Editörden ıymetli dostlar hem ülke hem de eğitim gündemleri olarak yoğun süreçleri yaşıyoruz. Neyse ki millet olarak bu durum Enderun Özgün Eğitimciler Derneği K Yayın Organı bizi şaşırtmıyor. Çünkü alışığız. Alışık olduğumuz yadsımadığımız anlamına gelmesin sadece şaşırmıyoruz. Para ile Satılmaz Çabuk fevrileşen bir millet olduğumuz için daha çok köşeli ifadelerle Üç Ayda Bir Yayınlanır kendimizi ifade etmeyi seviyoruz. Genelde çözüm önerilerimizde Yıl 4, Sayı 16 evrimsel yaklaşımların sonucu olarak mütevazı iddialarla mevzi Mart, Nisan, Mayıs'2021 mevzi başarılar kazanmak yerine büyük iddiaların sahibi olmak Eğitim ve Reform çoğu zaman daha çok peşine düştüğümüz söylemler oluyor. Enderun Özgün Eğitimciler Derneği Pandemi sürecinde birçok arkadaş gurubunda uzaktan kitap okuma Adına Sahibi ve mütalaa etkinlikleri yaptık. Kitap ve yazar olarak Aliya’yı, Said Zekeriya Arslantürk Halim Paşa gibi isimleri, İsmet Özel’in Üç Zor Meselesini ve İbrahim Genel Yayın Yönetmeni Kalın’ın kitaplarını ve eğitim hakkındaki görüşlerini inceledik. Bayram Yılmaz Özellikle bir toplumun eğitimi ile inkişafı hakkındaki görüşlerinin ortak paydası “… Devrimci bir yaklaşımın uyum ve yapısal sorunlar Yayın Kurulu üreteceğini, özellikle batı toplumunda başarılı uygulamalarının Prof. Dr. M. Ali Büyükkara bizde aynı sonucu vermeyeceğini, çünkü toplumsal yapımızın Prof. Dr. Mustafa Özel Dr. Hüseyin Korkut farklı olduğu için aynı sonuçları üretmeyeceğine …” yönelik görüş Hasan Uyar ve tesbitlerini paylaştık. Tüm bu fikirsel altyapı ve tesbitler bizlere Mehmet Dağ eğitim politikalarını belirlerken yol gösterici olmasını gerekmektedir. Abdullah Taşkıran Çünkü eğitimin insanı ve toplumu ilgilendiren boyutuyla deneme Zekeriya Arslantürk yanılmanın maliyeti çok yüksek olacaktır. İnsan söz konusu Kamil Ergenç olduğunda kaybedilmiş bir insan sadece “faydasız” birisi olmayacağı Bekir Dilekçi gibi cahil ve ham bırakılmış kişiler toplumsal fayda veremediği Tasarım zaman topluma zarar verebilmektedir. Eğitimsizliğin ve eğitim Ertan Akbulut yanlışlığının maliyetlerini tüm toplum ödeyeceği için mesele toplumsal bir soruna neden olmaktadır… Adres Eğitim politikalarında sorunlara sebep olan temel yaklaşım sorunu; Bahariye Mevlevihanesi Eyüp Merkez Eğitim politikaları ve düzenlemeleri yapılırken çoğu kez eğitim Mah. Silahtarağa Cad. No:12 EYÜP / biliminin ışığı ve gerekleri ile değil de kitlenin/kalabalıkların kısa İletişim vadeli talepleri ile şekillenebiliyor olması… Tüm bu yanlış öncelikler Tel: 0212 501 31 71 hiyerarşisi de zaman içinde günü kurtaran ama yarını kuramayan [email protected] sonuçlara sebep olabilmektedir. Baskı - Cilt Eğitim en asırlık ufuklar ile planlanması gereken, inşa edebilmenin Çağlayan Basım Sarnıç Yolu Üzeri No:7 Gaziemir-İZMİR ilk tuğlası konulurken bu tuğlanın bütün içerisindeki anlamı, Tel: +90 232 274 22 15 sağlamlığı ve estetiğide göz önünde bulunması gereken bir “hal” Fax: +90 232 274 22 84 ile oluşturulması gereken bir beka meselesidir. İstanbul, Mat 2020 Bizler “EĞİTİMDE REFORM” ile ilgili tartışmalara katkı olarak çıkardığımız bu sayıda meselelere yaklaşımımız bu bakış ile ifadelendirmeye çalıştık. Bu topluma yabancılaşmış bireylerin düşebileceği yanlışlara düşmemeye gayret ettik. Özellikle eğitimin dışından, saha tecrübesi olmayan kişi ve akademisyenlerin etki değerlendirmesinden uzak bir sorunu çözerken başka bir soruna yol açabilecek, bünyeyi farklı şekilde entübe edebilecek insanlardan uzak kalmaya, daha çok eğitim alanında çalışmalar yapmış ve saha tecrübesine sahip hocalarımızı dinlemeye gayret gösterdik. Dergimizi sizlerin istifadesine sunmak bizler için anlamlı ve öğretici bir süreç olmaktadır. Dileğimiz olabilecek en geniş kitleye ulaşabilmek ve tüm okuyucularımıza da faydalı olabilmektir. Şimdiden ilginize ve tanıtım için yapacağınız katkıya teşekkür ederiz. Enderun Özgün Eğitimciler Derneği "İnsan ve Medeniyet Hareketi" Kurumudur BAYRAM YILMAZ

03 54 EVLÂD-I MÜNEVVER ÇOCUK EDEBİYATI VE DEĞERLER EĞİTİMİ REYHAN CANTÜRK NEBİ SAĞMAN 04 62 YOKSA SİZİN BİR DİZİNİZ YOK MU? YAZI FOBİLİ NESİLLER ERDAL ŞAHİN YETİŞTİRME KILAVUZU NABİ KÜÇÜK 08 SÖYLEDİKLERİ VE SÖYLEYEMEDİKLERİ 66 İLE BOZKIRIN DİLİ TARİH BİLİNCİ OKULDA MI TUBA NUR KAR - BAYRAM YILMAZ DİZİLERDE Mİ VERİLİR? 14 UMUT DİRİÖZ NE DÜŞÜNÜRSEK ONU HİSSEDERİZ 68 EVLÂD-I MÜNEVVER PROF. DR. AHMET AKIN bu sayıda bu MART 2021 COĞRAFYA KADER MİDİR? 16 İSMAİL YÜKSEK REYHAN CANTÜRK TEK ÇOCUKLU VE ÇOK ÇOCUKLU AİLELERDE HAYAT MEMNUNİYETİ 70 PINAR AYGÜNDÜZ GÖSTERİŞLİ YALANLARLA BARIŞIK YAŞAMAK ir yangın patladı ötelerde âlemin katmerinden her Terennüm eder cümle dîvan, bir yangının zülfünü. 22 KAMİL ERGENÇ Bzerre-i Zişan’ın huzuruna. Şimdi öğrenme vakti Kimisi yollar sürer, izleri kaybolan çölün siretinde. EVLİLİK YAŞININ ERTELENMESİ avuçlarındaki hükmü ey evlâd-ı münevver. Feyzi, hülasa serap olur gözlerine de doyar derman İLKAY CAN 74 Öncelik o ki şân eyledi ruhunu. Manâsı kulca mahzun ile gönül. Bir süre sonra varılan gerçeğin rıhtımından DÜŞÜNEBİLME ÜZERİNE lâkin hisçe özlem dolu kün’lerle geldin ezelden. Bir kalkan gemilerin dalgalarına saklı insan veda eder 26 ABDÜLAZİZ TANTİK yaradan doğdun, yâr oldun mahlûkatın izine. Sebepler beşerin naçizane direnişine. OSMANLI MEDRSELERİ ikliminde can verilmiş ruhun, diriltti yeryüzüne Kimisi de saklanır makam-ı mahurdan dökülen ince VE ISLAHI ÇALIŞMALARI 82 vurulmuş iğneli bukağı. Şekillendi toprak, kavradı hilme. Tatmine ihtiyacı olan kalbin zindanında takılmış, ALPASLAN ARSLAN İBN HALDUN’UN MUKADDİME’SİNDE kendisine verilen görevi. Avuçlarında canlandı vaadi levyeyle dağlanan yürek bir dağın ufkunda zuhur eder. TOPLUMSAL DEĞİŞİM: BEDEVİ UMRAN verilen ekin. Merhamet değdi gökten huzur ile inen İhtimam dolu o anın indinde yığılır çehresine toprağın. 32 SÜMEYYE BAYIR TAŞDEMİR sefirlerden. Parlak bir gök kovaladı ardını karanlığın. İbrahimî yakarış ile ulaşan nûr tecellinin seherinde hâl ÖĞRETMEN YETİŞTİRME SİSTEMİMİZ Kamberler dizildi sırasıyla bezenmiş ayetler gibi. bulur. Kul andının aşkıyla yürür nâr’a, dirilir putların PROF. DR. ENGİN ASLANARGUN 86 Yeryüzü için yazılan temaşa sesini yükseltti arşa. gölgesindeki kordan. 28 ŞUBAT MASAL DEĞİL Dağların kovuğuna sığınan çoban koşarak uzaklaştı Bazısına kisrâlar kıyâmet olur, yıkılır gözlerinde 36 EBUBEKİR DİLEKÇİ EĞİTİMDE REFORM ARAYIŞLARINDA yurdundan. Çıldırmış o divane otağın hummalı telâşında sütunlarıyla cehl. Oysa mağaraların gıyabında sadâkat boğuldu yeni doğan yaşam. Nurlara karışmış kehânetler EĞİTİM YÖNETİCİLERİNİN YERİ 87 ile kıyam durduğu ahitler vardır. Taşların vasfını TALAT YAVUZ yazıldı ardı sıra gelen. Nahoş bir cümle gibi saklanan unutup merhametin yeryüzüne tecellisi ile acımasızlığı KELAM İLE KALEMİN BULUŞMA sır, döküldü pervasız dudaklardan. Hakka açılan lîsânın VAKTİ GELDİ bıraktığı o saklı anlar vardır. Talebesi olduğu Rahmân’ın 38 lehçesi cahilin kuşağına dolandı. Zulmün ağırlığında kuyuda incitmediği, ateşte sakladığı, yunustan istediği MEMET GÖZÜTOK EĞİTİMDE REFORM TARTIŞMALARINA iliklenen düğmeler koparıldı ilahî hükmün huzurunda. ikâmet gibi… KURUMSAL KATKI Ve imkânın eşiğinde iman etti insan ezelden gelen bir 88 Kimisine lâl’dir gece, kimisine aydınlık inziva. Bazısı HASAN UYAR mısra ile. YUSUF’UM uyuyordur döşeğinde sessizliğin. Bazısı için Yankılanır Tepelerin âhı vardı bilinmeyenler için. Susulan bir 44 MEHMET KÜLTÜR mîraçta selamlar ile semâ. Kimisinin hakkına düşürdüğü gerçeğin sancısıyla çatlardı taşlar yerlerinde. Göğüslerin sadâkattir, kimisinin ezâ. EĞİTİMDE NEREYE, NASIL GİTMELİ? 90 yüklendiği bu ince sızı öğretirdi ki, insan büyük bir yük ALPASLAN DURMUŞ almıştı sinesine. İllerin, izlerin, insanın kâinatı suale Hâsıla, varamaz insan. Dillerin denginde sürünen, yüksek OSMANLI MEDRESELERİ GELENEĞİNİN düşüren bu cengi, arşın sakinlerini adeta büyüleyecekti. sadalı mâtemin uçurumunda kıvranan serzenişlerin, 50 SON ÇINARI HADİS ALİMİ Büyüdükçe büyüttüğü bu ilmin kabzasını kavrayıp yurt buluşu sürekli bir seyahat ister. Sınır boyu devam ANAOKULU EĞİTİMİNİN ÖNEMİ M. EMİN SARAÇ HOCA kınından çıkan ruhun da öğrenme vakti gelmişti. eden varmak eylemine şifacı olacak olsa insan, odur SÜMEYYE KÖSE Yaşamak var eden için ne demekti. ki hamdi tamamlanmış bir peygamber olsun. 93 52 M. EMİN SARAÇ HOCAEFENDİ’NİN Kimisidir ki gark olur muhabbetin meyvesine, varlığı Şimdi öğretin öğrensin, bu dünya kul için değildir GEÇMİŞTEN BUGÜNE TALEBELERİNDEN NUREDDİN YILDIZ mükâfata mazhar olur, yamacında ağlar dorukların. refîk-i âlâ… “ÖZEL YETENEKLİ” ÇOCUKLAR İLE RÖPORTAJ Enderun Eğitim Yazıları 3 MUSA YAŞAROĞLU AHMET TAHA BİLİR / NABİ KÜÇÜK İNSANA VE TOPLUMA DAİR İNSANA VE TOPLUMA DAİR

alanına giren biri hayatın gerçeklerinden, kendi YOKSA SİZİN BİR DİZİNİZ YOK MU? varoluş amacından, hayatını yüce bir gaye uğruna harcamaktan uzaklaşmıştır. O, artık yalnızca TV’de her gün müşahede ettiği bir âlemin pasif ya da aktif bir sözcüsü olarak, bir TV insanı olup ERDAL ŞAHİN çıkmaktadır. Bilim, teknoloji ve uzay çağı olarak da ifade edilen günümüz dünyasında, genelde bütün teknoloji ürünlerinin özelde de bugünkü izce ülkemizde son yıllarda insanların gündemini en bulundurdukları görsel medyayı bir silah olarak sosyal hayatta hiçbir şey izleyicisi olduğumuz çok ne belirtiyor ya da şöyle sorayım, gündemlerimizi kullanarak amaçlarına ulaşmak için büyük bir gayret ekran(lar) kadar çağdaş insanın hayatı üzerinde S bir etki oluşturmamıştır; ne örf ve adetler ne en çok ne işgal ediyor? Geçim derdi mi? Günübirlik kısır ve emek sarf ediyor. Bu anlamda birçok TV programıyla kültür ne gelenek ve ne de din… siyasi çekişmeler mi? Yoksa dünyada meydana gelen bilinçli olarak yapıp yürüttükleri, bireyleri asimile savaşlar, zulümler, ölümler, kıtlıklar,… vb olaylar mı? edici, toplumu dönüştürücü pek çok program ve içerik Bu anlamda kendi çocukluk dönemimden bir Evet, mi dediniz yoksa! Cevabınız “evet”se bilemediniz! hazırlayıp sunuyorlar. örnekle bunu ifade etmek isterim. Seksenli yılların Bu ve benzeri hiçbir şey TV dizileri kadar insanlarımızın sonlarıydı, on yaşlarında olduğum o senelerde, Bu programların etkileme düzeyi en yüksek olanı gündemlerini oluşturmuyor ve etkilemiyor da. Onlar, köyümüze ilk defa gelen elektrikle beraber TV kanaatimizce TV dizileridir. Neredeyse her saat başına Günümüz insanlarının önemli bir kesimin kendine ait bir yani kesinlikle bir amaca mebni olarak yaptıklarını de girmiş oldu. İlk başlarda koca köyde tek bir bir dizinin düştüğünü düşünürsek bu dizilerin etki düşüncesi bir yaşam biçimi ve hayatını anlamlandıracak düşündüğümüz TV dizileri, zihinlerimizi, gönüllerimizi televizyon olduğu halde (ki o da köy muhtarının siyah derecesini tahmin etmek yaygınlık yönüyle mümkün olsa gerçek bir hayat felsefesi/amacı yoktur. Tamamen velhasıl hayatlarımızı işgal etmiş durumdalar ve gün beyaz televizyonuydu) bu sihirli kutu tıpkı bir mıknatıs da her bir izleyicideki etki derinliği düzeyini ölçebilmek ekranlardan ve dışsal etkilerle şekillenen bir düşünce. gün hafta hafta zamanımızı parselleyen, gündemlerimizi gibi köyün bütün çocuklarını kendine çekmeyi ve onları güçtür. Zira bu dizilerin sahnelerine baktığımızda Bu düşüncenin kişi ve toplum için en önemli sıkıntısı; şekillendiren en önemli gündem belirleyicileri de etkilemeyi başarıyordu. Hele hele TV’nin tek kanallı silahlar, kavgalar, lüks ev ve arabalar, ihanetler, yalanlar, insanlara sunulan hayat biçimi ve özendirilen dünyaya onlardır şimdi. ve siyah beyaz olduğu o dönemde bir köyün bütün birbirlerinin kuyusunu kazmalar, alkol tüketimi, aileler çocuklarını olumsuz anlamda etkilediğini (çünkü en gerçek hayatta ulaşılamadığında bu defa ona ulaşmak Ülkemizde televizyonun çok kanallı sisteme geçtiğinden arası parçalanmışlık ve çatışmalar, özendirilen sahte önemli ve verimli olması gereken bu yıllarımızı gece için her türlü yolun mubah ve meşru olarak görüldüğü beri bir dizi furyasıdır aldı başını gidiyor. Son yıllarda ve yalan karakterler velhasıl izleyiciyi başkalaştırma gündüz TV’nin önünde geçirerek bir nevi heba ettiğimizi düşüncesi gayet normal bir şeymiş gibi yaygınlık olumsuz örneklik içerikli dizilere karşın insanın adına var olan her şeyin hâkim olduğunu görürüz. Bütün düşünüyorum) göz önünde bulundurduğumuzda bunu kazanıyor. Hedeflenen konformist yaşama ulaşma rahatlıkla izleyebileceği güzel örneklik teşkil eden kimi bunların “izleyici”yi etkilemediğini, onun değerler ve bu günkü durumla kıyas etmek mümkün değildir. arzusu çok çeşitli psikolojik sorunlara yol açmaktadır. yapımlar da yapılıyor ama bunların daha da çoğalması toplumsallık tercihleri bakımından etkilenmediğini Zira bugün her evde belki her odada yüzlerce kanallı Bu sarmala tutulmuş kimileri de daha sonra girilen gerektiğini düşünüyorum. Elbette bunları olumsuz düşünmek safdillik olur. Etkiliyor ve etkileniyoruz… TV’lerin olduğunu düşündüğümüzde bunun oluşturduğu depresyonlar sonucu intiharlara varan çeşitli maddi dizilere bir alternatif düşüncesiyle değil gerçekten manevi sorunlarla karşılaşıyorlar. Neticede hayatı Kendilerine, amaçları ve düşünceleri doğrultusunda, ve oluşturacağı olumsuz etkiyi tahmin etmek zor sanat için eğitim için insanları ve toplumu bu anlamda kendilerine ve sevdiklerine zorlaştırıp belki de “zehir toplumu dönüştürme rolünü biçenler, icra ettikleri bu olmasa gerek. güzel olanla buluşturmak için yapmalı. ediyorlar.” programlarla her şeyden önce en büyük sermayemiz “Televizyon yararlı mı zararlı mı?” tartışması televizyonun İnsanımızın özelde dizilerle genelde de televizyonla olan ömür sermayemizi ipotek altına almanın ve bu tarihi kadar eski bir konu olmakla birlikte, yarattığı TRT DİZİLERİ… olan serencamına baktığımızda, bunu bir okumaya sermayemizi dizi dizi tüketmenin yarışındadırlar. İşin etki itibariyle günümüzde daha çok gündem oluşturan En çok izlenen dizi reytinglerine baktığımızda (22 - 28 tabi kıldığımızda genel olarak iyi bir manzarayla daha acı tarafı ‘içki şişede durduğu gibi durmuyor’ misali sosyolojik bir durumdur. Yapılan anketlere, araştırmalara Şubat) tarihleri itibariyle Atv de yayımlanan “Çukurova” karşılaşmadığımızı, başarılı bir sınav vermediğimizi bu diziler sadece zamanımızı kemirmekle kalmıyor; baktığımızda faydaları zararlarının yanında devede dizisi birinci sırada en çok izlenen dizi olurken yine ATV söyleyebiliriz. aynı zamanda işledikleri temalarla kalpleri ve zihinleri kulak gibidir diyebiliriz. Yıllar önce okuduğum gazetelere de yayımlanan “Kuruluş Osman” dizisi ikinci sırada. etkileyerek insanlara kendi sahte yaşam tarzlarını Televizyonlara bir göz attığımızda, toplumun her yaş yansıyan bir haberde Amerika’da altı ile on iki yaş Üçüncü sırada ise TRT’nin dizisi “Masumlar Apartmanı”nı empoze ediyor. seviyesinden insanları adeta tiryakilik derecesinde arası gruplara yönelik olarak yapılan bir ankete göre: görüyoruz. En çok izlenen on dizi içerisinde TRT’nin üç kendilerine bağlayan ve amaçları aynı olan farklı farklı Son dönemlerde yapılan bazı dizi ve yapımlar bu “Evinizde babanızın mı yoksa televizyonunuzun mu dizisi yer alıyor. atılmasını istiyorsunuz?” sorusuna %57’ik gibi bir oran dizileri görmek mümkündür. Çocuklardan tutun da anlamda yıllardır yapılmış ve nesiller üzerine ciddi Peki, hiç mi iyi dizi yok! Dizilerin hepsi kötü mü! Elbette “Babamızın atılmasını istiyoruz.” cevabını vermiştir. Bu kadın, erkek, genç ve ihtiyarlara kadar toplumun tüm olumsuz etki bırakmış dizilerin etkisini yavaş yavaş hayır. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi bu kaideyi anket televizyonun, çağdaş insanın değer dünyasını katmanlarına sirayet eden bir zaman öldürme biçimi ile kırmaya çalışsalar d bu konuda daha çok yol alınması bozmak için bazen güzel kaliteli diziler de yapılıyor trajik bir şekilde nasıl da altüst ettiğini gözler önüne karşı karşıyayız. Herkesin bir dizisi ve bir dizi saati var. gerektiği bir gerçektir. ancak öbürlerinin etkilerini yeterince sarsmıyorlar bile. seriyor. Toplumumuz henüz bu noktaya gelmemiş Günlük hayat artık bunlara göre ayarlanıyor. Dizikolik Televizyonun insanlık tarihindeki yeri fazla olmamasına olsa bile TV’nin toplumumuzda oluşturduğu olumsuz Son yıllarda TRT dizilerinde bir kalite gözleniyor ve bu olanların dizisi başlayınca nefesler tutuluyor; hayatları rağmen insanların hayatında bıraktığı etki çok büyüktür. etkilerin hiç de küçümsenemez bir noktada olduğunu; diziler gün geçtikçe izleyicinin dikkatini çekiyor. TRT duruyor adeta. Birey ve toplumun hayatına bakıldığında bu etki apaçık bu sihirli kutunun, kişinin düşünme özelliğinin önüne, dizileri anketlerde en çok izlenen diziler arasında üst Gerek farkında olalım veya olmayalım kendilerine görülmektedir. Ancak bu etki çoğunlukla olumsuz aile bireyleri ve toplum arasına kalın perdeler, duvarlar sıralarda yer alıyor. En çok izlenen son yıllardaki TRT toplum mühendisliği rolünü biçen bazı odaklar ellerinde anlamda bir etkidir. Çünkü artık televizyonun etki ördüğünü söyleyebiliriz. dizilerine bakacak olursak “Diriliş Ertuğrul” “Seksenler”

4 Enderun Eğitim Yazıları Enderun Eğitim Yazıları 5 İNSANA VE TOPLUMA DAİR İNSANA VE TOPLUMA DAİR

“Yedi Güzel Adam” “Masumlar Apartmanı” “Gönül Dağı” - Yüzde 62’si büyüdüğünde dizi/film oyuncularından Dizilerin olumsuz etkileri üzerine sosyolojik ve psikolojik oranları daha da yüksek seyretmektedir. Pandemi ve “Uyanış Büyük Selçuklu” vb. bu diziler arasında Gönül birine benzemek değil, kendileri olmak istediğini söylüyor. bir araştırma yapılsa eminim çok önemli benzer sürecinde evlerine kapanan insanları bekleyen bir Dağı dizisi 2021 yılında Türkiye Yazarlar Birliğinden olumsuz tespitler ortaya çıkacaktır. Örneğin toplumda tehlike vardı; ekran bağımlılığı tehlikesi. Yapılan kimi ödül alan ve en çok izlenen bir dizi oldu. - Öğrencilerin yüzde 52’si boş zamanlarında bilgisayarda son yıllarda hızla artan boşanmalardan tutun aileler araştırmalarda bu süreçte özellikle de çocuklarda ekran vakit geçiriyor, yüzde 42’si televizyon izliyor, yüzde arasındaki huzursuzluklara, şiddete, kadın cinayetlerine, bağımlılığının beş kat arttığına ilişkin çeşitli veriler GENÇLER NE İZLİYOR, NEDEN İZLİYOR NEREDEN İZLİYOR 40’ı kitap okuyor, yüzde 32’si dışarı çıkıyor, yüzde 30’u özellikle ergen gençliğin pençesine düştüğü amansız mevcut. Oysa bu zorlu süreci TV dizilerinin bendine Hacettepe Üniversitesi’nde yaptırılan bir doktora cep telefonuyla ilgileniyor ve yüzde 26’sı da uyuyor. savrulmalara, hatta kimi intiharlara varan durumlara düşmek yerine, en iyi bir şekilde kitap okuyarak ya çalışması kapsamında lise ve ortaokuldan 3 bin 654 kadar pek çok olumsuz gelişmenin olayın temelinde da aile içi iletişimi güçlü kılacak aktiviteler yaparak - Ders çalışmak, test çözmek ve uyumak gençler gençle yapılan araştırma çarpıcı rakamlar ortaya bu dizilerde yüceltilen ve normalleştirilen davranışlar fırsata çevirebilirdik. tarafından boş zaman etkinliği olarak değerlendiriliyor. koydu. Sağlık Bilimleri Fakültesi Çocuk Gelişimi vardır. Çünkü bu dizilerde insanların zihinlerine “Bölüm bölüm” ömür sermayemizi çalan ve bize hiçbir Bölümü’nde, Doç. Dr. Özcan Doğan danışmanlığında gönüllerine sürekli pompalanan ve ulaşılması güç olan - İzledikleri dizi içeriklerinde yüzde 85 oranla çocukları değer katmayan özellikle diziler vb TV programları Dr. Alev Üstündağ tarafından hazırlanan ‘10-18 Yaş bir hayat bir dünya var. İnsanlar buna kavuşabilmek tehlikeli durumlara sokabilecek ifade veya görsel için ellerinden gelen her çabayı göstermeye, meşru konusunda bilinçli davranmamız ve kendimizi bunların Arası Gençlerin İzledikleri Dizilerin İçerik Açısından sunumlar var. Örneğin intihar etme, hırsızlık, cinayet, gayrı meşru demeden sahip olma, buna ulaşma uğruna oluşturduğu gereksiz sahte gündemlere kaptırmamamız İncelenmesi’ adlı doktora tezinde 10-14 ve 15-18 yaş kavga, süper kahramanlıklar, alkol kullanımı ve her şeyi yapmaya çalışırlar. Ulaşmayınca da psikolojik bizim için kesinlikle çok önemli bir durumdur. İnşallah arası gençlerin izledikleri diziler içerik açısından ele ölümsüzlük gibi sahneler. sıkıntı ve sorunlar baş gösteriyor. bu konuda daha bilinçli ve daha dengeli bir tutum alındı. Ankara’da yürütülen araştırma kapsamında takınmamızı temenni ediyorum. 15 ortaokuldan 1.530 ile 15 liseden 2 bin 124 olmak - Yüzde 5’inde ise hayal kırıklığı duygusunu geliştirici, Diziler, en çok da çocukların dünyasında kötü örneklikler üzere toplam 3 bin 654 öğrenciyle görüşülerek anket tehdit edici ifadeler, yalan söyleme davranışını destekleyen oluşturarak onların ruhi gelişmelerini ciddi manada Özellikle Ebeveynler olarak ilk önce ailemize karşı bu çalışması da yapıldı. 50 dizi üzerinden en çok izlenenler iletiler var. etkiliyor. Onların gelecekte hayatlarında yapacakları noktada bir sorumluluğumuzun olduğunu unutmamalıyız. baz alınarak hazırlanan akademik çalışmadan özetle tercihlerinde de ciddi manada rol alıyor. Çok televizyon Televizyonları evlerimizden çıkarmakla onları bu şu veriler ortaya çıktı: - Kahramanların yüzde 16’sı vurma, yaralama ve seyreden bir çocuğumuza “İlerde ne olmak istersin?” olumsuz TV programlarından muhafaza edemeyiz. Bunu öldürme, bağırma, hakaret etme gibi fiziksel ve sözlü şeklinde bir soru yönelttiğimde cevabının bir dizi yapmakla daha farklı sorunlara davetiye çıkardığımızı - Gençlerin yüzde 96’sı televizyon izliyor. Yüzde 56’sı şiddet kullanıyor. Küçümseme, karalama, dışlama ve karakterinin mesleği olduğunu, onun gibi olmak, onun unutmamalıyız. Bilinçli ve dengeli bir şekilde TV dört, yüzde 36’sı iki saat televizyon karşısında, alay etme gibi psikolojik şiddet oranı yüzde 13. yaptığını yapmak isteği olduğunu yani o karakteri seyredilebilir. Bunu başarmak mümkündür. Aile ve - Öğrencilerin yüzde 41’i haftada en az beş; yüzde 36’sı model aldığını gördük. Toplum olarak bu dizi furyasına çocuklarımızın bu bilince erişmesi için TV’nin hayatımızın - Karakterlerin problemlerini şiddet kullanarak çözme kendimizi çok kaptırdığımızı düşünüyorum. Yani bu günde iki saat dizi seyrediyor. Araştırmaya katılanların odak noktası olmaması noktasında onlara güzel bir oranları yüzde 20. Yüzde 15 oranında kanunlara karşı konuda diziler hayatımızı zamanımızı ipotek altına günlük rutinleri arasında bu eylem mutlaka var. şekilde örnek olmamız yeterlidir. gelmeyi normalleştiren ifadeler/görüntüler bulunuyor. almış durumda. Kendimize sevdiklerimize ve onlardan Elimizde bulunan ve hiç düşmeyen uzaktan kumandayla - Katılımcıların en çok sevdiği oyuncular; başroldekiler. daha değerli şeylere vakit ayıramıyoruz. Örneğin ailece - Yüzde 39 oranında olumsuz davranış sergileyen oturup belki hiç izlenmemesi gereken bir diziyi saatlerce kanal kanal dolaşmak kadar elimize alıp sayfaları arasında Gençlerin yüzde 70’i “güzel rol yaptıkları”, yüzde 46’sı kahramanlar model olarak sunuluyor. izleyebiliyoruz, ancak beraber oturup on dakika kitap dolaşacağımız bir kitap yoksa veya televizyondaki ise “eğlenceli/komik oldukları” için dizi oyuncularını okuyamıyor, muhabbet edemiyoruz. Ailece oturup programlara kulak kabarttığımız kadar aile içi iletişime seviyor. - İçeriklerin yüzde 16’sında çocuklarda korku yaratacak birlikte izlediğimiz bu dizilerde de genelde ulaşılması kulak kabartamıyorsak bu noktada güzel bir örneklik görüntüler/sözler yer alıyor. imkânsız olan lüks bir hayat özendiriliyor. sergilediğimiz söylenemez. Öyleyse televizyonun yüzüne baktığımız kadar kitaplara da bakalım, aile fertlerinin - Argo sözcüklerin kullanım oranı yüzde 44. TV’nin olanca zararlarına rağmen bugün adeta hayatın yüzüne bakalım, kendimize bakalım, hayata bakalım. olmazsa olmazı haline geldiği de bir gerçek. Meşhur ilke - Dizilerin sadece yüzde 9’u sorumluluk, gereğince “hiçbir alet kötü değil onu kötü yapan insanın O zaman bazı şeylerin değiştiğini görebiliriz. yüzde 7’si sevgi, yüzde 6’sı dostluk onu kullanma biçimidir”. Onu elinde bulunduran zihniyet Farklı alternatiflerle bu dizilerin olumsuz etkisinden duygusunu geliştirici içerikte. temiz, ıslah olmuş bir düşünce ise bu sefer onu insan kendimizi ve ailemizi muhafaza edebiliriz. Bu saatlerde Bu araştırma verileri ışığında diyebiliriz ki için çok önemli bir nimete çevirir, zararlı olan kazançlı onlarla bir oyun oynanabilir, kitap okunabilir vb. Ya da TV TV’nin (ve diğer dizi izleme platformlarının) bir şeye dönüşüverir. Onun için öncelikle insana hayatın seyretmektense imkanlar dahilinde eğitici programlar, gençler üzerinde olumsuz yönleri çok varoluş amacı doğrultusunda bir bilince sahip olmayı yapımlar dengeli bir biçimde izlenilebilir. Çok şükür son daha fazla ve baskındır. Aileler başta ve var olan her şeyin ne için var edildiğini kavratması yıllarda bu anlamda epey güzel yapımlar, güzel örnek olmak üzere yöneticiler ve eğitimciler gerekir. Bu konu özellikle değerler alaborasının had içerikli filmler, eğitici programlar, güzel örneklikler içeren ve bu konuda sorumluluk sahibi kim safhada olduğu günümüz dünyasında her şeye hak çizgi filmler, animasyonlar da yapılmıştır. Bu yapımları varsa bunun tehir edilemez acil bir hal olan değeri verip her şeyi olması gereken noktaya yerli tercih etmek suretiyle, her yönüyle zararlı olan dizilere çaresini bulmalılar, yoksa gençlerin yerine koymak insanlık için çok önemli bir konudur. karşı güzel bir alternatifle karşı durulmuş olur e ancak yarını, dolayısıyla geleceğimiz pek parlak Özellikle pandemi sürecinde insanların evlerine o zaman onların bu etkileyici, yıkıcı tuzaklarından görünmüyor. hapsolduğunu düşündüğümüzde bu dizileri izleme kendimizi ve neslimizi muhafaza etmiş oluruz.

6 Enderun Eğitim Yazıları Enderun Eğitim Yazıları 7 İNSANA VE TOPLUMA DAİR İNSANA VE TOPLUMA DAİR

Nicedir kelimeleri boğazıma inci gibi diziyorum, ki; dönmek, gitmekten daha zordu. “Ana ben geldim” SÖYLEDİKLERİ VE SÖYLEYEMEDİKLERİ beğenmeyip yerlerini değiştiriyorum. Her şeyin sonunda demek, yenilgiyi kabullenmek çok zordu. İnsanın içimi kelimelere dökerken buluyorum. Şu bozkırdan kendini karşılayacak, yargılamayacak merhametli İLE BOZKIRIN DİLİ her geçtiğimde yeni bir kelime ekliyorum tamam bir kucağın olması ne demekmiş o gece anladım. olmamış cümlelerime. Yarım yamalak düşlerimle, Evlatlarımın gözlerimde cevabını aradığı sorulardan yanına vardığımın hayalini seyrediyorum kim bilir hüzünlerini devşirdim. TUBA NUR KAR - BAYRAM YILMAZ kaç kere! Ben kaybettim Sefer! Evlatlarım yuvama dermân olur “Gel gönlümün sol yanı! Gel, beraber taşıyalım dedim ama onların yarınlarını da tarumar eyledim. Başımı “İnsanın toprakla arasında bir bağ vardır. İnsanın hocanın dizinin dibine dönüyorlar. Öyle bir çocukluk yüreklerimizi.” diyorum her gece. Sonra bir anda yastığa koyduğum her gece; hesabını veremediğim dağdaki taşla, ovadaki çalı dikeniyle arasında bir hikâyesi ki bir ömür peşlerinden geliyor… yârimin varlığını, gurbetinin kabrine koyarken kelimelerle, ciğerparelerimin babalarına olan özlemiyle bağ vardır. İnsanın doğduğu, doğar doğmaz suyunda Sadece üç amcaoğlunun hikâyesi değil Gönül Dağının buluveriyorum kendimi. Yokluğunun ızdırabında asılı baş başa kaldım. Bugüne kadar bir hayır gelmemiş yıkandığı, havasıyla nefesini aldığı, düştüğü kalktığı hikâyesi… Torunlarına hayal kurmayı öğreten Ciritçi kalıyor tüm kelimelerim, söyleyemediğim sözlerin adamdan beklediğim babalığın altında ezildim ben dizlerini kanattığı yerle arasında bir bağ vardır. Ve Abdullah’ın, Bozkırın masallarının, yılkı atlarının, tutsağı oluyorum. Sevdamın, koca bir bilinmezliğe Sefer! Şimdi sen bana “bırak yüküne ortak olayım, yeni bunun adına memleket derler…” diyerek başladı “Gönül karınca katarı gibi giden trenlerin, öğretmen kızlarına kaçıp gittiği günün ardından bakakaldım ben! “Gitme!” bir hayat kuralım yeniden yeşersin baharın” diyorsun. Dağı’nın hikâyesi… âşık olan ilerde çoğu “Müslümcü” olup “melal denizinin diyemeden sükûtumla yarım kaldım ben. O mâkus Hakkım olmayan mutluluğun meşakkati dayanıyor Alıştığımız dizilerde olaylar başroldeki kişilerin etrafında kıyılarında” dolaşacak kenar mahallenin veya taşra gecenin sessizliğinde sıkıştım kaldım ben... yüreğime benim. Evlatlarımın soluk benzindeki o acı sual saplanıyor yüreğime.Şu dağların yükünün altında ve çatışmaları üzerinden ilerlerken Gönül Dağında çocuklarının, elleri nasırlı babaların, elleri ekmek Evvelâ “kısmet” deyip, akıbetine hürmet eyledim. kalmış canıma, bozkırın bağrında soruldu hesabı… hikâye “patates kırıklarının, elma bahçelerinin ve kokan, evlatlarını “guzum, sebil oğlum” diye seven Senden gayrısını gönlümde eyle’medim. Çıktığım her Neşet Ertaş türkülerin etrafında dönmesiyle bizlerde annelerin, “uzaktan seveceğim haberin olmayacak” seferde seni aradı gözlerim ama hiç acını dilemedim. Şimdi sevdâ benim için kurak bir toprağa yağmak, “du bakalım bu dizi bizden bi şeyler söylüyor gibi…” diyen dolmuş şoförlerinin ve Neşet Ertaş dinleyen Gittiğin yer mesut etsin diye dualar ettim. yeşeren tohumdan canıma pay biçmektir. Sevmekte hissiyatla çay ve çekirdek eşliğinde izlemeye başladık. herkesin hikâyesi Gönül Dağı’nın hikayesi. mâhir bir yârenin göğüs kafesinde kanat çırpmak Sonra bir gün; üç evladınla kasabaya döndüğünü için evlatlarımdan özgürlüğü dilenmek, insanların Her hikâyenin bugünü belirleyen bir geçmişi olduğu “Bir meseleyi basit anlatabilmenin yolu, o meseleyi duydum. O an yüzümde beliren kekremsi tebessümün bakışlarındaki esaretten muaf olmak için naif bir gibi bizlerin hikâyelerini de dedelerimiz, babalarımız, çok iyi bilmekten geçer.” Bilgeliğiyle bu topraklardan yegâne müsebbibi sevdâmın zâhiriydi... Nereden merhamet dilemektir... çocukluluğumuzla beraber çevremiz biçimlendiriyor beslenip bu topraklara nüfuz etmesini de bilen Mustafa geldiğini bilmediğim serin bir rüzgâr aldı götürdü beni ve içini dolduruyor. Çiftçi’nin hikâyelerinden esinlenen, Cengiz Aytmatov’a, hayallerimin bucağına. “Kocasından ayrılmış” dediler. Sahi Sefer; sevdâ bunların hepsine gerer mi göğsünü? Yunus Emre’ye, Mevlana’ya, bu toprakların âşık ve “üç evlâdı ile baba ocağının kapısına dayanmış“ Müsamaha gösterir mi çocuklarımın açılan yarasına. Ekran; biri çok zeki üç amcaoğlunun haşarılıkları ile abdal geleneğinden hem beslenen hem de bunlara dediler.“Ortada kalmış, hayırsız kocası hiç bakmamış” Sevdâ Sefer, her şeye değer mi, her şeyi aşar mı? diye açılıyor. Kâh elma bahçesinden elma aşırıyorlar kah selam duran yani Anadolu’yu mayalayıp vatan dediler. Hiç biri senin çaresiz bakışların kadar umurumda sorar züht sahibi anlamında ismiyle Zahide… mahallenin diğer çocuklarına bulaşıyor ve Anadolu’daki kılan, memleket yapanların hikâyesini iyi bilenlerin olmadı Zâhide! İster beş ister on olsun çocuğun; yine saçları asker tıraşı olmuş her çocuk gibi caminin yaz *** emeklerinin neticesi Gönül Dağı… de kabulüm. Senin gönlün incinmesin Zâhide... kursundan kaytarmaya çalışıyorlar lakin camiden Neydi Bu Diziyi Halkın Gönlüne Kondurup İndirmeyen? çıkamadan dedeleri Ciritçi Abdullah’ın çok şey anlatan Olabilecek en geniş ve başka dilde karşılığı olmayan Ve Zahide’nin içten seslenişini duyarız… bir kavramsallaştırmayla;gönlümüz kadar geniş, Bir dizi eleştirisi genelde oyunculuklar ve teknik bakışlarıyla üç “amcaoğlu” tekrar takkeler başta, Sefer! Ben geldim, geç geldim, geç kaldım Sefer! dağlarımız kadar yüce, toprağımızla özellikler ile yapılırken bu diziyi konuşmamıza vesilesi barışık bir anlatım Gönül Dağı. Ben şu hayatta susmayı da öğrendim, görmemeyi olması hikâyesinin bizler kadar gerçek olmasıydı belki de. Ama asıl öğrenmem gereken; geç kalmamakmış. de… Belki de çok az dizinin ortalama insanımızı bu Öyle bir anlatım becerisi ki dolmuş Çünkü geç kalmak, telafisi olmayan duyguların en kadar yüreğinden yakalayabilmesi aile olmanın değeri şoförlüğü yapan, anadan öksüz babadan güçlü ifadesiymiş. Yıllarca görmediğim, belki de ile ilgiliydi… Bizlere “Oh be çoluk çocuğumuzla rahat yetim evlatlık verilmiş Sefer’i (ki bu görmek istemediğim bir gerçek, hiç ummadığım rahat izleyebildiğimiz bir dizi” dedirten, güldürürken dizide Sefer abi kırmızı çizgimizdir.) bir anda çıktı karşıma. Ben, hayatımın en kıymetli düşündüren, ağlatırken birden neşelendiren, hikâyenin Neşet Ertaş’ın fonunda Zahide’sine dile duygusunu “aşkımı” hiç hak etmeyen birine verdim. kahramanlarının hüzünleriyle ortaklaştığımız, getiremediği, gönlünün sızısını içimizde Üstelik gözümün önünde bunu hak eden, fazlasıyla sevinçlerine bigane kalamamamızdır belki de; “Aman duyuyoruz. hak eden birisi olduğu halde... nazar değmesin” dileğimizin altında yatan her duygunun *** bir yerlerden tanıdık gelmesi de olabilir… Bohçama işlediğim hayallerim ve azığıma koyduğum Sen gönlümün pâyidâr devâsısın Zâhide! bir avuç heyecanım bana hüsran oldu Sefer! Gözünde Dağı, taşı, pınardan akan suyu, Neşet Ertaş türkülerini, Kalbimin latîf ezgisi, ömrümün kıyısına yaşı kurumamış garîb anamın kapısına vardım yâri ve efkârı… her şeyi bencilce ve mülkiyet iddiası iliştirdiğim sevdamsın. Toplayıp hecelerimi mahcubiyetim ayaklarıma dolana dolana… Kendi ile sevmekten daha güzelinin emanet bilinci ile bir araya gözlerimden akıttığım dünüm, seçimimin duvarlarına çarptım. Dönüp dolaşıp suçu sevebilmenin çok daha güzel ve kıymetli olduğunu ümidimle sulayıp yeşerttiğim yarınımsın. hep kendimde aradım. Geri döndüğüm gece anladım anlatma çabasıdır belki de... Yolda olmanın hedefe

8 Enderun Eğitim Yazıları Enderun Eğitim Yazıları 9 İNSANA VE TOPLUMA DAİR İNSANA VE TOPLUMA DAİR varmaktan daha kıymetli olabileceğini anlatırken Bu başarıyı takdir ediyor ve önemsiyoruz. Çünkü kanaat edebilmenin yol azığımız olduğunu, kanaat Allah’a, vatan’a ve toprağa bağlı bizler güzel hikâyelerin edebilmeyi hatırlatmasıdır belki… iyi anlatılıp seyredilmesini önemli buluyoruz. Önemli, çünkü; ekranlar üzerinden bizlere sürekli marjinal Tüm bu “belki”lere kendi belkilerinizi ve hüsn-ü hayatları sanki bu ülkenin normaliymiş gibi takdim niyetlerinizi ekleyerek sizler de yola revan olabilirsiniz. edilmesinden bıktık. Ekranlardan her türlü çarpık Rabbim cümlemize muhabbet ehli yol arkadaşları ve yoz ilişkilerin ergenlikten çıkamamış, çıkmasına nasipler eylesin… müsaade edilmemiş çocuklarımızın gözüne gözüne Diziyi bir eleştirmen gözüyle okumaya çalıştığımızda sokarken arka fondan “ne yapalım halkımız bunu dizinin matematiğinin (çatısının) çok iyi kurulduğunu, istiyor” iftirasından gına geldi. Avrupa ve Amerika detaylara özenle çalışıldığınıtespit ve takdir etmek toplumu için bile gerçeklikten uzak hazcı/hedonist zorundayız. Dizinin her oyuncusu çoğu zaman başrol yaklaşımların “aşk” diye pazarlanmasının sadece oyuncularından çok daha iyi performanslar gösterebiliyor. reyting meselesi olmadığını anlayalı çok oldu. Yoz dizi Dizi her bölümünde farklı bir karakterlerinin geçmişi ve filmleri ekrana sürüp “Halkın beğenisi bu yönde” ile bizleri yüzleştirip derinleştiriyor, hikâyesinin yalanına müracaat eden tiplere inat, halkımızın “güzel/ köklerine işaret ediyor. Karakterlerin bugüne dünden marifet olanı gösterdiniz de iltifat mı etmedik?” cevabını nasıl geldiğinin karakterin kendi sesiyle anlatılması vermesi kıymetli. Kimi zaman gülerek kimi zaman da ve bu anlatıların seyirciyi yüreğinden yakalaması hüzünlenerek ailecek izleyip dinleyebildiğimiz Neşet profesyonellik olarak büyük ve takdir edilesi bir başarı. Ertaş’ın eserleri gibi bir dizinin rağbet görmesi önemli... Bu anlatımda kameranın geniş açılı çekimleriyle başarılı Uzun zamandır filmlerde/ dizilerde lüks, pahalı ve bir sanat yönetmenliği ortaya konuluyor. Dizinin ilk büyük arabalar, arazi araçları göstermeye alıştırılan İyi niyetli, iyiden yana olmaktan daha kıymetli olan iyi Annesini bir soba yangınında kaybeden “163 Cemile”nin bölümlerinde nakliye kamyonunun kapısı kapatılırken dizi sektörüne inat ülkemiz seyircisine içinden tren, olabilmektir. Ancak iyi olup, iyi kalabildiğiniz zaman hikâyesinde“ insanın hayatının değişmesinin birkaç kamyonun ardından baka kalan Taner’in çocukluğunu Renult Toros, Tofaş Kartal, geçen, başroldeki erkek iyilikler kalıcı olabilir. O yüzden iyi olma cabasına dakikaya baktığını, insanın bendini aşamadığını, görmemiz sadece iyi niyetli bir prodüksiyonun çok oyuncunun bisiklet kullandığı bir dizi seyretme imkânı tekâmül, iyilikten uzaklaşmaya yozlaşma diyoruz. gücünün takatinin yetmediği zamanların olduğunu, daha ötesinde sinema sanatının tüm inceliklerine de sunuyor Gönül Dağı dizisi. Dizide çocukların saçının 3 O yüzden gönülden gönüle yollar gösteren, yollar insanın her şeyi apaçık anlatamayacağını, kelimelerin şahit oluyoruz. numara olması, yaz tatilinde Kuran Kursu’na gitmesi, bulan, yolları kolaylaştıran her çabayı önemsiyor aciz kalacağını, öksüz bir çocuğun anne özleminin hiç Taner’in 10-11 yaşlarındaki çocukluğunu oynayan çocuk kovalarının her gün boşaltılıp yeniden doldurulması ve destekliyoruz. İçinde bulunduğumuz toplumun bitmediğini bitmeyeceğini…” anlıyoruz. oyuncunun başrol oyuncusuna fiziksel benzerliği, “adam vasatını daha da yükseltebilecek her emek ve ürün gereken sobalarla ısıtılan, ayakkabıların çıkarılarak Asuman’ın hikâyesi imkânların mutluluk kaynağı olacağı çocukluktan belli” karakteri yansıtmasındaki bizce kıymete haizdir. Kadim kültürümüzün ifadesi girilen evlerimizi hatırlatan ve gösteren, çocukluğumuza olmadığını, Belediye başkanı ile müfettiş bir başarısı yapım şirketinin ne kadar özenli bir altyapı ile “marifet iltifata tabidir, iltifat görmeyen marifet duyduğumuz özlem gibi naif, bizden bir hikâyenin annenin kızı olmanın sizi şımartmaktan daha çok kurduklarının da işareti olarak ekranda görüyoruz. zayidir” demişler. kahramanlarını izliyoruz. Öyle ki bir kız istemesinde yalnızlaştırabileceğini, daha bir diken üstünde Özenli bir yaklaşımın sonucu olarak Belediye Başkanın evde uygun bir kahve tepsisinin olmamasından sebep Gönül Dağı dizisinin daha işin başında ana tutabileceğine işaret ederken, dünyayı gölgelik olarak kızının ve mühendis kızımızın kıyafetlerinin gün komşudan emanet bir kahve tepsisinin alınması bile kahramanlarının soy isminin Türkiye’de en çok değil de bir pencere olarak gören, dağların arkasına gün değişiklik göstersede kasabanın diğer kişilerin ihmal edilmemiş. Dedik ya hayat gibi sevindirirken bulunan ikinci soy isim olan Kaya olmasıyla (birincisi istediği hayali sığdıran. “Ne bakıyon dayı” deyip kıyafetlerin tek düze olması bile hayatın gerçekleri ile hüzne geçiriveren… Bir dizi izleyicisinin yorumuyla Yılmaz) bizlere o kadar içerden seslenme arzusu var kimsenin bakışıyla kendini sınırlandırmayan, belediye uyumlu bir anlatım. O kadar gerçeğe yakın bir anlatım “mutluluğu çorba diye önümüze koyup, elimize çatal ki… Karakterlerin birbirlerinin “amcaoğlu”su, abisi, hoparlöründen gönlü kırıklara şarkı armağan eden, ki aynı köpeğe belediye başkanın kızının“Şanslı”, vermişler.” ablası, dayısı, Halime abası olması bir aile olmanın dünyaya müdanasız ama sevenlerini yavru köpeği sever amcaoğlumuz Ramazan’ın “Dertli” ismini vermesi değerini de hatırlatıyor her birimize… Belki de biz bu gibi naif seven, her şeyi güzel yanları ile gören Ağıtçı kadar uyumlu. Profesyonellik, üst düzey sanat ve dizide duymak istediklerimizi duyuyoruz… Hüseyin’in oğlu amcaoğlu Ramazan’dan umudunu hiç görüntü yönetimi, çok başarılı kostüm ve mekân kaybetmememiz gerektiğini öğreniyoruz. Asuman ile tercihleri, hepsi tamam ve eyvallah ama bizim Dizinin her bir karakterin hikâyesi bizlere bir şeyler olan hikâyelerinin ortaklaştığı yerde “gönül camdan gönlümüzdeki başarının sırrı biraz da Hemşire Elifin öğretiyor, bir hikmetli sözü kulağımıza iliştiriyor. bir dağ” olduğu “ve asla kırılmaması gerektiği” de küçüklüğünde saklamaya çalıştığı parmaklarında gizli. Okuldaki bir kavgadan mütevellit çıraklığa verilen bizlere tekrardan hatırlatıyorlar. Hemşire Elifin çocukluğunda sıkıntıdan tırnaklarını Veysel’in hikâyesinde “zamanın hızlı ama hayatın yemesini hiç göstermeden nenesinin parmaklarına yavaş geçtiğini” öğreniyoruz. “İnsanın tercihleri kadar Hemşire Elif kızımız var hepimizin kızı ve kız kardeşi yara bandı sarmasıyla anlatabilmeyi sağlayan incelik olduğunu, bu tercihlerin çoğunun aslında başkalarının olan… Bakmak ile görmenin farklı olduğunu anlatan. profesyonellikten çok bir öksüz ve yetimle empati bizim için yaptığı tercihlerin sonucu olduğunu “kafamıza Hele insanın içindekiler söz konusu ise görmenin (eskiler yekdil olmak derlermiş) kurma becerisinden, vura vura” öğreniyoruz; bazen hayatla baş edebilmenin neredeyse imkânsız olabileceğini, acılar ne kadar büyük bir yerlerde bir yetim ve öksüzün başını okşayabilmiş yolunun kurcalamamak olduğunu ama bazı yaraların olsa da alışılabildiğini, alışmanın en büyük nimetlerden olmakla ilgili… da kurcalasan da kurcalamasan da kanadığını…” olduğunu, sevmenin nedene ihtiyaç duymadığını…

10 Enderun Eğitim Yazıları Enderun Eğitim Yazıları 11 İNSANA VE TOPLUMA DAİR İNSANA VE TOPLUMA DAİR

hiç kel olmamasına rağmen “kasabanın saygın Bundan 40 sen evvel bu topraklarda yaşayanların büyük kredi vermiyor. Bankada kredi bile notla a şaşkın… esnaflarından” Kellerin Rıfat’ı ve diğerleri… çoğunluğu tek maaşla geçinen, bakkaldan alışveriş Ama dizide? Dizide her şey çok kolay, çok hazır, çok yapan, bankadan kredi kullanmaya hiç alışık olmayan, yeni, çok büyük…. Ama sende durumlar genelde orta, Kahramanlarımızın hepsinin isimlerinin: Abdullah, alışverişini nakit yapan, en fazla bakkala veresiye defterine genelde vasat… Sonra gelsin mutsuzluk, gelsin isyan… Veysel, Ramazan, Celal, Zahide, Hüseyin… olması. yazdırdığı aylık aldığı şeylerin parasını, maaşını aldığı gün Herbirinin ya dedemiz, ya emmilerimizden biri, Son olarak; nakit olarak ödeyen, çocuklarının saçı genelde 3 numara yaşça bizden büyükse abimiz, mahallemizin tıraşlı, en fazla alablus (subay tıraşı), erkeklerin berberde Tüm bu ekrana sıkışmışlık hallerinde Gönül Dağı biraz kızıysa bacımız veya ablamız olduğu bu dizide tıraş olduğu, çocuklarını yaz aylarında Kur'an Kursuna da sığınak oldu bizlere bence. Yoksul, orta halli, mutlu, millet olmanın önce komşuluktan geçtiğini gönderen, kredi kartı olmayan,maaştan biriktirdiği ile aza kanaat edinmeyi bilen 80-90’lardaki çocukluluğunu anlar gibi oluyoruz… Eltilik yapmanın önemini, kenara köşeye birkaç altın atıp biriktiren, mahallede unutmamış ve özlemle çocuklarına anlatan insanlara kuzenleşmenin yabancılaştırıcı etkisini görür çok katlı olmayan evlerde yaşayan, komşusunu bilen, o mutlu geçmişi hatırlattı. Mümkünlüğünü teklif etti. gibi oluyoruz. evde pişeni komşusuyla paylaşabilen insanlar yaşardı. Böyle de bir hayat vardı, böyle de mutluyduk, esasen Kulağımızın en çok aşina olduğu, en bizden isimler Okul servisi yoktu, birbirini tanımayan yüzlerce insanın böyle yaşasak daha da mutlu olabiliriz dedirtti… ile hayatın içinde, toprakla, dağla, suyla velhasıl yaşadığı “ultra”lı, “life”lı, “residence”li, “tower”lı, “gold”lu Seslendirilmese de “aç mısın? demenin “seni seviyorum” Allah’ın yarattığı tabiatla yan yana, içice, birlikte, isimleri olan siteler yoktu, kredi kartı yoktu, kredi çekip demekten çokdaha sevda yüklü olduğunu bilen bir Gülmenin derinliğinin taşıdığı hüzünle içre olduğunu arabayı yenilemek yoktu. uyumla, uyumlu sürdürülecek bir hayatın içinde kültürümüz vardı bizim… Dizinin en kıl karakterlerinin ve izleyicinin içini cız ettiren “insan açıyı paylaşabildiği fazladan bir psikolog görmüyoruz. Modern zamanların, reklamların, Batı’nın , Batı’dan bile yeri geldiğinde “Sefer abi kırmızı çizgimizdir” deyip insanları daha çok severmiş derler.” derken içimizin Gördüklerimiz kadar göremeyip “acaba alt metinde daha erken Batı’ ya ulaşmaya çalışan Şark’ın yeni ortak değere olan sadakatiyle mayamızda olan iyilik cız etmesini, gerektiğinde kabullenmeyi ve yürüyüp bunlar mı yazıyor?” diyebileceğimiz okumalarımız insanının önerdiği şudur: En az 2 maaş eve şart. 1 damarımıza işaret ediyor. Umutlanıyor mutlu oluyoruz. gidebilmenin vakarını öğreten…Sefer abimiz gibi oluyor; çocuk yeter; o da kariyerden sonra, 1 dil yetmez en az uzaktan sevmeyi öğretirken çalmasa da duyduğumuz Selvi Boylum Al Yazmalım’ı birebir olarak yaşıyor, 2 yabancı dil lazım. Dünya’yı gez, kariyerine odaklan, eskilerden bir şarkı gibi “sen mutlu ol yeter”(bana öyle Öğretmenin kızına aşık olan kasaba çocuğu biraz da değişen yanlarımızla beraber değişmeyen hakkaniyet evlilik ve çocuk sana ayakbağı olmasın, sitede evin gelmiş de olabilir.)diyebilen, sevdiğini bir eşya gibi Türkiye’nin son 100 yılının hikayesidir. Biraz yenik, ölçümüze sığınıyoruz. Yılkı atlarına, Gülsarı’ya, Cemile’ye olsun, ev için 180 ay kredi öde.Araban büyük ve güçlü sahiplenmek yerine onun iyiliğini dileyen,mecburiyetin biraz yanık, biraz acılı, biraz garip, biraz eksik ama selam veriyoruz. olsun, araban seni temsil eder. Arabaya da kredi al, çok hep yüzünü daha fazlasına, daha “batı” ya çevirmiş, kabullenmeyi çabuklaştırdığını kabullenmeyi öğrenen çalış, çok çalış, çok çalış, madem çok çalıştın senede Hayatın bir yolculuk olduğunu hatırlıyor; “Varmak mı hep bir umudun peşinde geçmiş bir 100 yılımızın da ve öğreten bir gönül eri… 1 hafta şezlonga uzan/güneşlen/bronzlaş ki herkes önemli yoksa yolda olmak mı kararı sen ver?” diyoruz. hikâyesi gibi duruyor. Tüm hikayelerin içinde evlatları için kendilerince en senin tatil yaptığını bilsin, tatil parasını da düşünme Ola ki “belediye hoparlöründeki çağrımızdaki gibi doğrusunu isteyen anneler var. Anlayabildiğimiz Bozkır biraz Trakya biraz Anadolu; toplamda Türkiye, bankamız senin yerine düşündü; 12 ay vadeyle yüzde “Herhangi alengirli kıllı kışlı bir durumun belediyeye, sebeplerle evlatlarına niye ket vurmak istediklerini bozkırında yeşertilmeye çalışılan umutlar hep insanımızı 0.97 faizle… Ya da kredi kartına yüklen, 11 ay ödersin! 1 jandarmaya haber verilmesini” rica ediyoruz. bize anlatan… heyecanlandırıyor. hafta güneşlen/şezlonga uzan, 11 ayda biz senin sırtında En son olarak da; banka olarak güneşleneceğiz, sen bizim şezlongumuz Hülasa; Anne ve babaların bile uzaktan sevdiği/sevildiği, oldun a batılılaşan/ modern Türk! Düğüncü Muammer’in söyledikleri ile derdimizi anlatalım Kaderleri uzaktan sevmek olan, her sevdayı emanet Batı düşüncesi ya da modernite insanı doğayla savaşan “… ve hayatı güzel yapan da, düğünleri güzel yapan da Modern hayat bize: 90 m2 1+1 evi 600.000 TL ye 20 bilip “baş göz üstüne” diyenlerin, bozkırın çocuklarının /doğayla karşı karşıya tasvir ederken, düşüncesi, hep aynı şeydir; emanet. Kolumuza giren de emanettir yıl vadeyle satmayı istiyor, Sedan bir arabayı; parlak hikâyesinde başka kimler yok ki; Anadolu geleneği ve Şark’ın hayat anlayışında insan; bize, kucağımıza verilen de ve şu hayatta başlı başına mı parlak, güçlü mü güçlü, gıcır gıcır sıfırını sadece topraktan bir parça, ağaç canı olan bir varlık, insan bir emanettir. Vesselam…” Bazı kişiler için pişmanlıkların bastırılamaz olduğunu, 290.000 TL'ye 30 ay %0 faizle teklif ediyor, biraz ancak mahlûkattan biri olarak tasvir edilir. Bu dizi merhametin vazgeçmek olmadığını merhametin daha semirirsek, mümkün olursa 4x4 arazi aracını bize bunu dahatırlatıyor: Sen insansın, dünyanın bir sevdiğine sahip çıkmak le ilgili olduğunu söyleyen da ileride alacağız; malum her hafta sonu dağlara parçasısın, dağın da bir hayatı/ruhu var, ağacın da bir Ağıtçı Hüseyin, oğluna nazarım dokunur diye evladını çıkıyoruz ya! Ama olsun; ne de olsa komşu daha canı var; toprak da, gökte, su da Allah’ın yarattığı senin uzaktan seven Düğüncü Muammer, üç evladını doğar yeni aldı sıfır arabayı bilmem kaç ay vadeyle, sen gibi varlıklardır… Tüm dünyadan, tüm mahlûkattan doğmaz toprağa veren hayatta kalan tek evladından hala 9 yaşındaki arabayla mı gezeceksin? Peki ya şerefli yaratılan bir varlıksın, tüm dünyadan mesulsün, ayrı düşme korkusunu bir ömür içinde yaşayan şu hanımınla izlediğin dizideki yakışıklı, uzun boylu, tüm mahlûkattan mesulsün. Sen ancak bu âlemde Döndü, okumasına izin verilmemiş ama yine de Holding’in veliahdı olan genç patronun siyah, uzun bir parçasın, bu deryada bir damlasın. Dağın, taşın, kasabanın iş bitiricisi olmuş Gülşin, İstedikleri ile ve büyük cipinden neden senin yok? Muhtemelen toprağın, suyun bir dili, canı, ruhu var diyor dizi bir kendisine kuyular kazan, vazgeçmeyi öğrenemeyen senin boy o kadar uzun değil (memleketin ortalaması yandan bize. ancak Ciritçi Abdullah’ın sohbetinde vazgeçebilmenin 1.72 iken dizilerdeki boy ortalaması erkeklerde neden erdem olduğunu, insanın yüklerinden kurtuldukça Dizi elinde olanla yetinmeyi, kanaat etmeyi, dünyaya 1.86 bunu anlayamaman çok normal ey modern!). hafifleyeceğini vene istemediğini bilmenin ne istediğini çok fazla tamah etmemeyi, elinde olanla mutlu olmayı Ayrıca senin pederin holdingi yoktu, peder Köy bilmekten daha kıymetli olabileceğini öğrenen ve bilenlerin çokça olduğu zamanları ve “yurt”ları anlatıyor. Hizmetleri’nden işçi emeklisi… Yakışıklılık göreceli öğreten Serdar, Selami Ferses ile Keriman, ailesinde “hasret mi vuslat mı adını siz koyun.” hadi, farz et yakışıklısın; ama yakışıklılara banka

12 Enderun Eğitim Yazıları Enderun Eğitim Yazıları 13 AİLE ve TOPLUM AİLE ve TOPLUM

Sosyal Yozlaşmada Çözüm: Kırık Cam Kuramı aynısını yapmaya çalışır, çünkü suç cezbecidir. Hatta apartman girişlerine işeyenlere bile gereken cezayı NE DÜŞÜNÜRSEK ONU HİSSEDERİZ İnsanın olduğu her yerde sorunlar olur, bu sorunlar verdim. Cam kırıldığında, çöp koyulduğunda veya metroya sadece bireyi etkilemez. Bir sosyal yapıda kurallara ve kaçak binildiğinde müdahale gelmezse orada yaşayanlar değerlere uygun olmayan davranışlar bireysel hak ve otorite boşluğu olduğunu düşünür ve herkes keyfine özgürlükler çerçevesinde değerlendirilemez. Çünkü PROF. DR. AHMET AKIN göre davranmaya başlar. Kısa bir süre sonra da orada kamunun ve toplumun da hakları vardır, hiçbir birey bu kuralsızlık oluşur ve polis bile artık oraya giremeyecek hakları gasp etme yetkisine sahip değildir. Günümüzde duruma gelir. Ama ilk suçu ve suçluyu takip edip hemen sanki biraz böyle oluyor, ahlaksız davranışlara karşı geniş gerekeni yaparsanız insanların otoriteye ve kanuna ilenin en verimli ürünü çocuklarımızdır, belli bir süre mutlu bir şekilde evinde yetişmesi gerektiğini savunuyor. kitlelerden ses gelmedikçe sesi çıkanın haklı olduğu bir güveni sarsılmaz, herkes kurallara uymak zorunda sonra aile çocuklar için varlığını daha güçlü sürdürmek Zira bakıcı ve büyük ebeveynler annelik ve babalık ortam oluşuyor. Bu ahlaksız ve yozlaşmış davranışlar ilk A hisseder kendini. Ben böyle başardım suçu azaltmayı”. zorunda kalır. Çocuklarımızı her yönüyle hem maddi görevlerini, bebeğin anne ve babası gibi işlevsel olarak başlarda cılız ve görünür olmasa da suçun ve ahlaksızlığın hem de manevi yönden en iyi biçimde yetiştirmeliyiz. yerine getiremez. Artık Batıda insan bakımevleri sayısı insan nefsine her zaman cazip geldiği düşünülürse belli Aslında Rudy Giuliani bu başarısını, ABD’li suç psikoloğu Ama bunun için önce anne babalar olarak kendimizi iyi giderek artmaktadır. Alt katında bebeklerin üst katlarında bir süre sonra sirayet ediyor. Yaygınlaşıyor ve zamanla ilk Philip Zimbardo’nun 1969 yılında yaptığı Kırık Cam yetiştirmemiz lazım. Bugün sınırlı bir düzeyde de olsa ise yaşlıların bakım gördüğü kurumlar göze çarpmaktadır. başlarda çok anormal gördüğümüz birçok gayrı ahlaki deneyini iyi okuyup uygulamaya koymasına borçlu. Bu hızı giderek artan bir biçimde çocuklarımız kanaatkâr davranış zamanla norm haline geliyor, normalleşiyor. deneyden ilham aldı Giuliani. Deneyi gerçekleştiren ünlü Ayrıca hem kadın hem de erkek bireylerin ve ebeveynlerin bir kişilik yapısından uzaklaşıyor, her şeyi elde etse araştırmacı Zimbardo, yoğun cinayetlerin yaşandığı ve hayattaki tek anlamın “ekonomik özgürlük”, “kariyer Kötülüğü ve ahlaksızlığı değerlendirmede evrensel ölçütler de doyum elde edemiyor. Evet, onları en iyi okullarda aşırı derecede yoğun suç oranlarının gözlendiği yoksul yapmak” ve “ayaklarının üstüne basmak” olmadığını vardır. Hem evrensel hem de milli değerlere göre aile okutalım, en iyi eğitimi almalarına gayret edelim. Ama Bronx bölgesi ile yüksek yaşam standartlarına sahip anlamaları gerekmektedir. Aile ve yuvayı, çocuk sahibi kutsaldır, gençlerin sağlıklı yetişmesi tüm toplumların en unutmayalım ki evde talim ve terbiye devam etmezse bir bölge olan Palo Alto’da iki farklı deney yaptı. Her iki olmayı önemseyen yaklaşımlar geliştirmek zaruridir. önemli ödevidir. Ahlak dışı ve sorunlu, suça teşvik eden onları en iyi kolejlerde okutmak, her eksiğini gidermek, bölgeye de 1959 model bir Oldsmobile otomobil bıraktı. Evlilik yaşı giderek gecikiyor, yaş ilerledikçe insanlar eğilimleri önleme noktasında devlet ve millet olarak son konforlu bir yaşam tarzı sunmaya çalışmak onların Araçlarda plak yoktu, kaputları yarı açıktı. Çevreye aile ve çocukla ilgili sorumlulukları ciddi bir külfet olarak derece hassas davranmalı ve radikal önlemler alarak kişilik ve karakterine tam olarak istenen katkıyı sunmaz. yerleştirdiği kameralarla her iki bölgede olup bitenleri görebiliyor, ebeveyn olmak zor gelebiliyor ve “çocuk sahibi bunların önünü kesmeliyiz. Suçun ve ahlaksızlığın sirayet Hep daha fazlasını, lüksünü isteme eğilimi ortaya çıkar. dikkatle gözlemledi. Yoksulların yaşadığı ve suç oranının olmaya hazır” hissedemiyor. Sonuçta psikolojik anne edici ve bulaşıcı olduğunu unutmamalıyız. Sonuçta kendisine verilen hediyenin markasına bakarak yüksek olduğu Bronx’taki otomobil bir haftaya kalmadan babalık dönemi için geç kalınmış olunuyor. Günümüzde mutlu olan ve beğenmediği hediyeyi geri veren çocuklar ABD’nin New York şehrinde çok sayıda belediye başkanı baştan aşağıya yağmalandı. Zenginlerin yaşadığı Palo evlilik yaşı ortalaması 29 olarak belirlenmiştir. Batılı ve ergenler toplumda çoğalır. görev yapmıştır ancak bunlardan hiç birisi Rudy Giuliani Alto’da bulunan otomobile ise bir hafta boyunca kimse ülkelerde özellikle de İskandinav ülkelerinde erken kadar hafızalarda yer etmemiştir. 1994-2001 yılları arasında dokunmadı. Bunun üzerine Zimbardo ve iki öğrencisi Ülkemizin ve insanlarımızın maddi refahı ve sosyal yaşta yani genç yetişkinlik döneminde evlilik teşvik bu şehirde başkanlık yapan Giuliani, göreve başladığı otomobilin küçük kelebek camını bir çekiçle kırdı. Zamanla koşulları önceki kuşaklarla kıyaslanamayacak kadar edilmekte, annelerin ilk yıllarda bebekleriyle birlikte New York’ta uyuşturucu, gasp ve çete suçları kontrolden bu otomobil de tanınmaz hale gelmişti. Sonraları deney iyi bir durumda. Aynı zamanda bir toplumun dinamosu olmaları sağlanmakta ve çocuklar için maddi destekler çıkmış bir durumda ve dünyada ilk sıralarda idi. Giuliani, tekrarlandı ve kırılan hemen tamir edildiğinde arabanın olan kadınların sosyal hakları da tam anlamıyla istenen giderek artmaktadır. Buna rağmen artık bu ülkelerde sadece birkaç yıl içinde bu çeteleri ve suçları neredeyse yine sağlam kalabildiği görüldü. Araştırma sonucunda noktada olmamakla birlikte daha iyi noktalara gidiyor. evlilik gençler tarafından tercih edilmemektedir, bunun yok denecek kadar az bir orana düşürmeyi başardı. Zimbardo şu tarihi notu düştü: “ilk camın kırılmasına ya Eksikliklerin muhakkak giderilmesi lazım. Malumunuz yerine alternatif birlikte yaşama biçimleri yoğun biçimde Gazeteciler kendisine “Olumsuzluklarla mücadeleyi nasıl da çevreyi kirleten ilk duvar yazısına izin vermemelisiniz. çok değil 10 yıl önce kendisini dindar ve muhafazakâr gözlenmektedir. başardınız?” sorusunu sorduklarında Giuliani muhteşem Aksi halde kötü gidişatı engelleyemeyiz”. olarak gören hanım kardeşlerimiz dinlerine uygun bir Günümüzde acizlik içeren bir sözcük dağarcığını toplum bir cevap verdi: kıyafetle kamuda veya özel sektörde çalışamaz durumda olarak benimsemiş vaziyetteyiz. Toplumsal olarak daha idi. Ancak hizmet sektöründe ve düşük statülü işlerde “Suçun kökenine inmelisiniz ve asla küçük de olsa hiçbir kırılgan olan bir insan modeli yetişiyor sanki. Anne çalışmalarına izin verilirdi. Çok şükür bu eksiklikler ve suçu mazur görmemelisiniz. Terk edilmiş bir binayı hayal babalar ebeveynlik görev ve sorumluluklarını kimseye edin. Bu binanın camlarından birisini kırsanız ve hemen haksızlıklar da giderildi. Zamanla ülkemizde hem kadınlar devretmemeli, çocuğunu en az bir psikolog bir pedagog tamir ettirmezseniz birkaç gün içinde oradan geçen hem de erkekler istedikleri işler de çalışmaya başladılar. kadar tanımalıdır. Benzer biçimde eşler, evlilik yolunda herkes binanın camlarını taşlamaya başlar ve kısa sürede Bütün bunlarla birlikte, kadınların hızla çalışma hayatına yaşadıkları küçük sorunları psikolog ofislerine taşımamalı, o bina tanınmaz hale gelir. Benim tek ilkem -her zaman girmesine rağmen bu noktada yani çalışan annelere bunun yerine birbirlerini anlama ve dinleme yoluna ilk kırılan camı incelemek ve tamir ettirmek oldu-. Birisi yönelik politikalarda ciddi düzenlemeler gerekmektedir. gitmelidir. Sözcüklerimiz de acizlik içeren bir örüntü de bir elektrik direğinin dibine bir çöp torbası bıraktığında Hem çalışma hayatına hem de aile hayatına adapte gelişiyor, gençler birbirine “depresyondayım, panik atağım hemen onu uyarıp onu oradan kaldırttım. Eğer birkaç olabilmek mutlu bir yuva için gerekli olsa da ikisini bir var” gibi ifadeleri çok rahat kullanıyor. Unutulmamalıdır saat içinde o çöpü oradan kaldırmazsanız orası kısa arada yürütebilmek oldukça zordur ancak gereklidir. ki ne konuşulur ise o üretilir, sözcükler düşünceleri, sürede çöp dağına dönüşür. Ben ilk çöp koyulduğunda Çocuklarını çok küçük yaşlarda bakıcılara, kreşlere ve düşünceler duyguları, duygular davranışları, davranışlar müdahale ederim ki orası çöp dağına dönüşmesin. Birisi yuvalara bırakmak zorunda kalan çalışan annelerin alışkanlıkları, alışkanlıklar tutumları, tutumlar da yaşam metroya biletsiz bindiğinde bunun karşılığını hemen ona sayısı giderek artıyor. Bağlanma kuramcıları anne ile tarzını oluşturur. Yaşam tarzı da bir kez oluştu mu artık verdirttim ve bunu herkese ilan ettirdim. Bir kişiyle ne bebeğin en az iki üç yaşlarına annesiyle ve de babasıyla insan ona göre sözcük üretir. olacak ki diyemezsiniz, bu bir kişi duyulunca herkes

14 Enderun Eğitim Yazıları Enderun Eğitim Yazıları 15 AİLE ve TOPLUM AİLE ve TOPLUM

TEK ÇOCUKLU VE ÇOK ÇOCUKLU AİLELERDE HAYAT MEMNUNİYETİ

PINAR AYGÜNDÜZ

Giriş Aile doğal sistemdir ve birçok işlevi vardır. Mesela duyguların paylaşımı, çocuk büyütme, iş bölümü vs. ile toplumsal yapının en önemli unsurlarından biridir. işlevler aile sistemi tarafından yerine getirilir. Esas Ailenin toplumsal yaşamla iç içe olması aile politikası A olarak aile birbirine bağlı güçlerden etkilenen bir sosyal ve aile planlaması kavramlarını ortaya çıkarmıştır. Aile planlamasının toplumsal etkisinin yanında aile yapıdır. Aile sisteminin her bir parçası diğerini mutlaka içi etkisi de oldukça yüksektir. Bu durum aile içindeki etkilemektedir. Aileler üyelerin bir arada yaşamasından tüm bireyleri olumlu ya da olumsuz etkilemektedir. Aile kaynaklanan sistematik davranış kalıpları geliştirirler. bireylerinin bu etki neticesinde hayat memnuniyetleri Ailenin sistematik davranış kalıpları sistemi dengede de doğrudan etkilenmektedir. Kadının sosyoekonomik tutmaya çalışır. Aile içinde kişisel özelliklerle birimin statü kazanması çocuğa bakışını değiştirmiş ve çalışma bütünlüğü arasındaki dengenin kurulması şarttır hayatına katılan kadınların yeni konumları, daha az (Akt; Ucur, 2005). çocuğa sahip olmaları gerektiği düşüncesini ortaya Aile içinde üye sayısı kaç tane ve aile ne tür aile çıkarmıştır. Bu durum ise tek çocuklu ailelerin sayısını olursa olsun bugün dünyadaki aile kavramı çok çeşitli giderek arttırmaktadır. Bir veya daha fazla kardeşle kombinasyonları yakın ve etkili 2. Aile İçinde Çocuk Yaşam doyumu ile eş anlamlı olan yaşam memnuniyeti, bireyin mevcut yaşamından ne kadar hoşnut olduğu büyüyen çocuklara nazaran, tek ilişkilerin kalıcılığı ölçüsüne bağlı Çocuk, ilk sosyal çevresini aile içinde edinmektedir. çocukların sosyal ve duygusal olarak içine almaktadır. Bell (2006), İnsanlarla olan ilişkileri bu çevrenin etkisiyle ile ilişkilidir(Veenhoven, 1996). Bireyin kendisini nasıl gelişim açısından risk altında dört farklı aile tanımı üzerine gelişebilmektedir. Ailenin hem çocuğun eğitimine, hem hissettiği, nasıl daha iyi hissedebileceği gibi sorulara olduğu söylenebilir. Bunun yanında yoğunlaşmıştır. Birinci tanımda aile de duygusal ve sosyal gelişimine katkısı ailenin farklı yanıt arayan ve disiplinler arası bir yapısı olan yaşam çok çocuklu ailelerde yeme- içme, bireylerinden birinin düşüncelerine üyeleriyle çocuk arasındaki ilişkilerini geliştirmektedir. memnuniyeti, yaşam doyumunun yanı sıra yaşam kalitesi eğitim, bakım hatta miras gibi dayanarak onun duyguları ve Bu ilişkiler özelikle aile üyelerinin çocuğa karşı takındığı ve öznel iyilik anlamında da kullanılmaktadır(Sezmez, aileden gelen kaynakların bölünmesi hayalleri aracılığıyla aileyi tanımak tavır ve davranış şekilleri olmak üzere ailedeki tüm 2018). bireylerin hayat memnuniyetini mümkündür. İkinci tanım aileyi yaşam biçimini etkilemektedir(Örgün, 2000). Öznel iyi oluş durumlarından biri olan yaşam memnuniyeti, etkilediği gözlemektedir. Bu nükleer ve geniş yönüyle bir kurum Çocuğun kişiliğinin oluşumu, benlik saygısının gelişimi birçok bileşenden oluşan tatmin halidir(Saygılı vd., yazısında tartışılan noktaların olarak ele alan kültürel yaklaşımı ve karakterinin şekillenmesi büyük oranda rol model 2017). Yaşam memnuniyeti kültür, sosyal ilişkiler, bilimsel araştırmalar ışığında kapsar. Bu tanım hem sosyoloji değerlendirmesini bulacaksınız. aldığı anne ve babanın kişilik yapısı ve davranışlarına sağlık ve demografik faktörler gibi çeşitli faktörlerden hem de sosyal psikoloji tarafından bağlıdır. Anne ve babasını rol model alan çocuk istenen etkilenmekte olup bu faktörlerin önemi ve ne düzeyde 1. Aile Kavramı kullanılmaktadır. Üçüncü tanımda ve istenmeyen davranışları onların davranışları ve etki edeceği kişiden kişiye farklılık göstermektedir ise aile sosyal bir bilimdir. Çeşitli Ailenin ne olduğu ve nasıl yapılanması gerektiği tepkileri aracılığıyla öğrenecek ve bu doğrultuda (Saygılı vd., 2017). parçalardan oluşan bir sistemdir. Aile küçük bir grup şekillendirecektir. Anne ve babanın ilişkisinin sevgi kültürden kültüre değiştiği gibi aynı kültürler içerisinde Yaşam memnuniyeti düzeyi bireyin yaşı, kişiliği, çevresi, olarak ele alınır ve bu küçük grupların davranışları ve saygıya dayanması çocuğun bu davranışlarla bile farklılaşmaktadır. Örneğin; Avrupa toplumlarında açısından sosyal psikoloji tarafından incelenir. Dördüncü yaşam şartı ve şekli, çalışma ve iş koşulları, eğitim aile sadece kan bağı olan çekirdek aileyi ifade ederken özdeşleşmesi, cinsiyete özgü rolü benimsemesi, model tanım ise aileyi toplumun değer yargılarıyla sınırlı alması ve çevresiyle olan ilişkilerini de bu çerçeve seviyesi, gelir düzeyi, evlilik ve aile yaşantısı, stres Uzakdoğu ve Afrika kökenlilerde daha geniş informal bir grup olarak ele alır. Türk Aile Yapısı Özel İhtisas düzeyi ve fiziksel sağlık durumu gibi birçok değişkenden akrabalıkların olduğu ifade edilmektedir. Genel olarak doğrultusunda şekillendirmesi açısından büyük önem Komisyonu tarafından verilen tanım yukardaki taşır (Yavuzer, 2014). etkilenmektedir (Köker, 1991; Vara, 1999; Chow, 2005; aile, biyolojik ilişkiler sonucu insan türünün devamını dört ayrı bakış açısının hepsini içine alır. Bu tanıma Sezmez, 2018). Bireylerin hayata ve durumlara karşı sağlayan, toplumsallaşma sürecinin ilk olarak ortaya göre; aile kan bağı evlilik ve diğer yasal yollardan, 3. Ailelerde Çocuk Sayısı ve Yaşam Memnuniyeti bakış açıları ve yaşama anlam yüklemeleri yaşam çıktığı, karşılıklı ilişkilerin belirli kurallara bağlandığı, aralarında akrabalık ilişkisi bulunan ve çoğunlukla Yaşam memnuniyeti, bireyin ihtiyaç ve isteklerinin memnuniyetleri üzerinde oldukça etkilidir. Olumlu maddi ve manevi zenginlikleri kuşaktan kuşağa aktaran aynı evde yaşayan bireylerden oluşan; bireylerin karşılanması sonucunda oluşan tatmin duygusudur (TÜİK, bakış açısı ve yaşama anlam yüklemeleri bireylerin biyolojik, psikolojik, ekonomik, toplumsal, hukuksal vb. cinsel, psikolojik, sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarının 2017). Ayrıca bireyin kendi yaşamını değerlendirmesi mutlu olmalarında ve yaşam memnuniyeti düzeylerine yönleri bulunan toplumsal bir birimdir(Canatan, 2009). karşılandığı, topluma uyum ve katılımlarının sağlandığı sonucu ulaştığı anlam olan yaşam memnuniyeti bir olumlu katkı sağlamalarında önemli bir etkendir Aile sisteminin içinde birkaç alt sistem mevcuttur. ve düzenlendiği temel bir birimdir (Nazlı, 2000). zihin halidir (Kümbül Güler ve Emeç, 2006). (Hırlak vd., 2017).

16 Enderun Eğitim Yazıları Enderun Eğitim Yazıları 17 AİLE ve TOPLUM AİLE ve TOPLUM

Çocuk sayısı arttıkça, kaynak bölünmesi teorisi de derecede düşük puan aldıkları gözlemlenmiştir. Buna geçerliliğini kaybetmeye başlamaktadır, çünkü tek rağmen bir kardeşi olanların diğer iki gruptan farklı çocuklu bir aileye ikinci çocuğun gelmesi kaynağın olmadıkları gözlenmiştir. Bundan 14 ay sonra yapılan %50 azalması anlamına gelmekte, hâlbuki yedi ikinci çalışma da aynı sonuçları işaret etmiştir. Ayrıca çocuklu bir aileye gelen bir bebek, diğer çocukların bu sonuçlar her iki test zamanında da, yaşı daha büyük kaynaklarında sadece %2’lik bir farklılığa neden ve daha küçük olan alt gruplar için bir değişiklik arz olmaktadır (Downey, 2001). etmemiştir. Çalışmanın birinci adımında, katılımcıların ikinci testteki yaşlarının ve sözel zeka katsayılarının Bunun yanında, anne eğitiminin ve ailenin gelirinin (Verbal IQ) toplam zihin kuramı puanlarına olan etkisi yüksekliğinin, ev sahibi olma durumunun çocuğun ruhsal araştırılmıştır. Burada sadece yaşın zihin kuramı problemler yaşamasıyla negatif ilişkili bulunmuştur. puanına bir etkisi olduğu bulunmuştur. Çalışmanın Annenin yüksek seviyedeki sosyal desteği ve sosyal ağı, ikinci basamağında birinci test puanının ikinci zihin çocukların ruhsal bozukluklarını azaltmada önemli bir kuramı testindeki toplam puana önemli bir etkisi etken olarak görülmüştür. Bir araştırmada kardeşlerin olmadığı gözlenmiştir. Üçüncü basamakta ise, kardeş sayısının, sadece davranış problemleriyle ilişkili olduğu sayısının ikinci zihin kuramı testinin toplam puanına gözlemlenmiştir. İyi ebeveynliğin, çocukların ruhsal pozitif etkisi olduğu bulunmuştur. sağlığıyla daha çok ilgisi olduğu görülmüştür (Lawson ve Mace, 2010). Lewis, Freeman, Kyriakidou, Maridaki-Kassotaki ve Berridge (1996) ise Yunan çocuklarla gerçekleştirdiği Downey ve Condron (2004), çocuk sayısının fazla çalışma sonrasında, yanlış kanı anlamada, kardeşlerin olduğu ailelerdeki çocukların sosyal becerilerinin tek Çocuk sayısı ya da kardeşlik boyutu ise çocukların destekler niteliktedir. Ayrıca kardeşin sosyal beceri kümelenme şeklinin önemli olduğunu vurgulamışlardır. çocuklu ailelere göre daha yüksek olduğu bulgusuna kardeşlik ilişkilerini, ilişki dinamiklerini, kardeşlerden ve bilişsel işlev performansı açısından yararlı olduğu Bu çalışma sonuçlarına göre, hem kendinden küçük hem ulaşmıştır. Akran problemleri açısından bakıldığında etkilenme düzeylerini ve dolayısıyla ileriki yaşamlarını fakat artan kardeş sayısının bu yetilere daha fazla de kendinden büyük kardeşi olan ortanca çocukların da, benzer sonuçlar görülmektedir. Çalışma, küçük etkilemektedir. Kardeşlik boyutu doğrudan doğruya katkıda bulunamadığını savunmaktadırlar. Kardeşli performansının daha iyi olduğu ortaya çıkmıştır. İkinci kardeşin avantajlı olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bunun kaynak bölünmesi modeliyle (Blake, 1989) ilişkilidir. ve kardeşsiz çocuklarla yapılan ve kardeş sayısı çalışmalarında ise çocukların diğer aile üyeleriyle, olası bir sebebi, aile geliri bölüşümü daha zor olsa bile, faktörünü inceleyen bir araştırma, bilişsel yetiler özellikle de kuzenlerle girdikleri etkileşim de göz Kaynak bölünmesi modelinde üç çeşit kaynak ikinci çocuğun, sosyal ve duygusal olarak düzene girmiş, açısından tek çocukların ya da bir kardeşli çocukların, önünde bulundurulmuştur. Bunun sonucunda yine daha bulunmaktadır: evin durumu, yaşam gereklilikleri oturmuş bir aile ortamına doğacak olabilmesidir. Evlilik 2 ya da daha fazla kardeşi olan çocuklardan daha iyi çok etkileşime giren çocukların performanslarının ve kişisel ilgi, dikkat, öğretme. Bu kaynaklar sınırsız doyumunun azalması üzerine daha çok çocuklara performans sergiledikleri bulunmuştur (Downey ve daha iyi olduğu gözlenmiştir ancak küçük kardeşin değildir ve sınırsız bile olsa bu kaynakların dağıtımı aile yönelim ve yeni çocuğa daha sabit, stabil bir yaşam Condron, 2004). buna pek katkısı olmadığı bulunmuştur. Bu durum tarafından çocukların ihtiyacına göre yapılır. Downey sunulması bu olasılığın büyümesine neden olabilir. yine etkileşime girilen akran sayısının yanlış kanı ve Neubauer (1998)’e göre düşük gelirli aileler, ebeveyn Bunun yanı sıra bütün bu çalışmaların ve kaynak bölünmesi Bunun aksine ilk çocuğun davranım problemleri ve saptamada önemli bir faktör olduğunu gösterebilir kaynaklarının bölüşümü konusunda yüksek gelirli teorisinin kültüre göre değişiklik gösterebileceğine duygusal problemler yaşama konusunda daha şanssız ancak başka bir çalışma bunun tam tersi sonuçları ailelerden daha az etkilenirler. Çünkü zaten düşük inanıyorum. Örneğin, Türkiye’deki üniversitelerin kaldığı bulunmuştur. “Pabucu dama atılma” durumu gelirli bir ailenin birinci çocuğuna sağladığı imkanlar savunmaktadır. 2, 3 ve 4+ kardeşi olanlar arasında genellikle devlet üniversitesi olması ve çocuğun ilk çocuk için söylenen bir deyim olarak bu araştırma da çok fazla olamadığından, ikinci çocuğun gelişi, ilk yapılanistatistik sonucu, tüm aile boyutunun yanlış üniversite eğitimi için para biriktirme gibi bir durumun tarafından desteklenmektedir. Büyük çocukların çocuğun hayatında parasal çok fazla değişikliğe sebep kanı performansıyla bir bağlantısı olmadığı belirtilmiştir mevcut olmaması bu teorinin etkilerini azaltabilir. davranış bozukluğunun nedeni olarak, aileyi paylaşmak olmaz. Ebeveyn kaynağı bölüşümünde kardeşlerin (Peterson, 2000). Çünkü Türkiye’de özel bir üniversite için finansman zorunda olduğu yeni bir rakibin varlığından doğum sırası, cinsiyeti ve kardeş sayısı gibi faktörler ayırabilecek bir ailenin zaten finansal kaynaklarının meydana gelen stres gösterilmektedir. de önemli yer tutar. azalması gibi bir olanak çok fazla yoktur. Bunun yanı Kardeş sayısı ile zihin kuramı gelişimi arasındaki Kaynakların bölünmesi teorisine göre, hangi kaynağın sıra, Türkiye’de çocuğun eğitimine, ihtiyaçlarına aile bağlantıyı inceleyen araştırmalar da mevcuttur. önemli olduğu çocuğun hayat dönemine göre de dışından destek gelmesi muhtemeldir. Buna benzer bir McAlister (2007), 1-12 yaş arası kardeşlerin zihin değişkenlik gösterebilir. Örneğin çocuğun ilk yıllarında sonuca Downey (2001) de ulaşmıştır. Downey (2001), kuramına olan etkisini inceleyen boylamsal daha çok ilgi önemliyken, lise dönemine yaklaştıkça kardeş sayısı ile eğitimsel sonuçlar arasında zayıf bir çalışma yürütmüştür. Bu çalışmada yaş finansal kaynağın önemi daha çok artar. Bu durumda bağlar bulmuştur. Bunun ise etkileşen kültürlerin ortalamaları 4 yaş 2 ay olan çocuklar, hem bu kardeşler arasındaki yaş farkının çok önemli bir faktör daha büyük aileyi desteklemesinden ileri gelebileceği yaşlarında hem de 14 ay sonra test edilmiştir. oluşturduğunu söylemek mümkündür (Downey, 2001). düşünülmüştür. Bu çalışma, amcaların, teyzelerin, Zihin kuramının test edildiği birinci seferde, Aynı kaynaklara aynı anda ihtiyaç duyan iki çocukla, büyük kuzenlerin, dedelerin ve diğer yetişkinlerin zihin kuramı performansıyla ailede bulunan farklı kaynaklara ihtiyaç duyan çocuklara ayrılacak çekirdek ailedeki kaynak bölünmesini giderdiğini öne kardeş sayısı arasında pozitif bir ilişki olduğu kaynak miktarı ve tipi farklılaşabilir. sürmektedir. Ayrıca komşular, öğretmenler, koçlar ve görülmüştür. Ayrıca tek çocuk olanların, iki Bazı araştırmacılar, kaynak bölünmesi modelini tanıdıklar da çocuğun hayatında büyük öneme sahiptir. ya da daha fazla kardeşi olanlardan önemli

18 Enderun Eğitim Yazıları Enderun Eğitim Yazıları 19 AİLE ve TOPLUM AİLE ve TOPLUM

Perner, Ruffman ve Leekam (1994) ise, 3-5 yaş arası 76 Kardeş sayısının artmasıyla, sorumluluk alma becerisinin Sonuç çocuk arasında yaptığı araştırma sonucunda, ailenin azaldığını belirten bir araştırma mevcuttur. Diğer Kardeşli ve kardeşsiz çocuklarla boyutunun genişledikçe, öyküleyici yanlış kanı testi kardeşlerin varlığına güvenen bireylerin kendi yapılan ve kardeş sayısı faktörünü (narrativefalsebelieftask) skorların da artığını; iki ayakları üstünde durma becerisi düşebilecekken, inceleyen araştırmalar incelendiğinde ya da daha fazla kardeşi olan çocukların yanlış kanı kardeşi olmayan bireylerin tam tersine kendi kendine değişik sonuçlara ulaşılmıştır. anlama testlerinde bir kardeşi olanlardan daha başarılı yetmeye becerilerinin gelişebileceği yönünde çıkarımlar Araştırmalarda kardeş sayısının olduklarını savunmaktadır. yapılmıştır. Bu bağlamda, Steelman ve Powell (1991), çok doğrudan doğruya kaynak bölünmesi Yanlış kanı testinde kardeşlik boyutunun etkisini çocuklu ailelerin, az çocuklu ailelere göre çocuklarının ile ilişkili olduğu ve düşük gelirli inceleyen Jenkins ve Astington (1996) da, yaşı ve sözel üniversite ücretlerini ödeme açısından daha az ailelerin ebeveyn kaynaklarının yeteneği sabit tutarak yaptığı çalışmada, okul öncesi sorumluluk duyduklarını öne sürmüşlerdir. bölüşümü konusunda yüksek çocuklardan kardeşi, ağabeyi ya da ablası olanların, Lawson ve Mace (2010)’in çocuklardaki duygusal gelirli ailelerden daha az etkilendiği herhangi bir kardeşi olmayanlara göre yanlış kanı görülmüştür. Çünkü zaten düşük problemler, hiperaktivite, davranış bozuklukları testinde daha iyi performans sergilediklerini ortaya gelirli bir ailenin birinci çocuğuna ve akran problemlerini gözlemledikleri boylamsal koymuştur. Bu durum da önemli olanın doğum sırası sağladığı imkanlar da çok fazla çalışmada kardeş sayısının kısmi bir etkisinin olduğu değil, kardeşlik boyutu olduğu yönünde bir çıkarım olamadığından, ikinci çocuğun gelişi, bulunmuştur. Hiperaktivite ve genel ruh sağlığı yapılabilmektedir. Bunun yanında, iki ya da daha ilk çocuğun hayatında parasal çok açısından karşılaştırıldığında, 1 ya da 2 kardeşi olan fazla kardeşi olan çocukların bilişsel işlerlik (ileriye fazla değişikliğe sebep olmamaktadır. dönük plan yapabilme, konuyla ilgili özelliklere çocukların, tek çocuklardan daha düşük puan aldıkları, Farklı bir araştırmada ise çocuk dikkat etme, dikkat dağınıklığına karşı direnç, tepki fakat bu farkın 3 ya da daha fazla kardeşi olanlarda sayısının fazla olduğu ailelerdeki anne babalarına göre, aynı kuşaktan oldukları için kontrolü) ve zihin kuramı puanları ile sadece bir gözlenmediğini belirtilmiştir. Kardeş sayısının davranış çocukların sosyal becerilerinin tek çocuklu ailelere birbirlerini daha iyi anlama olanağına da sahipler. Bir kardeş sahibi olmak, daha fazla paylaşmayı ve işbirliğini kardeşi olan çocukların puanları arasında önemli bozukluklarıyla ilgisi olduğu fakat ruhsal sorunlarla bir göre daha yüksek olduğu görülmüştür. Kardeş sayısı gerektirir. Ayrıca, çocuklar bazı becerileri ağabey ya derecede fark olduğu belirtilmiştir. Daha çok kardeşi bağlantısı olmadığı gözlenmiştir. Ayrıca bu araştırmaya ile zihin kuramı gelişimi arasındaki bağlantıyı inceleyen da ablalarından öğrenirler. Ağabey ya da ablalarının olanların zihin kuramının daha gelişkin olduğu sonucu göre ikiden fazla kardeşin ruh sağlığı açısından artı bir araştırmada ise tek çocuk olanların, iki ya da daha anne-babalarıyla olan ilişkilerini gözlemleyerek, farklı çıkarılmıştır(McAlister ve Peterson, 2006). getirisi olmadığı söylenebilmektedir. fazla kardeşi olanlardan önemli derecede düşük puan davranış biçimleri geliştirebilirler. Anne-babasının, aldıkları gözlemlenmiştir. Farklı bir araştırmada da kardeşinde onaylamadığı davranışları yapmaktan tek çocukların hiperaktivite, davranış bozuklukları vazgeçebilirler. Zaman içinde, gözlemleyerek öğrendikleri ve akran problemlerini daha çok yaşadıkları sonucu şeyler de onların kişiliğinin oluşmasında önemli yer bulunmuştur. Yapılan araştırmalar neticesinde, tek tutmaktadır. çocuk ve çok çocuk olmanın avantajları ve dezavantajları mevcuttur. KAYNAKÇA; Bayer, A. (2018). Ailede yaşanan anlaşmazlıklar ve çözüm önerileri. Antakiyat, 1(2), Tek çocuk olmanın en önemli sorunlarından biri, oyun 215-234. arkadaşlığının azlığıdır. Oyun arkadaşlığı çocuğun Bell, C. (2006). Middle class families. Routledge. sosyalleşmesinde önemli bir rol oynar. Kardeşlerle Blake, J. (1989). Family size andachievement (Vol. 3). Univ of California Press. büyüyen çocuk, kardeşi ile bir şey paylaştığı veya Downey, D. B., &Neubauer, S. (1998). Is resourcedilutioninevitable? Theassociationbetweennumber of kavga ettiği zaman nasıl bir sonuç elde ettiğini siblingsandeducationaloutcomesacrosssubgroups. In 93rd Annual Meeting of the yaşayarak öğrenir. Tek çocukta ise, tüm ilgi çocuk AmericanSociologicalAssociation, San Francisco. üzerine yoğunlaşmakta ve oyun arkadaşı olarak Jenkins, J. M., &Astington, J. W. (1996). Cognitivefactorsandfamilystructureassociatedwiththeory of minddevelopment in genelde anne baba rol almaktadır. Eğer ki; çocuk, youngchildren. Developmentalpsychology, 32(1), 70. yaş gruplarına uygun sosyalleşebileceği ortamlara Lawson, D. W., &Mace, R. (2010). Siblingsandchildhoodmentalhealth: evidencefor a girememişse, ebeveyne aşırı bağlılık oluşturarak later-bornadvantage. Socialscience&medicine, 70(12), 2061-2069. Lewis, C., Freeman, N. H., Kyriakidou, C., Maridaki Kassotaki, K., &Berridge, D. M. ilginin sürekli üzerinde olmasını isteyebilir. Böyle bir (1996). Socialinfluences on falsebeliefaccess: Specificsiblinginfluencesor general durumda tek çocuk, kolaylıkla şımarık ve inatçı bir apprenticeship? Child development, 67(6), 2930-2947. çocuk haline gelebilir. Ebeveynlerin, aşırı koruyucu bir McAlister, A., &Peterson, C. C. (2006). Mentalplaymates: Siblings, executivefunctioningandtheory of mind. British Journal of yaklaşımla çocuğu bunaltmaları, sevgi bombardımanıyla DevelopmentalPsychology, 24(4), 733-751. çocuğun her istediğini yerine getirme tutumları; çocuğu Nazlı, S. (2000). Aile Danışması. Nobel Yayın Dağıtım, Ankara. güvensiz, sorumluluktan uzak, doyumsuz narsist bir Perner, J., Ruffman, T., &Leekam, S. R. (1994). Theory of mind is contagious: kişilik gelişimine neden olmaktadır. Youcatch it fromyoursibs. Child development, 65(4), 1228-1238. Steelman, L. C., &Powell, B. (1991). Sponsoringthenextgeneration: Parentalwillingnessto pay forhighereducation. Americanjournal of Sociology, 96(6), İnsanların hayatında, anne-baba ilişkisinden sonra; en 1505-1529. yakın ve en uzun olan ilişki, kardeş ilişkileridir. Kardeşler, Yavuzer, H. (2004). Ana-Baba ve Çocuk, (11. Basım). Remzi Kitabevi, İstanbul .

20 Enderun Eğitim Yazıları Enderun Eğitim Yazıları 21 AİLE ve TOPLUM AİLE ve TOPLUM

(8) (Şekil 2a). Bu bakımdan grafikler, evliliğin ileriki yaş önemlisi de ailelerinden gelen baskılarla sonuçlanıyor. EVLİLİK YAŞININ ERTELENMESİ dönemlerine ertelendiğinin bir göstergesidir. Bireylerin En çok duydukları “Ne zaman evleneceksin?” sorusu “kabul edilebilir” ya da “normal evlenme” çağının ne oluyor. Gencimizi böylesi bir çıkmaza sürükleyen ise olduğu farklılık göstermesine rağmen hangi yaştan eğitim sistemimizin süresinin bu kadar uzun olması. sonra evlenmekte geciktikleri konusunda genel bir Bunun yanında modern dünyanın kişisel başarının İLKAY CAN kabul bulunmamaktadır. Ancak Şekil 1’den yapılan her şeyin önünde olduğunu dikte etmesidir. çıkarıma bağlı olarak bu çalışma kapsamında 25 yaş Öncelikle gençlerimizi, biz büyüklerinin rehberliğinde, ve üzeri geç evlenme yaşı olarak kabul edilmiştir. hayata dönük ne istediklerini ve neyi öncellemeleri ünümüz gençlerinin evlilik yaşlarının yükselmesinin AYA (2016) verileri içerisinde araştırma konusuna gerektiğini yaşayarak gösterebilmemiz lazım. Belki Gtoplumun geleceğini nasıl etkileyeceği, bilimsel giren, 25.114 kişi içerisinde geç evlenenlerin (25 yaş hayallerindeki kariyerlerine ulaşabiliyor olabilirler anlamda akademinin üzerinde çalışması gereken bir ve üzeri) oranı %15,53 olarak görülmektedir. Geç ama kariyerizmin sonucu olarak 30’lu yaşlarda hayata konu. Bugün Avrupa ülkelerinin en büyük sorunu yaşlı evlenmeyi etkileyen bazı temel demografik ve sosyo- karşı bir bıkkınlık hali, yalnız kaldıklarında duydukları nüfusun fazla olması ve gençlerin evlilikten kaçınıp ekonomik değişkenlerin bulguları aşağıdaki tabloda huzursuzluk olarak karşılarına çıkıyor. çocuk edinme konusunda geri durmalarıdır. Bağıra yer almaktadır. 2 numaralı tabloda model tahminleri Kur’an-ı Kerim’in evliliğe bakış açısını değerlendirdiğimizde; bağıra gelen bu felaketi, bizim ülkemizin yaşamaması için sonucunda elde edilen oransal riskler sınır değer olarak Kalplerin vahiyle mutmain olduğu gerçeğinin yanında aileye verilen önemin şu an devlet politikasının günceli kabul edilen 1’e sebeb olan değişkenler sıralanmıştır. huzurun ise eşler arası o eşsiz paylaşımda saklı olduğu olması yetmiyor. Bu konuda paradigma değişikliğine belirtiliyor. Rum Suresi 21. ayette belirtildiği üzere gidilmesi gerektiğini düşünüyorum. Öncelikle modern Çalışmada, evlilik süresini etkileyen demografik ve “sizin için kendileri ile huzur bulasınız diye kendi dünyanın evlilik algısını nasıl etkilediğini, evliliğin bu sosyo-ekonomik faktörlerin ele alınmasında Tablo türünüzden eşler yaratması, sevgi ve merhameti denli ötelenmesi/geciktirilmesinin eğitim sistemiyle olan 2’de yer alan değişkenlerden faydalanılmıştır (Eryavuz yerleştirmeside Onun mucizevi işaretlerinden biridir.” bağını masaya yatırmamız, detaylı olarak irdelememiz ve Birecikli, 2018; Sanizah vd., 2014). Literatürde bu buyruluyor. Allah’ın fıtratımıza koyduğu bu paylaşımdan gerekmektedir. alandaki araştırmalardan farklı olarak, internet ve din konularının oluşturabileceği risk dikkate alınmış kendimizi uzak tutmamız, bizzat kişinin kendine Türkiye’de aile yapısı üzerine yapılan saha araştırmaları ve bunun yanı sıra, alkol ve kumar sorunlarının yaptığı haksızlık olacaktır. Rum Suresi 21. ayette geçen incelendiğinde, özellikle 2006 yılında Aile Sosyal oluşturabileceği risk ise cinsiyet etkileşimi ile birlikte Rahmet kavramının karşılığı ise sadece sevgi değil, Araştırmalar Genel Müdürlüğü ve Türkiye İstatistik incelenmiştir. eşleri birbirine bağlayan, ilişkiyi sürdüren bir çimento Kurumu’nun (TÜİK) birlikte gerçekleştirdikleri Aile olmasıdır. Bu Rahmet sayesinde, Yapısı Araştırması (AYA), Türkiye’de aile yapısındaki evli çiftlerin ömrü ilerledikçe değişimlerin izlenmesi ve bu konuda nicel veriler sağlaması birbirlerine olan sevgileri de artar. bakımından bir milat olarak düşünülebilir. Çalışma Sevgi ve Rahmet bir araya gelerek başlatıldığında her beş yılda bir tekrarlanmasına karar hayatı oluşturur. verilmiş olup, 2006-2016 döneminde üç saha çalışması Bizim dinimizde kadın ve erkeğe TÜİK tarafından gerçekleştirilmiştir. Ancak 2016 yılından kendisine her yönden denk, istediği sonra çalışmanın her 10 yılda bir tekrarlanmasına biriyle evlenme hakkı verilmiş karar verilmiştir. Dolayısıyla güncel olan AYA(Aile ve aile kurumunun sevgi, şefkat Yapısı araştırması) verileri 2016 yılına aittir. ve merhamet üzerine kurulması Bu bakımdan grafikler evliliğin ileriki yaş dönemlerine istenmiştir. ne şekilde ertelendiğinin bir göstergesidir. Bireylerin Kız ve erkeklerde evlilik yaşı, kabul edilebilir ya da normal evlenme çağının ne olduğu evliliğin sağlıklı bir zeminde sürmesi, farklılık göstermesine rağmen hangi yaştan sonra kendilerinden beklenen bireysel ve geçirdikleri konusunda genel bir kabul bulunmamaktadır. toplumsal yararların sağlanmasında Ancak şekil 1 deki yapılan çıkarıma bağlı olarak bu Analysis) ile araştırılmıştır. Araştırma kapsamında Tüm bu verileri sosyolojik açıdan sıraladığımızda: Gençlerin önemli bir yere sahiptir. Türk toplumunda bundan çok çalışma kapsamında 25 yaş ve üzeri geç evlenme yaşı öncelikle, 2001- 2018 dönemi için TÜİK’ten elde edilen, dünyevi isteklerini öncelemelerinin evlilik hakkındaki değil, otuz kırk yıl öncesine kadar evlilik yaşı kızlarda olarak kabul edilmiştir. “yaş gruplarına göre ilk evlenme sayıları” dikkate düşüncelerini oldukça etkilediğini gözlemliyoruz. 15 ila 18, erkeklerde ise 17 ila 20’li yaşlarda başlaması Aile yapısında meydana gelen değişimler, toplumsal alınarak Şekil 1 üretilmiştir. Şekil 1a’da söz konusu Kariyerlerini evliliğin önüne geçirme kararları onları ve 30’lu yaşların çok geç olarak algılanırken, bugün yapının değişimini açıklamak bakımından oldukça dönem için 16-24 yaş aralığında yapılan erkek evlilik hayata karşı sürekli bitmeyen bir mücadele içine sokuyor. ilk evlilik yaşının büyük oranda 30’lu yaşlara çıkması önemli etmenlerdir. Bu bağlamda çalışmada, ilk evlenme oranlarının sürekli düştüğü görülmektedir. Benzer Kendilerine geldiklerinde bir bakıyorlarki otuzlu yaşlara bizim bu konuda tedbir üretmemizi gerektirmektedir. yaşını yükselten faktörler başında gelen cinsiyet, eğitim, şekilde toplam kadın evlilikleri içerisinde aynı yaş dayanmışlar bile… Bunun getirisi olarak bu durumda Ailenin en başından sağlıklı bir şekilde teşekkülü iş durumu ve yerleşim yeri gibi faktörlerin etkisi AYA grubundaki kadın evliliklerin de sürekli ama daha yaşlarının gereği mükemmeli aramaları, seçici olmaları, sadece birey için değil aynı zamanda toplum sağlığı (2016) verileri kullanılarak Yaşam Analizi (7) (Survival yüksek bir azalış trendi gösterdiği dikkati çekmektedir. evleneceği kişiyi seçmede bir kararsızlık, korku ve en açısından da azami derecede önemlidir.

22 Enderun Eğitim Yazıları Enderun Eğitim Yazıları 23 AİLE ve TOPLUM AİLE ve TOPLUM

Kısaca söylemek gerekirse, eğitim insanların evlenme Kerim’in ifadesiyle önce göz aydınlığı eşlerden olmaya kararlarına etki eden toplumsal kurumlardan bir tanesi. talip olup, diğer taraftan da iffetini Allah’ın koyduğu İnsanlar birçok saikle evlenme kararlarını alabiliyorlar. sınırlar içinde koruyan, El-Musavvir Esmasının gereği Ancak en önemlisi de insanlar kendileri gibi insanlarla hayalimizde kurguladığımız eşi beklemek, bize hem evleniyorlar. Eğitim de burada önemli bir rol oynuyor. dünyada hemde ahirette cenneti getirecektir. Yani okumuşlar okumuşlarla, belli okulları bitirmemiş kimseler de yine aynı eğitim seviyesinden insanlarla evleniyorlar. Eminim bunu belli okullara göre bile tespit etmek mümkün olacaktır. Bunun getirisi olarak, ileri yaşta evlenen bireyler bedenen ve ruhen erken yaşlarda evlenenlerden daha avantajlıymış gibi görünmesine rağmen, eşleriyle ve eşinin ailesiyle uyum sorunlarıyla daha çok karşılaşabilmektedir. Resulullah’ın penceresinden bakıldığında evliliği ısrarla tavsiye ettiği (Nikahın hayırlısı külfetsiz olandır. [Ebu Davut Nikah-32]) Bu hadis ışığında bakıldığında, yaşanılan gerçeklerden ne kadar da uzaklaşıldığı, Bugün gençlerimizin ve ebeveynlerinin kendilerine şu Müslümanca yaşayan kesimin yaptığı düğünlerin, soruları sorarak işin önemsemeleri gerekir: bizim öz değerlerimizden ne kadar uzaklaştığını görüyoruz. Öncelikle bu durumu aşmalıyız. Kız tarafı 1- Model Aile oluşturma misyonu, inancımızın bize istekleri konusunda makul olabilmeli, erkek tarafı yüklediği görev olduğunu ne derece ciddiye alıyoruz? da ev kurarken minimalist yaşam tarzına uygun ev 2- İnancı ve ideali olan insan için nesil yetiştirmenin kurmayı hedefleyebilmelidir. öneminin farkında mıyız? Nur Suresi 32. ayette “İçinizden evli olmayanları evlendirin.” Evlilik yaşının ileriye atılmasının sebeplerinden biri Son yıllardaki değişimlerden yola çıkan Boğaziçi 3- Fıtratımız gereği evliliğin de yaşını kaçırmamayı ne emri toplumun önde gidenlerine, büyüklerimize, sivil de; evlenmenin ekonomik açıdan zorlaştırılmasıdır. Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Dr. öğretim üyesi Taylan kadar önemsiyoruz? toplum kuruluşlarına, herbirimizi hedef alan bir çağrı. Yeni bir ev açmanın getirdiği maliyet, gençlerin Acar, üniversite mezunu kadınların, eğitim düzeyi Bu çağrıya kulak vermek ve gençler arası arabuluculuk Soru sormak cevabın en az yarısını bulmak demektir. gözlerini korkutmaktadır. Aşırıya giden nişan ve düğün daha düşük olan hemcinslerine göre daha ileri yaşta yapma konusunda hepimizin aktif olması gerekiyor. harcamaları, gençlerin para biriktirmelerini zorunlu *** evlendiklerine dikkat çekti. Araştırmada sadece Bugün bekârların bu kadar çok olması, evlilik yaşının hale getirmektedir. Önceden yoğun olarak tarım ve kadınların evlenme davranışlarına odaklandığını da ilerlemesinde bizim rolümüz ne? Her birimizin taşın Bu konuda farklı makale okumak isteyenlere; hayvancılıkla uğraşan Türk toplumunda erken evlilikle belirten Taylan Acar, insanların çoğunlukla kendisi gibi altına elimizi koyma zamanı gelmiş olmalı… meydana gelen çocuklar yeni iş gücüne denkti. Hayatı 1-Gelir seviyesini baz alan bir araştırma olarak Booth bireylerle evlendiğini, eğitim düzeyinin evlilik kararında ve Edwards 1985 de yazdıkları makale, tüm aile bir arada karşılıyorlardı. Yaşanılan paylaşımın önemli bir rol oynadığını ifade etti. Acar, daha eğitimsiz “Dünya üzerinde en büyük nimet nedir?”, diye sorulduğunda sonucunda bireyler, sorumluluk sahibi insanlar olarak kadınların eğitimli olan erkeklerle evlenme şansları aklıma ilk gelen “iyi bir eştir.” cevabıdır. Hayat boyu 2-Çalışma durumu, gelir seviyesi ve yaşanılan yeri toplumda yer alıyorlardı. Bugün modern dünyanın yaşadığımız ve yaşayacağımız imtihanları tolere ederken; daha yüksek olabilirken; lise mezunu bir erkeğin bir konu edinen Uchida ,Araki Ve Murata ‘nın 1992 de getirisine baktığımızda, geniş aile yapısı yerini çekirdek yanı başımızda bulunan, bizi anlayan, düştüğümüzde üniversite mezunu kadınla evlenme olasılığının özellikle yazılan makaleleri, aileye dönüştü. Aile üyelerinin biricikliği ön plana bizi tutacağına emin olduğumuz yol arkadaşı… Kur’an-ı Türkiye’de çok daha düşük olduğuna işaret etti. 3-Din, Yaşanılan Yer ,Eğitim Seviyelerini konu edinen çıkarıldı. Böylelikle özellikle kentlerde tek çocuklu Zuanna 1998 de yazdıkları makale, aileler ön plana çıktı. Evlerimizin yapılarında olan Dr. Öğretim Üyesi Taylan Acar’ın ilgi alanları arasında değişimler ise misafiri düşünmeden dizayn edilen toplumsal tabakalaşma, eşitsizlik, eğitim sosyolojisi, 4-Kadınların iş hayatına katılmalarını konu edinen, evler haline dönüştü. Eskiden olan paylaşımlar, huzur göç sosyolojisi, demografi, çalışma ve iş sosyolojisi yer Ono 2003 makalesi, yerini neye bıraktı bakalım: alıyor. Kim kiminle evleniyor?” sorusuna yanıt aranmalı 5-Eğitim seviyesi ve Kentleşmeyi konu edinen Carmichael Türkiye İstatistik Kurumu 2020 araştırmasına göre ki; daha net bir çerçevede değerlendirme yapabilelim. 2011 makaleleri okunabilir. evli bireylerin, evli olmayan bireylere göre daha mutlu Türkiye’de üniversiteye gidenlerin sayısı son 10 yılda KAYNAKÇA; olduğu görüldü. Mutlu olduğunu belirten evli bireylerin ikiye katlandı. Bunun da evlilik ve çocuk sahibi olma Anıl ERALP, Şahika GÖKMEN, Ortalama Evlilik Yaşının Yükselmesini Etkileyen oranı 2020 yılında %51,7 iken evli olmayanlarda bu oran, davranışlarını değiştirmesini bekleyebiliriz. Bu geçişin Faktörler ve Cinsiyete Göre Farklılıklar, Optimum Ekonomi ve Yönetim Bilimleri %41,3 olarak gerçekleşti. Evli olanların mutluluk düzeyi nasıl gerçekleştiğini anlamaya yönelik araştırma Dergisi, 2020, 7(2), 395-412 yapmak önemli. Kadın ve erkeğin eğitime bakış açısı Şahika GÖKMEN, Anıl ERALP, Aliye ATAY KAYIŞ, İlk Evlilik Süresini Etkileyen cinsiyete göre incelendiğinde: evli erkeklerin %46,7'sinin, Faktörlerin Yaşam Analizi: Türkiye Örneği, Optimum Ekonomi ve Yönetim evli kadınların ise %56,8'nin mutlu olduğu belirlendi. değiştirmeleri evliliğe bakışlarını da doğrudan etkiledi. Bilimleri Dergisi, 2019, 6(1), 63-76

24 Enderun Eğitim Yazıları Enderun Eğitim Yazıları 25 DOSYA I EĞİTİM ve REFORM DOSYA I EĞİTİM ve REFORM

Yine Şeyhülislam İbn Kemal(ö.940/1534)’in, Vezîriâzam en değerlilerine mahsus iken sonradan ehil ve erbab OSMANLI MEDRESELERİ Makbul İbrahim Paşa(ö.942/1536) nezdindeki tavassutuyla, olmayanlar silsileye dâhil olmuştur. Bunlar hasb’el tarik Müeyyedzâde’nin oğlu Abdülvehhab Efendi’nin kanuna yüksek derecelere ulaşmışlar, bu yüzden teşkilat eski VE ISLAHI ÇALIŞMALARI aykırı olarak müderris olarak tayin edilmesi; ayrıca şan ve şerefini kaybetmiştir” ve “tarik-i ilmiye, cühela Fenârîzâde evladına kırk akçe yevmiyeli medreselere ile dolmuştur” sözleriyle ifade etmiştir. doğrudan tayin edilme ayrıcalığı tanınması, medreseler ALPASLAN ARSLAN 2-Aklî İlimlerin Programdan Çıkarılması: için belirlenen nizamın bozulmasının yanında, müderris ve talebe açısından da nitelik kaybına yol açmıştır. İltimaslar Taşköprîzâde(ö.968/1561) daha 1540’larda skolastik ilâhiyat ve matematiğin medrese ulemâsı arasında eski iz bu çalışmamızda Batı’da Kopernik, Kepler, Galileo düzenlemelerle, ilme ve ilim adamına gösterilen önemin yeni iltimaslara kapı aralamış, gerek müderrislikte gerekse itibarını yitirdiğinden ve ilim düzeyinin düştüğünden ve Newton gibi bilim adamlarının başlattığı bilimsel yanında, ilmiye sınıfında ehliyet ve liyakatin; medreselerde ise talebelerde hiyerarşik nizamın dışına çıkma yolunda çaba B yakınarak, kuramsal ilimler üzerine yazılmış kitapların çalışmalara mukabil, Osmanlı medreselerindeki durumu tertip ve düzenin esas alınması amaçlanmıştır. Medreseler ve gayretler artarak devam etmiştir. rağbet görmediğinden, ulemânın da yalnızca basit el için belirlenmiş olan dereceleri başarıyla tamamlayarak sorgulayan anlayışları ele alacağız. Çünkü Batı bu dönemden Koçi Bey(ö.1650) tarafından 1631 yılında hazırlanarak Sultan kitapları okuduktan sonra kendilerini âlim saydıklarından icazetname almaya hak kazanan talebeler, medreseden sonra geçmişiyle yüzleşmeye ve geçmişini sorgulamaya IV. Murad’a sunulan risâlede ise: Önceki dönem ulemâsı şikâyet etmektedir. Yine, Kâtip Çelebi’nin (ö.1067/1657) müderris namzedi olarak mezun olmakta ve matlab adı başlarken hatta geçmişinden intikam almaya kalkışırken, ile devrin ulemâsı mukayese edilmek suretiyle aradaki ileri sürmüş olduğu “Sultan Fatih tarafından medreselere verilen deftere isimleri kaydedilerek müderrislik ve kadılık Doğu’da neler olup bittiği ile ilgili sorular kapalı kalmamalıdır. fark ortaya konulmuş; daha önce ilmiye mesleğinde konulan derslerin ‘felsefiyyâttır’ diye medreselerden için sıra beklemektedirler. Fatih’ten sonraki dönemlerde “Osmanlı bu gelişmelere medreselerle cevap verebilmiş benimsenmiş olan tertip ve düzene riayet edilirken, kaldırılması” diğer bir ifadeyle “aklî ve felsefî ilimlerin de pek çok ferman ve lâyiha yayınlanmak suretiyle Fatih midir?” “İhtiyaçları giderebilmiş midir?” Bu sorulara cevap Hicri-1003 (Milâdî-1594) yılından itibaren bu tertip ve ders programlarından çıkarılması” da medreselerin Kanunnâmesi’nde belirlenmiş olan tertip ve düzenin arayacağız. Altı asırlık kurumsal geçmişe sahip olan Osmanlı düzenin dışına çıkılarak liyakat sahibi olmayanların bozulması ve gerilemesi hususunda yaygın şekilde devamına ilişkin hükümler uygulamaya konulmuştur. medreselerinde ıslahata duyulan ihtiyaç, ıslah çabaları ve rüşvet ile değişik makamlara getirildiği, bu durumun benimsenen gerekçeler arasında yer almaktadır. Ancak sonuçları, bozulma ve gerilemenin yapısal bir sorundan Osmanlı Medreselerinde Islahata Duyulan İhtiyacı Doğuran ise ilmiye mesleğinde bozulmalara yol açtığı hususu Sahn medreselerinin kuruluşundan XVI. asrın sonlarına kaynaklanıp kaynaklanmadığı, uygulayıcıların icraatlarının Nedenler dikkatlere sunulmuştur. Koçi Bey’in, Hicri-1003 yılını kadar yazılan eserlerin sadece % 8,1’inin akli ilimlere ait bozulmaya ve gerilemeye etkisinin hangi düzeyde olduğu ilmiyedeki bozulmanın başlangıcı olarak alması; mezkûr 1-Kural Dışı Uygulamalar: olması Fatih döneminde ve sonrasında da bu sahaya olan hususları ele alınıp değerlendirilecektir. Dönemin yayın tarihten önce Şeyhülislâm olan Sun’ullah Efendi’nin birkaç ilginin aynı düzeyde kaldığını göstermektedir. Bu dönemi Kanuni Sultan Süleyman dönemiyle birlikte, kânunnâme organları ve bilimsel çalışmalar taranmak suretiyle defa gereksiz yere azledilmesini ve yerine geçenlerin ise diğer dönemlerden ayıran en önemli özellik olarak kısmî ve lâyihalarda ilmiye sınıfı ve medreseler için belirlenmiş Osmanlı medreselerine ilişkin sağlıklı değerlendirmelerin azledilme korkusuyla hakikati söylemekten çekinerek de olsa aklî ilimlere yer verildiği yönündeki tespit dikkate olan düzenlemelere aykırı bazı taleplerin; başta padişah yapılabilmesi amaçlanmıştır. herkese hoş görünmeye çalışmalarına bağlamaktadır. alındığında: Tüm devirlerde medreselerde ağırlıklı olarak olmak üzere ulemâ ve saray erkânı tarafından gündeme Çözüm yolu olarak; “İlmiye mensuplarına, şefâatle pâye İslâmî ilimlerin okutulduğu, dolayısıyla dönemler arasında İlk defa medreseler resmi bir kurum ve devlet teşekkülü getirildiği hususu yaygın olarak benimsenmiş iddialardandır. verilmek revâ değildir.” ilkesini hatırlatan Koçi Bey, ilim önemli bir farkın olmadığı kanaati hâsıl olmaktadır. Ders olarak X. yy.’da Karahanlı Türkleri tarafından tarih sahnesine Örneğin Kanuni Sultan Süleyman’ın, kendisine güzel pâyelerinin verilmesinde iltimas ve torpil yerine, temel programlarında İslâmî ilimlere ağırlık verilmesi “devletin çıkarılmıştır. Medreseler Sünni İslam anlayışını Şii İslam kasideler takdim eden Şair Bâkî (ö.1008/1600)’yi sıra ölçüt olarak “ilim” kriterinin esas alınması gerektiğini; ve cemiyetin ihtiyaçlarının doğrudan karşılanması anlayışına karşı savunmak üzere kurulmuş, Selçuklular bekletmeden mülâzım defterine kaydettirmesi kanuna yaşa, kıdeme, soy ve sopa göre ilmî makam ve mevkîlerin esasına, yani pratik faydacılık esasına dayanmaktadır. zamanında Nizamülmülk’ün çabalarıyla devlet kontrolüne muhalif uygulamanın en üst düzeydeki ilk örneği olarak verilmesinin doğru olmadığını, yaşanan tecrübelerden Diğer bir ifadeyle, medrese sisteminin genel devlet işlerine alınmaya çalışılmıştır. Bu sistemi Osmanlı da devam gösterilmektedir. Devlet erkânı ve ulemâ tarafından yola çıkarak izah etmektedir faydalı olacak şekilde imparatorluk tarafından sistematik ettirmiş, devraldığı mirası muhafaza etmeye çalışmıştır. başlatılan kural dışı benzeri uygulamalar zaman içinde Diğer bir sorun ise “Beşik Ülemalığı” denen müderrisin hale getirilerek geliştirilmesi zamanın ihtiyaçlarına göre yaygınlaşarak, eğitim görmeden icâzet almak ve makam- Osmanlı’da ilk medrese 1330 yılında Orhan Gazi (1274-1362) oğlunun da müderris olduğu sistemdir. Peçevi’de; Ebussuud düzenlemelerin yapıldığına işaret etmektedir. Dolayısıyla mevki elde etmek isteyenlerin çoğalmasına yol açmıştır. tarafından İznik’te açılmıştır . Orhâniye Medresesi adı verilen Efendi’nin kendisi gibi müderris olan oğlu Şemsettin medreselerin gerilemesinin ve bozulmasının başlangıcı Nitekim ilmiyede ilk imtiyaz Fenârî evlâdına verilmiş, bu medresenin ardından fetihlerle doğru orantılı olarak Ahmet’in bir müderrise yakışmayacak hal ve tavırlarından kabul edilen XVI. yüzyılın sonu itibariyle devlet işlerindeki daha sonraki tarihlerde bu imtiyaz diğer ulemâ ve devlet medrese sayısında hızlı artışlar gözlenmiştir. Kuruluşla dolayı birçok yetenekli öğrencinin medreseden ayrıldığı çeşitliliğin ve farklı alanlarda yetişmiş elemanlara olan erkânının ailelerine de tanınmak suretiyle yaygınlaşmıştır. birlikte devam eden süreçte “bürokrasinin oluşması ve belirtilmektedir. Yine 16. yüzyılda ’deki müderrislerden ihtiyacın artmasıyla doğru orantılı olarak medresenin halka yönelik hizmetler verilmesinde birinci derecede Uzunçarşılı, ilmiyede iltimasın başlangıcını II. Bâyezid’in bir birisi medresesini bırakıp 4-5 ay İstanbul’da gezip tozmuş, de geliştirilmesi icap ederken; bunun gerçekleşmemiş müessir olan ” medreselerin, tertip, tedrisât ve nizâmâtını müdahalesine dayandırmaktadır. Padişahın imtiyazına görevi olmayan işlere karışmıştır. Yine başka bir müderris olması, medresenin gerilediğine ya da bozulduğuna temin için bir takım düzenlemeler hayata geçirilmiştir. Bu mazhar olması nedeniyle “Zamirî” mahlasıyla anılan Hamza iki sene göreve gitmemiştir. Beşik ulemasından yetişenler değil; kendisini yenileyemediğine ve geliştiremediğine düzenlemelerin ilki Sultan II. Mehmet (Fatih) döneminde Nureddin adındaki müderrisin, II. Bâyezid (ö.918/1512) için Gelibolu’lu Ali Mustafa b. Ahmed “bunlar, hiç bir delil teşkil etmektedir. Yine gerileme dönemi olarak gerçekleştirilmiştir. Bu dönemde uygulamaya geçirilen tarafından Sahn-ı Semân Medresesi’ne müderris tayin edilmek medresede tahsil görmeden beşikte iken mülazım, söz isimlendirilen süreçte akli ilimler kapsamımda Felsefe’nin kânunnâmeyle “ilmiye mensuplarıyla devlet memurları istenmesi üzerine, ilmî yetersizliğini gerekçe göstererek bu söylemeğe güç yetirdiği zaman müderris, buluğ yaşına ders programlarından çıkarılması gerekçe gösterilse de arasındaki mertebeler tesbit edilerek, ilmiye sınıfının statüsü tayine mâni olmak isteyen dönemin kazaskeri Mevlana gelince molla (büyük kadılık), tıraşı gelinceye kadar S. Hayri Bolay’ın Osmanlılarda Düşence Hayatı ve Felsefe ortaya konulmuş” ayrıca ilmiye sınıfının ve medreselerin Müeyyedzâde Abdurrahman Efendi(ö.922/1516)’nin, II. medreseleri dolaşır ve tıraşı geldikten sonra beş yüz isimli eserinde: “Osmanlı’da her devirde felsefe olduğu” dereceleri açık bir şekilde belirlenerek medreseden mezun Bâyezid’in ısrarı üzerine, bu zâtın müderris olarak tayin akçelik mevleviyete atanırdı. Nadiren de olsa eline kitap sonucuna varmış olması bu gerekçenin de tartışılabilir olanların görevde yükselme basamakları açıklanmıştır. edilmesine mecbur kalması; tarihî kayıtlara düşen ilk alsa bile o da muhazarat, cönk ve gazeliyattan ibaret” olduğunu göstermektedir. Kaldı ki Kâtip Çelebi’nin Mizânü’l- İlmiye sınıfına ve medreselere ilişkin ihdâs edilen bahse konu önemli örnek olarak kabul edilmektedir. kalırdı der. Cevdet Paşa ise “Medrese vaktiyle âlimlerin Hakk isimli eserinin baş tarafında ileri sürülmüş olan

26 Enderun Eğitim Yazıları Enderun Eğitim Yazıları 27 DOSYA I EĞİTİM ve REFORM DOSYA I EĞİTİM ve REFORM

“Felsefenin medrese programından çıkartıldığı” şeklindeki bulunması nedeniyle, bu kişilerin ekmeğine mani olmamak Sağlıklı bir değerlendirmenin yapılabilmesi, ancak Beyân isimli eserleri ile yazarı belirsiz olan Hırzü’l-Mülûk iddia kitabın sonsöz bölümünde bizzat kendisi tarafından adına kitapların basılmasını arzu etmediklerini; yoksa medrese sistemini amaç, içerik ve işleyiş açısından bir isimli eserde, ilmiye mesleğinde düzenin ve mansıp/terfi tekzip edildiği de görülmektedir. matbaanın dinen haram olduğuna ilişkin bir yaklaşımlarının bütün olarak anlamak ve değerlendirmekle mümkündür. silsilesinin bozulduğu, mansıpların rüşvet ve iltimasla kesinlikle bulunmadığını beyan etmek suretiyle Osmanlı Kaldı ki Cevat İzgi’nin Osmanlı Medreselerinde İlim isimli verilir olduğu tesbitlerine yer verilerek; mansıp tevcihinde Gerileme ve bozulma sebeplerinin iki ana başlık altında ahalisinin ilme ve fenne verdiği önemi ve rağbeti çarpıcı eserinde, tabiî ilimlerden; Tıp ilminin medrese programlarında liyâkat ve hak ölçütlerinin dikkate alınmasının gerektiği toplandığı dikkate alınırsa; bunlardan rüşvet ve iltimas gibi daima yer aldığı, Fizik, Kimya, Botanik, Zooloji, Biyoloji, özellikle vurgulanmıştır. fiillerin kanunlara aykırı davranışlar olduğu açıktır. Akli bir üslupla ifâde etmektedir. Marsilli’nin Osmanlı’da Mineraloji, Zirâat, Jeoloji ve Coğrafya gibi ilimlerin ise son ilimler olarak nitelenen: Hesap, hendese, hey’et, hikmet gibi ilme ve fenne verilen önem bağlamında ortaya koymuş Pek çok ferman ve kanunlara rağmen düzelmeyen devir Osmanlı medreselerinden Dârü’l-hilâfeti’l-aliyye ilimler ise medreselerin kuruluşundan kapatılışına kadar olduğu mezkûr değerlendirmeler, ilmiye sınıfının kaynağı medreseler ve ilmiye sınıfına ilişkin olarak III. Selim(1761-1808) Medresesi programına girinceye kadarki süreçte; medrese geçen süreçte “yardımcı ilimler” olarak varlıklarını devam olan medreselerde verilen eğitimin düzeyini ve kalitesini tarafından da ıslahat girişiminde bulunulmuştur. 1789-1808 müntesiplerinin bütün bu ilim dallarında telif, tercüme, ettirmişlerdir. Medreseler esas olarak İslâmi ilimlerin tedris göstermesi açısından önemlidir. yılları arasında sürdürdüğü saltanatının ilk günlerinde ihtisâr ve istinsah şeklinde tezâhür eden bir takım ilmî edildiği eğitim kurumları olması hasebiyle bu ilimlerden; bazı devlet ricalini toplayarak, daha önce kaleme aldırdığı 18’inci yüzyılda medreselerde uygulanan ders programına faaliyetler içinde bulundukları belirtilmektedir. Yine Fıkıh ilmi kapsamında hesap, hendese, hey’et ve hikmet ıslahat lâyihasını okutturan III. Selim, mecliste hazır ilişkin resmî nitelikteki en önemli eser ise Fransa’nın Aritmetik-Cebir, Geometri Astronomi ve Fizik gibi sürekli gibi yardımcı ilimlerden, Kelâm ilmi kapsamında ise olanların mütalaalarını sormuş, yapılan müzakerelerin talebi üzerine Reisülküttaplık tarafından hazırlatılarak olarak Osmanlı medreselerinin müfredat programında Felsefe’den ister istemez yararlanmak durumundadırlar. ardından Şeyhülislam Mehmed Kamil Efendi’ye, yapılacak 1742’de Fransa’ya gönderilmiş olan Kevâkib-i Seb’a isimli yer alan derslerde yaygın olarak okutulan ders kitapları Medreseler, vakıflar eliyle ve mütevelli tarafından yönetilen ıslahatı bir karara bağlamalarını emretmiştir. Bu dönemde risâledir. Bu risâlede, Osmanlı medreselerinde alet ilimleri dışında, bunlar kadar yaygın okutulmasa da program dışı özerk kurumlar olması nedeniyle tek bir merkezden ilmiye ıslahatında başarı elde etmek isteyen III. Selim’in kapsamında Sarf, Emsile, Bina, Maksûd, İzzi, Merâh ve uzun ve yüksek seviyeli kitapların da meraklılarınca özel idare edilmemekte; dolayısıyla temel dersler aynı olsa Şeyhülislamlığa getirdiği Hamidizâde Mustafa Efendi köklü Şâfiye gibi pek çok eserin okutulduğu; Mantık, Âdâbu’l- araştırma ve inceleme konusu yapıldığı belirtilmektedir. da vakıf sahibinin ya da mütevellinin belirlemiş olduğu Bahs ve Münâzara, Beyân ve Bediî gibi alet ilimleriyle bir ıslahata girişmiş, ardından Şeyhülislamlık makamına ders programı uygulamaya geçirilmektedir. Tedrisatın beraber İsagoji, Felsefe, Hesap, Hendese ve Astronomi’ye Netice itibariyle, “medrese sistemi, tarihi bağlam içerisinde getirilen Dürrizâde Mehmed Arif Efendi tarafından ilmiye muhtevası ve usulü ile medresenin idaresi konusunda ilişkin aklî ilimlerin de medrese programında yer aldığına düşünüldüğünde XVII. Asra kadar yeterli ve geçerli, ancak ıslahatı hakkında padişaha takdim edilen bir arîza 1793 yılında kabul edilerek bir Hatt-ı Humâyunla Şeyhülislam’a müderris ve mütevellinin sorumluluğu bulunmaktaydı. Bu dair açıklamalara yer verilmiştir. Yukarıda zikredilen bu yüzyıldan sonra ‘yenilenmeye’ ve gelişmeye muhtaç iade edilerek uygulanması emredilmiştir. Bahse konu haliyle medreseler yönetim bakımından mahallî; denetim eserlerden biri hariç tamamının 18’nci yüzyılda kaleme bir sistemdi. Bir başka ifadeyle medresede ‘bozulma’ veya düzenlemede imtihansız mülâzemet verilmemesi ve bakımından merkeziyetçi bir anlayışla işletiliyorlardı. alınmış olduğu, Manzûme-i Tertîb-i Ulûm isimli eserin gerileme” değil, geleneği koruma uğruna yeniliklere ve imtihansız kadı tayin edilmemesi hususlarının yer alması; 18’inci asrın sonlarına kadar devlet, eğitim-öğretim işlerine ise 17’nci yüzyılın sonuna doğru yazılmış olduğu dikkate değişime (yani çağa) ‘intibak edememe’ sorunu vardır. getirilen düzenlemenin ilmiye boyutuna ilişkin kısmını ve medreselerin tesisine resmi olarak karışmaz ve bu alınırsa; 16’ncı yüzyılın sonlarından itibaren akli ilimlerin Medrese bu durumu hiç fark edemediği gibi fark edenlere ortaya koymaktadır. Nitekim kadılara mahreç teşkil eden işler hükümetin görevleri arasında sayılmazdı. Eğitim ders programlarından çıkarıldığına ilişkin iddiaların gerçeği de fırsat vermedi. Ne kendini yenilemeye teşebbüs etti kurum olarak medrese gerek ilmiyeye gerekse adliyeye öğretim faaliyetleri daha çok vakıflar eliyle yürütülürdü. yansıtmadığı sonucuna ulaşılmaktadır. ne de kendi dışında bir yeniliğe, değişikliğe fırsat verdi. Devlet medreselerdeki eğitimden ziyâde mezunların iş Bu dönemde medresenin temel sorununun zamanın beşeri kaynak/çıktı sağlamaktadır. Sistem yaklaşımı hayatını düzenlemeye gayret ediyordu. Programların Tanzimat’la birlikte batı tarzı mekteplerin yaygınlaşarak şartlarına ve ihtiyaçlarına göre kendini yenileyememe çerçevesinde ele alındığında bir işletmenin ürettiği çıktı/ düzenli olarak uygulanması ile ilgili hazırlanan az sayıdaki çeşitlenmesi üzerine eleştiriler nitelik değiştirerek sorunu olduğu apaçık ortadadır. ürün kalitesi, kontrol/denetim ya da eğitimsel ifadesiyle medresenin kurumsal yapısını hedef almaya başlamıştır. sınavlar ile mümkün olabilmektedir. kanunnameyi uygulayacak resmi bir makam da mevcut Islahat Çabaları ve Sonuçları: değildi. Bu nedenle bir medresede gözlenen usulsüz ya da Mektep-medrese ikiliğine yol açan süreçte, mektepler Tanzimat Dönemine gelindiğinde; kamu eğitimi ve Medreselerin ilk defa ıslah edilmelerine duyulan ihtiyacın hatalı bir uygulamayı medreselerin tümü için genellemek hızlı bir şekilde gelişmiş; medreseler ise yeterli desteği maarifin devletin işi olduğu yönündeki -o çağ için yeni Sultan III. Mehmed(1566-1603)’in saltanatı döneminde ve bunu sistemsel bir problem olarak değerlendirmek doğru alamadığı için güç kaybına uğramıştır. Müslüman toplumun olan- fikir benimsenmiş ve bu dönemin kurumsal (1595- 1603 yılları arası) ortaya çıktığı belirtilmektedir. III. görülmemektedir. Bu noktada 1691 yılında İstanbul’da bütünlüğünü az veya çok muhafaza eden mevcut eğitim modernleşme siyasetinin önemli araçlarından biri olarak Mehmet’ten önce Sultan III. Murad(1574-1595) tarafından bulunduğunu belirten İtalyan Graf Marsilli(1658-1730)’nin sisteminin Tanzimat’la birlikte ikiye bölünerek mektep- devlet okullarının açılmasına başlanılmıştı. Tanzimatçılar 1577’de çıkartılan bir fermanda; Fatih Sultan Mehmed’in Osmanlı toplumunun ilmî düzeyine ilişkin tespitleri dikkat medrese ikiliğine ve rekabetine yol açması üzerine, toplum masrafları devletin üstlendiği ama laikleştirilmiş bir sivil medreseler hakkındaki kanununun tamamen tatbiki çekicidir. Marsilli, Türklerin eğitim ve öğretim faaliyetlerini bu iki eğitim anlayışı etrafında gruplaşarak birbiriyle eğitim tasarlamışlardı; onlar açısından mevcut mektep emredilmiştir. Ancak bu hatt-ı humâyunun etkili olamadığı temrin ve alıştırma yapmak suretiyle yürüttüklerini, mücadeleye başlamış, neticede devlet desteği zayıflayan ve medreseleri modern eğitim ocakları haline getirmek hususu; bozukluğun devam etmesinden ve giderek Osmanlı tebâsının yaşadığı diğer şehir merkezlerinde medrese kendi kabuğuna çekilmek suretiyle kendi kaderiyle söz konusu değildi. Bu nedenle Tanzimat döneminden genişlemesinden anlaşılmaktadır. ilim ve fenle meşgul olanlar arasında üç dil bilmeyen baş başa kalmıştır. Medreselerin, kuruluş amacını teşkil itibaren; biri din temelli ve geleneksel, diğeri daha o kimsenin hemen hemen olmadığını, ilk sırada dinî ilimler eden İslâmî İlimlerin tahsili çerçevesinde eleştirilmesi, XVI. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı devlet zamandan daha laik nitelikli ve modern iki farklı okul tahsil edildikten sonra kendilerini geliştirmek isteyenlerin sorgulanması ve değerlendirilmesi gerekirken; Avrupa’daki teşkilatında kendisini hissettirmeye başlayan bozulma ağı bir arada var olmaya başladı. Ancak batı tarzındaki nesir ve nazım olarak yazı yazmayı öğrendiklerini, bununla muâdil eğitim kurumlarında olduğu gibi -asrın şartları ve çözülmeler nedeniyle bunu düzeltmeye yönelik olmak mekteplerin yoğun bir şekilde açılmaya başlanması ve birlikte Mantık ve Felsefe ile tıbbî ilimlere çok önem vererek itibariyle- yardımcı dersler grubuna dâhil edilmiş olan üzere çeşitli ıslahat lâyihaları kaleme alınmaya başlanmıştır. özellikle 1867 yılından itibaren Sultânî mekteplerin açılması çalıştıklarını belirtmektedir. Kimya ilmini çok seven Türklerin aklî ilimlerin merkeze alınmak suretiyle eleştiriye tabi Bu lâyihalarda özellikle ilmiye teşkilâtında baş gösteren ile birlikte geleneksel medrese zemin kaybına uğramıştı. Hendese ve Kozmografya’ya çok rağbet gösterdiklerini tutulması ve bu durumun gerilemenin ve bozulmanın ana tertip ve düzen dışı uygulamalara da yer verilerek çözüm Bu durumun farkına varan ilmiye mensuplarından oluşan ve Coğrafya ilminde de çok malumat sahibi olduklarını gerekçesi olarak sunulması doğru bir yaklaşım olamaz. önerileri sunulmuştur. Nitekim birbirinin benzeri tesbit ve 15 kişilik bir heyet, 1867 yılında bir rapor hazırlamak dile getirmektedir. Kitaplara çok değer veren Türklerin, Kaldı ki medreseler Avrupa’daki üniversitelerle kuruluş çözüm önerilerine yer verilen Gelibolulu Mustafa Âli’nin suretiyle yetkili makama sunmuştur. Bu rapor, eğitim- İstanbul’da 90 bin kadar hattat, yazıcı veya müstensihin amacı bakımından hiçbir benzerliği olmayan kurumlardır. Nushatü’s-Selâtîn ve Hazerfan Hüseyin Efendi’nin Telhîsü’l- öğretimin yeniden yapılandırılmasına olan ihtiyacı ortaya

28 Enderun Eğitim Yazıları Enderun Eğitim Yazıları 29 DOSYA I EĞİTİM ve REFORM DOSYA I EĞİTİM ve REFORM koyması açısından önemlidir. Islahata duyulan ihtiyacın sevk ve idaresinin daha planlı, daha etkin ve uygulamalı kez artırılması medreselerin ıslahına nisbetle daha pratik nitelikli ve donanımlı müderrisler yetiştikten sonra ise alt gerekçelerine ilişkin açıklamaları içeren bir girizgâhın bir şekilde gerçekleştirilmesi amacına yönelik olduğu ve ulemânın gücünü dengeleyen makul bir yaklaşım kademedeki kısımların eğitiminin ele alınması gerektiği yer aldığı mezkûr raporda: önceki devirlerde ilme verilen düşünülmektedir. olarak görülmekteydi. Ayrıca her geçen gün, sayısı ortaya konulmuş; bu çerçevede Medresetü’l-Mütehassısîn öneme ve ulaşılmış olan ilmî düzeye atıf yapılmış, ancak artarak yaygınlaşan mekteplerin ders programlarında Bu dönemde mekteplere olan rağbet ve yöneliş, tamamen Nizamnâmesi hazırlanarak işe başlanılmıştır. Maârif Nâzırı bir müddetten beri şerh ve haşiyelerin ilavesiyle birlikte dînî derslerin payının artırılması suretiyle devletin resmi konjonktürle alakalı bir durumdur. İşin doğası gereği Emrullah Efendi’nin İttihat ve Terakkî Fırkası’nın önemli derslerde yapılan müzakerelerin kat edilecek mesafeyi din anlayışının daha hızlı bir şekilde benimsenmesi yeni tarzda eğitim veren kurumların açılmış olmasının; isimlerinden birisi olması hasebiyle onun geliştirmiş olduğu uzattığı ve eğitim-öğretime yeni başlamış çoğu talebenin ve yaygınlaşmasını sağlama fırsatı yakalanmış, diğer geleneksel eğitim kurumlarının gözden ırak kalarak yerinde Tûbâ Ağacı Nazariyesi’nin medreselerde planlanan ıslahatta zihninin dedikodu tarzındaki bilgilerin ağırlığı altında taraftan medrese ve ulemânın gücünün zayıflatılması saymasına, hatta gerilemesine yol açtığı söylenebilir. Ancak etkili olduğu anlaşılmaktadır. Tûbâ Ağacı Nazariyesi, ezilerek; yorum yapma ve hüküm çıkarma yeteneklerine amaçlanmıştır. Özel vakıflar eliyle faaliyet yürüten ve Tanzimat’la birlikte başlatılan yenileşme hareketlerinin Cennetteki kökü yukarıda, dalları aşağıda olan bir ağaca dayanak olacak usûl ve kâidelerden mahrum kaldıkları, denetimi güç olan medreselerin elindeki ‘dînî bilginin ve mektepleri merkeze alan bir yaklaşıma sahip olması istinaden isimlendirilmiş olup, eğitime yukarıdan aşağıya bu nedenle talebenin, medrese eğitimi için belirlenmiş din algısının yeniden üretilmesi’ fonksiyonunun, modern nedeniyle; geleneksel eğitim kurumu olan medreselerin doğru başlanılması gerektiğinin iddiasıyla başlanmıştır. olan hedefe ulaşmadıkları vurgulanmıştır. Çözüm olarak mekteplerin ders programına konulmuş olan dinî içerikli hayatın dışına itilme süreciyle karşı karşıya kaldıkları şerh ve haşiyelerin programdan çıkartılması önerisi derslerle işlevsiz kılınması, devletin resmi ideolojisinin Netice itibariyle, yukarıda sıralanan pek çok iyileştirici inkâr edilemez bir gerçektir. Nitekim 1869’da yayımlanan getirilerek, eğitimin gerçek anlamda ıslahı ve programın tabana ulaşmasında ve yaygınlaştırılmasında en pratik düzenlemelere ve girişimlere 3 Mart 1924 Tevhid-i Tedrisât Maârif-i Umûmiye Nizamnâmesi ile eğitimde tamamen geliştirilmesine ilişkin karar ve teklifler sıralanmıştır. Bu yol olarak değerlendirilmiştir. Kanunu ile medreselerin kapatılmasına kadar geçen Batı örneği bir sisteme geçilmesi medreselerin yüzüstü kararlar arasında başta Arapçanın öğretimi ile ilgili olarak sürede yoğun bir şekilde teşebbüs edilmiş, medreselerin bırakılışının resmî ve somut adımıdır. 14 Şubat 1325/27 Şubat 1910 tarihli Medâris-i İlmiye Emsile, Binâ, Maksûd, Avâmil, İzhâr ve Kâfiye olmak kapatılmasından sonra da, din öğretimi misyonunu Nizamnâmesi, II. Meşrutiyet döneminde medreselerde üzere İsagoji, Fenârî, Tasavvurât, Tasdîkât, Şerh-u Akâid, Öte yandan, Yeniçeri Ocağı’nın 1826 yılında kaldırılışına üstlenen eğitim kurumlarıyla ilgili pek çok yapısal ve gerçekleştirilmek istenen düzenlemelerin ilk somut Kadimir ve Celâl isimli kitaplar ile ayrıca ikindi derslerinde kadar ilmiye sınıfıyla ittifak kuran ve genel olarak ulemânın yasal düzenlemelerle ilgili çalışmalara devam edilmiştir. örneğini teşkil etmektedir. 48 maddeden müteşekkil olan ve tatil günlerinde okutulacak olan kitapların işleniş desteğini alan siyasi irade, Yeniçeriliğin kaldırılmasından mezkûr nizamnâme, medreseleri yeni ve sistematik bir Sonuç olarak altı asırlık medrese müktesebatına ve yöntemlerine ilişkin açıklamalara yer verilmiştir. İlaveten sonra kendisine rakip gördüğü tek dengeleyici büyük güç yapıya dönüştürmeyi amaçlıyordu. Medresenin yönetimi ile tecrübesine bütüncül bir yaklaşımla bakmak; yapılacak derslerde gerçekleştirilecek olan müzakerelerin ne suretle olan ilmiye sınıfıyla ittifakını sona erdirerek, ilmiyenin eğitim-öğretim ve diğer konularda pek çok düzenlemenin değerlendirmeleri bağlamından koparmadan ve dönemsel yapılacağına dair ayrı bir bölüm açılmak suretiyle yöntem statü ve itibar kaybına yol açacak bir tavır benimsemiştir. yer almış olduğu nizamnâme; klasik medrese yapısının konusuna ilişkin örnek uygulama üzerinden açıklamalar Bu tavır özellikle eğitim alanında gerçekleştirilecek olan özellikleri dikkate alarak gerçekleştirmek doğru bir yöntem dışına çıkılarak mekteplerdeki yapılanmaya benzer bir yapılmıştır. Bahse konu raporda yer alan tespitlerin doğru reformların ilmiye sınıfıyla yürümeyeceği öngörüsünden olacaktır. Özellikle II. Meşrutiyet döneminde medreselerde düzenleme getirmektedir. Özellikle imtihanlar ve sınıf geçme ve isabetli tespitler olduğu görülmesine karşın, önerilen kaynaklanmaktadır. Osmanlı Devleti’nin modernleşme gerçekleştirilmeye çalışılan ıslahatın dönem itibarıyla ileri sistemi ile birlikte fünûn/fen ilimleriyle alakalı derslerin ders programının Fatih zamanındaki ders programından dönemindeki temel hedefinin; askeri ve teknolojik ve modern sayılacak düzenlemeler içerdiği, ancak dönemin programa dâhil edilerek; bu derslerin okutulacağı yeni daha geri ve daha düşük bir ilmî seviyede olduğu hususu alanlarda modernleşerek savaşlarda yenilmemek, olağanüstü şartları nedeniyle akâmete uğradığı hususu dershanelerin açılmasının planlanmış olması dikkat çeken Atay tarafından dile getirilmektedir. Dolayısıyla mezkûr bürokrasiyi modernleştirerek çevreye daha etkin şekilde gözden kaçırılmamalıdır. Hayata geçirilmeye çalışılan ıslahat yeniliklerdendir. Medresenin yönetimine ilişkin hükümlere programın da medreselere yeni ve daha gelişmiş bir nüfuz edebilmek olduğu bilinmektedir. Bu çerçevede faaliyetlerinin niteliği ve pratiği incelendiğinde Osmanlı yer verilmiş olan birinci bölümde, medresenin düzene düzenleme getirmediği anlaşılmaktadır. gerek Tanzimat döneminde ve gerekse II. Abdülhamid’in tarihinin en zor dönemi olan 20. yüzyılın ilk çeyreğinde sokulmasına ilaveten personel ve öğrencilerin devam ve saltanatı yıllarında, açılmış olan mektepler ideolojik aygıt medreselerin değişime ve yenileşmeye açık bir yapıya sahip Öte yandan, Osmanlı Devlet’inin değişik kademelerinde devamsızlığının kontrol altına alınması amaçlanmaktadır. olarak da değerlendirilmiş ve bu mektepler aracılığıyla olduğu görülecektir. Bu itibarla Osmanlı medreselerini, görev yapmış olan ve ayrıca Maarif Nazırlığı ve Sadrazamlık merkezin çevreye nüfuz gücünü geliştirmeye ve bürokrasi, Böylece fünûn/fen ilimleri kapsamındaki derslerin medrese ne toptancı bir yaklaşımla her türlü tenkit ve eleştiriden görevi de ifâ etmiş olan Mehmed Esad Safvet Paşa(1814- askeriye gibi merkezin gücünü sağlayan kurumlara müfredatına dahil edilmesine; daha önce ders kitabı olarak müstağni kılarak yüceltmek; ne de Kanûnî’den sonraki 1883)’nın II. Abdülhamid’e sunmuş olduğu 1880 tarihindeki eleman yetiştirilmeye çalışılmıştır. Ayrıca mektepler okutulan şerh ve hâşiye kitaplarından değiştirilmesi yaklaşık üç asırlık süreci bozulma ve gerileme dönemi ârizasında, medreselerin ıslahına ilişkin önemli tespit ve halkın padişaha, Osmanlı hanedanına ve hilafet kurumuna gereken kitapların yerlerine daha kısa ve daha faydalı olan olduğu isnât ve gerekçesiyle tamamen işlevsiz bir kurum önerilere yer verildiği görülmektedir. Medreselerdeki bağlılığını güçlendirmenin bir aracı olarak görülmüştür. eserlerin kabul edilmesine, ayrıca müfredata ilave edilen ders programının 200 yıl önce benimsenmiş bir program konumuna indirgemek doğru bir yaklaşım olmayacaktır. fünûn derslerin beş yıl içerisinde tedricen programa dahil olduğu; eğitim usulünün de yine belirlenmiş kalıbın Tanzimat’tan II. Meşrutiyet’in ilanına kadar geçen süreçte Fakat başta belirtmiş olduğumuz Batılı bilim adamları edilerek okutulmasına karar verildiği görülmektedir. dışına çıkmayan bir usûlde devam ettiği tespitine yer Osmanlı yöneticilerinin ve özellikle de II. Abdülhamid’in gibi Osmanlı medreselerinden bilim adamı çıkamamış veren Safvet Paşa, bu program ve usûlle, arzulanan maarif siyaseti, gayrimüslimlere ait okulların gelişimini II. Meşrutiyet döneminde Maarif Nazırlığı yapmış olan olması, elde edilen veri ve sonuç açısından bir noksanlık verimin elde edilemeyeceğini; verdiği örnekler üzerinden dengeleme kaygısıyla; hem rekabet ruhu hem de savunma ve Osmanlı Eğitim Teşkilatının şekillenmesinde önemli olarak belirtmek gerekir. Kadızâdeler gibi ekollerin açıklamaktadır. Safvet Paşa, çözüm olarak müfredâtın ve refleksiyle cevap vermekten ibarettir. Bu dönemde görevler üstlenmiş olan devlet adamı ve eğitimci Emrullah zaman zaman medreselere etki etmeleri rasathanelerin öğretim yöntemlerinin günün şartlarına uygun bir şekilde medrese karşıtı bir siyasetten bahsetmek yerine batı Efendi’nin Tûbâ Ağacı Nazariyesi’nin medreselerde bile yıkılmasına yol açabilmiştir. Devletin bilim olarak yenilenmesini, aklî ve fennî ilimlerin ders programına tarzı mekteplere duyulan ihtiyacın getirdiği; faydacı uygulanmasının gerektiği iddiasından yola çıkılarak bir savaş teknolojisi dışındaki alanlara desteğinin az oluşu dahil edilerek okutulmasını, bazı derslerin tebdiliyle yaklaşımının hakimiyetinden bahsedilebilir. Devlet karar hazırlanmış ve bu konuda ikna edici delillere ve bu konudaki en önemli etkenlerden birisidir. Özellikle birlikte bazılarının da kısaltılmasını önermektedir. Ayrıca okulları olarak açılan mekteplere, modern konularda yorumlara yer verilmiştir. Osmanlı medreselerinin tarihsel sanayi devrimi sırasında medreselerin gelişmelerden uzak teklifler arasında yer alan, medreselerin bulundukları yetkin ve aynı zamanda devletine ve sultan-halifesine sürecine ilişkin yapılan genel değerlendirmenin ardından olup takip emekte geç kalması Osmanlı toplumunun ve mevkilere göre büyük camiiler etrafında toplanarak, bu bağlı, iyi idareciler yetiştirme görevinin verilmiş olması, bahse konu nazariye gereğince: medreselerde önce en üst devletinin kendi dönemini ıskalaması açısından önemli camilerin eğitim amaçlı kullanılması teklifinin; eğitimin ayrıca müfredattaki din ve ahlak ders saatlerinin birkaç düzeydeki eğitim biriminin ayağa kaldırılması, buradan etki oluşturmuştur.

30 Enderun Eğitim Yazıları Enderun Eğitim Yazıları 31 DOSYA I EĞİTİM ve REFORM DOSYA I EĞİTİM ve REFORM

fazla gündem oluşturan gibi birçok açıdan ön planda ÖĞRETMEN YETİŞTİRME SİSTEMİMİZ gelen eğitim sistemine gerekli yatırımın yapılmadığını veya ilgi gösterilmediğini söylemek mümkün değildir. Okul ve bina yapımı, teknolojik olanaklar, kadro istihdamı, uzaktan eğitim altyapısı, ücretsiz kitap PROF. DR. ENGİN ASLANARGUN dağıtımı gibi birçok alanda eğitime kaynak ayrılmakta ve yatırım yapılmaktadır. Ancak bütün bu yatırımlar eğitim sisteminin asli unsuru olan öğretmenlerin “Bir eğitim sisteminin niteliği, öğretmeninin niteliğinden tespitlerle birlikte bir eğitim sisteminde nitelik ve başarı yetiştirilmesi ve mesleki gelişimlerine harcanmadığı daha üstün olamaz. Öğretmenler sadece eğitim değerlendirmesi yapılırken üzerinde durulması gereken için amaca ulaşmamakta ve problemin çözümüne amaçlarını gerçekleştiren aracılar değildir; bilgi, etik ve öncelikli noktaların netleştirilmesi önem kazanmaktadır. katkı sağlamamaktadır. Binalar modernleşmekte, değerler üzerine inşa edilecek bir öğrenme ortamı ve İtalyan düşünür Wilfredo Pareto’nun 21. yüzyılın başında internetsiz ve akıllı tahtasız sınıf kalmamakta, bütün öğrencilerin sıralarında kitaplar hazır beklemekte, toplum için vazgeçilmez konumdadır.” 80/20 olarak formüle ettiği analiz yöntemi, sorunların her ilde en az bir olmak üzere ülkede 200’ün üzerinde (UNESCO ROSA, 2017) tespiti ve çözümlerin üretilmesi sürecinde yaklaşık bir asırdan fazla süredir bilinmekte örgüt yaşamında üniversite bulunmakta ve bir milyona ulaşan bir ğitimin asli unsuru öğretmendir. Öğretmen, sistemin öğretmen kadrosu ile devasa bir eğitim ordusu görev sıklıkla kullanılmaktadır. Pareto analizi, “hayati Ülkemizde öğretmen yetiştirmenin tarihi birçok gelişmiş Eöğrenciye temas eden ve toplumla buluşan yüzüdür. derecedeki önemli” noktalar üzerine yoğunlaşılması; yapmaktadır. Ancak ulusal ve uluslararası sınav Öğretmen dışındaki yönetici, aile, öğretim programı, sonuçlarına göre öğrenciler öğrenememekte, sosyal ülkeden daha eskiye dayanmaktadır. Batı ülkeleri teferruat olarak tanımlanabilecek veya asli probleme din, mezhep, yüzyıl savaşları ve sınıf çatışmalarıyla fiziki ve teknolojik olanaklar gibi diğer bütün unsurlar bağlı olarak ortaya çıkan “küçük problemlerle” zaman ve kültürel değerler kazandırılamamakta, atılan bütün uğraşırken, devrimler ve ihtilaller sonrası aydınlanma ancak öğretmenle birlikte anlam kazanmaktadır. kaybedilmemesi temeline dayanmaktadır. Çünkü asli adımlara rağmen sorunlar her geçen gün büyümekte, düşüncesinin sancıları yaşanırken Osmanlı coğrafyasında Öğretmen nitelikli ise diğer unsurlar çarpan etkisi problemlere çözüm üretildiğinde buna bağlı olarak eğitime ve öğretmene olan inanç ve güven kaybolmakta 5 çeşit öğretmenlikten bahsedilmektedir. Tanzimat yaparak daha üst düzey başarıları getirebilmektedir. ortaya çıkan tali problemler de zaman içerisinde ortadan ve belki de en önemlisi insanların geleceğe yönelik döneminde geçerli olan bu öğretmenlik türleri Sıbyan Öğretmenin niteliksizliği veya başarısızlığı söz konusu kalkacaktır. “Hayati derecede önemli” olan asli problem umutları ve sorun çözme irade e becerileri gittikçe mektepleri, medreseler, Enderun mektebi, askeri ve ise diğer bütün unsurlar hiçbir anlam ifade etmemekte, ortada duruyorken buna bağlı olarak ortaya çıkan tali azalmaktadır. Üstelik sadece son yirmi yılda göreve teknik okul, azınlık ve yabancı okul öğretmenleri adeta sıfır konumuna düşmektedir. Bir filmdeki başrol problemlerle uğraşmak zaman ve kaynak israfından gelen en az beş bakanın “sistemi değiştiriyoruz, reform şeklinde kayıtlarda yer almaktadır. Bu kayıtlara göre oyuncusunun film açısından önemi ve seyirci üzerindeki başka bir şey olmadığı gibi problemin büyümesine yapıyoruz, yeni projeler geliştiriyoruz” söylemlerine (Öztürk, 1993; Kaya, 2013; Yetişgin ve Dumanoğlu, 2017): etkisi ne ise bir öğretmenin eğitim sistemi açısından neden olmakta ve problem çözme umut ve iradesinin ve en son profesör ünvanlı eğitim bilimci bakan ve taşıdığı anlam ve oluşturduğu etki de aynı derecede her geçen gün yitirilmesine yol açmaktadır. Türk üst yönetimine rağmen bu sorunların dile getirilmesi 1848 yılında Erkek Öğretmen Okulu (Dârülmuallimîn), 1870 önemlidir. Yönetim, teknoloji, program, kaynaklar Eğitim Sisteminin içerisinde bulunduğu durum tam atılan adımları tartışmalı hale getirmektedir. yılından itibaren Kız Öğretmen Okulu (Darulmuallimat) gibi diğer unsurların tamamı öğretmeni desteklemek olarak bunu yansıtmaktadır. En fazla kaynak ayrılan, UNESCO raporlarında yer alan “Bir eğitim sisteminin açılmıştır. 1851 ve 1892’ de Dârülmuallimîn için ve öğrencilere daha kolay ulaştırmak için vardır. Bu en fazla istihdam yaratan, en fazla kadro verilen, en niteliği, öğretmeninin niteliğinden daha üstün olamaz” iki Nizamname çıkarılmış, 1869’ da yayımlanan tespiti Türk Eğitim Sisteminin içinde bulunduğu durumu Maarifi Umumiye Nizamnamesinde bunlara atıfta özetlemekte ve çözüm yollarını da göstermektedir. bulunulmuştur. Büyük ölçüde Fransız Maarifinden Eğitim sistemlerinin niteliği ile öğretmen niteliği uyarlanan nizamnamede okul programın ilk dersi arasında doğrudan bir ilişki bulunduğu, niteliği olarak Usul-i İfade ve Talim (Ders Verme ve Öğretim yükseltmek için üzerinde yoğunlaşılması gereken en Yöntemleri) belirlenmiştir. temel unsurun öğretmen olduğu vurgulanmaktadır. Dârülmuallimîn hakkındaki ilk nizamnamenin, Öğretmenden başlamayan gelişim, değişim, dönüşüm, Dârülmuallimîn’i yani öğretmen yetiştiren kurumları, yenileşme ve sorun çözme adımlarının uzun vadede mekteplerin ruhu mesabesinde kabul eden Ahmet kalıcı olamayacağı, kaynak, enerji ve umut israfından Cevdet Paşaya göre okulları yaşatan ve ayakta tutan başka bir işe yaramayacağı açıkça ifade edilmektedir. asıl unsur öğretmenlerdir. 1851 tarihli nizamnamede Öğretmen niteliği ile eğitim sistemi arasındaki varoluşsal Dârülmuallimîn’in idari ve mali yapısı, öğretmen ilişki vurgulandıktan sonra cevaplandırılması gereken adaylarının sosyal ve mali haklarına dair hususlar, bazı sorular ortaya çıkmaktadır: talebe sayısı, talebenin girişte Arapça’yı anlayacak ve Ülkemizde öğretmen yetiştirme geleneği var mıdır? ifade edebilecek bir seviyede bilmesi, talebenin Farsça ve Riyaziyeyi (Matematik) öğrenme kabiliyetine sahip Öğretmenlerin yetiştirilmesi ve mesleki gelişimleri olması, güzel ahlâk sahibi olması, Dârülmuallim’e önemsenmekte midir? Bu yönde hangi adımlar girişlerin imtihanla olacağı, öğrenim süresinin üç yıl atılmaktadır? olacağı, öğrencinin okula senenin on ayı ve haftada Neler yapılmalıdır? beş gün devam edeceği, mezuniyetlerinden sonra

32 Enderun Eğitim Yazıları Enderun Eğitim Yazıları 33 DOSYA I EĞİTİM ve REFORM DOSYA I EĞİTİM ve REFORM rüştiyelerde görev alacaklarına dair kendilerinden Bu kayıtlara yer verilmesinin amacı bir çeşit tarihselcilik toplum yaratma ideali ile taklit üzerine kurgulanan senet alınacağı, eğer görevi kabul etmezlerse bir daha hastalığı ile şanlı tarih hamaseti yapmak değildir. Bu eğitim anlayışı içerisinde öğretmen yetiştirme Maarif Nezareti’nde görev alamayacakları, başarı topraklarda öğretmen yetiştirme geleneğinin 173 sistemi de tam anlamıyla bir karmaşa, belirsizlik sırasına göre atanacakları ve görevlerine atanana kadar yıllık bir tarihi geçmişi olduğunun altını çizmek ve ve sistemsizlik üzerinden yürütülmeye devam dolgun burslar verileceği belirtilmektedir. gelinen nokta itibariyle yaşanan karmaşayı açıklamaya etmekte, yerli ve milli bir öğretmen yetiştirme çalışmaktır. Öğretmen okullarının yapısı, amacı, önemi, sistemi hedefi sadece politik bir algı yaratmak ••Nizamnamede yer alan bir başka konu ise, öğretmenlerin atanma usulleri ve nitelikleri, pedagoji için kullanılmaktadır. Öğretmenlik gibi en yerli, Dârülmuallimîn müdür ve muavinlerinin öğretmen dersleri, yaygınlaştırılması gibi birçok hususun kanunla milli ve kültürel olması gereken bir mesleğe ilişkin kadrosu içerisinde ehliyetli kişiler tarafından belirlendiği ve neredeyse her vilayette açılan yaklaşık standartların belirlenememiş olması eğitim sisteminin seçileceği, aynı şekilde kendilerini bilgisi ve eserleri iki asırlık öğretmen okulu deneyime sahip olan Türk içerisine düştüğü niteliksizliği ve başarısızlığı ile ön plana çıkartanların da Mekâtib-i Âliye’de Milli Eğitim Sisteminin sanki ilk defa öğretmenlik açıklayan en temel faktördür. öğretmenliğe tayin kılınacakları belirtilmektedir. mesleğini kurumsallaştırıyormuş gibi hala bu konuda net 3. Bu topraklarda devleti yöneten solcu, sağcı, standartları bulunmamaktadır. 19. yüzyılda padişahlıkla ••1906 yılına gelindiğinde 36 adet Darulmualliminin Kemalist, muhafazakar, demokrat, liberal bütün yönetilen bir devletin en buhranlı dönemlerinde bile İstanbul, Erzurum, Bitlis, Basra, Van, Yemen, Edirne, partilerin ideolojik eğitimi kendi çıkarları için bir eğitim adına atılan adımlar ve öğretmen okullarıyla Adana, Ankara, Amasya, Aydın, Bağdat, Beyrut, araç olarak kullandığı görülmektedir. İnsanları gibi öğretmenlerin mesleki gelişimleri konusunda ilgili girişimler ile 21. yüzyılda demokrasiyle yönetilen Halep, Bursa, Diyarbakır, Şam, Sivas, Trabzon, özgürleştirecek ve geliştirecek öğretmenleri da tamamıyla keyfiyete dayalı bir durum söz ve her türlü bilimsel, teknik ve düşünsel bir Türkiye Kastamonu, Konya, Elazığ, Kosova, Selanik ve yetiştiren bir sistemi kurgulamak yerine rejimin ve konusudur. Ülkemizde öğretmen olarak atanan ortamındaki eğitim sistemi karşılaştırması günümüz sistemin kutsallarını tekrarlayacak, düşünmeyen, bir kişi fakülteden mezun olduğu bilgiyle emekli Musul gibi illerde aktif olduğu ifade edilmektedir. eğitim yöneticileri ve politika yapıcıları açısından ibretlik tartışmayan, eleştirmeyen ve itiraz etmeyen olabilmektedir. Öğretmenlik yaptığı ortalama 30 bir durumdur. Yöntemsel, kurumsal, sürdürebilirlik, ••1913 yılında yürürlüğe giren kanunlar ile her öğretmenler elinde yeni nesillerin şekillendirilme yıl boyunca mesleki gelişim adına herhangi bir ideolojik açıdan bütün sorunlarına rağmen Tanzimat vilayette bir öğretmen okulu açılmaya başlanmış, çabaları hala devam ettirilmeye çalışılmaktadır. Yeni şey yapması gerekmemektedir. Bireysel çaba dönemi öğretmen yetiştirme iradesinin bugünkü bunların yönetimi ve bütçesinin mahalli idarelerin anayasa tartışmalarının yapıldığı son dönemlerde ve ihtiyaç duyanlar dışında eğitim sisteminin bu politik ve bürokratik iradeden daha anlamlı, güçlü imkanlarına bırakılmıştır. 1924 ders yılı başında bile pedagojik ve özgürlükçü bir öğretmen yetiştirme konuda bir öngörüsü, uygulaması ve zorunluluğu ve kararlı olduğunu söylemek mümkündür. 2021 yılı Türkiye’de 13 öğretmen okulu bulunuyordu. sistemi dile getirilmemektedir. Öğretmen eğitiminde bulunmamaktadır. Öğretmen yetiştirme ve mesleki itibariyle öğretmen yetiştirme sistemimiz açısından ••Nitelikli öğretmen yetiştirilebilmesi için okula paradigma değişimine ve yeni bir insan yetiştirme gelişim meselesi, planlama ve uzmanlık konusu bir değerlendirme yapıldığında şu hususlar dikkati olmaktan öte politik ve istihdam amacıyla kullanılan az sayıda öğrenci alınması yoluna gidilmiş, hatta felsefesine ihtiyaç duyulmaktadır. çekmektedir: bir araca dönüşmüş durumdadır. Nurettin Topçu’nun alınacak öğrenci sayısı 30’dan 20’ye indirilmiştir. 4. Sistem bütünlüğü içerisinde gerçekleştirilemeyen 1. Cumhuriyetle birlikte yönünü batıya çeviren yeni “Maarif Davamız” adlı eseri, Yahya Kemal Kaya ve Öğrenciler sınavla alınacaktır. Okula girebilmek için değişim ve dönüşüm adımlarının başarılı olması devlet sistemi 1960’lı yıllara kadar Dewey’le başlayan Selahattin Ertürk gibi ilk nesil eğitim bilimcilerimizin adayların Arapçayı anlayıp Türkçe'ye çevirebilecek mümkün değildir. Türk Eğitim Sisteminin amaç, 100 den fazla yabancı uzmanı ülkeye getirerek insan yetiştirme düzenimize yönelik en temel bilgiye sahip olmaları, kötü hal ve hareketlerinin hedef, yapı, sistem ve insan unsuru açısından raporlar hazırlatmış, ancak neredeyse hiç birinin vurguları öğretmen yetiştirme üzerinedir. Buraya bulunmaması şarttır. Okulun süresi 3 yıl olarak ciddi bir reforma ihtiyacı bulunmakta olup bunlar önerileri doğrultusunda eğitim sisteminde bir kadar yapılan eleştiri ve değerlendirmelerden sonra içerisinde öğretmen yetiştirme konusu öncelikli belirlenmiştir. Programı şöyledir (bugünkü yenileşme adımı atılmamıştır. 2021 yılına kadar çözümün ne olduğu sorusuna gelindiğinde sistem alanların başında gelmektedir. Bugün gelinen terimlerle): Ders Verme ve Öğretim Yöntemi, Farsça, en ilkel öğrenme yöntemi olan Rus bilim adamı bütünlüğü içerisinde atılması gereken adımlar nokta itibariyle Türk Eğitim Sisteminin köklü Aritmetik, Geometri, Alan Ölçümü, Astronomi, Pavlow’un sistematize ettiği deneme-yanılma- hatırlanmalıdır. Öğretmen yetiştirme sisteminin bir öğretmen yetiştirme geleneği ve uygulaması Coğrafya. Programda bir öğretim yöntemi dersinin koşullandırma-alıştırma yaklaşımı eğitim ve nasıl olması gerektiği sorusu öğretmenlerin hesap bulunmamaktadır. 173 yıl önce yenileşme ve değişim ilk ders olarak yer alması çok önemli bir olaydır. öğretmen yetiştirme sistemine egemen olmuştur. verebilirliği, özlük hakları, mesleki gelişimleri, öğretmen amacıyla kurulan öğretmen okullarının geliştirilmesi Batılılaşma hedefleri doğrultusunda gelişmiş adaylarının seçimi, fakülte-okul işbirliğinde uygulama bir yana sürdürülemediği bile söylenebilir. Son 30 ülke örnekleri mantıksal ve rasyonel bir şekilde eğitimleri, okullarda deneyimli akademisyenlerin yıl içerisinde bir gecede alınan kararla herhangi anlaşılamadığı gibi ülkemize özgü bir sistem de rehberliği, eğitim felsefesi gibi diğer konularla bir fakülte mezunu olanlar sınıf öğretmeni olarak geliştirilememiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında birlikte düşünülmeli ve tasarlanmalıdır. Bugün atanmış, 70-80 kişilik sınıflarda verilen pedagojik nüfusun büyük çoğunluğu köylerde yaşadığı için itibariyle politika yapıcılarda böyle bir niyet ve formasyon sertifikaları ile bütün üniversite mezunlarına başlatılan halk evleri, köy odaları, köy enstitüleri irade görülmemektedir. öğretmen olma yolu açılmış, beklemekte olan gibi eğitim uygulamaları ideolojik tartışmalar sertifikalı 600 bin öğretmen adayı ile birlikte KAYNAKÇA; içerisinde yeterince tartışılamamış ve uzun ömürlü gelecek 10 yıl boyunca eğitim fakülteleri hiç mezun Kaya, U. (2013). Dârülmuallimîn İle İlgili Bir Nizamname Layihası ve olamamıştır. Dârülmuallimîn’e Giriş Sürecinde Bir İmtihan, Yalova Sosyal Bilimler Dergisi, 5, vermese bile öğretmen ihtiyacının olmayacağı 35-54. 2. Maarifi, kültür devriminin aracı olarak kurgulayan istatistiklerden anlaşılmaktadır. Buna benzer bir Öztürk, C. (1993). DARÜLMUALLİMİN, Türk Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, ve ideolojik bir aygıt olarak uygulayan Cumhuriyet’in durum önceki müsteşar ve Talim Terbiye Kurulu 8, 551-552. Yetişgin, M., Dumanoğlu, S. C., (2017). Osmanlı Darülmuallimin Mektebi: Maraş bu hedefi, felsefi olarak 2021 yılının dünyasında Başkanı tarafından da dile getirilmiştir. Öğretmen Darülmuallimini, Gaziantep UniversityJournal of SocialSciences, 16 (4), 1083- hala etkinliğini devam ettirmektedir. Batılı bir yetiştirme konusunda bir politika ve sistem olmadığı 1100, DOI: 10.21547/jss.332734,

34 Enderun Eğitim Yazıları Enderun Eğitim Yazıları 35 DOSYA I EĞİTİM ve REFORM DOSYA I EĞİTİM ve REFORM

Son günlerde tekrar konuşulmaya başlanan ve salgının EĞİTİMDE REFORM ARAYIŞLARINDA etkisi, dijitalleşme, yürürlükte olan 2023 vizyon belgesinin açık yetersizliği, dünyada oluşan yeni güç EĞİTİM YÖNETİCİLERİNİN YERİ dengeleri ve değişen paradigma ile ihtiyaç haline gelen eğitim reformuna; eğitim yöneticilerinin, problemlerini aşarak en üst düzeyde katkı sunabilmesi için istikrarlı TALAT YAVUZ bir sisteme ihtiyaç vardır. Bu problem çözülmeden, reform arayışları sahipsiz kalacaktır. ğitim, toplumların dönüşümünde, geleceğe olduğu dönemlerde, okulda en eski olan öğretmenin Eğitim yöneticisinin seçiminde, kalıcı bir sistem Ehazırlanmasında, refah ve kültür düzeyinin hem öğretmen hem de yönetici olduğunu görüyoruz. oluşturabilmek için kanun ve yönetmelikleri, köklü oluşmasında ne kadar önemli ise eğitim yöneticilerinin, Öğrenci ve öğretmen sayısı bakımından biraz daha bir felsefeye, bir yaklaşıma dayandırarak düzenlemek eğitim reformu arayışlarındaki yeri de o kadar önemlidir. büyük ve merkezde olan okullarda ise yazılı kuralları gerekmektedir. Farklı görüş ve önceliklere sahip teknoloji üreterek diğer yandan değer aktarımı ile Reform ihtiyacı, günümüz dünyasında, sadece eğitimde çok detaylı olmayan, yerleşik teamüllerin belirleyici eğitim yöneticisi adaylarının, yönetici olma hakları milletimize yön vermesi bekleniyor. değil birçok alanda, eski dönemlere oranla daha kısa olduğu, yöneticinin teklifle seçildiği, usta çırak ilişkisi ile önceliklerini belirleyerek, milletten yönetme zaman dilimleri içinde ihtiyaç haline geliyor, tartışılıyor. içinde yetiştirildiği dönemleri görürüz. Hatta bu yetkisi alan iktidarın yetki ve millete hesap verme Günümüzde eğitim sistemimizin kalıcı sistem Sonuçları, ihtiyaca cevap versin veya yetersiz kalsın teamüller öyle belirgin hale gelmiştir ki mevcut okul zorunluluğunu dengelerken, eğitim ve yönetim üretilemeyen iki önemli problemi, kademeler arasında sürekli bir eğitim reformu gündemimizi işgal ediyor. müdürü emeklilik veya başka bir sebeple ayrılması biliminin doğrularını da gözetmek gerekmektedir. geçiş, öğretmen ve idareci seçme ve atama problemidir. durumunda, kıdemce önde olan idarecinin onun yerine Her iki problemin çözümüne dair tıkanma, ortaya Eğitimde reform arayışları, sistem, müfredat, öğretmen Bu önemli unsurları dengede tutacak ve her kesimin geçeceğini okul dışı taraflar bile bilmektedir. arızalı yeni uygulamalar çıkmasına sebep olmaktadır. eğitimleri gibi birçok başlıkta planlansa da uygulama enerjisini işine vermesini sağlayacak sistemi kurma İlk bakışta sonuçları itibari ile örnek bir uygulama gibi aşamasında eğitim yöneticileri stratejik öneme Zamanla köyden kente göçle şehir merkezlerinde sayıcı tecrübemizin oluştuğu söylenebilir. görünse de öğretmen ve idarecileri, mevcut sistemin sahiptir. Eğitim, doğası gereği sonuçları uzun vadede daha fazla ve daha büyük okul gerçeği ortaya çıkmıştır. Eğitim yöneticisi adayını yetiştirme, sınavla seçme, dışına çıkarılarak atanan proje-protokol okullar, aslında alınabilen bir alandır ve reform çalışmaları daha uzun Siyasi çekişmelerin ve ideolojik kavgaların yansımasıyla mevcut donanımına öncelik verme, belli düzeyde şartları sistemin arızalarını da ortaya koymaktadır. Ülkemizdeki soluklu düzenlenmek durumundadır. Eğitim reform okul idareciliği, eski masum halinden çıkarak, önemli bir sağlayanlar arasından, yöneticiliğin mizacına daha her eğitimci, burada yaşanan çelişkinin farkındadır. basamaklarında, öğretmenlerle ilgili, yetiştirme, çekişme alanı haline gelmiştir. Bu çekişmeyi doğuran uygun olanı seçerek öncelik vermeye dayalı bir sistemde Üst puan diliminden öğrenci alan ve üniversiteye girme seçme, atama gibi süreçler, eğitim yöneticileri için en önemli etken ise eğitimin, toplum mühendisliğinin ısrarcı olmaktan başka çözüm görünmemektedir. Bu potansiyeli yüksek öğrencilerden oluşan, yetkililerin planlanan uygulamalardan daha uzun vadede de sonuç bir parçası olarak görülmesidir. Toplumsal dönüşümde söylenenlerse ön eğitim, sınav, donanım ve durum daha bir özenle takip ettiği okullara idareci atamaları; vermektedir. Hem etki alanı hem de sonuçları daha eğitimin, eğitimde okul yöneticisinin rolünü keşfeden puanlama ölçeği ve sözlü sınavın belli oranlarda çok dillendirilen, ehliyet ve liyakat sistemine göre erken alınabildiği için günümüzde reform çalışmaları, planlayıcılar, yönetmelikleri sürekli değiştirerek, hızlıca etki ettiği bir sistemle kadrolu atama, devamında oluşturulduğu iddia edilen, yönetici görevlendirme öğretmenlerden ziyade eğitim yöneticileri üzerinden sonuca gitmeyi amaçlamışlardır. ise performansa göre kariyer sistemi ile iş başında sonuca gitmeyi planlamaktadır. Bu durum da yönetici sisteminin dışına çıkarılarak yapılmaktadır. Bunun Günümüzde bu mücadele, iktidarların değişimi sürekli eğitimdir. atama süreçlerinde sürekli değişikliğe, gelgitlere ve anlamı özetle şudur: Önem verdiğimiz okullara en ile değil aynı iktidarın bakanları değiştiğinde de istikrarsızlığa sebep olmaktadır. Eğitim yöneticisini doğru seçmek bir sonuç değil yola iyi idareciyi keyfiyet kullanarak seçebiliriz. Aslında yaşanmakta ve neredeyse eğitimcilerin enerjilerini çıkarken kadroyu doğru kurmaktır ve aslında stratejik bütün okullar önemli ve bütün okullar en başarılı ve Ülkemizde biraz gerilere giderek eğitim yöneticilerinin tüketen, motivasyonlarını bitiren bir hal almaktadır. Bu bir işlemdir. Bizim ülkemiz gibi siyasi çekişmelerin yetkin idareci tarafından yönetilmeyi hak etmektedir. nasıl seçildiğine bakacak olursak, günümüzden çok daha değişim, sürekli yenilik getiren bir değişim olmaktan bitmek tükenmek bilmediği, okullar ve çocuklarımız Eğitim reformu sihirli değnek değildir. En iyi reform, farklı bir işleyişi görürüz. Köy okullarının sayıca fazla ziyade, denenmiş ve zamanla vazgeçilmiş üzerinden planlamaların yapıldığı, dışarıdan her türlü mevcut sistem her yönü ile analiz edilerek, yaşanan uygulamaların yeniden hayata geçirilmesi desteği alan dernek ve vakıfların en kritik dönemde tecrübelerin üzerine bina edilirse, ayakları yere basan ile anlamsız bir kısırdöngüye dönüşmüştür. sahne aldığı ülkelerde, eğitimin yönetim kadrosuna reform olacaktır. Her alanda sil baştan yapamayacağımıza önemli görevler düşmektedir. Gezi olaylarında edinilen Bütün bu kargaşa içinde değerli olan bir göre, çelişkileri çözmek de mesafe aldıracaktır. tecrübe bunun açık göstergesidir. gerçek var ki, eğitimde başarı için, eğitim Eğitim sistemimizin ihtiyacı olan reform süreçlerine, yöneticisinin önemini ve yetkinliğini Eğitimde sadece yönetici atama sürecinin gündemi eğitim yöneticilerinin yeterli katkıyı sunabilmesi, kimse inkâr etmemektedir. Buradan işgal etmesi sağlıklı bir durum değildir. Bir yandan kendi problemlerinin çözümüne bağlıdır. Eğitimde hareketle, eğitim ve yönetim biliminin ülkemizin bölgesinde önemli bir aktör haline geldiği başarı, eğitimcilerin bir amaç uğruna kenetlenmesi ile doğruları ile eğitim dışı etkenleri; adalet, konuşulurken diğer yandan “z kuşağı” ve dijital dünya mümkün olacaktır. Bu yüzden sistemler kurulurken, liyakat ve ehliyetle yöneterek bir sisteme konuşuluyor. Kuşaklar arası kopuşun geleceğimizi yönetmelikler ve kanunlar yazılırken buna dikkat istikrar kazandırmak gerekmektedir. tehdit ettiği değerlendiriliyor. Değerlerimizden etmek gerekmektedir. Yaşanan zaman kayıplarının, bozulan uzaklaşan gençliğin asimilasyonu ile milletimizin çalışma barışının, harcanan emek ve geleceği tehlikede görülüyor. Tam da burada eğitim Bir okul, müdürü kadar okuldur deriz, buna ilave tecrübelerin telafisi ancak istikrarlı bir dünyamız, kendi iç kısır çekişmelerini bir an önce yapacak olursak, bir reform istikrarı ve tutarlılığı kadar sistemle mümkün görünmektedir. aşarak, büyük bir eğitim hamlesi yaparak, bir yandan reformdur demek de gerekiyor.

36 Enderun Eğitim Yazıları Enderun Eğitim Yazıları 37 DOSYA I EĞİTİM ve REFORM DOSYA I EĞİTİM ve REFORM

aidiyetlerinin oluşturulması/geliştirilmesi/ EĞİTİMDE REFORM TARTIŞMALARINA sağlamlaştırılması gerekir. Lakin bu süreçlerin içerisinde kişinin kendisi ve toplumu için katma KURUMSAL KATKI değer üretecek becerilerle donatılması ülke ve vatanına aidiyetinin sağlamalaştırılması için gerek şarttır. HASAN UYAR Her insan için eğitimin kendisi bir amaç değil, ekonomik sosyal ve kültürel gelişmeyi ğitimin başta ekonomik olmak üzere diğer toplumsal *** sağlamanın, bireysel olarak mutlu, toplum faaliyetlerden bariz farkı daha uzun vadeli stratejiler E Toplumun tüm unsurları bireyin eğitim ve öğrenim olarak ta daha huzurlu olabilmenin aracıdır. ile planlanması/düzenlenmesi gereken bir alan olmasıdır. süreçlerini kendi fayda anlayışına göre kurgulamak Özellikle de ekonomik olarak fakir vekenar Eğitim alanının diğer reform gündemlerinden farklı olarak ve sürdürmek isterler. mahalle çocukları için eğitim sınıf atlayabilmenin kısa vadeli sonuç üretme imkânı bulunmamaktadır. imkânıdır. “Eğitim” başlığı altında yapılanlar/yapılacak olanlar Aileler de çocuklarının kendi istedikleri gibi eğitilmelerini Bir ülkede insanların özgür ve eşit olduğunun çok önemli ve değerli olmakla birlikte çok daha uzun isterler, inanç, anlayış ve kültürünü kendi nesline en önemli göstergesi; kariyer yapabilme vadeli stratejiler gerektirmektedir. aktaramayan insanlar kaçınılmaz olarak kuşak çatışması yaşarlar ve her çatışma mutlaka taraflara özgürlüğü ve eşitliğidir. Bir ülkenin eğitim Toplumumuzda; çoğu zaman kişilerin kısa vadeli insanlar ressam olmak için değil resim öğretmeni az veya çok zarar verir. sisteminin milli olabilmesi için; her insanın beklentileri/menfaatleri ile uzun vadeli faydaları etnik, aile ya da doğduğu coğrafyadan bağımsız olarak olmak için çabalarlar. Toplum içinde neslin eğitimi şarttır çünkü: eğitilmemiş çatışabilir. Bu çatışmada daha çok önemsenen, kişinin şahsi yetenekleri ile yükselebilme imkânı olmalıdır. Her insan başarmak için önüne konulan bedel üzerinden değerler hiyerarşisinde en üste yerleştirdiği değeri ve neslin maliyeti eğitimin maliyetinden çok fazladır. İnsan söz konusu olduğu zaman toptancı yaklaşımlar. bir mücadele sürecine girer. Bir nesli doğru yetiştirmek isteğine göre sonuç üretilir. Bizlere düşen eğitim söz Eğitilmemiş nesillerin topluma verebileceği zararları Bildiğimiz “herkes kadar cesur, herkes kadar korkak, için; Ya başarı tanımını doğru yapar ve bu tanımı konusu olduğunda da (ve bir çok meselede) “en acil tüm toplum birlikte öder. herkes kadar ağır sevdalı…” her birimiz gibi, sokaktaki toplumsallaştırırsınız. -Ki bugün buna çok ihtiyacımız çözümün en doğru çözüm” olduğu anlayışı ile öneriler Bireyin bizzat kendisi için de “eğitim şart”ır. Çünkü insan’ı ezen yaklaşımlar üretmiştir. Bu açıdan eğitim bulunmaktadır.- Ya da mevcut başarı kriterine ulaşmak ve çözümler üretmektir. kendinizi yetiştirmezseniz maddi ve manevi bireysel her bireyi saygı duyulması zorunlu bir şahsiyet olarak için öğrencilerimizin kazanması gereken nitelikleri Eğitimde verimliliğin ön koşulu kişinin beklentileriyle ihtiyaçlarınızı karşılayamazsınız. görmeli ve ona göre planlanmalıdır. doğru belirlemeliyiz. toplumun beklentileri arasındaki uyum ve hedef Devlet için ise eğitim devletin kendi ideolojik tasavvurunu Eğitim süreci hem bireyin potansiyelini ortaya çıkaran hem Bugün öğrencilerimizin çoğunluğu ilkokul ve ortaöğretim birlikteliğidir. Çünkü eğitimin kendisi bir amaç değil, nesle aktarabilmenin imkânıdır. Eğer bir devlet kendi de onu her düzeyde sosyalleştirerek toplumsallaştıran sürecini üniversite sınavına girebilme şartı olarak ekonomik sosyal ve kültürel gelişmeyi sağlamanın, meşruiyet paradigmasını içselleştirmiş bir kuşak süreç olması gerekir. Birey eğitimi sayesinde amaçlarına görmektedir. Bilginin kendisi hürmet görmemektedir. bireyleri mutlu, toplumu daha huzurlu yapabilmenin yetiştirmeyi başaramazsa varlığı ile ilgili ciddi endişeler ulaşabilmeli veyahut yaklaşabilmelidir. Kendi amacını “Hocam bu üniversite sınavında çıkacak mı?” sorusu aracıdır. Bu özelliği ile eğitim dinamik yapı arz etmektedir. oluşur. gerçekleştirirken de bu çabası kendisi ve toplum için rahatsız edici bir vaka olarak çok sık karşımıza Ancak ürünleri kısa sürede alınmayan eğitimde bir değer ifade etmelidir. çıkmaktadır. Bu yüzden öğrenci okulundaki matematik ••Ülkemizde ve tüm dünyada eğitim sistemlerinin dinamizm adına yapılacak değişikliklerin kargaşaya dersine sınıfını geçmek ve kalmak üzerinden bir anlam bu süreçlerde bulunan kişiler üzerinden umulan *** yol açarak faydadan çok zarar getirmesi de yüksek bir yükler ve yeterli önemi ve özeni göstermezken aynı faydalar temel olarak; ihtimaldir. Kısaca eğitim değişim ile sürekliliğin çok iyi Eğitimin biçimini, niteliğini ve psikolojisini belirleyen öğrenci üniversite için dershane sürecine girmekte dengelenmesi gereken bir hizmet alanıdır. ••Eğitim gören kişiler yaşlarına uygun olarak kendi en önemli etkenlerin başında devletin ve toplumun ve dershanedeki öğrenme motivasyonu daha yüksek Eğitim süreçlerini yönetirken ortak akıl yaklaşımından potansiyellerini geliştirmesi, anlama ve anlatım başarı tanımı ve başarı kriterleri gelmektedir. olmaktadır. Okuldaki anlam azalmasından öğretmen becerilerini geliştirmesi beklenir, de, aile de öğrenci de olumsuz etkilenmekte dört uzak olarak oluşturulmuş politikalar maalesef köksüz Her insanın psikolojik gereklilik olarak başarma isteği yıllık lise eğitimi yeterince anlamlı bir dönem olarak olmaktadır. Son derece iyi niyetli olunsa da, yapılacak ••Eğitim özellikle yaşları benzer kişileri bir arada bulunmaktadır. Bunu ilkokulun birinci sınıfındaki geçirilmemektedir. Eğitimde yenilenme düşüncesi ile değişiklik gerçekten elzem olsa da; ilgili kamuoyu olaya tutarak onların yaşlarına ve konumlarına uygun çocuğumuzda da lisenin son sınıfındaki öğrencimizde yapılabilecek tasarruflar ortaöğretim öncesi ile beraber yeterince motive edilmemiş, gerekçeler yeterince şekilde sosyalleştirmesi beklenir. de toplumu oluşturan tüm unsurlarda da görürüz. Her anlamlı ve nitelik artırıcı biçimde kurgulanmalı ve anlaşılamamışsa uygulama safhasında aksaklıkların insan kendisinde oluşan eksiklik duygusu üzerinden ••Eğitim kişilerin zihinleri ile ilgili aktiviteler uygulayarak uygulanmalıdır. oluşması kaçınılmaz olmaktadır. eksikliğini tamamlamaya çalışır. Eksiklik duygusu zihinsel yeteneklerini geliştirmesi istenir. Eğitim sistemimiz (ve eğitim sistemleri) yapısı itibarı ile insan kişinin kendisini geliştirebilmesi için zorunluluktur. Eğitim sistemimimiz ile ilgili yenileme çalışmaları ile ••Eğitim verilen alanlarla ilgili olarak kişilerde alan ilgili önerilerimizi şu şekilde sıralamak mümkündür ; merkezli ve insan eliyle yürümek zorundadır. Eğitim gibi Devlet ve toplum saygı görmenin kriterlerini belirleyerek bilgisi (Türkçe-Matematik- Hayat Bilgisi)oluşturur. insanı hedefleyen ve insan eliyle yürütülmek zorunluluğu insanların saygınlık arayışları üzerinden, tüm toplumu 1- Siyaset, ticaret, eğitim gibi insan odaklı faaliyetlerde olan hizmet sektöründe teorilerin mükemmelliğinden Eğitimin tüm süreçlerinde anaokulundan yükseköğrenim ve onu oluşturan bireylerin davranışlarını biçimlendirir. algı, davranışları belirlemede gerçeklerden daha çok daha çok bunun uyguluma safhasına yansıma düzeyi kademelerine varıncaya kadar öğrencinin içinde var Örneğin toplum ve lise öğrencisi için üniversiteli olmanın etkili olmaktadır. Eğitim faaliyetinin verimliği algı önemlidir. olduğu topluma ve milletine, milli ve manevi değerlerine saygı görmek için şart olduğu imajı oluşturulmuşsa yönetimi ile de yakından ilgilidir.

38 Enderun Eğitim Yazıları Enderun Eğitim Yazıları 39 DOSYA I EĞİTİM ve REFORM DOSYA I EĞİTİM ve REFORM

Eğitimde dikkat edilmesi gereken önemli bir husus ta bu bakımdan daha önemlidir. Bu bağlamda özellikle faaliyeti zorlaşmaktadır. Yine sınıf tekrarının olumsuz aynı ortamlarda ders görmesine yönelik eleştirileri de eğitimi planlanan bireylerin talepleri ile ihtiyaçlarının ödül ve disiplin yönetmeliği ile beraber sınıf geçme sonuçlarından biri de bu öğrencilerimizin, yaşı daha azaltır. Böyle bir değerlendirme üzerinden not verme doğru tespit edilmesidir. Eğitimin planlanmasında yönetmeliği öncelikli olarak Eğitimin temel ilkeleri düşük olan sınıftaki diğer öğrenciler üzerindeki olumsuz işlemi öğrenciler arasında yaygın olan (en azından yanlış toplumsal talepler kadar bireyin gelecekte ihtiyaç gözetilerek yeniden düzenlenmelidir. dominant etkisidir. görülmeyen) “kopya” gibi durumları en aza indirir. duyacağı bilgi ve becerilerin birey talep etmese de Öğrencilerimizin liselere geçişleri ile ilgili olarak Sınıf tekrarının oluşturduğu maliyetlerin önüne en kolay Sorumluluk imtihanlarında da uygulanan benzer sistem kazandırılacak şekilde planlanması gerekmektedir. ideal sistem; ortaöğretim sürecindeki başarılarını ve pratik çözüm olarak kredili sitemin uygulanması sınavların daha sağlıklı koşullarda yapılmasını da sağlar. Bu temel yaklaşımın sonucu olarak yeterlilik düzeyini dikkate alan bir sistem olmasına rağmen özellikle faydalı olacaktır. Öğrencinin sınıfı değil de dersi geçmek (sınıf geçme) düşürmek olumsuz sonuçlar vermiş ve Orta öğretimde sınav haftasının sağlayacağı en önemli suiistimal üreten yaklaşımlardan dolayı ülkemizde bu zorunda kalması. Başarının toptancı bir yaklaşımla vermesi kuvvetle muhtemeldir. faydalardan birisi de eğitim-öğretim faaliyetinin uygulanamamaktadır. Öğrencinin potansiyelini takip değil de her ders için ayrı değerlendirilmesi her dersin çalışma takvimine uygun olarak ilk haftasından, son 2- Anaokulu düzeyinde mevcut durumun özellikle edebilmek adına her öğrencinin ortaokul düzeyinde önemini çoğaltacaktır. haftasına kadar verimli bir şekilde değerlendirilmesini gelir durumu daha düşük nüfusa yönelik olarak kendi okulunda hangi başarı yüzdesinde bulunduğunun sağlayabilecektir. “İlk hafta ve son birkaç hafta ders yaygınlaştırılma çabası gösterilmelidir. belirlenip arşivlenmesi kıymetli bir veri olarak faydalı Doğru kurgulanmış kredili sistemde başarılı öğrenciye işlenmez” gibi yanlış algıları oluşmadan engelleyebilecektir. olacaktır. daha kısa sürede (en azından üç yılda) liseden mezun 3- İlkokul düzeyinde öğrencinin Türkçe anlama olabileceği imkânların oluşturulması (üstten kredi alma Ortaöğretimde hızlı bir şekilde ölçme-değerlendirmenin ve anlatma, becerilerinin gelişmesi ve Milli Kültür 5- Özellikle Ortaokul sürecinde öğrencinin anlama ve hakkı), başarısız öğrencilerin dört yılda bitiremezlerse sadeleştirilmesi, objektifleştirilmesi öncelikli olarak inşasının temellerinin sağlam olması açısından her analiz yeteneğini geliştirecek sınıf içi uygulamalara beşinci yılda devam edebilme hakkı gibi uygulamalar her okul ve öğretmenin kendine özgü değerlendirme sınıf düzeyinde asgari okuma listeleri hazırlanarak ağırlık verilmeli, zekâsını ve milli kültür oluşumuna öğrenme motivasyonunu artıracak ve adalet duygusuna yaklaşımından hızla uzaklaşılması sağlanmalıdır. Sınav okunup, anlaşılması ve anlatma becerileri üzerinden katkısı bakımından her sınıf düzeyinde temel okuma da katkı sağlayacaktır. haftası uygulamasında tüm öğrenciler aynı sorularla eğitim yaklaşımları geliştirilmelidir. metinleri ve kitapları okutulup sınıf ortamında müzakere sınav olacaklarından öğretmenler ve öğrenciler etkinlikleri yapılmalıdır. Esnek mezun olabilme imkânı sağlayan böyle bir sistemde; İlkokul ikinci sınıftan başlayan yabancı dil eğitimi öğrenme kapasitesi yüksek olan öğrencilerimiz de. Başarı arasında kaçınılmaz bir dayanışma gelişecektir. dil öğrenimi açısından doğru bir yaklaşım olmakla 6- Zorunlu eğitim uygulamasının ülkemizde 12 yıl olarak düzeyi düşük öğrencilerimiz de kendi potansiyelleri Kimden kaynaklanırsa kaynaklansın ders işlenmesini beraber henüz milli kültürün temelleri oluşmadan uygulanması eğitimin biçimini ve niteliğini çok ciddi hakkında daha doğru öngörülerde bulunup erken zorlaştıran etmenler bizzat öğrencinin müdahalesi ile bu kadar erken başlamak özenti üzerinden olumsuz etkilemekte, zorunluluk yaklaşımı öğrenciler nezdinde dönemde kendilerine uygun istihdam olanakları ortadan kaldırılacaktır. (aynı öğrencinin okuldaki ve sonuçlar üretebilir. Dil eğitimi esas olarak özellikle eğitimi değersizleştirmektedir. Bu zorunlu uygulamanın oluşturabileceklerdir. Başta öğrencinin kendi zamanı dershanede farklı tutum göstermesi buna örnektir), lise döneminde yoğun eğitimle kazandırılması daha neticesi olarak az sayıda da olsa akademik sürece ve ekonomisi olmak üzere ulusal düzeyde kaynak Dersi öğrenmemenin sonuçları çok kısa sürede öğrenci verimli bir yaklaşım olacaktır. ilgisiz olan öğrencilerimizden dolayı sınıf içerisindeki israfı azaltılabilecektir. tarafından fark edileceğinden dolayı öğrencinin kendi eğitim-öğretim süreci olumsuz etkilenmektedir. Burada Eğitimin tüm süreçlerinde öğrencilerimizin potansiyellerine başarısızlığına kısa sürede tedbir alması da söz konusu öncelikle genelin menfaati ve kazanımları daha çok Yine kredili sistemde her öğretmen diğer derslerin uygun bir kariyer planlaması için öğrencilerimizin olabilecektir. dikkate alınarak kararlar verilip süreçler işletilmelidir. geçme ve kalmasına etkisi olmayacağından daha rahat tamamı hakkında objektif ve adil rehberlik dosyaları davranabilecektir. Bir dersin başarı notu diğer dersten Eğitim ortamlarına ve bütçesine ekstra hiçbir maliyet tutulmalı ve istikrarlı bir şekilde takip edilmelidir. Eğitim herkes için bir hak olmakla birlikte zorunluluk de başarılı olmuş gibi algı oluşmasına engel olacaktır. getirmeyen bu yaklaşımı hayata geçirebilmenin önünde yaklaşımı bir hakkı ödev haline getirmekte, bazen İlkokul ve ortaokul sistemimizin 4+4 olarak uygulanması bir engel görülmemektedir. de bazı öğrenci ve aileler nezdinde angarya olarak 8- Okullarımızda her öğretmenimiz kendi önceliklerine ilkokulun aynı fiziksel mekânlarında 6 ve 10-11 yaşındaki yorumlanmaktadır. Zorunlu eğitimin süresi bir çok bağlı olarak sınav uygulaması yapmaktadır. Öğretmenden 9- Özel eğitim ortamı gerektiren mesleki teknik okullar çocuklar ile ortaokulda 11 ve 14-15 yaşlarındaki Avrupa ülkesinde olduğu gibi makul süreye çekilmeli, öğretmene değişen farklı uygulamalar ölçme ve için sınav uygulamasını yapılması gerekliliktir. Sınav çocukların aynı fiziksel mekânlarda yoğun temas halinde yine bu bağlamda lise eğitiminin herkes için 4 yıldan değerlendirmede farklılıkların oluşmasına neden uygulaması farklı ilgi ve zihinsel yetenek gerektiren bulunmalarını kolaylaştırmaktadır. Bu durum özgüvenin üç yıla düşürülmesi çok yönlü faydalar üretecektir. olabilmektedir. bölüm ve alanları okuyacak öğrencilerin tespitini ve kişilik özelliklerinin en keskin oluştuğu 11 ve 12 (Özellikle eğitim süresinin uzaması ile evlilik yaş kolaylaştıracaktır. Sınavla girilebilen okula ve bölüme yaşlarında ciddi baskılanma durumu oluşturmaktadır. Bu uygulamanın mahzurlarını ortadan kaldırmak ortalaması arasındaki korelaosyan incelenmeli, bunun aidiyet te fazla olacaktır. Özellikle ortaokulda ciddi yaş farkları olan (çocukluktan için sınav sistemi ve uygulaması yalınlaştırarak toplumsal yapımıza etkisi değerlendirilmelidir.) çıkmamışlar ile ergenliğin sonuna gelmiş) çocukların merkezileştirilmelidir. Okullarda sınav haftası uygulaması, Meslek liselerinde öğrencinin 9. Sınıftan itibaren bölüm farklı fiziksel mekânlarda eğitimleri sağlanmalıdır. Eğitim sürecinde öğrencinin eğitim öğretim kitapları yani o dersi alan tüm öğrencilerin aynı anda, aynı tercihi yapması ve derslerini almaya başlaması da aidiyet Bizce ideal olan 4+2+2 olmakla beraber ülkenin fiziksel için bile en ufak bir ekonomik bedel ödememesi sorularla isimleri kapalı sınav kâğıtları ile sınava oluşması bakımından faydalıdır. Güncel uygulama altyapısı ve alışkanlıkları bu sistemi kurabilmeyi kendisine sunulan hizmetlerin değerlendirilmesinde girmeleri sağlanmalıdır. Üniversitelerdeki vize-final olarak öğrencinin bölümü 9. Sınıfta belli olmakta ama zorlaştırır. Mevcut 4+4 sistemi yerine 5+3 sistemine yanlış yorumlamalara yol açabilmektedir. uygulamasının benzeri ya da aynısı liselerimizde de meslek dersleri görmemektedir. Öğrenci mesleğinin dönmek Pedagojik olarak daha doğru olabilir. çok rahat uygulanabilir. Her ders için sadece bir vize, bir kültürünü erken yaşlardan itibaren alması çoklu fayda 7- Eğitim faaliyetinin sağlıklı yürütülebilmesi için eğitim final sınavı yapmak mümkündür. Böyle bir uygulama üretebilecektir. 4- Eğitim süreçlerinde yapılan her hatanın, eksik sürecinin her düzeyinde başarının ödüllendirilmesi ölçme ve değerlendirmede objektifliği daha kolay sağlar. davranışın hayatta bir bedeli olduğu gibi, her olumlu ve başarısızlığın bir bedelinin olması gerekir. Bugün 10- Özellikle meslek liselerinde dört yıl süren eğitim davranışın da takdir göreceği anaokulundan başlayarak okullarımızın özellikle 9. sınıflarında her yıl artan sınıf Yine ortak sınav uygulamas değerlendirme (çan eğrisi) çalışma yaşamının koşullarına uyumu güçleştirmektedir. tüm eğitim süreçlerinde pratik olarak görülmektedir.. tekrarı öğrenciler bulunmaktadır. Sınıf tekrarındaki alternatifini de bir imkan olarak ortaya çıkartabilir. Böyle Özellikle Üniversite sınavlarına girmeden hayata atılacak Alışkanlıkların kalıcılaşmaya başladığı ortaokul dönemi öğrenciler nedeniyle; sınıf yönetimi ve eğitim öğretim bir imkânda zeki öğrencilerle daha az zeki öğrencilerin öğrencilerimizin daha kısa sürede mezun olmalarına

40 Enderun Eğitim Yazıları Enderun Eğitim Yazıları 41 DOSYA I EĞİTİM ve REFORM DOSYA I EĞİTİM ve REFORM imkan tanınmalıdır. Ortaöğretim eğitim müfredatının daha bir hazır bulunuşlukla gidilmesini de sağlayacaktır. sayıları açısından baktığımızda da bu kadar insanın sınavlarına hazırlanmakta, ciddi manada zaman ve işlevsel olarak sadeleştirilmesi ve bu öğrencilerimizin Neyi kastediyoruz? örneğin normal bir liseden mezun ekonomik ve sosyal statü beklentilerini karşılayabilecek maddi kaynak ayırmaktadır. Sınavların ürettiği rekabet üç senelik eğitimin sonunda lise diploması almaya hak olmuş ve üniversitede İşletme bölümünde öğrenim bir sistemimizin olmadığıdır. Yükseköğrenim mezunu kültürü ve psikolojisi öğretmen adaylarında öğretmen kazanmaları öğrencilerimiz ve devlet için zaman, emek görmeye hak kazanmış birisinin hakkı baki kalmak ama işi olmayan, yaptığı işten hoşnut olmayan, kendi olduklarında da üzerlerinden atamadıkları bireysel ve ve ekonomik olarak tasarruf sağlayacaktır. şartıyla üniversite eğitimine başlama şartı örneğin, aile yuvasını kuramamış… insanların çokluğu da bencil davranışların oluşmasına neden olmaktadır. bir Tticaret Lisesinde bazı dersleri alması ve başarılı değerlerimizin muhafazası bakımından risk içermektedir. 11- Meslek lisesini okuması gereken öğrencinin olması şartına bağlanabilir. Aynı durum mühendislik İşi olmayan, işinden hoşnut olmayan, beklentilerini Bu duruma yönelik çok pratik, ve herkesi rahatlatacak daha az yetenekli öğrenci yaklaşımından da hem fakültelerinin ve bölümleri için temel bazı dersleri yüksek tutup ona ulaşamayan her insan mutsuzdur, eğitim yöneticilerini hem de kamuoyunu kurtarmak çözüm önerilerimiz öğretmen atmalarında KPSS gibi Mesleki Teknik okullarda alıp başarılı olma şartı ile sorunludur ve sorundur. gerekmektedir. Üniversitenin mühendislik fakültesinde sonradan ihdas edilmiş bir sınav yerine, atamaya esas düzenlenebilir. Bu gerçekleştirilebilirse hem lise ve okuyacak kişinin teknik bir alt yapısının olması daha Üniversite ortamı turist kültürü üretmektedir. Normalde branşı okuma hakkını kazandıkları Yükseköğrenim üniversite ağı güçlenmiş olur, hem de Mesleki Teknik tutarlı ve sağlıklıdır. Meslek liselerine yönelik itibar kendi şehrinde ve yakınlarının yanında yapılamayan “yanlış giriş sınavındaki sıralamanın referans alınması çok eğitim ülkemize ve insanımıza daha çok katkı üretebilir, artırıcı yaklaşımlar ülkenizin işsizliğin kaynağı olan davranışlar” aileden uzakta, üniversite ortamının ürettiği pratik ve çok faydalı olabilir. Bu sayede öğretmen hepsinden önemlisi öğrenci kazandığı bölümün mesleksizlik sorununu en aza indirecektir. Bu aynı kontrolsüz sosyalleşme ortamında yapılabilmektedir. üniversite sürecine başlamadan lisede bazı konuları olmak isteyen her öğrencimiz mezuniyet sonrası çok zamanda %65 meslek lisesi hedefine uygundur. Alacağı eğitimin hakkını verebilecek akademik bir zeka çok daha sağlam öğrenir, spesifik bir örnek olarak net öngörülerde bulunabilir ona göre hayatıyla ilgili ve çalışma disiplinine sahip gençlerimiz için böyle bir 12- Öğrencilerimizin lise alanlarına bağlı olarak ve kredi teknik resimdeki aynı konuları bir lise öğrencisi bir planlamalar yapabilir, hatta bu sayede imkanı olmasına risk daha düşük olmakla beraber, akademik çalışma tamamlama imkanının mutlaka sağlanması şartıyla makine mühendisliği öğrencisinden çok daha kolay rağmen Anadolu’da daha mütevazi bir üniversitede disiplinine sahip olmayan ama imkanlar ile bir şekilde tamamladıkları alanlara göre (fen, matematik, sosyal, öğrenmektedir, yaş faktörü, lise düzeyinde teknik lisans eğitimini tercih edebilir… üniversiteli olmuş gençlerimiz için üniversite ortamı edebiyat, vs…) üniversite sınavında tercih yapmaları düşünebilme ve uygulama alışkanlığı çok daha kolay daha yıpratıcı ve değer yargıları bakımından daha düzenlenebilir. kazanılmaktadır. 17- DİL EĞİTİMİ olarak her öğrenciye mutlak bir yabancı çözücü olabilmektedir. Bu açıdan “her ile bir üniversite” dil eğitimi vermek yerine meslek liselerinde isteyenleri Bugünkü uygulamada edebiyat bölümünü tercih eden de, 14- Üniversite Sınavının ve e-Üniversite Eğitiminin tüm yaklaşımı da cesaretle yeniden değerlendirilmelidir. muaf tutarak isteyen her öğrencimize lise düzeyinde fen bölümünü tercih eden de aynı matematik derslerini eğitim süreçleri ve istihdam oranları ile çok yakından Üniversite öğrenimi süreci doğru kurgulanmadığında yoğunlaştırılmış, anlamaya ve konuşmaya dönük olarak görmektedir. Üniversitenin matematik puanı ile öğrenci ilgisi bulunmaktadır. Öncelikle Üniversite girişteki öğrencinin geleceğini kazanabileceği niteliklerini öğrenme pratik faydası olan dil eğitimi verilebilir. İşin gramer ve alan bir bölümüne tercih şartını lisede örneğin altı yoğunluk azaltılmalıdır. Bunun için; imkânının ıskalanması ve kaçırılması anlamına gelir. dönem matematik dersi almak olarak belirlenebilir. kurallı yazma becerisi kısmı daha özel niyetler ve çaba Üniversite eğitimi ile ekonomik gelir düzeyi çok yönlü Bir örnek üzerinden ifadelendireceksek iyi bir kaynakçı Edebiyat öğretmeni olmak isteyen birisi için de bu şart gerektirir. Bu konuda motivasyonu olan her talebe ise olarak incelenmeli sonuçlar kamuoyu ile paylaşılmalıdır. ustası olarak başarılı, iyi bir gelire sahip, özgüvenli koşulmaz, bu öğrencimiz için de benzer uygulama Türk buna yönelik kendince çözüm üretebilecektir. Bizim dil Burada salt üniversite olarak değil hangi üniversiteler, ve mutlu olabilecek bir insanın makine mühendisi Dili ve Edebiyatı dersi için konulabilir. Temel ortak lise eğitiminde temel yaklaşım sorunumuz istisnasız her hangi bölümler, hangi nitelikler, hangi yeterlilik düzeyleri yada İşletme Fakültesi mezunu haline getirdiğimizde, müfredatımız çok rahat altı dönemde tamamlanabilir, gibi unsurlarında gelir düzeyi ile ilişkisi incelenip ülke olarak da istihdam imkanları sunamadığımızda öğrenciye biraz dil eğitimi verip çok fazla zaman ve emek alan tercihlerine bağlı olarak verilecek müfredat ise 7. kamuoyu bilgilendirilmelidir. Bu çalışmanın önemi israf edilen kamu kaynakları yanında yorgun, yaşlı israfında bulunuyor olmamızdır. Basit düzenlemelerle ve 8. dönemlerde yoğun olarak öğrenciye aktarılabilir. üniversite diploması ile ekonomik kazanç arasındaki çoğunlukla da aile ve çevresine ekonomik anlamda bu israfın önüne geçilebilir… Böyle bir uygulama hem öğrencinin dershanelere olan birebir kurulun yanlış korelâsyonun düzeltilmesine borçlu ve başarısız bir üniversite mezunu üretmiş ihtiyacını azaltacak hem de her şeyden biraz bilen 18- Bir dil ve formasyon olarak bilgisayar dili, binary sağlayacağı katkıdır. Bunu ifade etmek istedik çünkü oluruz. Bu mezun kardeşimizin ekonomik ve statü öğrenciler yerine bildiğini çok iyi bilen öğrencilerin sistem, kod çözme kod okuyabilme gibi çok fazla ülkemizde eğitimin süresi öğrenmenin hazzı ve insanın beklentileri yükseldiği gibi iş dünyasının beklentilerini yetişmesine yardımcı olacaktır. niteliğine katkısı bağlamından çok gelir beklentisi ile karşılayabilecek vasattan çoğu zaman da uzaktır. ihtiyaç duyulan formasyonlara yönelik olarak Milli 13- Ülkemizde lise eğitimi sürecini en çok belirleyen ilişkilendirilmektedir. Eğitim Bakanlığımız şimdiden sağıklı ihtiyaç analizleri Eğitimin her aşaması bir sonraki sürece hazırlık ve bir etken yükseköğrenime yönelik talep ve girişte yapmalıdır. 15- Her ile bir üniversite yaklaşımı özü itibari ile yanlış sonraki aşamanın beklentilerine uygunluk mantığıyla uygulanan sınav sistemidir. Lise düzeyinde amaçlananın olmamakla birlikte ülkemizin üniversite düzeyinde temel şekillenmelidir. Üniversite eğitimi de piyasanın 19- Mevzuata hakim olmak bir yöneticilik formasyonu gerçekleştirilmesi içim Yükseköğrenime Geçiş Sisteminin, sorununun nüfusa oranla çok fazla üniversite öğrencisinin beklentilerine uygun sayıda ve nitelikte insan amacına olmakla birlikte inisiyatif sahibi olmak da insanla ilgili eğitim sistemimize olan baskısı doğru yönetilmelidir. bulunmasıdır. Bu konuda karşılaştırma imkânı olarak matuf bir kurgu ve içerikte düzenlenmelidir. Üniversite her hizmet kolunda olmazsa olmaz bir yeterliliktir. Bu konuda Üniversite düzeyinde bölüm tercihlerini nüfusumuzun benzer olduğu Almanya’ya bakılabilir. sınavına girme hakkı kazanmış insanların çokluğu Bizler eğitmin en önemli unsurunun nitelikli insan değiştirmek gibi zaman ve maddiyet israfına yola açan Bizden kalabalık olmalarına rağmen Üniversite Öğrenci referansıyla, yada eğitim sürecinde bulundurma(istihdam olduğunu ifade ederek, İnisiyatif kullanılabilen zeminler uygulamaları en aza indirebilen meslek ve kariyer sayıları 2.850.000 civarında olup bizim ülkemizde bu sayı etme) önceliğiyle düzenleme bugünkü çözümlerin yarın ve yönetici talebimize de işaret etmiş olarak bu özet tercihlerinin lise düzeyinde belirlenmesini önemli hale 10 milyona yaklaşmaktadır. Bizdeki bu oran toplumsal çözülemeyecek maliyeti yüksek sorunlar haline getirir. çalışmamızı bitirmiş olalım… getirmektedir. ihtiyaçlarımıza uygun düşmemektedir. 16- Yine yanlış planlamaların neticesinde Öğretmen Ülkemiz için çok zor uygulanabilmekle beraber “Kültürlü insanın ne zararı var?” sorusu çok haklı ve atamalarında ve istihdamında da ciddi mağduriyet Yukarıda “EĞİTİMDE YENİLENME” ile ilgili önerilerimizi Üniversitedeki birçok bölüme devam edebilme şartının meşru soru olmakla birlikte bizdeki eğitim talebinin temel üretilmektedir. 25-26 yaş ortalaması ile lisans eğitimini özet olarak imkânlarımız ölçüsünde ifadelendirmeye lise düzeyinde bazı derslerin alınma şartına bağlanması motivasyonu “yüksek gelirli bir iş sahibi olabilmek.” tamamlamış bir kuşak, devlet kadrolarında görev çalıştık. İstenirse daha kapsamlı ve ayrıntılı olarak, süreç hem ortaöğretimi güçlendirecek hem de üniversiteye Maalesef normal lisans ve yüksekokul öğrencilerimizin yapabilmek için bezgin ve mutsuz olarak KPSS yönetiminde de işlevsel bir dosya haline getirilebilir.

42 Enderun Eğitim Yazıları Enderun Eğitim Yazıları 43 DOSYA I EĞİTİM ve REFORM DOSYA I EĞİTİM ve REFORM

oluşturan– yayınların kullanılmamasına yönelik EĞİTİMDE NEREYE, NASIL GİTMELİ? talimatlar verilmiştir. Zira açıktır ki hem okul türü tercihlerinde hem de okullarımızdaki sürdürülen eğitim öğretim başlıklarında ve materyallerinde sınav odaklı anlayış sistemin ALPASLAN DURMUŞ “Neyin nesi bu suskun; tüm bileşenlerini bozmakta, yapılan iyileştirici neyiz biz, cevapların ne ki?” çalışmaları akamete uğratmaktadır. Benzer şekilde Anayasa ve ilgili yasal Toplumsal Yakın Geçmişimize Eğitim Üzerinden Bakış ücretsiz ulaştırılmış, okul ve sınıf ihtiyacı büyük oranda düzenlemelerle tanzim edilen din eğitimi giderilmiş, başta kız çocuklarımız olmak üzere okullaşma ünya sürekli bir değişim ve dönüşüm hâlindedir, öğretimi yeterli düzeyde verilememekte ve oranları artırılmış, sınıf mevcutları düşürülmüş, özel eğitim sisteminin ve bileşenlerinin bundan tercih edilmemektedir. Öğretmen yetiştirme ve D okul girişimciliği teşvik edilmiş, meslek liselerinin ve etkilenmeyeceğini düşünmek mümkün değildir. Bu mevcut öğretmenlerimizin performanslarının imam hatip liselerinin önünü kesen haksız katsayı yönüyle eğitim, değişimin ve dönüşümün yönetimi iyileştirilmesine yönelik hususlarda da istenen zulmüne son verilmiş, öğretmen sayısı artırılmış, becerilerine sahip olmak ve bu becerileri eğitim süreci başarı sağlanamamıştır. Gönül coğrafyamız öğretmen maaşları iyileştirilmiştir. sonunda öğrencilere kazandırmak anlamını kendi ve insanlık âlemine oluşturduğumuz dünyasında oluşturmak zorunda olacaktır. Eğitim öğretim hizmeti sadece çocuklarımız için değil birikimlerimizi aktarabilecek imkânlar ve “Beşikten mezara kadar eğitim!” yaklaşımıyla bütün platformlar oluşturulamamış, düşüncesinden ama yarınları gezleyen]yeni bir eğitim sistemi kurmak Dünyanın politik, ekonomik ve kültürel fay hatları halkımız için hayat boyu öğrenme mecraları oluşturularak materyaline ve uygulamalarına kadar hâlâ eğitim kaçınılması mümkün olmayan bir ödevdir. Bu, dünden üzerindeki Türkiye, bunun hem avantajları hem de sunulmuştur. Son olarak eğitimden mahrum kalmış ithalcisi konum korunmuş durumdadır. Dünyayı ve bugüne sürdürülen taviz, uzlaşma, protokol, diplomasi dezavantajları ile sürekli yüz yüze bulunmaktadır. Bu yetişkinler için okuma yazma seferberliği başlatılmış, geleceği okuyamamak yanı sıra Tevhid-i Tedrisatın gibi istikametlerden de muasır birtakım kaygılardan sebeple eğitim öğretim sorunlarını ciddiye almalı, kendi yaklaşık yarım milyon vatandaşımız bu vesileyle dar bir anlayışla yorumlanıp uygulanmasından dolayı da uzak kalınarak yapılması gereken bir iştir. Sistemin geleneğindeki diriliği ve ona hayat veren sabitlikleri okuryazarlık vasfı kazanmıştır. Artık eğitim hiç kimse olsa gerek eğitim sistemimizde farklılıklara, arayışlara, mimarisini kurup mühendisliğini yürütecek olan öznelerin ve süreklilikleri tespit edip değişen dünyaya ayak için geç kalınmış, sinede ukde olan bir hizmet değildir. yenilikçi uygulamalara yer verilememektedir. işe koyulmadan önce kendilerinin bağlı kalacakları uydurmak konusuna ciddiyetle yaklaşmalıdır. ilkeleri ve takip edecekleri stratejiyi sade, berrak ve Eğitime ayrılan bütçenin genel bütçeye oranı, 2002’den Artık eğitim sistemimizi enfekte eden –yukarıda “kök Nitekim yirmi yıla yaklaşan son yıllar boyunca bu metin bir tarzda fert fert herkese izah etmeleri de bir bu yana GSYH içinde %2,98’den %5,09’a çıkarılmıştır. Bu sorun” olarak özetle zikredilen– hususlara yönelik çözümler değişim ve süreçleri yönetmek için eğitim sisteminin üretilmeli, politikalar üretilip hayata geçirilmelidir. Gerekli gerekliliktir ki o “herkes” işe kendisinden beklenen oran hâlen pek çok Avrupa ülkesinin eğitime ayırdığı katkıyı vermeye hızla ve şevkle seyirtsin (Bu bağlamda mevcut gerçekliğinde, cari kabullerine uygun olarak ve payın üzerindedir. Okullarımızın alt yapı ihtiyaçları maddi yatırımlarla alt yapının iyileştirilmesi Türkiye geçerli zihin çerçevesi içinde kalınarak yapılabilecek için bir mesele olmaktan çıktığına göre, merkezine aşağıdaki “işaret levhaları”nı hem felsefi göndermeleri büyük oranda çözülmüştür. İlkokul seviyesinde hem de stratejik akış itibarıyla hararetle teklif ederim.): birçok değişim büyük ölçüde hayata geçirilmiş, birer okullaşmayan çocuğumuz kalmamış; okullaşmada çocuklarımızı yerleştirdiğimiz politikaların üretilmesi amaç yahut hedef olmaktan çıkmış, yeni gerçekliğe ortaokullarda 2 kat, liselerde 6 kat artış sağlanmıştır. de çözümlerin hayata geçirilmesi de zor değildir; hele İnsanın değerine uygun bir eğitim için çocuklarımızın dönüşmüştür. Üniversitelere erişim yerelleştirilmiş ve artırılmıştır. imkânsız hiç değildir. merkeze alınması; Her çocuğumuz, doğuştan getirdiği birtakım hak ve özgürlüklere sahiptir. Bu hak ve özgürlükleri Yapılanlar hatırlanacak olursa herhâlde ilk şunlar Örneğin 2002’de 65 olan üniversite sayısı bugün 129’u Değerlerimizin bize öğrettiği ve hayat tarzımızı kendisine kendine has kılması ilgi, sevgi ve etkileşimle mümkündür. akla gelecektir. Ders kitapları bütün öğrencilerimize devlet, 73’ü vakıf, 5’i meslek yüksekokulu olmak üzere göre düzenlediğimiz “Yaratılanı sev, yaratandan ötürü!” Dünya bizim, memleket bizim, çocuklarımız bizim; toplamda ikiyüzü aşmış durumdadır. şiarı; her bir çocuğumuzu hiçbir ayrım gözetmeden çocuklarımızın da her biri dünya kadar, memleketimiz kıymetli bilmemizi, kıymetini takdir etmemizi ve adil bir Ancak zikredilen tüm bu olumlu gelişmelere denli, bütün insanlar gibi farklıdır, değerlidir, biriciktir. şekilde tüm eğitim öğretim imkânlarından yararlanmasını rağmen aşılan mesafelerin yok sayılmasına, Bireyin doğuştan getirdiği farklılıklar, toplum içinde ve hayata ve yaşayacakları geleceğe hazırlamamızı yadsınmasına sebep olan, kötümser ifadeler ayrılıklara ve çatışmaya değil, zenginliğe dönüşecek gerekli kılar. Bu açık ve aydınlık bilinçle eğitimde daha kullanılmasına ve eleştiriler yapılmasına bir mecra bulursa oluşacak bereket, hem topluma hem güçlü, kaliteli ve öğrenci odaklı, niteliğe dönük bir millî sebep olan bazı “kök sorun”lar varlığını insana hizmet edecektir. şahlanış için emin ve seri adımlar atılmalıdır. sürdürmektedir. Eğitimde güzel ve tatminkâr bir sonuca ulaşmak onu İlim ve İrfanla Şahlanan Bir Eğitim İçin “Hangi Meslek-i Öncelikle ortaokuldan liseye ve liseden yaşayacağı geleceğe hazırladığımıza göre çocuğu odağa Felsefeyi Kabul Etmeliyiz?” yükseköğretime geçişlerde sınavın kriter almaktan geçer. Çünkü biz inanıyoruz ki fert ve millet, olarak kullanılmasının bütün sistemi enfekte “Bütün dünyada ve Türkiye’de eğitim sistemi topyekûn ve devlet için değil; devlet, fert ve millet içindir. “İnsanı ettiği gerçeği not edilmelidir. Nitekim bizzat kökten değişmelidir!” Herkesin ispatına başvurmaksızın yaşat ki devlet yaşasın!” şiarı da bunun ifadesidir. Cumhurbaşkanımız tarafından defalarca bu ya söze dökerek kabul ve ikrar ettiği ya da eylemleriyle Bu çerçevede eğitim ortamları, öğretim materyalleri soruna dikkat çekilmiş, sınavların kaldırılmasına kabulünü izhar ettiği bir postulattır/ koyuttur bu. ve eğitim öğretim uygulamaları çocukların bireysel ve sınav hazırlığı odaklı niteliksiz –aynı zamanda Dolayısıyla [dünün ve bugünün değil dünün güçlü farklılıkları dikkate alınarak ve çocuklarımızı merkeze FETÖ terör örgütünün önemli bir finans kaynağını yanlarından azami faydayı devşirmiş ve ândan başlayan alan bir anlayışla düzenlenmelidir.

44 Enderun Eğitim Yazıları Enderun Eğitim Yazıları 45 DOSYA I EĞİTİM ve REFORM DOSYA I EĞİTİM ve REFORM

fırsat eşitliği, rehberlik, ölçme değerlendirme, gençlerimiz de dâhil olmak üzere yaklaşık 25 milyon ve manevi kaynaklarından damıtılarak dünden bugüne istihdam gibi başlıklarda adalet beklentisinin öğrenci sayısına sahip Türkiye’de eğitimle ilgisi ve ulaşmış ve yarınlarımıza aktaracağımız mirasın, bilgi karşılanması, yetki ve otorite sahiplerinin ilişkisi olmayan herhangi bir kimse hemen hemen ve davranışların günün şartları içinde görünürlük borcudur. Borcun edası ise sistemin ve sistemi yoktur. Bu hem büyük bir sorumluluk hem de önemli kazanma araç (vesile) ve platformlarıdır (zemin). oluşturan unsurların adaleti ikame edecek bir fırsattır. Çünkü gerek eğitim sisteminin “kendi halkı” Bu bölümde ilkokul, ortaokul ve lise düzeylerinde, şekilde bağlanmış (akit) olmasıyla ve işlemesiyle gerekse “genel halk” eğitime dair düşünce ve önerilere öğrenme öğretme süreçleri sonunda, öğrencilere mümkündür. Eğitim öğretim süreçlerinde her sahiptir. Bu fırsattan eğitim sisteminin olgunlaştırılması kazandırılması hedeflenen beceriler bütünü öz bakım bir bireyin “önemli ve değerli” olduğu, toplumsal ve geliştirilmesi için yararlanılmalıdır. Arayışları ve becerileri, sosyal beceriler ve akademik beceriler olarak tabakalaşmanın en aza indirildiği, mahalle yenilikleri destekleyen, tüm seslere ve görüşlere açık, üç ana başlık altında tasnif edilip özetle tanımlanmıştır. okullarının her birinin eğitimin merkezinde her türlü farklılığı koruyup kollayarak kendini ifade olduğu, kalitenin yerleşim birimlerinde adaletle etmesi için uygun yol ve yordamları besleyen bir anlayış 1. Öz Bakım Becerileri. Bireyin kişisel bakımını kendi dağıtılması temel eğitim anlayışı olmalıdır. Bu tüm unsurlarıyla eğitim sistemini her-dem-taze tutar. başına sağlaması, sağlıklı bir hayat tarzı oluşturup anlayışla herkes için kapsayıcı, adil ve nitelikli Bu stratejinin hayata geçirilmesi bağlamında fert fert hayatını bu çerçevede sürdürmesi için sahip olması bir eğitimin güvence altına alınması ve yaşam bütün milletimizin düşüncesine kulak vermeyi ve gereken becerileri kapsar. Öğrenme sürecinde öğrencinin boyu öğrenme fırsatlarının teşvik edilmesi geniş bir katkı ağını devreye sokmayı, katılımcılığı sağlıklı bir hayat tarzı geliştirebilmesi ve başkasına hedeflenmelidir. ve toplumsal mutabakatı üst düzeyde sağlayacak bağımlı olmadan beslenme, giyinme ve korunma politikalar yapılandırılıp hayata geçirilmelidir. Zira ihtiyaçlarını giderebilmesi için gerekli olan becerileri Eğitim camiamızı güçlendirmek için yetkin ancak birlikte tartışıp olgunlaştırarak, birlikte arayarak, kazanması hedeflenir. Bu bağlamda öğrencilerin Eğitimde kendi sözüne sahip olmak için millî ve yerli öğretmen; Yetkin ferdin ve toplumun belirleyicisi bir ve beraber yürüyerek aynı rüyaları görmek, aynı gündelik yaşamda kullanacakları temel motor becerileri bir eğitim; Yerlilik ve millilik; mahallin kültürünü, yetkin öğretmenlerdir. Öğretmenlerimizin yetkinliği ufukları gözetmek mümkün olur. edinmeleri, temizlik ve hijyen kurallarını uygulamaları, mekânın imkânlarını, toplumun alışkanlıklarını, bunları ülkemizin sanatta, siyasette, kültürde yetkinliğini de tercihlerini mevsimsel ve coğrafi özellikleri dikkate alarak oluşturan insanların özgünlüklerini, insanlığa hediye sağlayacaktır. Bu nedenle yetkin ve vasıflı öğretmen İhtiyaç Duyulan Alet Edevat Nedir? yapmaları, bedensel bütünlüğüne yönelecek tehditleri ettikleri medeniyet değerlerini ve katkılarını ifade eden için yükseköğretimden başlayan, ancak meslekteki Başlangıçta “normlar” ve “değer biçme ölçütleri” savma, bedensel ve çevresel güvenlik önlemlerini bir sentezdir. Millî ve yerli bir eğitim stratejisi; hem millî öğretmenimizi ihmal etmeyen ve hatta önceleyen bir çocukları yetiştirenlerin çaba ve örneklikleriyle ortaya alma, dengeli ve düzenli beslenme ile kişisel bakım hem de küresel değerleri harmanlayan, milletimizi strateji çerçevesinde ilerlenmelidir. Öğretmenliğin konur ve çocuk tarafından öğrenilir. Çocuklar bu becerilerini kazanmaları hedeflenir. diğer milletlerle tanıştırıp anlatılması elzem farklı ve mesleki değeri konusunda yapılanlar, yeni yapılacaklarla epistemik bakış açısını önce/öncelikle aileden, daha özgün yönlerimizi öne çıkaran, kendi tarihimizden takviye edilip geliştirilmeli, öğretmenlerin yetki ve 2. Sosyal Beceriler. Sosyal beceriler bütünü; öz güvenlik sonra hayatta karşılaştıkları farklı topluluklardan ve ve medeniyetimizden doğup coşan kendi sözlerimizi sorumlulukları arttırılmalı, öğretmenimizi kişisel olarak becerileri, ahlak ve değerlerle ilgili beceriler, iletişim nihayet toplumlarından edinirler. Toplum normlarını söyleyen çalışmaları kapsamalıdır. kendini geliştirmeye teşvik edici imkânlar oluşturulmalıdır. becerileri (ana dilinde iletişim, yabancı dillerde iletişim), öz kendisine yeni katılacak üyelerine yapılandırılmış Öğretmenlerimizin bu yoldaki çabalarında devletimizin yetkinliklerle ilişkili beceriler ve sosyal ve vatandaşlıkla Dünyayı ve hayatı okuyup yeniden yorumlamak için dünya (örgün), yarı yapılandırılmış (yaygın) ve yapılandırılmamış imkânlarının yanı sıra sivil toplum kuruluşlarının ve ilgili beceriler başlıklarıyla tanımlanmış içeriklerden okuryazarlığı; Çocuklarımızın yaşayacakları günlerde doğal (sargın) platformlarda eğitim yoluyla kazandırır. ilgili kurumların da imkânlarından yararlanmaları oluşmaktadır. hangi meydan okumalarla karşı karşıya olduklarını Eğitim topluluğun onaylayıp aktarma iradesi gösterdiği sağlanmalıdır. kavramaları için her şeyden önce dünyayı tanımaları normların, güven duyulan ustanın-öğretmenin (mürebbi- 2.1. Öz Güvenlik Becerileri. Kişinin bedensel ve duygusal gerekir. Bu bağlamda dünya okuryazarlığı; “Dünyayı Daha çevik, esnek ve metin bir yürütme için yönetimde muallim) rehberliğinde, öğrenci tarafından öğrenilmesi sağlığını ve bütünlüğünü koruma, benliğine yönelik tanı, ötekini tanı, kendini konumla!” anlamına işaret yeniden yapılanma; Her bir okulu aynı nitelik seviyesine (ilm), anlaşılması (fehm), değerinin kabul edilip (takdir) olumlu ve olumsuz davranışları algılama ve olası riskleri etmektedir. Çocuklarımıza okulöncesinden itibaren taşımak ve adil bir yönetim örgütlenmesi oluşturmak benimsenmesi (iman), özümsenip içselleştirilmesi fark etme, gerektiğinde kendini koruma becerilerini ufuk açıcı, yaşadıkları yörenin ötesini algılamalarına asli vazife olmalıdır. Kamu yönetim sistemindeki (itminan) suretiyle ustalık kazanılmasını (tahalluk, kapsar. Öğrenme sürecinde öğrencinin kişisel alan yardımcı olacak, başta ülkemiz olmak üzere insanlığın gelişmeler ışığında yapılacak yönetimde yeniden meleke) sağlayan topluluğa dâhil etme aracıdır. Meleke farkındalığı, uygun karar alma ve reddetme davranışı maddi ve manevi ahvaline dair fikir oluşturabilecekleri yapılanma çerçevesinde merkezî idareden okul hâline dönüşüp yetkinlik kazanılan eylem kalıpları geliştirme, baskı ve zorbalığa maruz kaldığında geniş bir perspektif kazandırılmalıdır. Nitekim kendi yerli yönetimlerine tüm düzeylerde; idare, öğretmen, veli becerilerdir. başa çıkma ve gerekli yardımları alma, mahremiyet ve millî duruşuyla hareket eden; vatanının, tarihinin, ve öğrenci boyutlarında eğitimde öğretimde verimliliği algısı geliştirme ve korunma, bedensel ve duygusal Beceriler, öğrencilerimizin hayata, topluma ve insanlık kültürünün medeniyetinin kendisine sağladığı kavi artırıcı, herkesi konuya sahip çıkmaya davet eden bir bütünlüğüne yönelik olumlu ve olumsuz uyaranları ailesine katılmasını ve katkı vermesini sağlayan zeminden güç alan çocuklarımızın vatanımızı, gönül yönetişim anlayışını geliştirici, hesap verebilirliği ve ayırt etme ve bunlarla ilişkili uygun süreci izleme eylemsel bütünlüklerdir. Toplumda yerleşik iş birliğine coğrafyamızı ve bütün dünyayı tanıyıp bilmesi, “dünya şeffaflığı destekleyici politikalar yapılandırılmalıdır. becerilerini kazanması hedeflenir. dayalı insan faaliyetleri (işler ve meslekler) yok olsa, okuryazarı” olması son derece önemlidir. Ayrıca bireyinden yereline ve merkeze tüm yöneten ve değişse, farklılaşsa bile becerilerde kazanılan ustalık 2.2. Ahlak ve Değerlerle İlgili Beceriler. Ahlak ve yönetilen kademelerinin birbirlerini denetlemelerine Devletin, mülkün, nizamın ve sosyal barışın temelini yeni yahut yenilenmiş uygulamada da işe yaramaya değerler alanındaki beceriler; kökleri gelenekler ve ve desteklemelerine uygun yönetişim mekanizmaları oluşturmak için âdil bir yapı ve süreç; Okul farklı devam eder. toplumun dünü içinde, gövdesi ve dalları bu köklerden oluşturulmalıdır. özelliklere sahip çok sayıda insanın bir arada yaşadığı beslenerek bugüne ve yarınlara uzanan temel insani Gündelik/güncel hayat içinde öğrenme öğretme bir “hayat”tır. Bu hayat içindeki insanlar arasında Eğitimde mükemmele sürekli yolculuk için arayışları değerleri, ahlaki ve etik referansları kapsar. Öğrencinin süreçleriyle kazandırmaya, kendilerinde ustalaştırmaya adaleti sağlamak en önemli konudur. Eğitime erişim, ve yenilikleri desteklemek; Yükseköğretimdeki hayatının rutin akışını düzenlemesinde ve karşılaştığı çalıştığımız beceriler, toplumumuz ile insanlığın maddi

46 Enderun Eğitim Yazıları Enderun Eğitim Yazıları 47 DOSYA I EĞİTİM ve REFORM DOSYA I EĞİTİM ve REFORM sorunlarla başa çıkmasında ihtiyaç duyduğu uygun 2.5. Sosyal ve Vatandaşlıkla İlgili Beceriler. Bireylerin varlıkları ve insanı tanıyıp bunları ve kendi aralarındaki ve uygun şekilde kullanma, zaman ve mekândaki ahlaki kararları alma ve eyleme dökme becerileri için toplum ve çalışma hayatına, toplumsal ve siyasal etkileşimi anlamak ve açıklamak, yeni anlama ve değişimi anlamlandırıp uyum sağlama becerilerini kudret ve güç sağlayan adalet, dostluk, dürüstlük, öz kavram ve yapılara demokratik, etkili ve yapıcı biçimde etkileşim araçları (techne) üretmek üzere bilimsel kapsar. Öğrenme sürecinde öğrencinin varlığa dair bilgi denetim, sabır, saygı, sevgi, sorumluluk, vatanseverlik, katılmalarına imkân tanıyan, gerektiğinde çatışmaları bilgi ve ürün oluşturma süreç, yöntem ve araçlarını ve deneyimlerini işleyip işe koşmasını, evrenin tüm yardımseverlik kök/asli değerlerini öğrenme süreci çözecek özelliklerle donanmasını sağlayan kişisel, kullanma ve gerektiğinde yenilerini üretip işe koşma üyelerinin birbirleri ile alışveriş ve yardımlaşmalarındaki sonunda içselleştirmesi hedeflenir. kişilerarası ve kültürlerarası becerilerdir. Öğrenme becerilerini kapsar. ahengi idrake dayanan etkileşim kurma ve yürütmeye sürecinde öğrencinin iş birliği ve takım çalışması içinde, ilişkin becerileri kazanması hedeflenir. 2.3. İletişim Becerileri. Kişinin kendini tanıması, ifade 3.2.2. Matematiksel Beceriler. Matematiğin temelini kültürel farkındalık ve ifade yeterlikleri üzerinden, etmesi, kendisine başkalarının yönlendirdiği iletileri teşkil eden sayı ve işlemler ile matematiksel modelleri 3.4. Motor Beceriler. Kişinin kaba ve ince motor toplumsal hayatın yazılı ve yazılı olmayan norm ve anlama ve anlamlandırma sürecinde kullandığı dil, sözel kavrayıp günlük hayatta ve karşılaştığı problemleri yeterliklerine dayalı olarak öz bakım, sosyal ve akademik teamüllerine bunları akıl ve hakkaniyet süzgecinden olmayan göstergeler (imgeler, simgeler, jestler, mimikler çözmede kullanma, matematiğe karşı olumlu tutum becerilerin birine veya bir kaçına kaynaklık eden genel geçirmek suretiyle uyması, kendine ve topluma yönelik vb.), bilgi iletişim teknolojileri gibi araçları kullanma geliştirme ve değer verme, matematiksel düşünme ve görece özel devinimsel becerileri kapsar. Öğrenme sorumluluklarını üstlenip üretime, toplumsal ve siyasal becerilerini kapsar. Öğrenme sürecinde öğrencinin ana gücü geliştirme, matematiği bir dil (sayılar, semboller, sürecinde öğrencinin yapmayı planladığı harekete yaşama aktif katılım sağlama becerilerini kazanması dilinde ve yabancı dillerde iletişim becerilerini kazanarak formüller, modeller, grafikler, tablolar vb.) olarak yönelik zıplama, atlama, yürüme, koşma, çekme, itme, hedeflenir. iletilerini yazılı, sözlü ve sözel olmayan göstergeler ile kullanma becerilerini kapsar. bükme, germe gibi özel eylemleri; yer değiştirme, yön kodlama, bu türden kodları çözümleme, ileti oluşturma 3. Akademik Beceriler. Akademik beceriler bütünü; değiştirme, alan farkındalığı, dengeleme, efor farkındalığı, 3.2.3. Bilgi İşlemsel Düşünme ve Uygulama ile İlgili ve çözme süreçlerinde kalemden bilgisayara bütün bir düşünme becerileri, disiplinsel beceriler (bilimsel ve koordinasyon gibi genel eylemleri gerçekleştirebilme Beceriler. Bilgi iletişim teknolojilerinin gündelik hayat bilgi iletişim teknolojilerini kullanabilme becerilerini teknolojik beceriler, matematiksel beceriler, bilgi işlemsel becerilerini kazanması hedeflenir. içinde bilgiye erişim ve bilginin değerlendirilmesi, kazanması hedeflenir. düşünme ve uygulama ile ilgili beceriler, tasarımla saklanması, üretilmesi, sunulması ve alışverişi Sonunda… ilgili beceriler), varlıkla uyuma ilişkin beceriler ve 2.3.1. Ana Dilinde İletişim. Kavram, düşünce, görüş, çerçevesinde güvenli ve eleştirel şekilde kullanılması motor beceriler başlıklarıyla tanımlanmış içeriklerden “Dünya sürekli bir değişim ve dönüşüm hâlindedir.” duygu ve olguları hem sözlü hem de yazılı olarak ifade becerilerini kapsar. Süreç boyunca sorunları bileşenlerine oluşmaktadır. diyerek başladık ve son yirmi yılda yapılanları, elde etme ve yorumlama (dinleme, konuşma, okuma ve ayırıp karmaşık sistemleri anlama veya sorun çözmek edilen kazanımları özetledik. Yedi başlık altında İlim yazma); eğitim öğretim, iş yeri, ev ve eğlence gibi her 3.1. Düşünme Becerileri. Kişinin çeşitli kaynaklardan için tanımlayıcı modeller geliştirme, teknoloji araç ve İrfanla Şahlanan Bir Eğitim İçin takip edilecek yola türlü sosyal ve kültürel bağlamda uygun ve yaratıcı bir belirli bir amaca yönelik olarak uygun veriler toplaması, ve yöntemlerini çözüm geliştirme ve çözümleri test ilişkin –teklif ettiğimiz– işaret levhalarını ifade ettik. şekilde dilsel etkileşimde bulunma becerilerini kapsar. bu verileri etkili şekilde kullanıp özgün bilgilere etme gücünden yararlanarak sorunları anlayacak ve Çıkacağımız yolculuk sonunda oluşturacağımız yapıyla dönüştürmesi, gerektiğinde bu bilgileri problem çözecek stratejiler geliştirme, çözüm arayışı sırasında 2.3.2. Yabancı Dillerde İletişim. Ana dilinde iletişimin temel hangi gereksinimleri gidermeye yöneldiğimizi, hangi çözme, bilinmeyenleri tahmin etme ve yeni bir ürün veri analizi, soyut model ve algoritmik düşünce gibi beceri boyutlarının tamamının yanı sıra kültürlerarası becerileri çocuklarımıza kazandırmayı hedeflediğimizi ortaya koyma gibi amaçlarla işleme becerilerini yöntemlere uygun şekilde ve teknoloji destekli olarak aracılık, global iş birliği ve kültürler arası anlayış üç ana başlık altında toplayarak dile getirdik. Bunlar kapsar. Öğrenme sürecinde öğrencinin ihtiyacına sorunların tanımını yapmayı, veri toplama, konuyla becerilerini de kapsar. tabii ki öncelikle bu yazıda imzası olanın (ve onun veya odaklandığı konuya yönelik bilimsel yollarla ilgili veri setlerini belirleme, dijital araçlarla verileri yukarıda yazılan konular üzerine yakın çevresiyle ve 2.4. Öz Yetkinliklerle İlişkili Beceriler. Öz yetkinlikler veri elde etme, kendine mal etme, bu verileri problem analiz etme, verileri problem çözmeyi ve karar almayı meslektaşlarıyla yaptığı müzakereler sonucunda oluşan) öğrenmenin peşine düşmüş bireyin etkili zaman ve çözme sürecinde uygulamaya dönüştürme, bilgiyi alt kolaylaştıracak şekilde kullanma, otomasyonun nasıl görüşleridir. “Ancak herkes görüşlerini ortaya koyar bilgi yönetimiyle kendi öğrenme eylemini bireysel veya bileşenlerine ayırma ve aralarında ilişki kurma, çeşitli işlediğini kavrama ve otomatik çözümler oluşturma ve tartışmaya açarsa mesafe kat ederiz.” düşüncesiyle grup olarak düzenleyebilmesini ve bu konuda sebatkâr bilgileri bir araya getirerek özgün, yaratıcı fikir ve ve test etme için gereken aşamaları geliştirmek üzere serdedilmişlerdir. Şimdi sıra sizde: Gözüm “hep seni olmasını sağlayan becerileri kapsar. Bu beceriler bireyin ürünlere ulaşma, gerektiğinde alternatif düşünceleri algoritmik yaklaşımdan yararlanma becerilerinin arıyor, neredesin sen?” önceki öğrenme ve hayat tecrübelerine dayanarak yeni kendi aralarında veya belirlenen ölçütler bağlamında kazanılması hedeflenir. öğrenmelere ve yaşantılara açılmak üzere, var olan içsel eleştirel bir bakışla karşılaştırma becerilerini kazanması 3.2.4. Tasarımla İlgili Beceriler. Fikir üretmek, ve dışsal imkânları kullanmak suretiyle öğrenme ihtiyaç hedeflenir. kuramları test etmek, yaratıcı ürünler ortaya ve süreçlerini belirlemesini, başarılı bir öğrenme eylemi 3.2. Disiplinsel Beceriler. Kişinin yaşantısı boyunca edindiği koymak veya gerçek sorunları çözmek için için zorluklarla başa çıkmasını, yeni bilgi ve beceriler bilgi ve becerileri ev, iş yeri, eğitim ve öğretim ortamı üzerinde dikkatle düşünülmüş bir tasarım kazanmasını, işlemesini ve kendine uyarlamasını, gibi çeşitli bağlamlarda kullanmasına ve uygulamasına sürecini yürütme bağlamında tasarım gerektiğinde de rehberlik desteği aramasını ve bundan imkân sağlayan becerileri kapsar. Öğrenme sürecinde sınırlamalarının ve olası risklerin göz önünde yararlanmasını sağlayacak becerileri kapsar. Öğrenme öğrencinin metodolojik ve eleştirel bakış açısını işe tutulduğu bir tasarım sürecini planlama, sürecinde öğrencinin kendinin farkında olma, kendini koşarak bilimsel, teknolojik, sayısal ve sözel yeterlikler kullanılacak araçları seçme, bir döngü içinde kontrol etme, kendi kararlarını verme ve uygulama, kazanma, bunları ihtiyaçları doğrultusunda kanıta dayalı tasarım sürecinin bir parçası olarak ilk örnekleri davranışlarını düzenleme ve yönetme, merak ve hayal sonuçlar üretmek amacıyla kullanma, Dünya’yı ve geliştirip test etme, gerekli rötuşları yapma gücünü motivasyon kaynağı olarak kullanma, özgüven Evren’i açıklamaya yönelik bilgi varlığına erişme, insan becerilerini kapsar. içinde kendine karşı olumlu tutum geliştirme ve bunu etkinliklerinden kaynaklanan değişimleri kavrama koruma becerileri ile farklı büyüklüklerdeki ve yerel 3.3. Varlıkla Uyuma İlişkin Beceriler. Kişinin becerilerine ulaşması hedeflenir. yahut küresel gruplarla işbirliği ve takım hâlinde doğa ve çevre deneyimine dayalı olarak bunları çalışma becerileri kazanması hedeflenir. 3.2.1. Bilimsel ve Teknolojik Beceriler. Evreni, dünyayı, keşif ve anlama sürecinde imkânları doğru

48 Enderun Eğitim Yazıları Enderun Eğitim Yazıları 49 DOSYA I EĞİTİM ve REFORM DOSYA I EĞİTİM ve REFORM

ANAOKULU EĞİTİMİNİN ÖNEMİ Anaokulunun Faydaları Nelerdir? •• Anaokullarında eğitim alan çocukların hayata daha iyi hazırlandıkları ve gelecekteki eğitim hayatlarında daha başarılı oldukları yadsınamaz SÜMEYYE KÖSE “Bu dünyada gerçek barışa ulaşmak istiyorsak, bir gerçektir. Anaokuluna gitmeyen çocuk ilkokul işe çocuklardan başlamalıyız.”(Gandhi) 1.sınıfa başladığında okul ortamına uyum sağlamakta zorlanırken anaokuluna giden çocuk okul ortamına hazır halde ilkokul eğitim hayatına başlar. Bunun naokulu henüz okuma yaşına gelmemiş 3-6 yaş Anaokulunun Özellikleri Nelerdir? yanı sıra anaokuluna gitmeyen çocuk öğretilen arası (36-72 aylık) çocukların okul hayatına ve A •• Anaokulunun en belirgin özelliği 3-6 yaş arası konuları ilkokul 1. sınıfta yeni öğrenmeye başlarken, genel sosyal yaşam koşullarına uyum sağlaması ve çocuklara eğitim veren kurumlar olmasıdır. Bu anaokuluna giden çocuk ilkokul 1.sınıfa başladığında hayata hazırlanması amacıyla devam ettikleri, oyun kurumlarda her şey çocuklara göre düzenlenir. Yarım verilen eğitimin büyük bir kısmını biliyordur zaten. oynadıkları, okul öncesi eğitimlerinin verildiği resmi ya da özel kurumlardır. gün ya da tam gün eğitim verilebilir. Anaokulu ile •• Anaokulu çocuğun iletişim kabiliyetini de geliştirir. Dış ya da zihinsel ve bedensel engelli çocuklar için devlet ana sınıfını birbiriyle karıştırmamak gerekir. Ana çevreyle ilişki kurması ve iletişim hali yetkinliklerini desteğiyle açılmış anaokulları vardır. Normal okul Ülkemizde yaşanan hâkim kültürde çocuklar korumacı sınıfları ilkokul bünyesinde açılır ve 48-72 aylık geliştirerek kendini ifade edebilmesi, isteklerini öncesi eğitim için kurulmuş anaokulları da pek çok bir yaklaşımla yetiştirilmesine karşın anaokullarında çocuklara yarım gün eğitim verilir. gerçekleştirmesi ve ihtiyaçlarını anlatarak ihtiyaçlarını ülkede yaygındır. Ama okul öncesi eğitim değişik eğitim alan çocuk sayısı oldukça yüksektir. elde edip gidermeyi öğrenmesini sağlar. •• Çocuğun eğitiminden veya bakımından sorumlu ülkelerde farklı biçimlerde uygulanır. İsveç’te 3 ay – 5 Herkesin aynı düşünmesi gerekmez ama nihai sonuçlar kişinin kullandığı dil her ülkenin, her kültürün, •• Dikkat dağınıklığı ile ilgili çeşitli çalışmalar yapan yaş arası çocuklar kreşe alınır. ABD ‘de beş yaşındaki hislere, fikirlere değil sağlam rasyonel düşünceye her kişinin kaynağıdır ve kim olduğumuz, neler uzmanlar şaşırarak görmüşlerdir ki bu çocukların çocukların yüzde 60’ı, dört yaşındakilerin ise yüzde 40’ı anaokuluna gitmektedir. Ülkemizde 0-3 yaş dayanmalıdır ve bunun için erken çocuklukta iyi yapabileceğimiz ve nasıl davrandığımızla ilgili her bazılarının gün içerisinde dikkat problemleri yaşamasının arası çocuklar kreşlere, 3-6 yaş arasındaki çocuklar büyütülmüş beyinlere ve sonrasında sağlam, harika şeyin özünü oluşturur. Öğretmenler bu alanda eğitim tek sebebinin gece uykusunu tam olarak alamıyor ve erişilebilir eğitime ihtiyacımız var. anaokuluna gitmektedir. almış kişilerden ya da geçerli yerlerden sertifika olmasıdır. Anaokulu çocuklarında ise gün içerisinde Dijital dağıtıcılar çocuklarda kavramayı bozar. Bilgisayarlar, almış eğitimcilerden seçilir. bütün enerjilerini deşarj etmiş ve sorumluluk Okul öncesi dönemi bir insanın tüm hayatını etkileyebilecek tabletler ve akıllı telefonlar bağımlılık yapar ve tüm duygusunun da farkındalığını yaşayarak düzenli bir potansiyele sahiptir. Bu sebeple, bu dönemdeki din •• Anaokulu programları çocukların genel olarak; bilişsel, dikkati emer. Ebeveynler anaokulunda geçen süre bir uyku moduna geçme çabası içinde olduklarını eğitiminin, çocuğun manevi hayatına zenginlik katacak motor, öz bakım, sosyal, dil alanlarını geliştirmek zarfında çocukların bu dijital dağıtıcılardan bir nebze gözlemlenmiştir. bir şekilde, sevgi içerikli olması, çocuğu koruyan ve şefkat üzere hazırlanır. gösteren bir manevi ortamın oluşmasını sağlayacaktır. olsun uzaklaştırmak adına sosyal iletişimde aktif •• 3-6 yaş grubu diye adlandırdığımız okul öncesi Bu bağlamda son yıllarda anaokullarında din derslerinin olma taraftarıdırlar. çocuklarında görülen dikkat dağınıklığı ve hiperaktif de müfredat da uygulandığı görülmektedir. gibi sorunların da kendi akranlarıyla aynı ortamı paylaşmaları durumunda daha da kolay sosyalleşerek Okul öncesi dönemi eğitiminin çocuklarla bireysel olumlu sonuçlara ulaşıldığı da tartışılmaz bir gerçekler ya da grup çalışmalarında, yüz yüze, öğretmenle göz arasında bulunmaktadır. teması kurarak, iletişimin daha sağlıklı ve olumlu sonuçlar alındığı tespit edilmiştir. Ancak dünyada ve •• Beslenme konusunda gıdaların ayrıştırılmadan ülkemizde görülen salgın hastalık Covid-19 pandemi yenilmesi, paylaşım konusunda uyumsuz olan sürecinde geçilen uzaktan eğitim sistemi, çocukların çocukların paylaşmayı öğrenmesi, ihtiyacından manyetik platformlarda derslerinin devam etmesinde fazlasının israf edilmemesi gerektiği farkındalığını göz önünde bulunduracak olursak yüz yüze eğitimin yaşayarak öğrenmeye çalışır. yerini tutmadığı tartışılmaz bir gerçektir. Anaokulunun Tarihçesi Kısaca; okul öncesi dönem fiziksel, bilişsel, duygusal, Dünyanın ilk anaokulu programını, 1837 yılında Alman dini gelişim açısından en önemle durulması gereken eğitimci Friedrich Froebel başlatmıştır. 1900‘lü yılların dönemdir. Kişiliğin geliştiği, yetişkinlik hayatının başlarında da İtalyan eğitimci Montessori okul öncesi her yönünün tohumlarının atıldığı bu dönemi, iyi eğitim programını bir adım daha öteye taşımıştır. Öyle değerlendirmek, kıymetini bilmek gerekir. ki günümüzde birçok ülkede hâlâ uygulanmaktadır. KAYNAKÇA; Ülkemizde2012 okul öncesi programı uygulanmaktadır. İnternet (açık kaynaklar) Günümüzde Anaokulları Ebru Sidar Albayrak, Duyu’lmak İstiyorum, İstanbul 2019 Aletha J. Solter, Çocuğunuza Kulak Verin, Kasım 2019 Günümüzde pek çok ülkede yoksul ailelerin çocukları Dr. Dana Suskınd, Otuz Milyon Kelime, Ocak 2020

50 Enderun Eğitim Yazıları Enderun Eğitim Yazıları 51 DOSYA I EĞİTİM ve REFORM DOSYA I EĞİTİM ve REFORM

çok güvenilmekteydi. Gulâmlar liyakat, hüner ve GEÇMİŞTEN BUGÜNE kahramanlıkları nispetinde de yüksek makamlara getirilmekteydi. “ÖZEL YETENEKLİ” ÇOCUKLAR Bir anlamda “yetenek avcılığı” diyebileceğimiz buna benzer bir yapının Osmanlı’daki karşılığı 2. MUSA YAŞAROĞLU Murat döneminde başlatılan “Enderun” sistemidir. Fatih Sultan Mehmet zamanında, Enderun Mektebi sadece bir devşirme mektebi olmaktan çıkarılarak ğitim, TDK sözlüğünde “Çocukların ve gençlerin arasında sıkışmış, mecrasını bulamayan bir nehir misali devletin siyasi sistemi için gerekli idari ve mülki Etoplum yaşayışında yerlerini almaları için gerekli sürekli tekrarlanan bir “reform” mantığıyla tekerrür kadroya gelebilecek sıra dışı yeteneğe sahip bilgi, beceri ve anlayışları elde etmelerine, kişiliklerini eden süreçlerin içinde çırpınıp duruyoruz. gençlerin keşfedilip yetiştirildiği bir eğitim merkezi geliştirmelerine okul içinde veya dışında, doğrudan Tüm toplumu aynı kefeye koyan, her çocuğu aynı haline getirilmiştir. Bu sisteme dâhil olacak veya dolaylı yardım etme, terbiye” tanımıyla yer alır. kalıptan çıkarma hesabıyla yürütülen bir sürecin çocuklar, bir komite tarafından 8-18 yaş aralığında İnsanın var oluşuyla aynı tarihi geçmişe kayıtlıdır, verimli bir sonuca çıkma ihtimali olmadığı hepimizin bulunan Müslüman ya da gayrimüslim olan üstün hayatının vazgeçilmez bir unsurudur. İlk insanlar malumudur. Bir aile içinde dahi aynı düşünemeyen yetenekli çocuklar arasından seçilir ve 8-10 yıllık açılan “Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri” ile süreç bir için sistematik ve resmi bir “eğitim” olgusundan bireylerin aynı şekilde öğrenim görmesini istemenin bir eğitime tabi tutulurdu. Her iki sistemin temelini de adım daha ileriye taşınmış, 1995’te ise günümüze ulaşan bahsedemesek de resmi olmayan bir eğitim disiplini sıkıntıları da ortada. Böyle olunca da sürekliliğe bürünen halkın içinden toplanıp yüksek eğitimlerle yetiştirilen sistemin temellerinin atıldığı ilk bilim sanat merkezi her dönem için kabul edilir bir gerçektir. Bugün artık tartışmalardan kurtulmak da mümkün olmuyor. “devşirme” çocuklar oluşturmaktadır. olan “Yasemin Karakaya Bilim ve Sanat Merkezi”nin biliyoruz ki insan, doğduğundan itibaren hatta bazı bilim Toplumda aksayan yanlara bakıldığında, gençler kuruluşu ile taçlandırılmıştır. insanlarına göre ana karnından itibaren eğitime tabidir. Bugünden bakıldığında rahatlıkla şöyle bir yorum üzerinde yapılan araştırmalar incelendiğinde öne çıkan Bu anlamda eğitimi en genel manada “çocukluktan yapmak mümkündür: Bu sistemler aslında tam Özel yetenekli ya da üstün yetenekli olarak ifade edilen en önemli tartışma alanı ise “zorunlu eğitim”. Eğitimin başlayarak ölüme dek süren mecburi bir davranış anlamıyla devletlerin kendi bekası için geleceğe yaptığı öğrencilere yönelik MEB bünyesinde 2002’de sonraki kıyısından köşesinden tutmuş her insanının beklentisi öğrenme gayreti”olarak tanımlamak mümkündür. en önemli yatırımlarıdır. Yine bugünden bakıldığında süreçte adım adım daha ileri düzey yakalanmaya bir süre mecburi olması gereken eğitimin, özelikle lise görülmektedir ki Osmanlı döneminde “Enderun” çalışılmıştır. İstenilen ivmenin yakalanışı olarak 2010 İnsanlık tarihi ile birlikte andığımız eğitim süreci de çağından itibaren zorunlu olmaktan çıkarılması. Bu mekteplerinin çok ciddi sonuçlar ortaya çıkardığı da bir yılı gösterilebilir. Bu tarihten sonra BİLSEM’ler için geçmişten günümüze çok ciddi değişimler ve gelişimler düşünceye göre gençlik döneminde bireyler, vasıfsızlığı hakikattir. Devletin akamete uğradığı zamanlarda bu yapılan seçilme sınavlarına katılım oranının yüksek yaşayarak süregelmiştir. Çok daha eski dönemlerde bireysel artıran genel lise eğitimlerinden ziyade mesleki eğitime yapıların da sorun yaşaması, bu hakikatin tezahürüdür. olması, bu güzide kurumların halk nezdinde de yeniden olarak sağlanan öğrenme süreci zaman ilerledikçe daha yönlendirilerek vasıflı hale getirilmeli. Diğer bir kesime Cumhuriyet ile birlikte yenilenen devlet sistemi de keşfedildiğinin göstergesidir. “toplumsal” bir hâl almıştır. Bireysellikten toplumsallığa göre ise bu süreç tamamen gençlerin kendi tercihlerine geleceğin ihya ve inşası açısından önemli olan bu hususu geçişte hem dini müesseselerin(mescit, kilise, dergâh, bırakılmalı. Bugün gelinen noktada BİLSEM’ler hak ettiği ilgiye zaman içerisinde yükselen bir dikkatle ele almıştır. havra, medrese vb.) hem de belli bir dönemden sonra kavuşmuş gibi görünüyor.Zira şimdi 81 ilde 182 BİLSEM Sık sık değişikliklerle gündeme gelen, farklı sistemler Farklı tarihlerde çıkarılan değişik kanunlarla doğrudan ortaya çıkan üniversitelerin(İskenderiye, Nizamiye gibi) var ve 63 bin öğrenci bu merkezlerden yararlanıyor. ile adeta deneme tahtasına dönen eğitim sistemi veya dolaylı olarak “özel yetenekli” çocukların keşfi katkısı inkâr edilemez. Dünya tarihinde bu konuda çok Önceleri her ilde bir tane olan merkezlerin sayısı her içerisinde aslında en çok mağdur olan ve arada derede ve eğitimi konusu yöneticiler tarafından ele alınmış daha farklı alanlardan yine çok daha farklı örnekler geçen yıl biraz daha artıyor. Son dönemlerde yapılan kalan kitleyi ise hiç şüphe yok ki “özel yetenekli” olarak veya alınmaya çalışılmıştır. Bu amaçla uygulamaya vermek mümkündür. çalışmalarla bu önemli kurumların kalitesinin artması tanımlaman üstün zekâlı öğrenciler oluşturuyor. Toplam konulan “Köy Enstitüleri” projesi en önemli örnek için çaba sarf edildiği de bellidir. Batıda ortaçağdan sonra, biz de ise Osmanlı ile birlikte mevcut içerisinde en azı ama aynı zamanda en yüksek olarak karşımızda durmaktadır. 1940’da başlatılan yükselen “eğitim sistemi” olgusu Tanzimat’tan itibaren kaliteyi temsil eden bu öğrenciler, ne yazık ki yeterli proje ile diğer öğrencilere göre yetenekli oldukları tespit Bugün itibariyle 182 BİLSEM’de 320 yönetici ve 2 bin 223 farklı bir seyir izleyerek devam etmiş ve Batı bu alanda bir planlamadan mahrum kalan eğitim sistemi içinde edilen halk çocuklarının köy hayatı ile iç içe özel bir öğretmen görev yapıyor. Halen 2 bin 223 öğretmenin hızlı bir ivme kazanırken Osmanlı ciddi bir kan kaybı kaybolup gitme tehlikesi ile karşı karşıya. eğitime tabi tutulması ve ülkenin kalkınma hamlesinin bin 220’si yüksek lisans ve 129’u doktora mezunu. yaşamıştır. 20.yy ile birlikte de “dini referanslı” eğitim buradan başlatılması hedeflenmiştir. Eğitim yönüyle Yani BİLSEM öğretmenlerinin %61’i lisansüstü eğitim Aslında bu topraklarda yaşayanlar olarak iyi biliyoruz sistemi yerini çoğunlukla “pozitivist ya da seküler” diye değil ideoljik farklılaşmalar üzerinden bugünün dahi mezunu. Birbirleriyle iyi ilişki kurma fırsatı bulunan ki “yetenekli” çocuklar ve “sağlam gelecek inşası” isimlendirebileceğimiz yeni bir kimliğe bürünmüştür. önemli bir tartışma konusu olan enstitüler, 1950 yılında öğretmenlerin idealizmi ve merkezlerde bulunan üstün hedefleri, çok eski tarihlere kadar uzanmaktadır. Bu Osmanlı’nın son dönemlerinde yaşanan buhran ve çeşitli nedenlerden ötürü kapatılmıştır. yetenekli öğrencilerin el ele verdiği BİLSEM sisteminin alanla ilgili ilk örnek olarak Selçuklu dönemindeki çöküşün önüne geçmek için yapılan ıslahatlar, bize ülkenin geleceğini şekillendirme noktasında ortaya “gulâm”lar karşımıza çıkıyor. Özellikle küçük yaşlarda Sonraki süreçte de 1952, 1956, 1960 ve 1962 yıllarında “batı kültürü”nün transferiyle neticelenmiş ve eğitim çok önemli sonuçlar çıkarma hedefi her yıl biraz daha dergâha alınan “gulâmlar”, “gulâmhâne” adı verilen farklı kanun ya da yönetmeliklerle yine “özel yetenekli” sistemimiz de Batı ile aynîleşmiştir. belirginleşiyor. “gulâm mektepleri” veya askeri kışlalarda eğitim öğrenciler açısından düzenlemeler yapılmıştır. Bu Bugün geldiğimiz noktada ise bir türlü rayına oturtulamamış, görmekteydi. Küçük yaşlarda girdikleri gulâmhanelerde açıdan en önemli adım ise 1963’te Türkiye’nin ilk “fen KAYNAKÇA; https://ustunzekalilar.org/tr/Makaleler/Icerik/141-Turkiyede-Ustun- istenilen verimin alınamadığı ve hangi temeller “Babayân” adı verilen kişiler nezaretinde yetiştirilen lisesi”nin faaliyete başlatılması ile atılmıştır. Bundan Yeteneklilik-Egitim-Tarihcesi üzerine inşa edileceği netleştirilememiş bir sistemin gulâmlara; hediye, satın alma ve herhangi devlet veya sonraki diğer ilerleme ise 1980’de “Özel Eğitim Genel http://www.meb.gov.tr/ sancılarıyla yaşamaya devam ediyoruz. Doğu ve Batı kişiden intikal eden yaşı ilerlemiş gulâmlara göre daha Müdürlüğü”nün kurulması ile sağlanmıştır. 1989’da https://sozluk.gov.tr/

52 Enderun Eğitim Yazıları Enderun Eğitim Yazıları 53 DOSYA I EĞİTİM ve REFORM DOSYA I EĞİTİM ve REFORM

Kültürel zeminin temelini aldığı İslâm, çocuk-ebeveyn 2.Meşrutiyet’ten sonra yeni nesilleri yetiştirme ÇOCUK EDEBİYATI VE DEĞERLER EĞİTİMİ ilişkilerini hukukî bir zemine oturtmuştur. “Buna endişesi çocuk eğitim ve öğretimine verilen önemi göre çocuğun varlığı ciddiye alınmalı, iyi bir insan ve artırmıştır. II. Meşrutiyet döneminin aydınları, yeni samimi bir Müslüman olarak yetişmesi için her türlü bir çocuk kimliğinin oluşturulmasını, değişimin ve gayret ve fedakârlık gösterilmelidir. Çocuğun dünya Batılılaşmanın bir teminatı olarak gördükleri için NEBİ SAĞMAN ve ahiret mutluluğunu gözetmek, onu dünyaya getiren milli bir kimlik oluşturma çabasını en başta eğitim insanların önemle üzerinde durmaları gereken bir kurumlarını elden geçirerek yapma yoluna gitmişlerdir. konudur.” İslâm çocuğun eğitimindeki birinci derecede Bu dönemde çocuk üzerinde en kapsamlı duran ve ocuk edebiyatıyla ilgili tartışmalar Türkiye’de Çocukluğun sosyal ve entelektüel kategoriye dönüşmesi, sorumluğu aileye vermektedir. Çocuğun eğitiminde, çocuk edebiyatı ile ilgili önemli çalışmalar yapan isim Ççok erken sayılmayacak bir dönemde başladı. 90 modern aileye paralel olarak gerçekleşmiştir. Okumanın “sevgi, şefkat ve anlayışla muamele etme İslâm eğitim ise Ziya Gökalp’tır. Ona göre çocuk bir şahsiyet olarak ve 2000’li yıllarda yapılan tartışmalar çocukluk çağı, öğrenilmesi ile başlayan çocukluk aynı zamanda sisteminin en belirgin özelliğidir.” Çocuğun eğitimindeki yetiştirilmeli ve çocuğa verilecek terbiye mutlaka millî bu çağın ihtiyaçları, çocuk eğitimi, çocuk eğitiminin çocukla yetişkinin farklılaşmasını da hızlandırmıştır. usul hakkında İslâm peygamberi Hz. Muhammed’in olmalı ve çocuklara bilgi vermek için edebî metinler dönemsel özellikleri çerçevesinde olageldi. Çocuk hadislerine yansıyan: “Kimin çocuğu varsa onunla mutlaka kullanılmalıdır. 18.yüzyılın ortalarından itibaren Batı’da çocuk edebiyatı tartışmaları da, belki de bu tartışmaların çocuklaşsın (İbn Mahled)” yaklaşımı, çocuğu ciddiye algısının değişmesiyle çocuğa dönük edebiyatın da Batı aydınlanması ve pozitivizminin yerli temsilcileri neticesinde, edebiyatın bir cüzü olarak yapılmaya alıp seviyesine inmeyi tavsiye etmesi günümüz eğitim temelleri atılmıştır. Bu döneme kadar kilisenin çocuk olan Mustafa Reşit Paşa ve Şinasi’nin öncülüğünde başlandı. Bu tartışmalar bir kısmı çocuk edebiyatının bilimleri verileri açısından da önemlidir. gelişen pozitivist algı, çocuğun yeniden keşfiyle kendini eğitimindeki baskın rolünden dolayı “kutsal kitap kavramsal çerçevesinden, çocuğa görelik, çocuk ve çocuk edebiyatı alanında da göstermeye başlamıştır. ve kutsal kitapta yer alan dinî öykülerin öğretilmesi Çocuk eğitiminde İslâm eğitimcileri iki temel kaide mesaj, çocuk edebiyatı – dil gibi başlıklarda yoğunlaştı. Tanzimat’la ilk örneklerini ortaya koyan ve Meşrutiyetle gibi konular çerçevesinde gelişen bir yayından söz ortaya koymuşlardır. Bunların ilkine göre “çocuğun zenginleşmeye başlayan çocuk yayınlarının genel Bu yazımızda çocuk edebiyatının kavramsal çerçevesi, edilebilir. Bunu genel olarak adab-ı muaşeret kuralları gelişim safhaları dikkate alınıp her safhanın özelliğine zemini, büyük oranda pozitivizmin önerdiği insan tipinin nasıllığı ve nedenliğiyle ilgili bir giriş denemesinden diyebileceğimiz kitaplar takip etmiş ve ahlaki ve dini uygun düşecek bilgi ve davranışlar tedrîcî olarak inşasına dönüktür. Milli duygularla beslenen bu algı sonra değerler eğitimi açısından çocuk edebiyatı olarak içerikli eserlerle birlikte kısa bölümlerden oluşan edebi çocuğa kazandırılmalıdır. İkincisi ise ferdî farklılıkların Tevfik Fikret ve Ziya Gökalp’le genel hatları çizilen bir adlandırılabilecek çerçevedeki eserlerin değerleri eserler çocuk edebiyatında yer almaya başlamıştır. dikkatle korunması ve her çocuğa kendi kabiliyetine yapıya bürünmüştür. Savaşların oluşturduğu duygu aktarmadaki rolü üzerinde durulmaya çalışılacaktır. 19.yüzyıl boyunca çocuklar hedef alınmasa da çocuk uygun olan bilgi ve davranışların kazandırılmasıdır.” Yazımızın son kısmında da Merhum Cahit Zarifoğlu yoğunluğu da, yarının nesillerini eğitmeyi Meşrutiyet için olduğu varsayılan birçok eser verilmiş, masallar Çocuğa yönelik İslâm’ın bu yaklaşımlarına rağmen örneğinden hareketle İslami değer-çocuk edebiyatı ve Cumhuriyet ideologlarının önüne bir vakıa olarak bu kategoride değerlendirilmiştir. “Öznesi çocuk olan” çocuğa ait bir edebiyatın var olamaması, bazı durumlarda çerçevesini çizmeye çalışacağız. çıkarmıştır. ve Mustafa Ruhi Şirin’in ifade ettiği üzere “çocuk dili, toplumsal geleneğin aşılamadığıyla izah edilebilir. Çocuk edebiyatının bir tür olarak var olmasını, çocuğun çocuk algılaması, çocuk bakışı ve çocuğa göre’lik Çocuk hayatta vardır fakat hayatın bu evresinin Cumhuriyetle beraber gelişen siyasi süreç, toplumsal yetişkinden farklı bir birey olarak algılanmasının ilkesi çerçevesinde yapılan çocuk öznenin edebiyatı” nispeten kısa olması hukuki, sosyal ve edebi zeminde yapının yeniden inşa hamleleri, çocuk merkezli hızlı tetiklediği söylenebilir. Çocukluk düşüncesinin ortaya 20.yüzyılın ikinci yarısında gelişmeye başlamıştır. karşılığını bulamamasını doğurmuştur. Çocuğa bir değişim sürecinin gelişmesine neden olmuştur. Dönemin ideologlarından Faruk Nafiz Çamlıbel ve çıkmasında matbaanın ve okulun dönüştürücü rolü Batı’da çocuk edebiyatı farklı bir edebiyat alanı olarak yönelik ilk eserlerimize kadar günlük hayatta çocuk önemlidir. Mustafa Ruhi Şirin’e göre “çocukluk ve Behçet Kemal Çağlar tarafından yazılan ve Cemal algılanmış ve bu doğrultuda çalışmalar yapılmıştır. yok gibidir. Çocuğun, özneye dönüşme sürecine kadar yetişkinliğin farklılaşması sonucu, çocuk, tarih boyunca Reşit Rey tarafından 1933 yılında bestelenen Onuncu Bizim edebiyatımızda ise kavramın gündeme gelişi edebiyattaki görünümleri de olmamıştır. ilk defa özneleşme sürecine girmiştir.” Yıl Marşı’ndaki “On yılda onbeş milyon genç yarattık çok sonraları olmakla birlikte, bu alandaki Edebiyatımızda birçok ilkin görüldüğü Tanzimat süreci, her yaştan” mısraı, yeni nesil algısının özetlenmesi ilk verimlerin ortaya çıkışı 19. yüzyılın çocuğa yönelik ilk eserlerin de görülme sürecidir. bakımından dikkat çekmektedir. Çocuğa yönelik sonlarına tesadüf etmektedir. Tanzimat’tan önce çocuğa mal olmuş sözlü verimlerin yayınların hız kazandığı bu dönemde, çocuk artık yanında çocuklara yönelik kaleme alınmış eserler Batı ve doğu edebiyatlarında olduğu gibi merkezi figürlerdendir. didaktik özellikler gösteren öğüt muhtevalı kitaplardır. edebî geleneğimizde de çocuğa yönelik Şair Nâbi’nin oğluna öğütlerini içeren Hayriyye adlı Cumhuriyetin ilanından sonra “çocukların bilincinde veya çocuğa mal olmuş verimler sözlü eseri ve Sümbülzâde Vehbi’nin aynı amaçla yazılmış ulusal egemenlik kavramının yerleşmesi” ve yeni kültüre aittir. Destanlar, masallar, ninni Lütfiyye’si çocuklar için yazılmış ilk eserlerimiz olarak toplum fikrinin gelişmesi için çocuk ve çocuk eğitimi ve tekerlemeler toplumsal kültürde vücut değerlendirilmektedir. Ancak birçok kaynağın ortak ulusal bir politika olarak düşünülmüş, bundan dolayı bulmuş ve çocuğun dünyasını kuşatabilmiş görüşü, didaktik metinlerden oluşan bu eserlerin, çocuğa yönelik yayınların hızla artmış ve çeşitlenmiştir. türlerdir. Kültürümüzdeki çocuk algısı konu ve içerik bakımından yetişkinlere yönelik olduğu Mustafa Ruhi Şirin’e göre, Tanzimat’la başlayıp II. ve çocuğun keşfedilişi Batı kültüründe yönündedir. Tanzimat döneminin çocuklara yönelik Meşrutiyet’le devam eden “Batı’daki idealize çocuk cereyan ettiği gibi vuku bulmamışsa da, yayınlarının aslî gövdesini tercümeler oluşturmuştur. figürlerini yansıtan kitapların çevirisine ilgi Cumhuriyet çocuğa ait yazılı ürünler Batı çevirileriyle Bu çalışmaların genelinde yalın bir dil kullandığı, döneminde yoğunlaşarak devlet politikasına dönüşmüştür. şekillenmiştir. çocuklara okuma alışkanlığı aşılamayı ve birtakım Şirin, Cumhuriyet dönemi çocuk edebiyatında iki Kültürel zeminimizde çocuk evvela bilgiler vererek ahlaki değerler kazandırmaya özen dönemin etkili olduğunu düşünmektedir. Birinci dönem bağımsız birey olarak algılanmıştır. gösterdiği görülecektir. olarak ifade ettiği 1970’e kadar olan süreçte “çocuğu

54 Enderun Eğitim Yazıları Enderun Eğitim Yazıları 55 DOSYA I EĞİTİM ve REFORM DOSYA I EĞİTİM ve REFORM eğiten kitapların çocuk edebiyatı olarak adlandırıldığı” çocukluğun yeniden keşfiyle modernleşmenin bir İslâmî duyarlıklarıyla müstakil çocuk dönemdir. Bu tarihten sonrasını ise “yeni çocukluğun gereği olarak ortaya çıkmış ve gelişmiştir. Batı pozitivist kitapları yayınevleri olmuştur. edebiyatına yönelen öznesi çocuk olan, çocuk edebiyatı” aydınlanmayı yeni nesil üzerinden gerçekleştirmek için Çocuk edebiyatı ürünlerinin değerler dönemi olarak adlandırmaktadır. çocuk merkezli yayınlara erken dönemde başlamış bağlamında ele alınmasından önce ve gelişen edebi türleri çocuklar için de kullanmakta 1950’li yılardan sonra Amerikan çocuk edebiyatından inancımızın çocuk terbiyesine ve temel geri kalmamıştır. Eğitim bilimlerinin gelişimi, çocuğun birçok eserin Türkçeye çevrilmesi ilgi çekicidir. kaynakları itibariyle çocuğa bakışını ortaya gelişim evrelerinin ortaya çıkarılmasına yardımcı “Bunlardan bir kısmı Amerikan kültür ve tarihini koymak konumuzun seyri açısından olmuş ve bu gelişimlere paralel, yetiştirilmek istenen yansıtan çizgi romanlar olarak çocuğun dünyasına önem taşımaktadır. yeni nesil, yaş gruplarına uygun olarak yeni yayınlarla girerken bir kısmı da uyarlamalarla çocuk edebiyatındaki tanışmıştır. Büyüğün bir küçük prototipi olarak İnsan hayatında terbiye bakımından yerini almıştır. İlk çevrisi 1966’da yapılan Ayşegül serisi algılanan çocuk, bir birey olarak keşfedilince modern en önemli dönem bireyin ergenliğine de dikkate değerdir. Belçika edebiyatından çevirileri algının yerleşmesinde önemli bir fırsat olarak Batı kadar olan çocukluk dönemidir. İslâm’a yapılan ‘Ayşegül ve Ayşecik’ dizisi edebiyatımızda renkli aydınlanmasının önemli bir argümanına dönüşmüştür. göre şahsiyet terbiyesi hayatın genelini çizimleriyle ve özgün tasarımıyla yerini almıştır. Fakat 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyıl boyunca yayıncılıktaki ilgilendiren bir husus olmakla beraber bu kitapların karakterleri isimlerini değiştirerek yerli büyük değişim ve dönüşüm çocuk yayınlarını da önemli çocukluk döneminin önemi göz önünde yapmak hikâyeleri yerlileştirmeye yetmemiştir. Değer ölçüde etkilemiştir. Çocuğun yaşına ve seviyesine bulundurularak çalışmalar yapılmıştır. bağlamında dar bir elit kitlenin yaşantısına hitaptan göre hazırlanan kitaplar, yine yaşına uygun çizimlerle öteye geçemese de renkli ve canlı resimleriyle çocuk Kur’an, ilk müfessirlerden İbn Abbas zenginleştirilip çocukların beğenisine sunulmuştur. tarafından dört bölümde tasnif edilir: edebiyatımızı, estetik bakımdan etkilediği görülmektedir. eğitmek maksadı ile ilâhî mesaja muhatap kılınması Geleneksel kültürün birçok eski anlatısı da önemli Akaid, ahlak, ibadet, muamelat. Bu tasnife göre dinin gerektiğini ifade eder. Bunun için de başlangıçta, resimli, 1970’lerden itibaren hareketlenen çocuk edebiyatımızda bir arka plan sağlamış, bu verimler yeni bir tarzda özünü akaid yani inanç oluşturmaktadır. Sıralamanın renkli, çekici kitaplardan faydalanılabileceğini, Kur’an dönemin siyasi koşullarının etkisi belirgin şekilde sunulmuştur. İlk eserlerde görülen çocuk nesne, ikinci kısmında ahlakın bulunması dikkat çekmektedir. hissedilmektedir. Pozitivizmle meczedilmiş bir pedagojik verilerin etkisiyle çocuk özneye dönüşmüştür. İslâm’ın ahlaka verdiği bu önem ve ahlakî bir yaşamı ve Sünnet de geçen, geçmiş ümmetlere, peygamberlere, sosyalizm algısı çocuğa yönelik eserleri de etkileyerek, Çocuk özne bu sürçten itibaren, fikir altyapısı olarak tesis etme çabası nesillerin terbiyesinin nasıl olacağı ahirete ait kıssaları verilebileceğini düşünmektedir. toplumcu söylemleri çocuk edebiyatına sokmuştur. olmasa da, estetik ve içerik olarak çocuk yayınlarının hususunda en başından itibaren belli bir sistematiği Çocukların bu kıssaları okurken Allah’ın mesajları Yazarlarımızın bir kısmı sınıf çatışması, işçi ve köylü başkahramanı olmuştur. doğurmuştur. Gerek Kur’an’ın ilkeleri çerçevesinde ile karşılaşıp, ömrü boyunca kendisini yönlendirecek sorunları, köy kent çatışması temalarını çocuk olan bilgi ve değerler kazanacağını düşünmektedir. İSLÂMÎ DUYARLIKLI ÇOCUK EDEBİYATI gerekse Hz. Peygamber’in uygulamaları etrafında edebiyatına taşımış ve böylece sınıf bilincine sahip şahsiyet terbiyesi imandan sonra öncelikli mesele Allahın da insanı, ancak çocukluk çağını geçirdikten bilinçli nesiller yetiştirebileceklerini düşünmüşlerdir. Dinin edebî alanda bilinçli bir tercih olarak görünümlerinin olmuştur. Kur’an’ın sistematiği günümüzde değerler sonra yükümlü kıldığını belirten Karaman, çocukluk Hasan İzzettin Dinamo, Talip Apaydın, Yüksel Pazarkaya, ortaya çıkması, Tanzimat’la başlayan pozitivist eğitimi diye adlandırdığımız aşamada takip edilecek çağında yapılacak şeyin en başta çocuğun çocukluğunu Muzafffer İzgü, Erol Toy ve kısmen Aziz Nesin gibi aydınlanma sürecinin karşısında hayattan dışlanma yöntemi ortaya koymaktadır. Değerlerin inşa edilmesinin yaşamasını sağlamak olduğunu düşünmekte, çocuğun isimler bu grupta zikredilebilir. Bu politik süreç 80’li refleksiyle devrin İslâmî hassasiyete sahip aydınları en önemli aşaması bu olacaktır. ruh ve beden sağlığını korumanın, maddî ve mânevî yılların başına kadar etkili olmuştur. tarafından bilinçli bir tercihin sonucu olduğu ifade gelişmesini sağlamanın, fıtratını bozmamanın önemine edilebilir. İslâmî duyarlıkların çocuk edebiyatında Hz. Peygamberin doğumdan ilk çocukluğa ve çocukluğun değinmektedir. Ona göre, bu dönemde çocuğun 1980’den sonra gerek ülkenin siyasi şartlarının zorlayıcı kendini göstermesi İslâmî duyarlıklı edebiyatın genel diğer aşamalarına kadar uyguladığı eğitim boyutları eğitilmesinde “detaylara girilmemeli, sıkıcı tarih, isim ortamının etkisiyle gerekse dünyadaki gelişmelerden seyri içerisinde oldukça geç denilebilecek bir döneme bu yazının sınırlarını aşacaktır. Çocuğun kulağına vb. bilgiler üzerinde durulmamalı, çocuğun İslâm'ı, Hz. dolayı çocuk edebiyatımızda yeni bir seyir başlamıştır. rastlamaktadır. okunan ezandan verilecek isme kadar her aşama Peygamber'i, İslâm büyüklerini tanıması ve sevmesi, 1979 yılının UNESCO tarafından ‘Dünya Çocuk Yılı’ dikkatle değerlendirilmiştir. Bu eğitim tedbir-tatbik- İslâm'ın kaynak olduğu kültürü kavraması hedeflerine olarak kabul edilmesi edebiyatımızdaki çocuk edebiyatı Çocuk edebiyatının edebiyatımızdaki seyri dikkate temyiz ve büluğ olarak sınıflandırılmıştır. yönelinmelidir.” verimlerinin yazar, eser ve içerik bağlamında yeniden alındığında bu gecikmenin sebebi bir ölçüde açıklanabilirse Çocukluğun ilk dönemindeki dinî terbiyeyle ilgili ele alınmaya başlamasına yol açmıştır. de, Cumhuriyet sonrası dönemin siyasi şartları, İslâmî Araştırmacıların verilerine göre İslâm eğitimcilerinin, sorulan bir soruya verdiği cevapta Hayrettin Karaman, duyarlıklara sahip edebiyatçıların öncelik sıralaması çocuğun eğitim ve öğretiminde iki temel kaideye özellikle Seksen sonrası yenilikçi denilebilecek çocuk edebiyatı Hz. Peygamberin “Çocuklarınıza yedi yaşlarına gelince ve pedagojik gelişimlerin edebiyatçıları belirli bir önem verdikleri görülmektedir. Eğitimcilerin ortaya dönemiyle birlikte birçok yayınevi eski baskılarını namaz kılmalarını buyurun, on yaşlarına gelince farkındalık ekseninde bu alanda zorunlu bir arayışa koyduğu ilk husus çocuk eğitiminde “gelişim safhaları yenileme ihtiyacı duymuş, içerik olarak değilse de kılmazlarsa yaptırım uygulayın” buyurarak “yaptırım itmesi, çocuğa yönelik yayınların İslâmî bilinç düzeyindeki dikkate alınıp her safhanın özelliğine uygun düşecek bilgi biçim ve estetik yönden eserlerini güncellenmeye on yaşında uygulandığına göre bundan önce çocuğun ilk verimlerini ortaya çıkarmıştır. ve davranışların tedrîcî olarak kazandırılmasıdır.” İkinci çalışmıştır. Eğitim bilimleri verilerinin de dikkate yükümlü olmadığını” ifade etmektedir. Ancak yedi önemli nokta ise bireysel farklılıkların dikkate alınarak alınmasıyla, çocuk yayınlarındaki içerik, biçim ve İslâmî duyarlıklı çocuk edebiyatı eserlerinin ilk örnekleri, yaşında namazı kıl denilecek çocuğa daha önce bir eğitimin gerçekleşmesi ve çocukların yeteneklerine resim unsurlarının belirli bir uzmanlaşmayı zorunlu genel çocuk edebiyatı ürünlerinde de görüleceği gibi, şeyler öğretilmesinin, onun eğitilmesinin ve namazı uygun olan bilgi ve davranışların kazandırılmasıdır. kıldığı düşüncesi kabul görmüştür. tercümelerle başlamıştır. kılacak hâle getirilmesinin gerekliliğine değinir. İslâm düşünürleri de bireysel farklılıkların dikkate Meselenin hülasası şöyledir; Çocuk edebiyatı veya 1980 sonrası tür, içerik ve estetik olarak zengin bir Karaman, yükümlülük çağı gelmeden önce, çocuğun alınması gerekliliğinin altını çizmiş ve kabiliyetlerine çocuklar için edebiyat, Batıda ve Türk edebiyatında seyir takip eden çocuk verimleri için bir sonraki aşama yaşına göre idrâki, kavrayışı, dikkati göz önüne alınarak, göre görev vermenin önemini ifade etmiştir.

56 Enderun Eğitim Yazıları Enderun Eğitim Yazıları 57 DOSYA I EĞİTİM ve REFORM DOSYA I EĞİTİM ve REFORM

Günümüzde İslâm eğitimcilerinin çocuk eğitiminde Dini gelişimin diğer bir basamağı taklit'tir. Özellikle Çocuğun eğitilmesi, değişim ve dönüşümü için aileden hareketle Özdenören, Müslümanlardan oluşmuş bir yoğunlaştığı nokta genellikle çocukların gelişim çocukların 3 ve 4.yaşları “taklit yapmaya ve benzeşim sonraki sistemli ilk yapı, eğitim kurumlarıdır. Yönetim toplum içinde yaşamamıza rağmen nasıl olup da bir basamaklarına göre din adına nelerin eğitiminin kurmaya müsait oldukları dönemdir.” Öyle ki çocukların aygıtının ilk müdahalesi eğitim kurumları aracılığıyla Müslümanın günlük yaşantısının edebiyatta yansıma verilebileceği ve öğretimin nereden başlayacağıdır. da bu döneminde sadece hareketler taklit edilmemekte, gerçekleştirilmiş ve çocuktan beklenilen davranış bulmadığına şaşkınlığını ifade etmektedir. Özdenören Konuyla ilgili yayınlanmış makaleler, telif ve tercüme duygular ve heyecanlarda da taklit kendisini kalıpları, inanç dinamikleri ve hedeflenen hayatın ilkeleri bu eksikliğin kaynağını “Müslümanca yaşantıya ilişkin eserlerin gittikçe artması, günümüz araştırmacılarının göstermektedir. Çocukluk çağında taklidin bu kadar eğitim kurumları aracılığıyla verilmeye başlamıştır. Din bir paradigmanın yaşantıya egemen olmaması” olarak eğitimin modern verileriyle dini bilgiyi buluşturma ön plana çıkması örnek rol-modellerin önemi ortaya kaynaklı yapılanmalarda bu durum aynı inancı paylaşan açıklamaktadır. koymaktadır. İlk rol-modellerin anne-baba olacağı çabasını ortaya koymaktadır. ailelerin eliyle daha erken dönemde görülebilmektedir. Özdenören’in üzerinde durduğu bu hususlar edebiyat- gerçeğiyle birlikte çocuğun büyümesi, çevrenin ve Dinin değerleri ve inanç esasları ailelerin aracılığıyla İslâm bağlamında İslâmî duyarlıklarıyla ön plana Çocukta din duygusunun ne zaman gelişmeye başladığı okulun etkisinin artmasıyla da olumlu veya olumsuz çocuklara verilmektedir. çıkmış edebiyatçıları da meşgul etmiştir. Duyarlıklarını ve nasıl bir süreç izlediği erken dönemlerden itibaren rol-modellerin etkisinin ortaya çıkacağı öngörülebilir. bilimin ve bilim adamlarının araştırma alanına girmiştir. Değer ve inanç eksenli istenilen davranışların kazandırılma edebiyata taşımak isteyen İslâmi referanslı aydınlar Dini gelişim açısından çocukluk döneminin dördüncü Bu araştırmalara göre çocukluk dönemi dini gelişimin sürecinin diğer aşamasını çocuğa yönelik yayınlar Cumhuriyetten sonra hâkim paradigmanın sınırlarından temel özelliğinin soru sormaya düşkünlük olduğu ifade çıkış yolları aramışlardır. ilk ve belki de en temel özelliği “doğduğu andan oluşturmaktadır. Daha önce ifade edildiği üzere çocuğa edilmektedir. Çevreyi ve hayatı yeni yeni keşfeden itibaren başlayan ve yaşamı boyunca belirli düzeyde yönelik ve çocuğa göre ortaya konan yayınlar, gelişim 80 sonrası İslâmî duyarlıklarıyla ön plana çıkan çocuk için hemen her şey soru değeri taşır. Bu arada devam eden himaye altında bulunma duygusu olduğu özelliklerine göre çocuğun yetişkinlerden ayrı birer edebiyatçıların devrin siyasi ve sosyal şartlarında Allah, ibadet, melek-şeytan, peygamber, cennet- birey olarak kabul edilmesiyle söz konusu olmuştur. ifade edilmektedir. Bu duygunun, çocukta Allah’ın daha kesin çizgilerle İslâmî referanslarının görünür cehennem gibi dini konular da çocuğun ilgisini çekecek Çocuk yetişkinlerden farklı fakat yarının yetişkini hale geldiği söylenebilir. Her ne kadar belirginleşen bu yardımına sığınma duygusuna çok benzediği ve ilahi ve bu hususlardaki merakını gidermek için çevresine olacak potansiyele sahip bireydir. Çocuğa yönelik çizgiler bir dil oluşturmuşsa da kendi bağlamında bir varlığın kudretine sığınma şeklinde gelişecek dini sorular soracaktır. Araştırma sonuçları çocukların dini yayınların Batı’da ve edebiyatımızda artışının zeminini paradigmaya veya bir kanonik yapıya büründüğünü inanışın gelişiminde başlangıç noktası olduğu kabul eğitiminde ebeveynlerin muhatap olacağı ilk konunun bu düşünce oluşturmaktadır. söylemenin erken bir iddia olacağı ifade etmek yerinde edilmektedir. Allah olacağı ortaya çıkmaktadır. Bu alanda yapılan Çocuğa göre yazılan eserlerin çocuklar tarafından ilgiyle olacaktır. Çocukluk dönemi dini gelişimin ikinci temel özelliği kolay araştırma verilerine göre çocukların %81’i Allah’ı merak karşılanması bu alandaki düşünsel müdahalenin artışını inanırlıközelliğidir. Çocuk bu döneminde içtenlikle, etmektedir. Diğer merak edilen konu ise sırasıyla Edebiyatın değer bağlamında taşıyıcılığı araştırmacıların ibadet, ahiret, melek-şeytan, ölüm, tabiat olayları ve da beraberinde getirmiştir. Bu müdahale hayat tarzı da çalışmalarında kendini göstermektedir. Yapılan bu itirazsız ve şüphesiz bir kabulle kendisine verilene inşasında edebiyat eserlerini öncü rol almaya itmiştir. inanmaktadır. Bundan dolayı çocuğun bu döneminde peygamber gelmektedir. çalışmalarda, kitapların, çocuğun eğitim donanımının Burada edebiyat ürünlerinin yönetim erklerinin elinde sağlanmasında önemine dikkat çekilmiş ve çocuk öğrendiği bilgiler gelişigüzellikten kurtarılmalıdır. Çünkü Araştırmaların ve tartışmaların bu boyutu değerler araçsallaşması söz konusu olmuştur. Bu araçsallık edebiyat kitaplarıyla eğitim ilişkisinin kaçınılmaz olduğu çocuğun bu döneminde öğrendiği bilgiler hayatının eğitimiyle de yakından ilgilidir. Çocuklara yönelik eserlerinin ideoloji eksenli düşünce yükünü artırmış vurgulanmıştır. Eğitim kaygısı güdülmeden çocuk bütününü etkileyecek ve sonraki öğrenmelerinin ortaya konan yayınların çocuklardaki bu algıları ne ve zaman zaman sanat bağlamından koparabilmiştir. kitabı yazmanın Türkiye açısından lüks bir eylem temelini oluşturacaktır. Aksi takdirde gelişigüzel, kadar desteklediği ve çocuğun dini-ahlaki gelişim Kadim (veya yerleşik denilebilir) değerlerin alternatifi olduğunu iddiası da çocuk yazarlarının dillendirdiği eksik veya yanlış bilgiler çocuğun ilerleyen yaşlarında basamaklarına ne oranda dikkat edildiği değerler olarak sunulan bu ideolojik düşünce ekseni, güdümlü görüşlerdendir. duygusal sapmalarına neden olabilecektir. eğitiminin de sınırlarını belirleyecektir. Çocukta edebiyat tartışmalarını da beraberinde getirmiştir. gelişen değer düşüncesinin çocuğa yönelik ortaya Çocuğa istenilen davranışların kazandırılmasında birçok konan yayınların çocuğa görelik ekseni için önem Rasim Özdenören bu ideolojik müdahaleyi resmi edebi ürün değerlendirilmekle beraber masalların bu arz etmektedir. Çocuğun, gelişim seyri içerisinde erkin, dolayısıyla resmi öğretinin ve oradan hareketle alandaki önemi vurgulanmaktadır. Masalların, milletler değerlerin nasıl algıladığı, çocuk yayınlarının ortaya edebî erkin, kendi söyleminin ürünü olan eseri ön için birer ayna olduğu, bu aynaya bakılmasıyla, hem konmasında ve değerler eğitimi çalışmalarında ana plana çıkartmak istemesi sonucunu doğurmasıyla eski medeniyetlerin ibadetlerini, hem de eski çağların perspektifin ne olması gerektiğinin cevabı olacaktır. açıklamaya çalışır. Ancak resmî erkle edebî erkin ahlakının görmüş olacağı ifade edilmektedir. Masalların uyuştuğunu gözden yitirmemesiyle, edebi erkin toplumların davranış kalıplarını aktarmada ve bu Çocuğa İstenilen Davranışların Kazandırılmasında kolladığı ürünün aynı zamanda metaya dönüşme yolla istenilen davranışları kazandırmadaki önemi Çocuk Edebiyatı Ürünleri kaderinin yaşadığının kabul edilmesini ister. Diğer bir de kaydedilen hususlardandır. Çocuğa istenilen davranışların kazandırılması, toplumları ifadeyle edebiyatın tümüyle bağımsızlığını yitireceğini İstenilen davranışların veya değerlerin kazandırılmasında inşa etme veya dönüştürme amacındaki tüm düşünce ve yürürlükteki düzenin taleplerini karşılamaya yönelik masal kahramanlarının rolü de araştırmacıların sistemlerinin üzerinde durduğu konuların başında bir süreç içinde işlemeye başlayacağını savunur. değindiği konular arasındadır. Değerlerin duyuşsal gelmektedir. Semavî dinlerden paganizme ve ideolojik Divan edebiyatından Cumhuriyet dönemi edebiyatına boyutu vurgulanarak rol modellerden yararlanmanın ütopyalara kadar yeni bir hayat tarzı inşa etme idealindeki paradigma değişikliklerinden bahseden Özdenören etkili sonuçlar vereceği ifade edilmektedir. tüm yaklaşımlar, yeni neslin dönüştürülmesiyle ideallerine paradigmalardaki değişimlerin edebiyatı etkilemesini ulaşacaklarını öngörmüşlerdir. Toplumların hâkim örneklendirerek, paradigma değişikliğini yalnızca Çocukların kahramanları örnek almalarının kaçınılmaz dini veya ideolojik yapıları bunu gerçekleştirmek için olanların niçin olduğu bağlamında veri sağlamayıp olduğunu ifade eden araştırmacılar değerlerin toplum hayatındaki birçok unsuru harekete geçirmiş olmayanların da niçin olmadığının bağlamını açıklayacak kazandırılmasında kahramanlardan yararlanmanın bazen de araçsallaştırmışlardır. bir imkân sunduğunu söylemektedir. Buradan birçok dayanağını ortaya koymaya çalışmışlardır.

58 Enderun Eğitim Yazıları Enderun Eğitim Yazıları 59 DOSYA I EĞİTİM ve REFORM DOSYA I EĞİTİM ve REFORM

Onlara göre kahramanlar ait oldukları toplumun yazmak gerekmektedir. Herkes kendine göre nasıl Cahit Zarifoğlu 1984 yılına ait bir röportajında ilk üç faydası yüksek sesle tartışılmakta, çerçevesi çizilen ve değerleri yanı sıra evrensel değerleri de temsil eden bir yol seçmişse, ne yapması gerektiğine inanmışsa hikâyesi için, asıl yetişkin okuyucu, ondan sonra da “buradan bunu anlamalısınız” mesajı veren eserlerin kişilerdir. Kahramanlarla kurulan empati duyguların, onu yapması, kendini ona adaması ve adadığı işte çocuklar için olduğunu ifade etmektedir. Bu hikâyeleri çocukların gelişimini ve ruh dünyalarını kısıtlayan değerlerin ve duyarlıkların da keşfedilmesinde etkili sürat yapması yani büyük bir gayret içinde olması büyüklerin mutlaka çocuklar için almalarını, önce yönleri ortaya konmaktadır. Zarifoğlu ise bu çizgiyi bir yol olduğu ve bunu sağlayacak en iyi materyalin de gerekmektedir. kendilerinin okuyup sonra çocuklara okutmalarını önceden yakalamıştır. kahraman hikayeleri olduğu açıklamalar arsındadır. istemekte ve kitap üzerine çocuklarıyla konuşmalarını Zarifoğlu “önceleri çocuk yazınına hemen hemen hiç tavsiye etmektedir. Bunun çocuklarına yaklaşmaya ve Zarifoğlu hikâyelerini çağdaş masallar olarak ifade Konunun bir başka boyut da kahraman hikâyelerinde ilgi duymadığını” ifade etmekte, bu alanla ilgilenenler onları tanımalarına bir vesile olacağına inanmakta bu değişik toplum ve kültürlerin kahramanlarına da yer için “koca koca adamlar oturmuşlar masal, çocuk ederek belki de eserlerinin ait olduğu kökleri ortaya kitaplarının büyükler için yazılmadığını, çocukların içindeki vermenin çocukların dünyanın değişik yerlerindeki şiiri” yazıyorlar diye düşündüğünü, hatta büyüklerin koymaktadır. Burada önemli olan ve Zarifoğlu’nun büyüklere hitap ettiğini ifade etmektedir. Kitapların toplumsal beklenti ve değerlerle ilgili bir anlayış meselelerinden kaçmakla suçladığını anlatmaktadır. da yaptığı verilen mesaj için çerçeve çizmemesidir. çocuklara ve büyüklere aynı anda hitap edebilmesini geliştirmelerine, belli bir bölgede veya devirde yaşamanın, Fakat durumun böyle olmadığını, ideolojik bir ciddiyet Bu çocuğa geniş bir hayal atmosferi sağlamaktadır. çifte başarı olarak değerlendiren Zarifoğlu, ilkokul erkek ya da kadın olmanın ne anlama geldiğini ve önemle çocuklar için de yazılabileceğini fark ettiğini Kitapların bu yönünün çocukların ilgisini azaltmadığını, üçten başlayarak olayın sürükleyişi ile okunduğuna kavramalarına katkı sağlayacağı düşüncesidir. Bunu ifade etmektedir. Yazılan bu eserlerin aynı zamanda şahit olduğunu dile getirir. zevkle okuduğunu düşünen Zarifoğlu kitaplarda gerçekleştirirken de kahramanın şeklen taklit etmeye büyüklere de hitap edeceği düşüncesindedir. verilen öğütlerin çocukların bilinçaltlarında büyük bir çalışması değil, kahramanın arzu edilen karakter Cahit Zarifoğlu’nun çocuk kitapları dikkatle incelendiğinde Cahit Zarifoğlu çocuklar için yazmaya başladıktan sonra şaşmazlıkla not edileceğine inanmaktadır. özelliğine vurgu yapmanın önemine değinilmektedir. “insanı derinden sarsarak yozlaştıran ve aslından “çocuk edebiyatı dalında eser vermenin çalakalem uzaklaştıran hallere karşı, şuurlu bir tavır” aldığı KAYNAKÇA; CAHİT ZARİFOĞLU ve ÇOCUK EDEBİYATI girişilmesi mümkün olan bir alan olmadığını” fark görülecektir. Bu kitaplarda dünya görüşü ve ahlaki Alemdar Yalçın, – Gıyasettin Aytaş, Çocuk Edebiyatı, Akçağ Yayınları, Ankara 2008. ettiğini söyler. Çocuklar için yazmanın çocukça bir Cahit Zarifoğlu çocuk imgesi üzerinden Batının yeni bir değerler suyun içindeki mineraller veya meyvenin Ali Pulat, Zarifoğlu ve Çocuk Edebiyatı, Hece Dergisi Cahit Zarifoğlu Özel Sayısı, iş olduğunu ifade edenlerin görüşlerine katılmadığını sömürünün altyapısı peşinde olduğu kanaatindedir. içindeki vitaminler gibi durmaktadır. Zarifoğlu’nun, Ankara 2007 söyleyen Zarifoğlu, bilakis çocuklar için yazmanın çok 1979’da Unesco tarafından ilan edilen “Çocuk Yılı”nı “Benim şiirlerimde hadis-i şerifler, belki ayetler, tasavvuf, Cahit Zarifoğlu, Bir Değirmendir Bu Dünya, Bayan Yayınları, İstanbul 2004. ciddi bir iş olduğunu vurgulayarak böyle düşünenlerin düzmece olarak değerlendirmektedir. Batılı silah menkıbeler, İslâmî davranış biçimleri, tavırlar, tepkiler, Cahit Zarifoğlu, Konuşmalar, Bayan Yayınları, İstanbul 2006. kendi çocuklarının kitap okumasını saçma bulanlar tüccarlarının savaş çığırtkanlığı yüzünden gelirlerin kabuller, suda erimiş madenler gibi vardır.” cümleleri Dilek Tüfekçi Can, Çocuk Edebiyatı Kuramsal Yaklaşım, Eğitim Yayınevi, Konya 2014 olduğunu veya çocuklarına hiç kitap okumamış insanlar büyük bir kısmı silaha yatırılmaktadır. Silaha yatırılan de bu yaklaşımı desteklemektedir. Şairin bu yaklaşımı Gülten Dayıoğlu, Çocuk Kitaplarında Eğitsellik, I. Ulusal Çocuk Kitapları olduğunu düşünmektedir. Ona göre çocuklar için paralar çocukların geleceklerinin çalınması anlamına değerler eğitiminin nasıl olması gerektiği hakkında da Sempozyumu, Ankara Üniversitesi E. B. F. Yayınları, Ankara, 2000 yazmada “katışıksız bir mutluluk, bir görevi yerine gelmektedir. “Çocuk Yılı sahtekârlığının” tek amacının, ip ucu vermektedir. Onun bu yaklaşımı André Breton ve Hayrettin Karaman, Çocuk Eğitimi, İslâm’ın Işığında günün Meseleleri, İz Yayıncılık, getirme duygusu ve bir sorumluluğa evet demenin İstanbul 2006 aç, sefil çocuk milletinin hamisi göstererek İslâm Paul Eluard’ın işaret ettiği “iletinin meyvedeki gıda gibi kahramanlığı vardır. Kıyasıya bir savaşta çocukları İbrahim Kıbrıs, İstendik Davranış Kazandırma Boyutuyla Yücel Eyzioğlu’nun Türk ülkelerini daha yıllarca sömürebilmek için uygun bir olması” ön koşuluyla da uyumluluk göstermektedir. daha şimdiden kendi safınıza kapmanın savaşçı Dünyasından Derlediği Masallarda Yer Alan Çocuk Kahramanlar, Türk Halkları psikolojik zemin oluşturmaktır. Edebiyatı 2.Uluslararası Çocuk Edebiyatı Kongresi 1.Kitap, Bakü 2008 karakteri vardır.” Onun çocuk hikâyeleri hem çocukların ilgisini çekecek Kelime Erdal, Eğitim Değerleri Açısından Çocuk Edebiyatı, Türk Halkları Edebiyatı Cahit Zarifoğlu çocuk edebiyatı hakkındaki düşüncelerini hem de çocukları hayatın gerçekleriyle yüzleştirecek Çocuklar için yazmak Zarifoğlu’na “at oynatabileceği 2.Uluslararası Çocuk Edebiyatı Kongresi 2.Kitap, Bakü 2008 daha çok kendisiyle yapılan röportajlarda ortaya niteliktedir. Çocukların içindeki büyüklere seslenerek kişilik geniş bir alan” açmıştır. Çünkü burada masal, rüya, Mustafa Ruhi Şirin, Dersimiz Çocuk, İz Yayıncılık, İstanbul 2006 koyar. Zarifoğlu’nun ifadelerinden çocuk edebiyatını sahibi olmanın ve süper güçlerin elinde sömürülmeden hayal, hikâye, gerçek, gerçeküstü ve akla gelebilecek W. H. Clark, Çocukluk Dönemi Dini, çev. Neda Armaner, Ankara Üniversitesi İlahiyat çocukların eğitilmesinde bir aşama olarak değerlendirdiği bir yaşam kurmanın önemli olduğunu anlatmıştır. her şey vardır. Yazarı bağlayan bir şey yoktur ve bir anda Fakültesi Dergisi, Ankara 1981 görülecektir. O, bu alanda hızlı davranılmasının elzem büyük olmanın zorluklarının ötesine geçilmektedir. Zarifoğlu’nun çocuk edebiyatı ürünlerinde çocukları Medine Sivri, Çocuk ve Gençlik Edebiyatında Yeni Konular ve Yeni Yönelimler, Türk olduğunu düşünmektedir. Mesafe çok açılmıştır, arayı Halkları Edebiyatı 2.Uluslararası Çocuk Edebiyatı Kongresi 2.Kitap, Bakü 2008 Zarifoğlu için, çünkü çocuklar henüz mümin ve kâfir modern yaşama hazırladığı, küçüklere ve büyüklere kapatmak için gece gündüz durmadan çalışmak ve Mustafa Aldı, Zarif Prens’in Sanat Masallarına Yolculuk, Hece Dergisi Cahit Zarifoğlu diye ayrılmamışlardır. Böyle meleklere modern yaşama ve insanın yozlaşmasına ilişkin Özel Sayısı, Ankara 2007 benzeyen bir cemaat için yazmak harikulade dersler verdiği, çocukların manevî eğitiminin çok Mustafa Köylü, Gelişimsel Basamaklara Göre Din Eğitimi, Nobel Yayın Dağıtım, bir şeydir. küçük yaşlarda başlaması gerektiğine inandığı sonucu Ankara 2013 çıkarılmaktadır. Mustafa Tavukçuoğlu, Okul Öncesi Çocuğunun Eğitiminde Din Duygusu ve Din Cahit Zarifoğlu çocuklar için yaşları sekiz, Eğitimi, Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Konya 2002. dokuzdan başlamak üzere basit bir konu Zarifoğlu yukarıda da belirttiği gibi İslami özün eserlerde Özlem Fedai, “Çocuklarda Kişilik ve Maneviyatın Geliştirilmesi Açısından Cahit ve sürükleyici bir macera seçtiğini, içini ise meyvedeki vitamin gibi olmasında yanadır ve her Zarifoğlu’nun Masalları Ve Çocuk Şiirleri büyükler için doldurduğunu anlatır. Fakat bunu şeyin bangır bangır söylenmesini doğur bulmaz. Sedat Yazıcı, Prof.Dr. Değerler Eğitiminde Kahramanlardan Yararlanma: çocuk duyarlılığı ile yapmaktadır. Büyüklerin, Modern pedagojinin yıllardır söylediği bizde de Sosyal Bilgiler Ders Kitapları ile Öğretmen Adaylarının Kahraman Tercihlerinin onun çocuk kitaplarını okurken içlerinin yaklaşık son 15 yıldır konuşulan değerler-karakter Karşılaştırılması Üzerine Bir Çalışma, Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri (KUYEB), İstanbul 2011 bir köşesinde kalmış bir duyarlılığı yediden eğitimi meselesi ve bunların bize bakan yönüyle edebi Yurdagül Konuk, Okul Öncesi Çocuklarda Dini Duygunun Gelişimi ve Eğitimi, , TDV keşfedip mutlu olacakları kanaatindedir. eserlerde nasıl ortaya konulacağı yıllar önce Zarifoğlu Yayınları Ankara 1990 Kendisinde Allah duygusu çocuklar için çözmüş gibidir. Günümüzde çerçevesi kalın puntolarla W. H. Clark, Çocukluk Dönemi Dini, çev. Neda Armaner, Ankara Üniversitesi İlahiyat yazarken canlılık kazanmaktadır.Çünkü çizilen değer merkezli çocuk hikâye-masallarının Fakültesi Dergisi, Ankara 1981 çocuklarda Allah duygusu çok berraktır. çocukların muhayyilesinde nereye tekabül ettiği ve Rasim Özdenören, Edebiyat ile Erkin Bağlılaşımı, Hece Dergisi, Ankara 2013, Sayı 202

60 Enderun Eğitim Yazıları Enderun Eğitim Yazıları 61 DOSYA I EĞİTİM ve REFORM DOSYA I EĞİTİM ve REFORM

İlkokullarımızın ve ortaokullarımızın Türkçe YAZI FOBİLİ NESİLLER müfredatlarından imla-noktalama haricindeki gramer konularını çıkarmayı ne zaman başarırsak, YETİŞTİRME KILAVUZU bu uğurda önemli bir mevziyi ele geçirmişiz demektir. İlkokullarımızda ve ortaokullarımızda Türkçe dersimizin ana hedefi okuma, yazma ve NABİ KÜÇÜK güzel konuşma olmalıdır. Okuması, yazması ve konuşması oturmadan liseye geçen bir genç, nemli bir iddia ile söze başlamak istiyorum: bu kategoriye girenler olacaktır. Kendi ana diline motoru açılmamış otomobil gibidir. Öğrenciliğin ne Ö“Günümüz nesillerinde yazı fobisi var.” Bu fobinin vukufiyeti bu derecede olan bir toplumun fertlerine, olduğunun idrakine varamamış bu tip öğrenciler, oluşmasında elbette, ileri teknoloji ürünlerinin etkisi yetmişli yaşlara kadar İngilizce dersi koysanız, insanlar aynı minvalde liseyi, hatta üniversiteyi bitirmektedir. tartışılamaz. Ondan daha fazla etkiye sahip unsur ise İngilizceyi yine de öğrenemeyecektir. Çünkü yaptığımız, Lisans mezunu vasıfsız kitleler bu şekilde mevcut Türkçe eğitim müfredatımızdaki açmazlar... abesle iştigaldir. Asıl olan ana dil eğitimidir. Ana dil oluşmaktadır. eğitimi olmadan, eğitim yapısına tuğla koyamazsınız. Okumayan, yazmayan; konuşmasını, oturup Bir dilin yazı dili kısmına hâkim olan insan, o dile kalkmasını, adabımuaşeret kurallarını bilmeyen; az çok hâkim demektir. Kalemi konuşamayan bir Peki, gelelim yazma yeterliliğinden yoksun, yazma fobili yapar. Birden, beynindeki kelepçelerin çözüldüğünü, cahil, kendini dünyanın merkezinde gören, bırakın insanın, “Ben Türkçeyi iyi bilirim.” iddiası, boş bir gençler nasıl meydana geliyor. Bu can alıcı konunun kartondan duvarların yıkıldığını hisseder ve yılların milletini, kendi ana-babasını bile düşünmeyen acayip iddiadır. Öğrencilerden değil üniversite mezunu ana damarını tıkayan iki sebep var: vermiş olduğu kâğıt hasretiyle kaleme yapışır. Beş nevzuhurlar işte böyle yetişiyor. dakika sonra bakmışsınız ki sayfa yarı olmuş. Birçoğu, yetişkinlerimizden örnek vermek istiyorum sizlere. 1.Mevcut Türkçe-Edebiyat müfredatı. Sokağa çıksak, rastladığımız insanlardan lisans mezunu Yazı eğitimi konusunda öğretmenin yaklaşımı, tabiki biraz sonra seslenir: “Hocam, kâğıdın arkasını da olanları rastgele çevirsek, ellerine birer A-4 kâğıdı 2.Türkçe-Edebiyat öğretmenlerimizin bu konuya müfredattan önde gelir. Bu konuda dil şuuru olan öğretmen, kullanabilir miyim?” Yıllardır, önyargıları sayesinde versek. Acaba içlerinden kaç tanesi imla-noktalamaya yaklaşımı. öğrencilerini yazı fobisine kaptırmayan öğretmendir. kendini frenleyen ve yazı yazmayı beceremediğini zanneden bu yeni yetmeyi, tut tutabilirsen artık… uygun bir şekilde, anlatım bozukluğu hataları yapmadan Ne zaman ki bu ülkede bir öğrencinin yazdığı kompozisyon; İş, yazıyı sevdirmekle başlar. Denize giren insana bir verdiğimiz A-4 kâğıdının tek yüzünü doldurabilir. Bu Anadolu lisesi ve üniversite giriş sınavlarında, test üşeniklik gelir. Önce, dizinize kadar suya girersiniz. Yazı fobisi olan diğer öğrenci grubu, imla-noktalama konuda öğretmenlerimizden bazılarının dahi sınıfta netlerinin önüne geçer, o gün bu milli sorunumuzu Su, size soğuk gelir. İlerledikçe üşümeniz artar. Bu ve anlatım bozukluğu takıntısı olanlardır. Konuyu kalacağını tahmin ediyorum. Üzülerek ifade ediyorum aşmışız demektir. O günü görürsek, şükür secdelerine işin en pratik yolu, suya girer girmez, kendinizi denizin vermişsiniz. Bakarsınız ki dersin bitmesine on beş şefkatli kollarına bırakmaktır. Birden dalarsanız, ani ki mevcut Türkçe-Edebiyat öğretmenlerimizden de kapanmalı, koçlar kurban etmeliyiz. dakika var. Hanımefendi, ruhunu teslim etmiş mevta bir şok yaşarsınız ama üşenikliğiniz birkaç saniyede gibi… Gözler duvarda takılı kalmış... Bu tip öğrenciler geçer. Yazı yazma konusunda da durum bire bir aynıdır. için de doping cümleleri vardır elbet. “Evladım, imla- Dersimle ilk defa tanışan öğrencilerimde bunu hep noktalama, anlatım bozukluğu hataları yapacağım yaşamışımdır. İlk dersimde, birer adet A-4 kâğıdı diye korkmayın. Beş yüz adet hata yapma hakkınız dağıtırım. Alternatifli konular veririm. İsteyen de var. Hiç sorun değil. Yeter ki sayfayı doldurun, kendinizi serbest konuda yazsın, derim. Amacım, öğrencinin sıkmayın. Rahat olun, derin nefes alın, konuşur gibi yazma eylemine karşı bütün önyargılarını kaldırmak. yazın. Farz edin ki en yakın arkadaşınızla sohbet Sınırsız konu seçeneği sunmama rağmen, aradan yirmi ediyorsunuz.” dakika geçtiği halde kalem elde havaya bakan tipler “Aman hocam, bu ne rezillik, böyle yazı mı yazdırılır.” dikkatimi çeker. Yanına varırım ki daha bir cümle diye düşünen beybabalarımız olabilir. Yirmi beş yıllık yazılmış, bekleniyor. O bir cümle ise beş defa silinen öğretmenlik hayatımda, bu metotları uyguladım ve cümlelerin yerine yazılan cümle… Bağdat’tan ilham şunu gördüm: Yazan öğrencinin, yazı konusunda perisi gelecek de paşamız yazı yazacak… “Evladım, neyi kendine güveni gelişiyor. Motor açılıyor yani. Öğrenci bekliyorsun?” derim. Cevap Türkiye’nin her yerinde yazdıkça, imla-noktalama ve anlatım bozukluğu aynıdır: “Hocam, aklıma bir şey gelmiyor.” kuralları, sezme yöntemiyle kendiliğinden oturuyor. Bu tip öğrencilerden bazıları konuda tıkanmıştır. Konuyu Tabi ki öğretmen yanlışa müdahale edecek ama altın serbest de tutsanız, tıkanır kalırlar. Yazmaya alışık kural, “motor açıldıktan sonra…” Öğrenci, artık kâğıdın olmadıkları için, suya sadece ayaklarını değdirmişlerdir. ön yüzünü rahat rahat doldurmaya başladıktan sonra Bu öğrencilerden önemli bir kısmı, hayatlarında üç beş işin detaylarına, kurallarına geçilecek. Eline kalem kompozisyon yazmamış kişilerdir. Böylesi öğrenciyi suya almaktan korkan öğrenciye siz: “giriş, gelişme, sonuç…” ısındırmanın yolu, doping yapmaktan geçer. “Yavrum, diye başlarsanız, öğrenci de kalemi ebedi billah almaz aklına bir şey gelmiyorsa, izlediğin son filmi veya maçı eline bir daha. Ömrü boyunca, yazı yazabilmek için anlat.” sözü, bu öğrenci tiplemesi için doping etkisi olağanüstü yeteneklere sahip olmak gerektiğine inanır.

62 Enderun Eğitim Yazıları Enderun Eğitim Yazıları 63 DOSYA I EĞİTİM ve REFORM DOSYA I EĞİTİM ve REFORM

Yeri gelmişken, öğrencilerde imla-noktalama, anlatım göre daha özgür. Türkçe öğretmeni; okuma, yazma, ve yazma zevki edinememiş, edebi zevkten habersiz bozukluğu eğitiminin pratiğine de değinelim. Rasgele konuşma, dilbilgisi eğitimleri konusunda rahat hareket öğrencilerimizin hafızalarında yıllar sonra “Edebiyat” bir sınıfta kompozisyonları A-4 kâğıdına yazdırıyoruz. edebiliyor. Lisede ise derin bir aaaaaahh kaplıyor ortalığı. denilince hatırlanan, failatün failatün failün esprileri… İsim, sınıf, numara yazmamalarını söylüyoruz. Kâğıtları Daha konuyu açmadan kalem elden düşüyor. Dört yıllık Okumanın, aslında hayatı okumak olduğundan habersiz, topluyoruz. Müsait bir zamanımızda, bu kâğıtlardaki lise eğitiminin 11 ve 12. sınıfları üniversite hazırlıkla heba ettiğimiz nesiller… yazık ki ne yazık… hataları kırmızı kalemle, yanlışların üzerini çizip geçiyor. Üniversite sınavına hazırlanan öğrenciye Türkçe-Edebiyat müfredatını sil baştan değiştirmeliyiz. doğrularını yazarak, gerekirse çok yapılan hatalarla kompozisyon yazdırmanız, kitap okutmanız bir hayli zor. Yeni müfredatı da en az on yıl fiili olarak öğretmenlik ilgili, kâğıtların alt boşluklarına açıklama cümleleri Geriye, 9 ve 10. sınıflar kaldı.Okuma ve yazma sevgisi yapmış akademisyenlerden oluşan bir kurul hazırlamalı. yazarak düzeltmeler yapıyoruz. Sonra, bu düzeltme ilk sekiz yılda verilememişse bu iki sınıf seviyesinde Fiili öğretmenlik yapmamış akademisyenler bu kurullara kâğıtlarını, o hafta dersine girdiğimiz her bir sınıf için edebiyat öğretmeninin işi zor. Köprüden önceki son asla yaklaştırılmamalı. Müfredattaki sıkıntıların birer saat ayırarak, öğrencilere inceletiyoruz. Kağıtlar çıkış olan bu iki yılda da öğrencinizin dersine, okumayı temel nedeni, fiili olarak eğitimin içinde bulunmamış için akış sırası belirliyoruz. “Değiştir” dediğimiz zaman ve yazmayı seven / sevdiren bir öğretmen gelmişse akademisyenlerdir. Nasıl ki masa başında inşaat herkes elindeki kâğıdı, akış yönündeki arkadaşına çocuğunuz kısmetli demektir. Paçayı kurtarabilir. Aksi mühendisliği öğrenilmiyorsa, masa başı müfredat da veriyor. O ders saatinde sadece bunu yapıyoruz. Bu takdirde okuma-yazma yetersizliği ile üniversiteden bedene uymuyor. Orta öğretimde bir saat dahi ders yöntem sayesinde öğrenci, kırk dakikada yüzlerce mezun olur. anlatmamış akademisyenin hazırladığı müfredattan, hatayı, düzeltmeyi ve uyarı cümlesini görüyor. Hatalar Güzel ülkemizde liselerimizin Türk Dili ve Edebiyatı öğrenci hayrına şifa beklemek abestir. Cephede savaşan zaten genellikle aynı hatalar. Bu yöntem sayesinde Bu dört sorudan sonra inanın beşinci soruya gerek yok. müfredatını belirleyen kurul şöyle düşünüyor olmalı: “Bu askerin halinden, bilgisayarda savaş oyunları oynayan öğrencilere, çok kısa bir sürede yazım-noktalama Eş dost, akraba ziyaretlerinde bazen ben de bu soruları çocuklar; okuma, yazma, konuşma, dilbilgisi eğitimlerini anlamaz. Yıllardır Türkçe-Edebiyat eğitimi adına kuralları kavratılabilir. gençlere soruyorum. “Türkçe-Kompozisyon” defterini dört dörtlük edinip, birer dil âlimi (filolog) olarak liseye geleceğimize giydirilen bu deli gömleği sorgulanmalı, getir bakalım.” dediğimde, maalesef karşılaştığım genel Yazımın başından beri tavsiye ettiğim metotlar, gelmişler. Eeee, o halde âlim adama, lisansüstü eğitim yeni ölçüler alınıp yeni gömlekler dikilmelidir. görüntü iç açıcı değil. Bir öğretim yılında yaklaşık 25 uygulanmış metotlardır. Bu metotlar sayesinde, dersine vermek lazım.” Edebiyat fakültelerinde yüksek lisans Dil ve edebiyat derslerini yeni nesillerimize sevdirecek hafta var. İdeal bir yazı eğitimi alan öğrencinin defterinde girdiğim öğrencilerden epeycesinin, gazete köşelerinde eğitimi alan öğrencilerin ezberlemesi gereken teorileri, bir yol bulmalıyız. Mevcut haliyle nesillerimize; bırakın Türkçe için en az yirmi; Türk Dili ve Edebiyatı için en yazı yazabilecek yeterliliğe ulaştığını gördüm. Birçok sınıflandırmaları, göndergesel işlevleri (bu tip uydurukça güzel konuşma, yazma ve edebi zevk eğitimi vermeyi az 15 adet kompozisyon olması gerekir. Bakıyorsunuz öğrencim, yüzbinlerce kişinin katıldığı yarışmalarda kelimeler acilen ders kitaplarından çıkarılmalı…) lise ancak edebiyattan nefret ettirmeyi başarıyoruz(!) ki mayıs ayına gelindiği halde ilkokul veya ortaokul derece aldı. öğrencilerimize kavratmaya çalışıyoruz. öğrencisinin defterinde üç adet kompozisyon var. OKUL MÜDÜRLERİMİZE VE ZÜMRE BAŞKANLARIMIZA Müfredattan ne kadar şikâyet edersek edelim, dersi Eser okutmuyor, ezber okutuyoruz. Parnasizmi, Böyle bir çocuğun yazı yazmayı öğrenmesi mucize DA ÇOK İŞ DÜŞÜYOR uygulayacak olan öğretmendir. Türkçe-Edebiyat realizmi, bu akımların temsilcilerini papağana ezberletir kabilinden bir şey olur. Ülkemizde Türkçe-Edebiyat derslerinin verimliliği ile öğretmenlerimize bu konuda büyük görevler düşüyor. gibi öğrencilere ezberletiyoruz. Sonuç nedir peki? Türkçe-Edebiyat derslerimizde; dersin müfredatından ilgili, okul müdürlerimize ve Türkçe-Edebiyat zümre İlkokul ve ortaokul Türkçe derslerinde öğretmen, liseye Öğrenci, sınavın ertesi günü bunları unutuyor. Okuma ders kitaplarına kadar bütün sistem, şu üç ana kazanıma başkanlarımıza da görevler düşüyor. Bilindiği gibi yönelik olarak ele alınıp yenilenmelidir. öğretmenlerin ders denetim görevi müfettişlerce değil okul müdürlerince yapılmaktadır. Okul müdürlerimiz 1.Güzel konuşma alışkanlığı kazandırmak. derslerin işleniş ahvali ile ilgili yılda en az bir defa 2.Okuma alışkanlığı kazandırmak. okullarındaki her öğretmeni derste denetlemekle görevlidir. Denetlenecek ilk zümre öncelikle Türkçe- 3.Güzel yazma alışkanlığı kazandırmak. Edebiyat zümresi olmalıdır. Aşağıdaki şu sorular, ders Bu üç kazanımı elde eden öğrencinin diğer derslerdeki işleniş performansını ortaya koymaya yetecektir: başarısı da kendiliğinden artacaktır. Yazılı sınavlara, 1.Sene başından beri öğrencilere kaç adet kompozisyon kitabı ezberleyerek giren öyle öğrencilerimiz var ki yazdırdınız. (Öğrencilerden birinin Türkçe / Edebiyat 70’ten yukarı not alamıyor. Bildiğini yazılı olarak ifade defterine bakılabilir) etme becerisi gelişmediği için sadece Türkçe-Edebiyat grubu derslerde değil diğer derslerde de ifade sorunu 2.Yıl boyunca uygulanan okuma programı nasıl yaşıyor. Öyle öğrencilerimiz var ki yazılı bir sınava, tam yürütülüyor, okuma raporları ne durumdadır, kitap not (100)alabilecek kadar çalıştığı halde bildiğini yazıya okuma çizelgesi tutuluyor mu? dökme becerisi yeterince gelişmediği için en fazla 70 3.Güzel konuşma uygulamaları, hazırlıklı-hazırlıksız alabiliyor. Yazılı ifade yeterliliğinin ders başarısına konuşma uygulamaları, şiir ezber ve okuma çalışmaları etkisi yüzde yüzdür. yapılıyor mu, bu konuyla ilgili listeler tutuluyor mu? Hedefimiz, dili olduğu kadar kalemi de konuşan; 4.Bütün bu çalışmaların, ödevlerin takibini işlediğiniz kitaplardan aldığı ilhamla hayatı doğru okuyabilen bir ödev takip çizelgeniz var mı? bir toplum oluşturmak olmalıdır.

64 Enderun Eğitim Yazıları Enderun Eğitim Yazıları 65 DOSYA I EĞİTİM ve REFORM DOSYA I EĞİTİM ve REFORM

yapamaz. Tarihi yapmanın tek yolu onu yazmaktır" TARİH BİLİNCİ OKULDA MI der. Paul Valery: "Tarih insan zekasının bugüne kadar yarattığı en tehlikeli meyvesidir" tanımını yapar.(6) DİZİLERDE Mİ VERİLİR? Oysa tarih, geçmişte yaşanan olayları bize anlatan son derece kıymetli bir bilimdir. Tarihi tehlikeli meyve haline getiren elbette ki tarihçinin yanlı olarak anlatmaya UMUT DİRİÖZ çalıştığı bilgidir. Bu sebeple tarih bilincinden önce doğru yazılmış tarih kitaplarına, tarih müfredatına arih genel anlamıyla geçmişi anlatan bununla tarihli genelgesinde her dersin asıl amacı öğrencileri ihtiyaç vardır. Tbirlikte insan topluluklarında olup bitmiş olayların “Milli hayata uyumlu ve Türk Milletine ve Türkiye Günümüzün temel sorunlarından biri de tarih bilincini, incelenmesi, bunların nedenlerinin araştırılması ve Cumhuriyeti’ne son derece uyumlu birer vatandaş tarihi dizilerden edinmeye çalışmaktır. Bu tutum doğru sonuçlarının günümüze olan etkilerinin değerlendirilmesi, haline getirmektir. Başka bir genelgesinde de ‘Türk bir davranış değildir. Tarihi dizilerde, tarihi olgulardan bir başka deyimle geçmişi bugüne bağlayan bilgidir. mektebi eline teslim edilmiş olan her Türk çocuğunu çok seyircinin ilgisini çekmek amacıyla kurgusal olaylar Tarih, insan toplumlarında ve toplumlar arasında Cumhuriyet rejiminin psikoloji ve ideolojisini tamamıyla ön plandadır. Nasıl ki tarihi olaylar tarihçinin gözüyle meydana gelen olay ve gelişmeleri yer ve zaman kavramış, Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti için son yansıdığından çoğu zaman tarafsız değildir. Diziler, filmler göstererek neden- sonuç ilişkileri içerisinde inceleyen derece faydalı bir Türk vatandaşı haline getirmeye de senaristin prizmasından yansır. Bu sebeple olay ve olarak hemen hemen haftada 40-50 dizinin yayınlandığı ve değerlendiren bilimdir.(1) mecburdur.” der.(3) Cumhuriyet döneminin eğitim olgular çoğu kere tarih olmaktan çıkar tamamen kurguya bir ortamda tarihi diziler de elbette yerini almalıdır. Tarih dersi ilk kez Tanzimat’tan sonra okul programlarına politikasındaki bu değişiklik tarih dersi müfredatının dönüşür. Aynı zamanda senaristler, çoğu zaman dönemin Ailece izlenebilecek, toplumun değerleriyle barışık bu girmiştir. 1869 Maarifi Umumiye Nizamnamesiyle ilk da değişmesini sağlamıştır. siyasi yapısından da etkilenirler. Yaşadıkları döneme tür dizilere karşı olmak mümkün değildir. Ancak bu tür diziler bize sadece fikir verir, tarih şuuru vermez. Tarih düzenli okul müfredatı hazırlanmış ve tarih dersi bu Bu tutum tarih bilinci tanımını da farklılaştırmıştır. uygun olarak dizi ve filmler üzerinden topluma mesaj şuuru okulda edinilir. müfredatın bir parçası olarak kabul edilmiştir.(2) Herkes kendi bakış açısına göre bir tarih şuuru tanımı vermeye çalışırlar. Eski tarihi filmlere bakıldığında hoca karakterlerinin, genelde toplum tarafından sevilmeyen, Tarih eğitimi ise toplumda ve eğitim camiasında bir yapmıştır. Öğrenmede okuduklarımızın %10 ‘unu, işittiklerimizin cahil, itibarsız insan tipi olduğu görülmektedir. Bu durum %20’sini, gördüklerimizin %30’unu, hem görüp hem bilim dalı olarak değil toplumu ideolojik koşullandırma Tarih bilinci, geçmişin yorumları, günün algılanması ve dönemin konjonktürüne oldukça uygundur. Günümüzdeki işittiklerimizin %50’sini, söylediklerimizin %80’nini, aracı olarak görülmektedir. Bu nedenle tarih siyasal geleceğe ilişkin beklentiler arasında bağlantı kurmayı tarihi dizilere bakıldığında ise güncel siyasi mesajların davranışlarımızla beraber söylediklerimizin %90’ını ve ideolojik çatışma alanına dönüşmektedir. gerçekleştirebilmek demektir.(4) Yahya Kemal’e göre diziler üzerinden topluma iletilmeye çalışıldığı eleştirisi hatırlarız. Buna göre filmler, belgeseller, görsel materyaller ise Tarih bilinci; geçmişi zapt ve hıfz etmek gelmesi Bu amaçla Cumhuriyet dönemi eğitim politikasının oldukça yaygındır. kullanarak öğrenmeyi kalıcı hale getirmek önemlidir. başlıca amacı, her düzeydeki okullarda cumhuriyet ihtimali olan bir şeylere karşı yardımcı olmaya hazır Bu durum sadece ülkemizde yaşanmamaktadır. Büyük Ancak bunlar öğrenme ortamında kullanılacak, öğrenmeyi rejiminin gerektirdiği ve yeni Türkiye’nin gereksinim bulunmak şuurunun ilk vazifesidir. Bunun için daima devletler, tarihi gerçekleri çarpıtmak, zalimi mazlum kolaylaştıran yardımcı tekniklerdir. Asıl yöntem bu duyduğu nesiller yetiştirmek olmuştur. Bu dönemde maziye dayanmış ve istikbale eğilmiş bir haldeyiz. mazlumu zalim göstermek, yanlışı doğruymuş gibi değildir. Sürekli dizi film izleyerek tarih öğrendiğini Cumhuriyet ve değerleri sevdirilmeye çalışılırken Şuurlu dediğimiz varlığın farikalarından biri maziye aktarmak, haksızı, katili, hırsızı, milyonlarca insan sanmak bir yanılgıdan ibarettir. Osmanlı ve yönetim anlayışı eleştirilir. Nitekim dönemin dayanmak ise diğeri istikbale eğilmektir. Daha doğrusu katleden soykırımcıyı, sömürgeciyi, işgalciyi istedikleri bakanlarından Cemal Hüsnü Bey 1929’da öğretmenlere: şuur, olmuş ile olacak yani mazi ile istikbal arasında İnsanlara tarih şuuru vermek için, okul ortamında, gibi göstermek, insanları hipnotize etmek amacıyla “Sizler Türk azim ve enerjisinin altı yüz sene gerçek bir şirazedir. program dahilinde tarihi öğretmeyi ilgi çekici hale getirmek doğrultusunu niçin ve nasıl kaybettiğini çocuklara tarihi filim ve diziler yapmaktadırlar. Eğer tarih bu gerekmektedir. Tarih dersini sınıfa hapsetmekten Tarih bilinci ancak tarih bilgisiyle olur. Tarih bilgisi anlatırken daima bu asil Cumhuriyet neslinin yaratacağı diziler üzerinden öğrenilirse varılacak yer hiç te iyi bir kurtarıp, farkındalık oluşturmak çok önemlidir. Her gün ise okul ortamında tarih dersinde öğrenilir. Önce bilgi dünyayı düşüneceksiniz” der. Bakan Esat da 1931 yer değildir. farkına varmadan önünden geçtiği çeşmenin, caminin, edinilir sonra bilinçlenilir. Burada ise ne okutulmalı, Ancak okuma fırsatı olmayan, akşama kadar çalışıp mezar taşlarının, farkına varmasını sağlamak, merak hangi tarih bilgisi öğretilmeli? sorusu akla geliyor. O evde dinlenirken, tarihi dizi izleyip geçmiş hakkında duygusunu oluşturmak önemlidir. Tarih derslerinin halde tarih bilinci oluşturmadan önce doğru yazılmış malumat sahibi olmak normal karşılanabilir. Bizim kast bir kısmı müzede, camide, sokakta, tarihi bir mekânın tarih kitapları olmalıdır. Yanlış yazılmış kitap yanlış ettiğimiz eğitim çağındaki çocukların diziler üzerinden önünde işlenmelidir. Böylece tarih şuuru oluşturmak için bilince götürür ki bu da en tehlikeli durumdur. Tarihin tarih bilinci edinmemeleridir. Okuyarak, araştırarak bilgi dizilerle bel bağlanmamış olunur, okuyarak, araştırarak, genleriyle oynamaktır. Genleri bozulmuş bilgi ise bireye sahibi olunmalıdır. Evde dinlenirken tarihi diziler tabi ki ilgi uyandırarak sağlanmış olunur. faydadan çok zarar verir. izlenmelidir. Son dönemde izlenme rekoru kıran oldukça KAYNAKÇA; Bir kere tarihi olgular, bilgiler bize hiçbir zaman arı güzel tarihi diziler çekilmektedir. Kültür bakanlığı bu tür 1-) Uçarol Rıfat, Siyasi Tarih, İstanbul 2000 olarak gelmezler. Her zaman kayıt tutanın zihninden dizilerin çekilmesi için olanaklar sunmalıdır. Senaryoları 2-) Kaya H., Osmanlıdan Cumhuriyete tarih Dersi Müfredatı, Toplumsal Tarih kırılarak yansırlar. Bundan şu sonuç çıkar ki bir tarih gözden geçirecek bir heyet oluşturup doğruya en yakın Dergisi, sayı,100 3-) Akyüz Yahya,Türk Eğitim Tarihi, Alfafa yay. 2001 eserini ele alınca, ilk ilgileneceğimiz, içindeki olgular hale getirmelidir.Tarihe ilginin artmasında, tarih kitapları 4-) Tekeli İlhan,Tarih Eğitiminin Yeniden Yapılandırılması, Ankara 2000. değil, onu yazan tarihçi olmalıdır.(5) Oakeshott "Tarih satışlarının hızla artmasında, tarihi dizilerin katkısı 5-) Corr H. Edwart, Tarih Nedir? İletişim yay. 2003 tarihçilerin yaşantısıdır. Tarihçiden başkası onu oldukça fazladır. Dolayısıyla izlemeyi seven bir toplum 6-) Yılmaz Levent, Tarih Yazımında Yeni Yaklaşımlar, Tarih Vakfı, İstanbul 2000

66 Enderun Eğitim Yazıları Enderun Eğitim Yazıları 67 DOSYA I EĞİTİM ve REFORM DOSYA I EĞİTİM ve REFORM

çalıştırılırken ve her gün röntgen çekilerek COĞRAFYA KADER MİDİR? hırsızlık yapıp yapmadığı test edilirken itiraz etmeyecekleri bir yaşantı ve eğlence anlayışı kurgulanmıştı. Kara kıtanın elmas çocuklarına reva görülen bu muamele yaşadıkları coğrafya İSMAİL YÜKSEK ile izah edilemeyecek kadar girift ilişki ağı ve sebep içermektedir. Diktatörlükle yönetilen toplumların ortak özelliklerinden biri (halk oğrafya, doğa ile insan arasındaki etkileşimi ve Aristotales, Heredot ve Ahmet Hamdi Tanpınar’a da açısından) coğrafyanın kader olduğu anlayışıdır. Cbağlantıları neden-sonuç ilişkisi içinde ele alan atfedilen bu sözün Sanayi İnklabı’na kadar tüm toplum Ayrıca bu tür toplumların büyük bir kısmında bilimler topluluğudur. Yaşadığı coğrafyadan bağımsız için geçerli olduğunu söylemek mümkün; ancak “Yoksulluk Kaderdir” anlayışının filizlendiği de düşünülemeyen insanlar, tarih boyunca yaşadığı coğrafyayı küreselleşmenin her geçen gün etkisini daha arttırdığı görülmektedir. Oysa günümüz koşullarında etkilemiş ve ondan etkilenmiştir. Bu durum dönemsel ve teknolojik gelişmelerin sınır tanımadığı günümüzde coğrafyanın kaderden öte bir imkan olduğunu olarak farklılık göstermiştir. Kimi dönemler doğa, insan bu söz dünyanın önemli bir kısmı için artık geçerli ortaya koyan ülkelerin ve toplumların sayısı da üzerine daha fazla etki yapmış ve şekillendirici bir rol değildir. Özellikle geri kalmış/bırakılmış toplumlarda bu azımsanmayacak kadar fazladır. Birinci Dünya üstlenmiştir; kimi dönemlerde ise insan, doğa üzerinde durumun geçerli olmasının nedeni kolaycılık ve yanlış Savaşı'nda yerle bir edilen Almanya ile İkici daha fazla etkili olmuştur. kader anlayışından kaynaklansa gerek. Yoksa Afrika’nın Dünya Savaşı’nda tarumar edilen Japonya’nın kendini gösterdi. Ancak Türkiye ne zaman ki gönül yaşadığı zulüm veya Hindistan’ın yüzlerce yıl İngiltere’nin gösterdikleri gelişim yaşadıkları coğrafya ile ilgili değil; coğrafyasını dikkate alarak hareket etti işte o zaman İnsanların yaşadığı coğrafyadan bağımsız düşünülmesi sömürgesi olarak yaşadıkları hangi coğrafi faktörle krizleri fırsata çeviren yaklaşımlarıyla alakalıdır. Japonya birileri bu durumdan rahatsız oldu. Son zamanlarda elbette mümkün değildir. Ancak tarihin her döneminde açıklanabilirdi. Sömürgeci güçler tarafından Hindistan Dünya’nın yer altı kaynakları bakımından en fakir ve ülkemizde sıkça dile getirilen “Mavi Vatan” tartışmalarını coğrafyanın insana olan etkisi aynı olmamıştır. İlk çağ kıtasının sömürülmesini kolaylaştıran, sömürüye daha tarımsal arazinin en sınırlı olduğu ülkelerinden biridir. bu pencereden değerlendirdiğimiz zaman, ülkemizin insanlarının gündelik hayatı incelendiği zaman büyük açık hale getiren reenkarnasyon ve kast sistemi gibi Ancak Japonya yaşadığı coğrafyanın sunduğu balıkçılık hinterlandını (etki alanını) Asya’dan Afrika’ya oradan oranda doğal koşullara bağlı olduğu görülecektir. anlayışlar, yanlış kadercilik düşüncesinin toplumlardaki imkanı ile sınırlı kalmamış, “Meiji Restorasyonu”ile da Avrupa’ya uzanan bir perspektifle almanın gerekliliği Yerleşme şekillerinden, beslenme biçimine, ekonomik tezahürünü görmemiz açısından önemli bir örnektir. teknoloji alanındaki çalışmalarını topraksız tarım net bir şekilde görülmektedir. Ancak tüm bu gelişmelere faaliyetlerinden, sosyolojik yapılarına kadar tüm unsurlar Yüzlerce yıl bu insanlara, efendilerine (!) itaat edenleri faaliyetlerine kadar taşımış ve Dünya’nın en gelişmiş rağmen ülkemiz hala tarihi misyonunu ortaya koyabilmiş için en belirleyici faktör yaşadıkları coğrafya idi. Çok kısa daha güzel bir geleceğin beklediği söylendi. ülkelerinden bir olabilmiştir. Japonya yaşadığı coğrafyanın değildir. Ülkemizin jeopolitik konumundan kaynaklı mesafede dahi farklı hayatları ve bakış açıları görmek olumsuzluklarını ve İkinci Dünya Savaşı’ndaki gelişmeleri avantajları daha etkili kullanılmalıdır. Yenilenebilir enerji Günümüz koşullarında herkes için coğrafya kader mümkündü. Her toplumun keskin çizgilerle ayrılan “alın yazısı” olarak değerlendirseydi ve bu durumun kaynakları daha fazla teşvik edilmeli ve doğal afetlerle olsaydı aynı ırkı, dili, coğrafyayı paylaşan Güney Kore’de kendilerine has özellikleri vardı. Hatta her toplumun kaderin tecellisi olduğuna inansaydı şu anki imkanlara ilgili çalışmalar çağın koşulları dikkate alınarak tekrar kişi başına düşen gelir 30.000 Dolar, Kuzey Kore’de konuştuğu dil ve kullandığı kavramlar arasında ciddi sahip olması imkansızdı. Kristof Kolomb’un keşifleri gözden geçirilmelidir. Yatay mimariyi esas alan bir bakış 1,000 Dolar olmazdı. Tıpkı Meksika ile ABD arasındaki farklar vardı. Her toplumun dilinde yaşadığı coğrafyayla ve yeni kıtaya (Kuzey ve Güney Amerika’ya) yapılan açısıyla kentler, tarihi dokusuna uygun olarak yeniden farkın coğrafi farklılıkla açıklanamayacağı gibi. Daron uyumlu kavramlar geniş yer tutuyordu. Bozkır’da yaşayan göçler coğrafyanın kader olmayabileceğini göstermesi inşa edilmelidir. Okullarda coğrafya eğitimine bölgesel Acemoğlu ve James A. Robinson’ın Ulusların Düşüşü bir toplulukla deniz kenarında veya çölde yaşayan bakımından önemlidir. farklılıkları ve çeşitliliği dikkate alarak daha fazla yer adlı kitaplarında aktarılan “kapsayıcı kurumların ve toplumların kullandığı kavram çeşitliliği birbirinden verilmesi oldukça önemlidir. farklıydı. Bu bağlamda 14. Yüzyılda yaşamış ve dönemin sistemlerin” kalkınma açısından daha belirleyici rol İşgalcilerin ve emperyalistlerin onlara açtığı pencereden önemli bir sosyal bilimci olan İbni Haldun’un “Coğrafya oynayan etken olduğu vurgulanmaktadır. Ekonomik hayata bakan ve onu değerlendiren bir toplumun Bu anlamda coğrafya kader değildir; imkândır, fırsattır. Kaderdir” sözü anlam kazanıyordu. Napolyon, Bismarck, kalkınma açısından elverişli koşullara ve kaynaklara “Coğrafya Kaderdir” demesi normaldir. Dünya’nın Çeşitli imkânları, olanakları ve fırsatları barındıran sahip olmayan birçok ülkenin, bu koşul ve merkezinde yer alan Güneybatı Asya’nın “Ortadoğu” önemli bir potansiyel ve gelecek nesillere devredilmesi kaynaklar açısından yoksunluk çekmeyen olarak tanımlanması bu durumu özetlemesi bakımından gereken bir mirastır.

ülkelerden daha iyi performans sergilediği önemlidir. Bu coğrafya ancak İngiltere’nin bulunduğu KAYNAKÇA; bilinmektedir. Asya Kaplanları olarak nitelenen coğrafyadan bakıldığı zaman “Ortadoğu” olarak Belge, R. (2016). “Bir beşeri coğrafyacı olarak İbn Haldun” Yayımlanmamış Yüksek ülkeler ile İskandinav ülkelerinin yakaladığı nitelendirilebilir. Anadolu coğrafyasından baktığımız Lisans Tezi, İstanbul: Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. iktisadî başarı da coğrafyanın “kader” olarak zaman burayı “Ön Asya” olarak görmek daha tutarlı bir Yüksek, İ. (2018). “Arazi Kullanım Faaliyetlerinin Zamansal Değişimi: Karasu Çayı Havzası Örneği (1985 - 2015)” Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Şanlıurfa: nitelenemeyeceğinin en önemli örnekleri. Elbette tavır olacaktır. Yaşadığımız coğrafyanın sınırları bundan Harran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. günümüzde artık yaşadıkları coğrafyadan yüz yıl önce Batılı Emperyalistler (Sykes-Picot) eliyle Okşar, Y. (2018). Din ve Coğrafya İlişkisi: Şemsü›d-Din esSemerkandî ve İbnHaldûn’un Yedi İklim Anlayışlarının Karşılaştırmalı Analizi, Çukurova Üniversitesi tamamen bağımsız olduğu söylenemez. şekillendirildi. Aramıza çekilen ve ne tarihi, ne kültürel İlahiyat Fakültesi Dergisi, 18 (2), 1035-1069. Ancak bu etki dünyanın önemli bir kısmında ne de coğrafi hiçbir dayanağı olmayan bu suni sınırlar https://www.malumatfurus.org/cografya-kaderdir-ibn-haldun/Erişim oldukça sınırlıdır. Burada Afrika için ayrı kardeşleri bir anda “öteki” ilan edebildi. Ne yazık ki Tarihi:07.03.2021 bir parantez açmak gerekir. Dünyanın en Türkiye yıllarca bu “öteki” bakış açısıyla hareket etti. https://www.mahfiegilmez.com/2019/06/cografya-kader-midir.htmlErişim Tarihi:07.03.2021 kıymetli madenlerine ev sahipliği yapan Afrika Türkiye’ye biçilen rolün dışına çıkmaması gerektiği ve https://www.lacivertdergi.com/dosya/2019/08/20/hayir-cografya-kader- insanları kendi ülkelerinde (maden ocaklarında) dizayn edilme çabaları, belli araklarla yapılan darbelerde degildirErişim Tarihi:07.03.2021

68 Enderun Eğitim Yazıları Enderun Eğitim Yazıları 69 DOSYA I EĞİTİM ve REFORM DOSYA I EĞİTİM ve REFORM

Sosyal, siyasal, iktisadi, hukuki bilimlerde GÖSTERİŞLİ YALANLARLA seküler bilginin tahakkümünden nasıl kurtulacağımıza dair çözüm BARIŞIK YAŞAMAK önerileri var mı akademinin? Ya da hepimizin zihnini felç eden ulus-devlet aklından nasıl bağımsızlaşacağımıza KAMİL ERGENÇ ilişkin ne öneriyor? Bütün disiplinlere nüfuz eden Protestan burjuva araçsal ürkiye üniversite/akademi havzası, henüz epistemolojik Dolayısıyla (bugün itibariyle) sosyoloji disiplininden ilham aklının insan-evren-tabiat üzerinde Tve metodolojik bağımsızlığını elde edemediği için, son alarak sağlıklı bir Türkiye toplumu analizi yapılamaz ve kurmaya çalıştığı hegemonyadan nasıl birkaç yıldır, özellikle sosyoloji ve ilahiyat fakültelerinin ilgi nitekim yapılamıyor. Sosyoloji literatürünün kavramsal kurtulacağımıza dair de bir şeyler alanına giren konular bağlamında, Türkiye kamuoyuna çerçevesi, Protestan burjuva uygarlığının tarihsel duymak istiyoruz akademiden. Tekrar iki gösterişli yalan (dolması) yutturulmaya çalışılıyor. tecrübesinden ilham alarak belirlendiği için Avrupa’yla hatırlamakta fayda var. Siyasi-sosyal- Bu yalanlardan birincisi “Z Kuşağı” klişesi adı altında benzer sosyo-politik,sosyo-kültürel ve teo-politik hukuki-iktisadi-psikolojik vb. modern yeni bir “tür” le karşı karşıya olduğumuz gerçeğini kabul tecrübeyi yaşamamış toplumların/ulusların modern disiplinlerin hiçbiri “nötr” değildir. etmemizi istiyor. Bu yeni “tür”ün öncekilerden (yani sosyoloji disiplininin metodolojisiyle analiz edilmesi Auguste Comte, insanlık ailesinin x ve y kuşağından) oldukça farklı ve hatta bağımsız mümkün değildir. Benzer durum ilahiyat havzaları için de teolojik ve metafizik evreleri geçerek olduğunu görmemiz ve onlara karşı tutum/tavır ve geçerlidir. Türkiye ilahiyat akademisi, merhum Faruki’nin pozitivist evrede karar kıldığını; din dijital dünyanın içine doğmuştur. X kuşağıyla (yani tarzımızı (bu gerçeğe göre) belirlememiz gerektiğini ifadesiyle, bir tür şarkiyat enstitüsü gibi çalışmaktadır. olgusunun pozitivizm öncesi toplumların korku/hayal/ dedeleriyle) temasları ya çok zayıftır ya da zaten iddia ediyor. Modern sosyolojinin çizdiği kavramsal (1) İslam’ın ana kaynakları olan vahiy ve nübüvvet büyü gibi psiko-patolojik durumlarının sonucu olarak görmemişlerdir. Babalarından da geleneksel kodlara çerçeveye sadık kalmamız salık veriliyor ve bilimsel bilgisinin, inceleme-araştırma konusu olmanın dışında ortaya çıktığını; aydınlanma devrimiyle birlikte bilimsel ilişkin pek bir şey aldıkları söylenemez. İdeolojilerin bilginin de bu kategorik ayrımı desteklediği savı öne ilahiyat akademisinde bir karşılığı yoktur. Yani vahiy bilginin ve rasyonalitenin egemenliğine geçildiğini ve sona erdiği(!) bir zamana gözlerini açtıkları için daha sürülüyor. İnsanlık tarihini kategorik ayrımlara tabi ve nübüvvet bilgisini referans alarak, iktisadi-siyasi- dolayısıyla artık dine ihtiyaç kalmadığını iddia etmişti. özgürdürler(!) Yani bu kuşak dini/geleneksel/ideolojik tutarak çözümleme çabası modern sosyolojinin alamet-i hukuki-içtimai vs. alanlarda belirleyici olacak şekilde Bugün de X,Y,Z kuşakları adı altında yapılan ayrımın kodlara yabancıdır. Kentin seküler/profan/ladini/ farikası olduğu için X,Y,Z kompartımanlarından oluşan çözümleme yapacak bağımsızlığa ilahiyat akademisi benzer bir muhtevaya sahip olduğu (ve Hıristiyan pragmatist ve oportünist ikliminde yetiştikleri için bu yeni tür çözümlemeye şaşırmıyoruz…19. yüzyılın ünlü sahip değildir. Tefsir-hadis-siyer-fıkıf-tasavvuf-kelam teolojisinden imgeler barındırdığı) söylenebilir. Buna göre bunlar ayrı bir “tür” dür(!) pozitivist kuramcılarından Auguste Comte da toplumların gibi alanlarda oldukça ayrıntılı çalışmalar yapılmasına X kuşağı (takriben 1950-1980 arası) kırdan kente göç Buraya kadar söylediklerim (kabaca) modern sosyolojinin tarihsel serüvenini üç aşamalı olarak yorumlamıştı. Bu ve devasa bir literatür oluşmasına rağmen, vahiy ve eden ilk kafileyi temsil ediyor. Bu kafilede yer alanlar, çözümlemesi… İçerisinde kimi doğrular barındırıyor olsa “üçlü” yorumlama çabasının “teslis”ten ilham aldığını nübüvvet bilgisinin kamusal alana nasıl nüfuz edeceğine kırsalın/taşranın/köyün tüm özelliklerini üzerinde söylemek mümkün… Modern paradigmanın bütün dair (belirleyici) çalışmalar yapılamamaktadır. Çünkü taşıyor. Bu özellikler ise (genelde) dinle bağlantılı da metodoloji Protestan kodlar barındırdığı için varılan kavramları, Hıristiyan teolojisinin izlerini taşır. Başka Türkiye üniversite sistemi Protestan burjuva uygarlığının olarak öne çıkar. Yani X kuşağı dindar, mutaassıp, netice sorunludur. Dikkat edilirse bu çözümlemede din, türlü olması da mümkün değildir. Çünkü modernite epistemolojik ve metodolojik çerçevesine bağımlıdır. Bu ataerkil, eril vb. karakterdedir. Kentle karşılaşmaları köylü/taşralı bir bağlama hapsedilmiştir. Kent kültürü Hıristiyanlık içi kavganın sonucu olarak tebarüz etmiştir bağımlılık nedeniyledir ki sürekli olarak epistemik ve oldukça sancılı olmuştur. Ayak uydurmakta güçlük egemen oldukça dinin etkisi zayıf olarak gösterilmiştir. ve tepeden tırnağa Protestan kültür kodlarını havidir. metodik şiddete maruz kalmaktayız. Ancak asıl dikkat çekmişlerdir. Kentliler bu insanlara “yabani” gözüyle Zımnen, “din kentli değildir” mesajı verilmektedir. Bu kodlar modern disiplinlerin hepsine nüfuz etmiştir. çekici olan ise akademinin bu bağımlılıktan habersiz bakmış, onlar da kentin çeperlerinde kendilerine Kuşaklar arası ilişkiler birbirinden bağımsız olarak Özellikle de sosyal ve siyasal bilimler olarak adlandırılan oluşudur. Müslümanların tarih sahnesine güçlü bir yer bulmaya çalışmıştır. “Beyaz adamın” Avrupadışı ele alınmış ve toplum bir bütün olarak değil parçacı disiplinlerin (ve bu arada sosyolojinin) temel amacı, şekilde adım attığı asırlarda farklı kültür havzalarıyla toplumlar için dile getirdiği “olmamışlık” , kentlilerin değerlendirilmiştir. İlerlemeci tarih tasavvuruna meşruiyet Protestan burjuva uygarlığının tarihsel tecrübesinin ve bu arada pek tabi ki kurumsal(okullaşmış) Hıristiyan taşra/köy için kullandığı argümandır artık. Kentin kazandırılmıştır. İdeolojilerin bittiği varsayılmaktadır. insanlık ailesi için “kaçınılmaz” olduğunu ispatlamaktır. teolojisiyle karşılaşmanın doğal sonucu olarak tartışılan çeperlerine yerleşen bu kuşak bir yandan geleneksel Böylece gençler, kendilerinden önce yaşa(y/n)anların “Beyaz adamın” üstünlüğünü merkeze alan bu yaklaşım, ve fakat bugünün Müslüman bilincine zerrece katkısı kodlarını muhafaza etmeye çalışırken diğer yandan ehemmiyetsiz olduğuna inandırılmaya çalışılmış Avrupa dışı toplumların ancak Avrupa’nın geçirdiği olmayan “lafız-mana ilişkisi” gibi meseleler etrafında da kentin kendine mahsus doğasına intibak etmeye ve geçmişin tecrübesinden istifade etmek yerine, evreleri tecrübe ederek kıvama geleceklerini, aksi sürdürülen tartışmalar göstermiştir ki, henüz akademimiz, çalışmaktadır. Y kuşağı ise(takriben 1980-2000 arası) içine doğduğu anın akışına uygun hareket etmeleri taktirde tarihin arka odasında ya da çeperinde kalmaya epistemik ve metodik şiddetin farkında değil. Olsaydı X kuşağının çocuklarıdır. Bunlar kentte doğmuştur ve istenmiştir. “Geçmişten kopuş” sadece geleneksel/ mahkum olacaklarını içkindir. Az gelişmiş-gelişmekte şayet evvela bu şiddetten nasıl kurtulacağımıza dair fakat hala baba/ata kültüründen tam olarak sıyrıl(a) ideolojik kodlardan kurtulmayı içkin değildir. Aynı olan-gelişmiş kategorilerinde(ki yine üçlü tasnif söz çözümleme yapması gerekirdi. Vahiy ve nübüvvet mamıştır. X kuşağına göre daha kentlidir. Çünkü zamanda, modern sosyoloji ve tarih disiplinleri aracılığıyla, konusudur) de görüleceği üzere “gelişmiş olan” (ki o bilgisinin yalnızca inceleme-araştırma konusu olduğu burada okumuştur. Geleneğin izleri çok belirgin ilkel/arkaik/primitif/tarihsel bağlama hapsedilen beyaz adamdır) kendisinden sonraki basamaklarda akademide “lafız-mana ilişkisi” ya da “tarihselcilik” gibi olmasa da hala vardır. Kentin ideolojik kamplarından vahiy ve nübüvvet bilgisinden de kopuş demektir. kimlerin olacağına karar verendir. Tanımlama hakkını meseleleri tartışmanın Türkiye İslami bilincine nasıl bir birine angaje olmuştur. Siyasal bilinci daha yüksektir… Binaenaleyh genç kuşakların (özellikle de Müslüman elinde tutuyor olmasından dolayı kendisini “özne” kendi katkısı olabilir? Akademinin öncelikle epistemolojik ve Z kuşağı ise(takriben 2000 ve sonrası) Y kuşağının gençlerin) mübarek İslam’ın inkılabi doğasından bihaber dışındakileri de “nesne” olarak konumlandırmıştır. metodolojik bağımsızlık savaşı vermesi gerekmez mi? çocukları olarak kentleşmenin doyuma ulaştığı ve yaşamalarını temin etmeyi amaçlamaktadır.(2)

70 Enderun Eğitim Yazıları Enderun Eğitim Yazıları 71 DOSYA I EĞİTİM ve REFORM DOSYA I EĞİTİM ve REFORM

Öte yandan meselenin (bir de) kapitalist iktisadi düzene gereken “gençlerin deizme yöneldiği” yalanıdır. yandan vahiy bilgisi ve nebevi önderlik olmadan da çıkış yolunun hayatı seküler/profan bir perspektif yaptığı katkı boyutuyla da değerlendirilmesi gerekiyor. Geleneksel kodlarından ve/veya ideolojik aidiyetlerinden (aklın yardımıyla) hakikate ulaşılabileceği iddiasına eşliğinde yaşamak olduğunu iddia eden liberal havzalara Şöyle ki, kapitalizm toplumları kompartımanlara koptuğu varsayılan gençler için öngörülen yönelimin meşruiyet kazandırılmaya çalışılır. kalmış durumda… aydınlanmanın din anlayışı olan “deizm” olması bizleri ayırarak her kompartıman için ayrı bir tüketim pazarı/ Deist olmak için sadece Aristo tahsili de yetmez. Kamu erkini elinde tutanlar genç kuşakların dini şaşırtmamalı(!) Ancak burada bir sorun var… Bir insanın müşterisi oluşturmakta ve bu pazarın sürekliliğini Beraberinde vahiy ve nübüvvet olgusunun mahiyeti ve duyarlılığında meydana gelen aşınmanın nedenlerini deist olabilmesi için oldukça yüksek düzeyli bir felsefi sağlamak için de azami gayret göstermektedir. “Z keyfiyetine dair de ciddi bir bilgi birikimi ve zihinsel çaba çözümleye(bile)cek ehliyet ve liyakat sahibi kadrolardan Kuşağı Moda”, “Z Kuşağı Sinema”, “Z Kuşağı Eğlence” vb. müktesebata ihtiyacı var. Ahmet Cevizci’ nin Felsefe da gerekir. Yani “vahiy nedir ne değildir?” ve “nübüvvet yoksun oldukları için (çünkü modern sosyolojinin kategoriler bütünüyle pazarın egemenliğini tahkim etme Sözlüğü’nde deizm; “iman karşısında akla önem veren, gerekli midir değil midir?” sorularına cevap vermek icap kavramsal çerçevesini kullanıyorlar),gençliğin gidişatını amacına matuftur. Her kuşağın bağımsız/müstakil/ vahyi, peygamberliği ve mucizeleri tamamen bir tarafa eder. Ardından vahiy-akıl ilişkisine dair çözümleme daha fazla imam hatip okulu ya da ilahiyat fakültesi açarak otonom bir mevcudiyetinin olduğuna dair söylem, hem bırakırken, doğal bir din ve akla dayalı bir tanrı anlayışı… yapmak lazım gelir. Tüm bunlardan sonra kişi şayet düzelteceklerini zannediyorlar. En büyük handikap ta bireyselliğin tervici bağlamında oldukça işlevsel bir rol Tanrının varlığını teleolojik ve kozmolojik argümanlarla “ben vahiy ve nübüvvet bilgisi olmadan da sahih/ bu... Hayata dokunmayan dinin, teorik mülahazaların oynamakta ve önceki kuşakların mirasından teberri kanıtlama… Tanrı’nın dünyayı yarattıktan sonra, ona bir adil/hak üzere bir hayat yaşayabilirim” diyebiliyorsa o konusu olmaktan öteye gidemeyeceğini bilmelerine etmenin yolunu açmakta hem de pazarın sorunsuz daha müdahale etmediğini ileri sürmek…”(4) şeklinde zaman onun deist olduğuna kanaat getirebiliriz. Deizme rağmen, bunu yapıyorlar. Din, erk sahipleri eliyle işlemesine katkı sunmakta. Modernitenin, geleneksel tanımlanmış. Demek ki deist olmak (bir anlamda) Aristo yöneldiği söylenen Türkiye gençliği arasında bu soruları dayatılmaya başladığında (benzerine geçmişte de çokça ilişki biçimlerini değiştirerek ya da işlevsiz kılarak ve gibi düşünmek anlamına geliyor. Çünkü Aristo’ya göre gündemine almış birinin olduğunu zannetmiyorum. rastlanacağı üzere) kendisinden nefret edilen bir olgu bütüncül perspektifi zaafa uğratarak mevzisini tahkim “tanrı en mükemmel varlıktır ve bu nedenle (bayağılıkların Hatta bırakalım gençliği, akademi bile bu konularda haline gelir. Hıristiyanlık bu yüzden paramparça oldu… ettiği gerçeği hatırlandığında, şahitlik ettiğimiz bu süreci olduğu) dünya ile ilgilenmez. Kendi göksel aleminde (eğer alanı değilse) kafa yormuyor. Sekülerliğin Avrupa’da bu kadar revaçta olmasının temel anlamak daha da kolaylaşır. Merhum Şeriati’nin “şirk yine kendini temaşa eder. Çünkü mükemmel olan sebebi Katolikliğin despotik, hurafeci, çileci ve ultra- Dolayısıyla genç kuşakların deizme yöneldiği iddiasının (ancak) mükemmel olanla meşgul olur.” Aristo’nun denetimci doğasıdır. İslam’ın son Elçi(s.a.v) aracılığıyla sosyolojisi”(3) dediği parçacı değerlendirme metodunun bir karşılığı yok. Hepimiz gibi gençler de İslam’ın bir tanrı tasavvurunda vahiy de yoktur nübüvvet te… tarihe vurduğu silinmez damga, dayatarak değil ikna hayata, bilgiye ve tarihe tevhidi perspektiften bakması kültür bileşeni olarak kabul edildiği ortamın içine Tanrı ilk hareketi başlatan “hareketsiz” varlıktır. Yani ile oldu… Yüce İslam’ın istisnai ferdiyet manifestosu, gereken Müslümanlar arasında da karşılık buluyor doğdular. Ulus-devlet tarafından araçsallaştırılan(yani hareket etmeyen hareket ettirici… Çünkü Aristo’ya göre ahlak ve adalet öğretisi Roma-İran uygarlıklarının olması inhiraftır. Yaklaşık iki asırdır Batı’nın hem devlet aygıtının ihtiyacına göre biçimlendirilen ve kimi hareket zaaftır ve tanrı da zaaftan münezzehtir… Sadece köleci, totaliter ve seçkinci düzenlerini darmadağın etti. teknolojik hem de ideolojik ve kavramsal çöplüğü olarak zaman yükselen kimi zamansa sönen) bir din dilini fiziksel yasalar itibariyle değil sosyal hayata müdahale Mübarek İslam’ın inkılabi dilini vulgarize eden mollalar yaşamaya mahkum olan Türkiye’nin (ve birçok halkı tecrübe ettiler/ediyorlar. İslami gerçekliğin nasıl bir şey bağlamında da tanrı pasiftir… Ait olduğu kültürün çok ne kadar kabahatliyse; onlara tepki olsun için elitist/ Müslüman ülkenin) acil olarak üniversite/akademi olduğuna dair farkındalığa (hepimiz gibi) sahip değiller. tanrılı/politeist yapısı Aristo’yu böylesine bir inanca üsttenci ve bağımlı akademisyenler marifetiyle Luther/ havzasının epistemolojik ve metodolojik bağımsızlığı Muhatap oldukları ve tevarüs ettikleri din dili onların itmiş olabilir. O, tanrıların etkisi altında kalmaktansa(ki Calvin çizgisinin Protestan perpektifini cilalayanlar için ter dökmesi gerekiyor. Aksi taktirde sözü edilen bu küreselleşme realitesiyle başa çıkmalarına yetmiyor. Yunan’da tanrılar sürekli birbirleriyle kavga eder) da o kadar kabahatli… Genç kuşakların gittiği yer ülkeler/halklar için saygın bir gelecekten bahsedilemez. Çünkü bu dil İslam’ı, hayatın bütününe nüfuz edici bireyselliğin/aklın rehberliğini tercih etmiştir. Ona hakkında endişe edenlerin, evvela kendi konumlarını/ olmaktan ziyade, yalnızca manevi bir tatmin vasıtası Türkiye kamuoyuna yutturulmaya çalışılan ikinci göre evren ayüstü ve ayaltı alemden oluşur ve (evren) pozisyonlarını gözden geçirmeleri gerekiyor. Mükerrem olarak vazediyor. Siyasal bilinçten yoksun bırakıyor. gösterişli yalan ise birincisiyle bağlantılı olarak okunması tanrının bilgi ve iradesinden ayrı olarak dairesel bir süreç ve mübeccel İslam’ın put kırıcı söyleminin eşlik edeceği İtiraz ve eleştiriden hazzetmiyor. Dindarlık (genelde) içerisinde hareket eder. Ayüstü alem inkılabi eylemlilik çabasının temsilciliğini üstlenmeye ritüellere endekslenip bireysel boyutu itibariyle terviç oluş(kevn) ve bozuluşun(fesad) aday olanların öncülüğünde hareket eden kadrolar, edildiği için, genç kuşaklar tarafından gereken ilgiye olmadığı ve faal aklın(saf hakikat) bugünün gençliği için bir muştu olabilir. mazhar olmuyor. İslam’ın eminlik, adalet ve ilmi/ bulunduğu yerdir. İnsan, gerekli akli entelektüel derinlik ve bağımsızlık gibi en temel ilke KAYNAKÇA; çabayı göstererek ayüstü alemde ve prensipleri (özellikle) kamu erkini elinde tutan 1-) İsmail Raci El-Faruki/Bilginin İslamileştirilmesi/Çev.Fehmi Koru/Risale Yay./5. mevcut olan faal akılla temas dindar kadrolar tarafından siyasi/bürokratik/reel Baskı/İst.2016 kurup hakikatin bilgisine ulaşabilir. 2-) Bu noktada, yaklaşık on yıl önce Mehmet Altan’ın yazdığı “Kent dindarlığı” adlı kitaba politik/ulusal/pragmatik vb. gerekçelerle ihlal edildiği Aristo’nun öğretisine göre filozof, dikkat çekmek isterim. Şeyh Galip’le Taliban’ın karşılaştırıldığı kitap son kertede “dinin ve güzel bir temsil oluşturulamadığı için din/İslam, manevi bir tatmin vasıtası olarak kabul edilmesi ve siyasal-sosyal-hukuki iddiaların peygamberden üstün olmalıdır. yerine kültürel bir İslam anlayışının oluşturulması gerektiği tezi üzerinde duruyor. Dinin pratiğe aktarılamayan bir gerçeklik olarak anlaşılıyor. Çünkü hakikat peygambere hazır “kültür unsuru” olarak tanımlandığı kitapta modern sosyolojinin, Marks’tan mülhem, İslam’ın kamusal alana (siyasi-hukuki-iktisadi-içtimai “ekonomik refah düzeyi ile din algısı arasındaki ilişkiyi merkeze alan” çözümlemesi de olarak gelirken, filozof onu kendi dikkat çekiyor. Benzer çözümleme daha yakın dönemde (2014-2015) Volkan Ertit’in v.b) ilişkin iddialarının olduğunu dile getiren; eleştirel çabasıyla kesbetmektedir(!) Kimi çalışmalarında görülebilir. “Endişeli Muhafazakarlar Çağı” ve “Sekülerleşme” başlıklı dikkat, müteyakkız duruş, deruni farkındalık bilinci, kitaplarında Ertit, Protestan kültür kodlarına yaslanan sosyoloji disiplini aracılığıyla Müslüman düşünürlerin vahiy “Dinden Uzaklaşan Türkiye” çözümlemesi yapar. Dinin kentli olmadığı (ya da kentin ilmi/entelektüel bağımsızlık iradesi ve hakkaniyete bilgisinin muhayyileye nazil sekülerliğin karargahı olduğu) tezi bu çalışmalarda öne çıkar. Benim gösterişli yalan riayet gibi temel ilkeleri şiar edinen İslamcı ideoloji ise olarak adlandırdığım “Z kuşağı” kategorisinin meşruiyetine dair argümanlar bu tür olduğuna ilişkin iddiaları da bu çalışmalardan devşirilir. İlahiyat akademisi vahiy ve nübüvvet bilgisini referans alarak (bir süredir) muhafazakar/sağ/milliyetçi çizgi tarafından bağlamdan bağımsız değildir. Felsefe Türkiye’nin toplumsal değişim sürecini nasıl anlamamız gerektiği hususunda bir çalışma massedildiği için,genç kuşakları kuşatacak en esaslı yapmadığı için modern sosyolojinin argümanları meşruiyet kazanmıştır. Yüce Kur’an’ın akılla, din muhayyileyle eşitlenerek ana omurgasını oluşturan kavramların ne akademide, ne kamusal alanda ne de gündelik ideolojik zemin de kaybolmuş durumda… Böylece bir yandan akli çabayı yadsıdığı dilde meşruiyeti olmadığı için, toplumsal durumumuzu İslami bağlamda izah edemiyoruz. meydan, ya din dilini vulgarize eden mistik şahsiyetlere için dindarlık tahfif edilirken, diğer 3-) Ali Şeriati/İslam-Bilim I.Cilt/Çev.Faruk Alptekin/Nehir Yay./I.Baskı/İst.1992 ya Luther olma arzusuyla yanıp tutuşanlara ya da tek 4-) Ahmet Cevizci/Felsefe Sözlüğü/Say Yay./6.Baskı/İst.2017

72 Enderun Eğitim Yazıları Enderun Eğitim Yazıları 73 TEFEKKÜR YAZILARI TEFEKKÜR YAZILARI

İbrahim (as) a nispet ederek kendi tarihsel zeminini temel paradigması tarafından çözüm üretilemeyen anlam DÜŞÜNEBİLME ÜZERİNE aşan tarihsel ve gelecek tarihi de içine alan büyük bir sorununa din/aşkınsal bilginin kendi orijinal yapısı ile değer ve anlamı inşa etmiştir. Bu inşa edici pozisyonu devreye girerek çözmesi gerektiğini açıkça belirtiyor. kendisinden menkul değil, bilakis, Yaratıcı olan Allah’ın Son kitaplarında bu tezini felsefi düzeyde dile getiriyor. dilemesi ile gerçekleştiği açıkça belirtilmiştir. ABDÜLAZİZ TANTİK Yukarıda ifade edildiği gibi düşünme, salt kendi başına Bu temel gerçeğin tabii tezahürü olarak Müslümanlar var olma imkânı bulamaz. Yapısı gereği düşünme çoğul daha sonra kendilerinin dışında var olan bütün kültür bir yapı arz eder. Bu çoğul yapı, mevcut sorunların çoğul ve düşünme zeminlerini ele almış, geliştirmiş, yenilemiş yapısına denk düşen bir özellik taşır. İster sezgisel/dini/ 1. Düşünmenin Neliği… düşünme için insanın kendi dışından elde ettiği habere ve yeniden sunulmasına aracılık etmiştir. Bu da bize bir aşkınsal bilgi, ister akli/rasyonel bilgi, ister deney ve ittiba etmesi kaçınılmaz görünüyor. Yoksa her insanın ilebildiğimiz kadarı ile sadece insan düşünme müslüman olarak düşünme istidatlarının birbirlerinin gözlem/tecrübî bilgi olsun, her biri kendi alanında kendi kendi başına anlam ve değer üretmesini doğru kabul gücüne ve istidadına sahiptir. Bu da insanın varlık, tenakuzu değil bilakis, birbirinin tamamlayıcısı olarak sorunlarını çözme istidadı taşırlar. Ve insan saydığımız B edersek, o zaman insan adedince anlam ve değer ortaya ilişkiler ve sorumluluklar karşısında tavır alışını belirgin anlaşılması gerektiğini ilzam eder. bu bilgi türlerinin hepsini kendinde taşır. Mesele ise bu çıkar ki bu kabul edilebilir bir olgu değildir. Bu yüzden kılarak onun özgürlük alanını belirgin kılar. Her özgürlük Müslümanlar kendi aralarında farklı düşünme zeminlerine bilme türlerinin hangi yöntem üzerinden bir bütünlük insanların aşkın bir Varlığın/Yaratıcının gönderdiği belirli bir özgülüğü içerik olarak taşır. Bu özgülüğü aynı sahip olagelmişlerdir. Bunun önemli bir sebebinin farklı içinde anlamlı yerlerine irca edilebileceğidir. Çünkü bilgi üzerinden düşünme ameliyesi gerçekleştirmesi zamanda ilişkiler ağı içinde anlamlandırarak sorumluluğu coğrafyalarda, farklı kültürlerle yüzleşmelerde, farklı sadece birini ele aldığımızda insan hep eksik kalacaktır. zorunluluk addediyor. Bu da bize düşünmenin kaynağının temellendirir. Düşünme, özgürlük ve sorumluluğu siyasal iktidar biçimlerinde bulunmaları ve yaşadıkları Sorunlarda eksik anlaşılacak ve algılanacaktır. Çözüm ise ilahi tabiatını gösterir. Böylece felsefe olarak dile kuşatan bir özelliği insana yükleyerek varlık alanında farklı sorunları çözüme kavuşturmada farklı önceliğe hep eksik kalacaktır. Bu yüzden bütün bilişsel süreçleri getirilen şeyler de dâhil olmak üzere bütün kültür ve biricikliğini ilan etmesine de zemin olur. sahip oluşlarında yatmaktadır. bir bütünlük içinde anlamlı kılacak ve insanın kendi medeniyetlerde öne çıkartılan temel değerlerin ortak bütünlüğünü sağlayacak bir yönteme ihtiyaç vardır. Bu İnsan, kendisinden önce var olan düşünme biçimlerine karakterinin kaynağını açıklığa kavuşturmuş oluruz… Kadim dönemde düşünme, ‘gönderilmiş bilgi ve ortaya yöntemin kaynağının insan zihni mi olacağı veya aşkın/ yönelik bir ilgiyi hesaba katarak; olan, olması gereken konulan değerler/ilkeler’ üzerinden gerçekleştirilirdi. Düşünmenin içsel ve dışsal iki boyutu olduğunu biliyoruz. ilahi bir bilgiye dayalı yöntem mi olmalı sorusu anlamlı ve olmuş olan üzerine düşünceler geliştirir. Yani insanın Modern dönemde ise bu temel düşünme yapısı değişime Dışsal düşünmenin imkânlarının aşkınsal boyutu ve dış ve düşünmenin yönelimini belirleyecektir. salt kendi yetisi üzerinden bir düşünme ameliyesi uğradı. Özne/insanın kendisinin içsel düşünme yetisinin varlığa yönelik gözlemimiz bize kaynak oluşturur. İçsel gerçekleştirmesi imkânı bulunmaz. Çünkü insan, ancak dışsal düşünme yetisini de belirleyecek şekilde yeniden İnsanlar, ilahi bilginin artıkları üzerinden oluşturduğu başkaları ile birlikte var olabilir. Bu yüzden sadece imkânlarımız/yetilerimiz ise dışsal boyutun bize sunduğu düzenlendi. Bu yeni durum, tarihsel düşünmenin seyrini felsefi sistemleri üzerinden ürettikleri değerler skalasını dünyada kendisi varmış gibi davranamaz, davransa bilgiyi kendi enfüsi derunumuzda tecrübeye dönüştürerek de değişime uğrattı. Dinler, artık bilinemez olana tekabül sürekli değişime uğratarak insanın genel ahlaki bir bile bir karşılığı olmayacaktır. İnsan, oluş süreci içinde ortak bir karakterin varlığının temelini kurmaya imkân ettirilerek yeni dönemde bir işleve sahip olmayacağı yapıya sahip olmasına zemin oluşturamadığını tarihi kendi varlığının anlamını, bu oluşun düşünsel zeminine tanır. İçsel tecrübeye dönüşmeyen dışsal bilgi sathi ilan edildi. Tartışma akıl mı deney/tecrübe mi belirgin olarak biliyorlar. Modern dönem aşkınlığı devre dışı yönelik verdiği tepki üzerinden oluşturur. Bu tepkiyi de kalmaya maruz kalır. Ve süreç içinde başkalaşıma uğrar. olmalı ikilemine, pragmatik düşünme devreye girerek tutarak son üç yüz yılın belirleyici değer ve gücünü kendi bağımsız ilgisi bağlamında değil, kendisinden önce Dolayısıyla içsel ve dışsal faktörler bütünlüğü açısından bazen o, bazen de o olabilir, diyerek katkı sundu. Yani oluşturduğu halde insanların temel sorunlarının ve benzer tavırlar geliştiren ve benimsediği yaklaşımların kişinin düşünme ameliyesi bağlamında önem kazanır. yararlılığı öne çıkardı. ahlaki yapılarının belirleyiciliğini sağlayamadı. Bilakis, önceliğini dikkate alarak gerçekleştirir. Yani ezcümle; İçine gömülmüş birinin dışsal faktörleri doğru okuma insanlık tarihi boyunca oluşmamış bir sapkınlığın Modern düşünce bu tarihsel seyri içinde sadece insan, kendi başına düşünebilme yetisini diğer düşünme imkânı olmayacağı gibi dışsal faktörleri dikkate alan varlığı tartışılamaz olana dönüştü. Çok kısmi olan batı dünyasında değil batı dışı dünyada da belirli bir yetileri ile birleştirerek oluşan yeni düşünme yetisi kişinin de belirli bir yabancılığı oluşturacağı tarihsel sapkınlıkların genelleşerek bütün bir insanlığı sarması, hegemonya kurdu. Ama o insanın özgürleştirilmesi, üzerinden hareket eder. O zaman hiçbir düşünme bir gözlem olarak önümüzde durmaktadır. O yüzden sarsması kaçınılmaz görünüyor. Düşünmeyi mevcut hali eşitlenmesi ve haklarının tam olarak kullanımı hedeflerini biricik değil, bir birlikteliğin sonucudur. Bu sonuca dair içsel ve dışsal faktörleri belirli bir yöntem üzerinden ile sürdürmek soruna çözüm üretemediği gibi ‘Tanrının hiçbir zaman gerçekleştiremedi. Batıda buna yönelik yaklaşımlar, eleştiriler ve yenilemeler, yine benzer düşünmeye konu edindiği zaman kişi, oluşturacağı değer Ölümü’nün ilanı ile neticelendiği de bilinmektedir. ciddi eleştiriler başladı. Ama sonuç; post modernliğe durumlardan hareketle gerçekleştirilebilir unsurlar ve anlamın bir çıkış yolu bulması ve çözüm üretebilecek Değerin yok olduğu, insanlığın iflas ettiği aşikâr… yükselme yeni sorunları eski sorunların çoğaltılarak olacaktır. bir potansiyeli taşıması mümkünleşir. Üretilen bir çözüm ise yok… İnsanlığın aşıldığı yeni bir varlık kazanmasından başka bir sonuç doğurmadı. Bu yaşam merkezinin varlığının tartışıldığı bir zeminde Şunu açık bir şekilde söylemek elzem: hiçbir insan, Tarihsel seyir içinde var olan düşünme zeminine yönelik da yetmedi, realiteyi/gerçeği, post gerçeklik üzerinden düşünmenin hala sağlam bir zeminde iş gördüğünü kendi başına hiçbir yardım almadan, görmeden ve haber yapılan her önemli katkı tarihsel bir kırılma anı olarak aşmaya çalışırken, insanı modern dönemde kazandığı söylemek doğru değildir. Bu da bize modern düşünme almadan ve tevarüs edilene dayanmadan, kendi içinden tarihe nakşolmuştur. Düşünce tarihi bu kırılma anlarının tahttan indirdi. Yani işler iyi gitmiyordu. Düşünme çabaları, zemininin işe yaramadığını ve yine eski düşünme hareketle bir düşünme gerçekleştiremez! Gerçekleştirse tarihi olarak kayıtlara geçmektedir. Her gönderilmiş yeni arayışlar, yeni yorumlama teknikleri, hermenötik/ zeminine tekrar dönüş sağlanmadan bugün insanlığın dahi herhangi anlamlı bir şey üretme imkânı bulamaz! Peygamber, kendisinden önce gönderilen peygamberin anlam bilim tartışmaları da çözüm konusunda çıkmaz duçar kaldığı mevcut sorunları çözüme kavuşturmanın Yani herhangi bir konuda tek bir kişinin söylediği bir getirdiklerini yeni bir yoruma veya yaptığı yeni bir katkı sokakta… Klasik modern düşüncenin yaşayan en büyük mümkün olmadığını göstermektedir. şeyin doğrulanması açısından kendi dışından birilerinin ile kendine has bir düşünce ve ümmet varlığına zemin filozofu olarak kabul edilen Jürgen Habermas, artık de aynı anlamı dile getirmesi ve desteklemesi üzerine oluşturmaktadır. Bu yüzden gönderilmiş her peygamber, yeni bir düşünce evresine geçişin kaçınılmaz olduğunu Düşünme ancak bir hedef üzerinden anlamlı bir faaliyet oluşan mutabakat ile anlamlı yerini bulabilir. Bu da kişinin, kendi ümmetinin temel dinamiklerine uygun düşünme ilan ediyor, yeni düşüncede din/aşkınsal bilginin yapabilir. Bu hedef ise kişiyi hem bu dünyada hem kendisi dışındaki düşünme ameliyesine dikkat kesilmesini zeminleri oluşturarak onları kurtuluşa ve anlama davet araçsallaştırılmasının önüne geçilmesi ve bu konuda de ölüm ötesi dünyada mutlu edecek ve kurtuluşa elzem hale getiriyor. Özellikle anlam ve değer eksenli bir etmişlerdir. Son Nebi, Hazreti Muhammed ise; kendisini, yapılan yanlıştan dönülmesi ve bir türlü modernliğin taşıyacak olandır. Ölümü dikkate almayan ve ölüm

74 Enderun Eğitim Yazıları Enderun Eğitim Yazıları 75 TEFEKKÜR YAZILARI TEFEKKÜR YAZILARI gerçeğini hiçe sayan bir insanın kendi vicdanında rahat hissettiriyordu. Bu da doğal olarak yeni bir düşünme ortaya konulmasına zemin oluşturuyordu. Modern Bu durum batıda da dinlere yönelik bir ilgiyi arttırdı. Hem olması beklenemez, insanın ölümsüzlüğü aradığı bu zeminine işaret edecekti. İşte bu yeni düşünme zemini düşünce kendi içinde bu sorunlara yenileyici arayışlar tasavvuf, hem de Budist doğu geleneklerine yönelme kültürde, dünyayı sonsuzluğa taşıma cehdi ve çabası bu kadim düşünce ve kültürden bağımsız, aşkınlığı bir üzerinden çözüm arayışlarını serdediyordu. Ama hala arttı. Hıristiyanlık kendi içinde yeni arayışlara yöneldi. kadar açık bir şekilde gözlerimize sokulurken, insanın tarafa; bilinemez diyerek bırakarak kendi özne/cogito/ farklı yaklaşımların ürettikleri bakışlar çözüme uzak Ancak hegemonya çok güçlüydü. Bu modern hegemonya, ölüm sonrasına dair bir yaklaşıma sahip olmaması bireyin kendi bilgisine yaslanarak varlığını ortaya görünüyorlardı. Bu arada dünyada teknoloji üzerinden bu arayışları farklı alanlara kanalize ederek ‘new age’ düşünülemez! koymak ve düşünmenin öncüllerini de bu öznenin büyük bir hegemonya kuruluyor. Bu hegemonya ile farklı dedikleri yanlış yeni arayışlara sevk etti. Bir dönemin düşünme yapısına yaslandırarak inşa etti. Bu da ona kültürleri ve düşünceleri, medeniyetleri asimile etme toplu intiharları, modern yaşamlara yönelik bir itirazı Anlama dönüş, anlamın kaynağına dönüşü beraberinde iki temel alan açtı: ilki, bilgiyi kendi tekeline alarak dinin politikaları devreye girdirilerek muhalif tüm unsurları içinde taşımakla birlikte insanlara kendi dışında sadece taşımalıdır. Anlamın kaynağı ile kurulacak bağ ile ve klasik filozofların aşkın felsefesine olan bağımlılığı devre dışı bırakma politikası işlerliğe kavuşturuldu. ölüm olacağı gerçeğini vurgulaması bağlamında önemli değer sorunu çözüme kavuşturulur. Değer sorunu ortadan kaldırdı. Böylece kendisi ve doğa için kendisi Buna rağmen batının kendi içinde vicdani rahatsızlığına bir tehditti de ayrıca… çözüldüğünde ahlak meselesi çözüme kavuşur. Ahlaki konuşacak ve yorum yapacak zemini kurdu. Böylece dayanamayanların öfkeli patlamaları farklı arayışlara zemini sosyal bir zemine taşıdığımız zaman insanların Düşünmede yeni bir arayış, bütün bu olup bitenleri kendisinin efendisi yine kendisi oldu, İkincisi ise; bilgi kapı araladılar. Ama epistemik yöntem birliği, zaten bu gözlem yapacağı yeni bir sosyal gerçekliği kurmuş oluruz. dikkate alan yeni bir yaklaşımı önceleyen ve bu oluşmuş üzerinden mülkiyet hakkını da devralarak ekonomik epistemenin ürettiği sorunlara çözüm konusunda ciddi İşte bu sosyal gerçeklik zemini anlamın kuşatıcı bir sorunların çözümünü de içinde taşıyan yeni bir bakışa olan ve siyasi özgürlüğü elde etti. Çünkü hem toprak ve sorunlar yaşamasına neden oldu. Batı dışı kültürlerde özellik kazanarak isteyen bütün insanların kendilerini ihtiyacı dikkate almalıdır. Modern epistemenin fizik veya hem de ekonomi doğal olarak kilisenin elinde idi ve o ise bu yaşanan sorunlara çözüm arama konusunda kurtuluşa sevk edecek bir düşünme zeminine sahip metafizik ilkelerinin artık yeterli düzeyde bir açıklama kime verirse ancak ona ait oluyordu. Böylece iki alanda batılı epistemenin etkisi altında kaldıkları için sadece olmasına imkân tanır. getirmediği kendi tarihsel sürekliliği içinde zaten açığa egemenliği eline geçirmiş oldu. Bu bilgi, ekonomi, iktidar onlara benzeme yöntemlerini caiz görerek başta çözümü çıkmıştır. Birden fazla fizik teorisi, birden fazla matematik 2. Düşünmede Bir Yöntem Arayışı ilişkilerinde öznenin kalıcı bir egemenlik kurduğu zemini hapsettiler. ve özellikle geometri ile birlikte başlayan tartışmalar güçlendirdi. Son üç yüz yılın hikâyesi budur. Tarih boyunca düşünme üzerine farklı değerlendirmeler Dünya ‘eski dünya’ değil, ama insan hala ‘eski insan’. önemlidir. Artık rasyonel aklın dayandığı sınır tükendi. yapıldı. Kadim kültürde, ağırlıklı olarak metafizik öncüller Modern bilginin liberal göreliliğini aşmanın bir yöntemi Ve bu insan; dün, bugün ve yarın yine aynı insan olarak Yabancılaşmayı çözemediği gibi iddialarının hepsi havada üzerinden bir düşünme zemini kurma denemeleri vardı. olarak bilimsel bilginin kesinliğine sığınarak pozitivizmi kalacaktır. Yani insanı insan kılan, düşünme özelliği, kaldı. Bilimsel bilgi denilen şey ise yetersizliğini zaten Yaratıcının gönderdiği ‘ilahi bilgi’ üzerinden düşünmenin bir yöntem olarak kabulü ile birlikte yeni hiyerarşi duygularının kendisine yüklediği tepkiselliği, doğa, açığa çıkardı. Çünkü bilimsel bilgi ancak alan daraltarak neliği meselesi bir konuma yerleştirilmiş ve ona göre kendisine bir alan buldu. Siyasi alanda ise temsili insan ve aşkınlıkla kurduğu bağ veya aşkınlaştırarak sınırlandırarak bir bilgiye sahip olabilmektedir. Bu da düşünmenin temel ilkeleri belirlenmişti. İnsan, ancak demokrasi ile de yeni iktidar seçkinleri açığa çıkarıldı. o aşkınlık üzerinden kurduğu bağ hep aynı olacaktır. genelleme üzerinden diğer şeylere sirayet ettirildiğinde kendisine ‘gönderilen bilgi’ ile hareket ederdi. Kadim Fakat bütün bu olup bitenlere rağmen, iktidarı tüm Bu temel gerçeği fark eden batılı düşünürler, modern bir sürü yanlış noktaya savrulmayı içermektedir. Bütün felsefe de bu aşkınlık tabiatına dönük metafizik ilkeler alanlara sirayet ettirerek neredeyse hiçbir alanda bir epistemenin yetersizliğini ilan ederek yeni arayışlara için bilimsel bilgi ‘spekülasyon’ yapmaktan öte bir şey üzerinden düşünme zeminini kurdular. Doğa felsefecileri iktidar boşluğu bırakmamasına rağmen; işler yine de dikkat çekmeye başladılar. Bu yaklaşık yirminci yüzyılın söyleyemez. Ayrıca şu daha da netleşti: her parça içinde hariç bu metafizik ilkeler modern çağa kadar devam iyi gitmiyor. Anlamsızlık ciddi bir sorun olarak ortada son çeyreğinden beri varlık kazanıyor. Buna bir tepki ile var olduğu bütün içinde anlamlıdır. Ve parça üzerinden etti. Hem gönderilen dinler aracılığı ile hem de filozoflar duruyor. Adalet ve hukuk vurgusu, eşitlik vurgusu en hegemonik güçler, insanı kendi esaretinde tutmanın bütün hakkında bir bilgiye/ doğru bilgiye ulaşılamaz. aracılığı ile bu yapı derinleştirildi ve sorunların çözümünü yüksek perdeden sunulduğu halde, bu sorunları çözüme bir yöntemi olarak ona hayatını kolaylaştıracağı Davit Peat gibi yeni fizikçiler, yeni yöntemler aradı. Ama tarih yerinde saymıyor ve sürekli değişime kavuşturacak bir zeminin kurulmasının imkânsızlığı her sözünü vererek ‘yapay zekâ’ çalışmalarına hız verdiler. önermektedirler. Bu yeni yöntem ise bütünlüğe vurgu uğruyordu. İnsan ise aceleci ve sürekli yer değiştiriyordu. gün geçtikçe kendisini daha fazla dayatmaya başladı. Doğa Oluşturduğu algoritmalar üzerinden toplumsal yapıyı yapmaktadır. Mekanik fiziğin artık doğayı açıklayamadığını Bu da doğal olarak zihnine de etkide bulunuyordu. üzerine kurulan tahakküm ile birlikte o bilginin nicelik çözümleyerek onu kendi isteği doğrultusunda yeniden söylemektedir. Tekli evren anlayışından çoklu evren İnsanlığı dikkate alan son din İslam ise doğa ile daha ve niteliğini sosyal bilimlere sirayet ettirerek siyaseti, kurma deneyleri yapmaktadır. Son 'kovit 19’ pandemisini anlayışına doğru bir seyir geliştirmenin zorunluluğunu sade ve yalın bir ilişki kurmayı önceledi. Akla vurgu sosyolojiyi ve hatta psikolojiyi de belirlemeye çalıştılar. de bu çerçeve içinde yorumlama imkânımız vardır. ilan etmektedir. Yani kısaca modern epistemenin yaptı. Ama bu akletmeyi fiil düzeyinde tutarak. Olup Başından itibaren kurgu üzerinden birey, toplum ve ulus Modern episteme önce epistemik çoğulculuğu kabule yetersizliği neredeyse bütün alanlarda açığa çıkmaktadır. bitenin neliğini anlamaya davet idi. Ve doğal olarak devlet kurgulandı. Bu kurgu sürekli geliştirilerek yeni yönlendiriliyor. ‘Küresel Zihniyet Değişimi’ kitabı Bu yetersizliği tabii ki daha çok belirli bir alanda geçerli ‘gönderilen bilgi’ üzerinden bu akletmeyi öne çıkartarak… alanlara da sirayet ettirildi. Ama buna rağmen sorunlar üzerinden Willis Harman, bu çoğulcu epistemik yapı olanı en geniş alana taşıma ile açığa çıkan yaklaşımıdır. giderek devasa boyuta ulaşıyordu. İnsanlar mutlu değildi. öne çıkartılıyor. Sezgisel yaklaşım ile bilimsel yaklaşım Yoksa bilim, deney ve gözlem, tecrübe ve akli muhakeme, Modern dönem, hem iktisadi, hem siyasi hegemonya Görece, geziyor, tozuyor, eğleniyor gibiydi. Ama kendisi arasında niceliksel bir fark olsa da niteliksel bir fark yoktur matematik veya mantık tabii ki kendi alanlarında bize döneminden sonra ve kimin iktidar olacağına dair ciddi ile baş başa kaldığında derin acılarla sarsılıyor ve sürekli ve eşittir denerek yeni bir epistemeye yönelmektedir. hala bir bilgi verirler. Ama bu bilgi doğanın mahiyeti, bir tartışmanın neticesinde ortaya çıkan bir durumu ihtiva psikolojik rahatsızlıklar çoğalarak artmaya devam Post modernist yaklaşım, zaten her şeyi parçalayarak insanın mahiyeti veya yaratılışın mahiyeti konusunda ediyor. Bu temel gerçekliği dikkate almalıyız. Burjuvanın ediyordu. Ayrıca dünyanın başka yerlerinde bu temel hakikatin tikel karakterini öne çıkartmıştı. Bu yaklaşım bir şey söylememektedir. modern dönem öncesi esamesi okunmuyor. İktidarda haklardan uzak ama yer altı ve yer üstü zenginliklerine ise sorunları çözme yerine yoğunlaştırmıştı sadece… yeri yok. Toplumsal karşılığı olmayan bir konumu ihtiva el konulmuş halklar ezilmeye devam ediliyordu. Evrensel Bu durumda parça yerine ‘bütünlük’ vurgusu ağırlık Kısaca yeni bir metafizik çağ başlamalıdır behemehâl… ediyor. Bu yüzden kendi ekonomik ve siyasi iktidarını olduğunu iddia eden bu bakış, sorunların çözümünü kazanmaya başladı. Bütünlük ise hem akli/rasyonel, hem Bu yeni metafizik çağ modern epistemenin/ Kant belirleyecek ve doğal olarak din/Hıristiyanlık dışı bir bilgi gerçekleştiremiyor. İlke diye ortaya koyduğu temel de bilimsel/ deney ve gözlem üzerinden elde edilecek sonrası oluşan metafizikten farklı oluşunu bir ilke ve düşünceye ihtiyacı olduğunu biliyor. Bu arada zaten tutumlarla çelişkili tavırlar sergiliyordu. Bu da doğal bir şey değildi. Bu bütünlüğü ancak ‘sezgisel’ zeminde konusu yapmalıdır. Kadim kültür ile yeni bir ilişki ciddi bilimsel yaklaşımlar gelişmiş, dinin dogmalarının olarak ortaya konan düşünce ve düşünme yapısına anlamlandırma ve idrak etme imkânını bulabilecekti biçimi geliştirilmeli ve özellikle İslam vahyinin alt üst olduğu yeni bir bilim ve düşünce zemini kendini yönelik itirazların varlığını daha yüksek perdeden insanlar… temel ilkelerini yeniden değerlendirmeye alarak

76 Enderun Eğitim Yazıları Enderun Eğitim Yazıları 77 TEFEKKÜR YAZILARI TEFEKKÜR YAZILARI bu yeni metafizik çanağın oluşumuna katkısını düşmanlığı, ırkçılığın artarak destek bulması ve kendi özelliği ise kuşatıcı olmasıdır… sorumuzun cevabı belirleyecektir. Zaten, kuşatıcı sağlamayı müslüman entelektüeller başarmalıdır. ülkelerinde kalan yabancılara yönelik şiddet eylemleri olan soyut olana tekabül eder. Çünkü maddi ve somut Kuşatıcı bir yöntem, var olan yöntemlerin kendi sınırlı Bu yeni düşünmenin yöntemi; her bilme yöntemini de bir sorun olarak orada durmaktadır. Özellikle bu durumlar hep bir sınırlama ile bağımlıdır. Soyut alan alanlarının farkında olarak onlara yeni bir anlam kendi bağlamı içinde değerlendirerek sezgisel bilgiyi yabancı düşmanlığı üzerinden oluşturulan şiddetin ise kuşatıcılığını artırarak devam eder. Bu yüzden yükleyerek insanın bir boyutuna değil, bütünlüğüne dair bir öncelemelidir. Maddi sorunların çözümünü maddi bilişsel batı ülkelerinde Müslümanlara yönelik gösterilmesi sezgisel/vahyi olanı temel ilke ve anlam arayışına yaklaşım geliştirmenin imkânı olarak değerlendirilmelidir. cevap olarak düşünmeliyiz. Yani varoluşun kaygısı ile sürece mebni ederken, ahlaka dayalı sorunları ise ahlaki de dikkate şayandır. Ama bu yöntemler arasında bir hiyerarşi kullanmak ilkelere/ metafizik düşünme biçimine havale edilmelidir. ontolojik güvenliği ancak sezgisel olana yaslanarak İslam dünyasında da yöntem arayışları olmakla kaçınılmazdır. İnsan farklı boyutlara sahiptir: duygusal, Farklar net bir şekilde ortaya konulmalı ve bu farkları çözüme kavuşturabiliriz. Kuşatıcı bir yöntem için birlikte hala mevcut sorunları çözüme kavuşturacak rasyonel ve sezgisel boyutları vardır. İlişkiler ağını yerli yerinde tedavüle alabilmenin metafizik ilkelerini sezgisel olanı öncelediğimizde bilim ve aklı onun altında bir entelektüel derinliğe ulaşamadığı gözlenmektedir. kullanırken bu üç boyuta da yaslanır. Bilge kişi, ilişkilerde, ortak bir idrake taşıyarak birey, toplum ve kurumsal yorumlayarak insanlar arasındaki ilişkilerin niteliğini Zaten Müslümanların yaşadığı ülkelerde de sorunlar aynı olay, durum ve olgularda hangi boyutu kullanacağı yapıyı yeniden düzenlerken, iktisadi hegemonyayı açığa çıkartabiliriz. şekilde devam etmektedir. İnsan haysiyeti, hukuku, konusunda bir duyarlılıkla davranan kişidir. Bilim, Felsefe ortadan kaldırmayı bir ilke olarak ortaya koymalıdır. adalet ve eşitlik bağlamında sorun her yerde aynı ve Din, kişinin farklı boyutlarına karşılık gelmektedir. Ontolojik güvenliği aşmadan ilişkilerde meydana gelecek Bu yeni düşünme yöntemi yeni bir insan tipolojisini durumdadır. Batı düşüncesi kendi içinde yeni arayışlara İnsan yaşamını sürdürürken, farklı boyutlarda bu bilme erdemli davranışı destekleyecek ve besleyecek ve onu inşa etmeli ve bu yeni insan tipolojisi hayatı yeniden yönelmekte ve ciddi adımlar atmaktadır. Ancak siyasi süreçlerinden istifade ederek sürdürür. İnsan, yaşadığı zorunlu kılacak bir dayanak bulamayız. Sezgisel olana anlamlandırarak bize yeni bir yaşamın imkânlarını irade bu adımları yeterli düzeyde desteklemediği gibi şeyin nasıllığını açıklamak istediğinde bilime ihtiyaç yaslandığımızda ontolojik güvenliğimizi sağlama alır ve sunmalıdır. bir intiba var. Çünkü yöntemi değiştirdiğinde bu günkü hisseder. Aynı insan, ilişkilerde, hak, hukuk, adalet ve bunun üzerinden ilişkilerimizi erdem ve iyi olana göre 3. Düşünmede Bir Yöntem Önerisi konumunu muhafaza etmesini sürdüremeyeceği anlam gibi temel değerlerin ortak bir kabule dönüşmesi belirlerken anlam en temel dayanağımız olacaktır. Yani açıktır. Ayrıca batıda iktidarı bir şekilde kendi uhdesinde için kavramsallaştırılmasına imkân tanıması ve ortak her şeyi kuşatan Allah, her şeyin sahibi olan Allah, her Mevcut düşünme yöntemlerinin bugünün insanının bulunduran sermaye, yeni arayışları kendi iktidarını ilkelerde buluşma adına akli muhakeme, mantık ve şeye gücü yeten Allah’ın insana vereceği mükâfat ve sorunlarını çözme konusunda ciddi zaaflar taşıdığı muhafaza etme adına kullanmaktadır. Bu yüzden matematik gibi temel yöntemlere ihtiyaç hisseder. Kişinin ceza bizzat erdemli davranmanın dayanağı olacağı tecrübe ile görülmektedir. Herhangi bir biliş zemininden sürekli dünyanın başına yeni belalar üretilmekte ve kendi öznelliğini aşması için akli yetisini kullanması için zorunluluk addeder. Bu zorunluluk tabi ki insan hareketle ortaya konulan yöntem, sınırlı ve kendi alanında ülkelerin kendi içlerinde bir bütünlüğü sağlamalarına zorunludur. Deney ve akıl insan açısından nicelik ve açısından imanın mücessem hale dönüşmesi anlamına bir işleve sahip olduğu düşünülebilir. Ki bu konuda da bir engeller oluşturulmaktadır. Latin Amerika ülkeleri, niceliğe dayalı nitelik ile ilişkili olarak katkı sunar. Ancak gelir. İradi bir boyutu içerir. müphemiyet olduğu yapılan tartışmalardan bilinmektedir. insan, varoluşsal kaygı, ontolojik güvenlik gibi temel Asya, Afrika ve Uzak doğu da dâhil olmak üzere kendi Akıl, insanlar arasında ve kurumlar arasında sorunların Yöntemde sorun ise; sınırlı bir zeminde oluşmuş yöntemin değerlerde ve anlam alanında ise Din/vahye; sezgisel hegemonyalarına karşı bir gücün oluşmaması çalışması çözümünü oluştururken tutarlılık ve mantıklılık üzere bütüne dair ve kendi alanının dışında da yetkeye sahip olana ihtiyaç hisseder. Kalbin itminanı ve ruhun sükûnu bütün ağırlığı ile yürütülmektedir. Bu yüzden batıdan açıklama ve aradaki farkları dikkate sunma, gözlem ve olduğu ideolojisi üzerinden hem sorun üretme ve hem için yeter şart; sezgisel olandır. Burada sorulması gereken bu konuda ciddi bir katkı beklemek yanlış olur. İslam deney ise meselenin nasıllığını belirgin kılar. Böylece de sorunlara çözüm önerilerinde bulunmasıdır. soru; insanın yaşamını sürdürmesini sağlayan şartlar dünyası ise yeterli bir düşünsel zemine sahip olduğunu insanlar kuşatıcı bir bakış geliştirirken, bütünü hesaba mı, yeryüzünde bulunuşunun anlamını sorgulaması İnsanlar çok güçlü bir yabancılaşma ve çok ciddi bir unutmuş görünmektedir. Ayrıca çok güçlü bir batı kültürü katarak anlam alanları oluştururlar. Bütün, her zaman mı, ehemmiyetlidir. sahicilikten uzaklaşma sorunu yaşıyorlar. Çünkü mevcut etkisi belirgin bir ağırlık taşımaktadır. parçaların toplamından farklı bir özellik taşır. İnsan, bilgi ve birikim ile hareket edilen ve aslında her bilme Düşünmenin önemini kavramak ile bir başlangıç Bugün yaşadığımız sorunların temelinde varoluşun kaygısı kendi parçalarının toplamından fazla bir şeydir. Bu her sürecini kendi yararına kullanan sermayenin varlığı, yapılmalı… Düşünmede yöntemin ne kadar ehemmiyet kadar ontolojik güvenlik gibi temel anlam alanlarına toplam için geçerli olana tekabül eder. daha çok güç kazanma ve bu gücü sınırsız bir şekilde dair bir hiçliğin kategorik üstünlük sağlamasıdır. Bu da kesbettiğini ise sürekli hafızada diri tutmalı… Düşünmede Bilim ve akıl/felsefe ile ilişkimizi kurarken, mevcut kullanma isteği sorunun bizzat kendisidir. Bütünü insanı tatminsiz kılarak yeryüzünü cennete dönüştürme hem geleneğin önemini, hem de ortaya konulmuş halleri içinde ideolojik bağnazlıklarını dikkate almayı dışarıda tutan her yaklaşım, sorunun katmerleşerek isteğini canlandırmaktadır. Ama insan ölümlü ve sonlu yeni düşünme yöntemlerini ideolojik özelliklerinden değil; bilakis ideolojik varyantlarından kurtarılarak varlık kazanmasına neden olmaktadır. Sadece bir varlığa sahiptir. İşte modernlik bu sorunu yok arındırarak anlamlı yerine koymayı bir hedef olarak onları daha işlevsel kılmalıyız. Bilim, mekanik işleyişimizi kendi ülkemize bakmak bile yeterli iken; batı ülkeleri sayarak çözmeye çalışırken bizzat sorunun kaynağı önümüze koymalı… Bu yöntemin geleneğin ürettiği kolaylaştırır. Akıl, bilerek veya bilmeyerek bir haksızlığı dâhil diğer bölgelerdeki ülkeler ve özellikle de İslam haline dönüşüyor. epistemik yapıyı dikkate alması gerektiği gibi modern engelleme ve meselenin ortak bir idrake dönüşmesini coğrafyasına bakıldığında sorunun ağırlığı kendini epistemenin kendi alanında ortaya koyduğu bilgiyi de İnsan, anlamdır ve amaçlı yaratılmıştır. İnsanın amacı sağlar. Sezgisel olan ise hep bir fazlayı işaret ederek gösterir. Çocuk bedeni üzerinden oluşturulan pazar, dikkate almalı… ise yaratılışının gayesini gerçekleştirmek olmalıdır. aşkınlığı içerir. Aşkınlığı içinde insan, indirgemeci küçük kız çocuklarının istismarı gibi artık medyada Çünkü başka bir sonuç insanı tatmin etmemektedir. olamayacağı için sorunların çoğunu zaten elemiş olur. bile yer bulan haberler ile insanların anlamsızlık girdabı Bu yüzden tek başına gelenek veya tek başına modernlik O zaman yaşadığı her anı anlamlı kılarak ortaya çıkan Bu aynı zamanda kişiyi geleceğe yöneltirken, ölüm içinde sürekli ilaç alma ihtiyaçları da bunu açık bir şekilde yeterli argümanı ve bilgiyi sunamaz. Bugün yaşayan bizler sorunların çözümünü başaracak bir kudrete sahip olabilir. sonrasına dikkat kesilmesini beraberinde taşıyacağı için gösterir. Psikiyatri ve psikologlar boş durmuyor. Bu da artık modernlik diye bir tecrübe olmamış gibi davranma Dünyanın geçiciliğini kabul eden bir yaklaşım, sahip de erdem ve iyiyi güçlendiren bir şey olarak etkinleşir. bugünün insanlarının öyle rahat olmadığını gösterir. imtiyazını kaybettik. Bu büyük bir yanılgıyı içinde taşır. oldukları üzerinden bir egemenlik arzusu duymaz. Bu Ayrıca zengin fakir ayrımının sürekli artan istatistiği ve Ama salt modernliğin kendi iç çoğulculuğunu da tek İnsanın aşkınlığını, erdemini, iyiliğini ve sürekli iyi, da ortaya yeni bir anlam dizgesi ve mevcut sorunların payı, açlıktan ölen insanlar, kendisine yeterli olmayan kaynak olarak kabul ettiğimizde yeni bir şey ve sorunu doğru ve erdeme yönelişini sezgisel boyutu sağlar. geride kalarak çözümünü içinde taşıyan yeni bir yaşam kişilerin intiharı vesaire düşünüldüğünde sorunun çözme arayışımızı nihayete erdirmiş oluruz. O zaman bu Sezgisel olan, olabilecek yanlışı anında fark ederek alanına yönelmeyi mümkün kılar. hem birey ve hem toplumsal düzende bir karşılığının dilemmayı; yani gelenek ve modern epistemeyi birlikte düzeltilmesini de mümkün kılar. Sezgisel olanın olduğu açıktır. Son dönemde oluşturulan yabancı mezcedecek bir yöntem bulmalıyız. Bu yöntemin temel İşte bu noktada yöntemler arasındaki hiyerarşiyi, öznelliğini insan, akıl ve bilim üzerinden nesnelleştirerek

78 Enderun Eğitim Yazıları Enderun Eğitim Yazıları 79 TEFEKKÜR YAZILARI TEFEKKÜR YAZILARI ortak bir idrake dönüştürür. Nesnel zeminin gerek şartı kendi dinamiği içinde gelişimine engel olmakta… Sürekli sabit ilkeler ve değişimi besleyen güncel olgular… Sabit içeriyor. Hâlbuki siyaset kendisine yüklenen anlamın ise; bireyin ve kurumun öznel yapısını aşması adına bir tehdit teyakkuzu iktidar ve muhafazakârlığı her ilkeler olmadan güncelin oluşturduğu aura içinde gücün dışında kendi varlığının otantik yapısı gereği ilişkiler birey ve kurumun kendi içsel/öznel mantığının dışına düşünceye şüphe ile yaklaşmayı ve negatif tutumu esaretini zorunlu kılabiliriz. Bu yüzden sabit ilkeler, zemini kurmak ve bunu erdemlilik üzerine inşa etmektir ki çıkmasını sağlamak ve başkasına aktarmaktır. İşte bu öncelemeyi zorunlu kılıyor. Bu da düşünce açısından bize güncelin gerçek değerini inşa etmede yol gösterici bunu her iki algının temsilcileri de aynı şekilde söyleyerek nesnel zemini kurmada akli ve bilimsel zemin gerekli verimsiz bir ortam demektir. Muhafazakârlık hem olacaktır. İlkelerimizi modernliğin dışında geleneğimizin bunu doğruluyorlar. Bu durum iktidarın ve gücün de şartları olgunlaştırmaya yarar. çürürken çürümeyi reddeden ve düzeltmeyi bir tehdit bize kadar taşıdığı temel kodlarımızdan elde ederiz. doğası gereği iyi veya kötü olmadığını; bilakis, onu nasıl ama varoluşsal bir tehdit olarak görerek reddederken Günceli de bu çerçeve içinde yeniden yorumlama Ezcümle bu yöntemin temeli, her şeyi kendi doğasına kullandığımızı; neye istinaden ve neye yönelik olarak… çürümeyi devam ettirecek reel olanın meşrulaştırımını imtiyazını kazanırız. Günceli dikkate alan bir yaklaşım uygun bir şekilde yaşamda karşılığını bulmasına Bu tartışma eğilimin/ istikametin/ niyetin farklılaşması sürdürmektedir. yararı dikkate alan bir bakışı içinde zımnen taşır. imkân tanımaktır. İnsan kendi öznelliğini nesnel bir üzerinden gerçekleşir. Bir şeye kötü veya iyi dememiz, zemine taşıyarak ortak bir idraki oluşturmalıdır. Bunun İktidar ve muhafazakârlık açısından düşünmede denge Pragmatist yaklaşım genelde yanlış algılanıyor. Yarar bizim istikametimiz ve niyetimiz ile birebir ilişkili bir enstrümanları ise bilim ve akıldır. Sezgisel olanın kaybolmuştur. Bu dengesizlik, oluş halindeki siyaset ve ve faydayı salt kendine ait kılarsan sorun ama bütünün durumu içerir. Bu yüzden iktidar ve muhafazakârlığı öncülüğünde bilim ve akıl bir bütünlük içinde kuşatıcı iktisadi zeminde yanlışların makes bulmasına zemin faydasına dikkat kesilirse değişimin pozitif boyutunu neye yönelik kullanıma dâhil ettiğimiz belirleyici olur. bir bakış ile yönteme dönüşebilir. Bunu dikkate alarak oluştururken bu yanlışlığın oluşturduğu bireysel ve oluşturur. Her konuda olduğu gibi pragmatik konusunda düşünmeye devam edelim… toplumsal hastalıklara neden olmaktadır. Sahici ve negatif düşünce baskın karaktere dönüşmüştür. Siyaset, iktidar, güç ve benzeri birçok kavram, bir olgu derin bir düşünce ancak sorunların doğru teşhisini ve Hâlbuki her olgu onunla kurduğumuz ilişkide iyi ve kötü olarak, onunla kurulan ilişkinin niteliğine göre olumlu 4. Bütünsel Düşünce’de Muhafazakârlık ve İktidar çözümünü üretebilir. Ancak iktidar ve muhafazakârlık sıfatını kazanır. Bütün üzerinden düşünmeyi bir ilkeye veya olumsuz nitelenmelidir. Yoksa doğru nedir, hakikati Modern düşünce muhafazakârlığı yok sayan bir epistemik hem derinlerinden duydukları korkuyu ve hem de dönüştürdüğümüzde toplumsal yararı bireysel yararın nedir, ya da hakikatlisi nedir soruları boşta kalırdı. Bu unsura yaslanır. Bu yüzden muhafazakârlık aslında bu korku yüzünden baskıladığı düşünme yüzünden karşıtı değil tamamlayıcısı olarak düşünerek farklı bir durumun anlaşılması için kişi, sadece kendi dışına kabul görmeyen ve değerleri modernlik üzerinden tehdit sağlıklı adımlar atmaktan uzak kalmaktadır. Bu durum yaklaşımı öne çıkartabiliriz. Ki birçok sorunun kökeninde çıkma cesaretini göstererek nesnel bir zeminde olaya altında olan bir bakışı işaret eder. Muhafazakârlık ise sorunun bizzat kaynağıdır. bulunan bireysel çıkar böylece bir üst şemada daha bakmayı öğrenmesidir. bu tehdidi görerek, modernlik ile uzlaşıyı tercih etmiştir. yararlı bir durum olarak işlevsellik kazanarak çözüme Yani düşünceyi negatif etkileyecek psikolojik Şöyle bir itirazı bekliyorum: Ama iktidar genel itibarı ile Modernliğin siyasi alana tekabül eden bakışını kabul kavuşur. Bu modernliğin ürettiği bencilliğin tedavisinde sosyolojik ve totaliter yapıyı aşmadan sahici bir olumsuz bir kullanıma sahiptir. Gücü elinde bulunduran ederek, bilim anlayışı ve teknolojisi ile barışık yaşarken de önemli bir merhaleyi aşmaya vesile olur. düşünce gelişmez… Bu aşmayı ise ancak hem iktidarın modernliğin ve dolayısıyla batı iktidarı, diğer ülkelerin değerlerini bu yeni duruma göre biçimlendirmiştir. ve hem de muhafazakârlığın kendisiyle yüzleşmeye Benzer bir durum siyaset içinde geçerlidir. Bir olgu olarak zararına ve onların haklarını gözetmeden iş görmektedir. İktidar, modernliğin temel kabullerini paylaşmakla cesaret edecek bir pozisyona ulaşmasına bağlıdır. siyaset düşünce ‘den bağımsız değil. Ona negatif anlam Bu haklı bir itirazdır. Ama aynı zamanda kötümser bir ilişkili ve bu iktidarın sağladığı yeni düzende emperyal Fakat modernliğin oluşturduğu bir aura içinde hem yüklemek şahsi/tekil olumsuzluklara dönüktür. Tam yaklaşım ve bir daha doğrunun ortaya konamaması paylaşımdan pay almanın zeminini işaret eder. Bu iktidar ve hem de muhafazakârlık kendisi ile sahici ve tersi olumluluğu siyaset üzerinden toplumsallaştırmak gibi bir algıyı genelleştirir. Hâlbuki olumsal yaklaşım yüzden muhafazakârlık doğal olarak düşünmeyi bu yeni doğru bir yüzleşme gerçekleştiremez. Ancak iktidar ve mümkün ve tarihte örneği var. Birçok alanda olduğu temel olmalıdır. Bu mevcut sorunların ne kadar ağır durumu içselleştirmeye ve kendini reorganizasyona tabi muhafazakârlık, modernliğin temel kabullerinin dışına gibi siyaset alanında da hak ve eşitliği adaleti gözeterek olursa olsun, onu çözme umudunu verir. kılmıştır. Bu da muhafazakârlığı belirli ölçüde değişime çıkabilme cüretinde bulunduğu zaman bunu sağlama çözüme kavuşturmak ve haksızlığın ortadan kaldırıldığı Bu noktada istisnai olanın kurucu oluşunu da göz ardı uğratmış ve bu yeni duruma adaptasyonunu sağlamıştır. imkânına haiz olur. Batı dışı temel ilkelerin sabitkadem bir sosyal zeminde siyaset pozitif bir karakter kazanır. Bu etmeyelim… Genel olanı kurucu unsur yapamayız. O zaten bir yapı oluşturarak kendi düşünme yapısını kurduğunda pozitif boyut üzerinden siyaset aynı zamanda toplumsallık Benzer bir duruma batı dışı toplumlarda ve Müslümanların kurumsallaşmış ve sorunların kaynağı durumundadır. ve bu yapı üzerinden olup bitenin ne’liği konusunda kendi ile kurumsallık arasındaki korelâsyonu/bağı da sahici bulunduğu ülkelerde de muhafazakârlık karşı karşıya İstisnai olan bu sorunların dışında ve çözümüne dair bir bakış açısını kendi ilkeleri üzerinden gerçekleştirdiğinde ve sağlıklı bir zeminde kurarak sorunların aşılmasında kalmış ve gereğini yerine getirmiştir. Burada ise umudu tekil örnek olarak ortaya koymaya neden olur. bir umut doğabilir. önemli bir yapı oluşturur. Bu da düşünce açısından çok muhafazakârlık, iktidar karşısında kendini koruma Bu tanıklık üzerinden ortak bir algı ve idrake yönelerek sağlıklı bir zemin kurmaya neden olur. Ama bunun şartı; refleksi ile sağcılığın ardına saklanmış ve kendini kuşdili Bu konudaki denge, sabit ilkelerin ortak bir idrak ile yeni bir bakışın imkânlarını üretir. iktidarı ve muhafazakârlığı, modernliğin tasallutundan ile ifade ederken, temel değerlerini ise açık bir şekilde kabulü üzerinden reel durumun değişimini ideal ilkeler kurtarmaktır. İktidarı ve muhafakarlığı yenecek bir düşüncenin ifade etmekten uzak durmuştur. İslamcılığın siyasal çerçevesinde tutarlı bir muhakeme ile sahici zeminde inşası açısından istisnai olan güç sağlar. Onların sahici dilini de belirleyen temel ölçüt bu olmuştur. Bu da iktidar düşünerek sağlanabilir. Bu dengenin politik zemini; Yukarıda ifade edildiği gibi herhangi bir olguyu negatif bir zemine kavuşmasına imkân tanır. Onların yeniden olmaya matuf bir hareketlenmeyi doğal olarak iktidar politik olanın erdemliliği bir ilke, çıkarı ise reddedilen veya pozitif tanımlama yapma imtiyazımız yoktur. Yani düzenlenmesini ve bir grup, klan ve örgüte değil de dili ile uyuşmayı içinde taşıyan bir dil ve bu dile dayalı bir bir unsur olarak görmesidir. Hak, adalet, özgürlük vb. iyi olgunun doğasında kötülük yoktur. Ona o kötülüğü herkesi kuşatacak düzeyde kurumsallaştırılmasına bakış üzerinden uzlaşı ile neticelenmiştir. Muhafazakarlık olanı bir hedef olarak gören politik iktidar, bu değerlerden yüklemek onunla kurduğumuz ilişkide ona yüklediğimiz zemin olur. düşünmede iki komplikasyon üretiyor. Koruma güdüsü taviz vermeden birey, kurumsallaşma vb. konumları anlamla ilişkilidir. Bu temel gerçeği dikkate alarak doğa ve kaybetme güdüsü yüzünden olanı normalleştirmedir. muhafaza etmekten uzak durarak bütünü dikkate alan derken ne kastedildiğini dikkate sunalım: Meseleyi künhünden kavramak için bir bütünlük olarak Muhafaza yeniyi ve yenilenmeyi bir zaaf olarak gördüğü bir bakış üzerinden yeniden yorumlamalı ve ilkeleri dünya görüşü ve oluşturduğu kültür ve karaktere Doğa kavramını ağırlıklı olarak iki düzlemde kullanıyoruz. için için durağanlığa sebep olup; çürümeyi bir meziyet bunun üzerine kurmalıdır. Kurumsal yapısını bu temel bakmak yeterli… Birincisi, ona yüklenen anlamı ile... Diğeri ise fıtri olarak kabul ederek düşünmeyi donduruyor. zemine yaslayarak oluşturduğunda sorunların çözümü taşıdığı anlamı ile... Yani biri yüklenmiş, diğeri ise İnsan değişime açık boyutu ile gelişir, sabit boyutu ile de konusunda umudu çoğaltan bir olguya ulaşmış oluruz. İktidar da düşünmeyi kendisine bir tehdit olarak kendiliğinden var olandır. Siyaset, yüklenmiş anlamı derinleşerek kemal yolculuğunu sürdürür. Olgunlaşarak gördüğü için muhafazakârlık ile birlikte düşüncenin Bu noktada iki temel olgunun neliğini ortaya koymalıyız: ile daha çok algılanıyor. Bu da meseleyi kısmi anlamayı estetik bir ahlak ile varlığa güzelliği miras bırakır...

80 Enderun Eğitim Yazıları Enderun Eğitim Yazıları 81 TEFEKKÜR YAZILARI TEFEKKÜR YAZILARI

Umran kavramı İbn Haldun’un düşünce sisteminin İBN HALDUN’UN MUKADDİME’SİNDE merkezini oluşturur. Çünkü insanın toplumsal bir varlık oluşuyla beraber umran kavramı ortaya TOPLUMSAL DEĞİŞİM: BEDEVİ UMRAN çıkmaktadır. “İnsan için cemiyet düzeni içinde yaşamak şarttır” sözüyle de toplumsallığın insanla beraber var olmasını öncelediğini SÜMEYYE BAYIR TAŞDEMİR görmekteyiz. Toplumsallık zorunlu bir şekilde birçok oluşumu da beraberinde getirmektedir. bn Haldun (1332-1406), telifle meşgul olduğu 1375 Bedevilik nedir? İbn Haldun Kitabu’l-İber’de neden Bunlar zaruri ihtiyaçların karşılanması ve dizi İ-1383 yılları arasında yedi ciltten oluşan Kitabu’l-İber öncelikle bedevi umran tanımlamasıyla başlar? olayları içermektedir. İnsan ancak toplumla adlı eserini yazmıştır. Bugün en çok bilinen Mukaddime Toplumun değişmesi ile bedevi umranın özellikleri beraber var olmaktadır. Tarih içerisinde eseri ise beş ay gibi bir sürede yazılmıştır ve Kitabu’l- hangi aşamalara ulaşmaktadır? Bu tür sorular yaşanmış olayları inceleyip değişmeyen ve İber’in girişi mahiyetindedir. Sekiz sene içerisinde çalışmamızın ana omurgasını oluşturan sorulardır. bir toplumu mamur eden özellikleri bulup, yazmış olduğu bu eser İbn Haldun’un ellibeş yıllık bilgi, Bu gözle bakıldığından İbn Haldun’un yazmış olduğu sunmak istemiştir. Böylece hem geçmişin hem gözlem, tecrübesinin eseridir. Kitabu’lİber kitabında da bedevi umran tanımı üzerine de geleceğin bilinip anlaşılmasını istemiştir. yoğunlaşmış hatta medeniyet tasavvuru oluştururken Nitekim Mukkadime’sine de “Malum olsun “Sosyolojinin babası” olarak tanımlanan İbn Haldun bu toplumlar olarak tanımlamaktadır. Bu tanımlamadan bedevi umran anlayışının tanımlanmasıyla işe ki, tarihin hakikati, âlemdeki umrandan ibaret olan kitabında birçok toplumsal konuya ışık tutmuştur. Her da anlaşılacağı üzere İbn Haldun bedevi kelimesini başladığı görülmektedir. Toplum merkezli bir tarih insan cemiyetinden haber vermektedir.” sözleriyle ne kadar batı tarafından çok bilinmese de son yıllarda yalnızca çölde yaşayanlar veya göçebe yaşayanlar anlayışına sahip olduğunu düşündüğümüz İbn Haldun umran kelimesiyle kast ettiğini açık bir şekilde dile eserlerine ve hayatına oldukça önem verilmektedir. için kullanmamıştır. Ona göre bedeviler “mağaralarda, Mukaddime’sinde toplumsal değişim kavramını açık getirmektedir. Günümüzde de yalnızca ilginç bulunduğu için değil aynı ormanlarda, sahralarda, çadırlarda, köylerde ve daha bir şekilde kullanmamış olsa da aslında bedevi umran zamanda sosyo-politik değişim sürecini anlamlandırmak İnsanların birlikte yaşamaları ile beraber dünyada küçük yerleşme merkezlerinde otururlar.” İbn Haldun ile başlayan toplumsallaşma süreci belli aşamalardan hususunda sunduğu yaklaşımlar üzerine çalışılmaktadır. mevcut olmayan asabiyet, mülk, devlet gibi birçok bedevi tanımlamasını yaparken toplumun ilk aşaması, geçerek hadari umrana bir değişimin sonucunda şey ortaya çıkmaktadır. Bunları insanlar kendi aslı mahiyetinde açıklamalarda bulunmaktadır. Toplumsal değişim evrensel ve kaçınılmazdır. İbn ulaşmaktadır. Elbette bu değişim toplumsal, ahlaki, ihtiyaçlarına göre şekillendirirler. Bu noktada umran Mukaddime’sinde de bahsettiği üzere bedevi topluluklar Haldun’un toplum anlayışı ile de bunu görmek mümkündür. yaşayış ve inşa olmak üzere birçok açıdan farklılığı meydana gelmiş olur. İbn Haldun umranı, bedevi ve diğerlerine göre daha cesur, mert, yardımlaşma ve Toplum olmanın ilk basamağı olan bedevi umran ve kapsamaktadır. hadari olmak üzerine iki kısma ayırmıştır. Böylece dayanışmaya önem veren topluluklardır. daha sonra gelen hadari umran ve devletleşme süreci bu toplumun sınıflandırılmasına da şahit olmaktayız. Bütün bunlar göz önünde bulundurulduğunda çalışmamızda Bedevilerin toplumsal özelliklerinin başında hayvan değişimin tezahürlerini bize göstermektedir. İbn Haldun Medeniyet kavramını da içine almış olan umran kavramı bedevi umran tanımlanması ve bu anlayışın değişimiyle yetiştiriciliği, ticaret ve baskınlarla geçimlerini bu değişimi anlatırken antropolojiden yararlanmış ve bu medeniyetin oluşumunda yer alan iki faklı toplum hangi özelliklere ulaştığına değinilecektir. Kaynak metin karşılamak gelmektedir. Bu özelliklere sahip olmayan toplumun yapısını insanın yapısına benzetmiştir. Bu grubunu böylece izah etmiş olmaktadır. olan Mukkadime’den yola çıkılarak açıklık getirilecek toplumları ise asil olarak görmezlerdi. Bedevi kabileler durumda bedeviliği çocukluk döneminden saymıştır. mevzuya makaleler ile de destek sağlanacaktır. Şerif Mardin’in ifade ettiği şekliyle İbn Haldun daha öncede belirtildiği gibi baskınlarla da geçim Devletin çökme ve zayıflama dönemini ise ihtiyarlık aslında toplumu gelişip yenilenen bir rutin içerisinde sağlayan bir topluluktur. Bu durumu kabileler arasında ile eş tutmuştur. 1. Toplumun Temel Sınıfı: Bedevi Umran şekillendirilmesi yıllar sonra ancak Durkheim’da olan rekabet ile açıklayabiliriz. Rekabet gösterdikleri Bu bölümde konunun daha iyi ifade rastlanmıştır. Kullandığı kavramlar günümüzde her ne kabilelerle sürekli baskınlar olmaktaydı. Fayda’nın edilebilmesi için bedevi umran konusu kadar bize “egzotik” geliyor olsa da, kendi döneminde belirttiği üzere bu baskınlar adam öldürmemeye üzerine açıklama yapılacaktır. İnsanların sıklıkla kullanılan kavramlardır. Bu kavramlardan biri gayret edilerek yapılan baskınlardı. Ölümle beraber kan toplu olarak yaşamasının zorunluluğuna de elbette bedeviliktir. davasının çıkma olasılığını bertaraf etmiş oluyorlardı. değinen İbn Haldun bu anlamda Sosyal hayata gelince kan bağına dayalı bir kabile “Başlamak, ortaya çıkmak, önce gelmek” gibi sözcük Mukaddime ile yaptığı gözlemler ışığında anlayışı mevcuttu ve ataerkil bir yönetim vardı. Farklı anlamlarına gelen bedevi kelimesi “çölde yaşamak, devlet olmanın, mülk elde etmenin yollarla da kabileye bireyler gelebiliyordu ve bu gelen sahrada oturmak” anlamlarına da gelmektedir. Medeniyet kurallarını açıklamaktadır. Medeniyet kişilerin kan bağı olanlardan bir farkı olmazdı. Böylece anlamına gelen hadaretin karşıt anlamda kullanılan tanımlamasını bu yolla yapan İbn Haldun Fayda’nın ifadesine göre “sosyal bir rabıta” gibi bağlar bir kelimedir. Sami dillerde çöl anlamına gelen arab “İlk önce bedevi umranı anlattım. kurulmuş oluyordu ve diğer göçebe toplumlardan kelimesi çölde yaşayan bedeviler için kullanılıyordu. Çünkü biraz sonra anlatacağımız gibi böylece farklılaşmış olmaktaydı. Zor şartlar altında Fakat daha sonra Kur’an’ı Kerimde yerleşik hayat ile bu umran öbürlerinin hepsinden önce yaşayabilmek için birbirlerine ihtiyaç duyan bu toplumun bedevi olarak yaşayan Araplar birbirinde ayrılmıştır. gelir” sözleriyle de bedevi umranı yalnızca çadır ve devesi özel mülkiyetindeydi. Diğer tüm İktisadi ve günlük hayat olarak da birbirlerinden ayrı temel olarak aldığını belirtmiştir. Biz mülkler kabilenin ortak malı olarak görülmekteydi. Bu özelliklere sahiplerdir. de bu doğrultada öncelikle bedevi görüş kabile bireyleri arasında bağların güçlü olmasını umranı açıklamakla başlamayı uygun İbn Haldun Mukaddime’sinde bedevi kelimesini ve beraberliğin uzun soluklu kalmasını sağlıyordu. görmekteyiz. zaruri ihtiyaçlarını karşılamak üzere bir araya gelen Kan davalarında diyet ödemeleri de ortak ödeniyordu.

82 Enderun Eğitim Yazıları Enderun Eğitim Yazıları 83 TEFEKKÜR YAZILARI TEFEKKÜR YAZILARI

Kişiler arası bu ortak bağın kuvveti ve dayanışma İbn Haldun değişimi her açıdan ele almış ve bizlere işlerle meşgul olan bir topluluktur. Fakat hadarilerde söylemiş olduğumuz gibi bir insana benzeyen toplumlar asabiyet olarak tanımlanmaktadır. Süleyman Uludağ asırlar öncesinden toplumsal değişimin alanları ise bu durum mümkün değildir. Onlar artık zevkleri için hadari umrana geçiş ve rahat ve refaha alışmasıyla çevirisini yaptığı Mukaddime eserinin kavramları hakkında bilgilendirme yapmaktadır. Toplumsal değişimi yaşayan ve dünyalık metalara yönelmiş bir topluluktur. bu özelliklerini yitirecek ve ihtiyarlık dönemi girmiş açıkladığı bölümünde “Bence asabiyet arka çıkmayı iklimle, coğrafyayla, çevreyle, asabiyet kavramıyla, Bu duruma ise ihtiyaçlarından fazlasını elde etme gücü olacaklardır. ve birbirini tutmayı sağlayan doğal bir duygudur. Bu umran ilmiyle ve ekonomik, iktisadi hayatla birlikte neden olmaktadır. Böylece nefisleri kirlenmiştir. Bu Sonuç duygu şartlar oluşunca kendiliğinden harekete geçer” ele almıştır. Bu çalışmada genelde umran ilmi özelde durum bize toplumsal değişimin sonuçlarını vermektedir. sözleriyle bedevi kabilelerin birbirine olan tutumunu ise bedevi umran merkeze alınarak toplumsal değişim Nefisleri kirlenmemiş bir toplumun dünyevi istek ve Tarihe ismini yazdırmış sosyolog, tarihçi, çok iyi açıklamaktadır. hakkında çıkarımlar yapılacaktır. arzularının, zevke olan düşkünlüklerinin sonucunda gözlemci olması ile İbn Haldun, toplum biliminin en hadari topluma geçmesi böylece toplumun ihtiyarlık önemli eseri olan Mukaddime’nin içeriğinde toplumsal Kabilede yaşayanlar arasında çıkması muhtemel olaylar Mukaddime eserine baktığımızda İbn Haldun, toplumlarda değişim hakkında dikkate değer bilgiler vermiştir. da asabiyet anlayışının varlığı ile önlenebiliyordu. var olan farlılıklarını onların geçim yollarının farklılığı ile dönemine yani çöküşüne geçmesinin özeti halindedir. Onun gözlem ve incelemelerine dayanan bu toplum Kabileler arası yaşantıya gelindiğinde ise her kabile kendi açıklamaktadır. Bazı kavimlerin çiftçilik ve hayvancılıkla Arslan’ın da belirtmiş olduğu gibi bu iki toplum kendi anlayışında bedevi umran oldukça değerli bir yere mensuplarıyla beraber kendi başlarına hareket ederler uğraşmaları onların badiyede yaşamalarını zorunlu içlerinde kapalı toplumlar değillerdir. Statik bir özellik sahiptir. Her ne kadar tarihte bedevi toplumların hor ve bağımsızdırlar. Bir devlet düzeninden yoksundurlar. kılmıştır. Buralarda yaşayan toplulukların ihtiyaçlarını barındırmazlar. Tam aksine bu toplumlar “toplumsal görüldüğüne şahit olsak da İbn Haldun bu görüşleri Onun yerine kabile reisliği vardır. Yaşanan olaylarda karşılamaları ve hayatta kalmalarına bu işler anca evrim” sürecinin birinden diğerine geçilen iki ayrı bir kenara iterek toplumun temeli olarak inşa eder cezanın verilmesi ya da ödüllendirilme kabile reisi yetiyordu. Değişimin ilk aşaması ancak ihtiyaçlarından aşama olarak görmektedir. bedevi umranı. tarafından yapılmaktadır. fazlasına sahip olmakla başlamaktaydı. İhtiyaçtan Hadari toplulukların bu refahı ve zevk düşkünlüğü fazlasına sahip oldukları zaman rahat etmek için Henüz değişime ve bozulmaya geçmemiş olan, güçlü, Bedevi umran hakkında sunduğumuz bu açıklamalar kendini oldukça güvende hissetmesine neden olmaktadır. yerleşik hayata geçmekteydiler. Böylece hadari toplum kuvvetli ve ahlaklı bir toplum resmini bedevi umranla ardından ikinci bölümde ise toplumsal değişim odaklı Bu durum da bedevi toplulukların daha cesurken özelliğine sahip olmaktaydılar. İlk aşamada çadırlarda açıklamalara yer verilecektir. Önce ki bölümde bedevi hadari toplulukların cesaretini kaybetmiş olmasına çizmektedir. Bu topluluk kabile reisine bağlı, ihtiyaçları yaşayan insanlar maişetin artması ile birlikte artık umranın özellikleri genel bir çerçeve ile verilmiştir. yol açmaktadır. Değişimin etkisi ile bakıldığında için birarada bulunan, hayatta kalmak için asabiyet daha yüksek binalarda, daha geniş arazilere yayılmaya bedevi olan bir toplumun zevke alışması ve insanın ruhu ile birbirine kenetlenmiş bir topluluktur. Bu 2. Mukaddime’de Toplumsal Değişim: Bedevi Umrandan başlamaktadırlar. Burada da değişimin mimari alışkanlıklarının kurbanı olması nedeniyle sahip özellikler sayesinde hadari umrandan ayrı ve özel bir Hadari Umrana yönüne şahit olmaktayız. Aslında toplumun sürekli olduğu bu cesareti daha sonra kaybetmesine tekabül yere sahiptir. Fakat hadari umrana geçiş, yani değişim, bir değişim içerisinde bulunması söz konusudur. İbn Değişim varlık düzeyinde olduğu gibi toplum için de etmektedir. Fromherz, bu gücün özünde durağan iktisadi güç elde edildiğinde kaçınılmazdır. İhtiyaçtan Haldun’a göre bu şey ancak iktisadi refahla mümkün kaçınılmaz bir gerçekliktir. Bu değişim insanların ve aldatıcı olduğunu dile getirmektedir. Bu gücün fazlasını elde etmeye başladığı zamandan itibaren olmaktadır. Arslan’ın belirttiği üzere “İbn Haldun bütünleşmesi ve ayrışmasını içerisinde barındırır. yavaş yavaş çözümlenmesini kuşaklar halinde bedevi umran hadariumrana geçmektedir. böylece insani toplumsal hayatın varlığını ve bunun anlatmaktadır. İlk kuşak gücünü kabile olmanın İnsanı anlama ve tanımlama noktasında İbn Haldun’un Görüldüğü üzere bir geçiş ve dönüşümün izini iki toplum için de mülkün zorunluluğunu kesin bir biçimde ispat verdiği şana bağlamaktadır, ikinci kuşak güçlüdür yaklaşımı toplumsal açıdan oldukça değerlidir. Bu arasındaki ilişki ile görmekteyiz. Toplumsal değişimin ettiği kanaatindedir.” fakat babasından ve dedesinden gördüğü kadarıyla. değerini bizzat gözlemlendiği toplumun tüm açılarını kaçınılmazlığına İbn Haldun’un Mukaddimesinde de Üçüncü kuşak sahip olduğu gücü rahata ve zevke değerlendirerek güçlü bir toplumsal çıkarım yapmakla İbn Haldun bedevi toplulukların iktisadi zorunluluk şahit olmaktayız. Toplumlar refah ve rahata geçmekle kaptırmıştır. Böylece aldatıcı güç kuşakların hadari elde etmiştir. nedeniyle zaruri ihtiyaçlar ile yetinmek zorundadırlar. değişmeye başlar. Ellerinde mallarının birikmesiyle umran vasfına büründükçe karşımıza çıkmaktadır. Hadariler ise daha rahat ve lüks isteği ile yaşarlar. farklı işlerle uğraşırlar. Sanat ve bilimin ortaya çıktığı “İnsan bedeni gibi devletin bedeni de ister istemez Fakat bedevi toplulukların gözlemlenmesine gibi ahlaksızlık ve daha çok şey istemede bu toplumların çürüyecekti” sözü İbn Haldun’un değişime odaklı dayanarak İbn Haldun hadari topluluklarının helakına yol açar ve toplum ihtiyarlık dönemine girer. toplum analizinin bir yansımasıdır. temelinin bedevi toplumlar olduğunu açık bir Bedevilik özelliklerine sığınarak ömrünü uzatma şekilde dile getirmektedir. “Biz, herhangi bir Bütün bunlar göz önüne alındığında İbn Haldun’un gayretine sığınır. Fakat insanlar gibi toplumlarında şehrin halkını ele alıp inceleyecek olursak, bedevi toplumlara yüklediği sağlam karaktere sahip bir ömrü vardır. bunların çoğunun evveliyetlerinin, o şehrin olduklarını görmüş oluyoruz. Böylece hadari bir toplumun, KAYNAKÇA; civarında bulunan bedevi halka dayandığını bedevi toplumun içine dâhil olmasıyla değişebileceği Uludağ, Süleyman. “İbn Haldun/Hayatı”.Mukaddime. Trc. Süleyman Uludağ. 1:15. ve ellerinin genişlemesi üzerine şehre gelip bedevilerin hadarileri etkilemede de güçlü olacağını İstanbul: Dergah Yayınları, 2015. yerleştiklerini, şehirde var olan rahata ve belirtmektedir. Böylece kabileleri değişimin, kültürün Kayapınar, Akif. “İbn Haldun’un Asabiyet Kavramı: Siyaset Teorisinde Yeni Bir Açılım”. İslam Araştırmaları Dergisi15/1(2004): 83-114. refaha yöneldiklerini görürüz.” Bu noktada ve iktidarın kaynağı olarak görmekteydi. vurgulanması gereken şeyin yapılan üretiminin İbn Haldun.Mukaddime. Trc. Süleyman Uludağ. İstanbul: Dergah Yayınları, 2015. Bedeviliğin toplumsal değişimin hep başlangıcı hem de Görgün, Tahsin.“İbn Haldun”. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi.Ankara: TDV hacminin fazlalığı olmaktadır. Yayınları, 1987. 9:543-556. gücü olduğunu izah etmeye çalıştığımız bu bölümde İbn Haldun değişim gerçekleşmeden önceki Mardin, Şerif. “İbn Haldun”.İslam Araştırmaları Dergisi, sayı 15 2006, 3-4. İbn Haldun her ne kadar bazen bedeviliğe karşı vahşi Fayda, Mustafa. “Bedevi”. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi. Ankara: TDV haliyle bedevi toplumunun hadari toplumlardan terimini de kullanmış olsa doğal ve güçlü bir yapı Yayınları,1987. 9:311-317. daha hayra yakın olduklarını söylemektedir. olarak gördüğü aşikârdır. Sahip olunan tüm yönetim Arslan, Ahmet. İbnHaldun’un İlim ve Fikir Dünyası.Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, 1987. Temel ihtiyaçlarını birlikte karşılamaya çalışan özelliklerinin en iyisine asabiyete, güce, hayra sahip ve zevk için değil hayatta kalmak için dünyalık Fromherz,Allen James. İbn Haldun Hayatı ve Dönemi. Trc. Yusuf Selman İnanç. İstanbul: bir topluluktur bedevi toplum. Fakat ilk bölümde de Ketebe Yayınları, 2018.

84 Enderun Eğitim Yazıları Enderun Eğitim Yazıları 85 YOLUMUZA IŞIK OLANLAR YOLUMUZA IŞIK OLANLAR

28 ŞUBAT MASAL DEĞİL KELAM İLE KALEMİN BULUŞMA VAKTİ GELDİ

EBUBEKİR DİLEKÇİ Zekiye YAĞMURCU’nun anısına saygıyla… MEMET GÖZÜTOK Lokman ACAR Ağabeyimize…

Şubat süreci bugün bazılarına masal gibi geliyor. 28 Şubat karanlığının en koyu günlerinde zulme karşı ünlerdir içim içime sığmıyor. Bir yanım eksik Ağabey sen Ahde Vefa’nı gösterdin Bahattin Ağabeye 28Günümüzde başörtülü olarak üniversiteye Hak’kı haykıran bir avuç topluluğun içinde hep resmini Gsanki... Kelam ile kalemin buluşma vakti geldi. verdiğin sözü tuttun. Konya’nın Çınarı olduğun gibi gitmek, öğretmenlik yapmak, devlet memuru olmak gördüğünüz Tarih Öğretmeni Zekiye YAĞMURCU dallarında ümmetin yiğit evlatları gölgelendi. Görünce Şiirin üstadlarının kitapları arasında meşke dalmışken çok normal bir şeymiş gibi gözüküyor. Oysa bu ülkede hanımefendi ahiret irtihal etti. Allah’ı hatırlatan ağabey, Dostum diye başlayan telefonum çaldı. Arayan, ismini andığımda Tekbir’i bırakın başörtülü memurluk yapmayı çocuk yaştaki cümlelerini çok özleyecek olsak da gönül yangınımıza İhraç edildiği öğretmenlik görevine 14 yıl aradan sonra hatırladığım, dik duruşuyla, adam gibi adamlığıyla ortaokul öğrencilerinin başörtülü okula girmelerine su serpen kelimelerini, kuruluşunda yer aldığın İMH dönen Yağmurcu, uzun süredir kanser tedavisi görüyordu. gönül dünyamda özel bir yere sahip olan Osman bile izin verilmiyordu. Konya’daki arkadaşların ve yavruların sürdürecek Tedavi olduğu hastanede vefat eden Yağmurcu, iki Ağabey‘di. Uzun süredir sesini duymamıştım ve açıkçası İnşallah! Peygamber Efendimizin şu müjdeli Hadis-i Şerif: Özel alan ve kamusal alan tanımı yapan zalimler çocuk annesiydi. sesini duyunca rahatladığım, ince esprileriyle, hayat devlet dairelerine ve hastanelere gelen başörtülülere tecrübeleriyle bana yollar açan kıymetli ağabeyimin “İnsanoğlu öldüğü zaman bütün amellerinin sevabı da Zalimlerin tüm engellemelerine rağmen binbir güçlükle cüzzamlı muamelesi yapıyordu. “Öz yurdunda garipsin sesini duymayı çok özlemiştim. Telefonu açınca adeti sona erer. Şu üç şey bundan müstesnadır: Sadaka-i Tarih Öğretmeni olarak mezun olan Zekiye YAĞMURCU öz vatanında parya” mısraları tam da bu süreci ve bu olduğu üzre önce selam verdi ve başımız sağ olsun cariye, istifade edilen ilim, kendisine dua eden hayırlı derslere başörtülü girdiği gerekçesiyle Milli Eğitim sürecin mağdurlarını ifade ediyordu. dedi. Yine o ince esprilerinden birisini yapıyor diye evlat.” Bakanlığı’nın öğretmen kadrosundan ihraç edilmişti. düşündüm, iyice dinleyip bugünkü dersi çıkarmak Karşımıza çıkan imkân ve fırsatlar birer imtihan vesilesi Aslında ne kadar da bahtiyar olduğunu ortaya koyuyor. için kulak kesildim. Lokman rahmetli oldu deyince olduğu gibi her türlü zorluk ve sıkıntılar da bizlerin Zekiye YAĞMURCU, ihraç edilmesinden sonra bir kenara Amel defterin Allah’ın izniyle hiç kapanmayacak. Allahuekber! diyebildim. Kelimeler lal olmuştu, sesler niteliğini ortaya çıkaran süreçlerdir. Altının arıtılarak çekilmedi, nerede bir zulüm varsa kardeşlerine destek Yaşamıyla örnek olan, Allah var, gam yok! diyen gözü bana küsmüştü, böğrüme tarif edilemez bir acı saplandı. saflaştırma işlemine sözlük anlamında fitne deniliyor. vermek için kampüs kampüs, meydan meydan dolaştı. pek, yiğit, kabına sığmaz ACAR abim LOKMAN. Hekim Çevremdeki insanların anlam veremediği bakışlar İmkân ve zorluk dönemleri de birer fitne olarak her Zaman zaman su-izan sahibi kimselerin psikolojik gibi dirilttin kalplerimizi, hiç bitmeyen ümidinle bizlere arasında kendimi dışarı attım. birimizin gerçek kalitesini ortaya çıkaran zamanlardır. şiddetine de göğüs geren Zekiye öğretmen mevziiyi can oldun. Her zaman yanında olduğun yetimlerin, hiç terk etmedi. Ölüm böyle üşütür be DOSTUM adamı! Sözü kulaklarımda acizlerin, fakirlerin, depremzedelerin ve yardıma Ufak tefek bedeninde koca bir yüreği sığdıran çınlıyordu. Gözyaşlarımla şeytanı sevindirmedim muhtaçların duaları seninledir. Elhamdülillah! Tarifsiz acım, sessiz ve derinden Zekiye YAĞMURCU’yu robokoblar, polis köpekleri Şahidiz, şahidiz, şahidiz. Rabbimiz seni cennetiyle bağrışlarım kelimelere döküldü dua oldu çağladı. ve panzerler korkutamadı. Yaka paça defalarca şereflendirir İNŞALLAH! gözaltına alınmasına rağmen birçok erkeğin Yine yeniden yiğit bir adamın, ortadan kaybolduğu birdönemde hep mücadelenin kutlu bir davetçinin hikâyesini ön safında yer aldı. anlatmak bize düşmüştü. Günümüzde 40 yaşını aşmış binlerce başörtülü Ömrünü Allah yolunda ablamızın zihninde hala 90’lı yılların acı izleri olmak için vakfeden, yolda duruyor. 28 Şubat sürecinde başörtüsünü olmayı önemseyen, tüm açmadığı için okulu bırakan, mesleğinden dünyayı takva ekseninde ihraç edilen mağdurların hakları kısmen iade dönüştürmek için çalışan, edilse de ne yazık ki tam olarak mağduriyetleri yetimlerin hamisi ve Ahde giderilmiş değil. Vefa’nın kıymetini yaşamıyla örneklendiren Türkiye’deki Zekiye YAĞMURCU ablamızın vefatı o meşum İslami hareketin köşe günlerin film şeridi gibi gözümüzün önünden taşlarından biri olan Bahattin geçmesine neden oldu. Kendisine Allah’tan Yıldız Ağabeye verdiği sözü rahmet dilerken Zekiye YAĞMURCU ablamızın tutmak için elinden geleni şahsında inancı uğrunda ter akıtan, gözyaşı her şeyi hatta daha fazlasını döken tüm kardeşlerimizin gösterdikleri yapmak istediğini söyleyen fedakârlıkların ahirette cennet azığı olmasını bir insan güzeliydi Lokman niyaz ediyoruz. Ağabey.

86 Enderun Eğitim Yazıları Enderun Eğitim Yazıları 87 YOLUMUZA IŞIK OLANLAR YOLUMUZA IŞIK OLANLAR

ancak o sözlerin en güzeline tabi olurlar. İşte onlar Kamer Suresi 10. Ayette Nuh (a.s)’ın: ‘’-Rabbim ben YUSUF’UM Allâh’ın kendilerine hidayet ettiği kimselerdir. İşte mağlup oldum. Bana yardım et!’’ dediği an, imkânların onlar ULU-L ELBAB’tır.’’ tükenip ‘’BİTTİM RABBİM’’ dediği andır. Müslümanlar, her söze kulak verecek kadar öz güven Kasas 24. ayetinde, Hz. Musa (a.s)’ın: ‘’-Rabbim! Senden MEHMET KÜLTÜR sahibi olmalıdırlar. Ancak duyduğu her sözün hak olanı gelecek her hayra muhtacım’’ dediği an tüm imkânların ile batıl olanını birbirinden ayırt edebilecek kadar da tükenip ‘’BİTTİM RABBİM’’ dediği andır.’’ mümeyyiz bir akla sahip olmaları gerekmektedir. Yusuf (a.s)’ın: Kardeşleri tarafından kuyunun dibine 974 yılının Şubat ayının güneşli bir gününde beşinci çalışması yapar yürürken, bisiklet sürerken, otobüste Sesini çağlar ötesine taşımak istiyorsan, sesinin atıldığı an ‘’BİTTİM RABBİM’’ dediği andır. 1kardeşim olarak dünyaya gelmişti Yûsuf’um yaklaşık otururken ayetler üzerinde tefekkür eder, bağlam frekansını değil, sözünün kalitesini yükselt. Sözler Yine Taif dönüşünde, âlemlere rahmet olarak gönderilmiş 6 kilo olarak, ensesine kadar uzun, simsiyah saçları ile çalışmaları yapar ve her zaman yanında taşıdığı kağıt ve sadece yatay olarak değil, dikey olarak ta yükselir. olan Hz. Muhammed (a.s)’ın, doğup büyüdüğü Mekke’ye dünyaya geldi. Annemin söylemesine göre, dünyaya kalemi ile notlar alırdı. Vefat ettiği gün, cebinden çıkan Doğruyu bulmak, mü’min için menzil değil, menzile müşrik olan Mu’tim b. Adiy’in kılıcının gölgesinde girmek gelişinden hemen sonra kendisini yıkayanın elinden ayet ve hadis notları bu anlattıklarımın özeti gibiydi… giden yolun başlangıcıdır. Eriştiği hakikatlere, salih zorunda kaldığı an ‘’BİTTİM RABBİM’’ dediği andır. tutarak ayağa kalkışıyla şaşırtmıştı herkesi. Eskiler Yûsuf, yaş olarak benden 5 yaş küçüktü ama, ilmen, amel ile hayat vermeli, bu amaçta önüne çıkan tüm bilir, o zamanlarda bebek beşiği ipten yapılır ve evin Ancak; Hz. Nuh (a.s)’ın tuğyan etmiş kavmini tufan ile ahlâken ve davet çalışmalarında her zaman bir büyüğüm, engel ve meşakkatlere rağmen mücadelesinden helak eden şey; Rabblik taslayan Firavun’u Kızıldeniz’in tavanına asılırdı. Yusuf’um o kadar hareketli idi ki, üstâdım olmuştur. Özellikle davet konusunda işin vazgeçmemelidir. dibine gömen şey; beşikten düşmesin diye annem iplikle bağlardı beşiğe sırrına vâkıf bir şahsiyet idi. Yûsuf’umu. “…güzel olan sözler Allah’a yükselir. Onuda salih amel Hz. Yusuf (a.s)’ı kuyunun dibinden çıkarıp, Mısır’a Cana yakın karakteri ve güler yüzü ile, önce insanı yükseltir…” (Fâtır 10. Âyet) sultan yapan şey; 1986 yıllarında Adana İmam Hatip Lisesi'nde, ben lise 2. kazanmayı ve sabırla, cedelleşmeden vahyi güncelleştirerek sınıfta okurken, Yûsuf’umu da aynı okula kaydettirdim. Rabb’im sözlerimizi kaliteli kılıp, salih ameller ile Hz. Muhammed(a.s)’ı Mekke’nin fatihi yapan şey, en basit dille, espri ve fıkraları ile süsleyerek aktarma O da benim gibi, Devlet Parasız Yatılı öğrenci olarak destekleyerek, yatay olarak insanlığa dikey olarak ta imkânları değil; imanları idi. sanatı âdeta kendisiyle özdeşleşmişti. lise eğitimini tamamladı. Arkadaşları arasında, cana kendisine yükseltsin. Onun için, Resullerin ayak izlerini takip ettiğini iddia yakınlığı ve esprili dili ile tanınırdı o yılarda. İlmî konularda, içinden çıkamadığım meselelerde, O’ndan aldığım en büyük ders, müslümanın sorunun eden Müslüman Kardeşim; Yûsufumu arar O’na sorardım. O benim sesli kâmusum, Çok başarılı bir eğitim hayatımdan sonra, bazı özel nedenler değil, çözümün adresi olması gerektiğidir. O benim yürüyen Kur’ân’ımdı… Sakın haa, imkânım yok deme; zira iman en büyük ile tahsil hayatıma devam edemediğim o zamanlarda, “Onlar bir ümmetti gelip geçti. Onların kazandıkları imkândır.” (Yûsuf KÜLTÜR) kendi adıma olan tüm hayallerimi Yûsuf’un üzerine Vefatından sonra beni o kadar güzel insanlarla kendilerine, sizin kazandıklarınız size aittir. …”(Bakara inşaâ etmeye karar verdim. Beni hiçbir zaman değil, tanıştırdı beni yalnız bırakmadı ve vefatından sonra o Suresi 141. Âyet) Selam ve duâ ile… bir defa dahi utandırmayan kardeşimin kısa zamanda kadar güzel insan Yûsufumla tanıştılar ki, zamanında Bizlere düşen, bizden öncekilerden aldığımız bu kadar yol alacağını, başta benim olmak üzere bu tanıştırmadığım için beni azarladılar. dâva bilinci ile sancağı devralarak, bizden kadar insanın hayatına dokunacağını, Kur’ân ile aramıza İçinde yaşadığımız, şirk dolu şu dünyada bir müslümanın sonrakilere en güzel şekilde taşıma köprü olup, vahiy pınarını yüreklerimize taşıyacağını tüm olumsuzluklara rağmen muvahhidce yaşayabileceğini, görevini yapmaktır. nereden bilebilirdim ki? Tüm samimiyetimle söylemek zorlu olan bu fâni hayatının tüm meşakkatlerine rağmen isterim ki, hayatım boyunca en doğru yatırımımdı Allâh SübhânTeâla beni, sizleri ve ehlinizi fıtratını koruyarak, ömrünü tertemiz tamamlayabilme Yûsuf kardeşim. Beni hiçbir zaman utandırmayan “Rabb’im Allah’tır” dedikten sonra, ihtimâli olduğunu yaşantısıyla bize gösterdi ve bizlere canım kardeşim, Rabb’im’den dileğim seni huzurunda hayatının her noktasında istikamet üzere umut oldu benim küçük kardeşim. utandırmasın. Müslümanca yaşamayı ve Müslümanca Benden sonra geldiği imtihan dünyasından, benden ölmeyi ve; “Ey mutmain olmuş nefis. Sen Marmara Üniversitesi Eğitim Fakültesinde aktif İslamî önce, bana hocalık yaparak ve ardından güzel bir iz O’ndan razı, O da senden hoşnut olarak çalışmalarını, dâvet faaliyetlerini, yaz tatillerinde Adana’ya bırakarak ayrılan canım kardeşimin ardından ben, rabbine dön. Böylece has kullarımın taşıması, bedenen vefat etmiş olan Yûsuf’umun ders Yûsuf’umu özlemekle birlikte O’na imreniyorum. arasına katıl. Cennetime gir!” (Fecr Suresi halkalarında yetişen, o günlerde henüz ortaokul ve lise Bana öyle bir ilim yapma formülü öğretti ki, bana balık 27-30) ayetlerine muhatap olmayı nasib talebeleri olan gençlerin, bugün davet faaliyetlerine vermeyi değil balık tutmayı öğretti. eylesin. hâlen devam ediyor olması ile yaşamını devam ettiren, Adana deyimi ile, hakikâten de Allâh adamı idi canım O da; Dinlemekten korkulmaması gerektiği, asıl “Unutmayalım ki, iman en büyük imkândır." kardeşim. korkulması gerekenin, her şeyi tartacak ölçü olarak İmanın olduğu yerde her şey mümkün doğru bir şekilde Kur’ân terazisinde tartmamak Yûsuf’u Yûsuf yapan; En başta Kur’ân’a olan muhabbeti iken; imkânın olduğu yerde eğer iman olduğudur. idi. Kur’ân ile öyle hem hâl idi ki, “Abi gel ayet ezberleyelim” yok ise, hiçbir şey mümkün değildir. Her dediğinde 20 dakikada bir saifeyi ezberlediğine defalarca Zümer Suresi 18. ayeti kerimesinde Allâh’u Teâla şöyle Resulun hayatında imkânların tükenip, şahidim. Ezberlemek ile kalmaz, meâl ve kavram buyurmaktadır: ‘’Onlar ki; her söze kulak verirler, ‘’bittim rabbim’’ dediği bir nokta vardır.

88 Enderun Eğitim Yazıları Enderun Eğitim Yazıları 89 YOLUMUZA IŞIK OLANLAR YOLUMUZA IŞIK OLANLAR

OSMANLI MEDRESELERİ GELENEĞİNİN SON ÇINARI “Osmanlı Devletinin Çocukları” aradaki ilim bağı devam ediyordu. Bu sürece tanıklık eden M. Emin Saraç, Muhammed Zahidü’l Kevserî’nin Ezher´in lise bölümüne kaydolan M. Emin Saraç, sonra yapmış olduğu görüşmelerden de istifade etti. 1951 yine aynı okulun Külliyetü’ş Şerîa bölümüne sınavla HADİS ALİMİ M. EMİN SARAÇ HOCA* yılında büyük ilim ve davet adamı Ebu’l Hasen en-Nedvi kabul edildi. Kardeşi Osman ise Ezher’in Usûli’d-Dîn Mısır'a ziyarete geldiğinde M. Emin Saraç ile tanıştı. bölümüne kabul edildi. Mısır'da Kral Faruk, Bağdat Ezher Üniversitesi’ne geldiğinde Türk talebelerin yerini Oteli’nin 7–8. katlarını M. Emin Saraç Hoca’nın da dâhil soran en-Nedvi tevafuk eseri ilk önce M. Emin Saraç’ın olduğu bazı öğrencilere tahsis etmişti.”Kadılık Yüksek odasına yöneldi ve kapısını çaldı. Böylelikle Nedvi’nin Lisansı”nda bir sene okuduktan sonra Kral Faruk’tan tabiriyle “kadim bir dostluk” başladı. Ebu’l Hasen en- yapmaya ve Telhîs okumaya başladı. M. sonra başa geçen Abdunnasır´ın baskıları yüzünden Nedvi, Müzekkirâtu Sâih fi’ş-Şarki'l-Arabî adlı kitabında Emin Saraç Fatih Camii'nde üç ay misafir M. Emin Saraç kaldığı oteli ve okulu bırakmak ve kaldıktan sonra Karagümrük’teki Üçbaş Türkiye’ye dönmek zorunda kaldı. M. Emin Saraç’tan “es-sadîku’l-kadîm (kadim dost)” Medresesi’ne gitti. Burada ikamet eden ve diye bahsetmektedir. O vakit 37 yaşında olan Nedvi ile 65 sene başkayyımlık yapan Süleyman M. Emin Saraç, Ezher diplomasının Türkiye’de geçersiz Saraç’ın yakınlığı Nedvi’nin vefatına kadar devam etti. Efendi’den Buhâri-i Şerif’in birinci ve kılınmasına rağmen Mısır’da 9 yıl kalarak eğitimine M. Emin Saraç da vefatından bir müddet önce Nedvi’yi devam etti. Bu dönemde Muhammed Zahidü’l Kevserî, ikinci ciltlerini okudu. M. Emin Saraç, ilk Hindistan Leknev’de ziyaret etti, ondan icazet de aldı. Osmanlı’nın son şeyhülislamı Efendi, hadis icazetini muhaddis Hacı Ferhad-ı Yozgatlı İhsan Efendi, Muhammed Abdulvehhab İstanbul'a Dönüş Rizevî silsilesinden gelen icazetname Buhayri, Ahmed Fehmi Ebu Sünne, Ali Yakup Efendi, M. Emin Saraç, 1958 yılının sonunda kardeşi Osman ile Süleyman Efendi’den aldı. Abdulfettah eş-Şa'şa'dan istifade etti. Türkiye’den eğitim ile İstanbul’a döndü. Döndükten 6 gün sonra yeni M. Emin Saraç, Üçbaş Medresesi’nde amacıyla geldikleri için oradaki hocalar kendilerini bir teklifle ilim hayatına devam etme fırsatı buldu. 1950’ye kadar kaldı. Bu süreçte Ali Haydar “Osmanlı devletinin çocukları” olarak görüyordu. M. Dönemin İstanbul İmam Hatip Lisesi müdürünün Efendi ile Fatih Camii baş imamı Ömer Emin Saraç’a göre bu çok önemli bir iltifattı. daveti üzerine 1960 ihtilaline kadar bu okulda hocalık yaptı. Burada, Ezher’de Külliyetü’ş Şerîa bölümünde Efendi’den başka Gümülcineli Mustafa Ezher Diplomasından Daha Kıymetli İcazet Efendi, Muhaddis İbrahim Efendi, Arnavut eğitim almış olan Bulgaristanlı Ahmed Davudoğlu ile Mısır’ın ilim tahsilinde önemli bir yeri olduğunu her Hüsrev Efendi, Ali Haydar Efendi, Silistreli karşılaştı. Şahit olduğu ilmî dirayet ve kudreti üzerine defasında dile getiren M. Emin Saraç, ilim yolunda uhammed Emin Saraç, Tokat´ın Erbaa kazasının Süleyman Hilmi (Tunahan) Efendi gibi onu “Sahîh-i Müslim Tercüme ve Şerhi”ni yazmaya önemli adımlar kat etti. Saraç, Mısır’da kaldığı yıllarda MTanoba köyünde doğdu. Babası Hafız Mustafa zatlardan da tefsir, hadis, fıkıh, usul dersleri okumaya ikna etti. Kitap çıktıktan kısa bir süre sonra Ahmed kendisi üzerinde derin tesirler bırakan Muhammed Efendi'dir. Dedesi Nakşibendiye´den Müderris Üzeyir devam etti. İstanbul’da kaldığı yıllarda M. Emin Davudoğlu vefat etti. Efendi Niksar´ın Keşfi Camii Medresesi´nde müderrisdi. Zahidü’l-Kevserî’nin talebesi oldu. Muhammed Zahidü’l- Saraç; Tirmizî, Buhârî-i Şerif, Merâkı’l-Felâh, Kudûrî-i M. Emin Saraç’ın İstanbul’a dönmesi ardından vuku Müderris Üzeyir Efendi, dönemin sayılı uleması arasında Kevserî’nin izniyle Cuma günleri gider kendisinden ders Şerîf, Şerhu'l-Akâid, Şifâ-i Şerif, Mir’ât, Müslim-i Şerîf, gösteriliyordu. Dedesinin yanında 6 yaşında Kur’ân-ı okurdu. Bu eğitim 3 yıl devam etti. Kevserî, M. Emin bulan bir diğer olay ise, evliliği idi. Kısa bir zaman Mişkâtü’l-Mesâbih, Tefsir-i Kâdı Beyzavî gibi kitapları Kerîm’i hatmederek hafızlığa başladı. M. Emin Saraç´ın Saraç Hoca’nın Ezher’in eş-Şeriâ fakültesini tercih sonra hocası Ali Haydar Efendi’nin tavassutuyla okudu. abisi Bahaddin Saraç, kardeşleri Osman ve Yusuf ile etmesinden dolayı büyük memnuniyet duyuyordu. Eminönü Müftüsü Ali Yekta Efendi’nin kızı ile evlendi. kız kardeşleri, anne ve babaları tarafından Kur´ân Mısır’a İlim Hicreti Muhammed Zahidü’l Kevserî vefatından 20 gün evvel Bu evlilikten, birisi Eski Türk Edebiyatı Profesörü M. A. okumanın suç sayılabildiği dönemlerde Kur´ân hafızı de M. Emin Saraç Hoca’ya kendi teklifiyle icazet verdi. Yekta Saraç, diğeri şu anda ticaretle meşgul olan Fatih 1950’den sonra Ali Haydar Efendi’nin teşvikiyle Mısır’a, Saraç olmak üzere iki erkek çocuğu bulunmaktadır. olarak yetiştirildiler. Babası Hafız Mustafa Efendi o kendi deyimiyle “İlim hicreti” için gitti. Ancak Mısır’a Muhammed Zahidü’l Kevserî et-Tahrîru’l- dönemde çocuklarına Kur’ân-ı Kerîm okuttuğu için gitmesi zannettiği kadar kolay olmadı. Mısır’a gitmek vecîz fî mâ yebteğîhi’l-müstecîz adlı mahkemeye çıkarıldı. Hâkim, “Sen çocuklara Arapça için gerekli olan pasaportu dönemin şartları yüzünden kitabı (icazet defteri) Saraç'a verdi ve "Benim elimde başka nüsha kalmadı, sen okutuyormuşsun. Bu, doğru mu?” diye sorduğunda “Ben çıkaramayınca M. Emin Saraç, yol istikametini Bağdat bunu elinle yaz, aslını bana geri getir" çocuklara kimsenin canına, malına ve ırzına tasallut üzerinden gerçekleştirmek istedi. Önce trene binerek etmeleri için bir şeyler öğretmiyorum; ben Kur’ân-ı dedi. M. Emin Saraç kitabı yazdı ve geri Diyarbakır’a giden Saraç, oradan Mardin’e geçti. Mardin’den Azîmüşşan’ı okutuyorum” dedi. Ancak mahkeme götürdü. Sonuna da Muhammed Zahidü’l de Cizre’ye geçen Saraç, burada gördüğü bir rüya üzerine neticesinde 6 ay hapis cezası aldı. Kevserî birkaç satır yazarak icazet verdi. Mısır’a bu şekilde gitmekten vazgeçti ve memleketine M. Emin Saraç’a göre bu icazet “Ezher Süleyman Efendi’den İlk İcazetname ailesinin yanına döndü. Yeniden İstanbul’a geçen M. diplomasından daha değerli” idi. M. Emin Saraç, 1940–43 yıllarında Niksar-Merzifon’da Emin Saraç burada tanıştığı dedesinin arkadaşı Meletli mukabeleler okudu. 1943’te ailesi tarafından tahsil için Şeyh Efendi’nin oğlu Remzi Bey sayesinde pasaport Büyük İlim ve Davet Adamı Ebu’l-Hasen İstanbul’a Ali Haydar Efendi’nin tekkesine gönderildi. Ali çıkartabildi ve meşakkatli bir süreç sonunda Mısır’a en-Nedvi ile Tanışması Haydar Efendi, tekkesi sürekli gözlem altında tutulduğu gitti. Mısır’da ilk olarak Muhammed Zahidü’l Kevserî’nin Muhammed Zahidü’l Kevserî Hindistan- için M. Emin Saraç’ı Fatih Camii Baş İmamı Ömer Efendi’ye yanına giden M. Emin Saraç, Ezher Üniversitesi’ne Pakistan hocaları ile sürekli irtibat emanet etti. Ömer Efendi’nin yanında Kur’ân talimi kaydolmak için sınavlara girdi. halindeydi. Mektuplar, ziyaretlerle

90 Enderun Eğitim Yazıları Enderun Eğitim Yazıları 91 YOLUMUZA IŞIK OLANLAR YOLUMUZA IŞIK OLANLAR

Askerliği Esnasında da Ders Vermeye Devam Etti Yayma Cemiyeti’nin Yüksek İslâm Enstitüsü talebeleri M. EMİN SARAÇ HOCAEFENDİ’NİN TALEBELERİNDEN M. Emin Saraç, 1960 darbe döneminde zorunlu askerlik için ilk defa açtığı yaz kursunda ders vermeye başladı. görevini yerine getirdi. Acemilik eğitimini İzmir’de yapan Sonra İlim Yayma Cemiyeti’nde İsmail Niyazi Kurtulmuş, NUREDDİN YILDIZ İLE RÖPORTAJ Saraç Hoca, daha sonra İstanbul’a İstihkâm Okulu’na Saraç Hoca’ya bu dersleri devamlı yapmasını teklif etti. geldi. İstihkâm okulunda iken ikindi namazlarından sonra Ve o günden bugüne kadar hayatı ilim tedrisi ile geçti. Sadabad Camii’ne gidiyordu. O dönemde Sadabad Bitmek Bilmeyen İlim Yolculuğu AHMET TAHA BİLİR / NABİ KÜÇÜK Camii’ne Yüksek İslam Enstitüsü’nden bazı öğrenciler M. Emin Saraç, Kur’ân-ı Kerîm gibi sürekli okunmasını gelir, Saraç onlara ders verirdi. İlim hayatına askerlikte arzu ettiği hadis kitapları arasında yer alan Riyazu’s- de devam etmiş olması Saraç’ın şükrederek yadettiği Hocam kendinizi kısaca tanıtır mısınız? Buharî’yi ders olarak okuttu bize. 1999 yılına kadar hatıraları arasında yer alır. Askerlik görevinin bitmesinin Sâlihîn’i 8 defa okutmak suretiyle, bir defa da genç 1961 Trabzon/Of doğumluyum. Babam Hilmi Yıldız’dan Buharî devam etti. 2000 yılında bize Buharî icazeti verdi. hemen ardından M. Emin Saraç, Arapça ve Osmanlıca talebesi Habib Salih Emre’nin Riyâzu’s Sâlihîn hıfzını ilk eğitimimi aldım. Hafızlığımı ve İlmihal bilgilerimi Emin Saraç Hocamızı sizin için özel kılan hususiyetler bildiği için Ankara Evkaf Müdürlüğü’nde bir imtihana dinlemek suretiyle 9 defa okudu. Hadis ilmine verdiği o verdi. On yaşında da onun eğitimini bitirmiş oldum. nelerdir? tabi tutuldu. Birkaç saat içinde de tayini çıkarıldı. önem kadar fıkıh ve tefsir tedrisine de önem verdi. İHL ve ardından Mekke Umm al-Qura Üniversitesi Hocamdan hadis icazeti almak nasip oldu elhamdülillah. Şeriat Fakültesi Usul Bölümünü bitirdim. İslam Dünyasında Âlim Yetiştiren Bir Merkez: Fatih Camii M. Emin Saraç, Osmanlı ulemasının müstakîm çizgisini Ama benim için hocamın bana verdiği en değerli şey; takip etti. İhlas ve takvası, samimiyet ve şahsiyeti, Fakat Saraç, İstanbul’da kalıp, devlete bağlı olmadan Emin Saraç Hoca ile hukukunuz ne zaman başladı? ilme ve âlime bakış tarzıdır. Onun Türkiye’deki ve edeb ve ahlakı, sebat ve istikameti, itidal ve hassasiyeti, ders vermek istiyordu. Ancak bunu nasıl yapacağını da Hocamla ilk buluşmam 1983 yılında oldu. Mekke’ye Mısır’daki âlimlere ait mülahazalarının her biri nerede tevazu ve mahviyeti ile sadece Türkiye’de değil, dünya bilemiyordu. Hacı Bayram Camii’nde kıldığı bir namaz giderken elini öpüp nasihatlerini dinlemek için evine ise bir kitap kadar değerli idi. Mustafa Sabri Efendi ve çapında sevilen ve takdir edilen bir âlim oldu. ile feraha ulaşacağından habersizdi. Ertesi gün öğle giderek kendileriyle görüştüm. Daha sonra, oğlu Fatih Zahid el-Kevserî’ye ait hatıraları, bulunmaz hazineler namazını kılmak için gittiği Hacı Bayram Camii’nde İki Binden Fazla Talebe Yetiştirdi Saraç ile aynı odada kaldığımız için sık sık Mekke’ye gibiydi. Hemen hemen her dersin içinde bir iki âlim ve Bedreddin Aydın ile karşılaştı. Bedreddin Aydın, Hocaya: M. Emin Saraç, Fi-Zılalil-Kur’ân mütercimleri arasında yer geldiğinde, beni tanıdığı isimler arasına koydu. Duasını ailesi ile alakalı not çıkardı. Hem anlatılan hatıranın “Biz hacca gidiyoruz, seni de götürelim” dedi. Hoca aldı. Ama o eser telifi yerine daha çok ders vermeyi tercih alacağım anlarımız oldu. 1991 yılından beri de Fatih kendisi hem hocamızın o hatıraya getirdiği yorum beklenmedik bu teklif karşısında çok şaşırdı ve hiç etti. 2000’den fazla talebe yetiştirdi. Aralarında davet camiinde hocamdan ders okudum. Önce Mustafa benim zihin dünyamı etkilemiştir. Hocamla beraber tereddüt etmeden kararını verdi. Evkaf’taki işi öylece ve irşad erbabı, müftü, vaiz, imam hatip, akademisyen Sabri Efendi’nin Mevkıfu’l-Akl’ini; ardından da Sahih-i olduğumuz gezilerimiz de olmuştur. Gezilerimizde de bırakıp Kutsal Topraklar’a gitmeliydi. ve öğretmenlerin çoğunlukta olduğu mümtaz talebeleri Saraç´a göre bu hac başka bir hac idi. Yol boyunca ilme arasında Osman Topbaş, Prof. Dr. Cevat Akşit, Prof. gönlünce hizmet etmek için dua etti. Hac dönüşünde İlim Dr. Osman Öztürk, Prof. Dr. Kemal Sandıkçı, Prof. Dr. Ahmet Turan Arslan, Prof. Dr. Mehmet Bulut, Prof. Dr. Mustafa Avcı, Prof. Dr. İbrahim Hatiboğlu, Doç. Dr. Seyyid Bahçıvan, Yrd. Doç. Dr. Halil İbrahim Kutlay, Yrd. Doç. Dr. Abdullah Özcan, Dr. Ahmet Efe, Dr. Salim Sancaklı, Mustafa Demirkan, Hamdi Arslan, İsmail İpek, Hafız Osman Şahin, Nurettin Yıldız, Ahmet Yüksek, M. Salih Köse, Dr. Muhammed Beyler, Ahmet Hamdi Yıldırım, M. Fatih Kaya gibi isimler yer alıyor. Saraç, yurtdışındaki ilim meclislerinde defalarca Türkiye’yi temsil etti. Mısır, Suriye, Ürdün, Filistin, Kuveyt, Hindistan, Pakistan ve diğer İslam ülkeleriyle ilmî irtibatını devam ettirdi. Yurt dışından gelen İslam âlimlerinin ilk aradıkları kişi oldu. Bugün İslam Dünyasında Elmalılı Hamdi Efendi, Ömer Nasuhi Efendi, Şeyhulislam Mustafa Sabri Efendi gibi büyük âlimler yetiştiren bir ilim merkezi olarak hatırlanan Fatih Camii’nde 1943 yılında başladığı ilim yolculuğuna ömrü vefa edene kadar devam etti. * (Bu biyografi Sonpeygamber.info web sitesinden alınmıştır.Katkılarından dolayı M. Fatih Kaya ve Yrd. Doç. Dr. Halil İbrahim Kutlay´a teşekkür ederiz.)

92 Enderun Eğitim Yazıları Enderun Eğitim Yazıları 93 YOLUMUZA IŞIK OLANLAR YOLUMUZA IŞIK OLANLAR bir tür ders halkasında gibiydik. Ya o mekân ile alakalı günlük hayattaki etkisi önemli idi. Hadisleri, nasıl bir evine kadar yürümüştük. Yol ya da oralı birinin hatırası gündeme gelir, hocamız bu din yaşayacağımızın temel esası olarak görüyordu. esnasında dedi ki: “Şu Mahmud hatırayı günlük hayata aktararak sıradan bir geziyi Tartışmalara asla girmez, yenilerin basit çıkışlarına Efendi, mihrab adamları yetiştirdi değerli bir duruma getirirdi. Bir yerde namaz kılarız, ağır tepkiler gösterirdi. Sadece bir defasında, sarıksız doğrusu. Namaz fıkhını iyi öğretti. orada Türkiye’de ezandan namaza bir tarih brifingi namaz kılınmamalı, bu konuda hadis var diyenlerle Allah ondan razı olsun. Onlar olmasa olurdu sanki. Hocamın tatil için bulunduğu Erbaa’daki ilgili bir sohbette: “O hadis vahid derecesinde bir mihraba adam bulunamayacak!” köyüne gitmiştim. On dakikalık bir ziyaret diye gittik, hadistir, onunla amel edilmesine gerek yoktur.” diye Diyanet’e değil ama o camiaya unutulmaz bir aile şeceresi tarihi alarak geri döndük. itiraz ettiğini hatırlıyorum. Hocamın hadise bakışı, bir olan tavrını müftülere ve imamlara Gençlerle genç gibi olurdu. Ulema ile ulemanın önünde ilmihal kitabındaki bilgilere bakış gibiydi diyebilirim. gösterirdi. Tenkit eder, nasihatlerde durur gibi olurdu. Hocam, Hindistan gezisine benim de Yenilerin itirazlarını tartışma konusu bile yapmamaya bulunurdu. İyi Kur’an okumalarını katılmamı istemişti. Ben de bir haftalık geziye katıldım. özen gösterirdi. defalarca söylerdi. On dakikalık bir Orada Nedvî ve diğer ulema ile geçirdiğimiz saatler, tam Emin Saraç Hocamızın ders okutma usulü nedir? buluşmada talim, tecvid, Nûru’l- bir medrese içi yoğunluğunda idi. Taç Mahal’i gezdik. Bizimle yaptığı dersi örnek verebilirim. Biz dersi îzâh okumayı tekrar edip dururdu. Orada mini bir medrese kurdu bize. Hocamın bana lütfu önceden okurduk. Onun huzuruna geldiğimizde de Eski imamlardan örnekler verirdi. olarak gördüğüm hususlardan biri de Ebu Gudde ile hadis okunur, şerhlerini taramakla görevli olanlara buluşmama ve onun dizinin dibinde günler geçirmeme Emin Saraç Hocamızın talebeleriyle da hocamız, ne bulduklarını sorardı. Cevapta izah vesile olmasıdır. Beni “senin aradığın genç” diye ona ilişkileri nasıldır? edilmesi gereken bir nokta varsa müdahale ederdi. sundu. Bana da: “ilim/âlim nimeti önüne geldi” dedi. Ben, hocamı bir türlü bilinmiş Bazen okuması gereken kitabı okumadan gelenlerin hocalar gibi göremedim. Baba, Emin Saraç Hocamızın hadis anlayışı nedir? yerine kendisi o bölümü okuyup özetlerdi. Umumiyetle zulmünü bilmeyen bir şey bilmiyordur. Menderes’e ağabey, arkadaş kavramları ona daha çok uyuyordu. Hocamla dokuz yıl aralıksız hadis dersi yaptık, Buharî de eski okumuş olduklarından aktarırdı. O hadisle büyük bir sevgisi ve yoğun duası vardı. Bir gün benim Defalarca pikniğe gittik. Onlarca kere şakalaşmalarımız okuduk. Hocam derslerde şerhlere önem veriyordu. Her alakalı olarak bildiği bir kitap varsa onu bulur getirir kullandığım bir araçla Bayrampaşa’ya gidiyorduk. oldu. Arkadaşlar arasında bu tür latifeler oluşması için arkadaşa bir şerh vermişti. Dersi verdiği kişinin onu ve bize muhakkak o kitabı tavsiye ederdi. Menderes’in mezarının önünden geçerken, ona bir nevi hamleler yapardı. Kitap açıp bir şey okunacağı önceden okuyup gelmesini isterdi. Bana da Feyzu’l- dualar okumaya başladı. Ben de sustum. Hem onun Emin Saraç Hocamızın arkadaş çevresi hakkında zaman bir Emin Saraç görürdüm, kitap kapatıldığında Bari’yi verdi. Oradan hadislere dair bir mülahaza ne okuyacağını merak ettim hem okuma gereği de neler bilirsiniz? ise bir başka Emin Saraç görürdüm. Belki benim çıkardığımda hocamdan “aferin” alıyordum. Şerhe çok görmedim. Duası bitince sol eliyle dizime şiddetli bir Hocamın Mısır’daki arkadaşları, Suriye’deki arkadaşları bir meziyetimdi bilemiyorum, aile meselelerine bile önem veriyordu. Ben, hocamın hadis tahricine yoğunluk tokat attı ve dedi ki: “Zulüm mü gördünüz de Menderes’in özellikle dikkatimizi çekerdi. “Kardâvî, Vehbe Zuhaylî, girdiğimiz çok olmuştur. Basit bir hatıra olarak şunu verdiğine neredeyse hiç şahit olmadım. Belki biz Buharî kıymetini bileceksiniz? Bu adam olmasa şimdi siz hafız Nureddin Itr…” bize tanıttığı kadim arkadaşlarındandı. nakledebilirim: gibi bir kitap okuduğumuz için olabilir ama genelde O kadar yoğun bir âlim grubundan söz ediyordu ki mı olurdunuz, ne zannediyorsun?” hocam, eskilere itimadını yüksek tutuyordu. Onun için Mekke’de bulunduğumuz bir zamanda Harem-i Şerif’te hatırımızda kalanları kalmayanlarından daha azdır. mesela Ebu Davud, sıradan bir isim değildi. “Şöyle bir namaz için bekliyorduk. Bana akşam namazına neden Tek parti baskıcı kafasının tekrar iktidar olmasına Mekke’de bulunduğumuz yıllarda oradaki ulema ile hadis” denmesi durumunda, “önce kaynağını bulalım” gelmediğimi sordu. Benim, evlenme hazırlığı yaptığım karşı bitmez tükenmez bir mücadele ve azmi vardı. tanışmamızı sağladı. İhvan’ın önemli isimleri ile bir tarzında bir çıkışına pek rastlamadım. Onun için hadisin bir zamana rastlamıştı. Bir mağazaya ütü bakmaya Bu yüzden Erbakan’ı herkesten farklı ve hayranlıkla arada olma imkânımızı da hocam gittiğimi söyledim. Ütüyü ne yapacağımı sordu. Ben severdi. Eski kitapların kıymetinin bilinmemesinden sağladı. de “Bu yaz evleniyorum, ütü aldım” dedim. Ciddi bir çok söz ederdi. Modern anlayışlara tepkisi ağırdı. Siyaset çevresinden çok önemli şekilde kaşlarını çattı ve dedi ki: “Bu senin yaptığın İlahiyatlardaki ilim kıtlığından çok endişe ediyordu. isimleri hocamızın bulunduğu tam bir Trabzon hocalığı. Ütüyü sen mi kullanacaksın Ümmetin içindeki fitneden muzdaripti. Gençlerin ortamlarda tanıma imkânımız ki beğenip alıyorsun. Kim kullanacaksa o almalıdır. gidişatı ile alakadar olur, Fatih camiine gelen neredeyse oldu. Necmettin Erbakan ile de Siz Trabzonlular böylesiniz. Hoca da olsanız böyle herkesle ilgilenir, onlara nasihatler ederdi. hocam buluşturdu beni. Ticaret yaparsınız.” Emin Saraç Hocanın tedrisinden geçmemiş olsanız, dünyasından isimler tanıdık. Hocam Yarı ciddi yarı şaka beni güzel bir azarladı. Diyecek sizde neler eksik kalırdı? için kim olmak önemli değildi. söz bulamadım. Ama bunu kendime ders edindim. Bu Hayatı içinden tanıyan âlimle diğer âlimin farkını Emin Saraç Hocamızın Diyanet'e olayın üzerinden otuz yıl geçti. Otuz yıldır evime ben bilemezdim. Siyasetten uzak kalmadan ve siyasetçiye bakışı nasıldır? beğenerek bir şey almadım. Allah hocamdan razı olsun. esir olmadan dengeli duruşu bulamayabilirdim. Hocalığın, Hocam ve Diyanet sözcüklerinin ağabey olmaya mâni olmadığını anlamayabilirdim. Emin Saraç Hocamızın kadınlara bakışı nasıldır? rahat bir şekilde bir araya Toplumda âlimin kaynaştırıcı ve buluşturucu kimliğini Kadın ve evlilik konularında hocam ayrıntılara girmezdi. gelebileceğini zannetmiyorum. görmemiş olabilirdim. Necip Fazıl, Mustafa Sabri, Kevserî Bizi çocukları gibi görse de bu konularda yanımızda Esasen Diyanet ile bir sorunu ve benzeri pek çok ismi birinci elden tanıma fırsatım konuşmaz, edebi bozmamaya çalışırdı zannedersem. yoktu. O camianın hantallığından olmayabilirdi. İlerleyen yaşa rağmen genç ve heyecanlı şikâyet ederdi. Bir defasında Fatih Emin Saraç Hocanın endişeleri nelerdir? kalmayı örneği ile öğrenmemiş olabilirdim. Tek parti Camiinde dersimiz bittikten sonra Siyasi endişeleri çok yoğundu. Ona göre tek parti dönemi dönemi zulmünü bu denli bilmemiş olabilirdim.

94 Enderun Eğitim Yazıları Enderun Eğitim Yazıları 95 YOLUMUZA IŞIK OLANLAR

Emin Saraç Hocanın te’lifatı olmayışını neye bağlarsınız? mesabesinde; Kevseri de bir baba mesabesinde Bu konuyu bizzat kendisine de sorduğum oldu. Net bir duruyordu. İkisine de minneti pek yoğundu. Bu iki cevap alamadım ama zannım odur ki hocamın tedrise şeyhini zikretmesi diğer üstatlarını unuttuğu anlamına yoğun ilgi göstermesi, çok gündemli bir hayatı olması, da gelmezdi. Zaten hocama hangi ismi sorsanız o isimle sosyallik konusunda emsallerinin ilerisinde bir tarz beraber size asgari beş on isim daha zikreder, her birini sahibi olması gibi nedenler olabilir. Özellikle hocamızın farklı bağlantılarla birbirine bağlardı. İstanbul’a ilk hocaları, yazan âlimlerdi. Dolayısıyla yazmaya yabancı geldiğinde Ali Haydar Efendi ismi öne çıkıyor. Mısır’dan olması söz konusu olamaz. dönerken de Kevserî. Bu iki ismin arasında ise Ezher Emin Saraç Hocamızı neler mutlu eder? meşayıhından onlarca ismi unutamadığı isimler olarak Din düşmanlarının zilleti, defalarca zikretmiştir. Bir mü’minin mutluluğu, Emin Saraç Hocaya göre bir Müslümanda/din görevlisinde olmazsa olmazlar nelerdir? Genç bir hafız görmek, Heyecan, Bir medresede ders izlemek, talebelerle muhabbet Siyasi şuur, etmek, İlmihal bilgisi, Dedesi ve babasını anlatmak, Temizlik ve şıklık, Mısır’da Seyyid Kutub ve emsalleri ile karşılaşmaları, Ders okuma ve okutma, Mustafa Sabri ve Kevseri’ye ait hatıraları zikretmek, Çocuklarla, gençlerle ilgilenme, Ulema ile muhabbet meclisleri, Osmanlı’dan esinleniyor olma… Türkiye’de mü’minlerin hükümranlık elde etmelerine dair müjdeler… Emin Saraç Hocayı, taklit/tahkik noktasında nereye Emin Saraç Hoca için özel olan kimseler kimlerdir? koyabiliriz? Dedesi, babası, anneciği, Ezher’den hocaları, Ali Benim izlediğim hocam, hakiki bir ulema idi. Müçtehitlik Haydar Efendi, Erbakan ve medresede ders okutanlar, ve benzeri kavramlara karşı kendine yakıştırma türünden müderrisler, Osmanlı âsarını ihya eden bir kişi/ kurum… bir tavrına hiç şahit olmadım. Bu tip çıkışlardan da çok rahatsız olurdu. Bu tavrı bir tevazu olarak değil tabii Emin Saraç Hocamızın gözünde Zahid Kevserî’nin bir refleks olarak vardı kendisinde. yeri nedir? Bize verdiği icazet sebebiyle defalarca zikretmesinden İlmi şahsiyetinde mensup olduğu mezhebin payı ve anlıyorum ki, Ali Haydar Efendi onun için bir anne yeri nedir? Ne kadar isabetli olur bilemem ama bana göre hocam sadece bir hadisçi değildir. Hocam ders gördüğü hocalarının uzantısıdır. O hocalarından bir dava heyecanı aldı, onu sürdürdü. Hadis ve fıkıh heyecanı aldı, onu sürdürdü. Siyasete alakayı öğrendi, onu sürdürdü. Özellikle “şu branşın adamıdır” ifadesini hocam için eksik buluyorum. Hocam bir medrese müntesibidir, medreseyi temsil ile ömür geçirmiştir. Yürüyen bir medrese olarak yaşamıştır. Hocam, değerli vaktinizi bize ayırdığınız için çok teşekkür ederiz. Allah razı olsun. Amin.

96 Enderun Eğitim Yazıları