkımı sadece vardır: Muhammet Oğuzlu'nun atının ayak bastığı yerlerde yaptım" (Reşidüddin, 1952). bilig-9/Bahar’99 31 0'nun "Muhammet Oğuzlu" dediği kişi, Harezm şahı gösteren önemli bir olgu var: Reşidüddin eserine yazdığı Muhammet'tir. O Cengiz'in kervanına gaddarca davrandığı sözbaşı yazısında şunları söylüyor: "Tarihçi eserini için, Harezm idaresindeki topraklara büyük ve korkunç yazarken her halkla ilgili yazıları veya anlatılan bilgileri ordular yığıldı. Muhammet'in şahlığı sırasında genişleyen esas alır. Asıl mesele bu bilgilerin hakikate uygun olup Harezm Devleti Hazar'ın kuzeyinden Fars körfezine, olmamasında değil, bu halkın kendi hakkında yazılan veya Kafkaslardan Hindukuş Dağlarına kadar uzanıyordu. anlatılan bilgilere inanmasındadır. Eğer bu bilgiler hakikate Gerçekten de Cengiz Han, onun adının ulaştığı yerleri kana uygun değilse suç bu tür malûmatı verenlerin boynuna..." bulamıştı. Ancak bu topraklar Muhammet'in bizzat ele (Reşidüddin, 1952). geçirdiği topraklar değildi. Oğuz Han çok eski devirlerde Türk halklarının, bu bağlamda Türkmenlerin bu topraklarda at koşturmuş, daha sonraları ise O'nun (Oğuzların) geçmişi hakkındaki bilgileri, Reşidüddin'e nesilleri bu kadim yoldan ilerlemişlerdi. Cengiz Han'ın hizmetinde bulunan Uygurlar, özellikle Moğolların, Türkmenin (Oğuzun) geçtiği bu yolu onların arasından Polat Çinsan adlı tarihçileri veriyordu. yeniden ele geçirmesi asırlara tesir etti. Bu hadise ile Uygurlar hem ilmî sahada, hem de askeri hizmetlerde yer alıyorlardı. birlikte, ilk önce Oğuzların sereserpe gezdiği toprakların Cengiz'in oğlu Ödegey, 1227 yılında, babasına hakimiyeti elden çıktı. Cengiz'in Moğollardan ve ayrıca başkaldırıp Tebriz dolaylarında mekân tutan Celâleddin ve Orta Asya'nın güneyinde yaşayan Türk topluluklarından yiğitlerinin peşinden 30-40 bin kişilik bir ordu gönderiyor. teşkil ettiği ordudan kalanlar veya kaçanlar önce Bu ordunun bir tümeni Uygur, Türkmen, Karluk vb. Türk Müslümanlığa geçtiler, bunun peşisıra da Moğollar dillerini topluluklarından teşkil olunup tümenbaşıları da ve dinlerini unutarak Türkleştiler. Bu olgu ise Oğuzlar ile kendilerinden imiş. Moğol ordusu, hedeflediği yerde Kıpçakların etnik yapısını belirli ölçüde yeniden oluşturdu. Celâleddin'in askerlerini bulamıyor. Bu fırsattan Bu olgunun şekillenmesinde Moğolların yürüttükleri devlet yararlanarak kolayca alınabilecek bir bölgeden uygun bir siyasetinin büyük katkısı vardı. Beklenmedik bir anda yeri ele geçiriyorlar. Moğolların kara bulut gibi yaklaşıp güçlü orduların baskısına uğrayan Oğuz nesli köle olarak geldiğini haber alan Türkmenler kurtulmak amacıyla yaşayamazdı. Üstelik Moğolların asimile faaliyetleri de Anadolu'ya sığınıyorlar. Peşlerinden Anadolu'ya giren giderek temposunu arttırıyordu. Moğol atlıları yavaş yavaş onları sıkıştırıyor, sonuçta Ebulgazi Bahadır Han,"Şecere-i Türk"adlı eserinde, buraya yerleştiriyorlar. Reşidüddin'e dayanarak, Kazan Han'ın sözlerine yer Bu hadiseden ta Timur'un Yıldırım Bayezit ile veriyor. Bu sözler Moğolların geleceği ile ilgilidir:"Bizden savaşarak zafer kazanmasına yani 1402 yılına kadar bu sonra doğacak Moğol nesilleri dillerini yitireceklerdir" karışık ordunun kalıntıları Anadolu'da kalıyor. İçleri de (Ebulgazi, 1994). dışları da Türkleştikten sonra, bunlar, Faruk Sümer'in de Böylece bu yapay yol ile Türk halkları ile Moğolları belirttiği gibi "Türkmen"leşiyorlar. Timur bunların birleştirmeyi, birbirine çatmayı uygun görüyorlar. 1295- Anadolu'ya nasıl ve hangi sebeple geldiklerini bildiği için 1304 yıllarında Hülâgu devrinde İran'da yönetime geçen hepsini toplayarak mal ve mülkleri ile birlikte önüne katıp Kazan Han, devrinin çok yönlü eğitim görmüş adamı dönüyor. Yolda kaçmaya çalışanlara da ağır cezalar meşhur Reşidüddin'e "Umumi Tarih" yazdırmaya karar veriliyor. Timur bunları Issık-köl çevresine gönderiyor. veriyor. Reşidüddin'in maddî zenginliği Moğollara yaptığı Ancak 1405 yılında Timur'un ölümü üzerine Amuderya hizmetlerin bir karşılığı idi. Bu imkânlar içerisinde boylarına geliyorlar. Bazı Orta Asya tarihçileri bu topluluğa Reşidüddin, çevresinde topladığı ilim adamları ve "Kara Tatar Türkmenleri" de demişlerdir (Sarıhanov, 1997). tercümanlarla birlikte verilen işi yerine getiriyor. Buna benzer "karışma" süreçleri Orta Asya’ nın pek çok Reşidüddin'e